SAYDEK ŞİİRSANAT 3 / PSYDUCK POEMANART 3

Page 1




İlişkisel Sanatta Çatışma Aracı Olarak Provokasyon

2

“Ben provokasyon tekniklerini eczacı olan babamdan öğrendim. O da hazırladığı küçük porsiyon ilaçlarla insanları zehirlerdi. Ancak vücudunuza yayılan o az miktardaki zehir, vücudun birdenbire kendi kendini tedavi etmeye başlamasına yol açar. Sürekli kendini kirletme veya kendi kendine zarar verme kavramlarıyla meşgul olan biri olarak, bu konunun temelde çok ciddi bir mesele olduğunu düşünüyorum.” Christoph Schlingensief

“İlişkisel sanat; göstergeler, formlar, eylemler ve nesnelerin yardımıyla dünya ile ilişkiler kurmak, önceden öngörülemez jestler yapmak ve alternatif sosyallikler üretmek için devreye giren süreçsel bir eyleme işaret eder. Sanat işi, böylelikle bitmiş bir formun değil; bir sürecin sergilenmesine, bir anlamın, bir düşüncenin bir eleştirinin görünür kılınmasına dönüşmüş olur. Sanat bir karşılaşma halidir.” der Nermin Saybaşılı ‘’Deneyim ve Katılım’’ adlı makalesinde. Tam da bu noktada Nicolas Bourriaud’nun ilişkisel sanat tanımı üzerinden Christoph Schlingensief’in sanat anlayışındaki provokasyonun yerini ve etkisini analiz etmeye çalışacağım. Christoph Schlingensief, “Biri Bizi Gözetliyor” adlı yarışma programı formatını taklit ederek, Viyana’da şehrin merkezine çok sayıda kamera tarafından gözetlenen bir konteyner yerleştirir. Televizyon başından programı izleyenler ise oylarıyla hangi mültecinin sınır dışı edileceğine karar verirler. Tüm program süresince konteyner çevresine sağcı ve solcu gruplar toplanır ve sanatçının provokatif moderatörlüğünde tartışma ve karşılaşma, hatta Baurriaud’nun ilişkisel sanat formunda öne çıkardığı “deneyim ve katılım” süreci başlamış olur.


3

Bourriaud’nun sözünü ettiği karşılaşmanın yapısı ütopyacı bir gündemdense, sadece bugün ve şimdi için geçici çözümler bulmakla ilgilenen, çevrelerini değiştirmek yerine dünyada daha iyi bir şekilde ikamet etmeyi öğrenen, mikrotopyacı bir yaklaşımla, mutlu yarınlara bahis yatırmaktansa şimdi mümkün ilişkiler icat etmenin daha acil bir ihtiyaç olduğunu savunan bir topluluktan ibarettir. Bourriaud, karşılaşmanın onları tasarlayan bireylerden daha önemli olduğunu iddia ediyor. Diyaloğa izin veren tüm ilişkilerin otomatik olarak demokratik, yani iyi olduğu varsayılıyor. Fakat demokratik alanı, çatışmayı dışarıda bırakarak gerçekleştirmek çelişkili görünüyor. Paul Poet'in yönettiği “Yabancılar Dışarı” adlı filmde Christoph Schlingensief'in “Biri Bizi Gözetliyor” konteyneri sayesinde oluşan topluluğun, karşılaşmayı tasarlayanın mikro dozlarda uyguladığı provokasyon sayesinde zaman zaman çatışmaya sürüklendiği görülüyor. Yalnızca bir topluluk olmaktan demokratik bir karşılaşmaya dönüşmesi provokasyon aracılığıyla gerçekleşiyor. Belki de ilişkisel sanat, sanatçının belirleyeceği provokasyon dozuyla, demokratik insan ilişkilerini yeniden üretebilir. İlişki kurmanın siyasi boyutunu ıskalamak, iki kişiyi dedikodu düzeyine indirgemek oluyor. Provoke etmenin önemi, belki de saklanmış bir sorunu görünür kılmak ve ilişkiyi bir çatışmaya sürüklemektir. Toplumların yapısının provokasyona ne kadar elverişli olduğunu bilmek de elde edilecek sonuçların analiz edilmesi açısından önemli bir faktördür. Kaynaklar: ::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: :::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: P::: P::: :Y:b:::ı::: Dı:::ı: fi:::: :::: :::::: S:yb::ı:ı :D:::y:::: K:tı:ı:: :::ı ::::::::

Burcu Kireçci


Ki Çürümüş

4

rrrr rrrr rrrrr rrrrrr rrrrrrrr rrrr rrrrrrr rr!rrr rrrrrrrrr rrrrrrr rrrrrrrr rrrr rrrrrrr rrrrrrr rr rrrr !rrrrrrr rrr rrrrrrrfi rrrrrrr rrrrrrrr rrrrrrrrrrr rrrrr rrrrrrrrr rrrrrrr rrr rrrrrrr rrrr! rrrrrrrr rrrrrrrrrr rrrrrr rrrrrrrrr rrrrrrrr rrrrrr rrrrrrrrrr gözlerinde uçurumlar yuvarlayan çocuklar koruyor rrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr rrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr rrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr rrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr üstelik mi bilmem ben bakamıyorum denerek sarılınır bazı duvarlar rrr rrrrrrrrrr rrrrrrrrr rrrrrr rrrrrr rrr rrrrrr rrrrrrr rrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr rrrrrrr rrrrrrrrrr rrrr rrrrrrrrrrr rrrrrrr rrrrrrrrrr rrrrrr rrrrrr rrrrrrrrrrrrrr rrrrrrr rrrr rrrrrrrrrrr r rrr rrrrrr r!rrrrrrrrr rrrrrrrr rrrrrrrrrrrrr rrrrrrrr rrrrrrr rrrrrrr rrrrrrrrrrr rrrrrrrrrrr rr!rrrrrrr rrrrrrr rrrr! rrrrrrrr rrrrrrrrrr rrrrrr rrrrrrrrr rrr rrrrrrrrr rrrrrrrrrr rrrr hiçbir şey şiir kadar her gün yorulmaz! !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! ki çürümüş kadri nehirlerin nnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnn nnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnn nnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnn nnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnn nnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnn


nnz nnnnnnn nnnnnnn nnnnnnnnnn nrnnn nrnrnnrnrnnrn nnnnnnn nnz nnnnr nnnnnnnn nnnn znntinnnn nrn nnnnnnnnnnn nnnnnnnnn nnnnnn nrnrnrrnnn vnn nnnnnn nnnnnnnnn rnnnnnnnnnn nnnn nnn nnnnnnnnnn nnznnznnnn nnn nnnnr vn nnnn nnnnr nnnnnnn rnnnnnnn nnnn nrnnn nr nnnnnnrnn nnn nnnnnnnn nrnn nrnnnn nrnnrnr nrnnnnnnnn nnnnnn nnnn nvrznnnnn nnnnn nnn nnnn nnnnnnn rnnnnn nvrznnnnn nnnnnn nnnn nrvnnnnnnn nnnnrnnnnnn nrnnnnnnnnnn znvnnn nnfnnnnnnnnn nrnnnnnnnn nnnnnnnnnnn nnnnnnnnn vn nnnnnnnnn nnnnnnnn nnnnn nnnnnn rnnrnnnnnnnnnnnn nn nnn nnn nnnnnn znnn vn nnnnnnnn vnnnnnn nnnnn rnnnnn nnn nn nntin nrnrnnn nnnnnnnn zrnn nnnnnnnnnnn nrnnnnnnnn r nnnrn nnnnnnnn nnnnnnnnnnrnn nnn nnnnn nnnnznnnnnnnnnnnnn n/nnnnnnnnnnnnnnn ki çürümüş zahiri cebirlerin nnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnn nnnn nnnnnnnnn nn nnnnnn nnnnnnnnnnnn nnnnnnnnnnnnnn nnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnn nnn/nn/nnnnnn nnf nn nrnnnn nrnnn nnfnnnnnn nnnnn nnnn nnnnnnnnnnn rnn nnnnnrnnn nnnnnnn nnnnn nnnnnnrn nnrn nnnnnnnnnnnn nnnnn nnnnn, nnnnnnnn, nnn nnnnnnnn nnnnnrnn rnnnnnnnn rnnn üstelik mi bilmem ben bakamıyorum denerek yıkılır bazı duvarlar rrrrrrrrrrrr rrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr rrrrrrrrrrrrrr acınacak mıyızzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzz z

Can Küçükoğlu

5



H2O

7

barış izmarit köşk herkesin külü bedelli irin sakın şehirleşme prenses izmirin her yanı uçmak bir balyoz Hollanda plaka denzli mavi gözlerin ilelebet kibrit sonsuza dek yalnış hatası ince nüans farkı yalnış hatası ebediyen evrimin sosyolojisi pekala alan kolaj ben bir osmoza aşık dişbudak kozmos ganalı bir forvet utnapiştim fakirlik sevginin Holcesi ne ola kavanoz bilirsin tarım bilirsin pastırma voyaj bilirsin sevgilim fırında sahanlık yunandır beyrut denizler ve brokoli yaparsın bana bir soğan at kozmos ve aralık ve ocak ve keşmir kazak sudan ırak gel atak sonsuzluk beş osmoz uçmak denge meselesi insan gökü kör saçtır bulduğun her yatak

Denge Esenterk


8

Giderken Görmemin Şiiri everything is O.K. !

gün otobüslerle başlar ve biter uzaktan bakınca her şehre eeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee eeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee eeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee eeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee eeeeeee eeeeee eeeeeeeee eeee eeeeeeee eeeeeee eeeeeeee eeeee eee eeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee eeeeeee eee ee eee eeeeeeee eeeee eeeeeeeee eeeee eeeefeee eeeeeee eeeeeeeee eeeeeeee eeeeeeeee eeeeeeeeee eeee eeee eeee eeeeee eee eeeee eeeeee eeeee eeeeeeeeee eeeeeeee eeeeee ee eeee eeeee eeeeeeee eeee eeeeeeee eeeee eeeee eeeeeee eeeee eeeeeeeeee eeeee eeee eeee eeeeeeee ee eeeeeee’eee eeeeee eeeeeeeeee eeeeeeeeee eeeeeeeeee eeeeeeee eeeeeee ee eeeeee ee eeeeeee eeeeeee eeeeeeeeee eeeee eeeeeeeeee fıeee eeeeeeeee eeee eeee eeeeeee eeeeeeeeee eeeeeeee eeeee eeeeeeee eeeee eeeee eeeeeeee eefıee eeeee eee eeee eeeeee eeeeee ee eeeee eeeeeeeee eeeeeee eeeeee ee eeee eeeeeee eeeeee eeeeee eeeeeeee eeeeeee eee eeee eeeeeeeeeeeeee eeeeeeee eee eeee eeeeee eeeeeeee eeeee eeeeee eeeeeee eeeeeeeee eeeeeeee eeeeeee eeeeeee eeeeeeeee eeeeee eeeee eeeeeeeeeeee eeeeeee ee eeeeee eeeeeeee eee eeeeee eee eeeeeee eeeeee eeeeeeeee ee eeeeeeeeee eeeee eeeeee eeeee eeee ee ee eee eee eeeeeeee bir tel toka eeeeeeeee eeeee eeeee eeeee eeeeeeee eeeeeee eeeeeeeeeeee eee eeee eeeeeeeeeee eeeeeeeee eeeee ee eeetıeeee eee eeeeee eeeeeee eeeeeee eeeeeee eeee eeeeeee eee eeee eee eeeeeeee eeeeeeeeeeeee ee üzülme başkaları da belki daha az gülen ve daha az güzel birileri için böyle yapmadılar mıydı? Fırat Caner

Eşref Yener


verimi tutmayana derdek

9

her şey acıtır buluta benzin dökme cep hırboluklar cep mankenliklerini tetikler gururla soba yakılmaz, tam isabetin altındaki post yığılma yığılmış hele oh canıma değsinini anlat, neymiş dövüşmüş bir anlayalım şu yaşımda toz bezi olacak anama kalsa kalbim hıldırhış terliğim, zirve fındıklı mı fındıklı -ballı cüsselere kara mercimek ballı cüsselere kara mercimekiş bulamayalı firik hovardalığı satıyorum yuh keline şurada burada erinç habib-i neccar'da kısmet bahşişi koltuğunda terennüm dağdan yuvarlanan kayra sarıktaki âsi südük selliği (salya) akmışın dodak değmezi gıynaşık konsun melek artık tacıma kanadını yolduysa önüne zırvamı fitneleyen zamburlu kolluğunu devlet şarjöre sürsün ruhundan hızlı sümküren burun er geç öter de beniz ağacında utanç koruklaşmadı bile bir kadın gırtlaklayamadığı tülbentiyle çitiliyordu yeri kalbim eşrafa uygun atmıyordu başım bunca belâ içinde soğan kavurur gibi dönmese fikren duyduğum utku neme lâzım bir direnişe perde perde sürme çekiverirdi gel gör ki odama velvelenin sesi bile gelmiyor ha sonra dizgin kaydı fırladı gitti uzaya ücramızın belginliği gene ezilecek burcu felafel olan bir ülkenin içinde ya yaşamak ya savaşmak ya hürlük ya satmak ya kaçmak niyeyse gene müsebbiplerin mecrasına parpazlanmak/ acı içinde kıvranmak bu ikisi eş anlamlı sert ünsüzlerden bu buketi oy hizaya sokmaya iyiliğinden isi bembeyaz tutmuş seninse benle yüz yüze olman bir hudut yolsuzum benim kafa tuttuğum otlara var sen bas 2013

İlker Şaguj


Sam Bu Kez Benim İçin

10

ağlamak değil gülmek hâşâ sıkılgan bir tokalaşmayım o kadar üçgen kravat ve nefes yok burada güzdeyapraklarkendindenbıkıyor ve peygamber dediğin bas baya hiç olmamış fitiliyle benim gibilere her zaman bir boşluk bulunur düşülecek ve kendime her zaman kendime size sallama çay kaba oyalanmalar her zaman bozkırdan çünkü öğle vakti geçişiyim cenaze alayının aldınız bunları kabul ettiniz çok bodrum katı erken dediydiniz taşın sert çirkinin öpülmez olduğunu sonuçta gövdemle ruhumun sarsıcı kopukluğunu kesilmiş kabuk bağlamış hiç bir şeyin habercisi olmayan dilimle inmem ovasına yelesi tahriş atların bundan bundan patlıyor yüzümde tekliğim ve ova hala çözülemeyen şah damarıdır şiirin başlangıçtan omzu olmayan şeyim ya işte tam da bundandır bir orkidenin dilimde kanadığı sabahları kahvaltı edilir tıraş olunur güne saçlarını taramak diye bir şey var üçsalonşeklideğiştirmedir unutuyorum tozyumakları… kovada beş aylık su… mutfak berbat. onca kitap. unutuyorum. aldınız bunları da kabul ettiniz çok ertelenmişlik


11

gözlerim o zaman nedir ki lamba tozundan başka sıcakları ve çocuk ağızlarını ve çirkinliğimi öpen kızları bekleyip bekleyip de ondan sıkmışım her bardağı her bardak düşüşlerini görmem o kadar normal ki dönüyorum o hep yalvardığım tanrılardan dönüyor ve kurumuş bir yalnızlığı ağzıma götürüyorum anlıyorum bu kurumuş acı bir yalnızlık ve hayat dediğin 8den uyumlarla pervanenin güz buhranı ağzı açık bisküviler sigarayı küllükte unutmam. aldınız bunları kabul etmediniz çünkü bu nesnelerin de yalnızlığı artık ve tek başına yalnız olmak hiçbir işe yaramaz çünkü annem dolu küllüklerden hiç hoşlanmaz bu incinme duygusu bu saklanmalar kızmakla da burnunu karıştıran garsona üstesinden gelemiyorum hiçbir meselenin biraz ses olsun için tutup pencereyi hmm… var bir şeyler sokakta dizlerin bağını çözen hem de mesela bi adamın bi kadına el uzatması var kibarca kentli ağaçlar kadar ölçülü ruhum artık diril Tutunamayanların bitmesin diye ellerinin başlangıcı kararlı ol ve silkin tırnak uykundan bir daha çal Sam. yeni günlerin hatırı için… onu çal Sam. hadi… ‘As time goes by’ı çal.

Eşref Yener


Toma, Sevgilim!

12

İşte sana etrafı iki nokta ve parantez bir hoşçakaldan tespih yaptım Cezaevlerine gardıyan girdiğimde toparlamıştım patlarımdan An itibariyle tüm apoletlerden şu mesajı yazdım sana bir çocuk: Bak! bak değil gün 9 yaşında dibi bir at: Tabulardan asamadık ya bir köprü heman eti Evet karşıda ol saydık eyer yıktık tabileri Katma değer boğaz kestik aforizma kastık Bunu gezi’de ona huxley olarak solutacağıma da ant içtim Tabelalara karıncalara basmayın yazacak kadar da şarapsever biriyim Robot kapsülü at. At gazı yut. Yut melisa yut. Melisayı çiçek yap robota ver. Robotu al sopayı ver gül. At ota yürü. İt ite ürü. Yüzde elli mona eli visa balık. Şafaklarda şaşasız çadır yakar, soyatı ibrahim bi atı nemrut alık! Bakma kızım sen bakma allah bakar çapraz Mortal dediğin zaten kombat bilmez çoban tutmaz! Sen bir emekçiye aduket çektin koyunum Ah damacanalar ağzına versin Çapulcunum Bunu 1.90’lı olarak tarihe ot düşmeseydim, ay Tanrııım ne kadar da mesudum tuttun kaldır, dın 100leşmesiymiş edison’la halkların aydınlanma, lay Bunu da 90’larda bir kapıcıdan öğrenmiştim sanki, yan O zamanlar şiiri yakar çimadam bellenirdi yol, daş 9 çağ sonra bile rap rap kıt kıt ot’toma’n söylüyor, lay! Bir eyalet, din eyalet, ağlıyor kıta bankasına: Wan 1 bak beri 1! 99 at komün dağıtıyor tensi capcaiz: Lan

Mehmet Can İnsperest


baltaya sapmayışımın yıl dönümünde otur. konuşcaz. hayretsin. kahve. bak, dedim sen kuyruklu yıldızsan bak, benim prens yıldızım mı lazım doğrusun. işe girip işi boşluyorum en ciddi şeylerim bile para etmiyorum doğrusun. kim sevmiş orta karar bir adamı ya büyük olacaksın ya büyücek ya bir ucu tutacaksın ya tutamak otur. konuşcaz. hayretsin. senin öğretmeye kastın mı var papağan ol, şeylerin tekrarı para lazımsa o para bulunacak gözünde yüceltme tekrarı doğrusun. bilene bilene körelir bıçak otur. konuşcaz utanıp aynadaki kendinden kaçma o kız tarihe seninle kalacak para para para para. bulunacak işemişe gideceksin sabah vakti bir sabah vakti vatman elinde ölüm ilanın olacak

Murat Çelik

EK : https://www.youtube.com/watch?v=xz5a2f-HuMs

kendiyle konuşma çabası

13


ben beşinci düşük ihtimal

14

annemin yüzünü moloza döndürdü o mavi kabloyu boğazımdan kestim, çalışmıyorum. temassızlık yüzünden küçükken bana ve kollarıma çok sarılmadınız temassızlık yüzünden 6 katlı bir inşaat fırlıyor balkondan çiçekler atlamasın diye balkondaki çiçekleri çöpe atıyoruz balkonda çiçekler bitiyor. gözlerimi çok kere kapattım ayaklarımın oturduğu yerlerde oysa en çok izi kalan bacaklarım aç bakalım diyor, bacakların güzel mi açıyorum gözlerimi bir kere en çok kapattım çalışmıyorum, o yüz yüzünden hep benim onlar, o sarı, o uykusuz, o çok küçük, o o zamanlar, o hasta o aslında, o aslında oOoOoOoOoOoOoOoOoOo onlara bak, onlar sadece bakıyor onların hepsi benim yığdığım anneme benim anneme onlar, ben kendimi kesecek kadar. babam geldi sonra, halının üzerine oturdu, cips yedi oysa babamın oturduğu her yerlerde kendinden ibaret bir iz, götün teki.

Nazlı Hamurcoğlu


Bibloların Heykel mi Olduğu, Bibloların Heykel Olduğu Sergiler, Bibloların Heykel Olmadığı Evler, Biblola...

Bibloların Heykel mi Olduğu, Bibloların Heykel Olduğu Sergiler, Bibloların Heykel Olmadığı Evler, Bibloların Heykelden Sayılıp Satıldığı Galeriler, Heykelin Bir Malzemesinin Olup Olmadığı, Bir Malzemenin Heykel Olup Olmayacağını Önceden Bilip Bilmemesi, Neyin Malzemeden Sayılırken Neyin Malzemeden Sayılamayacağı, Heykelin Malzemeye Alet mi Olduğu, İnsanın En Son Hiç Hangi Heykele Bakıp Ağlayıp Ağlamadığı, Heykelin Heykel Yapanları Ağlatıyor mu Acabalığı, Heykelcilerin Aslında Koleksiyonerler mi Olması, Koleksiyonerlerin Heykelden Anlayıp Anlamadığı, Bir Heykelin Bir Şey Anlattığı mı, Bir Heykel Hakkında Birilerinin Bir Şeyler Anlattığı mı, Sonrası, Sonra Hareketli Heykellerin Akıllara Durgunluk Verdiği İddia Edilen Yeni Heykeller mi Olduğu, Heykelin Aslında Hep Eski Bir Şey Olduğu mu, Çünkü Heykelin Heykel Olmadan Önce Bazen Bir Taş Bazen Bir İplik Bazen Sadece Bir Alanı Olan Bir Şey mi Olması, Heykelin Yoktan Var Edilememesi, Heykelin Boktan Var Edildiği Artist’s Shit’ler, Başka Bir Sürü Bok Gibi Artist’s Shit’ler, Heykelin Alan Savunması, Heykelin Alanlara Yayıla Yayıla İnsanları Savurması, Heykelin Alanlara Çıkıp Kimleri Alındırdıkları, Heykelin Olmazsa Olmazları, Heykelin Olmasa da Olur musuları, Heykelin Camus’sal Alanı, Heykelin Özerk Alanı, Heykelin Kapladığı Alanla Gördüğü Değer, Heykelin Kapladığı Galeri Metrekaresiyle Gördüğü Değer, Galerilerin Bir Heykeli Birilerine Göstermek İçin Heykeli Yapandan Göstermesini İstediği Şeyler, Galerilerin Heykel Yapıcılarına İlla Çıplak Olmaları Gereken Antik Yunan Heykeli Gözüyle mi Baktıkları, Galerilerin Gözü Var mı, Galeri İzleyici mi İzleyicilerin Gözü mü, Galeri, Sahiplerinin Gizli Röntgenci Sapkınlıkları mı, Bir Heykel İzlenirken Hiç Utanır mı, Bir Heykel Ellenirken Hiç Utanır mı, Sergilerdeki Heykelleri Ellemek Bu Yüzden mi Yasak mı, Kavramsal Heykel Yapmak İçin Kavranan Malzemelerin Hangilerinin Bırakılması Gerektiği, Gerektiği mi, İnsan Bir Heykele Bakarken Hiç Ağlar mı, Bir Şiiri Okurken ya da Bir Şarkıda Delirirkenki Gibi Bir Heykel Hiç Aranızdan Kaçınızı Ağlattı mı

Hakkında

Şimdi herkes aynaya gidip kendi büstüne baksın. Bronz olursa en az 5 bin, polyesterse bir şeyler düşünürüz.

Nazlı Hamurcuoğlu


Kamusal Alanda Heykel-İnsan İlişkisi Üzerine, He Bi De Kuş

16

Saf bir çocukken diyalog kurulmaya çalışılan–kurulamayan heykellerle büyüyünce bunu yapmayı becerebilir miyiz? Pek sayılmaz. O sizle hiç muhatap olmaya çalıştı mı? Hiç sanmam! Öpseniz, boynuna sarılsanız, bağıra bağıra ağlasanız da boş boş uzağa bakan gözlerini biraz olsun kıpırdatabilir misiniz? “Saygısızlık etme lan, piç!” deyip bir tokat bile atmaz ruhsuz şey! Birçok açık alan heykeli hurdacılık sektörüyle birebir ilişki içindedir. Hurdadan heykel yapan birçok sanatçı vardır, heykelleri hurda yapan sanatçılar da.. Kadıköy’ün kazı, Osmanlı yeniçerisinin kılıcı, sürekli birilerine dert olan şaha kalkmış at heykellerinin sikleri, kim bilir hangimizin kamusuna silah, vida ya da davul zili olarak geri dönmüştür.. Tabii sevimli bir hırsız sanat sevicisinin nostaljik tüplü televizyonunun üzerini de süslüyor olabilirler.. Kamunun heykelini şahsi alanına taşımış, belki şahsi alanını kamulaştırma niyeti gütmüştür. Ya da belki de çok yalnızdır ulan?


17

Bazı insanlar özellikle de çocuklar boş anlarında, becerebildiği ölçüde bir yerlere tırmanmaya, ekstrem hareketler yapmaya meyillidir. Birçok heykel de, parklardaki şu fason spor aletlerinin bu yükünü hafifletir. Ve bir de hafifletmeyenler vardır. Ağırlık bindirenler. Devletin yükünü, betonunu, soğukluğunu insanın tepesine indirenler. Devlet, her bayraklı soğuk binasında ensede estirdiği soğuk nefesini, meydanlarda ve hatta sanat alanlarında da toplumun üzerine bulut gibi çökertmeyi görevi beller. Heykellerin tepesinde gezinen çocuklar kadar masum değildir ancak başka devletlerle çocuklar gibi sidik yarıştırırken. Her sanat eseri insanda bir iz bırakır.. En azından böyleymiş gibi yapılır biraz–duyarlıyızdır çünkü işte! Böyle olunca daha iyi bir insan olunduğu öğretilir sanki. Kırmızının üzerine kondurulmuş iki küçük Klein mavisi alıp götürür bizi dizilerde gördüğümüz o boğaz manzaralı fakir müstakil evinin bahçesinde geçen çocukluğumuza ya da o şirin sahil kasabasına. Denk gelip, şarap içmek için girdiğin bi sergi açılışındaki uzaklara bakan kitch, nü bir heykel yeterince gerçekçi ve erotik yapıldıysa, eski kırıkların telefon numaralarını yoklamaya neden olabilir. Bazen de biz bırakırız bir şeyler, kamumuzu paylaştığımız eserlerde. Üç kırmızı tuborg almışızdır, ikisi yuvarlanmıştır hızlıdan tarihi suların ufkuna bakarak içli içli ve üçüncü işkenceye dönüşmeye başlar artık mesanedeki baskıdan. Etraf zifiri değildir ve en uygun alan yakınlarda gözüne kestirdiğin bir heykelin içidir... Sağını solunu kontrol edip, eseri inceler gibi etrafında bi tur attıktan sonra dalarsın içine. Zaten eser de seni içine davet etmesi için bu şekilde tasarlanmıştır. İğrendirici o keskin koku, bu günahın daha önceki meşrulaştırmış olduğunun kokusu olduğundan oldukça vicdan rahatlatıcıdır. Bu yüzden gizli bir haz verir sen heykele içini döküp bu meşruiyete bir nebze daha meşruiyet katarken.. Bize tepeden bakan, seviyesine çıkmanın devlete şirk koşmak anlamına gelen göklerin o yüce formları, küçük kaoslarda flamalarla ve kendine nefes alacak alan açan, enerji dolu gençlerle çevrelenir. Bu hem sebep hem de sonuçtur. Bir yandan bunu yapmaya cüret ettiğin için daha çok korkutulur, alaşağı edilirsin, diğer yandan bir diğer kaosta daha büyük bir enerji ve hırsla tepesine biner, alaşağı edersin!


18

Ve gaz bulutu dağıldığında heykel yalnızdır artık. Ancak kendine iktidar kurabilir sik gibi!

Enerjiyi paylaşan, paylaştıkça enerjisi artan heykeller de vardır. Dünyanın yolunu yürümüş, yorulmamıştır. Paris, Beylerbeyi, Hilton, Divan, Gezi, Lütfü Kırdar Kongre Merkezi önü, Kadıköy Rıhtım, Altıyol.. Tepesine binmek bir zafer ya da bir mücadele değildir onunla. Tabii birçok heykel o kadar direnç gösteremez, uzun gezintilerden nasibini alır. Kimisinin son durağı belediye deposu olmuştur, kimisinin yerleri bile belli değildir ve yerinde sosisli kokulu yeller esiyordur. Güzel şehir İstanbul’un yerinde şantiye tozları uçuşması gibi..


Tabii kamusunu heykellerle paylaşanların hepsi insancıklar değildir. Belki en çok kuşlardır hatta. Onlar da aynı bizim gibi kamusunu paylaşmakla kalmaz, kendinden de bir şeyler bırakırlar.. Bazılarının kamulara gökten bomba yağdırması gibi. Etrafı kolaçan etmeden. İnceler gibi yapıp çevresinde dönmeden. Çekinmeden. Utanmadan. “Meraba kamu” diyerek...

Eserler rrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr rrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr rrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr rrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr rrr Urrrrrrrrrrr rrrrr Srrrrrr rrrr r rrrrrr rrrrrrrrr r Srrrrrrrr rrrrrrr rrrrrrrr rrr Vrrrr Srrrrr rSrrrrrr rrrr r Yrrrrrrr Srrrr Şrrrrr rrrr rrrrrr Crrrrrrrr rCrrrrrrrrr rrrrrr rrrr r Trrrrr rrrrrrr rr rrrrrrrrrrrrrrrrr Jrrrr rrrrrrr rrrrrrrr rrrrr rrrr rrrr rrrrrr Drrrrr rrrrrr rrrrrrrrrr rrrr r rrrrrrrrrrrrrrrrrr Crrrrrr

Onur Kaçmaz

19


Fil in the blacks ve Bir schinitzler’in rüyası

20 Çöle çüş geçirebileceğimi sandığımdan beri Ayakkaplarım ellerimde geziyorum ki tozlular. Haha ablamın kucağındaki çocuklarım da cama Haha halhal mı desem ki bilemedim amcama hala Hahav horozumuz da var Maymunu da gördüm lamasını da haha! Eşekten eşeğe atlayan 3 kişilik çocuk Testiler can verse ağzını da dikerdim ağzıma luk luk Ağzın ki o tulumbalardan şallardan Seni ben çiçeklerden böceklerden Sanma kıskanırım retinası oyalı direk klitorislerden Kaçak sakimi dondurma katip Arka plan soyunu patlar değil mi at? Ağaçların yapraklarında saklarım ayaklarımı Alnımın çizgilerinde gezdirip dan diye ve yumruğumla bir narı Rüyalarını çizgi film olarak gören bir adam ne kadar kartonsa O kadar. Rüyalarını çizgi film olarak görmüş bile olan bir adamım ben. Ve bir trompet bile patlarsa changeble bir tabanca olarak rüyam Demir döven kadınları klibimde mi oynatsam lan? Ne suymuş arkadaş demir dölerken bile oynatır pençeleri Başıboş köpekleri ve yerçekimi hayaletleri Prostotondaki ekoloji gibi çıkarmış bak The secret intheir eyes: ta-yi-ni-ni, ta-yi-ni-ni Aynı anda kaç kadın sakallarını tarayabilir yapraklarla Bela mı örüyo lan bu dirsek mi yalıyo saç Alnıma kurba boku mu sürüyo bastonuyla deden Hangi deden lan bas mı bare mı ton mu tonton Hani her sakalı için tek tek yemin etmiş de ünzile için Sonra sakallarıyla mumyalamış da ağzı mı bozulmuş ne piçin deden lan bu


21

Yatağınla yattım ve tüm keranalerden En okumuş en mektepli en olanını kitledim yastığıma Yastığımı ayaklarımın arasına aldım yattım çok zaman Danteli yastığa yastığı karnına yanaklarının arasına Gül koydum Nah koydun! Gül koysan kanardı bi kere Hem abin öldü oğlum senin Montuna naftalin koydu diye babanneni dövdün! Siktir lan sen şimdi katıksız bir plaj ve bakir bir şeftaliye anlat derdini Gül diken sümbül silen acı fışfışları bırak şimdi o kenara Biri gelsin yaranı deşsin Biri dokuz yara açsın bedeninde Biri adem desin adına o günden beri ağla Hadi yiyosa, yiyosa hadi, yiyosa; yattara gibi mowlana! Brak ya kurkurlar gibi mi sanki bizçok çufçufyalar da hani bildin, Zebra mı koşturdum zeplin mi boşaldım üstüne babanın adı baba kızının adı pril, Seni bi ara öpsünler dağ yemyeşil olmuş babanamcaya selamlar, Orospuların politik yönüyle Arkadaşlarım oğlumdu benim.

Bunu mu demek istediniz?

Revan Şinasi


Kıymetlimizin kürek sesi şiirine naciyedir

22

İnsan seslenmiş olamaz Kondom gelmiş olamaz Makine ölmüş olamam Bu çok fazla Neden insan neden kondom neden makine Hep insan hep kondom hep makine Sokmaklara sokanlara sokuşa Bu çok fazla Yağa yağ vidalara vida tel tele çarka çark Fışkırtmadan yıkayarak Bu çok fazla Paslanmanın da orgazma yol açan bir vibratör verdiğini biliriz Bu çok fazla

Revan Şinasi


aybükenin kadıları

dedemin öldüğü gündü hemen cenin desenlerim karnımda ve sırt sırıtarak mezura deşerek kafa kemirmekti maruzatları o zeminler ben deli katlar uçururdum dalaksızdım ciğersizdiler bilinmezdi topraksız oldukları içlerinden birini kışşlarından toplamışsın sığdırlar içleri işkembeleridir bilinen çarpılmışsın takdirlenecek bir ilkokul davranışıyla çekmişsin duvara, duvarı karşına -burada alkışbaşlamışsın: “hemi hayır hemi şerim, şu amfi bi kerektir göz aspirin bilirim saklama kelektir yolları yokuştur çıkmam babam 300 kilo benim ama vururum kırbacı vururum kırbacı dinlemem çıkarsam tanrı dağına; ona da tek tonumla: tin tonumla” başını hülyalarca sallayarak doğramış at hırsızı genetiği: ‘dedim ama benim bir karın arkam war işlemesiz dağa kalkacağa sarmaşıkken nasıl basarım aynı toprağa epic? ’ yalandı geldi işte o zamanlar ne sen bilinirdi toyna karamda ne konuşmalarınız ne çıkışlarınız ne girişleriniz topraklamalarınız ne de yalandı normlar üstü bir aşk üçgeni sanırdım sonraları bizimkisini normandiya çıkarmaları koleksiyonunmuş meğer safkan bilirdim kendimi saf bilirdim kan dirildim kes muteber yerlerine şiirler yazar muhtelif yerlerine kabirler kazardım beklerdim sirke elmayı aklasın kan, kumu; gül, kanı; kum gölü beklerdim ve diye diye he diye diye tüm bu kuru tüm bu gürültü yalandı çatlasaydı elbet hür iradesiyle köle ilk roma vatandaşı kederden

Revan Şinasi

23


Duhulden Geçip Kadranma

24

taş şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş ş ş ş ş ş ş şşşşşşşşşşşşşşşş şşşşşşşşşş şşş şşş şşş şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş şşşşşşşş şşş şşşşşşş sşşşştş şşşşşşş şşşsşşş şşşşttş şşşşşş! şşşşşş ştşşşşşş şşşşşş şşşşş şşşşşştşş şşşşşşşşştş kağıt tttttttttttttttttttttttttttttt ttttttttttttttttttttttttttttt şşş ştşş şşş şş şşştt şşşştşş Uşşşşşş şttşşşş şştşş ştştşşşş Uşştştş şşşşşş şşşşşşs şttitşşşş makas sssssssssssssssssssssssssssss sssssssssssssssssssssssssssssssssssssss sssssssssssssssssssssss şştsşşşşş şşşşşsşşştşş şştşşşş şştşşştş sssssssssssssssssssssssssssssssssssssss şşşşşşş şttşşş şşşstşşş şşşşşşşşşşş Kşştşşş şşşşşşşş şşsşşşşşşşşş şşştş şştıtt sşşşşşşşş şşşşşş Yşşşşşşştşşş şşşşşştş Tşsşşş şşşts şşşşş: şşştşşş şşşşs şşşşştşş

Ümit Erdem




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.