Partizan Sayı 58

Page 1


UMUT YAYIMCILIK VE BASIM SANAY‹ LTD. fiT‹ Yönetim yeri: Gureba Hüseyin A¤a Mah. ‹mam Murat Sok. No:14/1 Aksaray-Fatih/‹STANBUL. Tel: (0212) 521 34 30 FAKS: (0212) 621 61 33 Sahibi ve Yaz›iflleri Müdürü: Numan BOZER Bask›: Kayhan Matbaa ISSN. 1303-0078 email: umutyayimcilik@ttnet.net.tr BÜROLAR ➧ KARTAL: ‹STASYON CAD. DÖRTLER APT. NO: 4/2 KARTAL, TEL: (0216) 306 16 02 Cep: 0 535 484 07 24 ➧ ANKARA: TUNA CAD. ÇANAKÇI ‹fiHANI NO:11 KAT:3 DA‹RE: 32 ÇANKAYA/ANKARA TEL: (0312) 432 23 01 Cep: 0 535 562 33 72 ➧ ‹ZM‹R: 856. SOKAK, NO: 48/203 KEMERALTIKONAK TEL: (0232) 446 78 07 Cep: 0 537 461 79 64 ➧ MALATYA: DABAKHANE MAHALLES‹, BOZTEPE CAD., BABACAN ‹fiHANI NO:9 KAT:1/16 MALATYA TEL: (0422) 325 78 13 Cep: 0 536 697 94 19 ➧ BURSA: SELÇUK HATUN MAHALLES‹, ÜNLÜ CAD, SÖNMEZ ‹fi SARAYI KAT:2 NO: 185 HEYKEL TEL: (0224) 224 09 98 Cep: 0 536 613 81 98 ➧ SAMSUN: KALE MAH., YUSUF KEFEL‹ ‹fiHANI, KAT: 6 NO: 9 TEL: (0362) 435 64 57 Cep: 0 537 597 69 84 ➧ MERS‹N: ÇANKAYA MAH. S‹L‹FKE CAD. ÜZÜM ‹fiHANI KAT: 1 NO: 47 MERS‹N TEL: (0324) 238 06 89 Cep: 0 537 715 18 12 ➧ ERZ‹NCAN: ORDU CAD. ORDU ‹fiHANI KAT:3 TEL: 0 446 223 67 18

Yurtd›fl› Hesap Numaralar› Emriye Demirk›r Ziraat Bankas› ‹stanbul/Aksaray fiubesi Euro Hesab›: 0751 0067 5731 0000 009 TL Hesab›: 0751 0067 5743 0000 009 ‹fl Bankas› ‹stanbul/Aksaray fiub. Euro Hesab›: 1002 1130549-TL Hesab›: 1002 1180043 Vak›fbank Valide Sultan fiubesi Euro Hesab›: 00158 048 000 213746

PART‹ZAN’DAN Merhaba, Yeni bir say›m›zla birlikte daha okurlar›m›zla buluflurken dünyada ve ülkemizde bir dizi önemli geliflmelere tan›kl›k etmekteyiz. Emperyalist-kapitalist sistemin derinleflen krizine paralel olarak, artan sald›r›lar› önemli siyasal geliflmeleri belirleyen noktalar oldu. Emperyalist devletlerin kendi ülke halklar›na dönük sald›r›lar› ile birlikte geliflen göçmen, ö¤renci ve iflçi eylemleri geliflen kitle muhalefetinin önemli bir parças›n› oluflturmaktad›r. Bu sürecin ülkemize yans›malar› ise hakim s›n›flar›n ard arda ç›kard›¤› sald›r› yasalar› ile biçim kazanmaktad›r. Terörle Mücadele Yasa Tasar›s› baflta olmak üzere Genel Sa¤l›k Sigortas› ve polise genifl yetkilerin tan›nd›¤› bir dizi yasan›n gündemlefltirilmesi bu sald›r›lar›n içinde öne ç›kan biçimler olma özelli¤ini tafl›maktalar. Emperyalist efendilerinden esinlenerek ç›kar›lmas› hedeflenen TMY ile tüm demokratik haklar gasp edilirken, yap›lan eylem ve etkinliklerin tümü “terör” kapsam›nda de¤erlendirilmektedir. Toplumun sadece ileri kesimlerini de¤il tümünü bask› ve sindirme hedefi ile ç›kar›lan bu yasaya karfl› yürütülecek mücadele önümüzdeki dönem aç›s›ndan oldukça önem tafl›maktad›r. Bu sald›r›lara kaynakl›k eden ise hiç kuflkusuz ki, egemen s›n›flar›n yaflad›¤› ekonomik ve siyasi krizin kendisidir. Gelinen aflamada ciddi boyutlarda yaflanan yönetememe krizinin afl›lmas› için gündeme getirilen bu sald›r› yasalar› sorunlar›n›n çözümü anlam›nda da hiçbir sonuç sa¤lamayacakt›r. Dan›fltay sald›r›s› ile birlikte yürütülen tart›flmalar AKP hükümetinin ömrünün tükendi¤i sinyallerini aç›ktan verdi. Sald›r›n›n ard›ndan AKP hükümetine karfl› yürütülen propagandan›n start›n› veren ABD emperyalizmi, ülkemiz aç›s›ndan yeni bir yönetim aray›fl› içindedir. Bu aray›fl›n tamamland›¤› koflulda erken seçim süreci de bafllat›lacakt›r. Hakim s›n›flar aras›nda yo¤unlaflan klik dalafl› bu süreçte h›z kazanm›fl bir biçimde kendini göstermifltir/göstermektedir. Bu sald›r›lara karfl› harekete geçmenin ve harekete geçifli örgütlemenin zorunlulu¤u her gün biraz daha artmaktad›r. Tepkinin birleflik ve örgütlü bir tarzda ortaya koyulmas› durumunda devletin bu sald›r›lar›n›n bofla ç›kaca¤› bir gerçektir. Önümüzde s›n›f mücadelesi aç›s›ndan oldukça s›cak geliflmelerin yaflanaca¤› günlere giriyoruz. Bu günlerde kopar›lacak f›rt›nan›n bizi sürüklemesine de¤il, f›rt›nay› koparan biz olmam›z zorunlulu¤u ile hareket edece¤imize olan inançla bir sonraki say›m›zda görüflmek dile¤iyle...

‹Ç‹NDEK‹LER - Uflakl›kta sona do¤ru. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 2 - SS-GSS sald›r›lar›n›n içeri¤i ve mücadelede bizi bekleyen görevler. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 8 - Kitle örgütlerinde çal›flmaya iliflkin . . . . . . . . . . . . . . . . . .28 - Latin Amerika üzerine: Küba . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 58 - Yunan komünistlerinin önderli¤indeki 1944 ulusal direnifl tarihinden belgeler . . . . . . . . . . . . . . . . 76 - Sosyalizmin Anayurdunun Savunmas›nda Kürtler . .86


2

Emperyalizmin ve uflaklar›n›n krizi derinleflirken;

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

Uflakl›kta sona do¤ru

irileri mevcut geliflmelerin akan yönünü emperyalizmin artan sald›rganl›¤›yla birlefltirerek yenilginin ve kaybetmenin ve daha da önemlisi umutsuzlu¤un teorilerini yaparken, birileri de bu ak›fl›n bugün ve gelecek aç›s›ndan tafl›d›¤› sinyalleri alarak tam da bu noktada üzerine düflenleri yeniden ve yeniden de¤erlendirerek mücadelenin akan h›z› içinde yer alma ve ona yön verme mücadelesini yürütecektir.

B

21. yüzy›l, emperyalizm özellikle de ABD emperyalizmi aç›s›ndan “terörizmle mücadele” yüzy›l› olma iddias›n› tafl›yordu. Ancak tarihin garip cilvesi, ilerleyen tarih dilimi bu hülyalar›n tümünü alt-üst edecek geliflmelere sahne oldu. Hesaplar, planlar san›ld›¤› ve düfllendi¤i gibi rahat ve kolay bir biçimde ilerlemedi. Ezilenler dünyan›n bir dizi bölgesini direnifl kaleleri haline çevirdi ve emperyalizme, özellikle de ABD emperyalizmine karfl› tepki ve öfkenin akt›¤› bir dönem yafland›/yaflan›yor. Tarihin bu anlaml› ak›fl›n› görebilmek ve de¤erlendirmek için kuflkusuz ki dünyaya hangi merkezden ve hangi pencereden bakt›¤›m›z önemlidir. Yani birileri mevcut geliflmelerin akan yönünü emperyalizmin artan sald›rganl›¤›yla birlefltirerek yenilginin ve kaybetmenin ve daha da önemlisi umutsuzlu¤un teorilerini yaparken, birileri de bu ak›fl›n bugün

ve gelecek aç›s›ndan tafl›d›¤› sinyalleri alarak tam da bu noktada üzerine düflenleri yeniden ve yeniden de¤erlendirerek mücadelenin akan h›z› içinde yer alma ve ona yön verme mücadelesini yürütecektir. ABD emperyalizminin 11 Eylül sald›r›lar›n›n ard›ndan t›rmand›rd›¤› sald›rganl›¤›n dünya ezilenleri aç›s›ndan ne anlama geldi¤ini çok geçmeden Irak’ta gördük ve yaflad›k. Bunlar bizler aç›s›ndan bilinmeyen, sürpriz geliflmeler de¤ildi. Zira tarih bu ve buna benzer bir dizi geliflmenin, örne¤in yafland›¤› pratiklerle doludur. ABD’nin dünyan›n efendisi olma savafl›na giriflti¤i yak›n tarihimizde bu ç›rp›n›fllar›n beyhudeli¤i kendini ilerleyen zaman içinde yine döne döne vurgulanan Irak sürecinde çok net ve aç›k gösterdi. Bugün gelinen nokta aç›s›ndan ise ABD’nin önümüzdeki sürece dair belirledi¤i politikalar›n iflas etti¤ini söylemek


3

elinen aflamada ABD’nin bu sald›r›lar›n›n nedeninin y›pranma ve ciddi boyutlarda gerileme yaflayan hakimiyetinin korunmas› ve tesis edilmesine yönelik müdahaleler oldu¤u aç›k bir flekilde görülmektedir.

abart›l› bir yaklafl›m olmayacakt›r. ABD savafl kurmaylar› taraf›ndan belirlenen Büyük Ortado¤u Projesi-BOP y›pranan hakimiyetin tesis edilmesinde büyük bir çözüm olarak saptand› ancak istenilen verim al›namad›. Uflaklar›na ve iflbirlikçilerine dayatt›¤› bu proje çeflitli engellere tak›ld›. Bu engellerin en büyü¤ünü ise Irak’taki direnifl süreci oluflturdu. Afganistan iflgali hiçbir biçimde “terörizmle mücadele” iddialar›n› kan›tlamad›, aksine ülke zenginliklerinin ya¤malanmas› ve halk›n yaflam›n›n alt üst olmas› nedeniyle, ABD halk›n gözünde bafl terörist olmaya bafllad›. Irak’ta bulunamayan nükleer silahlar ‹ran sürecinin daha da zora sokulmas›na neden oldu. Çünkü Afganistan ve Irak süreci ABD’nin bu ülkelere sald›r›rken öne sürdü¤ü gerekçelerin tümünün birer yalan ve çarp›tma olman›n ötesine geçmedi¤ini çok aç›k bir flekilde gösterdi. Bu yüzden de ‹ran’daki Uranyum zenginlefltirme program› ve bunun dünyay› tehdit eden bir nitelikte oldu¤u aç›klamalar› kamuoyunu ikna etmeye yetmedi.

Gelinen aflamada ABD’nin bu sald›r›lar›n›n nedeninin y›pranma ve ciddi boyutlarda gerileme yaflayan hakimiyetinin korunmas› ve tesis edilmesine yönelik müdahaleler oldu¤u aç›k bir flekilde görülmektedir. ABD’nin do¤rudan yabanc› sermaye yat›r›mlar›ndaki pay› 1960’da %50 iken flimdilerde %25’lere gerilemifl durumda. Sadece teknoloji ve teknolojik ürünlerde de¤il, yüksek teknoloji alan›nda da karfl›laflt›rmal› üstünlü¤ünü kaybetmifl durumda. Buna karfl›l›k bir bafl›na dünya silah sto¤unun yar›s›na sahip ve bu alanda mutlak teknolojik üstünlü¤ü var. Dünya pazarlar›na hakim olma ve denetleme mücadelesini askeri sald›r›larla sa¤lamaya çal›flmas› da bu anlamda tesadüf de¤ildir. Bu silahlar›n dünya halklar›na vaat edilen “bar›fl”, “demokrasi” ve insan haklar›” götürülmesi amac› ile kullan›ld›¤› yalan› ise çoktan kan›tlanm›fl durumda. “Terörizmle küresel savafl” teorilerinin pazara sunuldu¤u günlerin ertesinde bu teorinin baflar› elde etmemesine paralel olarak de¤iflen söylem, yerini “önleyici

vurufl” olarak tan›mlad›. Ancak bu teorilerin ve bunlara paralel olarak gelifltirilen müdahalelerin baflar›l› olaca¤›na ABD’nin kendi savafl kurmaylar› dahi inanmamaktad›r. ABD’de yay›n yapan Foreign Policy dergisinin ABD’nin önde gelen 117 savunma ve güvenlik uzman› aras›nda, yapt›¤› anket önemli. Derginin Temmuz/A¤ustos say›s›nda yay›mlanacak olan bu anketin sonuçlar›na göre, 117 uzman›n yüzde 84’ü “terörizme” karfl› savafl›n baflar›s›z oldu¤una inan›yor. Bu oran kendini muhafazakâr olarak niteleyen uzmanlar aras›nda yüzde 71, ›l›ml›lar aras›nda, yüzde 90 ve liberal (solcu) olarak nitelenenler aras›nda da yüzde 89. Dahas› bu uzmanlar›n yüzde 86’s› dünyan›n bugün, ABD ve Amerikan halk› aç›s›ndan 11 Eylül öncesine göre çok daha tehlikeli bir duruma geldi¤ine inan›yor. Pew Research Centre’nin 15 ülkede 1999’dan bu yana düzenli olarak gerçeklefltirdi¤i “tutum araflt›rmalar›n›n” sonuncusu, (May›s ay› içinde yap›ld›) ABD’nin dünya halklar› nezdinde prestijinin

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

G


PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

4 sürekli gerilemekte oldu¤unu gösteriyor: 1999-2006 May›s döneminde, ABD’ye olumlu gözle bakanlar›n oran› yüzde olarak, ABD’nin en yak›n müttefiki ‹ngiltere’de 83’ten 56’ya; Fransa’da 62’den 39’a, Almanya’da 78’den 37’ye, ‹spanya’da 50’den 23’e gerilemifl. Bu gerileme Müslüman ülkelerden Endonezya’da 75’ten 30’a ve Türkiye’de de 52’den 12’ye düflmüfl durumda. Bu güç ve hegemonya yitiminin ABD aç›s›ndan yaratt›¤› sonucu ya da di¤er bir ifadeyle hamleleri ‹ran’la ilgili gelifltirilen süreçte görmek mümkün. Son dönemde kamuoyuna yans›yan diyalog çabalar›n›n nedenini tam da yukar›daki verilerin kendisinde aramak gerekir. Silahlanmada yaflanan “patlaman›n” gücü

rumlamak mümkün. Bunun yan›s›ra elindeki ekonomik ve askeri güçlerin hareket alan›n› geniflletme hedefini yine bu “›l›ml›” politikalar›n›n bir sonucu olarak görmek mümkün. NATO’nun etki alan›n›n gelifltirilmesi ve bu konuda iflbirlikçileriyle bir aray›fla girmesi ABD’nin son dönem yapt›¤› önemli hamlelerdir.

venlik Dan›flman› Stephen Hadley, “Meydana gelen durum, Irak’ta yaflanan geliflmelerin olumlu bir sonucudur. Japon askerleri ülkeden çekilerek yerlerini Irakl› meslektafllar›na b›rak›yor. Bu anlamda zaman› geldi¤inde bizim de Irak’tan çekilece¤imizin bir göstergesidir” fleklinde konuflsa da durumun bu olmad›¤› bir gerçektir. Irak’taki askeri sald›r›lar›n› Bakuba bölgesi baflta olmak üzere bir dizi bölgede yo¤unlaflt›ran ABD ordusunun bu süreçte yaln›z b›rak›lmas› istikrar›n m› yoksa emperyalist ordular›n yenilgiyle paralel olarak geliflen yorgunluk ve b›kk›nl›k hali midir sorusunu sormak gerekir.

on dönem çeflitli ülkelere Bush taraf›ndan yap›lan ziyaretleri ise tek bafl›na ayakta kalma teorilerinin iflas etti¤i koflullarda iflbirlikçilerini ve uflaklar›n› daha fazla devreye sokma ve bu yolla daha uzun süreli ayakta kalma çabalar› olarak görmek ve yorumlamak mümkün.

S

tesis etmedi¤ini gören ABD bu politikalar›nda “manevra” yapmak durumunda kalarak daha “›l›ml›” bir siyaset izleme durumuna yönelmifltir. Son dönem çeflitli ülkelere Bush taraf›ndan yap›lan ziyaretleri ise tek bafl›na ayakta kalma teorilerinin iflas etti¤i koflullarda iflbirlikçilerini ve uflaklar›n› daha fazla devreye sokma ve bu yolla daha uzun süreli ayakta kalma çabalar› olarak görmek ve yo-

Askeri müdahalelerinden sonuç alamayan ABD bir zorunluluk olarak bu yolu seçmek zorunda kalm›flt›r. Gelinen aflamada Irak t›kan›kl›¤› ve kan deryas› içinde ise daha fazla yaln›zlaflmakta. Yenilgiyi tek bafl›na yaflama durumuna daha fazla sürüklenmektedir. Irak’ta bulunan 600 kiflilik Japon askeri gücünü aç›klamas› (21 Haziran) bu tabloya son örnektir. Bu yaln›zlaflmay› de¤erlendiren Bush’un Ulusal Gü-

Irak’taki direniflin kalelerinden biri durumda olan 400 bin nüfuslu Ramadi’yi kuflatan ABD ordusu, di¤er taraftan da Basra’da ola¤anüstü hal ilan etmifl durumda. Ba¤dat’› 75 bin ABD ve Irak askeriyle zaptu rapt alt›na al›nmas›na ra¤men Irktaki direnifl odaklar›n›n ve direniflçilerinin sonu gelmemektedir. Irak’ta yaflanan her süreci kamuoyuna önemli bir dönemeç olarak yans›tan ABD son olarak Zarkavi’nin hava


bombard›man› ile öldürülmesini direniflin sona ermesi anlam›nda bir zafer olarak nitelendirdi. Ancak ABD’nin yine kendi savafl kurmaylar› baflta olmak üzere, dünya kamuoyu direniflin Zarkavi’nin öldürülmesi ile son bulmayaca¤›n› aç›kça ifade etti. Zira direniflin varl›k nedeni olan iflgal koflullar›n›n sürüyor olmas›, direniflin bir kiflinin ya da kiflilerin öldürülmesi ile hele de bu kifli son örnekte oldu¤u gibi direniflte söz sahibi biri de¤ilse son bulmayaca¤› bir gerçektir. Bu anlamda bu noktada yap›lan propagandalar›n tümü dünya halklar›n›n gözünü boyama ve bilinçlerini buland›rman›n ötesinde bir anlam tafl›mamaktad›r. Bugün bu tarz propaganda ve art›r›lan askeri operasyonlara ra¤men direnifl varl›¤›n› koruma ve sürdürme gerçe¤ini tafl›maktad›r. Bu yüzden de ABD ordusu bugün itibar›yla yapt›¤› aç›klamalarda gerçeklefltirdi¤i askeri operasyonlar›n tümünü “terörist odaklar›n çökertilmesi ve teslim al›nmas›” olarak aç›klamaktad›r. ABD’nin siyasi arenadaki bu istikrars›zl›¤› ve güç kayb› ekonomisindeki istikrars›zl›¤a paralel olarak gelifl-

“Türkiye’nin 11 Eylül’ü” gibi saptamalara neden olan Dan›fltay sald›r›s› devam›nda yap›lan tart›flmalar›n özü AKP’ye karfl› yürütülen bir kampanyaya dönüfltürüldü.

mektedir. Son dönemde ülkemizin de içinde oldu¤u bir dizi ülkenin ekonomisinde yaflanan dalgalanma ABD’nin faiz oranlar›n› artt›rmas› ile birlikte yafland›. Petrol fiyat›n›n art›fl›na paralel olarak enerji maliyetinin artmas› ve ABD’nin faiz art›r›m› müdahalesi ile yaflanan ekonomik geliflmeler emperyalistlerin ve uflaklar›n›n yaflad›¤› ekonomik krizin boyutunun anlafl›lmas› aç›s›ndan oldukça önemlidir. Denetim alt›na al›nmaya çal›fl›lan krizin gelinen aflamada denetim d›fl›na ç›k›fl›n›n yaratt›¤› etkinin kapsam›n› ve boyutunu sadece ülkemiz aç›s›ndan de¤il, dünya ezilenlerinin artan yoksullu¤unda görmek ve alg›lamak mümkün.

Ülkemizde artan klik dalafl› ve AKP’nin tamamlanan misyonu! Emperyalizmin içinde bulundu¤u bu istikrars›zl›¤›n ülkemizdeki yans›mas› ise ekonomik ve siyasi istikrars›zl›k olmaktad›r. Dan›fltay’a yönelik sald›r› ile ayyuka ç›kan klikler aras› dalafl ülkemizdeki bu istikrars›zl›¤›n en

somut örne¤idir. AKP’nin iktidara geliflinin üçüncü y›l›nda kopan f›rt›nan›n as›l nedeni AKP ile art›k yol al›namayaca¤› gerçe¤idir. Bunu belirleyen ise kuflkusuz ki ABD’nin kendisi olmakta. “Il›ml› ‹slam” projesi çerçevesinde Ortado¤u ülkelerine model olarak gösterilen AKP hükümetinden geçen zaman dilimi içinde istedi¤i verimi alamayan ABD, Türkiye’yi Ortado¤u’da istedi¤i biçimde bir konumlan›fl ve kullan›fl içine sokamad›. AKP’nin dönem dönem bu konuda yapt›¤› ç›k›fllar ise rolünü oynamas› anlam›nda yeterli olmad›. Gelinen aflamada ise ABD Türkiye aç›s›ndan yeni bir yönetime ihtiyaç duydu¤unu gizlememektedir. ABD Savunma Bakanl›¤› (Pentagon) Müsteflar› ve eski Ankara Büyükelçisi Eric Edelman’›n 20 Haziran tarihinde Washington Enstitüsü’nde yapt›¤› aç›klama ABD aç›s›ndan bu ihtiyac›n ifade edilmesinden baflka bir anlam tafl›mamaktad›r. Edelman yapt›¤› aç›klamada “ABD, bugünün güvenlik tehditleriyle yüzleflirken, yüce uluslar›n›n ilerlemesi için tart›flmal› kararlar al-

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

5


PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

6 maktan korkmayan, Atatürk, ‹nönü ve Özal gibi güçlü ortaklara ihtiyaç duyuyor” aç›klamas›nda bulunuyor ve AKP hükümeti için “AKP’nin hükmünü tarih verecek” beyan›nda bulunuyor. Bu hükmü ABD’nin verece¤i konusunda kimsenin bir flüphesi yok. Ancak gelinen aflamada AKP’nin yerine konulacak alternatifin oluflmas›nda ciddi t›kanmalar yaflanmaktad›r. ABD aç›s›ndan afl›lamayan sorun budur. Dünyadaki mevcut geliflmelerin ve ABD’nin bölge ç›karlar› aç›s›ndan askeri yönetimin devreye konulmas› alternatifine ise flu an için s›cak bakt›¤› söylenemez. Bu anlamda da yaflanan belli kritik geliflmelerde gündeme gelen askeri yönetimler ya da yap›lan anket çal›flmalar›nda halk›n yüzde 49’unun askeri yönetimlere s›cak bakt›¤› aç›klamalar›, ABD’nin dönem politikas› ve ihtiyaçlar› ile çak›flma göstermemektedir. “Türkiye’nin 11 Eylül’ü” gibi saptamalara neden olan Dan›fltay sald›r›s› devam›nda yap›lan tart›flmalar›n özü AKP’ye karfl› yürütülen bir kampanyaya dönüfltürüldü. Laik-anti-laik tart›flmalar› gündemlefltirilerek emekçilerden bu iki gerici saflaflma içinde tutum belirlemeleri istendi. AKP hükümetinin bu denli y›pranmas›na neden olan baz› temel noktalar bulunmaktad›r. ‹ktidara geldi¤i günden bugüne “ekonomide düzelmeler yaflan›yor” aç›klamas›nda bulunan AKP hükümetinin bu aç›klamalar›n›n tersine ülkedeki iflsizlik ve yoksulluk

oran› hergün biraz daha art›fl göstermektedir. Son yap›lan araflt›rmalara göre fakirlik s›ralamas›nda Avrupa ikincisi olan Türkiye, iflsizlik oran›nda ise üst s›ralara do¤ru yükselifl izlemeye devam ediyor. Türkiye ‹statistik Kurumu’nun (TÜ‹K) Hanehalk› ‹flgücü Anketi’nin fiubat-Mart-Nisan sonuçlar›na göre, bu zaman diliminde iflgücüne kat›l›m 46.5 olarak hesaplanm›fl durumda. Yap›lan araflt›rmaya göre iflsiz say›s› geçen y›la oranla 17 bin kifli art›fl göstermifl durumda. 2005 Mart ay›nda 21 milyon 190 bin kifli olan çal›flan say›s› Mart 2006’da 21 milyon 272 bin kifliye ç›km›fl durumda. Çal›flan say›s›nda gösterilen bu art›fla ra¤men iflsizlerin say›s› 2 milyon 594 bin kifliden 2 milyon 611 bin kifliye yükselmifl durumda. Bu verilere ek olarak “Dünya Ekonomik Göstergeleri-2006” raporunda Türkiye gelir da¤›l›m› bozuklu¤unda 180 ülke aras›nda 34. s›rada yer al›yor. Bu tabloya paralel olarak geliflen di¤er bir durum da AKP hükümeti sürecindeki d›fl borcun artmas›d›r. IMF’ye olan borçtaki art›fl ve bu borcun ödenemezli¤i ülkemiz ekonomisinin çarp›k tablosunun resmidir. Ekonomideki son dalgalanmalara paralel olarak yaflanan dalgalanma ve bu dalgalanman›n ülkemizde yo¤un bir biçimde hissedilmesi bu anlamda tesadüf de¤ildir. Bu dalgalanmaya paralel olarak artan zamlar, yaflanan geliflmelerin emekçilere yönelik yans›mas›d›r. Türkiye’de yat›r›m ala-

n› bulamayan paran›n ülkemizden ç›k›fl›n›n yaratt›¤› bu dalgalanman›n etkisini daha bir süre sürdürece¤i görülmektedir. Türkiye’yi ziyarete gelen renkli “devrimlerin” mimar› Soros’un yapt›¤› aç›klama da bu konuya aç›kl›k getirmesi anlam›nda oldukça çarp›c›d›r. Soros’un 20 Haziran’da yapt›¤› aç›klamada Türkiye’nin seçim sezonuna girdi¤ini söyleyerek “Önce Cumhurbaflkanl›¤›, ard›ndan genel seçimler olacak. Belirsizlik var, piyasalar bozulmas›n diye seçim de gözden ç›kar›lamaz. Çeflitli belirsizlikler nedeniyle Türkiye’nin seçim süreci çok önemli” aç›klamalar›nda bulunan Soros ülkemizin bir anlamda çizilen kaderini de aç›klam›fl bulunuyor. Bu geliflmelerin yan›s›ra AKP hükümeti sürecinde AB ile iliflkiler noktas›nda da istenilen verimin al›nmamas› durumu Haziran ay› içinde yap›lan görüflmelerde de kendisini gösterdi. 12 Haziran’da Lüksemburg’daki AB D›fliflleri Bakanlar› toplant›s›nda aç›klama yapan AB Dönem Baflkan› Avusturya D›fliflleri Bakan› Plassnik “Türkiye’nin Ankara anlafl›mas› ba¤lam›nda somut ad›mlar atmad›¤› sürece eninde sonunda sorunlar ç›kacakt›r. Kendimizi f›rt›nal› sularda bulabiliriz” diyerek müzakerelerin bafllamas› konusundaki uyar›larda bulunmufltur. Bundan öncekiler gibi karfl›l›kl› restleflmelerle geçen görüflmelerde bir yol katedilemedi. Beklenilen “reformlar›n” hala yap›lmam›fl


olmas›, “teröre” karfl› istenilen sonucun al›nmamas› gibi “hassas” gerekçelerden bu sürecin tamamlanamayaca¤› gerçe¤i kendini bir kez daha göstermifltir. Bu istikrars›zl›¤›n siyasi arenadaki yans›malar›na ise bolca tan›kl›k etti¤imiz bugünlerde bu dalafl bir süre daha devam edecektir. Sistemin ciddi boyutlarda yaflad›¤› yönetememe krizi devrimci ve komünist güçlere yönelik sald›r›lar›n›n boyutlanmas›n› da beraberinde getirmektedir. Sistemlerinin süreklili¤ini sa¤lamak için sisteme muhalif güçleri silahl› zorla bast›rman›n yan› s›ra bir dizi faflist sald›r› yasalar›n› da devreye sokmaktad›r. Son dönem kamuoyunda tart›fl›lan ve oldukça genifl kesimlerin tepkisini çeken bu sald›r› yasalar›ndan biri olan Terörle Mücadele Yasas›, Meclis tatile girmeden ç›kar›lmas› hedeflenmekte. Bu yasalar› tamamlayan ek yasalar›n gündeme getirildi¤i günlerde örne¤in polise s›n›rs›z yetki tan›nmas›n› sa¤layan yasalar da ayr›ca gündemdedir. En demokratik haklar›n suç kapsam›na al›nd›¤› TMY’de sadece devrimci ve komünist güçler de¤il, toplumun tümü büyük bir cendere alt›na al›nmak istenmektedir. Ancak bu sald›r› yasalar›n› kimi reformist çevrelerin tart›flt›¤› gibi “silahs›z örgütler bile terör

kapsam›nda” gibi belirlemelerle tart›flmak devletin ekme¤ine ya¤ sürmenin ötesinde bir anlam tafl›mamaktad›r. Kuflkusuz onlar sahip olduklar› ideolojik duruflla böyle tart›fl›yorlar ve ne ilginçtir ki bu tart›flmalar›n yürütüldü¤ü günlerin ard›ndan tasar› tart›fl›ld›¤› alt komisyon da “silahl› ve silahs›z örgütler” ayr›m›na gitme ihtiyac› duyuyor. Çünkü böyle bir ayr›flman›n reformistlerin “muhalefetini” geriye çekece¤ini çok iyi bilmekteler. Egemen sistem bu ve buna benzer sald›r› yasalar›n› daha önce de ç›karm›fl ve uygulamaya çal›flm›flt›r. Ancak genifl emekçi y›¤›nlar›n muhalefeti sonucu hiçbir hükmü kalmayan bu sald›r› yasalar›n›n geri püskürtülmesi ancak s›n›f mücadelesinin harlanmas› ile mümkün olacakt›r. Emperyalizmin, uflak ve iflbirlikçilerinin yaflad›¤› bu derin ekonomik ve siyasi krizin emekçiler cephesinden yans›mas› ise tepki ve hareketin artmas›na paralel bir seyir izlemektedir. Yunanistan’da ö¤rencilerin üniversite iflgalleri ve Avrupa’da bir dizi ülkede gündeme oturan kitle muhalefeti Fransa’da iflçi ve ö¤renci gençli¤in gerici göçmenlik yasas›na karfl› sokaklara ç›kmas› rüzgar›n hangi yöne do¤ru esti¤ini göstermekte-

n demokratik haklar›n suç kapsam›na al›nd›¤› TMY’de sadece devrimci ve komünist güçler de¤il, toplumun tümü büyük bir cendere alt›na al›nmak istenmektedir.

E

dir. Ülkemizde bir süredir flovenist histeriyle sald›r›lar›n› art›ran hakim s›n›flar›n bu sald›r›lar›na karfl› ortak ve güçlü barikatlar›n oluflturulmas› ve mücadelenin bu zeminde güçlendirilerek, ülkemizdeki emekçilerin mücadelesinin dünya halklar›n›n direnifl zincirinin bir parças› haline gelmesi oldukça önemlidir. Dünyan›n lanetlilerinin gücü karabasan olmufl, kan emicilerin üzerinde ve rüyalar›nda dolafl›yor. Lanetlilerin öfkesi yanarda¤›n a¤z›nda patlamay› bekliyor. Yanarda¤›n a¤z›ndaki öfkeli ve de lanetli kalabal›¤›n yayd›¤› ›fl›k gelece¤in ›fl›¤›d›r. Bu ›fl›¤›n güçlü bir flekilde yand›¤› Nepal, Filipinler, Hindistan’da Maoistlerin önderli¤inde yürütülen Halk Savafl› ezilenlerin gerçek kurtulufl yolunu ö¤reterek ilerliyor. Bugün belli bölgelerde halk›n emperyalizme duyd¤u tepkiyi de kullanarak iktidara gelen revizyonist önderliklerin estirdi¤i “devrim” f›rt›nas›na karfl›l›k, Maoistler Halk Savafl›yla gerçek devrimlerin tarihini yaz›yor.

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

7


8

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

SS-GSS sald›r› yasalar›n›n içeri¤i ve mücadelede bizi bekleyen görevler Bilindi¤i gibi neo-liberal politikalar›n öncelikli hedefi sosyal devletin tasfiyesidir. Bu politikalar iflçi ve emekçilerin örgütlü ve kitlesel direnifllerinin önüne geçmek için zamana yay›larak uyguland›. ‹çinde bulundu¤umuz süreç, bu sald›r› dalgas›n›n en üst boyutta sürdürüldü¤ü bir süreçtir. AB’de Bolkenstein Direktifi, Almanya’da Hartz Yasalar›, Fransa’da F›rsat Eflitli¤i Yasas› (CNE ve CPE bu yasan›n alt maddeleridir), ülkemizdeki Sosyal Sigortalar ve Genel Sa¤l›k Sigortas› Yasas› (SS-GSS) ayn› kapsaml› sald›r›n›n birer parças›d›r. Hepsinin ortak noktas›, kazan›lm›fl haklar›n gasp›, kamusal hizmetlerin piyasaya aç›larak tasfiyesi yoluyla daha fazla sömürü, daha fazla kârd›r.

Bilindi¤i gibi neo-liberal politikalar›n öncelikli hedefi sosyal devletin tasfiyesidir. Bu politikalar iflçi ve emekçilerin örgütlü ve kitlesel direnifllerinin önüne geçmek için zamana yay›larak uyguland›. ‹çinde bulundu¤umuz süreç, bu sald›r› dalgas›n›n en üst boyutta sürdürüldü¤ü bir süreçtir. AB’de Bolkenstein Direktifi, Almanya’da Hartz Yasalar›, Fransa’da F›rsat Eflitli¤i Yasas› (CNE ve CPE bu yasan›n alt maddeleridir), ülkemizdeki Sosyal Sigortalar ve Genel Sa¤l›k Sigortas› Yasas› (SSGSS) ayn› kapsaml› sald›r›n›n birer parças›d›r. Hepsinin ortak noktas›, kazan›lm›fl haklar›n gasp›, kamusal hizmetlerin piyasaya aç›larak tasfiyesi yoluyla daha fazla sömürü, daha fazla kârd›r. Ülkemiz özgülünde 1980’deki 24 Ocak Kararlar›, neo-liberal politikalar›n uygulanmas›n›n ekonomik altyap›s›n› haz›rlarken, 12 Eylül Askeri Faflist Cuntas› da, o süreçte muazzam derecede geliflmifl olan devrimci hareketin bask› alt›na al›n›p

sindirilmesini sa¤layarak uygun siyasi ortam› haz›rlad›. Bu bütünlüklü politikan›n ekonomi aya¤›nda; devletin küçültülmesi, sermayenin serbest dolafl›m› için korumac› ekonomi politikalar›n terk edilmesi, ülke ekonomisinin geliflmesi için büyük önem tafl›yan sübvansiyonlar›n kald›r›lmas›, iflçi ve emekçilerin ücretlerinin düflürülmesi, kamu harcamalar›n›n azalt›lmas›, K‹T’lerin özellefltirilmesi, ülke ekonomisini, uluslararas› piyasalardaki dalgalanmalardan belli bir ölçüde koruyan sabit kur politikas›n›n terk edilerek dalgal› kura geçilmesi gerekiyordu. Aradan geçen 26 y›ll›k zamanda, IMF ve DB taraf›ndan haz›rlanarak dayat›lan bu politikalar›n büyük bir k›sm› gerçeklefltirilmifltir. Bugün, kazan›lm›fl sosyal haklara yönelik kapsaml› sald›r›larla süreç tamamlanmak istenmektedir. Sosyal Güvenlik Yasas›’n›n Meclis’te onaylanmas›ndan sonra, hepsi IMF ve DB taraf›ndan haz›rlanan Emeklilik Ya-


sa Tasar›s›, Kamu Personel Rejimi Yasa Tasar›s›, Gelir ‹daresi Yasa Tasar›s› gibi tasar›lar s›rayla Meclis’in gündemine gelecek ve 19. Stand-by anlaflmas› öncesi IMF’ye sunulan niyet mektubunda taahhüt edildi¤i gibi bir bir yasalaflacakt›r. Emperyalizmin dünya genelindeki neo-liberal politikalar›n› IMF ve DB ile birlikte uygulama araçlar›ndan biri olan Dünya Ticaret ÖrgütüDTÖ’nün temel aya¤›n› oluflturan ve Türkiye taraf›ndan da imzalanm›fl bulunan Hizmet Ticareti Genel Anlaflmas› (GATS) tüm bu yasalar›n temelini oluflturuyor. Anlaflmadaki “Kamu kurum ve kurulufllar›, piyasada serbest rekabet koflullar› içinde üretilen mal ve hizmetleri üretemez ve piyasada haks›z rekabet oluflturamaz. Bu ilkelere ayk›r›l›k teflkil eden bütün birimler tasfiye edilir ve yeniden kurulamaz” maddesi kamuya ait her fleyin tasfiye edilerek dünya pazar›n›n tamamen emperyalizmin ç›karlar›na uygun olarak düzenlenip, bütün kamu hizmetlerinin piyasa mal› haline getirilmesinin amaçland›¤›n› aç›kça göstermektedir. Bugün siyasal güvenli¤in ve sa¤l›¤›n kamu hizmeti olarak tasfiyesinin amaçland›¤› SSGSS’nin yasalaflmas› bütünün

sadece bir parças›d›r. Önümüzdeki süreç yeni sald›r›lara gebedir. IMF, Sosyal Güvenlik Yasas›n›n bir an önce ç›kar›lmas› için AKP hükümetine yo¤un bir bask› uygulam›flt›r. Gelinen en son noktada 3. Gözden Geçirme’nin bafllamas› için yasan›n ç›kar›lmas›n› flart koflmufltur. Erken seçim flu an için gündemde olmamas›na ra¤men seçim sürecine girilmifltir. AKP hükümetinin seçim yat›r›m› olarak kimi popülist politikalara yöneldi¤ini görüyoruz. Bu nedenle AKP hükümeti ifli biraz yavafltan al›p, böyle kapsaml› bir sald›r›n›n kendisine kaybettirece¤i oylar› hesaplayarak 2007’ye b›rakmak istediyse de, IMF’nin bu önflart› sonucu yasay› h›zl› bir flekilde Meclis’ten geçirmek zorunda kalm›flt›r. AKP hükümetinin IMF ile yasan›n seçimden sonra yürürlü¤e girmesi konusunda uzlaflma sa¤lamas› yüksek bir olas›l›kt›r. Böylece AKP hükümeti, SSGSS öncesi yasan›n özünü kapatmak amaçl› kulland›¤› popülist söylemleri seçim propagandas› haline getirip “bizi seçin herkes sa¤l›k sigortas›na sahip olsun”, “yoksulun primi bizden” diyerek oy av›na ç›kabilecektir. Gözden geçirme dönemlerinin önemi, kredi di-

May›s’ta bafllayan 3. Gözden Geçirme sonras› IMF’nin bekletti¤i 900 milyon dolarl›k kredi serbest b›rak›lacak, Türkiye’nin ileriki dönemlerde daha rahat borçlanabilmesi için kredi notu art›r›lacakt›r. Egemenler bunu emperyalizme sadakatlerinin göstergesi olarak hanelerine yazacaklar.

8

limlerinin bu dönemlerden sonra IMF taraf›ndan olumlu rapor verilmesi durumunda serbest b›rak›lmas›ndan kaynaklan›yor. Mesaj aç›kt›r: “Bu tasar› yasalaflmazsa para gelmez.” Nitekim tasar› yasalafl›r yasalaflmaz Ali Babacan IMF’yi 3. Gözden Geçirme için davet etmifltir. IMF de hemen tasar›n›n yasalaflmas›n› çok olumlu karfl›lad›klar›n› ifade eden bir aç›klama yapm›flt›r. 8 May›s’ta bafllayan 3. Gözden Geçirme sonras› IMF’nin bekletti¤i 900 milyon dolarl›k kredi serbest b›rak›lacak, Türkiye’nin ileriki dönemlerde daha rahat borçlanabilmesi için kredi notu art›r›lacakt›r. Egemenler bunu emperyalizme sadakatlerinin göstergesi olarak hanelerine yazacaklar. Bu koflullar alt›nda Meclis’ten geçirilen sald›r› yasas›n›n AKP hükümeti taraf›ndan halk›n yarar›na oldu¤u söylemiyle bol bol propagandas› yap›lm›flt›r. “Herkese sa¤l›k sigortas›”, “18 yafl›n alt›ndakilerden hiçbir ücret al›nmayacak”, “büyük bir re-

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

9


PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

10 form”, “devrim niteli¤indedir” vb. söylemler bafll›ca propaganda malzemesi olarak kullan›lm›flt›r. “Vatandafllar›n hakk›n›n savunucusu” kesilen Baflbakan Erdo¤an bu tür söylemlerine inand›r›c›l›k kazand›rmak için yasan›n Meclis’te görüflülece¤i gün partisinin grup toplant›s›nda yapt›¤› konuflmada “vatandafll›k haklar›n› onlardan esirgeyen bu köhne düzen makul sürede son bulacak” diyerek ayn› demagojiyi sürdürüyor. Oysa ayn› Erdo¤an bir baflka konuflmas›nda yasan›n özünü ortaya koyarak flöyle diyordu: “Sa¤l›¤› dünyan›n her taraf›nda oldu¤u gibi piyasaya açmak zorunday›z ve biz aç›yoruz.” ‹ki söylem aras›ndaki uçurum aç›kt›r. Sa¤l›k bir vatandafll›k hakk› olarak de¤erlendiriliyorsa e¤er yap›lmas› gereken onu bir piyasa mal› haline getirmek de¤il, herkese eflit, ücretsiz, nitelikli bir sa¤l›k hizmeti sunmakt›r. Ancak flu bilinen bir gerçektir ki, burjuvazinin politikas› gerçekleri ters yüz etmek, gerçe¤i yalana, yalan› gerçe¤e çevirmeye ç a l › fl m a k t › r. Bundan dolay› ideolojik manipülasyon onun vazgeçilmez silah›d›r. Her kapsaml› sald›r› öncesinde oldu¤u gibi SSGSS öncesinde de yap›lan bu olmufltur. Bunun bir parças› olarak sadece yeni yasan›n övülmesi de¤il, var olan›n da yerilmesi gerekiyordu. Burada fluna de¤inmek gerekiyor. SS-GSS’ye karfl› olmak varolan sosyal gü-

venlik sistemini savunmak anlam›na gelmiyor. ‹ktidar›n burjuvazinin elinde oldu¤u hiçbir sistemde halk için gerçek anlamda bir sosyal güvenlik söz konusu olamaz. Ancak verilen mücadelelerle bu alandaki kazan›mlar art›r›labilir. Bugün söz konusu olan kazan›lm›fl haklar›n gasp›na yönelik kapsaml› bir sald›r›d›r ve öncelikli görev bu sald›r›n›n püskürtülerek varolan mevzinin korunmas›d›r. Manipülasyonun di¤er bir parças›n› varolan sosyal güvenlik sisteminin yerilmesi oluflturuyordu demifltik. Sosyal güvenlik kurumlar›n›n aç›klar›n›n “devletin s›rt›ndaki kambur”, “kara delik” olarak nitelenmesi buna hizmet ediyordu. Yeni yasayla art›k bu kurumlarda aç›k oluflmayacak, devlet bu yükten kurtulacak ve böylelikle bütçeden bu kurumlara aktar›lan kaynak halk›n

den karfl›lanan bu aç›klar, ülkemizin borçlar›n› ve faiz oranlar›n› art›rmakta, hayat pahal›l›¤›na, yat›r›mlarda daralma ve iflsizli¤e yol açmaktad›r. Bunun sonucu iflsizlik oran› artmakta ve gelir da¤›l›m› giderek bozulmaktad›r. Sosyal güvenlik sisteminin mevcut yap›s› ülke ekonomisinin gelece¤ini ve toplumsal yap›s›n› tehdit etmektedir.” (Beyaz Kitap’tan aktaran Aziz Çelik. Kristal-‹fl Sendikas› E¤itim Araflt›rma Dairesi. 21 Nisan 2006 Radikal) Raporun bu bölümünde ülke ekonomisinin bütün sorunlar›n›n kayna¤› sosyal güvenlik sistemi olarak gösterilmekte, bu sistemin de¤ifltirilmesiyle bütün sorunlar›n çözülece¤i yan›lsamas› yarat›lmak istenmektedir. Oysa gerçeklerin bize

yarar›na kullan›labilecekti!!! Çal›flma ve Sosyal Güvenlik Bakanl›¤›’nca “Sosyal Güvenlikte Reform Önerisi” bafll›¤›yla Temmuz 2004’te haz›rlanan ve Nisan 2005’te de¤ifltirilerek “Beyaz kitap” olarak adland›r›lan raporda söz konusu aç›klara at›fta bulunularak yasayla neyi hedefledikleri flöyle ifadelendirilmektedir: “Devlet bütçesin-

söyledi¤i fludur: Bütçeden en büyük pay IMF ve di¤er emperyalist finans kurumlar›ndan al›nan borçlar›n ve bu borçlar›n faizlerinin ödenmesine ayr›lmaktad›r. Son on y›lda sosyal güvenlik için bütçeden ayr›lan kaynaklar›n toplam› cari fiyatlara göre 60 katrilyon TL ile % 10’luk bir payken, ayn› dönem sadece faiz ödemeleri için 252 katrilyon


ugün SSK’n›n alacaklar›ndan yar›s›ndan fazlas›n› say›lar› 20 bini aflmayan patronlar›n ödemedikleri primler oluflturmaktad›r.

B

TL ile % 45’lik bir payd›r. Yine ayn› dönemde sosyal güvenli¤e aktar›lan kayna¤›n milli gelire oran› % 4’ün alt›ndayken, faiz ödemelerine ayr›lan kaynak milli gelirin % 14.3’ü oran›ndad›r. (‹statistiki bilgiler Aziz Çelik) Mevcut rakamlar, ekonominin bugünkü durumunun as›l nedeninin emperyalizme ba¤›ml›l›¤›n getirdi¤i ekonomi politikalar oldu¤unu gösteriyor. Bütçenin üzerindeki as›l yük de bu politikalar›n bir parças› olan borçlanmad›r. Sosyal güvenli¤e ayr›lan kayna¤›n gerçekte bir sorun oluflturmad›¤›n›, bizzat kendileri ifade etmektedirler. Çal›flma ve Sosyal Güvenlik Bakan› Murat Baflesgio¤lu 16 Ocak 2006 tarihli Radikal gazetesinde sosyal güvenlik giderlerinin 2005 itibariyle Gayri Safi Milli Has›la’n›n (GSMH) % 12.5’i oldu¤unu belirttikten sonra, “Bu oran ‹skandinav ülkelerinde % 35–37, Almanya’da % 27 seviyesinde. A盤›m›z›n GSMH’ye oran› % 4.5’tir. Bu da asl›nda fazla bir rakam de¤ildir. Ama Hazine bu paray› piyasadan borçlanarak karfl›lad›¤› için borcumuz büyüyor. Yoksa sa¤l›kl› bir ekonomide bu rakamlar büyük de¤il” diyerek sorunun kayna¤›n›n “Sa¤l›ks›z ekonomi” oldu¤unu itiraf etmifl oluyor. Bu itirafla da kendi bakanl›¤› taraf›ndan haz›rlanan Beyaz Kitap’tan yukar›da aktard›¤›m›z sat›rlar› da bizzat yalanlam›fl oluyor.

Sosyal güvenlik kurumlar›n›n aç›k vermesi ve bu a盤›n giderek büyümesi ise neden de¤il, sonuçtur. Önemli olan bu aç›klar›n neden verildi¤idir. 1992’ye kadar bütçesi fazla veren SSK, bu y›ldan itibaren aç›k vermeye bafllam›flt›r. 1992’de 2 milyon 550 bin YTL olan SSK a盤› her geçen y›l 盤 gibi büyüyerek 1997’de 19 milyon 399 bin YTL’ye, 1999’da 1 milyar 111 milyon YTL’ye 2003’te ise 4 milyar 808 milyon YTL’ye yükselmifltir. Bu y›lki aç›k tahmini ise 11 milyar 170 YTL’dir. SSK ve Ba¤-Kur’un 22.5 milyar YTL’yi bulan aç›klar›n›n büyük bir k›sm›n› tahsilat› zaman›nda yap›lmayan primler oluflturmaktad›r. Bugün SSK’n›n alacaklar›ndan yar›s›ndan fazlas›n› say›lar› 20 bini aflmayan patronlar›n ödemedikleri primler oluflturmaktad›r. 2000 ve 2001 krizleri gerekçe gösterilerek patronlar›n borçlar›n›n bir k›sm› affedilerek silinirken, bir k›sm› da uygun koflullarda taksitlendirilmifltir. Bu süreçte de yasan›n Meclis’e gelmesinden k›sa bir süre önce “Sosyal Güvenlik Primi Alacaklar›n›n Yeniden Yap›land›r›lmas› Kanunu” yürürlü¤e konmufltur. Yasayla SSK ve Ba¤-Kur’a borcu olanlara May›s sonuna kadar baflvurarak 60 aya kadar varan taksitlendirme ile borçlar›n› ödeme olana¤› sa¤lanm›flt›r. Bu flekilde 7 milyar YTL’si Ba¤-Kur, 3.5 milyar YTL’si SSK’dan olmak üzere toplam

11.5 milyar YTL tahsilat hedefleniyor. Gelir da¤›l›m›ndaki eflitsizli¤in sürekli artmas› sonucu primlerini ödeyemediklerinden sistemden düflen 4 milyon Ba¤-Kur’lunun bir k›sm› bu yasayla tekrar sisteme dahil olabilecek ancak bu yasa onlar› tekrar sisteme dahil etmek için de¤il, primlerin tahsilat› için düzenlenmifltir esas olarak. Ayn› zamanda yasayla patronlar›n prim borçlar›n› ödemeleri için en uygun koflullar sa¤lanarak k›yak geçilmifltir. Patronlar bu zamana kadar ödemedikleri prim borçlar›n›n paralar›n› ›slatarak kârlar›na kâr katm›fl, ödeyecekleri primlerden daha fazla para kazanm›fllard›r. Aç›klar›n bir di¤er nedenini ise sosyal güvenlik kurumlar›nda yap›lan yolsuzluklar oluflturmaktad›r. Bu flekilde kurum milyarlarca lira zarara u¤rat›lmaktad›r. Müfettifllerin teftifller sonucu ortaya ç›kard›klar› yolsuzluklar milyarlar› bulmaktad›r. Bir de ortaya ç›kmayanlar düflünüldü¤ünde bu miktar kat be kat artmaktad›r. Kay›td›fl› istihdam, aç›klar›n bir di¤er nedenidir. Bugün istihdam edilen 20 milyon 834 bin çal›flan›n % 46’s›n› kay›td›fl› çal›flanlar oluflturmaktad›r. Bu rakam giderek daha fazla artmaktad›r. ‹flsizlik oran›n›n resmi makamlara göre % 11.8’e yükseldi¤i ülkemiz koflullar›nda, kay›tl› iflçi çal›flt›rman›n “yüksek” maliyetinden sürekli flikayet edip, maliyetin düflürülmesini isteyen iflverenler, sigortas›z, asgari ücretin çok alt›nda bir maaflla çal›flmaya haz›r milyonlarca iflsizin varl›¤›n› kay›td›fl› çal›flmay› dayatman›n bir arac› olarak kullanmaktad›r. Bu nedenle,

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

11


12

a¤l›k bir vatandafll›k hakk› olarak de¤erlendiriliyorsa e¤er yap›lmas› gereken onu bir piyasa mal› haline getirmek de¤il, herkese eflit, ücretsiz, nitelikli bir sa¤l›k hizmeti sunmakt›r.

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

S

iflsizli¤in art›fl›na paralel olarak kay›td›fl› istihdam da artmaktad›r. Sosyal güvenlik kurumlar›na kay›tl› iflçi oran›nda düflüfle yol açan bu durum, kayna¤›n› prim ödemelerinden alan bu kurumlarda kaynak daralmas›na yol açarak aç›klar›n büyümesine katk›da bulunmaktad›r. Kay›td›fl› istihdam›n önlenmesi gerekti¤inden sürekli olarak bahseden hükümet, patronlar›n ifline gelen bu durumu ortadan kald›rmak için yasada hiçbir düzenleme yapmam›flt›r. Sosyal güvenlik kurumlar›n›n aç›klar›nda oldu¤u gibi yat›r›m›n azalmas›n›n, iflsizli¤in artmas›n›n nedeni de IMF ve DB’nin dayatt›¤› neo-liberal politikalar›n komprador burjuvazi taraf›ndan gayretle uygulanmas›d›r. Emperyalist finans kurulufllar› için önemli olan, emperyalizmin finans kayna¤›n› oluflturan borç döngüsünün aksamadan sürdürülmesidir. Bugün IMF ve DB taraf›ndan uygulanan politikalar ba¤›ml›l›¤› daha da art›ran bu döngünün çevrilmesine yöneliktir. Faiz oranlar›n›n artmas›, al›m gücünün düflmesi, cari a盤›n 22.9 milyar dolar gibi rekor bir seviyeye ulaflmas› hep bu politikalar›n sonucudur. Bu gerçeklik art›k burjuva ekonomistleri taraf›ndan da aç›k bir biçimde dillendirilmektedir. Hurflid Günefl 29 Mart 2006 tarihli Milliyet gazetesinde flöyle demektedir: “fiu anda uygulanmakta olan

IMF program› istikrar ve borç ödemelerinin düzenlenmesini amaçl›yor. Dolay›s›yla büyüme, istihdam, cari aç›k gibi konular IMF’yi ilgilendirmiyor. Bunlarla ilgilenmesi gereken bu ülkenin yöneticileri IMF’ye göre istikrar sa¤lan›rsa sürdürülebilir büyüme kendili¤inden oluflur. Bu da istihdam sorununu çözer. Oysa her ikisi de yanl›fl. Her istikrar yap›s› sürdürülebilir büyüme yaratmaz. Her büyüme performans› da istihdam yaratmaz. Büyümeden büyümeye fark var. fiu anda yaflad›¤›m›z büyüme sürdürülebilir de¤il. Hem cari aç›k yarat›yor. Hem iflsizlik. Bu sald›r› yasas›yla Niyet Mektubu’nda IMF’ye taahhüt edildi¤i gibi sosyal güvenli¤e bütçeden ayr›lan pay, milli gelirin % 4.5’inden % 1’ine düflürülecektir. Oysa bu oran AB ülkelerinde % 19’dur. Ülkemizde sosyal güvenli¤e bütçeden % 14 pay ayr›l›rken, bu oran AB ülkelerinde % 40’t›r. Yasayla birlikte devlet, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun toplayaca¤› prim tahsilât›n›n dörtte biri oran›nda katk› sunacakt›r. Bu durumda toplam sosyal güvenlik harcamalar›n›n beflte biri devlet taraf›ndan karfl›lanm›fl olacak. Mevcut sisteme göre, 2004 y›l›nda üç sosyal güvenlik kurumunun toplam giderlerinin % 45’i devlet taraf›ndan karfl›lanm›flken, ayn› y›l›n hesaplamas› yeni sisteme göre yap›ld›¤›nda devlet katk›-

s›n›n pay› % 20’ye düflecektir. Oranlardaki bu yar›dan fazla düflüfl sadece bafllang›ç için geçerlidir. Zamanla devlet katk›s› daha da azalt›lacak, en sonunda ise tamamen kald›r›lacakt›r. Bu durumda ortaya ç›kacak farklar›, daha fazla primle, daha fazla kat›l›m pay›yla, daha düflük emekli maafl›yla halk›m›z›n s›rt›na yüklenerek, yo¤un bir sömürüyle kapat›lacakt›r. Sosyal Güvenlik Kurumu Yasas› ve Sosyal Sigortalar ve Genel Sa¤l›k Sigortas› Yasas› olmak üzere iki temel yasa biçiminde ele al›nan Sosyal Güvenlik Yasas›’yla gerçeklefltirilen hak gasplar›n› ve bu yasalarla halk› nas›l bir gelece¤in bekledi¤ini ortaya koymak için, yaz›m›z›n devam›nda bu yasalar› ayr› ayr› incelemeye çal›flaca¤›z.

Sosyal Güvenlik Kurumu’nun yap›lanmas› Bu yasayla üç sosyal güvenlik kurumu, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ad› alt›nda birlefltirildi. Kurum, Sosyal Sigortalar Genel Müdürlü¤ü, Genel Sa¤l›k Sigortas› Genel Müdürlü¤ü, Primsiz Ödemeler Genel Müdürlü¤ü, Hizmet Sunumu Genel Müdürlü¤ü, Rehberlik ve Teftifl Kurulu Baflkanl›¤› ile Aktüerya ve Fon Yönetimi Daire Baflkanl›¤› (Aktüerya kurum bünyesinde çal›flanlar ile emekliler aras›ndaki oran) birimlerinden oluflacak. Bu temel birimlerin yan› s›ra çeflitli amaçlarla oluflturulan komisyon ve kurullar da var. SSK, Ba¤-Kur ve Emekli Sand›¤› müfettifllerinin Sosyal Güvenlik Kurumu Yasa Tasa-


r›s›’na iliflkin haz›rlad›¤› rapor, Rehberlik ve Teftifl Baflkanl›¤›n›n Teftifl Kurulu niteli¤inde olmad›¤›n› gösteriyor. Rapora göre, yasayla teftifl ve iç denetime yönelik görevler s›n›rland›r›larak müfettifller ifllevsizlefltiriliyor ve yaln›zca denetçilik yapabiliyorlar. Bu flekilde soruflturma yetkileri ellerinden al›n›yor. fiu anda bile say›lar› yetersiz olan müfettifllerin say›lar› daha da azalt›l›yor. Bu flekilde çeflitli yolsuzluklar›n yafland›¤› bu kurumlarda, yolsuzluklar›n önü daha da aç›l›yor. Yasayla oluflturulan “Asgari ‹flçilik Tespit Komisyonu”nun görevi, asgari iflçilik oranlar›n›n saptanmas› ve asgari iflçilik oranlar›na olan itirazlar›n incelenerek karara ba¤lanmas› olarak tan›mlan›yor. Komisyonda kurum tek-

maddesine ayk›r› hareket edilmifltir. 4 devlet görevlisi, 2 iflveren temsilcisi ve iflçi ve emekçilerin de¤il, sendika bürokrasisinin temsilcisinden oluflan bir komisyondan ç›kacak kararlar›n iflçi ve emekçilerin ç›kar›na olmas› beklenemez. ‹flyerlerinde çal›flacak asgari say›daki iflçiyi bu komisyon belirleyecek. Çal›flt›r›lan iflçi say›s›n›n yetersizli¤ine dair itiraz m› var, bu komisyon karara ba¤layacak. Göstermelik bile olsa ILO’nun standartlar›na uyulmayarak yasan›n bu biçimde düzenlenmesi sald›r›n›n pervas›zl›¤›n›n da göstergesidir. Bir baflka komisyon olan “Sa¤l›k Hizmetlerini Fiyatland›rma Komisyonu” ad›n-

gesidir. Fiyatlar› belirleyecek bu komisyon elbette ki ifltah kabartan bir pazar olan sa¤l›k piyasas›n› sa¤l›k hizmeti sat›c›s› kurulufllar›n ç›karlar›na göre düzenleyecektir. Sald›r› yasas›yla “Sosyal Güvenlik Yüksek Dan›flma Kurulu” oluflturulmufltur. Amac›, sosyal güvenlik politikalar› ve uygulamalar› hakk›nda görüfl bildirmek olarak tan›mlan›yor. Kurulda Maliye ve Sa¤l›k Bakanl›klar›, DPT ve Hazine Müsteflarl›klar›n›n temsilcileri, baz› kamu kurum ve kurulufllar› ile sivil toplum örgütlerinin baflkanlar›n›n yan›s›ra Milli Savunma ve ‹çiflleri Bakanl›klar› bulunacak. Sosyal güvenlikle uzaktan yak›ndan bir ilgisi bulunmayan

dan da anlafl›ld›¤› gibi hangi sa¤l›k hizmetinin kaça sat›laca¤›n› belirleyecektir. Komisyonda ülke içi ve ülke d›fl› sa¤l›k hizmeti sunucusu kurumlar›n yan›nda SGK da bulunacak. SGK’n›n komisyonda bulunmas› sa¤l›¤›n art›k kamu hizmeti olarak verilmeyece¤inin, SGK’n›n sa¤l›k piyasas›ndaki ticari kurulufllardan biri olaca¤›n›n tescilli bel-

bu iki bakanl›¤›n kurulda yer almas› kurulun ayn› zamanda güvenlik politikalar› hakk›nda da “görüfl bildirece¤i”nin göstergesidir. “Görüfl bildirme”nin talimat vermenin diplomasi dilindeki karfl›l›¤› oldu¤u düflünüldü¤ünde, kurulun esas amac›n›n toplumu denetim alt›na almak, iflçi ve emekçilerin gelifltirece¤i direniflleri etkisiz k›lmak için poli-

Göstermelik bile olsa ILO’nun standartlar›na uyulmayarak yasan›n bu biçimde düzenlenmesi sald›r›n›n pervas›zl›¤›n›n da göstergesidir. nik elemanlar›ndan 4 üye, SGK Yönetim Kurulunda temsil edilen iflçi ve iflveren konfederasyonlar›nca belirlenecek 2 üye, Türkiye Odalar ve Borsalar Birli¤i’nden (TOBB) 1 üye olmak üzere toplam 7 üye bulunacak. TOBB’un Komisyona dahil edilmesiyle Uluslararas› Çal›flma Örgütü’nün (ILO), “Sosyal taraflar›” olan iflçi ve iflverenin eflit a¤›rl›kl› temsil

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

13


PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

14 tika üretmek oldu¤u a盤a ç›k›yor. SGK Yasas›’yla kurumun gayrimenkul edinmesi yasaklanm›flt›r. Yasaya göre, kurumun elinde hizmet gere¤i ihtiyaç duyulmayan tafl›nmazlar sat›lmak üzere Maliye Bakanl›¤›’na devredilecek, sat›fl gelirleri SGK’ya verilecektir. Bu yasayla hem “ihtiyaç yok” denilerek hizmet sunumunda kullan›lan gayrimenkullerin sat›lmas› gündeme gelecek hem de fonlar›n› de¤erlendirmek için gayrimenkul alamayan kurum fonlar›n› banka veya menkul de¤erlerde tutmak zorunda kalacak. Bu flekilde fonlar sermayenin kullan›m›na aç›l›rken, krizlerin sürekli oldu¤u ülkemizde olas› bir kriz durumunda SGK fonlar› erimeyle yüz yüze kal›yor. Bu erimenin yol açaca¤› aç›klar devlet taraf›ndan karfl›lanmad›¤›nda ise iflçi ve emekçilerin s›rt›na binen yük daha da artacakt›r. Bu yasa tasar›s› gündeme geldi¤i andan itibaren, “tek çat› uygulamas›”n›n bütün kay›tl› çal›flanlar aras›ndaki eflitsizli¤i giderece¤i, herkesin ayn› olanaklara sahip olaca¤› propagandas› yo¤un olarak yap›ld›. Evet, bu yasayla üç sosyal güvenlik kurumundaki prim ödeme günü, prim oranlar›, emekli ayl›klar› aras›ndaki farklar ortadan kald›r›ld› ve tüm koflullar eflitlendi. Ancak bütün düzenlemeler üç kurum içinde en olumsuz koflullar baz al›narak yap›ld›. Kendilerine göre daha olumlu koflullara sahip olan Emekli Sand›¤›’na ba¤l› kamu görevlileriyle eflitlenecekleri beklentisine giren SSK ve Ba¤-Kur’lular›n kazan›lm›fl haklar› da birçok

aç›dan gasp edildi. Ancak bu yasayla en çok hak kayb›na u¤rayanlar Emekli Sand›¤›’na ba¤l› kamu çal›flanlar› oldu. Mevcut yasada ayn› fonda toplanan primler bu yasayla ayr›l›yor. Emeklilik Fonu Sosyal Sigortalar Genel Müdürlü¤ü’nde, Sa¤l›k Fonu Genel Sa¤l›k Sigortas› Genel Müdürlü¤ünde, Primsiz Ödemeler Fonu Primsiz Ödemeler Genel Müdürlü¤ü’nde ayr› ayr› toplan›p nemaland›r›lacak ve bu fonlar hiçbir biçimde birlefltirilmeyip kaynak aktar›m› yap›lamayacak. Sigortal› çal›flanlardan yüzde 20’si emeklilik, yüzde 12.5’i sa¤l›k, yüzde 1’i ifl kazas› ve meslek hastal›klar› için olmak üzere toplam yüzde 33.5 oran›nda prim kesintisi yap›lacak. Son alt› y›lda 14 kat artm›fl olan prim tavan›, bu yasayla yüzde 33 daha yükseltilmifl oluyor. SGK Yasas›’nda sosyal güvenlik kurumlar›n›n aç›klar›n›n en önemli nedenlerinden biri olan primlerin zaman›nda ve düzenli ödenmesine yönelik kal›c› ve köklü bir çözüm sunulmuyor. Çünkü bu sorunu çözmek gibi bir dert yoktur. Üstelik zorunlu sigortal›l›k alan› daralt›larak iflverenlerin ödemek zorunda oldu¤u primlerin oran› azalt›lm›fl, bu alandan ç›kar›lan primler iflçi ve emekçilerin s›rt›na y›k›lm›flt›r.

Sosyal Sigortalar ve Genel Sa¤l›k Sigortas› kapsaml› bir sald›r› yasas›d›r. ‹flçi ve emekçiye mezarda bile emeklilik yok Egemenler öteden beri, ül-

kemizdeki emeklilik yafl›yla Avrupa’daki yaflam ortalamas›n› hiç hesaba katmaks›z›n k›yaslayarak, ülkemizde çok erken emekli olundu¤unun, bunun sosyal güvenlik kurumlar›na fazladan yük oluflturup, kurumlar›n aç›klar›n›n büyümesine neden oldu¤unun propagandas›n› her f›rsatta yapm›fllard›r. Buna yönelik ilk sald›r› 1999’da 3 A¤ustos depremini f›rsat bilerek bir oldu bittiyle meclisten geçirilen “Mezarda Emeklilik Yasas›” olmufltur. Bu yasayla emeklilik yafl› kad›nlar için 58’e, erkekler için 60’a ç›kar›lm›flt›r. Bu yafllarda emeklilik bile emekçi halk›m›z için erken bulundu¤undan, son sald›r› yasas›nda emeklilik yas› 2036’dan itibaren kademeli olarak art›r›lacak 2048’de her ikisi için de 65’e ç›kar›lacakt›r. AKP hükümeti flu anda çal›flanlar›n bu durumdan etkilenmeyece¤i, 2036’ya kadar refah seviyesinin yükselip, yaflam süresinin uzayaca¤›n› bu nedenle çal›flanlar›n da ma¤dur olmayaca¤›n› söyleyerek halk› kand›rmaya çal›flmaktad›r. ‹flsiz ve yoksul say›s›n›n her geçen gün daha da artt›¤›, zaten yoksul olanlar›n daha da yoksullaflt›¤› ülkemizde, bu sistem de¤iflmedikçe ne refah seviyesi artar ne de yaflam süresi uzar. Emeklilik için gereken prim ifl günü say›s›nda yasan›n mant›¤›na uygun olarak yine iflçi ve emekçilerin aleyhine bir eflitleme yap›lm›flt›r. SSK’ya ba¤l› çal›flanlarda 7 bin iflgünü yani 19 y›l olan emeklilik koflulu Emekli Sand›¤› ve Ba¤-Kur için geçerli olan 9 bin ifl gününde yani 25 y›lda eflitlenmifltir. Buna göre,


evsimlik ve gündelikçi iflçilerde ortaya ç›kan tablo çok daha vahim. Tar›m, inflaat, turizm, ev iflleri vb. sektörlerde çal›flan bu iflçiler, o da ifl bulabilmeleri durumunda y›lda en fazla 120 gün çal›flabiliyorlar.

M

2007’den itibaren her y›l 100 prim günü art›r›larak kademeli geçifl yap›lacak. ‹flsizli¤in çok yo¤un oldu¤u, ifl yasas›yla esnek çal›flman›n resmen yasalaflt›¤›, çal›flanlar›n yar›s›n›n kay›td›fl› oldu¤u, mevsimlik iflçi oranlar›n›n yüksek oldu¤u, sendikas›zlaflt›rmaya yönelik sald›r›lar›n süreklilik arz etti¤i ülkemiz koflullar›nda belirlenen yafl ve prim günüyle mezarda bile emeklilik söz konusu de¤ildir. Bu durumda, çal›flanlar›n emeklilik için ödedi¤i primlerin karfl›l›¤›ndan emekli ayl›¤› almalar› söz konusu bile olmayacakt›r. Ola ki 65 yafl›na gelip emekli olmay› baflaranlar da ortalama yaflam süresinin 66 y›l oldu¤u düflünülürse ancak bir y›l emekli maafl› alabilecektir. Sigortal›n›n bakmakla yükümlü oldu¤u kiflilere, sigortal›n›n ölümü durumunda maafl ba¤lama koflullar› da zorlaflt›r›ld›¤›ndan Emeklilik Fonu’nda biriken bu primler SGK’ya kalacak, yüksek mebla¤lardaki bu paralar devlet taraf›ndan istenildi¤i gibi kullan›lacakt›r. ‹flsizlik Sigortas› Fonu’nun kullan›m› bu duruma iyi bir örnektir. 2000 y›l›nda oluflturulan ‹flsizlik Sigortas› Fonu’nda iflverenden yüzde 2, çal›flandan yüzde 1 prim kesilerek 20 milyar YTL kaynak oluflturulmufltur. Bu miktar›n sadece yüzde 2’si iflsizler için kullan›lm›fl, geriye kalan› ise Hazine’ye borç ola-

rak verilmifltir. IMF’nin borç ödeme program›n›n bir parças› olarak oluflturulan fonun amac›, ad›nda geçti¤i gibi iflsizlerin sigortalanmas› de¤il, borç ödemeleri için kaynak yaratmakt›r. Emeklilik Fonu’nda biriken kaynaklar›n da benzer bir biçimde kullan›laca¤› aç›kt›r. Yasada öyle koflullar konulmufltur ki, bütün bunlar çal›flanlar›n emeklili¤inin engellenmek istendi¤ini aç›kça göstermektedir. Söz konusu 9 bin iflgünü prim ödemesini tamamlam›fl olanlar, isteseler dahi, emeklilik yafl hadlerini doldurmam›fllarsa emekli olam›yorlar. E¤er emekli olurlarsa yafl hadleri dolmadan emeklilik maafllar› ba¤lanm›yor. Bu durumda, baflka bir gelirleri olmad›¤›ndan emeklilik yafl hadleri dolana kadar çal›flmaya mecbur b›rak›l›yorlar. Yani 18 yafl›nda çal›flmaya bafllayan bir kad›n flu anda 40, 2048’den sonra 45 y›l çal›flmadan emekli olamayacak. Ayn› yaflta çal›flmaya bafllayan bir erkek flu anda 42, 2048’den sonra ise 47 y›l çal›flmadan emekli olamayacak. Tüm bunlar yasadan sonra emeklili¤in gerçekleflmeyecek bir hayal oldu¤unu gösteriyor. Emeklilik ikramiyesine gelince. Yasan›n yürürlü¤e girdi¤i birinden itibaren bir y›l boyunca SGK taraf›ndan ödenecek. Ancak bir y›l›n sonunda kamu görevlisinin son defa

çal›flt›¤› kurumunca, bu kurum özellefltirilirse Hazine taraf›ndan ödenecek. Bu durum çal›flanlar› ikramiye yönünden güç duruma iterek, riski kurum yerine çal›flanlar›n üzerine tafl›yor. Çal›flt›¤› kurum emekli ikramiyesini ödeyecek durumda de¤ilse emekli olanlar belirsiz bir tarihe kadar ikramiyelerini alam›yorlar. Mevsimlik ve gündelikçi iflçilerde ortaya ç›kan tablo çok daha vahim. Tar›m, inflaat, turizm, ev iflleri vb. sektörlerde çal›flan bu iflçiler, o da ifl bulabilmeleri durumunda y›lda en fazla 120 gün çal›flabiliyorlar. 9 bin gün prim ödeme zorunlulu¤unda 18 yafl›nda ifle giren ve 120 gün çal›flan bir iflçinin bu primleri ödemesi için 75 y›l çal›flmas› gerekir ki bu da 93 yafl›nda emeklilik demektir. Bir mevsimlik iflçi en iyi koflullarda ancak bu yaflta emekli olabilmektedir. Bu kategoriye giren yevmiyeli çal›flanlar, düflük gelirliler, hizmet akdi ile çal›flan süreksiz tar›m iflçileri, ev ifllerinde çal›flanlar yasayla zorunlu emeklilik kapsam› d›fl›nda tutuluyorlar. Bunlar ancak bugünkü Ba¤Kur’lular gibi, kendi primlerini kendileri ödeyerek emekli olabilecekler. Bunun için yasada ‹ste¤e Ba¤l› Sigortal›l›k düzenlemesi yap›lm›fl. ‹ste¤e ba¤l› sigortal› olabilmek için zorunlu sigortal› olmay› gerektirecek bir iflte çal›flmamak gerekiyor. ‹ste¤e ba¤l› sigortal›lar›n prim oranlar› günlük kazançlar› ve prim ödeme gün say›s› üzerinden bulunacak kazanc›n yüzde 32’si olarak belirlenmifl. Bunun yüzde 20’si emeklilik, yüzde 12’si GSS primi olarak kesilecek. Ancak bu ifllerde çal›flanlar›n

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

15


PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

16 kazanc›n›n bu primleri ödemeye yetmeyece¤i, t›pk› zorunlu emeklilik sigortas›na tabii olanlar gibi, bunlar için de emeklili¤in hayal olaca¤› aç›kt›r. Yukar›da bahsini etti¤imiz çal›flma koflullar›ndan dolay›, daha çok mevsimlik iflçilerin tercih etti¤i k›smi emeklilik koflullar› da yasayla zorlaflt›r›l›yor. fiu anda 4.500 ifl günü prim ödemenin yeterli oldu¤u k›smi emeklilik için hem prim günü say›s› 5.400’e ç›kar›l›yor hem de emeklilik yafl haddinden üç y›l daha fazla çal›flma zorunlulu¤u getiriliyor. Bir sosyal güvenlik kurumundan emekli olup da çal›flan emekliler için de hak gasplar› söz konusu. Bu durumda olanlar ya emeklilik maafl›n› almaktan vazgeçecek ya da çal›flt›¤› yerdeki maafl›ndan yüzde 32.5 oran›nda sosyal güvenlik destek primi ödemek zorunda kalacak. fiu anki uygulamada memurlardan Emekli Sand›¤› için destek primi kesintisi yap›lm›yor. SSK’da ise bu oran yüzde 30. Emekli Sand›¤›’ndan emekli olup da SSK’ya ba¤l› bir iflte çal›flanlar için de oran ayn›. Bu flekilde, hem memur emeklilerinden her koflulda destek primi kesiliyor hem de prim oranlar› SSK’l›larda yüzde 2.5 art›r›l›yor. fiu anda yüzde 30’luk destek priminin yüzde 7.5’i çal›flandan, yüzde 22.5’i iflverenden kesilirken yeni yasaya göre yüzde 14.5 çal›flandan yüzde 15.5’i iflverenden kesilecek. Böylece iflverenlerin prim oranlar›

azalt›l›rken, iflçi ve emekçilerinki art›r›l›yor. Ba¤-Kur’lular bu maddede en ma¤dur kesimi oluflturuyor. Ba¤-Kur emeklisi esnaf flirket sahibiyle ayn› statüde ele al›nd›¤›ndan emekliyken çal›fl›rsa yüzde 32.5’lik destek priminin tamam›n› kendisi ödemek zorunda. fiu anki durumda ise yüzde 10’luk prim ödüyorlar. Bu durumda olup da destek primi ödemeyen emekliler suçlu say›lacak ve haklar›nda yasal ifllem yap›lacak. Geçim derdinden dolay› emekli olduktan sonra çal›flanlar›n ço¤u zaten kay›td›fl› çal›fl›yor. Çal›flanlar›n aleyhine primlerde yap›lan yükseltmeler, bu say›y› daha art›racakt›r. Üstelik emekli maafllar›nda yaflanacak düflüfller, emekli olduktan sonra çal›flanlar›n say›s›n› daha da art›racakt›r. SS-GSS’nin en büyük sald›r›lar›ndan biri emekli maafllar›na yöneliktir. fiu anda SSK ve Ba¤-Kur emeklileri çal›flt›klar› her y›l için emekli ayl›klar›n›n yüzde 2.6’s›n›, Emekli Sand›¤› emeklileri ise yüzde 3’ünü kazan›yor. Yeni yasayla hepsi 2016’ya kadar yüzde 2.5’ini, 2016’dan sonra ise yüzde 2’sini kazanacaklar. fiu anda 25 y›l›n› dolduran Emekli Sand›¤› emeklilerine

maafllar›n›n yüzde 75’i, SSK ve Ba¤-kur emeklilerine yüzde 70’i oran›nda ayl›k ba¤lan›yor. Yeni yasayla bu oran 2016’ya kadar yüzde 67.5’e, 2016’dan sonra yüzde 60’a düflürülüyor. K›smi emeklilikte bu oranlar 2016’ya kadar yüzde 37.5’e, 2016’dan sonra ise yüzde 30’a düflürülüyor. Ayr›ca emekli maafllar›n›n sadece TÜFE’ye endekslenmesi; milli gelirdeki art›fl›n emekli maafllar›na yans›mamas›n› beraberinde getiriyor. Buna bir de emekli ayl›klar›ndaki alt s›n›r uygulamas›n›n kald›r›lmas› eklenince, emekli ayl›klar› daha da düflürülüyor. fiu anki uygulamada alt s›n›r Emekli Sand›¤› için 543 YTL SSK için 422 YTL, Ba¤-Kur için 299 YTL’dir. Mevcutta, emekli ayl›¤› hesapland›¤›nda bu s›n›rlar›n alt›nda ç›karsa alt s›n›ra tamamlan›yor. Bugün asgari ücretle çal›flan bir iflçi ya da memur için hesaplanan emekli ayl›¤› 305 YTL’dir. Bu durumda bir memur emeklisi 238 YTL, bir iflçi emeklisi 117 YTL daha düflük emekli ayl›¤› alacakt›r. Emekli ayl›klar›nda, 6


o¤un bir flekilde propagandas› yap›lan “kazan›lm›fl haklara dokunulmayacak” söyleminin hali haz›rda emekli olmufl olanlar için geçerli oldu¤unu, tüm çal›flanlar›n yeni sald›r› yasas›ndan etkilenece¤ini ise yasan›n maddeleri söylüyor.

Y

YTL’lik bir art›fl olan Ba¤Kur’lular›n flansl› olduklar›n› söylemek maalesef mümkün de¤ildir. Emekli maafllar›ndaki bu düflüfller, yasa yürürlü¤e girmeden önce emekli olanlar d›fl›nda herkesi etkileyecek. Yürürlük öncesi çal›flma dönemi için mevcut yasa uygulan›rken, yürürlük sonras› dönem için yeni ç›kar›lan yasa uygulanacak. Yo¤un bir flekilde propagandas› yap›lan “kazan›lm›fl haklara dokunulmayacak” söyleminin hali haz›rda emekli olmufl olanlar için geçerli oldu¤unu, tüm çal›flanlar›n yeni sald›r› yasas›ndan etkilenece¤ini ise yasan›n maddeleri söylüyor. Malullük ayl›¤›ndan yararlanma koflullar› da yasayla zorlaflt›r›l›yor. Her ne kadar çal›flma gücü kayb› oran› yüzde 66’dan yüzde 60’a düflürülse de sigortal› çal›flma süresi uzat›l›yor. Halen 1800 prim günü veya 5 y›ll›k sigorta süresi malullük ayl›¤› almak için yeterliyken sigortal›l›k süresi 10 y›la ç›kar›l›yor. E¤er iflgücünün yüzde 60’›n› sigortal› olarak çal›flmaya bafllamadan önce kaybetmiflse malullük ayl›¤› için 15 y›l sigortal› olarak çal›flmak ve en az 3960 iflgünü prim ödemek koflulu getiriliyor. Yasaya göre, ifl kazas› ya da meslek hastal›klar› yüzünden iflgöremez ayl›¤› ba¤lanan

sigortal›lar, maafllar›n›n yüzde 70’i oran›nda ayl›k alacaklar. Ancak bu ayl›¤› alabilmeleri için GSS dahil her türlü prim ve borçlar›n ödenmifl olmas› flart› konuyor. Bu flart yetmezmifl gibi keyfi düzenlemelerle, ayl›¤›n yar›s›n›n kesilmesinin koflulu da yarat›lm›fl. Kasti bir hareket yüzünden ifl kazas›na u¤rayan, meslek hastal›¤›na yakalanan, hastalanan ve hekimin önerdi¤i tedaviyi uygulamayanlar›n iflgöremez ayl›klar›n›n yar›s› kesilecek. fiu anda 5 y›ll›k sigortal› olup 900 gün prim ödeyenler yaflamlar›n› kaybettiklerine geride b›rakt›klar› hak sahiplerine ölüm ayl›¤› ba¤lan›rken, SS-GSS ile prim günü art›r›l›rken, GSS dahil hiçbir prim borcu olmamas› flart› getiriliyor. ‹flçiye, memura, köylüye, esnafa mezarda bile emeklili¤i çok gören, maafllar›n› açl›k s›n›r›n›n dahi alt›na düflüren bu yasa, TSK, yüksek yarg›, milletvekilli¤i gibi yüksek bürokrasinin haklar›n› korumakta, milletvekillerine “k›yak” geçerek emeklilik maafllar›nda hiçbir düflüfle yol açmayacak özel düzenlemeler yapmaktad›r. Bu sayede Meclis’teki 400 milletvekili 7.800 YTL milletvekili maafl›n›n yan›nda 3.440 YTL emekli maafl›n› da alabilecektir. Emeklilik yafl›n› dolduran ve 2 y›l milletvekilli¤i

yapanlar›n emeklili¤e hak kazand›¤› düflünüldü¤ünde geriye kalan 150 vekil de 2 y›l sonra emekli maafl› alabilecektir. Emekli olup da çal›flanlardan sosyal güvenlik destek primi kesilece¤inden, milletvekili emekli ayl›¤›nda oluflacak 1190 YTL düflüfl, 1280 YTL’lik temsil tazminat›n›n kesilmesi kald›r›larak telafi edilmifltir. Sosyal güvenlik kurumlar›n›n tek çat› alt›nda birlefltirilmesi çerçevesinde gündeme gelen özel emeklilik ve sa¤l›k sendikalar›n›n SGK’ya devri gerçeklefltirilmedi. Sosyal Sigortalar Kanunu’na göre bankalar, sigorta ve reasürans flirketleri, ticaret odalar›, sanayi odalar›, borsalar veya bunlar›n teflkil ettikleri birlikler personelinin malullük, yafll›l›k ve ölümlerinde yard›m yapmak amac›yla sand›k kurmalar›na izin verilmifltir. Sand›k üyeleri her ay sand›¤a SSK priminin üzerinde prim ödemesi yap›yor. Ayr›ca sand›¤› olan kurulufllar sand›¤a ek yard›m yap›yorlar. Bu sand›klar üyelerine SSK’n›n verdi¤i imkanlar›n daha üzerinde imkan veriyor. Yani bu sand›klara üye olanlar SSK’l›lardan daha çok sosyal hakka sahip. Sa¤l›k hizmetlerini daha nitelikli alabildikleri gibi, emeklilik maafllar› da daha yüksek. Yani yasada Emekli Sand›¤›, SSK ve Ba¤Kur’lular›n kazan›lm›fl haklar› gasp edilirken, bu kesimin ayr›cal›klar› korunmufltur. Y›pranma pay›nda ise kamuda çal›flan postac›, veteriner ve sanatç›ya bu olanak sa¤lan›rken ayn› meslekleri özel sektörde yapanlara bu hak tan›nm›yor. Asker, polis, infaz koruma memuru bu kap-

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

17


18 sama al›n›rken risk tafl›yan meslekler kategorisinde bulunan itfaiyeciler ve zab›talar y›pranma pay›ndan faydalanam›yor. Y›pranma pay› yeralt›nda çal›flan madenciler için 10 y›l, di¤er tüm meslekler için ise 5 y›l olarak belirlenmifltir.

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

Genel Sa¤l›k Sigortas› genel mi? Genel Sa¤l›k Sigortas› (GSS) Temmuz 2003’te aç›klanan “Sa¤l›kta Dönüflüm Projesi”nin son halkas›n› oluflturuyor. Sa¤l›k hizmetinin piyasa mal› haline getirilmesinin temellerini atan bu proje kapsam›nda ilk önce hastalar›n memnuniyetsizli¤i, uzun kuyruklar gerekçe gösterilerek SSK hastaneleri Sa¤l›k Bakanl›¤›’na devredildi. fiubat 2005’ten bu yana Sa¤l›k Bakanl›¤›’na ba¤l› olan bu hastanelerde hastalar›n sorunlar› daha da artt›. Birçok aç›dan hastalar ve yak›nlar› ma¤dur duruma düfltüler. Ayn› y›l içinde yine proje kapsam›nda Aile Hekimli¤i gündeme geldi ve pilot bölge olarak Düzce’de uygulanmaya baflland›. AKP hükümetinin ülke genelinde uygulamaya koydu¤u Aile Hekimli¤i’nin 2007’de 10 yeni ilde daha bafllat›lmas› planlan›yor. Çünkü propagandas› yap›lan Aile Hekimli¤i sisteminin özünü, sa¤l›k hizmetinin bir sektör haline getirilmesi oluflturuyor. Bu flekilde sa¤l›k ocaklar› iflletmeye, doktorlar yan›nda personel çal›flt›ran iflletmeciye, hastalar ise müflteriye dönüfltürülüyor. Ayn› zamanda sa¤l›k emekçilerine performansa dayal› ücret uygulamas›n› beraberinde getiri-

yor. Bu durumu Pratisyen Hekimlik Derne¤i Baflkan› Erkan Kapakl›, Evrensel gazetesindeki bir röportaj›nda flöyle anlat›yor: “Hükümet söz konusu sistemi överken bir taraftan da hekimlerin 4 milyar gibi yüksek bir rakam alacaklar›n› söylemiflti. Aile Hekimli¤inde deniyor ki; laboratuar hizmeti için flu kadar para ay›r›yorum, bunu aflarsan sen kendi cebinden yapt›¤›n laboratuar hizmetini ödeyeceksin. Hekim bir taraftan fazla ifllem yapmayacak, bir taraftan da insanlar taraf›ndan tercih edilmeme korkusu yaflayacak. Yan›nda çal›flt›rd›¤› hemflirenin maafl›n› da kendisinin ödemesi gerekiyor. Bu durumda sa¤l›k ocaklar›n› muayenehaneye dönüfltürüyorsunuz.(…) Yazarkasan›n girdi¤i, iflletmenin girdi¤i yer nas›l bir sa¤l›k oca¤› olabilir? ‹fl bulan hekimler de rahatl›¤a kavuflamayacaklar. Tercih edilmek için fazlas›yla çal›flmak zorunda kalacaklar. ‹ki ay üst üste bakt›¤› insan say›s› binin alt›na inerse sözleflmesi fesh edilecek. Yapt›¤› afl› oran›nda düflüfl olursa hekimin hesab›ndan düflecek. Bunda görünen fludur ki; birinci basamak sa¤l›k hizmeti paral› hale gelecek ve pratisyen hekimler sistem d›fl›na itilecek.” Düzce’nin Aile Hekimli¤i için pilot bölge seçilmesinin nedeni Dünya Bankas›’n›n belirledi¤i kriterlere en uygun yer olmas›d›r. Kriter; hem nüfusun az, hem de sosyal güvencesi olan insan say›s›n›n fazla olufludur. Düzce’de yaflayanlar›n yüzde 26.2’si yeflil kartl›, yüzde 45’i ise SSK kapsam›ndad›r. Ancak Türkiye genelindeki oranlar çok daha

düflüktür. Aile Hekimli¤i için sosyal güvenceden yoksun olanlar›n oran›n›n en düflük oldu¤u yer seçilerek, sistemin ne kadar iyi bir uygulama oldu¤unu kan›tlama çabas›na giriflilmifltir. Bunun için de Düzce’ye tüm olanaklar sunulmas›na ra¤men, sistem hala tam olarak oturtulamam›flt›r. “Sa¤l›kta Dönüflüm Projesi”yle sosyal güvencesi olanlar d›fl›ndakilere sa¤l›k ocaklar› paral› hale getirildi. 2003’te 2 milyon TL olarak bafllayan ücret, 2005’te 6,5 milyon TL’ye yükseltildi. GSS ile sosyal güvenlik sistemine dahil olanlardan da bu hizmetler için prim verilecek. Bu projeyle büyük oranda tasfiye edilmifl olan Koruyucu Sa¤l›k Hizmeti GSS ile tamamen tasfiye ediliyor. Koruyucu Sa¤l›k Hizmeti bebek ölümlerinin azalt›lmas›nda, salg›n ve bulafl›c› hastal›klar›n önlenmesinde birinci dereceden rol oynamaktad›r. Bu hizmette afl›lamalar ücretsiz yap›l›r, hastal›klar›n yay›lmas›n› önlemek için gerekli tedbirler al›n›r ve bulafl›c›, salg›n hastal›klara yakalananlar ücretsiz tedavi edilir. Bu sistemin örgütlenmesinde Sa¤l›k Ocaklar›, Sa¤l›k Evleri, Verem Siroz Dispanserleri, Aile Planlamas›, Ana-çocuk sa¤l›¤› merkezleri ve Halk Sa¤l›¤› Laboratuarlar› yer almaktad›r. Koruyucu Sa¤l›k Hizmetlerinin etkin ve ücretsiz sunumu hastal›klar› azaltt›¤›ndan, hastanelerin ifl yükünün artmas›n› da önlüyordu. 1970’lerin sonlar›ndan bafllayan iflte bu hizmetlerin en önemli aya¤›n› oluflturan sa¤l›k ocaklar›na savafl aç›ld› ve hastalara ücretsiz ilaç veril-


lkemizde her gün 63 çocuk yaflam›n› yitirirken, paras› olmad›¤› için afl›s› yap›lmayan çocuklarla bu rakam daha artacakt›r.

Ü

mesinden bafllanarak Koruyucu Sa¤l›k Hizmetleri tasfiye sürecine sokuldu. Sa¤l›k Ocaklar› paras› olan›n hizmet sat›n ald›¤› bir ticarethaneye dönüfltürüldü. GSS ile, afl›lama dahil bugün ücretsiz verilen az say›daki koruyucu sa¤l›k hizmeti paral› hale getiriliyor. Afl›lar ücretsiz oldu¤u halde % 54 olan afl›lanmam›fl çocuk oran› daha da artacakt›r. Ülkemizde her gün 63 çocuk yaflam›n› yitirirken, paras› olmad›¤› için afl›s› yap›lmayan çocuklarla bu rakam daha artacakt›r. Son 5 y›lda toplam sa¤l›k harcamas› içinde koruyucu Sa¤l›k Hizmetlerine ayr›lan pay % 5’ten % 2.6’ya düflürülmüfltür. “Sa¤l›kta Dönüflüm Projesi”yle bu hizmetleri veren sa¤l›k ocaklar›n›n finansman›, halktan al›nan ücretlerle oluflturulan döner sermayeden sa¤lanmaya bafllanm›flt›r. Zaman içerisinde % 2.6’l›k pay da tamamen kald›r›l›p, tüm masraflar halk›n s›rt›na yüklenecektir. Tüm bu uygulamalarla sa¤l›k ocaklar› ifllevsizlefltirilince verem artt›, kolera, tifo gibi salg›n hastal›klar yayg›nlaflt›. GSS sonras› bu hastal›klarla mücadele kamu hizmeti olmaktan ç›kar›laca¤›ndan halk sa¤l›¤›n› tehdit eden bu hastal›klar›n daha tehlikeli boyutlara ulaflmas› kaç›n›lmaz olacakt›r. Paras› olan tedavi olabilecek, paras› olmayan ise ölecektir. Aile Hekimli¤i’nin yayg›nlaflmas›na paralel sa¤l›k ocaklar› tasfiye edilecek,

Aile Hekimli¤i Kurumu sa¤l›k hizmetinin de¤il, sa¤l›k ticaretinin yap›ld›¤› bir yer olacakt›r. Koruyucu Sa¤l›k Hizmeti sistemi, hastal›klar› büyük oranda önlemektedir. Bu durum, hastalar› bir müflteri gibi gören özel sa¤l›k iflletmelerinin ve ilaç flirketlerinin pazar›n›n daralmas›na yol açmaktad›r. Daha çok hasta, daha çok kâr demektir. Önemli olan halk›n sa¤l›¤› de¤il, elde edilen kârd›r. Bu nedenle de koruyucu sa¤l›k hizmeti Pazar alan›n› geniflletmek için GSS ile tamamen tasfiye ediliyor. “Sa¤l›kta Dönüflüm Projesi” kapsam›nda SSK hastanelerinin Sa¤l›k Bakanl›¤›’na devredildi¤ini belirtmifltik. Bu durum, hastanelerin özellefltirilmesinin zeminini haz›rlamaktad›r. Bakanl›¤a devir sonras› bu hastanelerin giderleri 3 kat artm›fl, ciddi boyutlara ulaflan personel a盤› nedeniyle birçok hastanede servisler kapat›lm›fl, sosyal güvenlik kurumlar›n›n kamu hastanelerine olan borçlar› silinerek bu hastaneler haciz k›skac›na al›nm›flt›r. Sa¤l›k Bakanl›¤› bütçesinden kamuya kaynak verilmezken, 2004 y›l›nda özel sektöre bütçenin % 47’si aktar›lm›flt›r. 2006 bütçe kanunu ile özel sektörün alacaklar› ödenirken kamu sa¤l›k kurumlar›n›n 3.5 katrilyonluk alaca¤› silinerek, sa¤l›k kurumlar› bitirilme noktas›na getirilmifltir. Yine projeye göre, Sa¤l›k Bakanl›¤› art›k sa¤l›k

hizmeti sunmaktan çekilecek; sadece planlama yapan bir stratejik örgüt yap›s›na dönüfltürülecektir. Bu planlamalar elbette ki sermayenin ç›karlar› esas al›narak yap›lacak, sa¤l›¤›n piyasalaflt›r›lmas› harekat› buradan yönetilecektir. Sosyal Güvenlik Yasas›’n›n en yo¤un propagandas› yap›lan bölümü GSS olmufltur. Emeklilik ve maafl ba¤lamada yap›lan hak gasplar›n› sessizlikle geçifltirmeye çal›flan AKP hükümeti; GSS’yi öve öve bitirememifl, “Herkese sa¤l›k güvencesi”, “Hiçbir ek ödeme yapmadan sa¤l›k hizmeti” söylemleriyle yasan›n halk›n yarar›na oldu¤unu iddia etmifltir. Oysa Baflbakan Erdo¤an aç›klamalar›nda devletin sa¤l›k yat›r›mlar›ndan çekilece¤ini, büyük flehirlerden bafllamak üzere sa¤l›k kentleri kurulaca¤›n›, buralara yat›r›m yapmak isteyen yabanc› flirketlere olanak sa¤lanaca¤›n› söyleyerek “onlar kazan›yor, biz de yat›r›mdan kurtuluyoruz” diyor. Yeni yasan›n gerçek niteli¤ini fliflirilerek çarflaf çarflaf burjuva medyada yaz›lmas› de¤il, Erdo¤an’›n bu sözleri gösteriyor. GSS ile ayl›k geliri 127 YTL’den fazla olan herkese, ayl›k gelirinin % 12.5’i oran›nda sa¤l›k vergisi ödeme zorunlulu¤u getiriliyor. Böylece ayda 127 YTL kazananlar bunun 13.7 YTL’sini zorunlu olarak sa¤l›k vergisi ödemesine verecekler. Asgari ücretle çal›flan ayda 64 YTL, prime esas kazanc›n tavan› olan asgari ücretin 6,5 kat› maaflla çal›flan ise ayda 431 YTL sa¤l›k primi ödeyecek. Ancak ödenen bu vergi karfl›l›¤›nda ücretsiz sa¤l›k hizmeti almak söz

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

19


PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

20 konusu bile olamayacakt›r. GSS ile yap›lan herkesi sa¤l›k sigortas›na kavuflturmak de¤il, halktan al›nan vergilerin art›r›lmas›d›r. Üstelik vergi al›nacak gelirin tavan› asgari ücretin 6.5 kat› ile s›n›rland›r›larak, bundan daha fazla geliri olanlardan daha az vergi al›narak AKP hükümeti yabanc› uyruklular dahil ülkede yaflayan herkesin, bir y›ldan daha uzun kalan yabanc›lar›n GSS’ye dahil edilip sa¤l›k hizmetinden yararlanacaklar›n›n propagandas›n› yap›yor. Kapsam› bu flekilde genifl tutarak daha fazla vergi toplaman›n olana¤›n› yarat›yor. GSS’nin zorunlu olmas›n›n as›l nedeni budur. GSS zorunlu oldu¤undan, primini ödeyemeyen esnaf›n mal›na, köylünün ürününe, tarlas›na el konulmas› yasan›n 22. maddesiyle hüküm alt›na al›nm›flt›r. S›k s›k yaflanan ekonomik krizlerle primini ödeyemeyen esnaf, tar›m›n tasfiyesiyle karn›n› doyurmakta bile zorlanan köylü elinde kalan› da kaybetme tehlikesiyle karfl›ya karfl›ya kalacakt›r. GSS primini ödeyemeyecek durumda olanlar›n priminin devlet taraf›ndan ödenece¤i söylenmektedir. Bugün yoksul olarak tan›mlanan ayl›k geliri 127 YTL’nin alt›nda olan 12 milyonu aflk›n kifli yeflil karttan faydalan›yor. Yasayla yeflil kart uygulamas› kalk›yor, ancak flu anda Meclis’ten geçmifl olan yasada hangi durumda olanlar›n primlerinin devlet taraf›ndan ödenece¤inin belirlemesi yap›lm›yor. Bu belirleme henüz Meclis’te görüflülmemifl olan “Sosyal Yard›mlar Ve Prim-

siz Ödemeler Yasa Tasar›s›” ile belirlenecek. Tasar›ya göre yaflam düzeyi eflik de¤erin alt›nda olanlara sa¤l›k primi ödemesi yap›lacak. Bu eflik de¤er 8. maddede flöyle tan›mlan›yor: “Sosyal yard›m eflik de¤eri; ikamet edilen yerin sosyoekonomik özellikleri de dikkate al›narak sosyal yard›m türüne göre kurum taraf›ndan y›ll›k veya alt› ayl›k olarak belirlenir. Bu belirlemede kiflinin evli olmas› halinde kar› ve koca ile çocuk say›s› esas al›n›r. Yaflam düzeyi; a) Yard›m için baflvuran kiflinin gelir veya ayl›¤›, kendisine yap›lan ayni ya da maddi di¤er ödemeleri, nakdi transfer ve hibe gelirleri, her türlü haklardan dolay› elde edilen gelirleri, b) Tafl›n›r ve tafl›nmaz mallar› ve haklar›, c) Harcamalar› dikkate al›narak kurumca ç›kar›lacak yönetmelik hükümlerine göre hesaplan›r.” Bu tasar›ya göre, standart bir yoksulluk tan›m› yap›lm›yor ve peflpefle s›ralanan kriterler yoksul tan›m›n›n içine çok dar bir kesimin girece¤ini gösteriyor. Üstelik bu tan›m bölgelere göre de¤iflecek. Bir bölgede yoksul olarak tan›mlanan bir baflka bölgede tan›mlanmayacak. Yard›m›n hesaplanma hükümleri de henüz belli de¤il ve yönetmeliklerle belirlenecek. Bu yönetmeliklerin mümkün oldu¤unca az kiflinin GSS priminin devletçe ödenmesine göre düzenlenece¤i ortadad›r. Ayr›ca yoksulluk yard›m› vb. durumlar da bu yasayla düzenlendi¤inden en az kifliye en az yard›m esas al›nacakt›r. Yoksul

olarak tan›mlananlara yap›lacak yard›mlar da süreklilik arz etmiyor. 6 ay ila 1 y›l. Ola ki yoksullu¤un giderek artt›¤› ülkemizde bu kadar zamanda zenginleflenler olabilir! Öne ç›kar›lan söylemlerden biri de “18 yafl›n alt›ndakilere sa¤l›k hizmeti bedava.” Bunlar GSS’nin pazarlanmas›n›n söylemleridir. Kula¤a hofl gelen bu söylemlerin alt›nda yutturulmak istenen kocaman bir ac› hap vard›r. fiu anda sosyal güvenlik sistemine dahil olanlar›n çocuklar› zaten 18 yafl›na kadar sa¤l›k hizmetinden yararlan›yor. Bu süre lise ö¤renimine devam edenlerde 20, yüksek ö¤renime devam edenlerde ise 25 yafl›na ç›k›yor. Bu durum yeni yasada da aynen mevcut. Ancak evlenmemifl ya da dul k›z çocuklar›n›n ömür boyu sa¤l›k hizmetlerinden faydalanma hakk› gasp edilmifltir. Bu durumda geriye sosyal güvenli¤e dahil olmayanlar›n 18 yafl alt› çocuklar›na prim ödemeksizin sa¤l›k hizmeti verilmesi kal›yor. Bu durumda olanlar, aileleri GSS primlerini ödedikleri sürece sa¤l›k hizmeti alabiliyorlar. Zaten yasan›n 68. maddesi, korunmaya muhtaç çocuklar d›fl›ndaki tüm çocuklar›n sa¤l›k hizmeti almak için prim ödemesini zorunlu k›l›yor. Korunmaya muhtaç çocuklar›n kimler olaca¤› da belirsizdir. Bu da, “Sosyal Yard›mlar Ve Primsiz Ödemeler Yasa Tasar›s›” kapsam›na girmektedir. GSS ile sa¤l›k hizmetlerinden yararlanmak için birçok koflul getiriliyor. Bunlar› s›ralayacak olursak; - Sosyal güvenlik sistemine dahil olanlar›n varolan uy-


SS primini ödemifl olmak sa¤l›k kurumlar›ndan ücretsiz sa¤l›k hizmeti alma hakk› sa¤lam›yor. Sa¤l›k hizmetinin her alan›nda kat›l›m pay› uygulamas› bafllat›l›yor.

G

gulamada emekli sand›¤› için prim ödeme zorunlulu¤u yokken, bir kereye mahsus olmak üzere SSK’da 90 gün, Ba¤Kur’da 240 gün prim ödenmesi yeterli olup, sisteme her girifl ç›k›flta sa¤l›k hizmetinden yararlanmak mümkünken, GSS’de herkese sisteme her girifl ç›k›flta 90 gün prim ödeme zorunlulu¤u getiriliyor. - Primlerini kendileri ödeyenler ile bakmakla yükümlü olduklar› kifliler, prim borçlar› varsa, sosyal güvenlik sistemine dahil olanlarsa son bir y›l içinde 30 gün prim ödememifllerse sa¤l›k hizmetinden yararlanam›yorlar. Maafl üzerinden kesilecek GSS priminin % 5’i sigortal›dan, % 7.5’i iflverenden al›nacak, Sosyal Güvenlik Kurumu Baflkan› Tuncay Teksöz, iflverenin ödemedi¤i primden iflçinin sorumlu olmayaca¤›n›, bu durumda sa¤l›k hizmeti verilece¤ini söylüyor ama yasa 31 gün primin kimin taraf›ndan ödenmedi¤ine bakm›yor. Bu durumda GSS primleri iflveren taraf›ndan ödenmeyen çal›flanlar otomatikman sistemin d›fl›nda kal›yor. - GSS primini ödemifl olmak sa¤l›k kurumlar›ndan ücretsiz sa¤l›k hizmeti alma hakk› sa¤lam›yor. Sa¤l›k hizmetinin her alan›nda kat›l›m pay› uygulamas› bafllat›l›yor. Böylece sa¤l›k hizmetleri için prim d›fl›nda ayr›ca para ödenmesi zorunlu hale getiriliyor. Laboratuar, röntgen tetkikleri,

hastanede yap›lan tedavi ve ameliyatlardan al›nacak katk› pay› % 1 olarak belirlenmifltir. fiimdi cüzi bir miktar olan bu oran sadece bafllang›çt›r. Süreç içerisinde bu paylar art›r›lacakt›r. Ortez, protez, iyilefltirme araç ve gereçleri ile ayakta tedavide kullan›lan ilaçlar için yüzde 10 ile yüzde 20 aras›nda de¤iflen oranlarda kat›l›m pay› al›nacakt›r. Hangi araç veya ilaç için kime, ne kadar kat›l›m oran›n›n uygulanaca¤›n›; araç veya ilac›n hayati öneme sahip olup olmamas›, kiflilerin prime esas kazançlar›n›n, gelir ve ayl›klar›n›n tutar› gibi ölçütlere bakarak SGK belirleyecek. Yasayla oluflturulan sevk zincirinde Aile Hekimli¤i ya da sa¤l›k oca¤› birinci, devlet hastaneleri ikinci, daha büyük hastaneler de üçüncü basamak sa¤l›k hizmeti sunucusu olarak tan›mlan›yor. Sevk zincirini bozanlar %50 daha fazla kat›l›m pay› ödemekle kalmay›p, hizmet bedelinin % 30’unu da kendileri ödeyecek. Sözleflmesiz hastanelere giderlerse de aradaki fark› kendileri ödeyecekler. Yasaya gelecek tepkilerin azalt›lmas› için kat›l›m paylar› yasan›n yürürlü¤e girifl tarihinden itibaren 3 y›l % 50 indirimli uygulanacak. Yine 2 y›lda bir yenilenen yeflil kartlar›n süresi iki y›l daha uzat›lacak. Mevcut düzenlemede hiçbir kat›l›m pay› al›nmayan yeflil kartl›lar ve 65 yafl›n› doldurmufl olanlardan kat›l›m pa-

y› al›nmaya bafllanacak. Bunlar daha sonra ödemifl olduklar› kat›l›m pay›n› Sosyal Yard›mlaflma Fonu’ndan alabilecek. Zaten bu paray› ödeyemeyecek durumda olduklar› için bu kapsama al›nanlardan geri ödenmek üzere dahi olsa kat›l›m pay› al›nmas›yla, sa¤l›k hizmetine ulaflmalar› daha da zorlaflt›r›l›yor. Diyelim ki bir flekilde kat›l›m pay›n› ödeyip sa¤l›k hizmetini ald›lar. Her defas›nda bunu geri alabilmek için Sosyal Yard›mlaflma Fonu’nda oluflacak kuyruklar halk›m›z için tam bir iflkence olacakt›r. - SGK taraf›ndan belirlenecek Sa¤l›k Hizmetleri Temel Paketi d›fl›nda varolan tüm sa¤l›k hizmetleri için hastadan para al›nacakt›r. Bu paketin kapsam› her y›l yeniden düzenlenecek ve hangi sa¤l›k hizmetinin kapsama al›n›p al›nmayaca¤› kurum taraf›ndan belirlenecek. Bu durumda kurum taraf›ndan pakete dahil edilmeyen hastal›klara yakalananlar ölümle karfl› karfl›ya geleceklerdir. Bu yasa ile kademeli sa¤l›k sigortas›n›n zemini haz›rlanmaktad›r. Bu sistemde her kademe için bir paket mevcuttur. fiu andaki Temel Teminat Paketi birinci kademe dahilindedir ve kapsam› çok k›s›tl›d›r. Örne¤in 18–45 yafl aras›ndakilerin difl protez bedellerinin tamam› SGK taraf›ndan karfl›lan›rken 18 yafl alt› ve 45 yafl üstündekilerin % 50’sini karfl›l›yor. Hani 18 yafl›n alt›ndakilere bütün sa¤l›k hizmetleri bedavayd›! - Bu sald›r›lardan sa¤l›k emekçileri de pay›n› almakta, sözleflmeli personel haline getirilerek ifl güvencesinden

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

21


PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

22 mahrum b›rak›lmakta, özlük haklar› gasp edilmekte, performansa dayal› ücretle çal›flanlar aras›nda rekabet yarat›larak, hastaya ne kadar iyi bak›ld›¤› de¤il, kaç hastaya bak›ld›¤› kriter al›nmaktad›r. Bu durum daha çok hastaya daha kötü bak›lmas›n› beraberinde getirecektir. Yasayla sa¤l›k emekçileri yasan›n uygulay›c›s› haline getiriliyor. Sa¤l›k kurumunda çal›flanlar gelen hastaya önce kimlik kontrolü yap›p belgenin hastaya ait olup olmad›¤›n›, sa¤l›k hizmeti almaya hak kazan›p kazanmad›¤›n› kontrol edecekler. E¤er bu görevini yerine getirmeyip kurumu zarara u¤rat›rlarsa bu zarar›n befl kat› idari para cezas› ödemek zorunda kalacaklar. Kurumun “temel teminat paketi” d›fl›nda kalan sa¤l›k hizmetini verenler de masraf›n befl kat›n› geriye ödeyecekler. SGK’n›n belirledi¤i kat›l›m pay›n› almak da sa¤l›k hizmeti sunucular›n›n görevi olacak. Almazlarsa kat›l›m pay›n›n on kat› ceza ödeyecekler. Böylesine cezai yapt›r›mlarla karfl› karfl›ya kalan sa¤l›k emekçileri önce tahsildar, ard›ndan sa¤l›k emekçisi olmak zorunda b›rak›l›yorlar. Bu yapt›r›mlar paras› olmayan›n, primini ödeyemeyenin hastanelerden içeri ad›m atamayacaklar›n› aç›k bir biçimde gösteriyor.

Sald›r›lara karfl› bütünlüklü bir direnifl örgütlenmelidir Tüm halk› ilgilendiren bu sald›r›n›n kapsa-

m› ortadayken baflta devrimci ve komünistler olmak üzere iflçi ve emekçilerin örgütlü olduklar› sendikalar›n, toplumun örgütlü tüm güçlerinin üzerlerine düflen görevi yerine getirdi¤ini söylem mümkün de¤ildir. ‹flçi ve emekçilerin sermayeye karfl› ekonomik, düzene karfl› politik taleplerle örgütlenme ve mücadele etme arac› olan sendikalar, büyük ço¤unlu¤unda reformist, uzlaflmac› ve iflbirlikçi yönetimlerin hakim oluflu nedeniyle mücadeleyi daha ileri mevzilere tafl›mak bir yana, var olan kazan›mlar›n korunmas› misyonunu dahi oynayamamakta; bunun sonucu olarak sermayenin azg›n sald›r› dalgas›yla kazan›lm›fl haklar gasp edilmekte, mevziler daha geriye itilmektedir. Sendikal hareketin bu durumunun ayn› zamanda s›n›f sendikac›l›¤› anlay›fl›n›n eski gücünün zay›fl›¤›n›n, kitleleri bilinçlendirme, örgütle-

m e v e hare-

kete geçirmedeki eksikli¤inin bir sonucu oldu¤unu görmek gerekiyor. Yaz›m›z›n bu bölümünde Sosyal Sigortalar ve Genel Sa¤l›k Sigortas› SS-GSS Yasa Tasar›s›n›n yasalaflmas› sürecinde sendikalar›n, meslek örgütlerinin, kitle örgütlerinin esas olarak da birçok sendika konfederasyonu ve meslek örgütünü çat›s› alt›nda toplayan Emek Platformu’nun (EP) duruflunu ele almaya çal›flaca¤›z. DSP-MHP-ANAP koalisyonu döneminde, “mezarda emeklilik” ad›yla bilinen Sosyal Güvenlik Reformu’na karfl› mücadele etme amac›yla kurulan EP, bu kapsaml› sald›r› döneminde, kurulufl amac›na uygun olarak SS-GSS’ye karfl› mücadele etmek bir yana, izledi¤i pratikle objektif olarak yasan›n destekleyicisi durumuna düflmüfltür. Öyle ki, Nisan ay›nda yasan›n Meclis’te görüflülmesinden k›sa bir süre önce toplanan platform, SS-GSS’yi toplant› gündemine dahi almam›flt›r. EP, uzun bir süredir, ald›¤› eylemlilik kararlar›n›n içini boflaltt›¤›, birçok miting talebini bas›n aç›klamas›yla geçifltirdi¤i, pasif eylemlilikleri süreklilefltirip “daha etkin eylemleri sadece hofl bir söylem olarak kulland›¤› için tabandan ve bu gidiflata karfl› ç›kan çeflitli sendika flubelerinden yo¤un elefltiriler almaktad›r. EP, tabandan gelen bu tepkileri boflaltmak için baz› etkin eylemler yapmak zorunda kal-


m›flt›r. EP’nin bugüne kadar izledi¤i çizgi, iflçi s›n›f›n› ve emekçileri tabandan örgütleyip harekete geçirerek hem kendi sorunlar›na hem de halk›n sorunlar›na sahip ç›kmas›n› sa¤layarak mücadeleyi gelifltirmek de¤il, diplomasi koridorlar›nda sermayenin temsilcileriyle ve hükümetle görüflmek, iflçi ve emekçilere sorunlar›n bu flekilde çözülece¤ine inand›rmaya çal›flmak olmufltur. EP, bu çizgisiyle iflçi ve emekçilerin de¤il, sendikal bürokrasinin sözcüsü olmufltur. 2005 Haziran ay›nda Meclis tatile girmeden önce SSGSS sald›r›s›n›n yasalaflmas›n›n gündemde oldu¤u bir süreçte EP, SS-GSS’yi gündeme ald›¤› bir toplant› yapm›flt›r. Yasan›n Meclis’te görüflülmesinin an meselesi oldu¤u bir zamanda EP’nin ald›¤› kararlar, bu sald›r›n›n geri püskürtülmesi gibi bir amaç tafl›nmad›¤›n› gösteriyordu. Kararda flöyle deniyordu: “Tüm iyi niyetli giriflim ve taleplerimize karfl›n, hükümetin bu yasalar› ç›karma önündeki ›srarl› tutumu karfl›s›nda EP bileflenleri olarak ortak bir tutum gelifltirme karar› al›nm›flt›r. (…) TMBB’deki komisyon ve genel kurul süreçleri yak›ndan izlenerek toplumun görüfllerini d›fltalayan tutumda ›srar edilmesi halinde EP Baflkanlar Kurulu konunun ciddiyetine denk düflen bir program›n oluflturulmas› için ola¤anüstü toplanarak eylem program›n› kamuoyuna aç›klayacakt›r.” Evet, konu gayet ciddidir, tüm halk›n gelece¤ini ilgilendirmektedir. Ancak böylesi kapsaml› bir sald›r› karfl›s›nda

EP’nin ald›¤› bu karar son derece gayr› ciddidir. Buna ra¤men, sald›r› yasas›na karfl› güçlü bir karfl› koyufl için geç kal›nm›fl say›lmazd›. EP, yasan›n Meclis’te görüflülmesinden son anda vazgeçti¤i 2005 Temmuz’undan görüflülmeye baflland›¤› 2006 Nisan’›na kadar olan süreçte kapsaml› sald›r›ya karfl› etkin ve militan eylemler örgütleyebilir, tüm gücünü soka¤a dökecek, üretimden gelen gücün kullan›ld›¤› genel grevler örgütleyebilir, yasan›n geri çekilmesi yönünde kitlesel, örgütlü ve güçlü bir durufl sergileyebilirdi. Bunu yapman›n nesnel koflullar› mevcut oldu¤u halde, EP diplomasi koridorlar›nda yürümeye devam etti. EP’nin mevcut çizgisinin baflka türlü hareket etmesi beklenemez. Bu sald›r›lara karfl› yasan›n teflhirine ve protestosuna yönelik eylemlerle yetinilmifl, tabandan gelen bask›n›n zorlamas› sonucu ülke genelinde kat›l›m›n yo¤un oldu¤u 18–19 fiubat mitingleri örgütlenmek zorunda kal›nm›flt›r. AKP hükümeti, manipülasyonlar›n›n bir parças› olarak, SS-GSS’nin yasalaflt›r›lmas› sürecinde, sosyal taraflarla görüflüp anlaflarak yasan›n ç›kar›laca¤›n› söylemiflti. Bu söylem EP’nin diplomasiye daha fazla a¤›rl›k vermesinin bahanesi olmufltur. Hükümetle görüflmelerinde sald›r› yasas›na iliflkin önerilerini sunan EP’nin itiraz maddelerinden 8’i kabul edilmifl, 9 madde yeniden düzenlenmifl, 13 madde ise tümüyle reddedilmifltir. Aç›kt›r ki burada dostlar al›flveriflte görsün misali dan›fl›kl› dövüfl söz konusudur. Bu kadar kapsaml› bir sal-

d›r› yasas› haz›rlan›rken elbette ki pazarl›k pay› b›rak›lm›flt›r. Ne kabul edilen 8 itiraz, ne de yeniden düzenlenen 9 madde yasan›n özünde hiçbir de¤iflikli¤e yol açmam›flt›r. Nitekim belli oranda da olsa bunu sa¤layacak olan 13 maddenin hiçbiri kabul edilmemifltir. Elbette EP’nin kabul edilen önerileri, iflçi ve emekçilere baflar› olarak sunulmufl, sorunun pekala diplomasi yoluyla da halledilebilece¤inin bir kan›t› olarak gösterilmeye çal›fl›larak, daha aktif mücadele edilmesi için bast›ran iflçi ve emekçileri pasifize etmenin bir arac› olarak kullan›lmaya çal›fl›lm›flt›r. Elbette bu politika iflçi ve emekçilerin belli bir kesiminde etkili olmufltur. Peki en önemli 13 maddenin kabul edilmemesi karfl›s›nda EP ne yapm›flt›r? Güçlü ve etkili eylemler örgütlemek yerine “pazarl›klar›n sonucunu beklemek” tavr›na girmifl, “pazarl›klar” hiç de sürpriz olmayan bir biçimde sonuçsuz kalm›fl, EP diplomasiden yenilgiyle çakm›flt›r. S›n›f sendikac›l›¤› anlay›fl›n›n tam tersi bir hatta ilerleyen EP, iflçi ve emekçilerin haklar›n› sahiplenmek yerine, bu haklardan feragat etme prati¤inin uygulay›c›s› olmufl, hükümet ve patronlarla kolkola yürümüfltür. 2006 Ocak bafl›nda yap›lan bu görüflme sonras› EP, uzun bir aradan sonra Ocak sonunda SS-GSS gündemli toplant›s›n› hava muhalefetini gerekçe göstererek gecikmeli olarak yapt›. Öyle ki her an Meclis’te görüflülmesi gündemde olan sald›r› yasas›na karfl› yap›lacak eylemlilikleri kararlaflt›rmak üzere yap›lacak toplant›-

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

23


24 Ajitasyon/Propaganda yap›lm›fl, halk›m›za gelece¤imizin nas›l karart›laca¤› anlat›lm›fl, bu sald›r›lara karfl› birlikte ve örgütlü mücadelenin zorunlulu¤una dair çal›flma yap›l›p kitleler harekete geçirilmifl olmas› gerekirken, EP hala bilgilendirme çal›flmalar›n› eylem plan›n›n ilk aya¤› olarak koymufltur. ‹kinci aya¤› olarak da uyar› eylemleri. Yasaya karfl› mücadelenin en kritik sürecinde EP hala uyarma aflamas›nda emeklemifltir. Ayn› toplant›da teknik komitenin AKP il ve ilçe binalar›na siyah çelenk b›rak›lmas› karar›, hükümet destekli sendikalar Hak-‹fl ve Memur-Sen’in itirazlar› nedeniyle kabul edilmemifltir. Hak-‹fl ayn› zamanda ifl yavafllatma ve ifl b›rakma eylemine de karfl› ç›km›flt›r.

EP’nin çizgisi uzlaflmac›d›r ancak iflbirlikçi sendika bürokrasisinin etkinli¤inin giderek artt›¤› görülmektedir. Önceden söylem düzeyinde de olsa alanlara ç›kmaktan, daha ciddi eylemler yapmaktan bahseden EP, yasan›n oylanmas›n›n öngünlerinde kitleleri meydanlara ça¤›rmas› gerekirken “Emekçilerin alanlara ç›kmas›na gerek yok”, “AKP’ye ve hükümete yönelik protestolar hükümetle diyalogu zorlaflt›r›yor. Onun için protestolar› s›n›rl› tutal›m” diyerek, sald›r› yasas›n›n sessiz sedas›z kabul edilmesinin propagandas›n› yapar hale gelmifltir. EP’de durum buyken, SSGSS’ye karfl› yürütülen mücadeleyi güçlü bulmayan, bu konuda EP’ye elefltiriler getiren

Ayn› tas ayn› hamam devam ediyor EP’de. Neo-liberal politikalar›n bir parças› olan, IMF’ye taahhüt edilen, y›llard›r altyap›s› haz›rlanan sald›r› yasas›n›n sadece oylanmas› kalm›flken hükümetten taleplerin dikkate al›nmas› bekleniyor. Uzun zamand›r gündemde olan yasaya karfl› yo¤un bir

Bunlara KESK ve TTB taraf›ndan itirazlar gelmesine ra¤men bu eylemler eylem plan›na dahil edilmemifltir. Son süreçte EP’nin prati¤ine yönelik elefltirileri en fazla dillendirenlerin bafl›nda gelen D‹SK ise bu durumda sessiz kalarak varolan› onaylad›¤›n› göstermifltir.

birçok sendika flubesi ve meslek örgütleri kendi flubelerinde yasaya karfl› mücadeleyi örgütleme çabas› içinde olmufltur. Özellikle SES ve TTB “Sa¤l›kta Dönüflüm Projesi”nin gündeme gelmesiyle birlikte sa¤l›ktaki hak gasplar›na yönelik hem üyelerini hem de halk› bilgilendirme

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

n›n sudan bir bahaneyle ertelenmesi, sald›r› yasas›n›n yürürlü¤e girmesinin EP aç›s›ndan hiçbir önem tafl›mad›¤›n› gösteriyor. Bu durufl kendini emek ve demokrasi güçlerinin temsilcisi olarak nitelendiren bir platformun duruflu olamaz. Bunun en somut göstergesi ise platformdan her zamanki gibi “hükümeti uyarma” karar›n›n ç›kmas›d›r. EP Dönem Sözcüsü Hak ‹fl Baflkan› Salim Uslu’nun aç›klamas› durumun vehametini ortaya koymaktad›r. Aç›klamada flöyle deniyor: “…EP, taleplerinin dikkate al›naca¤›n› beklemekte ve ummak istemektedir.” “Uslu, hükümetin duyars›zl›¤›n›n sürmesi, tav›r de¤iflikli¤i almamas› halinde ciddi eylemlerin de olaca¤›n› belirtti.” (27 Ocak Evrensel)


amaçl› faaliyetleri düzenlemifl, hem de çeflitli eylemler örgütleyerek sürecin aktif kat›l›mc›lar› olmufllard›r. Bu çal›flmalar SS-GSS’nin gündeme gelmesiyle birlikte daha da yo¤unlaflm›flt›r. Ancak yürütülen faaliyet esasta aktif üyelerin kat›l›m›yla s›n›rl› kalm›flt›r. Protesto niteli¤ini aflamam›flt›r. Buna ra¤men, mevcut durumda yasaya karfl› daha mücadeleci durufllardan birinin, sald›r› yasas›n›n bir parças› haline getirilmek istenen sa¤l›k emekçilerinden gelmesi önemlidir. EP’nin çizgisini uzun zamand›r elefltiren ve buna karfl› mücadele yürüten çeflitli sendika flubeleri de, Platformun SS-GSS’ye karfl› mücadelenin ihtiyaçlar›na cevap verecek bir kararl›l›ktan yoksun oluflunu gördükten sonra, kendi güçlerine dayanarak yerellerde birlikler oluflturarak yasaya karfl› mücadeleyi örgütlemek hedefini önlerine koymufllard›r. Bu amaçla ‹stanbul’daki sendika flubeleri ve meslek örgütleri SS-GSS’ye karfl› birlik oluflturarak bölge toplant›lar›, bas›n aç›klamalar›, iflyeri ve semtlere yönelik kitle çal›flmalar› yapm›fllard›r. D‹SK’in 18 fiubat’ta ‹zmit’te yapt›¤› bölgesel mitingin ve D‹SK, KESK, TTB taraf›ndan aç›klanan referandum karar›n›n ard›ndan D‹SK’e ba¤l› sendikalar önce ‹stanbul’da oluflturulan birli¤in eylemlerine ve çal›flmalar›na kat›lmad›lar. Ard›ndan da Nisan ay›n›n ortalar›nda birlikten ayr›ld›klar›n› aç›klad›lar. Birlikten ayr›lma gerekçesi 17 Mart tarihli Evrensel gazetesinde flöyle aç›klan›yor: “Konuyla ilgili olarak gazetemize aç›klama yapan Dev

Sa¤l›k-‹fl Genel Baflkan› Do¤an Halis, EP’nin sessiz kalmas›ndan dolay› ‹stanbul’daki oluflumun içerisine genel merkez olarak kat›ld›klar›n›, merkezi platformun iflleri üzerine almas›ndan sonra ise ayr›ld›klar›n› söyledi. Sözünün arkas›nda durmayan kurumlar›n EP’yi ifllevsiz hale getirdi¤ini, ayr›flmalar›n kayna¤›n›n da bu oldu¤unu savunan Halis, “EP’nin önceki çal›flmalar›n› göz önüne ald›¤›m›zda ifllevsiz oldu¤unu görüyoruz. Siyasilerle yapam›yorlar, tutarl› de¤iller. Yeni bir oluflum olmas› gerekiyor. Hak‹fl, Kamu-Sen, Memur-Sen, Türk-‹fl EP’nin içindeler ama bir fley yapm›yorlar” diye konufltu (…) Halis “bir dönem bitti. Art›k yeni bir dönemde sözünün arkas›nda duranlarla devam etmeliyiz. Bu da solcular›n bir araya gelmesiyle olur. Art›k sa¤c›larla ifl yürümez dedi” (…) Genel-‹fl 3. Bölge Baflkan› Veysel Demir “(…) Biz D‹SK, KESK, TTB ve odalar olarak birlikte hareket edece¤iz. Ayr›flman›n zaman› geldi. Halka, tabana inilmiyor. Biz de bu nedenle ‹stanbul’daki oluflumdan ayr›ld›k” dedi. ‹stanbul’daki birlik zaten EP’nin ifllevsizli¤i nedeniyle kurulmufltu. Bu nedenle böylesi gerekçelerle birlikten ayr›lmak SS-GSS’ye karfl› mücadelenin en kritik an›nda zaten bütünlükten yoksun, parçal› olan mücadeleyi daha da parçalamaya hizmet etmifltir. Türk-‹fl yönetimine elefltirileriyle bilinen Türk-‹fl’e ba¤l› sendika flubelerinin de yer ald›¤› birlikten bu gerekçelerle ayr›lan D‹SK’in EP’ye yönelik yaklafl›m› ise söylem düzeyinde

“keskin” elefltirileri geçmemektedir. EP’nin en etkili bileflenlerinden biri olan D‹SK; onun mevcut çizgisinden birinci dereceden sorumlu olanlar aras›nda oldu¤unu unutmaktad›r. Bu çizgiye karfl› mücadele etmek, bir yana, pratikte uzlaflmaktad›r. EP’nin ifllevsizli¤inden etkin mücadele yürütmedi¤inden dem vuran D‹SK kendini bunlardan muaf tutmaktad›r. Öyle bir tablo çizilmektedir ki D‹SK tüm güçlerini harekete geçirmiflti. EP’nin sa¤c›lar› bunu yapmam›flt›r. Elbette D‹SK’in bu noktada di¤er iflçi konfederasyonlar›na göre daha olumlu bir pratik içinde oldu¤unu görmezden gelemeyiz. Reformizminin gere¤i bu kadar›n› yapmak zorundad›r. Ancak D‹SK’in yeterince kitle çal›flmas› yapmamas›n›, tüm flubelerini tüm güçleriyle SSGSS’ye karfl› mücadelede harekete geçirmemesini, alanlara dökmemesini EP’nin çizgisiyle aç›klayamaz. Bu olsa olsa D‹SK’in bahanesi olur. Sorun D‹SK’in sendika bürokrasisinin egemenli¤i alt›nda olan kendi çizgisindedir, reformizmindedir. EP’de yaflanan da reformist çizgiyi savunan D‹SK, KESK, TTB, TMMOB ile iflbirlikçi çizgiyi savunan Türk-‹fl, Hak-‹fl, Kamu-Sen, Memur-Sen aras›ndaki mücadeledir. Birincisi SS-GSS’de iyilefltirmeler yap›lmas› için mücadeleyi savunurken, ikinciler birçok aç›dan yasay› desteklemektedirler. Hak-‹fl Genel Baflkan› Salim Uslu, “Çok ciddi sorunlar› bulunan mevcut sosyal güvenlik sistemi devlete ve topluma yük olmaktad›r” diyerek yasay› savunmaktad›r. EP’de iflbirlik-

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

25


26

›n›f sendikac›l›¤› anlay›fl›n›n tam tersi bir hatta ilerleyen EP, iflçi ve emekçilerin haklar›n› sahiplenmek yerine, bu haklardan feragat etme prati¤inin uygulay›c›s› olmufl, hükümet ve patronlarla kolkola yürümüfltür.

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

S

çi sendikalar›n çizgisinin giderek daha a¤›r basmas›, reformist kesimleri farkl› aray›fllara yöneltmifltir. Kimi çevreler bu kesimin ayr›larak ayr› bir platform oluflturmas›n› savunuyor. fiu anda böyle bir durum olmamas›na ra¤men D‹SK, KESK, TTB ve TMMOB 27 May›s–1 Nisan aras›nda yap›lan referandumdan bu yana fiili olarak EP’den ayr› hareket etmeye bafllad›lar. Bu tart›flmalar›n hemen akabinde KESK, D‹SK ve TTB’nin ça¤r›s›yla yap›lan ve birçok sendika flubesinin, DKÖ’lerin, kimi siyasi partilerin de aktif olarak içinde yer ald›klar› referandum çal›flmas› genifl halk kitlesine ulaflmak aç›s›ndan önemlidir. Referandum, EP’nin tüm bileflenlerinin ça¤r›s›yla yap›lsayd› elbette çok daha genifl bir kesime ulaflacak ve etki gücü daha büyük olacakt›, ancak bu gerçekleflmedi. Referandumda 6 gün gibi k›sa bir sürede 2 milyon 245 bin 738 kifliye ulafl›lm›fl, yasan›n içeri¤i, neden karfl› ç›k›lmas› gerekti¤i insanlara anlat›lm›fl ve sand›klardan 2 milyon 228 bin 592 hay›r oyu ç›km›flt›r. Referandum çal›flmas›, halk›n bir k›sm›n›n sald›r› yasas›n›n reform oldu¤una dair yap›lan propagandadan etkilendi¤ini, büyük bir ço¤unlu¤unun ise içeri¤ini bilmedi¤ini, ö¤renir ö¤renmez de hemen karfl› ç›kt›¤›n› göstermifltir. Nitekim tasar›n›n yasalafl-

mas›ndan sonra, birçok burjuva gazetesinde yasayla ilgili sorular› yan›tlamak için aç›lan köflelere olan yo¤un ilgi, sorulan sorular›n içeri¤i, halk›n yasayla ilgili bilgi açl›¤› içinde oldu¤unu ortaya koymaktad›r. Referandum, kitle çal›flmas› aç›s›ndan olumlu bir pratiktir ancak tek bafl›na eksiktir. Kitle çal›flmalar› egemenlerin üzerinde bask› oluflturacak militan eylemliliklere dönüfltürülmedikçe amaca giden yolda at›lan ilk ad›m olarak kal›r. Yasan›n Meclis’te görüflülmesinin öngünlerine denk gelen referandum sonras›nda kitlesel ve militan eylemler örgütlenmeli, bu süreç bir s›çrama tahtas›na çevrilmeliydi. Elbette ki bu stratejik sald›r›n›n referandum ve ard›ndan örgütlenecek eylemlerle geri çekilmesini beklemek hayalcilik olurdu. Ancak bu tür çal›flmalar›n ard›ndan örgütlenecek eylemlerin mevzileri daha ileri tafl›man›n bir arac› oldu¤unu görmek ve bu nedenle de küçümsememek gerekiyor. Sald›r› yasas›n›n Meclis’te görüflülece¤i zamanlarda EP’de tam bir ölü sessizli¤i hakimken, D‹SK, KESK, TTB ve TMMOB’un ça¤r›s›yla birçok ilde yasay› protesto amaçl› AKP binalar›na yürüyüfl düzenlenmifltir. Ancak kat›l›m oldukça düflük olmufltur. 18 Nisan’da Meclis’e yürüme, insan zinciri oluflturma, di¤er illerde de alanlara ç›kma karar›

al›nm›flt›r. Ancak bu eylemlerin de kat›l›m› düflük olmufltur. Bu tablo bir yan›yla D‹SK’e cevap olmufltur. Yukar›da da belirtti¤imiz gibi EP’yi kendi durumuna bahane yapan D‹SK, EP’siz örgütledikleri bu sürecin faturas›n› kime ç›karacakt›r? Dönüp kendi çizgisini sorgulay›p gerekli dersleri ç›karacak m›d›r? Ö¤renmesini bilenler için bu süreç bir y›¤›n ders-deneyim tafl›maktad›r. Yasan›n Meclis’ten geçmesinin engellenememesinin en büyük nedeni bütünlüklü, güçlü bir karfl› koyuflun örgütlenmemesidir. Böylesine kapsaml› sald›r›lar›n oldu¤u bir süreçte, sald›r›dan zarar gören tüm kesimlerin ortak hareket etmesi zorunludur. Tüm halka yönelik olan bu sald›r›lar ancak halk›n genifl bir kesiminin karfl› koyufluyla püskürtülebilirdi. fiu anda SS-GSS’ye karfl› mücadele süreci yenilgiyle sonuçlanm›flt›r. AKP hükümeti böylesine kapsaml› bir sald›r› yasas›n› hiç zorlanmadan Meclis’ten geçirmifltir. Mücadele sürecinin yenilgiyle sonuçlanmas›n›n nedenlerinin bafl›nda EP’nin izledi¤i uzlaflmac› çizgi, sendikalar ve meslek örgütleri cephesindeki parçal› durufllar, etkin bir mücadele prati¤inin örülememesi, halk›n genifl kesimlerine ulaflmay›p sendika ve meslek örgütlerinin ileri kesimleriyle s›n›rl› kal›nmas› gelmektedir. Ancak yasan›n Meclis’ten geçmesiyle süreç sona ermifl de¤ildir. Kimi çevreler yasan›n geçmesiyle her fleyin bitti¤i düflüncesini yaymaya çal›flsalar da s›n›f mücadelesinin pratikleri böyle olmad›¤›n› bize göstermektedir. Kimi çev-


reler ise yasan›n geri çekilmesi konusunda Sezer’in vetosundan medet ummaktad›r. D‹SK, KESK ve TTB Sezer ile görüflerek yasay› veto etmesini istediler. Sezer yasan›n en büyük sald›r›lar› içeren emeklilik yafl›, prim ödeme günü, emeklilik maafl›yla ilgili maddeler de içinde olmak üzere toplam 15 maddesini veto etti. Sendika konfederasyonlar›ndan da hemen vetoyu olumlu karfl›lad›klar›n› belirten aç›klamalar geldi. Sezer’in vetosunun ana gerekçesi fludur: “Anayasa Mahkemesi kararlar›nda da belirtildi¤i gibi devlet yurttafllar için hak, kendisi için ödev alan sosyal güvenli¤i sa¤lama görevini yerine getirirken, sosyal sigortac›l›¤›n teknik gereklerine uygun kimi s›n›rlamalar yapabilirse de, sosyal güvenlik hakk›n› kullan›lamayacak duruma getiren önlemler alamaz.” Sezer’in vetosu yasan›n özüne de¤il biçimine yöneliktir. Emperyalist finans kurulufllar›n›n zorunlu k›ld›¤› bu yasalara karfl› devletin herhangi bir kademesinden gerçek anlamda bir itiraz›n gelmesi söz konusu de¤ildir. Sezer bilmektedir ki ikinci kez

veto hakk› yoktur. AKP hükümeti yasay› büyük bir ihtimalle aynen, bir ihtimal birkaç küçük de¤ifliklikle tekrar kendisine yollayacak, o da onaylayacakt›r. Burada söz konusu olan halkta devletin sosyal haklara sahip ç›kt›¤›, bunu Anayasal bir güvence olarak gördü¤ü ama AKP hükümetinin tasfiyede ›srarc› oldu¤u düflüncesini yaratmaya çal›flmakt›r. Böylece hükümet ve devlet birbirinden ba¤›ms›zm›fl gibi bir yan›lsama yarat›larak halk›n devleti sevip saymas›, tepkiyi AKP hükümetine yöneltmesi amaçlanmaktad›r. Kazan›lm›fl haklar›n gasp›na yönelik sald›r› dalgas›n›n süreklili¤ini görmek zorunday›z. Bundan sonraki süreç bir yandan SS-GSS özgülünde yasan›n iptali için mücadeleyken di¤er yandan Meclis’te görüflülmesi bekleyen Emeklilik Yasa Tarar›s›, Kamu Personel Rejimi Yasa Tasar›s›, Çal›flma ve Sosyal Güvenlik Bakanl›¤› taraf›ndan haz›rlanan Toplu ‹fl Sözleflmesi, Grev ve Lokavt Yasa Tasar›s› gibi yeni sald›r› yasalar›n›n engellenmesi için mücadele etmektir. SS-GSS’ye karfl› mücadele

sürecinden deneyim ç›kar›larak mücadele daha ileri bir mevziye s›çrat›lmal›d›r. Bugünden örülecek mücadelenin niteli¤i, daha sonraki mücadelelerin niteli¤ini de belirleyecektir. Bu nedenle sald›r›lar›n hedef tahtas›na oturtulan iflçi, köylü, memur, esnaf tüm halk› harekete geçirerek bütünlüklü, kitlesel, militan bir karfl› koyufl örgütlemek zorunludur. SS-GSS’nin Meclis’ten geçmesinden sonra bir tek eylem bile örgütlemeyen, toplant› dahi yapmayan EP’den sendika bürokrasisinden icazet beklemeksizin çal›flmalara bafllamak mücadelenin güçlü bir biçimde örülmesi için gereklidir. fiubelerden örgütlenecek güçlü bir mücadelenin sendika konfederasyonlar›nda ve buna paralel olarak da EP üzerinde bir bask› oluflturaca¤›n› görmezden gelemeyiz. Unutmamak gerekir ki, kazan›lm›fl her mevzinin kaybedilmesi daha geri bir noktadan yeniden bafllamak anlam›na gelir. Kazan›lm›fl mevzilerin korunamad›¤› bir savaflta da daha ilerideki mevzileri kazanmak mümkün de¤ildir.

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

27


28

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

Kitle örgütlerinde çal›flmaya iliflkin

Kitle örgütlerinde çal›flma konusunda sorun bak›fl aç›s›ndaki eksikliklerdedir. Soruna yaklafl›m ve ele al›flta sa¤a ve sola savrulunabiliyorsa, bu, do¤ru bak›fl aç›s›n›n oturmad›¤›n›, s ü r e k l i l e fl t i r i l e m edi¤ini veya ciddi eksiklikler tafl›nd›¤›n› gösterir. Gerçi bak›fl aç›s› koymak, sorunun bir yönüdür; di¤er en az bir o kadar önem tafl›yan yönü, onun örgütlenmesinin sa¤lanmas›d›r. Örgüt ve kitleler e¤itilip örgütlenmesinin süreklilefltirilmesi halinde baflar› ve istikrar sa¤lan›r. Bu da her ifl gibi onu kendi çizgisi olarak içsellefltirerek hayata uygulayacak kadrolarla olur.

Kitle örgütlerinde çal›flma konusunda sorun bak›fl aç›s›ndaki eksikliklerdedir. Soruna yaklafl›m ve ele al›flta sa¤a ve sola savrulunabiliyorsa, bu, do¤ru bak›fl aç›s›n›n oturmad›¤›n›, süreklilefltirilemedi¤ini veya ciddi eksiklikler tafl›nd›¤›n› gösterir. Gerçi bak›fl aç›s› koymak, sorunun bir yönüdür; di¤er en az bir o kadar önem tafl›yan yönü, onun örgütlenmesinin sa¤lanmas›d›r. Örgüt ve kitleler e¤itilip örgütlenmesinin süreklilefltirilmesi halinde baflar› ve istikrar sa¤lan›r. Bu da her ifl gibi onu kendi çizgisi olarak içsellefltirerek hayata uygulayacak kadrolarla olur. Bizim bu konudaki yetersizliklerimiz, de¤indi¤imiz anlay›fl hatalar› tarihimiz bilinirse bir ölçüde anlafl›l›r olacakt›r. Konuyu da¤›tmamak için sorunun bu yan› üzerinde kapsaml› durmayaca¤›z. Ancak birkaç yönü hat›rlamakta fayda var. Bilindi¤i gibi Proletarya Partisi birçok konuda oldu¤u gibi kitle örgütlerinde çal›flma anlay›fl›n› da yaz›l›

hale getirmeden bilinen örgütsel yenilgiyi ald›. Ard›ndan bir süre toparlanamamas›, Koordinasyon Komitesi’nin oportünist süreci ve bölgesel dönemde de do¤ru bir düflüncenin oluflturulamamas› sonucu uzun süre bu konuda oturmufl bir yaklafl›m› olamad›. Ancak 1. Konferans›yla merkezileflmesinin ard›ndan bu konuya iliflkin ana hatlar›yla do¤ru bir bak›fl aç›s› konuldu. Ancak, 2. yenilgi süreci, örgütte merkezi olarak devaml›l›¤›n sürdürülememesi, dahas› örgütün kitle örgütlerinde örgütlenmeye iliflkin politikas›yla yeterince e¤itilememesi sonucu do¤ru anlay›fl›n oturdu¤u ve ona uygun bir faaliyetin yürütüldü¤ü söylenemez. Bilince ç›karma, kafa aç›kl›¤› ve e¤itilmenin olmad›¤› yerde, burjuva, küçük-burjuva çevrelerden gelen ideolojik sald›r›lar›n havas›na kap›lmak ve egemen kendili¤indencilik ak›nt›s›na ayak uydurmak ve onu da adeta bir kültür haline getirmek kaç›n›lmaz olur.


Ancak tüm bunlara ra¤men Proletarya Partisi bu konuda esasa iliflkin do¤ru bir anlay›fl ortaya koymufltur. Belgelerde temel yaklafl›m› buraya aktard›ktan sonra, konu üzerinde durman›n daha do¤ru olaca¤›n› düflünüyoruz. 1. Konferans’ta ve hemen ard›nda ç›kar›lan Türkiye Komünist Partisi Marksist-Leninist’in merkezi yay›n organ› Komünist’in 1. say›s›nda konuya iliflkin flunlar belirtilir: “c) Kitle derneklerinde çal›flma üzerine Önümüzdeki dönemde kitle derneklerinde çal›flma siyasetimiz nas›l olacakt›r, do¤ru temelde faaliyet yürütmek nas›l mümkün olacakt›r? Bu, her fleyden önce birçok kifli ve siyaset taraf›ndan kar›flt›r›lan parti ile kitle örgütleri aras›ndaki farkl›l›¤›n ve aralar›ndaki iliflkinin do¤ru bir flekilde ele al›n›p, uygulanmas›yla mümkün olacakt›r. Bilindi¤i gibi parti, do¤rudan siyasi iktidar mücadelesi yürüten ve buna ba¤l› olarak örgütlenen bir araçt›r. Var olan sömürü düzenini y›kma ve proletarya önderli¤inde bir iktidar kurma mücadelesi verir. Oysa, kitle örgütleri devrim ve iktidar mücadelesine do¤rudan de¤il, dolayl› yoldan hizmet eden araçlard›r. Dolay›s›yla muhteva bak›m›ndan ayr› olan parti ile kitle örgütleri var olufl amaçlar›n›n farkl›l›¤›na ba¤l› olarak, örgütlenme ve mücadele metotlar›nda da kesin bir

farkl›l›k gösterirler. Partimiz flimdiye kadar bu hususu yeterince kavrayamad›¤› için önemli hatalar iflledi. Kitle örgütlerinin örgütlenme ve mücadele metodunda partiden farkl› olan özelliklerini aç›k olarak kavrayamad›¤› için, önderli¤imizdeki kitle örgütleri adeta legal parti bürolar› olarak kullan›ld›. Kitle örgütleri olma iddias›yla kurulmalar›na ra¤men bu flekildeki bir çal›flma sonucu dar kadro örgütleri haline geldi. Kendisini hitap etmek, birlefltirmek istedi¤i genifl y›¤›nlardan kopard›. Bunun sonucunda, bu tür örgütlerde çal›flma yapan birçok üye ve sempatizan yoldafl›m›z a盤a ç›kt›. Bunu önlemek için yap›lan baz› giriflimler ise “yasal” s›n›rlar içerisinde, aç›k olarak çal›flmas› gereken, kitle örgütü olma iddias›ndaki bu örgütleri gizlili¤e do¤ru

çekti. Nihayet bu dernekler çal›flamaz hale gelerek kapat›lmak zorunda kal›nd›. Veya “yasal” olma durumunu kaybetti¤i için hakim s›n›flar taraf›ndan kapat›ld›. Önümüzdeki dönemde bu tecrübelerin ›fl›¤›nda çal›flmal›y›z. Bu çal›flmay› yürütürken herfleyden önce, kitle örgütlerinin as›l olarak (mesleki) sen-

dikal örgütler olmas› gerekti¤i unutulmamal›d›r. Kitle örgütleri, çal›flma flartlar› farkl› olan meslekler temelinde örgütlenmelidir. Bu örgütler “yasal” olmal›, bu “yasal s›n›rlar›” geniflletmek için mücadele etmelidir. Birlefltirmeyi amaçlad›klar› o çal›flma alan›ndaki y›¤›nlar›n mümkün olan en genifl kesimini birlefltirmeye, kucaklamaya çal›flmal›d›r. Genifl kesimlerini birlefltirebildi¤i kitleleri mücadeleye sevk ederek o alandaki çal›flma flartlar›nda olumlu yönde de¤ifliklikler yapmay› amaçlamal›d›r. Genel devrimci bir propaganda yürütmeli, kurtuluflun kopar›lan bir tak›m tavizlerle de¤il, devrimle olaca¤›n›n propagandas›n› üstlenmelidir. Genel demokratik ve ekonomik ça¤r›larla kitlelerin en genifl kesimini hareket geçirmeyi amaçlamal›d›r. Devrime dolayl› yoldan hizmet eden birer araç olan kitle örgütlerinde yürütülen çal›flmalarda baz› hatalara düflülmektedir. Birincisi, izlenilen sa¤ reformist çizgidir. Kitle örgütlerinin kendilerini sadece ekonomik taleplerle s›n›rlamas›d›r. Kitle derneklerinde sa¤ çizgi, kitle derneklerini salt ekonomik talepler için mücadele araçlar› olarak görmektedir. Bu anlay›flla, ekonomik mücadele ile siyasi mücadele aras›na bir Çin seddi çekerek, kitle derneklerinin içinde bar›nd›rd›¤› kitleyi siyasi olarak e¤itme, devrime yak›nlaflt›rma

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

29


30

ir kitle örgütünün devrimci olmas›n›n ölçütü, o kitle örgütünün mümkün oldu¤unca keskin “sol” laflar etmesi de¤il, kitleyi Komünist Partisinin etki alan› içine sokma meselesidir.

B

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

B

görevini red etmektedir. Biz komünistler, ekonomik mücadele görevini, “ekonomik mücadeleyi siyasi mücadeleye dönüfltürme”, “ekonomik mücadeleye siyasi nitelik verme” olarak s›n›rlamay›z. Komünistler aç›kt›r ki, her ekonomik mücadeleye siyasi bir nitelik vermeye çal›fl›rlar. Ama ekonomik talepler u¤runa yürütülen mücadeleyi bu flekilde s›n›rland›rmak burjuva çizgisidir. Kitlelerin kendili¤inden gelme mücadelesinin kuyru¤una tak›lma çizgisidir Bu sa¤ çizgide ortaya ç›kan ikinci yanl›fl anlay›fl, kitle derneklerinde partinin önderli¤inin reddedilmesidir. Bu anlay›fl kitle derneklerinin “tarafs›z” olmas›n› istemekte, “fraksiyonlar üstü” bir birlik talep etmektedir. Biz komünistler “herkese hürriyet” talebinde bulunan, kitle örgütlerinde partinin önderli¤ini reddeden böyle bir anlay›fla temelden karfl›y›z. Komünistler aç›kt›r ki, kitle derneklerinde, kitle derne¤i olma özelli¤ine sahip olabilecek, derneklerde ilke olarak çal›flmay› kabul ederler. Kitlelerin oldu¤u her yerde, duruma göre kendisine kitle örgütü ad›n› veren baz› dar kadro örgütlerinde dahi çal›fl›rlar. Bizler bu anlay›flla kitle derneklerinde çal›flarak partinin kitle örgütlerine önderlik etmesini sa¤lamal›y›z. Partinin kitle derneklerindeki çal›fl-

ma siyasetini hakim k›lmaya çal›flmal›y›z. Kitle derneklerinde çal›flarak partinin genifl y›¤›nlara hükmetmesini sa¤lamal›y›z. Çünkü biz komünistler, kitle örgütlerinin partiye mümkün oldu¤unca yak›nlaflt›r›lmas›n›, kitle örgütlerinin partinin siyasetine hizmet etmesini istiyoruz. Biz, halk›n birleflmesinin, komünistlerle kendisine “komünist” diyen bir dizi oportünist grup aras›nda bar›flç› bir birlik kurularak sa¤lanabilece¤i görüflünde de¤iliz. Halk›n komünistlerin önderli¤inde birli¤inin sa¤lanmas›n›n tek yolu, oportünistlerin halk içindeki etkisinin y›k›lmas›ndan geçer. Kitle derneklerinde yürütülen faaliyette karfl›m›za ç›kan üçüncü yanl›fl, “sol” çizgidir. Kitle derneklerinde “sol” çizgi, kitle derneklerinin “partiye mümkün oldukça yak›nlaflt›r›lmas›” ilkesini flekilsel bir biçimde ele almak ve kitle derneklerini do¤rudan do¤ruya parti propagandas› yapan araçlar olarak kullanmak fleklinde kendini göstermektedir. Bu anlay›fl son tahlilde kitle derneklerini partinin legal bürolar›na dönüfltürmektedir. Biz komünistler parti ile kitle dernekleri aras›ndaki kesin ay›r›m›n bilincinde olmal›y›z. Parti, kitle örgütlerinde çal›flmal›, ileri unsurlar› örgütlenmeli, hücreler vas›tas›yla genifl y›¤›nlar› yönlendirmeye çal›flmal›d›r. Parti, üyeleri-

nin önderli¤indeki kitle örgütlerinde de ayn› flekilde çal›flmal›, partinin o alandaki kitle örgütünün çal›flma program›, temel al›nmal›d›r. Kitle örgütü kendisini partiden kesin olarak ay›rmal›, önderli¤i ele geçirmemiz halinde zafer sarhofllu¤una kap›larak buralarda do¤rudan parti propagandas›na giriflme fleklinde hatalara düflülmemelidir. Böyle bir siyaset, kitle örgütünün kitlesel niteli¤ini kaybetmesine yol açar. Kitle dernekleri üzerinden yap›lacak devrimci propaganda, kitle derneklerinin aç›k ve mümkün oldu¤unca genifl tutulmas› gereken örgütler oldu¤u unutulmadan yap›lmal›d›r. Devrimimizin bir dizi stratejik ve taktik meseleleri buralarda tart›fl›lmamal› ve tart›fl›lmas›na müsade edilmemelidir. Bu tür tart›flmalar kitle örgütünü sadece kitlelerin ileri bilinçli kesiminin geldi¤i dar bir kadro örgütü yapar. Genifl kitlelerden soyutlar. Parti ile kitle örgütü aras›ndaki fark› kald›ran bu görüfl yanl›flt›r. Bu anlay›fl partiyi kitle örgütleri seviyesine indiren, sendikalarla partiyi eflitleyen anarko-sendikalist bir anlay›flt›r. Bu anlay›fl devam ederse, kitle derneklerini kitlelerden kopar›r. Hatta sadece bir siyasetin savunucular›n›n toparland›¤› bir örgüt haline gelir. Bu kaç›n›lmazd›r. Böyle bir geliflme, komünistlerin kitle örgütler arac›l›¤›yla genifl kitleleri etkileme olana¤›n› ortadan kald›r›r. Böyle bir geliflme yaln›zca hakim s›n›flar›n ifline gelir. Bu tür derneklerde toplanan kadrolar hakim s›n›flar›n polisleri taraf›ndan kolayca tespit edilebilir.


‹flte bütün bu sebeplerden komünistler, kendi önderliklerindeki kitle örgütlerinde genel devrimci propaganda yaparlar. Devrimimizin bir dizi stratejik ve taktik meselelerinin kitle örgütlerinde çözümlenmeyece¤inin bilincinde hareket ederek, kitle örgütlerindeki tart›flmalar› belli s›n›rlar içinde tutarlar. Çünkü bir kitle örgütünün devrimci olmas›n›n ölçütü, o kitle örgütünün mümkün oldu¤unca keskin “sol” laflar etmesi de¤il, kitleyi Komünist Partisinin etki alan› içine sokma meselesidir. Komünistler iflte bu anlay›flta çal›flarak, parti siyasetini kitle örgütlerinde hakim k›lmak için mücadele ederler. Kitle örgütleri içinde parti hücreleri kurarlar. ‹leri ç›kan unsurlar› daha da ilerletmek için onlarla kitle örgütleri d›fl›nda temaslar›n› gelifltirerek, örgütlemeye çal›fl›rlar. Kitle örgütleri kendilerini parti yerine koyarak ça¤r›larda bulunmamal›d›r. Her ikisi de bu düzen aleyhinde çal›flma yapmalar›na ra¤men, parti bu düzeni y›kmay› bizzat üstlenen bir araç olarak ça¤r›larda bulunurken kitle dernekleri böyle davranmamal›d›r. “Komprador patron-a¤a devletini y›kaca¤›z” fliar› ancak ve ancak partinin bir fliar› olabilir. Kitle dernekleri, en fazla bu düzeni lanetleyen, düzen aleyhine propaganda yapan, “Kahrolsun komprador patron a¤a devleti”, “Kahrolsun emperyalizm”, “kahrolsun milli zulüm” gibi fliarlar› üstlenebilir. Çünkü, kahrolmas› istenilen bu hedefleri bizzat y›kmay› üstlenen araç kesinlikle kitle dernekleri de¤ildir ve olamaz. Onlar, partinin görevini üstlenemez.

Komünistler iflte bu anlay›flla tüm kitle derneklerinde ve kitle derne¤i olabilecek nitelikteki derneklerde çal›fl›rlar. Fakat ülkemizde kendisine kitle derne¤i ismini veren çok say›da yerden bitme dar kadro dernekleri vard›r. Biz bunlar›n ortadan kald›r›lmas›ndan yanay›z. Kitleler gerçek kitle örgütlerinde örgütlenmelidirler. Bu uzun ve sab›rl› bir mücadele ile olacakt›r. Bu görevi yerine getirebilmek için kitle derneklerinde partinin kitle derne¤i siyasetini hakim k›lmak için çal›fl›lmal›d›r. Önderli¤imizdeki kitle derneklerinde bu siyaset uygulanmal›d›r. Kitle örgütü olma niteli¤inde derneklerin olmad›¤› ve partinin çal›flma yapt›¤› bölgelerde gerçek kitle derneklerinin mevcut siyasetimiz temelinde kurulmas›na ön-

nifl ve aç›k yap›s›na uygun bir çizgi izlerler. Bu çizginin ana hatt› flöyledir: - Önderli¤imizdeki kitle örgütleri, içinde bar›nd›rd›¤› kitlenin somut ekonomik taleplerini tutarl› bir flekilde savunmal›d›r. Kitleleri, kendi somut talepleri etraf›nda toparlamal› ve onlar› bu talepler u¤runa mücadeleye sevk etmelidir. Kitle örgütleri, kitlesine, somut talepler u¤runa mücadele ile bir tak›m tavizler kopar›labilece¤ini, ama bu tavizlerin kurtulufl olmad›¤›n›, gerçek kurtuluflun komprador patron a¤a devletinin y›k›lmas›nda, halk iktidar›n›n kurulmas›nda oldu¤unun propagandas›n› yapmal›d›r. Bunu yapmayan bir kitle örgütü, devrime de¤il, reforma hizmet eder. - Kitle dernekleri, dünya

der ve yard›mc› olmal›y›z. Dar kadro derneklerini y›kman›n tek yolu önderli¤imiz alt›nda gerçek kitle örgütleri oluflturarak do¤ru, sab›rl› ve uzun vadeli bir çal›flma yürütmek olmal›d›r. Kitleler gerçek kitle örgütlerinde bu flekilde birlefltirilmelidir. Meseleyi devrimin ve kitlelerin ço¤unlu¤unun ç›karlar› aç›s›ndan ele alan komünistler, kitle örgütlerinin mesleki, ge-

çap›nda emperyalizme, sosyal emperyalizme ve her türlü gericili¤e karfl›, halklar›n ve uluslararas› iflçi s›n›f›n›n devrim mücadelesinden yana bir tav›r tak›nmal›, kitlesini Enternasyonalizm anlay›fl› ile e¤itmelidir. - Kitle örgütleri genel olarak anti-emperyalist, anti-faflist, devrimden yana bir tav›r tak›nmal›d›r (sosyal-emperyalizm ve sosyal-faflizm dahil)

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

31


32

itle derneklerinin demokratik olmas› demek kendi içinde demokratik merkeziyetçilik ilkelerini tutarl› bir biçimde uygulamas› demektir. Gerçek bir kitle örgütü, demokrasi ve merkeziyetçili¤i, birbirinin tamamlay›c›s› olarak ele al›r.

B

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

K

- Kitle örgütleri, milli zulme karfl› ç›kmal›, uluslar›n kendi kaderlerini tayin hakk›n› ve tüm milliyetler için tam hak eflitli¤ini savunmal›d›r. - Kitle örgütleri, ülkemizde emperyalizme, komprador kapitalizme, feodalizme karfl›; bunlar›n düzenine, devletine, sömürü ve zulmüne, her türlü bask›ya karfl› bir tav›r tak›nmal›d›r. - Kitle örgütleri demokratik olmak zorundad›r. Bu iki anlamda böyledir. Birincisi, kitle örgütleri, toplum için demokrasiden yana olmal›, demokrasi için mücadele etmelidir. Türkiye flartlar›nda demokrasi için mücadele, emperyalizme, komprador kapitalizme, feodalizme karfl› mücadele demektir. Kitle örgütleri bu yüzden e¤er gerçekten ‘demokrat’ olmak istiyorlarsa, halk demokrasisini savunmak, bunun propagandas›n› yapmak zorundad›rlar. Kitle örgütleri halk demokrasisi mücadelesinin dolayl› araçlar› olmak zorundad›rlar. ‹kincisi, kitle derneklerinin demokratik olmas› demek kendi içinde demokratik merkeziyetçilik ilkelerini tutarl› bir biçimde uygulamas› demektir. Gerçek bir kitle örgütü, demokrasi ve merkeziyetçili¤i, birbirinin tamamlay›c›s› olarak ele al›r. Bunlar› düzgün bir biçimde birlefltirerek uygular. Demokrasi ilkesi kitle örgütlerinde tüm yönetici kade-

melerin demokratik bir flekilde seçilmesi, kitlenin en genifl tart›flma ile al›nacak kararlara ortak olmas› demektir. Tart›flmalar sonucu ço¤unlu¤un ald›¤› kararlara, az›nl›¤›n uymas› demektir. Merkeziyetçilik ilkesi, demokratik bir flekilde seçilen yönetim kademesinin kararlar›na elefltiri hakk› sakl› olmak kayd›yla, bütün örgütün, örgütlü kiflilerin uymas› demektir. Biz komünistler, önümüzdeki dönemde bu do¤ru siyaset ve ilkelerin kitle örgütlerinde hakim hale gelmesi için çal›flmal›y›z. Bunun uzun ve sab›rl› bir çal›flmay› gerektirdi¤ini unutmamal›y›z.” Bu temel yaklafl›m Komünist’in 3. say›s›nda daha genifl aç›l›r. Ancak biz konuya iliflkin ortaya konulan görüfllerin bütününü de¤il, ilkelerini belirten yerini aktarmakla yetinelim: “Parti Konferans›nda ortaya konulan genel ilkeler nelerdi? Parti Konferans›nda kitle derneklerinde ortaya koyulan Marksist-Leninist siyasetin ilkeleri öz olarak flunlard›: * Kitle örgütleri esas olarak mesleki temelde kurulmufl örgütlerdir. Kitle örgütleri somut flartlar› farkl› olan meslekler temelinde örgütlenmelidir. * Kitle dernekleri birlefltirmeyi amaçlad›klar› kitlelerin en genifl kesimlerini birlefltirmeye yönelmifl bir siyaset izlemelidir.

* Kitle örgütleri “yasal” s›n›rlar içinde mücadele etmeli, mücadelesinin bir yönünü de bu “yasal” s›n›rlar›n geniflletilmesi u¤runa mücadele oluflturmal›d›r. * Kitle örgütleri devrim ve iktidar mücadelesine dolayl› yoldan hizmet eden araçlard›r. Kitle örgütleri do¤rudan do¤ruya partinin görevlerini üstelenerek iktidar mücadelesi veremezler. * Kitle örgütleri ne kendilerini salt ekonomik, demokratik taleplerle s›n›rlayarak sa¤ reformist bir çizgi izlemeli; ne de bu talepleri bir yana atarak sözde “sol” bir çizgiye düflmemelidir. * Kitle dernekleri partinin legal propaganda bürolar› olmamal›d›rlar. * Kitle dernekleri emperyalizme, sosyal emperyalizme, faflizme, feodalizme; onlar›n devlet ve düzenine karfl› ç›kmal›, devrimden yana tav›r tak›narak, halk demokrasisi için mücadele etmelidirler. * Kitle dernekleri kendi içinde de demokratik merkeziyetçili¤i benimseyip, uygulamal›d›rlar. Partimizin önümüzdeki dönemde kitle derneklerinde izleyece¤i çizginin ana fikirleri iflte bunlard›r.” (abç) Yap›lan bu vurgulara ra¤men yanl›fl yaklafl›mlarda -s›n›fsal olmakla beraber-, dünya görüflünü eksik kavramalar›n, daha somut olarak ifade edecek olursak, konuya iliflkin devrimciler örgütü ile kitle örgütleri aras›ndaki farklar› kavramakta problem oldu¤u görülür. Bir baflka ifadeyle s›n›f ile onun öncüsü, önderi; s›n›f ve kitle örgütleri ile s›n›f›n s›n›f örgütlerinin en yüksek bi-


çimi olan partisi aras›ndaki farklar› kavramakta problem yafland›¤› gözleniyor. Bunlar›n niteli¤i, bileflimi, görevleri, misyonu-rolü, birbirleriyle iliflki, yaklafl›m vb. konular› do¤ru kavranmazsa bunlar flu ya da bu ölçüde birbirine kar›flt›r›l›r. Bunlar ele al›n›rken de, faaliyet yürütülürken de do¤ru bir düflünceyle hareket edilemez, sistemli bir düflünce oturtulamaz. Bu konuda do¤ru düflünceler oturmay›nca da her iki alandaki faaliyetlerin baflar›l› ve verimli olmayaca¤› aç›kt›r. Lenin yoldafl bu konuda özellikle Rus ekonomistleriyle tart›fl›rken flunlar› belirtiyordu: “Bir sosyal-demokrat (2. Enternasyonal önderlerinin ihanetine kadar bu kavram komünistler için kullan›l›rd› bn.) için politik mücadele kavram›, ‘iflverenlere ve hükümete karfl› ekonomik mücadele’ kavram›yla örtüflüyorsa, onun için ‘devrimciler örgütü’ kavram›n›n ‘iflçiler örgütü’ kavram›yla az çok örtüflmesini beklemek do¤ald›r. Gerçekten de olan budur; öyle ki, örgütten söz etti¤imizde, farkl› diller konufltu¤umuz anlafl›lmaktad›r… Söz ‘Politik Devrimi Kim Gerçeklefltirecek?’ broflürüne geldi ve k›sa süre sonra, broflürün bafll›ca hatas›n›n örgüt sorununun ihmal edilmesi oldu¤unda görüfl birli¤ine vard›k. Aram›zda tam bir görüfl birli¤i oldu¤unu san›yordum ki… konuflman›n devam›nda, ayr› fleylerden bahsetti¤imiz ortaya ç›kt›. Yoldafl, broflürün yazar›n› grev sand›klar›n›, yard›mlaflma sand›klar›n› vs ihmal etmekle suçlarken, ben politik devrimi ‘gerçeklefltirmek’ için gerekli olan devrimciler örgütünü kastetmekteydim. Bu görüfl ayr›l›-

¤› ortaya ç›kar ç›kmaz, an›msayabildi¤im kadar›yla, bu Ekonomistle hiçbir ilkesel sorunda bir anlaflma sa¤lamak mümkün olmam›flt›!” “Görüfl ayr›l›klar›m›z›n kökeni neydi? Ekonomistlerin, gerek örgütsel, gerekse de politik sorunlarda sosyal-demokrat düflünce ve politikadan sürekli trade-unionizme kaymalar›yd›. Sosyal-demokrasinin politik mücadelesi, iflçilerin iflverenlere ve hükümete karfl› ekonomik mücadelesinden daha kapsaml› ve kar›fl›kt›r. Ayn› biçimde (ve bundan dolay›) devrimci sosyal-demokrat partinin örgütü, kaç›n›lmaz olarak, böyle bir mücadele için iflçilerin örgütünden baflka türde olmak zorundad›r. ‹flçilerin örgütü, ilk olarak, sendikal bir

olan (devrimciler örgütünden de zaten bu nedenle söz ediyor ve devrimci sosyal-demokratlar› kastediyorum) kiflileri kapsamal›d›r. Böyle bir örgütün üyelerinin bu ortak özelli¤i karfl›s›nda, birinin ya da di¤erinin mesle¤i aras›ndaki farklar bir yana, iflçilerle ayd›nlar aras›ndaki her türlü fark tamamen ortadan kalkmal›d›r. Bu örgüt pek genifl tutulmamal› ve mümkün oldu¤unca konspiratif (yani gizli bn) olmal›d›r…” (SE. Cilt 2 ) Yine Lenin yoldafl, her bir fl›kk› kapsaml› bak›fl aç›s›n› yans›tan flunlar› söylüyordu: “… fiunlar› iddia ediyorum: 1Süreklili¤i sa¤layan istikrarl› bir önderler örgütü olmadan hiçbir devrimci hareket varl›¤›n› sürdüremez; 2-hareketin

örgüt olmal›d›r; ikinci olarak, mümkün oldu¤unca kapsaml› olmal›d›r; üçüncü olarak, mümkün oldu¤unca az konspiratif (az gizli, yani mümkün oldu¤u ölçüde gizli olmayan bn) olmal›d›r (burada ve ileride elbette sadece otokratik Rusya’dan söz ediyorum). Buna karfl›l›k devrimciler örgütü, her fleyden önce ve esas olarak, mesle¤i devrimci faaliyet

temelini oluflturan ve harekete kat›lan, mücadeleye kendili¤inden çekilen kitleler ne kadar genifl olursa, böyle bir örgüte duyulan gereksinim o kadar acil bir hal al›r ve bu örgüt o ölçüde sa¤lam olmak zorundad›r (çünkü her türlü demagogun kitlelerin geri kesimlerini peflinden sürüklemesi o kadar kolay olacakt›r); 3- böyle bir örgüt esas olarak, devrimci

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

33


PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

34 faaliyeti meslek edinmifl insanlardan oluflmal›d›r; 4-otokratik (bask›c› bn.) bir ülkede böyle bir örgüte üyeli¤i, ancak meslekten devrimciler, siyasi polise karfl› mücadele sanat›nda profesyonelce e¤itilmifl (abç) insanlar üye olabilecek flekilde ne kadar çok s›n›rlarsak, örgütün ele geçirilmesi o kadar zor olacakt›r; 5-gerek iflçi s›n›f›ndan gerek di¤er toplumsal s›n›flardan, harekete kat›lma ve içinde aktif olarak çal›flma imkan›na sahip olacak kifliler çevresi de o kadar genifl olacakt›r.” (Aç. Lenin age). Yine, “… Öncü ile, ona e¤ilimli kitleler aras›ndaki fark› unutmak, öncünün, gittikçe daha geniflleyen ölçüde kitleleri kendi ileri düzeyine yükseltme görevini unutmak, sadece kendini aldatmak, gözlerini bizim görevlerimizin geniflli¤ine kapatmak ve bu görevleri daraltmakt›r.” diyordu. (Lenin, Bir Ad›m ‹leri ‹ki Ad›m Geri) Stalin yoldafl, Leninizmin Sorunlar› adl› kitapta devrimciler örgütünün/partinin ay›r›c› özelliklerini 6 madde alt›nda ortaya koyar. Fazla yer almamas› için buraya aktarm›yoruz. Konuya iliflkin oralara bir kez daha bak›lmas›nda yarar var. Her bir fl›kk› kapsaml› olan bölüme bakmaya iflaret etmemizin amac›, devrimciler örgütünün ay›r›c› özelli¤ine, misyonuna ve esas görevlerine bir kez daha bakmak; bir yan›yla bu yönün hangi anlay›flla ele al›nmas› gerekti¤i ve ne derece bu misyonun bilinciyle hareket edildi¤inin üzerine düflünülmesini sa¤lamak, di¤er yan›yla devrimciler örgütü (yani s›n›f partisi) d›fl›ndaki örgütler içinde çal›fl›rken ve onlar› örgütlerken, farkl› niteliklerdeki ör-

gütlere yaklafl›mda, onlar› ele al›fl ve onlar›n ay›r›c› özelliklerini, misyon ve görevleri aras›ndaki farklara ve onlardan beklentilere ne derece dikkat etti¤imiz veya birbirine kar›flt›rma derecesini daha iyi görme ve düflünmesini sa¤lamad›r. Ayn› zamanda s›n›f›n, s›n›f örgütlerinin en yüksek örgütlenme biçimi, meslekten yetiflmifl devrimcilerden oluflan s›n›f partisinin ay›rt edici niteli¤i, rolü ve görevleri iyi görülmezse, kitleler içinde çal›flmas› ve kitleleri kitle örgütleri üzerinde parti eksenine çekebilme görevi iyi anlafl›lamayaca¤› kan›s›nday›z. Yani do¤rudan do¤ruya iktidar mücadelesi yürütecek olan ve siyasi iktidar› ele geçirdikten sonra da sosyalizmi örgütleyip s›n›fs›z topluma tafl›mak amac›yla ihtiyaç duyulan devrimciler örgütü ile kitle örgütlerinin niteli¤i, misyonu ve görevleri aras›ndaki temel ay›rt edici farklar› ve beklentileri haf›zalara iyi ifllenmesini sa¤lamakt›r. Afla¤›da üzerine duraca¤›m›z fleylerle beraber bütünlüklü ele al›nd›¤›nda vurgular›n önemi daha iyi anlafl›lacakt›r. Öz olarak bunlar› belirttikten sonra esas üzerine duraca¤›m›z konuya dönelim. Kitle örgütleri kavram›, mesleki olanlarla mesleki olmayan kitle örgütlerini kapsar. Kitle örgütleri içinde esas belirleyici olan sendikalard›r. Çeflitli mesleklerin sendikalar› vard›r. Ama bunlar içinde en genifli ve gün geçtikçe geniflleyecek olan› iflçi sendikalar›d›r ve iflçi s›n›f›n›n temsilcileri ve davas›n›n yürütücüleri olarak da kitle örgütleri içinde iflçi sendikalar›n› esas almak durumunday›z. Lenin yoldafl›n “ifl-

çiler örgütü” belirlemesiyle ifade etti¤i de iflçi sendikalar› ve dernekleridir. Yukar›daki bir aktarma içinde flöyle diyordu: “‹flçilerin örgütü, ilk olarak, sendikal bir örgüt olmal›d›r; ikinci olarak, mümkün oldu¤unca kapsaml› olmal›d›r; üçüncü olarak, mümkün oldu¤unca az konspiratif olmal›d›r…” “‹flçilerin ekonomik mücadele örgütleri, sendikal örgütler olmak zorundad›r. Her sosyal-demokrat iflçi, bu örgütleri olanaklar ölçüsünde desteklemeli ve onlar içinde aktif olarak çal›flmal›d›r. Bu do¤ru ne var ki, sadece sosyal-demokratlar›n bu “meslek” birliklerine üye olabilmelerini talep etmek kesinlikle bizim ç›kar›m›za de¤ildir: bu kitleler üzerindeki etkimizin kapsam›n› daraltacakt›r. ‹flverenlere ve hükümete karfl› mücadele için birleflmenin gere¤ini kavram›fl olan bütün iflçiler sendikalara girebilmelidir. Bu sendikalar çok genifl olursa, bunlar üzerindeki etkimiz –sadece ekonomik mücadelenin ‘kendili¤inden’ gelifliminin yapt›¤› etki de¤il, ayn› zamanda birli¤in sosyalist üyelerinin, meslektafllar› üzerindeki do¤rudan bilinçli çabalar›n›n etkisi- de o kadar büyük olacakt›r. Fakat genifl bileflimli bir örgütte s›k› bir konspirasyon (bu, ekonomik mücadeleye kat›lmaktan çok daha büyük bir e¤itimi gerektirir) imkans›zd›r. Genifl bir bileflim ile s›k› bir konspirasyon zorunlulu¤u aras›ndaki bu çeliflki nas›l giderilecektir? Sendika örgütlerinin mümkün oldu¤unca az konspiratif olmas› nas›l sa¤lanacakt›r? Genel konufluldu¤unda, bunun için ancak iki yol olabilir: ya


endikalar, bafllang›çtaki hedeflerinden ba¤›ms›z olarak, bundan böyle tam kurtulufllar›n›n büyük ç›kar› do¤rultusunda iflçi s›n›f›n›n örgütlenmesinin odak noktas› olarak daha bilinçli davranmas›n› ö¤renmelidirler.

S

S

meslek birliklerinin legallefltirilmesi (çeflitli ülkelerde bu, sosyalist ve politik birliklerin legalleflmesinden önce gelmifltir), ya da gizli örgütün korunmas›, ama bu öylesine lose (gevflek) olur ki, üye kitlesi için konspirasyon neredeyse s›f›ra eflittir. ” (Lenin SE c.2) Devamla, yasal sendikalar›n kurulmas›na izin verilmedi¤i yerlerde “Böylece geriye gizli sendikal örgütler yolu kal›yor ve biz, (çok iyi bildi¤imiz gibi) bu yolu tutmufl olan iflçileri her aç›dan desteklemek zorunday›z. Sendika örgütleri sadece ekonomik mücadelenin geliflmesi ve sa¤lamlaflmas› için çok yararl› olmakla kalmay›p, ayn› zamanda politik ajitasyon ve devrimci örgüt için çok önemli bir yard›mc› araç da olabilirler. Bu sonuca ulaflmak için, bafllayan sendikal hareketi sosyal-demokrasi için arzu edilir bir rotaya sokmak için, her fleyden önce, Petersburglu Ekonomistlerin befl y›ldan beridir destekledikleri örgüt plan›n›n saçmal›¤› konusunda iyice aç›k olmak gerekir...” (Age. açLenin) “ …E¤er iflçi örgütleri istiyorsak, ama kitlesel tutuklamalar istemiyorsak, jandarmalar› sevindirmek niyetinde de¤ilsek, bu örgütlere sadece gayet gevflek bir biçim vermeye çal›flmal›y›z….” (Age.) “ … Ekonomik mücadele –flimdiye kadar birçok kez yineledik- sendikal bir mücade-

ledir, o nedenle de iflçilerin çal›flt›klar› yerlere göre de¤il, mesleklere göre örgütlenmesini gerektirir…” diyordu. (Age.) Marks yoldafl, 1. Enternasyonal Cenevre Kongresi’nde dönemin sendika hareketini ekonomik mücadeleyle ve yerel mücadeleyle s›n›rl› kald›klar›na yönelik hak eden elefltirilerde bulundu. Di¤er fleylerin yan› s›ra, “Sendikalar, … Ücret köleli¤i sistemi ve bugünkü üretim tarz›na karfl› sald›r›ya geçmek için güçlerini henüz tümüyle kavramam›fllard›r…” diye elefltiriyordu. Kongrede sadece sendikalar›n geçmifli ve o dönemini elefltirerek görevlerini belirlemekle yetinmedi. Ayn› kongrede sendikalar›n gelece¤i üzerine de flunlar› belirtiyor: “Sendikalar, bafllang›çtaki hedeflerinden ba¤›ms›z olarak, bundan böyle tam kurtulufllar›n›n büyük ç›kar› do¤rultusunda iflçi s›n›f›n›n örgütlenmesinin odak noktas› olarak daha bilinçli davranmas›n› ö¤renmelidirler. Bu hedefe yönelik her toplumsal ve politik hareketi desteklemelidirler. Kendilerini bizzat tüm s›n›f›n öncü savaflç›lar› ve temsilcileri olarak görerek ve buna göre davranarak, sendikalar›n d›fl›nda duranlar› kendilerine çekmeyi baflarmal›d›rlar. Örne¤in son derece uygunsuz koflullar taraf›ndan direnme güçleri ellerinden al›nan tar›m iflçileri gibi en düflük üc-

ret ödenen iflçi tabakalar›n›n ç›karlar›na özen göstermelidirler. Çabalar›n›n dar görüfllü ve bencil olmaktan çok uzak, daha çok ezilen kitlelerin kurtuluflunu hedef ald›¤›n› tüm dünyaya kavratmal›d›rlar.” (aç Losovsky) Marks yoldafl, Uluslararas› ‹flçi Birli¤i’nin Londra Konferans›’nda “‹flçi S›n›f›n›n Politik Görevleri Üzerine” bafll›kl› kararda ise, di¤er fleylerin yan›s›ra: “… ‹flçi s›n›f›n›n mücadele konumunda, onun ekonomik hareketi ile politik faaliyeti birbiriyle kopmaz flekilde ba¤l›d›r” diyordu. Daha sonra Bolte’ye bir mektubunda, politik ve ekonomik mücadele aras›ndaki fark ve iliflkiye de¤inerek, “… iflçi s›n›f›n›n egemen s›n›flar›n karfl›s›na s›n›f olarak ç›kt›¤› ve onu pressure from without (d›flardan bask›) yoluyla zorlamaya çal›flt›¤› her hareket bir political movement (politik hareket)tir. Örne¤in, bir fabrikada ya da bir tek iflletmede grev vb. yoluyla tek tek kapitalistleri ifl zaman›n› s›n›rlamaya zorlamak salt bir ekonomik harekettir; buna karfl›n, sekiz saatlik iflgünü vb. yasas›n› ç›karmaya zorlamak politik bir hareket, yani genel bir biçimde, genel toplumsal bir flekilde zorlay›c› gücü olan bir biçimde ç›karlar›n› gerçeklefltirmek için s›n›f›n bir hareketi do¤up geliflir. E¤er bu hareketler belirli bir previous organisation’u önflart olarak öngörüyorsa, kendileri de kendi aç›lar›ndan keza bu örgütlenmenin geliflmesinin arac› olurlar” der. Marks, iflçi s›n›f›n›n salt ekonomik hareket ve politik hareket aras›ndaki iliflkisinin

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

35


PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

36 ve bu mücadelenin gelifltirilip büyütülmesine dikkat çekmedi. Ayn› zamanda iflçi s›n›f›n›n iktisadi ve politik örgütleri aras›ndaki iliflki sorununu da aç›kl›yordu. Henüz bafll›ca ülkelerde proletarya partileri kurulmadan önce, Lahey Kongresi’nde ald›rtt›¤› “Proletaryan›n Politik Etkinli¤i Üzerine” bafll›kl› kararda: “Proletarya, mülk sahibi s›n›flar›n kolektif iktidar›na karfl› mücadelesinde, ancak mülk sahibi s›n›flar taraf›ndan flimdiye kadar oluflturulmufl tüm partilere karfl› kendisini özel politik parti olarak yap›land›rarak s›n›f olarak hareket edebilir. Toplumsal devrimin ve onun nihai hedefinin –s›n›flar›n ortadan kald›r›lmas›n›nzaferini güvence alt›na almak için proletaryan›n politik parti olarak bu yap›lanmas› zorunludur. ‹flçi güçlerinin ekonomik mücadele arac›l›¤›yla hali haz›rda elde edilmifl birli¤i, bu s›n›f›n ellerinde kendisini sömürenlerin politik iktidar›na karfl› mücadelede de kald›raç olarak hizmet görmelidir.(Aç.-A.L) Toprak ve arazi ve sermaye beyleri, ekonomik tekellerini savunmak ve sonsuzlaflt›rmak için, eme¤i kölelefltirmek için sürekli olarak politik ayr›cal›klar›n› kulland›klar›ndan, politik iktidar› zaptetmek proletaryan›n ivedi yükümlülü¤ü olmaktad›r” diyordu. Politik iktidar› kim ele geçirecek? ‹flçi s›n›f› ve emekçiler! Bu do¤ru. Ama iflçi s›n›f› ve emekçiler örgütlenmezse hiçbir fley yapamayacakt›r. Onu her örgütlenme de yapamayacakt›r. Ancak iflçi s›n›f›n›n gerçek partisi önderli¤i al-

t›nda gerçeklefltirebilecektir. S›n›f partisi, s›n›f› ve emekçi kitleleri kazanarak, devrimde menfaati olan s›n›f ve tabakalar› etraf›na çekerek siyasi iktidar› ele geçirecektir. Bunun için de iflçi s›n›f› ve di¤er emekçi kitleler içinde çal›flmas›, bunlar›n kitle örgütlerini kazanmas› gerekir. Kitle örgütlerinin esas›n›n ve belirleyici olan›n sendikalar oldu¤u aç›k. “…Sendikalar, iflçi s›n›f›n›n elinde ‘kendisini sömürenlerin politik iktidar›na karfl› kald›raç olarak hizmet etmek zorundad›rlar.’” diyordu Marks. “Politikan›n iktisada önceli¤inden söz etti¤imizde, bu, sendikalar›n partiye dönüfltürülmesi, salt bir parti program›n›n sendikalar taraf›ndan kabul edilmesi ya da sendikalarla parti aras›ndaki ayr›m›n ortadan kald›r›lmas› anlam›na gelmez. Hay›r, Marks’›n kastetti¤i bu de¤ildi. O, genifl iflçi kitlelerinin örgütünün odak noktas› olarak sendikalar›n önemini vurgulad› ve parti ve sendikalar› ayn› kaba atma e¤ilimine karfl› mücadele etti. O, proletaryan›n politik ve iktisadi örgütlerinin bir ve ayn› hedefe (proletaryan›n ekonomik kurtuluflu) sahip olduklar›, ama bu hedefe ulaflmak için mücadelede bunlar›n her birinin kendilerine özgü mücadele yöntemlerini kullanmalar› gerekti¤i görüflüne sahipti. Politikan›n iktisadi olana önceli¤ini, birincisi sendikalar›n genel politik s›n›fsal görevlerini dar lonca görevlerinin üzerine ç›karma; ve ikincisi, proletaryan›n politik partisinin iktisadi görevleri belirlemesi ve sendikalar›n bunlar› bizzat yönetmeleri gerekti¤i fleklinde anl›-

yordu.” (A.S.Losovsky) Burada bu konuya iliflkin birçok aktarma yapmam›z›n amac›, kitle örgütlerinde çal›flmada hangilerinin temel al›nmas› gerekti¤i konusunda Marksizm’in bak›fl aç›s›n›n ne oldu¤u ve bunun ne derece bilince ç›kar›ld›¤› ve ne derece buna göre hareket edildi¤inin görülmesi ve bir kez daha üzerine düflünülmesini sa¤lamakt›r. Belirgin birkaç aktarma daha yapmak yerinde olacakt›r. Yukar›da bir paragraf›n› aktard›¤›m›z Cenevre kongresinin kararlar›n›n bak›fl aç›s›n›n önemi üzerine duran F. Kote flöyle der: “Bu karara göre, sendikalar iflçi s›n›f›n›n örgütlenme merkezleri olmal›, görevleri iflçi s›n›f›n›n tam kurtuluflu için mücadele olmal› ve di¤er yandan her türlü devrimci hareketi desteklemelidir. Bu karara göre, iflçiler ekonomik mücadelenin önemini ne abartmal› (… ), ne de ihmal etmelidirler (…)… “Lenin, kapitalizm döneminde sendikalar› iflçi s›n›f› için gerekli ve hatta zorunlu örgütler, burjuvaziye karfl› bir direnifl, örgütlenme ve birlik merkezi, iflçilerin s›n›fsal e¤itime bafllad›klar›, kapitalist sömürü ve bask›ya karfl› faal olarak mücadele ettikleri ve bilinçlerini gelifltirdikleri bir yer olarak görüyordu.” (F. Kote). Stalin yoldafl, kapitalist ülkelerdeki komünist partilerin saflar›nda ortaya ç›kan baz› yanl›fl anlay›fllar› elefltirirken, di¤er fleylerin yan› s›ra flöyle diyordu: “ … Bu insanlar,…. ‹flçilerin büyük kitlesinin, sendikalar› –ister iyi ister kötü olsunlar-, yine de ifl ücretini, ifl gününü vb. korumada kendilerine yard›m eden kendi kalele-


ri olarak gördüklerini kavram›yorlar…. “Avrupal› ortalama iflçinin psikolojisindeki bu özelli¤i kavramayan birisi, komünist partilerimizin flu anki durumundan da hiçbir fley kavramayacakt›r. Bat›da sosyal-demokrasinin gücü nerede yatmaktad›r? Sendikalara dayanmas›nda. Bat›da bizim komünist partilerimizin zay›fl›¤› nerede yatmaktad›r? Daha hala sendikalarla s›k› bir ba¤ kuramam›fl olmalar›nda ve bu komünist partilerin belli unsurlar›n›n, sendikalarla s›k› ba¤ kurmay› hiç istememelerinde. Bu yüzden, içinde bulundu¤umuz anda bat›daki komünist partilerin bafl görevi, sendikal hareketin birli¤i u¤runa kampanyay› gelifltirmek ve sonuna kadar götürmek, sendikalara girmeyi, orada iflçi s›n›f›n›n sermayeye karfl› birli¤inin ç›karlar› do¤rultusunda sistemli, sab›rl› bir çal›flma yapmay› ve böylece komünist partilerin sendikalara dayanabilmesini sa¤lamay› istisnas›z tüm komünistlere flart koflmakt›r.” (Stalin c.7) KEYK de, “Bütün kitle örgütleri içinde, gerek üye say›s› bak›m›ndan gerekse de proletaryan›n tüm s›n›f mücadelesindeki öneminden dolay› sendikalar en büyük öneme sahiptirler….” (3. K.E.Ö.S.) “‹llegal Komünist Partisi için en önemli ve temel legal ya da yar›-legal üs noktalar› sendikalard›r. Bu nedenle, illegal komünist partileri, sendikalar içindeki çal›flmaya en ciddi dikkati yönetmeli ve sendikalar›n pratikte var olmalar› için yasalara bakmaks›z›n bütün

güçleriyle ve araçlarla mücadele etmelidir…” diyordu. (Age) Bu kadar al›nt›y› buraya almam›z›n amac› Marksizm’in konuya iliflkin bak›fl aç›s›n›n hat›rlanmas› ve ne derece buna uygun hareket etti¤imizin görülmesi, kitle örgütlenmelerinde nerelere önem verip vermedi¤imizin daha iyi görülmesi, emek ve enerjinin esas olarak hangi çeflit “kitle örgütleri”nde verimsizlefltirildi¤inin görülmesini sa¤lamakt›r. Kuflkusuz kitle örgütleri kavram› genifl bir kavramd›r. Mesleki olan kitle örgütleri var, mesleki olmayan kitle örgütleri vard›r. Bilindi¤i gibi mesleki olanlar›n bafll›calar› iflçi (ve tabi köylü kooperatifleri ve sendikalar›) ve memur sendikalar›d›r. Kimileri de meslek dernekleri olarak ifade edilir; hamallar, kap›c›lar derne¤i, çeflitli esnaf dernekleri, sporcu, kirac› dernekleri vb. gibi. Mesleki olmayanlar çeflitli isimli siyasi, sosyal, kültürel, mahalle ve yöre dernekleri vb. dir. Bunlar iki büyük gruba ayr›l›r. Komünist, devrimci, demokrat-ilericilerin etkisi alt›nda olan kitle örgütleri; ve bu çevrelere karfl› mücadele yürüten kitle örgütleri. Bu ikinci kategori içindeki örgütler de kendi içinde ikiye ayr›l›r: birinci grup, reformist, sar› sendika, gerici, dinci sendikalar, spor örgütleri vb. gibi biçimsel olarak partilere ba¤l› olmad›klar›yla ö¤ünüp “s›n›flar üstü” hareket eden örgütler. ‹kinci grup, burjuva partiler ve onlar›n çeflitli faflist politik birlikleri vb. gibi düflman politik örgütlerdir. Baflta ilerici saflarda olan kitle örgütleri olmak üzere, bu son grup d›fl›ndaki bütün

kitle örgütlerinde çal›flmaya önem vermeliyiz. Bu anlamda kitlelerin oldu¤u her yerde faaliyet yürütmeliyiz. Tabi ki devrim strateji ve örgütlenme anlay›fl›na uygun belli alanlar öncelikli alanlar olmal›. Temel mücadele biçimi d›fl›ndaki örgütlenmelerde, kitle örgütleri içinde sendikalar› (iflçi, köylü, memur sendikalar›n›) esas almal›y›z. Kitle örgütlenmeleri içinde güçler, enerji, çaba buralara harcan›rsa hem kitleselleflilir, kitleler üzerindeki etkimiz artar, o oranda s›n›f mücadelesi gelifltirilir, hem taze kan ak›m› daha fazla sa¤lar ve hem de faaliyetler daha köklü, kal›c› ve sistemli hale gelir vb. Kuflkusuz, sendikalar d›fl›ndaki kitle örgütleri-kitle derneklerinde çal›flmalar› terk etmemeliyiz. Oralarda faaliyet “olsa da olur olmasa da olur” gibi bir anlay›flla hareket edilemez. ‹flçi sendikalar› gibi meslek örgütlerini, kitle örgütlenmelerinde öncelikli ve temel almak mesleki olmayan örgütlerde çal›flmay› pek de gerekli görmemek vb. gibi anlafl›lmamal›d›r. Öylesi yaklafl›mlar son derece yanl›fl olur. Ak›ls›zca olur ve uçtan uca savrulma olur. Tersine, Komünist Enternasyonal daha 1930 bafllar›nda “Gelecek dönemde, spor örgütleri içindeki çal›flmaya çok büyük dikkat sarf edilmelidir. Spor örgütleri, flu anda, proleter s›n›f mücadelesinin tüm mekanizmas› içinde muazzam bir önem kazanmaktad›rlar. Burjuvazi sporu kullanmaktad›r. Burjuvazi onu, iflçi gençli¤in ordu d›fl›ndaki askeri e¤itimi için ve iflçi s›n›f›n›n sömürülmesini art›rmak için bir araç olarak kullanmaktad›r. ….

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

37


38

¤er devrimciler örgütü olan partinin niteli¤i sürekli yükseltilmezse, ideolojik birli¤i, siyasal hedef birli¤i, hareket birli¤i, s›k› disiplini vb. yarat›lmazsa ve s›n›f›n en bilinçli, öncü ve önder misyonunun gereklerini yapamazsa kendisini kitle örgütleri derecesine düflürmüfl olur.

E

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

E

Bundan dolay›, komünist partileri spor örgütleri içindeki çal›flmaya en büyük dikkati yöneltmek zorundad›r. Bundan dolay›, neye mal olursa olsun, bütün spor örgütlerinde komünist fraksiyonlar oluflturmak ve spor örgütlerini kitle çal›flmas›n›n önemli üs noktalar›na dönüfltürmek gereklidir….” vb. diye belirtiyordu. Burjuvazi o dönemler emperyalist savafla haz›rl›kta özellikle gençli¤i motive etmek için özel önem verdi¤i gözlense de, sonras› günümüze devam eden süreçte özellikle genç kuflaklar› depolitize etme, enerjilerini boflaltma ve militarize etmek amac›yla kullanmaya devam ediyor. Bu tür örgütlerde de çal›flma önem kazan›yor. Öz olarak belirtilirse esas al›nmas› gerekenleri bir an olsun gözden kaç›rmayarak, di¤er kitle örgüt ve dernekleri içinde de çal›flmal›, s›n›f örgütünü siyasal etkisi alt›na çekip, siyasal iktidar mücadelesinin dolayl› örgütleri haline getirmeye çal›flmal›.

Devrimciler örgütü ile kitle örgütlerini birbirine kar›flt›rmamaya dikkat etmeliyiz! Bu konuda gerek Marksizm’in bak›fl aç›s›na, gerekse de ona dayanan Proletarya Partisi’nin yaklafl›m›na yukar›da de¤indik. Bu konuda kaba ve aç›k bir kar›flt›rma de¤il, ama

kavray›fl ve ele al›flta belli olumsuzluklar gözlenebiliyor. E¤er devrimciler örgütü olan partinin niteli¤i sürekli yükseltilmezse, ideolojik birli¤i, siyasal hedef birli¤i, hareket birli¤i, s›k› disiplini vb. yarat›lmazsa ve s›n›f›n en bilinçli, öncü ve önder misyonunun gereklerini yapamazsa kendisini kitle örgütleri derecesine düflürmüfl olur. Ad› konulsun konulmas›n kendisini s›radanlaflt›r›p kitle örgütü derecesine koymufl olur. Do¤al olarak devrimciler örgütü olan, s›n›f›n, s›n›f bilinçli en yüksek örgütü olma misyon ve görevlerini yerine getiremez, ama mesleki olmayan herhangi bir kitle örgütü derecesine düflürmüfl olur. Bu aç›dan s›n›f ve emekçilerin di¤er örgütlerinden farkl› nitelik ve misyonunun bilinciyle hareket edilerek kitle örgütleri derecesine düflülmemeye özen gösterilmeli. Devrimciler örgütü/parti, hedefleri, görevleri, sloganlar› vb. bir kitle örgütünün seviyesi ve hedefleriyle ele al›rsa yine kendi misyonunu bir kitle örgütünün misyonuyla kar›flt›rm›fl olur. Aralar›ndaki misyon fark›n› ve devrimciler örgütünün temel baz› özellik ve misyonunu aktard›k. Di¤er yönüyle partinin (devrimciler örgütünün) ay›r›c› özellikleriyle kitle örgütlerine yaklafl›rsak ve onlardan onu beklersek bunlar› birbirine ka-

r›flt›r›yoruz demektir. Yani, devrimciler örgütü (parti), yukar›da da belirtilen belirgin özellikler olmadan gerçek devrimciler örgütü olamaz. Ama o özellikler kitle örgütlerinde olamaz ve olmas› da beklenemez. Kitle örgütü, ad› üzerinde kitlelerin bir araya geldi¤i bir örgüttür. Bunlar içinde esas, temel al›nmas› gereken mesleki örgütler olan sendikalard›r. S›n›fl› bir toplumda bulundu¤umuza göre, çeflitli s›n›f ve tabakalar›n görüfllerinden etkilenenler olacakt›r ve iflçiler içinde her düflüncede olan insanlar olacakt›r, do¤al olarak onlar›n sendikalar›na da bu düflünce yans›yacakt›r. Sendikalar (ve tabi di¤er kitle örgüt ve dernekleri de) demokratik bir yap›ya sahip olmak durumundad›r. Farkl› e¤ilimler, güçlerine göre kendilerini temsil edecek ve bunlar yönetime yans›yacaklard›r. ‹flçiler içinde ve sendikalar›nda her zaman belli düflünceler etkin olacakt›r. Ama birbirlerini hesaba katacaklar ve katmak zorunda olacaklard›r. Seçtikleri yönetim ve kararlar› demokratik bir flekilde al›rken birbirlerini hesaba katmak durumundad›rlar. Anlay›fl›n›, görevlerini, sloganlar›n› vb. d›fl›ndakilere zorla dayatmaya, benimsemeyenleri bileflimlerinde d›fllamaya, kendi düflüncelerinde olmayanlarla birlikte çal›flmamaya, onlar› birliklerden uzaklaflt›rmaya ve olmasa o bileflimi parçalay›p sadece kendileriyle birlikte hareket edenlerle bir kitle örgütü kurmaya çal›fl›lmas› halinde yanl›fl yap›l›r; kitle örgütleri anlay›fl›n›n özelli¤ine ters/ayk›r› hareket edilmifl olunur. O, parti ile kar›flt›r›lm›fl olur. Parti


bir ideolojik birli¤i gerektirir, bu olmasa varl›¤›n› sürdüremez. Ama kitle örgütlerinde bu aranmaz. Kitle örgütleri bu olmadan kuruluyor, bu olmadan da oluyor ve varl›¤›n› sürdürüyor. Mevcut toplumda kitle örgütlerinde ayn› ideolojik ve siyasi birlik aran›rsa oras› bir kitle örgütü olmaktan ç›kar. Bir siyasi örgüt durumuna getirilir. Ayn› düflüncelerde olmayanlar ya oradan uzaklafl›r, terk eder ya da yabanc›lafl›r ve sahiplenmez. Böylece daralmas›na yol açar. Ayn› düflüncelerde olanlar›n gidip-geldi¤i bir yer haline getirilir. Devrimciler örgütünün sahip olmas› gereken özelliklerle yaklafl›lm›fl olunur. Kitleleri kitle örgütlerine çekme, kitle örgütleri içinde çal›flarak, emek vererek, onlar› etkileyerek, proletarya partisine yak›nlaflt›rma yerine, siyasal önderli¤ini verilen bilinç ve kendi deneyimleriyle gönüllü olarak kabul edecek duruma getirme yerine, görüfllerini, sloganlar›n› ve disiplinini dayatma yoluna baflvurulursa oralar da¤›t›l›r. Böylesi yaklafl›mlar›n oldu¤u yerde devrimciler örgütü ile kitle örgütleri birbirine kar›flt›r›l›r. Yine, kitle örgütleri, adeta parti bürolar›ym›flças›na ele al›n›rsa, parti flamalar›n›n, parti önderlerinin ve partinin flehitlerinin resimlerinin, partinin yay›nlar›n›n vb. sergilendi¤i, sat›ld›¤› yerler haline getirilirse, temel görüfllerinin aç›ktan savunuldu¤u, devrimin yolu, silahl› mücadele vb. gibi devrimin çeflitli stratejik görüfllerinin aç›ktan savunuldu¤u yerler haline getirilirse veya çeflitli siyasi parti ve örgütlerin tart›flma, çekiflme ve rekabet yerleri haline getirilirse kitle örgütleri

daralt›l›r. fiu ya da bu örgütün oray› ele geçirmesine veya di¤er siyasal e¤ilimlerin d›fltalamas›na ya da di¤er siyasal e¤ilimlerin oralardan uzaklaflmas›na yol açaca¤› gibi, hem kitlelerin öyle yerlerden uzaklaflmas›, hem de kurulufl amaç ve görevlerinden uzaklaflmalar›n› beraberinde getirmesi kaç›n›lmaz hale gelir. Bu tür yaklafl›mlar küçük mülk sahibi yaklafl›mlard›r; “benim olsun da isterse bir kulübe olsun” yaklafl›mlar›d›r. Kitle örgüt ve derneklerini tarikat tekkelerine dönüfltürme mant›¤›yla ele alma yaklafl›m›d›r. Her vesileyle daha büyük kitleleri bir araya getirme, kitle örgütlerini daha da büyütme, daha genifl kitleleri etkileme ve siyasal iktidar mücadelesine seferber etme sorumlulu¤unu tafl›mamad›r. Kuflkusuz kitle örgütlerinin sa¤ bir çizgiyle ele al›nmas›na da, sol bir çizgiyle ele al›nmas›na da karfl› uyan›k olmal› ve her iki anlay›fl biçimine karfl› da mücadele yürütmeliyiz. Sa¤ anlay›fl, aç›k ya da dolayl› olarak kitle örgütlerinin “siyasetten uzak durmas›”, “tarafs›z olmas›”, “herkese eflit mesafede olmas›” vb. gerekti¤ini vaaz etme ve sürekli bu yöne çekme politikas› olarak kendini gösterir. Egemen s›n›flar› k›zd›rmama, ürkütmeme kayg›s› gütme, kendini egemen s›n›flara kabul ettirmeye çal›flma, “uçlaflt›rmayal›m”, “kamplaflt›rmayal›m” vb. diye uzlaflt›rmaya çal›flmada kendi gösterir. Egemen s›n›flar ve onlar›n devleti karfl›s›nda net durufltan kaç›nma, iflçi s›n›f›n›n ç›karlar›n› ve s›n›f mücadelesini bulan›klaflt›rma ve burjuvazi için kabul edilebilir hale getirmeye çal›flmada kendini göste-

rir. Ekonomik mücadele ve biraz da demokratik hak ve özgürlüklerin geniflletilmesi için (ki bu da burjuva demokrasisinin ufkuyla s›n›rl›d›r) mücadele yürütme göreviyle s›n›rl› kal›nmas›, siyasal mücadeleyi özünde burjuvazi ve partilerine havale etme yaklafl›m›nda kendini gösterir. Ekonomik, demokratik mücadeleyi siyasal mücadeleye, siyasal mücadeleyi siyasi iktidar› ele geçirmeye tafl›mada s›n›fsal ve toplumsal kurtuluflun olamayaca¤› düflünce ve faaliyetlerini savunma ve onu gelifltirmeye çal›flmada kaç›nmada kendini gösterir. Anlay›fl/yaklafl›m, pratik ve meseleler karfl›s›ndaki tutumlar› bu yönlü olur. Bu yönlü yaklafl›mlar s›n›f kökeni, yaflam›, düflünce ve duygular›yla küçük burjuva dar görüfllü insanlar›n, yozlaflm›fl sendika önderlerinin, yüksek maaflla sat›n al›nm›fl iflçi temsilcilerinin, partisiz yazarlar›n, yüksek maafll› ayd›n ve memurlar›n, hali vakti yerinde olanlar›n yaklafl›m›d›r. Mevcut düzen kötüdür ama bu türleri için katlan›lmayacak duruma henüz gelmemifltir, yaflam koflullar› s›radan iflçi ve emekçi kesimlerin ço¤una göre iyidir, egemen s›n›flar taraf›ndan sahip olduklar› ayr›cal›klardan edinmek istemiyorlard›r. Toplumsal üretimde burjuvazinin bunlara b›rakt›¤› k›r›nt›lar, bunlar› “herkesle” iyi geçinmeyi, “herkesle eflit mesafede” durmay›, “tarafs›z” olmay›, “siyasetler üstü” durmay› savunmaya veya meyil etmeye götürmektedir. Bu yönlü yaklafl›m, s›n›fsal olarak orta s›n›f›n, küçük burjuvazinin ve proletaryan›n üst tabakalar›n›n yaklafl›m›d›r. Siyasal olarak

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

39


40

B

urjuvazinin ömrünü uzatmas› di¤er fleylerin yan›s›ra önemli ölçüde oportünist, revizyonist, reformist, sar› sendikac›, “sosyal-demokrat” hareketler ve bunlar›n önderlerinin etkinli¤ine ba¤l›d›r.

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

B

da s›n›f uzlaflmac›l›¤›d›r. Anlay›fllar›n›, tutumlar›n› keskin sol laflarla da süsleseler, oportünist, revizyonist, reformist, liberal, vb. yaklafl›mlard›r. Egemen s›n›flar, direkt veya dolayl› olarak birçok yol ve yöntemle bu tür düflünceleri destekledi¤i, itibar kazand›rmaya çal›flt›¤›, do¤al olarak bu tür düflünce ve yap›da olan kifli ve kurumlar›n üstüne gitmedi¤i, pek dokunmad›¤›, bir biçimde finanse de edip ve en az›ndan o tür düflünceleri koruyacak ve yeflertecek ekonomik zemine dokunmamaya çal›flarak etkin olmas›na çal›flt›¤› unutulmamal›d›r. Burjuvazinin ömrünü uzatmas› di¤er fleylerin yan›s›ra önemli ölçüde oportünist, revizyonist, reformist, sar› sendikac›, “sosyaldemokrat” hareketler ve bunlar›n önderlerinin etkinli¤ine ba¤l›d›r. Dolay›s›yla farkl› tonlar› olan bu sa¤ yaklafl›mlar›n niteli¤i ortaya ç›kar›l›p sistemli ve ac›mas›zca teflhir edilmelidir. “Sol” anlay›fl, devrimciler örgütünü kitle örgütleriyle kar›flt›r›r. Devrimciler örgütünün sahip olmas› ve kavuflturulmas› gereken özellikleri kitle örgütlerine uygulamaya çal›fl›r. Kitle örgütlerine parti örgütü gibi ele alma yaklafl›m›yla yaklafl›r. Düflünce, örgütlenme ve prati¤iyle partinin bir kolu, onun bir bürosuymufl gibi yaklafl›r. Kitle örgütünün niteli¤ine, durumuna bakmaks›z›n ör-

gütlü insanlar›n›n disiplinini onlara dayat›r. Kitle örgütlerinin yönetim ve bilefliminin ideolojik-siyasi olarak kazan›lamad›¤›, onlar›n devrimciler örgütünün politikalar›n› gönüllü olarak benimseme durumuna gelmedi¤i yerde, o örgütlerin durumunu, bileflimini, özelli¤ini hesaba katmadan parti düflünceleri, kararlar›, eylemleri, disiplini vb. dayat›l›r ve beklenirse orada etkili olunmaz, fiyasko olur, o kitle örgütlerinin yönetim veya kitlesinden kopulur. Öylesi yaklafl›m kitlelerin aç›k veya dolayl› tepkisine yol açar; ya kendisine göre hareket etmeyen kesimleri küçümsemesine, hesaba kat›lmamas›na, d›fllanmas›na, ya da o örgütler veya kitlesinin bunlar› yaln›zlaflt›rmas›na yol açar ve bu da kitle örgütlerini ya parçalanmaya ya da onlar› kaybetmeye götürür. “Sol” yaklaflma anlay›fl›, ayn› zamanda felsefi idealizmdir. Koflullar ve olgular›n durumu yerine kendi öznel niyetini koyar. Gerçekleri oldu¤u gibi görüp, tafl›yaca¤› yere göre biçimlendirme çabas›na girme yerine kendi kafas›ndaki gibi görüp, ona göre bir beklentiye girer. Kafas›ndaki öznel düflünceleri dayat›r, ya kitleleri haz›r olmad›¤› ve kald›ramayaca¤› fleylere sürükler ya da macerac› yaklafl›mla güçleri parçalar ve kitlelerin emek ve enerjilerini bofla harcar. Kitle örgütleri öznel dü-

flüncelerine uygun olmay›nca da onu ya y›kar ve da¤›t›r ya da umutsuzluk ve karamsarl›¤a kap›larak kopar veya kendileri gibi düflünmeyenleri kopmaya zorlayarak parçalar, zay›flat›r, da¤›t›r. “Sol” anlay›fl, kendi kafas›ndaki öznel dar dünyas›yla olaylara bakma yaklafl›m›d›r. Her fleyin niyetlerle halledilece¤i yan›lg›s›yla hareket eder. Kendini, kendi güçlerini abart›r, kitlelerin güç ve rolünü ya görmez ya da lafta kabul edip üzerine gevezelik etse de pratikte onun gereklerine göre hareket etmez. Böylece kitleleri küçümser, tepeden bakar, kendisini onlardan kopar›r, onlar› kendilerinin peflinde gelecek sürüler olarak görür. Tabi her zaman veya genellikle gelmeyince de “bu halktan bir fley ç›kmaz” gibi düflüncelere kap›larak sa¤ uca savrulur. “Sol” anlay›fl, ister kendisini, güçlerini abartarak (tabi sadece düflmanlar›n› da de¤il, d›fl›ndaki güçleri de küçümsemesi demektir) kitlelerin güçlerini küçümsemesi ve kitlelerden kopmas› olsun, ister d›fl›ndaki güçlerle birlikte hareket etmesinin önemini görmemesiyle olsun sonuçta düflmanlar›na karfl› birlefltirilebilecek güçleri birlefltirmenin önemini kavramamaktad›r. Daralma, içe kapanma, budama yaklafl›m›d›r. ‹ster macerac›l›¤›yla kitlelerden koparak onlar›n güç ve deste¤inin önemini görmemesiyle olsun, ister yine macerac›l›¤›yla onlar›n güç ve enerjilerini yersiz ve zamans›z kullanarak y›pratmas› olsun, isterse onlara güvensizli¤iyle onlar›n güç ve enerjilerini yerli yerine kullanmamas›yla olsun kitlelerin güç, destek ve enerjilerini


de¤erlendirememe ve bofla harcatma politikas›d›r. (Bu yönüyle sa¤ yaklafl›mla ayn› noktada buluflur.) ‹ttifaklar politikas›n› kavramama anlay›fl›d›r. S›n›f düflmanlar›na karfl› birlefltirilebilecek bütün güçleri birlefltirmeyi, mümkün oldu¤u ölçüde birlikte hareket etmeye azami derecede dikkat etmeye çal›flmay› kavramama, becerememe anlay›fl›d›r. Bir baflka ifadeyle Leninizm’in üç taktik ilkesinden biri olan “proletaryaya kitlesel bir müttefik –bu müttefik geçici, yalpalayan, emniyetsiz ve güvenilmez de olsa- sa¤lamak için her ülkenin Komünist Partisi taraf›ndan en küçük imkandan bile mutlaka yararlanma ilkesi”ni (Stalin) bilince ç›karamama ve s›rt›n› dönme anlay›fl›d›r. ‹ktidar mücadelesi sürecinde ve iktidar› ele geçirdikten sonra da Leninizm’in bu taktik ilkesiyle hareket edilmeden ne gerçek komünist olunur ne de proletaryan›n davas› baflar›yla yürütülebilir ve muvaffak olunur. “Sol” anlay›fl, kapitalizmin y›k›ma, iflasa sürükledi¤i köy ve flehir küçük burjuvazinin, küçük burjuva ayd›nlar›n, her geçen gün durumu daha da kötüye giden, daha fazla açl›¤a, yoksullu¤a, gelecek kayg›s›na sürüklenen, kötüye giden yaflam koflullar› ve bask›larla bunalan ufku dar, anl›k duygular›yla hareket eden öfkeli küçük burjuvazinin düflünce ve ruh halidir. Bir taraftan egemenlerin afl›r› lüks içinde yaflam ve ç›lg›nl›klar› bunlar› öykündürüp ama o yaflama kavuflamamalar›, di¤er taraftan her geçen gün durumlar›n›n kötüye gitmeleri bunlar› çileden ç›kar›r, bunalt›r, k›sa sürede ve kestirmeden devrim beklentisine

iter. Ne oluyorsa bir an önce olmas›n› ister. Mümkün olan en genifl kitleleri etraf›na çekme “zahmet”ine katlanmaz, devrim üzerine lafazanl›kla her fleyin hal olaca¤›n› san›r. Günü kurtarma, idare etme anlay›fl› tafl›r. ‹ster devrimciler örgütünde olsun, ister kitle örgütünde olsun sa¤c› ve “sol”cu çizgi ve yaklafl›mlar iki z›t uçta da görünseler özünde ayn› kap›ya ç›kar. Biri, ister ekonomistli¤iyle, ister reformistli¤iyle, ister kendili¤indencili¤iyle-kuyrukçulu¤uyla, siyasete ilgisizli¤iyle kendi gerili¤ini, edilgenli¤ini, pasifli¤ini mazeretlendirmeye çal›flarak proletaryan›n, köylülerin ve di¤er emekçi kitlelerin devrimci düflünce, eylem, kin-öfke, güç ve enerjilerini harekete geçirmeyip, ileri tafl›mayarak s›n›fsal duruflu bulan›klaflt›rarak mevcut sistemle bar›fl›k yaflamaya/uzlaflmaya hizmet etmesiyle kitlelerden kopmakta ve onlar› egemen s›n›flar›n yan›na itmekte; di¤eri, ister proletarya ve emekçi kitleleri kazanmay› küçümseyip onlardan kopmas›yla, ister iflçi ve emekçilerin devrimci güç, enerji macerac› emellerine feda etmesiyle, ister onlara sekter, y›k›c›, d›fltalay›c›, bölücü-parçalay›c›-mezhepçi yaklafl›m›yla onlar› parçalamas›yla, ister sadece kendi düflünceleri benimseyenlerle hareket edip di¤er kitlelerden kopmas›yla, ister birlefltirilebilecek güçleri birlefltirmekten kaç›n›p, emek cephesi ve ittifaklar politikas›yla hareket etmeyip, iflçi ve emekçilerin güçlerini, enerjilerini parçalay›p etkisizlefltirip egemen s›n›flar›n insaf›na itmesiyle vb. olsun iki uçta da gözükse ayn›

kap›ya ç›kmakta ve ayn› hizmette bulunmaktad›r. Bu nedenle bu her iki anlay›fl da özde ayn›d›r. Madalyonun birer yüzleri olarak sömürücü s›n›flara hizmet ederler. Her alanda, bu her iki anlay›fl cephesinden gelen yaklafl›mlara karfl› her zaman sistemli olarak mücadele yürütülmeden ne komünist olunabilir ve ad›na lay›k bir yap›ya kavuflulabilir, ne de her alandaki faaliyet ad›na lay›k bir faaliyete kavuflturulup amaç ve hedeflerine emin ad›mlarla yol al›nabilir. Sorunun özü kavran›p onun gereklerinin ruhuna uygun hareket edilmesi halinde istikrarl› bir yap› ve istikrarl› bir geliflmeye kavuflulur. Aksi halde idealler üzerine konuflma bir jimnastik haline getirilir. Komünist Partilerin güçlendirilmesi üzerine Komünist Enternasyonal ad›na konuflurken G. Dimitrov flöyle diyordu: “… Komünist Partisi’nin iflçi s›n›f›n›n mücadelesindeki öncü rolü kazan›lmak zorundad›r. Bunun için Komünistlerin öncü rolü üzerine lafazanl›k etmenin gere¤i yoktur. Bunun için günlük kitle çal›flmas›yla ve do¤ru bir siyasetle iflçi kitlelerinin güvenini kazanmak, fethetmek gerekir. Bu da ancak, biz Komünistler siyasi çal›flmam›zda kitlelerin s›n›f bilincinin gerçek seviyesini ve onlar›n devrimcileflme derecesini ciddiyetle göz önünde bulundurursak, somut durumu kendi isteklerimize dayanarak de¤il, gerçek temelinde do¤ru de¤erlendirirsek mümkün olacakt›r. Genifl kitlelerin Komünizmin pozisyonlar›na geçmesini sab›rla ve ad›m ad›m kolaylaflt›rmal›y›z…” (Açy) Gerçekten Dimitrov yolda-

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

41


42 fl›n belirtti¤i gibi öncülük, önderlik üzerine ne kadar laf edilirse edilsin, “günlük kitle çal›flmas›yla” birlefltirilmiyorsa, “do¤ru bir siyasetle iflçi kitlelerinin güvenini kazan”›p güce dönüfltürülmüyorsa ve mücadeleyi ileri tafl›m›yorsa hiçbir de¤er tafl›maz. Olsa olsa gevezeli¤e dönüflür.

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

Kitle örgütlerindeki faaliyetlerde öne ç›kan belirgin hatalara iliflkin Kitle örgütlerinde çal›flmalardaki hatalar sadece bizde gözlenmiyor. Burjuva, reformist parti ve sar› sendikac›lar (bunlar zaten belli) bir yana, genel olarak devrimci parti ve örgütler benzer yanl›fl yaklafl›mlar içindedir. Kimilerinin daha fazla kimilerinin onlardan biraz az olmas› özünü de¤ifltirmiyor. Kimi ak›mlar kaba yönlerini ve kimi yanl›fllar›n›n sonuçlar›n› görüp itiraf ediyor, kimi hatalar›n› görmekten korkuyor, sorgulamakta ve ortaya koyup özelefltiriden kaç›n›yor, kimi ise üzerine düflünme, sorgulama, hatalar›n› kabul etmenin kendilerini rencide edebilece¤i kayg›s›yla hareket edip hata kabul etmemekte, statükoyu savunma ve sürdürmeye devam etmektedir. Baz› devrimci örgütler kitle örgütleriyle ilgili de¤erlendirmelerinde “gettolaflma”dan sözediyorlar. “Kitle örgütlerinin bafl›na musallat olan temel sorun gettolaflma tehlikesidir” diyorlar. Bir fleyi görüp ifade etmek iyi ama tek bafl›na yetmedi¤ini hepimiz biliriz. Önemli olan hatan›n nedenlerini, kayna¤›n› ve nas›l, hangi yol ve yöntemlerle afl›laca¤›n› do¤ru bir flekilde tespit etmektir. Ge-

risi emek, irade, yönetim ve çal›flmalar›n denetimine kalm›flt›r. Bunlar oldu¤u ölçüde faaliyet verimli olur. Kuflkusuz her yap›n›n yaklafl›m› ve olumsuzluklar› kendilerini ba¤lar. Olumlu veya olumsuz sonuçlar›na kendileri katlan›r. Gerçek proletarya partileri kendi hatalar›na bakar. K›yaslamay› da baflkalar›na göre de¤il, s›n›fsal bak›fl aç›s›na göre, yani s›n›f ç›karlar›na göre yapar. Kendisi d›fl›ndakiler, kimi konularda proletaryaya yaklaflsalar da sonuçta küçük-burjuva ak›mlard›r. Baflkalar› farkl› mayada, bizler farkl› mayaday›z ve öyle olmal›. Ayr›ca baflkalar›n›n benzer hatalar yapmas›n›n eksiklerimizi hafifletemeyece¤i ve maruz gösteremeyece¤i de aç›kt›r. Baz› konularda baz› ak›mlarla yaklafl›k olarak ayn› fleyler dü-

nist çal›flman›n esas› iflçi, köylü, memur sendikalar›, birlikleri ve kooperatifleri olarak anlafl›lmay›nca ve esas önem buralara verilmeyip, buralar d›fl›ndaki birkaç dernek ve ‘kültür’ merkezlerine odaklafl›l›nca ve dahas› kitle örgütleri genifl halk kitlelerine gitmenin araçlar› olarak ele al›nmay›nca, dar bir ufukla, sadece ya da a¤›rl›kl› olarak içe dönük bir tarz uygulan›nca, “gettolaflma”, giderek daha da daralma, büzülme kaç›n›lmaz olur. Kitle örgütleri her örgütün kendi taraftarlar›n› bir araya getirmenin yerleri haline gelir. Ara s›ra kimi baflka yap›lar›n kimi taraftarlar›n›n “sohbet” yapmak için veya bir-iki tan›d›¤›n› bulmak için u¤rayaca¤› yerler haline gelir. Ama giderek taraftarlar›n› bile bir araya getiremeyecek yerler haline gelir

flünülebilir, benzer noktalarda buluflulabilir. Ama yanl›fl yaklafl›mlarda ayn› noktada bulunuluyorsa, benzer sanc›lar çekiliyorsa, bu, üzerinde durulmas›n› daha da önemli k›l›yor. Sadece bizim sorunumuz de¤il, genelde ülkedeki devrimci hareketin bir sorunudur. Kitle örgütlerindeki komü-

(kald› ki taraftarlar›n› bir araya getirmek için kitle derne¤i oluflturulmaz, ancak örgütlenme becerisi olmayan, örgütlemede güven vermeyen “bütün taraftarlar”›n› kurduklar› veya bulunduklar› bir iki derne¤e, kuruma yöneltirler). Genifl kitlelere gitme, genifl kitleleri çekme arac›, kitlelerin ekono-


mik, demokratik, siyasal, toplumsal sorunlar›n› savunan, mücadelesine yol göstermeye yard›mc› olan, dayan›flma ve mücadele bilincini gelifltirmeye çabalayan, siyasal teflhir, siyasal propaganda yapan, örgütleme bilinci gelifltirmeye çal›flan anlay›fl, yaklafl›m, yaflam, iliflkiler, ahlak ve kültürüyle devrimci, sosyalist insanlar›n yaklafl›m ve bilincini veren yerler haline getirilmezse, bu görevlerine uygun bir faaliyet olmazsa, (gerilik ve yetersizlikle de birleflti¤i için) kaç›n›lmaz olarak daral›r. S›n›rl› say›da insan›n bir araya geldi¤i yerler haline gelir. ‹flte denildi¤i gibi gettolafl›r. Taraftarlar›n› bir araya getirmesi ve bir arada tutmas› bir yana, olanlar› da uzun süre tutamaz hale gelir. Kitlelere gitme, gün geçtikçe daha çok kitlelerle ba¤ kurma, onlar› çekme, örgütleme, yeni yeni insanlar› kazanarak yetifltirme-taze kan aktar›m›n› sa¤layan birer yerler haline getirme yerine, insan ö¤ütme yerlerine dönüfltürülür. Kitlelerle, kitlelerin sorunlar›yla ilgilenilmezse, kitleler için var olundu¤u unutulursa, yani görevleri ve misyonu unutulursa, yabanc›lafl›l›rsa kaç›n›lmaz olarak ilkin düflünsel, ard›ndan örgütsel olarak daral›nmas› kaç›n›lmazd›r. Devrimci, sosyalist bilince yabanc›lafl›nca görevlerine ve misyonuna yabanc›lafl›l›r, dolay›s›yla kitleler ve onlar›n sorunlar›na yabanc›lafl›l›r, dar kabu¤una çekilir, siyasal, sosyal sorunlardan uzaklafl›l›r, depolitize olunur, kitlelere yabanc›lafl›ld›¤› için kitleler de sahiplenmez, maddi-manevi destek vermez, daralan çevre ya hep ayn› dar pratikle, verimsiz ça-

l›flmayla u¤rafl›p sonunda demoralize olur, ya kitleler ve onlar›n sorunlar›yla u¤raflmad›¤›, sorunlar›na yabanc›laflt›¤› ve ufku darald›¤› için küçük sorunlar büyütülür, oda¤a konulur ve küçük burjuva yön ve kayg›larla birleflerek didiflmeçekiflme yerleri haline getirilir ve bir süre sonra hep ayn› sorunlar u¤raflmak ve ayn› yüzlerle olmak s›k›c› hale gelir, yada kitleler ve onlar›n sorunlar›na yabanc›lafl›ld›¤› için kitleler taraf›nda pek bir destek verilmedi¤i için maddi bak›mdan ayakta durulmayacak hale gelinir, yanl›fl anlay›fllarla flekillenmifllerse o kitle derneklerinin-kurumlar›n›n giderlerini partinin karfl›lamas› istenir/beklenir ve hem partiye maddi yük haline gelen yerler haline gelir, hem de kaynaklar› s›n›rl› olan partinin karfl›layamamas› halinde partiye güvensizli¤e dönüflür, ve sonuçta maddi s›k›nt›lar yüzünden, ya oralar›n faaliyetlerini finanse edemedi¤i için verimsizleflir, ya oralarda çal›flanlar› (gerilik ve küçük burjuva yönlerinin pay›yla) demoralize edip dökülmesine, uzaklaflmas›na yol açar, ya da o tür yerlerin kira, gider vb. masraflar›n›n alt›nda kalkamayacak duruma gelindi¤i için kapat›lmas›n›n efli¤ine gelinir veya kapat›lmas›yla sonuçlanacakt›r. Bu duruma gelmemesi için, baflta proleter dünya görüflünü, yani Marksist-Leninist-Maoist dünya görüflü bilimini ö¤renip do¤ru kavramak gerekir. Dünya görüflünü, art›k sular› içerek de¤il, kayna¤›ndan içerek ö¤renmesi, sadece Marksist dünya görüflü de¤il, onun yöntemini do¤ru kavramas› gerekir. Partinin bu görüfllerle e¤itil-

mesi halinde her alandaki faaliyetçiler gibi, bu alandaki faaliyetçiler de e¤itilmifl olur. Ayr›ca her alan gibi, bu alanda faaliyet yürütenlerin de, alan faaliyetlerinin özgüllü¤ü, nas›l ele al›n›p yürütülmesi konusunda bir e¤itime tabi tutulmas› ve anlay›fl›n yerleflmesi halinde faaliyet verimli olur. Do¤ru anlay›fllarla kitlelere gidilece¤i için mesleki kitle örgütlerinde geliflip, etkinleflilir, kökleflilir, kitle dernekleri ve kurumlar›nda etkinleflilip verimli faaliyet yürütülür. Kitleler kucaklan›r. Do¤ru politika, do¤ru çal›flma tarz›, özverili, ›srarl› eme¤in kitle deste¤ine dönüflmesi insanlar›n ruh halini de dönüfltürür. Yükselifl dönemlerinde baflar› sarhofllu¤una kap›l›n›p kitlelerin güç ve enerjileri gereksiz ve zamans›z harcanmay›p do¤ru bir flekilde de¤erlendirilirse, o yüksek ruh hali daha büyük fedakarl›klarla mücadelenin yükseltilmesini, daha genifl kitleleri, daha genifl kitleler de daha büyük mücadele ve ruh halini yarat›r. Bu sarmal bir flekilde birbirini gelifltirir. Kitle örgütlerini “mezhepçi” bir kafayla ele almak onun özüne, amac›na, niteli¤ine uygun de¤ildir. Bu tür kitle örgütlerinin devrimci mücadelede, kitleleri devrime kazand›rmada ciddiyeti olmaz; kitleler böyle yerlerden uzaklafl›r, gelmez. Böyle bir anlay›fl ve flekillenmeyle kitle örgütlerine yaklafl›l›rsa ya kitle örgütlerine girilemez, girilse de tutunamaz, kazanan egemen olsa da ömrü fazla sürmez, ya daral›r, ya kaybedilir ya da kapat›lmak durumunda kal›n›r. Mesleki kitle örgütlerinin ve mesleki olmayan kitle örgütlerinin bu

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

43


44

“… Komünist Partisi’nin iflçi s›n›f›n›n mücadelesindeki öncü rolü kazan›lmak zorundad›r. Bunun için Komünistlerin öncü rolü üzerine lafazanl›k etmenin gere¤i yoktur. Bunun için günlük kitle çal›flmas›yla ve do¤ru bir siyasetle iflçi kitlelerinin güvenini kazanmak, fethetmek gerekir.”

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

K

duruma gelmemesi için kitle örgütlerinin özgün özelliklerine göre ve en genifl kitleleri kucaklama anlay›fl›yla hareket edilmelidir. Kitle örgütlerinde çal›flma, düzen içi, “siyasetten ar›nm›fl”, “tarafs›z”, “s›n›flar üstü” vb. gibi anlay›fllarla olmayaca¤› gibi, sadece kendi düflüncesinde olanlar›n bir araya gelece¤i yerler haline de getirilmemeli. Kitle örgütleri ve faaliyetçileri yeralt› partisiyle organik ba¤› oldu¤unu a盤a vurmamal›. Belirtilen bütün bu gibi anlay›fllara karfl› kararl›, tutarl› ve sistemli mücadele yürütmeli. Buna karfl›n kitle örgütlerinin demokratik olmalar› gerekti¤ini, iflçi, emekçi halk kitlelerinin maruz kald›¤› her türlü bask›, zulüm ve haks›zl›klara karfl› tav›r almalar› gerekti¤ini savunmal› ve sa¤lamaya çal›flmal›. Bir futbol kulübünde, derne¤inde, da¤c›lar, avc›lar vb. derne¤inde, bir az›nl›k milliyetin derne¤inde, kimi esnaf derneklerinde vb. biçim biraz farkl›l›klar tafl›r. ‹flçi, memur sendikalar›, meslek birlikleri, köylü kooperatifleri vb. gibi örgütlerin siyasal duruflu biraz daha farkl› olur. Buralarda devrimci ve komünist hareketin etki gücüne göre ve yine devrimci mücadelenin etkinlik derecesine, mücadelenin seviyesine, içinde bulunulan süreçlere göre bu kitle örgütleri devrim ve sosyalizm ve komünist hareketi destekleme

derecelerini aç›k yada dolayl› belirtecek duruma gelirler. Tabi bu örgütlerde beklentiler farkl› olur. D›flta savunu olarak bu örgütlerin asgari olarak ilerici-demokrat, devrimci bir niteli¤e kavuflturulmas› gerekti¤i aç›kça savunulmal›d›rlar. Yani anti-emperyalist, anti-feodal, anti-faflist olmalar› gerekti¤ini, uluslar›n kendi kaderlerini tayin hakk›n› savunmak gerekti¤ini, dahas› anti-kapitalist olmak gerekti¤ini aç›k savunacak hale getirilmelidir. Bununla kimse komünist hareketle organik ba¤›n› bulamaz. ‹çte ise kitlelere gitmenin, onlar› kazanman›n, mücadeleye çekmenin amac›, yani Demokratik Halk Devrimi, sosyalizm ve nihai hedefe tafl›ma amac› bir an olsun unutulmamal›d›r. Ve kitlelere gitmenin, kitle örgütlerinde çal›flman›n amac›n›n onlar› kazanmak, proletarya partisinin etkisi alt›na çekip iktidar mücadelesinin dolayl› araçlar›, gelecekte iktidar organlar›n›n birer nüveleri haline getirmek oldu¤u unutulmamal›d›r. Kitle örgütlerinde ya da tüm aç›k faaliyetlerde “illegal bir ifl yap›yor” havalar›na girilmemelidir. Bu alanlar›n faaliyetleri illegal yap›n›n al›flkanl›klar›yla ele al›nmamal›, bu alanlar›n özgüllü¤üne uygun hareket edilmelidir. Kitle örgütleri aç›k/legal yerlerdir diye gelifligüzel her

fleyin konufluldu¤u, her fleyin birbirine kar›flt›r›ld›¤›, neyin nerede ve ne zaman konuflulaca¤›n› bilmeyecek derecede lakayt davran›lmamal›. Yine illegal yap›n›n ifllerinin oralar›n üzerinden yap›ld›¤› yerler haline getirilmemeli. Kitle örgütlerinin faaliyetleri illegal faaliyet de¤ildir. Bundan hareketle legal ve aleniyetçi kafayla hareket edilmemesini gerektirir. Legal koflullarda faaliyet yürütülüyor olabilir ama yeralt› örgütünün eleman› olarak onun ad›na faaliyet yürütmenin sorumlulu¤uyla hareket edildi¤i unutulmamal›d›r. Anl›k ve k›sa vadeli düflünmemeli. Uzun vadeli düflünülmelidir. Kitle örgütlerinde ve derneklerinde üyeler ve gelen kitleler mümkün oldu¤u ölçüde görevler verilerek gelifltirilmeli ve sorumluluk alt›na çekilmelidir. Sorumluluk alt›na girince hem duyarl›l›¤›, sahiplenme derecesi artar, hem kendini ve faaliyetlerini gelifltirmifl olurlar. Kitle örgütleri kendi bünyesinde gerekli kurumlar›, komisyonlar›, kollar› oluflturmal›. Tecrübelilerin yan›na tecrübesiz yeni insanlar seçmesini sa¤layarak geliflmelerini sa¤lamal›. Buralar›n üyeleri ve kimi kurumlar›n özelli¤inden dolay› üye veya gelen insanlar›n rahat sorumluluk üstlenebilecekleri kol ve komisyonlar› kurmal›lar. Bu kurullar›n, komisyonlar›n, kollar›n, hücrelerin vb. düzenli toplant› yapmalar› bir çal›flma tarz› olarak oturtulmal›. Sorunlar, bilgilendirmeler biriktirilmemeli. Toplant›lar gereksiz yere uzat›lmamal›. K›sa ve öz toplant›lar, hem sorunlar›n biriktirilmesinin önüne geçer, hem de zaman almaz.


Bir ölçüde kendili¤indencili¤in, tembelli¤i ve iflleri savsaklaman›n önüne geçer. Çok konuflup ifl yapma zaman›n› öldürme al›flkanl›¤›n› de¤ifltirmenin de bir biçimidir. Kitle örgütleri ve dernekleri, üyeleriyle ve gelip giden kitlelerin kat›laca¤› toplant›lar yapmal›d›r. Görevleri, faaliyetleri, etkinlikleri, aç›klamalar›, tav›rlar›, daha genifl kitlelere gitmeleri, güncel sorunlar üzerine ayd›nlatma toplant›lar› vb. üzerine toplant›lar yapmal›. Kitlelerin kendilerine gelmelerini beklememeli, kendileri kitlelere gitmelidir. Bir araya gelinen yerler yeni kitlelere gitmenin birer yerleri haline getirilmeli. Ayn› ve baflka meslek örgütleriyle ba¤ kurman›n araçlar›-yerleri, grev ve direnifllere ulaflma, dayan›flmada bulunma yerleri haline gelmeli, oralarda yeni ba¤lar yakalay›p etkileme, kazanma örgütleme rolünü yerine getirmelidir. Bu ba¤lant›lar üzerinde mahallelerine, evlerine, iflyerlerine gidecek ba¤lar haline getirilmeli. Kitle örgütlerinde seminerler, paneller, tart›flmalar düzenlemeli. Kitlelerin ekonomik, demokratik, siyasal, sosyal talepleri için ve çeflitli alanlardaki mücadelelerle dayan›flma için neler yap›labilece¤ini onlarla tart›flarak ortak paydalar yakalayarak, onlar›n kat›l›m ve harekete geçmesini sa¤lamaya çal›flmal›, kitlelerin kendi aralar›ndaki sorunlar›n› çözmeye yard›mc› olmal›, bu gibi sorunlar bir çal›flma tarz› olarak oturtulmal›. Kolektivizm, dayan›flma ve yard›mlaflma bilinci gelifltirilmeli. Her zaman, oda¤›na, proletarya ve emekçilerin siyasi iktidar hedefini koymal›. Bunun içinde s›n›f düflmanlar›-

na karfl› birlefltirilebilecek en genifl kitleleri birlefltirme politikas›na uygun hareket etmeli. Düflman s›n›flar aras›ndaki çatlaklardan yararlanmas›n› bilmeli (yararlan›rken onlara yedeklenme pozisyonlar›na ve onlar›n da düflman olduklar› bilincini köreltmeye düflmemeye özen göstermeli), tutars›z, karars›z, sallant›l›, geçici ve göreli de olsa ittifaklardan kaç›nmamaya çal›flmal›d›r. Bu yaklafl›mlarla hareket edilmesi halinde kitle örgütlerindeki faaliyet verimli olur. Kitlelerden kopulmaz. Faaliyetler bir avuç insan›n verimsiz çal›flmas› olmaktan ç›kar.

Kitle örgütlerinde devrim çizgisi “…emekçi halk olmadan bütün bombalar güçsüzdür, hem de gerçekten güçsüzdür.” (V.‹. LEN‹N)

“Tarihi kitleler yapar” ve “S›n›f mücadelesi tarihin motorudur.” Bu iki tez kitle hareketlerine yaklafl›m›m›z›n merkezinde yer alacak temel tezlerdir. Bu tezlere ba¤l› olmaks›z›n kitleleri örgütlemek, devrime önderlik etmek esasen mümkün de¤ildir. Bu tezlerin kavranmas› bizler için belirleyici derecede

önemlidir. Kitle örgütlerindeki çal›flma tarz›m›z›n sa¤lam temellere oturmas› için bu tezlere dayanan politik çizgimizi do¤ru kavramal›y›z. Bunun için çokça gündemimizde olan, buna karfl›l›k yeterince politik mücadele bilinci ile ele alamad›¤›m›z kendili¤inden hareket üzerinde dural›m. Çünkü, sorun öz olarak kendili¤inden harekete yaklafl›md›r. Kendili¤indencilik kavram›n› çok rahat kullanmak, her olumsuzlukta bundan bahsetmek bunun iyi bilindi¤ini, kavrand›¤›n› ve art›k sorun olarak görülmemesi gerekti¤ini göstermez. Aksine, bu hastal›kla sürekli mücadele etmek gerekir. S›n›f mücadelesinin var oldu¤u, nesnel flartlar›n s›n›flar mücadelesine dayand›¤› koflullarda ezen s›n›flar›n varl›¤›ndan, tarihinden, birikiminden gelen gerici, eski, devrim karfl›t› fikirlerle ve elbette bu fi-

kirlerin kayna¤› olan bak›fl aç›lar›yla mücadele devrimciler için sürekli bir görev, bir sorumluluktur. Genel olarak kitle kuyrukçulu¤u olarak kavranan kendili¤indencilik, bundan daha çok bir ideolojik bak›fl aç›s› olarak kavranmal›d›r. Kendili¤indencilik sadece kitle kuyrukçulu¤undan ileri

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

45


46

itle örgütlerini “mezhepçi” bir kafayla ele almak onun özüne, amac›na, niteli¤ine uygun de¤ildir. Bu tür kitle örgütlerinin devrimci mücadelede, kitleleri devrime kazand›rmada ciddiyeti olmaz; kitleler böyle yerlerden uzaklafl›r, gelmez.

K PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

K

gelmez, ayn› zamanda kitlelere dayanmad›¤› halde, kitlelerin kendili¤inden hareketine hiç önem vermedi¤i halde devrimcilik yapanlar›n da bak›fl aç›s›d›r. Lenin’in ekonomistlerle teröristlerin nihayetinde ayn› kulvarda oldu¤una dair belirlemesi bu yaklafl›m› içerir. Ekonomistler ile bugünün teröristleri aras›nda ortak bir kök bulunmaktad›r, ve bu, bir önceki bölümde genel bir olgu olarak inceledi¤imiz ve flimdi de siyasal eylem ve siyasal mücadele üzerinde etkisi bak›m›ndan ele alaca¤›m›z kendili¤indenli¤e kölece boyun e¤ifltir. (Lenin. Ne Yapmal›?. Syf 77) Bu yaklafl›mdan hareketle diyebiliriz ki; kendili¤indencili¤in gerçek karfl›t› kendili¤inden hareketin do¤ru çözümlenmesi ve daha da önemlisi genel gidiflat›n›n kavranarak onun devrimci bir tarzda de¤ifltirilip dönüfltürülerek yönlendirilmesidir. E¤er varl›¤›na sürekli dikkat çekti¤imiz, alt›n› çizdi¤imiz kendili¤indencili¤i mahkum ederken, elefltirirken kendili¤inden olan› çözümlemiyorsak kendili¤indencilik hastal›¤›na bir baflka yoldan tutulmufl oluruz. Bu, soldan ya da sa¤dan ayn› noktaya gelmektir… Ayn› noktaya iki ayr› yoldan gelmek bu iki yolun birli¤ini, birbirinin devam› oldu¤unu gösterir. Kendili¤indencilik kendili¤indenli¤in arkas›nda kalmak,

kendili¤inden harekete boyun e¤mektir. Ekonomistler devrimin, s›n›f hareketinin kendili¤inden gelifliminin ürünü olaca¤›n› savunurlar; bunu savunurken ekonomik mücadeleye do¤ru bir yön verme gere¤ine de iflaret ederler. Ad›m ad›m geliflecek ekonomik mücadelenin politik bilinçlenmeye neden olaca¤›n› var sayarlar. Bu nedenle yüksek düzeyde politika yapman›n karfl›s›nda yer alarak hareket ederler. Onlara göre kitlelerin ö¤renmesi gereken ilk önce ekonomik mücadeledir. Ekonomik düzeydeki mücadelenin desteklenmesi, birlefltirilmesi, güçlendirilmesi vs. üzerinden proleter harekete önderlik edilmesi gerekti¤ini savunmakla yetinirler. Gerçekte ise bunu yapmak sadece burjuvazinin ç›karlar›n› korumaya denk düfler. Çünkü bu tür bir mücadele hiçbir zaman mevcut sistemin y›k›lmas› mücadelesine dönüflmez; onu yenilemeye, iyilefltirmeye; ç›kabilecek krizlerde ise gerilemelere ve geriden bafllayarak tekrar yenilemeye, iyilefltirmeye dönüflür. Ayn› döngü içinde ileri geri hareket etmek, döngüyü de¤ifltirmez. Teröristlerin hareketinde de ayn› k›s›r döngü gerçekli¤i ile karfl›lafl›r›z; bu sefer kitlelerin ekonomik temeldeki mücadelesine bel ba¤laman›n yerini ayd›nlar›n siyasi mücadelesi alm›flt›r. Ayd›nlar›n kendili¤in-

den öfkesine bir bofl inan… Lenin yoldafl›n Ne yapmal› eserinde bir iflçinin a¤z›ndan ifade etti¤i flu cümleler bize yol göstermelidir: “... biz iflçilerin kendi ‘eylemimiz’ zaten vard›r. Sizin desteklemekte inat etti¤iniz elle tutulur sonuçlar vaadeden somut istekler ileri sürerek yürütülen iflçi eylemi zaten vard›r [tabi köylü eylemi de vard›r]. Ve her günkü alelade mesleki hareketimiz içinde ço¤unlukla ayd›nlardan hiçbir yard›m görmeksizin bu somut istekleri kendimiz ileri sürmekteyiz, ama bu eylem bize yetmiyor, biz sadece ‘iktisadi’ politika lapas›yla beslenecek çocuklar de¤iliz. Biz ötekilerin bütün bildiklerini bilmek istiyoruz. Siyaset hayat›n›n bütün yönlerini ayr›nt›l› olarak bilmek ve her siyasi olaya aktif olarak kat›lmak istiyoruz. Bunun için ayd›nlar›n bizzat, bizim pek iyi bildi¤imiz fleyleri, biraz daha az tekrarlamalar› ve henüz bilmedi¤imiz fleyleri, fabrikadaki ‘iktisadi’ tecrübemizin bize hiçbir zaman ö¤retemeyece¤i fleyleri, yani siyasi bilgileri biraz daha fazla vermesi gerekir, vs...” (Lenin, Ne Yapmal›? Syf 75) Toplumsal devrim partisi olmaktan ç›k›p, toplumsal reformlar›n demokratik partisi olmak; burada ortaya konan temel fark öz olarak bu flekilde özetlenebilir. Bu reformistlerle komünistlerin fark›d›r. Hareketin yönünü belirleyecek politikalar›n saptanmas›nda bizlerin de dikkate almas› gereken temel ilkelerden biri budur. Rahatl›kla anlafl›laca¤› gibi, devrimlerin gerçekleflmesi sadece kitle hareketinin kendili¤inden ilerlemesine ba¤l› de¤ildir. Bu temel koflul olmakla


birlikte devrimlere önderlik etmek gerekir. Önderlik etmek görevi kitle hareketinin d›fl›nda bir bilinç, amaç ve örgütlülük gerektirir. Bu, komünist partisinin varl›k nedenidir. Komünist partisi devrime önderlik edecek s›n›f›n, proletaryan›n öncü örgütüdür. S›n›f›n tek örgütü olmad›¤› gibi, en genifl örgütü de de¤ildir. S›n›f daha çok kitle örgütlerinde örgütlenir… O halde kitle hareketinin devrimdeki rolü ile komünist partisinin rolünün birleflmesi için kitle hareketine verece¤imiz önemi, buna uygun ve koflut olarak kitle örgütlerine vermek durumunday›z. Kitlelerin daha çok örgütlendi¤i, bir araya geldi¤i, bilinçlenme sürecine dahil oldu¤u bu örgütlerde çal›flmak komünistler aç›s›ndan bir görevden öte, zorunluluktur. Proletarya Partisi’nin 7. Konferans›nda dikkat çekti¤i kitle çizgisi sorunu bu konuyla da direkt ilgilidir. Partinin merkezde oldu¤u, halka halka geniflleyen bir kitle hareketi örgütlülü¤ü…. Konferansta içerden d›flar›ya, yukar›dan afla¤›ya, partiden kitlelere gibi tan›mlayarak aç›klad›¤› bu örgütlenme modeli kitlelerin nesnel olarak varolan hareketinin incelenmesi, kavranmas›

ve ileriye do¤ru de¤ifltirilmesi perspektifinin bir devam›d›r. Bu, her devrimci/komünist hareketi kendine has, özgün k›lar; çünkü hiçbir kitle hareketi bir di¤eriyle t›pat›p ayn› olamaz… Konferans›n ülkemiz devrimine iliflkin özgünlükler olacakt›r tespiti de buna dayanmaktad›r. Yani, ne ekonomistlerin tek düze ekonomik mücadele çizgisi ne de ayd›nlar›n tek düze siyasi mücadelesine dayanmaktad›r; iki türden kendili¤indenli¤e boyun e¤ifli kat be kat aflan çeflitlilikte, zenginlikte kitlelerden kitlelere çizgisine dayanmaktad›r. Kitle örgütlerindeki çal›flmalar›m›z; temel ald›¤›m›z dernekler, bu derneklerdeki perspektifimiz, Halk Savafl› ile bu alandaki faaliyetlerin iliflkisi, bu alanlardaki parti örgütlenmesi, parti politikalar›n›n kitlelere tafl›nmas›nda izlenen yol ve yöntemler vs. devrimde kitlelerin ve partinin rolünü do¤ru kavray›p kavramad›¤›m›z› gösterir.

Gündemimizdeki kitle örgütleri anlay›fl› Kitle örgütlerindeki do¤ru çal›flma tarz›n›n bizlerin gün-

demine fazlas›yla yöre dernekleri alan›ndan gelmesi; sendikalardaki faaliyetin ise hem çok dar alanlara s›k›flmas› ve hem de öncü ve temel kitlelere yönelen bir çal›flmaya, örgütlenmeye yönelememesi sözünü etti¤imiz yetersizli¤in sadece sonuçlar›d›r. ‹flçi sendikalar› k›smen, oysa köylü örgütlenmeleri gündemimize hiç girmemektedir. Mevcut haliyle kitle örgütleri anlay›fl›m›z kendi kitlemizin harekete geçirilmesine indirgenmifl haldedir. Bu ise, savundu¤umuz görüfllerle ba¤daflmaz bir durumdur. Kendi görevlerimizi kitle örgütlerine b›rakmak ya da kitle örgütlerindeki görevleri öz görevlerimiz ile ayn›laflt›rmak… Sonuçta yaflanan bu sorun kitle örgütlerindeki daralman›n, yanl›fl ele al›fllar›n ürünüdür. Bunlar›n düzeltilmesi gerekir. Kitle örgütleri halk kitlelerinin ve özellikle de iflçi s›n›f›n›n sömürücü s›n›flara karfl› mücadele süresince yaratt›¤› direnifl odaklar›d›r. Bu direnifl odaklar›n›n varl›¤›na olanak sa¤layan fley sömürücü s›n›flar›n sürekli ve kaç›n›lmaz sald›r›lar› olmufltur. Kapita-

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

47


48

S PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

“Sendikalar, bafllang›çta, iflçilerin, kendilerini hiç de¤ilse salt köle olma durumunun üstüne ç›karacak sözleflme koflullar› elde etmek üzere, bu rekabeti kald›rma, ya da hiç de¤ilse denetim alt›na alma yolundaki kendili¤inden giriflimlerinden do¤mufltur.”

listlerin iflçi s›n›f›n› sömürmek üzere ona dayatt›¤› üretim biçimi, yaflama tarz›, iflçi s›n›f›n›n, haklar›n› korumak üzere mücadelesini ve bu mücadele de örgütlenmesini getirmifltir. Ekonomik alandaki mücadelenin bir ürünü olmalar› nedeniyle mesleki temelde oluflmufl bu örgütler, bafllang›çta siyasal bir hedef gütmemifllerdir. Kurulduklar› aflamadaki koflullara uygun kimi basit taleplerle iflçiler patronlara karfl› bir araya gelmifl ve taleplerini, örgütlenmelerini, s›n›f olma bilinçlerini sürekli gelifltirmifllerdir. ‹lk zamanlarda gizli ya da yar›-gizli olmalar›na karfl›n, mücadeleler sonucunda bu örgütler iflçi s›n›f›n›n meflru, yasal örgütleri haline gelmifllerdir. Sonuçta, kitle örgütleri iflçi s›n›f›n›n mücadeleleri sonucunda kitleler için meflru mücadele alanlar›, temel haklar›n savunulaca¤› mevziler, karfl› ç›k›lamaz yasal örgütlenmeleri haline geldiler. Farkl› kesimlerden, farkl› sorunlar ve talepler u¤runa bir çok türden kitle örgütü zamanla sosyal yaflamdaki yerlerini ald›lar. Ama sendikalar her zaman ekonomik ve politik mücadelenin daha fazla iç içe geçti¤i, iflçi s›n›f›n›n proleter karakterine uygun olarak s›n›f mücadelesinin baflat kitle örgütleri olma özelliklerini korumufllard›r. Kitle örgütü ruhunu, özelliklerini her zaman korumufllard›r. Bunun nedeni iflçi sendikalar›-

n›n gerçek anlamda kitle örgütü özelliklerini tafl›mas›ndan ileri gelir… Marks’›n “Sendikalar. Geçmiflleri, Bugünleri ve Gelecekleri” adl› makalesi iflçi sendikalar›n›n genel oluflum, geliflim ve rolü hakk›nda olukça berrak bir aç›klama içeriyor… Geçmiflleri. Sermaye, yo¤unlaflm›fl toplumsal güçtür; oysa iflçi, satmak için yaln›zca kendi gücüne sahiptir. Sermaye ile emek aras›ndaki sözleflme, bu yüzden hiç bir zaman eflit, maddi geçim araçlar›n›n sahipli¤ini ve eme¤i bir yana, ve yaflamsal üretici güçleri de öte yana koyan bir toplum anlam›nda bile, eflit koflullar alt›nda yap›lmaz. ‹flçilerin tek bir toplumsal gücü, say›lar›d›r. Ama bu say›sal güç bölünmüfllükle k›r›l›r. ‹flçilerin bölünmüfllü¤ü, kendi aralar›ndaki kaç›n›lmaz rekabetten do¤ar ve sürer. Sendikalar, bafllang›çta, iflçilerin, kendilerini hiç de¤ilse salt köle olma durumunun üstüne ç›karacak sözleflme koflullar› elde etmek üzere, bu rekabeti kald›rma, ya da hiç de¤ilse denetim alt›na alma yolundaki kendili¤inden giriflimlerinden do¤mufltur. Sendikalar›n ivedi amac›, flu halde, günlük gereklerle, sermayenin ard› arkas› gelmez sald›r›lar›n› önleme çareleriyle, k›sacas›, ücret ve çal›flma süresine iliflkin sorunlarla s›n›rl›yd›. Sendika-

lar›n bu faaliyeti yaln›zca meflru de¤il, zorunludur da. Bugünkü üretim sistemi varoldukça bundan vazgeçilemez. Tersine, bu, bütün ülkelerde sendikalar›n kurulmas›yla ve bunlar›n birlefltirilmesiyle genellefltirilmelidir. Öte yandan, sendikalar, bilinçsiz olarak, ortaça¤ belediyelerinin ve topluluklar›n›n orta s›n›f için yapt›¤› gibi, iflçi s›n›f›n›n örgütlenme merkezlerini oluflturuyorlard›. Sendikalar sermaye ile emek aras›ndaki gerilla savafllar› için nas›l gerekliyse, ücretli emek ve sermaye egemenli¤i sisteminin yerini alacak örgütlü organlar olarak, bunlar›n önemi daha da büyüktür. Bugünleri Sermaye ile olan yerel ve günlük mücadeleye çok fazla e¤ilmifl olduklar›ndan, sendikalar, ücretli kölelik sisteminin kendisine karfl› harekete geçmekte sahip olduklar› gücü henüz tam olarak kavram›fl de¤illerdir. Bu yüzden, genel toplumsal ve siyasi hareketlerden çok uzak kalm›fllard›r. Ama son zamanlarda örne¤in ‹ngiltere’de son siyasal hareketlere kat›lmalar›ndan, Birleflik Devletler’de ifllevlerine iliflkin genifllemifl görüfllerinden ve Sheffield’deki son büyük sendikalar delegeleri konferans›nda al›nm›fl olan afla¤›daki karardan da görüldü¤ü gibi, büyük tarihsel misyonlar›n fark›na bir miktar vard›klar› anlafl›l›yor. ‘Bu konferans, uluslararas› birli¤in bütün ülkelerin iflçilerini tek bir ortak kardefllik ba¤› ile birlefltirme yolundaki çabalar›na yüksek de¤er biçerek, burada temsil olunan çeflitli derneklere, bunun tüm çal›flanlar toplulu¤unun ilerlemesi ve baflarmas› için gerekli oldu¤u


inanc›yla, bu örgüte kat›lmalar›n›n yararl›l›¤›n› içtenlikle sal›k verir.’ Gelecekleri. Bafllang›çtaki amaçlar›ndan ayr› olarak, iflçi s›n›f›n›n kesin kurtuluflunun genifl ç›karlar› uyar›nca, onun örgütlenme merkezleri olma bilinciyle hareket etmesini art›k ö¤renmelidirler. Kendilerini tüm iflçi s›n›f›n›n savunucular› ve temsilcileri olarak gördüklerinde ve öyle davrand›klar›nda, üye olmayanlar› kendi saflar›na almamazl›k edemezler. Özgül koflullar yüzünden güçsüz durumda olan ve çok düflük ücret alan u¤rafllar›n, örne¤in tar›m iflçilerinin ç›karlar›n› dikkatle gözetmelidirler. Çabalar›n›n, dar ve bencil olman›n çok ötesinde, mazlum milyonlar›n kurtuluflunu amaçlad›¤›na dünyay› büyük çapta inand›rmal›d›rlar. Karl Marks’›n bu makalesinde ortaya koydu¤u görüfller geçerlili¤ini korumaktad›r. Sendikalar patron ile iflçi aras›ndaki günlük mücadele aç›s›ndan gereklidir ve iflçi s›n›f›n›n ücretli emek ve sermaye egemenli¤i sisteminin yerini alacak örgütlü organlar olarak önemli organlard›r. Sonras›nda Rusya’da devrimler sürecinde Sovyetler gerçekli¤iyle bu önem çok somut bir hal ald›. Sovyetlerin 1917 Büyük Ekim Devrimi’ndeki rolü Marks’›n yukar›daki belirlemelerine tümüyle uygundur ve onu kan›tlamaktad›r. Sendikalardaki, dolay›s›yla kitle örgütlerindeki mücadeleler günümüzde politik olarak gelifltirmek ve örgütlenmeleri önündeki engelleri kitlelerin k›rmas› için yollar›n› olabildi¤ince ayd›nlatmak gerekmektedir. Kitlelerin ö¤ren-

Kitle örgütlerinin devrim amaçl› olmad›klar›, daha çok kitlelerin güncel, ivedi sorunlar›, talepleri üzerine yo¤unlaflt›¤› bilinir. Her kitle örgütü nihayetinde içinden ç›kt›¤› kitlenin taleplerine, sorunlar›na duyarl›l›k gösterir. Buralarda gerek patronlarla, gerek devletle, gerek okul yönetimleriyle vs. herhangi bir halk kesiminin iliflkisindeki sorunlar üzerinden örgütlenilir ve çal›flma yürütülür. Bütün bu çal›flma ge-

ç›n›lmaz, zorunlu bir sonucu oldu¤unu bilmek gerekir. Kitle örgütleriyle iliflkimizi belirleyecek önemli gerçeklerden biri budur… Bu anlamda bir kitle örgütü faaliyeti yaratmak ya da kendili¤inden bir kitle hareketi yaratmak komünistlerin, “d›flardan bilinç tafl›yacaklar›n” esasl› bir görevi de¤ildir. Öz örgütlerini kurmalar› yönünde kitleleri harekete geçirmek mümkündür; hakeza bu örgütlerin geliflmesine kat›lmak, buna yön vermek de gereklidir. Ancak, iflimizi buna indirgemek, bu do¤rultuda hareket etmek yanl›flt›r; hele ki siyasal görüflümüzü benimseyenlerle s›n›rl› kitle örgütleri kurmak anlams›zd›r… Komünistler kitle örgütlerinin siyasal seviyesinin gelifltirilmesinden, devrimcilefltirilme-

rekli ve önemlidir; daha da ötesi bizlerin d›fl›nda vard›r… Elbette bu alanlardaki mücadelenin seviyesi, devlet taraf›ndan engellenmesi, s›n›f uzlaflmac›lar› taraf›ndan sekteye u¤rat›lmas› da ayr› bir gerçektir. Ancak bu, kendili¤inden mücadelenin varl›¤›n› ortadan kald›rmaz. Demek ki, her koflulda kitle örgütlerinin kendili¤inden hareketin bir ürünü ve hatta ka-

sinden, kendili¤inden olan›n devrime yöneltilmesinden sorumludurlar… Komünistler kendili¤inden hareketin ve elbette örgütlenmesinin birleflmesi, politikleflmesi, devrime yönelmesi yönünde çal›fl›rlar. Elbette bunu yaparken bir kitle örgütüne ait görevleri de ihmal etmezler. Bugüne kadar partimiz kitle örgütlerinin herhangi bir ör-

mekte oldu¤u fley kendi haklar› ve bu haklar› burjuvaziden almakt›r. Oysa biz onlara iktidar› almay› ö¤retmekle yükümlüyüz. Bu iki mücadelenin birleflmesi ancak Halk Savafl› içinde mümkündür.

Kitle örgütlerinin özellikleri

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

49


50

Y

öre dernekleri belli bir meslek ve belli bir karfl›t güce karfl› örgütlenmeyen, ayn› yöre insanlar›n›n kendi yöre kültür, gelenek ve sorunlar› üzerinde örgütlenen örgütlerdir.

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

Y

gütün tekkesi olarak örgütlenmesini, kendini belli bir siyasi çevre ile s›n›rlamas›n› elefltiredurmufltur. Bu tür örgütlenmelerin kitle örgütü olmayaca¤›n› iddia etmifltir. Bu tamamen do¤ru yaklafl›m›m›z yukar›daki aç›klamam›za dayanmaktad›r. Çünkü, bir kitle örgütünü belli bir siyasi çevrenin örgütü olarak infla etmek, kaç›n›lmaz bir biçimde o örgütü darlaflt›r›r. Bu hem partinin gereksizleflmesi sürecine neden olur ve hem de kitle örgütünün kitleleri örgütlemedeki araç olma özelliklerini, kitlesini darlaflt›rd›¤› için azalt›r. Bu yanl›fla izin vermemek gerekir. Kitle örgütlerine bir politikayla, bir anlay›flla gitmek, kitleleri e¤itmek üzere tav›rlar, görüfller ve ileri düzeyde örgütlenmeler sunmak yerine kitle örgütleri kurarak darlaflmak yanl›fl bir bak›fl aç›s›d›r. Bu anlay›fl sadece bu biçimde örgütler kurmakla yetinmez, varolan kitle örgütlerini de daralt›r… Bir kitle örgütünün daralmas›na neden olmak asl›nda baflar›s›zl›kt›r. Partimiz kitle örgütlerinin genifl kitlelere aç›k olmas›n›, kitlelerin güncel, ivedi sorunlar›na, taleplerine göre ifllemesini, demokratik merkeziyetçi iflleyifle uygun örgütlenmesini savunur… Çünkü, tüm bunlar kitle örgütlerinin genifl olmas›, aç›k olmas›, kendi kendini yönetmesi ilkelerini içerir. Demek ki, birinci noktay› netlefltirirsek e¤er; kitle örgüt-

leri kitlelerin mücadelelerine dayanan, onlar›n taleplerine ve sorunlar›na uygun, egemen s›n›flar›n sald›r›lar›na karfl› mücadele gere¤iyle oluflturulan derneklerdir. Bu mücadeleler meflru oldu¤u kadar zorunludur da. Bu alandaki mücadele ne kadar yayg›n ve güçlü olursa, kitle örgütünün örgütlenme alan› ve çap› da o kadar yayg›nlafl›r ve güçlenir. Kitlelerin bu örgütlerde birleflebilmeleri, mücadelenin kitlelerin ç›karlar›yla yürütülebilmesi için bu, temel bir kofluldur. Komünistler kitle örgütleri içindeki faaliyetlerini bu temel koflulu gözard› etmeden yürütürler. Kitle örgütlerinin bu özelliklerden uzaklaflmas›, kitlelere dayanmayan, onlar›n talepleri ve sorunlar› ile örtüflmeyen bir hat izlemesi onu kitle örgütü olmaktan ç›kar›p dar kadro örgütü haline getirir. Bu örgütlerin kendili¤inden varolan görevlerini, çal›flmalar›n› yads›madan, aksine bunlar› kabul ederek, ancak bunlarla birleflebilecek devrimci politikalar›n kitlelere benimsetilmesi yöntemini uygularlar. Bu sayede ne kitle örgütünün kitlesel karakterini, kendili¤inden karakterini ortadan kald›r›rlar ne de kendi gerçek görevlerinin yerine bu kendili¤indenli¤i koyarlar. fiimdi, kitle örgütlerinde politik çal›flmalar konusuna de¤inmek gerekir. Marks’tan yapt›¤›m›z al›nt›da özellikle belirtilen iflçi s›-

n›f›n›n mevcut düzen içerisinde hiçbir zaman kapitalistlerle eflit koflullarda sözleflme yapamayaca¤› gerçe¤i, sendikalar›n nihayetinde devrimin bir arac›na dönüflmedikleri durumda varolan sisteme ait bir örgüt olarak kalaca¤› gerçe¤ine iflaret eder. Bu da kitle örgütlerinin toplumsal ve politik sorunlarla iliflkilerinin güçlendirilmesi gere¤ini ortaya koyar. Marks’›n Sendikalar›n Gelecekleri üzerine ifade ettikleri bu görüflün aç›klamas›d›r. Kitle örgütlerini devrimin bir parças›, ona hizmet eden araçlar haline getirmek komünistlerin as›l görevidir. Bu konuda derinleflmek gerekir. Kitle örgütlerinin devrim bilincine kendili¤inden sahip olamayacaklar› ya da iktisadi mücadelenin kitleleri siyasal mücadeleye tafl›madaki yerinin zay›fl›¤› Lenin yoldafl›n üzerinde ›srarla durdu¤u bir konudur. “‹ktisadi mücadelenin, genel olarak*, y›¤›nlar› siyasal [sayfa 75] mücadeleye sürükleyebilecek “en genifl uygulanabilirli¤e sahip araç” oldu¤u do¤ru mudur? Tamam›yla yanl›flt›r. Yaln›zca iktisadi mücadeleyle olan ba¤lant›s› bak›m›ndan de¤il, polis zorbal›¤›n›n ve otokratik zulmün bütün belirtileri, y›¤›nlar› “çekmekte” hiç de daha az “genifl uygulanabilirli¤e sahip” bir araç de¤ildir. Zemskiye naçalniki (k›rsal yönetici) ve köylülerin k›rbaçlanmas›, memurlar›n rüflvetçili¤i ve polisin kentlerde “s›radan halka” karfl› davran›fl›, açlara karfl› mücadele, halk›n ayd›nlanma ve bilgi için olan çabas›n›n bask› alt›na al›nmas›, vergilerin zorla tahsili ve dinsel mezheplerin ezilmesi, erlere karfl› afla¤›lay›c›


davran›fllar ve ö¤rencilerle liberal ayd›nlara k›flla yöntemlerinin uygulanmas›-bütün bunlar, ve zorbal›¤›n buna benzer binlerce belirtisi, “iktisadi” mücadeleyle do¤rudan do¤ruya ba¤lant›l› olmamakla birlikte, siyasal ajitasyon için ve y›¤›nlar› siyasal mücadeleye çekmek için, genel olarak, daha az “genifl uygulanabilirli¤e sahip” f›rsatlar m›d›r? Do¤ru olan, bunun tam tersidir.” Burada kitlelerle ile komünist parti aras›daki iliflkiye bir aç›klama getirmek faydal› olacakt›r: Kendili¤inden hareket ile devrimci hareket aras›nda bir Çin setti yoktur; kitlelerle komünistlerin hareketi aras›na bir Çin setti infla etmek, birleflti¤inde mucizeler yaratan iki gücü mahvetmekten baflka bir fley de¤ildir. Kitlelere dayanan bir kitle örgütü tan›m›m›z, kendi içinde kitlelere dayanan bir komünist örgütü de tafl›r. Tan›mlamalar›m›z› parti ile kitle örgütlerindeki bu iç içe geçmeyi, iliflkili olma özelli¤ini asla unutmadan okumal›y›z… ‹leri kitlelerin kazand›r›laca¤› örgütlülü¤ün komünist partisi çeperi ve bu çeperin de kazand›r›laca¤› örgütlülü¤ün parti oldu¤unu bir kesin yarg› olarak benimsemeliyiz. Anlafl›lmas›na daha fazla olanak sa¤lamak için flunu da ifade edelim… Devrime ihtiyac› olanlar, devrime ihtiyaç duyanlar kendi aralar›nda devrimci bir birliktelik kurarlar; bu birliktelik kendi içinde farkl› düzeyler oluflturur; birliktelik içindeki bireyler ve dolay›s›yla katmanlar›n devrime kat›l›mlar›, devrimdeki yerleri farkl›l›k içerir… Devrimci hareketin geliflimi bu farkl› dü-

zeyler aras›nda sürekli bir ak›flkanl›k yarat›r… Geriden ortaya, ortadan ileriye… Bunun tersi de elbette olacakt›r. Toparlarsak e¤er, kitle örgütlerinde politika yapmak gereklidir ve hatta görevdir. Politikalar›n oluflum zemini ise kesinlikle o kitle örgütünün varl›k koflullar› ile s›n›rl› olamaz. Kitle örgütlerinin gereklili¤ini oluflturan koflullar›n kavranmas›, anlafl›lmas›, a盤a ç›kar›lmas›, üzerinde yo¤unlafl›lmas› bir gereklilik ve de zorunlu bir görev olmakla birlikte esas olan, kitle örgütünü politik aç›dan gelifltirmek, devrimcilefltirmek, devrime hizmet eden bir araca dönüfltürmektir. ‹ktidar›n al›nmas›nda kitlelerin politik odaklar›n› yaratmak devrim için tek kelimeyle flartt›r.

meslek ve belli bir karfl›t güce karfl› örgütlenmeyen, ayn› yöre insanlar›n›n kendi yöre kültür, gelenek ve sorunlar› üzerinde örgütlenen örgütlerdir. Bu da onun kitlesinin farkl› s›n›flardan, katmanlardan insanlardan oluflmas›na neden olur ve ayn› zamanda belli bir karfl›t güce karfl› örgütlenmedi¤i için iç disiplini ve dayan›flmas› iflçi sendikalar›na ve ö¤renci derneklerine oranla daha zay›ft›r. Bu derneklerde kitleler daha çok yoksul kesimlerden oluflmaktad›r. Büyük flehirlerde gecekondularda birçok sorunla iç içe yaflayan kesimler bu derneklerde örgütlenebilmektedir. Bu durum genel olarak bu alanlardaki çal›flmalar›n zeminini de oluflturmaktad›r/oluflturmal›d›r da. Bu kitle örgütle-

Bu genel belirlemelerden sonra kimi somut sorunlara, konulara ve tart›flmalara de¤inece¤iz. Bilindi¤i gibi, ülkemizde kitle örgütleri faaliyetleri daha çok yöre derneklerindedir. Bu nedenle varolan sorunlar›n önemli bir bölümünü bu örgütlerin özellikleri oluflturmaktad›r. Yöre dernekleri belli bir

rine yönelen insanlar›n lümpen özellikler tafl›mas›, bireysel kayg›lar›n›n geliflkin olmas›, feodal kimi de¤erleri korumalar›, toplumsal sorunlara duyarl›l›klar›n›n zay›f olmas› gayet anlafl›l›r olmal›d›r. Devrimci-demokrat kayg›larla, amaçlarla kurulsa da, bir dönem bu yönde çal›flmalar yürütse de kitlesinin bu özellikleri dolay›s›yla (elbette politik sürecin

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

51


52

E

¤er bir kitle örgütünün bunca sald›r› ve karfl› direnifle ra¤men kitlesi s›n›rl› ve kavgas› kendi içinde ise o art›k bir kitle örgütü misyonu oynamamaktad›r…

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

E

karfl›-devrim lehine geliflmesi durumunda da çok daha fazla olarak) gerilemeler yaflamalar› da anlafl›l›r olmal›d›r. Çok say›da yöre derne¤inin önemli derecelerde yozlaflm›fl oldu¤unu bugün kabul etmemek mümkün de¤ildir. Buralarda çal›flma yürüten devrimci örgütlere sempatisi olan bireylerin de bu yozlaflma karfl›s›nda bilinçlenmedikleri durumda fazla bir fley yapamayacaklar› aç›kt›r. Çokça sözünü etti¤imiz dedikoduculuk, devrimci de¤erlerden uzaklaflma, politik duyars›zl›k, düflünce tembelli¤i, biçimcilik vb. bu durumla da ilgilidir. Kimi yöre derneklerinde çok aç›k biçimde kahvehane kültürü oturtulmufl durumdad›r. K›raathanelerin kumarhanelere dönüflmesi gibi, dernekler de kahvehanelere dönüfltürülmektedir. Yöre dernekleri aras›nda dayan›flma, ortak çal›flma oldukça azd›r. Yöre derneklerinde kitlelerin sorunlar›ndan, taleplerinden ba¤›ms›z bir flekilde, gerek burjuva politik kayg›lar›na dayanan gerekse derne¤i bir ticari paravana dönüfltüren anlay›fllardan kaynaklanan yönetim kavgalar› yaflanmaktad›r. Bunlar›n da çokça yafland›¤› bilinmektedir. Buna karfl›n bu alanlarda faaliyet yürüten komitelerimizin bu sorunlara yönelik bir incelemesi, de¤erlendirmesi ve karfl› politikalar gelifltirmesi mümkün olmamaktad›r. Partimiz ise daha çok bunlar›n örgütlü-

lüklerimize yans›malar›yla u¤raflmaktad›r. Bu durum bir darlaflma, kitlelere yabanc›laflma, örgütlenmede kendi ile yetinmeye yol açmaktad›r. Bugün kitlelerin yaflad›¤› sorunlar o kadar çok ve kimileri de o derecede keskindir ki bu belirttiklerimizle bunlar› k›yaslad›¤›m›zda gerçekten kitle örgütlerinin ne ifle yarad›klar› hakk›nda kuflkular tafl›mamak mümkün de¤ildir? E¤er bir kitle örgütünün bunca sald›r› ve karfl› direnifle ra¤men kitlesi s›n›rl› ve kavgas› kendi içinde ise o art›k bir kitle örgütü misyonu oynamamaktad›r… Bu durumda kitle örgütlerinin faaliyetlerini bunlarla s›n›rlamak örgütlü faaliyet yürütmemek demekle ayn› fleydir. Yöre derneklerinin bu genel durumlar›n›n incelenmesi (ne yapt›klar›, nas›l çal›flt›klar›, nereden nereye geldikleri ve nereye yol ald›klar›n›n somut olarak ortaya konmas›) ve çok yönlü çal›flmalarla bunlar›n düzeltilmesi gerekmektedir. Bizlerin flimdiden sunabilece¤i kimi belirli politikalara, çal›flmalara de¤inmek gerekirse e¤er: ‹lkin; yöre derneklerinin belli bir yöreyle s›n›rl› çal›flmalar› art›k ilerici, kitleleri toparlay›c› özellikler tafl›makta yetersizdir. Bu çal›flmalar›n görece olumlu etkisi, baflka çal›flmalarla desteklenmedi¤i durumda- geride kalm›fl bir sürece aittir. Günümüzde yöre derneklerinin bu yönü

onu geniflletecek, güçlendirecek bir yön olmaktan ç›km›flt›r. Bu dernekleri di¤er yörelerin, kesimlerin, alanlar›n sorunlar›yla iliflkili ele almak, birbirlerine yak›nlaflt›rmak önemli bir görevdir. Yöre dernekleri kurmak ya da yöre derneklerini olan halleriyle korumak politikalar› bu anlamda elefltirilmelidir. ‹kinci olarak, dernek faaliyetlerini d›flar›lara çekmek, kitlelerin yaflad›¤›, çal›flt›¤›, sorunlar yaflad›¤› alanlara yöneltmek gerekir. Derneklere s›k›flt›r›lan çal›flmalar mevcut statükolar› ve gerilikleri bozmaya yetmez. Ancak kitlelerin somut sorunlar›na yöneldikleri ve bu alanda kendilerini gelifltirdikleri oranda gerilikler afl›labilir. Kültürel ve sanatsal faaliyetlerin genel kültür ve sanat faaliyetleri ile birlikte ele al›nmas›, yöreyle s›n›rl› faaliyetlerin gelifltirilmesinin ancak bu yöndeki birlefltirmelerle mümkün oldu¤u kabul edilmelidir. S›n›f mücadelesinin çeflitli alanlar›na yöneldikleri oranda ve bu alanlarda icra edildikleri durumda yöre derneklerindeki kültür-sanat faaliyetleri de¤er kazand›¤› gibi, yeni de¤erler yaratmaya da muktedir olur. Derneklerde s›n›f mücadelesinin çeflitli alanlar›ndaki sorunlar›, tart›flmalar›, gündemleri, eylemleri gündeme getirmek ve bu konularda kitleleri bilinçlendirmek; halk›n devrimci mücadelesini sahiplenen, içeren eylemlere kat›l›mlar örgütlemek; bu konuda derne¤i aç›kça seferber etmek gerekir. Derneklerdeki faaliyetlerimizi büyük oranda buna ay›rmal›, bu yönde bir geliflim için olanaklar› (Ajitasyon/Propa-


53 alanlar›ndan beslenecek kanallara sahip olmamas›d›r. Bu durumda sorunun çözümünü hem mevcut sorunlar›n, üretim biçimlerinin, ücretlerin, çal›flma saatlerinin, sosyal haklar›n iflçiler lehine de¤iflimi için mücadele etmekte hem de daha da fazla olarak ezilenlerle ezenler aras›ndaki iliflkinin ve mücadelenin bütünlüklü olarak iflçi s›n›f›na kavrat›lmas›, aktar›lmas› ve iflçilerin politik mücadelede ileri ç›kmalar›n› sa¤lamakta aramak gerekir. Çeflitli kesimler aras›ndaki düzenli iliflkiler sa¤lamak ve geliflmeler hakk›nda iflçileri ve emekçileri bilgilendirmek; devletin genel olarak politikalar›n›n teflhirini yapmak, örgütlenmeyi her ad›mda politik bir niteli¤e dönüfltürmek gerekir.

dikal anlay›fllar›n gerçek yüzünü her somut eylemde, anlaflmada, sözleflmede a盤a ç›kartmaktad›r. ‹flçi s›n›f›n›n bunlara karfl› mücadele etmesi ancak, politik seviyenin yükselmesiyle mümkündür. Ancak, do¤ru bir önderlik, politik bir önderlik, onlara s›n›flar aras›ndaki mücadele hakk›nda bilinç tafl›yan öncüler oldu¤u durumda iflçi s›n›f›n›n mücadelesi politik olarak da yükselir… Bak›fl aç›s›n›n bu noktada derinleflmesi demek ezilen tüm s›n›f ve tabakalar›n içinde bir çal›flma yapmak gerekti¤ini gösterir.

Bugün bürokrat sendikal anlay›fllar›n, uzlaflmac› politikalar›n en çok itiraz ettikleri nokta budur. Onlar bu gibi sorunlar›n kendilerini esas olarak ilgilendirmedi¤ini iddia ederek iflçi ile patronlar/devlet aras›ndaki iliflkileri mümkün oldu¤unca iflçi lehine (ki bu da esasen do¤ru de¤ildir) düzenlemekle yetinmekteler. Bu da burjuvazinin hizmetindeki sen-

hir faaliyetlerinin bir alan› olarak tart›fl›lm›fl, de¤erlendirilmifltir. Bunun nedeni devrimci fikirlerin, ayd›nlanman›n örgütlülük ve politik aç›dan flehirlerde daha ileride bulunmas›d›r. ‹flçi s›n›f› ve gençlik hareketleri daha yo¤un ve süreklilik sa¤lamalar› bak›m›ndan k›r emekçilerinin hareketinden do¤al olarak daha ileridedir. Köylüler esas olarak

Devrimin hizmetindeki araçlar olarak kitle örgütleri Kitle örgütleri daha çok fle-

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

ganda araçlar›) gelifltirmeliyiz. Yöre derneklerindeki gerici, feodal, dar grupçu yaklafl›mlara karfl› aç›k mücadele yürütmek gerekir. Bu yaklafl›mlar›n kitle örgütlerini demokratik mücadeleden al›koyan yaklafl›mlar oldu¤unu görerek hareket etmek gerekir. ‹flçi sendikalar› iflçi s›n›f›na yönelen kapsaml› sald›r›lar›n da sonucu olarak önemli sorunlar yaflamaya devam etmektedir. Bu sald›r›lar devletle iflçileri çok s›k karfl› karfl›ya getirmekte ve iflçi s›n›f›nda direnifli k›flk›rtmaktad›r. Buna karfl›n sendikalar bu direnifl gereksinimini karfl›lamaktan genel olarak uzakt›r. Kendi sorunlar›na, ihtiyaçlar›na yan›t bulmakta zorlanan iflçilerin, sendikalar arac›l›¤›yla s›n›f mücadelesinin genifl alan›ndan beslenmesi, di¤er iflçi ve emekçi kesimlerin sorun ve taleplerine yan›t arayacak hale gelmesi, dayan›flma gelifltirmesi zorlaflmaktad›r. Kapitalist-emperyalist sald›r›lar›n artmas›na karfl›n direniflin buna koflut bir oranda geliflmemesi sendikal mücadelenin t›kanmalar›na iflaret eden olgulard›r. Bunda bürokrat sendikal anlay›fllar›n, uzlaflmac› politikalar›n önemli bir etkisi bulunmaktad›r. Bununla birlikte üretim sürecindeki parçalanmalar, burjuvazinin iflçi s›n›f› içinde yaratt›¤› hiyerarfli, esnek üretimin örgütlenme sürecine yans›yan biçimleri de sendikal mücadelenin zay›flamas›ndaki ya da geliflememesindeki nedenlerinden baz›lar›d›r. Ancak bunlar›n hepsi afl›labilirdir, gerçek sorun sendikal mücadelenin politik ve teorik mücadele ile ba¤lar›n›n zay›fl›¤› ya da s›n›f mücadelesinin bütün


54

K

arfl› devrim ise kitleleri egemenli¤i alt›nda tutmak hevesiyle ya kitle örgütlerinin varl›¤›na tahammül göstermez ya da bunlar› kontrol alt›nda tutmaya çal›fl›r. Elbette bunlar› türlü biçimleri ve etkilendikleri farkl› alanlar ve olaylar olacakt›r.

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

K

mülkiyetçi bir anlay›fla, yaflama, üretim biçimine sahip olduklar› için örgütlenmeleri iflçilere oranla hem daha geridir ve hem de daha bireysel kayg›larla yüklüdür. ‹flçiler, ö¤renciler ve k›smen iflsizlerin ileri unsurlar›, politik ve toplumsal sorunlara duyarl›l›k tafl›yan kesimleri flehirlerde çeflitli nedenlerle örgütlenmifllerdir. Bu durum kitle örgütlerinin kitlelerin kendi aralar›nda ortak ç›karlar ve talepler do¤rultusunda bir araya gelmelerinin ekonomik ve politik sebeplere dayand›¤›n›n göstergesi olarak kabul edilmelidir. Bu biçimde kurulmasalar dahi, kitle örgütleri zamanla, kitlelerin ba¤›rlar›nda tafl›d›klar› düzen muhalifli¤ini benimsemek, gerçeklefltirmek durumunda kal›rlar; ya da bu yöndeki hareketin geliflmesine kat›lmak durumunda kal›rlar. Her koflulda kitle örgütleri nihayetinde devrimle karfl›-devrim aras›ndaki mücadelenin bir arenas›na dönüflür. Kitle örgütlerinin kitlelerin kendili¤inden hareketinin ürünü olmas› kendili¤inden hareketle yukar›da de¤indi¤imiz iliflkisi nedeniyle komünistlerin önemli çal›flma alanlar›ndan biri olurlar. Kitlelere dayanan bir mücadeleye önderlik etmek kitlelerin genel hareketlili¤ine yönelmeyi kaç›n›lmaz olarak içermelidir. Karfl› devrim ise kitleleri egemenli¤i alt›nda tutmak hevesiyle ya kitle örgütlerinin

varl›¤›na tahammül göstermez ya da bunlar› kontrol alt›nda tutmaya çal›fl›r. Elbette bunlar› türlü biçimleri ve etkilendikleri farkl› alanlar ve olaylar olacakt›r. Devrimin kitlelerin eseri olaca¤›n› savunan komünistler, tam da bu nedenle kitlelerin hareketine, örgütlerine ve elbette örgütlenmesine tam bir önem vermek gerekti¤ini bilirler. Devrime ihtiyaç duyan kitlelerin harekete geçmesi için bir dizi arac›n gereklili¤i yads›namaz. Kitle örgütleri bu araçlardan biridir. Bu anlamda, kitle örgütleri devrimin örgütlendi¤i alanlardan biridir. Kitle örgütlerinin kendili¤inden sahip oldu¤u demokratik, ilerici karakter ve halk›n belli bir kesiminin ç›karlar›n› savunma özelliklerinin d›fl›nda komünistler bu alanlar› devrimci ajitasyon ve propagandan›n merkezlerinden biri haline getirmeyi hedeflerler. Ancak bunu yapma tarz› bu konuda baflar› ya da baflar›s›zl›¤›n nedeni olur. Herhangi bir olguyu tan›madan, kavramadan onu de¤ifltirmeye çal›flmak sa¤ ya da sol yanl›fllara neden olur. Bu kitle örgütleri için de geçerlidir. Kitle örgütünü tan›madan, kavramadan ya da kitle örgütü haz›r olmad›¤› durumda ona subjektif niyetimizin gösterdi¤i yönde biçim vermeye kalkmak kesinlikle baflar›s›zl›¤› beraberinde getirir. Kitle ör-

gütlerini tan›mak ayn› zamanda bu örgütlerin devrimdeki yerlerini, yükümlülüklerini, bu anlamda olanaklar›n› ortaya ç›karmak, bunlara biçim vermek ve gelifltirmek anlam›na gelir. Kitlelerle ba¤lar kurulan yerler olmalar›, ayn› zamanda politik mücadelenin geliflmesine olanak sa¤lamalar› da demektir. Herhangi bir iflçi sendikas›n›n sadece iflverenleriyle mücadele etmesi ona sadece düzen içi belli kazan›mlar sa¤layabilir; oysa onun gerçek kazanc› iktidar› alma mücadelesiyle mümkündür. Ona bunu verecek olan kitle örgütü de¤ildir; ancak kitle örgütü bunun yapabilece¤i bir sahaya dönüfltürülebilir. Kitle örgütlerinin devrimin bir parças› haline getirilmesi anlay›fl›m›z budur. Bunun gerçekten mümkün olabilmesi için politik mücadelenin gerçeklere, mevcut olan s›n›f savafl›m›na, karfl› devrimin sald›r›lar›n›n ya da varl›k koflullar›n›n do¤ru kavranmas›na, çeflitli s›n›flar›n birbirleriyle iliflkilerinin a盤a ç›kar›lmas›na vs. ba¤l›d›r. Ancak bu durumda kitle örgütlerinde politik mücadelenin önü aç›labilir. Proletarya Partisi bunlar›n mümkün olabilmesi için politik seviyenin yükseltilmesi gere¤ine; kitle örgütlerinin kendi özgül sorunlar› ve taleplerinin do¤ru kavranmas›na dikkat çeker. Her iki aç›dan zay›f olmak bir fley yapamamay› gündeme getirir. Birincisinde zay›f olmak kendili¤inden mücadelenin kuyru¤unda kalmak demektir. ‹kincisinde zay›f olmak politik mücadeleyi kitlelere tafl›yacak, aktaracak olanaktan yoksun olmak ve kendi bafl›na kalmak demektir.


Kitle örgütlerinin sadece kitle örgütleri olduklar›, devrimle bir ifllerinin olmayaca¤›, devrimin propagandas›n›n bu gibi yerlerde yap›lamayaca¤› iddialar› safsatadan ibarettir. Ancak bu safsatalara zemin haz›rlayan, kitle örgütlerini kendi örgütünün bir tekkesine dönüfltüren, kitlelere yabanc›laflan, kitlelerin kendili¤inden mücadelesine s›rt›n› dönen, bununla ilgilenmeyen yanl›fl yaklafl›mlar da vard›r. Kimi zaman aç›ktan parti, örgüt, devrimin yolu tart›flmalar›, propagandalar› yap›larak, asl›nda devrimin propagandas› yerine yaygaras› yap›lmaktad›r. Kulaklar› t›rmalayan, soyut, gerçekleri içermeyen, kitleler için anlafl›lmaz ve hatta yanl›fl anlamas›na aç›k devrim propagandalar› yanl›fl ya da kavranmayan devrim anlay›fllar›n› içerir. Proletarya Partisi’nin de hatalar› esasta bu durumdan kaynaklanmaktad›r. Kimi zaman yanl›fl anlay›fllarla hareket edilmekte, kimi zaman da kavranmadan, somutlaflmadan, gerçeklerle iliflkisiz bir flekilde kitlelere devrim propaganda edilmeye çal›fl›lmaktad›r. Sonuç genifl kitlelere yönelmeyi, anti-feodal, anti-emperyalist, anti-faflist kitle hareketine güç kazand›rmay›, bu yöndeki e¤ilimi güçlendirip bütünlüklü bir harekete dönüfltürmeyi engellemekten baflka bir fley olma-

maktad›r. O halde kitle örgütlerinde devrimimizin propagandas›n› yapmak için birinci olarak o kitle örgütünün kendi sorunlar›n›n, e¤ilimlerinin, iç tart›flmalar›n›n, yönelimlerinin, taleplerinin anlafl›lmas›, gelifltirilmesi gerekir. Bunun da görevimiz oldu¤unu bilerek hareket etmeliyiz. ‹kinci olarak devrimimizin çeflitli alanlardaki ve bütünlüklü geliflmeler içindeki özelliklerini, çeflitli s›n›flarla ba¤lar›n› kitle örgütünün somut hareketi içinde a盤a ç›karmal› ve kitlelere propaganda etmeliyiz. Örne¤in bir yöre derne¤ini iflçi s›n›f›n›n bir grevine destek

sunmas› yönünde harekete geçirmek için grevin flartlar›n›, oluflum sürecini ve kendisi ile iliflkisini a盤a ç›karmak ve propaganda etmek gerekir. Yine bir köylü hareketinin desteklenmesini sa¤lamak için ayn› fleyler gereklidir. Bu hareketler aras›nda bu biçimde iliflkiler kurmak, birinin hedefini

ayn› zamanda di¤erine de göstermek devrimin yolunu a盤a ç›karmak ve hatta o yolda yürümek anlam›na gelir. Proletarya Partisi’nin devrim için benimsedi¤i yol Halk Savafl› ö¤retisiyle ayd›nlanm›flt›r. Buna göre, komünist partisi önderli¤inde ilkin az ve zay›f bir güç ile ülkemizde devrim k›rlardan flehirlere, temel olarak köylü kitlelerine dayanan bir gerilla savafl› ile bafllayacak ve geliflecektir. ‹flçi s›n›f›n›n öncü s›n›f olarak yer alaca¤› devrimimizde toprak sorunu, ba¤›ms›zl›k sorunu temel sorunlard›r ve bunlar›n çözümünü içeren devrimimiz Demokratik Halk Devrimi olacakt›r. Bu genel devrim görüflümüz halk kitlelerinin taleplerine, ç›karlar›na dayanmak durumundad›r. Devrimimiz ancak kitlelerin kendili¤inden hareketini kavrayabilir ve devrim program› düzeyine ç›kar›labilirse gerçekleflme flans›na sahip olacakt›r. Aksi halde Lenin yoldafl›n aç›k ve net olarak ifade etti¤i gibi “emekçi halk olmadan bütün bombalar güçsüzdür, hem de gerçekten güçsüzdür”... Bu konuda biraz daha derinleflirsek e¤er, gerçekli¤imizi kavramada ve dönüfltürmede yaflad›¤›m›z s›k›nt›larla karfl›lafl›r›z. Her fleyden önce biliyoruz ki, bu alanda partimizin yaflad›¤› sorunlar›n önemli etkileri vard›r. Proletarya Partisi uzun zamand›r süreklilik sa¤layacak bir örgütlenme çal›flmas› yaratamam›fl, alanda yeterli ve yetkin kadro konumland›rmada baflar›s›z kalm›fl ve politik düzeyindeki gerilikler nedeniyle de önderlik görevini önemli ölçüde yerine getire-

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

55


56

D

evrimimiz ancak kitlelerin kendili¤inden hareketini kavrayabilir ve devrim program› düzeyine ç›kar›labilirse gerçekleflme flans›na sahip olacakt›r. Aksi halde Lenin yoldafl›n aç›k ve net olarak ifade etti¤i gibi “emekçi halk olmadan bütün bombalar güçsüzdür, hem de gerçekten güçsüzdür”...

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

D

memifltir. Bu, henüz devam etmektedir. Ancak, unutmamal›y›z ki, bafllang›çta yaflanan sorunlar ile ileride yaflanacak sorunlar aras›nda özde, sorunlara yaklafl›m bak›m›ndan, bunlar›n çözümü bak›m›ndan, ideolojik tutum bak›m›ndan bir fark yoktur. Bugünün sorunlar› karfl›s›nda gösterece¤imiz kararl›l›k, ö¤renme azmi, ideolojik berrakl›k ayn› flekilde gelece¤in sorunlar›n›n da çözüm gücüdür. Güven sorunu günümüzde en önemli sorunlardan biridir. Hem parti örgütlülüklerinin kendi içinde ve hem de kitlelerin devrimcilere ve özel olarak da biz komünistlere güven duymalar›n› sa¤layacak yeterli baflar›ya sahip de¤iliz. Bu, elbette kitle örgütlerindeki çal›flmalar› da olumsuz etkilemektedir. Ancak, güven denilen fley soyut de¤ildir. Bir nedeni ve ortadan kalkmas›n›n koflullar› vard›r. Yukar›da s›ralad›¤›m›z görüfllerimiz, çal›flma tarz›m›z, kitlelerle kuraca¤›m›z s›k› iliflkiler ve onlar› gerçeklere dayanan, s›n›f mücadelesinin çeflitli alanlar›ndaki geliflmelerin nedenleri, bunlar›n alaca¤› biçimler, bunlara karfl› devrimimizin nas›l çözümler tafl›d›¤› bilgileri aktar›ld›¤› durumda, bu yönde hareket yarat›ld›¤› durumda, varolan hareketin ileriye do¤ru dönüfltürülmesi mücadelesi

verilmesi durumunda güvene kaynakl›k eden ideolojik durufl ve yetersizlikler afl›lacakt›r. Elbette burada çürümüfl, canlanmas› d›fl koflullara fazlas›yla ba¤lanm›fl, ayaklar› üzerinde duramayanlardan bahsetmiyoruz. Bunlar› da kazanaca¤›z, ancak flimdi de¤il… Bunlar› yak›n›m›zda tutmaya çaba harcarken, bunlardan daha çok yetersizliklerini aflma yönünde hareket edenleri kazanmaktan bahsediyoruz. Do¤ru yöndeki hareketimiz bunlar› ileriye tafl›yacakt›r. Politik niteli¤in geri olmas›ndan sözettik. Bu afl›lamaz bir engel gibi alg›lanmaktad›r. Oysa, kitlelerin çeflitli kesimlerinin her gün yaflad›¤›, karfl› ç›kt›¤›, burjuvazinin her gün üzerinde çeflitli oyunlar oynad›¤› bu alanda ö¤renmek ve geliflmek pekala mümkündür. S›n›flar aras›ndaki mücadele belli, görünür, anlafl›labilir, izlenebilir nedenlere, sorunlara, ç›karlara dayan›r. Irak’a yönelik emperyalist iflgalin bugün bilinemeyecek bir taraf› yoktur, ya da sendika bürokrasisinin iflçi eylemlerini dizginleme çabalar›n›n da bilinmez bir taraf› yoktur. Bunlar incelenebilir, anlafl›labilir, hatalar yap›lsa da düzeltilebilir nedenlere dayanmaktad›r. Bunlar› her zaman izlemek, bunlara yo¤unlaflmak, vaktimizin bir k›sm›n› bunlara ay›rmakla mümkündür. Sorun

daha çok nelere yo¤unlaflmak, neleri takip etmek gerekti¤ini bilmemekten; örgütlü mücadele içindeyken bunun getirdi¤i ya da getirece¤i olanaklardan faydalanmamaktan, gereksiz konulara ilgi duymaktan ileri gelmektedir. Bu dediklerimiz kimi objektif zorluklar› inkar etti¤imiz anlam›na gelmez. Çünkü u¤raflt›¤›m›z fleyin objektif zorluklar› da bize politik, örgütsel yetenekler, birikimler kazand›r›r. Sorun bunlar›n kendili¤inden kazan›l›p b›rak›lmamas› ya da ifllenerek bir tecrübeye dönüfltürülerek daha ileri noktalara s›çrat›lmas›d›r. Her defas›nda ayn› fleyle, ayn› sorunla, ayn› durumla karfl› karfl›ya kalmak san›r›z demek istedi¤imizi anlafl›l›r k›lar. Bu, özellik de bizlerin geliflme sürecindeki kendili¤indenciliktir. Kendi kendili¤inden “geliflimimize” boyun e¤mek bu flekilde olur… Bu sorunun devam› olarak iliflkilerimizi genel olarak ayn› genel sorunlar ya da nedenler üzerinden kurmaktay›z. Çevremizde herhangi bir flekilde yer alm›fl ya da yer almakta alan insanlarla s›n›rl› kalmaktay›z. Bu, politik faaliyetin yüzeyselli¤inin, yetersizli¤inin do¤al bir sonucudur. Kendi çevremizdeki insanlar› belli derecelerde harekete geçirmek ve bununla yetinmek; bunun da eksilmesi, zaafa u¤ramas› durumunda faaliyetin gerilemesinden bahsetmek ve de¤erlendirmeleri bu kapsam içinde s›n›rland›rarak yapmak, tart›flmalar› çeflitli düzeylerde ve kapsaml› bir biçimde yapmaktansa dar ve hatta kiflisel sorunlara kadar indirmek ve onunla yetinmek… Bu da örgütümüzde yer yer yaflanan bir


durumdur. Bu da, örgütümüzdeki kendili¤indenciliktir. Varl›k koflulunu kavrayamamak, kitleleri devrim mücadelesi içinde örgütleme hedefinden uzaklaflmak, “bizim” olanla yetinmek ve bu kitle içinde git gel yapmak… bunun kazand›raca¤› fazla bir fley olmaz. Devrimi hedefleyenler aç›s›ndan bu yetmezli¤in kabulü asla do¤ru olamaz. Bunun da giderilmesi yukar›da de¤indi¤imiz, çeflitli yaz›larda ortaya koydu¤umuz yaklafl›mlar ve düzeltme çal›flmalar›yla mümkündür. Ayr›ca, demokratik kitle örgütlerinde, semt çal›flmalar›nda, çeflitli etkinliklerde, eylemlerde bizlerin hedefi kesinlikle örgütlü mücadeleyi gelifltirmek, politik mücadeleyi ilerletmek, kitleler içinde onlarla önderlik yetene¤ini kazanmakt›r. Bu amaçlar› benimsemeyen, içermeyen çal›flmalar devrim anlay›fl›ndan uzaklafl›rlar. Herhangi bir flekilde kendili¤indencilik nehrinin ak›nt›lar›na kap›l›rlar. Ak›nt›n›n onlar› götürece¤i yer devrim de¤ildir. ‹llegalite anlay›fl›m›z kitleleri olabildi¤ince örgütlemeyi içerir. Çünkü, devrim, yani illegal mücadelemizin gerçek sebebi olan büyük dönüflüm kitlenin hareketini, fliddetli

hareketini gerektirir. “Devrimin tek ‘umudu’ ‘kalabal›kt›r’; ancak bu kalabal›¤a önderlik edebilen (lafta de¤il, fiiliyatta) bir devrimci örgüt polise karfl› savaflabilir; bütün bunlar bu iflin alfabesidir…” (V.‹. Lenin. Örgütlenme Üzerine) Bu durumda kendini korumak ad›na kitle hareketini savsaklayan, bundan uzak duran, kendi dar eylemiyle yetinen devrimi kavramam›flt›r demektir. Elbette, illegal örgütlenmemiz, halk kitlelerini illegal mücadeleye sevk eden yaklafl›mlar›m›z, esas örgütlerimiz bulunmaktad›r. Ancak devrimi bunlarla de¤il, bunlar›n sayesinde ya da bunlar› kitlelerin mücadelesine önderlik edecek hale getirerek yapaca¤›z. Baflkas› mümkün de¤ildir. Kitle örgütlerindeki illegal çal›flman›n temeli bu anlay›fla dayan›r. Sonuç olarak; kitle örgütlerindeki çal›flmalar›m›z devrimimiz aç›s›ndan, kitlelerin mücadelesine kat›lmak, anlamak ve bunlara politik önderlik yapmak anlam›nda önemlidir. Kitlelerle ba¤lar kurmak ve devrimin lokomotif gücünü takip et-

melerini sa¤lamak için kitle örgütleri genel olarak uygun alanlard›r. Bu alanlardaki kimi sorunlar düzeltilebilirdir. Kitleler yaflam koflullar›ndan ve kendilerine dayat›lan çeflitli düzeylerdeki (kültürel, sanatsal, akademik, demokratik vb…) yozlaflt›r›c› ak›mlardan memnun de¤ildir. Ancak, tek bafllar›na buna karfl› mücadele etmelerinin de esas olarak mümkün olmad›¤› aç›kt›r. Kitle örgütlerinde kendili¤indencili¤in egemenli¤i alt›nda bu fazlas›yla görülmektedir. Bunlar› de¤ifltirmek aç›kt›r ki bizim görevimizdir. Görevimiz militan, kararl›, devrimci, bilimsel görüfllerimizi, tav›rlar›m›z›, önderlik yetene¤imizi kitlelerin devrimler do¤uran kahramanl›¤› ile birlefltirmektir. Bunu devrimci ve kitlesel her eylemde, her tav›rda, her örgütlenmede hayata geçirmek için daha fazla s›n›f mücadelesini kavramaya çal›flmak, daha fazla ezilen s›n›flar aras›ndaki dayan›flmay› ve iliflkiyi gelifltirmek ve parti kararlar›n› yarat›c› olarak uygulamaktan geçer… Bunu yapmak devrime inanc›m›z oldu¤u taktirde zor de¤ildir…

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

57


58

LAT‹N AMER‹KA ÜZER‹NE ...

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

KÜBA üba’n›n ‹spanyollara karfl› ba¤›ms›zl›k savafl› 1868 y›l›nda Carls Manuel de Cespedeo’in “Yara Ça¤r›s›” isimli isyan›yla bafllar. 1895 y›l›nda Küba, ABD’nin de yard›m›yla(!) “ba¤›ms›zl›¤›n›” kazan›r. ABD askerleri Küba’y› 1902’de arkalar›nda bir k›rsal muhaf›z b›rakarak, ama Platt Anlaflmas›’na göre de istedikleri zaman dönmeyi garanti alt›na alarak terk ettiler. K›rsal muhaf›zlar›n görevi, fleker plantasyonlar›n› korumakt›. Yani Küba ba¤›ms›zl›¤›n› kazanm›fl, ama flekilsel de olsa ordusu olmayan bir ülkeydi.

K

üba’n›n ‹spanyollara karfl› ba¤›ms›zl›k savafl› 1868 y›l›nda Carls Manuel de Cespedeo’in “Yara Ça¤r›s›” isimli isyan›yla bafllar. 1895 y›l›nda Küba, ABD’nin de yard›m›yla(!) “ba¤›ms›zl›¤›n›” kazan›r. ABD askerleri Küba’y› 1902’de arkalar›nda bir k›rsal muhaf›z b›rakarak, ama Platt Anlaflmas›’na göre de istedikleri zaman dönmeyi garanti alt›na alarak terk ettiler. K›rsal muhaf›zlar›n görevi, fleker plantasyonlar›n› korumakt›. Yani Küba ba¤›ms›zl›¤›n› kazanm›fl, ama flekilsel de olsa ordusu olmayan bir ülkeydi. ‹ktidara muhafazakar parti gelir. Fakat liberal partinin isyan hareketleri de devam eder. 1906’da liberallerin ayaklanmas›na karfl› ABD, aday› bir kez daha iflgal eder ve ayaklananlar› silahs›zland›r›r. Fakat bu iflgalin halk›n aras›nda hoflnutsuzluk yaratt›¤›n› gören ABD, “mücade-

K

leyi Kübalaflt›rma” karar› al›r. Bu durumda sosyal kar›fl›kl›klar›, ayaklanmalar› Amerikal›lar›n yard›m›yla Kübal›lar bast›racak ve iç güvenli¤i Kübal›lar sa¤layacakt›. Kurulacak Küba Ordusu ABD’li dan›flmanlar taraf›ndan e¤itilecekti. Ordunun subaylar› ABD akademilerinde e¤itilecekti. Eski bir at h›rs›z› olan General Gerardo Machado yeni kurulan Küba ordusuna “bafl müfettifl” olarak atan›r. ABD’nin uflakl›¤›n› yaparak k›sa sürede zengin bir “ifl adam›” haline gelir. 1924 y›l›nda cumhurbaflkan› seçilir. Machado’nun döneminde büyük yolsuzluklar olur ve varolan özgürlükler de yok edilir. Özellikle de iflçi muhalefetine önderlik edenler katledilir. Halk›n boyutlu hoflnutsuzlu¤una ra¤men bu diktatör, 1928’de toplad›¤› bir kurucu meclise kendini 6 y›l süreyle bir kez daha baflkan seçtirir. 1929’da tüm


dünyada yaflanan ekonomik kriz, Küba’y› da derinlemesine etkiler. Ekonomik bunal›m bafllar, toplumsal hareketlerde büyük art›fllar yaflan›r. 1930-32 y›llar› aras›nda sol sendikalar büyük bir grev dalgas› bafllat›rlar. Bu grevler hep kanla bast›r›l›r. Üniversiteler, iflçi merkezleri kapat›l›r. Yükselen muhalif hareketler sonucu 1933 A¤ustos’unda Machado devrilir. Machado’nun devrilmesini ABD de desteklemifltir. Yükselen hareketlerden kayg› duyan ABD, bu teflhir olmufl diktatörden kurtulmak istemifltir. Machado’dan sonra “geçici hükümet” kurulur. Machado, kaç›p gitmesine ra¤men eylemler daha da yo¤unlaflarak artar. “Sendikalar Komünist Partisinin yönlendirmesiyle eylemlerini daha radikallefltirmifller; fleker

üretim merkezlerinin iflgalini, iflçi konseylerinin kurulmas› izlemifltir. Devrimci unsurlar k›sa bir süre sonra da Bolflevik sloganlar dile getirmeye bafllad›lar. Tüm iktidar, asker ve denizci komitelerine yaslanan iflçi ve köylülere b›rak›lmal›d›r.” (Alain Rouguie, Latin Amerika’da Askeri Devlet, sayfa 180) Maafllar›n kesilece¤i yolunda ç›kan söylenti üzerine Kara Kuvvetlerine ba¤l› astsubaylar ayaklan›rlar. Astsubaylara ba¤l› birlikler, subaylar› tutuklamaya bafllarlar. Machado’nun düflüflünden sonra kurulan geçici hükümete karfl› ç›kan muhalefet liderleri bu astsubaylar›n ayaklanmas›ndan faydalan›rlar. Raman Grau San Martin’in ön plana ç›kt›¤› 5 kiflilik bir komisyon ayaklanan askerlerin de yard›m›yla geçici hükümeti devirir. Grau San Martin gelece-

¤in diktatörü “melez” Batista’y› biraz da ordunun içindeki hareketlenmeleri bast›rmak amac›yla ordu komutanl›¤›na atar. Batista kendine gerekli gördü¤ü subaylar› ordudan al›koymak ya da yeniden atamak konusunda tek yetkili olmufltur ki bu da ona çok büyük bir güç kazand›rm›flt›r. Küba ordusunda o zamana kadar yaln›zca “beyaz”lar subay olabiliyordu. Oysa ki flimdi Batista bir melez olarak ordunun komutas›na sahipti. Batista’n›n ordu içindeki ilk icraatlar›ndan biri de orduya melez ve siyahlar›n al›m›n›n art›r›lmas› ve üst rütbelere yükselmelerinin önünün aç›lmas› oldu. Ordu’ya bu al›nanlar “ne siyasal oligarfliye, ne 1895 muhariplerine ne de üst tabakalara mensuptular. Ayr›ca özel bir askeri formasyonlar› da yoktu. Rastlant› ya da gereksinim sonucu

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

59


PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

60 orduya girmeden önce ya iflsizdiler ya da el iflçisiydiler...” (age, sayfa 182) Ordunun komutanl›¤›na getirilmeden önce ordu içinde Stenagraf Çavuflu olan Batista, daha önceleri fleker kam›fl› kesicili¤i, marangozluk ve demir yolu iflçili¤i yapm›flt›. Yani Batista asl›nda asker de¤ildi. “Halk›n içinden” gelifli, melez oluflu onu fazlas›yla popüler k›l›yordu. Grau baflkanl›¤›ndaki hükümetin ömrü sadece 100 gün olacakt›r. Bu dönemde fleker kam›fl› kesicileri için asgari ücret uygulamas›, 8 saatlik iflgünü gibi reformlar yap›l›r. Bu reformlar geleneksel siyasi güçlerin ve ABD’nin tepkisini çeker. Komünist Partisi ise fazla ›l›ml› buldu¤u bu reformist harekete karfl› güçlü bir muhalefet sürdürüyordu. K›sacas› bu hükümetin siyasal anlamda dayana¤› yoktu. 1934 Grau hükümeti devrilir. Hiçbir siyasi partinin etkin olmad›¤› bu ortamda Batista iflçi ve köylü hareketlerini fliddetle bast›r›r. “Kriz dönemindeki Küba’ya ABD’nin bu dönemde özel bir müdahalesi olmaz. Zaten böyle bir fleye de gerek yoktur asl›nda. ABD diplomatlar› yeni yükselifle geçen Batista’dan istedikleri gibi yararlanabileceklerinin fark›na varm›fllard›r. Bu “kriz” dönemi için ABD geçici olarak Platt Anlaflmas›’n› ask›ya al›r ve asker göndermez. Kendi askerlerini y›pratmas›n›n gere¤i yoktur çünkü. Batista 1940 y›l›nda baflkanl›¤a “seçildi¤i” döneme kadar ordunun komutan›d›r

ve “büyük seçici”dir. Yani bu 7 y›l içinde gelen devlet baflkanlar›n› kendisi seçmifltir. Bunlar kukla yönetimlerdir. Ve Batista’n›n 1959’da y›k›l›ncaya kadar bir çok kukla yönetimi seçtirdi¤ini görece¤iz. Bu dönem içerisinde (1933-1940) ABD’li Rockefeller Vakf› taraf›ndan haz›rlanan “ekonomik ve toplumsal dönüflümü” hedefleyen bir üç y›ll›k plan devreye sokulur. Bu plan “fleker üretiminde çal›flan ücretlilerin yaflam koflullar›n› düzeltmeyi, küçük üreticili¤i yayg›nlaflt›rmay› ve tar›msal üretimin çeflitlendirilmesini amaçlamaktad›r.” (age, sayfa 183) “Modernleflme süreci” olarak tan›mlanan bu süreçten do¤ald›r ki esas olarak askeri kurumlar faydaland›. Ordu için sivil kesimlere aç›lmayan hastaneler, dinlenme merkezleri, yetim evleri aç›ld›. Batista 1938 y›l›nda Komünist Partisinin lideriyle görüflmelere bafllam›flt›r. Sa¤lad›¤› destekle 1940 y›l›nda bir kurucu meclis toplar. Bu mecliste kendisini baflkanl›¤a seçtirir. Ayr›ca yeni bir anayasa kabul edilir. (Bu anayasan›n maddeleri Fidel Castro taraf›ndan Mancada Savunmalar›’nda program olarak savunulacakt›r. Yani bu anayasan›n talepleri “ilerici” say›lmaktad›r.) Bu anayasan›n Batista taraf›ndan savunulmas› elbette ki onun siyasi misyonuyla ilgilidir. Zaten burada savunulanlar da yaflama geçirilmemifltir. 1942 y›l›nda hükümetine Komünist Partiden iki kifliyi

al›r. Batista 1944 y›l›nda yap›lan seçimlere kat›lmaz. Fakat Komünist Partinin deste¤ine ra¤men kendi aday›n› da seçtiremez. Ve yönetime tekrar Grau San Martin gelir. “Komünistler kendi ifadeleriyle ulusal cephenin babas›n›n ‘halk›n gözbebe¤inin’ ve ‘Küba demokrasisinin bu y›lmaz bekçisinin’ seçimlere kat›lmamas›ndan ötürü büyük bir üzüntü duymufllard›r.” (age, sayfa 104) Grau ekonomik s›k›nt›lar›n fazlas›yla artt›¤›, yolsuzlu¤un boyutland›¤› bir dönemde bafla gelmifltir. 1933’teki 100 günlük yönetiminde iflçiler için ç›kard›¤› reformlar›n aksine bu sefer yo¤un hak gasplar›na, yolsuzlu¤a imza atar. Sonraki seçimde Grau’nun yerine “Otantik Parti” lideri ve antikomünist olan Prio Saccarras seçilir. Fakat Prio Saccarras’›n döneminde de ekonomide iyiye do¤ru bir gidiflat olmaz. Ekonomik s›k›nt›lar›n boyutland›¤› bu dönemde yolsuzlu¤a, çetecili¤e karfl› radikal söylemleriyle dikkat çeken Eduardo Chibas’›n partisi “Ortodoks Parti”nin y›ld›z› parlar. Chibas, 1952 seçimlerinden k›sa bir süre önce yolsuzlu¤u, çetecili¤i elefltirdi¤i bir radyo program›ndan sonra intihar eder. Bu onun popülaritesini daha da art›r›r. 1952 seçimlerinde Ortodoks Partinin seçilece¤i kesindir art›k. Batista, Ortodoks Partinin seçilmesini istememektedir. Bu nedenle seçimler yap›lmadan k›sa bir süre önce zaten halk›n da bezmifl oldu¤u Saccarras hükümetine darbe


➨ Troçki’nin sürgün dönemindeki y›llar›n›n bir k›sm›n› Latin Amerika’da geçirmesi Troçkizm’in bu k›tada daha etkin oluflunu da getirmifltir. yapar ve yönetimi ele geçirir. Batista’n›n bafla gelir gelmez ilk uygulamalar› adada artan yo¤un “gangsterlik” olaylar›na yönelmek olur. Bu ilk bafllarda halk›n sempatisini toplar fakat k›sa bir süre sonra Batista servetine servet katmaya, askeri yeni gücünü daha da art›rmaya bafllay›nca halk›n da tepkisi artmaya bafllar. Küba’da egemenler cephesinden bunlar olurken ezilenlerin cephesinden neler olmaktad›r? Latin Amerika’da önceden yazd›¤›m›z gibi birçok silahl› hareket ve Komünist Parti vard›. Zapata, Sandino gibi gerilla mücadelesi yürütenler de olmufltur. Fakat bu hareketlerin hiçbiri iktidar› hedefleyen proleter ideolojiye sahip hareketler de¤ildi. Düzen içi k›smi düzeltmeler isteyen reformist hareketlerdi. Bunun d›fl›nda varolan Komünist Partilerin ço¤ununsa sadece ismi komünistti. Troçki’nin sürgün dönemindeki y›llar›n›n bir k›sm›n› Latin Amerika’da geçirmesi Troçkizm’in bu k›tada daha etkin oluflunu da getirmifltir. Birçok Komünist Partide Troçkizm’in izlerini görüyoruz. Veya Küba’da oldu¤u gibi bir diktatör olan ve komünizme karfl›tl›¤› aç›k olan Batista’ya dahi deste¤ini veren bir “Komünist Parti”si. Bunlar›n d›fl›nda Latin Amerika’da sendikal hareketler de güçlüdür. Boliv-

ya’da, fiili’de iflçi s›n›f›n› harekete geçiren genelde sendikal önderlikler olmufltur. Bir k›s›m Komünist Partiler de Latin Amerika’daki köylülü¤ün çeliflkilerini görememifl ve tamamen köylülü¤ü yads›yan örgütlenmeler içerisine girmifltir. Tüm bunlar Latin Amerika’da gerçek bir s›n›f hareketinin ortaya ç›kmamas›na, ç›kanlar›n da yönlendirilememesine yol açm›flt›r. Küba’da devrimi gerçeklefltiren 26 Temmuz Hareketi’nde de bunlar›n çeflitli oranlarda etkisini görece¤iz. Fidel Castro siyasal yaflam›na Eduardo Chibas’›n önderli¤indeki Ortodoks Partide bafllam›flt›r. Ortodoks Partiye üye oluflunun nedenlerini flöyle aç›klamaktad›r Martha Harnecker: ‘Parlamenter özgürlükler döneminde bulunuldu¤u için “devrimci bir program önermek, kitleleri bu program etraf›nda harekete geçirmek ve iktidar›n devrimci bir tarzda al›n›fl›na do¤ru ilerlemek’ için milletvekilli¤i kürsüsünü kullanmak düflüncesindedir.” (Latin Amerika Solu Kendini Sorguluyor, sayfa 193) Al›nt›daki tek t›rnak içindeki ifadeler Castro’ya aittir. 1952’de Batista’n›n darbe yapmas›ndan önceki dönemde Chibas’›n partisi di¤er tüm partilere göre yolsuzluklara, yoksullu¤a karfl› önerdikleriyle halk›n sempatisini toplam›flt›. Castro, bu parti içerisinde, yoksul halka daha

h›zl› ve rahat ulaflaca¤›n› düflünmektedir. Fakat Batista’n›n darbesiyle Ortodoks Parti çözülme sürecine girer. Castro, bu darbeyle birlikte legal olanaklar›n ortadan kald›r›ld›¤›n› ve iktidar›n al›nmas› için zora baflvurulmas› gerekti¤ini savunur. Bu do¤rultuda Castro önderli¤indeki genç Ortadokslar grubu “darbe yapmak” amaçl› Moncado K›fllas›na sald›r› haz›rl›¤›na bafllar. Temmuz 1953’te oluflturulan 150 savafl hücresinde 1500 e¤itimli adamlard›r. 26 Temmuz 1953’te sald›r› gerçeklefltirilir. Sald›r›da pek çok kifli çat›flma s›ras›nda öldürülür. Aralar›nda Castro’nun da oldu¤u 28 kifliye y›llarca kürek cezas› verilir. Bir süre sonra bu kifliler sürgüne gönderilir. Mahkeme süreci içerisinde Castro’ya yoldafllar›n›n bir k›sm› taraf›ndan; “di¤er siyasi partilerle flöyle ya da böyle bir anlaflmaya varabilece¤i” teklifi yap›l›r. Castro bu teklifi “... onlar›n kabul edilmesine dayanmayan hiçbir anlaflma yap›lmaz. Bu bizim program›m›z oldu¤u için de¤il, tek devrim olas›l›¤›n› ifade etti¤i için” diyerek reddediyor. (age, 194) Castro; 26 Temmuz’un adamlar›n›n toplan›lmas› ve bir “çekirdek” oluflturulmas› gerekti¤ini savunuyordu. Castro’nun bahsetti¤i programa geçmeden önce, Küba’n›n devrim öncesi ekonomik durumuna bakal›m. 1962 y›l›nda Cuba Socialista’da ç›kan Che’nin aç›klamas› bize bu konuda epey bilgi verecektir. “Küba tar›m alanlar›nda,

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

61


PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

62 tek ürün üreten ülkeydi, flimdi de öyledir. Ülkemiz kelimenin en mutlak anlam›yla tek bir pazara ba¤l›yd›. Buna ek olarak Küba, yar›-sömürge ülkelerin tüm özelliklerini gösteren yar›-sömürge bir ülkeydi. ‹flsizlik, büyük boyutlardayd›, ayr›ca gizli iflsizlik de vard›; ülke içinde üretilebilecek bir çok tüketim mallar› ve özellikle besin maddeleri yurtd›fl›ndan ithal ediliyor, yabanc› ülkelerdeki emperyalist ihracatç›lara ba¤›ml› ticaret burjuvazisi giderek semizleniyordu. ... ürünün (flekerin bn) dünya çap›ndaki da¤›t›m ayg›t› Birleflik Devletlerin yönetimindeydi. ‹flsizler ordusu günden güne büyüyordu, bir zamanlar 600 bine ulaflm›flt›... d›flar›dan ithal edilen ham maddeleri iflleyerek mamul ürün haline getiren baz› küçük sanayi kurulufllar› da vard›. Bunlar›n fabrika donan›mlar› yurtd›fl›ndan getirilmiflti. Yedek parça gerekti¤inde, bunlar›n da yabanc› ülkelerden sat›n al›nmas› gerekiyordu. Emperyalist pazarlardaki rekabet ve latifundiya sistemi yüzünden bo¤ulan tar›mda hiçbir geliflme görülmüyordu. Latifundiya sahipleri yaln›zca fleker üretimiyle ilgileniyor, bazen büyükbafl hayvan yetifltiriyor, yiyecek maddelerinin ABD’den ithal edilmesini ye¤ tutuyorlard›. K›sacas› ülkenin ekonomisi çarp›kt› ve tam bir durgunluk içerisindeydi. (Ekonomik Yaz›lar, sayfa 77-78) Che, Küba’n›n sosyoekonomik yap›s›n›; “az geliflmifl, yar›-sömürge, yar›-sanayileflmifl” olarak ifadelen-

diriyordu. “Tarih beni hakl› ç›karacakt›r” sözüyle bilinen mahkeme savunmalar›nda sundu¤u programla ilgili olarak Castro’dan al›nt›larla M. Harnecker flunlar› yaz›yor: “Tüm program önerileri 1940 anayasas›n›n iki temel maddesinin kesin uygulan›fl›ndan esinlenmifltir. Bu maddelerden biri ‘Latifundiya’n›n yasaklanmas›n› öngörmektedir. Yasa, tar›msal iflletme türüne göre kifli ya da birim bafl›na izin verilen maksimum yüzölçümlerini belirtmekti ve topra¤›n Kübal›lara geri verilmesi için al›nacak önlemleri aç›klamaktad›r. Di¤er madde kesin bir dille iflsiz olanlara ifl ve el yada kafa emekçisine uygun yaflam koflullar› sa¤lamak konusunda devlete elindeki tüm olanaklar› kullanmas›n› emretmektedir. Fidel Castro 1953’teki savunmas›nda ‘kamu özgürlükleriyle siyasi demokrasinin yeniden kurulmas›n›n yan› s›ra çözüm bekleyen flu alt› sorun konusunda acil kararlar al›rd›k: toprak, sanayileflme, inflaat, iflsizlik, sa¤l›k’ demektedir. (Latin Amerika Solu Kendini Sorguluyor, sayfa 55) Daha sonraki y›llarda Castro, bu program için “sosyalist bir program de¤ildi. Ama o s›rada halk›m›z›n hedefleyebilece¤i en iyi toplumsal ve devrimci programd›r” demektedir. Castro ve yoldafllar›n›n ço¤u Meksika’ya giderler. Moncado K›fllas›’na sald›r› tarihini isim olarak al›rlar: 26 Temmuz Hareketi. 26 Temmuz Meksika’da adaya yeniden ç›kman›n planlar›n› ya-

p›yordu. O dönem içerisinde iktidar›n nas›l ele geçirilece¤ine dair, hareket içerisinde çok farkl› düflünceler vard›. Che, 1959’da yap›lan Çin röportaj›nda o dönemdeki farkl› düflüncelere dair flu örne¤i vermiflti: “... Bu örgüt üyelerinin (26 Temmuz) toplum üzerine görüflleri birbirinden çok farkl›yd›. Meksiko City’de grup içerisinde yapt›¤›m›z bir tart›flmadan sonra, Küba halk›na devrimci bir program önermek zorunlulu¤unu öne sürdü. Moncado K›fllas›’na kat›lanlardan birinin gösterdi¤i tepkiyi hiç unutmam. Bana flöyle demiflti: ‘Eylemimiz çok basit. Bizim amac›m›z darbe yapmak, Batista da hükümet darbesiyle iktidara geçti. Onu iktidardan uzaklaflt›rmak için biz de darbe yapmal›y›z. Batista ABD’ye yüz ödün verdiyse biz de 101 ödün veririz.’ O zaman ben de ona yapaca¤›m›z hükümet darbesinin bir ilke temeline dayanmas› gerekti¤ini, iktidar› ele geçirdikten sonra ne yapaca¤›m›z› aç›kça bilmek zorunda oldu¤umuzu söyledim.” (Yaflam Öyküsü-Röportajlar-Mektuplar, sayfa 70-71) Fidel Castro önderli¤indeki 26 Temmuz Hareketi; Küba “milliyetçi küçük burjuvazisinin” bir hareketidir. Hareket Batista’n›n bask›lar› karfl›s›nda tepki duyanlar›n bir araya gelmesinden oluflmufltur daha çok. ‹lk bafllarda anti-emperyalist olarak bile ortaya ç›kmam›flt›r. Savafl boyunca nispeten pasif bir tutum içerisinde olan ABD’ye karfl› net tav›r, devrim sonras›na kadar al›nma-


m›flt›r. 26 Temmuz d›fl›nda çeflitli tutucu milliyetçi gruplar, Katolik Kilisesi üyelerinin oluflturdu¤u gruplar (“1960’larda Latin Amerika’da ezilen halk›n içerisinde yükselen kurtulufl teolojisidevrimci H›ristiyanl›k ak›m›, o zamana kadar egemenlerin temel dayana¤›n› oluflturan kilisenin içinden ç›karak, ezilenlerden ve yoksullardan yana tav›r al›p kilisenin geleneksel statükosunu sarsm›fl, devrimin kitleler içinde kök salmas›n› ve k›ta düzeyinde geliflmesini sa¤lam›flt›r... Camillo Torrez; Kolombiya’da devrimci mücadele içinde etkin rol oynayan bir rahiptir. 1966’da gerilla giysisi ve elinde silah›yla öldürülmüfltür.” (Volkan Yarafl›r, Sokaktan Politika’da) Sosyalist Halk Partisi olarak bilinen Küba Komünist Partisi ve bunlar›n etkiledi¤i sendikalar, dernekler vard›. Meksika’ya geri dönersek 25 Kas›m 1955’te aralar›nda Castro ve Che’nin bulundu¤u 82 kifli Granma yat›yla Küba’ya do¤ru yola ç›kar. Epey zor bir yolculuktan sonra 1 Aral›k 1956’da Küba’ya vard›lar. Fakat k›y›ya yaklafl›rken Batista askerleri taraf›ndan fark edilirler. Ve hemen uçaklarla sald›r›ya bafllan›r. Burada sadece 12 kifli hayatta kal›r. “Politik yaz›lar” isimli kitab›ndaki “Küba Devriminin ‹deolojisini ‹ncelemek ‹çin Notlar” makalesinde Che devrim süreçlerini ve onlara yön veren düflüncelerini flöyle aç›klam›flt›r: “Küba devrimci hareketini daha iyi anlamak için 1

Ocak’a kadar yaflad›¤› aflamalar› birbirinden ay›rt etmek yerinde olur: Granma ç›karmas› öncesi, Granma ç›karmas›ndan La Plata ve Arroyo del ‹mfiemo zaferine kadar olan tarihi dönem; bugünlerden bafllayarak El Uvero ve ikinci gerilla kolunun kurulmas›na kadar geçen zaman aral›¤›; bundan sonra üçüncü ve dördüncü gerilla kollar›n›n oluflmas›yla ve Sierra Kristal’›n iflgaliyle ikinci cephenin yarat›lma aflamas›; baflar›s›zl›¤a u¤rayan Nisan Grevi, büyük sald›r›ya karfl› direnifl: Las Villas’a do¤ru ilerleme ve kentin iflgal edilmesi. Gerilla savafl›m›z›n bu dönemlerinin her biri ayr› bir toplumsal görüflün, Küba gerçe¤ini ayr› bir de¤erlendirmesinin s›n›rlar›n› belirler. Bu aflamalar›n temsil etti¤i bu kavram ve de¤erlendirmeler, devrimin askeri fleflerinin düflüncesini oluflturmufl, zamanla politik fleflere dönüflmeye koflulland›r›lmalar›n› gerçeklefltirmifltir. Granma ç›karmas›ndan önce, bir ölçüye kadar çok özel denilebilecek kafa yap›s› egemendi. Birçok kifli, h›zl› bir halk patlamas›na körü körüne inan›yorlar, h›zl› bir ayaklanmayla kendili¤inden oluflan görevlerin bileflimi sayesinde Batista iktidar›n›n devrilebilece¤i düflüncesiyle heyecanlan›yordu.” (Sayfa 57) Daha önce de vurgulad›¤›m›z gibi; hareketin ilk bafllar›nda birincisi düflünce birli¤i yoktu. ‹kincisi izlenecek strateji ve taktiklerde de¤iflimler yaflan›yordu. Moncado K›fllas›’na sald›r› döne-

minde amaçlanan bir darbe ile iktidar› ele geçirmekken, Küba’ya geri dönüflte amaçlanan “h›zl› bir halk patlamas›, h›zl› bir ayaklanma ve kendili¤inden oluflan grevler”di. Ç›karman›n hemen ard›ndan al›nan a¤›r yenilgi ve düflmandan kaçarken, köylülerin olmazsa olmazlar›n› görmelerini, karfl›lar›na önceden hesaplamad›klar› “köylülü¤ü kazanma gereklili¤ini” ç›kartm›flt›. Öte yandan gerilla güçlerini yok etmek için azg›nca sald›ran Batista kuvvetlerinin zulmüne tepki olarak halk da gerilla güçlerine sempati duymaya bafllam›flt›. “... Gerillalarsa köylülü¤ü kazanman›n giderek daha da zorunlu hale geldi¤ini biliyorlard›. Köylü kitlelerine yürekten istedikleri bir fley vermeliydik. Köylünün en çok özlemini duydu¤u fley ise toprakt›.” (Sayfa 58) Savafl› yürütürken toprak reformunu yapma gereklili¤i fikri böyle do¤mufltu. Bundan sonra Che’nin “göçebelik aflamas›” dedi¤i, ne düflman›n ne de gerillan›n bir arada tam olarak sahip olmad›¤› dönem geliyor. Bu dönemler aras›n›n uzun oldu¤unu düflünmemek gerekiyor. Granma ç›karmas›, yenilgi almas›, köylülük için toprak reformu yap›lma gereklili¤ini kavrama ve “göçebelik” dönemine gelifl, yaklafl›k 3 ay gibi bir zaman diliminde oluflmufltu. Savafl sürecinin bu kadar h›zl› geliflmesinin temelinde gerçekten de Batista rejiminin çürümüfllü¤ü olgusu yatmaktad›r ve gerillalar›n faali-

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

63


PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

64 yet yürüttükleri yerlerde halk›n ihtiyac›n›n ne oldu¤unu görmeleri ve bunu çözmeye çal›flmalar›d›r. 28 Mart 1957’deki El Uvero Garnizonuna sald›r› sonras› gerilla güçleri “serbestçe hareket edebilecekleri, haberleri düflmana s›zd›rmayacak bir toprak parças›na sahip olmufltu. Oradan da h›zla ve aniden ovalara inebilecek, düflman konumlar›na sald›rabileceklerdi.” 12 Temmuz 1957 tarihinde burjuva muhalefetle veya Che’nin deyimiyle “Küba oligarflisinin en seçkin çevrelerinin temsilcilerinden oluflan bir grup”la Sierra Bildirgesi imzalan›r. Küba Halk Partisi Baflkan› Raul Chibas, Küba Gerçek Devrimci Partisi (Fidel’in 1954’te tutukluyken iflbirli¤ini reddetti¤i parti) Lideri Prio Saccarras’›n (sa¤c›, antikomünist kiflili¤iyle biliniyor) çok yak›n› olan Küba Ulusal Bankas› eski baflkan› Felipe Pazos’un bu bildirgede imzalar› vard›. Bildiri, temel ilke olarak “bütün muhalefet partilerini, bütün sivil kurumlar› ve bütün devrimci güçleri içine alacak genifl bir yurtsever devrimci cephe” düflüncesine dayan›yordu. Bir dizi de öneri vard›: “Ortak mücadele cephesi içinde yurtsever devrimci bir cephenin kurulmas›”, “geçici hükümetin baflkanl›¤›na uygun bir kiflinin atanmas›” cephenin, Küba’n›n iç ifllerine bir baflka ulusun, arabuluculuk niyetiyle müdahale talep edemeyece¤ini, böyle bir müdahale kendili¤inden gerçekleflirse bunun tan›nmayaca¤›n›n

önemle vurgulanmas›, “cumhuriyetin geçici olarak herhangi bir askeri cunta taraf›ndan yönetilmesinin kabul edilemeyece¤i” ordunun politika d›fl›nda tutulmas› ve ordu kurumlar›n›n dokunulmazl›¤›n›n güvence alt›na al›nmas›, seçimlerin bir y›l içinde yap›lmas›.” (Che Guevara, Savafl An›lar›, sayfa 125) Sierra’da ç›kar›lan program; Castro’nun Moncado sald›r›s›ndan sonra savunmalar›nda ortaya koydu¤u programdan daha geri durumdad›r. “Sierra program›, art›k iflçilerin fabrika kârlar›ndan, köylülerin fleker kam›fl› ürü-

nünden pay almas›ndan bahsetmemektedir. Doland›r›c›l›kla elde edilmifl mallara el konulmas›ndan, elektrik ve telefon tröstlerinin ulusallaflt›r›lmas›ndan, kararl› bir tar›m reformuyla birlefltikleri ölçüde pratikte anti-emperyalist bir nitelik kazanacak önlemlerden de söz edilmemektedir.” (Latin Amerika Solu Kendini Sorguluyor, sayfa 235)

Fakat bu bildiri etraf›nda oluflturulan birlik (ki pratik anlamda bir kazanç getirmemifltir bu bildiri, yani gerillaya destek sunma anlam›nda. Bu bildiri; 26 Temmuz Hareketinin art›k burjuva muhalefet taraf›ndan da bir güç olarak görüldü¤ünü gösteriyordu) uzun sürmedi. Bildiride imzas› bulunan Prio Sacarras ve Felipe Pazos; Miami’ye giderler. Ve bildirideki imzalar›na dayanarak 26 Temmuz Hareketi’nin temsilcisi olduklar›n› söylerler. Ve “Ulusal Kurtulufl Komitesi” kurmaya çal›fl›rlar. Bu komitede; Devrimci Parti, Küba Halk Partisi, Autencicos Örgütü (darbe ile yönetimi ele geçireceklerini savunan bir örgüt), Yüksek Okul Ö¤renci Birli¤i, Devrimci Direktuar, Devrimci ‹flçi Direktuar’› vard›r. Miami’de oluflturulmas› nedeniyle Miami Pakt› ad›n› alan bu hareket; 26 Temmuz’un yöneticilerinden habersiz imzalanm›flt›r. Ve Sierra bildirgesindeki iki önemli madde ç›kar›lm›flt›r. Birincisi; Küba’n›n iç ifllerine yabanc›lar›n kar›flmas›na asla izin verilmeyece¤i, ikincisi; cumhuriyetin geçici hükümeti olarak herhangi bir cuntan›n kesinlikle kabul edilmeyece¤i. Burada yap›lmaya çal›fl›lan burjuva muhalefetin Batista’ya karfl› mücadelenin önderli¤ini ele geçirmesidir. Castro, pakt›n oluflumunu ve maddeleri ö¤renince (k›rsalda olduklar› için birkaç ay gecikmeli ö¤reniyorlar) bu örgütlerin baflkanlar›na yaz-


d›¤› cevapta Sierra Bildirgesi’ndeki iki maddenin ç›kart›ld›¤›n› vurgulam›fl, ayr›ca esas savaflanlar›n (yani kendilerinin) fikrinin sorulmad›¤›n›, 26 Temmuz Hareketi’nin belirledi¤i herhangi bir temsilcisinin orada olmad›¤›n› belirtip hem bu pakt› tan›mam›fl, hem de Sierra Bildirgesi’ni feshetmifltir. Bizce bu pakt›n imzalanmas›nda, oluflturulmas›nda ABD’nin etkisi çok fazlad›r. Daha “radikal” olan Castro’dan kurtulman›n bir yolu olarak görülmüfltür bu pakt. Pakt›n imzalanmas› ile Castro’nun bu pakt› tan›mad›klar› aç›klamas›n› yap›ncaya kadar geçen sürede Batista rejimi sansürü kald›rm›fl, di¤er siyasi partileri tan›d›¤›n› aç›klam›fl ve yap›lacak genel seçimlere 26 Temmuz Hareketinin geleneksel bir parti olarak kat›labilece¤i aç›klanm›flt›r. K›sa süreli¤ine de olsa sansürün kalkmas›, gerilla güçlerinin eylemlerinin ülkenin her yerinde duyulmas›na yol açm›flt›r. Bu arada dördüncü kol (bu ismin verilmesi düflman› yan›ltma amaçl›d›r. Asl›nda bunun d›fl›nda sadece bir kol vard›r.) kurulmufl, sonras›nda Castro komutanl›¤›nda 1. Do¤u Cephesi aç›lm›flt›r. Bu geçmifl bir y›l içerisinde, “küçük sat›n alma örgütleri, askeri ölçüde hizmet sa¤layacak sanayi iflletmeleri, hastaneler ve çal›fl›r durumda olan iletiflim sistemlerine” sahip olunuyor. “Birli¤in fifleklik, palaska, s›rt çantas› ve ayakkab› gibi ihtiyaçlar› bölgemizde kurulan küçük bir saraçhane-

den karfl›lan›yordu.” “En önemli sanayi kuruluflumuz küçük bir demir ve silah imalathanesi oldu. Burada bozuk silahlar onar›l›yor, bombalar, çeflitli tipte may›nlar ve ünlü M-16’lar (kendilerinin üretti¤i patlay›c›lar›n bir k›sm›na bu ismi vermifllerdir) üretiliyordu.” Ayr›ca da¤da “El Cubano Libre” isminde küçük bir gazete ç›kar›lmaya bafllan›yor. 1958’in bafllar›ndan itibaren önce k›sa mesafe sonra ülkenin hepsini kapsayan radyo yay›n›, yine gerilla taraf›ndan bafllat›l›yor. Castro’nun Sierra Bildirgesini feshetmesi, Miami Pakt›’n› tan›mad›¤›n› aç›klamas›; Batista’n›n bir ölçüde de olsa “›l›ml›laflt›¤›” dönemi bitirmifl, sald›r›lar artmaya bafllam›flt›r. Mart ay›nda “Lienne” kanad›ndan genel grev önerisi gelir. Amaçlanan bir genel grev yapmak ve ayn› anda tüm noktalarda sald›r›ya geçerek düflman kuvvetlerini yok etmekti. Direnifl ordusuna, burada biçilen misyon “h›zland›r›c› güç” ya da hareketi bafllatmak için “mahmuz” görevi yapmakt›. 9 Nisan’da yap›lan genel grev baflar›s›zl›¤a u¤rar. Batista rejimi moral üstünlü¤üyle daha fliddetli sald›r›r. 1958 y›l›n›n 3 May›s’›nda Sierra Meastra’da “Ulusal Yönetim”in (26 Temmuz Hareketi liderlerinin oluflturdu¤u komite) bir toplant›s› oldu. Burada 9 Nisan yenilgisinin nedenleri, sonuçlar› konuflulmufl ve bundan sonra da hareketin alaca¤› biçimler üzerine karar k›l›nm›flt›r. Che 9 Nisan yenilgisinden ç›kan sonucu flöyle aç›k-

l›yor: “O s›ralarda savafl›n gidiflinde en önemli niteliksel de¤iflimlerden biri meydana geldi: gerilla güçleri kademe kademe büyüyüp, düzenli savafllarla düflman ordusunu yenmedikçe zaferin kazan›lamayaca¤› kesin bir gerçek olarak hepimizce kabul edilmifltir. Derhal köylülükle çok s›k› ba¤lar kuruldu, direnifl ordusu ceza yasas›n› ve medeni yasay› kaleme ald›, adaleti geçerli k›ld›, yiyecek maddeleri da¤›tt›, yönetti¤i bölgelerde vergi toplad›.” Fakat ulusal yönetimin toplant›s›nda en önemli geliflmenin bütün direnifl boyunca birbiriyle çeliflen Sierra ve Lieno kanatlar›n›n ortak bir düflünceye varmalar›, kaynaflmalar›yd›. Bu zamana kadar kent yönetimine ba¤l› olan milisleri de içerecek flekilde tüm silahl› kuvvetlerin komutas› Fidel’e verilmiflti. Fidel ayn› zamanda hareketin Genel Sekreteri seçilmiflti. Toplant›da al›nan di¤er kararlara geçmeden önce Sierra ve Lieno’nun anlamlar›na bakal›m. “Sierra; gerilla savafl›n›n geliflimini sa¤lamaya devam etmeyi düflünüyordu. Gerilla savafl›n› baflka bölgelere yaymak, k›rlardan hareketle diktatörlü¤ün egemen oldu¤u kentleri kuflatarak y›pratma ve ezme yoluyla rejimin çökmesini sa¤lamak düflüncesindeydi. Lieno ise görünürde devrimci bir pozisyonu savunuyordu, bütün kentlerde bir genel grevle doru¤una ulaflacak silahl› mücadele önermekteydi. Batista bu yolla devrilecek ve iktidar›n ele

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

65


PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

66 geçirilmesi k›sa sürede gerçekleflecekti.” (Savafl An›lar›, sayfa 211) (Sierra “da¤lar” Lieno “kent” anlam›na gelmektedir.) Ulusal yönetimin toplant›s›nda 3 Kas›m’da yap›lacak seçimleri engelleme karar› al›nd›. Bu süre içinde gerilla, yollar› kapatma, köprüleri uçurma gibi iletiflim ve haberleflme sistemini kopartan eylemler yapacakt›. Kent milisleri içinde de en iyileri h›zla kampa al›nacak ve sabotaj eylemleri konusunda e¤itilecekti. 20 Temmuz 1958’de ülkedeki çok çeflitli siyasal güçlerden Caracas Anlaflmas› olarak bilinen birlik belgesi imzalan›r. ‹mzalayan örgütler 26 Temmuz Hareketi (Fidel Castro), Gerçek Örgüt (Prio Sacarras), Devrimci Direktuar ‹flçi Birli¤i, Küba Gerçek Devrimci Partisi, Demokrat Parti, Üniversite Ö¤rencileri Federasyonu, Montecristi Grubu (bu grup ordu içerisinde dürüst askerler oldu¤unu ve onlar›n desteklenmesi gerekti¤ini savunuyordu. Onlar›n temsilcisiydi), Sivil Direnifl. Bu bildirge “Batista’ya karfl› hiçbir kesimin d›fllanmad›¤› genifl bir ulusal cephe kurulmas› ça¤r›s› yapar... Batista devrildikten sonra, ülkeyi “anayasal ve demokratik bir prosedüre” do¤ru götürecek “geçici bir hükümet” kurulmas› gerekti¤ini savunur... Sonuç bölümünde tüm toplumsal kesimleri Batista’ya karfl› mücadelede bir araya gelmeye ça¤›r›r.” (L.A.S.K.S, sayfa 238)

Belge taraf›ndan önerilen genifl siyasal cephe pratikte yaflama geçememifltir. Birlik ça¤r›s›na Sosyalist Halk Partisi ve Devrimci Direktuar cevap verir. Ki son aylarda bu örgütlerden 26 Temmuz Hareketi’ne gerilla kat›l›m› da olur. Zaten; Devrimci Direktuar’›n ayr› gerilla birlikleri vard›. Bunlar› 26 Temmuz’un birlikleriyle birlefltirir. Temmuz’da yap›lan bu toplant›dan sonra; yap›lan askeri harekatta ada ikiye bölünür. S›rayla kentler ele geçirilir. En son 1 Ocak 1959’da diktatörlü¤ün en büyük kalesi “Leoncio Vidal” ele geçirilir. 1959 Aral›k’›ndan 1958 Aral›k’›na kadar yani iki y›ll›k savafl›n askeri geliflimi k›saca böyle olmufltur. Siyasi örgütlenmelere geçmeden önce Küba’da verilen mücadelenin niteli¤ini daha iyi anlamak için yine Che’nin “Askeri yaz›lar”›ndan gerillan›n tan›m›na ve gerillan›n pratikte nas›l geliflip büyüdü¤üne bakal›m: “Gerilla savafl›n›n, bir kitle savafl›, Halk Savafl› oldu¤unu belirtmek önemlidir. Gerilla, küçük silahl› grup, halk›n savaflç› öncüsüdür. Gücünün kayna¤› halk kitleleridir.” “‹lk aflamada gerilla için esas olan, yok edilmesine f›rsat vermemektir. Bu hedefe ulaflt›ktan sonra, gerilla birlikleri düflman›n ulaflmas›na engel olarak, eriflilmez mevzilere yerleflerek (yada düflmanda sald›racak cesaret b›rakmayacak derecede büyük güçler toplamay› baflararak) düflman› giderek y›pratmay›

sürdürmelidir.” “Gerilla güçleri, düflmana sürekli darbeler indirmelidir. Harekat bölgesinde bulunan düflmana uyuyacak zaman b›rak›lmamal›d›r... Tüm bunlar, halkla tam bir iflbirli¤i ve arazinin çok iyi bilinmesini gerektirir. Bu iki koflul, gerillac›n›n hayat›n›n her dakikas›nda yeniden kendini gösterir. Bu nedenle, flimdiki ve gelecekteki harekat alanlar›n›n e¤itim merkezlerinin yan›s›ra, yo¤un bir kitle çal›flmas›, devrimin itici güçlerinin ve hedeflerinin anlat›lmas›, kesinlikle halk›n yenilemeyece¤i çürütülemez gerçe¤inin propagandas›n› yapmas› gereklidir. Bu gerçe¤i bilmeyen gerillac› olamaz.” “Bafllang›çta, çal›flma gizlice yürütülmelidir. Her köylüye, içinde çal›fl›lan toplulu¤un her üyesine, gördü¤ü ve duydu¤u fleyleri kimseye aç›klamamas› ö¤ütlenmelidir. Daha sonralar› devrime karfl› do¤ruluklar›na en sa¤lam biçimde güvenilen köylülerin yard›m›na baflvurulur. Sonra bunlar ba¤lant› kurma, eflya ve silah tafl›nmas› gibi görevlerde kullan›l›r, bildikleri bölgelerde k›lavuzluk yaparlar. Sonunda çal›flma merkezlerinde art›k örgütlenmifl olan kitlelerin eylemine s›ra gelir, bunun sonucu genel grevdir. (age, sf 39) Küba devriminde “Komünist Partisi” yoktur. Örgütlenme askeri tarzdad›r ve bu örgütlenmenin tepesinde “flef” vard›r. Gerillan›n görevi de halk için savaflmakt›r. Che, yaz›lar›nda “halk›n deste¤inden” bahseder. Yani; halk›n örgütlenmesi, savafl›n halk›n kat›l›m› ile sa¤lanma-


s› de¤ildir söz konusu olan. Halk içindeki örgütlenmeler “ba¤lant› kurma, eflya ve silah tafl›mas›”n› sa¤lama amaçl›d›r. Burada söz konusu olan kitlelerin ad›na, kitlelerin sorunlar›n› çözmek için savaflmakt›r. Ve bunu sadece bir çekirdek (foco) yapabilir. Ki devrim yap›ld›¤›nda gerilla say›s› 220 civar›ndayd›. Küba devrimine ABD’nin de yaklafl›m›n› incelemek gerekiyor. ABD, Küba’da yükselen bu hareketle en bafl›ndan itibaren yak›ndan ilgilenmifltir. O döneme kadar Latin Amerika’da bir çok gerilla savafl› olmufltur. Ve bunlar ya ABD’nin de deste¤iyle yok edilmifltir yada bir flekilde ABD’nin istedi¤i hatta geçmifllerdir. ABD Küba’da yeni geliflen harekete bu gözle bak›yordu. Fidel Castro’nun Moncado K›fllas›’ndan sonra yapt›¤› aç›klamalar, savafl sürecinde kurulmaya çal›fl›lan ittifaklar›n niteli¤i, devrim sonras› için kurulmas› tasarlanan geçici hükümette burjuvaziye yer verilmesi. (Hatta

Castro; Batista rejiminden Yarg›tay Baflkan› olan Urriata’y› Cumhurbaflkan› aday› olarak önermifltir) ABD’nin de tutumunu net olarak belirleyememesine yol açm›flt›. Yani harekete ne karfl› ç›k›yordu ne de destek veriyordu. Fakat, yak›ndan takip ediyor ve baz› manevralarla da denetim alt›na almaya çal›fl›yordu. Önceden bahsetti¤imiz Miami Pakt› buna örnektir. Gerilla savafl›n›n ilk günlerinde (16 fiubat 1957) “Times” dergisinin gönderdi¤i (Che bu süreçlerde röportaja gelenlerin bir k›sm›n›n ajan oldu¤unu da belirtmifltir) gazeteci Fidel Castro ile röportaj yapm›fl ve bu röportaj yay›nlanm›flt›r. Yine bir süre sonra CBC televizyonundan bir ekip gelip “Küba ormanlar›nda savaflanlar›n hikayesi” isimli bir film çekip yay›nlam›flt›r. ABD, Latin Amerika’da herhangi bir “komünist” tehlike görmüyordu. ABD’nin izledi¤i politikalar› ir-

deledi¤imiz ilk bölümde, ABD’nin bu dönem içerisinde Latin Amerika ülkelerinde herhangi bir pakt kurmaya özellikle ihtiyaç duymad›¤›n› vurgulam›flt›k. Çünkü kendisine göre, her fley kontrol alt›ndayd›. Ayr›ca ABD; Batista rejiminin halkta yaratt›¤› öfkenin fark›ndayd› ve kendince de çözümler ar›yordu. Eylül 1957’de ordu içerisinde patlak veren ayaklanman›n direkt ABD taraf›ndan organize edildi¤i, devrim sonras›nda ele geçen belgelerle ortaya ç›km›flt›r ama tamamen organizasyonlarla ilgili yanl›fllardan kaynakl› bu darbe giriflimi baflar›s›z olmufltur. K›sacas› ABD asl›nda Batista’y› gözden ç›karm›flt› ve 26 Temmuz Hareketi amaçlar›yla, bileflimiyle “hizaya getirilebilecek” bir hareket olarak görülmüfl ve bu nedenle engelleme amaçl› bir tav›r al›nmam›flt›r. 26 Temmuz Hareketi de direnifl süresince özel olarak anti-ABD’ci söylemden kaç›nm›flt›r. Devrimlerinin hedeflerini “sosyalizm” olarak koymam›fllar-

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

67


PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

68 d›r. Amaçlar› “ulusal ba¤›ms›zl›k”t›. Ve Sierra Bildirgesi’nde gördü¤ümüz gibi, bunu da “üçüncü bir ülkenin Küba’n›n içifllerine arabuluculuk niyetiyle müdahale edemeyece¤i” fleklinde tan›ml›yorlar; tekellere, tröstlere el konulmas›ndan vs bahsetmiyorlard›. Bunlar›n nedeni elbette ki “ABD’nin tepkisini çekmemek” de¤ildi. Bu bir sonuçtur. Küba devriminin ulusal ba¤›ms›zl›kç› rotas›n› gerçek bir anti-emperyalistli¤e oturtmas›, sosyalist blo¤a yak›nlaflmas› devrim sonras› olmufltur. Bunu yaz›m›z›n ilerleyen bölümlerinde daha ayr›nt›l› iflleyece¤imiz için geçiyoruz. Ama ABD’nin geliflen direnifle önceki bir çok örne¤in aksine müdahale etmemesinin nedenlerini anlamak aç›s›ndan bunlar önemlidir.

Küba’da devrim sonras› Caracas Antlaflmas›’nda ad› geçen örgütlerin farkl› oranlardaki katk›lar›yla devrim gerçeklefltirilmiflti. Elbette ki as›l güç 26 Temmuz Hareketi’ydi. Devrimden hemen sonra Castro’nun önerdi¤i eski Yarg›tay Baflkan›n›n (Urriata) Cumhurbaflkan› oldu¤u hükümet kurulur. Castro, hükümete Baflbakan olarak bir ay sonra seçilir. Bakanl›klar›n ço¤u Saccarras hükümeti döneminden kifliler taraf›ndan yönetiliyordu. Castro’ya göre hükümetin hemen hemen tümünün burjuvazinin elinde olmas›n›n sak›ncas› yoktur. “Kitlelerin gücü ve silahl› güç devrimci-

lerin elindedir” çünkü, ve “ülkede hala geçerli olan güçler, özellikle de ideolojik güçler dengesi” bunu gerektirmektedir. Kitleler “isyanc› orduya güvenmemektedirler.” (T›rnak içindeki yerleri Castro’dan aktaran M. Harnecker) Devrim gerçeklefltikten sonra ilk ifl suçlular›n, karfl› devrimcilerin cezaland›r›lmalar› olmufltur. Bu cezaland›rma eylemleri 26 Temmuz Hareketi içerisinde özellikle Lieno’dan gelenlerin tepkisini çekiyordu. Che, devrim süreci ve sonras›nda 26 Temmuz’da daha önceden aç›klad›¤›m›z iki klikten (Sierra ve Lieno) bahsetmektedir. Aç›klamalar›nda Lieno kli¤inde, burjuvazinin temsilcilerinin daha a¤›rl›kta oldu¤unu ö¤reniyoruz. Castro ve Che’de somutlaflan Sierra grubu içinse Che “devrimci kanat” diyor ve devam ediyor. “Devrimci kanat, iktidardan uzaklaflt›r›lmaya raz› oluyor ve devlet yönetimini tümüyle ele geçirmek için mücadele ediyordu.” Devrimin amac› halen “sosyalist” olarak aç›klanmam›flt› ama 26 Temmuz Hareketi esasta kararl› bir ulusal mücadele yürütüyordu. Ve devrimden sonra buna uygun hareket etmeye bafllad›lar. Fakat teorik yetersizlik, kadrolar›n gerekli donan›mda olmamalar› karfl›lar›na bir çok sorun ç›kar›yordu. Devrimden hemen sonraki dönemde asl›nda devlet yap›s›nda olan en önemli de¤ifliklik Batista’n›n gidifliydi. Uzun vadeli olarak ellerinde hiçbir plan yoktu. “Önerilen

bir plan” da yoktu. Ve köylülere verdikleri sözlerini tuttular: Savafl›n ilk döneminden önemini fark ettikleri “tar›m reformu” ile ifle bafllad›lar. Bunun için yasa ç›kar›ld›. Fakat bunda da en baflta Cumhurbaflkan› Urriata olmak üzere yönetimin bir çok kadrosundaki kiflilerden gelen tepkilerle karfl›laflt›lar. “Bu baylar, k›rsal bölgelerde, üzerinde yabani otlar yetiflen topraklar›n köylülere da¤›t›lmas›n›, köylülerin bu yabani otlar› ay›klamas›n› öneriyorlard›. Köylüler batakl›klarda yada Latifundiya sahiplerinin aç gözlülü¤ünden kurtulan birkaç parça devlet topra¤› üzerinde yaflayabilirlerdi ama Latifundiya sahiplerinin topra¤›na el sürmek, ifllenebilece¤i, onlar›n ak›llar›n almad›¤› bir günaht›. Fakat buna ra¤men bu da yap›ld›.” (Politik Yaz›lar) Cumhurbaflkan› Urriata bu toprak reformuna karfl› ç›kt›¤› için köylülerin tepkisiyle karfl›land›. Urriata’ya karfl› bir çok eylem yap›ld›. Ve en son Urriata Temmuz ay›nda istifa etmek zorunda kald›. Onu o dönemde hükümette yer alan bir çok bakan takip etti. Bunlar›n ço¤u ABD’ye kaçm›flt›r. Elimizdeki kaynaklardan sanayideki kamulaflt›rman›n hangi dönemde, ne kadar yap›ld›¤›na dair bilgi yoktur. Fakat devrimin ilk aylar›nda ABD’ye ait bir çok tekelin eskisi gibi çal›flmaya devam etti¤ini Che’nin sosyalist blokla kurulan ticaret iliflkilerinden sonra bu tekellerin iflletmeyi durdurduklar›n› söylemesinden anl›yoruz. Bunlara süreç içerisinde,


ABD’yle iliflkiler gerginlefltikçe el konulmufltur. 26 Temmuz Hareketinin burjuva demokratik devriminin görevlerini yapmaktaki kararl›l›klar› ABD’yi endiflelendiriyordu. Ve devrimi tehlikeli olarak görmesine yol aç›yordu. K›sa bir süre sonra ABD’nin Küba’ya yönelik sald›r›lar› bafllad›: ABD’den gelen korsan uçaklar Küba’y› bombal›yordu. Ekonomiyi felce u¤ratmak için fleker kam›fl› tarlalar› yak›ld›. Etrafa salg›n mikroplar saç›ld›. Ticareti sa¤layan gemilere sald›r›ld›. Henüz devletlefltirilmemifl olan Küba’daki petrol flirketleri Sovyetler Birli¤i’nden getirilen ham petrolü ifllemeyi reddetti. 17 Nisan 1961’de bu sald›r›lar doru¤a ulaflt›. Küba as›ll› 1500 kiral›k asker Domuzlar

Teknisyen sorunu vard›. ABD; k›smi ambargo uygulamaya bafllam›flt›. Bu durumda seçilebilecek iki yol vard›. Ya ABD ile uzlafl›lacak ve burjuva demokratik devrimin bile görevleri yerine getirilemeyecek yada sosyalist blokla iletiflime geçilecek, ticaret gelifltirilecekti. Küba ikinci yolu seçti. 26 Temmuz Hareketi hedeflerinin “sosyalizm” oldu¤unu ancak 1961’de aç›klam›flt›r: “Devrimimiz anti-feodal, anti-emperyalist bir devrimdir. Toprak reformuyla tamamlanm›fl, daha sonra içteki evrim ve d›fltan gelen sald›r›lar sonucu (abç) sosyalist devrime dönüflmüfltür. fiimdi tüm Amerikan ülkelerinin önünde aç›klamaktan çekinmiyoruz: Devrimimiz sosyalist devrimdir” diyordu

Mo¤olistan toplam 300 bin ton fleker ald›. Devrimden sonra yaflanan teknisyen, uzman kadro, araflt›rmac› s›k›nt›s›, tekellerin devletlefltirilmeye bafllanmalar›yla birlikte yaflanan fabrikalar›n, madenlerin iflletilmesi s›k›nt›s› yine sosyalist blok ülkelerinin yard›m›yla afl›ld›. Sovyetler Birli¤i jeolojik araflt›rmalar› yapmay› üstlendi. Bak›r, nikel, mangan gibi yer alt› zenginlikleri ifllenmeye baflland›. Madenlerin bitmifl ürün olarak üretiminin büyük bölümü ABD’de yap›l›yordu. Nikel üretimi için gerekli malzemeler ABD’den geliyordu. Bunlar›n üretilmesi için gerekli araçlar, teknisyenler yine SSCB’den getirildi. Sanayi üretimi için gerek-

Daha önce de vurgulad›¤›m›z gibi Küba devrimi küçük burjuvazinin bir devrimiydi ve proletaryan›n önderli¤ini savunan, proleter devrimi hedefleyen bir niteli¤e sahip de¤ildi: “Küba devrimi, belli bir s›n›f›n devrimi de¤il, zorba diktatörlük hükümetini deviren bir halk kurtulufl hareketidir.” Nisan 1959’daki Çin röportaj›nda bunlar› söylüyordu Che. Körfezi’ni istila etti. Bu istila ABD’nin yönlendirmesi ve denetimiyle olmufltu. Ve amaçlanan “ABD müdahalesini sa¤layacak bir geçici hükümet kurulmas›yd›”, ancak sald›r› geri püskürtüldü. Devrim öncesinde tek ürüne ba¤l› olan ve biraz da olsa geliflmifl olan sanayisi tümüyle ABD’ye ba¤l› olan Küba için bu sald›r›lar ekonomik y›k›m demekti. Büyük boyutta hammadde ve yedek parça k›tl›¤› çekiliyordu.

Che 1961’de OAS taraf›ndan Punta Del Este’de yap›lan ve “Kalk›nma için iflbirli¤i projesinin” aç›kland›¤› toplant›da. “‹çteki evrim ve d›fltan gelen sald›r›lar” Küba’y› sosyalist bir blo¤a yönlendirmiflti. Yap›lan anlaflmalarla 1960 y›l›nda SSCB 2 milyon 700 bin ton fleker, Çin 1 milyon ton ve di¤er sosyalist blokta yer alan Kore Demokratik Cumhuriyeti, Vietnam,

li olan yedek parça üretimini sa¤layacak fabrikalar aç›lmaya baflland›. Küba Petrol Enstitüsü kuruldu. Çin; 60 milyon pezoluk bir paray› borç vermifl, faiz istememifl ve 15 y›ll›k bir süre tan›m›flt›r. Ve e¤er Küba bir engelle karfl›lafl›rsa ödemeyi geciktirmesinde bir sak›nca olmad›¤›n› vurgulam›flt›r. Yukar›da vurgulad›¤›m›z gibi “sosyalizm” asl›nda prati¤in dayatt›¤› bir tercihtir.

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

69


PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

70 Bu Che’nin aç›klamalar›nda çok aç›k olarak yer bulmaktad›r. “Diktatör Batista’n›n Küba’n›n bafl›na bela olarak sard›¤›, yürürlükteki sisteme karfl› ölüm kal›m savafl› aflamas›n› geride b›rakm›flt›k. Fakat, toplumumuzun koflullar›n› daha iyiye götürmeye, tüm ekonomik engelleri ortadan kald›rmaya yönelik devrimci çizgimizi sürdürme zorunlulu¤u bizi emperyalizme karfl› cephe savafl›na itiyordu. Emperyalizm, ideolojimizin geliflmesi ve derinleflmesinde çok önemli bir etkendi. Bize indirdi¤i her darbe bir karfl›l›k gerektiriyordu. Buna tepki olarak Yankeee’ler her zamanki küstahl›klar›yla Küba’ya karfl› önlem uygulad›klar›nda biz de derhal karfl› önlem almak zorunda kal›yorduk. Böylece devrim giderek köklefliyordu.” (Politik Yaz›lar, sf 137) Burada aç›kça görüldü¤ü gibi sosyalizm hedefini önlerine koymalar› ve buna yönelmeleri s›n›f mücadelesini kavrama, Marksizm’i bilme ve buna göre flekillenmenin ürünü de¤ildir. Gerçekten ulusal ba¤›ms›zl›klar›n› isteyen ve do¤al olarak bu istemlerinin karfl›s›na dikilen gücü (ABD emperyalizmi) reddetme ve sunduklar› olanaklarla karfl›l›ks›z sömürüye dayanmayan (özellikle Çin ile ticarette Che bu yan›n ön plana ç›k›fl›na dikkat çekmifltir) di¤er alternatife yönelmedir söz konusu olan. 26 Temmuz Hareketini yaratanlar›n Marksist olmad›klar›n› ama “bir k›sm›n›n Marksizm’den esinlendi¤i-

ne” dair vurgular vard›r Che’de. 1958 Nisan’›nda Sierra Maestra’da yap›lan röportajda Che, 26 Temmuz Hareketini “ulusal-devrimci” olarak nitelendirmifl ve “Yankeee’lerin devrim düflman› oldu¤u ölçüde” de kendilerinin “anti-Yankeee” olduklar›n› vurgulam›flt›r. Bu dönemde yap›lan di¤er röportajlarda da Che’nin Fidel ve kendisi için “komünist olmad›klar›na” dair özel vurgular yapt›klar›n› görüyoruz. Burada vurgulanmas› gereken ve bizce önemli olan yan, Küba’daki devrimcilerin ülkenin ba¤›ms›zl›¤›n› korumadaki kararl›l›klar›d›r. Ve bu konuda ABD emperyalizmine ekonomik s›k›nt›lara ra¤men ve birkaç y›l için tüm Latin Amerika ülkeleri taraf›ndan tecrit edilmelerine ra¤men taviz vermemeleridir. Ayn› dönemde olan Cezayir devrimiyle karfl›laflt›r›ld›¤›nda bu kararl›l›klar›n›n ve devrimci durufllar›n›n önemi daha aç›k ortaya ç›kar. 1962’de 1,5 milyon insan›n ölümüyle gerçekleflen Cezayir devriminde “milliyetçi” güçler iktidar›n kazan›lmas›ndan sonra; Komünist Parti’ye yönelmifl ve devrimcileri katliamlarla bertaraf etmeye çal›flm›flt›r. Küba’da sosyalist yolun seçilmesi, teorik yetmezliklerine, Marks’›, Lenin’i, Mao’yu geç incelemelerine ra¤men Kübal› devrimcilerin ayn› zamanda sosyalizme duyduklar› sempati nedeniyledir. Burada Che’nin durufluna özel bir vurgu yapmak gereklidir. Küba devriminin sosya-

list hatta girmesinde Che’nin, Castro’nun özel bir önemi vard›r. Che’nin sosyalizm ve s›n›f mücadelesi üzerine yo¤unlaflmas› esasta devrimden sonra olmufltur ve “sosyalizmin kurulufluna do¤ru” isimli eserinde Che’nin sosyalist insan üzerine aç›l›mlar› önemlidir. Küba devrimi önderlerinin pratikten ö¤renme, ders ç›karma ve buna uygun ad›mlar atma yönleri geliflkindir. Devrimin geliflimine kabaca bir göz att›¤›m›zda dahi bunu görürüz. ABD karfl›tl›¤›n›n bile net olmad›¤›, kitlelere devrim için ihtiyaç duyulmad›¤›, bir darbe ile devrimin yap›labilece¤i düflüncelerini savunan çizgiden özellikle pratiklerden elde ettikleri deneyimle köylülü¤e özel bir önem vermifl, devrimden önce toprak reformunu bafllatm›fllar. Gerillan›n destek alaca¤› bir bölge oluflturmufllar ve buraya dayan›p düflmana sald›rm›fllard›r. Bunlar yar›-feodal, yar›-sömürge bir ülkede gerilla savafl›nda izlenecek olan taktiklerdir. Ki Che de Mao’yu ancak 1958’in ortalar›nda okuduklar›n› ve pratiklerinin Mao’nun koyduklar›yla uyufltu¤unu vurgulam›flt›r. K›sacas› prati¤in kendilerine dayatt›klar›n›, teorik yetmezliklere ra¤men devrimci tutumlar›ndan kaynakl› do¤ru çözümlemifllerdir. Kendilerine özelefltirel yaklaflabilmifl ve ilk ç›k›fllar›ndaki gibi “bir darbeyle” iktidar›n al›namayaca¤›n› görmüfller ve buna göre flekillenmifllerdir. Gerillan›n köylülerden gizlenerek onlar›n sorunlar›n›


71 ne kadar do¤rudur? Küba devriminde Komünist Parti veya herhangi baflka bir parti olmay›fl› konusunu da açmak gerekmektedir. Daha önce de vurgulad›¤›m›z gibi Küba devrimi küçük burjuvazinin bir devrimiydi ve proletaryan›n önderli¤ini savunan, proleter devrimi hedefleyen bir niteli¤e sahip de¤ildi: “Küba devrimi, belli bir s›n›f›n devrimi de¤il, zorba diktatörlük hükümetini deviren bir halk kurtulufl hareketidir.” Nisan 1959’daki Çin röportaj›nda bunlar› söylüyordu Che. Yine hareketin bileflimine dair Havana röportaj›nda flu vurgular› yap›yordu: “Direnifl ordumuzun do¤uflu s›ras›nda toplumsal düflüncelerimiz çok bulan›kt›, Merti’yi izleyen bir halk kurtulufl ordusuydu. K›rsal bölgeler konusunda yanl›fl düflünceler tafl›yan kent kökenli

insanlar ço¤unluktayd› bilefliminde. Köylüler aras›nda büyük destek gördük. Onlar›n sorunlar›n› ö¤rendik, eski mülkiyet ba¤lar›ndan kurtulmak istediklerini anlad›k. Tüm bunlar bizim toplumsal düflüncelerimizi de¤ifltirmemize neden oldu ve bizi biçimlendirdi.” 26 Temmuz Hareketi, içindeki sa¤ kanad› tasfiye ettikten ve sosyalist rotaya girdikten sonra Marksist-Leninist bir parti kurma u¤rafl›s› içine girilmifltir.

atin Amerika ülkeleri, Asya ve Afrika “emperyalist hakimiyetin en zay›f halkalar› olan ve emperyalizme do¤rudan darbe indiren, dünya devriminin (bugün en önemli) f›rt›na merkezleridir”(Mao)

L

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

çözmeden, deste¤ini alamadan devrimin olmayaca¤›n› görmüfllerdir ve 1958 Nisan’›yla birlikte; flehirlerdeki örgütlenmenin de öneminin fark›na var›lm›fl ve flehirlere daha fazla a¤›rl›k verilmeye bafllanm›flt›r. Burada vurgulamaya çal›flt›¤›m›z yan her fleyde oldu¤u gibi bu hareketin de kendi gerçekli¤i içerisinde de¤erlendirilmesi gerekti¤idir. Bu hareket “sosyalist devrim” amac›yla ortaya ç›kmam›flt›r. Dolay›s›yla de¤erlendirirken “neden sosyalist devrimi hedefleyen örgütlenmeler içerisine girmediler? En bafltan sosyalizmi hedeflememeleri iflçi ve köylüler içerisinde s›n›fsal bir yaklafl›mla örgütlenmemeleri yanl›flt›r” demek hareketin ç›k›fl›ndaki karakteri görememek demektir. 1953’te, 1957’de ve hatta 1959’un bafllar›nda bu hareketten “sosyalist devrimin” gereklerini beklemek


PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

72 1962 Mart’›nda 26 Temmuz Hareketi, Sosyalist Halk Partisi’yle Devrimci Direktuar’›n birleflmesiyle; Birleflik Devrimci Örgütleri (ORI) oluflturulmufl; 1963’te Birleflik Sosyalist Devrimci Parti ismini alm›fl ve özel olarak iflçi kökenlilerin üyeli¤ine önem verilmifltir. 1965’te de Küba Komünist Partisi ismini alm›flt›r. Bir parti kurmaya götüren nedenlerin ve hangi anlay›fllar›n yönlendirdi¤inin daha iyi anlafl›lmas› için yine Che’den al›nt›lara baflvuraca¤›z. “Devrimimizin, baflta kendisine organik ba¤larla ba¤l› proletarya partisi yoktu, önceleri isyan mücadelesiydi, kitle hareketiydi. Sonra, proletaryay› temsil eden, fakat o dönemde mücadelede bafl› çekmeyen Sosyalist Halk Partisiyle birleflme gerçekleflti. Bu özellikleri nedeniyle hareketimizde küçük burjuvaziye özgü nitelikler a¤›r basar. Hem fiziksel olarak küçük burjuva kifliler, hem de küçük burjuvazi ideolojisi egemendir. Mücadelenin ve devrimin geliflme süreci içinde, hepimiz evrimlefltik, çünkü yöneticilerin ço¤u da küçük burjuva hatta burjuva kökenliydi.” (Sosyalizmin kurulufluna do¤ru, sf 241) Che’nin bu aç›klamalar› devrim sonras›, araçlar›n› sosyalizm olgusunu söylemelerinden sonra yapmas› önemlidir. Çünkü di¤er sayfada hareketin gerçekli¤inden kaynakl› soramayaca¤›m›z söyledi¤imiz sorular, art›k kendilerini tan›mlay›fllar›n›n de¤iflmesi nedeniyle so-

rulabilir duruma gelmifltir. Bu al›nt›larda Che’nin bir KOMÜN‹ST PART‹ olmay›fl›n› çal›flt›¤›n› görüyoruz. “‹syan mücadelesi, kitle hareketi” olufl, bir Komünist Parti’nin varl›¤›n› gereksiz k›lmaz. Aksine bu hareketin do¤ru bir rotaya girmesini sa¤layacak, hareketi daha sa¤lam temellere oturtacak olan KOMÜN‹ST PART‹’dir. Che’nin KOMÜN‹ST PART‹ ile ilgili konuflmalar›nda bu mant›¤› yans›tan farkl› örnekler vard›r. Bunlar› inceleyelim: “Olaylar, devrimci ordunun halk›n do¤ru yönlendirilen güveni ve coflkusu sayesinde, mücadele için uygun koflullar içerisinde silahlar›n› uygun biçimde kullanarak gücünü art›rabildi¤ini ve bir gün düflman ordusunu yenebilece¤ini kan›tlad›. Bu tarihimizin ibret verici bir dersidir. Bu olay önderlerin ve partilerin görevinin, halk›n ba¤r›nda do¤makta olan devrim dalgas›n›n yeni seyircileri olarak kalmay›p, iktidar› ele geçirmek için zorunlu koflullar› yaratmak oldu¤unu gösterdi.” (Politik Yaz›lar, sf 135) Burada da “önderler” ve “parti” efl tutulmufltur. Che, Küba devriminin farkl›l›klar›n› sayarken “en baflka gelen ve belki de en önemli etken, büyüklü¤ü son y›llarda tarihi boyutlara ulaflan Fidel Castro Ruz adl› do¤a gücüdür” demektedir. Veya di¤er bir örnekte; Castro’nun 1967’de yap›lan “Latin Amerika Dayan›flma Örgütü (OAS)”nün ilk kongresindeki örgütlenmelere dair konuflmas›nda Marksist-

Leninist Partiye hiç vurgu yapmamas› ama “yönetici örgütlerden” bahsetmesi önemlidir. Yine “Partinin Kuruluflu Üzerine” isimli makalede Che, Marksist-Leninist partinin mücadele içerisindeki görevlerini belirttikten sonra, Castro’nun devrimci savafl süresince bu görevi üstlendi¤ini, halka önderlik etti¤ini, her ad›mda yap›lmas› gereken en önemli fleyi gösterdi¤ini söyleyerek; partinin yerine bir kez daha sadece Castro’yu yani “askeri set” koyar. Yaz›m›z›n bafl›nda; Granma ç›kartmas›ndan sonra 26 Temmuz Hareketinin “darbe” yapma anlay›fl›ndan vazgeçti¤ini ve kitlelerin deste¤inin al›nmas› gerekti¤ini vurgulad›klar›n› belirttik. Kitleler önemliydi ama “destek” al›nmas› için önemliydi; kitlelerin örgütlenmesi, savafla kat›lmas› gibi bir durum yoktu. fiimdi de Che Partinin önemli oldu¤unu söylüyor; ama partinin görevini bir “önderler grubu” yapar diyor. Partinin devrimdeki rolüyle ilgili olarak “foko”culu¤un teorisyenlerinden Regis Debray’›n da düflüncelerine bakal›m: “... fiuras› da belirtilmelidir ki; hiçbir gerilla hareketi yeni bir parti örgütlemeye kalk›flmad›, aksine kendi savaflç›lar› aras›ndaki doktrin yada parti bölünmelerini ortadan kald›rmaya çal›flt›. Birlefltirici etmenler savafl ve savafl›n do¤rudan do¤ruya siyasal amaçlar›yd›. Gerilla hareketi, art›k siyasal görevler haline gelmifl bulunan en


➨ 26 Temmuz Hareketinin burjuva demokratik devriminin görevlerini yapmaktaki kararl›l›klar› ABD’yi endiflelendiriyordu. Ve devrimi tehlikeli olarak görmesine yol aç›yordu. acil askeri görevler etraf›nda, kendi içerisinde bir birlik yaratmaya bafllar. Gerillalar taraf›ndan temsil olunan, partili yada partisiz bütün üyeler, bu birli¤in içerisindedirler. Gerilla gücünün en keskin siyasal seçimi, silahl› kurtulufl kuvvetlerinin üyesi olmak yönündedir. Böylece bu küçük ordu büyüdükçe ve ilk zaferlerini kazand›kça bütün parti üyeleri aras›nda birlik yarat›r. Sonunda gelece¤in Halk Ordusu, teorik olarak kendisinin bir aleti durumunda bulunaca¤› partiyi do¤uracakt›r: Bu parti, ordudur. Küba devrimi de ayn› paradoksla karfl›laflmad› m›? Her zaman için iktidar› ele geçirmenin bir araca olan partinin, iktidar›n kazan›lmas›ndan sonra geliflti¤i bir iç buruklu¤u ile söylenmifltir. Fakat hay›r, parti zaten asi ordu biçiminde, çekirdek halinde bulunmaktayd›... ‹lk parti önderleri: 26 Temmuz 1953’te Moncado’da ortaya ç›km›flt›.” Bu çekirdek etraf›nda ve s›rf bu çekirdek kendi siyasal-askeri önderli¤ini elinde bulundurdu¤u için, di¤er siyasi güçlerin bugünkü Küba Komünist Partisini oluflturmak üzere bir araya gelmeleri mümkün olmufltur.” (Regis Debray, “Devrimde Devrim” makalesi; kaynak “Marksizm ve Gerilla Savafl›, sf 377-378) Debray; parti ve orduyu eflitlemifltir. Küba devrimin-

de yaflananlar› da kendi teorisinin yaflam bulmas› olarak görmektedir. Regis Debray’›n durdu¤u nokta ile Che’ninki ayn› de¤ildir; fakat benzeflmektedir. Debray ile Che’nin savunduklar›n›n ayr›flt›r›lmas› önemlidir. Bu ad› geçen makalede Debray, Küba devrim önderlerini elefltirmektedir. Che; özellikle gerillan›n yap›s›-iflleyifli konusunda belli yanlar›yla Debray’la örtüflse de; Che yaflanan pratiklerden kitlelerin “destek” düzeyinde de olsa önemini görmüfl ve buna vurgular yapm›flt›r. Fakat Debray; savafl›n sonuna kadar halktan saklanan bir “çekirdek”ten bahsetmifltir. Hatta Debray; Fidel’in, Che’nin; Mao’nun kitaplar›n› çok geç okumufl olmalar›n› “talih eseri” saym›flt›r. Küba’da devrim sürecinde parti olmay›fl›na dair farkl› bir bak›fl aç›s› da William Pomeroy’a aittir. Bu konuya bu kadar vurgu yapmam›z›n nedeni Küba devriminin baflta Latin Amerika olmak üzere bir çok ülkeyi etkilemifl olmas›d›r. Ayr›ca devrimci örgütlere bir model olarak sunulmas›d›r. Farkl› görüfllerinde¤erlendirmelerin bilinmesi olaya daha berrak bir flekilde bak›fl›m›z› getirecektir! “K›sa zamanda bir devrim krizine dönüflen ve bütün halk› etkileyen devrim ortam›n›n bulunuflu, kitle temelinden hareket eden bir geril-

la savafl›n›n Küba koflullar› için zorunlu olmad›¤›n› gösterir. Küba’da Asya’daki örne¤e uygun bir hareket gereksizdi. Çünkü özellikle mücadele edilmesi gereken ciddi bir emperyalist müdahale söz konusu de¤ildi. fiüphesiz bu nedenledir ki Fidel Castro, Che Guevara ve di¤erleri silahl› mücadelede bir siyasal partinin ve örgütsel kitle çal›flmas›n›n rolüne pek önem vermemifllerdi.” (Marksizm ve Gerilla Savafl›, sf 37) “Bütün halk› etkileyen bir devrim ortam›n›n bulunuflu” ve k›sa zamanda yaflanan h›zl› geliflmeler bir KOMÜN‹ST PART‹’nin oluflturulmamas› için neden olabilir mi? Bütün halk› etkileyen bir devrim ortam›n› çok daha h›zl› hareket edilmesini, h›zla oluflturulan örgütlülüklerle düflman›n askeri olarak vurulmas›n› gerektirir. Fakat Küba’da KOMÜN‹ST PART‹’nin oluflturulmamas›n›n nedeninin bu zaman darl›¤› olmad›¤› aç›kt›r. Bu, Che’nin devrim sonras›nda çözümledi¤i ve aktard›¤›m›z hareketin küçük burjuva ideolojisinin hareketin teorik yetmezlikleri ve sadece kendi pratiklerine dayanarak ö¤renmeleriyle ilgili bir durumdur. Komünist bak›fl aç›s›na sahip olunsayd›, o k›sa sürede de KOMÜN‹ST PART‹ oluflturulabilir, gerekli gerilla birlikleri ç›kar›labilirdi. Biz birebir Çin öncesinin veya baflka bir ülkenin strateji ve taktiklerinin uygulanmas›n› beklemiyoruz. Burada Küba’daki hareketin eksikliklerine, olmas› gerekenden uzak durufluna bir k›l›f

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

73


PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

74 bulma gayreti vard›r. Oysa ki Pomeroy’un kendisi de bu devrimi “Küba milliyetçi küçük burjuvazisinin devrimi” olarak görmektedir. Bu nitelikteki bir hareketin KOMÜN‹ST PART‹’yi önemsemesi, kurmaya çal›flmas› beklenemez. Proletarya Partisi; bir s›n›f›n temsilcisidir! Devrimi sonuna kadar götürecek iradeye sahip olan s›n›f proletaryad›r. Birinci olarak; bu savafl›m›n sonuna kadar götürülüp, zafere ulaflmas› için bu bak›fl aç›s›na ihtiyaç vard›r. Küba’daki devrim sürecinde bu bak›fl aç›s›na rastlam›yoruz. ‹kinci olarak; Proletarya Partisi “demokratik merkeziyetçilik” ilkesiyle Parti içinde birlik bütünlü¤ü sa¤lar, militanlar›n› e¤itir, kadrolar›n› oluflturur, kitlelerin devrime aktif olarak kat›l›m›n› -ve bundan dolay›d›r ki devrimi sahiplenifllerinisa¤lar. Ama Küba örne¤inde “flef” ve etraf›ndakiler vard›r. Burada “flef”e adanm›fll›k, kilitlenmifllik vard›r. Her fley onda bitmektedir. Oysa Proletarya Partisi demokratik merkeziyetçilik ilkesi ile tüm üyelerini tek bir amaç -Proletarya diktatörlü¤ü- etraf›nda kenetleyebilmek, “revizyonizme ve oportünizme karfl› uzlaflmaz bir tav›r, gerici hakim s›n›flara ve onlar›n devlet iktidar›na karfl› devrimci bir tav›r olmak” (Mao) için zorunludur. Burada Nikaragua devrimiyle karfl›laflt›rma yapmak yerinde olacakt›r. Nikaragua’y› ayr›nt›l› olarak iflleyece¤imiz için çok girmeyece¤iz. Nikaragua da Küba modelini izlemifltir. Devrim son-

ras›nda o zaman hem SSCB’nin girdi¤i rota, ABD’yle olan z›mni anlaflmalar›, hem de Çin’in girdi¤i rota sonucu Nikaragua’n›n gerekli deste¤i görememesi nedeniyle yüzünü en kolay seçim olarak ABD’ye dönmüfltür. Nikaragua en zorunlu kamulaflt›rmalar› dahi yapamam›flt›r. ‹deolojik anlamda Küba’n›n da devrimin bafllang›ç süreçlerinde Nikaragua’n›n girdi¤i rotaya girmemesi için bir neden yoktur. Bir olas›l›k, özellikle Che’de gördü¤ümüz kendine özelefltirel yaklafl›m, gerçekten devrimci kayg›lar duyulmas› ve özellikle devrim sonras› sosyalist ülkelerden etkilenmiflli¤i; bir önder olarak devrimin hatt›n› farkl› bir mecraya çekmesi için “nedenler” olarak say›labilirdi. Che’nin; sosyalist devrimi hedefleyen mücadelede KOMÜN‹ST PART‹’nin ve kitlelerin örgütlenmesinin önemini ne kadar kavrad›¤›n› Bolivya örne¤inde de görebiliriz. Bolivya Komünist Partisi ile yürütülen gizli görüflmelere göre, Bolivya Komünist Partisi gerilla birli¤i ç›kart›ld›ktan sonra yard›m edecekti. Fakat Bolivya Komünist Partisi ilk bafltan itibaren sözünde durmad›. Ki dursayd› bile, “Bolivya’n›n Günlü¤ü”nden anlad›¤›m›z kadar›yla gerilla ç›kart›lan bölgelerde halk devrimcileri hiç tan›mamaktad›r. Küba, Peru ve Latin Amerika’n›n farkl› ülkelerinden gelen devrimciler gerilla birli¤ini oluflturmufltur. Ve yine günlükte Che’nin; kitlelere ulaflamamam›n yaratt›¤› s›k›nt›lar›

anlatt›¤›n› görüyoruz. Latin Amerika ülkeleri, Asya ve Afrika “emperyalist hakimiyetin en zay›f halkalar› olan ve emperyalizme do¤rudan darbe indiren, dünya devriminin (bugün en önemli) f›rt›na merkezleridir”(Mao) Bu ülkelerin yar›-feodal, yar›-sömürge olmalar›ndan kaynakl› önlerindeki görev; bir KOMÜN‹ST PART‹’nin oluflturulmas›; iflçiköylü ittifak› ve uflaklar›na karfl› genifl bir birleflik cephe oluflturmakt›r. Fakat en önemli yan KOMÜN‹ST PART‹’nin önderli¤ini sa¤lamlaflt›rmas›, siyasi ve örgütsel ba¤›ms›zl›¤›n› koruyabilmesidir. Küba devrimiyle ilgili önemli olan konulardan biri de özellikle Regis Debray taraf›ndan evrensel bir model olarak sunulmaya çal›fl›lmas›d›r. Askeri ve politik liderli¤in tek elde toplanmas›, askeri gücün kurulmas›n›n politik güçten daha önemli olmas›, gelinen noktada art›k savafl›n askeri oldu¤u vurgular›; Debray taraf›ndan özellikle Latin Amerika ülkeleri için olmas› gerekenler s›ralan›yor. Oysa ki yaz›n›n içerisinde ifllemeye çal›flt›¤›m›z gibi Küba’da devrim olabilmesinin nedenleri; Debray’›n bu sundu¤u tarz›n izlenmesinden çok; objektif koflullar›n uygunlu¤uydu. Batista güçlerinin çökmüfl oluflu, rejimin çürümüfllü¤ü, ABD’nin uzun bir süre bir tav›r gelifltirmemesi; Kübal› devrimcilerin iflini fazlas›yla kolaylaflt›rm›flt›r. Latin Amerika’da Küba devriminden sonra “komü-


nizm” tehlikesini ensesinde hisseden ABD daha sonra geliflen hareketlere karfl› etkin bir tav›r alm›flt›r. Ulusal Güvenlik Doktrini uyar›nca; paramiliter çetelerin oluflturulmas›, rejim karfl›tlar›n›n öldürülmesi, devrim mücadelesinin yükseldi¤i yerlerde darbelerin yap›lmas›, Vietnam’da kazan›lan deneyimlerle gerillay› zor duruma sokacak “alan boflaltma” takti¤inin izlenmesi, kitlelerin yo¤un bask› alt›nda tutulmas› gibi yöntemlerle; Latin Amerika’da geliflen ve Küba devrimini model alan devrimci örgütler bafl edememifltir. 1960’l›-70’li y›llarda ç›kan bir çok silahl› örgüt 80’lere gelindi¤inde “umutsuzluk” ve “y›lg›nl›kla” teslim olma aflamas›na gelmifller, bir ço¤u da kendini feshetmifltir. Bu gelinen nokta tamamen proleter ideolojiyle zay›f ba¤larla ilgilidir. Küba devrimi yine de Latin Amerika halklar›na umut olmufltur. ABD emperyalizminin ve onun uzant›lar›n›n silahl› mücadeleyle yenilebilece¤ini göstermifltir Küba devrimi. Her ne kadar devrimden önce de Latin Amerika’da gerilla savafl› veren güçler vard›ysa da, bunlar›n say›s› devrimden sonra fazlas›yla artm›flt›r. Küba’n›n flu anki ekonomiksosyal durumuyla ilgili ise Che’nin ölümünün 20. y›l› dolay›s›yla Castro’nun yapt›¤› konuflmadan yararlanabiliriz. Konuflman›n yap›ld›¤› dönem; “sosyalist ›slahat” denilen, “Küba’da son y›llarda hükümet taraf›ndan al›nan, toplumsal düzenlemeler

ve yenilikleri amaçlayan önlem ve kararlar” (Ekonomik Yaz›lar, sf 14) uygulan›yordu. Che’nin Ekonomi Bakanl›¤› döneminde bafllat›lan “gönüllü çal›flman›n” 1970’lerin bafllar›ndan itibaren; “gönüllü çal›flman›n ak›ls›zl›k oldu¤u, zaman kayb›ndan baflka bir fley olmad›¤›, günlük çal›flma zaman› bile verimli biçimde kullan›lmad›¤› halde, sorunlar›n fazla çal›flmayla, giderek daha çok, daha çok fazla çal›flmayla çözülemeyece¤i” (age; 15) düflüncesiyle b›rak›ld›¤›n› ö¤reniyoruz. Bürokrasinin, fliflirilmifl kadrolar›n, devlet ifllerinde sahtekarl›¤›n art›k yayg›n ve normal bir fleymifl gibi karfl›land›¤›n›, yüksek de¤er tafl›yan mallar›n üretiminin h›zland›r›l›p, daha az kâr getiren mallar›n yap›m›n›n durduruldu¤unu, kapitalist iflletme say›s›n›n h›zla artt›¤›n› ö¤reniyoruz, Castro’nun konuflmas›nda. Küba; ABD emperyalizminin sömürgesi olmaktan ç›km›fl ama zaman içinde sosyal emperyalizmin “sömürgesi” durumuna gelmifltir. ‹lk bafllarda yap›lan ticari anlaflmalarda özellikle dikkat edilen, “iki eflit” fleklinde anlaflmalar yerine, Küba’y› SSCB’ye ba¤layan ticari iliflkiler öne geçmifltir. Fakat bunlara ra¤men Küba’da flu an halen sa¤l›k, e¤itim, ulafl›m hizmetleri ücretsizdir. Hatta sa¤l›k alan›nda dünyan›n en geliflmifl ülkelerinden biri olarak say›lmaktad›r. Ama devrimin bafllar›nda önlerine koyduklar› “sanayileflme” hedefi ger-

çeklefltirilememifltir. Küba halen ABD’nin uygulad›¤› s›k› ambargoya maruz kalmaktad›r. Ve son dönemde anti-ABD’ci söylem ve pratikleriyle öne ç›kan Venezüella ile iliflkilerini gelifltirmektedir. fiu anda L. Amerika’da geliflen hareketlerin durumu ayr›ca incelenmeye de¤er bir konudur. Ayr›ca üzerinde düflünülmesi ve çözüme ulaflt›r›lmas› gereken bir di¤er sorun da Küba gibi yüzölçümü ufak olan ve ekilebilecek tar›m arazilerinde yetiflmeye uygun bir-iki ürünün oldu¤u, bir çok hammaddenin d›flar›dan sat›n al›nmak zorunda oldu¤u ülkelerde; sosyalizmin nas›l ayakta kalabilece¤idir. Gerçekten de Küba devrimi oldu¤unda, hammadde yoklu¤undan kaynakl› (çünkü art›k hammaddeler Çin, SSCB gibi uzak ülkelerden geliyordu ve bazen ulafl›mda s›k›nt›lar yaflan›yordu) bazen üretimin durdu¤unu yaz›yor Che! Devrimin yaflat›lmas›nda elbette ki esas olan kendi gücüne dayanmakt›r. Fakat burada sorun; gücünün ne kadar oldu¤udur? Devrimlerin yafland›¤› Rusya ve Çin; daha genifl ve verimli topraklar›, sahip olduklar› yer alt› zenginlikleri nedeniyle bu sorunlarla bir Küba gibi karfl›laflmam›fllard›r. B‹TT‹

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

75


76

Yunan komünistlerinin önderli¤indeki 1944 ulusal direnifl tarihinden belgeler-3

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

[Yunanistan Komünist Partisi (Marksist-Leninist)’in Yay›nlad›¤› ‹ki Belge]

Yay›nlamakta oldu¤umuz belgeler Duvarlar›n Ard›nda Yay›nevi taraf›ndan, Kas›m 2004 tarihinde “K›z›l Aral›k, dönemin metinleri” bafll›¤› ile Yunanistan/Atina’da 1. bask›s› yap›larak yay›nlanan kitaptan çevrilmifltir. Çevirilen belgelerin okurlar›m›z taraf›ndan daha iyi anlafl›lmas› aç›s›ndan, broflüre yay›nevi taraf›ndan yaz›lan girifl bölümünü de oldu¤u gibi yay›nl›yoruz. Çevirinin daha bütünlüklü olmas› için baz› devrik cümleleri asl›na ba¤l› kalarak düzeltme yoluna gittik. Yine baz› ifadeler Türkçe okurlar taraf›ndan daha iyi anlafl›lmas› için düzeltildi. Ancak büyük oranda birebir çeviriye ba¤l› kald›k. Türkiye devrimci demokrat kamuoyunun Yunanistan iç savafl›na iliflkin daha fazla ve kuflkusuz ki do¤ru bilgi sahibi olmas› aç›s›ndan, yay›nlamakta oldu¤umuz bu tarihsel belgelerin büyük önem tafl›d›¤› düflüncesindeyiz. Bu önemden hareketle okurlar›m›z›n bu belgeleri dikkatli ve irdeleyici bir gözle okumas›nda yarar vard›r. Öte yandan belgeleri uzunlu¤undan kaynakl›, üç bölüm halinde yay›nlamay› uygun bulduk. Okurlar›m›z›n bu yaklafl›m›m›z› anlay›flla karfl›layaca¤›n› umuyoruz. Belgeleri yay›nlayarak bizlerin ve Türkiye devrimci demokrat kamuoyunun bilinçlenmesine vesile olan Yunan komünistlerine ve yay›nevine teflekkürlerimizi belirtiyoruz.

YUNAN KAT‹N’‹ ÖNSÖZ Atina ve semtlerinin yollar›nda, iflgalcilerin ve iflbirlikçilerinin barbarl›klar›n›n kurban› olarak düflen halk çocuklar›n›n, kahramanlar›n›n kanlar› daha kurumam›flt›. Kesariyani’ye giden Poligon yolu, geçen y›l›n May›s’›n›n ilk günlerinde ak›t›lan kanlarla taflm›flt›. Kallithea’da, Kokinia’da, Durguti’de, Kolonos’ta faflist barbarl›klar hala tazeydi. Buralardan meflhur Alman efzon cellatlar› da geçtiler. Özel Güvenlik’in kanalizasyonlar›ndan masum flehitlerin cesetleri ç›k›yordu. Kardefllerimizi flehit edenler hala gözlerimizin içine bak›yorlar. Almanlar›n iflbirlikçileri mahkemelerde “ulusal kahramanlar” olarak ilan edilirken, halk tahrik ediliyor. Karaborsac›lar dönüp, Almanlar›n korumas› alt›nda çocuklar›m›z›n kanlar›yla oluflturduklar› zenginlikleri gösteriyorlar. Alman efzon askerleri ve yabanc› silahlarla Atina-Pire halk›n› kana bo¤an, Aral›k faflist darbesini örgütleyen kifliler, bugünkü ulusal ihanet, suçluluk ve zulüm dünyas›n› da yaratan kiflilerdir. Halk› bir türlü rahat b›rakmayan ayn› kiflilerdir ve flimdi de suçlar›n› örtebilmek, halk›n an›lar›ndaki vahfli cinayetleri silebilmek için Yunanistan için savaflan yurtseverlerin vahflice kovuflturulmas› gibi kendilerine yak›flan bir metot buldular. Kendi iflledikleri suçlar› kara bir


örtüyle örtebilmek için bir sürü cinayetin EAM taraf›ndan ifllendi¤i rolünü oynamay› denediler. Aral›k sonras› Ptomatologia’n›n1 anlamlar›ndan bir tanesi de buydu. Yerel ihanetçi çevreler, hepsi ve Ser Stren’e varana dek tüm yabanc› gerici güçler, o bütün korkunç cinayetleri EAM’›n iflledi¤ini yüksek sesle ilana bafllad›lar. Böylelikle bir yandan Yunan halk›n›n özgürlü¤ü ve ulusun ba¤›ms›zl›¤› için yürüttü¤ü kahraman mücadeleye iftira ediliyor ve öte yandan gerek köleli¤in kara y›llar›nda gerekse de Aral›k günlerinde iflledikleri say›s›z cinayetlerin üstü örtülüyordu. Örtüyorlard›... Örttüklerini san›yorlard›. Çünkü ihanetçi ellerden dökülen onca kan ›rmakt› ve üstü örtülemezdi. Bunlar›n d›fl›nda, EAM’›n yüksek sesle ilan edilen “suçlar›” hakk›nda gerçe¤i söylemenin zaman›d›r. ‹lk günlerde bütün bir halk›n, Atina ve Pire’nin çok

çileli, esas halk›n›n eflit olmayan bir mücadelede aslanlar gibi dövüfltü¤ü do¤rudur ve infazlar›n oldu¤u da bir gerçektir. Çünkü gerek ihanetçilerin cezaland›r›lmam›fl olduklar›n› görmesinden ötürü art›k g›na gelmifl halk›n tekrar silaha sar›l›p cellatlaflmas› ve gerekse de “kötü ruhlar›n kirlenmemifl halk mücadelesini” buland›rmalar›ndan ötürü bu do¤ald›r. Hiçbir tarafs›z gözlemci çetin bir mücadelenin atefli ve alevleri içinde, bunlar›n kaç›n›lmaz oldu¤unu ve böylesi eylemselliklerle halk mücadelesinin zarar görebilece¤i baz› pratiklerin varolabilece¤ini ancak buna ra¤men baflka bir yolun olmad›¤›n› da anlamamazl›k edemez. Ama hiçbir zaman Ptomatologia örgütleyicilerinin sunduklar› bu infazlar olmad› ve hiçbir zaman bu halk karfl›t› seferberli¤i örgütleyicilerinin ortaya ç›kard›klar› i¤renç, dehflet verici fleyler olmam›flt›r. Bu broflürün hedefi bu gerçe¤in kan›tlanmas›d›r. Ta-

rafs›z insanlara; kör etmeler, kol bacak kesmeler, iflkencelerle dolu dehflet hikayelerinin ve daha birçok tarif edilemez suçun nas›l bir ustal›kla y›k›lmaya çal›fl›ld›¤›n› göstermektir. Ve bu iftiralar›n çürütülmesinin kan›t› inkar edilemez olaylarla olacakt›r. Ve ikna olmayan birebir herkesi; verece¤imiz bilgilerle kendilerinin de tespit edebilmesi aç›s›ndan araflt›rma yapmaya ça¤›r›yoruz. Yunanistan’daki her mücadelenin maruz kald›¤› ahlak d›fl› iftiralar›n örtülerini kald›rma zaman›d›r. Gerçek bazen karart›labilir, ama sonuçlar daha ayd›nl›kt›r. O R‹GAS YAYINEV‹ ORGAN‹ZASYONU, AT‹NA 1945

‹ftira seferberli¤i nas›l örgütlendi? Atina ve Pire halk›n›n silahl› direnifli 33 gün dayand›. Bu 33 gün boyunca Atina ve Pire semtleri, tanklar›n, havanlar›n, toplar›n, deniz donanmas›n›n, uçaklar›n atefli alt›nda olmad›¤› bir saat bile

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

77


78

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

geçirmedi. Kurbanlar binlercedir. Bazen avlulara, kilise çevrelerine, kald›r›mlara, arsalara gömüldüler. ELAS geri çekilip, ‹ngilizler girdi¤i zaman, bu cesetler mezarlar›ndan ç›kar›l›p araçlara dolduruldular. Peristeri’de, Kipseli’de veya Turkovunio’da2 elleri ayaklar› kesilmifl, burunsuz, gözsüz halde bulundular ve yak›nlar› “savaflç›lar›n elleri alt›nda katledilenler” olarak teslim almalar› için ça¤r›ld›lar. Ve bu hikayenin tutmas› için de savaflç›lar taraf›ndan öldürülenlerin yak›nlar›n›n emekli maafl› alacaklar› ama bafl›bofl fleylerden (yani uçaklardan, toplardan, tanklardan vs.) ölenlerin yak›nlar›n›n hiçbir fley almayacaklar› söylentisini yayd›lar. Böylelikle herkes için yak›n›n› savaflç›lar›n kurban› olarak sunmak ç›kar oldu. Gazeteler katledilenlerin isimleriyle doldu, Ser Stren ve yabanc› muhabirler ELAS’›n barbarl›klar›n› görmeye ça¤r›ld›lar. ‹ftira seferberli¤inin baflar›s› böyle daha bir güvenlikliydi. Emekli maafl› vaatlerine ra¤men iftirac›lar›n ihanetçi atmosferlerinin maflas› olmak istemeyen herhangi bir onurlu insan için “sen KKE’cisin” tehdidini kullan›yorlard›. Politik sömürü için haks›z yere öldürülmüfl yak›nlar›n›n cesetlerini sergileyen kafirleri gören onurlu insanlar›n karfl› ç›kmalar›na verilen cevap ise, “dara¤ac› istiyor” idi. Tabi yap›lanlar sadece bunlar de¤ildi: Savaflç›lar›n “barbarl›klar›n›n” tespitini sa¤lamak maksad›yla özel

ekipler organize edilip cesetlerin gözleri ç›kar›l›yor, organlar› kesiliyor, böylece etik karfl›t› kol ve bacak kesmeler sunuluyordu. Böylesi dehflet verici suçlar› sadece Almanlar›n iflbirlikçileri, Shimanan’›n eflde¤er ö¤rencileri düflünebilir ve uygulamaya sokabilirdi. Kulland›klar› araçlar bunlard›. Ve flimdi de yukar›daki anlat›mlar› kan›tlayacak bir s›ra inkar edilemez olay› ekliyoruz. Yapt›¤›m›z bütün tespitleri yazmak mümkün de¤ildir. Ama klasik iftirac›lar›n a¤›zlar›n›n pay›n› vermek için yeterli bir cevapt›r. 1. Haralambos Malisiakos Svoronu, 5 çocu¤un koruyucusu. Nathanail fabrikas›n›n önünde 10 kifli ile birlikte, 28 Aral›k’ta havan mermisiyle öldü¤ünü herkes biliyor. Gazeteler, Kato Patisia’da 40 kifliyle beraber katledildi¤ini yazd›lar. 2. Ekaterini Vihu, 37 yafl›ndaki Evangelios Kastrinakis, 27 yafl›ndaki Eleni Kastrimakis ve bir buçuk yafl›ndaki çocuklar› Lefteri evlerinde (Makedonias 44) havan topuyla öldürüldüler ve Agios Meletis’e gömüldüler. Cesetleri tan›nmaz hale gelmifl bir flekilde Peristeri’de “sergilendi.” 3. Spiros Georgiu Venieris, 22 yafl›nda, adresi Akominatu 64. 12 Aral›k’ta tank a¤›r makinas›yla yaraland› ve ayn› gün öldü. Cesedi Agios Vasilis’in Meçovu caddesine tafl›nd›. fianss›z annesi o¤lunun cesedini orada teslim ald› ve O’nu Agios Spiridonas’ta gömdü. Annesi düzenli bir flekilde mezar›na gidiyor ve an›s›na kandil ya-

k›yordu. 10 fiubat’ta baflka bir kad›nla beraber mezara gitti¤inde, mezar› aç›lm›fl ve bofl buldu. Mezarc›, cesedin Peristeri’ye naklinin oldu¤unu söyledi. Ve oraya gittiklerinde cesedi, “katledilenlerin” cesetleriyle beraber “sergilenirken” buldular. 4. Grigorios Lerios, Paleon Sfagion sakini, Harakopu dura¤›nda sigara sat›n al›rken serseri bir kurflunla vuruldu. Skandalaki Klini¤i’ne götürüldü, orada öldü. Baflka ölülerle birlikte klini¤in d›fl›nda gömüldü. Gazeteler, ELAS taraf›ndan “infaz edildi¤ini” yazd›. 5. Yannis Fafutis, adresi Macagriotaki 17, Kallithea. Evinden ç›karken tank mermileriyle öldürüldü ve yak›nlar› taraf›ndan gömüldü. Cesedi, dehflet verici bir halde, organlar› kesilmifl bir halde toplu mezarda bulundu. 6. Thasos ‹eropulos, 61 yafl›nda, Kallitheas Poligon mahallinden. Serseri bir kurflunla yaralan›p, 17.12.44’te hastanede öldü. Ocak’ta “savaflç›lar›n vahflice infazlar›ndan” olarak sunuldu. 7. Stathis Papadakis, 18 yafl›nda, ‹mmittos (Erasinidu 34 adres)’dan. Yaraland› ve öldü. Ailesi Onu Agios Artemis’e gömdü. 22 fiubat’ta polis, annesini cesedi mezardan ç›karmaya ve günlerce Kesariyani’nin Zoodohis Pigis’te (kilise) “sergilemeye” mecbur etti. 8. Spiros Vendiris, Sula 31. Tam Agios Spiridonas gününde ‹ngiliz tanklar›yla 3 Eylül Caddesi’nde öldürüldü. O’nu 3. Mezarl›¤a gömdüler. Daha sonra Peristeri’de; özel ekiplerce biçimi


de¤ifltirilmifl halde, gözsüz sunuldu. 1945’te “Vradini” ve “Asirve kimli¤i “tespit edileme12. Pire’de Skuludi köfl- matos” gazeteleri flu haberdi” yaz›s›yla “sergilenir- künün yak›n›nda bir kuyu leri yay›nlad›lar. “Adli t›p ken” bulundu. K›z kardefli bulunuyor. Oraya geçici ola- doktoru Psimaras bey, ‹mitDimuliça, kardeflinin cesedi- rak, (çünkü baflka bir yer tu’da araflt›rmalar sonucu bune yap›lanlara karfl› ç›k›p fli- yoktu) onlarca ceset gömül- lunan hemflire Maria Pakayette bulundu. dü. 2’si do¤al nedenlerle öl- na’n›n cesedine iliflkin; sa9. Evangelos Yaniris. müfl ihtiyar, üçü de¤iflik ser- vaflç›lar taraf›ndan tutuklaDo¤al bir biçinde öldü. Onu seri mermilerle ve di¤erleri n›p, kötü muamele edilip, te“vahflice katledilenler” ka- de çat›flmalarda ölen savaflç›- cavüz edilen ve ard›ndan intaloguna dahil ettiler. lard›. Onlar› daha sonra ora- faz edilen.....” 10. Agios Triados (Viro- dan ç›kar›p üzerlerine 20 ce14. 3 Ocak gecesi 65 yanas’ta) korulu¤undaki çat›fl- set daha ekleyince “tarih” fl›ndaki Vasiliki Frangu, mimalarda öldürülen 50 savafl- ayd›nlanm›fl oldu. “Skuludi yokart iltihab› krizinden ötüç›n›n cesedini 20 fiubat’ta ç›- köflkünün kuyusu. KKE’ci- rü öldü. (Thiras Caddesi sokard›lar. Üzerlerinde lerin vahfliliklerinin kur- nunda oturur) ‹ki k›z› onu “ELAS’›n infaz ettikleri” banlar›, yarabere içinde Sepolia’daki Agios Spiridoyaz›s› olan bir kamyona yük- ikiyüz ceset say›ld›...” nas (kilise)’›n avlusuna gömlediler ve ürpertici bir tören13. Hemflire Maria Pana, düler. ‹ki yetim k›z kardefl le bütün semtte dolaflt›rd›lar. Yunan K›z›l Haç› ve Vu- baflka koruyucular› olmad›11. Aral›k’›n 12’sinde ö¤- la’daki Asklipiu Hastanesin- ¤›ndan ötürü Nea Liosia’daki le saatlerinde, Zaimi ve Stur- de hizmet veriyordu. Oradan, evli erkek kardefllerinin evinara Caddeleri kavfla¤›nda 20 Aral›k’a kadar paha biçil- ne gidip, operasyonlar bitinaskeri baflhekim Dimitris mez hizmetler verece¤i Neas ceye kadar orada kald›lar. Belias, bir ‹ngiliz tank›n›n Smirnis Hastanesi’ne gönül- Atina’ya döndüklerinde ana¤›r makinal›s›n›n yayl›m lü olarak geldi. 20’den 29 nelerinin mezar›n› görmeye atefliyle öldürüldü. gittiler. Mezar boflCesedi, düfltü¤ü Alman efzon askerleri ve yabanc› silah- tu. Onlara cesedin yerde 3-4 gün kald›. larla Atina-Pire halk›n› kana bo¤an, Ara- Peristeri’de oldu¤u Bir gece Ulusal Da- l›k faflist darbesini örgütleyen kifliler, bu- söylendi. Oraya yan›flma Birli¤i, ge- günkü ulusal ihanet, suçluluk ve zulüm gittiklerinde cesedi, neralin cesedini dünyas›n› da yaratan kiflilerdir. her taraf› jiletlenkald›r›p, Aleksandmifl, kötü muameleros Bulvar›’na yaye tabi olmufl halde k›n bir yerde gömdü. Cenaze Aral›k’a kadar, bir doktor ve buldular ve üzerinde ise: töreninde ilahiyi Agias Vasil- befl hemflire ile birlikte “ELAS canileri taraf›ndan lios papaz› okudu ve mezar›- ELAS’›n ‹mittu’daki ekibin- vahflice katledildi” yaz›s› na, üstünde ismi yaz›lm›fl de hizmet verdi. 29 Aral›k vard›. halde tahta bir haç ve defne- gecesi, ‹ngilizlerin semte gi15. Marik P. Konstantiden bir çelenk kondu. Ard›n- rebilme ihtimali do¤unca, nidu, 27 yafl›nda (Palamidi 4 dan Ulusal Dayan›flma, ma- motorize ameliyathaneye ya- Caddesi’nde oturur), mutfahalle bakkal› arac›l›¤›yla ya- k›nlaflabilmek için tüm ame- ¤›na düflüp, kafas›n› koparan k›nlar›na haber verdirip, ken- liyat ekibi Koropi’ye do¤ru havan mermisiyle öldürüldü. dilerine cesedin yüzü¤ü, sa- harekete geçti. Hemflireler ve Agios Georgios kilisesine ceati ve içinde tüm maafl› ola- Doktorlar ‹mittu’ya t›rman›r- nazeden sonra gömüldü. Cecak flekilde (görülüyor ki ay- larken fliddetli bir kar f›rt›na- sedi Peristeri’de dehflet n› gün maafl›n› alm›flt›) cüz- s› bafllad›. Personel kar alt›n- uyand›racak bir de¤iflimle dan› teslim edildi. Daha da gömülme tehlikesi geçir- “tespit edilemedi” yaz›s›yla sonra cesedi mezar›ndan ç›- di. Kahraman hemflire Maria bulundu ve gazeteler “kanekar›ld› ve ELAS’›n vahflice Pana dayanamad›. Orada ru- mici savaflç›larca katledilkatlettiklerinden biri olarak hunu teslim etti. 26 fiubat di” diye yazd›lar.

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

79


PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

80 16. Gitmelerinden iki hafta önce, 29 Eylül 1944’te, Almanlar Baruthaneye sald›r›p ‹era Odos Caddesi’nin sa¤›ndaki solundaki 60 evi atefle verdiler. 70 yurtseveri de yakalay›p, infaz ettiler. Bunlar›n 45 tanesi Agios Spiridonas (Baruthane) kilisesi d›fl›ndaki toplu mezara gömüldü. Ayn› yere Aral›k’ta çat›flmalarda ölen 15 savaflç› daha gömüldü. Bu onurlu 60 mücadelecinin cesedi Ocak ay›nda ç›kart›l›p 3. Koskinias Mezarl›¤›’nda teflhise sunuldu. Yetkililer bütün bu kiflilerin “ELAS Koskinias birliklerince iflkence edildikten sonra infaz edildiklerini” onaylad›. 17. Savaflç› Evangelos Kapetanakis (Monemvasias 24), Makriyanni Jandarma Taburu çat›flmas›nda öldü. Ailesi cesedini al›p, Harakopu Biçki Dikifl Okulu’nun avlusuna gömdü. Ocak ay›nda, ELAS’›n yabanili¤inin kurban› olan üç kiflilik bir mezar daha bulundu¤u haberi yay›nland›. 18. 7 Aral›k Politeknik çat›flmas›nda öldürülen savaflç› ve Politeknik ö¤rencisi Konstantinos Çakakis Roidi Caddesi 22 numarada oturuyordu. Ekim ay›nda Girit’ten köylüsü Yorgo Despotaki’yi misafir etmiflti. Yorgo Despotaki beraberinde az›c›k k›r›k oldu¤undan dolay› yenisini almak için ninesinin cam gözünü getirmiflti. 7 Ocak’ta Milli Muhaf›z Ordusu bölgeye girip, bofl evleri ya¤mal›yorlard›. fianss›z Çakakis’in evinde cam gözü buldular ve ertesi gün kamuoyu kovalarca ç›kar›lm›fl göz bulundu¤u haberini

ö¤reniyordu. 19. Pangrati sakini, avukat Spiros Aleksiu, KKE üyesi, 5 Aral›k’ta Papandreu’nun düflüflünden ötürü gerçekleflen gösteride “Omonia” hotelleri katillerinin sald›r›s›nda öldürüldü. Mitropolis otelinin alt›nda öldü. Hiç kimse cesedine ne oldu¤unu bilmiyordu. Ocak ay›nda cesedi Peristeri’de bir gözü ç›kar›lm›fl, burnu kesilmifl ve bir dizi muameleye maruz kalm›fl bir halde bulundu. Üzerinde “savaflç›larca vahflice katledildi” tabelas› vard›. 20. Deniz donanmas›n›n korkunç bombard›man›nda, hepsi Peristeri sakini olan hamile Pipiça Eksindari ve üç çocu¤u, Stasas Niuza’n›n iki küçük çocu¤u, anneleriyle birlikte Mosaidis ve Pandelis Viladimeris Peristeri’de öldürüldüler. Daha sonra bu dokuz ceset teflhise sunuldu ve ELAS’›n vahflice katlettikleri katalo¤una girdiler. 21. Moisis Çanakaliotis, 32 yafl›nda. Apollonos Mahallesi Hrisastomu Smirnis 11 no’lu evin sakini. 22 Aral›k’ta küçük bir köprünün oldu¤u Saporta yak›n›ndaki bakkala gitti¤i s›rada havanla öldürüldü. Çanakaliotis ile

beraber ayn› yöne giden iki ihtiyar kad›n da öldürüldü. O’nu ELAS taraf›ndan katledilmifl olarak sundular ve 40 gün sonraki anmas›nda Agios Dimitrios papaz› Vasilios minberden Moisis Çanakal›otis’i katleden “i¤renç KKE’li katiller” diye hayk›rma flans›n› buldu. 22. Aral›k ay›nda bayan ‹rinis Miropulu’nun annesi, bir mücadelecinin kaynanas›, Sepolion’un arka soka¤›ndaki Aristotelus Caddesi’nde kalp krizinden öldü. E.L.D.’nin papaz› Hrisantosu O’nu Sepolia yak›nlar›ndaki Agios Spiridonas’ta gömdü. Daha sonra cesedi, Peristeri’de burnu kesilmifl ve tan›nmaz halde bulundu. Bu kafirli¤e karfl› ç›kan bayan Miropulu fazla ba¤›rmamas› yönünde uyar›ld›. Ç ü n k ü KKE’liydi ve tutuklanabilirdi. 2 3 . ‹rini Vas i l a k i (Asklipiu 85 sakini), Asklipiu-Smolenski köflesinde ‹ngiliz a¤›r makinal›s›yla, 15 Aral›k 1944’te ölümcül bir flekilde yaraland›. Sivil Hastanesi’ne kald›r›ld› ve 16 Aral›k 1944’te orada öldü. Cesedi, Peristeri’de teflhis sergisinde bulundu.


24. SSK Hastanesi’nde (Kumunduru 4 numarada) Aral›k süresince 300’den fazla yaral› tedavi görüyorlard›. Ço¤u hastanede öldü ve bir k›sm›n›n da el ve ayaklar› doktorlarca kesildi. Ölülerin ve kesilmifl organlar›n orada gömülme olanaklar› olmad›¤›ndan, Peristeri personelinin müdahalesiyle Ocak ay›n›n ilk günlerinde oradan al›n›p, gömüldüler. Bu cesetler ve organlar daha sonra oradan al›n›p, “ELAS’›n suçlar›” sergisinde sergilendiler. 25. 26 Aral›k’ta bayan Kalliopi Pakavu bir havan mermisiyle öldürüldü ve cesedi “ELAS taraf›ndan katledilmifltir” diye teflhis sergisinde sunuldu. Pakavu’nun o¤lu bunun bir katletme sonucu olmad›¤›n› keflfedince, annesini gömmek için cesedini geri istedi. ‹ki gün sonra cesedi tekrar mezar›ndan ç›kar›p yine teflhis sergisine koydular. 26. Bayan Niça Gelem 26 Aral›k’ta tank atefliyle öldürüldü. Cesedi, yüzü kazma darbeleriyle biçim de¤ifltirmifl bir halde ve “ELAS taraf›ndan vahflice katledildi” tabelas›yla bulundu. 27. Eleftherios Çungas 20 Aral›k’ta Asklifiu 41’deki evinde öldü. Doktor raporu korkudan öldü¤ünü söylüyor, Agios Nikolaos (Pefkakia)’da gömüldü. Daha sonra cesedi bir gözü ç›kar›lm›fl halde teflhis için Peristeri’de bulundu ve gazeteler savaflç›lar taraf›ndan infaz edildi¤ini yazd›lar. 28. 24 Aral›k’ta ELAS savaflç›s› Yoannis Psathas a¤›r makinal› taraf›ndan öldürül-

dü. Cesedi Gizi Mezarl›¤›’na nakledildi ve orada gömüldü. 20 gün sonra cesedi Peristeri’de tan›nmaz halde bulundu. Annesi Virginia Psathas gidip o¤lunu al›p Merkez Mezarl›¤›’na gömdü. “Estia” gazetesi savaflç›larca infaz edildi¤ini yazd›. 29. Dimitrios Sarris, 48 yafl›nda, 14 Ocak’ta do¤al nedenlerle öldü. Anasthaseos Mezarl›¤›, 6. bölüm 239 no’lu mezara gömüldü. Birkaç gün sonra kimbilir hangi ceset sergisinde ve herhangi bir Stren’i duyguland›rmak için ölü kayboldu. 30. 3. Alay, 1. Tabur 1. Bölük dinamitçisi, savaflç› Thodorakos Yannis, 3 Ocak’ta kalbinden kurflunlanarak öldürüldü ve kardefli bilgilerini yazarak onu Agio Spiridona’da gömdü. Turkovuno’nun iflgalinden sonra, Yunan Katin’inin örgütleyicileri onu mezar›ndan ç›kar›p Galaçi çay›na götürdüler. Gazeteler “milliyetçi” Thodorakos’un savaflç›larca öldürüldü¤ünü yazd›lar. 31. Bayan Varvara Alamanu (Hrisopoleus 16, Gizi’de oturur), ‹ngiliz havan›yla öldürüldü. Gazeteler savaflç›larca infaz edildi¤ini yazd›lar. 32. Yeorgios Yorgiadis, 3 Aral›k mitinginde yaraland›. Sivil Hastanesi’ne nakledildi ve orada 6 Aral›k’ta öldü. Ertesi gün yak›nlar› cesedi almaya gittiklerinde, birileri cesedi Kraliyet bahçesine gömdüklerini, baflkalar› ise Kokinias Mezarl›¤›’na gömdüklerini söylüyorlard›. K›z› Erasmiya Yorgiadu, 20 Mart’ta EOXA’ya kendisine verilen bir tazminat› almaya

gider. Müdüriye Baso Lagu kendisine, babas›n›n savaflç›larca öldürüldü¤ünü belirten bir bildirgeyi imzalamas› gerekti¤ini söyler. 33. Dionisios Stamatelatos 7 Aral›k’ta yaralan›p 22 Aral›k’ta N. ‹onias Hastanesi’nde öldü. Tritias 20’deki evine getirildi ve daha sonra Agios Yorgos’taki 3. Mezarl›k’ta gömüldü. Mezar›ndan ç›kar›p Peristeri’ye naklettiler. Annesi Konstandina 12 Ocak’a kadar cesedin durumunun iyi oldu¤unu görür. 13 Ocak’ta cesedi teslim almaya gitti¤inde, gözleri ç›kar›lm›fl, a¤z› aç›k ve dili kesilmifl halde bulur cesedi. O anda orada bulunan polis bekçisine flikayette bulunur ve o bekçi de önceki gün orada bulundu¤undan, gerçekten de düne kadar cesedin iyi durumda oldu¤u tespitinde bulunur. 34. Gazeteler, komünist cellatlar›n yamyamvari bir flekilde ve vahflice katlettikleri “Jandarma Binbafl›” Aristidis için epey gürültü kopard›lar. Gerçek ise flöyleydi: Aristidis Tagmatarhis (Aristidis’in soy ismi olan “tagmatarhis” gerçekten de, Yunan dilinde binbafl› demektir. Çn.) P. Sfagion’da oturan, 53 yafl›nda bir ayakkab› tamircisiydi. ‹ngiliz birliklerinin girdi¤i gün, Kukaki’deki Ploka f›r›n›n›n d›fl›nda serseri bir kurflunla öldürüldü. A¤›r yaral› bir halde (Kallithea Meydan›’ndaki) Skandalaki Klini¤i’ne nakledildi ve k›sa bir süre sonra öldü. Cesedi klini¤in hemen d›fl›na 16 bombard›man kurban›yla birlikte gömüldü. 20 gün sonra polis bilgilerini

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

81


PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

82 al›p ve ailesinin karfl› ç›kmas›na ra¤men onu “vahflice katledilmifl olarak” ortaya ç›kard› ve bahts›z Aristidis Tagmatarhis’i jandarma Tagmatarhis’i (binbafl›s›) yapt›. 35. Sa¤c› gazeteler: “Kallithea’da Agias Varvaras bahçesinde, savaflç›larca infaz edilen ve milli muhaf›zlara ait baz› cesetleri mezarlar›ndan ç›kar›ld›lar. Aralar›nda birço¤u kötü muameleye maruz kalmas›na ra¤men milli muhaf›z Grigoriu Pithaliçi’n›n cesedi tespit edildi” diye yazd›. Gerçekte ise savaflç› Grigoriu Pithaliçi (Lulis kod adl› meflhur kahraman) çarp›flmada öldürülmüfl ve oraya geçici olarak gömülmüfltü. 36. Aral›k’ta Fokionos Negri soka¤›n›n bafllad›¤› Kipseli Meydan›’nda, 1. fiube polis bekçisi Nikos Dandelakos bafl›ndan havan flarapnelleriyle a¤›r bir flekilde yaraland›. Kendisine ilk yard›m› ELAS yaral› tafl›y›c›lar› sundular ve 7. fiube polis meslektafllar›na, üzerinde bulunan kimli¤i ve 1000 drahmi paras› teslim edildikten sonra, N. ‹onias Hastanesi’ne naklettiler ve orada öldü. Birçok meslektafl›n›n huzurunda Agios Athanasios Kilisesi’nde gömüldü. Meflhur ceset ç›karmalar›nda cesedi Turkovuna’da “katledilmiflcesine” bulundu ve “Yunan Kan”›na “Bulgar EAM”c›lar›n suçlar›yla ilgili konuflma bahanesi verdi.3 37. Yannis Vugas (Kipseli 99) Patision Caddesi’ndeki

bürosuna giderken havan atefliyle yaraland›. Evangelismos’a (hastane) nakledildi ve kar›s›n›n dedi¤ine göre orada öldü. Bu arada ELAS taraf›ndan öldürülenlerin yaflam öykülerini düzenleyenler bunu listeye dahil ettiler. Nisan ay›nda akrabalar› ve arkadafllar› “savaflç›lar›n vahflice katletti¤i Yannis Vugas’›n an›s›n› onurland›rmaya” ça¤r›ld›. 38. Takis ‹liopulos, 16 yafl›nda, Kriaku Meydan›’ndaki apartmanlarda konuflland›r›lan ve ayr›m gözetmeksizin yoldan geçen sivil-

lere atefl açan Özel Güvenli¤in Jandarma art›klar› taraf›ndan 8 Aral›k’ta otomatik silahla öldürüldü. Ertesi gün ailesi taraf›ndan Agiu Meletiu mahaline yak›n olan “Agios Spiridon” küçük kilisesinin bahçesine gömüldü. Bu yerde, mecburiyetten ötü-

rü gerek ELAS savaflç›s›, gerekse de sivil halktan 400’den fazla kifli gömüldü. 8 ila 10 fiubat’ta Atina Belediyesi’nin mezarkaz›c› “özel ekipleri”, yukar›da bahsedilen yerden ELAS taraf›ndan “vahflice katledilenleri” ç›kararak, Peristeri’deki teflhis amaçl› “sergi”ye naklettiler. Mezarlar›n aç›lmas› s›ras›nda hiçbir cesedin ailesi ve yak›n› alana yaklaflabilme cesareti gösteremedi, çünkü ekipler, “katillere ölüm” diye hayk›ran “kederli” milliyetçiler taraf›ndan kuflat›lm›fllard›. Ama kilisenin kandilcisi taraf›ndan zaman›nda bilgilendirilen Kostas ‹liopulos, kar›s›yla beraber oraya gider ve binbir tehlikeye ra¤men o¤lunun ölüsünü almay› baflar›r. Agion Anargiron Mezarl›¤›’na nakil ve gömülmesi O’na 15.000 drahmiye mal olur. Çat›flmada veya a¤›r makinal› yayl›m atefllerinde, bombard›manlarda vb. ölen veya öldürülen kiflilerin katledilenler olarak sunuldu¤u örneklerden bir k›sm›n› belirttik. fiimdi de yaflamalar›na ra¤men “ELAS taraf›ndan infaza u¤ram›fl” olarak sunulan insanlardan baflka örnekler belirtece¤iz. 1. Motorize bölümde (Aharnon Caddesi ve Surmeli köflesi) 200 polis bulunuyor. Bunlar›n aras›nda stajer komiser muavini Protopapas Sp. de bulunuyor. Yine


gazetelerin, savaflç›lar taraf›ndan katledildiklerini belirttikleri polis bekçileri Haralambos Emm., Konstantinos K., Kuçikos K., Trifilakis Yorgios bulunuyor. 2. Polis bekçisi Staykos And., El Daba’da bulunuyordu. Gazeteler savaflç›larca infaz edildi¤ini yazd›lar. 3. Gazeteler komiser muavini Karipulos Kostas’›n savaflç›larca infaz edildi¤ini yaz›yorlar. Bu komiser muavini bugün 4. Polis Karakolu’nda görev yap›yor. 4. “Thision’u iflgal etti¤inde X üyesi Yannis Vatikiotis’in ELAS taraf›ndan katledilifli” vakas›n› Aral›k günlerinde yay›n yapan Papandreu’nun gazetesi “Ellas” yay›nlad›. ‹nfaz›n ve O’na yap›lan iflkencelerin vs. sansansiyonel ayr›nt›lar›n› yay›nland›. Bu sözde kurban yafl›yor ve milli muhaf›z Ordusu, 146. Ekip, “Vio” merkezinde görev yap›yor. 5. Piyano hocas› Ahillevs Kolasis, Koleti 8 no’lu evinde 2 Ocak’ta tutukland›. 4 Ocak’ta El Daba’ya yolland›. “Aneksartitos” gazetesi savaflç›larca katledildi¤ini yazd›. ‹htiyar, hasta annesi d›fl›nda, ev sakinleri ve komflular› da O’nu ölü biliyorlard›. 27 Mart’ta El Daba’dan canl› bir flekilde geri döndü. 6. Katriças Kostas, milli muhaf›zda görevli kardefli Nikos Kavakariyi öldürmekle suçland›. Ama güya infaz edilen bu kifli, çok sonra görevli oldu¤u ELAS’tan döndü. Olay› ö¤renen Apostolos Anguras, haks›z yere tutulan Katriças’›n sal›verilmesini sa¤lamak için kendisi 4. Sorgu Bölümü’ne gitti.

7. Papandeu’nun ç›kard›¤› “Ellas” gazetesi Xitis olan Evangelos Dalian›s’un Thision’da ELAS taraf›ndan katledildi¤ini yazd›. Dalianos yafl›yor ve Kriekuki’deki 147. Taburun 2. Bölü¤ünde gönüllüdür. 8. Aral›k’ta ELAS, Aharnon Caddesi’nde, Pirgos’un Doneika köyünden jandarma üstte¤meni Thanasi ‹liopulo’yu yakalad›. Gazeteler cesedinin tan›nmaz halde bulundu¤unu, kar›s›n›n cesedi teflhis etti¤ini ve cenaze töreni yapt›¤›n› yazd›lar. Bu arada ‹liopulos rehinelikten döndü ve kar›s›yla birlikte Singru caddesi 84 numarada yafl›yor. 9. Aral›k’›n son günlerinde emekli albay Nikolaos Depastas rehin al›nd› ve üç gün sonra ise serbest b›rak›ld›. Gazeteler “kaç›r›ld›, iflkence gördü ve katledildi” diye yazd›lar. Sözde kurban Mager Soka¤› 11 a’da yafl›yor. 10. N. Kurtesi’nin suçlamas›yla güya N. Kurtesi’nin o¤lunu infaz etti¤i gerekçesiyle savaflç› Emmanuil Ralias 8. Polis Karakolu taraf›ndan tutukland›. Bu sözde “infaz edilen” kifli ‹ngilizlerce rehin al›nm›flt› ve flimdi geri döndü. 11. Harilau Trikupi ve Solonos kavfla¤›nda, 4 Aral›k’ta, 48 yafl›ndaki polis bekçisi G., savaflç›lara karfl› çarp›fl›rken her iki baca¤›ndan a¤›r yaraland›. Her ne kadar savafl d›fl› kalm›fl olsa bile, ELAS’›n yaral› tafl›y›c›lar› yaflamlar›n› tehlikeye atarak O’nu al›p, 11/3 Taburu’nun Yaral›lar Yard›m Oca¤›’na getirdi. Son derece özel

bir bak›mdan sonra, tam tedavi olmufl bir flekilde taburcu olaca¤› ELAS Hastanesi’ne götürdüler. fiimdi görevinde bulunuyor. Daha sonra Sivil Hastane’den doktor E. Eftihidis tutukland›¤›nda 3. Polis Karakolu’na götürüldü ve orada, meslektafllar› 48 yafl›ndaki G.’yi katletti¤i için özellikle Komiser muavini Plumis’ten ve polislerden kaba daya¤a ve hakaretlere maruz kald›. 12. Ocak ay›n›n gazetelerinde flatafatl› bafll›klarla Mihail Papadopulos ve Kollaras’›n vahflice katledildikleri yaz›l›yordu. Birincisi, meflhur Mihail A¤a, Kozanis Güvenlik Taburu Müdürü idi ve ikincisiyse Ptolamaydos Güvenlik Taburu Müdürü idi. Ve her ikisi de onlarca infazla suçlan›yorlar. Ocak ay›n›n sald›rgan gazeteleri, yukar›daki gibi “çabalarla” cenazelerinin bolca süslenmesini sa¤lad›lar. Büyük Hafta’da bu iki “katledilmifl milliyetçi”, daha baflka birçok iflbirlikçiyle birlikte “korinthia” gemisiyle Afrika’dan geldiler. San›klar›n (gerçek direniflçilerin çv.) kurbanlar› olarak görünen/gösterilen birçok örnek; “suçlanan” bu mahkumlar›n dava dosyalar›nda s›n›rs›zd›r. Ve rehinelerin El Daba’dan geliflleriyle orada nas›l yaflad›klar› ve nas›l döndükleri kan›tland›. ‹ngilizler, polis bekçileri, milli muhaf›zlar ve ayn› zamanda ihanetçi örgütlerin çeteleri, vs. taraf›ndan yap›lan say›s›z -flimdilik- cinayet vakalar›ndan bir k›sm›n› dile getiriyoruz. Çok yak›nda Aral›k’tan bugüne kadar olan

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

83


84

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

bütün kay›p mücadelecilerin katalo¤unu verece¤iz. 10 Mart’ta Neos Kosmos’taki bir çevirmede; henüz daha yeni gerilladan dönen 20 yafl›ndaki, bir telefon flirketinde teknikerlik yapan, Dimitris Konstantinidis kod adl› savaflç› Yorgos Klimis yakaland›. Götürüldü¤ü Neos Kosmos Polis Karakolu’nda barbarca muameleye maruz kald›. 12 Mart 1945’te yar› ölmüfl bir halde Genel Devlet Hastanesi’ne getirildi ve 14 Mart Çarflamba günü orada öldü. ‹flkenceciler, ölümünün güya akci¤erden ol-

du¤unu gösteren onay› yazmas› için doktoru zorlad›lar. Ama öbür doktorlar bu onay› yalanlay›p, ölümün karaci¤erdeki iç kanamadan oldu¤unu onaylad›lar. Morgda cesedi gören Ulusal Dayan›flma’dan bir bayan; vücuttaki birçok yara bere d›fl›nda, tam ci¤er bölümünde demirden bir yumruk izi gözlemledi. Özellikle “yumru¤un hamurda b›rakt›¤› iz” benzet-

mesini yapt›. Hastanenin hasta kay›tlar›nda ve Neos Kosmos Polis Karakolu mahkumlar defterinde, ad› gerilladaki D. Konstantinidis kod ismiyle yaz›l›d›r. 3. Bölükten ELAS yüzbafl›s› Orestis Kazolis, 10 Aral›k’ta Kuponya çat›flmas›nda hafif yaral› olarak esir düfltü. Riminitislerce vahflice iflkenceden geçti ve Halk Hastanesi’ne kald›r›ld›, orada ayn› gün iflkencelerden ötürü öldü. ELAS’›n Atina’dan geri çekilmesinden üç gün sonra, bir resmi ve üç sivil; Pangra-

ti’de Arditto’ya yak›n Dikearhu soka¤›na gidip kar›koca Çiliponidi’leri tutuklad›. Ertesi gün her ikisi de ölmüfl halde Zappio’da bulundular. Onlar› kimin katletti¤i aç›k. Ertesi gün gazeteler Çiliponidi çiftini ELAS’›n infaz etti¤ini yazd›. 27 Aral›k ö¤len, bir otomobil, politik anlaflma için Skobi karargah›na albay Siado ve Parçalidi’yi getiriyor-

du. Themistokleus Caddesi’nde tan›yan biri onlar› alk›fllad›. Hemen tutukland› ve Themistokleus ve Akadimias’›n az yukar›s›nda infaz edildi. Aral›k’ta öldürülenlerin say›lar›na iliflkin olarak bir k›sm›n›n belirtilmesi gerekir: 17 May›s 1945 tarihli “Kathimerini” gazetesi, Adalet Bakanl›¤› Adli T›p Kurumu’nun hareketin bast›r›lmas›ndan 3 Nisan’a kadar inceledi¤i cesetlerin bilgilerini yay›nlad›. Adli T›p Kurumu, bu raporunda 5.000 cesedi inceledi¤ini belirtiyor.

Atina ve Pire halk›n›n silahl› direnifli 33 gün dayand›. Bu 33 gün boyunca Atina ve Pire semtleri, tanklar›n, havanlar›n, toplar›n, deniz donanmas›n›n, uçaklar›n atefli alt›nda olmad›¤› bir saat bile geçirmedi.


Adli T›p Kurumu’nun dedi¤ine göre, bunlardan 1.500’ü do¤al nedenlerle ölen insanlar›n cesetleri, 1.700’ü çat›flmalarda, serseri kurflunlarla, yayl›m atefllerinde, vs. öldürülen insanlar ve 1.800’ü ise “infaz edilenler”di. Adli T›p Kurumu infaz›n yöntemini de “...a¤›r makinal› ile, kurfluna dizme ile, tabanca ile atefl ederek, bo¤az›n b›çakla kesilmesi ile, baltayla el ve ayaklar›n kopart›lmas› ile, bahç›van makas› ile, vs.” diye tarif ediyor. En baflta Adli T›p Kurumu’nun defterleri, bu raporla hemfikir de¤iller. Çünkü defterlerde bir sonraki rakamlar da mevcut: 4/12’den önceki ölümler 99 Do¤al ölümler 177 Çat›flmalarda, serseri kurflunlarla ölümler 1.493 ‹nfazlar 1.316 Toplam 3.075 Ard›ndan Adli T›p Kurumu bize, infazlar› tesadüfi vakalardan ay›rd›klar›n› söylüyor. Yukar›daki rakamlar bize çok net gösteriyor ki; Adli T›p Kurumu nas›l da arzusunu tesadüfen öldürülen insanlar›n cesetlerinden de¤il de infaz edilenlerin cesetlerine taraf koyuyor. Ayr›ca, biliniyor ki; kafa koparmalar ve el ayaklar›n kopar›lmalar› ya infazc›lar›n “barbarl›klar›n›” iyi sunabilmeleri için iyi para ödenilen özel ekiplerce yap›l›yordu ya da böylesi ölümlere neden olan havanlar›n sonuçlar›yd›. Bunlar Adli T›p doktorlar›n› ilgilendirmiyordu ve özel ekiplerin ya da havanlar›n icraatlar›n› aceleyle baltalara ve b›çaklara b›rak›yorlard›. Ayn› Adli T›p Kurumu,

Ulusal Bahçe’de bulunan 800 -en az›ndan- cesedin laf›n› ediyor. ELAS oraya ulaflmad›. Adli T›p Kurumu’nun infaz edilenler olarak sundu¤u bu 800 kifli rakiplerimizin kurbanlar›d›r. Adli T›p Kurumu taraf›ndan, “dehflet verici infazlar›n” tüm bir tarihi böyle yaz›ld›. ‹¤renç seferberli¤in örgütleyicilerinden biri hakk›nda iki çift laf etmeden bu hazin azizlerin öyküsünü kapatmamam›z gerekir. Sör Guolter Stren, Yunanistan’a güya sendikal birlik ile ilgilenmek için geldi. Ve EAM karfl›t› iftira seferberli¤inin en önemli sesi oldu. Yukar›daki yaz›lanlar özellikle bu iftira seferberli¤ine cevapt›r. 9 fiubat 1945’te Londra’daki “Daily Worker” Sör Guolter Stren rolüne iliflkin bak›n ne yazd›: “Treyd Yunios’un Yunanistan’daki görevinin raporu, EAM düflmanlar› olan Yunanl›lar›n (iflbirlikçiler çv.), Britanya Komutanl›¤›’n›n direkt gözetimi alt›nda Britanya askerlerinin verdi¤i bilgiler temel al›narak ayr›nt›l› bir flekilde düzenlendi. Bas›n toplant›s›nda, Guolter Stren rapordaki bilgileri daha bir aç›kl›¤a kavufltururken, afla¤›daki yeni bilgiler ortaya ç›kt›: 1. Keskin niflanc›lar›n faaliyet gösterdi¤i evlerdeki insanlar›n toplu tutuklanmalar› oldu. Temsilcilik, Plastira hükümeti taraf›ndan tutuklanan suçsuz insanlar›n oldu¤unu ve say›s›n› kabul ediyor. 2. Temsilcilik, Ocak sonunda Peristeri’de bulunan

cesetlerin infazlar›na iliflkin özel olarak ELAS’› suçlam›yor. 3. ‹nfazlar›n kimlikleri temsilcilikçe bilinmiyordu.” Raporunu aç›kl›¤a kavuflturmas› için bas›n temsilcileri taraf›ndan s›k›flt›r›lan Sör Stren bunlar› söylemek zorunda kald›. Öyle ki bunlar›, ELAS’›n “suçlar›na” iliflkin bütün dünyada sahte bir izlenim b›rakmak için söylemiyordu. Yunanistan’daki durufluna (görevine çv.) iliflkin, Sör Stren’i, ‹flçi Partisi’nin dergisi olan “Tribune”, 23 Mart 1945 tarihli say›s›nda flöyle cevapl›yor: “Sör Guolter Stren; ‘Bay Churcil ve Torisler (yani muhafazakarlar) için onca zamand›r burada olanlardan daha fazla hat›r› say›l›r bir propagandist malzeme olan Yunanistan ile ilgili raporunu yak›n zamanda verdi.’” Sör Stren Yunanistan’a, ‹ngiliz gericili¤inin vahfli müdahalesini ülkemiz içinde hakl› ç›karmak için geldi. Ama halk›m›z›n mücadelelerine de¤er vermifl olan ‹ngiliz halk› bu iftiralar›n kurban› olmad›. Çünkü, iftira ve ptomatologia hangi ustal›kla haz›rlanm›fl olursa olsun gerçe¤i gizleyemez. B‹TT‹ Dipnotlar 1 Ptomatologia: Ölüler konusunda say›m bilimi 2 Turkovunio: Türkda¤› 3 “Yunan Kan”› ifadesiyle iflbirlikçi kuvvetlerin yapt›klar› flovenist propagandaya gönderme yap›lmaktad›r. “Bulgar EAM”c›lar ifadesiyle iflbirlikçi hükümetin EAM savaflç›lar›n› Bulgar olarak suçlamas›na gönderme yap›lmaktad›r.

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

85


86

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

Sosyalizmin Anayurdunun Savunmas›nda Kürtler-2 Yay›nlamakta oldu¤umuz çal›flma; H. M. Çetoev taraf›ndan yaz›lan ve Ermenistan S.S.C. Bilimler Akademisi Yay›nlar› taraf›ndan 1970 y›l›nda Erivan’da yay›nlanan “Sovyet Kürtlerinin Büyük Anayurt Savafl›na Kat›l›mlar› 19411945” adl› kitaptan çevrilmifltir. Bu çal›flma ayn› zamanda; Aral›k 1985 tarihinde, J. Peflengi’nin çevirisiyle, Jina Nu Yay›nevi taraf›ndan, Sovyet halklar›n›n faflizm karfl›s›nda kazand›¤› “Zaferin 40. Y›l› ‹çin” bas›lm›flt›r.

KÜRT EMEKÇ‹LER‹N‹N CEPHE VE CEPHE GER‹S‹NE YAPMIfi OLDUKLARI ÖZVER‹L‹ YARDIMLAR Büyük Anayurt Savafl›’nda Sovyet halk›n›n zaferi, cephe ve cephe gerisinin s›ms›k› iflbirli¤i sayesinde sa¤land›. Cephe gerisindeki emekçiler, iflçi s›n›f›, kolhozcu köylüler ve Sovyet ayd›nlar› Hitler Almanya’s› ve Japon emperyalizmine kar›fl savaflan silahl› güçlere özverili çal›flmalar›yla sürekli yard›mc› oldular. Cepheye benzin, mazot gibi yak›t maddeleri, boya sa¤lama ve depolamada Kürtler de Kafkaslar-ötesi kardefl Cumhuriyetlerden di¤er emekçiler gibi büyük ifller baflar›yorlard›. Savafl y›llar›nda Kafkaslar-ötesi cumhuriyetlerinde sanayi-sermaye yat›-

r›m› önemli ölçüde art›fl gösterdi. Sanayi alan›nda yeni alanlar yarat›larak çok say›da fabrika ve atölyelerin kurulmas› sa¤land›. Çal›flan iflletmeler gelifltirildi. Üretim art›fl› sa¤land›. Sadece Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti (SSC), cephenin gereksinimleri için çok büyük önem tafl›yan 300 çeflit ürün temin etmekteydi. Savafl döneminin zorluklar›n› aflmak için, kolhozlara, MTS’lere (Makina-Traktör ‹stasyonlar›), sovhozlara ve Sanayi ‹flletme Kolektifler’ine yard›m önceli¤i sa¤lan›yordu. Savafl süresince köy ekonomisi sosyalist sistem temelleri üzerinde yeni bir


güçle büyümesini sürdürdü. Üretim olanaklar› ve iflgücü azalm›fl olmakla birlikte, kolhozcu, MTS ve sovhozcu iflçi kad›n ve erkekler bütün güçleriyle çal›flarak cephe gerisindeki halk›n ve cephenin temel ihtiyaç maddelerini ve bununla birlikte sanayi için de gerekli hammaddeyi sa¤lad›lar. 1942 y›l›nda bafl gösteren olumsuz iklim koflullar› ve kurakl›¤a ra¤men, Ermenistan Komünist Partisi, cumhuriyetin köy ekonomisi ifl kaynaklar›n› seferber ediyor; kolhozcu köylüler, iflçi s›n›f›, Sovyet ayd›nlar› üretimde, hayvanc›l›k ve bahçe ifllerinde çal›fl›yorlard›. Bu süre içinde devlet hizmetleri aksamas›z yürütüldü. Bu özverili çal›flmalar sonucu olarak 1943 y›l›nda hayvanc›l›k için haz›rlanan plan ikinci kez uygulanmaya konuldu ve bu arada devlete ayr›lmas› gereken pay da zaman›ndan önce teslim edildi. (1), (2), (3) Ulafl›lan bu hedefler, 1944-45 y›llar›nda köy ekonomisindeki üretkenli¤in yasal olarak aç›klanm›fl sonuçlar›d›r. B ü y ü k Anayurt Savafl› y›llar›n-

da Kürtlerin büyük bir bölümü k›rsal kesimde yaflamaktayd›. Ermenistan SSC’inde en çok Alagez, Talin, Oktemberyan ve Eçmiadzin bölgelerinde; Azerbaycan SSC’inde Laçin, Kelbacar, Zangelan, Kubatlin ve Nahçivan bölgelerinde yafl›yorlard›. Bütün kolhoz köylülü¤üyle birlikte onlar da emek cephesinde aktif olarak çal›flm›fl, cephe ve cephe gerisine yard›mda bulunmufllard›r. Savafl ortam›n›n objektif koflullar›n›n do¤al sonucu olarak gerek hayvansal, gerekse tar›ma dayal› ürünler kalite itibariyle normal standartlar›n alt›ndayd›. Ancak ekilebilir alanlarda bir büyüme ve hayvan say›s›nda bir ço¤alma gözlenmektedir. Örne¤in, Alagez bölgesinde kolhozcular 1942 y›l›na oranla 1944’te %5,5 oran›nda daha genifl bir alanda ekim yapmaktayd›lar. Bu tar›msal alanlarda 21000 kental tah›l, 13479 kental patates üretildi. Yine bu bölgede büyükbafl hayvan say›s› % 2 oran›nda artt›. Kolhozcular devlete karfl› olan yasal görevlerini yerine getirirlerken, ayr›ca K›z›l Ordu Fonu için

1584 pud et, 2750 pud tah›l verdiler. Büyük Anayurt Savafl› y›llar›nda Talin bölgesinde tar›msal alanlar›n ve kolhozlarda hayvan say›s›n›n art›r›lmas›n›n yan›s›ra, koyun yetifltirme sovhozlarda da önemli bir geliflme oldu. 1940 y›l›na oranla 1945’te ekilebilir alanlarda 1813 hektarl›k, büyükbafl hayvan say›s›nda ise 20630’l›k bir art›fl oldu. (4) Tar›msal ekonomik baflar›lar bölge emekçilerine sadece devlet ve K›z›l Ordu önünde görevlerini yerine getirmeye de¤il, yeni baflar›lar ekleme imkan› da tan›yordu. Kolhoz ve sovhozlarda hayvan say›s›ndaki art›flta, SSCB Ekonomik Halk Komisyonu ve RKP(B) MK’sinin genç hayvan say›s›n› korumak ve hayvan say›s›n› yükseltmek için ald›¤› kararlar büyük rol oynad›.(5) Parti ve hükümet hayvan say›s›n›n art›r›lmas› için flu kararlar› alm›flt›: Kolhoz ve solhozlarda oldu¤u gibi, iflçiler, kolhozcular ve memurlar, kiflisel kullan›mda bulunan genç hayvan say›s›n› art›rarak hayvansal üretimi art›rm a l › d › r l a r. Hayvanlar›n besin kaynaklar›-

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

87


PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

88 n› garantilemek, yaz ve k›fl mevsimlerinde hayvanlar›n otla beslenmelerini sa¤lamakt›r vs. Bu kararlar›n yayg›nlaflmas›ndan sonra, Erivan’da, tan›nm›fl hayvan yetiflticilerinin toplant›s› yap›ld›. Toplant›ya kat›lanlar, Cumhuriyet köy-tar›m iflçilerine hayvan say›s›n›n ve üretkenli¤inin art›r›lmas›, K›z›l Ordu’nun ve cephe gerisindeki emekçilerin, et ve di¤er hayvansal ürünlere olan gereksinimlerinin sa¤lanmas› için ça¤r›da bulundular. Bu toplant›ya tan›nm›fl hayvan yetifltiricisi Kürtler de kat›ld›. Bunlar içinde tan›nm›fl yetifltiriciler; Base Kelefloviç, Kanade Hudoyan vd. de vard›. Haz›r bulunanlara K.Hudoyan kendi deneyimlerini aktard›. Hudoyan 1929’da kolhozun kuruluflundan beri kolhozda hayvan sa¤›c›s› olarak çal›fl›yordu. Hayvan sa¤›m›nda büyük baflar›lar elde etmiflti. Mükemmel çal›flmalar›ndan ötürü “fieref Niflan›”, “Küçük Alt›n Madalya” ödüllerini alm›flt›. 1941 y›l›nda onun bak›m›n› sa¤lad›¤› her inekten 3650 kg. süt elde edildi. Plana göre 3300 kg. olmas› gerekirken 350 kg. daha fazla elde ediyor. Belirli ineklerde 5500 kg. süt elde etti¤i oluyordu. K.Hudoyan genç kolhozculara kendi deneyimlerini aktararak, kolhozlarda büyük geliflmeler kaydedilmesini sa¤lad›.(6) Oktemberyan ve Eçmiadzin bölgeleri kolhoz ve sovhozlar, köy ekonomisi ürünlerinin elde edilmesinde oldu¤u gibi, cepheye yard›m›n örgütlenmesinde de Cumhu-

riyet’te birinci s›rada yer al›yorlard›. Bu bölgeler, “Dolaflan (yar›flan) K›z›l Bayrak Ödülü”nü kazand›lar. Laçin, Kelbacar, Eçmiadzin ve Kubatlin bölgelerinden emekçiler hayvanc›l›kta devlete karfl› görevlerini savafl y›llar›nda baflar›yla yerine getirdiler. 1944 y›l›nda Laçin bölgesi emekçileri hayvanc›l›¤›n geliflmesi için planlar›n› %100 uygulad›lar. Devlete et verme plan›n› %100, ya¤› %104, yünü %100 oran›nda gerçeklefltirdiler. Sadece üç ayl›k bir çeyrekte, bölge kolhozlar› savunma fonu için 116 ton et verebildiler.(7) Devletin hayvanc›l›kla ilgili 1944 y›l› plan› Kelbacar köyü bölgesinde kolhozlar taraf›ndan %111,3-183 oran›nda uyguland›. Üretimdeki devlet pay›, plana göre tespit edilen süreden daha önce sa¤land›. Bu bölgede hayvanc›l›¤›n geliflmesini gösteren en aç›k iflaret 1944 y›l›nda KOM. ve Azerbaycan KP(B) MK taraf›ndan bölgeye verilen “Dolaflan K›z›l Bayrak”lard›r.(8) Savafl koflullar›nda, parti ve hükümet, ekmek üreticili¤ine büyük önem verdi. 1944 y›l› içinde ekmek üreticili¤iyle ilgili planlar› baflar›l› olarak yerine getirmelerinden ötürü Ermenistan SSC. parti ve Sovyet iflçilerinden bir grup SSCB Yüksek Prezidyumunca 1 fiubat 1945 tarihli talimatnameyle “Anayurt Savafl›” 1 ve 2. derece niflanlar›yla ödüllendirildiler.(9) Ödüllendirilenler içinde Alagez, Oktemberyan, Talin ve Eçmiadzin bölgeleri parti komite üyeleri, üretici-

ler, parti sekreterleri ve yürütme kurulu baflkanlar› ve birçok devlet görevlisi bulunmaktayd›. Köy emekçileri devlet memurlar›yla birlikte plan›n d›fl›nda, savunma fonu için ekim yapmaktayd›lar. Savafl y›llar›nda, Sovyet halk› K›z›l Ordu’yla s›k› iliflkiler içindeydi. Savafl›n bafllamas›yla birlikte, emekçiler kendi özel gereksinimleri için biriktirdikleri fleylerle cepheye yard›m ediyorlard›. Kad›nlar boyunlar›ndaki alt›n ve gümüfllerini savunma fonu için verdiler. Devlet Savunma Komitesi Baflkan› ‹.V. Stalin’in 3 Temmuz 1941’de radyodan verdi¤i demeçten sonra, Oktemberyan bölgesinden emekçiler, savunma fonuna, 167 gram alt›n, 8409 gram gümüfl, 135 bin ruble para, tank infla fonu ifli için ise 132700 ruble vs. verdiler. (10) Büyük Anayurt Savafl› y›llar›nda, Türkmenistan SSC. Aflkabad bölgesinde Kürt nüfusunun yayg›n oldu¤u alanlardan emekçiler devlet savunma fonuna 218215 ruble para, 1007 kg. gümüfl, 3,5 kg. alt›n, 21192 adet s›cak tutucu giysi, ayakkab› vb. eflyalar, 4554 kg. yün, 6357 parça deri, 894 küçükbafl boynuzlu hayvan, 683 büyükbafl boynuzlu hayvan, 57 at, 32 ton kuru üzüm ve 482 ton çeflitli kuru meyve verdiler. (11) Cephe savaflç›lar› için yap›lacak en önemli yard›mlardan biri, onlar için k›fll›k s›cak tutucu giysiler toplamakt›r. Ermenistan SSC’inde, bu kampanyan›n örgütleyicisi


öy emekçileri devlet memurlar›yla birlikte plan›n d›fl›nda, savunma fonu için ekim yapmaktayd›lar. Savafl y›llar›nda, Sovyet halk› K›z›l Ordu’yla s›k› iliflkiler içindeydi.

K

“S.M. Kirov” Kombina Kolektifi; iflçi, mühendis, teknik elemanlar, kolhozcu kad›n ve erkeklere Sovyet ayd›nlar›na ve Cumhuriyetten bütün vatandafllara flu ça¤r›da bulundu: “K›fl›n savafl koflullar›nda, faflist Alman ordular›n›n kesin yenilgisini sa¤lamak, K›z›l Ordu’nun kudretini ve savafl yetene¤ini daha çok sa¤lamlaflt›rmak için, bizler, iflçi, kolhozcu ve ayd›nlar›m›za cephede K›z›l Ordu asker ve komutanlar› için s›cak tutucu giyecekler gönderilmesine katk›da bulunmak amac›yla giyecek toplama kampanyalar›”n› örgütlenmeleri konusunda ça¤r›da bulunuyoruz. “Bizler, de¤erli savaflç›lar›m›z için, plan dahilindeki haz›rl›klar›m›za ek olarak binlerce, onbinlerce mont, bot, kazak, yünlü eldiven ve çorap, kulakl› flapka, yünlü üst elbise, yünlü pantolon gibi k›fll›k giyecekler, s›cak tutucu elbiseler ve çamafl›rlar gönderelim.” (12) “Kombina Kolektifi”nin yapm›fl oldu¤u bu yurtsever ça¤r›, cumhuriyetin bütün koflullar›nda yank› buldu. K›sa bir süre içinde cepheye çok say›da s›cak tutucu giysi gönderildi. Bu do¤rultuda kad›nlar büyük çal›flmalar yürüttüler. A¤›r çal›flma günlerinden sonra gece yar›lar›na dek bofl durmadan kazak, çorap ve eldivenler ördüler.

Alagez bölgesinden emekçiler, 2,5 ay içinde yurt savunucular›na 1000 adet kazak, 710 çift eldiven, 1183 adet s›cak tutucu çamafl›r, 1000 parça deri, 600 kg. yün ve çok say›da çeflitli eflya gönderdiler.(13) 1944 y›l› sonuna do¤ru, kolhozlar, iflçi ve emekçiler bölgeden yurt savunucular›na 5093 yün çorap, 3960 çift yün eldiven, 4403 adet kazak, flapka vs. toplayarak gönderdiler.(14) Kürt köyleri Carcaris, Çobanmaz, Sangiyar, Kervansaray, Alagez, Düzkent’ten emekçiler yürüttükleri baflar›l› çal›flmalarla dikkati çektiler. S›cak tutucu k›fll›k giysiler toplama çal›flmalar› baflka bölgelerde de baflar›yla yürütüldü. Eçmiadzin bölgesinde 1941-43 y›llar›nda K›z›l Ordu’ya 705 bin ruble de¤erinde 23572 adet s›cak giyecek eflyas› gönderildi.(15) Oktemberyan bölgesi 1944 y›llar› içinde cephedekilere 42 bin adet s›cak tutucu giysi gönderdi.(16) 1943 Temmuz’una kadar, Talin bölgesi, savaflç›lar›na 30 bin adet giyecek eflyas› gönderdi. (17) Bu do¤rultuda Azerbaycan SSC’inden Kürtler aras›nda oldukça büyük çal›flmalar yürütüldü. Laçin bölgesi savafl süresince cephe-

dekilere 3746 çift yün eldiven, çorap ve baflka k›fll›k giyecek eflyas› gönderdi.(18) Cephe gerisindeki emekçiler, her bayramda kendi savunucular›na k›zart›lm›fl et, kurutulmufl meyve gibi yiyecek ve de¤iflik hediyeler gönderiyorlard›. Ünlü Ekim Sosyalist Devrimi’nin 25. y›ldönümü dolay›s›yla 756 kg. a¤›rl›¤›nda 142 kilo (19), iki y›l içinde Talin bölgesi 1500 koli (20) gönderirken, Eçmiadzin bölgesi 21 ton (21), fiubat 1945 y›l›na kadar Okterberyan bölgesi 30 ton a¤›rl›¤›nda koli gönderiyor. (22) Büyük Anayurt Savafl› y›llar›nda Sovyet iflçi s›n›f›n›n, köylülerin, ayd›nlar›n çal›flmalar› sevgili anayurda s›n›rs›z sevginin örnekleri olarak tarihe geçti. Anayurda ba¤l›l›¤›n baflka bir göstergesi de, K›z›l Ordu’ya silah temini için yap›lan yard›mlard›r. Bu yard›m kampanyas› 12.12.1942’de bafllad›. Tambov kolhozcular›n›n giriflimiyle iki hafta içinde “Tambov Kolhozu” tank bölümü kurmak için 43 milyon ruble toplay›nca, bu örnek, ülkenin her yerinde süratle yayg›nlaflt›.(23) Her kolhoz kendi birikmifl paras›yla ülkenin askeri gücünün art›r›lmas›, düflman üzerindeki zaferin yak›nlaflt›r›lmas› için yard›m›n yayg›nlaflt›r›lmas›nda katk›da bulundu. Eçmiadzin bölgesinde, tank bölümünün infla edilmesi için, “Ermenistan kolhozu”, Tambovcular›n ça¤r›s›ndan sonra 8-10 gün içinde 3410400 ruble toplad›.(24) Haziran 1943’e kadar bu

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

89


PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

90 amaçla bölgede ilgili fona 4281400 ruble yat›rd›. Okterberyan bölgesinden de savunma fonuna yat›r›lan para miktar› 4045000 rubleyi buldu. (25) Temmuz 1943 tarihine kadar Talin bölgesinde tank bölümü kurma fonuna 4.300 000 ruble yat›r›ld›. (26) Büyük Anayurt Savafl›’n›n bafllag›nc›ndan 1944 y›l› sonuna kadar Alagez bölgesi kolhozcular›, iflçiler ve memurlar› savunma fonuna 5 726 875 ruble yat›rd›lar. Savafl uçaklar› inflas› için de 445600 ruble para ve 6 50000 ruble Devlet ‹stikraz› Tahvili (obligasyon) toplad›lar. (27) Türkmenistan SSC. Aflkabat bölgesinden kolhozcular savafl uçaklar› infla etmek için ilgili fona 7075 000 ruble yat›rd›lar. “Lenin” kolhozu baflkan› Çale Laçinov biriktirmifl oldu¤u paradan 40 000 ruble bu amaçla devlete verdi. (28) Tank, uçak ve di¤er araçlar›n yap›m›nda kullan›lmak üzere Laçin bölgesinde emekçiler, savafl y›llar›nda, devlete yaklafl›k 2 milyon ruble para, 2 milyondan daha fazla Devlet ‹stikraz› Tahvili ve ayr›ca 100 adet boynuzlu hayvan, 500 adet büyükbafl hayvan, 159 ton tah›l, 10 ton ya¤, 18 ton kaflkaval verdiler.(29) Ayn› zaman içinde Kelbacar bölgesi emekçileri de 2 milyon ruble para ve 5 milyon ruble de¤erinde Devlet ‹stikraz› Tahvili verdiler.(30) Kürt kolhozcular› da kurtar›lm›fl bölgelere yard›m gönderilmesi çal›flmalar›na aktif olarak kat›ld›lar.

Bütün ülkede oldu¤u gibi, Ermenistan SSC’sinde de Devlet ‹stikraz› Tahvili toplama çal›flmalar› baflar›l› geçti. Okterberyan bölgesinden emekçilerin toplam›fl olduklar› 2.ve 3. Devlet ‹stikrazi Tahvillerinin tutar› toplam olarak 11894 000 rubleye ulaflm›flt›r.(31) Eçmiadzin bölgesinde 2 gün içinde (45.6.1943) toplanan 2. Devlet ‹stikraz› Tahvili 5523 000 ruble(32), Talin bölgesinde de 6 milyon ruble(33) tutar›ndayd›. Devlete yard›m toplama çal›flmalar›nda Baflargeçer bölgesi, Koflabulah, Kayabafl ve Geysu köylerinden kolhozcu Kürtler aktif olarak yer ald›lar. Kayabafl köyünden Mirzaeli Abdullaeviç fiabanov toplama listesinin ç›kar›ld›¤› ilk gün olan Haziran 1943’te 2. Devlet ‹stikraz› Tahvili’ne 60 bin ruble toplad›. (34) Devlet ‹stikraz› Tahvil çal›flmalar› Alagez bölgesinde de baflar›yla yürüdü. Burada befl gün içinde tahviller 1 166 000 rubleye ulaflt›. 1942 y›l›nda 363 bin ruble daha fazla topland›. (35) Kolhozcular›n büyük bir bölümü elden nakit para verdi. M. Camufllu köyünden bir asker anas› olan yurtsever Balge Elo, 2. Devlet ‹stikraz› Tahvili’ne nakit olarak 1000 ruble yat›rm›flt›. Kolhoz baflkan› Reflide Ecem yazd›rd›¤› 4 bin rubleyi kendi eliyle yat›rd›. Karate Sado 2 bin ruble, Keke fievo 3 bin ruble Kara Elo 1000 ruble ve küçük bir Kürt köyü olan Kürt Pamb köyünden köylüler, 19 bin ruble yat›rd›-

lar. 15000 rublesi para olmak üzere. 3. ve 4. Devlet Askeri ‹stikraz› Tahvilleri çal›flmalar› da baflar›yla yürütüldü. Kolhoz baflkan› Calal Hancieviç Abev’de 6 May›s 1944’te 3. Devlet ‹stikraz› Tahviline 100 bin ruble yat›rm›flt›r.(36) Cephe gerisi sadece maddi olarak de¤il, manevi olarak da cepheye destek oldu. Cephe gerisinde, cephede savaflan askerlerin aileleri ve akrabalar› yafl›yor ve çal›fl›yorlard›. Askeri hizmette bulunanlar›n ailelerinin her yönden desteklenmesi Komünist Partisi, Sovyet hükümeti ve bütün Sovyet toplumunun sürekli üzerinde titizlikle durduklar› bir konuydu. SSCB Yüksek Preziduyumu karar›yla savafl döneminde askeri hizmette bulunanlar›n ailelerine devaml› maafl ve yard›m sa¤land›. Kararnamenin yay›nlanmas›yla, yerinde komisyonlar kurularak askeri hizmette bulunanlar›n ailelerine yard›m örgütlendi. Çocuk bak›m evleri ve bahçelerine yap›lan maddi yard›m›n yan› s›ra, cephede savaflan binlerce savaflç›n›n çocu¤una bu evlerde eksiksiz bak›m olana¤› sa¤land›. Cephede bulunanlar›n ailelerinden hasta ve yafll›lara yap›lan yard›m daha da büyüktü. Savaflan askerlerin ailelerine yard›mda bulunabilmek tüm halk›n ortak davas› durumuna gelmiflti. ‹flçiler, kolhozcular ve ayd›nlar askerlerin çocuk, anne ve efllerine büyük bir özenle hizmet ediyorlard›. Onlara, evlerinin onar›lmas›nda, yakacak temininde ve di¤er ifl-


lerde yard›mc› oluyorlard›. UKP (Bolflevikler-SBKP) MK, 21.1.1943 tarihili kararnamesiyle askeri hizmette bulunanlar›n ailelerine yard›mda bulunmaya büyük bir önem veriyor, yasalar›n öngördü¤ü bütün haklar›n kullan›lmas› için azami çaba harc›yordu. K›z›l Ordu Ast Komutanl›k Birli¤i ve Askeri Deniz Birli¤i, askeri hizmette bulunanlar›n ailelerine yard›m ve emeklilik maafllar›n›n sa¤lamas›n›n yan› s›ra, yönetim bölümlerindeki çal›flma düzenlemeleriyle de u¤raflmaktayd›lar. Savafl bafllang›c›ndan 1944 Kas›m’› sonlar›na do¤ru, Alagez bölgesinde, askeri hizmette bulunanlar›n ailelerine 4 milyon ruble emeklilik maafl› ödendi. Ve yaln›z 1944 y›l› Kas›m’›nda askeri hizmette bulunanlar›n aileleri 960 bin ruble emeklilik maafl› ve 8 bin ruble yard›m ald›lar. Askeri hizmette bulunanlar›n ailelerine parasal yard›m›n d›fl›nda g›da maddeleri, büyük ölçüde ayakkab›, haz›r elbiseler vs. yard›m›nda da bulunuldu. 1944 Kas›m’› içinde askeri hizmette bulunanlar›n ailelerinden 86’s›n›n evi tamir edildi, 810 aileye ulafl›m araçlar›yla yard›m edildi ve bu ailelerden 40 üye de ifle al›nd›. Bölge kolhozunda askeri hizmette bulunanlar›n ailelerine, köy ekonomisi ürünlerinden pay verildi ve bunlar için tahvil sa¤lama yard›m fonu kuruldu. (37) Sadece 29.6.1943’ten 19.2.1945 tarihine kadarki süre içinde Taun bölgesinde,

devlet emeklilik maafl›ndan ayr› olarak askeri hizmette bulunanlar›n ailelerine, 3356 kental tah›l, 146 kental ya¤ ve kaflkaval, 2 bin çift ayakkab›, 2200 kental ek g›da maddeleri yard›m› yap›ld›¤› gibi bu ailelerden 315’inin de evi onar›ld›. (38) Oktemberyan bölgesinde 1944 y›l›nda 5 bin put tah›l üretilirken bu rakam, 1945’te 6300 puda yükseliyordu. (39) Eçmiadzin bölgesinde emeklilik maafl›ndan ayr› olarak askeri hizmette bulunanlar›n ailelerine 60615 ruble para, 3930 pud tah›l, 940 pud tohum, 2700 çift ayakkab› ve 3600 pud çeflitli yiyecek yard›m›nda bulunuldu. Bu ailelere verilen yeni evlerin kapsad›¤› alan 75 hektard›r. Bu arada 185 ev de onar›lm›flt›r.(40) Laçin bölgesinde cephedekilerin ailelerine yard›m olarak 203405 ruble para, 67512 kg. tah›l, 4246 m a¤aç, 11838 kental tohum, 56 bafl inek ve koyun, 15481 çift ayakkab›, 56 2365 adet elbise verildi. Ve ayr›ca bu aileler için 28 yeni ev infla edildi¤i gibi, 416 ev de onar›ld›. (41) Parti ve Sovyet örgütleri, Anayurt Savafl›nda sakatlanan ve Sovyet ordusu saflar›ndan terhis edilenlere büyük özen gösterdi. Onlara öncelikle çal›flabilme olanaklar›n›n yarat›lmas›n›n yan›s›ra her alanda yard›mc› olunmaya çal›fl›ld›. Temmuz 1946’ya dek Alagez bölgesinde Sovyet ordusu saflar›ndan terhis edilen 268 kiflinin tamam› çal›flma hayat›n›n içinde yerlerini alabilmifl durumdayd›lar.

Daha savafl›n ilk günlerinden itibaren Parti örgütleri, ülkenin her yan›nda SSCB’nin faflist Alman sald›rganlar›na karfl› sürdürdü¤ü hakl› savafl›n amaçlar› için etkin bir flekilde ajitasyon ve aç›klama çal›flmalar› sürdürdüler. Onlar, Sovyet halklar›nda, yurtlar›na karfl› s›n›rs›z bir sevgi ve düflmana karfl› da kin duygusunun geliflmesini sa¤lad›lar. Kolhozlarda, MTS ve Sovhozlarda sürekli duvar gazetesi “‹l›içevoki” ç›kar›l›yordu. Y›¤›nsal ajitasyon iflleri organizasyonu d›fl›nda çok say›da ajitatör tarlalara giderek çal›flma tugaylar› üyeleri niteli¤inde çal›flarak halka örnek oluyorlard›. Cephedekilerin yak›nlar›na göndermifl olduklar› mektuplar, büyük emek at›l›m›na ivme kazand›r›yordu. Bölge ve Cumhuriyet gazeteleri de bu mektuplar›n ço¤unu yay›nlayarak bu konuda üzerlerine düfleni yap›yorlard›. Alagez bölgesi gazetesi “Sotsialistakan Ugiev” Alagez köyünden Miflae C›ndi’nin Kürt Pame köyünden, Sala Caferov’un ve Kondahsaz, Carcaris, Melikgüh vs. köylerinden cephede olan di¤er Kürt savaflç›lar›n mektuplar›na genifl yer verdi. Her yerde oldu¤u gibi Alagez bölgesi emekçileri de cepheden dönen hemflerileriyle gurur duymufl, onlar› s›n›rs›z sevgi gösterileriyle karfl›lam›fllard›. Böylesine coflkulu karfl›lamalardan biri de, 24.3.1944’te Ermenistan SSC Yüksek Sovyeti dönem toplant›s› çal›flmalar›na kat›lmak için k›sa süreli izinle ge-

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

91


PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

92 lenler için düzenlenen karfl›lamad›r. Gelenler aras›nda Yarbay Siyabendov da bulunmaktayd›. Bu karfl›lama töreni cephe ve cephe gerisinin görkemli bir gösterisi durumuna gelmiflti. Siyabendov haz›r bulunanlara yapt›¤› konuflmada, kendi bölümünün kat›ld›¤› çarp›flmalar›, savafl yaflam›n›n ilginç yönlerini anlatarak, K›z›l Ordu savaflç›lar›n›n, cephe gerisindekilerin yard›mlar›na her zaman ihtiyaçlar›n›n bulundu¤unu belirtmiflti. Siyabendov, cepheye döndükten sonra daha cesur ve enerjik olarak çarp›flacaklar›na bölge emekçilerini inand›rm›fl ve bu arada cephedekilerin de, cephe gerisindeki emekçilerin daha iyi çal›flacaklar›na dair olan inançlar›n› dile getirmiflti. Büyük Anayurt Savafl› y›llar›nda Sovyet toplumunun yöneticisi ve yönlendiricisi, mücadelenin ve Alman faflizminin üzerindeki kesin zaferin örgütleyicisi Komünist Parti’nin otoritesi savafl sonras›nda çok daha artt›. Parti’nin emekçi y›¤›nlarla olan ba¤lar› daha çok sa¤lamlaflt›. “Komünist” ad›, kahramanl›¤›n, ahlaki dürüstlü¤ün, halk davas›na ba¤l›l›¤›n sembolü durumuna geldi. Komünistlerin, büyük bir bölümü cephede en ön saflarda gerçek anlamda komünistçe davranarak kahramanlar saf›nda yerlerini ald›lar. Ermenistan SSC’den 1941-43 y›llar› içinde K›z›l Ordu saflar›na yaz›lan parti üye ve aday üyelerinin büyük bir bölümü cepheye gitti.(42) Cephe ve cephe gerisinde

Komünist Parti saflar› sürekli olarak dolduruldu. 1941 y›l›nda Ermenistan SSC’inde Parti’ye aday olarak 1444 kifli kabul edilirken bu say› 1942 y›l› içinde 3039, 1943 y›l›nda 4585, 1944 y›l›nda ise 5460 kifliye yükseldi.(43) Kürt emekçilerinden Parti saflar›na, 1943 y›l›nda 31 kifli, 1944 y›l›nda 46 kifli ve 1945 y›l›n›n ilk yar›lar›na kadar 30 kifli kabul edildi. Komünistlerin büyük ölçüde K›z›l Ordu saflar›na çekilmeleri sonucu cephe gerisindeki parti örgütleri önemli ölçüde yenileniyordu. Böylece Alagez bölgesi parti örgütleri yap›s›n›n %75’i savafl y›llar›nda Parti’ye giren üyelerden oluflmufltu. (44) Parti yöneticili¤i alt›nda Ermenistan komsomolu da kendi yurtseverlik görevlerini onurla yerine getirdi. Savafl›n ilk günlerinde Askeri Komutanl›¤a cepheye gönderilmeleri için çok say›da gönüllü dilekçeleri y›¤›l›yordu. Komsomol gençlik bölümlerinde niflanc›, mitralyözcü, otomatikçi, may›nc› ve tankç›lar yetifltirilmiflti.

Komsomolcular, yok edici taburlar›n oluflturulmas›nda etkin oldular. Ayr›ca sanayide kollhoz, sovhoz, MTS’lerdeki çal›flmalara önemli ölçüde kat›ld›lar. Alagez bölgesinde, Cumhuriyet’in di¤er bölgelerinde oldu¤u gibi, komsomol, kolhoz üretiminde aktif olarak yer ald›. Komsomolcular, makina-traktör istasyonlar›nda, kombinalarda da çal›fl›yorlard›. 1943 y›l›nda kolhoz üretimine kat›lanlardan kifli bafl›na 135 çal›flma günü düflerken bu rakam 1944 y›l›nda 142’ye ç›kt›. Komsomol örgütleri, parti örgütlerinin yöneticili¤i alt›nda, Büyük Anayurt Savafl›’n›n amaçlar›n› aç›klama do¤rultusunda genifl bir kampanya yürüterek faflist Alman iflgalcilerine kar›fl, Sovyet halk›n›n sürdürmüfl oldu¤u savafl›n hakl›, kurtuluflçu niteli¤ini aç›klad›lar. Gençlik için düzenlenen seminer ve derslerin konular› ilginç ve dikkat çekicidir. “Büyük Anayurt Savafl› Y›llar›nda Leninci Komsomol ve Gençli¤in Görevleri”,


“Sovyet Gençli¤ine Faflizm Neyi Getiriyor?”, “Sovyet Kad›n› ve Gençli¤inin Emek Cephesindeki Kahramanl›¤› ve Dürüstlü¤ü”, “Anayurt Savafl›’n›n Kahramanlar›” bafll›klar› alt›nda düzenlenen seminerler ve dersler bunlar›n sadece bir kaç›d›r. E¤itimci olarak gençli¤in önüne tan›nm›fl kifliler ç›k›yordu. Ayr›ca gençli¤in politik e¤itimine de Parti ve devletin ünlü yöneticileri kat›l›yordu. Haftada onüç kez Sevastopol, Moskova ve Stalingrad çarp›flmalar›yla ilgili olarak gençlik için radyo yay›nlar› yap›lmaktayd›. Bu yay›nlar arac›l›¤›yla, partizan hareketlerine vs. kat›lan birçok SSCB kahraman› gençlik önünde konufltu. O y›llar, komsomol ajitatörlerinin emrinde 80 kütüphane bulunuyordu. Büyük Anayurt Savafl› y›llar›nda gençlik, büyük bir istekle Leninci Komsomol saflar›na kat›l›yordu. Bu durum, Kürt nüfusunun yayg›n oldu¤u bölge gençli¤i için de geçerliydi. Örne¤in, Alagez bölgesinde komsomol saflar›na kat›lanlar›n say›s›nda y›ldan y›la büyük art›fllar olmufltur. Alagez bölgesinde 194l’de 110, 1944’te 356 ve 1945’te ise 377 genç erkek ve k›z komsomola üye kabul edilmifllerdi.(45), (46), Bir bütün olarak Sovyet Gençli¤i, özel olarak da de¤iflik halk ve milliyetlerin genç o¤ul ve k›zlar›, onlara ba¤lanan umutlara lay›k olduklar›n› kan›tlad›lar. Sovyet genç k›zlar› ve erkekleri, yurtlar›n›n onur, özgürlük ve ba¤›ms›zl›k sa-

vafl›na kat›lm›fl, savaflta yi¤itli¤in, dayan›kl›l›¤›n ve Sovyetler Birli¤i’ne s›n›rs›z ba¤l›l›¤›n örneklerini vermifllerdir.

‹kinci Dünya Savafl› y›llar›nda Kürt halk›n›n ulusal kurtulufl hareketi Faflist Almanya’n›n sald›rgan planlar› içinde Yak›n ve Ortado¤u’nun özel bir yeri vard›. Almanlar, ‹ran ve Türkiye’yi, K›z›ldeniz bo¤azlar›n› ve önemli deniz ve hava ba¤lant›lar›n› kontrol alt›na alarak buralar› SSCB’ne karfl› sald›r›da üs olarak kullanabileceklerini hesaplam›fllard›. Dünyan›n bu parças›ndaki petrol ve di¤er zenginlik kaynaklar› ve buralardaki ucuz iflgücü onlar için büyük önem tafl›maktayd›. Faflist Almanya’n›n SSCB’ye sald›r›s›ndan önce, ‹ran ve Türkiye’nin gerici iktidar çevreleri faflist Alman yöneticilerine bu sald›r› planlar›n›n gerçeklefltirilmesi konusunda yard›mc› oldular. Ne var ki daha savafl›n bafllang›c›nda, Sovyetler Birli¤i taraf›ndan al›nan tedbirler ve Büyük Anayurt Savafl› cephelerinde K›z›l Ordu’nun kazand›¤› zaferler Faflist komutanl›¤›n ‹ran ve Türkiye topraklar›n›n SSCB’ne karfl› kullan›lmas› yolundaki planlar›n› alt üst etti. 9 milyonluk Kürt halk›n›n kendi devleti bulunmamaktad›r. Kürt halk›n›n büyük bölümü Türkiye, ‹ran, Irak ve Suriye’de yaflamaktad›r. Türkiye, ‹ran ve Irak gerici hükümetleri; Kürtlere karfl› asi-

milasyoncu bir politika yürütmektedirler. Kürtlerin öz benliklerini inkar etmek için söz konusu ülkelerin hükümet çevreleri, Kürtleri bir halk olarak kabul etmeyerek okullarda Kürtçe e¤itimi ve Kürtçe yaz›nsal çal›flmalar› yasakl›yorlar. Genel olarak Yak›n ve Ortado¤u halklar›n›n süregelen a¤›r ekonomik koflullar›n›n yan› s›ra, düflük kültür düzeylerinden dolay› özellikle Kürtler çok güç koflullarda yafl›yorlar. Onlar, ulusal ve sosyal zulmü s›rtlar›nda tafl›mak zorunda b›rak›lm›fl ve en ufak politik haklardan yoksun kalm›fllard›r. Türkiye’de 4-4,5 milyonun üzerinde Kürdün yaflamas›na bak›lmadan, 20.4.1924 y›l›ndan bugüne dek, dinsel inanc›na ve ulusal niteli¤ine bak›lmaks›z›n Türkiye’de yaflayan herkes Türk say›lmaktad›r. Ve bu anlay›fl anayasal hüküm alt›na al›narak perçinlenmifltir. (47) Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Anayasas› ulusal az›nl›klar›n haklar›n› aç›kça reddediyor. Bu durumdan yararlanarak, Türk hükümetleri Kürtlerin kendi anadillerinde okullar›n›n olmas›n›, edebiyatlar›n›n bulunmas›n› vs. yasakl›yor ve her dönemde inkar eden bir politika yürütüyorlar. E.F Ludfluveyt, Kürt nüfusundaki say›sal azalmay› gösteren, resmi istatistiklerden ald›¤› belgelere göre; 1935 y›l›nda, Türkiye’de 1,5 milyon yani ülke nüfusunun %9,2’si oran›nda Kürt var. 1945 y›l›nda ise bu belgelere göre Kürtlerin say›s› 1,4 milyona düflüyor; yani bütün nü-

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

93


PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

94 fusun %7,25’ine...(48) Bu belgeler, Kürt halk› üzerindeki yo¤un asimilasyoncu politikan›n sonuçlar›n› aç›kça gözler önüne sermektedir. Kürt halk›n›n, ulusal kurtulufl hareketini zay›flatmak için, fiziksel olarak bu halk› yok etme çal›flmalar›n›n yan› s›ra, Türkiye, ‹ran ve Irak yönetimlerinin temsilcisi durumundaki sözde bilim adamlar›, Kürt halk›n›n tarihini yozlaflt›rmaya ve onun ulusal varl›¤›n› yok saymaya yönelmifllerdi. Türkiye’de Kürtler, “ana dilleri Kürtçe olan Türkler”, ya da “Da¤l› Türkler” olarak adland›r›l›yorlar. (49) Ayn› politika ‹ran’da Kürtlere, Azerbaycanl›lara ve baflka ulusal az›nl›klara karfl› da uygulanmaktayd›. ‹ran’da gerici güçler, yayg›n katliamlar›n yan› s›ra, bu halklar› yo¤un bir flekilde Farslaflt›rma politikas›n› yürütüyorlard›. Tahran Üniversitesinden, Prof. Raflid Yasemi; “Kürtler; Etnik Kökenleri ve Tarih” adl› kitab›nda, Kürt halk›n›n kökenini Farsl›lara dayand›rarak anlatmaya çal›fl›yor ve bununla Kürt halk›n› ve onun ulusal demokratik mücadelesini reddediyor. (50) Kürt halk›, kendisi üzerinde

sürdürülen vahfli teröre ra¤men, ulusal haklar›n› kabul ettirmek için mücadeleden vazgeçmemifltir. Bir çok kez silah elde, egemen güçlere karfl› mücadeleyi yükseltmifltir. Güçler aras›ndaki eflitsizli¤e bakmadan, Kürt ayaklanmalar›, uzun y›llar boyunca askeri birlikleri rahats›z eden ve onlar› belli bir noktada tutabilen dayan›kl› direnifller göstermifltir. Bu mücadele 20. yüzy›lda ve özellikle Büyük Ekim Sosyalist Devrimi’nin etkisiyle önemli ölçüde büyüyerek bütün Kürdistan’a yay›ld›. Emekçi Kürt y›¤›nlar›, 1905-1911 y›llar›nda ‹ran’daki devrimci hareketlerde yer ald›lar. Türkiye’de, “Büyük Kürt Ayaklanmas›” olarak tan›mlanan fieyh Sait Ayaklanmas› (1925) bunu izleyen y›llarda yeni yeni ulusal ayaklanmalar›n olmas› flartlar›n›n geliflmesine katk›da bulundu. Mücadele, 1927-29 y›llar›nda da sürdü. 1930 y›l› yaz›nda A¤r› Da¤› bölgesinde bafllayan, Kürtlerin güçlü ayaklanmas›, birçok bölgeye yay›ld›. Türkler ancak 1931 k›fl›nda büyük zorluklarla; ayaklanman›n önderlerini ele geçirerek ayaklanmay› kanla bast›rabildiler. Ve fakat bunu izleyen her türlü vahflet ve tehditler, Kürtleri ulusal mücadelelerinden al›koyamad›. 1934 y›l›nda Dersim

Kürtleri’nin yükselttikleri ayaklanma 1935-37 y›llar›nda da devam etti. ‹ran Kürdistan›’nda, 1920 y›l›nda ‹smail A¤a (S›mko) yönetimi alt›nda özü itibariyle köylü ayaklanmas› olan büyük bir ayaklanma geliflti. Ayaklananlar ve hükümet aras›ndaki mücadele uzun y›llar devam etti. Fakat 1930 y›l› A¤ustos ay›nda, fi›no flehrinde fiah’›n ajanlar› taraf›ndan S›mko’nun haince öldürülmesinden sonra ayaklanma kesintiye u¤rad›. Irak Kürdistan›’nda da savafl on y›llarca devam etti. 1918-20 y›llar›nda Arap ve Kürtlerden oluflan müfrezeler, Irak’ta ulusal kurtulufl mücadelesinin temel güçlerini oluflturdular. Bu silahl› müfrezeler Irak taht›na kendi Haflimi Emiri Faysal’› koymak isteyen ‹ngiliz istilac›lar›na karfl› dayan›kl› bir direnifl gösterdiler. Irak’ta Kürtlerin kendi ulusal haklar› için mücadeleleri, fieyh Mahmud, daha sonra ise fieyh Ahmed yönetimleri alt›nda 1918-20’den 30’lu y›llara kadar sürdü. 2. Dünya Savafl›n›n bafllar›nda, R›za fiah ve onun hükümeti, az say›da bir çevreyle faflist Almanya’ya yaklaflt›. Faflist Almanya’n›n SSCB’ye karfl› ani sald›r›s›ndan sonra tarafs›zl›k ilan›na ba¤l› kalmadan, ‹ran, Ortado¤u’da Almanlar›n bafl dostu durumuna geldi ve SSCB’ye karfl› sald›r› haz›rl›klar›na bafllad›. Bunun üzerine 25 A¤us-


tos 1941’de, 1921 y›l›nda imzalanm›fl olan 6. Sovyet‹ran Antlaflmas›na dayanarak ülke savunmas›n›n ç›karlar› için, Sovyet hükümeti, ‹ran topraklar›na kendi askeri birliklerini göndermek zorunda kald›. Bu arada ‹ran’da ‹ngiliz askerleri de gözükmeye bafllam›fl ve bunun sonucu olarak da, ‹ran’da faflist darbe yap›lm›flt›. Halk y›¤›nlar›n›n mücadeleye kat›lmas› sonucu, R›za fiah diktatörlü¤ü düfltü. Bu dönemde ülkede bir çok politik parti ve demokratik örgütler oluflmaya bafllad›. Ülkenin ba¤›ms›zl›¤› ve demokrasi için sürdürülen mücadelenin bafl›na iflçi s›n›f› geçti. Harekete ayr›ca köylülük de kat›ld›. 1941 yaz›nda oluflan ‹ran Halk Partisi (Hizbe Tudeh ‹ran) emekçiler aras›nda büyük bir ilgi gördü. Onun program›n›n temel görevlerinden biri ‹ran’da bütün ulus ve ulusal az›nl›klar aras›nda ekonomik ve politik alanda eflitlik sa¤lamakt›. Çok geçmeden ülkede bulunan di¤er ulusal az›nl›klardan emekçiler de bu parti saflar›nda birlefltiler. ‹ran Halk Partisi’nin ilk örgütlerinden biri de 1942 y›l› ortalar›nda Mahabad flehrinde iflçiler taraf›ndan oluflturuldu.(51) Daha sonra bu örgüt ‹ran Kürdistan’› Demokrat Partisi’nin çekirde¤i durumuna geldi. ‹ran’da Kürtlerin ulusal ve sosyal haklar› için yürüttükleri mücadelede öncülük rolü Mukriyan Kürtlerine düfltü. O dönemde, bu bölgelerin ekonomik yaflamlar›nda önemli de¤ifliklikler meydana geldi.

Burada oluflan iflçi s›n›f›, gerçekten genç ve say›sal olarak azd›. Çok say›da topraks›z köylü de mücadeleye aktif olarak kat›lmaktayd›. Zanaatç›lar ve 2. Dünya Savafl› y›llar›nda politik çal›flmaya kat›lan ve Kürdistan’da ulusal kurtulufl hareketinin geliflmesinde büyük katk›lar› olan ilerici ayd›nlar mücadelede daha aktif bir rol oynamaya bafllad›lar. Bu y›llarda, Mukriyan Kürdistan’› topraklar›nda, Sovyet ve ‹ngiliz askeri birlikleri aras›nda “tarafs›z bölgeler” olarak adland›r›lan yerler bulunuyordu. R›za fiah diktatörlü¤ünün alafla¤› edilmesinden sonra çok geçmeden ‹ran Kürdistan›’n›n bu parçalar›ndaki yerel yönetimler Kürtlerin ellerine geçti. 1942’de buralarda yerel özyönetim organlar› oluflturuldu.(52) Yeni yönetimler, halk y›¤›nlar›n›n -iflçi, köylü, zanaatç›lar-durumlar›n› iyilefltirmek için ad›m at›yorlard›. 2. Dünya Savafl› y›llar›nda Kürt halk›n›n kendi ulusal haklar› için yürüttü¤ü mücadele daha bir örgütlü hale geldi. Harekete genifl halk y›¤›nlar› kat›ld›; feodal önderlerin yerlerine hareketin bafl›na politik partiler geçti. Bu partilerin programlar›nda, Kürt halk›n›n kurtulufl hareketinin kendi ülkelerindeki ilerici güçlerin mücadelesiyle birlefltirilmesi gerekti¤i yer al›yor; sosyal oluflumun görevleri için daha genifl yer ayr›l›yordu. Böylece 1942 y›l› sonlar›nda Güney Bat› ‹ran’da ba¤›ms›z Kürt bölgeleri yarat›ld›ktan sonra, Mahabad’ta toplanan de-

mokratik örgüt temsilcileri, “Ji-yane Kurd” (Kürtlerin Yaflam›), k›sa ad›yla Jek adl› birleflmifl partiyi kurdular.(53) Bu partinin ortaya ç›k›fl› Irak ve Türkiye’de kollar› bulunan Genel Kürt Partisi “Hiwa”n›n bir kolu fleklinde oldu. Partinin resmi yay›n organ›, y›¤›nlar›n ayd›nlat›lmas›nda, ilerici çevrelerin toparlanmas›nda, partinin program›n› gerçekli¤e dönüfltürmek için mücadelede büyük rol oynayan “N›fltiman” (Yurt) dergisidir. Kürt halk›n›n ulusal kurtulufl mücadelesi, Azerbaycanl›, Asuri gibi bask› alt›ndaki di¤er ‹ran halklar›n› mücadeleleriyle s›k› iliflkiler içindeydi. Gerici ve emperyalist güçlere karfl› olan mücadele egemen ulus emekçileriyle birlikte sürdürüldü. Kürt halk›nda ulusal bilincin yükselmesinde ve y›¤›nlar›n ulusal mücadele etkinliklerinin artmas›nda ‹ran’da Sovyet askeri birliklerinin bulunuflunun olumlu etkileri vard›r. Sovyetler Birli¤i’nin ekonomik, kültürel ve politik alanlardaki baflar›lar›, onun K›z›l Ordusu’nun faflist Alman iflgalcilerine karfl› verdi¤i kahramanca mücadele ve büyük zaferinin zulüm alt›ndaki Kürt halk›na kendi kaderini tayin etme ve yaflam›n› köklü de¤iflikli¤e u¤ratma do¤rultusunda moral ve güç vermemesi mümkün de¤ildi. Bu dönemde, Kürt halk›n›n birli¤ini parçalamay› amaçlayan, Anglo-Amerikan emperyalizmi de¤iflik bölgelerde Kürtler aras›nda yapay

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

95


96 düflmanl›klar körüklüyordu. Kürt halk›n›n davas›na kar›fl- ¤i’nin en büyük unvan› Kürt halk›n›n irade ve dü- t›¤› yolunda büyük bir kam- “SSCB Kahraman›”n› alan flüncesini ifade ederek, ‹ran panya yürütülmekteydi. Fa- Samand Siyabendov, b›rakKürdistan› Demokrat Partisi kat bu saçma iddiay› yerinde m›flt›r. Onun biyografyas› yöneticisi Kazi Muhammed incelemek üzere ‹ran Kürdis- “Nifltiman” dergisinde (‹ran) flöyle konuflmaktad›r: “Yak›n tan›’na gelen ABD Yüksek ve “Roja Nu” gazetesinde ve Ortado¤u halklar› çok iyi Yarg›çlar Kurulu üyesi (Lübnan) yay›nlanm›flt›r. biliyorlar ki K ü r t A l m a n ozanlar› türya’n›n sald›ürt halk›nda ulusal bilincin yüksel- k ü l e r i n d e r›s› sadece Sovyet iktimesinde ve y›¤›nlar›n ulusal müca- dar› için, Sovyetler Birli¤i’ne dele etkinliklerinin artmas›nda “Kürd’ü çokarfl› de¤ilbanl›ktan aldir; faflistle- ‹ran’da Sovyet askeri birliklerinin bulunu- t›n y›ld›za rin amaçlar› flunun olumlu etkileri vard›r. kadar yükbu k›tada buselten” fleklunan bütün linde tan›mülkeleri kölelefltirmekte V.Duglas, Sovyetler Birli- lamalar yapt›lar. odaklan›yor. Ve bu tehlike ¤i’ne yöneltilen suçlamalar› Irak Kürdistan›’nda halk de, öncelikle, Do¤u’nun ka- do¤rulay›c› hiçbir kan›t bula- y›¤›nlar› yaflam› çok a¤›r kop›s›nda bulunan Kürdistan ve mad›¤›n› söylemek zorunda flullarda, bir yandan, kendi Azerbaycan’a yönelmiflti. kalm›flt›r. V. Duglas, daha feodalleri, iktidar ve ‹ngiliz K›z›l Ordu, faflizme karfl› sonra flunlar› yaz›yor: “Rus- emperyalizminin üçlü egezaferler kazan›rken, ayn› za- lar Kürt halk› içinde öylesine menli¤i, ve bir yandan da samanda Do¤u ülkelerini ve bu derin izler b›rakm›fllar ki, vafl›n korkunç vahfleti alt›nda arada ‹ran Kürdistan› ve ‹ran Sovyet ülkesine karfl› olan bu sürüyordu. Azerbaycan›’nda büyük teh- sevgi ve sayg›n›n silinmesi Ulusal ve sosyal zulmün likeye karfl› koruyor ve halk- hiçbir flekilde mümkün de- yan› s›ra Irak iktidar›; Kürt lar› faflist istilan›n ac›lar›n- ¤ildir.” bölgelerinde temel g›da maddan kurtar›yor. Bunun için Amerikal› yazar G.Lemb delerinin da¤›l›m›nda eflitsiz, Kürt ve Azerbaycan halklar› flöyle yaz›yor: “Kürtler üze- ›rkç› bir politika yürütüyorK›z›l Orduya minnettard›rlar. rinde, Sovyetlere iliflkin olan du. Bunun sonucu olarak Kürt halk› K›z›l Ordu’nun olumlu tav›rda özellikle Sov- 1943 y›l›nda bu bölgelerde yapm›fl oldu¤u bu insanc›ll›- yet askeri birliklerinin ‹ran’- yaflayan halk, açl›¤› korkunç ¤› hiçbir zaman unutmaya- da bulunduklar› dönemde, bir flekilde yaflad›. cak ve her zaman için ona te- Sovyet insanlar›n›n Kürtlerle Bu flartlar alt›nda 1943 flekkür borçlu olacakt›r. Bun- olan dostça iliflkilerinin bü- Eylül’ünde, Mustafa Barzani dan dolay› bu dostluk her- yük etkisi olmufltur.” Yazar yönetiminde, Kürt halk›n›n kesçe çok de¤erli ve paha bi- ayr›ca Sovyet askeri birlikle- uzun y›llar sürecek büyük çilmez bir an› olarak savunu- rinin içinde az say›lamaya- ayaklanmas› bafllad›. Ayaklalacakt›r.” (54) cak ölçüde Kürt subaylar›n›n nanlar Irak s›n›rlar› içinde Sovyet yurduna ve onun oldu¤unu belirterek; “Kürt- ulusal otonomi istemekteydiflanl› ordusuna karfl› sevgi ve ler, Sovyetler Birli¤i’ndeki ler. Kürt halk›n›n büyük çosayg› her zaman s›n›rs›z ol- özgür halklar›n oluflturdu¤u ¤unlu¤u k›sa bir zaman içinmufltur. Bu nedenle her za- büyük ailenin eflit hakl› üyesi de ayaklananlar›n yan›nda man için onlar› arkadafl ola- olan kardefllerinin baflar›la- yer ald›. Halk›n geri kalan rak biliyoruz. Onlar hiç bir r›yla gurur duyuyorlar” di- bölümü demokratik örgütler zaman karfl›tlar›m›z olmaya- yor. içinde aktif bir flekilde çal›caklard›r. O dönemler d›fl baKürtler üzerinde, en bü- flarak ayaklananlara gereken s›nda Sovyetler Birli¤i’nin yük etkiyi Sovyetler Birli- yard›mlar› sa¤lad›

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

K


Kürt halk›n›n, onun ulusal demokratik hareketine, Irak Komünist Partisi büyük ölçüde yard›mc› oldu. Parti, kuruluflundan itibaren politik at›l›mlarda ve halk y›¤›nlar›n›n örgütlenmesinde ileri rol oynad›. Komünist parti Kürt yurtsever güçlerinin saflar›n›n sa¤lamlaflt›r›lmas›n› istedi, ve bunun için de “Irak’ta Araplarla birli¤in, tam hak eflitli¤i temelinde gönüllü birlik...” (55) olmas› gerekti¤ini savundu. IKP illegal olarak Kürtçe “Azadi Gazetea”ni ç›kard›. Bu gazete de 1944 y›l›nda Kürt emekçileri aras›nda toparlay›c› rol oynad›. Kürdistan’da komünistler, özverili bir mücadele yürüttüler. Bu u¤urda bir ço¤u flehit oldu.(56) Ayaklanman›n y›¤›nsal geliflimi ve onun baflar›lar›, Barzani’lerin, Arap, Türk, ‹ran halklar›n›n gerici güçlerine ve emperyalizme karfl› mücadeledeki müteffiklerini belirleyen flu sözlerle aç›kland›: “...Bizler Arap halk›na karfl› savaflm›yoruz.”, diyorlar bir bildiride, “Araplar, Türkler ve ‹ranl›lar bizim arkadafl ve yoldafllar›m›zd›rlar. Bizler aç›kça belirtmekteyiz ki, Irak’ta Kürt ve Araplar aras›ndaki bu soylu ve erdemli birlik varolmaya devam edecektir. Bizler, Arap halk›n›n, emperyalizmin egemenli¤inden kurtulmak ve özgürlükleri için yürüttükleri mücadelelerine sayg› duyuyor ve bu mücadeleyi destekliyoruz. Biz Kürtler, Arap halk›yla birlikte gericili¤e, diktatörlü¤e ve emperyalizme karfl› omuz omuza çarp›flmaya devam edece¤iz.” (57) Güçlerin eflitsiz olmas›na

bakmaks›z›n ayaklananlar, iktidar ordusuna büyük darbeler vurdu ve çok say›da flehri kurtard›. 1944 Nisan’›nda Irak hükümeti, Kürtlerin kendi öz yönetimlerini kurmak yolundaki isteklerini kabul etmek zorunda kald›. Fakat daha sonraki geliflmelerden, Irak hükümeti ve onlar›n patronu ‹ngilizlerin verdikleri sözü tutmad›klar› görüldü. 1945 yaz›nda, Kürt halk›na karfl› yeni bir sald›r› örgütlediler. Çok say›da askeri birlik, tank ve ‹ngiliz Hava Kuvvetleri, ‹ngiliz Generallerinin Komutas›nda Kürtlere karfl› sald›r›ya geçtiler. Elliden fazla Kürt nüfus bölgesi da¤›t›ld›, yak›ld›. (58) Güçler dengesi eflit de¤ildi. Bu nedenle direniflçiler, daha fazla kan ak›t›lmas›n› önlemek için yöneticileri Barzani ile birlikte ‹ran Kürdistan›’na geçtiler. Sovyet ordusunun Büyük Anayurt Savafl›ndaki zaferi ve faflist Almanya ve emperyalist Japonya’n›n yenilgilerinin Do¤u halklar›n›n ulusal kurtulufl savafllar› üzerindeki etkisi büyük oldu. ‹ran Azerbaycan› ve ‹ran Kürdistan›’nda bask› alt›ndaki ulusal az›nl›klar›n demokratik hareketleri yeni bir aflamaya girdi. Bu süreç içinde 1945 y›l›nda ‹ran Azerbeycan›’nda ve ‹ran Kürdistan›’nda demokratik partiler kuruldu. Ayn› y›l›n Aral›k ay›nda, Güney Azerbaycan ulusal otonomisini aç›klayan ve otonom ulusal hükümetini seçen ulusal meclis topland›. (59) Serbest seçimler sonu-

cunda, 13 Ocak 1946 y›l›nda otonom Kürt Demokrat Cumhuriyeti kuruldu.(60) Bu otonom cumhuriyetlerde ilk elde halk y›¤›nlar›n›n ç›karlar› yönünde önemli demokratik oluflumlar gerçeklefltirildi. Otonom demokratik cumhuriyetleri Azerbaycan ve Kürdistan’da ulusal zulüm ve ›rk ayr›mc›l›¤›na son verdi. Halk y›¤›nlar›, söz, örgütlenme ve toplanma özgürlü¤üne kavufltu. Halk y›¤›nlar›n›n maddi durumlar›n›n düzeltilmesi, kültürel düzeyinin yükseltilmesi ve politik etkinliklerinin art›r›lmas› için bir tak›m önlemler al›nd›. Azeri ve Kürt dilleri bu cumhuriyetlerde resmi diller durumuna geldiler.vs. Azerbaycan ve Kürdistan otonom cumhuriyetleri aras›nda karfl›l›kl› dostça iliflkiler kuruldu. Ayr›ca Azerbaycan ve Kürdistan otonom cumhuriyetleri parti ve hükümetleri, varl›klar›n› tek ‹ran devleti içinde sürdürmek yolundaki isteklerini birçok kez aç›klad›lar. Halklar›n özgürce geliflmeleri için, ülkenin demokratik, toplumsal ve devletsel olarak yeniden örgütlenmesi sorununu gündeme getirdiler. ‹ran’›n birçok bölgesinden, demokratik cumhuriyet hükümetlerine gönderilen çok say›da mektuplarda, halk›n zaferinden ötürü duyulan övünç dile getiriliyor ve ona destek olmak amac›yla yap›lan haz›rl›klar belirtiliyordu.(61) 2. Dünya Savafl› y›llar›nda halk y›¤›nlar›n›n politik etkinliklerinin art›r›lmas›nda, ilerici Kürt yazarlar›n›n

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

97


PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

98 eserleri ve Kürtçe olarak yay›nlanan süreli yay›nlar›n büyük katk›s› oldu. “N›flt›man” dergisinin d›fl›nda, ‹ran Kürdistan›’nda ‹ran Kürdistan› Demokrat Parti yay›n organ› “Kürdistan” gazetesi yay›nland›. Burada, 1946 y›l›nda edebiyat almana¤› “Xalala”, gençlik dergisi, “Denge Welat”, çocuk dergisi yay›nland›. (62) Ayr›ca ‹ngilizler taraf›ndan kontrol edilen bölgelerde, illegal olarak, “Ravej” dergisi yay›nland›. Bu derginin bir say›s›nda; flöyle denmekteydi: “Biz Kürtler, hiçbir suçu olmadan, tutsak olarak, despotizm ve feodalizmin zulmü alt›nda yaflarken, ayn› flekilde bizim durumumuzda bulunan tüm halklara özgürlük ve mutluluk istiyoruz. Kürt sorunu hafif olmayan bir sorundur. Tüm düflmanlar›m›z›n da bunun böyle oldu¤unu bilmemeleri mümkün müdür? fiimdi bütün dünya kamuoyu bizim sözlerimizin özünü kavras›n ve bizim Türk, Irak, ‹ran kan ak›t›c›lar›na karfl› verdi¤imiz kurtulufl savafl›m›z› tan›s›n! fiimdiki durumda emperyalizmin ve faflizmin yardakç›lar›, kendi insanl›k d›fl› haklar›n› güvence alt›na almak için tedirginlik ve telafl yaratmaya çal›fl›yorlar. Onlar kanlar›m›z› içerken ve baflkalar›n› buna yöneltirken, bizleri, mücadelemizde aldatabileceklerini san›yorlar. Fakat bizler zulüm alt›nda mahvolacak kadar güçsüz de¤iliz. Her Kürt özgürlük kazan›l›ncaya dek emperyalizme karfl› savaflmaktan vazgeçmeyecektir.”(63) Daha önce belirtti¤imiz

gibi, 1944 y›l›nda Irak’ta Komünist Parti yay›n organ› olarak Kürtçe “Azadi” gazetesi de yay›nlanmaktayd›. (64) Savafl y›llar›nda Kürdistan’dan ilerici Kürt flairleri, yazar ve ayd›nlar›, anti-faflist güçlerin saflar›nda kararl›ca yerlerini ald›lar. Kürt halk›n›n genifl y›¤›nlar›n›n düflüncesini ifade ederek, onlar, Sovyet halklar›n›n faflist iflgallere karfl› yürüttükleri savafl›m›n hakl›, özgürlükçü niteli¤ine dikkati çektiler. Onlar eser ve çal›flmalar›nda, Sovyetler Birli¤i’nin büyük rolü, flanl› ordusunun, Sovyet insanlar›n›n Alman Faflist iflgalcilerine karfl› gösterdikleri kahramanl›klar›; Sovyetler Birli¤i’nin ulusal politikas›n›n özelliklerini ve bu politikan›n SSCB Kürtleri üzerindeki olumlu etkilerini yans›tt›lar. Ünlü ça¤dafl Kürt flairi Cigerxwin ve yetenekli halk flairi Mükriyen Kürtlerinden Hejar, kendi eserleriyle Kürt halk›n›n ilerici güçlerinin birleflmesine yard›m ettiler. Onlar›n eserlerinde enternasyonalizm ruhu ifllenmifltir. Onlar bütün yurtseverleri faflizme karfl› savaflta ve dahas› Sovyetler Birli¤i çevresinde birli¤e ça¤›r›yorlar. Cigerxwin eserlerinde Sovyet devletinin büyüklü¤ünü yüceltir. O, Sovyet yurdunu ça¤r›flt›rarak “De¤erli” isimli flu fliirini yazar: “Dünyada sen teksin / Bulunmaz kendine eflitin, / Senin vurufllar›ndan de¤il yaralar›m / Öylece senin üzerine titrerim. / Afl›yor s›n›rlar› ayd›nl›¤›n, / Dünyada var m› seni bilmeyen, / Müslü-

man, Frenk, Yezidi, Alevi / Her y›l her ay senin önünde bafl e¤meyen / Sana dünyada son olsun / Vars›n ayd›nl›¤›n bütün dünyaya yay›ls›n / Vars›n senin ›fl›nlar›n her tarafa saç›ls›n.” (65) Kendisini Marksist felsefeyi benimsemifl bir flair olarak gören (Cigerxwin, Sovyetler Birli¤i’ne karfl› her zaman sempati duymufltur. “Kader” adl› fliirinde, Cigerxwin flöyle yazmaktad›r: “Rus ö¤retisi ve felsefesi, benim ö¤retim ve felsefem oldu.”(66) Kürt halk›n›n genifl y›¤›nlar›n›n düflüncesini ve onlar›n faflist güçlerle savaflma konusundaki kararl›l›klar›n› ifade ederek, Cigerxwin, “Bizim Ordu-Gençlik” adl› fliirinde flöyle yazmaktad›r; “Bizler de¤erli yurdumuzu hiçbir zaman teslim etmeyece¤iz Berlin’e / Bizler flahane ova ve da¤lar›m›z› hiçbir zaman teslim etmeyece¤iz Japonlara. “ (67) Kürt tarihçi Abdulaziz Yamulki 1946’da Tahran’da yay›nlanan “Kürdistan ve Kürt Ayaklanmalar›” adl› Türkçe eserinde, Sovyetler Birli¤i’nin Kürt halk› üzerindeki olumlu etkisine de¤inmektedir. Bu eserde yazar flöyle yazmaktad›r: “Sovyetler Birli¤i’ne yak›n olan ve onun s›n›rlar›nda bulunan Kürdistan bölgelerinde ayd›nl›k rüzgarlar› esiyor ve vars›n bu ateflin k›v›lc›mlar› 1000 km’yi afl›p tüm Kürtlere bu yeni yaflam› ulaflt›rs›n.”(68) Savafl ve ondan sonraki y›llarda tüm Kürt yazar, flair ve tarihçileri eserlerinde, daha çok ve özellikle sosyal konular› ifllemektedirler. Ünlü


99 nuçta bu durum onlar› mücadelede daha kararl› ve korkusuz k›lacakt›r.” Daha sonra yazar flöyle devam ediyor: “Bütün Kürtler, halk›n kurtuluflunu sadece birlik olunarak kazanabileceklerini kavramak zorundad›rlar. Halk›m›z›n büyük ço¤unlu¤u emekçilerden, iflçilerden, köylüler, demirci ve çobanlardan olufluyor. Kürdistan’›n özgürlük ve ba¤›ms›zl›¤› onlar›n ellerindedir. Özgürlük ve ba¤›ms›zl›k onlar›n mutlulu¤u için elde edilecektir.” (69) Burada yazar dolays›z olarak s›n›r d›fl›ndaki Kürtlerin kendi ulusal ba¤›ms›zl›klar›n› elde etme ve sosyal adalet yolunu seçmelerinde Sovyetler Birli¤i Kürtleri’nin durumlar›n›n kendilerine yard›mc› oldu¤unu göstermeye çal›fl-

maktad›r. Azerbaycan ve Kürdistan Otonom Demokratik Cumhuriyetleri, hükümet ve demokratik partilerinin çal›flmalar›, uluslararas›ndaki eflitlik, ›rk ayr›m›n›n yok edilmesi, kültürel düzeylerinin yükseltilmesine ve halk y›¤›nlar›n›n maddi durumlar›n›n iyilefltirilmesine yöneldi. Bu tedbirler; Anglo Amerikan emperyalizminin ve iç gericili¤in ç›karlar›yla çeliflmekteydi. Ve gerçekten, Londra gazetesi “Times” 1945 y›l› sonlar›nda bu gerçe¤i flöyle aç›kl›yordu: Azerbaycan’›n co¤rafik ve stratejik durumu ‹ngiltere için önemlidir.(70) Gazete devamla bu sözlerin Kürdistan için de geçerli oldu¤unu aç›kça belirtmektePART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

Kürt yazar›, Ereb fiemo’nun “Kürt Çoban›” adl› roman›n›n Beyrut bask›s›n›n önsözünde toplumcu ve bilgin Yusuf Malik (Lübnan) flöyle yazmaktad›r: “Bizler bu kitab› Kürtler içinde bas›p da¤›t›rken, okuyucular›m›z›n Kürt halk›n›n güzel bir ürünüyle tan›flacaklar› inanc›n› tafl›yoruz. Söz konusu okuyucular›m›z›n bafl›nda kuflkusuz köylüler, demirci ve iflçiler gelmektedirler. Çünkü bu roman öncelikle onlar›n durumuna uygun bir eserdir. Ve öyle umuyoruz ki, onlar bu kitab›n düflünsel ve sanatsal yap›s›n› özümseyecek, bundan dersler ç›karacak ve böylece kendi geri kalm›fll›klar›n›n ve zulüm alt›ndaki durumlar›n›n nedenlerini daha iyi anlayacaklard›r. Ve so-

avafl y›llar›nda Kürdistan’dan ilerici Kürt flairleri, yazar ve ayd›nlar›, anti-faflist güçlerin saflar›nda kararl›ca yerlerini ald›lar. Kürt halk›n›n genifl y›¤›nlar›n›n düflüncesini ifade ederek, onlar, Sovyet halklar›n›n faflist iflgallere karfl› yürüttükleri savafl›m›n hakl›, özgürlükçü niteli¤ine dikkati çektiler.

S


PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

100 dir. ‹flte bu amaçla ‹ngilizler ve onlar›n iflbirlikçileri Kürdistan’da sürekli y›k›c› çal›flmalar›n› sürdürdüler. Kas›m 1946 y›l›nda “Kürdistan” gazetesi, (Mehabad) ‹ran Kürdistan› Demokrat Parti yöneticisi Gazi Muhamed’le ‹ngilizlerin ‹ran’da ve özellikle Kürdistan’da istikrars›zl›k, kargaflal›k yaratma e¤ilimleri ile ilgili olarak bir söylefli yapt›.(71) Aral›k 1946 tarihinde kargaflal›k yaratma e¤ilimine uygun olarak, seçimlerde “güven sa¤lama” sahtekarl›¤›yla ‹ngiliz askerleri ‹ran’a daha sonra da Kürdistan’a girdiler. Otonom Cumhuriyetleri topraklar› ordu ve jandarma taraf›ndan kontrol alt›na al›nmaya baflland›. Çok say›da demokrat kanl› rejimin kurban› oldu. Gericilik, demokratik özgürlü¤ü yok etmeyi baflard›. ‹ran hükümetinin ilk ald›¤› tedbirlerden biri; Kürdistan’da Kürt okullar›n› kapatmak ve Kürt dilinde e¤itimi yasaklamak oldu. Anglo-Amerikan ajanlar›, Kürt Otonom Demokratik Cumhuriyeti yöneticilerini kendi taraflar›na çekmek için az›msanmayacak ölçüde güç harcad›lar. Beklediklerini elde edemeyince de ‹ran hükümeti arac›l›¤›yla Kürtlere karfl› kanl› terör eylemlerine girifltiler. 31 Mart 1947 tarihinde Mehabad flehrinde, Qazi Muhamed, Sadr Qazi ve Seyid Qazi idam edildiler. (72) ‹ran gericili¤i Kürdistan halk y›¤›nlar›n› tüm sosyal politik kazan›mlar›ndan yoksun b›rakt›. Bu dönemde, Sovyetler Birli¤i’nin yard›m› sayesinde, ‹ran savafl›n yok edici

afl›r›l›klar›ndan çekindi. Fakat gerici hükümetler, Kürdistan’›n do¤al zenginliklerini, onun kalk›nmas› için kullanmaktan sürekli kaç›nd›lar. Ulus ve ulusal az›nl›klar kendi yaflamlar›n› a¤›r koflullarda sürdürmeye devam ettiler. ‹ran Kürdistan›’nda savafltan sonra açl›k, salg›n hastal›klar ve 1947-48 y›llar› aras›nda oldukça fliddetli so¤uklar ülkede yaflam› olanaks›z k›ld›. ‹flte tam o dönemde Ukraynal› flair Yaroslav fiporta “Kürdistan’da Açl›k” adl› fliirini yazd›: “Kürdistan üstünde kara açl›k yükseldi./Pençeler düfltü/Halk›n solu¤u kesilerek ölmekte/Ve mutsuz, savunmas›z/Serilirken cesetleri ölülerin kanl› yollara felaketlerden yorgun.” (73) Bu dönemde gericilik Kürt halk›n›n ulusal demokratik hareketini geçici olarak yavafllatma f›rsat›n› buldu. Ne var ki, Kürt halk›n›n mücadelesi -Irak Kürdistan›’nda Mustafa Barzani yönetimi alt›ndaki ‹ran Kürdistan›’ndaki Kürt halk›n›n demokratik hareketi ve ilk olarak oluflan Demokratik Kürt Otonom Cumhuriyeti- büyük bir tarihi öneme sahiptir. Bu dersler göstermektedir ki yaln›zca halk güçlerinin ilerici ve demokratik unsurlar›n›n birli¤i ve onlar›n hareketteki kararl›l›klar›, halk›, iç gericilik ve emperyalist güçlere karfl› verilen mücadelede zafere ulaflt›rabilir. Büyük Anayurt Savafl› 1941-45 y›llar›nda Sovyet halk›n›n özverisinin büyük bir s›nav› olarak ortaya ç›kt›. Savafl›n gidiflat›nda SBKP’nin Leninci ulusal po-

litikas› bütün gücü ve hikmetiyle kendisini gösterdi. Rus halk›yla birlikte, Alman faflist iflgalcilerine karfl› birçok ulus ve ulusal az›nl›k savaflt›. Onlar›n askeri dürüstlük ve becerileri, Parti ve hükümet taraf›ndan en iyi flekilde de¤erlendirilerek birço¤una, “SSCB Kahraman›” ünvan› verildi. Sovyetler Birli¤i’nde Kürtler az nüfuslu halklardan biridir. Sovyet hükümetinin ve SBKP’nin sayesinde, Kürt emekçileri kendi ekonomik, politik ve kültürel yaflamlar›nda ileriye dönük çal›flmalara yöneldiler. Ve ans›z›n yurdumuza karfl› Alman faflist iflgalcileri sald›r›ya geçince, Kürt halk›n›n evlatlar›, ülkenin savunucular› saflar›nda yerlerini alarak anayurtlar› önünde kendi soylu görevlerini yerine getirdiler. Savafl y›llar›nda, anayurdun bütün emekçileriyle birlikte, onlar da özveriyle, cephe gerisinde de çal›flt›lar. Büyük Anayurt Savafl›’nda Sovyetler Birli¤i ve onun dostlar›n›n, Alman faflizmi ve Japon emperyalizmine karfl› kazand›¤› büyük zafer emperyalist-sömürge sisteminin da¤›t›lmas›nda yeni bir dönemin bafllang›c› oldu. Sovyetler Birli¤i’nin zaferi do¤unun bütün sömürge ve ba¤›ml› ülkeleriyle birlikte; Kürtler için de ilham kayna¤› oldu. Savafl sonras›nda Kürtler kendi ulusal-sosyal kurtulufllar› için mücadeleyi daha da yükselttiler. Onlar›n mücadelesi; Yak›n ve Ortado¤u halklar›n›n ulusal kurtulufl ve anti-emperyalist hareketleri içinde en önemli halkalardan birini teflkil ediyor. B‹TT‹


101 Baflçavufl 29-Germo Seidoviç SELMOYAN- Baflçavufl 30-Ali Kerimoviç SEFEROVMuhaf›z Çavufl 31-Ubeyt Emeroviç EZMANOV- K›demli Çavufl. 32-Feremez Süleymanoviç AHMEDOV- K›demli Çavufl. 33-Mamed Muradhandviç HESENOV- K›demli Çavufl 34-Haçik (Hudeda) Kelefloviç HESENYAN-Muh.Kd. Çavufl. 35-Mirali Alieviç LEZG‹EVK›demli Muh.Çavufl. 36-Kazim Bekiroviç MAMADOV- K›demli Muh. Çavufl. 37-Arap Alieviç MAHMUDOV- K›demli Muhaf›z Çavufl. 38-C›mo Asoeviç SILOYANK›demli Çavufl. 39-Emer Yusuboviç SILOYAN- K›demli çavufl. 40-Çeko fievefloviç TEM‹ROV- K›demli çavufl. 41-Efo Cevoeviç TEMOEVK›demli çavufl. 42-Ordi Hardieviç HUDOYAN- K›demli Çavufl. 43-Ame Seyadoviç fiEVEfiYAN- K›demli Çavufl. 44-Mihayil Kesoeviç YARATOV- K›demli Çavufl. 45-Latif Balacaeviç ABBACOV- Çavufl. 46-Abufl ‹badoviç ABUfiOVMuhaf›z Çavufl. 47-Ali M›stoeviç EVDOEVBölüm Komutam. 48-Ahmed Ismailoviç KALOYAN- Çavufl. 49-Seid Egitoviç KASOYANÇavufl. 50-Çaço Temoeviç KOÇOYAN- Çavufl. 51-Efo Hudoeviç RUCOYANÇavufl. 52-‹brahim Mamedoviç FARACOV- Muhaf›z Çavufl. 53-Musa Alieviç ABDULLAEV- Astçavufl. 54-Sivik Alieviç SILOYANAstçavufl. 55-‹smail ‹bodullabiç fi‹R‹NOV - Muhaf›z Astçavufl. 56-Ramazan Makaroviç KAFAROV- Onbafl›. 57-‹brahim Ahmedoviç NEVROZOV- Onbafl› 58-Oruç Hasanoviç ABDUL-

LAEV- Er 59-B. fiemoeviç EVDALYANEr. 60-Ofuk fievefloviç EVDOEVEr 61-Alemfla Kumoeviç ESADOV- Er. 62-Kerem Kelefloviç ESADYAN- Er. 63-Zeman Abdullaeviç BAYRAMOV- Er. 64-Namo Etamoviç OZMANYAN-Er. 65-Cefil Hanoeviç SADOYAN- Er. 66-Alyaks(Ali) Moskoviç SEL‹MYAN- Er. 67-Muraz Mirzoeviç SÜLEYMANOV- K›demli Bahriyeli. 68-Pristov Gulieviç TEMOEV- Er. 69-Muraz Merdoeviç HUDOEV- Muhaf›z Er. 70-Salim Abosoviç HUDOYAN-Er. 71-Cefil M›stoeviç HUMOYAN- Muhaf›z Er. 72-Efo Makoroviç ÇALOEVEr. 1 SM. “Sel›skoe hozyaystvo Armyanskoy SSR Statistiçeskiy Sbornik” Erevan, Aypetret, 1961, str. 56-57. O.E. Tumonyan. Ekononiçeskoe razvitie Armenii çast 2.Erevan Armgosizdat. 1956. str. 190. 2 SM. “Otçetniy doklad na XIV s›ezda KP(b) Armeniio rabote TS.K. KP(b) Armenii” Erevan, Armgiz. 1948.str. 39. 3 SM’ G.G. Mehtiev Deyatelinost› Kommunistiçeskoy partii Azerbaycana vperiod VeHkoy Oteçestvennoy voyni 1941-44 gg. 1967. str. 45. 4 L›kazom Prezidiuma Verhovnogo Soveta Armyanskoy SSR OT 8 Fevralya 1949 goda Alagezskiy rayon bil Hkvidirovan euo cela Vklyuçavcela Aparanskogo Artinskoyirayon. 5 Yukar›da ad› geçen eser. 6 Yukar›da ad› geçen eser. 7 Yukar›da ad› geçen eser. 8SM. Arhiv Azerbaycanskogo filiala ‹ML pri TS.K. KPSS f.l.op.H6.d.60.L.56. 9 SM.Gaz. “Kommunist” l0 Fevralyai 13 Marta 1945 g.

PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

*EK: “Sosyalist Vatan U¤runa Çarp›flmalarda Ön S›ralarda Savaflan Kürt Askerler” Bölümündeki ‹simlerin Listesi: 1- Samand Alieviç S‹YABENDOV-Yarbay. 2- Hüseyin Kerimobiç AL‹EVT›p profesörü. 3- Celil fiakiroeviç ACDEVMuhaf›z Yarbay. 4- Sabri Metoeviç OSMANOV- Muhaf›z Yarbay. 5- Dorab Cabaroviç SULTANOV- Yarbay, T›p Doktoru. 6- Gürsad fiamileviç fiAM‹LZADE- Yarbay. 7- Teymuraz Memoeviç BAKIROEV- Binbafl›. 8- Sahat Kulieviç CAFAROVBinbafl›. 9- Ali Zamanoviç KULOMOV- Binbafl›. 10-‹so fiemoeviç NAD‹ROVBinbafl›. 11-Smoe Svik J-CIND‹- Binbafl›. 12-fiamir Yusopoviç TEYMUROV- Binbafl›. 13-Hacik fievaboviç MURADOV- Yüzbafl›. 14-Bahtiyar Hanlaroviç FARACEV- Binbafl› 15-Ahmet ‹brahimoviç fiEROEV- Yüzbafl› 16-Usik Bekoeviç BEKOEVÜste¤men. 17-Adil Receboviç AL‹EVTe¤men. 18-Mihayil Cindieviç ELOYAN- Te¤men 19-Panah Nacieviç AHMEDOV- Te¤men. 20-Casim Etaroviç DALOYAN- Te¤men 21-Sala Bek›roviç CAFAROVTe¤men 22-Fedor Hetoeviç KALOYAN- Te¤men 23-Kanat Kelesoviç KURDOEV-Te¤men 24-Ali Abdulrahmanoviç MAMEDOV- Partizan. 25-Yusuf Alieviç MAHMUDYAN- Muhaf›z Te¤men. 26-Mraz Nemoeviç HUDOYAN- Te¤men. 27-Timur Magomedoviç ÇETOEV- Te¤men 28-Nebi Rutoeviç ABDOEV-


PART‹ZAN 58/Haziran-Temmuz 2006

102 10 SM.Arhiv Armyanskogo filiala ‹ML pri TS.K KPSS,f. 90. op. 4. d. 227.L.26. 11 SM. Arhiv Kafedri istorii Turkmenskogo gosudarstvennogo universitetaim. A.M. Gor›kogo. 12 Gaz. “Kommunist”, 10 Sentyabrya 1941 g. 13 SM.Gaz. “Sotsialistakan ugiev” 30 Noyabrya 1941 g. 14 SM. Arhiv Armyanskogo filiala ‹ML pri TS.K KPSS.f. 93 op. l.d.62,L.34. 15 Sm. Tamje,f. 14.op.2.d. 116.L.24. 16 Sm. Tam. je, f. 90. op. 4. d. 271. L.9 17 Sm.Gaz. “Bofl›vikyandroflov” 9 ‹yolya 1943 g. 18 Sm.Arhiv Azerbaycanskogo filiala ‹ML pri TK.K. KPSS. f.l.op. d. 80. L.14. 19 Sm.Gaz. “Sotsialistakan ugiev” 7 Noyabrya 1942 g. 20 Sm. “Bohflevikyandroflov”, 9 ‹yulya 1943 g. 21 Sm. Arhiv Armyanskogo filiala ‹ML pri TS.K. KPSS.f. 14, op. 2.d. 116. L. 25. 22 Sm. Tam je, f. 90, Op. 4. d. 271, L.9. 23 Sm. “‹storiya Volikoy Oteçestvennoy Voyn›i Sovetskogo Soyuza 1941-45”. M.. Vsennoe izdatel›stvo MO. SSSR. 1961, Tam. 3, str. 201. 24 Sm. Arhiv Armyanskogo filiala ‹ML pri TS.K. KPSS, f.14 op. 2.d. 116. L. 27 (izetoy summimln. 500 Tls.obligatsiyamigos. zaymov.) 25 Sm. Arhiv Armyanskgo filiala ‹ML pri TS.K. KPSS, f.90, op. 4.d. 271. L.9. 26 Sm. Gaz. “Boliflevikyan ugiev” 9 ‹yulya 1943 g. 27 Sm. Arhiv Armyanskogo filiala ‹ML pri TSK. KPSS, f.33. op. l,d. 62, L. 34. 28 Sm. Arhiv Kafedri istorii Turkmenskogo gosudarstvennogo univeriteta ‹m. A.M. Gonkogo. 29 Sm. Arhiv Azerbaycanskogo filiala ‹ML. pri TS.K.KPSS f. l.op. 116.d. 80. L.14. 30 Sm. Tamje, f. 1. op. 116. d. 60. L. 56. 31 Sm.Arhiv Armyanskogo filiala ‹ML pri TS.K. KPSS,f.9O op.4.d. 271. L.9.

32 Sm.Tam je, f. 14. op. 2. d. 116. L.27. 33 Sm.Gaz. “Boliflevikyan droflov” 19 ‹yulya 1943 g. 34Sm.Gaz. “Stalin Yolu” organ Basargeçarskogo RK KP(b) Armenii i raysoveta denutatov Trudyafltihsya, 13 ‹yunya 1943 g. 35 Sm.Gaz. “Sotsialistakan ugiev”, 9 ‹yunya 1943 g. 36 Spravka Goseberkass› No.3365. 37 Sm. Gaz. “Sotsialistakan ugiev”, 15 Dekabrya 1944 g. 38 Sm. Arhiv Armyanskogo filiala ‹ML pri TS.K. KPSS.f. 44, op. 5.d. 1.L.48. 39 Sm. Tamje, f. 90, op. 4. d. 271. L.9. 40 Sm.Tamje, f. 14. op. 2, d. 116. L. 25. (Pomimo....i Pomoflti. semivoennoslujanfltih peluçali seüskohozyayst veninie produktii denigi zasvoi otrabotaniev Kolhozah Trudofltni). 41 Sm. Arhiv Azerbaycanskogo filiala ‹ML. pri TS.K. KPSs f.l.op. 116. d. 80. L.14. 42 Sm. A.N. Mnatsakanyan. Kompartiya Armenii vgod› Velikoy Oteçestvennoy Voyn›. “‹zvestiya AN Armyanskoy SSR, Obfltestvenn›e nauki”, No:5, 1965.str.8. 43 Sm. Arhiv Armyanskogo filala ‹ML pri TS.K. KPSS.f. l.op.71.d.l05,L. l:d. 128.L.l:d. 158,L. l;d.l91,L.l. 44 SM. Arhiv Armyanskogo filiala ‹ML pri TS.K. KPSS.f. 93. op.l.d.73. L.22. 45 Sm. Arhiv Armyanskogo filiala ‹ML. pri TS.K. KPSS.g. 93. op.l. d.67. 1. .48. Gaz. “Sotsialistakan ugiev” 5 Fevrvalya 1944 g. 46 Sm “Sbornik dokumentov XI s›ezda VLKSM inostanovleniya na TS.K. VLKSM. izdatel›stvo TS.K. VLKSM “MolodiyaGvardiya” 196 l.g 47 Sm. “Noveyflaya istoriya stran Azii i Afriki”. MGU. 1965 str. 366. 48 Sm. E.F. Ludfluveyt. Turtaya. Ekonomika-Geografîçeskiy oçerk. M., 1955, str. 44. 49 Sm. Tam je, str. 44-45. 50 Sm. K.K. Kurdoev Fahsifikatsiya istorii Kurdov v persidskoy burjuaznoy istoriografii. “Uçeme

Zapiski LGU” Seriya vostokovedçeskih nauk. 1954. No: 179. str. 120-126. 51 Sm. O.L. Vil›çevskiy. Mukrinskie Kürdi (Etnografiçeskiy oçerk), peredneaziatskiy sbornik, 1. izdatel›stvo AN SSSR,1958, str. 203. G. Mehabadstolitsa Mukrinskogo Kurdistana, ego administrativiiy, kulturn›y; Torgov›y Tsentr. 52 Sm. Tam je, str. 183. 53 Sm. JVLMaykarov -Prekratit› Zlodeyaneya protiv Kurdov. Jurnal “Mejdunarodnaya Jizn›”, No: 8, 1963, str. 83. 54 Sm. “Vekkiy Sovetskiy Soyuz- ‹skrenniy drug ‹rana” Tiflis, 1957. str. 139. 55 Cabbar Ali - ‹rakskaya Kompartiya i Kurdskiy Vopros, jüri. “Problemi Mirai Sotsakzma”, No:8 1962, str. 20. 56 Sm. Tamje. 57 P.Demçenko. V. gorah Kurdistana. jurn. “Sovremenniy Vostok” No: 1, 1960. str. 33. 58 Sm. Tamje. 59 Sm. S.E. BeHnkov. Çto proishodit v Irane- M. 1947.str. 16. 60 Sm.V. Nikitin. Kürdi. M. 1964. 299. 61 Jurn. “Novoe Vremya” No: 25 (215) str. 26. 62 Sm. Tamje. 63 Tamje. 64 Sm. Cabbar Ali. ‹rakskaya Kompartiyai Kurdskiy voprosjurn. “Problemi Mira i SotsiaHzma” No: 8, 1962, str. 20. 65 Tsit. po, K.K. Kurdoevu. Zarubejnaya Kurdskaya literatura opolojenii Kurdov v SSSR. Uçen›e Zaniski GTU, seriya Vostokovedçeskih nauk. 1952 V›p. 3, str.139. 66 Tamje, str. 147. 67 21-Tamje. 68 Tamje, str. 145.146. 69 Tamje, str. 144.146. 70 Tsit. po soç. S.E. Belinsva. Çto proishodit v Irane. M 1947, str. 19. 71 Sm. “Zarya Vostoka”, 28 Noyabrya 1946g. 72 Sm. jurn. “Novoe Vremya”. No:25 (215), str.25. 73 Yaroslav fiporta. Nezab›vaemoe. Sbornik Stihov. Avtorizovann›y perevod. S. Ukrainskogo, M., “Sovetskiy PisatelT, 1952, str. 101.



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.