Partizan Sayı 37

Page 1

FAfi‹ZME, EMPERYAL‹ZME, FEODAL‹ZME, fiOVEN‹ZME VE HER TÜRDEN GER‹C‹L‹⁄E KARfiI

HAZ‹RAN 2001

Say›: 37

Ayl›k Siyasi Dergi

F‹YATI: 1.000.000 TL (KDV dahil)

ISSN: 1303-0078

EMPERYAL‹ZM‹N KR‹Z‹ VE ENTERNASYONAL PROLETARYANIN GÖREVLER‹

HALKLARIN ULUSLARARASI MÜCADELE L‹G‹ KURULDU ANT‹-EMPERYAL‹ST MÜCADELEY‹ GÜÇLEND‹RMEK ‹Ç‹N ÖRGÜTLENEL‹M!


UMUT YAYIMCILIK VE BASIM SANAY‹ LTD. fiT‹ Yönetim yeri: Gureba Hüseyin A¤a Mah. ‹mam Murat Sok. No:23/2 Aksaray-Fatih/‹STANBUL. Tel: (0212) 521 34 30, 531 48 53 FAKS: (0212)621 61 33 Genel Yay›n Yönetmeni: Memik HOROZ Sahibi ve Yaz›iflleri Müdürü: Bar›fl AÇIKEL Bask›: Kayhan Matbaas› ISSN. 1303-0078 elemail: umutyayimcilik@superonline.com BÜROLAR ➧ KARTAL: HAMAM SOK. DEM‹RL‹ ‹fiHANI NO: 57/14 KARTAL, TELEFAKS: (0216) 306 16 02 Cep:0535 820 33 96 ➧ ANKARA: NECAT‹BEY CAD. NO: 66/4 MALTEPE, TELEFAKS: (0312) 231 77 05 Cep: 0543 362 53 60 ➧ ‹ZM‹R: GAZ‹OSMANPAfiA BULVARI, KOÇAfi ‹fiHANI NO: 87, DA‹RE:318 KONAK, TELEFAKS: (0232) 441 93 09 Cep0535 310 31 84 ➧ MALATYA: DABAKHANE MAHALLES‹, BOZTEPE CAD., BABACAN ‹fiHANI NO:9 KAT:1/16 MALATYA TEL: (0422) 325 78 13 Cep: 0535 314 36 70 ➧ BURSA: GÜMÜfiÇEKEN CAD. ERKMEN ‹fiHANI, NO:7/21, HEYKEL, TEL: (0224) 224 09 98 Cep:0535 975 65 32 ➧ SAMSUN: KALE MAH., YUSUF KEFEL‹ ‹fiHANI, KAT: 6, NO: 9 , TEL: (0362) 435 64 57 Cep: 0535 454 22 50 ➧ TURHAL: YAVUZ SULTAN SEL‹M MAH. TANRI-VERD‹ SOK. 19/15 2. NOTER YANI TURHAL/TOKAT TEL: 0356 276 37 20 Cep: 0533 414 65 54 ➧ AVRUPA MERKEZ BÜRO: WESELER STR 93 47169 DUISBURG-DEUTSCHLAND TEL: 0049 203 40 60 958 FAKS: 0049 203 40 60 959 Hesap Numaralar›: Sema Gül Ziraat Bankas› Aksaray fib. Yurtiçi hesap no: 0751 0003 0003 1868 121 Yurtd›fl› DM hesap no: 301009-259546 Emlak Bankas› Atatürk Bulvar› fib. Fr. Fr. hesap no: 001 0423 Vak›fbank Valide Sultan fib. Avusturya fiilini hesap no: 345-4012031

PART‹ZAN’DAN Merhaba, Uzun bir süredir üç ayda bir ve kitap format›nda ç›kartmaya çal›flt›¤›m›z Partizan’› bundan böyle düzenli olarak ayda bir ve yeni biçimiyle ç›kartaca¤›z. “Teorik yay›n organ›” amac›na uygun olarak gerek evrensel ve yerel; gerekse de tarihi ve güncel konular› iflleyecek olan dergimiz; görünene de¤il, arkas›nda yatan gerçe¤e dikkat çekecek, sorunlar› kendi iç geliflimi ve s›n›f mücadelesi gerçekli¤inde iflleyerek çözüm yollar› sunacak, böylelikle de s›n›f mücadelesinin iflçi s›n›f› ve ezilen halklar lehine geliflmesi için üzerine düfleni yapmaya çal›flacakt›r. Emperyalizmin “Küreselleflme” sald›r›s›n›n beyinleri dumura u¤ratt›¤›, çöllefltirdi¤i süreçten genel ve yayg›n bir ç›k›fl çabas›n›n oldu¤u bu süreçte; emperyalizme karfl› mücadele canal›c› bir durum içermektedir. ‹deolojik bombard›man›n y›k›mlar›ndan bir ç›k›flt›r bu. Kendili¤inden birçok tepki gelifltirdi¤i gibi, komünist ve devrimcilerin sesine daha fazla kulak kabart›yor kitleler.Anti-emperyalist dalgan›n mutlaka kucaklanmas› gerekir. Bununla birlikte; dünya devrimi için üzerine düflüne yapacak olan Partizan; dünya devrimine hizmet için Türkiye devrimini güçlendirme ve en önemli enternasyonal dayan›flman›n kendi ülkende devrim yapmak oldu¤u bilinciyle; Türkiye devriminin sorunlar›na özel olarak e¤ilecek ve Marksizm-Leninizm-Maoizm’in ›fl›¤›n› tafl›maya çal›flacakt›r. Baflar›; ancak bilimsel ve kolektif çal›flmayla kazan›lacakt›r... Dostlukla....

‹Ç‹NDEK‹LER Emperyalizmin krizi ve enternasyonal proletaryan›n görevleri...............................................2 Koca Kulak: Bütün ülke, bütün halk gözalt›nda...........................................................39 Baflkana gizli mektup........................................44 Halklar›n Uluslararas› Mücadele Li¤i’nin (‹LPS) Kurulufluna Dair Sonuç Bildirgesi.....................51 Komünist enternasyonal hareket ve K.Cihan’›n yönelimi.............................................................54


Emperyalizmin krizi ve enternasyonal proletaryan›n görevleri Emperyalizm, art›k bu sanc›lar› ciddi bir flekilde yafl›yor ve ölmemek içinde daha fazla sald›rganlafl›yor, daha fazla toplumu yozlaflt›rmaya çal›fl›yor. Bu yap› kendi evrimi içinde, kendili¤inden yerini bir baflka toplumsal yap›ya terk edemez. Bu do¤um sanc›l› olmak zorunda ve iflçi s›n›f› taraf›ndan müdahale edilmek, yani emperyalist sistem devrimci fliddet ile y›k›lmak zorundad›r.

Girifl: deolojiler aras›ndaki savafl k›yas›ya sürüyor. Bundan dolay›d›r ki, burjuva ideologlar› eski CIA ajanlar› hep birlikte elele vermifller, “ideolojiler öldü” diye ba¤›r›yorlar. Burjuva cephesindeki bu ulumalar›n bir tek nedeni olabilir, o da, proletarya ile burjuvazi aras›nda süren k›yas›ya s›n›f mücadelesini, burjuvazinin lehine çevirmek. “‹deolojiler öldü” denerek, proletarya ve ezilen halklar› emperyalizmin köleli¤ine mahkum etmek, emperyalizmin dünyay› çürütmesine ses ç›kar›lmas›n› sa¤lamak, emperyalist tekellerin dünyay› kana bulamas›na ve sömürmesine ayak dirememek. “‹deolojiler öldü” söyleminin kendisi, ideolojilerin ölmedi¤inin bir iflareti oldu¤u

gibi, proletarya

ideolojisi olan MarksizmLeninizm-Maoizm’e sald›rman›n meflrulaflt›r›lmas›, onu kitlelerin gözünde küçük düflürme ve kitleleri ideolojik olarak silahs›zland›rmaya yönelik bir sald›r› takti¤idir. Emperyalist burjuvazi, proletarya ve ezilen halklara, “ideolojiler öldü” demekle; “gelin bize hepten teslim

olun, direnmekten, sosyalizmden, bizi y›kmak çabas›ndan vazgeçin” diyor. Enternasyonal proletarya ve ezilen halklar, burjuvazinin bu sald›r›s› karfl›s›nda ses ç›-

karmad›¤›, MLM ile silahlanarak burjuvaziye ve onun uflaklar›na karfl› örgütlü bir direnifl örgütlemedi¤i sürece, emperyalist burjuvazi dünyay› her geçen gün uçurumun efli¤ine götürecektir. Kendi ölümüyle birlikte insanl›¤›n ölümünü de haz›rlayacakt›r. “‹deolojiler öldü” burjuva sald›r›lar›, tek PART‹ZAN 37

2


bafl›na gelmiyor elbette. “Yeni Dünya Düzeni”, “Küreselleflme”, “Bilgi Ça¤›”, “Kapitalizmin Ötesi”, “Ulus Ötesi” vb. vb. kavramlarda yo¤unlaflm›fl burjuva ideolojileri ile proletaryan›n s›n›f mücadelesine ve ideolojisine karfl› yo¤un bir sald›r›ya geçtiler. Emperyalist burjuva ideologlar›n›n bu sald›r›lar› karfl›s›nda, proletarya ve ezilen halklar cephesinde gibi gözüken, esasta emperyalizmin azg›nca sald›r›s› karfl›s›nda ezilen, ama ona karfl› proletarya gibi net tav›r koymay›p s›n›fsal niteli¤i gere¤i ezilip büzülen, emperyalizme, “lütfen biraz reform” diye ça¤r›da bulunan küçük burjuva ayd›n ve oportünistleri ise, yukar›da s›ralad›¤›m›z emperyalist burjuva ideologlar›na ait olan ideolojik-siyasal kavramlar› biraz daha yumuflatarak: “GüneyKuzey Çeliflmesi”, “BirinciÜçüncü Dünya”, “BirinciÜçüncü-Dördüncü Dünya Çat›flmas›”, “Merkez-Çevre Çat›flmas›”,. “Geliflmifl-Geliflmekte Olan Ülkeler Çat›flmas›” vb. vb. adlar ileri sürerek, s›n›f çat›flmas› gerçe¤ini, s›n›f gerçe¤ini gizleyebilmek için ne kadar içi bofl kavram varsa, ne kadar s›n›f çat›flmas›n› yans›tmayacak, an›msatmayacak kavram varsa, hepsini kullanmak için birbirleriyle adeta yar›fl ediyorlar. Çünkü; s›n›flardan, s›n›f mücadelesinden söz etmek, ateflten gömlek giymek gibi bir fleydir. Çünkü; toplumlar› ileri tafl›yan, eskiyen toplumu y›k›p, yeni toplumu eskinin yerine getiren s›n›f mücadeleleridir. ‹flçi s›n›f›n›n s›-

n›f mücadelesinden en çok korkan emperyalist burjuvazinin kendisidir. Ama, oportünist ve revizyonistlerde bir o kadar korkmaktad›r. Oportünistler s›n›flardan söz etseler de, s›n›flar›n bar›fl içinde yaflamas›n› ö¤ütlerler. Yani, proletarya ve emekçilerden, kendilerini ezen, sömüren, her türlü siyasal-sosyal haklar›n› ellerinden alan burjuvazi ile bar›fl içinde bir arada yaflamalar›n›n istiyorlar. Emperyalist burjuvazi ve onun ideologlar›yla beraber, biraz halktan yana gibi gözüken oportünistler, Lenin’in do¤ru olarak saptad›¤› ve tahlil etti¤i “Emperyalizm ve proleter devrimler ça¤›” s›n›fsal saptamas›n›n içeri¤ini boflaltarak proletarya devrimlerinin art›k “öldü¤ünü” söylüyorlar. Burjuvazi de söylemiyor mu: “sosyalizm öldü, yaflas›n kapitalizm” ‹flte, emperyalist burjuvazinin amac› da bu. Proletarya devrimleri ça¤›n›n kapand›¤›n› herkese kabul ettirmek. Gerekçesi de var. “Bir kere denendi, baflar›ya ulaflamad› ve sonu hüsranla bitti.” Uluslararas› oportünizmin, revizyonizmin söyledi¤i de bu de¤il mi? “Bir kere denendi, yaflamad›, demek ki yanl›flm›fl.” Emperyalist burjuvazinin, proletarya devrimlerinin yenilmesini kendi ideolojisinin güçlülü¤ünü göstermesi için kullanmas› do¤al, ama iflçi s›n›f›ndan yana (!) olan oportünistlerin bunu kullanmas›, proletarya ideolojisine karfl›, emperyalist burjuvazi ile ayn› cephede yer almas› onun s›n›fsal tutars›zl›¤›n›n bir sonucudur.

Proletarya devrimlerinin yenilmesi, onun tarihi olarak yanl›fll›¤›ndan ya da MLM ideolojinin yanl›fll›¤›ndan öte bir fleydir. Burjuvazi ile proletarya aras›ndaki s›n›f mücadelesindeki dengelerin, proleter devrimler aleyhine olmas›n›n yan›nda, eski toplumun ba¤r›ndan ç›kan yeni toplumun nüvelerinin, eski toplumun savunucular› ile sürdürdükleri mücadelede birkaç hamle ile yeniyi kuramayacaklar› ve eksiyi bütünüyle y›kamayacaklar›n›n, bunun birçok yenilgiler sonucu baflar›ya ulaflabilece¤inin bir göstergesidir. Burjuvazi, feodalizme karfl› mücadelesinde bir çok yenilgi alm›fl ve birkaç yüzy›l sonra iktidar› feodalizmden alm›flt›r. Proletaryan›n savafl›m› yaklafl›k yüzy›ll›k bir mücadelenin ürünüdür denebilir. Kapitalizm feodalizme karfl› mücadele ederken, onun özel mülkiyetçi ve sömürücü yan›na karfl› mücadele etmedi, ama, proletarya, sadece kapitalizme karfl› bir mücadele de¤il, tüm s›n›fl› toplumlar›n kal›nt›lar›na karfl›, s›n›fl› toplumun kendisine karfl› mücadele ediyor ve onun yerine s›n›fs›z toplumu koyma mücadelesi veriyor. Bu tarihsel yönelim, k›sa süreli bir mücadelenin ürünü olamaz elbette. ‹flte proletaryan›n burjuvaziye karfl› verdi¤i mücadelenin en zor yanlar›ndan ve uzun süreci kapsamas›na neden olan temel olgulardan birisi ve hatta esas› budur. Emperyalist burjuvazinin proletaryan›n ideolojisini karartma ve bulan›klaflt›rma çabalar›, s›n›flar varoldu¤u sürece devam edecek. ProletaryaPART‹ZAN 37

3


n›n ideolojisini bulan›klaflt›rmas›na koflut olarak, kendi yaflam›n› da uzatacakt›r. Varl›¤›n› sürdürmesi, gelinen koflullarda buna direkt ba¤l›d›r. Bu görülmedi¤i sürece, proletaryan›n burjuvaziye karfl› savafl›m›nda baflar› flans› fazla olmayacakt›r. Burjuvazinin oportünizmi ideolojik olarak beslemesindeki nedenlerden birisi budur. Enternasyonal proletarya bunu bilince ç›kartmak ve burjuvazinin iflçi s›n›f› içindeki ideolojik ajan› olan uluslararas› oportünizme karfl› kesintisiz ve kararl› bir mücadele yürütmek zorundad›r. Yukar›da k›saca s›ralad›¤›m›z kavramlar›n, içi bofl olmay›p, burjuvazi ve oportünizm taraf›ndan bilinçli olarak proletaryan›n ideolojisine karfl› aç›lm›fl bir savafl›md›r. Bu da, biz MLM’lere önemli görevler yüklemektedir. Bu nedenle, son y›llarda emperyalizmin yönelimine iliflkin ortaya sürülen burjuva teorilerine karfl› proletaryan›n net tavr›n› ortaya koymak durumunday›z. Burjuvazi, enternasyonal proletaryan›n da¤›n›kl›¤›ndan, Uluslararas› Komünist Hareketin (UKH) içinde bulundu¤u kaostan ve proletarya devrimlerinin kaybedilmesinin yaratt›¤› moral çöküntüsünü, ideolojik yenilgiye dönüfltürme çabas›ndad›r. Ve özellikle de, Rus Sosyal Emperyalizmi’nin çöküntüsünü, proletaryan›n yenilgisi ve çöküntüsü olarak kullanmay›, proletarya ve ezilen halklar›n aleyhine önemli ölçüde baflard›. Bunun nedenlerinin tart›flmas›n› daha ileride ele alaca¤›z. Emperyalist burjuvazi, pro-

letarya devrimlerinin yenilgisini ve UKH’in içinde bulundu¤u ideolojik kaostan yararlanarak, adeta köpeksiz köyde de¤neksiz dolaflmaya bafllad›. Bu ide-

olojik sald›r›ya karfl›, MLM’ler daha güçlü ideolojik sald›r›larda bulunmak zorundad›r. Elbette, ideolojik sald›r›lar tek bafl›na yetmemekte, ideolojik-siyasal sald›r›y› pratik sald›r› ile, yani, proletaryan›n devrim mücadelesini yükseltme sald›r›s› ile bütünlefltirmek zorunday›z. Tek bafl›na teorik sald›r›, emperyalist burjuvazi ve onun iflçi s›n›f› içindeki kolu oportünizmi geriletmeye ve de yenilgiye götürmez. MLM kitlelerde maddi bir güce dönüfltürülmelidir. EMPERYAL‹ST SERMAYEN‹N ULUSLARARASILAfiMASI “Burjuvazi, üretim araçlar›nda ve bu yolla üretim iliflkilerinde ve bunlarla tüm toplumsal iliflkilerde, sürekli devrim yapmad›kça varl›¤›n› sürdüremez. Üretimin sürekli yenilenmesi, tüm toplumsal koflullar›n kesintisiz bozulmas›, sürekli belirsizlik ve tedirginlik, burjuvazi ça¤›n› önceliklerden ay›r›r...

“Ürettikleri için sü-

rekli büyüyen pazar bulma gere¤i burjuvaziyi bütün dünyaya yayar. O her yerde yuva kurmal›, her yere yerleflmeli ve her yer ile iliflki kurmal›d›r. Burjuvazi üretim araçlar›n›n h›zl› geliflimiyle, iletiflim araçlar›n›n yaratt›¤› ola¤anüstü kolayl›klarla en barbar olanlarda dahil tüm uluslar› uygarl›¤a katar. Ürettiklerinin düflük fiyat› a¤›r top gibi Çin Sedlerini y›kar. Yabanc›lardan en çok nefret eden barbarlar›nda teslim olmas›n› sa¤lar. Bütün uluslar› yok olma sanc›lar›yla kapitalist üretim biçimini benimsemek zorunda b›rak›r; onlar› uygarl›¤› benimsemeye, yani burjuva olmaya zorlar. Tek sözcükle, o kendisi gibi görünecek bir dünya yarat›r” (1) Bundan 150 y›l önce Komünist Manifeston’un söyledikleri, kapitalizmin kendisinin kaç›n›lmaz olarak uluslararas› bir sistem yarataca¤› ve her fleyi “kendine benzetece¤i” gerçe¤i, günümüzde emperyalizmin vard›¤› noktan›n PART‹ZAN 37

4


Marksistler aç›s›ndan ola¤anüstü bir fley olmad›¤›n› ortaya koymas› aç›s›ndan önemlidir. Çünkü; Marksistler, daha 150 y›l önce, kapitalizmin genel e¤ilimini net olarak belirlemifltir. Kapitalizmin en üst aflamas› olan emperyalizmin bu e¤ilimi daha da güçlendirmesi ve h›zland›rmas› ise kaç›n›lmaz bir olgu olarak karfl›m›za ç›k›yor. Sermayenin uluslararas›laflmas› ise, emperyalizm ile daha belirgin bir hal alm›flt›r. Kapitalist sermayenin emperyalizm ile birlikte bu noktaya gelmesi, dünya kapitalist ekonomisini kendine ba¤lamas›, ve bu ekonomiye bütünüyle kendisinin yön vermesi, emperyalizmin en son noktas› olarak da karfl›m›za ç›kmas›n›n bir baflka gerçe¤idir. Emperyalist sermaye, geldi¤i noktaya kadar gelebilmifl, bundan sonra ise her geçen gün daha h›zl› bir flekilde çürümeye gitmektedir. Lenin’in belirtti¤i gibi, emperyalizm, mali sermaye olarak kapitalizmin asalak ve çürüyen bir üst aflamas›d›r. Emperyalist sistemin son yüzy›ll›k tarihi geliflimi de bu gerçe¤i do¤rulam›fl ve gelinen aflamada emperyalizm çürümüfllü¤ünün ve asalakl›¤›n›n son noktas›na gelmifltir. Biz burada kapitalizmin nas›l emperyalizme dönüfltü¤ünü irdelemeyece¤iz. Bunlar baflta Lenin taraf›ndan do¤ru bir flekilde ortaya konmufl ve emperyalizmin kapitalizmin en yüksek biçimi ve son aflamas› oldu¤unu, asalak ve çürüyen kapitalizm oldu¤unu Marksist bir bak›fl aç›s›yla ele alm›flt›r. Lenin’in emperya-

lizm teorisi eskimemifl, tersine son geliflmeler Lenin’i daha da do¤rulam›flt›r. Baz› burjuva ideologlar› ve oportünizm, Lenin zaman›nda olu¤u gibi günümüzde de emperyalizmin temel özelli¤i olan, ya¤ma sömürü ve bunal›m karakterini gizleyebilmek için çeflitli “teoriler” ileri sürerek, emperyalizmin Leninist tahlilini çarp›tmaya çal›fl›yorlar. Bu, onlar›n kaç›n›lmaz görevleri. Oportünizmin temel özelli¤i de bu de¤il mi? Onun varl›k koflulu emperyalizmin varl›k koflulundan ayr› ele al›namaz. Lenin, oportünizmin maddi temellerini flöyle s›ral›yor: “Yaflam tarzlar›yla, ücretleriyle, dünya görüfllerinin bütünü tabiriyle tamamen küçük burjuva olan bu burjuvalaflt›r›lm›fl iflçi tabakas› veya ‘iflçi aristokrasisi’, 2. Enternasyonal’in bafll›ca deste¤i ve günümüzde burjuvazinin bafll›ca (askeri de¤il) toplumsal deste¤idir. Çünkü; bunlar, iflçi s›n›f› hareketi içinde burjuvazinin gerçek ajanlar›, kapitalist s›n›f›n iflçiler aras›ndaki uflaklar›, reformizmin ve flovenizmin gerçek tafl›y›c›lar›d›r.”(2) Elbette, oportünist ve revizyonistler Marksizm-Leninizm-Maoizmin en temel özelliklerini çarp›tacaklar, ilkelerinin içini boflaltacaklar ve onu burjuvaziye zarar vermeyecek teorik akademik bir formasyon haline getireceklerdir. ‹flte, emperyalizm tart›flmalar›nda da bu rollerini en iyi flekilde yerine getirmeye çal›fl›yorlar. Emperyalizm, kapitalizmin son aflamas› ve “proletaryan›n toplumsal devriminin

efli¤idir” derken Lenin, bunu emperyalizmin ekonomik yap›s›ndan ve bu ekonominin ald›¤› boyut ve onun iç çeliflkilerinin kaç›n›lmaz olarak onu y›k›ma götürece¤inden hareketle ortaya koymufltur. Dünya ekonomisinin bir avuç tekelin elinde toplanmas›, üretimin devasa boyutlara varmas›, buna karfl›n üretenlerin ve di¤er emekçilerin açl›k içinde yaflamas›, üretilenin tüketilememesi ve azami kar u¤runa her fleyin tahrip edilmesi, üretici güçler ile üretim iliflkilerini elinde bulunduran s›n›f aras›ndaki çeliflmelerin daha da keskinlefltirici rol oynamas›, emperyalizmin temel özelliklerinden biridir. Üretimin devasa toplumsallaflmas› ama buna uygun üretim iliflkilerinin gelifltirilmemesi, toplumsal devrimlere yol açmaktan baflka bir yere gidemez. Bu, her hangi bir devrim de¤il, Lenin’inde deyimiyle, ‘son s›n›f savafl›m›’ olan proletarya devrimlerine yol açmaktan baflka bir çözüm yolu da yoktur. Emperyalist ekonominin uluslararas›laflmas› yeni bir olgu de¤il, kapitalizmin emperyalizm aflamas›na dönüflmesi, bu olgunun sonucudur. Emperyalizmin bu özelli¤i, flimdi “küreselleflme” ad› alt›nda yeni bir fley, emperyalizmin ‘yeni kazand›¤› öz’ gibi lanse edilmesi, büyük bir sahtekarl›k olarak adland›r›lmak zorundad›r. Hele hele bunu emperyalist burjuvaziden çok, oportünizm yap›yorsa ve bunu emperyalizmin “yeni özü” olarak piyasaya sürmeye çal›PART‹ZAN 37

5


fl›yorsa, bu en afla¤›l›k burjuva yaltakç›l›¤›ndan baflka bir fley olamaz. Olan fludur: Emperyalizm tek tek ulusal ekonomileri tek bir dünya ekonomisi ve emperyalist ekonominin kopmaz birer halkas› haline getirmesi ile sermayenin uluslararas›laflmas› çoktan sa¤lanm›fl oluyor. Çok Uluslu Tekeller (ÇUT)’in ortaya ç›k›fl› ve yayg›nlaflmas›, bu ekonomik sitemin gelifliminin do¤al bir sonucudur. Dünya kapitalist ekonomisinin emperyalist dünya ekonomisi haline dönüflmesi, sanayi sermayesinin banka sermayesi ile birleflimi ve mali sermayesi haline gelmesiyle birlikte, ulusal sermayeler uluslararas› mali sermaye haline gelmifltir. Emperyalist tekeller aras› pazar hegemonyas› için mücadelenin keskinleflmesi, onlar› kaç›n›lmaz olarak, “ulusal” mali sermaye kabuklar›n› y›kmaya ve di¤er uluslardan emperyalist tekeller ile birleflmeye zorlad›. Uluslararas› üretim ve ifl bölümü de bunu tekellere dayat›r. Tabi ki, bunlar›n ekono-

mik temelinde, daha fazla azami kar ve hegemonya vard›r. Emperyalizm öncesi kapitalizm olarak adland›r›lan serbest rekabetçi dönemin kapitalizminin s›n›r› 1880’e dayanmaktad›r. Bundan sonra kapitalizmin daha ileri bir aflamas›n› ortaya ç›karacak koflullar h›zla olufltu. Dev büyük tekellerin yan›nda uluslararas› tekellerde ortaya ç›kt›. Daha 1884 y›l›nda, ‹ngiliz, Alman, Belçika ortakl›¤› Ray isimli çelik tekelini, daha bir çoklar› izledi. Yine bu sözü edilen tekele, 1904’de Fransa, 1910’da ise ABD, Avusturya, ‹spanya’da ortak olmufltur. ‹ngilizHollanda ortakl›¤› Shell’in uzun y›llard›r önce birleflerek bugüne kadar gelen ve halen en büyük çok uluslu tekellerden biri olma özelli¤ini korumas› çok uluslu tekellerin yeni ortaya ç›kmad›¤›n›n bir göstergesidir. Sermayenin uluslararas›laflmas› olgusu da yeni bir olay olmay›p, emperyalizm ile yafl›tt›r. Kapitalist sermayenin uluslararas›laflmas›, kapitaliz-

min emperyalizm aflamas›n›n bir sonucudur. Bu, emperyalizmin temel özelliklerinden biri ve bugün dünyan›n emperyalist tekelleri taraf›ndan paylafl›ld›¤›ndan söz ediliyorsa, paylafl›lmayan bir tek yerin kalmad›¤›ndan söz ediliyorsa, hala emperyalist sermayenin yeni uluslararas›laflmas› gibi bir teorik tart›flmaya girmek, emperyalizmin gerçek yüzünü gizlemek oldu¤u gibi, emperyalizmin bugüne kadar ortaya koydu¤u siyaseti, emperyalist savafllar›, dünyay› kana bulamas›n›, yar›-sömürgeleri ili¤ine kadar sömürmesini vb. bugünkü emperyalist tekellerin izledi¤i siyasetten ya da onu yap›s›ndan ay›rmak gibi bir aptall›¤a düflülür. “Kapitalistlerin tekelci birlikleri -karteller, sendikalar ve tröstler-, ilgili ülkenin üretimini az çok tamamen ele geçirerek iç pazar› aralar›nda paylafl›rlar. Fakat kapitalizmde iç pazar ayr›lmaz biçimde d›fl pazara ba¤l›d›r. Kapitalizm çoktan dünya pazar›n› kurmufltur. Ve sermaye ihrac› artt›¤› ve en büyük tekel birliklerinin yabanc› ülkeler ve sömürgelerle iliflkileri ve ‘nüfuz bölgeleri’ geniflledi¤i ölçüde ‘do¤al olarak’ aralar›nda dünya ölçüsünde daha çok anlaflma yap›lmas›, uluslararas› kartellerin oluflmas› gündeme geldi.” (3) Lenin’inde belirtti¤i gibi, kapitalizm çoktan bir dünya pazar› haline gelmifltir. Tersini düflünmek, PART‹ZAN 37

6


kapitalizmin karakterini, onun özünü ve iflleyiflini anlamamak ya da bilinçli olarak çarp›tmak anlam›na gelir. Daha 1897 y›l›nda, Lenin’in aktard›¤›na göre (bak. Lenin, Emperyalizm) sadece Almanya’n›n içinde bulundu¤u uluslararas› tekellerin say›s› 40 iken bu say› 1910 y›l›nda 100’ü buluyor. Çok uluslu tekellerin varl›¤›, emperyalistlerin dünyay› kendi aralar›nda bölüflmesinin bir ürünüdür. Buna karfl›n, birleflen tekellerin yani, çok uluslu tekellerin kendi aralar›ndaki çeliflki ortadan kalkm›fl m›d›r? Hay›r! Tekeller aras›ndaki paylafl›m mücadelesinde çeliflmenin kalkmas›, kapitalizmin eflitsiz geliflim ve azami kar yasas›na terstir. Dünyay› tek bir tekel dahi eline geçirdi¤i varsay›lsa bile, yine o, kendi içinde bölünmek ve elde edilen kar›n paylafl›lmas› yüzünden çat›flmak durumundad›r. Çok uluslu tekellerin varl›¤›, 1. ve 2. Emperyalist Paylafl›m Savafllar›’n›n ç›kmas›n› engelleyemedi. Günümüzde çok uluslu tekellerin daha da yayg›nl›k kazanmas› yeni paylafl›m savafllar›n›n ç›kmas›n› önleyecek mi? Bu soruya hemen yan›t verelim. Hay›r! ‹ç pazar› ele geçiren ayn› ulustan tekeller aras›ndaki mücadele, k›yas›ya bir mücadeledir. Büyük tekeller, küçük tekelleri birer birer yutmufltur. Bunun bugünde örne¤ini görüyoruz. Ayn› ulustan burjuvazinin kendi aras›ndaki çat›flma -d›fl pazar› saymasak bile- iç pazara hakim olma savafl›m›d›r. Bu çat›flman›n politik arenadaki görüntüsü, burjuva

partilerinin parlamentosudur. Emperyalist ülkelerde bu oldu¤u gibi, yar›-sömürgelerde de ayn›s›d›r. Sömürüden kim daha çok pay alma olay›n›n d›fla yans›mas›d›r. Emperyalist sermayenin “dini iman› ve de ulusu yok” derken, onun için öne ç›kan kar olay›d›r. Kar›n›n yükseltmek için her yolu dener. Bu yolun içinde, savafl, bar›fl, sat›n alma, her türlü hileye bafl vurma, tehdit etme, rüflvet verme vs. vs.bulunur. Ve emperyalist sermaye, karakteri gere¤i her fleye hükmetme, her fleyi kendi denetimine alma dürtüsü içindedir. Bunun içinde, dünya pazar›n› ele geçirme savafl›m›n›, dünyaya tek bafl›na hükmetme karakterini kaybetmez. Bunu kaybetti¤i anda emperyalizm emperyalizm olmaktan ç›kar. Günümüzde ise, dünyada yaklafl›k 39-40 bin aras› çok uluslu tekellerin oldu¤u varsay›l›yor. Ve bu çok uluslu tekellerin milliyetinin ya da ulusal kimli¤inin olmad›¤›n› söylemek, bunlar› tan›mamakt›r. Bugün çok uluslu tekellerin hemen hemen hepsi emperyalist ülkelere aittir. Ve merkezleri emperyalist ülkelerdedir. En büyük 200 çok uluslu tekelin %60’› Japon, %53’ü ABD, %23’ü Alman, %19’u Frans›z, %11’i ‹ngiliz, %8’i ‹sviçre, %6’s› Güney Kore (4) Burjuva ideologlar› ve revizyonistler, ÇUT’lerin yayg›nlaflmas›n›, emperyalizmin “ulus-ötesi” bir aflamaya ulaflmas› olarak ele al›yorlar. Yani, emperyalizmin uluslar› ortadan kald›rma e¤ilimi içinde oldu¤u, art›k s›n›rlar›n kalka-

ca¤›, devletlerin kalkaca¤› fleklinde bir emperyalist demagojiyi dilden dile dolaflt›rarak, ezilen halklar›n ve enternasyonal proletaryan›n emperyalizme karfl› mücadele bilincini köreltme gayreti içindeler. Yukar›da verdi¤imiz rakamlar bile, ÇUT’lerin kimlere ait oldu¤unu gösterir. Bu k›sa matematiksel örnek bile, “ulusötesi” saçmal›¤›n› ortaya koymaya yeter. Çok uluslu tekellerin ilk on büyük aras›ndakinin 5’i Japonya’ya, 4’ü ABD’ye, biri Hollanda-‹ngiliz ortakl›¤›na (Shell) aittir. Yine, dünyada en büyük bin ÇUT’in 284’ü ABD’ye, 116’s› Japonya’ya, 115’i ‹ngiltere’ye, 51’i Fransa’ya, 46’s› ise Almanya’ya aittir. (5) Bütün bunlarda gösteriyor ki, ÇUT’lerin ulusal kimlikleri belli ve istisnas›z hepsi de emperyalist ülkelere aittir. Emperyalizmin bu geliflimi hiç kuflkusuz Marksistler aç›s›ndan yad›rgay›c› geliflmeler de¤ildir. Lenin, daha 1916 y›l›nda emperyalizmi tahlil ederken, emperyalist ÇUT’lerin bu geliflimini saptam›flt›. Dünya zenginli¤inin bir avuç emperyalist tekelin elinde toplanmas›, yar›-sömürge halklar›n›n her geçen gün yoksullaflma ve açl›k ile içiçe yaflamas›n›n yan›nda, büyük iflsizler ordusu yaratma pahas›na olmaktad›r. Bu da, emperyalizmin içeri¤ine uymayan bir “kabu¤a” sahip olmas›, yani çürümesi o denli ilerledi ki, bu kabu¤un kaç›n›lmaz olarak k›r›lmas› ve emperyalizmin tarihin çöplü¤üne at›lmas›n›n zaman›n›n çoktan geldi¤ini gösterPART‹ZAN 37

7


mektedir. Uluslararas› mali sermayenin ÇUT’lerde yo¤unlaflmas›na iliflkin birkaç istatik daha verelim: Dünya da en büyük 210 ÇUT’u Dünya Gayr› Safi Has›las› (DGSH)’n›n %31,2’sini gerçeklefltiriyor. Buna karfl›n istihdam ettikleri iflgücü, dünya iflgücünün %1’inin alt›ndad›r. Ve bu en büyük 200 ÇUT’un toplam y›ll›k kar› ise 251 milyar dolard›r. (6) Dün oldu¤u gibi bugünde bir avuç emperyalist ÇUT’in dünyan›n gelirini ellerinde tutmalar›, dünyaya hakim olmalar› ve bunlara daha fazla sahip olmak için birbirleriyle dalaflmalar› vard›r. Fakat bu dalaflma, tekellerin birbirleriyle anlaflmalar›n› d›fltalam›yor. Tersine, kriz ve rekabet, tekellerin birbirleriyle birleflmesini ve daha çok anlaflmalar›n› dayat›yor. 1909 y›l›nda ünlü Alman sanayici Walter Rathenau’nun bir sözünü, bugün daha da geçerli olu¤u için buraya aktaral›m: “... hepsi birbirini tan›yan üçyüz adam Avrupa’n›n kaderini elinde tutuyor ve aralar›nda anlaflarak ard›llar›n› da tayin ediyorlar.” (7) “Küreselleflme” demagojisi alt›nda, emperyalist tekellerin, yar›-sömürge ülkelere daha çok yat›r›m yapt›¤› ve bu ülkeleri gelifltirdi¤i yalan›n› yayarak, emperyalizmin yay›lmac›l›¤›n› ve hakimiyetini gizlemeye yetmez. Ve her geçen gün sermaye belli say›daki tekellerin elinde toplanmaktad›r. Bu bir avuç emperyalist tekelin, dünyan›n zenginli¤ini

elinde tuttu¤unu, ezilen halklar›n ise daha da yoksullaflt›¤›n› gösterir. Bu, emperyalizmin dünyan›n refah›n› artt›rd›¤›n› de¤il, yoksullu¤u ve çeliflmeleri daha da keskinlefltirdi¤ini ortaya koyar. ‹flte bir örnek daha: Japonya’n›n 1988 sonlar›na gelindi¤inde ABD’deki yat›r›m tutar›, 450 milyar dolar. Bu rakam, ABD’nin o zamanki Gayri Safi Ulusal Üretimi (GSUÜ)’nin 1.7’sine denk. Japonya’n›n 1989 bafl›nda toplam d›fl yat›r›m, de¤eri ise 1,5 trilyon dolar oldu¤u göz önünde bulundurulsa Japonya’n›n ABD’deki yat›r›m›n büyüklü¤ü kendili¤inden ortaya ç›kar. (8) Emperyalist ülkeler tek tek incelendi¤inde, en büyük d›fl yat›r›mlar› birbirlerine yapt›klar› görülecektir. Yat›r›mlar›n yan›nda d›fl al›m ve d›fl sat›m toplam› içinde yine en büyük pay, yar›-sömürgelerin de¤il, emperyalist ülkelerindir. fiöyle bir rakamsal gerçek, emperyalist ülkelerin neden birbirleri ile daha çok ekonomik iliflkiler içinde oldu¤unu göstermesi aç›s›ndan önemlidir: 1995 Dünya Gayri Safi Üretimi 27 trilyon 657 milyar dolard›r. G7 denen emperyalist ülkelerin GSÜ ise ayn› y›l için 18 trilyon 524 milyar dolard›r. Asya ülkelerinin (Japonya hariç) GSÜ 2 trilyon 424 milyar dolar, Afrika ülkelerin ise 389 milyar dolar. (9) Dünya ticaretinin esas›, özellikle sermayenin ve üretimin yo¤unlaflt›¤› alanlarda olmaktad›r. ÇUT’ler yine birbirleriyle s›k› iflbirli¤i içinde olmalar›, sermayenin azami kar

h›rs›ndan kaynaklan›yor. Sanayinin geliflmedi¤i, mali sermayenin yo¤un olmad›¤› ve portföy (borsa, tahvil, senet vb.) ifllemlerinin yo¤un olmad›¤› alanlarda mali sermayenin yo¤unlaflmas› düflünülemez. Mali sermaye, mali sermayenin yo¤un oldu¤u alanlarda yo¤unlafl›r. ÇUT’lerin yüklü miktarda en geliflmifl teknolojik yat›r›m ve yo¤un mali sermaye aktar›mlar› yapmalar›, emperyalist ekonomik sistemin iflleyifline terstir. Emperyalist ülkelerin ileri teknoloji ile üretim alanlar›, yine emperyalist ülkelerdir, emek yo¤un üretime yönelik yat›r›mlar ise, giderek yar›-sömürgelere kay›yor. Ancak, bütün bunlara karfl›n, yar›-sömürge ülkelere sermaye ak›fl› olmad›¤› anlam›na gelmedi¤i gibi, borçland›rma amaçl› sermaye ak›fl› artarak sürmektedir. Çok uluslu emperyalist tekelleri birleflmeye iten nedenleri ve nas›l birlefltiklerini de ortaya koymakta yarar var. ÇUT’lerin birleflmesi, büyük tekelin küçü¤ü yutmas› fleklinde olmas›n›n yan›nda bir çok ÇUT ise, sahip olduklar› sermaye ve üretimlerinin belli bir bölümünü birlefltirerek, rakiplerine karfl› daha güçlü konuma gelme ve pazardan daha fazla pay almay› hesapl›yorlar. Ve birleflmeler, bir tekelin di¤erini yutmas› fleklinde oldu¤u gibi, %50 oran›nda sermaye birleflimine de gidebiliyorlar. Bu birleflme olay› ayr› ulusa mensup her iki tekeli, hem kendi ülkesinin iç pazar›nda hem de d›fl pazarlar›ndaki rakiplerine karfl› güçlenme opePART‹ZAN 37

8


rasyonlar›d›r. De¤iflik ülkelere ait emperyalist tekellerin birleflmesi, emperyalist tekellerin karakterine ters de¤il, tersine, sömürü ve egemenlik pazar›nda daha fazla söz sahibi olmak için, artan ölçüde gücünü artt›rmaya çal›flmas›d›r. Bu ise, sermayelerin birleflmesini kaç›n›lmaz olarak dayat›r. Emperyalist tekelleri birleflmeye ve rakiplerine karfl› çeflitli anlaflmalara iten nedenlerin bafl›nda; sömürü pazar›ndan daha fazla pay alabilmek ve egemenlik alan›nda rakiplere karfl› daha güçlü olabilmek vard›r. Bunlara eriflmenin yolu, sermayenin gücü ile ölçülür. Bu nedenle de rakiplere karfl› mali sermayeyi güçlendirmenin her yolu ve yöntemi denenir. Emperyalist tekeller, rakiplerine karfl› güçlenme ve tam egemenli¤i sa¤lamak için, birleflmede “ulus” seçiminden önce, kendini di¤er rakiplere karfl› güçlendirecek sermayeye sahip tekeller ilgilendirir. Bir tekel belirli bir süre bir baflka tekel ile di¤er tekellere karfl› iflbirli¤ine girerken bir baflka zaman baflka bir tekel ile iflbirli¤ine girer ve bugün “dost” oldu¤u tekeli, yar›n düflman olarak karfl›s›na almaktan çekinmez. Ayn› zamanda bu birleflmelerin nedenleri içinde tekellerin içine girdikleri krizi; birleflerek sermayelerini büyütüp atlatma da vard›r. Emperyalist tekeller aras›ndaki çeliflkinin keskinleflmesinin sonucu birleflmeler çeliflkileri keskinlefltirici bir rol de oynar. Son günlerdeki birleflmeleri h›zland›ran olgular›n bafl›nda bunlar gelmektedir. Buna ek olarak, bir-

leflme ile beraber binlerce denebilecek iflçinin iflten at›lmas›n› da beraberinde getiriyor. Emperyalist tekeller birleflerek, böylece, çok yönlü bir kazan›m elde ediyorlar. ÇUT’lerin birlefliminde spekülatif kar›n yükseltilmesi amac› öne ç›kar. Örne¤in en son Daimler-Benz ile Chrysler’in birleflmesi (10) ile, bu iki flirketin hisse senetlerinin de¤eri %25 yükselme kaydetmifltir. Ve bu iki ÇUT’in birleflmesi, rakiplerine karfl›, özellikle de General Motor ve Japon otomobil tekelleri karfl›s›nda büyük bir rakip olarak ortaya ç›kmas›n› sa¤lam›flt›r. Burada görülmesi gereken nokta, tekellerin üretime yönelik sermayeyi yükseltme yerine, sermayenin spekülatif büyümesini öne ald›klar›d›r. Burada tart›fl›lmas› gereken, emperyalist sermayenin uluslararas›laflmas›n›n yeni bir olay olmad›¤› ve emperyalist tekellerin birleflmesinin, o tekellerin ulusal kimliklerini ortadan kald›rmad›¤› gibi, emperyalizmin uluslar›, devletleri ortadan kald›rma e¤ilimi tafl›d›¤› yanl›fl ve burjuvazinin kitleleri emperyalizmin gerçek yüzünü gizlemeye yönelik bir

Emperyalist tekelleri birleflmeye ve rakiplerine karfl› çeflitli anlaflmalara iten nedenlerin bafl›nda; sömürü pazar›ndan daha fazla pay alabilmek ve egemenlik alan›nda rakiplere karfl› daha güçlü olabilmek vard›r. Bunlara eriflmenin yolu, sermayenin gücü ile ölçülür.

propaganda oldu¤udur. Emperyalist sermayenin uluslararas›laflmas›yla, emperyalistler aras›ndaki çeliflmenin yumuflad›¤› ve bunun yeni bir emperyalist savafla yol açmayaca¤› ve emperyalizmin son geldi¤i aflamadan dolay› “ulus-devlet” olgusunu da ortadan kald›rma e¤ilimini güçlendirdi¤i ileri sürülüyor. Bu vb. “yeni saptamalar›n” emperyalizmin bugünkü gerçe¤i ile ilgisi nedir? Bunlar› s›ras›yla ele al›p k›sacada olsa irdelemekte yarar var. EMPERYAL‹ST SERMAYEN‹N YO⁄UNLAfiMASI ÇEL‹fiK‹LER‹ KESK‹NLEfiT‹R‹R Emperyalist sermayenin küreselleflmesiyle birlikte, emperyalistler aras›ndaki çeliflmenin de yumuflad›¤› ve emperyalizmin geldi¤i aflamada, yani “küreselleflmesiyle” art›k emperyalistler aras› çeliflmenin savafl tehlikesini içermedi¤i, baflka bir deyiflle, Kautsky’nin 1. Emperyalist Paylafl›m Savafl› arifesinde “ultraemperyalizm” dedi¤i olgunun günümüz emperyalizmi için daha da geçerli oldu¤u savunuluyor. Ve bunun propagandas›n› “küreselleflme” ad› alt›nda emperyalist ideologlar ve revizyonistler yap›yor. Birincisi, ÇUT’lerin varl›¤› ve giderek bunlar› ço¤almas› ya da dünya emperyalist sermayenin çok az say›da ÇUT’in elinde toplanmas›, emperyalist tekellerin dünyay› bar›fl içinde sömürecekleri ve aralar›ndaki çeliflmeleri savafla bafl vurmadan çözecekleri anlam›na gelmiyor. Bu tart›flma ve “emperyalizmin bar›flç›l›PART‹ZAN 37

9


¤›” anlay›fl› yeni de¤il, emperyalizmin ortaya ç›k›fl›yla birlikte bu sorun, s›n›f mücadelesi aç›s›ndan oportünizm ile Marksizim aras›nda k›yas›ya tart›fl›lan önemli bir sorun olarak süregelmektedir. Oportünizm, emperyalizme ilericilik rolü yüklemifl ve emperyalizmin s›n›f çeliflmelerini keskinlefltirmedi¤ini iddia ederken, Marksizm oportünizmin iddialar›n› elefltirmifl ve mahkum etmifltir. Emperyalizmin tarihi ise, oportünizmi de¤il Marksizmi do¤rulam›flt›r. “Baz› burjuva yazarlar (bunlar›n saf›na, örne¤in 1909’daki Marksist zihniyetine tamamen ihanet etmifl bulunan K. Kautsky de kat›lm›flt›r), sermayenin uluslararas›laflmas›n›n en çarp›c› ifade biçimlerinden biri olarak uluslararas› kartellerin (tekellerin bn.) kapitalist rejim alt›nda, halklar aras›nda bar›fl›n korunmas› umudunu do¤urdu¤unu ifade ediyorlar. Bu görüfl teorik olarak tamamen saçma, pratik olarak da sofizm, en kötü oportünizmi savunman›n alçakça bir yöntemidir.” (11) Lenin’in ortaya koydu¤u bu çözümleme, bugün tart›fl›lan ve emperyalizmin esas özünden farkl› “yeni” fleyler yüklenen anlay›fllar›n dünden kalma oldu¤unu gösteriyor. Yukar›da da belirtti¤imiz gibi, emperyalizme her zaman ilericilik atfedenlerin eksik olmayaca¤› aç›kt›r. Bunu, emperyalist ideologlar›n yapmas›ndan do¤al bir fley yok, ancak “Marksizm” ad›na Marksizmi çarp›tanlara da Lenin’in “namussuz” demesinden baflka da bir fley söylenmez. Onlar bunu

fazlas›yla hak ediyorlar. 2. Emperyalist Paylafl›m Savafl›m›’yla birlikte ABD emperyalizminin öne ç›kmas›, yo¤un sermaye birikimini di¤er emperyalist ülkelere ve yar›-sömürgelere aktarmas›yla, emperyalist ülkelerde h›zl› bir canlanma oldu. Emperyalizm bunal›m›n› 2. Paylafl›m Savafl›m›’yla atlatm›flt›. Ancak, sosyalist ülkelerin de varl›¤› nedeniyle “sosyal-devlet” kisvesi alt›na bürünmek zorunda kalan emperyalist burjuvazi, tepeden inme bir çok demokratik haklar› gündeme getirdi. Ne var ki, ‘70’lerin sonuna do¤ru emperyalist sermayenin kar›nda daha h›zl› bir düflme e¤ilimi bafl gösterdi, verilen borçlar geri dönmekte zorland›. “Sosyal devlet” kamu harcamalar›n› yükseltmifl, yar›sömürgelerde uygulanan “ithal ikameci” politika da, buralarda emperyalistlerden al›nan borçlar›, “savurganca” harcamaya itmifl, K‹T’ler, hemen hemen bütün yar›-sömürgelerde iflas›n efli¤ine gelmiflti. ‹flçi s›n›f› ve di¤er emekçiler, bu dönemde burjuvaziye ve emperyalist sermayeye karfl› direnifle geçmifl, verimlili¤i önemli ölçüde düflürmüfltü. Bütün bu geliflmeler, emperyalistlerin borçlar›n›n geri ödenmesini zorlaflt›r›c› ve bunal›m› art›r›c› bir rol oynuyordu. K›sacas›, emek verimlili¤indeki düflüfl kar oranlar›n›n düflüflünü beraberinde getirirken, emperyalist pazarlarda da önemli bir daralma meydana gelmiflti. K›sacas›, emperyalist ülkelerde ve yar›-sömürgelerde ekonomiler durgunlar gir-

dab›na girmiflti. Bu emperyalizmin yap›sal krizinin bir baflka görünümüydü. Bu süreçteki emperyalist ekonomideki durgunlu¤u, salt yap›sal kriz ile aç›klamak eksik kal›r. Emek verimlili¤inin düflmesinin nedenlerini de ortaya koymak gerekir. Emek verimlili¤inin düflüflünü salt “geri” teknolojik üretime ba¤lamak, o günkü süreçte, özellikle yar›-sömürge ülkelerde iflçi s›n›f›n›n ve di¤er emekçilerin mücadelesinin, bu krizdeki etkilerini gizlemek anlam›na gelir. Bu yönlü tav›rlar iflçi s›n›f› düflmanl›¤›n›n ürünüdür. Revizyonizmin yapt›¤› da budur. ‹flçi s›n›f›n›n o süreçte hemen hemen bütün ülkelerde aya¤a kalkmas›, iflçi s›n›f›n›n bu direnifline ö¤renci gençli¤in efllik etmesi, antiemperyalist mücadelenin geliflmesi, emperyalist ekonomiyi sarsm›flt›r. Dünyada iflçi s›n›f› ve gençli¤in aya¤a kalk›fl›nda idelojik anlamda esas rolü oynayan hiç kuflkusuz BPKD’nin kendisidir. Emperyalist burjuvazi ve revizyonistler emek verimlili¤indeki düflüflü salt geri teknolojiye ba¤larken BPKD’nin dünyadaki etkisini unutturma telafl› içindeydiler. 1968’den bafllay›p 1970 sonlar›na kadar dünyada devrimci hareketin h›zla geliflmesi, kitle hareketlerinin devasa boyutlara ulaflmas›n›n ideolojik boyutu BPKD’de aranmak durumundad›r. Emperyalist tekellerin karlar›ndaki düflüfl ve pazarlar›n daralmas›n›n kayna¤›n›n, ezilen halklar›n ve iflçi s›n›f›n›n mücadelesinin sonucu oldu¤uPART‹ZAN 37

10


nu inkar etmek, bu mücadelenin emperyalizme vurdu¤u darbeyi gizlemekten, o günkü süreçte bu mücadelenin boyutunu görmezden gelmek anlam›na gelir. Dikkat edilirse, burjuva ideologlar› ve onlar›n çanak yalay›c›lar›, emperyalizmin pazarlar›n›n daralmas›n› ve karlar›ndaki büyük düflüflteki, s›n›f mücadelesinin ve anti emperyalist mücadelenin etkilerinden hiç söz etmezler. Çünkü, onlar›n en büyük korkular›, kitlelerin bu gerçe¤i görmeleri ve bilince ç›karmalar›d›r. S›n›f mücadelesi gerçe¤ine karfl›n s›n›f mücadelesinden söz edilmesinin yasaklanmas›... Ama, korkunun ecele faydas› olmad›¤› da bir o kadar gerçektir. Emperyalizmin 1973 yap›sal bunal›m›, burjuva ideologlar› taraf›ndan OPEC ülkelerinin petrole zam yapmalar›na ba¤land›. Emperyalist bunal›m›n›n esas kayna¤›n›n bu olmad›¤› bilinen bir gerçek. Petrole yap›lan zamlar, petrol üreticisi yar›-sömürge Arap ülkelerinden çok, petrolü elinde bulunduran emperyalist tekellerin ifline yarad›¤›n› bilmeyen yok. Emperyalist tekeller taraf›ndan petrol kuyular›n›n üstüne oturtulan kralc›klar›n, petrol tekellerinin elinde oyuncak oldu¤u da biliniyor. Buna karfl›n, petrole yap›lan zamm›n emperyalist tekellerin zarar›na de¤il onlar›n yarar›na oldu¤uda bir o kadar aç›kt›r. Dünyan›n en büyük petrol üreticisi ülkenin ABD oldu¤u da unutulmamal›d›r. petrole yap›lan zam yine emperyalistlerin ifline yarad›. Yar›-sömürgelerin gereksinimi olan em-

peryalist tekellerin üretti¤i ihracat mallar›na, petrol zamm› gerekçe gösterilip yap›lan zam, yine yar›-sömürgelerin s›rt›na yüklendi. Petrol zamm›n›n ABD taraf›ndan emperyalizmin krizini atlatman›n bir yöntemi olarak gündeme getirildi¤i görülmek istenmedi. Ve o süreçte, petrol zamm› yapan OPEC ülkelerinin “ba¤›ms›z” tavr› olarak lanse edilmesi ise, emperyalizm gerçe¤inin bu ülkelerdeki etkisini gizleyemeyece¤i ve bu ülkelerin emperyalizmden ba¤›ms›z hareket edemeyece¤i görülmedi. Revizyonizm “Üç Dünya Teorisi”ni, bu olgular üzerine infla ederek, “ülkeler ba¤›ms›zl›k istiyor” fleklinde ifade edip, yar›-sömürge ülke egemenlerinin emperyalizmin ufla¤› ve iflbirlikçileri oldu¤u gerçe¤ini gizlemenin yan›nda, esasta ise, ezilen halklar› yar›sömürge egemen s›n›flar›n kuyru¤una takma ve s›n›f mücadelesini bir baflka biçimde önlemenin teorisini yap›yordu. Emperyalistler 1973 yap›sal kriziyle birlikte, yar›-sömürge ülkelere, emperyalizmin krizini atlatman›n yeni ekonomik modelini, “ihracata yönelik sanayileflme” modelini, dayatt›. Ve bu süreç özellikle yar›-sömürgeler için sanc›l› bir süreç oldu. Ve bu süreç hala devam etmektedir. Bu ekonomik model, yar›-sömürgelerin iç tüketimi k›s›p, emperyalistlerin gereksinimleri do¤rultusunda, yar›-sömürge ekonomilerin yeniden yap›land›rmas›n›n ad›d›r. Yani, “ithal ikameci model” denilen ekonomik yap›lanman›n ortadan kald›r›larak, iç tüketimi k›s›p,

yetersiz sanayileflmeye ra¤men d›fl sat›m› art›rma ve böylece emperyalistlerin borçlar›n› geri ödeme modelinden baflka birfley de¤ildi. “‹hracata dönük sanayileflme”, yar›-sömürge ülkeler için, sanayileflmeden çok, varolan sanayilerin de bütünüyle öldürülmesi ve emperyalizme daha fazlas›yla ba¤›ml› hale gelmenin ve de ülke gelirinden oldukça az pay alan halktan k›sarak, emperyalist sermayenin kar›n› art›rmaya ve emperyalistlere belli bir soluk ald›rma modelidir. “‹hracata dönük sanayileflme” modelinin, bütün yar›sömürgelere dayat›lmas› ve bunun ülkeleri “sanayilefltirecek” diye flaflaal› bir flekilde propagandas›n›n yap›lmas›n›n ise, bir aldatmadan öteye gitmedi¤i biliniyor. ‹ç tüketimin k›s›tlanarak üretilen baz› sanayi mallar›n› ve tar›m ürünlerini, “içeriye döviz girdisini art›rma” amaçl› dayat›lan bu model, elbette ne sanayiyi ne ihracat› ne de yar›-sömürge ekonomilerini gelifltirebilirdi. Zaten, emperyalist burjuvazinin de böyle bir niyeti olamazd›. ‹ç tüketimin k›s›tlanmas›, ücretlerin dondurulmas› ve tüm ülke gelirinin emperyalist tekellere aktar›lmas›na yönelik bu model, kanl› bir flekilde uyguland›. ‹flsizlik ve toplumun yoksullaflma düzeyi daha da artt›. Yar›-sömürge ülke egemenleri, ihracat› art›rmak için “teflvik” primleri da¤›tarak, gelen dövizlerden çok, yerli flirketlere daha fazla döviz verdi. Hemen hemen bütün yar›-sömürge ülkelerde, sahte PART‹ZAN 37

11


ihracat flampiyonlar› ortaya ç›karak büyük vurgunlar vurdular. ‹ç tüketimi k›s›p, ucuza d›flar›ya sat›m ve buna paralel olarak d›fl al›m› art›rma ve d›fl al›m›n ise büyük bir bölümünü tüketim mallar› oluflturuyorsa, “ihracata dönük sanayileflme” olmas› mümkün de¤ildir. Son 20 y›lda bunun olmad›¤› da görüldü ve yar›-sömürge ülkeler daha da yoksullaflt›. Öte yandan özellefltirmelerin gündeme sokulmas›yla, devletin elinde olan K‹T’lerin bütünüyle elden ç›kar›lmas›, yine emperyalistlerin dayatmalar› ve iç tüketimi son s›n›r›na kadar bütünüyle k›sma, d›flardan ithal edilen lüks mallar›n içerde kitleye sunulmas›yd›. Zaten al›m gücü düflük olan kitlelerin iyice yoksullaflmas›ndan baflka bir fley de¤ildi. Bunun yan›nda ücretlerin düflürülmesi, k›s›tlanmas›, dondurulmas›, tar›ma yap›lan sübvansiyonlar›n kald›r›lma düzeyine getirilmesi vb. politikalar ise, kitlelerin yaflam düzeyinin ivmesini altlara do¤ru çekti. Emperyalistlerin “ihracata yönelik sanayileflme modeli” dedikleri uygulamalar bir bütünlük içindedir. Yukar›da s›ralad›¤›m›z sonuçlar, bir çok yar› sömürge ülkelerde normal parlamenter yolla uygulamaya sokulmad›¤› için askeri cuntalar› gündeme getirdi. K›sacas›, emperyalistler yar›-sömürgeleri tamam›yla kendi ekonomilerinin birer parças› ve onlar› gereksinimleri do¤rultusunda örgütlenmeye soktuklar›nda, karfl›lar›na dikilen zorluklar› da yine kitleleri bask› alt›na alarak aflmaya çal›flm›fllard›r.

Burjuvazi, azami kar›n olmad›¤› yere gitmez ve gitti¤i zaman azami kar› elde etmenin koflullar›n› yaratmak için her türlü engeli y›kmaya çal›fl›r. Azami kar, sosyal patlamalar pahas›na da olsa, kapitalist üretim tarz›n›n temelidir “‹nsan haklar›”, “demokrasi” vb. gibi kavramlar, emperyalistlerin ç›karlar› ile uyum sa¤l›yorsa bir anlam› vard›r. Onlar›n bu kavramlardan anlad›¤›, kendileri için bir demokrasi, kitleler için ise bask›, katliam, yoksulluk ve her türlü anti-demokratik uygulamalard›r. 1991’de bafllay›p halen devam eden emperyalizmin bunal›m› da, afl›r› üretim, afl›r› sermaye birikimi ve sermayenin kar›nda düflüfl göstermesidir. Bu kez emperyalist ülkelerde h›zla “sosyal devlet” olgusunu terk etmek durumunda kald›lar. Emperyalist ülkelerde sosyal harcamalar budand›, kitlelerin al›m gücünde düflüflle birlikte, sosyal haklar›n k›s›tlanmas›na gidildi. Ve buna ba¤l› olarak iflsizlik h›zla artt›. ‹flsizlik, emperyalist bunal›m ile kofluttur dense yeridir. Kapitalist üretim tarz›n› yönlendiren ilke azami kard›r. Burjuvazi, azami kar›n olmad›¤› yere gitmez ve gitti¤i zaman azami kar› elde etmenin koflullar›n› yaratmak için her türlü engeli y›kmaya çal›fl›r. Azami kar, sosyal patlamalar pahas›na da olsa, kapitalist üretim tarz›n›n temelidir. Emperyalizmin çeliflkileri kes-

kinlefltirmesi de bu çerçevede ele al›nmal›d›r. O, “çeliflkiler keskinlefliyor” diye, azami kar›ndan geri ad›m atamaz. Bu kapitalist üretim tarz›n› yönlendiren e¤ilime terstir. Bu nedenle de, kitlelerin sosyal yaflam›n› ilerletme yerine geriletmeyi gündeme getirir. Kitlelerin refah düzeyi, emperyalist ekonominin yap›s›yla asla uyuflmaz. Emperyalist sermaye sürekli büyümeyi kendine esas al›rken, bu e¤ilim kitlelerin yaflam seviyesinin düflmesine karfl›n olur. Kitlelerin refah düzeyi ile emperyalist sermayenin büyümesi ters orant›l›d›r. Emperyalizmin “küreselleflme”sine yüklenmek istenen, emperyalizm her tarafa refah götürüyor anlay›fl› do¤ru de¤il, tamamen emperyalist burjuvazinin demagojik bir yalan›d›r. Emperyalistler gelinen aflamada sermaye yo¤un üretimin son s›n›r›na gelmifllerdir. Emek yo¤un üretim ise -özellikle emperyalist ülkelerdegiderek düflmekte. Otomasyon üretimin mikro-elektronik üretime devrilmesi, yani, üretimin bilgisayarlarla yap›lmas›, istihdam› da azaltan bir unsur olarak öne ç›k›yor. Tekelci burjuvazi, ne denli az iflçi çal›flt›r›rsa, bir o kadar kar elde ediyor. Bu da, art›-de¤er sömürüsünün daha da yo¤unlaflmas› anlam›na geliyor. Emperyalist ülkelerde bu üretim biçimi bütünüyle yerleflmifl ve esas hale gelmifltir. Emek yo¤un üretimleri bu ülkelerde tutmak, pahal› olan iflçi maliyeti aç›s›ndan cazip bir uygulama olmad›¤› için, emek yo¤un üretimler yar›-sömürgelePART‹ZAN 37

12


re kayd›r›l›yor. Örne¤in, Alman emperyalizmi, emek yo¤un üretim fabrikalar›n› hemen hemen ço¤unu, baflta Do¤u Avrupa ülkeleri olmak üzere di¤er yar›-sömürgelere kayd›rm›flt›r. Çünkü; oralarda iflçi ücretleri oldukça ucuzdur. Emperyalist sermayenin amac›, uluslararas› alanda rahat bir dolafl›m sa¤lamak, mallar›n› rahat ve engelsiz dünyan›n en ücra köflelerine ulaflt›rmak, en düflük üretim ve da¤›t›m maliyeti ile en yüksek kar› elde etmektir. Sermayenin ulusal s›n›r tan›mamas›, yeni bir olgu olmad›¤› gibi, sermayenin “ulus-devleti” ortadan kald›ran bir e¤ilim içinde oldu¤u, sermayenin bu hareketinden ç›kar›lamaz. Ya da daha 1. Emperyalist Paylafl›m Savafl›’n›n hemen arifesinde Kautsky’nin ortaya att›¤› “ultra-emperyalizm” anlay›fl›n›n geçerlili¤ini savunmak, emperyalizmin genel karakteri ile uyum içinde olmayan bir gerçekliktir. Yine, emperyalist ülkeler aras›ndaki devlet s›n›rlar›n›n ortadan kalkmas› da hayaldir. Emperyalizmin kald›rd›¤› gümrük duvarlar›d›r. Avrupa Birli¤i ülkelerinde olanda budur. Bunun da ne kadar “birlik” fleklinde duraca¤› ise tart›flma götürür. Konumuz AB’ni incelemek olmasa da geçerken k›saca da olsa, konumuzu ilgilendirdi¤i kadar›yla de¤inelim: AB, Avrupal› emperyalist tekellerin dayatmas› sonucu olmufl ve bunlar›n ABD ve Japon tekellerine karfl› daha güçlü rekabet etme koflullar›n›

yaratmay› hedeflemifltir. AB sorununa ve para birli¤ine ‹ngiliz tekellerinin so¤uk bakmas›, ‹ngiliz tekellerinin ABD tekelleri ile daha yak›n iliflkilerinin yan›nda, Alman tekelleri karfl›s›nda güçsüz kalacaklar› ve AB’ni Alman tekellerinin hakimiyeti alt›na alaca¤›n› görmelerindendir. Tekelci sermayenin, rekabeti “bar›fl” içinde yürütece¤ine örnek verilen AB buna hiçte uymamakta, tersine, ABD ve Japon tekellerine karfl› oluflturulan baflka bir bloklaflman›n ad›d›r. AB’nin oluflumu ABD (özellikle) ve Japon emperyalist tekellerine karfl› ayr› bir kutuplaflman›n, ABD tekellerinin dünya egemenli¤ine son verme ve onlara karfl› güçlü olma savafl›n›n bir ürünü olarak yürürlü¤e kondu ve bugüne gelindi. AB, 2. Emperyalist Paylafl›m Savafl›’ndan sonra ABD’nin dünya hakimiyetine hiçbir zaman s›cak bakmad›. Özellikle Almanya ve Fransa ABD’ye karfl› direnmeye çal›flt› ve AB’nin oluflumunu ve h›zland›rmas›n› bu iki ülke yapt›. Elbette, AB içinde Almanya’n›n a¤›rl›¤› ve esasta bu oluflumun politikas›nda söz sahipli¤inde daha fazla bir a¤›rl›¤› oldu¤u ve dedi¤ini sonunda yapt›rd›¤›n› unutmamak gerekir. Her ne kadar dünya para piyasas›nda dolar›n etkinli¤i olsa da ikinci s›rada DM’nin etkinli¤i vard›r. Bu, ayn› zamanda ekonomik ve siyasal a¤›rl›k ve etkinlik demektir. “Almanya dünyan›n en büyük ticaret fazlas›na sahip ve en büyük sermaye finansörü ikinci ülkesidir... Ve Almanya,

dünyan›n toplam üretiminin %9’u, dünya ticaretinin ise %12’sini” olusturur. (12) Bu rakamlardan AB içindeki etkinli¤i iyi anlafl›l›r. Bugünün AB’si, ABD’den sonra dünyan›n flimdilik ikinci gücü, üçüncüsü ise Japonya’d›r. Ancak, AB’nin plan› birinci duruma geçmek ve dolar›n egemenli¤ini ve ayn› zamanda ABD’nin siyasal ve askeri egemenli¤ini k›rmakt›r. Bunun imkans›z oldu¤u ya da emperyalizmin “küreselleflme” siyasetinden dolay›, olamayaca¤›n› ileri sürmek, emperyalistler aras› çat›flmay› hafife almak olur. ABD, ‹ngiltere’yi kullanarak AB’nin zay›f do¤mas›na çal›fl›yor. ‹ngiltere’nin AB para birimi içine flimdilik girmemesi ya da so¤uk bakmas› biraz da bundand›r. Yine Almanya ve Fransa ortak “Avrupa Ordusu”nun kurulmas›ndan söz ettiler. AB ordusu kurulmakta, NATO’nun Avrupa aya¤›n›n ABD’nin kontrolünden al›n›p, AB’nin kontrolüne verilmesi öneriliyor. Bunu öneren ABD’nin kendisi, ABD’nin bu öneriyi getirmesinin nedeni, NATO’nun Avrupa aya¤›n›n her ne kadar kontrolünü AB’nin almas›n› istese de, bu iflin k›sa sürede olmayaca¤› ve de bu aya¤›n daha uzun bir süre kendi kontrolünde kalmas›n› sa¤layabilmek içindir. Yeni bir AB ordusunun kurulmas› ise, ABD’yi bütünüyle devreden ç›kar›c› bir unsur olacakt›r. Ekonomik güç, siyasal ve askeri gücü de kaç›n›lmaz olarak do¤urur. Bu nedenle, AlPART‹ZAN 37

13


man ve Frans›z tekelleri, AB’nin güçlü olmas› için çal›fl›yor. Çünkü; AB’nin güçlü olmas› demek, AB tekellerinin ve özellikle de Alman tekellerinin dünya hakimiyeti demektir. En az›ndan ABD’nin bask› gücünü k›rmak ya da hafifletmek demektir. “ABD dünya üretiminin toplam %27’sini, dünya ticaretinin ise %18’ni gerçeklefltirirken, AB, dünya ticaretinin %31’ni, dünya üretiminin de %20’sini gerçeklefltiriyor.” (13) Bu denge, AB para biriminin gerçekleflmesiyle AB lehine iflleyecektir. Ve ABD ile AB aras›nda ve elbette ABD ile Almanya aras›nda çat›flma daha da alevlenecektir. Mecazi anlamda söylemek gerekirse, “küreselleflmenin yumuflamas›” bu olsa gerek! 1944’de Bretton-Wood anlaflmas›yla ABD dolar›n›n, ‹ngiliz Sterlin’inden dünya egemenli¤ini ele geçirerek tek para birimi olmas›ndan bu yana, ABD dolar›n›n karfl›s›na güçlü bir rakip, AB para birimi olan EURO’yu ç›kmaktad›r. Bunun anlam›; dolar›n dünya para sistemi içindeki tek bafl›na egemenli¤inin son bulmas› demektir. Elbette dolar daha baflta gücünü yitirmeyecek, ancak önemli bir pazar›n› kaybedecek demektir. Euro’nun iyice yerleflmesi ve dünya para piyasas›na girmesiyle, 1 trilyon dolar de¤erindeki uluslararas› yat›r›m Euro’ya akacakt›r. Ve ayn› kaynak flunlar› aktar›yor: “Euro, 2. Dünya savafl›ndan sonra uluslar aras› tek para sistemli kutbu de¤ifltire-

cek ve uluslar aras› finans birliklerinin örgütlenifli ve iflleyifli de dramatik olarak de¤iflecektir.” Buradaki dramatik olay, hiç kuflkusuz ki, emperyalist tekeller ve de emperyalist ülkeler aras›ndaki ciddi çat›flmalar› do¤urmas›ndan baflka birfley de¤ildir. Burjuva ideologlar› bunu aç›kça söylemeseler de iflin gerçe¤i budur. AB’nin para birli¤ine geçmesi, yine AB tekellerinin para de¤ifliminden dolay› kay›plar›n› önlemenin yan›nda, dolarak karfl› daha güçlü bir para birimi ç›karma ve esasta ise Euro (Avrupa Para Birimi)’yu, dünya para birimi haline getirmeye yöneliktir. DaimlerBenz’in flefi bunu aç›kça dile getirmektedir. (14) AB’nin ortak para birimine geçmesiyle örne¤in Daimler-Benz y›lda 100 milyon DM kar edecektir. (15) Yani, hiç bir üretim yapmadan salt para biriminin, ortak para birimi haline gelmesiyle elde edilen kar. Bu, di¤er tekeller içinde geçerlidir. Ayr›ca Avrupa ülkelerinin “birli¤i” gerici ve emperyalist bir birliktir. Emperyalist tekellerin ç›karlar› ve Avrupa proletaryas›n›n ise zarar›na olan bir birliktir. Avrupal› emperyalist tekeller, kendi ç›karlar› do¤rultusunda yasalar ç›kar›rlarken, proletarya ve emekçilerin ise birli¤ini engelleyen yasalar› yürürlü¤e sokuyorlar. Ancak, emperyalistler, Avrupa proletaryas›n›n birli¤ini önleyici ne kadar yasa ç›kar›rlarsa ç›kars›nlar, ister istemez bu birli¤i güçlendiren bir rol de oynuyorlar. Burada flunu da eklemek gerekiyor: AB, ABD ve Japon

emperyalistleri aras›nda dünyaya hakim olma savafl›m› yaflan›rken, homojen bir yap›ya sahip olmayan AB’nin kendi içinde de hegemonya savafl›m› sürmektedir. AB’ye hakim olma savafl› esasta Almanya, Fransa ve ‹ngiltere aras›nda yaflan›yor. Görünürde dost olan bu emperyalist ülkeler, AB’nin her alan›nda k›yas›ya bir mücadele sürdürüyorlar. En son Avrupa Birli¤i Merkez Bankas› Baflkan›’n› seçerken bu savafl›m daha aç›k yafland›. Sonunda Alman emperyalizminin dedi¤i oldu. Ancak bu savafl›m burada bitmedi, k›sa bir süre sonra yeniden gündeme gelecektir. Avrupa Birli¤i içinde yer alan emperyalist tekellerin gümrük duvarlar›na gereksinimi kalmam›flt›. Çünkü; kendisi, s›n›rlar›n› gümrük duvarlar› ile kapatt›¤›nda, di¤er emperyalist tekellerde gümrük duvarlar› ile bunlara karfl› duruyorlard›. Di¤er yandan yar›sömürgelerdeki gümrük duvarlar›n› sonuna kadar açt›lar. Böylece emperyalist tekeller her yere gümrük duvarlar› olmadan girme olana¤› elde ettiler. Ancak, ABD hala belli oranda ve belli sanayiler için kotalar koymufltur. Özellikle Avrupa ve Japon otomobil ve baz› elektronik sanayi mallar›n› ABD’ye girifli hala belli kotalar ile s›n›rland›r›lm›flt›r. Emperyalistler yar›-sömürgelere ise bütün gümrük kap›lar›n› açmalar›n› ve kota koymamalar›n› dayatm›fllar ve baflarm›fllard›r. Örne¤in, tekstil dal›nda, AB Türkiye’ye kota koymufl ve Türkiye AB ülkelerine tekstil ihraç ederken, bu PART‹ZAN 37

14


kotan›n d›fl›na ç›kam›yor. Hindistan, Pakistan yine ayn› durumdad›r. Emperyalistler aras› göreceli bir yumuflama, emperyalistler aras›ndaki çeliflmeyi ortadan kald›rmad›¤› gibi, savafl tehlikesini de ortadan kald›rmam›flt›r. Bugün aç›s›ndan yar›-sömürgelerin ili¤ine kadar sömürülmesi, oralardaki gelirlerin ve hammaddelerin bütünüyle emperyalist tekellere peflkefl çekilmesi, yar›-sömürge ülke halklar›n›n yoksullaflmas›, açl›k s›n›r› alt›nda yaflamas› ve de her türlü sosyal haklardan yoksun b›rak›lmas› ve bunlar›n büyük bir zulüm uygulanarak yap›lmas›na ra¤men olmaktad›r. Lenin’in yukar›daki al›nt›s›n›n devam›n› aktaral›m: “Uluslararas› karteller kapitalist tekellerin flimdi hangi boyutlara varm›fl oldu¤unu ve kapitalist birlikler aras›ndaki mücadelenin ne u¤runa yap›ld›¤›n› gösteriyor. Bu son nokta çok önemlidir; olaylar›n tarihsel-ekonomik anlam›n› ancak bununla çözebiliriz, çünkü, mücadelenin biçimi de¤iflebilir, nitekim çok çeflitli, nispeten özel ve geçici nedenlerden ötürü sürekli de¤iflmektedir, fakat mücadelenin özü, onun s›n›fsal içeri¤i, s›n›flar varoldukça de¤iflmez.” (16) Y›llard›r, burjuvazi ve revizyonistler emperyalizmin özünü gizlemek ve kitlelere yanl›fl göstermek için yo¤un çaba harcad›lar. Ve bugün bu çaba artan ölçüde kendini gösteriyor. Emperyalizmin karakterinin de¤iflti¤i, emperyalistler aras›ndaki çeliflmenin “yu-

muflad›¤›”, emperyalizmin art›k bir savafla baflvurmadan kendi aralar›ndaki çeliflmeyi çözdü¤ü vb. burjuva teorilerinin amac›, emperyalizme karfl› verilen mücadeleyi engellemektir. ÇUT’lerin varl›¤› da, bu burjuva teorilerine temel dayanak olarak ele al›n›yor. Emperyalist tekeller aras›ndaki mücadele, 2. Emperyalist Paylafl›m Savafl›’ndan bu yana yeni bir emperyalist savafla yol açmamas›n›n bir çok nedeni var. Baflta ezilen halklar›n emperyalizme karfl› mücadelesinin zay›flamas›. Proleter devrimlerin duraksamas› ve proletaryan›n mücadelesinin zay›flamas›. Emperyalistlerin bu tür engellerin ortadan kald›r›lmas› ya da en önemli olan bu engellerin geriletilmesi sonucu kendi politikalar›n› rahatl›kla uygulamaya sokmalar›d›r. Bu da, sermayenin rahatl›kla dolaflmas›n› ve pazar daralmas›n› giderici unsurlar›n yan›nda sermayenin ciddi krize girmesini önleyici bir rol de oynuyor. Di¤er bir etken ise, emperyalistlerin, krizlerini bölgesel savafllarla atlatma yoluna girmeleridir. Bugün dünyan›n her köflesinde bölgesel savafllar sürmektedir. Bölgesel savafllar, emperyalistler aras›ndaki çeliflmenin bir ürünü ve kendi aralar›ndaki hakimiyetin çözümünün bir ürünü olarak gündeme getiriliyor. Eski Yugoslavya üzerinde oynanan oyunlar, esas›nda ABD ve Alman emperyalizminin bölgeye kimin hakim olaca¤›n›n bir sonucu olarak gündeme gelmifltir. Alman

emperyalizmi, do¤u Avrupa’y› kendi arka bahçesi olarak de¤erlendirmektedir. Sessiz sedas›z, Slovenya ve H›rvatistan’›n Yugoslavya’dan çekip almas›, Moldavya, Estonya, Litvanya’n›n Rusya’dan Alman emperyalizmi taraf›ndan çekilip al›nmas›, yine di¤er Do¤u Avrupa ülkelerinin Alman emperyalist tekelleri taraf›ndan “iflgal” edilmesi, ABD ve Alman emperyalizmi aras›ndaki mücadelenin boyutunu ortaya koyan önemli bir göstergedir. ABD’nin “arka bahçesi” Latin Amerika iken, Almanya’n›n “arka bahçesi” ise, Do¤u Avrupa ve yak›n gelecekte ise tüm Avrupa olacakt›r. Dünya ölçe¤inde öne ç›kan ABD’nin yan› s›ra Alman ve Japon emperyalistleri aras›ndaki çekiflme, hemen hemen her tarafa yans›maktad›r. Elbette, bütün bunlar ABD’nin ekonomik, siyasi ve askeri hakimiyetinin oldu¤unun d›fltalanmas› anlam›na gelmiyor. Ne var ki ABD’nin bu hakimiyeti, emperyalistler aras› çeliflmeyi ve çeliflmenin keskinli¤ini de göz ard› etmeyi getirmemelidir. Emperyalist tekeller aras›nda dünyan›n iktisaden paylafl›lmas›, emperyalist tekeller ve devletler aras›nda varolan anlaflmalar› da yok saymaz. “Kapitalizmin en son ça¤› bize kapitalist gruplar aras›nda, dünyan›n iktisaden paylafl›lmas› temelinde belli iliflkilerin olufltu¤unu, fakat bunun yan› s›ra ve bununla ba¤lant›l› olarak, politik birlikler, devPART‹ZAN 37

15


letler aras›nda dünyan›n teritoryal paylafl›m›, sömürgeler için mücadele, ‘ekonomik alan için mücadele’ temelinde, belli iliflkileri kurdu¤unu gösteriyor.” Ve Lenin, devamla flöyle diyor: “Kapitalist dünyay› kötülüklerinden de¤il, yo¤unlaflman›n ulaflt›¤› seviye, kar elde edebilmek için onlar› bu yola girmeye zorlad›¤› için aralar›nda paylafl›yorlar; ve bu paylafl›m ‘sermayeye göre’, ‘güce göre’ gerçekleflmektedir. Meta üretimi ve kapitalizmin sisteminde baflka bir paylafl›m yöntemi olamaz.” “Kapitalist birlikler aras›ndaki mücadelenin ve anlaflmalar›n içeri¤i sorunu yerin, mücadelenin ve anlaflmalar›n biçimi (bugün bar›flç›l, yar›n bar›flç›l olmayan, öbür gün yine bar›flç›l olmayacak biçimleri) sorunu koymak sofizme düflmek anlam›na gelir.” (17) Lenin’in bundan 81 y›l önce söyledi¤i ile, emperyalizmin bugünkü geliflimi aras›nda ve onun dünyay› kendi aralar›nda paylafl›m› konusunda söylediklerini eskitmemifl, tersine onu tekrar do¤rulam›flt›r. Emperyalistler aras› çeliflmenin her zaman “mutlak” bir emperyalist savafla yol açaca¤›n› söylemek ne denli gerçekçi olmuyorsa, emperyalistler aras› çeliflmenin “mutlak” bir savafla yol açmayaca¤›n› söylemek de bir o kadar gerçekçi bir yaklafl›m olamaz. Sorun “mutlak” fleklinde al›nma yerine, emperyalistlerin kendi aralar›ndaki çeliflmeyi, bulunulan koflulda nas›l çözdü¤ü ve proletaryan›n emper-

yalizme karfl› tavr› sorunudur. “ULUS-ÖTES‹”, “KÜRESELLEfiME” YA DA EMPERYAL‹ST SERMAYEN‹N D‹ZG‹NS‹Z SÖMÜRÜSÜNE YÜKLENEN ANLAM Emperyalistlerin klasik sömürgecili¤i terk etmesi ve yar›-yeni) sömürgecili¤i esas almas›, emperyalizmin karakterininin de¤iflti¤i fleklinde yorumlara neden oldu. Tabi bunlar bütünüyle “Yeni Dünya Düzeni” siyasetinin içine, emperyalist burjuvazi ve revizyonizm taraf›ndan yerlefltirildi. Emperyalist ideologlar›n ya da onlar›n ideolojik dostlar› revizyonizm taraf›ndan bunlar›n ileri sürülmesi, gerçe¤in böyle oldu¤u anlam›na gelmedi¤i gibi, Marksist-LeninistMaoist’lerin bu emperyalist propaganday› sindirmesi anlam›n› da asla tafl›maz. Emperyalizm önce ortam› ideolojik bombard›mana tutar ve peflinden sald›r›ya geçer. “Küreselleflme”, “ulus ötesi” vb. MLM düflman› ideolojik sald›r›lar› da bu çerçevede ele almak gerekiyor. Burjuvazi, ne denli krizin içine girerse o denli sald›rganlafl›r. Sömürü sald›r›lar› ne denli yo¤unlafl›rsa, emekçileri ve proletaryay› da yumuflatmak, dünyan›n de¤iflti¤ini onlara kabul ettirmek için, dolarla çal›flan ideologlar›n› hemen harekete geçirirler. Önce “dünya düzeninin de¤iflti¤ini” herkese kabul ettirmek durumundayd›lar. Böyle bir propagandaya ve özellikle bunun, ezilen halklar ve prole-

tarya üzerinde güçlü etkisine de gereksinimleri vard›. Yar›sömürge egemen s›n›flar›n›n da emperyalist efendileri kadar buna gereksinim duyduklar›ndan kuflku olamaz. Daha do¤rusu, emperyalistlerin uflaklar›n›n emperyalistlerden ayr› hareket edeceklerini düflünmek, onlara hak etmedikleri ve edemeyecekleri bir nitelik biçmek olur ki, emperyalist sermayenin onlara tan›d›¤› özgürlük, emperyalist sömürüden ald›klar› pay ile orant›l›d›r. Elbette yar›-sömürge egemenleri de, efendilerinin kendilerine tan›d›¤› özgürlük s›n›rlar›n› aflamazlar. Emperyalizm buna, zaten izin vermez. Emperyalist burjuvazi, yar›-sömürgeleri kendi sistemlerinin gereksinimine göre biçimlendirmifltir. Ve emperyalist sermayenin ç›kar›na ters düflen iflbirlikçi egemen bir iktidarda ayakta tutmaz, en az›ndan tutmak istemez. Emperyalist sermayenin fare deliklerine kadar girdi¤i yerde, emperyalist uflaklar›n›n, emperyalizmden ba¤›ms›z hareket etmelerini düflünmek, oportünist iyimserlikten öte, emperyalizmin direk hizmetkarl›¤›n› yapmak anlam›na gelecektir. Yar›-sömürge egemen s›n›flar›n›n, kendi halk›n› ya da kendi deyimleri ile kendi “ulusunun” ç›karlar›n› düflündüklerini söylemek, bu uflaklar›n her türlü katliam›na ortak olmak anlam›n› tafl›r. Onlar, emperyalistlerin ve sömürücü bir avuç egemen s›n›flar›n ç›karlar›n› “kendi” halk›n›n ç›karlar›ndan elbette üstün tutarlar. Sorun, ulusal de¤il, s›n›fPART‹ZAN 37

16


sald›r. Onlar da s›n›f aç›s›ndan soruna yaklafl›l›r ve kuflkusuz proletarya da! ‹çerde, “vatanmillet” diye ba¤›rmalar›, kitleleri flovenizm ile doldurmalar›, emperyalistlerin ve kendilerinin ç›karlar›n› koruyabilmek içindir. Yar›-sömürge egemen s›n›flar›n durmadan halk›n karfl›s›na bir “d›fl düflman” ç›karmalar›, halk›n mücadelesini engellemek, onlar›n bilincini ulus flovenizmi ile karartarak, gerçekleri görmelerini önlemek ve kanl› saltanatlar›n› daha iyi sürdürebilmek içindir. Yukar›da belirtildi¤i gibi, baz› kavramlar› yerli yerinde kullanmak gerekiyor. Kavramlar, çarp›t›ld›¤›nda ya da bu kavramlar s›n›f içeri¤inden yoksun flekilde ele al›nd›¤›nda ne amaçla olursa olsun bu emperyalist burjuva siyasetinin bir devam›, onun kitlelere benimsetilmesine hizmet edecektir. Baz› kavramlar›n küçük burjuvalar taraf›ndan emperyalist burjuva ideologlar›n›n kulland›¤› gibi kullan›lmalar› ya da onlar›n yükledi¤i anlam› yüklemeleri, proletarya s›n›f›n›n bak›fl aç›s› olamaz. Bunu, emperyalist burjuvazinin sömürü ve ya¤malama sistemini yumuflatma, onu reformize etme u¤rafllar› olarak ele almak geriyor. “Küreselleflme” kavram›na da, emperyalizmin siyasetini ve ideolojisini yumuflatmak için, küçük burjuva oportünizmi, adeta burjuvazi ile ortak çal›fl›r bir duruma getirmifltir. Küçük burjuva reformizmi, emperyalist burjuva siyasetini daha bir reformize etmek için, emperyalizmin neo-liberal

ideolojisinin bir baflka söylemi olan “küreselleflme”ye her türlü anlam›, ama ona yüklenen burjuva s›n›f içeri¤ini boflaltarak yüklemeye çal›fl›yorlar. “Küreselleflme” perdesi arkas›na gizlenerek, “ulus-devlet”i ortadan kald›r›yor fleklinde bir anlam yüklemek, emperyalizmin yönelimini burjuva anlamda çarp›tmaktan baflka bir fley de¤il. Emperya-

Yukar›da belirtildi¤i gibi, baz› kavramlar› yerli yerinde kullanmak gerekiyor. Kavramlar, çarp›t›ld›¤›nda ya da bu kavramlar s›n›f içeri¤inden yoksun flekilde ele al›nd›¤›nda ne amaçla olursa olsun bu emperyalist burjuva siyasetinin bir devam›, onun kitlelere benimsetilmesine hizmet edecektir. Baz› kavramlar›n küçük burjuvalar taraf›ndan emperyalist burjuva ideologlar›n›n kulland›¤› gibi kullan›lmalar› ya da onlar›n yükledi¤i anlam› yüklemeleri, proletarya s›n›f›n›n bak›fl aç›s› olamaz. lizm uluslar› kald›rma bir yana, ulus-devletlerin varl›¤› onun ç›kar›na ve emperyalizm varoldu¤u sürece de ulus-devletleri ortadan kald›rmaya yönelemez. Bu onun, kutuplaflt›r›c›, sömürücü, dengesiz gelifltirici ve ya¤malay›c› karakterine terstir. “Ulus-devlet”leri ortadan kald›rma e¤ilimi içinde olan bir ekonomik sistem, s›n›flar› da ortadan kald›r›r. Çünkü; uluslar›n ortadan kalkmas›, devletlerin ortadan kalkmas› s›n›flar›n ortadan kalkmas› demektir. Baflka türlü de ola-

maz. “Ulus-devlet”lerin, ortadan kalkt›¤› anda, emperyalizm kendi ç›karlar›n› nas›l koruyacak? Bugün emperyalizm yar›-sömürgelerindeki ç›karlar›n› yar›-sömürge egemen devletlerin bask› gücü ile koruyabiliyor. Emperyalist sömürüden pay alan, emperyalist sermayenin gücü ile ayakta durabilen yar›-sömürge ülke egemenleri, yar›-sömürge ülkelerde emperyalizmin temel dayanaklar›d›r. Bu olgu ortadan kalkt›¤› anda emperyalizm kimin arac›l›¤› ile ezilen halklar› sömürebilecek, bask› alt›nda tutacak? Emperyalist devletlerinde ortadan kalkmas› ya da bu tür bir düflünce ileri sürmek, ezilen dünya halklar› ile alay etmek demektir. ABD tekelleri, ABD’nin devlet olarak ortadan kalkmas›n› savunabilir mi? Kendilerini kim koruyacak? Aksine bu tür devletleri güçlendirme, her yönüyle silahland›rma diye bir sorunlar› var. Emperyalist tekeller, militarist bir güce sahip olmadan ezilen halklar› ve proletaryay› sömüremez, tersine askeri gücü olmadan bir saniye bile ayakta duramaz. Emperyalistlerin yar›-sömürge egemen s›n›flar›n devletlerini koruma ve onlar› silahland›rma diye bir sorunlar› var. Devletlerin ortadan kalkmas›, silah sat›fllar›n›n durmas› demektir. Bugün en büyük tekeller, savafl sanayisi üzerinde yo¤unlaflan tekellerdir. Bir çok farkl› sektörde faaliyet gösteren tekeller dahi savafl sanayinin çeflitli dallar› içinde üretimde bulunuyor. Bu olgu PART‹ZAN 37

17


bile emperyalizmin “ulus-ötesi” bir anlay›fl› olamayaca¤›, karakteri gere¤i bunu yads›yaca¤› ve “ulus-devletleri” kendi ç›karlar› do¤rultusunda ayakta tutmaya gereksinimi oldu¤u gerçe¤ini ortaya serer. Emperyalistler, kendi krizlerini bölgesel savafllar ç›kararak azaltmaya ya da gidermeye de çal›fl›yorlar. Dünyan›n hemen hemen savafl olmayan hiçbir bölgesi yoktur. Ve savafllar emperyalist ülkelerin d›fl›nda, ama onlar›n denetiminde yürütülmektedir. Hiçbir yar›-sömürge ülke kendi komflular› ile dost de¤ildir. Örne¤in Arap ülkelerini ele alal›m. Hepsi de ABD emperyalizminin yeminli uflaklar›d›r. ABD emperyalizminin direktifleri ile hareket ederler ve buradaki egemen s›n›flar ancak onun deste¤i ile ayakta durabiliyorlar. Ama, hepsi de istisnas›z bir birinin düflman› ve s›k s›k s›n›r çat›flmalar› ya da baflka nedenlerle sürtüflmeleri vard›r. Bu kavgalar› asla bitmiyor. Dost olmalar› için çok nedenleri olmas›na karfl›n, ABD ve di¤er emperyalistler onlar›n dost olmalar›na müsaade etmiyor. Çünkü, dost olduklar› taktirde, ABD’ne ba¤›ml›l›klar› azalacak. Ve en önemlisi de halklar aras›nda varolan düflmanl›klar kalkacakt›r. Yar›-sömürge ülke egemenleri kendi ülkelerindeki sömürülen halk› denetimi alt›nda tutmalar› için milliyetçili¤e gereksinimleri var, d›fl “düflmana” gereksinimleri var. Halklar›n en büyük düflmanlar› emperyalistler olmas›na karfl›n, emperyalizm onlara

“dost” olarak gösteriliyor. Yani ezilen halklar birbirine “düflman”, ezilen halklar›n en büyük düflmanlar› olan emperyalistler ise “dost” olarak gösteriliyor. ABD, ‹srail, M›s›r, Filistin ve di¤er Arap ülkelerinin egemenleri ile s›k› dost, ama bütün Arap ülkeleri ‹srail ile “düflman!” ‹flte emperyalizmin “küreselleflmesine” uygun bir örnek! Afrika ülkeleri bir biri ile “düflman”, ama bütün emperyalist efendileriyle, deyim yerindeyse; “canci¤er kuzu sarmas›”d›rlar. ‹flte “küreselleflme” ve “ulus-devlet”lerin ortadan kalkmas›... Yunanistan ve Türkiye ABD ve Avrupal› emperyalistlerin en iyi “müttefiki” ve “dostlar›”d›r, ama Yunanistan ile Türk hükümetleri hep düflman olagelmifllerdir. ‹stisnas›z hiçbir yar›-sömürge ülke komflular› ile dost de¤ildir. Emperyalizm varoldu¤u sürece de dost olamazlar. Emperyalizmin onlar›n dost olmalar›nda de¤il, düflman olmalar›nda ç›kar› vard›r. Yar›-sömürgelerin s›n›rlar›, yar›-sömürge ülke halklar›n›n ya da yar›-sömürge egemenlerinin karfl›l›kl› anlaflmalar› sonucu kendileri taraf›ndan belirlenmemifltir. S›n›rlar› emperyalistler belirlemifltir ve emperyalistlerce cetvel konup çizilen s›n›rlar, s›n›rdafl ülkeleri sürekli birbirine düflman etmek, zaman zaman s›n›r savafllar›n› kolaylaflt›rmak ve buna ek olarak emperyalist tekellerin ç›karlar› do¤rultusunda çizilmifltir. Latin Amerika ülkeleri, Uzak Do¤u Asya ve Çin-Hin-

di ülkelerinin durumlar› da ayn›d›r. Hindistan-Pakistan aras›ndaki son durum, emperyalistlerin bölgesel savafllarda, yar›sömürge ülkeleri birbirine karfl› k›flk›rtma ve bunu zaman zaman savafl flekline dönüfltürmede önemli ç›karlar› oldu¤u, silah sat›fllar›nda büyük art›fllar oldu¤u ve emperyalist sermayenin büyük karlar elde etti¤i bilinen gerçeklerdir. Yar›sömürge ülkelerin h›zla silahlanmalar›, bütçelerinin büyük bir k›sm›n› emperyalist silah tekellerine vermelerinin izah› çok zor olmasa gerek. Ülkemizde ve uluslaras› alanda emperyalist burjuvazinin ideologlar› taraf›ndan piyasaya sürülen “alt-emperyalist” demagojisi, yar›-sömürge ayd›nlar›n›n bir ço¤unun kula¤›na hofl geldi. Emperyalizmin amac›; sadece geliflenin kendileri olmad›¤›, “yabanc› sermayeyi ülkesine fazla çeken ülkelerinde h›zla geliflti¤i” yalan›n› yayarak, en az›ndan orta kesimleri kazanma yöntemiydi. Özellikle “Asya Kaplanlar›” diye lanse edilen ve “geliflmifl” ülkelere örnek gösterilen bu ülkelerinde sonucu aflikar. Hepsi büyük bir krizin içine girdi¤i gibi emperyalist efendileri de onlar› kurtaramad›. Kriz sonucu G. Kore, Malezya, Endonezya büyük sosyal patlamalara neden oldu. Ve bu afl›lm›fl de¤il. Esas›nda bu ülkeler, emperyalistler taraf›ndan IMF’nin politikalar› harfiyen uygulan›rsa, di¤er yar›-sömürgelerinde bu “Asya Kaplanlar›” dedikleri ülkeler gibi “geliflebileceklerine” örnek olarak gösteriliyordu. EmPART‹ZAN 37

18


peryalist burjuvazinin amac›, emperyalist sermayenin sömürüsüne her fleyin s›n›rs›z aç›lmas› ve bol bol borçlan›lmas›yd›. “Üçüncü Dünya”, “alt emperyalizm”, “yeniden kompradorlaflma” vb. gibi kavramlar, s›n›f içeri¤inden yoksun ya da s›n›f bak›fl aç›s›n› gizlemeye çal›flan burjuva bir yaklafl›m›n ifadesidir. Bunun d›fl›nda, “Güney-Kuzey”, “Üçüncü Dünya” vb. kavramlarda kullan›lmas›na kullan›l›r, ama bu emperyalizm ile ezilen halklar aras›ndaki çeliflmeyi yok sayar. Yar›-sömürge egemen s›n›flar› “ba¤›ms›z” ve “ezilen” kesim içine sokar. Bu nedenle de s›n›f içeri¤inden yoksun kavramlar›n kullan›lmas› ezilen halklar›n davas›na zarar verir. Elbette yukar›da s›ralad›¤›m›z kavramlar rastgele kullan›lmamakta, her s›n›f›n kendi bak›fl aç›s›n› yans›tmaktad›r. Bu kavramlar› da bu aç›dan de¤erlendirmek gerekiyor. Örne¤in, “Alt Emperyalizm”e örnek gösterilen ülkeler, Brezilya, Meksika, G. Kore, Türkiye, Arjantin, fiili, Irak vb’leri. Bu ülkelerin sermaye ihraçlar› söz konusu de¤il. Emperyalist sermaye ile yar›flmalar› bir yana, bütünüyle emperyalist sermayenin deste¤i ile ayakta durduklar› ve g›rtlaklar›na kadar borçland›klar› da aç›k. Ve bir taraftan emperyalist sermayenin boflluk b›rakmad›¤›, bütün yar›-sömürge ekonomisini kendi sistemi içinde eritti¤i ve ona göre bir biçim vererek ifllev yükledi¤i bir süreçte, yar›sömürge bir ülkenin “alt-

emperyalist” aflamaya gelmesini savunmak, emperyalist sistemin ve ekonomisinin ne oldu¤unu kavramamakt›r. Yar›-sömürge ülkeleri, emperyalist sömürüde pay al›yorlar. Ama bu, baflka ülkeleri sömürerek ya da oralara sermaye ihraç ederek de¤il, “kendi” halk›n› sömüren emperyalistlerin sömürüsünden pay al›yorlar. Elbette, yar›-sömürge egemenleri, bu sömürüden daha fazla pay almak isterler. Ancak, söz konusu olan bu ülkeler, baflta ekonomik aç›dan olmak üzere, siyasal ve askeri olarak her yönüyle emperyalizmin denetimi alt›ndad›r. Bu çeliflki -yar›-sömürge egemen s›n›flar›n›n niteli¤i gere¤i, emperyalistlere s›rt çevirmeyi getirecek kadar güçlü de¤ildir. Çünkü, emperyalizmin kendi yaratt›¤› uflaklar›, efendilerini ›s›racak güçte de¤iller ve bu güce eriflmeleri ise, emperyalist dünya ekonomisi sistemi içinde de söz konusu olamaz. “Yeni Kompradorlaflma” kavram› da (18) varolan “küreselleflme” siyasetini bir parças› olarak gündeme sokuldu. Yar›-sömürge ülke egemenleri, “ithal ikameci” dönemde komprador “de¤ilmifl”, ama emperyalizmin “küreselleflmesi” ile birlikte yeniden “kompradorlaflm›fl”lar. Bu yaklafl›m, emperyalizmin yeminli ufla¤› ve onlar›n deste¤i olmadan ayakta duramayacak denli zay›f olan yar›-sömürge egemenlerine “ba¤›ms›z harekete edebilir” görüntüsünü verdi¤i gibi, emperyalist sistemi niyetlere de ba¤l›yorlar. Esasta ise, “ithal ikameci” emperya-

list modelin, yar›-sömürge iflbirlikçi egemen s›n›flar›n› “komprador”luktan ç›kar›p, görece daha “ba¤›ms›z” k›ld›¤›n› söylüyorlar. Ve bu modelin emperyalizmin ç›kar› yerine yar›-sömürge ülkelerin ç›kar›na daha uygun oldu¤u anlam›n›n yan›nda emperyalizmin daha baflta sömürge ve yar›-sömürge ülkelerinin ekonomik sistemine emperyalist dünya ekonomik sisteminden ba¤›ms›z gösteren bir yaklafl›md›r. Yar›-sömürge ülke egemen s›n›flar›n›n gerçekçi bir tahlili de¤ildir. Burjuva ideologlar› ve revizyonistlerin, mikro-elektronik teknolojinin geliflimi ve üretimde yer almas› ve de esnek üretimin giderek yayg›nl›k kazanmas› üzerine, iflçi s›n›f›n›n s›n›f olma niteli¤ini kaybetti¤ini ileri sürecek denli anti-bilimsel teoriler üretmeye bafllad›lar. Proletaryan›n bilimsel ideolojisi olan Marksizim-LeninizmMaoizme yönelik bu yönlü sald›r›lar daha 1980’lerin bafl›ndan itibaren yo¤unluk kazanmaya bafllad›. Esas›nda ise bu yönlü ideolojik sald›r›n›n bafllang›c› Kruflçev modern revizyonistlerine kadar uzan›r. 1980’lerde burjuva ideologlar› ve kiral›k kalemflörlerinin, “elveda proletarya” ideolojik sald›r› kampanyas›n› bafllatmalar›n›n nedeni, esnek üretim ve buna ba¤l› olarak esnek emek örgütlenmesinin burjuvazi taraf›ndan uygulanmaya bafllamas› sürecine denk gelmektedir. Ve bu yönlü sald›r›lar, bugün daha yo¤un bir flekilde devam ediyor. Revizyonist ve burjuva “tePART‹ZAN 37

19


orisyen”lerinin iddia ettikleri gibi, esnek üretim ya da mikro-elektronik üretim, iflçi s›n›f›n› s›n›f olarak ortadan kald›racak m›? Özellikle emperyalizmin ve buna ba¤l› olarak s›n›flar›n var oldu¤u toplumsal bir süreçte, bir s›n›f›n yok olmas›, baflka bir s›n›fa dönüflmesi demektir. Marks ve Engels, bir s›n›f›n baflka bir s›n›fa dönüflmesinin bilimsel temellerini bundan 150 y›l önce ortaya koydular. Ancak, s›n›fs›z topluma geçifli haz›rlayacak ve s›n›flar› ortadan kald›racak olan, hiç kuflkusuz burjuvazi ve onun ekonomik sistemi olmayacakt›r. Ama kapitalist ekonomik sistem, s›n›fs›z toplumun yarat›c›lar›n›, yani kendi karfl›t› olan iflçi s›n›f›n› do¤urmufltur. Kapitalizmin s›n›flar› netlefltirdi¤i ve çeliflmeleri karmafl›k yap›dan ç›kar›p basitlefltirdi¤i do¤rudur. Örne¤in, kapitalizmin ortaya ç›k›fl›yla ve yayg›nlaflmas›yla birlikte mülksüzlefltirilen köylülük h›zl› bir çözülme sürecine girerek iflçi s›n›f›n›n saf›na kat›lm›flt›r. Küçük mülk sahibi zanaatç›lar vb.lerinin akibeti de ayn› olmufltur. K›sacas› bir avuç burjuvazi, toplumu mülksüzlefltirerek, onlar› iflçi s›n›f›n›n yan›na ya da en az›ndan iflçi s›n›f›n›n sad›k müttefikleri haline getirmifltir. Burjuvazi kitleleri mülksüzlefltirerek kendi karfl›s›na alm›fl, böylece iflçi s›n›f› ile burjuvazi aras›ndaki çeliflmeleri keskinlefltirmifltir. Var olan bu çeliflki hiçbir uzlaflmaya gitmeden çözülmek ve yerini baflka bir çeliflkiye devretmek durumundad›r.

Yüksek teknolojik üretim burjuvazinin özel mülkiyetinde oldu¤u sürece ya da bir baflka söylemle üretim iliflkileri geliflen üretici güçlerin önünde engel oldu¤u sürece, iflçi s›n›f› ile burjuvazi aras›ndaki çeliflmenin çözümü de olas› de¤ildir. Tek çözüm, mülksüzlefltirilenlerin mülksüzler taraf›ndan mülksüzlefltirilmesidir. Mikro-elektronik üretim, iflçi s›n›f›n›n örgütlü gücünü geçici olarak zay›flatabilir, ancak onu s›n›f olarak ortadan kald›rmaz. Çünkü, burjuvazi varl›¤›n› sürdürmektedir. Burjuvazinin varl›¤› ya da burjuva diktatörlü¤ünü varl›¤›, art›-de¤er sömürüsünün varl›¤›na ba¤l›d›r. Tek bafl›na teknoloji art›-de¤er yaratamaz. Art›-de¤erin olmas› için iflçisinin sömürülmesi gerekir. Art›de¤ere sömürücü s›n›f el koymadan, toplumun ezici ço¤unlu¤unu mülksüzlefltirmeden ve üretim araçlar› üzerindeki özel mülkiyeti kendi tekelinde tutmad›¤› sürece, burjuvazide varolamaz. Zaten bunlar olmad›¤› zaman kapitalist toplumun niteli¤i, kapitalist topluma damgas›n› vuran burjuva s›n›f›n›n niteli¤i de¤iflmifl olur. Bu da komünizmdir. Burjuva ideologlar› ve revizyonistler, teknolojinin tek bafl›na art›-de¤er yarataca¤› aldatmacas›na bafl vuruyorlar. Makinenin tek bafl›na art›-de¤er yaratt›¤›n› söylemek, makinenin makine olmas›ndan ç›kt›¤›n› ve makinenin makineyi sömürdü¤ünü söylemek kadar saçma ve bilim d›fl›d›r. Kapitalist toplumda teknolojinin en üst düzeyde geliflmesi iflçi s›n›f›-

n›n rolünü de¤ifltirmez. Çünkü; öz olarak de¤iflen birfley olmad›¤› gibi, kapitalist toplumu var eden temel çeliflmeler durmaktad›r. Bu ancak, kapitalist toplumun daha fazla ayakta kalmas›n› ve onu var eden koflullar›n h›zla ortadan kalkmamas› sa¤lar. Üretici güçler ne denli geliflirse geliflsin, üretim iliflkileri kapitalist ise, var olan toplumsal yap›da kapitalisttir. S›n›fs›z kapitalist toplum olmaz. Ve burjuvazinin sömürücü karakteri gere¤i, s›n›flar› ortadan kald›rma yerine, s›n›f çeliflmelerini keskinlefltirir. “‹flçi s›n›f› gereksizlefliyor” yollu burjuva revizyonist ideolojik sald›r›lar, özünde sermayenin sömürü olmadan ortaya ç›kt›¤›n› ve birikim sa¤land›¤› yalan›n› ileri sürerek, sömürüyü gizleme amaçl›d›r. ‹flçi s›n›f› üretimden elini çekti¤i anda bütün yaflam›n durmas›, üretime kimin damgas›n› vurdu¤unun en yal›n göstergesidir. Makine iflçi olmadan en az›ndan insan olmadan olamaz. Onu yaratan iflçi s›n›f›d›r. Burjuvazi bunun bilincinde oldu¤u için, iflçi s›n›f›n›n gücünü bölmek, mücadelesini etkisizlefltirmek, ideolojik bunal›m içine sokmak için çok yönlü sald›rmaktad›r. Bu sald›r›lar bir gerçe¤i ifade etmektedir: O da, burjuvazinin gelinen süreçte iyice asalaklaflt›¤›n› ve toplumun art›k s›rt›nda bu kamburu daha fazla tafl›yamayaca¤›n›n bir ifadesinin göstergesidir. Çünkü; burjuvazi, geliflen üretim güçlerinin önünde büyük bir engeldir. Onun y›k›c› gücünü de¤iPART‹ZAN 37

20


flik örgütlenmeler ile atlatmaya ya da hafiflemeye çal›fl›yor. Ancak üretici güçlerin önünde daha fazla engel olarak kalamaz. Burada, bir kere daha vurgulamak gerekli: Hiçbir egemen üretim biçimi, kedili¤inden y›k›l›p, yerini bir baflka üretim biçimine devretmez. Eski üretim biçimi içinde yeni üretim biçiminin ö¤eleri nedenli geliflirse geliflsin, s›n›fsal bir alt-üst olufllar yaflanmadan bu gerçekleflemez. Egemen bir üretim biçiminin kedili¤inden y›k›l›p, yerini bir baflka üretim biçiminin egemenli¤ine terk etmesi tarihte görülmedi¤i gibi, anti-bilimseldir de. fiuna kat›l›yoruz: tarih, bütün s›n›flara “elveda” dendi¤ine tan›k olacakt›r. Ama bu “elveda”n›n flaflmaz bir s›ralamas› vard›r. Önce burjuva s›n›f›na elveda denecek, peflinden ise iflçi s›n›f›na. Bu s›ralama bir niyet sorunu de¤il, toplumlar›n iflleyiflinin flaflmaz diyalektiksel sürecidir. EMPERYAL‹ST SERMAYEN‹N TEFEC‹L‹⁄‹ VE KAP‹TAL‹ST ÜRET‹M‹N ULUSLARARASILAfiMASI Her f›rsatta emperyalist burjuvazi ve onun yar›-sömürgelerdeki yeril uflaklar›, “yabanc› sermaye girdi¤i ülkelerde gelifltirici bir rol oynuyor” diye propaganda yap›yorlar. Yabanc› sermayeden kast ettikleri elbette emperyalist sermayedir. Emperyalizmin ortaya ç›k›fl›yla beraber, kendine Marksist diyen revizyonist çevrelerde hiç kuflkusuz, emperyalist burjuva ideologlar›n

bu görüflüne kat›l›yorlar ve emperyalizmin yar›-sömürgelerde “üretici güçleri gelifltirdi¤ini” ve bu nedenle, emperyalizmin ilerici bir rol oynad›¤›n› savunuyorlar. Emperyalizmin ortaya ç›kmas›yla beraber, sömürge ve yar›-sömürge ülkeler de, emperyalizm bu ülkelerin kendi iç dinami¤i ile geliflmesinin önüne geçmifl, geliflen üretim güçlerini tahrip etmifl, kendi ekonomik sisteminin bir parças› ve yar›-sömürge ülkelerdeki devam› olan komprador kapitalizmi gelifltirmifltir. Yani, ulusal kapitalizmi yerle bir etmifl, tahrip etmifl ve komprador kapitalizm denen, montaj sanayini gelifltirmifltir. Çünkü, emperyalizmin ulusal kapitalizmi gelifltirmesi ya da ulusal kapitalizmi desteleyip ayakta tutmas›, kendi ekonomik sisteminin reddi anlam›na gelir. Ki, ço¤u yar›-sömürgeler daha kapitalizmin ilkel birikim sürecinde yar›-sömürgelefltirilmifl ya da sömürgelefltirilerek, ulusal kapitalizmin kendi iç dinami¤i ile geliflmesinin önüne geçmifltir. Emperyalizmin en önemli özelli¤i sermaye ihrac› olmas› nedeniyle tefeci bir karaktere sahip olmas›d›r. Sermaye kar için gider ve kar elde edebilece¤i bir kapitalist sistem gelifltirir. Üretici güçlerin gelifltirilmesinde sermayenin azami kar e¤ilimine terstir. Bu nedenle girdi¤i geri ülkelerde baflta en geri s›n›flarla içiçe geçerek, onlar› kendi denetimi alt›na alarak, sermayenin dolafl›m›n› h›zland›r›r. Emperyalizmin yukar›dan müdahalesi, girdi¤i ülkelerin do¤al gelifli-

mini alt-üst ederek, baflta tar›m› ve ulusal kapitalizmin geliflmesini önleyip, sermayenin ç›karlar› do¤rultusunda ekonomik bir sistem yerlefltirir. Elbette, emperyalizm, ulusal kapitalizmi ya da ol ülkenin do¤al geliflimini yerle bir ederken kendine ba¤›ml› kapitalizmde geliflir. “Sermaye ihrac›, sermayenin ihraç edildi¤i ülkelerde onu ola¤an üstü h›zland›rarak kapitalist geliflmeyi etkiler. Böylece sermaye ihrac› ihracatç› ülkelerdeki geliflmeyi bir parça durdurma e¤ilimi tafl›sa da, bunun ancak tüm dünyada kapitalizmin genifllemesi ve derinleflmesi pahas›na gerçekleflti¤i ortadad›r.” (19) Lenin’inde belirtti¤i gibi, emperyalist sermaye ihrac›, kapitalizmi derinli¤ine ve geniflli¤ine gelifltiriyor. Ancak bu, alabildi¤ine dengesiz, kendi ayaklar› üzerinde duramayan ve salt emperyalist sermayenin gereksinimlerine yan›t verecek bir kapitalizm! Bugün dünyan›n en ücra köflelerine kadar kapitalizm girmifltir. Ne pahas›na, kitleleri yoksullaflt›rma, tar›m ve ulusal kapitalizmi öldürme ve üretici güçleri tahrip etme ve dengeli geliflimlerini önleme pahas›na. Emperyalist sermayenin baflka türlü yapmas› da beklenemezdi! Emperyalizm, sermaye ve pazar için, geri ülkelerin en ücra köflelerine kadar girmesini sa¤layacak ulafl›m sorununu asgari oranda çözdü. Girdi¤i bütün ülkelerde demiryollar›na öncelik vermesi hem bu ülkelerdeki hammaddeleri kapitalist ülkelere tafl›mak hem PART‹ZAN 37

21


de kendi ihraç mallar›n›n bu ülkelere ulafl›m›n› kolaylaflt›rma içindir. Böylece emperyalistler taraf›ndan sömürge ve yar›-sömürgelere sat›lan herfley, yerli olan herfleyi y›kt›. Çünkü, kapitalist sömürgeci devletler, girdi¤i ülkelerin kendi iç dinami¤i ile geliflen ekonomik yap›s›n› y›k›p, geliflmifl kapitalist ülkelerin gereksinimlerini karfl›layacak flekle dönüfltürdü. Emperyalizm ile birlikte bu dönüflüm bütünüyle tefeci emperyalist sermayenin azami kar elde edebilecek biçime dönüfltürülerek, yar›-sömürge ülkelerin sanayi geliflimi daha bafltan engellenmifl oldu. Emperyalizm, girdi¤i ülkelere kapitalizmi götürmesi, oralarda kendine ba¤›ml› bir bürokrat komprador kapitalizmi gelifltirmesi, o ülkelerde sanayiyi gelifltirdi¤i anlam›na gelmedi¤i biliniyor. Emperyalist sermayenin en önemli özelliklerinden biri olarak öne ç›kan yan›, hiç kuflkusuz tefeci ve rantiyeci karakteridir. Emperyalist borsa merkezleri, sermayenin tefeci ve spekülatif özelli¤inin odaklaflt›¤› noktalardan biridir. Üretim olmadan, üretime katk› yapmadan salt spekülatif amaçl› sermaye yat›r›mlar›d›r. Yine, yar›-sömürgelere verilen borçlar, yat›r›ma yönelik olmaktan öte, tefeci karakterlidir. Emperyalist tekeller, sermaye ihraç etti¤i ülkelerde, sermayenin yat›r›ma yönelik yan›n› oldukça s›n›rl› tutarak, o ülkenin yat›r›m›na hiçbir katk›s› olmadan, üstelik o ülkenin yat›r›m gelirlerinden büyük miktarda pay alarak ve de

varolan ulusal kapitalizmi tahrip edip, kendine ba¤›ml› bir kapitalist a¤ örerek geri döner. Emperyalizm, bütün ülkeleri bir emperyalist ekonomik sistem içinde birlefltirerek, bir nevi yar›-sömürge ülkelerin neler üretece¤ini ve üretmesi gerekti¤ini de kendisi belirlemifl ve emperyalist tekellerin gereksinimleri do¤rultusunda “uzmanlaflt›rm›fl” ve uluslararas› bir iflbölümü yaratm›flt›r. Sermayenin tefeci karakteri gere¤i, girdi¤i ülkelerde sanayiyi gelifltirmemifl, sermaye üretimden kopuk bir duruma gelmifltir. Son y›llardaki sermayenin geliflimi ve daha derin bunal›mlara girmesi, sermayenin üretimden kopuklu¤unun en üst noktalar›nda seyretmesindendir. Emperyalist ülkelerdeki sanayi üretiminde bir art›fl de¤il sürekli bir gerileme mevcuttur. Bu, sermayenin üretime yönelik olmay›fl›n›n bir sonucudur. Burada flunu da aktarmakta yarar var. Emperyalist sermaye yine kendi içinde, yani büyük emperyalist tekeller aras›nda dolafl›m›n› sa¤l›yor. ‹flte bir örnek: “son zamanlarda sermaye ihrac›ndaki yay›lma ve art›fl, esas olarak sanayileflmifl ülkeler aras›ndaki genifllemeden geliyor. ‘Üçüncü Dünya’ denilen ülkelere do¤rudan yabanc› yat›r›mlar son yirmi y›l içinde (1967-89) %31’den, %19’a düflmüfltür.” (20) Yine ayn› yazar, emperyalist sermayenin yat›r›mlar›n›n üretken olmayan alanlara kaymas›na iliflkin flu verileri s›ral›yor: “Japonya’n›n son otuz y›ld›r d›fl pazarlarda yapt›¤›

do¤rudan yat›r›mlarda imalat sanayinin pay› %26,7 iken; finansman ve sigortac›l›k (%22,5), gayri menkul (%11,1) ve ticaret (%10,7) toplam›n pay› %44,3’ü bulmaktad›r. ABD’nin 1979-90 y›l› yat›r›mlar›nda imalat sanayinin pay› %40, banka, finansman, sigortac›l›k hizmetlerinin ise %29’dur. 1966’da bu oran %14’tü” (21) Emperyalist sermayenin üretimden kopuk tefeci karakterine iliflkin ayn› yazardan birkaç veriyi buraya aktarmakta yarar var: “Dünya mal ve hizmetler ticareti y›lda 2,5 ile 3 trilyon dolar tutuyor. Ama, dünya mali kurumlar›n›n birbirlerine borç al›p verdikleri Londra Eudolar pazar›nda her iflgünü 300 milyon dolar, y›lda 75 trilyon dolarl›k, yani dünya ticaret hacminin en az 25 misli al›m sat›m yap›l›yor. Buna ek olarak, dünyan›n bütün önemli para merkezlerinde, döviz de¤ifltirme ifllemleri yap›l›yor. Bunlar da günde 150 milyar dolar ya da y›lda 35 trilyon dolar, yani dünya mal ve hizmetler ticaretinin 12 misline yak›n tutuyor. “Kuflkusuz bu Eurodolarlar›n ço¤u, Yen, ‹sviçre Frank› vb. bir cepten ötekine gidiyor ve birden fazla kez say›l›yorlar. Yine de ortada büyük bir fark ve bir tek sonuç var: Sermayenin ticarete ba¤l› olmayan -ve büyük ölçüde ondan ba¤›ms›z olan-hareketi ticaret finansman›n›n (trade finance) büyük ölçüde afl›yor.” (22) Bu verilerde emperyalist sermeyenin üretimden kopuk yan›n› ortaya koymaktad›r. PART‹ZAN 37

22


Son zamanlarda “küreselleflEmperyalist sermayenin bu cak bu yayg›n bir kullan›mdan me”ye yüklenmeye çal›fl›lan korkunç rantiyeci yan›, yar›öte oldukça s›n›rl›d›r. Ve emanlam, emperyalist sermayesömürge ülkelerde geliflmeyi peryalistler, yüksek teknolojinin “üretken” oldu¤u ve de getirmez, geliflmenin önüne den öte, emek yo¤un teknologirdi¤i ülkelerde sanayiyi gegeçerek, toplum üzerinde büjileri ve emek yo¤un üretim lifltirdi¤i yöndeydi. yük yaralar açmaktad›r. ‹flsiz- yapan sanayi dallar›n›n baz›laOysa emperyalist sermalik ve açl›k sürekli geliflme r›n› yar›-sömürge ülkelere akye yar›-sömürgelerde sanagösterirken, bir avuç egemen tar›yor. Emperyalizmin yar›yiyi gelifltirme bir yana, sas›n›f›n ise, lüks yaflam içinde, sömürge ülkelere “büyük yat›nayinin geliflmemesi yönün- emperyalist sermayenin ülke- r›mlar yapt›¤›” demagojiden de hareket tarz› izlemifltir. deki jandarmal›¤›n› yapmakta, öteye gitmeyen bir gerçektir. Onun tefeci ve sömürücü iflçi s›n›f› ve emekçilerin mü“Dünya ticaretinin üçte biyan› var oldu¤u sürece, aza- cadelesini engelleme için yorini ve üretimin de üçte ikisini mi kar en fazla nas›l elde ¤un bask›lar uygulamaktad›r. karfl›layan Çok Uluslu fiirketedilebilece¤i yönünde hareAma bu, çeliflmeleri yumuflat- ler, toplam 3,4 trilyon dolarl›k ket eder ve o yöne yönelir. ma yerine varolan çeliflmeleri üretiminin 2.7 trilyon dolar›n› Üretime yönelik sermayenin daha da keskinlefltirici bir rol kuzeyin zengin ülkelerine yat›elde etti¤i kar ile spekülatif oynuyor. Emperyalizmin “kü- r›rken, toplam yat›r›mlar›n sasermayenin kar› aras›nda reselleflme” ideolojisi yumudece %5’ini güneyin yoksul büyük bir fark vard›r. Bu flama ve çeliflmeleri giderici ülkelerine aktarabiliyor.” (25) nedenle de sermaye ister isde¤il, tersine, emperyalizm ile Emperyalist ÇUT’lerin, getemez spekülatif yöne kaya- ezilen halklar aras›ndaki, yar›- lirlerinin büyük kesimi kendi cakt›r. sömürge ülke egemenleri ile ülkelerinin d›fl›ndan gelirken, Yar›-sömürge ülkelere veri- proletarya ve emekçi halk ara- harcamalar›n›n büyük bir bölen borçlarda, yine, yar›-sös›ndaki çeliflmeyi keskinleflti- lümü ise kendi ülkesinde olmürge ülkelerin kalk›nmas›na riyor, emperyalist ekonomi ile maktad›r. Daha baflka verileryönelik yat›r›mdan çok tefeci yar›-sömürge ekonomileri ara- de, yukar›daki istatistiki verikarakterlidir. 1971’de yar›-sö- s›nda derin uçurumlar aç›yor. leri do¤ruluyor. 1988 y›l›nda mürge ülkelerin borç toplam› Emperyalist “yüksek üreti- ABD, AB ve Japonya’n›n d›fl 100 milyar dolar civar›nda minin” yani, en son teknoloji- ticaret de¤ifliminin %60’›ndan iken, bu miktar 1994 bafl›nda sinin bütün yar›-sömürgelere fazlas›n› kendi aralar›ndaki ti1477 milyar dolara ç›k›yor. kadar girdi¤i ve yar›-sömürge caret oluflturmaktad›r. Yine bu (23) ülkelerin bu teknoloji ile üreüç ülkenin yar›-sömürge ülkeEn büyük 7 Amerikan ban- tim yapt›¤› ileri sürülmektedir. lere yapt›klar› toplam d›flsakas›n›n yar›-sömürge ülkelere Yar›-sömürge ülkelere yüksek t›mdaki paylar› ise %20-30 açt›klar› kredilerden elde etteknolojinin girdi¤i do¤ru, an- aras›d›r. (26) tikleri gelir: “1970’de Emperyalist ülkelerin Tablo 1 167 milyon dolar, d›fl sat›m›n›n büyük bir Milyar dolar 3. dünya ülkelerinin pay› 1981’de 1323 milyon bölümünü kendi içinde ABD 160 35 dolar, 1982’de 1563 yapmas› do¤al. Çünkü, Japonya 170 36 milyon dolard›. yar›-sömürge ülkelerin enAlmanya 160 18 1970’de bankalar›n düstri ürünleri icrat› olFransa 72 19 karlar›n›n %22’si azdukça k›s›tl›d›r. Bir baflka Büyük Britanya 70 17 geliflmifl ülkelere aç›istatistik sorunu daha aç›k ‹talya 68 14 lan kredilerden sa¤laortaya koyuyor: n›rken, 1981’de bu Toplam endüstri ürüoran %55’e, 1982’de nü d›fl sat›m› (1985) Kaynak: Dünya Bankas› 1987 Raporu, Tablo de %60’a yükseldi.” (Bak›n›z tablo 1) 14’den aktaran, Samir Amin, age sf. 61 (24) PART‹ZAN 37

23


Endüstri ürünleri d›fl sat›m›nda OECD ülkelerin toplam› 1985 y›l›na göre 949 milyar dolar iken, yar›-sömürge ülkelerin (Çin’de dahil) ayn› y›l için toplam d›fl sat›fl› ise 157,1 milyar dolard›r. (ayn› kaynak) Bütün bunlar, uluslararas› tekellerin dünya ekonomisini bütünüyle kontrol etti¤inin yan›s›ra ve emperyalistlerin “ihracata yönelik sanayileflme” modelini yar›-sömürge ülkelere dayat›lmas›na ve bu ülkelerin ihraç ürünlerine a¤›rl›k vermesine karfl›n, bunlar›n sanayi ürünleri d›flsat›m›ndaki pay›, tek bafl›na bile Alman emperyalizminin sanayi ürünleri d›fl sat›m pay›ndan daha düflüktür. Emperyalis ülkelere sanayi ürünleri d›fl sat›m› ile yar›-sömürgelerin sanayi ürünleri d›fl sat›m nitelikleri ayn› de¤ildir. Yar›-sömürgelerin sanayi d›fl sat›m ürünleri, genelde emperyalist tekellerin üretmedi¤i ve de emek yo¤un üretim mallar›d›r. Dünya ekonomisinde “kay›t d›fl›” ya da “kara para” dedikleri bir olay da var ki, bu emperyalist ekonominin anarflik ve üretimden kopuk yap›s›n›n bir ürünü olarak ortaya ç›kmaktad›r. Kay›t d›fl› ekonomi ya da “mafya ekonomisi”nin y›ll›k geliri 1 trilyon dolar oldu¤u, bunun ise 3 milyar insan›n toplam geliri oldu¤u dikkate al›n›rsa, emperyalizmin ve kontrol etti¤i sermayenin spekülatif, anarflik ve dengesiz yap›s› daha net olarak ortaya ç›kar. Örne¤in; Alman Çok Uluslu Tekel’i Daimler-Benz’in

gelirlerinin %30’u Almanya’dan, %30’u Avrupa (Almanya d›fl›nda) Birli¤i ülkelerinden ve %40’da di¤er ülkelerden. Ayn› tekelin giderleri ise; %75’i Almanya’da, %5 Avrupa (Almanya d›fl›nda) Birli¤i ülkelerinde, %20’si ise di¤er ülkelerde olmaktad›r. (27) ‹stisnas›z bütün ÇUT’ler, gelirlerinin önemli bir bölümünü baflka ülkelerden elde ederken, giderlerini kendi ülkelerinde tüketmektedirler. ‹sviçre’nin ÇUT’leri olan Nestle ve Sandoz’un d›fl sat›m ve bu sat›mdan gelen gelirlere bak›ld›¤›nda, emperyalist tekellerin karlar›n›n esas›n›n nereden geldi¤i daha iyi anlafl›l›r. Örne¤in, Nestle, toplam üretiminin %98’ini d›flar›ya satarken, toplam gelirinin %95’ini bu d›fl sat›mdan elde ediyor. Sandoz ise, toplam üretiminin %96’s›n› d›flar›ya satarken, toplam gelirinin %94’ünü bu d›fl sat›mdan elde ediyor. (28) Bu verilere göre, emperyalist ÇUT’lerin üretim merkezleri, yine kendi ülkeleridir, ama ürettiklerinin büyük bir bölümünü d›flar›ya sat›yorlar ve gelirlerinin büyük bir bölümü de d›flar›dan geliyor. Emperyalist sermayenin uluslararas›laflmas›na koflut olarak üretimin uluslararas›laflmas› ve buna ba¤l› olarak emperyalizmin uluslararas› ekonomik bir ifl bölümü yaratmas› da kaç›n›lmazd›r. Özellikle yüksek teknolojik (sermaye yo¤un) üretim, haberleflme ve ulafl›m alanlar›ndaki teknolojinin h›zla geliflmesi, uluslararas› ifl bölümü ve üretimin buna koflut ele al›nmas›-

n› da ortaya ç›karm›flt›r. Emperyalistler, özellikle hafif sanayi ve emek yo¤un üretimlerin bir bölümünü yar›sömürgelere kayd›rarak, hem ucuz ifl gücünden hem fazla vergi vermekten ve hem de di¤er sosyal harcamalar›n getirdi¤i yükten büyük oranda kurtuluyor ve art›-de¤er sömürüsünü katlayarak art›rm›fl oluyorlar. Emperyalizmin dengesiz geliflmesi ve dünya ekonomisini alabildi¤ine dengesizlefltirmesi, dünya üretiminin ve bu üretimin denetiminin bir avuç tekelin kontrolünde toplanmas›, yar›-sömürge ülkelerin gereksinmeleri do¤rultusunda de¤il de, uluslararas› emperyalist tekellerin dünyaya hakim olma amaçlar› do¤rultusunda flekillenmesi, emperyalist krizi derinlefltirdi¤i gibi, yar›-sömürge ülke ekonomilerini de sürekli bunal›ma itmektedir. Emperyalist sermayeyi kurtarma pahas›na her defas›nda önerilen ve dayat›lan “modeller” peflinden daha derin bunal›mlar› da kaç›n›lmaz k›l›yor. Ve bu geliflim, emperyalist tekeller aras›ndaki çeliflkileri keskinlefltirmekle beraber, genel bir kutuplaflmay› da do¤urmaktad›r. Baz› burjuva ideologlar›n›n aksine, önümüzdeki süreç, daha keskin çat›flmalar›n kaç›n›lmaz oldu¤unu göstermektedir. EMPERYAL‹ZM‹N YARISÖMÜRGELERE B‹ÇT‹⁄‹ ROL Emperyalistlerin “sömürgeler için savafl›m›” yerini, emperyalistlerin “yar›-sömürgeleri için savafl›m›” alm›flt›r. AsPART‹ZAN 37

24


l›nda bugünün yar›-sömürgeleri ile dünün sömürgeleri aras›nda pek bir fark yok. Aç›k iflgal, yerine zorunlu bir iflgale b›rakm›fl ve bu “de¤iflim” emperyalizmin sömürgeci karakterinin de¤iflti¤i anlam›na gelmiyor. Emperyalistler için “sömürge-yani-askeri iflgal-” daha pahal›ya mal olurken, sömürgelerde anti-emperyalist mücadeleyi güçlendirmeye hizmet ediyordu. Dünün sömürgelefltirilmifl ülkelerini yar›-sömürgeler fleklinde sömürmek ise çok pahal›ya mal olmuyor. Bugünün yar›-sömürgelerinin dünün “sömürge”lerinden pek bir fark› olmad›¤› gibi, emperyalistler için daha rahat bir sömürü ortam› yaratmaktad›r. Yar›-sömürgelerin borçland›rma yoluyla kendilerine ba¤lamalar› ve buralardaki egemenleri bütünüyle kendilerine ba¤lamalar› ve onlar›n varl›¤› emperyalist tekellerin deste¤inden ayr›-ele al›namaz oluflu dikkate al›n›rsa, yar›-sömürgelerin “sömürgecilik” siyasetinde nitelik bir fark tafl›mad›¤› görülecektir. Zaten, emperyalizmin sömürgeci karakterinin de¤iflti¤ini söylemek, emperyalizmin bu yönünü çarp›tmaktan baflka bir anlam ifade etmiyor. Emperyalizmin sömürgeci karakteri ortadan kalkt›¤› anda, emperyalizm emperyalizm olmaktan ç›km›fl demektir. Emperyalizm, klasik sömürgecili¤i kendi istemiyle terk etmemifltir. Terk etmek zorunda kalm›flt›r. Sömürge ülke uluslar›n yo¤un ve kanl› mücadeleleri sonucu bu olmufltur. Emperyalizmin aç›k iflgali terk etmesi, pro-

letarya devrimlerinin h›zlanmas› ve bu devrimlerin ulusal kurtulufl mücadelelerine büyük destek vermeleri sonucu olmufltur. Burjuva ideologlar› ve revizyonistler, emperyalistlerin klasik sömürgecili¤i terk etmelerini, emperyalist burjuvazinin bilinçli olarak terk etmesi olarak göstermeye çal›fl›yorlar. Özellikle emperyalizmin 2. Emperyalist Paylafl›m Savafl›m›’ndan sonra, bu siyasetini terk etmesi, sosyalist ülkelerin yan›nda proletaryan›n devrimci mücadelesinin geliflmesi ve ulusal kurtulufl savafl›mlar›n›n h›zla geliflmesi, emperyalistlere geri ad›m att›rm›flt›r. Elbette emperyalistlerin bu siyaseti esasta terk etmesi, bunu bütünüyle terk etti¤i anlam›na da gelmiyor. Bu kez BM flemsiyesi alt›nda, ulusal ve devrimci halk hareketlerini ve de emperyalizmin bölgedeki ç›karlar›na karfl› ç›kan kimi ülkeleri rahatl›kla iflgal edebiliyor, askeri sald›r›lar düzenleyebiliyor. ‹lerde s›n›f mücadeleleri geliflti¤inde, s›n›f mücadelelerini bo¤mak ve proletarya önderli¤indeki devrimleri engellemek için, daha yo¤un askeri sald›r›lar düzenleyebilecektir. Emperyalistlerin yar›-sömürge ülkelere biçti¤i rol, bu ülke ekonomilerini kendi gereksinimleri do¤rulusunda sisteme uygun hale getirmek ve sermayenin daha fazla büyümesi için yar›-sömürge ülke gelirlerinin önemli bölümünü emperyalist tekellere aktarmakt›r. Emperyalizmin yar›-sömürgelerde “yüksek teknolojik üretim gelifltirdi¤i” fleklinde

saptamalar, gerçekçi bir yaklafl›m olmay›p, tersine, bu ülkelerdeki geliflen sanayinin de önüne geçmifl, var olan sanayiler de emperyalist tekellerin tafleronlu¤unu yapmaktad›rlar. Yani, emperyalist ülkelerde üretimi pahal› olan mallar›n, ucuz iflgücü cenneti olan yar›sömürgelerde üretilmesi ve ücretlerin katma de¤er içindeki paylar›n›n düflürülmesi olay›d›r. Ulafl›m ve haberleflme teknolojisindeki h›zl› geliflim, emperyalist ülkelerde baz› mallar›n üretim maliyetinin, yar›-sömürge ülkelere göre daha ucuz olmas›, ÇUT’lerin bu üretimlerinin bir k›sm›n› yar›-sömürgelere kayd›rmas›na neden olmufltur. Yani, bir ürünün üretimindeki baz› parçalar›n yar›-sömürgelerde üretilmesi ve bunlar›n tekrar emperyalist ülkelere getirilerek, ana ürün ile bütünlefltirilmesidir. Bu ifl bölümü 1970’den itibaren daha da artm›fl ve son on y›l içinde de yayg›nl›k kazanm›flt›r. Ancak bu, ileri teknoloji transferinin yayg›nl›k kazand›¤› anlam›na da gelmiyor. Teknoloji transferini yar›sömürge egemenleri belirlemiyor ya da baflka bir söylemle, her yar›-sömürge ülke, istedi¤i teknolojiyi alma serbestisine sahip de¤ildir. Teknoloji transferini ve bu teknolojinin niteli¤ini ve kullan›m›n› bütünüyle emperyalist tekeller belirlemektedir. Emperyalistler, teknoloji transferin de, ellerinde kalan ve art›k kullan›lmas› halinde kendilerine maliyet aç›s›ndan büyük masraflar getiren ya da çevPART‹ZAN 37

25


reye büyük zararlar veren ve de buna ek olarak emek yo¤un teknolojileri transfer ediyorlar. Ulafl›m ve haberleflme teknolojisinin yayg›nl›k kazanmas› ise, yüksek üretim teknolojisini yar›-sömürgelere transfer anlam›na gelmiyor. Yüksek üretim teknolojisinin yar›-sömürgelere transferi, emperyalist tekellerin ç›kar›na terstir. Teknoloji transferi, bir çok ba¤›ml›l›¤› ve özellikle de emperyalizme daha fazla ba¤›ml›l›¤› ve onun üretim sürecindeki ifl bölümünün bir parças› haline getirdi¤i gibi, teknoloji parçalar›n›n durmadan ithali de yine ayn› emperyalist tekelden almak zorunlulu¤unu do¤uruyor. Ve yar›-sömürge ülkelere transfer edilen teknoloji bu ülkelerin daha fazla sömürüsünü, özellikle de art›de¤er sömürüsünü art›r›c› nitelikte olup, bu ülkelerin gereksinimlerini karfl›lamaktan çok, emperyalist tekellerin üretim sürecinin bir parças› ve bu ülkelere yo¤un kaynak transferine dönüflüyor. Teknoloji transferi, emperyalist süreç içinde bir mal olarak de¤il, sermaye olarak geri ülkelere ihraç edildi¤inden, girdi¤i ülkelerde, sanayiyi gelifltirmeye yönelik olmay›p, sömürüyü ve ba¤›ml›l›k zincirini artt›r›c› bir faktör olman›n yan›nda, söylenenin tersine, yar›-sömürgelerde istihdam art›fl›n› da sa¤lam›yor. Çünkü, d›flardan ithal edilen teknoloji belli bir istihdam sa¤larken, ayn› zamanda, ülkenin sanayileflme düzeyi kapasitesine uygun olmad›¤› için daha büyük

bir istihdam kaynaklar›n› yok ederek, nüfusun önemli bir bölümünü de sürekli marjinallefltiriyor. Emperyalizmin yar›-sömürgelerdeki üretimi, a¤›r sanayi üretimi olmaktan uzakt›r. Her ne kadar “küreselleflmeye” böyle bir anlam yükleseler de, gerçe¤in bu olmad›¤› ve buralardaki üretimin montaj›n ötesine gitmedi¤i görülüyor. “Vatans›z” denilen ÇUT’lerin üretimleri de ayn› durumdad›r. ÇUT’ler için yar›-sömürge ülkeler güvenli ülkeler olmaktan uzakt›r. ÇUT’lerin ana üretim yerleri emperyalist ülkelerdir. Bu nedenle de modern üretici güçleri dünyan›n her alan›nda gelifltirmemifller, tersine, yar›sömürge ülkelerdeki üretici güçlerin geliflmesi önünde en büyük engel olmufllard›r. “Küreselleflme” ad› alt›nda yap›lan emperyalizmin neo-liberal ideolojik sald›r›s› ve buna yüklenen anlam›n tamam›yla yan›lt›c› oldu¤unu, emperyalizm kendisi için s›n›rlar› kald›r›p ve s›n›rs›z bir özgürlük elde ederken, halklar için ise, özgürlüklerin daha da k›s›tlanmas›, bask› ve sömürülerin artmas› anlam›n› tafl›d›¤›n› bir çok kez yineledik. ÇUT’ler, yar›-sömürge halklar›n› daha yo¤un ve ezici bir flekilde sömürebilmek için, önündeki tüm engelleri de kald›rmas› gerekiyordu. Bunlar›n bafl›nda, yar›-sömürge halklar›n›n mücadelesinin bast›r›lmas›, sürekli bask› alt›nda tutulmas› ve ucuz ifl gücü cenneti olarak kalmas›n› sa¤layabilmek. Bu, ancak halklar›n daha bask›c› yönetim alt›nda tu-

tulmas›yla sa¤lanabilir. Ve yar›-sömürge egemen s›n›flar›n›n bask›lar› art›rmas› ve halk›n her türlü demokratik haklar›n›n gasp edilerek, bütünüyle faflist yönetimlerin iktidarda olmas›, ÇUT’lerin ve onlar› iflbirlikçisi egemen s›n›flar›n ç›karlar›n› koruyabilmek içindir. Emperyalist tekeller için “küreselleflme” demagojisi arkas›na gizlenerek yap›lmaya çal›fl›lan ve yap›lan “Çok Yönlü Yat›r›m Anlaflmas›” (MAI)’dir. Bu anlaflma, yar›sömürgelere dayat›l›yor ve yar›-sömürge egemen s›n›flar› da mecburen kabul etmek durumundalar. Bu anlaflma, bir nevi yar›-sömürgelerin askeri iflgal olmadan sömürgelefltirilmesi anlam›n› tafl›mas›ndan öte, sömürgelefltirmedir. Emperyalistlerin, yar›-sömürgelere biçti¤i rolün gerçek içeri¤i MAI anlaflmas›nda yatmaktad›r. Gazete bu anlaflmaya “Küresel Kapitülasyonlar” bafll›¤›n› atm›fl. MAI’N‹N GET‹RD‹KLER‹ 1) “Bütün sektörler yabanc› sermayeye aç›lacak. Yani, baz› ülkelerin telekomünikasyon, savunma sanayi, içki-sigara üretimi, kültür gibi yabanc› sermayeni girmesine izin vermedi¤i alanlar, MAI ile aç›lacak. Gümrük vergisi, kota veya tarife d›fl› engeller yöntemi ile yerli sanayinin korunmas› ortadan kalkacak. 2) Yabanc› sermayeli yat›r›m korunacak. Hükümet ve rejim de¤iflikliklerinden yabanc› sermaye etkilenmeyecek. E¤er hükümetin politikas›ndan yabanc› flirket zarara PART‹ZAN 37

26


u¤rarsa, bu zarar hükümetten tazmin edilecek. Anlaflmazl›k da, yabanc› flirketlerin bulundu¤u ülkenin yasalar› de¤il, Uluslararas› Tahkim Kurulu’nun kararlar› geçerli olacak. 3) Bütün ülkeler için ayn› prosedürler uygulanacak. Yabanc› sermaye hangi ülkede yat›r›m yaparsa yaps›n, MAI’nin hükümleri geçerli olacak yat›r›m, sermaye, döviz hareketleri, kar transferi, do¤al kaynaklar, çevre, gayrimenkul al›m›, özellefltirme gibi konularda s›n›rs›z özgürlük gelecek. Anlaflmaya imza atan ülkeler, anlaflma hükümlerine ayk›r› hareket edemeyecek. Anlaflmadan en az 5 y›l ç›kamayacaklar. Ç›kanlar ise 15 y›l bu anlaflmaya ba¤l› kalacak.” (29) Emperyalist burjuvazi, “küreselleflme”ye çok anlamlar yüklüyor. Ve emperyalist “küreselleflme”nin anlam› MAI’nin kendisidir. Ancak, bu anlamlar›n onlar için bir anlam› ve olumlu yan› var. Proletarya ve ezilen halklar için ise, yal›n anlamda vurgularsak; daha fazla sömürü, daha fazla bask›, daha fazla açl›k, daha fazla kölelik demektir. Bu modern köleli¤i, emperyalistler ezilen halklara dayat›yor ve kabul görmesini sa¤lamaya çal›fl›yor. Ezilen halklar ve proletarya, bu modern köleli¤e karfl› mücadele etmedi¤i taktirde, kölelik çok a¤›r koflullarda yaflanacakt›r. Burjuvazi kendisi için bir dünya cenneti yaratmaya çal›fl›rken, ezilen milyonlar içinde bugünün cehenneminden beter bir cehennem haz›rl›yorlar. Emperyalizmin gelinen

aflamada, baflka ç›k›fl yolu da yoktur. Ya ezilen halklar ve proletarya köleli¤i kabul edecek ve emperyalizm saltanat›n›, “modern” köleli¤i getirerek sürdürmeye çal›flacak, ya da y›k›lmakla karfl› karfl›ya kalacak. Teknolojinin geliflimi ve üretici güçlerin geliflim düzeyi sosyalizmi kaç›n›lmaz k›lmaktad›r. Ancak bu kendili¤inden olmayacak. E¤er emperyalizm yaflamaya devam ederse, önündeki tek seçenek “modern köleli¤i” getirmektir. Çünkü, o art›k kabu¤una s›¤maz durumdad›r. Bu kabu¤u proletarya parçalay›p, sosyalizmin kap›s›n› ciddi flekilde aralamal›d›r. Emperyalist mali sermayenin tefeci karakterinin en üst boyuta ç›kt›¤›n› ve uluslararas› alanda mali sermaye üretimden kaç›p spekülatif alana do¤ru kayma yönünde sürekli bir ivme gösterdi¤ini belirtmifltik. Elbette bu sermayenin tümüyle üretimden kapt›¤› anlam›na gelmedi¤ini an›msatmaya da gerek yok. Esas özellik önemlidir. Mali sermayenin esas özelli¤i tefeciliktir. Yar›-sömürgelere biçilen rol aç›s›ndan soruna yaklafl›ld›¤›nda, yar›-sömürgeler ucuz ifl gücü, portföy ve tüketim cennetleridir. Bu ülkelerde faizlerin yüksek tutulmas›, yabanc› sermaye aç›s›ndan borsalar› çekici ve karl› bir yat›r›m alan› oluflturuyor. Ayr›ca borsa gelirlerine konan vergiler ise yok denecek kadar azd›r. EMPERYAL‹ZM VE TÜRK‹YE Emperyalizmin yar›-sömür-

gelere biçti¤i role örnek olmas› aç›s›ndan Türk egemen s›n›flar› ile emperyalistler aras›ndaki iliflkinin bu boyutuna k›saca de¤inelim. Türk hükümeti Borsa gelirlerine birkaç puan fazla vergi getirmek istedi¤inde, egemen s›n›flar an›nda aya¤a kalkt›. “Yabanc› sermayeyi borsadan kaç›r›rs›n›z” diye. Hükümet sonunda geri ad›m atmak zorunda kald›. Türkiye, emperyalist burjuvazi taraf›ndan “geliflmekte olan ülkeler” s›ralamas›na sokulur. Elbette emperyalist ülkeler, halklar› aldatmak için, her ülkeye gerçek d›fl› bir paye biçiyorlar. Türkiye’de bunlardan birisidir. Di¤er yandan “geliflme” göreceli bir kavramd›r. Neye göre geliflme, kime göre geliflme sorusu hemen sorulmak durumundad›r. Emperyalist burjuvazinin geliflmeden anlad›¤›; daha fazla kar ve sermayenin büyümesi ve yar›-sömürgeler için ise, emperyalistlere ne kadar kazand›rd›¤› ile ölçülüyor. Ancak, halk›n artan ölçüde yoksullaflmas›, açl›k s›n›r›n›n alt›nda yaflamas›, hiçbir sosyal güvencesinin olmamas›, insan olman›n en temel (burjuva anlamda dahi) demokratik haklar›n›n yitirilmesi, geliflme kavram›yla iliflkili olmuyor. Çünkü, halk ne denli yoksullafl›rsa, emperyalist efendilerin ve iflbirlikçilerin geliflmesi de o denli büyüyor. Ayn› zamanda emperyalizmin yeni yöneliminin ad› olan MAI anlaflmas›na ba¤l› olarak bu durum; emperyalizmin yumuflak karn›n›n ve en zay›f halkas›n›n ve devrimin f›rt›na merkezlerinin neden yar›-sömürge ülkeler PART‹ZAN 37

27


Borçlanarak büyüme modelleri de, gerçekten yar›-sömürge ülkelerde üretime yönelik bir büyümeden öte tüketime yönelik ve özelliklede, bir avuç egemen s›n›flar›n lüks gereksinimlerini karfl›lamaya yöneliktir. Tar›mda bir geliflme olmad›¤› gibi sürekli gerileme söz konusu. Üretim araçlar›n› üreten sanayide bir geliflme ve büyüme olmad›¤› gibi sadece hizmetler bölümünde büyümeler olmaktad›r oldu¤unun da bir aç›klamas›d›r. Emperyalist sermayenin yar›-sömürgelere yat›r›m›n›n esas›n› tefecilik oluflturmaktad›r. 1988-1993 y›llar› aras›nda, emperyalist sermayenin Türkiye’ye do¤rudan yat›r›m tutar› 7.5 milyar dolar iken, bu süre içinde emperyalist tekellerin borsaya yat›rd›klar› sermayenin tutar› ise 9.1 milyar dolar. Borsa d›fl›ndaki yat›r›mlar da direkt sanayinin geliflmesi yönünde bir yat›r›m olmaktan uzakt›r. Örne¤in, 1995 y›l› Mart ay› içinde 39 trilyon TL olan yabanc› sermaye stokunun sadece %57’si imalat sanayinde, %47’si hizmetlerde, %2’si ise madencilikte kullan›lm›fl. (30) Türkiye’de büyüyen “sanayi” hizmetler (servis) oluyor ve bu büyümek, genelde emperyalist ekonominin bu yöne kaymas›ndan, yani giderek hizmetleri büyütmesinden kaynaklan›yor. Yar›-sömürgelerde buna göre flekilleniyor. Oysa insana yönelik yat›r›m olsa, hiç kuflkusuz yoksulluk denen olguda olmayacakt›r.

Türkiye’de sosyal güvenlik katk› oran› ise 0.9’dur ve OECD ülkeleri içinde en ucuz iflgücüne sahiptir. Yar›-sömürge ülkelerdeki sermaye de yine emperyalist ülkelere transfer ediliyor. ‹flbirlikçiler, halk› soyduklar› halde, elde ettikleri sermayeyi ülkede tutmay›p, daha güvenli yerler olan emperyalist ülkelerdeki bankalara kaç›r›yorlar. Türkiye’de 1988-1991 y›llar› aras›nda sermaye transferi tutar› 558 kat artm›fl. Bu süre içinde yaln›zca ‹ngiltere’ye 139 milyon 770 bin dolar sermaye transferi olmufl. (31) “Geliflmifl” ülkeler aras›nda gösterilen Türkiye’nin d›fl borçlar› da h›zla artmaktad›r. Özellikle Kürt Ulusal Mücadelesi’ne karfl› savaflta bu borç oran› katlanarak artmaya devam ediyor. Örne¤in, Türk egemen s›n›flar›n›n d›fl borcu 98 milyar dolard›r. Ödenen borçlar, ana para de¤il, borç faizleridir. Oysa 1998 bütçesi 60 milyar dolar civar›ndad›r. Türkiye’de “kara para” denilen sermayenin y›ll›k bilançosu ise 50 milyar dolard›r. Türk devleti, 1998 bafl›ndan Ekim ay› sonuna kadar 10 milyar (9.995.9 milyon) dolar borç ödedi. (32) Türkiye’nin 1988 y›l›nda 31 milyar dolar d›fl borcu varken, bugün 98 milyar dolara yükselmifltir. Bir ülkenin on y›l içinde 67 milyar dolar borçlanmas›, o ülkenin kalk›nd›¤›n› de¤il, emperyalizme daha ba¤›ml› hale geldi¤ini ve önceki borçlar›n ödenmesi için yeniden borçland›¤›n gösterir. Ve elbet bu borçlanma, halk›n alabildi-

¤ine yoksullaflmas› pahas›na olmaktad›r. Borçlanarak büyüme modelleri de, gerçekten yar›-sömürge ülkelerde üretime yönelik bir büyümeden öte tüketime yönelik ve özelliklede, bir avuç egemen s›n›flar›n lüks gereksinimlerini karfl›lamaya yöneliktir. Tar›mda bir geliflme olmad›¤› gibi sürekli gerileme söz konusu. Üretim araçlar›n› üreten sanayide bir geliflme ve büyüme olmad›¤› gibi sadece hizmetler bölümünde büyümeler olmaktad›r. Afla¤›daki tablo, Türkiye’nin durumunu net olarak ortaya koymaya yetiyor. Bu örnek di¤er yar›-sömürgeler içinde geçerlidir. ‹thalat›n mal gruplar›na göre da¤›l›m›

1983 1997 Yat›r›m mal› 14.4 22.8 Ara Mal› 84.4 65.6 Tüketim Mal› 1.2 9.5 Di¤erleri 0.0 0.6 Toplam 100.0 100.0 Toplam (milyon dolar) 9.235 48.558 ‹hracat›n sektörel da¤›l›m› 1980 1997 Tar›m Ürünleri 64.6 20.8 Madencilik Ürünleri 9.5 3.8 Sanayi Ürünleri 25.8 75.3 Kaynak: Türk D›fl Ticaret Müsteflarl›¤›. 7-13 Kas›m 98 Dünya, Cem Alper Daha baflka istatistiki veriler verilebilir ve bugünkü ekonomik veriler, emperyalistlerin yar›-sömürge ülkeleri, k›m›ldayamaz hale getirdikleridir. Yar›-sömürgeler, halk›n PART‹ZAN 37

28


yaflam için zorunlu olan gereksinmelerini k›sma pahas›na, onlar› daha da yoksullaflt›rma pahas›na, emperyalist tekellere durmadan kaynak aktar›yorlar. Emperyalist sermayenin tefecili¤i bu nedenle daha üst boyuta ç›km›flt›r. Üretmeden, üretime hiçbir katk› sunmadan, borçland›rma ile halklar› sömürme. Bu verilerde gösteriyor ki, emperyalistlerin direktifi ile hareket eden yar›-sömürge egemen s›n›flar›, tüketime yönelik yat›r›m yap›yorlar. IMF’nin büyük bask›lar ile dayatt›¤› “ihracata yönelik sanayileflme” modeline ra¤men, sanayi ürünlerin ihracat›nda önemli bir art›fl olmas›na karfl›n, bu yok pahas›na bir sat›flt›r. Ama öbür yanda tar›m ürünlerindeki d›fl sat›m ise oldukça gerilemifltir. ‹thalat aç›s›ndan bak›ld›¤›nda ise, yat›r›m mallar›ndaki ithalata %50’lik bir art›fl var iken, tüketim mallar›ndaki art›fl ise %110 civar›ndad›r. Sanayi ürünlerindeki art›fl makine ve ulafl›m araçlar›n›n d›fl sat›m›ndan ileri geliyor. Ve bu emperyalist tekellerin Türkiye’deki komprador burjuvazi ile ortaklafla ve emperyalist tekellerin gereksinmeleri do¤rultusunda yap›lan bir üretimdir. Emperyalistlerin yar›-sömürgelere dayatt›klar› “ihracata yönelik sanayileflme” aldatmacas›, bu ülkeleri iyice sömürgelefltirmenin, halk›n bütün gelirlerinin emperyalistlere akmas›n› sa¤laman›n bir baflka ad› dense yeridir. Bu ülkelerde sanayileflme olmad›¤›, tersine varolan sanayiyi iyice ifllevsiz b›rakt›¤› gibi, tar›m

ülkesi olan bu tür ülkelerin topra¤›n› da bütünüyle çöllefltiriyorlar. 1994 y›l› Ekim ay›nda 877 bin dolar olan canl› hayvan d›fl al›m›, bir y›l sonra, yani 1995 y›l›n›n ayn› ay›nda 69 milyon dolara ç›k›yor. Ve 1994 y›l›nda canl› hayvan d›fl sat›m›nda % 48 oran›nda bir azalma oluyor. 1989-91 y›llar› aras›nda tar›mla u¤raflan aile say›s›nda 12 bin düflüfl oluyor. Bir baflka flekilde aç›klamaya çal›fl›rsak; 1980 y›l›nda GSUÜ içinde maafl ve ücretlerin pay› % 25.1, tar›m›n % 25. 1, kar-faiz-rant’›n ise %47.3 iken, 14 y›l sonra 1994 y›l›nda maafl-ücret’in pay› %21.1’e, tar›m›n pay oran› %15.9’a düflüyor ve kar-faiz-rant’›n pay oran› ise %57.6’ya yükseliyor. (33) Ve tar›m›n öldürülmesi, buna karfl›l›k sanayinin geliflmemesi karfl›s›nda k›rdan flehirlere akan insanlar, flehirlerde daha bir yoksulluk içinde, iflsiz ve hiçbir sosyal garantileri olmadan yaflamaya zorlan›yorlar. Bugünün Türkiye’sinin flehirleri giderek köylefliyor. fiehirlerin yar› nüfusu, hiçbir alt yap›s› olmayan, yaflamaya elveriflli olmayan gecekondularda yaflamak zorunda kal›yorlar. Türkiye’de baz› oportünist ve revizyonistlerin iddialar›n›n tersine, flehirlerdeki nüfusun artmas›n›n esas nedeni, sanayinin geliflmesinin bir sonucu de¤il, tar›m›n öldürülmesinin bir sonucudur. Ve iflte emperyalistlerin “kalk›nma” modellerinin sonucu ve “geliflmekte olan” ülkelere örnek gösterilen

Türkiye’nin panaromas›. EMPERYAL‹ZM‹N KÜRESEL KR‹Z‹N‹N DER‹NLEfiMES‹ 1929’larda emperyalizmin “büyük depresyon”u, 1991’lerde emperyalizmin yeniden kap›s›n› çalm›flt›r. Esas›nda, emperyalizm 1973 bunal›m›n› daha atlatamadan yeni bir bunal›m›n içine girmesi, afl›r› üretim ve afl›r› sermaye birikimi ve buna ba¤l› olarak pazar daralmas›n›n sonucu krizin boyutunu da derinlefltirmifltir. Son 40 y›l içinde yüksek teknolojik geliflim ve buna ba¤l› olarak üretimin toplumsal niteli¤inin h›zla geliflmesi, tekelci mali sermayenin afl›r› yo¤unlaflmas›, emperyalist tekeller aras›ndaki çeliflmeyi daha da keskinlefltirici bir rol oynamaktad›r. Özellikle tekelci mali sermayenin üretimden kopuk olarak spekülatif karla yo¤unlaflmas›, dünya gelirinin bir avuç ÇUT’lerin elinde toplanmas›, yar›-sömürge ülke halklar›n›n her geçen gün yoksullaflmas› ve al›m güçlerinin düflmesi, dünya pazar›nda büyük bir daralma meydana getirmifltir. Sermaye yo¤unlu¤u afl›r› üretim ve buna denk düflen bir tüketimin olmamas› ve bir baflka söylemle dengesiz ekonomik sistem ve salt emperyalist tekellerin sermaye birikimine yönelik üretim, kaç›n›lmaz olarak bunal›m› do¤urmaktad›r. Gelinen süreçte emperyalistler, dünya emperyalist ekonomisinde yaflanan krizi gidermek için IMF ve Dünya Bankas› (DB)’n› devreye soPART‹ZAN 37

29


karak, yar›-sömürgelere yeni ekonomik önlemler paketi getiriyorlar. Ne var ki, yeni gelen “önlem paketleri” daha büyük krize davetiye ç›karmaktan baflka bir fleye yaram›yor. Çünkü, yar›-sömürgelere dayat›lan “önlem paketleri”nin içinde, devletin sosyal harcamalar› k›s›tlamas›, iflçi ücretlerinin dondurulmas›, küçük iflletmelere yap›lan sübvansiyonlar›n k›s›tlanmas›, tar›ma verilen destek kredilerinin en alta düflürülmesi, özellefltirmelerin h›zland›r›lmas› ve de ithalat› k›s›tlay›c› yasalar›n bütünüyle kald›r›lmas›d›r. Emperyalistlerin dayatt›¤› bu politika en az 25 y›ld›r gündemdedir. Bu politikalar›n uygulanmas› sonucu, “Asya Kaplanlar›”, “Latin Amerika Devleri” denen ülkeler iflas bayra¤›n› çektiler. Yar›-sömürge ülkelerde daha derin hissedilen krizin, emperyalist ülkeleri sarmamas› da düflünülemez. “En son ekonomik veriler ABD’de 7,5 y›ll›k toparlanman›n art›k kesin olarak bitti¤ini, Avrupa ekonomisinin bir durgunluk dönemine girmek üzere oldu¤unu gösteriyor. ABD ve Avrupa’da Asya krizinin etkileri, yerel ekonominin kendi ritmiyle nihayet bulufltu. fiirket karlar› düflüyor ve önümüzdeki dönemde düflmeye devam etmeleri bekleniyor.” (34) Ayn› yazar, daha ilginç yorumlarda bulunuyor: “Özetle dünya ekonomisinde mali kriz derinlefliyor. Bunun kökünde bir afl›r› üretim ve kapasite sorunu var... Bu ortamda piyasa mekanizmas›,

fazla kapasiteyi zaman içinde yok edebilecek bir y›k›m sürecine girmifl durumda. Bu sürecin büyük çalkant›lara, mali çöküfllere, hatta savafllara yol açmamas› için denetlenmesi gerekiyor.” (35) Emperyalist krizin boyutu, kendilerini de ifade etmek Emperyalist dünyan›n jandarmas› ABD baflkan› Bill Clinton, “Son elli y›l›n en büyük mali krizini yafl›yoruz” diye aç›klama yapt›- zorunda kald›¤› gibi, “büyük depresyon”dan daha büyük bir boyutta. Bu da kaç›n›lmaz olarak s›n›f çeliflmelerini daha da artt›racak, özellikle yar›-sömürge ülkelerde devrimci mücadelelerin yükselmesini do¤uracakt›r. Çünkü, yar›-sömürge ülke egemen s›n›flar›n ekonomisinin iflas›n efli¤ine geldi¤i abart›l› bir söylem de¤ildir. Sürekli (bu ayn› zamanda emperyalist mali sermayeyi borsaya çekmeye yöneliktir) yüksek faiz ile bütçeyi denklefltirmeye çal›flmak, bütçeyi ve ödemeler dengesinin daha fazla delik deflik olmas›na yol aç›yor. Bunlar› kapatma pahas›na ise, zaten al›m gücü düflük ve iflsizli¤in yo¤un oldu¤u bir koflulda, en temel gereksinim maddelerine durmadan zam yap›larak, halk›n cebine el at›lmas›, sosyal huzursuzlu¤u art›r›c› bir faktör oynamaktad›r. Emperyalist sermayenin yo¤unlaflmas›na karfl›n yar›sömürgelerde iflçi s›n›f› ve di¤er emekçilerin al›m gücü bu küreselleflmeye ters orant›l› bir flekilde düflüyor. Ülkeler ve bölgeler aras› ve yar›-sömürge ülkelerdeki bölgeler

aras› var olan dengesizlik daha da büyüyor. Bu da, emeksermaye ve ezilen halklar ile emperyalizm cephesindeki çeliflmeleri “yumuflat›c›” de¤il, keskinlefltirici rol oynamakta, beraberinde eflitsiz geliflme iliflkilerini yeniden ve yeniden üretmektedir. Emperyalist sermayenin özellikle bu son özelli¤i dikkate al›nmad›¤› taktirde yanl›fl saptamalara gidilmesi kaç›n›lmazd›r. Azami kar eflitsizli¤i do¤urur, yayg›nlaflt›r›r ve derinlefltirir. Emperyalist cephede iki binli y›llar sendromu yaflanmas› bofluna de¤ildir. Emperyalist krizin derinli¤i her ne kadar gizlenmeye ve “küreselleflme” ideolojisinin demagojik “yumuflama” ve “refah”›ndan söz edilmesi, gerçekleri gizleme, emperyalizmin dünyay› bir uçurumun efli¤ine getirdi¤inin görülmemesi telafl›ndan baflka bir fley de¤ildir. Emperyalistlerin krizi atlatmak için çeflitli mali operasyonlar yapmas›, faiz indirmeleri, yüklü miktarda kredi açmalar›, esasta proletarya cephesini ilgilendiren yan de¤ildir, enternasyonal proletarya cephesini ilgilendiren yan, emperyalizmin derin bir bunal›m içinde oldu¤u ve bu bunal›m›n geçici olmay›p, daha da derinleflece¤i ve proletaryan›n, emperyalizmin bu bunal›m›n› daha derinlefltirici taktikler gelifltirip devrimci dalgalar› yükselterek karfl›lamas› gerekti¤idir. Emperyalizmin “Yeni Dünya Düzeni” (YDD), s›kça söylendi¤i gibi, her alanda daha büyük bir düzensizli¤in ve daha yo¤un emperyalist sald›r›PART‹ZAN 37

30


n›n ve egemenli¤inin daha fazla büyümesinin “düzenlilik” ad› alt›nda piyasaya sunulmas›d›r. Yani, “YDD”, dengesiz geliflmeyi ortadan kald›r›c› bir faktör ya da düzenli bir sosyal yap› ve onu sa¤layacak düzenli bir ekonomik politikaya asla sahip olamaz. Çünkü, emperyalist sistem, eflitsiz geliflme ve bunu daha da derinlefltirici bir karaktere sahiptir. Üretmeden tüketen ve üretimin önünde büyük engel oluflturan, eme¤i üretime yabanc›laflt›ran, üretimin denetimi d›fl›nda tutarak marjinallefltiren ve marjinal bir toplumsal yap› oluflturan bir sistem, kendi kendini üretemez ve yenileyemez. Ve bu k›s›r döngü içindeki geliflme, kaç›n›lmaz olarak sistemin çökmesini ve yeni bir sistemin do¤uflunu getirir. Kapitalizm özel mülkiyet iliflkileri üzerine kurulu bir sistem iken, emperyalizm kapitalizmin bu niteli¤ini y›km›fl ve kitleleri mülksüzlefltirip iflçi s›n›f›n›n saf›na atm›flt›r. ‹flçi s›n›f›n›n bütünüyle, üretim sürecinin denetleyici ve düzenleyici yan›n› kopararak, kaç›n›lmaz bir biçimde yeni bir sürecin kap›s›n› çoktan aralam›flt›r. Üretimin uluslararas› boyutta toplumsallaflmas› ve buna karfl›l›k mülkiyet iliflkilileri ve üretim iliflkilerinin üretici güçlerinin yap›s›yla uyum içinde olmamas›, ister istemez, böyle bir geliflmifl üretici güçlere sahip toplumsal yap›, kendi yap›s›na uygun üretim iliflkileri ve buradan yükselecek yeni bir toplumsal yap› flekillenmesini yaratacakt›r. Emperya-

lizm, art›k bu sanc›lar› ciddi bir flekilde yafl›yor ve ölmemek içinde daha fazla sald›rganlafl›yor, daha fazla toplumu yozlaflt›rmaya çal›fl›yor. Bu yap› kendi evrimi içinde, kendili¤inden yerini bir baflka toplumsal yap›ya terk edemez. Bu do¤um sanc›l› olmak zorunda ve iflçi s›n›f› taraf›ndan müdahale edilmek, yani emperyalist sistem devrimci fliddet ile y›k›lmak zorundad›r. “Geliflmelerin belli bir aflamas›nda, toplumun maddi üretici güçleri, o zamana kadar içinde hareket ettikleri mevcut üretim iliflkilerine ya da, bunlar›n hukuki ifadesinden baflka bir fley olmayan, mülkiyet iliflkilerine ters düflerler. Üretici güçlerin geliflmesinin biçimleri olan bu iliflkiler, onlar›n engelleri haline gelirler. O zaman bir toplumsal devrim dönemi bafllar.” (36) Marks’›n da belirtti¤i gibi, toplumsal devrim dönemleri çoktan bafllam›flt›. Ve bu süreç gelinen aflamada daha da olgunlaflm›fl, her geçen gün emperyalist sistem aleyhine, proletarya önderli¤indeki toplumsal devrimler lehine, yani sosyalizm lehine do¤ru ilerlemektedir. Emperyalizm, kapitalizmden sosyalizme geçifl sürecidir ve bu süreç miad›n› doldurmufltur. Ancak, bu kendili¤inden bir evrim ile ortadan kalkamaz. Bu proletaryan›n di¤er ezilen s›n›flar› da yan›na alarak, devrimci fliddetle y›kmas› gerekir. Bu, bugün enternasyonal proletaryan›n en acil görevlerinden birisidir.

ESNEK ÜRET‹M Emperyalist sistem uluslararas› ifl bölümü temelinde ve yüksek teknolojinin geliflmesiyle birlikte, esnek (fleksibilitet) üretimi yayg›nlaflt›rmas› sonucu, üretim güçlerini parçalam›fl, iflçi s›n›f›n› etkisiz duruma getirmifl, toplumsal emek, alabildi¤ine alçalt›lm›fl ve de¤ersizlefltirilmifltir. Öyle ki, kitlelerin önemli bir bölümünü üretim sürecinin d›fl›na ç›kararak, toplumda muazzam bir marjinalleflme yaratm›fl ve çürümeyi daha da yo¤unlaflt›rm›flt›r. Teknolojik geliflme toplumun yarar›na ve hizmetine girme yerine toplumun aleyhine ve iflçi s›n›f›n› üretimden koparmaya yönelmifltir. Baflka bir söylemle, teknoloji iflçi s›n›f›n›n denetiminde olaca¤› yerde, iflçi s›n›f› ve di¤er emekçiler teknolojinin emrinde ve onun yaratt›¤› kültürel yozluk içinde yaflamaya zorlanmaktad›r. Bu, çeliflmeleri daha da keskinlefltirici bir rol oynamaktad›r. Bütün bunlar, kapitalist üretim tarz›n›n üretici güçlerinin geliflimi önündeki engelin bir sonucudur. Esnek üretim, geliflmifl teknoloji sayesinde emek örgütlenmesinin yeniden biçimlendirilmesidir. Bunun bafl›nda, fazla eme¤e olan gereksinim azalt›larak, birden fazla iflçinin yapt›¤› ifli yapabilecek makinelerin devreye h›zla sokulmas›, ifl yerlerini parçalayarak küçük üretim birimleri haline getirilmesi ve bu ayn› zamanda, üretkenlik art›fl›yla beraber ücret maliyetlerinin düflürülmesini içeriyor. Bunun PART‹ZAN 37

31


do¤uraca¤› sonuçlar›n bafl›nda, düzensiz istihdam sayesinde, iflçi s›n›f›n›n birli¤i ve sendikal örgütlenmesi parçaland›¤› gibi, iflçilerin patrona karfl› ortak hareket etmesi ve toplu pazarl›klarda etkisiz kalmalar› sa¤lanm›fl oluyor. Ve böyle bir üretimin örgütlenmesi, art›-de¤er sömürüsünü daha bir yo¤unlaflt›r›rken, küçümsenmeyecek bir kitleyi ise iflsizlik ile bafl bafla b›rak›yor. Esnek üretim örgütlenmesi, emperyalist burjuvazinin iflçi s›n›f›na ideolojik ve örgütsel bir sald›r›s›d›r. Burjuvazi, esnek üretim örgütlenmesi ile, iflçi s›n›f›n›n birli¤ini da¤›tmaya ve mücadelesini etkisizlefltirmeye yönelmifltir. Burjuvazi bu örgütlenmeyi 1970 öncesi yapam›yordu, çünkü, teknolojinin geliflim seviyesi bu örgütlenmeye müsait de¤ildi. Emperyalist burjuvazi, her zaman iflçi maliyetini en alt seviyede tutmaya, art›-de¤er katk›s›n› ise en üst seviyede tutmaya çal›fl›r. Nihayetinde burjuvazinin sermaye birikimi iflçinin art›de¤eridir. Art›-de¤er sömürüsü olmadan sermaye birikimi de olamaz. Spekülatif karlarda art›-de¤erin dolayl› sömürüsüdür. Art›-de¤er sömürüsünü en üst düzeye ç›karmak için öncelikle iflçi s›n›f›n›n mücadelesini en asgari düzeyde zay›flatmak içinde, onun birli¤ini parçalamak, mücadele etmesinin koflullar›n› aleyhine çevirmek ya da azaltmak ve en önemlisi de birli¤ini parçalamakt›r. Esnek üretim iflte bunu hedeflemektedir. Emperyalist bunal›m›n te-

melinde afl›r›-üretim ve art›de¤er sömürüsünden elde edilen kar›n düflmesi vard›r. Esnek üretim ile afl›r›-üretimi daha da yo¤unlaflt›r›rken, art›de¤er sömürüsünü de buna koflut olarak artt›r›yor, ancak, burjuvazinin karfl›s›nda bir baflka çeliflki, afl›r› üretim karfl›s›nda pazarlar›n daralmas› sorunu ç›k›yor. Çünkü, esnek üretim ile amaçlanan az iflçi çal›flt›rmak ve iflçilerin önemli bir kesimini iflten atmakt›r. Böylece, iflsiz kalan kitlenin ise tüketimi azal›r. Bu da emperyalistlerin afl›r›üretim ve afl›r› art›-de¤er sömürüsünün karfl›s›nda duran ciddi bir handikap›d›r. Emperyalizmin bu paradoksu aflmas› ise olas› de¤ildir. Burjuvazi, teknolojik geliflmeyi kitleler yarar›na de¤il bir avuç sermaye sahibi yarar›na ve en önemlisi de burjuvazinin azami kar h›rs› ve egemenli¤ini daha da güçlendirmesi pahas›na yap›lan bu üretim örgütlenmesi, krizden kurtulmaya çal›flan burjuvaziyi daha derin krizlerin içine kaç›n›lmaz olarak sokacakt›r. Çünkü, yarat›lan iflsizler ve giderek daha da artacak olan gelir dengesizli¤i, sosyal patlamalar› da beraberinde getirecektir. Fakat burada en önemli çeliflme, burjuvazi üretimi daha fazla yo¤unlaflt›r›rken, üretimi tüketecek kitleler ise iflsizli¤e terk edilerek iyice yoksullaflt›r›lmaktad›r. Bu da durmadan afl›r› üretim ve sermayenin kar›nda düflüflü do¤urarak krizi süreklilefltirecek bir karakter kazanacakt›r. Sermayenin afl›r› kar h›rs› teknolojinin de h›zl› geliflme-

sini getirecek, teknoloji gelifltikçe ve üretim sürecinde yer ald›kça iflsiz say›s› da artacak. ‹flsizli¤in artmas›, yoksullu¤un artmas›n› ve bu da tüketim talebini en alt düzeye indirecektir. Tüketim talebinin artmas› için iflsizlerin tekelci devlet taraf›ndan “sosyal yard›m” ad› alt›nda iflsizlere yard›m verilerek gidilecek. Sonuç, burjuvazi, teknoloji (bu sermaye yo¤un demektir) yo¤un üretim sayesinde bir avuç iflçiden elde etti¤i afl›r› art›-de¤er sömürüsünü, öbür yandan üretilen metan›n tüketilmesi ve yeniden sermayeye dönüflmesi için iflsizleri beslemek durumunda kalacak. Bu da burjuvazinin yeniden üretim sa¤lamak ve sermayesini büyütmek istedi¤i art›-de¤erin yok olmas› anlam›na gelir ki, art›k burjuvazinin burjuva olmaktan ç›kt›¤› ve toplumun kaç›n›lmaz olarak sosyalizme dönüflmesidir. Bu bir varsay›m olarak de¤erlendirilse de bugünkü gidiflat bunu düflündürüyor. Japon emperyalizminin afl›r› üretimi eritmek için milyarlarca dolar› da¤›tmas› bunu varsay›m olmaktan da ç›kar›yor. “Burada teknolojik geliflme emek gücünün üretkenli¤ini art›rmakta; bu ise zorunlu çal›flma sürelerini k›s›tlamas› olana¤›n› yaratmaktad›r. Tam bu olana¤›n belirdi¤i noktada, sermaye zorunlu çal›flma sürelerini azaltmas› yerine, zorunlu olarak tam süre çal›flan ve istihdam güvencesi bulunan emek gücünün say›s›n› azaltmay› tercih etmektedir” (37) Elbette bu burjuvazinin ideolojik-politik seçiminin bir PART‹ZAN 37

32


ürünü. Oysa, proletarya devletinde yap›lacak olan, zorunlu çal›flman›n azalt›lmas›, toplumun yaratt›¤› zenginli¤in yine toplum taraf›ndan eflit oranda paylafl›lmas› ve tüketilmesidir. Toplumun yaratt›¤› zenginli¤in, toplumun s›rt›nda bir asalak olarak yaflayan bir avuç burjuvazi, toplumun s›rt›ndan at›lmak zorundad›r. Bu, proletarya önderli¤indeki devrimlerle mümkündür. Baflka bir seçenekte yoktur. Teknolojik üretimin bugünkü düzeyi, yani üretimin bilgisayar ile bafl›ndan sonuna kadar örgütlenmesi ve kontrol edilmesi, eme¤in üretimin bir parças› olmaktan ç›kar›p, onun denetleyicisi ve düzenleyicisi durumuna getirmifltir. Marks’›n dedi¤i gibi; “‹nsan, üretim sürecinin esas unsuru olma rolünü geride b›rak›p, üretim sürecinin yan›nda yer al›r.” Bugün üretici güçlerin geliflimi bu düzeye gelmifltir, ancak geliflen üretici güçlerin önünde engel olan, kapitalist üretim iliflkileridir. Çünkü, üretici güçlerin geliflim düzeyi, kafa-kol eme¤i aras›ndaki ayr›m› kald›rma süreci içine girmifltir. Ne var ki, emperyalist sistem ve onun gerici üretim iliflkisi, eme¤in ve üretimin örgütlenmesi önünde ciddi bir engel olarak durmaktad›r. Burjuvazi üretici güçlerdeki bu muazzam geliflmenin üretim iliflkileri üzerindeki y›k›c› etkisini azaltmak için, iflçi s›n›f›n›n örgütlülü¤ünü etkisizlefltirme yoluna gidiyor. ‹flçi s›n›f›n›n örgütlü mücadelesini etkisizlefltirmeyi hedefleyen “esnek üretim” örgütlenmesine karfl›, iflçi s›-

n›f› mücadele etmelidir. Esnek üretimin yaflama geçirildi¤i bütün ülkelerde proletaryan›n devrimci partisi, iflçi s›n›f›n› ve kitleleri uyarmal›, buna karfl› iflçileri mücadeleye sevk etmeli ve esnek üretimin yarataca¤› sonuçlar› kitlelere anlatarak, onlar› ayd›nlatmal›d›r. Esnek üretim ve esnek çal›flma, iflçi s›n›f›n› hem örgütsüzlefltiriyor, birli¤ini ciddi oranda zedeliyor ve ayn› zamanda sendikas›zlaflt›r›yor. Emperyalist burjuvazinin esnek üretim ve esnek emek örgütlenmesi, onun krizini atlatmaya yetmeyecektir. Afl›r›üretim ve afl›r› kar, genifl y›¤›nlar›n afl›r› sömürüsü, yoksullaflman›n artmas› ve kitlelerin üretimden kopar›larak marjinallefltirilmesi, burjuvaziyi daha derin bir kriz ile karfl› karfl›ya b›rakacakt›r. Bu da emperyalistler aras› çeliflkiyi ve emperyalizm ile ezilen halklar aras›ndaki çeliflkiyi keskinlefltirici bir rol oynayacakt›r. Emperyalist ülkelerde en ileri teknolojik üretim devrede iken, en geri teknolojik üretim ise yar›-sömürgelerde varl›¤›n› sürdürüyor. Buna karfl›n, en ileri teknolojik üretim mallar› bütün yar›-sömürge ülkelerde tüketime sunuluyor. Bu, yar›sömürge ülkelerde üretimin toplumsal s›n›flar aras›ndaki paylafl›m uçurumunu derinlefltiriyor ve bu s›n›flar aras›ndaki çeliflmeleri keskinlefltiriyor. Emperyalist bunal›m, gelinen süreçte, devresel olmaktan da ç›km›flt›r. 2 Emperyalist Paylafl›m Savafl›m›’ndan 1970’lerin bafl›na kadar belli

bir istikrar içinde bulunuyordu emperyalist ekonomi, fakat 1973 bunal›m› daha da derinleflerek 19990’lar›n bafl›nda ciddi bir krize dönüfltü. Ancak, esnek üretim örgütlenmesi ve daha baflka önlemler, onu bunal›mdan kurtarmaya yetmeyece¤e benzemektedir. Yukar›da s›ralad›¤›m›z nedenler, bu saptamay› geçerli k›lmaktad›r. Emperyalizmin yap›sal bunal›m› süreklilik kazanm›flt›r. Elbette bu saptama, onun bugünden yar›na ve toptan y›k›laca¤› anlam›n› da içermiyor. Bu bunal›m› daha da derinlefltirecek olan s›n›f mücadelesidir. Buraya, Türk egemen s›n›flar›n›n sözcülü¤üne soyunan eski bir “solcu” bir gazetecinin yorumundan k›sa bir bölüm aktaral›m: Küresel krizin boyutunu ve e¤er “önlem al›nmazsa”, burjuvazi için çanlar›n çalaca¤›n›, efendilerine yüksek sesle duyurmaya çal›fl›yor. “Türkiye’yi bugüne kadar yabanc›s› oldu¤u türden bir modern iflsizlik bekliyor. ... Klasik depresyonun klasik iflsizli¤i Türkiye için çok derin tehlikeler flekillendiriyor. Çünkü ülkemizde, klasik kapitalizmi neo-kapitalizme dönüfltürmüfl olan yeni tür emniyet sübablar› çal›flm›yor. ...modern anlamdaki iflsizlik, Türkiye’deki sosyal patlaman›n bir di¤er sanayi ülkesine oranla çok daha fliddetli bir biçimde gerçekleflmesi rizikosunu ihtiva ediyor. Geleneksel endüstri toplumlar›n›n 19. yüzy›l sonu veya 20. Yüzy›l bafl›nda yaflam›fl oldu¤u türden çalkant›lar›n ortaya ç›kmas› ihtimali bePART‹ZAN 37

33


liriyor. ....Mevcut durumda, yaflad›¤›m›z küçülme regresyonundan, ufukta beliren yuvarlan›fl depresyonuna gidiflat kaç›n›lmaz gözüküyor. Bu gerçe¤i saptamak ve ona uygun politika üretmek kaç›n›lmazl›k tafl›yor.” (38) Emperyalistler, önümüzdeki süreçte krizlerini atlatmak için belki birkaç defa daha geçici bir çözüm yolu bulabileceklerdir. Ancak 21. Yüzy›l onlar için iyi bir yüzy›l olmayaca¤›n›, ama iflçi s›n›f› ve ezilen halklar için ise iyi bir yüzy›l olaca¤›n› rahatl›kla söyleyebiliriz. Bu bir kehanet de¤il, varolan somut geliflmelerin ortaya ç›kard›¤› bir gerçekliktir. “ENTERNASYONAL DEVR‹M” HAYALLER‹ VE PROLETARYANIN B‹L‹NCE ÇIKARMASI GEREKEN GÖREVLER‹ Emperyalist burjuvazi, sistem t›kand›¤›nda sistemin restorasyonu için önce ideolojik restorasyona giriflir. Bunun anlam›; sistemi ideolojik olarak t›kayan ideoloji-politik kanallar›n aç›lmas› ve burjuvazinin yeni ekonomik-politik uygulamalar› karfl›s›nda durabilecek, engel olabilecek güçlerin ideolojik olarak entegre edilmesi, en az›ndan etkisizlefltirilmesi ve de bu politikan›n toplumda yarataca¤› “olumlu” etkilerin benimsetilmesidir. Burjuvazinin, “bilgi ça¤›”, “ulus-ötesi”, “küreselleflme” vb. gibi neo-liberal ideolojik sald›r›lar› da bunu amaçl›yordu. En büyük hedefleri ise iflçi s›n›f› ve onun bilimine sald›r-

mak, onu bulan›klaflt›rmakt›r. Emperyalist burjuvazinin ideolojik propagandas›n›n etkisi alt›nda kalan ise oportünizm olur. Burjuvazi “leb” demeden o hemen “leblebi” diye tamamlar. Ve iflini iyi yapt›¤›n› sanarak, burjuvaziyi elefltirme ad› alt›nda burjuva ideolojisini flekere bulayarak proletarya ve onun ideolojisine sald›r›r. Uluslararas› oportünizmin de¤iflmeyen tek takti¤i budur. Bu da onun temel özelli¤idir. “Enternasyonal devrim” hayalleri emperyalizmin ortaya ç›k›fl›yla yafl›tt›r dersek yan›lm›fl olmay›z. Özellikle Troçkizm menfleili bu ideolojik tez, tek tek ülkelerde devrimin olmayaca¤› üzerine infla edildi ve gelifltirildi. Proletarya devrimlerinin h›z kazanmas› ve devrimlerin baflar›ya ulaflmas›yla beraberinde belli bir gerileme gösterdiyse de, proletarya diktatörlüklerinin burjuvazi taraf›ndan içten y›k›lmas›yla birlikte yeniden alevlendi. Günümüzde de, küçük burjuva oportünizmi bu teoriye yeniden sar›ld› ve gelifltirmeye çal›flt›. fiimdi ise bu Troçkist tez, üretimin uluslararas›nda toplumsallaflmas› ile ba¤ kurmaya çal›flarak, enternasyonal devrimin tek tek ülkelerdeki devrimin bir sonucu olaca¤›n› kabule yanaflm›yor. Emperyalist burjuvazi, proletarya diktatörlüklerinin y›k›lmas›ndan, “sosyalizm öldü” ç›karmas›n› yaparken, Troçkizm ise “sosyalizm öldü” ç›karmas›n› daha dolayl› yoldan dile getirmeye çal›flarak, emperyalist burjuva tezi ile bir noktada birlefliyor. Üretici güçlerin geliflme

düzeyi, üretimi uluslararas› ölçüde toplumsallaflt›rmas›, bütün ülkelerde devrimin toptan olaca¤› anlay›fl›n› da do¤urmamal›d›r. Yüksek teknolojinin ve bunun üretiminin en üst düzeyde geliflmesi, kapitalizmi ve buna ba¤l› olarak üretici güçleri uluslararas› alanda dengeli gelifltirdi¤i anlam›na gelmedi¤i bilinmelidir. Bu yanl›fl anlay›fl ne yaz›k ki Uluslararas› Komünist Hareket (UKH) içinde var ve emperyalist ideologlar›n “küreselleflme”ye yüklemeye çal›flt›klar› anlay›fl, oportünizm olarak iflçi s›n›f› hareketi içine yans›m›flt›r. Emperyalizmin kapitalizmi dengeli gelifltirdi¤i ve bütün yar›-sömürgelerde de modern üretici güçleri ayn› ölçüde gelifltirdi¤i anlay›fl›, yeni bir tart›flma konusu olmad›¤›, bu emperyalizmin ortaya ç›k›fl›yla birlikte bafllad›¤› ve bunun en iyi savunucular›ndan birisinin de Kautsky oldu¤u biliniyor. “Enternasyonal devrim gündemdedir” oportünist söylemiyle, Troçkist tezlerin, iflçi s›n›f› hareketinin mücadelesini yanl›fl yönlendirmeye yönelik bu yaklafl›m, elbette, emperyalizmin karakterinin ve bugünkü durumun yanl›fl ele al›nmas›ndan kaynakl›d›r. Emperyalizmin sosyalizmin arifesi olmas›, MLM aç›s›nda, onun hemen ve toptan y›k›laca¤› anlam›n› hiçbir zaman tafl›mad›. Bugün emperyalist ülkeler aras›nda bile dengesiz geliflme söz konusudur. Örne¤in, AB içinde bir toptan devrimi gündeme gelebilir mi? Elbette hay›r. Bu ülkelerde üretici güçlerin gelifliPART‹ZAN 37

34


mi birbirine yak›n olmas›na karfl›n, bir çok sosyal ve ekonomik, siyasal ve kültürel farkl›l›klar söz konusudur. Özellikle yar›-sömürge ülkelerin durumlar› birçok yönden birbirlerine benzemesine karfl›n, siyasal, ekonomik, askeri ve genel olarak toplumsal geliflmeler ayn› koflutluk içinde de¤ildir ve de olamaz. Kapitalizm daha emperyalizm aflamas›na girmeden dengesiz geliflimi uluslararas› alana hakim k›lm›flt›r. Emperyalizm ise, bu dengesizli¤i uç boyuta ç›karm›flt›r. Yar›-sömürge ülkelerin kendi bölgeleri içinde dahi büyük dengesizlikler ve uçurumlar söz konusudur. Emperyalizmin dengesiz geliflimi ve dengesizli¤i bütün alanlara yaymas› ve ayn› zamanda bunun karfl›t kutuplaflmalar› do¤urmas› ve bu kutuplar aras›nda, yani emperyalist ülkelerde emek-sermaye çeliflmesini, yar›-sömürgelerde ise emperyalizm ile ezilen halklar aras›ndaki çeliflkilerin keskinlefltirilmesi sürecinin artarak sürmesini yafl›yoruz. Emperyalist sermayenin uluslararas› iflbölümü çerçevesinde, üretimin uluslararas› toplumsallaflmas›ndan, emperyalizmin yar›-sömürgelerde kapitalizm öncesi kalan yap›lar›, yani feodalizmin tasviyesi ve burjuva demokratik devrimleri gerçeklefltirdi¤i olarak ele al›n›yorsa -ki “enternasyonal devrim” mant›¤› bunu içermektedir-, bu tam da Kautsky’nin “ultra-emperyalizm” anlay›fl›n›n, günümüz koflullar›nda yeniden diriltilmesi ve onu “emperyalizmin de¤iflti¤i ile gerekçelendirerek “yeni”

bir fley gibi iflçi s›n›f› hareketi ideolojisini buland›rma çabalar›ndan baflka birfley olmad›¤› bilinmelidir. “Emperyalizmin ideolojisi, di¤er s›n›flardan bir Çin Seddi’yle ayr›lmam›fl olan iflçi s›n›f›n›n içine de s›zmaktad›r.” (39) Bugün de, burjuvazinin “küresel” ideolojik sald›r›s› karfl›s›nda, oportünist saflara koflar ad›mlarla gidenler olaca¤› gibi, emperyalizmin ideolojik sald›r›lar› karfl›s›nda, emperyalizme “ilericilik” atfedenlerin ço¤almas›ndan do¤al bir fley yok. Özellikle Avrupa iflçi s›n›f içinde bu oportünist anlay›fl›n yer edinmesi, iflçi aristokrasisinin güçlü oluflundan kaynaklan›yor. Avrupa iflçi s›n›f›n›n önemli bir bölümünün burjuvalaflt›¤› bir gerçektir. Emperyalist burjuvazi, kendi arka cephesini sa¤lama almak için, yar›-sömürgelerde elde etti¤i art›-de¤erin az bir k›sm›n› da olsa, kendi ülkesindeki iflçi s›n›f›na sunmaktad›r. Bu da, iflçi s›n›f› içinde ayr›cal›kl› bir tabakan›n do¤mas›na yol aç›yor ve Lenin’in hakl› olarak belirtti¤i gibi, emperyalist ideoloji buralarda güçlü bir taraftar buluyor. Bugün “enternasyonal proleter” devrim, tek tek ülkelerdeki devrim ile baflar›ya ulaflabilir. Tek tek ülkelerdeki devrim süreci, emperyalist sistemin dengesiz gelifliminin ve dengesiz geliflimi her yanda keskin bir flekilde gelifltirmesinin bir sonucudur. Yar›-sömürge ülkelerin büyük bir bölümü burjuva demokratik dev-

rimlerini tamamlayamadan emperyalizmin a¤›na düflmüfltür. Bu görev proletaryan›n omuzlar›ndad›r. Ve emperyalizmin hala en zay›f halkalar›, emperyalizmin yumuflak karn› bu ülkelerdir. Yar›-sömürgelerde devrim geliflmeden emperyalist ülkelerde proletarya devriminin geliflmesi ve baflar›ya ulaflmas› flans› yok denecek kadar azd›r. Çünkü, emperyalist sisteminin en a¤›r sömürü kaynaklar› bu ülkelerdir. Ama, yar›-sömürge ülkelerde devrimlerin geliflmesi ve baflar›ya ulaflmas› dünden daha da olgunlaflm›flt›r saptamas›nda bulunmak abart›l› bir saptama de¤il, tersine gerçekçi bir yaklafl›md›r. Çünkü, buralardaki s›n›flar aras›ndaki çeliflmeler daha keskindir. Yar›-sömürge egemen s›n›flar›, emperyalizmin yo¤un

Proletaryan›n Komünist Partileri, yar›-sömürge ülkelerde çeliflkileri iyi çözümleyerek, bu çeliflmeleri daha derinlefltirici devrimci taktikler gelifltirmeli ve karfl›devrimin silahl› bask› ve terörüne karfl›, baflta silahl› mücadele olmak üzere, her türlü mücadele biçimini en yetkin bir flekilde kullanmal›d›r. Örgütlenme aç›s›ndan da bu geçerlidir. Proletaryan›n devrimci partisi temel örgütlenmesini illegal temelde yaparken, di¤er örgütlenme biçimlerini reddetme bir yana, onlar› devrimin ç›karlar› do¤rultusunda gelifltirmeli ve yararlanmal›d›r.

PART‹ZAN 37

35


deste¤ini alarak, iflçi s›n›f›, köylülü¤ü ve di¤er ezilenleri a¤›r bask› alt›nda tutarak, ayakta kalabiliyor. Yar›-sömürge ülkelerin halk üzerindeki sistemli faflist ve her türlü anti-demokratik terörü, emperyalizmin ve yerli iflbirlikçilerinin burada güçlü toplumsal destekleri olmay›fl›ndan, ekonomik-siyasal sistem olarak zay›f olufllar›ndan kaynaklanmaktad›r. Önümüzdeki süreç, bu ülkelerde bask› ve fliddetin daha da a¤›rlaflaca¤›n› göstermektedir. Emperyalist burjuvazi krizini atlatmak için a¤›r sömürü koflullar›n› yar›-sömürgelere dayatmaktad›r. Bunun uygulanabilmesi içinde halk›n en a¤›r bask› koflullar›nda tutulmas› gerekir. Emperyalist “küresel” hayallerinin, her tarafta “demokrasiyi” do¤uraca¤›n› yayanlar, ciddi bir biçimde yan›l›yorlar ve halk› kand›r›yorlar. Yar›-sömürge ülkelerde a¤›r yaflam koflullar› içinde yaflayan halk, emperyalist ülkelerde de yoksullaflmaya bafllad›. Emperyalist burjuvazinin ‘sosyal devlet’ fliar›n› terk ederek, sosyal haklardan ciddi k›s›tlamalara gitmesi k›s›tlaman›n bugünkü oranda dengede tutulabilece¤i san›lmas›. ‹flsizli¤in kitlesel ölçüde artarak devam etmesi, buralarda da refah düzeyinin buna koflut olarak aratan ölçüde düflüflün ivme kazanmas› anlam›na gelecektir. Emperyalist ülkelerde, bugün olan da budur. Emperyalist burjuvazi, kendi ülkesindeki halk›n huzursuzlu¤unun ciddi boyuta

varmamas› ve sosyal patlamalara yol açmamas› için, yar›-sömürgelere daha fazla yüklenecektir. Böylece emperyalizm, bir taraftan sosyal patlamalar› önlemeye çal›fl›rken, di¤er yanda bunun koflullar›n› daha fazlas›yla h›zland›racakt›r. Yaz›m›z›n içinde genel olarak vurgulamaya çal›flt›¤›m›z gibi, sermayenin giderek belirli ellerde yo¤unlaflmas› ve buna koflut olarak yoksullu¤un da ona ters orant›l› olarak genifl kitleleri kucaklayarak artmas›, sosyal devrimlerin kaç›n›lmazl›¤›n› dayatmaktad›r. Bütün bunlar, MLM’nin abc’sidir. Burada dikkat edilmesi gereken, emperyalizmin dengesiz geliflimi ve bu dengesizli¤i en ücra köflelere kadar yaymas›, ülkeler aras›ndaki sosyal-toplumsal ciddi farkl›l›klar›n olmas› ve daha baflka nedenlerden dolay›, emperyalizmin toptan y›k›laca¤› ve enternasyonal devrimi toptan mümkün k›laca¤› Troçkist anlay›fllar› do¤urmamal›d›r. Elbette bu teorinin özünde, proletarya devrimlerine güvensizlik, burjuvazinin gücüne ise tapma yatmaktad›r. Proletaryaya olan güvesizli¤ini “toptan devrim” ç›k›fl›yla örtmeye çal›fl›yor. Emperyalist cephedeki geliflmeler, proletarya ve ezilen halklar cephesindeki geliflmeler ve karfl›l›kl› s›n›f durufllar›, içinde bulundu¤umuz konjonktürde s›n›f mücadelesinin daha zor ve kanl› geçece¤inin göstergeleridir. Burjuvazi, dün oldu¤u gibi, bugünde yar›nda iktidar› kendili¤inden teslim

etmeyecek, elinde kalan son bir dolar›n› korumak için bile olsa, proletarya ve ezilen halklara karfl› savaflmaktan vazgeçmeyecektir. Proletaryan›n Komünist Partileri, her türlü anti-MLM ak›mlara ve ideolojilere karfl›, MLM biliminin yol göstericili¤inde tavizsiz bir mücadele yürütmelidir. Özellikle, proletarya devrimlerine ve onun ideolojisi olan MLM’ye karfl› güvensizlik yayd›klar› bir ortamda, bu mücadele daha bir önem tafl›maktad›r. Çünkü, oportünizme karfl› kararl› bir mücadele yürütülmeden, proletarya önderli¤indeki devrimlerin baflar›ya ulaflmas› olas› olmad›¤› gibi, proletarya kendi birli¤ini ve en yak›n müttefiklerinin birli¤in de kendi etraf›nda sa¤layamaz. Lenin deyimiyle, oportünizme kafl› mücadele edilmeden emperyalizme karfl› mücadele verilemez. Proletaryan›n Komünist Partileri, yar›-sömürge ülkelerde çeliflkileri iyi çözümleyerek, bu çeliflmeleri daha derinlefltirici devrimci taktikler gelifltirmeli ve karfl›-devrimin silahl› bask› ve terörüne karfl›, baflta silahl› mücadele olmak üzere, her türlü mücadele biçimini en yetkin bir flekilde kullanmal›d›r. Örgütlenme aç›s›ndan da bu geçerlidir. Proletaryan›n devrimci partisi temel örgütlenmesini illegal temelde yaparken, di¤er örgütlenme biçimlerini reddetme bir yana, onlar› devrimin ç›karlar› do¤rultusunda gelifltirmeli ve yararlanmal›d›r. Ve hiçbir ülkenin devrim deneyimini bir kopya olarak ele al›p uygulaPART‹ZAN 37

36


mamal›d›r. Tersine bu deneyimlerden kendi ülkesinin devrimi için dersler ç›karmal› ve kendi ülkesinin özgül yap›s›n› esas alarak Marksist-Leninist-Maoist proleter bilimi en yarat›c› flekilde uygulamal› ve gelifltirmelidir. Unutulmamal›d›r ki; Marksizm-LeninizmMaoizm (MLM) bir dogma de¤il eylem k›lavuzudur. Devrimin kitlelerin eseri oldu¤u bilinciyle, kitlelerin örgütlenmesi, savaflt›r›lmas› için somut koflullar›n somut tahlili ö¤retisinden hareket edilmek durumundad›r. Öznel istek, asla nesnel durumlar›n karfl›s›na ç›kar›lmamal›. Kitlelerin örgütlenmesi için her türlü olanaklardan ve mücadele biçimlerinden yararlan›larak, tek yol, tek biçim vb. gibi anlay›fllara düflülmeden ve de bütün mücadele ve örgütlenmelerin hedefi kitleleri proletarya önderli¤indeki devrimci savafl›m›n içine çekmek ve devrimi gerçeklefltirmek esas› üzerinde olmal›d›r. Nihai hedef ile, nihai hedefi yak›nlaflt›racak ve ona hizmet edecek örgütlenme ve mücadele biçimlerinin içiçe oldu¤u, biri olmadan di¤erinin gerçekleflemeyece¤i görülmelidir. Yar›-sömürge ülkelerde anti-emperyalist, anti-feodal ve anti-kapitalist mücadele birbirinden ayr›lamaz. Anti-emperyalist mücadele verilmeden di¤erlerine karfl›da mücadele verilemez. Proletaryan›n devrimci partisi, bu ülkelerde kitlelerin anti-emperyalist mücadelesini yükseltmek için emperyalizmin ve yerli dayanaklar› olan egemen s›n›flar›n genifl teflhirini yapmal›, bu güç-

lere karfl› proletarya ile birleflebilecek güçler ile birleflmeli ve dar grupçu, genifl y›¤›nlar›n mücadelesini küçümseyen anlay›fllara düflmemelidir. Emperyalist-kapitalist ülkelerde, proletaryan›n devrimci partisi, kendi ülkesinde emperyalist burjuvazinin teflhirini yaparken, emperyalist burjuvazinin iflçi s›n›f›n›n örgütlenmesini parçalamay› ve onu etkisizlefltirmeyi amaçlayan burjuvazinin art›-de¤er sömürüsünü art›rmak için yeni sömürü organizesinin ad› olan esnek üretim ve esnek çal›flma uygulamas›na karfl› mücadele etmelidir. ‹flten at›lmalar›n durdurulmas›, herkese ifl güvencesi, ifl saatlerin azalt›lmas›, sendikas›zlaflt›r›lmaya yönelik uygulama ve örgütlenmelerin kald›r›lmas›, gasp edilen sosyal haklar›n geri verilmesi ve artt›r›lmas›. Emperyalist-kapitalist ülkelerde iflçi s›n›f›n› yak›ndan ilgilendiren sorunlar›n bafl›nda bunlar gelmektedir. Esnek üretimin, iflçi s›n›f› aç›s›ndan do¤urdu¤u ve do¤uraca¤› zararlar konusunda s›n›f ayd›nlatmal›. Elbette bu tür politik propagandalar, devrim perspektifine endekslenmelidir. Salt reformcu propaganda ve mücadele biçimleri, kaç›n›lmaz olarak reformizme götürür. Proletaryan›n esas görevi; devrim yapmak, kitleleri de bu perspektif temelinde örgütlemek ve mücadeleye sevk etmektir. Bu nedenle de çeliflmeleri ve o anki somut durumlar› do¤ru saptayarak, çeliflmeleri keskinlefltirici politikalar gelifltirmelidir. Yar›-sömürge ülkelerdeki

iflçi s›n›f›n› da direkt ilgilendiren bu sorunlar›n yan›nda, o ülkelerin özgül yap›lar›ndan kaynaklanan baflka sorunlarda bulunmaktad›r. Biz elbette burada sadece genel bir söylemle yetinebiliriz. Her ülkenin somut durumlar›na göre, o ülkenin Komünist Partisi, öne ç›kan güncel taktik politika ve mücadele biçimlerini belirler. Enternasyonal proletarya, ezilen uluslar›n hareketlerinin anti-emperyalist yönünü desteklemeli ve onun emperyalizme teslim olma yönün elefltirmelidir. Ezilen ulus mücadeleleri, anti-emperyalist bir konumda kald›¤› sürece, proletarya devrimlerinin müttefi¤idir. Proletarya, ezilen ulus üzerindeki bask›lara karfl› mücadele etmeli, ulusal hareketleri proletaryaya yak›nlaflt›r›c› politikalar izlemelidir. Eninde sonunda emperyalizme teslim olacak anlay›fl› ile hareket edilir ve ezilen ulus mücadelesinin anti-emperyalist yönü küçümsenirse, bu proletaryan›n zarar›na, emperyalizmin ise yarar›na olur. Enternasyonal proletaryan›n en temel görevlerinden biri, enternasyonal dayan›flmay› daha fazla güçlendirme, uluslararas› oportünizme ve revizyonizme karfl› yo¤un bir ideolojik savafl›m yürütmelidir. Proletarya devrimlerinin önündeki en önemli engellerden birinin revizyonizm ve oportünizm oldu¤u görülmelidir. Oportünist ve revizyonist ideolojik buland›rma çabalar› bofla ç›kar›lmad›kça, proletarya emin ve do¤ru bir yolda devrim için yürüyemez. PART‹ZAN 37

37


Bugün uluslararas› komünist hareket (UKH) içinde, teorik ve ideolojik ba¤lamda ciddi bir kriz yaflanmaktad›r. Ancak, UKH bunu aflabilecek durumdad›r. Özellikle emperyalist burjuvazi, ideolojik alanda, MLM’ye karfl› yo¤un bir savafl›m açm›fl, bunu Rus Sosyal Emperyalizminin (RSE) çöküflüyle birlikte daha da yo¤unlaflt›rm›flt›r. RSE’nin çöküflü, “sosyalizmin çöküflü” olarak kitlelere lanse edilmifltir. Oysa, RSE’nin çöküflü, ideolojik anlamda modern revizyonizmin çöküflü, ekonomik-politik anlamda ise emperyalizmin çöküflüdür. Ancak, RSE’ni çökene dek “sosyalist” gören ve onu kitlelere, “sosyalizmin kalesi” diye yutturan oportünizmin ve revizyonizmin önemli bir yap›s› vard›. Bunun d›fl›nda elbette sosyalist ülkelerin kapitalizme teslim olmas› ve dünyada tek bir sosyalist ülkenin kalmamas›, devrimci kadrolarda dahil, genifl y›¤›nlarda sosyalizme karfl› bir güvensizlik do¤urdu. Bu ideolojik güvensizli¤i beraberinde getirdi. ‹flte, enternasyonal proletaryan›n, kitleler üzerinde sosyalizme kafl› varolan bu ideolojik-siyasal güvensizli¤i k›rma ve giderek güvene dönüfltürme gibi önemli bir görevi vard›r. Bu ancak, proletarya önderli¤indeki devrimlerin gelifltirilmesiyle k›r›labilecek, güvensizlik yeniden güvene dönüflebilecektir. Yaz›m›z› Lenin’in bir sözünü aktararak noktal›yoruz: “Sosyalizm ça¤dafl kapitalizmin bütün pencerelerinden kendini gösteriyor.”

23- F. Baflkaya, AzgeliflKAYNAKÇA: 1- Marks, Engels, Komünist Manifesto 2- Lenin, Emperyalizm, Almanca ve Frans›zca Bas›ma Önsöz’de, Seçme eserler, C. 5, 3-Lenin, SE, C. 5, sf. 70, ‹nter yay›nlar› 4- Fikret Baflkaya, Özgür Üniversite -Formu, say› 1, y›l 1997 5- Fortune, A¤ustos 1998, No: 15, ‹ngilizce 6- S. George, Globalisation, Power and the Role of Trade Unions, 1997’den aktaran F. Baflkaya, agd, 7- S. George age’den aktaran F. Baflkaya, agd. 8- “Günümüz Japonya’n›n Ekonomi-Politik Durumu’ say› 1, No: 3/4 ‹ngilizce 9- The Ecenomist, Pocket World In F›gures 1998 10- Der Spigel, 16 Kas›m 1998 No: 47 11- Lenin, age, sf. 77 12- Foreing Affaris (FA) say› 76, 1997 13- FA, 4 May›s 1998 14- Newsweek Özel Say› Kas›m-1998 15- Newsweek 4 May›s 1998 16- Lenin, age, sf. 77-8 17- Lenin, age sf. 77-8 18- Samir Amin, ‘Kaos ‹mparatorlu¤u”, F. Baflkaya, “Azgeliflmiflli¤in Süreklili¤i” 19- Lenin, age, sf. 68 20- Haluk Yurtsever, Emperyalizm mi? Sosyalizm mi? Sf. 50, Etki yay. 21- H. Yurtsever, age, sf. 50 22- H. Yurtsever, age, sf. 51

miflli¤in Süreklili¤i, sf. 150 Öteki Yay. 24- F. Baflkaya, age, sf. 151 25- Hasan O¤uz, Özgür Politika, 10 Kas›m 1998 26- S. Amin, Kaos ‹mparatorlu¤u, sf. 37-8, Kaynak Yay. 27- Newsweek 4 May›s ‘98 28- Bus›ness Week, 14 May›s 1990 29- Milliyet, 23 fiubat 1998 30- Temel Demirer, Sokak’takine Notlar, sf. 50. Öteki Yay. 31- Kapital Dergisi, A¤ustos 1991’den aktaran T. Demirer, age, sf. 71 32- Dünya, 7-13 Kas›m 1998, 33- Dünya, 7-13 Kas›m ‘98 Cem Alper 34- Bus›ness Week, 6 Eylül 1998’den aktaran Ergin Y›ld›zo¤lu, Cumhuriyet, 2. Ekim 98 35- E. Y›ld›zo¤lu, agg 36- Karl Marks, Ekonomi Politi¤in Elefltirisine Katk›, sf. 23, Sol Yay. 37- ‹lker Belek, “Post kapitalist” Paradigmalar, sf. 183, Sorun Yay. 38- Hadi Uluengin, Hürriyet, 8 Haziran 94’den aktaran T. Demirer, age, sf. 47-8- Dipnot 39- Lenin, age, sf. 110 PART‹ZAN 37

38


Koca kulak: Bütün ülke, bütün halk gözalt›nda Bu olay›n bir kez daha gösterdi¤i bir di¤er gerçeklik ise devletin gerçekli¤idir. Ne kadar az›l› faflist, halk düflman›, soyguncu, talanc› insan varsa bunlar›n hepsi devletle, en tepesinden en alt›na kadar içli-d›fll› olan insanlard›r. Dahas› bunlar devletin içindedir. Devlettir. Devlet bunlard›r.

Yaflanan olaylar, haf›zam›zda uzun süreli konaklama imkan› bulmuyor olmal› ki, k›sa zamanda unutulanlar dosyas›ndaki tarihsel yerini al›yor. Yaflan›lanlar ne kadar önemli olsa da, bizi ne kadar ilgilendirse de, bu böyle. Sözgelimi gizli telefon dinlemeleri. Bu olay aylar öncesinde de dile gelmiflti. Bununla ilgili olarak, “Polis taraf›ndan dinlenen Telefonlar Hakk›nda Araflt›rma Komisyonu” da kurulmufltu. Ne yaz›k ki, ayn› olay defalarca da dile gelse, biz her seferinde yeni bir fleymifl gibi sars›l›yoruz. Tabi ki bu sars›nt› da en fazla bir hafta sürüyor. Ondan sonra herfley

unutuluyor. ‹flte bunun örne¤ini içinde bulundu¤umuz süreçte yafl›yoruz. Son zamanlarda bir kez daha patlayan skandal, ülkemizin ve dünyan›n gözalt›nda tutuldu¤unu, bir kez daha gözler önüne sermifltir. Her konuflma, her hareket, insan›n soluk al›flverifli dahi gözlemleniyor. Kim, kiminle, ne kadar, ne zaman, nerede görüflmüfl, konuflmufl vb. herfley biliniliyor. Bu olay, sadece ülkemizde yaflanan, yaflanmakta olan bir sorun de¤ildir. Bu, tüm dünya genelinde yaflanan, yaflanmakta olan bir sorundur. ‹çinde bulundu¤umuz kapitalist-emperyalist sistemde, egemen s›n›flar, tüm

dünya halklar›n› denetlemek ve kontrol etmek için, teknolojiyi muazzam bir flekilde kullan›yor. Dinlenme art›k bir ihtisaslaflma alan›d›r. Bunun için kullan›lan teknolojiler son derece gelifltirilmifltir. Buna iliflkin 14 Haziran 1999 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yay›nlanan bir yaz› bu gerçekli¤i somut olarak gözler önüne sermifltir. “Gizli dinlemeyi gerçeklefltirecek ayg›tlarda iki özellik öne ç›kmaktad›r; küçüklük ve fark edilemezlik. Bat› dillerinde kullan›lan mikrofonlar›n ufakl›¤›ndan esinlenerek, onlara ‘böcek’ denilmektedir. Ancak ufakl›k tek ölçüt de¤ildir. Ondan da önemlisi, PART‹ZAN 37

39


kullan›lacak ayg›t›n fark edilmezli¤idir. Bu iki özelli¤i gerçeklefltiren teknoloji ak›llara durgunluk veren bir geliflme içindedir. Her gün yeni bir ayg›t›n yap›ld›¤›na tan›k olunmaktad›r. Örne¤in; daha 1970 y›llar›nda piyasaya ç›kar›lan gizli dinleme ayg›tlar› aras›nda keçe kalemler, çakmak, sigaral›k ve kül tablas› biçiminde olanlar›n varl›¤› bilinmektedir. Bugün gizli dinleme teknolojisi öyle bir evreye gelmifltir ki insano¤lu bu geliflmeden ürker olmufltur. Düflünün bir kere, oturdu¤unuz lokantada kül tablas›n› de¤ifltiren garsonun, masan›za mikrofon yerlefltirilmifl bir kül tablas› getirmedi¤inden nas›l emin olabilirsiniz? Ya da yan masada elindeki keçe kalemle desenler çizen ressam›n, asl›nda o kalemle sizi dinlemekte oldu¤unu bilebilir misiniz? Üretici flirket yetkilisinin verdi¤i bilgilere göre böyle bir keçe kaleme yerlefltirilen mikrofonun a¤›rl›¤› yaln›zca 4 gramd›r ve 40 saat sürekli yay›n yapabilmektedir. Bu mikrofonun ald›¤› konuflmalar UKW frekans› üzerinden yap›lan bir yay›nla bulunulan mekan›n d›fl›na gönderilmektedir. Karfl›s›nda konuflmakta oldu¤unuz, iri flövalye yüzüklü adam, belki de konuflmalar›n›z› kaydetmektedir. Çünkü flövalye yüzü¤üne

yerlefltirilmifl ses kay›t ayg›t› bu alandaki ilk ve en eski bulufllardan biridir. ‹sterseniz devam edelim. Bir baflka örnek: Diyelim ki yatak odan›za gece lambas› için bir priz yapt›rd›n›z. Bu prizin özel mikrofonlu bir priz olmad›¤›ndan emin misiniz? Evet, diyorsan›z bilin ki yan›l›yorsunuz. Çünkü bugün elektrik prizi olarak haz›rlanm›fl vericiler böcek piyasas›nda sat›lmaktad›r. Telefonunuzun dinlendi¤inden kuflkulusunuz, konuflmalar›n›za özel önem gösteriyorsunuz. Ama unutmay›n ki telefon kullan›lmad›¤› zaman da casuslu¤a yatk›n bir ayg›tt›r. Gizli dinlemelerde genellikle bir telsiz verici mikrofon kullan›lmaktad›r. Kapsama alan› içine, yani belli bir uzakl›¤a da al›c›s› ve ses kay›t aleti konulmaktad›r. Dinleme böylece gerçeklefltirilmektedir. Bitmedi... Bilindi¤i gibi ses, titreflimler halinde yay›l›r. Sesin yay›lmas›ndaki bu özellik, gizli dinleme teknolojisinde de¤erlendirilmifltir. Bir cama ya da kap›ya yap›flt›r›lan, sesin yaratt›¤› titreflimleri alan ve böylece gizli dinlemeyi gerçeklefltirilen ayg›tlar üretilmifltir. Dahas›, uzaktan bir pencere cam›na yönlendirilen ve odada yap›lan konuflmalar›n camda yaratt›¤› titreflimleri sese dönüfltüren mikrofonlar

vard›r. Aç›k havada, örne¤in bir parkta yap›lan konuflmalar› bile dinlemeyi olanaklaflt›ran lazerli mikrofonlar dahi art›k eskimifl modeller olarak kabul edilmektedir. Bu alandaki teknoloji yaln›zca gizli dinlemeyi gerçeklefltirecek ayg›tlar, üretmekle yetinmemifl, gizli dinlemeyi önlemeye ya da böcekleri bulmaya yarayacak ürünler de vermifltir. Bunlar da piyasaya sürülmüfltür. Böceklere karfl›, böcek aray›c›s›, onlara karfl› da afl›l›, koruganl› böcekler derken bu alanda koca bir sektör oluflmufltur. Birleflmifl Milletler’de haz›rlanan bir raporda bu alandaki teknoloji harikalar›ndan ilginç ve çarp›c› örneklere yer verilmifltir. Bu raporda yaz›ld›¤›na göre; “Bir kimsenin üzerinde tafl›yabilece¤i cihazlar vard›r. Örne¤in a¤›rl›¤› 5 gram kadar olan ve ceket yakas› alt›na saklanabilen manyetik mikrofonlar mevcuttur. Ayg›t, birde cep teybine veya minyatür bir vericiye ba¤lan›r. Bir kol dü¤mesi veya dolmakalem içine gizlenmifl olanlar› yap›lm›flt›r. Baz› mikrofon tipleri, dinlenecek olan konuflman›n yap›ld›¤› bir yerin d›fl›na konabilir. Yöneltilmifl mikrofon denen baz›lar›, d›flar›dan bir yerden, bir odan›n içindeki sesleri alabilir. Bu çeflit mikrofonlar bir park kanepesinden veya aç›kta PART‹ZAN 37

40


herhangi bir yerden yüz metreyi aflan mesafeye, yap›lan konuflmalar› aktarabilir. Hatta, kapal› pencerelerin arkas›ndaki sesleri alabilen mikrofonlar bile vard›r. Temas mikrofonu denen mikrofon d›fltan kullan›l›r. Bir bakla tanesi kadar olan bu ayg›t, d›fltan bir odan›n duvar›na tespit edilir. Dinlenecek olan konuflman›n ses dalgalar› duvara vurunca, bu mikrofon kay›t için yetecek kadar titreflim al›r. Duvar çok kal›nsa, o zaman i¤ne mikrofonu kullan›l›r; titreflimler, minik bir çivi boyundaki i¤neler arac›l›¤›yla temas mikrofonuna aktar›l›r. Lazerli mikrofonlar, içindeki konuflman›n dinlenece¤i odaya kadar kilometrelerce gidebilen k›z›lalt› bir ›fl›n demeti yayar ve seyyar olarak kullan›labilir. Dinlenen odadaki sesler taraf›ndan de¤iflikli¤e u¤rat›lan bu ›fl›n› demeti, geriye dönüflünde, büyütüldükten ve çözümlendikten sonra, konuflman›n ne oldu¤unu anlmay› sa¤lar..” Digital, say›sal teknolojisinin ilerlemesi, gizli dinlemeye de yeni boyutlar kazand›rd›. Yeni üretilen sistemlerle, ayn› zamanda pek çok telefonun birden dinlenmesi olanaklaflt›. O kadar ki, bu sistemlerle bir dakikada 23.000 telefon dinlenebilmektedir. Uzay çal›flmalar›ndaki geliflmeler

2000 radyo ve radar istasyonu NSA’ya ba¤l›d›r. Bir NSA görevlisi, kuruluflu flöyle tan›mlamaktad›r; “NSA’n›n amac›, yeryüzündeki her askeri birli¤in nerede oldu¤unu tespit ve her milletin ne düflündü¤ünü bilmektir.” 25 Haziran 1960’da y›ll›k izne ayr›lan iki NSA görevlisi Sovyetler Birli¤i’ne iltica ederler. A¤ustos ay›nda Moskova Radyosu’ndan dünyaya NSA’n›n çal›flmalar›yla ilgili baz› önemli aç›klamaA⁄ABEY‹N GÖKYÜZÜNlar yaparlar. Martin ve MicDEK‹ KULAKLARI... hell adl› bu NSA görevlileCIA’n›n yan› s›ra rinin aç›klad›¤› s›rlar araABD’de çok önemli benzer s›nda bizi özellikle ilgilenbir kurulufl daha var: NSA. diren flu bilgi vard›; “AmeAç›k ad› National Security rika, dostlar› ‹talya, TürkiAgeney (Ulusal Güvenlik ye, Uruguay gibi ülkelerin Örgütü) olan bu kurulufl, gizli haberleflmelerini dinyo¤unlukla haberleflme, is- lemektedir.” Bugün A¤atihbarat, alan›nda çal›flmak- bey’in elinde nas›l ayg›tlar tad›r. ‘70’li y›llarda bas›nda bulunmaktad›r. Bunu bilyay›mlanm›fl bir yaz›da, bu mek zor. Ancak bildi¤imiz, örgüt hakk›nda flu bilgiler bas›na yans›yan haberlerverilmektedir; Maryland, den ö¤rendi¤imiz gerçek Port George Meade’de U art›k gökyüzünün binlerce fleklindeki üç katl› çelik bi- kilometre derinliklerinden, na NSA’n›n merkezidir. uzay›n karanl›klar› içinden Amerika’n›n en uzun kori- yeryüzündeki bir noktan›n doru bu binan›n içindedir. resmi çekilmekte, konuflMahzenin de hemen hemen malar› dinlenmektir. O kaher türlü flifreyi çözebilen dar ki, konuflmay› yapan›n bir bilgisayar durmadan ça- bulundu¤u yerin koordinatl›flmaktad›r. Savunma Balar›, milimetrik olarak sapkanl›¤›’n›n y›ll›k bütçesinin tanabilmektedir. Çeçen li380 milyon dolar› do¤ruderinin sakland›¤› yerin dan NSA’ya gider. 100 mil- yapt›¤› telefon konuflmas› yon dolar, ABD d›fl›ndaki sayesinde saptan›p bombafaaliyetlere ayr›l›r. ABD d›- land›¤›n› an›msayacaks›n›z. fl›nda faaliyet gösteren Kuflkusuz bu tek örnek dede gizli dinleme teknolojisini daha üst düzeylere tafl›d›. Bu teknolojinin de yard›m›yla, binlerce kilometre yukar›dan saptanan hedefin konuflmalar›n› izlemenin olanak kazand›¤› anlafl›lmaktad›r. Art›k uzaydan bile izlemenin yap›labildi¤i günümüzde herhalde o eski, “Yerin kula¤› vard›r” atasözünü, “uzay›n da kula¤› var” biçiminde de¤ifltirmenin zaman› gelmiflte geçiyor...

PART‹ZAN 37

41


¤il... Hedef belirleyen cep telefonlar›. Cep telefonlar› yaln›z dinlemeye de¤il, ayn› zamanda dinlenenin bulundu¤u yeri saptamaya da hizmet etmektedir. Çok özel ve profesyonel sistemler arac›l›¤›yla, cep telefonlar›ndan konuflan›n bulundu¤u yerin koordinatlar›n›n nokta hedef hassasl›¤›nda saptand›¤› art›k kamunun bilgisine malomufltur. Bizler ilk kez Çeçen-Rus savafl› s›ras›nda bu olana¤›n varl›¤›ndan haberdar olduk. An›msanaca¤› gibi Ruslar bu yolla Çeçen liderinin yerini saptayarak bombal› suikast gerçeklefltirdiler. Son günlerde Frans›zlar Korsika’daki valinin katilinin bulundu¤u yeri ayn› yöntemle saptad›lar. fiimdi Öcalan’›n da, Suriye’den ç›k›fl›ndan itibaren ABD servislerince bu yöntem kullan›larak izlendi¤i haberleri Türk bas›n›nda yer ald›”(agy) ‹flte emperyalizm, dinleme teknolojisini bu boyuta ulaflt›rm›flt›r. Peki neden yap›lmaktad›r dinleme? Gizli dinlemeler, üç nedenle yap›lmakt›r; 1- Adli amaçl› dinlemeler, 2- ‹dari amaçl› dinlemeler, 3- Özel amaçl› dinlemeler. Elbette ki bunun içinde esas olan idari amaçl› dinlemelerdir. Bu devletin baflvurdu¤u bir yöntemdir. Esas amac› devrimci-komünist hareketlerin

engellenmesi ve yokedilmesidir. Ülkemizde yaflanan da budur. Faflist TC bütün telefonlar› dinlemeye alm›flt›r. Böylece devrimcikoministleri takip etmeye, kontrol alt›nda tutmaya çal›fl›yor. Faflist TC öyle gelifltirmifltir ki telefon dinlemeyi, Türkiye’nin en geliflmifl, hem ev hem ifl hem cep bütün telefonlar›n› içeren yegane rehberine sahiptir. Bu rehber, Emniyet Genel Müdürlü¤ü’nün Ankara Oran yolu- Y›ld›z’da bulunan binas›ndaki dev bilgisayar a¤›nda bulunuyor. Öte yandan Türk Telekom, Turkcell ve Telsim, yani Türkiye’de telefon iflleten üç kurulufl her ay bütün abonelerin o ay, hangi numaral› telefonla kaç dakika görüfltü¤ünü, o telefonun kime ait oldu¤unu vb. bilgisayar diskleri halinde Emniyet Genel Müdürlü¤ü’ne teslim ediyor. Bu demektir ki, bütün ülke, bütün halk gözalt›nda, sohbet ederken, dertleflirken, tart›fl›rken vb. durumlarda art›k üçüncü kiflininde her an bizimle oldu¤unu bilmeliyiz. Yaln›z ülkemiz de de¤il, dünyan›n her taraf›ndan gizlice dinleme tehdidi dahas› uygulamas› alt›nday›z. Çeflitli burjuva gazetelerde bu durum ifllenirken, herkesin dinlendi¤i dile getirilmifltir. Bunun do¤ruluk pay› olmakla birlikte, bunu yapanlar› as›l amac› yukar›-

da da söylendi¤i gibi esasta devrimci-komünist hareketin takip edilmesidir. Bu amac› görmeliyiz. Yoksa herkes dinleniyor dersek, bunu yapanlar› ve onlar› yönetenleri, sadece kiflilerle s›n›rlam›fl oluruz ki, bu do¤ru de¤ildir. Bunu yapan egemen s›n›flard›r. Daha fazla sömürü, daha fazla kar daha fazla köle elde etmek ve bunun önündeki engelleri yoketmektir. Bununla birlikte bunlar sömürüden daha fazla pay almak için birbirleriyle de çekiflirler. Bu nedenle, bu klikler; bu insanl›k düflmanlar› kendi iç hukuklar›n› da ayaklar alt›na almaktan çekinmemektedirler. Gerek ülkemizde, gerekse de dünyada yap›lan bütün dinlemeler kendi hukuklar›na bile ayk›r›d›r. Günümüzde kapitalizm bütün özgürlükleri yok etmifltir. Yaln›zca “ben özgürlü¤ü” ve bu ben özgürlü¤ü üzerine oturtulan burjuvazinin ve di¤er egemen s›n›flar›n›n özgürlükleri vard›r. Teknoloji gelifltikçe, insanl›¤›n tutsakl›¤› daha da gizlenmifltir. Çünkü egemen s›n›flar, teknolojiyi insanl›¤› kölelefltirmek için kullanmaktad›r. ‹çinde bulundu¤umuz toplumsal koflullarda teknoloji insanl›¤›n kölelefltirilmesinin önemli bir arac› olarak kullan›lmaktad›r. Teknoloji gelifltikçe, insanlar›n refah duruPART‹ZAN 37

42


mu daha da iyileflecektir diyenlerin kulaklar› ç›nlas›n. Böylece insanlar› kand›rmaya çal›flanlar›n, s›n›f savafl›m›n›n önünü almaya çal›flanlar›n kulaklar› ç›nlas›n. “Tele-kulak” diye tan›mlanan bu olay›n gün yüzüne ç›kmas›n›n as›l nedeni, egemenler içindeki klik çat›flmalar›d›r. Bu çat›flma kendisini, somutta emniyet içi kamplaflmalarda göstermektedir. Tasfiyeler, komplolar, tehditler, flantajlar, ayak kayd›rmalar vb. durumlar üst boyutta yaflanmaktad›r. Emniyet ve istihbarat örgütlerinde belli klikler var. Bunlar›n elinde bant stoklar› var. Günü geldi¤inde birbirleri aleyhine kullan›yorlar. Bugün yaflanan da budur. Bunlar çeflitli milliyetlerden Türkiye iflçi s›n›f› ve emekçi halk›na karfl› devrimci-komünistlere, yurtseverlere karfl› sald›r›da birlikte hareket ederlerken, birbirlerine karfl› üstün gelmek için k›yas›ya savafl›yorlar. ‹flte “tele kulak” olay›n›n patlak vermesinin nedeni budur. Yoksa devrimci-komünistlerin, yurtseverlerin, emekçi halk›n telefonlar›n› dinleme konusunda ayn› düflünüyorlar. Ve hep birlikte yap›yorlar bunu. Bu olay›n gün yüzüne ç›kmas› bir kez daha göstermifltir ki, egemen s›n›flar aras›ndaki çat›flma üst boyutta yaflanmakta, he-

saplaflma fliddetle devam etmektedir. Bu olay›n bir kez daha gösterdi¤i bir di¤er gerçeklik ise devletin gerçekli¤idir. Ne kadar az›l› faflist, halk düflman›, soyguncu, talanc› insan varsa bunlar›n hepsi devletle, en tepesinden en alt›na kadar içli-d›fll› olan insanlard›r. Dahas› bunlar devletin içindedir. Devlettir. Devlet bunlard›r. 7 Haziran tarihli Milliyet gazetesi bu gerçekli¤i oldukça anlafl›l›r biçimde ortaya koymufltur. ‹flte örnekleri; Özal-Baysal; Ba¤lant›l› telefonlar; Cumhurbaflkanl›¤› köflkü Cumhurbaflkanl›¤› Koruma fiube Müdürlü¤ü Cumhurbaflkanl›¤› Genel Sekreteri Cumhurbaflkanl›¤›Tarabya Köflkü Baflbakanl›k Özel Kalem Turizm Bakanl›¤› Bay›nd›rl›k Bakanl›¤› ‹stanbul Emniyeti Özel Kalem Antalya Valili¤i ANAP DYP Yeflil ba¤lant›l› telefonlar; Cumhurbaflkanl›¤› Baflbakanl›k MGK Genel Sekreterli¤i M‹T Müsteflarl›¤› Jandarma Genel Komutanl›¤› Harp Akademileri Komutanl›¤›

Emniyet Genel Müdürlü¤ü ‹stihbarat Daire Baflkanl›¤› Ankara Jandarma Komutanl›¤› ‹zmir Emniyet Müdürlü¤ü Kocaeli Emniyet Müdürlü¤ü Kürflat Y›lmaz ba¤lant›l› telefonlar; Baflbakanl›k Milli Savunma Bakanl›¤› Adalet Bakanl›¤› Tar›m Bakanl›¤› Emniyet Genel Müdürlü¤ü Baflbakanl›k Toplu Konut ‹daresi Topal’›n yak›nlar› ba¤lant›l› telefonlar; Cumhurbaflkanl›¤› Baflbakanl›k Maliye Bakanl›¤› Emniyet Genel Müdürlü¤ü Organize Suçlar Müdürlü¤ü Antalya Emniyet Müdürlü¤ü DTP Bu telefon ba¤lant›lar› bile devletin en tepesinden, en alt›na kadar bu iflin içinde oldu¤unu kan›tlamaya birebirdir. Baflka bir ifadeyle devlet için uyuflturucu kaçakç›s›, hem katliamc› hem kad›n tüccar› hem soyguncu hem talanc› vb. dir. Yani devletin ve çanak yalay›c›lar›n›n iddia etti¤i gibi münferit kiflilerin ifli de¤ildir bunlar. PART‹ZAN 37

43


Baflkana gizli mektup Ben bu paktlar› de¤il, onlar›n kurulmas›nda kullan›lan yol ve metotlar› elefltiriyorum. fiu meflhur “Standt Oil Tröstü için iyi olan ABD içinde iyidir” tekerlemesini burada tekrarlamak istemiyorum. Fakat yinede, gerek Ba¤dat Pakt›’n›n, gerekse SEATO ülkelerinin çok de¤erli kaynaklar›ndan bizim yeterince yararlanamad›¤›m›z gerçe¤ini gözden uzak tutamam.

Sevgili Baflkan›m, z geliflmifl ülkeler için daha ak›ll› ve cesur bir yard›m program› hakk›nda yapm›fl oldu¤um teklifler dolay›s›yla Camp David’de cereyan eden uzun ve yorucu tart›flmalara tekrar dönmeyi gereksiz buluyorum. Bununla beraber, gereksiz siyasi olaylar, tart›flmalar›m›z›n verimsiz olmad›¤›n› göstermifltir. Bu bakm›mdan herhangi bir orjinallik iddias› tafl›mayan ve fakat d›fl politikam›z›n önemli sorunlar›ndan birini teflkil eden mesele hakk›nda, yararl› olaca¤›na inand›¤›m görüfllerimi bildirmenin zaman› gelmifltir. D›fl politikam›z›n genel çizgisi hakk›nda, hükümetle temelde hiçbir fikir ayr›l›¤› yoktur ve hiçbir zaman da olmad›. En az›ndan herhangi bir insan kadar askeri paktlar›n önemini bende kabül ediyorum. Fakat bunlar›n, flimdiye kadar D›fliflleri Bakanl›¤›’n›n yapageldi¤inden daha baflka bir biçimde ele al›nmas› gerekti¤i kan›s›nday›m. Tam da flu s›rada Ruslar›n izledi¤i aktif d›fl politika sonucu, askeri paktlar›n, gittikçe halklar›n gözünden düflmekte oldu¤u gerçe¤ini görmezlikten gelemeyiz. Geçen iki

A

üç y›l boyunca askeri paktlar politikam›z›n, ciddi darbeler yemifl oldu¤u gerçe¤ini de görmek zorunday›z. SEATO Pakt› bunun en belirgin örne¤idir. En önemli Asya ülkeleri bu pakta girmeyi reddettiler. En son askeri projelerimizin kaderi, evvelkilerden daha da kötü oldu. Örne¤in; Ba¤dat Pakt›. Oysa bu pakt›, Dullus Amerikan diplomasinin önemli bir baflar›s›, ‹ngilizler de kendi baflar›lar› olarak ilan ettiler. Ba¤dat Pakt›’n›n, ka¤›t ve harita üzerininde iyi bir görüfl arzetti¤i do¤rudur. Zira bu pakt, Orta Do¤u’nun dört ülkesini bizim ç›karlar›m›za uygun düflen tek bir askeri pakt içinde toplamaktad›r. Bu ülkeler, komünist dünyan›n güney s›n›r çizgisi üzerinde bulunmaktad›r. Ayr›ca, k›ymetli stratejik hammadde rezervlerine ve kalabal›k insan gücüne sahiptirler. Ba¤dat Pakt› üyesi olan Türkiye, ayn› zamanda NATO yoluyla bizim savunma sistemimize ba¤lanm›flt›r. Pakistan ise, ayn› zamanda SEATO üyesidir. Orta Do¤u’daki bir çok arap ülkesi, Ba¤dat Pakt›’n›n kendi ulusal ç›karlar›na karfl› oldu¤unu ileri sürerek, bu pakta girmemifllerPART‹ZAN 37

44


dir. Gerçekten de yaratt›¤›m›z bu askeri paktlar, ne Güneydo¤u Asya’da nede Orta Do¤u’da arzulad›¤›m›z hedeflere ulaflamam›flt›r. Çünkü, bu paktlar baflar›ya ulaflmalar› için hayati önem tafl›yan baz› ülkeleri içlerine almaya muvaffak olamam›fllard›r. Bütün bunlarla, bu askeri organizasyonlar›n bizim için bir de¤eri olmad›¤›n›n, kurulmamas› gerekti¤ini söylemek istemiyorum. Ben bu paktlar› de¤il, onlar›n kurulmas›nda kullan›lan yol ve metotlar› elefltiriyorum. fiu meflhur “Standt Oil Tröstü için iyi olan ABD içinde iyidir” tekerlemesini burada tekrarlamak istemiyorum. Fakat yinede, gerek Ba¤dat Pakt›’n›n, gerekse SEATO ülkelerinin çok de¤erli kaynaklar›ndan bizim yeterince yararlanamad›¤›m›z gerçe¤ini gözden uzak tutamam. Ayr›ca, bu paktlar, bizim için hayati önem tafl›yan köprübafllar›n›n güvenli¤ini dahi garanti alt›na alamam›fllard›r. ‹kinci Dünya Savafl›’ndan sonraki Asya politikam›z›n baflar›s›zl›¤›; Rus yöneticilerinin, Hindistan, Burma ve Afganistan’a yapt›klar› ziyaretleri ve Sovyetler’in bu bölgelerde, büyük yat›r›mlar› kapsayan ekonomik iflbirli¤ine gösterdikleri büyük arzu ve teflebbüslerin ›fl›¤› alt›nda incelenecek olursa, çok daha aç›kl›k kazan›r. Bu güne dek maalesef etkili bir flekilde karfl› koymay› baflaramad›¤›m›z bu Rus ad›mlar›, bütün

Asya ülkelerinin gelece¤i bak›m›ndan genifl ölçüde ekonomik ve politik sonuçlar do¤urabilir. Bu yüzden biz mevcut askeri pakt› ve anlaflmalar› sa¤lamlaflt›rmak yan›nda, yenilerini de kurmak istersek -bu cins paktlar›n çeflitli ülkelerle olan iliflkilerimizde zorunlu ve uygun bir biçim oldu¤unu kabül etmek flart›yla- karfl›m›za ç›kan yeni duruma uygun davran›fl göstermekle ifle bafllamal›y›z. Bizim politikam›z hem “global”, yani dünyan›n bütün kara parçalar›n› kapsayan, hemde “total”olmal›d›r. Yani politik, askeri, ekonomik, psikolojik terbirleri ve özel metodlar› bir bütün içinde bir araya getirmelidir. Baflka bir deyiflle, yap›lacak fley, atlar›m›z›n hepsini bir tek arabaya koflmakt›r. Görüflü daha iyi ortaya koyabilmek için -yüzeysel de olsa- d›fl politikam›za ait kaç ilkenin, Avrupa ve Asya’da nas›l uyguland›¤›n› tahlil etmeye çal›flaca¤›m. Bilindi¤i gibi, Avrupa’da ekonomik yard›mla ifle bafllad›k. Marshall Plan› olmasayd›, NATO’nun kurulmas› mümkün olamazd›. Marshall plan›yla gerçekleflirilen fley, bask›n›n her çeflidinin kullan›ld›¤› koordine bir d›fl politikay› sa¤lamak oldu. Bu politikar ise, umdu¤umuz ve planlad›¤›m›z gibi sa¤lam bir askeri pakt›n kurulmas›na götürdü. Asya’daki çabalar›m›z daha az baflar›l› sonuçlar verdi.

Kanaatimce, bunun esas nedeni, tek fleyle aç›klanabilir. Kurulmas›n› arzu etti¤imiz ittifaklar için gerekli ekonomik haz›rl›klar›n önemini küçümsedi¤imiz bir dönemde, fliddet ve bask› anlay›fl› fazlas›yla göze batacak flekilde ortaya kondu. ‹ttifaklar›n aseki yönü çok sivrildi. Hayati önem tafl›yan ekonomik görüflün D›fliflleri Bakanl›¤›’nca küçümsenmesi, SEATO ve Ba¤dat Paktlar›’n›n kum üstüne infla edilmesine yol açt›. Bence bu kum çimento ile pekifltirilimelidir. “Bayra¤› ticaretin takip etmesi” bir Amerikan gelene¤idir. Bu ak›ll› gelene¤e ra¤men, biz bütün enerjimizi SEATO’nun askeri yönüne harcad›k. ABD’nin Çan-Kayfiek ile birlikte Komünsit Çin’e karfl› acaca¤› bir savafla, SEATO üyelerinin kat›laca¤›n› tasavvur etmek, hemen hemen imkans›zd›r. Bununla birlikte, D›fliflleri Bakanl›¤›’m›z böyle bir tasavvurun hesab› içindeydi. Kaç›n›lmazl›¤›n› sizin de flimdi bizzat kabül etti¤iniz ekonomik tedbirler düflüncesizce at›lan askeri ad›mlar yüzünden neticesiz kald›¤› bir gerçektir. Bu gerçe¤in, hükümet adamlar›m›z taraf›ndan gittikçe görülmesi beni memnun etmektedir. E¤er askeri paktlar›n ve kurulufllar›n yollar›, öncesinden ekonomik tedbirlerle döflenmemiflse at›lacak askeri ad›mlara itiraz edilmemesi gerekir. Say›n Baflkan›m, biliyorPART‹ZAN 37

45


sununuz ki, dünyan›n genifl böl¤elerini kapsapan az geliflmifl ülkelerde, sermaye, techizat, idari personel ve teknik uzman eksikli¤i en önemli meseledir. Bütün planlar›m›zda, bu gerçe¤i daima hesaba katmak zorunday›z. Askeri pakt ve tedbirlerin gereklili¤ine inan›yorsak, bunlar›n faturas›n›da ödemeye haz›r olmak gerekir. Düflüncelerimin pratikteki en somut örne¤i, hat›rlayaca¤›n›z gibi, bizzat meflgul oldu¤um ‹ran tecrübesidir. Ekonomik yard›m› harekete geçirecek ‹ran petrolüne el koymay› baflard›k ve bu ülkenin ekonomisine yerlefltik. ‹ran’da ekonomik pozisyonumuzun kuvvetlenmesi bu ülkenin d›fl politikas›n›n kontrolümüz alt›na girmesini ve özellikle Ba¤dat Pakt›’na üye olmas›n› sa¤lad›. Halihaz›rda ‹ran fiah›, elçimize dan›flmadan hükümetinde herhangi bir de¤ifliklik yapmaya bile cesaret edememektedir. K›saca söylemek gerekirse; Burada ileri sürülen düflünceler beni ve arkadafllar›m›, politik program›m›z›n afla¤›daki temel ilkelere oturtulmas› zorunlulu¤una götürdü; 1. Biz askeri paktlar›m›z› kurmay› ve sa¤lamlaflt›rmay› hedef alan tedbirlere devam etmekteyiz. Çünkü, bu paktlar, herhangi bir komünist sald›r›s›n› ve ulusal hareketleri önlemekte faydal› olacakt›r. Bundan baflka Asya’da ve Orta Do¤u’daki pozisyon-

lar›m›z› her yönden sa¤lamlaflt›racaklard›r. fiu önemli gerçe¤i gözden uzak tutamay›z; ma¤nezyum, krom, kalay, çinko ve tabii kauçu¤umuzun tamam›, bak›r ve petrolümüzün önemli bir k›sm›, kurflun ve alüminyumun üçte biri, denizafl›r› ülkelerden gelmektedir. En önemlisi, ABD taraf›ndan kurulmufl askeri paktlardan, herhangi birinin etki alan›nda bulunan Asya ve Afrika’n›n az geliflmifl bölgelerinden gelemektedir. Süper-stratejik maddelerin, bu arada uranyumun durumuda yukar›dakiler gibidir. 2. Bu askeri paktlar› sa¤lamlaflt›rmak ve geniflletmek için Marshall Plan›’n›n Avrupa’da bize sa¤lad›¤› kadar, ya da ondan daha büyük ölçüde, politik ve askeri nüfuz garantileyecek genifllikte bir ekonomik yay›lma plan›n›

Asya, Afrika ve di¤er az geliflmifl bölgelere uygulamak zorunday›z. Bunun için, az geliflmifl ülkelerde yapt›¤›m›z ekonomik yard›mlar›n buyük k›sm›, askeri atlar›m›za hizmet etmek üzere kurulmufl olan kanallardan akmal›d›r. Bu ise bizi, askeri paktlar› cazip hale sokmaya götürmelidir. Zorunlu hallerde, bu paktlar›n biçimlerinde belirli de¤ifliklikler düflünülmelidir. Baflka bir deyiflle, askeri paktlar›n ekonomik yan›n› mümkün oldu¤u kadar belirgin hale getirmeliyiz. Bizim askeri paktlar›m›za çekmek istedi¤imiz ülkelere genifl ölçüde ve ak›ll›ca ekonomik yard›mlar yaplal›y›z. Fakat bunu flimdiye kadar yapt›klam›zdan daha dikkatli ve elastiki bir biçimde yapmak gerekmekdedir. Çok özel durumlarda herhangi bir flart ile taleplerimizi. ‹kinci dönemPART‹ZAN 37

46


de, hem politik hem de askeri flart ve taleplerimizi kabul ettirme yolu aç›lm›fl olacakt›r. 3. Bu ilkelerden hareketle, Amerikan iktisadi yard›m›n›n yap›laca¤› ülkeleri üç grupta toplamay› teklif ediyorum. Ekonomik iflbirli¤inin çeflitli biçim ve metodlar›, bu her üç grupta da kullan›lmal›d›r. Birinci gruba; bizimle dost olan ve bize uzun süreli, sa¤lam askeri paktlarla ba¤lanm›fl olan antikomünist hükümetlerin iktidarda oldu¤u ülkeler girer. Bu ülkelere yap›lacak yard›mlar ve aç›lacak krediler öncelikle askeri nitelikte olmal›d›r. OLTAYA YAKALANMIfi BALI⁄IN YEME ‹HT‹YACI YOKTUR. Bu noktada D›fliflleri Bakanl›¤› ile ayn› fikirdeyim, geniflletilmifl iktisadi yard›m, örne¤in TÜRK‹YE’de, baz› hallerde düflünülenin tersi sonuçlar verebilir. Yani BA⁄IMSIZLIK e¤ilimlerini artt›r›p, mevcut askeri paktlar› zay›flatabilir. Bu tip ülkelerde -Türkiye gibi- do¤rudan do¤ruya istisadi yard›m da yap›labilir ama bu ancak bize uy¤un ve ba¤l› hükümetleri ‹KT‹DARDA TUTACAK ve bize düflman muhalifleri ZARARSIZ b›r›kacak B‹Ç‹M ve M‹KTAR’da olmal›d›r. Bunlarla ba¤›nt›l› olarak özel sermaye yat›r›mlar›n› da ayarlamak gereklidir. Hükümet, özel sermaye yat›r›mlar›n› cesaretlendirmeli ve onlardan ak›ll›ca yararlanmas›n› bilmelidir. Bu yat›r›mlar yard›m›yla bir çok politik amaca

ulafl›labilir. Bu tip özel sermaye yat›r›mlar›, zamanla bütün gayriresmi muhalefeti ve politikam›za karfl› mukavemeti ortadan kad›rabimeli veya nötralize edebilmelidir. Ayr›ca, bizi desteklemekte karars›z ve sallant›l› olan bütün flahsi teflebbüs ve menfaat çevrelerini etkilemelidir. Ayn› zamanda ABD ile iflbirli¤ine haz›r yerli ifl adamlar›na yard›m artt›r›lmal› ve böylece bu ifladamlar›n›n, il¤ili ülkenin ekonomisinde kilit noktalar›n› ele geçirmeleri, buna dayanarak politik etkilerini artt›rmas› sa¤lanmal›d›r. ‹kinci grup, tarafs›z bir politika güden veya o e¤ilimi gösteren ülkeleri kapsamaktad›r. Bu durumda, devlet yard›m ve kredilerin a¤›rl›¤› bu ülkelerde bizim için gerekli ekonomik koflullar›n yarat›lmas›na kayd›r›lmal›d›r. Bu koflullar, zamanla bizim için çal›flmal› ve bu ülkelerin, bize ba¤l› askeri pakt ve birliliklere kendiliklerinden girmelerini sa¤lamalad›r. Bu politikan›n TEMEL hedefi, bu ülkelerde ekonomik iliflkilerimizin artt›r›lmas› sonucunda yerli ekonominin K‹L‹T noktalar›n› ele geçirmektir. Bu ülkelerde ki özel sermaye yat›r›mlar›n› teflvik etmeyen hükümetlere karfl› olan grup ve kifliler desketlenmelidir. Böylece bu ülelerdeki yeni politikam›z›n temelini sa¤lam bir flekilde atabiliriz. Bu gruba giren ülkelerin en önemlisi Hindistan’d›r. Üçüncü grup; daha sömür-

ge halinde olan ülkeleri kapsamaktad›r. Bu ülkelere yap›lan özel sermaye yat›r›mlar›n›n artt›r›lmas› için gerekli ifllemler süratle tamamlanmal›, özel bir program dahilinde bu ülkelere daha fazla iktisadi yard›m verilmelidir. Ayr›ca bu ülekelerdeki sömürge idaresine karfl› savaflan yerli ifladamlar› desteklenmelidir. Bu gruptaki ülkeler için uygulayaca¤›m›z politikan›n birinci aflamas›nda iktisadi yard›m, yerli ortaklarla karma tesisler kurmak fleklinde olabilir.

Bu ülkelere yap›lacak yard›mlar ve aç›lacak krediler öncelikle askeri nitelikte olmal›d›r. OLTAYA YAKALANMIfi BALI⁄IN YEME ‹HT‹YACI YOKTUR. Bu noktada D›fliflleri Bakanl›¤› ile ayn› fikirdeyim, geniflletilmifl iktisadi yard›m, örne¤in TÜRK‹YE’de, baz› hallerde düflünülenin tersi sonuçlar verebilir. Bu tip ülkeleri desteklemememiz halinde, onlar› yumuflat›cak etkimizin tümünü kaybedebilece¤imizi bilmeliyiz. E¤er bunlar yap›lmazsa bu ülkeledeki ba¤›ms›zl›k iste¤inden öyle kuvvetli bir milliyetcilik do¤ar ki, bu sömürge ülke yanl›z eski sömürücü ülkenin kontrolünden ç›kmakla kalmaz, bizim de kontrolümüzden ç›kabilir. Bu grubun en önemli ülkesi Belçika Kongo’sudur. Her üç ülke grubuna da PART‹ZAN 37

47


yap›lacak genifl iktisadi yard›mlarda, ABD’nin karfl›l›k beklemeden yard›m etti¤i ve iflbirli¤i yapmak istedi¤inde samimi oldu¤u intibas› yarat›lmal›d›r. Elimizdeki bütün propaganda olanaklar›yla durmaks›z›n, az geliflmifl ülkelere yap›lan amerikan yard›m›n›n karfl›l›ks›z bir yar›m oldu¤unu, ard niyet tafl›mad›¤›n› bütün kafalara sokmal›, bu konuda H‹ÇB‹R MASRAFTAN çekinmemeliyiz. Bu arada ANT‹KOMÜN‹ST çal›flmalar›m›za, ideolojik savafla ara vermemeliyiz. Bu ülkelere yat›r›m yapan kapitalistlerimiz, teknik eksperlerimiz ve di¤er uzmanlar›m›z az geliflmifl ülkelerin milli ekonomilerinin bütün deliklerine girmeli, onlar› bizim ç›karlar›m›za göre gelifltirmelidir. Bu ülkelerde politik bak›mdan güvenilir yerli ifladamlar›n›n ulusal çabalar› da teflvik edilmelidir. Bütün bu tavsiyelerin hepsi uyguland›¤› taktirde; ABD’nin uluslararas› prestijinin bütünüyle artaca¤›na, ayr›ca gelecekte karfl›laflaca¤›m›z her türlü askeri görevlerin yerine getrilimesinin kolaylaflaca¤›na flüphe yoktur. Çünkü; böylece mevcut askeri paktlar sa¤lamlaflt›r›lm›fl ve yeni bir ruhla doldurulmufl olacakt›r. Aram›zdaki yak›n dostluk ve sempatiden emin olmasayd›m ve bu fikirlerin, genel politikam›z› sa¤lam ve do¤ru bir temele oturtaca¤› ümidini

tafl›masayd›m, size bu tafsilatl› mektubu yazmazd›m. D›fl politikam›z›n a¤›rl›k noktas›n›n, bir baflka düzeye aktar›lmas›yla ilgili düflüncelerimin hepsini, kabul etmek laz›m ki, bu mektup çerçevesi içinde anlatma imkanlar›n› bulamad›m. Yeni politikan›n yürütülmesinden sorumlu olan sizin ve çal›flma arkadafllar›n›z›n Asya’da ve özellikle Orta Do¤u’daki pozisyonlar›m›z› kuvvetlendirici tedbirlerin al›nmas› zorunlulu¤una art›k inanm›fl olman›z ve üzerinde durdu¤um ana meselenin, öncelikle tan›nmas› gereken çeflitli yönlerini tekrar tarihçilerin, ABD’nin ‹kinci Dünya Savafl›ndan sonra ikinci on y›l içinde izledi¤i pasif d›fl politika yüzünden, hür dünyan›n karanl›¤a bo¤uldu¤unu yazmalar›na imkan vermemeliyiz. Derin sayg›lar›mla

EMPERYAL‹ZM‹ DO⁄RU KAVRAMALIYIZ, SA⁄LAM DURMALIYIZ! Emperyalizm, “Yeni Dünya Düzeni”, “Globalleflme-Küreselleflme” vb. kavramlar›n yo¤unca kullan›ld›¤› bir süreçten geçiyoruz. Özellikle son on y›lda bu kavramlar, emperyalistlerin dünya halklar›n› uyutma, azg›n sömürüye tabi tutma, emperyalizmi yenilmez gösterme ve tüm dünyada sürekli hakimiyet kurma politikalar›n›n kavramlar› olarak kafalar›m›za yerlefltirilmeye çal›fl›ld›. Daha 1956’da yaz›lm›fl bu mektup, s›n›f ile devletin; sermaye ile iktidar›n aras›ndaki iliflkiyi göstermesi bir yana; emperyalistlerin dünya ülkelerine ve halklar›na nas›l yaklaflt›¤›n›n belgesi olarak incelenmeye de¤erdir. “GloballeflNelson A. ROCKEFELLER me”nin; “yard›m”›n, askeri paktlar›n, özellefltirmelerin ve hükümet oluflum, koruma ve y›kmalar›n alt›ndaki yaklafl›mlar›n ne oldu¤unu görmek için bu belgenin incelenmesinde yarar vard›r. Keza; hem yandafl hükümetlerin hem de “politik Not1: Dünyan›n say›l› pet- olarak güvenilir” muhalefetin ayn› anda nas›l destekrol tekellerinden Standart lendi¤ini anlamak için de Oil’in sahibi Nelson A. Rockefeler’den ABD Baflkan› Ei- bu belge ö¤reticidir. Rockeffeller’in, “atlar›sen Hower’e 1956’da yaz›lan m›z›n hepsini bir tek arabamektup. Not2: Bu mektup M.Emin ya koflmal›y›z” cümlesinin, her aç›dan ayn› hedefe salDe¤erli’nin Oltadaki Bal›k adl› kitab›ndan al›nm›flt›r. d›rmal›y›z anlam›na geldiPART‹ZAN 37

48


¤ini ve s›kça sözünü etti¤imiz “topyekün” sald›r› içeri¤inde oldu¤unu belirlemek zorunday›z. Bununla birlikte, belirlememiz gerekirki, emperyalistler hiçbir zaman tüm yumurtalar›n› ayn› sepete koymuyor; iktidar olsun, muhalefet olsun “politik olarak güvenilir” dostlar›na ayn› anda yat›r›m yap›yor; ç›kar› için o süreçte hangisi elveriflliyse onu öne ç›kart›yor... Burada alt› çizilmesi gereken nokta fludur; emperyalizme karfl› gerçekten ba¤›ms›zl›k mücadelesi verilmeden, emperyalizme kökten karfl› ç›karak onun tahakkümünü ve iflbirli¤i yapt›¤› uflak s›n›flar›n iktidar›n› alafla¤› etmeden emperyalizmden kurtulmak mümkün de¤ildir. Emperyalizm hiçbir zaman halklar›n dostu de¤ildir, olamaz... Mektup; birçok gerçe¤i, kimisi üstü örtülü de olsa; anlamam›z› sa¤l›yor. Bunlardan birkaç noktan›n alt›n› çizmek yararl› olacakt›r. Birincisi; A) “ulusötesi” ya da “uluslarüstü” sermayeden söz edenlerin ne kadar yan›lg› içerisinde bulunduklar›d›r. Sermayeyi ülkesiz, devletsiz görme yan›lg›s›d›r. Oysa, sermayenin devlete ihtiyac› vard›r! Hiçbir sermayenin, kendisinin olan bir devlete, dolay›s›yla

ülkeye/halka sahip olmadan sömürgecili¤ini sürdürmesi mümkün de¤ildir. Bu nedenle; sermayenin uluslararas› dolaflmas›; ortakl›klar gerçeklefltirmesi vb. durumlar, o sermayenin bir ülke tekelci sermayesinin, oligarflisinin hakimiyetinde oldu¤unu, damgas›n› tafl›d›¤›n› karartmamal›d›r. Kaldi›ki devletin; bir s›n›f›n/s›n›flar›n di¤er s›n›f/s›n›flar üstündeki hakimiyet arac› oldu¤u gerçe¤inden hareket etti¤imizde; sermayenin “ulusötesi”, “uluslarüstü” olmas› kavra-

yaflamas› gereklidir? Kime hizmet etmektedir? vb. birdizi sorunun gerçekçi yan›t› “ulusötesi”, “uluslarüstü” anlay›fllarla verilemez. B) Emperyalizmden ilericilik, demokratl›k ve insan haklar› bekleyenlerin ne kadar yan›lg› içerisinde bulunduklar›n› da bu mektuptan anlayabiliyoruz. Emperyalizmin ve tek tek emperyalist ülkelerin ya da bloklar›n/gruplar›n amac› dünyay› en azg›n flekilde sömürmek ve bunu kal›c› k›lmakt›r. Emperyalist gruplaflmalar mümkündür. Ve bu Emperyalist devletler gruplar aras›nda azg›n bir kimin devletidir? Ve neden pazar yar›fl› vard›r. Bu böyle bir devletin oluflmas›, yaflamas› gereklidir? Ki- blok/gruplaflman›n nedeni de zaten; rakip emperyalist me hizmet etmektedir? vb. ülke ya da gruba karfl› pabirdizi sorunun gerçekçi zar yar›fl›nda daha iyi müyan›t› “ulusötesi”, “uluslacadele etmektir. rüstü” anlay›fllarla verileBununla birlikte; gerek mez. grup içinde gerekse de d›m›yla düflünüldü¤ünde, var fl›ndaki emperyalist ülkeleolan emperyalist devletlerin rin de birbirleriyle mücadekimin devleti oldu¤u soru- lesi; pazar kavgas› gruplasu yan›ts›z kalacakt›r. Bu raras› kavga kadar güçlü ve devletler, tüm emperyalist ac›mas›zd›r. Hatta vurgulatekellerin ortak devleti mi- mak gerekirki; ayn› ülkededir? O zaman neden ayr›ki tekelleraras› mücadele lar? (Avrupa Birli¤i çal›flde ayn› ç›kar çat›flmas› mas›n›n; pazar kavgas›nda içinde sürmektedir. ABD’ye karfl› pazar güçleÇ›karlar› neyi gerektiririni korumak ve pay›n› bü- yorsa o pozisyona ve o sayültmek için zorunda kal›- vafla girme yöntemine bafln›lan bir birlik oldu¤una vurulmaktad›r. iflaret etmek gerekir.) Bunlar›n zaman zaman Emperyalist devletler ki- en kanl› yolu, zaman zamin devletidir? Ve neden man da en yumuflak aldat›böyle bir devletin oluflmas›, c› yolu kullanmalar› onlar›n PART‹ZAN 37

49


karakterini de¤ifltirmez, de¤ifltirmiyor da. Ayn› zaman dilimi içinde; bir ülkede kanl› zalim bir faflist diktay› destekleyen bir emperyalist ülke, ayn› anda bir baflka ülkede demokrasi, insan haklar› vb. kavramlar›n içini boflalt›p, bunlar› iktidarlara karfl› D›fl politikada kullanarak o devrimci-sosyalist “enternasyo- iktidarlar› nal dayan›flma” anlay›fl›n›n temel kendisial›nd›¤› sosyalist ne tesd›fl politika yeri- lim olne; “farkl› sismaya temlere sahip ve yandevletlerin birara- dafl hada yaflama ve ba- line ger›fl içinde yar›fltirmeye, ma” anlay›fl›n›n daha geçirilmesi sonu- fazla ç›cunda; hem kendi kar elde ülkesinde emperetmeye yalizme karfl› çal›fl›olan bilinci ve direnci zay›flatm›fl yor. Böylesi hem de dünya halklar› içindeki bir geranti-emperyalist çeklikbilinç ve mücade- te; oyleyi dumura u¤- nanan oyunu ratm›flt›r. demokrasi iste¤ine, demokrasi getirece¤ine yormak; ancak emperyalizmin karakterini bilmemek ya da emperyalizme karfl› iddia edilen ideolojikpolitik duruflunu cesaretle götürememek olarak kendisini temellendirecektir. Ya-

ni emperyalizme teslim olmak anlam›ndad›r. ‹kincisi; Sosyalist Sovyetler Birli¤i’nin, d›fl politikada emperyalist ABD politikalar›na karfl› baflar›l› olmas› gerçekli¤idir. Sosyalizmin emperyalizme karfl› ululararas› baflar›s› olarak görülmesi gereken bu durumun; SBKP içindeki revizyonistlerin partiyi ele geçirme sonras›nda uygulad›klar› d›fl politika sonucu sosyalizmin bu baflar›lar›n› da nas›l yok etti¤inin, emperyalizm karfl›s›nda nas›l geriledi¤inin bir göstergesidir. D›fl politikada devrimcisosyalist “enternasyonal dayan›flma” anlay›fl›n›n temel al›nd›¤› sosyalist d›fl politika yerine; “farkl› sistemlere sahip devletlerin birarada yaflama ve bar›fl içinde yar›flma” anlay›fl›n›n geçirilmesi sonucunda; hem kendi ülkesinde emperyalizme karfl› olan bilinci ve direnci zay›flatm›fl hem de dünya halklar› içindeki anti-emperyalist bilinç ve mücadeleyi dumura u¤ratm›flt›r. Revizyonistler, “Sak›n ülkenizde iktidar› alaca¤›z diye savaflmay›n, bu yeni bir dünya savafl›na yol açabilir, bar›fl› bozabilir” mant›¤›yla, s›n›f savafllar›na, devrimlere karfl› ç›km›fllar, emperyalist politikalarla da pazar paylafl›m› mant›¤›na oturmufl ve emperyalistlerle “bar›fl içinde”

pazarlar› paylaflmaya çal›flm›fllard›r. Üçüncüsü; son on y›lda çokça sözü edilen “Globalleflme” vb. kavramlar›n hiç de yeni kavramlar olmad›¤› ve gerçekte emperyalizmin zaten global bir olgu oldu¤u ve global politikalar gelifltirdi¤i gerçe¤idir. Global ve total.. Genel ve özel. Bütün ve yerel... Emperyalizmin planlar› hep bu ikiliyi birarada ele alm›flt›r, bütünlefltirmifltir. Bu pratik uygulamalar bir yana; emperyalizm global, küresel.. yani bütün dünya ülkelerini pazarlaflt›ran, hepsini kapsayan bir politik, ekonomik, askeri, ideolojik-kültürel... olgudur. ‹letiflim ve haberleflmedeki artan h›z›n, buna iliflkin gelifltirilen teknolojinin arkas›na s›¤›narak; “art›k karfl›l›kl› ba¤›ml›l›¤›n geçerli oldu¤u” gibi sahte bir tez’e ve “Globalleflme, küreselleflme” vb. gibi kavramlara meflruluk sa¤lamak, emperyalizme hizmet etmek demektir. Çünkü; iletiflimin h›z› vb.; dünyay›, “tekellerin ve kölelerin köyü”ne dönüfltürmenin ötesinde birfleye tafl›mamaktad›r. Ve bizi ilgilendiren fley; efendi-köle iliflkisinin, sömürgecili¤in kald›r›lmas›d›r. Bu noktadaki durufllar›m›z, gerçek kimli¤imizin göstergesidir. PART‹ZAN 37

50


Halklar›n Uluslararas› Mücadele Liginin (ILPS) Kurulufluna Dair Sonuç Bildirgesidir ! 27 May›s 2001, Hollanda Lig, antiemperyalist ve demokratik bir oluflumdur. Emperyalizmin ve gericili¤in ideolojik-siyasal-askeriekonomiksosyal ve kültürel egemenlik ve sald›r›lar›na karfl› dünya halklar›n›n anti-emperyalist ve demokratik mücadelesini ilerletir, destekler ve gelifltirir.

Bizler, Asya’n›n, Afrika’n›n, Latin Amerika’n›n, Kuzey Amerika’n›n, Avrupa’n›n ve Okyanusya ’n›n de¤iflik ülkelerinden bir araya gelen anti-emperyalist ve demokratik kitle örgütleri, Halklar›n Uluslararas› Mücadele Ligi’nin (ILPS) birinci uluslararas› (kurulufl) kongresini baflar›yla sonuçland›rd›¤›m›z› duyurmaktan mutluluk duyuyoruz. Bu an dünyan›n her taraf›nda emperyalizme ve gericili¤e karfl› ulusal ba¤›ms›zl›k, demokrasi ve sosyal kurtulufl mücadelesi veren tüm ilerici güçler aç›s›ndan tarihseldir. 25 May›s’tan 27 May›s 2001’e kadar ILPS’sin tüzü¤ünü (beyannemesini) tart›flarak onaylam›fl, Lig’in ilgili faaliyet alanlar›na iliflkin kararlar alm›fl ve Uluslararas› Co-ordinasyon Komitesi (ICC) üyelerini seçmifl bulunuyoruz. Birinci Uluslararas› Kongreye 37 ülkeden 217 kitle örgütü ve 337 delege kat›ld›. Bu ülkeler; ABD, Afganistan, Alman-

ya, Arjantin, Avustralya, Austurya, Bangladefl, Belçika, Benin, Birleflik Krall›k (‹ngiltere, ‹skoçya), Brezilya, Burma, Dominik Cumhurriyeti, Ekvator, Endonezya, Filipinler, Fransa, Güney Kore, Hindistan, Hollanda, ‹ran, ‹spanya, ‹talya, Japonya, Kanada, Kongo, Lüksemburg, Malezya, Meksika, Nepal, Norveç, Pakistan, Peru, Tayland, Türkiye, Yeni Zellanda, Yunanistan. Kongreyi Uluslararas› ‹nisiyatif Komitesi (IIC) ad›na Prof. Jose Maria Sison açt›. O, IIC ad›na tüm delegeleri selamlam›fl ve Ligi bu aflamaya tafl›yan IIC’nin haz›rl›k çal›flmalar› hakk›nda rapor sundu. Halklar›n Uluslararas› Mücadele Ligi’nin (ILPS) delegeler taraf›ndan onaylanan amaç ve hedefleri flunlard›r. Lig, anti-emperyalist ve demokratik bir oluflumdur. Emperyalizmin ve gericili¤in ideolojik-siyasal-askeri-ekonomik-sosyal ve kültürel egemenlik ve sald›r›lar›na karfl› PART‹ZAN 37

51


dünya halklar›n›n antiemperyalist ve demokratik mücadelesini ilerletir, destekler ve gelifltirir. Lig, genifl kitle karakterli ve herhangi bir siyasal partinin, hükümet veya kilisenin güdümünde de¤ildir. Bütün kat›l›mc› örgütlere eflit yaklaflacak ve tüm dünya çap›nda antiemperyalist ve demokratik mücadeleler aras›ndaki birli¤i, birlikte çal›flmay› ve ko-ordinasyonu gözetecektir. Ligin taraf oldu¤u ve mücadele etti¤i konular flunlard›r; Emperyalizm ve tüm gericili¤e karfl› ulusal ba¤›ms›zl›k, demokrasi ve sosyal kurtulufl davas›n› destekler. Bask› alt›nda ve sömürülen ülke ve uluslara sosyal-ekonomik geliflme ve tüm çal›flanlara sosyal adaleti savunur. Devlet fliddetine, ulusal bask›ya, s›n›fsal sömürüye, cinsel bask›ya, faflizme, Kastizme, ›rkç›l›¤a ve dinsel ba¤nazl›¤a karfl› sivil, siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel haklar› savunur. Karfl› devrimin savafllar›na ve sald›rganl›klar›na, nükleer, biyolojik, kimyasal, füzelere, soyk›r›mc› ve di¤er kitle imha silahlar›na karfl› gerçek bar›fl ve mücadeleyi savunur.

Emek sömürüsünü art›ran ve iflçi s›n›f›n›n örgütlülü¤ünü y›kan her tür formasyonlara karfl› sendikalar›n güçlendirilmesini ve iflçi s›n›f›n›n di¤er demokratik haklar›n›, ücretlerin ve yaflam koflullar›n›n iyilefltirilmesini savunarak, sosyal kurtulufl kavgas›nda tarihsel misyonun takipçisidir. Feodal, yar›-feodal ve kapitalist sömürü ve bask›ya karfl› tar›m reformunu, köylülerin, çiftlik iflçilerinin ve bal›kç›lar›n haklar›n› savunur. Kad›n›n kurtulufl davas›n› savunur, cinsel ay›r›mc›l›¤a, sömürü ve fliddete karfl› mücadele eder. Gençli¤in e¤itim ve ifl edinme hakk›n› savunur. Çocuk iflçili¤ine karfl› çocuk haklar›n› savunur, Emperyalizmin ve gericili¤in propaganda ve bask›lar›na karfl› insanl›¤›n hizmetindeki kültür ve sanat›n ve bilginin serbestçe halka ulaflmas›n›, sanatç›lar›n, yazarlar›n, gazetecilerin ve di¤er kültür emekçilerinin haklar›n› savunur. Yasad›fl› göz alt› ve tutuklama (özellikle siyasi tutsaklar›n), göz-alt› süresinin ihlali, iflkence, yarg›s›z infaz, göz alt›nda kay›p, kitlesel göç ve di¤er bariz insan haklar› ihlallerine maruz kalanlar için adalet ve tazminat hakk›n› savunur.

cinsel taciz ve di¤er sömürü formasyonlara karfl› mücadele eder. Emperyalizm ve yerel gericilik taraf›ndan gelifltirilen ayr›mc›l›¤a, ›rkç›l›¤a, kastizme, ulusal bask›lar›na karfl› yerli halklar›n, ulusal az›nl›klar›n ve uluslar›n kendi kaderini, hür iradelerini belirleme hakk›n› savunur. Ö¤retmenlerin, araflt›rmac›lar›n ve di¤er e¤itim görevlilerin haklar›n› savunur, halka karfl› yönlendirilen düflünce ve araflt›rmac›lara karfl› mücadele eder. Halk›n sa¤l›k bak›m hakk›n› ve sa¤l›k görevlilerinin haklar›n› savunur. Bilim ve teknolojinin halk ve geliflimi için kullan›lmas›n›, insan yaflam›n›n temel unsurlar›ndan olan çevrenin korunmas›, ya¤malama ve kirletmeye karfl› mücadele etme, emperyalistlerin kar amaçl› genetik teknoloji manipülasyonuna karfl› ç›karak güvenilir ve sa¤l›kl› yiyecek ve su hakk›n› savunur. Emperyalizmin ve gericili¤in propaganda ve bask›lar›na karfl› insanl›¤›n hizmetindeki kültür ve sanat›n ve bilginin serbestçe halka ulaflmas›n›, sanatç›lar›n, yazarlar›n, gazetecilerin ve di¤er kültür emekçilerinin haklar›n› savunur. PART‹ZAN 37

52


Emperyalizm ve yerel gericiler taraf›ndan yerinden edilen evsizlerin, ilticac›lar›n, göçmen iflçilerin haklar›n› ve refah›n› savunur. Yafll› insanlara sayg› ve yaflamlar›n›n güvenceye al›nmas›n› savunur.

Yasad›fl› göz alt› ve tutuklama (özellikle siyasi tutsaklar›n), göz-alt› süresinin ihlali, iflkence, yarg›s›z infaz, göz alt›nda kay›p, kitlesel göç ve di¤er bariz insan haklar› ihlallerine maruz kalanlar için adalet ve tazminat hakk›n› savunur. Emperyalizm ve yerel gericiler taraf›ndan yerinden edilen evsizlerin, ilticac›lar›n, göçmen iflçilerin haklar›n› ve refah›n› savunur. Yafll› insanlara sayg› ve yaflamlar›n›n güvenceye al›nmas›n› savunur. Efl-cinsel, lezbiyen, çift cinsiyetli ve trans-seksüellerin haklar›n› savunur, onlara karfl› gösterilen ayr›mc›l›¤a, tolerans›zl›¤a ve nefrete karfl› mücadele eder. Yukar›da s›ralanan ilgili konular›n on-befl tanesi için çal›flma gruplar› oluflturuldu. Her konuda uzman kifliler detayl› bilgilendirmede bulundular. Taslak kararlar haz›rland›. Ülke tecrübeleri paylafl›l-

d›. De¤iflik çal›flma gruplar› taraf›ndan formüle edilen karar tasar›lar› tüm delegelerin bulundu¤u oturuma sunuldu ve onayland›. Yan›s›ra bireysel üyeler taraf›ndan de¤iflik konulara iliflkin spesifik karar tasar›lar› ve ülke durumlar› sunulup imzaland›. ‹ki kongre aras› Ligin en yüksek karar organ› olan Uluslararas› Ko-ordinasyon Komitesi (ICC) seçildi. Üyeleri flunlard›r; Bangladefl’ten H. A. Rano, Belçika’dan Danny Claes ve An Lenaerts, Benin’den Honore Lokossa, Burma’dan Nay Myo Hlaing, Kanada’dan Hari Sharma ve Cecilia Diocson-Sayo, Kongo’dan Jim Balikwisha, Dominik Cumhurriyeti’nden Leopoldo Grulion, Fransa’dan Remzi fiahino¤lu, Almanya’dan Metin Atak, Yunanistan’dan Aris Lambrou ve Errikos Finalis; Hindistan’dan Dashan Pol ve Fathima Natesan Burnad, Endonezya’dan Ita Nadia ve Mega Suhantara, ‹ran’dan Arman Riazi, Malezya’dan Irene Fernandez, Meksika’dan Bernardo Ranferi, Nepal’den Sapkota Nabin, Hollanda’dan Chuck Barkey, Yeni Zellanda’dan Daphna Whitmore, Pakis-

tan’dan Azra Talat Sayeed, Filipinler’den Crispin Beltran, Cherry Clemente, Rafael Mariano ve Liza Maza, Güney Kore’den Ravadee Prasertcharoensuk, Türkiye’den Hasan Gülüm, Memik Horoz ve Musa Servi, ABD’den Ray Light ve Joe Navidad. ICC flu görevlilerden Uluslararas› Koordinasyon Grubunu (ICG) oluflturdu. Crispin Beltran baflkanl›¤a; Memik Horoz baflkan vekilli¤ine (ikinci baflkan); An Lenaerts baflkan birinci yard›mc›l›¤›n›n iç-iflleri sorumlulu¤una; Bernardo Ranferi baflkan ikinci yard›mc›l›¤›n›n d›fl-iflleri sorumlulu¤una; Arman Riazi genel sekreterli¤e; Cherry Clemente genel sekreter birinci yard›mc›l›¤›na; Jim Balikwisha genel sekreter ikinci yard›mc›l›¤›na; Danny Claes mali sorumlulu¤a ve Irene Fernandez denetim sorumlulu¤una seçildi. ICC, Uluslararas› ‹nisiyatif Komitesinin baflkan› Prof. Jose Maria Sison’un Lig’in dan›flman› olarak göreve devam etmesini karar alt›na ald›. ICC, genel sekreterli¤in ve ILPS’in uluslararas› merkezinin Hollanda’da olmas›na karar verdi. PART‹ZAN 37

53


“Komünist Enternasyonal Hareket ve K.Cihan’›n Yönelimi” Ufuk Serhat Proletarya Partisi’nin DEH ile sorunlar›, K.Cihan’›n da bilece¤i gibi, uzun y›llar› alan bir sorundur. Bu bak›mdan, bu sorun ancak, gene ayn› kurumun kendi içinde kollektif bir tart›flmayla senteze vard›r›p, sonuçland›rabilece¤i bir konudur.

Devrimci.Demokrasi gazetesinin bir köfle-yazar› olan K.Cihan’›n, iki hafta önce ayn› gazetenin 1-16 Nisan 2001 tarihli say›s›n›n “Yönelim“ köflesinde, “DEH ve MLEK“ bafll›kl› bir makalesi ç›kt›. Yazar›n makaleye verdi¤i bafll›ktan da anlafl›laca¤› gibi, konu, DEH ve MLEK’tir. Yazar›n bu makelede baz› konulara yaklafl›m› (örne¤in DengHua kli¤inin karfl›-devrimci darbesi, Üç-Dünya Teorisi, AEP modern-revizyonizmin Mao flahs›nda MLM’ye sald›r›s› ve etkilerinin ülkemiz devrimci hareketine ve Proletarya Partisi’ne yans›mas›, Maoizm’in ML’nin üçüncü ve yeni bir üst aflamas› oldu¤u, DEH’in kuruluflu ve bunun tarihsel önemi gibi) genel anlay›fl ba¤lam›nda do¤rudur. Bu genel çerçeve içerisinde, kendisine kat›l›yorum. Fakat, ayn› yazar›n baz› konulara yaklafl›m› ise (örne¤in Proletarya Partisi’nin DEH ile olan sorunlar› ve bu sorunlar›n kangren duruma gelmesine en fazla katk› sunanlar›, P.Partisi’nin DEH ve MLEK’e (do¤rusu,

Marksist Leninist Parti ve Örgütlerin Uluslararas› Konferans›’d›r -MLPÖUK) yaklafl›m› gibi , tarihsel gerçeklerin üzerinden atlama, onu tahrif etme ve bilinçlice çarp›tmad›r. Dolays›yla bu k›sa makalenin esas amac›, K.Cihan’›n Proletarya Partisi’nin MLPÖUK’s›na yaklafl›m›n› nas›l da çarp›tt›¤›n› a盤a ç›karma mahiyettedir. Ancak, P.Partisi’ne at›fta bulunarak “DEH’e “oportünist“ diyen... güçlerin zerrece bir katk›s› yoktur“ belirlemesini yapan yazar›n, bu ve benzeri konularda “kendi katk›s›“n›n ne oldu¤unu a盤a ç›karmak da, bu makalenin bir di¤er görevidir. Proletarya Partisi’nin DEH ile sorunlar›, K.Cihan’›n da bilece¤i gibi, uzun y›llar› alan bir sorundur. Bu bak›mdan, bu sorun ancak, gene ayn› kurumun kendi içinde kollektif bir tart›flmayla senteze vard›r›p, sonuçland›rabilece¤i bir konudur. Kuflkusuz sorunun bu noktaya gelmesinde Proletarya Partisi’nin baz› yanl›fl ve hatal› yaklafl›mlar›n›n (örne¤in MZD sorununda) PART‹ZAN 37

54


yan›s›ra, çok uzun zaman geçti¤i halde henüz bu sorunu çözmemifl olmas›d›r. Nedenlerden bir tanesi, kendi iç sorunlar›ndan kaynakl› enternasyonal alanda yo¤unlaflamama, bu alanda yaflanan sorunlar›n aç›kl›¤a kavuflturulmas› ve çözümü için, zaman›nda gerekli önemi vererek kollektif gündemine al›p, bütün yönleriyle inceleyip sonuçland›ramamas› olmufltur. ‹flte, bunun bilincinde hareket eden P.Partisi, özellikle 2.OPK sonras›, en baflta kendi eksik ve hatal› yaklafl›mlar›n› aç›kça gören niteli¤i ile öne ç›km›flt›r. Baflar›s›n› baflkas›n›n yanl›fllar› üzerinde de¤il, kendi hatalar›n›, eksik ve yetmezliklerini görerek giderme, do¤rular›n› ise gelifltirme ve güçlendirme temelinde ele alm›flt›r. Bunu ise ciddi, kapsaml› ve ilkeli bir enternasyonal politikan›n ad›m ad›m oluflturulmas› hedefine kilitlemifltir. Hem kendisinin ve hemde beraber yürüdü¤ü veya yürümeye çal›flt›¤› kardefl ve dost güçlerin eksik ve hatal› yaklafl›mlar›n› ortaya ç›karan, bunlar› aflama aflama gideren ve kendisiyle birlikte kardefl ve dost güçleri örgütleyen uzun vadeli bir perspektifi benimsemifltir. Bu uzun vadeli kapsaml› politika di¤er ciddi MLM kardefl partilerin somut katk›s›yla daha da gelifltirile-

cek, güçlendirilecektir. Bu politika bu güne kadar varolan eksik ve yetmezliklerini aç›kça görüp giderecek ve bu temel üzerinde daha nitelikli ürünleri verecektir. Bunu hep birlikte görece¤imize olan inanc›m› da belirtmek istiyorum. Zaten son y›llarda di¤er ciddi komünist/Maoist güçlerle (bunlar hem DEH içinde, hemde DEH d›fl›ndad›r) at›lan somut ad›mlar, gelifltirilen iliflkiler bu kapsaml› politikan›n sadece küçük bir tezahürü olarak görülmelidir. Belki, ancak baflkas›n›n mücadelesiyle kendisini varetmeye çal›flan bir kaç oportunist-mülteci örgüt hiç bir zaman kabul etmeyecek ama, P.Partisi, uluslararas› iliflkilerde esas ve tali güçleri asla birbirine kar›flt›rma mu¤lakl›¤›na düflmemifltir. Fakat y›llard›r teoride ahkam keserek prati¤i fizana tatile gönderen, ancak baflkas›n›n mücadelesiyle kendisini varetmeye çal›flan ve bunu bir geçim kap›s› gibi gören güçlerle kendi aras›na, son befl y›l, bilinçli olarak belli bir mesafe koymufltur. Ve böylesi güçlerle sorunlar›n› ele almad›¤›, tart›flmad›¤› da do¤rudur. Proletarya Partisi’nin DEH ile sorunlar›n›n bu noktaya gelmesinde, K.Cihan’›n da çok iyi hat›rlayaca¤› gibi, birden fazla faktör (hem P.Partisi’nin kendisinden kaynaklanan hata ve

eksiklikleri, hemde mültecioportunist güçlerin DEH’i bir s›¤›nak gibi gören durumlar› ve egemenlik kurmalar›) rol oynam›flt›r. E¤er P. Partisi’nin DEH ile sorunlar›n›n bu düzeye gelmesinde baz› mültecioportünist güçlerin DEH’i mesken eyleyen hegomonyac› yaklafl›mlar›, pragmatist iliflkileri ve bunlar›n ikili iliflkilerimizde sürekli yaratt›¤› büyük tahribatlar› yok sayar isek, hiç bir sorun tam ve do¤ru anlafl›lamayacakt›r. P.Partisi kuruluflundan bu yana, hala belli eksik ve yetersizlikleri olmakla birlikte, MLM ideolojik-teoriksiyasal hatt›n› sürekli gelifltirmifl ve zenginlefltirmifltir. Ama bu öyle kolay olmam›flt›r. Hesaplaflmalar sadece teorik söylem ve ka¤›t üzerindeki belirlemelerde kalmam›flt›r. Aksine ciddi bedeller ödenmifl, büyük kay›plar verilmifltir. Sadece örgütsel tahribatlar› de¤il, ideolojik-siyasal tahribatlar› da etkili ve uzun süreli olmufltur. K.Cihan buna fazlas›yla tan›kt›r. Üstelik 1984 sonras› yaflanan sorunlarda ve tahribatlar›n›n bu düzeyde olmas›nda en belirgin katk›lar› sunanlar da, ne yaz›k ki, bugün DEH’e yapt›¤› “katk›“larla övünen K.Cihan gibileri olmufltur. Her iki makaleyi de okuyanlar›n bugünü do¤ru de¤erlendirmeleri, dünden bugüne tafl›nan soPART‹ZAN 37

55


runlar› objektif olarak görmeleri ve bu sorunlar›n bugüne gelmesini sa¤layan di¤er “katk›“lar› da bilmelerinde fayda vard›r. Komünistlerin s›n›f kininden baflka bir kinlerinin olamayaca¤›, düne çak›larak gelece¤i kuramayacaklar› ve baflkalar›n›n yanl›fllar› üzerinde ileriye gidemeyecekleri biçiminde ki anlay›fl›yla tamamen hem fikir oldu¤umu, burada bir kez daha belirtmek istiyorum. Fakat ayn› komünistlerin belle¤i güçlü, haf›zas› kuvvetli olmak zorundad›r. Çünkü böyle olunmaz ise‚ komünistler, K. Cihan gibi ‘usta avc›’lara kolay av olmaktan kendilerini kurtaramazlar. Dolays›yla P.Partisi’ni bugüne getiren sorunlar sadece K.Cihan’›n s›ralad›klar›yla s›n›rl› de¤ildir. Ayn› zamanda K. Cihan’›n bilinçlice unutarak üstünden atlad›¤›, ölü sesizli¤ine bürünerek “üç maymun“lar› oynad›¤› sorunlarda gizlidir. Bir kaç›n› ben hat›rlatay›m. Bu sorunlar 2.MK’n›n sa¤tasfiyeci, oportunist çizgisidir. 1987 sol-sekter, salt askeri bak›fl aç›l› DABK çizgisidir. 1994 k›r küçük burjuvazisinin Nisan darbesidir. Ne ilginç ve tuhaft›r ki, bunlar›n hepsine de K.Cihan gibilerinin ciddi düzeyde ideolojik-siyasal katk›s› ve deste¤i olmufltur. Yazar, yukar›da belirtilen tüm anti-

hemde Deklerasyon’a “revizyonist” damgal› tespitini kim unutabilir? Veya daha dün, on y›llard›r öncüsüyüz dedikleri ülkeden uzak mülteci konumlar›yla DEH’i mesken eyleyerek geçim kap›s› gören, MLM ve Halk Savafl› gibi çok önemli konularda beylik laflar eden ama enternasyonalizmin en temel MLM ekol ve çizgilerle, özelli¤ini süresiz tatile ç›sa¤ ve sol tasfiyecilerle, kartan ve en geri düzeyde sapmalarla öncesinde veya de olsa ülkede devrimci bir sonras›nda birlikte yürümüfl prati¤e sahip olmayanlara ve en sonunda da tümünü, (örne¤in, kendisine TKP‘ilke’ler ad›na uzlaflt›rabilML Maoist Parti Merkezi me yetene¤ini göstermifltir. diyen ve ne için kuruldu¤u Belki birilerinin tarih bi- ‘bilinmeyen’ grup) çok seklinci pragmatizmin kulvater biçimde de olsa, hakl› r›nda zay›flam›flt›r, unutulolarak tepki gösterenlerin mufl veya dondurulup rafa (DABK’›n) bu gün, K.Cikald›r›lm›flt›r ancak, tarih han gibilerinin çok ‘olgun’ bilinci hala diri olanlar›n da ve ‘ilkeli’ yaklafl›mlar› saoldu¤u, asla unutulmamal›- yesinde kucak açmalar› ve d›r. Belki birilerinin kendiherkesi hayrete düflürecek since olan belirgin yönü bi- düzeyde yumuflamalar›, herle, baflka birilerinin (örnehalde sa¤l›kl› ve ilkeli bir ¤in K.Cihan) “taktik ustageliflim ve dönüflümün ürül›k’lar›yla belirsiz hale geti- nü olmasa gerek! rilmifl, sisli havalara sokulaBildi¤im kadar›yla (karak “do¤al’ yön kayb›na u¤- muoyuna sunulan biçimiyrat›lm›flt›r ancak, hala belir- le) K.Cihan’›n birlikte yürügin yönde gidenlerin de ol- dü¤ü anlay›fl, 94 Nisan dardu¤u hesaba kat›lmal›d›r. besi sonras› yapt›¤› iki kon2.MK’n›n Proletarya Par- feransta da uluslararas› alatisi’nde hem ulusal hem de na, DEH’e iliflkin yeni bir uluslararas› alanda yaratt›¤› karar alm›fl de¤ildir. Y›llarideolojik-siyasal tahribatla- d›r, en az 4 konferansta r›, örgütsel bunal›mlar› kim gündeme al›narak ciddi flered edebilir? Bu gün “kale- kilde tart›fl›l›p çözülmeyen mi güçlü“ ve “her devrin bir sorunun, K.Cihan’›n bir yazar›” K.Cihan gibilerinin k›l›ç darbesiyle çözülmüfl kader birli¤i yapt›¤› 87 ç›olmas›n›n “kehanet”ini hek›fll› DABK’›n, hem DEH’e nüz çözmüfl de¤ilim. P.Partisi’nin esas ilgisi ve yo¤unlaflmas›; O’nun somut yönelimini yak›ndan izleyen herkesin de bilece¤i gibi, en baflta ciddi Maoist güçlerin birliktelli¤ine katk› sunma do¤rultusunda olmufltur. P.Partisi’ne göre bu güçler hem DEH içinde, hem de DEH d›fl›ndad›r. Bunu K.Cihan’›n da iyi bilmesi gerekir.

PART‹ZAN 37

56


En son konuflmas› gerekenlerin ilk önce konuflmas›, tarih bilincinden çokça bahsedenlerin bundan ›srarla kaç›nmalar› kabul edilecek, sindirilecek türden lokmalar de¤ildir. En olumsuz ve ‘zor anlafl›l›r katk›lar›’yla ünlü olanlar›n, (K.Cihan gibileri) Proletarya Partisi’nin devrimci mütevazilik ve olgun yaklafl›mlar›n› f›rsat bilmeleri, kendilerine asla yarar getirmeyecektir. MLPÖUK’s› (K.Cihan’›n makelesinde MLEK olarak belirtilmifl) sorununa gelince; bildi¤im kadar›yla P.Partisi, hiç bir zaman ve hiç bir yerde bu platformu, UKH’nin merkezi olarak görmemifl ve dünya Komünist/Maoist güçlerin bu platformda UKH’nin birli¤i sa¤lamas› için bir araya gelDi¤er bütün konularda oldu¤u gibi, bu konuda da P.Partisi’nin ilkeler temelinde, somut aktiviteleri birbirine kar›flt›rmadan kiminle nas›l ve nereye kadar yürüyece¤ini iyi hesaplamak, tartmak ve olas› sonuçlar› önceden görmek zorundad›r. Bu kesinkes do¤rudur. Bu konuda dostça uyar›larda bulunan, gelifltirmek için elefltirenlere P. Partisinin kap›lar› her zaman aç›kt›r. Ve bilinmelidir ki, hala bir tak›m eksik ve yetersizlikleri olmakla beraber, P.Partisi’nin 2.OPK sonras› bu alanda ki yönelimi tam da bu çerçevede geliflmektedir.

meleri gerekti¤ini de söylememifltir. P.Partisi’nin esas ilgisi ve yo¤unlaflmas›; O’nun somut yönelimini yak›ndan izleyen herkesin de bilece¤i gibi, en baflta ciddi Maoist güçlerin birliktelli¤ine katk› sunma do¤rultusunda olmufltur. P.Partisi’ne göre bu güçler hem DEH içinde, hem de DEH d›fl›ndad›r. Bunu K.Cihan’›n da iyi bilmesi gerekir. Çünkü O’nun haber kaynaklar›, çok yak›ndan olmasada, P.Partisi’nin bu yönelimini iyi gözlemlemektedirler. Buna ra¤men K.Cihan’›n bilgisine sunulur: P.Partisi, MLPÖUK’s›n› “Brüksel Konferanslar›” gibi, anti-emperyalist bir platform olarak bilmifl (tabi ki olumluluk aç›s›ndan belli farkl›l›¤› vard›r) ve böylesi bir anlay›fl çerçevesinde 1994-95 y›l›nda gözlemci statüsü temelinde baflvurmufltur. 5. konferans haz›rl›klar› daha önceden bafllad›¤›ndan baflvuru daha sonraya b›rak›lm›flt›. P. Partisinin yürütme komitesiyle gerçeklefltirdi¤i bir kaç ikili toplant›dan sonra platforma 1997 de kat›ld›. Bu ikili toplant›larda platformun kat›l›m koflullar›n›n gevflek olmas› nedeniyle “gözlemci” veya “üye” gibi bir statünün olmad›¤› anlafl›lm›flt›r. Platforma ne kadar bir önemin verilece¤i ve katk›n›n sunulaca¤› sorunu, her parti ve

örgütün kendisine b›rak›lm›flt›r. P.Partisi’nin bu baflvurusu ve kat›l›m›, en mütevazi flekliyle dünya anti-emperyalist, devrimci, komünist güçlerini tan›ma, deney ve tecrübelerinden yararlanma, uluslararas› alanda varolan ideolojik-siyasal sorunlar›, tart›flma ve çat›flmalar› yak›ndan izleyerek MLM çizgiyi kendisine yak›n güçlerle birlikte etkin k›lma ve anti-MLM çizgilerle daha güçlü ve etkili mücadele yürütme temelindedir. P.Partisi’nin uluslararas› politikas›n›n çerçevesi çok aç›k ve berrakt›r. Bu, hem UKH’nin birli¤ine katk› sunma amaçl› komünist/Maoist güçlerle gelifltirdi¤i iliflkiler (ki bu esast›r), hem de MLM’lerin ideolojik-siyasal önderli¤inde dünya çap›nda güçlü bir anti-emperyalist cephenin yarat›lmas› çabalar›... Bunlar›n ço¤u uzun vadeli, de¤iflik güçleri de içine alan kollektif faaliyetlerdir. Dolays›yla her bir faaliyet ve proje kendi gerçekli¤i, plan›, amaç ve hedefi içinde ele al›nmak durumundad›r. Böyle yaklafl›lmaz ise, sapla-saman birbirine kar›flt›r›lm›fl olacakt›r. Bu anlay›fl temelinde, hem kendisininde merkez de oldu¤u belli faaliyetler (örne¤in “Uluslararas› Mao ve Halk Savafl› Konferans›” gibi), hem de görüfllerini aç›kça ifade etti¤i ve olaPART‹ZAN 37

57


naklar› oldu¤u sürece, kendisi d›fl›nda veya kendisinin bir biçimde katk› sundu¤u ve içinde kardefl veya dost güçlerin de bulundu¤u antiemperyalist nitelikteki konferans ve seminerler (örne¤in “Brüksel Konferans›, MLPÖUK” gibi) aktivite ve etkinliklerdir. Bunlar›n tümü gelifli-güzel de¤il, aksine bafl›ndan sonuna kadar somut bir plan ve program dahilinde ele al›nmaktad›r. Her bir faaliyetin amac› net, varmak istedi¤i hedefleri somuttur. Tüm faaliyetler kapsaml› bir uluslararas› politikan›n parçalar›d›r. Birbirini güçlendiren, destekleyen ve gelifltiren özelliktedir. Her bir projenin esas ve tali güçleri, kal›c› ve geçici yol arkadafllar›, yoldafllar› ve dostlar› vard›r. Her bir projenin hem P. Partisine ve kardefl güçlere, hemde ülke halk› ve dünya haklar›na verdi¤i hizmetleri vard›r. Di¤er bütün konularda oldu¤u gibi, bu konuda da P.Partisi’nin ilkeler temelinde, somut aktiviteleri birbirine kar›flt›rmadan kiminle nas›l ve nereye kadar yürüyece¤ini iyi hesaplamak, tartmak ve olas› sonuçlar› önceden görmek zorundad›r. Bu kesinkes do¤rudur. Bu konuda dostça uyar›larda bulunan, gelifltirmek için elefltirenlere P. Partisinin kap›lar› her zaman aç›kt›r. Ve bilinmelidir ki, hala bir tak›m eksik ve yetersizlikle-

ri olmakla beraber, P.Partisi’nin 2.OPK sonras› bu alanda ki yönelimi tam da bu çerçevede geliflmektedir. Beylik söylemlerle ahkam kesen ama, baltay› ancak aya¤›na vurma becerisini gösteren K.Cihan bilmelidir ki, P.Partisi’nin MLPÖUK’n›n 6.konferans›na kat›ld›¤›nda ne Peru’dan PKP-Patria Roja, ne de Nepal’den NKP(Birleflik ML) vard›. Fakat, P.Partisi dost güçlerinde oldu¤u bir konferansta, bu güçlerle karfl› karfl›ya gelip iç-yüzlerini aç›kça ortaya serip mahkum etmeyi, di¤er dost güçleri de bu çerçevede etkilemeyi bilinçli olarak çok istemifltir. E¤er K.Cihan, bunlar›n olmad›¤› halde, P.Partisi’nin bu konuda ki tavr›n› ö¤renmek istiyorsa, “güçlü kalem”iyle, “yönelim” gibi ciddi bir köflede beylik laflar yazmadan önce, biraz zahmete girip araflt›rma yapmas› gerekirdi. Daha sa¤l›kl› ve tam bilgiyi ise, P.Partisi’ne bafl vurma yoluyla elde edebilirdi. P.Partisi’nin anti-emperyalist bir nitelikte görerek kat›ld›¤› ve bu anlay›fl çerçevesinde görev ald›¤› bu platformda, di¤er bir çok konuda ve ismi geçen partiler sorununda yaklafl›m›n›n ne oldu¤unu “Yönelim” sahibi yazar; baflka kaynaklardan da, örne¤in MLPD, FKP, Arjantin DKP, Norveç ‹KP...’den; veya küçük bir

kesitini, daha yak›n iliflkiler içinde oldu¤u Yunanistan’dan A/Synechia’dan ö¤renebilir. Bir yerlere yaranmak için, bu kadar bel-kemiksizli¤e gerek duyulmamal›! ‹lkeli olma ad›na, ilkeleri dejenere ederek içeri¤in bu denli boflalt›lmas›na izin verilmemeli! MLM yüklenecek ve kazancakt›r! Buna tamam›yla inan›yorum. Fakat ilkeler konusunda en son konuflmas› gereken K.Cihan’›n ilk önce konuflmas›, tamam›yla bir talihsizlik örne¤idir. Çünkü K. Cihan “gelenek“ diye tabir edilen çevrede ilkesizli¤in, pragmatizmin, makyavelizmin bafl kuramc›s› ve ›srarl› uygulay›c›s› olarak ünlenmifltir. Künyesine MLM’yi kah revizyonizm ve reformizmle, kah milliyetçilikle bar›flt›rma, sa¤ ve sol tasfiyecili¤i uzlaflt›rma yaz›l› olanlar›n ve bunda olmad›k üne ve beceriye sahip olanlar›n “köfle”lerinde “ilke sahibi flahsiyet”ler olarak öne ç›kmalar› insana, en iyi durumda “bu kadar›na da pes do¤rusu” dedirtir. Daha da kötüsü ilkelere bu denli uzak, onlar› mu¤laklaflt›ran, suland›ran, kufla çevirinlerin “birileri” için yeniden umut olduklar›n› görünce, içimden umar›m, ‘ilke sahibi flahsiyet’ler, gerçek ilkeler alt›nda kal›p ezilmez demek geliyor. PART‹ZAN 37

58


t u k -O u k O PART‹ZAN


t u k -O u k O PART‹ZAN


t u k -O u k O PART‹ZAN


t u k -O u k O PART‹ZAN


t u k O u k O PART‹ZAN


t u k O u k O

PART‹ZAN


HALKLARIN ULUSLARARASI MÜCADELE L‹G‹’N‹N B‹R‹NC‹ ULUSLARARASI KONGRES‹ GERÇEKLEfiT‹

L‹G: “EMPERYAL‹ZM VE YEREL GER‹C‹L‹K TARAFINDAN GEL‹fiT‹R‹LEN AYRIMCILI⁄A, IRKÇILI⁄A, KAST‹ZME, ULUSAL BASKILARA KARfiI YERL‹ HALKLARIN, ULUSAL AZINLIKLARIN VE ULUSLARIN KEND‹ KADER‹N‹, HÜR ‹RADELER‹N‹ BEL‹RLEME HAKKINI SAVUNUR”


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.