150 Store
30
Restaurant
facebook.com/TerraCity
www.terracity.com.tr
♦
CONTENTS
İÇİNDEKİLER ♦
contents 60 A Grand Prix in Monaco? Monako'da bir Grand Prix mi?
86 The Light of Istanbul An Enchanting Istanbul Journey Büyüleyici bir İstanbul serüveni
92 The Overhanging Gardens of Marqueyssac Marqueyssac Asma Bahçeleri
98 Glamping
116 Galleries for the Islamic Art at the Metropolitan Museum Metropolitan Müzesi'nde İslam Sanatı Galerileri
34
RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
♦
CONTENTS
İÇİNDEKİLER ♦
içindekiler 122 CEMAL TOY A Cultural Ambassador Bir Kültür Elçisi
138 Cappadocia The Mysterious Point of Anatolia İç Anadolu'nun Gizemli Mekanı
164 Cadillac Eldorado Brougham Town Car
170 MARIO BOSELLI Italian Fashion Guru İtalyan Modasının Duayeni
216 Culture & Art Dutch Art Makes a Visit to Turkey Hollanda Sanatının Türkiye Ziyareti
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE
35
36
RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
♦
EDITOR’S CHOICE
STEINWAY
EDİTÖR’ÜN SEÇİMİ ♦
PRESENTS THE LIMITED EDITION “IMAGINE” SERIES SINIRLI ÜRETİM “IMAGINE” SERİSİNİ SUNAR The Imagine Series Limited Edition is modeled after the white Steinway grand piano that John presented to Yoko Ono on her birthday in 1971. Each piano incorporates John’s signature, music, and a medallion indicating its uniqueness.
38
RIXOS MAGAZINE
Sınırlı sayıda üretilen Imagine Serisi John Lennon’ın 1971 yılında Yoko Ono’ya doğum günü hediyesi olarak aldığı Steinway piyanodan esinlenerek tasarlandı. Her bir piyano John Lennon’ın imzası ve müziğinin yanı sıra piyanonun tek olduğunu gösteren bir madalyon taşıyor.
SPRING 2012
♦
EDITOR’S CHOICE
EDİTÖR’ÜN SEÇİMİ ♦
Serideki yedi piyanonun her birinin notalık kısmında yedi farklı orijinal John Lennon çiziminden biri bulunuyor. Beatles’ın tarihe damgasını vuran “Abbey Road” albümünün giriş parçasından ismini alan “Come Together”, John Lennon’un insanları bir araya getirme arzusunu anlatıyor. “Kuyruklu Piyano” müzisyenin, piyanosuyla tek vücut olduğu beste aşamasını anlatıyor. “Freeda People” John Lennon’ın, müziği insanlık adına kullanmak isteyişinin bir göstergesi. “Self Portrait” ise muhtemelen John Lennon’un en meşhur çizimi, yalın çizgisi bir yana, çizim tam bir Lennon eseri. “Borrowed Time” tıpkı Lennon’ın Imagine’ı bestelediği piyano gibi bir duvar piyanosunun çizimine sahip. “Frog Pondering” Lennon’ın kreatif ve eğlenceli yanını en güzel şekilde tasvir ediyor. “Power to the People” ise Lennon’ın Özgürlük Heykeli yorumu vasıtasıyla New York’a ve özgürlüğe olan bağlılığını yansıtıyor. Bir müzisyen, bir John Lennon hayranı ya da bir sanat koleksiyoneri olabilirsiniz; bu piyanolar harika birer müzik enstrümanı olmalarının yanında eşsiz birer sanat eseri olarak herkese hitap ediyor.
The music desk of each seven pianos incorporates one of seven different John Lennon original drawings. “Come Together”, the title of the opening track on the Beatles’ historic album, “Abbey Road,” reflects John Lennon’s desire to bring people together. “Grand Piano” is a drawing that captures the songwriting process — as musician and piano become one. ”Freda People” exemplifies John Lennon’s passion for using music for the benefit of mankind. ”Self Portrait” is perhaps John Lennon’s most famous drawing — despite the simplicity, it’s unmistakably John. ”Borrowed Time” includes a sketch of an upright piano, such as the legendary Steinway on which Lennon composed “Imagine.” ”Frog Pondering” perfectly demonstrates a blend of the creative and playful sides of Lennon. In ”Power to the People” we see a combination of Lennon’s love for freedom, as well as of New York, with his rendition of the Statue of Liberty in New York Harbor. Whether you’re a musician, a fan of John Lennon, or an art collector, this Limited Edition is both a majestic musical instrument and a completely unique work of art.
40
RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
DGrosmangin/MCMorazzani
Red Sunset: an exceptional ruby of 10.12 cts ring in white gold set with diamonds. adler, jewellers since 1886 GENEVE
.
GSTAAD
.
LONDON
.
HONGKONG
www.adler.ch .
TOKYO
♦
EDITOR’S CHOICE
EDİTÖR’ÜN SEÇİMİ ♦
T.T. TRUNKS IF YOU WANT TO FEEL YOUR HOUSE’S LUXURY WHEN YOU ARE IN A HOTEL SUIT, THE ANSWER IS OLD-SCHOOL TRAVELING WITH TRUNKS. HERE ARE A FEW EXAMPLES: BİR OTEL SÜİTİNDEYKEN EVİNİZİN LÜKSÜNÜ HİSSETMEK İSTİYORSANIZ, ÇÖZÜM ESKİ USUL SEYAHAT SANDIĞI KULLANMAK. İŞTE BİRKAÇ ÖRNEK:
The Cigar Trunk Purely refined, elegant and nomad the T.T. Cigar Trunk will follow you in all special places. Conceived in partnership with a wellknown cigar clubhouse, design answers perfectly the cigar aficionado demands. All humidor drawers are completed traditionally without any glue; made from Okoumé wood in order to assure a constant humidity level and to preserve from fungus infestation. Moreover a glass lid enables easy viewing to choose the selected cigar. Personalization and madeto-order upon request.
42
RIXOS MAGAZINE
Puro Seyahat Sandığı Son derece rafine, zarif ve portatif T.T. Puro Seyahat Sandığı, bütün özel yerlere ardınızdan geliyor. Köklü bir puro kulüpevinin ortaklığında ortaya çıkarılan tasarım, puro hayranlarının taleplerini tam anlamıyla karşılıyor. Bütün humidor çekmeceleri (her biri 40 puroluk) hiç yapıştırıcı kullanmadan tamamen geleneksel bir şekilde tamamlanmış ve küflenmeye karşı korumak ve sabit nem seviyesini sağlamak için Okoumé ağacından yapılmış. Dahası, puroyu seçerken rahatça bakabilmek için cam bir kapağı var. Kişiselleştirme ve sipariş üzerine yapım da istek üzerine mümkün.
SPRING 2012
♦
Mini Bar Trunk Designed to pair with first-class hotel suites, this model includes a refrigerator (40l capacity) as well as a coffee maker. Positioned in the door, coffee and champagne kits confer extra storage aside for menus or magazines. Each drawer’s column may be replaced by a portable cigar humidor made in solid Okoumé wood.
EDITOR’S CHOICE
EDİTÖR’ÜN SEÇİMİ ♦
Mini Bar Seyahat Sandığı Birinci sınıf otel süitlerine yakışacak şekilde tasarlanmış bu model, 40 litrelik bir buzdolabı ve bir kahve makinesi içeriyor. Kapısındaki raflarda kahve ve şampanya setleri, menüler veya dergilerinize de yer var. Her çekmece kolonu, Okoumé ağacından yapılmış portatif bir puro hümidoru ile yer değiştirebiliyor.
Travel Watch Trunk The Travel Watch Trunk opens up on three programmable “swiss-kubik” winders. Behind those winders, a storage space has been imagined so that you could slip your belongings such as your wallet or coin purse, key holders, passport or any other item you may bear in your pockets. In the lower part, the first drawer is a storage casket where three watches can be arranged separately and laid down flat. Detachable and leather lined boundaries protect but also emphasize each watch. The second drawer has been made especially for cufflinks or any other tiny object, while the third one shelter eight removable watch rolls.
Saatler için Seyahat Sandığı Saatler için olan bu Seyahat Sandığı, üç adet programlanabilir “swiss-kubik” saat kurucusuna sahip. Saat kurucularının arkasında, cüzdan veya bozukluk çantası, anahtarlık, pasaport veya cebinizdeki herhangi bir eşyanızı koyabileceğiniz bir alan da tasarlanmış. Alt kısımdaki ilk çekmece, üç saatin ayrı ayrı yerleştirilebildiği bir kutudan oluşuyor. Çıkarılabilir deri astarlı kenarlar, saatleri koruyor. İkinci çekmece özellikle kol düğmeleri ve diğer minik objeler için yapılmışken üçüncü çekmece sekiz adet çıkartılabilir saat rulosu içeriyor. 44
RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
♦
EDITOR’S CHOICE
EDİTÖR’ÜN SEÇİMİ ♦
ATMOS MARQUETERIE the epic continues... destan devam ediyor... In 1904, a Belgian financier, Adolphe Stoclet, commissioned Gustav Klimt to create the mural mosaics of a luxurious mansion he was building in Brussels based on plans by architect Josef Hoffmann. Among the painter’s sketches was the famous painting “The Kiss”, in which he concentrated all his wealth of decorative creativity. Over a century later, Klimt’s work is as vibrantly alive and fascinating as ever. Jaeger-LeCoultre is dedicating to it a new tenpiece limited edition of the Atmos Marqueterie clock, a perfect embodiment of the Art Nouveau values reinterpreted by the hand craftsmanship traditions of the Manufacture. The cabinet faithfully reproduces “The Kiss” and treats it to the virtuoso skills of rare crafts worthy to match the brilliance of the Austrian symbolist painter. Over 1,200 tiny pieces of wood, individually cut and either left in their natural state or covered with gold leaf in the manner of Klimt himself, before being glued together, carpet the Atmos cabinet with a splendid entirely hand-made marquetry motif. Equipped with a discreet mechanical system featuring a button concealed within the motif, the cabinet majestically opens to reveal time, the theme that occupies its every part. 46
RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
1904’te Belçikalı banker Adolphe Stodet, Gustav Klimt’i, mimar Josef Hoffmann tarafından hazırlanan planlara dayanarak Brüksel’de inşa etmekte olduğu lüks malikânesinin duvar mozaiklerini yapması için görevlendirdi. Ressamın yaptığı taslaklar arasında dekoratif yeteneğin tüm zenginliğini kullandığı “The Kiss” adlı ünlü tablosu da yer almaktaydı. Yüzyıl sonra dahi Klimt’in çalışması her zaman olduğu gibi canlı ve muhteşem. Jaeger-leCoultre, imalatçının el zanaatkârlığı gelenekleri ile yeniden yorumlanan Art Nouveau değerlerinin muhteşem bir somut örneği. Atmos Marqueterie saatlerinin, on parçadan oluşan yeni sınırlı serisini ona adamakta. Kabin, ‘The Kiss”i sadık bir şekilde çoğaltmakta ve Avusturyalı sembolist ressamın zekâsına layık ender zanaatkârlık becerisi sergilemekte. Tek tek kesilmiş, birbirlerine yapıştırılmadan önce ya doğal halinde bırakılmış ya da Klimt’in kendisinin yaptığı gibi, altın varakla kaplanmış olan 1200’den fazla küçük ahşap parçası, tamamen el yapımı ve harika kakmacılık motifiyle Atmos kabinini kaplıyor. Motifin içerisine gizlenmiş bir düğme içeren, tedbirli bir mekanik sistem ile donatılmış olan kabin, zamanı göstermek için, her bir parçasını dolduran temayla görkemli bir şekilde açılıyor.
♦
EDITOR’S CHOICE
EDİTÖR’ÜN SEÇİMİ ♦
TALES COMING WITH TILES ÇİNİLERLE GELEN HİKÂYELER After a huge success with Heritage Cabinet and its honor to the hand painted tiles Portuguese history, Boca do Lobo, Limited Edition now presents a Heritage Sideboard. This Heritage sideboard version present you a different number layers, were each one tell you different story. You will have a Heritage going through different times and centuries, together in a final panel. In the different layers you will find different tiles paintings inspired in different periods of Portuguese history taken from different historic buildings like convents or old colleges. Inside this sideboard you will find a gold leaf interior that will make you remember the historical buildings referred before, which normally presented interiors with a lot of ornaments and gold. 48
RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
Heritage Cabinet’in büyük başarısının ve Portekiz tarihinin bir parçası olan el boyaması çinilerin onuruna Boca do Lobo Limited Edition, şimdi de Heritage Sideboard’u sunuyor. Bu Heritage versiyonu, her birinin size farklı bir hikâye anlattığı birbirinden değişik katmanlardan oluşuyor. Bir panelin üzerinde birleşerek farklı zamanlar ve yüzyılları anlatan bir Miras haline geliyor. Farklı katmanlarda, manastırlar veya eski üniversiteler gibi tarihi binalardan alınmış Portekiz tarihinin farklı dönemlerinden ilham almış birbirinden farklı çini boyamaları var. Altın varak ile kaplanan dolabın içi, yukarıda belirtilen pek çok süsleme ve altınla dekore edilmiş tarihi binaları hatırlatıyor.
♦
EDITOR’S CHOICE
EDİTÖR’ÜN SEÇİMİ ♦
Two exquisite worlds: İki harika dünya bir arada:
&
VERTU FERRARI Constellation Quest Ferrari combines the Vertu principles of pioneering design, modern technology and luxury services with specially curated Ferrari content and unique Ferrari experiences. These dedicated services will be exclusively available to the handset owners. From the very beginning, Ferrari Design Director Flavio Manzoni and the Vertu design team have collaborated closely on the design of the phone which resulted in the stealth and sophisticated appearance of Constellation Quest Ferrari. Flavio Manzoni says, “The Constellation Quest Ferrari is a perfect example of combining two different worlds: automotive and luxury communications. The original inspiration for the handset – the Ferrari 458 Italia – has evolved into something innovative and unique, whilst preserving Ferrari’s heritage and DNA. This is a deep study on materials and finishes combined with functionality and performance.”
50
RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
Constellation Quest Ferrari, Vertu’nun öncü tasarım, modern teknoloji ve lüks hizmet prensiplerini, özel olarak seçilen Ferrari içeriği ve eşsiz Ferrari deneyimi ile birleştiriyor. Bu hizmetler, sadece telefonun sahiplerine özel olacak. Projenin başından beri, Ferrari Tasarım Yönetmeni Flavio Manzoni ve Vertu tasarım ekibi, telefonun tasarımı üzerine titizlikle çalıştı ve sonuç olarak Constellation Quest Ferrari’nin gizemli ve sofistike görünümü ortaya çıktı. Flavio Manzoni, “Constellation Quest Ferrari, iki farklı dünyanın bir araya gelişine harika bir örnek: Otomotiv ve lüks iletişim. Telefonun orijinal ilhamı olan Ferrari 458 Italia, Ferrari’nin mirası ve DNA’sını koruyarak yenilikçi ve eşsiz bir aygıt haline geldi. Bu, işlevsellik ve performansın bir araya geldiği malzemeler ve rötuşlar üzerinde yoğun çalışılmış bir telefon.”
♦
EDITOR’S CHOICE
EDİTÖR’ÜN SEÇİMİ ♦
Décor de
Cuisine Restart Cucine has high crafted content from the materials, such as antiqued brass castings, antiqued copper and burnished brass, to the workmanship that includes handhammering. And, there is more. The state-of-the-art technology beneath the classic look of Restart metal kitchens. Restart Cucine, eskitilmiş pirinç dökme, eskitilmiş bakır ve parlatılmış pirinç gibi malzemelerden ve elle dövme gibi işçiliklerle üretilmiş. Dahası da var. Restart metal mutfakların klasik görünümünün altında en son teknoloji ürünler yatıyor.
Juicy Salif The Juicy Salif, designed by Philippe Starck in 1990. This design is considered an icon of industrial design that has been displayed in New York’s MoMa. Philippe Starck tarafından 1990 yılında tasarlanan “Juicy Salif” New York MoMa’da sergileniyor ve endüstiyel tasarımın simgelerinden biri olarak kabul ediliyor.
Mysqueeze Roland Kreiter’s award winning 3D juicer design: mysqueeze. Kreiter won the “Pure Creativity” award with this juicer. Roland Kreiter’in ödüllü 3D narenciye sıkacağı tasarımı: mysqueeze. Kreiter bu tasarımıyla “Pure Creativity” ödülünü kazanmış.
52
RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
♦
EDITOR’S CHOICE
EDİTÖR’ÜN SEÇİMİ ♦
FERRARI HYDROPLANE ‘ARNO XI’ DENİZUÇAĞI ‘ARNO XI’ Famous 1953 Ferrari Hydroplane ‘Arno XI’ to be auctioned at RM Auctions’ eagerly-awaited biennial event in Monaco 1953 yapımı Ünlü Ferrari Deniz Uçağı ‘Arno XI’, RM Auctions’ın heyecanla beklenen Monako’daki yılaşırı etkinliğinde açık artırmaya çıkıyor
Surely the most famous and recognizable racing boat on the planet, the Arno XI was developed by Achille Castoldi. Between 1952 and 1953, Castoldi along with Alberto Ascari and Luigi Villoresi convinced Enzo Ferrari to lend his knowledge and technical expertise to develop a machine that could compete against the Guidotti family and their Maserati-powered boats. The result is the phenomenal 600+ horsepower Ferrari 375 twin-supercharged G.P. 52/1 “Nautico” engine. On the 15th of October, 1953 on Lake Iseo, the Arno XI established the world speed record of 241.708 km/h; a record that, in its class, has never been defeated. Subsequently the boat was sold to Eng. Nando dell’Orto who continued to race the Arno XI successfully for another 10 years. Beautifully restored in 1993 the Arno XI is without a doubt an extremely important piece of Ferrari history and, as few can claim, truly one-of-a-kind. Kesinlikle dünya üzerindeki en ünlü ve tanınır yarış teknesi olan Arno XI, Achille Castoldi tarafından yapıldı. 1952 ve 1953 yılları arasında Castoldi, Alberto Ascari ve Luigi Villoresi ile bir araya geldiler. Amaçları, Guidotti ailesi ve onların Maserati motorlu tekneleriyle yarışabilecek bir makine geliştirmesi için bilgisi ve teknik uzmanlığıyla Enzo Ferrari’yi onlara yardım etmesi konusunda ikna etmekti. Bu işbirliğinin sonucunda, harikulade 600+ beygirgücünde Ferrari 375 ikiz-süper şarjlı G.P. 52/1 “Nautico” motor ortaya çıktı. 15 Ekim 1953’te, Iseo Gölü’nde, Arno XI saatte 241.708 kilometrelik bir hızla dünya hız rekorunu kırdı; öyle bir rekor ki kendi sınıfında şu ana kadar asla geçilemedi. Daha sonra tekne, Eng. Nando dell’Orto’ya satıldı ve o da bir on yıl daha Arno XI ile başarıyla yarışmaya devam etti. 1993 yılında son derece şık bir şekilde restore edilen ve çok az kişinin sahip olabileceği, türünün tek örneği Arno XI, şüphesiz Ferrari tarihinin çok önemli bir parçası. Photo Credit: Silvano Maggi ©Courtesy of RM Auctions
54
RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
♦
EDITOR’S CHOICE
Visconti
V D
“For Prince Albert’s Wedding…” On this joyous occasion and in a tradition of solidarity, generosity and sharing so characteristic of the Grimaldi dynasty, the Princely couple has agreed to the release of a special edition limited to 388 pieces of a pen designed and hand-made by Visconti workshops in Florence, Italy, and that profits from the subscription shall be donated to a Monegasque charity chosen by the newlyweds. “Prens Albert’in düğünü anısına…” Grimaldi hanedanının karakteristik paylaşımcılık, cömertlik ve dayanışmacılık geleneklerinin sembolü olarak, Floransa Visconti atölyeleri soylu çiftin en güzel günlerinin anısına kendi tasarımları olan, 388 adet ile sınırlı, özel ve sadece el yapımı işçilik ile üretilecek bir hatıra seri yapmaya karar verdi. Özel sipariş ile dağıtımı gerçekleşecek bu serinin tüm geliri, yeni evliler tarafından seçilen hayır kurumuna verilecek.
Diamante The only pen in the world known to contain over 30 carats of diamonds, this masterpiece is created by Aurora, the oldest and most prestigious fountain pen manufacturer in Italy. An exquisite diamond cabochon crowns nearly two thousand “4 C” certified De Beers diamonds on a two hectogram solid platinum barrel with a two-tone, rhodium-treated, 18KT solid gold nib, creating what may well be the most exclusive, valuable writing instrument available in the world. Dünya üzerinde 30 karattan fazla elmas taşıyan tek kalem olan bu şaheser, İtalya’daki en eski ve en prestijli dolmakalem üreticilerinden biri olan Aurora’nın eseri. Eşsiz bir elmas kaboşon, iki yüz gramlık solid bir platin üzerindeki yaklaşık iki bin adet 4 C sertifikalı De Beers elmaslarını taçlandırıyor. İki renkte olan 18 karatlık altın ucuyla kalem, dünya üzerindeki en eşsiz ve değerli yazı araçlarından biri olarak sayılabilir.
56
RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
EDİTÖR’ÜN SEÇİMİ ♦
“ Special Editions Cape Horn 5 Minute Repeater Limited Edition of 30 pieces Worldwide�
♦
EDITOR'S CHOICE
EDİTÖRÜN SEÇİMİ ♦
The delicate masterwork, sophistication of styles and high quality of productsare the primary factors that stipulated the success. Coleccion Alexandra S.L. is one of the leading Spanish companies that produce high-class furniture. The history of Coleccion Alexandra began approximately thirty five years ago when María José Guinot established her first furniture and décor store and named it “Alexandra”. At present COLECCION ALEXANDRA factory is acknowledged all over the world and has extensive experience in furniture and interior décor production and supplies its furniture to embassies and palaces all over the world. Fabric shades, non-traditional ornaments, unusual shapes and of course the opulence of furnishings distinguishes the company amongst many other competitors on the world market. Coleccion Alexandra – is a name of production style created at the factory and which undoubtedly attracts attention. This is testified by numerous projects developed and realized by designers of Coleccion Alexandra. Almost every year the company opens new stores that present furniture and accessories made by Coleccion Alexandra. 2005 was remarked by establishment of the showroom “Coleccion Alexandra Central Asia” in Kazakhstan that features furniture and accessories and where Madame Maria Jose Guinot added her Spanish color and chic so characteristic to her. “Coleccion Alexandra” brand is being known on the Kazakhstan market for about 7 years and it is popular among its admirers who appreciate high quality and luxury. Every item produced by the factory no matter if it is console or a sofa are full of beauty and uniqueness since they are hand made by the craftsmen of the factory. Besides the furniture “Coleccion Alexandra” offers variety of handmade accessories made by well-known Spanish and Italian companies and anyone can find interesting items for home and office.
The furniture of Coleccion Alexandra adds a touch of epatage and provocasy to the boring and ordinary interior. 58
RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
Coleccion Alexandra – является одной из ведущих испанских компаний, производящей мебель высокого уровня. Тончайшая работа мастеров, изысканность в стилях и высокое качество продукции - вот истинная причина успеха. Мебель Coleccion Alexandra способна добавить немного эпатажа и хулиганских ноток в скучный неброский интерьер. История компании Coleccion Alexandra началась около тридцати пяти лет назад, когда Мария Хосе Гино создала свой первый магазин мебели и предметов декора и назвала его «Alexandra». Ныне фабрика COLECCION ALEXANDRA признана во всем мире и уже имеет огромный опыт в производстве мебели и предметов декора, поставляя мебель в посольства и дворцы по всему миру. Тканевые акценты, нетрадиционные орнаменты, необычные формы и, конечно, роскошь отделки выделяют компанию среди её многих конкурентов. Coleccion Alexandra — это название стиля продукции производимой на этой фабрике, который, несомненно, приковывает внимание. Свидетельством этого являются многочисленные проекты, разработанные и воплощенные, в жизнь, дизайнерами фабрики. Почти каждый год компания открывает новые магазины представляющие мебель или аксессуары от Coleccion Alexandra. В 2005г. в Казахстане открылся шоу – рум мебели и аксессуаров “Coleccion Alexandra Central Asia”, в который Мария Хосе Гино привнесла свой неповторимый испанский колорит и шик, присущий только ей. На рынке Казахстана бренд «Coleccion Alexandra» известен около 7 лет, но уже успел завоевать своих поклонников среди тех, кто ценит высокое качество и роскошь. Каждое изделие этой фабрики будь то консоль или софа, несут в себе красоту и неповторимость, ведь они изготавливаются вручную мастерами фабрики. Кроме мебели салон “Coleccion Alexandra” предлагает большой выбор аксессуаров ручной работы известных испанских и итальянских компаний, здесь каждый найдет интересные предметы для дома и офиса.
Салон Элитной Мебели Coleccion Alexandra
C o l e c c i o n A l e x a n d r a C e n t r a l A s i a 2 5 , A l - F a r a b i A v e n u e , m i c r o d i s t r i c t S a m a l – 3 A l m a t y c i t y , T h e R e p u b l i c o f K a z a k h s t a n T e l : + 7 ( 7 2 7 ) 2 5 8 4 4 6 1 F a x : + 7 ( 7 2 7 ) 2 5 8 4 4 6 3 E - m a i l : a l e x c o l e c c i o n @ m a i l . r u
K h a n S h a t y r E C , 1 1 3 b o u t i q u e 3 7 , T u r a n A v e n u e , A s t a n a c i t y , T h e R e p u b l i c o f K a z a k h s t a n T e l : + 7 ( 7 1 7 2 ) 5 7 7 9 3 3 E - m a i l : a l e x c o l e c c i o n _ a s t a n a @ m a i l . r u
г. Алматы, мкр. Самал-3 д.25 тел.: 8 (727) 2584461 факс: 8 (727) 2584463 E - m a i l : a l e x c o l e c c i o n @ m a i l . r u
K h a n S h a t y r E C , 1 1 3 b o u t i q u e 3 7 , T u r a n A v e n u e , A s t a n a c i t y , T h e R e p u b l i c o f K a z a k h s t a n T e l : + 7 ( 7 1 7 2 ) 5 7 7 9 3 3 E - m a i l : a l e x c o l e c c i o n _ a s t a n a @ m a i l . r u
A Grand Prix in
MONACO? What a funny idea to organize a race in a country as confined as Monaco!
Who had this crazy idea?
Monako’da bir Grand Prix mi? Monako kadar sınırlı bir ülkede yarış organize etmek ne komik bir fikir!
Peki, bu çılgın fikir kime ait?
“
Never mind, next year an international race will be organized in Monaco!
On 26th August 1890, an association named the SPORT VELOCIPEDIQUE MONEGASQUE was create regrouping people keen on bicycles, then called velocipedes. Upon the arrival of motor vehicles, this association became the SPORT AUTOMOBILE et VELOCIPEDIQUE MONEGASQUE, in 1907. The 1st Monte-Carlo Rally took place on 21st January 1911. On 29th March 1925, during the annual general meeting of the club, a new name was decided: AUTOMOBILE CLUB DE MONACO, the “ACM”.
”
26 Ağustos 1890 tarihinde, velespit adı verilen bisikletleri sevenler tarafından SPORT VELOCIPEDIQUE MONEGASQUE adında bir organizasyon kurulur. Motorlu taşıtların gelmesiyle, 1907 yılında organizasyonun adı SPORT AUTOMOBILE et VELOCIPEDIQUE MONEGASQUE olarak değiştirilir ve ilk Monte-Carlo Rallisi, 21 Ocak 1911 tarihinde gerçekleştirilir. 1925 yılında kulübün yıllık toplantısı sırasında, yeni bir isme ihtiyaç duyulduğuna karar verilir: AUTOMOBILE CLUB DE MONACO, yani “ACM”.
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE
61
♦
“
FROM PAST TO PRESENT
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ♦
Merak etmeyin! Önümüzdeki sene Monako'da uluslararası bir yarış düzenlenecek.
”
T
he President, Alexandre Noghes, wanted the newly formed ACM to become a member of the prestigious organization “Association Internationale des Automobiles Club Réunis”. (The AIACR, later became the Fédération Internationale de l’Automobile, the FIA.) Antony NOGHES, the son, Commissaire Général of the ACM, having organised the Monte-Carlo Rally, the “concours d’élégance” in Monaco, the “Mont Agel Hill Climb” and the “Semaine de l’Automobile de Monaco”, went to Paris to apply and plead for the admission of the Club to the AIACR. Unfortunately, the 33 country members rejected the admission of the Automobile Club of Monaco, in spite of the prestigious motor sport events organized, explaining that none were running entirely with-in the territory of the Principality of Monaco. Antony Noghes, upset, cut to the quick, and pronounced, much without thinking, and to the surprise of the members of the prestigious general meeting: “never mind, next year an international race will be organized within the territory of Monaco!” This idea caused a stir and appeared extravagant to the members, and to himself, somewhat… but still!
62
RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
Başkan Alexandre Noghes, yeni ACM’nin saygın organizasyon “Association Internationale des Automobiles Club Réunis”nin üyesi olmasını istiyordu. (AIACR daha sonra FIA adıyla bilinen Fédération Internationale de l’Automobile olarak isim değiştirmiştir.) Monte-Carlo rallisi, Monako’da “concours d’élégance” (Zarafet Yarışması), Mont Agel Tepe Tırmanışı ve Semaine de l’Automobile de Monaco’yu (Monako Otomobil Haftası) düzenleyen oğlu Antony Noghes, kulübün AIACR’a katılımı için başvurmak üzere Paris’e gitti. Ne yazık ki, saygın motor sporu etkinlikleri düzenlemiş olmasına rağmen 33 üye ülke, ACM’nin başvurusunu reddetti ve bu etkinliklerin hiçbirinin tamamen Monako Prensliği bölgesinde yapılmamış olmasını sebep olarak gösterdi. Üzgün Antony Noghes, üzerinde fazla düşünmeden verdiği ve genel kurul toplantısının üyelerini şaşkına düşüren kararı açıkladı: “O halde, biz de seneye Monako sınırlarında organize edilecek uluslararası bir yarış düzenleyeceğiz!” Bu fikir, telaşa neden oldu ve üyeler arasında -biraz da kendisi tarafından- aşırılıkla karşılandı…
♦
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ♦
FROM PAST TO PRESENT
© Photo JM FOLLETE
The streets of Monaco, with many elevation changes and tight corners as well as a tunnel, are one of the most demanding tracks in Formula One.
© Photo JM FOLLETE
Therefore, one morning, at the crack of dawn, Antony Noghes set off on foot around the circuit. He started at Boulevard Albert 1er (the current starting area), continuing up Beau Rivage to the Place du Casino (Camembert), down the Spelugues, past the Mirabeau corner, the Monte-Carlo train station, then Portier, through the Tir aux Pigeons tunnel, along Boulevard Louis II, Quai de Plaisance, and so on… One obstruction was immediately apparent - the stairs linking Place Sainte Devote with the sea front, where the tobacconists were located. That did not deter him. Anthony Noghes did away with this “obstacle” and so the circuit continued its way along the quayside, past the gasometers and on to the finish line on Boulevard Albert 1er. On 13th October 1928, the Automobile Club de Monaco became the 34th country to be admitted as a member of the AIACR, under the condition that the race announced would take place.
64
RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
Bir sabah, günün ilk ışıkları görünürken, Antony Noghes yaya olarak şimdiki bilinen rotada ilerlemeye başladı. Şu anki başlangıç alanı olan Boulevard Albert 1er’den başlayarak Beau Rivage’e oradan Place du Casino’ya (Camembert) çıktı ve Spelugues’den indi. Mirabeau köşesini geçerek Monte-Carlo tren istasyonuna sonra da Portier’e vardı. Tir aux Pigeons tünelinden geçerek, Boulevard Louis II, Quai de Plaisance boyunca yürümeye devam etti. İlk engel hemen kendisini gösterdi: Place Sainte Devote’u tütüncülerin olduğu deniz kenarıyla bağlayan merdivenler. Bu engel onu caydıramadı. “Engeli” ortadan kaldırdı böylece pist rıhtım boyunca devam etti ve gazometreleri geçerek Boulevard Albert 1er’de sona erdi. 13 Ekim 1928 tarihinde, duyurulan yarışın düzenlenmesi koşuluyla Automobile Club de Monaco, AIACR’ın 34. üye ülkesi olarak kabul edildi.
LYDION PREMIUM · RIXOS PREMIUM BELEK CLUB HOTEL · BELEK-SERIK · ANTALYA LYDION TEKIROVA · RIXOS TEKIROVA · TEKIROVA-KEMER · ANTALYA LYDION SUNGATE · SUNGATE HOTEL · ÇIFTEÇESMELER MEVKII BELDIBI · KEMER · ANTALYA LYDION BODRUM · RIXOS CLUB HOTEL ·ZEYTINLIKAHVE MEVKII KIZILAĞAÇKÖYÜ · BODRUM · MUĞLA
♦
FROM PAST TO PRESENT
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ♦
A dream became a reality. Bir rüya işte böyle gerçek oldu.
It was 82 years ago, on Sunday 14th April 1929, under spring sunshine, H.S.H. Prince Pierre of Monaco, grandfather of H.S.H. Prince Rainier III, formally opened the circuit of the 1st Grand Prix de Monaco driving a VOISIN. At 13 h 30, 16 competitors, representing 7 countries and 6 makes of cars, started the Grand Prix, on the original circuit that has hardly changed to this day. Three hours, 56 minutes and 11 seconds later, the 100 laps were accomplished at an average speed of 80,194 km/h. H.S.H. Prince Louis II, the Sovereign Prince of Monaco, awarded a cup to the winner Englishman William GROVER, competing under the pseudonym “Williams” driving a 2,3 liters supercharged BUGATTI 35. This year’s Monaco Grand Prix F1, under spring sunshine, will be organized between 24.05.2012 – 27.05.2012 following Grand Prix de Monaco Historique between 11.05.2012 – 13.05.2012.
66
RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
14 Nisan 1929 tarihinde, 83 yıl önce, bahar güneşinin altında, Majesteleri Monako Prensi Pierre, büyükbabası Majesteleri Prens Rainier III, resmi olarak 1. Grand Prix de Monaco pistini bir VOISIN kullanarak açtı. Saat 13:30’da 7 ülke ve 6 model arabayı temsil eden 16 yarışmacı günümüzde neredeyse hiç değişmemiş orijinal yarış pistinde Grand Prix’e başladı. Üç saat 56 dakika ve 11 saniye sonra 100 etap, saatte 80,194 km’lik ortalama bir hızla tamamlandı. Majesteleri Monako Prensi Louis II, yarışın birincisi İngiliz William Grover’ın kupasını verdi. Grover, 2,3 litrelik güçlendirilmiş bir BUGATTI 35’i “Williams” rumuzuyla kullanmıştı. Bu senenin Monako Grand Prix F1 yarışı, 11.05.2012 – 13..05.2012 tarihlerindeki Grand Prix de Monaco Historique’i takiben 24.05.2012 – 27.05.2012 tarihleri arasında yine bir bahar güneşi altında düzenlenecek.
♦
EVENT
ETKİNLİK ♦
The84th
ACADEMY
AWARDS 84. Oscar Ödül Töreni
t
he 84th Academy Awards ceremony was held on February 26. In addition to highlighting the best in the film industry, the Oscars featured the year’s biggest and most glamorous star parade as usual and the red carpet moments are to be remembered along with the fascinating award ceremony.
26 Şubat’ta gerçekleşen 84. Oscar Ödül Töreni muhteşem bir seremoni ile yılın en iyi filmlerini ödüllendirmenin yanı sıra yılın en görkemli kırmızı halılarından birine de ev sahipliği yaptı.
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE
69
♦
EVENT
ETKİNLİK ♦
“The Artist” and “Hugo” each won five awards, with The Artist winning Best Picture and its star Jean Dujardin winning Best Actor. The Iron Lady won two awards, including Best Actress for Meryl Streep. En İyi Film ve Jean Dujardin ile En İyi Erkek Oyuncu ödüllerini alan “The Artist” ve “Hugo” beşer ödülle törenden ayrıldılar. “The Iron Lady” ise Meryl Streep’in En İyi Kadın Oyuncu ödülü ile beraber iki ödül kazandı.
George Clooney in Giorgio Armani and Stacey Keibler in Marchesa 70
RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
♦
“The Artist,” a blackand-white silent romance depicting Hollywood’s formative era, won the best picture award, directing honors for Michel Hazanavicius, the lead actor award for Jean Dujardin and trophies for costume design and score. It is the first French film to win Best Picture and 1929 Academy Awards ceremony was the last time the jury had honored a silent film as best picture, when the group named the World War I fighter pilot tale “Wings,” as best picture. Martin Scorsese’s 3-D family film “Hugo” was another success with five awards. All the wins for “Hugo,” whose story revolves around an orphan and the pioneering director Georges Méliès, came in technical categories.
EVENT
ETKİNLİK ♦
Siyah-beyaz bir sessiz film olan ve Hollywood’un ilk dönemlerini anlatan “The Artist” En İyi Film, En iyi Yönetmen (Michel Hazanavicius), En İyi Erkek Oyuncu (Jean Dujardin), En İyi Kostüm Tasarımı ve En İyi Müzik dallarında Oscar ödülü aldı. Bir sessiz filmin ödül aldığı son tören 1929 Oscar Töreniydi ve ödül alan “Wings” bir 1. Dünya Savaşı pilotunun hikayesini anlatıyordu. Martin Scorsese’nin 3D filmi “Hugo” ise yine beş ödülle törenin en çok ödül alanlarından biri oldu. Bir yetimin ve öncü yönetmenlerden Georges Méliès’in hayatını anlatan “Hugo” filminin ödülleri teknik kategorilerden geldi.
Penelope Cruz in Armani
Angelina Jolie in Versace
72
RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
♦
EVENT
ETKİNLİK ♦
WINNERS / KAZANANLAR Best Picture: “The Artist” Best Actress: Meryl Streep, “The Iron Lady” Best Actor: Jean Dujardin, “The Artist” Best Director: Michel Hazanavicius, “The Artist” Best Animated Short: “The Fantastic Flying Books Of Mr. Morris Lessmore” Best Documentary Short: “Saving Face” Best Live Action Short: “The Shore” Best Original Screenplay: Woody Allen, “Midnight in Paris” Best Adapted Screenplay: Alexander Payne, Nat Faxon & Jim Rash, “The Descendants” Best Original Song: Bret McKenzie, “Man or Muppet” Best Original Score: Ludovic Bource, “The Artist” Best Supporting Actor: Christopher Plummer, “Beginners” Best Visual Effects: “Hugo” Best Animated Feature: “Rango” Best Documentary: “Undefeated” Best Sound Mixing: Tom Fleischman & John Midgley, “Hugo” Best Sound Editing: Phillip Stockton & Eugene Gearty, “Hugo” Best Editing: Kirk Baxter and Angus Wall, “The Girl With the Dragon Tattoo” Best Supporting Actress: Octavia Spencer, “The Help” Best Foreign Language Film: “A Separation” Best Makeup: Mark Coulier & J. Roy Helland, “The Iron Lady” Best Costume Design: Mark Bridges, “The Artist” Best Cinematography: Robert Richardson, “Hugo” Best Art Direction: Dante Ferretti & Francesca Lo Schavo, “Hugo”
Gwyneth Paltrow in Tom Ford
Milla Jovovich in Elie Saab 74
RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
En iyi film Ödülü: “The Artist” En İyi Kadın Oyuncu: Meryl Streep “The Iron Lady” En İyi Erkek Oyuncu: Jean Dujardin “The Artist” En İyi Yönetmen: Michel Hazanavicius “The Artist” En İyi Kısa Animasyon: “The Fantastic Flying Books of Mr. Morris Lessmore” En İyi Kısa Metraj Belgesel: “Saving Face” En İyi Kısa Film: “The Shore” En İyi Orijinal Senaryo: Woody Allen ‘’Midnight in Paris’’ En İyi Uyarlama Senaryo: Alexander Payne ve Nat Faxon & Jim Rash “The Descendants” En İyi Şarkı: Man or Muppet ‘’The Muppets’’ En İyi Müzik: “The Artist” Ludovic Bource En İyi Yard. Erkek Oyuncu: Christopher Plummer ‘’Beginners’’ En İyi Görsel Efekt: “Hugo” En İyi Animasyon: “Rango” Gore Verbinski En İyi Uzun Metraj Belgesel: “Undefeated” En İyi Ses Kurgusu: “Hugo” Philip Stockton, Eugene Gearty En İyi Ses Miksajı: ”Hugo” Tom Fleischman, John Midgley En İyi Kurgu: “The Girl With The Dragon Tattoo” Angus Wall, Kirk Baxter En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Octavia Spencer “The Help” En İyi Yabancı Film: Jodaeiye Nader az Simin (A Separation) Asghar Farhadi (Iran) En İyi Makyaj: “The Iron Lady” Mark Coulier, J. Roy Helland En İyi Kostüm Tasarımı: “The Artist” Mark Bridges En İyi Görüntü Yönetmeni: “Hugo” Robert Richardson En İyi Sanat Yönetmeni: “Hugo” Dante Ferretti, Francesca Lo Schiavo
♦
INTERVIEW
SÖYLEŞİ ♦
PORSCHE DESIGN STUDIO TURKEY WE SPOKE WITH BAHMAN BAYAT AND DEVRİM POYRAZ, THE RESPRESENTATIVES OF PORSCHE DESIGN STUDIO TURKEY, ABOUT THEIR PROJECTS AND WORKS. PORSCHE DESIGN STUDIO TÜRKİYE TEMSİLCİLERİ BAHMAN BAYAT VE DEVRİM POYRAZ İLE PORSCHE DESIGN STUDIO VE TÜRKİYE'DEKİ ÇALIŞMALARI İLE İLGİLİ SOHBET ETTİK. INTERVIEW / SÖYLEŞİ: DERYA DOKUMACI
Mr. Bayat, how did you meet Porsche Design Studio and what kind of a structure do you have in Turkey? I've been working as the Turkey and Iran representative for Porsche Design Studio since 2006. Additionally, along with my partner Devrim Poyraz, I'm also the regional representative for the mega yacht company Royal Falcon Fleet. Our meeting the Porsche Design Studio is due to Mr. Devrim's desire to enter the boat manufacturing industry. We were utilizing our networks to research the world's leading design studios when we came across them. Through developing our communication with Porsche Design Studio we have signed an exclusive agreement to be the Turkish representatives, which has huge potential in terms of industrial and architectural design. What is your role in the Turkish segment of Porsche Design Studio and what are the characteristics of the firms that you work with? To date, we have been operating in a broad spectrum of projects for Porsche Design Studio in Turkey, such as developing special collections for different cultures, regional sales of mega yachts, and a wide range of design consultations for high-rise buildings. We have found that the most important factor behind these opportunities is that Turkish people and companies always work extremely hard to improve and to become a global brand. We are working hard to merge these opportunities with the success of a global giant like Porsche Design Studio, and thus aim to help more and more Turkish brands emerge to the league of the world's leading companies. 76
RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
Bahman Bey, Porsche Design Studio ile tanışmanız nasıl oldu ve Türkiye'de nasıl bir yapınız var? 2006 senesinden bu yana Porsche Design Studio’da Türkiye ve İran temsilcisi olarak çalışmaktayım. Porsche Design Studio’nun yanı sıra tasarımları yine firmamız tarafından verilmiş olan Royal Falcon Fleet mega yat firmasının da bölgesel temsilciliğini ortağım Devrim Poyraz Bey ile beraber yapmaktayız. Porsche Design Studio ile tanışmamız Devrim Bey’in tekne imalatı sektörüne girmek istemesi ve yakın çevremiz ile birlikte dünyanın önde gelen tasarım stüdyolarını araştırmamız sayesinde oldu. Bu sayede Porsche Design Studio ile iletişimimizi kuvvetlendirerek endüstriyel ve mimari tasarımlar konusunda dev bir potansiyele sahip Türkiye temsilciliği için özel bir anlaşma imzaladık. Porsche Design Studio Türkiye ayağındaki rolünüz nedir, ve firmanın Türkiye'de beraber çalıştığı firmaların özellikleri neler? Bugüne kadar Porsche Design Studio ile farklı kültürlere özel koleksiyonlar geliştirmekten, mega yatların bölgesel satışı ve yüksek bina projelerine verilecek tasarım danışmanlıklarına varan geniş bir yelpazede faaliyet göstermekteyiz. Bizim bu fırsatı bulmamızda en önemli etken hiç şüphesiz Türk insanının ve firmalarımızın her zaman daha iyi olmaya ve dünya markası haline gelmeye yönelik azimli çalışmaları ve başarılarıdır. Bizler bu imkanları Porsche Design Studio gibi bir dünya devi ile buluşturarak ülkemizde yapacağımız çalışmaların neticesinde hep daha fazla Türk markasının dünyanın en iyileri ligine çıkmasını hedeflemekteyiz.
♦
INTERVIEW
SÖYLEŞİ ♦
O
UR GOAL IS TO CREATE THE PROPER FOUNDATION GROUNDS FOR INCREASED COOPERATION BETWEEN PORSCHE DESIGN AND ROYAL FALCON IN TURKEY.
Gündemdeki projelerinizden, kısa ve uzun vadeli hedeflerinizden bahseder misiniz? Koleksiyon Mobilya firması ile çalışmaya başladığımız Türkiye mobilya sektöründe banyo kategorisinde de bir kontratı yakın zamanda duyurmayı hedefliyoruz. Bunun yanı sıra Istanbul'un yeni lüks gozdelerinden İstinye semtinde “interior design by Porsche Design Studio” ibaresi ile hayata geçecek olan çok özel bir butik proje hazırlıyoruz. Projenin 2013 sonunda teslim edilmesi hedefleniyor ve boğaz manzaralı 100m2'den başlayan daireler bulunuyor. Bu proje Türkiye'de Gayrimenkul sektöründeki uzun vadeli iş planımızın ilk adımı olacak. 2012 sonuna doğru Türkiye'deki ilk Porsche Design Store’u Istanbul'da açmak için çalışmalarımız devam ediyor. Lokasyon olarak en güçlü adayı Nişantaşı semti olarak belirtebilirim. Bu mağaza ile Porsche Design markasının ve ürünlerinin takipçilerine Türkiye'de özledikleri imkanı vermiş olacagız. Could you tell us about your current projects and the short- and long-term plans with your company? In the furniture field we have started working with Koleksiyon Furniture, and we also plan to announce a new contract in the bath category soon. In addition to that we are also preparing a special boutique project in Istinye, one of the favorite luxury districts of Istanbul. The project will be named "Interior design by Porsche Design Studio" and it is planned to be delivered at the end of 2013. This project, with 100m2 apartments overlooking the Bosphorous, will be our first step into our long-term plan of entering the real estate sector. We are also working on the opening of the first Porsche Design Store in Turkey towards the end of 2012. Nişantaşı is the strongest candidate in terms of location. With this store we are going to provide the followers of the Porsche Design Studio brand and products the opportunity to visit a store in Turkey. Mr. Poyraz, we know that you have a special interest in luxury yachts. What started your passion? What is the current position of Porsche Design Studio Turkey in terms of mega yachts? I'm a businessman who likes to use high technology in the factory and who wants to produce high technology products. That is the reason why I love luxury yachts. I really believe that Turkish companies are capable of high quality work, and I would like to prove that. One of our mediumterm goals is to bring the production of Royal Falcon Fleet mega yachts and speed boats to Turkey. In this way we will be adding the production of the world's largest mega yacht fleet to the many successful boats manufactured in our country's shipyards. This project has created a large interest since it was revealed that 100 mega yachts of all sizes, with a minimum of 42 meters of length, would be produced. Our goal is to create the proper foundation grounds for increased cooperation between Porsche Design and Royal Falcon in Turkey.
Devrim Bey, sizin özellikle lüks yatlar konusuna özel ilgi duyduğunuzu biliyoruz. Bu ilgi nasıl başladı sormak istiyorum. Aynı zamanda Porsche Design Studio’nun mega yatlarla ilgili geldiği noktayı bizimle paylaşır mısınız? Ben yüksek teknolijiyi fabrikamda kullanmayı ve ürettiğim ürünlerin de yüksek teknolojili ürünler olmasını isteyen bir iş adamayım. Lüks yat işine de bu yüzden ilgi duymaktayım. Türk insanın kaliteli işler yapabileceğine yürekten inanıyorum ve bunu kanıtlamak istiyorum. Porsche Design tasarımlı Royal Falcon Fleet mega yatları ve sürat tekneleri için orta vadedeki hedefimiz imalatı Türkiye'ye getirmektir. Bu sayede ülkemiz tersanelerinden çıkmış ve ses getirmiş pek çok tekne projesine dünyanın en büyük mega yat filosunun imalatını ekleyeceğiz. Bugün Royal Falcon Fleet Porsche Design markanın en büyük ve önemli projesi sayılmaktadır. 100 adet üretilecek 42 metreden başlayan boylardaki mega yatlar açıklandığı ilk günden beri büyük ilgi çekmektedir.Amacımiz Royal Falcon ve Porsche Design işbirliği olan bu projenin Türkiye'den yükselmesine uygun zemini oluşturmaktır.
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE
77
♦
INTERVIEW
SÖYLEŞİ ♦
T
HE FOUNDER OF PORSCHE DESIGN STUDIO, FERDINAND ALEXANDER PORSCHE HAS DESIGNED THE FAMOUS 1963 PORSCHE 911. PORSCHE DESIGN STUDIO'NUN KURUCUSU FERDINAND ALEXANDER PORSCHE, EFSANEVİ 1963 MODEL PORSCHE 911'İN TASARIMCISIDIR.
Looking ahead, what are the developments we may see from Porsche Design Studio Turkey regarding shipping and mega yachts? The sale of Porsche Design Royal Falcon Fire speed boats priced at €270.000 are still ongoing. The design process of the new series of this special boat, which was produced with only 14 units, is also continuing. We are preparing a private invitation for a special group from Turkey to our shipyard in Stockholm, Sweden, for an introduction to the first model of the mega yacht project. This model, the RFF135, will be priced at €35,000,000. We will begin contacting various hotel groups and entertainment companies about the newer and bigger version of the Catwalk riverboat, which is designed in Germany by Porsche Design Studio. The Catwalk Ocean Club 55m will be a luxury entertainment boat that is designed by the Studio and will operate in the Turkish seas for the next 8 years. The process of developing this project will continue under our leadership.
Önümüzdeki dönemlerde, denizcilik ve mega yatlarla ilgili olarak Porsche Design Studio Türkiye'de ne gibi gelişmeler göreceğiz? €270.000 satış fiyatı ile sundugumuz Porsche Design Royal Falcon Fire sürat teknelerinin satışı halen devam ediyor. Yalnızca 14 adet üretilmiş olan bu özel teknenin yeni serisi için de tasarım süreci devam ediyor. €35.000.000 satış fiyatı ile sunulacak olan mega yat projesinin ilk modeli RFF135 için de Türkiye'den çok özel bir gruba yakın zamanda İsveç Stokholm'de bulunan tersanemizde özel bir tanıtım daveti hazırlıyoruz. Almanya'da yapılmış olan Porsche Design Studio tasarımlı Catwalk nehir teknesinin yenisi ve daha büyük projesi olan etkinlik gemisi Catwalk Ocean Club için de farklı otel grupları ve eğlence sektöründeki firmalar ile görüşmeye başlayacağız. Catwalk Ocean Club 55m Porsche Design Studio tarafından tasarlanan lüks bir etkinlik gemisi olacak. Önümüzdeki 8 sene Türkiye denizlerinde faaliyet gösterecek. Bu projenin de geliştirme sureci yine bizim liderliğimizde devam ediyor.
You have achieved many successful projects both in Turkey and around the world, and Porsche Design Studio is known for its wide range of designs. Are you planning on cooperating with Porsche Design Studio in order to produce custom armatures? We care about the high technology on our products in order to place our company into a competitive level in the world market. Soon we are going to introduce new armatures designed by us within a process of 2 years, and we are currently promoting the designs at the national and international fairs. This product will be followed by our new project in which we will be working together with Porsche Design Studio to design custom armatures. We are hoping to make the agreement within 2012.
2D markanızla, aydınlatma alanında Türkiye ve dünyada birçok başarılı projeye imza attınız. Aynı şekilde Porsche Design Studio geniş yelpazede ürünler tasarlamakta. Yakın vadede Porsche Design Studio ile beraber özel tasarım armatürler üretme planınız var mı? 2D markasının Dünya pazarlarında rekabetçi bir seviyeye gelmesi için üreteceğimiz ürünlerin üstün teknoloji ürünler olmasına önem veriyoruz. Bu sene, tasarımı bizim tarafımızdan yapılan ve 2 senelik çalışmaların bir ürünü olan aydınlatma armatürlerini piyasaya süreceğiz. Şu anda ulusal ve uluslararası fuarlarda tanıtımını yapmaktayız. Bunun arkasından vakit geçirmeden Porshe Design Studio ile özel tasarım armatürler için ortak bir çalışma yapacağız. Bunun anlaşmasını 2012 yılı içinde yapmak istiyoruz.
78
RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
♦
INTERIOR
DEKORASYON ♦
SPRING STORIES RIP UP THE RULEBOOK, LET FREEDOM REIGN!
Embracing this era of eclectism and individual style, Roche Bobois 2012 collections explore a mix of aesthetics, blurring the lines of distinction between ‘outdoor’ and ‘indoor’, subtle and statement, gentle and geometric, ‘high tech’ versus ‘low tech’, formal versus relaxed. Fresh ideas are born, new stories are told.
Precision Engineering It’s not actually Swiss, but certainly could be: openly displayed for all to see is the intricate retro-futuristic cog and pulley mechanism that drives the opening and closing of the Astrolab extension leaves. A real jewel! The interior visible mechanism, with its decorative gears gives it an exceptionally expressive nature. Being compulsorily electrical, Astrolab leaves open simultaneously, dicreetly and noise free with a remote control. On the other hand, with the Cinetique sofa, never has a mechanism that allows such precise choice of personal comfort been so discreetly and elegantly integrated. Designed by Sacha Lakic, Cinetique with its beautiful and raised design starts a new era in the ‘Relaxation’ with its new memory positioning control button system that a technology exclusive to Roche Bobois only. Additionally with an integrated USB charger, Cinetique sofa presents an unmatchable relaxation.
80
RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
♦
INTERIOR
DEKORASYON ♦
İLKBAHAR EFSANELERİ KURALLARI UNUTUN, YAŞASIN ÖZGÜRLÜK
Roche Bobois 2012 koleksiyonları çağın eklektik ve özgün stilini kucaklıyor. Estetik anlayışların karışımının keşfi, iç ve dış mekanı ayıran keskin çizgilerin bulanıklığı, hoş ve görkemli, yumuşak ve geometrik, ileri teknolojiye karşı düşük teknoloji, resmiyete karşı rahatlık. Taze fikirler doğuyor, yeni hikayeler anlatılıyor.
Hassas Mühendislik Aslında İsviçreli değil, fakat kesinlikle olabilirdi: Karmaşık, retro fütüristik dişli çarkları ve uzatma eklerinin açılıp kapanmasını sağlayan, makara mekanizmasını gözler önüne seren Astrolab. Gerçek bir mücevher olan bu model, görünebilir mekanizması, dekoratif çarkları ile ayrıcalıklı bir çekiciliğe sahip. Elektrikli ve uzaktan kumanda ile kontrol edilen ekler tamamen sessiz bir şekilde aynı anda açılıp kapanıyor. Diğer yanda Cinetique, bir kanape için görülmemiş kusursuzlukta, gizlilik ve incelikle entegre edilmiş, kişiye özel ayarlı konfora izin veren bir mekanizmalı. Sacha Lakic tasarımı olan Cinetique kanape, yerden yüksek tasarımı, ince ve kolay kullanımlı mekanizması sayesinde ‘Dinlenme’ kavramını farklı bir boyuta taşıyor. İstenilen oturumun belleğe kaydedilmesine izin veren bu rakipsiz mekanizma yalnızca Roche Bobois’ya özel bir sistem. Aynı zamanda USB girişi bulunan Cinetique ayrıcalıklı bir keyif sunuyor.
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE
81
LOS ANGELES TURKISH FILM FESTIVAL
♦
CULTURE & ART
KÜLTÜR & SANAT ♦
The First Los Angeles Turkish Film Festival was held between March 1-4 and in the heart of Hollywood, bringing together a dozen filmmakers from Turkey and industry professionals from the Hollywood film community. Birinci Los Angeles Türk Film Festivali 1-4 Mart 2012 tarihlerinde Hollywood’un göbeğinde, Türkiye’den gelen yönetmenler ve Hollywood’un film sektöründen önemli isimlerin katılımıyla gerçekleşti.
T
he festival was closed on the 4th day with a drama-filled awards show, giving director Nadim Güç, both the Audience and the Best Short award for his film, “Four Walls Sarajevo” about a father and son surviving the hardships of war. The event attended by Turkish and American filmmakers and celebrities brought the four-day festival to an exciting close. Other winners of the night were “Scarecrow” by Adem Demirci and “Milk” by Ayşegül Şahinbozkır, which won Special Jury Prizes.
Festivalin son gününde gerçekleşen heyecan dolu ödül töreninde Nadim Güç’ün bir baba ve oğlunun savaşın zorluklarıyla mücadele edişini anlatan filmi, “Dört Duvar Saraybosna,” hem Seyirci ödülünü hem de En İyi Kısa Film ödülünü aldı. Türk ve Amerikalı sinemaseverler ve ünlülerin katıldığı ödül töreni ile dört gün süren festival coşkuyla sona erdi. Gecenin diğer ödüllü filmleri ise jüri özel ödüllerine layık görülen Adem Demirci’nin “Korkuluk” ve Ayşegül Şahinbozkır’ın “Süt” adlı filmleriydi.
MAJORITY / ÇOĞUNLUK 2010 / 110 min. / 35 mm. CAST AND CREW / KADRO Director- Screenwriter / Yönetmen-Senarist: Seren Yüce Producer / Yapımcı: Sevil Demirci, Önder Çakar Director of Photography / Görüntü Yönetmeni: Barış Özbiçer Cast / Oyuncular: Bartu Küçükçağlayan, Settar Tanrıöğen, Esme Madra, Nihal Koldaş, Erkan Can, Feridun Koç, Mehmet Ünal, Cem Zeynel Kılıç, İlhan Hacıhafızoğlu SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE
83
♦
CULTURE & ART
KÜLTÜR & SANAT ♦
Festival Director, Cenk Ertürk who with his staff and volunteers, made the event possible, thanked all of those who supported the festival, adding, “We hope this will be a festival with a long life and that we will create great events like this in the future.” He talked earlier about his vision for the festival, which took six months to prepare and noted that he was very satisfied with the results in all respects but said he hoped more people would come to watch the films. Ekibi ve gönüllüleriyle LATFF’i organize eden Festival Başkanı Cenk Ertürk, Festivali destekleyen herkese teşekkür etti. “Umarız bu festival uzun soluklu olur ve gelecekte de bunun gibi güzel organizasyonlar oluşturabiliriz.” Festival için olan vizyonundan bahsederken, hazırlıkların altı ay sürdüğünü ve her anlamda sonuçlardan çok memnun kaldığını, yine de daha çok katılımcı olmasını ümit ettiğini söyledi.
SHADOWS and FACES / GÖLGELER ve SURETLER 2011 / 116 min. / DCP CAST AND CREW / KADRO Director- Screenwriter / Yönetmen-Senarist: Derviş Zaim Producer / Yapımcı: Derviş Zaim, Oktay Odabaşı Director of Photography / Görüntü Yönetmeni: Emre Erkmen Cast / Oyuncular: Settar Tanrıöğen, Buğra Gülsoy, Nadi Güler, Ahmet Karabiber, Ekrem Yücelten, Pantelis Antonas, Cihan Tarıman, Cem Yardımcı, Erol Refikoğlu, Osman Alkaş, Popi Avraam, Hazar Ergüçlü, Konstantinos Gavriel 84
RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
♦
CULTURE & ART
KÜLTÜR & SANAT ♦
Ertürk added that it was especially gratifying to host some of the leading directors in Turkish cinema, especially his former teacher Derviş Zaim. “It was an honor to host the feature filmmakers who are the founders of New Turkish Cinema,” Ertürk said, “And I’m happy for the shorts directors who had a chance to meet them and show them their work at this festival.”
HONEY / BAL 2010 / 103 min. / 35 mm. CAST AND CREW / KADRO Director / Yönetmen: Semih Kaplanoğlu Screenwriter / Senarist: Semih Kaplanoğlu, Orçun Köksal Producer / Yapımcı: Kaplan Film Production Director of Photography / Görüntü Yönetmeni: Barış Özbiçer Cast / Oyuncular: Bora Altaş, Erdal Beşikçioğlu, Tülin Özen
Ertürk, Türk sinemasının önde gelen yönetmenlerini, özellikle de eski öğretmeni Derviş Zaim’i, ağırlamanın kendisini şereflendirdiğini söyledi. “Yeni Türk Sineması’nın kurucuları olan uzun metrajlı film yönetmenlerini misafir etmek bizi onurlandırdı,” dedi Ertürk. “Onlarla tanışma ve kendi filmlerini sergileme fırsatı bulan kısa film yönetmenleri adına da çok mutluyum.”
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE
85
An Enchanting Istanbul Journey: Büyüleyici bir İstanbul serüveni:
The Light of Istanbul
The world famous publishing house Assoluine, which has opened its first boutique shop in Istanbul late last year is taking its readers to an enchanting journey with ‘The Light of Istanbul’. The latest in a collection of volumes with Jean-Michel Berts’s atmospheric photographs taken at daybreak, The Light of Istanbul is a magnificent homage to this mysterious and ancient city, capturing its aura of enchantment when the deserted streets and waterways are wrapped in a mystery all their own. İstanbul’daki ilk butik mağazasının kapılarını geçtiğimiz yılsonunda Bebek’te açan dünyaca ünlü yayınevi Assouline, İstanbul’u konu alan kitabı The Light of İstanbul ile okuyucuları büyüleyici bir yolculuğa çıkarıyor. Jean-Michel Berts’in şafak vakti çekilen atmosferik fotoğraflarından oluşan koleksiyonuna en son ilavesi The Light of İstanbul ( İstanbul’un Işığı ), bu gizemli ve antik şehre muhteşem bir hürmet göstergesi. Sessiz sokaklar ve suyolları kendi gizemleriyle örtülüyken şehrin büyüleyici atmosferi yakalanmış. Interview / Söyleşi: İrem Küpeli
♦
INTERVIEW
Following the success of The Light of Paris, The Light of New York, and The Light of Tokyo, lensman Jean-Michel Berts turns his masterful eye to the ancient city of Istanbul. This exotic destination is revealed in Berts’s otherworldly black-and-white photographs, taken at dawn. The city’s renowned landmarks and hidden corners are captured as never before, framed by Berts’s camera obscura. With an evocative text by Alessandra Ricci, the readers will feel an expert view and visual distinction in every page of this masterpiece. Jean-Michel Berts has been a photographer since the age of 16. With his first Rolleiflex camera he became sensitive to the effects of light. Using methods created by Ansel Adams, Berts makes photographs with 10-minute exposures, a technique combining overexposure of the film and underdeveloping of the negative, creating very rich textures. Today Berts enjoys an international reputation and exhibits his work at numerous art fairs around Europe. He has also worked on advertising campaigns for luxury brands such as Lancôme, Dior, Hermès, and Yves Saint Laurent. We asked a few questions to Jean-Michel Berts about the book and Istanbul.
“Jean-Michel Berts is focusing his artistic lens on İstanbul, with a new book that captures Turkish city’s magical, mysterious aura.” A magazine in Singapore
SÖYLEŞİ ♦
The Light of Paris, The Light of New York ve The Light of Tokyo’nun başarısının ardından fotoğrafçı Jean-Michel Berts, usta bakışını İstanbul’un antik şehrine çeviriyor. Bu egzotik şehir, Berts’in şafak vakti çekilmiş doğaüstü gibi duran siyah beyaz fotoğraflarıyla sergileniyor. Şehrin ünlü yerleri ve saklı köşeleri, Berts’in obscura fotoğraf makinesiyle şimdiye kadar hiç görülmemiş bir şekilde karelenmiş. Alessandra Ricci’den harika bir metinle okuyucular, uzman bir bakış ve görsel bir üstünlüğü bu şaheserin her sayfasında hissedecekler. Jean-Michel Berts, 16 yaşından beri fotoğrafla uğraşıyor. İlk Rolleiflex fotoğraf makinesiyle ışık efektlerine hayranlık duymaya başlamış. Ansel Adams’ın yöntemlerini kullanan Berts, fotoğraflarını 10 dakikalık pozlandırma yöntemiyle çekiyor. Bu teknik, filmin fazla pozlandırmasını negatifin az geliştirilmesiyle birleştirerek çok zengin bir yapı ortaya çıkarıyor. Bugün Berts, uluslararası şöhretinin tadını çıkarırken bir yandan da Avrupa’daki pek çok sanat fuarında çalışmalarını sergiliyor. Berts, aynı zamanda Lancôme, Dior, Hermès, and Yves Saint Laurent gibi lüks markaların reklâm kampanyalarında da çalışmış. Kendisine kitap ve İstanbul hakkında birkaç soru sorduk.
“Jean-Michel Berts, bu Türk şehrinin büyülü, gizemli atmosferini yakalayan yeni bir kitapla, sanatsal lensini İstanbul’a odaklıyor.” Singapur’dan bir dergi
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE
87
♦
INTERVIEW
SÖYLEŞİ ♦
Which of the places you photographed in Istanbul are the most interesting, and what did you feel about those places? J.M. Berts: During the 3 weeks that I was in Istanbul, my favorite place was around Galata… the old hotel, commercial buildings and so much different architecture in the same place gave a sensation that you are walking through the history of the town. Prior to “The Light of Istanbul”, you prepared “The Light of…” books for New York, Paris and Tokyo. When you compare Istanbul with those cities, what do you think about Istanbul? J.M. Berts: It is not possible to compare Istanbul with any other cities; it is the only city in which so much history stays around you. It was the first time after I finished a book that I wanted to come back to take more pictures. It’s like I have more to understand, more to feel. It is also the first time that I felt I needed to find a new photographic technique to increase the feeling of the town. If you were to describe Istanbul with a single word, what it would be? J.M. Berts: Istanbul the “Magnificent”
İstanbul’da fotoğrafını çektiğiniz mekânlardan en çok ilginizi çeken yerler nerelerdi ve bu mekânların size hissettirdikleri nelerdi? J.M. Berts: Istanbul’da kaldığım 3 hafta boyunca, gözde mekânım Galata civarı, eski otel, ticari bina ve aynı yerdeki şehrin tarihinin içinde yürüdüğünüz hissini veren pek çok farklı mimariydi. İstanbul’dan önce “The Light of Paris, New York ve Tokyo” kitaplarını hazırladınız. Bu şehirlere kıyasla İstanbul hakkında ne düşünüyorsunuz? J.M. Berts: İstanbul’u başka bir şehirle kıyaslamak imkânsız, etrafınızda tarihi bu kadar çok hissedebildiğiniz tek şehir. İlk defa kitabımı bitirdikten sonra geri gelip daha fazla fotoğraf çekmek istedim; sanki anlayacağım ve hissedeceğim daha çok şey varmış gibi geliyor. Ve yine ilk defa, şehrin duygusunu artırmak için yeni bir fotoğraf tekniği bulma ihtiyacı duydum. Eğer İstanbul’u tek bir kelime ile tarif etmek isteseydiniz, bu ne olurdu? J.M. Berts: “Muhteşem” İstanbul. 88
RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
♦
INTERVIEW
SÖYLEŞİ ♦
The author of the book is Alessandra Ricci, an Italian researcher who is Assistant Professor of Archaeology and History of Art at Koç University in Istanbul. She has lived and worked in Turkey for the last 10 years. As a foreigner who has become a native of Istanbul, Ricci is very capable of revealing the details of this mysterious city in her own way. She kindly answered our questions about the book and Istanbul.
Kitabın yazarı İtalyan araştırmacı Alessandra Ricci, İstanbul’da Koç Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümünde Yardımcı Profesör ve 10 yıldır Türkiye’de yaşıyor. Hem bir yabancı hem de bir İstanbul sakini olan Ricci, bu gizemli şehrin detaylarını kendi yöntemleriyle ortaya çıkarma konusunda çok başarılı. Bizi kırmayarak Kitap ve İstanbul hakkında sorularımızı yanıtladı:
Would you tell us about the Light of Istanbul? Which scenes of Istanbul are in the book? A. Ricci: The Light of Istanbul represents the outcome of a rather unprecedented project for Istanbul. Better explained, the city of Istanbul over the past years has become a real visual icon with a vast amount of books attempting to capture its iconic aspects. In my opinion, The Light of Istanbul stands out among the other projects. Firstly, for the type of image of the city it represents. It focuses on the natural elements, like water, and gives centrality to it. Several photographs are actually taken from the water. It also honors the architecture of the city with renderings of a very wide range of buildings, spaces, and streets. From Ottoman fountains, nineteenth century architecture and gardens to lesser known modern buildings. All of them form the profound “body” of Istanbul and J.M. Berts has captured each one of them in a new way, through a different angle. The book is a journey through the city that presents surprises, like a fountain in Eyup or the Emirgan woods.
Bize The Light of İstanbul kitabından bahseder misiniz? Kitapta İstanbul’un hangi manzaraları yer alıyor? A. Ricci: The Light of İstanbul, İstanbul şehri için hazırlanan çok emsalsiz bir projenin sonucunu temsil ediyor. Açıklamak gerekirse, İstanbul geçtiğimiz yıllarda şehrin ikonik açılarını yakalamaya çalışan birçok kitapta tam bir görsel ikon haline geldi. Bana kalırsa, The Light of Istanbul diğer projeler arasında öne çıkıyor. Öncelikle, şehrin temsil ettiği imaj olarak. Kitap, su gibi doğal öğeler üzerine odaklanıyor ve bu da merkezilik veriyor. Pek çok fotoğraf aslında su üzerindeyken çekildi. Ayrıca, Osmanlı sebillerinden 19. yüzyıl mimarisine, bahçelere ve az bilinen modern yapıları da kapsayarak; binalar, alanlar ve caddelerin geniş bir yelpazesiyle şehrin mimarisine de öncelik tanıyor. Bunların hepsi, İstanbul’un yüzeysel olmayan bedenine şekil veriyor. J.M. Berts her birini farklı bir açıdan fotoğrafladı. Kitap, Eyüp’te bir sebil veya Emirgân korusu gibi harika sürprizler sunan şehir boyunca bir yolculuk.
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE
89
♦
INTERVIEW
What are the impressions of a foreigner at the beginning and after knowing Istanbul? A. Ricci: Istanbul leaves a mark, a strong memory on those who live in it and those who visit it for a brief time. The mark and memory have continuously changed as the city has and continues to change. At the same time, while in Istanbul each person has the opportunity to construct, mold and search his or her own memory and the memories of the city. A strong impression Istanbul conveys is that of dynamism, energy, youth and a desire to move ahead. My first impression when I arrived in Istanbul was that of a city that truly “never sleeps,” with an intensity that I have seen in few other cities. Is there a unique place or tradition peculiar to Istanbul in which you find enjoyable? A. Ricci: One of the most enjoyable and reassuring aspects of Istanbul that I continue to value is its cluster of real neighborhoods and how they manage to survive despite the growth of the city. Neighborhoods have a profound human dimension and represent an oasis in which all of us find refuge and feel comfortable. If you were to describe Istanbul with a single word, what it would be? A. Ricci: An historical palimpsest of memories that should be treasured. I know it is more than a word but Istanbul deserves more.
90
RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
SÖYLEŞİ ♦
İstanbul’da yaşayan bir yabancının ilk izlenimleriyle şehri tanıdıktan sonraki izlenimleri nelerdir? A. Ricci: İstanbul, sakinlerinde ve kısa süreliğine gelen ziyaretçilerinde bir iz, güçlü bir hatıra bırakıyor. Bu iz ve hatıra, şehir değiştikçe değişmiş ve sürekli değişmeye devam ediyor. Dahası, İstanbul’dayken herkes kendi hatırasını ve şehrin hatıralarını kurma, şekillendirme ve arama imkânına da sahip. İstanbul, güçlü bir izlenimi naklediyor; ilerlemek için dinamizm, enerji, gençlik ve tutku izlenimi… İstanbul’a vardığımdaki ilk izlenimim, sadece birkaç şehirde şahit olduğum gerçekten “asla uyumayan” bir şehir olduğunu fark etmem olmuştu. Sadece İstanbul’a özgü olan ve size keyif veren bir yer veya âdet var mı? A. Ricci: Değer vermeye devam ettiğim İstanbul’un en keyif veren ve rahatlatıcı yönlerinden biri gerçek mahalleleri ve şehrin büyümesine rağmen hayatta kalmayı başarmaları. Mahalleler, derin bir insanlık boyutuna sahiptir; hepimizin sığınabileceği ve kendisini rahat hissedebileceği bir vahayı temsil eder. Eğer İstanbul’u tek bir kelime ile tarif etmek isteseydiniz, bu ne olurdu? A. Ricci: Değerinin bilinmesi gereken bir hatıralar palimpsestidir. Palimpsest, tekrar kullanabilmek için üzerindeki yazıların silinebildiği, eski yazıların izleriyle yenilerinin bir araya geldiği bir parşömendir. Biliyorum bu bir kelimeden fazla oldu ama İstanbul daha fazlasını hak ediyor.
The Overhanging Gardens of Asma Bahรงeleri
♦
SIGHTSEEING
ŞEHİR TURU ♦
The town of Vézac in the Dordogne region of France houses one of the world’s most magnificent landscapes, the famed Gardens of Marqueyssac. These stunningly sculptured landscapes wrap around a 17th century chateau that sits perched above the picturesque Dordogne valley. The bubbly, rounded forms of the garden are carefully manicured by active attendants, maintaining a design that was first developed over 300 years ago. Fransa’nın Dordogne bölgesindeki Vézac kasabası, dünyanın en muhteşem manzaralarından birine, ünlü Marqueyssac Bahçeleri’ne ev sahipliği yapıyor. Bu nefes kesen heykelimsi manzara, 17. yüzyıldan kalma ve tablo gibi bir manzaraya sahip Dordogne vadisinin üst kısmına kondurulmuş bir şatoyu çevreliyor. Sürekli çalışan görevliler, ilk defa yaklaşık 300 yıl önce oluşturulmuş bir tasarımı korumak için bahçenin baloncuk gibi yuvarlak formlarını düzenli olarak buduyorlar.
T
he history of Marqueyssac begins in the classical era with Bertrand Vernet of Marqueyssac, who was responsible for the construction of the terraces surrounding the residence. At the beginning of the 19th century, between 1830 and 1840, Julien Bessière, a career military officer, opened the Great Walk for his horse riding and had the chapel built. It will be modified at a later date. However, the main construction of the garden and of walks date from the end of the 19th century. Julien de Cerval inherited the property in 1861, and having a passion for gardens he dedicated the last thirty years of his life to the beautification of Marqueyssac. Captain in the Roman legion of the pontifical Zouaves brought back from Italy a love of gardens. He had the tens of thousands of boxwoods planted that make Marqueyssac Park a veritable folly in garden terms. He transformed the vegetable garden on the Bastion into a pleasure garden.
Marqueyssac tarihi, Bertrand Verned ile klasik dönemde başlıyor. Verned, şatoyu çevreleyen terasları inşa ettiren kişidir. 19. yüzyılın başlarında, 1830 ve 1840 yılları arasında, Julien Bessière adındaki bir askeri görevli ata binerken kullanmak için “Uzun Yürüyüş” bölümünü açtı. Buraya daha sonra değişiklikler yapılacaktı. Bahçenin ve yürüyüş yerlerinin esas inşaatı, 19. yüzyılın sonlarında başladı. 1861 yılında arazi, Julien de Cerval’e miras kaldı. Bahçeleri çok seven Julien de Cerval, hayatının son otuz yılını Marqueyssac’ın güzelleştirilmesine adadı. Roma Lejyonunda kumandan olan Julien de Cerval, İtalya’dan beraberinde bahçe aşkıyla dönmüştü. On binlerce şimşir ektirdi ve Marqueyssac Parkını tam bir “folly” bahçesine çevirdi. Bastion’daki sebze bahçesini, bir keyif bahçesine dönüştürdü.
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE
93
♦
SIGHTSEEING
ŞEHİR TURU ♦
I
n the second half of the 20th century, the chateau was inhabited less regularly. The agricultural activity of the estate ended. The upkeep of the park suffered and it became overgrown. In order to bring this enchanting setting back to life, Kléber Rossillon, already responsible for the restoration of Castelnaud Castle and its Museum of Medieval Warfare, undertook in 1996 the restoration of Marqueyssac. This restoration endeavored to preserve the site and to restore its character of old. Some modern creations in keeping with the style and spirit of Marqueyssac have been added to complete the work of Julien de Cerval. These include the serpentine path of santonica and rosemary beginning at the chateau, and in keeping with the style of 19th century rock gardens, the waterway which goes down from the Belvedere and finishes by cascading 40 meters down into potholes.
94
RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
20. yüzyılın ikinci yarısında şato, daha seyrek kullanılır hale geldi. Arazideki tarımsal aktiviteler sona erdi. Parkın bakımı azaldı ve yabani bitkilerle kaplandı. Bu büyüleyici düzeni eski haline getirmek için Castelnaud Kalesi ve Orta Çağ Savaşları Müzesinin restorasyonunu yapmış olan Kléber Rossillon, 1996 yılında Marqueyssac’ı yenileme çalışmalarına başladı. Bu restorasyon süresince, bölgeyi olduğu gibi korumaya ve eski karakterini yenilemeye özen gösterildi. Marqueyssac’ın tarzı ve ruhuna uyum sağlayacak bazı modern kreasyonlar, Julien de Cerval’ın çalışmasını tamamlama amacıyla eklendi. Bunların arasında, şatodan başlayarak devam eden horasanotu ve biberiyelerden oluşan serpentin yolu ve 19. yüzyıl taş bahçelerinin tarzıyla uyum sağlayan suyolu var. Suyolu, Belvedere’den aşağı iniyor ve basamaklanarak 40 metre aşağıdaki obruklarda sona eriyor.
♦
SIGHTSEEING
ŞEHİR TURU ♦
The Gardens of Marqueyssac, listed as a National Historical Monument, have two very distinct characters, represented on one side by the garden and on the other side by the park. Here you can discover the terraces and the extraordinary folly of boxwoods located on the Bastion and afterwards to embark on an exploration of the park walks for a complete change of scenery. Ulusal Tarihi Anıt’lardan biri olan Marqueyssac Bahçeleri, bir tarafta bahçesi ve diğer taraftaki parkıyla iki ayrıcalıklı özelliğe sahip. Burada Bastion’un terasları ve olağanüstü şimşir bahçelerini keşfedebilir ardından tam bir manzara değişikliği için park yürüyüşleriyle keşfe çıkabilirsiniz.
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE
95
♦
SIGHTSEEING
Designed for walking, the garden overlooks the entire Dordogne Valley from its chalky cliffs. It unveils an exceptional panoramic view of the whole Dordogne valley now classified as “great site of Aquitaine”. The paths are organized into three circuits that lead to Le Belvédère, 800 meters from the chateau. 130 meters above the river, it reveals one the most beautiful panorama of the Périgord.
96
RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
ŞEHİR TURU ♦
Yürüyüş için tasarlanmış bahçe, kireçli sarp kayalıklarından bütün Dordogne vadisine yukarıdan bakıyor. Artık Aquitaine’in harika bölgesi olarak tanımlanan Dordogne vadisinin müstesna panoramik manzarasını ortaya çıkarıyor. Patikalar, şatoya 800 metre mesafede olan Le Belvédère’e götüren üç tur olarak organize edilmiş. Irmağın 130 metre yukarısında, Périgord’un en güzel panoramalarından birini sunuyor.
GLAMPING
T
here has been a growing trend towards nature based tourism and ecologically sustainable development in the recent years. The idea of experiencing nature without giving up on the comfort and facilities created a new concept of luxury outdoor accommodations; glamour camping aka glamping. The concept is now available throughout the world, you can leave the chaos behind, relax in the nature and savour the luxury at the same time. Son yıllarda doğayla iç içe olmak isteyenlerin ve ekolojik dengeye önem verenlerin sayısı gün geçtikçe artmakta. Doğa içerisinde rahatından ve standardından ödün vermeden tatil yapmak isteyen bu kesim yeni bir tatil anlayışının temellerini attı ve ortaya görkemli kamplar çıktı. Glamping olarak isimlendirilen bu yeni akımı artık dünyanın çeşitli yerlerinde yaşamak mümkün. Şehrin kargaşasını arkanızda bırakın ve doğa içerisinde minimal lüksün tadını çıkarın.
♦
TRAVEL
SEYAHAT ♦
Located 2.5 hrs drive south of Sydney, Paperbark Camp at Jervis Bay is a peaceful coastal bush site, combining unique tented accommodation with wonderful food & warm hospitality, offering the best luxury camping. Wake up to the morning birdsong from the comfort of your own luxury tent. Amongst the towering spotted gums and paperbark trees, you will feel the nature as the sun warms the earth, the bush comes alive and colourful parrots and kangaroos pass by. A gourmet cooked breakfast and a romantic dinner with inspired menus featuring wonderful local produce at the candle lit tree-top Gunyah is a highlight. Paperbark Camp is the perfect place from which to explore Jervis Bay, a true paradise for those who love nature and glamping.
Sidney’e 2.5 saat uzaklıktaki Jervis Bay üzerinde yer alan Paperbark Camp huzurlu bir sahil çalılığı üzerine kurulu. Sakin bir çadır konaklamasının yanısıra sıcak bir atmosfer ve harika yemekler sunan bu kamp alanı benzersiz kamp deneyimi yaşatmayı hedefliyor. Sabahları lüks çadırınızın rahatlığında kuş sesleriyle uyanabilir, güneş dünyayı ısıtırken kanguru ve rengarenk papağanların geçişleriyle el değmemiş doğayı tüm varlığı ile hissedebilirsiniz. Ağaç üzerine inşa edilmiş Gunyah’ta eşsiz bir kahvaltı ve yerel ürünlerle hazırlanan, mum ışığı ile aydınlatılmış romantik bir ortamda yenen akşam yemeği buranın öne çıkan güzellikleri arasında. Paperbark Camp cennetten bir köşe gibi olan Jervis Bay’i keşfetmek isteyen doğa ve kamp aşıkları için muhteşem bir seçenek.
Paperbark Camp, Jervis Bay / AUSTRALIA
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE
99
♦
TRAVEL
SEYAHAT ♦
A very warm welcome, romantic, cosy accommodation and fantastic food awaits you at this site located in The Wye Valley England. The site offers a truly beautiful and unusual accommodation with romantic Gypsy Bowtops and the newly refurbished 1910 Showmans Wagon. Almost everything needed for your stay will be provided by the lovely hosts; 2 course Organic and Free-range Breakfast, wood and things for the outside camp fire and Coal for the Antique Queenie stove’s, Organic toiletries and towels for the pair of lovely hot showers in the heated Cabin, Satin and Silk on your bed, all Solar Powered and sustainable. The site is proud to be a real paradise for food lovers. Here your every desire can be catered for, Breakfast in bed, Candlelight Dining, perhaps an Afternoon Tea on arrival, or choose a late night Picnic delivered to your door. Wriggles Brook Gypsy B&B is the ultimate romantic getaway destination with the best food and lovely atmosphere created with solar powered fairy lights wrapped round the Wagon and Tea-light holders dotted here and there.
Wriggles Brook Gypsy B&B / ENGLAND
Photos: Thom Buttery
100 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
Sıcak bir karşılama, konforlu bir konaklama ve harika yemekler sunan Wriggles Brook Gypsy, İngiltere Wye Valley’de misafirlerini bekliyor. Mekan romantik çingene arabaları ve 1910 yapımı vagon ile son derece sıradışı ve güzel bir deneyim vaad ediyor. Konaklamanız sırasında ihtiyaç duyabileceğiniz her şey ev sahibi çift tarafından düşünülmüş; organik bir kahvaltı, dışarda yakılacak ateş için odun ve malzemeler, antika soba için kömür, ısıtılmış kabinde alınacak sıcacık duş için organik kozmetikler ve havlular, saten ve ipek nevresimler... Üstelik bütün bunlar için güneş enerjisi ve geri dönüşüme uygun malzemeler kullanılıyor. İşletme yemek severler için bir cennet oluşuyla gururlanıyor. Burada her arzuladığınızı bulabilirsiniz, yatakta edilecek bir kahvaltı, mum ışığında akşam yemeği, gelişinizde ikram edilecek bir ikindi çayı, ya da gece yarısı kapınıza gelecek bir piknik sepeti. Wriggles Brook Gypsy harika yemekler, vagonlar etrafına sarılmış ufak ışıklar ve bahçeye serpiştirilmiş ufak mumlar ile hayal edebileceğiniz en romantik kaçış noktalarından biri.
♦
T
TRAVEL
he two founders of Hüttenpalast, Silke Lorenzen and Sarah Vollmer wanted to create a space, where people actually meet each other and not only get a key at reception and disappear in their rooms forever. So they started to think about a “room - in - room concept” and decided to build little wooden cabins in the hall of the old factory they hired to transform into a space of their dreams. At some point they felt that they want more flexibility inside the place, and decided to put wheels under the cabins. It was then they realized that there are already cabins with wheels: caravans!
SEYAHAT ♦
Now, three caravans and three wooden cabins found their home in Hüttenpalast and make a cosy camping atmosphere inside the factory hall. Every caravan and cabin is individually designed and has some space in front of it, so guests can chill and have a chat with their “next-door neighbours“. The place is a fun destination for the campers who miss the summer. Hüttenpalast’in kurucuları Silke Lorenzen ile Sarah Vollmer başlangıçta insanların anahtarlarını alıp odalarına çekildiği bir otel yerine bir arada olabilecekleri ve diğer misafirlerle tanışabilecekleri bir ortam hayal etmişler. “Oda içerisinde oda” konsepti
bu şekilde doğmuş ve otele dönüştürmeyi planladıkları eski fabrikanın girişine ufak ahşap evler inşa etmeye karar vermişler. Bir yerden sonra mekanın içerisinde daha mobil bir kullanım arzulamışlar ve evlerin altına tekerlekler yerleştirmeye karar vermişler, ve bu noktada halihazırda hareket edebilen yaşam alanlarının yani karavanların varlığını hatırlamışlar. Şimdi otel girişindeki geniş alanda ortama sıcaklık veren üç karavan ve üç ahşap ev yer alıyor. Her biri kendine has bir dekora sahip ve hepsinin önünde dinlenip komşularıyla sohbet edebilecekleri birer alan var. Mekan kış aylarında kamp ruhunu özleyenler için oldukça eğlenceli ve sıradışı bir seçenek.
Indoor Camping at Hüttenpalast, Berlin / GERMANY
Photos: Jan Brockhaus
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 101
♦
TRAVEL
SEYAHAT ♦
Canonici di San Marco, Venice / ITALY Canonici di San Marco is a highly exclusive Lodge Resort and can accommodate up to 10 persons at night. The luxurious and stylish lodges in Venice were built in 2010 and the place is the first glamping destination in Italy. The lodges are decorated with a tasty combination of antique and contemporary objects and natural materials like iron, wood and stone is used to create a cozy space. Traditional homemade Venetian cake is offered within the rich breakfast. The site offers a warm welcome with a bottle of Prosecco, and bike rides, wi-fi, mini bar are among the details that are waiting for the customers. The site is a natural, glamorous and cozy gataway located only 20 minutes away from the fantastic city center of Venice.
Venedik’te yer alan Canonici di San Marco tatil köyü 2010 yılında hizmete açılmış ve İtalya’daki ilk lüks kamp alanı olma özelliğine sahip. İşletme son derece özel ve donanımlı çadırlarda gecede 10 kişiyi ağırlayabiliyor. Çadırlar antika ve modern objelerin zevkli bir kombinasyonu ile dekore edilmiş ve doğallığı bozmadan rahat bir ortam oluşturmak adına demir, ahşap ve taş gibi materyaller kullanılmış. Mekanın zengin kahvaltısında ev yapımı geleneksel Venedik keki ikram ediliyor ve ev sahipleri sizi bir şişe Prosecco ile karşılıyor. Bisiklet, internet, mini bar gibi detaylar misafirlerin rahat ve eğlenceli vakit geçirebilmesi için sunulanlar arasında. Doğa içerisinde lüksten ödün vermeden rahatlamak için son derece uygun olan Cannonici di San Marco, Venedik’in merkezine yalnızca 20 dakika uzaklıkta. 102 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
VILLA TANTANGAN TO LIVE IN SOLITUDE OF A GREEN AND AZURE BLUE VIEW YEŞİL VE MAVİYLE ÇEVRİLİ MÜNZEVİ BİR YAŞAM
V
illa Tantangan is a single-family residence located in Nyanyi Beach, a private and secluded beach on the west coast of Bali. Constructed on 6500sqm of land overlooking the Indian Ocean to the west and a natural river system to the north, the villa also boasts views across to the local beach temple and to volcanoes in the distance. Given such a spectacular location, the challenge for Bali-based design firm Word of Mouth was to create architecture that truly connected with its surroundings. Tek ailelik bir konut olan “Villa Tantangan,” Bali’nin batı kıyısındaki özel ve gözlerden uzak Nyanyi Sahili’nde bulunuyor. Batıda Hindistan okyanusuna nazır 6500 metrekarelik bir arazi üzerine inşa edilen villa, yerel sahil tapınakları ve uzaktaki yanardağların karşısındaki manzarasıyla dikkatleri çekiyor. Balili tasarım firması Word of Mouth’a verilen zorlu görev, böylesine harika bir lokasyonda çevresiyle tam anlamıyla bütünleşmiş bir mimari yapmaktı.
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 107
♦
The design followed the concept of creating a ‘Landscaped Architecture’, whereby the boundaries between the natural and built environments become blurred. This became an important mechanism in establishing not only connections between the natural and built environments, but also between these environments and the building’s inhabitants. Tasarım, ‘Peyzajlı bir Mimari’ yapma konseptini izledi; öyle ki, doğa ve inşa edilen ortam arasındaki sınırlar şeffaflaşacaktı. Ve bu konsept, sadece doğa ve inşa edilen ortamlar arasında değil aynı zamanda bu ortamlar ve binanın sakinleri arasında da bir bağlantı kurmak için önemli bir mekanizma haline gelmiş.
108 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
ARCHITECTURE
MİMARİ ♦
♦
ARCHITECTURE
MİMARİ ♦
T
he design utilizes a layout whereby the buildings are formed around the central courtyard, creating intimate internal spaces between the buildings, and more open spaces towards the perimeter. The buildings are situated on different levels of the land and are treated like giant planter boxes, each with a roof landscaped by either natural vegetation or ponds. In doing so, the architecture not only sits sensitively on the land, but also becomes part of it. The planter boxes also provide cooling effects to the spaces below and assist with rainwater collection. Binalar, merkezi iç bahçe etrafında sıralanmış. Böylece tasarımda, binalar arasında samimi dâhili alanlar var ve dış sınırlar boyunca daha çok açık alan oluşturulmuş. Binalar toprağın farklı kademelerine yerleştirilmiş ve dev bir saksı misali her birine doğal bitki örtüsü veya küçük göllerle kaplı bahçeli bir çatı yapılmış. Böylece mimari, sadece toprak üzerine duyarlı bir şekilde yerleştirilmemiş aynı zamanda toprağın bir parçası haline gelmiş. Bu dev saksılar aşağıdaki alanlara serinletici etki sağlamanın yanında yağmur suyu toplamaya da yardımcı oluyor.
110 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
♦
ARCHITECTURE
MİMARİ ♦
Because of the remote location of the project, it was important that the Villa could operate selfsufficiently. To achieve this, a number of green systems and design approaches were adopted. The splitting of building forms created natural ventilation through the site, as well as through each individual building; effectively cooling the spaces and reducing the strain on the system of solar panels and batteries. Projenin uzak lokasyonu nedeniyle, Villa’nın kendi kendine yetebilecek şekilde işleyişini sağlamak çok önemli. Bunu başarmak için de birçok yeşil sistem ve tasarım yaklaşımları kullanılmış. Bina formlarının ayrılması, bölgede doğal bir havalandırma oluşturmasının yanında, her binadaki güneş paneli ve pil sistemine yüklenmeyi azaltıyor ve etkin bir şekilde alanları serinletiyor.
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 111
♦
The material palette is largely comprised of natural and locally sourced materials, meaning that not only could local suppliers and artisans be supported by this initiative, but also that the carbon footprint of the building could be further reduced. In adopting this approach, the material palette becomes a true reflection of the building’s location, further blurring the line between the architecture and its landscape. Kullanılan malzemeler, çoğunlukla doğal ve yerel olarak elde edilmiş malzemelerden oluşuyor. Yani bu girişimle sadece yerel tedarikçiler ve zanaatkârlar desteklenmemiş aynı zamanda binanın karbon ayak izi kayda değer oranda azaltılmış. Bu yaklaşım uygulanınca, kullanılan malzemeler, binanın lokasyonunun gerçek bir yansıması haline gelmiş ve mimari ile peyzaj arasındaki çizgi daha da şeffaflaşmış.
112 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
ARCHITECTURE
MİMARİ ♦
Dünyaca ünlü markalar Fatih Kıral’da…
Klasik, modern ve farklı tasarımlı koleksiyonları ile Türkiye’de yer alan bir çok seçkin mobilya markasına Fatih Kıral Mobilya ev sahipliği yapıyor. Dünyaca ünlü markaların mobilya koleksiyonlarını görmek için en yakın Fatih Kıral mağazasına davet ediyoruz.
PRESTİJLİ PROVASI ÜRÜNLERİ
Uluslararası düzeyde en prestijli markalar arasında yer alan Provasi, Fatih Kıral ile evlerinize İtalyan şıklığını taşıyor. Kullanıcılarına kendilerini özel hissettirecek özgün dekorasyon anlayışı ve mükemmeliyetçi yaklaşımıyla kaliteli duruşunu uzun yıllardır koruyan Provasi, estetiğe verdiği önemin yanı sıra mobilyada uzun süreli kullanımı sağlamayı da amaçlıyor.
SEÇKİN SMANIA ÜRÜNLERİ
Dünyaca ünlü İtalyan markası Smania, el işçiliği, özel tasarımlar ve yüksek kalite anlayışıyla oluşturduğu çok özel koleksiyonları Fatih Kıral ile beğeniye sunuyor. Ev dekorasyonunda her türlü ihtiyaca klasik ve modern mobilyada sunduğu geniş seçeneklerle karşılık veren Smania, kaliteli, şık, lüks ve konforlu tasarımlarıyla göz dolduruyor.
DİĞER TEMSİLCİLİKLERİMİZ
EVLERDE İTALYAN ŞIKLIĞI!
Şimdi İtalyan Giorgio Collection markasının yeni Sunrise ve Vogue koleksiyonları artık Fatih Kıral kalitesiyle Türkiye’de… Sade ve düz çizgileriyle modern bir tasarımdan oluşan yeni koleksiyonların ayrıcalıkları, ahşap ve metalin oluşturduğu uyumun simgesi olmasıdır.
Fatih Kıral showroomlarında... Fatih Kıral İmzalı Koleksiyonlar göz kamaştırıyor…
30 yıllık tecrübesiyle mobilya sektörünün lider ismi Fatih Kıral; yerli mobilyada şıklık, zarafet ve konforu bir arada sunuyor. Klasik ve modern tasarımlarıyla her zevke hitap eden marka, geçmişin izlerini modern çizgilerle bütünleştiriyor. Yerli mobilya, çocuk mobilyası, bahçe mobilyası, dünyaca ünlü temsilcilikleri ve projeleriyle sektörde fark yaratan Fatih Kıral ile; klasik ve zamana ayak uyduran özel tasarımlar dünya markaları ile müşterilere sunuluyor.
Selamiçeşme 0216 360 34 43 0216 386 49 50
Bostancı 0216 361 03 07
Levent 0212 325 26 52
Florya 0212 540 12 40
Antalya / Lara 0242 323 91 61
Antalya / Aspendos Bulvarı 0242 321 52 82
Ankara 0312 446 11 50
♦
CULTURE & ART
KÜLTÜR & SANAT ♦
GALLERIES FOR THE ART OF THE
Arab Lands, Turkey, Iran, Central Asia, And Later South Asia AT THE METROPOLITAN MUSEUM
The grand reopening of a suite of 15 dramatic New Galleries for the Art of the Arab Lands, Turkey, Iran, Central Asia, and Later South Asia took place at New York’s Metropolitan Museum of Art on November 1. Photos by The Metropolitan Museum of Art, New York
T
he greatly enlarged, freshly conceived, and completely renovated galleries is housing the Metropolitan’s renowned collection of Islamic art— one of the finest and most comprehensive collections of this material in the world. Design features within the new space is highlighting both the diversity and the interconnectedness of the numerous cultures represented here; multiple entryways allow visitors to approach the new galleries—and the art displayed within—from different perspectives.
Ferah bir şekilde genişletilmiş, taze fikirlerle beslenmiş ve baştan sona yenilenmiş galeriler, Metropolitan’ın tanınmış – alanında tüm dünyanın en iyi ve en kapsamlı koleksiyonlarından biri olan- İslam Sanatları koleksiyonuna ev sahipliği yapıyor. Yeni mekânın tasarım özellikleri, burada temsil edilen birçok kültürün birbirleriyle bağlantılı olmalarının yanı sıra çeşitlilik de arz ediyor olmalarını vurgulamış; ziyaretçiler, giriş yerlerinin çokluğu sayesinde yeni galerilere – ve içinde sergilenen sanat eserlerine – farklı bakış açılarından yaklaşabiliyorlar.
Panel, 10th–early 11th century Spain, probably Cordoba 116 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
Hamzanama (The Stories of Hamza), Reign of Akbar (1556–1605), ca. 1570 Artist (attributed to) Dasavanta, Artist (attributed to) Mithra, India
♦
CULTURE & ART
KÜLTÜR & SANAT ♦
METROPOLİTAN MÜZESİ’NDE
Arap Ülkeleri,Türkiye,İran Orta Asya Ve Geç Dönem Güney Asya
SANATLARINA YÖNELİK GALERİLER
Arap Ülkeleri, Türkiye, İran, Orta Asya ve Geç Dönem Güney Asya Sanatlarına yönelik 15 etkileyici Yeni Galeri’nin büyük açılışı New York Metropolitan Sanat Müzesi’nde 1 Kasım tarihinde gerçekleşti. Fotoğraflar Metropolitan Sanat Müzesi, New York
“The opening of these extraordinary new galleries underscores our mission as an encyclopedic museum and provides a unique opportunity to convey the grandeur and complexity of Islamic art and culture at a pivotal moment in world history,” stated Thomas P. Campbell, Director of the Metropolitan Museum. “In sequence, the 15 new galleries trace the course of Islamic civilization over a span of 13 centuries, from the Middle East to North Africa, Europe, and Central and South Asia. This new geographic orientation signals a revised perspective on this important collection, recognizing that the monumentality of Islam did not create a single, monolithic artistic expression, but instead connected a vast geographic expanse through centuries of change and cultural influence. The public will find galleries filled with magnificent works of art that evoke the plurality of the Islamic tradition and the vast cross-fertilization of ideas and artistic forms that has shaped our shared cultural heritage.”
“Bu muhteşem galerilerin açılması, ansiklopedik bir müze olma misyonumuzu vurgulamakla kalmayıp; İslam sanatı ile kültürünün, dünya tarihinin çok mühim bir diliminde sergilendiği soylu ve girift ihtişamını günümüze taşımak üzere, bize benzersiz bir fırsat sunmuştur.” diyen Metropolitan Müzesi Müdürü Thomas P. Campbell, şöyle devam ediyor: “15 yeni galerimiz İslam Medeniyetinin Orta Asya’dan Kuzey Afrika’ya, Avrupa’dan Orta ve Güney Asya’ya kadar 13 yüzyıldan daha uzun bir süre boyunca izlediği yolu, sırası ile takip etmektedir. Yeni coğrafi uyum düzenimiz, İslam’ın tüm azametine rağmen yekpare bir sanat ifadesi oluşturmadığına, tam tersine değişim ve kültürel etkiler ile geçen yüzyıllar boyunca geniş bir coğrafi alandaki toplulukların bağlantısını sağladığına dair bir farkındalık tesis eden, dikkatli bir bakış açısı ile yaklaştığımızın göstergesidir. Konuklarımız, galerilerin İslam geleneğinin çoğul yaklaşımını ve fikirler ile ortak kültürel mirasımıza şekil veren sanatsal formların geniş bir coğrafyada çapraz tohumlanmasını sağladığını ifade eden muhteşem sanat eserleri ile dolu olduğunu keşfedecekler.
The Damascus Room (18th century) Gift of The Hagop Kevorkian Fund SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 117
♦
CULTURE & ART
KÜLTÜR & SANAT ♦
Brazier Second half of the 13th century Egypt
Sheila Canby, the Patti Cadby Birch Curator in Charge of the Department of Islamic Art, said: “Although our galleries represent a vast territory over a long period of time, the diverse artworks shown here are nonetheless unified in several distinctive ways. Primary among these is the extensive use of Arabic script, which resulted in exceptional examples of calligraphy—often in conventional media, such as metalwork or architectural elements—and virtuosic achievements in the arts of the book. A profound love of embellishment is often expressed through intricately interlaced, complex geometric forms that are most familiar to us in textiles, woodwork, and tilework. There are many examples of luxury materials, due to royal patronage. And technical expertise of the highest level is always evident, no matter what the medium. Because the objects in our galleries are primarily secular in nature, they can easily be appreciated both for their innate utility and for their astonishing beauty, whatever the viewer’s background may be.”
“The Feast of Sada” from Shah Tahmasp’s Shahnama (Book of Kings) of Firdausi Attributed to Sultan Muhammad (active first half of 16th century), Poet Abu’l Qasim Firdausi (935–1020) Iran, Tabriz
İslam Sanatları Departmanı’ndan sorumlu Patti Cadby Birch Küratörü Sheila Canby, “Her ne kadar galerilerimiz, uzun bir zaman periyodunda geniş bir coğrafyayı temsil ediyor olsa da, sergideki çeşitlilik arz eden sanat eserleri, birçok yönden tek çatı altında toplanabilir. Bunların en önde geleni, Arap alfabesinin yoğun kullanımı ve bunun sonucunda müstesna hat sanatı örneklerinin çıkması – çoğunlukla maden işçiliği veya mimari unsurlar gibi geleneksel materyallerde – ve kitap sanatlarında virtüözite seviyesine ulaşılmasıdır. Süslemeye duyulan derin aşk, sıklıkla, kumaş, ahşap ve çini çalışmalarından aşina olduğumuz girift biçimde birbirine geçmiş kompleks geometrik şekiller ile ifade edilmiş. Hükümdar hanedanları tarafından himaye altına alınmış olan birçok lüks malzeme örneği de mevcut. Ve eserin çeşidi ne olursa olsun, teknik uzmanlığın hep en üst seviyede olduğu aşikâr. Galerilerimizdeki eserler doğaları itibariyle dünyevi kullanıma yönelik oldukları için, izleyenin eğitim ve kültür geçmişinden tamamen bağımsız olarak hem tabiatlarındaki kullanışlılık nedeniyle hem de büyüleyici güzellikleri için takdir edilebilirler.” The Emperor’s Carpet (detail) Second half of 16th century, Iran
118 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
♦
CULTURE & ART
KÜLTÜR & SANAT ♦
Carpets, Textiles, and the Greater Ottoman World, Koç Family Gallery
The collection comprises more than 12,000 works of art drawn from an area that extends from Spain in the west to India in the east. Some 1,200 works of art in all media will be on view at any time, representing all major regions and artistic styles, from the seventh century onward. Important loans from the Hispanic Society of America will also be shown. (Displays of textiles and works on paper will change frequently due to the sensitivity of these materials to light.) As part of the reinstallation of the galleries, a team of conservators and scientists has engaged in an extensive program of conservation of the major objects within the collection, from the Museum’s remarkable collection of manuscripts to fragile glass objects and rare and precious carpets.
Koleksiyon dâhilinde, batıda İspanya’dan doğuda Hindistan’a kadar uzanan bir coğrafyaya ait 12.000’den fazla sanat eseri mevcut. 7’nci yüzyıldan bugüne kadar tüm ana bölgeleri ve sanatsal ana akımları temsil edecek şekilde seçilmiş, her materyalden yaklaşık 1.200 eserlik bir kısım her an görüşe açık olacak. Amerikan İspanyol Derneği’nden (Hispanic Society of America) sergilenmek üzere alınan önemli eserler de ayrıca görülebilecek. (Kumaşların ve kâğıt üzerindeki eserlerin teşhiri, bu tip malzemelerin ışığa olan duyarlılığı nedeniyle sık sık değişebilir.) Galerilerin yeniden kuruluşunun bir parçası olarak, konservatör ve bilim insanlarından oluşan bir ekip, Müze’nin ayrıcalıklı el yazması koleksiyonundan kırılgan cam eserlere, nadir ve değerli halılara kadar, koleksiyon içindeki ana eserlerin korunmasına yönelik yoğun bir program içine girdiler.
Iran and Central Asia (13th-16th centuries) SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 119
♦
CULTURE & ART
KÜLTÜR & SANAT ♦
Tughra (Official Signature) of Sultan Süleyman the Magnificent, ca. 1555-60 Turkey, Istanbul
Highlights of the Museum’s collection include: • The sumptuously ornamented Damascus Room, built in 1707, and one of the finest examples of Syrian homes of the wealthy during the Ottoman period; • Glass, metalwork, and ceramics from Egypt, Syria, Iraq, and Iran; • Some of the finest classical carpets in existence from the 16th and 17th centuries, including the recently restored, celebrated Emperor’s Carpet, an exceptional classical Persian carpet of the 16th century that was presented to Hapsburg Emperor Leopold I by Peter the Great of Russia; • Notable early and medieval Qur’ans; • Pages from the sumptuous copy of the Shahnama, or Book of Kings, created for Shah Tahmasp (1514–76) of Iran, and outstanding royal miniatures from the courts of the Arab World, Ottoman Turkey, Persia, and Mughal India, including paintings from the imperial “Shah Jahan Album,” compiled for the builder of the Taj Mahal; • Architectural elements including a 14th-century mihrab, or prayer niche, from Isfahan decorated with glazed ceramic tiles, which would have served in a Muslim house of worship to indicate the direction to Mecca.
120 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
Throne Leg in the Shape of a Griffin Late 7th–early 8th century Probably western Iran
Moroccan Court Patti Cadby Birch Court
Müze koleksiyonunun içeriği başlıca şu şekildedir: • Şatafatlı biçimde süslenmiş Şam Odası, yapım 1707, Suriye’nin Osmanlı dönemindeki varlıklı evlerinin en harika örneklerinden biri; • Mısır, Suriye, Irak ve İran’dan cam, maden ve seramik eserleri; • Klasik İran halılarının müstesna bir örneği olan 16’ncı yüzyıldan kalma ve Rus hükümdarı Büyük Petro (Peter the Great) tarafından Habsburg İmparatoru I. Leopold’a sunulmuş olan yakın zamanda restore edilmiş meşhur İmparator’un Halısı da dâhil olmak üzere 16’ncı ve 17’nci yüzyıllardan kalma var olan en harika klasik halılardan bazıları; • Oldukça erken dönem ve ortaçağdan kalma Kur’an-ı Kerimler; • İran Hükümdarı Şah Tahmasb (1514 – 1576) için oluşturulmuş olan Şahname yani Krallar Kitabı’nın şatafatlı bir kopyasından sayfalar; • Tac Mahal’i yaptıran hükümdar için hazırlanmış “Şah Cihan Albümü”nden resimleri de içeren Arap Dünyası, Osmanlı Türkiye’si, İran ve Babür dönemi Hindistan’ı (Mughal India) salonlarından çarpıcı hanedanlık minyatürleri; • 14’üncü yüzyıldan kalma, Cami’de ibadet yaparken kıbleyi anlamaya yarayan ve sırlı seramik çinilerle dekore edilmiş, İsfahan’dan gelme bir mihrap ve diğer mimari öğeler.
♦
CULTURE & ART
KÜLTÜR & SANAT ♦
a cultural ambassador bir kültür elçisi
Cemal Toy The many civilizations that have been hosted by Istanbul and Anatolia over the centuries have created a unique mosaic of culture which has placed this location in the heart of art for thousands of years. Tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapan İstanbul ve Anadolu... Eşsiz bir mozaik, kültür ve dokuyla donatılmış bu coğrafya, binlerce yıldır sanatın kalbinde yer almış.
Photos / Fotoğraflar: Nur Banu Artukarslan
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 123
♦
CULTURE & ART
KÜLTÜR & SANAT ♦
Tarih ve çağdaş sanatın harmanlandığı bu resimlerde İstanbul silüetinin ve Anadolu köylerinin bir imzası haline gelmiş yoğun yapılaşma, minyatür persfektifi ile aktarılıyor.
B
orn in 1969 in Kütahya and a graduate of Mimar Sinan University Faculty of Fine Arts, Cemal Toy has dedicated himself to promoting this region to the rest of the world. Inspired by Turkish tradition and history, he has been working in his studio in Kucuk Ayasofya along with his students, assistants, visitors and tourists every weekend for nearly 12 years. Cemal Toy’s works are a modern interpretation of Ottoman miniature art. He blends historical and contemporary art by articulating the intense construction of the Istanbul skyline and Anatolian villages via the perspective of a miniature. What makes these works different from the rest is the harmony of colors. Adorned with the magical colors of the traditional Turkish carpets and kilims, the paintings, Dervish figures and Anatolian landscapes are Cemal Toy’s signature style. “I’ve been using papyrus for many years” he says. He also prefers acrylic paint in order to achieve the soft transition and transparency between colors. To ensure the integrity of his completed works of art, he designs and paints the wooden frames himself.
124 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
1969 yılında Kütahya’da dünyaya gelen ve 1991 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nden mezun olan ressam Cemal Toy kendini bu coğrafyayı tanıtmaya adayanlardan. Yaklaşık 12 yıldır hafta sonları Küçük Ayasofya’daki atölyesinde öğrencileri, asistanları, ziyaretçileri ve turistler arasında resim yapan Toy, ilhamini gelenekten ve tarihten alıyor. Sanatçı’nın eserleri Osmanlı dönemine ait minyatür sanatının modern bir yorumu. Tarih ve çağdaş sanatın harmanlandığı bu resimlerde İstanbul silüetinin ve Anadolu köylerinin bir imzası haline gelmiş yoğun yapılaşma, minyatür persfektifi ile aktarılıyor. Bu resimleri diğerlerinden farklı kılan ve onları eşsiz yapan ise renklerin ahengi. Geleneksel Türk halısının ve kilimlerinin büyülü renkleriyle bezenen resimler, derviş figürleri ve Anadolu manzaraları Cemal Toy’un kendini belli eden üslubunun vazgeçilmezleri. “Uzun yıllardır papirus kullanıyorum” diyor Toy, renkler arasındaki geçişi ve şeffaflığı elde etmek için ise akrilik boyayı tercih ettiğini ifade ediyor. Sanatçı, tabloların bütünlüğünü sağlamak adına ahşap çerçeveleri de kendi tasarlayıp boyuyor.
♦
CULTURE & ART
He blends historical and contemporary art by articulating the intense construction of the Istanbul skyline and Anatolian villages via the perspective of a miniature.
KÜLTÜR & SANAT ♦
The reason for his commitment to tradition and the details of Turkish art lies behind his concern for the disappearance of certain cultural values, and he says that Turks are not working enough to promote their culture. “Like purple being the image of the Byzantine Empire and Christianity, red and blue are the representatives of traditional Turkish art” says Toy, who uses these colors frequently in his works. The outstanding beauty of the architecture of Ottoman and Turkish mosques, city walls and arches constitute the essence of his works that reflect city images. These images, which mostly depict Istanbul, along with the sketches of whirling Dervishes are among the favorites of foreign visitors and art lovers, and the artist is proud to present the these works representing Turkish culture to the world.
Geleneksele ve Türk sanatı’nın detaylarına bağlılığının sebebi ise kültürümüzü yeterince tanıtamadığımızdan ve bazı değerlerin kayboluşundan yakınması. “Mor nasıl Bizans’ın ve Hıristiyanlığın imgesi ise, Türk sanatının imgeleri de kırmızı ve mavi” diyen Toy bu renkleri bolca kullanıyor. Osmanlı ve Türk mimarisinin öne çıkan güzelliklerinden Camiler, surlar, kemerler ve daha bir çok detay şehir silüetini yansıtan eserlerinin özünü oluşturuyor. Derviş eskizleri ile beraber çoğunlukla İstanbul’u yansıtan bu silüetler yabancı ziyaretçilerin ve sanatseverlerin en çok ilgisini çekenler arasında ve sanatçı bu çalışmalarıyla Türk kültürünü dünyaya sunmanın haklı gururunu yaşıyor.
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 125
♦
CULTURE & ART
KÜLTÜR & SANAT ♦
The outstanding beauty of the architecture of Ottoman and Turkish mosques, city walls and arches constitute the essence of his works that reflect city images. Osmanlı ve Türk mimarisinin öne çıkan güzelliklerinden Camiler, surlar, kemerler ve daha bir çok detay şehir silüetini yansıtan eserlerinin özünü oluşturuyor.
Up until today, Toy has participated in seven individual and seven group exhibitions, some of which were in Germany. Some of the galleries that include his personal exhibitions are Saint Benoit, Beylerbeyi Akbank Art Gallery, Taksim Art Gallery, Peyami Art Gallery and Istanbul Fine Arts Gallery. Currently Cemal Toy continues to create art while also sharing his passion for painting as a teacher in his Kucuk Ayasofya art studio in Sultanahmet.
126 RIXOS MAGAZINE
Sanatçı günümüze kadar bir kısmı Almanya’da gerçekleşen yedi kişisel, yedi karma sergiye katılmış. Saint Benoit, Akbank Beylerbeyi Sanat Galerisi, Taksim Sanat Galerisi, Peyami Sanat Galerisi ve Devlet Güzel Sanatlar Galerisi kişisel sergi yaptığı galerilerden bazıları. Şimdilerde Sultanahmet Küçük Ayasofya’daki atölyesinde sanatına devam etmekte olan Cemal Toy, aynı zamanda resim tutkusunu paylaşmak için öğretmenlik yapmakta.
SPRING 2012
THE MILHOUS
COLLECTION MILHOUS KOLEKSİYONU
C
arefully amassed over the past fifty years by brothers Bob and Paul Milhous, the Milhous Collection reflects a lifelong interest and fascination in mechanicals, from automobiles to an impressive range of mechanical musical instruments. It also reflects the brothers’ meticulous collecting philosophy; items were handpicked from around the world, with an emphasis on the rarest and most desirable examples produced by the industry’s most prominent names.
Elli yıla yayılan bir süreçte Bob ve Paul Milhous kardeşler tarafından özenle toparlanan Milhous Koleksiyonu, uzun yıllar boyunca mekanik, araba ve müzik aletleri başta olmak üzere bir çok farklı objeye duyulan hayranlığın koleksiyoncu ruhla birleşiminin bir eseri. Kardeşlerin biriktirme aşkı ve felsefesini yansıtan bu koleksiyon, pek çok farklı endüstriden türünün en iyi örneklerini barındırıyor.
Photos: Courtesy of RM Auctions
♦
ANTIQUE
ANTİKA ♦
After five decades of welcoming select visitors to tour their impressive private museum, the Milhous brothers decided to share the joy the collection has brought them over the years with other passionate collectors through an auction. The Milhous Collection represented the ultimate collector’s toy box, brimming with an incredible series of rare and highly desirable collectibles. There’s a wonderful assortment of “big boy” toys, from automobiles to motorcycles, a large range of antique firearms from the late 19th century and even a c. 1941 Ryan Recruit Airplane. Unique gasoline-powered tether cars and a diverse series of slot machines, petroliana, clocks and neon and porcelain signs were also offered in the auction. The collection featured an extraordinary series of mechanical musical instruments, the technical sophistication of which rivals the engineering found in the finest motor cars of the era, along with a 46-foot custom carousel.
130 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
♦
ANTIQUE
ANTİKA ♦
Senelerce özel müzelerinde seçili misafirlerini ağırlayan kardeşler elli yılın sonunda koleksiyonun onlara verdiği mutluluğu başka tutkulu koleksiyonerlerle paylaşmaya ve koleksiyonu açık arttırma ile satışa çıkarmaya karar verirler. Milhous Koleksiyonu biriktirmeyi sevenlerin hayal edebileceği en geniş koleksiyonlardan biridir ve çoğu insanın arzulayabileceği nadide parçalar barındırır. İçindeki çocuğu kaybetmemiş olanlar için çok sayıda oyuncak, otomobil, motosiklet, 19. yüzyılın sonlarından antika silahlar ve 1941 model bir uçak koleksiyonun bazı parçaları. Benzinli ve yularlı nadir arabalar, çok çeşitli slot makineleri, benzin istasyonu parçaları, saatler, ışıklı ve porselen tabelalar da koleksiyonun içerisinde yer alanlar arasında. Koleksiyonun öne çıkan bir diğer özelliği ise sıradışı ve türünün tek örneği müzik aletleri; bu aletler 14 metre genişliğindeki atlı karınca ile beraber dönemin en iyi arabalarında rastlanabilecek mühendislik detaylarına sahip.
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 131
♦
ANTIQUE
ANTİKA ♦
The auction generated over $38.3 million in sales with an impressive 100% of all lots sold. Bidders represented 18 countries from around the world, including as far away as China, Russia and the United Arab Emirates. The highest price of the multi-day sale went to a Pebble Beach class winning 1912 Oldsmobile Limited Five-Passenger Touring. The only known surviving example from that year and featuring one-off coachwork, the Oldsmobile attracted fierce bidding, realizing a final sales price of $3,300,000 to set a new world record for an Oldsmobile sold at auction.
Bütün parçaların satıldığı açık arttırmada 38.3 milyon Doların üzerinde gelir elde edildi. Katılımcılar aralarında Çin, Rusya ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin de bulunduğu 18 farklı ülkeden bir araya geldiler. İki gün süren açık attırmanın en pahalı parçası 5 kişilik 1912 model Oldsmobile Limited Touring oldu. Üretildiği yıldan günümüze kadar gelen tek araç olma özelliğini taşıyan ve benzeri olmayan karosere sahip olan parça son derece heyecanlı bir yarışa sebep oldu ve sonuç olarak 3.300.000 dolara satılarak bir açık arttırmada satılan en pahalı Oldsmobile oldu.
132 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
♦
ANTIQUE
ANTİKA ♦
The centerpiece of the collection, the 46-foot custom built carousel also drew strong interest from collectors. A one-of-akind, fully-functioning work of art, it spurred a lively bidding war in the room and on the phones, realizing a final sales price of $1,207,500 to applause from the crowd. The collection of Bob Milhous, 75, and his brother Paul Milhous, 73 was previously housed in a 39,000-squarefoot building. It was never opened to the public, though it played host to charity fundraisers and some small private tours.
Koleksiyonun temel parçalarından 14 metrelik özel yapım atlı karınca da açık arttırmada ilgi odağı oldu. Bu türünün tek örneği parça oldukça çekişmeli bir yarış sonrasında 1.207.500 dolara alkışlar arasında satıldı. 75 yaşındaki Bob Milhous ve 73 yaşındaki Paul Milhous kardeşlerin koleksiyonu yıllarca 3.600 metrekarelik bir yapı içerisinde muhafaza edilmiş. Halkın ziyaretine açılmayan bu özel müze zaman zaman hayır kurumları yararına ziyarete açılmış ve ufak grupların özel ziyaretlerine izin verilmiş.
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 133
♦
INTERIOR
DEKORASYON ♦
Custom-Made Designer Furniture Kişiye Özel Tasarım Mobilya Creating custom-made furniture designs since 1969, Ahmet Türkmen Mobilya ve Dekorasyon has become the choice of those who desire both quality and comfort. Ahmet Türkmen Mobilya ve Dekorasyon, 1969 yılından bu yana kişiye özel mobilya tasarımları ile kaliteyi ve konforu bir arada isteyenlerin tercihi haline geldi.
Working with great care throughout each phase of their designing, projecting, producing, selling and delivering processes, Türkmen Mobilya has a large number of residence, villa, office and hotel projects in Saudi Arabia, Dubai, Abu Dhabi, Azerbaijan, Turkmenistan and more. Additionally, it is aiming to introduce its product range throughout the world through franchising agreements in those countries. Lastly, merging their high quality with the high quality of Rixos Hotels, Türkmen Mobilya produced modular and non-modular furniture for the new hotel in Pera, Istanbul. Produced with first class materials and artisanship, the designs liven up the rooms of Rixos Pera. Tasarım, proje, üretim, satış ve teslimatın her aşamasında büyük bir titizlikle çalışan firma Suudi Arabistan, Dubai, Abu Dabi, Azerbaycan, Türkmenistan vb. ülkelerde sayısız konut, villa, ofis ve otel projeleri gerçekleştiriyor. Ayrıca bu ülkelerde bayilik anlaşmaları yaparak ürün yelpazesini tüm dünyayla buluşturmayı hedefliyor. Son olarak, Rixos Oteller zincirinin kalitesine yakışır bir çalışma ile İstanbul, Pera’daki yeni otelinin hareketli ve hareketsiz mobilyalarının üretimini gerçekleştirdi. Birinci sınıf malzeme ve işçilikle üretilen tasarımlar Rixos Pera’nın odalarına renk katıyor.
134 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
F r a n c h i s i n g i s a v a i l a b l e .
F a c t o r y : Ayazmayolu Şair Sok. No:6 Kağıthane, İstanbul / Türkiye - Phone: +90 (212) 224 75 12 - Fax: +90 (212) 295 10 14 S h o w r o o m : Ayazmadere Cad. No:22 Gayrettepe, İstanbul / Türkiye - Phone: +90 (212) 259 23 34 - Fax: +90 (212) 259 23 36 w w w . a h m e t t u r k m e n . c o m - i n f o @ a h m e t t u r k m e n . c o m
♦
CULTURE & ART
KÜLTÜR & SANAT ♦
P Artistic
COVERS for extraordinaryBOOKS Fevkalade . KITAPLARiçin sanatsal
KAPAKLAR
hilip Smith’s bookbinding work is one of the amazing arts; his ideas just explode from the book that some of them has a three dimensional style. Philip Smith started bookbinding when as an art student; he wanted to make his own sketchbook. Roger Powell who is famous for restoring Ireland’s holy Book of Kells, spotted his work and invited him to go to the Royal College of Art. His works include multiple interpretations of “The Lord of the Rings” as well as Tolkien’s “The Silmarillion,” a sculptural island for Shakespeare’s “The Tempest,” four volumes of William Butler Yeats’ poetry, a “Finnegans Wake” from the artist’s own collection and an oversize “King Lear.” Philip Smith’in ciltçilik çalışmaları harika birer sanat eseri; bazılarını üç boyutlu çalışmalara döktüğü fikirleri ciltlediği kitaplardan taşıyor. Philip Smith, ciltçiliğe, bir sanat öğrencisiyken, kendi çizim defterini yapmak istemesiyle başlamış. İrlanda’nın Kells kitabının restorasyonuyla tanınan Roger Powell, Smith’in çalışmalarını fark ederek ona Royal Collage of Art’a gitmesini tavsiye etmiş. Çalışmalarından bazıları, Tolkien’in “Yüzüklerin Efendisi”nin ve “Silmarillion”un birden fazla yorumlaması, Shakespeare’in “Fırtına” için yaptığı heykelimsi bir ada, William Butler Yeats’in şiirlerinden oluşan dört cilt, sanatçının kendi koleksiyonundan bir “Finnegans Wake” ve kocaman bir “Kral Lear”.
The Lord of the Rings, a bookwall of 21 books / Yüzüklerin Efendisi, 21 kitaplık bir kitap duvarı.
136 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
♦
CULTURE & ART
KÜLTÜR & SANAT ♦
The Lord of the Rings, a bookwall of 6 books / Yüzüklerin Efendisi, 6 kitaplık bir kitap duvarı
Alice in Wonderland, Lewis Carroll / Alis Harikalar Diyarında
About Tolkien’s opinion for his work, Philip Smith said, “Tolkien signed one of my bindings that I made for Prince Philip commissioned by the Crafts Council in 1971 and it was presented to the Prince by J.R.R. Tolkien at a special Craftsmans’ Art exhibition at the V & A Museum. That is where my wife and I met Tolkien and had some interesting conversations about his books. I like my binding images to relate to elements in the book being bound, not just a decorative cover, but one making an artistic evaluation of the books content.”
The Lord of the Rings, J.R.R. Tolkien / Yüzüklerin Efendisi
Tolkien’in çalışmaları hakkında ne düşündüğü üzerine Philip Smith şunları söylüyor, “Tolkien, 1971 yılında Crafts Council tarafından yaptırılan Prens Philip için hazırladığım ciltlemelerimden birini imzaladı ve kitap özel bir Zanaatkârlar Sanat fuarında J.R.R. Tolkien tarafından Prense sunuldu. Aynı yerde eşim ve ben Tolkien ile tanıştık ve kitapları üzerine ilgi çekici sohbetlerimiz oldu. Ciltlerimi, kitabın içindeki öğelerle bir bağ kurduğu için, sadece dekoratif bir kapak olmaktan çok kitapların içeriğinin sanatsal değerlendirmesini yapan bir kapak olduğu için beğeniyorum.”
The Waste Land, T. S. Eliot / Çorak Ülke
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 137
T H E M Y S T E R I O U S PA R T O F A N A T O L I A
CAPPADOCIA İÇ ANADOLU’NUN GİZEMLİ MEKANI
Over the course of millions of years, nature has created a strange and unusual landscape in Cappadocia, a region in the heart of Anatolia. Around 3 million years ago, Mount Erciyes and Mount Hasan both erupted, leaving the region covered with lava and volcanic dust, which hardened over time into a thick layer of tuff. Milyonlarca yıllık bir doğal süreç , Anadolu’nun göbeğindeki Kapadokya’ya sıradışı ve ilginç bir çehre kazandırmış. Patlayan volkanlardan geriye kalan yumuşak volkanik yüzeyi yıllar boyunca aşındıran su ve rüzgar burada derin vadiler ve peri bacaları gibi değişik taş oluşumları meydana getirmiş.
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 139
♦
TRAVEL
This soft and brittle surface was eroded away over the years by water and wind, creating deep valleys and various rock formations, such as rock cones and fairy chimneys. Without a doubt, Cappadocia is one of the most fascinating destinations in Turkey. This region has served as home to the peoples of many different civilizations since the Paleolithic period: such as the Hittites, Greeks, and the Romans. The soft stone is easily carved, allowing the people of Cappadocia to construct dwellings, stables and churches into the tuff, which provided them shelter from the environment and defense against foreign invasions. The dwellings were also largely used by early Christians as a refuge before Christianity became the religion of the area. Connected to each other through a series of small tunnels, it is said that these shelters formed 200-300 underground cities, equipped with water storage, air circulation systems, stables and even wineries.
SEYAHAT ♦
Kapadokya Türkiye’de gezilebilecek en ilginç yerlerden biri. 3 milyon yıl önce patlayan Erciyes ve Hasandağı geriye lav ve volkanik toz ile kaplanmış bir bölge bırakmış ve bu platoda biriken küller zamanla sertleşerek bir tüf tabakası oluşturmuş. Bölge Paleolitik dönemden bu yana Hititler, Yunanlılar ve Romalılar gibi pek çok farklı kültüre ve ırka ev sahipliği yapmış. Kapadokya’da yaşayan bu insanlar uzun yıllar taşa kıyasla yumuşak ve kolay oyulabilen bir yapıya sahip olan bu tüf yüzeyi şekillendirerek içerisine meskenler, kiliseler ve damlar inşa etmiş ve bu sayede çevreden ve dış işgallerden korunmuşlar. Bu meskenler özellikle Hıristiyanlık öncesi dönemde Hıristiyanlar tarafından sığınak olarak kullanılmış. Birbirlerine küçük tünellerle bağlı olan bu sığınakların bir araya geldiğinde, su kaynakları, hava akımı sistemleri ve hatta şarap mahzenleri içeren ve 200 ila 300 yer altı şehrini meydana getirdiği söyleniyor.
Cappadocia is one of the most fascinating destinations in Turkey without any doubt.
140 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
♦
TRAVEL
SEYAHAT ♦
The historical structures are still used by Cappadocia's present-day inhabitants; the underground canals are used to carry water to nearby farmland, and some local produce, such as potatoes and citrus fruits, are stored in subterranean storage facilities. There are also people who live in above-ground rock structures, some of which are even used as hotels. The present-day Turkish cities of Nevsehir, Aksaray, Nigde, Kayseri and Kirsehir lie within the Cappadocia region. The most beautiful landscape lies between the little villages of Uchisar, Göreme, Avanos, Ürgüp, Derinkuyu, Kaymakli and Ihlara. One of the most famous and well-excavated dwellings is Kaymakli, where Christians hid from the pagan Roman invaders during the seventh century.
Bu tarihi yapılar bugün hala Kapadokya sakinleri tarafından kullanılıyor; yer altı kanalları yakınlardaki ekim alanlarına su taşımaya yarıyor ayrıca patates ve narenciye gibi yerel ürünler yer altındaki depolarda saklanıyor. Üstlere inşa edilmiş taş yapılarda yaşayanlar da var, hatta bu yapıların bazıları otel olarak kullanılıyor. Günümüzde Kapadokya bölgesi Nevşehir, Niğde, Kayseri, Kırşehir ve Aksaray şehirlerinin sınırları içerisinde. Bu eşsiz manzara Üçhisar, Göreme, Avanos, Ürgüp, Derinkuyu, Kaymaklı ve Ihlara bölgelerinin bir parçası. Kaymaklı bunlar arasında oldukça ünlü ve düzgün bir yapı olarak biliniyor, burası aynı zamanda 7. yüzyılda putperest Romalıların işgali sırasında Hıristiyanların saklanmış olduğu yer olarak biliniyor.
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 141
♦
TRAVEL
The region is home to many historic churches and houses. The Church of the Buckle, the Apple Church, the Snake Church, the Church of Saint Barbara, the Dark Church and the Church with Sandals are some of the famous historical ruins. The Göreme Open Air Museum is one the most visited sites of Cappadocia’s monastic communities and in all of Turkey. In the complex there are over 30 carved churches and chapels dating from the 9th to 11th centuries with many valuable frescoes inside. Along with the fantastic landscape and historical ruins, Göreme offers many other unforgettable touristic attractions, such as site visits, Turkish Baths, pottery making and dinners with traditional music and dance. The most popular activity in the region is the hot air balloon ride, which offers fantastic views from above. Since there is no sense of motion when riding in a balloon, the smooth journey makes great photo opportunities. Imagine floating like a cloud above the glorious valleys and dramatic volcanic landscape of Cappadocia. It is truly a once-in-a-lifetime experience.
SEYAHAT ♦
Bölge çok sayıda tarihi kilise ve oyulmuş ev barındırıyor, Tokalı Kilise, Elmalı Kilise, Azize Barbara Kilisesi, Yılanlı Kilise, Karanlık Kilise ve Çarıklı Kilise tarihi kalıntılardan bazıları. Göreme Açık Hava Müzesi manastır gruplarının Kapadokya’da ve Türkiye genelinde en çok ziyaret ettikleri bölgelerden biri. Bu kompleks içerisinde 9 ila 11. yüzyıllardan kalma çok değerli freskler barındıran otuzdan fazla kilise ve ibadethane bulunuyor. Muhteşem manzarası ve tarihi kalıntıların yanı sıra Göreme ziyaretçilerine bölge gezileri, hamamlar, çanak çömlek yapımı ve geleneksel müzik ile dans barındıran bir akşam yemeği gibi unutulmaz olanaklar sunuyor. Bölgenin en öne çıkan özelliği ise harika manzaraya hakim olmayı sağlayan balon turları. Sarsıntısız balon yolculuğu aynı zamanda mükemmel fotoğraflara da olanak sağlıyor. Müthiş volkanık araziler ve vadiler üzerinde bir bulut gibi süzülmeyi sağlayan bu balonla Kapadokya gezintisi, insanın hayatında en az bir kere yaşaması gereken tecrübeler arasında.
Kapadokya Türkiye’de gezilebilecek en ilginç yerlerden biri.
142 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
PIAGGIO AERO P180 AVANTI II
One of the most recognized logos in the world is Ferrari’s ‘Prancing Horse,’ proudly displayed on the Piaggio Aero P180 Avanti II flown by the Scuderia. It is the only aircraft deemed worthy of carrying the Ferrari brand. The Piaggio Aero P180 Avanti II combines innovative style, unrivalled performance and the comfort of a large, quiet cabin. Dünya üzerinde en çok tanınan logolardan biri olan Ferrari’nin “Şahlanan Atı,” Scuderia tarafından kullanılan Piaggio Aero P180 Avanti II’nin üzerinde gururla sergileniyor. Ferrari markasını taşımaya layık tek uçak olan Piaggio Aero P180 Avanti II, yenilikçi tarz, rakipsiz performans, geniş ve sessiz kabin konforunu bir araya getirmiş.
C
laiming to be the Ferrari of the sky is a bold statement but then again Piaggio Aero does sponsor the Ferrari Formula One team and Scuderia Ferrari flies with the P180 Avanti II aircraft. At the moment, the P180 Avanti II is the fastest turbo prop aircraft in the world. Not only is the airplane the fastest in its class but also the most affordable, most fuel efficient, and possibly the most luxurious for this class of aircraft. As a matter of fact, the P180 Avanti II can even match or exceed the performance of many of the turbo jets in this class. Besides all of these cool achievements, this plane is the most handsome looking turbo prop that I have ever seen with its very unique placement of wings.
Gökyüzünün Ferrari’si olduğunu iddia etmek cüretkâr bir ifade ama Piaggio Aero’nun Ferrari Formula 1 takımının sponsoru olduğunu ve Scuderia Ferrari’nin de P180 Avanti II uçağını kullandığını unutmamak lazım. Şu an P180 Avanti II, dünya üzerindeki en hızlı turbo uçak. Uçak kendi sınıfının en hızlısı olmanın yanında aynı zamanda en hesaplı, en çok yakıt tasarrufu yapan ve muhtemelen yine kendi sınıfının en lüks hava aracı olma özelliklerini taşıyor. Aslında P180 Avanti II, sınıfındaki pek çok turbo jetin performansına yetişebiliyor ve geçebiliyor da. Bütün bu güzel başarıların yanında bu uçağın farklı kanat yerleşimiyle görülebilecek en güzel turbo prop olduğunu söylenebilir.
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 145
ÖZEL JET ♦
AIRCRAFT
̒
̒
♦
Piaggio Aero and Ferrari together on the racing circuits and in the skies all over the world. Piaggio Aero ve Ferrari yarış pistlerinde ve gökyüzünde bütün dünyayı birlikte dolaşıyorlar.
The unique design is based on the patented “ThreeLifting-Surface-Configuration” which uses forward canards, high aspect ratio wing (the mid-wing), and the T-tail (the rear). Piaggio Aero also claims that the design of the fuselage actually contributes to 20% of the lift while the three sets of wings generate the remaining 80% of the lift. Unlike other propeller aircraft, the P180 Avanti II features push configuration of the propellers, which helps prevent propeller turbulence from interfering with wing aerodynamics because the propellers are behind the wing. This also helps significantly with lowering total drag and improves performance. The Piaggio Aero P180 Avanti II has a top cruising speed of 405 knots (466 mph) and only burns 98 gallons of fuel per hour which is considered to be very fuel efficient. Depending on the configuration of the aircraft, you can have 7-9 passengers plus 2 pilots. Bu eşsiz tasarım, ön kanar tlar, yüksek en boy oranlı kanat (orta-kanat) ve T kuyruk kullanan patentli “Üç Kaldırma yüzeyi Konfigürasyonu” esas alınarak hazırlanmış. Piaggio Aero, uçak iskeleti tasarımının aslında kaldırmaya %20 katkısı olduğunu ve üç kanat setinin ise geri kalan %80lik kaldırmayı sağladığını iddia ediyor. Diğer pervaneli uçakların aksine P180 Avanti II, pervanelerin itiş konfigürasyonu özelliğine sahip, bu da pervaneler kanadın arkasında olduğundan pervane türbülansının kanat aerodinamiğine zarar vermesini engelliyor. Aynı zamanda, toplam çekişi azaltarak performansı önemli ölçüde artırıyor. Piaggio Aero P180 Avanti II, 405 knotlık yüksek bir sefer hızına sahip ve saatte sadece 98 galon yakıt yakıyor. Bu, çok iyi bir yakıt tasarrufu oranı. Uçak konfigürasyonuna bağlı olarak, 7 – 9 yolcu ve 2 pilotla uçabiliyor.
146 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
♦
AIRCRAFT
ÖZEL JET ♦
Piaggio Aero Industries’ Chairman, Piero Ferrari - son of Enzo Ferrari, the Gökyüzünün Ferrari’si Claiming to be the founder of the Ferrari automotive company - is also vice Chairman of olduğunu iddia etmek Ferrari of the sky is a bold Ferrari S.p.A. Mrstatement Ferrari business place him amongst cüretkâr bir ifade the amaworld’s but thenactivities again most authoritative ambassador of Italian high technology. Piaggio Aero’nun Ferrari Piaggio Aero does sponsor Formula 1 takımının the Ferrari Formula One Piaggio Endüstrileri’nin Başkanı Piero Ferrarive(Ferrari sponsoru olduğunu team and Aero Scuderia Ferrari Scuderia Ferrari’nin de P180 flies with the P180 Avanti II otomotiv şirketinin kurucusu Enzo Ferrari’nin oğlu) aynı zamanda Avanti II uçağını kullandığını aircraft. At the moment, the Ferrari S.p.A.’nın da yardımcı Başkanı. Piero Ferrari’nin iş lazım. Şu P180 Avanti II is the fastest aktiviteleri kendisini İtalyan yüksekunutmamak teknolojisinin dünyadaki en an P180 Avanti II, dünya turbo prop aircraft in theyetkili elçisi konumuna yerleştiriyor. üzerindeki en hızlı turbo world. uçak. Not only is the airplane Uçak kendi sınıfının en the fastest in its class but hızlısı olmanın yanında also the most affordable, aynı zamanda en hesaplı, most fuel efficient, and en çok yakıt tasarrufu possibly the most luxurious yapan ve muhtemelen for this class of aircraft. As a matter of fact, the P180 yine kendi sınıfının en lüks hava aracı olma Avanti II can even match or özelliklerini taşıyor. Aslında exceed the performance P180 Avanti II, sınıfındaki of many of the turbo jets pek çok turbo jetin in this class. Besides all of performansına yetişebiliyor these cool achievements, I ve geçebiliyor da. Bütün bu can confidently say that this güzel başarıların yanında plane is the most handsome bu uçağın farklı kanat looking turbo prop that I yerleşimiyle gördüğüm en have ever seen with its very güzel görünümlü turbo prop unique placement of wings. olduğunu söyleyebilirim.
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 147
̒
♦
AIRCRAFT
̒
Just like the Ferrari, Piaggio Aero represents technology and unrivalled Italian style. Tıpkı Ferrari gibi Piaggio Aero da teknolojiyi ve rakipsiz İtalya tarzını temsil ediyor.
Piaggio Aero’s efforts are focused on improving the most environmentally friendly and fuel efficient turboprop while offering the same or better performance than that of its more expensive and heavier polluting jet competitors. These are the same efforts that the Formula 1 industry is taking with their research into new engines, electronics and regenerative braking systems. All these innovations that filter back to volume production cars, and the aviation industry, particularly the business aviation segment, represent a great benefit to the environment.
148 RIXOS MAGAZINE
Piaggio Aero’nun çabaları, en çevre dostu ve yakıt tasarruflu turbopropunu ilerletmek ve bunu yaparken bir yandan da daha pahalı ve çevre dostu olmayan jet rakipleriyle aynı veya daha iyi performansı sunmak üzerine odaklanmış. Tıpkı Formula 1 endüstrisinin yeni motorlar, elektronikler ve yenileyici fren sistemleri üzerine yaptığı araştırmalar gibi Piaggio Aero da aynı amaçla çalışmalar yapıyor. Üretim arabaları ve havacılık endüstrisi -özellikle iş havacılığı- alanına geri dönen bütün bu yenilikler, çevreye karşı büyük bir duyarlılığı temsil ediyor.
SPRING 2012
ÖZEL JET ♦
VIVE LA VIE
“An interior that celebrates life, rejoices in existence.” “Öyle bir dekorasyon ki yaşamı ve varoluşu neşeyle kutluyor.”
Vive la Vie is a 60 m yacht for private use with a concept and layout differing from typical charter yachts. The owner, together with his family and his personal representative, was very much involved in the whole design and building process. Together with the highly professional interior designers Marilyn Bos-de Vaal and Frank Pieterse from Artline, reliable first class contractors and highly skilled shipyard workers. Rather unusually, the yacht actually left the yard for its maiden cruise with the owner and his guests already aboard!
Vive la Vie, 60 metrelik özel kullanım için yapılmış olan bir yat. Konsepti ve tasarımı, tipik charter yatlardançok farklı. Yatın sahibi, ailesi ve kişisel temsilcisiyle birlikte tasarım ve inşa sürecine çok ilgi göstermiş. Artline’dan profesyonel iç mekân tasarımcıları Marilyn Bos-de Vaal ve Frank Pieterse, güvenilir birinci sınıf üstleniciler ve çok yetenekli tersane çalışanlarıyla birlikte çalışılmış. Bu biraz garip gelebilir; tekne ilk seyahatine sahibi ve yolcularıyla beraber çıkmış. Photos: Klaus Jordan, Dick Holthuis
♦
YATCH
YAT ♦
V
Vive la Vie, oldukça hoş bir yat. ive la Vie is a Deneyimli bir yat sahibinin bir very refreshing hayalini daha gerçekleştirmek için yacht and tersaneyi, tasarımcıları ve yapım it is great to see that aşamasında çalışan herkesi bu kadar there are always new zorlayan yeni fikirler ve yeni tasarım ideas and new design özelliklerinin ortaya çıktığını görmek features which challenge the shipyard, çok keyif verici. the designers and every involved sub-constructor to realize yet another İlk şaşkınlığı ana fuayeye girer dream of an experienced yacht owner. girmez yaşıyorsunuz. Fuayeyi hâkimiyeti altına alan merdivenlerin The first “Wow-effect” occurs kendisi birer sanat eseri. Çelik immediately as you enter the main tellerle havada duran muhteşem foyer. The staircase which dominates cam köprülerse merdivenleri the foyer is in itself a piece of art. hâkimiyetine almış. Bu köprüler, sizi Dominating the stairwell are the fuayeden ya ana merdivenlere ya da spectacular glass bridges which are cam bir asansöre yönlendiriyor. suspended in woven steel grills. These bridges lead you from the foyer either Havada yüzüyormuş gibi to the main stairs or to a glass elevator. görünen halı kaplı basamaklar, güverte köprüsüne çıkıyor veya Seemingly floating carpeted steps alt güverteye iniyor. Aydınlatılmış lead up to the bridge deck or down to cam bir heykel, cam asansörün the lower deck. An illuminated glass içine yerleştirilmiş ve asansörün sculpture is incorporated within the ışıklandırması oluşturmak istediğiniz glass elevator and the lighting in the havaya uygun olarak gece veya elevator can be programmed so as to gündüze göre renk değiştirmek change colour depending on the day üzere programlanmış. Merdivenlerin or night mood one would like to create. duvarları, Santos gül ağacıyla The walls of the stairwell are covered in kaplanmış. Santos rosewood.
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 151
♦
YATCH
YAT ♦
Going aft the main foyer leads into the main salon which, although it is designed in a very open way, includes four separate areas. On the starboard side there is a kind of veranda on a raised wooden floor. The outside border of the ceiling is styled in leather covered waves which “The cold night outside is underlines this separate relaxing area which in addition offers a gorgeous view of the outside. haughtily ignored by leather Additionally, a circular seating area in white leather and with adjustable window shutters within.” backs completes the main salon in a perfect way. Every single bit of furniture is a modern piece of art and so is also the oval coffee table in “Deri panjurları kapatarak, light brown leather with a glass inlay. A thick white carpet with a square pattern underlines the overall design, which is modern but yet still very dışarıdaki soğuk havaya cosy and comfortable. aldırış etmeden içerinin
tadı çıkarılabilir. ”
152 RIXOS MAGAZINE
Arka tarafa giderken ana fuaye sizi ana salona yönlendiriyor. Burası da oldukça ferah bir şekilde tasarlanmış ve dört ayrı alana sahip. Sancak tarafında, yükseltilmiş ahşap zeminden bir veranda var. Tavanın dış sınırları, deri kaplı dalgalarla süslenmiş ve bu ayrı dinlenme alanını diğerlerinden ayırmış. Burası ayrıca harika bir manzara da sunuyor. Beyaz deriden yapılmış yuvarlak bir koltuk grubu, ana salonu en güzel şekilde tamamlıyor. Her bir mobilya, birer çağdaş sanat eseri; özellikle de ortası cam, kenarları deri kaplı oval masa. Kalın beyaz bir halı, hem modern hem de sıcak ve konforlu olan tasarımı bütünüyle göz önüne çıkarıyor.
SPRING 2012
♦
YATCH
YAT ♦
“Dancing, dining, dancing more in a panoramic tower, abducted by a gourmet chef.” “Panoramik kulede kendinizi şefin ellerine bırakın, yemeğin tadını çıkarın ve biraz da dans edin.”
F
orward of the main foyer a passageway Ana fuayenin ilerisinde bir koridor sizi, bir leads you past a powder room to a makyaj odasının önünden geçerek harika superb fitness area on starboard and to bir fitness alanına ve iskele tarafındaki VIP the VIP cabin on the portside. The passageway kamarasına götürüyor. Koridorda devam continues further forward into a raised forward edince daha ileride, öne bakan resmi akşam facing formal dining room. Because of the yemeği salonuna ulaşıyorsunuz. Devasa immense windows, and the dominance of pencereler ve beyaz rengin hâkimiyeti white colours, the VIP cabin is a very light room. sayesinde VIP kamarası oldukça aydınlık The ceiling has the same radius as the windows bir salon. Tavan, aynı parlaklığa sahip ve and the shape of the bathroom is curved as banyonun şekli de burası gibi kıvrımlı. well. Akşam yemeği salonu, bu boyutlardaki The dining room is certainly an unusual bir yat için alışılmadık bir özellik. Öne feature on a yacht this size. Besides the fact that bakıyor olmasının yanında konuklara it is forward facing and offers the dining guests geniş ve kesintisiz bir manzara sunuyor. sweeping unimpeded views, it also performs Ayrıca çok da işlevli. Masa, tavana doğru a dual use. The table can be raised into the yükseltilerek salonu disko olarak kullanmaya ceiling so as to allow the room to be used as a da izin veriyor. Masanın kendisi oldukça disco. The table itself is quite spectacular, the çarpıcı; orta kısmı örgü altın tellerden middle part of the table includes an element oluşan ve alttan aydınlatılan bir öğe içeriyor out of woven gold wires which is lit from below ama masa yukarı kaldırıldığında bu özellik but when the table is raised up it functions as bir tavan aydınlatma öğesine dönüşüyor. a ceiling light element. The rest of the table is Masanın geri kalanı, imitasyon timsah covered in imitation crocodile leather. A semiderisiyle kaplı. Bir yarım daire oturma grubu circular seating with cocktail table offers a ve kokteyl sehpası, sıcak bir oturma yeri cosy seating place and the back panels of the sunuyor. Oturma grubunun arka panelleri, seating are covered with white leather in the perdelerde de olan desene sahip beyaz same pattern as in the curtains. The pattern is deriyle kaplanmış. Bu desen, People of especially designed by the fashion designers Mouth’un moda tasarımcıları tarafından “People of the Labyrinth”. özel olarak tasarlanmış. SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 153
♦
YATCH
YAT ♦
Going up to the stairs to the bridge deck, which besides having the bridge and captains cabin, is mainly reserved for the owner’s area. You can either go forward to bridge and captains quarters, or go to starboard into the owners open lobby. This lobby features a lounger in which one can lie and read whilst looking out of the large windows. Adjacent to the lobby is the owners office which is effectively separated from lobby and stairwell by a glass wall. The bridge is functional yet very stylishly decorated in a similar vein as the rest of the interior. The exterior private deck offers a fire place in a glass column. A very cosy place indeed to enjoy the surroundings and gaze at the stars!
“Breakfast in an embracing leather-covered retreat, observing the nautical valley from an indoor veranda, or a lazy afternoon snack.” “Deriyle kaplanmış sıcak bir köşede kahvaltı edin, iç verandadan deniz vadisini seyrederken tembel bir ikindi çayı alın.”
Merdivenlerden çıkarak güverte köprüsüne doğru giderken, çoğunlukla yat sahibine ayrılmış bir alan görülüyor. İster daha ileri köprüye ve kaptan bölümüne gidebilir isterseniz sancak tarafına yat sahibinin açık lobisine gidebilirsiniz. Bu lobi, uzanıp bir şeyler okuyabileceğiniz ve geniş pencereden denizi seyredebileceğiniz bir dinlenme koltuğuna sahip. Lobinin yanında ise, yatın sahibinin ofisi bulunuyor. Güzel bir şekilde lobiden ve merdivenlerden cam bir duvarla ayrılmış. Köprü, tıpkı iç mekânın geri kalanı gibi işlevsel ve oldukça şık dekore edilmiş. 154 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
♦
YATCH
YAT ♦
One deck higher is the sun deck, where a skylounge “tunnel” connects the fore and aft deck. As you can choose between different coloured light settings the mood of this lounge can change from a night club to a beach house, which offers their guests a bar and seating area. The skylounge leads forward through two doors to the Jacuzzi and sunbed which have been very skilfully integrated into the structure. The guest cabins are placed on the lower deck – two double and two twin cabins - and are identical in design but with different colour schemes. The design of these cabins is very clear with nice little details, for instance the form of the edge of the bed has the same shape as the edge of the wash basin. The unique desk units look like a folded book and the windows are covered with a copper sheet, which gives a wonderful reflection with the sun. Being an avid collector of contemporary art, the owner has decorated all the areas of the yacht skilfully with a careful selection of his collection. Powered by two Caterpillar engines of 1.455 kW each, Vive la Vie reaches a top speed of 15,5 knots. The generator sets are located in soundproofed walk-in rooms and advanced sound and vibrations features guarantee an extremely quiet running yacht. This Lürssen can cruise all around the world. A
Dışarıdaki özel güverte, cam kolon içinde bir şömine sunuyor. Çevrenin tadını çıkarmak ve yıldızlara bakmak için tam anlamıyla çok sıcak bir mekân! Bu güvertenin üst tarafı ise güneşlenmeye ayrılmış; burada bir tünel ön ve arka güverteyi birleştiriyor. Farklı renkli aydınlatma ayarlarını seçerek buranın havasını seçebilir ve isterseniz gece kulübünden bir sahil evine çevirebilirsiniz. Burada sizi devasa bir güneşlenme alanı ve açık havada akşam yemekleri bekliyor. En üst güvertede, aynı zamanda bir Jakuzi de bulunuyor. Konuk kamaraları, alt güverteye yerleştirilmiş ve iki tane çift kişilik, iki tane de ikiz kamaradan oluşuyor. Farklı renk temalarıyla aynı tasarıma sahipler. Bu kamaraların tasarımı, küçük ve hoş detaylarla son derece net bir şekilde hazırlanmış; örneğin, yatağın kenarlarındaki şekille lavabonun kenarları aynı şekilde tasarlanmış. Eşsiz çalışma masası, tıpkı sayfaları katlanmış bir kitap gibi duruyor. Pencereler, bakır rengi perdelerle kaplı ve bu da güneşi harika yansıtıyor. Çok hevesli bir çağdaş sanat koleksiyoncusu olan yatın sahibi, yatın bütün alanlarını koleksiyonundan seçtiği parçalarla dekore etmiş. Her biri 1.455 kW’lık iki Caterpillar motordan güç alan Vive la Vie, 15,5 knotlık maksimum hıza erişebiliyor. Jeneratör setleri, ileri derecede ses geçirmez odalara yerleştirilmiş oldukça sessiz çalışan bir yat. Lürssen yat, misafirlerini dünyanın her yerine götürebilecek özelliklerle donatılmış. SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 155
AQUARIVA BY GUCCI A NEW MADE IN ITALY ICON YENİ İTALYAN İKONU
Riva and Gucci, in collaboration with Officiana Italiana Design, the design company which created the original Aquariva in 2000, unveiled the exclusive made to order “Aquariva by Gucci”, a model customized by Gucci Creative Director Frida Giannini. This initiative is one of the activities marking Gucci’s 90th anniversary. Gucci’nin 90. Kuruluş yıldönümü üzerine yapılan “Aquariva by Gucci,” 2000 yılında Aquariva’nın orijinal versiyonunu üreten Officina Italiana Design, Riva Boats ve Gucci işbirliğinde Gucci’nin Kreatif Direktörü Frida Giannini’nin estetik anlayışına göre şekillendirildi.
T
his unique collaboration between two of Italy’s most renowned design houses celebrates the era of La Dolce Vita, when a joie de vivre, glamour and elegance defined an attitude and a lifestyle. In their respective sectors, Riva and Gucci have similar stories, each with a tradition of excellence in design and craftsmanship that has led to international notoriety. Founded by Guccio Gucci in Florence in 1921, Gucci won ever greater attention and acclaim for the exquisite craftsmanship and eternal appeal of its products. Now, 90 years on, under the creative direction of Frida Giannini, the House continues to infuse its remarkable heritage with a contemporary fashion vision providing a unique combination of past and present.
İtalya’nın bu en önemli iki tasarım stüdyosunun benzersiz işbirliği, zarafetin ve cazibenin mükemmel bir yaşam stiliyle harmanlandığı La Dolce Vita zamanlarına da atıfta bulunuyor. Her birisi alanlarında en iyiyi temsil eden Riva ve Gucci’nin tarihçeleri birbirine benziyor, her iki markada da büyük önem verilen tasarım ve işçilikte mükemmeliyetçilik geleneği, markalara uluslar arası şöhret kazandırmış. 1921 yılında Guccio Gucci tarafından Floransa’da kurulan Gucci, ürünlerinin zamana meydan okuyan cazibesi ve üretimde kullanılan yüksek kaliteli işçiliğiyle büyük sükse yapmış. 90 yıl sonra, Frida Giannini’nin kreatif direktörlüğü altında bu muhteşem marka, geçmişle geleceğin emsalsiz bir bileşimini içeren moda vizyonu ile köklü mirasını ileriye taşıyor.
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 159
♦
Likewise, for Riva the values behind its almost 170-year success story were established at its birth in 1842 on Lake Iseo in northern Italy. Tradition and innovation combine to create authentic maritime gems that are an expression of pure Italian elegance and allure thanks to artisan workmanship and attention to detail, employing only the finest materials. For more than twenty years Riva’s design has been entrusted to the creative inspiration of Officina Italiana Design, which under the direction of Mauro Micheli and Sergio Beretta, focuses exclusively on the definition of the Riva style. Frida Giannini, Gucci Creative Director, said, “Over the decades the iconic Riva boat has become without doubt one of the most evocative images of Italian style, sophistication and elegance. It is a symbol of a glamorous lifestyle that sparks fond memories of La Dolce Vita – a golden age when both Gucci and Riva attracted an enthusiastic following among the international jet set.” Norberto Ferretti, Chairman of the Ferretti Group which Riva is part of, commented, “The Aquariva bears outstanding withness to Riva’s natural evolution from past to present in the sphere of boat stylin, through an elegance and delicacy of line that in a span of 33 feet holds the same attention to detail and love of tradition inspiring the Forever Now spirit of Gucci. This is a project that perfectly represents the balance between tradition and modernity, destined to become a symbol of Italian style and craftsmanship.”
160 RIXOS MAGAZINE
BOAT
Riva’nın yaklaşık 170 yıllık başarı öyküsünün temelleri ise, Kuzey İtalya’nın Iseo Gölü bölgesinde 1842 yılında atılmış. Mükemmel işçilik, kaliteli malzemeler ve detaylara gösterilen muazzam özenin doğal bir sonucu olan Riva yatları… Saf İtalyan zarafetinin ve ışıltısının temsilcileri bu yatlarda geleneklere duyulan saygı ve yenilikçilik tutkusu kendisini gösteriyor. Yirmi yılı aşkın bir süredir Riva yatlarının tasarımı, Mauro Michelli ve Sergio Beretta’nın önderliğini yaptığı, yenilikçiliğin ve estetiğin en iyi temsilcilerinden Officina Italiana Design stüdyosunda şekilleniyor. Gucci’nin Kreatif Direktörü Frida Giannini: “Kuşkusuz tam bir denizcilik ikonu olan Riva, eşsiz İtalyan stilini ve zarafetini en iyi şekilde temsil ediyor. Aquariva by Gucci, hem Gucci, hem de Riva’nın uluslararası jet sosyeteyi büyülediği şatafatlı bir çağ olan La Dolce Vita’nın kadim hatıralarına da atıfta bulunan, parıltılı bir yaşam stilinin sembolü.” Riva markasını da bünyesinde barındıran Ferretti Group’un Yönetim Kurulu Başkanı Norberto Ferretti: “33 feetlik uzunluğa sahip, etkileyici hatlarıyla ve ayrıntılarına gösterilen eşsiz özenle Aquariva, Riva’nın denizcilik dünyasında geçmişten geleceğe uzanan yolculuğunu en iyi temsil eden, Gucci’nin Forever Now “her daim bu anı yaşa” ruhunu aynı hassasiyetle yansıtan harikulade objelerden biridir. Gelenek ve modernliğin arasındaki dengeyi temsil eden Aquariva by Gucci projesi, İtalyan stil ve işçiliğinin ölümsüz bir eseri olmaya aday," diyor.
SPRING 2012
TEKNE ♦
♦
BOAT
Mauro Micheli, Chief Designer of Officina Italiana Design, added, “We had to absorb Riva history to create Aquariva, but also forget it in a certain sense, in order to propose a contemporary product which would go beyond the legendary Aquarama, the best-known nautical icon in the world. In Aquariva, cutting-edge technologies have respected and maintained the charm, softness and clean lines of the shapes which are typical to Riva. If Aquarama has always been an icon, Aquariva is perhaps, becoming one, and Frida Giannini’s enthuiasm for this model confirms this.” Respecting the DNA of the original project created by Officina Italiana Design was paramount to Gucci’s design for Aquariva. Defining the Aquariva by Gucci is a fiberglass hull and detailing painted in Gucci’s own hue of glossy white, while Riva’s signature use of mahogany with classic carnish finish – twenty coats in all, ten by brushing, ten by spraying – is also the signature material for the cockpit and walking decks and awning cover hatch. The water proof fabric covering the seats and sundeck features the emblematic Guccissima print, while the bed upholstery is defined by the beauty of Gucci white cotton. The iconic touch is provided by Gucci’s green-red-green web detailing which edges the floating line, perfectly complementing the unique green crystal windshield. Completing the Gucci customization is a series of exclusive Riva by Gucci accessories. The innovative two-speed electronic gear reveals all the power of the two 380-horsepower Yanmar engines, ensuring an exceptional performance, with a maximum speed of 41 knots and a 150-mile range at cruising speed.
TEKNE ♦
Officina Italiana Design’ın Şef Tasarımcısı Mauro Michelli: “Aquariva’ya yapabilmek için, Riva’nın tarihini iyice özümseme ihtiyacı hissettik; ama denizcilik dünyasının efsanevi başyapıtı Aquarama’nın da ötesine geçebilecek çağdaş bir ürün yapmak için bu köklü tarihi bir nebze unutmamız gerektiğine karar verdik. Riva’yla özdeşleşmiş olan gövde biçimlerinin büyüleyici yumuşaklığı ve sadeliğini, en ileri teknolojilerle Aquariva’ya da taşıdık. Aquarama her daim bir denizcilik ikonu olarak anılıyorsa, belki Aquariva da bir ikon haline gelmiştir; Frida Giannini’nin bu projenin her safhasında sergilediği tutku da bunu doğruluyor.” Officina Italiana Design’ın ürettiği Aquariva’nın özüne sadık kalmak, Gucci’nin Aquariva’yı tekrar yorumlarken gözettiği bir prensip olmuş. Aquariva by Gucci’nin öne çıkan öğelerinden bazıları, Gucci’ye özgü bir tarzda parlak beyaza boyanmış fiberglas tekne, Riva ustalarının kusursuz işçiliğiyle şekillenen, (10 kat fırça, 10 kat spreyle uygulanan 20 katmanlı) klasik vernik kaplamalı, hem kokpitte ve güvertede, hem de katlanabilir tavan kapağında kullanılan maun döşemelerden oluşuyor. Koltuklarda ve güneşlenme güvertesinde kullanılan, üzerinde Guccissima amblemi bulunan su geçirmez kumaşların yanı sıra, yatak döşemeliği olarak da Gucci’nin olağanüstü güzellikteki beyaz pamuklu kumaşı tercih edilmiş. Gucci’nin su çizgisini karakterize eden yeşil-kırmızı-yeşil çizgileri, yeşil renkteki kristal kokpit camıyla mükemmel bir bütünlük oluşturuyor. Gucci işbirliğiyle özel olarak üretilen bu yatın diğer tamamlayıcı unsurları da, Riva by Gucci koleksiyonundan çok seçkin aksesuarlar oluyor. Yenilikçi 2-ileri elektronik şanzımanla, 380 bg’lik Yanmar motorlarının sıra dışı performansları açığa çıkarılmakta ve böylece 41 knotluk azami hıza ulaşmak mümkün olmakta. Aquariva by Gucci’nin seyir hızındaki menzili 150 mil.
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 161
♦
AUTOMOBILE
OTOMOBİL ♦
ELDORADO BROUGHAM TOWN CAR
T
he Eldorado Brougham was sometimes called Cadillac’s answer to the Ford Motor Company’s Continental Mark II, but in many ways General Motors’ product was more impressive. The Eldorado Brougham was not only more exotic and exclusive than the Mark II, it commanded a price nearly a third more than the Mark II’s $10,000 sticker.
164 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
Photos by RM Auctions
Eldorado Brougham için, Ford Motor Şirketi’nin Continental Mark II arabasına Cadillac tarafından verilmiş bir yanıt olduğu da söylenirdi. Ancak, birçok açıdan General Motors’un ürünü çok daha etkileyiciydi. Eldorado Brougham, Mark II’den daha egzotik ve özeldi ve sonuç olarak Mark II’nin 10,000 dolarlık fiyatının neredeyse üç katını talep etmişti.
♦
AUTOMOBILE
OTOMOBİL ♦
Finally readied for production in 1957, the Brougham made the show circuit in 1956, including the travelling GM Motorama tour and the Paris Salon. Known in GM Styling as project XP-48, the four-door hardtop Brougham had a nearly forgotten sibling, the Eldorado Brougham Town Car, which debuted at the New York Motorama held at the Waldorf, Astoria. Constructed of fiberglass, the Town Car was more concept car than prototype. Just 55.5 inches high, it had a half-roof over the passenger compartment, covered in black leather, an open chauffeur’s compartment, a different roofline and more understated body-side trim. Inside, the passenger compartment was trimmed in beige leather in a “biscuit and button” motif with gold trim; the chauffeur was surrounded by black Moroccan leather and chrome. The passenger compartment was lavishly equipped with twin compartments furnished with, among other items, a decanter and cups, a vanity case and a tissue dispenser, all in gold plate. The divider bulkhead had a sliding glass window, but for contacting the chauffeur without opening the window, a bulkhead-mounted telephone was provided, also in gold.
1957 yılında üretime hazır hale gelen Brougham, Paris Salon ve General Motors Motorama ile seyahat ederek 1956 yılında gösteri turunu gerçekleştirdi. General Motors Styling’de XP-48 projesi olarak bilinen, dört kapılı üstü açılmayan Brougham’ın neredeyse unutulmuş bir kız kardeşi vardı: Eldorado Brougham Şehir Arabası. Eldorado Brougham, Waldorf, Astoria’da gerçekleştirilen New York Motorama’da ilk defa araba severlerin karşısına çıkmıştı. Fiberglastan yapılmış olan şehir arabası, prototipten ziyade bir konsept arabasıydı. Sadece 141 cm yükseklikteki arabanın yolcu bölümü üzerinde yarım bir tavanı vardı ve siyah deriyle kaplıydı. Şoför kompartımanı açıktı, farklı bir tavan hatlarına daha zarif gövde kenarı süslemelerine sahipti. İç tasarımında, yolcu bölümü altın süslemeler ve “bisküvi ve düğme” motifine sahip bej rengi deri kullanılmış. Şoför ise siyah Fas derisi ve kromla çevrelenmiş. Yolcu bölümü, çift bölmelerle cömertçe donatılmış ve diğer nesnelerin yanında tamamen altın kaplama bir şarap sürahisi ve bardaklar, bir makyaj bölmesi ve mendil kutusu gibi ayrıntılar bulunuyor. Aradaki bölme, kayar bir cam pencereye sahip ama şoförle pencereyi açmadan irtibat kurmak için yine altın kaplama olan bölmeye monte edilmiş bir telefon bulunuyor.
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 165
♦
AUTOMOBILE
OTOMOBİL ♦
A wonderful example of Cadillac and GM design and engineering leadership. Cadillac ve General Motors tasarımı ve mühendisliğinin harika bir örneği.
The 1956 Motorama tour was called the “Highway of Tomorrow,” and following New York it went to Miami, Los Angeles, San Francisco and Boston. In October 1956 the Town Car was shown at the Paris Salon, where it drew much acclaim. At the end of the show season, of course, the Brougham entered production, and the Town Car retreated to the shadows. Eventually, like many other GM concepts and prototypes of the era, the Town Car concept was consigned to the storied Warhoops salvage yard outside Detroit in December 1959.
166 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
1956 Motorama turuna, “Yarının Yolları” adı verilmişti. Tur, New York’tan sonra Miami, Los Angeles, San Francisco ve Boston’a gitti. 1956 yılının Ekim ayında Şehir Arabası, Paris Salon’da sergilenmiş ve burada fazlasıyla tezahürat toplamıştı. Gösteri sezonunun sonunda doğal olarak Brougham üretime girdi ve Şehir Arabası bir gölgenin altına geri çekildi. Nihayetinde, döneminin pek çok GM konsept ve prototipleri gibi konsept Şehir Arabası, 1959 yılının Aralık ayında Detroit’in dışındaki katlı Warhoops hurdalığına gönderildi.
♦
AUTOMOBILE
OTOMOBİL ♦
Saved from destruction and hidden until the 1980s. İmha edilmekten kurtarılan araç 1980’lere kadar saklanmış.
The staff at Warhoops, however, most of whom had endured the hardships of the Great Depression and the rationing of World War II, could not bear to destroy it, so the Town Car sat for years under a tarpaulin until discovered by renowned Chicago entrepreneur, collector and restorer Joe Bortz in 1989. Mr. Bortz has made a career of rescuing and collecting concept cars and prototypes, particularly those of GM’s Motorama era. However, Mr. Bortz did not restore it, and instead he sold it to J.C. Whitney owner Roy Warshawsky during the early 1990s. Mr. Warshawsky planned a total restoration but sadly passed away before he could complete the job. A subsequent owner was Dick Baruk of Detroit.
Ancak, birçoğu Büyük Buhran’ın zorluklarına ve 2. Dünya Savaşı’nın kıtlığına göğüs germiş Warhopps’un personelinin arabayı imha etmeye yürekleri el vermedi. Böylece; Şehir Arabası, ünlü Chicago’lu girişimci, koleksiyoncu ve restorasyoncu Joe Bortz tarafından 1989 yılında tekrar keşfedilene kadar bir branda altında saklı kaldı. Joe Bortz, özellikle GM’nin Motorama döneminden kalanlar olmak üzere konsept arabaları ve prototiplerin koleksiyonunu yapıp onları kurtararak bir kariyer yapmıştı. Bortz arabayı restore etmeyi seçmedi bunun yerine 1990’ların başında J.C. Whitney’in sahibi Roy Warshawsky’e sattı. Warshawsky, tam bir yenileme planlamıştı ama maalesef bu işi bitiremeden vefat etti. Arabanın bundan sonraki sahibi ise Detroit’den Dick Baruk oldu.
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 167
♦
AUTOMOBILE
Technical Specifications: 305 bhp, 365 cu. in. OHV V-8 engine, four-speed Hydra-Matic automatic transmission, independent front suspension with coil springs, live rear axle with semielliptic leaf springs, and four-wheel hydraulic drum brakes. Wheelbase: 129.5”
Ultimately, RM Auto Restoration completed the car’s restoration and rebirth to its former glory. One particularly complex aspect of the project was the installation of a proper 365-cubic inch V-8 engine from a 1956 Cadillac sedan donor car. The engine compartment was dressed up with such items as gold-plated valve covers, dual four-barrel carburetors and unique air cleaners. Had Cadillac brought their prototype to running condition in period, this is what it would have looked like. It should be noted, however, that RM did not build the car to be road- and highwayworthy. The intention of the modification was to allow the fortunate new owner to run and drive the car on the show field, as well as on and off the trailer. Naturally, no road or safety testing was ever done, by either GM or RM Auto Restoration, and consequently the car is not suitable for road use of any kind. The restoration is now several years old, but it still presents extremely well. The gold trim is intact and vibrant. The steering wheel is unmarked, the dashboard equipped with the original Wonderbar signal-seeking radio, and air conditioning cools the car, front and rear. The passenger compartment has deep-pile Wilton carpeting to match the beige leather upholstery, all in excellent condition. The engine compartment 168 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
OTOMOBİL ♦
Teknik Özellikleri: 305 bhp, 365 kübik inç OHV V-8 motor, dört vitesli HydraMatic otomatik şanzıman, helezon yaylı bağımsız ön süspansiyon, yarı eliptik yaprak yaylara sahip hareketli arka aks ve dört tekerlekli hidrolik tamburlu frenler. Tekerlek açıklığı: 129.5”
is clean and well detailed. A star in its day and hardly faded by time, this historic GM Motorama show car presents beautifully and carries a fascinating history. In an age where bulky stretch limousines are the norm, it is seductive, smart and sultry, just the right car in which to amaze onlookers at a concours event. Thankfully saved from destruction for future generations to appreciate, it remains an important part of Cadillac’s design and engineering leadership.
It was sold at a price of $258,500. Açık artırmada 258,500 dolara satıldı.
♦
Nihayetinde, RM Oto Restorasyon, arabanın yenilemesini tamamladı ve önceki ihtişamına tekrar kavuşturdu. Projenin karmaşık tarafı, 1956 Cadillac sedan donör arabadan alınan uyumlu 365 kübik inç V-8 motorun kurulumunun zorluğuydu. Motor bölümü; altın kaplama vana kapakları, çift dört namlulu karbüratör ve eşsiz hava temizleyiciler gibi parçalarla süslenmişti. Eğer Cadillac prototipini zamanında çalışır duruma getirseydi, işte böyle görünecekti. Ancak altını çizmekte fayda var ki RM arabayı otoyola çıkabilecek şekilde yapmadı. Bu modifikasyonun amacı, Şehir Arabası’nın şanslı yeni sahibinin arabayı gösteri alanına veya benzeri bir alana bir römorkla götürerek kullanabilmesini sağlamaktı. Doğal olarak, ne GM ne
AUTOMOBILE
de RM Oto Restorasyon tarafından hiçbir yol ve güvenlik testi yapılmamıştı. Bu yüzden, araba, hiçbir şekilde yolda kullanıma uygun değildir. Yenileme, birkaç yıl önce tamamlandı ama hala üstün kalitesini koruyor. Altın süsleme, bozulmamış ve parlak görünümde. Direksiyon, lekesiz; kontrol paneli, orijinal Wonderbar marka sinyal arayan bir radyo’ya sahip; ve klima arabanın hem ön hem de arkasını serinletiyor. Yolcu bölümü, bej rengi deri koltuklara uyumlu kabarık tüylü Wilton yer döşemesiyle kaplı. Motor bölümü, temiz ve son derece ince detaylarla dolu.
OTOMOBİL ♦
Kendi zamanında parıldayan ve zaman içinde neredeyse hiç solmamış bir yıldız olan GM Motorama’nın bu tarihi gösteri arabası, büyüleyici bir geçmişi taşıyor. Hantal uzun limuzinlerin standart olduğu bir zamanda, bir Concours Etkinliğinde görenleri hayrete düşürecek çekici, akıllı ve sıcak bir araba. Ne güzel ki gelecek nesillerin takdir etmesi için imha edilmekten kurtarılmış ve Cadillac’ın tasarım ve mühendislik liderliğinin önemli bir parçası olarak yerini korumaya devam edebilmiş.
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 169
♦
INTERVIEW
SÖYLEŞİ ♦
Italian Fashion Guru İtalyan Modasının Duayeni
MARIO BOSELLI Interview / Söyleşi: Ayça Oskay
C
ONSIDERED TO BE ONE OF THE MOST INFLUENTIAL FIGURES OF FASHION, MARIO BOSELLI HAS STATED HIS OPINIONS ON MADE IN ITALY’S BRANDING PROCESS AND FASHION SECTOR’S DEMANDS, BASED ON HIS 53 YEARS OF WORK EXPERIENCE.
M
ODANIN EN ÖNEMLİ OTORİTELERİNDEN BİRİ OLARAK GÖSTERİLEN MARIO BOSELLI, 53 YILLIK İŞ TECRÜBESİNE DAYANARAK MADE IN ITALY’NIN MARKALAŞMA SÜRECİNİ VE SEKTÖRÜN BEKLENTİLERİNİ SİZLER İÇİN DEĞERLENDİRDİ.
Who are the members of Italian National Chamber for Fashion which is one of the most important chambers of the world ? Camera Nazionale della Moda Italiana represents over 160 Italian top fashion companies operating in prêt-àporter, haute couture, quality tailoring, sportswear, furriers, cosmetics, fabrics/fashion, accessories, leather goods, shoes, services and distribution. Among our Associates there are the best names of Italian Fashion, brands like: Missoni, Gucci, Salvatore Ferragamo, Prada, Versace, Valentino, Ferrè, Emilio Pucci, Fendi, Roberto Cavalli, Laura Biagiotti, Trussardi, John Richmond and many others.
170 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
Dünyanın en önemli moda kurumlarından biri olan İtalya Ulusal Moda Birliği’nin üyeleri arasında kimler yer alıyor? Camera Nazionale della Moda ltaliana (İtalya Ulusal Moda Birliği) İtalya’da hazır giyim, haute couture, özel dikim, spor giyim, kürk, kozmetik, kumaş, aksesuar, deri, ayakkabı, servis ve dağıtım ağlarını kapsayan 160 üst düzey moda kuruluşunu temsil eder. Beraber çalıştığımız firmalar arasında Missoni, Gucci, Salvatore Ferragamo, Prada, Versace, Valentino, Ferrè, Emilio Pucci, Fendi, Roberto Cavalli, Laura Biagiotti, Trussardi, John Richmond ve bunlar gibi İtalyan modasının en iyi isimleri bulunuyor.
♦
“
INTERVIEW
SÖYLEŞİ ♦
I would like to emphasize that a big part of French brands are produced in Italy
“
What are the features that make you a unique institution in the world and what are your initiatives for luxury fashion world? Camera Nazionale della Moda Italiana has been bound to Italian fashion for sixty years, a period of extreme success for the nation’s industry. The high prêt-à-porter was born slightly earlier than CNMI on February 12,1951. The Institution represents the highest values in the Italian style and fashion. Its aim is to safeguard, coordinate, manage, spread and strengthen the excellence and the image of fashion both in Italy and throughout the world. Buyers have lost trust towards certain Italian brands who tried to produce in China. What do you say about the value of Made in Italy in abroad and how do you protect this important image? Those who have been loyal to Made in Italy have coped. Others have tried to be cunning producing their clothes in China without tagging at all the provenance of manufacture, but selling the clothes with prices of Italian sounding. As a consequence buyers have lost affection and trust towards certain brands and have stuck to cheaper ones, that are reliable and coherent in presenting their product. Slyness doesn’t pay off on the long run for any kind of brand. The Chamber of Italian Fashion’s auspice is that the obligation to put the hallmark of origin for non-EU countries will assert itself.
Kurumunuzu dünya çapında en iyi yapan nedir ve üst segment moda endüstrisindeki girişimleriniz nerlerdir? Camera Nazionale della Moda ltaliana 60 yıldır İtalyan modasının bir parçası ve ülkenin moda endüstrisi için büyük bir başarı kaynağı. Üst segment hazır giyimin doğuşu ise CNMI’nin kuruluşundan kısa bir süre önce, 12 Şubat 1951 tarihinde olmuştur. Kurum, İtalyan tarzının ve modasının vazgeçilmezlerini ve değerlerini temsil eder. Amacı; İtalya’da ve dünyanın her yerinde modanın imajını korumak, düzenlemek, yönetmek, yaymak ve güçlendirmektir. Belli bir müşteri kitlesi Çin’de üretim yapmayı deneyen İtalyan firmalarına karşı güvenlerini kaybetti. “Made in Italy” etiketinin dünya çapındaki önemiyle ilgili ne düşünüyorsunuz ve bu imajı korumak için neler yapıyorsunuz? “Made in Italy” felsefesine sahip çıkanlar bu durumun üstesinden geldi. Diğerleri ise üretimin esasına aldırmaksızın kıyafetlerini Çin’de ürettirip, İtalyan fiyatlarına satarak kar etmeye çalıştılar. Sonuç olarak müşteriler, firmalara karşı sempatilerini ve güvenlerini kaybettiler ve daha ucuz ve tutarlı firmalara yöneldiler. Kurnazlık hiçbir işte uzun vadede kar getirmez... CNMI burada devreye girerek AB dışında üretilen malların damgalanmasını şart koştu, böylelikle Avrupa üretimi malları koruması altına almış oldu.
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 171
♦
INTERVIEW
Quality of the collections, logistics, organizations with presence of thousands of press members, and buyers from all around the world... What makes Milan capital of fashion? Milan is the capital of fashion prêt à porter because the Headquarters of the principal designers, of the houses of textile/cloth/fashion system and of enterprises which construct the basement of Italian fashion in the world are based there. Milan is the indisputable capital of communication: more than 90% of publishers has office in Milan and there are PR Offices and Press Offices, photo studios and model agencies. It is the only and fundamental reference in distribution sector: more than 800 showrooms concentrated on the territory, that testify the strong vocation for business. Milan is home to important and prestigious specialized fashion schools that attract millions of foreign students every year. Milan, New York, Paris, London and maybe Tokyo… Which city can be the next one and why? These cities, but mostly Milan, New York, Paris and London, have the original international fashion week. In my opinion this concept will never change. Other realities, other fashion weeks are growing, but they have a limited market presence. What do you think about potential markets as Turkey, UAE, Kazakhstan, etc? What are your current projects for emerging countries and their importance for luxury brands? Turkey is the only country with a very strong growth, very similar to China. Other markets are very important for the Italian fashion, more qualitative than quantitative. Unique masterpieces, premium materials, creativity and elegance but it’s not enough… What makes Italian fashion still different from the other countries ? Italian fashion means “beautiful and well made” throughout the world. That is the excellence: within a wise tradition of work that can unite the aesthetic and immaterial quality, related to our history, so-called “Renaissance effect”, with the technical and material innovations of products. These trends are thanks to the Italian’s great entrepreneurial skills but also to a number of other factors: well-combined creativity and technology which enabled to realize a particular Italian “alchemy”, which could be called “technological creativity”. 172 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
SÖYLEŞİ ♦
Kolleksiyonlarin kalitesi, lojistik, binlerce basın mensubunun katıldığı organizasyonlar ve dünyanın dört bir yanından gelen müşteriler... Milano’yu modanın merkezi yapan nedir? Milano hazır giyimin merkezi çünkü belli başlı firmaların, tekstil,giyim ve moda otoriterelerinin ve İtalyan modasının dünyadaki temelini oluşturan işletmelerin merkezlerine ev sahipligi yapiyor. Milano aynı zamanda iletişimin de başkenti, yayıncıların %90’ı Milano’da birer ofise sahip, şehirde PR ve basın kuruluşları, fotoğraf stüdyoları ve model ajansları bulunuyor. Genel dağıtım ağının da çok kritik önemi var, bölgede bir araya gelen 800’den fazla showroom buranın iş için ne kadar uygun bir yer olduğunu kanıtlıyor. Şehir aynı zamanda önemli ve prestijli moda okullarına ev sahipliği yapmasıyla her sene milyonlarca yabancı öğrenciyi de kendisine çekiyor. Milano, New York, Paris, Londra ve belki de Tokyo... Sizce bir sonraki şehir hangisi ve neden? Bu şehirler, özellikle de Milano, New York, Paris ve Londra gerçek anlamda uluslararası moda haftalarına ev sahipliği yapıyor. Bence bu konsept hiçbir zaman değişmeyecek. Başka moda haftalarından da yükselişe geçenler oluyor fakat bu pazar içerisindeki varlıkları kısıtlı diye düşünüyorum. Türkiye, Kazakistan ve BAE gibi potansiyel pazarlarla ilgili ne düşünüyorsunuz? Büyümekte olan ülkeler ile ilgili ne gibi projeleriniz var ve bu ülkelerin lüks markalar için önemi nedir? Çin’deki gibi güçlü bir büyüme sadece Türkiye’de var. Bahsettiğiniz pazarlarin ise İtalyan modası için nicelikten çok nitelik açısından önemi büyük. Eşsiz parçalar, üst düzey malzemeler, kreatif bakış ve zerafet... Fakat İtalyan modasını farklı kılan sadece bunlar değil, sizce İtalya’yı diğer ülkelerden ayıran nedir? İtalyan modası tüm dünyada “güzel ve iyi yapılan” olarak bilinir. Mükemmel olan budur, estetiği ve eşsiz kaliteyi bir araya getiren bir gelenek, bunu tarihle ve Rönesans etkisi ile birleştiren bir bakış ve teknik yenilikleri barındıran ürünler. Bütün bunlar İtalyanların girişimcilik yeteneklerinin sayesinde ortaya çıkıyor, bunun yanı sıra kreatif yeteneği teknoloji ile birleştirerek İtalya’ya has bir kimya oluşturmanın, yani “teknolojik kreativite” nin de katkısı gerçekten önemli.
INTERVIEW
“
SÖYLEŞİ ♦
“
♦
Fransız markaların büyük bir kısmının İtalya’da üretildiğini vurgulamak isterim
How do you compare French and Italian brands fashion system strategies? Both, French and Italian brands are excellences… I would like to emphasize that a big part of French brands are produced in Italy, that means that the origin, beyond corporate control, is mainly Italian. What are your expectations for the luxury fashion industry in 2012 and in the future? The closure of 2011 showed that the growth in turnover in fashion has been more than 5%. The 2012 will not close so well but we can predict a decline of 5% maximum. This means that Italy will not repeat the unpleasant situation of 2009. In Italy we count around 650.000 operators working in the fashion industry, more than 70% are women employees working in about 70.000 companies. The 2011 turnover reached around 63 million Euros, with a solid balance of 13 million Euros. This surplus is able to compensate in important part of the Italian energy or food deficit. What are the key elements to keep the position and maintain the strength of a brand in global market? The key words are passion, creativity and know-how.
Fransız ve İtalyan firmaların moda stratejilerini nasıl karşılaştırırsınız? İtalyan markalar da, Fransız markalar da mükemmeldir... Burada Fransız markaların büyük bir kısmının İtalya’da üretildiğini de vurgulamak isterim, bu da yönetim hariç kalitenin asıl kökeninin İtalya olduğunu gösterir. 2012 yılı ve sonrası için üst segment moda endüstrisi ile ilgili beklentileriniz nelerdir? 2011’nin kapanışı moda endüstrisindeki büyüme oranının %5’in üzerinde olduğunu gösterdi. 2012 bu kadar iyi bitmeyebilir, ama yine de maximum %5 düşüş tahmin ediliyor. Bu da İtalya’nın 2009 sonunda yaşadığı olumsuzluğu tekrar etmeyeceğini gösteriyor. İtalya’da moda endüstrisinde %70’i kadın olan yaklaşık 650.000 kişinin 70.000 şirkette görev yaptığını görüyoruz. 2011 cirosu yaklaşık 13 milyon Euro’luk bilanço ile 63 milyon Euro’ya ulaşmıştı. Bu oran İtalya’nın enerji ve gıda sektöründeki açığını dengelemek için yeterliydi. Sizce bir markanın uluslararası piyasadaki konumunu korumanın ve markayı güçlendirmenin yolu nedir? Bu işin anahtar kelimeleri yaptığınız işe olan tutkunuz, kreativite ve teknik bilgi... SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 173
♦
FASHION
MODA ♦
Spring Kids Bahar Çocukları Spring has arrived! It’s time to pack up the kids’ winter clothes and jump into the new season with an updated wardrobe. Here is a tiny selection of the latest children’s styles for you – from shoes and clothes to accessories and toys for both boys and girls.
Junior Gaultier
Bahar nihayet geldi! Şimdi çocukların kış kıyafetlerini kaldırıp yeni sezona yenilenmiş bir gardıropla başlama zamanı. Ayakkabılardan kıyafetlere, aksesuarlardan oyuncaklara en yeni çocuk modasından minik bir seçki hazırladık.
Junior Gaultier Mini Melissa
Junior Gaultier
Fendi
Nika Zupanc Cradle / Beşik
Nika Zupanc
Doll House / Bebek Evi
Aigle
Nika Zupanc
Toy Car / Oyuncak Araba
Scotch & Soda
174 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
♦
MODA ♦
FASHION
4 6
2
5
1
Colors are on the bright side for the spring. Bold blues, grass greens, jewel tones and sunny yellows come together for a glorious springy effect!
3
Bahar renkleri yine çok canlı. Parlak maviler, çimen yeşilleri, parlak pembeler ve güneş sarıları bir araya gelip baharı müjdeliyor!
SPRING IN COLOR 7
RENKLİ BAHAR
8
1.İpekyol 2.Hermes 3.Balmain 4.Mulberry 5.Summer Cube by Maxmara 6.Perspective 7.Gucci 8.Beymen Academia 9.Weekend by Maxmara 10.Kartell Moschino 11.Anya Hindmarch 12.Beymen Collection 13.Hermes
11 12
9
13 10 SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 175
♦
FASHION
MODA ♦
2
3
1
SPRING BREEZE BAHAR ESİNTİSİ 2012 erkek giyimi bahar koleksiyonlarinda canlı renkler ve desenler birbirleriyle kombinleniyor ve toprak ve deniz tonları gibi yumuşak renkler ahenkli bir şekilde kullanılıyor. Baharın ferahlığı her parçada hissediliyor. 2012 menswear spring collections combine the bold colors with prints and soft neutrals with sea colors in a harmony. Spring is in the air and in each and every piece carries the spirit.
4
7
8
5
9
6
1.Vilebrequin 2.Hermes 3.Beymen Club 4.Acne 5.Trussardi 6.Façonnable 7.Tod’s 8.Beymen Club 9.Trussardi 10.Hermes 11.Ted Baker 12.Façonnable
11
12
176 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
10
saç kliniği
Saç nakli Saç tedavileri Kozmetik cerrahi
Fulyalı Sokak No: 7 İç Levent, İstanbul
0212 281 13 00 www.transmed.com.tr
♦
FASHION
MODA ♦
RUNWAY
Gucci Cruise 2012
Frida Giannini introduces the dignified grace of gold once again with the cruise collection. The collection carries clean lines and bling into the graphic themes. The designer presents the 50’s and 60’s style with a modern twist. Pleated gold skirts, fitting mini skirts of the disco era and masculine knits are the highlighted pieces of the collection.
178 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
Frida Giannini Gucci 2012 cruise koleksiyonu ile altının asil zerafetini bir kez daha gözler önüne seriyor. Koleksiyon grafik temaların içine, düz çizgili siluetler ve parıltılı altın tonları taşıyor. Ünlü tasarımcı, 50 ve 60’lı yılların stilini, modern bir bakış açısıyla yeniden yorumlamış. Altın rengi pillili klasik etekler, disko yıllarının dar mini etekleri ve maskülen, ince trikolar koleksiyonun dikkat çeken parçaları arasında yer alıyor.
♦
Valentino
SS 2012
FASHION
MODA ♦
Valentino Spring Summer show was highlighted with innocent lace dresses presented with flat sandals and plaited hair. The lace pattern was intricately applied to linen, chiffon and leather, creating a soft princesslike look. The pure, romantic Valentino figure is there again, but it is never boring.
Valentino İlkbahar Yaz defilesi masum dantellerle bezenmiş elbiseleri, sandaletler ve örgülü saçlarla sunuyor. Dantel deseni keten, şifon ve deriye ince detaylarıyla uygulanmış ve yumuşak, prenses vari bir hava oluşmuş. Saf, romantik Valentino figürü tekrar sahnede, fakat asla sıradan değil.
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 179
♦
Haider Ackermann SS 2012
180 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
FASHION
MODA ♦
Ackermann repeats the jewel colors that created a stir in the FW collection with a touch of summery neutrals. Soft silks are used in sand, champagne and deep jewel colors like violet, plum, sapphire blue and emerald. Silk trouser suits in opulent colors and rolled up sleeves are accessorized with large shirts tucked into low rise trousers.
Ackermann bu defilede kış koleksiyonunda büyük beğeni toplayan canlı taş renklerini yazın nötr renkleriyle beraber sunuyor. Yumuşak ipekler kum rengi, şampanya, mor, safir mavisi, fuşya ve zümrüt yeşili gibi renklerle donatılmış. Rengarenk ipek takımlar kolları kıvrılmış olarak sunulmuş ve bol kesim gömlekler düşük bel pantolonlarla kombinlenmiş.
♦
FASHION
MODA ♦
RUNWAY
Emporio Armani
SS 2012
Emporio Armani 2012 SS collection is a combination of contemporary art and upcoming trends. Patterns are emphasized with prints and graphics, and the collection achieves the depth through the colors. Neutrals like beiges, dusty blues and greys are predominantly used in the sophisticated and sleek collection.
Emporio Armani yaz 2012 koleksiyonu, güncel trendlerle modern sanatı harmanlıyor. Baskı ve grafiklerle desenlerin önemini vurgulayan koleksiyon, renk oyunlarıyla ayırt edici bir derinliğe kavuşuyor. Bej, uçuk mavi, gri gibi nötr tonların ağırlıklı olarak kullanıldığı koleksiyon, yalın ve ayrıcalıklı bir stilin ifadesi.
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 181
♦
FASHION
MODA ♦
RUNWAY
Etro
SS 2012
182 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
Etro, the king of prints, doesn’t disappoint in this collection. Pastel paisleys are combined with neutrals and soft colors and hats that give the combinations a Mexican spirit. It is a fresh, springy collection, bold in its own way.
Desenler ve baskılarla ünlü Etro bu koleksiyonda da kendisinden bekleneni sunuyor. Pastel tonlardaki desenler nötr ve yumuşak renklerle bir arada sunulurken büyük şapkalar kombinasyonlara bir Meksika ruhu vermiş. Koleksiyon taze bir bahar havasında ve oldukça çarpıcı.
♦
FASHION
MODA ♦
Hermes
SS 2012
The Hermes man of spring 2012 is casually elegant with relaxed blazers, shorts, check shirts and flash accent colors. The leisure looks that are completed with the leather sandals are perfect for spring and summer.
2012 yazında Hermes erkeği, rahat kesim blazer ceketler, şortlar, kareli gömlekler ve parlak renk dokunuşlarıyla rahat şıklığı temsil ediyor. Deri sandaletlerle tamamlanan kombinler baharın ve yazın habercisi.
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 183
♦
FASHION
FURLA and I Furla collaborated with the italian artist and performer Sissi, to launch their new collection ‘Furla and I’. For the advertising of the collection, the words “Furla and I” were painted by sissi herself. 'Furla and I' ismindeki yeni koleksiyonunu tanıtmak için, İtalyan sanatçı Sissi ile ortak bir çalışma düzenlendi. Koleksiyonun tanıtımı için “Furla and I” kelimeleri Sissi tarafından resmedildi.
184 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
MODA ♦
The ‘Furla and I’ collection presentation was held during Milan Fashion Week, 2012. The performance by Sissi was beautiful: an installation-event with models in white leggings whose faces where not visible, walking with the Furla bags on a white platform. The bags of the new collection are an explosion of vitality from neon colors such as yellow, orange and fuchsia, to the lipstick red, green, purple and sparkle. There is also another ongoing event by Furla: “Candy Brissima Show”. The show is an initiative that expresses Furla’s desire to constantly experiment with new solutions and new forms of artistic expression. The first event held in Milan on 29th September 2011 represented the first step of a memorable tour. During the performance, the artist Sissi stages a sort of ultra-creative production line where four people work together to assemble various elements that she designed earlier. After Milan, Candy Brissima tour was at Tokyo Italian Embassy, Moscow Italian Embassy, and Bloomingdale’s New York during 16th and 17th March 2012. The upcoming shows will be at La Rinascente, Milan from on 19th April; at Galerie Lafayette, Paris from 20th to 21 April; and IFC Hong Kong 18th May. ‘Furla and I’ koleksiyon sunumu ilk olarak geçtiğimiz Milano Moda Haftasında gerçekleştirildi. Sissi tarafından gerçekleştirilen performans çok güzeldi. Yüzleri görünmeyen mankenler ellerinde Furla çantalarıyla beyaz bir platform üzerinde yürüdüler. Yeni koleksiyonun çantaları, sarı, turuncu, fuşya, ruj kırmızısı, yeşil, mor gibi neon renklerden alınan canlılığı sergiliyor. Furla tarafından düzenlenen bir diğer etkinlik: “Candy Brissima Show”. Gösteri, Furla’nın yeni çözümler ve sanatsal ifadenin yeni formlarını sürekli deneyimleme isteğini ifade eden bir girişim. 29 Eylül 2011'de Milano'da gerçekleştirilen ilk gösteri, bu unutulmayacak turun ilk adımını temsil ediyordu. Performans sırasında sanatçı Sissi, dört kişiyle birlikte çalışarak önceden tasarladığı çeşitli öğelerle çok yenilikçi bir ürün serisi ortaya çıkardı. Milano’dan sonra Candy Brissima turu sırasıyla Tokyo İtalyan Büyükelçiliği, Moskova İtalyan Büyükelçiliği ve 16 – 17 Mart arasında da New York Bloomingdale’s’deydi. Tur 19 Nisan'da La Rinascente’de düzenleyeceği gösteri ile tekrar Milano'da olacak. 20 ve 21 Nisan'da LaFayatte, Paris'te; 18 Mayıs’ta ise IFC Hong Kong’da gösteri yapacak.
♦
FASHION
MODA ♦
Christian Louboutin
20. Anniversary Capsule Collection 20. Yıl Capsule Koleksiyonu Christian Louboutin Capsule Collection is a look at twenty years of the work of Louboutin and embodies the central themes that have come to define his craft. His love for art, architecture, fine arts and design, his lifelong fascination with the world of nightlife, passion for exotic destinations and a deep admiration for craftsmanship are all values deeply rooted in his work. These inspirations manifest themselves in Louboutin’s designs in unexpected ways through his ingenious use of unique materials, shapes and colors. His mastery of playing with proportions, taking shoes to new heights have over time solidified an identity undeniably his own. Christian Louboutin Capsule Collection, Louboutin’in yirmi yıla yayılan çalışmalarının ve sanatının temel taşlarının bir özeti niteliğinde. Sanat, mimari, güzel sanatlar ve tasarım sevdası, hayat boyunca devam eden gece hayatı merakı ve kusursuz işçiliğe olan hayranlığı Louboutin’in tasarımlarında kendini gösteren en önemli detaylar. Bu ilham kaynakları Louboutin’in eserlerinde eşsiz meteryal, şekil ve renk kullanımları ile hayallerin ötesinde vücut buluyor. Oranlarla oynamadaki ustalığı ve ayakkabılara yeni bir boyut getirmesi O’na zamanla tamamen kendini yansıtan bir tasarımcı kimliği kazandırdı.
“In France, twenty years defines a generation. This is a celebration of the first generation of this brand; an anniversary of its first young adventure.” “Fransa’da yirmi yıl bir nesli ifade eder. Bu koleksiyon markanın ilk nesli için yapılan bir kutlamadır ve genç yasının bir yıldönümüdür.”
CHRISTIAN LOUBOUTIN SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 185
♦
FASHION
MODA ♦
Istanbul Fashion Week
CLOSING SHOW BY GIOVANE G. DESIGNERS KAPANIŞ DEFİLESİ GIOVANE G. DESIGNERS’TAN The designs and colors of the 2012-2013 Fall/Winter Collection by Giovane G. Designers were admired during Istanbul Fashion Week’s closing show. One of the leading brands of menswear, Giovane G. Designers’ show gained a lot of attention from invitees and the media. The Fall/Winter Collection, designed by Deniz Şenoğlu, Tuğba Uğuz and Tuluğ Özgür, fascinated the visitors with its comfortable designs and brave colors. Giovane G. Designers left its mark at Istanbul Fashion Week with its new collection which combines comfort and chicness with classic and modern.
186 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
♦
FASHION
MODA ♦
Erkek giyiminin önde gelen markalarından Giovane G. Designers, 2012-2013 Sonbahar-Kış Koleksiyonu’nda tasarımları ve renkleriyle yine büyük beğeni topladı. İstanbul Moda Haftası’nın Giovane G. Designers tarafından yapılan kapanış defilesine davetliler ve basın yoğun ilgi gösterdi. Tasarımcıları Deniz Şenoğlu, Tuğba Uğuz ve Tuluğ Özgür’ün yaptığı Giovane G. Designers’ın 2012-2013 Sonbahar-Kış Koleksiyonu, rahat tasarımları ve cesur renkleriyle ziyaretçileri büyüledi. Giovane G. Designers rahatlık ile şıklığı, klasik ile moderni kombine ettiği yeni koleksiyonuyla İstanbul Moda Haftası’na damga vurdu.
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 187
♦
BEAUTY
GÜZELLİK ♦
Artemisia
Bnd No.9
Andy Warhol
Jimmy Choo
Stella McCartney - Lily
Marc Jacobs
Petite Flowers On the Go!
Jo Malone
London Blooms
Victor & Rolf Flower Bomb
Roberto Cavalli Etro
– Paisley
Kenzo
Chloé 188 RIXOS MAGAZINE
- L'eau de Chloé
SPRING 2012
Electron
A Dozen Roses
- Flower Tag
♦
BEAUTY
GÜZELLİK ♦
Green & Spring
Relaxing Shampoo / Dinlendirici Şampuan
Christian Dior Garden Party
Crème de la Mer
The Eye Concentrate / Göz Konsantresi
Holistic Silk
Sisley Paris
Navajo Eye Mask / Uyku Maskesi
L'Orchidee Highlighting Blush Orkide Allık
Paperself Peach Blossom Eyelashes / Şeftali Çiçeği Kirpikler Peony Eyelashes / Şakayık Kirpikler
Orogold 24 K Collagen Renewal ExfoliatingTreatment Kolajen Yenileyici Peeling Jel
Orogold 24 K Gold Vitamin C Booster Facial Serum C Vitaminli Booster Cilt Bakım Serumu
Rosebud
Strawberry Lip Balm Çilekli Dudak Kremi
Hello Spring! Hoş Geldin Bahar!
Winter has gone! Let’s breeze through the rest of the season and warm up by looking ahead to some of spring’s top beauty trends. Smoky eyes, shiny lips, glowing cheeks and natural looking wavy hair styles… Although bright lollipop colors will be a sine qua non for your lips in spring but, brighter shades of red, reminiscent of vintage Hollywood beauty, will also make an appearance. This season’s cheeks need a healthy, natural flush. Spring-ready hair is shiny, textured and natural so no more flat ironing. Let your hair air-dry to develop its natural texture. Kış bitti! Bu mevsimi de doğru püf noktalarıyla geçirelim ve baharın güzellik sırlarına göz atarak içimizi ısıtalım. Dumanlı gözler, pırıltılı dudaklar, parlak yanaklar ve doğal dalgalı saç stilleri… Parlak lolipop renkleri baharda dudaklarınız için olmazsa olmaz bir öğe olsa da vintage Hollywood güzelliğinin hatırlatıcısı kırmızının açık tonları da kendisini gösterecek. Bu sezonun yanakları, sağlıklı doğal bir pembeliğe ihtiyaç duyuyor. Bahar mevsimine girmeye hazır saçlar, parlak, hacimli ve doğal yani saç düzleştiricilerine artık ihtiyacınız yok. Saçlarınızı biraz sıcak havayla kurutup kendi doğal yapısını kazanmasını sağlayın. SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 189
♦
EVENT
ETKİNLİK ♦
STRENGTH OF THE WORLD SHOW CONFIRMED ONCE AGAIN ULUSLARARASI FUAR ETKİSİNİ BİR KEZ DAHA GÖSTERDİ
What did they say about Baselworld 2012? "Baselworld offers us a privileged opportunity to welcome our partners. We registered an exceedingly positive mood amongst our customers throughout the entire show. We are already looking forward to coming back next year", said Jasmina Steele, international communication director at Patek Philippe. Karl-Friedrich Scheufele, Co-Chairman of Chopard, underlines the global importance of the event: "All our markets worldwide were well represented this year. In addition, the media presence was at a record level." Françoise Bezzola, vice president communication at Tag Heuer, said: "Baselworld 2012 was an opportunity for us to introduce Cameron Diaz as a new brand ambassador. This show is a not-to-be-missed moment for all players from the world of watches. We will be increasing the size of our stand for 2013 – this will allow us to present our innovations in an even better light." Nicolas Beau, Directeur International Horlogerie at Chanel, said, "An excellent show with a record-breaking number of visits from journalists and the media."
190 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
Baselworld 2012 hakkında ne dediler? Patek Philippe Uluslararası İletişim Müdürü Jasmina Steele, “Baselworld, ortaklarımızı karşılamamız için ayrıcalıklı bir fırsat sunuyor. Fuar boyunca müşterilerimiz arasında çok olumlu bir hava gördük. Önümüzdeki seneyi şimdiden sabırsızlıkla bekliyoruz,” diyor. Chopard’ın yardımcı başkanı Karl-Friedrich Scheufele, etkinliğin küresel öneminin altını çizerek: “Dünya çapındaki bütün piyasalarımız bu sene çok güzel temsil edildi. Ayrıca, basının katılımı da rekor seviyelerdeydi," dedi. Tag Heuer yardımcı iletişim başkanı Françoise Bezzola, “Baselworld 2012, yeni marka elçimiz Cameron Diaz’ı tanıtmamız için çok iyi bir fırsat oldu. Bu fuar, saat dünyasının bütün oyuncuları için kaçırılamayacak bir an. Standımızı 2013 yılında büyüteceğiz böylece yeniliklerimizi daha iyi sergileyebileceğiz,” açıklamasını yaptı. Chanel'in Uluslararası Saatçilik Müdürü olan Nicolas Beau, "Basın ve muhabirlerin rekor kıran ziyaretiyle harika bir fuar oldu," diyor.
♦
EVENT
ETKİNLİK ♦
"The show was wonderful. We are looking forward to being able to present our innovations in an even more suitable setting next year. Our new stand will match the size of our brand and provide us with excellent framework conditions," said Ricardo Guadalupe, CEO of Hublot as the show came to a close. For Giuseppe Picchiotti, the owner of Picchiotti, Baselworld is of key importance for the jewellery brands. "We are happy in respect of the sales we have achieved. Precisely our business with South East Asia ran very well indeed. As of 2013, we will be investing more here and our expectations will be correspondingly greater too." Walter Häusermann, Chairman of Swiss jewellery brand Furrer-Jacot was highly positive in what he had to say, "Our stand once again met with a good response from customers. The high-level presence of the media for end customers was also gratifying. In future, we expect to be able to welcome even more professional visitors to our stand thanks to the new position that we will have at Baselworld 2013." Fuarın bitimine yakın Hublot’un CEO’su Ricardo Guadalupe, “Fuar bir harikaydı. Önümüzdeki sene daha yeterli bir standla yeniliklerimizi sergilemek için sabırsızlanıyoruz. Yeni standımız, markamızın büyüklüğüne yakışır olacak ve harika bir sunum yapabilmemizi sağlayacak," dedi. Picchiotti’nin sahibi Giuseppe Picchiotti’ye göre Baselworld, mücevher markaları için çok önemli bir anahtar. “Eriştiğimiz satış oranından ötürü çok mutluyuz. Özellikle Güney Doğu Asya ile olan işlerimiz çok iyi gitti. 2013'te, buraya daha fazla yatırım yapacağız ve beklentilerimiz de daha büyük olacak." İsviçreli mücevher markası Furrer-Jacot’un başkanı Walter Häusermann, çok pozitif yorumlarda bulundu: “Standımız bir kez daha müşterilerden olumlu tepkiler aldı. Basının geniş katılımı da çok sevindiriciydi. Baselworld 2013'teki yeni konumumuzda daha çok profesyonel ziyaretçi kabul etmeyi bekliyoruz." SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 191
♦
JEWELRY
MÜCEVHER ♦
OTTO
ALTINBAS.
Noble Green from the Otto Collection Modern designs which bears the traces of Ottoman glory and fascinating light rays are in the Otto Collection of Altınbaş Designed for women who are royal to their heritage in addition to being modern and stylish, Otto features rings, necklaces and earrings made of ruby, emerald, sapphire and especially diamond. With glamorous and unique designs, Otto will be adored by every woman who wants to wear the historic nostalgia and chicness.
Otto Koleksiyonundan Asil Yesiller Osmanlı ihtişamının izlerini taşıyan, büyüleyici ışık huzmelerinin olduğu modern tasarımlar Altınbaş’ın Otto koleksiyonunda buluşmuş. Köklerine bağlı ama aynı zamanda modern ve şık kadınlar için tasarlanan Otto koleksiyonu; yakut, zümrüt, safir ve özellikle elmas yüzük, kolye ve küpelerden oluşuyor. Göz kamaştıran ve eşsiz tasarımları ile Otto, geçmişin nostaljisini ve şıklığını üzerlerinde taşımak isteyen her kadının seçimi olacak. 192 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
♦
JEWELRY
MÜCEVHER ♦
Spring too, very soon! They are setting the scene for it cherry tree and moon.
Stefan Hafner
Matsuo Bashõ Alexandra Mor
Arpaş Louis Vuitton
Alexandra Mor Tiffany & Co.
Aspire
Pasquale Bruni Jacob & Co.
Jacob & Co. Aspire
Liv Ballard
194 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
♦
JEWELRY
MÜCEVHER ♦
Carrera Y Carrera
Carrera Y Carrera
Alexandra Mor
Carrera Y Carrera Carrera Y Carrera
Stefan Hafner Louis Vuitton
Liv Ballard Pasquale Bruni
Cartier
Alexandra Mor Paloma Picasso
Bahar, çok yakında! İşte manzarayı hazırlıyor; kiraz ağacı ve ay. Matsuo Bashõ
Tiffany & Co. Louis Vuitton
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 195
JEWELRY
♦
MÜCEVHER ♦
Alexandra Mor
Stefan Hafner
L'estasi
Pasquale Bruni
Aspire
Louis Vuitton
Carrera Y Carrera
Pasquale Bruni Louis Vuitton
L'estasi
Alexandra Mor
Alexandra Mor
Damas
196 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
Oscar Niemeyer
♦
JEWELRY
MÜCEVHER ♦
&KARBON
adler
Yenilikçi ruhuna sadık, farklı tadların mükemmel karışımından aldığı keyifle Adler karbon lifiyle mücevherler tasarlamaya başladı. Karbon lifi pırlantayla harika bir uyum içerisinde. Kreasyonlarında kullandıkları titanyum, ağaç veya ipek gibi her farklı malzemenin bir gerekçesi var. Bunların başında yeni tadların Adler’i heyecanlandırıyor olması geliyor. “Simply Black” adlı bilezik; 5.57 karat markiz kesimli H-SI1 pırlanta ve 10.12 karat 228 adet pırlantadan oluşuyor.
Adler mücevherleri her zaman orijinal ve yenilikçi. Adler sınırları zorlamaya devam ediyor. Karbon sert ve işlemesi zor bir madde ancak özgün bir dokuya ve mücevherciye yeni keşifler sunan bir renge sahip. Adler’in “Karbon” koleksiyonundaki son derece hafif, taşıması rahat tüm parçalar ortaya çıkardıkları renk, malzeme ve doku kontrastıyla merak uyandırıyor. Farklı tadlarla birleştirdiği ustalığını müthiş bir dengeyle kreasyonlarına yansıtıyor. Adler gerçekten yaratıcılıkta sınır tanımıyor.
Karbon ve 1.33 karat 49 adet pırlanta yüzük.
28.40 karat 577 adet pırlantalı karbon kolye
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 197
♦
JEWELRY
MÜCEVHER ♦
♦
JEWELRY
MÜCEVHER ♦
♦
Avedis Kendir’s new collection is opening the doors to a fantasy world. With his signature designs and original themes that take inspiration from everything, Kendir leads women into a fantasy world with his new designs. His extraordinary brooches spoil women by revealing their inner child. Each piece of the ‘Wonderland’ brooch collection is the result of splendid artisanship. Gold, diamonds, rubies, pearls, and enamel are all used in the brooches. The jewel master's unusual collection, inspired by nature and the world of imagination, features such creations as a variety of charming animals adorned with diamonds riding bikes with spinning wheels. Avedis Kendir's original and unique designs push the limits of imagination. These precious jewels, each completely handmade and offering fascinating diversity, offer unique choices for women who would like to reflect their own style. Each piece is unique unto its own, making it impossible to see another person with the same piece of jewelry. Avedis Kendir designs jewelry for large jewelry firms all over the world. His designs are only available in Turkey at Imaj Store in Çırağan Palace, Istanbul.
200 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
JEWELRY
MÜCEVHER ♦
Carry the Wonderland with You Harikalar Diyarını Üzerinizde Taşıyın
Avedis Kendir’in yeni koleksiyonu hayal dünyasının kapılarını açıyor. Her şeyden ilham alan ve değişik temalarda özgün tasarımlara imza atan Kendir, yeni tasarımlarında kadınları hayal dünyasına sürüklüyor. Kadınların içindeki çocuğu dışarı çıkaran sıra dışı broşlarıyla onları şımartıyor. Her bir parçası muhteşem bir el işçiliği isteyen “Wonderland,” Harikalar Diyarı koleksiyonunda yer alan broşlarda, altın, pırlanta, yakut, inci ve mine kullanılmış. Doğadan ve hayal dünyasından etkilenen mücevher ustasının sıra dışı koleksiyonunda, pırlantalarla bezenmiş bisikletler üzerinde çeşitli hayvanlar tüm sevimlilikleri ile tekerlek çeviriyor. Avedis ustanın hayal gücünü zorlayan tasarımları özgün ve eşsiz. Tamamen elişi olan her biri farklılıklarıyla büyüleyen bu değerli mücevherler, kendi stilini yansıtmayı seven kadınlar için eşsiz seçenekler sunuyor. Aynı mücevheri ikinci bir kişide görmek mümkün değil. Avedis Kendir, dünyadaki büyük mücevher firmaları için mücevher tasarlıyor. Avedis Kendir tasarımları Türkiye’de yalnızca İstanbul’da Çırağan Oteli’ndeki “imaj mağazasında” bulunuyor.
♦
TIMEPIECES
SAAT ♦
TIME
PIECES FRANCK MULLER
4 Saisons: For the first time, the Double Mystery hands-free hours and minutes has a dial with two turning disks with different looks, and therefore manages to reveal extremely clean lines, at the same time as enabling the time to be read clearly.
4 Saisons: Saat ve dakika kolları olmayan Double Mystery saatin, farklı şekillerde, dönen iki diskli bir kadranı var. Zamanın rahatlıkla okunabilmesini sağlayan kadran aynı zamanda çok net hatlara sahip.
BLANCPAIN Saint-Valentin 2012 is a limited series of 14 watches, each set with 2.95 carats of precious stones, offers a fresh take on the refined aesthetics of the Blancpain Women collection. Its engraved mother-of-pearl dial, featuring a marquetry-work motif composed of three white mother-ofpearl hearts and set with 8 diamonds, highlights the exquisite craftsmanship of the master-dial makers.
JAEGER LE COULTRE Master Tourbillon Lotus’ tourbillon regulator is accompanied by a highprecision movement equipped with a large balance oscillating at a cadence of 28,800 vibrations per hour. The watch also displays a second time zone as well as a date display adjustable in both directions.
202 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
Master Tourbillon Lotus’un tourbillon düzenleyicisinin, saatte 28,800 titreşimlik bir ritimle sallanan büyük bir dengeye sahip çok net bir mekanizması var. Saat, ayrıca iki farklı zaman dilimini ve her iki yöne doğru ayarlanabilen tarih göstergesini sergiliyor.
Saint-Valentin 2012, 14 saatlik sınırlı bir seri. Her biri, 2.95 karatlık değerli taşlardan oluşuyor ve Blancpain Kadın koleksiyonunun şıklığına yeni bir üye sunuyor. Kabartmalı sedef kadranı, üç beyaz sedef kalp ve 8 elmastan oluşan kakma işçilikli bir motifi üzerinde taşırken aynı zamanda usta kadran yapımcılarının özenli işçiliğini sergiliyor.
♦
TIMEPIECES
SAAT ♦
CARTIER Promenade d’une Panthère watch is dazzling and for ladies only. The signature trait of the series is the white gold panther on the dial. The case is crafted of white gold, and it is plated with rhodium for enhanced durability. For a touch of opulence, Cartier chose to decorate the timepiece (including the panther) with numerous white diamonds. The spots on the feline are represented by purple pearls.
Promenade d’une Panthère saati, göz alıcı ve sadece hanımefendilere özel. Serinin imzası beyaz altın panter, saatin kadranı üzerinde koşuyor. Beyaz altından yapılmış kasası kalıcılığını arttırmak için rodyumla kaplanmış. Bir zenginlik göstergesi olarak Cartier, panter de dâhil olmak üzere saati sayısız elmasla kaplamayı seçmiş. Dişi kaplanın beneklerine ise mor inciler yerleştirilmiş.
ULYSSE NARDIN Classico Lady watch features a case, crafted in 18-karat white gold. The case exposes white gold winding crowns, decorated with sapphire cabochons. It is also fitted with a bezel and lugs, studded with round glaring diamonds. These rows of irresistible gemstones coordinate perfectly with the appealing kiln-fired enamel dial, embellished with diamonds
Classico Lady saati, 18 karat beyaz altınla işlenmiş bir kasaya sahip. Kasa, beyaz altın ve safir kaboşonlu kurma tacını ortaya çıkarıyor. Yuvarlak pırıldayan elmaslarla süslenmiş bir bezelle çevrili. Bu karşı konulamaz değerli taşlardan oluşan sıralar, göz alıcı elmaslarla süslü mineli kadranla mükemmel bir uyum sergiliyor.
JACOB & CO Crystal is inspired by the diversity of the brand’s range and offers a new twist on the existing Five Time, World is Yours and Crystal Collection models. Its dial is adorned with diamond-pavé continents on an enamel ocean, the unmistakable brand signature.
Crystal, markanın çeşitli serilerinden ilham almış. Five Time, World is Yours ve Crystal Koleksiyonu modellerine yeni bir bakış açısı sunuyor. Kadranı, markanın imzası niteliğindeki mineli okyanus üzerindeki elmaslarla kaplı kıtalarla bezeli.
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 203
♦
TIMEPIECES
SAAT ♦
EDOX Grand Ocean Day Date watch is one of the most popular Edox automatic watches. It is able to stand 100 meters under water without any difficulty. Since this beautiful watch is fitted with a sapphire crystal dome it is scratch proof. This is why its white dialed watch has such a luxurious appearance. A map of the world's oceans finishes the nicely detailed steel back.
Grand Ocean Day Date saati, Edox’un otomatik saatlerinin en popülerlerinden. Su altında 100 metreye kadar kolaylıkla durabiliyor. Bu güzel saatin safir kristal camı, çizilmeye karşı dayanıklı ve parlak görünümünü sonsuza dek korumaya devam edebilir. Bu nedenle çok lüks bir görünüme sahip. Arkasındaysa dünya okyanuslarının bir haritası incelikle işlenmiş.
ROMAIN JEROME Eyjafjallajokull Volcano Black illustrates the legends of our time and the mythologies that will forge the memory of the 21st century. A timepiece with its finger on the pulse of the latest events, designed with ash from the erupting Eyjafjallajökull which is itself as one of the most intimate symbols of our time. Limited to 99 pieces.
TW STEEL David Coulthard Special Edition has been designed to celebrate the stellar career of David Coulthard who holds 13 F1 victories. Two case sizes are available, 44mm and 48mm both crafted from sandblasted steel with a silky matt finish. Vibrant red touches add an eye-pleasing contrast to the grey dial which features subtle David Coulthard branding beneath the TW Steel logo.
204 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
David Coulthard Special Edition, 13 adet F1 zaferinin sahibi David Coulthard’ın parlak kariyerini kutlama amacıyla tasarlandı. Kasa, ipeksi mat rötuşa sahip taşlanmış çelikten 44mm ve 48mm olarak iki boyutta mevcut. Canlı kırmızı dokunuşlar, gri kadrana hoş bir zıtlık katmış. Kadranda TW Steel logosunun altında David Coulthard’ın ismi yazılı.
Eyjafjallajökull Volcano Black modeli, zamanımızın efsanelerini ve 21. yüzyılın hafızasına kazınacak mitolojileri resmediyor. Bu benzersiz parça, küresel modern duygularımızın en yakın sembollerinden biri olarak kendine yer edinmiş Eyjafjallajökull’un külleriyle tasarlandı. Sadece 99 adet üretildi.
♦
TIMEPIECES
SAAT ♦
PARMIGIANI FLEURIER Tonda Retrograde Annual Calendar: The meticulous details are excellent; the subtle textured dial centre is separated from the plain outer dial with a fine line. The piece measures 40mm across and is available in white gold or rose gold case, with a sapphire crystal case back for a look-see at the PF 331 Calibre inside.
Tonda Retrograde Annual Calendar: Titiz detaylara sahip bu harika saatin kadran merkezi, sade dış kadrandan ince bir çizgiyle ayrılıyor. 40mm çapındaki saat kasası, hem beyaz hem de pembe altından bulunabiliyor. Kasa arkası, safir kristalden yapılmış böylece içindeki PF 331 Calibre görülebiliyor.
ROLEX Submariner was launched in 1953 and was the first watch guaranteed waterproof to a depth of 100 meters. Today’s Submariner can withstand the pressure at a depth of 300 meters and is designed to resist extreme conditions.
Submariner, ilk defa 1953 yılında yapıldı ve 100 metre derinlikte su geçirmezlik garantisi veren ilk saatti. Bugünün Submariner saati, 300 metre derinliğin basıncına karşı koymak ve ekstrem durumlara dayanıklı olmak üzere tasarlandı.
ARNOLD & SON Hornet World Timer has no fewer than six central hands. They are driven by wheels with special split teeth, manufactured using LIGA technology, to ensure play-free movement. The watch can display three time zones: the two pointed hands indicate 24 time zones on the outer ring, while the golden sun-tipped hand can be set to show time zone in between.
Hornet World Timer, altı merkezi kola sahip. LIGA teknolojisi kullanılarak üretilmiş özel ayrık dişli çarklarla çalışıyor. Saat, üç zaman dilimini gösterebiliyor: iki kol dış halkadaki 24 saatlik zaman dilimini belirtiyor. Altın güneş uçlu kol ise aradaki zaman dilimini göstermek üzere ayarlanabiliyor.
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 205
♦
206 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
RESTAURANT
RESTORAN ♦
♦
RESTAURANT
RESTORAN ♦
at.mosphere THE WORLD’S HIGHEST RESTAURANT DÜNYANIN EN YÜKSEK RESTORANI
THE LUXURY LIFESTYLE HITS A NEW HIGH IN DUBAI WITH AT.MOSPHERE, A CHIC FINE-DINING VENUE THAT IS THE WORLD’S HIGHEST RESTAURANT IN A BUILDING. AT.MOSPHERE, ENVISAGED AS ONE OF THE WORLD’S FINEST LUXURY DINING AND LOUNGE EXPERIENCES, IS LOCATED AT BURJ KHALIFA, IN DOWNTOWN DUBAI, A FULL-FLEDGED LIFESTYLE DESTINATION, DESCRIBED AS ‘THE CENTRE OF NOW.’ DUBAI’DEKİ LÜKS YAŞAM TARZI, DÜNYANIN EN YÜKSEKTEKİ RESTORANININ BULUNDUĞU ÇOK ŞIK BİR YEMEK DENEYİMİ SUNAN AT.MOSPHERE İLE BIR KAT DAHA YUKARI ÇIKIYOR. AT.MOSPHERE, ‘ŞİMDİKİ ANIN MERKEZİ” OLARAK TANIMLANAN VE TAM BİR YAŞAM TARZI DESTİNASYONU OLAN DOWNTOWN DUBAI’DEKİ BURJ KHALIFA BİNASINDA BULUNUYOR VE DÜNYANIN EN LÜKS YEMEK VE LOUNGE DENEYİMLERİNDEN BİRİNİ SUNUYOR.
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 207
♦
A
RESTAURANT
t 442 meters (1,350 feet) high on Level 122 of Burj Khalifa, At.mosphere integrates two choices – lounge & grill. The restaurant can host over 210 guests and features a spacious arrival lobby, a main dining floor, private dining rooms and display cooking stations. The entrance to the restaurant is through Burj Khalifa’s Corporate Suites lobby with guests exiting the express elevator on Level 123 to face a two-storey glass atrium. A flight of cantilevered staircases lead them to the arrival lobby where they can enjoy panoramic views of the city. Casual and friendly staff members greet guests, who can choose from the lounge or the grill experience. The At.mosphere grill emphasises on fresh products and healthy, simple cooking – grilled, broiled or baked. The food is described as modern eclectic European cuisine with an emphasis on grilled items. On the menu are starters such as chestnut and pheasant soup, and free-range Australian salt bush lamb or grilled Maine lobster. For dessert, you can choose the gianduja chocolate mousse with a cup of espresso. The food choice is complemented by an extensive beverage selection.
RESTORAN ♦
442 metre yükseklikte, Burj Khalifa Level 122’de bulunan At.mosphere, iki seçeneğe sahip: lounge & grill. 210 konuk ağırlayabilen restoran, ferah bir giriş lobisi, ana yemek katı, özel yemek odaları ve yemeklerin yapılışının seyredilebileceği alanlarıyla göz kamaştırıyor. Restorana, Burj Khalifa’nın Corporate Suites lobisinden heyecanlı konukları taşıyan ekspres asansörle erişiliyor. Merdivenlerle ulaşılan giriş lobisinde, şehrin panoramik manzarasının tadı çıkarılabilir. Samimi personel, konukları karşılayarak lounge veya grill deneyimlerinden birini seçmeleri konusunda yardımcı oluyor. At.mosphere grill, taze ürünler ve ızgara, ağır ateşte pişmiş veya fırınlanmış sağlıklı, sade aşçılık üzerine yoğunlaşıyor. Buradaki yemekler, ızgara üzerine odaklamış modern eklektik bir Avrupa mutfağı olarak tanımlanıyor. Menüde, kestane ve sülün çorbası gibi başlangıçların ardından Avustralya kuzusu veya ızgara Maine ıstakozu gibi seçenekler var. Tatlı için, gianduja çikolatalı mus ile bir fincan espresso seçebilirsiniz. Yemek seçimi ve çok geniş bir içecek menüsüyle kusursuzlaştırılmış.
“AT.MOSPHERE REDEFINES THE RESTAURANT CONCEPT IN DUBAI.”
208 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
♦
RESTAURANT
RESTORAN ♦
With a service including lunch, high tea, dinner, and bar; the restaurant offers something for everyone. At.mosphere is about offering the best in dining. Every aspect of the restaurant has been carefully designed and executed with the elegant decor, warm ambience, food choice and service standards. The upscale At.mosphere lounge pushes the boundaries of conventional lounges, and serves as an ideal stopover for a light lunch or even an afternoon tea. At night, the mood shifts with magnificent views of the city adding to the ambience. Lasvit’s custom lighting sculpture adds to that inviting ambiance. Adorned in mahogany walls and ceilings, Adam Tihany furnishings, and floors of cafe au lait limestone and hand-tufted carpet, At.mosphere features a stunning beverage display and cellar. Öğle yemeği, beş çayı, akşam yemeği ve bar hizmetleriyle, restoran herkesin ilgisini çekebilecek bir şeyler sunuyor. At.mosphere, en iyi yemek deneyimini sunmak üzerine yoğunlaşıyor. Restoranın her köşesi, zarif dekor, sıcak ambiyans, yemek seçimi ve hizmet standartlarıyla çok dikkatli tasarlanmış ve hayata geçirilmiş. Lüks At.mosphere lounge, alışıldık mekanların yanında sınırları zorluyor ve hafif bir öğle yemeği veya şık bir beş çayı hizmeti sunarak kısa süreli bir mola yeri olarak da hizmet verebiliyor. Gece, şehrin muhteşem manzarasıyla birlikte ortamın havası da değişiyor. Lasvit’in özel aydınlatma heykeli, davetkar ambiyansa ayrı bir hava katıyor. Maun duvarlar ve tavanlar, Adam Tiffany mobilyalar, sütlü kahve rengindeki kireçtaşı zeminler ve elle işlenmiş halılarla döşeli At.mosphere, göz alıcı bir içecek vitrini ve mahzenine sahip. SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 209
♦
RESTAURANT
RESTORAN ♦
“AT.MOSPHERE, DUBAI’DEKİ RESTORAN KONSEPTİNİ YENİDEN TANIMLIYOR.” The choice of two dining concepts within At.mosphere adds to its diversity, making it the ultimate destination for not only high-profile guests who seek the world’s best dining out experience but also for leisure guests. At.mosphere is led by Executive Chef Dwayne Cheer and Director of Operations Gabriele Babini who have years of international experience.
210 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
At.mosphere içerisindeki iki yemek konsepti seçeneği ile restoranın çeşitliliğine katkıda bulunuyor. Restoran dünyanın en iyi yemek deneyimini arayan yüksek profilli konuklarla birlikte aynı zamanda boş zamanlarını değerlendirmek isteyen konuklar için de harika bir destinasyon. Restoran, yılların deneyimine sahip Executive Chef Dwayne Cheer ve İşletme Müdürü Gabriele Babini tarafından yönetiliyor.
You are an entrepreneur bringing your vision and vitality to business! Whatever you need to realise your ambition: • Funding for expansion, acquisitions, new projects • Development project structuring, modelling & management • Treasury & cash management . . . . . . Talk to IFCL, your trusted partner across Asia Global network - Asian focus
Вы предприниматель, будущее которого неразрывно связано с бизнесом требующего вложения идей и энергии! Все, что Вам нужно для реализации Ваших амбиций: • Финансирование для расширения бизнеса, приобретения товаров, новых проектов • Консультации по коммерческим продажам, реструктурированию или рефинансированию • Структурирование, моделирование и управление проектами развития • Управление финансами и денежными средствами . . . . . . Обратитесь к IFCL, Вашему надежному партнеру по всей Азии Объективная и ориентированная на клиента финансовая консультация Всемирная сеть – Центр в Азии
Tüm vizyonunu ve enerjisini iş geliştirmeye adayan bir girişimcisiniz! Amacınızı gerçekleştirmek için yapmanız gerekenler:
• Kalkınma projelerinin yapılandırılması, modellenmesi ve yönetilmesi • Finans ve paranın yönetilmesi . . . . . . Tüm Asya’daki güvenilir ortağınız IFCL’e başvurun Dünya çapında ağ – Asya’daki Merkez
www.ifclgroup.com
♦
RESTAURANT
RESTORAN ♦
“Nar Lokantası” Culture and Taste under the same roof Kültür Ve Lezzet Aynı Çatı Altında In the heart of tourism, ARMAGGAN’s Nuruosmaniye store gathers many different alternatives like jewelry, objets d’art, Nar Gourmet, Nar Restaurant, Nar Coffee, and Art Gallery under the same roof. ARMAGGAN Nuruosmaniye mağazasında; mücevher, tasarım obje, NAR Gourmet, NAR Lokantası, NAR Kahvesi, ARMAGGAN Sanat Galerisi gibi birçok farklı kategori aynı çatı altında turizmin kalbinde bir araya gelmiş. Nar Gourmet’s mission is to introduce all natural, regional and traditional tastes of Turkey to the world, as well as to Turkey. If you love these tastes, Nar Restaurant is your place. Nar Restaurant, as a new meeting point of gourmets, offers exclusive dishes of the traditional Turkish and Ottoman cuisine. The restaurant’s rich menu includes Turkey’s entire cuisine culture, from “palace kitchen” to “rustic kitchen.” The restaurant’s chic decoration also accompanies the menu’s exclusive tastes. Additionally, you can find the products of Nar Gourmet at Armaggan Nuruosmaniye. From the olive oil collection to organic sour sauces; from jams, marmalades and akide (Ottoman rock candy) to organic spices; from organic vinegars to traditional Turkish delights; from honey to soaps; there is a wide range of products for gourmet lovers. 212 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
Türkiye’deki doğal, bölgesel ve geleneksel lezzetleri Türkiye’nin yanı sıra dünyaya da tanıtmayı misyon edinerek oluşturulmuş NAR Gourmet markası, bu lezzetleri lezzet severler ile NAR Lokantası’nda buluşturuyor. NAR Lokantası lezzet tutkunlarının yeni buluşma adresi olarak, geleneksel Türk ve Osmanlı mutfağından özel yemekler sunuyor. Lokantanın zengin mönüsü; “saray mutfağı”ndan “kırsal mutfağa” kadar tüm mutfak kültürümüzü kapsıyor. Şık dekorasyonu da menüdeki özel lezzetlere eşlik ediyor. Aynı zamanda ARMAGGAN Nuruosmaniye’de NAR Gourmet ürünlerini de bulmak mümkün. Zeytinyağı koleksiyonundan organik ekşilere, ikramlık reçellerden marmelata, organik baharatlardan akide şekerine, organik pekmezlerden geleneksel Türk lokumuna, baldan sabuna kadar çeşitlenen geniş ürün yelpazesi, gurme lezzetleri sevenler için burada yer alıyor.
♦
2011
EVENT
Culture and Art Grand Awards Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri
“2011 Culture and Art Grand Awards” of Culture and Tourism Ministry were given out with a ceremony attended by Prime Minister Recep Tayyip Erdoğan. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “2011 Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri” Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın katıldığı törenle sahiplerini buldu. The event was held at İstanbul Lütfi Kırdar Convention Center and TRNC Prime Minister İrsen Küçük, Culture and Tourism Minister Ertuğrul Günay, Minister of Environment and Urbanısm Erdoğan Bayraktar, İstanbul Governor Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul Mayor Kadir Tobaş were among the attendants. The winners Ara Güler, Sıtkı Fırat, Sabit Kalfagil and İzzet Keribar received their awards from Prime Minister Recep Tayyip Erdoğan. İstanbul Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde düzenlenen törene KKTC Başbakanı İrsen Küçük, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve çok sayıda davetli katıldı. Ödüle layık görülen sanatçılar Ara Güler, Sıtkı Fırat, Sabit Kalfagil ile İzzet Keribar’a ödülleri Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından verildi.
214 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
ETKİNLİK ♦
♦
EVENT
ETKİNLİK ♦
“Let’s insert our soul to the core of the camera, not our eyes” “Fotoğraf makinesinin özüne gözümüzü değil, gönlümüzü yerleştirelim”
Recep Tayyip Erdoğan said that the florishing of racism, hate, anger and discrimination will never be allowed and only the messages of unity, love and tolerance will be conveyed to the world. Erdoğan said: “I have just shared the saying of master Sıtkı Fırat, he says ‘Let’s insert our soul to the core of the camera, not our eyes’. The colors of this country are seen through the eye of the soul. Turkish, Kurdish, Circassian, Arabic, Greek, Armenian, Alevi, Sunni, Muslim, Jewish, Christian makes no difference. Showing reverence is our responsibility. Each and every member of this country is a first-class citizen and they are our treasure”. Türkiye’de ırkçılığın, nefretin, öfkenin ve ötekileştirmenin yeşermesine asla izin vermeyeceklerini söyleyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’ye ve dünyaya sadece birlik, bütünlük, sevgi ve hoşgörü mesajı iletmek istediklerini aktardı. Erdoğan “Biraz önce Sıtkı Fırat üstadımızın bir ifadesini naklettim. ‘Fotoğraf makinesinin özüne gözümüzü değil, gönlümüzü yerleştirelim’ diyor. Gönül gözüyle bakanlar bu ülkenin renklerini görürler. Türk, Kürt, Çerkez, Arap, Rum, Ermeni, Alevi, Sünni, Müslüman, Musevi, Hıristiyan hiç fark etmez. Hürmet göstermek bizim insanlık vazifemizdir. Bu ülkenin her bir ferdi birinci sınıf vatandaştır. Bu toprakların her bir değeri bizim hazinemizdir.” dedi.
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 215
♦
CULTURE & ART
KÜLTÜR & SANAT ♦
Dutch Art Makes a Visit to Turkey This year you will often read the phrase “Commemorating the 400th year of diplomatic relations between Turkey and the Netherlands” in the culture and art news. This year both countries will conduct many cultural and artistic events related to this celebration. Therefore, many art groups from the Netherlands will be in Turkey this year. At Sakıp Sabancı Museum, the exhibition “Rembrandt and His Contemporaries,” featuring works from Amsterdam’s Rijksmuseum, as well as one of the world’s leading private Rembrandt collections, is being displayed in Turkey for the first time. Istanbul Modern is exhibiting “La La La Human Steps,” which features works from the collection of Museum Boijmans Van Beuningen, the internationally renowned fine arts museum in the Netherlands. Realized in cooperation with Van Abbemuseum and SALT, the first exhibition of the project “Istanbul Eindhoven-SALTVanAbbe: Post ‘89” will be open until April 6 at SALT. In addition, “Holland Festival Istanbul” will be organized in the heart of Istanbul, at Taksim Square for four days from April 27th to 30th. Part of the festival will include a Dutch village, where everyone can actively participate in the enjoyable activities. Of course, it won’t be limited to only these events; there will be more surprises and nearly 40 projects to see and enjoy throughout 2012.
Van GoghAlive Digital Art Exhibition Van GoghAlive Dijital Sanat Sergisi 10.02.2012 – 15.05.2012 Venue / Mekan: Antrepo 3 Karaköy, İstanbul
Rembrandt and His Contemporaries: The Golden Age of Dutch Art Rembrandt ve Çağdaşları: Hollanda Sanatının Altın Çağı 22.02.2012 – 10.06.2012 Venue / Mekan: Sakıp Sabancı Müzesi, Emirgan, İstanbul
216 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
After Yesterday – Dünden Sonra 16.02.2012 – 03.06.2012 Venue / Mekan: Istanbul Modern, Karaköy, İstanbul
Painter of the Light: Nazmi Ziya Güran – Işığın Ressamı: Nazmi Ziya Güran 18.02.2012 – 17.04.2012 Venue / Mekan: Rezan Has Müzesi, Cibali, İstanbul
♦
CULTURE & ART
KÜLTÜR & SANAT ♦
Hollanda Sanatının Türkiye ziyareti Bu sene kültür sanat etkinlik haberlerinin birçoğunun içinde “Türk Hollanda İlişkilerinin 400. Yıldönümü nedeniyle” cümlesini okuyacaksınız. Çünkü bu sene iki ülke karşılıklı olarak birçok kültür sanat etkinliğine imza atacak. Hollanda menşeili birçok sanat topluluğu bu sene Türkiye’de olacak. Sakıp Sabancı Müzesi’nde “Rembrandt ve Çağdaşları” sergisinde Rijksmuseum ile dünyanın önde gelen özel bir koleksiyonuna ait eserler, Türkiye’de ilk kez izleyicilerle buluşuyor. Istanbul Modern’de, Hollanda’nın dünyaca ünlü güzel sanatlar müzesi Boijmans Van Beuningen’den çalışmaları içeren “La La La İnsan Adımları” sergileniyor. SALT ve Van Abbemuseum işbirliğinde gerçekleştirilen projenin ilk sergisi “İstanbul Eindhoven-SALTVanAbbe: 89’dan Sonra” 6 Nisan’a kadar açık olacak. Bunların yanında, İstanbul’un kalbi Taksim meydanında, “Hollanda Festival İstanbul” dört gün boyunda 27 – 30 Nisan tarihlerinde düzenlenecek. Festivalde, bir Hollanda kasabası kurulacak ve herkes buradaki keyifli aktivitelere katılabilecek. Tabii ki etkinlikler bunlarla sınırlı değil; daha çok sürprizler ve 40’a yakın proje var. 2012 yılı boyunca bunları gidip göreceğiz ve tadını çıkaracağız.
Young Output “One” – Genç Üretim “Bir” 01.2012 – 26.04.2012 Venue / Mekan: Armaggan, Nuruosmaniye, İstanbul
Hajj: Journey to the Heart of Islam Hac: İslâmiyet’in Kalbine Yolculuk 26.01.2012 – 15.04.2012 Venue / Mekan: The British Museum, London
Mona Hatoum: You Are Still Here – Hâlâ Buradasın 17.03.2012 – 27.05.2012 Venue / Mekan: Arter, Beyoğlu, İstanbul Goya: Witness of His Time - Goya: Zamanın Tanığı 20.04.2012 – 29.07.2012 Venue / Mekan: Pera Müzesi, Beyoğlu, İstanbul
For further information / Daha fazla bilgi için: http://www.nltr400.nl, http://www.hollandfestival.org SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 217
♦
RIXOS HABERLERİ ♦
RIXOS NEWS
Rixos The Palm Dubai IS NOW OPEN! AÇILDI! Dubai welcomes “Rixos The Palm Dubai”, the first Rixos Hotel to enter the Middle East Rixos Hotels Palmiye Adası’na Türk misafirperverliğini taşıyor
218 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
Rixos, one of the world’s fastest luxury hotel chains, opens its first hotel in the UAE, Rixos The Palm Dubai. This newest property is well set to cater to UAE’s ever growing luxury leisure tourist market as well as business travelers seeking refreshing locations beyond the mainstream downtown addresses. Furthermore, the launch of the new hotel is strategically important for the Antalya based company’s development in the Middle East, which already enjoys an established presence in other major regions including Turkey, Southeast Europe, CIS Countries, North Africa.
Rixos Hotels zincirinin Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki ilk halkası Dubai’de açıldı. Rixos Hotels’in Birleşik Arap Emirlikleri’nde ilk oteli Rixos The Palm Dubai, dünyanın 8. harikası olarak anılan ünlü Palmiye Adası’nın en prestijli bölgesinde kapılarını açtı. Rixos Hotels zincirinin ülkedeki ilk halkası olan otel, Rixos Hotels Yönetim Kurulu Başkanı Fettah Tamince ev sahipliğinde iş dünyasının yerli-yabancı temsilcilerinin katıldığı görkemli açılış töreniyle hizmete girdi.
♦
RIXOS NEWS
RIXOS HABERLERİ ♦
Sheikh Mohammed bin Rashid Al Maktoum, Fettah Tamince
“The opening of our first hotel in the UAE illustrates the strategic importance we as Rixos attach to the GCC and the greater Middle Eastern area. We fervently believe that the combination of Dubai’s unrivalled reputation being the “vacation of the world” together with the strength of the Rixos Brand will crown the hotel with unmatched success”, said Mr. Fettah Tamince, Chairman Rixos Hotels.
Mehmet Ali ve Arzuhan Doğan Yalçındağ Hüseyin ve Şahsenem Çelik
Dünya markası olmanın yolunun Dubai’den geçtiğini vurgulayan Rixos Hotels Yönetim Kurulu Başkanı Fettah Tamince, “Yeni ve farklı bölgelerde, ilginç destinasyonlarda yatırım fırsatlarının değerlendirilmesi gerekiyor. Rixos Hotels olarak destinasyonları keşfedip, bu bölgelere Türk misafirperverliğini taşımayı amaçlıyoruz. Yeni otelimiz de dünya starlarının yarıştığı bir destinasyonun en prestijli bölgesinde tüm dünyadan misafirleri ağırlayacaktır” dedi.
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 219
♦
RIXOS NEWS
RIXOS HABERLERİ ♦
Rixos the Palm Dubai, a synthesis of the East and the West Rixos The Palm Dubai, Doğu ve Batı’nın sentezi Hamdi ve Pelin Akın
Hakan ve Sibel Ateş
220 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
Located on the tip of the Palm, otherwise known as the Eighth Wonder of the world, Rixos The Palm Dubai salutes the daylight under astonishing 360 degree ocean views. Bearing the signature of renowned architect Haldun Kilit, the hotel’s superb quality development enjoys an astounding buildup ratio of only 30%, allowing it to offer a highly individualized service to its 233 rooms & 28 residences. A generous 70% of the land is dedicated to strikingly landscaped gardens along with a stunning beach promenade area featuring the White X – Beach & Lounge for lunch and tapas, Nar Beach the popular activities hangout for shows, music recital to big screen movie viewings; Suite Beach is a heaven of privacy lovers away from the buzz; last but not least, the Family Beach caters to families who seek a welcoming environment to be with their loved ones.
Türk misafirperverliğini BAE’ye taşıyacak olan Rixos The Palm Dubai; 233 oda ve 28 rezidanstan oluşuyor. Otel, çağdaş ve lüks mimariyle yapılan geleneksel Türk dokunuşlarla dikkat çekiyor. Ana lobinin genişliği ve her odaya ait özel balkonlar Orta Doğu mimarisinin iç avlularına gönderme yapıyor. Her odanın Körfez Denizi manzarasına sahip olduğu otel, kral dairesi, royal süit, presidential süit, senior süit, business suit, junior süit ve deluxe olmak üzere 7 farklı oda kategorisinden oluşuyor. Otelin konsepti hem iş hem de resort otel olarak hizmet vermesini sağlıyor. Toplantı odaları, olimpik yüzme havuzu, özel plajı, SPA ve spor aktivitelerinin en yüksek standartlarda sunulduğu Rixos The Palm Dubai, doğu ve batının sentezlenen ruhunu Arap Körfezi’ne taşıyor.
♦
RIXOS NEWS
RIXOS HABERLERİ ♦
Sinan ve Tülin Vardar
A La Turca is the hotel’s authentic Turkish restaurant. With its cutting edge design and versatility is moving well beyond the traditional hotel dining experience, reflecting the essence of Turkish Cuisine. International breakfast is complimented with authentic Turkish breakfast savories and all meals display never seen before range of genuine Turkish dishes from the Aegean and the Black Sea as well as from Eastern Anatolia. Families with kids staying at the Rixos the Palm Dubai will benefit from the new exclusive Rixy Club whose exceedingly proficient and multi lingual team is dedicated into turning children’s experiences to memorable moments through age tailored entertainment programs.
Nurten ve Ethem Sancak
Geleneksel Türk mutfağı ile dünya lezzetlerini konsept restoranlarında misafirleriyle buluşturan Rixos The Palm Dubai’de All Day Dining restoran A la Turca’nın yanı sıra Avrupa mutfağını egzotik Asya mutfağıyla birleştiren Chef’s Fine Dining Restoran da hizmet veriyor. Rixos Hotels’in çocuk kulubü Rixy Club, Rixos The Palm Dubai’de çocukların bakımı için ailelere hizmet sunarken, tatillerini birbirinden farklı ve eğlenceli aktiviteler ile unutulmaz kılıyor.
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 221
♦
RIXOS NEWS
RIXOS HABERLERİ ♦
Yalçın Ayaydın
Rixos Hotels continues its investments in the UAE Rixos Hotels’in Birleşik Arap Emirlikleri yatırımları devam ediyor Rixos Hotels is continuing its rapid growth with particular focus on Eastern and Middle Europe, the Mediterranean Coasts, North Africa and the Arabian Gulf region. The hotels next project in the Middle East is in Ras al Khaimah which is known for its strong economy and stable political state. The group’s vision and mission is to become a brand leader in the premium global hospitality industry. The interior works of Rixos the Palm Dubai was done by Antalya based AHK Interiors. The company has been working on numerous projects in Dubai for 4 years and it has completed the interiors in 8 months with success. While all the furnitures were imported from the company’s Antalya factory, custom woven Turkish fabrics and special lighting were used in the hotel.
222 RIXOS MAGAZINE
Palmiye Adası’na konumlanan Rixos The Palm Dubai’nin yanı sıra Rixos Hotels, ülkedeki ikinci projesini güçlü ekonomisi ve istikrarlı politik yapısıyla son yılların turizm yatırımlarının cenneti olan Ras al Khaimah’a yapıyor. 2009’da Financial Times tarafından “Ortadoğu’da Yabancı Yatırım için En Cezbedici Emirlik” ödülüne layık görülen Ras Al Khaimah’da bulunan Rixos Bab Al Bahr, BAE’deki “her şey dahil” konseptine sahip en büyük resort projesi olacak. Rixos the Palm Dubai’nin iç dekorasyon işlerini, Dubai’de 4 yıldır bir çok farklı projeye imza atan Antalya Merkezli AHK İnteriors, 8 ayda başarıyla tamamladı. Tüm mobilyalar AHK’nın Antalya’da bulunan fabrikasından ithal edilirken, otelde Türkiye’de özel dokunmuş kumaşlar ve projeye özel aydınlatmalar kullanıldı.
SPRING 2012
Abdullah ve Hülya Avcı
Özdem Gürsel, Murat Tabanlıoğlu, Uğur Cebeci
♦
INTERVIEW
SÖYLEŞİ ♦
All about
EROL SEZER and
Rixos the Palm Dubai Erol Sezer ile Dubai Rixos Hakkında Interview / Söyleşi: Derya Dokumacı
Rixos the Palm Dubai Genel Müdürü Erol Sezer ile Rixos serüveni ve yeni oteli ile ilgili konuştuk. We spoke with Rixos the Palm General Manager Erol Sezer about his Rixos adventure and the new hotel.
Mr. Erol, first we would like to congratulate you on your new position as the General Manager of Rixos the Palm. We know that you have climbed the ladder of success in the hotel industry, literally moving from the kitchen to management. Could you tell us about your journey in Rixos? I’ve been in the hotel business for 24 years and I did indeed come from the kitchen. I took my first steps into this field in my primary school years. My parents owned a boutique hotel in Bandırma, where the tourism movement in Turkey began. I grew up in the 1980s in a family that worked in elegant boutiques and private services. Service and hospitality is what we know best and I have been in this field since then. As I continued my adventure in the development of Turkish food, I created a book called “Feastanbul”. I joined the Rixos family in 2009 as a General Manager and in October, 2011, I took the position of General Manager of Rixos Dubai Projects. Rixos the Palm opened with a grand ceremony in Dubai. We recall that Rixos Premium was ready in a very short period - something like 9 months - so we are curious about the process of opening Rixos the Palm. In May, 2011, I was here with Mr. Fettah Tamince (Chairman of Rixos Group) during the development phases of the hotel project. When we came to the site of Rixos the Palm an important part of the construction was already finished. Together we worked on the concept of the hotel by visiting the site and gathering suggestions. We made changes and improvements to the existing construction and in the end we opened one of the most important hotels in the Rixos chain. 224 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
Erol Bey, öncelikle Dubai’deki yeni görevinizde başarılar dileyerek başlamak istiyorum. Kelimenin tam manasıyla “işin mutfağından gelen” bir yönetici olarak Rixos’taki serüveninizden bize biraz bahseder misiniz? 24 senedir otelcilik yapıyorum, aslında işin mutfağından geldim. İlkokul yıllarımda Türkiye’de Turizm hareketinin başladığı yer olan Bandırma çevresinde ailemin işlettiği butik otel ile turizm sektörüne ilk adımımı atmış bulunmaktayım. 1980’lerin Türkiye’sinde butik elegant ve özel hizmet anlayışıyla hizmet veren bir aileden yetiştim. En iyi bildiğimiz şey olan hizmet etmek, misafir ağırlamak içimizde vardı. Bunun devamı geldi ve bu zamanlara kadar otelcilik yaptım. Türk ürününü geliştirmeye çalışma serüvenimde yemek kitabım “FEASTANBUL” oluştu. 2009 yılında Rixos Premium ailesine Genel Müdür Yardımcısı olarak katıldım sonrasında Otel Müdürlüğü yaptım ve 2011 yılı Ekim ayından beri Rixos Dubai Projects Genel Müdürlüğünü üstlendim. Rixos Dubai görkemli bir törenle hizmete girdi. 9 ay gibi kısa bir sürede Rixos Premium gibi bir otelin açıldığını hatırlıyoruz, bu yüzden Rixos Dubai’nin açılışında ve sonrasında nasıl bir süreç yaşandı merak ediyoruz… 2011 yılı Mayıs ayında Rixos Palm Dubai Oteli’ne proje geliştirilmesi aşamasında Yönetim Kurulu Başkanımız Sn. Fettah Tamince Bey ile birlikte bulundum. Rixos Palm Dubai Oteli’ne geldiğimizde otelde projenin ve inşaatın önemli bir bölümü bitmişti. Sn. Fettah Bey ile yaptığımız ziyaretler ve yönlendirmeler neticesinde konsepte ve otele yönelik çalışmalar gerçekleştirdik. Mevcut inşaat üzerinde değişiklikler ve geliştirmeler yaptık ve bugünlere geldik ve Rixos’un en önemli otellerinden birini açmak nasip oldu.
♦
INTERVIEW
SÖYLEŞİ ♦
Rixos has become a well-known and preferred hotel brand, particularly in Turkey and Russia. What do you think about the recognition of Rixos in the UAE? Having grown from 1 facility to 19 international projects within 11 years, Rixos group entered the UAE with multiple projects and $500 million worth of investments in only 2 years. We hosted His Highness Sheikh Mohammed bin Rashid Al Maktoum at the hotel’s opening. In the month since the opening, Rixos the Palm has become the hotel that the entire UAE is wondering about. With many special visitors and a growing number of guests, our facility has proven that the region had been waiting for Turkish hospitality. What is the importance of Dubai’s location for Rixos? When I tell my friends about Dubai, I always say that it is in the champions league and a totally different destination in terms of tourism. Dubai is the destination where the best of luxury, fun, seas and brands meet. We are proud to enter the “8th wonder of the world” and promote the Rixos brand here. We will be hosting guests from around the world in the most prestigious part of this important destination, where the world’s stars come to compete with each other. We have taken an important step in the growth of Rixos’ international identity. Competing with two big hotel groups on the Palm Island, Atlantis and Jumeirah, is a source of pride for both Rixos and Turkey. What features will differentiate Rixos from the competitors? As Rixos group we aim to discover new destinations and to carry Turkish hospitality to these regions. We would like to introduce our unique hospitality, gracious nature and cuisine to these various regions. The hotels you mentioned hire lift boys for the elevators, but in our facility everyone, from the stewards to the managers, presses the button for the guest. For instance, if it is raining, instead of reminding you to carry an umbrella, the hotel personnel will immediately provide you with one.
Türkiye ve Rusya başta olmak üzere, Rixos bilinen ve tercih edilen bir otel markası konumuna geldi. Birleşik Arap Emirlikleri’nde Rixos’un bilinilirliğini hakkında ne düşünüyorsunuz? 11 yıl içinde 1 tesisten 19 uluslararası projeye ulaşmış Rixos Markası 2 yıl içinde Birleşik Arap Emirliklerinde birçok proje ve 500 milyon dolardan fazla yatırım ile giriş yapmıştır. Açılışımızda Sayın Sheikh Mohammed bin Rashid Al Maktoum’u ağırlamış bulunmaktayız. Rixos The Palm Dubai açılışından itibaren 1 ay içerisinde tüm BAE tarafından merak edilen bir tesis haline gelmiştir. Sayısız özel misafirleri ağırlayan tesisimiz her geçen gün artan misafir sayısı ile bölgenin, Rixos’un ve Türklerin misafirperverliğini ne kadar çok beklediğini kanıtlamıştır. Rixos Dubai’nin konum olarak Rixos için önemi nedir? Dubai’yi her zaman arkadaşlarıma anlatırken şampiyonlar ligi, turizmin farklı bir noktası olarak anlattım. Dubai lüksün, eğlencenin, denizin, markaların enlerinin buluştuğu bir destinasyon. Dünyanın 8. harikasına, şampiyonlar ligine girerek Rixos markasını herkese tanıtmanın gururunu yaşıyoruz. Dünya starlarının yarıştığı en önemli destinasyonun en prestijli bölgesinde tüm dünyadan misafirlerimizi ağırlayacağız. Rixos markasının uluslararası kimliğinin büyümesinde önemli bir adım atmış bulunmaktayız. Palm adasının üzerinde Atlantis ve Jumeriah Group gibi iki büyük otel grubuyla rekabet ediyor olmak Rixos ve Türkiye adına gurur verici bir durum. Bu rekabette Rixos hangi özellikleriyle on plana çıkacak? Rixos Hotels olarak destinasyonları keşfedip, bu bölgelere Türk misafirperverliğini taşımayı amaçlıyoruz. Kendi misafirperlerliğimizi, kendi mutfağımızı, kendi insanımızın güleryüzünü, değişik bölgelerimizdeki artıları tanıtmayı amaçlıyoruz. Belirttiğiniz markalarda asansör butonlarına basmak için özel personel bulunurken bizim otelimizde steward elemanından müdürlere kadar herkes tüm misafirler için asansör butonuna misafirden önce basar. Sizi dışarı çıkarken gören bir otel personeli, dışarıdaki yağmurdan ıslanmanızı önlemek için şemsiye almanızı tavsiye etmekten öte size hemen bir şemsiye temin eder. SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 225
♦
INTERVIEW
SÖYLEŞİ ♦
Erol Sezer, Ara Güler, Aydın Boysan
The hotel offers many different cuisines. Which one is your favorite? All of our restaurants, stores and the hotel in general are very special to me. They reflect the hard work of our employees. In the A-la-Turca restaurant we offer dishes that reflect Turkish hospitality and show the cultural values and service quality of our land. We will serve dishes from Aegean, Black Sea and Eastern cuisines. Traditional flavors will be presented in a special way. It is a unique restaurant where you can find an actual well to be used to prepare the “well kebab” and special ovens specific to preparing other types of kebabs.
Otelde farklı mutfaklardan restoranlar mevcut. Sizin favoriniz hangisi? Bütün restaurantlarımız tüm mağazalarımız ve otelin geneli benim için birbirinden eşsiz... Hepsinde çalışanlarımızın emeği var. A la Turka restaurantımızda Türk misafirperverliğini sunabileceğimiz, hizmet kalitemizi ve memleketimizin değerlerini gösterebileceğimiz ürünlerle misafirlerimizi ağırlayacağız. Ege mutfağı, Karadeniz mutfağı ve Doğu Anadolu mutfağından örnekleri sunacağız. Özel sunumlarıyla geleneksel lezzetler restaurantımızda olacak. Kuyu kebabı için hazırlanan özel kuyudan kebaplarımız için hazırlanan özel ocaklara kadar her şeyi bulabileceğiniz özel bir restaurant.
Are you planning to open other Rixos branches in the UAE, especially in Abu Dhabi which has stronger financial position than Dubai? In February, Mr. Fettah Tamince introduced a new project in one of the most important emirates in the UAE, Ras Al Khaimah. Rixos Bab Al Bahr will be the largest resort hotel in the region and it is planned to have 627 rooms. Apart from that, negotiations for 2 other facilities have come to the final stage and, along with residences in Dubai, we plan to begin $500 million worth of projects.
Önümüzdeki dönemlerde Birleşik Arap Emirlikleri’nde yeni Rixos’lar görecek miyiz? Özellikle finansal olarak Dubai’den güçlü konumda olan Abu Dhabi’de böyle bir plan var mı? Şubat ayında Yönetim Kurulu Başkanımız Sn.Fettah Tamince Birleşik Arap Emirlikleri’nin önemli emirliklerinden birisi olan Ras Al Khaimah’da yeni Rixos Otelimizi tanıttılar. Ülkenin en büyük resort oteli olacak Rixos Bab Al Bahr otelinde 627 oda bulunmakta. Bölgede ayrıca 2 tesisle görüşmelerde son aşamaya gelindi ve Dubai’de residence’larla beraber 500 milyon dolarlık projeler hayata geçecek.
With the opening of Rixos the Palm, Rixos Magazine now reaches guests in the Middle East. We’d like to finish by asking your thoughts of our magazine? Your valuable magazine, published by the leadership of Mr. Ibrahim Artukarslan, is important both for the Rixos family and for the guests from around the world. I would like to thank you on behalf of the Rixos the Palm family for the two issues dedicated to our facility. I wish you success in your publishing endeavors.
Rixos Magazine, Rixos The Palm ile birlikte Ortadoğudaki misafirlerimize de hitap etmeye başladı. Son olarak Rixos Magazine’le ilgili düşüncelerinizi sormak istiyoruz... Sn. İbrahim Artukaslan Beyefendi önderliğinde yayına geçen bu kıymetli dergi tüm Rixos ailesi için önemli olduğu kadar dünyanın dört bir köşesinden tüm misafirler için de çok önemlidir. Her zaman yenilikleri, bilgileri özenle hazırlanmış dizaynıyla bulabileceğiniz Rixos Magazinin Rixos The Palm oteline ayırdığı 2 sayı için öncelikle şahsım sonra tüm Rixos The Palm ailesi adına çok teşekkür ederim. Yayın hayatınızda başarılar dilerim.
226 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
♦
RIXOS NEWS
RIXOS HABERLERİ ♦
Rixos Bab Al Bahr SCHEDULED TO OPEN ITS DOORS IN THE LAST QUARTER OF 2012 2012'NİN SON ÇEYREĞİNDE KAPILARINI AÇMAYI PLANLIYOR Rixos Bab Al Bahr, the first ‘all inclusive’ property of this magnitude in the UAE is scheduled to open its doors in the last quarter of 2012. BAE’de bu boyutlardaki ilk “her şey dahil” resort olacak Rixos Bab Al Bahr, 2012’nin son çeyreğinde kapılarını açmayı planlıyor. The iconic Turkish hospitality, Rixos Hotels, extends its legacy to Ras Al Khaimah, with the first “All inclusive concept” of this magnitude of this in the UAE, Rixos Bab Al Bahr. The project signifies the second property of Rixos Hotels in the UAE and in the region. Mr. Fettah Tamince, Chairman of Rixos Hotels stated: "We are very delighted to announce the launch of Rixos Bab Al Bahr in conjunction with Ras Al Khaimah Hospitality Group, the hospitality arm of Ras Al Khaimah Tourism and Development Authority.” Rixos Bab Al Bahr, Ras Al Khaimah is a fine resort with 627 rooms and suites offering a serene retreat for relaxation. It offers a splendid array of 14 multi dining food and beverage outlets complimented with a rich roster of leisure facilities featuring the signature Rixos Royal Spa with a marvelous Turkish Hammam, a Kid and Teen’s club, a Show Amphitheater and a Night Club. Rixos Bab Al Bahr will also provide a convenient, indulgent, elegant and sophisticated shopping experience, where retail shops will feature fashion, jewellery, antiques and a market.
228 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
Türk konaklama devi Rixos Hotels, Birleşik Arap Emirlikleri’nin bu boyutlardaki ilk “her şey dahil konsepti” olacak olan Rixos Bab Al Bahr ile Ras Al Khaimah’a kadar yayıldı. Proje, Rixos Hotels’in BAE ve civarındaki ikinci çalışması. Rixos Hotels Başkanı Fettah Tamince: “Ras Al Khaimah Turizm ve Geliştirme Yetkili Makamı’nın konaklama kolu olan Ras Al Khaimah Konaklama Grubu ile birlikte Rixos Bab Al Bahr projesine başladığımız için çok mutluyuz,” açıklamasında bulundu. Rixos Bab Al Bahr Ras Al Khaimah, dinlenmek için huzurlu bir ortam sunan 627 odalı ve süitli güzel bir resort. 14 çoklu yeme-içme alanının yanında görkemli Türk Hamamı, bir çocuk ve genç kulübü, bir amfitiyatro ve bir gece kulübü içeren Rixos Royal Spa’nın da dâhil olduğu zengin dinlenme tesisleri sunuyor. Rixos Bab Al Bahr, moda, mücevher, antika içeren mağazalarıyla ulaşımı kolay, hoş, zarif ve sofistike bir alışveriş deneyimi de sunacak.
♦
RIXOS NEWS
RIXOS HABERLERİ ♦
Rixos Pera İstanbul COUNTS DOWN THE DAYS! GÜN SAYIYOR! Rixos Hotels is preparing to open its second hotel in Pera. Rixos Pera Istanbul will be the second ring of the chain in Istanbul, following Rixos Elysium Suites Taksim. Rixos Hotels, İstanbul’daki ikinci otelini Pera’da açmaya hazırlanıyor. Rixos Pera İstanbul, Rixos Elysium Suites Taksim’in ardından zincirin İstanbul’daki ikinci halkası olacak. Established in 1876 and known as one of the oldest hotels in Istanbul, the building includes 3 blocks and 140 rooms. The hotel was established on an area of 1500m2, and consists of an indoor area of 12,000m2. It will open its doors by the end of March, 2012 after the renovation and restoration is completed.
1876’da kurulan ve İstanbul’un en eski otellerinden biri olarak bilinen bina 3 blok ve 140 odadan oluşuyor. 1.500 m2’lik alana kurulu yaklaşık 12 bin m2 kapalı alandan oluşan otelin renovasyon ve restorasyonun tamamlanmasının ardından 2012 yılı Mart ayı sonu itibariyle kapılarını aralayacak.
SPRING 2012
RIXOS MAGAZINE 229
♦
RIXOS NEWS
RIXOS HABERLERİ ♦
Cup Fever WITH RIXOS KUPA HEYECANI RIXOS’LA YAŞANIR Beşiktaş Milangaz has defeated Banvit in the final game and Youth and Sports Minister Suat Kılıç presented the cup with the TBF President Turgay Demirel to the champion of Super Toto Turkish Cup. Finalde Banvit’i mağlup ederek Spor Toto Türkiye Kupası’nda şampiyonluğa ulaşan Beşiktaş Milangaz’a şampiyonluk kupasını Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç ve TBF Başkanı Turgay Demirel sundu. Turkey Basketball Federation Men’s Champions Cup was held in Konya between February 14- 18. The Octet final matches were hosted by the Konya Selçuk Municipality Sports Hall, and Beşiktaş Milangaz Basketball Team, Aliağa Petkim, Anadolu Efes, Antalya Metropolitan Municipality, Banvit, Fenerbahçe Ülker, Galatasaray Medical Park and TOFAŞ teams were the attendants. Rixos ads were placed on the roll-ups in the hall. The opening game of the Super Toto Turkish Cup was played between Banvit and Tofaş teams. At the end of the game Banvit pivot Lance Williams won the ‘Rixos Man of the Match’ award. Sales Manager of Rixos Konya, Onur Cakir presented the award of the American player. Youth and Sports Minister Suat Kılıç, Sports General Director Mehmet Baykan, TBF President Turgay Demirel, TBF deputy chiefs İmran Işındar ve Metin Şahin, and TBF Board Members watched the game in the hall.
230 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
Türkiye Basketbol Federasyonu Spor Toto Erkekler Türkiye Kupası, 14-18 Şubat tarihleri arasında Konya’da düzenlendi. Konya Selçuklu Belediyesi Spor Salonu’nun ev sahipliğinde düzenlenen Sekizli Final karşılaşmalarında, Beşiktaş Milangaz Basketbol Takımı, Aliağa Petkim, Anadolu Efes, Antalya Büyükşehir Belediyesi, Banvit, Fenerbahçe Ülker, Galatasaray Medical Park ve TOFAŞ basketbol takımları katıldı. Salonun dönerli reklam roll up’larında Rixos Hotels reklamları yayınlandı. Süper Toto Türkiye Kupasının açılış maçı Banvit ile Tofaş basketbol takımları arasında oynandı. Maç sonunda ‘Rixos Maçın Yıldızı’ ödülünü Banvit’in pivotu Lance Williams kazandı. ABD’li oyuncuya ödülünü Rixos Konya Satış Müdürü Onur Çakır sundu. Karşılaşmayı Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç , Spor Genel Müdürü Mehmet Baykan,TBF Başkanı Turgay Demirel , TBF As Başkanları İmran Işındar ve Metin Şahin ve TBF Yönetim Kurulu Üyeleri izlediler.
♦
RIXOS NEWS
RIXOS HABERLERİ ♦
Rixos Lares NATIONAL CHILDREN’S FIRST AID CONGRESS ULUSAL ÇOCUK ACİL SAĞLIK KONGRESİ The National Children’s First Aid Congress was held at Rixos Lares Hotel between March 11-14 and first aid details were shared for the common emergency situations faced with children. “Child Friendly Hotel” concept and the importance of the first aid training for the hotel staff was discussed to ensure children’s safety in holiday. At the congress it was stated that according to the UNICEF and World Health Organization, nearly 1 million children die each year as a result of injuries caused by accidents. Child-friendly hotel project The most interesting issue of the congress was the child-friendly hotel concept, which was introduced in the partnership of TUHETO and Children’s Emergency Association and will be conducted with the support of Ministry of Health and the Ministry of Culture and Tourism. The importance of the configuration of a facility in terms of child safety, and first aid training of infant caregivers, children’s club staff, pool staff and other hotel employees were discussed. It was emphasized that the hotels which support the project will be preferred by the families wishing to spend a safe holiday.
232 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
Rixos Lares’de 11-14 Mart tarihleri arasında gerçekleşen Ulusal Çocuk Acil Sağlık Kongresi’nde çocuklarda sık rastlanan acil durumlarda doğru müdahale ve ilk yardım yöntemleri paylaşıldı. Kongrede aynı zamanda çocukların tatilde güvende olmaları için otel çalışanlarının çocuk güvenliği ve ilk yardım eğitimi almalarının öneminin vurgulandığı “Çocuk Dostu Otel” projesi anlatıldı. Kongrede, Dünya Sağlık Örgütü ve UNICEF’in verilerine göre, dünyada her yıl 1 milyona yakın çocuğun kazaların yol açtığı yaralanmalar sonucu yaşamını yitirdiği belirtildi. Çocuk dostu otel projesi Kongrenin en farklı konusu ise Çocuk Acil Tıp Derneği ve TUHETO ortaklığında Sağlık Bakanlığı ve Kültür ve Turizm Bakanlığı desteği ile gerçekleştirilecek olan Çocuk Dostu Otel Projesi’ydi. Bir tesisin çocuk güvenliği açısından yapılandırılmasının, bebek bakıcıları, çocuk kulübü çalışanları, havuz görevlileri ve diğer otel çalışanlarının Çocuk Güvenliği ve İlk Yardım Eğitimi almalarının önemi anlatıldı. Projeye destek veren otellerin de güvenli tatil geçirmek isteyen ailelerin tercihi olacağı vurgulandı.
♦
RIXOS NEWS
RIXOS HABERLERİ ♦
Rixos Hotels OFFERS A SPECIAL HOLIDAY FOR CHILDREN ÇOCUKLARA ÖZEL BİR TATİL SUNUYOR A summer full of innovations awaits you at Rixos Hotels. Rixos Hotels are preparing for the new season with different, colorful and creative products and services. Kids will explore their capabilities in the music academy and cartoon class, and will play with soil and plants in the Rixy Farm. Rixos Hotels’de yeniliklerle dolu bir yaz sizi bekliyor. Yeni sezona birbirinden farklı, renkli ve özgün ürün ve hizmetlerle giriyor. Rixos Hotels’de bu yaz çocuklar Rixy Çiftliği’nde toprakla haşır neşir olup, müzik akademisi ve karikatür sınıfında yeteneklerini keşfediyor. Rixos Hotels are ready for the new season, aiming to make all guests from different ages feel special. Located in the most beautiful coasts of the Mediterranean and the Aegean and turning holidays into unforgettable moments, Rixos Hotels welcome the season with various innovations from food and beverage to service, from entertainment to comfort. There are many novelties for this season to maximize the pleasure and fun of our little guests. Rixos Premium Belek Rixos Sungate Rixos Tekirova, Rixos Premium Bodrum and Rixos Lares will host a lot of memorable holiday moments this season. Rixy Club offers the dream vacation for kids, where they feel like individuals and have their own freedom under the supervision of a professional team. While enjoying the sun and the sea at the Rixy Farm, kids can deal with the soil like a little farmer and have a unique experience with the produce they get from their own work. At the music academy they get acquainted with various instruments such as the guitar, piano, drums and the violin, and kids that enjoy drawing can spend time at the cartoon class to discover their talent. Rixos Hotels offer guests a unique pleasure with special anti-allergic rooms, pillow menus, and extraordinary innovations offered in food and beverage as Kumm Restaurant. 234 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
Büyük küçük tüm konukların kendilerini özel hissedecekleri Rixos Hotels, yeni sezon hazırlıklarını tamamladı. Akdeniz ve Ege’nin en güzel sahillerinde konumlanan ve tatilleri unutulmaz anılara dönüştüren Rixos Hotels bu sezonu da yiyecek-içecekten servise, eğlenceden konfora kadar pek çok yenilikle karşılıyor. Bu yılın yenilikleri arasında küçük misafirlerin daha eğlenceli ve eğitici tatil geçirebilmeleri için pek çok sürpriz yer alıyor. Rixos Premium Belek, Rixos Sungate, Rixos Tekirova, Rixos Lares ve Rixos Premium Bodrum bu sezon da unutulmaz tatil anlarına ev sahipliği yapıyor. Küçük misafirlerin, kendilerini birey gibi hissedip, özgürce hareket ederek hayallerindeki tatili yaşayacakları Rixy Club’da profesyonel ekip gözetiminde eğlenceli ve eğitici bir program sunuluyor. Çocuklar Rixy Çiftliği’nde bir yandan deniz ve güneşin tadını çıkartırken, bir yandan da küçük bir çiftçi gibi toprakla uğraşarak kendi yetiştirdikleri ürünler ile farklı bir deneyim yaşıyor. Rixos Hotels’in küçük misafirleri müzik akademisinde piyanodan gitara, bateriden kemana kadar bir çok enstrümanla tanışırken, çizime meraklı çocuklar ise karikatür sınıfında mizahla içiçe vakit geçirerek yeteneklerini keşfediyorlar. Rixos Hotels misafirlerine özel anti-alerjik odalar, yastık menüleri hazırlanırken, Kumm Restoran gibi yiyecek&içecek konseptindeki sıradışı yeniliklerle de tatilcilere eşsiz bir keyif sunuluyor.
♦
RIXOS NEWS
RIXOS HABERLERİ ♦
Türk Hava Yolları RIXOS GATHERING RIXOS TOPLANTISI THY held a meeting at the Rixos Sungate Hotel in Beldibi to evaluate 2011. Finance Minister Mehmet Şimşek and all the managers of THY attended the gathering with their red uniforms. During the organisation Rixos Board Member İbrahim Artukarslan was closely involved with the THY managers and THY Chairman Hamdi Topçu in particular. THY Chairman Hamdi Topcu, THY General Manager Temel Kotil and board members, pilots and staff were all present in the meeting with their red uniforms, which had number 10 and “The real game starts now” written on the front. THY had created a great stir upon their cooperation with soccer giants Barcelona and Real Madrid. THY’nin geride bıraktığı 2011 yılını değerlendirdiği toplantı Beldibi’ndeki Rixos Sungate Hotel’de düzenlendi. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in de katıldığı toplantıda tüm THY yöneticileri kırmızı formalarıyla yer aldı. Rixos Yönetim Kurulu Üyesi İbrahim Artukarslan, THY Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu ve yöneticilerle yakından ilgilendi. THY’nin Genel Müdürü Temel Kotil, Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu, ve yönetim kurulu üyeleri ile THY pilotları ve personeli salona üzerlerinde isimleri yazılı, kırmızı renkli, hepsi 10 numara ve önlerinde ’Asıl Maç Şimdi’ yazılı formalarla geldi. THY dünya futbol devleri Barcelona ve Manchester United’la imzaladığı sponsorluk anlaşmalarıyla büyük yankı uyandırmıştı.
236 RIXOS MAGAZINE
SPRING 2012
Yaşam alanlarına dair her unsura yeni, özgün, farklı, rafine bilgilerle harmanlanan sıra dışı bir bakış açısı… Yatırımcı, proje, mimar, içmimar, tasarımcı ve tedarikçi firmaları birbiriyle ve hayatın her alanında rafine bilgi arayan okuruyla buluşturan, özel bir dergi…
Nisan'da iç mekânları, Mayıs'ta içeriden dışarıya açılımı, Haziran'da doğayla barışık mimari ve ürünleri sayfalarına ve size taşıyor.
Daha fazla bilgi için
konseptprojelerdergisi.com / raptoryayincilik.com RAPTOR Plaza Barbaros Mh. Timur Sk. No: 7 Batı Ataşehir / İSTANBUL T.+90(216) 688 78 51 F.+90(216) 688 58 04
♦
RIXOS NEWS
RIXOS HABERLERİ ♦
Operasyon Müd. Sabri Şenocak, G.M. Asistanı Ayşe Beköz, Genel Müdür Hamit Topaloğlu
Genel Müdür Hamit Topaloğlu ve İnsan Kaynakları Ekibi
Rixos Ankara STAFF NIGHT PERSONEL GECESİ Rixos Grand Ankara organized a ball attended by employees and their families. The aim was to support the employees and they had a great time. Rixos Grand Ankara çalışanlarının ve ailelerinin katıldığı bir balo düzenledi. Personele moral vermek amacıyla gerçekleştirilen etkinlikte çalışanlar muhteşem bir gece geçirdi. In his speech, Rixos Grand Ankara General Manager Hamid Topaloglu thanked all the staff who attended the night. Many gifts were given through the drawing that take place in the ball, from electronic devices to accommodation in various cities. The Staff Night organized by Rixos Grand Ankara General Manager and Human Resources team has boosted the morale of the staff. The dinner has offered delicious food of the master chef’s of the hotel, along with friendly conversations.
238 RIXOS MAGAZINE
Gecede konuşma yapan Rixos Grand Ankara Genel Müdürü Hamit Topaloğlu geceye katılan ve kendilerini yalnız bırakmayan tüm otel personeline teşekkür etti. Personel için düzenlenen sürpriz hediye çekilişinde elektronik eşyalardan, çeşitli illerde konaklama imkanlarına kadar birçok hediye verildi. Rixos Grand Ankara Genel Müdürü ve İnsan Kaynakları ekibinin organize ettiği Personel Gecesi otel çalışanlarına büyük moral oldu. Yemek masalarında otelin usta aşçılarının elinden çıkan lezzetli yemekler tadılırken, sıcak sohberler yapıldı.
SPRING 2012