UMUT YAYIMCILIK VE BASIM SANAY‹ LTD. fiT‹ Yönetim yeri: Gureba Hüseyin A¤a Mah. ‹mam Murat Sok. No:23/2 Aksaray-Fatih/‹STANBUL. Tel: (0212) 521 34 30, 531 48 53 FAKS: (0212)621 61 33 Sahibi ve Yaz›iflleri Müdürü: Bar›fl AÇIKEL Bask›: Kayhan Matbaas› ISSN. 1303-0078 el email: umutyayimcilik@superonline.com BÜROLAR ➧ KARTAL: HAMAM SOK. DEM‹RL‹ ‹fiHANI NO: 57/14 KARTAL, TELEFAKS: (0216) 306 16 02 Cep: 0535 820 33 96 ➧ ANKARA: NECAT‹BEY CAD. NO: 66/4 MALTEPE, TELEFAKS: (0312) 231 77 05, Cep: 0543 362 53 60 ➧ ‹ZM‹R: GAZ‹OSMANPAfiA BULVARI, KOÇAfi ‹fiHANI NO: 87, DA‹RE:318 KONAK, TELEFAKS: (0232) 441 93 09, Cep: 0535 310 31 84 ➧ MALATYA: DABAKHANE MAHALLES‹, BOZTEPE CAD., BABACAN ‹fiHANI NO:9 KAT:1/16 MALATYA TEL: (0422) 325 78 13 Cep: 0535 314 36 70 ➧ BURSA: GÜMÜfiÇEKEN CAD. ERKMEN ‹fiHANI, NO:7/21, HEYKEL, TEL: (0224) 224 09 98 Cep:0535 975 65 32 ➧ SAMSUN: KALE MAH., YUSUF KEFEL‹ ‹fiHANI, KAT: 6, NO: 9 , TEL: (0362) 435 64 57 Cep: 0535 454 22 50 ➧ TURHAL/TOKAT: YAVUZ SULTAN SEL‹M MAH. TANRI-VERD‹ SOK. 19/15 2. NOTER YANI TURHAL/TOKAT TEL: 0356 276 37 20 Cep: 0533 414 65 54 ➧ AVRUPA MERKEZ BÜRO: WESELER STR 93 47169 DUISBURG-DEUTSCHLAND TEL: 0049 203 40 60 958 FAKS: 0049 203 40 60 959 Hesap Numaralar›: Sakine Dönmez Ziraat Bankas› Aksaray fib. Yurtd›fl› DM hesap no:: 301009-389694 Yap› Kredi Bankas› Aksaray ‹stanbul fiubesi: Fr. Fr.fiube Kod: 0020 Hesap no: 3013651.5 Yurtiçi TL Hesap No: 85870-4 Vak›fbank Valide Sultan fib. Avusturya fiilini hesap no: 345-4018882
PART‹ZAN’DAN Merhaba, Yeni bir say›m›zla daha birlikteyiz. Bu say›m›zda ilk olarak, gerek dünya üzerinde ve gerekse de ülkemizde yo¤un bir biçimde tart›fl›lan ancak flu anda pek dillendirilmeyen Arjantin’deki geliflmelerin arka yüzünü iflleyen bir çal›flmaya yer verdik. Arka yüzünü diyoruz çünkü Arjantin’de ki geliflmeler genelde yüzeysel ele al›nd›. Bu sonucu do¤uran nedenler pek dillendirilmedi. Örne¤in Türkiye’de mesele daha çok “Türkiye Arjantin olmaz” ba¤lam›nda ele al›nd›. Kuflkusuz ki bunun as›l nedenini hakim s›n›flar›n gerçe¤i tersyüz etme çabas›nda aramal›y›z. Bir bütün olarak emperyalist kapitalist sistem varoldukça bu krizler sürgit devam edecektir. Egemenlerin krizlerine çare bulmak ad› alt›nda ileriye sürdükleri politikalar nedeniyle ortaya ç›kan bu durum sadece sonuçtur. As›l görülmesi ve sorgulanmas› gereken ise bu sonucu do¤uran emperyalist kapitalist sistemin kendisidir. Meselenin birde bu krizin yar› sömürge ülkelere yans›y›fl› önemlidir. Emperyalist kapitalist sistem içinde bulundu¤u ekonomik durgunlu¤u ve yaflad›¤› krizi aflmak ad› alt›nda, uygulad›¤› politikalardan en fazla zarar› bu tür ülkelerin iflçi ve emekçileri görmektedir. ‹flte emperyalist kapitalist sistem, tüm bu gerçekleri tersyüz etmenin yo¤un çabas› içerisinde, sald›r›lar›n› bir bütün olarak sürdürmektedir. Yaz›m›z esas olarak bu sald›r›lar›n ideolijik yönünü ele almakta, yeni bin y›l›n bafl›nda Arjantin’de yaflananlar ise bu topyekün sald›r›n›n sonuçlar› aç›s›ndan “iyi bir örnek” olmas› ba¤lam›nda arka planda ele al›nmaktad›r. Bunun d›fl›nda bu say›m›zda, geçen say›m›zda yay›nlamaya bafllad›¤›m›z dizi yaz›lar›n devam›na yer verdik. Ayr›ca okurlar›m›z taraf›ndan ilgi ve be¤eniyle karfl›lanan ancak elimize ulaflmad›¤› için yay›nlayamad›¤›m›z “Lal Salam Comrades” adl› çal›flmay› da kald›¤›m›z yerden yay›nlamay› sürdürüyoruz. ‹ki ay sonra buluflmak dile¤iyle. Dostlukla...
‹Ç‹NDEK‹LER ‹deolojik bir kolaj................................................2 Parti ve örgütlenme üzerine-2 ...........................13 Devrim ve sosyalizm gereksinim ve istemdir-2.......34 Lal Salam Combrades-3....................................43 Medya ve üzerimizdeki etkileri-2 .....................65
2
‹deolojik bir kolaj:
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
Teknolojik devrim, post-modernizm, bilgi toplumu, ideolojilerin ve tarihin sonu vs...
Son yaflanan Arjantin krizi de bu teoride aç›lan gediklerden “sosyal patlaman›n” ç›kmas›na vesile oldu. IMF reçeteleriyle y›llard›r Arjantin’e dayat›lan serbest piyasa iliflkileri ve “yeni ekonomik” düzen gelifltikçe toplumsal dokuyu tahrip etti ve sonunda çatlatt›. Bu çatlaktan Arjantin halk›n›n isyan› ç›kt›.
MODEL‹N ÇÖKÜfiÜ VE ARJANT‹N Öyle görünüyor ki, ikinci bin y›l›n ilk çeyrek dilimi emperyalist kapitalizmin efsane ve mitlerinin köklü y›k›m›n› getirecek. l960’lar›n bafllar›ndan itibaren girilen yap›sal kriz döneminin yaratt›¤› neo-liberal mitolojiler; globalizm, bilgi toplumu, post-endüstriyalizm, post-modernizm, tarihin ve ideolojilerin sonu, s›n›f mücadelesinin mezara gömülmesi, teknoloji fetiflizmi daha flimdiden kendilerini çevreleyen gizemli makyaj›n akmas›yla birlikte ardlar›ndaki gerçekleri gizleyemez olmufllard›r. fiiflirilen ekonomik balonlardan biri olan Arjantin’de yaflananlar, söyledikleri yalanlara kendileri de inanan burjuva “bilim” adamlar›n› dahi pani¤e sürüklemifl halde. “GERÇE⁄‹N ÇÖLÜNE HOfi GELD‹N‹Z !” Böyle diyordu Slavoj Zizek, 11 Eylül sald›r›lar›ndan sonra ele ald›¤› bir yorumunda. Çünkü di¤er bütün tart›fl-
malar bir yana 11 Eylül sald›r›lar› “küreselleflme”nin, “teknolojik devrimin”, “post-modernizmin”, “bilgi toplumunun”, “ideolojilerin sonunun”, “serbest piyasan›n zaferinin” bir kez daha tart›fl›lmas›na vesile oldu. Tam da ard›ndan Arjantin’de yaflananlar bu ideolojik kolajlar›n çölde yaflanan seraplar benzeri oldu¤unu bir kez daha hat›rlatt›. Serbest piyasan›n, en güzide kurulufllar›ndan biri olan IMF, Ekim 2000 tarihli “World Economic Outlook” raporunun “Prospects and policy challenges” bafll›kl› girifl bölümünde, kendi zaferlerinden çok emin bir flekilde 2001 y›l›n› “sorunsuz” ilan etmiflti. Öyle ya “Yeni Ekonomi” sorunsuzdu(!) Ve ekonomik tarihin dolay›s›yla tarihin sonu gelmiflti(!) Ne diyordu IMF: “Dünya ekonomisine iliflkin beklentiler güçlenmeye devam ediyor, dünyan›n tüm önde gelen bölgelerinde ekonomik büyümenin artmas› bekleniyor. Bu iyileflmenin arkas›nda ABD ekonomisinin
3
büyük ekonomik devrim...” (Charles Goldfinger) Bu teoriye göre “Yeni Ekonomi”nin en önemli özellikleri düflük enflasyon, istikrarl› büyüme ve ifl devrelerinin (çevrimlerin) ortadan kalkmas›. Bir nevi ekonomik tarihin sonu... Teorinin yo¤un olarak propaganda edildi¤i 1990’l› y›llar›n sonunda yaflanan geliflmeler (97 borsa krizi, Asya krizi) bu teorinin önemli gedikler almas›na yol açt›. Son yaflanan Arjantin krizi de bu teoride aç›lan gediklerden “sosyal patlaman›n” ç›kmas›na vesile oldu. IMF reçeteleriyle y›llard›r Arjantin’e dayat›lan serbest piyasa iliflkileri ve “yeni ekonomik” düzen gelifltikçe toplumsal dokuyu tahrip etti ve sonunda çatlatt›. Bu çatlaktan Arjantin halk›n›n isyan› ç›kt›. Her daim “son”lar› ifade eden bu yeni “teori”lerin temel ö¤elerinden biri olan teknolojik geliflme odakl› aç›l›mlar “Yeni Ekonomi”nin de dayanaklar›ndand›. Ama teknoloji sektörünün 1997’de yaflanan kriz ve en sonu Arjantin’de yaflananlar, flunu dedirtmeyi baflard›! “Buenos Aires’teki, protestoculardan, Wall Street borsac›lar›ndan ve mali uzmanlardan oluflan IMF karfl›t› koroya, bugün Arjantin’in sorunlar›n›n en az›ndan bir k›sm›n›n, IMF ile Clinton ve Bush hükümetlerinin politikalar›ndan kaynakland›¤›n› ileri süren Latin Amerika ve Avrupa hükümetlerinin liderleri de kat›ld›.”(22 Aral›k New York Times akt. E. Y›ld›zo¤lu) Her ne kadar emperyalistler aras› çeliflkinin bir yans›mas› olarak da de¤erlendirilebilecek yukar›daki sözler bir baflka gerçe¤i de ifade ediyor. Özellikle son süreçte “küreselleflme” karfl›tlar›n›n dilinde olan bir gerçe-
¤i! Halk kitleleri, emperyalistlerin ve onlar›n yerli uflaklar›n›n “yeni ekonomi”lerini, teknojilerini sorguluyor! “HER fiEY OLAN TEKNO LOJ‹” VE KAP‹TAL‹ZM “Teknik/Teknoloji en genifl anlam›yla insan kadar eskidir. Yontulup b›çak yahut oduncu kamas› haline getirilmifl her tafl, bitki lifinden yap›lm›fl her doku, ateflle piflirilmifl her toprak kap, tekni¤in bir eseridir.”(Hans Freyer, Endüstri Ça¤›) Marksist emek süreci analizinde teknoloji, emek sürecini oluflturan üç ö¤eden emek araçlar›nca kapsan›r. Emek süreci içinde belirleyici rolü olan emek araçlar› bize üretim tarz› hakk›nda bilgiler verir. Söz konusu olan fley sadece üretimin nesnesi, kullan›lan teknik de¤il ayn› zamanda dönem içindeki toplumsal iliflkilerdir de. “Yeni üretici güçler sa¤lamak için insanlar, kendi üretim biçimlerini de¤ifltirirler; kendi üretim biçimlerini de¤ifltirmek, hayatlar›n› kazanma yollar›n› de¤ifltirmek için de bütün toplumsal iliflkilerini de¤ifltirirler. El de¤irmeni size feodal beyli toplumu verir, buharl› de¤irmen ise s›nai kapitalistli toplumu.” (Karl Marks, Felsefenin Sefaleti) Bu haliyle emek araçlar› tarihsel koflullan›fllar›na uygun yap›l›fl tarzlar›yla (teknik) birlikte tarihte oluflan çeflitli toplumsal formasyonlar›n dönemlendirilmesini/ayr›mlar›n› çizer. Franklin insan› “alet yapan hayvan” diye tan›mlar. Fosil halindeki kemik kal›nt›lar›n›n bulunup bir araya getirilmesi, nesli tükenmifl hayvan türlerinin yap›lar›n› anlamak için nas›l bir önem tafl›yorsa; eski emek araçlar›n›n kal›nt›lar› da sona ermifl
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
gücü, Avrupa’daki geniflleme, Japonya’da k›r›lgan da olsa bafllayan ekonomik toparlanma var.” (Aktaran E. Y›ld›zo¤lu, 2 Ocak 2002 Cumhuriyet) O Arjantin ki IMF’nin ve dolay›s›yla “Yeni Ekonomi”nin, ABD’nin örnek ülkesiydi. O Arjantin ki “1990’lar›n bafl›nda IMF’nin gözdesiydi, özellefltirme ad› alt›nda kamu mallar›n› yok pahas›na satm›flt›. Hatta IMF reformlar›n› da tamamlam›flt›. Ama bu arada reel ekonomide üretkenli¤i art›racak uygulamalar gerçekleflmemifl, yaln›zca uluslararas› mali sermayeye hizmet veren mali sektörde bir verimlilik gözlenmifl.” (Foreing Affaires, Kas›m/Aral›k, 2001 akt. E. Y›ld›zo¤lu) Tüm bu Arjantin süreci son y›llarda neo-liberal iktisat akademisyenlerince savunulan teorileri yerle bir etti. “Çöldeki gerçe¤i” bir kez daha tüm ç›plakl›¤›yla gözler önüne serdi. Çeflitli adland›rmalar›yla birlikte esas olarak “Yeni Ekonomi” ismiyle an›lan bu ABD patentli teorilere göre küreselleflme, yeni teknoloji ve artan üretkenlik “Yeni Ekonomi”yi mevcuda getirdi: Art›k baflka bir dünyada yaflanmaktad›r; eski göstergeler geçerli de¤ildir. “Geliflmifl ülkelerde de¤er ve zenginli¤in ana kayna¤› art›k maddi mallar›n üretimi de¤il, elle tutulmayan ürünlerin yarat›lmas› ve kullan›m›d›r... Finans, imgeler ve iletiler (mesajlar) gibi elle tutulamaz ak›mlar, dünya ekonomisinin ana damar›d›r. Fiziksel ürünlerden uzaklaflmas› anlam›nda ‘maddeden s›yr›lma’ olay› co¤rafi ve fiziksel kaynaklar›n varl›¤› gibi k›s›tlamalar› ortadan kald›rarak bütün ekonomik faaliyetlerde köklü bir dönüflüm getiriyor. S›nai kapitalizmin do¤uflundan bu yana en
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
4
ekonomik toplum biçimlerinin araflt›r›lmas› aç›s›ndan o denli önem tafl›r. “Ekonomik ça¤lar› birbirinden ay›rt etmemize olanak veren fley, neyin üretildi¤inden çok, nas›l ve hangi emek araçlar›yla üretildi¤idir..”(K. Marks, Kapital, Cilt 1) Teknolojiyle varolan üretim biçimi/üretim iliflkileri aras›ndaki bu korelasyonun kendisi 1970’lerde Rus Sosyal Emperyalizmi ve Do¤u Avrupa modern revizyonistlerince “Bilimsel ve Teknolojik Devrim” kavramsallaflt›r›lmas›yla Marksizm’in tahrifat›nda kullan›lm›flt›r. Tarihin yeni bir evresine at›fta bulunmak üzere icat edilen bu tan›mlamada tarihin “evrimi”nin motor gücü üretici güçlerdir. S›n›f mücadelelerini ve devrimleri gözard› eden, kayna¤›n› teknolojik determinizmden alan bu yaklafl›m bilime ve teknolojiye kapitalizmin çarp›kl›klar›n›n giderilmesiyle insanl›¤› zorunlu olarak komünizme götürecek bir güç olarak bakmaktad›r. Kimi burjuva iktisat okullar›, bilim adamlar›, füturologlarca infla edilen projelerde/teorilerde merkeze oturan bu teknolojik bak›fl insanl›¤›n tüm tarihsel gelifliminde teknolojiyi ba¤›ms›z de¤iflken olarak kabul eder. S›n›flar›n varolufllar›, mücadeleleri talidir; teknolojik evrimin üzerindendir. Eski teknoloji, yerine yeniyi b›rakarak toplumsal dönüflümleri iteler. Tarihin bu ilerleyifli insandan, s›n›f mücadelesinden ba¤›ms›zd›r; kendi kurallar›yla geliflen, otonom teknolojik ilerlemelerden ibarettir. “Aç›kças› bu kendini besleyen bir süreçtir, teknik kendi kendine vücut vermektedir.” (J. Ellul, The Techonolojic al Society) Tarih, teknolojinin tarihidir. Teknolojinin bu kendi ken-
dineli¤i/kendi içinli¤i, toplumsal s›n›flar karfl›s›ndaki ba¤›ms›zl›¤› onun tarafs›zl›¤›n› da getirir. Teknoloji s›n›flar üstüdür, nötrdür. Oysa teknoloji, üretimde kullan›lmak istenilen teknik yenili¤in seçilerek yayg›n hale getirilmesi, gelifltirilmesidir. Bu da mevcut toplumsal ve ekonomik iliflkiler çerçevesinde gerçeklefltirilebilir ancak. Dolay›s›yla teknoloji; kapitalist üre tim tarz›nda sürekli olarak daha fazla art›k ürün üret mek, verimlili¤i ve karl›l›¤› art›rmak aray›fl› içindeki ser mayenin ç›karlar›n›n damga s›n› tafl›r. Teknoloji, kapitalist üretim tarz›nda bir tür ba¤›ml›l›k/sömürü iliflkisidir; eme¤i sermayeye, yar›-sömürge ülkeleri emperyalist merkezlere ba¤layan kölelik zincirinin halkalar›ndan birisidir.Ve elbette ki nötr olamaz. Kendini Marksist praksis içinde tan›mlayan kimi ak›mlar›n da paylaflt›¤› bu teknolojik determinist görüfller Marksizm’in (günümüzde Marksizm-Leninizm-Maoizm’in) teknik emek gücüne indirgenmesinin ve II. Enternasyonal ekonomizminin bir baflka düzeyde savunulmas›n›n ta kendisidir.Vurgulanmal›d›r ki Marksizm çok daha kapsay›c›d›r. Ne sadece olgular› tahlil etme yöntemi, ne sadece yeni kategoriler, kavramlar getiren ekonomi-politik teorisi; felsefeye farkl› bir kulvardan bak›fl aç›s›d›r. Marksizm-LeninizmMaoizm dünyay› ideolojik-politik-ekonomik düzeylerde de¤ifltirme gücüdür/de¤ifltirmenin kendisidir. Bu noktan›n alt›n› özellikle çizmek gerekir. “Pro letaryan›n ideolojisi… s›n›f mücadelesinin bütün tarihsel sürecinin incelenmesi ve kav ranmas›n› içerir -bilimin ulafl -
t›¤› en yüksek inceleme ve kavrama seviyesini temsil eder... Baflta s›n›f›m›z ve halk lar olmak üzere insanlar› dünyay› dönüfltürmek için te orik ve pratik bir araç ile ilk kez kufland›ran dünya görüflüdür, bilimsel ideolojidir. “(Abimael Guzman, Baflkan Gonzalo ile Röportaj) Bu bak›flla ilgili bir di¤er mesele de; kapitalist emperyalizmin üretici güçlerin geliflimi karfl›s›ndaki tavr›, “teknolojik devrimlerin” kapitalist üretim iliflkileri içinde ifade ettikleridir. Kapitalizmle birlikte tek noloji, üretimden koparak bafll› bafl›na bir meta haline gelmifltir. Al›n›p sat›lan, sö mürü iliflkilerinin yeniden üretilmesinde rol alan kapi talist bir meta. Keza yine kapitalizmin belli bir geliflmifllik düzeyinde bilim de her fleyin metalaflmas› sürecinin bir parças› olmufltur. Bilim, üretimle içiçe geçmifl, teknolojideki ilerlemeler bilimde gerçekleflen dönüflenlerle yak›ndan iliflkilenmifl-
Vurgulanmal›d›r ki Marksizm çok daha kapsay›c›d›r. Ne sadece o l gular› tahlil etme yöntemi, ne sadece yeni kategoriler, kavramlar getiren e k o nomi-politik teorisi; felsefeye farkl› bir kulvardan bak›fl aç›s›d›r. Marksizm-Leninizm-Maoizm dünyay› ideolojik-politikekonomik düzeylerde de¤ifltirme g ü cüdür/de¤ifltirmenin kendisidir.
tir. “Evvelce iflçi taraf›ndan yap›lan ifli makinenin yapmas›n› mümkün k›lan, bir yönüyle mekanik ve kimya yasalar›n›n do¤rudan do¤ruya bilimden kaynaklanan analizi ve uygulamas›d›r. Buna karfl›l›k makinelerin bu yoldan geliflmesi ancak büyük sanayi zaten daha yüksek bir aflamaya ulaflm›fl ve bütün bilimler sermayenin hizmetine sokulmuflken ve öte yanda, bizzat varolan makineler zaten büyük kaynaklar sa¤l›yorken söz konusu olur. ‹cat o zaman bir meslek haline gelir ve bilimin do¤rudan üretimine uygulanmas›, icad› belirleyen ve teflvik eden bir perspektif haline gelir.” (K. Marks, Grundrisse). 1970’lerden itibaren özellikle mikro elektronikte meydana gelen muazzam ilerlemeler (klasik devre elemanlar›n›n yerini mikroçiplere b›rakmas› vb.) daha önceleri k›s›tl› sanayi dallar›nda uygulanan kimi ileri teknolojilerin kullan›m›n› yayg›nlaflt›rd›. Buna paralel yeniotomasyondan otomasyona geçifl, yine bilgi iletiflim düzeneklerinin (h›zl›-yüksek kapasiteli bilgisayarlar›n, dijital haberleflme sistemlerinin uygulama bulmas›) sanayide ve hizmet sektöründe kullan›mlar›n›n genifllemesi, sektörlerdeki üretim biçimlerinde, ifl örgütlenmelerinde köklü de¤iflmelere zemin haz›rlad›. Teknolojik s›çramalar ve yayg›nlaflma esnek/parçalanm›fl üretim ve yal›n üretimin altyap›s›n› oluflturan etkenlerden biri oldu. Kapitalist üretimde, üretim sürecinde bilim ve teknoloji aras›ndaki mesafenin azalmas›, bilim ve teknolojinin iç içeli¤i, çürüyen kapitalizm demek olan emperyalizmde söz konusu “teknolojik devrimlerin” temel
nedenidir. Üretimin kapitalist niteli¤inden ötürü onun s›n›r lamalar›na tabidir; kapitalist üretimin ak›l d›fl› dürtüsü kar için üretimdir. Ve bu “büyümüfl olmak için büyü mek zorunda olan kanserli hücrelerin” davran›fl kal›b›n›n ayn›s›d›r. Kar için üretim, üretimin toplumsa l ihtiyaçlar nezdinde örgütlenmesini bi lim-teknoloji iliflkisinde top lumsal hedefler gözetilmesini d›fltalayarak varolur. Bilime, teknolojiye s›n›rlamalar da bu noktadan bafllar; kapita lizm bafl›ndan itibaren bilim d›fl›d›r, irrasyoneldir. Bugün teknoloji, kapitalist emperyalistler taraf›ndan gelifltirilmekte, denetlenmektedir. Kapitalist emperyalist tekeller istedikleri (karl›) teknolojilere yaflama geçme flans› verirler. Karl› olmad›¤› için üzerinde çal›fl›lmayan veyahut saklanan icatlar s›r de¤ildir. Küçük bir örnek; otomobilin tarihiyle eflde¤er bir geçmifle sahip olan elektrikli motorlar›n kullan›m›/gelifltirilmesi y›llarca bekletilmifl daha yeni yeni -petrolün getirdi¤i sorunlara koflut- üzerinde ciddi çal›flmalar yap›lmaya bafllan-
m›flt›r.” Kapitalist emperyalizm temel mülkiyet iliflkilerinin ayn› kalabilmesi için birçok fleyin de¤iflmesi/de¤ifltirilmesi gerekti¤inin bilincindedir. “Çürüme e¤iliminin kapitalizmin h›zl› geliflimini önleyece¤ini sanmak yanl›fl olur.” (Lenin, Emperyalizm) Teknolojik devrimler olgusuna ve üretim araçlar›n›n kapitalist üretim iliflkileri alt›nda gelifltirilmesine bu noktadan bakmak, kapitalist emperyalizmin girdi¤i do¤rultuyu bu zeminde ele almak gerekir. TEKN‹K ‹LERLEMEYLE GEL‹fiEN ‹NSANIN DÜN YASI POST-MODERN‹ZM VE B‹LG‹ TOPLUMU Biliyoruz ki tarih tekerrürden ibaret de¤il. Tarih say›s›z zenginlikte ve karmafl›kl›kta iliflkiler sürecidir. Ve dolay›s›yla tekerrürün tekdüzeli¤iyle, s›¤l›¤›yla uzaktan yak›ndan ilgisi yoktur. Ama baflka bir gözle bakt›¤›m›zda tarihi tekerrürden ibaret görebiliriz. Tarihin kendini hep baflka flekilde tekrar etti¤inin bilincinden hareketle XIX. yüzy›l sonlar› ile
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
5
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
6
yüzy›l›m›z›n ilk çeyre¤i aras›ndaki dönemle son çeyre¤inde yaflananlar aras›nda benzerliklere, “tekrarlara” rastlamak mümkün. 1900’lerin bafllar›nda müthifl bir sermaye hareketlili¤i söz konusuydu. S›n›rlar sermayeye ard›na kadar aç›kt›. Öyle ki bu uluslararas›laflma düzeyi 1913 y›l› itibar›yla- bugün daha yeni tutturulmakta. Yani ticari bütünleflme ve sermayenin küreselleflmesi olgusu sadece günümüze has bir özellik de¤il. Ayn› flekilde yüzy›l bafl›nda haberleflme ve iletiflimde muazzam bir ad›m at›l›yor, Avrupa-Amerika telgraf hatt› döfleniyor. Buharl› gemiler ve trenler ulafl›m› h›zla kolaylaflt›r›yor. K›sacas› tekelci evreye geçen kapitalizm teknolojik devrimler yafl›yor. Uluslararas› konjonktürde ise hegemonya sorunu var. O dönem ‹ngiltere hegemonyas›n›n boflaltt›¤› pazarlar› doldurmak için verilen mücadele I. ve II. Paylafl›m Savafllar›na yol açm›flsa da 1960 sonlar›ndan itibaren ABD’nin patronlu¤unun sorgulanmas›, henüz böylesi bir sonuca götürmedi. Ama “emperyalizmin dünya savafl› gibi büyük felaketlerin kayna¤› oldu¤u” Leninist tezi bugün hala geçerlili¤ini korudu¤undan ihtimal d›fl› da de¤il. Benzerliklerin yafland›¤› bir baflka zeminse düflün merkezli. 1917 Ekim Devrimiyle emperyalist metropollerde ivme kazanan proletaryan›n iktidar mücadelelerinde alm›fl oldu¤u a¤›r yenilgiler,1920’lerin iktisadi buhranlar›yla birleflince burjuva akademisyenleri, “bilim adamlar›” ve toplumsal doku içinde ›rkç› mistik, ak›l d›fl› düflünce ak›mlar›n›n boy att›¤› görülmekte. Faflizmin siyasal iktidar›ndan önce üniversite-
lerde, toplum örgütlerinde ›rkç› söylemlerin, faflist ö¤retilerin egemenli¤i dikkat çekmekte. Yar›-sömürge ülkelerin özgünlüklerini bir kenara b›rak›rsak bugün de emperyalist kapitalist ülkelerde, “uygar kültürlerde” ›rkç›l›k temelinde faflist hareketlerin geliflmesi söz konusu. Bu geliflmenin arkas›nda yer alan “demokratik devlet” deste¤i ise iflin içindeki sermayenin yönelimini vermekte. (Almanya’da, ABD’de faflist örgütlenmelerin orduyla ve di¤er devlet birimleriyle iliflkisi bilinmeyen bir fley de¤il). Dünya genelinde neo-liberal politika lar ve küreselleflme süreci fa flist ideolojileri güçlendiriyor. 11 Eylül sald›r›lar› da bunun bir gerekçesi yap›ld›. Keza bilim camias›nda ›rkç› söylemlere bilimsel dayanaklar sa¤layan “bilimsel çal›flmalar” mantar misali ço¤al›yor. Örne¤in l994’te Charles Murrey ve Richard Hernbatein adl› “bilim flahsiyetlerinin” yapt›klar› Çan E¤risi: Amerikan Yaflam›nda S›n›f Yap›s› ve Zeka adl› araflt›rma istatistiksel yöntemlerle beyaz Amerikal›lar›n siyahlardan 15 puan daha zeki oldu¤unu henüz bilinmeyen bir genetik etken nedenine ba¤layarak “kan›tl›yor”. Tüm dünyada “bilgi toplumu”na inat insan› tarih karfl›s›nda aciz bir nesne fleklinde tan›mlayan “bilinemezin” toplumsal hakimiyeti fark edilir bir durum almakta. UFO tarikatlar›, yeni peygamberler, dünyan›n anlafl›lmas›nda bilimin, katetmek zorunda kalaca¤›(!) metafizik aç›klamalar yaflam›n her alan›na sinmifl halde. “Yeni bir ça¤” (new age) yaflan›yor. Milyonlarca tarikat, dernek, alt kültür topluluklar› insan›n neoliberal anlamland›r›lmas›na
katk›da bulunuyor. Sözde bilimsel araflt›rmalar›n art›fl gösterdi¤i dinsel fanatizmin “uygarl›k çat›flmas›”n› gündeme getirdi¤i, bilinemezin cazipleflti¤i bu yeniden flekillenifli en iyi anlatan kavramlardan birisi post-modernizmdir. 18. yüzy›l ayd›nlanma “gelene¤inin düflünüfl ve eylem tarz›n›” redde dayanan post-modernizmin tarihsel köklerini yine bir teki olan -realizme karfl›- romantizm ak›m›na kadar sürebiliriz. Arkas›nda büyük imzalar, klasikleflmifl eserler bulunan bir kuram ya da felsefi olmayan bu kavram›n ortaya ç›k›fl› esasta 1960’lara denk düflüyor. Modernizmin ak›lc›l›¤›n›n, bütünlü¤ünün reddi üzerine kurulan sistemin parçal›l›¤› ne zaman, neyi dedi¤inin “tam anlafl›lmamas›na” neden olmakta. “Gerçekten post-modernizmin göze çarpan özellikleri aras›nda aç›kl›¤a rastlamak olanaks›zd›r. Genellikle post-modernizm, aç›k sözlülü¤ü bir ilke haline getirmemifltir. Ama bu kadarla kalmaz, aç›k konuflmay› f›rsat düfltükçe reddeder.” (E.Gellner, Post-modernizm , ‹slam ve Us) Kavram, belirtildi¤i üzere 60’l› y›llarda kullan›lmaya (New York’ta sanatç›lar aras›nda) bafllam›fl, 1970’lerde Avrupa yaz›n hayat›na girmifltir. Post-modernizmin anlatt›klar› ilk önce sanatç› çevrelerinde bilhassa mimaride- flekillenmifl ve nihayet Frans›z Jean François Lyotard’›n “Post Modern Durum” (1979) adl› eseriyle adeta bir moda ve yayg›n bir ideolojik yaklafl›m haline gelmifltir. Kavram›n geliflmesi ve genifllemesiyle, yaklafl›k 2.5 y›ld›r süregiden ve derinleflen emperyalist kapitalizmin krizi ve krize karfl› yürüttü¤ü
7
he yok ki özgül, somut bir kültürden ba¤›ms›z olarak hiç bir yerde bulunamayaca¤› olgusudur.” (Paul Feyeraband, Akla Veda). Böylesine bir öznellik üzerine oturan bilimsel faaliyet sonucu elde edilen bilimsel bilgi de sadece “bir söylem türüdür.” (J.P. Lyotard, Post-Modern Durum) Do¤a bilimlerinde yasalar›n inkar› tarihsel yasalar -üzerine uyguland›¤›nda, insan›n tarih içindeki konumlan›fl› silinir. Tarihsel olgular›n aç›klanmas›, yasalarla ifade edilmesi mümkün olmaz. Oysa toplumsal tarihin insan bilincinden, isteklerinden ba¤›ms›z yasalar› vard›r ve top-
ta ortaya ç›kan, kimsenin istemifl oldu¤u fley de¤ildir. ‹flte böyle, tarih, günümüze dek bir do¤al süreç gibi ilerler ve esas olarak ayn› hareket yasalar›na tabidir.” (F. Engels’ten Konigsberg’deki Joseph Bloch’a Mektup, Londra, 21-22 Eylül 1890) Bilgi felsefesi, özne-nesne iliflkisi, tarihsel ak›fl hakk›nda post-modernizmin söyledikleri bu moda ideolojinin s›¤l›¤›n› sergilemektedir. De¤inilen konularda yaz›lanlar MTV klipleri veya bilgisayar efektleriyle doldurulmufl, gösteriflli ama içi bofl ABD filmleri gibidir. Zaten post-modernizmde imaj, görüntü içerikten, düflünceden daha önemlidir. Çünkü “bilgi top-
Post-modernizmin felsefi dayana¤› maddi dünyan›n bilinemeyece¤i; dolay›s›yla de¤ifltirilemeyece¤i tezidir. Bu tez do¤al olarak özne/nesne iliflkisini, bilgi kavram›n› yeniden tarif eder. lumsal hareket bu yasalara uyumluluk arz eder. Fakat tarih ayn› zamanda insan›n toplumsal varl›¤›n›n bir karakteristi¤i olan bilinçli ve tasarlanm›fl edimlerinin gerçeklenmesinin de kendisidir. Tarih, öznel ve nesnel süreçlerin sonsuz bileflkenidir. “... tarih öyle bir ilerler ki, sonal sonuç, her zaman birçok bireysel istek aras›ndaki çeliflkilerden ç›kar; bu bireysel istençlerden her birini ne ise o yapan fley de bir y›¤›n tikel yaflam koflullar›d›r. Böylece, bir bileflke -tarihsel olay- do¤uran, birbiriyle kesiflen sonsuz güç, sonsuz bir kuvvetler paralel kenar› dizisi vard›r. “Bu bileflkenin kendisi de bir bütün olarak bilinçsiz ve istençsiz iflleyen bir gücün ürünü olarak görülebilir. Çünkü her bireyin istencini baflka herkes engeller ve sonuç-
lumu”nda bilgi öylesine h›zl› geliflmekte ve akmaktad›r ki, içerik ayn› h›zla anlam›n› kaybetmektedir. Bu haliyle post-modernizm burjuva ayd›nlanmac› gelene¤in düflünce sistemine alternatif gelifltirmekten daha çok Marksizm’e ideolojik-politik bir “meydan okuyufltur”. Zira bu düflünce ak›m›n›n ünlü düflünürlerinin birço¤unun Marksist bir geçmifli vard›r. -Lyotard 1954-64 y›llar› aras›nda Marksist bir dergiye katk›da bulunmaktayd›. Daha sonralar› bu olgu kendisini Post-Marksizm ad›nda gösterecektir. PostMarksizm’in toplumsal zeminini ise 1963 sonras› geliflen devrimci dalgan›n emperyalist metropollerde kal›c› bir kazan›m elde edemeden geri çekilmesiyle yaflanan politik ve mo-
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
küreselleflme politikalar›n›n neo liberalizm- aras›nda rastlant› olarak adland›r›lamayacak kadar bir örtüflme vard›r. ‹flçi s›n›f› hareketinin parçalanarak, kapitalizme radikal elefltirel merkezde yaklaflan düflünce ve eylem sistemleri -baflta komünist hareketi marjinalize etmek, bireyi ve toplumu sermayenin ç›karlar› do¤rultusunda yeniden kal›ba dökmek üzere uygulamaya sokulan neo-liberal ekonomik-sosyal politikalar›n ve bunlar›n yar›-sömürgelere yans›mas› “Yap›sal Uyum Programlar›”n›n post-modern ideolojik/kültürel yaklafl›m›n iktisadi altyap›s›n› oluflturdu¤u aflikard›r. Post-modernizmin felsefi dayana¤› maddi dünyan›n bilinemeyece¤i; dolay›s›yla de¤ifltirilemeyece¤i tezidir. Bu tez do¤al olarak özne/nesne iliflkisini, bilgi kavram›n› yeniden tarif eder. Mutlak hakikate tepkiden mutlak görelili¤e yerleflen post-modernizmde hiçbir fley bilinemez. Rölativitenin egemenli¤inde “mutlak do¤ru/göreli do¤ru” aras›ndaki diyalektik iliflkiyi (“Bilgi, düflüncenin ebedi, sonsuz olarak nesneye yaklaflmas›d›r. Do¤an›n insan düflüncesinde yans›mas›n› ‘ölü’, ‘soyut’ bir tamda de¤il, hareketsiz olarak de¤il, çeliflkisiz olarak de¤il, ebedi bir hareket, çeliflkilerin ebedi bir de¤ifl ve çözülüfl süreci olarak anlamak gerekir.” -Lenin, Felsefe Defterleri) aflan(!) post-modernizmin bilimsel faaliyeti de gerçe¤in elde edilmesi ve varolan›n bunun do¤rultusunda de¤il; öznelli¤i ve kültürel biçimlendirilifli/belirlenmesi temelinde ele alarak hiçlefltirir. “Söylenebilecek daha önemli bir fley do¤a yasalar›n›n hiç flüp-
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
8
ral çöküntü oluflturmaktad›r. Post-modernist kaynaktan beslenen Post-Marksizm “toplumsal ve politik kifliliklerin ve konumlanmalar›n temel belirleyicisinin tarihsel olarak tarif edilebilen nesnel s›n›fsal yap›lar oldu¤u, üretim iliflkilerinin ya da ekonomik temelin öncelikli bir aç›klay›c›l›¤a sahip oldu¤u, iflçi s›n›f›n›n sosyalizmden nesnel bir ç›kar› oldu¤u, s›n›flar›n nesnel ç›karlar›ndan bahsedilebilece¤i, kapitalizmin afl›larak sosyalizme dönüfltürülebilece¤i ve bu sürecin içinde iflçi s›n›f›n›n di¤er yoksullardan farkl› ve özel bir konuma sahip oldu¤u, tarihin ve toplumun belli temel ve birlefltirici prensiplerden hareketle belli bir teorik çerçeve içinde yorumlanabilece¤i ve anlafl›labilece¤i fikirlerini reddeder.” (Ergin Y›ld›zo¤lu, ‹ktisat, say› 352) Post-modernist sistem ile post-Marksizm aras›ndaki bir baflka paralellik ikisinin de kapitalizmin dönemlendirilmesine verdi¤i cevab›n ayn›l›¤›ndad›r; bilgi toplumu, sanayi sonras› toplum. Bilgi toplumu -enformasyon ça¤›- tan›mlamas›n› yapan teorisyenlerin ç›k›fl noktas› kapitalizmin nitel dönüflüme u¤rad›¤› sav›d›r. 1970’lerin bafllar›n da Daniel Bell taraf›ndan or taya at›lan sanayi sonras› ça¤ tezi ve daha sonra Alvin Toffler’in “Üçüncü Dalga” isimli çal›flmas›yla gündeme yerle flen enformasyon toplumunun temel pusulas›; kapitalizmin girdi¤i yeni dönemde nesne lerin üretimi de¤il, bilginin üretimi ve kontrolü topl u msal örgütlülükte, toplumsal ilerlemede esas rolü oynama-
s›d›r. Üretim ve üretici güçler, yerini bilginin iktidar›na b›rakmaktad›r. Yaflanan teknolojik devrimlerle bilgi h›zla üretilmekte, her alana girerek yayg›nlaflmakta ve dolay›s›yla iktidar olgusunda yeni nitel bir de¤iflim gerçekleflmektedir. Emek ve sermaye çat›flmas› yok olmakta art›k proletarya ve burjuvazi toplumsal sahneden çekilmekte, yerlerini muazzam bir h›zla büyüyen bilgiye sahip olanlar ve kullananlar ile bunu beceremeyenlere b›rakmaktad›rlar.
Üretim, ifl, s›n›f gibi kavramlar bu e¤ilim temelinde yeniden tan›mlanmaktad›r. “‹flsizli¤in gerçek anlam› nedir? ‹flsiz kalm›fl bir iflçi evde dam›n› aktar›yor ya da arabas›n› elden geçiriyorsa evde tembel tembel oturup televizyonda futbol maç›n› seyreden adam gibi mi iflsiz say›lmal›d›r? ‹nsanlar›n kendileri taraf›ndan tüketilmek üzere üretimde bulunmaya bafllamalar›yla birlikte iflsizlik ve bürokratik sosyal yard›m kavramlar›n› yeniden incelememiz gerekmektedir.”
(A. Toffler, Üçüncü Dalga) Tan›mlama çabas›n›n kendisi yaklafl›k 17 y›ld›r uygulamaya sokulan neo-liberal politikalar›n bir unsuru olan sosyal haklar›n geri al›nmas›n› ima ediyorsa bilgi toplumu kuramc›lar›n›n s›n›fsal mevzilenifli de gayet aç›k durumdad›r. “Elveda Proletarya” diye hüzünlü bir sesleniflte bulunan Andre Gora için de sanayi sonras› toplumda kapitalizm art›k kendi kendini aflma becerisini göstermifltir. “Kapitalizm, bugüne kadar pek incelenememifl ve çok az kavranabilmifl bir gücü, kendi sorunlar›n›n çözümsüzlü¤üne hakim olma gücünü ele geçirmifltir.” (A. Gorz, Elveda Proletarya) Kavramlar› gerçeklerden soyutlayarak deforme eden, ayaklar› yere basmayan teoriler üreten bilgi toplumu “teorisyenlerinin bu beceriklili¤ini A. Toffler iyi bir flekilde ortaya sermektedir: “Fiyatlar ‘ilk fiyat’ diyebilece¤imiz bir kural sayesinde sat›n al›c›lar›n lehine iflliyordu ve bu ilk fiyat maliyet, kar, rekabet gibi ekonomik etkenlerden çok siyasal ve askeri güçler aras›ndaki göreli farklara ba¤l›yd›. Düflük tutulan bu ‘ilk fiyat’ bir kez gerçekleflti mi sonraki b ütün fiyatlar›n daha da düflük olmas›na yol açar.” (A. Toffler: Üçüncü Dalga) ‹flte kapitalist ticaretin ve emperyalizmin özü! Hiçbir fley aç›klamayan, sa¤lam bir temele oturmayan bu “teorik” yaklafl›m tümüyle ideolojiktir. Toffler bilgi toplumuyla ilgili kehanetlerini 1979 y›l›nda yapm›flt›, günümüzde
durum henüz enformasyon ça¤›na uygun bir resim çizmiyor. Her fleyden önce bilgi ve iletiflim teknolojilerindeki geliflmeler emekçi kitlelerde tersine bilgisizli¤i, onlara yönelik dezenformasyonu derinlefltiriyor, çünkü bilgi ve iletiflim a¤lar›n›n denetimi hala emperyalist tekellerin elinde; “Dünya zenginli¤ine el koyan az›nl›k (ABD, AB ve Japonya) iletiflim alan›ndaki tüketimin % 90’›n› gerçeklefltiriyor. Bu alanda faaliyet gösteren 300 kadar firman›n 144’ü ABD kökenli, 80’ i Avrupa kökenli, 49’u da Japonya’ya ait- Dünya zenginli¤ine el koyanlar iletiflim alan›n› da hemen hemen tümüyle denetlerken, bu denetim onlar›n egemenli¤ini daha da derinlefltiriyor.” (Fikret Baflkaya, Azgeliflmiflli¤in Süreklili¤i) ‹flçi s›n›f› yok olmak flöyle dursun “sanayi sonras› toplumu” yaflad›¤› iddia edilen ülkelerde bile say›ca art›yor; ABD’de Çal›flma ‹statistikleri Bürosu’nun incelemesinde -iflçi s›n›f›n›n mutlak say›s›n›n son y›llarda artt›¤› belirtiliyor, The New Statesman, 23/8/1996. (aktaran Ergin Y›ld›zo¤lu, Globalleflme ve Kriz) Keza yine s›n›f
mücadelesinin varl›¤› tüm ideolojik manipülasyonlara ra¤men toplumsal olarak kabul görüyor; “Gallup’un kamuoyu araflt›rmas›nda ‹ngiltere’nin ekonomik toparlanma yaflad›¤› 1995 y›l›nda toplumda s›n›f savafl›m› oldu¤unu ›srar edenlerin genel nüfus içindeki oran› % 76.” (E. Y›ld›zo¤lu, Globalleflme ve Kriz) VE SON: “‹DEOLOJ‹LER‹N VE TA R‹H‹N SONU” MU? Burjuvazinin emekçilere karfl› gelifltirdi¤i topyekün sald›r›n›n -dünya çap›nda hemen hemen eflzamanl› ve ayn› merkezli oldu¤undan genel sald›r›konumuz özgülündeki son parças› “tarihin ve ideolojilerin sonudur” (‹deolojiler de¤il, asl›nda kastedilen tek bir ideoloji, o da proletaryan›n ideolojisi) Post-modern durumu yaflayan sanayi sonras› ça¤›n “bilgi toplumunun” ola¤an sonucudur “tarihin ve ideolojilerin sonu” (Daniel Bell’in “‹deolojinin Sonu” ile Fukuyama’n›n “Tarihin Sonu” ayn› fleyin farkl› kelimelerle ifade edilmesi olarak al›nabilir).
Modern revizyonizmin burçlar›na art›k aç›ktan yaz›lan “Her fiey Sermaye ‹çin” fliar›n›n ideolojilerin ve tarihin sonu kavram›n›n gerçekli¤ini y›k›lmaz biçimde kurdu¤undan hareket eden Fukuyama’ya göre, “Do¤u Bloku ve özellikle de SSCB’nin da¤›lmas›yla birlikte kapitalist sistemin üstünlü¤ü ve alternatifsizli¤i tarih taraf›ndan tart›flmas›z bir biçimde kan›tlanm›flt›r. Art›k dünyada tek bafl›na egemen olan ekonomik sistem kapitalizm, politik sistem ise liberal demokrasidir.” (F. Fukuyama, Tarihin Sonu, National Interest, 1989) “Bugün dünyada art›k özgürlükçü demokrasinin d›fl›nda bir siyasi ideal kalmad›. Bu nedenle tarihin sonundan söz ediyorum.” (Fukuyama, Ekonomik Panorama Dergisi, Nisan 1992) Asl›nda tarih ikinci olmasa da ilk kez sona ermiyor. Zira tarihi daha 1806’da, Hegel, Napolyon’un Jena’da Prusyal›lar üzerinde kazand›¤› zaferle bitirmiflti. Bu zaferle Hegel’in kavramlaflt›rd›¤› “evrensel ve türdefl bir devlet” olgusu tüm Avrupa’ya vs. Kuzey Amerika’ya egemen olmufltu, insan›n do¤a-
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
9
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
10
“insanlar, da¤lar›n ard›ndaki ya da denizlerin ötesindeki güzellikler yerine yaln›z ayaklar›n›n alt›ndaki topra¤› görmeye al›fl›nca, kuyunun dibindeki kurba¤a kadar dar g ö r ü fl l ü olurlar. Oysa kafalar›n› kald›r›p evrenin s›n›rs›zl›¤›n›, yaflam›n zenginli¤ini, insanl›¤›n yüce davas›n›n güzelli¤ini ve erdemini, insan yeteneklerinin çeflitlili¤ini ve bilginin verimini gördüklerinde daha alçakgönüllü davranmaya bafllarlar. (Mao Zedung, Sabah Tufan›- Cilt I) ya ve kendine yabanc›laflmas›, onun kapitalist sistemdeki etkinli¤iyle son bulmufl, kapitalizm insan›n yaratabilece¤i en üst toplumsal örgütlenmeyi yaratarak tarihin, ilerleyifline noktay› koymufltur. Ama fazla uzun sürmedi, Marks söz konusu noktan›n gerçekte bir virgül oldu¤unu ve tarihin s›n›f mücadeleleriyle kapitalizmi de aflaca¤›n› mufltulad›. Hegel’deki felsefi derinli¤e sahip olmayan Fukuyama’n›n “Tarihin Sonu” makalesi ise Fukuyama’n›n zihinsel aktivitesinin son dura¤›ndan baflka bir fley de¤il. Sermayenin genel sald›r›s›nda “tarihin sonu”nu haz›rlayan gerek liberal düflünürlerin gerekse de post-Marksistlerin ortak fikir yürüttükleri bir husus da enformasyon ça¤›nda kapitalizmle sosyalizmi -komünizmi- ayn› kefeye koymalar›d›r. “Taraflar (kapitalist ve sosyalist -bn) birbirinden farkl› ide-
olojileri savunmakla birlikte, ikisi ve asl›nda ayn› süper ideolojiyi yay›yorlard›.” (A. Toffler, Üçüncü Dalga) “Proletaryan›n iktidar› sermayenin iktidar›n›n simetrik olarak tersidir.” (A. Gorz, Elveda Proletarya) Toplumsal dönüflümü/devrimi sadece iktidar meselesine s›k›flt›rarak yöneten/yönetilen iliflkisini basit bir yer de¤ifltirme fleklinde kurmaktan hareket eden bu anlay›fl günümüzde öylesine uçlaflt›r›lm›flt›r ki art›k komünizm ile faflizm bir yüzün iki yar›s› gibi özdefllefltirilmektedir. Sermayenin en azg›n hali olan faflizm belas›n›n yeryüzünden silinmesini sa¤lamak için canla baflla savaflan komünistlerin (oysa ki ayn› dönemde liberal burjuvalar direnifllere kat›lmay› bir kenara b›rakal›m faflizmle iflbirlikçi hükümetlerde yer alm›fllard›r, yine örne¤in direnifl y›llar›nda Fransa’da direnifle kat›lan yurtsever say›s›n›n genel nüfusa oran› utan›lacak düzeydedir ve direnifli sahiplenen ve öncülük eden komünistlerdir) bu afla¤›l›k sald›r›lar› kuvvetle geri püskürtmeleri aciliyet gerektiriyor. 1997 sonlar›nda Fransa’da yay›nlanan “Komünizmin Kara Kitab›” adl› bilimsel eser(!)de komünizmin iflledi¤i “katliamlar›n”, Nazi soyk›r›m›yla özdefllefltirilen insanl›k suçu yak›flt›rmas›n› hak etti¤i öne sürülmekte. Almanya’da yak›n zamanda bas›lan bir di¤er kitab›n Nazilerin uygulad›¤› Yahudi katliam›n›n asl›nda kaba bir yalandan ibaret sayarak tarihi yeniden yazmaya giriflmesiyle birlikte de¤erlendirilebilecek bu “bilimsel çal›flmalar” burjuvazinin içinde bulundu¤u ruh halini de yans›tmaktad›r. Sermaye art›k Marksizm’den “fikirler do¤ruydu ancak insanlar baflaramad›”
fleklinde söz edilmesine bile tahammül edememekte. “1998 y›l›nda fikirlerin de yanl›fl oldu¤u konusunda kimsenin akl›nda bir flüphenin kalmamas›” (Anne Applebaum, The Wall Street Journal, Ocak 1998) için adeta bütün h›rç›nl›¤›yla sald›rmaktad›r. Ama bütün bunlara ra¤men hala Komünist Manifesto yeryüzünde ‹ncil’den sonra en fazla satan ikinci kitap konumunda, “sadece ‹ngiltere’de 1997 y›l›nda 60 bin adet satt›.” (A. Applebaum, TWSJ, Ocak 1998) Tarih, tersine s›n›f mücadelelerinin varl›¤›na flahitlik ederek ilerlemesine devam ediyor. “Tarih ve ideoloji, s›n›f mücadelesinin itici gücüyle muharebe yapmaya devam etmektedir; Fukuyama’n›n saçma sözleri tarihe çarp›p geri tepmifltir ve farkl› s›n›flar›n ideolojileri aras›nda muharebeler devam etmifltir; söz konusu olan ister dinleriyle Arap köktenciler olsun, ister burjuva ideolojisinin çeflitli biçimleriyle neo-liberaller, neo-pozitivistler ve faflistler olsun, isterse de Peru Komünist Partisinin önderlik etti¤i halk savafl› dahil bilimsel ideolojimiz Marksizm-LeninizmMaoizm’imizle biz komünistler olal›m. Dolay›s›yla bir kez daha burjuvazinin yalanlar› ve sahte teorileri, rüzgarda duman gibi da¤›lmaktad›r” (Abimael Guzman, Seçimlere Hay›r, Halk Savafl›na Evet Belgesinin ‹ncelenmesi Temelinde Rektifikasyon Kampanyas› Üzerine-Kazan›lacak Dünya, 1993/19) Ve kendi s›n›fsal konumlar› taraf›ndan s›n›rlanan tüm bu sahte teori üreticilerine son söz; “insanlar, da¤lar›n ard›ndaki ya da denizlerin ötesindeki güzellikler yerine yaln›z ayaklar›n›n alt›ndaki topra¤› görmeye
al›fl›nca, kuyunun dibindeki kurba¤a kadar dar görüfllü olurlar. Oysa kafalar›n› kald›r›p evrenin s›n›rs›zl›¤›n›, yaflam›n zenginli¤ini, insanl›¤›n yüce davas›n›n güzelli¤ini ve erdemini, insan yeteneklerinin çeflitlili¤ini ve bilginin verimini gördüklerinde daha alçakgönüllü davranmaya bafllarlar. (Mao Zedung, Sabah Tufan›- Cilt I) VE SONUN SONU Kapitalist-emperyalist ekonominin tarihinin en büyük bunal›m›na do¤ru sürüklendi¤i gerçe¤i her geçen gün daha fazla a盤a ç›kmaktad›r. Bu ekonominin lokomotifi ifllevi gören ABD ekonomisi öngörülenden daha h›zl› bir flekilde ciddi ve uzun sürece¤i flimdiden kabul edilen bir durgunlu¤a do¤ru ilerlemektedir. (Nitekim ABD, resmi olarak ekonomisinin resesyona girdi¤ini aç›klad›.) 11 Eylül günü gerçekleflen ve emperyalist ekonominin kalbine inen sald›r›lar sonras›nda bu ekonomik gidiflata iliflkin daha fazla karamsarl›k tablosu çizilmeye baflland›. Bu sald›r›lar›n önemli bir ifllev gördü¤ünü kimse yads›yamaz. Ancak, bu sald›r›lar olmasayd› da kapitalist-emperyalist ekonominin büyük bir bunal›m›n efli¤inde oldu¤u ve bu bunal›ma girece¤i kabul edilmelidir. Bugün yads›nmaya ya da üstü örtülmeye çal›fl›lan, ancak örtülemeyen gerçek budur. Bu gerçek emperyalizmin do¤as›nda mevcuttur. Her seferinde yeni sald›r›larla aya¤a kalkmaya çal›flan bu sömürü ve talan ekonomisinin, toparlanma gösterdi¤i her dönem sonras›nda yeniden yere düflece¤i, sürünece¤i, ac›lar çekece¤i bilinmelidir. Can çekiflen bir ekonominin var olma özelli¤i budur. Bugün mevcut egemen
yap›n›n böyle yaflad›¤›n› kim yads›yabilir? Kapitalist-emperyalist ekonominin var olma özelli¤i toparlanma-sald›r›-yenilgi sarmal döngüsüdür. Emperyalizm her seferinde yenilgiy le yüz yüze gelmektedir. Tarih bize, bunun böyle oldu¤unu defalarca gösterdi. Bugün tarihte efline az rastlan›r, ancak bundan sonra s›k karfl›laflaca¤›m›z bir süreç yaflamaktay›z. Tam da Baflkan Mao’nun iflaret etti¤i gibi... Hiçbir emperyalist odak bu sürecin dönüflümünü baflaracak güçte, karakterde de¤ildir. ‹nsanl›k onlar›n elinde sadece ve sadece y›k›m, ölüm ve ac› yaflayacakt›r. 11 Eylül sald›r›lar› bu ac›lar›n ürünüdür. Bu sald›r›lar›n varl›k nedeni emperyalizmdir. Bu sald›r›lar yeni de¤ildir. Baflkald›r› ruhunu ba¤r›nda tafl›yan ezilenler bu sald›r›lar›n en mükemmellerini defalarca yaratm›fllard›r. Bu son sald›r›lar› ayr› k›lan özellik, sald›r›lar›n
tam da emperyalizmin kalbinde gerçekleflmifl olmas›d›r. Ve elbette yeni olan veya yeni diye sunulan bir fley daha var; o da emperyalist odaklar›n bu sald›r›lar› ele al›fl tarz›d›r. Bu, varolufllar› haydutluk üzerine kurulu emperyalist güçler sal d›r›lar› “yeni sürecin” milad› olarak ele al›yor ve hep bir a¤›zdan “uluslararas› teröriz me karfl› iflbirli¤i” diye ba¤› r›yorlar. Dünyan›n yeni bir savafl›n içinde oldu¤unu ilan edenler düflman›, “kimli¤i belirsiz teröristler” olarak gösteriyorlar. Bu sayede istenilen her yere sald›rman›n da flartlar› haz›rlanm›fl oluyor. Sürecin yeni diye sunulan bu özelli¤i eski dir. Ezilenler defalarca benzeri gerekçelerle sald›r›lara maruz kald›lar. Defalarca y›k›m, açl›k, ölüm ve ac› gördüler. Hiroflima ve Nagasaki’de bugün dahi etkileri devam eden atom bombalar›yla milyonlar katledildi¤inde, karfl› devrimci, halk düflma-
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
11
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
12
n›, kokuflmufl Saygon iktidar›na karfl› Vietnam ‹flçi Partisi’nin efsanevi lideri Ho fii Minh önderli¤inde baflkald›ran Vietnam halk›, napalm bombalar› ile yak›ld›¤›nda, kimyasal silahlarla verimli Vietnam topraklar› bugün bile ot bitmeyen çöllere dönüfltürüldü¤ünde, tarihte efline az rastlanan, korkunç Mai Lai katliam› gerçeklefltirildi¤inde, Körfez Savafl›’nda yüzbinlerce Irakl› yok edildi¤inde, kimyasal silah üretti¤i kuflkusuyla Sudan’daki bir ilaç fabrikas› bombalanarak on bini aflk›n Sudanl›n›n ölümüne yol aç›ld›¤›nda ayn› veya benzer gerekçeler yine vard›. Bu gerekçelerin arkas›ndaki gerçek, kapitalizmin flatolar› olarak kabul edilen ikiz kulelerde üslenmifl, borsadaki sat›fllar› artt›kça hisseleri prim yapan çok uluslu silah flirketlerine yat›r›m yapan finans baronlar›, bunlar›n deste¤iyle ayakta duran siyasal önderlerin var olma çabas›ndan baflka bir fley de¤ildir. Bugün bunlar kendilerine yönelmifl sald›r›lar karfl›s›nda tüm dünyan›n deste¤ini ar›yor, hem de büyük devlet ABD öncülü¤ünde!.. ‹lk tepkilere bak›ld›¤›nda oldukça büyük bir deste¤in olufltu¤u görülmektedir ve bununla övünenlerin say›s› az da de¤il. Bugün iflbirli¤i yapm›fl olduklar›n› ilan edenler bu meselede her zaman ortak davrand›lar. Bu ortakl›klar› her zaman ç›karlar›n›n dalaflmas› nedeniyle kaç›n›lmaz olarak kesintiye u¤ram›flt›r. Bu “yeni süreçte” de ayn› ak›bet onlar› bekliyor. Hiç kuflkumuz olmamal›d›r. Bugün iflbirli¤i ilan edenlerin, neden bunu istedikleri çok somut olarak ortadad›r. Mesele ne zaman ki bölgesel ve global(!) egemenlik sorununa tak›l›r o zaman iflbirli¤i gerçek kimli¤ine bürünür...
Dünyadaki bu durum bizimki gibi ülke devletlerinin ezilenlere ve kurtulufl savaflç›lar›na zorbal›k yapmakta hakl› olduklar›n› ilan etmelerine neden olmaktad›r!.. Bunu hemen her gün flatafatl› gazetelerinden, televizyon kanallar›ndan yap›lan yay›nlarda görebiliriz. Türk devletinin yapt›¤› zorbal›kta ne kadar hakl› oldu¤unun ispatland›¤› yaygaras› yap›lmaktad›r. Bir kez daha “demokrasinin” ipli¤i pazara ç›kar›lm›flt›r. Türk
Y›k›m, yoksulluk, açl›k ve ac› bulutlar› tepemizde dolaflmaktad›r. Bu bulutlar› yaratan ve tepemizde dolaflt›ranlar emperyalistler ve yerli uflaklar›d›r. Henüz bir dünya savafl› koflulu oluflmufl de¤ildir. Ama, bölgesel savafllar›n, emperyalizmin dolays›z içinde yer alaca¤› çat›flmalar›n yaflanaca¤› koflullar›n mevcut oldu¤u aç›kt›r. devleti besledi¤i çapulcu emellerini kendini pazarlayarak elde etmek için yo¤un bir faaliyet yürütüyor flimdilerde. Bir flarlatan olmaktan öteye gidemeyecek kadar beceriksiz ama kendini pazarlamada fahiflelere tafl ç›kartacak kadar cüretli olan Baflkaban ülkeler aras› diplomaside “atak” halinde! ABD ziyaretinin ard›ndan Bulgaristan gezisi geldi. Rusya ile yap›lan askeri anlaflma vb. Cumhurbaflkan›, D›fliflleri Bakan› Genel Kurmay Baflkan› ve bilcümle tüm devlet yetkilileri ile beraber devlet memuru “ayd›nlar” bu pazarlaman›n nimetlerinden dem vurmaya
bafllad›lar. Irak’a yönelebilecek herhangi bir sald›r›dan pay kapma telafl›ndalar. Ve s›kl›kla “biz Arjantin olmay›z” diyorlar. “Çünkü bizim stratejik konumumuz, bizim önemimiz, bizim toplumumuz vs vs. çok farkl›” diyorlar. “Öldürmeyen kriz güçlendirir”(Kemal Dervifl) diyerek, düze ç›kt›klar›n›, Irak’a sald›r›da mutlaka yer almam›z gerekti¤ini, “terörizme karfl›” ittifakta bu treni kaç›rmam›z gerekti¤inden, ülkenin tarihi bir f›rsat› yakalad›¤›ndan dem vuruyorlar. Üstelik yoksul ve emekçi Irak halk›n›n kan›na girerek. Kapitalizmin yar›-sömürgelere sundu¤u nimetin elde edilmesinin gerekli flart› veya özelli¤i budur. Tüm dünyada ezilenler ve ülkemizde de halk, önceden boyutu tam kestirilemeyecek bir kanl› yolculuk haz›rl›¤› içindedir. Y›k›m, yoksulluk, açl›k ve ac› bulutlar› tepemizde dolaflmaktad›r. Bu bulutlar› yaratan ve tepemizde dolaflt›ranlar emperyalistler ve yerli uflaklar›d›r. Henüz bir dünya savafl› koflulu oluflmufl de¤ildir. Ama, bölgesel savafllar›n, emperyalizmin dolays›z içinde yer alaca¤› çat›flmalar›n yaflanaca¤› koflullar›n mevcut oldu¤u aç›kt›r. Emperyalizm ve faflist devletler bu koflullar› sonuna kadar kullanacaklard›r. Onlar›n tüm çabalar› iktidar› hedefleyen proletarya perspektifli bir kalk›flman›n engellenmesidir. Arjantin korkutmufltur. Yeni düzenlerinin iflaslar›n›n bir kez daha göstermifltir. ‹flte bu yüzden onlar “Maocular› gerillalar› ve ayaklanmalar› sevmezler”
13
Parti içi demokrasi, di¤er yandan bilinçli ve gönüllü çelikten disiplin; demokratik merkeziyetçi lik denilen ilkenin, yani partinin örgütlenme ve yönetimi ilkesinin zorunlu birli¤idir. Demokratik merkeziyetçili¤in bir yüzü demokrasi, di¤er yüzü ise disiplindir. Mao’nun, diyalekti¤in temel yasas› dedi¤i z›tlar›n birli¤i yasas›, burada, yani demokratik merkeziyetçilik ilkesi için de çok somut ve aç›k bir biçimde kendisini gösterir.
KOMÜN‹ST PART‹LER‹N‹N ÖRGÜTLÜNME ‹LKELER‹ Komünist partisi, belli ilke ve kurallar dahilinde örgütlenir ve yönetilir. Hiçbir flekilde ilkesiz ve kurals›z de¤ildir. En temel ilkesi demokratik merkeziyetçiliktir. ‹flte parti bu ilke esas›na göre örgütlenir ve yönetilir. Bu temel ilke, disiplinle ve elefltiri-özelefltiri ilkesiyle güçlendirilir, ete kemi¤e büründürülür. Bu anlamda, parti içi yaflamda, disiplin ve elefltiri-özelefltiri, en az demokratik merkeziyetçilik ilkesi kadar gerekli ve önemlidir. DEMOKRAT‹K MERKEZ‹YETÇ‹L‹K Demokratik merkeziyetçilik Komünist Partisinin en temel örgütlenme ilkesidir. Demokrasi ve merkeziyetçilik; yani parti içi demokrasi, bilinçli ve gönüllü çelikten disiplinin diyalektik birli¤i ve uyumu, demokratik merkeziyetçilik ilkesini oluflturur. Bu, bir bütünün
iki parças› veya bir fleyin iki yüzüdür. Bir baflka ifadeyle, parti içi demokrasi, di¤er yandan bilinçli ve gönüllü çelikten disiplin; demokratik merkeziyetçilik denilen ilkenin, yani partinin örgütlenme ve yönetimi ilkesinin zorunlu birli¤idir. Demokratik merkeziyetçili¤in bir yüzü demokrasi, di¤er yüzü ise disiplindir. Mao’nun, diyalekti¤in temel yasas› dedi¤i z›tlar›n birli¤i yasas›, burada, yani demokratik merkeziyetçilik ilkesi için de çok somut ve aç›k bir biçimde kendisini gösterir. Demokratik merkeziyetçilik ilkesinin somut ifadesi ve parti içinde uygulan›fl biçimi flöyledir: 1) Birey örgüte, 2) Az›nl›k ço¤unlu¤a, 3) Alt kademeler üst kademelere, 4) Bütün üyeler Merkez Komitesi’ne tabidir. Bu dört madde Parti Tüzü¤ü’nde yer al›r ve ayn› zamanda disiplin kurallar›n› oluflturur. Demokratik merkeziyetçilik
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
Parti ve örgütlenme üzerine-2
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
14 ikesinin daha iyi anlafl›lmas› ve nas›l iflledi¤inin kavranabilmesi için bunu biraz açmak gerekir. Zaten sorunun esas›, ilkenin genel kabul görmesinde de¤il, ayr›nt›lardad›r. Devrimci ve Komünist Parti ve örgütlerin hemen hepsi, temel bir örgütlenme ilkesi olarak demokratik merkeziyetçilik ilkesini kabul ediyor. Bu noktada bir sorun yoktur. Esas ayr›l›k o ilkenin aç›l›m›nda ve uygulan›fl›nda ç›k›yor. Elbette, her s›n›fa ve ara katmanlara mensup insanlar ve onlar›n ç›karlar›n› temsil etti¤ini söyleyen örgütler, herfleyi kendi ideolojileri ve s›n›f ç›karlar› temelinde yorumlayacak ve ona uygun uygulamaya çal›flacakt›r. Zaten, ideolojik ve siyasi çat›flma noktalar› orada bafll›yor. Kimin ne oldu¤u, kimin hangi s›n›f› temsil etti¤i, k›sacas› “ak koyun kara koyun”, iflte orada belli oluyor. Kime sorarsan›z herkes “biz proletaryan›n öncüsüyüz, onlar›n temsilcisiyiz” diyor. Örgütlerinin de Marksist-Leninist yani komünist oldu¤unu ileri sürüyor.Sonuç olarak tüm hareketler bu kavramlar› kullan›yor. Burada önemli olan sonuca nas›l gelindi¤i ve kavram›n alt›n›n nas›l doldruldu¤udur. Ve bunlar› pratikteki yans›malar›d›r. Biz buna bakarak karar vermeliyiz. Yani görüfl ve programlar›n›n, ilke ve kurallar›n›n ayr›nt›lar› incelenerek ve pratik uygulamas› görülerek karar verilebilir. O halde konu ba¤lam›nda biraz ayr›nt›ya girmek gerekiyor. Demokrasi nedir, nas›l uygulan›r önce ona bakal›m. Demokrasi, siyasi bir terimdir, üstü yap› alan›na girer ve nihayetinde ekonomik alt yap›ya hizmet eder. Kifli ya da az›nl›k egemenli¤ine karfl› geliflmifl-
tir ve ço¤unlu¤un tam bir eflitlik içinde toplumsal yaflam ve yönetime kat›lmas›nda ifadesini bulur. Demokrasi, bir s›n›f›n egemenli¤ini yans›t›r. Halk›n egemenli¤ini yans›tan yönetim biçimine halk demokrasisi, proletaryan›n, kendi hegamonyas› alt›nda di¤er halk kesimleriyle birlikte egemenli¤ini yans›tan yönetim biçimine proletarya diktatörlü¤ü, burjuvazinin egemenli¤ini yans›tan yönetim biçimlerine ise burjuva demok rasisi ad› verilir. Demokrasi, toplumsal geliflmenin ve tarihin belli bir aflamas›nda ortaya ç›km›fl, ancak geliflim içinde de¤iflik biçimler alm›flt›r. Baz›lar› demokrasiyi bir amaç gibi görse de, asl›nda o devlet gibi bir araçt›r. Yani o da devlet gibi flartlar› olgunlaflt›¤›nda, yani s›n›flar›n ortadan kalkmas›yla ortadan kalkacakt›r. Lenin, demokrasinin ortadan kalkmas›n›n devletin ortadan kalkmas›na ba¤l› oldu¤unu, bir baflka ifadeyle devletin ortadan kalkmas›yla demokrasinin de ortadan kalkaca¤›n› söylüyor. Bu konuda düflülen yan›lg›lar› elefltiriyor ve flöyle diyor: “Devlet üzerinde al›fl›lm›fl düflüncelerde, Engels’in burada sözü edilen önsözünde dikkati çekti¤i ve yukar›da de¤inmifl bulundu¤umuz yan›lg›ya gerçekten s›k s›k düflülüyor; devletin ortadan kalkmas›n›n, demokrasinin de ortadan kalkmas› oldu¤u; devletin sönmesinin, demokrasinin de sönmesi demek oldu¤u s›k s›k unutuluyor “Böyle bir sav, ilk bak›flta çok tuhaf ve anlafl›lmaz görünür; belki de az›nl›¤›n ço¤unlu¤a boyun e¤mesi ilkesine uyulmad›¤› bir toplumsal düzenin
kurulmas›n› istemedi¤imizden korkanlar ç›kacakt›r; çünkü, eninde sonunda, demokrasi bu ilkenin kabulü demek de¤il midir? “Hay›r. Demokrasi ile az›nl›¤›n ço¤unlu¤a boyun e¤mesi özdefl fleyler de¤ildir. Demokrasi, az›nl›¤›n ço¤unlu¤a boyun e¤mesini kabul eden, tan›yan bir devlettir; baflka bir deyiflle, demokrasi, bir s›n›f taraf›ndan bir baflka s›n›fa, nüfusun bir bölümü taraf›ndan bir baflka bölümüne karfl›, sistemli zor uygulamas›n› sa¤lamaya yarayan bir örgüttür. “Biz, devletin, yani tüm örgütlenmifl ve sistemli zorun, genel olarak insanlar üzerinde uygulanan her tür zorun ortadan kalkmas›n› son erek olarak al›yoruz. Biz, az›nl›¤›n ço¤unlu¤a boyun e¤mesi ilkesine uyulmayaca¤› bir toplumsal düzenin ç›ka gelmesini beklemiyoruz. Ama biz, sosyalizmi yürekten dileyerek inan›yoruz ki, sosyalizm, evrimi içinde komünizme varacak ve sonuç olarak insanlara karfl› zora baflvurma zorunlulu¤u bir insan›n bir baflka insana, nüfusun bir bölümünün nnüfusun öteki bölümüne boyun e¤me zorunlulu¤u büsbütün ortadan kalkacakt›r; çünkü insanlar, zor ve boyun e¤me olmaks›z›n toplum halinde yaflaman›n yal›n koflullar›na uymaya al›flacak lard›r.” (35) Görülece¤i gibi demokrasi bir amaç de¤ildir, o sadece amaca ulaflmak için uygulanmas› gereken araçt›r. Tarihi geliflim içerisinde geniflleyerek devam edecektir. Demokrasi sorunun ele alan Mao, bak›n ne diyor: “Demokrasi bazen bir amaç gibi görünebilir, ama asl›nda yaln›zca bir araçt›r. Marksizm, bize, demokrasinin, üst yap›n›n
bir parças› oldu¤unu ve siyaset kategorisine girdi¤ini ö¤retir. Yani eninde sonunda demokrasi, ekonomik temele hizmet eder. Ayn› fley, özgürlük için de söylenebilir. Demokrasi olsun, özgürlük olsun, mutlak de¤il, ba¤›nt›l›d›r. Her ikisi de belirli tarihsel koflullar alt›nda ortaya ç›kar ve geliflirler. Halk saflar› içinde, demorasi merkeziyetçilikle, özgürlük disiplinle, ayn› zamanda yanyana bulunurlar. Bunlar tek bir bütünün karfl›t yönleri olup, hem çeliflik hem birlefliktirler; tek yanl› olarak biri üzerinde ayak direyip ötekini yads›mam›z do¤ru olmaz. Halk saflar› içinde ne özgürlük ne de disiplin olmadan yapamay›z; demokrasi de gereklidir merkeziyetçilik de. Bizim demokratik merkeziyetçili¤imiz, demokrasi ile merkeziyetçili¤in, özgürlük ile disiplinin birli¤i anlam›na gelir. Bu sistem alt›nda, halk, demokrasi ve özgürlükten en genifl ölçüde yararland›¤› gibi, kendisini sosyalist disiplinin s›n›rlar› içinde de tutar. Büyük halk y›¤›nlar›, bütün bunlar› pek güzel anlamaktad›r.(36) Mao’nun, sorunu daha aç›k ve net bir biçimde ortaya koymas›yla, demokrasinin öyle san›ld›¤› gibi bir amaç olmay›p bir araç oldu¤u, mutlak de¤il göreli oldu¤u ve belli tarihsel koflullarda ortaya ç›kt›¤› aç›k bir flekilde anlafl›lmaktad›r. Bu genel demokrasi ve özgürlük anlay›fl›n›n, gerçek anlamda tutarl› savunucular›, uygulay›c›lar› ve onun gerçekleflmesi önündeki tüm engellerin kald›r›lmas› için savaflanlar komünistlerdir. Komünistler, bu anlay›fl› öncelikle parti içinde savunur ve uygulamaya çal›fl›rlar. Demokrasinin verili koflullarda parti içinde uygulanma-
s›ndan yanad›rlar. Parti içi demokrasinin önemine ve uygulanmas›na vurgu yapar, uygulanmas› önündeki tüm engellerin kald›r›lmas› için mücadele ederler. Çünkü demokrasi olmadan merkeziyetçili¤in ya da bilinçli ve gönüllü çelik disiplininin var olamayaca¤›n›n bilincindedirler. Onun için demokrasi var olmadan merkeziyetçilik, merkeziyetçilik var olamadan da demokrasinin var olmayaca¤›n› düflünürler. Çünkü onlar, diyalekti¤in temel yasas› olan z›tlar›n birli¤i yasas›n› ve tabii ki, kesinlikle bu yasadan kopar›lamayacak ve ondan ayr› düflünülemeyecek olan z›tlar›n mücadelesini iyi kavram›fllard›r. Komünist Partide demokrasi olmaks›z›n canl› siyasi bir ortam da olmaz, üyelerin kolektif yaflama, yarat›c› ve aktif bir tarzda kat›l›m› sa¤lanamaz. Parti içi demokrasi, partinin yaflat›lmas›, parti yaflam›n›n canland›r›lmas›, üyelerin sorunlar›n çözümüne ve parti yaflam›na aktif kat›l›m› için zorunludur. Ne var ki bu, partinin bir tart›flma kulübü oldu¤u veya ona dönüfltürülece¤i anlam›na gelmez. Parti bir savafl örgütüdür ve öyle kalmaya devam edecektir. Tart›flmalar hem partiyi güçlendirmeli hem de savaflma yetene¤ini ve azmini art›rmal›d›r. Parti içi demokrasi, partinin birli¤ini pekifltirir, bilinçli ve gönüllü çelikten disiplinini güçlendirir, elefltiri-özelefltiri mekanizmas›n›n sa¤l›kl› ifllemesini sa¤lar. Çünkü, parti içi demokrasi, partiyi zay›flatmak, üyeler aras›nda s›k› yoldafll›k iliflkilerini zedelemek, partiyi bölüp parçalamak için de¤il, tam aksine partiyi güçlendirmek, mücadelesini gelifltirmek, birli¤ini daha da pekifltirmek ve kolektif yafla-
ma tüm üyelerin aktif kat›l›m›n› sa¤lamak için uygulan›r. Stalin’in dedi¤i gibi, “Parti içi demokrasi, parti üyesi kitlelerinin aktivitesinin yükseltilmesi, Parti birli¤inin sa¤lamlaflt›r›lmas›, Partide bilinçli proleter disiplinin sa¤lamlaflt›r›lmas› anlam›na gelir.”(37) Parti içi demokrasi, elefltiri ya da tart›flma özgürlü¤ü de¤ildir. Ve fraksiyon, yani gruplaflma özgürlü¤ü de de¤ildir. Bu tür özgürlüklerin parti içi demokrasiyle bir alakas› yoktur. Böyle bir özgürlük partiye yap›lan en büyük kötülüktür. Partinin, bu tür bir demokrasiye ya da özgürlü¤e, tart›flmalarla günün geçirilmesine, gruplaflmalar yarat›larak bölünmesine, merkezi disiplinin zedelenmesine ihtiyac› yoktur. Partinin, tart›flmalar›n iki çizgi mücadelesi anlay›fl› temelinde ve ilkeli tarzda ele al›narak, partiyi gelifltirip güçlendirmesine, s›n›f mücadelesini gelifltirmesine ve partinin birli¤ini pekifltirmesine, bilinçli ve gönüllü çelik disiplini daha da güçlendirmesine ihtiyac› vard›r. Komünistler parti içi demokrasiden ne anl›yor? Komünistler, demokrasiden, partinin gücünün da¤›t›lmas›n› ve çarçur edilmesini, gereksiz tart›flmalarla bofl gevezelik yap›lmas›n›, ayr› ayr› gruplara bölünmesini, parti yaflam›n›n istikrars›z bir hale dönüfltürülmesini ve parti içinde kargafla yarat›lmas›n› anlam›yor. “Biz demokrasiden, Parti kitlesinin etkinli¤inin ve bilinçlili¤inin yükseltilmesini, Parti kitlesinin yaln›zca sorunlar›n müzakeresine de¤il, bilakis ayn› zamanda çal›flmas›n›n yönetilmesine de çekilmesini anl›yoruz.” (38)
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
15
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
16
Komünist Partide demokrasi olmaks›z›n canl› siyasi bir ortam da olmaz, üyelerin kolektif yaflama, yarat›c› ve aktif bir tarzda kat›l›m› sa¤lanamaz. Parti içi demokrasi, partinin yaflat›lmas›, parti yaflam›n›n canland›r›lmas›, üyelerin sorunlar›n çözümüne ve parti yaflam›na aktif kat›l›m› için zorunludur. Ne var ki bu, partinin bir tart›flma kulübü oldu¤u veya ona dönüfltürülece¤i anlam›na gelmez. Parti bir savafl örgütüdür ve öyle kalmaya devam edecektir. Tart›flmalar hem partiyi güçlendirmeli hem de savaflma yetene¤ini ve azmini art›rmal›d›r.
Komünistler, hiçbir zaman biçimsel demokrasiden yana olmazlar, onlar tam ve gerçek demokrasiyi savunur, onun uygulanmas›n›n verili koflullarda mümkün olmad›¤›n› gördüklerinde ise, o koflullara boyun e¤mez, o koflullar›n yarat›lmas›na çal›fl›rlar. “Parti içi demokrasi, kesinlikle hücre üyelerinin tart›flmalara aktif olarak kat›lmalar›nda yatar. Bu da, Parti kitlelerinin sorunlar› kendi kendilerine çözümlemeleri, parti kararlar›n› aktif bir flekilde uygulamalar› ve bu kararlar›n do¤rulu¤unun somut çal›flmayla kan›tlanmas›d›r. Bolflevik Partisi’nin talimatlar›ndan, demokrasinin sadece seçim demokrasisi de¤il fakat ayn› zamanda uygulanan demokrasi oldu¤unu da ö¤reniyoruz.”(39) Gerçekten parti içi demokrasinin ne oldu¤unu iyi kavramak gerekir. E¤er bu iyi kavranmazsa s›k s›k hatalara düflülmesi kaç›n›lmaz olur. fiunu da unutmamak gerekir ki, mevcut koflullarda parti içi demokrasi hiçbir zaman “tam” ve “eksiksiz” olmaz. ‹stedi¤imiz ve idealimizdeki demokrasi gerek toplumsal ve gerekse de parti içindeki koflullar› oluflmadan uygulanamaz. Bu bizim irademiz d›fl›nda olan objektif bir durumdur. Dolay›s›yla demokrasi, s›n›rs›z ve afl›r› noktalara varacak flekilde olamaz. Parti içinde zaman zaman afl›r› demokrasi e¤ilimleri ortaya ç›kabilir. Dünya komünist partileri tarihi bunun say›s›z örnekleriyle doludur. Afl›r› demokrasi anlay›fllar› ve e¤ilimleri de, di¤er anti-Marksist-Leninist-Maoist anlay›fl ve e¤ilimler gibi yanl›flt›r ve partiye zararl›d›r. Bu tür e¤ilim ve anlay›fllara karfl› da mücadele edilmelidir.
Afl›r› demokrasi anlay›fllar›na karfl› mücadele etmenin en etkili yöntemlerinden birisi, demokrasinin ne oldu¤unun ve hangi koflullarda nas›l uygulanaca¤›n›n iyi kavranmas› ve bunun e¤itiminin yap›lmas›d›r. Stalin, devrimden sonra Sovyetler Birli¤i’nde, demokrasi sorununu, parti inflas›n›n önündeki engellerden biri olarak görüyor. Parti içinde, demokrasi konusundaki yanl›fl anlay›fllar›, 16-18 Ocak 1924 tarihleri aras›nda yap›lan Rusya Komünist Partisi (Bolflevik) Konferans›’ndan sonra yay›nlanan “Parti ‹nflas›n›n Önündeki Görevler Üzerine Rapor”unda flöyle anlat›yor. “fiimdi, bizde baz› yoldafllar›n ve baz› örgütlerin demokrasi sorunu, bunu zaman ve mekan d›fl›nda mutlak birfley olarak görerek nas›l bir fetifl haline getirdikleri sorusuna geliyorum. Yani demek istiyorum ki demokrasi, bütün zamanlar ve koflullar için verili olan birfley de¤ildir, çünkü bunu gerçeklefltirmenin imkans›z ve anlams›z oldu¤u anlar vard›r. E¤er bu parti içi demokrasi mümkün olacaksa, içsel ve d›flsal karaktere sahip iki koflul ya da koflullar grubu gereklidir, bunlar olmadan demokrasiden söz etmek bofl lak›rt›d›r” diyor ve bu iki kofluldan her birini Stalin, Sovyet ülkesinin kendi koflullar› içinde flöyle izah ediyor. “Gerekli olan birinci fley, sanayinin geliflmesi, iflçi s›n›f›n›n maddi durumunun kötüleflmemesi, iflçi s›n›f›n›n say›sal olarak büyümesi, iflçi s›n›f›n›n kültür düzeyinin yükselmesi ve iflçi s›n›f›n›n öncüsü olarak partinin de ayn› zamanda büyümesi, herfleyden önce nitel olarak ve herfleyden önce ülkenin proleter unsurlar›n› içine alarak büyümesi-
dir. Parti içi demokrasinin ka¤›t üzerinde de¤il, bilakis gerçekte gerçekleflmesi sorununu ortaya atman›n mümkün olmas› için, içsel karaktere sahip bu koflullar mutlaka gereklidir.” “Ama yaln›zca bu koflullar da yetmez. Az önce söyledi¤im gibi, d›flsal karaktere sahip ikinci bir koflullar grubu vard›r ki, bunlar olmaks›z›n parti içi demokrasi mümkün de¤ildir. Belirli uluslararas› koflullar› kastediyorum: Onlar olmaks›z›n parti içinde demokrasinin düflünülemeyece¤i, bar›fl›, bar›flç›l geliflmeyi flu ya da bu flekilde güven-
getirmek ve afl›r› demokrasi istemlerinde bulunmak yanl›flt›r. Parti aç›s›ndan hiçbir yarar› yoktur ve anlams›z bir savunmadan öte gitmemektedir. Stalin, parti içi demokrasinin iç ve d›fl koflullara ba¤l› oldu¤unu ileri sürüp, onlar›n neler oldu¤unu izah ederken, ayn› zamanda onun baz› koflullara, mesela, ülkenin d›fl düflmanlara karfl› silah elde savunmak zorunda kal›nd›¤› zaman s›n›rlanabilece¤ini söylüyor. Bu koflullarda parti içi demokrasi sorunu ortadan kalkacakt›r, çünkü “onu s›n›rlamak zorunda kalaca¤›z” diyor.
Stalin, parti içi demokrasinin iç ve d›fl koflullara ba¤l› oldu¤unu ileri sürüp, onlar›n neler oldu¤unu izah ederken, ayn› zamanda onun baz› koflullara, mesela, ülkenin d›fl düflmanlara karfl› silah elde savunmak zorunda kal›nd›¤› zaman s›n›rlanabilece¤ini söylüyor. celeyen koflullar. Baflka sözcüklerle, istilaya u¤rarsak ve ülkeyi silah elde savunmak zorunda kald›¤›m›z bir durumda, demokrasiden söz edilemez, çünkü o zaman onu s›n›rlamak zorunday›z. Parti o zaman saflar›n› seferber edecek, büyük ihtimalle Parti’yi askerilefltirece¤iz ve o zaman parti içi demokrasi sorunu kendili¤inden ortadan kalkacakt›r.” “Bu yüzden, demokrasinin an›n koflullar›na ba¤›ml› olarak görülmek zorunda oldu¤unu, parti içi demokrasi sorunlar›nda herhangi bir fetiflizm olmamas› gerekti¤ini düflünüyorum, çünkü gördü¤ünüz gibi, parti içi demokrasinin gerçekleflmesi verili andaki somut zaman ve mekan koflullar›na ba¤l›d›r.”(40) Stalin’in, koflullara ba¤l› ve anlafl›l›r bir flekilde izah etti¤i gibi, demokrasiyi fetifl haline
Ancak, Türkiye ve Türkiye Kürdistan›’nda henüz devrim yap›lm›fl de¤ildir. Buralarda devrim için mücadele devam ediyor. Dolay›s›yla, ülkenin, herhangi bir müdahale karfl›s›nda Sovyet ülkesi gibi savunulmas› sözkonusu de¤ildir. Devrimden önce ülkenin emperyalist bir iflgal alt›nda kalmas› durumunda, tak›n›lacak tav›r biraz farkl›d›r. Bizde olan fludur; devrimci mücadele kanla ve silahla sürdürülüyor, parti yar›-askeri bir konumdad›r, ordu tam anlam›yla partinin emrinde silah elde savaflmaktad›r. O nedenle parti aç›s›ndan, parti içi demokrasinin “tam” ve “eksiksiz” olarak uygulanabilmesinin iç ve d›fl koflullar› yoktur. Ancak bu demek de¤ildir ki, parti içi demokrasi ask›ya al›nacakt›r. Hay›r, kesinlikle bu olmayacakt›r, yine kendi koflullar›
içinde en genifl bir biçimde parti içi demokrasi uygulanmaya ve uygulanmas› için önündeki engeller ortadan kald›r›lmaya çal›fl›lacakt›r. Parti içi demokrasinin önemi ve yararlar›n›n ne oldu¤u bilindikten sonra, keyfi bir biçimde demokrasiyi uygulamamak veya uygulanmas› önünde suni engeller ç›karmak kabul edilecek bir davran›fl olamaz. Yap›lmas› gereken fludur; bir yandan parti içi demokrasi koflullara uygun olarak uygulanmaya çal›fl›l›rken, di¤er yandan da s›n›rlar›n›n geniflletilmesi ve önündeki engellerin ortadan kald›r›lmas› için mücadele edilir. K›saca flunu söylemek gerekir; parti içi demokrasi, partiyi zay›flatmay›p güçlendirdi¤i, mücadelenin geliflmesine engel olmay›p onu daha da ileriye götürdü¤ü müddetçe onu en genifl bir flekilde uygulamak ve kökleflmesi için çal›flmak gerekir. Bunlar gözetilmeden parti içi demokrasi deyip tutturmak ve onu bir fetifl haline getirmek gerçekçi bir yaklafl›m de¤ildir. Devrimci ve komünistler, hayalci de¤il gerçekçi insanlard›r; koflullar›n esiri olmazlar, o koflullar› de¤ifltirmeye, olmas› gerekenle o anda olan› birbirine kar›flt›rmadan hareket etmeye, en iyiye, en güzele ve en ideale ulaflmaya çal›fl›rlar. Parti içi demokrasi olay› da böyle kavranmal› ve kendi gerçekli¤i içinde ele al›narak uygulanmaya ve savunulmaya çal›fl›lmal›d›r. Aksi halde, ne parti içi demokrasi yararl› olacak flekilde kullan›labilir, ne en genifl parti içi demokrasinin uygulanmas›n›n koflullar› yarat›labilir ve ne de onun kökleflmesi için somut ad›mlar at›labilir. Genelde demokrasi, özelde
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
17
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
18 de parti içi demokrasi olay› tam anlam›yla kavranamad›¤› için, bu konuda çok s›k hatalar yap›l›yor. Bazen afl›r› demokrasi anlay›fl› ve e¤ilimleri gelifliyor, bazen de anti-demokratik uygulamalar gündeme geliyor. Asl›nda bu, devrimci ve komünist parti ve örgütlerin demokrasi bilinci ve kültürüyle direkt ilgili bir durumdur. Devrimci ve komünistler, bu toplumun d›fl›nda de¤ildir, bizzat içinden gelmektedir. Toplumda varolan eksik ve yanl›fl kültürel flekillenifl, toplumun içinden ç›k›p gelen ve örgütlere giren üyeler kanal›yla, örgütlerin demokrasi bilincine ve demokrasiyi savunup uygulamalar›na yans›yor. Bu ve benzeri nedenlerden dolay› örgütler içinde benzer sorunlar›n s›k s›k yaflanmas› gündeme geliyor. ‹flte; Türkiye Devrimci Hareketi içinde, demokrasi anlay›fl› ve uygulamalar› konusunda, s›k s›k antidemokratik uygulamalar›n yaflanmas›, hatta “darbeci e¤ilimler”in veya “darbe” olaylar›n›n gündeme gelmesinin en önemli nedenlerinden birisini bu teflkil ediyor. Türkiye Devrimci Hareketi içinde, Proletarya Partisi demokrasi konusunda en iyi örne¤i teflkil etmesine ra¤men, onun içinde bile s›k s›k anti-demokratik uygulamalar yafland› ve afl›r›demokrasi anlay›fl›n› savunanlar ç›kt›. Mesela, 1980 öncesi dönemde parti içi demokrasi olay›, daha az biliniyor ve daha az kavranm›flt›. Bu kendisini baz› noktalarda gösterdi. Birincisi; parti hücrelerinin sektreterleri kendi kiflisel görüfllerini, ancak faaliyet yürüttü¤ü organlardan en üst parti organ›nda açabiliyordu. Bunun d›fl›nda di¤er çal›flt›¤› parti hücrelerinde
kendi kiflisel görüfllerini açam›yordu. Partinin görüfllerini veya bir üst organdan gelen karar ve görüflleri do¤ru bulmasa da mecburen parti görüfllerini savunmak zorunda kal›yordu. ‹kincisi; evli çiftler e¤er ayn› parti organ› içinde birlikte çal›flm›yorlarsa, farkl› görüfllerini birbirleriyle konuflup tart›flam›yordu. Onlar da yine, görüfllerini, içinde yer ald›klar› en üst parti organ›nda açabiliyordu. Bu tür uygulamalar›n parti içi demokrasiye uygun olmad›¤›, partiyi gelifltirmedi¤i ve parti içi yaflam› canland›rmad›¤› görüldü. Öyle ki, bu evli kad›n ve erkek iki yoldafl aras›ndaki iliflkiyi, ideolojik ve siyasi temele dayal› bir iliflki olmaktan ç›kart›yor, salt evlilikten do¤an cinsel bir iliflkiye çeviriyordu. Hakl› olarak elefltirilen bu uygulamalar Merkez Komitesi karar›yla k›sa sürede de¤ifltirildi ve böylece parti içi demokrasinin s›n›rlar› geniflletilmifl oldu. Parti içinde, bir yandan demokrasi s›n›rlar›n› geniflletmek ve onun önündeki engelleri ortadan kald›rmak için mücadele verirken, bir yandan da afl›r›-demokrasi anlay›fllar›na karfl› mücadele etmek gerekir. Parti içinde afl›r›-demokrasi anlay›fllar›n› ve ortaya ç›kma koflullar›n› ortadan kald›rmadan, parti içi demokrasiyi sa¤l›kl› bir flekilde iflletmek ve onu yerlefltirmek mümkün de¤ildir. Parti içinde afl›r› demokrasi anlay›fllar›, küçük-burjuva s›n›f›n›n disipline gelmez bireyci yap›s›n›n ideolojik bir tezahürüdür ve esas olarak iki noktada kendisini d›fla vurmaktad›r. Birincisi, kendi s›n›f yap›lar› gere¤i sahip olduklar› düflünce ve e¤ilimlerin partide egemen k›l›nmas›n› ve o temelde bir ya-
flam biçimi oluflturulmas›n› istemeleri, ‹kincisi, partinin ihtilalci çizgisi temelindeki bir kavgay› sürdürmeyip mücadeleden ve disiplinli bir yaflamdan kaç›fl yolu olarak görmeleri sonucu gündeme gelmifltir. Parti içinde afl›r›-demokrasi anlay›fllar›n› ortadan kald›rmak için, birinci olarak, teorik alanda, afl›r› demokrasinin kökünü kaz›mak, ikinci olarak, örgütlenme alan›nda, demokrasinin uygulanmas›n› merkezi bir önderlik alt›nda ve en genifl bir biçimde sa¤lamak gerekir. Mao’nun anlat›m›yla bunu yapman›n yollar› flunlard›r: “(1) Partinin yönetici organlar›, kendilerini önderlik merkezleri olarak kabul ettirebilimek için, rehberlik görevini yerine getirecek do¤ru bir çizgi gelifltirmek ve ortaya ç›kan sorunlara çözüm bulmak zorundad›rlar. (2) Üst kademelerdeki organlar, do¤ru rehberlik edebilmek için nesnel bir temele sahip olmak amac›yla, kitlelerin hayat›n› ve alt kademelerdeki organlar›n durumunu yak›ndan bilmek zorundad›rlar. (3) Bütün kademelerdeki parti örgütleri, sorunlara çözüm ararken, gelifligüzel kararlar almamal›d›r. Bir kere al›nd›ktan sonra da kararlar sebatla uygulanmal›d›r. (4) Üst kademelerdeki parti organlar› taraf›ndan al›nan bütün önemli kararlar, derhal alt kademelerdeki organlara ve partinin üye kitlesine iletilmelidir. Bunun yöntemi de, aktif üye toplant›lar› ya da parti kollar›nda, hatta (e¤er koflullar uygunsa) tümenlerde genel üye toplant›lar› yapmak ve bu toplant›larda belirli kimseleri rapor vermekle
görevlendirmektir. (5) Partinin alt kademelerindeki organlar ve bütün parti üyeleri, üst kademelerdeki organlar›n talimatlar›n› tam anlam›yla kavramal› ve uygulama yöntemlerini kararlaflt›rmak için bunlar› ayr›nt›l› bir flekilde tart›flmal›d›r.” (41) Parti içinde demokrasi konusunda mücedele iki yönlü yap›lmal›d›r. Bir yandan, yanl›fl demokrasi anlay›fllar›na ve e¤ilimlerine karfl› mücadele edip, parti içinde demokrasinin geliflmesi ve kökleflmesine çal›fl›rken, di¤er yandan da parti içinde demokrasi e¤itimi verilmelidir. Tek yanl› bir mücadele parti içi demokrasinin eksik kalmas›na veya uygulanmamas›na neden olur. “Bu nedenle üyelerin, demokratik hayat›n ve demokrasi ile merkeziyetçilik aras›ndaki iliflkinin anlam›n› ve demokratik merkeziyetçili¤in nas›l uygulanaca¤›n› kavramas› için parti içinde demokrasi e¤itimi yap›lmal›d›r. Ancak böylelikle hem parti içinde demokrasiyi gerçekten yayg›nlaflt›rabilir, hem de disipline zararl› olan afl›r› demokrasi ve b›rak›n›z yaps›nlar e¤ilimini önleyebiliriz.” (42) Parti içinde demokrasinin geliflmesinden ve köklü bir demokrasi kültürü oluflmas›ndan kim korkar? En baflta Marksist-LeninistMaoistlerin, yani komünistlerin korkmayaca¤› çok aç›kt›r. Aksine onlar, zaten bunun için mücadele ediyor. Halk›n davas› için gerçekten savaflan, o konuda samimi ve kararl› olanlar korkmaz. Halk›n, devrimin ve partinin ç›karlar›n› kendi kiflisel ç›karlar›n›n üzerinde tutanlar korkmaz. Peki ya kimler korkar?
Parti içinde bürokratlaflm›fl kifliler ile partide rahat›n› düflünen, rahat›n›n bozulmas›n› istemeyen, kariyerist ve küçük-burjuva unsurlar korkar. Bu anlamda onlar, ifline geldi¤inde en büyük demokrasi savunucusu, ifline gelmedi¤i yerde ise demokrasi düflman› kesilirler ve demokrasinin geliflmesini asla istemezler. Yani onlar, parti için demokrasinin geliflmesi ve de kökleflmesi önünde en büyük engellerden birini teflkil ederler. Onlar demokrasinin geliflmemesi için ellerinden geleni yaparlar, bulunduklar› mevkiyi ve ellerindeki yetkiyi bir bask› arac› olarak kullanmaya çal›fl›rlar. Parti içinde ortaya ç›kabilecek bu tür tehlikeleri de ortadan kald›rmak ve demokrasinin esas güvencesini oluflturmak için, yine parti içinde demokrasi e¤itimine önem vermek, üyelerin demokrasiye kat›l›m› önündeki engelleri ortadan kald›rmak gerekir. “Demokrasiyi gerçeklefltirebilmek için, bildi¤iniz gibi, hücre üyelerinin ve bir bütün olarak örgütün belli bir minimum düzeyde e¤itime sahip olmas› ve seçilebilecek ve sorumlu mevkileri iflgal edebilecek belli bir minimum say›da aktif fonksiyonerin var olmas› gereklidir. E¤er örgütte bu minimum say›da aktif fonksiyoner yoksa, bizzat örgütün kültür seviyesi düflükse ne olacakt›r? O zaman demokrasiden sap›laca¤› ve fonksiyonerlerin tayinine vb. geçmek zorunda kal›naca¤› kendili¤inden anlafl›l›r.”(43) Demek ki, parti içi demokrasinin uygulanmas› ve parti içinde yerleflmesi için, üye ve kadrolar›n demokrasi konusunda e¤itilmifl ve belli bir kültür seviyesine ç›kart›lm›fl olmalar› ge-
rekli ve zorunludur. Bu tür temel kriterler sa¤lanmadan, demokrasinin oluflmas› ve uygulanmas› önündeki tüm engeller ortadan kald›r›lmadan, demokrasi diye tutturmak, bofl bir demokrasi savunuculu¤u yapmaktan ve onu bir fetifl haline getirmekten öte bir anlam ifade etmeyecektir. Marifet hayali demokrasi havarili¤i yapmak de¤ildir. Marifet demokrasinin yerleflmesi ve uygulanmas› için koflullar› oluflturmak ve uygulanmas› önündeki tüm engelleri ortadan kald›rmakt›r. ‹çi bofl lak›rd›larla u¤raflmaktansa, ifle yarar bir fleyler yapmak çok daha gerekli ve yararl›d›r. Parti içi demokrasinin önemi ve gereklili¤i üzerinde dururken, özellikle bir noktaya dikkat çekmek gerekir. Parti içi demokrasi, partinin ald›¤› kararlar›n uygulanmamas› veya uygulan›rken savsaklanmas› vb. demek de¤ildir. Tam aksine, al›nan kararlar›n ve talimatlar›n, uygulanmadan önce parti organlar›nda ele al›n›p tart›fl›lmas›, görüfllerin aç›k olarak ortaya konmas› ve ondan sonra hiçbir tereddüte kap›lmadan uygulanmas›d›r. Burada flunu da söylemek gerekir; baz› kararlar ve talimatlar, alt organlarda ve genelde parti içinde hiç tart›fl›lmadan, merkezi önderlik taraf›ndan al›n›p uygulanabilir. Böyle durumlar›n s›kça olmas› normaldir. Ancak baz› önemli konular vard›r ki, o konular mutlaka parti içinde tart›fl›lmal› ve ondan sonra karar olarak al›nmal›d›r. Kararlar al›nd›ktan sonra, tek tek üye ve kadrolar›n veya parti organlar›n›n karar hakk›ndaki görüflleri ne olursa olsun, isterse karar›n tersi yönünde görüfllere sahip olsunlar, kararlar ve talimatlar kesinlikle uygulanmal›, bu konuda hiçbir
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
19
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
20 müsamaha gösterilmemelidir. Kararlar al›nmadan önce ve henüz tart›flma aflamas›nda iken en genifl demokrasi uygulanmal›, kararlar al›nd›ktan sonra uygulanma aflamas›nda ise, tam bir merkeziyetçilikle en kat› bir disiplin uygulanmal›d›r. ‹flte parti içi demokrasinin iflletilmesi ve onun s›n›r›n›n bitti¤i yerdekararlar›n tereddütsüz uygulanmas› budur. Parti içi demokrasinin mutlak de¤il koflullara ba¤l› oldu¤unu daha önce söylemifltik. Partide bazen en genifl demokrasi uygulan›rken, bazen de kat› bir merkeziyetçilik uygulan›r. En genifl demokrasinin uyguland›¤›, partide siyasi yaflam›n en canl› oldu¤u dönemler, Proletarya Partisinin’de, kongre ve konferans dönemleridir. Veya herhangi bir konunun parti içinde tart›flmaya aç›ld›¤› zamanlard›r. Bu dönemlerde herkes, tespit edilen gündemler veya konular do¤rultusunda en özgür bir flekilde görüfllerini dile getirebilir ve bu görüfllerini yaz›l› hale getirerek tüm partiye ulaflt›rma hakk›n› kullanabilir. Bu hak, normal parti iflleyifli ve tüzükten do¤an bir haktan ayr›d›r. Bu hak, partide belirlenmifl belli zamanlarda veya sonradan belirlenen dönemlerin bir sonucu olarak gündeme gelen ve bu dönemlere özgü ayr› ve daha genifl bir hakt›r. Gündemlerle ilgili olarak farkl› görüfllerin yaz›l› bir flekilde partiye sunulmas›, bir haktandan da öte, zorunlu bir görevdir. Parti önderli¤i, bu görüflleri, tat›flma yay›n organlar› kanal›yla parti içinde yay›nlamak zorundad›r. Normal dönemlerde yönetici organ›n, herhangi bir konudak› yaz›y› partiye yay›nlay›p yay›nlamama inisiyatifi (tabii ki
hakl› gerekçelere dayanarak) varken, kongre ve konferans dönemlerinde o inisiyatif sadece, bir düzenleme yapmakla s›n›rlanm›flt›r. Bu iflin önderli¤ini direkt kendisi yapacak diye bir kural yoktur. Onun yerine, kongre ve konferans iflini organize etmek ve yürütmek amac›yla seçilecek olan, özel bir organ yapabilir. Kongre ve konferans›n toplanmad›¤› zamanlarda, yani iki kongre ve konferans aras›nda, partiyi, seçimle iflbafl›na gelen Merkez Komitesi, al›nan kararlar ve tespit edilen politikalar do¤rultusunda yönetir. Parti içinde en genifl demokrasi kongre ve konferanslar d›fl›nda, bir de de¤iflik ama önemli konular›n tart›fl›lmaya aç›lmas›, kadro toplant›lar› düzenlenmesi veya herhangi bir konu hakk›nda iradeye baflvurulmas› vb. durumlar›nda uygulan›r. Demokrasinin uygulanmas› hepsinin ortak paydas› olsa da, amaç ve hedeflerinde farkl›l›klar vard›r. Ama yine de belli noktalarda ortak amaçlar tafl›rlar. Bunlardan baz›lar› flunlard›r: Birincisi, parti içinde demokrasiyi uygulamak ve yerlefltirmek, ‹kincisi, parti üye ve kadrolar›n›n görüfl ve önerilerini almak, parti yaflam›na görüflleriyle de kat›lmalar›n› sa¤lamak. Üçüncüsü, üye ve kadrolarda, partinin kendileri d›fl›nda olmad›¤›, partinin sahibinin bizzat kendileri oldu¤u fikrini gelifltirmek. Dördüncüsü, parti yaflam›n› canland›rmak, siyasi canl›l›¤› art›rmak. Beflincisi, parti içinde fikir mücadelesini gelifltirerek, üye ve kadrolar›n birbirlerinden ö¤renmesini ve birbirlerine yar-
Parti içi demokrasinin uygulanmas›n›n yollar›ndan birisi de, parti içinde iki çizgi mücadelesini savunmak ve uygulamakt›r. Parti içi demokrasiyi tam olarak kavrayan, uygulanmas› için savaflan hiç kimse, parti içi iki çizgi mücadelesine karfl› ç›kamaz. Çünkü iki çizgi mücadelesi; birincisi, parti içi demokrasinin bir gere¤i oldu¤unu kavramakt›r. ‹kincisi, farkl› fikirlerin çat›flmas›ndan do¤acak faydal› fleylerden, halk, devrim ve parti lehine yararlanmaya çal›flmakt›r. Üçüncüsü, diyalekti¤in temel yasas› olan z›tlar›n birli¤inin, iki çizgi mücadelesinde, kendisini, fikir düzeyinde göstermifl olmas›n›
d›mc› olmas›n› sa¤lamak ve teorik seviyelerini yükseltmek. Alt›nc›s›, kolektif iradeyi harekete geçirerek sorunlar›n en iyi ve en yararl› olacak flekilde çözülmesini sa¤lamak. Yedincisi, üye ve kadrolar›n bilgi, beceri ve yeteneklerinin geliflmesine kolektif bir iradeyle yard›mc› olmak ve parti içi e¤itimi kolektif bir seferberlikle ilerletmek. Sekizincisi, üye ve kadrolara partinin sorunlar›n› anlatmak, partinin tüm sorunlar›yla yüzyüze gelmelerini sa¤lamak suretiyle partiye daha vak›f hale getirmek. Partide, bu tür dönemlerde tart›flmalar, sadece parti içiyle s›n›rl› tutulmuyor, bazen, bu tart›flmalar, demokrasi kurallar› içinde, parti d›fl›na da tafl›r›l›yor. Yani bu tart›flmalara, oy verme d›fl›nda görüflleriyle, partinin orta ve ileri sempatizanlar› da kat›l›yor. Bu yöntemle, onlar›n, hem partiye daha yak›nlaflmalar› ve partinin sorunlar›yla yüzyüze gelerek o sorunlar üzerinde düflünmeleri ve araflt›rmalar içine girerek kendilerini e¤itmeleri ve hem de partiye karfl› sorumluluk duygular›n›n gelifltirilmesi sa¤lan›yor. Parti, örgütsel iflleyifl d›fl›nda bazen bu tür yöntemlerle de, kendisini, partizan kitlesine ve hatta tüm kitleye açmal›, onlar›n elefltiri ve önerilerini alarak onlardan yararlanmal›, onlar›n partiye elefltiri ve önerileriyle kat›lmalar›n› sa¤lamal›d›r. Kitlelerden kitlelere anlay›fl›n› savunan bir parti aç›s›ndan bu önemli bir ad›md›r. Ayn› zamanda parti içi demokrasiyi gelifltirme, güçlendirme ve yerlefltirme faaliyetidir. Kültür devriminin kendisi olmasa da, bu onu baz› yönleriyle uygulama ve onun önemini ve
gereklili¤ini kitlelere bizzat kendi pratikleri içinde benimsetme hareketidir. Partide, devrimden önce sadece Merkez Komitesi, tüm üyelerin demokratik kat›l›m› sonucu seçimle ifl bafl›na gelir. Di¤er tüm parti organlar› atamayla oluflturulur. Devrimden sonra ise, e¤er ülke bir iç savafl içinde de¤ilse veya herhangi bir emperyalist devletin iflgaline ve sald›r›s›na u¤ramam›flsa, tüm parti kademelerinde görev alan üye ve kadrolar, demokratik seçimle ifl bafl›na gelirler. E¤er bir iç savafl sözkonusu ise veya ülke bir bütün olarak, ülkeyi korumak için bir savafl içindeyse, ancak o zaman yine, Merkez Komitesi d›fl›nda di¤er tüm yönetici organlar atamayla oluflturulabilir. “Ülkede iç savafl var” bahanesiyle, demokratik uygulanmalara tamamen bir s›n›rlama getirmemek, mümkün oldu¤u kadar demokrasiyi iflletmeye çal›flmak gerekir. Mesela, Lenin, hiçbir zaman bu koflullar› bahane etmemifl, iç savafl koflullar›nda bile demokrasiyi iflletmeye ve demokratik hayat› sürdürmeye çal›flm›fl ve bunun için azami dikkat göstermifltir. Partide, zaman zaman gündeme gelen demokrasi “kavgas›” asl›nda, demokrasinin varl›¤› yoklu¤u veya demokrasi bilincini alm›fl ve o bilinci almam›fl insanlar aras›nda süren bir kavga de¤ildir. O kavga demokrasinin daha çok yerleflmesi, daha iyi uygulanmas› için süren bir kavgad›r. Ve ayr›ca afl›r› ve yanl›fl demokrasi anlay›fllar› ve ona karfl› ç›kanlar aras›nda süren bir kavgad›r. Partide, Maoist demokrasi bilinci önemli oranda ilerlemifl, zaman zaman eksik ve yanl›fl
uygulamalar gündeme gelse de, tüm çaba, onlar› ortadan kald›rmaya do¤ru at›lmak istenen ad›m niteli¤indedir. Önemli olan savunulan iyi ve güzel fleyleri, u¤runa mücadele edilen idealleri kal›c› hale getirmek, o konularda bir kültür oluflturmak ve onlar› ete kemi¤e büründürmektir. Parti içi demokrasinin kökleflmesi ve ete kemi¤e büründürülmesinin en önemli güvencesi, partide üyelerin etkinli¤inin, parti yaflam›na kat›l›m›n›n art›r›lmas›, bilinç seviyelerinin yükseltilmesi ve kendi haklar›na sahip ç›kmas›, görev ve sorumluluklar›n›n bilincinde hareket etmeleridir. Yani parti içi demokrasi bu ölçüler içinde artar veya azal›r, bunlar›n tam ve genifl olmas›yla s›n›rl›d›r. Parti içi demokrasinin uygulanmas›n›n yollar›ndan birisi de, parti içinde iki çizgi mücadelesini savunmak ve uygulamakt›r. Parti içi demokrasiyi tam olarak kavrayan, uygulanmas› için savaflan hiç kimse, parti içi iki çizgi mücadelesine karfl› ç›kamaz. Çünkü iki çizgi mücadelesi; birincisi, parti içi demokrasinin bir gere¤i oldu¤unu kavramakt›r. ‹kincisi, farkl› fikirlerin çat›flmas›ndan do¤acak faydal› fleylerden, halk, devrim ve parti lehine yararlanmaya çal›flmakt›r. Üçüncüsü, diyalekti¤in temel yasas› olan z›tlar›n birli¤inin, iki çizgi mücadelesinde, kendisini, fikir düzeyinde göstermifl olmas›n› anlamakt›r. Diyalekti¤in bu temel yasas›n› anlamayan ve kavramayan birisi, iki çizgi mücadelesinin önemini ve zorunlulu¤unu da anlay›p kavrayamaz. Zaten Mao’nun, MarksizmLeninizm’e felsefe alan›nda yapt›¤› en büyük katk›lar›ndan
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
21
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
22 birisi budur. O katk› ayn› zamanda Maoizm’in temel ayaklar›ndan birisini oluflturur. Parti içinde farkl› fikirler biz istesek de istemesek de vard›r. O irademiz d›fl›nda objektif bir durumdur. Komünistlerin görevi bu objektif gerçe¤i ve diyalekti¤in temel bir yasas›n› yok saymak de¤ildir, o gerçe¤i kabul etmektir. Bir yandan onun nedenlerini ortadan kald›rmaya çal›fl›rken, bir yandan da ondan yararlanmaya çal›flmakt›r. Bazen farkl› fikirler iki farkl› dünya görüflünü temsil eder ve çizgi biçiminde yans›r. Ancak çizgi demek, her aflamada programlaflm›fl görüfl demek de¤ildir. E¤er o mücadele edilerek de¤ifltirilemezse, zamanla programlaflm›fl bir çizgi haline gelebilir. Onun için farkl› fikirlerle yine fikir düzeyinde mücadele yürütmek gerekir. Zor yöntemi fikir mücadelesinin hem düflman›d›r ve hem de onu daha çok azd›r›r. “Önderlik alt›nda özgürlü¤e, merkezi bir k›lavuzlu¤a ba¤›ml› bir demokrasiye yandafl olmakla birlikte, bu asla, halk aras›ndaki ideolojik sorunlar› ve hakl› ile haks›z› ay›rdetmekle ilgili sorunlar› ve zora baflvurarak çözümlemek düflüncesinde oldu¤umuz anlam›na gelmez. Do¤ru ile yanl›fl üzerine olan ideolojik konular› ya da sorunlar› idari emirler ya da fliddet önlemleriyle çözmeye kalk›flt›n›z m›, yaln›z etkisiz kalmazs›n›z, zararl› da olursunuz. ‹dari emirlerle, dini ortadan kald›ramayaca¤›m›z gibi, halk› yine inanmaya da zorlayamay›z. Zorla ne halk› idealizmden vazgeçirebiliriz, ne de Marksizm’e inand›rabilirz. Halk aras›ndaki ideolojik sorunlar› ya da çekiflmeli konular›, ancak demokratik yöntemler (tart›flma, elefltiri, inand›rma ve
e¤itme yöntemleri) kullanarak çözebiliriz. fiiddet ya da zor kullanma bir yarar getirmez...”(44) Marks ve Engels de, parti içinde karfl›t fikirlerin uzun süre örtbas edilemeyece¤ini, kesin sonuç al›n›ncaya kadar onlarla mücadele etmek gerekti¤ini söyler. ‹flte bu da parti içi iki çizgi mücadelesi demektir. Ayn› konuda Lenin ve Stalin de benzer fikirler ileri sürer. Stalin, SBKP(B) tarihinin parti içi karfl›tl›klar›n mücadelesi ve bu mücadele yoluyla bunlar›n afl›lmas› tarihi oldu¤unu ve partininin bu flekilde geliflip güçlendi¤ini söylüyor. Ve devamla; “... Parti içi görüfl ayr›l›klar›n›n mücadele yoluyla afl›lmas›, partimizin bir geliflme yasas›d›r” (45) diyor. Parti içi demokrasi ve iki çizgi mücadelesi, görüfllerin gelifligüzel konuflulmas›, herkesin istedi¤i gibi görüfllerini yaymas› demek de¤ildir. Parti içi demokrasinin bir aya¤›n›, parti içinde az›nl›kta kalan görüfllerin kendisini muhafaza etmesi ve onun bizzat parti iradesi taraf›ndan korunmas›, yani az›nl›¤a kendi görüfllerini koruma hakk›n›n verilmesi, bu görüfllerin parti içinde, ilke ve kurallar dahilinde mücadelesinin verilmesi olufltururken, di¤er aya¤›n› da, özellikle az›nl›¤›n, ço¤unluk görüfllerinin oluflturdu¤u iradeyi tan›mas›, onun ald›¤› kararlar› uygulamas›, onu içine sindirerek sab›r göstermesi oluflturur. Partide tek yanl› bir demokrasi olmaz. Tek yanl› demokrasi topal bir örde¤e benzer. Her parti üyesi hak ve görevlerinin bilincinde olmal›d›r. Hak, demokrasinin uygulanmas›n›, görev ise, disipline uymay› ifade eder. Yani demokratik merkeziyetçili¤in de¤iflik fle-
kildeki ifadesi ve uygulan›fl›d›r. Parti içinde, flimdiye kadar, az›nl›kta kalan görüfl sahipleri, genellikle “partide demokrasi yok” biçiminde bir söylem kulland›lar. Tümden haks›z da say›lmazlar. Baz› hakl› yönlerinin oldu¤unu burada ifade etmek gerekir. Asl›nda bu sorunu üç noktada ele almak gerekir. Birincisi, hak ve görev bilinci zay›f kalm›fl, demokrasiyi içine sindirebilecek bir demokrasi kültürü oluflmam›flt›r. ‹kincisi, az›nl›k görüfle sahip kiflilerde demokrasi kültürü yerleflmedi¤i için, ço¤unluk görüfle karfl› sab›rs›z davranm›fl, do¤ru bulmad›klar› kararlar›n ve görüfllerin uygulanmas›nda zorlanm›fl, adeta feryad› figan ederek, “demokrasi yok” söylemlerini dile getirmifllerdir. Üçüncüsü, iradeyi oluflturan görüfl sahipleri, demokrasinin az›nl›k haklar›n› koruyan ve az›nl›k görüflünü muhafaza etmesini sa¤layan bir sistem oldu¤unu yeterince kavrayamam›fl, genel iradeye veya ço¤unluk görüfllerine z›t görüfl savunanlara karfl› tahammül göstermemifl ve az›nl›kta kalan görüfle yaflam hakk› tan›mayan davran›fllar göstermifllerdir. Asl›na bak›l›rsa, sorun, bir yerde, görüflleri az›nl›kta kalan kiflilerin kendilerinden, yani yanl›fl ve eksik demokrasi anlay›fllar›ndan kaynaklan›yor. Bir yerde ise, ço¤unluk görüfllerine sahip egemen görüfl sahiplerinin, anti-demokratik uygulamalara baflvurmas›ndan dolay› kendilerinden kaynaklan›yor. Bu tür durumlarda hakl› olarak, az›nl›k görüflüne sahip kiflilerde, hakl› bir tepki do¤uruyor. Türkiye Devrimci Hareketi içinde bu tür uygulamalar ve
karfl›l›kl› suçlay›c› söylemler sürekli var oldu. Baz› parti ve örgütlerde az, baz›lar›nda çok olmas› sonuç aç›s›ndan belki birfley de¤ifltirmiyor, ama nedenler ve demokrasi anlay›fl›ndaki farkl›l›¤› göstermesi aç›s›ndan önemli birer kriter oluflturuyor. Buraya kadar demokratik merkeziyetçilik ilkesinin daha ziyade demokrasi yan› üzerinde durmaya çal›flt›k. fiimdi de merkezi yan› üzerinde dural›m. Asl›nda sorunun bu yan›, demokrasi yan›yla birlikte ifllendi, burada sadece baz› noktalara de¤inmek gerekiyor. Daha önce de de¤inildi, demokrasi ile merkeziyetçili¤i birbirinden ay›rmak mümkün de¤ildir. Partide demokrasi ne kadar gerekli ise, merkeziyetçilik de o kadar gereklidir. Merkeziyetçilik, merkezi bir örgütlenme ve çal›flman›n do¤al bir sonucu olarak gündeme gelmektedir. Partinin ihtisasa dayal› uzmanlaflmas› da yine merkezileflmeyi zorunlu k›lar. Birbirinden kopuk bir örgütlenme, çal›flma ve yönetim ayn› hedef ve amaçlar do¤rultusunda , ayn› anda ve tüm gücüyle hareket edemez. Merkezileflme, güçlerin bir merkezden örgütlenmesi ve idare edilmesi demektir. Merkeziyetçilik ise bunun iflleyifl tarz›n› yani yönetim biçimini ifade eder. Merkeziyetçilik tek elden yönetim, tüm partiye tek bir iflleyifl ve kurallar bütününün hakim olmas› ve uygulanmas› demektir. Komünist partisinde, bu, tek bafl›na de¤il demokratik bir tarzda, yani demokrasiyle birlikte ele al›n›r ve ikisi birlikte demokratik merkeziyetçilik olarak kabul edilir ve uygulan›r. “Parti, do¤ru ifllemesi ve kitlelere sistemli bir flekilde önderlik etmesi için, merkeziyetçilik
temelinde örgütlenmeli, bir tek tüzü¤e, herkese -ayn› parti disiplinine ve tek bir yönetici organa sahip olmal›d›r. Bu organ, Parti kongresi, kongreler aras›ndaki zamanlarda Parti Merkez Komitesi’dir. Partide az›nl›k ço¤unlu¤a, tek tek örgütler merkeze, alt örgütler üst örgütlere tabi olmak zorundad›r. Bu ön koflullar olmadan, iflçi s›n›f›n›n partisi gerçek bir parti olamaz, iflçi s›n›f›n› yönetme görevlerini yerine getiremez.”(46) Merkeziyetçilik de demokrasi gibi mutlak de¤ildir, koflullara ve zamana ba¤l› olarak de¤iflebilir. Yine, demokrasi gibi baz› koflullarda s›n›rlar› genifller baz› koflullarda ise daral›r. Parti içinde demokrasinin gereklili¤ini ve önemini yeterince kavramayan insanlar, baz› koflullar› bahane ederek sürekli merkezi yan› ön planda tutmaya çal›flabilir. Nitekim öyle de olmaktad›r. Bu do¤ru de¤ildir, ayr›ca zararl› da olmaktad›r. Parti içi iki çizgi mücadelesini anlamayan ve kavramayan insanlar bunu neyle yapacak? Geriye tek bir yol kal›yor. O yol merkezi yönü ön plana alan, sürekli disiplin dayatmas› uygulayan yasakç› ve bast›rmac› yoldur. Parti içinde fikir çat›flmas›na müsaade edilmedi¤i müddetçe ya bast›r›l›r ya da yasaklan›r. Bunun d›fl›nda baflka yol kalmamaktad›r. Bu yol komünistlerin uygulayaca¤› bir yol de¤ildir. Özellikle Maoistler, zararl› olan bu yolu de¤il, yararl› olan, partide canl› fikir tart›flmas›yla siyasi yaflam› canland›ran iki çizgi mücadelesi yolunu savunur ve uygular. Daha do¤rusu böyle olmas› gerekir. Fikir mücadelesinin nas›l olmas› gerekti¤ini, demokrasinin ve merkeziyetçili¤in s›n›rlar›n›n
nerede bafllay›p, nerede bitti¤ini daha önce anlatmaya çal›flt›k. O bafllama ve bitifl s›n›rlar› d›fl›nda hareket edilmesi, demokrasi ve merkeziyetçilik ilkesini ifllemez hale getirir ve yozlaflt›r›r. Komünist Partisinde hiçbir fley s›n›rs›z ve kurals›z de¤ildir. Madem ki demokrasi ve merkeziyetçilik mutlak de¤il, koflullara ve zamana ba¤l›d›r, o halde bunlar› uygularken koflullara ve zamana bakarak hareket etmek zorunludur. Ancak bu böyledir diye, bu koflullar› bahane ederek tersini uygulamaya kalkmak, bu koflullar›n esiri olmak ya da o koflullar› mutlaklaflt›rmak da yanl›flt›r. Di¤eri ne kadar yanl›flsa ve partiye zarar veriyorsa, bunu uygulamak da ayn› flekilde yanl›flt›r ve partiye zarar vermektedir. fiunu aç›k olarak vurgulamak gerekir ki, partide, karar al›nmadan önceki tart›flma süreçlerinde demokrasi, bunun d›fl›ndaki dönemlerde merkeziyetçi yön ön planda olur ve uygulan›r. Diyalektik yasaya göre bir fley içinde bir arada bulunan z›tlar birbirine dönüflür. Bazen biri bazen de di¤eri ön plana ç›kar. Mao bunu flöyle izah ediyor: “Bunun nedeni; çeliflik bir yön, tek bafl›na bulunamaz. Kendisine karfl›t yön olmazsa, bir yön, varl›k koflulunu yitirir. ‹nsan akl›nda çeliflik fleylerin ya da kavramlar›n yaln›z bir yönü tek bafl›na var olabilir mi? Yaflam olmaks›z›n ölüm olmaz; ölümsüz de yaflam olmaz. ‘Üst’ olmadan ‘alt’ olmaz, ‘alt’ olmadan ‘üst’ olmaz. Talihsizlik olmazsa, talihlilik olur mu? Talihlilik olmazsa talihsizlik olur mu? Kolayl›k olmaks›z›n zorluk olmaz; zorluk olmaks›z›n kolayl›k olmaz. A¤a olmazsa yar›c› olmaz; yar›c› olmazsa a¤a ol-
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
23
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
24 maz. Burjuvazisiz proletarya olmaz; proletaryas›z burjuvazi olmaz. Uluslar›n emperyalistler taraf›ndan sömürülmesi olmasa, sömürge ve yar› sömürgeler olmaz; sömürgeler ve yar›-sömürgeler olmasa, uluslar›n emperyalistler taraf›ndan sömürülmesi olmaz. Bütün karfl›t ö¤eler böyledir; belirli koflullar nedeniyle, bunlar, bir yandan birbirlerine karfl›t, öte yandan birbirlerine ba¤l›, içiçe ve içten ba¤l›d›r... “Yaln›zca çeliflik yönlerin karfl›l›kl› olarak birbirlerinin varl›klar›n› devam ettirdiklerini, yani aralar›nda özdefllik oldu¤unu ve bu özdefllik nedeniyle ayn› varl›kta yanyana bulunabileceklerini söylemek yeter mi? Hay›r, yetmez. ‹ki karfl›t yan›n varl›klar›n›n devam› için birbirlerine ba¤l› olufllar› ile ifl bitmez; as›l önemlisi, bu fleylerin birbirlerine dönüflmeleridir. Yani bir fleydeki iki çeliflik yönün her biri, belirli koflullar nedeniyle, kendi karfl›t›na dönüflmek e¤ilimi tafl›r...”(47) Bu ilkenin sa¤l›kl› ve dengeli bir flekilde uygulanmas›nda parti önderli¤ine önemli görevler düflüyor. Ülke koflullar›nda bu ilkenin hakk›yla uygulanmas›n› engelleyecek, herkesin kendine göre yorumlayaca¤› çok aç›k istismar noktalar› vard›r. Çünkü koflullar dedi¤imiz olgu, baz› belirgin noktalar d›fl›nda, aç›k ve net s›n›rlarla belirlenecek kadar dura¤an de¤ildir. Koflullar her zaman yoruma aç›k bir haldedir. Onun için, koflullar› tespit edip ilkeleri uygulayacak olan organ, yani önderlik her zaman öne ç›kmaktad›r. Merkeziyetçili¤i bu kadar önemseyen ve bunu demokratik bir tarzda uygulamaya çal›flan parti, bu demokratik merkeziyetçili¤i güçlendirmek ve uygu-
lanmas›n› daha da kolaylaflt›rmak için, ayn› zamanda ademi merkeziyetçilik ilkesini de uygulamal›d›r. Ademi merkeziyetçisiz bir merkeziyetçilik yeterince güçlü olmaz ve yarat›c› bir biçimde uygulanamaz. Ademi merkeziyetçilik, merkezi örgütlenme ve disiplin d›fl›nda, yerel yönetimlere ve alt parti organlar›na, kendi görev ve sorumluluk alanlar›nda belli bir hareket serbestli¤i yani bir nevi özerklik verir. Komünistler, ademi merkeziyetçili¤in önemi ve yarar›n› da dikkate alarak, sadece merkeziyetçilikten yana de¤il, ademi merkeziyetçilikle desteklenen bir demokratik merkeziyetçilikten yanad›r. Bu konuda, k›saca flunu söylemek gerekir, Komünist Partisinin temel örgütlenme ilkesi demokratik merkeziyetçiliktir. Ancak bunun ademi merkeziyetçilik ilkesiyle alta do¤ru yay›lmas› ve altlardan bu flekilde desteklenmesi gerekir. D‹S‹PL‹N Devrimci ve Komünist Partiler, gücünü, birincisi; onun örgütsel ve ideolojik yap›s›ndan, ikincisi; üye ve kadrolar›n›n niteli¤inden ve çal›flmas›ndan, üçüncüsü; bilinçli ve gönüllü olarak kabul edilen çelik disiplininden al›r. Devrimci disiplin, kör bir disiplin demek de¤ildir, tam tersine, bilinçli ve gönüllü olarak kabul edilen çelik bir disiplin demektir. Devrimci disiplin, partide elefltiri ve fikir çat›flmas› olmayacak anlam›na gelmez, tam aksine partide elefltiri ve fikir savafl›m›n› gerekli ve zorunlu görür. Parti üyelerinin irade ve eylem birli¤i ancak bu yöntemle sa¤lan›r.
“Birli¤inden ve demir disiplininden güç alan bir parti olmadan proletarya diktatörlü¤ünü kurmak ve sürdürmek olanaks›zd›r. Ama bütün parti üyelerinin irade birli¤i olmadan, hareket birli¤i olmadan partide demir disiplin düflünülemez. Kuflkusuz ki, partide fikir savafl›m›na yer olmad›¤› anlam›na gelmez. Tam tersine, demir disiplin, elefltiriye ve fikir savafl›m›na engel olmak flöyle dursun, partinin ba¤r›nda elefltiriyi ve fikir savafl›m›n› gerektirir. Üstelik bu, disiplinin ‘kör’ disiplin olmas› da demek de¤ildir. Tam tersine, demir disiplin, bilinçli ve gönüllü olarak kabul edilen bir itaati öngörür, çünkü, ancak bilinçli bir disiplin, gerçekten demir disiplin olabilir. Ama fikir savafl›m› bitince, elefltiri tükenip karara var›l›nca, bütün parti üyelerinin irade birli¤i ve eylem birli¤i flartt›r. Bu, öyle bir flartt›r ki, onsuz ne birleflmifl parti, ne de partide demir disiplin düflünülebilir.” (48) Devrimci mücadele sürdüren bir partide çelikten disiplin olmak zorundad›r. Bilinçli ve gönüllü çelik bir disipline sahip olmayan bir parti, s›n›f mücadelesinde ne zaferler kazanarak devrimi gerçeklefltirebilir ve ne de devrimden sonra iktidarda kalabilir. Lenin, proletaryan›n demir disiplini olmasayd›, “de¤il iki buçuk y›l, iki buçuk ay bile iktidar› elimizde tutamazd›k” diyor. (49) Yine Lenin “... proletaryan›n siyasal partisi, kendi saflar›nda sert bir merkezi yönetim ve disiplin hüküm sürmelidir” dedikten sonra, “Proletaryan›n Partisinin demir disiplinini, özellikle diktatörlü¤ü s›ras›nda az›c›k da olsa zay›flatan kimse, gerçekte,
25 vunan komünistler aç›s›ndan, z›tlar›n birli¤i yasas› gere¤i, bir bütünün içerisinde z›tlardan biri var olmadan di¤eri var olamayaca¤›na göre, e¤er parti içi demokrasi varsa disiplin de vard›r, e¤er disiplin varsa demokrasi de var olmak zorundad›r. Bu anlamda bunlar› birbirinden ne ayr› düflünebiliriz ve ne de ayr› uygulayabiliriz. Disiplin uyulmas› gereken bir kurald›r, yani bir nevi zorunlu görevdir. Demokrasi, partide var olan bir hakk›n kullan›lmas› ise, disiplin de, gönüllü partili olman›n getirdi¤i ve tüzükte aç›k olarak izah edilen görevlerin yerine getirilmesidir. Buradan hareketle, sorunun, ahlaki bir boyutunun da oldu¤unu rahatl›kla söyleyebiliriz.
rin haklar› ve görevleri aç›k ve net olarak belirlenmifltir. Partiye girmek isterken, “ben partinin tüzük ve program›n› kabul ediyorum” deyip de, girdikten sonra “ben haklar›m› kullan›r›m, ama görev ve sorumluluklar›m› yerine getirmem” diyebilir mi? Hay›r, diyemez. Dedi¤i anda bunun bir tüzük ihlali olaca¤› ve parti üyeli¤iyle ba¤daflmayaca¤› çok aç›kt›r. Bir kiflinin partiye giriflinin gönüllülü¤e dayal› olmas› ve görüfllerini bilinçli anlamda savunmas›, disipline de gönüllü ve bilinçli uymas›n› getirir. Devrimci disiplini burjuva disiplininden ay›ran temel nokta buras›d›r. Yani gönüllü ve bilinçli olmas›. Sorun, ideolojik ve politik
Demir disiplin, elefltiriye ve fikir savafl›m›na engel olmak flöyle dursun, partinin ba¤r›nda elefltiriyi ve fikir savafl›m›n› gerektirir. Üstelik bu, disiplinin ‘kör’ disiplin olmas› da demek de¤ildir. Tam tersine, demir disiplin, bilinçli ve gönüllü olarak kabul edilen bir itaati öngörür, çünkü, ancak bilinçli bir disiplin, gerçekten demir disiplin olabilir. Ama fikir savafl›m› bitince, elefltiri tükenip karara var›l›nca, bütün parti üyelerinin irade birli¤i ve eylem birli¤i flartt›r. m›z çelikten disiplin ruhu ile donanmal›d›r. Pratik, disiplinin ihlal edildi¤i yerde, sadece görevlerin yerine getirilmedi¤ini de¤il fakat canl› ve militan bir parti yaflant›s›n›n da olmad›¤›n› göstermifltir.” (51) Disiplin ve parti içi demokrasi daha önce de vurgulad›¤›m›z gibi bir bütünün iki yüzünü oluflturur. Dolay›s›yla en az demokrasi kadar disiplin de gereklidir. Birini savunup di¤erini savunmamak diyalekti¤in temel yasas›n› anlamamakt›r. Birini uygulay›p di¤erini uygulamamak diyalekti¤in temel yasas›n› kavramamakt›r. Diyalekti¤i sa-
Neden ahlakidir? Çünkü sahip olunan haklar› kullan›p, iflin görev yan›n› yani partili bir üyeye yükledi¤i görevleri yapmamak, ondan yan çizmeye kalkmak, samimi ve dürüst bir davran›fl de¤ildir. Kifli burada s›n›f›n ve partinin ç›karlar›n› de¤il kendi kiflisel ç›karlar›n› ve rahat›n› düflünüyor demektir. Komünist partilerine kabul ya da girifl gönüllülü¤e dayan›r. Kesinlikle zor ve bask› yöntemi uygulanmaz. Partiye üye olmak isteyen bir kimse en baflta o partinin tüzük ve program›n› kabul ediyor demektir. Tüzükte üyele-
yan›yla ele al›n›p kavran›rsa, disiplin olay› da daha rahat kavran›r. Burada esas kavranmas› gereken sorun fludur: Nerede, nas›l hareket edilece¤i her zaman ve ayr›nt›lar›yla ortaya konmaz. Öncelikle belirli temel noktalar ve kurallar belirlenir, ideolojik ve örgütsel anlay›fllar saptan›r. Herkes bunu kavrad›¤› ve yaflam›yla bütünlefltirdi¤i oranda ona uyar. Bunun d›fl›nda, proletaryan›n s›n›f ç›karlar›na uygun olup olmad›¤›, partiye yarar sa¤lay›p sa¤lamayaca¤› anlay›fl› ve proleter ahlak kurallar›, temel hareket noktas› olarak ele al›n›r ve öyle hareket edilir.
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
proletaryaya karfl›, burjuvaziye yard›m etmektedir” diyor. (50) Parti, kendi içinde merkezi bir yönetim ve çelikten bir disiplin uygulamakla kalmamal›, tüm üyelerine örgüt ve disiplin ruhu kazand›rmal›d›r. Bu ruh kazand›r›lmadan partide sürekli bir çelik disiplin uygulamak ve disiplinsizlikleri ortadan kald›rmak mümkün de¤ildir. “Parti demokrasimiz, çelikten fakat bilinçli disiplin olmazsa anlafl›lamaz. Bu nedenle, temel örgütlerin rolünü art›rmaktan, iç yaflant›lar›n› canland›rmaktan söz ederken, ilk baflta ve her fleyin ötesinde disiplinin güçlendirilmesini hesaba katmal›y›z. Temel örgüte yard›m›m›zda bu, esas yeri tutmal›d›r. Tüm komünistler ve tüm kadrolar›-
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
26 Parti, üye ve kadrolar›n eline, her kap›ya uyan bir anahtar, her sorunu çözen bir formül bulup vermez. Zaten bu do¤ru da olmaz. Parti, anlay›fl›n› ortaya koyar, temel kurallar› belirler, baz› somut sorunlara iliflkin yaklafl›m›n› aç›klar ve gerekli ise biraz da ayr›nt›lara girer. Nerede, ne zaman ve nas›l hareket edilece¤ine, tek tek üyeler, kadrolar ve parti organlar› karar verir. Disiplin, ideolojik ve politik temele dayal›, bilinçli ve gönüllü olunca, art›k o bir disiplin olmaktan ç›kar, bir yaflam biçimi haline gelir. Bir olgunun yaflam biçimi haline gelmesi ne demektir? Aç›kt›r ki o olgu art›k kiflide içselleflmifl, yaflam›yla ete kemi¤e bürünmüfl demektir. Gerçek yaflamda olan hep böyle midir? Hay›r, de¤ildir. Tamamen böyle olmas› da beklenmemelidir. Çünkü, bu, nesnel gerçekli¤e uygun düflmez. E¤er öyle olsayd› ortada disiplin diye bir fley olmazd›. Disiplinin neleri ihtiva etti¤ini aç›klayan tek tek maddeler bulunmazd›. Parti, olmas› gerekeni ortaya koyar, ona ulaflmaya ve onu pratikte uygulamaya çal›fl›r. Bunu yaparken, elbette pratik hayatta disiplin denen olgu, her zaman ve herkes taraf›ndan ayn› derecede prati¤e uygulanmayacak, baz› kifliler bunu bilerek ya da bilmeden ihlal edecektir. Hiçbir komünist, parti disiplinini, partinin ç›karlar›na uymayaca¤›n› bilerek ihlal etmez. Ancak bilmeden veya yeterince kavrayamadan ortaya ç›kacak ihlaller söz konusu olabilir. Peki kim parti disiplinine uymaz? Kim disiplini bilerek ihlal eder? Özellikle ve öncelikle, parti ideolojisine ve politikalar›na ya-
banc›, yaflam›na ayak uyduramayan, küçük burjuva kifliler, parti disiplinine uymaz, uymakta zorlan›r ve s›k s›k bilerek ihlal eder. Ama bazen komünistler ve yeterince komünist niteli¤e ulaflmam›fl kifliler de, parti disiplinine uymakta zorlan›r ve bilmeden zaman zaman ihlal edebilir. Ancak burada ikisini birbirinden kesin ay›rmak gerekir. Belki sonuç aç›s›ndan bir fley de¤iflmiyor ama nedenleri ve amaçlar› yönünden birbirinden çok farkl›d›r. Neden ve amaçlar› farkl› olan hata, zaaf ve ihlallere karfl›, verilecek mücadele ve al›nacak tav›rlar farkl›d›r ve farkl› olmak zorundad›r. Her ikisini birbirine kar›flt›rarak yap›lacak mücadele ve al›nacak tav›rlar yanl›fl olur, istenilen olumlu sonucu vermez. Parti, her zaman gerçekçi olmal› ve öyle hareket etmelidir. ‹deal anlamda olmas› gerekeni düflünüp iyi niyetli hareket etmemeli, ifli iyi niyete b›rakmamal›d›r. ‹deal olan› ve olmas› gerekeni pratikte gerçeklefltirmek iyidir. Ancak parti, olas› olumsuzluklar› düflünüp ona göre davranmak, o olumsuzluklar› ortadan kald›rmaya çal›flmak, ona yard›mc› olacak zorlay›c› yöntemleri uygulamak da zorundad›r. Yani disiplin yönteminin yetmedi¤i yerde, disiplinle s›k› bir ba¤ içinde olan ve özünde bir e¤itim amac› tafl›yan; CEZA yöntemini uygulamal›d›r. Ceza, suçun oldu¤u yerde ortaya ç›kar. Suç olmadan ceza olmaz. Komünist Partisinde ceza bir amaç de¤ildir. Ortaya ç›kan ve ç›kacak olan suça karfl› gündeme gelen bir yapt›r›m biçimidir. Ceza, elefltiri, ikna ve dönüfltürme faaliyetinin yetersiz kald›¤› yerde uygulan›r. Partide uygulanacak cezalar
flunlard›r: 1. Uyar› 2. ‹htar 3. A¤›r ihtar 4. Partiden ç›karma, yani üyelikten alma Parti ile ordunun disiplin kurallar› birbirinden farkl›d›r. Dolay›s›yla disiplinsizlik ve suç ifllenmesi durumunda uygulanacak cezalar da farkl› olmak zorundad›r. Partide en a¤›r ceza partiden atmad›r. Orduda disiplin daha kat›d›r ve dolay›s›yla cezalar› da a¤›rd›r. Orduda en a¤›r ceza kurfluna dizmedir. Cezaland›rma konusunda parti ile ordu aras›ndaki temel fark, disiplin olgusundaki temel farktan kaynaklan›r. ELEfiT‹R‹ VE ÖZELEfiT‹R‹ Elefltiri ve özelefltiri, Komünist Partisi’nde, parti içi iflleyiflin ve yaflam›n vazgeçilmez temel unsurlar›ndan biridir. Partinin geliflmesi ve ilerlemesinde temel itici güçtür. Bir nevi, partide, ideolojik ve siyasi mücadelede, bir ateflleme ifllevi görür. Bu anlamda, elefltiri ve özelefltirisiz bir parti iflleyifli ve yaflam› düflünmek mümkün de¤ildir. Elefltiri ve özelefltiri silah›n›n kullan›lmad›¤› bir parti k›sa sürede cans›zlafl›r, donuklafl›r ve giderek ölmeye bafllar. Demek ki, elefltiri ve özelefltiri, ideolojik ve siyasi mücadelede, Komünist Partisi’nin kulland›¤› en önemli temel silahlardan biridir. Ancak bildi¤imiz gerçek silahlara hiç benzemez ve basit bir flekilde kullan›lmaz. Teti¤e basmakla da bu ifl olmaz. Çünkü patlamaz, çok karmafl›kt›r ve hassast›r. Kullan›ld›¤›nda nas›l bir sonuç verece¤i, kimin kulland›¤›na ve nas›l kullan›laca¤›na ba¤l›d›r. Bu silah, adam öldürmez, yerinde ve zaman›nda
kullan›ld›¤›nda ölmek üzere olanlar› ve hastalar› iyilefltirir, onlar› kötülüklerden korur. Elefltiri ve özelefltiri, birbirini tamamlayan, gelifltiren ve teflvik eden bir silaht›r. Hem ayr› ve hem de özdefl yanlar› vard›r. Birbirinden ayr›lmaz, birlikte ve bir arada bulunur ve birbirine dönüflür. Sadece bir yan›n›n kullan›lmas› pek bir yarar sa¤lamaz. Her ikisini de yerinde kullanmak gerekir. Elefltiri silah›, yerinde ve zaman›nda, bolflevik tarzda kullan›ld›¤›nda insanlar› e¤itir, gelifltirir ve dönüfltürür. Yani elefltiri ve özelefltiri, hatalar› düzeltici, eksikleri giderici, hastalar› iyilefltirici ve e¤itici bir öz tafl›r. Her zaman bu öze uygun olarak kullanmak gerekir. Aksi halde ters etkiler yarat›r, aradaki çeliflkileri daha çok art›r›r. Bilindi¤i gibi do¤ada ve toplumda çeliflki her zaman vard›r ve süreklidir. Çeliflkinin biri bitse bile bir baflka çeliflki bafllar veya çeliflkiler yer de¤ifltirir. Toplumda ve insanlar aras›nda varolan çeliflkinin niteli¤i, o çeliflkinin çözüm yöntemini de belirler. Mesela, düflmanlarla halk güçleri aras›nda varolan çeliflkinin çözüm yöntemiyle, halk›n kendi aras›nda varolan çeliflkinin çözüm yöntemi bir ve ayn› de¤ildir. Bu iki çeliflki birbirinden temelden farkl›d›r ve dolay›s›yla, çözüm yöntemi de temelden farkl› olmal›d›r. “Bizimle düflmanlar›m›z aras›ndaki çeliflkiler ile halk içindeki çeliflkilerin niteli¤i farkl› oldu¤u için, bunlar›n farkl› yollardan çözümlenmeleri de gerekir. K›sacas›, ilki bizimle düflmanlar›m›z aras›na bir çizgi çekmek sorunu oldu¤u halde, ikincisi do¤ru ile yanl›fl›n ay›rdedilmesidir. Asl›nda, kendimizle düfl-
manlar›m›z aras›na bir çizgi çekmek de do¤ru ile yanl›fl›n ay›rdedilmesi demektir. Örne¤in, biz mi hakl›y›z, yoksa içteki ve d›fltaki gericiler -emperyalistler, feodaller, bürokrat kapitalistler-mi hakl› sorunu, do¤ruyu yanl›fltan ay›rdetmek sorunudur, ama bu, halk aras›ndaki do¤ruyanl›fl sorunundan nitelik bak›m›ndan farkl›d›r.” (52) Düflmanlar›m›zla bizim aram›zda varolan çeliflki uzlaflmaz bir çeliflkidir ve fliddete dayal› bir yöntemle çözülür. Halk›n kendi aras›ndaki çeliflki uzlafl›r bir çeliflkidir ve demokratik bir yöntemle, yani elefltiri, ikna ve e¤itme yöntemiyle çözülür. Ayn› flekilde, parti içinde mevcut çeliflkiler normalde olabilecek çeliflkilerdir, kendisini fikir farkl›l›klar› olarak yans›t›r ve ideolojik savafl›mla, yani elefltiri ve ikna yöntemiyle çözülür. “Komünistler, halk aras›nda çal›fl›rken daima demokratik inand›rma ve e¤itim yöntemleri kullanmal›, tepeden inme emirlere ya da fliddete asla baflvurmamal›d›r. Çin Komünist Partisi, bu Marksist-Leninist ilkeye her zaman sad›k kald›. Demokratik halk diktatörlü¤ünde, bizimle düflmanlar›m›z aras›ndaki ve halk aras›ndaki çeliflkileri çözümlemek için biri sert ve öteki demokratik olmak üzere iki farkl› yöntem kullan›lmal›d›r.” (53) Elefltiri ve özelefltiri, do¤ru ile yanl›fl aras›nda demokratik bir mücadele yöntemi olarak ortaya ç›km›flt›r. Elefltiri bir mücadeledir. Birinin bir baflkas›nda gördü¤ü eksik ve yanl›fllar›n giderilmesi amac›yla uygulad›¤› bir mücadele biçimidir. Elefltiride demokratik bir tarz uygulanmas›, de¤ifltirici, dönüfltürücü ve e¤itici bir amaç tafl›-
mas› buradan gelir. Özelefltiri ise, kiflinin kendi kendini elefltirmesi veya baflkalar› taraf›ndan yap›lan elefltiri karfl›s›nda onu kabul ederek, kendisini de¤ifltirip dönüfltürmesi ve e¤itmesi yöntemidir. Elefltiri ve özelefltiri, ayn› zamanda, partinin ve kiflilerin eksik ve hatalar›n› düzeltme hareketidir. Elefltiri ve özelefltirinin bu özelliklerinden dolay›d›r ki, komünistler, nereden ve kimden gelirse gelsin, hiçbir zaman elefltiriden ve özelefltiriden korkmaz ve korkmamal›d›r. Çünkü elefltiriden korkmak, savundu¤u düflüncenin bilimselli¤ine ve do¤rulu¤una kuflkuyla bakmak, do¤rular›n ve gerçeklerin kendisinden yana olmad›¤›n› düflünmek demektir. Do¤rular ve gerçekler komünistlerden yanad›r. Çünkü komünistler, bilimsel bir do¤ru olarak, Marksizm-LeninizmMaoizmin tek do¤ru yöntem oldu¤unu savunur ve uygular. Dolay›s›yla, do¤rular› ve gerçekleri savunanlar her zaman güçlüdür. Çünkü halk do¤rulardan ve gerçeklerden yanad›r, yani komünistlerin taraf›ndad›r. “K›l›ç darbeleriyle delik deflik edilmekten korkmayan kimse, imparatoru at›ndan alafla¤› etmeye cüret eder” sözünde oldu¤u gibi, komünistler, u¤runa savaflt›klar› davada ve ideolojik mücadelede böyle bir cesarete sahip olmal›, elefltiri ve özelefltiriden asla korkmamal›d›r. Komünist partilerini di¤er partilerden, komünistleri di¤er insanlardan ay›ran belirli özelliklerden birisi, elefltiri ve özelefltiriden korkmamas› ve mücadelede cesur olmas›d›r. “Partimizi bütün öteki siyasi partilerden ay›ran belirli çizgi-
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
27
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
28 lerden biri ciddi olarak kendi kendini elefltirmenin prati¤idir. Daha önce söyledi¤imiz gibi, odam›z muntazam temizlenmeli, yoksa toz birikecektir, yüzümüz muntazam y›kanmal›, yoksa tozlanacakt›r. Yoldafllar›m›z›n kafalar› ve partimizin çal›flmalar› tozlarla kaplanabilir, onlar da süpürülmeli ve y›kanmal›d›r. ‘Akar su pislik tutmaz ve kap› menteflesini kurtlar kemirmez’ deyifli devaml› hareketin mikroplar veya di¤er parazitlerin çürütücü hareketini önledi¤i anlam›n› tafl›r. Çal›flmam›z› s›k s›k denetlemek, bu denetlemede demokratik stili gelifltirmek ve ne elefltiri, ne de kendi kendini elefltiriden korkmamak ve ‘bütün bildi¤ini söyle ve sözünü sak›nma’, ‘söyleyene kabahat bulma onun sözlerine dikkat et’ ve ‘e¤er yanl›fl yapt›ysan düzelt, e¤er yapmad›ysan yanl›fltan kaç›n’ gibi Çin halk›n›n de¤erli vecizelerini uygulamak, yoldafllar›m›z›n kafalar›na ve Partimizin bünyesine her türlü siyasi tozlar›n ve mikroplar›n bulaflmas›ndan koruman›n tek etkili yolu iflte budur.” (54) Partide, elefltiri ve özelefltiri, partinin savaflma gücünü ve yetene¤ini art›rmaya, örgütsel olarak kuvvetlendirmeye, eksik ve yanl›fllar›n› düzeltmeye, üye ve kadrolar›n geliflimlerini durmaks›z›n ilerletmeye, onlar› de¤ifltirip dönüfltürmeye ve e¤itmeye yarayan bir silaht›r. ‹flte elefltiri, bize, bunun için gereklidir. ‹flte, bizim, böyle özelefltiriye ihtiyac›m›z vard›r. “Bizim herhangi bir özelefltiriye ihtiyac›m›z yok. Bizim, iflçi s›n›f›n›n kültür düzeyini yükselten, mücadele ruhunu gelifltiren, zafere inanc›n› pekifltiren, gücünü art›ran ve onun ülkenin
gerçek efendisi olmas›na yard›m eden bir özelefltiriye ihtiyac›m›z var. “... Özelefltiri, ifl disiplinini yoketmek için de¤il, tam tersine sa¤lamlaflt›rmak için, ifl disiplinini, küçük-burjuva bafltan savmac›l›¤a gö¤üs germe yetene¤ine sahip bilinçli bir disiplin yapmak için gereklidir. “... Özelefltiri, önderli¤i zay›flatmak için de¤il, tam tersine güçlendirmek için, ka¤›t üzerinde kalan ve pek otorite sahibi olmayan bir önderli¤i yaflama ba¤l› ve gerçekten otorite sahibi bir önderlik yapmak için gereklidir.” (55) Böylesine önemli ve gerekli olan bu silah› iyi kullanmak, amac›ndan ve hedefinden sapt›rmamak gerekir. Elefltiri ve özelefltiri silah›n›n gereklili¤i kadar onu yerinde ve zaman›nda, bolflevik tarzda kullanmak da önemlidir. Di¤er tüm fleylerde oldu¤u gibi, elefltiri de kendi koflullar› içinde, yerinde ve zaman›nda kullan›ld›¤›nda, gerçek ifllevini oynayarak amaçlar›n› gerçeklefltirebilir. Amaç ve hedefinden sapt›r›lan bir elefltiri, bolflevik bir elefltiri olmaktan ç›kar. Elefltiri, ikna edici ve e¤itici özelli¤inden dolay› o ayn› zamanda yard›m etmeyi veya yard›mc› olmay› içerir. Parti içi iliflkilerde sadece elefltirmek yeterli de¤ildir. Elefltirdikten sonra yanl›fllar›n düzeltilmesi ve eksikliklerin giderilmesi için zaman tan›mak ve yard›m etmek de gerekir. “Geçmiflte hata iflleyen herhangi bir yoldafl hatalar›n› anlad›¤› ve onlar› düzeltmeye bafllad›¤› sürece, onu hiçbir önyarg›m›z olmadan içtenlikle karfl›lamal› ve Parti için çal›flmak üzere onunla birleflmeliyiz. Hatta he-
nüz hatalar›n› gerekti¤i gibi anlamam›fl ve düzeltmemifl olan fakat bu hatalarda ›srar etmeyen yoldafllara karfl› da içten ve yoldaflça bir tav›r tak›nmal› ve bu hatalar› anlamalar› ve düzeltmeleri için onlara yard›mc› olmal›y›z.” (56) Elefltiri, asla y›k›c› ve kinci karaktere sahip olmamal›, insanlara çamur atmak veya k›zd›rmak amac›yla yap›lmamal›, özellikle yalan ve iftiraya kesinlikle kayd›r›lmamal›d›r. Yaln›zca konu itibar›yla de¤il, amaç ve nedenleriyle de yoldaflça ve dostça olmal›d›r. Elefltiri, bir amaç tafl›mal›, yap›c›, ikna edici ve ahlaki olmal›d›r. Elefltiri, do¤ru ve inand›r›c› olmal›, somut delillerle desteklenmelidir. Elefltiri olsun diye elefltiri anlay›fl› do¤ru de¤ildir. Bu anlay›fl, sorunlara derinlemesine girmekten, onu çözümleyici bir flekilde ele al›p düzeltmekten kaçmak, iflin zor yan›n› de¤il kolay yan›n› seçmek demektir. Elefltiri ve özelefltiri, ideolojik ve siyasi içerikli olmal› ve bir amaç tafl›mal›d›r. Siyasi ve ideolojik bir amaç tafl›mayan bir elefltiri, yüzeysel kal›r ve suya sabuna dokunmaz cinsinden birfley olur. Siyasi ve ideolojik amaçlar için mücadele eden, komünistlerin, mücadele yaflamlar› boyunca tüm yapt›klar›n›, bu yaflamdan koparmak ve s›radan bir insan›n yaflam› gibi ele almak do¤ru de¤ildir. Komünistler, kendilerini hergün yeniden gözden geçirmek, yenilemek ve gelifltirmek zorundad›r. Bunun yöntemi elefltiri ve kendi kendini elefltiridir. Bu, sorunun bir yan›d›r, di¤er yan› ise karfl›s›ndakini elefltirmek, yani yanl›fl gördü¤ü, ek-
sik buldu¤u, daha ileri gitmesini ve gelifltirilmesini istedi¤i herfleyi elefltirmek ve onlara yard›mc› olmakt›r. Tek yanl› bir mücadele eksik kal›r. Hem elefltiri ve hem de kendi kendini elefltiri olmal›d›r. Baflka bir ifadeyle elefltirdi¤i noktada karfl›s›ndakinden özelefltiri istemeli, kendisini elefltirdikleri noktada ise, e¤er elefltiri do¤ruysa kendisi özelefltiri vermelidir. Elefltiri ve özelefltiri, yap›ld›¤› ilk anda o bir bafllang›çt›r. Devam›n› getirmek veya bafllayan bir süreci ilerletmek gerekir. Elefltiri yap›ld›¤› zaman, onun yap›c› ve ikna edici olup olmad›¤›, esas yönüyle anlafl›lsa da, amac›n› bütünüyle gerçeklefltirip gerçeklefltirmeyece¤i tam olarak anlafl›lmayabilir. Onu ancak pratikte görüp anlayabiliriz. Ayn› flekilde özelefltiri de öyledir. Sözlü veya yaz›l› anlamda verilen özelefltirinin bir bafllang›ç oldu¤u, onun samimi ve dürüstçe verilip verilmedi¤ine, özelefltiriyi verenin prati¤ine bakarak karar verilebilir. Her ikisinde de esas ölçüt bizzat prati¤in kendisidir. “Bir kimsenin elefltirilmesinden ve bu kiflinin özelefltirisini yapmas›ndan sonra partinin ve herkesin ona her zamankinden yak›n davranmas› gerekir, çünkü bu kifli partinin dikkatini ve s›cakl›¤›n›, adaletini, onun adil elefltirisini üzerinde hissetme gere¤ini duyar. Buna her zamankinden daha çok gereksinme duyar; onun düzelme döneminde oldu¤unu unutmamal›y›z. Elefltiri ve özelefltiri onun iyileflmesinde at›lan ilk ad›md›r fakat tam tedavi de¤ildir...” (57) Parti içinde siyasi yaflam› canland›rmak, tüm üyelerin parti yaflam›na kat›l›m›n› art›rmak,
üye ve kadrolar aras›nda yoldafll›k iliflkilerini gelifltirmek istiyorsak, demokrasiyi gelifltirmek, elefltiri ve özelefltiri mekanizmas›n› iyi iflletmek gerekir. Elefltiri ve özelefltiri mekanizmas›n› iyi iflletmek ne demektir? Birincisi, elefltirinin yerinde ve zaman›nda yap›lmas›d›r. ‹kincisi, elefltirinin ideolojik ve siyasi bir amaç tafl›mas›, ikna edici ve e¤itici olmas›d›r. Üçüncüsü, elefltirinin karfl›s›ndakini mat etmeye de¤il ikna etmeye yönelik olmas›d›r. Dördüncüsü, elefltirilen kiflinin kendisini, elefltirildikten sonra yeni bir ruh kazanm›fl ve onurunu k›r›lmam›fl hissetmesi ve yenilenmifl olarak görmesidir. Beflincisi, elefltirilen kifli kendisinin özelefltiri vermesi gerekti¤ini anlamas›d›r. Alt›nc›s›, verilen özelefltirinin, samimi, dürüst ve sorunun kökenini ortaya koyar tarzda olmas› ve dinleyene veya okuyana ders ve tecrübe kazand›rmas›d›r. ‹flte bu noktalarda yap›lan elefltiri ve özelefltiri esasta amac›na ulaflm›fl ve bu mekanizma iyi iflletilmifl demektir. Parti içinde sürekli olarak elefltiriyi teflvik etmek ve gelifltirmek gerekir. ‹nsanlara elefltiri yap›n demekle elefltiri teflvik edilmifl ve gelifltirilmifl olunmaz. O ancak bir iyi niyet göstergesi olabilir. E¤er onun arkas› getirilmezse, yani elefltiri için uygun demokratik bir ortam sa¤lanmaz ve yap›lan elefltiri bast›r›l›rsa, iflte o zaman, o iyi niyet de bir ifle yaramaz. Çünkü sorun, tek bafl›na iyi niyetli yaklafl›mlarla çözülecek kadar basit de¤ildir. Elefltirinin amac›na ulaflmas› ve gerekli etkiyi yapabilmesi için, elefltiri kadar elefltirinin ya-
p›ld›¤› ortam ve elefltirilen kifli veya organ›n tavr› da önemlidir. Yani bu da tek yanl› de¤ildir. Elefltiren ve elefltirilen, yoldaflça hareket etmeli, ortam ise, elefltiri ve özelefltiri için uygun olmal›d›r. Elefltiri ve özelefltiri, birbirine engel olmamal›, birbirini teflvik etmeli ve insanlar›n flevkini art›rmal›d›r. Elefltirinin yap›c› ve ikna edici olmas› gerekti¤i gibi, elefltiri karfl›s›nda yap›lacak özelefltirinin de samimi ve dürüst olmas› gerekir. Tabi ki bir de bunlar› karfl›l›kl› gelifltirecek ve teflvik edecek ortam. Elefltiri yapan kifli kendisini rahat hissetmeli, elefltirisi bast›r›lmamal›, aksine yoldafll›k iliflkileri içerisinde, yanl›fl da elefltirse, hoflgörüyle karfl›lanmal›, neden yanl›fl oldu¤u ikna edici bir flekilde bu defa kendisine anlat›lmal›, hakl› ise, hakl› oldu¤u söylenmeli ve özelefltiri verilmelidir. Ancak böyle yoldafll›k iliflkisi içinde ve ortamlarda, elefltiri ve özelefltiri yap›ld›¤›nda, hem amac›na ulaflabilir ve hem de geliflebilir. Elefltiriyi teflvik edici unsurlardan birisi de, elefltirilen organ veya kiflilerin samimi ve dürüst bir flekilde özelefltirisini vermesidir. Özellikle yönetici parti organlar› veya o organlarda yer alan kifliler, buna çok daha dikkat etmeli ve bizzat kendileri teflvik edici olmal›d›r. Böyle olursa, elefltirinin, hem geliflmesi ve hem de amac›na ulaflmas› sa¤lanm›fl olur. Burada bir noktaya daha dikkat etmek gerekir. Parti içinde tek tek üye ve kadrolar›n görev ve sorumlulu¤u ne olursa olsun, tamamen eflit hakka sahiptir. Bir kadronun üst yönetici görevlerde bulunmas›, bu aç›dan hiçbir fley de¤ifltirmez. O kadroya, elefltiri ve özelefltiri veya her-
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
29
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
30 hangi bir konuda hiçbir ayr›cal›k tan›maz. Herkes bu hakk›n› eflit ve özgür bir biçimde kullanabilir ve kullanmal›d›r. “Sorumlu yoldafllar›n elefltiriye karfl› tav›rlar› temel Parti örgütlerinde fevkalade önem tafl›r... Temel örgütlerde, komünistler aras›nda hiçbir ayr›m yoktur, onlar partide tamamen eflit haklara sahip olan parti üyeleridir.” (58) Elefltiri yapmak suç olmad›¤› gibi ay›p da de¤ildir. Tam aksine her partilinin vazgeçilmez bir görevidir. Elefltiri, bir komünistin, mücadele yaflam›n›n ayr›lmaz bir parças›d›r. Elefltiri olmadan bir mücadele düflünmek, kendimizi ve baflkalar›n› gelifltirmek, ilerlemek, en iyiye, en güzele ulaflmak ve zaferler kazanmak mümkün de¤ildir. Elefltirinin hem bu öneminden ve gereklili¤inden ve hem de yararlar›ndan dolay›, parti tüzü¤ünde üyelere bir hak olarak verilmifl ve ayn› zamanda bu hakk›n kullan›lmas›n›n gereklili¤i izah edilmifltir. Özelefltiri, günah ç›karmak ya da elefltirilerden kaçmak için yap›lmaz. Baz› kifliler, özelefltiriyi, elefltiriden bir kaç›fl yolu olarak görebilir. Ancak bu do¤ru de¤ildir. Buna da çok dikkat etmek gerekir. Bir kiflinin, kendi eksi¤ini ya da yanl›fl›n› kendisinin görmesi veya bir baflkas›n›n elefltirmesi karfl›s›nda, özelefltiri vermesi ay›p de¤ildir. Özelefltiri verdi¤i için de küçülmez. Tam aksine özelefltiri yapmak bir erdemdir, küçülmek flöyle dursun daha da büyür. Kiflinin bunu, ancak, birincisi, elefltirinin do¤ru ve amaca uygun yap›lmas›ndan, ikicisi, elefltiri ortam›n›n s›cak, samimi ve yoldaflça iliflkilerin mevcut olmas›ndan hissedip görebilir.
“Elefltirilen kimse toplant›dan kederli, küçümsenmifl ve tamamen hayal k›r›kl›¤›na u¤ram›fl duygularla de¤il, fakat daha güçlü ve elefltirinin ona yanl›fllar›n› düzeltmede yard›mc› oldu¤unun s›cakl›¤› ve bilinciyle, kafas› aç›kl›¤a kavuflmufl bir biçimde ç›kmal›d›r.” (59) Ayn› zamanda elefltirilen kifliye samimi ve bolflevik özelefltiri ortam› ve f›rsat› da yarat›lmal›d››r. Bolflevik özelefltiri Bolflevik elefltirinin oldu¤u yerde geliflir ve yay›l›r. Bolflevik özelefltiri, bir samimiyetin, er-
Onun s›n›r›, elefltirilecek konuya ve konunun boyutuna göre de¤iflebilece¤i gibi, konunun anlafl›l›r tarzda ortaya konmas›, nedenlerinin ve sonuçlar›n›n aç›klanmas›yla son bulabilir. Özelefltiri de ayn›d›r, önceden belirlenmifl bir s›n›r› yoktur. Özelefltiri yapacak parti, organ veya kifli, bunun s›n›r›n› kendisi belirler. O s›n›r da, elefltirilen konu ba¤lam›nda e¤er elefltiri hakl› ise, elefltirinin hakl› oldu¤u kabul edilir ve özelefltiri yapan veya yapanlar taraf›ndan, anlafl›l›r bir flekilde ve samimi olarak or-
Elefltiri, bir komünistin, mücadele yaflam›n›n ayr›lmaz bir parças›d›r. Elefltiri olmadan bir mücadele düflünmek, kendimizi ve baflkalar›n› gelifltirmek, ilerlemek, en iyiye, en güzele ulaflmak ve zaferler kazanmak mümkün de¤ildir. demli ve cesaretli bir davran›fl›n ürünüdür. Özelefltirinin bu özelli¤inden dolay›d›r ki, Lenin; “Bir siyasal partinin kendi yan›lg›lar› karfl›s›ndaki tutumu, bu partinin ciddi olup olmad›¤›n› kendi s›n›f›na karfl› ve emekçi y›¤›nlara karfl› görevlerini yerine gerçekten getirip getirmedi¤ini saptayabilmeniz için, en önemli ve en güvenilir ölçütlerden biridir. Yanl›fllar›n› içtenlikle kabul etmek, nedenlerini aray›p bulmak, bu yan›lg›ya yolaçan koflullar› tahlil etmek, yan›lg›y› do¤rultma yollar›n› dikkatle incelemek; iflte, ciddi bir partinin iflaretleri bunlard›r, bu, ciddi bir parti için görevlerini yerine getirmek, s›n›f› ve ard›ndan da y›¤›nlar› e¤itmek ve bilinçlendirmek demektir.” (60) Elefltiri ve özelefltiri s›n›r tan›maz ve kimsenin gözünün yafl›na bakmaz. Elefltirinin önceden belirlenen bir s›n›r› yoktur.
taya konur. Her ikisinde de, ortak nokta fludur; gerek elefltiri ve gerekse özelefltiri, tafl›d›¤› amaca hizmet edecek tarzda kendi ifllevine uygun hareket etmesi, elefltiren ve elefltirilen her kimse ona ve partiye yarar sa¤lamas›d›r. Elefltiri, kiflileri veya organlar› hedef almamal›, esas olarak hata veya zaaflar›n nedenlerini ortaya ç›kartmaya çal›flmal›d›r. Amaç hatan›n veya zaaf›n nedeni ise, o halde kifli veya organlar› hedef almak, do¤ru bir tutum olur mu? Olmaz, çünkü amaç ba¤c›y› dövmek de¤il üzüm yemektir. Herhangi bir fleyin nedenlerini ortadan kald›rmadan o fleyi ortadan kald›rmak mümkün de¤ildir. Elefltiri, kiflileri veya organlar› hedef ald›¤›nda, elefltiriye konu olan hatay› ortadan kald›rm›fl olamazs›n›z. Belki kifliyi veya organ› biraz h›rpalam›fl veya teflhir etmifl olursunuz, hepsi o
kadar. Biraz daha ileri giderek kiflileri görevlerinden edersiniz, organda yer alan kiflileri tümden de¤ifltirebilirsiniz. Ama asla, hata ve zaaflar›n nedenlerini ortadan kald›ramazs›n›z. Böyle bir amaç tafl›yan veya buna yönelen bir elefltiri, yap›c› de¤il y›k›c›d›r, hatalar› düzeltici de¤il daha da art›r›c›d›r ve dolay›s›yla e¤itici de olamaz. Elefltiri, “hastay› kurtarmak için hastal›¤› tedavi etmek” anlay›fl›yla yap›lmal›, esas olarak hatan›n nedenleri üzerinde durulmal› ve onun giderilmesi için çal›fl›lmal›d›r. Elefltirilerde, elefltirilecek konunun yüzeysel yanlar›yla pek ilgilenilmemeli, esas olarak sorunun özü üzerinde durulmal›, derinli¤ine ve geniflli¤ine bak›lmal›d›r. Basit ve yüzeysel yanlar›yla ilgilenmek ve sürekli ayn› fleyleri dile getirmek elefltirinin baya¤›laflt›r›lmas›n› gündeme getirir. Çünkü sorunun esas yönleri üzerinde durularak gerçekler ortaya ç›kart›l›p mahkum edilmedi¤i zaman, hata ve zaaflar ortadan kald›r›lamaz. Sürekli olarak, ayn› veya benzer flekilde tekrarlanmaya bafllar. Bu durumda, hep ayn› elefltiriyi tekrarlamak, elefltirinin baya¤›laflmas›ndan baflka bir ifle yaramaz. Elefltirilerin daha etkili ve yararl› olmas› isteniyorsa, elefltirinin baya¤›laflmamas›na da dikkat etmek gerekir. Elefltiri, kiflilerin arkas›ndan de¤il yüzüne yap›lmal› ve aç›k olmal›d›r. Aç›kça ve yüze yap›lmayan elefltiri, partide dedikoduyu gelifltirir ve kapal› kap›c›l›k siyasetini gündeme getirir. Kapal› kap›c›l›k siyasetinin de¤iflik bir ifadesi ise, “kol k›r›l›r yen içinde kal›r” anlay›fl›d›r. Dedikodu ve kapal› kap›c›l›k siyaseti partide olumsuz bir orta-
m›n yarat›lmas›na hizmet eder ve yoldafll›k iliflkilerini dumura u¤rat›r. Aç›k, samimi ve cesur bir flekilde fikirlerin söylenmedi¤i bir yerde, kuflkuculuk ve birbirine güvensizlik bafllar. Bu da, bir parti aç›s›ndan, oldukça tehlikeli sonuçlar ortaya ç›kart›r. Baz› kifliler, elefltiri yapmaktan, yoldafllar›n› “k›r›l›r” gerekçesiyle elefltirmekten çekinir. Yani L‹BERAL davran›r. Elefltiriyi amac› d›fl›nda kullanmak ya da amac›ndan sapt›rmak ne kadar yanl›fl ve partiye zararl›ysa, elefltirmeyerek liberal kalmak da o oranda yanl›fl ve zararl›d›r. Elefltiri, sadece büyük hatalar yap›ld›¤›nda yap›lmamal›, elefltiri yapmak için eksik, hata ve zaaflar›n birikmesi beklenmemelidir. Hayat›n her an›nda ve her alan›nda, devrimci ve komünist yaflam›n bir al›flkanl›¤› olarak kullan›lmal›d›r. Toplant›dan toplant›ya da olmamal›, biriktirilmemeli, yerinde ve zaman›nda yap›lmal›d›r. Zaman›nda yap›lmayan bir elefltiri, za mans›z yap›laca¤› için istenilen etkiyi yapmaz ve al›nmak istenen sonuç al›namaz. Elefltirinin yeri ve ortam› da önemlidir. Elefltiri, elefltirilecek konuyla ilgili olan muhataplar›n oldu¤u yerde ve ortamlarda yap›lmal›, gelifligüzel ve uluorta elefltiri yap›lmamal›d›r. Gelifligüzel ve uluorta elefltiri yapmak, ayn› zamanda elefltirinin gerekmedi¤i halde d›fla tafl›r›lmas› demektir. Elefltiri, muhatab› kimse; kifliyi ilgilendiriyorsa kifliye, organ› ilgilendiriyorsa organa, partiyi ilgilendiriyorsa partiye yap›lmal›d›r. Gerekmedi¤i halde elefltiriyi, muhataplar› veya alan›n›n d›fl›na tafl›rmak do¤ru de-
¤ildir. Bu, hem parti disiplinine ayk›r›d›r ve hem de sonuçta partiye zarar verir. Parti içi elefltiri, örgütsel iflleyifle göre, yani disiplin s›n›rlar› içinde yap›lmal›d›r. Örgütsel iflleyifl d›fl›na taflarak yap›lan elefltirinin, hiç kimseye faydas› olmaz. Kiflileri, organlar› ve partiyi teflhir eder. Parti s›rlar›n›n düflmana s›zmas›na ve düflman›n partiye yönelik çal›flmas›na uygun bir ortam yarat›r. Ayr›ca kendisini ilgilendirmeyen kifli veya organlar›n, gereksiz yere bu ifle bulaflmas›na, onlar›n zaman›n›n ve enerjisinin harcanmas›na neden olur. Elefltiri, d›fla tafl›r›lmamal›d›r derken; bunun, her konuda ve her zaman böyle olmas› demek de¤ildir. Parti, kitlelerin elefltirisine de aç›k olmal›, bazen kendisini, kendi d›fl›ndaki kitleye açmal›, onlar›n elefltiri, öneri ve görüfllerini almak için bizzat onlara gitmelidir. Kitlelere “bizi elefltirin” demekle bu ifl olmaz. Bunu bizzat kendisi bafllatmal› ve teflvik etmelidir. Parti, kendi kendisini elefltirir ve kitlelere bunun nas›l oldu¤unu prati¤inde gösterir. Yani parti, s›n›f mücadelesi içinde yapt›¤› eksik ve hatalar› konusunda, kitleye karfl› duydu¤u sorumluluk gere¤i özelefltiri yapar. Bundan cesaret alan kitle, partiyi daha rahat ve daha cesaretle elefltirir veya görüfl ve önerilerini bildirir. Devan edecek
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
31
32
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
Kaynaklar
1- Lenin, Tüm Eserler, Cilt XXVII, s. 260-261 2- Arnavutluk Emek Partisi’nin ‹nflas› ve Parti Yaflant›s›, s. 227, Komün Yay›n lar›, Ocak 1997 3- J. Stalin, Muhalefet Üzerine, Cilt 1, s. 79, ‹nter Yay›nlar› Birinci Bas›m: Ocak 1993 4- J. Stalin, Leninizmin ilkeleri, s. 105, Sol Yay›nlar›, Beflinci Bask›: Kas›m 1978 5- J. Stalin age,s. 40 6- J. Stalin, Bolflevik partisi Tarihi, s. 39, Bilim ve Sosyalizm Yay›nlar›, Dördün cü bask› 7- J. Stalin,age, s. 40 8- V.I Lenin, Toplu Yap›tlar, rusça bask›, Cilt VI, s. 291, aktaran Stalin, Bolfle vik Parti Tarihi, s. 73 9- J. Stalin, leninizmin ‹lkeleri, s. 99, Sol Yay›nlar›, Beflinci Bask›: Kas›m 1978 10- J. Stalin, Bolflevik Parti Tarihi, s. 182, Bilim ve Sosyalizm Yay›nlar›, Dör düncü Bask›: Mart 1993 11- J. Stalin, age, s. 182 12- J. Stalin, age, s. 183 13- VI. Lenin, Partileflme Süreci, s. 271, Yar Yay›nlar›, ‹kinci Bask› Eylül 1988 14 V.I Lenin, Ne Yapmal›, s. 114, Sol Yay›nlar›, Dördüncü Bask› Kas›m 1992 15- V. I. Lenin, ‹flçi S›n›f› Partisi Üzerine, s. 334-335, Sol Yay›nlar›, Birinci Bas k›: May›s 1979 16 Mao Zedung, Seçme Eserler, Cilt II, s. 224-225, Kaynak Yay›nlar›, Nisan 1992 17- V. I. Lenin, Partileflme Süreci, s. 163, ‘RSD‹P Üçüncü Kongresi Üzerine Sundu¤u Rapor’dan, Yar Yay›nlar›, ‹kinci Bask› Eylül 1988 18- Mao Zedung, Seçme Eserler, Cilt V, s. 445, Kaynak Yay›nlar› ‹kinci Bas›m: Kas›m 1993 19- Mao Zedung, age, s. 446 20- V. I Lenin, Bir Ad›m ‹leri ‹ki Ad›m Geri, s. 183, Sol Yay›nlar›, Beflinci Bas k›: Haziran 1992 21- J. Stalin, Muhalefet Üzerine, Cilt 2, s. 68, ‹nter Yay›nlar›, Birinci bas›m 1993 22- J. Stalin, age, s. 70 23- V. I. Yenin, Partileflme Süreci, s. 304-305, RKP Onuncu Kongresi’nin Parti Birli¤i Üzerine Ön Karar Tasar›s›’ndan, Bütün Eserler, Cilt 32, Yar Yay›nla r›, ‹kinci Bask› Eylül 1988 24- V.I.Lenin, Partileflme Süreci, s. 313, Partinin Ar›nd›r›lmas›, Seçme Eserler, Cilt 33, Yar Yay›nlar›, ‹kinci Bak›: Eylül 1988 25- V.I Lenin 26- Dimit›r Blagoev, Seçmeler, s. 40 27- Mao Zedung, Sa¤ ve sol Sapma, s. 29, Ekim Yay›nevi, Birinci Bas›m 1970 28- V.I. Lenin, Partileflme Süreci, s. 316, Partiye Yeni Üyelerin Kabul fiartlar›, V.M. Molotov’a Mektuplar, Bütün Eserler Cilt 33, Yar Yay›nlar›, ‹kinci Bask›: Eylül 1988 29- V.I.Lenin, ‹flçi S›n›f› Partisi Üzerine, s. 306-307, V.M. Zasuliç Tasfiyecili¤in ‹flini Nas›l Bitiriyor, Eylül 1919, Sol Yay›nlar›, Birinci Bask› May›s 1979 30- J. Stalin, Eserler, Cilt 7 s. 275, ‹nter Yay›nlar›, Birinci Bas›m:fiubat 1991 31- J. Stalin, age, s. 276-277 32- Arnavutluk Emek Partisi’nin ‹nflas› ve Parti Yaflant›s›, s. 97-98- Enver Hoca, Eserler Cilt 9
33- age, s. 127-128 34- age, s. 161-162 35- V.I. Lenin, Devlet ve ‹htilal, s. 93, Bilim ve Sosyalizm Yay›nlar›, Yedinci Bask›: Aral›k 1989 36- Mao Zedung, Teori ve Pratik, s. 69-70, Sol Yay›nlar›, Onuncu Bask› : Kas›m 1992 37- J.Stalin, Eserler, Cilt 9, s. 129, ‹nter Yay›nlar›, Birinci Bas›m: A¤ustos 1991 38- J.Stalin, Muhalefet Üzerine, Cilt 1, s. 69, ‹nter Yay›nlar› Birinci Bas›m: Ocak 1993 39- Arnavutluk Emek partisi’nin ‹nflas› ve Parti Yaflant›s›, s. 42, Komün Yay›nla r›, Ocak 1977 40- J. Stalin, Muhalefet Üzerine, Cilt 1, s. 46, ‹nter Ocak 1993 41- Mao Zedung, Seçme Eserler, Cilt 1, s. 142-143, Kaynak Yay›nlar›, Üçüncü Bask›: 1989 42- Mao Zedung, Teori ve Pratik, s. 70, Sol Yay›nlar›, Onuncu Bask›: Kas›m 1992 43- J.Stalin, Eserler, Cilt 6, s. 26, ‹nter Yay›nlar› 44- Mao Zedung, Teori ve Pratik, s. 70, Sol Yay›nlar›, Onuncu Bask›: Kas›m 1992 45- J. Stalin, Eserler, Cilt 9, s. 16, ‹nter Yay›nlar›, Birinci Bas›m: A¤ustos 1991 46- J. Stalin, Eserler, Cilt 15, s. 66, ‹nter Yay›nlar›, Birinci Bas›m: 1990 47- Mao Zedung, Teori ve Pratik, s. 54-55, Sol Yay›nlar›, Beflinci Bask›: Kas›m 1978 48- J. Stalin, Leninizmin ‹lkeleri, s. 146, Sol Yay›nlar›, Beflinci Bask›: Kas›m 1978 49- Lenin, “Sol” Komünizm, Cilt XXV, s. 173, Rusça’dan aktaran Stalin, Leni nizmin ‹lkeleri, s. 146, Sol Yay›nlar›, Beflinci Bask›: Kas›m 1978 50- V. I. Lenin, Komünizmin Çocukluk Hastal›¤› ‘sol’ Komünizm, s. 36, Sol Ya y›nlar›, Beflinci Bask›: Haziran 1991 51- Arnavutluk Emek Partisi’nin ‹nflas› ve Parti Yaflant›s›, s. 141, Komün Yay›n lar›, Ocak 1977 52- Mao Zedung, Teori ve Pratik, s. 67, Sol Yay›nlar›, Onuncu Bask›: Kas›m 1992 53- Mao Zedung, age, s. 72 54- Baflkan Mao’dan Seçme Sözler, s. 147, Umut Yay›mc›l›k, Kas›m 1993 55- Leninizm Nedir? I. Defter, s. 107, ‹nter Yay›nlar›, Temmuz 1990 56- Mao Zedung, Sa¤ ve Sol Sapma, s. 100, Ekim Yay›nevi, Eylül 1970 57- Arnavutluk Emek Partisi’nin ‹nflas› ve Parti Yaflant›s›, s. 147, Komün Yay›n lar›, Ocak 1977 58- age, s. 139 59- age, s. 144-145 60- V. I. Lenin, Komünizmin Çocukluk Hastal›¤› ‘sol’ Komünizm, s. 52, Sol Yay›nlar›, Beflinci Bask›: Haziran 1991
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
33
34
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
Devrim ve sosyalizm gereksinim ve istemdir!
Sömürücü bir az›nl›¤›n yerine bir baflka sömürücü az›nl›¤›n geçmesi nas›l upuzun y›llar›, yengi, yenilgileri ve ›srarla yinelenen çarp›flmalar› öngörmüflse, bu devrimlerden çok daha farkl› olarak, sömürücü az›nl›¤›n yerine sömürülen ço¤unlu¤un geçmesiyle yaflam bulan ve yüzy›llar›n özel mülkiyetine dayal› düzenlerine müthifl bir baflkald›r› olan proletarya diktatörlü¤ü ve onun çeflitlemeleri olan demokratik halk diktatörlü¤ü iktidarlar›n›n çok daha zorlu, karmafl›k mücadeleleri, geçici yenilgileri, bir ya da birkaç baflar›s›zl›¤› ve bir dizi hamleyi tadarak ancak baflar›l› sona varaca¤› devrimler tarihinin abc’sidir.
GERÇEKTEN DEVR‹MLER ÇA⁄I KAPANDI MI; YOKSA ‹NSANLI⁄I 21. YÜZYILA TAfiIYACAK TEK ANAHTAR OLMA ÖZELL‹⁄‹N‹ BÜTÜNÜYLE KORUYOR MU? Devrim gerekliliktir; tarihin tekerle¤ini geriye çeviremezsiniz. Öncelikle flunu çok iyi kavramal›y›z. Devrim tek hamleden, tek çarp›flmadan ibaret de¤ildir. Kiflinin bunu böyle görmesi, tarihi kendi dar ufku içinde ba¤lamas› demek olur. Tarihe genifl perspektifle, birkaç on y›ll›k, hatta birkaç elli y›ll›k perspektifle bakmas›n› ö¤renmek gerekir. Tersi temelde, olaylar› anl›k, dar bir çerçevede ve zaman diliminde ele al›rsa kifli, Marks’›n materyalist tarih anlay›fl›n›n d›fl›na ç›km›fl olur. Tarihi anlaman›n ve yorumlaman›n ölçütü genifl pencereden bakabilmektir. Tarihe böyle yaklafl›ld›¤›nda görülecektir ki, insanl›¤›n ya da proletaryan›n büyük yürüyüflünde birkaç on y›l, tarihte yaln›zca küçücük
birer ad›md›r. ‹lk hamlesinde yenildi devrim ve sosyalizm. Ne ki bu göreli idi. T›pk›, burjuvazinin soylulu¤a karfl›, ortaça¤ feodalizmine karfl› verdi¤i mücadelelerde ald›¤› yenilgilerin göreli niteli¤i gibi, göreli idi bu yenilgi. Burjuvazi flu anki durumuna feodalizme karfl› verdi¤i birkaç mücadeledeki yengi-yenilgi-yengi döngüsünden sonra ancak ulaflabilmifltir. Onlar›n da feodalizm karfl›s›ndaki ilk zaferlerinin ard›ndan elde ettikleri iktidarlar› soylular taraf›ndan yeniden ele geçirildi; ve bu durum birkaç med-cezirden sonra ancak burjuvazinin zaferine giden yolu bir daha geri dönmemek üzere açabildi. Demek ki, tarihten ald›¤›m›z bu örnek bile bize apaç›k gösteriyor ki, devrimin ilk çarp›flmada ald›¤› yenilgi, sosyalizmin nihai zaferine ulaflmadan ald›¤› yenilgi, tarihte burjuvazinin soylular karfl›s›nda ald›¤› yengi-yenilgi-yengi ve en nihayet zafer diyalekti¤i ba¤lam›nda ele al›n›rsa ancak yenilginin göreli niteli¤i anlafl›labilir. Burjuva karfl› devrim-
ci ideolojik sald›r›n›n bilincimizi körelten etkisinden kurtulunabilir. Ne demiflti Lenin: “Dünya tarihinin ara s›ra büyük gerilemeler göstermeksizin her zaman ileriye do¤ru ve pürüzsüz olarak ilerledi¤ini düflünmek, bilimsel ve diyalektik de¤ildir, teorik bak›mdan yanl›flt›r.” Ayn› fleyleri bir baflka ifade ile bak›n 1957 Ocak konuflmas›nda Mao’nun da belirtti¤i tarihin biraz yolunu de¤ifltirmesi ve biraz geriye do¤ru gitmesi durumudur bu. Sömürücü bir az›nl›¤›n yerine bir baflka sömürücü az›nl›¤›n geçmesi nas›l upuzun y›llar›, yengi, yenilgileri ve ›srarla yinelenen çarp›flmalar› öngörmüflse, bu devrimlerden çok daha farkl› olarak, sömürücü az›nl›¤›n yerine sömürülen ço¤unlu¤un geçmesiyle yaflam bulan ve yüzy›llar›n özel mülkiyetine dayal› düzenlerine müthifl bir baflkald›r› olan proletarya diktatörlü¤ü ve onun çeflitlemeleri olan demokratik halk diktatörlü¤ü iktidarlar›n›n çok daha zorlu, karmafl›k mücadeleleri, geçici yenilgileri, bir ya da birkaç baflar›s›zl›¤› ve bir dizi hamleyi tadarak ancak baflar›l› sona varaca¤› devrimler tarihinin abc’sidir. Marks’›n büyük eseri Kapital’de, kapitalizmin kendi çeliflkileri alt›nda y›k›l›p gidece¤i ve bu y›k›l›flta insanl›¤› yeni topluma götürecek s›n›f olarak proletaryan›n tarihsel rolüne iliflkin ortaya koydu¤u bilimsel görüfller dün oldu¤u gibi bugün de kapitalizmin do¤as›n› analizde ve onu de¤ifltirmedeki ehemmiyetini bütünüyle korumaktad›r. Devrimlerin ilk hamlesinin yenilgisi bu gerçe¤i de¤ifltirmez. Zira do¤rular daima zorlu, engebeli ve yenilgili süreçler-
den geçerek ancak kendini kabul ettirebilmifllerdir. Dolay›s›yla, burjuva liberal dalgan›n toplumu saran tülü proletarya taraf›ndan bir k›l›ç darbesiyle y›rt›l›p ç›plak gerçe¤e ulaflmada asla gecikilmeyecektir. Zira, baflka fleylerin yan›nda kapitalizmin insanl›¤a sunaca¤› hiçbir gerçekçi toplum projesi yok. ‹nsanl›¤›n istem ve gereksinimlerini karfl›layacak hiçbir çözüm paketine sahip de¤il. Sahip oldu¤u tek fley, do¤ay› bozarak yaflanmaz hale getirme ve insan soyunu soysuzlaflt›rma pahas›na art›-de¤ere olan kurt açl›¤›d›r; buna sahip ç›kmak için ne do¤a ne insanl›k onun umurunda de¤il, zira onun gö¤sünde kalbi yoktur. Dolay›s›yla devrim ve sosyalizm her zamandan daha çok gereklidir. Ne devrimler ça¤› kapand›, ne proletaryan›n tarihsel misyonu son buldu ve ne de sosyalizm insanl›k için tek toplumsal çözüm projesi olmaktan ç›kt›. Yeni dünya düzenine karfl› sosyalizm kona¤›; reformisttasfiyecili¤e karfl› devrim mevzisidir! Aslolan budur. Burjuvazi ve yaltakç›lar› devrim ve sosyalizm aleyhtar› o iri iri laflar›yla e¤lene dursunlar. Devrime dair, istediklerini diledikleri gibi yorumlayarak istedikleri kadar vaveyla kopars›nlar. Kapitalizmin, halklar›n istemi ve gereksinimi olmad›¤› tarih taraf›ndan çoktan tan›tland›. Burjuvazi sosyalizmin ilk hamlesinin göreli yenilgisinden kapitalizm yarar›na sonuçlar ç›kararak mant›k ve tarihle alay etmeyi ihmal etmemifl bulunuyor. Ne var ki, devrim ve sosyalizm dalgas› geri çekilmifl olsa da, dayanabilece¤imiz bir sosyalist toprak parças› kalmam›fl olsa da, uluslararas› komünist
hareket da¤›n›kl›k ve keflmekefllikle cebelleflse de, burjuva yaflam tarz›, s›n›f›n etine kan›na sinse de devrim kaç›n›lmazd›r. ‹stesek de istemesek de ondan kaç›namay›z; tarihin tekerle¤ini geri çeviremeyiz. Nesnel realitedir bu. ‹nsanl›¤› 21. yüzy›lda sosyalizme tafl›yacak olan teori, geçen yüzy›l›m›z›n devrim prati¤idir. Emek-sermaye çeliflmesini çözerek art›-de¤er sömürüsünden insanl›¤› kurtarmas› beylik sorunu bir yana, e¤itim, sa¤l›k, ulafl›m, konut, vb. alanlarda sosyalizmden geriye kalan deneyim insanl›k için paha biçilmez de¤erlerdir. Öte yandan iktisadi bazda üretimin önceden saptanm›fl merkezi bir plan çerçevesinde örgütlemesi kulvar›n› kullanarak kapitalist üretim anarflisine son vermesi, ekonomik zoru kap› d›flar› etmesi ve böylece kar› üretimin temel amac› olmaktan ç›karmas› prati¤inin, insanl›¤›n yarar›na olan bu muhteflem yan›na gözlerimizi kapayabilir miyiz? Tüm bunlar bile bafll› bafl›na sosyalizmin k›sa prati¤inde insanl›k için süzülüp gelen kapitalizm karfl›s›ndaki sosyalizmin üstünlükleri olarak fevkalade de¤il mi? Ve de tüm bu baflar›lar›n›n yan›nda insan›n insan taraf›ndan kölelefltirilerek sömürülmesi gelene¤ine son veren prati¤i, insanl›¤›n hizmetine yar›m yüzy›ldan fazla bir süreç boyunca sunmas› az bir fley midir dersiniz? Kapanan devrimler ça¤› de¤il, devrimlerin yol kazas›na u¤ramas› durumudur. Deyim yerindeyse, tarih biraz yolunu flafl›rd›, biraz geriye do¤ru gitti. Ama tarihin tekerle¤i ileriye, devrim ve sosyalizme
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
35
36
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
do¤rudur. Bu böyle biline. Yeter ki, hatalar›m›z›n sonuçlar›ndan ö¤renmesini bilelim ve yeter ki, birikmifl devrim deneyimleri ile devrimci teoriyi yeterince yetkinlefltirelim ve yeter ki, yi¤itlik, gözüpeklik ve direngenlikle burjuva ideolojik sald›r›ya karfl› kararl›ca mevzi tutal›m. Devrimler ça¤› kapand› m›? S›n›flar ve s›n›f çeliflmeleri varoldu¤u sürece, s›n›f mücadelesi de varolmaya devam edecek ve bu çeliflmeyi çözüme kavuflturacak anahtar olarak da devrim tüm ehemmiyeti ile varolmaya devam edecektir. Dahas›, bizi devrime götürecek olan s›n›f›n tarihsel misyonu da her zamanki gereklili¤ini
ideolojik ak›mla do¤rudan ba¤lant›l› ve dolay›s›yla bu üç ak›m›n en meflru mirasç›s›d›r. Bat›n›n bu üç en ileri ülkesi Fransa, Almanya ve ‹ngiltere’dir. Bu ülkelerdeki üç büyük ideoloji de felsefe, sosyalizm ve ekonomi politiktir. Marksizm’in üç oluflturucu ö¤esi ya da bilefleni olarak bunlar; a) Bat›n›n di¤er ülkelerindeki sosyalizm türlerini saymazsak, genellikle Frans›z devrimci ö¤retileriyle yaflam a¤ac›na kavuflan Frans›z Sosyalizmi. b) Hegel’le tepe noktas›na varan Klasik Alman Felsefesi. c) Adam Smith ve David Ricardo ile kristalleflen ‹ngiliz Ekonomi Politi¤i.
gelifltirdi¤i, bu üç ideolojinin eksik ve s›¤ yanlar›n› nas›l aflt›¤› ve gerekçelendirdi¤i bilinemez ve dolay›s›yla bilimsel olmayan sosyalizmin Marks’ça nas›l modern bilimsel sosyalizme dönüfltürüldü¤ü noktas›na var›lamaz. Ancak bu sürecin bir tahliliyledir ki, Marks öncesi sosyalizmin Marks’›n bilimsel bulufllar›yla hayali olmaktan ç›k›p bilimsel sosyalizme dönüfltü¤ü de, kapitalizmi kaç›n›lmaz çöküfle götüren koflullar da, bu koflullardan sürgün veren sosyalizmin kaç›n›lmaz do¤uflu da, bu do¤uflta kapitalizmin mezar kaz›c›s›, sosyalist yeniden kuruluflun yarat›c›s› olarak proletaryan›n tarihsel rolü de aç›kl›¤a ka-
Deyim yerindeyse, tarih biraz yolunu flafl›rd›, biraz geriye do¤ru gitti. Ama tarihin tekerle¤i ileriye, devrim ve sosyalizme do¤rudur. Bu böyle biline. Yeter ki, hatalar›m›z›n sonuçlar›ndan ö¤renmesini bilelim ve yeter ki, birikmifl devrim deneyimleri ile devrimci teoriyi yeterince yetkinlefltirelim ve yeter ki, yi¤itlik, gözüpeklik ve direngenlikle burjuva ideolojik sald›r›ya karfl› kararl›ca mevzi tutal›m korumaya devam edecek ve devrimin soylu amaçlar›na yegane kald›raç olarak sosyalizm de ve onun temel içeri¤ini oluflturan ve bugün art›k MarksizmLeninizm-Maoizm düzeyine ulaflan devrimci Marksizm de sosyalizmi elde etmenin bilimsel teorisi olma özelli¤ini korumay› kesin biçimde fevkalade sürdürecektir. Öyleyse nedir Marksizm ve onu yaratan koflullar? ÜÇ BÜYÜK ‹DEOLOJ‹K AKIMIN SENTEZ‹ OLARAK, MARKS‹ZM Marksizm, 19. yüzy›lda bat›n›n en ileri üç ülkesinde geliflen üç büyük ideolojik ak›m›n devam›, gelifltirilmesi ve sentezidir. Apaç›k ki, Marksizm bu üç
Marksizm; bu üç heybetli damar›n, bu üç fevkalade ideolojinin harmanlanmas›, eksik ve dar yanlar›n›n afl›larak gerekçelendirilmesi, gelifltirilerek sürdürülmesidir. Bu üç ideoloji, Marksizm’in oluflmas›n›n ön temelini oluflturmas› bak›m›ndan muazzam önemdedir. Öyleyse Marksizm’e kaynakl›k eden bu temelin derin içeri¤ine inmek gerekmektedir. Bu, Marksizm’in tarihsel süreç ve geliflme koflullar› içinde incelenerek kavranmas› aç›s›ndan vazgeçilemezdir. E¤er bu ön koflullar, bu ön temel yeterince kavranmazsa, Marksizm’in bu geliflme koflullar› tarihsel süreç içinde çözümlenmezse, Marks’›n bu üç bafll›ca ideolojiyi hangi noktalarda nas›l
vuflmufl olur. Marksizm, Marks’›n ad›na ba¤l› ö¤retilerin bütünlü¤üdür. Marksizm, kendisinden önceki üç ileri ülkede ortaya ç›kan üç büyük halka zincirinin devam› ve bu zincire yeni halkalar›n eklenmesidir. Marksizm, gökten vahiy yoluyla inmedi, s›n›rl› da olsa, eksik ve dar da olsa, onun öncesi vard›; ona hareket alan› sa¤layan öncesi. Neydi bu öncesi? 1) FRANSIZ SOSYAL‹ZM‹ Frans›z devrimci ö¤retileriyle flekillenen Frans›z sosyalizminin ilkelerini ve açt›¤› 盤›r›n gerçek önemini anlayabilmek için Avrupa’daki bin y›ll›k ortaça¤ karanl›¤›n› ve bu karanl›k döneme damgas›n› basan don-
mufl ve kal›plaflm›fl düflüncenin her yan› sar›p sarmalayan fena halde etkisini, bofl inançlarla, ba¤nazl›kla, peflin yarg›larla örülü o ünlü kopkoyu dönemi berrakça kavramak gerekir. Bu dönem Katolik Roma Kilisesinin ve feodal ideolojinin egemen oldu¤u dönemdi. Ve öyle ki, Katolik Roma Kilisesi, Katolik dünyadaki topraklar›n üçte birini elinde bulundurarak döneminin en güçlü feodal kurumuydu. Kilise, feodalizmin manyetik alan› içine hapsedilmifl tüm bir Bat› Avrupa’y› feodalizm denen politik sistemde birlefltiriyor ve feodal sistemi ve onun kurumlar›n› tanr›sall›kla kutsallaflt›r›yordu. Ve böylece her yerde kilisenin tanr›sal egemenli¤i hüküm sürüyordu ve bu egemenlik kilisenin kendisinin de feodal karakterli olmas› dolay›s›yla, feodal nitelikliydi. Öte yandan bu sürecin kendi ba¤r›ndan kapitalizm uç veriyor ve burjuvazi de aristokrasinin antitezi olarak ad›m ad›m aya¤a do¤ruluyordu. Nedir ki, iktisadi, siyasi, kültürel ve de en önemlisi bilimsel alandaki her geliflme feodal kurumlar›n ve en baflta da kilisenin kahredici boyunduru¤una tak›l› kal›yordu. Bu dönemde bilimin geliflmesi daima feodal hukuk cenderesinin barbarca bask›s› alt›nda engellenmifl, bu do¤rultuda aya¤a kalkanlar Engizisyonun zindanlar›nda, o ünlü kaz›klar›nda korkunç sonlar›yla bafl bafla kalm›fllard›r. Ya da büyük ‹talyan materyalisti Giordano Bruna örne¤inde oldu¤u gibi düflüncelerinden vazgeçmeyince Engizisyonca ateflte yak›lm›fllard›r. Bu yaln›zca katolikler aç›s›ndan de¤il, protestanlar aç›s›ndan da böyledir; t›pk› kan dolafl›m›n› bulma noktas›na geldi¤i anlafl›-
l›nca Calvin taraf›ndan iki saat diri diri ateflte k›zart›l›p yak›lan Servetus örne¤inde oldu¤u gibi. Bu bin y›ll›k dönem, ba¤nazl›¤›n, ak›ld›fl›l›¤›n ve dini gericili¤in her yan› kas›p kavurdu¤u bir dönemdir. ‹flte bu dönemde ve bu dönemin sonlar›na do¤ru özellikle Fransa’da bu ba¤nazl›¤a, peflin yarg›lara, donmufl ortaça¤›n feodal düflüncelerine karfl› zihinleri devrimci fikirlerle donanm›fl büyük düflünürler ortaya ç›kt›. Engels’in sözleriyle hepsi de son derece devrimciydiler. Bu düflünürler yaln›zca din anlay›fl›n› de¤il, dönemin köhnemifl politik sistemini, do¤a ve toplum anlay›fl›n›, o zamana kadarki tüm toplum ve yönetim biçimleri, eski köhnemifl gelenekleri bütünlüklü bir elefltiri süzgecinden geçirdiler. O zamana kadarki her fley, bin y›ll›k ortaça¤ sürecine damgas›n› basan ve onu yönlendiren her fley sa¤duyu sandalyesinde yarg› önüne ç›kar›ld›. Ölçüt bir tek fleydi: Ölçüt, sa¤duyunun egemenli¤i idi. Dönemin devrimci fikirlerle donanm›fl düflünürleri feodal toplumu ve sistemi, politik kurum ve gelenekleri akla uygun bulmuyor, tüm bunlar›n ak›l d›fl› fleyler oldu¤unu ve mutlak biçimde akla uygun hale getirilmesini istiyorlard›. Geçmifl sistem ve toplum, din ve do¤a anlay›fl›nda yanl›fl olan, din kisvesi alt›nda kal›plaflt›r›larak donmufl olan her fleyin akla uygun olup olmad›¤› sorgulan›r oldu. Ne önyarg›lar›n, ne ba¤nazl›¤›n bu yeni anlay›flta yeri olamazd›. Her fley akl›n süzgecinden dam›t›lmal›, peflin hükümler ve bofl inançlarla zincire vurulmufl her geliflmenin yolu katolik dinin hiçbir ba¤nazl›¤›na tak›lma-
dan rahatça kendisini ortaya koyabilmeliydi. Ve de mevcut düzen sa¤duyuya dayal› olarak de¤iflmeliydi. Bu tam da 18. yüzy›ld› ve bu yüzy›lda materyalizm daha önceki anayurdu olan ‹ngiltere’den Fransa’ya geçiyordu; geçerken de tam bir devrimci rolle ortaya ç›k›yordu. ‹flte bu materyalist devrimci topraktan varolan donmufl ortaça¤ ideolojisine karfl› son derece devrimci düflünürler boy verdi. Ve hem de o ana dek varolan tüm anlay›fl silsilesine karfl›. O ana dek varolan din, do¤a, kilise ve politik kurumlara karfl› bu düflünürlerce heybetli bir baflkald›r› toplumu sar›p sarmalad›. Her fley akl›n süzgecinden geçmeliydi. ‹flte bu Fransa’daki “Ayd›nlanma” dönemiydi. Ayd›nlanman›n kriteri de sa¤duyuya dayanan do¤a, toplum, siyasal sistem ve din anlay›fl›yd›. Bu döneme Ayd›nlanmac›lar›n görüflleri damgas›n› basmaya bafllar. Buffon, Diderot, Montesquieu, Rousseau, Voltaire, d’Holbach gibi ünlü düflünürler sa¤duyuya dayal› yeni düflünceleriyle ortaya ç›kt›lar. Örne¤in, Buffon canl›lar›n evrimine inanmaktayd›; Diderot, fizyoloji ve kimya alanlar›nda araflt›rmalar yapm›flt›; Voltaire, katolik dinine ve kiliseye karfl› heybetlice dikilmifl ve bu kurumlar› ve katolik dinini önyarg›lar ve bofl inançlar ve ba¤nazl›kla özdefl görerek elefltirmiflti. Rousseau’nun “‹nsanlar Aras›ndaki Eflitsizli¤in Kökeni ve Temelleri Üzerine Ko nuflmalar” eseri olsun, ya da Toplum Sözleflmesi” kitab›n“T da oldu¤u gibi kral›n tanr›sal egemenli¤i inanc›na ciddi darbeler vurmufltur. O, bu ikinci kitab›nda der ki; insanlar devleti kendi aralar›nda yapt›klar› bir
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
37
38
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
Siene boyundaki ticaret gemilerini bas›p içindeki sabunlara el koyarak, Robespierre’in meflru hak olarak niteledi¤i gösteriye giriflenler de yine kad›nlard›.
sözleflmeyle ve kendi iradeleriyle kurmufllard›r ve dolay›s›yla kral›n tanr›sal egemenli¤i ilkesini ve inanc›n› y›km›fl ve yerine halk›n egemenli¤i görüflünü getirmifltir. Böylece O, egemenlik anlay›fl›nda yenilik getirerek halk egemenli¤i ilkesini savunmufltur. Diderot da “Rameau’nun Ye¤eni” gibi üstün bir eser ortaya koyarak toplumsal geliflmeye paha biçilmez katk›larda bulunmufltur. Öte yandan Montesquieu, “Yasalar›n Ruhu” adl› eseri ile devlet iktidar›n› oluflturan yasama, yürütme ve yarg› erkinin birbirinden ayr›lmas› gerekti¤ini savunarak mutlak monarfliye büyük darbeler vurmufltur. Bu arada tanr› tan›maz d’Holbach’›n düflüncelerinin ortaça¤ ideolojisine vurdu¤u darbeyi de yabana atamay›z. Tüm bu Ayd›nlanmac› düflünürler, düflünceleriyle ortaça¤ kurumlar›na, kiliseye, kral›n otoritesine karfl› gözüpek mücadele verdiler. Bu düflünürlerin Ansiklodüflünceleri 28 ciltlik “A pediler”de kolektif bir sentezle ifadesini buldu. Bir parantez açarak belirtelim ki, bu ünlü Ansiklopedilerden dolay› bun-
lara Ansiklopedistler de denir. Ansiklopediyi biçimlendiren elbette ki Diderot’dur. Ne ki, Ansiklopedi kolektif bir eserdir ve Buffon, tanr› tan›maz d’Holbach, Quesnay, Voltaire ve Rousseau’dan yararlan›lm›flt›r. Sa¤duyunun egemenli¤ine dayal› Ayd›nlanma ideolojisi ile kilise ve feodal ideolojinin etkisinin k›r›lmas› önemli ölçüde baflar›labildi ve bu ideoloji Büyük Frans›z Devrimi’nin de ateflleyici gücü oldu. Özgürlük, eflitlik, kardefllik gibi beylik sloganlarda ifadesini bulan Büyük Frans›z Devrimi ile akla uygun olmayan her fley ortadan kald›r›ld›. Ne var ki, 18. yüzy›l›n büyük düflünürleri, ezilen s›n›f›n de¤il, ac› çeken tüm insanl›¤›n temsilcileri gibi ortaya ç›kt›lar. Fakat gerek bu devrimde ve gerekse ‹ngiliz devriminde, insanl›k modern, proleter bir hayli geliflmifl öncüsü olan s›n›f›n ba¤›ms›z ortaya ç›k›fl›na da ve bu s›n›f›n patlamalar›na da tan›k oldu. Büyük Frans›z Devrimi’nde Françis Emile Babeuf, ‹ngiliz devriminde Leveller buna örnektir. Bilinir ki afl›r›-sol güçleri temsil ediyorlard› ve
bunlar, 17. yüzy›l ‹ngiliz devriminde kentin ve k›r›n yoksul kesimlerine dayan›yorlard›. 1789 Büyük Frans›z Devrimi’ndeki Babeuf ise, ünlü Eflitler Komplosu”nun lideri“E dir. Özel mülkiyetin bulunmad›¤› bir düzeni savunuyordu. Toplumsal ve ekonomik eflitlik ilkesini savunuyordu. Marks, Babeufcular› kaba, uygarlaflmam›fl materyalistler olarak tan›mlamas›na karfl›, gene de yeni dünya düzeninin sürgün veren tafl›y›c›lar› olarak görüyor ve iflçileri savunan bu ak›m› övgüye de¤er buluyordu. Öte yandan ayn› ba¤›ms›z patlamalar Alman Reformu ve Köylü Savafl› s›ras›nda da Thomas Münzer ve Ana baptistler hareketinde ortaya ç›km›flt› çok daha önce. Büyük Frans›z Devrimi ile sa¤duyuya dayal› devlet ve akla uygun toplum kuruldu. Sa¤duyu her fleyin biricik ölçüsü oldu. Bofl inan›n, ayr›cal›¤›n ve bask›n›n yerini sonsuz adalet, hak ve eflitlik al›yordu. Özgürlük, eflitlik ve kardefllik de zaten bu ünlü devrimle özdeflleflmifl fliarlard›. Nedir ki, Engels’in özellikle saptad›¤› gibi, sa¤duyunun egemenli¤i, burjuvazinin ideallefltirilmifl egemenli¤inden baflka bir fley de¤ildi. Kal›ml› hak gerçekleflmesini burjuva adaletinde buldu, eflitlik, yasa karfl›s›nda burjuva eflitli¤i olarak burjuvazi için vücut buldu. Burjuva mülkiyeti de insan›n temel bir hakk› olarak ilan edildi. Ve de Engels’in deyimi ile Rousseau’nun “Toplum Sözleflmesi” de “demokratik bir cumhuriyet” oldu. Böylece çok büyük iddialarla atefllenen Frans›z devrimi, burjuva düzenin aç›k bir kutsanmas› olarak flekillendi. Özgürlük, eflitlik ve kardefllik de burjuvaziye yolu açmakta bulunmaz hint kumafl›
39 1789 Frans›z Devrimi, akabinde Jakobenlerin zaferi ve yenilgisi, nihayet ünlü Directoire dönemi ve sonras› Napoleon dönemi ve uzun zamana yay›lan gericilik y›llar›... Sa¤duyuya dayal› devlet de, toplum da y›k›lm›flt›. Özgürlük, eflitlik ve kardefllikte ifadesini bulan Frans›z devriminin idealleri de bir yana b›rak›lm›fl; ya da bunlar var›lan iktidar›n egemenli¤inin dekoru halini alm›flt›. Feodal düzenin yerine yerleflen kapitalist devletin iflçi s›n›f›n›n sömürü ve bask›s› temeline dayand›¤› k›sa sürede a盤a ç›kt›. Bu çat›flman›n ve bask›n›n zihinlerdeki izdüflümü burjuva düzene karfl› çeflitli sosyalist fikirler olarak ortaya ç›kt›. Feodal
ortas›nda üç büyük ütopyac› ç›kageldi: Saint Simon, Charles Fourier ve Robert Owen. Bunlar 18. yüzy›l Frans›z filozoflar›n›n ortaya att›klar› toplumsal projeyi de, politik sistemi de akla uygun bulmuyorlard›. Bunlara göre, bu filozoflar›n ilkelerinin taban›na yaslanan burjuva dünyas› ne adaletli ve ne de akla uygundu. Öyleyse ortadan kald›r›lmal›yd›; t›pk› feodalizm gibi. Ama bunlar da t›pk› öncelleri gibi sa¤duyunun egemenli¤ini gerçeklefltirmek istiyorlard›. Her üç ütopyac› da yeni yeni ortaya ç›kmaya bafllayan proleter hareketin de¤il, orta s›n›f hareketinin temsilcileri olarak ortaya ç›kt›lar. Ezilen s›n›f› ya da proleter s›n›f› de¤il,
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
rolü oynad›. 18. yüzy›l düflünürlerinde “sa¤duyu” biricik turnusol ayraçt›. Her fley buna göre yarg›lan›yordu. Öncesiz ve sonras›z sa¤duyuya ayk›r› her fley, do¤a, toplum, düflünce, tarih vb. akl›n süzgecinden geçiriliyordu; bu ölçütle örtüflmeyen her fley ac›mas›zca ortadan kald›r›l›yordu. Amaçlanansa, ak›lla örtüflen devlet, akla uygun toplumdu. Ve de bilinir ki, Büyük Frans›z Devrimi akla uygun devleti de, toplumu da gerçeklefltirmiflti. Nedir ki, eski düzene göre, ortaça¤ karanl›¤› döneminin donmufl, ba¤naz kurum ve kurulufllar›, din, do¤a ve toplum anlay›fl›na oranla ciddi bir ilerlemeyi temsil etmesine karfl›n, yeni kurulan ve sa¤duyuya dayal› devlet yeterince sa¤duyuya dayal› de¤ildi ve çok zaman geçmeden bu devlet çökerek Napoleon diktatörlü¤ünün flemsiyesi alt›na girdi. Akabinde sonsuz adalet, sonsuz bar›fl vb. söylemler Napoleon’un sonsuz savafllar ve iflgalleri biçimine dönüflerek halka sefaletin en ac›s›n› tatt›rmada gecikmedi. Feodalizmin ve kilise merkezli kurulufllar›n tasfiyesi süreciyle alttakilerin bekledikleri refah tam tersi sefalet birikimine yol aç›nca umut, yerini umutsuzluk ve düfl k›r›kl›¤›na b›rakt›. Sermaye-sefalet kutuplaflmas›n›n yaratt›¤› yayg›n sefalet birikimi burjuva devlete ba¤lanan umutlar› çökertti. Feodal bask› yerini k›sa zamanda burjuva bask›ya, feodal sömürü de yerini kapitalist sömürüye b›rakt›. Aristokrasinin y›k›m›yla sonuçlanan burjuva zaferden en çok yararlanan s›n›f burjuvazi oldu. Kendisini k›sa zamanda Napoleon’un kollar›na atan Burjuva Cumhuriyet de k›sa zamanda yoksulun umudu olmaktan ç›kt›.
Owen Robert (1771-1858)
düzenin yerine yerleflen kapitalist toplumun da çan› çal›yordu. Zira, sa¤duyunun zaferi de ifle yaramam›flt›. Çünkü, bu tabana dayal› toplum da devlet de tam bir hayal k›r›kl›¤› yaratm›flt›. ‹flte bu düfl k›r›kl›¤› ortas›nda bu hayal k›r›kl›¤›n› apaç›k dile getirerek burjuva düzenine tav›r alan düflünürler Frans›z devrimci ö¤retilerini ad›m ad›m biçimlendirerek aya¤a do¤ruldular. Tam da bu curcuna a¤›
bütün insanl›¤› kurtarmak ad›na ortaya ç›kt›lar. Yaln›zca bunlar›n, bu 19. yüzy›l filozoflar›yla 18. yüzy›l filozoflar›n›n sonsuz adalet ve sa¤duyu anlay›fl› birbirinden farkl›yd›. ‹lklerinin (18. yy.) ilkeleri burjuva bir cumhuriyete giden yolun tafllar›n› döflerken, bu ikincilerinki (19. yy.) ütopik de olsa sosyalizm rengine bürünmüfltü; bu sosyalizmleri s›n›f d›fl› da olsa, dar ve eksik de ol-
40
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
Oysa sosyalizm, flu ya da bu dehan›n kafas›nda flekillenen bir fley de¤il, tam tersine, proleter hareketin teorik d›flavurumu, burjuvazi-proletarya çeliflmesinin düflünce plan›ndaki yans›mas› ve bu karfl›tlar cenkleflmesinin dolays›z sonucuydu. sa, s›n›f d›fl› siyaset güzergah›nda da olsa sosyalizm kona¤›nda vücut buluyordu. fiunun alt›n› özellikle çizmek gerekir ki, yeterince geliflmemifl, olgunlaflmam›fl, tamamlanmam›fl s›n›f ve ekonomik koflullar, olgular ve unsurlar ancak ütopik sosyalistlerin eksik teorilerini do¤urabilirdi ve ancak dar ve s›n›rl› ve s›n›f d›fl› sosyalizme yol açabilirdi. Yeterli geliflme ve olgunlaflma çizgisine ulaflamam›fl ekonomik koflullardan sorunlar›n çözümünün eksik bir karfl›l›¤› ancak ç›kabilirdi. Dolay›s›yla, bu büyük düflünürlerin sosyalizmleri ve dolay›s›yla mevcut sorunlar›n çözüm yolu ancak insan beyninden ç›kar›l›yordu ve tabi ki bu da sorunlar›n gerçek çözümünün anahtar› olam›yordu. Bu ünlü ütopik sosyalistler, burjuva düzenini fena halde bir elefltiri süzgecinden geçirdiler. Saint Simon örne¤inde oldu¤u gibi bu büyük düflünürlerin Marks’›n ortaya koydu¤u olgunluk ve derinlikte olmasa da bir tarih anlay›fllar› vard›. Simon, daha 1816 y›l›nda politikan›n ekonominin üretim bilimi oldu¤unu söyleyerek, politikan›n ekonomik koflullar›n ürünü oldu¤u tezini rüfleym halinde de Cenevre olsa ortaya koyabildi. “C Mektuplar›”nda “herkes çal›flmal›d›r” diyen de oydu. Frans›z Devrimini s›n›f savafl›m› olarak
görmesi de o dönem göz önüne al›nd›¤›nda oldukça anlaml›yd›. Kendisinin burjuva toplumunun do¤as›n› analizi, yeterince baflar›l› say›l›rd›. Ve kendisi Büyük Frans›z Devriminin o¤ullar›ndan biriydi. Charles Fourier’in toplum tarihi kavram› oldukça önemlidir. O ana kadarki toplumu yaban›ll›k, barbarl›k, ataerkillik ve uygarl›k diye dört aflamaya ay›rarak ele almas› toplum tarihi aç›s›ndan fevkalade idi. Diyalekti¤i, ça¤dafl› Hegel kadar ustaca kullanan da oydu. Uygarl›k durumunda yoksullu¤un, afl›r› bollu¤un kendisinden do¤du¤unu söylemesi ise, muazzam öneme sahip bir çözümleme idi. Burjuva toplumunda kad›n›n durumuna iliflkin görüflleri ve erkek-kad›n iliflkileri konusundaki elefltirileri ustacayd›. Ve dahas›, belirli bir toplumda kad›na verilen özgürlü¤ün, genel olarak tan›nan özgürlü¤ün do¤al ölçüsü oldu¤unu ilk kez ortaya koyan da bu büyük düflünür oldu. ‹nsan soyunun eninde- sonunda yok olaca¤› düflüncesini tarih bilimine sokan da Fourier’dir. ‹ngiliz Robert Owen’a gelince, bir fabrikadtördü. Ana okullar›n›n ilk kurucusuydu. 1819 y›l›nda fabrikas›nda kad›n ve çocuklar›n çal›flma saatlerini s›n›rlayan ilk yasa da ona aittir. Burjuva toplumun evlilik, din, özel mülkiyet vb. alanlar›nda burjuva düzene aç›ktan sald›rd›. Onun komünizme do¤ru bu geliflmesi onun yaflam›n›n dönemeç noktas› oldu ve burjuva toplumdan d›flland›. Materyalistlerin flu ilkesini benimsedi: ‹nsan›n kiflili¤i bir yandan soya çekim, öte yandan geliflmesi boyunca yaflad›¤› çevrenin ürünüdür. Owen’›n komünizmi, Engels’in sözleriyle, kat›fl›ks›z ifl
temeline, sonuca, yani ticari hesaba dayan›yordu. Amerika’da bütün servetini feda ederek yapt›¤› baflar›s›z komünist denemeler, onu iflas ettirdi. Ütopyac›lar, burjuvaziyi varolan düzenlerinin ahlaks›zl›¤›na inand›rmaya çal›fl›p durdular. S›n›f çat›flmalar›n› ahlaki bazda ele ald›lar. Bunlar çal›flan s›n›flar›n kendisini ve bu arada proletaryan›n devrimci potansiyelini ve rolünü görmek yerine onlar› mülksüz ve yoksul insanlar olarak gördüler. Orta s›n›f ha reketi olarak ortaya ç›kt›lar ve burjuvazinin iyiliksever ve ayd›n kesimine seslenmeyi proletaryaya seslenmeye ye¤ tuttular. Kulland›klar› kulvar s›n›f d›fl› sosyalizmdi. Bu ütopyac›lar mevcut toplum koflullar›n› baflar›yla ortaya koymufl ve elefltirmifllerdir. Ama bu toplumu de¤ifltirecek gücü görmeden ve onun tarihsel rolünü saptamadan. Bu ünlü ütopyac›lar t›pk› sonraki Frans›z devrimci düflünürleri gibi, kapitalist topluma sald›rmalar›na, onu elefltirmelerine, yeni bir düzen, sosyalist bir düzen arzular›n› dile getirmelerine karfl›n, asla bu yeni toplumun iflleyifl mekanizmas›n› anlama ve onu de¤ifltirecek dinami¤i arama ifline giriflmemifllerdir, giriflememifllerdir. Bu üç büyük ütopyac› sosyalistin ö¤retileri, düflünme tarz› 19. yüzy›l sosyalist düflünce tarz›n› ve bu arada Frans›z devrimci ö¤retilerini uzunca bir süre etkiledi ve manyetik alan› içine soktu. 19. yüzy›l›n düflünce tarz›na flekil veren, bu düflünürlerin ilkeleri oldu. Hemen hemen tüm bu sosyalist ö¤retilere göre ise, sosyalizm, salt gerçe¤in ve sa¤duyunun d›flavurumuydu. 19. yüzy›l devrimci ö¤retileri yaln›zca üç büyük ütopik sos-
yalistle s›n›rl› de¤ildi; daha baflkalar› da vard›. Örne¤in Pierre Joseph Proudon, Louis Blanc ve Etienne Cabet. Bu üçlü, çal›flan s›n›f›n özlemlerini dile getiren önemli Frans›z sosyalistleriydi. Hepsi de bar›flç›l geçifli savunuyorlard›. Bunlardan Proudon içlerinde en ünlüleri ve anarflizmin babas› olarak da bilinir. Zaman›nda kendisine bir hayli ün sa¤layan “Mülkiyet Nedir?” adl› ünlü eserinde bu soruyu “mülkiyet h›rs›zl›k t›r ”la yan›tlad›. Sonralar› Marks, Proudon’u küçük burjuva devrimcisi olarak adland›racak ve onun “Sefaletin Felsefesi” adl› kitab›n› “Felsefenin Sefaleti” adl› eseriyle yan›tlayacakt›. Yorulmak bilmez gizli savaflç›lar ve kendilerini komünizm idealine adayan Auguste Blanqui ve Armand Barbes de kendilerini devrimci davalar›na adayan önde gelen Frans›z devrimcileriydi. Proletarya diktatörlü¤ü fikrinin sürgün veren nüvelerini Blanqui’de görmek mümkündü. Ne var ki, Blanqui ve yandafllar› kendilerini komünizm davas›na adamalar›na, özverili mücadelelerine karfl›n, toplumu devrime, komünizme götüren yolu ve bu yolu haz›rlayan olgular›, unsurlar› göz önüne almaks›z›n, gizli tertipler yoluyla, hükümet darbesiyle elde etmeyi amaçlam›fllard›. Marks sonralar› bu yorulmak bilmez gizli tertipçileri hem övecek ve hem de tuttuklar› yolu elefltirecekti. Ama yine de Marks, Blaqui’nin kendisini komünizm idealine adamas›na ve davaya ba¤l›l›¤›na büyük sayg› beslemifltir. 19. yüzy›l devrimci ö¤retilerine rengini veren bir isim de Alman Wilhelm Weitling’dir. Almanya iflçi s›n›f›n›n bafllan-
g›çtaki en önemli ve teorik temsilcisi olan Weitling, sonralar› ‹sviçre, Fransa gibi ülkelerde iflçi s›n›f›n›n en radikal kesiminin önderi konumuna geldi. Eflitlikçi ütopik komünizmin temsilcisiydi kendisi. Onun kendine özgü komünizmine rengini veren fley, devrimci ö¤retisinin ‹ncil’den esinlenen komünizm olmas›yd›. Weitling, eflitlikçi komünizmini ilkel H›ristiyanl›¤a indirgiyordu. Ona göre, ‹sa bir komünist ve ilkel H›ristiyanl›k ise, eflitli¤in bulunmaz bir örne¤i idi. Onun ‹ncil’den kaynakl› komünizmi, kurtuluflun, eflitli¤in ve devrimin ilkelerinin aç›klan›fl›n› içeriyordu. Mülk sahibi s›n›fa sald›rarak iflçi s›n›f›n› savundu. Bu arada Moses Hess’i de yabana atamay›z. Bir Alman olan Hess, sosyalizmi savundu ve bunun teorisini yapt›; ne ki, o da sosyalizmi Yahudi dinine uyarlamaya çal›flt›; iflçi s›n›f› hareketine sad›k kald› ne var ki sonunda siyonizmin öncülü¤üne uzanan kulvara girdi. Yine bu dönemde Marks’›n iki yak›n arkadafl› ve Kapital’in ilk cildini kendisine adad›¤› Wilhelm Wolff’u bir kenara b›rakamay›z. Wolff da 19. yüzy›l›n devrimci söz ve eylemi alan›nda öne ç›kan ve Marks’›n kendisi için Kapital’in hemen bafl›nda “proletaryan›n yi¤it, vefal› ve yüce savunucusu” diye söz etti¤i önemli bir kiflili¤i idi. Öte yandan Marks’›n yak›n dostu ve Birleflik Devletlerde köleli¤in kald›r›lmas›n› savunan Jo seph Weydemeyer’i de saymak gerekir 19. yüzy›l›n devrimci kona¤› içinde. Ve dahas›... Karl Schapper, Heinrich Bauer ve Joseph Moll. “Adiller Birli¤i”nin bu üç önemli kararl› devrimcisini özellikle belirtmek gerekir. Bu üçlü için En-
gels, “ben her üçünü de Londra’da 1843’te tan›d›m” der ve “görmüfl oldu¤um ilk devrimci proleterlerdi” diye onlardan övgüyle söz eder. Nihayet bu üçlüye dair flunlar› aç›klar: “Bu üç gerçek adam›n, daha yeni yeni adam olmaya bafllayan benim üzerimde yapt›klar› sayg› uyand›r›c› etkiyi hiçbir zaman unutmayaca¤›m.” Bu üçlü sonradan, Haziran 1847 y›l›nda ad›n› Komünist Birlik” olarak de“K Adiller Birli¤ifltirecek olan “A ¤i”nin ilk önemli devrimci proleterleriydiler. Bu Birli¤in Paris flubesinin önderi Weitling, Londra flubesinin önderleri ise bu üçlüydü. Bu arada ‹ngiliz William Godwin’i anmak gerekir. Godwin de t›pk› zamandafllar› gibi, herkesin eflitli¤ine dayanan ideal toplumu savunuyordu. Bu arada ‹ngiltere’den söz etmiflken, ünlü ütopik sosyalist Robert Owen’›n da içinde yer ald›¤› ‹ngiliz “çartist hareketi” ve bu ilk iflçi hareketini birkaç cümleyle de olsa ele almal›y›z. Bu hareket heterojen bir yap›y› and›r›yordu. Çok çeflitli ak›mlar›n bilefleni gibiydi. ‹çinde sendikac›lardan, insan severlere, onlardan burjuva reformculara, fliddet yandafllar›ndan sosyalistlere dek birçok kesimi bar›nd›r›yordu. Anlafl›l›r ki, gerek üç büyük
Marks ve Engels tam da bu koflullarda nedenlerin-niçinlerin-nas›llar›n gerçek karfl›l›¤›n› bularak sahnede göründüler. Hem de kapitalist sistemin do¤as›ndaki “uzlaflmaz karfl›tl›¤›” -antagonizmay›- tarihsel devrimci rolü çözecek gücü de- proletarya s›n›f›- berrakça ortaya koyarak.
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
41
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
42 ütopik sosyalistin ve hatta öncesi 18. yüzy›l Frans›z filozoflar›n›n ve gerekse-daha baflkalar›n› saymazsak- 19. yüzy›l Frans›z devrimci düflünürlerinin ö¤retileri, ilkeleri, tasar›mlar›, yani dönemin ortaya konan devrimci, sosyalist ve komünist ilkeleri eksik koflullara, eksik ekonomik geliflmeye denk düflen eksik, dar ve s›n›rl› teorik izdüflümlerdi. S›n›f d›fl› sosyalizm ve s›n›f d›fl› siyaset do¤rultusunda hayali tasar›mlard›. Daha iyi bir düzen arzuluyorlard›, bujuva düzenin ortadan kald›r›larak yerine sosyalist bir sistemin geçirilmesini talep ediyorlard›, varolan düzeni adaletli, sa¤ duyulu ve gerçekçi bulmuyorlard›. Ne var ki, varolan düzeni ortadan kald›rmak için biricik s›n›f olarak, yeni toplumun yarat›c›s› olarak proletaryan›n tarihsel rolünü saptamadan uzak, ve bu devrimci dinami¤i görmekten uzakt› ortaya koyduklar› ilkeler. Nedenler, nas›llar, niçinlerin üzerinden atlayarak kapitalist toplumu elefltiriyorlard›; yeni bir düzen arzuluyorlard› ama bu düzeni getirecek önder s›n›f› ve onun misyonunu anlamaktan uzakt›lar. Onlara göre sosyalizm, sa¤duyunun ve salt gerçe¤in d›fla vurumuydu. Oysa sosyalizm, flu ya da bu dehan›n kafas›nda flekillenen bir fley de¤il, tam tersine, proleter hareketin teorik d›flavurumu, burjuvazi-proletarya çeliflmesinin düflünce plan›ndaki yans›mas› ve bu karfl›tlar cenkleflmesinin dolays›z sonucuydu. 19. yüzy›l sosyalizmi, bu ütopik sosyalizm ve komünizm kapitalist düzeni elefltirmesine, yürürlükteki kapitalist üretim tarz›n› ve onun sonuçlar›n› elefltirmesine karfl›n, ne bu tarz› ve ne de bu tarz›n do¤urdu¤u so-
nuçlar› aç›klayam›yor ve dolay›s›yla bu iflin üstesinden gelemiyordu. Kötülüyordu, yeriyordu, amans›z bir elefltiri ya¤muruna tabi tutuyordu; dolay›s›yla yads›yordu varolan›, ama üstesinden gelemiyordu. ‹flte bundan dolay›d›r ki, kapitalizm koflullar›ndaki iflçi s›n›f›n›n kaç›n›lmaz sömürülmesini kuvvetle hayk›rmas›na karfl›n, bu dönemin sosyalizmi, bu sömürünün nerede ve nas›l oldu¤unu ve hangi biçimler alt›nda gerçekleflti¤ini dosdo¤ruca gösteremiyordu, buna güç yetiremiyordu. Marks ve Engels tam da bu koflullarda nedenlerin-niçinlerin-nas›llar›n gerçek karfl›l›¤›n› bularak sahnede göründüler. Hem de kapitalist sistemin do¤as›ndaki “uzlaflmaz karfl›tl›¤›” -antagonizmay›- tarihsel devrimci rolü çözecek gücü deproletarya s›n›f›- berrakça ortaya koyarak. Neydi bu? a) Kapitalist üretim tarz›n›n tarihsel olarak kaç›n›lmaz ortaya ç›k›fl›n›n onu kaç›n›lmaz çöküflüne götürece¤ini bilimsel olarak ortaya koymak; bu materyalist tarih anlay›fl›na ulaflmad›r ve bunu Hegel’in dünya tarih anlay›fl› ön kofluluna dayanarak ilk ortaya koyan ancak Marks olmufltur. Genel dünya tarihi anlay›fl›nda Marks taraf›ndan dile getirilen anlay›fl silsile-
si kendi alan›nda tam anlam›yla bir devrimdir. b) Kapitalist üretim tarz›n›n gizemli olan yan›n›, yani, ödenmemifl eme¤e el koyman›n bu tarz›n temeli oldu¤unu ortaya koymak-bu art› de¤er teorisine ulaflmad›r ve bunu David Ricardo’nun emek-de¤er teorisi ön kofluluna dayanarak ilk ortaya koyan da yaln›zca Marks olmufltur. Emek ile sermaye aras›ndaki iliflkinin ayr›nt›l› bir sentezi ve gerekçelendirilmifl aç›klamas›, yani kapitalist üretim biçimi alt›nda iflçi s›n›f›n›n sömürülmesinin gerçekleflme biçiminin tan›tlanmas›n› da ilk ortaya koyan yaln›zca Marks olmufltur. ‹flte bu iki teori sayesindedir ki, Marks öncesi ütopik sosyalizm, ütopik olmaktan ç›km›fl, modern bilimsel sosyalizme dönüflmüfltür. Bu iki önemli buluflla Marks öncesi sosyalizm ad›m ad›m yerini Marks’›n bilimsel tabana dayal› modern sosyalizmine b›rak›r. Bu dönüflümün gerçek mimar› da Marks olmufltur. Modern bilimsel sosylizmin bu her iki aya¤›n› felsefe ve ekonomi politik bölümlerinde ayr› ayr› ele alaca¤›m›z için bu kadarla yetinelim. Devam edecek
Yukar›daki resim Jakoben teriminin, tarihi boyunca kazanm›fl oldu¤u çeflitli ve kimi zaman çeliflkili anlamlardan birinin ifadesi. Frans›z Devrimi, sonuç olarak, Fransa’n›n kendi sömürgelerindeki siyahlara özgürlük bahfletmediyse de, 1793’ten sonra ad› ‹nsan Haklar› Bildirgesi ile neredeyse özdefl hale gelen Jakobenlik ›rk ayr›mc›l›¤›na karfl› mücadelenin de öncüsü olarak alg›lanmaya bafllanm›flt›r.
43
Üniversite mezunu ve iyi bir kariyer sahibi iken, 1980’de k›rsal alana ç›kar›lan ilk gerilla gruplar›nda yer alan ve 20 y›ld›r sürekli olarak k›rsal alanda kalan, onlarca-yüzlerce çat›flmaya girmifl, yönetmifl, komutan ve komiserlik yapm›fl, onlarca örgüt binlerce, on binlerce kitleye önderlik etmifl çok deneyimli biri yan›n›zda “s›radan” bir savaflç› gibi davranarak savafl›n en s›radan sorunlar›n› ö¤renmek, en küçük deneyimden yararlanmak için yeni bir gerilla profili çizebiliyor.
Not: Bu çal›flma dikkatli okuyucular›m›z›n da fark edebilece¤i üzere, daha önceden ilk iki bölümünü yay›nlad›¤›m›z bir çal›flman›n devam›d›r. Elimizde olmayan nedenlerden dolay›, bu gecikmeden ötürü okurlar›m›zdan özür diliyor, yaz›ya kald›¤›m›z yerden devam ediyoruz. GER‹LLALAR ‹LE ‹LK YOLCULU⁄UMUZ Gerillalar yükümüzün bir k›sm›n› almak istiyorlar. Ben kabul etmiyorum. Nepalli yoldafl›n yükünü paylafl›yorlar. K›sa süre içinde tüm haz›rl›klar bitirildi. Herkes çantas›ndaki el fenerini ç›kar›p eline ald›. Bize (ben, Nepalli ve T. yoldafl) silah verilmiyor. Hepimiz yüklerini omuzlam›fl halde komutan›m›z›n verece¤i talimat› bekliyoruz. ‹flte flimdi hareket komutu geldi. Hiçbir y›ld›z ve ay ›fl›¤›n›n olmad›¤› zifiri karanl›kta h›zla yola koyuluyoruz. Biz üç yoldafl grubun orta kesimindeyiz. Benimle önümdeki Nepalli yoldafl aras›nda komutan, arkamdaki T. yoldafl ile aram›zda ise komutan yar-
d›mc›s› var. El fenerlerini açm›yoruz. Zorunlu durumlarda sadece en öndeki yoldafl ile komutan aç›yor. Hava çok s›cak. Daha bir kaç dakika geçmeden terden bo¤uluyorum. Üstüm s›r›ls›klam. Ormanl›k bir alanda a¤açlar›n afla¤› düflmüfl kuru yapraklar› üzerinde nefes almadan h›zla ilerliyoruz. Yere de¤il, önümde yürüyen komutan yoldafl›n omuz ve kafa hareketine bakarak yürüyorum. Çukur mu, yüksek mi önümü ancak böyle kestirebiliyorum. Birçok kez aya¤›m burkuluyor, kay›yorum, düflecek gibi oluyorum. Do¤rusu bu co¤rafik koflullarda daha yavafl yürüyece¤imizi beklemifltim. Ama yan›lm›fl›m. fiimdiye kadar iki mezradan geçtik. Uzaktan insan ve köpek sesleri ve atefl belirtileri geliyor. 2-3 saat yürüdükten sonra bir eve var›yoruz. Burada 5-10 dakika kadar kald›k. Fakat biz ev sakinlerine görünmüyoruz. Komutan yoldafl düflük sesle bize flu aç›klamay› yap›yor. “Bu bölgeyi h›zla terk etmemiz gerekiyor, çünkü, üç gündür
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
Lal Salam Comrades!-3 K›z›l Selam Yoldafllar
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
44
buraday›z. Bir tak›m tuhaf, flüpheli fleyler hissettik. Düflman bizleri görmüfl olabilir. Bu çevrede düflman›n iflbirlikçi a¤› hem güçlü hem de çok yayg›n. Bu nedenle sabah saat 7-8’e kadar yürüyece¤iz. Buna mecburuz, yoksa çok daha tehlikeli ve istenmeyen sonuçlar do¤abilir. Buna haz›rl›kl› olun” diyor. ‹ki yoldafl› b›rak›rken, di¤er iki yoldafl› da yan›m›za al›yoruz. Benim yükümün bir k›sm›n› almak istiyorlar, gene vermiyorum. O halde dört saat sonra verece¤imiz molada al›r›z diyorlar. Olabilir diyorum. Komutan, sabaha kadar bir yar›m saatlik, iki de befler dakikal›k molalar verece¤imizi söylüyor. Sonra tekrar yola koyuluyoruz. Akflam 8.30’dan sabah 8’e kadar, yani yaklafl›k 12 saat yürüyece¤iz. Ara molalar› bir saat sayarsak, geriye gene yaklafl›k 11 saat kal›yor. Dediklerine bak›l›rsa en a¤›r yük benim ve di¤er bir gerilla yoldafl›n. ‹lk saatlerde bir-iki ufak sorun d›fl›nda ciddi bir sorun yaflamad›m. Fakat ilk gün bu a¤›rl›ktaki bir yükle, uzun süre yol almam›z beni de biraz düflündürmüyor de¤il. Ormanl› tepe ve da¤larda,
uçurum yamaçlar›nda, geyik ve keçi yolunda, boyumuzu aflan otlar aras›nda ölüm sessizli¤inde yol al›rken derin düflüncelere dal›yorum. Hangi olas›l›klar›, tehlikeleri düflünmüyorum ki? Fakat ayn› flekilde çok mutlu ve oldukça rahat›m. Gerilla say›s› 10 olmufl. Nas›l fark edememiflim. Gerillalar fiziksel yap›lar›yla öyle boylu-poslu de¤iller ama, her birisi birçok babayi¤idi cebinden ç›kar›r nitelikte. Baz›lar› hem silah›n›-mühimmat›n› ve s›rt çantas›n› hem de kafas› üzerindeki 5-10 kg’ye yak›n yükü tafl›yor. ACISI DER‹N, TAHR‹BATI BÜYÜK ÇEK‹LMEZ B‹R NEH‹R Bir kaç saat sonra, “önümüzde nehir var. Pantolon, çorap ve ayakkab›lar›n›z› ç›kar›n” talimat› geliyor komutandan. ‹ki-üç dakika içinde herkes talimata uygun flekilde haz›rl›¤›n› bitiriyor. Yar› giysili ve yal›n ayakl› ne ay›n ne de y›ld›zlar›n oldu¤u zifiri karanl›kta tekrar yol al›yoruz. En az 250 metre yürüdük fakat henüz ayaklar›m›z suya de¤mifl de¤il. Bu a¤›rl›kla yürürken ayaklar›ma çok say›da diken ve çal›lar bat›yor. Ucu
sivri tafllara bas›yor, büyük tafllara çarp›yorum. Ne kadar kan ak›yor, parmak kemiklerim k›r›lm›fl m›, parçalanm›fl m› bilmiyorum. Bildi¤im bir fley var ki, o da ayaklar›m›n ciddi darbeler ald›¤›. Nerde bu z›kk›m olas› nehir? Komutan pusulay› m› flafl›rd›, yoksa bizi bir s›navdan m› geçiriyor? Hiçbir bilgim yok. ‹çimden komutana k›zmak geliyor. Nepalli yoldafl da dahil olmak üzere, hepsi yal›n ayakla bu koflullarda yürümeye al›flk›n olabilirler ama ben de¤il. En az›ndan bugüne kadar böylesi bir prati¤im yok. Hani düz arazi veya patika bir yolda yal›n ayakla gündüz yürüsek hiç sorun de¤il. Kimselerden ses ç›kmazken, benim, çekti¤im a¤r›lar yüzünden en ufak bir ses ç›karmam bile do¤ru olmayacak. Çünkü bu en baflta partimizin prestij ve ciddiyetiyle örtüflmez. Art›k a¤r›lar› beyinde öldürüp unutmaktan baflka çarem yok. Nihayet ayaklar›m›z kumla bulufluyor. En afla¤› 100 metre de kumda yürüdükten sonra suya ancak nehire var›yoruz. Nehirin geniflli¤i 80-90 metre, suyun derinli¤i ise kalça kemi¤ini biraz afl›yor. Nehiri aflt›k ama henüz komutan›n “giyinin” komutunu alm›fl de¤iliz. Bu kez büyük çak›l ve çal›lar üzerinde yürüyoruz. A¤r›lar daha da art›yor. En afla¤› 150 metre yürüdük hala komut yok. Neden giyinmiyoruz? Bir anlam veremiyorum. Nehirin ikinci bir kolu dahi olsa, bu arada ayakkab› giyinilmez mi? Yoldafllar›n zorunluluktan kaynakl› yal›n ayak yürüme al›flkanl›klar›n› hat›rlad›kça içime iyice bir karamsarl›k çöküyor. Hani yüküm a¤›r olmasa veya gündüz biraz pratik yapabilseydim bu duyguya kap›l-
mazd›m. Bizde kaç yoldafl çok zorunlu hadiseler d›fl›nda böylesi bir yürümeye al›flk›n. Fazla olaca¤›n› sanm›yorum. Çok zorunlu kalmad›kça kim ayakkab›lar›n› eline alarak tafl, çak›l, diken... üzerinde yal›n ayakla ve üstelik bu yükle alaca karanl›kta h›zla yürür. Sanki ayakkab›lar›m›z y›pranmas›n, eskimesin, onlar bizi de¤il biz onlar› tafl›yal›m diye alm›fl›z. Bunu düflünürken ayaklar›m bir kez daha suyla bulufluyor. Bu kez nehirin geniflli¤i çok daha fazla. Ak›nt› fazla de¤il ama, yosunlarla kapl› tafllara, kayalara bast›kça kay›yor, sa¤asola sendeliyorum. fiimdi a¤r›lar›n en has›n› yafl›yorum. Ama “g›k” bile demiyorum. Çünkü flu anda s›nanan bir nevi parti prestiji. Bu nehiri de geçtik fakat hala yürüyoruz. Bu nas›l bir nehir, anlayamad›m gitti. Nepalli yoldafl ile aram›zda flimdi kimse yok. Komutan arkam›zda. Bir ara f›rsat›n› bulup Nepalli yoldafla çok hafif bir sesle “bir nehir daha m› var” diye soruyorum. Nepalli yoldafl “ben de bilmiyorum” diyor. Ses tonundan ç›kard›¤›m kadar›yla o da en az benim kadar zorluk çekiyor. fiimdi çok ince kumun üzerinde yürüyoruz. Diken, tafl, çal› yok ama bu kez h›zl› yürümekte güçlük çekiyoruz ve gene suyla bulufluyor ayaklar›m›z. Bu kez nehir fazla genifl de¤il, 40-50 metre. Nehiri geçtik ama yal›n ayakla yürüyüflümüz hala devam ediyor. Yaklafl›k 150 metre sonra nihayet komutandan talimat geldi. Befl dakika giyinme, su ve ihtiyaç molas› verildi. Bir tarafta h›zla giyinirken di¤er tarafta susuzlu¤umu gideriyorum. Yan›s›ra neden nehir kollar› aras›nda ayakkab›lar›m›z› giymedik, daha ilk günde bu
kadar tahribat al›rsak sonraki günlerde yürümede ciddi zorluklar çekece¤imizi, komutan›n bunu hesaplamas› gerekti¤ini düflünmeden edemiyorum. KOMUTANLARIMIZ RAJMAN, ARJUN, RAMANNA Haz›rl›klar› tamamlay›p, ihtiyaçlar› giderdikten sonra gene h›zl› ad›mlarla yola koyuluyoruz. Sanki elbiseler ile suya girmifliz gibi, s›r›ls›klam›z. Hava
PGA’da (Halk Gerilla Ordusu) kad›n-erkek iliflkileri, efl iliflkileri belli bir çerçeveye, disiplin ve temele oturtulmufl. Bir kaç y›l öncesine kadar belli, hatta ciddi sorunlar yaflanm›fl ama flimdi, partinin genel bir bak›fl aç›s›, politikas› ve disiplin kurallar› var. çok s›cak, en ufak bir esinti yok. Ne kötü, terden ve “havas›zl›ktan” bo¤ulur gibiyim. Hamamdan baflka bu kadar terledi¤imi kesinlikle hat›rlam›yorum. Arada bir a¤açlardan afla¤› düflen kuru yaprak sesi ve sürüngen hayvanlar›n yürüyüflünden kaynakl› ç›kard›klar› sesten baflka bir yerde en ufak bir ses, seda yok. Ve tabi ki bir de bizim yürüyüflümüzün sesi. Ayakkab›lar›m spor ve rahat oldu¤u halde flimdi sanki içinde dikenler var. Yüküm 4-5 misli artm›fl gibi. ‹yisi mi bunlar› hiç düflünmemek ve olanlar› unutmak. Ve iyi ki bölgeyi tan›m›yor, bilmiyorum. Böyle olmasa yok buras›n› geçtik, yok daha
bu ovaya, tepeye gelmedik, yok flu nehiri, bu da¤› daha aflmad›k... gibi kayg›larla yolun uzunlu¤u çekilmez olurdu. Nihayet sabaha karfl› saat üç sular›nda uzun bir mola veriyoruz. Bir kaç dakika sonra yan›m›za befl gerilla daha geliyor. Lam salam’lafl›yoruz hepsiyle. Su ve pirinç getirmifller. Suyumuz bitti¤inden hepimiz doyas›ya içiyoruz. S›ra suda kaynat›lm›fl ve çorba misali tats›z, tuzsuz pirinci yemeye geliyor. Baflta alm›yorum ama, sonradan yanl›fl anlafl›lmas›n diye ben de yiyorum. Fakat midem isyanlarda. Hepimiz uzan›yoruz. Biraz önce terden bo¤ulurken flimdi so¤uktan titriyorum. Yeni gelen gerillalardan biri Rajman ile ayn› düzeyde ama daha genifl alana komutanl›k yapan bir yoldafl. ‹smi Arjun. Yönetme ve yürütme ifllerinde çok baflar›l› ve disiplinli olmas›yla tan›n›yor. Arjun 11, Rajman ise 10 y›ld›r gerilla mücadelesinde. Rajman alanda özel birlik komutan›, Arjun ise alan komutan› ama ikisi de parti üyesi ve yetki düzeyleri ayn› veya birbirine çok yak›n. ‹kisi de evli ve eflleri de kendileriyle ayn› birimlerde yer al›yor. Kad›n yoldafllar›n her ikisi de baz› faaliyetlerde ayr›flan kad›n gerilla grubunun sorumlular›. Rajman ve Arjun kabileden gelmiyorlar. Lise e¤itimini alm›fl, kasabadan kat›lm›fllar mücadeleye. Fakat her ikisinin eflleri de kabileden. Okuma yazmay› mücadele içinde ö¤renmifller. Çok fedakar, çok disiplinliler, en a¤›r iflleri g›k demeden yap›p, görevlerini büyük bir sorumluluk bilinciyle yerine getiriyorlar. PGA’da (Halk Gerilla Ordusu) kad›n-erkek iliflkileri, efl iliflkileri belli bir çerçeveye, disiplin ve temele oturtulmufl.
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
45
46
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
Bir kaç y›l öncesine kadar belli, hatta ciddi sorunlar yaflanm›fl ama flimdi, partinin genel bir bak›fl aç›s›, politikas› ve disiplin kurallar› var. Herkes buna uymak ve bunlar› uygulamak zorunda.
Di¤er komutan yoldafl›n ismi Ramanna. Kendisi bu büyük bölgenin (eyalet) genel komutanlar›ndan biri. Özel Bölge Komitesi (Special Zonal Committee) üyesi ve ayn› zamanda kongre delegesi. Bu özel bölge komitesi, eyalet komitesiyle ayn› düzeyde ve ayn› yetkilere sahip. Yani Merkez Komitenin bir alt›ndaki komite oluyor yoldafl›n üyesi oldu¤u komite. Ramanna gördü¤üm tüm savaflç›lar, komutanlar ve kongre delegeleri aras›nda en koyu renge sahip oland›r. Gözlerinin bir k›sm› ve bembeyaz difllerinden baflka resmen bir kömür karas›. Ramanna 1982’de ö¤renciler örgütünde görevliyken gerillaya kat›lm›fl. 19 y›ll›k gerilla yaflam› var. (kendisiyle yapt›¤›m k›sa röportaj› sonra yazaca¤›m) O da gerilladan evli. Ama efli kongre alan›na gelmifl de¤il, kendi faaliyet alan›nda kalm›fl.
Ramanna flu andan itibaren, kongre sonuçlan›ncaya kadar bizi korumakla görevli birimlerin (korumalar›m›z haftada bir de¤ifliyor) komutan› olacak. Bizim her çeflit güvenlik, ihtiyaç ve sorunlar›m›zdan birinci dere-
ceden o sorumlu. Yeni gelen gerillalar bulafl›klar›, tencereleri y›kay›p çantalara koyuyorlar. Yükümden 45 kiloyu yeni gelen gerillalardan biri al›yor. Yüküm flimdi biraz daha hafif. Yürüyüfl zaman› geldi. Uzun yürümenin ve ilk gün olman›n zorlu¤u flimdi hissedilmeye bafllad›. Vücudum flimdi çok daha a¤›r. Ve her taraf›m a¤r›maya, s›zlamaya bafll›yor. Bir k›sa ve bir de uzun (15 dakikal›k) iki mola veriyoruz. En az 10 köy veya mezra geçiyoruz. Saat 4.30, 5’ten sonra flafak söküyor. Bazen köylerin üst bazen de alt taraf›ndan, kimi zaman da köylerin içinden, evlerin bahçelerinden geçiyoruz. Köpekler havl›yor ama, gerillalar› gördüklerinde sanki bilinçli olarak seslerini kesiyorlar. Bahçesinden geçti¤imiz evlerde sürekli atefl yan›yor ve ev sakinlerinin
tümü gerillayla tan›fl›k. Bazen komutan bir kaç kelimelik bir fleyler soruyor, onlar da çok k›sa cevaplar veriyor. Nepalli yoldafl›n rengi onlara göre biraz daha aç›k olsa da, sonuçta o da koyu renkli. Köylüler bana ac›yor mu, yoksa tepki mi duyuyor bilmiyorum. Ama hepsi de sanki önceden “beyaz insan” hiç görmemifl gibi tav›r sergiliyorlar. EN ‹LKEL ÜRET‹M TEKN‹⁄‹NDEN UZAK VE BÜYÜK ÇABAYLA ZORLA G‹YD‹R‹LEN KAB‹LELER Arabay› b›rakt›¤›m›z bölgeden uzaklaflt›kça kabilelerin yo¤unlukta oldu¤u bölgeye giriyoruz. Kabileler konusunda bu bölümde k›sa bilgi vermek istiyorum. Gördü¤üm kabile insanlar›n›n en az yar›s›nda cinsel organlar›n› kapatan küçük bir bez parças› veya bambu a¤açlar›n›n yapra¤› d›fl›nda elbiseleri yok. T›pk› “Adem ile Hava” misali. Baflta çok tuhaf›ma giden bu görüntü, sonraki günlerde çok do¤al geliyor. Kardefl partimizin silahl› mücadelesi bafllamadan önce, bu bölgelerdeki kabileler neredeyse tümüyle ç›plakm›fl. Uzun bir mücadele, yo¤un e¤itim ve bilinçlendirme u¤rafl›ndan sonra sanc›l› da olsa bir ço¤unu giyindirmifller. Bu konuda kabile fleflerini örgütlemeleri büyük avantaj sa¤lam›fl. Onlara elbise alm›fl, bir sürü harcama yapm›fllar. 20 y›l sonra gerilla mücadelesinin etkin oldu¤u alanlarda kabileler yar›-aç›k flekilde, büyük oranda giyinmifl. Ama hala baz› bölgelerde k›z çocu¤u evlendikten sonra vücudunun üst k›sm›n› aç›yor. Bu çok kat› ve yerleflmifl bir töre gelene¤i imifl. Ancak o da y›k›l›yor. Buradaki kabilelerin büyük ço¤unlu¤u para diye bir fley bil-
47 hiç düflünmemifltim. Bu yönüyle bana sürpriz geldi. Halk savafl›n›n sürdürüldü¤ü ve etkin oldu¤u yerde kabileler, kardefl partimizle ve onun önderli¤indeki Halk Gerilla Ordusuyla (People’s Guerilla ArmyPGA) et ve kemik misali iç içe geçmifl. PGA onlar için yaflam›n, ilerlemenin, insan olman›n ve dünyan›n fark›na vararak tok olabilmenin neredeyse tek flans›. PGA sayesinde bu insanlar en geri ve en kat› törelerinden bile ciddi tavizler vermifl. PGA sayesinde giyiniyor, doyuyor, do¤ay› kullanmay›, üretmeyi, bilinçlenmeyi, düflmana karfl› daha etkili ve örgütlü flekilde mücadele etmeyi ö¤reniyorlar. Bu bak›mdan PGA ve onun öncü kurmay› CPI(ML)PW [HKP(ML) Halk Savafl›] onlar için her fley. En k›ymetli hazineleri. PGA’n›n oldu¤u yerlerde kabile insan› her yönüyle örgütlü. Kimisi pusu-imha-istihbarat gerillas›, kimisi milis, kad›n, k›zlar, çocuklar, ihtiyarlar komitelerinde örgütlü, kimisi de kültür birliklerinde. Köyde veya mezrada örgütlü bir insan›n PGA’ya profesyonel bir gerilla olarak kat›labilmesi için, en az iki y›l köyde veya mezrada örgütlü olmas›, köy parti komitesinden, köy büyüklerinden onay almas› ve olumlu rapor almas› gerekiyor. Köyde olumsuzluklar› olan, problemli ve davran›fllar› iyi olmayanlar kesinlikle PGA’ya kabul edilmiyor. Ancak bu kriterleri kongrede biraz daha afla¤› çektiler. Bir komünist partisi, bir halk ordusu kitlelerle, halk ile ancak bu kadar kaynaflabilir. Onlar içinde ancak bu kadar derin kökler salabilir. Tam da “suda bal›k” misali. Kitleler devrimin tam anlam›yla birer öznesi. Ve
Köyde veya mezrada örgütlü bir insan›n PGA’ya profesyonel bir gerilla olarak kat›labilmesi için, en az iki y›l köyde veya mezrada örgütlü olmas›, köy parti komitesinden, köy büyüklerinden onay almas› ve olumlu rapor almas› gerekiyor. bundand›r ki bu parti ne kadar örgütsel-askeri darbeler al›rsa als›n, Marksist-Leninist-Maoist ideolojik-siyasal duruflu korudu¤u ve kitleler içinde derin kökler sald›¤› ve onlarla güçlü ba¤lar›n› korudu¤u sürece baflar›s›zl›klar› baflar›ya, yenilgileri zafere her zaman dönüfltürebilecektir. Sabah 7 civar›nda küçük bir kabile köyüne var›yoruz. Bir evin bahçesinden geçerken komutan›n talimat›yla duruyoruz. Evden de¤iflik yafllarda üç erkek milis bizimle s›k ormanlarla kapl› yola koyuluyor. K›lavuzluk edecekler. Yaklafl›k iki kilometre sonra konaklayabilece¤imiz yeri gösteriyorlar. Yüklerimizi indiriyor, s›raya geçerek komutan›n (daha büyük grupla birleflene kadar, grup komutan›m›z art›k Ramanna olacak) yapt›¤› k›sa aç›klamay› dinliyoruz. Üç milis ve di¤er gerillalar hemen yiyecek ve içecek iflleriyle u¤rafl›yor. Biz ise gösterilen yerde a¤açlar›n gölgesinde uzanarak yorgunluk at›yoruz. KONAKLAMA VE ‹LK GÜN YÜRÜYÜfiÜNÜN TAHR‹BATLARI On dakika sonra komutan›n bir aç›klamas› olacak komutuyla, tekrar hepimiz s›raya geçiyo-
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
miyor, tan›m›yorlar. Kasaba ve flehirleri görmüfl de¤iller. ‹laç, doktor ve hastaneden bihaberler. Hastal›klar orta ça¤dan kalma yöntemlerle “tedavi” ediliyor. Kasaba ve kabile olmayan köylüler ile iliflkileri yok denecek kadar az. Tuz ve flekerle tan›flmalar› gerilla sayesinde olmufl. Bu ihtiyaçlar› gerilla takas yoluyla di¤er köylerden sa¤l›yor. Kabile insan› topra¤› ya çok ilkel metodlarla iflliyor ya da hiç iflleyemiyor. Kardefl partimizin bu konuda özel plan, proje ve programlar› var. Topra¤› ifllemek, sebze ve meyve yetifltirmek, do¤adan daha iyi flekilde yararlanmak... vb. konularda özel birimleri var. Bu birimler sayesinde birçok ileri üretim modelleri, teknikleri devreye sokulmufl. Kongre sonras› bu çal›flmalar daha derli-toplu, planl› ve güçlü olacak. Halk›n bu durumunu gördükçe hemen yoldafllar›n görev ve sorumluluklar›n›n ne kadar a¤›r, büyük ve kapsaml› oldu¤unu anl›yorum. Bu kabileleri gördü¤ümde hemen akl›ma Afrika’da Kongo, Güney Amerika’daki Amazon havzalar›nda yaflayan kabileler geliyor. Hani Kongo ve Amazon’daki kabileler bir yönüyle anlafl›l›r. Çünkü ülke büyük, nüfus az bu ülkelerde. Dolay›s›yla di¤er ülkelere k›yasla buralarda k›rsal alan›n belli bölgeleriyle iliflkiler çok daha zay›f olabiliyor. Ama Hindistan böyle de¤il. Nüfusuna göre topra¤› çok küçük. K›rsal alanda istemedi¤in kadar insan var. K›rsal alandaki bu nüfus yo¤unlu¤u nedeniyle köyler veya kasabalar aras› iliflkilerin çok daha güçlü ve s›k› oldu¤unu beklemifltim. Ve buradaki kabilelerin bu kadar ilkel kald›klar›n› do¤rusu
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
48 ruz. Komutan›n aç›klamas› flöyle: “Burada iki gün kalaca¤›z. Di¤er grubu bekleyece¤iz. E¤er zaman›nda gelmezler ise bir gün daha bekleyebiliriz” diyor. Daha sonra A-1 ka¤›d› boyunda renkli keçeli kalemle bu bölgenin çizilmifl haritas›n›, krokisini gösteriyor. Kald›¤›m›z bölgenin co¤rafik durumunu, düflman›n nereden gelebilece¤i, bir sald›r› an›nda nerede, nas›l davranaca¤›m›z›, ç›k›fl yollar›m›z›, hangi insan›n nereden geçece¤i, nereye varaca¤›, bizleri, kongre delegelerini kimlerin koruyaca¤›... bir çok bilgi veriliyor. Akabinde bizim koruma görevlilerimiz, yemek, içecek, spor, e¤itim... belirleniyor. Ben ile Nepalli yoldafl›n iki, T. yoldafl›n ise bir korumas› var. Korumalar›m›z sürekli bizim yan›m›zda. Tuvalete, bulafl›k y›kamaya, yürüyüfle hep onlarla gidiyoruz. Yatarken korumalar aram›zda komutan›m›z ise tam karfl›m›zda uzan›yor. Bize silah verilmeyecek. Grubumuzda Ramanna ve Arjun’da Klefl (AK47), Rajman’da M16 di¤erlerinde ise ‹ngiliz yap›m› SLR ve
kendi yap›mlar› tek borulu mavzere benzer tüfekleri var. Komutan, k›rsal alanda oldu¤umuz sürece kullanaca¤›m›z eflyalar› veriyor. Yere serip üzerinde yatmak için bir naylon, tabak, bardak, sabun, flapka... T. yoldafl kendisinde olan tatl› kafl›¤›n› bana veriyor. Zorla da olsa kabul ediyorum. Benim d›fl›nda hiç kimsede kafl›k yok. Gerillada ilgimi çeken baz› noktalardan biri de, sabah erkenden herkesin difllerini düzenli olarak f›rçalamas›d›r. Bu genel bir kural olmufl. Kabileden gelenler bambu a¤ac›ndan bir ince dal kopartarak, en az 10 dakika ucu f›rça gibi yumuflak çubukla difllerini f›rçalarken, di¤erleri d›fl f›rças› ve macununu kullan›yor. Bambu a¤ac›ndan çubu¤un diflleri daha iyi temizledi¤ini söylüyorlar. Süt tozundan tencerede kaynat›lm›fl bol flekerli sütlü çay›m›z› içiyoruz. Kahvalt›m›z pirinç. Ama bu pirinç biraz farkl›. Kabile pirinci. San›r›m bambu a¤açlar›n›n çiçeklerinin ka¤›t inceli¤inde ezilerek, baharatlanarak kurutulmufl bir tür pirinç.
Ve ilginçtir ki bu çok ac›l›, baharatl› pirinç benim en sevdi¤im yemek oluyor. Ka¤›t inceli¤inde ezildi¤i için çi¤nemek bir hayli güç. Çeneyi çok yoruyor. Benim için bir karton bisküvi ve bir karton, paket ekmek al›nm›fl ama ben, ilk önce yemeklerine al›flmal›y›m diye alm›yorum. Kaynat›lmadan su içilmiyor. Kaynat›lmadan içilen suda büyük sorunlar yaflanm›fl, zehirlenip ölenler olmufl. Bu bölge su bak›m›ndan iyi oldu¤u halde belli s›k›nt›lar çekiyoruz. Suyun so¤umas› zaman ald›¤› için ço¤u zaman kaynar su içiyoruz. Çay gibi su içti¤imi ilk kez burada yafl›yorum. Çay›m›z› içip, yeme¤imizi yiyip ve biraz da dinlendikten sonra ayaklar›m› kontrol ediyorum. Resmen parçalanm›fl. Tafl yar›¤›, dikenler... neler yok ki. Kan ve su toplam›fl. Zaman geçtikçe a¤r›s› çok daha art›yor. Ayak a¤r›s›n›n yan›s›ra diz kapaklar›m, ayak bileklerim, bacaklar›m a¤r›yor. Ayn› fleyi Nepalli yoldafl›n da yaflad›¤›n› görüyorum. Yo¤un ve derin ac›lardand›r ki uzun süre uzan›yor.
Sadece biz misafirler de¤il, gerillalar d›fl›nda di¤erlerinin tümü periflan halde. Özellikle Tamil Nadu eyalet sekreteri ve kongre delegesi yoldafl›n ayaklar› çok daha kötü. Balon gibi olmufl, yürüyemiyorlar. Bir süre sonra benim ve görevli gerillalar›n d›fl›nda herkes uyuyor. Ne kötü fley, herkes yorgunlu¤unu bir flekilde atarken, uykusuzlu¤unu giderirken ben bunu yapam›yorum. Mecburen kitap okuyorum, yaflad›klar›m› ve gördüklerimi not al›yorum, gerillalar ile sohbet ediyorum. Akflam gene sulu ac›l› pirinç veriyorlar. Bu kez alm›yorum çünkü, biliyorum ki midem gene bozulacak. Bunun yerine bana tamam›yla yaban olan domates, biber, patl›candan ac›l› bir sebze yeme¤ini yap›yorlar. Asl›nda bunlar›n hiçbiri yukar›da sayd›¤›m sebze de¤il, flekilleri ve görünümleri en fazla onlara benzedi¤i için o isimleri veriyorum. Akflam T. yoldafl bize, kongreye MK’n›n önceden haz›rlad›¤› belli dokümanlar› veriyor. Bu dokümanlar; “Dünyada ve Hindistan’da durum”, “Program, strateji ve taktikler”, “Hindistan’›n ekonomik-toplumsal yap›s›”, “Halk savafl› deneyimlerinin tahlili”, “30 y›ll›k tecrübelerin de¤erlendirilmesi”... bafll›klar›n› tafl›yor. Kongre delegesi yoldafllar bize, bana ve Nepalli yoldafla, “bu dokümanlara k›sa bir göz att›ktan sonra sizlerin düflüncelerini almak istiyoruz. Yan›s›ra bir tak›m sorular›m›z olacak” diyorlar. Ben ve Nepalli yoldafl bize verilen MK’n›n taslaklar›n› okurken, delege yoldafllar ise kongre gündemi hakk›nda kendi aralar›nda yo¤un bir sohbete giriyorlar. Eyalet konferanslar›nda ç›kan sonuçlar üzerinde tart›-
fl›yorlar. Çünkü her eyalet konferans›nda ç›kan sonuçlarda farkl›l›klar, görüfl ayr›l›klar› var. Tart›flmalar çok seviyeli, yap›c›. Kulland›klar› dil ‹ngilizce ve Hintçe. Bize, “Sizinle yar›n gün boyu siyasi oturuma oturaca¤›z. Konular esas olarak UKH’nin birli¤i, partilerinizin bu konudaki yaklafl›m› ve DEH olacak” diyorlar. Akflam üstü üç-dört kez 7-8 kiflilik de¤iflik kabile gruplar›, milis gruplar› geliyor. Kimilerinde ok, kimilerinde a¤açlar› kesmeye, düflmana vurmaya yarayan metalden daire, kimilerinde ise PGA yap›m› tüfekler var. Hepsi ile lal salamlafl›yoruz. Baz›lar›, ismini flu an hat›rlayamad›¤›m çam a¤ac› gibi dik ve oldukça yüksek a¤ac›n tepesine flempaze misali t›rmanarak, kovaya benzer bofl aleti a¤aca ba¤l›yorlar. Ve di¤er gün sabah erkenden, günefl do¤madan kovalar› dolu halde alacaklar. Bu bir tür içki imifl. Yanl›fl hat›rlam›yorsam ad› Sulfi. Akflam ve sabah erkenden içilirse olumsuz bir etkisi olmuyormufl. Fakat gündüz içildi¤inde susuz rak› içmifl gibi etki yap›yor. Kald›¤›m süre içinde gündüzleri sulfi içti¤inden sarhofl olan çok say›da kabile insan› gördüm. Gece saat 12:00’de yat›yoruz, 5.30’da kalkaca¤›z. Benim uyku tulumum ve alt›ma serecek çok ince bir süngerim var. Di¤er yoldafllar›n ise battaniyeleri var. ‹nce süngeri yatay sererek ben, Nepalli ve T. yoldafl ortak kullan›yoruz. En az›ndan vücudumuzun bel ve kalça k›sm› tafllara gelmez. Biz (ben, Nepalli ve T. yoldafl) ve di¤er delege yoldafllar merkezde, di¤er gerillalar ve birkaç milis ise çevremizde, 20-30 metre uza¤›m›zda kal›yorlar. Bölge komutan› ise tam karfl›m›zda, bizi en
kötü durumlarda, tehlike anlar›nda koruyacak flekilde konumlanm›fl. Sabah söylenen saatte kalk›yor, yaklafl›k bir saat spor yap›yoruz. Dere kenar›nda konaklad›¤›m›zdan (tüm süre boyunca konaklamalar her zaman dere kenar›nda, suya yak›n yerlerde oluyor) su sorunu çekmiyoruz. Herkes difllerini f›rçal›yor, yüzünü y›k›yor. Kahvalt›da gene sütlü çay›m›z ve pirincimiz var. Bu menü baz› istisnalar d›fl›nda de¤iflmiyor. Menümüz genel olarak sabahlar› ezilmifl pirinç, ö¤lenleri suda kaynat›lm›fl ac› soslu pirinç, akflamlar› ise sade pirinç oluyor. Önceleri so¤an› sevmezdim ama, burada onun çok büyük yard›m›n› gördüm. Dolay›s›yla flimdi so¤an en sevdi¤im sebzeler aras›nda. Beni dirençli ve güçlü k›lan menüde tabi ki ekme¤in özel bir yeri var. Gerilla bölgesinde tan›flt›¤›m 300-350 civar›ndaki yoldafllar aras›nda ekmek yiyenlerin say›s› en fazla 5-6 kifli. Onlar da Bat›-Bengal, Pencap ve Delhi eyaletlerinden gelen delegeler. Yan›s›ra ben ve Nepalli yoldafl. Un daha çok benim ve kuzeyli delegeler için getirilmifl. Gerilla yoldafllar ekmek yapmay› bilmiyorlar. Daha önce hiç piflirmemifller. Yapt›klar› ekmek ço¤u zaman çi¤ veya çok yan›k oluyor. Büyüklü¤ü en fazla küçük tatl› taba¤› kadar. Neredeyse tek enerji kayna¤›m olan ekme¤in bu durumu beni harekete geçiriyor. Yoldafllara ekmek yapmay› ö¤retiyorum. Ö¤renen yoldafllar daha sonra birbirine ö¤retiyor. Belki de benim varl›¤›m en fazla Nepalli yoldafl›n yarar›na oluyor. Çünkü bu gibi konularda en fazla özen ve dikkat bana gösteriliyor. Ne de olsa de¤iflik
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
49
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
50
kültür, inanç ve al›flkanl›¤a sahip bir ülkeden geliyorum. Nepal ise birkaç özgün yanlar› d›fl›nda, neredeyse her yönüyle Hindistan’›n ayn›s›. Dolay›s›yla benim gördü¤üm “özel” ilgiden yoldafl da faydalan›yor. Ve kahkahalar atarak “iyi ki sen vars›n, sayende tüm bunlardan ben de faydalan›yorum” diyor. KONAKLAMA YER‹NDE S‹YASAL SOHBET VE TARTIfiMALAR Bugün en az 10 saat siyasi sohbetimiz, tart›flmam›z oluyor. ‹lk önce delege yoldafllar konuyu aç›p genel bir bilgi veriyorlar. Bu konular› neden gündem yapt›klar›n› aç›kl›yorlar. Akabinde söz hakk›n› baflta Nepalli yoldafl, sonra ben al›yorum. Daha sonra gelen sorularla konu iyice derinlefltiriliyor, yo¤un tart›flmalara giriyoruz. Delege yoldafllar d›fl›nda di¤er parti üyesi komutan yoldafllar da sohbetimize kat›l›yor. Tart›fl›lan konular aras›nda 1. 2. 3. Enternasyonal, bunlar›n tarihsel deneyimleri ve öne ç›kan sorunlar›, Stalin ve komintern sorunu, DEH ve Maoistlerin birli¤i... konular detayl›ca, birkaç tur söz hakk› al›narak, karfl›l›kl› sorular sorularak ele al›n›yor. Toplant› çok yararl› ve verimli geçiyor. Di¤er gün bek-
ledi¤imiz grup gelmiyor. Dolay›s›yla bir gün daha bekleyece¤iz. Bugünü de tamamen siyasi toplant›ya ay›r›yoruz. Bu kez konular kongrenin gündem maddeleri. Dokümanlar Merkez Komitenin taslaklar› oldu¤u için, bize çok farkl› gelen belirlemeleri dahi uçtan ele alm›yorum. Her ne kadar siyasal konular olsa da, kongre gündemi hakk›nda tart›flma ve görüfl belirtme yönteminin nas›l olaca¤›n› henüz bilmedi¤im için, böyle davranman›n çok daha sa¤l›kl› olaca¤›na inan›yorum. Böyle davranmazsam hiç fark etmeden kardefl partinin iç-ifllerine bir yönüyle kar›flm›fl olaca¤›m. Bu ise hiç de hofl olmayacak. Temkinli ve seviyeli bir dil ile kongre gündeminde olan ulusal sorun, dünyada bafl çeliflki, 3. emperyalist paylafl›m savafl tehlikesi ve gündemde olmayan Maoizm konular›nda görüfllerimizi belirtiyorum. Nepalli yoldafl ise daha çok ikili iktidar, k›z›l siyasi üsler ve ayn› flekilde Maoizm üzerine yo¤unlafl›yor. Her yönüyle çok verimli bir sohbet oluyor. ‹ki gün pefl pefle radyodan kötü ve üzücü iki haber duyuyoruz. Birincisi, kardefl partinin siyasal ve demokratik kitle çizgisine yak›n bir durufl sergileyen
Andra Pradefl’te “Sivil Halklar Komitesi”nden bir yöneticinin (avukat) kontr-gerillaya benzer devlet güdümlü bir örgüt taraf›ndan sokak ortas›nda kafas›n›n k›l›çla götürüldü¤ü haberi oluyor. Bu avukat, kardefl partinin ileri sempatizan› ve oldukça militan biriymifl. Her demokratik hak ve özgürlüklerin gasp›nda, gözalt› kay›plar›nda, faili meçhul cinayetler sorununda... çok aktif ve tüm ilerici, demokrat, devrimciler taraf›ndan çok sevilen, sayg› duyulan biriymifl. Delege yoldafllardan ikisi katledilen yoldafl› yak›ndan tan›yorlar. Onun ne kadar özverili, fedakar, örgütçü, her tür zorlu¤a gö¤üs geren militan biri oldu¤unu somut örnekler vererek anlat›yorlar. ‹kinci üzücü haber ise, Andra Pradefl ve kuzey Telangana’da devlet güçleriyle ç›kan iki çat›flmada 4 Naksalc›n›n (kardefl partinin gerillalar›) öldürüldü¤ü haberi. Bu haberle birlikte hepimizin içini bir burukluk sar›yor. Ama düflmana olan s›n›f kinimiz iyice bileniyor. Bu haberleri burjuva-feodal bas›ndan, radyodan ald›¤›m›zdan gerçek durumun tam olarak nas›l oldu¤unu bilemiyoruz. Bu haberlerden sonra yoldafllar devletin halk savafl› mücadelesini sindirmek ve kontrol alt›na almak için özellikle son iki-üç y›lda ne tür yeni önlemler ald›klar›n› ve özel örgütlenmelere gittiklerini, Düflük Yo¤unluklu Savafl Stratejisine uygun olarak da yürürlü¤e konulan yeni uygulamalar hakk›nda detayl› aç›klamalarda bulunuyorlar. Yan›s›ra devlet güdümlü kontralar›n (gonda), para-militer güçlerin demokrat, ilerici, devrimci, komünistlere yönelik nas›l bir vahflet saçt›klar›n› anlat›yorlar. Gondalar, özellikle
Andra Pradefl’te devrimci-demokrat çevrede sevilen, ileri ç›km›fl kiflilerin kafas›n› k›l›çla götürmede ünlenmifller. Öyle ki sokak ortas›nda yürürken, kalabal›kta insanlar›n rahat ad›m dahi atamad›¤› bir durumda, aniden kafan›z k›l›çla gövdenizden ayr›labilir. Bu vahfleti yapanlar sivil görünümlü ‘s›radan insanlar’. Hava çok s›cak. Hafif ›s›t›lm›fl suyla banyomuzu yap›yor, kirli çamafl›rlar›m›z› y›k›yoruz. Daha sonra Ramanna, Arjun ve Rajman ile gerillada kad›n-erkek iliflkileri üzerine sohbetler yap›yorum. Bu konuda yaflanan sorunlar›, partinin deneyimlerini soruyorum. Yoldafllar öylesine içten ve samimiler ki kendimi, sanki partimden olan yoldafllar›m›n aras›nda hissediyorum. Bu rahatl›¤› tüm süre boyunca doyas›ya yafl›yorum. Ve öyle ki çok yabanc›s› oldu¤um bu ülkeden, yoldafllardan hiç ayr›lmak, uzaklaflmak istemedim. Ayr›l›k zaman› gelip çatt›¤›nda hem benim hem de onlar›n yüreklerinde çok büyük bir burukluk, boflluk oluflacakt›. Günümüz çok yo¤un geçiyor. Hepimiz birbirimizden çok fleyler ö¤renmek, varolan zama-
n›, f›rsat› en iyi flekilde de¤erlendirmek istiyoruz. ‹leride çok daha yo¤un olaca¤›m›zdan bu f›rsat› bir daha bulamayabiliriz kayg›s› var. Hindistan, Nepal, Türkiye devrimci mücadeleleri, halk savafl› deneyimlerini, siyasal-örgütsel tecrübelerimizi konufluyor, birbirimize aktar›yoruz. BÖLGEDE DOLAfiAN fiÜPHEL‹ fiAHISLAR, ARTAN TEHL‹KE VE DÜfiMAN OPERASYONLARI Bugün de 3-4 kez 6-8 kiflilik de¤iflik kabile gruplar›, milisler ziyaretimize geldi. Bu bölgenin % 80’i kabileymifl. Ve bunlar›n ezici ço¤unlu¤u kardefl partimiz taraf›ndan örgütlenmifl. Milisler, yak›n köylerde tan›nmayan, flüpheli birkaç kiflinin dolaflt›¤› haberini getiriyorlar. Akflama do¤ru bir gerilla grubu bu olay› araflt›rmak üzere, bir grup milis ile yola koyuluyor. Kongre örgütlenmesi kardefl partinin tarihinde en ciddi, en s›k› ve örgütsel güvenlik aç›s›ndan en üst düzeyde ele al›nan bir örgütlenme imifl. Bunun çok anlafl›l›r nedenleri var. Çünkü
partinin Hindistan çap›nda en yetkin, en deneyimli, tecrübeli, en “elit”, düflman taraf›ndan en çok aranan ve partinin gelece¤i aç›s›ndan en önemli ve en de¤erli kadrolar›n kat›ld›¤› bir oturumdur bu. Bu bak›mdan kongre yerini, d›flar›dan gelen hiçbir delege bilmiyor. Bölgeye giren hiçbir insan, kongre sonuçlan›p da¤›lmayana kadar kesinlikle bölge d›fl›na ç›kam›yor. Bölgedeki (yaklafl›k 250 km’lik alan) her türden geliflme çok yak›ndan takip ediliyor. Bu konuda özel olarak çok yayg›n bir milis örgütlenmesi oluflturulmufl. Ama bunlar›n da hiç birisinin kongreden haberleri yok. Fakat tüm bu önlemlere ra¤men düflman belli tüyolar alm›fl da olabilir. Dolay›s›yla rehavete düflmek demek, kongrenin imhas› anlam›na geliyor. fiüpheli flah›slar hakk›nda sonradan gelen haber flöyle: Gerilla grubu, milisler ve kabileler arac›l›¤›yla flüpheli flah›slar› yakal›yorlar. Sorguda bunlar›n düflman örgütlenmesi oldu¤u a盤a ç›k›yor. Gerekli bilgiler al›nd›ktan sonra, ölümle cezaland›r›l›yorlar. Bu olaydan sonra bölge komutan› ve di¤er komutan yoldafllar, çevre köylerdeki köy parti komite sekreterleriyle, milis örgütlenmesi sorumlular›yla bir toplant› yap›yorlar. Güvenli¤in çok daha s›k› tutulmas› ve en ufak flüphe uyand›ran geliflmenin en k›sa sürede kendilerine iletilmesinin talimat›n› veriyorlar. Bu olaydan sonra konaklama yerimizi hemen de¤ifltiriyoruz. Daha güvenlikli, stratejik bir yere tafl›n›yoruz. Burada gene bölgeye, konaklama yerine ait, bir sald›r› durumunda nerede nas›l davranaca¤›m›z, kimlerin nas›l korunaca¤›... her fley tek tek anlat›l›yor. Komutana gelen
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
51
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
52 bilgiye göre düflman güçleri yak›n çevrede yo¤un operasyonlar düzenliyorlarm›fl. Bunun genel bir operasyon mu, yoksa kongre haberini ald›klar›ndan düzenledikleri özel bir operasyon mu, daha belli de¤il. Risk, tehlike oran› h›zla art›yor. Herkes alarmda! Nöbetçiler, korumalar›m›z ço¤alt›l›yor. Her davran›fl›m›z çok daha temkinli ve kontrol alt›nda. Kabile köyleri özel olarak bilgilendirilerek, onlardan hem gece hem de gündüz özel gruplar oluflturulmufl. En ufak flüphenin PGA’ya iletilmesi için talimat verilmifl. Örgütlü, örgütsüz tüm taraftarlar en üst düzeyde tetikte tutuluyor. En geç yar›n sabah saat 6’da buradan ayr›lmam›z gerekecek. Daha fazla bekleyemeyece¤iz. Komutan Ramanna akflam üstü saat 5 civar› Rajman’›n yan›na birkaç gerillay› vererek, hem bekledi¤imiz grupla kontak kurmak hem de yaflanan geliflmeler hakk›nda daha detayl› bilgi edinmek üzere harekete geçiriyor. Uzun süre kimse uyumuyor, daha do¤rusu uyuyam›yor. fiimdi hepimiz Rajman’› bekliyoruz. Sabaha karfl› saat 3 civar›nda Rajman geri döndü¤ünde ben ve nöbetçiler d›fl›nda herkes uyuyor. Rajman geliflmeler hakk›nda komutana çok k›s›k sesle bilgi veriyor. Komutan bize yak›n oldu¤u için anlatt›klar›na kulak kabart›yorum. Anlamad›¤›m bir dili konufluyorlar. Aralar›nda ‹ngilizce birkaç kelime geçti¤inden, di¤er grubun da bize yak›n bir yerde konaklam›fl oldu¤unu ç›kar›yorum. Zaten on dakika geçmeden komutan hepimizi kald›rarak geliflmeler hakk›nda bilgilendiriyor. Aç›klama flöyle: “Bekledi¤imiz büyük grup buraya üçbuçuk-dört saat kadar
uzakl›kta konaklam›fl. Oras› daha güvenlikli oldu¤undan biz oraya gidece¤iz. Ald›¤›m›z bilgiler düflman güçlerinin daha büyük ve kapsaml› operasyonlar bafllatt›¤› yönünde. Buras› flu koflullarda çok tehlikeli. Haz›rl›¤›m›z› h›zla tamamlayarak hemen yola ç›kmal›y›z. Hepimiz çok sessiz olmal› ve hiç kimse el feneri kullanmamal›. Kahvalt›m›z› orada yapaca¤›z” diyor. Bu aç›klamayla birkaç dakika içinde haz›rl›¤›m›z› bitirip yola koyuluyoruz. Gece gene zifiri karanl›k. BEKLENEN BÜYÜK GRUPLA BULUfiMA Sabah 7 civar› büyük grubun oldu¤u yere ulafl›yoruz. Bizleri tek s›ra halinde karfl›l›yorlar. Hepsiyle el s›k›fl›p, sa¤ yumruklar›m›z› s›k›l› halde yukar›ya kald›rarak, lal salamlafl›yoruz. 45-50 kiflilik bir grup. Bunlar aras›nda en az 15-16 kifli kongre delegesi. Bat›-Bengal, DelhiHaryana, Andra Pradefl, Kuzey Telangana, Karnataka, Maharastra, Andra-Orissa özel bölge komitesi sekreterleri bu grubun içinde. 55-60 yafllar›nda befl-alt› yoldafl var. Merkez Komite’den sonra örgütün en yetkin ve tecrübeli kadrolar› burada. Düflmanla ç›kacak bir çat›flmada imha olmam›z durumunda kardefl parti aç›s›ndan çok büyük bir darbe olacak. Çünkü bu sekreterlerin en az yar›s›, büyük olas›l›kla yeni seçilecek Merkez Komite üyeleri olacak. Bunlar aras›nda hem askeri hem de siyasi yönü yetkin kadrolar var. Bu gruptan baz›lar› iki ay, baz›lar› ise 1.5 aydan beri yürüyorlar. T. yoldafl d›fl›nda bizimle gelen di¤er delegeler çok flansl›. Onlar bu gruplara baz› sorunlardan ötürü yetiflememifl.
En son ve tek flans olarak, son anda bizim gruba eklenmifller. Özellikle k›rsal alanda faaliyet yürütmeyen, gerilla-komutansiyasi komiser olmayan yoldafllar›n bu kadar süre yürümelerine helal olsun. Üstelik bunlar›n yafl› 40’tan afla¤› de¤il. Di¤er gruplar kongre yerine bugün veya yar›n ulaflacaklar. Biz ise en son grubuz. fiu an yaflad›¤›m duyguyu anlatabilmemin, yaz›ya dökebilmemin imkan› yok. Öylesine mutlu ve umutluyum ki anlat›lacak gibi de¤il. Birbirimizi hem yabanc› gözüyle ciddi ciddi süzerken, di¤er tarafta yoldafl içtenli¤i ve rahatl›¤›yla bir coflkunluk yafl›yoruz. Eflyalar›m›z› indirmeden komutanlar (bundan sonra Ramanna komutan yard›mc›s› oluyor) gerekli aç›klamada bulunuyorlar. Kaç kifli oldu¤umuz say›l›yor. San›r›m gözcüler ve nöbetçiler d›fl›nda 64 veya 65 kifliyiz. Dört gruba ayr›l›yoruz. Ana grup ve A, B, C gruplar› olarak. Her grubun sorumlusu ve üyelerinin isimleri aç›klan›yor. Sorumlu önderli¤inde yeniden diziliyoruz. Ana grupta biz var›z. Biz konaklama s›ras›nda orta yerde, yürüyüfl s›ras›nda ise A ve B gruplar›n›n arkas›nda, C’nin önünde yer alaca¤›z. Gene konaklama yeri hakk›nda bilgiler veriliyor. Hangi grubun nerede kalaca¤› anlat›l›yor. Tuvalet ihtiyac› için erkek ve kad›nlar›n hangi yönü kullanacaklar› anlat›l›yor. Aç›klama bittikten sonra, her grup kendisine gösterilen yere eflyalar›n› indirip, uzanmak için naylonunu seriyor. Bunun bitiminden sonra gene ezilmifl pirinç ve sütlü çayla kahvalt›m›z› ediyoruz. Komutan, eyalet sekreteri ve T. yoldafllar yan›ma gelerek bana “sen bizim yediklerimizi, iç-
Yoldafllar öylesine içten ve samimiler ki kendimi, sanki partimden olan yoldafllar›m›n aras›nda hissediyorum. Bu rahatl›¤› tüm süre boyunca doyas›ya yafl›yorum. Ve öyle ki çok yabanc›s› oldu¤um bu ülkeden, yoldafllardan hiç ayr›lmak, uzaklaflmak istemedim. tiklerimizi içmek zorunda de¤ilsin. Kendi koflullar›m›z çerçevesinde senin için belli haz›rl›klar, al›fl-verifl yapt›k. Bunlar sadece senin için al›nm›fl. Bize zorla ayak uydurmaya çal›flma, sana ald›klar›m›za öncelik ver. Biz de senin ülkene gelsek özgün toplumsal al›flkanl›k ve kültürel flekilleniflten kaynakl› ciddi zorluklar yaflar›z. ‹nan›yoruz ki öylesi bir durumda siz de bize ayn› fleyi yapars›n›z. Ve bu gayet do¤al bir fley. Ayr›ca yeterli besin almaz isen s›tmaya çok rahat yakalan›rs›n. Vücudun sürekli dirençli olmas› laz›m” diyorlar. Ben, ihtiyaç hissetti¤imde kendilerine iletece¤imi söylüyorum. Kongrede delege a¤›rl›¤›n›n Andra Pradefl, Kuzey Telangana ve Dandakaranya’dan olaca¤› söyleniyor. Bunlar›n delege say›s› birbirine çok yak›n. Nedeni bu eyaletlerde mücadelenin çok daha geliflmifl, kitleselleflmifl olmas›d›r. ‹kincil düzeyde ise Bihar eyaleti geliyor. Bu eyalet de özellikle HKP(ML) Parti Birli¤i’nin güçlü oldu¤u yerdir. Bilindi¤i gibi, Halk Savafl› ile Parti Birli¤i aras›nda 1998 y›l›nda birlik gerçekleflmiflti. Dolay›s›yla bir yönüyle bu kongreye “birlik kongresi” de denebilir.
Ö¤leden sonra saat 3’te, “haz›rlan›n yola ç›kaca¤›z” komutu geliyor. Herkes önceden belirlendi¤i flekilde kendi s›ras›n› al›yor. Befl dakika yürüdükten sonra komutan›n yeni talimat›yla duruyoruz. Herhangi bir eksi¤in olup olmad›¤›n› a盤a ç›karmak için, say›m›z› belirleme komutu geliyor. Ve bu ifllem bundan sonra her yola ç›kt›¤›m›zda tekrarlan›yor. Konuflulan birçok dil oldu¤u için, bazen say› saymalar kar›fl›yor. Düflünün ki benim önümdeki ‹ngilizce bilmedi¤inden, kendi s›ra say›s›n› Maratice söylüyor. Bu durumda öndekinin s›ra say›s›n› bilmeyen ben, kendi say›m› nas›l verece¤im. Ya da benim arkamdaki e¤er ‹ngilizce bilmiyorsa, kendi say›s›n› nas›l bilecek? Benden kaynakl› sorun ç›kmas›n diye ilk günden itibaren Hintçe ve Telegucada (bu diller ‹ngilizceden sonra en fazla kullan›lan diller) say› saymay› ö¤reniyorum. Say› say›ld›ktan sonra komutan, ileride herhangi olumsuz bir durumda nas›l davranaca¤›m›z›, hangi yöne gidece¤imizi, nerede buluflaca¤›m›z› ve kaç saat yürüyece¤imizi söylüyor. Bugün 4 buçuk-5 saat yürüyece¤iz. ‹ki kez befl dakikal›k mola verece¤iz. S›cakl›k en az 35 derece. Birkaç milisle birlikte grubumuz en az 70 kiflilik ve uzunlu¤u 400-450 metre aras›nda. Bizim grubun (ana) önünde eyalet komutan›, arkas›nda ise yard›mc›s› var. Nepalli yoldafl gene benim önümde ama, aram›zda Karnataka eyalet sekreteri var. ‹smini hat›rlayamad›¤›m büyük ve a¤›r bir silah tafl›yor. Hareket halindeyken her çeflit ihtiyaçlar›m›zdan bu yoldafl sorumlu. Yoldafl entellektüel, teorik seviyesi baya¤› iyi, iri yap›l› ve oldukça enerjik birisi. Di-
yebilirim ki kongre gündemine en iyi haz›rlanan, her konuda söyleyecek çok fleyi olan, kongreye Merkez Komite prati¤inin sa¤-sapma oldu¤u yönünde alternatif belge sunan ve bu yönüyle Merkez Komitesi’ni en fazla s›k›flt›ran yoldafl oldu. Ormanlarla kapl› da¤lara t›rman›yoruz. ‹lk t›rmand›¤›m›z da¤› aflt›¤›m›zda karanl›k çöküyor. Komutan d›fl›nda kimse el feneri açm›yor. Fakat daha sonra ciddi ihtiyaç durumunda el fenerlerini kullanabilece¤imiz söyleniyor. Yürürken birçok kez 4-5 kiflilik milis gruplar›yla karfl›lafl›yoruz. Bunlar bazen 10-15 yafllar›nda çocuklar, bazen 14-18 yafllar›nda k›zlar, bazen de orta yafll› erkekler. Hepsi örgütlü. Bazen yükü a¤›r olan yoldafllara yard›m ederek bir kaç kilometre bizimle geliyorlar, bazen de sadece selamlafl›yorlar. Hepsiyle tek tek el s›k›fl›p, yumruklar›m›z› havaya kald›rarak lal salam diyoruz. Bunlar›n hiç birinde silah görmedim. Ellerinde ok, yay, büyük ucu sivri çubuklar ve dareler var. ÜLKEY‹ VE PART‹Y‹ TANITAN SEM‹NER‹N B‹R‹NC‹ BÖLÜMÜ VE KEM‹KLER‹ DONDURAN SO⁄UK Akflam saat 8’de konaklama komutu geldi. Eflyalar›m›z› indirmeden s›raya geçiyoruz. Komutan gene önceden oldu¤u gibi, gerekli aç›klamay› yap›yor. Bizim grup merkezde konakl›yor. Di¤er gruplar 30-50 metre uzakl›kta, etraf›m›za yerlefliyorlar. Daha yerimize tam kurulmadan, bir grup temsilci delege yan›m›za geliyor. Talepleri var: “Kongre yerine ulaflt›¤›m›zda hiçbirimizin bofl zaman› olmayacak. Bu nedenle konakla-
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
53
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
54
ma zamanlar›nda Nepal ve Türkiye’deki devrim mücadeleleri, halk savafl› deneyimleri hakk›nda, partilerinizin tarihi ve mücadelesi konular›nda bilgilenmek istiyoruz. Kongre delegeleri olarak deneyimlerinizi çok önemsiyoruz. Dolay›s›yla yakalad›¤›m›z f›rsat›, koflullar›m›z çerçevesinde en iyi flekilde de¤erlendirmek istiyoruz” diyorlar. Neden olmas›n, iki taraf aç›s›ndan da çok iyi olur diyoruz. ‹lk oturum bize verildi. K›sa bir aradan sonra oturum bafll›yor. Atefl etraf›nda büyük bir çember oluflturarak toplant› yap›yoruz. Kat›lanlar, grupta olan tüm delegeler ve delege olmayan parti üyesi ileri kadrolar. Say›lar› 28-30 aras›nda. Yetersiz de olsa ‹ngilizce konufluyorum. Herkes ‹ngilizce anlamad›¤› için di¤er iki yoldafl, konuflmam› ayn› anda Hintçe ve Telegucaya çeviriyor.
‹lk önce k›saca Türkiye’nin co¤rafik ve demografik yap›s›n›, sosyo-ekonomik yap›s›n›, emperyalistler aç›s›ndan jeostratejik önemini ve Türkiye devrimci hareketinin k›sa bir tarihini anlat›yorum. Akabinde partinin kurulufl aflamas›na, o zamanlar dünyada ve ülkemizde devrim ve karfl› devrim cephelerinde yaflanan geliflmelere, sonra da partimizin kurulufluna, befl temel belge ve 11 ilkeyi anlat›yorum. Saat gece 12 oldu¤undan toplant›n›n devam› yar›na kal›yor. Gece çok so¤uk geçiyor. En iyi durumda ›s› 0 (s›f›r) derece. ‹nce iki gömle¤im d›fl›nda uzun kollu hiçbir fleyim yok. En büyük avantaj›m uyku tulumu. Di¤er yoldafllar›n kimisinin tek, kimisinin ise iki battaniyeleri var. En kal›n ve s›cak tutan battaniyeler de Bat›-Bengal delegelerinin. Nepalli yoldafl›n da
ince iki battaniyesi var. Avantaj› uzun kollu kazaklar›. Bana vermek istiyor, uyku tulumum var diye kabul etmiyorum. Akflam Bat›-Bengalli delegeler d›fl›nda, herkes feci flekilde üflüdü. Ben, Nepalli ve T. yoldafl bal›k istifi gibi yan yana uzan›yoruz. Ortada Nepalli yoldafl. Bu haliyle o bize göre daha iyi ›s›n›yor. Çünkü bizim vücut ›s›m›zdan faydalan›yor. Resmen donuyorum. Uyku tulumu kar etmiyor. Gene kendime k›z›yorum neden kazaklar›m› Delhi’de b›rakt›m, neden 5-10 dolar verip bir kazak almad›m diye. Her gruptan yoldafllar›n bir k›sm› afl›r› so¤uktan birkaç yerde büyük atefller yak›p etraf›na oturup konufluyorlar. T. yoldafl da onlar›n yan›na gidiyor. Yan›ma Hindistan’› birçok yönüyle tan›tan kal›nca bir k›lavuz kitab› alm›fl›m. Bu kitapta, Hindistan’›n bu bölgesinde ve
55 haz›rl›¤›m›z› bitirerek saat 5.30’da yola koyuluyoruz. Yola koyulurken gene ayn› kural uygulan›yor. Say›m›z› say›yor, genel bilgiler veriliyor ve ne kadar yürüyece¤imiz söyleniyor. Bu sabah gene 4 buçuk-5 saat yürüyece¤iz. ‹ki k›sa mola verece¤iz. Sabahlar› bu yükle bu so¤ukta yürümek ne güzel. Gecenin dondurucu so¤u¤u derin ac›lar› fena bast›rd›. 300-400 metre yüksekli¤inde ormanlarla kapl› birçok tepeye habire ç›k›p iniyoruz. Sonra uzunlu¤u yaklafl›k befl km olan
yapt›¤›m k›sa röportajla tan›taca¤›m. Aileler gerilla olan çocuklar›yla tek kelimeyle gurur duyuyorlar. Gerilla olan çocuklar› ise çok ciddi, mesafeli ve disiplinli davran›yor. Ailesi, çocu¤unun bu de¤iflikli¤i ve olgunlu¤u, üniformal› olarak silah tafl›mas› karfl›s›nda daha da övünüyor. Küçük kardefller ise bizi de yan›na al dercesine gerilla olan ablas› veya abisine yap›fl›yorlar. Bir halk›n savaflla bu kadar içiçe oldu¤unu, ailelerin çocuklar›n› mücadeleden al›koymak,
Türkiyeli Maoist gerillalar
r›na gidip ›s›nmad›m. Böylesi durumlarda bolca kültür-fizik hareketi yap›yorum. Bu gece bat›-Bengalli yoldafllar›n d›fl›nda kimsenin uyudu¤unu sanm›yorum. Saat 5’te komutan›n düdü¤üyle hepimiz yerimizden kalk›yoruz. Sanki herkes bu f›rsat› kolluyor gibi. Genelde sabah uykusu güzeldir ve çok kifli gönül rahatl›¤›yla kalkmak istemez. Ama flimdi herkes dört-gözle kalk›p hareket etmeyi bekliyor. Difllerimizi f›rçal›yor, yüzümüzü y›k›yor ve
düzlü¤ü ve boyu iki metreyi aflan otlar aras›nda yol al›yoruz. Bazen çamurlara dal›yor, bat›yoruz, yürümede ciddi zorluklar çekti¤imiz oluyor ama manzara, tek kelimeyle harikulade! Daha sonra 10-15 evli kabile mezralar›ndan geçiyoruz. Hepsi bizi büyük ilgiyle, sahiplenme duygusuyla izliyorlar. Bu mezralarda grupta olan baz› yoldafllar›n ailesi var. Verdi¤imiz k›sa bir mola s›ras›nda Bandu isimli 16 yafl›ndaki bir gerillan›n ailesiyle tan›flt›k. Bandu’yu daha sonra
uzaklaflt›rmak için de¤il de mücadeleye daha fazla çocu¤unu vermek için ç›rp›nd›¤›n› en yal›n haliyle ben burada gördüm. SEM‹NER‹N ‹K‹NC‹ BÖLÜMÜ VE E⁄‹T‹M SORUMLUSU SYAM Saat 10 civar›nda konaklayaca¤›m›z yere var›yoruz. Gene komutan gerekli aç›klamalarda bulunuyor. Saat 3.30’da tekrar yola ç›kaca¤›z. Yerlerimize kuruluyoruz. Korumalar›m›zdan birinin ad› Syam. Bu yoldaflla
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
bu zamanda s›cakl›¤›n gündüz 35-40, akflamlar› ise 15-20 derece oldu¤u yaz›yor. Bu kitab› yazana çok k›z›yorum. Bulup buraya getirmeyi flimdi öylesine istiyorum ki! Gelsin de görsün geceleri 15-20 derecedeki ›s›y›. Nepalli yoldafl›n titremesi beni geçmifl. Hiç ses ç›karmadan o kendisine, ben kendime titriyorum. Daha sonra o da dayanamay›p ateflin kenar›na gidiyor. Ben ise vücudumu ovmaya, s›kmaya devam ediyorum. Al›fl›rsam daha kötü olur düflüncesiyle hiçbir zaman ateflin kena-
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
56 bir türlü röportaj yapma f›rsat›n› bulamad›m. Ara sohbetlerde tan›d›¤›m kadar›yla burada k›saca tan›tmak istiyorum. Syam 35 yafllar›nda, gerillada e¤itim gruplar› sorumlusu. Özellikle bu bölgede gerillaya kat›lan savaflç›lar›n en az % 90’›n›n okuma yazmas› yok. Bu durum gerillan›n siyasallaflmas›nda büyük problemler yarat›yormufl. Bu sorunu kendi koflullar› içerisinde en asgari düzeye indirmek için kardefl partimiz, çok yo¤un çaba gösteriyor. Bir tarafta y›l›n belli aylar›nda aç›lan merkezi okullar, di¤er tarafta gerilla gruplar› içinde oluflturulan mobil (hareketli) e¤itim birimleri. Bu birimler daha çok temel e¤itimini alm›fl lise ve üniversite ö¤renimini görmüfl olanlardan oluflturulmufl. Nerede bir f›rsat do¤sa, mola verilse hemen gerilla, ço¤unlukla küçük birimler halinde bir araya gelip okumaya, yazmaya bafll›yor. ‹flte Syam da üniversite mezunu bir yoldafl. San›r›m sekiz y›ld›r gerillan›n temel e¤itimini vermekle görevlendirilmifl. Onun sorumlulu¤unda sekiz e¤itim (e¤itmen) birimi var. Bunlara plan ve program ç›karmada öncülük ediyor. Okumayazmay› yeni ö¤renenlere, düzeylerine ba¤l› olarak sürekli yeni programlar ç›kar›yorlar. Syam’›n hiç bofl kald›¤›n› görmedim. Sürekli ya ö¤renciler ya da sorumlulu¤u alt›ndaki e¤itimcilerle bir araya geliyor. Çok mütevazi, sakin ve uysal bir yoldafl. Hintçe, Teleguca, iki kabile dili ve biraz da ‹ngilizce biliyor. Bu e¤itim birimlerinin sayesinde yüzlerce insan (gerillamilis) okuma-yazma ö¤renmifl. Buna ra¤men hala büyük bir aç›k var. Çünkü e¤itilen sadece gerilla de¤il, ayn› zamanda bin-
lerce say›daki halkt›r. Dolay›s›yla yoldafllar›n kasaba-ilçe ve flehirlerde orta okul, lise, kolej ve üniversite e¤itimi görmüfl taraftar, üye ve kadrolara çok büyük ihtiyaçlar› var. Bu partinin geliflip güçlenmesi, ayd›nlanmas›, komite ve birimlere do¤ru ve yarat›c› tarzda önderlik edilmesi aç›s›ndan yaflamsal bir konu. Syam’› hep flu söylemiyle hat›rlayaca¤›m. ‹ngilizce okunuflu: “wat ay em seying you, wat yu ar teling mi”. Türkçesi “ben sana ne söylüyorum, sen bana ne diyorsun”. Yoldafl iki delege aras›nda yaflanan bir tart›flmaya tan›kl›k ederken onlardan yukar›daki cümleyi duyuyor. Bu cümle öylesine hofluna gitmifl ki, bo¤ulurcas›na kahkahalar atarak ve bir skeç tarz›nda muazzam flekilde, üstelik onlar›n aksan›yla taklit ediyor. fiimdi ben de Syam yoldafl›n iki delegenin tart›flmas›n› skeçleyen hareketini an›msad›kça ayn› kahkahalar› at›yorum. Hadise flöyle; Ortak bir dili konuflamayan iki delege yoldafl (Tamil Nadu ve Dandakaranya delegeleri), kendi aralar›nda kongre gündemi hakk›nda çok ciddi flekilde tart›fl›yorlarm›fl. ‹kisi de biraz ‹ngilizce anl›yor ama çok az konuflabiliyor. O esnada ‹ngilizcenin yan›s›ra her iki dili bilen yoldafllar da yok. Hararetli bir tart›flma s›ras›nda T. Nadu’lu delege, kendi düflüncesini karfl› tarafa bir türlü anlatam›yor. Üstelik Dandakaranya delegesi yoldafl onu söylemedi¤i (veya söylemek istemedi¤i) bir savla elefltiriyor. Bunun karfl›s›nda T. Nadu’lu yoldafl hak etmedi¤i ciddi bir elefltiriye maruz kald›¤›n› anl›yor ama, bunu karfl› tarafa nas›l ifade edece¤ini de bir türlü çözemiyor. Böylelikle sa-
dece iletiflimden kaynakl› ciddi sorun yaflan›yor. Ald›¤› ama haketmedi¤i ciddi elefltiri alt›nda kalmak istemeyen Tamil Nadu’lu yoldafl en sonunda biraz da sinirlenerek, çözüm olarak yukar›daki cümleyi söylüyor. Böylelikle karfl› tarafa kendisini bir flekilde anlatm›fl ve biraz da olsa rahatlam›fl oluyor. Bu olaya tan›kl›k eden Syam yukar›daki söylemi iflte buradan kap›yor. Ço¤u yoldafllar afl›r› yorgunluktan uzan›yor. Ben de ayn› fleyi yap›yorum ama en fazla bir saat sonra aya¤a kalk›yorum. Komutanlar ve savaflç›lar ile konuflmak, sohbetler yapmak istiyorum ama ‹ngilizce bilen yoldafllar›n tümü uzanm›fl. Rahats›z etmek istemiyorum. Kendi iflimi kendim çözece¤im. Hintçe’de çok say›da Urduca ve Farsça kelimeler var. Urduca Türkçe’ye, Farsça Kürtçe’ye yak›n düflüyor. Ben de bu avantaj ve vücut lisan›yla iletiflim sorununu çok zor olsa da çözüyorum. Ö¤len yeme¤imizi yiyoruz. Gene bilinen menü, bana da lahana kapuskas›na benzer bir fley veriliyor. Tabi ki yan›nda ekmek. Hintçe’de ekme¤e Nan baflka yerel dillerde ise ço¤unlukla Roti deniyor. Daha sonra dün akflamki seminerin ikinci bölümüne bafll›yoruz. Parti tarihi, konferanslar› ve bu konferanslar›n tarihsel önemleri, öne ç›kan sorunlar›, sa¤-sol sapmalar›, tasfiyeleri... halk savafl› deneyimlerini, eksik ve yetersizliklerimizi, önderli¤i koruma ve konumland›rmada yaflad›¤›m›z sorunlar›, düflman›n Düflük Yo¤unluklu Savafl örgütlenmesi, ulusal sorun, Kemalizm, faflizm... konular›nda bilgiler veriyorum. Sorulan pek çok soruyla konular detayland›r›l›yor. Sorular›n ikinci bölümünde
57 yoldafl›n yoruldu¤u her halinden belli. Fakat bu yafl›na ve kilosuna ra¤men çok dinç ve mücadeleci biri. Zorluklar karfl›s›nda hem inançl› hem de inatç›. Öyle yavafl de¤il, bu da¤larda saatte en az dört kilometre h›zla yürüyoruz. Saat 8’de konaklayaca¤›m›z alana ulafl›yoruz. Ayn› kurallar ve aç›klamalar. Yerlefltikten sonra hep beraber odun topluyoruz. Her grup kendisine yak›n yerde atefl yak›yor. Sütlü çay›m›z› içiyoruz. Hava gene çok so¤uk. Görünen o ki gene üflüyece¤iz. Di¤erleri atefl etraf›nda otururken ben, üflümemek için sürekli hareket halindeyim, spor yap›yorum. Biliyorum ki atefle yak›n olundu¤unda ondan uzak-
tercüme ediyor. Yoldafl konuflmas›nda Nepal’in ve partisinin devrimci mücadelesi ve tarihi hakk›nda, halk savafl› haz›rl›klar›n› nas›l ele al›p bafllatt›klar›n›, uluslararas› destek, savafl› bu aflamaya nas›l tafl›d›klar›n›, hakim s›n›flar aras›ndaki çeliflkilerden nas›l ustaca yararland›klar›n›, k›z›l siyasi üsler, ikili iktidar, DEH sorunu, Maoizmin anlam ve önemini... uzun uzad›ya anlat›yor. Sorulan sorularla konuyu iyice derinlefltiriyor. Kongre delegeleri ifli oldukça ciddiye al›yor ve çok iyi haz›rlan›yorlar. 30 y›l sonra düzenlenen bu tarihsel oturumu en iyi flekilde de¤erlendirmek istiyorlar. “Her fleyi derinli¤ine ele almal›, tahlilleri iyi ve do¤ru
Üniversite e¤itimini ekonomi üzerine yapm›fl ve bir akademisyen olarak görev alm›fl ve bu yönüyle hem burjuva hem de Marksist ekonomiyi çok iyi bilen, bu konuda kapsaml› araflt›rmalar yapan biri yan›n›zda ekonomi a¤›rl›kl› konularda çok “s›radan” ve ö¤renci olarak durabiliyor. Her fleye ra¤men acaba bir fleyler ö¤renebilirmiyim, yeni fleyler kapabilirmiyim sorumlulu¤u ve ciddiyeti var. laflmak çok güç. Bana so¤uk ülkenin insan›, al›flk›nd›r diyorlar. Asl›nda hiç de öyle de¤il.
NEPALL‹ YOLDAfiIN SEM‹NER‹; DELEGELER‹N TEOR‹K-S‹YASAL SEV‹YE VE ÖRGÜTSEL TECRÜBELER‹ Gene ayn› menüden yemek yiyoruz. Seminer verme s›ras› flimdi Nepalli yoldaflta. Yoldafl›n Hintçesi bir Hindistanl› kadar iyi. Bu yönüyle avantajl›. Fakat Teleguca konuflan baz› yoldafllar Hintçeyi bilmediklerinden bir yoldafl Telegucaya
yapmal›y›z” diyorlar. Bizlerden çok fley ö¤renmek istiyorlar. ‹nsanlar›n tecrübeye, bilgi ve deneyime bu kadar aç olduklar›n› ve ö¤retmenlerin bu denli ö¤renci statüsüne geçtiklerini en iyi flekilde burada görüyorum. Her yönüyle ö¤renci profili çizen ve öyle davranan bu yoldafllar›n çok yetkin ve ileri olduklar› birçok alan var. Örne¤in, üniversite e¤itimini ekonomi üzerine yapm›fl ve bir akademisyen olarak görev alm›fl ve bu yönüyle hem burjuva hem de Marksist ekonomiyi çok iyi bilen, bu konuda kapsaml› araflt›rmalar yapan biri yan›n›zda ekonomi a¤›rl›kl› konularda
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
merkez komitelerinin kongreye sundu¤u taslaklar hakk›nda ne düflündü¤ümüzü, görüfllerimizi soruyorlar. Ben esas olarak merkez komitenin taslaklar›n› de¤il, orada ele al›nan konularda partimizin görüfllerinin ne oldu¤unu aç›kl›yorum. Bu konular daha çok ulusal sorun, ezilen uluslar, dünyada bafl çeliflki, “üçüncü dünya” ülkeleri, Maoizm oluyor. Böylelikle taslaklar› direkt karfl›ma al›p elefltirmekten çok, konular hakk›nda bizim duruflumuzu anlat›yorum. Bu bir yöntem sorunu. Tabi ki her halükarda farkl›l›klar›m›z ortaya ç›k›yor. Bir ço¤u bizi olumlayan do¤rultuda görüfl belirtiyor. Saat 3.30’da gene yola koyuluyoruz. Her zamanki kural gene iflletiliyor. Hava çok s›cak. Komutan bugün çok fazla yorulmayaca¤›m›z› söylüyor. Art›k daha çok da¤lar›n yamaçlar›ndan, tepelerde yürüyoruz. Sürekli 300-500 metre afla¤› inip yukar› ç›k›yoruz. Kabile köylerinden geçiyoruz. Art›k onlara al›flt›m. Herfley çok normal geliyor. Her taraf Bambu a¤açlar›yla kapl›. Bambusuz kabilelerin yaflam› düflünülmesi çok zor. Bambu a¤ac› onlara neredeyse her fley veriyor. Evlerin her taraf› Bambu a¤ac›ndan yap›l›yor. Süpürgeleri, yataklar›, ipli¤i ve yiyece¤in bir k›sm› Bambudan. Zaman zaman da Mango ve Muz a¤açlar› görüyorum. Bunlar meyvelerini iki ay sonra verecek. Tepelerden y›lan k›vrakl›¤›yla yüksek bir ovaya süzülüyoruz. Yukar›dan bak›nca manzara muhteflem. Keflke bu ormanlar ve otlar bizim ülkemizde de olsa. Orman çok s›k, otlar çok uzun. Sanki tam da gerilla için bilinçli yetifltirilmifl. Yine bir da¤a t›rman›yoruz. Nepalli
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
58 çok “s›radan” ve ö¤renci olarak durabiliyor. Her fleye ra¤men acaba bir fleyler ö¤renebilirmiyim, yeni fleyler kapabilirmiyim sorumlulu¤u ve ciddiyeti var. Ya da üniversite mezunu ve iyi bir kariyer sahibi iken, 1980’de k›rsal alana ç›kar›lan ilk gerilla gruplar›nda yer alan ve 20 y›ld›r sürekli olarak k›rsal alanda kalan, onlarca-yüzlerce çat›flmaya girmifl, yönetmifl, komutan ve komiserlik yapm›fl, onlarca örgüt binlerce, on binlerce kitleye önderlik etmifl çok deneyimli biri yan›n›zda “s›radan” bir savaflç› gibi davranarak savafl›n en s›radan sorunlar›n› ö¤renmek, en küçük deneyimden yararlanmak için yeni bir gerilla profili çizebiliyor. Ve sizi can kula¤›yla, büyük bir sorumluluk ve ciddiyetle dinleyebiliyor. Sorular soruyor, en küçük tecrübeye büyük önem ve de¤er veriyor. Örnek al›nacak çok güzel al›flkanl›klar›, flekilleniflleri var yoldafllar›n. Halk savafl›n› daha ileri aflamalara tafl›mada, politik iktidar hedefine kilitlenen mücadeleyi gelifltirmede, kitlelerin ö¤retmeni olmadan ö¤rencisi olabilmede, her çeflit fiyaka ve küçük burjuva özelliklerden uzak proleter kültürü donanmada, devrimci mütevazilik ve alçak gönüllülükte... örnek yanlar›n›, bu güzel de¤erleri acaba ne kadar alabilir ve partime aktarabilirim diye düflünmeden edemiyordum. 1.5, 2 aydan beri yürüyen delegeler yol boyunca tart›flm›fllar. Kendi eyalet konferanslar›nda ç›kan sonuçlar üzerinde, MK’n›n taslaklar› üzerinde yolda onlarca toplant› yapm›fllar. Sanki kongreyi yolculuk sürecinde bitirecekler. Buna ra¤men hala da, sanki aralar›nda hiç tart›flmam›fllar gibi hararetle kong-
re gündemi hakk›nda f›rsat buldukça toplant› yap›yorlar. Bu yönüyle kongre haz›rl›k süreci çok iyi geçiyor. Delegelerin birbirini tan›mas›, etkilemesi, tecrübe al›fl-veriflinde bulunmas›na çok iyi ortam yarat›yor. Gece saat 12.30’da yat›yoruz. Bu gece de en az dünkü gibi. Çantamda ne varsa giyiyorum. ‹ki pantolon, üç tiflört, iki gömlek, bir ya¤murluk... Tulumu yorgan gibi aç›yorum. Nepalli yoldafl ile birlikte kullanaca¤›m. Karfl› ç›k›yor ama zorla da olsa kabul ediyor. ‹kimiz için de bu çok daha iyi olur. Birbirimizin vücut ›s›s›ndan yararlan›yoruz. Ve bundan sonra tüm süre boyunca uyku tulumunu beraber kullan›yoruz. Sabah 5’te kalk›yor, haz›rl›klardan sonra 5.30’da gene yola koyuluyoruz. Yürüyüfl için en iyi zaman sabah›n erken saatleri. Saat 8’den sonra yürümek afl›r› s›cakl›k nedeniyle çok zorlafl›yor. Kaç gündür yürüyoruz ama ne uçak, ne de helikopter gördük. Sanki kurtar›lm›fl bölge. Gerilla ile halk iç içe. ‹çimden, 70-80 kiflilik bir gerilla grubuyla Türkiye ve T. Kürdistan›’nda böyle gündüz yürüyebilir miyiz, köylerin aras›nda, insanlar›n içinden böyle rahat geçebilir miyiz? diye düflünüyorum. fiu an için çok zor, hatta imkans›z gibi. Ama burada bu mümkün. Fakat Andra Pradefl’te durum Türkiye’ye çok yak›n. Özellikle son y›llarda düflman›n afl›r› derecede bir yo¤unlaflmas› var. Hem merkezi hem de eyalet düzeyindewki güçleri kapsaml› flekilde harekete geçiriyorlar. Devrimci, demokratik kitlelere, kardefl partinin siyasal çizgisine yak›n durufl sergileyen yasal kurumlara olmad›k bask› ve zulüm uygulan›yor. Öyle ki en temel
hak ve özgürlükler mücadelesini veren kurumlar, bireyler hunharca katlediliyor. Bu eyalette göz alt›nda kay›plar, faili meçhul cinayetler, sokak ortas›nda sorgusuz-sualsiz infazlar, evlerin-bürolar›n yak›l›p y›k›lmas› art›k s›radan olaylar durumuna gelmifl. Kardefl parti özellikle 1995 y›l›ndan sonra A. Pradefl’teki flehir kadrolar›n› (legal-illegal) büyük oranda yitirmifl. Buradaki faaliyetleri bir türlü ray›na oturtamam›fllar. Sürekli darbeler alm›fllar. fiimdi flehirlere yönelik son befl y›ll›k politikalar›n›, örgütlenme anlay›fl› ve modellerini, yasal ile yasa-d›fl› faaliyet aras›ndaki iliflkileri, güvenlik sorunlar›n›, düflman taktiklerini ve kendi pratiklerini çok ciddi flekilde de¤erlendirmeye tabi tutuyorlar. Bu süreç sonuçlan›ncaya kadar tüm flehir kadrolar›n› k›rsal alana çekmifller. Daha bir süreye kadar (kongrede ç›kan kararlar›n derinli¤ine kavranmas› ve gerekli derslerin ç›kar›lmas›na kadar) flehirleri k›rsal alandan yönetecekler. Kongre süresi boyunca özellikle flehir kadrolar› partimizin yasal ile yasa-d›fl› faaliyetleri nas›l ele ald›¤›n›, k›rsal alan ile flehirlerdeki mücadele aras›nda iliflkiyi nas›l kurdu¤unu, uzun süre deflifre olmadan nas›l faaliyet yürüttü¤ünü, siyasal iktidar mücadelesi ile ekonomik talepler için mücadeleyi nas›l koordine etti¤ini, bunlar aras›nda uyumu nas›l sa¤lad›¤›n›, düflman s›zmalar›na karfl› ne tür tedbirler ald›¤›n›... onlarca soruyla deneyimlerimizden yararlan›p kendileri aç›s›ndan dersler ç›kar›yorlar. Bu kez saat 9.30’da konakl›yoruz. Kahvalt›m›z› yap›yoruz. Daha sonra üç saat kadar delege
59 taraf veya karfl›t yönden çok say›da soru geliyor. Kongre yerine ulaflana kadar, birkaç konuda delegelerin bizlerden olumlu yönde etkilendiklerini aç›ktan görüyoruz. Nepalli yoldaflla kongre gündemine neden Maoizm’in al›nmad›¤› üzerine aram›zda sohbet ediyoruz. Herhalde Merkez Komite’de fikir birli¤i yok. Ya da Maoizm’in kullan›lmas›na ciddi bir muhalefet var. MarksizmLeninizm-Maoizm konusunda delegeler ile daha yo¤un sohbetlere girmenin daha sa¤l›kl› ve yararl› olaca¤›n› düflünüyo-
ta kimisinin 30 y›ll›k... Hepsi entellektüel ve ayd›n. ‹çlerinde klasikleri neredeyse ezbere bilenler var. Bu yönüyle beklentimin çok üzerinde. UKH tarihini, di¤er ülkelerin mücadele deneylerini çok yak›ndan takip ediyorlar. Çok somut ve mücadelenin can al›c› sorunlar›n› tart›fl›yorlar. Her aç›dan tarihsel bir bilinç ve sorumlulukla hareket ediyorlar. Teorik düzeyleri, siyasal seviyeleri, örgütsel deneyimleri bir hayli iyi. Ancak onlara kalsa daha yolun bafl›ndalar. Bir çok konuya alabildi¤ince derinli¤i-
Nepalli Maoist Gerillalar
noktalarda hala tam olarak net de¤il. Bu nedenle de Maoizm sorununu kongre gündemine alm›fl de¤il. Maoizm konusunda konuflmam›z› özellikle isteyen baz› delegeler var. Bunlar Marksizm-Leninizm-Maoizm’i benimseyen kesim. Bizlerin katk›s›yla di¤er delegelerin daha iyi etkilenece¤i ve Marksizm-Leninizm-Maoizm’in parti içinde daha da güçlenece¤ini savunuyorlar. Ben de fazla ileri gitmeden, yönteme özel dikkat göstererek Maoizm sorununda yo¤unlafl›yorum. Zaten bu konuda
ruz. Nepalli yoldaflla yöntemlerimize ve söylemlerimize özel bir dikkat göstererek, Maoizm üzerinde yo¤unlaflmam›z gerekti¤i konusunda hemfikir oluyoruz. Her fleyden önce bu ideolojik bir kazan›m olacakt›r. Bu kazan›m sadece bizim de¤il, esas olarak enternasyonal proletarya, ezilen halklar ve dünya komünist hareketinin olacak. Delegelerde ilgimi çeken bir nokta var. fiöyle ki, flu ana kadar gördü¤üm delegelerin tümü üniversite mezunu ve her birisinin en az 15 y›ll›k profesyonel mücadele deneyimleri var. Hat-
ne hakimler. Kuflkusuz yetersiz olduklar›, ideolojik olarak hala net olmad›klar› konular da yok de¤il. fiu ana kadar gördü¤üm en genç delegenin yafl› 35 civar›. Genelin yafl ortalamas› 40-45 aras›. Her birisi merkez komitesini çoktan hak etmifl. Dolay›s›yla do¤acak olas› bir bofllu¤u dolduracak kapasite ve tecrübeye sahipler. GER‹LLA VE KAB‹LEN‹N BAfi BELASI; SITMA Ö¤leden sonra saat 4’te yola ç›k›yoruz. Komutan, bu sefer 3 veya 3 buçuk saat yürüyece¤i-
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
yoldafllarla Maoizm üzerinde sohbete giriyorum. Mao Zedung’un ML’ye yapt›¤› katk›lar›n neden nitel oldu¤unu ve bu nitel katk›lar›n da do¤ru flekilde yorumlanmas› ve bilince ç›kar›lmas› gerekti¤ini ve bunun da Maoizm oldu¤unu detayl› flekilde anlat›yorum. Marksizm-Leninizm-Maoizm’in önem ve anlam› hakk›nda derin tart›flmalara giriyoruz. Kardefl partimiz bugüne kadar Marksizm-Leninizm-Maozedung Düflüncesi formülasyonunu kullan›yor. Mao’nun katk›lar›n› da nitel olarak kabul ediyor ama, baz›
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
60 mizi ve yar›n son grupla buluflaca¤›m›z› söylüyor. Hayret, gene bir grupla buluflaca¤›z. Hava gene çok s›cak. A¤açlar›n seyrek, kayalar› bol da¤larda, tepelerde yürüyoruz. Köylerin aras›ndan geçiyoruz. Çocuklar tam, büyükler ise yar›-ç›plak. Bu da¤ bafllar›nda “beyaz insan”›n ifli ne dercesine beni kestiriyorlar. Baflta çok tedirgin ve uzak duruyorlar. Bölge komutan›n›n “yoldafl›m›zd›r, bizden biridir” demesi üzerine, bu kez yüzlerine büyük bir mutluluk geliyor. Bu mutlulu¤a ra¤men mesafeli ve çekingen davran›yorlar. Ancak onlarla el s›k›fl›p lal salamlaflt›kça, gerçekten yoldafllar› oldu¤umu daha iyi anl›yorlar. Sonra büyük bir sevinçle “beyaz insan”la el s›k›flt›klar›n› birbirlerine anlat›yorlar. Yeterli gelmemifl olacak ki, bir kez daha gelip benimle el s›k›fl›yorlar ve “gerçekten bizden biri mi, insan m›” diye kollar›ma, vücuduma dokunuyorlar. Gidifl ve gelifllerde çok kez kaplanlar taraf›ndan parçalanm›fl onlarca domuz, inek ve dana görüyoruz. Baz› kabileler ne kümes hayvanlar›n›, ne domuz ve inek eti yiyor ne de ineklerin sütünden yararlan›yor. Kimileri ise kümes hayvanlar›n› ve domuzu yerken, ineklerin sütünden yararlan›yor. Töreler, gelenekler ayr› ayr›, her kabileye göre de¤ifliyor. Büyük bir kabile köyün merkezinde befl dakikal›k mola veriyoruz. Çevremizi insanlar sarm›fl. Gerillalar›n ço¤unu tan›yorlar. Baz›lar› da kendi köylerinden. Yaklafl›k 80 kiflilik gruptan en az 30 kifli kabile kökenli. Bu köyden 14-16 yafllar›nda befl genç k›z bize kat›l›yor. Ne konufltuklar›n› anlam›yorum ama hareketlerinden k›zlar›n anne ve
babalar› oldu¤unu tahmin etti¤im insanlar k›zlara gerillan›n yüklerini al›p paylaflmalar› için bozuk çal›yorlar. Onlar da hemen söyleneni yap›yorlar, bize kat›ld›klar› için öylesine mutlular ki. Kabile insan› ayakkab› (lastik, naylon...) nedir bilmez. Ayakkab› sadece gerillada var. Konaklama yerimize var›yoruz. Daha kurulmadan 8-10 köylü yan›m›za geliyor. Köyde Malarya (s›tma)ya yakalanan insanlar varm›fl, durumlar› çok a¤›rm›fl. Hemen bir grup gerilla doktor ile birlikte köye gidiyor. Yeri gelmiflken s›tman›n etkileri, ç›kard›¤› sorunlar hakk›nda k›sa bilgiler vereyim. Bizim grupta da her gün s›tmaya yakalanan en az 3-5 yoldafl var. Bunlar çok halsiz düflüyor, atefli yükseliyor. Yürümekte ciddi zorluk çekenler gerilla taraf›ndan tafl›n›yor. S›tma burada en büyük sorunlar›n, hastal›klar›n bafl›nda geliyor. Yakalanmamak için mutlaka s›tmaya karfl› ilaç almak ve vücudu sürekli dirençli tutmak gerekir. Kongre süresinde her gün en az üç delege s›tmaya yakalanm›flt›. Kongre hastanesinde ise her gün en az 30 s›tmal› hasta vard›. Ben yolculu¤a ç›kmadan önce ilaç almaya bafllad›m. Ve bunu yolculuk bittikten bir ay sonras›na kadar devam ettim. Kardefl partiden yoldafllar benim s›tmaya çok rahat yakalanaca¤›m› söylüyorlard›. Fakat sürekli olarak s›tmaya ben de¤il onlar yakaland›. Kongre süresince iki kez s›tmaya yakalanacak oldum, fakat son anda kurtuldum. Nepalli ve T. yoldafl bir kez yakaland›lar. Ayr›ca Nepalli yoldafl s›tma nedeniyle döndükten sonra ciddi flekilde fenalaflm›fl ve bir hafta hastaneye yatmak zorunda kalm›fl.
Kongrenin yap›ld›¤› bölgenin s›tmas›, Hindistan’da en öldürücü olanlar›ndanm›fl. Bu bak›mdan gerillada çok say›da ilaç var. Ama 20 y›ld›r burada olan yoldafllar bile, her y›l bir kaç kez s›tmaya yakalan›yor. Daha önceleri s›tmadan birçok yoldafl ölmüfl. Kabilelerin (köylülerin) ölü say›s› ise belli de¤il. Gerilla köylünün herfleyi. Doktoru, ebesi, mühendisi, ö¤retmeni, ziraatç›s›... akla gelen her fleyi. Gerillan›n sa¤l›k hizmetiyle çok say›da insan ölümden kurtar›lm›fl. Dolay›s›yla hastane, doktor ve sa¤l›k personeli sorunu sadece gerillan›n sorunu de¤il, ayn› zamanda gerillan›n faaliyet yürüttü¤ü bölgedeki on binlerce köylünün sorunudur da. Bu ise çok büyük bir yo¤unlaflmay›, kurumsallaflmay›, çok say›da sa¤l›k personel say›s›n›, güçlü bir mali bütçeyi... zorunlu k›l›yor. Tüm ilaçlar, teknik aletler parayla al›n›yor. Fakat kabilede para olmad›¤› için gerilla yeni ilaçlar› alabilmek için ciddi zorluk çekiyor. Düflünün ki bu koflullarda onbinlerce insandan sorumlusunuz. Onlar›n ekonomiksosyal-sa¤l›k-e¤itim... her fleyinden baflkas› de¤il, siz sorumlusunuz. Onlar her yönüyle geri b›rak›lm›fl, bilimden, teknolojiden, e¤itimden, sa¤l›ktan haberleri bile yok. Siz devletsiniz. Ama insanlar›n bu aflamada paraya dönüfltürebilecekleri, hatta takas edebilecekleri fazla fleyleri yok. Böylesi durumlarda ilçe-kasaba ve flehirlerde güçlü örgütlenmeler ve kurumlar›n önemi çok daha art›yor. Bu hem yukar›daki ihtiyaçlar› karfl›layacak imkan ve olanaklar›n yarat›lmas›nda hem de yetiflmifl-e¤itilmifl insanlar›n k›rsal alana götürülüp köylülere daha iyi bir yaflam sürmelerini sa¤lamalar› için ge-
rekli. Dolay›s›yla bu gibi durumlarda köylülerin ve de devrimci mücadelenin e¤itilmifl-ayd›nlanm›fl insanlara olan ihtiyac› bizim ülke ile kesinlikle k›yaslanamayacak düzeyde. Kardefl partimiz halk›n ihtiyac›n› karfl›lamak, yeni üretim tekniklerini gelifltirmek, do¤al zenginlikleri de¤erlendirmek... birçok alanda ciddi bir yo¤unlaflma içinde. NKP(MAO‹ST)’‹N 2. KONFERANSININ ÖNEML‹ KARARLARI Çay›m›z› içiyor, yeme¤imizi yiyoruz. Hava gene çok so¤uk. Herkes kendisinde giyecek ne varsa hepsini giyinmifl. Delegeler her zaman oldu¤u gibi atefl
lar›, kararlar› biliyor. Konferanstan ç›kacak önemli kararlar büyük olas›l›kla flunlar olacak: “Genel sekreterlik baflkanl›¤a dönüfltürülecek. Dolay›s›yla Prachanda yoldafl baflkan olacak. Gelinen aflamada tek ülkede devrimin çok zor olsa bile sürdürülmesinin neredeyse imkans›z oldu¤u, özellikle bilim ve teknolojideki son 20 y›ll›k geliflmeyle birlikte art›k bilinen tek bir stratejiyle (uzun süreli halk savafl› ile silahl› toplu ayaklanma) devrimin yap›lamayaca¤›n›, günümüzdeki stratejinin iki stratejinin de iç içe geçti¤i, birleflik bir strateji ile devrimin olabilece¤ini, devrim öncesi Hindistan-Nepal-Sri LankaBangladefl-Pakistan’› kapsayan
Gerillan›n sa¤l›k hizmetiyle çok say›da insan ölümden kurtar›lm›fl. Dolay›s›yla hastane, doktor ve sa¤l›k personeli sorunu sadece gerillan›n sorunu de¤il, ayn› zamanda gerillan›n faaliyet yürüttü¤ü bölgedeki onbinlerce köylünün sorunudur da. Bu ise çok büyük bir yo¤unlaflmay›, kurumsallaflmay›, çok say›da sa¤l›k personel say›s›n›, güçlü bir mali bütçeyi... zorunlu k›l›yor. etraf›nda, el feneri ›fl›¤›nda yaz›yorlar, okuyorlar, tart›fl›yorlar. Ben ve Nepalli yoldafl ise kendi aram›zda sohbet ediyoruz. Mücadele deneyimleri, Uluslararas› Komünist Hareket ve Devrimci Enternasyonal Hareket sorunlar› üzerinde sohbet ediyoruz. Gece saat 11’de birkaç delege yoldafl yan›m›za gelerek, Nepalli yoldafl ile Hint yay›lmac›l›¤›, Güney Asya Federasyonu ve buradaki Maoist güçlerin birli¤i üzerine sohbet etmek istiyorlar. Çünkü flimdi, ayn› zamanda Nepal Komünist Partisi (Maoist)’in de 2. Konferans› yap›l›yor. Yoldafl konferans›n ikinci gününden ayr›l›yor. Dolay›s›yla konferans›n gündemini ve çok büyük olas›l›kla ç›kacak sonuç-
Güney Asya Federasyonu’nun ihtiyaç oldu¤unu, Stalin için Mao’nun söyledi¤i % 30 hatalar›n›n ne oldu¤unu, UKH tarihinin genifl bir tahlili ve bu yeni katk›lar›n da “Prachanda Yolu” olarak adland›r›ld›¤› kararlar...” diyor. Nepalli yoldafl delegelerle yukar›daki konulara iliflkin sohbet ederken, ben de komutan ve savaflç›larla sohbet ediyorum. Onlar›n halk savafl›, gerilla mücadelesi hakk›nda duygu ve düflüncelerini, pratik deneyimlerini, yaflad›klar› zorluklar› sorup ö¤reniyorum. Ayn› flekilde kendi tecrübelerimizi, flehit düflen yoldafllara iliflkin an›lar›, ölüm orucu ve süresiz açl›k grevleri
konusunda bilgiler veriyorum. ‹kimizin sohbeti de gece 1.30 civar›nda bitiyor. Hava buz gibi, gene üflüyece¤iz. Baz› yoldafllar gene atefl etraf›nda. Sabah 5.30’da kalk›yoruz. Köye giden sa¤l›k grubu sabah ancak saat 7’de geri dönüyor. Bu nedenle yola geç ç›k›yoruz. Komutan bir sonraki konaklama yerinde bir baflka grupla, kongre yerinden bizi karfl›lamaya gelen Merkez Komite’den bir yoldafl›n denetimindeki son grupla buluflaca¤›m›z› söylüyor. ‹smi söylenen MK üyesi yoldafl, üniversitede görevli iken 1980’de bölgeye ç›kar›lan ilk grupla gelmifl. O günden bugüne sürekli olarak burada. Oldukça tan›nan ve sevilen biriymifl. Delege yoldafllar›n bir k›sm› onu en son 1995 y›l›ndaki konferansta, di¤er bir k›sm› ise 20 y›l önce görmüfller. Yoldafl› göreceklerinden dolay› çok sevinçliler. fiimdi mis gibi kokan Mango a¤açlar›yla kapl› ormanlardan geçiyoruz. Bu arada biraz da y›lanlardan bahsetmek istiyorum. fiu ana kadar yürürken onlarca kez y›lan gördüm. Baflta çok tedirgin ve çekinceli davrand›m, hatta bir keresinde ba¤›rmak istedim. Ama hiç kimsenin dikkat bile etmedi¤i, ilgisini çekmedi¤ini görünce ben de zorunlu olarak onlara uydum. Onlar çekinmiyorsa, korkmuyorsa ben niye çekinip korkay›m? Çünkü söz konusu olan parti prestiji! Y›landan korktu mu dedirtece¤im? Asla! ‹yi ki omuzlar›mda böylesi bir sorumluluk var. Bu sorumluluk sayesinde birçok eksik ve yetersizli¤i afl›yorum. Normalde en nefret etti¤im, sevmedi¤im hayvanlar›n bafl›nda gelir y›lan. Bazen y›lanlar› aç›ktan tamam›yla görürken, bazen de otlar aras›nda ilerlerken otlar›n sa¤a-sola yat›fl›ndan
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
61
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
62 anl›yorum. Gördü¤üm y›lanlardan biri rahat 4-5 metre uzunlu¤unda ve bugüne kadar gördüklerimin en iri olan›yd›. Bunu bir mola s›ras›nda korumamla birlikte bir kayan›n üzerinde çevreyi seyrederken görmüfltük. Bu iri y›lan ise yaklafl›k 12-15 metre afla¤›m›zdayd›. Uzunlu¤u en az bir metre olan otlar aras›nda bize inat gerile gerile ilerliyordu. Öylesine iri ve kal›nd› ki (en az›ndan benim gördüklerim aras›nda) sanki otlar aras›nda yürüyen y›lan de¤il, daha büyük ve a¤›r bir hayvan. Böyle bir y›lan gördü¤ümü yoldafllara anlatm›yorum. Ben de s›radan bir olaym›fl gibi davran›yorum. Fakat korumam anlat›yor. Dinleyen yoldafllar da beni “y›lanlara karfl› cesaretli biri” olarak biliyorlar. Ne gezer! Çünkü y›lan en nefret etti¤im ve çekindi¤im hayvanlar›n bafl›nda geliyor. Y›lanlar›n sokmas›yla zehirlenmifl ve tedavisi geç yap›ld›¤› için ölen birkaç yoldafl olmufl. Kabileler ise kendilerine göre özel yöntemler gelifltirmifl. Ama onlar›n ödedi¤i bedel çok daha a¤›r. S›tma, y›lan, akrep vb. sorunlar burada resmen düflman statüsünde. Bunlar›n yüzünden
al›nan kay›plar, engellenenler (hastalanan) bir hayli fazla. B‹R MK ÜYES‹ YOLDAfiIN ÖNDERL‹⁄‹NDE B‹Z‹ BEKLEYEN SON GRUP Sabah 10 civar›nda, bir MK üyesi önderli¤inde bizi karfl›lamaya gelen 15 kiflilik bir gerilla birli¤i ile bulufluyoruz. MK üyesi yoldafl 45 yafllar›nda, güleç yüzlü, sempatik ve oldukça mütevazi biri. Hintçe, Teleguca, iki kabile dili ve biraz da ‹ngilizce biliyor. Kabile yaflam› hakk›nda birçok makalesi ve yay›na haz›rlanm›fl bir roman› bulunuyor. Yoldafl bizleri MK ad›na selaml›yor. Yolculu¤umuzun nas›l geçti¤ini, sorunlar›n nas›l afl›ld›¤›n›... soruyor. Uzun yaya yolculu¤undan dolay› özür diliyor. Ama buna mecbur olduklar›n› da ekliyor. Gruplar›n kongre yerine beklenilenden geç ulaflmas› nedeniyle, Merkez Komitenin ancak iki gün önce toplant›ya oturdu¤unu ve bunun daha birkaç gün sürece¤ini söylüyor. Kamp haz›rl›klar› ise daha devam ediyormufl ve daha üç günlük yolumuz varm›fl.
Kahvalt›m›z› ediyoruz. Çevre köylerden gelen 20 kadar milisle birlikte say›m›z flimdi 110’un üzerinde. Bir bayram gibi. Araba yolculu¤umuzun bitmesiyle bizi karfl›layan ve buraya kadar getiren Rajman ve di¤er iki gerilla bizden ayr›lacak flimdi. Hepimiz s›raya geçerek yoldafllar›n ellerini s›karak vedalafl›yoruz. Acaba Rajman ile tekrar görüflebilecek miyim? E¤er dönüfl güzergah›m›z ayn› olursa büyük olas›l›kla. Daha sonraki üç gün, yolculu¤umuz baya¤› yorucu geçiyor. En az 100 kiflilik gerilla birli¤imiz da¤-tepe demeden bir y›lan k›vrakl›¤›yla yol al›yor. Çok say›da da¤lar›, tepeleri inip ç›k›yoruz. Dik yamaçlardan kayd›¤›m›z oluyor. Hem inifller hem de yokufllar›n çok dik oldu¤u yerlerden geçiyoruz. Ayaklar›m›z burkuluyor, derin ac›lar yafl›yoruz. Fakat tüm bunlara ra¤men do¤a manzaras›n› ve kabile insanlar›n› çok sevdim. fiu sivrisinekler de olmasa ve kaynar su yerine hafif ›l›k suyumuz da olsa ne iyi olur. fiu an baflka bir fley istemem. Kabileden k›zlar hala bizimle. Çok ›srarl› olduklar› halde
yafllar› tutmad›¤› için gerillaya kabul edilmemifller. Kongre sonras› kabul edilme olas›l›klar› var. 16 yafl›na giriyorlar. Bizimle kongre yerine kadar gelecekler. Hiç konuflmuyorlar, verilen tüm iflleri harfiyen, büyük bir ciddiyet ve sorumlulukla yerine getiriyorlar. Akflamlar› gene so¤uk geçiyor ama, geçen günlere nazaran biraz daha iyi. fiimdi son günün son etab›n› yürüyoruz. Her zaman oldu¤u gibi gene sabah 5.30’da yola ç›kt›k. En fazla befl saat sonra kongre yerine varaca¤›z. Yani son kilometreleri yürüyece¤iz. Yürürken birçok defa gerilla gruplar›yla karfl›lafl›p selamlafl›yoruz. Demek ki giderek yaklafl›yoruz. Bir-iki tepeyi inip ç›kt›ktan ve bir düzlü¤ü aflt›ktan sonra bir da¤a t›rman›yoruz. Da¤›n di¤er taraf›nda yüksek bir ova varm›fl, iflte oras› kongre yeri, yani kamp›m›z. Da¤›n tepesine ç›k›p afla¤›daki o muhteflem ovay› gördü¤ümüzde, on dakika mola veriyoruz. Ne harikulade bir manzara!. Ova dört bir yan› yüksek da¤larla çevrili büyük bir vadiye benziyor. Ovada farkl› yükseklikte birkaç tepe var. ‹flte onlardan biri kamp yerimiz. Her taraf yemyeflil. Hani derler ya “balta girmemifl ormanlar”, iflte bu ormanlar toprak anay› s›k› s›k›ya bir hal› gibi sarmalam›fl. Do¤a öylesine canl› ve öylesine buram buram kokuyor ki her yönüyle yaflam f›flk›r›yor. Gökyüzü masmavi. Sema, bize her çeflit esaret zincirlerini parçalayan özgürlü¤ü mufltuluyor. Bizden özgürlü¤ün derinliklerine kulaç atmam›z› bekliyor. KONGRE YER‹NE ULAfiMA VE MK ÜYELER‹YLE TANIfiMA Büyük bir h›z ve heyecanla
da¤dan afla¤› iniyoruz. Bir an önce yoldafllarla buluflmak, yoldafl s›cakl›¤›yla hasret gidermek istiyoruz. ‹nan›yorum ki ayn› duygu yo¤unlu¤unu, ayn› yoldafl hasretini kamptaki yoldafllar da yafl›yor. ‹ki saat sonra ovada, her iki yan›nda dereler akan bir tepeye t›rman›yoruz. Ve nihayet toplam dokuz günden sonra kamp›m›za ulafl›yoruz. Hepimizde anlat›lmas› imkans›z duygular var. Bizi, büyük bir daire oluflturarak ve say›s› en az 150 olan silahl› gerilla karfl›l›yor. Hepsiyle tek tek, s›rayla el s›k›fl›p akabinde s›k›l› yumruklar›m›z› havaya kald›rarak lal salamlafl›yoruz. En az 150 eli güçlü flekilde s›k›p, ayn› güç ve sertlikle yumru¤unu havaya kald›rmak insa-
Delegelerde ilgimi çeken bir nokta var. fiöyle ki, flu ana kadar gördü¤üm delegelerin tümü üniversite mezunu ve her birisinin en az 15 y›ll›k profesyonel mücadele deneyimleri var. Hatta kimisinin 30 y›ll›k... Hepsi entellektüel ve ayd›n. na çok a¤›r geliyor. Kolum resmen tutuluyor. Damarlar›m çatlayacak gibi. Normalde güçlü ve sert flekilde el s›kar›m. Hayat›mda hiç bu kadar bir s›ra halinde pefl pefle el s›kmam›flt›m. Elini s›kt›klar›m›n hangisi MK üyesi, hangileri komutan, hangileri savaflç› bilemiyorum. Sadece yafllar›na bakarak sonda olanlar›n ileri kadro olduklar›n› düflünüyorum. Tokalaflma s›ras›nda insanlar konumunu de¤il,
isimlerini söylüyor. Herkes benim çantama ve bu kadar uzun süre nas›l tafl›d›¤›ma bak›yor. Ben onlar›, onlar da beni ciddi ciddi süzüyor. Ortal›k bayram gibi, flenlik var. T. yoldafl ile birlikte 50-55 yafllar›nda biri yan›m›za (ben ve Nepalli yoldafl) gelerek, bizi baflka bir yere davet ediyor. fienli¤e dönüflen yerden ayr›larak, 60-70 metre uzakl›kta bir büyük yaylaya geçiyoruz. Birkaç dakika sonra say›s› on civar›nda yoldafl yan›m›za geliyor. Aralar›nda çok iyi düzeyde ‹ngilizce konuflan bir yoldafl, MK sekreteri (MK üyesi ama Genel Sekreter de¤il), di¤er tüm yoldafllar› bize tek tek tan›flt›r›yor. Baflta parti Genel Sekreteri Ga napaty, Genel Sekreter yard›mc›s› Prasad’› ve di¤er Merkez Komite üyeleriyle el s›k›fl›yor, sa¤ kolumuzu ve yumru¤umuzu s›k›l› halde havaya kald›rarak “Lal Salam Comrade” diyoruz. Yer gösteriliyor, oturuyoruz. Hemen MK görevlileri taraf›ndan (bunlar MK’n›n sekreterlik görevlerini yerine getiren birimde yer alanlar. MK üyesi de¤iller) su ve sütlü çay getiriliyor. fiimdi Genel Sekreter Ganapaty yoldafl konufluyor. Teleguca (Andra Pradefl dili) konufltu¤undan bir MK üyesi yoldafl taraf›ndan ‹ngilizce’ye çevriliyor. Konuflman›n içeri¤i flöyle. Parti Merkez Komitesi ad›na partilerimizi ve bizleri komünist duygu ve bilinçle selamlad›¤›n›, özellikle kendileri aç›s›ndan çok tarihsel olan kongreye kat›ld›¤›m›z ve davetiyeye olumlu cevap verdi¤imizden büyük memnunluk duyduklar›n›, bunun çok ciddi ve önemli bir enternasyonal dayan›flma oldu¤unu, yolculu¤umuzun nas›l geçti¤ini, herhangi bir sorunun ç›k›p ç›kmad›¤›n›, uzun yaya yolculu-
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
63
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
64 ¤u için özür diledi¤ini, kamp yeri... ve son geliflmeler hakk›nda bilgiler veriyor. Sonra ben ve Nepalli yoldafl söz hakk› al›p k›sa bir konuflma yap›yoruz. Partilerimizin, merkez komitelerimizin, tüm kadro, üye, komutan ve savaflç›lar›m›z›n, taraftarlar›m›z›n, halk›m›z›n k›z›l selamlar›n›, baflar› dileklerini getirdi¤imizi bildiriyoruz. Yoldafllar›n MK toplant›s› hala devam ediyormufl. Kongre taslaklar›na iliflkin çok say›da öneri oldu¤u için kongre bir hafta sonra bafllayacakm›fl. Neden olarak da farkl› eyaletlerin delegelerinin birbirini tan›mas›, düflüncelerini birbirine aktarmas›, gerekli her tür alt haz›rl›klar›n önceden yap›lmas› bak›m›ndan bu gerekliymifl. ‹ki veya üç gün sonra da geniflletilmifl MK toplant›s› olacakm›fl. Bu toplant›ya MK üyeleri ile eyalet sekreterleri kat›lacak. Bu toplant›da taslaklara yönelik gelen önergeler ele al›n›p tart›fl›lacak ve akabinde taslaklara son flekil verilerek kongreye sunulacak. Yani kongrenin zaman›nda sonuçlanmas› ve verimli olmas› için, farkl› görüfl ve önergeler önceden (geniflletilmifl MK toplant›s›yla) gündeme al›n›p tart›fl›lacak. Taslaklar›n son flekli bize ileriki günlerde verilecek. MK üyelerinin yafl ortalamas›, san›r›m 45’ten afla¤› de¤il. 60 yafl›n›n üzerinde üç veya dört yoldafl›n oldu¤unu düflünüyorum. Yoldafl Ganapaty (birlik öncesi Halk Savafl›’n›n Genel Sekreteri ve flu anda birleflik partinin Genel Sekreteri) 55 yafllar›nda. Yoldafl Prasad’›n (birlik öncesi Parti Birli¤i’nin Genel Sekreteri, flu anda birleflik partinin Genel Sekreter Yard›mc›s›) yafl› ise en az 65. Hepsinin en az 25 y›ll›k mücadele
deneyimleri var. Kimileri ise 1960-65 y›llar›nda devrimci mücadeleye bafllam›fl. Büyük bir birikim ve tecrübeleri var. ‹ngilizce yay›nlanan burjuva-feodal bas›nda, son alt› ay HKP(ML) Halk Savafl›’n›n mücadelesi, eylemleri hakk›nda ç›kan haberler küpürleriyle dosyalanm›fl halde bakmam›z için bize veriliyor. Son alt› ay içinde kardefl partimiz yüzlerce kez bas›nda yer alm›fl. Hint egemen s›n›flar›n›n kardefl partimizden ve onun halk savafl› mücadelesinden çok ciddi flekilde korktu¤u her haberde çok aç›k belli oluyor. ‹stemedi¤i halde, birçok kay›p verdi¤i halde her y›l daha da güçlendi¤i, gerilla bölgelerini, gerilla say›s›n› art›rd›¤›n› ve ülke çap›nda en tehlikeli örgüt durumuna geldi¤i yaz›l›yor. Tek tek yoldafllarla yapt›¤›m›z k›sa sohbetten sonra, ö¤len yeme¤ine kadar dinlenmemiz isteniyor. Çevremizdeki korumalar›m›z güvenli¤inde bir-iki saat uzan›yoruz. Nepalli yoldaflla kardefl partiden gördüklerimiz, yaflad›klar›m›z ve düflündüklerimiz hakk›nda k›sa sohbet ediyoruz. Ö¤len yeme¤i için mutfak bölümüne geçiyoruz. Yemek s›ras›nda en az 200-250 insan var. Ben, Nepalli ve T. yoldafl d›fl›nda herkes askeri üniformal› ve silahl›. Askeri elbiselerimizi yar›n alaca¤›z. Yemek ayn›, tabi ki benimkisi de. Ama burada Roti ve Nan’a daha çok Çapati deniliyor. Herkes elleriyle yemek yiyor. Parmaklar öylesine marifetli, öylesine yetkin ki aynen piyano ustas›n›n parmaklar› kadar hassas. Bir an gözlerim yoldafllar›n yemek yerlerken parmaklar›n› nas›l ustaca kulland›klar›na tak›l›yor. Herkes yemek yerken birbiriyle konufluyor, hasret gideri-
yor, kongrenin tarihsel önemi ve gündemi hakk›nda görüfl belirtiyor. Burada herkesin dil sorunu var. Yani zorluk çeken sadece ben de¤ilim. Bizim yan›m›zda korumalar›m›z ve dört MK üyesi yoldafl var. Daha sonra kongre delegesi birkaç yoldaflla tan›fl›yoruz. Herkesin projektörleri alt›nday›z. Burada herkes çok mütevazi. Genel Sekreter baflta olmak üzere tüm MK üyeleri, di¤er ileri kadrolar, komutanlar hepsi gerçekten çok mütevazi. Yoldafl Ganapaty, kongre bafllamadan önce ülkemizin ve partimizin devrimci mücadelesi, halk savafl› deneyimleri ve tarihi hakk›nda hem delegelere hem delege olmayan di¤er tüm yoldafllara seminerler verirsek çok yararl› olaca¤›n› bunun hem kendileri hem de bizim aç›m›zdan çok iyi olaca¤›n› söylüyor. Neden olmas›n diyoruz. Sizin zaman ayarlay›p bize söylemeniz yeterlidir diyoruz. Yoldafl Ganapaty, “hem kongre öncesi hem de kongre süresince belki sizlere çok fazla zaman ay›ramayabiliriz. fiimdiden çok özür diliyorum. Gördü¤ünüz gibi sürekli toplant› halindeyiz. Taslaklar üzerinden yo¤un tart›flma sürdürülüyor. Sizlerle hem üçlü hem de ikili birkaç toplant› gerçeklefltirece¤iz” diyor. Akflam konuk edildi¤imiz yerde yat›yoruz. Yan›m›zda dört MK üyesi, baflka kadrolar da var. Kamp yerinde ana grup gene biziz. Korumalar›m›z Ramanna denetiminde her an tetikte. Yar›n sabah merkezi toplant› olacak. Tan›t›m ve bilgilendirme toplant›s›. Kamp hakk›nda gerekli bilgiler verilecek, kurallar aç›klanacak ve her fley yeniden ayarlanacak. Devam edecek
65
“Televizyon izledi¤iniz her saniye, kendi gerçek ve kiflisel dünyan›zdan ç›k›p, televizyonun sanal dünyas›nda yafl›yorsunuz. Televizyon izledi¤iniz her dakika, bir sayfa kitap okuma flans›n› kaybediyorsunuz. Televizyon izledi¤iniz her saat, ortalama 38 cinayet, ölüm, yaralama, ›rza tecavüz gibi fliddet sahnesine tan›k oluyorsunuz.”
TELEV‹ZYON Di¤er medya araçlar›na göre televizyon en etkili olan›d›r. Her fleyden önce en yayg›n kullan›land›r. Her insan›n gazete okumad›¤› bilinen bir durumken, her evde televizyon oldu¤u bir gerçektir. Gazete vb. okunarak kullan›lan yaz›nsal medya araçlar›na göre, beyni fazla yormadan izlenebilen ve görsel olmas› itibar›yla vermek istedi¤i mesaj› daha kolay ve etkileyici tarzda verebilen televizyon, burjuva de¤erleri ve kültürü yayg›nlaflt›rmada, halk› uyuflturmada en etkili silah›d›r burjuvazinin. Marx’›n “din halk›n afyonudur” sözünden yaklafl›k 100 y›l sonra Annenberg ‹letiflim Okulu Dekan› George Gerbner 1982’de yapt›¤› bir konuflmas›nda “televizyon, bütün insanlara genel bir ö¤retim plan› sunan, bir türlü gizli finanse edilen ve özel bir Kültür Bakanl›¤›’n›n (üç kanall›) yönetti¤i yeni devlet dinidir” demifltir. 20. yüzy›l›n ortalar›nda icat edilen televizyon, egemenlerin ideolojik denetim araçlar›na
yeni bir çehre kazand›rm›flt›r. Televizyonla insanlar büyük bir “enformasyon bombard›man›” alt›na al›nm›flt›r. Verilmek istenen düflünceler, yirmi dört saat boyunca, her saniye çok çeflitli flekillerde, beyinlere fl›r›nga edilmektedir. Gerekli, gereksiz pek çok bilgi(sizlik), ›v›r, z›v›r, magazin, e¤lence, hayal aleminin imgeleri, durmadan sistemli ve planl› bir flekilde pompalanmaktad›r. Bugünkü, televizyonun yegane “kontrolörleri” konumunda olan büyük flirket arka planl› medya kurulufllar›, bu konu hakk›nda flöyle düflünmektedirler: “‹nsanlar seni unutuyor, verdi¤inle ilgilenmiyor mu? Öyleyse bir daha bombala” Bütün bu enformasyon tipini yaratan, kapitalist sistemdir. ‹flçi ve emekçi kesimler bilinçli bir ezme politikas›yla ezilmektedirler. Kapitalizm, hayat›n her alan›n› denetleme çabas› içerisindedir. ‹nsanlar sabah ifllerine giderler, iflyerindeki yorucu çal›flma ortam› ve bask›lar› sonucu stres içerisinde evle-
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
Medya ve üzerimizdeki etkileri-2
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
66 rine dönerler. Televizyonunu açar, karfl›s›na geçer ve dertlerini “unutur” ve “e¤lenirler”. K›sacas› ihtiyac› olan “afyona” sar›l›r. Günümüzde özellikle televizyonlarda verilen her fley bir “e¤lence” ve “magazin” içeri¤iyle verilmektedir. Haberler dahi bu türlüdür. Oysa insan›n do¤as›nda hiçbir zaman s›n›rs›z bir e¤lence iste¤i olmam›flt›r. ‹nsan düflünen, araflt›ran, çal›flan ve e¤lenen bir varl›kt›r. Salt e¤lence atefliyle yan›p tutuflmaz. Gazeteci Rag›p Duran “Buras› Dünya Polis Radyosu” adl› kitab›nda flöyle diyor: “Çok övülen ‘bilgi toplumu’ efsanesinin asl›nda bilgisiz, dolay›s›yla da bilinçsiz insan oluflturmaya hizmet eden bir ortam oldu¤unu gösteriyor tüm araflt›rmalar.” Toplum bir anlamda, e¤lence programlar›, yar›flmalar ve reklamlarla oyalan›rken, toplumsal gerçekler ve sorunlar, s›n›fsal uzlaflmazl›klar büyük bir ustal›kla gizleniyor. Neil Postman, “Televizyon: Öldüren E¤lence” adl› kitab›nda, “flöyle sorulmal›” diyor: “Bu kanal bu haberi neden verdi? Bu kanal›n bu haberi iletirken amac› nedir? Beni bilgilendirmek mi yoksa kendi görüflünün propagandas›n› yap›p kendi ç›kar›n› savunmak m›?” Burjuva ideolojisini, de¤erlerini, siyasetini yayg›nlaflt›ran en önemli ve etkili medya arac› televizyondur. Her iletiflim arac›n›n kendine has baz› özelliklerinden bahsetmek mümkündür. Televizyonun çal›flma flekli de insan› düflüncesinden ve sözünden kesmeye yöneliktir. Televizyon aç›kken iletiflimi kesmektedir. Görüntünün ak›fl› düflünmeyi engellemektedir. Dahas› programlar, acilen benimsenmek, yan›ts›z kalmak ve nihayet sessizli¤i empoze eden “kutsal” bir inanç olmak üzere
tasarlanmaktad›r. Bir televizyon program› yay›mlan›rken, “bunu düflüneyim”, “neyi kastediyorsunuz”, “enformasyon kayna¤›n›z nedir” gibi sorulara hemen hemen hiç izin verilmez. Düflünmekle araç olarak televizyon aras›nda ters bir orant› vard›r. Oysa örne¤in kitap ya da gazete okurken insan okudu¤u fley üzerine düflünebilir, tart›flabilir. Televizyonda ise program›n görüntüye dayanan h›zl› ak›fl› bunu engeller. Marks’›n “Alman ‹deolojisi” adl› eserinde bir sözü vard›r: “Matbaan›n, hatta bask› makinesinin oldu¤u bir ça¤da ‹lyada mümkün müdür? Matbaan›n do¤ufluyla birlikte flark› söylemenin, anlatman›n, hatta derin derin düflünmenin geçerlili¤ini yitirmesi kaç›n›lmaz de¤il midir?” Biz de benzer flekilde diyoruz ki televizyonun oldu¤u bir ça¤da, düflünmek, tart›flmak, itiraz ederek sormak, araflt›rmak, kafa yormak geçerlili¤i ni yitirmifltir. (Tüm bunlara geçerlilik kazand›racak olan devrim mücadelesinin geliflip güçlenmesidir). Egemen olan de¤erler, düflünmemek, tart›flmamak, itirazs›z boyun e¤mek, kabul etmek ve araflt›rmamakt›r. Televizyon ve teknolojik geliflmeler sayesinde ulaflt›r›lmak istenen iletiyi insanlara ulaflt›rmak çok h›zl›, kolay ve ucuz olmaktad›r. Yirmi y›l öncesine kadar, yurt d›fl›na ç›k›p haber peflinde koflan televizyon ekipleri, yüzlerce kiloluk teknik malzeme ve en az befl kiflilik bir kadroyla dolaflmak zorundayd›. Art›k iki hatta bir kifli bile orta büyüklükteki bavuluyla yurtd›fl›na gidip oradan naklen yay›n yapabilmektedir. Bugün haber bültenlerine bakt›¤›m›zda siyasal ve toplumsal haberlerin ola¤anüstü derecede az oldu¤unu görürüz. Buna
karfl›l›k ekonomik ve magazin içerikli haberlerde yüksek düzeyde bir art›fl mevcuttur. Haber bültenleri her fleyde oldu¤u gibi magazinlefltirilerek suland›r›lm›fl durumdad›r. Deyim yerindeyse haberlerde havadan sudan fleylerden bahsedilmektedir. Bu tür hafif konular arac›l›¤›yla geri plandaki siyasal, toplumsal ve ideolojik gerçekler gizlenmektedir. Örne¤in on binlerce kamu emekçisinin ifli b›rakarak alanlarda gösteri yapmas›ndan befl dakika bile bahsedilmezken, ‹brahim Tatl›ses’in eflinden ayr›lmas› günlerce, haftalarca ifllenebilmektedir. Televizyonla ilgili olarak ABD’de yap›lan bir araflt›rman›n sonuçlar› flu üç cümle ile özetlenmektedir: “Televizyon izledi¤iniz her saniye, kendi gerçek ve kiflisel dünyan›zdan ç›k›p, televizyonun sanal dünyas›nda yafl›yorsunuz. Televizyon izledi¤iniz her dakika, bir sayfa kitap okuma flans›n› kaybediyorsunuz. Televizyon izledi¤iniz her saat, ortalama 38 cinayet, ölüm, yaralama, ›rza tecavüz gibi fliddet sahnesine tan›k oluyorsunuz.” Bugün çocuklar›m›z›n ilk ve en yak›n ö¤retmeni (bu ö¤retmenin ne ö¤retti¤ini biliyorsunuz), gençlerin en “güvenilir” yoldafl› ve “dostu” televizyondur. En ufak çocuklar bile televizyon izlemekten men edilemezler. En berbat yoksulluk bile bizi televizyon almaktan al›koyamaz. En yüce e¤itim sistemi bile televizyonun etkilerinden kurtulamaz. Televizyon daha ince yollarla kumanda merkezidir. Örne¤in di¤er medya araçlar›ndan yararlan›fl›m›z a¤›rl›kl› olarak televizyon arac›l›¤›yla olmaktad›r. Telefon sisteminin nas›l kullan›laca¤›, hangi filmlerin nas›l görülece¤i, hangi kitap, kaset ve
dergilerin al›naca¤›, hangi radyo programlar›n›n dinlenece¤i televizyon taraf›ndan ö¤retilir. K› sacas› televizyon insanlar›n iletiflim ortam›n›, baflka hiçbir iletiflim arac›n›n gücünün yetmeyece¤i tarzlarda bizim ad› m›za düzenler. Bir yoldafl›m›z anlat›yor: “Benden çok daha tecrübeli bir yoldaflla ba¤›fla bir eve gittik. Eve girdikten ve k›sa bir hoflbeflten sonra televizyonda Kemal Sunal’›n bir filmi bafllad›. Bizim yoldafl, kendini filme öyle bir kapt›rd› ki, tek kelime etmedi ev sahibiyle. Biz konuyu açt›k, ba¤›fl›m›z› talep ettik, sonra da gitme zaman› geldi. Yoldafla ‘kalkal›m’ dedi¤imizde, o ‘dur flu film bitsin, kalkar›z’ dedi”. Ne kadar güzel de¤il mi? Bazen kimileri, televizyonun insan›n çeflitli konular hakk›nda bilgilenmesine olanak tan›d›¤›n› ileri sürerler. Bu do¤ru olsayd›, bugün televizyonu belki de en çok kullanan halk olarak bilinen Amerikan halk›n›n en bilgili halklardan olmas› gerekirdi. Oysa Amerikan halk›n›n %70’i D›fliflleri Bakan›n›n kim oldu¤unu bilmemektedir. Televizyon, asl›nda dezenformasyon diye adland›r›labilecek, bir enformasyon türü yaratarak “bilgilenmenin” anlam›nda de¤ifliklik yapm›flt›r (daha do¤rusu burjuvazi yapm›flt›r bunu). Dezenformasyon, yan›lt›c› (yersiz, gerçek d›fl›, parçal›, ilgisiz ya da yüzeysel) enformasyon, yani insanda birfley hakk›nda bilgi sahibi olma illüzyonu yaratan, oysa ki insan› tam tersine bilgilenmekten al›koyan, uzaklaflt›ran enformasyon demektir. Burjuvazi televizyondaki her çeflit program›yla, kitlelere kendi yaflam anlay›fl›n› ve de¤erlerini empoze eder. Oldukça masum görünen yar›flma program-
lar›nda bile bu böyledir. Yar›flma programlar› her fleyden önce kitleler aç›s›ndan günlük gerçeklerin rahats›z edici bask›s›ndan kaç›flta s›¤›nak ifllevi görürler. Bu tür programlar›n de¤erleri ve yap›lar›, kapitalist ideolojinin belli yanlar›ndan ileri gelir ve bu ideolojiyi besler. Kapitalizmin “sahip olma h›rs›” ve “rekabetçi bireycili¤ini” teflvik ederler. Bu görünür özelli¤in yan›nda, kapal› olarak kapitalist dünya görüflünü daha ustaca ve teflhis edilmesi zor biçimlerde sunar. Örne¤in sorularda “aflikar”, “standart”, “en popüler”, “en çok kabul edilen” yan›t›n istenmesi gibi... Do¤al, apaç›k, aflikar, reddedilemez, popüler olarak görünen veya sunulan, gerçekte dünyaya burjuva ideolojisinin gözlükleriyle bakman›n ürünüdür. Yar›flmada en popüler yan›t› veren kazan›r. Ço¤unlu¤a uyan kazan›r. Dolay›s›yla yar›flma programlar›nda yap›lmak istenen, halk› belli kurallara, görüfllere kat›lmaya teflvik etmektir. Ayr›ca tüm programlarda oldu¤u gibi yar›flmalarda da u¤rafl›lan “ne” sorusudur, “nedenle” ilgilenilmez. Televizyondaki bitmek tükenmek bilmeyen aflk dizileri ve filmleriyle kitleler gerçek dünyadan uzaklaflt›r›larak, düflsel bir dünyaya mahkum edilmeye çal›fl›l›r. Konuya iliflkin bir örnek vermek gerekirse: Arjantin’de, Allende’nin geliflinden önce bir gecekondu semtinde evleri sel basm›flt›r. Fakirlik, pislik, iflsizlik, sefalet, hastal›k ve çaresizlik içindeki halka üniversite ö¤rencileri ve ö¤retmenler yard›m etmektedir. Bir ayd›n-yazar olan Ariel Dorfman, kad›n aflk romanlar›n›n, TV dizilerinin, gençlerin okudu¤u dergilerin, aflk flark›lar›n›n, foto-romanlar›n, kovboy filmlerinin gerçekte ne olduklar›, halk
için zararlar› hakk›nda konuflurken, gecekondu kad›nlar›ndan biri yalvar›r gibi; “Ne olur bize bunu yapma, benim düfllerimi benden alma” der. Gerisini Ariel Dorfman’dan dinleyelim: “biz silahlar›m›z›, makinelerimizi, banka tekniklerimizi, çevre yollar›m›z›, teknolojimizi ithal ettik. Ayn› zamanda kültürümüzü de ithal ettik. Fakat kad›n için bunun pek önemi yoktu. Kad›n hayatta kalmak için bu illüzyonlara ihtiyaç duyuyordu. Allende baflkan seçildikten birkaç y›l sonra ayn› semte gittim... flansa o kad›nla karfl›laflt›m tekrar. Ben onu önce hat›rlamad›m fakat o beni tan›d›. Geldi ve hakl› oldu¤umu, art›k berbat fleyler izlemedi¤ini ve okumad›¤›n› söyledi. ‘fiimdi gerçe¤i düfllüyoruz arkadafl’ dedi” REKLAMLAR Kapitalist medya, kendi ve reklamc›lar›n›n ç›karlar›n›, gündem kurma/haz›rlama, insanlar›n o gün yapaca¤› ifllerin saptanmas› yoluyla önemine göre öncelik içinde s›ralay›p sunar. Bu gündemler içinde genellikle tüketimle ilgili olanlar a¤›rl›ktad›r. Bunun yan›nda ve bununla iç içe olarak, sistemin de¤erlerini korumak ve yaymak amac›yla ideolojik ve siyasi gündemleri de günün önemine göre saptar ve ifller. Kitle iletifliminde reklam›n yapt›¤› ifl, en özlü deyimle, bilinç üretimi (burjuva bilinç) görevidir. Bunu yaparken de iki ana amaca hizmet eder: Kitle üretimiyle üretilmifl ürünleri izleyici gücünü kullanarak kitlelere pazarlamak; Sistemin/devletin politikalar›n›n ve faaliyetlerinin meflrulu¤unu kitlelere pazarlamak. ‹letiflim sürecinde herfley halk için ve halka yönelik olarak
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
67
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
68 yap›l›yormufl gibi gösterilir. Bu görünümde izleyici kitlesi, “demokratik” iletiflim sürecinde aktif olarak “seçimler” yapan ve kararlar veren halk (kamu) olur. Kitle iletiflim araçlar› da do¤ru seçimler yapmas› ve kararlar vermesi için halka sözümona bol ve çeflitli alternatifler sunar. Yani medya halk›n “hizmetindedir”. Halka sadece enformasyon vermez, “e¤lence” de sunar. Oysa gerçek, verilen bu imajdan çok farkl›d›r: Kapitalist medyada izleyici kitleler ticari mal gibi kullan›l›r. Onlar için izleyici halk, reklamc›lara sat›lacak mald›r. Örne¤in Türkiye’deki medyada da (özellikle televizyon) yayg›n olarak görüldü¤ü gibi, kapitalist araçlar ve araçlar› besleyen reklam firmalar›, siyasi ve kamu politikalar›, kitle iletifliminin izleyici çekmesine göbekten ba¤›ml›d›r. Televizyon ve radyolarda halk programlar› izler ya da dinlerken, medya kapitalistleri de bu seyircileri istatistiksel niceli¤in getirdi¤i nitelikselli¤e göre, yani say›sal gruplar halinde reklamc›lara satarlar. Daha aç›kças›, reklamc›lara “bak, benim flu saatte flu program›m› flu kadar, flu nitelikte kifliler izliyor, bu s›rada reklam yapmak istersen senden saniyesine flu kadar para al›r›m” diye, izleyicilerin dikkatini bir mal gibi reklamc›ya sunar. Biz seyirci kitleler de haberimiz bile olmadan, seyrederken bir mal (meta) gibi sat›l›r›z. Bunun karfl›l›¤› olarak da firman›n reklam›n› izleriz ve e¤er reklam›n satt›¤› ürüne ihtiyac›m›z varsa ya da varoldu¤una inand›r›l›rsak, o metay› bu firmadan almaya yöneliriz. Çeflitli televizyon kanallar›n›n spor klüplerine yay›n hakk› için ak›llar› durduracak miktarda paralar verdi¤ini hepimiz
duymufluzdur. Bunun bir nedeni kitleleri kendi gündeminden uzaklaflt›rarak futbol vb. fleylere yo¤unlaflt›rmak, di¤er nedeni de bu klüplerin maçlar›n›n çekece¤i yüksek orandaki seyirci için reklam yapma olana¤›n›n olmas›d›r. Yüksek say›da seyirci demek, bu seyircilerin meta gibi reklamc›lara büyük paralarla sat›lmas›, dolay›s›yla televizyonlar›n hem spor klüplerine ödedikleri paray› ç›kartmalar› ve hem de bir o kadar kar yapmalar› demektir. Reklam› veren firmalar da, reklam için harcad›klar› üretim masraflar›n› ve karlar›n› da ekleyerek metalar›na fiyat keser ve halka sunarlar. Böylece hem bizim seyretmemiz sayesinde spor klüpleri, televizyon, reklam acentalar› ve meta satan firmalar zengin olur ve hem de bu zengin olma sürecinde bütün masraflar biz izleyicilere yüklenir. Kapitalistler metalar›n›n reklam›n› yaparken, temel amaçlar› kitleleri tüketime yöneltmektir. Kullan›lan, sat›lan ürünlerin halk›n sa¤l›¤›na zararl› olan yanlar› özellikle gizlenir. Örne¤in difl macununun tad›n› çekici yapmak için kullan›lan kloroform maddesi kanser hastal›¤›na sebep olabilmektedir. Bu, Amerika’da her y›l 50 bin kiflinin kanserden ölmesine neden olmaktad›r. Fluoridation alerjilere, böbrek tahrifline, erkenden yafllanmaya, kansere ve kalp hastal›klar›na ve di¤er hastal›klara neden olmaktad›r. Örne¤in Colgate kendi reklam›n› yaparken, kendini bol bol över, fakat hiçbir koflulda bundan bahsetmez. ‹nsanlar›n sa¤l›¤›n›n ne önemi var ki onlar için, aslolan tatl› karlar›n› yükseltmek de¤il midir? Anne sütü yerine kendi süt tozlar›n› yayg›nlaflt›rmak için
reklam veren kapitalistler reklamlar›nda flöyle derler: “Biz bebe¤in iyili¤ini düflünüyoruz/Biberonla besleme, modern, bilimsel, sa¤l›¤a yararl› olan demektir/ Bat›l›, dolay›s›yla sayg›n olmakt›r/Biberon bebekleri güçlü, sa¤l›kl›, tombul, nefleli ve zevkli yapar/Çocu¤unu seven anne, Lactogene (1970’li y›llarda Nestle’ye ba¤l› bir firma) sat›n al›r”. Bu firma için ürünlerinin tüketilece¤i çevrenin yetersiz sa¤l›k koflullar› ve içme suyu k›tl›¤›na birebir ba¤l› olan uzun süreli emzirme gelene¤i hiç önemli de¤ildir. Aslolan metan›n sat›lmas›d›r. Bu yüzden, bu reklam Afrika k›tas›n›n bile her yerinde yap›lm›flt›r. Yine besin sektöründeki geliflmeler ve ürünlerin pazarlanabilmesi için yap›lan reklamlar kitleleri, savurgan bir tüketime yöneltmektedirler. Bu ürünler asl›nda beslenme aç›s›ndan tüketilmesi zorunlu olmayan besinlerdir (Coca Cola gibi). Büyük reklamlar›n ürünü olarak, bu ürünleri tüketme ihtiyac› hisseden yoksul kesimler, bunlar› elde edebilmek için ço¤u zaman zorunlu temel besinlerden fedakarl›k yapmaktad›rlar. Kapitalizmin bu insanl›k d›fl› yönelimi sonucu, örne¤in Brezilya, dünyan›n en önemli portakal suyu ihracatç›s› olmas›na ra¤men, nüfusunun büyük bir k›sm›nda önemli boyutta C vitamini eksikli¤i vard›r. Çünkü ayn› Brezilya, en az portakal suyu tüketilen ülke ve bu meyvenin en ufak bir özelli¤ini tafl›mayan Fanta’n›n en önemli tüketicilerinden biri haline gelmifltir. Yayg›n bir kitle tüketim kültürü olmaks›z›n kitlesel tüketim de olmaz. Bunun sonucunda da kapitalist tekeller mallar›n› pazarlayamaz ve istedikleri boyutta satamazlar.
69 h›zla ço¤almas› mümkün olmayacakt›... Rambo veya The Ghostbusters gibi filmlerin, Madonna veya Jackie Collins’in ya da Victoria Principal’›nki gibi kitaplar›n dünya çap›ndaki popülerli¤ine bak›ld›kça aç›kça görülen kültürel bir ortak yönelifl söz konusudur.” Dünya pazar›nda sistem ve örgüt biçiminin ihracat›nda, var olan›n tutulmas›nda reklam endüstrisinin çok önemli yeri vard›r. Bu endüstrinin etkisi medya emperyalizmini yans›t›r. Bu alanda en önde gelen dev tekeller Amerikan ya da Amerikan
m›zda görürüz ki, en fazla yer ayr›lan konu spordur. Sporun bu yan›, az çok s›n›f bilinçli insanlar taraf›ndan kolayca görülebilen yan›d›r. Dikkatlice incelendi¤inde ise göremedi¤imiz birçok yan›n›n da egemen s›n›flar taraf›ndan, kendi ideolojik-politik ve ekonomik ç›karlar› için kullan›ld›¤›n›n fark›na var›r›z. Herfleyden önce egemen medya taraf›ndan spor, yaflam›m›z› sürdürdü¤ümüz toplumsal iliflkilerden apayr›, onlar›n d›fl›nda duran kendi bafl›na birfleymifl gibi sunulur. Oysa spor, etkinlik olarak toplumun içinde ve
Bütün bu enformasyon tipini yaratan, kapitalist sistemdir. ‹flçi ve emekçi kesimler bilinçli bir ezme politikas›yla ezilmektedirler. Kapitalizm, hayat›n her alan›n› denetleme çabas› içerisindedir. ortakl›¤›ndaki ‹ngiliz firmalar›d›r. Bu reklam firmalar› gelirlerinin büyük bölümünü büyük emperyalist tekellerin reklamlar›n› yaparak elde ederler. Yani tekelci burjuvazinin ürünlerini ve ideolojisini allay›p pullayarak pazarlarlar. 1970’lerde Amerikan ekonomisinde düflüfller yaflanmas› ve Avrupal› ve Japon emperyalistlerinin pazarlara girerek baflar›l› olmaya bafllamas› sonucu reklamc›l›kta da, Avrupa’da da büyük firmalar ç›kt›. Uluslararas› alanda Amerika’n›n yedi¤i pastaya özellikle Japonya, ‹ngiltere ve Fransa ortak olmaya bafllad›. SPOR Spor, bugün egemen güçlerin kitleleri uyutmak için kulland›¤› en etkileyici araçlardan biridir. Emekçi halk› sorunlar›ndan uzak tutmak, toplumsal meselelere ilgisini yok etmek için spor (özellikle futbol), medyan›n en yo¤un iflledi¤i konudur. Öyle ki, gazetelere göz att›¤›-
ona ba¤l›d›r. Futbola popülerlik kazand›ran asl›nda, topun arkas›nda koflturanlar de¤il, oyuna verilen ve yüklenen an lamd›r. Burjuva egemen anlay›fl spora dostluk, dayan›flma anlam› yüklemez. Aksine bireyci rekabet temeline oturtulur spor. Dolay›s›yla rekabetçi bireycilik ideolojisi do¤al insanl›k durumu olarak sunulur. Tak›m sporlar›nda bile yüceltilen ya da yere bat›r›lan antrenör ya da tak›m›n tek tek bireyleridir. Öte yandan, sporla yaflat›l›p güçlendirilen bir di¤er burjuva “de¤eri”, ›rkç›l›k ve flovenizmdir. Uluslararas› spor yar›flmalar› uluslara iliflkin burjuva önyarg›lar›n ve tutumlar›n belirledi¤i bir dille sunulur ki, bu dil flovenizmi ifade eder. Burjuvazi için iflçi ve emekçilerin ifl d›fl› etkinlikleri düzen aç›s›ndan her zaman gerçek bir tehlike olarak görülür. Emekçileri ifl d›fl›nda kontrol alt›nda tutmak onlar aç›s›ndan bir zo-
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
Reklamlar yoluyla insanlar›n, sat›lacak her fleye ihtiyaçlar› oldu¤u inand›r›l›r. Böylesi tüketici bir kültürü ve bu kültürün getirdi¤i özenti, fiyaka satma ve tüketerek kendini baflka flekillerde gösterme anlay›fl ve tarz›n› da kuran ve yaflatan, büyük oranda iletiflim araçlar›d›r (bunun içinde de reklamlar). Örne¤in “Çark› Felek” program›nda çal›flan tan›nm›fl kad›n mankenler, çok büyük paralar almaktad›rlar. Peki bu paray› almalar›na sebep olan orada k›r›tarak harfleri çevirmeleri midir sadece? Tabi ki hay›r. Burada izleyiciler hedeftir. Çark› Fele¤in k›z›, bu hedefi biçimlendirmede, ifltahland›rmada, uyutmada, umutland›rmada, kand›rmada, oyalamada, izleyici kad›nlar›n bu süslenmifl-cilalanm›fl ete bak›p imrenerek onun cilalar›n›, boyalar›n›, saç fleklini, giyim fleklini kendine ideal model almas›nda, kad›nlar› sürekli olarak kendilerini süs eflyas› gibi süslemek için pazarda cirit atmas›nda kullan›lan de¤erli bir araçt›r, metad›r. Bir Amerikan reklam ajans› olan BBDO’nun baflkan›, daha 1968 y›l›nda reklam›n önemini belirtmek için flöyle diyordu: “Özgürlü¤ün kendi reklam› olmal›d›r, yoksa tehlikeye gir mesi kaç›n›lmazd›r.” Yine reklam alan›nda uluslararas› tekel durumunda olan Saatchi › Saatchi firmas›n›n 1985 y›l›ndaki y›ll›k raporunda flöyle deniyor: “Uluslar ötesi reklam verenlerin yapmas› gereken birfley vard›r: Tüm dünyada tan›nan kültürel referanslar› ve sembolleri sermayeye çevirmek... Amerika’n›n bat›s›na erkekçe ve vahfli bir imaj veren sinema ve televizyonun uygulad›¤› e¤itim olmadan, Marlboro markas›n›n
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
70 runluluktur. Bu anlam›yla ifl d›fl›nda kitleler toplumsal sorunlarla de¤il, kendi öz sorunlar›yla de¤il, di¤er fleylerin yan›nda (filan mankenin filanla iliflkisi, filan dizideki filan›n sonunun ne olaca¤› vs. vs.) futbolla, sporla ilgilenmelidir. Sporlar e¤lence yan›nda, deflarj olma olana¤› sunar in sanlara. Kapitalist sistemin çekilmez durumda olan yüklerini, karfl› tak›ma ya da yenilgiye u¤ram›fl olan kendi tak›m›n›z›n oyuncular›na, yanl›fl karar veren hakeme küfür ederek unutabilirsiniz. Bir bölgedeki bir toplant›da, iki örgütlü yoldafl›m›z süreci h›zland›rmam›z›, yetiflmek zorunda olduklar› “çok önemli” iflleri oldu¤unu söylemifllerdi. Sonradan yetiflmek zorunda olduklar› bu “önemli” ifllerinin bir futbol karfl›laflmas›n› seyretmek oldu¤unu ö¤rendi¤imizi aktar›rsak, san›r›z egemenlerin spor yoluyla sadece bilinçsiz y›¤›nlar› de¤il ama, flu veya bu boyutta devrimci bilince “sahip” insanlar›m›z› bile etkilediklerini görebiliriz. Spor karfl›laflmalar›n›n TV’lerden yay›n› boyunca sürekli saha kenar›nda ve belirli zaman aral›klar›nda ekran›n alt ve üstünde reklamlar görürüz. Grunding, Kent, Coca Cola, 7 Up, Coke, Efes Pilsen, Arçelik, Renault, Alarko, Vak›fbank, Oyak Sigorta vs. vs. Yani kapitalist-emperyalist tekel ve firmalar buralardan kendi ürünlerini tüketmemiz için gözümüzün içine girerler. Baz› spor etkinlikleri gelir art›ran yat›r›m ve ifl alan› olarak görülür. Bu tür örgütlenmede yat›r›m, sermaye biriktirme ifllevi görür. Di¤er yandan baflta da dedi¤imiz gibi, burjuva medya al›fl›la gelen günlük pratiklerden spora ayr› sayfalar, ayr› bölüm-
ler ve saatler ay›r›r. Sporun bu flekilde toplumdan ayr› bir gerçekmifl gibi verilmesi, sporun politikayla hiçbir iliflkisi olmad›¤› fleklinde bir düflünüfl biçimini empoze etmek içindir. Gerçekte ise, medyada spor, ideolojik olarak çok büyük ifller baflar›r. Belirli koflullar içinde kitlelerin kendilerini ifade etmesine, gerginliklerini gidermeye, sistemin yaratt›¤› sald›rganl›klar›, kinleri belli bir kanalda kullanmalar›na f›rsat verir. Bu ise, kitlelerin toplumsal yap›ya (kapitalizme) uyumunu ve sistemin istikrar›n› sa¤lar. ÇOCUK Dünya televizyonlar›nda burjuva ideolojiye, kapitalist dünya düzenine ve pazar›na belki de en büyük hizmeti yapan Walt Disney ürünleridir. Disney’in faresi “zarars›z ve siyasal içeriksiz” bir fare olarak sunulur. Oysa bu sahtekarca bir aldatmacadan baflka birfley de¤ildir. Dünyan›n hemen her köflesinde Walt Disney’in yarat›klar› yoluyla genç beyinlere burjuva ideolojisi-de¤erleri empoze edilir. Çocuklar ve gençler kitle tüketimine, sorunlara burjuvaca yaklaflmaya, mülkiyet haklar›n›n herfleyden üstün oldu¤una ve korunmas› gerekti¤ine, bireycili¤e al›flt›r›l›rlar. Çocuk bu yolla kapitalist sistemin de ¤erlerini evrensel de¤erler olarak benimser. Kinova, Teks, Tom Miks gibi dergileri okuyanlar Disney’in çeflitli k›l›flarda tekrarlanan flu örne¤ini iyi bilirler: Donald ve ye¤enleri “Vahfli Bat›ya” macera aramaya giderler. Vahfli Bat›da kimler yaflar? Tabi ki ‘vahfli’ K›z›lderililer. Aztek yerlileri her zaman “modern” (siz burjuva kapitalist anlay›n) anlay›fl› be-
nimseyerek kap›lar›n› yabanc›lara açarlar. “Modernleflme” (kapitalistlerin yurtlar›n› ya¤malamas›) onlara kaynaklar›n› nas›l kullanaca¤›n› “ö¤retir”. Donald ördeklerin ödülü ise çal›flmaks›z›n kazan›lan alt›n, servettir. Walt Disney’in kahramanlar› Küba’da gerillalarla, ‹ran’da fiah aleyhtarlar› ile, Vietnam’da Vietminh’le savaflm›flt›r. Dünyan›n her yerinde egemen güçlerle iflbirli¤i yapm›fl, buna karfl›l›k ödüllendirilmifltir. Yine Tom ve Jeri’den, Woody Woodpecker’a, Long Ranger’dan son bilim kurgu-uydurmaca komiklerine kadar, düzenin iflleyiflini bozan “kötülere” karfl› al›nan tedbirler ve mücadelenin zaferle sonuçlanmas›na flahit oluruz. Düzeni bozan veya bozmaya yeltenenler, kahraman›m›z taraf›ndan durdurulur ve cezaland›rmas› için polise teslim edilir. Çocuklar›m›z›n evde okuduklar› dergiler, çocuk program› ad› alt›nda televizyon kanallar›n› ve saatlerini dolduran burjuva ve ticari pislikler, çocuklar›n do¤ufltan olan arzular› ve yönelimleriyle gelen birfley de¤ildir. Çocuk için seçenek ya okumak ve seyretmek ya da okumamak ve seyretmemektir. Çocuk bu burjuva de¤erleri okumamay›, seyretmemeyi ancak bizim bask›m›zla belki seçer, aksi takdirde okur, seyreder. Çünkü o ö¤renmek, e¤lenmek ve oynamak isteyen canl› bir varl›kt›r. Böylece burjuva yaflam tarz› ve de¤erleri en fazla çocuklar›n beynine sokulur. KADIN Önemli bir sorun olarak kad›n sorununda da medyan›n afla¤›l›k, çürümüfl ve gerici tavr›n› burjuva ideolojisinin bir aynas› olarak, her gün, her saat görmek
71 olarak daha aktif k›lma çabas› içinde olduklar›n› görürüz. Kad›n›n cinselli¤i kapitalist için hemen her alanda kullan›lacak bir metad›r. Neredeyse tüm ürünlerinin reklam›nda yar› ç›plak bir kad›n görmek mümkündür. Burjuva medyan›n hemen hemen her türünde de bu anlay›fl mevcuttur. Mizah dergilerinin hemen her sayfas›nda ç›plak kad›n çizimi görülebilir. Kad›nlara yönelik dergiler gazete bayilerinde en çok yeri tutmaktad›r. Bunlar moda, kad›n-erkek iliflkisi, seks, evlilik ve kad›nlar›n ilgi ve “sorunlar›” üzerine “e¤ilirler”. Genellikle yap›lan, burjuva yaflam anlay›fl› ve düflünüfl tarz›n› “modern”, “ba¤›ms›z”, “yeni” ad› alt›nda savunma ve bunlar›n beraberinde gelen yaflam-tüketim biçimi-
tüm burjuva medyas›, flu düflünüfl biçimlerini empoze eder: 1) ‹nsan do¤as› de¤iflmez. 2) Bencillik, salt kendi ç›kar›n› temel almak, baflkalar›n› ezmek insan›n do¤as›nda vard›r. 3) Özel mülkiyet kutsald›r, özel mülkiyet hakk›na yap›lan itiraz düzeni bozmakt›r, cezaland›r›lmal›d›r. 4) Özel teflebbüs dürüst ve verimlidir. 5) Politika dürüst olamayan bir ifltir. Bu yüzden kitleler bu iflle ilgilenmemeli, baflkalar›na b›rakmal›d›r. 6) Bireysel çabalarla, azimle her fley baflar›labilir. Örgütlü hareket etmekle bir fley halledilemez. 7) Tüketim maddelerine zam yap›lmas›n›n en önemli nedeni, iflçi sendikalar› nedeniyle iflçiye
Spor; belirli koflullar içinde kitlelerin kendilerini ifade etmesine, gerginliklerini gidermeye, sistemin yaratt›¤› sald›rganl›klar›, kinleri belli bir kanalda kullanmalar›na f›rsat verir. Bu ise, kitlelerin toplumsal yap›ya (kapitalizme) uyumunu ve sistemin istikrar›n› sa¤lar. kullan›lmaktad›r. Di¤er yandan gazetelerin magazin ve sözüm ona “sa¤l›k” ve “güzellik” köflelerinde sürekli olarak kad›n›n kendini nas›l daha güzellefltirebilece¤inin, “çekici” k›labilece¤inin yollar› anlat›lmakta ve bir süs ve cinsel meta olarak olabildi¤ince afla¤›lanmaktad›r kad›n. Kapitalizm kad›nlar›n ev köleli¤ine ek olarak, sermayeye düflük ücretli köleli¤i getirmifltir.. Burjuva ideolojisi bu yeni köleli¤i kad›nlara verilmifl bir özgürlük olarak sundu ve halen de sunmaktad›r. Kad›nlar kitle tüketim endüstrilerinin sevgilisi olarak ele al›nmaktad›r. Gazete bayilerindeki özellikle magazin dergilerini yak›ndan incelersek, hepsinin de kad›n lar› toplumda tüketici kitle
nin yayg›nlaflt›r›lmas›d›r. Bu tür dergilerde kad›n ev, moda, kad›n sporu, makyaj, saç, parfüm gibi endüstrilerin mallar›n› tüketmeleri için tüketim endüstrisine yem olarak kullan›lmaktad›r. Yani medyada sat›lan sadece burjuvazinin kad›n, cinsellik ve kad›n-erkek iliflkisi konusundaki anlay›fl› de¤il ayn› zamanda, bu tür bir anlay›fl›n gerekli gördü¤ü tüketimdir. Kad›n dergileri sadece fikirleri de¤il, ayn› zamanda mallar›/metalar› da satar. Burada fikirler, mallar›n sat›lmas› için kullan›lan araç rolündedir. Tüketicinin bir fleyi almas› ve kullanmas› için, ona ihtiyac› oldu¤una inand›r›lmas› gerekir. Bu ise sürekli iletiflim yollar›yla ifllenerek sa¤lanabilir. Gerek ülkemizde ve gerekse de dünyada
ödenen maafllar›n art›r›lmas›d›r. 8) Serbest piyasa (kapitalizm) düzenindeki sahtekarl›klar›n, soyanlar›n nedeni sistemden kaynakl› de¤ildir, birkaç kötü niyetlinin iflidir. Bunlar›n da hakk›ndan evel-allah gelece¤iz. 9) Ülkemizin kalk›nmamas›n›n en önemli nedeni toplumca çal›flmay› sevmeyen yap›ya sahip olmam›zd›r. 10) Ulaflmak istenen sonuç için her türlü arac› ve yolu kullanmak normaldir, meflrudur. 11) Biz (burjuvazi) özgür dünyan›n koruyucusuyuz. Bu u¤urda, gerekirse (asl›nda akl›m›zdan bile geçmez ama) nükleer silahlar da dahil her türlü fliddeti kullanma hakk›na sahibiz. 12) Sosyalizm, özgürlükleri yok eden bir sistemdir. Egemen burjuvazi; medyas›
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
ve okumak mümkündür. Kad›n›n burjuvazi için iki yönden de¤eri vard›r. Birincisi; emekçi kad›n olarak eme¤inin sömürülmesi ve burjuvazinin karlar›na kar katmas› biçimiyle, ‹kincisi; cinsel bir meta görülmesi biçimiyle. Toplumumuzun (özellikle erkeklerin) bast›r›lm›fl cinsel istek duygular› kullan›larak (ki bunun sorumlusu da yine burjuva feodal sistemdir), ç›plak kad›n resimleriyle, kad›n vücudunun hergün sergilenmesi yoluyla tiraj ve reyting art›rma yöntemleri, art›k herkesçe bilinen bir durumdur. Halk› tüketime özendirerek karlar›n› art›rmak amac›yla, yapt›klar› meta/ürün reklamlar›n›n neredeyse tümünde kad›n bir cinsel obje olarak
PART‹ZAN 43 • fiubat -Mart 2002
72 yoluyla, kendi ideolojisini say›s›z yollarla günlük yaflam iliflkileri içerisine sokar. Bunlardan en önemlilerini flu befl bafll›k alt›nda toplamak mümkündür. a) Meflrulaflt›rma yolu : Varolan egemenlik iliflkileri (burjuvazinin iflçi s›n›f› ve emekçiler karfl›s›ndaki egemenli¤ine dayanan iliflkiler) meflru olarak sunulur. Bu meflruluk iddias›, belli simgesel biçimlerle sunulur. Örne¤in hukuki oldu¤unun söylenmesi, devletin ve egemenlerin ç›karlar›n›n herkesin ç›karlar›ym›fl gibi gösterilmesi. Ya da hikayeleme yoluyla, meflruluk iddialar› belirli hikayeler içerisine konularak kabul ettirilir. b) ‹kiyüzlülük: Bu yöntemde, egemenlik iliflkileri saklanarak, inkar edilerek, üstü örtülerek, kitlelerin ilgisi baflka yönlere çekilerek sürdürülmeye çal›fl›l›r. Örne¤in grevler ve muhalif gösterilerin polis taraf›ndan bast›r›lmas›n›n, “kamu huzur ve düzeninin veya ulusal ç›karlar›n korunmas›” olarak sunulmas›; Almanya gibi ülkelerde, temel insan haklar›ndan yoksun b›rak›lan yabanc› iflçilere bu haklar›n verilmemesinin nedeni olarak, bunlar›n “misafir” olarak gösterilmesi; Nazi toplama kamplar›n›n “rehabilitasyon” merkezleri olarak lanse edilmesi; Irak’› ya da Yugoslavya’y› yak›p y›k›p harabeye çevirdikten sonra “biz oraya haks›zl›klar›, insan haklar› ihlallerini önlemek, demokrasiyi, bar›fl› getirmek için gittik” denilmesi; ‹srail’in çocuklar› öldürmesinin nedeninin, “kendini savunmas›” için almak zorunda oldu¤u tedbirler olarak gösterilmesi; Hücre Tipi zindanlar›n, otel odas› vs. tan›mlarla kabul ettirilmeye ça-
l›fl›lmas› gibi. c) Birlefltirme: Bu yolu hemen hemen hepimiz biliriz. Vatan, millet edebiyat›d›r bu. Belli simgesel biçimler al›n›r (dil, din) ve toplum taraf›ndan paylafl›lan ve kabul edilen de¤erler olarak sunulur. S›n›flara bölünmüfl olan topluma, bu özelliklerinin üzerinde ortak bir kimlik verilir/hat›rlat›l›r. Bayrak, milli marfl ve akla gelecek her türlü ulusal “birlik” duygusu verecek olan amblemler, sloganlar ve resimler. Tüm bunlarda asl›nda vatandan da milletten de anlafl›lmas› gere-
Egemen medya bugün ortak bellekte ne kadar ilerici, insandan yana, gerçeklere dayanan fikir, yap›, kifli ya da kurum varsa hepsini reddetmek, inkar etmek ve yanl›fllamak için çaba sarfediyor ve bunu önemli ölçüde baflar›yor. Yap›lan herfley izleyici ya da okuyucunun unutmas›n› sa¤lamak için. ken, sömürücü egemenlerin ç›karlar›d›r. d) Bölme : Yukar›dakinin tersine, sistemin meflrulu¤unu soruflturanlara, sorunlar›n kayna¤›n› araflt›ranlara, sisteme muhalif olanlara, egemenler için tehlikeli olanlara karfl› uygulan›r. Burada amaç, karfl›t olarak duran güçlerin aralar›nda dayan›flma kurmalar›n› engellemek, birli¤ini parçalamakt›r. Bu anlay›flla, gruplar, örgütler aras›ndaki farkl› düflünceler üzerine sürekli vurgular yap›larak, onlar›n bir araya gelip ortak olduklar›
noktalarda etkili bir güç oluflturmalar› engellenmeye çal›fl›l›r. e) Somutlaflt›rma / Maddilefltirme: Bu yolla, var olan egemenlik iliflkileri, sürekli, ebedi ve do¤alm›fl gibi sunulur. Örne¤in, bugün insanlar›n büyük ço¤unlu¤u, erkek ve kad›n aras›ndaki toplumsal süreçler sonucu olarak kurulmufl olan iflbölümünün -yani düpedüz kad›n›n ikinci s›n›f cins olarak görülmesi ve cinsel bask› ve sömürü alt›nda tutulmas›n›n- cinsler aras›ndaki fizyolojik farkl›l›klardan dolay› oldu¤unu ve do¤alar›nda böyle bir ayr›m›n oldu¤unu düflünür. Yani bu yöntemle, herhangi bir toplumsal olgu, de¤iflmeyen, kal›c› olarak gösterilerek tarihsel karakterinden soyutlan›r. Kapitalist sistemin, art›k de¤iflmeyece¤i, ebedi bir sistem olarak gösterilmesi gibi. Egemen medya bugün ortak bellekte ne kadar ilerici, insandan yana, gerçeklere dayanan fikir, yap›, kifli ya da kurum varsa hepsini reddetmek, inkar etmek ve yanl›fllamak için çaba sarfediyor ve bunu önemli ölçüde baflar›yor. Yap›lan herfley izleyici ya da okuyucunun unutmas›n› sa¤lamak için. Bu k›sm› CNN Türk’ün kurulufl anlaflmas› imza töreninde konuflan Do¤an Medya Grubu baflkan›n›n yeterince aç›k ve ayd›nlat›c› sözleriyle bitirelim: “Yeni bir bin y›la girerken, uluslararas› standartlarla yerel standartlar› birlefltiriyouz. Bu yat›r›m sadece ekonomik ve profesyonel de¤il, çok daha genifl bir ufka sahiptir. Çünkü medya sosyal geliflmelerde hayati bir rol oynamaktad›r. Bu sorumlulu¤umuzun bilincinde olarak faaliyet gösterece¤iz.” (Hürriyet 14.06.99) Devam edecek