Postkolik No: 24

Page 1

OCAK 2015

NO:24 www.postkolik.com

ÜCRETSİZDİR facebook.com/postkolik

twitter.com/postkolik

instagram.com/postkolik

ÜCRETSİZ İNDİRİN

2015’İN BOMBALARI Yeni yılın en iyi filmleri, dizileri, albümleri, kitapları ve fazlası…

�GEZİ Her yıl dünyanın dört bir yanından binlerce insanı Venedik’e çekip, eğlencenin dibine vurduran Venedik Karnavalı’nı yazdık.

�KAYAK

Hazır kayak sezonu da açılmışken, yurt dışında gidebileceğiniz ekonomik kayak merkezlerine şöyle bir göz attık.

� OTOMOBİL

Yeni James Bond filmi Spectre için özel üretilecek olan Aston Martin DB10’u görünce, 007’nin harika otomobillerine baktık.

� DEKORASYON Postkolik güzelliği yapalım dedik ve evlerinize taptaze bir hava getirecek yepyeni iç mekân trendlerini derledik!

� KEŞİF

Paris’ten Tokyo’ya, Amsterdam’dan New York’a, son dönemde kendinden sıkça söz ettiren konsept mağazaları tanıttık.

� ŞEHİR

Keyifli kahvaltıların en pufidik ve lezzetli üyesi pancake’i hangi mekanlar en güzel yapıyor diye kısa bir tura çıktık.


MINI İLETİŞİM MERKEZİ: 0850 2522020

%67 DAHA FAZLA KAPI!

Fazladan 2 kapısı, daha büyük bagaj hacmi, standart otomatik vitesi ve 1,5 litre dizel ve benzinli motor seçenekleri ile karşınızda o çok iyi bildiğiniz Yeni MINI. Eşsiz sürüş keyfini şimdi 5 kapılı haliyle deneyimlemeniz için sizi test sürüşüne bekliyor.

YENİ MINI. ŞİMDİ 5 KAPILI. WWW.MINI.COM.TR/5KAPI

F55 21x32.indd 1

23/12/14 12:14


OCAK 2015

03

OCAK 2015

NO:24

SONSUZ TEŞEKKÜRLER

OCAK 2015

www.postkolik.com

NO:24 www.postkolik.com

ÜCRETSİZDİR facebook.com/postkolik

twitter.com/postkolik

instagram.com/postkolik

ÜCRETSİZDİR facebook.com/postkolik

twitter.com/postkolik

instagram.com/postkolik

2015’İN BOMBALARI

Şubat 2013’te yayın hayatına başlayan Postkolik, 24. sayısıyla karşınızda. Bugüne kadar gösterdiğiniz destek için sonsuz teşekkür ederiz. İyi ki varsınız. Bizi takip etmeye devam edin. #Postkolik2yaşında

BU HABERLER2015’İN SADECE BOMBALARI TABLET DERGİMİZDE! Yeni yılın en iyi filmleri, dizileri, albümleri, kitapları ve fazlası…

�GEZİ

Her yıl dünyanın dört bir yanından binlerce insanı Venedik’e çekip, eğlencenin dibine vurduran Venedik Karnavalı’nı yazdık.

�KAYAK

Hazır kayak sezonu da açılmışken, yurt dışında gidebileceğiniz ekonomik kayak merkezlerine şöyle bir göz attık.

� OTOMOBİL

Yeni James Bond filmi Spectre için özel üretilecek olan Aston Martin DB10’i görünce, 007’nin harika otomobillerine baktık.

� DEKORASYON Postkolik güzelliği yapalım dedik ve evlerinize taptaze bir hava getirecek yepyeni iç mekân trendlerini derledik!

� KEŞİF

Paris’ten Tokyo’ya, Amsterdam’dan New York’a, son dönemde kendinden sıkça söz ettiren konsept mağazaları tanıttık.

� ŞEHİR

Keyifli kahvaltıların bu en pufidik ve lezzetli üyesi pancake’ki hangi mekanlar en güzel yapıyor kısa bir tura çıktık.

Yeni yılın en iyi filmleri, dizileri, albümleri, kitapları ve fazlası…

�GEZİ Her yıl dünyanın dört bir yanından binlerce insanı Venedik’e çekip, eğlencenin dibine vurduran Venedik Karnavalı’nı yazdık.

�KAYAK

Hazır kayak sezonu da açılmışken, yurt dışında gidebileceğiniz ekonomik kayak merkezlerine şöyle bir göz attık.

� OTOMOBİL

Yeni James Bond filmi Spectre için özel üretilecek olan Aston Martin DB10’i görünce, 007’nin harika otomobillerine baktık.

� DEKORASYON Postkolik güzelliği yapalım dedik ve evlerinize taptaze bir hava getirecek yepyeni iç mekân trendlerini derledik!

� KEŞİF

Paris’ten Tokyo’ya, Amsterdam’dan New York’a, son dönemde kendinden sıkça söz ettiren konsept mağazaları tanıttık.

� ŞEHİR

Keyifli kahvaltıların bu en pufidik ve lezzetli üyesi pancake’ki hangi mekanlar en güzel yapıyor kısa bir tura çıktık.

İ Ç İ N D E K İ L E R GEZİ

Her şeyi bırakıp dünyayı gezmek için yola koyulan Peter ve Zuzu’nun eğlenceli Lens Between Us projesini dinledik.

12

GEZİ

Her yıl dünyanın dört bir yanından binlerce insanı Venedik’e çekip, eğlencenin dibine vurduran Venedik Karnavalı’nı yazdık.

16

KAYAK

Hazır kayak sezonu da açılmışken, yurt dışında gidebileceğiniz ekonomik kayak merkezlerine şöyle bir göz attık.

SOSYAL SORUMLULUK

20

OTOMOBİL

Yeni James Bond filmi Spectre için özel üretilecek olan Aston Martin DB10’i görünce, 007’nin harika otomobillerine baktık.

26

DEKORASYON

Bu kış sezonunun en yürek ısıtan, sevimli ve yaratıcı projelerinden biri olan Gingerbreadbnb’i ortaya çıkaran ekiple konuştuk.

Postkolik güzelliği yapalım dedik ve evlerinize taptaze bir hava getirecek yepyeni iç mekân trendlerini derledik!

FOTOĞRAF

38

KEŞİF

Paris’ten Tokyo’ya, Amsterdam’dan New York’a, son dönemde kendinden sıkça söz ettiren konsept mağazaları tanıttık.

HAZIRLAYANLAR

Sorumlu Müdür: Pınar Özbakır pinar@postkolik.com Görsel Yönetmen: A. Erdal Şahin Yazı İşleri: Enis Hazan, Erdem Tatar, Mehmet Erdoğan, Ece Budayıcıoğlu, Orhan Meriç, Ahmet “Başkan” Çatatuğ, Eda Yenivatan, Merve Akan , Emrah Gürkan Fotoğraf: Cihan Turhan / CT Photograpy

42

ŞEHİR

Keyifli kahvaltıların bu en pufidik ve lezzetli üyesi pancake’i hangi mekanlar en güzel yapıyor diye kısa bir tura çıktık.

REKLAM

BASIM

IPAD REKLAM

Altın Kitaplar Yayınevi Tic. AŞ. Göztepe Mahallesi, Kazım Karabekir Caddesi, No: 32 Bağcılar-İstanbul Tel: 0212 446 38 88 Sertifika no: 107666

Yetkin Nural 0537 371 90 50 reklam@postkolik.com MEDYANET Özkan Kaya 0212 304 21 01 mobia@medyanet.com.tr

• Postkolik’te kullanılan tüm yazılar kaynak gösterilerek yayınlanır. • Postkolik 15 bin adet basılıyor. Postkolik’in dağıtıldığı yerleri görmek için www.postkolik.com/nerdeyiz adresini ziyaret edebilirsiniz. • Postkolik’i e-dergi olarak www.postkolik.com adresinden okuyabilirsiniz.

İLETİŞİM Kağıthane Cd. No:72 Çağlayan 34403 İstanbul Tel: 0532 437 26 38 info@postkolik.com

Dünyanın çeşitli yerlerinde doğru anı yakalamanın peşinde olan, portre fotoğrafçılığının en efsane isimlerini derledik.

TEKNOLOJİ

Akıllı telefonlarla hayatımıza giren ve birçok açıdan yaşamımızı kolaylaştıran en yeni aplikasyonları inceledik.


04

OCAK 2015

MARVEL’DAN STAR WARS ÇİZGİ ROMANI

TABLETTEN ATARİ ÇOCUKLUĞUMUZUN efsane jetonlu atari makinelerinin minyatür hali olan I-Cade, joystick’i ve kırmızı ultra Retro düğmeleri ile size acayip bir atari keyfi sunuyor. Sadece 2 adet AA pille çalışan kişisel atari I-Cade, 500 adet klasik arcade oyunuyla da uyumlu. Tek yapmanız gereken iPad’inizi yerleştirmek ve uygulamayı indirmek. Sonrasında gelsin eski usül oyun keyfi... H www.ionaudio.com H

DISNEY’IN Lucas Films’i satın alması çoğu Star Wars fanı tarafından bir felaket olarak kabul edilmişti. Daha önce Dark Horse Comics tarafından basılan kült film serisinin çizgi romanları, yine aynı sebeple bundan sonra Disney bünyesindeki Marvel Comics tarafından basılacak. John Cassaday tarafından yazılıp çizilen serinin ilk fasikülü Star Wars #1, 12 Ocak’ta piyasaya çıkıyor. Çıkış tarihi yakınlaştıkça, ilk sayıdan üç iç sayfa da İnternete sızdı. Death Star’ın patlamasından sonra olanları anlatacak serinin ilk fasikülünün bir milyonun üzerinde satarak son yirmi yılın en çok satan sayısı olması bekleniyor. Star Wars fanatiklerine duyurulur.

MINI-ME İSTER MİSİN? MIKE MYERS’IN efsane karakteri avanak ajan Austin Powers’ı hatırlamayanımız yoktur. Fakat filmin bir diğer as karakteri de sürekli Dr. Evil’in yanında gezen minyatür versiyonu Mini-Me’dir. Austin Powers’ı izlediğinizde “Keşke benim de minyatürüm olsaydı” diye düşündüyseniz, size güzel bir haberimiz var. Macaristanlı oyuncak tasarımcısı Mahinarium, sizi minik versiyonunuza kavuşturuyor. Birkaç boy ve portre fotoğrafınızı gönderdiğinizde kısa bir sürede size hafif karikatürize edilmiş bebeğinizi hazırlıyor ve adresinize gönderiyor. Eğlenceli ve orijinal bir hediye arıyorsanız Mahinarum’a mutlaka bir göz atın. H www.etsy.com/shop/Mahinarium H


OCAK 2015

05

ABYSS TADINDA LAMBA

DÜNYA DIŞI SAAT

SLOVAKYA’DAKI bir takım yaratıcı ve girişimci arkadaşlar çok havalı bir lamba tasarlamışlar. MEJD Studio ekibinin bu güzel lambasına biz kısaca “Abyss” diyelim. Abyss, James Cameron’un kült filmi Abyss gibi derinlere inen bir lamba. Nasıl mı? Şarap karafı benzeri bir cam gövde düşünün. Bu gövdenin üzerine ham ahşaptan çok şık bir çıkrık monte edildiğini kafanızda canlandırın. Tamam mı? Şimdi de bu çıkrığın üzerinden çevirdikçe aşağıya inen ucu ampullü bir elektrik kablosu hayal edin. İşte “Abyss” karşınızda! Şimdi neden bu lambaya Abyss demeyi tercih ediyoruz, ona gelelim… Çivit mavisi cam gövdeli modelde (diğer model buzlu beyaz cam) ışık efekti o kadar güzel görünüyor ki, filmde dipsiz çukura inen denizaltının ışığını izler gibi oluyorsunuz. Tasarım meraklılarının kesinlikle ıskalamayacağı bu enteresan lambayla ilgili daha fazla bilgiyi internet sitesinden alabilirsiniz.

ORBIT PLANET CLOCK ile dünya dışı bir saat deneyimlemeye hazır mısınız? Saatin üzerine yerleştirilmiş güneş ve üç adet gezegen sayesinde dakikalar ve saatler büyüleyici bir şekilde akacak... Minyatür bir güneş sistemi şeklinde tasarlanmış olan bu benzersiz saat, mıktanıslarla çalışıyor. Üç tane anodizasyon işleminden geçirilmiş renkli boyalı alüminyum bilye, saatin yüzeyinde ilerleyerek saatleri, dakikaları ve saniyeleri gösteriyor. Altın sarısı Güneş de merkezde dinleniyor! Saatin üst yüzeyi kauçuk kaplı. Bunun sebebi bilyelerin sürtünüp çizilmesini ve saatin hassasiyetinin bozulmasını engellemek. Son olarak bu entresan saatin hem masada hem de duvarda kullanılabildiğini de ekleyelim.

H www.mejdstudio.com H

H www.red5.co.uk H

YARIŞ BAŞLASIN!

360 DERECE AKSİYON

BURADA tanıtılan her şeyin illa ki hayati ihtiyaçlar olmasına gerek yok, değil mi? O halde buyrun ve Sphero Ollie ile tanışın! Sphero için, akıllı telefon veya tablet üzerindeki uygulamalar ile kontrol edilebilen 2 tekerlekli mini bir robot demek mümkün! Peki tıpkı Star Wars filmlerinden fırlamış gibi gözüken bu robot ne iş mi yapar? Mesela saatte 22 km hıza ulaşabilir ya da hayal gücünüzün sınırlarındaki tüm numaraları yapabilir! Denemeler göstermiş ki bu mini canavar (25cmx12cmx12cm), bir Ay arabası gibi her türlü yüzeyde (çimen, asfalt, kum, çakıl aklınıza ne gelirse) ilerleme, dönme, spin atma ve tırmanma kabiliyetine sahip. Kompakt polikarbon yapısı sayesinde düşmelere karşı çok sağlam, akıllı sensörüyle de gideceği yönü kolaylıkla bulabiliyor. Bu ufaklık, yapılan testler esnasında küçük bir rampadan uçarak tam 180 cm yükseğe sıçramış. Müthiş değil mi? Sphero’yu iOS, Android ya da Windows cihazınıza Bluetooth ile bağlıyor, sadece 3 saat şarj ediyor ve sonrasında tam 1 saat eğlencenin dibine vuruyorsunuz. 30 metre algılama mesafesi de cabası! LED aydınlatmaları sayesinde Ollie, akşamları da yanınızdan ayırmak istemeyeceğiniz, bağımlılık yaratacak bir oyuncak. Bu arada tam 4 Ollie’yi aynı anda yarıştırmak mümkün.

Hayatımız kameralar önünde geçiyor. Cep telefonu kameraları, saat kamerası, kafa kamerası derken, aksiyon kameraları son zamanların en popüler cihazlarından biri haline geldi. Doğa sporlarıyla ya da ekstrem sporlarla uğraşan kişilerin neredeyse vazgeçilmezi haline gelen bu kameralar artık her yerde. Bisiklet kaskı, motorsiklet kaskı, sörf tahtası ve benzeri daha bir çok yere monte edilebilen bir çok model arasında ise V360 bambaşka bir yerde duruyor. Neden mi? Çünkü V360 size tam 360 derecelik Full HD çekim imkanı sunuyor. Suya ve darbeye dayanıklı, GPS’li, barometreli ve altimetreli olması da diğer özelliklerinden. Maceranızı geniş açıyla yakalamak için ihtiyacınız olan tek şey bir V360.

H www.firebox.com H

H www.v360life.com H


06

OCAK 2015

HİPER GERÇEKÇİ OYUNCAK DEVRİ FIGÜR koleksiyonu yapanlar konuya fazlasıyla aşinadır. Yeni nesil figürlerde bugün en önem verilen şey “head sculpt”, yani “surat benzerliği”. Bunun dışında artikülasyon ve gerçeğe en yakın detaylar da tamamlayıcı unsurlar olarak ön plana çıkıyor. Enterbay, bu piyasanın en yenilikçi action figür markalarından birisi olarak muhteşem bir NBA serisine el atmış ve ortaya çıkan sonuç sahiden de görülmeye değer olmuş. Kevin Durant, Jeremy Lin, Kobe Bryant, Dennis Rodman ve Lebron James’den oluşan bu serinin figürleri, yedekte birkaç değişik kafa ve yüz ifadesi, değişik poziyonda eller ve gerçek kumaştan kıyafetlerle gerçeklerini birebir yansıtıyor. Bu inanılmaz detaylı çalışmaya basket ayakkabıları da eklenince ortaya gerçekten meraklısının aklını alacak figürler çıkıyor. Bir NBA tutkunuysanız, bu seriyi kaçırmayın!

Hwww.enterbay.com H

UÇAKTA KOKTEYL KEYFİ BROOKLYN merkezli W&P Design ve Punch’ın işbirliğinden doğan The Carry On Cocktail Kit, 30,000 feet yükseklikte iki Old Fashioned kokteyl yaratabilmeniz için tüm araçlara sahip: Mobil barınızı taşımak için stilize edilmiş ve yeniden kullanılabilir teneke kutu, tarif kartı, paslanmaz çelikten karıştırma çubuğu, aromatik bitter, şeker ve bir tutam şıklık için ise keten bardak altlığı. Tek eksiğiniz uçakta görevliden temin edeceğiniz içki ve bardağınız! Sonrası ise bulutların üstünde size eşlik eden kokteylinizle uçuşunuzun keyfini çıkartmak! The Carry On Cocktail Kit, gidişdönüş yolculuğu düşünülerek iki kokteyllik tasarlanmış. Üstelik güvenlik kontrollerinden geçmesi garanti! Ön siparişleri alınan kitler bu ay sahiplerine ulaştırılacak.

H www.carryoncocktailkit.com H

AYAĞINI UZAT, KEYFİNE BAK PUF şeklinde bir hoparlör ayağınızı uzattığınız anda müziğinizi çalsa nasıl olur? “Müziğim ayağımın ucunda olsun” diyen üşengeçlerdenseniz işte tam size göre bir set. Koltuğunuza yayılıp pufunuzu ayağınızın altına çekin. Şimdi tek yapmanız gereken Sound Lounge’u açmak, cihazı Bluetooth ile müzik çalarınıza bağlayıp müziğin keyfini dinlenirken çıkartmak. Entegre subwoofer ve iki yanda yer alan stereo hoparlörleriyle son derece sade olan ve her dekora uyum sağlayan bu puf, aynı zamanda fermuarlı bölümü ile özel eşyalarınızı da saklayabiliyor. Evde müzik keyfini kompakt yaşamak isteyenler, elleri görelim! H www.ionaudio.com H



08

OCAK 2015

2015’İN BOMBALARI Yeni yıl yepyeni heyecanlar demek! 2015’in ilk günlerine keyifli bir başlangıç yapmışken dünya çapında büyük yankı uyandırması beklenen romanlara, filmlere, dizilere, oyunlara ve albümlere göz atarak yeni yıl heyecanını biraz daha körüklemeye ne dersiniz? n Erdem Tatar

İ

ncelememize 2015 yılının heyecanla beklenen romanlarından başlayalım... Yeni yılda okuyacağımız romanlardan bazılarının ülkemizde ve dünya çapında trend olmasına kesin gözüyle bakılıyor. Bir kısmının hali hazırda ünlü dizi ve filmlere konu olacakları bilinse de, arada bir kaç sürpriz var. İlk kitabımız, tahmin edeceğiniz üzere George R.R. Martin’in dünya çapında kıyametleri koparan serisi “A Song of Fire and Ice”ın merakla beklenen altıncı romanı “The Winds of Winter”. Televizyonlara “Game of Thrones” adıyla uyarlanan serinin dört yıldır beklenen devam romanı, bu uzun bekleyişin ardından fantastik edebiyat sevenlerle buluşmak için gün sayıyor. Ünlü yazar Dean Koontz’un satış rekorları

kıran ve ilk romanı sinemaya uyarlanan serisi “Odd Thomas”ın yedinci ve son kitabı da sene başında raflardaki yerini alacak. “Saint Odd” adlı bu roman tam on iki yıldır süren macerayı serinin en iddialı bölümüyle noktalayacak. Romanın dış basından aldığı olumlu notlarsa bu iddianın boşa olmadığını perçinler nitelikte. Ünlü yazar Kazuo Ishiguro, 2005 yılında yayımlanan romanı “Never Let Me Go” ile ciğerlerimizi dağlamış, kitabın 2010 yılında yayımlanan filmiyse yaralarımıza tuz basmıştı. Bu başarıdan sonra adeta sırra kadem basan Ishiguro, tam on yıl sonra edebiyata geri döndü ve “Buried Giant” adlı romanını tamamladığını açıkladı. Kitabı hakkında ser verip sır vermeyen ustaya güvenimiz tam; romanı ellerimizde mendillerle okuyacağımız ise kesin! İngiliz gazeteci-yazar Paula Hawkins, ilk gerilim romanı “The Girl on the Train” ile şu sıralar dünya

edebiyat basınının yeni gözdesi. Kitabın dünya çapında yayımlanmasına henüz bir aydan uzun bir süre var; ancak kendisine çoktan 2015 listelerinde yer buldu bile. Her gün işe giderken kullandığı tren hattında korkunç bir şeye şahit olan bir kadının yaşadıklarını anlatan bu gizemli romanı merakla bekliyoruz. Tanıtacağımız son roman ise Holly Bodger’ın Mayıs ayında yayımlanacak olan eseri “5 to 1”. Roman, her bir kadına karşılık beş erkeğin düştüğü bir dünyada yarışma usulü yapılan evlilikleri anlatacak. Kitapta, gelin olma hayalleri kurmaktan hayli uzak bir kadının, damatlıkla uzaktan yakından ilgisi olmayan talibiyle karşılaşmasını ve bu karşılaşmanın sosyokültürel izdüşümlerini okuyacağız.


OCAK 2015

09

SALONLAR COŞACAK Sinema salonlarını her yıl devam filmleri ya da yeniden başlayan bilindik seriler esir alır; ancak bu yılın dönüş yapan filmler belki de şimdiye kadar karşımıza çıkanların en iddialıları! Yılın en önemli filmlerinden biri şüphesiz tüm zamanların en çok gişe hasılatı yapan üçüncü filminin devamı olan “Avengers: Age of Ultron”. Süper kahramanların, süper kötülerin ve insanüstü güçlerin muazzam kokteylini içeren yeni film, ilk filmin gişesini zorlayacak gibi gözüküyor. Yeni süper güçlü kahramanları ve Ultron adlı kötü karakteriyle çok ama çok iddialı geliyor Avengers... 1980’lerin kült serisi “Mad Max” de salonlara muazzam bir dönüş yapmaya hazırlanıyor. Mel Gibson’ın ünlendirdiği karakteri bu yeni uyarlamada Tom Hardy canlandırıyor. Charlize Theron’un da kadroda yer aldığı filmin yönetmeniyse orijinal üçlemeyi de yöneten George Miller usta. Tam adı “Mad Max: Fury Road” olan filmin fragmanını izlemediyseniz ne kaçırdığınızı henüz bilmiyorsunuz! 2015’te sadece pelerinliler ve tozlu topraklı kıyamet çölleri değil, prehistorik devler de geri dönüyor! “Jurassic World”ün iddialı fragmanı bir yana, filmin tümden değişen oyuncu kadrosu ve laboratuvar ortamında yaratılmış sır gibi saklanan yeni dinozorları da meraktan iflahımızı kuruttu doğrusu! Bu kadar ünlü karakter geri döner de, zamanın ötesinden gelmiş çelik iskeletli sibernetik organizmalar dururlar mı? “Terminator Genisys” çok iddialı bir senaryoyla izleyenleri şaşırtmaya hazırlanıyor. Bu filmde hem serinin öncesine hem de aşina olduğumuz zaman çizgisinin geleceğine yolculuk yapacağız; üstelik Arnold Schwarzenegger ile birlikte! Büyük ustaya televizyon dünyasından da iki önemli isim eşlik edecek: “Doctor Who” dizisinden tanıdığımız Matt Smith ve “Game of Thrones”dan aşık olduğumuz Emilia Clarke. Geri dönen yapımların en önemlisini ise sona sakladık. 2015 yılının Aralık ayında bir efsane yepyeni hikayesiyle sinemalara dönüyor. Fragmanı şimdiden YouTube’da tüm zamanların en çok tıklanan videolarından oldu bile. “Star Wars: The Force Awakens” sinemaya gücü geri getirecek! Orijinal üçlemeden Harrison Ford, Carrie Fisher ve Mark Hamill’ın yanı sıra John Boyega, Daisy Ridley, Adam Driver, Oscar Isaac ve Andy

Serkis filmin kalabalık ve ünlü kadrosunda yer alıyorlar. “Lost” ve “Star Trek” gibi yapımlarla adından söz ettiren J.J. Abrams tüm zamanların en çok beklenen devam filminin yönetmen koltuğunda oturuyor. Gücün bizimle olacağı anı hasret ve merakla bekliyoruz.

BEYAZ CAM RENGARENK Televizyon dünyası da 2015 yılını büyük projelerle karşılamaya hazırlanıyor. Sizler için halihazırda devam eden diziler yerine, sıfır kilometre bomba projelerden beş önemli dizi seçtik. “Agent Carter” belki de yılın en iddialı dizilerinden biri olmaya aday. Marvel’ın sinema salonlarından televizyonlara transfer olan karakterlerinden Kaptan Amerika’nın eski yavuklusu ajan Peggy Carter karakterini yeniden Hayley Atwell canlandırıyor. 1940’larda geçecek olan ve Marvel filmleriyle de dirsek teması bulunacak

bu müthiş macerayı sabırsızlıkla bekliyoruz. “Office” dizisiyle hayatlarımıza giren Rainn Wilson’ın canlandıracağı Backstrom karakteri, aynı zamanda merkezinde yer aldığı diziye de adını veriyor. Tam bir anti kahraman portresi çizen intihara meyilli bir suçbilimcinin kara mizah yüklü maceralarını izlemeyi dört gözle bekliyoruz. Albuquerque’ye dönmeye hazır mısınız? “Breaking Bad” efsanesinin geçtiği topraklarda, bu defa dizinin çılgın avukatı Saul Goodman’ı takip edeceğiz. “Better Call Saul!” adlı dizi tahmin edebileceğiniz üzere Breaking Bad’den daha da kara mizah yüklü olacak; ancak tuhaf suçların ve suçluların hikayelerine odaklanacağı için çok ilgi göreceğinden eminiz. Breaking Bad yapım ve senaryo ekibinin büyük bölümünün de bu diziyle dönüş yapacağını duyuralım. Yılın bir başka iddialı yapımıysa Amerikan hiphop piyasasının iç yüzünü gözler önüne sürmeye hazırlanan “Empire”. Başrolünde dünyanın en önemli müzik şirketlerinden birinin patronunu canlandıracak olan ödüllü oyuncu Terrence Howard var. Bilimkurgu severler ise şimdiki önerimizi dikkatle takip etsinler; Terry Gilliam ustanın ünlü filmi “12 Monkeys” de dizi oluyor! Dünya nüfusunu neredeyse tamamen ortadan kaldıracak bir virüsün yayılmasını engellemek için zaman yolculuğu yapıp geçmişe giden James Cole’un maceraları eminiz pek çok okurumuzu ekran başına bağlayacak.


10

OCAK 2015

OYUN DÜNYASI HAREKETLİ Artık herkes kabullendi: Video oyunları sinema ve müzik piyasası kadar büyük ve lezzetli bir pasta artık eğlence dünyasında. Oyun konsolları milyonlarca satıyor ve milyar dolarlık oyun hasılatları dudak uçuklatıyor. Peki 2015’te oyun severleri hangi müthiş oyunlar bekliyor? İlk oyunumuz elbette yılın en çok beklenen oyunu olan “Arkham Knight”. Batman’in büyük ses getiren Arkham serisi oyunlarının Rocksteady Games adlı enfes yapımcı firma tarafından yaratılacak son oyunu, belli ki serinin de en iyi oyunu olacak. Batman hayranlarının yıllardır kullanmak istedikleri Batmobile bu oyunda parmaklarımızın ucunda! Tabii oyunun olağanüstü teknik kapasitesi eski konsollarda oynanmasını mümkün kılmıyor. Bu macerayı deneyimleyebilmek için PS4 ya da Xbox One sahibi olmanız şart. Gotik ve kanlı bir mücadeleye hazır mısınız? “Bloodborne”, PS4’e özel olarak üretilen oyunlardan ve yeni nesil konsolların gücünü sonuna dek kullanacağı belirtiliyor. Oyunun çoklu karakter seçimi özelliğiyle bambaşka deneyimlere dönüştüğü, en tecrübeli oyuncuların bile uykularını kaçıracak zorlukta olduğu konuşuluyor. Dövüş oyunu meraklılarını da heyecanlandıralım, 2015 yaz aylarında arenalarda kan gövdeyi götürecek! Zira gelmiş geçmiş en vahşi dövüş oyunu yepyeni bir versiyonuyla geliyor: “Mortal Kombat X”. Müthiş bir dövüşçü kadrosu ve sağlam hikâyesiyle çok sükse yapması

dinleyeceğiz; şimdilik sizler için çıkmasına günler kalan yılın ilk bombalarını derledik. Büyük usta Bob Dylan en sevdiği Frank Sinatra şarkılarını yorumladığı “Shadows in the Night” adlı bir albüm yayımlamaya hazırlanıyor. Kariyerine beş yıllık bir ara verdikten sonra fişek gibi müziğe geri dönen Fall Out Boy da arayı soğutmadan yepyeni albümünü hazırladı. “American Beauty / American Psycho” adını verdikleri yeni albümleri bir hayli iddialı. 2012 yılında yayımladıkları Radioactive adlı şarkılarıyla dünya listelerini altüst eden Imagine Dragons da 2015’e yeni albüm müjdesiyle başlayan ekiplerden. Las Vegas menşeli grup “Smoke + Mirrors” adlı albümleriyle kariyerlerine yepyeni bir boyut kazandırmayı planlıyor. Karanlık müziğin ürkütücü imparatoru da 2015’in ilk günlerinde albümüyle müzik piyasasını sarsmaya hazırlanıyor! “Pale Emperor” adını verdiği albümüyle Marilyn Manson, 2015’e gümbür gümbür bir başlangıcı garantiliyor. Efsane grup Oasis’in haşarı üyesi Noel Gallagher da solo projesi “High Flying Birds”ü yayımlamaya gün Marilyn Manson

beklenen yeni Mortal Kombat’ın, serinin en iyi oyunu olduğu söyleniyor. PS4’e özel olarak üretilen bir başka tüyler ürpertici oyun ise “The Order 1886”. Steampunk tarzındaki hayali bir Londra’da geçen oyunda, uğursuz yaratıklara karşı mücadele vermeye çalışacağız. Tüm dünyanın senelerdir büyük beğeniyle oynadığı Witcher serisi de yeni nesil konsollara son oyunuyla arz-ı endam edecek. “The Witcher 3: Wild Hunt” adlı oyunda birden fazla final olacak ve oyun süresince verdiğiniz her karar oyunun finaline etki edecek. Aynı zamanda Witcher’ın benzersiz Rol Yapma Oyunu (RPG) öğeleri de dikkat çekiyor. Konsol oyuncularını 2015’te uykusuz geceler bekliyor.

GİTARLARIN SESİ AÇILACAK 2015 yılının ilk ayları oldukça gürültülü albümlerle dolu olacak. Yılın devamında eminiz pek çok farklı tarzdan başarılı albümler

sayıyor. Albümün adı “Chasing Yesterday” olacak. Gördüğünüz üzere 2015’ten beklentilerimiz bir hayli yüksek. Dinlenecek şarkılar, okunacak hikayeler, mısırları döke saça izlenecek filmler, her hafta merakla takip edilecek diziler ve kıyasıya rekabet içinde oynanacak oyunlar bizleri bekliyor. Umarız sizi ilk günlerini yaşadığımız yepyeni seneye hazırlayabilmişizdir. Sayfalarımızda bahsettiğimiz bu isimleri ve çok daha fazlasını Postkolik’ten takip etmeye 2015’te de devam edin. Herkese iyi seneler!


yeni i20 postkolik 20_31.pdf

1

19.12.2014

11:14

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

Onu gördüğünde kalbinin sesini dinle. Sana anlatacak çok şeyi olacak.

yenihyundaii20.com

facebook.com/hyundaiturkiye

twitter.com/hyundaiturkiye

instagram.com/hyundaitr

Yeni i20’nin ortalama yakıt tüketimi 3,9-6,7 lt/100 km ve CO2 emisyonu 102-155 g/km arasında değişmektedir.


12

OCAK 2015

KARNAVAL ZAMANI! İtalya seyahatlerinin hep yaza denk gelmesi gerektiğini düşünüyorsanız bu defa yanılıyorsunuz! Kanallar şehri Venedik’i bir de gerçek yüzüyle, kışın ortasındaki Venedik Karnavalı esnasında görmelisiniz! n Özüm Kasapoğlu (Küçük Martha)

K

arnaval zamanı geldi çattı! Her yıl dünyanın dört bir yanından binlerce insanı Venedik’e çeken, eğlencenin ve romantizmin dibine vurduran karnaval bu yıl 31 Ocak-17 Şubat tarihleri arasında düzenlenecek. Bu yılın programına göz atmadan önce gelin size biraz Venedik Karnavalı’nın günümüze kadar uzanan hikayesinden bahsedelim.

BİRAZ TARİH BİLGİSİ Venedik Karnavalı’na ait arşivlerdeki ilk kayıt 1094 tarihine uzanıyor. Venedik Senatosu’ndaki resmi ilan tarihi ise 1269. Karnaval, geçmişte Aralık ayının sonunda kutlanıyormuş. O dönemde bu karnaval sayesinde tüm sosyal sınıflara mensup insanlar renkli maskeler ve kostümler sayesinde karnaval süresince hep birlikte eğleniyormuş. 19’uncu yüzyılda Napolyon önderliğindeki Fransızlar Venedik’i işgal edince, karnaval kutlamaları da sekteye uğramış. Şehir 1979 yılına kadar sessizliğe bürünmüş, ama sonrasında karnavalın dönüşü muhteşem olmuş. Venedik Karnavalı, günümüzde halen Şubat ayının ilk iki haftasına denk gelen dönemde çeşitli etkinliklerle kutlanmaya devam ediyor. Karnavalda kullanılan meşhur maskelerin çıkışı üzerine ise birkaç farklı öykü anlatılıyor. Çıkış noktasının o dönemdeki salgın hastalıklardan, yani veba ve sarıhummadan kaynaklandığını olduğunu söyleyenler var. Anlatıldığına göre hastalıklar sebebiyle yüzü yara bere içinde kalan halk çareyi maskelerin ardına saklanmakta bulmuş. Sonrasına maske takmak bir modaya dönüşmüş. Bir diğer söylenti ise maskelerin amacının halk arasındaki zengin-fakir, asil-avam şeklindeki

statü farkını ortadan kaldırmak için kullanıldığı yönünde. Böylelikle zengin kız-fakir oğlan aşkları ve Casanova efsaneleri karnaval süresince bolca yaşanırmış… San Marco Meydanı’ndaki ünlü Quadri restoranının duvarındaki fresklerde 18. yüzyılda karnavalın San Marco meydanında top atışı ile başlangıcı resmedilmiştir. Bu freski Quadri’yi ziyaret ederek görebilirsiniz.

ÖNCEDEN BİLET ALIN Her sene Şubat ayında kutlanan karnaval, genellikle Şubat’ın ilk iki haftasını kapsayacak şekilde planlanıyor. Karnaval takvimine resmi internet sitesi http://www.carnevale. venezia.it adresinden ulaşmak mümkün. Eğer verilecek özel konserlere ya da düzenlenen özel balolara katılmak istiyorsanız, biletinizi mutlaka gitmeden önce almanızı tavsiye


13

OCAK 2015 güzel kostüm, aksesuar ve maskeyle dolu. Ayrıca “Kostümümde iddialıyım,” diyenler için, karnaval süresince belirli aralıklarla düzenlenecek olan kostüm yarışmalarına katılma fikri de eğlenceli olabilir! Bu sene bir de ilk defa San Marco Meydanı’na büyük bir buz pateni pisti kurulacağı da kulağımıza gelen haberler arasında…

NASIL GİDELİM? İstanbul’dan THY’nin direkt ya da Alitalia’nın aktarmalı seferleri ile Venedik’e ulaşabilirsiniz. Ama asıl olay havalimanından sonra Venedik adasına ulaşmakta. Bunun için denizden ve karadan olmak üzere birkaç yolunuz var. Deniz taksi, feribot, taksi, otobüs veya tren kullanabilirsiniz. Ana karadan adaya doğrudan demiryolu ve otoyol bağlantısı bulunuyor. Otobüsle yaklaşık olarak bir saatte, feribotla ise 45 dakikada Venedik’e varabiliyorsunuz.

KARNAVAL RUHU

ederiz. Özellikle geçen yıl büyük yankı uyandıran ve bu sene de 14 Şubat Sevgililer Günü’nde düzenlenecek olan “Saint Valentine’s Grand Masquerade Ball”u sakın kaçırmayın! Bu yılki takvime göre 7 Şubat itibariyle San Marco Meydanı’na kurulacak büyük tiyatro ile açık hava tiyatrosunun tadını çıkartabilir, akşamları düzenlenecek konserlerde doyasıya eğlenebilirsiniz. “Baloya gitmek istiyorum ama kostümüm yok,” diyenler hiç üzülmesin; Venedik’te kiralık kostüm bulmak çok kolay! Hatıra olarak bir kostüm satın almak isterseniz, onun da çözümü var. Her yer onlarca

Venedik, zaten her İtalyan şehri gibi kendine özgü, buram buram tarih kokan bir şehir… Hele bir de karnavalı ciddiye alan İtalyanlar ile beraber bu atmosferi yaşamak ise bambaşka bir duygu! Daracık sokakların arasında kaybolduğunuzda, birden karşınıza Ortaçağ’dan ışınlanmış kontlar ve düşesler çıkmış gibi hissediyorsunuz. Sanki o anda Venedik koca bir film seti, çevrenizdeki insanlar ise başarılı birer oyuncuya dönüşüyor! Rollerine o kadar inanıyorlar ki bir süre sonra bu görüntüleri yadırgamıyor, hatta kostümünüz yoksa bir uzaylı gibi göründüğünüzü düşünmeye başlıyorsunuz. Venedik aynı zamanda aşkla da özdeşleşmiş bir şehir. Dolayısıyla üzerine bir de bu Ortaçağ atmosferi eklenince, yer gök romantizm kokuyor, sokaklar kulaklarınıza aşk hikâyeleri fısıldıyor.

NEREDE & NE YİYELİM? ROSSOPOMODORO RESTAURANT: Geçtiğimiz yıllarda İstanbul’da da bir şubesi açılan Rossopomodoro, gerçek İtalyan lezzetlerini deneyebileceğiniz bir mekân. Özellikle meşhur Venedik domatesleri ile yapılmış soslarının tadı muhteşem. Bu lezzeti sosu en iyi deneyebileceğiniz yemek ise domatesli ve fesleğenli spaghetti! Ev yapımı makarna ve bu tatlı domateslerin tadı birleştiğinde, tabağınızda duran bu basit yemeğin sizi ne kadar şaşırtabileceğini göreceksiniz. Tatlı olarak da Nutellalı tiramisu denenmeli!

Venedik’e kadar gitmişken İtalyanların eşsiz mutfağına özgü yiyecekleri tatmadan dönmek olmaz! Karnaval ruhunu tam olarak hissedebilmenin en iyi yollarından biri de tarihi restoranlara gitmek. Sizin için Venedik’in gözde restoranlarından birkaç tanesini mercek altına aldık. LA CARAVALLE RESTAURANT: Simone de Beauvoir’un kitaplarında bile yer almış, Venedik’in en köklü restoranlarından biri olan La Caravelle Restaurant, karnaval ruhuna uygun atmosferi ile akşam yemeği için mutlaka önereceğimiz bir mekân. Başlangıçta ikram edilen prosecco ile harika bir giriş yaptıktan sonra, fesleğen soslu deniz levreği ya da Venedik bonfilesi sizi gerçekten havalara uçurabilecek lezzetler… Sizinle ilgilenen özel smokinli garsonunuzun şarap önerilerine de mutlaka kulak verin. FLORIAN CAFE: Cafe Florian, bir Venedik klasiği olarak pas geçilmemesi gereken bir mekân. Özellikle karnaval zamanında yan masanızda kahvesini içen Ortaçağ kıyafetli insanlarla aynı ortamı solumak için harika bir kafe. Gümüş tepsi içinde sunulan kahvaltı, bir kahvaltı için biraz pahalı olabilir; ama o atmosferi solumak için biraz para harcamayı gözden çıkarabiliyorsanız, mutlaka denenmeli! Kafenin peynirli kişi

ve sandviçleri gerçekten başarılı. Ama asıl olay tatlılarda. Kahvaltınızı yaptıktan sonra kahvenize eşlik etmesi için tatlı dolabındaki lezzetlere mutlaka göz atın! SAN MARCO CAFE: San Marco Meydanı’nda şöyle bir oturayım, geleni geçeni seyredip bir soluklanayım diyorsanız aslında pek çok alternatifiniz var. Ama San Marco Cafe, sanırım adının da hakkını verecek şekilde meydanın en stratejik noktasında bulunuyor. Bu nedenle dışarıda oturup biranızı yudumlamak ve karnavalın sunduğu görsel şölene eşlik etmek için harika bir mekân. Bira olarak Peroni’nin malt birasını servis ediyorlar. Tadı oldukça hafif ve güzel. Ayrıca en ucuz bira olduğunu da söyleyebiliriz.

GOPPION CAFFETERIA: Rialto Köprüsü’nden karşı tarafa geçip sokaklarda kaybolmaya başladığınızda ve biraz soluklanmak istediğinizde ise Goppion Cafe’yi bir deneyin. Hayatınızda yiyebileceğiniz en iyi çikolatalı kruvasanlardan birini burada tadacağınızı garanti edebiliriz. Üstelik sadece 1 Euro’ya! CIOCCOLATERIA VIZIOVIRTU: Bu mekan oldukça yerel ve çikolatayı sanata dönüştürmesiyle isim yapmış. İçeride fotoğraf çekmek yasak, bu nedenle sizinle sadece vitrinden kareler paylaşabiliyoruz. Fiyatlar biraz yüksek, ama insanın aklı kalıyor. En azından bir fincan sıcak çikolata içip o tadı almanızı tavsiye ederiz.


14

OCAK 2015

Thomas Yang

BU RESİMLER BİSİKLETLE YAPILIYOR! Sıra dışı insanları seviyoruz. Kendi yarattığı bir teknikle bisiklet tekerleklerini kullanarak dünyadaki en ünlü yapıların resimlerini yapan Thomas Yang da bu isimlerden biri. Yang ile orijinal çalışmaları üzerine konuştuk. n Ece Budayıcıoğlu

S

anat sanat olalı çağımızdaki kadar farklı bakış açıları, absürd malzemeler ve akıllara durgunluk veren tekniklere şahit olmamıştır sanıyoruz. Modern sanat söz konusu olduğunda, Legolardan insan heykelleri yapan, gıda ambalajlarından ya da etiketlerden kolajlar oluşturan, hatta çöpe atılmış malzemeleri bile birer sanat eserine dönüştüren sanatçıların varlığına alıştık. Bu yüzden, Thomas Yang isimli bu yetenekli adamın resimlerini yaparken fırça yerine, bisiklet tekerleği kullanmasını çok da yadırgamayabilirsiniz.

300 ÖDÜLÜ VAR Tasarımcı Thomas Yang, aslında dünyaca ünlü reklam ajansı DDB’nin Singapur ofisinde kreatif direktör olarak çalışıyor. Nyanyang Güzel Sanatlar Akademisi’nden 1992 yılında mezun olduktan sonra, 1998 Singapur Creative Circle Ödüller’inde “En İyi Yeni Art Direktör” ödülünü kazanarak kariyerinin ilk büyük patlamasını yaratan ve adını tasarım dünyasında duyurmaya başlayan Thomas’ın, kimisi uluslararası olmak üzere toplamda 300’ün üzerinde tasarım ve reklamcılık ödülü var. Kısacası kendisinden “tasarım dehası” ya da “reklamın dahi çocuğu” olarak bahsetmek de mümkün. Zaten, resim yapmak için bisiklet kullanma fikrinin çok da sıradan birinin aklına gelmesini bekleyemezdik, öyle değil mi?

Thomas, işinin en önemli kısmının müşterilerine yaratıcı fikirler sunarak onların sorunlarını en etkili biçimde çözmek olduğunu söylüyor. Bir süre sonra bu sorun çözme yeteneği ve “mesleki deformasyon” kafasındaki yaratıcılık çarklarını o kadar hızlı biçimde döndürmeye başlıyor ki, yeteneğini işinin dışında da kullanmaya karar veren Thomas’ın aklına oldukça farklı ve eğlenceli bir proje geliyor. Özel hayatında da bir bisiklet tutkunu olan Thomas, bisikletinin tekerleklerindeki desenleri kullanarak dünyanın en önemli mimari yapılarını kâğıda aktarmaya karar veriyor ve bu iş için kolları sıvıyor. Lastiklerin mürekkeple boyadığı özel dokusu, binaların pencerelerini ve ana hatlarını ortaya çıkarmasına yardımcı oluyor ve dünyanın en ikonik yapıları tüm bisiklet tutkunlarının ilgisini çekecek bir teknikle kâğıdın üzerinde yeniden hayat buluyor.

ALANINDA RAKİBİ YOK Bisiklet tekerleğiyle resim yapmanın belki de en zor kısmı, her lastiğin kendine özel bir deseninin olması. İstenilen etkiyi yaratmak ve en iyi sonucu alabilmek için her lastikle en az 40 deneme yapmak gerekiyor. Özellikle

resmettiği binaların (Empire State binası, Eyfel Kulesi, Londra Köprüsü vs.) birbirinden çok farklı mimari tasarımlara sahip olması da Thomas’ın anlattıklarına göre işin başka bir zorlayıcı unsuru. Fixie, BMX, yol ya da dağ bisikleti kullananlardan aldığı farklı fikirler ve önerilerle projesini şekillendiren Thomas, üzerinde çalıştığı her tasarım konseptinden yalnızca 100 adet üretiyor ve bunları www.100copies.com isimle web sitesinden satışa çıkarıyor. Her çalışmasının başına reklamcılık mesleğinden kalma bir alışkanlıkla birer rasyonel, yani açıklama koymuş ki, ürünlerini satın almak isteyenler karar verirken zorlanmasın ve kendileri için en çok şey ifade edecek çalışmayı kolaylıkla ayırt edebilsin. Thomas, henüz kendisininkine benzer bir yöntem kullanarak resim yapan birine rastlamadığını söylüyor. Daha önce saçlarını, dilini, parmaklarını ya da çubuk benzeri malzemeleri kullanarak çalışmalar yapan birkaç kişiyle karşılaşmış, ama bisikletle resim yapma fikri tamamen ona özgü. Eserlerini henüz bir sergide toplamaya fırsat bulamamış. Çalışmaları yeterli sayıya ulaştığı takdirde bir gün bunların hepsini bir araya getirdiği bir sergi açmayı çok istediğini söylüyor. Canlı performans ise Thomas’ın yaptığı iş için pek uygun değil. En iyi sonucu almak için bazen bisikletin üzerinde saatlerini harcadığı için, onu izleyen insanların bu yaratım aşamasında sıkılmasını istemiyor. Thomas’ın web sitesi 100copies.com’da ana teması bisiklet olan çalışmaların tamamı tekerlek izinden yapılmış resimlerden oluşmuyor elbette… Tişörtten postere, sticker’dan bez çantaya kadar pek çok harika tasarımı bu web sitesinde bulmak ve satın almak mümkün. Özellikle bisiklete tutkun olanların Thomas’ın işlerine muhakkak bir bakması gerek!


LG G3 Beat’in Hareketle Çekim özelliği ve gelişmiş ön kamerasıyla selfie çekmek hiç olmadığı kadar kolay.

ADIM 1 Elinizi ön kameraya karşı açın.

Postkolik_(20x31)_G3_Beat.indd 1

ADIM 2 Sonra sadece bir yumruk yapın.

TAM SANA GÖRE

ADIM 3 Kamera üçten geriye saymaya başlayacak ve size poz vermek için zaman tanıyacak.

15.12.2014 15:43


16

OCAK 2015

YURT DIŞI İÇİN 10 KAYAK ALTERNATİFİ Yurt dışına kayağa gitmek çoğu zaman sezonda Uludağ’a gidip kayak yapmaktan daha uygun olabiliyor. Bu yüzden son yıllarda yurt dışındaki kayak merkezlerini tercih edenlerin sayısında ciddi bir artış söz konusu. Hazır kayak sezonu da açılmışken bu merkezlerin bazılarına göz atmaya ne dersiniz? n Özüm Kasapoğlu COURCHEVEL, FRANSA Avrupa’nın en gözde ve lüks kayak merkezi olan Courchevel için tam bir rüya kent diyebiliriz. Fransa’nın Savoie bölgesinde yer alan 2 bin 730 metre yükseklikteki bu kayak kentinin farklı seviyelerinde farklı yerleşim bölgeleri ve pistler bulunuyor. Toplamda 1932 hektara yayılmış 600 kilometre uzunluğunda 600 pist, 189 lift ve 10 binden fazla off pist seçeneği bulunan Courchevel’in en gözde yerleşim yerleri ise Meribel, Val Thorens ve Les Menuires. Gündüzleri kadar geceleri de keyifli zaman geçirebileceğiniz Courchevel’da birbirinden şık restoranlarda Fransız mutfağından en güzel lezzetleri deneyimleyebilirsiniz.

BANSKO, BULGARİSTAN Pirin Dağları’nın yamacında yer alan Bansko, ülkenin en büyük ve iddialı kayak merkezi olarak dikkat çekiyor. Son yıllarda Türk kayakseverlerin gözdesi haline gelen

hizmet veren merkez, 44 adet yapay kar makinası ile karın yetersiz olduğu şartlarda bile misafirlerini kayak zevkinden mahrum bırakmamasıyla ünlü. Yurt dışında en ekonomik kayak yapabileceğiniz yerlerin başında gelen Bansko’ya konaklama ve ulaşım dahil 200 Euro’luk turlarla dahi gitmek mümkün.

KOPAONIK, SIRBİSTAN Bansko’da, 990 ile 2600 metre arasında her zorluk derecesinde pist bulunuyor. 2014 Kış Olimpiyatları’nın da adresi olan Bansko, misafirlerine gece kayağı yapma imkanı da sunuyor. Aralık-Mayıs döneminde

Yılda yaklaşık 160 gün kayak yapılabilen Kopaonik, Sırbistan’ın en büyük kayak merkezi. Her seviyeye uygun kayak alternatifi sunan merkez, gece kaymayı sevenler için ışıklandırılmış “Malo Jezero” pistleri ile de bir hayli meşhur. Tüm pistler birbirine telesiyejlerle ve liftlerle çok iyi biçimde bağlı


OCAK 2015

17

olduğundan, merkezden saatte tam 32.000 kayaksever aynı anda yararlanabiliyor. Yaklaşık 600 Euro civarında bir bedelle 5 günlük bir tur yakalamanız mümkün.

POPOVA SHAPKA MAKEDONYA Bu komik isimli kayak merkezinin Avrupa’nın en iyi Off-Piste/ Powder merkezi olduğunu söylememiz gerek. Makedonya’nın en çok rağbet gören kayak merkezi olan Popova Sapka, tesisleşme konusunda son derece zayıf. Liftler eski ve yavaş. Fakat bizce merkezi bu kadar güzel yapan da tam olarak bu... Siz de dayanamayıp Cat-Ski, yani kar makinaları ile her gün yapılan Off-Piste turuna katılıp hayatınız boyunca bir daha sadece Popova Sapka’da deneyimleyebileceğiniz bu keyfi doyasıya yaşayabilirsiniz. Üsküp’e yaklaşık olarak 1 saat 40 dakikalık uzaklıkta bulunan Popova Shapka’da konaklayabileceğiniz otellerin gecelik fiyatı 15 Euro’dan 60 Euro’ya kadar değişiyor. Günlük ski pass ücreti ise 15 Euro. Popova Shapka’nın eğlence hayatı son derece zayıf olsa da yerel bira Skopsko sadece 2 TL.

ROGLA, SLOVENYA Listemizde Rogla’ya yer vermemizin birçok sebebi var; fakat ilk sıraya tabii ki muhteşem Snowpark’ını koymak lazım. Çünkü Snowpark Fun Rogla, Avrupa’nın en iyilerinden. Balkanlar’a göre fiyatı biraz pahalı kalsa da, Avrupa kalitesini daha ucuza yaşayacağınız ve parti söz konusu olduğunda pişman olmayacağınız bir kayak merkezi burası. Olimpik standartta birçok pisti var ve günlük Ski-Pass 31 Euro’dan satılıyor. Konaklama için birçok seçeneğe sahip ve fiyatlar gecelik 60 Euro civarında. Rogla’ya ulaşım ise havaalanından SkiBus’larla yapılıyor.

seviyesinden 1.916 m yüksekte ve kışın kar kalınlığı 3 metreyi buluyor. Uygun bütçeli kayak tatili arayanlar için mutlaka değerlendirilmesi gereken Jahorina’da 6 Günlük Ski-Pass ücreti 82 Euro civarında. 30-50 Euro gibi bir bedelle de konaklamak mümkün. Tavsiyemiz, gece yaşantasına ve güzel yemeklere yakın olmak için Saraybosna şehir merkezinde kalmanız.

ST. MORITZ, İSVİÇRE St. Moritz de aynı Courchevel gibi Avrupa’daki lüks kayak merkezlerinden biri. Burayı diğer kayak merkezlerinden ayıran temel özellik ise tüm kış boyunca tatil yapma imkanınızın olması. Örneğin karda polo, golf ve kriket oynayarak tatil keyfinizi iki katına çıkarabilirsiniz. St. Moritz’in iki ana pisti de daha çok orta seviye kayakçılar için ideal. Zürih’e kolay tren ulaşımı nedeniyle İsviçre’nin gözdesi konumunda olan St. Moritz’de minimum iki günlük ski pass veriliyor. Fiyatı ise 2014/2015 kış sezonu için 148 Euro.

KITZBUHEL, AVUSTURYA Dünyaca ünlü Hahnenkamm Downhill kayak yarışlarına ev sahipliği yapan bölgede 81 kolay, 69 orta, 13 zor pist bulunuyor. Avrupa’nın gözde kayak merkezlerinden biri olduğu için fiyatlar Courchevel ve St. Moritz kıvamında. Bu nedenle daha çok Avrupa’nın jet sosyetesinin tercih ettiği bir destinasyon olduğunu söylememiz lazım. Olur da bir acente aracılığıyla giderseniz, bir haftalık tatil için kişi başı 1500 ile 2000 Euro civarında bir rakam ödemeniz gerek. Dünya kayak şampiyonalarının yapıldığı yer olarak da tanınan Kitzbuhel’de iki ana kayak bölgesi bulunuyor. Bölgede altı da kayak okulu var. Gece hayatı ise son derece hareketli. Birbirinden keyifli barlar ve kumarhanelerde güzel zaman geçirebilirsiniz. 2015 kış sezonu için bu kayak pistinde günlük ski pass ücreti 51 Euro iken, 6 günlük ski pass ücreti 249 Euro...

SOCHI, RUSYA BAKURIANI, GÜRCİSTAN

JAHORINA BOSNA HERSEK Saraybosna’ya 35 km mesafede bulunan Jahorina, Balkanlar’da kayak yapmak için en cazip yerlerin başında geliyor.1984 Kış Olimpiyatları’na ev sahipliği yapmış Jahorina, yatırımcıların desteği ile savaşın yaralarını sarıp eski günlerine dönmeyi başardı. En yüksek tepesi olan Ogorjelica, deniz

Son yıllarda Türk kayakseverlerin diğer bir keşfi de Gürcistan! Gürcistan’ın batısında Borjomi şehrine yaklaşık 30 kilometre uzaklıkta yer alan Bakuriani, ekonomik kayak tatili yapmak isteyenler için tam bir cennet. Bakuriani’de sezon aralıktan nisana kadar sürüyor. Merkezde FIS ve dünya kış olimpiyatları sertifikasına sahip 2200 metreden 1300 metreye kadar 12 adet farklı pist bulunuyor. 3500 metreden 2600 metreye inen 1650 metre uzunluğundaki Didveli pisti ise adrenalin sevenler için biçilmiş kaftan. Günlük ski pass ücreti 2014-2015 sezonu için 13 Euro iken malzeme kiralama ücretleri de gayet makul fiyatlarda. Vizesiz ulaşım da bir başka artısı.

2014 Kış Olimpiyatları’nın düzenlendiği Sochi, dünya standartlarında bir kayak köyü olan Krasnaya Polyana’ya ev sahipliği yapıyor. Avusturya ve İsviçre iklimine benzetilen Krasnaya Polyana, kayakseverler için muhteşem bir deneyim vaat ediyor. Yaklaşık 500 Euro’luk turlarla gidebileceğiniz Sochi’de pistler her seviyeye hitap ediyor. 13 km’si Olimpik standartlardaki pistleri ile birlikte kayakseverlere toplamda 72 km’lik bir beyaz cennet sunan Sochi’de, 19 mekanik lift ile sıra beklemeden gün boyu kayabilirsiniz. Rosa Khutor’daki Snowpark bölgenin en iyisi. Sochi’de önemli olan hangi bölgede olduğunuz. 6 farklı kayak merkezinin birbirine göre farklılıkları var ama emin olun hepsi yepyeni durumda...


18

OCAK 2015

SOKAK SOKAK SEVGİLİ ARIYOR Dan Perino’nun New York’ta hayallerinin kadınını bulmak için sürdürdüğü enteresan arayışını birkaç aydır merakla takip ediyorduk. Nihayet kendisiyle görüşme fırsatını yakaladık ve “Looking for a Girlfriend” macerasını bir de ondan dinledik.

Dan Perino

n Merve Akan

H

ayallerinizdeki kadını ya da adamı koca bir şehrin sokaklarına el ilanları yapıştırarak aramak hanginizin aklına gelirdi? Kahramanımızın aklına gelmiş. Dan Perino, 15 yıl önce sonlandırdığı oldukça sorunlu bir evlilikten sonra yalnızlığın pençesine düşmüş, ama ruh eşini bulmaya dair inancını da hala kaybetmemiş biri. Dan bugünlerde bastırdığı 30,000’in üzerindeki el ilanıyla New York şehrinin simge karakterlerinden biri olmayı başarmış durumda. Dan’in ilanlarını şehirdeki posta kutularında, elektrik direklerinde, panolarda ve market camlarında, kısaca başınızı çevirdiğiniz her yerde görmek mümkün. Avustralya, Avrupa ve hatta Afrika’da bile insanlar Dan’i ve arayışını konuşuyor.

KRİTERİ HAYLİ FAZLA El ilanlarında yalın bir anlatımla ne istediğini belirten ve ruh eşi olduğunu düşündüğü kadının özelliklerini sıralayan Dan, dürüstlüğü sayesinde bu zamana kadar 8,000’in üzerinde kadından buluşma teklifi almış. İlk bakışta bu ilanların bir şakadan ibaret olduğunu düşünenler olsa bile, Dan Perino niyetinde oldukça ciddi. 80’li yıllarda yaşananlar tadında bir aşk arayan Dan,

Ağustos sayımızda bahsettiğimiz online sevgili arayışlarından pek hoşlanmıyor. Aslında bunu da bir dönem denemiş ama jenerasyon farkı sebebiyle teknolojik çöpçatanlık işlerinden pek de hoşlanmamış. Gelelim Dan’in hayallerinin kadınına... Dan, ruh eşi olabilecek kadının 20-35 yaş aralığında, kendisini sonuna kadar destekleyecek bir “model” olması gerektiğini söylüyor ve kriterleri konusunda da asla taviz vermiyor. Galiba bu yüzden de aradığı eşi henüz bulmuş değil. Ne olsa, Dan’in aradığı kadın muhtemelen yeryüzündeki tüm erkeklerin hayallerini süsleyen kadının ta kendisi!

RAKİPLER İŞ BAŞINDA! Son zamanlarda New York’ta Dan’in taktiğini kullanarak kız arkadaş aramaya başlayan bazı adamlar türemiş. Sorun, bu adamların amaçlarının Dan’inkinden biraz daha farklı olması. Zira onlar “gerçek” niyetlerini bu “kız arkadaş arayışı” hikayesinin ardına gizliyorlar. Bu durumdan oldukça rahatsız olan Dan, diğer adamlar gibi tek gecelik ya da yüzeysel bir ilişki değil, gerçek ve duygusal bir beraberlik aradığının özellikle altını çiziyor. Bu durum için “Onlar ilanlarında yüzlerini kapatıp yaptıkları işten utanırken, ben yüzümü gururla gösteriyorum” diyor. Dan’in samimiyeti sayesinde onu her geçen gün arayanlarının sayısı artıyor, ancak bu görüşmelerin birçoğu hüsranla sonuçlanıyor. Bunda Dan’in yöntemini kullanan diğer “avcıların” payı büyük. Çünkü onlar yüzünden kadınların çoğu amacın farklı olduğunu düşünüyor. Her teklifi değerlendirmeye alan Dan ise kadınların onu ilişki konusunda ciddiye almadığını ve çoğunun sadece geceyi birlikte geçirmek istediğini söylüyor. Çok centilmen bir adam olduğundan da, böyle bir durumla karşılaştığında çözümü nazikçe ortamdan sıvışmakta buluyor.

TELEVİZYON YILDIZI DAN Bu arada Dan’in aslında bir oyuncu olduğunu söylemeden geçmeyelim. Başlattığı bu arayış ise kesinlikle dikkat çekmek ve televizyonda iş yapabilmek için değil. Dan, resmen çaresizlikten ve koskoca bir metropolde kendisini çepeçevre saran yalnızlıktan kurtulmak için bu arayışa başvurduğunu söylüyor. Ama el ilanlarının kendisine umulmadık kapılar açmasından şikayetçi olduğu da pek söylenemez. Zira bir gün CBS isimli televizyon kanalından aldığı bir telefonun ardından haberlere çıkmış ve talip sayısında gözle görülür bir artış olmuş. Dan, katıldığı programlarda nasıl bir kadın aradığını ve bunu yaparken neden böyle bir yönteme başvurduğunu, kısacası hikayesinin tüm detaylarını bütün samimiyetiyle paylaşıyor. Bu samimiyet dolu ilginç arayış, insanların o kadar ilgisini çekiyor ki, bu işin kokusunu alan yapım şirketleri de teker teker Dan’in peşine düşüyor. Söylediğine göre birkaç televizyon kanalıyla sürdürdüğü görüşmelerin sonunda bir reality show çekme ihtimali var. Bekleyip hep birlikte göreceğiz.



20

OCAK 2015

ASTON SEVER! Kasım 2015’te vizyona girecek yeni James Bond filmi Spectre’la ilgili ilk bilgiler yavaştan dökülmeye başladı. 24. filmde 007’ye Spectre için özel üretilecek olan Aston Martin DB10 eşlik edecek. Biz de buradan yola çıkarak, Bond’un bugüne kadarki harika otomobillerine bir göz atmak istedik. n Merve Akan

B

ond serisinin 24. filmi olacak Spectre’ın basın toplantısı geçtiğimiz ay Londra’da gerçekleşti. Çekimlerine 8 Aralık günü başlanan Spectre, 6 Kasım 2015’te vizyona girecek. Sam Mendes’in yönetmenliğini üstlendiği Spectre’da, 007’yi dördüncü kez Daniel Craig canlandırıyor. Filmle ilgili şimdilik elimizde fazla bir bilgi yok. Ralph Fiennes, Naomie Harris, Ben Whishaw ve Rory Kinnear bir önceki filmden rollerine geri dönen oyuncular olarak dikkat çekerken, Christoph Waltz, Léa Seydoux, Dave Bautista, Monica Bellucci ve Andrew Scott, 24. James Bond filmi için kadroya dâhil olan yeni oyuncular olarak açıklandı. Sam Mendes tarafından dile getirilen ve Bond hayranlarını heyecanlandıran bir başka bilgi ise filmde kullanılacak otomobil oldu. Spectre’da Aston Martin tarafından özel olarak tasarlanan DB10 kullanılacak. Toplantıda Bond için özel olarak tasarlanan DB10 ile ilgili hiçbir detaya yer verilmedi. Elimizdeki veriler sınırlı kalınca biz de biraz hayal kırıklığına uğramadık değil… Öyle zannediyoruz ki Aston Martin DB10, muhtemelen bir V12 motoruna ve eski kalıp bir şaseye sahip olacak. Dolayısıyla Spectre’da bol taklalı, kapı kırmalı bir dünyayı kurtarma operasyonu izlememiz olası. Aston Martin DB10’a ait bilinen tek gerçek ise, tüm dünyada sadece 10 adet

üretilecek olması. Ne diyelim, bazı insanlar çok şanslı!

LİDER: DANIEL CRAIG Günümüze dek James Bond’u beyazperdede toplam 7 aktör canlandırdı. İçlerinden sadece iki tanesi (David Niven ve Roger Moore) Aston Martin kullanamadı. Daniel Craig, Spectre ile en çok Aston Martin kullanan Bond unvanına sahip olacak. Pierce Brosnan saygın bir rakip; ancak Golden Eye (1995) ve Tomorrow Never Dies (1997) filmlerinde DB5 ve Die Another Day (2002) filminde V12 Vanquish olmak üzere sadece üç kez Aston Martin kullanabildi. Spectre ile beraber iki Bond filminde daha izleyeceğimiz Daniel Craig’in her filmde bir Aston kullanacağını göz önüne alırsak, kendisi kırılması zor bir rekorun şimdilik sahibi gibi gözüküyor.

EN ÖZELİ DB5 Daniel Craig ve Spectre’ın oyuncu kadrosu

Elli yıl içerisinde Bentley’den Rolls-Royce’a, Lincoln’den Lotus’a kadar birçok önemli

marka Bond’a eşlik etti, ama sinemanın en ünlü ajanının her zaman tek bir favorisi oldu: Aston Martin. İlk olarak 1964 yılında Sean Connery’nin Goldfinger’da kullandığı Aston Martin DB5’in, fırlatma koltuğu sayesinde bugün bile pek çok kişinin hayali olduğu bir gerçek. Ne otomobilmiş ki, Golden Eye, Tomorrow Never Dies, Casino Royale ve son olarak da 50. yıl şerefine çekilen Skyfall’da da karşımızdaydı. Aston Martin DB5, 7 saniyede 100 km/s hıza (yılın 1964 olduğunu bir kez daha hatırlatalım) çıkmakla kalmayıp maksimum 230 km/s hıza ulaşabiliyordu. 6 Silindirli motorunun tasarımında ise Polonyalı ünlü mühendis Tadek Marek’in imzası vardı. DB5 ile ilgili sayısız rivayet ortalıkta dolanıyor. Otomobilin şehir efsanesi niteliğindeki bir özelliği ise filme özel olarak hazırlanan otomobilin içerisinde bir “radar tarayıcısı” olduğuna dair haberler. Biz bu bilginin gerçekliğine dair bir kanıt bulamadık ama bulanların olduğu da iddia ediliyor.


21

OCAK 2015 Efsane otomobilin yeni sahibi ise Amerikalı koleksiyoncu Harry Yeaggy. Yeaggy, 2010 yılında otomobili tamı tamına 4,6 milyon dolara satın aldı.

DBS TRAJEDİSİ Aston Martin DBS ile “On Her Majesty’s Secret Service” filminde tanıştık. Filmin çekildiği 1969 yılında henüz kurşun geçirmez camların olmayışı, filmde Bond’a pahalıya patlamıştı. Tracy ile evlendiği gün balayına giderlerken Blofeld’in asistanı tarafından uğradıkları saldırıda Bond, karısını kaybetmişti. Film boyunca sınırlı sayıda görüntüsü olan otomobilin en büyük özelliği, Bond’un çok da işine yaramayan, torpido gözüne monte edilmiş teleskoplu tüfekti. Aston Martin DBS ilerleyen zamanlarda da farklı versiyonları ile karşımıza çıkmaya devam etti. Yalnız Bond’un kullandığı ilk Aston Martin DBS’in 6 silindirli Tadek Marek tasarımı olduğunu da özellikle belirtelim.

İLK SÜPER STAR Plakadan fırlayan roket atarlar, kapı altlarından uzayıveren payandalar, polis bant tarayıcısı, tırnaklı buz lastikleri, füze hedefleme ekranı, kendini imha etme sistemi, jantlara yerleştirilmiş lazer ışınları ile Aston Martin V8 Vantage, Bond otomobilleri arasındaki ilk süperstardı. Q departmanının “kışa hazırlık” olarak nitelendirdiği bu otomobilin adına yakışır hareketleri vardı ve izleyenlerin küçük dilini yutmasını sağlamayı başarıyordu. Aston Martin, 1987 yılında vizyona giren The Living Daylights filminde, On Her Majesty’s Secret Service’da yıpranan şöhretini geri kazanmayı başarmıştı. Filmde kullanılan V8 Vantage, efsanevi Bond otomobilleri arasına girmiş bulunuyor. Q departmanının yaptıklarına diyeceğimiz yok, ancak V8 Vantage böylesine eklemelere gerek olmadan da adından söz ettirebilirmiş diye düşünüyoruz. Aston Martin’in bir diğer modeli Lagonda ile aynı motora sahip olan V8 Vantage, maksimum 265 km/s hız ile V8 motorlarının gözdesi.

EFSANE KAPIŞMA Die Another Day’de beş dakika boyunca Aston V12 Vanquish ile Jaguar XKR’ın kapışmasına şahit olmuş ve muhteşem

bir görsel şölenin keyfini sürmüştük, hatırlayacaksınız. Çekimleri İzlanda’da gerçekleşen göl sahnesinde, Aston Martin’e eklenmiş görünmezlik sağlayan kamuflaj sistemi, Jaguar’daki termal görüntüleme sistemini tabir-i caizse resmen “yemişti”. İki İngiliz otomobilin buz üstündeki gösterisini teknik açıdan ele aldığımızda, Bond’un neden açık ara önde olduğu gayet net. V12 motorlu Aston, 3,6 saniye gibi bir zamanda 100km/s hıza ulaşırken, V8 motorlu Jaguar ancak 5,2 saniyede bu hıza ulaşabiliyordu. Silindir sayılarından da anlaşılabileceği üzere Aston Martin maksimum 323 km/s hıza çıkarken, Jaguar 250 km/s hızda kalıyor. Yani deyim yerindeyse Aston buzda jilet gibi kayarken, Jaguar kuğu gibi zarifçe süzülüyor.

Jeremy Clarkson otomobili diğer DBS 9 ve Vanquish S serileri ile mukayese etmememiz gerektiğini, hepsinden daha iyi bir modelle karşı karşıya olduğumuzu üstüne basarak söylemişti. Gerçi bu durumu da içten içe kıskanmıyor değiliz hani. Kim istemez ki Jeremy gibi otomobilleri test etmeyi?

ÇİLEKEŞ ASTON Sarışın Bond’umuz, Casino Royale’de güzeller güzeli Eva Green’i ezmek yerine Aston Martin DBS V12’ye takla attırmayı tercih etmişti. Hem de ne takla atmak: arka arkaya tam 12 kez! Karadağ’ın virajlı yollarında 307 km/s hızla giderken gecenin bir körü ablayı ezmemenin bedelini Aston Martin ödedi. Aslında DBS V12’nin diğer Bond otomobillerinden bir farkı yok. Farkı yok derken, yanıltmayalım, her Aston Martin otomobil kendi zamanının en iyisi de, o yüzden. Örneğin, Top Gear programında

CARABINIERI Mİ? Quantum of Solace’ın giriş sahnesinde, Siena’nın dar sokaklarında iki Alfa Romeo 159 tarafından taciz edilen Aston Martin DBS’i hatırladınız mı? Dar alandaki hareket kabiliyeti ile bizleri nasıl da etkilemişti! Filmin kopuş anı ise canımız gibi sevdiğimiz Carabinierilerin (yani pek muhterem İtalyan “avanak polisler”) Bond’u yakalamaya çalışmalarıydı. Her detayında ufak ilerlemelerle gelişme sağlayan DBS’in bu modelinin en önemli farkı, karbon fiberden yapılma açılır kapanır koltuktu. Otomobilin 6,0 litrelik V12 motoru 4,3 saniyede 100km/s hıza ulaşıyor. Önceden de bahsettiğimiz gibi yeni Bond, filmin 50. yılı şerefine DB5’i kullanmıştı. Bu zamana kadar sarışın Bond’un kullandığı otomobillerde hız en önemli özellikti. Bu yüzden de gelecek yıl Spectre’da V12 motorlu bir Aston Martin görmeyi heyecanla bekliyoruz.

81 ARAÇ KULLANDI James Bond’u böylesine sevmemizin nedenlerinden bir tanesi de cool ajanımızın motorlu taşıt sicilinin pek bir gösterişli olması. Bond’un şimdiye dek tank ve helikopterler de dâhil olmak üzere toplamda kullandığı taşıt sayısı 81! Bu taşıtlar içerisine elbette Ferrari F355 GTS, Alfa Romeo GTV6, BMW R1200 gibi çaldığı otomobiller de var.


22

OCAK 2015

İSTANBUL’A BİR DE SÜREYYA’DAN BAKIN! Mor kukla Süreyya, bir süredir geziyor, yiyor, içiyor, fotoğraflıyor ve bunların hepsini internetteki takipçileriyle paylaşıyor. Fenomen adayı gezgin kukla ile kendisini, gizemli sahibini ve gelecek planlarını konuştuk. n Ece Budayıcıoğlu

Mehmet Yaşin ve Süreyya

İ

stanbul’u anlatan, dünyayı gezen, gördüklerinin fotoğrafını çeken ve deneyimlerini kaleme alan belki de yüzlerce blog yazarıyla tanıştık; ama bu seferki bir başka! Gezgin kukla Süreyya, alışılagelmiş blog yazarlarından farklı profili, girişiminin ardındaki gerçek hikâyesi, eğlenceli üslubu ve mor tüyleriyle takipçilerine bambaşka bir deneyim sunuyor.

KADIKÖYLÜ SÜREYYA Kukla Süreyya, her gün sokaklarda… Sabahın köründe sahibiyle birlikte uyanıyor ve atıyor kendini yollara… İşin başında, sadece hayranı olduğu Kadıköy’ü karış karış gezmekle başlayan macerası, yerinde duramayan hiperaktif bir kukla olduğundan önce şehir dışına, sonra da başka ülkelere kadar taşmış. Bazen sahibinin yorulması sebebiyle kısa aralar vermek zorunda kalsa da, aslında kısacık bir zaman dilimine dünya kadar deneyimi sığdırıyor Süreyya. Genelde çok iyi anlaştığı sahibiyle küçük sürtüşmelere sebep olan bu dinlenme meselesi dışında pek bir problemleri yok. Hatta uzaydaki aynı takımyıldızın adından gelen isimleri bile birbirinin eş anlamlısı. Tabii işin içinde bir de kuklanın ismini almasına vesile olan Kadıköy’deki

Süreyya Operası ve Cemal Süreya da var. Kısacası bir İstanbul ve edebiyat hayranı kukla ile karşı karşıyayız! Çok kısa sürede binlerce takipçiye ulaşan Kukla Süreyya’nın yazmaya başlamasının ardında ise hüzünlü bir hikaye var. Önceleri hayatını bir iş kadını olarak idame ettiren sahibinin küçüklüğünden beri en büyük tutkusu yazarlıkmış. Bu yüzden önemli bir karar alarak profesyonel hayattan ayrılmış ve hayallerinin peşinden giderek kafasında uzun süredir tasarladığı romanı yazmaya başlamış. Bu süreçteki en büyük destekçisi olan annesinin ve ardından da babasının kanser olduğunu öğrenmesiyle birlikte ise, hayatı bir anda tepetaklak olmuş. İki yıla yakın süren tedaviler ve en sonunda annesinin kaybıyla birlikte, Süreyya’nın sahibi kendisini bu zorlu süreçte en büyük motivasyon ve moral kaynağı olan çok sevdiği Kadıköy’ü gezip yaşadıklarını kaleme alırken bulmuş. Bu esnada da karşısına Kukla Süreyya çıkmış ve efsanevi ortaklık başlamış!

İLETİŞİMİ SÜPER Kukla Süreyya, iyisiyle kötüsüyle, acısıyla tatlısıyla yaşadığı her şeyi büyük bir samimiyetle anlattığı ve bunu oldukça keyifli ve akıcı bir

anlatımla gerçekleştirdiği için, bir anda ciddi bir hayran kitlesine sahip oldu. Fotoğraflarına ve paylaşımlarına yapılan yorumlara elinden geldiğince yanıt vermeye çalıştığını ve insanlarla arasındaki bu müthiş iletişimin yaptığı işten daha da keyif alması için yeterli olduğunu vurguluyor. Başlangıçta biraz utangaç takılan Süreyya, kendisini görünce kocaman gülümseyen insanların tepkilerinin ve nispeten küçük bir şehir olduğu için tanınmayacağına güvenerek rahat rahat gezdiği Uşak’ta bile takipçilerinden biri tarafından tanınıp fotoğraf çektirmiş olmanın keyfini sürüyor. Geçtiğimiz altı ay içinde İstanbul’un altını üstüne getiren, bununla da yetinmeyip Berlin, Prag, Eskişehir ve Uşak’ı da gezen Kukla Süreyya’yı her an bir çocuğun kafasını ısırıp onu güldürürken, bir kafede kahve içerken, sokak kedileriyle oyun oynarken, Mehmet Yaşin’le yemek üzerine sohbet ederken ya da gotik bir korku evini titreye titreye gezerken görebilirsiniz. Kukla Süreyya’nın maceralarını takip etmek için Instagram hesabını (Kuklasureyya), Facebook sayfasını (Kukla Süreyya) ve çok yakın zamanda açacağını müjdelediği blogunu izlemenizi şiddetle tavsiye ediyoruz! İstanbul’a ve dünyaya bir de “Süreyya’dan” bakmak lazım!


BaĹ&#x;vurular devam ediyor.




26

OCAK 2015

EVLERE ‘TRENDY’ DOKUNUŞLAR Her sene 1 Ocak sabahına uyandığımızda hayatımızda ufak da olsa bir şeyleri değiştirme ve yeniliklere kucak açma hevesi kaplayıverir içimizi. Değişikliğe evlerinden ve yaşam alanlarından başlamak isteyenler için bir Postkolik güzelliği yapalım dedik ve sizler için evlerinize taptaze bir hava getirecek yepyeni iç mekân trendlerini derledik! n Eda Yenivatan DİKEY BAHÇE FERAHLIĞI

KİLİM FOREVER!

Gün boyu trafiği, gürültüsü ve keşmekeşi bol bu şehirle boğuşup akşam olduğunda kendinizi eve atmayı başardığınızı bir hayal edin... Evinizin rahat atmosferinde otururken ayaklarınızı şöyle yeşilliklere doğru uzatabilseniz ve doğayla aranızdaki bağı şehir dışına küçük kaçamaklar yapmanıza gerek kalmadan güçlendirebilseniz harika olmaz mıydı? Son birkaç yıldır ofis ve hastane gibi alanlara ferahlık katmak için kullanılan dikey bahçe uygulamasının evlerdeki kullanımı git gide yaygınlaşıyor. Sulama sistemlerini kendi içinde barındıran bu yeşil duvarlar evinizin havasını güzelleştirmekle kalmayıp soluduğunuz kapalı mekânın havasını da tertemiz yapıyor. Bitkilerin ihtiyaç duyduğu aydınlatma sistemi de ürünle birlikte sunulduğundan, size bir tek yaşam enerjinizi yükseltecek bu bitki duvarının keyfini çıkarmak kalıyor!

Malum, her şeyin hızla ve hunharca tüketildiği bir çağdayız. Biz hep yeni şeylerin peşinden koşarken geçmişte kalan değerler bazen kendilerini hatırlatıp son trendler arasına yeniden girmeyi bir şekilde başarıyor. Mesela rengârenk dokumalarıyla anneannelerimizin sandıklarından bizlere göz kırpan göz alıcı kilimler gibi! Kullanıldığı mekânın karakterini “şıp” diye değiştiriveren kilimlerin popülaritesi bugünlerde giderek artıyor. Orijinal ve el yapımı ürünlere sahip olmak isteyenler olduğu gibi, bazı markaların ürettiği daha ekonomik reprodüksiyon ürünleri tercih edenler de oluyor. Dur durak bilmeyen kilim deseni trendi, halılardan sonra mobilyalarda, ev aksesuarlarında ve hatta ayakkabılarda bile kendini göstermeye başladı. O zaman en iyisi bu trende dâhil olmak ve kilimin evlerimize katacağı bohem havadan mahrum kalmamak!

HAVALI BETON ÜRÜNLER Son yıllarda iç mekânları saran çatı katı esintili endüstriyel dekorasyon havası, etkisini artık mobilyalarda ve aksesuarlarda da göstermeye başladı. Evinizin dekorasyonuna ‘cool’ bir bileşen eklemek isterseniz, ilk yapmanız gereken beton detaylı bu trend ürünlerden edinmek olmalı. Kaba inşaat malzemesi olarak bildiğiniz çimentoyu, dantel gibi işlenmiş bir masa tablası olarak gördüğünüzde ne kadar şık bulacağınıza inanamayacaksınız! Özellikle betonun ahşap ya da metalle bir arada kullanıldığı ev aksesuarlarından ya da beton detaylı havalı aydınlatma ürünlerinden satın alarak evinize gelenleri kıskandıracağınızı garanti ediyoruz!

SULU BOYA ETKİSİ EVDE SALINCAK KEYFİ Evinizin dekoruna biraz eğlence katmaya ne dersiniz? Öyleyse hemen evinizin en güzel köşesine bir salıncak kuruverin! Özellikle yüksek tavanlı bir eviniz varsa, kurduğunuz bu salıncak iç mekânın havasına hava katacak ve misafirlerinizi de muhtemelen salıncağı kapma telaşı saracak! Mekânda salıncağın sallanma mesafesini karşılayacak yeterli yeriniz varsa, yapmanız gereken tek şey bildiğimiz klasik tipte bir salıncağı dekoratif halatlarla tavana tutturmak. Kullanım alanınız kısıtlıysa, koltuk tipi modelleri tercih ederek daha az sallanabilen ama içine gömülüp keyifle yayılabileceğiniz bir salıncak da hazırlayabilirsiniz.

Sulu boya artık tuvallerden çıkıp, evlerimizin dekorasyonuna da bulaşıyor. Renkler arasındaki pastel geçişler, mekanlarda sofistike bir atmosfer yaratıyor ve evlerin şıklığını bambaşka boyutlara taşıyor. Özellikle duvar kâğıtlarında kullanımı yaygınlaşan sulu boya desenler, perde ve nevresim gibi ev tekstil ürünlerinde de kullanılıyor. Sulu boya modasının mekânlara kattığı zarif etkiyi yakalamak için dikkatli olunması gereken noktalar, parlak ve yumuşak renk geçişlerindeki dengeye dikkat etmek ve bu desenlerin kullanım alanlarını öyle çok da abartmamak. Ee, ne demişler, “Az çoktur!” Sulu boya etkisini kullanma fikri evinize yapacağınız en iyi dokunuşlardan olabilir.


MÜZİK O

C

A

K

2

0

1

5

ALTIN GRAMOFON VAKTİ GELDİ MÜZIK dünyasının en prestijli ödülleri olarak bilinen Grammy ödüllerinin 2015 yılı adayları belli oldu. Adaylar bu yıl görkemli bir toplantı yerine oldukça ilginç bir yöntemle duyuruldu. Aralarında Alanis Morisette, Ezra Koenig, Rivers Cuomo, Jared Leto, Kylie Minogue ve LL Cool J gibi dünya çapında yıldızların bulunduğu isimler, farklı kategorilerden aday gösterilen isimleri şahsi Twitter hesapları üzerinden açıkladılar. Yılın albümü dalında ödüle aday olan isimlerse “A Very Grammy Christmas” adlı özel bir programla CBS kanalından duyuruldular. Dilerseniz adaylara hep birlikte bir göz atalım... Yılın albümü dalında Grammy’ye aday olan isimler Beck, Beyoncé, Sam Smith, Ed Sheeran ve Pharrell Williams. Yılın en başarılı kaydı dalındaki Grammy adayları Iggy Azalea, Sia, Sam Smith, Taylor Swift ve Meghan Trainor. Yılın şarkısı dalındaki Grammy adayları ise bir hayli iddialı şarkılardan oluşuyor: Sia’dan Chandelier, Taylor Swift’den Shake

It Off, Meghan Trainor’dan All About That Bass, Sam Smith’den Dark Child ve Hozier’in satış rekorları kıran single’ı Take Me to Church bu dalda kıyasıya rekabet edecekler. En iyi rock albümleri kategorisinde de ciddi kapışmalar yaşanacak gibi gözüküyor. Altın gramofonu bu yıl U2, The Black Keys, Beck, Ryan Adams ve Tom Petty gibi babalar kovalayacak. Yılın rap albümlerinde de büyük ve iddialı isimler var. Eminem, Childish Gambino, Schoolboy Q, Common, Wiz Khalifa ve Iggy Azalea sokaklardan stüdyolara taşan rap müziğin bu yıl başarılı bulunan temsilcileri. Bu kadar farklı kategori arasında bizim de banko kazanacak gözüyle baktığımız bir kategori ve sanatçı da var elbette. “Gone Girl” filminin müziklerini yapan Trent Reznor ve Atticus Ross, görsel bir medya için yazılmış en iyi soundtrack dalında bizce ödülü sonuna dek hak ediyorlar. 8 Şubat’ta düzenlenecek Grammy ödül törenini merak ve heyecanla bekliyoruz!

İLK AKILLI KULAKLIK EĞER kullanacağınız bir sonraki akıllı cihazın kolunuzda olacağını düşünüyorsanız, “The Muzik” ile tanıştıktan sonra fikriniz değişebilir, bizden söylemesi. The Muzik On-Ear kulaklıkları, dünyadaki ilk akıllı kulaklıklar olarak lanse edildi. Bu “cin” alet dokunarak ya da kaydırarak parçaları değiştirmenin yanı sıra kullanıcıya ses kontrolü veya çalma/durdurma opsiyonlarını da sunuyor. Siri uygulamasını açtığınız taktirde ne dinlediğinizi sosyal medya veya e-mail üzerinden eşle dostla paylaşabiliyorsunuz. Alüminyum gövdeli The Muzik, fiyat/performans dengesi ile pazarda kendine yer açacağa benziyor. Hafızalı kulak yastıkları, entegre kontrol tuşları, keyfinize göre modifiye edebileceğiniz kısa yollar ve hareket sensörleri ile kulaklığınızı dilediğiniz gibi kişiselleştirip müziğin keyfini çıkarmaya hazır olun.


28

OCAK 2015

ALTIN KÜREYE GERİ SAYIM 72. ALTIN KÜRE ÖDÜLLERI, 11 Ocak’ta düzenlenecek enfes bir törenle sahiplerini bulacak. Televizyon ve sinema dünyasının ünlü isimlerine verilen bu ödüllerin sayfalarımızı ilgilendiren kısmıysa sevdiğimiz müzisyenlerin de kendi dallarında önemli adaylıklara sahip olmaları. Hollywood Foreign Press Association tarafından düzenlenen törende, özellikle bu yılın sinema filmleri için bestelenen şarkılar arasında çok güçlü adaylar var. Tim Burton’ın “Big Eyes” filmiyle aynı adı taşıyan şarkısıyla aday gösterilen Lana del Rey, ödülün en kuvvetli adayı olarak gösteriliyor. John Legend ve Common’ın beraber yazıp seslendirdikleri Glory, “Selma” adlı filmde oldukça beğenilmişti. Patti Smith imzalı Mercy Is adlı şarkı “Noah” filminde yürekleri titretmişti. Günümüze yeniden uyarlanan çocuk müzikali “Annie”nin repertuvarında yer alan Opportunity’de Sia imzası var. Lorde’un “The Hunger Games: Mockingjay Part 1”de seslendirdiği Yellow Flicker Beat, ödülün en kuvvetli ikinci adayı olarak büyük dikkat çekiyor. Özgün film müziği dalındaki adaylar arasından Trent Reznor ve Atticus Ross’un “Gone Girl” filmine yaptığı besteler ise tüm otoritelerin fikir birliğine ulaştığı bir diğer Altın Küre Adayı...

ÜNLÜ YILDIZLARA ÇALINTI BESTE DAVASI JAY Z, Timbaland ve Beyoncé son zamanların en çok ses getiren telif hakkı davasıyla karşı karşıya. Timbaland ve Jay Z, daha geçtiğimiz ay Empire State of Mind adlı şarkının telif hakkı davasından beraat etmişken, şimdi kendilerini Beyoncé ile yepyeni bir davanın göbeğinde buldular. Davaya konu olan şarkı Beyoncé’nin kariyerinin en önemli şarkılarından biri olan Drunk in Love. Macar şarkıcı Monika ‘Mitsou’ Miczura’ya göre Drunk in Love’ın bir bölümü, kendisine ait olan ve 1995 yılında yayımlanan Bajba, Bajba Pelem adlı şarkıyla birebir aynı. Taraflar gelecek ay mahkemede hesaplaşacaklar. Ancak mahkeme heyetinin bu süreç bitene kadar Drunk in Love’ın kamusal alanlarda icra edilmesi ve çalınmasını yasaklatma kararı Amerika’da büyük şaşkınlıkla karşılandı.

KURT COBAIN BELGESELİ GELİYOR HBO kanalı yüksek bütçeli müzik belgeselleri yayımlamaya devam ediyor. Daha önce Beyoncé, Foo Fighters ve Bruce Springsteen gibi dünya müziğinin zirvesindeki isimlerle ortak belgeseller yayımlayan kanalın 2015 yılındaki ilk müzik projesi bir Kurt Cobain belgeseli olacak. Belgeselin en önemli özelliği Kurt Cobain’in kızı Frances Bean’in uygulayıcı yapımcı olarak işin başında duruyor olması. Cobain’in eşi Courtney Love’ın ise bu belgeselde yer almayacağı ya da katkıda bulunmayacağı basın danışmanı tarafından açıklandı. Belgeselin yönetmeni Brett Morgen, Courtney Love’ın kendisine çok yardımcı olduğunu ve Kurt’ün pek çok şahsi eşyasını kullanmasına izin verdiğini söylüyor. Morgen’a göre Love’ın bu belgeselde yer almak istememesi tamamen şahsi tercihi; ancak kızının projede söz sahibi olacak olmasından son derece hoşnut.

SOUTH PARK’TAN HOLOGRAM ATAĞI YETIŞKIN temalı çizgi filmlerin en sevileni ve en uzun soluklularından biri olan South Park, gün geçmiyor ki müzik ve eğlence dünyasıyla ilgili bir bomba daha patlatmasın. Bu aralar özellikle de ölmüş sanatçıların hologramlarıyla konserler vermelerine kafayı takan South Park ekibi, bu mevzuyla dalgasını ilk geçtiğinde pop müziğin kralı Michael Jackson, rap müziğin babalarından Tupac ve henüz şöhretinin baharında olan Lorde hologramlarıyla ortalığı birbirine katmıştı. Dünya çapında o kadar fazla olumlu geri dönüş aldılar ki hologramlı bir bölüm daha yapacaklarını duyurdular. Yeni hologram bölümünde grunge müziğin acı kaybı Kurt Cobain, dünya müziğinin türler üstü kralı Elvis Presley ve son günlerde başı taciz davalarıyla ağrıyan Bill Cosby yer alacak!


29

OCAK 2015

BOB DYLAN’DAN ÖZEL KONSER DÜŞÜNSENIZE devasa bir konser alanında tek başınızasınız, etrafınızda size çarpan ya da dokunan başka hiç kimse yok. Sakince koltuğunuza kurulmuş, sevdiğiniz sanatçının sahneye çıkmasını bekliyorsunuz. Derken o an geliyor ve hayranı olduğunuz şarkıcı sahneye gelip sadece size özel bir konser veriyor. Size güzel bir haberimiz var: Böyle bir tecrübe yaşamak için artık multi-milyarder olmanıza gerek yok. Experiment Ensam adlı şirket, bu hayali gerçekleştiren konser serilerinin ilkine efsane isim Bob Dylan’la başladı. Fredrik Wikingsson adlı talihli izleyici katıldığı kurayı kazandı ve Bob Dylan’ın kendisine özel olarak verdiği konseri izledi. Bu konser hakkında daha fazla bilgi almak ve belki de sıradaki konserin talihlisi olmak için Experiment Ensam’ internette araştırmanızı tavsiye ederiz.

MARANGOZ JACK JACK WHITE’IN The White Stripes’ın ilk yıllarında bile para kazanmak için marangozluk ve döşemecilik yaptığını biliyor muydunuz? O yıllarda iş arkadaşı olan Brian Muldoon’la The Upholsterers (Döşemeciler) adlı bir grup kurmuştu ve birkaç şarkı kaydedip bunları yayımlayacak şirket arayışına girişmişlerdi. Zamanının ötesinde müzik yapan The Upholsterers kendisine şirket bulamayınca, kafadan kırık kankalar ellerindeki yüz kadar single’ı döşemesini yaptıkları mobilyaların içlerine yerleştirmişlerdi. Bu olayın üzerinden yıllar geçti ve Jack White dünyaca ünlü bir yıldız oldu... Geçtiğimiz ay ise iki adet The Upholsterers single’ı koltuklarının döşemelerini değiştirtmek isteyen insanlar tarafından tesadüf eseri keşfedildi! Bu olay üzerine gaza gelen Jack White eğer döşemelere gizlenen tüm single’lar bulunursa The Upholsterers şarkılarını ücretsiz olarak paylaşacağını duyurdu!

ROCK MÜZESİNİN YENİ SAKİNLERİ BELLİ OLDU ROCK AND ROLL Hall of Fame + Museum, tüm zamanların en prestijli Rock’n Roll mabetlerinden biri ve her sene sanat yaşamında 25 yılını doldurmayı başarmış dev isimleri bünyesine katarak büyümeye ve gelişmeye devam ediyor. Bilindiği gibi bu müzeye dahil olmak için sadece 25 yılı doldurmak yeterli değil. Halk jürisinin oylaması da Hall of Fame yetkililerinin adayları belirlemesinden sonra çok büyük önem taşıyor. Her sene ya birbirinden tuhaf olaylara, ya sanatçı kaprislerine ya da muazzam şovlara sahne olan müzeye katılmaya bu yıl hak kazanan isimler açıklandı. 2013 yılında aramızdan ayrılan Lou Reed, efsane punk-rock grubu Green Day, Joan Jett & the Blackhearts, 1990 yılında ölen gitar müziğinin efsane ismi Stevie Ray Vaughan, Bill Withers ve Paul Butterfield Blue Band bu yıl oldukça güzel geçeceğini umduğumuz bir törenle Rock and Roll Hall of Fame + Museum bünyesine katılarak ölümsüzleşecekler. Bu yıl katılmak için aday olup da halk oylamasından çıkamayan sürpriz isimlerden bazılarıysa The Smiths, Nine Inch Nails, Chic, Sting ve Kraftwerk!

JOHNNY DEEP’TEN KANKASINA DESTEK RYAN ADAMS ve Johnny Depp’in kankalığını bilmeyen yoktur. Depp defalarca Ryan’ın sahnesine konuk olmuş ve müzikle alakalı verdiği her röportajda kendisinden övgüyle bahsetmiştir. İkili geçtiğimiz ay bir gece stüdyoda sabahladı ve Depp’in yazdığı bir gitar melodisinden yola çıkarak No Shadow adlı bir parça kaydetti. Single 13 Ocak’ta dünya çapında yayımlanacak. Ryan’ın anlattığına göre Depp, çok sıkıldığı bir uçak seyahati sırasında bu melodiyi bulmuş, telefonuna kaydetmiş ve soluğu stüdyoda almış. Melodiye hayran kalan Adams da hemen Depp’le oturup şarkı üzerinde çalışmaya başlamış. Hatta Deep, sözleri stüdyoda bulunan külüstür bir daktiloda yazıvermiş ve tam altı saat sonra şarkının ilk kaydı hazırmış bile! Depp ve Adams ortaklığı daha önce de “Kim” ve “Feels Like Fire” adlı iki şarkıda hayat bulmuştu.


OCAK 2015

30

BU YAZ ÇOK SICAK GEÇECEK! Yaz denince aklımıza müthiş kadrolu Avrupa müzik festivalleri geliyor! Ülkemizde bir arada görmeyi hayal dahi edemeyeceğimiz kadrolarla aklımızı alan bu festivallerin 2015 kadroları da yavaş yavaş açıklanmaya başladı. Sene başından yaz planları yapan müzikseverler için 2015’in en umut vadeden beş festivaline mercek tutuyoruz. n Erdem Tatar biletler hızla tükeniyor; bu yüzden elinizi çabuk tutmanızı tavsiye ediyoruz. Rock Werchter’in liste başı isimleri Foo Fighters, Pharrell Williams ve Muse olarak belirlendi. Bu isimlere ek olarak Lenny Kravitz, The Chemical Brothers, Florence + The Machine ve Damien Rice da gönül tellerinizi titretip dans ettirmek için kadroda yerlerini alacaklar!

DOWNLOAD FESTIVAL 12-14 HAZİRAN (İNGİLTERE) ROCK AM RING ROCK IM PARK 5-7 HAZİRAN (ALMANYA) Nürburg ve Nüremberg’de aynı hafta sonunda düzenlenen festival, bu yıl 30. yılını kutluyor. Her sene inanılmaz kadrolara ev sahipliği yapan bu ikiz festivalde önümüzdeki yazın tepedeki isimleri resmen parmak ısırtıyor! Foo Fighters, Die Toten Hosen, Slipknot ve The Prodigy, yaklaşık 80.000 kişinin katılacağı festivali el birliğiyle sallayacak! Punk rock’ın dev ismi Rise Against, ünlü gitarist Slash, rock müziğin ikon isimlerinden Marilyn Manson, yeni albümleriyle çok sükse yapan Interpol ve Hozier festivalde sahne alacak 100’e yakın isimden sadece bazıları. Bu kadro dönüşümlü olarak hem Rock am Ring’de hem de Rock im Park’ta sahne alacak. Bizden tavsiye; Rock im Park’ın yeşilliği bol festival alanı çok daha cazip!

ROCK WERCHTER 25-28 HAZİRAN (BELÇİKA) Adını, Belçika’nın Werchter şehrinden alan Rock Werchter, her sene muhteşem katılımcıları ve rengârenk festival ortamıyla rakiplerini solluyor. Bu yılki kadronun ilk halini açıklarken iddialı isimlere yer veren festivalin kadrosuna yaza kadar onlarca grup daha eklenecek. Fakat

Rock ve metal müziğin mabedi olarak anılan Donington Park’ta on yılı aşkın süredir düzenlenen Download Festival da kadrosunun ilk bölümünü açıkladı. Festivalin ağır topları

hafta sonunda iki farklı şehirde düzenlenen festivallerden. Kadroların farklı günlerde dönüşümlü olarak sahne aldığı siyam ikizi festivalin hem Reading hem de Leeds’deki alanları mükemmel; o yüzden istediğiniz herhangi birine gönül rahatlığıyla katılabilirsiniz (Bu arada Reading’in, Londra’ya oldukça yakın olduğunu belirtelim). Festival, bu yılki kadro duyurusunu oldukça ağırdan almasına rağmen Metallica’nın 2015’te vereceği tek İngiltere konserine ev sahipliği yapacağını duyurarak rakiplerine fark attı bile. Bu sene patlama yapan hip hop grubu Run the Jewels ve hardcore efsanesi Refused da ilk etapta duyurulan isimler arasında!

BILBAO BBK LIVE 9-11 TEMMUZ (İSPANYA) Bilbao kentinin en uzun soluklu müzik festivali olan Bilbao BBK Live bu sene onuncu yılını kutluyor. Kadro duyurusunu erken yapan festivalde 100 civarı grup sahne alıyor ve

maskeli çete Slipknot, alternatif rock müziğin en sevilen isimlerinden Muse ve rock müziğin efsane ismi Kiss olacak. Bu isimlere ek olarak, jübile öncesi son Avrupa turnesiyle sahneye çıkacak Mötley Crüe, yeni albüm hazırlıklarında olan Faith No More, heavy metalin lider ismi Judas Prist ve ‘80’lerin kült figürü Billy Idol da var. Kadronun tamamı için yaklaşık 100 kadar grubun daha açıklanması bekleniyor.

READING & LEEDS 28-30 AĞUSTOS (İNGİLTERE) Ada’nın en köklü festivallerinden olan ve her sene duyurduğu kadrolarla tabir-i caizse resmen şov yapan Reading & Leeds de aynı

120.000 seyirci her yılın temmuz ayında bu eğlencenin içinde kendisine yer buluyor. Muse, bu yıl festivalin yıldız ismi. The Jesus and Mary Chain, Ben Harper, Counting Crows ve Future Islands da kadronun diğer açıklanan isimleri arasında göze çarpanlar.


Untitled-14 1

22/12/14 11:52


OCAK 2015

ADVERTORIAL

32

B&O PLAY ÜRÜNLERİNDEN HANGİSİNİ İSTEMİŞTİNİZ? Dünyanın en iyi high-end ses ve görüntü sistemi üreticilerinden biri olan Bang & Olufsen, BeoPlay ürün gamı ile hem teknoloji hem tasarım tutkunlarına hitap ediyor. İşte Bang & Olufsen’ın Nişantaşı mağazasında bulabileceğiniz bu ürünlerden bazıları. BEOPLAY A8 Artık iPhone’unuzda veya iPad’inizde en sevdiğiniz şarkıyı dinlerken, tek bir vuruşu bile kaçırmadan gerçek bir Bang & Olufsen ses deneyimine geçiş yapabilirsiniz. Nasıl mı? Yeni BeoPlay A8, Apple AirPlay ile müzik akışı sağlıyor. iPhone’unuz veya iPad’iniz ile odaya girdiğinizde, BeoPlay A8 cihazınızı algılıyor ve size müziği iki yönlü hoparlörler ve görkemli D Sınıfı amplifikatörlerden dinlemeyi tercih edip etmeyeceğinizi soruyor. Nasıl, hayır diyemeyeceğiniz bir teklif değil mi? Farklı kumaş hoparlör kapağı seçenekleri ile satışa sunulan ürün, masa üzerinde 22 derecelik dönüş açısına sahip. Fiyatı 1250 Euro.

BEOPLAY A9 Şık tasarımı, entegre kablosuz bağlantı özelliği ve teknik donanımı ile müzik dinleme alışkanlıklarını tamamen değiştirecek olan BeoPlay A9, toplam 480 Watt gücüne sahip 2.1 bas hoparlör sistemi ile müziğin ritmini kristal netliğinde yeniden keşfettirecek. Zamana meydan okuyan dairesel tuval şeklindeki tasarımında 5 adet aktif hoparlörü barındıran BeoPlay A9, düşük tonlarda bile Adaptive Bass Linearisation teknolojisi sayesinde şaşırtıcı bir deneyim sunuyor. Estetik açıdan da tüm detayların düşünüldüğü üründe ön paneldeki kumaş kapaklar istenildiğinde siyah, beyaz, gümüş gri, kırmızı, kahverengi ve yeşil renk seçeneğiyle kolayca değiştirilip farklı ahşap ayaklarıyla da özelleştirilebiliyor. Kablosuz ağ oturumu paylaşımı (WNLS), hat ve USB girişine de sahip olan ürünün fiyatı 2 bin 675 Euro.

BEOPLAY A2 Dünyanın ilk her yöne ses çözümüne sahip düz hoparlörü Tru360 ile donatılan BeoPlay A2, nereye yerleştirilirse yerleştirilsin dinleyen herkesin sesi eşit kalitede duymasını sağlıyor. Ultra portatif ürünün her iki yanında Bang & Olufsen’in “Power Response Enhancement” (Güç Tepkili Geliştirme) isimli yeni özelliğe sahip iki kanal yer alıyor. Kenarlarda eşit yüksek frekans sağlamak için ana sürücünün arka tarafında ilave edilmiş bir tweeter daha bulunuyor. Böylece ana hoparlör sürücülerinin düşük frekanslarda her yöne ses dağıtımı ile birlikte True360 ses deneyimi olarak tanımlanan güçlü, tüm odayı dolduran müzik kalitesi ortaya çıkıyor. BeoPlay A2, tek batarya şarjıyla müziğe ve eğlenceye 24 saat devam etmek için gerekli güce sahip oluyor. Tasarımıyla tüm dünyada ses getiren bu ürünün yeşil, gri ve siyah renkleri arasında seçim yapmakta zorlanabilirsiniz. Fiyatı 550 Euro.

BEOPLAY H3 & H6 Kulak üstü kullanım için geliştirilen H6, neodimyum mıknatısı, 40 mm sürücüsü ve dahili bas portu ile kullanıcısına en iyi mesafede gerçek ve benzersiz bir ses performansı sağlıyor. Kulak içi kullanım için geliştirilen H3 ise 10.8 mm sürücüsü, Mikro Bas portu, 23 havalandırma deliği ile dinamik ve dengeli bir deneyim sunuyor. En iyi ses deneyimini elde edebilmek için insan kulağının kıvrımları ve şekline ilişkin birçok kapsamlı çalışma sonucunda geliştirilen H3 ve H6, bu sayede ses kaçağını en aza indirgeyerek en uygun geometride, her ses seviyesinde en detaylı müzik keyfini yaşatıyor. Ünlü endüstriyel tasarımcı Jakob Wagner tarafından kalite ve işlevsellikten taviz vermeden tasarlanan H3 ve H6, hafiflikleriyle varlığını unuttururken, sağlamlıkları ve çizilmelere karşı dayanıklı olmasıyla da ön plana çıkıyor. BeoPlay H3’ün fiyatı 280, BeoPlay H6’nın fiyatı ise 490 Euro.


MODA O

C

A

K

2

0

1

5

PUMA’DAN HAVALI ANLAŞMA PUMA starlarla işbirliğine doymuyor. Ünlü marka, Beyonce’nin kardeşi Solange Knowles ile aklımızı başımızdan alan rengarenk tasarımlara imza attığı çalışmadan sonra, şimdi de bir yıl içinde moda konusunda level atlayan Rihanna ile anlaştı. Artık resmen bir moda ikonu sayılan ve ne giyse olay olan Rihanna, Puma ile işbirliğini geçtiğimiz günlerde açıkladı. Puma’nın global marka temsilcisi olmaya hazırlanan yıldız, Puma’nın Women’s Training kadın koleksiyonunun

kreatif direktörlerinden biri olarak, tarzını ve yenilikçi ruhunu markanın koleksiyonuna katacak. Rihanna’nın durdurulamaz ruhu ve yaratıcı enerjisi, Puma’yla müthiş bir uyum sağlayacak gibi görünüyor. Ünlü yıldızın kişiliğini, spor sevgisini, ruhunu ve tarzını ayakkabı ve giyim koleksiyonlarına aşılayacağından eminiz. Kalıpları kırma konusunda artık bir uzman haline gelen Rihanna, Puma için ne gibi yeniliklere imza atacak açıkçası merakla bekliyoruz.

ALLDESIGN 2015’E HAZIR MIYIZ? “Aklın gözüyle görmek” mottosuyla yola çıkan ve dördüncü kez düzenlenecek olan alldesign İstanbul, tasarım ve teknoloji dünyasının dâhilerini bir araya getirmeye hazırlanıyor. Yenilenen konseptiyle yaratıcı endüstrilerin yanı sıra bu yıl ilk defa gelişen teknolojiler konusunu da ele alacak olan alldesign, 19-21 Şubat tarihleri arasında İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleşecek. alldesign 2015’te, bilgi telekomünikasyon teknolojileri, nano-teknoloji, akıllı malzemeler, robotik ve yapay zeka teknolojileri başta olmak üzere, gelişen teknolojiler alanında dünyaca ünlü yerli ve yabancı isimler, markalar ve kurumların tasarım dünyasıyla buluşması hedefleniyor. Birbirinden ünlü ve başarılı isimlerin bir araya geleceği organizasyonun tarihini şimdiden ajandalarınıza not edin.

www.alldesignistanbul.com


34

OCAK 2015

DESENLERİN KRALİÇESİ

KIŞA MEYDAN OKUMAK İÇİN! BU SOĞUK kış aylarında duyduğumuz en güzel haberlerden biri var sırada: Nike’ın hastası olduğumuz ayakkabı tasarımları, kötü hava şartlarına meydan okumak için “Nike SneakerBoot Koleksiyonu”nda bir araya geliyor. Nike’ın koşu, basketbol ve fitness kategorisindeki ikonik tasarımları, yeni teknolojilerle bir araya gelerek soğuk ve karanlık kış günlerinde ayağı sıcak ve kuru tutan şık alternatifler olarak karşımıza çıkıyor. Peki bu koleksiyona hangi efsane modeller dahil? Air Max 90 Sneakerboot, Air Max 1 Sneakerboot, Lunar Force 1 Sneakerboot, Lunarfresh Sneakerboot, Lunarelıte Sky Hi Sneakerboot, Roshe Run Hi Sneakerboot, Air Trainer Sc Sneakerboot, Dunk Sky Hi Sneakerboot ve Roshe Run Sneakerboot. Şahane renkleri ile de dikkat çeken koleksiyonda bizim favorilerimiz hangileri mi? Tabii ki efsane Air Max’ler!

DESEN tasarımları ile dünya çapında üne sahip İngiliz tasarımcı Orla Kiely, ayakkabı markası Clarks ile işbirliği yaptı. Renk, desen ve doku aşkıyla tanınan tasarımcı, kendi çağdaş stilini 60’lar ve 70’lerle birleştirmiş ve 6 farklı stilden oluşan koleksiyonunu geçtiğimiz yılın Şubat ayında düzenlenen Londra Moda Haftası’nda görücüye çıkarmıştı. 2014’te ilk olarak İngiltere’de satışa sunulan koleksiyon, ikinci yılında Türkiye Clarks mağazalarında da satışa sunuldu. Dünyaca ünlü bir fenomen olan Kiely, desen çalışmalarını Clarks marka ayakkabılarının tabanında devam ettiriyor. Koleksiyon t-profilli bir platform topuklu ayakkabı, topuklu bir Mary-Jane ve içinde modadan esintiler barındıran daha günlük stillerden oluşuyor. Kate Middleton, Alexa Chung, Kiera Knightley, Kirsten Dunst ve Zooey Deschanel gibi ünlü isimlerin de beğeni ile takip ettiği Orla Kiely’nin Retro ve ikonik İngiliz esintileri taşıyan koleksiyonuna Clarks mağazalarından ulaşabilirsiniz.

“UTANMAZ” ŞALLAR FULAR ve şal takmayı sadece ciddi ve sıkıcı insanlara özgü bir şey zannedenlere ders niteliğinde cevap veren bir koleksiyonla karşı karşıyayız! Özgür ruhlu, hayal kurmaktan vazgeçmeyen, güçlü ve bağımsız yaşam tarzını benimsemiş kişiler için eşsiz ve renkli bir dünya yaratan ‘Shameless’ koleksiyonu, şal dünyasına çağ atlatacağa benziyor. İpeğin ana vatanı olan Bursa’da dokunarak üretilen şallar, Tukutukum markasının şaheserleri. Türk ipek dokuma geleneğini modern tasarımlarla birleştirerek eğlenceli, sofistike, rengarenk bir ipek şal koleksiyonu sunan Tukutukum modayı takip edenlere değil, yaratanlara sesleniyor adeta! Online satış da yapan markanın ürünlerine ve detaylı bilgilere tukutukum.com adresinden ulaşabilirsiniz.

STİL ARTIK EVİMİZDE! SOKAKLARDA moda haftasından fırlamış gibi gezerken, evde bu parıltılı stilimizden eser bulamadığımız ve tam da “biri tarzımıza el atarak bizi bu kişilik bunalımında kurtarsın artık” dediğimiz anda karşımıza çıktılar! Bizi çocukluğumuzun çizgi kahramanları ile süslü pijamalardan kurtarıp yepyeni bir çağa atlamamızı sağlayan markanın adı, Pop-lin. El yapımı birbirinden güzel pijamalara imza atan Pop-lin, 2010 yılında İstanbul’da kurulmuş. Tasarımlarında pastel renkler, saf kumaşlar ve doğal materyallere doyan markanın tasarımcıları Işıl Çobanoğlu ve Duygu Gürses. Yeni yıla yepyeni pijamalar ile başlayıp yepyeni bir sayfa açmak isteyenler Pop-lin’in web sitesine bir göz atsın! H www.pop-lin.com H


35

OCAK 2015

BERESİZ KIŞ GEÇMEZ!

Elif Akaydın

KIŞIN en sevdiğimiz aksesuarı rengarenk bereler! Bir ürün tarzımızı ortaya koymaya, kalıplardan sıyrılmaya ve görünüşümüze neşe katmaya ancak bu kadar yardım edebilirdi. Belki de bu yüzden bere aşkımızı körükleyen ve bize stil patlaması yaşatan tasarımlara rastlayınca çocuk gibi seviniveriyoruz. Modacı Selin Baltacıoğlu da bunlardan biri. Koleksiyonlarına genellikle stil sahibi ve enerji dolu bir kimlik yansıtan modacı, bu sevimli berelerin tasarımcısı. Hepsinden birer tane edinip koleksiyonlarını genişletmek isteyenler Baltacıoğlu’nın ürünlerine çeşitli alışveriş sitelerinden ulaşabilir. Berelerin fiyatı 35-40 TL arasında değişiyor.

H www.selinbaltacioglu.com H

TAVUĞUMU TAKTIM KOLUMA... BUGÜNE KADAR “Bir beton yığını olan bu şehirde hayatında kolumuza tavuğumuzu alıp gezdiremiyoruz ayol!” diye bir şikayetiniz olmamış olabilir. Ama sevimli ötesi bu tavuk çantayı gördükten sonra bu büyük eksikliğin farkına varacaksınız! Gıdaklamaktan aciz, yumurtlamaktan yoksun tavuğumuzun en güzel becerdiği iş, ihtiyaç duyduğunuz tüm eşyaları sizin için taşımak. Sokakta tüm bakışları üzerinize toplayacak, ortamlarda muhabbet başlatmanızı sağlayacak tavuk çanta tam bir yaratıcılık ürünü. Firebox sitesinde online olarak satılan ürünün fiyatı ise 25 Pound. H www.firebox.com H

SİZİN ÇANTANIZ HANGİ ŞEHİR? HER şehrin kendine özgü bir ruhu vardır. Bu ruh yeri gelir insanlarını şekillendirir, yeri gelir o şehirde bulunan nesneleri... Elif Akaydın’a göre de bulunduğu şehirler çantaları şekillendirmiş. Niye mi, çünkü kendisi Patent of Heart adını verdiği ve adını taşıdığı şehri simgeleyen çantalar tasarladığı bir koleksiyon oluşturmuş. Koleksiyonda Floransa sokaklarında gezerken sizi yerelleştirecek FLORENCE, Galata kulesini andıran İstanbul gezintinize eşlik eden GALATA, Londra modasına ayak uydurmanızı sağlayan tek saplı LONDON, New York gibi her saat şekil değiştirebilen NEW YORK, zarafet ve asalet sembolü PARIS, kompakt ve uyumlu TOKYO gibi şehirler/çantalar bulunuyor. Patent of Heart koleksiyonundaki çantaların fiyatları 260 ile 770 TL arasında değişiyor. Aslen İstanbullu olan fakat tasarım stüdyosu New York’ta bulunan Akaydın’ın koleksiyonundaki tüm parçalar Türk derisinden üretiliyor. Ürünlerle ilgili detaylı bilgi almak için www.patentofheart.com’a, çantaları satın almak için www. shopthedesign.com’a göz atabilirsiniz.


36

OCAK 2015

NEDİR BU NORMCORE? Uzun zamandır çığır açacak yeni bir trend çıkmıyor diye kendi kendinize düşünüyorsanız, çok yanılıyorsunuz. 2014 yılının en çok ‘google’lanan trendi normcore’un asıl yüzünü arkanıza yaslanın ve bir de bizden dinleyin... n Pınar Özbakır

H

er şey geçtiğimiz Şubat ayında trendleri tespit eden Amerikan K-Hole firmasının ortaya yepyeni bir kelime atması ile başladı. New York Magazine’in de üzerine bir makale yazması ile iyice patlayan bu kelime ‘normal’ ve ‘hardcore’ sözcüklerinin birleşiminden oluşan ‘normcore’du. Normcore, yavaş yavaş yayıldı, genellikle yanlış anlaşıldı ama 2014’ün en çok google’lanan trendi olarak da karşımıza çıkmayı başardı. Google’lanıyordu çünkü kimse bu trendin ne olduğunu doğru dürüst anlayamamıştı. Peki sahiden de nasıl bir şeydi bu normcore trendi?

MODA TRENDİ DEĞİL Normcore, aslına bakarsanız bir moda trendi değil. İsmin yaratıcısı K-Hole, onu tamamıyla davranışsal bir trend olarak ortaya atmıştı. Fakat New York Magazine’de çıkan ve bu kelimenin popülerleşmesini sağlayan makalede, trendin moda yönüne ağırlık verilmesi ile yanlış anlaşılmalar silsilesi başlamış oldu. Bu yanlış anlaşılan versiyonda normcore, dikkat çekmemek adına silik kıyafetler giymek, basit ve önemsiz parçalardan oluşan kombinler yapmak ve 90’lı yılların Amerikan babalarınınkine benzer bir tarza sahip olmak idi. Mesela sade beyaz bir tişörtü eski moda bir kot pantolon ile kombinlemek altına da Adidas Stan Smith gibi son derece düz ayakkabılar giymek gibi... Fakat tüm bunlar aslında normcore değil, K-Hole’un daha önceden

tanımladığı başka bir trend olan ‘ActingBasic’in ta kendisiydi. Yani birçoklarının yanlış anladığı gibi normcore, aslında annelerimizin giydiği pantolonlar ya da Jerry Seinfeld tarzından ibaret değil. Yaratıcılarına göre bu trend, adaptasyon ve empati kurabilmek ile ilgili. Normcore takip ettiğiniz her faaliyete şekilcilik derecesinde adapte olabilmek diye de tanımlanabilir. Bu ne mi demek? Örneğin, bir maça tuttuğunuz takımın maskotunun kostümünü giyerek gitmek, daha sonra katıldığınız bir rock konserinde ise bütünüyle bir rocker gibi giyinmek gibi. Yani bu trend bulunduğunuz ortama tamamıyla adaptasyon sağlamakla ilgili. Futboldan ya da rock müzikten anlamayabilirsiniz; ama yine de kalabalığın ruhundan etkilenmeyi sürdürebilirsiniz. Trendin yaratıcıları adapte olabilmenin aidiyet yarattığını düşünüyorlar. Yani buradan da anlayacağınız gibi normcore bir moda trendinden çok daha fazlası...

AYNI AMA ORİJİNAL Normcore, sadece farklı olarak ‘cool’ olmaya çalışmaktansa ‘aynı ama orijinal olmayı’ savunuyor. Hani ana akımdan olmamak ve diğerlerinden ayrılmak için yola çıkıp sonunda

birbirlerinin kopyasına dönüşen hipsterlar var ya; işte normcore “Öyle olacağınıza özgün olun, varsın diğerleri ile aynı olsun” diyor. Kısacacı bu trend kıyafetlere değil, kişiliklere odaklanıyor. Fakat her şeyi tüketmeye hazır ve nazır olan günümüz şartları, bu kadar naif bir trendi bile dönüp dolaşıp kıyafet ve tüketime indirgeyebiliyor. Sonuç olarak kelimenin üretilmesinin üzerinden neredeyse bir yıl geçti ve trend hala yanlış anlaşıldığı ilk hali ile yaygınlaşmaya devam ediyor. Trendin yaratıcısı K-Hole’un açıklamaları ya da New York Magazine’deki makaleyi yazan Fiona Duncan’ın tüm düzeltmelerine rağmen... Trendi moda akımı olarak kabul edip üzerinden kar sağlamak daha kolay geldiğinden olsa gerek, şu an normcore tüm dünyada sıradan kıyafetler giyerek öne çıkmak, Abercrombie, Banana Republic ve American Apparel gibi markalardan basic parçalar tercih etmek ya da Gap’in ‘Dress Normal’ reklamında verilen mesajın ta kendisi olarak kabul ediliyor.



38

OCAK 2015

DÜNYANIN EN İYİ KONSEPT MAĞAZALARI Paris’ten Tokyo’ya, Amsterdam’dan New York’a, konsept mağazalar dünyanın her yerinde ilgi çekmeye devam ediyor. İşte son dönemde kendinden sıkça söz ettiren en yeni konsept mağazalardan bir seçki... n Billur Somer LA GARÇONNE

THE GOODHOOD STORE

La Garçonne, New York Tribeca bölgesinde açılan en yeni konsept mağazalardan biri. İnternet üzerinden satış yaparak hayatına başlayan La Garçonne, konsept mağazalar hakkındaki “ille de bohem olacak” algısını çürüttü. Herkesin kendini evinde gibi hissettiği mağaza, rahat atmosferi ile ilgi çekerken, geri dönüşümlü maddelerden oluşturulmuş dekoruyla da beğeni ve takdir topluyor. Bu arada La Garçonne’un satış danışmaları da en az müşteriler kadar havalı. Ürün skalası ise Jacquemus, Junya Watanabe, A Détacher, Comme des Garçons ve Alexander Wang gibi tasarımcıların son moda parçalarından oluşuyor.

Moda ürünlerinden güzellik malzemelerine, çocuk giysilerinden ev aksesuarlarına kadar her şeyi ve üstüne bir de şehirdeki en iyi kahveyi nerede tek çatı altında bulabilirsiniz? Londra’daki Shoreditch bölgesinde bulunan yeni konsept mağaza The Goodhood Store, tam da aradığınız yer! Mağaza son 7 yıldır farklı bir lokasyonda moda severlere hizmet veriyordu. Şimdi yeni adresinde, yeni bir görünüm ve kimlik ile karşımıza çıkıyor.

Adres: La Garçonne, 465 Greenwich St, New York, NY 10013

Paris’in hip bölgesi Batignolles’da yer alan mağaza vintage atmosferi ile ilgi çekerken, No Youth Control markalı giysilerin yanı sıra kokulu mumlar, moda dergileri ve tasarım kitapları da satıyor.

Adres: No Youth Control, 41 Rue des Dames, 75017 Paris

Adres: The Goodhood Store, 151 Curtain Road, London EC2A 3QE

NO YOUTH CONTROL New York sokaklarından ışınlanmış gibi duran Paris’teki No Youth Control mağazası alışveriş, sanat galerisi ve sosyal toplanma alanı olarak Paris’in yaratıcı insanlarına ev sahipliği yapıyor.

LNFA Berlin’in merkezinde, 1950’lerin mimari örnekleri ve şehrin yeni hip alışveriş alanı olan Mitte’nin ortasında yer alan LNFA, ultra cool atmosferi ile kafamızdaki Berlin imajına birebir uyuyor. Elektronik müzik tınıları ve genç tasarımcıların birbirinden etkileyici ürünleri, mağazayı ziyaret etmek için yeterli sebepler.

Adres: Centermanagement, Budapester Str. 44, 10787 Berlin


39

OCAK 2015

THE POOL AYOAMA

Secret Location

The Pool Ayoama konsept mağazası, Fragment Design markasının kurucusu Hiroshi Fujiwara, tasarımcı Takashi Murakami ve mimar Nobuo Araki tarafından yaratıldı. Bu yeni mağaza Japon başkentinin en popüler bölgesinde, önceden yüzme havuzu olan bir alana kurulmuş. Mağaza son moda giysiler, aksesuarlar ve tasarım ürünleri sunuyor. Hiroshi Fujiwara’nın tasarladığı streetwear kıyafetler de bu ürünler arasında.

Adres: The Pool Ayoama, Chateau Tokyo Minami Aoyama 1F, Tokyo

SECRET LOCATION Yarı butik-yarı restoran olarak hizmet veren Secret Location’da, eklektik tasarımlar (Katie Rowland, Rad Hourani vb.), kitaplar ve dikkat çekici dekoratif objeler ile destekleniyor. Tasting Room isimli restoranda ise şef Jefferson Alvarez Avrupa mutfağının en yaratıcı örneklerini sunuyor. Eğer yolunuz düşerse, özellikle “Gentelmen Prefer Blondes” isimli muzlu keki şiddetle öneririz.

Adres: Secret Location, 1 Water St, Vancouver, BC V6B 2H9

PUKAS SURF SHOP ZARAUTZ Gerçek bir sörfçü cenneti olan Pukas Surf, 1973’de Bask bölgesinde kuruldu. O yıldan beri bir aile işletmesi olarak hizmet veren mağaza, klasik el yapımı surf tahtaları ile ünlü. Ayrıca bölgede yer alan tüm mağazalarında workshoplar, yarışmalar ve etkinlikler düzenliyorlar. En son İspanya’da açtıkları Zarautz commune du Gipuzkoa mağazası, sörf kültürüne ilgi duyanlar için çeşitli giysiler, sörf tahtaları ve aksesuarlar satıyor.

SV MOSKOVA SV Moskova konsept mağazası Comme des Garçons, Yohji Yamamoto, Rick Owens, Ann Demeulemeester ve Damir Doma gibi tasarımcıların ürünlerini satıyor. Bu tasarımcıların özelliği Rusya’daki trend

avcılarının sıkı takibinde olmaları. Ancak tabii ki ürünlerin sıradışı ve modern olmaları da çok önemli. Buyurun size bir başka moda vahası.

Adres: SV Moscow, Malaya Molchanovka, 6 Moskova

V&V Belçika alışveriş dünyasının kutsal markası konumundaki V&V Fashion, yeni konsept mağazasını Antwerp yakınlarındaki Bonheiden’da açtı. Son günlerin modası normcore akımının yoğunlukla hissedildiği mağazada Isabel Marant, Byredo ve Van Rycke gibi markaların aksesuarlarından ve giysilerinden muhteşem bir seçki sunuluyor. Belçika’ya bir dahaki gidişiniz için listenize eklemeyi unutmayın.

Adres: V&V Fashion, Dorp 69, Bonheiden

BUNLAR DA BİZİMKİLER mağazaya bayılacaksınız. Özenle seçilmiş ürünler, İstanbul’da yaşayan beylerin alışveriş sorununa ilaç gibi gelecek. Hiçbir şey satın almayacak olsanız dahi içeride vakit geçirmek için bile gidebilir, bu dükkanın keyfini çıkarabilirsiniz.

Adres: Pukas Surf Shop, Nafarroa Kalea, 4, 20800 Zarautz, Gipuzkoa

Adres: Mumhane Caddesi No.5, Karaköy

SHOPIGO-NO: 17 Yalın ve sofistike bir yaşam biçimini yansıtan, hazır giyimin yanı sıra dekorasyon, spor&outdoor, teknoloji, kişisel bakım başlıkları altında kocaman bir dünya sunan Shopi go No:17, shopigo. com’un konsept mağazası. Shopi go’nun sunduğu geniş ürün yelpazesinde bulunan moda, sanat, tasarım, teknoloji, müzik ve şehir kültürünü deneyimleyebileceğiniz mağazanın mimarisi Kerem Piker’e ait.

Adres: Mim Kemal Öke Caddesi 17/1, Nişantaşı

HUTSPOT 2012 yılında bir grup arkadaş tarafından Utrechtsestraat’da kurulan tasarım ve moda dükkanı, Rozengracht bölgesine taşınarak alışveriş, cafe, bar ve berber dükkanı olarak hizmet vermeye başladı. Dükkanın maskot köpeği Gumbo dışında içeride bulabileceğiniz her şey satılık. Ayrıca Hutspot çeşitli workshoplar, barbekü partileri ve sergiler için de doğru adres.

Adres: Hutspot, Van Woustraat 4, 1073 LL Amsterdam

BEY KARAKÖY Eğer modayı yakından takip ediyorsanız, erkekseniz ve alışverişe harcayacak iyi miktarda bir paranız varsa, İstanbul’da yeni açılan bu

FEY Nişantaşı’ndaki alışveriş kalabalığının içinde insanın karşısına adeta bir vaha gibi çıkan Fey hem atmosferi, hem sattığı ürünler, hem de sahibi ile dikkat çekiyor. Moda dünyasının yakından tanıdığı Fatoş Yalın’ın bizzat seçtiği ürünleri sergilediği mağazada vintage çantalardan Taschen’ın sanat kitaplarına, antika mücevher parçalarından Danimarkalı tasarımcıların elinden çıkmış modern görünümlü espresso fincanlarına kadar çok geniş bir ürün yelpazesi bulacaksınız.

Adres: Mim Kemal Öke Caddesi 9, Nişantaşı


40

OCAK 2015

CANINIZ ÇEKMESİN! İyice çığrından çıkan lüks düşkünlüğüne alışmıştık da, astronomik paralar ödemeniz gereken yiyecekler meseleye tabir-i caizse “altın vuruş” yaptı! İşte cebinizden çıkacak parayla midenize oturacak bir “en pahalı yiyecekler” listesi. n Ece Budayıcıoğlu SOSİSLİ DEYİP GEÇME!

EN PAHALI ÇORBA

Dünyanın en çok bilinen “sokak yiyeceği” sosisli sandviçi hiç böyle görmediniz. Juuni Ban Tokto Dog isimli bu sosisli, Seattle’daki bir yiyecek tırında hazırlanıyor. İçinde tütsülenmiş peynir, teriyaki sosunda pişirilmiş soğan, Maitake mantarı, biftek, havyar ve Japon mayonezi gibi enteresan malzemeler var. Bütün malzemeler tereyağı ve yumurtası bol bir ekmeğin içinde servis ediliyor. Bu sosisli sandviçi yiyebilmek için ödemeniz gereken miktar ise 169 dolar.

Londra’daki Kai Mayfair isimli restoranın spesiyallerinden olan “Buddha Jumps Over the Wall” çorbası ise besleyici olduğu kadar pahalı da. İçinde Japon çiçek mantarı, deniz hıyarı, tavuk, domuz ve ginseng olan çorba, dünya üzerindeki en pahalı çorba unvanını şimdilik elinde tutuyor. Eğer bu çorbadan içmek istiyorsanız, restorana 5 gün önceden haber vermeniz gerekiyor. Tabii bir de 190 doları hazır etmeniz!

PİZZANIN SULTANI

SANKİ ELMAS!

Ninja Kaplumbağalar’ın Michalengelo’su, bu pizzayı görseydi eminiz “Cowabungaaa!” çığlıkları atarak bayılıverirdi. Kanada’daki Stevenson Pizza, içinde ıstakozdan Alasko kot balığına, tütsülenmiş somondan istiridye ve havyara dek neredeyse tüm deniz ürünlerinin olduğu bu çok özel pizzayı müşterilerinin beğenisine sunuyor. Tabii 720 dolar karşılığında.

Londra’daki Krispy Kreme’in yarattığı bu çok özel donut, dünya üzerindeki en pahalı donut. İçinde Dom Perignon şampanya jölesi, Belçika çikolatasından çiçekler ve yenebilir elmaslar olan bu donutun, aslında bir hayır işine katkıda bulunması tepkinizi birazcık yumuşatır mı bilinmez; ama satışından kazanılan gelir İngiltere’deki yardıma muhtaç çocuklar için kullanılıyor. 1000 dolarınız varsa sizi böyle alalım.

KARŞINIZDA GLAMBURGER

OMLETE NE DERSİNİZ?

Chealsea-Londra’daki Honky Tonk isimli restoran, tuhaf isminden beklenmeyecek bir performans göstererek dünya üzerindeki en pahalı hamburgeri hazırlıyor. İçinde 220 gram biftek, 60 gram Yeni Zelanda geyiği eti, brie peyniri, akçaağaç şurubunda batırılmış pastırma, havyar, ördek yumurtası ve İran safranına bulanmış Kanada ıstakozu var. Hayatınızda bu kadar uluslararası bir hamburger yediniz mi bilmiyoruz, ama ekmeği altın kaplama olan bir hamburger yemediğinize eminiz. Fiyatı 1700 dolar.

New York’taki Le Parker Meridien Hotel’in omlet tarifi şu şekilde: İki yumurta, iki orta boy patates, bir büyük ıstakoz ve 300 gram havyar. Sabah sabah deniz ürünlü omlet mi ağır gelir, yoksa bu omlete ödeyeceğiniz 1000 dolarlık hesap mı, orasına siz karar verin.

DENİZDEN GELEN HAZİNE

TATLISIZ OLMAZ!

Hint felsefesini “azla yetinmek” sanıyorsanız, size an itibarıyla tam tersini kanıtlamak üzereyiz. Londra’daki Bombay Brasserie, oldukça pahalı bir köri yemeği hazırlıyor. İçindeki yengeç, havyar, altına sarılmış İskoç ıstakozu, deniz kulağı eti ve bıldırcın yumurtasıyla servis edilen yemeğin takma adı “Denizden gelen hazine”, fiyatı ise 3200 dolar.

New York’taki Serendipity 3 isimli restoran tarafından hazırlanan The Frrrozen Haute Chocolate dondurmalı sundae’nin içinde 28 farklı kakao ve 23 karatlık yenebilir altın var. Tatlı, altından bir kupanın içinde yine yenebilir altından 18 karatlık bir bilezik ve 1 karatlık beyaz pırlantalarla servis ediliyor. Bu saçma sapan bir lüksle donatılmış tatlıyı, üzeri beyaz ve çikolata renkli elmaslarla süslenmiş altından bir kaşıkla yiyorsunuz ki, şanınız yürüsün. Allahtan kupayı ve altın kaşığı yanınızda götürebiliyorsunuz. 25000 dolar ödediyseniz, o kadarcık da olsun zaten!



OCAK 2015

42

PANCAKE İÇİN 5 KEYİFLİ ADRES Amerika’da doğan şahane lezzet pancake, son yıllarda bizim kahvaltılarda da kendine sıkça yer açmaya başladı. Keyifli kahvaltıların bu en pufidik ve lezzetli üyesini İstanbul’da hangi mekanlar en güzel yapıyor diye merak ettik ve sizin için kısa bir tura çıktık... n Cem Karakuş

JOURNEY

BLUSH ATİYE

Journey, Cihangir’de 5 yıla yakın süredir hizmet veren sıcacık bir mekân. Pancake’lerinin en önemli özelliği kara buğday unu ile yapılıyor oluşu. Bir porsiyonda 4 adet olacak şekilde servis edilen pancake’ler, bu özel un sayesinde kakaolu kek görünümüne sahip oluyor ve akçaağaç ya da agave şurubu eşliğinde sunuluyor. Manda kaymağı ve mevsim meyveleri ise standart! Üstelik başka mekânlarda genelde ince kıyılmış halde gelen meyveleri, Journey’de büyük parçalar halinde sunuyorlar. Bir pancake tabağının fiyatı ise 19 TL.

Nişantaşı Blush, pazar günleri sunduğu Late Sunday Morning kahvaltısının yanı sıra pancakeleri ile de Atiye Sokak’ın çokça tercih edilen mekânlarından. Pancake’leri sade, çikolatalı ve mevsim meyveli olarak hazırlayan Blush’ta, bir porsiyon 3 adet pancake’ten oluşuyor. Dolayısıyla sade, çikolatalı ve meyveli seçeneklerin hepsini bir defada deneyimleyebiliyorsunuz. Çapları yaklaşık 10’ar cm olan 3 adet pancake’in fiyatı ise 14 TL.

Adres: Kılıçalipaşa Mah. Akarsu Cad. No: 21-A Beyoğlu

Teşvikiye Mah. Atiye Sokak. No:7 Nişantaşı

NAR DÜKKÂN Karaköy’deki Nar Dükkân, renkli kahvaltıları ile ünlü mekânlardan ve oldukça ilginç bir menüleri var. “Leo’nun Tabağı”, “Beril Ben Hep Burdayım”, “İdil Paris’te” ve “Eda Londra’da” gibi seçenekler sunan kahvaltı menüsünün içindeki “Pati New York’ta” ise, iyi kızarmış, kıvamlı, kalın ve pufidik bir pancake ile kahvaltı yapmak isteyenler için yaratılmış. Karamel sos, Nutella, pekmez, havuçlu krem peynir ve mevsim meyveleri ile 22 TL’ye sunulan “Pati New York’ta” pancake sevenler için gerçek bir Amerikan deneyimi olacak.

Adres: Necatibey Cad. Ali Paşa Değirmeni Sok. No 22/A, Beyoğlu

MUNCHIES CREPE & PANCAKE Pancake dünyasının en renkli mekânlarından birisi de şüphesiz Munchies. Renkli sunumları ve farklı seçenekleri ile burası tam bir pancake harikalar diyarı gibi. Menüleri tuzlu-tatlı ya da sadece tatlı olmak üzere ikiye ayrılıyor. 4 adet pancake, 6 çeşit reçel, çilek sosu, Nutella, fıstık ezmesi, çilek, muz ve baldan oluşan koca bir pancake tabağının fiyatı ise 15 TL. Bunun dışında, açlık durumunuza göre 3-4 pancake’in arasına koyularak hazırlanan bir panburger de sipariş edebiliyorsunuz. Fiyatları 6-10 TL arasında değişen bu panburger kuleleri birer lezzet patlaması!

Adres: Caferağa Mahallesi, Dr. Esat Işık Caddesi, 62/A, Kadıköy

GAKKI Karaköy’deki birinci yılını henüz dolduran Gakkı, kısa sürede kahvaltıları ile meşhur oldu. Pişi ve hıçın gibi geleneksel lezzetlerin yanı sıra pancake de servis ettikleri kahvaltı menüleri oldukça zengin. Undan reçele, kaymaktan pekmeze kadar kullandıkları ürünlerin hiçbiri market ürünü olmadığından, Gakkı lezzetini diğerlerinden ayırt edebileceğiniz pancakeler ile karşınıza çıkıyor. Pancake’ler, tereyağı ve isteğe bağlı olarak akçaağaç şurubu ya da Nutella ile servis ediliyor. Bir porsiyonda şeker oranı çok düşük iki adet pancake var. Fiyatı ise 18 TL.

Adres: Kılıç Ali Paşa Mescidi Caddesi, No 10/B, Beyoğlu


AJANDA

O

C

A

K

2

0

1

5

30 OCAK - SKRILLEX Elektronik müzik denildiğinde akla gelen önemli isimlerden biri olan Skrillex, 30 Ocak’ta İstanbul’da! FG 93.7’nin organizasyonuyla düzenlenecek etkinlikte Skrillex ilk kez İstanbul’da sahne alacak. Dubstep’in popülerleşmesinde büyük pay sahibi olan Skrillex, 2008’de “My Name Is Skrillex” EP’si ile kendini tanıtmasının ardından; “More Monsters and Sprites”, “Bangarang”, “Make It Bun Dem After Hours”, “Try It Out”, “Leaving” ve “Scary Monsters and Nice Sprites” isimli

projelerini yayımlayarak büyük başarılar elde etti. Skrillex daha önce ‘En İyi Dans Kaydı’, ‘En İyi Dans/Elektronik Albümü’, ‘En İyi Remiks Kaydı’ dallarında Grammy Ödülü kazandı. Hatırlatalım, Skrillex’in son albümü “RECESS”, ülkemizde EMI Müzik ve FG 93.7 işbirliğiyle ile yayınlanmıştı.

Mekân: garajistanbul Fiyat: 150 TL

24/25 OCAK - DEMONATION FESTİVAL NO: 5 Bant Mag. ekibinin 2010 yılından bu yana düzenlediği, yerli bağımsız sahneden müzisyen ve grupların sahne aldığı Demonation Festivali, bu sene beşinci yaşını kutluyor. Festival bundan önce de olduğu gibi bağımsız sahnenin tüm katmanlarını en yenilerinden en köklülerine kadar bir araya getirecek. Şimdiye kadar dört farklı mekânda gerçekleşen festival, geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu sene de Babylon’da düzenlenecek. 24-25 Ocak hafta sonunda gerçekleşecek festivalde, toplam 12 grup/ müzisyen/DJ sahne alacak. Festivalde sahne alacak isimler Astrofella, Ethnique Punch, Can Güngör, İskeletor, Selim Saraçoğlu, Kalben, Can Kazaz, İki Direk Arası Temaşa, DJ No Frost, Peygamber Vitesi, Sycho Gast & Gramafonia ve Mondual.

Mekân: garajistanbul Fiyat: 150 TL


44

OCAK 2015

VİZYONDA NE VAR? Sinema

9 OCAK

2 OCAK

TAKİP 3

MÜZEDE BİR GECE: LAHİTTEKİ SIR

Yönetmen: Olivier Megaton Oyuncular: Liam Neeson, Forest Whitaker, Famke Janssen Tür: Aksiyon, Yapım: Fransa Süre: 103 dk.

Yönetmen: Shawn Levy Oyuncular: Ben Stiller, Robin Williams, Owen Wilson Tür: Komedi Yapım: ABD Süre: 97 dk. 2006’da yayınlanan “Müzede Bir Gece” ve 2009’da yayınlanan “Müzede Bir Gece 2”nin ardından şimdi de serinin üçüncü filmi bizleri bekliyor. İlk iki filmi yönetmiş olan Shawn Levy, üçüncü filmde de yönetmenliği üstlenmiş. Komedi dünyası tarafından gayet iyi tanınan aktör Ben Stiller ise önceki filmlerde olduğu gibi bu filmde de müze gardiyanı Larry Daley’yi canlandırıyor ve gündüzleri müzenin sergi malzemelerini oluşturan fakat geceleri canlanan eserlerle başa çıkmaya çalışıyor. Eğlenceli bir film arayanlar “Müzede Bir Gece: Lahitteki Sır”ı ıskalamasın.

Aksiyon ve gerilim sinemasının usta aktörü Liam Neeson’ın başrolü üstlendiği “Taken” üçlemesinin son halkası olan filmin yönetmenliğini Olivier Megaton sürdürürken, senaristler ise Luc Besson ve Robert Mark Kamen. “Taken” ve “Taken 2” birbiri ile bağlantı olması ile birlikte “Taken 3” de seriyi biraz daha farklı şekilde işlemekte… Film, görevinden ayrılan Bryan Mills’in evinin yakınında gerçekleşen bir cinayeti ve bu cinayette zanlı olarak görülen kişinin aslında suçsuz olduğunu düşünerek gerçek suçluyu arama çalışmalarını anlatıyor.

Sinema

16 OCAK 9 OCAK

YILDIZ HARİTASI

Yönetmen: David Cronenberg Oyuncular: Julianne Moore, Mia Wasikowska, Olivia Williams Tür: Dram, Yapım: Kanada, ABD Süre: 111 dk. 67. Cannes Film Festivali’nde Julianne Moore’a En İyi Kadın Oyuncu ödülünü getiren son David Cronenberg filmi “Maps to the Stars” 9 Ocak’ta vizyona giriyor. Hollywood hayat stilini ve genel anlamda batı kültürünü yakın merceğe aldığı yeni filmi “Maps to the Stars” ile birlikte usta yönetmen, epistemolojik çıkarımlara yer veriyor. Filmin kadrosunda Julianne Moore, Mia Wasikowska, Olivia Williams, John Cusack ve Robert Pattinson gibi birbirinden ünlü isimler yer alıyor. Farklı, zekice yazılmış, eleştirel bir Hollywood hikâyesi izlemek isteyenler bu filmi kaçırmasın!

6 SÜPER KAHRAMAN

Yönetmen: Don Hall Oyuncular: Ryan Potter, Scott Adsit, Jamie Chung Tür: Animasyon, Yapım: ABD Süre: 102 dk. Oldukça zeki bir robot tasarımcısı olan Hiro Hamada kendisini bir anda bir suç örgütünün içinde bulacaktır. Kötü adamların amacı, yüksek teknolojili “San Fransokyo” kentini yerle bir etmektir. En yakın arkadaşı Baymax’ın yardımıyla Hiro, şehri kurtarmak için oluşturulan gönüllüler ordusuna katılır. Onları Hiro’nun diğer arkadaşları da yalnız bırakmayacaktır. Disney’in yapımcılığını üstlendiği aile animasyonunda yönetmenler animasyonun mutfağından gelen ödüllü isimler olan Don Hall ve Chris Williams ikilisi. 6 Süper Kahraman, bu ayın en çok merekla beklediğimiz filmlerinden biri.



46

OCAK 2015

AYIN ÖNE ÇIKANLARI Konser

7 OCAK

8 OCAK

DEVIL-WHISKY

AT THE GATES

Mekan: KadıköySahne Fiyat: 34 TL

Devil ve Whisky... Türkiye heavy metal tarihi onlarla başladı. 80’li yılların ilk yarısı içinde düzenlenen festival ve konserlerde heavy metal ateşini yaktılar. 1986’da Whisky “Babaanne”, 1987’de Devil de kendi adını taşıyan kasetleriyle bu türün Türkiye’deki ilk albümlerini dinleyicilerine sundu. Müzik üretiminde iş birliği ve rekabetin bu simge isimlerinden Whisky, aralıksız üretime devam ederken, Devil uzun yıllar sahnelere yansımayan çalışmalarla varlığını sürdürdü. 30 yıl gibi uzun bir süre bu iki isim aynı konserde bir araya gelemedi. Ama 7 Ocak heavy metal müziğini seven her yaştan dinleyici için özel bir gün olacak.

Mekan: garajistanbul Fiyat: 74 TL

Geniş kitlelerin In Flames, Dark Tranquility gibi gruplar ile tanıdığı “Gothenbourg Sound” olarak adlandırılan melodik İsveç Death Metali’nin yaratıcıları At The Gates, ilk kez İstanbul’a geliyor. Dünya metal piyasasında çok büyük etki yarattığı halde 1995’te piyasaya çıkardığı “Slaughter of The Soul” albümü sonrasında kariyerine uzunca bir süre ara veren grup, 2007’de tekrar bir araya gelip Wacken, Roskilde, Graspop ve Hellfest gibi çok büyük festivallerin de dâhil olduğu performansları içeren bir turne yaptı ve 2014’te “At War With Reality’’ albümünü çıkardı.

19 OCAK

22 OCAK

PLACIDO DOMINGO

MODESELEKTOR

Operanın yaşayan en büyük efsanesi Plácido Domingo İstanbul’a geliyor! Elli yılı aşkın kariyerinde gerçekleştirdiği 3600’den fazla performansla yüzyılın en büyük tenorlarından biri olarak klasik müzik tarihine geçen Plácido Domingo, 19 Ocak’ta İstanbul’da konser verecek. Dünyanın en önemli sahnelerinde yarım yüzyılı aşkın kariyeri boyunca, 140’tan fazla rol seslendiren, 3.600’ü aşkın performans gerçekleştiren, 500’ün üstünde konser yöneten, çoğu tam opera kayıtlarından oluşan 100’ü aşkın albüm çalışmasına imza atan 9 Grammy ödüllü İspanyol tenor Plácido Domingo’yu kaçırmayın.

Berlin elektronik müzik camiasının dünyaya sunduğu en önemli isimlerden Gernot Bronsert ve Sebastian Szary ortak projesi Modeselektor’u en son geçtiğimiz yıl One Love Festival’de izlemiştik hatırlarsanız. 1992’de Berlin’de, iki muhteşem prodüktör Gernot Bronsert ve Sebastian Szary tarafından kurulan ve tek bir tarz ile anılmaktan rahatsız olan ünlü elektronik grup, özellikle Monkeytown albümü ile ortalığı kasıp kavurmuştu. Berlinli muhteşem ikiliden Gernot Bronsert, Modeselektor dj set ile 22 Ocak Perşembe aksamı ilk kez Roxy sahnesinde olacak. Biz oradayız, sizi de bekleriz.

Mekan: Ülker Sports Arena Fiyat: 210-800 TL

Mekan: Roxy Fiyat: 40 TL


Dergi_21x32.pdf

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

1

23/12/14

10:13



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.