EKİM 2014
NO:21 www.postkolik.com
ÜCRETSİZDİR facebook.com/postkolik
twitter.com/postkolik
instagram.com/postkolik EKİM 2014
NO:21 www.postkolik.com
ÜCRETSİZDİR facebook.com/postkolik
twitter.com/postkolik
instagram.com/postkolik
YÜRÜYEN ÖLÜLERİN DESTANI �GEZİ
�SİNEMA
� TREND
� KORKU
� KAHVE
� FOTOĞRAF
Daracık sokakları, harika restoranları, begonvillerin çevrelediği bembeyaz evleri ve masmavi deniziyle Capri’ye konuk olduk.
Oyuncak bebek Annabelle sinema salonlarını kana bulamaya gelirken, sinema tarihinin en lanetli oyuncaklarına baktık.
Son dönemde kulaktan kulağa yayılan ve çok moda olan konsept barların kaynağını, çıkış noktası olan New York’ta araştırdık.
Vampirlerin atası Kont Drakula’nın sinema salonlarına dönüşünü kutlarken, en sağlam 10 vampir filmini listeledik.
Butik kahvecilerde içtiğiniz o muhteşem kahvelerin benzerlerini evinizde yapabilmenizi sağlayacak barista kurslarını araştırdık.
Instagram’da harika fotoğraflar paylaşıp farkınızı ortaya koyabilmeniz için en iyi fotoğraf uygulamalarına göz attık.
ÜCRETSİZ İNDİRİN
AV MEVSİMİ �GEZİ
�SİNEMA
� TREND
� KORKU
� KAHVE
� FOTOĞRAF
Daracık sokakları, harika restoranları, begonvillerin çevrelediği bembeyaz evleri ve masmavi deniziyle Capri’ye konuk olduk.
Oyuncak bebek Annabelle sinema salonlarını kana bulamaya gelirken, sinema tarihinin en lanetli oyuncaklarına baktık.
Kulaktan kulağa yayılan ve giderek popülerleşen konsept barların kaynağını, çıkış noktası olan New York’ta araştırdık.
Vampirlerin atası Kont Drakula’nın sinema salonlarına dönüşünü kutlarken, en sağlam 10 vampir filmini listeledik.
Butik kahvecilerde içtiğiniz o muhteşem kahvelerin benzerlerini evinizde yapabilmenizi sağlayacak barista kurslarını araştırdık.
Instagram’da harika fotoğraflar paylaşıp farkınızı ortaya koyabilmeniz için en iyi fotoğraf uygulamalarına göz attık.
VENUS DERGI ILANLARI_200x310.pdf
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
18
23.09.2014
14:41
EKİM 2014
03
POSTKOLİK.COM YENİLENDİ Postkolik keyfini sürekli yaşayabilmeniz için web sitemizi yeniledik. Birbirinden eğlenceli haberler için sizleri her gün Postkolik.com’a bekliyoruz.
EKİM 2014
NO:21
ÜCRETSİZDİR
EKİM 2014
NO:21 www.postkolik.com
ÜCRETSİZDİR facebook.com/postkolik
twitter.com/postkolik
www.postkolik.com
facebook.com/postkolik
twitter.com/postkolik
instagram.com/postkolik
instagram.com/postkolik
YÜRÜYEN ÖLÜLERİN DESTANI �GEZİ
�SİNEMA
� TREND
� KORKU
� KAHVE
� FOTOĞRAF
Daracık sokakları, harika restoranları, begonvillerin çevrelediği bembeyaz evleri ve masmavi deniziyle Capri’ye konuk olduk.
Oyuncak bebek Annabelle sinema salonlarını kana bulamaya gelirken, sinema tarihinin en lanetli oyuncaklarına baktık.
Son dönemde kulaktan kulağa yayılan ve çok moda olan konsept barların kaynağını, çıkış noktası olan New York’ta araştırdık.
Vampirlerin atası Kont Drakula’nın sinema salonlarına dönüşünü kutlarken, en sağlam 10 vampir filmini listeledik.
Butik kahvecilerde içtiğiniz o muhteşem kahvelerin benzerlerini evinizde yapabilmenizi sağlayacak barista kurslarını araştırdık.
Instagram’da harika fotoğraflar paylaşıp farkınızı ortaya koyabilmeniz için en iyi fotoğraf uygulamalarına göz attık.
BU HABERLER SADECE YÜRÜYEN ÖLÜLERİN DESTANI TABLET DERGİMİZDE! �GEZİ
�SİNEMA
� TREND
� KORKU
� KAHVE
� FOTOĞRAF
Daracık sokakları, harika restoranları, begonvillerin çevrelediği bembeyaz evleri ve masmavi deniziyle Capri’ye konuk olduk.
Oyuncak bebek Annabelle sinema salonlarını kana bulamaya gelirken, sinema tarihinin en lanetli oyuncaklarına baktık.
Son dönemde kulaktan kulağa yayılan ve çok moda olan konsept barların kaynağını, çıkış noktası olan New York’ta araştırdık.
Vampirlerin atası Kont Drakula’nın sinema salonlarına dönüşünü kutlarken, en sağlam 10 vampir filmini listeledik.
Butik kahvecilerde içtiğiniz o muhteşem kahvelerin benzerlerini evinizde yapabilmenizi sağlayacak barista kurslarını araştırdık.
Instagram’da harika fotoğraflar paylaşıp farkınızı ortaya koyabilmeniz için en iyi fotoğraf uygulamalarına göz attık.
İ Ç İ N D E K İ L E R MÜZİK
12
GEZİ
Daracık sokakları, harika restoranları, begonvillerin çevrelediği bembeyaz evleri ve masmavi deniziyle Capri’ye konuk olduk.
16
1970’te yayınladığı Just Another Diamond Day albümüyle onlarca müzisyene ilham kaynağı olan Vashti Bunyan’ın sıradışı öyküsünü yazdık.
KORKU
Vampirlerin atası Kont Drakula’nın sinema salonlarına dönüşünü kutlarken, en sağlam 10 vampir filmini listeledik.
WALKING DEAD
22
SİNEMA
Oyuncak bebek Annabelle sinema salonlarını kana bulamaya gelirken, sinema tarihinin en lanetli oyuncaklarına baktık.
32
TREND
Son dönemde kulaktan kulağa yayılan ve çok moda olan konsept barların kaynağını, çıkış noktası olan New York’ta araştırdık.
HAZIRLAYANLAR
Sorumlu Müdür: Pınar Özbakır pinar@postkolik.com Görsel Yönetmen: A. Erdal Şahin Enis Hazan, Erdem Tatar, Mehmet Erdoğan, Duygu Kaçar, Orhan Meriç, Ahmet “Başkan” Çatatuğ, Eda Yenivatan, Merve Akan , Emrah Gürkan Fotoğraf: Cihan Turhan / CT Photograpy
26
FOTOĞRAF
Dünyanın en çok izlenen dizilerinden biri olan Walking Dead ile ilgili çok daha fazla haberi tablet dergimize koyduk. Kaçırmayın!
Instagram’da harika fotoğraflar paylaşıp farkınızı ortaya koyabilmeniz için en iyi fotoğraf uygulamalarına göz attık.
34
MODA KAHVE
Butik kahvecilerde içtiğiniz o muhteşem kahvelerin benzerlerini evinizde yapabilmenizi sağlayacak barista kurslarını araştırdık.
REKLAM
BASIM
IPAD REKLAM
Altın Kitaplar Yayınevi Tic. AŞ. Göztepe Mahallesi, Kazım Karabekir Caddesi, No: 32 Bağcılar-İstanbul Tel: 0212 446 38 88 Sertifika no: 107666
Yetkin Nural 0537 371 90 50 reklam@postkolik.com MEDYANET Özkan Kaya 0212 304 21 01 mobia@medyanet.com.tr
• Postkolik’te kullanılan tüm yazılar kaynak gösterilerek yayınlanır. • Postkolik 15 bin adet basılıyor. Postkolik’in dağıtıldığı yerleri görmek için www.postkolik.com/nerdeyiz adresini ziyaret edebilirsiniz. • Postkolik’i e-dergi olarak www.postkolik.com adresinden okuyabilirsiniz.
İLETİŞİM Kağıthane Cd. No:72 Çağlayan 34403 İstanbul Tel: 0532 437 26 38 info@postkolik.com
Bloggerların ve sokak modası ikonlarının gardıroplarının vazgeçilmezi haline gelen kamuflaj desenli kıyafetlere göz attık.
APPKOLİK
Akıllı telefonlarla birlikte hayatımıza giren ve birçok açıdan yaşamımızı kolaylaştıran en yeni aplikasyonları inceledik.
04
EKİM 2014
BU KIZI TAKİP EDİN!
R2-D2’DAN SANAL KLAVYE STAR WARS serisini seyreden herkes R2-D2’nun Prenses Leia’nın görüntüsünü yansıttığı sahneyi hatırlar. Peki ya Leia’nın görüntüsü yerine sevimli robotumuz size bir sanal klavye yansıtsa? Hem de kendi sesi ile! Tüm iOS, Android ve Windows tabanlı cihazlarla çalışabilen bu sanal klavyenin mucidi Runa. Ürün elbette Lucas Film ve Disney’in lisansı ile üretiliyor. Klavyeyi yansıtan R2-D2’muz yaklaşık olarak bir iPhone 4 boyunda ama boyundan büyük işler başararak 10 metreye kadar yansıtma görevini başarıyla yerine getiriyor. Kırmızı lazerle yansıtılan tuşlara her basışınızda R2’nun neredeyse artık ikon haline gelen tanıdık sesini duyuyorsunuz. H www.japantrendshop.com H
NEW YORKLU Jessica Siskin, tutkunu olduğu kahvaltılık pirinç gevreklerini önce hobiye, sonra sanata ve son olarak da işe çevirmiş! “Mister Krisp” adını verdiği çalışmalarını pirinç gevreklerini boyayıp yapıştırarak yapan Siskin, başka yiyeceklerin, pop objelerin, pop kültürün ve giysilerin heykelciklerini yapıyor. Yarattığı rengârenk tasarımlara kendine has bir mizah ekleyen Siskin’in Instagram hesabı Hello Kitty’den Elmo’ya; Ninja Kaplumbağa’dan turuncu Cheetos çantaya dek çok çeşitli tasarımları barındırıyor. Takip etmenizi tavsiye ederiz.
H http://instagram.com/mister_krisp H
FERRARI KIRMIZISIYLA ŞAH MAT! OYUN koleksiyoncuları için paha biçilmez bir ürün olan bu takım, lüks otomobil üreticisi Ferrari’nin tasarımcılarının elinden çıkmış. Hem satranç hem de dama oynayabileceğiniz bu göz alıcı sette tahta tablanın kareleri alternatif olarak karbon-fiber ve cam elyafı kullanılarak kaplanmış. Tahtanın kenarında Ferrari’nin meşhur amblemi de metal olarak işlenmiş. Siyah ve kırmızı oyun taşları yine tahtadan üretilmiş ve elbette “At” lar Ferrari’nin logosundaki at figüründen esinlenilerek imal edilmiş. Ayrıca siyah ve kırmızı ahşaptan imal edilen dama taşları da“Ferrari kırmızısı” ve siyah renkte üretilmiş. İtalya’da el yapımı olarak üretilen setin alt tarafı ise tüm parçaları saklayabileceğiniz kilitli bir çekmece şeklinde. Kim bilir “hızın” timsali Ferrari yavaş oynanması neredeyse zorunlu olan satranca belli bir hız katabilir! Ne olursa olsun gerçekten enteresan bir kombinasyon olduğu tartışılmaz. Unutmadan, fiyatı 2000 dolarcık! H http://store.ferrari.com H
EKİM 2014
05
TEK TUŞLU MUCİZE SAAT BULUNDUĞU konuma göre kendini ayarlayabilir bir saat hayal edin beyler... Ettiniz mi? Ya da hayal etmeyi boş verin gidin bir tane VCXO One Magic Button alın! Zaten adamlar yapmış! Mekanik hareket prensibi ile 5 günlük güce sahip olan bu şık tasarım saatin, saat 9’u gösteren tarafında tek bir tuşu var. Bu tuş sayesinde GPS modülü aktive oluyor ve VCXO yerel saate göre kendini ayarlayarak sizin hesaplama yapmanıza gerek kalmadan ayarlarını yapıyor. 46 mm çapındaki bu gizemli siyah saate göz atmadan geçmeyin deriz. H http://en.vcxo-watches.com H
SEVDİKLERİMİZ SİNEMADA İŞTE son dönemde gördüğümüz en eğlenceli illüstrasyonlarından biri. Korku filmlerin hastasıyız. Freddy reyiz, Jason baba, sayko Chucky, ateşli kızımız Carrie, hatta ve hatta modelini bile hatırladığımız kırmızı canavar otomobil Christine. (Modeli de 1958 Plymouth Fury’dir, bu da size Postkolik kıyağı olsun) Patrick Ballestros da bu dönem korku filmi karakterlerinin büyük bir hayranı olacak ki, bildiğimiz tüm karakterlerin çocukluk hallerini Cuma gecesi korku sineması salonuna oturtmuş ve ortaya gerçekten eğlenceli bu illüstrasyon çıkmış. Bayıldık!
H http://patrickballesteros.blogspot.co.uk H
GULIVER’İN KALEM LAMBASI! PARMAK HELİKOPTER ÜNLÜ Japon oyun üreticisi Bandai’nin son marifeti Pico-Falcon, dünyanın en küçük uzaktan kumandalı helikopteri. Sevgili Japon kardeşlerimiz geçtiğimiz yıl dünyanın en küçük uzaktan kumandalı helikopteri Nano-Falcon’u piyasaya çıkardıklarında takdirlerimizi kazanmıştı. Tam bir yıl sonra bu kez Pico-Falcon ile kendilerini aşıp yeniden dünyanın en küçük uzaktan kumandalı helikopterini üretmeyi başardılar. Bu küçük arkadaşın minik ebatlarına rağmen gerçekten de mucizevi yetenekleri var. Sadece 46 mm uzunluğunda ve 30 dakika şarj ettiğimizde 4 dakikalık bir uçuş yapabiliyor. Turuncu, mavi ve yeşil olmak üzere üç ayrı renk seçeneği bulunan Pico-Falcon Aralık ayında önce Japonya’da, ardından da tüm dünyada satışa sunulacak. H http://ccp-jp.com H
ÇOCUKLUĞUMUZDA hemen hepimizin bir HB kurşun kalemi olmuştur herhalde. Şimdi onun devasa boyutlarda olduğunu düşünün… Neredeyse tavana kadar! Silgisinin olması gereken yerde ise çok şık bir lamba olduğunu… Etrafı karalamış gibi duran kalem izi ise aslında lambanızın elektrik kablosu! Michael & George siparişi verilen her ürünü İngiltere’deki stüdyolarında üretiyorlar. Kalemin el yapımı gövdesi sedir ağacından imal ediliyor. Ürünün gövdesi cilalı sarı renkte ve normal bir HB kalemde silgiyi –burada lambayı!- tutan kısım, altın rengi metalden imal edilmiş. Lambanın koruyucusu yine üflenerek elde üretilmiş beyaz cam… Ben sarı rengi sevmem diyenler varsa arzu ettiğiniz rengi siparişinizde belirtmeniz yeterli. Bu arzu nesnesinin yaklaşık 10 metrelik elektrik kordonu ise hayal gücünüzün hizmetine amade. Ürün kendine özel sürgülü kalem kutusu şeklinde üretilmiş ahşap kutusunda geliyor. H www.michaelandgeorge.com H
06
EKİM 2014
TEK BİR AMAÇ İÇİN ÜRETİLDİ BILDIĞINIZ motosikletleri unutun. Confederate X132 Hellcat Speedster tek bir amaç için üretildi. O da hızlı, daha hızlı, en hızlı olmak. Bir önceki modeli Bonneville ile hız rekoru kıran bu yol canavarının tasarımı Ducati’nin eski tasarımcıları tarafından detaylandırılmış ve bugünkü mükemmel halini almış. Karbon-fiber ve alüminyum alaşımlı gövde, yine karbon fiber 18 inçlik jantlar, ayarlanabilir süspansiyon, traktör sele, 121 beygirlik V-Twin motoruyla sürüşünüzü uçuşa doğru yaklaştıran ve şimdiden efsaneler arasına giren Confederate’in bu eşsiz motorunun en önemli özelliği ise tüm dünyada sadece 65 adet üretilecek olması. Nadir güzellik dedikleri işte tam da böyle bir şey. Bu canavarın ABD fiyatı ise 65 bin dolar. H http://confederate.com H
KENDİN YAP KENDİN ÇEK 3 BOYUTLU DÜNYA CEPTE STRUCTURE, mobil cihazlar için üretilmiş dünyanın ilk 3 boyutlu sensörü. Bir odanın tüm ölçülerini saniyeler içerisinde almak mı istiyorsunuz? Tek bir objenin görüntüsünü 3 boyutlu alıp birine mi göndermek istiyorsunuz? Ya da görüntülediğiniz 3 boyutlu objeyi 3D yazıcıdan birebir çıkartabilmek mi istiyorsunuz? Bütün bunlar Structure’ın yapabileceklerinin sadece küçük bir kısmı. Bir sonraki adımda makineler dünyayı ele geçirecek diye korkmaya başladık inceden.
H http://structure.io/ H
DAHA ÖNCE karton fotoğraf makineleri görmüştük ama ne yalan söyleyelim hiçbiri Viddy kadar bize sevimli gelmedi. Geri dönüşümlü karton kağıttan üretilen Viddy, tam da Retro tutkunlarının aradığı şey. 35mm filme sahip olan bu güzelliğin tasarımında İngiliz Kelly Angood’un imzası bulunuyor. Viddy kullanım kolaylığı kadar yapım sürecindeki basitlikle de dikkat çekiyor. Hiç öyle gözünüz korkmasın, maksimum 30 dakikada Viddy’yi fotoğraf çekmeye hazır hale getirebiliyorsunuz. Üstelik tutkal bile kullanmadan. Yeşil, siyah, mavi ve kırmızı renk alternatifleriyle ön siparişi başlanan Viddy’in fiyatı yaklaşık 180 TL.
H www.thepopuppinholecompany.com/viddy H
CAZ HALI
Jamie Cullum - Kenny Barron & Dave Holland Ibrahim Maalouf - Christian McBride Trio Mario Biondi - China Moses - Chet Faker José James - Patricia Barber “Nefes” Duo Kudsi Erguner + Michael Wollny feat. Hamdi Akatay Ambrose Akinmusire - Bilal - Leszek Możdżer Yasmine Hamdan - Kathy Kosins Quintet Jungle by Night - Dillon - İlhan Erşahin’s Wonderland İstanbul Gençlik Caz Orkestrası - Marcin Masecki - Zapp4 Hera - Claudio Filippini’s Italian Trio - J’ZZ-XPR’SS - Sarp Maden Engin Recepoğulları Trio - Cukunft - Maestro - White Mink
23 Ekim -2 Kasım 2014
08
EKİM 2014
YÜRÜYEN
ÖLÜLERİN DESTANI
The Walking Dead dünya televizyonlarında tarih yazmaya devam ediyor. Beşinci sezonuna günler kala sizin için eksiksiz bir yürüyen ölü dosyası hazırladık. n Erdem Tatar
T
am dört sezon geçtiğine inanmak zor geliyor. Rick Grimes’ın Atlanta’da terk edilmiş bir hastane odasında uyanışını, kendisine ne olduğunu anlamak için mücadele verirken bir yandan da hastanenin koridorlarında kayboluşunu, girdiği bir koridorda gördüğü kilitli kapının üzerindeki “SAKIN AÇMAYIN, İÇERİDE ÖLÜLER VAR” ibaresini izleyişimiz adeta dün gibi. The Walking Dead, George Romero’nun Yaşayan Ölüler’inden sonra zombilerin adeta altın çağını müjdeledi. O kadar büyük bir fenomen haline geldi ki zombiler; oyuncaklara, romantik komedi filmlerine, ülkemiz de
dahil dünya çapında düzenlenen zombi yürüyüşlerine ilham oldu! 2010’ların kültürel fenomenine dönüşen bu çılgın salgının bir numaralı mümessiliyse Robert Kirkman. 2003 yılında yayımlanmaya başlayan The Walking Dead çizgi romanı hemen ilk sayısından çizgi roman sevenlerin dünyasında infial yaratmaya başlamıştı. Oyuncakları, tişörtleri, aksesuarları derken The Walking Dead 2009 yılında çoktan devasa bir marka haline gelmişti. Ancak uluslararası bir fenomene dönüşmesi elbette 2010’da yayınlanmaya başlayan dizisiyle gerçekleşecekti. Dizinin yapımcısı, Shawshank Redemption efsanesinin yönetmeni Frank Darabont’tu. Fena bir ilk sezon geçirmeyen diziyle yolları küs ayrılan Darabont’tan sonra The Walking Dead adeta maraton koşan bir atlet gibi diğer dizilerle arasındaki farkı açtı.
REKORTMEN ZOMBİ The Walking Dead geçtiğimiz yıl yayımlanan dördüncü sezonunun ilk bölümünde tam 16.1 milyon kişiyi televizyon karşısına oturttu. Bu rakam The Walking Dead’i kablo tv tarihinin en çok izlenen drama dizisi rekorunu ölülere kazandırdı. Dizinin dönüştüğü fenomen gerçekten rakipsizdi. Hemen hemen her oyuncusu dünyaca ünlü dergilerin kapaklarına çıkıyor, dizinin ürünleri satış rekorları kırıyordu. 2014 yılında şu ana dek satılan her on çizgi romandan birisi The Walking Dead’e ait. Bu rakamın tek rakibi Batman ve The Walking Dead’in başarısına yaklaşabilen yakın dönemden başka çizgi roman yok. Yazımızın başka bir bölümünde değindiğimiz
EKİM 2014
09
The Walking Dead oyunları hem satış rekorları kırıyor hem de yeni oyunlar bu geniş koleksiyona katılıyor. Uzun lafın kısası üzerinde The Walking Dead yazan her şey bir altın madenine dönüşüyor. Peki dizinin beşinci sezonunda bizi neler bekliyor? Bilindiği gibi The Walking Dead çizgi romanına sıkı sıkıya bağlı bir uyarlama değil. Hatta pek çok olay çizgi romandan bağımsız da gelişiyor. O sebeple on yıllık külliyatın neresinden besleneceğini kestirmek zor. Ancak dördüncü sezon finalinde gerçek yüzünü gördüğümüz Terminus’un ardındaki sır perdesinin aralanacağına eminiz. Fragmanlardan gördüğümüz kadarıyla devasa savaşlar ve pahalı prodüksiyonlu Hollywood sahneleri izleyeceğiz! The Walking Dead her sene kendini daha da geliştiren bir dizi ve eminiz beşinci sezonda da bu gelenek bozulmayacak. Bize katılın ve heyecanın korkuyla harmanlandığı bu maceranın bir ferdi olun! The Walking Dead, Amerika yayınından sadece bir gün sonra FX kanalında yayınlanacak. Takvimlerinizde 13 Ekim gününü not edin!
ÇİZGİ ROMANDA BAŞKA DİZİDE BAŞKA DIXON BİRADELER:
The Walking Dead’in on yıllık çizgi roman mazisi pek çok karakter barındırıyor. Bu karakterlerin tümü değilse de büyük bölümü dizide de önemli roller alıyorlar fakat kimilerinde köklü değişimler mevcut. Bu bölümde 5 önemli karakteri mercek altına alıyor ve çizgi roman ile dizi hallerini karşılaştırıyoruz. Diğer 5 önemli karakterde tablet dergimizde.
Dizinin en sevilen karakteri ve onun baş belası ağabeyinin çizgi romanda yer almadıklarına inanabiliyor musunuz? Robert Kirkman’ın dizi için yaptığı en isabetli değişimlerden biri hiç şüphesiz Dixon biraderleri kadroya katmaktı. Daryl dizinin özellikle de kadın hayranlarının favorisi, Merle ise belanın göbek adı; bu ikili diziyle birlikte televizyon tarihine geçtiler bile!
Lori
LORI:
Vali
VALI: Hem dizinin hem de çizgi romanın belalısı olan Vali karakteri iki formatta birbirine taban tabana zıt haldedir. Dizide iyi giyimli, çoğunlukla saygılı gözüken tipik bir İngiliz beyefendisi görünümündeyken iş çizgi romanda bir hayli farklıdır. Vali, çizgi dünyasında Latin Amerikalı paspal giyinen, ağzı bozuk ve sürekli sinir krizi geçirmeye hazır bir tiptir. Manyaklık konusundaysa dizide de çizgi romanda da eline pek az karakter su dökebilir!
Dizinin belki de en kıl olunan karakteri Lori’ydi. Rick’e attığı kazık yetmiyormuş gibi adamın insanlara dair güvenini de sonsuza dek zedelemişti. Lori’ye dair tek iyi şey belki de güzeller güzeli kızı Judith’di. Dizide Judith, etrafındaki kaotik dünyadan bi haber büyümeye devam ediyor, çizgi romanda ise Lori, Judith’le beraber ölüyordu. Dizinin en memnun kaldığımız değişikliklerinden şüphesiz!
GLENN: Dizinin en sevilen karakterlerinden biri de sürpriz bir şekilde sessiz geçirdiği ilk sezonun ardından kabak çiçeği misali açılan Glenn’dir. Hem bir görev adamı oluşu hem de aşkına bağlılığıyla her bölümde bizden “Helal olsun!” kapmıştır. Çizgi romanlarda ise oldukça pasif ve silik bir karakterdir kendisi. Kirkman’ın karakteri diziye uyarlarken yaptığı bu değişik seçim, Glenn’in çizgi romandaki haline acımasından kaynaklanıyormuş!
MICHONNE: The Walking Dead ve samuray kılıcı dendiğinde akla ilk gelen isim kesinlikle gizemli Michonne olur. Tek kişilik ordu havasında dolanan, mutlaka evcilleştirilmiş iki zombi ile takılan ve kesmedik uzuv bırakmayan Michonne, çizgi romanda Tyreese’le ilişki yaşamaktadır. Dizide henüz bu ilişkiye dair bir emare göremedik.
Michonne
Glenn
10
EKİM 2014
THE WALKING DEAD 2!
KIRKMAN’DAN YENİ ÇİZGİ ROMAN VE YENİ DİZİ
The Walking Dead’de yaşananları nefeslerimizi tutarak, kimi zaman hüzünlenerek, kimi zamansa dizideki ekip için umutlanarak seyrediyoruz. Zaman zamansa içimizi şu soru kemiriyor: Diğer insanlar, diğer hayatta kalmaya çalışan gruplar neler yapıyorlar? İşte bu sorunun cevabını yeni The Walking Dead dizisinde alacaksınız. Evet, yanlış okumadınız, yeni bir The Walking Dead dizisi daha geliyor. Geçtiğimiz ay düzenlediği bir basın toplantısında AMC kanalının sahibi Charlie Collier, mevcut The Walking Dead dizisine alternatif olacak ikinci bir yapımın hazırlıklarına başladıklarını duyurdu. Collier’e göre bu dizi The Walking Dead dizisiyle aynı evrende ve aynı süreçte bir başka grup tarafından yaşanan olayları konu edinecek. Orijinal dizinin ve çizgi romanın yaratıcısı Robert Kirkman, yeni dizinin yapımcısı Dave Erickson’la kafa kafaya vermiş harıl harıl bu projeyi hayata geçirmekle uğraşıyor. 2015 yılında The Walking Dead’e kardeş geliyor diyebiliriz!
The Walking Dead, dizisi başlamadan yıllar evvel çizgi roman severlerin dünyasını kasıp kavurmaya başlamıştı. Halen yayımlanan çizgi romanları 11. senesini doldurmuş vaziyette. Dizinin başarısıysa malumunuz. Serinin yaratıcısı Robert Kirkman ise yaratıcılık konusunda sınır tanımıyor ve yepyeni bir projeyle hayranlarının ödünü koparmaya hazırlanıyor. Bu defa zombilerle değil, şeytan çıkarma ve iblislerle haşır neşir olacak bir seri yaratan Kirkman, Outcast adını verdiği yeni çizgi romanını duyurdu. Kirkman daha çizgi romanın ilk sayısı yayımlanmadan bu eserin televizyon yayın haklarını Cinemax adlı kanala sattı. Outcast dizisini muhtemelen 2015 yılı kış sezonunda seyredeceğiz. Dizinin Türkiye’deki yayın hakkını FX’te olduğunu da belirtelim
HEYECANLA BEKLENEN THE WALKING DEAD OYUNLARI
MASADA ÖLÜ VAR!
THE WALKING DEAD NO MAN’S LAND: 2015 yılının ilk çeyreğinde yayımlanması beklenen No Man’s Land, The Walking Dead dizisinin evreninde geçen ve diziden bazı karakterleri de göreceğimiz bir mobil oyun olacak. Oyunda yapacağımız şekillerin direkt olarak gidişata etki edeceği biliniyor. 2014 Noel zamanı oyunla alakalı daha detaylı açıklama yapılması bekleniyor.
OVERKILL’S THE WALKING DEAD: Dizinin aksine The Walking Dead çizgi romanının evreninde geçecek olan bu oyunu oynamak için maalesef 2016 yılına kadar beklememiz gerekecek. Bir first person shooter olarak tasarlanan oyunda aksiyon kadar gizlilik ve RPG öğeleri de önemli yer tutacakmış. The Walking
Dead yaratıcısı Robert Kirkman’ın bizzat haberini verdiği oyunla ilgili detaylar geldikçe Postkolik’te detaylarına yer vereceğiz.
THE WALKING DEAD - TELLTALE GAMES: Bunu sona bıraktık zira bu oyunları oynamanızı istiyoruz, rica ediyoruz ve hararetle öneriyoruz. Telltale Games adlı firma aynen dizi gibi sezon sezon oyun yapıyor. The Walking Dead oyunlarının her sezonu 5 oyun bölümünden oluşuyor. Her bir bölüm kabaca ikişer saatlik senaryolar halinde oynanıyor. Geçtiğimiz günlerde oyunun ikinci sezonu da tamamlandı. Şimdilik 2 sezon ve ek olarak bu iki sezonu birbirlerine bağlayan 400 Days adlı bölümleri mevcut.
Masaüstü oyunları özellikle de evlerde toplanılan kalabalık gecelerin ideal aktivitesidir. Zaman zaman dostlarınızla The Walking Dead dünyasında maceralar yaşamak isteyenlerdenseniz size iki teklifimiz var: Risk ya da Monopoly. Ne alakası mı var? Dünyanın en çok oynanan emlak oyunu Monopoly ve strateji oyunu Risk’in tüm çehresi değişti ve The Walking Dead’e göre yeniden tasarlandı. The Walking Dead Monopoly’de diziden ve çizgi romanlardan tanıdığımız mekanlarda hem zombilerden hem de rakiplerinizden korunmaya çalışacak, bir yandan da mıntıkanızı genişleteceksiniz. The Walking Dead Risk oyunundaysa zombilerle ve arkadaşlarınızla mücadeleniz stratejik savaş senaryoları etrafında örülecek. İki masaüstü klasiğinin The Walking Dead versiyonları, hem yıllardır oynadığımız bu oyunları daha cazip kılıyor hem de zombileri masaya yatırmamıza vesile oluyor!
Š 2014 adidas AG. adidas, the Trefoil logo and the 3-Stripes mark are registered trademarks of the adidas Group.
#zxflux
adidas.com.tr/originals
12
EKİM 2014
5 SORUDA CAPRİ ADASI
Muhteşem yamaçları, daracık sokakları, harika restoranları, begonvillerin çevrelediği bembeyaz evleri ve masmavi deniziyle Capri gidilecek yerler listesine mutlaka girmeli. n Özüm Kasapoğlu
NASIL GİDİLİR? THY ya da Alitalia ile İstanbul’dan Napoli’ye ulaşabilirsiniz. Bunların dışında Lufthansa, KLM ve Air France gibi havayollarının da yine aktarmalı olarak Napoli’ye uçuşları bulunuyor. 2 saat 10 dakika sonra hoop Napoli’desiniz. Hemen söyleyelim, Capri yazın inanılmaz rağbet gördüğü için konaklayacak düzgün bir yer bulmak hiç kolay değil. O yüzden siz siz olun Capri için işinizi son dakikaya bırakmayın :) Napoli’den Capri’ye neredeyse her saat feribot var. Yolculuk yaklaşık 1 saat sürüyor. Bilet gişesi çok kalabalık olduğu için feribot biletlerini internetten almanızda fayda var. Fakat internetten biletinizi almış olsanız bile bu size sadece yer garantisini sağlıyor. İnternet çıktısını gemiye binerken kabul etmedikleri için oraya gidince kuyruğa girip biletinizi gerçek bilete dönüştürmeniz gerekiyor. Bilet başına 1 valiz hakkınız var. Ekstra her bir valiz için ayrıca ücret alınıyor. Bu arada Capri’den doğrudan Sorrento ve Amalfi’ye feribot da kalkıyor. Dolayısıyla buraya
kadar gelmişken Amalfi kıyılarını da görelim derseniz, günü birlik dahi geçebilirsiniz. CapriSorrento arası 20 dakika ve biletinizi yine internetten alabiliyorsunuz.
NE ZAMAN GİTMELİ? Yaz sezonu boyunca turistlerin yoğun ilgisinde olan Capri Adası’nın asıl meraklıları yıllardır İtalyanlar’ın kendileriymiş. Ağustos ayı İtalyanların tatil dönemi olduğu için ve tüm yerli turistler buraya geldiğinden, Ağustos ayı pek tavsiye edilmiyor. Eğer illa Ağustos ayında
gidecekseniz, an azından tüm rezervasyonları önceden yapın. Eylül ayının özellikle ilk iki haftasının ise adanın en güzel zamanı olduğu söyleniyor. Bu nedenle gelecek yıl Eylül ayınızı şimdiden boş bırakabilirsiniz.
NASIL BİR YER? Capri Adası, Capri ve Anacapri diye iki bölgeye ayrılıyor. Capri, feribottan indiğiniz bölge. Anacapri ise adanın yüksekte kalan diğer tarafı oluyor. Eskiden zengin İtalyanlar Anacapri’deki villalarda otururmuş ve o
13
EKİM 2014
villalarda çalışanlar ise Capri’de yani daha alçak olan bölgede yaşarmış. Tabi ki artık turizmin de etkisiyle bu ayrım pek kalmamış ama evlerin bakımlılığından ve güzelliğinden siz bunu rahatlıkla anlayabiliyorsunuz. Daracık sokakları, begonvil kaplı evleri, her yokuştan görünen masmavi deniz manzarası ile Capri, kendine özgü ruhu olan, “bella” diye tabir edebileceğimiz resmen dişi bir ada. Yeni inşa edilen otellerin çoğu Anacapri’de yer alan bölgede kalıyor. Ama şu da bir gerçek ki, kafanızda denize sıfır, önünde kendine ait yeri olan oteller pek hayal etmeyin. Capri Adası coğrafi özelliklerinden dolayı genel itibariyle plaj kültüründen yoksun olduğu için burada da kayalıklardan denize girmek durumundasınız.
ULAŞIM NASIL? Capri dağlık ve yamaçlık bir ada olduğu için denize gitmek için illa ki bir ulaşım aracına binmeniz gerekiyor. Özellikle Anacapri – Capri arası otobüsle yolculuk bir süre sonra sizi virajlardan dolayı yorabilir. Bu nedenle eğer motosiklet kullanmayı biliyorsanız Capri Adası’nda mutlaka bir motosiklet kiralamanızı öneririz. Yolların darlığına ve o yollardan iki aracın milimetrik hesaplarla nasıl çılgınca geçtiğine inanamayacaksınız. Ayrıca bizim dolmuş mantığıyla neredeyse her 15 dakikada bir Capri merkezden birçok
Özüm Kasapoğlu
yere otobüs var. Aynı şekilde Anacapri’den de ulaşım bu şekilde gayet rahat. Taksinin çok pahalı olduğunu da bilmenizde fayda var. Dolayısıyla otel seçiminizi yaparken ulaşımda ada içerisinde neyi kullanacağınıza göre karar vermenizi tavsiye ederiz. Bazı otellerin feribot iskelesinden ücretsiz karşılama servisleri olduğunu da söyleyelim. Rezervasyon yaptırırken otelinize bunu da sormanızı öneririz.
NEREDE YEMEK YEMELİ? Size özellikle iki restoran tavsiye etmek isteriz. İlk tavsiyemiz Ristorante Il Riccio olacak. Atmosfer, manzara, servis, yemekler ve tatlılarıyla misafirlerinden tam not alan Il Riccio, ödediğiniz parayı sonuna kadar hak ediyor. Rezervasyon yaptırırken özellikle gün batımı saatinden önce gitmek isterseniz, şezlong da rezerve edin. Restoranın terasında yer alan harika manzaralı güneşlenme alanında kokteylinizi içip gün batımında denize girebilirsiniz. Bu restoranın bir diğer özelliği ise o meşhur Grotta Azzurra mağarasının hemen yanında yer alması. Normalde tekne turlarına çıkarak gidebildiğiniz Azur mavisinin doğduğu bu mağaraya saat 17:00’den sonra, restorandan yüzerek geçebilirsiniz. Mağaranın içerisindeki ışık oyunlarına tek kelimeyle bayılacaksınız! Restoranın bir diğer özelliği
ise siz oturur oturmaz şefin harika ikramları ile masanızın dolması. Ana yemek için dilerseniz mönüden bir şeyler seçebilir, dilerseniz de taptaze balıkların ve hatta canlı karideslerin yer aldığı dolaba gidip seçiminizi yapabilirsiniz. Taze Jumbo karidesler ve domates sosuyla yapılmış makarnası tavsiye edilir! İkinci tavsiyemiz ise Da Paolina Lemon Trees olacak. Capri’ye has kavun büyüklüğünde limonların üzerlerinden sarktığı bir limon bahçesinin içerisinde muhteşem yemekler yemek isterseniz burası doğru adres! Bir çok insandan tavsiye olarak duyabileceğiniz bu restoran adından da anlaşılacağı üzere limonlarıyla meşhur. Da Paolina’da bir meze bar ve tatlı barı mevcut. Yine bir tabağa doldur doldurabildiğin kadar sistemiyle çalışıyor ve fix fiyat. Ancak açık büfeyi tercih etmek yerine dilerseniz mönüde yer alan başlangıçlardan da seçebilirsiniz. Ana yemek olarak deniz mahsullü ev yapımı makarna, limonlu, karidesli ve mantarlı risotto, Sea & Mountain isimli içerisinde bir çok deniz mahsulülün ve dağlardan toplanmış mantar gibi bazı sebzelerin ızgara şeklinde yer aldığı büyük tabağı tavsiye ederiz. Limonlu cannoliden de yemeden dönmeyin.
CAPRI’DEN SON NOTLAR 4 Mutlaka tekne kiralayıp dilediğiniz koyda özgürce takılın. Size küçük sürat teknelerini önce 15 dakikada nasıl kullanacağınızı anlatıyorlar, sonra da ‘1852’den beri hiç kaza olmadı ve köpek balığı yoktur’ diyerek sizi yüreklendirip salıveriyorlar denize :) Çok keyifli ve denizin tadını en iyi bu şekilde çıkartıyorsunuz. 4 Limoncello almak istiyorsanız anavatanı Capri’den alın! Hatta ağaçların dibine düşmüş limonları toplayıp tadına bakın… Kokusu bile yeter… 4 Faro Beach’de yer alan fenerin yakınlarında bir yerde gün batımını yakalayın!
14
EKİM 2014
Li Hongbo
HEYKELLERİ CANLANDIRAN ADAM Dünyanın dört bir yanı tuhaf insan kaynıyor ve biz Postkolik ekibi olarak bu “garip ama gerçek” insanları çok ama çok seviyoruz. Ne mutlu bize ki, bu orijinal insan tutkumuz sayesinde de her ay sizlere yeni birilerini tanıtma şansına erişiyoruz. Bu ay siz pek kıymetli okurlarımızla tanıştırmak istediğimiz nevi şahsına münhasır kişi ise Li Hongbo. n Merve Akan
4
0 yaşındaki Çinli artist Li Hongbo’nun çalışmalarını gördükten sonra ister istemez hayrete düşüp “Vay arkadaş, bu insan ne yakıyor da bunları yapıyor yahu!” demeniz kaçınılmaz. Bu acayiplikte sınır tanımayan arkadaş yaptığı heykellerle New York’ta yeni neslin en çok dikkat çeken isimlerinden biri olmayı başardı. Çalışmalarında geleneksel Çin sanatından ve kutlama süslemelerinden esinlenen Li Hongbo’nun muhteşem eserlerini yaratırken kullandığı malzeme ise evlere şenlik: Kağıt tabaklar! Evet, yanlış okumadınız. Bulaşık
yıkamaya üşendiğimiz anlarda yardımına sığındığımız piknik tipi kağıt tabaklar, dünyanın ta öbür ucunda inanılmaz sanat eserlerine hayat veriyor.
NEDEN KAĞIT TABAK? Binlerce kağıt tabağın birbirine yapıştırılmasıyla oluşturulan ve ilk bakışta porselenmiş gibi gözüken bu heykeller kesinlikle el emeği göz nuru. Heykellerin yapımında neden kağıt tabakların ana malzeme olarak kullanıldığını merak edenler için ise, hikayenin başlangıcına dönmek gerekiyor. Li Hongbo, “hareketli heykellerinin” yapımında kullanılabilecek en
uygun kağıt türünü bulabilmek için yüzlerce çeşit kağıtla aylar süren türlü denemeler yapmak zorunda kalmış. En nihayetinde 2008’de hayalindeki heykellere hayat vermeye en uygun kağıt türünün esnek ve çevresel olanlar olduğuna karar vermiş. Bu tanıma en uygun şey ise haliyle kağıttan yapılma yuvarlacık tabaklar olduğundan, heykellerinin ana malzemesinde nihai kararı vermek hiç zor olmamış.
HAREKET EDEN HEYKELLER Li Hongbo’nun eserleri ziyaretçilerin üzerinde sarsıcı, aynı zamanda da büyüleyici bir etki bırakıyor. Nasıl bırakmasın ki? Karşınızda kendi halinde sessiz sakin duran bir büstün, küçücük bir müdahaleyle saniyeler içinde beyni akmış bir kafatasına dönüşüverdiğini bir düşünsenize! Li Hongbo’nun kağıt tabakları belirli noktalardan birbirine yapıştırarak bir bütünmüş gibi ortaya çıkardığı heykelleri, hem esnek hem de “gerilebilir”. Gerilebilir demekten kastımız, heykelleri bazı noktalarından çekip uzatarak ortaya bambaşka figürler çıkarabiliyor, bir nevi Li Hongbo’nun “sanatına yön verebiliyorsunuz.” Hareketliliğin ve geleneksel estetiğin bir arada bulunduğu heykellerin insanlar üzerinde daha kalıcı etki bıraktığını ifade eden Li Hongbo, tabiri caizse “her yeri ayrı oynayan” çalışmalarında da tam olarak bu etkiyi yaratmak istediğini söylüyor.
BİNLERCE TABAK KULLANIYOR Bu sıra dışı heykellerin yapımı tahmin edebileceğiniz gibi oldukça zor. Daha doğrusu, bu heykelleri yaratabilmek için yalnızca estetik bir bakış açısına ve mükemmel bir üç boyut algısına değil, aynı zamanda analitik bir zekaya da ihtiyaç var. Sanatçı yarattığı her bir heykel için 7 ila 8 bin adet arasında kağıt tabak kullanıyor. Bu yüzden heykellerin ağırlığı neredeyse 30 kiloyu buluyor. Bu kadar çok sayıda tabağın doğru şekilde bir araya getirilmesinin nasıl sancılı bir süreç olduğunu tahayyül etmek bile insanı yoruyor, değil mi? Üretim süreci sizin de tahmin ettiğiniz üzere oldukça zor olduğundan Li Hongbo maalesef çok az sayıda heykel yapıp izleyicisiyle paylaşabiliyor. Ama ortaya çıkan her bir heykel yaşanan sancılı sürecin her saniyesine değiyor desek yalan olmaz. Bugüne kadar dünyanın farklı yerlerinde onlarca sergi veren Li Hongbo, Türk kültürünü oldukça sevdiğini söylüyor. Hatta önümüzdeki dönemde İstanbul’da bir sergi açmayı istediğini de dile getiriyor. Ne diyelim umarız her şey gönlünce olur da, bizde sergisini İstanbul’da gezme fırsatı buluruz.
SEVGI GÖNÜL KÜLTÜR MERKEZI SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
KOÇ ÜNIVERSITESI SARIYER 23 EKIM OCTOBER 2014 SAAT TIME
19:00
PROJE, 2. ISTANBUL TASARIM BIENALI PARALEL ETKINLIK PROGRAMI KAPSAMINDA GERÇEKLEŞTIRILMEKTEDIR. THE PROJECT IS REALISED AS PART OF THE 2 ND ISTANBUL DESIGN BIENNIAL PARALLEL EVENTS PROGRAMME.
16
EKİM 2014
SARIMSAK STOKLAYIN! Hollywood ezelden beri vampirleri sever. Uzun bir aranın ardından vampirlerin atası Kont Drakula’nın sinema salonlarına dönüşünün heyecanı sardı bizi de! Hem Dracula Untold filmini mercek altına aldık, hem de bu vesileyle favori vampir filmlerimizi sizinle paylaştık!
ve esas macera bu andan sonra başlayacak. Voyvoda’yı vampir yapacak olan isimse Game of Thrones izleyicilerinin yakından tanıdığı Charles Dance. Ünlü oyuncu bu filmde bir zamanlar Roma’nın en başarılı yöneticilerinden olan fakat sonradan sırra kadem basan Caligula’yı canlandıracak. Voyvoda’nın hem akıl hocası hem de dönüştürücüsü olacak olan Caligula, filmin kilit karakterlerinden.
DRAKULA’DAN FAZLASI
n Erdem Tatar
B
ugüne dek Drakula defalarca sinemaya uyarlandı. Lanetli şatoların kan emici kontu, gelmiş geçmiş en önemli figürlerinden biri malumunuz. Uğursuz şatosundan tüm şehre hükmeden, jilet gibi giyinen, genç kadınları baştan çıkarıp kurbanı yapan Drakula figürü artık klasikleşmiş bir kalıp halini almıştır. Bilindiği üzere Drakula, Vlad Tepes nam-ı diğer Kazıklı Voyvoda olarak tanınan ve Romanya’nın Transilvanya şehrinde yaşadığı bilinen bir karakterdir. Dracula Untold adlı filmse az önce bahsettiğimiz Drakula portresinden çok daha fazlasını vadediyor ve ayaklarını tarihin tozlu sayfalarına sağlam basıyor.
FATİH, VAMPİRE KARŞI Kazıklı Voyvoda esasen Fatih Sultan Mehmet’in çarpıştığı en çetin komutanlardandır. Balkan topraklarında hükmünü daim kılmak isteyen Sultan’ın vergi isteğine karşı çıkan tek devlet
adamı olan Voyvoda, kilise ve İtalya’nın da desteğini alarak Mehmet’e kafa tutmuştur. Film işte tam da bu çarpışmanın en alevli olduğu süreçte geçiyor. Dracula rolünde Immortals ve Fast & Furious 6’dan tanıdığımız Luke Evans var. Fatih Sultan Mehmet’i ise Mamma Mia’dan tanıdığımız Dominic Cooper canlandırıyor. Filmde Dracula’nın vampir olmadan önceki hayatını da izleyeceğiz. Özellikle de karısı ve çocuğuyla olan ilişkisinin oldukça önemli yer kapladığı söyleniyor.
DİŞLERİ GÖRELİM Fatih tarafından ağır bir bozguna uğratıldıktan sonra inzivaya çekilen Voyvoda’yı acı bir sürpriz bekliyor. Yenilgiyi kabullenemeyen Voyvoda, Baba Yaga isimli güzel cadıdan doğaüstü güçlerin varlığını öğreniyor ve kalan ömrünü bu güçlere ulaşmak için adıyor. Filmin bu noktası Voyvoda’nın vampire dönüşümünün gerçekleşeceği nokta olacak
3 Ekim’de ülkemizde gösterime girecek olan Dracula Untold, orijinal adı yerine “Drakula Başlangıç” olarak salonlara geliyor. Bu değişimin, Universal Pictures’ın uzun vadeli canavarlar evreni projesiyle alakalı olduğunu söyleyebiliriz. Universal Pictures, Hollywood’un ünlü canavarları olan Drakula, Mumya, Frankenstein, Kurt Adam ve Bataklık Canavarı’nın sinema haklarına sahip bildiğiniz gibi. Önümüzdeki yıllarda diğer karakterlerin de filmlerinin vizyona gireceği ve Drakula’nın bu serinin başlangıcı olduğu şirket tarafından resmi olarak açıklandı. Aldığımız duyumlara göre Universal, 2015 yılına Mumya filmini yetiştirmek için canla başla çalışıyor. Bu arada bu kadar canavar olur da canavar avcısı olmaz mı? Yeni bir Van Helsing filmi de eli kulağında. Yapımcı koltuğunda ise Tom Cruise oturuyor. Ünlü aktör eğer daha iyi bir aday bulamazsa Van Helsing rolünü kendisinin oynayacağını da açıkladı! Önümüzdeki yıllarda Universal’ın canavar evreninden çok film izleyeceğimiz kesin. Kont Drakula’nın doğumundan daha iyi bir başlangıç da yapılamazdı şüphesiz!
17
EKİM 2014
THE LOST BOYS (1987)
Gelmiş geçmiş en kült vampir filmlerinden olan The Lost Boys günümüzde halen azılı bir hayran kitlesine sahip. Büyük şehirdeki düzenlerinden kopup yeni boşanan annelerinin peşinden Santa Carla’ya yerleşen Emerson Biraderler’in bu kasabadaki vampirlerle mücadelesini anlatan film, hem korkutan hem de çokça güldüren bir seyirliktir.
FROM DUSK TILL DAWN (1996)
INTERVIEW WITH THE VAMPIRE (1994)
THIRST (2009)
LET THE RIGHT ONE IN (2008)
NOSFERATU (1922)
NEAR DARK (1987)
THE MONSTER SQUAD (1987)
VAMPYR (1932)
THE HUNGER (1983)
Ünlü oyuncu George Clooney ve ünlü yönetmen Quentin Tarantino’nun başrollerini paylaştığı bu filmi izlememek inanın kendinize haksızlıktır. Kanun kaçağı Gecko Biraderler’in rehineleriyle Meksika sınırına geçip belalı bir barda alacaklarını beklerken başlarına gelenleri konu alan film, kült mertebesindedir şüphesiz. Salma Hayek’in müthiş dansı ve yan rollerdeki Harvey Keitel ile Juliette Lewis de filme renk katarlar.
İsveç yapımı olan bu şahane filmde aşk da korku da eş değerde işleniyor. Okulda sürekli itilip kakılan çelimsiz bir çocuğun, yaşıtı bir vampirle yaşadığı arkadaşlık ve aşk mükemmel işleniyor. Filmin görsel efektleri ve ürpertisi de gerçekten iddialı. John Ajvide Lindqvist’in aynı adlı romanından uyarlanan film kesinlikle izlenmeli. Bu filmin Let Me In adlı, 2010 yılında çekilmiş bir de Amerikan versiyonu vardır, o da eşdeğerde başarılıdır.
1980’lerin en sevilen sinema konseptlerinden biri de çocuklardan oluşan takımları güçlü rakiplerle karşı karşıya getirmekti. Çocuk ninjalar, çocuk askerler derken olay bu filme kadar gelmişti. Filmimizde Frankenstein, Mumya, Kurt Adam ve liderleri Kont Drakula’nın dünyayı ele geçirmesine engel olmaya çalışan bir grup gözü pek gencin macerasını izliyorduk. Konu tuhaf gelebilir ancak film oldukça eğlencelidir, bizden tavsiye!
Filmin şahaneliği bir yana, 1990’ların üç arzu nesnesi aktörünü beyazperdede buluşturması bile bu filmi özel yapar. Tom Cruise, Brad Pitt ve Antonio Banderas adeta her sahnede devleşir ve yürekleri hoplatırlar. Vampir Lestat ve Louis’in karmaşık ilişkisinin anlatıldığı filmin esas sürpriziyse çocuk oyuncu olarak izlediğimiz Kirsten Dunst’tır.
Alman ekspresyonist sinema akımının en karanlık filmlerinden olan Nosferatu, her daim vampir filmlerinin atası olarak görülmüştür. İşin ilginç yanı bu filmin yönetmeni, Nosferatu senaryosunu Bram Stoker’ın Dracula kitabından izinsizce alıp uyarlamıştır. Hatta Stoker’ın ailesiyle mahkemelik olmuştur. Bu film ve davayı kaybettiği için tüm kopyaları imha edilmiştir. Neyse ki yönetmen uyanık çıkıp kendi kopyasını saklamıştır ki, günümüze kadar farklı nesilleri etkilemeye devam etmiştir Nosferatu.
Almanya–Fransa ortaklığıyla çekilen Vampyr, sesli çekilmiş ilk vampir filmi olma özelliğini taşımakta. Vampyr, İngilizce, Fransızca ve Almanca seslendirilmiştir. Oldukça karanlık atmosferinin yanı sıra, eleştirmenlerce çağının çok ötesinde bir film olarak kabul edilmiştir. 2008 yılında yayımlanan DVD versiyonunda ünlü yönetmen Guillermo del Toro, Vampyr’in kariyeri üzerindeki etkisini yaklaşık bir saatlik bir mini belgeselle anlatmıştır. Zamansız bir klasik.
Oldboy ile dünya sinemasını ayağa kaldıran Chanwook Park, çektiği her filmle ayakta alkışlanan bir yönetmendir. Thirst, Güney Koreli yönetmenin en çılgın denemelerinden biridir ve oldukça tuhaf sahneleriyle izleyenlerin zihinlerine adeta kazınır. Filmde Katolik bir rahibin yanlışlıkla vampir oluşu ve sonrasında içine düştüğü aşk üçgenini seyrederiz. Yer yer güldürür, yer yer korkutur ama temposu bir an bile düşmez.
Siz bakmayın Kathryn Bigelow’un “The Hurt Locker” ya da “Zero Dark Thirty” gibi yakın dönem Amerikan savaş propagandası filmler çektiğine. Oscar ödüllü yönetmen bundan yıllar önce oldukça fantastik işlere imza atıyordu. Near Dark oldukça sağlam bir vampir filmi. Başarılı oyuncu kadrosu, ürkütücü atmosferi ve kışkırtıcı aşk hikayesiyle günümüzün “Twilight” gibi filmlerine nal toplatıyor adeta!
Her şeyi geçtik, şu kadroya bakın sevgili okuyucular: Catherine Deneuve, David Bowie, Susan Sarandon ve yönetmen koltuğunda da Tony Scott! Tam bir rüya takımı! Uyku terapisti bir doktor ve bir vampir çiftin kendilerini içinde buldukları aşk üçgeni oldukça kanlı mevzulara bağlanıyor. Vampirlerin tutkulu aşıklar olduğuna bu filmi seyredince inanacaksınız.
18
EKİM 2014 Trina Merry
NEW YORK’TA GÖRÜNMEZ BEDENLER
Human Motorcycle Project
Human Motorcycle Project ile adından söz ettiren Trina Merry bu kez karşımıza yeni projesi New York City Camouflage ile çıkıyor. Çıplak bedenleri harika makyaj ile kamufle ederek New York’ta simge olmuş noktalara yerleştiren sanatçı, projesini Postkolik’e anlattı.
A
çıkçası Trina Merry ile uzun zamandır röportaj yapmak istiyorduk. Geçen sene hayat verdiği enfes projesi Human Motorcycle Project’i görür görmez etkilenmiş ve kendisiyle irtibata geçmek istemiştik. Fakat araya giren röportajlar, Merry ile görüşmemizi bir şekilde öteledi. Derken Merry’nin yeni işi New York City Camouflage’ı gördük. Bu sefer kararlıydık ve zaman kaybetmeden yeni projesinin detaylarını dinlemek için kendisine ulaştık.
2010’DAN GÜNÜMÜZE 33 yaşındaki Trina Merry, çalışmalarında Lui Boilin ya da Verushka gibi kendini boyayarak değil, başkalarının bedenlerini boyayarak onları görünmez kılıyor. Bu bakımdan kendisini görsel bir sanatçı olarak görüyor ve kendi çalışmalarının diğerlerinden çok farklı olduğunun altını çiziyor. Merry, vücut boyamalı kamuflaj çalışmalarına ilk olarak 2010 yılında San Francisco çevresindeki grafiti duvarlarında başlamış. Yaptığı başarılı çalışmalardan sonra farklı kentlerde de kamuflaj projelerine başlayan Merry, önümüzdeki aylarda İngiltere, İrlanda ve adını sır gibi sakladığı kentlerdeki çalışmalarını da görücüye çıkarmayı planlıyormuş. Vücut kamuflajı için özel malzemeler kullanan Merry, modellerin sağlığını etkilemeyecek hızlı boyama teknikleri kullanıyor. Mesela boya tabancası ya da püskürtme yöntemiyle cildin üzerinde dalgalanmalar yaratarak, fırçayla yaratılması saatler alabilecek
olan bir görüntüyü kısa zamanda ortaya çıkarabiliyor. Ayrıca cilde zarar verecek maddeler içermeyen, anti-alerjik boyalar kullanıyor ki modellerin sağlığı olumsuz etkilenmesin. Merry, sokakta çalışmanın zor taraflarından birinin yaptıkları işin yoldan geçen meraklı izleyiciler tarafından sık sık bölünmesi olduğunu söylüyor. Aynı şekilde değişen ışık ya da arka planın hareket halinde oluşu gibi etkenler de çalışmalarının bazı durumlarda saatler almasına neden oluyormuş. Bu yüzden tek bir çekimin 8 saat sürdüğü zamanlar bile olmuş. Merry, fotoğraflardaki bağlayıcılığı yakalamanın oldukça güç olduğunu ve aynı şeye bakan farklı iki insanın (kendisinin ve fotoğrafçının) gözünden bir bütün oluşturmanın zor olduğunu dile getiriyor. Zaten bu yaşanması muhtemel karmaşadan ötürü de çalışmalarındaki tüm fotoğrafları kendi çekmeyi tercih ediyor.
POLİS YILDIRAMADI Gelelim Merry’nin son projesi New York City Camouflage’a... Merry, oldukça beğenilen bu projeyi Brooklyn Köprüsü, Central Park, Manhattan Skyline ve Guggenheim Müzesi gibi kentin simge noktalarında gerçekleştirmiş. Fakat fotoğraflarda gördüğünüz bu çalışmalar öyle gözüktüğü kadar da kolay gerçekleşmemiş. New York’da kamuya açık yerlerde insanların çıplak bir şekilde figüran olarak kullanılmasına karşı katı kurallar bulunması nedeniyle sanatçının başı polis ile sıkça derde girmiş. Bu yüzden neredeyse
hemen her çekimde bir polis memuru tarafından sorgulanmaya tabi tutulmuş. Fakat bu bile onu yıldırmaya yetmemiş. Sanatçının bununla ilgili yorumu, işine ve çalışmalarına beslediği tutkuyla doğru orantılı: “Hiçbir polis memuru ya da güvenlik görevlisi beni yaptığım işten alıkoyamaz. Yaptığım işin sıra dışı olduğunun farkındayım. Ama hiçbir zaman kuralları da çiğnemedim. Onların getirdiği kurallar doğrultusunda işimi yaptım.” Merry, ne olursa olsun projesini devam ettirmeye kararlı. Hatta bunu zaman içinde diğer şehirlere de kaydırmayı düşünüyor. Belki sizin de dikkatinizi çekmiştir; projede kullanılan modelleri çoğu kişi çekici bulmayabilir. Genellikle görsel zevke hitap eden çalışmalarda güzel kadınlar ve yakışıklı erkekler görmeye alışık olduğumuzdan, bu model seçimi size ilk bakışta biraz tuhaf gelebilir. Ne var ki Merry’nin estetik kaygısı alışılagelmiş kalıpların çok dışında ve birlikte çalıştığı modellerin dergilerden fırlamış gibi olmasına dair bir endişesi yok. Modelinin güzel, yakışıklı, kaslı, şişman ya da zayıf olmasıyla ilgilenmiyor. Yaptığı çalışmanın iyi olması için modelin kendini beğeniyor olmasının aradığı tek koşul olduğunu üstüne basarak söylüyor.
20
EKİM 2014
KARŞINIZDA ANADOLU BREAK Her izlediğinizde ‘Vay be!’ dedirten ve enerjisini iliklerimizde hissettiren break dans, doğduğu Amerika sokaklarından kalkıp Red Bull Anadolu Break projesiyle Anadolu topraklarına ulaştı.
Yönetmen Taylan Mutaf
n Pınar Özbakır
B
ir break dans tutkunu olmasanız bile bu projeye bayılacaksınız! Amerika sokaklarında doğup sokaktan beslenerek gelişen break dans, ‘Anadolu Break’ ile Türkiye sokaklarını keşfe çıktı. Dünyanın en iyi break dansçılarından Brezilyalı Neguin ve Amerikalı Roxrite, danslarını geleneksel Türk ezgileri ile harmanlamak ve Anadolu figürlerinden esinlenip yeni sentezler yaratmak için Türkiye yollarına düştü.
EGE İLE BAŞLADI Her yıl dünyanın en iyi break dansçısını belirleyen Red Bull BC One yarışmasında birinci olarak Red Bull BC One All Stars listesine giren Neguin ve Roxrite, Anadolu’nun yerel dansları olan Kaşık, Zeybek ve Köroğlu ile tanışmak için yola koyuldu. Kah ağaç dalından topladıkları doğal meyve ve sebzelerin tadına bakan, kah sünnet düğünlerine katılan, kah antik kentleri ziyaret eden ikiliye bu keyifli turnede dünyanın en prestijli break dans ekiplerinden Flying Steps’in kurucusu Amigo, nam-ı diğer Kadir Memiş eşlik etti. Anadolu Break turnesi ekibi ilk olarak Çanakkale, Aydın ve Aphrodisias Antik Şehri’ne uğrayarak Ege bölgesinin geleneksel dansı olan Zeybek’in gücünü; daha sonra Antalya bölgesindeki Eynif Ovası ve Yeşil Kanyon’dan geçerek Kaşık dansının ritmini; son olarak da ve Türkiye’nin en uzak köşesine uzanarak Kars Ani Harabeleri’nde Köroğlu dansının coşkusunu break danslarına katarak yepyeni bir sentez oluşturdular.
YÖNETMEN MUTAF Peki, Red Bull Anadolu Break bir proje olarak hangi noktada benzerlerinden ayrışıyor? Anadolu’nun yerel danslarına ne katıyor, break dansı nasıl zenginleştiriyor? Daha da önemlisi,
break dans ve bu Anadolu dansları nasıl bir kesişim kümesinde buluşuyor? Tüm bu soruların cevaplarını dans turnesi sonrasında ortaya çıkacak belgeselden öğreneceğiz. Hem de en doğal coğrafi güzellikler eşliğinde. Bu belgeselin arkasındaki isimse sinemaya Fatih Akın’ın öğrencisi olarak başlayan, şu sıralar reklam projeleri ve müzik videoları ile haşır neşir olan Taylan Mutaf. Başarılı yönetmen Anadolu Break boyunca Neguin ve Roxrite’ın deyim yerindeyse ensesinden ayrılmıyor. Break dansın efelerinin fiziksel yolculuklarının yanı sıra içlerindeki yolculuğu nasıl açığa çıkardıklarını gösterebilmek için kadrajını hep açık tutuyor.
KARS AYAĞINDAYDIK Bu şahane projeye sadece seyirci kalmaya gönlümüz elvermedi ve biz de Anadolu Break ekibine Kars ayağında katıldık. Turnenin üçüncü durağı olan Kars, break dans ustaları Neguin, Roxrite ve Kadir’in ismini dillere destan bir dans atışmasında Kiziroğlu Mustafa Bey’e yenilen Köroğlu’ndan alan Köroğlu danslarını keşfettiği ve bu oyunları break dans ile harmanlayarak sınırları zorlayacakları yer olarak turnenin son
durağını oluşturuyordu. Program dahilinde ilk olarak Kars’ın uçsuz bucaksız çorak arazilerini aşıp sonu gelmez yollarını arşınlayıp ulaştığımız manzarasına doyum olmaz Boğakale’ye vardık. Boğazkale köylülerinin yaptığı meşhur Kars peynirinin üretim aşamalarını deneyimlemek ve taptaze peynirlerin tadına varmak şerefine nail olan B-Boylar Köroğlu dansı ile gerekli bilgileri edinmek için hazırdı. Ertesi gün Ermeni sınırında bulunan görkemli Ani Harabeleri’nde Köroğlu dansı ustaları ile bir araya gelen Neguin, Roxrite ve Kadir Türkiye’nin bir ucunda, dağların tepesinde davul ve zurna sesleri eşliğinde Köroğlu’nun inceliklerini iliklerinde hissederken yerel ekiple müthiş bir uyum yakaladılar. Gittikleri her yerde gerek yerel halka gerekse izleyenlere daha önce hiç deneyimlemedikleri sıra dışı gösteriler sunan Anadolu Break ekibinin tüm maceralarına şahit olmamızı sağlayacak belgesel önümüzdeki ay seyirci ile buluşacak. Bu eşsiz füzyonun seyre doyulmaz görüntülerinin müjdecisi fragman yayınlanır yayınlanmaz Postkolik.com’da sizlerle paylaşacağız. Takipte kalın!
22
EKİM 2014
Oyuncak bebek Annabelle, 24 Ekim’de sinema salonlarını kana bulayacak. Biz de bu vesileyle hem Annabelle’i hem de sinema tarihinin en lanetli oyuncaklarını sayfalarımıza taşıdık. Bu arada Cadılar Bayramınız da kutlu olsun :) n Erdem Tatar
SİNEMANIN UĞURSUZ OYUNCAKLARI Ç ocukken en çok merak ettiğimiz şeylerden biri, uyurken oyuncaklarımızın ne yaptığıydı. Aslında bu soruya alınabilecek iki tür yanıt var. Ya Toy Story’deki gibi türlü maceralar yaşayıp gülümsetiyorlardı ya da tonla korkunç şey yapıp hiçbir şey olmamış gibi eve dönüyorlardı. Ya sevimli bir rüya ya da kabusun ta kendisiydi anlayacağınız. Düşünsenize eski evlerin büfelerindeki donuk ifadeli porselen bebekleri ya da suratı bile belli belirsiz olan bez bebeklerin sizin görmediğiniz anlarda yapabileceklerini. İnsanın bunun şüphesinden dahi ödü kopuyor!
ANNABELLE DE KİM? The Conjuring’i izlemiş miydiniz? Geçtiğimiz yılın en çok ses getiren korku filmi olmasının yanında tam bir gişe canavarıydı. Pek çok otorite ve izleyici tarafından son yılların en iyi korku filmi olarak gösterilen The Conjuring’e devam filmi gelmesi kaçınılmazdı. Ancak hiç kimse daha ilk filmden sonra bir karaktere apayrı bir film çekileceğini de düşünmemişti. The Conjuring’i izleyenler, filmdeki uğursuz bebek Annabelle’i ve hikayesini hatırlarlar. Görünüşe göre Annabelle’in hikayesi pek
de The Conjuring’de izlediğimiz kadar kısa değilmiş. 24 Ekim’de vizyona girecek olan Annabelle’de bu kez esas mevzuyu izleyeceğiz.
TESTERE’DEN ANNABELLE’E
Annabelle filminin yapımcısı ve senaryo direktörü olan James Wan’ı tüm dünya “Saw” serisinin ilkini yazıp yönetmesiyle tanımıştı. Sonrasında “Dead Silence” ve “Death Sentence”ı çeken Wan, “Insidious” adlı doğaüstü gerilim filmine de imza Annabelle
atmıştı. “The Conjuring”in şaşırtan gişe başarısının ertesinde “Insidious 2” ile de milyonları korkutan Wan, “Insidious 3” ve “The Conjuring 2”den sonra korku türüne ara vereceğini duyurdu. Wan’ın ufak bütçeli filmlerle kazandığı başarıysa onu çoktan yüzlerce milyon dolarlık filmlerin yapımcılarının radarına sokmuştu. Wan’ın şu sıralar çekimlerini tamamladığı projesiyse son yılların en ses getiren serilerinden olan “Fast & Furious”un yedinci filmi. Wan’ın 2015 yılında tam üç filmini birden vizyonda göreceğiz anlayacağınız. Yetenekli yönetmen “Insidious 2” ve “The Conjuring”le yürekleri ağızlara getirirken, “Fast & Furious 7” ile adrenalinin dozunu artırıp direksiyonu aksiyondan yana kıracak. Annabelle bu yılın en korkunç filmi olacak gibi görünüyor. James Wan bu filmi şimdiye dek hiç büyük projelerde yer almamış bir yönetmen, senarist ve oyuncu ekibine emanet etti. Böylelikle bu bağımsız havanın avantajını, bütün bütçeyi filmin teknik ihtiyaçlarına harcamak için kullandı. Wan, Annabelle karakterine fazlasıyla güveniyor; öyle ki bu filmin “The Conjuring” ve “Insidious” gibi filmlerine rakip olabileceğini düşünüyor. Bakalım, izleyip göreceğiz.
23
EKİM 2014
10 UĞURSUZ OYUNCAK Korku sinemasının kült filmlerinde bugüne dek pek çok uğursuz bebek, oyuncak ve kukla başrolde yer aldı. Hazır Cadılar Bayramı yaklaşırken bu listeye bir daha göz atalım dedik.
DEAD OF NIGHT (1945)
CHILD’S PLAY (1988) Chucky oğlanı liste başına yazalım da aradan çıksın diye bir telaşımız yok. Zira kendisi gerçekten de gezegenin tanıdığı en belalı oyuncak. Sonradan tonla devam filmi, gelini, çocuğu falan ortaya çıktı ancak ilk film gerçekten de iyidir. Chucky’nin doğumunu ve kâbusa çevirdiği hayatları izlemek halen keyifli. Bir ara vakit ayırın deriz!
İngiltere’de II. Dünya Savaşı boyunca korku filmi çekilmesinin yasak olduğunu biliyor muydunuz? Bu yasağın kalkışının ardından çekilmiş olan ilk film de bu. Aslında bir korku antolojisi olan yapımın son bölümünde oldukça sağlam bir vantrilok öyküsü var. İşte bu öykünün kahramanı olan kukla sahiden de çok fena!
DEAD SILENCE (2007)
PUPPET MASTER (1989)
MAGIC (1978) Anthony Hopkins gençliğinde çok canlar yaktığı gibi, pek çoğuna da korku salmıştı. Kuzuları bırakın şimdi bir kenara, Hopkins’in rüştünü ispatladığı esas film budur! Corky Withers adlı vantriloğun Fats adlı kuklasıyla yaptığı şovların zamanla akıl sağlığını ele geçirişini izlediğimiz film bize her şiddet anında kendimizle alakalı pek çok şey sorgulatır. Tam bir klasik!
birbirine bağlı dört hikayenin sonuncusu olan “Mannikins of Horror”da yer alan robotumuz, aynı zamanda tüm filmin hikayesini de bir fiyonk gibi bağlamakta.
Bizim buralarda fazla bilinmese de Amerika’nın en kült korku serilerinden ilkidir “Puppet Master”. Mesleki hırs ve antik Mısır büyülerinin sonucu olan katil kuklaların doğumu öyle beğenilmiştir ki tam on adet devam filmi çekilmiştir. Hiç sinemalarda oynamayan en önemli filmler arasında gösterilmektedir. Sanırız yapımcılar bu başarıyı öngörmeyi becerebilmiş olsalar, bu şaheseri direkt olarak video kaset piyasasına sürmezlerdi.
Esas konumuz olan “Annabelle” filminin yapımcısı ve o karakterle tanıştığımız film olan “Conjuring”in yönetmeni olan James Wan’ın, “Saw” filminden sonra bulaştığı ilk yeni projeydi bu film. Billy adlı bir vantrilok kuklası ve o kuklanın yıllar önce ölen sahibesi Mary Shaw’un laneti üzerine dönen film bir hayli iddialıydı.
THE PIT (1981) Eğer siz de küçüklüğünde oyuncaklarıyla konuşanlardansanız bu filmde kendinizden çok şey bulacaksınız. Jamie ufak bir kasabada yaşayan ve okulunda sürekli kötü muameleye maruz kalan bir çocuktur. Tek dostu olan Teddy ile dertleşmek onu hep rahatlatır, ta ki bir gün Teddy kendisine cevap verene dek!
DOLLY DEAREST (1991)
DOLLS (1987) Bu kadar başarılı bir korku filminin ana akım camiada adeta yok sayılması inanılır gibi değil! Eski evlerin büfelerinde duran oyuncak bebek koleksiyonlarının siz uyurken ne haltlar karıştırdığına dair kâbuslarınız var mıydı? İşte bu film o kâbusları kan revan içinde size sunuyor. Bugüne dek izlemediyseniz çok şey kaçırdınız!
Bu film listemizin geri kalanındaki filmlerden bir miktar ayrılıyor. Bu listenin belki de en zayıf halkası “Dolly Dearest”. Ancak öyle bir lanetli bebeği var ki filmi listeye sokmamak haksızlık olurdu. Özellikle küçük yaşta kimsenin izlemesini önermiyoruz zira bu uğursuz bebek psikoloji bozacak seviyede korkunç!
ASYLUM (1972) Bu film de listemizin İngiltere yapımı antolojilerinden. Bir küçük not düşelim, filmde yer alan dört hikayeyi kendi öykülerinden senaryolaştırmış olan Robert Bloch aynı zamanda Alfred Hitchcock’un efsane filmi “Psycho”nun da yazarıdır. Bu
MAY (2002) Bu listede yer alan filmlerin çoğu lanetli oyuncak bebekler ya da onların sahiplerinin psikolojik travmaları hakkındaydı. Listenin son filmindeki bebek ise travmanın ta kendisi. Hikayeden bahsedersek içeriği batırırız. O yüzden sadece şunu söyleyelim: Kafayı hafif derecede yemiş, güzel bir kızın ideal aşkı arama serüveninde alışmadığınız bir manyaklığa hazır olun!
h E RyE R D E
hERZAMAN TEK MONT T Ü M K O S¸ U L L A R D A S U N D U G U E S¸ S I Z I S I P E R F O R M A N S I I L E Ç I G I R A Ç A N T h E R M O b A L L™ h A K K I N D A D ETAyLI b I LG I I Ç I N Th E N O RTh FA C E . C O M
NEVER STOP EXPLORING AT L E T: L U C A S D E B A R I / Y E R : M I C A , B C / F O T O : A N D R E W M I L L E R
™
26
Artık devir fotoğraf devri. Biriyle tanışıldığında kartvizit değil, Instagram hesabı verilir hale geldi. Madem öyle, biz de gardınızı alın diye en havalı fotoğraf uygulamalarını listeledik. n Doğukan Doğan
EKİM 2014
7 HARİKA FOTOĞRAF UYGULAMASI DUBBLE Özellikle Lomography fotoğraf makinesi olanların pek sevdiği bir özellik olan “üst üste pozlama” işini interaktif olarak yapan uygulama. Siz bir fotoğraf çekiyorsunuz ve Dubble o fotoğrafı başka bir kullanıcısının çektiği fotoğrafla eşleştiriyor. Eşleşme sonucunda çizikli, eskimişli, alakasız bir fotoğraf çıkıyor. Ama zaten Instagram da bu demek değil mi? Ücretsiz programı şimdilik sadece IOS cihazlarda kullanabiliyorsunuz.
VideoFX LIVE
FACETUNE Yüzdeki lekeler için aylarca krem kullanmanıza veya sararmış dişlerden kurtulmak için uygun bir dişçi aramanıza gerek yok. Selfie’yi çek, FaceTune indir. En kötü halin bile olsa, iki fırça darbesiyle Instagram’ı coştur. Ayrıca filtreler, texture ve patch’leme özelliğiyle yılların retouch ustalarına da kafa tut. Uygulama IOS, Android ve Windows Phone’da kullanılabiliyor. Denedik ve diyoruz ki; 6, 49 TL’lik fiyatını sonuna kadar hak ediyor.
Fotoğraflarımıza uyguladığımız filtreler ve efektler kolayca videolarımıza da eklense? VideoFX Live tam olarak bunu yapıyor. Hem de basit bir arayüzde hemencicik. Photobooth efektlerinin yanı sıra, başka bir cihazla sync ederek, aynı anda farklı açılardan çekim yapmanıza da imkan sağlıyor. Ücretsiz uygulamayı sadece IOS cihazlarda kullanabiliyorsunuz.
MEXTURES Fotoğraflarınıza film grain, ışık huzmeleri ve degrade renkler eklemenin en iyi yolu kesinlikle Mextures! Uygulamanın kendi arayüz tasarımlarını bile Instagram’a yükleseniz, 100 beğeni garanti. Mextures’ın en önemli özelliklerinden biri, daha önceden seçtikleri kullanıcılara hazırlatmış oldukları 130 farklı hazır efekt grubunu direkt olarak uygulayabiliyor olmanız. Tek tek seçip kendi paletinizi de yaratabilirsiniz. Ama daha önceden hazırlanmış paletler bir harika. Özellikle ağaçlık bir alanda çekilmiş herhangi bir fotoğraf üzerinde Mextures efektleri kullanırsanız ne demek istediğimizi anlayacaksınız. Fiyatı: 4,29 TL
FOTOR İster telefon kameranız yerine kullanın ve fotoğrafı çekerken editleyin, ister çektiğiniz fotoğrafları kolajlayın. Basit arayüzü sayesinde hızlıca fotoğraf editleyebilir, eğlenceli kolajlar yapabilir, fotoğraflarınızı HDR özelliğine getirebilir ve yüzünüzdeki hoşunuza gitmeyen yerlere retouch yapabilirsiniz. Fotor IOS, Android ve Windows Phone’da kullanılmasının yanı sıra websitesi üzerinden de tüm bu işlemleri yapmanıza olanak sağlıyor. Üstelik ücretsiz!
OVER Fotoğraflarınızın üzerine yazı eklemek istiyorsanız, mutlaka Over’ı deneyin. Snapchat’in yaptığı gibi paint benzeri fontlar yerine, yazınızı her biri ayrı güzel tipografilerden seçilmiş fontlarla ekleyin. Üzerine yazacağınız şey önemsiz olsa bile, tasarımlar sayesinde sanki özlü sözmüş gibi duruyor :) Ayrıca Over ile fotoğraflarınıza ikonlar da ekleyebilirsiniz. Over ücretli olduğundan, efektleri ve fontları diğer uygulamalara göre epey güzel duruyor. Uygulama IOS ve Android cihazlarda kullanılabiliyor. Uygulamanın Appstore fiyatı 4,29, GooglePlay fiyatı ise 2,15 TL.
SLOW SHUTTER CAM Telefonla çektiğiniz fotoğrafı, DSLR makineyle çektiğinizi zannettirmenin en kolay yolu. Uygulamanın en önemli özelliği, kamera deklanşörünün ne kadar açık kalacağını ayarlayabiliyor olmanız. Bu özellik sayesinde fotoğraflara motion blur yani hareket izi ekleyebilirsiniz. Özellikle hareket eden bir taksi veya tren fotoğrafı çekerseniz, baya ekmeğini yersiniz :) Uygulama Apple tarafından birçok kez “en iyi fotoğraf uygulaması” seçilmiş. Şimdilik sadece IOS cihazlarda kullanabiliyorsunuz. Fiyatı ise 1,99 TL
MÜZİK E
K
İ
M
2
0
1
4
ELMADAN U2 ÇIKTI GEÇTIĞIMIZ günlerde yeni iPhone tanıtım partisiyle birlikte Apple kullanıcılarını müzikal bir sürprizin heyecanı sardı. iTunes listelerine bedelsiz düşen yeni bir U2 albümü! Songs of Innocence adlı albüm, grubun 2009’da yayımlanan No Line on the Horizon’ından beri yayımlanan ilk stüdyo albümü olma özelliğini taşıyor. U2, iPhone tanıtımında albümün çıkış single’ı olan The Miracle (of Joey Ramone) adlı şarkıyı canlı icra etti. Bu şarkı New York punk sahnesinin efsane grubu Ramones’a saygı duruşu niteliği taşımaktaydı. Albüm 13 Ekim’e kadar yalnızca iTunes’dan dinlenebilecek. Bu tarihten itibaren de farklı formatlarda piyasada olacak. Songs of Innocence’ın fiziksel sürümü 24 sayfalık bir kitapçık, dört ekstra şarkı ve albümde yer alan şarkıların akustik versiyonlarını barındıran deluxe basımıyla piyasada olacak. Albümün plak baskısında da The Crystal
İLLE DE RETRO İflah olmaz retro meraklılarına süper bir ürünümüz var: Grace Digital Victoria Internet Radio. Adından da anlaşılabileceği gibi bu Retro görünümlü minik nostalji kutusu kablosuz olarak 50.000’den fazla internetten yayın yapan radyo istasyonuna bağlanabiliyor. O da yetmezse telefonunuzu bağlamak için bir girişi, entegre olarak var. Ama isterseniz ek hoparlör bağlamanız için de bir çıkışı. Retro da Retro diye tutturanlara gelsin.
Ballroom adlı şarkının Tchad Blake remiksi bulunuyor. Albümün sürpriz konuklarından biriyse son yılların adından çok söz ettiren ismi Lykke Li. Genç sanatçı The Troubles adlı şarkıda U2’ya eşlik ediyor. Albümün tüm iTunes veri tabanına otomatik yüklenmesi U2 sevmeyenler tarafından oldukça eleştirildi. Hatta Apple albümü iTunes’dan kaldırmayı kolaylaştıran bir site bile açmak zorunda kaldı. Müzik dünyası da U2’yu topa tutmakta gecikmedi. Bedelsiz albüm paylaşımının zaten pamuk ipliğine bağlı piyasayı iyice tehdit edeceği konusunda hemfikir olan pek çok isim tepkilerini sosyal medya hesaplarından dile getirdiler. U2’ysa meslektaşlarının bu kaygılarına karşın Apple ile yepyeni bir müzik formatı üzerinde çalışmalar yaptığını duyurdu. Bu arada Songs of Innocence albümüne devam niteliği taşıyacak olan Songs of Experience’ın da kısa süre içinde piyasada olacağı duyuruldu.
28
EKİM 2014
HARİKA ÇOCUK JACK WHITE GELİYOR! GÜNÜMÜZÜN en yetenekli müzisyen ve prodüktörlerinden, efsanevi The White Stripes kurucusu Jack White, Babylon’un kabına sığmayan konserler serileri kapsamında Türkiye’de ilk kez 7 Kasım Cuma akşamı Garanti Bankası ana sponsorluğunda Black Box Istanbul’da! 1999 yılında The White Stripes ile birlikte hayatımıza giren, “Fell in Love with a Girl”, “Seven Nation Army”, “Jack”, “Icky Thump” gibi hitlere imza atan ve Meg White ile arkasında pek çok başarılı albüm bırakan Jack White, ilk solo albüm çalışması olan Blunderbuss’ı 2012’de yayımladı. The White Stripes’ın yanı sıra The Raconteurs ve The Dead Weather gibi gruplarının da kurucu üyesi olan Jack White, Danger Mouse, Daniele Luppi ve Norah Jones işbirliğiyle “Rome” adlı albümdeki üç şarkıya da vokal yaptı. Rolling Stone tarafından gelmiş geçmiş en iyi gitaristlerden biri olarak gösterilirken 21. yüzyılın en yetenekli ve üretken isimlerinin başında olduğunu da kanıtladı. Son olarak geçtiğimiz aylarda son yirmi yılın en çok satan plağı rekorunu elde eden ikinci albümü Lazaretto’yu kendi plak şirketi Third Man Records üzerinden XL Recordings ve Columbia Records işbirliği ile yayımladı.
FAITH NO MORE’DAN ALBÜM EFSANE grup Faith No More tam 18 yıl sonra stüdyoda! Faith No More’un son stüdyo albümü olan Album of the Year çıktığı sene doğan çocuklar seneye reşit olacaklar ve grup 2015 yılının nisan ayında uzun süren suskunluğunu bozacak. 1998 yılında olaylı bir şekilde dağıldıktan sonra kendi şahsi projelerine yoğunlaşan grup üyeleri 2009 yılında birkaç konser için bir araya geldiklerinde yeni albüm heyecanı sarmıştı grubun azılı hayranlarını. Ne yazık ki grup uzun süre bu birleşmenin bir albüme vesile olmayacağını ifade etti. Ancak geçen beş yılın sonunda Faith No More siz bu satırları okurken yepyeni albümünü kaydetmekte. Bu arada albümden yayımlanacak ilk single’ın adı Motherfucker olarak açıklandı. Motherfucker, 28 Kasım’dan itibaren fiziksel, 9 Aralık’tan itibarense dijital formatlarda satın alınabilecek. Fatih No More adı henüz açıklanmamış olan yeni albümünü kendi şirketi olan Reclamation Records etiketiyle piyasaya sürecek. Albümün dağıtımı ise grubun solisti Mike Patton’ın şirketi Ipecac Records tarafından yapılacak. 2015’in en merakla beklediğimiz albümünün geri sayımına resmen başladık!
RAMONES FİLM OLUYOR ENTOURAGE dizisinde işlenen bir mevzu daha gerçek oluyor! Dizinin bir bölümünde ünlü yönetmen Martin Scorsese’nin bir Ramones filmi çekeceği konuşulmuştu senaryo gereği ve o senaryo gerçek oldu. Geçtiğimiz ay hayata gözlerini yuman Tommy Ramone ile beraber Ramones orijinal kadrosunun tamamı bu dünyadan göçmüş oldu. New York’un gelmiş geçmiş en ünlü punk grubu Ramones’un filmi çekmekse mevzu, New York’u filmlerine fon yapan efsane yönetmen Martin Scorsese’den başka isim düşünülemez kamera arkası için. Filmin 2016 yılına kadar tamamlanması öngörülüyor. Bu arada Ramones cephesinde gündem yoğun. Grubun kırkıncı yılı şerefine yepyeni bir belgesel hazırlanıyor. Bir biyografi kitabı ve Broadway müzikali de sıradaki projeler. Keşke Ramones üyeleri de aramızda olsalardı da kırkıncı yıllarını hep beraber kutlayabilseydik.
NICKI MINAJ’DAN JAY Z’YE SELAM POPÜLER müzik dünyasının son yıllardaki önemli kadın figürlerinden Nicki Minaj merakla beklenen yeni albümünü Kasım ayında yayımlayacağını duyurdu. Jay Z’nin 2001 çıkışlı efsane albümü The Blueprint’e nazire yaparcasına The Pinkprint adını vermiş Minaj albümüne. Albümün en iddialı şarkılarından Anaconda son günlerde seksi klibiyle fazlasıyla konuşulmakta. Minaj’ın albümündeki romantik ballad Pills N Potions da dikkat çekiyor. Soulja Boy’dan da destek alan Minaj’ın Yasss Bish!!! düetine çok güvendiği biliniyor. Young Money ve Cash Money Records etiketleriyle basılıp dağıtılacak olan albümün uluslararası dağıtımcısıysa Universal Records. Tüm dünyayla aynı anda ülkemizde de raflarda olacak The Pinkprint’i merakla bekliyoruz.
29
EKİM 2014
İKİ EFSANE BİR ALBÜMDE BULUŞACAK
KAREN O’YA BÜYÜK SÜRPRİZ NEW YORK’UN göz bebeği Yeah Yeah Yeahs’ten Karen O, geçtiğimiz ay haberini yaptığımız Crush Songs adlı solo albümünü yayımladı. Geçtiğimiz günlerde YouTube’a albümden Ooo adlı şarkıya bir video klip geldi. New York Metropolitan Opera House’ta çekilen klipte Maleficent filminden hatırlayacağınız Elle Fanning oynuyordu. Yönetmense her filmiyle geçtiğimiz yıl oldukça sükse yapan Spike Jonze’du. İşin en ilginç yanı ise Karon O’nun bu klipten YouTube’a düştükten sonra haberinin olmasıydı. Spike Jonze, bambaşka bir proje için bulunduğu opera binasında Elle Fanning’den klipte oynaması için ricada bulunmuş ve birkaç saate klibi çekip, montajlayıp YouTube’a yüklemiş. Böylece yakın dostu Karen’a sevimli bir jest yapmış. Karen O’nun Ooo’sunu tablet dergimizde izlemenizi tavsiye ederiz!
DÜNYANIN gelmiş geçmiş en büyük rock gruplarından biri olan Queen yepyeni bir best of albüm yayımlamaya hazırlanıyor. Bu albüm, Virgin Records etiketiyle 10 Kasım’da piyasaya çıkacak ve adı Queen Forever olacak. 36 şarkı barındıran ve iki CD halinde piyasaya sürülecek albüm üç adet sıfır kilometre şarkı içeriyor. Bu şarkılardan ilki Freddie Mercury’nin efsane prodüktör Giorgio Moroder’la kotardığı solo hiti Love Kills’ın yeni versiyonu. Diğer bir yeni şarkıysa Queen’in The Works dönemlerinde kaydettiği ve bugüne dek hiç yayımlanmamış olan Let Me in Your Heart Again. Son olaraksa albümün esas mücevheri There Must Be More to Life Than This var. Bu şarkı uzun yıllardır gün yüzü görmesi beklenen Queen ve Michael Jackson düeti! Bu albümü hemen edinmek istiyoruz!
NARVEN İLK ALBÜMÜNÜ ÇIKARDI
BEATLES’A SAYGI DURUŞU GEÇTIĞIMIZ yaz The Flaming Lips, kalabalık bir konuk kadrosuyla Beatles’ın 1967 tarihli klasiği Sgt. Pepper’s Lonely Hearts Club Band adlı albümünü yeniden kaydedeceğini duyurmuştu. Albümün kayıtları geçtiğimiz haftalarda tamamlandı ve bu vesileyle tüm konuk kadrosu da açıklandı. With a Little Help From My Fwends adlı albümün konukları arasında My Morning Jacket, J. Mascis, Fever the Ghost, Black Pus, The Autumn Defense, Miley Cyrus, Moby, Dr. Dog, Chuck Inglish, Morgan Delt, Electric Würms, Phantogram, Julianna Barwick, Spaceface, Maynard James Keenan, Sunbears! ve MGMT gibi isimler var. Bu devasa projeyi 28 ekimden itibaren dinleyebileceğiz.
İSTANBULLU pop/rock grubu Narven’in ilk albümü, 3 Ekim’de Sarı Ev etiketiyle tüm dijital platformlardaki yerini aldı. Şahin Pera (Vokal/ Piyano), Sinan Koçak (Gitar), Deniz Turan (Bas Gitar) ve Uğur Keşan (Davul)’dan oluşan gruba şans vermenizi öneririz. Taksim’in tozlu stüdyolarından ışıklı sahnelerine adım atan blues müzik menşeili dört arkadaş tarafından kurulan Narven’in kendisiyle aynı adı taşıyan ilk albümü, İstanbul Modern Müzik Akademisi’nde kaydedildi. Albümün miks ve mastering süreçlerinde İlter Kalkancı, Pieter Snapper ve Barış Büyük gibi isimler yer aldı. Her birinin söz, müzik ve düzenlemesi grup üyelerine ait olan 7 parçanın tarzları geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Postkolik ekibi olarak kendilerine şimdiden bol şans diliyoruz!
30
EKİM 2014
BANA KADERİMİN
BİR OYUNU MU BU? 9 Eylül’de satışa sunulan Destiny pek çok açıdan video oyun piyasasında dengeleri altüst etti. Postkolik bu duruma kayıtsız kalamadı ve bu galaksi savaşına göbekten daldı.
sebebi World of Warcraft ya da League of Legends gibi alışılageldik MMO’lardan farklı karakteristikler barındırması. Ancak online olarak ve dünyanın dört bir yanından oyuncularla ortak bir alanda oynuyor olmanız ve farklı etkinlikleri bu oyuncu gruplarıyla gerçekleştirmeniz MMO havası katıyor Destiny’e.
JENERASYONLAR BİRLEŞMESİ
n Erdem Tatar
G
ünümüzden tam 700 yıl sonra, coğrafi keşifler ve teknolojik ilerlemeler gezegenimizden taşıp tüm galaksiye yayılmış, ikinci Rönesans olarak bilinen Altın Çağ’da evrenin kapıları tüm insanlığa açılmış. İnsanlığın kolonileri güneş sisteminin farklı noktalarına dağılmış ve yüzyıllarca barış içinde yaşamışlar. Ta ki “Çöküş” meydana gelene kadar. Açıklanamayan bu çöküş ertesinde tüm kolonilerde yaşam sona erer. Yalnızca dünyadaki bir avuç insan hayatta kalabilmiştir. İnsanlığın yüzyıllar önce yıldızlara ulaşmalarını sağlayan “Gezgin” adlı devasa küre bir defa daha belirmiş ve dünyadaki son insan kolonisini varlığıyla kurtarmıştır. “Gezgin” aynı zamanda “ışık” adı verilen bir güç de bahşetmiştir insanlığa. “Çöküş” ertesinde “Gezgin” dünyaya sığınmıştır. İnsanlık yeniden dünyadaki varlığını canlandırmak ve medeniyetini yaymak üzereyken eski kolonilerine uzaylı bir ırkın musallat olduğunu öğrenir. Uzaylıların kısa süre sonra dünyaya göz koyacağından emin olan dünyalı gardiyanlar hem o ırkı galaksiden temizlemek, hem de “Gezgin”i yeniden harekete geçirmek için yıldızlar arası bir maceraya atılırlar. İşte Destiny, insanlığın ve tüm galaksinin kaderini diğer gardiyanlarla birlikte sizin avuçlarınıza emanet ediyor.
500 MİLYON DOLAR HARCANDI Destiny, gelmiş geçmiş en başarılı oyun serilerinden olan Halo’nun yapımcısı olan Bungie firmasının son marifeti. Yapımına yaklaşık 500 milyon dolar harcandığı rivayet ediliyor. Bu sebeple gelmiş geçmiş en pahalı video oyunu ve hatta eğlence dünyasının (buna dizi, sinema, müzik gibi sektörler de dahil) en masraflı yapımlarından biri diyebiliriz. Bungie, Destiny’i en az 10 yıllık bir proje olarak görüyor ve 10 sene boyunca oyunda geliştirmeler ve özel etkinlikler yapacağını ilan etmiş durumda. Oyun MMO soslu bir FPS. “Soslu” dememizin
EFSANE OYUNA EFSANE MÜZİK Destiny gibi efsane olmaya aday bir oyun piyasaya çıkar da soundtrack’inde bir efsane yer almazsa olmaz. Efsane bir soundtrack için de çalacağınız kapı Beatles’ınkinden daha büyük olamaz herhalde! Sir Paul McCartney, Destiny için Hope for the Future adlı bir şarkı yazdı, oyunun ana senaryosunu bitirenler kutlamayı bu şarkıyla yapacaklar!
Destiny şimdilik PC oyuncuları için uzak bir galakside ancak konsolcular nesil farkı gözetmeksizin bu maceraya atılabilecekler. Hem yeni nesil PlayStation 4 & Xbox One oyuncuları hem de PlayStation 3 ve Xbox 360 oyuncuları için ardına kadar açık Destiny’nin kapıları. Bu arada Bungie söz verdiği gibi oyunun ana evreni ve hikayesine ek olarak farklı event’ler duyurmaya başladı. Şimdilik bir hafta kadar süren bu event’ler, farklı oyuncuları bir araya getirerek MMO kanadını güçlendirmekte Destiny’nin. Sadece Bungie değil farklı konuk firmaların ya da tasarım ekiplerinin de Destiny için event’ler düzenleyecekleri konuşulmakta yakın gelecek için. Bu kadar merakla beklenen bir oyunun piyasada infial yaratması da kaçınılmaz oldu. Dağıtımcı firma Activision’a göre Destiny tüm zamanların en başarılı yeni oyun açılışını yaptı. (GTA 5 ya da Call of Duty oyunları kendi serilerinin devamı niteliğinde oldukları için klasman dışı tutuluyorlar) Kısa sürede yaklaşık 500 milyon dolarlık satış gerçekleştirdi ve konsol satışlarını artırdı. Özellikle İngiltere’de Destiny’nin PlayStation 4 satışlarına etki ettiği biliniyor zira oyunun yayımlandığı hafta neredeyse tüm yıl satılanın yarısı kadar yeni konsol satıldı! Destiny dünyası dipsiz bir kuyu ve sınırsız bir macera vadediyor, galaksiyi ve insanlığı kurtarmaya hazır mısınız?
AİLE İNDİRİMİ %15
*
GRUP İNDİRİMİ %10
**
12 TL TÜM SENE FiTKALIN! ***
FİYATLARLA
‘DEN BAŞLAYAN
HAFTADA
Astoria, Akasya, Bellevue, City’s, Demirören, Maçka, Marmara Forum, Marmara Park Forum İstanbul, Bahçe Park, Torium, Trump, Trump VIP wwww.jatomifitness.com.tr
*Anne baba ve çocukları kapsar, 5 kişi ile limitlidir. ** 5 Kişi aynı anda senelik üye olunduğunda geçerlidir. *** Torium şubemizde gündüz üyelikleri için geçerlidir.
/jatomiTR
/jatomiturkiye
/jatomiturkiye
32
EKİM 2014
EĞLENCEDE YENİ TREND:
GİZLİ BARLAR Kendinizi şehrin arka sokaklarında bir tamircide ya da girişte tabelası olmayan küçücük bir odada lezzetli kokteyller içip dans ederken mi buldunuz? Son günlerde İstanbul’da kulaktan kulağa yayılan ve çok moda olan konsept barların kaynağını, çıkış noktası olan New York’ta araştırdık. n Billur Somer
G
ece hayatına yön veren şehirlerinden biri olan New York’ta, birbirinden şık gece kulüpleri ve barların yanı sıra, sadece “New Yorker”ların bildiği gizli ve konsept barlar da son zamanlarda oldukça popüler. Şehrin farklı yerlerinde açılan barlar, alışılagelmiş pazarlama tekniklerini kullanmak yerine kendilerini gizli tutmaya çalışıyorlar. Böylece gizli bir topluluk ya da komüne aitmiş gibi kulaktan kulağa yayılıyor. İstanbul’da da yavaş yavaş örneklerini görmeye başladığımız bu tarz barlara, Emirgan La Boom’un arkasındaki “Gizli Kalsın”, Karaköy’deki “Tamirci” ve Asmalımescit’deki “Alex’in Barı”nı örnek gösterebiliriz. İşte karşınızda Türkiye’deki örneklerine esin kaynağı olan New York’un en popüler konsept barları dosyamız: LE BAIN APOTHEKE
iri yarı bodyguard duran dükkandan içeri girip berber koltuklarının yanından arka tarafa doğru ilerlediğinizde, çılgınlar gibi dans eden insanlar göreceksiniz. Gündüzleri ön taraftaki berberde saç tıraşınızı olurken, geceleri arka taraftaki barda dans etmek ilk bakışta size biraz tuhaf gelecek olsa da, çok eğlenceli olduğu kesin.
bedava! Dekorasyonun eski Amerikan filmlerini aratmadığı Beauty Bar’da manikürün yanı sıra pedikür de yaptırabilirsiniz; tabii o kadar çok insanın arasında böyle bir şeye cesaret edebilirseniz! İçki ile bakımı bir araya getirerek özellikle şehirli kadınların imdadına yetişen bu konseptin, yine bir kadının ellerinden çıktığına eminiz!
BEAUTY BAR
APOTHEKE
Adres: 339 E 10th St, New York, NY 10009 BLIND BARBER
LE BAIN Standard Hotel’in tepesindeki Le Bain gece kulübü, dans ederken serinlemek isteyenleri barın yanındaki jakuziye davet ediyor. O yüzden şayet günün birinde Le Bain’e yolunuz düşer ve house müzik eşliğinde dans ederken çevrenizdeki insanların kendilerini ellerindeki bardaklarla jakuziye attıklarını görürseniz sakın şaşırmayın. Le Bain jakuzi konseptinden hoşlanmayanları da düşünmüş ve terasına su yatakları koymuş. Gidenler, üzerine uzandıkları su yataklarından izledikleri harika New York manzarasını öve öve bitiremiyor, bizden söylemesi!
1995’te bir güzellik salonundan bara dönüştürülen Beauty Bar, artık New York’un bir çok noktasına yayılmış durumda. Üstelik Beauty Bar’da manikür yaptırana bir kokteyl BLIND BARBER
Adres: 444 West 13th Street, b/n West St & 10th Ave in West Village, Meatpacking District
BLIND BARBER Manhattan’da bir erkek berberi düşünün. İçinde üç tane berber koltuğu, aynalar, fırçalar, tıraş bıçakları… Bu berberin müşterilerine uygulamayı tercih ettiği demode saç kesimleri yüzünden artık pek revaçta olduğunu söyleyemesek de, gece olduğunda aynı berberin önünde uzun bir sırayla karşılaşırsanız şaşırmayın. Kapısında iki adet
LE BAIN
Adres: 231 E, 14th Street, New York, NY 10003
Vintage bir eczane havasındaki dekorasyonu, hastalıklara iyi gelen kokteyl menüsü, üzerlerinde beyaz doktor önlükleriyle deney tüplerindeki malzemeleri karıştıran barmenleri
33
EKİM 2014
LA ESQINA
ve canlı caz müziği ile Chinatown’daki Apotheke kesinlikle New York’un en eğlenceli yerlerinden biri. 250 farklı içkiden oluşan kokteyl listesinde içkiler ‘Sağlık ve Güzellik’, ’Sakinleştirici’, ‘Ağrı Kesici’, ‘Uyarıcı’, ‘Afrodizyak’ ve ’Terapotik Bakımlar’ olarak pek çok kategoriye ayrılmış. Seçtiğiniz kokteyl ile baş ağrınızı geçirebilir, ya da mide bulantınızdan kurtulabilirsiniz. Yalnız ilaç gibi görünen bu içkilerin fazlası zararlı olabilir, bilginize…
Adres: 9 Doyers Street, New York, NY 10013
BARCADE
LA ESQINA Soho’nun arka sokaklarında yol kenarındaki bir büfeden sigara ve sakız alırken, depo kapısının şık bir bara açıldığını tahmin etmek kolay değil tabii ki. Büfeye giren havalı insanların, bir bir depo kapısından geçip kaybolduğunu görünce insanın merakı da doğal olarak artıyor. Kapıdaki bodyguardları aşıp mutfaktan geçerek aşağı süzüldüğünüzde ise karşınıza mahzen şeklinde dekore edilmiş olan La Esquina çıkıyor. Mekan hem lezzetli Meksika yemekleri hem de kokteylleri ile şu sıralar oldukça popüler. Duvarlardaki demir parmaklıklar ve şamdanlar ise gizli ve gizemli bir yerde olduğunuzu hissettirip eğlencenize heyecan katıyor.
Adres: 114 Kenmare, b/n Lafayette and Centre, NY 10012
PLEASE DON’T TELL Gece acıktınız ve canınız sosisli sandviç çekti. Barların arasında bir hotdog dükkanı buldunuz ve içeri girip siparişinizi verdiniz. Masada oturup sosislinizi yerken, arkada duran İngiliz tarzı kırmızı telefon kulübesine girenlerin bir daha geri çıkmadığını fark ettiniz. Korkmayın, kulübenin arkası yeni bir dünyaya değil, sadece gizli bir bara açılıyor. Ancak içeri girebilmek için akşam üstü saat tam 15.00’de arayarak rezervasyon
yaptırabilen şanslı kişilerden biri olmanız gerekli. Telefon kulübesinin kapısını açıp sağ tarafta asılı duran telefonu kaldırdığınızda diğer taraftaki kapı açılıyor. İçeri girdiğinizde ise sizi arkadaşınızın evindeki gibi samimi bir ortam, cool insanlar ve güzel içkiler bekliyor. Çok iyi değil mi?
Adres: 113 St Marks Pl, New York, NY 10009
THE GUTTER The Gutter aslında Brooklyn’in popüler semtlerinden Willimsburg’de faaliyet gösteren eski bir bowling salonu. Şimdilerde ise bar olarak müşterilerini ağırlıyor. Bir yanda bowling oynayanlar, diğer yanda içki içip sohbet edenler, 1970ler’den kalma bir atmosfer ve güzel müzik. Bilardo masaları da cabası…
Adres: 200 North 14th Street b/n Berry and Wythe, Brooklyn,
gereken içkinizi tatlı mı acı mı ekşi mi istediğinize ve favori meyvenize karar vermek. Gerisini barmene bırakın. Pişman olmayacaksınız.
Adres: 149 Mulberry St, New York, NY 10013
BARCADE Bar ve Arcade kelimelerinin birleşiminden oluşan bu bar, adı gibi eski tip atari oyunları ile içkileri birleştirmiş. Bardan biranızı seçtikten sonra jetonunuzu alıp atarilerden birinin başına geçebilirsiniz. Street Fighter’dan Pac Man’e, Frogger’dan Tetris’e çocukluğunuzdan hatırlayabileceğiniz bütün oyunlar bu barda var. Turnuvaların da yapıldığı Barcade’de kaybeden biraları ödüyor!
Adres: 388 Union Avenue in Williamsburg, Brooklyn MILK AND HONEY
MULBERRY PROJECT Bara gittiniz, masanıza oturdunuz ve garsonun içki menüsünü getirmesini bekliyorsunuz. Hemen söyleyelim; Mulberry Project’de daha çok beklersiniz. Burada standart içkiler yok! Yanınıza sipariş almaya gelen garson size sorular soruyor ve verdiğiniz cevaplara göre size özel içkiler hazırlayıp servis ediyor. Tek yapmanız MULBERRY PROJECT
MILK AND HONEY Önce Lower East Side’daki Eldridge sokağında vitrininde takım elbise asılı ‘M&H, Tailors, Alterations’ yazılı bir dükkan göreceksiniz. Vitrinin yanındaki eskimiş metal kapıdan girince karşınıza iddialı bir bar çıkacak. New York’un kokteyl ustalarından Sasha Petraske’nin en çok konuşulan mekanlarından biri olan Milk and Honey, kokteyllerde yeni tatlar arayanlar için ideal. Sadece rezervasyon ile çalışan barın telefonunu bulmak da kendisini bulmak kadar zor.
Adres: 134 Eldridge Street, b/n Delancey and Broome Streets
34
EKİM 2014
SİZİ KAHVE UZMANI YAPACAK 6 KURS Butik kahvecilerde içtiğiniz o muhteşem kahvelerin benzerlerini evinizde işyerinizde yapıp arkadaşlarınızı şaşırtmak istemez miydiniz? Cevabınız evetse, sizi kısa sürede barista yapacak kurslarla tanıştıralım. n Cem Karakuş
T
ipik bir çay ülkesi olan Türkiye önce uluslararası kahve zincirlerinin pazara girmesi, ardından peş peşe açılan butik kahveciler sayesinde adeta kahveyi keşfetti. Bugün geldiğimiz noktada kahve hiç olmadığı kadar popülerleşmiş durumda. Özellikle artan butik kahveciler sayesinde hepimiz kahvenin pek çok çeşidiyle tanıştık. Eskilerden bu yana bilinen o sade sunumlar yerini, göze daha çok hitap eden güçlü sunumlara bıraktı. Peki siz de butik kahvecilerde içtiğiniz o güçlü kahveleri evinizde yapmak ve arkadaşlarınızı şaşırtmak istemez miydiniz? Cevabınız evetse, o halde gelin sizi kısa sürede barista yapacak ve evinizde muhteşem kahveler yapmanızı sağlayacak kurslara göz atalım.
DOORS AKADEMİ Doors Akademi uygulamalı barista eğitim programında, barista olabilmek için gerekli tüm temel bilgiler pratik ve teorik olarak tek bir programda katılımcılara aktarılıyor. 5 tam günlük programın fiyatı ise 800 TL. Illy ile ortak yürütülen programda Ristretto, Americano, Café Latte, Cappuccino ve Café Mocha başta olmak üzere tüm sıcak/soğuk kahve çeşitlerini yapmayı öğreneceksiniz. www.doorsakademi.com.tr
MOC İSTANBUL Mahallemize 5 ay önce teşrif eden MOC, kısa sürede Nişantaşı’nın gözde mekanlarından biri olmayı başardı. Birbirinden lezzetli kahveler sunan MOC İstanbul’da aynı zamanda kahve tutkunları için eğitim de veriliyor. Üstelik bu eğitim, ortaklardan biri ve aynı zamanda
uluslararası barista eğitmeni olan Sam Çeviköz tarafından bizzat veriliyor. Özellikle Çarşamba akşamları 6-10 kişilik gruplara 3 saatlik bir workshop şeklinde verilen Introduction Coffee’yi tavsiye ederiz. Fiyatı 250 TL. www.mocistanbul.com
KAHVE FABRİKASI 2011-2014 yılları arası Dünya Barista Şampiyonası jüri üyesi olan Şerif Başaran tarafından barista olmak isteyenlere yön vermek için 2011’de kurulan Kahve Fabrikası, tüm eğitimi tek bir programda toplayarak sunuyor. Bir barista olmak için gerekli teorik ve pratik bilgileri kapsayan eğitim, 4-6 kişilik sınıflarda iki günü kapsıyor. Ücreti 1150 TL. www.kahvefabrikasi.com
İSTANBUL KAHVE AKADEMİSİ Bu yılın başında faaliyete başlayan İstanbul
Kahve Akademisi’nde eğitimler SCAE’nin (Speciality Coffee Assn. Of Europe) yetkili eğitmenleri tarafından veriliyor. Merkezde eğitim programları içeriğine göre ikiye ayrılıyor. Başlangıç seviyesinde bir eğitim arıyorsanız, 1 tam gün süren ve fiyatı 600 TL olan eğitim tam size göre. İleri düzey barista eğitimleri ise 3 tam gün sürüyor. www.istanbulkahveakademisi.com
BARİSTA KURSU Eğitim, bir baristanın bilmesi gereken bütün kahveleri içermesinin yanı sıra, limonata, milkshake, soğuk çaylar ve smoothie gibi soğuk içecek eğitimlerini de kapsıyor. Şirket, eğitimlerin daha verimli olabilmesi için sınıf mantığından bağımsız olarak 1-2 kişilik eğitim düzenleri ile hizmet veriyor. 12 saati kahve, 14 saati soft içecek olmak üzere toplam 26 saat olan eğitim, 4 saatlik programlar halinde bir haftada tamamlanıyor. Eğitim ücreti ise 1400 TL. www.baristakursu.com
KAHVEMİN TADI 2005 yılından bu yana kahve sektöründe olan Yunus Çakmak’ın eğitmenliğinde kursiyerlere kahve kavurma, kahve karışımlarının hazırlanması, süt köpürtme ve köpük üzeri süsleme teknikleriyle birlikte aromalı çay hazırlama ve çaylar gibi bir baristanın bilmesi gereken tüm bilgiler veriliyor. 3-6 kişilik sınıflarda cumartesi ve pazar günleri 4’er saat olmak üzere toplam 8 saat süren temel barista eğitiminin fiyatı ise 600 TL. www.yunuscakmak.com
MODA E
K
İ
M
2
0
1
4
KIŞKIRTMAYA DEVAM
PENELOPE CRUZ’UN Agent Provocateur için çektiği reklam filmini izlemiş miydiniz? Aşık olduğumuz, ölüp bittiğimiz “Penelope Abla”mız Agent Provocateur için birkaç ay önce ikinci kez yönetmen koltuğuna oturmuş ve üç dakikalık videoda adeta bizi bizden almıştı. Son zamanların aranılan yüzü İspanyol model Jon Kortajana’nın çölde mecnun gibi gezerken birbirinden seksi kızlarla karşılaştığı videoyu hala izlemediyseniz büyük hata yapıyorsunuz söyleyelim! Bir iç giyim markasından çok hayal fabrikasını andıran Agent
TAM BİR ARZU NESNESİ Fanlarının uzun bekleyişi sona erdi ve Air Jordan 14 “Ferrari” piyasaya çıktı. Çoktandır beklenen efsanevi ayakkabı, göz alıcı tasarımı ile bir arzu nesnesi halini almış durumda. Air Jordan 14 “Ferrari”, Ferrari kırmızısı süet materyali ve orta taban ile ön yanlardaki dişlerde kullanılan karbon fiber malzemesi ile dikkat çekiyor. Ayakkabıların bilek kısmındaki sarı üçgen logosu ile Ferrari esintilerini gözden kaçırmak ise neredeyse imkansız. ABD’de 6 Eylül’de satışa çıkan AirJordan 14 “Ferrari”, eBay gibi açık artırma sitelerine çoktan düştü bile. Resmi satış fiyatı 200 dolar olan ayakkabının arka kısmında ise efsanenin forma numarası 23, sarı rakamlarla yer alıyor.
Provocateur yine adının hakkını verdiği bir koleksiyonla karşımıza çıktı. Dünyaca ünlü iç giyim markası, hem zarif hem kışkırtıcı detaylarla bezediği yeni koleksiyonunu fantezi sevenlerin beğenisine sundu. Şampanyalar eşliğinde egzotik ipek minderler üstünde uzanıp, gün ışıkları sızana dek zamanın unutulduğu geceler vaat eden koleksiyon, 1970’lerin Parizyen gece hayatının ihtişamını 2014 Sonbahar Kış sezonuna taşıyor. Agent Provocateur’un bu çekimine karşı koyamayanlar için İstanbul’daki iki mağazanın kapıları her zaman açık!
36
EKİM 2014
TAÇSIZ KRALLARA
DOĞA DOSTU KOLEKSİYON HAZIR GIYIM sektörüne ucuz üretim ve hızlı tüketim alışkanlıklarını getiren en önemli markalardan olan H&M’in modada bilinçli tüketimi aşılama turları devam ediyor. Bu bağlamda en büyük projesi olan “Conscious” serisi, denim koleksiyonu ile de görücüye çıkıyor. 2 Ekim’de raflarda yerini alacak olan koleksiyonda kadın, erkek ve çocuk kıyafetleri var. Kampanya fotoğraflarında Çek model Hana Jirickova’nın kullanıldığı koleksiyonda boyfriend pantolonlardan kot tulumlara, denim gömleklerden eşofman görünümlü altlara kadar geniş bir ürün yelpazesi söz konusu. Koleksiyon İstanbul’da İstinye Park, Forum İstanbul, Forum Marmara, İstiklal, Brandium ve Zorlu Center’da satışa sunulacak.
EĞER ‘bir tek tacım eksik, yoksa benden kralı yok’ diyorsanız, birileri sesinizi çoktan duymuş bile! Taçsız krallığınıza bir son verip resmi olarak tahta çıkmanızı sağlayacak bu aksesuarın markası Deru. Adından da anlaşılacağı gibi Deru, sadece deri ürünler sunan genç bir marka. Çanta, kemer ve cüzdan gibi ürünlerin yanı sıra bu şahane taç gibi yaratıcı ürünler de üretiyor. İki kız kardeşin el yapımı deri çantalara olan merakı ile doğmuş olan Deru; kitap ayracı, iPad kılıfı, saksı, tabak, mumluk ve Amerikan servis gibi deri kullanımına hiç alışık olmadığımız ürünlere de yer veriyor. Kendinize çoktandır arayıp bulamadığınız orijinal bir tablet kılıfı almak ya da sevdiklerinizi değişik hediyeler ile şaşırtmak istiyorsanız web sitesine bir göz atın! Bu muzip tacın fiyatı ise 89 TL. H
www.deru.sopsy.com H
MY BURBERRY BURBERRY, Londra’nın yağmur sonrası büyüleyici kokan çiçek bahçelerinden esinlenerek yarattığı yeni parfümü “My Burberry” ile moda ve güzellik dünyasını bir araya getiriyor. Parfüm; My Burberry’nin hazır giyim koleksiyonu, aksesuarlarını içinde barındıran kapsül koleksiyonu ve ikonik trençkot renk paletinden ilham alan makyaj koleksiyonu ile birlikte tanıtıldı. My Burberry global kampanyası için, dünyaca ünlü moda ikonları Kate Moss ve Cara Delevingne ilk kez kamera karşısına geçtiler. Moss ve Delevingne’nin fotoğrafları, Christopher Bailey’nin kreatif direktörlüğünde Mario Testino tarafından çekildi. Bu kampanya ile iki top model, iki farklı jenerasyonun benzersiz uyumunu hayata geçirdiler.
BAZI KUSURLAR GÜZELDİR CHANEL’IN ortalığı sallayan asi zarafet ikili büyük inci kolyesini görmeyeniniz kalmamıştır herhalde. Modaevleri bu depremden payını alıp rekabet için kollarını sıvayadursun, biz yerlisini ve hatta çok daha organiğini bulduk bile! Gördüğünüz bu ikiz toplar, pamuklu ip ve kayın ağacı gibi yüzde 100 organik malzemelerden üretilmiş. El Quinto, tasarımcı, üretici ve performansçı Hazal Kızıltoprak’ın yarattığı ve elleriyle ürettiği takıları sattığı markasının adı. El Quinto’da, her bir parça benzersiz ve tamamıyla organik ürünler kullanılarak el yapımı olarak üretiliyor. Yeni olana her daim açık olan markanın sırrı, görüp dokunulabilecek her şeyden ilham alması ve birçok farklı materyal kullanarak üretim yapması. Fotoğrafta gördüğünüz bu kolyenin ismi Flaws ve fiyatı 90 TL. H
http://elquinto.bigcartel.com H
inci 0075Erkek Ekim 230x340 Postkolik.pdf
1
19.09.2014
12:07
38
EKİM 2014
Eugenia
Asos Maison Michel
KULAĞINIZ AÇIK OLSUN!
SAHIP OLDUĞUNUZ iki kulağınız size yeter zannediyorsanız çok yanılıyorsunuz! Bu yıl sokaklar iki kulaklı aksesuarlarla dolup taşacak ve sadece kendi kulakları ile gezenler son derece out olacaklar! Yüzüklerden şapkalara, tokalardan ayakkabılara kadar birçok aksesuar karşı konulamaz derecede sevimli kulaklarla süslenmiş durumda. Siz de trendleri kovalama derdindeyseniz ne yapın ne edin bu ürünlerden birini edinin ya da aksesuarlarınızdan birine iki adet kulak ekleyiverin ve sevimliliğinize sevimlilik katın! Bize göre en yaratıcı olan model ise kesinlikle FINDS’ın tavşan kardeş ayakkabıları!
Natasha Zinko
FINDS Federica Moretti
FINDS
YAZ HİÇ BİTMESİN! YAZ bitti diye üzülmeyin! Tropikal yapraklı, kendinden meltem esintili, buram buram sahil şeridi kokan bu clutch’la yazı hep yanınızda taşıyabilirsiniz! Palmiyeye doymamış bünyelere, şık bir moda aksesuarı olacak çanta, yüzde 100 deriden üretilmiş. İçi yumuşacık süet, dışı da mavinin en güzel tonları ile renklendirilmiş el yapımı çanta, New York tabanlı Kertis Tasarım Evi’nin. Kertis’in sahibi Jessica, sipariş üzerine kesiyor biçiyor, istenilen boyut ve renklerde üretiyor ve Etsy üzerinden satış yapıyor. Çantaları elleri ile boyayan Jessica, ürünlerini bir de şahane paketler yapıp postalıyor. Bize ise sadece sevdiğimiz rengi bulup boyutunu seçmek kalıyor! Tropikal clutch’ın fiyatı 68 dolar. H
BU CÜZDAN FARK YARATIR
www.etsy.com/shop/ H
ARADA SULAMAK LAZIM! HER ne kadar inkar etmeye ve ertelemeye çalışsak da sonbahar geldi kabul edelim! Erken kararan havası, gri bulutları ve bol yağmuru ile sonbahara üvey evlat muamelesi yapmak yerine bu romantik mevsimi eğlenceli hale getirmek elimizde. Gördüğünüz mis gibi taptaze marullar, sonbaharınıza renk getirecek ve sizi güz yağmurlarından koruyacak aksesuarlarınız! Marul görünümündeki bu şemsiyeler tabii ki de bizi her zaman şaşırtmayı başaran Japonlar’ın başının altından çıkmış. Nereden akıllarına gelmiş bilinmez ama ortaya son derece eğlenceli bir tasarım çıkarmışlar. Sokakta yürürken birden yağmur başlarsa, marulunuzu sulamak için açıp ıslanmaktan kurtuluyorsunuz! Taptaze paketinde adrese teslim şemsiyelerin fiyatı ise 115 dolar.
H
www.japantrendshop.com H
AHŞABIN her türlüsünü severiz ve her çeşit tasarıma açığız. Fakat yaratıcı tasarımcılar geniş hayal güçleri ve başarılı işleri ile bizi bile şaşırtmayı başarıyorlar! Gökhan Eryaman’ın tasarladığı ahşap cüzdan da bu ürünlerden biri. Sadece ahşap ürünlerin bulunduğu Haydanhuya markasını 2011’de kuran tasarımcı, birbirinden yaratıcı el yapımı aksesuarlar tasarlıyor. El yapımı masif meşe bu cüzdan da o ürünlerden biri. Kartvizit, kredi kartı ve kağıt para koymak için tasarlanmış cüzdanın içindekileri kolayca alabilmek için ortasında bir deliği bulunuyor. İçindekiler düşmesin diye de siyah bir lastiği... Hipsterların yeni gözdesi olmaya aday ürünün sarı, mavi ve kırmızı olmak üzere birbirinden şahane 3 ayrı rengi bulunuyor. Gökhan Eryaman’ın web sitesi üzerinden sipariş verebileceğiniz ürünün fiyatı ise 150 TL. H
www.haydanhuya.com H
move your lee Let’s celebrate 125 years of denim expertise
move your lee Let’s celebrate 125 years of denim expertise
EKİM 2014
42
BİZ EĞLENMEYİ DE İYİ BİLİRİZ! Bu kez de bizden bir haber. Şubat 2013’te ilk sayısını çıkaran Postkolik, 20. sayısını 12 Eylül’de çok acayip bir partiyle kutladı. Nişantaşı’nda 150 kişilik bir ev partisi olarak başlayan partimiz, misafir sayısı 400’e çıkınca bir anda sokak partisine dönüştü!
P
ostkolik’i kurarken iki hedefimiz vardı. Birincisi klasik dergicilik anlayışının dışına çıkarak eğlenceli bir dergi yaratmak, ikincisi ise eğlenmekti. Şubat 2013’te şu an elinizde tuttuğunuz basılı dergi ile başladığımız yolculuğumuzda, 1 yıl sonra tablet dergimizin de devreye girmesiyle ilk hedefimizi büyük ölçüde tamamlamış olduk. 15 bin adet basılan Postkolik pazarda büyük bir boşluğu doldurarak genç jenerasyonun sevgisini kazanmayı başardı. Tablet dergimiz ise Türkiye’nin en iyi tablet dergilerinden biri olarak gösteriliyor. Fakat ne yalan söyleyelim, tüm bunları yaparken eğlenmeyi bir süre ertelemek zorunda kaldık. İşe güce fazlaca gömüldüğümüzden uzun zamandır gerçekleştirmek istediğimiz Postkolik partisini ancak geçen ay gerçekleştirebildik. Geç oldu ama efsane oldu!
NELER YAŞANDI? İlk Postkolik partisinin sıcak bir ortamda gerçekleşmesini istediğimizden konseptimizi ev partisi olarak kurguladık. Nişantaşı’ndaki BPR Guest House’ın ev sahipliğinde yaklaşık 150 kişilik bir bira partisi düşünmüş ve davetlerimizi de ona göre yapmıştık. Fakat sosyal medyadan hızla yayılan partimiz bir anda akına uğradı.
Öyle ki, saat henüz 21.00 sularındayken 1000 adet biranın tükendiğini öğrenince, gecenin hiç de öyle planladığımız gibi 150 kişilik bir parti olmayacağını zaten anlamıştık. Oldukça eğlenceli geçen geceye damga vuranlardan biri de HOF Team ekibi oldu. Manga’dan tanıdığımız Efe Yılmaz’ın süper müzikleriyle eğlendiğimiz partide, Türkiye’nin önemli sokak sanatçılarından Gölge’nin graffiti şovu da oldukça ilgi çekti. Gölge’nin parti esnasında yarattığı Postkolik graffitisi tek kelimeyle harikaydı!
KUTUMUBU İLE EĞLENDİK Gecemizi renklendiren bir başka şey ise Kutumbu oldu. Kutumbu sayesinde yüzlerce fotoğraf çektik, çok ama çok eğlendik!
Kutumubu’nun arkasında küçük ama çok dinamik bir ekip var. 3 kurucusu ile birlikte toplam 8 kişiler ve tıpkı bizim gibi genç bir profile sahipler. Yeni nesil parti eğlencesi olmaya aday olan Kutubumu, partimizi sosyal medyaya anında bağlamak ve etkili bir photo marketing yapmak için gerçekten de süper bir tercih oldu. Gece boyunca Kutumubu’nun onlarca kostüm, maske, gözlük ve şapkasını kullanarak çekilen yüzlerce fotoğraf, Postkolik’in çılgın eğlencesini gözler önüne serdi. Abartmıyoruz, misafirlerimiz fotoğraf çekmek için birbiriyle adeta yarışıp photobooth’un önünde uzun kuyruklar oluşturdu. Öyle harika bir deneyimdi ki, bundan sonraki her partimizde Kutumubu mutlaka olacak. Teşekkürler arkadaşlar ve yeni partilerde görüşmek üzere!
AJANDA
E
K
İ
M
2
0
1
23 EKİM– 2 KASIM
24. AKBANK CAZ FESTİVALİ Türkiye’nin en uzun soluklu festivallerinden biri olan Akbank Caz Festivali, bu yıl 23 Ekim-2 Kasım tarihleri arasında cazın farklı renkleriyle kucaklayacak. 24. yılında da caz dünyasının usta isimlerini ağırlayan Akbank Caz Festivali takipçilerine yıldızlar geçidi yaşatıyor. Genç yaşında kariyerine sığdırdığı biri Grammy, ikisi Altın Küre olmak üzere sayısız ödülleri, dünyanın dört bir yanında verdiği konserlerdeki müthiş enerjisi ile izleyenleri kendisine hayran bırakan Jamie Cullum, festival kapsamında 30 Ekim Perşembe günü Zorlu Center’da sahne alacak. Rocktan caza onlarca farklı türü ustaca bir araya getiren başarılı trompetçi Ibrahim Maalouf ise 25 Ekim Cumartesi günü Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda Festival takipçileri ile birlikte olacak. Festival programını www.pozitiflive.com adresinden edinebilirsiniz.
11-12 EKİM FIA DÜNYA RALLYCROSS RX ŞAMPİYONASI FIA Dünya Rallycross RX Şampiyonası, 11-12 Ekim tarihlerinde Intercity İstanbul Park’ta düzenleniyor. Gymkhana video serilerinden tanınan, Türkiye’de yoğun bir ilgi ile izlenen drift tekniği ile kendine hayran bırakan Ken Block, eski Formula 1 Dünya Şampiyonu Jacques Villeneuve, WRC Dünya Rally Şampiyonu Peter Solberg gibi efsane isimler; 11-12 Ekim tarihlerinde Türk izleyicilerin önünde kozlarını paylaşacak. Hafta sonu boyunca çekişmeli yarışlara ev sahipliği yapacak etkinlikte ayrıca özel drift şovları, konserler ve tüm aileyi eğlendirecek etkinlikler ile unutulmaz bir hafa sonu geçireceksiniz. Mekan: Intercity İstanbul Park Fiyat: 89-260 TL
Jamie Cullum
4
44
EKİM 2014
VİZYONDA NE VAR? Sinema
2 EKİM
10 EKİM
PEK YAKINDA
MAGIC IN THE MOONLIGHT Yönetmen: Woody Allen, Senaryo: Woody Allen Oyuncular: Colin Firth, Emma Stone, Eileen Atkins Tür: Komedi, Romantik Süre: 98 dk.
Yönetmen: Cem Yılmaz Oyuncular: Cem Yılmaz, Ozan Güven, Özkan Uğur, Ayşen Gruda, Tülin Özen, Senaryo: Cem Yılmaz Tür: Dram, Komedi Hayatını korsan DVD’cilik ve beraberindeki birtakım kanunsuz işlerle kazanan Zafer, bir gün karısından büyük bir posta yer ve anlar ki bu işleri bırakmazsa evliliği bitecektir. Kanunsuz işlere zinhar tövbe eden Zafer, ailesini geri kazanmak için figüranlık yaptığı eski ‘oyunculuk’ günlerine geri döner. Amacı o günlerden gelen sinemacı dostlarıyla yeniden bir ekip oluşturmaktır. Yönetmenliği ve senaryosu Cem Yılmaz’a ait olan yapımda Yılmaz’ın yanı sıra Tülin Özen, Zafer Algöz, Özkan Uğur, Ozan Güven, Çağlar Çorumlu ve Cengiz Bozkurt gibi pek çok önemli isim yer alıyor.
Stanley adında bir adam, birtakım psişik güçleri olduğunu iddia edilen Sophie adında bir kadınla tanışır. Amacı gerçek kimliğini açığa vermeden Sophie’ye yaklaşmak ve insanları kandırıp kandırmadığını anlamaktır. Fakat Sophie’nin sevimli cazibesine kapılmamak Stanley için hiç de kolay olmayacaktır... Woody Allen’in yönetmenliğini üstlendiği film, Emma Stone ve Colin Fırth’ün canlandırdığı iki karakterin arasındaki romantik ilişkiyi ele alıyor. 1920’lerin Güney Fransa’sında geçen hikaye, dönemin ruhunu, en çok da Caz Çağı’nı yaşatıyor.
Sinema
17 EKİM
YARGIÇ
24 EKİM
FURY
Yönetmen: David Dobkin Oyuncular: Robert Downey Jr., Robert Duvall, Leighton Meester, Tür: Dram, Yapım: ABD Süre: 141 dk.
Yönetmen: David Ayer Oyuncular: Brad Pitt, Shia LaBeouf, Logan Lerman, Xavier Samuel, Jason Isaacs, Senaryo: David Ayer Tür: Aksiyon, Dram
Avukat Hank Palmer, yıllar sonra doğup büyüdüğü şehri yeniden ziyaret eder. Annesini kaybetmiştir ve cenazesine katılmak için oraya geri dönmüştür. Gittiğinde olan bitenle ilgili bilgisi yokken annesinin ölümüyle ilgili gerçeği sonradan öğrenir: Annesi bir cinayete kurban gitmiştir. İşin tuhaf yanı da bütün kanıtlar bir şekilde Hank’in babası, Alzheimer hastası ve Hank’in annesinden yıllar önce boşanmış olan yargıç Joseph Palmer’ı işaret etmektedir. Downey Jr. ile usta aktör Robert Duvall’ı bir araya getiren filmin yönetmen koltuğundaysa, ağırlıklı olarak aile komedileriyle sinema severleri selamlayan David Dobkin oturuyor.
İkinci Dünya Savaşı’nın son günlerinde, savaşa Amerikan ordusundan katılan ve beş askerden oluşan küçük bir ekip, zırhlı tanklarıyla Avrupa kıyılarına doğru ilerlemektedir. Grubun önderi Komutan Wardaddy’nin Avrupa’nın tamamını yıkıma uğratan bu savaştaki son görevi, askerlerini Nazi birliklerinin kuşatması altında olan bu bölgeden sağ salim çıkarabilmektir. 20. yüzyılın en kanlı senelerinden biri olan 1945 yılında geçen savaş dramının yönetmeni ve senaristi David Ayer. Filmin başrollerini ise Brad Pitt, Shia LaBeouf ve Logan Lerman paylaşıyor.
Dergi_210x320mm.pdf
1
23/09/14
14:53
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
TM & 2014 Burger King Corporation. Tüm hakları saklıdır. Burger King Corporation, Burger King markası ve ambleminin tek hak sahibidir.
46
EKİM 2014
AYIN ÖNE ÇIKANLARI Konser
10 EKİM
15 EKİM
FUTURE ISLANDS
VOCA PEOPLE
Amerikalı synthpop grubu Future Islands, yeni albüm turnesi kapsamında 10 Ekim’de Salon İKSV’de sahne alacak. İlk EP’leri ‘Little Advances’ı 2006’da kendi imkânlarıyla yayınlayan grup, ‘Wave Like Home’ adını taşıyan ilk albümünü 2008’de dinleyicilerle buluşturdu. İlk albümü ‘In Evening Air’ (2010) ve ‘On The Water’ (2011) izledi. Bu yılın başında 4AD plak şirketiyle anlaşıp, ‘Singles’ albümünü yayımladılar. Albüm, müzik eleştirmenleri tarafından grubun en iyi işi olarak nitelendirildi. Grubun “Late Show with David Letterman” programındaki performansları büyük beğeni topladı.
“Good Music In Town Konserleri” kapsamında dünyanın en eğlenceli A Capella grubu The Voca People, 15 Ekim’de İstanbul’a geliyor. Voca People, vokal sesleri ve A Capella’yı modern beat-box ile harmanlayan; diller, kültürler hatta gezegenler arası köprü kuran dinamik, galaksilerarası müzikal bir tiyatro. Müzikal, dünyaya çarpan ve evlerine geri dönmek için enerjiye ihtiyacı olan bir grup uzaylının hikayesini anlatıyor. Bu interaktif müzikal etkinlik New York, Las Vegas ve Paris’te son 2 sezondur düzenli olarak sahnelendi ve 2012 yılı Theatrical Experience dalında Lortel ödülüne layık görüldü.
17 EKİM
24 EKİM
LEE FOSS
ORQUESTA BUENA VISTA SOCIAL CLUB
Mekan: Salon İKSV Fiyat: 29-40 TL
Mekan: Propaganda Fiyat: 35 TL
Chicago’lu prodüktör ve yükselen plak şirketlerinden Hot Creations’ın kurucularından Lee Foss, Propaganda İstanbul’un ilk yabancı konuğu olacak. “Benediction”, hiçbir janra sığmayan “Electricity” ve tabii ki “Reverse Skydiving” gibi parçalarda imzası bulunan Foss, modern house müziğin en heyecan verici isimlerinden... Klasik house, 90’lar hiphop ve Detroit techno müziği harmanladığı sıra dışı tarzı ile Avrupa ve Amerika’da sadık bir hayran kitlesi edinen Lee Foss, ilk defa Propaganda İstanbul’da müzikseverlerin karşısında olacak.
Mekan: Black Box Fiyat: 84-155 TL
Mekan: Black Box Fiyat: 84-215 TL
16 yıldır tüm dünyada konserler veren Orquesta Buena Vista Social Club, son bir dünya turnesi ile “Adios” diyor. Buena Vista Social Club Orkestrası Grammy ödüllü çok satan albüm Buena Vista Social Club’ın 1997’de çıkışının hemen ardından kuruldu. Grup hala bu eserin hazırlanışında yer alan orijinal sanatçılardan oluşuyor. Veda turnesi, bir anlamıyla 40’tan fazla müzisyeni bir araya getiren 16 yıl içerisinde gerçekleşen 1000’in üzerindeki gösterinin bir derlemesi olacak. Tromboncu ve grup lideri Jesus Aguaje Ramos yönetimindeki orkestra 15 yıl önce albümün ve filmin yapımında yer alan birçok müzisyenden oluşacak.
facebook.com/Mudo
twitter.com/mudocomtr
instagram.com/mudocity
SONBAHAR KIĹž 2014/15