8
PAŞAKÖY
SARIGAZİ
SAMANDIRA
9
Cilt Birinci Nokta Bas覺m
BAfiKAN’DAN...
8
Değerli Sancaktepeli hemşehrilerim,
verdiği destek ile bu zor süreci atlatmıştır.
Sancaktepe, yeni bir ilçe olmasına karşın oldukça köklü bir tarihe sahiptir. Yapılan araştırmalar, Sancaktepe'nin nüvesini oluşturan Samandıra'da, 570'li yıllarda Damatris Yazlık Sarayı'nın olduğunu göstermektedir. Yakın zamanlarda günyüzüne çıkan bu önemli tarihi yapının kalıntılarına baktığımızda devasa büyüklükte bir saray olduğunu anlıyoruz. Böylesi bir yapıyı bünyesinde bulunduran beldenin merkezî konumu yadsınamaz.
Sarıgazi Köyü ise İstanbul'un fethinde büyük yararlılık gösteren Sarı Kadı isimli zata mülk olarak verilmesiyle bir yerleşim yeri haline gelmiştir. Sancaktepe ilçesi bu iki köy üzerine bina edilerek dalga dalga büyümüş ve şimdiki halini almıştır. Bugün Sancaktepe, 241 bine yakın nüfusuyla İstanbul'un önemli ilçelerinden biri durumundadır.
Doğal güzelliği ve ava elverişli geniş arazisi nedeniyle tüm imparatorların ve üst düzey yöneticilerin ilgisine mazhar olan bu güzide belde, coğrafi konumu nedeniyle de her zaman ilgi odağı olmuştur. Tarihi İpekyolu'nun en önemli limanlarından biri olan İstanbul'u Asya ile buluşturan daima önemli bir geçiş noktası olmuştur.
Bu kitapla birlikte Sancaktepe sakinlerine ikamet ettikleri ilçe hakkında ayrıntılı bilgi sunuyoruz. Biliyoruz ki, tarihi olmayanların ya da tarihine sahip çıkmayanların katedeceği mesafe diğerlerine göre çok daha az olacaktır. Sancaktepeliler olarak tarihimizi berraklaştırarak daha emin adımlarla geleceğe ulaşmak istiyoruz.
Elinizdeki kitapta ilçemizin tarihini detaylı bir şekilde okuyacaksınız.
Osmanlı dönemine geldiğimizde ise Orhan Gazi döneminden itibaren Türkler'in eline geçen Samandıra, bir İslam beldesi olarak varlığını devam ettirmiştir. Orhan Gazi'nin alperenlerinden Abdurrahman Gazi'nin türbesinin burada oluşu da bizler için büyük bir onurdur. Abdurrahman Gazi ve arkadaşları sayesinde Samandıra bir Türk yurdu olmuştur.
Kitabın hazırlanmasında emeği geçen tüm akademisyen ve yayıncı arkadaşlara teşekkür ediyorum. Başta Arif Kolay olmak üzere Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim görevlilerinden Prof. Dr. Vahdettin Engin ve Prof. Dr. Ufuk Gülsoy'a şükranlarımı sunuyorum.
Yazık ki Milli Mücadele döneminde çete faaliyetlerinin odağında yer alan Samandıra, yerli halkın üstün gayretleri ve Kuvay- ı Milliye'ye
İsmail Erdem Belediye Başkanı
9
ÖNSÖZ Çalışma, giriş ve dört bölümden oluşmaktadır. Girişte, Sancaktepe'nin coğrafi konumu, ne zaman ilçe olduğu ve ismini nereden aldığı gibi konulardan bahsedilmiştir. Birinci bölümde, Sancaktepe ilçesinin tarihçesi ele alınmıştır. Özellikle Sancaktepe ilçesinin temelini oluşturan Sarıgazi ve Samandıra köyleri ile ilgili malumatlardan hareket edilerek idari, sosyal ve iktisadi durum hakkında bilgi verilmeye çalışılmıştır. Bu bağlamda öncelikle Türk hâkimiyeti öncesi bölgenin durumu hakkında genel bilgi verilmiş, sonra bölgenin Türkler tarafından fethi ele alınmıştır. Devamında da tahrir defterlerinden yapılan çalışmalardan istifade edilerek 15. ve 18. yüzyıllar arası Sancaktepe bölgesinin idari, iktisadi ve sosyal yapısı hakkında bilgiler verilmiştir. İkinci bölümde, 19. yüzyılda Sancaktepe'nin sosyal ve iktisadi durumu ele alınmıştır. Burada da özellikle 19. yüzyılın ortalarında tutulmuş olan Sarıgazi ve Samandıra köyleri temettuat defterlerinden faydalanılmıştır. Bölgenin nüfusu, geçim kaynakları, tarım, ziraat, hayvancılık, mülklerin dağılımı, gelir kaynakları, vergileri üzerinde durulmuştur. Ayrıca eğitim-öğretimden de bahsedilmiştir. Üçüncü bölümde, Osmanlı'nın son dönemlerinde Sancaktepe ve çevresinin durumu ele alınmaktadır. Bu bağlamda, bölgenin önemine binaen Birinci Dünya Savaşı öncesi ve sırasındaki gelişmeler, İstanbul'un işgali ve işgalle beraber bölgede ortaya
çıkan eşkıyalık ve çete faaliyetlerinden bahsedilmiştir. Devamında Cumhuriyet’ten sonra bölgedeki gelişmeler ele alınmaktadır. Dördüncü ve son bölümde ise, Sancaktepe bölgesindeki saray, cami, türbe, okul, çeşme gibi tarihi eserler hakkında bilgi verilmektedir. Ayrıca bütün bölümlerde konuların daha iyi anlaşılması bakımından verilen bazı bilgiler tablo ve grafiklerle de desteklenmiştir. Ekler kısmına ise harita, arşiv belgesi, fotoğraf gibi görsel malzeme konulmuştur. Çalışmanın ortaya çıkmasında pek çok kişinin emeği ve katkısı olmuştur. Öncelikle böyle bir çalışmanın hazırlanmasına vesile olan başta Sancaktepe Belediye Başkanı İsmail Erdem’e, Sancaktepe Belediye Başkan Yardımcısı Muhammed Ali Cankatar’a, Şefik Memiş’e ve Azimet Bucak’a teşekkür ederim. Hocalarım Prof. Dr. Vahdettin Engin, Prof. Dr. Ufuk Gülsoy, Doç. Dr. Erhan Afyoncu'ya da destek ve teşvikleri için ayrıca teşekkür etmek isterim. Kütüphanelerinden faydalandığım değerli hocalarım Prof. Dr. Mücteba İlgürel, Prof. Dr. Zekeriya Kurşun, Prof. Dr. Ali Akyıldız ve Yrd. Doç. Dr. Ş. Can Erdem'e teşekkür ederim. Dr. Yüksel Çelik, Dr. Davut Hut, Arş. Gör. Kürşad Karacagil, Arş. Gör. Uğur Demir, Arş. Gör. Ersen Ersoy, Orhan Memiş, İbrahim Yarış ve Murat Arslan'ın da bu çalışmaya katkıları olmuştur; kendilerine teşekkür ederim. Arif KOLAY
11
‹Ç‹NDEK‹LER
Giriş
....................................................................................................................................
15
Birinci Bölüm SANCAKTEPE TARİHÇESİ Türk Hakimiyeti Öncesi Sancaktepe ........................................................................................ Türk Hakimiyetinde Sancaktepe .............................................................................................. XV.- XVIII. Yüzyıllarda Samandıra’nın İdari ve Sosyal Yapısı ...................................................... Samandıra’da Nüfus ............................................................................................................... Samandıra’da iktisadi Hayat .................................................................................................... Samandıra ve Sarıgazi’de Sosyal Hayat .................................................................................... Hace Abdullah Bahşi Vakfı ...................................................................................................... Arap Hekim Vakfı (Samandıra Camii Vakfı) ..............................................................................
20 22 26 27 28 29 29 30
‹kinci Bölüm XIX. YÜZYILDA SANCAKTEPE’DE SOSYAL VE İKTİSADİ DURUM 1844 ve 1845 Yıllarına Ait Samandıra Köyü Resmi Bilgileri ....................................................... 1844 ve 1845 Yıllarına Ait Sarıgazi Köyü Resmi Bilgileri ........................................................... XIX. Yüzyıl Ortalarında Sarıgazi ve Samandıra'nın Sosyal Yapısı ................................................ Sarıgazi ve Samandıra'da Ziraat .............................................................................................. Yerleşim Birimlerine Göre Toprağın Dağılımı ............................................................................. Sarıgazi ve Samandıra'da Yetiştirilen Ürünler ............................................................................ Sarıgazi ve Samandıra'da Nadasa Bırakılan Arazi ..................................................................... Sarıgazi ve Samandıra'da Hayvancılık........................................................................................ Sarıgazi ve Samandıra'da Arıcılık .............................................................................................. Sarıgazi ve Samandıra'da Mülklerin Dağılımı ............................................................................. Sarıgazi ve Samandıra'da Gelirler ve Dağılımı ........................................................................... Kaynaklara Göre Gelir Dağılımı ................................................................................................ Vergi Dağılımı ........................................................................................................................ An-Cemaatin ya da Vergü-yi Mahsusa .................................................................................... Öşür ....................................................................................................................................... Sarıgazi ve Samandıra'da Eğitim Öğretim ................................................................................
12
40 63 71 73 75 76 77 77 79 80 80 82 83 83 83 85
Üçüncü Bölüm XX. YÜZYILDA SANCAKTEPE Birinci Dünya Savaşı Öncesi Durum ......................................................................................... Birinci Dünya Savaşı ve İstanbul'un İşgali ................................................................................. Sancaktepe ve Civarında Eşkıyalık ve Çete Faaliyetleri ............................................................. Azınlık Çeteleri ....................................................................................................................... Türk Müfreze ve Çeteleri ........................................................................................................ Kadın Kuva-yı Milliyeciler ......................................................................................................... İşgal Sırasında Bölge Halkının Durumu ..................................................................................... Birinci Dünya Savaşı’nda Sancaktepe ve Bölgesi Şehitleri........................................................... Cumhuriyet Sonrası Gelişmeler ...............................................................................................
92 94 95 95 105 108 109 112 113
Dördüncü Bölüm SANCAKTEPE’DEKİ TARİHİ ESERLER Samandıra Yazlık Sarayı (Damatris Sarayı) .............................................................................. Sarıgazi Köyü Mescidi ve Camii .............................................................................................. Arap Hekim Camii .................................................................................................................. Paşaköy Camii ......................................................................................................................... Paşaköy Rum Kilisesi ................................................................................................................ Spira Manastırı ....................................................................................................................... Abdurrahman Gazi Türbesi .................................................................................................... Sarı Kadı (Sarıgazi) Mehmed Efendi Türbesi ............................................................................ Sarı Kadızâde Şeyh Mustafa Efendi Türbesi ............................................................................. Samandıra Kervansarayı ......................................................................................................... Firûz-Felek Kadınefendi Kuyusu ............................................................................................... Sarıgazi Köyü Kuyusu .............................................................................................................. Şevknihal Usta Çeşmesi .......................................................................................................... Nakşidil Valide Sultan Çeşmesi veya Atik Valide Sultan Çeşmesi .............................................. Üçüncü Kadın Çeşmesi ........................................................................................................... Yılmaz Çeşmesi ................................................................................................................ Paşaköy Rum Mağarası ........................................................................................................... Sarıgazi ve Samandıra Köyleri İbtidâî Mektepleri ...................................................................... Kartal Motifli Sütun Başlığı ..................................................................................................... Mescit, Cami, Çeşme, Türbe, Mektep Gibi Hizmetlerin Finansmanı Nasıl Sağlanırdı? .................
Değerlendirme ve Sonuç Kaynakça EKLER
122 124 129 132 132 132 135 136 137 139 139 140 141 142 143 145 145 145 149 150
.......................................................................................... 154
.......................................................................................................................... 156
.......................................................................................................................................
161
13
14
G‹R‹fi Ülkemizde son dönemlerde önemi artan mahalli tarih araştırmaları genel tarihe katkıları açısından değerlendirildiğinde ayrıca ehemmiyet arz etmektedir. Bilindiği gibi sosyoekonomik yapı toplumsal yapının en önemli unsurlarından birisidir. Toplumsal yapının genel durumunu ve bu yapıya ilişkin verileri ortaya koyabilmek için öncelikle yerel tarih araştırmalarının yapılması gerekir ki daha sonra yapılacak çalışmalar için sağlam altyapı ve bilimsel zemin yani temel oluşabilsin. Ciddi ve derinlemesine yapılan yerel tarih araştırmaları ülke tarihinin ana yapı taşlarını oluşturacaktır. Yerel tarih incelemeleri olmazsa o ülke tarihi eksik kalacaktır. Osmanlı Devleti'nin yürümesini sağlayan vergileri taşra kesimi yani köylüler ödüyordu. Köylüler, para ödeyerek, yetiştirdikleri ürünü vererek ve farklı hizmetleri yerine getirerek devlete doğrudan katkıda bulunuyorlardı. Osmanlı köyleri ile ilgili arşivlerde belgeler bulmak mümkündür. Kırsal kesim ile ilgili olan bu belgelerin önemi büyüktür. Çünkü kırsal kesim ve köyler Osmanlı Devleti ve toplumunun diğer kesimlerinin üzerine yaslandığı temeli oluşturmaktadır. Sancaktepe ilçesinin tarihi de bu bağlamda ele alınmalıdır. Çünkü bugünkü ilçenin temelini Osmanlı ve Cumhuriyet döneminin köylerinden olan Sarıgazi ve Samandıra teşkil etmektedir. Başta arşiv vesikaları ve ilgili diğer literatürden de faydalanılarak yapılacak bu çalışmanın Sancaktepe'nin tarihi geçmişine ışık tutmasında ve sosyoekonomik özelliklerinin aydınlatılmasında önemli olacağı inancındayız. Samandıra hem Osmanlı öncesi hem de Osmanlı döneminde önemli yerleşim yerlerinden birisidir. Bizans döneminde krallara ev sahipliği yapmıştır.
Orduların konakladığı yer olmuştur. Arazisi ve doğal güzellikleri ile sayfiye ve mesire yeri ve av partilerine mekân olmuştur. Osmanlı döneminde fetihlerin artması ve toprakların genişlemesine paralel olarak idari anlamda zaman zaman değişiklikler olmuştur. Bölgenin Osmanlılar’ca fethedilmesinden sonra önce Bursa daha sonra İznik devlet merkezi yapılmıştır. Üsküdar'a kadar olan bölge İzmit'e bağlanmıştır. İstanbul'un fethinden sonra nüfustaki artma ve azalmalardan dolayı adli ve idari anlamda değişiklikler yapılmıştır. Başkent, Nefs-i İstanbul Kadılığı, Galata Kadılığı, Haslar Kadılığı ve Üsküdar Kadılığı olmak üzere dört kadılığa ayrılmıştır. Üsküdar Kadılığı İzmit'e kadar olan yerleşim birimlerine bakmakla görevlendirilmiştir. Adli olarak yani hukuki işlerin görülmesi ile ilgili olarak Samandıra ve civarı Üsküdar'a bağlı idi. İdari olarak ise klasik dönemde sancak, kaza ve tımar örgütlenmesine göre Kocaeli Sancağı’na tâbi Gebze Kazası’na bağlı idi. Bu durum 18. yüzyıla kadar böyle devam etti. XVIII. yüzyılda idari alanda yapılan değişiklikle Samandıra ile birlikte Dudullu, Salihli, Maltepe, Kartal, Soğanlık ve Yakacık köyleri Kartal nahiyesine bağlandı. 1864 Vilayet Nizamnamesi’ne kadar Kartal, Bolu Eyaleti Kocaeli Sancağı’na bağlı bir kaza merkezi idi. 1845 tarihli temettuat defterlerine göre de Kartal Kazası 18 yerleşim biriminden oluşuyordu. Samandıra ve Sarıgazi bu 18 yerleşim yeri içinde idi. 1864 Vilayet Nizamnamesi’yle Samandıra Şehremaneti idaresinde bir kaza oldu. Cumhuriyet döneminde idari alanda yapılan değişikliklerle Samandıra ve Sarıgazi'nin durumlarında da değişiklikler olmuştur. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Samandıra ve Sarıgazi
15
1941 tarihli İstanbul haritası. Kaynak: İstanbul Vilayeti Kaza, Nahiye ve Köyleri, İstanbul 1941.
köy olarak gözükmektedir. 1938 yılında Sarıgazi Üsküdar ilçesine bağlı bir köy iken, Samandıra ve Paşaköy Kartal ilçesine tâbi idi. 1941 yılına gelindiğinde Samandıra, Kartal kazasına bağlı bir bucak merkezi olmuştu. Sarıgazi ve Paşaköy Samandıra'ya tabi köy olarak gözükmektedir. Bu tarihte Kartal'ın biri merkez olmak üzere iki bucağı vardır. Köylerden dokuzu merkez bucağa, yedi köy Samandıra'ya bağlıydı. Ballıca, Büyükbakkal, Emirli, Kurna, Kurtdoğmuş, Paşaköy ve Sarıgazi Samandıra'ya bağlı olan köylerdir. Bu durum 1966 yılına kadar devam etti. 1966 ve 1981 yıllarında Samandıra ve Sarıgazi köylerinin idari yapısında değişiklikler oldu. Samandıra yine Kartal ilçesine bağlı bir bucak merkezi iken, Sarıgazi Üsküdar Merkez bucağına bağlı bir köy olarak görülmektedir. 1992'ye kadar Kartal ilçesine bağlı bir bucak olan Samandıra, bu tarihten sonra belde yapılarak, belediye statüsüne kavuştu. Aynı şekilde 1992’de Sarıgazi Köyü de Ümraniye ilçesine bağlı bir belde durumuna getirildi. 1997 yılında Sarıgazi köyü, idari durumunda yapılan değişiklikle Ümraniye ilçesine bağlı bir belde
16
durumuna getirildi. Bölgedeki sosyal ve iktisadi değişime paralel olarak 2008 yılında tekrar idari alanda değişiklik yapılarak, Ümraniye ilçesine bağlı Sarıgazi ve Yenidoğan beldeleriyle, Kartal ilçesine bağlı Samandıra beldesi birleştirilerek Sancaktepe adı altında yeni bir ilçe oluşturuldu Sancaktepe, bugün İstanbul'un 39 ilçesinden biridir. Sancaktepe İlçesi 22 Mart 2008 tarih ve 26824 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5747 sayılı kanun ile kuruldu. Buna göre Ümraniye ilçesine bağlı Sarıgazi ve Yenidoğan beldeleriyle, Kartal ilçesine bağlı Samandıra beldesi birleştirildi. Böylece 3 belde ile 20 mahalle ve 2 köyün bir araya gelmesiyle ilçe oluşturuldu. Sancaktepe İlçesi İstanbul'un Anadolu yakasında yer almaktadır. Kuzeyinde Çekmeköy, güneyinde Kartal ve Maltepe, doğusunda Sultanbeyli ve Pendik, batısında ise Ümraniye ve Ataşehir ilçeleri bulunmaktadır. 65 km2 alana ve 241.000'in üzerinde nüfusa sahiptir. Havza niteliği taşıması nedeniyle son derece önemli bir yerleşim alanıdır. İstanbul merkez ile sanayi kuruluşlarının olduğu İzmit bölgesinin arasında kalması, Kurtköy Sabiha Gökçen Havaalanı'na olan bağlantıları, TEM otoyolu ve TEM-
BE
YK
OZ ŞİL
DI
KÖ
RA
Nİ
YE
SA
ATAŞEHİR
A NC
Y
L MA
TEP
E
KA
KT
Samandıra isminin aslının Saman Dere olduğunu söyleyenler de vardır. Bu Saman Dere ismi zamanla dönüşerek Samandıra halini almış ve benimsenerek kullanılmıştır5.
EPE
YLİ
KA
ÜM
AR
E
ANBE
ÜD
KM
SULT
K ÜS
ÇE
E
Y KÖ
RTA
L
PEN
Bölgenin yemyeşil, geniş ve verimli araziye sahip alanlarla çevrili olması, bu ismin uygunluğuna delil olarak gösterilmektedir3. Ayrıca, eski çağlarda Samandıra'da “Demeter Tapınağı” adında bir ibadethane bulunduğu bazı kaynaklarda ifade edilmektedir4.
DİK TU
ZLA
Kartal bağlantı yolunun sağladığı ulaşım imkânları nedeniyle ilçenin önemi gittikçe artmaktadır.
SAMANDIRA, SARIGAZ‹ ve SANCAKTEPE ‹S‹MLER‹ Samand›ra Samandıra ismiyle ilgili birkaç görüş vardır. Bilge Umar'a göre, Adra/Odra'lı adların kaynaştığı kuzeybatı Anadolu'da, İda/Kaz dağı kuzeydoğu sırtlarında bir derenin adıdır. Burada Samothrake (Sama-Odra-ka, “Kutsal Ananın Erkeği veya Kutsal Ananın Yurdu”) adında bir türetiliş görülmektedir. Samandıra gerçekte, Sama-(a)dra'dan “Kutsal Ananın Erkeği” demektir. İsmin Adra bölümünün içine, Hellenleşme döneminde, diğer birçok örnekte de (Andrassos, Mondros vb.) görüldüğü gibi bir (n) sokuşturulmuştur1. Başka bir kaynakta da Samandıra'nın eski adının Damatris olduğu belirtilmektedir. Damatrys ismi, Tarım Tanrıçası “Demeter2”den kaynaklanmaktadır.
Samandıra'da doğup büyüyen (1925 doğumlu) İsmail Örs ise köyün esas ismini buraya gelip yerleşen seymenlerden aldığını ve Seymen Dere olduğunu belirtiyor. Buna delil olarak da eskiden bekçi palaskalarında Seymendere yazılmasını gösteriyor.
Tarım Tanrıçası Demeter heykeli.
Sar›gazi Köy adını, Fatih Sultan Mehmed zamanında ulemadan olan ve İstanbul'un fethinde bulunan Sarı Kadı Mehmed isimli zattan almıştır. Sarı Kadı köyü zamanla Sarıgazi'ye dönüşmüştür. Sarı Kadı Mehmed'in Gebze'den geldiği rivayet olunmaktadır. Kaynaklarda köyün kendisine mülk olarak verildiği belirtilmektedir. Sarı Kadı Mehmed 1469'da vefat etmiştir6. Kabri, yeni Sarıgazi köyü camisinin kıblesi yönünde, Çayırönü denilen yerdedir. Halk tarafından buraya “ulu ziyaret mevkii” denilmektedir7.
Sancaktepe İlçe ismiyle ilgili -Sarı Samandıra vs- çeşitli önerilerde bulunulmuştur. Burasının askeri bir bölge olması ve asker-sancak ilişkisinden dolayı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın isteği ile Sancaktepe isminde karar kılınmıştır.
1
Bilge Umar, Türkiye'deki Tarihsel Adlar, İstanbul 1993, s. 700.
2
Demeter, Yunan mitolojisinde bir elinde buğday başağı, diğerinde yanan bir meşale ile temsil edilen baygın bakışlı ve sarı saçları omzuna dökülen güzel kadının adıdır. Kraliçe ya da tanrıça olarak ifade edilir. Insanlara toprağı ekip biçmesini öğreten bu tanrıçadır. Ekinleri, özellikle de buğdayı simgeler. Bkz. R. Uğur Uçar, Samandıra Tarihi, İstanbul 2008, s. 14.
3
Yurt Ansiklopedisi Cilt V, İstanbul 1982, s. 3781.
4
R. Uğur Uçar, age, s. 15.
5
http://www.haberevreni.net/artikel.php?artikel_id=298
6
İ. Hakkı Konyalı, Üsküdar Tarihi II, s. 382; Mehmet Nermi Haskan, Yüzyıllar Boyu Üsküdar c.I, s. 307-308.
7
Hasan Yüksel, Osmanlı Sosyal ve Ekonomik Hayatında Vakıfların Rolü (1585-1683), Sivas 1998, s. 144; Haskan, c.I, s. 308.
17
BİRİNCİ BÖLÜM
SANCAKTEPE TARİHÇESİ • Türk Hakimiyeti Öncesi Sancaktepe • Samandıra ile Civarının Fethi ve Türk Hakimiyetinin Başlaması • XV. XVIII. Yüzyıllarda Samandıra’da İdari, Sosyal ve İktisadi Yapı • Samandıra’da Nüfus • Samandıra’da iktisadi Hayat • Samandıra ve Sarıgazi’de Sosyal Hayat • Hace Abdullah Bahşi Vakfı • Arap Hekim Vakfı (Samandıra Camii Vakfı)
Sancaktepe'nin tarihi kökenleri, bugünkü ilçenin merkezini oluşturan ve en eski yerleşim yerlerinden olan Samandıra ile Sarıgazi köyleri üzerindedir. Ne var ki, her iki köyün kuruluş tarihi ile ilgili kesin bir bilgi mevcut değildir.
TÜRK HAKİMİYETİ ÖNCESİ SANCAKTEPE Sancaktepe'nin tarihi kökenleri, bugünkü ilçenin merkezini oluşturan ve en eski yerleşim yerlerinden olan Samandıra ile Sarıgazi köyleri üzerinden aranacaktır. Ne var ki, her iki köyün kuruluş tarihi ile ilgili kesin bir bilgi mevcut değildir. Ancak gerek arkeolojik kazılar ve gerek Osmanlı arşiv belgeleri bu köylerin tarihçesi hakkında önemli bilgiler vermektedir. Özellikle son zamanlarda yapılan kazı ve arkeolojik çalışmalara göre Samandıra daha eski bir yerleşim bölgesi olarak öne çıkmaktadır. 1995 yılında bir inşaat hafriyatı sırasında bazı kalıntıların ortaya çıkması ile bölgeye İstanbul Arkeoloji Müzeleri tarafından müdahale edilerek 1996’da sit alanı ilan edilmiştir. Daha sonra yapılan çalışmalarla da buranın I. Tiberius Konstantinos (578-582) ve Mavrikos (582-602) dönemlerinde inşa edilen bir Bizans sarayı olduğu belirlenmiştir8. Çeşitli
8
“…..Asya yolundaki ilk durak olan Poleatikon (bugünkü Bostancı), kent yöneticilerinin, Asya seferlerinden dönen imparatorları ve orduları karşıladığı yerdi. Burada da bir imparatorluk ikametgâhı ve ona bağlı bir liman vardı. Asya yakasının içlerindeki ormanlık alanlarda da Romasoylularının başka sayfiye yerleri bulunmaktaydı. Damatris olarak anılan yerde (adı Demeter'den gelen ve Türk döneminde Alemdağı yakınındaki Samandıra'ya denk düştüğü sanılan), büyük bir av köşkü biçiminde bir imparatorluk ikametgâhı daha vardı. Bölge Türk döneminde de sevilen bir yazlık sayfiyeydi. 13. yüzyıla değin imparatorlar, kaynak suyuyla da ünlü olan buraya avlanmaya ve dinlenmeye gelirlerdi. II. Andronikos Paleologos, 1296'daki büyük depremden sonra sarayını Damatris'e taşımıştı10 …”
Engin Akyürek, Ayça Tiryaki, Özgü Çömezoğlu, Melda Ermiş, “Samandıra Yazlık Sarayı”, Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri 8- Bizans/Marmara, yayına hazırlayan: Deniz Uygun, Ege Yayınları, İstanbul 2007. Elizabeth A. Zachariadou, “İlk Osmanlılara Dair Tarih ve Efsaneler”, Söğütten İstanbul'a: Osmanlı Devleti'nin Kuruluşu Üzerine Tartışmalar (Derleyenler: Oktay ÖzelMehmet Öz), İmge yay. Ankara 2000, s. 363. 10 Doğan Kuban, İstanbul Bir Kent tarihi, İstanbul 2000, s. 113; Ayrıca bkz, Mehmet Nermi Haskan, Yüzyıllar Boyu Üsküdar, c. III, s. 1307. 9
20
kaynaklarda Samandıra'nın eski adının Damatris olduğu9 ve burada bulunan saraya da Damatris Sarayı denilmektedir. Burası ile ilgili olarak Doğan Kuban eserinde şöyle bahsetmektedir:
VI. Konstantin döneminde (780-797) burada bir koruluk oluşturularak, imparator ve prenslerin avlanmaları için kuş dolu geniş bir park ile çevrilmiştir11. Sarayın inşa amacı esas olarak av ve dinlenmedir. Bunun yanında Doğu'ya yapılan seferlerde hem Bizans askerinin toplanma yeri olarak kullanılmış hem de imparatorların şehre dönüşlerinde başkente girmeden önce son gecelerini geçirdikleri yer olmuştur. Sarayın yakınlarında Spira ya da Stina adını taşıyan bir manastır da inşa edilmiştir12. Samandıra'daki sarayın 13. yüzyıl sonlarına kadar kullanıldığı tahmin edilmektedir. Bu bilgilerden hareketle yaklaşık olarak 1400 yıl önce Samandıra'da yerleşim olduğu ifade edilebilir.
Samandıra'da konaklamış, bunun üzerine patrik Constantin Androbalanos, Selçuklu Türklerinin üzerine bir ordu göndermiştir. Ancak bu ordu Samandıra'ya geldiğinde kendisine isyan etmiştir. Patrik saraya sığınmışsa da isyancılar içeri girerek onu öldürmüşlerdir. Yine 1057 yılında İsaakios Kommenos (1057-1059) tahta geçmeden önce son gecesini Damatris'te geçirmiştir.
Damatris Sarayı’nın II. Justinien’in hayatında da önemli bir yeri vardır. II. Justinien bu sarayda bulunduğu sırada Chersonese bölgesi yani Gelibolu Yarımadası’nda çıkan isyanı bastırmak için ordusunu göndermiş, fakat askerleri ihanet ederek isyancılara katılmışlardır. Bunu öğrenen II. Justinien derhal Karadeniz'e gitmiş ve burada da askerlerinin başkaldırdığını görünce Damatris'e geri dönmüştür. Ne var ki kendisinden sonra tahta geçecek olan Philippikos (711-713) tarafından gönderilen Patrik Elié onu öldürmeyi başarmıştır.
Mesela İmparator Theophilos (829-842) zamanında Araplarla yapılan devamlı savaşlar sırasında 832 yılında Bağdat'a Abbasi Halifesi Memun nezdine elçi olarak hocası Synkellos İoannes Grammatikos'u göndermiştir. Dönüşünde İstanbul Patriği olan ve bu makamı 842'ye kadar muhafaza eden bu elçi Bizans'a döndüğünde Bağdat sarayını o kadar methetmiştir ki, hayran kalan imparator, Abbasi saraylarının resimlerini getirterek hemen Patrikos adındaki bu şahsa, Samandıra yakınlarında olduğu düşünülen Bryas Sarayını yaptırmıştır. İmparator sarayın içine bir kilise ve etrafına da bahçeler yaptırmıştır. Civardan suyolları ve kanallar ile bu saraya sular getirtmiştir14.
VI. Leon (886-912) 909-910 yıllarında Damatris'te yaşamıştır. 1043 yılında bir kısım Selçuklu kuvveti
Kaynaklar, Bizans hükümdarlarının devamlı münasebetlerde bulundukları doğululardan etkilendiklerini, Yunanlılar ve İranlıların “Firdevs” dedikleri bahçelerin zevkini aldıklarını ve onlara benzer yerler yaptıklarını belirtmektedir13.
II. Andronikos Palaiologos’un Seres’de bir manastır duvarında bulunan fresko resmi.
“13. yüzyıla değin imparatorlar, kaynak suyuyla da ünlü olan Alemdağı yakınındaki bu yere avlanmaya ve dinlenmeye gelirlerdi. II. Andronikos Paleologos, 1296'daki büyük depremden sonra sarayını Damatris'e taşımıştı...”
11 İ. Hakkı Konyalı, Üsküdar Tarihi, c.2, s. 201; Charles Texier, Küçük Asya, 12 Gülgün Köroğlu, “İstanbul'daki Bizans Sarayları”, Prof. Dr. Işın Demirkent Anısına, İstanbul 2008, s. 264.
* R. Janin, Costantinople Byzantine, Paris 1950, s. 147; Ernest Mamboury, İstanbul Touristique, İstanbul 1951. s. 594-595; R. Uğur Uçar, age., s. 19-20. 13 Charles Texier, age, s. 131. 14 Semavi Eyice, “İstanbul'da Abbasi Saraylarının Benzeri Olarak Yapılan Bir Bizans Sarayı (Bryas Sarayı)”, Belleten, Cilt: XXIII, Sayı: 89-92, Ankara 1959, s. 92.
21
1077 yılında isyan eden III. Nikephoros Botaniates Türkiye Selçuklu Devleti'nin kurucusu Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın desteği sayesinde 1078'de imparator ilan edildi.
Türklerin IX. yüzyıldan itibaren yoğun olarak Bizans topraklarında görülmeye başlaması ve Üsküdar'a kadar gelmeleri dikkat çekicidir. Bunun sebebi de muhalif Bizans imparator adaylarının en çok Türklerden yardım istemesidir.
Coğrafi konumu nedeniyle İstanbul ve civarı her zaman ilgi odağı olmuştur. Doğu ile Batı arasında geçiş noktasında bulunan şehir, ayrıca ticaret yollarının da kesiştiği noktadadır. İstanbul, İpekyolu güzergâhının en önemli limanlarından biri olarak Doğu'nun ihtişamını Batı'ya taşımıştır15. Bunun yanı sıra şehrin sahip olduğu kültürel zenginlik şehre duyulan ilginin başka bir yönünü oluşturmaktadır.
etmişlerdi. 1077 yılında isyan eden Botaniates kendisine yardım etmesi hususunda Anadolu fatihi Türkiye Selçuklu Devleti'nin kurucusu Kutalmışoğlu Süleyman Şah19 ile anlaştı ve onun desteği sayesinde 1078'de imparator ilan edildi. Bu ilişkiler sonucu olarak Süleyman Şah ve askerleri Üsküdar'a kadar geldiler ve burada Botaniates tarafından saygı ve sevgiyle karşılanıp ağırlandılar.20
Geçmişte birçok kavim burayı elde edebilmek için çetin mücadeleler vermişlerdir. Bugünkü Sancaktepe ilçesinin üzerine yerleştiği alan da bu mücadelelere sahne olan yerlerden birisi olmuştur. Bölgeye Türklerin ilk defa gelişi 616 tarihine tesadüf etmektedir. Bu tarihte İstanbul'u kuşatan Avar Türkleri bundan bir sonuç alamamışlar ve 10 yıl sonra 80.000 kişilik ordu ile Sasanilerle müşterek olarak ikinci kez gelmişlerdir. Bu kuşatmadan da sonuç alınamamış ve Avarlar geri çekilmek zorunda kalmışlardır16.
TÜRK HAKİMİYETİNDE SANCAKTEPE
Müslümanlar ilk olarak 653-654 yılında Hz. Osman döneminde İstanbul'u kuşatmış ve orduya Şam valisi Muaviye komuta etmiştir17. Araplar tarafından İstanbul'a üçü Emeviler biri de Abbasiler olmak üzere dört askeri sefer düzenlenmiş ve bunlardan sonuncu seferde Araplar Üsküdar'a kadar gelmişlerdir18. Daha sonraları İstanbul çeşitli defalar farklı kavimlerce kuşatılmıştır. Türkler IX. yüzyıldan itibaren yoğun olarak Bizans topraklarında görülmeye başlaması ve Üsküdar'a kadar gelmeleri dikkat çekicidir. Bunun sebebi de muhalif Bizans imparator adaylarının en çok Türklerden yardım istemesidir. Mesela İmparator VII. Mikhail Dukas'ın (1071-1078) iktidarı döneminde Bizans'ın hem Anadolu orduları komutanı Nikephoros Botaniates hem de Rumeli orduları komutanı Nikephoros Bryennios isyan 15 16 17 18 19 20 21 22 23
22
Samandıra ile Civarının Fethi ve Türk Hâkimiyetinin Başlaması 13. yüzyıl sonlarında Anadolu Selçuklu Devleti İlhanlı baskısı sonucu dağılmaya başlarken uç bölgelerde yavaş yavaş bağımsız veya yarı bağımsız Türkmen beylikleri ortaya çıkmaya başladı21. Bunlardan birisi de Osmanlı Beyliği idi. Osman Bey liderliğindeki beylik Bizans'a yaptığı gazalarla kısa sürede şöhret buldu. Eskişehir'den Bursa ve İznik sınırına kadar uzanan bölgeye hâkim olan Osman Bey, önceleri civardaki Bizans tekfurlarına karşı çetin bir mücadeleye girmekten ziyade onlarla iyi geçinip durumunu güçlendirmeye çalıştı. Onun beylik içinde gazayı bir ideoloji haline getirip güçlenmesi, bir kısım Türkmen beylikleri halkı yanında bazı Bizans tekfurlarının da ona katılmasına sebep oldu. 1302 tarihinde bir Bizans kuvvetini yenmesi, onun kudretinin ilk emarelerini oluşturdu. Bundan sonra şöhreti yayılarak diğer Türkmen beylikleri arasında sivrilmeye başladı. Özellikle Bizanslıların yardım için getirdiği ücretli askerler olan Katalanların çekilmesinden sonra İznik ve Bursa üzerindeki baskıyı artırdı22. Abdurrahman Gazi, Akça Koca23,
Nejat Diyarbekirli, “İpek Yolu Üzerine”, Dünden Bugüne İpekyolu, Yayına haz. Emel Kefeli vd., İstanbul 2008, s. 11. Birsel Sipahioğlu, “Bizans Döneminde Üsküdar”, Uluslararası Üsküdar Sempozyumu V, c. II, 1-5 Kasım 2007, İstanbul 2008, s. 506. Hafız Hüseyin Ayvansarâyî, Mecmuâ-i Tevârih, hazırlayanlar: Fahri Ç. Derin, Vâhid Çubuk, Edebiyat Fakültesi Basımevi, İstanbul 1985, s. 19. Sipahioğlu, a.g.m., s. 507. Mustafa Daş, “Üsküdar'da Türk ve Bizans Hükümdarlarının Yaptıkları Görüşmeler”, Uluslararası Üsküdar Sempozyumu V, c. II, 1-5 Kasım 2007, İstanbul 2008, s.515. Sipahioğlu, a.g.m., s. 510. Feridun Emecen, “Kuruluştan Küçük Kaynarca'ya”, Osmanlı Tarihi I, editör: Ekmeleddin İhsanoğlu, İstanbul 1999, s. 6. Emecen, a.g.m., s. 9. Akça Koca, Osman Gazi'nin silâh arkadaşlarındandır. Torunu Gebze kadısı Fazlullah'ın Rebîülevvel 838 tarihli vakfi¬yesine göre babasının adı Abdülmelik b. Abdülfettâh'tır. Ailesi muhtemelen Anadolu Selçukluları döneminde uç bölgelere yerleştirilmiş bir Türkmen boyuna mensuptur. Akça Koca'nın da aşiret beyi olduğu ve Ertuğrul Gazi'ye bağlı bulunduğu sanılmaktadır. Osman Gazi tarafından Orhan Gazinin emrinde Konuralp. Gazi Rahman ve Köse Mihal gibi meşhur beylerle Sakarya ve İzmit yöresine akınlar yapmakla görevlendirildi. Bu bölgedeki bazı kaleleri ele geçirdi ve Sapanca gölünün batı tarafındaki bir hisarı kendisine karargâh yaparak İzmit bölgesine akınlarda bulundu. 1326'ya doğru Kandıra'yı ve civarını zaptetti; ayrıca Konuralp ve Gazi Abdurrahman ile birlikte Kartal civarındaki Aydos'u, ardından da kuzeyindeki Şamandıra hisarını aldı. Bunun üzerine Samandıra bölgesi kendisine mülk olarak verildi. Buradan, birkaç yıl daha İzmit-Üsküdar arasındaki yerlere akınlarda bulunan Akça Koca, İzmit'in fethinden az önce, 1328'de Kandıra yakınlarındaki bir tepede öldü ve buraya gömüldü. Ölümünden sonra adamları Karamürsel'in yanında toplandı; uç beyliği yaptığı bölge ise önemi dolayısıyla Şehzade Murad'a verildi. Fetihlerde bulunduğu İzmit ve çevresine sonradan onun adına nisbetle Kocaili denildi. Ayrıca bugün Bolu iline bağlı Akça Koca İlçesi de onun adını taşır. Hacı İlyas adlı bir oğlunun bulunduğu, torunu Fazlullah'ın önce kadı, sonra da vezir olarak Osmanlı siyasetinde önemli rol oynadığı bilinmektedir. Bkz, Feridun Emecen, “Akça Koca”, DİA, Cilt 2, İstanbul 1989, s. 224.
Osman Bey liderliğindeki beylik Bizans'a yaptığı gazalarla kısa sürede şöhret buldu.
Konuralp24, Samsa Çavuş ve Mihal Gazi gibi komutanlarıyla birçok fetih yapıldı. Hoca Saadettin Efendi'nin eserinde Samandıra'nın fethinin ilk olarak Osman Gazi döneminde düşünüldüğü belirtilmektedir. Şöyle ki, Osman Gazi'nin son dönemlerinde Bolu, Konrapa, Akyazı ve Mudurnu Konuralp tarafından, Kandıra, Ermenipazarı (Akmeşe) ve Ayan Gölü Akça Koca tarafından ele geçirilmişti. Ondan sonra bu iki komutan, Kocaeli denilen ülkenin tam orta yerinde bulunan Samandıra kalesini ve çevre illerini almak için gerekli hazırlıklara başlamışlardı ki, Osman Gazi vefat etti25. Ancak bu emelden vazgeçilmeyip Samandıra ve civarının fethedilmesi düşüncesi Orhan Bey'in başa geçmesiyle de devam etti26. Tacü't Tevârih'te Samandıra ve civarının fethiyle ilgili oldukça detaylı bilgiler verilmektedir. Şöyle ki,
24
25 26 27
“Orhan Bey'in başa geçtiği günlerde, Samandıra tekürü27, ölen oğlunun cenaze töreni için askerleriyle birlikte kaleden çıkmış, defin işleriyle uğraşırken Konuralp ve Akça Koca Samandıra kalesi çevresinde keşif yapıyorlardı. Bunlar cenaze alayına rastladıklarında gizlice kale ile düşman askerlerinin arasına girmişler, bunların dönüş yollarını keserek umutlarını kırmışlardır. Bu durum karşısında şaşkına dönen düşmanlar, bir yandan güçsüzlük, bir yandan da yılgınlık içinde dağılıp kaçmışlardır. İslam askeri, sonları kötü olan bu dağınık birlikler üzerine hemen saldırıya geçti. Başbuğlarını yakalayınca, artık kalenin fethi beklemeye gerek kalmadan mümkün oldu. Tutsak alınan tekürü, çevredeki kâfirlerden bazıları parayla kurtarma isteğinde bulundular. Bu iki komutan konuyu cihanı tutan padişahın katından sordular. Padişah, her gün daha kalabalık ordular düzenlemek için
Konur Alp, Ertuğrul Gazi'nin sialh arkadaşlarındandır. Osman ve Orhan Gazi dönemlerinde de hizmetlerde bulunmuştur. Osman Gazi, Akça Koca ve Abdurrahman Gazi'yi Orhan Gazi'nin yanına vererek onları Kara Çepiş ve Kara Tegin hisarlarını almak için görevlendirdi. Kara Çepiş hisarı alınarak Konur Alp'in kumandasına bırakıldı. Konur Alp burayı üst edindi. Buradan zaman zaman Akyazı'ya hücumlar yapardı. Konur Alp daha sonra Akyazı, Bolu ve Mudurnu bölgelerini yurt edindi. Kabrinin yeri belli değildir. Düzce civarında olduğu sanılmaktadır. Söğüt'te Ertuğrul azi haziresinde bir kabir makamı bulunmaktadır. Bkz, Safa Öcal, “Ertuğrul Gazi Haziresinde Yatanlar”, I. Milletlerarası Osmanlı Sempozyumu (Söğüt 1986), İstanbul 1988, s. 135-137. Hoca Sadeddin Efendi, Tâc'üt-Tevârih, c. I, Sadeleştiren: İsmet Parmaksızoğlu, MEB Basımevi, İstanbul 1974, s. 52-53. Adnan Eskikurt-Ramazan Özey, “Anadolu ve Balkanlardaki Osmanlı Fetihlerinde (1299-1451) Coğrafyanın Önemi”, Türklük Araştırmaları Dergisi 19, (Prof. Dr. Mücteba İlgürel'e Armağan Özel Sayısı), İstanbul 2008, s. 96. Bizans döneminde bugünkü İzmit sınırından Bozüyük'e kadar uzanan yerleşim yerlerini korumak ve vukubulacak akınları karşılamak için yerleşim yerlerinin yüksek ve hâkim noktalarında inşa edilmiş birtakım müstahkem hisar ve kaleleri korumak için görevlendirilen komutanlara tekür ya da tekfur denilmiştir. Tekfurluk, valilik pâyesinde askeri bir rütbe idi. Bunların emrinde yeterli sayıda asker ile diğer ihtiyaçlarını karşılamaya yarayan birtakım askeri tesisleri ve bunlara bakan elemanları da vardı. Bu konu ile ilgili bkz. M. Şakir Ülkütaşır, “Osmanlılar'ın Yerleştiği İlk Topraklar”, Hayat Tarih Mecmuası, Sayı 10, Kasım 1968, s. 56-57.
Hoca Saadettin Efendi'nin eserinde Samandıra'nın fethinin ilk olarak Osman Gazi döneminde düşünüldüğü belirtilmektedir. Kocaeli denilen ülkenin tam orta yerinde bulunan Samandıra kalesini ve çevre illerini almak için gerekli hazırlıklara başlanılmıştı ki, Osman Gazi vefat etti.
23
etmiş ve karşı çıkanlar yine kaçmak zorunda kalmışlar, dünya ve ahret ziyana uğrayıp, “böylece kayba uğrarsınız” hükmünün gerçekliliğini ortaya koymuşlardı. Samandıra tekürünü en sonunda, İzmit tekürü büyük para karşılığında satın almak zorunda kaldı. Bu büyük para da, yine satılan kişinin ülkesini açmak yolunda gerekli olan silahlara harcandı. Bu bölge İstanbul çevresindedir. Büyük şehre pek yakın olduğundan, bundan sonraki akınların çoğu, İstanbul'a doğru yönelmiş oldu. Bunun için de Samandıra ve çevresine, şanı yüce Orhan Gazi'nin uyulması gereken fermanı üzerine Akça Koca gönderilmişti28.”
2. Osmanlı Sultanı Orhan Gazi.
Samandıra, Orhan Gazi döneminde, Hicri 728 yılında (Miladi olarak 1327/1328 yıllarına tekabül ediyor) Osmanlı topraklarına katılmıştır. Bazı kaynaklarda buraların alınması sırasında yapılan savaşa Pelekanon Savaşı denilmektedir29. Samandıra’da bulunan Abdurrahman Gazi Türbesi.
Tarihçi Nicolae Jorga eserinde Samandıra ve Aydos kalesinin fethiyle ilgili Konuralp ve Akça Koca'nın yanında Abdurrahman Gazi'yi de zikredip, onun dönemin en iyi komutanı olduğunu söylemektedir.
özgürlük karşılığı para (fidye) alınması uygundur ama bu toprağa batasıca alçağın serbest kalışından doğacak zarar da düşünülmelidir diye ferman edince, gaziler başbuğu, bu uğursuz tutsağın isteği gereğince, Aydos ile İstanbul tekürlerine haberciler yollamıştı. Her iki tekür de teklife yanaşmamışlar, ellerinden çıkan kaleyi geri almak için asker toplamaya kalkışmışlar ve bunları din uğrunda baş koyanların üzerine göndermişlerdi. Böylece iki taraf tekrar karşılaşmış, savaş sonunda bütün varlığını koyan İslam askeri, başarıyı elde
28 29
24
30
Tarihçi Nicolae Jorga eserinde Samandıra ve Aydos kalesinin fethiyle ilgili Konuralp ve Akça Koca'nın yanında Abdurrahman Gazi'yi de zikredip, onun dönemin en iyi komutanı olduğunu söylemektedir30. Tacü't-Tevarih'te de Abdurrahman Gazi'yle ilgili bir olay anlatılır. Buna göre, Bizanslıların elinde bulunan Aydos Kalesi tekfurunun güzel kızı bir rüya görür. Rüyasında bir kuyuya düşer ve ne kadar uğraştıysa bir çıkış yolu bulamaz. Kurtulmaktan ümidini kestiği sırada bir yiğit kuyunun yanında belirip kızı kurtarır. Kız rüyadan uyandıktan sonra bundan çok etkilenir ve daha sonraları kalenin surları üzerinde dolaşırken askerleriyle birlikte kaleyi gözetleyen Abdurrahman Gazi'yi görür. Hemen bir mektup yazarak Müslüman olmak istediğini ve kaleyi almak konusunda onlara yardım edeceğini belirtip, bir tarih vererek o tarihte kaleye gelmelerini söyler. Mektup gaziler arasında tartışıldıktan sonra planlar yapıldı. Buna göre önce kalenin etrafı yakılıp yıkılacak, daha sonra Samandıra kalesi de ateşe verilerek Türklerin bölgeden çekildikleri kanısı uyandırılacak ve böylelikle düşman askeri ve halk bunu yılgınlık ve korkaklık olarak düşünüp rehavete kapılacaktı. Öyle de oldu. Abdurrahman Gazi mektupta belirtilen gece kaleye geldi ve onları
Hoca Sadeddin Efendi, a.g.e., s. 54-55. Robert Manthan, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi I, Say Yayınları, İstanbul 1999, s.24; Abdurrahim Tufantoz, “Üsküdar'da Bir Selçuklu Bakiyyesi: Gözcü Baba Karaca Ahmed Sultan” Üsküdar Sempozyumu II-II, İstanbul 2005, s. 571; Pelekanon savaşı hakkında ayrıca bkz, Feridun Dirimtekin, İstanbul'un Fethi, İstanbul 1976, s. 11-12. Nicolae Jorga, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, c. I, Çev.: Nilüfer Epçeli, Yeditepe Yayınları, İstanbul 2005, s. 174; Ayrıca bkz, Haskan, c. II, s. 525.
bekleyen tekfurun kızının yardımıyla kale fethedildi. Orhan Gazi bu güzel kızı Abdurrahman Gazi ile evlendirdi ve onlara çeşitli hediyeler verdi31. Orhan Bey'in tahta geçmesinden iki yıl sonra İzmit ve Hereke kaleleri ele geçirilip büyük şehzade Süleyman Paşa'ya verilmiş ve 1331 yılında, uzun süredir kuşatılmış olan İznik şehri alınıp bir süre için başkent yapılmıştır32. Türkler, 1330'lu yıllardan sonra yapılan fetihlerle Samandıra ve çevresine yerleşmeye başladılar. Orhan Gazi'nin Bizanslılarla yaptığı anlaşmaya göre, imparator III. Andronikos'un Merdivenköy'deki av köşkünde bir Ahi zaviyesi kuruldu. Bu zaviye sonraları İstanbul'un en önemli Bektaşi merkezlerinden biri olan Şahkulu Sultan Tekkesi'ne dönüştü33. Samandıra ve civarı Bizans döneminde olduğu gibi Osmanlı döneminde de sayfiye ve mesire yeri olarak kullanılan yerlerin başında gelmekteydi. Bölgenin, başta Bizans kralları ve Osmanlı padişahları olmak üzere pek çok önemli ziyaretçisi olmuştur. Mesela, II. Andronikos Paleologos, 1296'daki büyük depremden sonra sarayını Damatris'e taşımış ve bir müddet burada kalmıştır. Osmanlı sultanlarından Avcı Mehmed (1648-1687) ve IV. Murad da sık sık Alemdağı ve bölgesine gelerek av faaliyetleri yapmışlardır34.
mekânı ve merasimi vardır36. Osmanlı döneminde padişahla birlikte av faaliyetlerine katılan ya da sarayda av kuşlarına bakan, saray için av kuşları yetiştirenlerin hepsine birden avcılar denilmiştir. Avcılar kendi içlerinde ulufeli, tımarlı ve muaf olmak üzere gruplara ayrılmıştır. Avcıların bir kısmı padişahla birlikte ava giderken bir kısmı da saray için av kuşları yetiştirmekle görevlendirilmiştir. Yetiştirilen av kuşları daha sonra saraya getirilmiştir. Avcıların ve avcılığın belirli kurallar çerçevesinde örgütlenmesinden anlaşılacağı gibi Osmanlı padişahları ilk dönemlerden itibaren hem eğlence hem de savaş eğitiminin bir parçası olarak av partileri düzenlemişler ve avcılığı teşkilatlı, sistemli bir hale getirmişlerdir. Devlet protokolünde “çakırbaşı, şahinbaşı, atmacacıbaşı ve doğancıbaşı” gibi ünvanları olan şikâr ağalarına önemli bir yer vermişlerdir. Toplum hayatında önemli bir yere sahip olan av ve avcılıkla ilgili unsurlar edebi çalışmalara da sık sık konu olmuştur37.
Kaynaklarda verilen bilgilere göre, Osmanlı döneminin sosyal hayatında saray eğlenceleri arasında bu av ve avcılık neredeyse savaş kadar özel ve önemli bir yere sahipti. Özellikle ilk dönemlerde zafer peşinde koşan padişahlar, şehzadeler ve devlet ileri gelenlerinin çoğu boş zamanlarını maiyetleri ile birlikte av partilerinde geçirmişlerdir. Sultan IV. Mehmed'in avcı lakabı bu av merakı ve faaliyetlerinden dolayı kalmıştır35. Av bir iktidar göstergesidir. Av, gücü sembolize eder, muktedir ve iktidarda olmayı temsil eder. Avlanan hayvan ne kadar güçlü ve ihtişamlı olursa hükümdarın gücü de o oranda büyür. Avın bir 31 32 33 34 35 36 37
Hoca Sadeddin Efendi, a.g.e., s. 57-58; Bu konu ile ilgili ayrıca bkz, Aşıkpaşaoğlu Tarihi (Haz. Nihal Atsız), Ankara 1985, s. 38-41; Ahmet Kabaklı, Türk Edebiyatı I, İstanbul 1985, s. 224-226; Büyük Türk Klasikleri II, İstanbul 1985, s. 313-314. Mustafa Nuri Paşa, Netayic ül-Vukuat, C. I-II, Sadeleştiren: Neşet Çağatay, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1979, s. 5 İdris Tuna, Temettuat Defterlerine Göre Kartal'ın Sosyo-Ekonomik Yapısı, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, M.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul 2004, s. 2. Haskan, c. III, s. 1418. H. Dilek Batislam, “Keçecizade İzzet Molla'nın Gazellerinde Av”, Av ve Avcılık Kitabı, Edt. E. Gürsoy Naskali-H. Oytun Altun, İstanbul 2008, s. 571. E. Gürsoy Naskali (edt.), Av ve Avcılık Kitabı, İstanbul 2008, s. XI. Batislam, agm, s. 572.
Orhan Gazi'nin Bizanslılarla yaptığı anlaşmaya göre, imparator III. Andronikos'un Merdivenköy'deki av köşkünde bir Ahi zaviyesi kuruldu. Bu zaviye sonraları İstanbul'un en önemli Bektaşi merkezlerinden biri olan Şahkulu Sultan Tekkesi'ne dönüştü.
Av bir iktidar göstergesidir. Av, gücü sembolize eder, muktedir ve iktidarda olmayı temsil eder. Avlanan hayvan ne kadar güçlü ve ihtişamlı olursa hükümdarın gücü de o oranda büyür. Avın bir mekânı ve merasimi vardır.
25
Sultan Abdulaziz
Sultan Abdülaziz Alemdağı civarına gelmiş ve buradaki Alemdağı Kasrı’nda kalmıştır. Bu sırada sadaret makamında bulunan Hüseyin Avni Paşa, Sultan Abdülzaziz'i yakalayıp Selimiye Kışlası'na hapsetmek istedi. Fakat Abdülaziz'in burada bir geceden fazla kalması bu teşebbüsün gerçekleşmesine imkân vermemişti.
1834 tarihinde Sultan II. Mahmud Alemdağı ve Sarıgazi bölgesini ziyaret etmiş ve bir gece konaklamıştır. Dârüssaade ağalarından Kızlarağası Abdullah Ağa 1834 tarihinde Sultan II. Mahmud için bir ziyafet tertip etmişti. Sultan Mahmut da şehzadeleri, mabeyn kâtiplerini ve yakınında bulunan diğer görevlileri yanına alarak bu davete icabet etmiştir. Burada iki gece kalınmıştır. Daha sonra Taşdelen suyunun çıktığı kaynağa ve Sultançiftliği köylerine gidilerek bölge gezisi yapılmıştır. Bundan sonra Sarıgazi köyüne geçilmiş ve köydeki Sarıgazi türbesi ziyaret edilmiştir. Sultan Mahmud ve yanındakiler bir gece de buradaki Sâib Paşa çiftliğinde kalmışlardır. Bu hadiseyi Balıkhane Nazırı Ali Rıza Bey hatıralarında şöyle ifade etmektedir: “ … vaktiyle Alemdağı Haremeyn nezareti dâhilinde ve Haremeyn nezareti de dârü's-saâde ağalığı zîri idaresinde bulunduğu cihetle 1250 (1834/35) tarihinde Kızlarağası bulunan Abdullah Ağa, Sultan Mahmud'a bir ziyafet keşide etmişti. Hakan-ı müşârünileyh şehzadeleri, mabeyin kâtiplerini, kurenâ beyleri beraber alıp tehyie olunan hanelerde bir gece beytutet ve ferdası günü ormanlar seyr ü temâşâ olunarak Taşdelen suyunun menbaı olan cây-ı dil-küşâya azimet buyurmuşlar ve harem-i hümayun takımı da Sultan Çiftliği nam karyede tertip olunan hanelerde iki gece ârâm-sâz olmuşlardı. Zât-ı şâhâne evliyâ-ı kirâmdan Sarı Gazi türbesine ziyaret ve Tophane Nazırı Hacı Sâib Efendinin o civarda kâin çiftliğinde ârâm ve istirahat ve badehu Yakacık Karyesine azimetle bir gece de orada beytutet buyurmuşlardır.38” Bundan başka, Sultan Abdülaziz Alemdağı civarına gelmiş ve buradaki Alemdağı Kasrında kalmıştır. Hatta buraya gelmesi ve fazla kalması kendisi hakkında tertip edilen bir komplodan da kurtulmasına vesile olmuştur. Çünkü bu sırada Hüseyin Avni Paşa, sadaret mevkiini işgal etmişti. Paşa Serasker Kaymakamı bulunan, dostu Çirpanlı Abdülkerim Nadir Paşa'yı, Sultan Abdülzaziz'i Alemdağ'da bulunduğu sırada süvari kuvvetleri ile yakalayıp Selimiye Kışlası'na hapsetmekle 38 39 40 41
26
42
görevlendirmişti. Fakat Abdülaziz'in burada bir geceden fazla kalması bu teşebbüsün gerçekleşmesine imkân vermemişti39.
XV. XVIII. YÜZYILLARDA SAMANDIRA’NIN, İDARI VE SOSYAL YAPISI Osmanlı döneminde fetihlerin artması ve toprakların genişlemesine paralel olarak idari anlamda zaman zaman değişiklikler olmuştur. Bölgenin Osmanlılarca fethedilmesinden sonra önce Bursa daha sonra İznik devlet merkezi yapılmıştır. Üsküdar'a kadar olan bölge İzmit'e bağlanmıştır. İstanbul'un fethinden sonra nüfustaki artma ve azalmalardan dolayı adli ve idari anlamda değişiklikler yapılmıştır. Başkent, nefs-i İstanbul kadılığı, Galata kadılığı, Haslar kadılığı ve Üsküdar kadılığı olmak üzere dört kadılığa ayrılmıştır. Üsküdar kadılığı İzmit'e kadar olan yerleşim birimlerine bakmakla görevlendirilmiştir. Adli yani hukuki işlerin görülmesi ile ilgili olarak Samandıra ve civarı Üsküdar'a bağlı idi. İdari olarak ise klasik dönemde sancak, kaza ve tımar örgütlenmesine göre Kocaeli Sancağına tâbi Gebze kazasına bağlı idi. Bu durum iç içe geçişliliği de sağlamakta idi40. Mesela Üsküdar Kadılığı sınırı içinde kalan yerlerin adli işleri Üsküdar kadılığınca görülürken, kolluk görevi İzmit Sancakbeyliği tarafından yürütülmekte idi. 15131520 tarihlerine ait kayıtları içeren 1 numaralı ve 1521-1524 tarihli sicil kayıtlarını ihtiva eden 3 numaralı Üsküdar şeriye sicillerine göre Üsküdar naibine tayin edilen köylerin sayısı 18'dir41. Bu 18 köyden birisi de Samandıra'dır. Köylerin yerleşim alanı incelendiğinde XV, XVI ve XVII. yüzyıllarda Üsküdar nahiyesine tabi kır iskân yerleri Küçüksu'dan Dudullu'ya, buradan Samandıra, Yakacık ve Kartal'a uzanan geniş bir coğrafi alan içinde yer almaktadır. XVIII. yüzyılda ise idari alanda yapılan değişiklik ile Samandıra ile birlikte Dudullu, Salihli, Maltepe, Kartal, Soğanlık ve Yakacık köyleri Kartal (Adalar) nahiyesine tabi edilmiştir42. 1864
Balıkhane Nazırı Ali Rıza Bey, Eski Zamanlarda İstanbul Hayatı (Haz. Ali Şükrü Çotok), 2. Baskı, İstanbul 2001, s. 121. Haskan, c. III, s. 1418. Gülfettin Çelik, “Osmanlı Döneminde Gebze- Sosyoekonomik Bir Tahlil”, İstanbul Araştırmaları V, İstanbul 1998, s. 11. Diğer köyler ise şunlardır: Soğanlık, Viranköy, Yakacık, Nerdubanlu, Küçük Tutulu, Reislü (2 köy), Yenice, Kısıklı, Çengelköy, İstavroz, Heregedun (Kadıköy), Kuzguncuk, Kartal, Başıbüyük, Karamanlu ve Salihlü. Ancak bu 18 köy içinde yer almayan Bulgurlu, Çamlıca, Ilısuluk ve Maltepe'nin de Üsküdar nahiyesine tabi olduğu bu konu ile ilgili yapılan çeşitli çalışmalardan anlaşılmaktadır. Geniş bilgi için bkz. M. Hanefi Bostan, “XV-XVII. Yüzyıllarda Üsküdar Nahiyesi Köylerinde Sosyal ve İktisadi Hayat”, Uluslararası Üsküdar Sempozyumu VI, c. II, 6-9 Kasım 2008, İstanbul 2009, s. 365. Bostan, aynı makale, s. 366.
Vilayet Nizamnamesine kadar Kartal, Bolu Eyaleti Kocaeli Sancağına bağlı bir kaza merkezi idi. 1845 tarihli temettuat defterlerine göre de Kartal kazası 18 yerleşim biriminden oluşuyordu. Samandıra ve Sarıgazi bu 18 yerleşim yeri içinde idi43. 1864 Vilayet Nizamnamesinde, “Gebze, Şile, Çekmece kazalarıyla merkez ve unvanları Samandıra ve Kemerburgaz olmak üzere teşkil olunacak kazalar Şehrameneti'nin idaresinde İstanbul'un mülhakatıdır. İşbu kazaların hudutlarıyla nahiye ve köyleri Dâhiliye Nezareti'nce tayin olunacaktır” denilmektedir44.
Hanefi Bostan yaptığı çalışmada, XVI. yüzyıl ortalarında, Üsküdar nahiyesine bağlı yerleşim yerleri ile ilgili bilgi veren biri tahrir, öteki de vakıf tahrir olmak üzere 1561 tarihli iki mufassal defter olduğunu söylemektedir. Bunlara göre 1561 yılında Samandıra'da 49 hane, 13 mücerred (yetişkin bekâr erkek), 1 muaf mücerred (vergiden muaf yetişkin bekâr erkek) ve 7 muaf hane (çeşitli sebeplerle vergi alınmayan hane) bulunmaktadır. Buna göre Samandıra'nın 1561 yılındaki nüfusu tahminen 294 civarındadır. XVI. yüzyılın son çeyreği ile XVII. yüzyılın ilk çeyreği arasında Üsküdar'a tabi yerleşim birimleri ile ilgili bilgi elde edebileceğimiz üç adet tahrir defteri vardır. Bunlardan ikisi Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde bulunmaktadır. 630 numaralı defter 1590-1591 yıllarını ihtiva eder. 733 numaralı defter tımar-vakıf defteri olup 1603-1617 tarihleri arasını kapsar. Üçüncü tahrir defteri de Tapu Kadastro Arşivi'ndeki 49 numaralı mufassal dirlik defteridir46.
Samandıra'da Nüfus İstanbul'un fethinden sonra, Üsküdar nahiyesine bağlı yerleşim yerlerindeki nüfus ile ilgili bilgiler veren ilk arşiv kayıtları II. Mehmed dönemine aittir. 1453-1481 tarihleri arasını kapsayan bu bilgiler Vakıf Defterinde kayıtlıdır. Fakat sadece birkaç köy ile ilgili bilgi vardır. Bunların içinde Samandıra yoktur. Ancak, 1521-1524 tarihlerine ait sicil kayıtlarını ihtiva eden 3 Numaralı şeriye siciline göre Üsküdar nahiyesinin iskân birimlerinden olan Samandıra'da 22 hane Müslüman yaşamaktaydı45. Her hanede ortalama 5 kişinin olduğunu varsayarsak, 1524 tarihinde Samandıra'nın nüfusunun ortalama 110 kişi olduğunu söyleyebiliriz. (Tablo1)
1600-1624 yılları arası ile ilgili bilgi veren tahrir kayıtlarında Samandıra'da 39 hane, 8 mücerred ve 1 muaf hane bulunmaktadır47. Bu dönem arasındaki Samandıra nüfusu ise yaklaşık olarak 208 civarındadır. Bu şekildeki nüfus hareketlilikleri ile yerleşim birimlerine dışarıdan yapılan iskânın devam ettiğini anlayabiliriz. Nitekim bu döneme ait bazı belgelerde bu yerleşmelerle ilgili bilgiler mevcuttur48.
1600-1624 yılları arası ile ilgili bilgi veren tahrir kayıtlarında Samandıra'da 39 hane, 8 mücerred ve 1 muaf hane bulunmaktadır. Bu dönem arasındaki Samandıra nüfusu ise yaklaşık olarak 208 civarındadır.
Tablo1: XVI-XVII. Yüzyıllarda Samandıra Köyünün Nüfusu.
43 44 45 46 47 48
Muaf hane
Muaf Mücerred
Tahmini Nüfus
Hane
Mücerred
Muaf hane
Muaf Mücerred
Tahmini Nüfus
Hane
Mücerred
Muaf hane
Muaf Mücerred
Tahmini Nüfus
1600-1624 Arası
Mücerred
1561 Yılı
Hane
1524 Yılı
22
-
-
-
110
49
13
7
1
294
39
8
1
-
208
Tuna, agt, s. 3. Osman Nuri Ergin, Mecelle-i Umur-ı Belediye III, İstanbul 1995, s. 1476. Bostan, aynı makale, s. 367-68. Bostan, aynı makale, s. 368. Bostan, aynı makale, s. 369. Bostan, aynı makale, s. 372-73.
27
Keten bitkisi.
Samandıra Köyü halkının gelir kaynakları arasında arıcılık ve bir sanayi ürünü olan keten üretimi önemli yere sahipti.
Makalede Üsküdar'a tabi yerleşim birimlerindeki nüfus oranları da verilmiştir. Buna göre Gayr-i Müslimler daha çok Kadıköy, Çengelköy, İstavroz, Maltepe ve Kartal'da ikamet ederken, Müslümanlar ise Samandıra, Bulgurlu, Başıbüyük, Ilısuluk, Karamanlu, Nerdibanlu, Dudullu, Yakacık ve Yenice köylerinde ikamet etmektedir49. Yine bu çalışmada yerleşim birimlerindeki muaf zümreler, görevliler, meslek grupları ve unvan sahipleri (a'mâ, doğancı, fundacı, gılman-ı vakf, haric-reaya, imam, meremetçi, korucu, muhassıl, sipahizade, debbağ, zaim, sahib-i berat, kilari vb) ile ilgili bilgiler de verilmiştir. Buna göre Samandıra'da; 1 bazdâr (doğancı, avcı, kuşçu50), 1 demirci, 3 hacı, 9 hariçten eken, 2 mu'tak (azledilmiş köle51), 1 mücrim, 1 müezzin ve 1 pir-i fâni bulunmaktadır52.
Samandıra'da İktisadi Hayat XV-XVII. yüzyıllarda Üsküdar nahiyesine tabi köy yerleşim birimlerinde halkın geçim kaynağı genellikle çiftçilik, bağcılık ve hayvancılıktı. Tarımdan elde edilen ürünler de başta buğday, yulaf ve arpa olmak üzere burçak, mercimek, darı, bakla ve nohut idi. Bu işlerle ilgili vergi miktarları şöyleydi:
Samandıra Köyü halkının gelir kaynakları arasında arıcılık ve bir sanayi ürünü olan keten üretimi önemli yere sahipti. Bunlardan başka Üsküdar'a tabi köylerdeki ticari faaliyetin en önemli göstergesi bazar, iskele ve kervansaraylardı. Bu kalemlerden hatırı sayılır oranda vergi alınıyordu. İskeleler kıyı kesimlerde iken, bazarlar ise Samandıra ve Bulgurlu'da, kervansaraylar da yine Samandıra ve Büyükbaşlı köylerinde bulunuyordu. İncelenen dönemde nüfus ile ilgili bilgilere göre; XV. ve XVI. yüzyıllarda içe yönelik iskân teşviki ile nüfus hızla artarken, XVI. yüzyıl sonlarından sonra asayiş problemleri ve bunun sonucunda yapılan iskân politikaları neticesinde nüfusta azalmalar olmuştur58.
Tablo 2: 1561 Yılında Samandıra köyündeki ziraat alanlarıyla alakalı veriler şöyleydi:
49 50 51 52
53
54 55 56
57
58
Ekünlü
Bennak
Mücerred
Hane
Rub’ ile nim arası
Rub’dan az
Harici
Rub’ ile nim arası
1561
Dahili Çift (33)
Yıl
28
Çift tasarruf edenlerden 33 akça, yarım çiftlerden 17 akça, dörtte bir oranında (rub') çifti olandan 8 akça alınıyordu. 3 akça ile 12 akça arasında vergi alınabilecek toprağı olanlardan 12'şer akça alınıyordu. Hiç yeri olmayıp evli olanlardan 9'ar akça resm-i bennak , yeri olmayan mücerredden de 6'şar akça resm-i mücerred alınırdı. Mücerred olup elinde yeri olandan hem mücerred vergisi hem de tuttuğu yerin vergisi alınmaktaydı .
1
13
15
20
14
2
2
2
Bostan, aynı makale, s. 370. Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugat, Ankara 1996, s. 74. Devellioğlu, age, s. 690 Bu bilgiler, 733 numaralı ve 630 numaralı Tahrir Defteri, 49 numaralı Tapu Kadastro Kuyûd-ı Kadîme Arşivi Tahrir Defteri ve 26 numaralı Üsküdar Şeriye Sicili esas alınarak verilmiştir. Bkz. Bostan, agm, s.378-379. Resm-i bennâk: Tımar sahiplerinin reayadan aldıkları vergilerden birinin adı. Bu, kazanç vergisi kabilinden bir vergi olup, ekinlü bennak ve caba bennak olarak ikiye ayrılırdı. Ekinlü bennak,elinde olan arazisi yarım çiftlikten az olanlardan alınırdı. Caba bennak ise toprak sahibi olmayıp ticaretle uğraşanlardan alınırdı. Vergi senede 12 akça idi. Tanzimattan sonra kaldırılmıştır. Bkz. M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terizmleri Sözlüğü III, İstanbul 1993, s. 29. Yetişkin bekâr. Bostan, agm, s. 380. Resm-i çift: araziden alınan vergilerden birinin adıdır. Buna “çift akçası” da denirdi. Kanunen iki öküzle işlenebilecek bir yer çift kabul edilmiştir. Her yerde oranı aynı değildi. Bazı yerlerde çok alınırken bazı yerlerde az alınırdı. Her yerin vergi defterlerinin arkalarındaki kanunnamelerde resm-i çift ne kadar belirlenmişse o kadar alınırdı. En az 22 en fazla 57 akça idi. Bkz, Pakalın III, s. 30. Resm-i mücerred: Tımar usulü geçerli olduğu zamanlarda uhdesinde arazi bulunmayan ve ticaretle uğraşan reayanın bekârlarından alınan vergilerden birinin adı. Senede 6 akça alınırdı. Tanzimat'tan sonra kaldırılmıştır. Bkz, Pakalın III, s. 31. Bostan, agm, s. 374.
Tablo 3: 1561 Yılında Samandıra’daki reayadan alınan vergiler: (akça olarak)
Sebze Sanayi tesis Vergi Hayvancılık, ve ürünleri Toplamı ve Arıcılık ve ile ticare Meyvelerden Balıkçılık vergiler alınan vergi
Yıl
Resm-i çift56
Resm-i ekinlü
Resm-i sennak
Resm-i mücerred57
Bad-i heva
Deştebani
Öşr-i bostan
Çayır
Öşr-i kovan
Öşr-i kettan
Bac-i bazar
Ziraat ile ilgili vergiler
1561
243
180
189
84
100
15
8
485
18
200
60
Samandıra ve Sarıgazi’de Sosyal Hayat Bu dönemde Samandıra ve çevresindeki sosyal hayatla ilgili bilgilerin bazılarını da arşiv belgeleri ile kadı sicillerinden öğrenebiliyoruz. Sözlükte, “okumak, kaydetmek not etmek, hükmetmek, karar vermek, sicile ve zabta geçirmek” anlamlarına gelen sicil kelimesi, terim olarak; insanlarla ilgili bütün hukuki olayları, kadıların verdikleri karar suretlerini, hüccetleri ve yargıyı ilgilendiren çeşitli yazılı kayıtları ihtiva eden defterler için kullanılmıştır. Bu defterlere kadı sicilleri dendiği gibi, şeriye sicilleri, mahkeme defterleri, zabt-ı vakâyi sicilleri, sicillât defterleri, sicill-i mahfuz veya sadece sicil de denmektedir59. Bizim çalışma alanımızla ilgili olarak özellikle Üsküdar kadı sicilleri düzenli bir şekilde tutularak günümüze kadar muhafaza edilebilmiştir. Bu sicil kayıtlarına dayanılarak pek çok çalışma yapılmış ve yapılmaya da devam edilmektedir. Üsküdar şeriye sicillerindeki kayıtlardan, Kanuni Sultan Süleyman döneminde Üsküdar kadılığının yetki alanının, sınırları zaman zaman değişmekle beraber, Gebze'ye kadar uzanan geniş bir sahayı içine aldığı anlaşılmaktadır. Yerleşim yeri bugünkü Üsküdar Meydanı ve civarıdır. Bunun dışında sahil boyunca
59
60 61
1.582
Kuzguncuk, Beylerbeyi, Çengelköy gibi köyler yer alırken Marmara Denizi sahili istikametinde Kadıköy, Merdivenköy, Maltepe, Kartal, Pendik, Tuzla gibi yerleşim yerlerinden köy olarak bahsedilmektedir. Bunların dışında Kısıklı, Bulgurlu üzerinden Sarıgazi ve Samandıra köylerine uzanan hat üzerinde de köy şeklinde yerleşim yerleri bulunduğunu görmek mümkündür60. Tahsin Özcan'ın Kanuni dönemine ait Üsküdar şeriye sicillerine dayanarak “para vakıfları” ile ilgili yaptığı çalışmada Üsküdar ve çevresi ile ilgili pek çok vakıf kaydı bulunduğu görülmektedir. Para vakıfları esnafa cüzi miktarda faizle kredi veriyordu. Bunların arasında Samandıra Köyü ile iki para vakfı kaydı bulunmaktadır. Bu vakıflar şunlardır:
1524 tarihli bir kayda göre Hâce Abdullah Bahşî tarafından 2.000 akçe nakit ile birlikte Samandıra'da yapılan bir hamamın giderleri için vakfedilmiştir.
Hâce Abdullah Bahşî Vakfı 1524 tarihli bir kayda göre Hâce Abdullah Bahşî tarafından 2.000 akçe nakit ile birlikte Samandıra'da yapılan bir hamamın giderleri için vakfedilmiştir. Vakfedilen paranın istirbâh (faize yatırma, fazla faizle para verme) olunacağı belirtilmiştir. Ancak bununla alakalı belgenin devamı kaydedilmediğinden böyle bir vakfın şartlarının neler olduğu konusunda bilgi edinilememiştir61.
Arif Kolay, Kütahya Şeriye Sicilleri 72 Numaralı Defterinin Transkripsiyonu ve Değerlendirilmesi, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Dumlupınar Üniversitesi SBE, Kütahya 2001, s. 8; Said Öztürk, Askeri Kassama Ait XVII. Asır İstanbul Tereke Defterleri, İstanbul 1995, s. 19. Tahsin Özcan, Osmanlı Para Vakıfları (Kanuni Dönemi Üsküdar Örneği), Ankara 2003, s. 17. Tahsin Özcan, aynı eser, s. 106.
29
1542 tarihli bir kayıtta “Samandıra Camii'nin imamına ve müezzinine vakıf olan mebâliği bildirir” başlığı altında imamın idaresinde 9.600 akçe, müezzinin idaresinde 4.800 akçe olduğu kaydedilmiştir.
Arap Hekim Vakfı (Samandıra Camii Vakfı)
ettirilmiştir. İmam ve müezzinin idaresinde olan paraların bir kısmı bu sonradan teşkil edilen vakıflara aittir62.
Şeriye sicillerinde Arap Hakim Vakfı, Arap Hakim Camii Vakfı, Arap Hâce Vakfı veya Samandıra Camii Vakfı gibi isimlerle zikredilmektedir. Bazı belgelerde de Arap Hekim olarak da telaffuz edilmektedir. Samandıra'da Arap Hekim tarafından bir cami yaptırılmış ve bunun için, ilaveten bir para vakfı kurulmuştur.
Tahsin Özcan çalışmasında Arap Hekim Vakfı, Arap Hâce Vakfı veya Samandıra Camii Vakfı isimleriyle kaydedilen hüccet sayısını 48 olarak belirtmektedir. Hüccetlerin yıllara göre dağılımı ve muhtevaları ile ilgili bilgileri de tablo olarak vermiştir. (Tablo 4)
Arap Hekim, Arap coğrafyasından Anadolu’ya gelip Üsküp’e geçmiş ve burada bulunan Emir İsa Bey ile yakın münasebette bulunmuştur. Daha sonra İstanbul’a yerleşip saray doktorluğu görevini ifa etmiştir. Arap Hekim 1845 yılında vefat etmiştir.** 1542 tarihli bir kayıtta “Samandıra Camii'nin imamına ve müezzinine vakıf olan mebâliği bildirir” başlığı altında imamın idaresinde 9.600 akçe, müezzinin idaresinde 4.800 akçe olduğu kaydedilmiştir. Daha sonraları caminin ihtiyaçlarını gidermek amacıyla başka şahıslar tarafından da ilave vakıflar teşekkül
Değişik tarihlerde onarıma uğrayan Arap Hekim Camii, günümüzde Samandıra Merkez Camii ismiyle hizmete devam etmektedir.
** 62
30
63
Mehmed Süreyya Bey, Sicill-i Osmanî III, İstanbul 1994, s.453. Tahsin Özcan, aynı eser, s. 198-199. Tahsin Özcan, aynı eser, s. 200.
Tahsin Özcan çalışmasında, Arap Hekim Vakfı’nın borç hüccetlerinde görülen muamele oranları ve borçluların meslekleri hakkında da bilgi vermiştir. Buna göre muamele oranı genellikle ona on bir buçuk (% 15) tur. Hüccetlerde yapılan muamele işlemleri için bazen rehin alınmakta, bazen bir veya birden fazla kefil ismi zikredilmekte, bazen de hem kefil hem de rehinin birlikte talep edildiği görülmektedir. Ancak rehin veya kefilin olmadığı hüccetler de mevcuttur. Hüccetlerde adı geçen borççuların genellikle Samandıra Köyü’nde ikamet ettikleri anlaşılmaktadır. Bunun yanında Kartal, Pendik, Viranköy ve Başıbüyüklü gibi civar köylerde ikamet edenler de bulunmaktadır63.
Tablo 4: Arap Hekim Vakfının idane (borç) işlemleri.
Yıl
Hüccet Sayısı
İşlem Hacmi (akçe)
Hasılatı (akçe)
1520 1521 1522 1525 1543 1544 1545 1546 1547 1548 1549 1551 1557 1567
1 10 3 2 3 3 6 4 1 3 1 4 6 1
600 8.500 2.500 1.500 1.500 1.600 2.200 1.100 220 3.275 200 2.300 1.330 500
1.095 340 225 198 75 240 165 33 120 30 340 165 75
Borçlunun Kimliği Müslüman
Gayri Müslim
Erkek
Kadın
1 4 3 2 3 2 4 3 0 0 1 1 6 6
0 6 0 0 0 1 2 1 1 3 0 3 0 1
1 10 3 2 3 3 6 3 1 2 1 4 6 1
0 0 0 0 0 0 0 1 0 1 0 0 0 0
Kaynak: Tahsin Özcan, Osmanlı Para Vakıfları, Ankara 2003, s. 199.
Çalışmada ayrıca Arap Hekim Vakfına ait kayıtlardan örnekler de verilmiştir. Örneğin 1556 tarihli bir kayıtta Samandıra'da müezzin olarak görev yapan Mustafa bin Ali'nin görev yaptığı caminin müezzinine vakıf olan akçeden zimmetinde 1.800 akçe olduğu ve buna mukabil mülk evini ve çayırını vakfa sattığı kaydedilmektedir. Çalışmada ayrıca hüccetlerde isimleri geçen borçluların meslekleri de verilmiştir. Buna göre 1 dolapçı, 1 habbâz (ekmekçi), 1 hatip, 1 nalbant ve mesleği belli olmayan 45 kişi gözükmektedir64. Osmanlı Devletinde kadılar tarafından tutulan bu sicil kayıtlarında vakıf kayıtlarından başka hukuki, iktisadi, sosyal, askeri ve idari alanlara ait pek çok bilgiye rastlamak mümkündür. Üsküdar Kadı sicillerinde de XVI. yüzyıla ait Samandıra ile ilgili bazı kayıtlar bulunmaktadır. Örnek olarak vermek gerekirse, bunlardan birisi Samandıra pazarının ihzar ve ihtisabının Mustafa bin İvaz isimli şahsa 310 akçeye mukataaya verildiği ile ilgili kayıttır65.
64 65
66 67
68 69
Diğeri de Samandıra'nın ihzâriye ve ihtisâbının Ali Çelebi ve İvaz bin Balcı isimlerindeki iki kişiye iki yıllığına 350 akçeye verilmesi ile ilgili Miladi 19 Nisan 1520 tarihli tezkire kaydıdır66. Bir başka sicil kaydı da, 31 Mayıs 1519 tarihinde, kaçak bir kölenin Samandıra'da yakalanması ve sahibine teslim edilmesi ile ilgilidir67. Diğer bir sicil kaydı da Üsküdar naibine bağlanan köyler hakkındadır. Bunların içerisinde Samandıra'da vardır68. 18. yüzyıl ortalarına ait şeriye sicili kayıtlarında da Samandıra ve çevresi ile ilgili pek çok kayda rastlamak mümkündür. Mesela, 17 Kasım 1764 tarihinde Kartal nahiyesine tabi Samandıra köyünde meskûn olan Usta oğlu Mehmed isimli kişi, eşyalarını çaldığından dolayı Arab Abdullah isimli şahsı dava etmiş ve Kadı eşyaların geri verilmesine hükmetmiştir69. Yine, 12 Ocak 1765 tarihinde Samandıra köyünden Yıvan veled-i Ustuyan ile Yorgi veled-i Marven isimli iki şahsın kavga edip,
Tahsin Özcan, aynı eser, s. 199. “Defter-i ihtisâb-ı Samandıra Oldur ki Samandıra bazarının ihzârı ve ihtisâbı mutasarrıfı olan Kılağuz meclis-i şer'a gelip bazar-ı mezkûrun tarih-i defterden bir yıla ihzârın ve ihtisâbın işbu Mustafa bin İvaz nam kimesneye 310 akçeye mukataaya verip 10 akçesin aldım ki mutasarrıf olup her üç ayda bir kıtsa cevab vere dedikde mezbur Mustafa kabul ederek kara Mustafa bin Mestan kefil bi'l-mâl oldu fî gurre-i Cemâziyelevvel sene 925. (1 Mayıs 1519) Şuhudü'l-hâl: Kassâb Mustafa bin İvaz, Mahmud bin Abdullah, ali bin Ahmed, Tur Ali bin Gaybî ve gayruhum”, bkz, İstanbul Kadı Sicilleri, Üsküdar Mahkemesi 1 Numaralı Sicil, Hazırlayanlar: Bilgin Aydın, Ekrem Tak, İstanbul 2008, s. 345. Bkz. Üsküdar Kadı Sicilleri, Üsküdar Mahkemesi 1 Numaralı Sicil, s. 114. “Oldur ki sene hamse ve ışrîn ve tis'a mi'e Cemaziyelahiri'nin altıncı gününde Hamza bin Abdullah Samandıra civarında Ovacık nam mevkide bir uzun boylu bir gözü ak, açık kaşlı, başına kızıl külah ve eğnine ak kebe giyer bir abd-i âbık tutup nefs-i Samandıra'da meclis-i şer'a getirdikde tarih-i mezkûrdan yevmî birer buçuk akçe nafaka takdir olunup Çepni Kurudan oğlu Muslihiddin subaşıya mezkûr Hamza ile gönderilip sebt-i sicil olundu. Fî Cemâziyelâhir sene 925”, Bkz, İstanbul Kadı Sicilleri, Üsküdar Mahkemesi 1 Numaralı Sicil, s. 405. İstanbul Kadı Sicilleri, Üsküdar Mahkemesi 1 Numaralı Sicil, s. 110. Sadık Fethi Çetin, 466 Numaralı Üsküdar Şeriye Sicili, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul 1997, s. 69.
18. yüzyıl ortalarına ait şeriye sicili kayıtlarına göre; 17 Kasım 1764 tarihinde Kartal nahiyesine tabi Samandıra köyünde ikamet eden Usta oğlu Mehmed isimli kişi, eşyalarını çaldığından dolayı Arab Abdullah isimli şahsı dava etmiş ve Kadı eşyaların geri verilmesine hükmetmiştir.
31
Yorgi'nin Yıvan'ı yaralaması ve olayın mahkemeye intikal etmesi ve Ocak ayı sonunda yine aynı konunun takibi ile ilgili kayıt bulunmaktadır70. 5 Mart 1765 tarihli sicil kaydında da Üsküdar'da Valide-i Atik Mahallesinde oturan Ali bin Mustafa ile Samandıra köyünden Mustafa bin Mehmed arasındaki dava ile ilgilidir. Ali isimli şahıs Ümmühan isimli bir hanımı üç bin akçe vererek nikâhlamış ve daha sonra bir iş için Gerede Kasabası'na giderek sekiz ay kadar gelmediği için kadın başka birisiyle nikâhlanması ve bunun sonucu ile ilgili mahkeme ilamı ile ilgili kayıttır71.
1851'de ise, Sarıgazi türbedarı Hüseyin halifenin çocuksuz olarak vefat etmesi nedeniyle türbedarlık görevi Derviş Hacı Abdullah Efendi isimli bir zata verilmiştir.
1800 tarihli bir belge yine Sarı Kadı köyü camii hatipliğinin tevcihi ile ilgilidir. Caminin hatibi olan Hacı Ahmed isimli kimsenin kendi rızasıyla görevini Hafız İsmail halifeye bıraktığı belirtilmektedir76. 1847 tarihli başka bir belgede Sarıgazi Camii imamlığı ile mektebi hocalığına ve türbedarına vazife zammı ve gıda tahsisatının artırılması talep edilmiştir77. 1851'de ise, Sarıgazi türbedarı Hüseyin halifenin çocuksuz olarak vefat etmesi nedeniyle türbedarlık görevi Derviş Hacı Abdullah Efendi isimli bir zata verilmiştir78.
Samandıra ve civarı hanedan mensupları ve devlet ileri gelenlerinin sahip oldukları çiftliklerle de meşhurdu. Yine, sicil kayıtlarından Zeynep Sultan72 ve Tophane Nazırı Sâib Paşa'nın Samandıra'da çiftlikleri olduğunu öğrenmekteyiz73. Hatta 1834 yılında Sultan II. Mahmud bölgeyi ziyaretinde Sâib Paşa'nın çiftliğinde bir gece konaklamıştır74. 1774 tarihli bir arşiv belgesinde Sarıgazi köyü ile ilgili bilgiye rastlanmaktadır. Belge, Üsküdar'daki Atik Valide Sultan Vakfı mülhakatından Sarıkadı Köyü mescidinin minber konularak camiye çevrilmesi ile ilgilidir. Burada halkın Cuma ve bayram namazlarını kılmayı arzu ettikleri ve mescidin camiye çevrilmesini talep ettikleri belirtilmektedir. Padişahın izniyle mescid camiye çevrilmiş ve imam olarak da Hüseyin Halife isminde birisi görevlendirilmiştir75. Kaynak: BOA, C.EV. 371/18809
70 71 72
73 74 75
76 77
32
78
Çetin, agt, s. 105 ve 118. Çetin, agt, s. 136-137. Zeynep Sultan III. Ahmed'in kızıdır. Doğum tarihi belli değildir. Sultan 1728 yılında Sinek ve Küçük lakaplarıyla tanınan Mustafa Paşa ile evlendi. Evlendiği yıl kocası ölünce Zeynep Sultan dul kaldı. Bir yıl sonra eski kaptan-ı deryalardan Melek Mehmed Paşa ile evlendi (1765). Aynı zamanda III. Mustafa'nın da anababa bir kardeşidir. Zeynep Sultan 12 Muharrem 1188 (25 Mart 1774)'te vefat etti. Kabri Alemdar'daki Zeynep Sultan Camiindedir. Pek çok hayır işi yapmıştır. Bkz. Ahmet Yaramış, “III. Ahmed'in Kızı Zeynep Sultan'ın Hayatı ve Üsküdar'daki Vakfiyesi”, II. Üsküdar Sempozyumu I, İstanbul 2005, s. 198-199; Çağatay Uluçay, Padişahların Kadınları ve Kızları, Ankara 1992, s. 86-87. Çetin, agt, s. 273-274; Zeynep Sultan'ın Samandıra'daki çiftliği ile ilgili ayrıca bkz, İstanbul Ahkâm Defterleri İstanbul Tarım Tarihi I, İstanbul 1997, s. 241-242. Balıkhane Nazırı age, s. 121. BOA, HAT, 1449/64. Belgenin transkribi şöyledir: (İzn-i hümayunum olmuşdur) (Arz-ı bende-i mikdâr oldurki şevketlü, kerametlü, inâyetlü, mehâbetlü, kudretlü Padişahım. Üsküdar'da vâki' merhûme ve mağfur-lehâ Atik Valide Sultan Evkâfı mülhakâtından Medine-i mezbure kazasına tâbi' Sarı Gâzi karyesi mescidinin cami olmağa salahiyeti olduğundan vaz-ı minber ve ikamet-i salavat Cuma ve îdîne (idiye?) ezan-ı hümayunları arzusu buyrulup hitabeti dahi erbab-ı istihkaktan mescid-i mezbur imamı Hüseyin Halife'ye sadaka buyrulmak ricasına mütevelliyesi inhasıyla vaki hâlî nazar-ı vakf darüssaade't-üş,şerife ağası kulları arz etmeğle bâlâsı izn-i hümayunum olmuşdur deyü hatt-ı hümayun inayet-makrunlarıyla tezyîn buyrulmak babında emr ü ferman şevketlü, kerametlü, inâyetlü, mehâbetlü, kudretlü padişahımındır. 1187 Za 08) BOA, C.EV, 371/18809. BOA, İ.DH, 140/7184. BOA, A.MKT.NZD, 47/1.
Üsküdar'a bağlı Atik Valide Sultan Vakfı’na ait Sarı Kadı Köyü Camii hatibi olan Hacı Ahmed isimli kişinin görevini Hafız İsmail’e devrettiğine dair 1800 tarihli belgeler. Kaynak: BOA, C.EV. 371/18809
33
Sarıgazi Köyü Camii Beratı (Belge cami arşivinden temin edilmiştir.)
34
Samandıra'da vefat eden kişiden intikal eden evladiyet üzere vakıf arazinin zaptedilmesinden dolayı mirasçılarla zapteden şahıslar arasında ortaya çıkan ihtilâfın şer'i mahkemede görülmesine dair arzuhal üzere hüküm.
Sarıgazi Merkez Camiinde bulunan ve Sultan Abdülaziz dönemine ait bir belgede (berat) Sarıgazi Tekkesi Vakfı ile ilgili bilgiler bulunmaktadır. Belgeden vakfın 1782-83 tarihlerinde evladiyet ve meşrutiyet üzere kurulduğu anlaşılıyor. Yine kurulduğu tarihten 1866 yılına kadar İbrahim, Feyzullah, Ahmed, İsmihan, Havva, Hamide, Salih, Hatice, Rukiyye ve Âişe isimli kişilerin vakıfta görev yaptıkları anlaşılıyor. Bunlardan boşalan vakfın idaresi 1866 yılında Hüseyin b. Süleyman zide Salahühü uhdesine veriliyor.
Kaynak: İstanbul’da Sosyal Hayat I, s.367.
İstanbul Ahkâm Defterlerinde de Sarıgazi ve Samandıra köylerinin sosyal hayatına dair pek çok kayıt bulmak mümkündür. Mesela; 1752 tarihinde, Samandıra'da vefat eden kişiden intikal eden evlâdiyet üzere vakıf arazisinin zaptedilmesinden dolayı mirasçılarla zapteden şahıslar arasında ihtilaf ortaya çıkmıştır. Ortaya çıkan bu ihtilafın şer'i mahkemede görülmesi için Üsküdar kazasına bağlı Kartal nahiyesi naibine hüküm yazılmıştır79. Bölge tarım bölgesi, topraklara el konulması konusunda tartışmalar yaşanırdı. Arazinin boş kalmaması, işlenmesi için azami gayret gösterilir ve bu amaçla ilgili yerlere hükümler gönderilirdi. Samandıra ve civarı bir tarım bölgesi idi. Osmanlı İmparatorluğu'nda, mirî topraklar, memleket arazisinin büyük bir kısmı, müstakil köylü işletmesine yetecek büyüklükte olmak üzere, her yerin hususiyetine göre ayrıca hesap edilerek, reaya çiftlikleri halinde, birtakım parçalar bölünürdü. Bu çiftlikler, onları işleyebilecek durumda olan çiftçilere tapu bedeli denilen bir peşin kira alınıp, daimi ve irsi bir nevi kiracılık mukavelesiyle, bütün olarak terk edilirdi. Bu sistemde tarım topraklarının çıplak mülkiyeti mirîye yani devlete ait olup köylüler bu toprakları, adeta irsî ve daimî kiracılık statüsü ile kullanıyorlar, resim ve öşürlerini ise dirlik sahiplerine ödüyorlardı. Osmanlı Devleti'nde arazinin boş kalmaması ve işlenmesi için azami gayret gösterilirdi. Çünkü
79 80
başta İstanbul olmak üzere şehirlerin iaşesi, ordunun her türlü ihtiyacının (gerek insan unsurunun gerekse savaşlarda hayatî rol oynayan hayvanların ihtiyaçlarının) karşılanmasında tarım üretimi merkezî bir rol oynamaktaydı. Toprağını üst üste üç yıl boz bırakanlardan çiftbozan akçesi adıyla bir tazminat alınmaktaydı.80 Ayrıca çeşitli nedenlerle boş kalan arazilerin vergisi ödenmek şartıyla ekilip-biçilmesi konusunda müdahale edilmemesi konusunda idarecilere hükümler gönderilmekteydi. 1750 tarihli bir hüküm buna örnek gösterilebilir. Buna göre, bu tarihte Samandıra köyünde araziye mutasarrıf olan Hacı Hüseyin isimli kişi hacda vefat etmiştir. İşlediği araziyi miras olarak bırakacak çocuğu ve yakını olmadığından toprak boş kalmış ve Hasan isimli bir kişi araziyi ekmeye başlamıştır. Etraftan kendisine çeşitli müdahaleler yapılması üzerine Hasan Efendi davacı olmuştur. Bunun üzerine
İstanbul Ahkâm Defterleri İstanbul'da Sosyal Hayat, İstanbul 1997, s. 367. Mehmet Öz, http://www.history.hacettepe.edu.tr/archive/OSMANLI%20TARIM1.htm
Samandıra ve civarı bir tarım bölgesi idi. Osmanlı İmparatorluğu'nda, mirî topraklar, memleket arazisinin büyük bir kısmı, müstakil köylü işletmesine yetecek büyüklükte olmak üzere, her yerin hususiyetine göre ayrıca hesap edilerek, reaya çiftlikleri halinde, birtakım parçalar bölünürdü.
35
Tımar köylerinden olan Kartal’a bağlı Samandıra Köyü’nde araziye mutasarrıf olup mirasçı bırakmaksızın vefat eden şahıstan intikal eden yerin dilekçe sahibi tarafından tapu belgesi alınarak ziraate verilmesine, müdahale edilmemesine dair hüküm. Kaynak: İstanbul Tarım Tarihi I, s.217.
Kartal nahiyesi naibine gönderilen hükümde, vergisi alınmak şartıyla, Hasan efendiye müdahale edilmemesi hususunda hüküm gönderilmiştir.81 Mart 1576 tarihli bir hüküm Kartal'a bağlı Samandıra ve çevresindeki köylerde yetiştirilen mahsulün nakledileceği ambarlar ile ilgilidir. Buna göre, bahsedilen köylerin topraklarında zirai faaliyet gösteren reayanın, mahsullerinin öşürlerinin evvela köylerindeki ambarlara nakletmeleri istenmektedir82. Bu gibi misalleri çoğaltmak mümkündür. Örneğin, 1758 tarihinde Kartal'a bağlı Sarıkadı köyündeki bir şahsın tasarrufunda olan tapulu ve temessüklü yerlere müdahalenin önlenmesine dair Üsküdar kazasına bağlı Kartal nahiyesi naibine hüküm83 yazılmıştır. 1759 tarihinde berat ile Sarıkadı (Sarıgazi) zaviyesinde görevli olup, hizmet etmedikleri süre ile ilgili olarak Sarıkadı vakfından ücret talebinde
Kartal'a bağlı Sarıkâdı Köyü’nde şahsın tasarrufunda olan tapulu ve temessüklü yerlere müdahalenin önlenmesine dair hüküm. Kaynak: İstanbul Tarım Tarihi-II, s.124. 81 82 83 84 85 86 87 88 89
36
90
bulunmuşlardır. Bu şahısların haksız taleplerinin önlenmesi hususunun ilgili kadılıkta görülmesine dair Kartal nahiyesi naibine hüküm84 yazılmıştır. 1760 tarihinde Valide Sultan Vakfı'na ait Üsküdar'a tabi Soğanlı, Samandıra ve Saliç köylerinin eski mültezimi85 olan şahsın bu köyler iltizamına86 müdahalesinin önlenmesine dair hüküm87, 1761 tarihinde Galata'daki Valide Sultan Camii Vakfına ait Adalar nahiyesine tabi Saliç, Samandıra ve Soğanlı köylerindeki vakfa ait hayvanların çobanlarından birisini öldüren şahsın ilgili kadılıkta yargılanmasına ve sonucun ilam edilmesine dair hüküm88 ve yine aynı tarihte Galata'daki Valide Sultan camii vakfına ait Adalar nahiyesine tabi Saliç, Samandıra ve Soğanlı köylerindeki vakfa ait hayvanların otladığı alanlara, buraların tahribi ve suyunun kesilmesi şeklinde yapılan müdahale ile ilgili hususun ilgili kadılıkta görülmesine dair hüküm89, Üsküdar haricindeki Sarı Kadı tekkesi gelirleri fazlasının vakfedenin evlatları arasında paylaştırılması90 gibi kayıtlar, insan ilişkileri, hırsızlık, kölelik gibi sosyal problemler, köylerde yaşayan Müslüman ve gayrimüslim nüfus, resmi görevliler ve durumları, yerleşim birimlerinin idari olarak bağlı oldukları yerler vesaire gibi bölgenin sosyal, iktisadi ve idari hayatı hakkında ipuçları vermektedir.
İstanbul Ahkâm Defterleri İstanbul Tarım Tarihi I, İstanbul 1997, s. 217. İstanbul Ahkâm Defterleri İstanbul Tarım Tarihi I, İstanbul 1997, s. 371. İstanbul Ahkâm Defterleri İstanbul Tarım Tarihi II, İstanbul 1997, s. 124. İstanbul Ahkâm Defterleri İstanbul Vakıf Tarihi I, İstanbul 1997, s. 75-76. Mültezim, Osmanlı'da devlete ait bir geliri götürü olarak üstüne alıp toplayan kişilere verilen isim. İltizam, [eskiden a'şar resmi gibi] devlet gelirlerinden birinin toplanması işini üzerine almaya denir. İstanbul Ahkâm Defterleri İstanbul Tarım Tarihi II, İstanbul 1997, s. 224. İstanbul Ahkâm Defterleri İstanbul Tarım Tarihi II, İstanbul 1997, s. 274. İstanbul Ahkâm Defterleri İstanbul Tarım Tarihi II, İstanbul 1997, s. 274.-275. BOA, C.EV. 591/29830.
Sarı Kadı tekkesi fazla varidatının vakfın evlatları arasında taksimi. Kaynak: BOA, C.EV. 591/29830
37
İKİNCİ BÖLÜM
XIX. YÜZYILDA SANCAKTEPE’DE SOSYAL VE İKTİSADİ DURUM • 1844 ve 1845 Yıllarına Ait Samandıra Köyü Sakinlerinin Emlak, Arazi, Gelir ve Vergilerini Gösterir Resmi Bilgiler • 1844 ve 1845 Yıllarına Ait Sarıgazi Köyü Sakinlerinin Emlak, Arazi, Gelir ve Vergilerini Gösterir Resmi Bilgiler • XIX. Yüzyıl Ortalarında Sarıgazi ve Samandıra'nın Sosyal Yapısı • Sarıgazi ve Samandıra'da Nüfus • Sarıgazi ve Samandıra'da Hane Reislerinin Meslekleri • Sarıgazi ve Samandıra'da Ziraat • Sarıgazi ve Samandıra'da Toprağın Miktarı ve Tasarruf Şekli • Yerleşim Birimlerine Göre Toprağın Dağılımı • Sarıgazi ve Samandıra'da Yetiştirilen Ürünler • Sarıgazi ve Samandıra'da Nadasa Bırakılan Arazi • Sarıgazi ve Samandıra'da Hayvancılık • Sarıgazi ve Samandıra'da Arıcılık • Sarıgazi ve Samandıra'da Mülklerin Dağılımı • Sarıgazi ve Samandıra'da Gelir Kaynakları ve Dağılımı • Gelir Dağılımı • Kaynaklara Göre Gelir Dağılımı • Vergi Dağılımı • An-Cemaatin ya da Vergü-yi Mahsusa • Öşür • Sarıgazi ve Samandıra'da Eğitim Öğretim
Sancaktepe'nin bu dönemdeki sosyo-iktisadi durumu ile ilgili başvuracağımız temel kaynak Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nden temin ettiğimiz Sarıgazi ve Samandıra temettüat defterleri ile bazı arşiv belgeleri olacaktır.
1840 yılından itibaren köy muhtar ve imamları ile papazlar eliyle toplanacak verginin dağılımı herkesin ekonomik durumuna göre ayarlandı. İnsanların iktisadi durumları ile ilgili bilgiler “temettüat defterleri” denen defterlere kaydedildi.
Temettü, Arapça bir kelime olup, mal, eşya, kazanç, kâr etme, anlamlarına gelir.91 1839'da Tanzimatın ilanıyla birlikte tebaanın sosyal, hukuki ve mali bakımdan eşitliği kabul edildiğinden o zamana kadar ocaklık olarak devlete temin ettikleri kereste, güherçile, kendir gibi maddelerle köprücülük, derbendcilik gibi bazı mükellefiyetlerine son verilerek bunların yerine tek bir vergi alınması prensibi getirildi. Bu verginin alınabilmesi için de tebaanın gelirinin bilinmesi gerekiyordu. Bu amaçla vergi toplayan görevlilerin nezaretinde olmak üzere bütün mal, mülk ve hayvanları içine alan temettü (gelir) sayımı yapılmaya başlandı. 1840 yılından itibaren yürürlüğe konan vergi tespit edilip köy veya mahallelerin ödeyecekleri miktarlar belirlenmişti. Köy muhtar ve imamları ile papazlar eliyle toplanacak verginin dağılımı herkesin ekonomik durumuna göre ayarlandı.92 İnsanların iktisadi durumları ile ilgili bilgiler “temettüat defterleri” denen defterlere kaydedildi. Başbakanlık
Osmanlı Arşivi'nde “ML.VRD.TMT.d” olarak kodlanan Temettuât defterlerine şehir, kaza, kasaba, nahiye, köy, mezra ve çiftlik gibi tüm yerleşim birimlerinde yaşayan Müslüman ve gayrimüslim ahalinin emlâk, arazi ve gayri menkulleri ile bütün cins ve evsaftaki hayvanlar ve yetiştirmiş oldukları ürünler ayrıntılı olarak kaydedilmiştir.93 Yazımı biten defterler muhtarlar ve imam (Müslüman olmayan topluluklarda ise cemaat önderi) tarafından tasdik edilmek zorunda idi. Defterlerin yazım işi tamamlanınca, tabi oldukları kazaya gönderilip burada kontrol edildikten sonra bir üst idari birime gönderiliyordu. Sancak merkezine gelen defterler burada tekrar kontrol edilip temize çekilerek ciltleniyordu.94 Bizim incelediğimiz dönemde Samandıra ve Sarıgazi, Bolu Eyaleti'nin Kocaeli Sancağına tabi Kartal kazasına bağlı iki köydür. Samandıra ve Sarıgazi köylerinin 19. Yüzyıl sosyal ve iktisadi durumları hakkında tespitler yapabilmek için öncelikle her iki köyün temettuat defteri bugünkü Türkçeye aktarılıp daha sonra da değerlendirmeleri yapılacaktır.
1844 ve 1845 YILLARINA AİT SAMANDIRA KÖYÜ RESMİ BİLGİLERİ 1844-1845 yıllarında Samandıra'da 43 hane bulunmaktadır. Burada ikamet eden hane sahipleri ile ilgili bilgiler şöyledir:
91
M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, c.3, İstanbul 1993, s. 453.
92
Mübahat S. Kütükoğlu, “Osmanlı İktisadi Yapısı”, Osmanlı Devleti Tarihi c. II, Ed. Ekmeleddin İhsanoğlu, İstanbul 1999, s. 541-542; Vedat Eldem, Osmanlı İmparatorluğu'nun İktisadi Şartları Hakkında Bir Tetkik, Ankara 1994, s. 178-179.
93 94
40
Başbakanlık Osmanlı Arşivi Rehberi, İkinci Baskı, İstanbul 2000, s. 254. İdris Tuna, Temettuat Defterlerine Göre Kartal'ın Sosyo-Ekonomik Yapısı, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, M.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul 2004, s.290.
Hane No:1 Salih oğlu Mehmed'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri: Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Aynı zamanda arıcılık ve esnaflık yapmaktadır. Üsküdar'da kömürcü mağazası vardır. Vergisi 180 kuruştur. Vergü-yi mahsûsadan önceki sene yani 1844'te vermiş olduğu; buğday (9 kile, 126 kuruş), yulaf (2 kile, 10 kuruş), tohum (6 kile, 108 kuruş), (bağ öşrü 40 kuruş) olmak üzere toplam 264 kuruştur.
Bolu Eyaleti’nin havi olduğu kazalardan İzmit Kaymakamlığı dahilinde kain Kartal Kazası’na tabi Samandıra Köyü ahalileri emlak, arazi ve temettuat defteri. Kaynak: BOA, ML. VRD. TMT. d. nr. 04041.
38 dönüm ekili tarlası vardır. 1844 yılı hâsılatı, 2189 kuruş; 1845 yılı hâsılatı, 500 kuruş olmak üzere toplam 2689 kuruştur. Nadasa bırakılan tarla 102 dönümdür. 6 dönüm bağ vardır. Bağın 1844 yılı hâsılatı, 360 kuruş; 1845 yılı hâsılatı, 100 kuruş olmak üzere toplam 460 kuruştur. Süt veren karasığır ineği 2 adet olup yıllık hâsılatı 40 kuruştur. 2 adet karasığır öküzü vardır. Arı kovanı 6 adet olup, yıllık hâsılatı 60 kuruştur. Kendine ait bir adet nalbant dükkânı vardır. Bir bakkal dükkânına ortaktır. Bakkal dükkânının yıllık kirası 75 kuruştur. Toplam tahmini geliri 2724 kuruştur.
Hane No: 2 Mehmed Efendi'nin emlâk, arazi, gelir ve vergileri: Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Aynı zamanda arıcılık ve esnaflık yapmaktadır. 1844 yılında vermiş olduğu vergi 136 kuruştur. Kira ile ekili tarla 50 dönüm olup, yıllık kirası 540 kuruştur. 250 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. Kira ile ekili bahçe 1 dönüm olup, yıllık kirası 170 kuruştur. Süt veren karasığır ineği 1 adet olup bunun yıllık hâsılatı 20 kuruştur. Arı kovanı 1 adet olup yıllık hâsılatı 10 kuruştur. Bir hamam işletmekte olup, hamamcılıktan geliri 760 kuruştur. Toplam tahmini geliri 1.500 kuruştur.
41
Hane No:3 Osman oğlu Mehmed'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri: Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergi-i mahsusası 75 kuruştur. A'şar vergisi olarak, buğday (3 kile, 49 kuruş), yulaf (3 kile, 17 kuruş), tohum (1 kile, 18 kuruş) olmak üzere toplam 84 kuruştur. Kiralamış olduğu ekili tarla 20 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 2189 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 500 kuruş olmak üzere toplam 2689 kuruştur. Sahip olduğu koşu mandası 2 adettir. Geliri 710 kuruş ve arıcılıktan geliri 139 kuruş olmak üzere toplam 900 kuruştur.
Hane No: 4 Emin oğlu Hacıoğlu Tahir'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri: Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergü-yi mahsûsası 134 kuruştur. A'şar vergisi, buğday (12 kile, 182 kuruş), yulaf (8 kile, 40 kuruş), tohum (9 kile, 162 kuruş), bağ öşrü 25 kuruş olmak üzere toplam 409 kuruştur. Ekili tarla 100 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 3.770 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 1.000 kuruş olmak üzere toplam 4.770 kuruştur. 300 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. Sahip olduğu bağ 5 dönüm olup 1844 yılı hâsılatı 225 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 100 kuruş olmak üzere toplam 325 kuruştur. Sebze bahçesi 2 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 200 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 200 kuruş olmak üzere toplam 400 kuruştur. Süt veren karasığır ineği 1 adet olup, yıllık hâsılatı 20 kuruştur. Süt veren manda ineği 4 adet olup, yıllık hâsılatı 160 kuruştur. Bir adet beygir, 2 adet koşu mandası ve 4 adet karasığır öküzü vardır. Toplam tahmini geliri 4.375 kuruştur.
42
Hane No: 5 Süleyman oğlu Ahmed'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri: Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Aynı zamanda esnaflık yapmaktadır. Vergisi 95 kuruş A'şar vergisi, buğday (12 kile, 182 kuruş), yulaf (13 kile, 65 kuruş), tohum (5 kile, 90 kuruş), bağ öşrü 10 kuruş olmak üzere toplam 347 kuruştur. Ekili tarla 16 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 504 kuruş, 1845 yılı hâsılatı, 200 kuruş olmak üzere toplam 704 kuruştur. Nadasa bırakılan tarla (devriyle) (20 dönüm) Kiralamış olduğu ekili tarla 25 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 1.520 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 1.000 kuruş olmak üzere toplam 2.520 kuruştur. Bağ 2 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 90 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 50 kuruş olmak üzere toplam 140 kuruştur. Bir adet Kahve dükkânı vardır ve yıllık kirası 60 kuruştur. Süt veren karasığır ineği 2 adet olup, yıllık hâsılatı 40 kuruştur. 2 adet karasığır öküzü vardır. Arı kovanı 6 adet olup, hâsılatı 60 kuruştur. Geliri 2.274 kuruştur.
Hane No: 6 Mehmed oğlu İsmail'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri: Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergü-yi mahsûsası 146 kuruştur. A'şar vergisi, buğday (6 kile, 84 kuruş), yulaf (5 kile, 27 kuruş), tohum (2 kile, 45 kuruş olmak üzere toplam 156 kuruştur. Ekili tarla 25 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 1.408 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 600 kuruş olmak üzere toplam 2.008 kuruştur. Süt veren manda 1 adet olup, hâsılatı 40 kuruştur. Süt veren karasığır ineği 1 adet olup, yıllık hâsılatı 20 kuruştur. Sahip olduğu karasığır öküzü adedi 4'tür. Geliri 1.468 kuruştur.
43
Hane No: 7 Süleyman oğlu Mehmed'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergü-yi mahsûsası 95 kuruştur. A'şar vergisi, buğday (6 kile, 84 kuruş), yulaf (8 kile, 40 kuruş), tohum (4 kile, 72 kuruş) olmak üzere toplam 196 kuruştur. Ekili tarla 25 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 1.764 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 700 kuruş olmak üzere toplam 2.464 kuruştur. Karasığır öküzü 4 adettir. Süt veren karasığır ineği 1 adet olup yıllık hâsılatı 20 kuruştur. Toplam tahmini geliri 1.784 kuruştur.
Hane No: 8 Mehmed oğlu Ahmed'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergü-yi mahsûsası 95 kuruş A'şar vergisi, buğday (6 kile, 84 kuruş), yulaf (8 kile, 40 kuruş), tohum (2 kile, 36 kuruş) olmak üzere toplam 160 kuruştur. Ekili tarla 25 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 1.440 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 600 kuruş olmak üzere toplam 2.040 kuruştur. Nadasa bırakılan tarla 25 dönümdür. Süt veren karasığır ineği 1 adet olup yıllık hâsılatı 20 kuruştur. 4 adet karasığır öküzü vardır. Geliri 1.460 kuruştur.
44
Hane No: 9 İbrahim oğlu Balkancıoğlu Edhem'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergü-yi mahsûsası 95 kuruştur. A'şar vergisi olarak 1844 yılında vermiş olduğu, buğday (7 kile, 105 kuruş), yulaf (6 kile, 30 kuruş), tohum (3 kile, 45 kuruş), bağ öşrü 10 kuruş olmak üzere toplam 199 kuruştur. Ekili tarla 25 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 1.701 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 1.000 kuruş olmak üzere toplam 2.701 kuruştur. 20 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. Bağ 2 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 90 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 50 kuruş olmak üzere toplam 140 kuruştur. Süt veren inek 1 adet olup, yıllık hâsılatı 20 kuruştur. Arı kovanı 2 adet olup, hâsılatı 20 kuruştur. 4 adet karasığır öküzü ve bir adet beygire sahiptir. Geliri 1.831 kuruştur.
Hane No: 10 İbrahim oğlu Balkancıoğlu Hasan'ın emlâk, arazi, gelir ve vergileri Rençberlikle geçinmektedir. Vergisi 48 kuruştur. Ekili tarlası yoktur. Nadasa bırakılan tarla 20 dönümdür. Balkancıoğlu Hasan'ın başka emlak ve arazisi yoktur. Yevmiye ile rençberlikten geçinmekte olup, geliri 500 kuruştur.
45
Hane No: 11 Emin oğlu Mustafa'nın emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergü-yi mahsûsası 32 kuruştur. A'şar vergisi, buğday (1 kile, 14 kuruş), yulaf (2 kile, 10 kuruş), tohum (3 kile, 36 kuruş) olmak üzere toplam 60 kuruştur. Ekili tarla 25 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 440 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 200 kuruş olmak üzere toplam 640 kuruştur. 16 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. Bağ 2 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 80 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 80 kuruş olmak üzere toplam 160 kuruştur. 2 adet koşu mandası vardır. Geliri 320 kuruş, kömürden geliri 380 kuruş olmak üzere toplam 700 kuruştur.
Hane No: 12 Ahmed oğlu Ahmed'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergisi 65 kuruştur. A'şar vergisi, buğday (3 kile, 42 kuruş), yulaf (3 kile, 15 kuruş), tohum (1 kile, 18 kuruş), bağ öşrü 7 kuruş olmak üzere toplam 82 kuruştur. Ekili tarla 18 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 675 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 500 kuruş olmak üzere toplam 1.175 kuruştur. 6 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. Bağ 1 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 63 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 50 kuruş olmak üzere toplam 113 kuruştur. 2 adet koşu mandası vardır. Geliri 745 kuruştur.
46
Hane No: 13 Ahmed oğlu Somuncuoğlu Halil'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergisi 32 kuruştur. A'şar vergisi, buğday 2 kile, 28 kuruştur. Ekili tarla 8 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 252 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 200 kuruş olmak üzere toplam 452 kuruştur. 16 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. Koşu mandası 2 adettir. Geliri 252 kuruş, kömürden geliri 448 kuruş olmak üzere toplam 700 kuruştur.
Hane No: 14 Ömer oğlu Berber Ahmed'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergisi 32 kuruştur. A'şar vergisi, buğday (1 kile, 18 kuruş), yulaf (2 kile, 12 kuruş), tohum (1 kile, 27 kuruş) olmak üzere toplam 57 kuruştur. Ekili tarla 12 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 513 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 500 kuruş olmak üzere toplam 1.013 kuruştur. Karasığır öküzü 2 adettir. Geliri 513 kuruş, hariçten gelir 87 kuruş olmak üzere toplam 600 kuruştur.
47
Hane No: 15 Osman oğlu Durakoğlu Osman'ın emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergisi 85 kuruştur. A'şar vergisi, buğday (3 kile, 42 kuruş), yulaf (4 kile, 20 kuruş), tohum (4 kile, 72 kuruş), bağ öşrü 7 kuruş olmak üzere toplam 141 kuruştur. Ekili tarla 25 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 1.340 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 800 kuruş olmak üzere toplam 2.140 kuruştur. Bağ 1 dönüm, 1844 yılı hâsılatı 63 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 50 kuruş olmak üzere toplam 113 kuruştur. 3 adet karasığır öküzüne sahiptir. Geliri 1.403 kuruştur.
Hane No: 16 Abdurrahman oğlu Salih'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergi-i mahsusası 85 kuruştur. A'şar vergisi, buğday (3 kile, 45 kuruş), yulaf (2 kile, 12 kuruş), tohum (2 kile, 36 kuruş) olmak üzere toplam 95 kuruştur. Ekili tarla 22 dönümdür. 1844 yılı hâsılatı 855 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 300 kuruş olmak üzere toplam 1.155 kuruştur. 4 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. 2 koşu mandası ve 2 karasığır öküzü vardır. Geliri 855 kuruş, kömürden geliri 316 kuruş olmak üzere toplam 1.000 kuruştur.
48
Hane No: 17 İbrahim oğlu Balkancı (Balıkçı) Salih'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergi-i mahsûsası 85 kuruştur. A'şar vergisi, buğday (3 kile, 42 kuruş), yulaf (1 kile, 7 kuruş), tohum (1 kile, 27 kuruş) olmak üzere toplam 76 kuruştur. Kira ile ekmiş olduğu tarla 18 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 684 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 500 kuruş olmak üzere toplam 1.184 kuruştur. Koşu mandası 2 adettir. Geliri 684 kuruş, arabacılıktan geliri 316 kuruş olmak üzere toplam 1.000 kuruştur.
Hane No: 18 Mustafa oğlu Hacıoğlı Abdah'ın emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergi-i mahsûsası 85 kuruştur. A'şar vergisi, buğday (3 kile, 42 kuruş), yulaf (1 kile, 7 kuruş), tohum (1 kile, 28 kuruş) olmak üzere toplam 86 kuruştur. Ekili tarla 25 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 684 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 300 kuruş olmak üzere toplam 984 kuruştur. 8 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. Süt veren inek 1 adet olup, hâsılatı 20 kuruştur. Geliri 704 kuruştur.
49
Hane No: 19 Musa oğlu Arif'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri. Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergisi 85 kuruştur. A'şar vergisi olarak 1844 yılında vermiş olduğu, buğday (3 kile, 42 kuruş), tohum (1 kile, 18 kuruş), bağ öşrü 5 kuruş olmak üzere toplam 65 kuruştur. Ekili tarla 20 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 540 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 300 kuruş olmak üzere toplam 840 kuruştur. 8 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. Süt veren inek 2 adet olup, hâsılatı 40 kuruştur. Karasığır öküzü 2 adettir. Bağ 1 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 45 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 40 kuruş olmak üzere toplam 85 kuruştur. Geliri 625 kuruş, arabacılıktan geliri 275 kuruş olmak üzere toplam 900 kuruştur.
Hane No: 20 Musa oğlu Arif'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergisi 85 kuruştur. A'şar vergisi, buğday (2 kile, 21 kuruş), yulaf (4 kile 22 kuruş), tohum (1 kile, 18 kuruş), bağ öşrü 5 kuruş olmak üzere toplam 66 kuruştur. Ekili tarla 14 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 550 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 300 kuruş olmak üzere toplam 850 kuruştur. 22 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. Bağ 1 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 45 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 20 kuruş olmak üzere toplam 65 kuruştur. Karasığır öküzü 2 adettir. Geliri 595 kuruş, arabacılıktan geliri195 kuruş olmak üzere toplam 790 kuruştur.
50
Hane No: 21 Ali oğlu Bayramoğlu Osman'ın emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergi-i mahsusu 95 kuruştur. A'şar vergisi, buğday (3 kile, 32 kuruş), yulaf (3 kile 18 kuruş), tohum (2 kile, 36 kuruş), bağ öşrü 10 kuruş olmak üzere toplam 105 kuruştur. Ekili tarla 24 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 844 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 500 kuruş olmak üzere toplam 1.344 kuruştur. 11 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. Bağ 2 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 90 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 50 kuruş olmak üzere toplam 140 kuruştur. 2 adet karasığır öküzü ve 2 adet koşu mandası vardır. Geliri 934 kuruş, zuhûrâtdan 65 kuruş olmak üzere toplam 1.000 kuruştur.
Hane No: 22 İbrahim oğlu Somuncuoğlu Mustafa'nın emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergisi 32 kuruştur. A'şar vergisi, buğday (1 kile, 14 kuruş), tohum (1 kile, 18 kuruş) olmak üzere toplam 32 kuruştur. Ekili tarla 10 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 288 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 200 kuruş olmak üzere toplam 488 kuruştur. 15 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. Karasığır öküzü 2 adettir. Geliri 288 kuruş, arabacılıktan geliri 412 kuruş olmak üzere toplam 700 kuruştur.
51
Hane No: 23 Kadir oğlu Hüseyin'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergisi 95 kuruştur. A'şar vergisi, buğday (6 kile, 84 kuruş), yulaf (5 kile 25 kuruş), tohum (2 kile, 36 kuruş), bağ öşrü 15 kuruş olmak üzere toplam 160 kuruştur. Ekili tarla 28 dönümdür, 1844 yılı hâsılatı 1.355 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 800 kuruş olmak üzere toplam 2.155 kuruştur. 18 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. Karasığır öküzü 4 adettir. Geliri 1.340 kuruş, hariçten geliri 245 kuruş olmak üzere toplam 1.585 kuruştur.
Hane No: 24 Osman oğlu Kartallıoğlu Ahmed'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat ve hayvancılık ve arıcılıkla uğraşmaktadır. Vergisi 32 kuruştur. A'şar vergisi, buğday (3 kile, 42 kuruş), yulaf (4 kile 20 kuruş), tohum (2 kile, 36 kuruş), bağ öşrü 8 kuruş olmak üzere toplam 106 kuruştur. Ekili tarla 24 dönümdür, 1844 yılı hâsılatı 890 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 800 kuruş olmak üzere toplam 1.790 kuruştur. 10 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. Bağ 1 dönüm, 1844 yılı hâsılatı 72 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 50 kuruş olmak üzere toplam 122 kuruştur. Arı kovanı 6 adet olup, hâsılatı 60 kuruştur. Süt veren manda 1 adet olup, hâsılatı 40 kuruştur. Karasığır öküzü 2 adettir. Geliri 1.022 kuruştur.
52
Hane No: 25 Osman oğlu Kartallıoğlu Mehmed'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergisi 65 kuruştur. A'şar vergisi, buğday (3 kile, 49 kuruş), yulaf (2 kile 10 kuruş), tohum (3 kile, 63 kuruş), bağ öşrü 12 kuruş olmak üzere toplam 135 kuruştur. Ekili tarla 24 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 1.103 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 800 kuruş olmak üzere toplam 1.903 kuruştur. 10 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. Bağ 2 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 112 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 80 kuruş olmak üzere toplam 192 kuruştur. Süt veren sığır ineği 1 adet olup, hâsılatı 20 kuruştur. Karasığır öküzü 1 adettir. Geliri 1.236 kuruştur.
Hane No: 26 Bayramoğlu Ali bin Ahmed emlâkı: 'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergisi 65 kuruştur. A'şar vergisi, buğday (3 kile, 42 kuruş), yulaf (3 kile 17 kuruş), tohum (2 kile, 36 kuruş), olmak üzere toplam 95 kuruştur. Ekili tarla 10 dönümdür, 1844 yılı hâsılatı 885 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 500 kuruş olmak üzere toplam 1.385 kuruştur. 10 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. Karasığır öküzü 2 adettir. Geliri 930 kuruş, zuhûrâtdan gelir 70 kuruş olmak üzere toplam 1.000 kuruştur.
53
Hane No: 27 Hüseyin oğlu Bayramoğlu Ahmed'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat, hayvancılık ve arıcılıkla uğraşmaktadır. Vergimahsusu 65 kuruştur. A'şar vergisi, buğday (3 kile, 42 kuruş), yulaf (4 kile 20 kuruş), tohum (1 kile, 27 kuruş), bağ öşrü 5 kuruş olmak üzere toplam 94 kuruştur. Ekili tarla 20 dönümdür, 1844 yılı hâsılatı 701 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 600 kuruş olmak üzere toplam 1.301 kuruştur. 10 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. Bağ 1 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 45 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 30 kuruş olmak üzere toplam 75 kuruştur. Süt veren manda 1 adet olup, hâsılatı 40 kuruştur. Karasığır öküzü 2 adettir. Arı kovanı 7 adet olup, hâsılatı 70 kuruştur. Geliri 856 kuruş, zuhûrâtdan gelir 144 kuruş olmak üzere toplam 1.000 kuruştur.
Hane No: 28 İsmail oğlu Mehmed'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Aynı zamanda esnaflık yapmaktadır. Vergisi 65 kuruştur. A'şar vergisi, buğday (3 kile, 42 kuruş), yulaf (2 kile 10 kuruş), tohum (3 kile, 54 kuruş), bağ öşrü 18 kuruş olmak üzere toplam 127 kuruştur. Ekili tarla 23 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 981 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 500 kuruş olmak üzere toplam 1.481 kuruştur. 12 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. Süt veren manda 2 adettir, hâsılatı 80 kuruştur. Bağ 21 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 162 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 50 kuruş olmak üzere toplam 212 kuruştur. Bir adet nalbant dükkânı vardır. Bir adet Kahve dükkânı olup, yıllık kirası 100 kuruştur. Geliri 1.322 kuruştur.
54
Hane No: 29 Mehmed oğlu Amele Ahmed'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergi-i mahsusası 32 kuruştur. A'şar vergisi, buğday (1 kile, 14 kuruş), tohum (9 kuruş) olmak üzere toplam 23 kuruştur. Ekili tarla 6 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 207 kuruş), 1845 yılı hâsılatı 100 kuruş olmak üzere toplam 307 kuruştur. Geliri 207 kuruş, yevmiyeden temettü 393 kuruş olmak üzere toplam 600 kuruş
Hane No: 30 Hüseyin oğlu Bayramoğlu Ali'nin emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat, arıcık ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergisi 66 kuruştur. A'şar vergisi, buğday (4 kile, 43 kuruş), yulaf (2 kile 10 kuruş), tohum (2 kile, 45 kuruş), arpa (3 kile, 21 kuruş) bağ öşrü 10 kuruş olmak üzere toplam 133 kuruştur. Ekili tarla 24 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 1.112 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 500 kuruş olmak üzere toplam 1.612 kuruştur. 2 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. Sahip olduğu çayır 1 dönüm olup, senelik kirası 50 kuruştur. Bağ 2 dönümdür, 1844 yılı hâsılatı 90 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 50 kuruş olmak üzere toplam 140 kuruştur. Arı kovanı 4 adet olup, yıllık hâsılatı 40 kuruştur. 2 adet karasığır öküzü ve 2 adet koşu mandası vardır. Geliri 1.292 kuruştur.
55
Hane No: 31 Mehmed oğlu Hasan'ın emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat, arıcılık ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergi-i mahsusu 33 kuruştur. A'şar vergisi, buğday (1 kile, 21 kuruş), yulaf (1 kile 5 kuruş), tohum (1 kile, 18 kuruş) olmak üzere toplam 44 kuruştur. Ekili tarla 20 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 396 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 200 kuruş olmak üzere toplam 596 kuruştur. 4 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. Süt veren inek 1 adet olup, hâsılatı 20 kuruştur. Arı kovanı 5 adet olup, hâsılatı 50 kuruştur. Geliri 466 kuruş, zuhûrâtdan geliri 134 kuruş olmak üzere toplam 600 kuruştur.
Hane No: 32 Mustafa oğlu Salih'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri Esnaflık yapmaktadır. Vergi-i mahsusu 65 kuruş Bir adet demirci dükkânı vardır. Demircilikten geliri 600 kuruştur.
56
Hane No: 33 Hüseyin oğlu Mehmed'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergisi 65 kuruştur. A'şar vergisi, buğday (2 kile, 28 kuruş), yulaf (3 kile 15 kuruş), tohum (1 kile, 18 kuruş), bağ öşrü 5 kuruş olmak üzere toplam 66 kuruştur. Ekili tarla 15 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 550 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 200 kuruş olmak üzere toplam 750 kuruştur. 2 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. Bağ 1 dönüm, 1844 yılı hâsılatı 45 kuruş), 1845 yılı hâsılatı 30 kuruş olmak üzere toplam 75 kuruştur. Süt veren karasığır ineği 1 adet, hâsılatı 20 kuruştur. 2 karasığır öküzü vardır. Geliri 615 kuruş, arabacılıktan temettüü 385 kuruş olmak üzere toplam 1.000 kuruştur.
Hane No: 34 Ömer oğlu Bayramoğlu Ahmed'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergisi 65 kuruş A'şar vergisi, buğday (4 kile, 56 kuruş), yulaf (2 kile 10 kuruş), tohum (2 kile, 45 kuruş), bağ öşrü 5 kuruş olmak üzere toplam 116 kuruştur. Ekili tarla 18 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 999 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 600 kuruş olmak üzere toplam 1.599 kuruştur. 12 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. Bağ 1 dönümdür, 1844 yılı hâsılatı 45 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 30 kuruş olmak üzere toplam 75 kuruştur. Süt veren karasığır ineği 1 adet olup, hâsılatı 20 kuruştur. Karasığır öküzü 1 adettir. Geliri 1.064 kuruştur.
57
Hane No: 35 İsmail oğlu Üçoğlu (Öcüoğlu?) Salih'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergisi 32 kuruştur. A'şar vergisi, buğday (1 kile, 14 kuruş) olmak üzere toplam 14 kuruştur. Ekili tarla 6 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 126 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 50 kuruş olmak üzere toplam 176 kuruştur. 20 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. Koşu mandası 2 adettir. Geliri 126 kuruş, kömürden geliri 374 kuruş olmak üzere toplam 500 kuruştur.
Hane No: 36 Mehmed oğlu Mustafa'nın emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergisi 65 kuruştur. A'şar vergisi, buğday (2 kile, 28 kuruş), yulaf (1 kile 7 kuruş), tohum (1 kile, 18 kuruş) olmak üzere toplam 55 kuruştur. Karasığır ineği 1 adet olup, senelik hasılatı 20 kuruştur. Karasığır öküzü 2 adettir. Geliri 482 kuruş + 118 kuruş olmak üzere toplam 600 kuruştur.
58
Hane No: 37 Emin oğlu Çoban Ömer'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergisi 32 kuruştur. A'şar vergisi, buğday (1 kile, 14 kuruş), yulaf (1 kile 5 kuruş), tohum (9 kuruş), olmak üzere toplam 28 kuruştur. Ekili tarla 5 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 280 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 100 kuruş olmak üzere toplam 380 kuruştur. 20 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. Karasığır öküzü 2 adettir. Geliri 280 kuruş, kömürden geliri 320 kuruş olmak üzere toplam 600 kuruştur.
Hane No: 38 Abdah kızı nisa taifesinden Zübeyde'nin emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraatla geçinmektedir. Vergisi 32 kuruştur. Kira ile ektiği tarla 100 dönüm olup, yıllık kirası 500 kuruştur. 300 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. Çayır 5 dönüm olup, yıllık kirası 100 kuruştur. Geliri 600 kuruştur.
59
Hane No: 39 Mustafa oğlu Hacıoğlu Salih'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergi-i mahsusu 32 kuruştur. A'şar vergisi olarak vermiş olduğu, buğday (3 kile, 42 kuruş), tohum (9 kuruş) olmak üzere toplam 51 kuruştur. Ekili tarla 6 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 459 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 400 kuruş olmak üzere toplam 859 kuruştur. 25 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. Koşu mandası 2 adettir. Geliri 459 kuruş, kömürden gelir 141 kuruş olmak üzere toplam 600 kuruştur.
Hane No: 40 Sâib Paşa95’nın Samandıra’da bulunan emlâk, arazi, gelirleri. Saib Paşa II. Mahmud döneminin önemli devlet adamlarından olup, Samandıra'da arazisi ve hayvanları vardır. Vergi alınmamıştır. Kira ile ekili tarla 100 dönüm olup, yıllık kirası 477 kuruştur. 500 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. Süt veren koyun 330 adet olup, hâsılatı 3.300 kuruştur. Süt veren keçi 200 adet olup, hâsılatı 1.600 kuruştur. Kısır koyun 250 adet olup, hâsılatı 500 kuruştur. Kısır keçi 220 adet olup, hâsılatı 330 kuruştur. 160 adet oğlak ve 201 adet kuzuya sahiptir. Geliri 6.207 kuruştur.
95
60
Saib Paşa, II. Mahmud döneminde Tophane Nazırlığı yapmıştır. II. Mahmud döneminin önemli devlet adamlarındandır. 1834 yılında Sultan II. Mahmud bölgeyi ziyareti sırasında Sâib Paşa'nın çiftliğinde kalmıştır. . “…..zât-ı şâhâne evliyâ-ı kirâmdan Sarı Gazi türbesine ziyaret ve Tophane Nazırı Hacı Sâib Efendinin o civarda kâin çiftliğinde ârâm ve istirahat ve badehu Yakacık Karyesine azimetle bir gece de orada beytutet buyurmuşlardır.” Bkz, Balıkhane Nazırı, age, s. 121.
Hane No: 41 Samandıra'ya yakın mesafede bulunan Aksaray kazası Salihli köyünden Bordosdan? Oğlu Yorgo'nun emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Aynı zamanda esnaflık yapmaktadır. Vergisi 136 kuruştur. A'şar vergisi, buğday (7 kile, 98 kuruş), tohum (2 kile 45 kuruş), bağ öşrü 10 kuruş olmak üzere toplam 153 kuruştur. Ekili tarla 25 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 1.287 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 500 kuruş olmak üzere toplam 1.787 kuruştur. 20 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. Bağ 2 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 90 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 50 kuruş olmak üzere toplam 140 kuruştur. Ortak olduğu bir bezirhane vardır. Geliri 1.377 kuruş, bezircilikden geliri 623 kuruş olmak üzere toplam 2.000 kuruştur.
Hane No: 42 Kuruçay kazalı Said oğlu Seyyid Ali'nin emlâk, gelir ve vergileri Esnaflık yapmaktadır. Vergisi 20 kuruş Bir Bakkal dükkânına ortaktır. Geliri (bakkallıktan) 500 kuruştur.
61
Hane No: 43 Beykoz kazasına tabi Paşakaryeli Pilanetki oğlu Sava'nın? karye-i mezburede olan emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Aynı zamanda esnaflık yapmaktadır. Vergisi 135 kuruştur. 12 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. Sahip olduğu bağ 5 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 540 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 400 kuruş olmak üzere toplam 940 kuruştur. Bir adet bezirhaneye sahiptir, hâsılatı ve yıllık kirası 600 kuruştur. Geliri (Samandıra köyünden olan gelir) 1.140 kuruştur. ** Samandıra Köyü'nün vergileri toplamı 3.094 kuruştur. Samandıra Köyü'nün toplam geliri 54.126 kuruştur.
62
1844 ve 1845 YILLARINA AİT SARIGAZİ KÖYÜ RESMİ BİLGİLERİ 1844-1845 yıllarında Sarıgazi’de 13 hane bulunmaktadır. Burada ikamet eden hane sahipleri ile ilgili bilgiler şöyledir:
63
Bolu Eyaleti’nin havi olduğu kazalardan İzmit Kaymakamlığı dahilindeki kazalardan Kartal Kazası’na tabi Sarıgazi Köyü ahalilerinin emlak, arazi ve temettuat defteridir. Kaynak: BOA, ML. VRD. TMT. d. nr. 04040.
Hane No:1 Emin oğlu Selim'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergisi 80 kuruştur. Vergü-yi mahsûsadan 1844 yılında vermiş eylemiş olduğu; buğday (4 kile, 56 kuruş), yulaf (5 kile, 25 kuruş), tohum 1 kile, 18 kuruş) olmak üzere toplam 99 kuruştur. Ekili tarla 20 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı, 891 kuruş; 1845 yılı hâsılatı, 720 kuruş olmak üzere toplam 1611 kuruştur. 40 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. Süt veren sığır (İnek 1 adet) olup, yıllık hâsılatı- 20 kuruştur. 2 adet karasığır düğesi, 2 adet karasığır öküzü ve 2 adet mandaya sahiptir. Geliri 911 kuruş, götürü geliri 389 kuruş olmak üzere toplam 1300 kuruştur.
Hane No:2 Latif oğlu Mehmed'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergü-yi mahsûsası 55 kuruştur. A'şar rüsumu olarak verdiği, buğday (6 kile, 84 kuruş), yulaf (4 kile, 20 kuruş), tohum (2 kile, 36 kuruş) olmak üzere toplam 140 kuruştur. Ekili tarla 25 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı, 1360 kuruş; 1845 yılı hâsılatı, 1100 kuruş olmak üzere toplam 2460 kuruştur. 35 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. Karasığır ineği 2 adet olup, yıllık hâsılatı- 40 kuruştur. 2 adet koşu mandası ve 2 adet karasığır öküzü vardır. Geliri 1300+200 kuruş olmak üzere toplam 1500 kuruştur.
64
Hane No:3 Süleyman oğlu Tekke Şeyhi Hüseyin'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergisi 55 kuruştur. A'şar vergisi, buğday (2 kile, 28 kuruş), tohum (1 kile, 18 kuruş) olmak üzere 46 kuruştur. Ekili tarla 25 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 414 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 300 kuruş olmak üzere toplam 714 kuruştur. Karasığır öküzü 2 adettir. Geliri 414+486(götürü) kuruş olmak üzere toplam 900 kuruştur.
Hane No:4 Selim oğlu Halil'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergü-yi mahsûsası 50 kuruştur. A'şar rüsumu, buğday (2 kile, 28 kuruş), yulaf (2 kile, 10 kuruş), tohum (2 kile, 36 kuruş) olmak üzere toplam 74 kuruştur. Ekili tarla 10 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı, 666 kuruş; 1845 yılı hâsılatı, 120 kuruş olmak üzere toplam 786 kuruştur. 20 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. 3 adet kısır inek, 2 adet karasığır öküzü ve 2 adet koşu mandası vardır. Geliri 666 kuruş, kömürcülükten geliri 134 kuruş olmak üzere toplam 800 kuruştur.
65
Hane No:5 Mehmed oğlu Mustafa'nın emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergü-yi mahsûsası 30 kuruştur. A'şar rüsumu, buğday (1 kile, 21 kuruş), tohum (1 kile, 18 kuruş) olmak üzere toplam 39 kuruştur. Ekili tarla 10 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı, 341 kuruş; 1845 yılı hâsılatı, 150 kuruş olmak üzere toplam 491 kuruştur. 10 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. Süt veren inek 1 adet, yıllık hâsılatı 20 kuruştur. Kısır inek 1 adet, karasığır öküzü 1 adet ve koşu mandası 2 adettir. Geliri 361 kuruş, kömürden geliri 639 kuruş olmak üzere toplam 1.000 kuruştur.
Hane No:6 İsmail oğlu Şükrü'nün emlâk, arazi, gelir ve vergileri Arıcılık, ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergisi 30 kuruştur. A'şar rüsumu, buğday (1 kile, 21 kuruş), yulaf (2 kile 10 kuruş), tohum (1 kile, 27 kuruş) olmak üzere toplam58 kuruştur. Ekili tarla 15 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı, 525 kuruş; 1845 yılı hâsılatı, 200 kuruş olmak üzere toplam 725 kuruştur. 15 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. Süt veren inek 2 adet olup, yıllık hâsılatı 40 kuruştur. 2 karasığır öküzü, 2 karasığır düğesi ve 2 koşu mandası vardır. Arı kovanı 4 adet olup, hâsılatı 40 kuruştur. Geliri 605 kuruş, kömürden gelir 395 kuruş olmak üzere toplam 1.000 kuruştur.
66
Hane No:7 Mehmed oğlu Hasan'ın emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergisi 30 kuruştur. A'şar rüsumu, buğday (1 kile, 21 kuruş), yulaf (2 kile 10 kuruş), tohum (1 kile, 18kuruş) olmak üzere toplam 49 kuruştur. Ekili tarla 10 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı, 441 kuruş; 1845 yılı hâsılatı 200 kuruş olmak üzere toplam 641 kuruştur. 10 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. 2 koşu mandası ve 2 kısır manda ineği vardır. Geliri 441 kuruş, kömür ve saireden geliri 459 kuruş olmak üzere toplam 900 kuruştur.
Hane No:8 Halil oğlu Ahmed'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergisi 35 kuruştur. A'şar rüsumu, buğday (2 kile, 28 kuruş), yulaf (1 kile 5 kuruş), tohum (1 kile, 18 kuruş) olmak üzere toplam51 kuruştur. Ekili tarla 15 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 459 kuruş; 1845 yılı hâsılatı 200 kuruş olmak üzere toplam 659 kuruştur. 20 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. 2 karasığır öküzü ve 2 koşu mandası vardır. Geliri 459, kömür ve saireden geliri 541 kuruş olmak üzere toplam 1.000 kuruştur.
67
Hane No:9 Ali oğlu Amele Hüseyin'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri Hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergisi 30 kuruştur. 2 adet Karasığır öküzü vardır. Geliri 600 kuruştur.
Hane No:10 Hüseyin oğlu Ahmed'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergisi 35 kuruştur. A'şar rüsumu, buğday (1 kile, 14 kuruş), tohum (1 kile, 18 kuruş) olmak üzere toplam 32 kuruştur. Ekili tarla 9 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 306 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 200 kuruş olmak üzere toplam 506 kuruştur. 10 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. 1 kısır inek, 1 karasığır düğesi ve 2 koşu mandası vardır. Geliri 306 kuruş, kömür ve saireden geliri 594 kuruş olmak üzere toplam 900 kuruştur.
68
Hane No:11 Mehmed oğlu Salih'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergisi 50 kuruştur. A'şar rüsumu, buğday (4 kile, 56 kuruş), yulaf (3 kile 15 kuruş), tohum (1 kile, 18 kuruş) olmak üzere toplam89 kuruştur. Ekili tarla 15 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 801 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 300 kuruş olmak üzere toplam 1101 kuruştur. 30 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. 2 koşu mandası, 2 karasığır öküzü ve 1 kısır ineği vardır. Süt veren inek 1 adet olup, yıllık hâsılatı 20 kuruştur. Geliri 821 kuruş, kömür ve saireden geliri 579 kuruş olmak üzere toplam 1400 kuruştur.
Hane No:12 Emin oğlu Kahveci Ali'nin emlâk, arazi, gelir ve vergileri Esnaflık yapmaktadır. Vergisi 20 kuruştur. Geliri 700 kuruştur.
69
Hane No:13 Sarraf taifesinden Badesar oğlu Goncagüloğlu Karabet'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergisi 120 kuruştur. A'şar rüsumu, buğday (20 kile, 280 kuruş), yulaf (9 kile 45 kuruş), tohum (5 kile, 90 kuruş), arpa (4 kile 24 kuruş), olmak üzere toplam 439 kuruştur. Ekili tarla 100 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 2951 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 1800 kuruş olmak üzere toplam 5.751 kuruştur. 1.000 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır. Bir süt veren mandası vardır ve hâsılatı 40 kuruştur. Karasığır ineği 1 adet olup, hâsılatı 20 kuruştur. 2 kısır manda ve 5 kısır karasığırı vardır. Geliri 4.061 kuruştur. ** Sarıgazi Köyü'nün toplam vergileri 618 kuruştur. Sarıgazi Köyü'nün toplam geliri 16.060 kuruştur.
70
31 Ekim 1883 tarihli Kartal, Samandıra ve Sarıgazi bölgesini gösteren harita. Kaynak: BOA, HRT. h. 02496.
Sarıgazi ve Samandıra'da Hane XIX. YÜZYIL ORTALARINDA SARIGAZİ ve SAMANDIRA’NIN Reislerinin Meslekleri: Her iki temettüat defteri incelendiğinde halkın SOSYAL YAPISI Sarıgazi ve Samandıra'da Nüfus Hicri 1260-1261/Miladi 1844-1845 tarihli temettüat defterlerine göre Kartal kazasına tabi 18 yerleşim biriminden ikisi Sarıgazi ve Samandıra'dır.96 Buna göre Samandıra'da 13, Sarıgazi'de ise 43 vergi hanesi bulunmaktadır. Her hanede ortalama 5 kişi bulunduğunu varsayarsak Samandıra'nın 215, Sarıgazi'nin ise 65 nüfusa sahip olduğunu tahmin edebiliriz. Samandıra'daki 43 haneden 2'si, Sarıgazi'de ise 1 hane gayrimüslimdir. Buradan da Samandıra'daki gayrimüslim nüfus 10, Sarıgazi'deki gayrimüslim nüfusu 5 olarak ifade edebiliriz.
96
büyük çoğunluğunu tarım ve hayvancılıkla uğraşan üreticilerden oluştuğu sonucuna varılabilir. Belirli miktarda toprak ve bu toprağı işlemek için yeterli hayvanlara sahip olup “ehl-i ziraat” olarak tabir edilenler ile bağcı ve bahçıvanlar tarım ve hayvancılıkla uğraşanlar arasında değerlendirilmiştir. Her iki köyde bu gruba giren hane reisi sayısı toplam 45 olup toplam hane sayısının yaklaşık olarak % 75'ini oluşturmaktadır. Tarım ve hayvancılıkla uğraşanlar arasında ek olarak dükkânı olanlar da vardır. Bunların bir kısmı dükkânı kendi işletirken bir kısmı kiraya vermiştir. Bunların yanında diğer mesleklere sahip olanların da tarım ve hayvancılıkla uğraştıkları görülmektedir. (Tablo 5)
Diğer 16 köy ise şunlardır: Maltepe, Kavaklı, Nardiban, Dolayaba, Büyükada, Burgazada, Kartal kazası kasabası, Emirli, Yakacık, Ören, Kuru, Şeyhli, Havanlık, Bayırlar, Dudullu ve Serkebir. Bkz, Tuna, agt, s. 14.
Samandıra'daki 43 haneden 2'si, Sarıgazi'de ise 13 haneden1’i gayrimüslimdir. Buradan da Samandıra'daki gayrimüslim nüfus 10, Sarıgazi'deki gayrimüslim nüfusu 5 olarak ifade edebiliriz.
71
Tablo 5: Meslek Grupları Hane Sayısı Sarıgazi Samandıra
Meslek Grupları Tarım ve hayvancılıkla ilgili meslekler İşçiler Resmi görevliler Esnaflık ve ticaretle alakalı meslekler Mesleği olmayanlar ve işsizler Diğer Genel Toplam
Ziraat işlerinin yanında en fazla uğraşılan saha bağcılıktır. 45 ziraat ehli içerisinde 35 ziraatçi bağcılıkla da uğraşmaktadır. Bunların tamamı Samandıra köyündedir. Bu veri, Kartal'a bağlı diğer yerleşim birimleri ile birlikte değerlendirildiğinde Samandıra'nın bu konuda ilk sırada yer aldığını gösterir.97 Her iki köyde de birer tane amele kaydı vardır. Bunlar işçi grubu içinde değerlendirilmiştir.
Samandıra köyü temettuat defterinde 40 numaralı hanede kayıtlı bulunan kişi Sâib Paşa'dır. Sâib Paşa'nın hatırı sayılır oranda emlak, arazi ve hayvanları olduğu görülmektedir.
Esnaflık ve ticaretle ilgili meslekler grubu içinde çeşitli meslek sahipleri vardır. Bunlar da kahveci, berber, bakkal, hamam sahibi, bezirci ve demircilerdir. İkisi Samandıra, biri Sarıgazi'de olmak üzere 3 kahveci vardır. Samandıra'da 2 bakkal, 1 hamam işleten ve 1 berber varken Sarıgazi'de bu işle iştigal eden gözükmemektedir. (Tablo 6)
Mehmed Süreyya “Sicill-i Osmanî Yahud Tezkire-i Meşâhir-i Osmâniye” isimli eserinde Sâib Paşa ile ilgili şu bilgileri vermektedir:
Sâib Paşa II. Mahmud döneminin önemli simalarından biridir. 1834 yılında Sultan II. Mahmud maiyeti ile birlikte bölgeyi ziyareti sırasında Sâib Paşa'nın Samandıra'daki çiftliğinde kalmıştır.98
Divan kaleminden yetişerek 1807'de kethüda kâtibi vekili oldu. 1809'da reis kesedârı,99 sonra da beylikçi100 oldu. 22 Ağustos 1818'de azledildi. 3 Ekim 1821'de süvari mukabelecisi, sonra cephane nazırı, 1824'te gümrük emini101 oldu. 1826-1829 arasında matbah eminliği, yeniçeri kâtipliği, muallim-i eşkinci nazırlığı, Ordû-yı Hümayun'da sadaret kethüdalığı gibi görevleri yürüttü.
Paşa, muhtar, imam, tekke şeyhi, resmi görevliler içerisinde değerlendirilmiştir. Bunlardan Tekke şeyhi ise Sarıgazi'de, Paşa da Samandıra'dadır. Her iki köyde muhtar ve imam da bulunmaktadır. Tablo 6: Meslek Sahiplerine Göre Dağılım Esnaf
97
Berber
Bakkal
Hamam Sahibi
Paşa
Muhtar
İmam
Tekke Şeyhi
9 36 45
Resmi Görevliler
Kahveci
Tarım ve Hayvancılıkla Uğraşanlar
Sarıgazi Samandıra Toplam
72
45 2 2 5 2 56
36 1 1 3 2 43
Esnaf
Esnaflık ve ticaretle ilgili meslekler grubu içinde çeşitli kahveci, berber, bakkal, hamam sahibi, bezirci ve demirciler bulunmaktadır. İkisi Samandıra, biri Sarıgazi'de olmak üzere 3 kahveci vardır. Samandıra'da 2 bakkal, 1 hamam işleten ve 1 berber varken Sarıgazi'de bu işle iştigal eden gözükmemektedir.
9 1 1 2 13
Toplam
1 1 2
1 2 3
1 1
2 2
1 1
1 1
1 1 2
1 1 2
1 1
Mesleği Olmayanlar ve İşsizler
2 2
Kartal'a bağlı diğer köyler ile kıyaslama ve genel değerlendirmeler konusunda İdris Tuna'nın tezinden istifade edilmiştir. Bkz. Tuna, agt, s. 22.
98
“…..zât-ı şâhâne evliyâ-ı kirâmdan Sarı Gazi türbesine ziyaret ve Tophane Nazırı Hacı Sâib Efendinin o civarda kâin çiftliğinde ârâm ve istirahat ve bâdehu Yakacık Karyesine azimetle bir gece de orada beytutet buyurmuşlardır.” Bkz, Balıkhane Nazırı, age, s. 121.
99
Reisülküttabın emrindeki Reis kaleminin evrak memuruna verilen ad. Reisülküttap kesedarı da denir.
100
Tanzimat döneminde Bâbıâli, harem, selamlık ve kalem daireleri olmak üzere üç ana kısımdan meydana geliyordu. Sadrazamlar göreve başladıkları zaman buradaki harem dairesine taşınırlar ve gece-gündüz devlet işleriyle meşgul olurlardı. Hükümet işlerinin görüldüğü selâm ve kalem daireleri arzodası, divân odası, kethüdâ bey, reis efendi, çavuşbaşı, âmedî, beylikçi, mektubî gibi çeşitli bürolardan oluşmakta idi. Divan ve nişan kalemlerinden önemli işler, ilmi ve askeri tevcihat, rütbelere dair yazılar ve mübaşirli olarak çıkan emirler beylikçi tarafından kitabet odasına gönderilirdi. Burada tuğraları çekilip deftere kaydedildikten sonra evraklar ilgili yerlere gönderilirdi. Bkz. Ali Akyıldız, Tanzimat Dönemi Osmanlı Merkez Teşkilatında Reform (1836-1856), İstanbul 1993, s. 23 ve 34.
101
Gümrük Emini; Gümrüklerin hesap işlerine bakan yöneticiye verilen isim.
Nisan 1829'da bu görevlerinden ayrılarak Yenişehir defterdarı, sonra Şumnu Ordusu nazırı oldu. Kasım 1829'da çavuşbaşı ve müteakiben masârifât-ı askerî nazırı, 24 Şubat 1833'te Tophane nazırı, 24 Şubat 1838'de defter emini, Haziran 1839'da deâvî nazırı, Eylül 1839'da maliye nazırı oldu. Maliye nazırlığı yanında 1840'da Hazine-i Mukâtaat defterdarlığı görevini de yürüttü. Aynı yıl vezirlik rütbesi verilmiştir. 27 Şubat 1841'de Meclis-i Vâlâ reisi, Haziran 1841'de Edirne vali kâimmakamı ve müteakiben Bahr-i Sefid Boğazı muhafızı olup, Nisan 1842'de Manisa'ya gönderilmiştir. 1845'te Saruhan ve Karesi valilikleri görevlerini yürütmüştür. Şubat 1848'de Meclis-i Vâlâ azası olmuş ve 9 Aralık 1948 tarihinde de vefat etmiştir.102 Sâib Paşa, tedbirli idi ve düşünceli hareket ederdi.
İşinin ehli idi. İki oğlu bir kızı vardı. Oğullarından ilki Refik Bey olup önemli devlet görevlerinde bulunmuştur. 1871'de Hazine-i Hassa nazırı103 olmuştur.104 1872'de Sadaret müsteşarlığı yapmış105 ve aynı yıl Mâbeyn-i Hümâyûn başkâtibi olmuştur.106 Ocak 1876'da belediye başkanı olmuş,107 ŞubatMart 1876 tarihlerinde de tekrar Sadaret müsteşarlığı yapmıştır.108 Diğer oğlu Halil Birrî Bey'dir. Halil Birrî Bey müderris olup 1853 yılında vefat etmiştir. Kızı Saide Hanım 1888'de vefat etmiştir. Kethüdası Mehmed Hasib Efendi olup 1855 yılında vefat etmiş ve Süleymaniye'ye defnedilmiştir.109 Mesleği olmayanlar grubunda ise 2 hane sahibi olup bunlar da Samandıra'da ikamet etmektedir. Bu iki hane sahibinden biri kadındır. Sarıgazi'de işsiz ya da mesleği olmayan hane sahibi yoktur.
SARIGAZİ ve SAMANDIRA’DA ZİRAAT Sarıgazi ve Samandıra’da Toprağın Miktarı ve Tasarruf Şekli: Sarıgazi ve Samandıra'da hane sahiplerinin zirai maksatla kullandıkları toplam toprak 4.340 dönümdür. Bunun 1.434 dönümü Sarıgazi'de, 2.906 dönümü ise Samandıra'da bulunmaktadır. 1.075 dönümünde zirai üretim gerçekleşmekte iken 3.010 dönümü verim artırmak amacıyla nadasa bırakılmıştır. (Tablo 7-8-9) Ekili alanlar zirai üretim çeşitliliğine göre ayrıldığında önceliği hububat üretimi (mezru tarla ve tarla icarı olarak) almaktadır. Bunu bağcılık ve bahçe işleri izlemektedir. Samandıra'da toplam 59 dönüm bağ olarak kullanılan arazi vardır. Köyün yarısı hububat ziraati yanında bağcılıkla da uğraşmaktadır. Genel olarak 1 ile 2 dönüm toprak bağ için ayrılmışken, 28 numaralı hane sahibinin ayırdığı toprağın 21 dönüm olması dikkat çekicidir. İdris Tuna'nın tezinden hareketle Kartal kazasının diğer köyleri ile kıyaslandığında Samandıra hububat
üretimine en fazla toprak ayıran iki yerden birisi olarak gözükmektedir . Samandıra'da bağcılıkla uğraşanların sayısı oldukça fazla iken Sarıgazi köyünde bağcılık için toprak ayrılmamıştır. Hane sahiplerinin bazısı topraklarının bir bölümünü kiraya vermişlerdir. Bunun da toplamı 193 dönüm olup, tamamı Samandıra köyündedir. Sarıgazi'de kiraya verilen tarla yoktur. Yine Samandıra'da sadece bir dönüm bahçenin kiralandığı görülmektedir.110
Kartal kazasının diğer köyleri ile kıyaslandığında 18 köy içerisinde 193 dönüm ile Samandıra en fazla mezru tarla icarı (tarla kiralayarak ziraat yapmak) ile dikkati çekmektedir.
Kartal kazasının diğer köyleri ile kıyaslandığında 18 köy içerisinde 193 dönüm ile Samandıra en fazla mezru tarla icarı (tarla kiralayarak ziraat yapmak) ile dikkati çekmektedir.111 Dikkat çeken diğer bir husus da Sarıgazi köyünde bağ, bahçe uğraşısı ve kira ile tarla işlemesi olmayışıdır.
102
Bkz, Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmanî Yahud Tezkire-i Meşâhir-i Osmâniye III, (Hazırlayanlar: Ali Aktan vd.), İstanbul 1996, s. 208. Hazîne-i Hâssa Nezâreti: Tanzimat'tan sonra, 1839 da kurulan ve sarayın gelir ve giderleriyle görevli bulunan nezaret, bakanlık. 104 Sinan Kuneralp, Son Dönem Osmanlı Erkan ve Ricali (1839-1922) Prosopografik Rehber, İstanbul 1999, s. 8. 105 Sadaret müsteşarlığı bugünkü Başbakanlık müsteşarlığına tekabül eden makamdır. Kuneralp, age, s. 8. 106 Kuneralp, age, s. 20. 107 Kuneralp, age, s. 47. 108 Kuneralp, age, s. 21. 109 Mehmed Süreyya, age, s. 208. 110 Diğer köy ise Nardiban'dır. Bkz, Tuna, agt, s. 34. 103
111
Samandıra'yı 182 dönüm ile Nardiban köyü takip etmektedir. Bkz, Tuna, agt, s. 37.
73
Tablo 7: Samandıra Köyü Ziraat Alanları (Dönüm)
74
Hane No
Ziraat Yapılan Tarla
Nadasa Bırakılan Tarla
Bağ
1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. 15. 16. 17. 18. 19. 20. 21. 22. 23. 24. 25. 26. 27. 28. 29. 30. 31. 32. 33. 34. 35. 36. 37. 38. 39. 40. 41. 42. 43. G.Toplam
38
102 250
6
300 20
5 2
20 100 16 25 25 25 25 25 18 8 12 25 22
25 20 20 16 6 16
Sebze Bahçesi
Kira İle Ziraat Yapılan Tarla
Kira İle Ziraat Yapılan Bahçe
50
1
2 25
2 2 1
1 4 18
Toplam
146 301 20 407 63 25 25 50 47 20 43 25 24 12 26 26 18 33 29 37 37 25 46 35 36 20 31 56 6 28 24
25 20 14 24 10 28 24 24 10 20 23 6 24 20
8 8 22 11 15 18 10 10 10 10 12 2 4
2
15 18 6
2 12 20
1 1
5 6 100 25
20 300 25 500 20
2
25 400 31 600 47
821
12 1.830
5 59
17 2.906
1 1 2
1 2 1 21
18 31 26
100
2
193
1
Tablo 8: Sarıgazi Köyü Ziraat Alanları (Dönüm) Bağ
Sebze Bahçesi
Kira İle Ekilen Tarla
Kira İle Ekilen Bahçe
Toplam
Hane No
Ekili Tarla
Nadasa Bırakılan Tarla
1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. G.Toplam
20 25 25 10 10 15 10 15
40 35 20 10 15 10 20
60 60 25 30 20 30 20 35
9 15
10 30
19 45
100 254
1.000 1.180
1.100 1.434
Tablo 9: Samandıra ve Sarıgazi Toplam Ziraat Alanları Dağılımı (Dönüm) Hane Ziraat No Yapılan Tarla Samandıra Sarıgazi Toplam
43 13 56
821 254 1.075
Nadasa Bağ Bırakılan Tarla 1.830 1.180 3.010
Sebze Bahçesi
Kira İle Ekilen Tarla
Kira İle Ekilen Bahçe
Toplam
Ortalama Hane Başına Düşen Toprak
2.906 1.434 4.340
67,5 110 77,5
59
2
193
1
59
2
193
1
Osmanlı ziraat istatistiklerinde topraklar yüzölçümlerine göre üçe ayrılıp değerlendirilmişlerdir. Buna göre 10 dönümden az olan işletmelere “imalat-ı sağire” yani küçük ölçekli işletme denirken, 10 ile 50 dönüm arasında olanlara “imalat-ı mutavassıta” yani orta ölçekli işletmeler ve 50 dönümden yukarı olanlar da “imalat-ı cesime” yani büyük ölçekli işletmeler olarak ifade edilmiştir.112
Sarıgazi'de ise hiç toprağa sahip olmayan 2 hane, gözükmektedir. 1-10 dönüm arası toprak sahibi, 10-50 dönüm arası toprak sahibi olan 8 hane ve 50 ile yukarısı dönüm toprak sahibi hane sayısı 3 iken 1-10 dönüm arası toprak sahibi görünmemektedir. Sarıgazi köyünde 13 Hane numarasıyla kayıtlı kişinin durumu oldukça dikkat çekicidir. 100 mezru ve 1.000 gayr-i mezru olmak üzere toplam 1.100 dönüm tarlası vardır. Köydeki diğer hane sahiplerinin tamamının 334 dönüm tarlaya sahip olduklarını göz önüne alırsak bu miktar daha iyi anlaşılacaktır.
Buna göre; Samandıra'da hiç toprağa sahip olmayan 3 hane, 1-10 dönüm arası toprağa sahip olan 1 hane, 10-50 dönüm arası toprak sahibi olan 32 hane ve 50 ile yukarısı dönüm toprak sahibi hane sayısı 7 olarak gözükmektedir. (Tablo 10)
Genel olarak bakıldığında ise hane reislerinin büyük çoğunluğu “imalat-ı mutavassıta” denilen toprağa sahiptir. 1-10 dönüm arası toprağa sahip olan neredeyse yok gibidir. Bu da halkın çok fakir olmadığını gösterir.
Yerleşim Birimlerine Göre Toprağın Dağılımı:
112
Tuna, agt, s. 38.
Genel olarak bakıldığında ise hane reislerinin büyük çoğunluğu “imalat-ı mutavassıta” denilen toprağa sahiptir. 1-10 dönüm arası toprağa sahip olan neredeyse yok gibidir. Bu da halkın çok fakir olmadığını gösterir.
75
Grafik 1: Sarıgazi’de Toprağın Dağılımı
Grafik 2: Samandıra’da Toprağın Dağılımı 0%
18%
82%
28 %
Gayrimezru Tarla 82%
Mezru tarla
Bahçe
Mezru Tarla 18%
Gayrimezru Tarla
İcar ile mezru tarla
Bağ
İcar ile mezru bahçe
41-50 Dönüm
51-60 Dönüm
61-80 Dönüm
2 6 8
3 12 15
1 10 11
1 4 5
2 1 3
1 1
Toplam
31-40 Dönüm
1 2 3
100+ Dönüm
21-30 Dönüm
2 2 4
81-100 Dönüm
11-20 Dönüm
Sarıgazi Samandıra Toplam
1-10 Dönüm
Tablo 10: Toprağın Hane Sahiplerine Göre Dağılımı
1 5 6
13 43 56
Sarıgazi ve Samandıra'da Yetiştirilen Ürünler: 1850'li yıllarda her iki köydeki ekili alanların neredeyse tamamı tahıl üretimine ayrılmıştır. Yetiştirilen ürünler buğday (hınta), yulaf (alef), keten tohumu ve arpa (şair)dır. Temettüat defterlerinde ne kadar hububat ekildiği ve ne kadar ürün alındığına dair ayrıntı yoktur. Ancak ayni olarak alınan öşür miktarı belli olduğundan tahmini bir rakam çıkarabiliriz. 1/10 oranında öşür vergisi alındığından, kaç kile hububat verilmişse, bunun 10 katı üretim yapılmış demektir.
yulaf, 170 kilesini keten tohumu ve 40 kilesini arpa oluşturmuştur. Bu köyde de buğday, yulaf ve tohum hemen hemen herkes tarafından üretilirken, arpa sadece 1 aile tarafından üretilmiştir.
Buna göre Samandıra'da toplam 3.250 kile hububat üretimi yapılmıştır. Bunun 1.360 kilesi buğday, 1.050 kilesi yulaf, 810 kilesi keten tohumu ve 30 kilesi arpadır. Buğday, yulaf ve tohum hemen hemen herkes tarafından üretilirken, arpa sadece 1 aile tarafından üretilmiştir. (Tablo 11)
Tarım ürünleri içinde diğer bir grup da bağcılıktır. Samandıra'da çok sayıda bağcılık yapan varken, Sarıgazi'de bu işle uğraşanlarla ilgili bir kayıt bulunmamaktadır.
Sarıgazi köyünde ise, toplam 930 kile hububat üretimi yapılmıştır. Bunun 440 kilesini buğday, 280 kilesini
76
0%
63 %
Toprağı Olmayan Hane
Kartal kazasına bağlı diğer 18 köydeki hubat üretimi ile kıyaslandığında Samandıra’nın yulaf ve keten tohumu konusunda öne çıktığını görüyoruz. Bu köyler arasında en fazla yulaf ve keten tohumu Samandıra'da üretilmiştir.
7%
2%
Kartal kazasına bağlı diğer 18 köydeki hubat üretimi ile kıyaslandığında yulaf ve keten tohumu konusunda öne çıktığını görüyoruz. Bu köyler arasında en fazla yulaf ve keten tohumu Samandıra'da üretilmiştir.
Netice olarak, Samandıra ve Sarıgazi köylerindeki hane reislerinin büyük bir çoğunluğu geçimini zirai faaliyetlerden sağladığından en fazla toprak tahıl üretimine ayrılmıştır. Tahıl ürünleri içinde ise en fazla buğday gözükmektedir.
Tablo 11: Samandıra ve Sarıgazi’de Yetiştirilen Hububat Ürünleri (Kile Olarak)
Samandıra Sarıgazi Toplam
Buğday (Hınta)
Yulaf (Alef)
Tohum (Keten Tohumu)
Arpa (Şaîr)
Toplam
1.360 440 1.800
1.050 280 1.330
810 170 980
30 40 70
3.250 930 4.180
Sarıgazi ve Samandıra'da Nadasa Bırakılan Arazi: Samandıra ve Sarıgazi köylerinde toplam 4.340 dönüm tarla bulunmaktadır. Bunun 3.010 dönümü nadasa bırakılmıştır. Bu da arazinin 3/4'ünün nadasa bırakıldığını gösterir. Fakat bu köylerde yaşayan herkesin tarlasını 3/4 oranında nadasa bıraktığı anlamına gelmiyor. Sarıgazi köyünden bir hane, Samandıra köyünde de 2 varlıklı hanenin oldukça
çok oranda nadasa bırakmaları bu oranların değişmesine sebep olmuştur. Genel olarak bakıldığında sahip olunan toprağın hemen hemen yarısının nadasa bırakıldığı görülmektedir. Ancak yine de Kartal'a bağlı diğer yerleşim birimleriyle kıyaslandığında en fazla oranda hane başına bırakılan nadas Sarıgazi'de gözükmektedir. (Tablo 12)
Tablo 12: Samandıra ve Sarıgazi’de Nadasa Bırakılan Alanlar (Dönüm)
Samandıra Sarıgazi Toplam
Hane Sayısı
Nadasa Bırakılan Arazi
43 13 56
1.830 1.180 3.010
Hane Başına Düşen Toprak Miktarı 67.5 110 177.5
Toplam 2.906 1.434 4.340
Sarıgazi ve Samandıra'da Hayvancılık: Sarıgazi ve Samandıra köylerinde zirai faaliyetlerden sonra diğer bir uğraşı da hayvancılıktır. Hayvan yetiştiriciliğinin bir ticari faaliyet olarak değil, daha çok gündelik ihtiyaçları karşılamaya yönelik olarak yapıldığı görülüyor. Bunların bir kısmı yağ, süt, peynir gibi ihtiyaçlar için yetiştirilirken, bir kısmı da yük taşımacılığında kullanılmaktadır. Samandıra'da toplam 108 büyükbaş hayvan vardır. Bunların 18'i sağman karasığır ineği, 9 sağman manda ineği, 59 karasığır öküzü, 20 koşu mandası ve 2'side beygirdir. Sarıgazi'de ise toplam 63 büyükbaş hayvan mevcut olup, bunların 8'i
karasığır ineği, 11'i kısır inek, 5'i karasığır düğesi, 6'sı sağman manda ineği, 17'si karasığır öküzü ve 16'sı koşu mandasıdır. (Tablo 13-14)
Sarıgazi ve Samandıra köylerinde zirai faaliyetlerden sonra diğer bir uğraşı da hayvancılıktır. Hayvan yetiştiriciliğinin bir ticari faaliyet olarak değil, daha çok gündelik ihtiyaçları karşılamaya yönelik olarak yapıldığı görülüyor.
Küçükbaş hayvancılık konusuna gelince; sadece Samandıra'da bir haneye ait küçükbaş hayvan kaydı bulunmaktadır. Bu da 40 numaralı hane sahibi Saib Paşa'ya aittir. Saib Paşaya ait, 330 adet sağman koyun, 200 adet sağman keçi, 250 adet kısır koyun, 250 adet kısır keçi, 201 adet kuzu ve 160 adet oğlak olmak üzere 1391 adet küçükbaş hayvan kaydı bulunmaktadır. Her iki köyde de başka küçükbaş hayvan yetiştiricisi yoktur. Kartal'a
77
Tablo 13: Samandıra’da Yetiştirilen Büyükbaş Hayvanlar Hane No
İki köy genelinde sadece Samandıra’da 40 numaralı hane sahibi Saib Paşa'ya ait küçükbaş hayvan kaydı bulunmaktadır. Paşa’nın, 330 adet sağman koyun, 200 adet sağman keçi, 250 adet kısır koyun, 250 adet kısır keçi, 201 adet kuzu ve 160 adet oğlak olmak üzere 1391 adet küçükbaş hayvan kaydı bulunmaktadır.
78
1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. 15. 16. 17. 18. 19. 20. 21. 22. 23. 24. 25. 26. 27. 28. 29. 30. 31. 32. 33. 34. 35. 36. 37. 38. 39. 40. 41. 42. 43. Toplam
Sağman Karasığır İneği
Sağman Manda İneği
2 1 1 2 1 1 1 1
Karasığır Öküzü
Koşu Mandası
Bargir
Toplam
2
4 1
4 2 4 4 4 4
2 2
1
1 2 2 2
2 3 2 1 2 2
1 1 1
2 2
2 2 2 2 4 2 1 2 2
2
2
1 1 1
2 1
1
2 2
2
2
18
9
59
20
2
108
Tablo 14: Sarıgazi’de Yetiştirilen Büyükbaş Hayvanlar Hane No 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 Toplam
Sağman Karasığır İneği
Kısır İnek
1 2
1 2
Karasığır Düğesi
Sağman Manda İneği
Karasığır Öküzü
2
2
2 2 2 2 1 2
3 1 2 1
2 2 1
1 1
1 8
5 11
1
5
3 6
bağlı yerleşim birimleri içerisinde de en fazla küçükbaş hayvan kaydı Samandıra'da gözükmektedir.
Koşu Mandası
Bargir
Toplam
2 2 2 2 2 2
2
2 2
17
16
63
Zirai faaliyetlerde ve yük taşımacılığında öküz ve koşu mandasından faydalanıldığı gözükmektedir. Samandıra köyünde iki haneye ait birer beygir kaydı var. Muhtemelen bunlar binek amaçlı kullanılmaktadır. Ayrıca ne Sarıgazi ne de Samandıra'da katır ve eşek kaydına rastlanmamıştır.
Samandıra ve Sarıgazi'ye ait temettuat defterlerinde kümes hayvanları ile ilgili kayıt yapılmamıştır.
Sarıgazi ve Samandıra'da Arıcılık Samandıra'da 43 haneden 8'inde toplam 37 adet arı kovanı bulunmaktadır. Sarıgazi'de ise sadece 1 ailede arıcılık yapıldığı görülüyor. Onun da 4 kovanı bulunmaktadır. Bu bölge ortalamasına göre oldukça
düşüktür. Tuna'nın çalışmasından yapılan kıyasla Kartal kazası köyleri içinde en az miktarda arı kovanının bulunduğu yer Sarıgazi olarak gözükmektedir. (Tablo 15)
Samandıra'da 43 haneden 8'inde toplam 37 adet arı kovanı bulunmaktadır. Sarıgazi'de ise sadece 1 ailede arıcılık yapıldığı görülüyor. Onun da 4 kovanı bulunmaktadır. Bu bölge ortalamasına göre oldukça düşüktür.
Tablo 15: Sarıgazi ve Samandıra’da Arıcılık
Samandıra Sarıgazi Toplam
Hane Sayısı
Arıcılıkla Uğraşan Hane Sayısı
Kovan Sayısı
13 43 56
1 8 9
4 37 41
79
Sarıgazi ve Samandıra'da Mülklerin Dağılımı Hane sahiplerine ait gelir getiren mağaza, dükkân gibi işyerleri de temettuat defterlerine kaydedilmiştir. Bu işyerleri ya hane reisi tarafından kiraya verilmiş veya kendisi tarafından işletilmiştir. Defterlere işyerlerinin bir yıllık gelirleri kaydedilmiştir. Buna göre; Samandıra'da kayıtlı 10 adet işyeri gözükmektedir. Bunlar, 2 bezirhâne, 2 bakkal dükkânı, 2 nalbant dükkânı, 1 hamam, 1 demirci dükkânı, 1 kömürcü mağazası ve 1 kahve dükkânıdır. Sarıgazi'de ise 1 kahveci kaydı vardır. (Tablo 16) Samandıra'da bulunan işyeri sayısı dikkate değerdir.
Samandıra'da kayıtlı 10 adet işyeri gözükmektedir. Bunlar, 2 bezirhâne, 2 bakkal dükkânı, 2 nalbant dükkânı, 1 hamam, 1 demirci dükkânı, 1 kömürcü mağazası ve 1 kahve dükkânıdır. Sarıgazi'de ise 1 kahveci kaydı vardır.
Günümüzde bile bu kadar haneye sahip çoğu köylerde bu kadar işyeri bulunmamaktadır. Ayrıca Kartal kazası ve bu kazaya tabi 18 köyde toplam nalbant dükkânı sayısı 4'tür. Bunların da 2'si Samandıra'da bulunmaktadır.113 Bu bilgilerden de Samandıra'nın önemli bir yerleşim birimi olduğu anlaşılmaktadır. Samandıra'nın merkezi bir yerde bulunmasının da etkisiyle muhtemelen civardaki köylerden pek çok kişi çeşitli ihtiyaçlarını gidermek için sık sık Samandıra'ya gelmekteydiler.
Tablo 16: Mülklerin Dağılımı (Adet) Hane Bakkal Nalbant Bezirhane Hamam Demirci Kömürcü Kahvehane Toplam No Dükkanı Dükkanı (Zahireci) Dükkânı Mağazası Samandıra Sarıgazi Toplam
43 13 56
2
2
2
1
1
1
2
2
2
1
1
1
1 1 2
10 1 2
SARIGAZİ ve SAMANDIRA’DA GELİRLER VE DAĞILIMI Gelir Dağılımı Samandıra ve Sarıgazi köylerinin gelir kaynakları incelendiğinde en önemli payı ziraat gelirlerinin oluşturduğu görülür. Diğer gelir kaynakları ise, hayvancılık kira gelirleri, ticaret ve zuhûrattır. Zuhuratların nereden geldiği açıkça yazılmamıştır. Toplam 56 hane içerisinde hiç geliri olmayan gözükmemektedir. En az olanın 500 kuruş geliri vardır. 500-699 kuruş arası gelire sahip olan 12 hane, 700-899 kuruş arası 8 hane, 900-1.099 kuruş arası
16 hane, 1.100-1.299 kuruş arası 3 hane, 13001.499 kuruş arası 6 hane, 1.500-1.999 kuruş arası 5 hane, 2.000-2.999 kuruş arası 3 hane ve 3.000 ve üzeri kuruş arası 3 hanedir. (Tablo 17-18-19) Genel olarak gelir dağılımına bakıldığında her iki köyün hane sahiplerinin gelir düzeyleri iyi durumdadır. Fakir durumda gözüken, ya da başkalarına muhtaç durumda olan kimse gözükmemektedir.
Tablo 17: Samandıra ve Sarıgazi Köylerinin Gelir Dağılımı (Kuruş Olarak)
Samandıra Sarıgazi Toplam
80
113
Tuna, agt, s. 63.
Hane No
500900
700899
9001.099
1.1001.299
1.3001.499
1.5001.999
2.0002.999
3.000+
43 13 56
11 1 12
6 2 8
10 6 16
3 3
4 2 6
4 1 5
3 3
2 1 3
Tablo 18: Samandıra’daki Hanelerin Toplam Gelirleri (Kuruş) Hane No 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 Toplam Vergileri
Gelirler (Kuruş) 2.724 1.500 900 4.375 2.274 1.468 1.784 1.460 1.831 500 700 745 700 600 1.403 1.000 1.000 704 900 790 1.000 700 1.585 1.022 1.236 1.000 1.000 1.322 600 1.292 600 600 1.000 1.064 500 600 600 600 600 6.207 2.000 500 1.140 54.126 3.094
Tablo 19: Sarıgazi’deki Hanelerin Toplam Gelirleri (Kuruş) Hane No 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. T. Gelir Vergileri
Gelirler (Kuruş) 1.300 1.500 900 800 1.000 1.000 900 1.000 600 900 1.400 700 4.061 16.061 618
Genel olarak gelir dağılımına bakıldığında her iki köyün hane sahiplerinin gelir düzeyleri iyi durumdadır. Fakir durumda gözüken, ya da başkalarına muhtaç durumda olan kimse gözükmemektedir.
81
Kaynaklara Göre Gelir Dağılımı ile % 7'lik orana sahiptir. % 5'lik kısmını ise arıcılık, kira, işçi ve zuhurat gelirleri oluşturur. Sarıgazi köyünde hiçbir hane reisi toprağını kiraya vermemiştir. (Tablo 20)
Sarıgazi ve Samandıra köylerindeki gelirlerin kaynaklarına göre dağılımında en başta zirai faaliyetlerden elde edilen gelirler gelir. Bunu hayvancılık, esnaflık, ticaret, amelelik, zuhurat ve kira gelirleri takip eder. Ziraattan elde edilen toplam gelir 47.642 kuruştur. Bu da toplam gelirin % 66'sını oluşturur. (Grafik 3) Hayvancılıktan elde edilen gelir toplamı 7.040 kuruş toplam gelir içinde % 10 paya sahiptir. Esnaflık ve ticaretten elde edilen gelir 8.760 kuruş olup toplam gelirin % 12'sini oluşturur. Kömürcülük vesaireden elde edilen gelir 5.193 kuruş
Kartal ve bağlı olduğu köyler içinde hayvancılık gelirinin en fazla olduğu yer Samandıra olup, tüm köyler içerisinde % 19'luk bir paya sahiptir.114 Samandıra'da hayvan gelirlerinin % 53'ü koyunlardan, % 28'i keçilerden, % 5'i ineklerden ve % 5'i de mandalardan sağlanmaktadır.
Tablo 20: Kaynaklarına Göre Gelirlerin Dağılımı (Kuruş) Zirai Gelir
Ziraattan elde edilen toplam gelir 47.642 kuruştur. Bu da toplam gelirin % 66'sını oluşturur.
Samandıra Sarıgazi Toplam
Hayvancılık Geliri
37.532 10.110 47.642
6.800 240 7.040
Esnalık ve İşçi Tic. Geliri Geliri 4.780 3.980 8.760
Kira Geliri
500 600 1.100
Zuhurat Kömürcülük Arıcılık Toplam Geliri vs. Geliri Geliri
1.752
413
1.752
413
1.852 3.341 5.193
370 40 410
Grafik 3: Kaynaklara Göre Gelir Dağılımı
2% 1%
7%
Zirai gelir
1%
1%
Hayvancılık Geliri
12 %
Esnaflık ve Tic. Geliri İşçi Geliri Kira Geliri
10 % 66 %
Zuhurat Geliri Kömürcülük vs. geri Arıcılık Geliri
Tablo 21: Sarıgazi ve Samandıra’da Hane Başına Düşen Senelik Gelir (Kuruş)
Samandıra Sarıgazi Toplam
82
114
Tuna, agt, s. 71.
Hane Sayısı
Toplam Gelir
Hane Başına Düşen Gelir
43 13 56
53.629 18.271 71.900
1.247 1.405 2.652
53.629 18.271 71.900
VERGİ DAĞILIMI An-Cemaatin ya da Vergü-yi Mahsusa Tanzimat'ın ilanına kadar Osmanlı Devletinde Müslümanlardan farklı gayrimüslimlerden farklı olarak değişik isimler altında çeşitli vergiler alınıyordu. 1839'da Tanzimat'ın ilanıyla birlikte tebaanın sosyal, hukuki ve mali bakımdan eşitliği kabul edildiğinden o zamana kadar alınan vergilerden vazgeçilerek bunların yerine tek bir vergi alınması prensibi getirildi. Bu da “vergü-yi mahsusa” veya “an-cemaatin” diye isimlendirilmiştir. 1840 yılından itibaren yürürlüğe konmuştur ve herkesin gelirine göre vergi vermesi amaçlanmıştır. Bu verginin alınabilmesi için de vatandaşın gelirinin bilinmesi gerekiyordu. Bu amaçla muhassılların nezaretinde olmak üzere bütün mal, mülk ve hayvanları içine alan temettü (gelir) sayımı yapılmaya başlandı ve vergiler tespit edilip köy veya mahallelerin ödeyecekleri miktarlar belirlenmişti. Köy muhtar ve imamları ile papazlar eliyle toplanacak verginin dağılımı herkesin ekonomik durumuna göre ayarlandı.115 Görevliler tahrirlere köylerden başlayarak vergi mükelleflerinin isimlerini, ne kadar arazi, emlak
ve hayvanı olduğu, esnaf ya da tüccar ise yıllık kazançlarının ne kadar olduğunu tespit edip defterlere kaydetmişlerdir. Bu defterler muhassıllar tarafından İstanbul'a gönderiliyordu. Maliye nezaretinde gerekli incelemeler yapıldıktan sonra padişah iradesiyle toplanacak vergi miktarı eyaletlere bildiriliyordu. Daha sonra da ilgili görevlilerce bu vergiler toplanıyordu. 1845 yılına kadar “rûz-ı Hızır” ve rûz-ı Kasım” olarak iki taksitle yapılıyordu. 1864 yılından sonra bu konuda bir düzenleme yapılarak 10 taksitte vergi ödeme imkanı tanındı.116 Samandıra köyünde toplam 43 haneden 42'si vergi veriyordu. Samandıra'nın toplam vergi miktarı 3.094 kuruştu. Buna göre hane başına ortalama 74 kuruş vergi düşüyordu. Samandıra'da bir hane reisi, geliri çok yüksek olmasına rağmen devlet adamı olduğu için vergiden muaf tutulmuştur.117 Sarıgazi köyünün vergü-yi mahsusası ise 618 kuruş olarak kaydedilmiştir. Bu da hane başına ortalama 46 kuruşa tekabül etmektedir. (Tablo 22)
Tablo 22: Hane Başına Vergi Dağılımı Hane Vergi Veren Vergi Vermeyen Toplam Gelir Toplam Vergi Hane Başına Ort. Sayısı Hane Sayısı Hane Sayısı (Kuruş) Miktarı (Kuruş) Vergi Miktarı (Kuruş) Samandıra Sarıgazi Toplam
43 13 56
42 13 55
1 1
53.629 18.271 71.900
3.094 618 3.712
74 46 120
Samandıra köyünde toplam 43 haneden 42'si vergi veriyordu. Samandıra'nın toplam vergi miktarı 3.094 kuruştu. Buna göre hane başına ortalama 74 kuruş vergi düşüyordu. Sarıgazi köyünün vergü-yi mahsusası ise 618 kuruş olarak kaydedilmiştir. Bu da hane başına ortalama 46 kuruşa tekabül etmektedir.
Öşr Arapça onda bir demek olan öşr, terim olarak hububattan alınan vergi yerinde kullanılmıştır. İlkin şeri hükme dayanılarak hububattan onda bir alındığı için bu tabir meydana gelmiş olup, çoğuluna da aşar
denilmekteydi. Tanzimattan sonra maarif ve menafi' hisseleri artırılmak suretiyle hububattan alınan vergi sekizde bir olmuştur.118 Aşar vergisi zirai alanda her mahsülden alınmaktaydı.
115
Mübahat S. Kütükoğlu, “Osmanlı İktisadi Yapısı”, Osmanlı Devleti Tarihi c. II, Ed. Ekmeleddin İhsanoğlu, İstanbul 1999, s. 541-542; Vedat Eldem, Osmanlı İmparatorluğu'nun İktisadi Şartları Hakkında Bir Tetkik, Ankara 1994, s. 178-179.
116
Tuna, agt, s.91.
117
Bkz., BOA, ML.VRD.TMT.d, No: 0404, 40 numaralı hanede Sâib Paşanın emlakı ile ilgili kayıt.
118
Pakalın, ags, s. 746; ayrıca Osmanlı Devletinde vergiler hakkında geniş bilgi için bkz., Musa Çadırcı, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentlerinin Sosyal ve Ekonomik Yapısı, TTK yay., Ankara 1997, s. 105-11 ve 340-348.
83
Tablo 23: Sarıgazi ve Samandıra Köylerinden Alınan Toplam Öşür Miktarı (Aynı Olarak Kile) Buğday (Hınta) Sarıgazi Samandıra Toplam
44 136 180
Yulaf (Alef) 28 105 133
Tohum (Keten Toh.) 17 81 98
Arpa (Şaîr) 4 3 7
Toplam 93 325 418
Tablo 24: Samandıra’da Yetiştirilen Hububat Ürünlerinin Aynî Olarak Vergisi (Kile) Hane No
Sarıgazi ve Samandıra köylerinde daha çok hububat ürünlerinden vergi alındığı görülmektedir. Her iki köyden ayni olarak alınan toplam öşür miktarı 418 kiledir. Bunun 325 kilesi Samandıra'dan 93 kilesi de Sarıgazi'den alınmıştır.
84
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 Toplam
Buğday (Hınta)
Yulaf (Alef)
Tohum (Keten Toh.)
9 3 12 12 6 6 6 7 1 3 2 1 3 3 3 3 3 2 3 1 6 3 3 3 3 3 1 4 1
2 3 8 13 5 8 8 6 2 3 2 4 2 1 1 4 3 5 4 2 3 4 2
6 1 9 5 2 4 2 3 3 1 1 4 2 1 1 1 1 2 1 2 2 3 2 1 3
2 1
2 1
2 4 1 2 1
3 2
1 2
1 1
1 9
Arpa (Şaîr)
Toplam
3
3 7 136
2 105
81
3
325
Her türlü hububattan, bostanlarda yetiştirilen ürünlerden, meyve ağaçlarından, bağlardan, otlaklardan ve diğer zirai mahsüllerden bu vergi alınmış ve tahsili de aynî, nakdî ve maktû' olmak üzere üç şekilde yapılmıştır. Sarıgazi ve Samandıra köylerinde daha çok hububat ürünlerinden vergi alındığı görülmektedir. Bu ürünler de başta buğday olmak üzere, yulaf, keten
tohumu ve arpadır. Her iki köyden ayni olarak alınan toplam öşür miktarı 418 kiledir. Bunun 325 kilesi Samandıra'dan 93 kilesi de Sarıgazi'den alınmıştır. (Tablo 23-24-25) Hububat ürünlerinden alınan öşür vergisini kendi aralarında kıyaslarsak, en fazla vergisi alınan ürün 180 kile ile buğdaydır. Bunu 133 kile ile yulaf ve 7 kile ile arpa takip etmiştir.
Tablo 25: Sarıgazi’de Yetiştirilen Hububat Ürünlerinin Aynî Olarak Vergisi (Kile) Hane No 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 Toplam
Buğday (Hınta) 4 6 2 2 1 1 1 2 1 4 20 44
Yulaf (Alef)
Tohum (Keten Toh.)
Arpa (Şaîr)
Toplam
5 4 2 2 2 1 3 9 28
1 2 1 2 1 1 1 1 1 1 5 17
4 4
93
SARIGAZİ ve SAMANDIRA’DA EĞİTİM-ÖĞRETİM Osmanlı Devleti'nde ilk eğitim ve öğretimin yapıldığı yer Sıbyan Mektebi idi. Çocukların eğitilmesi için teşkil edilen bu mektepler klasik İslam medeniyetindeki “küttâb” adlı okulların devamı niteliğindedir. Genellikle devlet ileri gelenleri tarafından külliyelerin içerisinde, camilerin bitişiğinde ya da müstakil bir yapı olarak kurulan sıbyan mektepleri mali ve mekân açısından çok fazla külfet gerektirmediğinden her mahalle, köy ve semtte açılmıştır. Bunlar vakıf sistemiyle kurulup yönetilmişlerdir. Beş yaşına ulaşan çocuklar bu mekteplerde derse başlarlardı. Öğretmenler ise medrese eğitimi görmüş kişilerden veya okuma-
119
yazma bilen imam, müezzin gibi kişiler arasından seçilirdi. Sıbyan mekteplerinin resmen belirtilmiş bir müfredat programı bilinmemektedir. Bu okulların genel amacı bir çocuğa okuma-yazmayı belletmek, İslam dininin kaidelerini ve Kur'an-ı Kerim okumasını öğretmektir. Bunlarla birlikte bazı surelerin ezberletilmesi, temel ilmihal bilgileri, tecvid, yazı yazma ve dört aritmetik işlem öğrencilere öğretilmeye çalışılırdı.119
II. Mahmud dönemi çok önemli reformların yapıldığı dönemdir. Yapılan reformların önceliğini eğitim almıştır. Çünkü II. Mahmud daha köklü değişiklikleri gerçekleştirmenin yolunun eğitimden geçtiğinin farkında idi. Bu amaçla öncelikle 1824 yılında yayınladığı bir irade ile ilköğretimi mecburi hale getirdi.
II. Mahmud dönemi çok önemli reformların yapıldığı dönemdir. Yapılan reformların önceliğini eğitim almıştır. Çünkü II. Mahmud daha köklü değişiklikleri
Ekmeleddin İhsanoğlu, “Osmanlı'da Eğitim ve Bilim Müesseseleri”, Osmanlı Medeniyeti Tarihi I, İstanbul 1999, s. 231.
85
Kartal kazasına bağlı Alemdağı civarındaki bazı köylerdeki mekteplerin umumi imtihanlarının yapıldığı, yalnız Samandıra Köyü mektebinin öğretmeni bulunmadığından kapalı olduğu hakkında belge. Kaynak: BOA, MF.MKT. 952/64
86
gerçekleştirmenin yolunun eğitimden geçtiğinin farkında idi. Bu amaçla öncelikle 1824 yılında yayınladığı bir irade ile ilköğretimi mecburi hale getirdi. Çocukların çırak olarak bir usta yanında iş öğrenmesi için bile ilköğretimi bitirmesi ve diploma sahibi olması gerekiyordu. Eğer diplomasız çocukların çalıştırıldığı tespit edilirse başta aileler ve ustalar cezalandırılıyordu.120 1824 tarihinden sonra 1838, 1845 ve daha sonraki dönemlerde ilköğretim ile ilgili ıslah çalışmaları devam etmiştir.121 Bütün maarif sistemi ve buna bağlı olarak sıbyan mekteplerinin bir düzene sokulması 1869 Maarif-i Umumiye Nizamnamesi ile olmuştur. Bu nizamnamede mahalle ve köylere tahsil müddeti dört sene olan en az bir sıbyan mektebinin açılması, devam mecburiyetinin erkek çocuklarda 6-10, kızlarda 7-11 yaş olacağı gibi hükümler mevcuttur. 1869 nizamnamesinde öngörülen mekteplerin ıslahı ve “ibtidâî” adı altında yeni kurulması düşünülen mekteplerin açılması teşebbüsü 1870 yılında başlamıştır. Yeni kurulan ibtidâiler için şekil ve muhteva açısından o zamana kadar olanlardan farklı olarak kitaplar hazırlanmıştır. Yeni usule göre hazırlanan tedris programının tatbiki ve tecrübesi için 1872'de Nuruosmaniye Camii içinde bir ibtidâi mektebi açılmıştır.122 Sultan II. Abdülhamid döneminde de bu eğitim öğretim faaliyetlerine devam edilerek memleketin hemen hemen her yerine ibtidai mektepleri açılmıştır.
Hem İstanbul hem de taşradan gönderilen mekâtibi ibtidâiye müfettişleri vasıtasıyla yapılan icraatlar yakından takip edilmiştir.123 Samandıra ve Sarıgazi köylerinde de bu mektepler açılarak eğitim öğretime başlanmıştır. Mekteplerin tam olarak hangi tarihte açıldığı belli değildir. Ancak arşiv belgelerine göre 1905 tarihinde Samandıra’da, 1906 tarihinde de Sarıgazi'de mekteplerin varlığı anlaşılmaktadır. Buna göre Samandıra köyündeki mektep muallimliği için 120 kuruş tahsisat ayrıldığı fakat şahsın bu para ile geçimini temin edemediği belirtilmektedir.124 Yine 8 Eylül 1906 tarihli başka bir belgede buralardaki eğitim faaliyetlerini teftiş için müfettiş gönderilmiştir. Müfettiş Hakkı Efendinin raporuna göre, bölgedeki Sultançiftliği, Dudullu, Sarıgazi, Çekmeköy ve Samandıra köyleri mektepleri teftiş edilmiştir. Bunlardan Sultançiftliği, Dudullu, Çekmeköy ve Sarıgazi köyleri mekteplerinin “mekâtib-i umumi imtihanları” yapılmıştır. Ancak Samandıra köyündeki mektebin umumi imtihanları yapılamamıştır. Çünkü mektep kapalı olup, muallim de okulu terk etmiş ve çocuklar eğitim - öğretimden mahrum kalmışlardır. Müfettiş bu konuda gereğinin yapılmasını istemektedir.125 Belgeden muallimin maaşının az olması sebebiyle mektebi terk ettiği anlaşılmaktadır. Maaşının artırılarak köylüden temin ettirilmesi ve daha muktedir birinin tayini hususunda Kartal kazası kaymakamlığına bildirilmesi istenmiştir.126
120
Ali Akyıldız, Tanzimat Dönemi Osmanlı Merkez Teşkilatında Reform (1836-1856), İstanbul 1993, s. 222-223.
121
Bayram Kodaman, Abdülhamid Devri Eğitim Sistemi, TTK Basımevi Ankara 1999, s. 66.
122
İhsanoğlu, “Osmanlı'da Eğitim ve Bilim Müesseseleri”, s. 305.
123
Kodaman, age, s. 67.
124
BOA, MF.MKT, 888/62.
125
BOA, MF.MKT, 952/64, Lef-1.
126
BOA, MF.MKT, 952/64, Lef-2.
Müfettiş Hakkı Efendinin raporuna göre, Samandıra köyündeki mektebin umumi imtihanları yapılamamıştır. Çünkü mektep kapalı olup, muallim de okulu terk etmiş ve çocuklar eğitim öğretimden mahrum kalmışlardır. Müfettiş bu konuda gereğinin yapılmasını istemektedir.
87
88
Belgeden muallimin maaşının az olması sebebiyle mektebi terk ettiği anlaşılmaktadır. Maaşının artırılarak köylüden temin ettirilmesi ve daha muktedir birinin tayini hususunda Kartal kazası kaymakamlığına bildirilmesi istenmiştir.
89
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
XX. YÜZYILDA SANCAKTEPE Birinci Dünya Savaşı Öncesi Durum Birinci Dünya Savaşı ve İstanbul'un İşgali Sancaktepe ve Civarında Eşkıyalık ve Çete Faaliyetleri Azınlık Çeteleri Türk Müfreze ve Çeteleri Kadın Kuva-yı Milliyeciler İşgal Sırasında Bölge Halkının Durumu Birinci Dünya Savaşında Sancaktepe ve Bölgesi Şehitleri Cumhuriyet Sonrası Gelişmeler
2 Ekim 1877’deki İvonovo Çiftlik Çarpışması.
1877-78 OsmanlıRus savaşı olmuş ve daha savaş devam ederken yüzbinlerce insan Batum ve civarı ile Rumeli'den Osmanlı topraklarına göç etmek için yollara düşmüştür. Muhacirlerin gelişleri Abdülhamid'in saltanatı süresince devam etmiştir.
BİRİNCİ DÜNYA ŞAVAŞI ÖNCESİ DURUM Bugünkü Sancaktepe sınırları içerisindeki alanların sosyokültürel yapısında, bölgenin 1328 yılında Osmanlı idaresine geçişinden itibaren XIX. yüzyıl ortalarına kadar önemli bir değişim olmamıştır. Ancak Kırım buhranı neticesinde 1851-1855 yılları arasında pek çok Kırım Türkü vatanlarını terk ederek göç etmek zorunda kalmışlardır.127 Yine 1859'da Şeyh Şamil'in Kafkasya'daki hürriyet mücadelesini kaybetmesinden sonra 1855-1864 yılları arasında Rus baskısı sonucu Kafkasya'dan pek çok insan Osmanlı topraklarına göç etmişlerdir.128 Devamında 1877-78 Osmanlı-Rus savaşı olmuş ve daha savaş devam ederken yüzbinlerce insan Batum ve civarı ile Rumeli'den Osmanlı topraklarına göç etmek için yollara düşmüştür. Muhacirlerin gelişleri Abdülhamid'in saltanatı süresince devam etmiştir.129 Son ve büyük muhaceret Balkan savaşlarından sonra yaşanmıştır.130 Yine baskı sonucu Sırbistan, Bulgaristan, Karadağ, Arnavutluk, Yunanistan, Girit 127
Bölge halkı savaşların yanında doğal afetlerle de uğraşmak zorunda kalmıştır. 1894 yılında İstanbul ve çevresinde büyük bir deprem olmuş, ilk şok çok
Adnan Sofuoğlu, Milli Mücadele Döneminde Kocaeli, Ankara 2006, s. 12. Yusuf Çam, Milli Mücadelede İzmit Sancağı, İzmit 1993, s. 22. 129 Yahya S. Tezel, Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi, (5. Baskı), İstanbul 2002, s. 78 130 Çam, age, s. 22 131 Sofuoğlu, age, s. 13. 132 Suat Erginer, Asya'nın Kapısı Üsküdar, İstanbul 1966, s. 84-87; Fethi Gedikli, “1890'lardan Sonra Alemdağı ve Civarındaki Ermenilerin Bazı Faaliyetleri”, II. Üsküdar Sempozyumu I, Edt. Zekeriya Kurşun vd., Mart 2005, s. 96. 133 Bilgiler 31.12.2009 tarihinde İsmail Örs'ten alınmıştır. 128
92
ve diğer yerlerden göç eden Müslüman ahalinin önemli bir kısmı Osmanlı Devleti'nin göçmenleri iskân politikası çerçevesinde Kartal, Samandıra, Şile, Alemdağ, İzmit ve civarına yerleştirmesi bölgenin sosyokültürel yapısını önemli ölçüde etkilemiştir. Bölgede pek çok yeni yerleşim merkezi oluşturulmuştur.131 Şile'ye bağlı Üvezli Köyü ve Alemdağ civarındaki Reşadiye köyü132 buna örnek olarak gösterilebilir. Yeni yerleşim birimleri oluşturulmasının yanında mevcut olan yerlere de muhacir nüfus iskân edilmiştir. Samandıra'ya 1893'te Bulgaristan'dan gelen sekiz hane buna örnek gösterilebilir. Samandıra'da mukim 1925 doğumlu İsmail Örs'ten aldığımız bilgilere göre Bulgaristan'dan gelen aileler önce Eyüp civarına yerleştirilmişler. Geçimlerini arabacılıkla sağlıyorlarmış. Ancak geçim konusunda sıkıntılar yaşayınca aralarında İsmail Örs'in ailesinin de bulunduğu sekiz hane Samandıra'ya gelip yerleşmişlerdir.133
Sarıgazi ve Alemdağı civarındaki Ermeni eşkıyasının faaliyetleri hakkında tahkikat icrası ve rapor tanzimi hakkında belge. Kaynak: BOA.,Y.PRK.BŞK. 43/66.
93
Solda: Yunan savaş gemisi Kilkis Türk sularında. Sağda: İngiliz askerleri Türk Topraklarında.
geniş bir sahada hissedilmiş, İstanbul ve Adalar ile birlikte İzmit, Sapanca ve Yalova'ya kadar olan bölgede büyük tahribat olmuştur. Çok sayıda bina yıkılmış ve sarsıntılardan etkilenmeyen hemen hiçbir bina kalmamıştır.134
Devletin art arda savaş ve toprak kaybettiği bu yıllarda Osmanlı vatandaşı olan gayrimüslim unsurlardan özellikle Ermeniler ve Rumlar da ayaklanmalara başlayarak bölgenin asayiş ve güvenliğini tehdit eder hale gelmişlerdir.
Devletin art arda savaş ve toprak kaybettiği bu yıllarda Osmanlı vatandaşı olan gayrimüslim unsurlardan özellikle Ermeniler135 ve Rumlar da ayaklanmalara başlayarak bölgenin asayiş ve güvenliğini tehdit eder hale gelmişlerdir. Bu tarihlerde Ermeni ve Rum azınlıkların bu ihanetlerine karşılık bir güvenlik bölgesi oluşturulması düşüncesiyle Müslüman-Türk muhacirlerin çoğunluğunun bu bölgeye yerleştirilmiş olması düşünülebilir.136 Zaten çeşitli arşiv belgelerinden de azınlıkların bu faaliyetlerine karşı Osmanlı Devleti idarecileri ve güvenlik güçleri tarafından çeşitli tedbirlerin alınmaya başladığı anlaşılmaktadır. Mesela 25 Ekim 1895 tarihli bir belgede, Sarıgazi ve Alemdağı civarındaki Ermeni eşkıyasının faaliyetleri hakkında yapılacak tahkikatla ilgi geniş bir rapor tanzim edilmiştir. Buna göre Kâimmakâm Şükrü Bey'in refakatinde bir yaver ve bir taktikçi ve hayvansız olarak 10 süvari askerden oluşan bir ekip teşkil edilmiştir. Yapılan plana göre, ekip önce küçük bir vapurla Üsküdar'a geçip, Üsküdar Kumandanlığından da gerekli hayvanları aldıktan sonra Alemdağı bölgesine gidecektir. Burada yapılan gözlemlerde, Ermeni eşkıya çetelerinin Alemdağı ve civarı taraflarında dolaşmakta oldukları ancak şimdilik bir kötülük etmiyorlarsa da bazı olumsuzlukların sezildiği Şile Tabur Binbaşılığından İzmid Kumandanlığına bildirilmişti. Bunlarla ilgili gözlemler için doğruca
134
Alemdağı civarında Sultançiftliği'ne gidilecek, gerek orada ve gerek Sarıgazi Türbesi yamacında bulunan Ermeni köyünde, Göceoğlu Agop Efendi ve İbrahim Paşa çiftliklerinde tahkikat yapılacaktır. Tahkikatten elde edilecek bilgilere göre bir rapor düzenlenecek ve ertesi gün Üsküdar'a dönülerek kumandanlıktan alınan hayvanlar yerine iade ve teslim edilecektir. Tahkikat sırasında müdahil olunması gereken acil bür durum olduğunda şifre ile haber verilip, hemen destek kuvvet gelmesi sağlanacaktır.137 Bu gibi belgelerden, Osmanlı Devleti yöneticilerinin azınlıklar tarafından çıkarılan huzursuzlukların farkında olduğu ve bunları önlemeye yönelik tedbirler almaya başladığı görülmektedir.
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ve İSTANBUL’UN İŞGALİ Bu olaylar devam ederken Birinci Dünya Savaşı patlak vermiş ve Almanya, Avusturya-Macaristan ve Bulgaristan'ın oluşturduğu ittifak saflarında savaşa giren Osmanlı Devleti, özellikle Çanakkale'de elde ettiği büyük başarılara rağmen itilaf devletlerine karşı savaşı kaybetmiş ve 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesi'ni imzalamak zorunda kalmıştır. Çok ağır şartlar içeren mütarekeye göre, Boğazlar itilaf devletlerinin kontrolüne bırakılıyor, Trakya ve Anadolu'daki Türk toprakları birbirinden ayrılıyordu. 7. ve 24. maddeler ise, Anadolu'nun tamamını işgale açık hale getiriyordu. İtilaf devletleri, barış antlaşmasının imzalanmasını bile beklemeden Türk topraklarını paylaşmaya başladılar.138
Söz konusu deprem ve etkileri ile ilgili geniş bilgi için bkz, Fatma Ürekli, İstanbul'da 1894 Depremi, İletişim Yayınları, İstanbul 2000 (2. Baskı), s.114. Ermeni ayaklanmaları ile ilgili bkz, Vahdettin Engin, II. Abdülhamid ve Dış Politika, İstanbul 2005, s. 44; Kurtlar Sofrasındaki Osmanlı, İstanbul 2007, s. 205-216. 136 Gedikli, agm, s. 96. 135
94
137
BOA, Y.PRK.BŞK. 43/66.
138
Mehmet Temel, İşgal Yıllarında İstanbul'un Sosyal Durumu, Ankara 1998, s. 3.
13 Kasım 1918'de İtilaf Devletlerinin kuvvetleri yaklaşık 60 gemi ile İstanbul’a çıkarma yaptı. Bu gemilerden yaklaşık 3500 itilaf devleti askeri İstanbul'a girdi. 15 Kasım'a kadar gelen gemi sayısı 167'ye yükseldi.139 İtilaf devletleri İstanbul'u işgal edince bütün devlet binalarını ve karakolları denetim altına aldılar. İşgal resmileşmediği için itilaf devletleri yetkilileri otoritelerini tam olarak kullanamıyorlardı. Özellikle alacakları kararlar için kurulması gereken Milletlerarası Karma Mahkemeler de kurulamıyordu. Bunun için mevcut Osmanlı hükümetine baskılar yapıldı. Kabul edilmeyince de resmen işgale karar verdiler ve 16 Mart 1920 Salı günü İstanbul resmen işgal edildi.140 Ardından Meclis-i Mebusan basıldı. Milletvekillerinin bir kısmını tutuklayıp, bir kısmını sürgüne gönderdiler. Denetimleri kolaylaştırmak amacıyla şehri çeşitli bölümlere ayırdılar. Beyoğlu ve Boğaz'ın Rumeli yakası iki bölgeye ayrıldı ve İngiliz, Fransız ve İtalyanlardan oluşan bir heyet teşkil edildi. Bu bölgenin sorumluluğuna bir İngiliz subayı getirildi. İstanbul yakası da iki bölgeye ayrılıp sorumluluğu bir Fransız subayına verildi. Üsküdar, Kadıköy ve Boğaz'ın Anadolu yakasının inzibat işleri bir İtalyan subayına, Adalar ise doğrudan İtilaf Komisyonu Başkanlığına bağlandı. Her devlet kendi sorumluluk alanı içerisinde karakollar kurdu. Karakollarda subaylara yardımcı olmak ve kılavuzluk yapmak üzere Rum ve Ermeniler istihdam edildi.141 Acı günler başlamıştı. İngiliz, Fransız ve İtalyan askerlerinin İstanbul sokaklarında dolaşmasından dolayı her tarafta bir karamsarlık vardı.142 Mustafa Kemal Paşa, İstanbul'un işgal edilmesi, meclisin basılması ve devamında yaşanan olaylara çok sert tepki göstermiş ve Anadolu'da bulunan İngiliz subaylarının tutuklanmaları emrini vermiştir. İşgali protesto etmek amacıyla gönderdiği yazıda,
139
İstanbul'un itilaf devletlerince resmen ve zorla işgal edilmiş olmasını “Millet-i Osmâniyenin hâkimiyet ve hürriyet-i siyasiyesine havale edilen bu son darbe, hayat ve mevcudiyetini, ne bahasına olursa olsun, müdafaa etmeğe azmetmiş olan biz Osmanlılardan ziyade, yirminci asr-ı medeniyet ve insaniyetinin mukaddes addettiği bütün esâsâta hürriyet, milliyet, vatan hissiyatı gibi bu günün cemiyât-ı beşeriyesine esas olan bütün umdelere ve bu umdeleri vücuda getiren vicdan-ı umumi-i beşere râcidir” şeklinde nitelendirmiştir.143 Şehrin işgaline en fazla Ermeni, Rum ve Yahudi azınlıklar sevinmişti. İşgalcilerin İstanbul'a ayak basmasından itibaren çılgınca gösteriler başlamış, kiliseler devamlı çan çalmışlar, ecnebi vapurları da devamlı korna sesleriyle işgali desteklemişlerdir.144 Her tarafta Yunan ve diğer yabancı devletlerin bayrakları sallanmış ve bu azınlıklar Boğaz'daki işgalci devletlerin savaş gemileri etrafında turlar atarak eğlenceler tertip etmişleridir.145 Birinci Dünya Savaşı sırasında tehcir edilen Ermenilerin birçoğu, Mondros mütarekesinin imzalanması ile geri döndüler ve daha büyük bir hınçla siyasi emelleri peşinde koşmaya başladılar. Tabii olarak itilaf devletleri askerlerinin de bunları kışkırtması iyice azıtmalarına sebep oldu.146
SANCAKTEPE CİVARINDA EŞKIYALIK VE ÇETECİLİK Azınlık Çeteleri:
Paşaköy
Tüm yurtta olduğu gibi Samandıra, Sarıgazi ve Paşaköy çevresinde asayişsizlikler baş göstermeye başladı. Pek çok çete türedi. Çetelerin çoğunluğunu Ermeni ve Rumlar oluşturuyordu. Bunların en büyük destekçileri, Mavri Mira Cemiyeti, Rum Patrikhanesi, Venizelos taraftarı Yunan subayları, yerli Rum halkı ve İngilizlerdi.
Savaşın ve işgalin sonucunda tüm yurtta olduğu gibi Samandıra, Sarıgazi ve Paşaköy çevresinde asayişsizlikler baş göstermeye başladı. Pek çok çete türedi. Çetelerin çoğunluğunu Ermeni ve Rumlar
Temel, age, s. 3.
140
Şerafettin Can Erdem, “İtilaf Devletlerinin İstanbul'u Resmen İşgali ve Faaliyetleri”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt: XXI, Sayı:62, Temmuz 2005, s. 679; Alan Palmer, Osmanlı İmparatorluğu Son Üç Yüz Yıl Bir Çöküşün Yeni Tarihi, İstanbul 1992, s. 396; Türkiye Cumhuriyeti Tarihi I, (Komisyon), s. 188; Hüsnü Himmetoğlu, Kurtuluş Savaşı'nda İstanbul ve Yardımları II, İstanbul 1975, s. 6.
141
Temel, age, s. 4.
142
İ. Hakkı Sunata, İstanbul'da İşgal Yılları, İstanbul 2006, s. 12.
143
Can Erdem, agm, s. 684.
144
Himmetoğlu, age, s. 7.
145
Temel, age, s. 7.
146
Çam, age, s. 33.
95
Rum ve Ermeni çeteleri Üsküdar’dan İzmit’e kadar olan bölgede bir çok katliam gerçekleştirdiler.
İngiliz ve İtalyanlar da Rum çetelerini destekliyorlardı. İngiltere İstanbul ve Boğazlarda egemenliğini sürdürebilmek için askeri gücünü Boğazlarda ve İzmit'e yakın bölgelerde konuşlandırmıştır.
oluşturuyordu. Rum ve Yunan kaynaklı çetelerin en büyük destekçileri, Mavri Mira Cemiyeti, Rum Patrikhanesi ve patrikhaneye bağlı Heybeliada Ruhban Okulu din adamları, Venizelos taraftarı Yunan subayları, yerli Rum halkı ve İngilizlerdi. Özellikle Mavri Mira Cemiyeti bu işin en önünde idi. Bunun yanında Etnik-i Eterya Cemiyeti ve bunun şubesi olan Kordus Komitesi (Rum Muhacirleri Merkez Komisyonu) de bu faaliyetlere destek veriyordu. Rumlar büyük hayalleri olan “megalo idea147”yı gerçekleştirmek için planlı hareket ediyorlardı. Özellikle şiddete dayanan yöntemler kullanıyorlardı. Bunların hedeflerinden bazıları şunlardı: 1-Osmanlı Devleti içerisinde birtakım gizli örgütler kurup, isyan hareketleri başlatmak, isyan için planlar hazırlamak, diğer yabancı örgütlerle işbirliği yapmak, toplumu sarsacak sabotaj faaliyetleri yapmak. 2-Osmanlı vatandaşı olan Rumları eğiterek, hareketleri içine dahil etmek, katılmayan olursa zor kullanmak. 3-Dış kaynaklı inceleme ve araştırma heyetlerine, Rum nüfusun Türklerden daha fazla olduğunu göstermek için çalışmalar yapmak.
Hükümeti'nden İstanbul, Edirne ve Çatalca Sancağı'nda bulunan Türklerin elindeki silahların toplatılmasını istedi. Hükümet bu isteği kabul etmek zorunda kalınca Hadımköy'e kadar olan tren güzergâhını işgal etmiş olan Yunan askerleri ve yerli Rumlardan çeteler oluşturulmaya başlandı.148 İngiliz ve İtalyanlar da Rum çetelerini destekliyorlardı. İngiltere İstanbul ve Boğazlarda egemenliğini sürdürebilmek için askeri gücünü Boğazlarda ve İzmit'e yakın bölgelerde konuşlandırmıştır. Türk askerleri ile karşı karşıya gelmemek için hem Rum hem de diğer azınlık çetelerini Kuva-yı Milliye ve Türk askeri güçlerine karşı kullanıyordu. Bunu yaparken de İstanbul'dan Anadolu'ya silah ve mühimmat kaçışını engellemek istiyordu. Ayrıca, Türklere karşı daha sert müdahalelere zemin hazırlamak için hem işgalci güçlerin subayları hem de azınlık çete mensupları planlı faaliyetler yapıyorlardı. Özellikle insanların hassas oldukları dini konular seçiliyordu. Bu maksatla Ümraniye ve Tuzla'da müezzinler öldürülmüştü.149
4-Bu tür yöntemlerle Türk nüfusu göçe zorlayıp, azalmasını sağlamak ve Rum nüfusu artırmak için faaliyetlerde bulunmak.
Üsküdar'dan İzmit'e kadar olan bölge Kuvâ-yı Milliye için de önemli idi. Çünkü cephane ve silah bu gölgede bulunuyordu. İşgalci güçlerin ve azınlık çetelerinin faaliyetlerini engellemek amacıyla milli direniş örgütleri ve müfrezeler teşkil edilmeye başlanmıştı.150
Türk nüfusu azaltma işini ciddiye alıyorlardı. Bu maksatla İstanbul'daki Fransız temsilcisine başvurarak yardım istediler. Fransız temsilcisi de Osmanlı
İşgalci güçlerin subayları da bu çeteler içinde yer alıp onları kışkırtıyorlardı. Bölgede faaliyet gösteren çetelerden bazıları şunlardı:
147
Megalo İdea Yunanca "Büyük Fikir" anlamına gelmektedir. Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u alarak, Bizans İmparatorluğu'na son verdiği günden beri yürürlükte olan bir Yunan ülküsüdür. Bizans İmparatorluğu'nu bir Helen İmparatorluğu olarak kabul eden Yunan milliyetçileri, Megalo İdea adını verdikleri büyük ülküleri ile eskiden Bizansa ait olan tüm toprakları yeniden elde ederek, Konstantinopolis (İstanbul) başkent olmak üzere, büyük Helen İmparatorluğu'nu yeniden kurmayı hayal etmektedirler. 1919-1922 yıllarındaki Türk Kurtuluş Savaşı'nı Yunanların kaybetmesi bu fikre büyük darbe vurmuştur; Heybeliada Ruhban Okulu din adamlarının faaliyetleriyle ilgili geniş bilgi için bkz. Salih İnci, Heybeliada Ruhban Okulu, İstanbul, 2009. s.231-243.
96
148
Temel, age, s. 187.
149
Can Erdem, agm, s. 687 ve 690.
150
Temel, age, s. 190.
Todori Çetesi:
Milti Kaptan Çetesi:
Şile'de bakkal ve iskele gazinosunu işletiyordu. Aslında Mavri Mira cemiyeti ile birlikte çalışan bir Yunan subayı idi.151 Asıl görevi Yunan ve İngiliz kaynaklarından gönderilen silah, cephane ve bomba gibi mühimmatları dükkânına getirip maiyetindeki çetelere dağıtmaktı. Aynı zamanda Şile, Bakkalköy, Paşaköy ve civarındaki Rumların oluşturduğu çetelerin elebaşı idi. Nüfuz bölgesi çok genişti. Todori'yi Kuvâ-yı Milliye müfrezelerinden Demir Hulusi Bey Grubuyla, Sadık Baba ve Osman Kaptan ortadan kaldırmıştır.152
Paşaköy, Küçükbakkalköy ve Büyükbakkalköy civarında eşkiyalık yapmışlardır. Hedefleri daha çok Rumlar olmuştur. Hristiyan kızlarını kaçırıp tecavüz etmişler, haraç toplamışlar ve haraç vermeyen Rum ahaliyi katletmişlerdir. İşgalci itilaf devletleri yöneticileri tarafından hem desteklenmiş hem de korunmuşlardır. Yaptıkları eylemleri Kuvâ-yı Milliye müfrezesi elemanlarından Bulgar Sadık'ın üzerine atmışlar, bu iftiralara tahammül edemeyen Bulgar Sadık çeteye pusu kurarak Milti ve arkadaşlarını Dudullu'da öldürmüştür.155
Çakır Yorgi, Karabacak, Anesti Kaplan Çeteleri:
‹stelyanus Çetesi:
Bunlar, Küçükbakkalköy, Şile, Kartal, Pendik, Anadoluhisarı ve Bostancı bölgelerinde faaliyet göstermiştir. Todori'nin direktifleri doğrultusunda hareket etmişlerdir. Bostancı'da iki Türkü öldürmek, Kartal ve Pendik'te masum insanları asmak, Türk kızlarını kaçırmak ve tecavüz etmek, çocukları öldürmek, Kartal Jandarma komutanını öldürmek, yaptıkları eylemlerden bazılarıdır. Yaptıkları vahşi eylemlerle Türk halkının bulunduğu bölgelerden dağılmasını sağlayarak yerlerine Rum ahaliyi iskân etmek istemişlerdir. Yaptıkları zulümlerle Türk ahalinin yıldırılıp, başka yerlere göç etmesini sağlamak ve yerlerine Rumları yerleştirmek isteyen bu çete, Hasan Kardaşko, Alemdar'lı Tahir, İnegöl'lü Nuri ve Reşadiye'li Osman'ın oluşturduğu Kuvâ-yı Milliye müfrezesi tarafından dağıtılmışlardır.153
Şile ve Anadolu yakasında gasp ve cinayet eylemlerinde bulunmuştur. İzmit Kuvâ-yı Milliye müfrezesi elemanlarından Yahya Kaptan tarafından ortadan kaldırılmıştır.156 Paşaköylü Karaoğlan ve Panayot Çetesi: Paşaköylü bazı Rumlar tarafından teşkil edilmiştir. Müslüman köylerine saldırılar düzenlenerek, para ve malları gasbedilmiştir. Sarıyer'e yakın bölgelerde faaliyet göstermişlerdir. Eylemlerini 1921 yılı sonuna kadar devam ettirmişlerdir. Yirmiler Çetesi: Rum azınlıklardan oluşan çete Bakkalköy ve Samandıra civarında faaliyetlerde bulunmuşlardır. Şubat 1920'de Samandıra'da üç kişiyi öldürmüşlerdir.157
Milto Çetesi: Çete Paşaköy'lü Tanaş oğlu Milto tarafından yönetilmiştir. Paşaköy ve civarı bölgede faaliyet göstermiştir. Milto ve çetenin diğer elemanları silahlarıyla birlikte Paşaköy Jandarma komutanlığına teslim olmuşlardır.154 Çetenin elemanları daha sonra tecil-i ceza yasasına göre serbest bırakılmıştır.
Üsküdar'dan İzmit'e kadar olan bölge Kuvâ-yı Milliye için de önemli idi. Çünkü cephane ve silah bu gölgede bulunuyordu. İşgalci güçlerin ve azınlık çetelerinin faaliyetlerini engellemek amacıyla milli direniş örgütleri ve müfrezeler teşkil edilmeye başlanmıştı.
Bunlardan başka diğer bölgelerde faaliyet gösteren irili ufaklı pek çok çete mevcuttu. Çeteler halk arasında yirmiler, ellilikler, seksenlikler şeklinde anılıyordu.158 Bunlar da, Yeniköylü Deli Yani, Kocabaş Hristo, Barbar Yani, Deli Hristo, Mihaliç Köylü Konstantin, Deli Petro, Yuvan, Köse Dimitri, Apostol, Bahari, Çorlulu Çakır Yorgi, Pandeli, Tenasoğlu
151
Süleyman Beyoğlu, “I. Dünya Savaşı'nda ve Milli Mücadele Yıllarında Üsküdar 1915-1922”, Üsküdar Sempozyumu IV, Cilt: II, İstanbul 2007, s. 288.
152
Temel, age, s. 191.
153
Temel, age, s. 192.
154
Temel, age, s. 193.
155
Temel, age, s. 194.
156
Temel, age, s. 194.
157
Temel, age, s. 198.
158
Sofuoğlu, age, s. 26.
97
Belçika vatandaşı olan Philpson isimli şahıs Samandıra'da bir çiftlik satın almıştır. Philipson'un çiftlikte Musevileri istihdam ettiği anlaşılmaktadır. Musevilerin de ayrılıkçı faaliyetlerde bulunmasından dolayı Nisan 1915'te Philipson'un tasarrufunda bulunan, Samandıra, Sultanbeyli, Demirci ve Şalgamlı çiftliklerinde yaşayan 30 kadar Musevi ailesinin tahliyesi gündeme gelmiştir. Philpson öldükten sonra mirasçısı olmadığından sahip olduğu çiftlik ve arazilere devlet el koymuştur. Kaynak: BOA, HR.SYS. 2408/54.
98
Gaylip, Alkaoğlu Aleksandri çeteleri olarak ilave edilebilir.159 Bunlar Osmanlı Hükümetince yakalanan veya takip sonucu teslim olanlardı. Bunların dışında bölgede faaliyette bulunan pek çok çete mevcuttu.160
Samandıra’da bulunan Musveilerin tahliyesi ile ilgili yazışmalar. Kaynak: BOA, HR.SYS. 2408/54.
Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşını kaybetmesi ve İstanbul'un itilaf devletleri tarafından işgal edilmesinden sonra başta İstanbul'daki Rum ve Ermeniler olmak üzere pek çok azınlık için fırsat doğmuştur. Müslümanlar aleyhine küstahlıklar, taşkınlıklar başlamış tecavüz ve taarruz hareketleri artmıştır. İşgal gününden tahliye zamanına kadar yapılan bu menfi hareketler Türk-Müslüman ahali üzerinde unutulmayacak yaralar ve izler bırakmıştır. En çok Rum ve Ermeni azınlıklar taşkınlık yapmıştır. Museviler de Rum ve Ermeniler kadar olmasa da bu faaliyetlere katılmışlardır. Ayrıca bazı zengin Musevilerin bu bölgedeki bazı arazileri satın aldığı görülmektedir. Mesela Belçika vatandaşı olan Philpson isimli şahıs Samandıra'da bir çiftlik satın almıştır. Philipson'un çiftlikte Musevileri istihdam ettiği anlaşılmaktadır. Musevilerin de ayrılıkçı faaliyetlerde bulunmasından dolayı Nisan 1915'te Philipson'un tasarrufunda bulunan, Samandıra, Sultanbeyli, Demirci ve Şalgamlı çiftliklerinde yaşayan 30 kadar Musevi ailesinin tahliyesi gündeme gelmiştir.161 Philpson öldükten sonra mirasçısı olmadığından sahip olduğu çiftlik ve arazilere devlet el koymuştur. Musevilerin bölgeye olan ilgisi daha sonraki dönemlerde de devam etmiştir. Samandıra'da yaşayan İsmail Örs'ün verdiği bilgiye göre 1920'li yıllarda buraya 10 hane kadar Musevi gelmiş ve yerleşmek istemişler. Yumurta satarak geçiniyorlarmış. Bir yıl kadar durabilmişler fakat tutunamayıp buradan kaçarak Amerika'ya yerleşmişler. Bölgedeki çete faaliyetleri dönemin basınına da konu olmuştur. Mesela, Yeniköy ve Paşaköy Rumlarının çetecilik faaliyetleri hakkında Açıksöz Gazetesi'nde şöyle bir bilgi bulunmaktadır: “Yeniköy ve Paşaköy Rumlarından müteşekkil Yunan çeteleri zaman zaman civardaki Müslüman köylerine hücum
159
Çam, age, s. 34
160
Sofuoğlu, age, s. 26.
161
BOA, HR.SYS. 2408/54.
99
Bostancı'daki karargahına dönen dört İngiliz zabıtasına eşkıya zannıyla silah atan Samandıra Karakol Kumandanı Ali Onbaşı’nın İngilizler tarafından Bostancı'ya götürülmesinde, bu gibi yanlışlıklara meydan verilmeyeceğinin temin edilmesiyle onbaşının serbest bırakılarak yerinin değiştirildiği ve gerekli ihtarın yapıldığının Dersaadet Jandarma Alayı Kumandanlığı'ndan bildirilmesi. Kaynak: BOA. DH.EUM.AYŞ. 6/9.
100
ederek ahali-i islamiyeyi tedhiş ve ellerine geçen her cins emval ve eşyayı gasp etmektedirler. Bu havalideki Müslüman köylerinden birçoğunda ancak ikişer üçer İslam hanesi kalmıştır”. Nitekim Rum çetelerinin saldırılarından usanan köylüler köylerini terk etmek suretiyle Rumların zulümlerinden kurtulmak istemişlerdir.162 İşgal yıllarında ortaya çıkan çete faaliyetleri Osmanlı emniyet birimlerince takip edilmiş ve kayıtlara geçirilmiştir. Osmanlı arşiv belgelerinden bu hadiseleri kronolojik olarak görmek mümkündür. Bu dönemde Samandıra, Sarıgazi ve Paşaköy çevresindeki çete faaliyetlerinin bazılarını kronolojik olarak şöyle sıralayabiliriz. 12 Aralık 1917: Ömerli ve Kartal mıntıkaları hududunda Yeniköylü Rumlardan oluşan bir çetenin Kartal'ın Emirli karyesinden asker Hasan'ı yaralamışlardır. Tahkikat Kartal'a bağlı Paşaköy Karakolu tarafından yapılmış ve eşkıyadan birinin Kurtdoğmuşlu İlyas'ın çobanı Yeniköylü Dimitri olduğu, diğerlerinin tanınmadığı anlaşılmıştır.163 23 Nisan 1919: Bostancı'daki karargâhına dönen dört İngiliz zabıtasına eşkıya zannıyla silah atan Samandıra Karakol Kumandanı Ali Onbaşı İngilizler tarafından Bostancı'ya götürülmüştür. Bu gibi yanlışlıklara meydan verilmeyeceğinin temin edilmesiyle onbaşı serbest bırakılmıştır. 25 Nisan 1919: Kartal havalisinde eşkıyalık yapan Paşaköylü Tanasoğlu Meleni ve arkadaşları silahlarıyla beraber Paşaköy Karakolu'na gelerek teslim olmuştur.164 2 Mayıs 1919: Ömerli kazasının Urumca köyünden Ahmet Kahya'nın çobanlarından Paşaköylü Yorgi ve Şile Yeniköylü Dimitri, Ahmet Kahya'nın dört keçisini çalarak kaçmışlardır.165 7 Mayıs 1919: İstanbul Kartal'a bağlı Reşadiye ile Paşaköy arasında iki kadının yolu kesilip eşyaları gasp edilmiştir.166
12 Mayıs 1919: Üsküdar'a bağlı Paşaköy'de Dimitrioğlu Nikola ve arkadaşı Todori oğlu Hristo iki kişiyi bıçakla yaralamış ve yaralananlardan biri ölmüştür.167 14 Mayıs 1919: Paşaköylü Vasil ve Panayet isimli iki Rum'un İshaklı köyüne taarruz eden eşkıyalardan oldukları tespit edilmiş ve Kartal Jandarma Bölüğü'ne bildirilmiştir.168 24 Mayıs 1919: Eşkıyalıktan aranan Paşaköylü Çoyder oğlu Kosti pişman olarak silahıyla beraber jandarmaya teslim olmuştur.169 25 Mayıs 1919: Üsküdar Paşaköy'de fırıncılık yapan Kostantinoğlu Yani'yi döverek ölümüne sebep olan aynı köyden Milti ve arkadaşı teslim olmuşlardır.170 2 Haziran 1919: Paşaköylü eşikıya Kosti taşıdığı bir İngiliz tüfeği ile Paşaköy Karakolu'na teslim olmuştur.171 3 Ağustos 1919: Paşaköyü'nde ahaliyi rahatsız edip, sağdan soldan para alan eşkıyadan Mileti ve arkadaşı Esteban Tecil-i Ceza Kanunu'ndan istifade ederek af dilemişlerdir.172 9 Ağustos 1919: Paşaköylü İstilyanos'un oğlu Koçu, Mileti, Estoban ve Dimitri Alemdağı'na giderken yolda saldırıya uğramışlardır. Bunlardan Koçu kaçmış, diğerleri de ölmüşlerdir.173
İşgal yıllarında ortaya çıkan çete faaliyetleri Osmanlı emniyet birimlerince takip edilmiş ve kayıtlara geçirilmiştir.
14 Ağustos 1919: Eşkıyadan Paşaköylü Mileti, Üstüçoğlu Ostoban ve Dimitri Sultançiftliği köyü civarında öldürülmüşlerdir.174 27 Ağustos 1919: Kartal Demirciler Ağılı'ndan bir çete tarafından dağa kaldırılan Paşaköylü Hristo ile Yorgi serbest bırakılmıştır.175 29 Ağustos 1919: Kartal kazasının Demirli köyünden Kavak Süleyman oğlu Hüseyin Paşaköy'e saman götürüp dönerken taarruza uğramış ve yaralanmışlardır.176
162
Osman Akandere, “Millî Mücadele Yıllarında Marmara Bölgesinde Faaliyet Gösteren, Müfrezeler, Milis Kuvvetleri ve Çeteler (1918-1922)”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı 19, s. 517-518.
163
BOA, DH.EUM.5.Şb., 50/37.
170
BOA, DH.EUM.AYŞ. 9/74
164
BOA, DH.EUM.AYŞ. 6/18.
171
BOA, DH.EUM.AYŞ. 11/35
165
BOA, DH.EUM.AYŞ. 7/1.
172
BOA, DH.EUM.AYŞ. 17/54
166
BOA, DH.EUM.AYŞ.65/52.
173
BOA, DH.EUM.AYŞ. 18/11
167
BOA, DH.EUM.AYŞ. 65/57; BOA, DH.EUM.AYŞ. 73/56
174
BOA, DH.EUM.AYŞ. 18/67
168
BOA, DH.EUM.AYŞ. 8/121
175
BOA, DH.EUM.AYŞ. 19/98
169
BOA, DH.EUM.AYŞ. 73/71
176
BOA, DH.EUM.AYŞ. 20/18
101
1 Eylül 1919: Paşaköylü İstilyanos Çorbacı'yı dağa kaldıran eşkıyanın yakalanması için tahkikat ve takibata başlanmıştır.177 7 Eylül 1919: Paşaköy civarında gasp ve adam kaçırma vukuâtlarını işleyen beş kişilik çetenin yakalanması faaliyetine Kartal, Ömerli ve Paşabahçe Jandarma Kumandanlığı'nın katılmışlardır.178 7 Eylül 1919: Alemdar civarındaki değirmenin yakınında cesedi hayvanlar tarafından parçalanmış olarak bulunan kişinin Paşaköylü Değirmenci Dimitri olduğu anlaşılmıştır.179 17 Eylül 1919: Paşaköylü Dimitri'nin, son zamanlarda ötede beride eşkıyalık eden Laz Çetesi tarafından öldürüldüğü anlaşılmıştır.180
3 Temmuz 1920’de İstanbul'un Kartal ve Şile kazalarında Rum ahalisi köylerini terk ederek Paşaköy’de toplanmışlardır. Silahlı olan bu Rumlar civardaki Müslüman ahaliye tacizde bulunmuşlardır.
19 Eylül 1919: Paşaköy Rum ahalisinden bazılarının eşkıyalık yapmak üzere Şile'nin Yeniköy tarafına geçtikleri haber alındığından, bunların yakalanması için Şile Jandarma bölüğüne emir verildiği.181 24 Eylül 1919: Kartal'da Paşaköy'den, Kurtdoğmuş köyüne gitmekte olan Korucu Ali ile arkadaşı Malik'in üzerine Paşaköylü Rumlar oldukları tahmin edilen silahlı sekiz kişi taarruz edip paralarını gasbetmişlerdir.182 25 Eylül 1919: Arnavut çetesi Paşaköylü İstalyanos'u dağa kaçırmıştır.183 12 Ekim 1919: Paşaköy Rum eşkiyası Üsküdar'da Çavuşbaşı Çiftliği'ni ablukaya almıştır.184 22 Ekim 1919: Silahlı üç şahıs Paşaköy korucusu Panayot'a saldırmışlar ve failleri bulunamamıştır.185 20 Ocak 1920: Kartal kazasında Paşaköylü Hıristo ile Yorgi, Konyalı Hüseyin'in Çetesi tarafından kaçırılmıştır.186 20 Ocak 1920: Alemdar'da cesedi bulunan Paşaköylü Dimitri'nin, Konyalı Hüseyin Çetesi tarafından katledildiği anlaşılmıştır.187
102
24 Mayıs 1920: Paşaköylü Karaoğlan'ın Kurna ile Emirli arasındaki bahçesine gelen ve koyunlarını gasbetmek isteyen Laz Çetesi'nin mukavemet görmesi üzerine Aydos Dağı istikametine firar etmişlerdir.188 27 Haziran 1920: Üsküdar'ın Paşaköy ve Yeniköy Rumları silahlı, silahsız olarak Kuva-yı Bağiye'den korktuklarını söyleyip Kartal, Pendik, Maltepe taraflarına gelmekte olduklarından bölgedeki Müslüman ahali tehlikede olduğu düşünülerek buralara asker gönderilerek asayiş sağlanmıştır.189 2 Temmuz 1920: Şile'nin Paşaköy ve Yeniköy Rumları'nın hicretlerini müteakip bu havalideki Rum ve Ermenilerle meskûn köylerde görülen tehlikeli ahvalin giderilmesi huzur ve asayişin sağlanması için Üsküdar Mutasarrıflığı'nca gerekli tedbirler alınmıştır.190 3 Temmuz 1920: İstanbul'un Kartal ve Şile kazalarında Rum ahalisi köylerini terk ederek Paşaköy’de toplanmışlardır. Silahlı olan bu Rumlar civardaki Müslüman ahaliye tacizde bulunmuşlardır. Olaylar daha fazla büyümeden takviye jandarma kuvveti gönderilerek Rumların herhangi bir harekette bulunmalarına mani olunmuştur.191 4 Temmuz 1920: Kartal kazasına tabi Paşaköy kimliği ve miktarı meçhul kişilerce basılarak yakılmıştır. Bunun üzerine, Üsküdar Jandarma Taburu'nun yetersiz olmasından dolayı ek kuvvet gönderilmiştir.192 11 Temmuz 1920: Kartal'a bağlı Samandıra köyünde Türk jandarmaları İngiliz askerleri tarafından rehin alınmıştır. Bu yetmezmiş gibi Osmanlı bayrağı da İngiliz askerleri tarafından yırtılmıştır.193 25 Temmuz 1920: Kartal kazasının Çataldağ mevkiindeki kervansaraya gitmekte olan kömür arabalarına Yeniköy ve Paşaköy Rum çeteleri saldırmış, arabacılardan biri yaralanıp diğeri ölmüştür.194
177
BOA, DH.EUM.AYŞ. 23/48
183
BOA, DH.EUM.AYŞ. 22/85
189
BOA, DH.EUM.AYŞ. 42/38
178
BOA, DH.EUM.AYŞ. 23/96
184
BOA, DH.EUM.AYŞ. 27/41
190
BOA, DH.EUM.AYŞ. 42/54
179
BOA, DH.EUM.AYŞ. 23/99
185
BOA, DH.EUM.AYŞ. 28/67
191
BOA, DH.EUM.AYŞ. 42/56
180
BOA, DH.EUM.AYŞ. 24/60
186
BOA, DH.EUM.AYŞ. 30/81
192
BOA, DH.EUM.AYŞ. 42/64
181
BOA, DH.EUM.AYŞ. 24/72
187
BOA, DH.EUM.AYŞ. 30/84
193
BOA, DH.EUM.AYŞ. 43/47
182
BOA, DH.EUM.AYŞ. 24/100
188
BOA, DH.EUM.AYŞ. 41/15
194
BOA, DH.EUM.AYŞ. 44/35
Kartal'ın Samandıra Köyü, jandarma karakolundaki askerlerin silahlarıyla beraber İngiliz askerlerince bir süre rehin alındığı ve Osmanlı bayrağının yırtılıp hakaret edildiği, bu gibi olayların tekrarlanmaması için gereğinin yapılmasının talep edildiği hakkında evrak. Kaynak: BOA. DH.EUM.AYŞ. 43/47, Lef 1.
103
Kartal'ın Samandıra Köyü, jandarma karakolundaki askerlerin silahlarıyla beraber İngiliz askerlerince bir süre rehin alındığı ve Osmanlı bayrağının yırtılıp hakaret edildiği, bu gibi olayların tekrarlanmaması için gereğinin yapılmasının talep edildiği hakkında evrak. Kaynak: BOA. DH.EUM.AYŞ. 43/47, Lef 2.
104
18 Kasım 1920: Yeniköy ve Paşaköy Rum eşkiyaları Kartal kazasına tabi Çekmeköy'de taarruzda bulunarak, Üsküdar Pazarı'ndan dönmekte olan köy ahalisinin yolunu kesip mallarını gasp etmişlerdir.195
TÜRK MÜFREZE ve ÇETELERİ
18 Temmuz 1921: Gebze'nin Akkilise köyüne baskın yapan Paşaköylü Karaoğlan Yorgi'nin Çetesi ahali tarafından def edilmiştir.198
Rum ve Ermeni çetelerinin vahşi eylemleri karşısında Türk halkı da boş durmamış, bunların eylemlerini engellemek için karşı önlemler almaya çalışmıştır. Mustafa Kemal'in de aralarında bulunduğu birçok vatansever, milli mücadelenin başlarında Üsküdar'dan Gebze'ye kadar uzanan sahada faaliyet gösteren azınlık çetelerini ve eşkıyayı etkisiz hale getirmek ve İstanbul'dan Anadolu'ya geçmek isteyen Milli Mücadele taraftarı insanları Anadolu'ya geçirmek, İstanbul depolarından kaçırılan silah ve cephanelerin Anadolu'ya geçirilmesinde yardımcı olmak amacıyla çete teşkilatı ve müfrezeler kurulmasını kararlaştırmışlardı.203 Bu maksatla 22 seyyar müfreze oluşturulmuş ve başlarına ehil komutanlar getirilmişti. Türk müfrezelerinden bazıları şunlardı:
29 Ekim 1921: Karaoğlan Yorgi çetesine yataklık eden Paşaköylü İstavri yakalanarak adli makamlara teslim edilmiştir.199
Yenibahçeli Şükrü Bey: Sorumluluk alanı, Maltepe Atış Okulu merkez olmak üzere Kocaeli Genel Kumandanlığı.
19 Kasım 1920: Bir Yunan müfrezesi Kartal kazasının Paşaköyü'ne gitmiş ve halk onları coşkuyla karşılayıp sevgi gösterisinde bulunmuştur. Bunlardan cesaret alan Yeniköy Rum çetesi merkez ve köylere taarruz etmeye devam etmiştir.196 8 Aralık 1920: Kartal civarında Rahmi Bey'in evine saldıran eşkıyadan ölen şahsın, Kartal kazası Paşaköyü'nden Vitali olduğunun anlaşılmıştır.197
4 Şubat 1921: Kartal kazasının Paşaköyü'nden Rum çetesine mensub olduğu anlaşılan Ekmekçi Petro oğlu Dimitri Osmanlı askerlerine ateş edip, iki askeri şehit etmiş ve tutuklanmışlardır.200
Kocaeli Genel Kumandanı Yenibahçeli Şükrü Bey
Veysel Orhan: Kadıköy ve civarından sorumlu idi. Dayı Mesut: Gebze ve civarından sorumlu idi. Yusuf Ziya: Şile ve civarından sorumlu idi.
21 Ocak 1922: Şile üzerinden Ağva-Samandıra yoluyla gerçekleşen Dersaadet ve Kandıra arasındaki telgraf haberleşme hattı, İngiliz Yüzbaşı Mösyö Fagel tarafından tahrib edilmiştir.201
İhsan Bey: Kartal ve civarından sorumlu idi.
Gebze Sorumlusu Dayı Mesut
Murat Bey: Beykoz ve civarından sorumlu idi. İpsiz Recep: Kefken ve civarından sorumlu idi.
23 Temmuz 1922: Taşköprü nahiyesi Kurşunlu karyesinden iki şahıs Gebze'den dönüşlerinde Paşaköylü iki silahlı kişinin saldırısına uğramışlardır. Eşkıyalar bu şahısların para ve eşyalarını da gasp etmişlerdir. Aynı kişiler burada bulunan bahriye emeklilerinden Şükrü Efendi'ye de işkence yapmışlardır.202
Yahya Kaptan: İzmit ve civarından sorumlu idi. Bunlara, Bayram Kaptan, Derviş Kaptan, Bulgar Sadık, Çamur İzzet, Alemdar müfrezesi, Tahir çetesi gibi çeteler de ilave edilebilir.204 Türk çete ve müfrezeleri de azınlık çetelerinin yoğun olarak faaliyet gösterdiği Üsküdar, Pendik, Kartal, Samandıra, Paşaköy, Çatalca civarında görev yapmışlardır. Bunların içerisinde kuruluş amacının dışına çıkıp aykırı faaliyetlerde bulunanlar da olmuştur.
195
BOA, DH.EUM.AYŞ. 48/10
200
BOA, DH.EUM.AYŞ. 59/10
196
BOA, DH.EUM.AYŞ. 48/14
201
BOA, DH.İ.UM, 16-5/1-18
197
BOA, DH.EUM.AYŞ. 48/58
202
BOA, DH.EUM.AYŞ. 62/55
198
BOA, DH.EUM.AYŞ. 55/6
203
Âlim Kahraman, Edebiyatın Belleğinde Yaşayan Beykoz, İstanbul 2005, s.294-296.
199
BOA, DH.EUM.AYŞ. 76/71
204
Bkz, Çam, age, s. 37-39; Temel, age, s. 204-205.
Bulgar Sadık
105
Kefken ve civarından sorumlu İpsiz Recep ve çetesi.
Laz Osman ve Çetesi.
Türk çete ve müfrezeleri de azınlık çetelerinin yoğun olarak faaliyet gösterdiği Üsküdar, Pendik, Kartal, Samandıra, Paşaköy, Çatalca civarında görev yapmışlardır. Bunların içerisinde kuruluş amacının dışına çıkıp aykırı faaliyetlerde bulunanlar da olmuştur.
106
Samandıra ve Paşaköy civarında faaliyet gösteren Türk müfrezelerinden bazıları ise şunlardı: Laz Osman Çetesi: Üsküdar, Kısıklı ve Alemdağ civarında faaliyette bulunmuşlardır. Bu çete, Anadolu'daki Kuvâ-yı Milliye'ye silah ve cephane göndermiştir.* Arnavut Küçük Aslan Çetesi: Kartal, Samandıra ve Darıca bölgesinde Rumlara yönelik cinayet ve adam kaçırma eylemlerinde bulunmuştur. Çete Darıca'lı iki Rum'u öldürmüş, Kartal'ın Paşaköy'ünden Stelianos Çorbacı isimli şahsı kaçırmışlardır. Fakat bu çetenin yaptıkları Kuvâ-yı Milliye'ye katkılarıyla bilinen Yahya Kaptan'ın üzerine atılarak, Kuvâ-yı Milliye lekelenmek istenmiştir. Yahya Kaptan Müfrezesi: İzmit bölgesindeki Rum çeteleriyle, Kuvâ-yı Milliyeyi küçük düşürmek ve lekelemek maksadıyla teşkil edilen bazı Türk çetelerinin etkisiz hale getirilmesi amacıyla kurulmuştur. Yahya Kaptan, Atatürk'ten aldığı
*
emirler doğrultusunda azınlık çete ve eşkıyalarını yok etmeye, onların amaçlarını ulaşmasını engellemeye çalışmıştır. Yahya Kaptan ve müfrezesinin yaptığı çalışmalardan bazıları şunlardır: • İstanbul Bahriye cephaneliğinden kaçırdığı mühimmatları Diliskelesi'ne getirmiştir. • İstanbul Boğazı ile İzmit arasındaki sahada çalışan ve amacı Kuva-yı Milliye'yi küçük düşürmek olan Sait Molla çetesi ve işgalci güçlerin desteklediği Türk çetelerini ortadan kaldırmıştır. • Önceleri eşkıyalık, baskın ve soygun işleri yapan Büyük Aslan çetesini kendisine bağlayarak etkisiz hale getirmiş ve bölgenin güvenliğini sağlamıştır. • İstanbul Bekirağa Bölüğü Askeri Cezaevi'ni baskın düzenleyerek, Yarbay Sadi, Halil Paşa ve Küçük Talat Bey'i kurtarmıştır. Yahya Kaptan'ın yaptığı bu faaliyetler ve başarıları başta yakın arkadaşları olmak üzere pek çok kişi
Laz Osman’ın faaliyetleriyle ilgili geniş bilgi için bkz. Süleyman Beyoğlu, Giresunlu Osman Ağa, İstanbul 2009.
tarafından kıskanılmıştır. Yakın arkadaşlarından Maltepe Atış Okulu'nda görevli Binbaşı Ahmet Necati ve Yüzbaşı Nail gibi kişiler onun aleyhinde kampanya başlatmışlardır. Kuva-yı Milliye hesabına hareket eden bu kişiler iftira atarak yıpratmaya çalışmışlar ve ortadan kaldırmak için planlar bile yapmışlardır. Yahya Kaptan'ın faaliyetlerinden sadece yakın arkadaşları rahatsız değildi. İngilizler de tedirgin olmaya başlamıştı. Bu amaçla Osmanlı Hükümeti'nden Yahya Kaptan'ın yakalanması istendi. İngilizlerin isteğini yerine getirmek zorunda kalan hükümet, onu kıskanan arkadaşlarının da ihbarıyla saklandığı Gebze'nin Tavşancıl köyünde 9 Ocak 1920'de yakalatmış ve öldürtmüştür.205 Yahya Kaptan’ın yakalandığı ev.
Yaptığı çalışmalar ile Atatürk'ün de takdirini kazanmıştır. Atatürk, Yahya Kaptan olayı ve onun çalışmaları ile ilgili Nutuk'ta geniş yer ayırmıştır. Atatürk'ün Nutuk'ta Yahya Kaptan ile ilgili söyledikleri özetle şöyledir: “……… Efendiler, millî teşkilâtın bir düzene sokulması önemliydi. Bunun için özel tedbirler alındı. Seçimler dolayısıyla ortaya çıkan bazı görüş ayrılıklarının giderilmesi için çareler arandı. Maraş'taki bazı Çerkez vatandaşlar sözde Maraş'ın bütün Çerkezleri adına Cebel-i Bereket guvernörünün Maraş'a gönderilmesini, Antep'teki Fransız askerî komutanından telgrafla istemişlerdi. Buna izin veren Maraş mutasarrıfına teessüflerimiz duyuruldu. Adı geçen guvernör geldiği takdirde, Maraş eşraf ve ileri gelenlerinin karşılamamaları bildirildi. İstanbul Hükûmeti'nin de dikkati çekildi. Bolu bölgesinde güvensizlik gittikçe artıyordu. İzmit'te Asım Bey'den sonra, Birinci Tümen komutanı olan Rüştü Bey' e bu konuda direktif verildi. Efendiler, 20 Kasım 1919 tarihinde, İstanbul'daki teşkilâtımızdan, Kara Vasıf ve Albay Şevket Bey imzalarıyla gelen bir şifrede: "Gebze kaymakamının Millî Mücadele'ye karşı olduğu, bu kaymakamın, birçok korkunç olaylara cür'et eden Yahya Kaptan'ın
205
Temel, age, s. 211-212.
Yahya Kaptan’ın şehit edildiği çeşme.
Yahya Kaptan
kötülüklerini örtbas etmeye ve daha başka şeylere başlayarak Kuva-yı Milliye'ye leke sürmeye çalıştığı" bildiriliyor ve kaymakamın yerinin değiştirilmesi söz konusu ediliyordu. Biz de bu görüşe samimiyetle katılarak cevabımızda, konunun Cemal Bey vasıtasıyla çözüme götürülmesini bildirdik. Efendiler, bu Yahya Kaptan konusu, inkılâp tarihimizin önemli safhalarından birinde yer aldığı ve pek anlamlı olduğu için biraz genişçe bilgi vermeyi uygun görüyorum. Şimdiye kadar verilen bilgilerden anlaşılmış olacağına hiç şüphe yoktur ki, bir araya gelerek anlaşmış bulunan ortak iç ve dış düşmanların uygulamaya
107
Muhittin Birgen
Halide Edip Adıvar
çalıştıkları plânın önemli bir noktası da, memleket içinde güvensizlik olduğunu ve Hristiyan azınlıklara saldırılarda bulunulduğunu, elle tutulur, gözle görülür delil ve olaylarla dünya kamuoyuna ispat etmek, bu olayların Kuva-yı Milliye tarafından yapıldığına inandırmaktı. Bu gizli ve iğrenç maksadın gerçekleşmesi için de, bildiğiniz gibi, birtakım çeteler kurarak, bunları özellikle Hristiyan halk üzerine saldırtmak ve bu çetelerin işleyecekleri cinayetleri, millî teşkilâta yüklemek yolunu tutuyorlardı. Bu teşebbüsler az çok memleketin her tarafında filiz vermeye başlamakla birlikte, en önemli gelişme ve faaliyet, İstanbul'a yakınlığı dolayısıyla Biga, Balıkesir ve özellikle İzmit, Adapazarı ve Bolu bölgelerinde görülür ve dikkat çekici bir durum gösteriyordu. Biz, bu haince fakat -itiraf olunmalıdır ki- çok ustaca teşebbüse karşı olağanüstü tedbir almak ve teşebbüse geçmek zorunda kaldık. Çünkü İstanbul Hükûmeti, düşmanın bütün bu oyunlarını gerçekten Kuva-yı Milliye'nin üzerine yüklüyor ve yok edilmeleri için sert tedbirler alacak yerde, durmadan Hey'et-i Temsiliye'yi suçlayarak ve baskı yaparak, bu faciaları yaratan düşman çetelerinin faaliyetine son vermeyi bizden istiyordu. Ne yazık ki, hükûmet, bu düşünce ve kanısını, İstanbul'daki teşkilâtımızın başında bulunanlara da iyiden iyiye aşılamayı ve telkini başarabilmişti. Efendiler, bizim özellikle İstanbul'a yakın olan İzmit bölgesinde uygulamayı düşündüğümüz tedbir, orada silâhlı millî müfrezeler kurmak ve o bölgede, kendilerine güvenilir komutan ve subaylarımızın, bu millî müfrezelere yapacakları yardım ve desteklerle, hain çetelerin peşine düşerek kötülüklerine ve varlıklarına son vermekti. İşte bu maksatla oluşturabildiğimiz millî müfrezelerin en önemlisi ve kuvvetlisi, Yahya Kaptan diye tanınmış olan fedakâr bir vatanseverin müfrezesi idi.”206 Yahya Kaptan, Kuvâ-yı Milliye teşkilatının İstanbulİzmit arası bölgedeki teşkilat liderleri arasında yaşanan çekişmeler ile İstanbul Hükümeti'nin basiretsiz tutumu sonucu en faydalı olacağı
108
dönemde ortadan kaldırılmıştır. Onun ölümüyle bölgedeki Türk müfrezelerinin gücü kırılmış ve birçok vatansever bundan etkilenmiştir. Buna karşılık azınlık çeteleri ve işgalciler bölgede daha rahat hareket etme imkânı bulmuşlardır. Yahya Kaptan'ın ölümünden sonra onu çekemeyen bazı arkadaşları ve İstanbul'daki bazı hükümet yetkilileri, onun kimseyi dinlemediği ve fevri hareket ettiğini, açıktan zulüm ve eşkıyalık yaptığını, bunları da Kuva-yı Milliye adına yaptığını, verilen emirleri dinlemediğini ve buna benzer gerekçelerle öldürüldüğünü söylemişlerdir.207 Ancak Mustafa Kemal onlara inanmamış ve durumun daha farklı olduğunu Nutuk'ta uzun uzadıya izah etmiş, Yahya Kaptan ve hareketine sahip çıkmıştır. Bunların haricinde Trakya ve diğer bölgelerde de işgalcilerin saldırılarına karşı savunma ve taarruz amacıyla pek çok Türk müfrezesi teşkil edilmiştir.
KADIN KUVA-YI MİLLİYECİLER İşgalleri protesto konusunda çalışmalar yapanlar sadece erkekler değildi. Kadınlar da teşkilatlarda faaliyet gösteriyorlardı. Bu konuda çeşitli cemiyetler kuruluyor ve faaliyetler yapılıyordu. Mesela 8 Ocak 1920'de Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti Konya'da önemli bir toplantı organize etti. Bu toplantılarda çeşitli kararlar alınıp ilgili yerlere sesler duyurulmaya çalışıldı. Kadın Kuva-yı milliyecilerin çalışmaları bunlarla da sınırlı değildi. İstanbul'daki Kuva-yı Milliye teşkilatlarıyla Mustafa Kemal Paşa arasında yapılan yazışmalarda kuryelik görevini genellikle kadınlar yapıyordu. Çünkü kadınlar erkeklere göre daha az dikkat çekiyordu. Bu kadınların çoğu Enver Paşa'nın eşi Naciye Sultan'ın kurduğu “İslam Kadınları İşçi Derneği”ne mensuptu. Kurye kadınlar Ankara'dan İstanbul'a gelirken Kartal-Samandıra-Şeyhli-DudulluGeyve-Adapazarı yolunu takip ediyorlardı.208
206
Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, İTO yayınları, İstanbul 2009, s. 228-242.
207
Temel, age, s. 213.
208
Osman Özsoy, Saltanattan Cumhuriyete Kurtuluş Savaşı 1918-1923, İstanbul 2007, s. 221.
İŞGAL SIRASINDA BÖLGE HALKININ DURUMU
Enver Paşa ve Naciye Sultan
Samandıra ve Sarıgazi kadın-erkek bütün kuvâ-yı milliyeciler için bir nefes alma yeri olmuştur. İtilaf devletleri baskısıyla İstanbul Hükümeti tarafından aranan bazı önemli isimler burada saklanıp korunmuşlardır. Birçok ünlü isim burada misafir olmuştur. Mesela II. Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinin önde gelen fikir adamlarından ve aydınlarından biri olan Muhittin Birgen bunlardan biridir. İşgal döneminde epeyce süre Samandıra'da kalmıştır. Daha sonra yazdığı hatıralarında burada kaldığı günlerden detaylı olarak bahsetmiştir.209 Meşrutiyet ve cumhuriyet dönemlerinin önemli isimlerinden Halide Edip'te bu dönemde Samandıra'ya uğrayıp bir müddet kalmıştır. Daha sonra yazdığı hatıra ve romanlarında burada geçirdiği günlerle ilgili bilgiler vermiştir.210
209
Muhittin Birgen, İttihat ve Terakki'de On Sene, Haz. Zeki Arıkan, İstanbul 2006, s. 599-628.
210
Muharrem Kaya, http://www.muharremkayamsgsu.tr.gg/Halide-Edib-veYakup-Kadri.htm
211
BOA, DH.EUM.6.Şb. 11/18.
İstanbul'un işgaliyle birlikte bölge halkı çok zor günler geçirmeye başlamıştır. Savaş süresince zor ve sınırlı imkânlar içinde görev yapmış Türk ordusunun, zor şartlardan dolayı maneviyatı bozulmuştu. İyi teçhiz edilmiş ve gıda bakımından sıkıntısı olmayan düşmanla savaşmak zorunda kalan asker, izinlerin kaldırılması, haberleşme imkânlarının da kesilmesi nedeniyle yıllarca memleketlerinden haber alamamış, bazı rivayetlerden cephe gerisinde durumun çok kötü olduğunu öğrenmişti. Bunun sonucunda orduda firar hadiseleri başlamış, savaş sonucunda bu miktar endişe verici boyutlara ulaşmıştı. Birçok asker kaçağı, cezalandırılmak korkusuyla hem de teçhizatlarıyla dağlara kaçmış, çeteler halinde de örgütlenerek köy ve kasabalara baskınlar düzenlemeye ve yağma hareketlerine başlamıştı. Bunların, zaman zaman Türk askerleriyle de çatıştıkları oluyordu. 19 Kasım 1916'da Sarıgazi ile Samandıra arasında Sultançiftliği jandarmaları ile asker kaçakları müsademeye girmiş, bunlardan biri ölü ele geçirilirken diğeri sağ olarak yakalanmıştır.211 Ordunun terhis edilmesinden sonra ordu mensuplarının birçoğu İstanbul'a dönmüştür. Zaten mevcut olan kıtlık bu askerlerin de gelmesiyle daha da artmıştır. Memurlar maaşlarını alamaz olmuşlar ve yardıma muhtaç duruma düşmüşlerdir. İşgalci güçleri askerlerinin maddi olarak varlıklı oluşu, pahalılığı daha da artırmış ve hayatı devam ettirmek zorlaşmıştır. Halk işgalcilerin tutum ve davranışları ile bu gibi sosyal sıkıntılardan dolayı çok zorlanmıştır. Subayların birçoğu şahsi eşyalarını satarak, bir kısmı şoförlük, komisyonculuk, arabacılık yaparak geçinmeye çalışmıştır. Rusya'dan kaçarak İstanbul'a sığınan binlerce Beyaz Rus'un lokanta, pastane, bar gibi küçük hizmet sektörünü ele geçirmeleri ile pek çok İstanbullu işsiz kalmıştır.
İşgal yıllarında Rusya'dan kaçarak İstanbul'a sığınan binlerce Beyaz Rus'un lokanta, pastane, bar gibi küçük hizmet sektörünü ele geçirmeleri ile pek çok İstanbullu işsiz kalmıştır.
Savaşın başlamasından sonra İstanbul'da yolsuzluk olaylarında da artış gözlenmiştir. Karaborsacılık,
109
Paşaköy’de bulunan ve mübadeleyle Yunanistan’a giden Rumlardan birinin evi.
İşgalle birlikte itilaf devletlerinin baskı ve keyfi uygulamaları artarak devam etmiştir. Bununla birlikte otorite boşluğundan da istifade ederek Rum ve Ermeni azınlıkların yaptıkları çete ve eşkıyalık hareketleri halkı canından bezdirmiştir.
110
istifçilik, devlete ait fonlardan zimmete geçirmeler başlamış ve savaş fırsatçısı zenginler ortaya çıkmıştır. Savaşın çok ağır mali yükü olmuştur. Ülke ekonomisinin sınırları üzerinde paralar harcanmış, zengin eyaletler kaybedilmiş ve ülke ekonomisi darmadağın olmuştur. Savaş sonunda giysi ve yiyecek stokları bitmiş, mahsul üretimi durma noktasına gelmiştir. Enflasyon korkunç boyutlara ulaşmıştır. 1914-1920 yılları arasında İstanbul'da temel ihtiyaç maddelerinin fiyatları % 1350 artmıştır.212 İstanbul'da ortaya çıkan diğer bir sıkıntı da kömür yokluğu idi. İstanbul'da elektrik, su, tramvay ve vapur hizmetleri için kömür olması gerekiyordu. Mondros Mütarekesi'nden önce kömür konusunda Almanya'nın büyük desteği vardı. Ancak mütarekeden sonra Almanya'dan gelen kömürler de kesilmiş, stoklarda tükenmişti. Alman subayları ayrılmadan önce Zonguldak'taki kömür madeni makinelerini de bozmuşlardı. Dolayısıyla üretim yapılamıyor ve İstanbul'a kömür gönderilemiyordu. Vapur ve tramvay seferleri yapılamaz duruma gelmişti. Günlerce su ve elektrik kesintileri
212
Temel, age, s. 27-28.
213
Temel, age, s. 29.
214
Semavi Eyice, Tarih Boyunca İstanbul, İstanbul 2006, s. 72.
215
Sofuoğlu, age, s. 34.
216
Çam, age, s. 36-37.
yapılıyordu. Elektrik kesintisinden dolayı sokaklar aydınlatılamıyordu. Bunun sonucunda da serseriler türemeye başlamış ve olaylar artmaya başlamıştı. Adeta sıkıntılar bir birini doğuruyordu. Sokaklarda çöpler kaldırılamıyor ve belediye hizmetleri yerine getirilemiyordu.213 İşgalle birlikte itilaf devletlerinin baskı ve keyfi uygulamaları artarak devam etmiştir. Bununla birlikte otorite boşluğundan da istifade ederek Rum ve Ermeni azınlıkların yaptıkları çete ve eşkıyalık hareketleri halkı canından bezdirmiştir. Bunlar yetmiyormuş gibi savaş yıllarındaki belirsizlik ve otorite eksikliğinden faydalanarak bir kısım esnaf ve tüccar da vurgunculuk yapmaya başlamıştır. Bölgede özellikle zahire, ekmek ve un temininde sıkıntılar çekilmiştir. Birçok bölgede yangınlar214 çıkmış binlerce insan evsiz barksız kalmıştır. Bunun yanında bulaşıcı hastalıklarda da artış olmuştur. Özellikle veba, verem, frengi ve tifo gibi hastalıklar halkın sağlığını tehdit eder duruma gelmiştir. Kuvâ-yı Milliye teşkilatlarının kurulması, Türk müfrezelerinin çabaları ve halkın büyük desteği ile Milli Mücadelenin başarıyla kazanılmıştır.215 Bölgede faaliyet
Paşaköy’de bulunan eski evler.
gösteren azınlık çeteleri tek tek etkisiz hale getirilmiştir.216 Milli mücadelenin kazanılmasından sonra, işgal kuvvetleri 25 Ağustos 1922'den sonra işgal ettikleri yerleri boşaltmaya başlamışlardır. El koydukları devlete ve özel şahıslara ait mülkleri geri vermişlerdir. 6 Ekim 1922 tarihinde Türk askeri şehre girmiştir.217 İstanbul, savaş ve onu takip eden işgalin getirdiği tüm zorlu şartlara karşı var gücüyle direnmeye çalışmıştır. İnsanlar bütün zorluklara katlanmak zorunda kalmışlardır. Bugünkü Sancaktepe bölgesi, özellikle Birinci Dünya Savaşında İstanbul'un işgali ihtimaline karşı bir sığınma ve dayanak noktası olarak devletin bütün kıymetli varlıklarının Anadolu'ya geçiş mekânı üzerindedir. Aynı zamanda İstanbul'un Anadolu'daki parçası olması bakımından işgalden kurtuluş faaliyetlerinin de ortaya çıktığı bir yerdir. Bölge bu haliyle Milli Mücadele'nin başarılmasında büyük paya sahiptir. Milli Mücadelede oynadığı bu rolle adeta İstanbul'da Anadolu'da bağımsızlık fikirlerinin temsilcisi olduğu kadar, İstanbul'un işgal ve işgalcilerden kurtuluşunun ümidi olmuştur.218 Milli mücadeleden sonra yapılan Lozan Barış Konferansı'nda 30 Ocak 1923'te imzalanan 19 maddelik Mübadele Sözleşmesi'ne göre, Yunanistan'daki Müslüman azınlık ile Türkiye'deki Rum azınlığın mübadele edilmesi kararlaştırılmıştı. Ancak, İstanbul'da oturan Rumlar ile Batı Trakya'da oturan Müslümanlar değişim dışı tutulacaktı. Sözleşme gereği kurulan Karma Komisyon, Ekim 1923'te çalışmalarına başlamış ve bunu takip eden bir yıl içerisinde önemli bir engelle karşılaşmadan bir kısım Türk ve Rum'un mübadelesi gerçekleştirilmişti. Ancak, sözleşmenin 2. maddesinde geçen “etablis” kelimesinin taraflarca farklı şekillerde yorumlanması nüfus mübadelesinin kesin çözümünü 1930 yılına kadar geciktirmiştir. Bu süre zarfında 384.000 kişi Türkiye'ye; 1920'den itibaren başlayan göç dalgalarıyla birlikte 1.250.000 kişi de Yunanistan'a göç etmiştir.219
217
Temel, age, s. 278.
218
Beyoğlu, agm, s. 303.
Yapılan bu nüfus mübadelesinden Sancaktepe bölgesi de etkilenmiştir. Samandıra'da bulunan üç hane Rum Yunanistan'a göç etmiştir. Yine bu tarihten önce bir Rum köyü olan Paşaköy'den yaklaşık 50 kadar hane Selanik'e gitmiş ve Selanik'ten de yaklaşık 60 hane kadar nüfus önce Tuzla'ya daha sonra da Paşaköy'e yerleştirilmiştir. Evlerin yetersizliğinden dolayı biden fazla aile aynı evi paylaşmak zorunda kalmıştır. Günümüzde köyde hala Rumlardan kalan izler mevcuttur. Mesela çete faaliyetleri sırasında kullanılan bir mağara caminin yanında bulunmaktadır. Yine 1994'e kadar var olan bir kilise bu tarihte yıkılarak yerine park yapılmıştır. Paşaköy'den Yunanistan'a giden Rumlardan ya da onların çocuklarından zaman zaman buraya ziyarete geldikleri belirtilmektedir.220
219
Bilgiler Samandıra'da ikamet eden 1925 doğumlu İsmail Örs ile yapılan mülakattan alınmıştır.
220
Bu bilgiler köy muhtarı Hayrettin Usanmaz ile 31 Aralık 2009'da yapılan mülakattan alınmıştır.
Önceleri bir Rum köyü olan Paşaköy'den yaklaşık 50 kadar hane Selanik'e gitmiş ve Selanik'ten de yaklaşık 60 hane kadar nüfus önce Tuzla'ya daha sonra da Paşaköy'e yerleştirilmiştir.
111
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDA SANCAKTEPE ve BÖLGESİ ŞEHİTLERİ: Birinci Dünya Savaşında diğer tüm yerlerde olduğu gibi Sancaktepe bölgesi de şehit vermiştir. Daha önceki ve daha sonraki savaşlarda şehit olan bütün
insanımızı rahmet ve şükranla anıyoruz. Birinci Dünya Savaşında çeşitli cephelerde şehit olan bölge insanımızın isimleri şöyledir.221
Filistin Kafkas Irak Kafkas Çanakkale
Birinci Dünya Savaşında diğer tüm yerlerde olduğu gibi Sancaktepe bölgesi de şehit vermiştir.
Kara Mehmet Oğlu
Ahmet
Çanakkale --Çanakkale
Osman Davut Ahmet Mustafa
Hüseyin Sabri İbrahim İbrahim İslam İsmail
Ahmet Mustafa Tahir Küçük Halil Ali
İsmail İsmail İsmail İsmail Mus. Kadri
Çanakkale -Çanakkale Çanakkale Çanakkale
Küçük Haliloğullar Çakıroğulları
Ünlü Oğulları
Kadri Yalçın Mehmet Cemal Mehmet Mehmet Mehmet Mehmet Mehmet Osman Süleyman Mehmet Mehmet Mehmet Ali Mehmet Hasan Nazmi Ahmet Nuri Mehmet Nüzhet Mustafa Halil Mustafa Şaban Nuri Sait Osman Necip Osman Osman Recep Ali Sabri Feyzullah Selim Veli Süleyman Hüseyin Şemsi Hüseyin Tevfik Hasan Süleyman Tevfik Veli Mustafa Hakkı
--
Kürt Oğulları
-Çanakkale Çanakkale Irak Irak Çanakkale Çanakkale -Kore Muhaciri Çanakkale Makedonya Çanakkale Irak Yüzbaşı Çanakkale Laz Hasan Oğlu Irak Kafkas Çanakkale Çanakkale
İmamoğlu sülalesinden İsmail Örs ailesinden
Nişancı-Onbaşı 1313 Kartal
Samandıra Paşaköy 1918
Piyade-Onbaşı Piyade-Er Piyade-Er Piyade-Er
1305 1302 1305 1307
Kartal Kartal Kartal Kartal
-
-
1915 1916 1915 1915
Üsteğmen Er Er Depo-Çavuş
1294 Kartal
-
-
1915
1302 1290 -
Kartal Kartal Kartal Kartal
-
-
1918 1918 1915 1915
Er Er Piyade-Er Piyade-Çavuş Piyade-Er
1304 1310 1299 1300
Kartal Kartal Kartal Kartal Kartal
-
-
-1915 1915 1915 1915
Çavuş
-
Kartal
-
-
1915
Er Piyade-Er Er Er Er Piyade-Er
1306 1294 1305 1298 1310 1303
Kartal Kartal Kartal Kartal Kartal Kartal
-
-
1915 1915 1915 -1915 1915
Er
-
Kartal
-
-
1915
Nizamiye-Er
1305 Kartal
-
-
1915
Er Piyade-Er Er Er Piyade-Er Er Piyade-Er Yd. Sb. Piyade-Er Çavuş Çavuş Piyade-Er Er
1309 1303 1304 1295 1297 1304 1297 1299 1304 1307 1290
Kartal Kartal Kartal Kartal Kartal Kartal Kartal Kartal Kartal Kartal Kartal Kartal
-
-
1916 1916 1915 1915 -1915 1917 1915 1915 1915 1917 1916 1915
Arif
Samandıra
Hakkı
Samandıra
221
Şehitlerimiz III, MSB yayınları Ankara 1998, s. 226-227.
222
Bilgiler Samandıra'da ikamet eden 1925 doğumlu İsmail Örs ile yapılan mülakattan alınmıştır.
222
Ask. Şubesi
Şehadet Yeri
Şehadet Tar.
Köy
Bucak
İlçe
Doğum Tarihi
Sınıf-Rütbe
Adı
Kara İsmail Berber Mustafa Fahri Galip Hasan Hüseyin Laz Ahmet Hasan Hüseyin Ahmet
Irak
Çanakkale Kafkas Çanakkale Çanakkale -Çanakkale
112
Baba Adı
Lakap
Cephe
Tablo 26: Birinci Dünya Savaşı’nda Sancaktepe ve Bölgesi Şehitleri.
Hilal-i Ahmer Cem. Süveyş Dilman İz Tepeler Dilman Şeyh Sait Muh. Çam Burunu İzmit Hst. Midilli Krovüzörü Kumkale Keçideresi
Silivri
-Tiryanda Fil Çiftl. Kumkale Muh. Anafartalar Muh. Dumlupınar Denizaltı Tiryanda Fil Çiftl.
Kartal Kartal İzmit Kartal --
Meydan Harbi Seddülbahir Beşiktepe -Seddülbahir Hayreddin Barb. Zırh. Merkeztepe
Kartal Kartal Kartal Kartal Kartal --
Şimal Grubu I. Seyyar Hst. Felahiye Muh. Bağdat Ask.Hast. 15.F rka Bl. Beyt-i İsa Muh. Harb-i Umumi Kirte Harbi Makedonya Tiryanda Fil Çiftl. Felahiye Muh. Gülhane As.Hast. İstilat ist. 2260 rakımlı tepe Kanlıtepe Arıburnu
Kartal
Kartal Kartal İzmit Özel Birlik Kartal Kartal Kartal İzmit --
Kartal
Bakırköy
Kartal Kartal -Kartal Gebze Kartal -Kartal Kartal Kartal Kartal Kartal Bakırköy
Birinci Dünya Savaşında çeşitli cephelrde savaşlara katıldıktan sonra gazi olarak memleketlerine dönenler de olmuştur. Bunlardan birisi 1890 doğumlu Hasan oğlu İbrahim Örs'tür. Önce Arabistan cephesinde savaşmış, oradaki mağlubiyetten sonra Çanakkale cephesine geçmiş ve burada da mücadele ederek, savaş bittikten sonra gazi olarak memleketi Samandıra'ya dönmüştür. 1977 yılında da vefat etmiştir. Diğer bir gazi 1893 muhacirlerinden İsmail Şen Çanakkale cephesinde bir bacağını kaybetmiş ve 1970'li yıllarda vefat etmiştir. Çüncü olarak yine Çanakkale cephesinden gazi olarak dönen İsmail (Soyadı hatırlanamadı) isimli biri daha vardır. O da 1970'li yıllarda vefat etmiştir.223
CUMHURİYET SONRASI GELİŞMELER Birinci Dünya Savaşı sırası ve sonrasında yaşanan sıkıntılı dönemlerden sonra milletin topyekün savunması ile milli mücadele gerçekleşmiş, fırsattan istifade eşkıyalık yapanlar ve çete faaliyetlerinde bulunanlar cezalandırılmıştır. İşgalci güçler ülkemizi terk etmek zorunda kalmışlardır. Mustafa Kemal'in önderliğinde Cumhuriyet ilan edilmiştir. Bundan sonra halk savaş dönemlerinden önceki haline dönebilmek için yaralarını sarmaya başlamıştır. 1923 mübadelesi ile Samandıra, Sarıgazi ve Paşaköy civarı nüfusunda değişiklikler olmuştur. Samandıra'da yaşayan bazı Rumlar ile Paşaköy'deki Rumlar Yunanistan'a göç ederken, Yunanistan'dan da pek çok Müslüman buralara gelmiştir. Paşaköy'e gelen Müslüman ahali sayısı 60 hane civarındadır. Cumhuriyetin kurulmasından sonra millet buna sahip çıkmış ve el birliği ile ülke kalkındırılmaya başlanmıştır. Mülki ve idari konularda bazı değişiklikler yapılmıştır. Bu dönemde İstanbul'un altı kazası mevcuttu.224 Bunlara 1928 yılında bunlara Kartal, Beykoz ve Silivri de eklenerek dokuza çıkarılmıştır. Başta yollar olmak üzere imar
223
Buradaki bilgiler İsmail Örs’ten alınmıştır.
224
Bu kazalar şunlardı: Üsküdar, Adalar, Beyoğlu, Bakırköy, Şile ve Çatalca.
225
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Yıllığı 1928-1929, s. 300-303.
faaliyetlerine hız verilmiştir. 1929'dan sonra Samandıra-Sarıgazi arası ile Samandıra-Alemdağ arasındaki iltisak hatlarının yapımına başlanmıştır.225 Daha sonraki dönemlerde İstanbul Vilayetine bağlı köyler için kapsamlı bir kalkınma programı hazırlanmıştır. Bu program yapılırken köyler nüfuslarına göre dört kategoriye ayrılmışlardır. Nüfusu 1.000'den yukarı olanlar A-kategorisi, 500'den yukarı olanlar B-kategorisi, 150-500 arası olanlar C-kategorisi ve nüfusu 150'den aşağı olanlar D-kategorisinde değerlendirilmişlerdir. Bu kategorilere göre köylerin ihtiyaçları ve öncelikleri belirlenerek yapılacak işler planlanmıştır. Sancaktepe bölgesindeki köylerden Paşaköy ve Samandıra (C) kategorisinde değerlendirilirken, Sarıgazi (D) kategorisinde ele alınmıştır. 1938 yılında Paşaköy ve Samandıra'nın bağlı olduğu kaza Kartal'dır. Paşaköy'ün nüfusu 309 ve 1938 yılı köy gelirleri toplamı 1.068 lira olarak gözükmektedir. Samandıra'nın nüfusu ise 351 olup 1938 yılı köy gelirleri toplamı 1.576 liradır. Sarıgazi köyünün bağlı olduğu kaza da Kartal'dır. Sarıgazi'nin nüfusu 132 olarak görünürken 1938 yılı köy gelirleri toplamı da 569 lira olarak belirtilmiştir. Samandıra ve Paşaköy'de yapılması düşünülenler kültür, ziraat ve ekonomi, sağlık ve sosyal yardım, bayındırlık ve âmmenin emniyet ve selameti işleri olarak gruplandırılmıştı. Kültür işleri: köylere okul binasının yapılması ve köylünün bilgisini artırmak amacıyla kitaplar getirilmesi.
1938 yılında Paşaköy ve Samandıra'nın bağlı olduğu kaza Kartal'dır. Paşaköy'ün nüfusu 309 ve 1938 yılı köy gelirleri toplamı 1.068 lira olarak gözükmektedir. Samandıra'nın nüfusu ise 351 olup 1938 yılı köy gelirleri toplamı 1.576 liradır.
Ziraat ve Ekonomi İşleri: Köyleri ağaçlandırmak, köy korusunu muhafaza etmek, hayvanlarda salgın hastalık görülürse hükümete haber vermek, ekili alanları korumak, her yıl köy namına bir ya da daha fazla tarla ektirerek mahsülünü imece usulü ile biçip elde ettikten ve gelecek sene için tohum ayırdıktan sonra kalanını satarak parasını köy sandığına yatırmak. Sağlık ve Sosyal Yardım İşleri: Köy dâhilindeki su birikintilerini kurutmak, köye kapalı yoldan içilecek su getirmek, çeşme yapmak, hayvanlar için uygun
113
koşturtmamak, hayvanlara taşıyamayacağından fazla yük yükletmemek vs. Bu amaçlar doğrultusunda gerekli plan ve haritalar da gönderilerek düşünülen işler yapmaya çalışılmıştır.226
ahırlar yapmak, köy sokaklarını temiz tutmak, köy halkından askerde bulunanların ve bakacağı olmayan öksüzlerin tarla, bağ ve bahçelerini imece yolu ile ektirmek ve harmanlarını kaldırmak, her türlü doğal felakete karşı imece usulü ile bu felaketlerin üstesinden gelmeye çalışmak, köy mezarlarını düzenlemek ve köyde güreş, cirit ve nişan talimleri gibi köy oyunları yaptırmak.
1941 yılında Samandıra Kartal kazasına bağlı bir bucak merkezidir. Sarıgazi, Paşaköy Samandıra'ya tabi köy olarak gözükmektedir. Bu tarihte Kartal'ın biri merkez olmak üzere iki bucağı vardır. Köylerden dokuzu merkez bucağa tabi iken, yedi köy Samandıra'ya bağlıdır. Ballıca, Büyükbakkal, Emirli, Kurna, Kurtdoğmuş, Paşaköy ve Sarıgazi Samandıra'ya bağlı olan köylerdir.
Bayındırlık İşleri: Köyden hükümet merkezine veya komşu köylere giden yolların kendi sınırları içindeki kısımlarını yapmak, onarmak ve yollar üzerinde gerekli olan yerlere köprüler yapmak, bir yerin kazılarak başkalarının hayvan ve davarlarının düşüp ölmesine ve sakatlanmasına meydan vermemek.
1941 yılında Samandıra Kartal kazasına bağlı bir bucak merkezidir. Sarıgazi, Paşaköy Samandıra'ya tabi köy olarak gözükmektedir. Bu tarihte Kartal'ın biri merkez olmak üzere iki bucağı vardır. Köylerden dokuzu merkez bucağa tabi iken, yedi köy Samandıra'ya bağlıdır. Ballıca, Büyükbakkal, Emirli, Kurna, Kurtdoğmuş, Paşaköy ve Sarıgazi Samandıra'ya bağlı olan köylerdir. Bu tarihte Paşaköy'de 102 hane bulunmaktadır ve nüfusu 309 olarak gözükmektedir. Sarıgazi'de 44 hane ve 132 nüfus bulunmakta iken Samandıra'da bulunan hane sayısı 98 ve nüfusu 351’dir.227 Diğer köylerin hane ve nüfus sayıları tabloda gösterilmiştir.
Âmmenin Emniyeti ve Selameti İşleri: Köy ortasında, halkı kalabalık olduğu zamanlarda at
Tablo 27: 1941 Yılı Kartal Kazası Samandıra Bucağı ve Köylerinin Hane ve Nüfus Sayıları No 1 2 3 4 5 6 7 8 Toplam
Köy Adı Ballıca Büyükbakkal Emirli Kurna Kurtdoğmuş Paşaköy Sarıgazi Samandıra
Hane Sayısı 35 100 40 36 140 102 44 98 595
Nüfusu 135 265 218 111 382 309 132 351 1.903
Grafik 4: 1941 Yılı Samandıra Bucağı ve Köylerinin Hane Sayısı 140 140
102
98
120
100
100
44
80
40
35
60
36
40 20 0
al
ca
llı Ba
Bü
yük
114
kk ba
irli
Em
rna
uş
Ku
Ku
rtd
m oğ
öy
ak Paş
azi
ıg Sar
a
dır
n ma
Sa
226
Samandıra, Paşaköy ve Sarıgazi köylerinin kalkınma programları ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz, İstanbul Vilayetine Bağlı Köylerin Kalkınma Programı, Belediye Matbaası, İstanbul 1930.
227
İstanbul Vilayeti Kaza, Nahiye ve Köyleri, İstanbul Vilayeti Köy Bürosu Neşriyatı, İstanbul 1941, s. 10.
Grafik 5: 1941 Yılı Samandıra Bucağı ve Köylerinin Nüfusu 450
382
400 350
351 309
300
265 218
250 200
135
150
132
111
100 50 0
al
ca
llı Ba
kk ba
yük
irli
Em
rna
uş
Ku
Bü
rtd
m oğ
Ku
1946 yılına gelindiğinde Samandıra İstanbul ili, Kartal ilçesine bağlı bir bucak olarak gözükmektedir. Sarıgazi ise bu tarihte Samandıra bucağına bağlı bir köy durumundadır.228 1950 yılı sayımlarına göre Samandıra Kartal'a bağlı bucak merkezidir. Paşaköy ve Sarıgazi de Samandıra bucağına bağlı köylerdir. Bu tarihte Sarıgazi'nin nüfusu 127, Paşaköy'ün nüfusu 431 ve Samandıra'nın nüfusu da 386 olarak gözükmektedir.229 1960 yılında ise Samandıra yine Kartal ilçesine bağlı bir bucak merkezi olarak gözükürken, Paşaköy ve Sarıgazi de Samandıra bucağına bağlı köy olarak
öy
ak Paş
zi
a
dır
ga
ı Sar
n ma
Sa
görünmektedir. Bu tarihte Kartal'ın Merkez Bucağı ve Samandıra Bucağı olmak üzere iki bucağı vardır. Merkez bucağa bağlı 14 köy, Samandıra'ya bağlı 9 köy gözükmektedir. Samandıra'ya bağlı diğer köyler de, Ballıca, Büyükbakkal, Emirli, Kurna, Kurtdoğmuş ve Sultanbeyli'dir. 1960 sayımlarına göre Samandıra bucak merkezinin nüfusu 4.715 (Erkek: 2.345, kadın: 2.370) olarak gözükürken, Sarıgazi'nin nüfusu 688 (Erkek:387, kadın: 301), Paşaköy'ün nüfusu 469 (Erkek:241, kadın: 228) olarak belirtilmiştir. Samandıra bucağının diğer tabi köylerle birlikte toplam nüfusu ise 7.732'dir.
Tablo 28: 1960 Yılı Kartal Kazası Samandıra Bucağı ve Köylerinin Hane ve Nüfus Sayıları No 1 2 3 4 5 6 7 8 Toplam G. Toplam
Köy Adı Samandıra Bucak Merkezi Ballıca Büyükbakkal Emirli Kurna Kurtdoğmuş Paşaköy Sarıgazi Kartal İlçesi (bucak ve köyler dâhil)
Toplam Nüfus 4.715 122 298 230 315 462 469 688 6.759 68.462
Erkek 2.345 66 159 121 159 244 241 387 3.722 39.847
228
Bkz, Türkiye'de Meskûn Yerler Kılavuzu, Ankara 1946, s. 947.
229
22 Ekim 1950 Umumi Nüfus Sayımı, Türkiye Cumhuriyeti Başvekâlet İstatistik Umum Müdürlüğü Yayınları, Ankara 1950, s. 208.
Kadın 2.370 56 139 109 156 218 228 301 3.577 28.615
1960 yılında ise Samandıra yine Kartal ilçesine bağlı bir bucak merkezi iken, Paşaköy ve Sarıgazi de Samandıra bucağına bağlı köy olarak görünmektedir. Bu tarihte, Samandıra'ya bağlı 9 köy vardır. Samandıra'ya bağlı diğer köyler de, Ballıca, Büyükbakkal, Emirli, Kurna, Kurtdoğmuş ve Sultanbeyli'dir.
115
Grafik 6: 1960 Yılı Samandıra Bucağı ve köylerinin nüfusu. 5.000
4.715
4.000 3.000 2.000
122
1.000
298
230
315
462
469
688
0
ıra nd ezi a k SamMer k uca
B
116
al
ca
llı Ba
Bü
yük
kk ba
irli
Em
rna
uş
Ku
Ku
rtd
m oğ
öy
ak Paş
azi
ıg Sar
1965 ve 1966 yıllarında Kara Kuvvetleri eski kamutanlarından Org. Refik Yılmaz, 1. Ordu Komutanlığı görevi sırasında Samandıra ile özel olarak ilgilenmiştir. 1. Ordu ile Samandıra'yı kardeş köy ilan etmiştir. Refik Yılmaz'ın teşvik ve gayretleriyle Samandıra köylülerinin de katılımıyla önemli çalışmalar yapılmıştır. Kaynak: R. Uğur Uçar, Samandıra Tarihi, İstanbul, 2008.
1966 ve 1981 yıllarında Samandıra ve Sarıgazi köylerinin idari yapısında değişiklikler olmuştur. Samandıra yine Kartal ilçesine bağlı bir bucak merkezi iken, Sarıgazi Üsküdar Merkez bucağına bağlı bir köy olarak görülmektedir.230 Sarıgazi 1966'da Üsküdar ilçesine bağlanmıştır.231 1965 ve 1966 yıllarında Kara Kuvvetleri eski kamutanlarından Org. Refik Yılmaz, 1. Ordu Komutanlığı görevi sırasında Samandıra ile özel olarak ilgilenmiştir. 1. Ordu ile Samandıra'yı kardeş köy ilan etmiştir. Refik Yılmaz'ın teşvik ve gayretleriyle Samandıra köylülerinin de katılımıyla önemli çalışmalar yapılmıştır. Bugün meydanda bulunan çeşme, Jandarma binası, jandarma karşısındaki Atatürk anıtı ve meydanı hep o zamanki çalışmaların eseridir. İne bu sırada, Samandıra'nın ilk imar planı yapılmış, Samandıra Bucağı Güzelleştirme Cemiyeti kurulmuş, köy yolları stabilize hale getirilmiş, Abdurrahman Gazi türbesine giden yol yapılmış, ağaçlandırma çalışmaları yapılmış, Bizans sarayı kalıntıları temzilenmiş, spor sahaları yapılmış,
tavukçuluk ve arıcılık kursları açılmış, köy evleri tamir edilmiş ve badanaları yapılmıştır.232 1992'ye kadar Kartal ilçesine bağlı bir bucak olan Samandıra, bu tarihten sonra belde yapılarak, belediye statüsüne kavuşmuştur. Aynı şekilde Sarıgazi de Ümraniye ilçesine bağlanarak belde haline getirilmiştir. 1997’de Paşaköy Samandıra’ya bağlı bir köy durumundadır. Bu tarihte, Samandıra'nın nüfusu 46 bin125 iken, Paşaköy'ün nüfusu da 4 bin 974 olarak tespit edilmiştir. Sarıgazi ise Ümraniye ilçesine bağlı bir belde olarak görülmekte olup, nüfusu 36.240'tır. Nüfus sayıları ile ilgili bilgilere baktığımızda 1960'lı yıllara kadar bölgede sosyokültürel anlamda çok önemli bir değişiklik yoktur. Bu tarihlerden sonra bölgenin yerleşim durumu ve nüfus yapısında önemli değişikliklerin olduğu gözlenmektedir. 1950'lerden itibaren Türkiye'de çok önemli toplumsal değişimler
230
Bkz, Köylerimiz (1 Mart 1968'e Kadar), Ankara 1968, s. 457 ve 463; Köylerimiz 1981, İçişleri Bakanlığı Yayınları, Ankara 1982, s. 465 ve 471.
231
BCA, Sayı: 4450, Fon Kodu: 30..11.1.0, Yer No: 319.26.10/ Tarih: 30/6/1966.
232
R. Uğur Uçar, age, s. 38; Bu dönem yapılan çalışmalarla ilgili ayrıntılı bilgi için ayrıca bkz., Şefik Denizalp, Samandıra 1nci Ordu Kardeş Köyü, K.K.K. Askeri Basımevi, Ankara 1966.
1997’de Paşaköy Samandıra’ya bağlı bir köy durumundadır. Bu tarihte, Samandıra'nın nüfusu 46 bin125 iken, Paşaköy'ün nüfusu da 4 bin 974 olarak tespit edilmiştir. Sarıgazi ise Ümraniye ilçesine bağlı bir belde olarak görülmekte olup, nüfusu 36.240'tır.
117
meydana gelmiştir. Siyasi açıdan tek parti dönemi sona ererek çok partili döneme geçilmiştir. Ekonomide tarımsal üretimden sanayi üretimine doğru yöneliş hızlanmıştır. Buna paralel olarak kırsal kesimden kentlere doğru hızlı bir göç başlamıştır.233 Göç hareketleri incelendiğinde en çok İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlere doğru olmuştur. 1980'li yıllara kadar İstanbul en fazla göç alan il iken, bu tarihlerden sonra Kocaeli birinci sırayı almaya başlamıştır. İzmit ve civarındaki sanayileşmenin bunda payı büyüktür.234
Bugünkü Sancaktepe ilçesinin bulunduğu saha en çok göç alan iki şehrin (İstanbulKocaeli) ortasında bulunmaktadır. Dolayısıyla göç hareketlerinden en fazla etkilenen yerlerden birisi bu bölgedir. Sanayi faaliyetlerinin gelişmesine paralel olarak, günümüzde bu bölgeye göç hala hızlı şekilde devam etmektedir
118
Bugünkü Sancaktepe ilçesinin bulunduğu saha da en çok göç alan iki şehrin ortasında bulunmaktadır. Dolayısıyla göç hareketlerinden en fazla etkilenen yerlerden birisi bu bölgedir. Sanayi faaliyetlerinin gelişmesine paralel olarak, günümüzde bu bölgeye göç hala hızlı şekilde devam etmektedir.235 Ayrıca bölgeye yapılan askeri tesisler de her türlü medeni ihtiyacın bölgeye getirilmesinde lokomotif vazifesi görmüştür.236 Yerleşim birimlerindeki nüfus artışları bunu doğrulamaktadır. Yukarıdaki istatistiki bilgilerden de anlaşıldığı üzere 1960'lı yıllara kadar Osmanlı Devleti dönemi de dahil olmak üzere bölgedeki yerleşim birimlerinde çok fazla bir nüfus artışı olmamıştır. Son birkaç sene içerisinde artan nüfus
sayısı bile birkaç yüzyıl nüfusundan daha fazladır. Günümüzde sosyal ve iktisadi gelişmeler neticesinde Sarıgazi ve Samandıra'da tarım ve hayvancılık yapılmamaktadır. Ancak Paşaköy henüz bu gelişmelerden etkilenmemiştir. Tarım, hayvancılık, bağ ve bahçe işleri yapılmakta olup geleneksel köy hayatının izleri hala devam etmektedir. Bölgedeki bu sosyal ve iktisadi değişime paralel olarak 2008 yılında idari alanda değişiklik yapılarak, Ümraniye İlçesine bağlı Sarıgazi ve Yenidoğan beldeleriyle, Kartal ilçesine bağlı Samandıra beldesi birleştirilerek Sancaktepe adı altında yeni bir ilçe oluşturulmuştur. İlçenin yüzölçümü 61.90 km’dir ve sınırları dâhilinde toplam 18 mahalle ve 1 köy bulunmaktadır. 29 Mart 2009 yerel seçimlerine Sancaktepe ilk defa ilçe olarak seçimlere katılmıştır. Kayıtlı seçmen sayısı 145.363'tür. 473 sandıkta toplam 124.184 oy kullanılmış ve 118.303 oy geçerli kabul edilmiştir. Geçerli oyların % 39.981'ini, yani 47.299'unu Adalet ve Kalkınma Partisi adayı İsmail Erdem alarak Sancaktepe ilçesinin ilk belediye başkanı olmuştur. Sancaktepe ilçesine bağlı mahalle, köy isimleri ve muhtarlar ile telefon numaraları yanda gösterilmiştir.237
233
Sosyal Yapı I, Türkiye'de Nüfus Yapısındaki Gelişmeler ve Uluslararası Karşılaştırmalar, Devlet Planlama Teşkilatı Yayınları, Ankara 1986, s.69.
234
Sosyal Yapı I, s. 85.
235
Erol Tümertekin, İstanbul İnsan ve Mekân, İstanbul 1997, s. 69.
236
Hasırcı, age, s. 9.
237
Kaynak: http://www.sancaktepe.gov.tr/icerik.aspx?kategoriID=18&sayfaID=33&sayfa=Muhtarlıklar
Tablo 29: Sancaktepe İlçesi’ne bağlı mahalle ve köy isimleri ile muhtarları. No 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19
Köy-Mahalle Abdurrahman Gazi Akpınar Atatürk Emek Eyüp sultan Fatih Hilal İnönü Kemal Türkler Meclis Merve Merkez Mevlana Osmangazi Safa Veysel Karani Yenidoğan (O. Gazi) Yunus emre Paşaköy
Muhtarı Raif Demir Mehmet Diner Cennet Taçyıldız Ali Erler Reşat Fil Sadık Belkıs Şaban Özel Hasan Nacar Kazım Özmen Hasan Ağtepe Haşim Keskin Göker Göktaş Merdan Karakaya İhsan Çolaker Mehmet Yıldırım Ali Atlı Coşkun Düdükçü Rasim Ay Hayrettin Usanmaz
Telefonu (0-216)- 311 20 25 (0-216)- 311 30 13 (0-216)- 622 25 30 (0-216)- 620 85 95 (0-216)- 311 22 92 (0-216)- 311 63 64 (0-216)- 430 88 32 (0-216)- 621 34 37 (0-216)- 621 91 88 (0-216)- 620 84 82 (0-216)- 311 52 51 (0-216)- 622 43 56 (0-216)- 484 31 67 (0-216)- 311 91 96 (0-216)- 312 47 11 (0-216)- 419 33 60 (0-216)- 312 15 45 (0-216)- 448 44 78 (0-216)- 304 60 83
119
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
SANCAKTEPE’DEKİ TARİHİ ESERLER Samandıra Yazlık Sarayı (Damatris Sarayı) Sarıgazi Köyü Mescidi ve Camii Arab Hekim Camii Paşaköy Camii Paşaköy Rum Kilisesi Spira Manastırı Abdurrahman Gazi Türbesi Sarı Kadı (Sarıgazi) Mehmed Efendi Türbesi Sarı Kadızâde Şeyh Mustafa Efendi Türbesi Samandıra Kervansarayı Firûz-Felek Kadınefendi Kuyusu Sarıgazi Köyü Kuyusu Şevknihal Usta Çeşmesi Nakşidil Valide Sultan Çeşmesi veya Atik Valide Sultan Çeşmesi Üçüncü Kadın Çeşmesi Yılmaz Çeşmesi Paşaköy Rum Mağarası Kartal Motifli Sütun Başlığı Sarıgazi ve Samandıra Köyleri İbtidâî Mektepleri Mescit, Cami, Çeşme, Türbe, Mektep Gibi Hizmetlerin Finansmanı Nasıl Sağlanırdı?
Samandıra Yazlık Sarayı’nı gösteren bir harita. Kaynak: Engin Akyürek vd., age.
Damatris Sarayı, Aydos Kalesi'nin güvencesi altında, İstanbul'un Anadolu yakasındaki bilinen en büyük yazlık sarayı durumundaydı. Sarayda hamam, kiler, sarnıç, mutfak ve ahır gibi mekânların yanı sıra dini birimler de yer alıyordu. Ancak bunlar, günümüze ulaşmamış ya da toprak üstüne çıkmamıştır.
122
Samandıra Yazlık Sarayı (Damatris Sarayı)
araştırması yapmıştır.
Bu saray, Üsküdar'ın 25 kilometre doğusundaki Samandıra'da bulunmaktadır.238 Samandıra merkez mahallesinde, belediye binasının karşısındaki geniş arsada yer almaktadır. Aydos Kalesi'nin güvencesi altında, İstanbul'un Anadolu yakasındaki bilinen en büyük yazlık sarayı durumundaydı.
Saray, I. Tiberius Konstantinos (578-582) ve Mavrikos (582-602) dönemlerinde inşa edilmiş, VI. Konstantin döneminde (780-797) burada bir koruluk oluşturularak, imparator ve prenslerin avlanmaları için kuş dolu geniş bir park ile çevrilmiştir.239 Yapının 13. yüzyıl sonlarına kadar kullanıldığı tahmin edilmektedir.
Harabe çok bakımsız bir halde, ağaç ve çalıların arasında kalmış, yapının bazı üzeri kapalı yerleri kulübe olarak kullanılmakta iken, 1995 yılındaki bir inşaat hafriyatında kompleksin doğu yönünde devam eden kalıntılarının ortaya çıkmasından sonra İstanbul Arkeoloji Müzeleri duruma müdahale etmiş ve bölge 2001 yılında sit alanı olarak ilan edilerek burada geniş çaplı bir temizleme çalışması yapılmıştır. İtalyan arkeolog M. Di Lieto da burada bir yüzey
Geniş bir taht salonu etrafında gruplaşan mekân parçaları, hamam, kiler, sarnıç, mutfak ve ahır gibi mekânlardan oluşan yapının, mutlaka dini birimlerinin de olması gerekirken, bu kısımlar günümüze ulaşmamış ya da toprak üstüne çıkmamıştır. Burada bilimsel bir kazı yapılmadığından ve mevcut kalıntıların da bir rölövesinin çıkartılmamış olmasından dolayı tam bir mimari değerlendirme yapılamamaktadır.240
238
Haskan, c.III, s. 1343.
239
İ. Hakkı Konyalı, Üsküdar Tarihi, c.2, s. 201.
240
Engin Akyürek, Ayça Tiryaki, Özgü Çömezoğlu, Melda Ermiş, “Samandıra Yazlık Sarayı”, Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri 8- Bizans/Marmara, Yayına hazırlayan: Deniz Uygun, Ege Yayınları, İstanbul 2007, (envanter no: 5436).
Samandıra Yazlık Sarayı’nın günümüzdeki kalıntıları.
Saray, kesme taşla inşa edilmiş, tonoz ve kemerlerde sadece tuğla ve tuğla aralarında kalın Horasan harcı kullanılmıştır. Saraydaki sarnıca ise dışarıdaki suyu içeri alan fakat dışarıya su geçirmeyen özel bir sıva uygulanmıştır. Saraya ait, köşelerinde kartal rölyefleri bulunan mermer bir sütun başlığı bulunarak, İstanbul Arkeoloji Müzeleri'ne kaldırılmıştır.241 Yerleştiği alan, boyutları ve diğer özellikleri dikkate alındığında, Bizans'tan günümüze ulaşan en önemli yapılardan birisi olarak değerlendirilebilir. Fakat gerek çarpık yapılaşma gerekse ilgisizlik yüzünden yapının bir bölümü ya etraftaki binaların altında kalmış ya da yıkılarak yok edilmiştir. Bütün bu olumsuz durumlara rağmen hala geç kalınmış değildir. Saray kalıntılarının etrafı çevrilerek içerisi temizlenmeli ve korumaya alınmalıdır. Bu hem tarihi yapıların
241
R. Uğur Uçar, age, s. 17.
korunması hem de turizm açısından gereklidir. Eğer sarayın restorasyonu ve geri kalan kısmlarının çıkarılması ile ilgili daha detaylı bir çalışma yapılabilirse bölgeye önemli bir turistik eser kazandırılacaktır. Kompleks, doğu batı yönünde üç birim olarak gelişmektedir; doğu, kuzey ve batı birimleri tümüyle farklı plan şemaları göstermektedir.
Yerleştiği alan, boyutları ve diğer özellikleri dikkate alındığında, Bizans'tan günümüze ulaşan en önemli yapılardan birisi olarak değerlendirilebilir. Fakat gerek çarpık yapılaşma gerekse ilgisizlik yüzünden yapının bir bölümü ya etraftaki binaların altında kalmış ya da yıkılarak yok edilmiştir.
Doğu yönündeki birim: merkez de T plan ve çevresinde küçük kare plan birimlerden oluşmaktadır. Ayakta kalmayı başarmış güney batı mekanının verdiği bilgiye göre bu küçük birimler kubbe örtülü olmalıdırlar. Enis Karakaya Krokisinden anlaşıldığı üzere yapı açıklıkları merkezdeki T plan ana birimden ziyade dışarıya da açılmaktadır. Kuzey yönünde haç planlı sarnıç ana iskeletini korur biçimde günümüze ulaşmıştır. Haç planın doğubatı yönünde ilerleyen kolları kuzey-güney koluna
123
Yapı malzemesi taş ve tuğla olan kompleks kalıntısında örtüde özellikle tuğla kullanımı görülmektedir. Taşıyıcı birimler, kemerler, masif duvarlar; kesme taş, kesme taş ve tuğlanın sıralı kullanıldığı almaşık teknik uygulaması gözlenmiştir.
nazaran daha dar bir plana sahiptir. Kuzey-güney kolu köşeli dikdörtgen plan gösterirken doğu-batı kolu birer apsisle muhtemel yarım kubbe-tonoz ile sonlanmaktadır. Batı yönünde yer alan birim tümüyle farklı bir plan göstermektedir. Kuzey güney yönünde gelişen birim; bir birine paralel dar iki bloktan oluşmaktadır. Kendi içinde kemerler ve dar geçişlerle bağlanmaktadır. Tonoz ve küçük kubbe örtü elemanı olarak kullanılması muhtemel unsurlardır. Yapı malzemesi taş ve tuğla olan kompleks kalıntısında örtüde özellikle tuğla kullanımı görülmektedir. Taşıyıcı birimler, kemerler, masif duvarlar; kesme taş, kesme taş ve tuğlanın sıralı kullanıldığı almaşık teknik uygulaması gözlenmiştir. Beyaz horasan harcı ana inşa malzemesi olarak kendini göstermiştir.
124
242 Ayhan Yalçın, İstanbul 243 Haskan, c. I, s. 308. 244 Konyalı, age, s. 256. 245
Evliyaları ve Ziyaret Yerleri, İstanbul 1996, s. 321-322.
Ayvansarâyi, age, s. 667.
Sarıgazi Köyü Mescidi ve Camii Mescidin hangi tarihte yapıldığı tam olarak bilinmemektedir. Ancak, bazı kaynaklarda İstanbul'un fethinde de bulunmuş ve köye adını veren Sarı Kadı'nın takriben 1554 yıllarında burada bir tekke yaptırdığı rivayet edilmektedir. Sarı Kadı “mutlu asker” diye tabir edilenlerden olup, İstanbul'un fethinde bulunmuştur.242 Bu tekke zamanla harap olmuş ve Sultan III. Murad'ın annesi, Sultan II. Selim'in hanımı Nurbanu Valide Sultan tarafından 1580'li yıllarda mescit olarak yeniden inşa edilmiştir.243 İ. Hakkı Konyalı eserinde, mescidin Mimar Sinan'ın Hassa mimarbaşılığı zamanında yapılmış olduğunu belirtiyor.244 Daha sonra Sultan III. Mustafa'nın hocası Bosnavî Osman Efendi'nin minber koyması ile mescit camiye dönüştürülmüştür.245 Osman Efendi müderris iken
Sar覺gazi Cami berat覺.
125
Sarıgazi Cami içi.
Bu kitabe daha önce Hafız İsmail Hakkı Paşa adına yaptırılan mescidin kitabesidir. Mescit yıkıldıktan sonra Sarıgazi Camii duvarına eklenmiştir. Kitabenin Çevirisi: Kafkasya’da şehit Hafız İsmail Hakkı Paşa Camii, 1331.
126
Üsküdar'daki Atik Valide Sultan Vakfı’na bağlı Sarıgazi Köyü mescidinin minber konularak camiye çevrilmesi ve hitabetinin Hüseyin Halifeye tevcihi hakkında belge. Kaynak: BOA, HAT 1449/64.
127
cami olmağa salahiyeti olduğundan vaz-ı minber ve ikamet-i salavat Cuma ve îdîne (idiye?) ezan-ı hümayunları arzusu buyrulup hitabeti dahi erbabı istihkaktan mescid-i mezbur imamı Hüseyin Halife'ye sadaka buyrulmak ricasına mütevelliyesi inhasıyla vaki hâlî nazar-ı vakf darüssaade't-üş,şerife ağası kulları arz etmeğle bâlâsı izn-i hümayunum olmuşdur deyü hatt-ı hümayun inayet-makrunlarıyla tezyîn buyrulmak babında emr ü ferman şevketlü, kerametlü, inâyetlü, mehâbetlü, kudretlü padişahımındır. Yine Sarıgazi köyü camii ile ilgili çeşitli konularda bilgilere arşiv belgelerinde ulaşmak mümkündür. Örneğin, 29 Cemaziyelahir 1215 tarihli belge Sarı Kadı köyü camii hatipliğinin tevcihi ile ilgilidir. Caminin hatibi olan el-hâcc Ahmed isimli kimsenin kendi rızasıyla görevini Hafız İsmail halifeye bıraktığını belirtmektedir.248
Sarıgazi türbedarı Hüseyin halifenin çocuksuz olarak vefat etmesi nedeniyle türbedarlığın derviş Hacı Abdullah Efendi’ye verilmesi hakkında belge.
1847 tarihli başka bir belgede Sarıgazi Camii imamlığı ile mektebi hocalığına ve türbedarına vazife zammı ve taâmiye tahsisi talep edilmiştir.249 1851'de ise, Sarıgazi türbedarı Hüseyin halifenin çocuksuz olarak vefat etmesi nedeniyle türbedarlık görevi Derviş Hacı Abdullah Efendi isimli bir zata verilmiştir.250
Kaynak: BOA, A.MKT.NZD 47/1.
1768 yılında vefat etmiş ve Ayazma Camii mihrabı önüne defnedilmiştir.246 Bu bilginin doğruluğu arşivden çıkan bir belge ile de teyit edilmiştir. Belgede kesin tarih olmamakla birlikte, Sultan III. Mustafa dönemine (1757-1774) aittir. Belgenin transkribi şöyledir:247 İzn-i hümâyûnum olmuşdur Arz-ı bende-i mikdâr oldurki şevketlü, kerâmetlü, inâyetlü, mehâbetlü, kudretlü Padişahım. Üsküdar'da vâki' merhûme ve mağfur-lehâ Atik Valide Sultan Evkâfı mülhakâtından Medine-i mezbure kazasına tâbi' Sarı Gâzi karyesi mescidinin
128
246 Tahsin Öz, İstanbul Camileri 247 BOA, HAT, 1449/64. 248 BOA, C.EV, 371/18809. 249 BOA, İ.DH, 140/7184. 250 BOA, A.MKT.NZD, 47/1. 251 Haskan, c.I, s. 307. 252 Hasırcı, age, s. 28. 253 Haskan, c.I, s. 307. 254
II, Ankara 1987, s. 57; Haskan, c. I, s. 308
Bkz, Konyalı, age, s. 255-256; Haskan, c.I, s.307; Hasırcı, age, s. 23.
Cami, 1970'li yıllara kadar kullanılmıştır.251 Bu bilgi, Metin Hasırcı tarafından, 1933'te Sarıgazi'de doğan ve zorunlu sebepler haricinde köyden ayrılmayan İbrahim Yılmaz ile yapılan mülakat ile de teyit edilmiştir. İbrahim Yılmaz, burada çok namaz kıldığını belirtmiştir.252 Bahsedildiği gibi cami, 1972 senesine kadar, Sarı Kadızade Şeyh Mustafa Efendi türbesinin güney tarafında ve yol aşırı yerde iken, çok harap olduğu için yıkılmıştır. Şeyh Mustafa Efendi türbesi yanına yeni bir cami inşa edilmiştir.253 Cami kare planlı olup tek kubbelidir. Eski caminin tamir kitabesi Sarı Kadızade Mustafa türbesinin dış dıvarına dayalı olarak bulunmaktadır. Beş satır halinde, on mısralı olarak yazılmış olan kitabe şöyledir:254
Hazreti Sultan Selim-i Sâlis Han'ın Perde-pûş ismet leff-dâr Baş Kadın'ın Bina kılmış mücerred Sarı Gazi mahallinde Mescid-i şerif minber ile mihrâbın Tamire muhtâc olmuş idi bu eser Eyledi tamir sarf eyleyüb emvâlim
yılında mihrabıyla birlikte tamir edilmiştir. Ayrıca cami avlusunda bulunan bir şadırvan ve çeşme köylüler tarafından yıkılmıştır. Eski caminin yerine belediye tarafından “bilgi evi” olarak kullanılmak üzere bir bina yapılmıştır. Sarıgazi'nin Sancaktepe ilçesine bağlanmasıyla 1972 yılında yapılan caminin adı Sarıgazi Merkez Camii olarak değiştirilmiştir.
Dolub Kur'an-ı salât ile derûnu Edâ oldukça ola kabûl duası cümlenin Cümlenin murâd-ı maksûdun vire Hakk Tecellîsi âşikâr oldu Hüseyn'in/ sene 1275/1858. Kitabede özetle, “İbadet edildiği, Kur'an okunduğu müddetçe burada herkesin duası kabul olsun. Allah herkesin dileğini yerine getirsin” diye dua edilmektedir. Kitabeden anlaşıldığına göre cami, Sultan III. Selim'in kadınlarından Re'fet255 Kadınefendi tarafından 1858
Arap Hekim Camii Kartal kazasına bağlı Samandıra köyündedir. Caminin ne zaman yapıldığına dair kesin bir bilgi yoktur. Ancak Tahsin Özcan tarafından yapılan Osmanlı Para Vakıfları isimli çalışmada Kanuni Sultan Süleyman dönemine ait Üsküdar şeriye sicillerinde Arap Hekim Camii ve vakfı ile ilgili hüccet kayıtları olduğu belirtilmiştir. 1520-1567 tarihleri arasında Arap Hekim Camii ve vakfı ile ilgili 48 belge tespit edilmiştir.256
Samandıra Merkez Camii içi.
255
Re'fet kadınefendi III. Selim şehit edildiği sırada yanında idi. İki cariye ile beraber katillere engel olmaya çalıştıysa da mani olamadı ve şehadete şahit olmak zorunda kaldı. Sultanın ölümünden sonra bir yalı alarak Beşiktaş'a yerleşmiş ve 22 Ekim 1867'de vefat etmiştir. Kabri Eyüp'teki Mihrişah Valide Sultan Türbesindedir. Bkz, Uluçay, age, s. 118. Ayrıca, Sarıgazi ve Samandıra civarında çiftlikleri de bulunmaktaydı. Bkz, Haskan, c.I, s. 307.
256
Tahsin Özcan, age, s. 198-200.
129
Samandıra Köyü’nde bulunan Arap Hekim Camii’ne imam tayini hakkında belge. Kaynak: BOA, C.EV. 456/23094.
130
Arşiv belgelerinde Samandıra Köyü Camii olarak geçen bir camii daha görülmektedir. Ancak, Tahsin Özcan, bu caminin de Arap Hekim Camii olduğunu belirtmektedir.
Samandıra Merkez Camii minaresinin içten ve dıştan görünüşü. Minarenin iç kısmı orijinal haliyle günümüze ulaşmıştır.
1855 tarihli bir arşiv belgesinde köy ahalisi, harap olması sebebiyle caminin tamirinin yapılmasını talep etmektedir.257 Yine başka bir arşiv belgesinde Kartal kazasına tabi Samandıra Köyü Câmii imametine, hazine-i evkâfdan 300, müezzinliğine 120, yağ, mum vesaire masrafı olarak 410 ve mektep muallimliğine ise ayrıca 120 kuruş tahsis edildiği belirtilmektedir. Yine, burasının Fatih dersiamlarından Davud Paşa Mahkemesi naipliği görevinde olan Osman Efendi uhdesinde bulunduğu ve mütevellisinin de gümrük memurlarından Mehmed Efendi isimli birisinin olduğu belgede belirtilmektedir.258 1865 tarihli bir arşiv belgesinde de bu camiye imam tayini ile ilgili bilgi vardır. Şöyle ki, Caminin mevcut imamı İbrahim Halife oğlu Ahmed Efendi'nin vefat etmesinden dolayı imamlık ve hitabet görevi boş kalmıştır. Yerine, vefat eden imamın oğlu 24 yaşındaki Hafız Mehmed Efendi önerilmiştir. Kartal kazası meclisinde Evkaf Müdürü Mehmed Cavid Efendi ve diğer yetkililerce imtihana tabi tutulan Hafız Mehmed Efendi başarılı bulunmuş ve kendisine berat verilmiştir. Ayrıca köyde bu işe ehil başka kimsensin olmadığı da belirtilmiştir.259 Bu konu ile ilgili belgenin transkribi şöyledir: “Nezâret-i evkâf-ı hümâyûn-ı mülükâneye mülhak Kartal kazasına tâbi Samandıra karyesinde vaki Arab Hekim Camii şerifi vakfından olmak üzere yevmî 4 akçe vazife ile imâmet ve hitâbet cihetlerine bâ-berât-ı şerif-i âli-şan mutasarrıf olan Ahmed Efendi ibn-i İbrahim Halife ancak sulb-i sahih oğlu Hafız Mehmed Efendiyi terk ederek bundan akdem fevt olup yeri hâl ve hidemât-ı lâzımesi mahlül kalmağla müteveffâ-yı merkumun oğlu merkum Hafız Mehmed Efendi erbâb-ı istihkaktan ve müteveffayı merkumun sulb-i sahih oğlu olup kazâ-i mezbur nüfusu mukayyidi Halil Efendi tarafından verilen bir kıta pusuladan müstebân olduğu üzere karye-i
257
BOA, A.MKT.NZD 129/19.
258
BOA, MF.MKT, 888/62.
259
BOA, C.EV, 456/23094.
131
mezburenin birinci hanede yirmi dört yaşında mukayyid işbu bâis-i arz-ı ubudiyyet Hafız Mehmed Efendi dâileri kaza-i mezkûr meclisinde Evkaf müdürü Mehmed Cavid efendinin vekili mumâileyh Halil Efendi hazır olduğu halde lede'l-imtihan ehl-i kur'an ve mücevvideye aşina ve her vechile istihkakı nümâyân260 olduğundan başka karye-i mezkûrda merkum Hafız Mehmed Efendiden diğer ehl ve erbab dahi olmamağla ciheteyn-i mezkureteyni babası müteveffa-yı merkumun mahlûlünden oğlu merkum Hafız Mehmed Efendi dâileri üzerine vazifei mersûmesiyle tevcih ve yedine bir kıta berât-ı şerifi âlişân sadaka ve ihsan buyrulmak bâbında işbu bir kıta mazbatamız tanzim ve takdim hak-pâ-yı âlileri kılınmış olmağla ol babda ve her halde emr ü ferman hazreti men lehül emrindir. Selh Muharrem 1282/10 Haziran 1281(8 adet mühür)”
Paşaköy Camii Samandıra Köyü’ndeki caminin tamiri hakkında belgeler.
Köyün merkezindedir. 1954 yılında köylüler tarafından yapılmıştır. Paşaköy'de yapılan ilk ve tek camidir.
Kaynak : BOA, A.MKT.NZD 129/19
Paşaköy Rum Kilisesi Paşaköy lköğretim okulu ile cami arasındadır. Kilisenin ne zaman yapıldığına dair kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Ahşap olarak yapılan kilise mübadeleden sonra bir müddet spor kulübü olarak kullanılmıştır. Yapının iyice metruk olmasıyla, 1994 yılında köylülerce yıkılarak yerine park yapılmıştır.261
Spira Manastırı Çeşitli kaynaklarda, eskiden Samandıra'daki yazlık sarayın (Damatris Sarayı) yakınlarında Spira ya da Stina adını taşıyan bir manastır olduğu belirtilmektedir. Manastır VI. Leon zamanında, onun başmabeyncisi tarafından inşa ettirilmiştir.262
132
260
Nümâyân: görünücü, görünen; meydanda, (bkz: âşikâr, peyda, zahir).
261
Bilgiler köy muhtarı Hayrettin Usanmaz'dan alınmıştır.
262
R. Uğur Uçar, age, s. 20; Gülgün Köroğlu, agm, s. 264.
Paşaköy Camii
Fotoğrafta görülen okul bahçesinin yerinde bir kaç yıl öncesine kadar Paşaköy Rum Kilisesi bulunuyordu.
133
Abdurrahman Gazi’nin temsili türbesi Dede Bayırı isimli tepenin üzerindedir.
134
Abdurrahman Gazi Türbesi:
Abdurrahman Gazi Kimdir?
Türbe Samandıra'da “Dede Bayırı” diye anılan tepenin üzerindedir. Türbe yüksek bir yerde bulunduğundan Aydos ve Alemdağı taraflarını gören geniş ve güzel bir manzarası vardır. Açıkta olan türbenin etrafı alçak bir duvar ve demir parmaklıkla çevrilmiştir. Üç taş basamakla türbeye girilir.
Osmanlı Devleti'nin kuruluşu ve gelişmesinde Konur Alp, Akça Koca, Hasan Alp, Samsa Çavuş, Kara Mürsel, Ak Timur, Saltuk Alp, Kara Ali ve Köse Mihal (Mihal Gazi) gibi önemli kumandanların etkisi olmuştur. Osmanlı Devleti bir vücut olarak değerlendirildiğinde bu komutanlar en önemli organları teşkil etmektedirler. Ertuğrul Gazi kök, Osman Gazi baş, bu baştaki şuur Edebali, dışa bakan göz Köse Mihal ve Konur Alp, Akça Koca, Hasan Alp, Samsa Çavuş, Kara Mürsel, Ak Timur, Saltuk Alp, Kara Ali ve Abdurrahman Gaziler de gövdenin elleri, ayakları, kulakları ve diğer organları olarak değerlendirilmişlerdir.264
Burada ağaçların altında başka kabirler de vardır. Abdurrahman Gazi kabrinin baş tarafında zemini taş döşeli bir namazgâh mahalli vardır.263
Abdurrahman Gazi’nin gerçek mezarı Söğüt’te bulunmaktadır.
263 Haskan, 264
a.g.e., c.II, s.524. Tahsin Yaprak, “Türk İslam Tarihinde ve Osmanlı Devleti'nin Kuruluşunda Mihal Gazi Gerçeği”, I. Milletlerarası Osmanlı Sempozyumu (Söğüt 1986), İstanbul 1988, s. 91-98.
135
Abdurrahman Gazi de Osmanlı'nın kuruluş ve gelişmesine en fazla katkısı olan komutanlardan biridir. Hem Ertuğrul Gazi ve Osman Gazi dönemlerinde hem de Orhan Gazi dönemlerinde pek çok fetih hareketlerine katılmıştır. Osman Gazi, oğlu Orhan'ın kendi kumandasında yaptığı ilk seferde (Karacahisar'a yapılan sefer) maiyetine bazı komutanlar tayin etmiştir. Bunlardan birisi de Abdurrahman Gazi'dir.265 Bu sefer esnasında alınan Kara Çepiş Hisarı'na Konur Alp, anlaşma ile alınan Ab Suyu Hisarı'na Akça Koca, Kara Tegin Hisarı'na da Samsa Çavuş kumandan olarak bırakılmışlardır. Diğer taraftan Konur Alp, Akyazı ile meşgul oluyor ve buraları ele geçirmek için çalışıyordu. Abdurrahman Gazi de İstanbul tarafındaki hisarlara akınlar yapıyor ve İstanbul tarafından kendilerine gelecek saldırıları engelliyordu.
Sarıgazi Hazretlerinin türbe-i şerifine vakfedilmiş olan arazi aşarı. Kaynak : BOA, İ.DH. 1194/93460
1469'da vefat etmiştir.268 Kabri, yeni Sarıgazi köyü camisinin kıblesi yönünde, Çayırönü denilen yerdedir. Halk tarafından buraya “ziyaret mevkii” denilmektedir.269 Osmanlı döneminde bu türbe için her zaman bir türbedar görevlendirilmiştir. Mevcut türbedar vefat edince yerine çocuklarından biri geçiyordu. Eğer çocuğu yoksa başka birisi görevlendiriliyordu. Mesela, 1851 tarihinde türbedar Hüseyin halife çocuksuz olarak vefat edince yerine Derviş Hacı Abdullah Efendi isimli şahıs görevlendirilmiştir.270 Türbedar, türbeye vakfedilmiş arazinin aşarını alarak geçiniyorlardı. Vakfedilen arazinin gelirinin 1/10'u türbedara kalıyor, diğer kısımlar ise türbenin tamir vesair ihtiyaçları için harcanıyordu.271
İznik'e yakın bir yerde olan Kara Tegin'e yerleşen Samsa Çavuş, zaman zaman İznik'e akın ve baskınlar yapıyordu. İznik tekfuru bu baskınlardan yakınarak, İstanbul tekfurundan yardım istemişti. İstanbul'dan toplanan askerlerin gemilerle Yalova'ya çıkarıldığını haber alan Abdurrahman Gazi, bunlara bir baskın yaparak çoğunu yok etmiş ve etkisiz hale getirmiştir. Akça Koca ve Konur Alp'le birlikte Samandıra ve Aydos kalesinin fetihlerinde de bulunmuştur.266 Abdurrahman Gazi’nin bu fetihte kale kumandanının kızının kendisine aşkı ile dillere destan olmuştur. Samandıra ve Aydos kalelerinin fethinden sonra Orhan Gazi bu kız ile Abdurrahman Gazi'yi evlendirmiş ve onlara hediyeler vermiştir. Kaynaklar onun iyi bir siyasetçi ve komutan olduğunu ayrıca Rumca bildiğini belirtmektedirler.267
Sarı Kadı (Sarıgazi) Mehmed Efendi Türbesi Sarıgazi Köyüne ismi verilen zatın türbesidir. Gebze'den geldiği rivayet olunmaktadır. İstanbul'un fethinde bulunmuştur. Kaynaklarda köyün kendisine mülk olarak verildiği belirtilmektedir. Kadılardan olup
265 DİA, Cilt 33, “Orhan” maddesi, s. 376. 266 İ. Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi I, Ankara 1982, s. 119; Yaşar Yücel-Ali Sevim, Türkiye Tarihi II, Ankara 1990, s. 7. 267 Safa Öcal, “Ertuğrul Gazi Haziresinde Yatanlar”, I. Milletlerarası Osmanlı Sempozyumu (Söğüt 1986), İstanbul 1988, s. 135. 268 Konyalı, age, s. 382; Haskan, c.I, s. 307-308. 269 Haskan, c.I, s. 308; Hasan Yüksel, Osmanlı Sosyal ve Ekonomik Hayatında Vakıfların Rolü (1585-1683), Sivas 1998, s. 144. 270
BOA, A.MKT.NZD, 47/1.
136
271
BOA, İ.DH. 1194/93460.
Sarı Kadı Mehmet Efendi’nin türbe yeri olduğu tahmin edilen yer.
Sarı Kadı Mehmed Efendi'nin türbe yerinin nerede olduğu belli değildir. Ancak halk arasında dolaşan rivayetlere göre türbenin bugünkü Sarıgazi Ticaret Lisesi'nin bahçesinde bulunan üç eski ağacın ortasında olduğu düşünülmektedir. Lise bahçesinde türbenin olduğu varsayılan yer belirgin bir şekilde dikkat çekmektedir.
Sarı Kadızâde Şeyh Mustafa Efendi Türbesi Türbe Sarıgazi'de, Sarıgazi Köyü Camii diye bilinen caminin sağ tarafındadır. Mustafa Dede, Sarı Kadı Mehmed Efendi'nin oğludur ve babası ile birlikte İstanbul'un fethinde bulunduğu rivayet edilmektedir. Fetih yıllarında Sarıgazi'ye yerleşen Mustafa Dede 1482 yılında vefat ederek buradaki türbenin bulunduğu yere defnedilmiştir. Sandukasında destarlı külah vardır ve türbenin dışında eşi ve çocukları medfundur.272 Türbe, yığma taştan yapılmıştır ve ahşap çatısı vardır. Kuzeye açılan kapısı önünde bir revak, kapısı üzerinde de bir kitabe vardır.
272
Ayvansarayî Hüseyin Efendi vd., Hadikatü'l-Cevâmi', Haz., A. Nezih Galitekin, İstanbul 2001, s. 667.
Sarıgazi Camii avlusunda bulunan mezar taşlarından biri.
137
Sarı Kadızade Şeyh Mustafa Efendi Türbesi.
Sarı Kadızade Şeyh Mustafa Efendi Türbesi’nin içi.
138
Mâder-i Sultan Selim Han ibn-i Sultan Mustafa Mihrişah Sultan vâlâ himmet-i ref'et-meâb Kesb-i ruhâniyyet-i ervâh-ı ehlullah içün Eyledi türbe-i ra'nâyı tamire şitâb. 1208.273 Kitabede günümüz Türkçesiyle şöyle denilmektedir: Sultan Mustafa'nın oğlu III. Selim'in annesi yüce himmetli Mihrişah Sultan, gönül ehli kimselerin ruhlarının ve ruhaniyetlerinin rızasını kazanmak için bu güzel türbeyi tamir etti. Kitabeden anlaşıldığına göre türbe 1793 yılında tamir edilmiştir. Sandukasının önüne dokuz satır halinde hazırlanmış bir levha vardır. 18 mısralı olan bu levhada Şeyh Mustafa Dede Efendi'nin şeceresi anlatılmaktadır. Yine burada Hicri 887 tarihinde vefat ettiği de belirtilmiştir.274 Kitabeye göre türbeyi Sultan III. Mustafa'nın kadını, Sultan III. Selim'in annesi Mihrişah Sultan tamir ettirmiştir.275
Samandıra Kervansarayı: Ne zaman inşa edildiğine dair bilgi mevcut değildir. Ancak, belgelerden Hacı Muslihiddin isimli bir şahıs tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır.278 Üsküdar nahiyesine tabi köy ve iskân birimlerindeki ticari faaliyetin en önemli göstergesi iskeleler, bazarlar ve kervansaraylardır. 1561 yılında vergi gelirinin yaklaşık % 8'i iskele, bazar ve kervansaraylardan yapılan ticaretten alınan vergilerden oluşuyordu. İskeleler kıyı yerleşim bölgelerinde olurken bazarlar Samandıra ve Bulgurlu'da kervansaraylar da Samandıra ve Büyükbaşlu köylerinde bulunuyordu.279
Firûz-Felek Kadınefendi Kuyusu: Sarıgazi camii avlusundadır. Kitabesinde şunlar yazılıdır.
Türbeye yakın yerlerde Şeyh Mustafa Efendinin kardeşi İsa Dede Efendi ve diğer aile fertlerinin kabirleri de bulunmaktadır.276
Sultan Mahmud Han (okunamadı) devletlü FirûzFelek Kadınefendimiz hazretlerinin cariyesi Gül Kalfa'nın ruhuna Fatiha. 1255 (1839).
Hattatların şeyhi Amasyalı Hamdullah Efendi, Sarı Kadızade Şeyh Mustafa Efendiden ders görerek diploma (icazet) almıştır. Hamdullah Efendi Sultan II. Bayezid'e Amasya valiliği sırasında yazı dersleri vermiştir. II. Bayezid padişah olunca onu İstanbul'a getirterek Okmeydanı'ndaki Okçular Tekkesi'nde şeyhlik görevine getirmiştir. Sultan Bayezid'in ölümüne çok üzülmüş ve etkilenmiştir. Bundan dolayı Sarıgazi Tekkesine gelerek burada inzivaya çekilmiştir. Bir müddet burada kaldıktan sonra Üsküdar'a yerleşmiş ve burada vefat ederek Karacaahmet Mezarlığına defnedilmiştir.277 Kadızade Şeyh Mustafa Efendi türbesinin bakım onarım işlerini, uzun yıllardan beri türbedarlık görevini yürüten Sebahat Demir ve ailesi yapmaktadır.
Kitabeden anlaşıldığı üzere kuyu, Sultan II. Mahmud'un 6. Kadını olan Firuz-Felek280 kadınefendi tarafından cariyesi Gül kalfa'nın ruhu için yaptırılmıştır.281
Sarıgazi Camii avlusunda bulunan örnek bir kuyu ağzı.
273 Haskan, 274 Haskan, 275
c.II, s.623; İ. Hakkı Konyalı eserinde kitabenin tarihinin olmadığını belirtmektedir. Bkz. İ. Hakkı Konyalı, Üsküdar Tarihi c.I, s.382. c.II, s.623. Mihrişah Sultan III. Mustafa'nın başkadınıdır. 1174'te Şah Sultanı, 1762'de III. Selim'i dünyaya getirdi. 1774 yılımda III. Mustafa'nın vefatı üzerine eski saraya gönderildi. 1789'da oğlu III. Selim'in padişah olması üzerine Valide Sultan oldu. İyilik ve hayırseverliği ile ün salmıştır. 1793'te Humbaracılar kışlasına mescit yaptırmıştır. Kâğıthane'de Silahtar Yusuf Paşa çeşmesini tamir ettirmiştir. 1795'te Eyüp'te Bostan İskelesindeki türbe ile mektep ve sebili, Eminönü ile Balıkpazarı arasındaki Mihrişah Valide Sultan Çeşmesini, Beşiktaş Kılıçali Mahallesindeki Mihrişah Valide Sultan Çeşmesini, 1801'de de Eyüp'teki Mihrişah Sultan Türbesinin iki yanına iki çeşme yaptırmıştır. Ayrıca bunlara vakıflar da bırakmıştır. Mihrişah Valide Sultan'ın ömrünün son yılları hastalıkları yüzünden sıkıntılı geçmiştir. 1808 yılında vefat etmiş ve Eyüp'teki türbesine defnedilmiştir. Geniş bilgi için bkz, Uluçay, age, s. 99. 276 Metin Hasırcı, Sarıgazi Beldesi ve Camileri, Yunus Emre Camii Yaşatma ve Yaptırma Derneği yayınları, İstanbul 2000, s. 18-19. 277 Konyalı, age, s. 386; Haskan, c.II, s. 624. 278 Bilgi için bak. İstanbul Ahkâm Defterleri/İstanbul Vakıf Tarihi I, s. 75 vd. 279 M.Hanefi Bostan, “XV. XVII. yüzyıllarda Üsküdar Nahiyesi Köylerinde Sosyal ve İktisadi Hayat”, Uluslararası Üsküdar Sempozyumu VI, c. II, 6-9 Kasım 2008, İstanbul 2009, 396.s. 280
Firuz-Felek kadınefendi 7 Rebiyülâhir 1280 (21 Eylül 1863) tarihinde vefat etmiş ve İstanbul Divanyolu'ndaki Sultan Mahmud Türbesi yanındaki odaya defnedilmiştir. Bkz. M. Çağatay Uluçay, Padişahların Kadınları ve Kızları, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1992.
281
Haskan, c.III, s.623 s. 1233; Haldun Hürel, İstanbul'u Geziyorum Gözlerim Açık, İstanbul 2004, s. 536-537.
139
Sarıgazi Camii avlusunda bulunan ve halen kullanılan kuyu.
Sarıgazi Camii avlusunda iki kuyu ağzı vardır. Muhtemelen başka yerlerdeki kapatılan kuyuların taşları buraya getirilmiştir. Başka bir kuyu bileziği ise bugün veterinerlik binasının arka tarafında, bir parçası kırılmış olarak bulunarak, etrafı duvarla örülüp muhafaza altına alınmıştır.
140
Sarıgazi Köyü Kuyusu: Eskiden buğday tarlası içinde bulunan kuyu Sarıgazi Lisesi bahçesinde idi. Kitabesinde “Şevketlü Sultan Abdülaziz efendimiz hazretlerinin üçüncü hazinedârı saadetlü Ebr-i Keman Kalfa hazretlerinin hayratıdır. Fî sene-i 1289 Safer 27” beyiti yazılı idi .282 Kuyu günümüzde 60. Yıl lköğretim Okulu temeli altında kalmıştır. Hicri 1289 (Miladi 1872-73) tarihi ve kitabesi olan, som mermerden yapılmış kuyunun bileziği, Sarıgazi Merkez camiine yakın bir yerde ikamet eden Mehmet Güneş tarafından Türk ve İslam Eserleri Müzesi Müdürlüğü'ne bağışlanmıştır.283
Gerek belge ve gerek kalıntılardan Sarıgazi'de çok sayıda kuyunun olduğu anlaşılmaktadır. Bunların bir kısmı günümüze kadar hayatta kalabilmiş ve kullanılmakta iken bir kısmın da sadece kuyu bileziği veya kuyu ağzı denilen parçaları kalmıştır. Sarıgazi Camii avlusunda iki kuyu ağzı vardır. Muhtemelen başka yerlerdeki kapatılan kuyuların taşları buraya getirilmiştir. Başka bir kuyu bileziği ise bugün veterinerlik binasının arka tarafında, bir parçası kırılmış olarak bulunarak, etrafı duvarla örülüp muhafaza altına alınmıştır. Bugün Merkez Camisinin su ihtiyacını karşılamakta kullanılmaktadır.
282
Miladi olarak 5 Mayıs 1872 tarihine tekabül etmektedir. Bkz. Haskan, c.III, s.1235.
283
Bkz, Türk ve İslam Eserleri Müzesi Müdürlüğü'nün 07.01.2009 tarih ve B.16.0.KVM.4.34.47.07-77 sayılı yazısı.
Sarıgazi’de bulunan ve müzeye bağışlanan bir kuyu bileziği.
Şevknihal Usta Çeşmesi: Çeşme, Sultan Abdülmecid'in saray ustalarından Şevknihal tarafından yaptırılmıştır.284 Sarıgazi'de ve bugün mevcut olmayan eski caminin karşısındaki meydanda idi. 1950'li yıllarda yıkılan çeşmenin kitabesi ve mermer taşları Sarı Kadızâde Şeyh Mustafa Dede türbesinin yanına nakledilmiştir. Kitabesinde şunlar yazılıdır:285 Çeşme-i pâk-i hazinedâr usta kim anı Böyle hayrata muvaffak kıldı Rabb-i zü'l-Celâl Ol rıza-i hakk içün rûh-ı imameyn aşkına Sâye-i şahânede itdi bu yolda sarf-ı mal Sarıgâzi karyesi'n ihyâ vü hoşnud eyledi Kıldı icra böyle bir âb-ı hayât-ı bî-misal Âlemin dilteşnisin bi'l-cümle sirab itdi kim Tâ be-mahşer hayrile yâd eylemekde ehl-i hâl Şehr-i yâr-ı âlemin Hakk eyliye ömrün mezîd Şems-i ikbâline hiç göstermiye rûy-ı zevâl Teşnegâne Fevziya tarih-i cevher söyle kim Çeşme-i Şevk-i Nihal Usta'dan içsün bir zülâl 1275 (1858). 1858 yılında yazılan kitabede günümüz Türkçesiyle şöyle denilmektedir. Yüce Allah Hazinedar Usta'yı böyle güzel bir çeşme yapmaya muvaffak
Şevk Nihal Usta Çeşmesi’nin tarih düşme beyiti: Teflnegâne Fevziya tarih-i cevher söyle kim Çeflme-i fievk-i Nihal Usta'dan içsün bir zülâl 1275
284
Şevknihal usta 10 Ekim 1860 tarihinde vefat etmiştir. Kabri Sultan II. Mahmud türbesindedir. Bkz. Bkz. Haskan, a.g.e., c. III, s.1169.
285
Haskan, a.g.e., c. III, s.1169.
141
Şevknihal Usta Çeşmesi kitabesi. Kitabe bugün Sarıgazi Camii avlusunda bulunmaktadır.
kılarak hayır yapmasına sebep oldu. Allah'ın rızasını kazanmak için iki imamın (Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin) aşkına padişah sayesinde bu yolda malını sarf etti. Sarıgazi köyünü ihya ve hoşnut eyledi. Böyle benzersiz bir âb-ı hayat (ölümsüzlük veren su) akıttı. Âlemdeki bütün susamışların susuzluğunu giderdi. Mahşere kadar gönül ehli onu hayır ile yâd eder. Onun ikbal güneşi hiçbir zaman batmasın. Ey Fevzi susamışlar “tarih-i cevher”le Şevknihal Ustanın çeşmesinden içimi güzel olan sudan içsin.
Nakşidil Valide Sultan Çeşmesi veya Atik Valide Sultan Çeşmesi: Çeşme Sarıgazi köyü camiinin kıblesi yönündedir. İlk önce Valide-i Atik Nurbanu Sultan286 tarafından yaptırılmıştır. 1571-1575 tarihleri arasında yapıldığı tahmin edilmektedir. Zamanla harap olan çeşme, Sultan II. Mahmud'un annesi Nakşidil Valide Sultan287 tarafından 1809 yılında onarılmıştır. Kitabesinde
Üçüncü Kadın Çeşmesi
142
286
Nurbânu Sultan II. Selim'in başkadınıdır. II. Selim'in haremine Manisa'da dâhil olmuştur. III. Murad'ın annesidir. II. Selim ve oğlu III. Murad'ın padişahlığı esnasında haremde başrolü oynamış ve devlet işlerine karışmıştır. Oğlu III. Murad'ın hükümdarlığı esnasında 1583 yılında ölmüş ve Ayasofya'daki II. Selim türbesine defnedilmiştir. Cami, medrese, darülhadis, darülkurra, imaret, darüşşifa ve mektep yaptırmıştır. Bkz. Uluçay, a.g.e., s. 40.
287
Nakşidil Sultan I. Abdülhamid'in kadınlarındandır. Oğlu II. Mahmud'ın tahta geçmesi üzerine valide sultan oldu. 1816 yılında hastalandı ve bir yıl sonra çok genç yaşta vefat etti. Geniş bilgi için bkz. Uluçay, a.g.e., s. 107-108.
şunlar yazılıdır:
Mevlâ iki cihanda onu aziz etsin.
Atik Valide Sultan çeşmesidir bu
İ.Hakkı Konyalı, çeşmenin yanında Nurbânu Sultan tarafından yaptırılan bir şadırvanın olduğundan ve köylülerin, enkazından istifade etmek için bu şadırvan ve çeşmeyi yıktıklarından bahsetmektedir.289
Mürûr-ı ezmine kılmışdı gerçi kim ifnâ Cenâb-ı valide-i şâh-ı dehr Mahmud Han Yeniden eyledi tamir ile suyun icrâ Muvaffak eyledi ihyâsına anı çün-kim
Üçüncü Kadın Çeşmesi
İki cihanda azîz ide Hazreti Mevlâ
Çeşme Sarıgazi köyündeki mektebin önündedir. Tekke arkasındaki servi ağaçlarına dayalı kitabesi vardır. Üç buçuk kıtadan ibaret bu kitabenin üçüncü kıtasının üçüncü mısrasının baş tarafındaki kelimeler okunamaz haldedir. Çeşmenin, buradaki suyollarının tamiri esnasında Abdülmecid'in üçüncü kadını tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır.290
Sene 1224288 Kitabede günümüz Türkçesiyle şöyle denilmektedir: Her ne kadar zamanın geçmesi bu Atik Valide Sultan çeşmesini yok etse de, yeryüzünün şâhı olan Mahmud Han'ın aziz annesi yeniden tamir eyleyerek çeşmenin suyunu yeniden akıttı. Bu çeşmenin yeniden hayat bulmasına sebep olduğu için Hazreti
Atik Valide Sultan Çeşmesi kitabesi
Her ne kadar zamanın geçmesi Atik Valide Sultan Çeşmesi’ni yok etse de, yeryüzünün şâhı olan Mahmud Han'ın aziz annesi yeniden tamir eyleyerek çeşmenin suyunu yeniden akıttı.
Sarıgazi Köyü’ndeki çeşmenin suyollarının tamiri hakkında belge. Kaynak: BOA, İ.EV. 43/1325.M.15. Lef-1
288
İbrahim Hilmi Tanışık, İstanbul Çeşmeleri I, İstanbul 1943, s. 404-406; Haskan, a.g.e., c. III, s.1129-1130.
289
Konyalı, age, s. 256.
290
Tanışık, age, s. 480.
143
Sarıgazi Köyü’ndeki çeşmenin suyollarının tamiri hakkında belge. Kaynak: BOA, İ.EV. 43/1325.M.15. Lef-2
Eski Kara Kuvvetleri Komutanlarından Refik Yılmaz’ın 1966 yılında yaptırdığı çeşme: Yılmaz Çeşme’si. Üstteki fotoğrafta yapıldığı yıllardaki hali görülürken, yanda ise günümüzdeki hali görünüyor.
Yılmaz Çeşmesi Kara Kuvvetleri eski komutanlarından Orgeneral Refik Yılmaz'ın I. Ordu komutanlığı sırasında 1966 yılında yaptırdığı çeşmedir.291 Çeşme daha sonra Kemal Kısa ve oğulları tarafından restore edilmiştir. Samandıra meydanında olan çeşme günümüzde hala kullanılmaktadır.
Paşaköy Rum Mağarası Köy meydanındaki caminin arka tarafında bulunmaktadır. Milli mücadele döneminde faaliyet gösteren özellikle Paşaköy'lü Rum çete ve eşkıyalarını saklamak amacıyla yapılmıştır. Ünümüzde hala mevcuttur.
291
R. Uğur Uçar, age, s. 35-36.
292
Kodaman, age, s. 67.
Sarıgazi ve Samandıra Köyleri İbtidâî Mektepleri Sultan II. Abdülhamid döneminde de bu eğitim öğretim faaliyetlerine devam edilerek memleketin hemen hemen her yerine ibtidai mektepleri açılmıştır. Hem İstanbul hem de taşradan gönderilen mekâtibi ibtidâiye müfettişleri vasıtasıyla yapılan icraatlar yakından takip edilmiştir.292 Samandıra ve Sarıgazi köylerinde de bu mektepler açılarak eğitim öğretime başlanmıştır. Mekteplerin tam olarak hangi tarihte açıldığı belli değildir. Ancak arşiv belgelerine göre 1905 tarihinde Samandıra'da, 1906 tarihinde de Sarıgazi'de mekteplerin varlığı anlaşılmaktadır. Buna göre Samandıra kötündeki mektep muallimliği için 120 kuruş tahsisat ayrıldığı fakat şahsın bu para ile geçimini temin edemediği
145
Fotoğrafta çınar ağacını altında bulunan demir kapıdan Paşaköy Rum Mağarası’na girilmektedir.
Mağara giriş kapısı.
Samandıra ve Sarıgazi’deki okulların teftişi ile ilgili belgeler. Kaynak: BOA. MF. MKT. 952/64. Lef-1.
belirtilmektedir.293 Yine 8 Eylül 1906 tarihli başka bir belgede buralardaki eğitim faaliyetlerini teftiş için müfettiş gönderilmiştir. Müfettiş Hakkı Efendinin raporuna göre, bölgedeki Sultançiftliği, Dudullu, Sarıgazi, Çekmeköy ve Samandıra köyleri mektepleri teftiş edilmiştir. Bunlardan Sultançiftliği, Dudullu, Çekmeköy ve Sarıgazi köyleri mekteplerinin “mekâtib-i umumi imtihanları” yapılmıştır. Ancak Samandıra köyündeki mektebin umumi imtihanları yapılamamıştır. Çünkü mektep kapalı olup, muallim de okulu terk etmiş ve çocuklar eğitim-öğretimden mahrum kalmışlardır. Müfettiş bu konuda gereğinin yapılmasını istemektedir.294 Belgeden muallimin
293
BOA, MF.MKT, 888/62.
294
BOA, MF.MKT, 952/64, Lef-1.
BOA. MF. MKT. 952/64. Lef-2.
147
148
Kartal kazasına bağlı Alemdağı civarındaki bazı köylerdeki mekteplerin genel imtihanlarının yapıldığı, yalnız Samandıra Köyü Mektebi’nin kapalı bulunduğu ile ilgili belge. Kaynak: BOA, MF.MKT. 952/64 Lef-3
Samandıra’daki “ilk” okul binası. Kaynak: R. Uğur Uçar, age. s.36.
maaşının az olması sebebiyle mektebi terk ettiği anlaşılmaktadır. Maaşının artırılarak köylüden temin ettirilmesi ve daha muktedir birinin tayini hususunda Kartal kazası kaymakamlığına bildirilmesi istenmiştir.295
çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalar sırasında imparatorluk simgesi olan kartal motifli sütun başlığı bulunmuştur. Sütun başlığı şimdi İstanbul Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.297
Cumhuriyetin ilanından sonra da eğitim-öğretim faaliyetleri devam etmiştir. Türkiye'de 1 Kasım 1928 tarihinde 1353 sayılı "Yeni Türk harflerinin kabul ve tatbiki hakkında Kanun"un kabul edilmesi ve yeni alfabenin yerleştirilmesi sürecinde yeni okullar açılmıştır. Samandıra ilkokulu da bu ilk açılan okullar arasındadır. 1930 yılında faaliyete geçmiştir. Okulun ilk talebelerinden birisi de bugün hayatta olan ve Samandıra'da ikamet eden 1925 doğumlu İsmail Örs'tir.296
Kartal Motifli Sütun Başlığı Kara Kuvvetleri eski kamutanlarından Org. Refik Yılmaz, 1. Ordu Komutanlığı görevi sırasında Samandıra ile özel olarak ilgilenmiştir. 1. Ordu ile Samandıra'yı kardeş köy ilan etmiştir. 1965 ve 1966 yıllarında Refik Yılmaz'ın teşvik ve gayretleriyle Samandıra köylülerinin de katılımıyla önemli
295
BOA, MF.MKT, 952/64, Lef-2.
296
Samandıra ilkokulu ile ilgili bilgiler İsmail Örs'ten alınmıştır.
297
R. Uğur Uçar, age, s. 38.
İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen Kartal motifli sütun başlığı.
149
Sarıgazi’de bulunan çeşme başlığı. Başlık halen Sarıgazi Camii içinde bulunmaktadır.
Mescit, Cami, Çeşme, Türbe, Mektep Gibi Hizmetlerin Finansmanı Nasıl Sağlanırdı? Osmanlı döneminde eğitim ve sağlık hizmetleri ile din ve kültürel faaliyetlerin finansmanı için bütçeden doğrudan bir kaynak ayrılmadığı görülmektedir. Osmanlı toplumunda bu gibi hizmetlerin finansmanı, daha çok bağımsız iktisadi birimler şeklinde teşkilatlanmış olan vakıflar aracılığıyla gerçekleştirilmiştir. Çeşitli hizmetlerin yürütülmesinde finansman desteği sağlayan vakıfların kuruluş aşamasında iki ana kaynaktan beslendikleri görülmektedir. Bunlardan birincisi devlet kaynaklarından yapılan tahsislerdir ki, bu şekilde kurulan vakıflar daha çok başta padişahlar hanedan mensupları olmak üzere devlet adamları tarafından kurulanlardır. Tahsisat vakıfları
150
olarak adlandırılan bu nevi vakıfların temel özellikleri devletin birtakım mali imkânlarının kurulan vakfa aktarılması ve elde edilen gelirlerin, vakfiyede belirtilen faaliyetlerinin finansmanında kullanılmasıdır. Vakıf sisteminin ikinci kaynağını Osmanlı hanedanı ve devlet ricali dışında kalan ahalinin ''sadaka-i cariye'' anlayışıyla kurdukları vakıflar oluşturmaktadır. Bu tür vakıflar hacim itibariyle daha mütevazıdır. Bu iki kaynaktan devamlı olarak beslenen ve asırlar boyunca büyüyen vakıf sistemi belirtilen hizmetler için önemli bir finansman kaynağı oluşturmuştur. Bir vakfın kuruluşunda takip edilen yol ana hatlarıyla şöyledir. Vakıf kurucusu (vakıf) finansmanını sağladığı
Sûfi Hayreddin Vakfı yöneticileri Zeynep Zeliha Hanım ve eşi Osman Ağa ile Sarıgazi Köyü ihtiyar heyeti arasında 1921 yılında yapılan mukavele metninin ön kısmı. Belge halen Sarıgazi Camii arşivinde bulunmaktadır.
151
Sûfi Hayreddin Vakfı yöneticileri Zeynep Zeliha Hanım ve eşi Osman Ağa ile Sarıgazi Köyü ihtiyar heyeti arasında 1921 yılında yapılan mukavele metninin arka kısmı.
152
herhangi bir hizmet birimini ( cami, mektep, medrese, çeşme vb .) inşa ettirir. Daha sonra bu müessesenin cari giderlerini asgari düzeyde karşılayacak miktarda gelir temin edecek kaynaklar tahsis eder. Bu kaynaklar genellikle arazi, ya da ev, dükkân, Çarşı, imalathane, han, hamam gibi gayrimenkullerden veya nakit paradan oluşmaktadır. Sözkonusu vakfın idaresi için bir idareci (mütevelli) tayin edilir ve vakfın nizamnamesi (vakfiye) düzenlenir. Vakfiyede vakfın kuruluş amacı, mal varlığı, gelirlerinin miktarı, kimler tarafından nasıl idare edileceği, istihdam edilecek personelin sayısı, vakıfları ve ücretleri, diğer işletme masrafları gibi konular ayrıntılı bir şekilde kaydedilir. Vakfiyenin tescili ile birlikte hükmi şahsiyet haline gelen vakıf, idari ve iktisadi açıdan bağımsız bir kurum olarak kuruluş amacına uygun bir şekilde faaliyetlerini sürdürür. Vakfiyede belirtilen şartlara uygun bir şekilde idare edildiği sürece vakfın idare ve işleyişine dışarıdan müdahale edilmesi sözkonusu değildir. Sadece kadıların ya da vakfiyede belirtilmiş olan görevlilerin vakıf üzerinde nezaret yetkisi vardır ki, bu da vakfın kuruluş amacına uygun olarak işletilmesini temine ve kaynaklarının istismar edilmeden yerinde kullanılmasını sağlamaya yönelik bir yetkidir. Bu şekilde idari açıdan bağımsız bir yapıya sahip olan vakıflar vakfiyelerinde belirlenmiş olan kuruluş amaçlarına göre kendi bünyelerindeki eğitim, sağlık, kültür ve din faaliyetlerinin icrasına altyapı oluşturan hizmet birimlerinin ihtiyaç duyacağı her türlü finansman ihtiyacının karşılanmasında en önemli müracaat merciidir.298 Samandıra ve Sarıgazi'de bulunan mescit, cami, çeşme, türbe ve mektep gibi hizmetlerin finansmanı vakıflar aracılığı ile yürütülmüştür. Hâce Abdullah Bahşî Vakfı, Arap Hekim Vakfı, Atik Valide Sultan Vakfı, Sûfî Hayreddin Vakfı ve Sarı Kadı Tekkesi Vakıfları bunlardan bazılarıdır. Bunlardan birisinin faaliyetlerine örnek verebiliriz. 1921 tarihli bir belgede, Samandıra civarında
298
Tahsin Özcan, http://www.osmanli.org.tr/osmanlidaegitim-7-201.html
299
Hasırcı, age, s. 14-16.
bulunan yöneticiliğini Zeynep Zeliha Hanım ve eşi Osman Ağa'nın yaptığı Sûfi Hayreddin Vakfı'na ait bazı otlak ve çayır arazileri, cami, çeşme, tekke ve türbelerin bakım ve onarımı, diğer giderlerinin karşılanması ve yeni yerler (imam evi vb) yapılması için Sarıgazi köyüne bağışlanmıştır. Belgeden anlaşıldığına göre, Bağışlanan arazinin tasarrufu ve işletilmesi için üç kişilik bir komisyon oluşturulmuştur. Komisyonun yaptığı çalışmalar altı ayda bir köy ihtiyar heyeti tarafından kontrol edilecektir. Sûfi Hayreddin Vakfı yöneticileri Zeynep Zeliha Hanım ve eşi Osman Ağa ile Sarıgazi Köyü ihtiyar heyeti arasında bir mukavele yapılmıştır. Buna göre; Seçilen komisyon köye bağışlanan araziyi köy namına koruyacaktır. Arazi başkalarına kiralanabilecek fakat bunun için köy ihtiyar heyetinin onayı gerekecektir. Buradan elde edilen gelir vakfın mütevellisinde veya kaymakamda tutulacaktır. Harcanması gerektiğinde makbuz karşılığı köye para verilecektir. Arazinin vergisi gelirinden temin edilecektir. Vakıf mütevellisi veya kaymakam arazi gelirlerinin % 30'unu başka hayır işlerinde kullanabileceklerdir. Mukavele şartlarının uygulanması ve iptal edilmesinde kaymakam yetkili olacaktır. Mukavelenin uygulamaya başlaması 26 Mart 1339 (26 Mart 1923) tarihinden itibaren geçerli olacaktır.299
Samandıra ve Sarıgazi'de bulunan mescit, cami, çeşme, türbe ve mektep gibi hizmetlerin finansmanı vakıflar aracılığı ile yürütülmüştür. Hâce Abdullah Bahşî Vakfı, Arap Hekim Vakfı, Atik Valide Sultan Vakfı, Sûfî Hayreddin Vakfı ve Sarı Kadı Tekkesi Vakıfları bunlardan bazılarıdır.
Bu tür uygulamalar Cumhuriyetin kuruluşundan sonra da devam etmiştir. Cami, mescit, çeşme, mektep gibi hizmetlerin finansmanında vakıflardan istifade edilmiştir. Samandıra'da yaşayan İsmail Örs, Samandıra camii tamir, bakım ve giderleri için tahsis edilen büyük arazilerin olduğunu, hatta bu arazileri zamanında kendilerinin de kira yolu ile ektiklerini belirtmiştir.
153
DEĞERLENDİRME ve SONUÇ
154
Coğrafi konumu nedeniyle İstanbul ve civarı her zaman ilgi odağı olmuştur. Doğu ile Batı arasında geçiş noktasında bulunan şehir, ayrıca ticaret yollarının da kesiştiği noktadadır. İstanbul, İpekyolu güzergâhının en önemli limanlarından biri olarak Doğu'nun ihtişamını Batı'ya taşımıştır.300 Bunun yanı sıra şehrin sahip olduğu kültürel zenginlik şehre duyulan ilginin başka bir yönünü oluşturmaktadır. Geçmişte birçok kavim burayı elde edebilmek için çetin mücadeleler vermişlerdir. Bugünkü Sancaktepe ilçesinin üzerine yerleştiği alanlar da bu mücadelelere sahne olan yerlerden birisi olmuştur.
300
Bölgeye Türklerin ilk defa gelişi Avar Türkleri’nin İstanbul'u kuşatmasıyla, VII. yüzyıl başlarında olmuştur. Bu tarihten sonra gerek Türklerin gerekse Müslüman toplulukların İstanbul'u alma girişimleri devam etmiştir. Müslümanlar ilk olarak 653-654 yılında Hz. Osman döneminde İstanbul'u kuşatmış ve orduya Şam Valisi Muaviye'nin görevlendirdiği Abdullan bin Ebu Serh komuta etmiştir. Araplar tarafından İstanbul'a üçü Emeviler biri de Abbasiler olmak üzere dört askeri sefer düzenlenmiş ve bunlardan sonuncu seferde Araplar Üsküdar'a kadar gelmişlerdir. Türkler IX. yüzyıldan itibaren yoğun olarak Bizans topraklarında görülmeye başlamış ve Üsküdar'a kadar gelmişlerdir. Ancak bölgede kalıcı olmaları
Nejat Diyarbekirli, “İpek Yolu Üzerine”, Dünden Bugüne İpekyolu, Yayına haz. Emel Kefeli vd., İstanbul 2008, s. 11.
155
Osmanlı Beyliğinin ortaya çıkmasından sonra olmuştur. Osman Gazi liderliğindeki beylik Bizans'a yaptığı gazalarla kısa sürede şöhret buldu. Eskişehir'den Bursa ve İznik sınırına kadar uzanan bölgeye hâkim oldu. Osman Gazi'nin vefatından sonra oğlu Orhan Bey gaza faaliyetlerine aynı şekilde devam etti. Bugünkü Sancaktepe bölgesi, Orhan Gazi döneminde 1328 yılında fethedilerek Osmanlı topraklarına katıldı. Samandıra zaten eski bir yerleşim yeri idi. Sarıgazi köyünün ise İstanbul'un fethinden sonra kurulduğu rivayet olunmaktadır. Fethe katılan Sarı Kadı isimli kişiye buranın kendisine mülk olarak verilmesiyle bir yerleşim yeri haline geldi. Samandıra ve civarı hem Bizans hem de Osmanlı döneminde sayfiye ve mesire yeri olarak kullanıldı. Bölgenin, başta padişahlar olmak üzere pek çok önemli ziyaretçisi oldu. Bölge insanının geçim kaynağının temelini tarım ve hayvancılık oluşturmaktaydı. Arazi tarım ve hayvancılık için elverişli idi. Bölgede tarım ve hayvancılık uğraşısı 1970'li yıllara kadar devam etti. 1328 yılında fethedilmesinden Osmanlı Devleti'nin son dönemlerine kadar bölgede huzur hâkim idi. Osmanlı Devleti'nin genel siyaseti gereği fetihten sonra burada yerleşik olan gayrimüslim unsurlara dokunulmadı. Asırlar boyunca Müslümanlar ile gayrimüslim ahali barış içinde yaşadı. Osmanlı devleti diğer bölgelerde olduğu gibi buradaki azınlıkları asimile etmediği gibi, onları olabilecek tehlikelerden de korumuş oldu. Bu sistem 19. yüzyıl sonlarına kadar böyle devam etti. Ancak dünyada ortaya çıkan ayrılıkçı fikir hareketleri ve Osmanlı Devleti'nin savaşlarda yenilerek, art arda toprak kaybetmeye başlaması ve gittikçe zayıflamasından sonra, dış güçlerin de tahrik ve kışkırtmalarıyla bölgede huzursuzluklar artmaya başladı.
156
Birinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesi ve Osmanlı Devleti'nin de bu savaştan yenik çıkması nedeniyle sıkıntılar iyice gün yüzüne çıktı. İstanbul'un da İtilaf güçleri tarafından işgal edilmesiyle bölge adeta ateş topuna döndü. Buralarda yaşayan Ermeni, Rum ve Yahudi azınlıklar asırlarca kendilerini korumuş olan devlete sırt çevirip, birlikte yaşadıkları insanlara da zarar vermeye başladılar. Bölgede çok sayıda azınlıklardan oluşan çeteler türedi. Bu eşkıyalık faaliyetleri Türklerin kurmuş olduğu müfrezeler ve Kuvâ-yı Milliye teşkilatları sayesinde bir bir etkisiz hale getirildi. Cumhuriyetin kurulmasından sonra ise 1970'lı yıllara kadar sakin bir dönem geçirdi. Sosyokültürel anlamda önemli bir değişiklik olmadı. Bu tarihlerden sonra ekonomide tarımsal üretimden sanayi üretimine doğru yönelişin hızlanmasıyla kırsal kesimden kentlere doğru hızlı bir göç başlamıştır. En çok göç İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlere doğru olmuştur. 1980'li yıllara kadar İstanbul en fazla göç alan il iken, bu tarihlerden sonra Kocaeli birinci sırayı almaya başlamıştır. İzmit ve civarındaki sanayileşmenin bunda payı büyüktür. Bugünkü Sancaktepe ilçesinin bulunduğu saha da en çok göç alan iki şehrin ortasında bulunmaktadır. Dolayısıyla göç hareketlerinden en fazla etkilenen yerlerden birisi bu bölgedir. Sanayi faaliyetlerinin gelişmesine paralel olarak, günümüzde bu bölgeye göç hala artarak devam etmektedir. Bölgedeki bu sosyal ve iktisadi değişime paralel olarak 2008 yılında idari alanda değişiklik yapılarak, Ümraniye İlçesine bağlı Sarıgazi ve Yenidoğan beldeleriyle, Kartal ilçesine bağlı Samandıra beldesi birleştirilerek Sancaktepe adı altında yeni bir ilçe oluşturulmuştur. Sancaktepe 240 bine yakın nüfusuyla İstanbul'un önemli ilçelerinden biri durumundadır. Şanslı coğrafyasıyla, doğa güzellikleri ve zengin bir tarihi mirasa sahip olmasıyla cazip bir yerleşim birimi olma durumu artarak devam etmektedir.
KAYNAKÇA ARŞİV BELGELERİ •BOA, A.MKT.NZD, 129/19. •BOA, A.MKT.NZD, 47/1. • BOA, C.EV, 371/18809. • BOA, C.EV, 456/23094 • BOA, DH.İ.UM, 16-5/1-18 • BOA, DH.EUM.5.Şb. 50/37. • BOA, DH.EUM.6.Şb. 11/18. • BOA, DH.EUM.AYŞ. 11/35 • BOA, DH.EUM.AYŞ. 17/54 • BOA, DH.EUM.AYŞ. 18/11 • BOA, DH.EUM.AYŞ. 18/67 • BOA, DH.EUM.AYŞ. 19/98 • BOA, DH.EUM.AYŞ. 20/18 • BOA, DH.EUM.AYŞ. 22/85 • BOA, DH.EUM.AYŞ. 23/48 • BOA, DH.EUM.AYŞ. 23/96 • BOA, DH.EUM.AYŞ. 23/99 • BOA, DH.EUM.AYŞ. 24/100 • BOA, DH.EUM.AYŞ. 24/60 • BOA, DH.EUM.AYŞ. 24/72
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 27/41 • BOA, DH.EUM.AYŞ. 28/67 • BOA, DH.EUM.AYŞ. 30/81 • BOA, DH.EUM.AYŞ. 30/84 • BOA, DH.EUM.AYŞ. 41/15 • BOA, DH.EUM.AYŞ. 42/38 • BOA, DH.EUM.AYŞ. 42/54 • BOA, DH.EUM.AYŞ. 42/56 • BOA, DH.EUM.AYŞ. 42/64 • BOA, DH.EUM.AYŞ. 43/47 • BOA, DH.EUM.AYŞ. 44/35 • BOA, DH.EUM.AYŞ. 48/10 • BOA, DH.EUM.AYŞ. 48/14 • BOA, DH.EUM.AYŞ. 48/58 • BOA, DH.EUM.AYŞ. 55/6 • BOA, DH.EUM.AYŞ. 59/10 • BOA, DH.EUM.AYŞ. 6/18. • BOA, DH.EUM.AYŞ. 62/55 • BOA, DH.EUM.AYŞ. 65/57; • BOA, DH.EUM.AYŞ. 7/1.
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 73/56 • BOA, DH.EUM.AYŞ. 73/71 • BOA, DH.EUM.AYŞ. 76/71 • BOA, DH.EUM.AYŞ. 8/121 • BOA, DH.EUM.AYŞ. 9/74 • BOA, DH.EUM.AYŞ.65/52. • BOA, HAT, 1449/64. • BOA, HR.SYS. 2408/54. • BOA, HRT. h. 2496. • BOA, İ.DH, 140/7184. • BOA, İ.DH. 1194/93460 • BOA, İ.EV. 43/1325.M.15. • BOA, MF.MKT, 888/62. • BOA, MF.MKT, 952/64 • BOA, ML.VRD.TMT.d, No: 04040. • BOA, ML.VRD.TMT.d, No: 04041. • BCA, Sayı: 4450, Fon Kodu: 30.11.1.0, Yer No: 319.26.10/ Tarih: 30/6/1966.
MAKALE, TEZ VE KİTAPLAR • AKANDERE Osman, “Millî Mücadele Yıllarında Marmara Bölgesinde Faaliyet Gösteren, Müfrezeler, Milis Kuvvetleri ve Çeteler (1918-1922)”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı 19, s. 507-541. • AKYILDIZ Ali, Tanzimat Dönemi Osmanlı Merkez Teşkilatında Reform (1836-1856), İstanbul 1993. • AKYÜREK Engin, Ayça Tiryaki, Özgü Çömezoğlu, Melda Ermiş, “Samandıra Yazlık Sarayı”, Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri 8- Bizans/Marmara, Yayına hazırlayan: Deniz Uygun, Ege Yayınları, İstanbul 2007.
• Başbakanlık Osmanlı Arşivi Rehberi, İkinci Baskı, İstanbul 2000. • BATİSLAM H. Dilek, “Keçecizade İzzet Molla'nın Gazellerinde Av”, Av ve Avcılık Kitabı, Edt. E. Gürsoy Naskali-H. Oytun Altun, İstanbul 2008. • BİRGEN Muhittin, İttihat ve Terakki'de On Sene, Haz. Zeki Arıkan, İstanbul 2006. • Büyük Türk Klasikleri II, İstanbul 1985. • BEYOĞLU Süleyman, “I. Dünya Savaşı'nda ve Milli Mücadele Yıllarında Üsküdar 1915-1922”, IV. Üsküdar Sempozyumu II, İstanbul 2007.
• Aşıkpaşaoğlu Tarihi (Haz. Nihal Atsız), Ankara 1985. • ATATÜRK Mustafa Kemal, Nutuk, İstanbul Ticaret Odası yayını, İstanbul 2009.
• BEYOĞLU Süleyman, Milli Mücadele Kahramanı Giresunlu Osman Ağa, istanbul 2009.
• Ayvansarayî Hüseyin Efendi vd., Hadikatü'l-Cevâmi', Haz., A. N. Galitekin, İstanbul 2001.
• BOSTAN M. Hanefi, “XV-XVII. Yüzyıllarda Üsküdar Nahiyesi Köylerinde Sosyal ve İktisadi Hayat”, VI. Uluslar arası Üsküdar Sempozyumu II, 6-9 Kasım 2008, İstanbul 2009.
• Balıkhane Nazırı Ali Rıza Bey, Eski Zamanlarda İstanbul Hayatı (2. Baskı), (Haz. Ali Şükrü Çotok), İstanbul 2001.
• ÇADIRCI Musa, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentlerinin Sosyal ve Ekonomik Yapısı, Ankara 1997.
157
• ÇAM Yusuf, Milli Mücadelede İzmit Sancağı, İzmit 1993. • ÇELİK Gülfettin, “Osmanlı Döneminde Gebze- Sosyoekonomik Bir Tahlil”, İstanbul Araştırmaları V, İstanbul 1998. • DAŞ Mustafa, “Üsküdar'da Türk ve Bizans Hükümdarlarının Yaptıkları Görüşmeler”, Uluslar arası Üsküdar Sempozyumu V, c. II, 1-5 Kasım 2007, İstanbul 2008.
• Hoca Sadeddin Efendi, Tâc'üt-Tevârih I, Sadeleştiren: İsmet Parmaksızoğlu, MEB Basımevi, İstanbul 1974. • HÜREL Haldun, İstanbul'u Geziyorum Gözlerim Açık, İstanbul 2004.
• DENİZALP Şefik, “SAMANDIRA 1nci Ordu Kardeş Köyü”, K.K.K. Askeri Basımevi, Ankara 1966.
• İHSANOĞLU Ekmeleddin, “Osmanlı'da Eğitim ve Bilim Müesseseleri”, Osmanlı Medeniyeti Tarihi I, İstanbul 1999.
• DİRİMTEKİN Feridun, İstanbul'un Fethi, İstanbul 1976.
• İNCİ Salih, Heybeliada Ruhban Okulu, İstanbul 2009.
• DİYARBEKİRLİ Nejat, “İpek Yolu Üzerine”, Dünden Bugüne İpekyolu, Yayına haz. Emel Kefeli vd., İstanbul 2008.
• İstanbul Ahkâm Defterleri İstanbul Tarım Tarihi I, İstanbul 1997.
• ELDEM Vedat, Osmanlı İmparatorluğu'nun İktisadi Şartları Hakkında Bir Tetkik, Ankara 1994.
• İstanbul Ahkâm Defterleri İstanbul Tarım Tarihi II, İstanbul 1997.
• EMECEN Feridun, “Kuruluştan Küçük Kaynarca'ya”, Osmanlı Tarihi I, editör: Ekmeleddin İhsanoğlu, İstanbul 1999.
• İstanbul Ahkâm Defterleri İstanbul Vakıf Tarihi I, İstanbul 1997.
• EMECEN Feridun, “Akça Koca”, DİA, Cilt 2, İstanbul 1989
• İstanbul Ahkâm Defterleri İstanbul'da Sosyal Hayat, İstanbul 1997.
• ENGİN Vahdettin, II. Abdülhamid ve Dış Politika, İstanbul 2005. • ENGİN Vahdettin, Kurtlar Sofrasındaki Osmanlı, İstanbul 2007. • ERDEM Şerafettin Can, “İtilaf Devletlerinin İstanbul'u Resmen İşgali ve Faaliyetleri”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt: XXI, Sayı:62, Temmuz 2005 • ERGİN Osman Nuri, Mecelle-i Umur-ı Belediye III, İstanbul 1995. • ERGİNER Suat, Asya'nın Kapısı Üsküdar, İstanbul 1966. • ESKİKURT Adnan -Ramazan Özey, “Anadolu ve Balkanlardaki Osmanlı Fetihlerinde (1299-1451) Coğrafyanın Önemi”, Türklük Araştırmaları Dergisi 19, (Prof. Dr. Mücteba İlgürel'e Armağan Özel Sayısı), İstanbul 2008. • Semavi Eyice, “İstanbul'da Abbasi Saraylarının Benzeri Olarak Yapılan Bir Bizans Sarayı (Bryas Sarayı)”, Belleten, Cilt: XXIII, Sayı: 89-92, Ankara 1959 • EYİCE Semavi, Tarih Boyunca İstanbul, İstanbul 2006. • GEDİKLİ Fethi, “1890'lardan Sonra Alemdağı ve Civarındaki Ermenilerin Bazı Faaliyetleri”, II. Üsküdar Sempozyumu I, Ed. Zekeriya Kurşun vd., Mart 2005. • Hafız Hüseyin Ayvansarâyî, Mecmuâ-i Tevârih, hazırlayanlar: Fahri Ç. Derin, Vâhid Çubuk, Edebiyat Fakültesi Basımevi, İstanbul 1985. • HASIRCI Metin, Sarıgazi Beldesi ve Camileri, Yunus Emre Camii Yaşatma ve Yaptırma Derneği yayınları, İstanbul 2000. • HASKAN Mehmet Nermi, Yüzyıllar Boyu Üsküdar I-III.
158
• HİMMETOĞLU Hüsnü, Kurtuluş Savaşı'nda İstanbul ve Yardımları II, İstanbul 1975.
• İstanbul Kadı Sicilleri, Üsküdar Mahkemesi 1 Numaralı Sicil, Hazırlayanlar: Bilgin Aydın, Ekrem Tak, İstanbul 2008. • İstanbul Vilayeti Kaza, Nahiye ve Köyleri, İstanbul Vilayeti Köy Bürosu Neşriyatı, İstanbul 1941. • İstanbul Vilayetine Bağlı Köylerin Kalkınma Programı, Belediye Matbaası, İstanbul 1930. • JANIN R., Constantinople Byzantine, Paris 1950. • JORGA Nicolae, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi I, Çev.: Nilüfer Epçeli, Yeditepe Yayınları, İstanbul 2005. • KABAKLI Ahmet, Türk Edebiyatı I, İstanbul 1985. • KAHRAMAN Âlim, Edebiyatın Belleğinde Yaşayan Beykoz, İstanbul 2005. • KODAMAN Bayram, Abdülhamid Devri Eğitim Sistemi, TTK Basımevi Ankara 1999. • KOLAY Arif, Kütahya Şeriye Sicilleri 72 Numaralı Defterinin Transkripsiyonu ve Değerlendirilmesi, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Dumlupınar Üniversitesi SBE, Kütahya 2001. • KONYALI İ. Hakkı, Üsküdar Tarihi I-II. • KÖROĞLU Gülgün, “İstanbul'daki Bizans Sarayları”, Prof. Dr. Işın Demirkent Anısına, İstanbul 2008 • Köylerimiz (1 Mart 1968'e Kadar), Ankara 1968. • Köylerimiz 1981, İçişleri bakanlığı Yayınları, Ankara 1982. • KUBAN Doğan, İstanbul Bir Kent Tarihi, İstanbul 2000. • KUNERALP Sinan, Son Dönem Osmanlı Erkan ve Ricali (18391922) Prosopografik Rehber, İstanbul 1999.
• KÜTÜKOĞLU Mübahat S., “Osmanlı İktisadi Yapısı”, Osmanlı Devleti Tarihi II, edt. E. İhsanoğlu, İstanbul 1999. • MAMBOURY Ernest, İstanbul Touristique, İstanbul 1951 • MANTHAN Robert, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi I, Say Yayınları, İstanbul 1999. • Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmanî Yahud Tezkire-i Meşâhir-i Osmâniye III, (Hazırlayanlar: Ali Aktan vd.), İstanbul 1996. • Mustafa Nuri Paşa, Netayic ül-Vukuat, I-II, Sadeleştiren: Neşet Çağatay, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1979. • NASKALİ Emine Gürsoy (edt.), Av ve Avcılık Kitabı, İstanbul 2008. • ÖCAL Safa, “Ertuğrul Gazi Haziresinde Yatanlar”, I. Milletlerarası Osmanlı Sempozyumu (Söğüt 1986), İstanbul 1988.
• TEXİER Charles, Küçük Asya, -Coğrafyası, Tarihi ve Arkeolojisi(çev.: Ali Suat), Sadeleştiren: Musa Yıldız, Enformasyon ve Dokümantasyon Hizmetleri Vakfı, Ankara 2002. • TEZEL Yahya S., Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi, (5. Baskı), İstanbul 2002. • TUFANTOZ Abdurrahim, “Üsküdar'da Bir Selçuklu Bakiyyesi: Gözcü Baba Karaca Ahmed Sultan” II. Üsküdar SempozyumuII, İstanbul 2005. • TUNA İdris, Temettuat Defterlerine Göre Kartal'ın SosyoEkonomik Yapısı, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, M.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul 2004. • TÜMERTEKİN Erol, İstanbul İnsan ve Mekân, İstanbul 1997. • Türkiye Cumhuriyeti Devlet Yıllığı 1928-1929. • Türkiye Cumhuriyeti Tarihi I, (Komisyon), Ankara 2004.
• ÖKSÜZ Hikmet, “Türk-Rum Nüfus Mübadelesinin Sebep ve Bazı İstisnaları”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 48, Cilt: XVI, Kasım 2000.
• Türkiye'de Meskûn Yerler Kılavuzu, Ankara 1946.
• ÖZ Mehmet, http://www.history.hacettepe.edu.tr/archive/OSMANLI% 20TARIM1.htm
• ULUÇAY M. Çağatay, Padişahların Kadınları ve Kızları, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1992.
• ÖZ Tahsin, İstanbul Camileri II, Ankara 1987. • ÖZCAN Tahsin, Osmanlı Para Vakıfları (Kanuni Dönemi Üsküdar Örneği), Ankara 2003. • ÖZSOY Osman, Saltanattan Cumhuriyete Kurtuluş Savaşı 1918-1923, İstanbul 2007. • ÖZTÜRK Said, Askeri Kassama Ait XVII. Asır İstanbul Tereke Defterleri, İstanbul 1995. • PAKALIN M. Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü I-III, İstanbul 1993. • PALMER Alan, Osmanlı İmparatorluğu Son Üç Yüz Yıl Bir Çöküşün Yeni Tarihi, İstanbul 1992. • SİPAHİOĞLU Birsel, “Bizans Döneminde Üsküdar”, V. Uluslararası Üsküdar Sempozyumu II, 1-5 Kasım 2007, İstanbul 2008. • SOFUOĞLU Adnan, Milli Mücadele Döneminde Kocaeli, Ankara 2006. • Sosyal Yapı I, Türkiye'de Nüfus Yapısındaki Gelişmeler ve Uluslar arası Karşılaştırmalar, Devlet Planlama teşkilatı Yayınları, Ankara 1986. • SUNATA İ. Hakkı, İstanbul'da İşgal Yılları, İstanbul 2006. • TANIŞIK İbrahim Hilmi, İstanbul Çeşmeleri I, İstanbul 1943 • TEMEL Mehmet, İşgal Yıllarında İstanbul'un Sosyal Durumu, Ankara 1998.
• UÇAR R. Uğur, Samandıra Tarihi, İstanbul 2008
• UMAR Bilge, Türkiye'deki Tarihsel Adlar, İstanbul 1993 • Umumi Nüfus Sayımı (22 Ekim 1950), Türkiye Cumhuriyeti Başvekâlet İstatistik Umum Müdürlüğü Yayınları, Ankara 1950. • UZUNÇARŞILI İ. Hakkı, Osmanlı Tarihi I, Ankara 1982. • ÜLKÜTAŞIR M. Şakir, “Osmanlılar'ın Yerleştiği İlk Topraklar”, Hayat Tarih Mecmuası, Sayı 10, Kasım 1968. • ÜREKLİ Fatma, İstanbul'da 1894 Depremi, İletişim Yayınları, (2. Baskı), İstanbul 2000. • YALÇIN Ayhan, İstanbul Evliyaları ve Ziyaret Yerleri, İstanbul 1996. • YAPRAK Tahsin, “Türk İslam Tarihinde ve Osmanlı Devleti'nin Kuruluşunda Mihal Gazi Gerçeği”, I. Milletlerarası Osmanlı Sempozyumu (Söğüt 1986), İstanbul 1988. • YARAMIŞ Ahmet, “III. Ahmed'in Kızı Zeynep Sultan'ın Hayatı ve Üsküdar'daki Vakfiyesi”, II. Üsküdar Sempozyumu I, İstanbul 2005. • YÜCEL Yaşar -Ali Sevim, Türkiye Tarihi II, Ankara 1990. • YÜKSEL Hasan, Osmanlı Sosyal ve Ekonomik Hayatında Vakıfların Rolü (1585-1683), Sivas 1998. • ZACHARİADOU Elizabeth A., “İlk Osmanlılara Dair Tarih ve Efsaneler”, Söğütten İstanbul'a: Osmanlı Devleti'nin Kuruluşu Üzerine tartışmalar (Derleyenler: Oktay Özel-Mehmet Öz), İmge yay. Ankara 2000.
159
MÜLAKATLAR • Erol Nayır (Sarıgazi Merkez Camii imam-hatibi) • Göker Göktaş (Sarıgazi Mahallesi muhtarı) • Hayrettin Usanmaz (Paşaköy muhtarı) • İsmail Örs (1925 doğumlu, Samandıra'da sakin) • Muhsin Güneş (Sarıgazi'de sakin) • Şeref Suluk (Samandıra Merkez Camii imam-hatibi)
İNTERNET SAYFALARI • http://www.sancaktepe.bel.tr/con/241/126/Sancaktepe-Ilcesi • http://www.sancaktepe.gov.tr/icerik.aspx?kategoriID= 18&sayfaID=33&sayfa=Muhtarlıklar • http://www.haberevreni.net/artikel.php?artikel_id=298 • http://www.osmanli.org.tr/osmanlidaegitim-7-201.html • http://www.muharremkayamsgsu.tr.gg/Halide-Edib-ve-Yakup-Kadri.htm
160
EKLER
Üsküdar'daki Atik Valide Sultan Vakf›’na ba¤l› Sar›kad› Köyü mescidinin minber konularak camiye çevrilmesi ve hatipli¤inin Hüseyin Halifeye verilmesi hakk›nda.
(İzn-i hümayunum olmuşdur). Arz-ı bende-i mikdâr oldurki şevketlü, kerametlü, inâyetlü, mehâbetlü, kudretlü Padişahım. Üsküdar'da vâki' merhûme ve mağfur-lehâ Atik Valide Sultan Evkâfı mülhakâtından Medine-i mezbure kazasına tâbi' Sarı Gâzi karyesi mescidinin cami olmağa salahiyeti olduğundan vaz-ı minber ve ikamet-i salâvat Cuma ve îdîne (idiye?) ezanı hümayunları arzusu buyrulup hitabeti dahi erbabı istihkaktan mescid-i mezbur imamı Hüseyin Halife'ye sadaka buyrulmak ricasına mütevelliyesi inhasıyla vaki hâlî nazar-ı vakf darüssaade'tüş-şerife ağası kulları arz etmeğle bâlâsı izn-i hümayunum olmuşdur deyü hatt-ı hümayun inayetmakrunlarıyla tezyîn buyrulmak babında emr ü ferman şevketlü, kerametlü, inâyetlü, mehâbetlü, kudretlü padişahımındır. 1187 Za 08 (21.01.1774)
Kaynak:
BOA, HAT. 1449/64.
162
Üsküdar'da bulunan Atik Valide Sultan Vakf›’na ba¤l› Sar› Kad› Köyü Camii’ne hatip tayini hakk›nda.
(İzn-i hümayunum olmuşdur) Padişahım, arz-ı bende-i mikdâr oldurki şevketlü, kerametlü, inâyetlü, mehâbetlü, kudretlü, velinimetim efendim. Üsküdar'da vâki' merhûme ve mağfur-lehâ Atik Valide Sultan tâbe serâh evkâfından Sarı Gâzi karyesinde kâin camii şerifin hatibi olan elhâcc Ahmed nam kimesne hüsn-i rızasıyla hitabetini erbab-ı istihkaktan Hafız İsmail halifeye feragat ve kasrîr etmekliğin kasridetten sadaka buyrulmak ricasına nazar-ı vakf darüssaade't-üşşerife ağası kulları arz etmeğle bâlâsı izn-i hümayunum olmuşdur deyü hatt-ı hümayun inayetmakrunlarıyla tezyîn buyrulmak babında emr ü ferman şevketlü, kerametlü, inâyetlü, mehâbetlü, kudretlü velinimetim efendim padişahımındır.
Kaynak:
BOA, C.EV. 371/18809. Lef-1
163
Samand›ra Köyü’nde Arap Hekim Camii Vakf›’ndan meflrut vazife ile imam ve hatip tayini hakk›nda.
Nezaret-i evkaf-ı hümayun-ı mülükaneye mülhak Kartal kazsına tabi Samandıra karyesinde vaki Arab Hekim Camii şerifi vakfından olmak üzere yevmî 4 akçe vazife ile imamet ve hitabet cihetlerine bâ-berâtı şerif-i alişan mutasarrıf olan Ahmed Efendi ibn-i İbrahim Halife ancak sulb-i sahih oğlu Hafız Mehmed Efendiyi terk ederek bundan akdem fevt olup yeri hâl ve hidemat-i lazımesi mahlül kalmağla müteveffa-yı merkumun oğlu merkum Hafız Mehmed Efendi erbab-ı istihkaktan ve müteveffa-yı merkumun sulb-i sahih oğlu olup kaza-i mezbur nüfusu mukayyidi Halil Efendi tarafından verilen bir kıta (okunamadı) pusuladan müsteban olduğu üzere karyei mezburenin birinci hanede 24 yaşında mukayyid işbu bâis-i arz-ı ubudiyyet Hafız Mehmed Efendi dâileri kaza-i mezkur meclisinde Evkaf müdürü Mehmed Cavid efendinin vekili mumaileyh Halil efendi hazır olduğu halde lede'l-imtihan ehl-i kur'an ve mücevvideye aşina ve her vechile istihkakı nümâyân olduğundan başka karye-i mezkurda merkum Hafız Mehmed Efendiden diğer ehl ve erbab dahi olmamağla ciheteyn-i mezkureteyni babası müteveffa-yı merkumun mahlülünden oğlu merkum Hafız Mehmed Efendi dâileri üzerine vazife-i mersumesiyle tevcih ve yedine bir kıta berat-ı şerif-i âlişân sadaka ve ihsan buyrulmak babında işbu bir kıta mazbatamız tanzim ve takdim hak-pâ-yı âlileri kılınmış olmağla ol babda ve her halde emr ü ferman hazreti men lehül emrindir. Selh Muharrem 1282 / 10 Haziran 1281 (mühürler 8 adet) Kaynak:
BOA, C.EV. 456/23094 Lef-1
164
BOA, C.EV. 456/23094.Lef-2
165
Kartal kazas›na ba¤l› Alemda¤› civar›ndaki baz› köylerdeki mekteplerin genel imtihanlar›n›n yap›ld›¤›, yaln›z Samand›ra Köyü mektebinin kapal› bulundu¤u hakk›nda raporlar.
Lef-1 Ber-mantûk-ı emr-i âli-i ağrâm buyurduğunuz karyelere azimet olunduk da Sultançiftliği mektebi ve Alemdağı (caddesinde) Dudullu ve Sarıgazi karyesinde Sarıgazi dimeğle maruf mektep ve Çekmeköy ve Samandıra mekteplerinin cümlesi marifet-i acizanemle verilen emr-i âli üzerine imtihan-ı umumileri icra kılındığından yalnız Samandıra karyesine azimet olunduk da hocası mektebi terk ile şurada burada imrâr-ı vakt edip mektebi boş bulduğumdan imtihandan mahrum kaldıklarından icrâ-yı muktezâsı re'y-i vâlâ-yı nezâretpenahilerine menuttur. Ol babda emr ü ferman hazreti men lehül emrindir. 27 Temmuz 1322 Mekâtib-i ibtidâiye müfettişi Hakkı. Lef-2 Müfettiş Hakkı Efendinin raporunda bahsedilen köylerde mekâtib-i umumi imtihanları icra edilmiş ise de Samandıra köyü mektebi boş bulunduğu ve etfâlin nimet-i maariften mahrum kaldığı beyan edilmiş ve mezkur köyün imamı Nuri Efendiye ahali tarafından verilen aidat, idaresine gayr-i kâfi bulunduğu cihetle geçen sene terk edip yerine başkası tayin edilmemiş olmağla etfalin bir seneden beri nimet-i maariften müstefid olamadığından teşvikât-ı lazıme icrasıyla maaşı tezyîd ve köylüye temin ettirilerek muktedir birinin intihâbı hususunun Kartal kazası kaimmakamlığına emr ü işarı vâyeste-i re'y-i rezin isâbet-rehin daveri ekremileridir. Ol babda emr ü ferman hazreti men lehül emrindir. 1 Ağustos 1322 Mühür ve imza (Mekatib-i ibtidaiye müdüriyeti) Kaynak:
BOA, MF.MKT. 952/64.
166
Sar›gazi ve Alemda¤› civar›ndaki Ermeni eflk›yas›n›n faaliyetleri ile ilgili tahkikat icras› ve rapor tanzimi hakk›nda.
Yıldız Sarayı Hümâyunu Başkitâbet Dairesi Yâverân-ı hazreti şehriyârîden Topçu Kâimmakâmı Şükrü Bey'e verilen talimat suretidir. Kâimmakâm Şükrü Bey'in refakatinde bir yaver ve bir taktikçi ve hayvansız olarak 10 nefer süvari asâkir-i şahâne ile beraber buradan limandan tehyie olunacak küçük vapurla Üsküdar'a geçecek ve Üsküdar Kumandanlığından icap eden hayvanları aldıktan sonra beren Alemdağı taraflarına azimet edecektir. Ermeni eşkıya çetelerinin Alemdağı ve civarı taraflarında dolaşmakta ve bunlar şimdilik bir fenalığa tasaddî etmiyorlarsa da daha bir takım refiklerinin vürûduna intizar etmekte oldukları veyahut bir noktada ictimaa hazırlanmakta bulundukları Şile Tabur Binbaşılığından İzmid Kumandanlığına bildirilmiş olduğundan doğruca Alemdağı civarında Sultançiftliği'ne gidilecek ve gerek orada ve gerek Sarıgazi Türbesi yamacında vâki Ermeni köyünde ve Göceoğlu Agop Efendi ve İbrahim Paşa çiftliklerinde icrâyı tahkikat olunarak alınacak malumat ve vâki olacak meşhûdâtı mübeyyin bir rapor tanzim olunacak ve yarın akşam bir veya ikiye kadar avdet edilecek ve kumandanlıktan alınacak hayvanlar yerine iade ve teslim kılınacaktır. Tahkikat esnasında şu rivayet olunan ahvalin tahkiki takdirinde hemen şifre ile malumatıyla beraber Yaver Sadık Bey'e birkaç nefer terfik olunarak derhal buraya ağrâm ve bir taraftan dahi tahkikata devam edilecektir. Fi 1 Cemaziyelevvel (1)313. Mukabele edilmiştir. Mehmed Cevad ve Faik. Kaynak:
BOA, Y.PRK.BŞK.43/66
167
Sar›gazi hazretlerinin türbe-i flerifine vakfedilmifl olan arazi aflar› hakk›nda.
Yıldız sarayı Hümâyunu Başkitabet Dairesi Alemdağı civarında medfûn Sarı Gazi hazretlerinin türbe-i şerifesine vakfedilmiş olan arazi a'şârının her sene bir türbedâr efendi tarafından ta'şîr ve idare ile hâsılatı türbe-i şerife-i mezkureye sarf edilmekte iken bu sene a'şâr-ı mezkurenin Maliye Hazine-i Celilesi tarafından bi'l-müzâyede 2.600 kuruş bedel ile ihale edilerek meblağ-ı mezkûr verilmemesinden dolayı türbe-i şerifenin tamir ve termimi yüzüstüne kaldığı gibi fukarâ dahi it'âm edilemediği bazı tarafdan arz-ı utbei 'ulyâ kılınması üzerine türbe-i şerifei mezkureye merbut a'şâr vesairenin kemâ-fi's-sâbık türbedar efendi tarafından idare ve ahz olunması hususuna irâde-i seniyye-i cenâb-ı pâdişâhî şeref-sudûr buyrulmuş olmağla ol bâbda emr ü ferman hazreti veliyyü'l-emrindir. Fî 16 Safer 1308 ve 19 Eylül 1306
Kaynak:
BOA, ‹.DH. 1194/93460
168
Sarıgazi Camii Beratı Sultan Abdülaziz b. Mahmud el Muzaffer Dâimâ Nişân-ı şerîf-i âlişân-ı sâmî-mekân-ı sultânî ve tuğrâyı garâ-yı cihân-sitân-ı hâkânî nüffize bi'l-avni'r-rabbânî ve bi's-savni's-samadânî ve bi'l-menni'l-mennânî ve bi lütfi's-sübhânî hükmü oldur ki, Nezâret-i Evkâf-ı Hümâyûn-ı mülükâneme mülhak Üsküdar kazasında Sarı Gâzi Tekyesi Vakfı'nın tevliyet ve tekye-nişinlik cihetlerinin tevcihine dâir vâki' olan istid'â üzerine kuyûd-ı lâzımesi ba'de'l-ihrâc muâmelât-ı ahkâmiyyesi hitam bulup ol babda evkâf-ı hümâyun teftiş mahkemesi cânibinden irsâl olunan i'lâm mucebince mûmâileyh Sarı Gâzi Tekyesi Vakfı'nın vezife-i muayyene ile tekye-nişinlik cihetinin ber-mantuk-i kuyûd 1197 senesi evl3adiyyet ve meşrûtiyyet üzre istirâken uhdelerinde bulunan meteveffiyyûn İbrahim ve Feyzullah ve Ahmed ve İsmihan ve Havva ve Hamide ve Sâlih ve Hatice ve Rukiyye ve Âişe'nin mahlüllerinden der-dest olan icmâl-i hâkânî iktizasınca Samandıra sınırında Sofu Hayreddin nâm kimesnenin evlâdına meşrût yerin çiftlik yer vakfının tevliyeti dahi müceddeden evkâf muhâsebesine kaydı ile evlâd-ı vakıfdan ve tekye-i mezkurenin zâviye nâmıyla Haremeyn hazinesinden mazbût Üsküdar merhûme Atik Vâlide Sultan tâbe serâha vakfından ber-vechi hasbî zâviyedarlık ve türbedarlığı uhdesinde bulunan işbu râfi-i tevkî-i refi'-i âlişânî hâkânî Hüseyin b. zîde Salahühü ber-mûceb-i amel-i kadîm meşrûtiyet üzre nizâmı vechiyle umûr-ı vakf-ı rü'yetde terk ve tekâsül etmemek ve beher sene îrâd ve masârifâtını mübeyyin lâzım gelen muhâsebesin mahallinde ma'rifet-i şer' ile görüp yedine sûret-i muhâsebesın olmak ve hilâfı şart-ı vâkıf ve mugâyir-i nizâm bir gûne hareket ederse ref'inden âhere verilmek şartı ile bi't-tevcih yedine iki kıt'a berât-ı şerifim i'tâ olunmak bâbında makâm-ı nezâret-i evkâf-ı hümâyûnumdan i'lâm olunarak mûcebince tevcîh ve berâtları i'tâ olunmak fermânım olmağın 1281 senesi Rebiü'l-evveli 24. günü târihiyle verilen ru'ûs-ı hümâyunum vechiyle ber-mantûk-ı defter-i hâkânî tevliyet-i mezkûre muhâsebe-i merkûmeye kayd u imlâ ve lâzımu'ssudûr olan diğer bir kıt'a berât-ı şerifim bi't-tastîr i'tâ olunarak zikr olunan tekye-nişinlik ciheti için dahî bu berât-ı hümâyûnumu verdim ve buyurdum ki: Mûmâileyh Hüseyin zide salâhühü vazife-i mu'ayyenei mersûmesine tekye-nişinlik-i mezkûre şart-ı mezkûr üzre mutasarrıf ola. Şöyle bileler alâmet-i şeîfeme i'timât kılalar. Tahrîren fî yevmi's-sânî min şehr-i Ramazân-ı şerif li-sene isnâ ve semânîn ve mi'eteyn ve elf. (02 Ramazan 1282) Evkâf-ı Hümâyûn Nezâret-i Celîlesine mahsus Berâtı âlişân almak için varakadır. Yalnız otuz kuruştur. Kaynak:
Sarıgazi Camii Arşivi
169
Belçikal› Philippson'un tasarrufunda olan Samand›ra Köyü yak›n›ndaki, Sultanbeyli, Demirci ve fialgaml› çiftliklerinden Musevi ailelerin tahliyesi hakk›nda.
Lef-1: Kartal kazası dâhilinde Samandıra karyesi kurbunda Sultanbeyli, Demirci ve Şalgamlı çiftlikleri Belçika tebasından Mösyö Filibson'un taht-ı tasarrufundadır. 33 musevi ailesi ikamet etmektedirler. Bunların hemen çıkması emredilmiştir.
Kaynak:
BOA, HR.SYS.2408/54.
170
Samand›ra Köyü’ndeki caminin tamiri hakk›nda.
Evkâf-ı Hümayun nezareti behiyyesine. Samandıra karyesinde kâin camii şerifin harabeti cihetiyle tamiri ve (okunamadı) tahsisi hakkında karye-i mezkure ahalisi tarafından takdim olunan arzuhal manzur-ı vâlâları buyrulmak üzere leffen irsal kılınmış olmağla (okunamadı) istid'a camii, şerif-i mezkûrun icrâ-yı tamiri zımnında iktizasının icrasıyla taraf-ı eşref-i hazreti padişahîden duhân-ı hayriye istihcâline himmet buyrulmak siyakında tezkire. Fi 3 Cemaziyelevvel 1271.
Kaynak:
BOA. A.MKT.NZD.129/19.
171
Sar›gazi karyesindeki çeflmenin suyollar›n›n tamiri hakk›nda.
Şurâ-yı Devlet Evkâf-ı Hümâyun Nezaretinin Şurâ-yı Devlet'e havale buyrulan 13 Şevval 1324 tarihi ve 717 numrolu takriri melfufatıyla beraber Maliye Dairesinde kıraat olundu. Meil-i takrirde Hazinedâr Usta Vakfından Sarı Gazi karyesindeki çeşme su yollarının icra kılınan keşf ve münâkaası mucibince tamirat-ı mukteziyesi 45.950 kuruşda Vasilaki uhdesinde takarrür ederek müteaahid-i merkum ale'l-usul kefâlet ve konturantoya rapt edilmiş ve fakat mezkurdan olan işbu çeşmenin valide mâcid kesîrü'l-Muhammed hazreti hilâfetpenâhî cennet-mekân Sultan Abdülmecid Han Gazi hazretleri vakfına tashih ve ilhak edildiği kayden anlaşılmış olduğundan müteahhidi marifetiyle icra kılınacak tamirat-ı merkumenin keşfinde muharrer evsâf ve eşkâl veçhiyle ve kemâl-i metânetle vücuda getirilmeğe sa'y-ü gayret olunmak ve cennet-mekân müşârünileyh hazretleri vakfına masraf kaydedilmek üzere meblağ-ı mezburun 322 senesi bütçesi dâhilinde sarfı istîzân kılınmış ve tervîc-i iş'âr münasip görünmüş olmağla ol vechile icrâ-yı iktizasının nezaret-i müşârünileyhâya havalesi tezekkür ve keşf defteriyle menâfia kaimesi leffen takdim kılındı. Ol babda emr ü ferman hazreti men lehül emrindir. Fi 17 Muharrem sene 1325 ve 17 Şubat sene (1)322. Azadan Rıza Bey, Azadan Reşad Bey, Azadan Lütfi efendi, Azadan Mehmed Şerif, Azadan Alaeddin, Azadan Şerif Abdi Paşa, Maliye Dairesi Reisi Mehmed, Azadan Mehmed, Azadan Mehmed Aziz Vechi, Azadan Fehmi Bey, Azadan Adem Bey, Azadan Hüseyin Nazım, Azadan Hasan Hüseyin, Azadan Mehmed İzzet, Azadan Mustafa, Azadan Ahmed ………, Azadan Mehmed ………., Azadan Hasan Hüseyin, Azadan Ahmed Cemal, Azadan …………, Azadan Safvet Bey, Azadan Kaynak:
BOA. ‹.EV. 43/1325M15.Lef-1
172
Tezkire ve ‹rade
Bâbıâli / Daire-i Sadâret Amedi Divân-ı Hümâyun / 299 Devletlü efendim Hazretleri Evkâf-ı Hümâyun Nezareti'nden bi'l-vürûd Şûrâ-yı Devlet'e havale olunan takrir üzerine Maliye Dairesi'nden kaleme alınıp leffen arz ve takdim kınlan mazbatada Hazinedâr Usta Vakfı'nda olup valide mâcid kesîrü'l-Muhammed cenâbı cihan-bâni cennet-mekân Sultan Abdülmecid Han Gazi hazretleri vakfına tashih ve ilhak edilmiş olan sarı Gazi karyesindeki çeşmenin muhtâcı tamir olan suyollarının tamiri zımnında ber-muceb keşf ve münâkaa sarfı lazım gelen 45.950 kuruşun cennet-mekân müşârünileyh hazretleri vakfına masraf kaydedilmek üzere 322 senesi bütçesi dahilinde tesviyesi hususunun nezaret-i müş3arünileyhâya havalesi lüzumu gösterilmiş olmağla ol babda her ne cechile irâde-i seniyye-i cenâbı hilâfetpenâhî şeref-sudur buyrulur ise mantûk-ı âlisi infaz edileceği beyanıyla tezkire-i senâveri terkim kılındı efendim. Fi 25 Muharrem 1325 ve 25 Şubat (1)322. Sadrazam. İrade: Maruz-ı çâker-i kemineleridir ki, Reside-i dest ta'zim olup melfufatlarıyla beraber manzurı âli buyrulan işbu tezkire-i sâmii sadaretpenâhileri üzerine mucibince irade-i seniyye cenâb-ı hilâfetpenâhi şerefmüteallik buyrulmuş olmağla ol babda emr ü ferman hazreti veliyyü'l-emrindir. Fi 27 Muharrem sene 1325 ve 27 Şubat sene 1322. Kaynak:
BOA. ‹.EV. 43/1325M1.Lef-2
173
Samandra Köyü’ndeki jandarma karakolundaki askerlerin silahlar›yla beraber ‹ngiliz askerlerince bir süre rehin al›nd›¤› ve Osmanl› bayra¤›n›n y›rt›l›p hakaret edildi¤i, bu gibi olaylar›n tekrarlanmamas› için gere¤inin yap›lmas›n›n talep edildi¤i hakk›nda.
İstanbul Vilayeti Dâhiliye Nezareti Celilesine Hülasa: Bir İngiliz müfrezesi tarafından Samandıra ve Paşaköyü karyelerinin ihâta edildiğine dair. Devletlü Efendim Hazretleri Mâh-ı hâlin 24. Günü 3 bölük piyade ve 20 süvariden mürekkeb bir İngiliz müfrezesinin Kartal kazasının Samandıra karyesini ihata ederek mahal-i mezkûr jandarma karakolunda mevcut olan üç jandarma ile silahlarını ve telefon makinesini beraberlerine alarak mezkûr müfrezeden iki piyade ve 10 süvari ile Paşaköyü'ne gittikleri ve her iki karyeyi bir müddet ihata ve duhul ve hurucu men ettikten sonra jandarmaları silahlarıyla ve telefon makinesiyle beraber iade eyledikleri ve Samandıra'da kalmış olan İngiliz zabiti tarafından karakolda mevcut bulunan Osmanlı bayrağının yırtılarak kemal-i hakaretle yere atıldığı ve bu hale müşahede edenlerin ifadeleri zabt olunarak bu babdaki evrak-ı tahkîkiyenin tanzim edilmekte bulunduğu Kartal ve Üsküdar Jandarma kumandanlığının iş'arına atfen Dersaadet jandarma kumandanlığından izbâr kılınmağla maruzdur. Ol babda emr ü ferman hazreti men lehü'l-emrindir. Celal. Fi 3 Şevval sene (13)38 ve 26 Haziran (13)36. Kaynak:
BOA.DH.EUM.AYŞ.43/47
174
T›mar köylerinden olan Kartal'a ba¤l› Samand›ra köyünde araziye mutasarr›f olup tapuya müstehak mirasç› b›rakmaks›z›n vefat eden flah›stan intikal eden yerin dilekçe sahibi taraf›ndan tapu vergisi al›narak ziraate verilmesine müdahale edilmemesine dair hüküm.
Kartal Nahiyesi naibine hüküm: Hasan gelüp işbu bin altmış üç senesi uhde ve iltizamında olan timar karyelerinden nahiye-i mezbura tabi Samandıra nam karye toprağında arazi tasarruf eden Hacı Hüseyin nam kimesne sene-i mezburede lebbeyk(?) icâbet-i tarik-i haccı şerifde fevt oldukda oğlı ve kızı baba bir er karındaşı vesâir tapu ile virilmesi fermân olanlardan kimesnesi kalmayup tasarrufunda olan yirleri kânun üzre tapuya müstahıkk olmağla bu dahi ol yirleri resm-i tapu ile tâlibine virüp ziraat itdürmek istedükde Tolayba nam karyeden Hacı Süleyman nam kimesne zuhûr ve mücerred ta'ciz içün bana hibe eyledi ben zabt iderüm diyû hilâf-ı kânun müdahale ve tapu ile virüp ziraat itdürilmesine mümâna'at itdürilmemek üzre ol babda kânun üzre hükm-i hümâyunum recâ itmeğin kânun üzre emr yazılmışdur. Fi evâsıt-ı B sene (1)163. (1625 Haziran 1750) Kaynak:
‹stanbul Tarım Tarihi-I, s.217.
175
Kartal'a ba¤l› Samand›ra ve çevresindeki köylerde hâs›l olan mahsulün nakledilece¤i ambarlara dair hüküm:
Kartal Nahiyesi naibine hüküm: Nâhiye-i mezbûra tâbi Samandıra ve tevâbi karyeleri toprağında zirâat ü hirâset iden defterlü reâyâ ve defter reâyâsı yirlerinde zirâat iden hâric-i reâyânın zirâatlarıyla hâsıl eyledikleri terekeleri öşrlerin evvelâ karyelerinde olan anbara badehû her hafta durur tereke satılur akreb bazara nakl itdürmek istedükde hilâf-ı kânun dürlü illet ve bahâne eyledüklerin bildirüp kânun üzre emr-i şerifim recâ itmeğin kânun üzre amel olunmak emrim olmuşdır. Fi evâsıt-ı C sene (1)169. (1322 Mart 1756)
Kaynak:
‹stanbul Tarım Tarihi-I, s.371.
176
Kartal'a ba¤l› Sar›kâd› köyünde flahs›n tasarrufunda olan tapulu ve temessüklü yerlere müdahalenin önlenmesine dair hüküm.
Üsküdar kazası muzâfâtından Kartal Nâhiyesi naibine hüküm ki: Nâhiye-i mezbûra tâbi Sarıkâdı nam karye sâkinlerinden Sâlih nâm kimesne gelüp bu karye-i mezbure toprağında vaki mutasarrıf olduğı tapulı ve temessükli ma'lûmetü'l-hudûd yirlerin bin yüz yetmiş (boş) senesinde ma'lûmu'l-mikdar semen mukâbelesinde Sarı Ahmed nâm kimesneye emâneten tarafından sipariş ve icâr ve semeni olan meblağ-ı mezkûr ahz idüp lâkin mezbur müddet-i icâre temâm olmadın mezbur hileye sülûk itmeğle sâlifü'zzikr yirlerin redd-i semen ile ke'l-evvel yirlerin mezburdan alup zabt murâd eyledükde sen bana ferağ etmişidün diyu dürlü illet ve bahane ile hilâf-ı kânun virmekde te'allül ve muhâlefet ve gardı külli eyledüğin ve bu bâbda davâsına muvâfık şeyhülislamdan fetvâ-yı şerifesi olduğun bildirüp fetvâyı şerifesi mucebince şer'le görilüp yirleri redd-i semen (ile) kendüye alıverilip kemâkân zabt ü ziraat itdürilmek bâbında emr-i şerifim recâ itmeğin kânun üzre amel olınmak içün yazılmışdır. Fi evâhir-i Za sene (1)171 (27 Temmuz-5 Ağustos 1758) Kaynak:
‹stanbul Tarım Tarihi-II, s.124.
177
Galata'da Valide Sultan Camii Vakf›'na ait Adalar nâhiyesine tâbi Saliç (?), Samand›ra ve So¤anl› köylerindeki vakfa ait hayvanlar›n çobanlar›ndan birisini öldüren flahs›n ilgili kad›l›kta yarg›lanmas›na ve sonucun ilam olunmas›na dair hüküm.
Üsküdar kazası muzâfâtından Kandırı nahiyesi nâibine hüküm ki: Dârü's-saâdetü'ş-şerifem ağası nezaretinde olan evkafdan Galata'da vâki merhûm ve mağfûrun lehâ Vâlide Sultan valide-i hüdâvendigâr-ı esbâk Gâzi Sultan Ahmed Hân tâbe serâhânun binâ eylediği câmii şerifi evkafınun ber vech-i te'yîd bâ-berât-ı şerif-i âlişân mütevellisis olan kıdvetü'l-emâcid ve'la'yân İbrâhim zîde mecduhû mektub gönderüp vakf-ı mezbur mülhakatından olup Üsküdar kazası muzâfâtından Adalar nâhiyesine tâbi Saliç (?), Samandıra ve Soğanlı nam akryelerde vâki vakf çiftliklerünün yaylak ve kışlak ve otlak ve eğrek yirlerine zemânında koyun vesâir davarları vakfın çobanları vakt ü zemanıyla götürüp yaylayup ve kışlayup otundan ve suyundan intifâ idüp ve çobanları dahi kendi hallerinde ırzlarıyla meşgul ve bir kimesneye taaddi ve rencide eyledikleri olmayup ve üzerlerine dahi şuhûd-ı udûl ile şer'an bir nesne sâbit olmış deği iken Kandıra kasabası sâkinlerinden zümre-i eşkiyâdan (boş) nâm kimesne bin yüz yetmiş senesinde vakfı şerifin çobanlarından Yuvan veled-i Niko nâm zımmiyi bi gayr-i hakkın tüfenk kurşunuyla darb ve helâk ve işbu sene-i mübarekede dahi sair çobanlar vakf-ı şerifin koyun vesâir hayvanâtların bırağup ra'y olunmadığından bir mikdarı helak olup ol vechile vakf-ı şerifin mahsuline küllî gadr olınmağla eşkıya-i mezbur kasaba-i Kandırı ahalisinden marifet-i şer'le ve tahta (?) serdâr-ı marifetiyle bade't-tefahhus ele getirilüp vekil (boş) nam kimesne ile mahallinde şer'le görilüp icrâ-yı şer' ve ihkâkı hakk ve keyfiyeti vukû'ı ve sıhhati üzre arz u i'lâm olınmak bâbında emr-i şerifim virilmek recâsına arz eylediği ecilden mahallinde şer'le görilüp icrâ-yı şer' ve ihkâk-ı hakk ve keyfiyeti dahi sıhhati üzre i'lâm olınmak bâbında fermânı âlişânum sâdır olmışdur. Fi evâsıt-ı Za sene 1174 (14-23 Haziran 1761). Kaynak:
‹stanbul Tarım Tarihi-II, s.274.
178
Berat ile Sar›kad› (Sar›gazi) zaviyesinde görevli olup, hizmet etmedikleri süre ile ilgili olarak Sar›kad› vakf›ndan ücret talebinde bulunmufllard›r. Bu flah›slar›n haks›z taleplerinin önlenmesi hususunun ilgili kad›l›kta görülmesine dair hüküm.
Üsküdar kazası muzâfâtından Kartal nahiyesi naibine hüküm ki, Nâhiye-i mezbûrede vâki Sarıkâdı zâviyesinin bi'l-fiil berât-ı şerifümle zâviyedârı ve vakfın mütevellisi olan nahiye-i mezburdan Salih nam kimesne gelüp vakf-ı mezburdan almak üzre hıdmet mukâbelesinde berâtla vazifeye mutasarrıf olan Sarı Ahmed ve (boş) ve (boş) nam kimesnelerün hıdmet eyledükleri eyyâmda berâtları mûcebince hıdmetleri mukabelesinde müstahıkk oldukları vazifelerin virüp hıdmet eylemedükleri müddetde şer'an vazifeye müstahıkk olmış değiller iken hıdmet eylemdiklerü müddet içün dahi vazife aluruz diyu birbirleriyle yek-dil ve hilâf-ı şer'-i şerif teaddiden hâlî olmadıklarun ve bu bâbda davasına muvâfık şeyhülislamdan fetvâ-yı şerifesi olduğun bildirüp mûcebince amel olınup hilâfı şer'-i şerif ve mugâyir-i fetvâyı münîf ol vechile te'addileri men' ü def' olınmak babında emr-i şerifüm recâ eylediği ecilden mahallinde şer'le görilmek emrim olmışdur. Fî evâhir-i Ş sene 1172 (1927 Nisan 1759) Kaynak:
‹stanbul Vakıf Tarihi-I, s.259.
179
Samand›ra'da vefat eden kifliden intikal eden evladiyet üzere vak›f arazinin zaptedilmesinden dolay› mirasç›larla zapteden flah›slar aras›nda ortaya ç›kan ihtilâf›n fler'i mahkemede görülmesine dair arzuhal üzere hüküm.
Üsküdar kazası muzâfâtından Kartal nahiyesi naibine hüküm ki: Ahmed bin Abdi nam kimesne südde-i sadâretime arz-ı hâl idüp selâtîn-i mâziyeden beri ceddi Hayreddin nâm kimesneye nahiye-i mezbura tâbi Samandıra nam karye toprağında vâki ma'lûmu'l-hudûd çiftlik arazisi ve çayırı hibe ve temlik ve yedine mülknâme-i hümâyun virildükden sonra ol dahi ol yirlerün tasarruf ve galesin evladına vakf u şart eyledüği defter-i hâkânî ve vakfiyye-i ma'mûlün bihâda mastûr u mukayyed ve nevbet-i tasarruf evlâd-ı vakıfdan bunun babası Abdi'nin olup ber muceb-i şart-ı vakıf mutasarrıfiken fevt olup nevbet-i tasarruf buna intikal idüp âharun alakası olmayıp müdâhale olınmak icâb itmez iken Âyişe nâm hatun ile oğulları Mehmed ve Hızır nâm kimesneler evlâd-ı vakıfdan değiller iken bunun fuzûlî meşrûtası olan çayırları tegallüben zabt itmeleriyle bundan akdem murâfa-i şer-i şerif oldıklarında evlâda meşrûta olduğı nümâyân ve cânib-i şer'den dahi i'lâm virilmişken muğâyir-i defter-i hâkânî fuzûlî müdâhaleden hâlî olmadıklarun ve bu bâbda fetvâ-yı şerifesin oldığın bildirüp fetvâ-yı şerifesi mûcebince amel olınmak bâbında emr-i şerîfim recâ itmeğin şer'le görilmek emrüm olmışdur. Fî evâsıt-ı Za sene 1165 (20-29 Eylül 1752) Kaynak:
‹stanbul’da Sosyal Hayat-I, s.367.
180
Nakşidil Valide Sultan Çeşmesi veya Atik Valide Sultan Çeşmesi kitabesi
Atik Valide Sultan çeşmesidir bu Mürûr-ı ezmine kılmışdı gerçi kim ifnâ Cenâb-ı valide-i şâh-ı dehr Mahmud Han Yeniden eyledi tamir ile suyun icrâ Muvaffak eyledi ihyâsına anı çün-kim İki cihanda azîz ide Hazreti Mevlâ Sene 1224
Kaynak:
‹brahim Hilmi Tanışık, ‹stanbul Çeşmeleri-I, ‹stanbul 1943, s.404406.
181
Kartal Kazas› Samand›ra Karyesi ‹btidai Mektebi muallimli¤i ve tahsisat› hakk›nda Evkaf-› Hümayun Nezareti'nden tafsilatl› bilgi istendi¤ine dair belge.
Nezaret-i Maarif-i Umumiye Mekatib-i İbtidaiye İdaresi Kartal kazasına tabi Samandıra Câmii şerifi imametine hazine-i evkâf-ı hümâyundan 300 ve müezzinliğine 120 ve yağ, mum vesaire masârifi olarak 410 ve mektep muallimliğine ise ayrıca 120 kuruş mahsûs olub cihât-ı mezbure Fatih dersiamlarından Davud Paşa mahkemesi niyâbetinde bulunan Osman Efendi uhdesinde bulunduğu ve mütevellisi dahi Gümrük memurlarından Mehmed Efendi namında biri idüğü ve el-yevm hidemât-ı mezkurde ahali tarafından verilmiş aidat ile bir diğeri tarafından ifa olunub mahsûsâtı mumaileyh tarafından alındığı haber verilmiş ve mektep muallimliğini ifa eden efendi temin-i maişet edemediğinden dolayı tedrisât-ı matlub-ı âli dairesinde cereyan etmediği anlaşılmış olduğundan karyei mezkurda mektebin (aslasıyla) terakkisi esbâbına ba'de ……….. olunmak üzere muallimliği ile tahsisatına ait malumat kuyudunun muvazzahan etbâsı hususunun nezaret-i müşarün-ileyhaya izbârı vâyeste-i re'y-i rezîn isâbetrehin dâver-i ekremileridir. Ol babda emr ü ferman hazreti men-lehül emrindir. 19 Eylül 1321 Kaynak:
BOA, MF.MKT. 888/62.
182
Eskiflehir'e gidecek muhacirlerin Haydarpafla cihetinden Ba¤dad Caddesi, Alemda¤, Samand›ra ve Gebze d›fl›ndaki yoldan geçirilmeleri hususunda gerekenin yap›lmas›n›n istendi¤ine dair belge.
Zabtiye Nezaret-i Aliyyesine Eskişehir taraflarına azimet edecek muhâcirîn için Haydarpaşa cihetinden Bağdad Caddesi tabir olunan sahilboyu tarafının seddiyle oradan bazı hayvanât-ı imrâriyenin men'i ve Alemdağı cihetinden Samandıra tarafı üzerindeki kurrâda şimdilik hastalık olmaması hasebiyle tarik-i mezburun bir nokta-i telakki (telafi) si olan nefs-i Gökbuze kasabası derûnundan geçirilip hariçten imrarın taht-ı temin alındığı halde mezkur Samandıra tarikinden muhacir sevkinde mahzur olmayacağı umur-ı baytariye müfettişi marifetiyle icra ettirilen tahkikat üzerine Şehremaneti celilesinden iş'ar kılındığından bahisle Üsküdar'a geçirilecek muhacirinin mahzuru olmayan mezkur tarikten imrar ettirilmek zımnında Üsküdar Mutasarrıflığına tebligât-ı lazıme icrası muhacirin komisyonu heyet-i celilesinden bâ-tezkire ifade edilmiş olmağla ona göre ifâ-yı muktezâsına himem-i aliyyeleri buyrulmak babında
Kaynak:
BOA, DH.MKT. 1893/36.
183
Şevknihal Usta Çeşmesi kitabesi Çeşme-i pâk-i hazinedâr usta kim anı Böyle hayrata muvaffak kıldı Rabb-i zü'l-Celâl Ol rıza-i hakk içün rûh-ı imameyn aşkına Sâye-i şahânede itdi bu yolda sarf-ı mal Sarıgâzi karyesi'n ihyâ vü hoşnud eyledi Kıldı icra böyle bir âb-ı hayâtı bî-misal Âlemin dilteşnisin bi'l-cümle sirab itdi kim Tâ be-mahşer hayrile yâd eylemekde ehl-i hâl Şehr-i yâr-ı âlemin Hakk eyliye ömrün mezîd Şems-i ikbâline hiç göstermiye rûy-ı zevâl Teşnegâne Fevziya tarih-i cevher söyle kim Çeşme-i Şevk-i Nihal Usta'dan içsün bir zülâl 1275 (1858)
184