MAYIS 2015
NO:28 www.postkolik.com
ÜCRETSİZDİR facebook.com/postkolik
twitter.com/postkolik
instagram.com/postkolik
ÜCRETSİZ İNDİRİN
TARİH YAZMAYA GELİYORLAR! �SİNEMA Mad Max tam otuz yıl sonra sinema salonlarına geri dönerken, sevdiğimiz ve sevmediğimiz yeniden çevrim filmlere göz attık.
�10 MAYIS
Anneler Günü vesilesiyle popüler kültürün en tuhaf ve en başa bela anne figürlerini bir araya getirdik. İyi ki annelerimiz onlar değil!
� GEZİ
El değmemiş tropik ormanları, muazzam kumsalları, harika tapınakları ve bitmeyen festivalleriyle Asya’nın incisi Bali’yi yazdık.
� RÖPORTAJ
21 yıldır en iyi bildiği işi yapan, yani kadınlarla olabilmek için her yolu deneyen, Otisabi’nin yaratıcısı Yılmaz Aslantürk ile söyleşi yaptık.
� RETRO
Efsane atari oyunu Pac-Man Mayıs ayında 35. yaşını kutlarken, kendisini yeterince tanımayan genç nesle sarışın dostumuzun hikâyesini anlattık.
� DİZİ
Altıncı His’in yönetmeni Night Shyamalan’ın ilk dizisi Wayward Pines bu ay başlarken, ComicCon’da pilot bölümünü izlediğimiz diziyi mercek altına aldık.
VGOLD DERGI ILANLAR.indd 6
21/04/15 17:02
MAYIS 2015
03
POSTKOLİK.COM YENİLENDİ Postkolik keyfini sürekli yaşayabilmeniz için web sitemizi yeniledik. Birbirinden eğlenceli haberler için sizleri her gün Postkolik.com’a bekliyoruz.
BU HABERLER SADECE TABLET DERGİMİZDE!
İ Ç İ N D E K İ L E R GİRİŞİM
12
GEZİ
El değmemiş tropik ormanları, muazzam kumsalları, harika tapınakları ve bitmeyen festivalleriyle Asya’nın incisi Bali’yi yazdık.
14
Edinburgh’da birkaç ay önce misafirlerine kapılarını açan Maison de Moggy’e konuk olduk ve Laura O’Neill’ın kediler için yarattığı kafeyi yazdık.
SİNEMA
Mad Max tam otuz yıl sonra sinema salonlarına geri dönerken, sevdiğimiz ve sevmediğimiz yeniden çevrim ve uyarlamalara göz attık.
TRANSFORMERS
16
RÖPORTAJ
21 yıldır en iyi bildiği işi yapan, yani kadınlarla olabilmek için her yolu deneyen Otisabi’nin yaratıcısı Yılmaz Aslantürk ile görüştük.
34
ANNELER GÜNÜ
Anneler Günü vesilesiyle popüler kültürün en tuhaf ve en başa bela anne figürlerini bir araya getirdik. İyi ki annelerimiz onlar değil!
Hazırlayanlar
Sorumlu Müdür: Pınar Özbakır pinar@postkolik.com Görsel Yönetmen: A. Erdal Şahin Yazı İşleri: Enis Hazan, Erdem Tatar, Mehmet Erdoğan, Ece Budayıcıoğlu, Orhan Meriç, Ahmet “Başkan” Çatatuğ, Eda Yenivatan, Merve Akan, Hande Uykun, Emrah Gürkan Fotoğraf: Sinan Bayar
22
RETRO
Efsane atari oyunu PacMan Mayıs ayında 35. yaşını kutlarken, kendisini yeterince tanımayan genç nesle hikâyesini anlattık.
36
DİZAYN DİZİ
Comic-Con’da pilot bölümünü izlediğimiz Altıncı His’in yönetmeni Night Shyamalan’ın ilk dizisi Wayward Pines’ı mercek altına aldık.
REKLAM
Basım
IPAD REKLAM
Altın Kitaplar Yayınevi Tic. AŞ. Göztepe Mahallesi, Kazım Karabekir Caddesi, No: 32 Bağcılar-İstanbul Tel: 0212 446 38 88 Sertifika no: 10766
Yetkin Nural 0537 371 90 50 reklam@postkolik.com MEDYANET Özkan Kaya 0212 304 21 01 mobia@medyanet.com.tr
• Postkolik’te kullanılan tüm yazılar kaynak gösterilerek yayınlanır. • Postkolik 15 bin adet basılıyor. Postkolik’in dağıtıldığı yerleri görmek için www.postkolik.com/nerdeyiz adresini ziyaret edebilirsiniz. • Postkolik’i e-dergi olarak www.postkolik.com adresinden okuyabilirsiniz.
Atatürk Orman Çiftliği kavşağına dikilen o güzel robot heykeli görünce (!), bir de Çin’de yapılan Bumblebee ve Optimus Prime’a bakalım dedik.
İletİşİm Kağıthane Cd. No:72 Çağlayan 34403 İstanbul Tel: 0532 437 26 38 info@postkolik.com
Tuhaf diyarlara davet eden, sürreal evleriyle zihinlerimizi kamaştıran Matthias Jung’un harika çalışmalarına göz attık.
TEKNOLOJİ
Akıllı telefonlar sayesinde hayatımıza giren ve birçok açıdan yaşamımızı kolaylaştıran en yeni uygulamaları inceledik.
04
MAYIS 2015
BU GÜZELLİĞİ İSTİYORUZ! Sadece 500 adet üretilecek BMW Cruise M-Bike Limited Edition, BMW’nin M Serisine çok havalı ve renkli bir saygı duruşu olarak düşünülmüş bir proje… Fotoğraflardan da görebileceğiniz üzere BMW M serisinin çok iyi tanınan metalik Austin sarısı, bu bisikletlere de adapte edilmiş. Ayrıca her bisiklet gövdeye monte edilmiş “Limited Edition” plakası ve özel sertifikası ile birlikte sahibine teslim ediliyor. Tasarımda en göz alıcı ayrıntı ise “Bullneck” olarak adlandırılan üst borusu. Bu boru motosiklet tasarımından ödünç alınmış ve adeta yakıt tankını andıracak şekilde tasarlanmış. Ayrıca alüminyum alaşımlı gövde, karbon elemanlar ile desteklenmiş. Bu sayede BMW Cruise M-Bike hem müthiş hafif hem de çok dayanıklı! Bu hız canavarını durdurmak içinse ünlü fren markası Shimano’nun hidrolik disk frenlerinden destek alınmış. Bu güzelliğe tam anlamıyla bayıldık!
MOLESKINE DEFTERE YARASA DADANMIŞ MARILYN GÖRSE KESİN BAYILIRDI! The PlatIne Hotel çok şık bir butik otel. Postkolik sayfalarında boy göstermesine sebep olan özelliğini ise hemen anlatalım… Paris’teki bu enteresan otelin tüm odaları Hollywood’un efsane sarışını Marilyn Monroe’ya bir saygı duruşu niteliğinde dekore edilmiş! Özel yapım mobilyalar, göz kamaştıran rahat dinlenme alanları ve ikonik sarışının dev fotoğraflarıyla özenle dekore edilmiş The Platine Hotel’in tamamı Marilyn’e adanmış. Bu sıra dışı tasarımda modern ve retro unsurlar öylesine başarıyla harmanlanmış ki, hayalleri süsleyen bir kapak kızından, efsanevi bir Hollywood yıldızına dönüşen platin saçlı afetin ayak izlerini bu şık otelin tüm odalarını dolaşarak adım adım takip edebilmeniz mümkün. 1950’lerin o göz kamaştıran Amerika’sını ve bir efsaneye dönüşmüş olan film yıldızının büyüleyici evrenini yaşamak için girişinden en küçük detayına kadar kusursuzca planlanmış bu otelde bu otelde kalmak kesinlikle çok havalı olacaktır! Düşünsenize! Işıklandırma efektlerinin, parlak renklerin ve iç gıcıklayıcı çarşafların içinde bir uyanıyorsunuz Marilyn tavandan size bakarak My Heart Belongs to Daddy’i söylüyor!
H www.platinehotel.fr H
Efsane yarasamız yine iş üstünde… Bu kez Gotham’ın koruyucusu normale en yakın süper kahramanımız Batman, Moleskine defterlerin kapağına kondu. Son sayfasında Gotham City’nin süper bir illüstrasyonu da olan, 13x21 cm ebatlarında ve 4 farklı kapak seçenekli bu limited edition defterin bir numarası daha var: İçinden harika Batman temalı stickerlar çıkıyor! Daha önce Moleskine kullanmadıysanız şimdi tam zamanı. Çünkü bu defter gerçekten de bildiğiniz defterlere benzemiyor. Hard-cover kapaklı yuvarlatılmış köşelere sahip cepli (kartvizit, not vb. koyabileceğiniz) bir tasarımı olan Moleskine’ler 70 gram fildişi rengi kağıtla hazırlanırlar ve bu defterlere yazmak gerçekten farklı bir deneyimdir. Son olarak sayfanızı işaretlemek için şık bir kurdeleye ve kapağını sabitlemek için sağlam bir lastiğe sahip olduklarını da söylemek lazım.
H http://shop.moleskine.com H
MAYIS 2015
05
STAN LEE’NİN DE FİGÜRÜ OLDU Tüm dünyadaki çizgi roman, fantastik film ve oyun fanları için güzel bir haberimiz var. Stan ‘The Man’ Lee artık 1/6 ölçülerinde “limited edition” bir aksiyon figürü olarak piyasada! Stan Lee kim yahu diyenleriniz varsa hemen elindeki Postkolik’i yavaşça aldığı yere bıraksın ve hızla uzaklaşsın. Efsanevi Marvel dünyasının arkasındaki adamı tanımayan kaldı mı? Hani şu her Örümcek Adam filminin açılış sahnelerinde arkalarda bir yerlerde çöpçü ya da güvenlik görevlisi gibi rollerde görünen kara kuru ihtiyar delikanlıdan bahsediyoruz. Yaa evet, ta kendisi efendim! Das Toys firması tarafından Big Bad Toy Store’larda satılmak üzere üretilen figürün detaylandırılması 250 dolarlık fiyata sahip bir oyuncak figürden beklenildiği gibi i-na-nıl-maz… Paketten bir ayakta durma standı, 2 farklı kafa tasarımı (biri Usta’nın imzası gibi olan bıyığı altından çaktığı muzip gülümseme) 3 farklı el takımı (biri rockçı pozu!) ve 2 farklı imza seçeneği çıkıyor.
INSTAGRAM’DA ÜST NOKTA Instagram keyfini 600x600 boyutlarında, sağlam görüntü kalitesiyle evinizin bir köşesine taşımaya ne dersiniz? Cevabınız evet ise, InstaCube ile tanışın. Bir Kickstarter projesi olan ve yaklaşık bir yıldır üretim süreci devam eden cihaz nihayet piyasada. Kablosuz olarak çalışan InstaCube, kendi profilinizden ya da beğendiğiniz profillerden görüntüleri sizin belirlediğiniz sıklıkta ekrana taşıyor. Dilediğinizde kaydırıp fotoğrafı değiştirebiliyorsunuz. Bu arada Instagram dedik ama InstaCube ile Facebook fotoğraflarınıza da bakabiliyorsunuz.
H www.bigbadtoystore.com H
H www.goinstacube.com H
EFSANE GERİ DÖNÜYOR ActIvIsIon tarafından yaratılan ve kısa süre ev eğlencemizin değişmezi haline gelen Guitar Hero, 2010’da serinin son oyunu Guitar Hero: Warrior of Rock’ın çıkışından sonra, adeta sessizliğe bürünmüştü. Ve uzun zamandır heyecanla beklediğimiz haber geçen ay geldi. Guitar Hero efsanesi yılın son çeyreğinde Guitar Hero Live ile muhteşem bir dönüş yapmaya hazırlanıyor. Bu kez canlı konser görüntülerini kullanacak olan Guitar Hero Live, oyunda yer alacak Rock gruplarının gitaristleri gözünden konser alanını görüntüleyecek ve başarılı nota vuruşları ile kalabalığı coşturmanızı sağlayacak. Üstelik yeni gitarlarında bir modfikasyona da gidilmiş. Gitar Hero Live’da gitarlar 2 perdeli ve her perdede 2’şer notaya sahip olarak karşımıza çıkacak. The Black Keys, Green Day, My Chemical Romance, Pierce the Veil, The Killers, The Lumineers, The Rolling Stones, Skrillex ve The War On Drugs ise oyunda yer alacağı ilk açıklanan isimler oldular. Oyun ile birlikte gelen bir diğer özellik ise Guitar Hero TV olacak. Bu özellik oyunun, oynanabilir çevirim içi müzik ağı olacak. Oyundayken, tek tuşla GHTV’ye ulaşabileceksiniz. GHTV’ye ulaştığınızda kocaman bir müzik ağı sizi bekliyor olacak.
360 DERECE SELFIE! Otobüste, restoranda ve gece kulübünde şak diye ortaya çıkan selfie çubuklarına artık alıştık. Ancak öyle bir ürün piyasaya çıktı ki, bundan 1000 yıl sonra bu döneme baktıklarında insan zekasından şüphe ettirecek cinsten. Karşınızda dünyanın en gereksiz aleti “Do It YourSelfie 360”. Uzun ismi ve hantal yapısıyla bu garip cihaz, omuzlarınızın etrafında iri bir hare gibi duruyor ve üzerine yerleştirilen 12 kamera ile her açıdan selfie’nizi çekiyor. Kendini beğenmişliği uzay boyutlarına taşıyacağınız bu ultra gereksiz ürünün fiyatı sadece 199 dolarcık. Üstelik kameralar hariç. Ne diyelim Allah akıl fikir versin.
06
MAYIS 2015
TÜKENMEZ KALEMLE MUHTEŞEM PORTRELER İnternetin en güzel yanlarından biri de, milyonlarca sanat eserine anında ulaşabilmemiz ya da sanatçıların kendilerini bize kolayca duyurabilmesi. Burada sanat derken tabii ki bir Monet’den bahsetmiyoruz. Ama tükenmez kalemle gerçeğinden bile daha gerçek portreler yaratmak sanat değil de nedir? Ganalı Enam Bosokah, sadece bir tükenmez kalem ve inanılmaz bir tarama tekniği kullanarak fotoğraf kalitesinde muhteşem portreler yaratıyor. Daha çok kendi yöresinden karakterleri çizen Bosokah’ın özellikle Nelson Mandela portresi görülmeye değer. Bu yetenekli sanatçıyı mutlaka takip edin.
H www.behance.net/eboski H
ZIPCAR TÜRKİYE’DE ADI SİLAH, KENDİSİ KAMERA 1080p görüntü artık eski teknoloji. Ya 4K? O da çocuk oyuncağı kalıyor. Yok artık dahası da mı var dediğimiz anda ise hiçbir detayı kaçırmayan, kompakt bir canavar karşımıza çıkıyor: RED 8K, nam-ı diğer “Weapon”. Kendisi kamera dünyasının yeni küçük devi. 8.192 X 4.320 çözünürlüğe ve 35 megapiksel sensöre sahip bu kamera, 60 fps kayıt özelliği ile IMAX’te gösterilebilecek kalitede film çekme özelliğine de sahip. Evet belki bu videoları YouTube’a yüklemekte biraz sıkıntı yaşayabilirsiniz; ama mesela James Cameron’a rakip de olabilirsiniz. Tabii 60.000 dolarınız varsa. H www.red.com H
Size güzel bir haberimiz var! Dünyanın lider araç paylaşım markası Zipcar Türkiye’de. Artık araca ihtiyacınız duyduğunuzda tek yapmanız gereken Zipcar’a ulaşmak. Kullanıcılarını Zipster olarak adlandıran sisteme yıllık giriş aidatı 10 ile 75 TL arasında değişiyor. Saatlik kiralama fiyatı 12 TL’den başlayan Zipcar’da, akşam saatleri kullanım fiyatları 10 TL’ye kadar düşüyor. Mobil telefonlarla çalışan sistemde araç anahtarları otomobillerin içerisinde bulunurken, online uygulamayla kapıların açılıp kapatılması sağlanabiliyor. Bu arada ilk 30 km için yakıt masrafı alınmıyor olması sistemin en önemli artılarından. Zipcar şu an İstanbul’da 20 noktada hizmet veriyor. Yıl sonuna kadarsa bu sayı 50’ye çıkacak. H www.zipcar.com.tr H
08
MAYIS 2015
TARİH YAZMAYA GELİYORLAR!
Çizgi roman sayfalarından sinema salonlarına yapılan transferlerin en kârlısı, tüm zamanların en başarılı süper kahraman filminin ekibi yeniden toplanıyor. Bu kez daha iddialı, daha kalabalık ve çok daha eğlenceliler! Avengers: Age of Ultron, 1 Mayıs’ta sinemalarda! n Erdem Tatar izgi roman filmleri, her daim Hollywood’un kolay hasılat numaralarından olmuştur. Gelişen teknolojinin de yardımıyla artık çizgi roman sayfalarındaki hemen her detay, peliküle yansıtılabilir hale geldi. Ama buna rağmen pek az sayıda çizgi roman filmi devasa bütçelerine rağmen kârlı yatırımlara dönüşmeyi başarıyor… Forbes’un geçtiğimiz yıl yayımlanan Hollywood raporuna göre artık bir yapım, maliyet ve reklam masraflarının en az üç katı kadar kâr getirmiyorsa başarısız olarak gösteriliyor. Bu çetin piyasa koşullarına rağmen 2012 yılında gösterime giren Avengers’ın büyük başarı elde etmesi öngörülüyordu; ancak kimse bu filmin tüm zamanların en çok gişe yapan üçüncü filmi haline geleceğini de düşünmemişti doğrusu! Tam tamına 1,5 milyar dolarlık geliriyle zirveyi adeta kıl payı kaçıran Avengers’ın iki dişli rakibi vardı: James Cameron filmleri olan Avatar ve Titanic… Bu iki film halen dünyanın en çok hasılat yapan filmleri listesinde zirvede; ama Avengers, yepyeni filmi Age of Ultron’la gözünü resmen o zirveye dikti, bizden söylemesi!
EKİP YİNE BİR ARADA Yeni macerada Avengers takımını oluşturan kemik kadro Iron-Man, Captain America, Thor, Hulk, Hawkeye, Black Widow ve Nick Fury tam kadro halinde Ultron’un karşısına çıkacaklar. İnsanlığı yok etmeye kafayı takmış yapay zeka Ultron, belalı ikizler Quicksilver ile Scarlet Witch ve güç dengelerini tamamen değiştirecek olan Vision ise kadroya eklenen önemli isimler. Bu karakterlerin adlarını ilk kez duyduysanız telaşlanmayın. Yan sayfada bu karakterleri size tanıtmak için elimizden geleni yaptık. Maksat, siz filmin havasına yavaştan girerken bizim de çorbada tuzumuz bulunsun! Marvel’ın bugüne dek çektiği en büyük proje olan Avengers Age of Ultron, adeta eski ve yeni karakterlerin geçit töreni olacak. Eski SHIELD ajanı Maria Hill, Captain America’nın kankası Falcon, ajan Peggy Carter, Asgard’ın ezeli bekçisi Heimdall, çılgın profesör Erik Selvig, eski SHIELD lideri Nick Fury ve Thor’un belalı kardeşi Loki yeniden bizlerle olacak. Sibernetik organizmalar ve yapay zekâ üzerine uzman olan HYDRA komutanı Baron von Strucker, Avengers’ın Güney Kore sorumlusu Helen Cho ve silah tüccarı Ulysses
MAYIS 2015
09
YENİ YENİLMEZLERİ TANIYALIM BU HEDİYE KAÇMAZ!
LG Türkiye’nin Postkolik okuyucularına muhteşem bir hediyesi var. Mayıs ayı içinde Twitter adresimiz üzerinden yapacağımız yarışmayla 10 okuyucumuza fotoğrafta gördüğünüz LG-Iron Man film paketini hediye edeceğiz. Bu paket içerisinde Iron Man 3 3D Blu-ray ve özel tasarım 4 adet Iron Man 3D gözlüğü var. Piyasada satılmayan ve LG tarafından Türkiye’ye özel getirilen bu sete sahip olmak için Postkolik’in Twitter adresini takipte kalın.
Klaue ise bu filmle tanışacağımız diğer yeni karakterlerden bazıları…
YOLUN SONU MU? Hazırlıklı olun; çünkü bu yapım, bildiğimiz Avengers ekibini dağılma yoluna saptıran film olabilir. Fragmanlarda gördüğümüz kırık Captain America kalkanı umutlarımızı karartmadı desek yalan olur… Fakat işin iyi tarafından bakacak olursak, Marvel’ın elinde tükenmek bilmeyecek bir süper kahraman ordusu var. 2019’a kadar çekilecek olan Marvel filmlerinden hazırladığımız fikstür ile en az dört sene daha sürecek süper kahraman maratonu hakkında detaylı bilgiye sahip olabilirsiniz. Uzun lafın kısası, Avengers ekibi dağılacak olsa bile, 2019’a kadar önümüzde izle izle bitmeyecek bir süper kahraman külliyatı uzanıyor olacak. Ünlü yönetmen ve senarist Joss Whedon, Avengers’ın ardındaki başarıda şüphesiz en büyük pay sahibi olan isim. Hayatının son iki yılı böylesine devasa bir projeyi kurgulamak ve yönetmekle geçti desek kesinlikle abartmış sayılmayız. Whedon, maalesef bu filmin ertesinde Avengers’tan ayrılacağını açıkladı. Ancak enseyi karartmaya gerek yok; seri emin ellerde. Bugüne dek Arrested Development, Community ve Captain America: The Winter Soldier gibi filmleri yöneten Russo Biraderler, 2018 ve 2019 yıllarında gösterime girecek olan iki Avengers filmini birden yönetecekler. Avengers Age of Ultron’a geri dönecek olursak, filmin kadrosu ve sevdiğimiz oyuncuları en az bizim kadar heyecanlılar; çünkü filmlerine oldukça güveniyorlar ve Avatar’ın tahtını sarsacaklarına dair inançları tam. Avengers Age of Ultron tüm zamanların en büyük gişe hasılatını elde eder mi, edemez mi onu zaman gösterecek. Ama emin olduğumuz bir şey var ki 1 Mayıs’ta gösterime girdiğinde gezegen çapında büyük kıyamet koparacak. Postkolik ekibi olarak zırhlarımız ve pelerinlerimizle bu muazzam buluşmayı heyecanla bekliyoruz!
YENİ YENİLMEZLERİ TANIYALIM ULTRON Avengers Age of Ultron’a adını veren karakter olan Ultron, filmdeki kötülük timsali olarak kahramanlarımızın başını ağrıtacak. Filmde, çizgi romanlardaki geçmişinin tamamen yok sayılarak Joss Whedon’ın sıfırdan yazdığı hikayeyi seyredeceğiz. Bundan şikayetçi olacağımızı hiç sanmıyoruz, çünkü Ultron’un çizgi roman geçmişi pek parlak sayılmaz. Iron Man 3
filminde birden fazla zırhı tek bir merkezden kontrol etmeyi başaran Tony Stark’ın, Ultron’u ters giden bir yapay zeka deneyinin sonunda istemeden yaratacağı biliniyor; ama bu mevzu filmde çok daha detaylı işlenecek elbette.
SCARLET WITCH Quicksilver’ın ikiz kardeşi olan ve Captain America: Winter Soldier filminde birkaç saniye de olsa görebildiğimiz bu cici kız, Avengers ekibinin başına büyük dertler açacak. Telekinezi ve zihin kontrolü gibi süper güçleri olan Scarlet Witch’in kahramanlarımızı birbirlerine düşüreceği fragmandan belli oluyor. Kardeşi Quicksilver ile birlikte Ultron’un saflarında yer alacak olan Scarlet Witch’in doğru yolu bulup Avengers ekibine katılıp katılmayacağıysa şimdilik muamma. Serinin yapımcısı Kevin Feige, Elizabeth Olsen tarafından canlandırılacak olan Scarlet Witch’in Marvel sinema evreninde çok önemli bir yeri olduğunu söylüyor.
QUICKSILVER Age of Ultron, Quicksilver karakterini beyazperdede çok farklı bir yorumla ikinci kez izleyeceğimiz film olacak. Geçtiğimiz yıl vizyona giren X-Men Days of Future Past’te de izlediğimiz karakter, bu filme özel olarak
tamamen farklı bir kimlik ve oyuncuyla izleyicilere yeniden merhaba diyecek. Quicksilver’ın özel gücü olan benzersiz hızının sinemaya aktarılışı fragmanlardan gördüğümüz kadarıyla bile büyüleyici olmuş.
VISION Marvel sinema evreninin gediklileri, Iron Man’in sanal uşağı JARVIS’i bilirler. Aslen bir yapay zeka olan JARVIS, Iron Man’in hem yardımcısı, hem dert ortağı hem de başını belaya soktuğu anlarda kurtarıcısıdır. JARVIS’i seslendiren Paul Bettany’i bu kez Age of Ultron’da Vision olarak seyredeceğiz. Görüşüne bakılırsa Iron Man’in oyuncakları birer birer bağımsızlıklarını ilan edecekler. Bu filme özel olarak Vision’ın çizgi romanlardaki orijinal hikayesi değiştirildi ve kendisi Ultron’un yarattığı bir yapay zeka olarak filme dahil oldu.
10
MAYIS 2015
MARVEL’IN SİNEMA TAKVİMİ GUARDIANS OF THE GALAXY 2 (2017) Guardians of Galaxy’nin yakaladığı gişe başarısı şüphesiz tüm zamanların en büyük sürpriziydi. Kimsenin tanımadığı bu tuhaf ekip, James Gunn’ın yönetmenliğiyle fenomen haline dönüştü ve Marvel yöneticilerini bile şaşırtarak ilk Avengers filmi ertesinde şirkete en büyük kârı yaptıran bir diğer film oldu. İkinci filmi sabırsızlıkla bekliyoruz.
SPIDER-MAN (2017)
ANT-MAN (2015) 17 Temmuz’da tüm dünyayla aynı anda ülkemizde de gösterime girecek olan Ant-Man, Marvel sinema evreninin üçüncü döneminin de başlangıcının fitilini ateşleyecek. Paul Rudd, Michael Douglas ve Evangeline Lilly’den oluşan başrol kadrosu, giydiği özel kostüm sayesinde fiziksel boyutunu istediği oranda değiştirebilen bir kahramanın maceralarını konu alacak.
CAPTAIN AMERICA CIVIL WAR (2016) Marvel evreninde kahramanlar arası büyük savaş, Civil War’da yaşanacak. Bir tarafta Captain America diğer tarafta Iron Man, Amerikan hükümetinin süper kahraman yasasına destek ve muhalif olan tarafları oluşturacaklar. Bu film aynı zamanda Black Panther ve yeni Spider-Man’i göreceğimiz ilk film olacak.
DOCTOR STRANGE (2016) Marvel evreninde pek çok süperliğe alışkınız; ancak büyü, metafizik ve boyutlar arası seyahatlere ilk kez Doctor Strange’in kılavuzluğunda çıkacağız. Doctor Strange rolünü çağımızın en yetenekli aktörlerinden Benedict Cumberbatch üstlenecek. Televizyonların Sherlock’u bu kez çok farklı bir macerada karşımıza çıkacak.
Marvel’ın tüm filmleri bir yana, en bilinen ve en sevilen karakteri bir yana! SpiderMan, Sony Pictures himayesinde çekilen beş film sonrasında yuvaya döndü! Sony ve Marvel’ın kâr ortağı olacağı projede ipler tamamen Marvel’ın elinde. Bu sayede 14-15 yaşlarındaki Peter Parker’ı ilk kez seyredeceğimiz için çok heyecanlıyız!
THOR: RAGNAROK (2017) Bu filmin, Marvel’ın mitolojik prensinin en karanlık filmi olacağı kesin. Ragnarok, Kuzey Avrupa mitolojisinde Asgaard’ın yıkılmasını anlatacak. Bu sebeple Ragnarok filminden bir ya da birkaç Thor karakteri sağ çıkmazsa şaşırmayız. Mjolnir kimin kafasına inecek orası belli değil; ancak Thor’u sıkıntılı ve çetin bir mücadelenin beklediği kesin.
AVENGERS–INFINITY WAR PART 1 (2018) İlk Avengers filminin finalinden beri galaksiler arası kötülüğün timsali olan Thanos’un dünyanın başına bela olacağı hissettiriliyor Marvel sinema evreninde. Thanos tüm güç kristallerini himayesinde topladığı Infinity Gauntlet ile ortalığı birbirine katacak. Böyle devasa bir hikaye de ancak iki filmde anlatılabilirdi…
BLACK PANTHER (2018) Black Panther’e Marvel evreninin Batman’i desek yeridir. Wakanda adlı kurgusal bir ülkenin lideri olan Black Panther, inanılmaz derecede zengin, kendini halkına adayan, üstün beyin kapasitesine sahip bir bilim adamı. Aynı zamanda savunma sanatları ve silah kullanımında da rakipsiz. Kendi filminde büyük sürprizler yapma potansiyeli var.
CAPTAIN MARVEL (2018) Herkes Marvel’ın ilk kadın karakter filmini Black Widow’a yapmasını beklerken, Marvel’dan ters köşe geldi ve Captain Marvel’ın filminin geleceği duyuruldu. Çizgi romanlarda pek çok farklı karakter Captain Marvel unvanını taşımıştı; ancak filmimiz Carol Danvers’ın hikayesini anlatacak. Kozmik bir macera bizi bekliyor.
AVENGERS–INFINITY WAR PART 2 (2019) Muhtemelen tüm Marvel evreninin süper kahramanlarının akın edeceği bu final filmi tüm zamanların en çok gişe hasılatı yapan filmi olma yolunda müthiş bir aday. Marvel sinema evreninin de bildiğimiz anlamda tamamlanacağı bu projeden sonra Avengers ekibi bir daha ne zaman bir araya gelir, orası muamma.
INHUMANS (2019) Kıyamet sonrası sessizliği bozmak için Marvel’ın seçtiği yöntem, kozmik bir aksilikten sonra mutasyon geçirip süper güçler kazanan bir başka takımı beyazperdeye uyarlamak oldu. Inhumans’ın başrolünde Vin Diesel’ın yer alacağı kulağımıza gelen dedikodular arasında.
Kusursuz Siyah
Kusursuz Renkler
Kusursuz Kavis
Kusursuz Tasarım
En karanlık sahnelerde bile Thor’un şimşekleri kadar mükemmel netlik.
Doğal renkler sayesinde Kaptan Amerika’nın kalkanı sanki gerçek gibi.
Hulk kadar geniş görüş açısıyla izleyiciyi saran bir izleme deneyimi.
Iron Man’in zırhı kadar sıra dışı. Hiç görmediğiniz incelik ve hafiflik.
© 2015 MARVEL
2-LG_avengers_OledTV_20x31cm.indd 1
17.04.2015 10:05
12
MAYIS 2015
HUZUR DOLU ADA Endonezya’nın ünlü adası Bali, hem maceraperestler hem de huzurlu bir tatil isteyenler için muhteşem bir yer. El değmemiş tropik ormanları, muazzam kumsalları, harika tapınakları, dillere destan masajları, bitmeyen festivalleri ve eğlenceli gece hayatıyla Bali radarınızda olmalı! n Rana Babaç (@ranababac)
B
ali, Asya-Pasifik bölgesinde, Ekvator çizgisinin hemen güneyinde Endonezya’ya bağlı, doğal güzellikleri saymakla bitmez, huzur dolu tropik bir ada. Bali’ye gitmek için öncelikle Singapur veya Kuala Lumpur aktarmalı bir biletle adanın başkenti Denpasar’a uçmak gerekiyor. Toplam seyahat, aktarma ve bekleme süresi dahil yaklaşık 15 saat sürüyor. Bali’ye girmek için Türk vatandaşlarının önceden bir vize başvurusu yapması gerekmiyor. Adaya indiğinizde gümrükten geçerken pasaportunuza 30 dolar karşılığı bir etiket yapıştırıyorlar, hepsi bu.
FİYATLAR ÇOK UYGUN Eğer tatiliniz için adanın Nusa Dua, Kuta, Seminyak veya Jimbaran gibi havaalanına yakın sahil şehirlerinden birini seçtiyseniz, Bali’ye indiğiniz gibi otelinize ulaşabiliyorsunuz. Fakat tercihinizi adanın kültürel kalbinde bulunan Ubud gibi daha egzotik, yağmur ormanlarının içinde kurulu şehirlerinden birinde konaklamaktan yana kullandıysanız, 15 saatlik seyahatinizin üzerine - trafik durumuna göre- yaklaşık bir saat daha eklemeniz gerekiyor. Söylemeden geçmemek lazım adanın bir başkenti olması, saymakla bitmez şehir isimleri veya bu şehirlerin arasında zaman zaman takılabileceğiniz iş çıkışı trafiği gerçeği sizi yanıltmasın. Bali’yi araba ile bir ucundan diğer ucuna çift şerit, bol kıvrımlı ve dar yolları
takip ederek dikey (112 km) veya yatay (153 km) olarak 3-4 saatte geçmek mümkün. Sizi yanıltmaması gereken unsurlardan bir diğeri ise adanın boyutları. Yüzölçümü olarak çok da geniş bir kara parçasına sahip olmamasına rağmen Bali’de su sporlarından dağcılığa, safariden raftinge, aktif veya sönmüş yanardağların yamaçlarında doğa gözlemciliği yürüyüşlerinden, maymunların ve mega tilki yarasalarının yaşadığı sık tropik ormanlarda trekkinge, kelebek çiftliklerinden “luvak” cinsi kedimsi hayvanların kahve üretiminde kullanıldığı bahçeleri ziyarete çok farklı doğa ve kültür deneyimi yaşamak, adrenalin dolu çeşitli aktiviteleri tecrübe etmek mümkün.
Eğer doğa veya macera tatili bana göre değil diyorsanız, Bali’de dünyanın en lüks otellerinde çok uygun fiyata konaklayabilir, kıpkırmızı bir güneş Hint okyanusunun üzerinden batarken sahildeki yerel restoranlarda açık deniz balıklarının tadına bakabilir ve gün içerisinde taze Hindistan cevizi suyunuzu yudumlarken bembeyaz kumların üzerine kurulu açık hava SPA merkezlerinde meşhur Bali masajlarından masaj beğenebilirsiniz. Birçok otelde - 20 TL gibi İstanbul plazalarında çalışan çok insanın kalbini kıracak bir fiyata - her akşam odanızda hazırlatabileceğiniz süt ve mis kokulu rengarenk taze çiçeklerle aromalandırılmış “çiçek banyosu” servisini de bu keyif paketinin içinde değerlendirebilirsiniz.
MAYIS 2015
13
TAPINAKLAR ADASI Rengarenk yaşamla dolu, mercanlarla çevrili Bali’yi eşsiz kılan ve isminin önüne aldığı “Tanrılar Adası” lakabını hak ettiren özelliği ise, yaklaşık 4 milyonun üzerinde insanın yaşadığı adada, nüfusun yüzde 93’ünün Hindu oluşu. Hinduizmin adanın günlük yaşantısı, mimarisi ve sanatı üzerinde gözle görülür bir etkiye sahip. Adada bulunan her şehrin, her köyün ve her evin kendi tapınakları var. Durum böyle olunca adadaki tapınak sayısı onbinleri buluyor. Tüm bu tapınaklara ek olarak yerli halk, pirinç tarlalarının ortalarına, yolların üzerine, dükkanlarının girişine kısacası her anlam yüklenebilecek ve insanların doğaüstü güce ihtiyaç duyabileceği mekana tanrı heykelleri ve mihraplar dikmiş. Her sabah, her akşam ve her dini törenlerde ziyaret edilen aile, köy ve şehir tapınakları için söylenebilecek tek şey ise tam anlamıyla nefes kesici oldukları. Balililer tapınaklarında bolca ahşap, bambu, pirinç ve volkanik taş kullanılıyor. Adada istisnasız tüm Hindu tapınakları - ki bu tapınakların arasına geleneksel Bali evlerinin içlerinde bulunan aile mabetleri de dahil - barındırdıkları sayısız en ince ayrıntısına kadar hayal edilmiş ve işlenmiş tanrı heykelleri ile göz kamaştırıyor.
PAZARLIĞI UNUTMAYIN Tapınakların büyüleyici güzellikte oluşunun altında yatan önemli bir ayrıntı ise ekonominin yüzde 80 turizm üzerine kurulu olduğu Bali’de; ahşap işçiliğinden resme, cam işçiliğinden taş oymacılığına her şehir bir zanaat üzerine uzmanlaşmış olması. Aslında adada herhangi bir şehrin yerel pazarına yapılan bir ziyaret, adada yaşayan zanaatkarların ne kadar yetenekli olduğunu görmek için yeterli oluyor. Bir diğer yandan bu pazarlarda çok sıkı pazarlık etmek gerektiğini de unutmamak gerek. Yerlilerin ilk telaffuz ettiği fiyatlar Harrods’la yarışsa da, konuştukça herhangi bir objeyi yaklaşık 1/10 fiyatına almak mümkün oluyor. Balililer geleneklerine göre her sabah ve her akşam aile tapınaklarını, köy tapınaklarını ve varsa mihraplarını ziyaret edip “iyi ruh” ve “kötü ruh” için tanrılara bir takım adaklar sunuyorlar. Bu adaklar genelde muz yapraklarından kendi katladıkları kare tepsilerde belli bir düzene göre yerleştirilmiş çeşitli çiçekler ve meyvelerden oluşuyor. Balililerin “kötü ruh” için adaklar hazırlıyor olmaları sizi şaşırtmasın. Var olan her şeyin
iyi ve kötü arasında bir dengede durduğuna inanan Hindular için kötü ruhun varlığını tanımak, saygı göstermek ve onu olduğu gibi kabul etmek, evrendeki narin dengenin korunması için çok büyük önem taşıyor. İnsanın da bu denge içinde var olduğuna inanan bir Balili için kötü ruhun varlığını tanımamak, saygı göstermemek ve onu görmezden gelmek, onun tuzağına düşmek demek. Turistlerin büyük hayranlıkla izledikleri tapınaklara girebilmek ve hatta dini ayinlere tanıklık edebilmek için mutlaka özel bir örtüye sarınmak gerekiyor. “Sari” adı verilen bu örtüyü ise yol üzerinde köylülerden 1 dolar karşılığı temin etmek mümkün.
BİRAZ DA MUTFAK İrili ufaklı canlının avazları çıktığı kadar bağırarak 7/24 şarkılar söylediği sık tropik ormanlarla dolu Bali’de din, kültür, doğal güzelliklere ek olarak değinilmesi gereken son bir konu ise adanın yerel mutfağı. Doğruyu söylemek gerekirse Bali’de de her Asya ülkesinde olduğu gibi standard bir Türk insanını kokusu, görüntüsü veya tarifinde kullanılan yağ ile rahatsız edecek
yemeklerden bolca mevcut. Fakat bunların yanında yine aynı standart Türk insanını mutlu edecek, leziz mi leziz ızgara deniz mahsülü çeşitleri de saymakla bitmez. Yemek konusunda kendisini daha liberal hisseden ve midesine güvenen herkesin mutlaka denemesi gereken ada lezzetlerinin başında ise Endonezya mutfağının öne çıkan tariflerinden, tercihe göre tavuk, et veya deniz mahsülleri ile servis edilen “nasi goreng” pirinç yemeği, muz ağacı çorbası ve (eğer domuz yemek konusunda bir sıkıntınız yoksa) tarla kenarlarında çiftçi kadınların kurdukları çadırların altında sattıkları çıtır çıtır ve baharatlı “suckling pig” yemeği geliyor! Ünlü Hindu yazar Vikram Chandra, “Kırmızı Toprak ve Sağnak Yağmur” adlı kitabında “iyi bir hikaye dinlemek” bu hayattaki en yüksek keyiftir der. Bali, öncesinde ve üzerinde iyi hikayeler dinleyebileceğiniz, döndüğünüzde ise hakkında iyi hikayeler anlatabileceğiniz bir yeryüzü cenneti. Gerçek bir tatile ihtiyacınız varsa, şu hayatta kendiniz için ömürlük bir şey yapmak istiyorsanız, Bali’de sezon başladı. Adaya gitmek için en güzel aylar Haziran ve Temmuz, ona göre!
14
MAYIS 2015
ÇÖL ÇILGINI DÖNDÜ! 70’lerin sonundan 80’lerin ortasına kadar Avustralya çöllerinin altını üstüne getiren gözü pek deli Mad Max tam otuz yıl sonra sinema salonlarına dönüyor, hem de ne dönüş! Bizde bu vesileyle hem 15 Mayıs’ta vizyona girecek filme hem de en sevdiğimiz ve en sevmediğimiz yeniden çevrim ve uyarlamalara atalım istedik. n Erdem Tatar
M
alumunuz sinema dünyası yeniden çevrimleri sever. Bu yeniden çevrimlerin halihazırda mevcut bulunan hayran kitlesi belli ölçüde gişeyi de garantiler. Genellikle yüksek bütçeli ve bol janjanlı çekilen yeniden yapımlar, kimi zaman mükemmel sonuç verirlerken, kimi zamansa orijinalini mumla -hatta kibritle- aratırlar. Yan sayfada en sevdiğimiz ve en sevmediğimiz yeniden çevrim ve uyarlamaları sizler için derledik. Aralarda kaçırmış olduğunuz cevherler ya da izlemeye niyetli olduğunuz felaketler olabilir. O yüzden köprüden önceki son çıkış tadında olan tavsiyelerimizi kaçırmamanızı öneririz. Biz dönelim asıl konumuz Mad Max’e.
MEL GIBSON NEREDE? Eski Mad Max filmlerinin gediklisi olanlar eminiz ki Mel Gibson’ı arıyorlar. Ancak serinin ilk üçlemesinde yer alan yaşlı kurt, bu yüksek fiziksel dayanıklılık isteyen rolü pas geçmiş gözüküyor. Başroller tabii değişebilir ancak yeniden çevrimleri esas felakete sürükleyen etken, devraldığı markanın özünü algılayamayan yönetmenlerin tuhaf tercihleri olmuştur. Mad Max’te böyle bir handikap söz konusu değil. Zira orijinal üçlemenin yaratıcısı ve yönetmeni olan George Miller tam otuz yıl sonra yeniden direksiyonun başında ve fragmanlardan gördüğümüz kadarıyla sinemada aklımızı başımızdan alacak. Özellikle siz, Mad Max’in yeni filmi olan Fury Road’un fragmanını
henüz izlememiş olanlar, neyle karşı karşıya olduğunuzu tahmin bile edemezsiniz, muhakkak seyredin!
YENİ KAN HARDY Mel Gibson’ın yokluğunda Max karakteri son yılların en beğenilen İngiliz aktörlerinden Tom Hardy tarafından canlandırılacak. Hardy’e güzeller güzeli Charlize Theron, bugüne dek kameralar önünde hiç gözükmediği bir şekilde eşlik edecek. X-Men filmlerinin Beast karakteri olan Nicholas Hoult da Mad Max Fury Road’un kafadan çatlak karakterlerinden biri olacak. Filmin yönetmeni ve karakterin yaratıcısı George Miller’a göre, Fury Road muazzam bir takip ve kedi fare oyunu. Post-apokaliptik çağda çöle dönmüş dünyada geçen filmin aksiyon dozuysa benzersiz. Yapımcılar Miller’ın tam iki yıl Hollywood’un en önemli dublör ekipleriyle çalışarak kurguladığı filmde seyircinin bir an bile koltuğunda rahat oturmayacağına garanti ediyorlar. Thomas Hardy’e göre Mad Max Fury Road, bugüne
dek rol aldığı filmler içerisinde kendisini fiziksel olarak en çok zorlayan yapım olmuş. Theron’a göre, Mad Max Fury Road kusursuz bir yol filmi ancak bir yolculuk filminden ziyade hayatta kalma maratonunu andırıyormuş. Nicholas Hoult ise son yılların en çok beğenilen aksiyon serisi The Raid’i örnek gösteriyor; “Fury Road, The Raid’in arabalar üstünde çekilmiş hali. Tekme ve yumrukların koreografisinin devasa bir çöl fırtınasının içerisinde son sürat ilerleyen steampunk arabalarla yer değiştirdiğini hayal edin ve muazzam akrobasiyi de bu karışıma ekleyin, işte öyle bir film yaptık” diyor. 15 Mayıs’ta vizyona girecek Mad Max kesinlikle bu yazın en iddialı blockbuster filmlerinden. Bu yaz salonları süper kahraman filmlerinin ele geçireceğini düşünürsek; kum ve paslı metalin zırhlı tekerleklerle yaratacağı kaosun nasıl sonuç vereceğini merak ediyoruz. Mad Max Fury Road fragmanlarındaki dinamiği filmin geneline yaymayı başarırsa aklımıza mukayyet olamayız!
MAYIS 2015
15
SEVDİĞİMİZ 5 BİLİM KURGU UYARLAMASI
THE FLY (1986)
THE THING (1982)
İlk The Fly filmi 1958 yılında çekilmişti ve dönemin iptidai şartları neticesinde hikayesinin başarısı maalesef karakterin yaşadığı dönüşüme sirayet etmemişti. Ne var ki David Cronenberg’in karanlık vizyonu ve Oscar kazanan, bugün bile benzeri görülemeyen Chris Walas & Stephan Dupuis işbirliğinin sonucunda ortaya çıkan film şaheserdi. Jeff Goldblum ise tam bir sinekti! İzlemediyseniz çok şey kaçırıyorsunuz!
Bu filmi düşününce bile insanın içi ürperiveriyor. John Carpenter’ın dehası ve Kurt Russell’ın oyunculuğu, muazzam özel efektler ve yaratık tasarımlarıyla birleşince ortaya sinema tarihine geçecek bir sonuç çıkmıştı. Bu film esasen 1951 tarihli The Thing From Another World adlı filmin yeniden çevrimidir. 2011 tarihli The Thing’i ise muazzam efektlerine rağmen zayıf bulmuştuk.
INVASION OF THE BODY SNATCHERS (1978) Uzaylılar aramızda mı paranoyasını tetikleyen yapımlardandı Invasion of the Body Snatchers. 1956 yılında çekilen orijinalinin üstüne çok fazla şey katan ve Donald Sutherland, Brooke Adams, Leonard Nimoy ve Jeff Goldblum’dan oluşan kadrosuyla bu tarzın en zengin oyuncu ekiplerinden birine sahip olan efsanevi bir filmdi.
RISE OF THE I AM LEGEND PLANET OF THE (2007) Will Smith’in tek başına APES (2011) Planet of the Apes tüm zamanların şüphesiz en iyi toplumsal alegori filmlerindendi. Daha sonra pek çok versiyonu ve devam filmi çekildiyse de 2011 yılındaki yeni seriye kadar hiçbiri tatmin etmedi. 2011 yılındaki ilk film Rise ve geçen sene izlediğimiz Dawn of the Planet of the Apes adlı devam filmi maymunlara altın çağını yaşatıyor beyazperdede!
şov yaptığı I am Legend o kadar iyiydi ki; ne Vincent Price’lı The Last Man on Earth (1964) ne de Charlton Heston’lı The Omega Man (1971) başarısının yanına yanaşabildi. Farklı seyirci grupları tarafından kült mertebesinde görülen bir filmi alıp da günümüzde çok daha iyisini yapabilmek her babayiğidin harcı değildir. Biz bu filmi kesinlikle çok seviyoruz!
SEVMEDİĞİMİZ 5 BİLİM KURGU UYARLAMASI
ROBOCOP (2014)
PLANET OF THE TOTAL RECALL APES (2001) (2012)
Eğer bu filmi izleyip de 1987 tarihli orijinalini izlemediyseniz inanın çok şey kaçırdınız, hemen bu açığı kapatmanızı tavsiye ederiz. Paul Verhoeven’in yönettiği orijinal filmin yanında bu 2014 yapımı iyi cilalanmış kaportasının altında pancar motoru takılmış vasat bir hurda yığını gibi kalıyor. Gerçek Robocop bu değil! Geçen yılın önemli hayal kırıklıklarından biriydi.
Yeni filmler ne kadar iyiyse, 2001 yapımı bu Tim Burton uyarlaması da o denli serinin -hatta genel olarak bilim kurgu sinemasınınyüz karasıdır. Tim Burton’ın eksantrik karakterinin ve sinema dilinin fire vermeye başladığı filmlerin de ilkidir aynı zamanda. Zaten bu film ertesinde kariyeri de uzun süre yokuş aşağı seyreden bir ivmeyle devam etti.
Paul Verhoeven filmlerine dokunmak genel olarak Hollywood’a yasaklanmalı. 1990 yapımı efsanevi Arnold Schwarzenegger filmi nerde, bu tuhaf yeniden çevrim nerde? Colin Farrell orta yaşlı hanımlara çekici gelebilir ancak bu tarz filmlerde hafif kalıyor ve rolün altında eziliyor. Yönetmen Len Wiseman ise filmi kepaze etmek için elinden geleni yapmış!
THE DAY THE EARTH STOOD STILL (2008) Açıkçası oyunculuğu bize göre çok da palak olmayan Keanu Reeves’e verilebilecek en iyi rol, hissiz bir robottu şüphesiz. Buna rağmen 2008 yapımı bu film, 1951’de çekilen orijinalinin kalitesinden ve alt metninden fersahlarca uzakta kalan basit bir teknoloji şovundan ibaret. Klaatu ve Gort’un sıkıcı serüveninden uzak durun!
GODZILLA (1998) Hollywood’un en iyi yaptığı şey, ciddi bir film yapmak için yola çıkıp safi şapşallıktan ibaret işlere imza atmak. Bu Godzilla uyarlaması o kadar farklı noktadan sinematik bir felaket ki, her birini saymaya sayfalar yetmez. Bu filmin tek işlevi, geçen yıl izlediğimiz rezalet yeni Godzilla’yı katlanılır kılmak oldu. Ne zaman iyi bir Godzilla filmi göreceğiz acaba?
MAYIS 2015
16
OTİSABİ’NİN 21 YILLIK MACERASI 21 yıldır en iyi bildiği işi yapan; yani kadınlarla olabilmek için her yolu deneyen Otisabi’nin yedinci kitabı -Sen De Beni Öp- vesilesiyle, kült karakterin yaratıcısı Yılmaz Aslantürk ile özel bir röportaj gerçekleştirdik. n Sadi Tirak
T
am 21 yıldır Otisabi maceralarını çizen Yılmaz Aslantürk’ün kuşkusuz en önemli başarısı, yıllardır tartışılan bir antikahramanı sürekli artan bir okuyucu kitlesine sevdirmesi. Kendisi kadın-erkek ilişkilerini Otisabi karakteri üzerinden taraflı, ama belki de şimdiye kadar hiç olmadığı kadar dürüstçe işledi. Otisabi, maceralarında peşinden koştuğu kadınları elde etse, edemese, hatta kimi zaman ilişki peşinde koşarken canını zor kurtarsa bile, yaşadıklarından ders çıkarmayı bildi. Otisabi öyküleri, dikkatli bakan gözler için şehirli ve bekâr bir erkeğin, sadece kadınlarla değil, değişen ve dönüşen dış dünyayla olan ilişkisini de eleştirel bir bakış açısıyla konu ediyor. Sevilen yan karakterlerden cinsellik delisi ev sahibi Nejat Amca, tipik bir kaybeden komşu Kaan, kurnaz patron Zafer Bey ve geveze iş arkadaşları, Otisabi öykülerine hem güncel olaylara dokunma hem de değişen değer yargılarını alaya alma fırsatı tanıyor. Şimdiye kadar kadınlarla olan maceralarında tam 332 kere başarılı olan Otisabi, 116 kere terslendi, 65 kere baltayı taşa vurup son anda kurtuldu ve en az 10 kere de düpedüz soyuldu; ama ne pes etti, ne de yoruldu!
YEDİNCİ KİTABI 20 yılı aşkın bir süredir en iyi bildiği işi yapan; yani kadınlarla olabilmek için her yolu deneyen Otisabi, yedinci kitapta da istikrarını koruyor. Karakterin yaratıcısı Yılmaz Aslantürk, köşesini kitaplaştırmaya
Yılmaz Aslantürk
başlama hikâyesini “İlk kitabımın basılmasını istememin nedeni sadece çizdiğim öyküleri bir arada görmekti. Biraz kendi gelişimimi görmek istedim. Okurun ilgisi ve defalarca yeni baskı yapması beni cesaretlendirdi ve sonrasında her 75 sayfayı kitaplaştırdım” diyerek özetliyor. Yılmaz Aslantürk’ün kitapların isimleri sırasıyla “Başımdan Geçti Bunlar”, “Münasebetsiz İlişkiler”, “Dokunaklı Temaslar”, “Kayıtdışı Hatıralar”, “Kadınlara Fısıldayan Adam”, “İnleyen Nağmeler” ve “Sen De Beni Öp”. Aslantürk, bu isimlere nasıl karar verdiğini “İlk kitabım hariç sonrakilerin isimlerini ucuz romanlardaki gibi yapmaya karar verdim. Öykülerin içeriği ile ilgili ipucu verecek kelime oyunlu isimler koydum” şeklinde açıklıyor.
SEKSİST DEĞİL, SAMİMİ Aslantürk’e “Otisabi karakterinin okurların en çok hoşuna giden özellikleri neler?” diye sorduğumuzda ise; “Amacına ulaşmak için küçük oyunlar, entrikalar yapan bir adamı asıl karakter olarak sunma cesaretim ilk başta yadırgandı; ancak okumaya devam edenler bu numaraları teşhir etmenin bir itiraf, bir
samimiyet barındırdığını fark ettiler. Bunu sabırla bekledim. Oysa kendisine yapılan haksızlıklara içerlemiş, ezilmiş bir karakter çizmek daha hızlı kabul görürdü. Ama ben en başında okurla arama mesafe koydum, ‘istediğim konuyu çizerim’ dedim” yanıtını alıyoruz. Otisabi hikâyelerinde en çok yadırganan şey ise, Otisabi karakterinin kadınlarla ilişkisinde başarılı bir figür olması olmuş. Karakter okuyanlardan ilk etapta “seksist” olduğu şeklinde eleştiriler almış. Bunun öykülerdeki seks sahnelerinden ötürü yakıştırıldığını belirten Aslantürk, “Kadını aşağılayan, küçük gören tek bir kare çizmedim. Seksist olarak algıladıkları şey, kadınlar üzerine yaptığım tespitlerdir. Benden daha fenasını birbirlerine karşı söylüyorlar zaten. Kezban’ ya da ‘kokoş’ gibi sıfatları kullanan kadınların peşine düşmelerini tavsiye ederim” diyor. Otisabi’nin nasıl biteceğine dair küçük bir spoiler talebimiz ise çizerin sansürüne takılıyor. “Otisabi bir gün biterse, sonunda evlilik olur mu?” şeklindeki sorumuza Aslantürk’in cevabı şöyle oluyor: “Evlilik elbette birçok şeyin sonu; ama Otisabi’nin sonu öyle gelmez. Son öykünün nasıl olacağını tasarlamadım. Ben de merak ediyorum.”
20x31cm.indd 1
16.04.2015 17:25
MAYIS 2015
18
TEKNOLOJİK ATIK SANATI! Londralı sanatçı Nick Gentry oldukça enteresan sanat eserlerine imza atıyor desek, abartmış olmayız. Miyadını doldurmuş teknoloji ürünlerini kullanarak portreler yapan sanatçı ile işleri üzerine konuştuk. n Ece Budayıcıoğlu
T
edavülden kalkmış teknoloji ürünlerinden ve cihazlardan ilham alarak harika çalışmalara imza atan Londralı sanatçı Nick Gentry, bu yönde çalışmaya küçük yaşlarda başlamış. Modası geçmiş, artık kullanılmayan materyallerin Gentry’nin ellerinde birer portreye dönüşmesi işten bile değil; çünkü Nick, yağlı boya gibi klasik malzemelerle başladığı sanatını alışılagelmişin çok dışındaki teknoloji cihazlarlara ağırlık vererek ilerletmiş ve ortaya resimlerde gördüğünüz ilginç olduğu kadar nefes de kesen işler çıkmış...
ZAMANIN HİSSİYATI Nick, disket, kaset, film negatifi ya da eski röntgen filmleri gibi, gelişen teknolojiyle kullanımdan kalkan ya da eskidiği için artık bir işe yaramayan materyalleri çalışmalarında kullanmasının nedenini, zamanın etkilerini üzerinde taşıyan objelere olan ilgisiyle ve düşkünlüğüyle açıklıyor. Eserlerini ortaya çıkarırken bir yandan da “zamanın
hissiyatını” yansıtmaya çalışan sanatçı, tablolarındaki orijinalliği de buna borçlu diyebiliriz. “Hız kesmeden evrim geçiren bir dünyanın içindeyiz. Bütün bu gelişmelerin bizi radikal biçimde değiştirdiği yadsınamaz bir Nick Gentry
gerçek. Bu döngünün içinde insanoğlu da kendisini yeniden tanımlıyor ve her geçen gün yeni bir kimlik yaratıyor” diyen sanatçı, günümüzdeki tüketime dayalı yaşam şeklinin dünyayı büyük bir çöplük haline getirmesinin kaçınılmaz olduğunun altını çiziyor. Tükettiğimiz ürünleri mümkün olduğunca yeniden kullanma taraftarı olduğundan mı bilinmez ama, Nick bizce yok edilmesi zor atıklardan harika portreler yaratarak üstüne düşen görevi fazlasıyla yerine getiriyor! Atık ürünlerden mesaj kaygılı sanat eserleri yaratacak kadar duyarlı olduğunu düşündüğünüz bu adamın, geleceğe dair umutsuz olmasını beklersiniz değil mi? Ama durum hiç de öyle değil! Gelecekte neler olacağını merak ederken, bir yandan da ona umutla ve heyecanla bakan Nick, gelişen teknolojinin sanatına çok şey katacağını da düşünüyor. Değişikliğe ve yeniliklere açık birisi olduğu için gelecekte olacakları dört gözle beklediğini söylüyor. Çalışmalarının temelinde insanoğluna ve kollektif kimliğimize odaklandığı için, sanatının yönünü teknolojiden uzaklaştırmaya ve klasik malzemeler kullanmaya pek de hevesli değil.
İSTANBUL CONTEMPORARY’DEYDİ İlham aldığı figürler ya da sanatçılar olup olmadığını sorduğumuzda ise, verdiği cevap tek ve net: Leonardo Da Vinci. Ünlü sanatçı ilham aldığı Da Vinci’nin eserlerinde, onu çevreleyen dünyayı ve yaşamın kendi döngüsünü bütünüyle derinlemesine araştırdığına dair ipuçları olduğunu söylüyor. Da Vinci’nin tablolarında ve diğer işlerinde çok mistik bir enerjinin gizlendiğini söyleyen ve bu bilinmezliğin ne olduğunu çözemeyen Nick, Da Vinci’nin kusursuzluğunun aslında bu bilinmezlikten kaynaklandığının altını çiziyor. Londralı sanatçının işlerine göz gezdirdiğimizde neden Da Vinci’den ilham aldığını daha net anlayabiliyoruz. Eserlerinde herkesin kendi kişisel tarihinden bir şeyler bulduğunu ve bunun sergilerini ziyaret edenleri çok etkilediğini gözlemleyen Nick’e göre, insanlar bu işlerdeki orijinalliği ve özgünlüğü mutlaka fark ediyorlar. Geçtiğimiz aylarda İstanbul Contemporary’de de çalışmalarını sergileme fırsatı bulan sanatçı, Türkiye’ye en kısa sürede yeniden gelmek istediğini belirtiyor. Nick’in çalışmalarına göz atmak ve kendisi hakkında daha fazla şey öğrenmek isterseniz www.nickgentry.com adresindeki kişisel web sitesini mutlaka ziyaret edin.
MÜZİK M
A
Y
I
S
2
0
1
5
TIDAL’I YILDIZLAR TANITTI Sadece en zengin hip hop sanatçılarından değil, müzik dünyasının da en zengin iş adamlarından biri olan Jay Z, geçtiğimiz ay yatırımlarına bir yenisini daha ekledi. Tidal adlı çevrimiçi müzik platformunu satın alan Jay Z, iTunes, Spotify ve Deezer gibi pek çok rakibini geride bırakmaya hazırlanıyor. Tidal’ın en büyük pazarlama stratejisi Hi-fi, yani MP3 gibi sıkıştırılmış formatların aksine CD kalitesinde müzik yayını yapıyor olmak. Özel video kanalları, anlaşmalı sanatçıların sürekli güncellenen Tidal’a özel listeleri ve sadece bu platformda yayımlanacak içerikleri de cabası! Kimler mi bu anlaşmalı sanatçılar? Beyoncé, Kanye West, Nicki Minaj, Rihanna, Madonna, Coldplay, Jack White, Daft Punk, Alicia Keys, Arcade Fire ve Usher. Tabii zamanla bu kadronun genişleyeceği de biliniyor. Tidal, henüz yeni bir platform olmasına rağmen arşivinde binlerce video ve yüzbinlerce albüm bulunuyor. Birkaç satır önce
saydığımız sanatçıların tümü bu platforma özel içerikler paylaşmaya başladılar bile. Yeni bir Beyoncé şarkısı, Madonna’nın turnedeyken dinlediği playlist, Daft Punk ve Jack White’ın prodüksiyon videoları bunların sadece birkaçı. Üstelik arşiv hızla genişlemeye devam ediyor. Tidal, reklamsız bir platform olacak ve müzik keyfiniz en sevdiğiniz şarkıyı beklerken bir anda kesilmeyecek. Tabii bunun bir de bedeli var. Hi-fi çevrimiçi müzik deneyimi üye olduğunuz ilk ay için ücretsiz; ancak ilk ayın sonundan itibaren iki farklı planla Tidal üyeliğinizi devam ettirebilirsiniz. Hi-fi Tidal üyeliğinin aylığı 20 dolar olacak; standart MP3 kalitesinde Tidal üyeliği ise 10 dolara satılacak. Çağımızda müziğin “ücretsiz” bir edinime dönüştüğünü düşünürsek Tidal’ın bu fiyat politikasıyla ne kadar başarılı olabileceği şimdilik muamma. Ama kalite düşkünleri için bir vaha olduğunun da altını çizmek gerek.
METAL DEVİNDEN KAHVELİ KUTLAMA İngiliz heavy metal müziğinin dev grubu Judas Priest, bu yıl en sevilen albümlerinden olan British Steel’ın 35. yıl dönümünü kutluyor. Albümün yeniden basım CD ve plağı hayranları kesmemiş olacak ki, bir de sert kahveyle cilasını çekelim demişler. Evet, yanlış okumadınız; Judas Priest grubu Chicago’lu kahve şirketi Dark Matter Coffee ile ortaklaşa, British Steel adında özel bir kahve üretti. Judas Priest’in dünya çapındaki şöhreti nedeniyle inanılmaz miktarda sipariş alan şirket üretimini bile artırmaya karar vermiş durumda. Kahvenin bir paketi ise 18 dolardan satılıyor. H www.darkmattercoffee.com H
/dcshoesturkey
dcshoesturkey.com
/dcshoesturkey
MAYIS 2015
21
DAVID BOWIE’DEN SÜRPRİZ MÜZİKAL DavId BowIe’ye hasretimiz yakın dönemde yayımladığı albümü ve yeni şarkılarıyla dinmiş olsa da, yüzünü bir türlü göremedik gitti. Ödül aldığı törenlere bile bizzat gitmek yerine Kate Moss’u elçi olarak gönderen krala dair özlemimiz son bulacak gibi değil. Adeta inziva hayatı yaşayan Bowie ise çok şükür ki üretimini durdurmaya niyetli değil. Efsanenin en yeni projesinin adı Lazarus. Lazarus Bowie’nin başrolünü oynadığı 1976 tarihli The Man Who Fell to Earth filminin günümüze uyarlanmış bir versiyonu olacak ve sinema salonlarına değil, tiyatro sahnelerine gelecek! Tony ödüllü Enda Walsh’ın yazacağı, Ivo van Hove’nin yöneteceği oyunun müzikleri elbette Bowie’nin elinden çıkma. Bowie, Lazarus’a hem yeni şarkılarla, hem de eski şarkılarının daha önce duyulmamış düzenlemeleriyle destek verecek. Kendisi ilk günden beri de projenin her detayıyla ilgilenmekteymiş. Ustanın yeni yapıtını merakla bekliyoruz.
ŞİMDİ DE MÜZİĞE EL ATTI The X FIles ve Californication dizilerinin yıldızı canımız ciğerimiz David Duchovny, şimdi de müzik dünyasına adım atıyor. Aslında Duchovny’nin bu hamlesine çok da şaşırdığımızı söyleyemeyiz. Californication tutkunları hatırlar, Duchovny 2013’te yayınlanan “Everybody’s a Fucking Critic” adlı bölümünde Joni Mitchell’ın 1970 tarihli “Big Yellow Taxi” adlı şarkısını seslendirerek dikkat çekmiş ve herkesten olumlu not almıştı. 12 Mayıs’ta çıkacak “Hell or Highwater” David Duchovny’nin ilk stüdyo albümü olacak. Toplamda 12 şarkı barındıracak albüm ThinkSay Records etiketiyle piyasaya çıkacak. Ne diyelim, heyecanla bekliyoruz!
AMY YÜREKLERİ DAĞLAYACAK Amy WInehouse, sanat yaşamının henüz başında, 27 yaşındayken aramızdan ayrıldı. Eşsiz sesi ve yorumu çok az şarkıda kayıt altına alınabilmiş olsa da, şüphesiz onu dinleyerek yetişecek daha dünyaya gözlerini açmamış çok nesil var. Bu genç yeteneğin yıldızlıktan felaketine uzanan süreç ilk kez bir belgeselle gözler önüne seriliyor. Yaklaşık iki saat süren belgesel, İngiltere ve Amerika’da gösterime girecek. Ülkemizde de yüksek ihtimalle sonbaharda düzenlenen film festivallerinde seyircisiyle buluşacak. Belgeselin yönetmen koltuğunda BAFTA ödüllü Asif Kapida oturuyor. Kendisinin Senna adlı belgeseli dünya çapında pek çok organizasyonda ödüle layık görülmüştü; Amy’nin de ondan aşağı kalır yanı olmadığı ortada. Bu güzel sesli kadını bir kez daha anma şansını ıskalamayacağız.
EFSANE GİTARLAR BURADA! Müziğin efsanevi isimleri tarafından unutulmaz konser ve şarkılarda kullanılmış Fender marka Stratocaster, Jaguar, Telecaster modelleriyle birlikte dört büyüklerden bir diğeri Gibson Les Paul modelleri, n11.com’un müzik kategorisinde yerini aldı. Yani 1966 ve 1969 yılları arasında Beatles üyeleri tarafından kullanılan Gibson SG, Jimi Hendrix’in meşhur Woodstock 1969’da kullandığı Fender Stratocaster, Kurt Cobain’in ünlü şarkısı Smells Like Teen Spirit’i çalarken kullandığı Fender Jaguar ve daha birçok efsanevi gitar model ve markaları sizleri bekliyor. n11.com’un müzik kategorisi, 65 binin üzerinde gitar ve gitar aksesuarı seçeneğiyle, 150 bine yakın zengin bir müzik aleti koleksiyonu sunuyor.
22
MAYIS 2015
PAC-MAN 35 YAŞINDA! Efsane atari oyunu Pac-Man bu ay 35. yaşını kutluyor! Postkolik ekibi olarak hem sevimli sarışın oyun kahramanına nice seneler dilemek, hem de kendisini tanımayan genç nesle hikâyesini dillendirmek istedik. n Hande Uykun
P
ac-Man tam 35 sene önce, 1980 yılının Mayıs ayında Japonya’da piyasaya sürüldü. Adını Japonya’da çiğneme eylemi için kullanılan ses efekti “pakupaku”dan alan Pac-Man’in piyasaya sürüldüğü dönemde etrafta ağırlıklı olarak şiddet odaklı Shoot’em up tipi oyunlar popülerdi. Bu oyunlarda çoğunlukla bir adet vurucu, çevreden gelen düşman karakterleri yok etmekle görevliydiler. Space Invaders oyunu bu türün en bilinenlerinden biri... Shoot’em up’lar genellikle erkekler arasında popülerdi. Pac-Man piyasaya sürüldüğünde diğer oyunlardan farkıyla yeni bir tür olarak yükseldi ve var olan vur-yok et tarzı oyunlara yarattığı alternatif ile atari salonlarında her iki cinsiyet için de çekici bir seçenek oluverdi.
REKORU MITCHELL KIRDI Oyunun tasarımcısı Japon Toru Iwatani, Pac-Man’i tasarlarken ilhamını bir pizzadan almış. Sarı bir dairenin içinden bir pizza dilimi kesip çıkarttığınızda elinizde obur bir PacMan kalır. Bu bağımlılık yaratan sarışının tek amacı, karanlık bir labirentte dört farklı renkteki hayaletten kaçarak tüm küçük diskleri yemektir. Amerikan Pac-Man’inde adları Blinky (Gölge), Pinky (Hızlı), Inky (Utangaç) ve Clyde (Mahkum) olan hayaletlerin karakterleri farklı farklıdır. Oyunun ustaları bu sevimli ama öldürücü düşmanları nasıl alt edeceklerini onların değişik karakterlerinden çıkartabilirler. Bir labirentteki tüm diskler yenildiğinde bir üst seviyeye geçilir. Iwatani, Pac-Man’i aslen sonu olmayacak şekilde tasarladı. Fakat yazılımdaki bir hatadan ötürü 256. seviyeye gelindiğinde oyun ekranı hata veriyor ve bu seviyeyi geçmek mümkün
olmuyordu. Geçilemez kabul edilen 256. seviyeye kadar toplanabilecek en yüksek puan 3,333,360’dı. Amerikalı Billy Mitchell 1999’da 6 saatlik Pac-Man maratonundan sonra bu skora ulaşan ilk insan olarak tarihe geçti. PacMan’in sürekli kendini tekrarlayıp duran oyun müziğinin Sayın Mitchell’ın aklından kaç gün gitmediği sorusunun cevabına ise ulaşabilmiş değiliz.
SİNEMADA İZLEYECEĞİZ Pac-Man’in dünya çapında popülerleşmesi ise ABD pazarına girmesiyle gerçekleşti; hatta Pac-Mania olarak adlandırılan yeni bir akım doğuverdi. Çıkan çeşit çeşit lisanslı yan ürünlerle Pac-Man, video salonlarını aştı ve kültürel bir fenomene evrildi. Obur sarışın 2005 yılında Guinnes World Records tarafından en başarılı atari oyunu seçildi. Pac-Man aynı zamanda en çok tanınan oyun karakteri olma özelliğini de taşıyor. 1980’lerin popüler kültürünün büyük ikonlarından olan oyun, on yıllardır insanları kendine bağımlı yapmayı başarıyor. Basit yapısı ve kolayca öğrenilen kurallarına rağmen büyük bir strateji oyunu olarak da kabul edilen
Pac-Man’in hayatlarımızdan çıkmaya pek niyeti yok. Eksik pizza dilimli pizza şeklindeki kahramanımız ve sevimli fakat öldürücü hayaletler, eğlenceli şekillerde hayatımıza konuk olmaya devam ediyor. 2010’da oyunun 30. yılı şerefine Google’ın yaptığı oynanabilir Pac-Man doodle’unu hatırlayanlarınız vardır. Google, efsanevi atari oyununu geçtiğimiz 1 Nisan’da Google Maps üzerinde istediğimiz yerde Pac-Man oynayabileceğimiz bir eklenti olarak da yayınladı. Dünyanın her yerini Pac-Man’in oyun alanına çeviren bu 1 Nisan şakasına bayılmıştık; ve ne şanslıyız ki Pac-Man dünyayı fethetmek için bu yaz yeniden dönüyor! Yönetmenliğini ilk iki Harry Potter filmini de üstlenmiş isim Chris Columbus’un yaptığı ve Ağustos’ta vizyona girecek Pixels filminde uzaylılar, dünyaya video oyunlardan modellenmiş saldırılarla savaş açıyorlar; tabi ki Pac-Man de savaşın oyun kurucularından oluyor. Fragmandan gördüğümüz kadarıyla Pixels, Pac-Man fanlarını memnun edecek birçok detayla bezeli bir film olacağa benzer. Bekleyip göreceğiz!
24
MAYIS 2015
HAFTA SONUNUZU MÜZİĞE AYIRIN! 8-10 Mayıs tarihleri arasında Kanyon’un her yerinde müzik olacak. İstanbul’un müzik takviminde yerini alacak yepyeni bir festival ile Kanyon, farklı müzik tarzlarını alternatif yorumlarla misafirleriyle buluşturacak. “Kanyon’da Her Yer Müzik”, şehrin müzik takvimine yepyeni bir seçenek sunmak için geliyor. Kanyon’un farklı alanlarında misafirlerin karşısına çıkacak farklı performanslara ev sahipliği yapacak olan festival hem alternatif müzik dünyasının sevilen isimlerini hem de genç yetenekleri ağırlayacak. Tüm bunları yaparken de üç gün boyunca katılımcılarına muhteşem bir müzik ziyafeti çektirecek.
SİCİMOĞLU KANYON’DA
Advertorial
Kendine özgü tarzı ile 9 Mayıs akşamı misafirlerini coşturacak Ayhan Sicimoğlu, kadronun ilk dikkat çeken ismi. Sihirli parmaklarıyla ritme istediği gibi yön verebilen ve herkes tarafından Türkiye’nin önemli perküsyonistlerinden biri olarak kabul edilen Ayhan Sicimoğlu’nu izlemek kesinlikle çok eğlenceli olacak! En az Sicimoğlu kadar ortamı coşturacak bir başka isim ise popüler müziğin enerjik isimlerinden Bora Uzer olacak. Profesyonel müzik hayatına gençlik yıllarında kurduğu müzik grubu Atlantis ile adım atan Uzer, Kangroove ve Panic Attack gruplarında solistlik ve gitaristlik yaptı. Pino Palladino, Chris Bailley, Pete Adamz ve Jamiroquai’dan Simon Carter gibi birçok isimle çalıştı. 2009 yılında “B1” isimli albümünü Doublemoon Records etiketiyle çıkaran Uzer, birçok ünlü ismin albümünde de prodüktörlük yaptı.
EĞLENCE TAVAN YAPACAK Kanyon’daki müzik keyfi tabii ki sadece Ayhan Sicimoğlu ve Bora Uzer ile sınırlı olmayacak. Soul ve funk müziğinin Türkiye’deki beğenilen gruplarından Fourinthepocket da Kanyon’da sizleri bekliyor. Erykah Badu, Jill Scott, Michael Jackson, Outkast, Earth ve Wind and Fire gibi Soul, Hip-Hop ve R&B isimlerinin müziklerini geçişler yapıp kendilerine has stilleriyle doğaçlayarak çalan Fourinthepocket, Elif Çağlar, Alp Ersönmez, Mert Önal, Çağrı Sertel ve Toygun Sözen’den oluşuyor. Reggae müziğinin ülkemizdeki önemli temsilcilerinden Sattas ise 8 Mayıs Cuma günü sahne alacak. Orçun Sünear ve Derya Eke tarafından 2004’te kurulan Sattas’ın en önemli özelliği Root Reggae’nin özünden uzaklaşmadan Jazz, Ska, Dub, Klasik Müzik ve Rock formlarını bir potada eritebilmeyi başarması. Kesinlikle kaçırmayın! Ayrıca son dönemin dikkat çeken alternatif gruplarından 123 de Kanyon’da olacak. 2014’te beşinci albümü Anja’yı yayınlayan 123, Dilara Sakpınar, Feryin Kaya, Berke Can Özcan, Arda Erboz ve Seçil Kuran’dan oluşuyor. “Kanyon’da Her Yer Müzik” ana sahnesinde performans sergileyecek bir başka isim ise Yüzyüzeyken Konuşuruz olacak. Grup, metropolün içinde sıkışmış kayıp bir jenarasyon olma tehlikesinin eşiğinde büyümüş iki genç insanın anlattığı hikâyelerden oluşan şehirli bir lirik müzik grubu. Yaptıkları müziği en genel bakışla indie-folk olarak isimlendiriyorlar.
25
MAYIS 2015
123 Sattas
ÖZEL PERFORMANSLAR
PROGRAM
Şu ana kadar saydığımız isimlerin tümü ana sahnede seyirciyle buluşacak. Fakat ana sahne dışında Kanyon’un farklı alanlarındaki özel performanslar ile müzik keyfi devam edecek. Örneğin alternatif müziğin en iyi örneklerini sunan “Yok Öyle Kararlı Şeyler”, D&R’daki enstrümanlar arasında harika bir performans sergileyecek. Aynı şekilde caz sahnesinin en iyi vokallerinden Şirin Soysal da Le Pain Quotidien’de Pazar sabahına brunchla başlamak isteyenlere birbirinden güzel caz şarkılarıyla eşlik edecek. Bu yüzden keyifli bir brunch isteyenlerin 10 Mayıs’ı not almasını özellikle tavsiye ederiz. Bu iki isim dışında modern zaman şairliği yapan Son Feci Bisiklet’in akustik şarkıları ile Habitat’ın koltukları üstünde ev ortamı rahatlığında müzik keyfi de yaşayacaksınız. Buna ek olarak Kaan Düzarat ve Kerem Akdağ’ın Troy’da gerçekleştirecekleri DJ workshop’ı ve performansları müziği Kanyon’un her yerine taşıyacak. Melisa Uzunarslan ve Tuğçe Hatipoğlu’nun grubu Artist Duo ve eğlenceli müzikleriyle Brass Solist ise müziği Kanyon koridorları ve köprülerine taşıyacak.
8 Mayıs Cuma 16.30 – D&R 18.00 – Köprü(Sinema Katı) 19.00 – Ana Sahne 20.00 – Macrocenter Önü 20.30 – Ana Sahne
Yok Öyle Kararlı Şeyler (Akustik) Brass Solist Sattas Brass Solist Fourinthepocket
9 Mayıs Cumartesi 15.30 - Köprü(Sinema Katı) 16.00 – Troy 17.00 – Habitat 17.00 - Macrocenter Önü 18.30 – Ana Sahne 20.30 – Ana Sahne
Brass Solist Kaan Düzarat & Kerem Akdağ Son Feci Bisiklet (Akustik) Brass Solist Yüzyüzeyken Konuşuruz Ayhan Sicimoğlu
10 Mayıs Pazar 13.00 – Le Pain Quotidien 14.30 – Ana sahne 15.30 – G Katı 16.30 – Ana Sahne
Şirin Soysal (Akustik) 123 Melisa Uzunarslan & Tuğçe Hatipoğlu “Artist Duo” Bora Uzer
*Etkinlikler ücretsizdir.
©2015 Vans Inc.
28
MAYIS 2015
Grand Canyon
EFSANE MİLLİ PARKLAR Muhteşem güzellikleri ve harika doğası ile görenleri kendine hayran bırakan milli parklar, kuşkusuz her doğaseverin gitmek istediği yerlerin başında geliyor. İşte bizi fazlasıyla heyecanlandıran bu tabiat harikalarından bahar aylarına özel bir seçki… n Eda Yenivatan GRAND CANYON, ABD Büyük Kanyon’a gidecekseniz, unutulmaz maceralar ve adrenalin için bünyenizi hazırlayın! Zira, ABD’nin Arizona eyaletinde bulunan bu dillere destan kanyonda, yapılacak bir sürü heyecan verici aktivite var. Bir kere, geçtiği yolları yararak kendine yol açan Colorado Nehri’nin oluşturduğu bu kanyonu görmek bile başlı başına nefes kesici bir tecrübe. Bu katman katman kızılın her tonunu taşıyan ve derinliği yer yer 1600 metreyi bulan oluşumlar müthiş manzaralar ortaya çıkarıyor. Zamanında Kızılderililere ev sahipliği yapmış bu kanyonda bugün hala varlığını sürdüren tek yerel halkı, Havasupai Kabilesi’ni görmek de mümkün. Uzun bir yürüyüşle Havasu Şelalesi’nin çevresine yerleşen kabile üyelerinin yüzyıllık
yerlerden biri olan Galapagos’a gitmek. Galapagos Adaları, Güney Amerika kıtasının yaklaşık 1000 km açıklarında, Ekvador’a bağlı takım adalardan oluşan enfes bir yer. Okyanusun ortasındaki medeniyete bir hayli uzaktaki bu konumu sayesinde Galapagos, doğal ekosistemini olduğu gibi koruyan ender milli parklardan biri. Üstelik el değmemiş sahilleri, ormanları ve volkanik kayalıklarıyla bu milli park, içinde başka hiçbir yerde rastlanmayan bitki ve hayvan türlerini de barındırıyor. Deniz iguanaları, mavi ayaklı boobie’leri ve 60’tan fazla kuş türüyle, Darwin’e evrim teorisi için ilham veren bu yeri görmeden aman ha ölmeye kalkmayın!
GUILIN LI RIVER, ÇİN Guilin Li River
kültürünü görüp yeni bir şeyle karşılaşmanın hazzını yaşayabilirsiniz. Milli parkta kaçırmamanız gereken deneyimlerden biri de SkyWalk turu. 1300 metre yüksekliğe kurulmuş cam bir platformda havada yürüyormuş hissiyle yapılan bu geziyi ekstra ücret karşılığında yapabilirsiniz. Oralara kadar gitmişken Grand Canyon’da bir günbatımı izlemeden de dönmeyin tabii!
GALAPAGOS, EKVADOR
Galapagos
Dev kaplumbağaları görme, deniz aslanlarıyla okyanuslara dalma ya da iguanalarla gezintiye çıkma ihtimallerinin yalnızca hayallerde olduğunu sanıyorsanız, yanılıyorsunuz! Tüm bunları deneyimlemek için yapmanız gereken, dünyada görüp görebileceğiniz en nadide
Yalnızca fotoğraflarına bakmanın bile huzur vermeye yettiği dünyanın en şiirsel yerlerinden biri olan Guilin, kesinlikle görülmeye değer! Burası, berrak Li Nehri’ni dimdik kesen yemyeşil dağlardan oluşan, beton yığını kentlerde yaşadığımız hayatı sorgulatacak, gerçek olamayacak kadar güzel bir kent. Bu eşsiz manzaranın yanı sıra Çin’in bu büyüleyici kentinde bulunan parkta yapılacak şahane aktiviteler de var. Mesela balıkçıların kullandığı yöreye özel sallarla yapılan turlara katılabilirsiniz. Saatlerce süren bu yolculukta hayatınızda görebileceğiniz en efsane doğa harikasını izleyebilir, nehir kenarında serbestçe dolaşan buffaloları gözlemleyebilirsiniz. Zamanın durduğu bu yerde, çevre köyleri gezerken özellikle sallarında karabatak dostlarıyla balık tutan yerlileri izleyip “Tanrım ben neden burada yaşamıyorum?” diye düşünmeye hazır olun.
29
MAYIS 2015
Namib-Naukluft
Bizlere harikalar diyarı gibi gelen bu atmosferi yaşamak için elimizi kolumuzu sallayarak parka giremiyoruz tabii ki. Bir çok hayvanı yakından görebilme şansı için çeşitli safari turlarına katılmanız gerekiyor. Park dışında çevrede gezinen, her türlü zorluğa ve yokluğa rağmen yüzleri her daim gülen Masai halkına da bayılacaksınız.
keşfetmek için, her türlü hava koşuluna uygun donanımı yanında bulundurmanız ve biraz da dayanıklı olmanız gerektiğini aklınızdan çıkarmayın. Ama sonuçta yaşayacağınız deneyimler her türlü sıkıntıya değecektir.
NAMIB-NAUKLUFT NAMİBYA Gideceği yerde kendini bir rüyada hissedip ruhunu dinlendirmek isteyen varsa, birçok filmin düşsel sahnelerine fon olan bu park tam aradığınız şey olabilir! Parkın konumlandığı alan dünyanın en eski çölü olan Namib Çölü’nün bir kısmını kapsıyor. Bir kısmı dediğimize bakmayın; parkın yüzölçümü İsviçre’den bile büyük! Uçsuz bucaksız panoramalarıyla, turuncu dev kum tepeleriyle, zaman içerisinde kuraklıktan taşlaşıp siyahlaşan akasya ağaçlarıyla, güneşle parlayan tuz zeminiyle bu park, bu dünyaya ait değil sanki. Tüm bu mucizevi doğal özelliklerinin yanı sıra, parka ulaşım için her türlü kolaylık da düşünülmüş. Hem özel araç kiralayarak, hem de turların düzenlediği seferlerle bölgeye rahatlıkla ulaşmak mümkün. Çevre köylerdeki yerel halkın misafirperverliği de cabası. E daha ne olsun!
SERENGETI, TANZANYA Herhalde birçoğumuzun, ölmeden önce yapılacaklar listesinin ilk sıralarında Serengeti’ye gitmek vardır. Belgesellerde büyülenerek izlediğimiz doğal hayatı canlı olarak görmenin dayanılmaz hafifliğini yaşamayı kim istemez ki sonuçta! Kelime anlamı “sonsuz düzlük” olan Serengeti, uçsuz bucaksız çayırlarıyla bir çok hayvan türüne ev sahipliği yapan sihirli bir yer. Sabahları ağaçları kemirerek kahvaltı eden zürafalar, her zamanki gibi uzanmış keyfine bakan erkek aslanlar, ailecek ağır adımlarla yürüyüşe çıkan filler ve bulanık sulara dalan timsahlar... Bunlar hep Serengeti sakinlerinin, sıradan bir gününün doğal halleri. Serengeti
IGUAZU, ARJANTİN
JOSTEDALSBREEN NORVEÇ Dünyanın en ütopik parkıyla tanışmaya hazır mısınız? Jostedalsbreen Parkı yeşil alanları, ihtişamlı dağları ve büyüleyici gölü ile bile yeterince etkileyiciyken, bir de Avrupa anakarasının en büyük buzulunu da içinde barındırıyor. Bu buzul, dünyanın en ihtişamlı fiyortlarının tam ortasında, akan bir nehrin mavi sularının donmuş hali gibi bütün heybetiyle duruyor. Bu fantastik parkta gezintiye çıktığınızda dört mevsimi birden yaşama şansınız oluyor. Bu yüzden, gölde kano keyfi yaptığınız ve yemyeşil bir dağ yolunda trekking yaptığınız bir günde, aynı zamanda kendinizi buzullara tırmanmaya çalışıp donarken de bulursanız şaşırmayın! Bir de bu parkı
Iguazu, doğa mucizelerine aşık olanları tam 12’den vuracak bir alternatif! Kelime anlamı “büyük su” demek olan Iguazu, dünyanın yedi doğal harikasından biri olan güldür güldür şelaleleri ve çevresindeki yağmur ormanlarının barındırdığı bir çok bitki ve hayvan türüyle ziyadesiyle etkileyici bir park. Sadece Eleanor Roosevelt’in bile gördüğü anda “Zavallı Niagara” diyerek yücelttiği Igauzu Şelaleleri’ni görmek için bile bu nefes kesen yere gidilir. Ama bu park, aynı gün içinde hem görkemli şelalelerin etkisini yaşayabilmek, hem de varlığından bile haberdar olmadığınız hayvan türleriyle karşılaşabilmek gibi farklı deneyimlerle size daha fazlasını vaat ediyor. Mesela, parka girdiğiniz anda, sizi bir rakun türü olan ‘kayoti’lerin karşılayacağı garanti! Turistlerin bölgeyi yoğun ziyaretinden dolayı insanlara alışık olan bu yaramaz kayotiler, sürekli yolunuza çıkmakla kalmayıp öğlen yemeğinize de göz dikebilir, bizden söylemesi. Serengeti
30
MAYIS 2015
Sokağın ruhu Kanyon’da! 8-10 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşecek “Kanyon’da Her Yer Müzik” etkinliğinin hemen ardından Kanyon, 16-19 Mayıs tarihleri arasında, bu kez de Urban Freestyle Fest’e ev sahipliği yapacak. Adrenalin tutkunu gençler bu festivali aman ha kaçırmayın! Spor ve adrenalin tutkunu tüm gençler, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nı coşkuyla kutlamak için Kanyon’da buluşuyor. Dünyaca ünlü Red Bull sporcuları, 16-19 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilecek Kanyon Urban Freestyle Fest ile en çılgın ve heyecan dolu gösterilerini İstanbullu adrenalin severlerle paylaşmak üzere ülkemize geliyor. Red Bull atletlerinin sıra dışı performanslarının yanı sıra, atölye çalışmaları ve ödüllü yarışmalar ile renklenecek Kanyon Urban Freestyle Fest, dinamik gençliğin buluşma noktası olacak. Kanyon AVM, Büyükdere Caddesi girişi ve etkinlik alanında kurulacak özel rampalarda gerçekleştirilecek workshoplar, yarışmalar, gösteriler ve gün boyu sürecek müzik yayını ile dört gün boyunca heyecan dolu bir festivale ev sahipliği yapacak. Her gün farklı bir dalda düzenlenecek yarışmalarda başarılı olup dereceye giren gençler, ödüllerini ünlü sporcuların elinden alma şansı yakalayacak.
ŞOV DEDİĞİN BÖYLE OLUR!
Advertorial
Kanyon Urban Freestyle Fest’te birbirinden eğlenceli takımların nefes kesen şovlarına tanık olmaya hazır mısınız? Birbirinden farklı dallarda gerçekleştirilecek bu şovlar arasındaki en dikkat çeken aktivitelerin başında kuşkusuz Freeruning geliyor. Freeruning’de yerçekimine adeta meydan okuyan birbirinden kıvrak sporcular, önlerinde engel oluşturan herhangi bir şeyin üzerinden, altından ya da arasından estetik bir akıcılıkla özgürce ilerliyorlar, koşuyorlar, atlıyorlar, zıplıyor ve sıçrıyorlar. Bu son derece eğlenceli, ama bir o kadar da sınırları zorlayıcı sporda Kanyon’a konuk olacak isimler ise 1991 doğumlu Alman Jason Paul, 1992 doğumlu Litvanyalı Pavel Petkuns ve 1995 doğumlu Yunan Dimitris Kyrsanidis olacak. Bu ele avuca sığmayan üçlünün fizik kurallarını hiçe sayan gösterileri nefes kesecek. İzlemesi en az Freerunning kadar zevkli bir başka
şov ise BMX. 1970’li yılların başında Güney Kaliforniyalı gençlerin çamurlu topraklar üzerinde bisiklet sürerek birbirleriyle yarışmaya başlamasıyla ortaya çıkan bu disiplin, bugün dünyada en çok seyredilen spor dallarından birine dönüşmüş durumda. Ukraynalı sporcu Vasya Luk’yanenko, Kazak Anton Evstifeev ve 1995 doğumlu Hırvat sporcu Marin Rantes, çoğu zaman tek teker üzerinde yapacakları artistik hareketlerle Kanyon Urban Freestyle Fest ziyaretçilerine keyifli zaman geçirmeyi vadediyorlar. Ve tabii ki yılların eskitemeyeceği spor, kaykay... Kaliforniya’dan çıkan ve dünyada milyonlarca kişi tarafından yapılan bir spora dönüşen skateboard’un en güzel şovlarını İstanbullu kaykayseverlere sergileyecek olan isimler, 1989 doğumlu Rus sporcu Maxim Kruglov ve 1988 doğumlu İngiliz sporcu Korahn Gayle olacak.
31
MAYIS 2015
PROGRAM 16 MAYIS CUMARTESİ PATEN-BÜYÜKDERE MEYDANI 10:30-11:30 Isınma Turları 11:45-12:45 1.Tur Elemeler 13:45-14.30 Yarı Final 14:45-15:00 Gösteri 15:00-15:30 Final 15:45-16:00 Ödül Töreni 16:00 İmza Etkinliği 16 MAYIS CUMARTESİ FREERUN-ETKİNLİK ALANI 15:30-16:30 16:45-17:45 18:45-19.30 19:45-20:00 20:00-20:30 20:45-21:00
Isınma Turları 1.Tur Elemeler Yarı Final Gösteri Final Ödül Töreni
17 MAYIS PAZAR BMX- BÜYÜKDERE MEYDANI 10:30-11:30 Isınma Turları 11:45-12:00 Gösteri 12:00-12:30 Workshop 13:45-14:45 1.Tur Elemeler 15:00-15:45 Yarı Final 16:15-16:30 Gösteri 16:45-17:30 Final 17:45-18:00 Ödül Töreni 18:00 İmza Etkinliği 19 MAYIS SALI BMX- BÜYÜKDERE MEYDANI 10:30-11:30 Isınma Turları 11:45-12:00 Gösteri 12:00-12:30 Workshop 13:45-14:45 1.Tur Elemeler 15:00-15:45 Yarı Final 16:15-16:30 Gösteri 16:45-17:30 Final 17:45-18:00 Ödül Töreni 18:00 İmza Etkinliği *Etkinlikler ücretsizdir.
STREET ART ZONE Kanyon Urban Freestyle Fest de Street art da unutulmadı. Ünlü graffiti sanatçısı MET, profesyonel graffiti ekibiyle birlikte Kanyon Urban Freestyle Fest için “Street Art Zone” adlı özel bir çalışmaya imza atacak. 1985 doğumlu MET, grafitti dünyasında tanınan bir isim. Bugüne kadar pek çok ünlü markanın reklamları için graffiti çalışmaları gerçekleştiren MET, aynı zamanda sokak sanatçılarına yönelik faaliyetlerde yer alan QINK markasının da yaratıcısı. Street Art Zone’da MET ve ekibi ahşap bir duvarın üzerinde özgün çalışmalarını oluştururken, bu duvarın hemen yanına yerleştirilecek “dijital street art” duvarında da katılımcılar kendi grafitti çalışmalarını yaparak sosyal medyada eş zamanlı olarak takipçileriyle paylaşma şansına erişecekler. Uzun lafın kısası Kanyon, Urban Freestyle Fest ziyaretçilerine hop oturup hop kalkacakları, adrenalin, müzik ve eğlence dolu rengarenk saatler sunmaya hazırlanıyor. Bu festivalde yer almayan sonrasında çok üzülür!
32
MAYIS 2015
INSTAGRAM’IN İLHAM PERİLERİ Şu günlerde görsel olarak sizi tatmin edecek ya da ilham verecek işler arıyorsanız bakacağınız ilk yer Instagram. Ama her saat 5 milyondan fazla fotoğraf yüklenen Instagram’da ilham verecek hesapları bulmak samanlıkta iğne aramaya benziyor. Peki aşağıdaki 6 hesabı takip ederek işinizi biraz daha kolaylaştırmaya ne dersiniz? n Merve Akan Theron Humphrey’in Instagram hesabını buraya almadan edemezdik. Hayvan sever olun ya da olmayın hiç fark etmez, Theron Humphrey’in sevimli köpeği Maddie ile yakaladığı karelerin yetenek işi olduğunu kabul etmek gerek. Onlar her işlerini beraber yapıyorlar: Aynı anda uyanıyorlar, mayışıyorlar, yiyorlar, içiyorlar ve Amerikan’nın en ücra köşelerine gidiyorlar… National Geographic de onların bu seyahat macerasını es geçmemiş ve bu yılın gezgini olarak Theron Humphrey ile bin bir kafa Maddie’yi seçmiş. Onların renkli dünyasına göz atmayı unutmayın.
DAVE YODER Eğer National Geographic fotoğrafçılarından birisiyseniz, bu dünyada bir şeyleri doğru fotoğraflıyorsunuz demektir. Dave Yoder, National Geographic’in en önemli fotoğrafçılarından biri. Adamın Instagram hesabında o kadar çok ilham verici ve kavramsal görsel bulunuyor ki, hesabı için “dünyanın vitrini” yakıştırmasını yapmak yanlış değil. Bir bakıyorsunuz Valensiya’da “La Tomatina” festivalinden çarpıcı bir kare, bir bakıyorsunuz Cezmi Ersöz kitabını arkasına almış yan gelip yatan bir kedi ya da St. Peter Meydanı’nda Papa’ya üniforma veren bir çocuğun resmi. Şehirlerin farklı yüzlerini görmeyi seviyorsanız, Dave Yoder’ın hesabı çok hoşunuza gidecek.
THERON HUMPHREY
Stromtrooper’ların gizli dünyalarını yaratıcı kombinasyonlarla gözler önüne seriyor, bu da onu haliyle Instagram’ın en eğlenceli hesaplarından birinin sahibi haline getiriyor. Üstelik Darryll, kendi tasarımı olan Vans ayakkabılarının nasıl ortaya çıktığını da yine Stromtrooper’ların yardımıyla insanlara gösteriyor.
JASON PETERSON
MIKE KUS İngiltere’de yaşayan Mike Kus, alanında lider bir web tasarımcısı. Kendisi aynı zamanda da Instagram’ı ilk kullanan illüstratör ve fotoğrafçılardan biri. Mike, Burberry, Land Rover, Red-Bull ve O2 gibi markaların fotoğraf çekimleri için bulunduğu mekânlarda gördüğü yerel manzaraların ve ilginç tarihi binaların fotoğraflarını paylaşmayı seviyor. Hüzünlü, duygu dolu ve biraz da sonbahar havası kokan resimlerden hoşlanıyorsanız, Mike Kus’un tarzı size hitap edecektir.
Siyah beyaz fotoğrafların üstadı olarak bilinen Jason Peterson, tam anlamıyla bir klasik moda ve sokak kültürü tutkunu. Instagram hesabındaki fotoğraflar için “ben yeni görüntüler yaratmıyorum, çevremde fark edilemeyen anları çekiyorum” diyor. Hesabındaki fotoğrafların yüzde 90’nı iPhone ile çekiyor ve renk harmonisinden hoşlanmıyor. Bu yüzden de hesabı tamamen siyah beyaz karelerden oluşuyor. Eğer siyah beyaz fotoğrafların duygu yüklü yapısı ilginizi çekiyorsa sizi “into the dark”a doğru alalım.
Köpekleri sevdiğimiz, hele ki sevimli Maddie sayesinde bir sürü caps yaptığımız için,
PEI KETRON
DARRYLL JONES Darryll Jones’u benzersiz kılan şeyi, Star Wars hayranı olmamasına rağmen Stromtrooper’lara büyük bir tutkuyla bağlı olması şeklinde özetleyebiliriz! Darryll, Instagram hesabında
Tayvan doğumlu Pei’nin hesabının en büyük özelliği güçlü kompozisyonları ve simetrisi! Çektiği fotoğrafların bir yerinde mutlaka bir simetri yakalıyor. Çalışmalarında büyük ebatlı binalara yer veriyor. Bunun en büyük nedeni de temiz ve yalın görüntüleri seviyor olması. Gerçi bu demek değil ki Pei sadece mimarinin olduğu yerlerde fotoğraf çekiyor. O, simetrinin her halini elinden geldiğince yakalamaya çalışıyor. Hesabında terk edilmiş bir yolu, çiçek yapraklarını ve penguenlerin senkron hareketlerini görmek mümkün.
POSTKOL‹K_ss_ilan.pdf
1
17.04.2015
15:00
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
ONLINE ALISVERIS
34
MAYIS 2015
BAŞA BELA ANNELER! Bildiğiniz gibi 10 Mayıs’ta Anneler Günü’nü kutlayacağız. Tüm anneler başımızın tacı olsalar da, bazı anneler var ki resmen halimize şükretmemize sebep oluyorlar! Bu ay, popüler kültürün en tuhaf ve başa bela anne figürlerinden bir seçki yaptık. Çok daha fazlası ise tablet dergimizde sizleri bekliyor! n Erdem Tatar GEMMA TELLER
kırpmadan öldüren, ölen çocuklarının hayaletlerini bile rahat bırakmayan, down sendromlu kızına hayatı zindan eden ve hatta işkence etmekten dahi çekinmeyen bir manyaktı kendisi. Evlerden ırak!
(SONS OF ANARCHY) Televizyon tarihinin en sağlam dizilerinden olan Sons of Anarchy, hiç şüphe yok ki tüm karakterleriyle izleyenlerin zihinlerine kazındı. Ama söylemeden geçmek olmaz; Gemma’nın tüm izleyicilerin gönlündeki yeri ayrıdır. Gözünü budaktan sakınmayan, belanın kokusunu aldığında kamikaze pilotu gibi içine dalan Gemma, Sons of Anarchy boyunca sergilediği tüm kötülükleri ailesinin selameti için yaptığını iddia ederek ortalığı savaş alanına çevirmiştir. Gemma’yı hem özlüyoruz, hem de şerrinden payımıza bir şey düşmediği için halimize şükrediyoruz!
MRS. VOORHEES (FRIDAY THE 13TH)
Constance Langdon
kocasını hastanede terk edip en iyi arkadaşıyla işi pişiren Lori, batırdığı işleri toparlamaya çalışırken bile her şeyi iyice birbirine karıştıran bir anne modeli…
İşlettiği yaz kampında elim bir kazaya kurban giden oğlunun intikamını, kampın ziyaretçilerini şiş kebap yaparak almaya çalışan Voorhees ana, korku sinemasında hepimizin çekindiği bir figürdür. Tüm zamanların en uzun soluklu korku filmi serilerinden olan “13. Cuma”nın hokey maskeli katili Jason Voorhees, belli ki tüm “yeteneklerini” annesinden genetik miras olarak almış. Mavi hırkası, kısa saçları ve elinden bırakmadığı keskin bıçağıyla Mrs. Voorhees, Anneler Günü’nü kendi takvimine göre kutluyor!
CONSTANCE LANGDON (AMERICAN HORROR STORY) Los Angeles’a aktris olma düşleriyle gelip yaşadığı devasa hayal kırıklığını dört çocukla yapayalnız kalarak bir mahkûmiyete dönüştüren Constance Langdon’ın nasıl da fena bir anne olduğunu, American Horror Story’nin ilk sezonunu izleyenler çok iyi bilirler. Kendisini terk eden kocasını gözünü Lori Grimes
LORI GRIMES (THE WALKING DEAD) Bir zombi istilasının insanın dengesini bozacağına ve karar verme mekanizmasını bir süreliğine devre dışı bırakacağına hiç şüphe yok. Ama Lori, işin suyunu çıkarıyor! El kadar çocuğu Carl’a sahip çıkamayan, bebeğinin kimden olduğunu bilmeyen, komadaki
Mrs. Voorhees
MAYIS 2015
35
Margaret White
Norma Bates
MARGARET WHITE
ANGELA PETRELLI
(CARRIE)
(HEROES)
Çocuğunuzun telekinezi yeteneği olsa ne yaparsınız? Herhalde aklı başında insanlar olduğunuz için çocuğu odaya kilitleyip İncil doktrinleri eşliğinde işkence etmezsiniz değil mi? Elinizde devasa bir bıçakla kendisini yeteneğinden ayırmaya da çalışmayacağınızı umuyoruz... İşte Margaret White’ın sizden farkı da tam bu noktada ortaya çıkıyor. Kendisi yobazlığın en uç noktasında bulunan katil ruhlu bir şizofren; ancak doğaüstü yetenekleri olan bir çocukla çok da ters gitmemesi gerektiğini nedense tahmin edemiyor!
Bir dönemin çok sevilen dizisi Heroes, hazır Heroes Reborn’la ekranlara geri dönmeye gün sayarken, bu dizinin en sağlam ve gaddar karakterlerinden Petrelli ailesinin güç delisi lideri Angela anayı anmamak olmazdı. Dünyanın en sevecen annesinden buzlar kraliçesine dönüşmesi saniyenin onda biri kadar süren Angela, büyük oğlu Nathan’ın Amerikan başkanı olabilmesi için küçük oğlu Peter’ın New York’un yarısını havaya
uçurmasına bile göz yummuştu! Kendisinden biraz tırsıyoruz.
BETTY DRAPER (MAD MEN) Çocuklu evlerin her metrekaresi dumansız hava sahası ilan edilmeli. Ancak Draper’ların evi kesinlikle bu tarz bir habitat sunmuyor körpe veletlere. Çocukların babası Don Draper olunca, o ailedeki pedagoji seviyesiyle ilgili olarak fazla bir beklentiye girmek de zaten mümkün değil. Ancak işe bir de Betty Draper’ın histerik anneliği girince, kaosun dozu aşırıya kaçıyor! Sonuç olarak çocuklarına “Sıkıldıysan git kafanı duvara vur” ya da “Sadece sıkıcı insanlar sıkılırlar” gibi tuhaf öğütlerde bulunan bir anne mevzubahis. Pedagoji mi diyordunuz?
NORMA BATES (BATES MOTEL) Alfred Hitchcock’un 1960 tarihli sinema klasiği Psycho hepimizin uykularını kaçırmış, film boyunca annesiyle konuşan Norman Bates’in annesinin kılığında gezen bir şizofren olduğunu görmek aklımızı yedirmişti. 2013 yılından beri yayımlanmakta olan Bates Motel dizisindeyse ana-oğul Bates’lerin Psycho filminden önce yaşadıkları olayları izliyoruz. Norma’nın, oğlu Norman’a beslediği hisler kimi zaman saplantılı, kimi zaman ensest, bolca şizofren ve sapkın duygulara dayanmakta. Gidişattan endişeliyiz!
Angela Petrelli
Betty Draper
LETTIE MAE (TRUE BLOOD) True Blood’ın belalısı Lettie Mae karakteri, alkolün bir insanı ne hallere getirebildiğinin kusursuz bir portresi gibiydi… O kadar vampir, kurt adam, peri, iblis varken aslında en ürkütücü yaratığın insanoğlu olduğunu, yaptıklarıyla her daim izleyenlere gösteriyordu. Öz kızı Tara’ya yapmadığını bırakmayan Lettie Mae, dizide alkolü bıraktığı dönemlerde bile tam bir baş belası olduğunu kanıtlıyordu. Bon Tempes kasabasının rahibiyle de işi pişiren bu anne müsveddesi, dizi bitince kurtulduğumuza sevindiğimiz tiplerdendi.
36
MAYIS 2015
BU KASABADAN ÇIKIŞ YOK! Altıncı His’in yönetmeni M. Night Shyamalan’ın ilk dizisi Wayward Pines 14 Mayıs’ta başlıyor. Pilot bölümünü geçtiğimiz yaz San Diego’da gerçekleşen Comic-Con’da izlediğimiz dizi, gerilim tutkunlarının oldukça hoşuna gidecek. n Hande Uykun
İ
lk bölümü 14 Mayıs’ta yayınlanacak olan Waywar Pines, Amerikalı yazar Blake Crouch’un Pines adlı romanından uyarlanma. Dizinin yapımcılığını Shyamalan, başrolünü ise yakışıklı aktör Matt Dillon üstleniyor. Yan rollerde ise Melissa Leo, Terrence Howard, Carla Gugino, Toby Jones ve Juliette Lewis gibi iştah kabartıcı isimler var. Dizinin konusu gizem meraklılarını daha ilk bölümden koltuklarına çivileyecek cinsten. Bir gizli servis ajanı olan Ethan Burke, iki kayıp ajanı ararken geçirdiği bir kaza sonucu kendini Wayward Pines adlı küçük Idaho kasabasında bulur. Etrafı çam ağaçlarıyla kaplı dağların ortasında kurulu kasaba, ilk bakışta Amerikan rüyasının biricik örneği gibi duran mükemmel bir yer izlenimi vermektedir. Fakat Ajan Burke’un kasabada bir şeylerin çok yanlış olduğunu hissetmeye başlaması uzun sürmez. Wayward Pines’dan ayrılmaya çalıştığında ise buradan çıkmanın pek mümkün olmadığını anlar.
COMIC-CON İZLENİMLERİ Postkolik olarak Wayward Pines’ın pilot bölümünü geçtiğimiz yaz San Diego’da
gerçekleşen Comic-Con’da izlemiştik. Bu yıl bizi en çok heyecanlandıran dizilerin başında bu yapımın geldiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Matt Dillon’ı Ajan Burke rolünde izlemenin keyifli olacağından kuşkumuz yok. Melissa Leo’nun performansı da The Fighter ile kazandığı Oscar’ın çok yerinde bir ödül olduğunu kanıtlar nitelikte olacak. Comic-Con’daki gösterimin ardından gerçekleşen panelde, oyuncu kadrosu ve Shyamalan, merakımızı kamçılayan kısa açıklamalar yapmakla yetinmişlerdi. Panel sonrası sergi alanında imzalarını topladığımız oyuncu kadrosunun samimiyeti, neşesi ve proje için heyecanları görülmeye değerdi. İmza sırasının çıkışında elimize tutuşturulan romanı okuduktan sonra, eserin bir televizyon dizisi için çok kıymetli bir materyal olduğunu düşünmüştük. Wayward Pines şimdilik tek bir sezon olarak sipariş edildi ve devamının çekilmeyeceği açıklandı. Fakat Crouch’un romanının bir üçlemenin ilk parçası olduğu dikkate alındığında, dizinin ikinci sezona uzama olasılığı oldukça fazla gibi gözüküyor. Bu arada Wayward Pines birçok
kaynakta David Lynch’in Twin Peaks’i ile karşılaştırılıyor. Shyamalan’ın dizinin Twin Peaks’le benzeşen çok az yanı olduğunu söylemesi, bu yorumların sonunu getirmeye yetmedi. Twin Peaks ile Wayward Pines’ın adlarının beraber anılmasının esas nedeni ise yazar Blake Crouch’un ta kendisi. Crouch küçükken izlediği Twin Peaks dizisi ile gizem türüne aşık oluyor ve bu aşkın sonucu olarak da Pines’ı yazıp romanın sonsözünde Twin Peaks’e olan sevgisinden ve onun yazarlığını şekillendirişinden dem vuruyor. Wayward Pines heyecan dolu, sürükleyici ve gizemli öyküsüyle her bölümün ardından bir yenisine aç bırakacak gibi duruyor. Tabii sabırsız bir izleyiciyseniz kitabı okuyup hikâyeye tam anlamıyla hâkim olmayı da tercih edebilirsiniz. Tercihinizi hangisinden yana kullanırsanız kullanın, Wayward Pines’tan çıkmanın kasabaya girmek kadar olmayacağını şimdiden belirtelim. Hepinize iyi seyirler!
iflte zip 20x31 cm ilan.pdf
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
1
22.04.2015
14:39
ŞİRKET ARACINIZ SİZ İSTEDİĞİNİZ ZAMAN HAZIR!
İşinizi kolaylaştıracak araçlar saati 12 TL’den başlayan fiyatlarla.
katılın
rezervasyon yapın
kilidi açın
kullanın
Detaylı bilgi almak için Zipline: 0850 250 0 947 www.zipcar.com.tr
/zipcarturkiye
İş’te Zip
38
MAYIS 2015
GENÇ İLLÜSTRATÖRDEN HARİKA FİLM AFİŞLERİ Postkolik olarak genç yeteneklere bayıldığımızı ve iyi işleri mercek altına tuttuğumuzu artık biliyorsunuz. Bu ay, film afişi tasarımlarıyla adından dünya çapında bahsettirmeye başlayan illüstratör Berkay Dağlar ile işleri ve gelecek planları hakkında bir söyleşi yaptık. n Ece Budayıcıoğlu
İ
llüstrasyon ve grafik tasarım alanında ülkemizden son yıllarda çıkan yeteneklerin sayısı oldukça fazla. Kendilerine özgün tarzları ile oldukça iyi işler çıkaran bu isimlerden bir tanesi de 1989 Kadıköy doğumlu olan Berkay Dağlar. Kendisi yarattığı alternatif film afişi tasarımlarıyla Behance.net’te ciddi bir takipçi sayısına sahip. Üstelik Poster Posse Project’te yer almayı başarmış, motion posterler tasarlayabilen bir isim. Galata’daki atölyesinde çalışmalarını sürdüren Berkay, Marmara Güzel Sanatlar Grafik Tasarım bölümü mezunu. Okuma yazmayı öğrenmeden önce çizim yapmaya başlamış. İzlediği çizgi film karakterlerini ve televizyonda gördüğü şeyleri kağıda resim olarak aktaran Berkay, ilerleyen yıllardan sinemaya olan ilgisinin artmasıyla birlikte, meslek olarak ne tarafa yönelmesi gerektiğine karar vermiş. Çizime duyduğu tutku onu, sinema filmleri için poster tasarımları yapabilmesini sağlayacak bir mesleğe, illüstratörlüğe yönlendirmiş.
MOTION POSTERLER Hepimizin bildiği gibi, alternatif sinema filmi afişi tasarımları tüm dünyada hızla yükselen bir trend. Poster ve benzer tasarım ürünleri satan internet sitelerinin pek çoğunda popüler yapımların minimalist ya da alternatif posterlerine ulaşmak mümkün. Berkay, kendi afiş tasarımlarını oluştururken, posterini tasarlayacağı filme karşı hissettiklerini ön plana alıyor. Eğer film ve ona hissettirdikleri çizim tarzıyla örtüşüyorsa, ortaya gerçekten de çok çok iyi işler çıkıyor. Berkay’ın tasarımları internette ve yurt dışında Berkay Dağlar
oldukça ilgi görüyor. Behance.net ve Poster Posse’de ürettiği işleri sürekli yayınlıyor olması, başka ülkelerden takipçilerinin sayısını artırmakla kalmıyor, özgünlüğüyle diğerlerinin arasından sıyrılan işleri pek çok koleksiyoncunun evindeki yerini alıyor. Özellikle Alien, Godzilla, X-Men, Jaws ve Avengers gibi dev kitleler tarafından sevilen ve kültleşmiş yapımların posterleri kapış kapış gidiyor. Gelelim şu motion poster tasarlama hikayesine... Terminatör 5’in motion posterinin dünya çapında uyandırdığı yankıyı hepiniz hatırlayacaksınız. Bu posterin tasarımını yapan Berkay değil; ama şimdilik Türkiye’de motion poster tasarlayabilen tek illüstratörün kendisi olduğunu ve Alien’ın 30. yıl posteri için bir motion poster çalışması yaptığını söylemeden geçmeyelim. Filmin girişindeki animasyonlu “Alien” yazısını kendi tasarımına aktaran Berkay, posterin, poster konseptinden çıkmadan animasyona dökülmesinin çok meşakkatli bir iş olduğunu söylüyor.
SIRADA CEM YILMAZ VAR Berkay’ın portfolyosuna baktığınızda sizi şaşırtacak bir başka şey ise, Gezi döneminde internette dolaşan en iyi posterlerden birkaçının kendisi tarafından tasarlanmış olduğunu görmek! Bu işler özellikle
Avrupa’da büyük yankı uyandırmış ve Fransa’daki bir dövme sergisinden, Almanya’daki bir üniversite sergisine kadar çok fazla noktada sergilenmişler. Berkay’ın gelecek planları ise yaptığı işi çok daha büyük kitlelere yayma fikri etrafında gelişiyor. Özellikle film afişi tasarımı söz konusu olduğunda Türkiye’de büyük bir malzeme potansiyeli olduğunu belirtiyor. Bant Mag’in küratörlüğünü yaptığı “100 İllüstrasyonla Türk Sinemasının 100. Yılı” isimli sergide İklimler, Yol, Askerin Dönüşü, Yılanların Öcü ve Dönüş filmlerinin afişlerini tasarlayan Berkay, çalışmalarıyla geçmişte kalan pek çok kült filmimizi yeniden gündeme getirmek istiyor. Ama bu işi yalnızca Yeşilçam ile de sınırlamak niyetinde değil. Cem Yılmaz filmleri özellikle poster tasarımlarını yapmak istediği yapımların başında geliyor. Berkay’ın portfolyosuna ve işlerine mutlaka göz atın. Eminiz hastası olduğunuz filmlere dair çalışmalarından siz de büyük keyif alacaksınız!
BUYASHOEPLANTATREE
/etniesturkey
etniesturkey.com
/etniesturkey
MAYIS 2015
40
EN YENİ SAĞLIKLI YAŞAM TRENDLERİ Moda ve trendler gelip geçiyor ama sağlıklı ve uzun yaşam kaygısı yıllar geçtikçe artıyor. Ülkemizde de yansımalarını görmeye başladığımız spor ve sağlıklı beslenme trendlerinin en yenilerini sizin için derledik. n Billur Somer SABAH PARTİLERİ Saat sabah 07:00 ve New York’un en ünlü gece kulüplerinden birinde 400 kişi DJ’in çaldığı yüksek tempolu müzik eşliğinde kendinden geçmiş. Bu toplanmanın diğer partilerden farkı, katılımcıların hiçbirinin alkol ya da uyuşturucu etkisinde olmaması… New York’da başlayan bu akım, kısa sürede Los Angeles, San Francisco ve Londra gibi diğer büyük şehirlerde de farklı isimler altında yayıldı. Ortak zevklere ve hayat görüşüne sahip insanların işe gitmeden önce bir araya geldiği, tanıştığı ve enerji topladığı bu etkinliklerde en çok Hindistan cevizi suyu, meyve-sebze suları, çay ve kahve tüketiliyor.
gelenlerin gönlünü fethetmişler. Sonuçta atalarımız “çivi çiviyi söker” dememişler miydi?
İLKEL YAŞAMA DÖNÜŞ
CROSSFIT TATİLLERİ Crossfit fonksiyonel hareketlerden oluşan, yüksek yoğunlukta yapılan ve antrenmanları sürekli değişen bir spor dalı. Son yıllarda ülkemizde de popülerleşen Crossfit, kendi içinde fanatiklerini de barındırıyor. Tatile gittiğinde sporundan vazgeçmek istemeyenler, otellerin küçük spor salonları ile yetinmek yerine özel olarak tasarlanmış Crossfit tatillerini tercih ediyorlar. 2012 yılında Amerika’da ortaya çıkan Crossfit tatillerinde kişiler, hem aynı hedef ve zevkleri paylaşan insanlarla bir araya geliyor, hem de egzotik lokasyonlarda kendileri için daha önceden planlanmış olan günlük programları uyguluyorlar. Özellikle macera ile spor aktivitesini bir araya getiren programlar ilgi çekiyor. Buzulların arasında koşup yanardağ eteklerinde kaya taşımayı kim istemez?!
HANGOVER YOGA 21. yüzyılın en önemli sporlarından biri olan yoga, her derde deva olarak lanse edilmeye devam ediyor. Peki, alkolü fazla kaçırdığınız bir gecenin ertesinde yapacağınız yoganın hangover’ınıza iyi gelebileceğini duymuş muydunuz? Brooklyn’da bulunan The Cobra Bar, bir süredir müşterilerine pazar sabahları Hangover Yoga dersi veriyor ve yoga ile vücudunuzun sakinleşip dinlenmesine yardımcı oluyor. Örneğin, çocuk pozu çok içkiden sonra oluşan baş ağrısını geçiriyormuş. Ders bitiminde ise Mimoza ve Bloody Mary ikramları ile yogaya
Rewildering adıyla ortaya çıkan trend, içimizdeki “mağara adamı” ile tekrar iletişim kurmamızı sağlamayı amaçlıyor. Bu akım, avcılık ve toplayıcılık özelliklerimizi bize yeniden hatırlatırken, güneş altında daha çok vakit geçirerek doğal besin ve su kaynaklarından yararlanmamızı sağlıyor. Özellikle ekran başında çok zaman harcayarak, işlenmiş gıdalarla dolu bir hayat yaşadığımız bu günlerde hem beynimizin hem de vücudumuzun bu şekilde molalara ihtiyaç duyduğu bir gerçek.
SÜPER BESİNLER Son dönemde sıkça duymaya başladığımız ve belki de çoğumuza birer pazarlama harikası gibi gelen “süper besinler”, yüksek oranda antioksidan, vitamin ve mineral içermeleri nedeniyle bu şekilde adlandırılıyorlar. Bu besinlerin sıkça yenmesi halinde kronik hastalıkları azalttığı, ömrü uzattığı, kişiyi daha sağlıklı ve zayıf yaptığı iddiaları söz konusu. Süper besinlerin en çok bilinenleri arasında avokado, kara lahana ve Hindistan cevizi yağı var. Son dönemde ise aloe vera suyu ve et suyu öne çıkmış durumda. Aloe bitkisinden elde edilen suyun, özellikle cilt ve gençleşme için meyve-sebze sularından çok daha yararlı olduğu söyleniyor. Özellikle kuru cildi olanlar için önerilen bu sıvı, içerdiği B, C, ve E vitaminleri ile cildi güzelleştirirken, içindeki antioksidan ve folik asit ile çevresel faktörleri de en aza indiriyor.
MODA M
A
Y
I
S
2
0
1
5
SELENA VE ADIDAS YENİDEN BİR ARADA Ünlü şarkıcı Selena Gomez, Adidas ile yeni bir işbirliğine imza attı. Daha önce de birlikte çalışan ikili, bu sefer yazı kucaklayan, rengarenk ve iç açıcı desenler ile öne çıkan bir koleksiyon yarattı. Neo adı verilen koleksiyon, Selena’nın yaza tamamen hazır olduğunu gösteren ve bizi de bir an önce güneşle buluşmak için sabırsızlandıran parçalar içeriyor. Son dönemde modayla oldukça içli dışlı olan şarkıcı, koleksiyonunu ‘Benim ışıltılı harikalar diyarıma hoş geldiniz!’ diyerek tanıtıyor. Son derece parlak ve dikkat
çeken parçalardan oluşan Neo, bu özelliği ile Selena’nın ruhunu ve enerjisini yansıtıyor. Kampanya fotoğraflarında denim, casual tişörtler ve sportif kıyafetler ile karşımıza çıkan Gomez, geçen yıl ağırlık verdiği siyah-beyaz paletin acısını çıkarırcasına fotoğraflarda da rengarenk bir kompozisyonun içinde yer alıyor. Los Angeles kentinde çekilen fotoğrafların sahne arkasına şahit olabileceğimiz ve Selena’nın koleksiyondaki favori parçalarından bahsettiği bir video da bulunuyor. Bu videoyu tablet dergimizde izleyebilirsiniz.
HAYALLERİMİZDEKİ PAPYONLAR Star Wars ve Doctor Who’dan esinlenilmiş papyonları gördüğümüzde kayıtsız kalamazdık! Salon erkeğine dönüşmenize ve aynı zamanda tutkunu olduğunuz filmleri gururla boynunuzda taşımanıza olanak veren bu tasarımlar, bizden size kıyak olsun! Papyon markası Birties, hayallerimizi gerçeğe dönüştürmüş ve en sevdiğimiz dizi, film ve oyunların klasik sahne ve objelerinden papyonlar üretmiş. Tamamen el yapımı ve yüzde 100 pamuktan üretilen papyonlar ayarlanabilir boyun askılarına sahip. Birties’ın web sitesinde 25 dolardan satılan bu papyonlar, tüm dünyaya ücretsiz gönderiliyor. Bu şahane haberden sonra hemen girip bir tane alacağınızı tahmin ediyoruz. Boynunuza her taktığınızda da bizi hatırlayınız! H www.birties.com H
inci_postkolik_20x31_erkek HR.pdf
1
22/04/15
incideri.com | facebook/incideri | twitter/incideri
13:12
43
MAYIS 2015
PAPARAZZİLERE SON! SİVRİSİNEKSİZ BİR YAZ! Yazın geliyor olmasına sevinmemize rağmen sivrisinek çilesini çekmeyi de hiç istemiyoruz doğrusu! Bu yıl bu savaşın kazananı olmak için tüm kozlarımızı kullanacağız ve bazı süper tasarımlardan da yardım alacağız! Sivrisinekleri sizden uzak tutmayı başaracak olan bu tasarım bir ayakkabı bağcığı. İçerdiği okaliptüs aroması ile bizi kurtaracak olan bağcıklar, Osakalı tasarımcı Mori Seichu tarafından tasarlanmış. Her zamanki gibi bizi yaratıcılıkları ve farklı bakış açıları ile şaşırtmayan Japonlardan çıkan bu tasarım 8 farklı renk seçeneği ile satışa sunulmuş. 18 dolardan satılan bağcıklar eğer gerçekten işe yarıyorlarsa bu seneki favori ürünümüz olmaya adaylar!
Paparazzilerin fotoğraflarınızı çekmesi gibi sorunlarınızın olmadığını biliyoruz. Fakat yine de başarılı bir tasarım gördüğümüzde sayfalarımıza konu edebilmek adına böyle bir probleminiz varmış gibi davranmayı tercih ediyoruz:) Birazdan bahsedeceğimiz ürün sizi paparazzilerin ısrarcı fotoğraflarından ve parlayan flaşlar altında çekilen korkunç fotoğraflarınızın yayınlanmasından kurtaracak yegane çözüm! DJ Chris Holmes ve tasarımcı Aaron Koblin’in dahiyane fikirleri olan The Anti-Paparazzi Collection, makineden gelen flaşı daha da parlak yansıtarak fotoğrafta hiçbir şeyin görünmemesi sağlayan kıyafetlerden oluşuyor. Sir Paul McCartney ile çıktığı bir turnede giydiği yansıtıcı kıyafetler nedeni ile fotoğraflarının net çıkmaması sonucunda bu dahiyane fikri üreten ünlü DJ, bu koleksiyon ile herhangi bir fotoğrafı foto-bombasına dönüştürebileceğinizi düşünüyor. Koleksiyonda ceket, kapüşonlu spor ceket ve atkı gibi ürünler bulunuyor. Fiyatlar ise 70 ile 220 dolar arasında değişiyor.
H www.japantrendshop.com H H www.betabrand.com H
CEVİZ Mİ MODA İKONU MU? MİNYATÜR HAYVANLAR PARMAKLARDA Bangkoklu bir karı-koca, giriştikleri takı tasarım işine yepyeni bir boyut kazandırmışa benziyor. Eğlence ve sıra dışılığı bir potada eritip tasarımlarına yansıtmayı hedefleyen çift, Good After Nine adını verdikleri tasarım stüdyolarında gerçekçi minyatür hayvan figürlerinden oluşan takılar tasarlıyorlar. Tamamı el yapımı olan bu tasarımlar aklınıza gelebilecek her türlü hayvan figürüne sahip. Genellikle yüzük olarak karşımıza çıksa da aynı tasarımların kolye ve küpe gibi versiyonları da bulunuyor. İkili, tasarımlarına pirinç kullanarak şekil veriyorlar ve altın kaplama ile sağlamlaştırıyorlar. Son olarak da elleriyle dikkatli bir şekilde boyayıp çalışmalarını nihayetlendiriyorlar. Good After Nine, şimdiye kadar kuş, köpek, kedi ve tavşan gibi hayvanların birçok türünü takılabilir hale getirmiş. Tüm bunların yanında bir de unicorn yüzüğü var ki bizi en hassas yerimizden vurdu… İkilinin takılarına göz atmak ve sipariş vermek için web sitesini ziyaret edebilirsiniz. H www.goodafternine.com H
Moda ikonlarını yaratıcı yöntemlerle yeniden yorumlanmasının hastasıyız! Bu sefer karşımıza çıkan versiyon ise ceviz kabuklarının dünyaca ünlü moda ikonlarına dönüşme hikayesi. Estee Lauder markasının yaratıcı direktörü Donald Robertson’ın başının altından çıkan bu projede Anna Wintour, Karl Lagerfeld, Pharrell Williams ve Kanye West gibi moda dünyasına yön veren isimlerin portreleri birkaç ceviz kabuğu ve bantla yeniden yaratılmış. ‘Fashion is Nuts’ adını taşıyan proje, bu çalışmaların postere dönüşmesi ve 40 sayfalık bir illüstrasyon kitabı haline gelmesiyle sonuçlanmış. Fotoğrafların Henry Leutwyle tarafından çekildiği projede, posterler ve ortaya çıkan kitap sınırlı sayıda satışa sunulmuş. Tanesi 60 dolardan satılan poster serisine ait bazı ikonların posterleri şimdiden tükenmiş bile! H www.fashionisnuts.com H
44
MAYIS 2015
AZ PARÇA, ÇOK MODA! İyi giyinmek hepimizin azami derecede dikkat ettiği, ama tıka basa gereksiz parçalarla dolu gardıroplarımız yüzünden bazen başarısız olabildiğimiz bir konu. Bu ay az parçayla iyi giyinebilmenin sırrı olan “Capsule Wardrobe” anlayışını sizler için inceledik. Yeter ki bu dertler bitsin! n Ece Budayıcıoğlu
E
miniz hepinizin dolabında farklı sebeplerden ötürü uzun süredir giymediği, ama bir gün gelip yeniden giyebileceğine inandığı onlarca parça vardır. Kilo aldığınız için üzerinize olmayan pantolonlarınız, çok kısa olduğunu düşündüğünüz için dolapta bekleyen etekleriniz, rengi çok hoşunuza gittiği için satın aldığınız ama hiçbir kıyafetinize uymayan çantalar ve ayakkabılar derken bu liste uzar gider. Sizde bir yandan dolabınızda sırası gelecek diye bekleyen giysiler, öte yandan indirimdeki fiyatı yüzünden evinizdeki hangi parçalarla kombinleyebileceğinizi hiç düşünmeden satın aldığınız kıyafetler derken, dolabınızın kapağını her açtığınızda bir kara deliğin içine düşmüş gibi olmuyor musunuz? Peki, hazır bahar da gelmişken hem gardırobunuzu hem de kendinizi yenilemeye ne dersiniz? “Capsule wardrobe”, yani birbirine uyumlu belli sayıda giysi parçası ve aksesuarla küçük ama etkili bir gardırop yaratma anlayışını benimseyebilirseniz, size tazelenmişlik ve hafiflemişlik hissini garanti ediyoruz.
LONDRA’DAN ÇIKTI FİKİR İşin detayına inmeden önce, biraz capsule wardrobe teriminin nereden çıktığına bakalım. 1970’li yıllarda, Londra’daki “Wardrobe” isimli butiğin sahibi Susie Faux’un moda literatürüne kattığı bu terim, aslında pantolon, etek, ceket gibi modası geçmeyecek ve sonraki sezonlarda başka parçalarla kolayca kombinlenebilecek birkaç temel giysiden oluşan bir giyim anlayışını özetliyor… Kısacası iyi giyinebilmek için dolabımızda tuttuğumuz her şeye ihtiyacımızın olmadığını, sevdiğimiz ve içinde rahat ettiğimiz az sayıda parça ile çok daha iyi giyinebileceğimizi gösteriyor. Gelelim isteyenler için bir Capsule Wardrobe yaratabilmenin inceliklerine. Her şeyden önce,
kendi tarzınızın olmazsa olmaz parçalarının bir listesini yaparak işe başlayabilirsiniz. Mesela rahat bir şıklığı tercih ediyorsanız, kot pantolonlar, basic gömlekler, tişörtler, hırkalar ve bunlara uygun ayakkabılar işinizi görmeye yetip artacaktır bile. Sonrasında kaç parça eşya ile gardırbonuzu şekillendirebileceğinize karar vermeniz gerek. Şayet yaz ayları için bir gardırop oluşturmak istiyorsanız, ortalama 2530 parçalık giysi ve aksesuar koleksiyonuyla koca bir mevsimi geçirebilmeniz mümkün. En önemli nokta ise, satın alacağınız ya da kombinleyeceğiniz her parçanın birbiriyle uyumlu ve giyilebilir olması. Aynı gömleği hem kot pantolonunuzla, hem şortunuzla, hem eteğinizle giyebilmeye, elbisenizi seçerken hem gündüz bir hırkayla, hem de gece bir şalla kombinleyebileceğiniz özellikte olmasına dikkat edebilirsiniz.
AVANTAJLARI NELER? Bu giyim anlayışını benimsediğiniz takdirde başka tellerden çalan birbiriyle uyumsuz onlarca parçaya para dökmekten kurtulabilirsiniz. Eğer bir kapsül gardırobunuz varsa, birbiriyle uyumlu giysileriniz sayesinde her sabah
aklınıza düşen “Bugün ne giysem?” düşüncesine veda edebilirsiniz. Eskiye kıyasla giyim kuşama daha az para harcayacağınız için, her mevsim koleksiyonunuzdaki can alıcı parçaları yenileyebilirsiniz. Farklı giysiler satın alabilmek için ucuza kaçacağınız için, az sayıda tutacağınız koleksiyonunuzun parçalarına muadillerinden biraz daha fazla para ödeyerek daha kaliteli bir gardıroba sahip olabilirsiniz. Bu arada Pinterest’te mevsimlere göre farklı kapsül gardırop koleksiyonları paylaşan birçok kullanıcı var. İlham almak için uygulamada “capsule wardrobe” kelimesini aratmanız yeterli olacaktır. Gardırobunuzu yaratırken bu iş için yaratılmış renk paletlerine göz atabilirsiniz. Alışveriş yaparken bu renkleri dikkate alarak seçeceğiniz parçalar büyük ölçüde birbirleriyle uyumlu olacaktır.
Untitled-9 1
22/04/15 10:02
46
MAYIS 2015
ÜNLÜ ŞEF RESTORANLARI İstanbul, yeme-içme kültürü açısından çok özel bir şehir. Muhteşem lezzetlerimiz var. Üstelik son dönemde dünyaca ünlü şeflere ait restoranların da açılması ile İstanbul’un mutfak değeri daha da arttı. İşte sözünü ettiğimiz restoranların en önde gelenleri. n Cem Karakuş
AROLA SPAGO Şef Wolfgang Puck, 20 yıldır Oscar törenleri için hazırladığı yemeklerle bu önemli geceye damgasını vuran bir yıldız. Ünlü Şef henüz iki ay önce Nişantaşı’nda açılan Spago ile bu lezzetli yemeklerini İstanbullular ile de buluşturmaya başladı. Şef Wolfgang Puck’ın dere otlu creme fraiche, frenk soğanı ve somon incileri ile birlikte gelen dillere destan füme norveç somonlu pizzasını denemek artık çok kolay. Bunun dışında Kuzey Amerika ıstakozu ve kral yengeç “Louis” kokteyli ile buharda pişmiş Hong Kong usulü levrek mönüdeki denenmesi gereken diğer seçenekler. Tabii geniş kokteyl mönüsünü de unutmamak lazım. Her yudumda kendinizden geçmenizi sağlayacak kokteyller konusunda kafanızın karışmaması için personelden destek istemenizi öneririz.
“Mutfağın Rock Starı” olarak bilinen Sergi Arola’nın Raffles Otel’deki restoranı, minicik ürünlerden çıkan kocaman lezzetleri çok iyi anlatabilen bir mekan. Şık dekoru, geniş oturma alanı, ön kısımdaki hemen her şeyin kendi üretimleri olduğu Long Bar’ı, loş aydınlatması ve seçkin sunumları ile kendinizi çok özel hissedebileceğiniz yerlerden biri... Mönünün en renkli ürünü kuşkusuz Veggie Mix: Bir saksı dolusu çıtır çıtır, taptaze bebek sebze! Siyah zeytin çektirmesi ve bademden elde edilen toprak görünümün altındaki romesco sosa batırılmış bebek havuçlar, karnabaharlar ve kuşkonmazlar... Fotoğraflaması ayrı, yemesi ayrı keyif. Arola Lamburger ise, adından da anlaşılacağı gibi kuzu etinden yapılma bir kuzu burger. Burgerin yeşil rengi üzerine çekirdek serpilmiş naneli ekmekten geliyor.
Adres: Raffles İstanbul, Zorlu Center
Adres: Mim Kemal Öke Caddesi, No:35 Nişantaşı
ANTICA LOCANDA RUDOLF Rudolf, 1994’ten bu yana İstanbul’da yaşayan ve buradan bir türlü kopamayan Hollandalı Şef Rudolf Van Nunen’in Karaköy’deki restoranı. Rudolf, misafirlerini bir yandan görüntüsü etkileyici lezzetli tabaklar ile ağırlarken, bir yandan da doymaları için elinden gelen her şeyi yapıyor. Dolayısıyla mönüdeki porsiyonlar oldukça büyük. Rudolf’un mönüsünden öne çıkan lezzetlerden bazıları patlıcan sufleli İskenderun karidesi, tel kadayıflı ördek konfit, kiraz ağacında füme edilmiş somon ve Marquis Arman adı verilen, pamuk gibi olması için dinlendirilmiş BBQ dana rib eye... Antep fıstığı ile kaplı kuzu sırtı da mönünün en dikkat çeken lezzetlerinden.
Adres: Kemeraltı Caddesi, No:10 Karaköy
Arnavutköy’ün ara sokaklarında kendini balık restoranlarından ayırmış olan Antica Locanda, Milanolu Şef Gian Carlo Talerico ve eşi Berdan Erkkul tarafından 2011’in Ocak ayında açıldı. İlk yılında Time Out İstanbul tarafından “2011 Yılının En İyi Restoranı” ödülünü alan mekan, o gün bugün dolup taşıyor ve yüksek beklentiyi hakkıyla karşılıyor. Antica Locanda’nın mönüsünde en çok tercih edilenlerin başında domates tozu, kurutulmuş meyveler ve beyaz trüf yağı ile servis edilen Burrata peyniri geliyor. Çok şaşırtıcı bir lezzet olan aioli sos ile gelen kızarmış kalamar ve levrek, ev yapımı tagliatelle, domates ve jumbo karides bir harika. Yanında krema sosu ve antep fıstığı ile sunulan, konyak ile sote edilmiş armutlu süt dana bonfile “piccatine di vitello” ise parmaklarınızı yedirecek cinsten.
Adres: Satış Meydanı Sokak, No:12 Arnavutköy
MAYIS 2015
30 MAYIS 1 ST HARVEST FEST 1975’ten beri şehrin etkinlik takviminde yer bulan KüçükÇiftlik Park, sevenlerini 40 yıllık emeğinin hasadına çağırıyor. 31 Mayıs’ta ilki düzenlenecek olan Harvest Festival’ın en heyecan verici isimleri Türkiye’ye ilk defa gelecek olan yabancı gruplardan oluşuyor. Breezeblocks, Taro, Fitzpleasure şarkıları milyonlar tarafından dinlenen, Britanya Mercury Ödüllü, iki Brit Ödülü için de aday gösterilen Alt J ve Danimarka’dan çıkan en güzel şeylerden indie rock grubu Mew, KüçükÇiftlik Park’ın hasatında müzikseverleri muhteşem bir canlı müzik deneyimine bekliyor. Festivalin diğer grupları ise şöyle: Festivallerin gediklisi reggae band Sattas, dinleyip de sevilmemesi mümkün olmayan muhteşem üçlü Flört, İstanbullu power trio Kök, bir diğer saykodelik grup Eskiz... Konser aralarında ise gündüz saatlerinde bahçede Kaan Düzarat’ın Analog Kültür standından seçeceği plakları, ilerleyen saatlerde DJ setup’tan VEYasin’in 70’li yılların şarkılarını günümüz cilası ile süsleyen “Hey Douglas” çalışmalarını dinleyeceksiniz.
30 MAYIS EKŞİFEST 2015 LIfe Park’ta gerçekleşecek Ekşi Fest’in bu yılki ana sahnesinde, Yüzüklerin Efendisi’nin Frodo’su Elijah Wood ve grubu Wooden Wisdom var. Ayrıca DJ Fitz, Grup Ses Beats; enerjileriyle iş çıkışı bile hepinizi oynatabilecek kapasiteye sahip hiperaktif grup Che Sudaka, Fransız reggae grubu Dub Inc., Beyrut’un blues/rock grubu The Wanton Bishops, protest müziğin en sevilen gruplarından Bandista ve Carmen Souza de ana sahnede olacak isimler.
Wooden Wisdom
Alt J
48
MAYIS 2015
8 MEKAN 8 SANAT ESERİ Karaköy’de 5-12 Mayıs tarihlerinde gerçekleşecek olan Red Bull Art Around, bahar aylarında semtin sokaklarını ve çeşitli mekanlarını çağdaş sanatla buluşturmaya hazırlanıyor. Red Bull Art Around bizleri Ali İbrahim Öcal, Cins, Furkan Nuka Birgün, Lakormis ve Ham, Mehmet Ali Uysal, Ozan Türkkan, Selçuk Artut ve Volkan Kızıltunç’un farklı disiplinlerde üretilmiş 8 eseri ile Karaköy’ün her gün önünden geçilen uğrak noktalarını yeniden yorumlamaya ve bu kez başka bir gözle algılamaya davet ediyor. Projenin küratörlüğünü, İstanbul sanat sahnesinin dikkat çekici isimleri Irmak Arkman ve Ceren Arkman üstleniyor. Arkmanların projedeki hedefi, Karaköy’ü sanatla kucaklamak ve modern hayatın değişiminin ortasındaki semte, genç sanatçılarla yeni bir yorum katmak.
CANAVARLAR İSTANBUL’DA Monster X, sizi gerçek bir Amerikan Tır Şovu’na davet ediyor. Amerika’nın en eski iki canavar tır şovundan biri olan ve 2013’te Amerika’nın en iyi şovu seçilen Monster X, adrenalin tutkunlarını coşturmaya geliyor. 9-10 Mayıs tarihlerinde Ülker Sports Arena’da gerçekleşecek olan şovun açılışını “I Like to Move it, Move it “ şarkısı ile tanınan Reel 2 Real “The Mad Stuntman” gerçekleştirecek. Bu arada gösteriden önceki iki saatlik Pit Party esnasında şoförlerle tanışıp araçları yakından inceleyebileceğinizi de belirtelim. Bu eğlenceli şovun biletleri ise 55 TL ile 195 TL arasında değişiyor.
YEPYENİ BİR FESTİVAL Yılın ilk açık hava festivali ParkFest, 10 Mayıs’ta KüçükÇiftlik Park’ta gerçekleşecek. Yaklaşık 12 saat boyunca katılımcılarına çeşitli sanatsal, kültürel aktiviteler ile moda gösterilerini deneyimleme imkanı sunacak olan festival, bugüne kadar alışılagelmiş festival standartlarının da bir adım ötesine çıkmayı hedefliyor. İlk ParkFest kadrosunda ise ülkemizde de çok sevilen The Dø, Kadebostany ve Princess Chelsea gibi alternatif müzik grupları var. Tamamen kadın müzisyenlerden oluşan bir akış ile müzikseverlerin beğenisini kazanan festivalin yerli isimleriyse son günlerin en çok dikkat çeken isimlerinden olan Kalben ve Nilipek. Bu arada bir not: Festival boyunca özel sürprizlerden yararlanabilmek için KonserVe uygulamasını indirmeyi atlamayın!
BLIND GUARDIAN GELİYOR 30 yıllık geçmişiyle Almanya’nın çıkardığı en başarılı metal gruplarından biri olan Blind Guardian, yeniden İstanbul’da. Progpower metalin dünyaca ünlü grubu geçtiğimiz aylarda 10’uncu stüdyo albümü Beyond the Red Mirror’ı yayınlamıştı. Blind Guardian’ın Boston, Prag ve Budapeşte orkestralarıyla birlikte kaydettiği albümde, grubun özgün tarzının derinliklerinden çıkan yeni karanlık öyküler yer alıyor. Grubun İstanbul konseri de işte bu albümün turnesi olacak... Bu arada, Blind Guardian İstanbul konserinin açılışını Tunus’un ilk ve öncü metal grubu Carthagods yapacak. 1997 yılında kurulan grup ilk albümlerinin dünya turnesine Türkiye’den başlıyor.
MAYIS 2015
49
Dimitri Vegas & Like Mike
CHILL-OUT FESTİVAL 10 YAŞINDA Bu ayın merakla beklenen etkinliklerinden biri de aynı zamanda 10’uncu yaşını kutlamaya hazırlanan Chill-out Festival. Caz’dan soul ve funk’a, house’tan indie’ye uzanan geniş bir yelpazede Lounge FM’in seçkisiyle hayat bulacak bu müzik ziyafeti, Life Park’ta gerçekleşecek. Festival, daha önceki yıllarda olduğu gibi öğlen 12’den gece yarısına kadar, ancak hem cumartesi hem de pazar günleri boyunca 3 sahnede, toplam 24 saatlik müzik programlamasıyla gerçekleşecek. Thievery Corporation, Slowdive (Band),Ghostpoet, Balthazar, Tosca, Hollie Cook, Federico Aubele Official, Infinity Ink, Pantha Du Prince, Dorian Concept, Stavroz music, Edgar Tones & The Su’sis - Mark E ve Little Children, festival kadrosundaki isimlerden sadece bazıları...
GARANTİ CAZ YEŞİLİ: KRISTIN KORB TRIO Garanti Caz Yeşili konserleri Mayıs ayında Kristin Korb Trio ile devam ediyor. Trio’nun kurucusu basçı ve vokalist Kristin Korb, uluslararası çapta konserler veren ve eğitimler düzenleyen bir müzisyen. Öğrencisi olduğu Ray Brown ile çalışırken, bir yandan da kendi üçlüsüyle çıkardığı albümün düzenlemelerini yaparak kariyerine devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde piyasaya çıkan altıncı albümü ‘’What’s Your Story’’ albümüyle de caz standartlarının aranjmanlarına yer veren Kristin Korb’un eğitmen olduğu okullar arasında Universiy of Southern California (Caz Vokal Departmanı Koordinatörlüğü), Azuza Pacific University, Grossmont Community College ve Caz Bölüm Başkanı olduğu Central Washinton University yer alıyor. Caz severler 14-15 Mayıs’ta Nardis’te gerçekleşecek konserleri kaçırmasın!
ELEKTRONİKÇİLER BURAYA! 2014 yılı sonbaharında başlayan ve dünyanın en popüler DJ’leriyle elektronik müzikseveri buluşan Top 100 DJs Dünya Turnesi, bir kez daha Türkiye’de! 14 Kasım 2014’te Big Top Festival Çadırı’nda Armin van Buuren, Martin Garrix, Sunnery James - Ryan Marciano ve Ummet Özcan ile İstanbul’da unutulmaz bir sold-out şova imza atan Top 100 DJs World Tour, 2015 ayağıyla KüçükÇiftlik Park’ta olacak. 9 Mayıs Cumartesi günü gerçekleşecek gecede, elektronik müziğin önemli isimleri Dimitri Vegas & Like Mike, Fedde Le Grand, Wolfpack, Kura ve Özcan Sayın unutulmaz bir şov gerçekleştirecek.
SOUNDGARDEN 23 MAYIS’TA Bu ayın dikkat çeken müzik festivalinden biri olan Soundgarden, bildiğiniz gibi bu seneden itibaren artık Babylon Kilyos’ta düzenlenecek. Dört farklı sahnede katılımcılarına gün boyu keyifli vakit geçirtmeyi hedefleyen festivalde karanlık, romantik ve atmosferik pop parçalarıyla ünlenen Anna Calvi, indie rock’un efsane isimleri Wild Beasts, acid house ve teknonun en önemli projelerinden Acid Arab ile psikedelik rock ve folk rock’ın son dönemdeki ünlü grubu Goat, Nijeryalı saksafon efsanesi Orlando Julius & The Heliocentrics ve DJ setiyle T.E.E.D sahne alacak. Konserlerin yanı sıra Babylon Soundgarden bu yıl gün boyu devam eden etkinlikler ve gelenekselleşen aktiviteleriyle de eğlenceyi garanti ediyor.
50
MAYIS 2015
a m e Sin
8 MAYIS
22 MAYIS
44. ÇOCUK
TOMORROWLAND
Yönetmen: Daniel Espinosa Oyuncular: Gary Oldman, Tom Hardy, Dev Patel, Vincent Cassel, Noomi Rapace, Tür: Dram, gerilim Süre: 137 dk.
Yönetmen: Brad Bird Oyuncular: George Clooney, Hugh Laurie, Britt Robertson, Judy Greer, Kathryn Hahn, Tür: Bilim Kurgu Süre: 107 dk.
Sovyet Birliği’nde Stalin döneminde geçen hikayede, devlet için çalışan bir gizli ajan, bir seri çocuk cinayetini araştırmak için görevlendirilir. Örgütte gözden düştüğü için verilen bu görevde ajan, cinayetlerin üst seviyede bir parti lideri ile alakalı olduğunu ortaya çıkartacaktır. Ancak devlet ne çocuk cinayetlerinin, ne de bir seri katilin varlığını kabul etmektedir. Bu konudaki ısrarı nedeniyle sürgün edilen Demidov, sadece karısı Raisa’nın yardımıyla bu dosyayı çözmeyi kafaya takar. Tom Rob Smith’in üçlemesinin ilk kitabından uyarlanan filmin başrolünde Tom Hardy var.
Kuşkusuz ayın en çok heyecanla beklenen filmlerinden biri de Tomorowland. Bunun belki de en önemli nedeni senaryosu, kurgusu ve film hakkında hiçbir bilginin kamuoyu ile uzun süre paylaşılmaması. Filmin oyuncu kadrosunda George Clooney, Hugh Laurie, Britt Robertson, Judy Greer ve Kathryn Hahn gibi bir çok ünlü isim yer alıyor. Bilimadamı Frank Walker ve bilime çok meraklı bir genç olan Casey Newton, sadece hafızalarında varolan ütopik bir yer ve zamana doğru gizemli bir yolculuğa çıkarlar. Bu ütopik dünyada başlarına neler geleceğini, ne tür olaylar yaşayacaklarını hep birlikte göreceğiz.
a
Sinem
15 MAYIS
AŞK UĞRUNA
Yönetmen: Saul Dibb Oyuncular: Michelle Williams, Kristin Scott Thomas, Alexandra Maria Lara, Margot Robbie, Sam Riley Tür: Dram, Romantik, Süre: 107 dk. 1940’ta Fransa’da geçen filmde savaşın dramatik yüzünü yakından görüyoruz. Küçük bir kasabada yaşayan Lucile Angellier her şeyine karışan kaynanasıyla birlikte eşinin savaştan dönmesini beklemektedir. Bir süre sonra işgal edilen Paris’ten göç edenler kasabalarına dolar. Onlarla birlikte Alman ordusu da gelir ve kasaba halkının evlerine yerleşirler. Lucile, ilk başta evlerinde kalan Alman askeri Bruno von Falk’ı görmezden gelse de çekiciliğine daha fazla karşı koyamaz ve ona aşık olur. Bu aşk, her ikisi için de felaketlerin başlangıcı olacaktır.
22 MAYIS
GECE TAKİBİ
Yönetmen: Jaume Collet-Serra Oyuncular: Liam Neeson, Ed Harris, Genesis Rodriguez, Vincent D’Onofrio, Joel Kinnaman Tür: Aksiyon, Süre: 114 dk. Aksiyon filmlerinden hoşlanan okuyucularımız iddialı kadrosuyla dikkat çeken Run All Night’ı kaçırmasınlar. Artık eski formunda olmayan yaşlanmış bir tetikçi, acımasız eski patronu tarafından bir göreve zorlanır. Tetikçi, patronun garip oğlunu ve ailesini korumayı zorla da olsa kabul eder. Filmin yönetmenliğini Jaume Collet-Serra üstlenirken, senaryosu Brad Ingelsby’ye ait. Filmin yıldız oyuncu kadrosunda ise Genesis Rodriguez, Liam Neeson, Joel Kinnaman, Ed Harris ve Vincent D’Onofrio gibi isimler yer alıyor.
POPEYES Cajun Chicken Sandwich_21x32cm.pdf
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
1
4/22/15
9:22 AM