Şebokolik Dergi Sayı 10

Page 1

de g dergi.sebokolik.com gi.sebokolik.com

ssayı ayı y :1 :10 10

Şebnem Ferah’ın Bursa, Ankara, İzmir, İstanbul

Ozan Tügen ve

Konserleri Tüm Detaylarıyla

müziğe dair

Deniz Gönen “Gelin”

Düğünü anlattı

Aydilge “Kilit”

Sedat Yıldırım Sarıcı

Albümünü anlattı !

ve dünden bugüne Şebo

ÖZEL RÖPORTAJLAR

Badem

Epica

Jehan Barbur


Ĺžebnem Ferah ve ekibine dair ne varsa ! www.sebokolik.com http://dergi.sebokolik.com http://tv.sebokolik.com


şebokolİk

İçİndekİler

+6 +10

ROCK MÜZİK HABERLER- ALBÜMLER YENİ KLİPLER KEŞFEDİLECEK GRUPLAR

+12 +18 +22

RÖPORTAJ: EPİCA RÖPORTAJ: BADEM

RÖPORTAJ: JEHAN BARBUR BİR ALBÜM HİKAYESİ AYDİLGE - KİLİT

+26 +30 +32 +34 +50 +54 +58 +72

KONSET HATIRASI JEHAN BARBUR PİLLİ BEBEK İNCELEMESİ

ŞEBNEM FERAH HABERLER - KONSERLER RÖPORTAJ: OZAN TÜGEN RÖPORTAJ: DENİZ GÖNEN RÖPORTAJ: SEDAT SARICI

DİĞER YAZILAR


Şebokolik Dergi Sayı 10 Öncelikle Tüm Şebokoliklere Merhabalar... 10.sayımız ile karşınızdayız.Bu sayımızın hazırlık aşaması biraz uzun sürse de sonunda ‘özel’ sıfatına yakışır bir içerik ile merhaba demekteyiz sizlere. Aradan geçen süre içerisinde,bizlerle olan herkese teşekkürler. 10.sayı bizim açımızdan önemli bir milattı.Geriye dönüp baktığımızda her sayı kendini geliştiren bir Şebokolik ile karşınızdaydık.Bu gelişime yakışır bir koordinasyonla birlikte birçok yeni düşünceyi hayata geçirebilme fırsatı bulduğumuz bir dönemi geride bıraktık.Düşünce,üretim ve tasarım konularına dair izlerle karşılaşabilirsiniz 10.sayıda. İçeriğe gelecek olursak,beğenilen gruplardan biri olan Epica Türkiye’de vermiş olduğu konserden önce dergimizin konuğu oldu.Badem ve Jehan Barbur da diğer konuklarımız arasında. Aydilge, Kilit albümünü,albümün hikayesini sadece sizler için anlattı.Şebnem Ferah Bölümünde ise her zaman yaptığımız gibi konserleri ele aldık ve özel olarak Ozan Tügen ve ‘yenge’ Deniz Gönen ile röportaj gerçekleştirdik. Tekrar Şebokolik’e geri dönecek olursak, Şebokolik Tv’de “Şebokolik Gözüyle” isimli yepyeni bir programımız var artık. Konserlerin öncesi,konser esnasında yaşananlar ve konser sonrası, tüm Şebnem Ferah severlerle paylaşılmakta.Ayrıca Sedat Yıldırım Sarıcı özel sayımızı 2 Nisan günü yayınladık ve 1 ay dolmadan 40 bin gibi bir izlenme rakamına ulaştık.Bunun için tüm Şebokoliklere bir kez daha teşekkür ederiz. Son olarak. Öncelikle nefes almamı sağlayan’a, daha sonra aileme ve kuzenlerime , son olarak da hatunuma teşekkürler. 11.sayıda buluşmak üzere. Selametle...

Merve C.Kartal - Fatih Sertan Kartal Şebokolik Dergi


GENEL YAYIN YÖNETMENİ: MERVE C. KARTAL - FATİH SERTAN KARTAL SANAT YÖNETMENİ: FATİH SERTAN KARTAL MUHABİRLER: MERVE C. KARTAL - RUKİYE ŞAHİN - ERDEM ASLAN - SELNUR GÜNEŞ - YİĞİT YILMAZ - DERYA ÜLKAR YAZARLAR: MERVE C KARTAL – RUKİYE ŞAHİN - SELNUR GÜNEŞ- DAMLA AKDEMİR BASIN İŞLERİ: FATİH SERTAN KARTAL- ERDEM ASLAN - SERCAN KARTAL KATKIDA BULUNANLAR: KEMAL ZIRHLI - YASİN YILMAZ - PINAR TUNCER - RECEP ÖZERİN - SİNEM GÜN HANDE AYAYDIN - BORA SARAÇOĞLU - BAĞIŞHAN ERMAN - HÜLYA KEÇELİ - DERYA ÜLKAR YASİN YILMAZ (+KAPAK FOTOĞRAFI) - ŞEBOKOLİK AİLESİ İLETİŞİM : dergi@sebokolik.com / http://dergi.sebokolik.com


HABERLER SONISPHERE FESTİVAL’DE IRON MAIDEN Sonisphere Festivali müthiş bir müzisyen kadrosuyla, 2. yılına hazırlanıyor!

CARTEL’İN ALBÜMÜNDE KONUK VOKALLER Türkçe rap’i başlatan efsane grup CARTEL’ in tam 15 yıl sonra çıkardıkları “Bugünkü Neşen Cartel’den” albümündeki “Sen” şarkısında Ferman Akgül yer almakta. Albümde ayrıca Efsun da konuk vokal olarak yer aldı.

Bu yılın en büyük heavy metal headliner’ı, yaşayan en büyük rock gruplarından Iron Maiden! Bu dev festival, İstanbul’da 2011 senesi için kapasitesi arttırılan ve tamamen yenilenen Küçükçiftlik Park’da yer alacak! Ve Iron Maiden festivale tüm sahne prodüksiyonu ile katılıyor! Slipknot, Alice Cooper, In Flames ve Mastodon gibi isimler de açıklanan isimler arasında.

YÜKSEK SADAKAT EUROVISION TURUNDA 2011 Eurovision yarışmasında Türkiye’yi “Live it up” isimli parçayla temsil edecek olan Yüksek Sadakat, parçanın klibini yayınladıktan sonra,parçanın tanıtımı için tura çıktı. Tura dair ayrıntılara ve fotoğraflara grubun web sitesinden ulaşabilirsiniz.

Rock’n COKE 2011 İSİMLERİ AÇIKLANDI 10.000 kişi çadırını kurdu, Rock’n Coke’ta sahne alması kesinleşen grupları açıklama zamanı geldi. Bu yıl 16-17 Temmuz’da Hezarfen Havaalanı’nda gerçekleşecek festiavalde sahne alacak başka süpriz isimler de eklenecek.

Açıklanan Gruplar


AMERİKAN RADYOSU NPR’DA BARIŞ MANÇO Ünlü Amerikan radyosu NPR’da Barış Manço’nun da yer aldığı bir inceleme dikkatimizi çekti. “5 Songs From The Zenith Of Turkish Progressive Rock” başlığıyla yayınlanan inceleme yazısında Barış Manço’nun yanı sıra, Sevil&Ayla, Esin Afşar ve Kurtalan Ekspres gibi isimlere ait parçalar da yer almakta. İnceleme yazısında yazar, sanatçılarımızı oldukça beğenmiş görünüyor. İncelemede yer alan parçalar ise şöyle; 12345-

İşte Hendek İşte Deve Bebek Gönül Dağı Sandığımı Açamadım Kolbastı

İncelemede bu parçalara ait detayları da bulabilirsiniz.

TÜRK MÜZİSYENLER TÜRKİYE’YE SIĞMIYOR 25 yıldır Amerika’da yaşayan Uğur Karacaoğlu (Amerika’daki adıyla Adam Moore), Kuzey Carolina ve Charlotte’de konser çalışmalarını sürdüren Rusty Knox Band’le birlikte 28-29-30 Nisan ve 1 Mayıs günlerinde MERLEFEST’de sahne alıp davul çalacak. Türkiye’den ayrılmadan once, seksenli yılların başlarında Sedat Yıldırım Sarıcı ile birlikte kurdukları Ankaralı rock topluluğu Taxi’de bas çalan Karacaoğlu, Amerika’da uzun yıllar kendi besteleri üzerinde kayıt çalışmalarını sürdürdü. Rusty Knox’la tanışması da bir tesadüf olmasa gerek. Çünkü Knox da kendisi gibi toplumsal konulara kayıtsız kalmayıp şarkılarına yansıtan bir besteci. Karacaoğlu’nun besteleri Anadolu temalarının rock, caz ve bluesla bileşimine açılırken, Rusty Knox bir folk/ rock besteci, gitarist ve vokalisti. Knox’un müziğinde country, blues, funk, rock ve jam gibi bir çok değişik türü bir arada bulabilirsiniz. Amerikan halk müziği de denebilecek bu müzik alın teri ile çalışan insanların hikayelerini anlatıyor. Rusty Knox Band, gitar, dobro, mandolin, keman, vokalde Dwight Burks, ikinci gitar ve vokalde Jack Bouchard, electrik ve kontra bas, vokalde Gregg Miller, davul ve vurmalı çalgılar Adam Moore (Uğur Karacaoğlu) dan oluşuyor…

GECE YOLCULARI ALBÜM HAZIRLIĞINDA Son olarak “GC 2010” isimli maxi single ile hayranlarıyla buluşan Gece Yolcuları, yeni albüm hazırlıklarına başladı. Stüdyoya giren gruptan gelen haberlere göre, sonbahar döneminde bir albüm dinleyicilerle buluşacak.

Rukiye Şahin Konser programına ve diğer ayrıntılara grubun resmi sitesi olan http://www.rustyknox.com adresinden ulaşabilirsiniz.


MÜZİK YENİ ALBÜMLER Seksendört - Akıyor Zaman Bir araya gelişlerinin 12. yılını, uzun bir aradan sonra yayımlayacakları ‘’Akıyor Zaman‘’ adlı üçüncü albümleriyle pekiştiren ‘’Seksendört’’, yine adından sıkça söz ettireceğe benziyor. 2005 yılında yayımlanan ve kendi isimlerini taşıyan ilk albümleri ‘’Seksendört’’ ile, Türk rock piyasasında sağlam bir yer edinmeyi başaran grup, 2008 yılında çıkardıkları ‘’K.G.B’’ isimli albümleriyle de başarılarının tesadüf olmadığını kanıtlamıştı. “Ölürüm Hasretinle”, “Affet”, “Son Mektup”, “Azap” ve “Karagözlüm” gibi birçok hit’ e imza atan “Seksendört”, yeni albümleri “Akıyor Zaman” ile hedefini daha belirgin hale getiriyor ve uzunca bir süre radyo ve televizyonları meşgul edeceğe benziyor. 3. stüdyo albümü olan ‘Akıyor Zaman’ isimli albüm, Türk Rock Müzik piyasasında bomba etkisi yaratacak ve rock müzikseverlerin büyük beğenisini toplayacak. Gitarını rock müziğe akort eden grup albümde Türkiye’nin en usta sanatçılarıyla birlikte çalıştı.

Kaybedenler Kulübü - Film Müzikleri 25 Mart 2011'de gösterime giren, yılın merakla beklenmiş olan filmi Kaybedenler Kulübü’nün soundtrack albümü tüm müzik marketlerde! Filmin orijinal müzikleri Can Gox, Cavit Ergün ve Erdem Tarabuş tarafından bestelenen albümde, blues’dan rock,’a, chanson’dan eski türk pop şarkılarına kadar pek çok tarzda parça bulabileceksiniz. Özgün bestelerin yanı sıra, radyo programının orijinal playlist’inden seçilen şarkılar da albümde yerini alıyor. Ferdi Özbeğen’den Moody Blues ve Otis Redding cover’larına, Mazhar Fuat Özkan'dan Titanic’e uzanan müzikler, filmin benzersiz atmosferine eşlik edecek.


...son albümler ve tanıtımları

Cartel - Bugünkü Neşen Cartel'den Türkçe rap’i başlatan efsane grup CARTEL tam 15 yıl sonra bomba gibi geri döndü ! Ünlü müzik prodüktörü Haluk Kurosman (maNga, Emre Aydın, Gripin, Seksendört) imzası taşıyan albüm müzikal olarak son yıllarda alışılmış Türkçe Rap’in çok ötesinde, herkese hitap eden bir çalışma. Zaten CARTEL yıllar once ilk çıktığında da sadece rap/hip hop grubu olarak algılanmamış ve yediden yetmişe tüm Türkiye tarafından sahiplenilmişti. Tarkan’ın futbol milli takımımız için seslendirdiği unutulmaz şarkısının nakaratından yola çıkılarak CARTEL tarafından yazılan rap’lerle ortaya çıkan “Bir Oluruz”, albümün çıkış şarkısı. “Bir Oluruz”un Berlin’de çekilen video klibi 4 Şubat tarihinden beri Kral TV başta olmak üzere tüm müzik televizyonlarında gösterimde. Internette de izlenme rekorları kıran klip, sadece izlesene.com üzerinden birkaç gün içinde 370.000 defa izlendi. Albümde konuk vokal olarak bir şarkıda maNga’dan Ferman Akgül, bir şarkıda da ikinci albümünü henüz piyasaya çıkarmış olan Efsun yer almakta.

Kolpa - Son Nefesim Türk rock müziğin başarılı genç gruplarından KOLPA, "Son Nefesim” single albümlerini Pasaj Müzik etiketiyle Mart ayında yayınladı. Sözleri Barış Yurtçu, Haluk Kurosman ve Tuna Velibaşoğlu’na bestesi Barış Yurtçu’ya ait “Son Nefesim” şarkısının prodüktörlüğünü Haluk Kurosman yaptı. Konserlerinde yıllardır kendilerine has tarzları ile yorumladıkları cover şarkılar ile geniş bir dinleyici kitlesinin takip ettiği “KOLPA” geçtiğimiz yıl yayınladıkları Maximum albümünde yer alan "Böyle Ayrılık Olmaz" coverı ile birçok müzik listesinde bir numaraya kadar yükselmişti. 4 ayda verdikleri 70 konser sayesinde seyircisi ile buluşan grup şimdi ise kendi şarkıları ile listeleri zorlamaya hazırlanıyor. “Son Nefesim” videosu single yayını öncesi müzik kanallarında ve internette yayınlanmaya başladı. İnteraktif cd olarak hazırlanan grubun yeni single çalışmasında “Son Nefesim” ve “Böyle Ayrılık Olmaz” şarkıları ve şarkıların video klipleri yer alıyor.


YENİ KLİPLER

GECE - BEN ÖLDÜM Gece, yeni albümünün ilk klibini “Ben Öldüm” isimli parçaya çekti.

DEJA-VU - SİSTEM Deja-vu, “Sinir Ötesi Operasyon” isimli albümüne ait “Sistem” isimli parçasını kliplendirdi.

Yönetmenliğini Gönenç Uyanık’ın yaptığı klibin çeGrup,klibin ilk gösteriminde dinleyici arkadaşlarıkimleri, Kemerburgaz’da bir anaokulunda yaklaşık ya buluştu. Klip adeta bir kısa filmi andırıyor. yirmi saat süren bir çalışma sonucu tamamlandı. Klibin yönetmeni ise Nazmi Özdil. Sosyal medya siteleri ve dijital müzik platformlarında yayımlanmaya başlayan klip, cıvıl cıvıl ve renkli görüntüleriyle dikkat çekiyor.

DUMAN - SOR BANA PİŞMAN MIYIM

MOR VE ÖTESİ - SOR

Mor ve Ötesi, “Masumiyetin Ziyan Olmaz” adlı Duman, kendi adını taşıyan ve iki ayrı albüm olarak çıkardıkları Duman 1 ve Duman 2 albümlerinin albümlerinin üçüncü klibini “Sor” şarkısına çekti. dördüncü video klibini “Sor Bana Pişman Mıyım” Klipte ünlü oyuncu Janset, bir dansözü canlandırıisimli şarkısına çekti. yor. “Sor” parçasının klibi “Araf” parçasının klibi ile bağlantılar içermekte. Söz ve müziği grubun bas gitaristi Ari Barokas imzalı düzenlemesi ise Duman tarafından yapılan “Sor Bana Pişman mıyım” şarkısının video klibi Klip Murat Onbul yönetmenliğinde çekildi. Hürcan Emre Yılmazer tarafından çekildi. Red kamera ile 3d animasyon yapılan ve visual effects kullanılan klibin montajı 3 gün sürdü.


KEŞFEDİLECEK GRUPLAR ÖZLEM TEKİN - KİMSE BİLMEZ

ELEMENT/myspace.com/grupelement 2006 yılından bu yana müzik yaşamını sürdüren Element grubu, vokal, gitar ve tuşlu çalgılarda Kıvanç Kılıçer, bas gitarda Murat Cum ve davulda Gürsu Erden’den oluşuyor. Kasım 2010’da çıkardıkları “Karınca” isimli konsept albümlerinde 1’i enstrümental olmak üzere, 11 parça bulunmakta. Albüm enstrümanlar açısından değerli bir albüm olmuş.Ekibimizin ilgisini çeken parçalar, “İki Hüzün” ve “Karınca” oldu. Element bu günlerde keşfedebileceğiniz bir grup.

KOZ

myspace.com/kozmuzik

İsmini “Beykoz” ilçesinden alan Koz grubu keşfedilmeye değer bir başka grup. Yaşar’ın “Kör Bıçak” isimli parçasını yeniden yorumlayan ve klip çeken grup, bu sayıyı hazırlarken dikkatimizi çekti. Vokalde Gökhan Durak, gitarda Burak Akçaoğlu ve bas gitarda Gökhan Kalafat, yaklaşık bir sene süren bir çalışma sonucunda 2010 Aralık ayında albüm çalışmalarını bitirmiş. Koz grubu keşfedilmeyi bekliyor.


Epıca Türkİye’de

Şebokolİk dergİ’nİn Konuğu o

RÖPORTAJ: YİĞİT YILMAZ RECEP ÖZERİN FOTOĞRAF : PINAR TUNCER

27 Mart 2011 günü, Unirock kapsamında Epica konseri öncesi Epica adına Isaac Delahaye sorularımızı yanıtladı. Şebokolik: Öncelikle temel bir soruyla başlamak istiyorum. Bize biraz Epica’dan bahseder misin? Grubu nasıl kurdunuz? Epica’nın doğuşu nasıldı? Epica: Epica 2002 yılının sonlarında kuruldu. Grubun diğer gitaristi Mark Jansen, After Forever’dan ayrıldıktan sonra Epica’yı kurdu. Grup, Hollandalı ve 2 Belçikalı elemanlardan oluşan kadın vokalli senfonik metal grubu. Ben de Belçikalılardan biriyim. Bugüne kadar 4 albüm yaptık. Sanırım bu kadar. Şebokolik: Sadece 1 demo yaptınız. “Cry for the moon” doğru mu? Epica: Evet, Sahara Dust adıyla bir demo yaptık ve vokalde Trail of Tears grubundan Helena (Michaelsen) vardı. Fakat o sadece bir demoydu ve şarkıların iyi olup olmadığını görmek için yapmıştık. Grubun basçısı da henüz bize katılmamıştı. Ve yanılmıyorsam davulcumuz da farklıydı. Şebokolik: Peki, sadece 1 demoyu yeterli mi buldunuz? Epica: Aslında demo resmi olarak piyasaya hiçbir zaman sürülmedi. En başından itibaren onun amacı asla bir demo yapmak değil, bir grup kurmak ve albüm çıkarmaktı. Günümüzde herkes kolaylıkla demo hazırlayabiliyor. O demonun amacı da grubun bir sound oluşturup oluşturamayacağını görmekti. Zaten resmi olarak da yayınlanmadı. Sadece ilgilenip ilgilenmediklerini görmek için birkaç şirkete yollandı. Daha sonra teklif geldi ve yeniden kayda girdik. Bu kez gruba Simone (Simons) da katılmıştı ve Epica grubu resmi olarak kurulmuş oldu. Grubun ismi bir Kamelot albümünden geliyor çünkü Epica bir albüm kayıtları için Almanya’dayken Kamelot grubu da Epica isimli albümün kayıtlarını bitirmek üzereydi. Anlayacağınız ismi çalmış olduk! Şebokolik: Şarkı sözlerini Mark Jansen mi yazıyor? Epica: Hem o hem de Simone yazıyor. Mark daha çok politika, ruhanilik, din ve bilim gibi konularla ilgili yazıyor. Simone ise daha ziyade kişisel olaylar ve kendi yaşadığı deneyimlerle ilgili yazmayı tercih ediyor.


e!

oldu.

Şebokolik: 2005’te bir soundtrack yaptınız, “Joyride”. Ondan başka bir soundtrack çalışmanız olmadı değil mi? Neden? Ve soundtrack yapmak nasıldı? Epica: İlginçti çünkü Epica’nın müziği temel olarak film müziklerine dayalı. Bu da farklı bir şey yapmamız için bir fırsattı. Filmin kendisi ise gerçekten çok kötüydü ve bizden film için şarkı yazmamızı istediler. Biz de yazdık. Daha sonra filmi görünce şarkıları albüm olarak yayınlamaya karar verdik ve filme koymadık, ama o süreç grup için oldukça iyiydi çünkü aslında bizim yaptığımıza benzer bir iş bu. Sadece vokal, gitar vs yok. Yine de özünde müziğin ta kendisi. Tabii bunu bir stüdyo çalışması olarak görmemelisiniz. Bu daha çok sonradan Epica albümüne dönüşmüş bir proje. Şebokolik: Son albümden sadece 1 video klip yayınladınız. Bunun sebebi ne? Epica: Evet, sadece 1 video çektik ve daha sonra da geliri Dünya Doğayı Koruma Vakfı’na gitmek üzere “This is the Time” single’ını yayınladık. Bu şarkı albümde yer almadı ama ona da kısa bir klip çektik. Albümden sadece bir klip var. Günümüzde klip çekmek için epey para harcamalısınız, özellikle de iyi bir iş yapmak istiyorsanız. Örneğin YouTube’da en çok izlenen Epica klibi, yayınladığımız DVD’den alınmış bir görüntü. Bu yüzden resmi bir klip olmasa da YouTube’un güzelliği de burada. İnsanlar istedikleri görüntüyü, konseri oraya yükleyebiliyor ve sizin elinizde de bu fırsat varken neden boş yere 50 bin euro harcayasınız ki?


Şebokolik: Parayı başka yerlere harcamayı tercih ettiniz demek ki. Ne tür şeylere? Epica: Birçok şeye. Özellikle de grup tanıtımına. Tabii plak şirketinde gelen paranın miktarına da bağlı. Ayrıca bence iyi bir albüm yapmak iyi bir klip çekmekten çok daha önemli. Bu yüzden albüm yapımına daha çok para harcamak daha mantıklı. Tıpkı insanların gelip bize sürekli “DVD hazırlamayı düşünmüyor musunuz?” diye sorması gibi. Günümüzde YouTube ve benzeri siteler varken… DVD ve diğer şeylere çok para harcayıp olağanüstü şeyler hazırlayabilirsiniz ama bunu neden yapasınız ki? Biri DVD’nizi alır, gider internete koyar, diğerleri de onu indirir. DVD artık eskisi kadar önemli değil. Biz de daha çok albüm yapmaya konsantre olmaya karar verdik. İsteyenler gelip bizi canlı izleyebilir. DVD’de çok havalı gözükebilirsiniz ama aynı şey değil. Ayrıca albümü gerçekten seven insanların konserlerden de çok etkilediğini duydum. Bu daha iyi bir deneyim. Tabii bir DVD’nizin ya da birçok klibinizin olması güzel bir şey ancak bütün paranızı tek bir şeye harcayamazsınız. Bazı şeyler arasında seçim yapmak zorundasınız. Şebokolik: Peki, yeni albüm hazırlıkları nasıl gidiyor? Bize birkaç ayrıntı, hatta gizli bilgi verebilir misin?

Epica: Gizli bilgi veremem! Mark son zamanlarda çok fazla yazıyor. Ben de birkaç şey karaladım. Yani şu anda her elemanın kendi özel işlerini yaptığı dönemdeyiz. Zaman buldukça söz de yazıyoruz. Bu konserler aslında “Design Your Universe” turumuzun son durağı. Eve döndüğümüzde birlikte bir şeyler yazmaya çalışacağız. Önümüzde birkaç yaz festivali var ama fazla değil. Böylece albüme odaklanabileceğiz. Bu da şimdiden birçok şarkının hazır olduğu anlamına geliyor. Yine de birlikte ayrıntılar üzerinde çalışmamız gerekiyor. Normalde kayıtlara yaz sonrası başlayıp albümü 2012’de piyasaya sürmeyi planlıyoruz. Şimdilik planımız bu. Tabii albüm yapmak çok önemli bir şey. Gözden geçirmeniz gereken birçok şey oluyor. Örneğin bir önceki albüm kayıtları yaklaşık 9 ay sürmüştü. Bu çok uzun bir zaman. Çünkü olup biten çok şey var. İş sadece grupla bitmiyor; ayrıca koro ve orkestra da ayarlamak zorundasınız. Bu da epey zaman alıyor. Şebokolik: Sizin için özel şarkılar var mı? Örneğin; “Facade of Reality”’nın 11 Eylül saldırılarına ithafen yazıldığını duymuştum. Bu doğru mu?


Epica: Sanırım doğru ama bu soruyu Mark’a sorsanız daha iyi olur. Mesela “Kingdom of Heaven” şarkısı ölümden sonraki yaşamla ilgili. Öldükten sonra bir başka hayata geçiş yapmayı ve ışığı görmeyi anlatıyor. Kuantum Fiziği hakkında bir şeyler var, bilimle ilgili.

bir gruba ihtiyacı var. Tabii Simone olmazsa da sound tamamen farklı olur. Şu kadarını söyleyebilirim o gitaristliğinden çok daha iyi bir şarkı sözü yazarı. Ben onu dahi bir şarkı yazarı olarak görüyorum. Bir şarkının neye ihtiyacı olduğunu, yapısının nasıl olması gerektiğini gayet iyi biliyor. Bu aslında temel olarak karşılıklı güven duygusuna dayalı bir şey. Şebokolik: Senin için önemli olan bir şarkı var mı? Etrafta “Hayır, bu benim şarkım. Tüm hakları benim ve parayı da ben kazanacağım” diyen elemanlaEpica: Benim için… Aslında yok. Çünkü ben gitarisrın bulunduğu birçok grup var. Bizde durum böyle tim ve daha çok gitar melodileriyle ilgileniyorum. değil. Örneğin; ben bir gitar melodisi bulduğumda Örneğin “Kingdom of Heaven”daki gitar solomla ve ne yapacağıma karar veremiyorsam hemen ona çok gurur duyarım. Ayrıca “Burn To a Cinder” şarkı- gidip “Senin bir fikrin varsa buyur…” derim. Bunun tam tersi de oluyor. O da grubun diğer elemanlarına sındaki solo da güzel. Benim albüm hazırlığım 3 ay oldukça güveniyor. sürüyor. Kayıtlar da 2 ay. Yani toplam 5 ay boyunca gitarla haşır neşir oluyorum. Bu yüzden bununla Mesela teknik bir şeye ihtiyacı olduğunda davulçok gurur duyuyorum. Şarkı sözleriyle çok alakalı cumuz Arien’ gidip fikir alır. Bu hiç de dert değil. değilim. Benim için fazla anlam ifade etmiyorlar. Ama mesela Simone için “Tides of Time” şarkısı çok Ayrıca yapımcımız Sasha da tüm süreçlerde yanısevdiği birini kaybetmeyi anlatıyor. Bu yüzden hem mızda oluyor. Mark’ın aslında yaptığımız şarkıların onun, hem de o şarkıda anlatılanları yaşayanlar için Epica tarzına uyup uymadığını belirleyen kişi olduğunu söyleyebilirim. Sahsa da Mark’ın kararlarını özel bir anlamı var. Benim içinse sadece bir şarkıonaylayan, “Evet, haklısın, bu Epica’ya uygun, bu dan başka bir şeyi ifade etmiyor. olabilir” diyen kişi. Aslında bu süreçle sadece grup Şebokolik: Mark Jansen, önce After Forever, daha elemanları değil yapımcı, plak şirketi vs de ilgileniyor. Birlikte çalışmak zorundasınız. Biri gelip “Hayır, sonra da Epica’yı kurdu. Bu ikisi müzik dünyasında oldukça büyük etkiye sahip iki grup. Sence bu böyle olmamış” dediğinde onun fikirlerine açık Mark’ın sırrı ne? Dahi falan mı? olmalısınız. Herkese kulak vermelisiniz. Biri belli bir konuda yetenekliyse ona o sorumluluğu verin. Epica: Birçok kişi böyle düşünüyor ama… Aslında Bunu yapmazsanız, insanlara güvenmez ve sürekli şarkı sözlerini yazan bir tek o değil. O ayrıca bir“Hayır, şöyle yapmak zorundasın” derseniz kimse çok farklı parçayı alıp bir araya getiren kişi. Bu işte o grupta olmak istemez. “Peki, size iyi eğlenceler. oldukça iyi. Birkaç temel fikrin iyi yanlarını alıp Ben de gidip kendi grubumu kurarım” der. birleştiriyor… Uzun ve epik şarkıları çok sever. Tabii tek başına her şeyi yapamaz. Arkasında bir klavyeciye, sololar için bana vs ihtiyacı var. Kısacası bütün


Şebokolik: Mark’ın son projesi MaYaN’dan biraz bahseder misin? Epica: Ben o grupta da çalıyorum. Kayıtlar tamamlandı. Mayıs ayında piyasaya çıkabilir. Bu aslında Mark için bir proje olarak başladı fakat daha sonra gerçek bir gruba dönüştü. Tura çıkacağız ve albüm yapacağız. İşler epey ciddi. Müzik de oldukça yoğun. Ben ve Arien daha çok death metal altyapısından geliyoruz. Mark’ın da son albümden anlaşılacağı üzere sert bir müzik tarafı var. Az önce de söylediğim gibi yaptığı bazı sert şarkılar Epica’nın tarzına uymadığı için kullanmamaya karar verdik. O da bunlarla farklı bir şey yapmayı planlayarak bu projeyi başlattı. Zamanla olaylar daha da büyüdü ve grup kurmaya karar verdi. Daha sert ve death ve black metala daha yakın bir iş bu. Ayıca senfonik öğeler de var. Mark gitar çalmıyor, daha çok diğer işlerle uğraşıyor. Bunun yanında Simone ve eski After Forever, yeni ReVamp vokalisti Floor Jansen ve Metalium grubundan Henning Basse de konuk vokalist olarak eşlik etti. Albümün adı “Quarterpast”, alt başlığı ise yanlış hatırlamıyorsam Death Metal Opera. Tarz olarak daha çok kompleks, teknik ve brütal müzik tadında. Dinleyenler Carcass, Death ya da Dimmu Borgir gibi sert gruplara benzettiler. Bu zor bir durum ama yine de heyecanla bekliyoruz. Epica’da daha çok kadın vokal ön planda. MaYaN ise daha sert ve agresif. Bunun yanında da aralarda hafif geçişlerin olduğunu da söylemeliyim. Şebokolik: 2009’da Zeytinli Rock Festivali için Türkiye’ye gelmiştiniz. Nasıl bir deneyimdi? Epica: Çok ilginçti çünkü deniz kenarında bir sahnede konser vermiştik. Seyirciler oldukça heyecanlıydı. Ufak teknik sorunlar yaşamıştık ve konser biraz geç başlamıştı. Seyirciler sahneye bir şeyler fırlatmaya ve “Hadi artık çalın” diye bağırmaya başlamıştı. Daha sonra çalmaya başladığımızda da muhteşem bir destek verdiler ve çok eğlendiler. Burası çok güzel bir ülke. Ayrıca dışarıda birçok tanıdık yüz gördüm ve şimdiden konseri dört gözle bekliyorum.


Şebokolik: Peki, bu akşamki konserden beklentilerin neler? Nasıl bir seyirci kitlesi görmeyi umuyorsun? Epica: Bizi dinlemekten keyif alan coşkulu bir kitle bekliyorum. Biz de onların bu enerjisine elimizden geldiğince karşılık vermeye çalışacağız. Burada çalan diğer gruplar da oldukça iyi. Ayrıca hava da çok güzel ve bu atmosfer bir yaz festivalini andırıyor. Eminim güzel bir konser olacak. Şebokolik: Son olarak izleyenlere ve Türk hayranlarınıza söylemek istediğin bir şey var mı? Epica: Bazı insanlar burada yaptığımız işi takdir eden bu kadar çok metal müzik hayranı olduğunu bilmiyor. Buradan albüm alan, konserlere gelen ve genel olarak metal müziğe destek olan herkese minnettarlığımı belirtmek istiyorum. Bu çok güzel bir şey. Bu bölgedeki metal müzik hayranlarının işinin kolay olmadığını biliyorum. Almanya, Hollanda ya da Belçika’dakilerin işleri daha kolay. Burada metal müzik dinlemek biraz dertli sanırım. Bu yüzden insanın haklarına sahip çıkması güze bir şey. Bunu yapmaya devam edin. Biz de buraya daha sık geliriz. Şebokolik: Çok teşekkürler. Epica: Ben teşekkür ederim.


Geçtiğ “3B” isimli a Albüme d RÖPORTAJ: RUKİYE ŞAHİN


ğimiz aylarda Badem grubu, albümüyle dinleyicileriyle buluştu. dair keyifli bir röportaj sizlerle.


Şebokolik: Şebokolik Dergi’ye hoş geldiniz.. Nasılsınız,keyifler yerinde mi ? Çok keyifliyiz. Bu sene doğumlarla başladı. Doğaç amca, Barış baba oldu. Şimdi de menajerlik şirketi olarak GRGDN ile çalışmaya başlayarak hayatımıza yepyeni ve güzel bir sayfa açtık. Şebokolik: Hemen albümden söze başlayalım.. 3B nin oluşum aşamasından bahseder misiniz biraz ? 2. albüm biter bitmez başladık diyebiliriz aslında, tabii ki bunlar beste ve söz çalışmalarıydı. Daha sonrasında albüm konsepti icin kafa yormaya başladık. 3Boyutlu bir klip çekme fikrinden yola çıkarak tüm görsellleri ve çıkış klibi 3 boyutlu olan bir albüm sürecine doğru ilerledik ve sonucunda 3B Türkiye’nin ilk 3 boyutlu görseline ve klibine sahip albüm olarak ortaya çıktı. Şebokolik: 3b teknolojisiyle hazırlanan bir albüm. Bir de albüm için 5+1 surround sistemi konusu var... Bunun size artıları oldu mu ? Henüz surround versiyonu çıkmadı albümün, bu özellikli bir dinleyiciye hitap edeceğinden görsellerin de yani klip gibi calışmalarında artmasını bekliyoruz, en az 5 videoya ulaşınca çıkarmayı planlamaktayız. Bittiğinde birçok kişiyi heyecanlandıracak bir çalışma olacağını şimdiden söyleyebiliriz bu açıdan da artıları olacağına inanıyoruz. Şebokolik: Özlem Tekin’in: “Önce adam, sonra rock’çı olan; beş albümde katedilecek mesafeyi ikinci albümüyle katetmiş bir grup Badem”. Sözünden yola çıkarak.. Albümlerde iyi çıkışlar yapıldığında o albümün başarısını yakalamak zor oluyor . Sizce bu albümün diğerlerine göre konumu nedir ? Her albümün tadı bizim açımızdan tabii ki farklıdır. Şu albümümüzü diğerlerinden daha çok seviyoruz diyemeyiz müzisyen olarak. Ama yeni albümümüzün müzikal anlamda bir olgunluk taşıdığını söyleyebiliriz. Düzenlemeler daha sek, daha modern ama vokal geleneğinden vazgeçilmemiş bir albüm. Akustik tınıları çok seviyoruz ve bu albümde de tamamen akustik yaptığımız parçalarımız var. Ve tabii biz ne dersek diyelim aslında bu albümü konumlandıran bizim dinleyenlerimizdir ve gelen tepkilere bakılırsa en azından müzikal olarak bir adım daha ileri gitmiş gibiyiz. Şebokolik: Albümün sabırsızlıkla beklenen üçüncü klibini nihayet çektiniz.Zeynep Casalini ile düetinize yine kendisinin de eşlik ettiği

bir klibi izleyeceğiz.. “Gittiğinden beri” .. Twitter’daki yorumlarınıza göre çok keyifli geçmiş çekimler :) Evet; genellikle klip çekimlerimiz çok keyifli, çok eğlenceli geçer. Bugüne kadar çalıştığımız ekiplerle aynı frekansta olduğumuz için uzun süren çekimleri eğlenceli hale getirmeyi başarabildik. Aynı şeyi “Gittiğinden Beri” klibi ve ekibi için de söyleyebiliriz. Yönetmenin ışıkçısına , herkes işin ciddiyetinde olan bir o kadar da eğlenceli insanlardı. Zeynep Casalini’nin enerjisi zaten bambaşka. Kendisi de bizi kırmadı ve 2 günlüğüne de olsa Bodrum’dan İstanbul’a geldi çekimler için. İlk gün klibin hikaye bölümü; ikinci gün ise performans bölümleri çekildi. Çok kısa bir süre içinde klibimizi müzik kanallarında görebilirsiniz. Şebokolik: “Gözlerim yaşlı,anam sorar kime yazdığın bu şarkılar cevap veremem içim yanar..” Belki bize söylersiniz o zaman :) Söylenen şarkılarda saklı o isimler biliyorlar mı bu şarkıların kendilerine yazıldıklarını veya özel hayatta anlatır mısınız şarkı hikayelerini ? Bu şarkıların yazıldığı zaten cok az sayıda kadın var ve onlar da kendileri için yapılan parçaları biliyorlar. Çok yakın çevre haricinde hikayeleri paylaşmıyorum ama zaten birebir yaşanmış hikayeler ve sözler olduklarından zaten kendileri anlatıyor tüm olan biteni. Şebokolik: Badem şarkı seçimlerinde neleri göz önünde bulunduruyor ? Yazarken nelerden besleniyorsunuz ? Öncelikle grup üyelerinin ortak duruşunu ve zevkini yansıtan şarkılar öne çıkıyor. Söz seçimimizde içerik ve şekil olarak iki ana kriterimiz var. Şekil olarak bakarsak, sözlerin çok sesli vokale uygun yapıda olmasını tercih ediyoruz. İçeriklerde özellikle aşk, ölüm, ayrılık ve kavuşma gibi majör temaları işleyen sözleri kullandık bugüne kadar. Bu bir tercih değil yaşadıklarımızın sonucuydu. İnsan yaşadığını ya da hayal ettiğini yazabilir çünkü bunlardan beslenir gibi geliyor. Şebokolik: Kendi sözleriniz dışında albümlere şarkı almayı düşünmüyor musunuz ? Ya da şarkılarınızı başka sanatçılara vermeyi ? Şimdiye kadar yaptığımız albümlerde hep kendi sözlerimize ve bestelerimize yer verdik. Bir de ilk albümde yoğun olarak Karacaoğlan sözleri vardı hatırlarsanız.


Fakat başka sanatçılarla şarkı alışverişine kapalı bir grup değiliz, aksine hoşumuza gider. Sadece bugüne kadar öyle bir çalışma ortamı olmadı, biz de hep kendi üretimlerimize yoğunlaştık. İlerde bu tarz çalışmalarda yer almak isteriz. Bugünlerde ise iki adet özel projede yer alıyoruz. Birisi Şebnem Ferah’ın da yer aldığı Nilüfer - 12 Düet albümü; diğeri ise yakında çıkacak olan Feridun Düzağaç projesi. Şebokolik: Nilüfer ile “İntizar” şarkısına çok güzel bir düetiniz oldu. Bu projede yer almanız,Nilüfer ile çalışmanız nasıl bir süreçti ? Ve yine yakında böyle projeler var mı ? Nilüfer ile çalışmak bizim için son derece keyifli bir süreçti. Yıllardır müziğini dinlediğimiz ve hatta müziğiyle büyüdüğümüz bir sanatçıyla ortak bir projede yer almak heyecan vericiydi. Nilüfer’in pozitif enerjisinin çıkan ise büyük bir katkısı olduğunu düşünüyoruz. Yakında Feridun Düzağaç’ın benzer bir projesinde de yer alacağız. Fakat bu konuda çalışmalar devam ediyor, kesin bir tarih veremiyoruz. Şebokolik: Canlı performanslarınız devam ederken, dinleyicilerde sizi en çok etkileyen nedir ? Konserlerde neler oluyor ? Canlı performans konusunda oldukça iddialıyız. Şimdiye kadar konserden mutsuz ayrılan kimseyi görmedik. Çok klişe bir laf ama gerçekten seyirciyle aramızda özel bir bağ oluşuyor; onlar coştukça sahnede biz de farklı bir enerjide çalıyoruz; provada çaldığımızdan bambaşka bir performans çıkıyor ortaya. Kendi parçalarımız haricinde özel olarak düzenlediğimiz cover’lara da yer veriyoruz. Şarkılarımız genellikle hüzünlü söz ve melodilerden oluşsa da konserlerimiz aksine oldukça keyifli ve enerjik geçiyor. Özellikle de üniversite şenlikleri her yıl iple çektiğimiz konserler arasında geliyor. Şebokolik: Rock müzik endüstrisindeki değişimi nasıl değerlendiriyorsunuz ? Size yansıması nedir ? Biz hepimiz iyi birer rock müzik dinleyicisiyiz ve son 15-20 sene içerisinde Türkiye’de yapılan işlerden de çok mutluyuz. Rock müziğin temsilcileri arttıkça takipçileri de daha fazla sahipleniyor yapılan işleri. Bu çeşitlilik rock müziği geliştirirken aradan sıyrılmayı da zorlaştırıyor doğal olarak. Kaliteli ve özgün işler yapmak için daha fazla çalışmak ve daha fazla kafa yormak gerekiyor. Dolayısıyla sadece bize değil tüm sanatçılara getirdiği bir yükümlülük var bu değişimin.

Şebokolik: Badem’i Badem yapan,ya da hakkınızda bilinmesi gereken en önemli şey nedir diye sorsam ? Çok sesliliği sadece müziğimizde değil birbirimizle olan ilişkilerimizde de kullanmamız bizimle ilgili bilinmesi gereken en önemli şey. Bu beraberinde birçok artı getiriyor. Herkes yetkin olduğu konuda konuşurken ya da hareket ederken yetkin olmadığı noktalarda da karşısındakine güveniyor. Bu bizim açımızdan yıllar süren tecrübelerle öğrenilmiş zor bir deneyim. Şebokolik: Grup üyeleri müzik dışında neler yapıyor ? Hobileriniz neler ? Barış: Bir müzik şirketinin ortağı olarak farklı projelerde yapımcı ve müzisyen olarak da çalışıyorum. İşim olmasına rağmen ilk hobim halen müzik. Felsefe, resim ve yürüyüş yapmak diğer hobilerim. EMRE : Haftasonları futbol keyfim vardır; koyu bir Beşiktaş taraftarıyım; konser olsa bile lig maçlarını; özellikle de BJK maçlarını bir şekilde seyrederim. Eskiden stadyuma da giderdim ama artık yaşlandık :) Bir de mümkün olduğunca spor yapmaya çalışırım. MUSTAFA: Spor yapmak benim icin vazgecilmez, ortaokul lise ve universitede masa tenisi ile ana spor dali olarak ugrastim, ama futbol da vazgecilmezlerdendi benim icin, yaklasik 1 yil kadar once katildigim AYAZMA isimli yazar, cizer, mizahci ve muzisyenlerden olusan bir futbol takimimiz var, aralarinda Cansel Elcin, Harun Tekin, Hayko Cepkin, Bagis Erten, Alpay Erdem gibi onemli isimlerin yer aldığı… Her hafta gazoz ligimizde keyifli maclar yapiyoruz. Futbol tutkusu sadece hali sahalarda degil evde PS’da da devam ediyor, wii’de ise masa tenisi favori oyunum. Şebokolik: Şebnem Ferah hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz? Biz Şebnem Ferah'ı Volvox yıllarından beri zevkle dinliyoruz. Türkiye'nin son dönemde çıkardığı en özel seslerden biri o. Dinlemekten bıkmayacağımız "Kadın" albümünden bu yana dile kolay tam 15 yıl geçmiş ve o çizgisinden ve duruşundan ödün vermeden hep iyi işlere imza attı. Daha nice başarılı albümler yapacağından da şüphemiz yok. Şebokolik: Ve son söz beyler :) Sevgiyle kalmanızı dileriz.


Jehan B

Şeboko zleri. Ş sorum:

Jehan B her gün

Şeboko büm çık

Jehan B sin ve y bu yeni böyle d

Şeboko bazı his

Jehan B içimdek rum ken ve her b

Şeboko karşılığ

Jehan B çıkınca

Şeboko . "Küçü seçtiğin

Jehan B ki de be fazlasıy

Şeboko ve bu p

RÖPORTAJ: SELNUR GÜNEŞ

Jehan B Benzetm


Barbur

Sorduk.Anlattı.

lik: Önce ben burdayım dediniz. "Uyan" adlı albümde naif sesinizi duyurup uyandırdınız biimdi ise yepyeni bir albümle "Hayat" diyorsunuz. Öncelikle hayırlı olmasını dilerim ve ilk Neden "hayat" albümün adı?

Barbur: Anlatmak istediğim her şeyin kıssası Hayat! Aynı zamanda bir iç çekiş, bir kabullenme ve düz uyandığımda iyi ki dediğim. İyi ki HAYAT

lik: Türkiye'de pek yaygın olmayan bir türle karşımıza çıktınız. Albüm çok beğenildi. Peki alkmadan önce kaygılarınız var mıydı?

Barbur: Olmaz mı.? Tabii ki kaygılarım, tedirginliklerim, heyecanlarım vardı. Beğenilsin, söylenilyadrıganmasın istedim. İlk albümden sonra da bir ikincisi kıyasa maruz kalacaktı ve umarım kimse şarkılara dudak bükmez diye umut ediyordum. Şimdilik mutluluk getirdi bana Hayat umarım hep evam eder.

lik: Peki hayat albümünde de ilk albüm heyecanı var mıydı? Yoksa biraz daha aşılmış mıydı sler?

Barbur: Yoook hiç aşılmıyor bu hisler. Ben ortaya bir şeyler çıkardığımda hep ürküyorum çünkü kileri döküyormuşum gibi hissediyorum. Dolayısıyla uzun süre çırılçıplak ve savunmasız hissediyondimi...Doğalı da bu değil mi? Heyecansız ve tepkisiz olamam ki.. Müzik büyük bir aşk benim için buluşmamızda yüreğim ağzıma geliyor

lik: Gelelim herkesin merak ettiği şeye "Haasunay!" :) . Nedir "Hasunay"? Hiç bir dilde bir ı yok. Jehan'ca nedir "Hasunay"?

Barbur: Hasunay şarkıdaki ilk cümlenin ses dalgası olarak tersten okunmuş hali. Komik bir cümle ortaya şarkıya da yakışacağını düşünüp başına ekledim. İsmi de HAASUNAY oluverdi işte.

lik: Son albümde dikkatimi çeken bir şey var. Sürekli üzerinde durduğunuz bir söz; "küçük!" k kadın", "küçük adam", "küçücük sokaklar" bu tamamen tesadüfe mi dayalı yoksa özenle niz bir söz mü? Sizin için neyi ifade ediyor?

Barbur: Seçmiyorum bu kelimeyi, bu kelime benden hep bir şekide çıkıyor. "Küçük" kelimesi belenim için basitliği, sadeliği, tekliği ve savunmasızlığı anlatıyor. Ben de farkındayım artık, evet yla küçük şeylerden bahsediyorum. İddiasızmış gibi belki de.

lik: Aşkı cinayete benzetmek nasıldır Jehan? En beğenilen parçalardan biri "Seni Seviyorum" parçada aşkı bir cinayete benzeterek anlatmışsınız. Nerden geldi böyle bir şey aklınıza?

Barbur: Cinayete kurban gitmiş gibi hissediyordum çünkü. Yıkık, ölmüş, duyguları öldürülmüş... meden öteydi o dönem yaşadığım duygular.


Şebo de so

Jeha

Şebo blogu

Jeha mem gün m

Şebo da ka

Jeha olduğ sahne

Şebo karar

Jeha

Şebo Daha

Jeha leri b

Şebo gunu

Jeha

Şebo

Jeha

Şebo keyifl

Jeha


okolik: İstanbul'u çok seviyorsunuz ama biraz da nefret ediyorsunuz. Belki bir klişedir ama yine ormak isterim. İstanbul'a da bir şarkı yazmayı düşündünüz mü hiç?

n Barbur: Henüz gelmedi içimden İstanbullu bir söz. Hasretini çektiğim gün dökülecektir, eminim.

okolik: Kaleminiz çok iyi. Şarkılarınızın kaynağı da öyküleriniz. Çatıdaki Çimenlikler adlı bir unuz da var. Öykülerinizden ya da yazılarınızdan oluşan bir kitap çıkarmayı düşündünüz mü hiç?

n Barbur: Belki çok uzun zaman sonra; ama bir yazar olarak değil asla. Biriktirdiğim yazıları kaybetmek için. Haddim olduğunu düşünmüyorum. Ama dediğim gibi, elimin altında olsunlar diye belki bir minik bir kitapçık yapabilirim

okolik: Tiyatro ile de ilgilenmişliğiniz var. Ancak müzik son durağınız olmuş. Peki ileride bir oyunarşımıza çıkabilme ihtimaliniz var mı? Hiç aklınızdan geçti mi böyle bir fikir?

n Barbur: Aklıma gelmedi ama başıma geldi. Yakında olacak böyle bir şey. Şimdi proje aşamasında ğu için çok da bahsetmek istemiyorum ama hayata geçirilebilirse müziklerini de yazdığım bir oyunla ede olacağım. Bakalım, umuyorum bir aksilik çıkmaz.

okolik: Hangisi sen adlı parçanın klibi yayında. Ondan sonraki klibin hangi parçaya çekileceğine r verdiniz mi?

n Barbur: Bu konuyla ilgili hala yapım aşamasındayız diyelim.

okolik: Sanatçıların o şarkıların sözlerini yazarken ki ruh halleri hep merak konusudur benim için. a çok mutluyken mi yoksa hüzünlüyken mi söz yazıyorsunuz? Size en çok ilham veren şey nedir?

n Barbur: Bunun ben tanımlamaktan çok hoşlanmıyorum. Bilmiyorum da aslında. Çok karışık ruh halbunlar inanın. Yazıyor, bazen de tıkanıp bir kelime bile yazamıyorsunuz işte.

okolik: Çocukken bir idolünüz var mıydı müzisyen olarak? Size müziği sevdiren, ilk hayran olduuz muzisyen kimdi?

n Barbur: İlki Michael Jackson'dı. Çoook aşık ve çok hayrandım ben ona.

okolik: Son olarak dergimizin ilham kaynağı olan Şebnem Ferah hakkında düşünceleriniz nedir?

n Barbur: Birçok hayranı gibi ben de fazlasıyla seviyorum kendisini ve o güzelim şarkılarını.

okolik: Bu bizim için çok özel bir sayıydı ve bu sayıda sizi aramızda görmek bizi çok mutlu etti. Bu fli söyleşi için çok teşekkür ederiz.

n Barbur: Ben sizlere çok teşekkür ederim asıl, ilgi ve bu güzel alakanız için.


Şimdiye kadar kim bilir hangi duygularınızı bastırdınız? Kaç arzunuzu dizginlediniz, hiç bitmeyen korkularınız yüzünden? Düşlerinizi hangi sandıklara kilitlediniz? Peki şimdi tüm o kilitleri tek tek kırmaya ne dersiniz? O zaman kulak verin Aydilge'ye: “Aşk öyle sıcaktır ki, ağzımın kilidi eriyor ben seni görünce/Açıldı mı bir kere, durdur desem bile, vur benle en dibe!” Dinleyicilerin takıntısı haline gelen “Takıntı” şarkısı, albümleri, romanları, akademik başarıları ve çok yönlü kişiliği ile müzik piyasasına kendine özgü renkler katmayı sürdüren Aydilge, yeni albümü “Kilit” ile bastırdığınız tüm duygularınızı kışkırtmaya hazırlanıyor! Albümle aynı adı taşıyan “Kilit” şarkısının sözleri Aydilge’ye , müziği ise Aydilge ve Cem Sarıoğlu’na ait. Hazır olun, Aydilge kilitlerinizi açmaya geliyor!


“Kilit” isimli albümüyle müzikseverler ile tekrar buluşan Aydilge, yeni albümünün hikayesini ve yaşananları sizler için anlattı.



Kilit'in Hikayesi Tutkusunu yitirmiş, hayatı başkalarının koyduğu kurallar doğrultusunda harcayan bir "gündelik hayat" insanına dönüşmekten çok korkarım... Bina, bina, bina. İş, iş, iş. Toz toprağın içinde kalmış, ağaçsız, renksiz, ukala binalar. Güçlü, metalik, hatta robotik endamlarıyla tepeden bakarlar insanın yüzüne. Paravanlı bölmelerin içine konulmuş insancıklar, harıl harıl çalışırlar. İçlerindeki insani enerjiyi hortum gibi yutar önlerindeki bilgisayarlar. En derinlerden bir yerlerden, “hayatımı nasıl böyle harcarım” diye haykıran ses, canlarını çok yakmaya başladığında, antidepresanlarını yuvarlayıp, yapay mutluluklarına yeniden kavuşurlar. Ama alttan alta, acıları durur aslında. Belki de o yüzden, en “aktif, dinamik, heyecanlı” olanları bile, evde tek başına kaldıklarında, aynadan bakan yabancıyla başbaşa kalmaktan hoşlanmaz, kendilerini yine kaosa, trafiğe, gürültüye bırakırlar. Bataklık onları en dibe çekse bile, bildikleri cehennem, bilmedikleri cennetten daha güvenlidir. Bense tanımadığım yollarda, bilmediğim kilitleri açmak istiyorum. Korkutucu olan, kaybolmak değil, tam tersine tek düzeliğe hapsolmak, her gün aynı güne uyanmak... Kilit albümüm de bu duygularla ortaya çıktı... İkinci albüm çıkalı henüz bir sene olmuştu. Çok mu erkendi, değil miydi, ne zaman çıkartmalıydım... Bütün bu sorular beni yoruyordu. Hiçbir şeye hazırlıksız yakalanmayayım, sonunda acı çekmeyeyim diye hayatı kontrol etmeye çalışıyorum bazen. Önceden bilinebilir durumlar yaratıp kendimi tehlikelere karşı koruyacağımı sanırken, pat diye tokatı basıyor hayat. Yaşam kontrol edilemez. Yaşam, benim asla bilemeyeceğim şeyler çıkaracak karşıma. O yüzden ne yapmam gerektiğini planlamayı bırakıp, ne yapmak istediğimi sorarım kendime. Bizim kontrol gücümüzün ötesinde de bir denge var ve kendimizi sürekli kötülükten korumaya çalışıp huzursuz edeceğimize, evrenin sunduğu sonsuz olasılıklara da biraz açık olmamız gerektiğini düşünüyorum. Tehlikeyi seviyorum. Yaşamın kıyısında durup beklemek yerine buz gibi suya atlayıp deneyimlemek istiyorum. Kilit de öyle cesur bir albüm. İnsanları kilitlerini kırmaları için kışkırtan, arsız ve tutkulu bir albüm... Cem Sarıoğlu’yla iki albümdür çalışıyoruz. Aynı zamanda ses teknolojileri üzerine beraber dergi çıkardığımız için, albümün sound’u konusunda çok hassasız. Alen Konakoğlu, Atakan Ilgazdağ’ın da çok emeği var tabii. Pink Floyd’un efsane ses mühendisi Andy Jackson’ın ve geçtiğimiz ay Grammy ödülü alan, Capitol Records Kaliforniya’da çalışan tek Türk ses mühendisi Evren Göknar’ın sihirli dokunuşlarının albümde olması da muhteşem bir şey. Özellikle Andy Jackson gibi bir devin şarkılarımdaki Türk ezgilerine karşı heyecan duyup benimle çalışmayı kabul etmesi çok özel bir his. Andy Jackson’ın sesimden etkilenmesi, hayatımda aldığım en önemli ödüllerden biri. Ülkemizdeki müzik piyasasına rağmen... Yaratıcı insanları susturmaya ve bezdirmeye çalışan, tek düze hayatlara hapsetmeye çalışan sıradanlık bekçileri var dört bir yanda. Ne kadar korku dolu olursak, o kadar az hareket ederiz, sistem de o kadar rahat yoluna devam eder. Bazen bu sistemde nefes almakta çok zorlanıyorum. Amerika'lıların bir lafı vardır, seks satar diye. Bizde de ajitasyon satıyor. Kapalı bir toplum olduğumuz için, seks her yere giremiyor ama ajitasyon her yere giriyor. Rock müzikteki isyan bile şekil değiştirip, ağlayan, mızmızlanan bir kabullenişe dönüştü. Çünkü ne kadar az isyankar, ne kadar ağlak bir toplum olursak, var olan düzen de o kadar rahat devam eder yoluna. Aşktan, cinsellikten bu kadar korkan, bu kadar iç güdülerini bastıran bir toplum olduğumuz sürece, her türlü sapkınlık devam edecek. Bizi yaratan işi "ayıp" görmek kadar salakça bir şey olabilir mi?Ve bu günahın da kadının üzerine atılması kadar ezik bir düşünce yapısı... İnsanlar özgürce aşk yapsalar, belki bu kadar huzursuz, bu kadar edilgen bir toplum olmazdık. Ama aşk yapmak ayıp... Bir genç kadının, "Aşk öyle sıcaktır ki ağzımın kilidi eriyor ben seni görünce" demesi ayıp. Sonra tatminsiz, doyumsuz insanlar olarak ne yapıyoruz, tabii ki bol bol alışveriş. Ama size bir sır vereyim: satın aldığımız ürünlerle doymaz o boşluk; ruhumuzu doyurmadan olmaz... Aydilge Sarp www.aydilge.net www.facebook.com/AydilgeOfficial www.twitter.com/AydilgeSarp


Bir Konse 28 Şubat 2011 Süleymen Demirel Kültür Merkezi ve İtü Kültür ve Sanat Birliği’nin hazırlamış olduğu güzel organizasyonlardan birinde buluyorum kendimi,aniden… İsme yakışır bir kalabalık dışarıda;konser saatini iple çekiyor… 18:30..Salon tıklım tıklım… Loş bir ışık ve orkestra yerini aldı.Bizdeki heyecan ise sahneye taştı.. Sakin adımlar ile içeriyo giriyor…Mini siyah bir elbise,kızıl saçlar,bembeyaz bir ten ve asaletin ismi: Jehan Barbur… İlk şarkı Yoluma Çıkma…Bittikten sonra bizi selamlıyor ve heyecanı her halinden belli olan küçük kadın ekliyor; ‘Bu benim ilk üniversite konserim,iyi ki de olmuş.Barlar,özel konserler harici üniversitelerde çok söylemek istedik fakat bugüne kısmet oldu.Bu bizim için çok önemli ve çok heyecanlıyız.’ Ezginin Günlüğü’ne ait olan Teninle Konuşmak ile bizi büyülemeye devam ediyor… ‘Biraz senle biraz kendimle’, ‘Haasunay’ adlı şarkılardan sonra sıra geliyor Küçük Kadın’a… Gitaristi Murat Çopur’u göstererek bu şarkıda da küçük adam sen ol diyor ve kendini göstererek ekliyor; hayatıma dair yazdığım ukalaca bir şarkı evet :)İkiliden muhteşem bir sahne şovu.Hem gözeğe hem kulağa dedikleri şey bu olsa gerek… ‘Öylesine’den sonra Bülent Ortaçgil’den ‘Dalyan’ ile tüm salon ile birlikte Jehan’da coşuyor. ‘Amannnnn, Sen Bir Yana Ben Bir Yanaaaaaa Ayrı Düşmüşüz Yan Yanaaaaaaaaaaaaa’ ‘Her Görüşle Yeniden Aşk’ ve onun sonrasında herkesin kendinde birşeyler bulabileceği ‘Gidersen’… ‘Gidersen bana da bir dengini yolla Dinerse gözyaşın beni de ağla Arkanda beni bırak gönlüme aldırma Ardında bir beni bırak gönlüme duyurma.’ Hangisi Sen,Pinhani’den İstanbul’da,Seni seviyorum,Tesadüf adlı şarkılar birbirini takip ediyor. Sıra geliyor Leyla’ya…Herkeste bir gülümseme ve duygusal şarkıların getirdiği bir dinginlik hali ve o güzel sözler.. Dünya leyla Unutmuş aşk nerde Dönüp durmuş aynı yerde Dünya hülya Hayaller bitince Hayat bulmuş senle bende Bak gece gündüz oldu yine Zaman durdu tek kadehte Kime ne Yok bitmez dertler içince Boş bahane Vur dibine

YAZI: MERVE C. KARTAL


Biz dinleyicilerini kırmıyo ve yoğun istek üzerine azcık Şermin’den bahsediyor.Tadı damağımızda kalıyor… Neden ile devam ediyor ve yavaş yavaş sonlarına geldiğimizi anlıyoruz…Neden?Niye bitti? “Şarkılarımı bitirdikten sonra veda konuşması yapmayı sevmem.Burada olmaktan çok mutluluk duydum.Biraz geç de olsa sizler ile birlikte olmak çok güzeldi.Bu kadar güzel bir topluluk bulacağımı sanmıyordum sizlere ve İtü’ye bir kez daha teşekkür ediyorum,ediyoruz” dedikten sonra hep birlikte söyleyeceğiz ‘sensiz olmaz’ diyor… Bülent Ortaçgil’den Sensiz Olmaz ile kapatıyoruz bu geceyi… Artık sensiz de olmayacak Jehan…:)

FOTOĞRAF : ÇAĞLAR EREN

er Hatırası


Bugünlerde Behzat Ç. dizisinde müziklerini dinlediğimiz Ankaralı bir grup Pilli Bebek.. Aslında üyeleri dağlardan,okuldan,balık tutmaktan gelip buluşmuş Ankara’da.. Bascılarını balığa gittikleri serin bir pazar sabahı ,dere kenarındaki sazlıklardan bas gitar teli yapmaya çalışırken bulmuşlar hatta :) 18 Yıldır müzik piyasası içerisindeler.. Canlı performansları hala Ankaralıların gözdesi.. Bugüne kadar ne mi yaptılar ? 1998-1999 yıllarında “Uyandırmadan” adlı ilk albümlerini çıkardılar.. Ortaya çıkan şarkılarıyla sahne ve konser programlarına devam ettiler.. Bestelerini, söz yazarlıklarını, aranjörlüklerini eh bir de o güzel şarkıların seslendirmesini Cem Kısmet’e verdiler..(Küçük bir not :Onun tınılarını Ogün Sanlısoy’un yeni albümü Ben’de geri vokallerde duyabilirsiniz.. ) Müzikleriniyse şarkıların çalınış şekillerini sahnede birdenbire değiştirebilen grubun diğer elemanları Emre Yalçıntaş’ın basına, Emre Günaydın’ın davuluna emanet ettiler.. Uzun bir aradan sonra 2007 yılında “Bebek ters geldi o bakımdan uzun sürdü…” notuyla “Olsun” u çıkardılar.. 11 şarkı içerisinde Olsun’un akustik versiyonu,ayrıca Halvet ve Rahat isimli iki enstrümantal parça bulundu.. İlginçtir ki albümde kapağa ve içeriğe İstanbul Oyuncak Müzesi’nde çekilmiş oyuncak fotoğraflarını koydular.. 50 civarı şehirde,kasabada,köyde,1500 e yakın konser verdiler.. Durmadılar,ürettiler,çaldılar,söylediler, Grubu yeni tanıyanlar için ilk önerim bilhassa 3-4 dakikalık şarkılardan benim gibi tat alamamaya başlamışsanız ; Siyah Beyaz’ı dinlemeniz..O 10 dakikadan sonra, Rahat’lığa geçebilir, Uzun Geceler’inizde belki Fotoğraf’lara bakıp Olan Biten’i düşünebilirsiniz.. İçinizi burkacak sözlere ve pek duyamadığımız sololarıyla o müziklere kendinizi bırakın,canlı dinlemeye giderseniz de Pilli Bebeek Pilli Bebeeek diye bağırmayın.. İzleyiciler de grup da bu konuda çok yıpranmış,hatırlatayım :)

YAZI: RUKİYE ŞAHİN


olsun yorgun gecelerin ardından hep aynı yere dönerken, ıslak sokaklar boyu düşündüm. solmuş insanların yüzünden gülümseme beklerken, tren yolları boyu düşündüm. sanki yıllardır uzaktayım ben özlemlerim hep sessiz derinden ama yalanlar görürüm hala buradan bakınca şu sonsuz dünyaya. olsun demek de zor artık çocuk düşlerimiz yok artık. erken ölümlerin ardından hep aynı yere dönerken ıslak sokaklar boyu düşündüm. borcum varmış gibi kendimden gülümseme beklerken, tren yolları boyu düşündüm. sanki yıllardır uzaktayım ben özlemlerim hep sessiz derinden ama yalanlar görürüm hala buradan bakınca şu sonsuz dünyaya. olsun demek de zor artık çocuk düşlerimiz yok artık. söz-müzik-düzenleme: Cem Kısmet


kısa k

Şebnem Ferah, 5 Ocak tarihinde Deniz Gönen ile haya nüne katıldı. Aynı zamanda gecede nikah şahitliği yap

-Şebnem Ferah, Yıldız Teknik Üniversitesi Yılın Yıldızl aldı. Ancak tören Metin Türkcan’ın düğünü ile aynı gü

-4 Şubat’ta vizyona giren yönetmenliğini Ömer Faruk leri arasında Şebnem Ferah’ın Hoşçakal şarkısı da yer filmden çok etkilendiğini de dile getirdi.

-Futbol dünyasında geniş yankı uyandıran olaylardan Galatasaraylıların evi olarak bilinen Ali Sami Yen stad

-Şebnem Ferah Elle Style Awards ödüllerinde Müzik St rahimgil, Candan Erçetin ve Göksel gibi isimleri gerid olduğu için katılamadığından, ödülü menajeri Yeşim D


kısa...

atını birleştiren ekip arkadaşı Metin Türkcan’ın düğüptı. (Deniz Gönen röportajı ilerleyen sayfalarda)

Sorak’ın yaptığı Aşk Tesadüfleri Sever filminin müzikr aldı. Ayrıca filmin galasına da katılan Şebnem Ferah

biri de Galatasaray’ın stad değişikliği idi. Yıllardır ına Galatasaylılar Hoşçakal ile veda ettiler.

tarı / Kadın kategorisinde Hande Yener, Nil Karaibe bırakarak ödülün sahibi oldu. Törene yurt dışında Doran aldı.

FOTOĞRAF : KEMAL ZIRHLI

arı Ödül Töreni’nde en iyi kadın sanatçı ödülünü ün olduğundan Şebnem Ferah törene katılamadı.


Geçtiğimiz aylarda Nilüfer’in “12” düet albümü yayınlandı.12 ayrı Nilüfer parçasının,12 ayrı isim tarafından Nilüfer ile birlikte seslendirildiği albümde, Şebnem Ferah da “Erkekler Ağlamaz” isimli parça ile albüme konuk olmuştu. Daha sonra Nilüfer 12 Düet albümünün ilk klibi Şebnem Ferah ile yaptığı Erkekler Ağlamaz isimli şarkıya çekildi. Albümün çıkış şarkısı olması sebebiyle, Nilüfer ve Şebnem Ferah düetini albüm çıkmadan önce radyolarda dinleme şansı yakalamıştık, kliplendirilmiş olan şarkı büyük ilgi gördü ve internette oldukça fazla paylaşıldı. Klibin yönetmenliğini Burak Ertaş üstlenirken, dijital çekilen klip Film Sokağı Stüdyoları’nda gerçekleştirildi. Şebnem Ferah ve Nilüfer’e Şebnem Ferah’ın ekibinden Buket Doran, Metin Türkcan, Ozan Tügen ve Aykan İlkan da eşlik etti. Yaklaşık 12 saat süren çekimlerde sanatçılar iki kostüm giydiler. Klip müzik kanallarında sık sık yayınlanmakta. Klipten sonra İstanbul’da gerçekleştirilen konserde, 12 isim ve Nilüfer izleyicisi ile buluştu. 12 düet konserinden hemen sonra, Şebnem Ferah’ın konserleri başladı,şimdi konserler sizlerle.


FOTOĞRAF : KEMAL ZIRHLI


İçinde bin pişmanlık göz Yüzünde yasak duygula Sesinde bir burukluk ell Boğazında düğüm düğüm

Erkekler ağlamaz sil gö Kaçırma gözlerini bend Erkekler ağlamaz insan Sustururum zamanla içi

Göz yaşların içimi acıtı Erkekler ağlamaz sevgi

Yaşadığım o günleri unu Geceler boyu beklemek Onu bir de bana sor Çok özlemek ve sevmed Sonu gelmez acılarımla


zlerinde yaş arın verdiği garip telaş lerin soğuk m kelimeler

öz yaşını en suçlu, suçlu nız unutma imdeki bu acıyı

yor lim sil gözyaşını

utmak zor nedir

FOTOĞRAF : KEMAL ZIRHLI

diğini bilmek beraber


Şaşırtan bir giriş,şaşırtan bir playlist,şaşırtan sürprizler ve şaşırtan bir Şebo vardı karşımızda.. Kalbimizin atışlarına eşlik eden seslerle ; konser 20:35’te alışılmış olarak Okyanus ya da Merhaba değil de Çocukken Sahip Olduğum Kırmızı Rugan Ayakkabılar ile başladı. Kıyafetiyle,saçıyla,makyajıyla,sırt dekoltesi ve dövmesiyle büyüleyici bir güzellikteydi yine. Zayıflamıştı,çok tatlıydı,neşeliydi ve enerjikti. Şarap gibiydi : )) “Benim Adım Orman’dan sonra Bursa benim yarı evim gibi sayılır İyi ki geldiniz” diyerek konsere devam etti. Yalnız, Oyunun Sonu, Can Kırıkları, Çakıl Taşları,Ay, Mayın Tarlası, Sigara, Sil Baştan, Yeniden Doğup Gelsem, Eski, Fırtına, Yağmurlar, Bu Aşk Fazla Sana, Hoşçakal, Gözlerimin Etrafındaki çizgiler, Babam Oğlum, Ben Şarkımı Söylerken, Delgeç, Yalnız, İstiklal Caddesi Kadar playlistteydi.. Konser boyunca sahneye yüzük,atkı ve buket atanlar oldu.. Hepsini alıp ‘Bir sürü atkım oldu şaka bir yana gerçekten teşekkür ediyorum sahneye böyle tatlı şeyler attığınız için ‘’ dedi. Atılan yüzüğü de hemen taktı. Delgeç’te ‘Bursaaa’ diye seslenişi ile salonu inletti Şebo. Yağmurlar da ve Sil Baştan’da sahneye oturdu,vokallerini başını geriye uzatarak yaptı. Mikrofonu bizlere tuttuğunda tüm salon tek ses eşlik etti şarkılara.. Gülümsemesiyle ve çığlıklarıyla karşılık verdi Şebo da. Her zamanki gibi ‘Keyifler yerinde mi sorularıyla sohbet etti.. Konuşmalarında hep o içten biz cümlelerini geçirdi..Sigara’da Serdar Barçın’ın müthiş sololarından birini dinlerken Şebo Onun mikrofonuna gelip vokalini yaptı ve Serdar Barçın Şebo’nun başını tuttu. . Çok hoş sahneler Metin Türkcan sololarında da devam etti. Ben Şarkımı Söylerken’in sonunda yine Buket Doran ile sahnenin önüne yürüdü çığlık atarken.. Ozan Tügen’in,Aykan İlkan ın yanına gidip her zamanki gibi onlara dönük söyledi şarkıların bir kısmını..Grup elemanlarıyla konser boyunca iletişimi,o tatlı görüntüleri eksik etmedi yine. Uzun aradan sonra Ay’ı dinlemek de çok güzeldi,Şebo sahnenin önüne inmek için sürekli baktı ama yürüyebilmesi için uygun değildi. Ritimlere olan hareketlerinde,Oyunun Sonu’ndaki eşsiz çığlıklarında nefes nefese kaldık. Eski şarkısında her zamanki gibi değerli isimleri alkışladık ve şarkı bittiğinde Şebo ufak bir konuşma yaptı. “Ben ne kadar şanslıyım ki yaşarken değerimi gösteriyorsunuz,iyi ki varsınız “ cümleleri bizim de gözlerimizi doldurdu. Konserin en büyük sürprizi Ceren Akyıldız ve Şebo’nun Erkekler Ağlamaz düetiydi.. “Bugün bir ilk yapacağız dedi ve turnenin açılış konserinde harika bir sürpriz oldu. Özellikle Erkekler Ağlamaz’ın solosunda Metin Türkcan’ın Ceren Akyıldız’ın yanına gelmesi güzeldi. Metin Türkcan’a yapılan tezahüratlardan sonra Şebo “Metin bir selam ver bir sosyal ol “ esprisiyle güldürdü bizleri. Metin de Buket ile yer değiştirdi gelip. “Bana Şebo Şebo diye bağırıyorlar bakmasam olur mu hiç” dedi ve dediği gibi tüm konser gülücüklerini eksik etmedi. Kaldırılan pankartları işaret etti,güldü,teşekkür etti. Bu Aşk Fazla Sana’da konfetiler patladı ardından veda edip üç kez selamlarını verdiler. “Bir daha bir daha bağırışlarından sonra sahneye döndüler ve Hoşçakal’ı söylediler.. Tekrar selam verildi,Şebo sahnenin ortasına yaklaştı,döndü ıslığını çaldı..Gülümsedi ve gitti.. Kraliçe ve ekip bizlere yine unutulmaz bir gece yaşattı, ama özlemimiz yine dinmedi … Biz kimi zaman son sesimizle,kimi zaman susup gözlerimizle eşlik ettik .. Onu dinlerken sokaklarda,insanl arda,kalabalıklarda,yalnızlıklarda,kelimelerin arasında bıraktık acılarımızı. Biz elimizi dahi sürmeden yazılan o şarkılarda dokunmadan taşıyordu sanki onca hayatı.. Bazen çığlık atıyorduk Onunla uçsunlar diye.. Eskilerden birinde sıkışmıştı bizim de günlerimiz işte. İyi ki geldin Şebnem. İç seslerimizi sahiplendin yine. Bir şekilde giriyor sesler hayatımıza. Beynimize,ruhumuza,kalbimize hitap ediyor ve kalıyorlar öylece. Bir koruma kalkanı gibi geliyor o ses ve sahibi her zaman değerli kalıyor. Bende de her zaman teşekkür etme ihtiyacı duyuyor. Teşekkür ederiz Şebo. İçimi titreten gülüşün için de ayrıca teşekkür ederim. :> Seni seviyoruz.


Şebnem Ferah

Bursa Konseri YAZI: RUKİYE ŞAHİN FOTO : YASİN YILMAZ


Saat 10.00’ da AGM’ nin kapısındaydım, Şebokoliklerden hiç kimse yoktu. Daha sonra heyecanlı bekleyiş başladı :) . Saatimiz 19.43’ü gösterdiğinde ışıklar söndü, kalp atışlarıyla birlikte grup üyeleri sahneye gelirken salondan çığlık sesleri yükselmeye başladı ve Aykan’ın kısa introsundan sonra Şebnem sahneye geldi.Bursa konserindekinden farklı bir kıyafetle çıkması bizi çok şaşırttı.Şebnem’in kıyafetinden kısaca bahsedecek olursak ; Siyah, askılı ve çok dar bir elbise giymişti.Ayakkabıları alışık olduğumuzun aksine: Gri oldukça parlak,simli ve topukluydu.Kraliçe bu sefer bize Ç.S.O.K.R.A. ile ‘’Merhaba’’ dedi.Şebnem’in ‘’Benim Adım Orman’’ dan sonra yaptığı konuşmayı kelimesi kelimesine yazıyorum. “Biz Ankara’da olmayı çok özledik,siz de bizi özlediniz mi? Gerçekten burada olmayı çok seviyoruz ve eminim sizler de neden burada olmayı çok sevdiğimizi fark ediyorsunuzdur.Bir kendinize bakar mısınız? Ne kadar güzel görünüyorsunuz,her biriniz tek tek hoş geldiniz.Minik bir ara vermiştik konserlerimize şimdi tekrardan burada olmanın hem heyecanını hem de gururunu yaşıyoruz.Heyecanını derken biz böyle konserlerde gerçekten heyecanlı oluyoruz ama diğer taraftan da iyi ki heyecan duyabiliyoruz diyorum.Sizlerle birlikte olmak gerçekten çok değerli,hepinize güzel bir gece diliyorum sonra tekrar konuşacağız.’’ dedi.Konser çok eğlenceli devam ediyorken sol tarafımızdaki bariyerlerden biri açıldı ve seyircileri zor durumda bıraktı.Şebnem sorunu farkedip hemen görevliler uyardı ama buna rağmen sorun halledilemeyince Şebnem şarkı bittikten sonra önümüzdeki görevlilerden birine “Bu sorunu halledin yoksa konsere ara vereceğim’’ dedi. Şebnem suyunu içmeye giderken uyardığı görevli kendi kendine şöyle densiz bir laf etti ‘’Keşke ara versen de biz de bir sigara içsek.’’Biz bu duruma çok sinirlendik ama yinede bir tatsızlık çıkmasın diye bir şey demedik.Bariyerlerle ilgili sorun kısa bir süreliğine halledilse de daha sonra öndeki seyircilerin çok rahatsız olması üzerine Şebnem çok sempatik bir şekilde “Arkadaşlar lütfen arkadan itmez misiniz , öndeki arkadaşlarımızın canı acıyor ‘’ dedi.Bir ara içeri giderek ayakkabılarını değiştirdi: Oldukça yüksek topuklu siyah,tokalı bir ayakkabı giydi.Şebnem yine her zamanki gibi danslarıyla ve sempatik tavırlarıyla büyüleyiciydi zaten bacağından akan terler ne kadar hareketli olduğunu ispatlıyordu.” Erkekler Ağlamaz’’ı söylemede önce Ceren’e ‘’Bebiş ne yapıyor bebiş’’ dedi Ceren ‘’iyi’’ diye cevap verdi bunun üzerine Şebnem gülerek ‘’Hep söylüyorum çocuklardan birinin adını Şebnem koyun diye ama hiç biri koymadı’’ dedi.” Ne yazık ki konserin sonuna gelmiştik.’’Bu Aşk Fazla Sana’’ ile bütün salon duygusal bir havaya girdi.Şebnem farkının sonunda küçük bir veda konuşması yaptı ve sahneden ayrıldılar.Yoğun alkış ve tezahüratlarla geri gelerek ‘’hoşçakal’ şarkısını söyleyerek her zamanki selamlarını verip salondan ayrıldılar. Konser bittikten sonra Şebnem’in kulise kimseyi almayacağını öğrendik ve üzüldük ama yine de kankamın (memoti) yaptığı resmi vermek için Şebnem’in çıkış yapacağı arka kapıya gittik ve beklemeye başladık.Şebnem 23.45’te kapıdan çıktı ve kankam resmi uzattı Şebnem resme bakarak “Aaa çok teşekkür ederim’’ diyerek kankamla tokalaştı.Daha sonra birkaç kişiye imza vererek arabasına bindi ve aracın sunroofundan çıkarak tüm bekleyenleri selamlarken kankam yeni başlamış olduğu karakalem bir çalışmasını Şebnem’e göstererek ‘’Bir dahaki konsere geliyor’’ dedi bunu üzerine Şebnem ‘’Aaa süper süper’’ dedi. Sonra herkese’’Kendinize iyi bakın, sizi çok seviyorum’’ diyerek içeri girdi ve araç hareket etti. Böylelikle hem çok eğlenceli hem de yorucu bir konseri gerice bıraktık.


Şebnem Ferah

ankara Konseri YAZI: BORA SARAÇOĞLU BAĞIŞHAN ERMAN FOTO : BAĞIŞHAN ERMAN


Açılışı 17 Nisan 2010 tarihinde yine Şebnem Ferah ile yapılan ve geçen süre içerisinde Şebo’nun bir kez daha Fanta turnesi kapsamında konser verdiği İzmir Arena’da gerçekleşti İzmir konseri.Saat 10:30′da bildiğiniz gibi kalp atışları başladı vee Şebnem çıktı sahneye Ç.S.O.K.R.A ile başladı konser, Yalnız ve Benim Adım Orman ile devam etti , tüm şarkıları yazmıyorum Erdem,Şebokolik’in facebook sayfasından gerekli bilgilendirmeyi dakika dakika yaptı zaten=) Konserde çok güzel anlar da yaşandı. Konserden önce “doğum günün kutlu olsun Şebo” yazılı 200 tane pankart herkese dağıtıldı. Hangi şarkıdan sonra tam olarak hatırlayamıyorum , Şebnem Aykan’ın o tarafa doğru gitmişti, sanırım su içmek için , tam o sırada Şebnem’in arkası dönükken tüm pankartlar kaldırıldı=) ve tahmin ettiğiniz gibi Şebnem çok şaşırdı , çok duygulandı.Şöyle bir arkama batım da görüntü gerçekten de çok güzeldi.=)Şebnem’in doğum gününü kutlamak bu kez İzmir’e kısmet oldu.=) Konserde aklımda kalan başka bir sahne de Şebnem Sil Baştan’ı söyleyip bitirdikten sonra , diğer şarkıya geçeceği sırada herkes sil baştanın nakaratını söylemeye başladı , resmen arena sadece seyircinin sesiyle inliyordu =)) Şebnem , şöyle bir baktı seyirciye,gülümsedi, o anda mutlu olduğunu gözlerinden anlamanız hiç de zor değildi.Sonra biz şarkıyı bitirene kadar , oturdu ve gülümseyerek bizi dinledi.=) Bir de Serdar Barçın’ı unutmayalım, resmen müzik ziyefeti yaşattı bize, iyi ki ekibe katılmış , onu dinlemek de ayrı bir zevk çünkü. Gelelim konserden sonra yaşadıklarımıza , Erdem, Eren ve ben kulis için beklemeye başladık.Bir ara Didem Doran geldi ve “şu anda içeri ben de giremiyorum dinleniyor Şebnem” dedi kaç kişi olduğumuzu sordu, bekleteceğim ve alabilirsem alacağım dedi. Çok da bekletmedi ve yaklaşık 5- 10 dakika sonra bizi çağırdı.13-14 yıldır hayalini kurduğum kulis macerası gerçek olmak üzereydi , ve bu ana sadece birkaç adımlık zaman diliminin kaldığına hala inanamıyordum. İçeri girdiğimizde Şebnem çok sıcak karşıladı bizi. Erdem derginin şuanda forumda da manşette olan kapağını bastırmış ,Şebnem’e onu verdi , dergiyi okumuş ve “ağlaya ağlaya okudum” dedi , gözleri doldu resmen, gözümüzün içine bakıyor gözleri dolu dolu ve ben içimden dua ediyorum allahım lütfen ağlamasın yoksa dayanamam diyorum.O anı nasıl detaylandırabilirim bilemiyorum , orada olup Şebnem’in gözlerini ve Şebokolik’in verdiği bu armağanın onu nasıl etkilediğini görmeniz lazımdı. Daha sonra foto çekimine geldi sıra , Şebokolik pankartıyla fotoğrafımızı da çekildikten sonra artık gitme vakti gelmişti. Ona bir kez sarılıp öyle çıkmak istiyorum ama rahatsızlık vermek istemediğim için de bu isteğimi belirtmiyordum.Tam çıkarken yanına gittim elimi uzattım aslında “bana bu anı yaşattığınız için teşekkür ederim” demeyi planlıyordum ,gülümseyerek elimi tuttu o anda sadece sizi çok seviyorum , diyebildim ,sanıyorum ki, çok teşekkür ederim filan diyecek ve ben de arkamı dönüp çıkıp gidicem oradan ama öyle olmadı , gülümsedi ve sarıldı bana =) Ona sarılmak istediğimi , fakat bir türlü yapamadığımı anlamış gibi kendiliğinden sarıldı.Hayatımdaki en özel anlardan biriydi=) Kapıdan çıkarken de arkamı dönüp tekrar baktım , hala gülümsüyordu. onun mütvaziliğine , sıcaklığına bir kez daha hayran kalarak çıktım oradan.


Şebnem Ferah

izmir Konseri YAZI: HANDE AYAYDIN FOTO : SİNEM GÜN

Şebokolik ekibi, İzmir konserinde, Şebnem Ferah ve ekibiyle beraber.


Tüm konser playlistlerinde göremediğim Ay, Oyunun Sonu ve Dans Pisti’ni de söyledi. Tüm koltuklar sökülmesine rağmen aşırı kalabalıktı.Kaç bin kişi vardı hesap edemedim.En az yorulduğum en çok eğlendiğim konser oldu.Ceren’in sesinin aslında çok da Şebo’ya benzemediğini yeni farkettim.Gözüme çarpan en ilginç olay; birinin gitarının üstüne ŞEBO yazması ve sürekli kaldırıp bağırması oldu.Şebo gördü mü bilmiyorum ama konser öncesi fotoğraf çekenlere epey poz verdi görür belki.Barkovizyondaki görüntüleri çok iyi düzenlediler kamera açıları geçişler vs... 90’lı yıllardan bir klip izler gibi oldum ellerine sağlık. Şebo doğum gününü kutladığımızda uzun uzun teşekkür etti: “Hayatımın en güzel zamanlarını sizlerle geçiriyorum. Bugün olmasa bile ben de sizlerin doğum günlerini kutluyorum” dedi. Nilüfer için: “Keşke olsa da burda izlese bizleri” dedi, övdü bol bol.Eski’den sonra: “Sizi böyle onları alkışlarken görmenin mutluluğunu bilemezsiniz. Her insan 20’li yaşlarda ne yapacağını, 30’lu yaşlarda neyi nasıl yapacağını düşünür. Tanrı’nın sevgili kuluyum ki siz hep benimle oldunuz” dedi. Bu Aşk Fazla Sana’nın son çığlık bölümüne geldiğimizde saati sordu; 23.20’ydi. “Bize 23.30’da bırakın dediler ama bunu bitirelim de bakalım...” dedi, güldü selam verip indiler. Çıkıp Dans Pisti’ni ve Hoşçakal’ı söyleyip bitirdiler. Dans Pisti’nde yanımızda tam sahne önünde pankart açan birini kaldırdı dans ettiler.Hoşçakal’da sahnenin her yerini gezip el salladı, insanın bitmesin diye yalvarası geliyordu ama bitti işte... Eve dönüş de sıkıntısız olunca en rahat konser sonrası uykumu uyudum . Bir kez daha anladım ki benim için ergenlik hevesi olmaktan çıktın, derin bir saygıya ve sevgiye dönüştün. Hayırlı olsun . Yaşattığın tüm güzellikler için teşekkürler hayatımın en özel insanı...


Şebnem Ferah

istanbul Konseri YAZI: HÜLYA KEÇELİ FOTO : KEMAL ZIRHLI


metoboy Gİtarları satışa çıkıyor !

ESP’nin dünyanın dört bir yanında dağıtılan 2011 kataloğunda yer alarak ESP Artistleri arasına giren Metin Türkcan, adına özel gitar üretimi yapılan ve signature gitarının ikincil üretimleri satışa çıkan İLK Türk gitarist oldu.


Metin Türkcan’ın sahnede kullanmaktan büyük keyif aldığı açma/kapama düğmesi önemli bir yenilik sunuyor. “ESP Metoboy Signature" da, Metin Türkcan’ın sahnede de sık sık kullandığı, kendi adına üretilen signature gitarında mutlaka olmasını istediği bu "düğme" farklı bir özellik olarak karşımıza çıkıyor. Gövde üzerindeki bu "açma/kapama" düğmesi, adeta Metin Türkcan’ın gitarın üzerindeki imzası gibi. “ESP Metoboy Signature” ın gövde bölümünün üst tarafında bulunan mekanizma, gitarın sesini çok hızlı bir şekilde açıp kapamanıza olanak veriyor, aynı işi volume potansı ile yapabilmek ise neredeyse imkansız.

Metin Türkcan’ın el çizimi tasarımlarıyla son halini aldı. “ESP Metoboy Signature”ın bir başka önemli özelliği de tasarımının orjinal Metoboy gitarın yanı sıra, Metin Türkcan’ın kendi el çizimleriyle hayata geçirilmiş olması. Tasarım ve üretimin her aşamasında yer alan, vazgeçemediği Metoboy gitarının üzerine yeni hayaller ekleyerek yola çıkan Metin Türkcan, sonuçta ESP Orjinal AX kasasından yola çıkan, ancak hem tasarımıyla hem de özellikleriyle benzeri olmayan bir ESP signature gitar ortaya çıkardı. 24 perde olarak üretilen “ESP Metoboy Signature”, abanoz klavyesi, gotoh burgularının yanı sıra, EMG 81 ve 60 aktif manyetikleri ile de dikkat çekiyor.

Farklı tasarımıyla rahat bir çalım vaad ediyor. “ESP Metoboy Signature”, farklı ve renkli tasarımının yanı sıra, kullananlara konfor ve rahat bir çalım keyfi de sunuyor. “ESP Metoboy Signature”, özel arka kesimi sayesinde, çalım esnasında uzun sure göğsünüze değdiğinde bile ağrı yapmıyor ve önemli bir çalım kolaylığı sunuyor. Ayrıca gitarı amplifikatör veya herhangi bir yere yasladığınızda ergonomik ayak tasarımı sayesinde, gitar sehpasına ihtiyaç duymadan düzgün bir şekilde ayakta durabiliyor.

Haziran ayında Pera Musical Instruments şubelerinde satışa sunuluyor. “ESP Metoboy Signature”, haziran ayında tüm Pera Musical Instruments şubelerinde 1650 euro satış fiyatıyla Metin Türkcan hayranlarıyla buluşacak. Satışa sunulacak gitarın tek farkı hardware’in nikel yerine krom olması. Bu özellikler dışında gitarın tüm detayları Metin Türkcan “ESP Metoboy Signature” ile aynı olacak. “ESP Metoboy Signature” ve orjinal Metoboy 9 Mart 2011 tarihine kadar Pera Musical Instruments Tünel mağazasında görülebilir.


ozan Tügen

ve müziğe dair.

RÖPORTAJ: MERVE C KARTAL

Şebokolik: Şebokolik Dergiye hoşgeldiniz :) Öncelikli olarak sormak istediğim Ozan Tügen kimdir? Siz kendinizi nasıl tanıtırsınız? Ozan Tügen: Tüm Şebokolik çalışanlarına merhaba...1976 senesinde Antalya’da doğdum. Liseyi bitirene kadar orada yaşadım. Bu süre içinde hep müzikle iç içeydim. 1993’te Galatasaray Üniversitesi’nde endüstri mühendisliği okumak için İstanbul’a geldim. Müzikle olan ilişkim İstanbul’da şekillendi. Daha sonra Bilgi Üniversitesi Müzik Bölümü’nün kompozisyon dalından mezun oldum. Şebokolik: Müzik öğretmeni olan anne ve babanın çocuğu olarak dünyaya geldiniz genler elbette ki etkin bir rol oynamakta fakat siz ne zaman başladınız müzik yolculuğunuza?Biraz bahseder misiniz…Müzik yaşamınızda anne ve baba rol modeli harici sizi bu alana iten,sizi müzik konusunda teşvik etmeyi başarabilen isimler var mı idi?

Ozan Tügen: Doğduğumdan beri müzik hep etrafımdaydı. Evin her köşesinde birtakım enstrümanlar vardı. Sadece annem ve babam değil, amcalarım da bağlama çalıp türkü söylerdi. Çocukluğumda bolca türkü ve klasik müzik dinledim. Böyle bir ortamda kimsenin beni ayrıca teşvik etmesine gerek kalmadı zaten ama müziğe bu kadar bağlı olmamın sebebi, verdiğim her kararda beni destekleyen annem ve babamdır. Şebokolik: Sizinle bütünleştirdiğimiz klavyenin yanı sıra ud,bağlama,cümbüş ve cura da çalmaktasınız.Abi ya nasıl olur diyenler elbette ki şu an bile var…Cidden nasıl oluyor bu ?:) Ozan Tügen: Cura (bağlamanın küçüğü) benim ilk enstrümanım. Telli sazlardan birini çalınca diğerleri de elinize tanıdık gelir. Çalgılar oyuncak gibidir. Onlarla oyun oynar gibi vakit geçirince, yatkınlığınız da varsa, çalabilmeye başlarsınız.


Şebokolik: Peki üsteki soruya dayanarak soracak olursam; şansa inanır mısınız?Daha doğrusu tesadüflere…Yoksa mantığınız mı her daim ön plandadır? Ozan Tügen: Genelde mantığım ön plandadır ama şu ana kadarki hayatıma dönüp baktığımda şansa ve tesadüflere inanmama şansım pek yok gibi :-) Şebokolik: Yıllardır birbirinden önemli isimler ile çalıştınız ve hala çalışmaktasınız. Sezen Aksu’dan, Sertab Erener’e,Mor ve Ötesi,Şebnem Ferah’dan Nazan Öncel’e kadar.Değişik tarz ve yorumlara sahip kişiler ile iletişim içindesiniz hep.Dönüp baktığınızda bu farklılık müziğinize neler kattı?

Ozan Tügen: Liseyi bitirene kadarki okul hayatımda özellikle matematikte çok başarılı bir öğrenciydim, çok da seviyordum. Ailemin, öğretmenlerimin ve çevremdeki büyüklerin fikri hep ¨müzikle nasıl olsa ilgilenirsin, başka bir mesleğin daha olsun¨ yönündeydi. Bu, bana da mantıklı geliyordu fakat üniversite hayatım başlayınca işin rengi belli oldu. Birkaç sene müzikle okulu beraber yürütmeye çalıştım ama sabaha karşı Kemancı’daki performanstan çıkıp sabah saat dokuzdaki sınavdan başarılı bir sonuç almam pek de olası görünmüyordu. Bir süre sonra müzik ağır bastı. Hem mühendislik okuyup hem de istediğim kadar müzikle ilgilenemeyeceğimi farkettim. Şunu net olarak hatırlıyorum; 1997’nin Şubat’ında Şebo’yla provalara başladık, okuldan vazgeçmem gerektiğini anladım, Nisan’da konserlerimiz başladı, Mayıs geldiğinde kararımı netleştirmiştim.

Şebokolik: 2002 yılından bu yana Jingle Mingle adlı müzik prodüksiyon şirketinde çalışmaktasınız.Çeşitli reklam jingleları,dizi film müzikleri yapmaktasınız ve de 4 kişilik bir ekibiniz var. Bu projeye nasıl başladınız,sizin için neler ifade etmekte?Çalışmalarınız nasıl ilerlemekte? Ozan Tügen: Arkadaşım Mert Tünay’ın fikriydi. ¨Böyle bir işe girişsem beraber çalışır mıyız?¨ dedi. Hemen kabul ettim çünkü görüntü üzerine müzik yapmak fikri çocukluğumdan beri ilgimi çekerdi. Reklam müziği yaparken işin en zevkli kısmı her gün başka tür bir müzikle uğraşıyor olmak. Bir de bolca deneyim kazandırdığı için seviyorum. Sürekli birtakım müzisyenleri kaydediyor olmaktan mutluyum. Şebokolik: Çok uzun yıllardır hem stüdyo aşamasında hem de canlı performanslar da Şebnem Ferah ile çalışmaktasınız.Birlikte çalışmaya başlama sürecinizden bahseder misiniz biraz?

FOTOĞRAF : MURAT AKÇAY

Şebokolik: Endüstri Mühendisliği okurken bir karar veriyorsunuz ve müzik bölümüne geçiyorsunuz.Belki de tüm yolları o karar ile değiştiriyorsunuz,hayatınızın gidişatını…İyi ki de yapmışsınız demekten kendimi alıkoyamamak ile beraber o an kararınızı vermenizde neyin ölçüt olduğunu sormak istiyorum?

Ozan Tügen: Müzikteki çeşitliliğe hayranlık duyan biriyim. Küçüklüğümden beri çok farklı müziklerle haşır neşir oldum. Bağlama çalarak halk oyunları ekiplerine de eşlik ettim, tiyatro piyanistliği de yaptım. Bence her tür, yeni bir bakış açısı kazandırır. Müziği bir dil olarak düşünürsek, o dili geliştirmek için her çeşitten bolca kitap okumak gibi düşünebiliriz bunu. Bu farklılıkların sadece müziğime değil, hayat görüşüme de olumlu yönde etki ettiğini düşünüyorum.


Ozan Tügen: 1996’nın sonlarıydı, ¨Kutsal Hazine Avcıları¨ olarak barlarda çaldığımız bir dönemde, bir gece Şebo bizi dinlemeye geldi. Adını birkaç albüm kartonetinden biliyordum ama ilk o gece gördüm. Hatta aynı gece sahneye çıkıp bizimle bir parça söyledi. O dönem albümünün çıkmak üzere olduğunu ve Kutsal’ın konserlerde Şebo’ya vokalist olarak eşlik edeceğini biliyordum. ¨Kadın¨ albümünü çıkınca aldım ve çok sevdim. Albümü aldığımın ertesi günü Şebo, Kutsal aracılığıyla bana ulaştı ve kendisiyle beraber çalmayı isteyip istemediğimi sordu. Ben de çok meşgul olduğumu, ilgilenemeyeceğimi söyledim... Şaka yapıyorum, elbette hemen kabul ettim :-) Şebokolik : Şebnem Ferah sahnede devleşir adeta bunun yanı sıra günlük hayatında daha spor,cıvıl cıvıl karşımıza çıkar hep.Biraz Şebnem Ferah’dan bahseder misiniz?Sahne dışında iletişiminiz,arkadaşlığınız nasıldır? Ozan Tügen: Şebo benim için arkadaştan çok bir abla gibidir. İş konuşurken (bunu grup arkadaşlarımı da dahil ederek söylüyorum) ciddiyizdir. Genel olarak oldukça eğlenceli bir arkadaşlığımız var diyebilirim. Olaylara mümkün oldukça esprili, ironik yanından bakmaya çalışırız. Hep beraber yemek yemeyi, vakit geçirmeyi severiz. Şebokolik : Şebnem Ferah ile birlikte Aykan İlkan,Buket Doran,Ceran Akyıldız,Metin Türkcan ve siz yıllardan beri başarılı sıfatının en çok yakıştığı koskocaman bir ekipsiniz.Bu ekibi canlı tutan nedir?Aranızdaki iletişim,paylaşım…Biraz anlatır mısınız? Ozan Tügen: Aramızda yıllar içinde gelişmiş ve yerleşmiş ilişkilerimiz var. Grup içinde herkes birbiriyle iyi arkadaş. Herkes birbirini çok iyi tanıyor, sayıyor ve seviyor. Bu hem biraz bizim şansımız, hem de her birimizin özverisiyle elde edilmiş bir şey gibi görünüyor bana. Şebokolik : Kardeşiniz Ceren Akyıldız şu an bir anne ve siz de dayı oldunuz.Hayırlı,uğurlu olsun :)Fakat sormak istediğim şu kardeşiniz ile aynı ortamda çalışmak nasıl bir duygu?Abilik yapıp çok fazla karışıyor musunuz?:) Ozan Tügen: Teşekkür ederim. Ceren ekibimize 2003’te katıldı. Gruba uyum sağlamakta hiç zorlanmadı diyebilirim. Aynı grupta olduğumuz için daha fazla görüşme şansımız oluyor, bundan dolayı mutluyum. Ben Ceren’e hep çok karışırım. En çok eleştirenlerden biriyim. Ağabeylik içgüdüsü galiba, onun iyiliğini istediğim için...

Şebokolik : Ozan Tügen ve Ceren Akyıldız nasıl bir çocukluk dönemi yaşadı? Kardeşler arasında genelde kıskançlık fakat bunun yanısıra büyük de bir sevgi olur. O yılları anlatır mısınız biraz? Ozan Tügen: Biz pek ¨kıskanç iki kardeş¨ olmadık. Ufak tefek şeyler dışında didiştiğimizi hatırlamıyorum. Çok benzeriz zaten. İkimiz de müzikle oldukça ilgiliydik. Çocukluktan beri beraber müzik yapmayı severdik, şu an aynı grupta olmamız da tesadüf değil bence. Şebokolik : Ozan Tügen bu kadar yoğun bir temponun yanında bir de baba:)Kızlarınız ile aranız nasıl?Onlara gereken zamanı ayırabiliyor musunuz? Ozan Tügen: Kızlarıma ne kadar vakit ayırsam az... Hafta içi yeterince göremiyorum ama hafta sonlarımı tamamen onlara ayırıyorum. Mercan’la (4) beraber bolca resim yapıyoruz, çizgi film izliyoruz. Safir (1) ise henüz kurcalamalık bir şirine :-) Şebokolik : Ozan Tügen müzik dışında neler yapar?Kendine nasıl zaman ayırır? Ozan Tügen: Sanem (eşim) hayatımın en önemli parçası. Onunla beraber vakit geçirmek beni en çok mutlu eden şey. Hayat koşturmacasının içinde mümkün oldukça beraber sinemaya, konsere ya da tatile gitmeye çalışıyoruz. Diğer yandan en büyük hobim, Playstation’da ¨Fifa¨ oynamak. Çocukluğumdan beri oynadığım tüm oyunlar arasında en sevdiğim diyebilirim. Şebokolik : Düzenli olarak mizah dergilerini okuduğunuzu bilmekteyiz.Mizahı hayatınızın neresine koyarsınız?Size neler anlatır? Ozan Tügen: Lise yıllarımdan beri Leman tayfasını takip ederim. Son yıllarda düzenli olarak Uykusuz ve Penguen okuyorum. Olaylara esprili tarafından bakmayı severim. Çevremdeki insanları güldürdüğüm zaman mutlu olurum. Şebokolik : Türkçe’miz ve onun kullanımı konusunda da çok hassas olduğunuzu bilmekteyizBu konuya bakış açınız nedir? Ozan Tügen: Birbirimizle sağlıklı iletişim kurabilmemiz için dilimizi düzgün kullanmamız gerektiğine inanıyorum. Ayrıca geçmişle olan bağımızı koparmamak adına da, konuştuğumuz dile sahip çıkmamız gerek bence. Yeni neslin bu konuda yeterince özenli davranmadığını düşünüyorum ve onlara bolca kitap okumalarını tavsiye ediyorum pls tşk kib bye.


FOTOĞRAF : TUNCAY ORHAN

Şebokolik: Doğa için çal projesinde bağlama ile karşımıza çıktınız.Bu projenin 1 ve 2 olmak üzere farklı şarkılara ver verilmişti ve baya ses getiren bir proje olmuştu.Bu tarz projeler gönül ister ki çok daha sık yapılsın,halkımız bilinçlendirilsin..Bu konu hakkında neler düşünmektesiniz?Bu projede yer almış bir olarak ‘doğa için çal’ amacına ulaşmakta mı sizce ? Ozan Tügen: O proje, Bilgi Üniversitesi’nden bir arkadaşımın fikriydi. Bana katkıda bulunmak isteyip istemediğimi sordu, ben de severek kabul ettim. Ancak işlerimin yoğunluğundan dolayı projenin devamında yer alamadım. İnsanları, yaşadıkları ortama zarar vermemeleri gerektiği konusunda ne kadar bilinçlendirirsek o kadar faydalı. Doğaya plastik ürün atmamaktan, elektriği – suyu idareli kullanmaya; petrol (ve ürünlerinin) tüketimini kontrollü tutmaktan, yeşil alanları korumaya kadar birçok konuda her birimizin sorumluluk sahibi olması gerektiğini düşünüyorum. Bu konuya, bu proje aracılığıyla küçücük de olsa bir katkım olduysa ne mutlu bana.

Şebokolik: Röportajımızı sonlandırırken Şebnem Ferah’ın ilham verdiği Şebokolik adlı dergimiz hakkındaki düşüncelerinizi de öğrenmek isteriz. Ozan Tügen: Şebokolik Dergi, bildiğim kadarıyla Türkiye’de bir ilk. Daha önce bu kadar düzenli, özenli bir e-dergi görmemiştim. En azından bir sanatçının hayranları tarafından yayınlananlar arasında... Bu röportaj vesilesiyle aklını, fikrini ve zamanını ayıran her bir çalışanına, tebriklerimi iletiyorum. Bizi kırmayıp konuğumuz olduğunuz için teşekkürler.Sizin tınılarınızı her daim duymak dileği ile:) Teşekkür ederiz.

1999 yılı Bostancı Gösteri Merkezi Ozan Tügen - Şebn em Ferah Sahned e


Metoboy Evlendi !

“Yenge” ile röportaj.

RÖPORTAJ: ERDEM ASLAN - DERYA ÜLKAR

Şebokolik: Öncelikle Şebokolik Dergide konuk olduğunuz için teşekkürler, Aileye hoş geldiniz… Sizi tanımayan arkadaşlarımız için biraz kendinizden bahseder misiniz? Deniz Gönen: Hoşbulduk ve herkese merhabalar öncelikle. 13 Mayıs 1984 İzmir Alsancak’ta dünyaya geldim. Reklamcı ve müzisyen bir babanın, güzellik uzmanı bir annenin iki kızından ilki olarak güzel ve mutlu bir çocukluk geçirdim.14 yaşında Mankenlik ve zarafet eğitimi alarak mankenlik ve modellik yapmaya başladım. Böylece lise yıllarında hayatim ikiye ayrılmış oldu. Bir bölümünde başarılı ve iyi notlar alan bir öğrenci diğer bölümünde ise ajans, defile ve çekimlerde çalışarak profesyonelleşmek için çok çalışan bir modele dönüştüm. Üniversite eğitimimi Adnan Menderes Üniversitesi Bankacılık Bölümünde sürdürmeye başladım ve bu yıllarda ayrıca tiyatro eğitimi alarak tiyatro oyunlarında yer almaya başladım. Üniversite eğitimimi tamamladıktan sonra kız kardeşimle dans eğitimi almaya başladık, yelpazemizi her zaman geniş tutmak istedik ve modern dans, pole dans, halk oyunları(Karadeniz),oryantal,samba, latin Amerikan, r&b gibi birçok dalda kendimizi geliştirdik ve İstanbul’dan gelen yoğun teklifler üzerine İstanbul’a taşındık. İstanbul da her zaman yoğun bir çalışma temposunda hayatımı sürdürdüm ve Türkiye’nin birçok yerin de sahne showları, çekimler ve defilelere katildim. Bugüne kadar 36 müzik klibinde rol aldım bazılarını saymak gerekirse, Ozan Doğulu Sıla- Alain Delon, Dj Tarkan- Deep Dive in İstanbul, Nazan Öncel-Ekilmekteyim, Altay-Sana Bayılıyorum, Sarp-Bana Öyle Bakma, Emre Aydın-Dayan Yalnızlığım, İhtiyaç Molası-Ah, Gökhan Özen- Daha Erken gibi isimler.


Ayrıca Plato Film Okulun’da oyunculuk ve doğaçlama üzerine eğitim aldım ve sinema, dizi ve reklam çalışmalarında yer aldım. Kız kardeşim Demet Gönen ile birlikte hazırladığımız sahne showlarıyla Teoman, Ajda Pekkan, Dj Tarkan gibi birçok sanatçı ile de beraber sahne aldık. Şebokolik: Bizim sizi tanımamız Metin Türkcan ile evliliğinizle gerçekleşti. Birçok kişi bunu merak ediyordur, özel olmazsa siz Metin Türkcan ile nasıl tanıştınız ve tabii evlilik teklifi nasıl geldi? :) Deniz Gönen: Metinle Ankara’da tanıştık. Ben bir defile için Ankara’ya gitmiştim Demet ile birlikte ve defile sonrası Ankara’da yasayan teyzemizi ve kuzenimizi ziyaret etmek istedik. O gün ayrıca Demet’in doğum günüydü ve kutlamak için Pentagram konserine gitmek istedi. Konser de birbirimizi ilk gördüğümüz de aşık olduk. Ama tanışmamız bir hafta sonra İstanbul da gerçekleşti. Konserden sonra internetten mesajlaşmaya başlamıştık, ardından telefonlaştık ve tam bir hafta sonra buluştuk ve o gün den beri birlikteyiz. Tam tarih 14 Aralık 2006 idi. İlişkimizin en başından beri evleneceğimizi hissediyorduk. Bu yaz temmuz ayında Su ada’da havuza giriyorduk. Metinle babam bir türlü tanışma fırsatı bulamamıştı ve tatil için Ege’ye geçtiğimizde tanışacaklardı. Bizde havuzda bu konudan bahsediyorduk ki Metin “Tanışmışken yüzüklerimizi de takalım mı? “ dedi ve bizde nişanlanmaya karar verdik ve gidip yüzüklerimizi seçtik. Nişanımız Ağustos ayında Akbük’de gerçekleşti.


Şebokolik: Şebokoliklerin de yakından takip ettiği ve herkesin bildiği üzere 5 Ocak tarihinde Metin Türkcan’la hayatınızı birleştirdiniz. Tebrik ederiz. Peki, düğün ile ilgili neler anlatırsınız. Bizimle paylaşmak istediğiniz anılar var mı? Deniz Gönen: Metin düğün günü her şeyi öyle güzel organize etmişti ki, saç, makyaj ve çekimi Marmara Otelindeki süitimizde gerçekleştirdik. Çok heyecanlandığımızı söyleyebilirim. Nikâh masasında inanılmaz heyecanlandık birbirimizin ayağına basmayı bile unuttuk:) Sahne de evlenmek bizim için harika bir duyguydu. Düğün de birçok sanatçı ve müzisyen sahneye çıktı ve inanılmaz eğlenceli anlar yaşandı. Babam Erkan Gönen, Cahit Berkay ve Metin’in beraber sahne alması beni çok duygulandırdı. Babam 25 yıl sonra tekrardan sahneye cıktı. Düğün çiçeğimi fırlattığımda kapan da kız kardeşim oldu. :)


Şebokolik: Her bayanın hayalinde bir düğün vardır. Sizinki elbette ki çok özel ve basından gördüğümüz kadarı ile çok güzel oldu. Daha farklı bir hayaliniz var mıydı?

Deniz Gönen: Bütün şarkılarının benim için ayrı ve özel bir yeri var diyebilirim ama Deli kızım Uyan, Hoşçakal ve Bu aşk fazla sana’nın, benim için bir adım önde olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca Nilüfer ile olan Erkekler Ağlamaz düeti de en sevdiklerimin Deniz Gönen: Düğünümüz tam da hayal ettiğim gibi arasında yerine aldı. oldu. Metinle beraber üzerinde çok düşündük ve her şey hayal ettiğimiz gibi gerçekleşti. Şebokolik: Biraz da ekipten bahsetmenizi istesek. Şebnem Ferah'ın birlikte yılladır çalıştığı Şebokolik: Evliliğiniz harici farklı konular ile de- ve değişmeyen bir ekibi var. Siz hem yakından vam edecek olursak; Metin Türkcan yıllardır tanı- tanıyan hem de dışarıdan bakan biri olarak neler nan başarılı ve çok sevilen bir müzisyen. Siz, el- söylersiniz aralarındaki iletişim adına? bette ki daha yakından tanıma fırsatı buldunuz. Eşiniz Metin harici bize biraz Metin Türkcan'dan Aralarında ki iletişimi ben de sizin gibi sahnede orbahsedebilir misiniz? taya çıkardıkları güzellikten net olarak görebiliyorum. Ama dostluklarının da uzun soluklu ve sağlam Deniz Gönen: Metin Türkcan benim de her zaman olduğunu söyleyebilirim. hayranlıkla izlediğim ve dinlediğim bir müzisyen. Özellikle sahne showunu ve sahne estetiğini her Şebokolik: Röportajın sonuna doğru gelirken zaman çok beğeniyorum. Sahnedeyken tamamen Nikâh şahidiniz Şebnem Ferah hakkındaki düfarklı bir ruh halinde oluyor. Seyirciyle bütünleşiyor şüncelerinizi öğrenebilir miyiz, neler söylemek ve onlarla birlikte harika enerji dalgaları yarattığı- istersiniz? :) nı görebiliyorum. Deniz Gönen: Nikâh şahidinizin Şebnem Ferah olŞebokolik: Sizi bugüne kadar düğün fotoğrafları- ması hem çok eğlenceli hem de çok hoş oldu. Kim nız harici göremedik. Konserlere gelir miydiniz? bilir belki uğurlu geliriz :) Deniz Gönen: İşlerimin yoğunluğundan fırsat buldukça konserlere katılmaya çalıştım çünkü Metin'i sahnede izlemeyi gerçekten çok seviyorum.

Şebokolik: Dergimizi daha önce duymuş muydunuz bilmiyoruz ama klasikleşen sorumuzu size de yöneltelim. Şebokolik Dergi hakkındaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Şebokolik: Şebnem Ferah'la tanışmanızı da merak ediyoruz. Daha önceden tanışıyor muydunuz Deniz Gönen: Derginizi tabi ki duydum ve takip ederek okudum. Başarılarınız için sizi ayrıca tebrik Metin Türkcan mı tanıştırdı? Nasıl gerçekleşti? ediyorum. Çok güzel bir dergi ve ruh yaratmışsınız. Deniz Gönen: Daha önceden Şebnem Ferah'ı tanıBiz de Metinle hiç bir yerde yayınlanmayan fotoğmıyordum bizi Metin tanıştırdı. Ama o kadar uzun raflarımızı ilk defa size göndermeye karar verdik. zaman oldu ki tam olarak hatırlamakta zorlanıyorum sanırım Özge Fışkın’ı dinlemeye gittiğimiz bir Şebokolik: Vaktinizi ayırdığınız için tekrar teşekgece Şebnem Ferah da ordaydı ve ilk defa orda kürler. Eşinizle bir ömür boyu mutluluklar diliyotanıştık. Çok sıcak ve tatlı olduğunu düşünmüştüm ruz... diyebilirim. Şebokolik: Şebnem Ferah demişken en sevdiğiniz şarkısı var mıdır? Mesela sizin için ayrı bir yeri olan?


Şebokolik Dergi olarak geçtiğimiz günlerde Sedat Yıldırım Sarıcı’ya özel konseptiyle bir dergi yayınladık. Şebnem Ferah’ın ve birçok rock müzisyeninin hayatında etkisi çok büyük olan, “Abi” Sedat Sarıcı, kendisine ve müziğe dair her şey ile bizlerleydi.

RÖPORTAJ: MERVE C KARTAL


Şimdi bu özel dergiden Volvox’a ve 10 Mart Dvd albüme dair bölümler sizlerle. 80’lerden bugünlere Rock müzik ve Sedat Sarıcı ile ilgili her şey için “Sedat Yıldırım Sarıcı Özel Dergisi” ni okuyabilirsiniz. http://dergi.sebokolik.com/sedat-sarici-dergi

Şebokolik: 1988 yılında Şebnem Ferah tarafından kurulan ‘Volvox’; ilk başlarda yadırganmış olmasına rağmen sonradan kabul görmeye başlamış kız rock grubu olarak tarihe geçer. Siz kuruluşundan, son buluşuna kadar Volvox’un dönemine şahitlik yapmış biri olarak Volvox’u anlatır mısınız? Sedat Sarıcı: Bu konuda “feministleri” çok kızdıracak bir şey söyleyeyim; aslında toplumumuzda bu tür çalışmalar genellikle yadırganmaz, aksine özel bir ilgi, sevgi, önemsenme ve heyecanla karşılanır. Doğal olarak da, hafif de olsa kayırmacı bir tavırla kollanır. En azından özellikle toplumun çağdaşlaşması, ileri gitmesi için uğraş veren çevrelerde böyledir diyeyim… Mesela klasik batı müziği alanında yetiştirdiğimiz uluslararası solistlere bir bakalım, hemen hepsi kadın müzisyenlerimiz. İdil Biret, Suna Kan, Ayşegül Sarıca, Güsin Onay gibi. Bu alandaki erkek sanatçılara (yani Fazıl Say gibi örneklere) yeni yeni rastlıyoruz. Bu arada hak yemeyeyim, Bursa’da düzenlediğimiz ilk rock festivalinde “Aksiyom” adlı tamamı kız öğrencilerden kurulu bir başka topluluk daha vardı. Hatırladığım kadarıyla solist ve davulcu sorunu yaşadıkları için uzun ömürlü olamadı. “Volvox”, Şebo’nun o sıralarda solistlik yaptığı toplulukların kararlı bir şekilde çalışmalarını yürütmemelerinden kaynaklanan sorunlu dönemi aşma çabası sonucu doğdu diyebilirim. Bir kaç ay sonra dağılan gruplar, yeterince çalışmayan elemanlar Şebo’yu üzüyor ve yoruyordu. Artık kendi besteleri üzerine yoğunlaşma zamanı geldiğini de düşünüyordu… Derken Volvox kuruldu ve birkaç ay sonra henüz ilk konserlerinde gayet güzel bir performans sergiledikleri için hakettikleri ilgiyle de karşılaşmış oldular… 1989’da ben İngiltere’ye taşındıktan sonra Volvox’u sadece bir defa (İstanbul’daki bir solo konserlerinde) izleme fırsatı bulabildim. Aynı heyecan ve aynı gelişme hızı hiç bir şey kaybetmeden sürüyordu. Volvox’un daha sonraki evrelerine ne yazık ki, tanıklık edemedim… Şebokolik: Volvox’un da yer aldığı; sizin de katkılarınızla düzenlenen Bursa’daki Rock festivallerinden bahsedebilir miyiz? Bursa için büyük bir adım olsa gerek… Sedat Sarıcı: Erkin Koray, o tarihlerde Bursa Hakimiyet gazetesine verdiği demeçte, “Darısı İstanbul’unda başına” demiş. Greçekten de o yıllarda İstanbul’da bile Erkin Koray, Bandaj, Klips, Dr. Skull gibi o dönemin güçlü topluluklarını aynı festivalde bir arada görmek münkün olamıyordu. Bursalı müzikseverler farklı toplulukları dinleme fırsatı buluyor, rock müziğiyle ilgilenen genç müzisyenlerimiz ise aynı sahneyi paylaştıkları İstanbullu, Ankaralı toplulukların deneyimlerinden, sahne performanlarından yararlanıyorlardı... Hem büyük bir dayanışma, hem tatlı bir yarış vardı. Ankara’dan davetli gelen Dr. Skull, (ben de Ankaralı olduğum için herhalde :) ) , sahneye çıkmadan hemen önce “göreceksin Sedat abi, seni mahçup etmeyeceğiz, Ankara’yı iyi temsil edeceğiz” demişlerdi... Şimdi tebessümle anıyorum ama o gün çok duygulanıp, ağlayacak olmuştum, hiç unutmam. Öyle bir performans segilediler ki; sahneden indiklerinde bütün salon son şarkıları “Everyday, everynight”ı dakikalarca söylemeye devam etti... Böyle bir ruhdu bizimkisi...


En başarılı olduğumuz şey de, çok güzel zarar etmekti. Konser giderleri, genellikle konser gelirlerinin bir kaç kat üstünde olurdu. Cem Karaca, o yıllarda, oğluna yazdığı bir şarkı da “sımsıkı sev sen sevmeyi/ bazen almadan da vermeyi…çağını bil, çağına yakış/ güzelliklerle yarış” der. Bursa’daki o iki yılın özeti bu gibi... Bu koşuşturma ve feragattta Bursa Hakimiyet Gazetesi adına bizlerle diyalogda olan yazar, gazeteci Banu Demirağ’ın da büyük emekleri vardır. Sağolsun, basınla ilgili bütün şikayetlerimizi, bizleri kırmadan dinler, taleplerimizi öncelikleri arasına alarak elinden geleni yapardı… Festival ve konserlerin başarılı geçmesinde Banu hanımın çok önemli desteği söz konusudur… Sonuç olarak bir çok duyarlı müzikseverin çok değerli katkılarıyla bugün Bursa, Türkiye’nin önde gelen rock festivallerine ev sahipliği yapamıyor ama ülkemize öncülük eden bir çok besteci, şarkısözü yazarı, aranjör, solist, enstrümantalist ve topluluğun doğmasına, yetişmesine veya gelişmesine katkı sunmuş bir kent olarak anılıyor. Bir kaç örnek verecek olursak, bütün albümlerindeki bütün beste ve şarkı sözlerinin kendisine ait olduğu Şebnem Ferah, ülkemiz için kabul görülmesi oldukça güç olan yeni bir tarzın öncüsü Pentagram’ında beyni bascı, besteci, aranjör, yapımcı Tarkan Gözübüyük, besteciliği, aranjörlüğü ve yapımcılığı ile şarkı sözlerindeki keskinlik ve bestelediği nakaratların sağlamlığı ile Teoman, besteleri, serin ve mistik armonik düzenlemeleriyle gitarist ve bascı Sunay Özgür, film ve reklam müziklerindeki yerel olduğu kadar yenilikçi ve coşkulu yorumlarıyla Ender Akay, solo albümüyle gitar üzerinde farklı açılımlar peşinde koşan Tanju Eren, enstrümantalistliğin sınırlarını ve sihirlerini artırmaya çalışan modern caz piyanistimiz Mehmet Ali Sanlıkol, Buz’un akademik diplomalı davulcusu Tercan Şener, Gökalp Baykal’la birlikte inatla blues takılan Cenk Tarhan, Gecegece adlı Ankaralı rock topluluğunun bestecisi, şarkısözü yazarı ve akustik gitaristi Gökçe Bayrakçeken, ses teknisyenliği üzerine bir çok üniversitemizde öğretim görevlisi olarak çalışan, (yasaklı olmamasına karşın) saklı solist Süden Pamir, özel televizyon kanallarında rastladığımız, gitarist Murat Durmaz, King White’tan Türkay Türkmen, Cüneyt Dinçer, Barlas Çevikus adlı kardeşlerim 1988 ve 89 yıllarında düzenlediğimiz festival ve konserlerde yer alarak, bugün kimisi kent çapında, kimisi ülkesel ölçekte, kimisi uluslararası alanda çalışmalarını devam ettirmekteler...


Şebokolik: O zamanlar Volvox zincirleri kırıyor ve kızlardan oluşan Türk rock grubu olarak tarihe adlarını yazdırıyor. Konserlere çağrılıyorlar, değişik mekanlarda sahne alıyorlar ve albüm çalışmalarına başlıyorlar. Ne oluyorsa oluyor tamamını ingilizce hazırladıkları albüm çıkamıyor. Bu albüm çıksa idi sanırım tabuları yerle bir edebilirdi? Albüme hazırlık hikayelerini ve o dönemlerde yaşadıkları zorlukları da dinlemek isteriz sizden? Sedat Sarıcı: Volvox’un 1989 yılından sonraki gelişmelerinden fazla haberdar değilim. Ama İngilizce rock yapan Türk toplulukların daha önceki albüm deneyimleri pek parlak sonuçlanmadı. Bence Şebo’nun başarısı müthiş sesi, şarkı söyleme tekniği, bestelerindeki sağlamlıkla beraber Türkçe’ye hakimiyeti ve hayatı sorgulayan, anlamlandıran, felsefik anlamda yeni bir şeyler söyleme gereği duymasında da yatıyor. Bu yeni söylem paylaşıldığı oranda başarılı kabul ediliyor... İngilizce şarkı sözleri ne kadar paylaşılabilecekti. Bazı çalışmalar gibi değeri sonradan anlaşılabilirdi ama ilk çıkış anı gözden ırak kalabilirdi. Türkiye’de felsefik bir cümleyi İngilizce olarak anlayabilecek kaç müziksever var. Ben 22 yıldır İngiltere’de yaşıyorum ama hiç bir İngilizce şiir, şarkısözü veya felsefik belirleme, Türkçe’nin beni heyecanlandırdığı kadar etkilemiyor, derinden sarsmıyor. Bana soracak olursanız, Türkiye’de Türkçe albüm en doğru ve en doğal yol... Eğer albüm, yurtdışına yönelik tasarlanmışsa, o zaman dikkat etmemiz gereken bir kaç nokta var. Yaratıcılık, manayı ifade gücü, ses kapasitesi, bu kapasiteyi estetik kullanma yetisi gibi kriterlerle bir solisti değerlendirecek olduğumuzda görürüz ki, (“bence” diyeyim de kavga çıkmasın!..) Şebo’nun rock tarihinde iz bırakmış Freddie Mercury (Queen), Ian Gillan (Deep Purple), Robert Plant (Led Zeppelin) gibi efsanevi solistlerden hiç bir eksiği yoktur. Geriye sizin deyiminizle “tabuları yerle bir edecek” parçaları yaratmak kalıyor. Bu iş, birazcık da ekip işi... F. Mercury, Brian May’siz, I. Gillan, Richie Blackmore’suz, Robert Plant, Jimmy Page’siz kayda değer fazla eser çıkaramadı... Tatlı bir yarış topluluklararası olması gerektiği gibi, topluluk içindeki üyeler arasında da olmalı. Sahneye çıkıldığında bir eleman diğerinin gölgesi altında kalmamak için çareler aramalı... Bu çare arama; yeteneğin sınırlarını zorlayarak, yaratıcılığı artırarak ifade gücünü yükseltip çalışılan esere nüksettirmek biçiminde olmalı... Devlerin birliği Queen, Deep Purple, Led Zeppelin’den de ibaret değil. Richie Blackmore, Deep Purple’da Ian Gillan sonrasında David Coverdale, Rainbow’da ise Ronnie James Dio, Graham Bonnet, Joe Lynn Turner gibi yine döneminin en iyi solistleriyle çalıştı. Beatles’da John Lennon & Paul McCartney, Pink Floyd’da Roger Waters & David Gilmour, Genesis’de Peter Gabriel & Phil Collins hep bu tek başlarına da çok şey ifade edebilen yaratıcı fikir adamlarının birlikteliğini simgelemiş... Onca ölümsüz eserin sırrı bu güç birliği olmalı... Bu topluluklardan bir sonraki kuşak sayılabilecek U2’da Edge & Bono, Guns’N Roses’da Axl Rose & Slash aynı geleneğin devamı... Bizde Cem Karaca en olgun çalışmalarını Uğur Dikmen’le, Barış Manço ise Kılıç Danışman’la birliktelikleriyle üretmişlerdir... Bütün bu kalabalığın arasından sorunuzla bağlantı kuracak olursak, Volvox’un albüm hazırlığı aşamasında ben Türkiye’de değildim ama o dönemde de, bu dönemde de, gelecekte de zor olan, tabuları devirebilmek için yaratıcı güçlerin birliğini sağlamak ve verimlilik devam ettiği sürece bu birlikteliği korumak... Volvox’un yükselme döneminde “Vixen” adlı sadece kadın müzisyenlerden oluşan bir rock topluluğu vardı. Londra’da iki defa konserlerine gittim. Canavar gibi çalmalarına karşın yine de bana, yaratıcı güçlerin güç birlikteliğinden çok “renkli bir proje” gibi geldi... Deep Purple’ın ön grubu olarak konsere çıktılar, ben ayakta alkışladım ama kimse dinlemedi, salonda 50 kişi yoktu. Sıra Deep Purple’a geldiğinde birden bire oturacak boş yer kalmadı. Şebo, bu güç birlikteliğinin farkında bir müzisyen... Bu yüzden şu andaki topluluğu hem güçlü müzisyenlerden oluşuyor, hem de uzun süredir birlikteler. Fikir zenginliğiyle albümlerine yansıyan bu özellikleriyle de “topluluk müziği” tanımlamasını yurdumuzdaki nadir emsallerinden. Daha önceleri birlikte çalıştığı Tarkan Gözübüyük, İskender Paydaş ve Demir Demirkan gibi müzisyenler de yekpare çok şey ifade eden güçlü ve yaratıcı müzisyenlerdi. Volvox ya da bir başka topluluğun kalıcı başarısı ancak bu tür bir güç birlikteliğinden geçer diye düşünüyorum. Yani sazına kapanmayla birlikte mesleki deneyim ve bilgi birikimini edinme çabası...


Şebokolik: Bizim bilmediğimiz sizin paylaşmak istediğiniz; Volvox’u, bununla beraber de Şebnem Ferah’ı daha iyi tanıtacak anılarınız var mı? Sedat Sarıcı: Var tabii. Şebnem Ferah, okulların kapalı olduğu yaz tatilinde Yalova’da ailesiyle birlikte kalırdı ve 2 saatlik gitar dersi alabilmek için Yalova’dan Bursa’ya gelirdi. Bursa-Yalova arası o zamanlar otobüsle 2 saatten daha fazla bir yolculuk gerektirirdi. Yalova’daki evlerinden otobüsün kalkacağı noktaya, oradan Bursa terminaline, sonra stüdyoya gelir, gitar dersini ilgiyle dinler, çalması gereken partisyonları dener ve aynı yolu geri dönerdi. Yani 2 saatlik ders için bütün gününü yollarda geçirirdi. Bahsetmeye çalıştığım olağanüstü başarılar, olağanüsü tutklulardan ve bu tutkular uğruna özverilerden geçiyor. Şebokolik: Son olarak Volvox’u çeşitli sanatçıların oluşturduğu Türk rock tarihi puzzle’nın hangi köşesine koyarsınız? Sedat Sarıcı: Gözlemleyebildiğim kadarıyla, dünyanın hemen her yerinde müzisyenler iki ana davranış modeliyle birbirlerinden ayrılıyorlar. Müziği ciddiye alan bir kesim, işin sanatsal, bilimsel ve/veya toplumsal yanına ağırlık vererek çalışmalarını bu yönde sürdürür. Diğer bir kesim ise, kendilerinden önce yaratılmaya çalışılan bu birikimin rantıyla meşgul olup, zahmetsiz kazanç için odaklanacak avanta arar. Sanatsal, fikirsel yani düşünsel üretim içinde olmayıp, kıvancını yaşayamayanlar teselliyi bedensel keyifde arar. Gereğinden fazla alkol, kimyasal madde veya uyuşturucu bağımlılığı ve oluşturduğu (argo jargon) kültür, müziğe saygı duyan kesimi yıprattı, yordu, ilerlemenin hızını kesti... Çoğu zaman “erkek egemen” toplum desek de, argo ve müstehcen jargonu bazı kadın şarkıcılar erkeklerden daha kışkırtıcı ve daha cesurca kullandıkları da olmuyor değil. Müzisyenlerin dışında da, zaten toplumun belirli farklı kesimlerinde de benimsenen bu “it kültürü”nün bilinçaltı ya da bilinçüstü önemsenmesi ve beslenmesi sokağa, okula, iş yerine yansıdığında özellikle hanım kardeşlerimizin alanı iyice daralmış oluyor. Bu daralmanın bakışlara, laflara, gaflara ve daha farklı tacizlere ulaşma ihtimali kızkardeşlerimizin ve bütün kadınların, akşamın belirli bir saatinden sonra filanca semtlerde, hatta bazen günün bütün saatlerinde falanca sokaklarda çalışmasını, yürümesini engelliyor. Bazı cahil müzisyenlerin bu tür sorunların çoğalmasına katkı sağlaması işimizi, işin içinden çıkılmaz noktalara getirebiliyor... İşte bu ve benzeri engellerin içerisinde memleketimizde kızlardan oluşan bir müzik topluluğu çıkmışsa, elbette ayakta alkışlanmalıdır. Sahiplenip, korunmalıdır.... Volvox’un bu cesur varoluşu, bunca kadın rock solistimizin, müzisyenimizin varlığına ve çoğalmasına öncülük etmiştir. Bu varlık, biyolojik bir varoluş değil de, (elbette tam da burada hakkını teslim ederek) Şebo’da olduğu üzre, kalıplara sığmayan besteciliği, dervişane şarkısözü yazarlığı, orkestral düzenlemelerdeki payı , bir kaç enstrümanı topluluğu içerisinde çalabilecek hakimiyete sahip olması, ülkemizdeki bütün hanım kardeşlerimize sadece kendinizi var edin demiyor, “yetkin ve etkin bir şekilde varolabilir, iz bırakabilirsiniz” demek istiyor...


Şimdi de “Sayı 10’a katıl” ismindeki kampanyamızdan Şebokolik arkadaşların “volvox’dan bugüne Şebnem Ferah” yorumları sizlerle.

Şüphesiz o günkü Şebnem ile şimdiki arasında elbetteki fark var,şimdi Şebnem’in her haliyle daha olgun ve müzikal bakımdan daha da donanımlı oldugunu kimse inkar edemez...Volvox zamanında da genç ve daha toy olmasına rağmen sesiyle herkesi etkilediği tartışılamaz...Şebnem’in bu müzik yolculuğunda çok inançlı ve emin adımlarla ilerlemesinin onu daha başarılı kıldığına inanıyorum... sebocagla Şebnem, ilk albümden itibaren hem yaşadıklarını hem de dünyada olan biten olayları bizlere samimiyetle şarkı yoluyla sundu,bazen isyankar cümleler kurdu,bazen de sakin olmayı tercih etti. "Günaydın Sevgilim"şarkısı ilk ve tek kıpır kıpır şarkısıdır. Ne kadar duyarlı birisi olduğunu şarkı sözlerinden anlaşılabilir.Örneğin uçurtma ve insanlık şarkılarında olduğu gibi.Şarkı sözleri hep daha iyiye gitti. Sevda Öndül(cimbom) çınar ağacı misali... Yıllar öyle güzel büyütür ki, içinde biriktirir yaşanmışlıkları,kayıpları,yeni filizleri,büyütüp besler önce. Bakarsın kalın gövdeli bu ağaca belki çekinirsin ama içindekileri öyle zarifçe bırakmıştır ki yapraklarına onun gölgesinde bir rüyaya dalarsın... ŞEBNEM FERAH ın çığlığının sesi geliyordu uzaklardan albümü yoktu belki,belki binlere milyonlara seslenmiyordu,tek yürek olmuştu arkadaşlarıyla bir hayalin peşinde büyük adımlarla ilerliyordu. Türkiye’nin çok benimsemediği bir müzik tarzıyldı rock müzik,ama bu Şebnem Ferahtı, bu onu cesareti bu onun kişiliği ve bu onun doğrularıydı... Ve büyük bir çığlık büyük bir isyanla kadın albümüyle karşımızdaydı.Artık hepimizin albümüydü hepimizin anıları,yaşanmışlıkları,hepimizin umuduydu öyle bir albümdü ki bize rock müziği öğretti... Ve sonrasında gelen diğer albümler ve hikayeler hep birlikte büyüyorduk ... Yıllar içimizde can kırıkları yarattı ve büyük bir haykırış gerekliydi Şebnem Ferah bu albümde adeta içimizi okumuştu ama hepsi kendi hisleriydi...Beklentiye göre şarkı yapmıyordu,kendi ne hissederse kendi ne isterse onu yazıyor,ona çığlık atıyor,ona fısıldıyordu,biz de o sözlerde kendimizi bulabiliyorduk.Çünkü biz onun kalemini,onun sesini,onun yüreğini seviyorduk.Bunun en iyi örneği benim adım orman albümü oldu.. olgunluğunun ve kendi istediği müziği yaptığının kanıtıydı.İnsanların beklentileri bitmez bitmiyordu da ,bu albüm çok sakin bulundu ilk başta ama zaman öyle güzel demledi ki bu albümü ,bu albümü dinleyebilmek bile yürek ister oldu... sema-hardrock


Her durum için şarkısı olan kadın, asla kısa cümlelerle lar ki aydınlanma yaşadığın anlar olur. O da zaten yet anlarda bile duygularını öyle yoğun anlatır ki kelimele larımızı hep beraber onaralım diye avazımız çıktığınc soluklanmak için ormanına davet eder. İşte böyledir..

Şebnem Ferah'ı 'Kadın' albümü çıktığından beri takip e dım ve ilkokula yeni başlamıştım. O zamandan itibare rum. Ama o kadar çok isterdim ki onu Volvox dönemin maalesef biraz daha erken doğsaymışım o da olacakm yıldızı, büyüsü, ışığı o kadar çoktu ve parlaktı ki o zam cağı belliydi.

Gelelim Kadın albümüne yani hepimizi vuran albüme. güzeldi ki hem sözleri hem de müziği. Hepimiz büyüle lar hemen hayatını araştırmaya, hakkında bir şeyler ö konseri İzmir'de olmuştu ve kimbilir ne kadar güzeldi. Daha sonra gelen albümleri beni Şebo'ya daha da bağ albümünü dinlemeden, resimlerine bakmadan tek bir gelişti. Onu her zaman kaliteli işlerle uğraşırken görd neğiyle, enerjisiyle, özenisiyle büyülüyor resmen ve g benim için. Şebnem Ferah'la büyümek gerçekten bir ayrıcalık ve o güzel... “Teşekkürler büyüyorum seninle...” :)


e derdini ifade edemez, sözleriyle seni öyle bir yakater ki açık olsun perdeler der. Kelimeler yetse dediği er nerde yetersiz kaldı diye düşünürsün? Can kırıka bağırtır, ancak serinkanlılığımızı korumak adına .Usul usul büyür, yanında seni de büyütür. :) gyulituta

ediyorum. Kadın albümü çıktığında daha 7 yaşındayen Şebo'yu büyük bir beğeni ve sevgiyle takip ediyonde canlı canlı izlemeyi... Ama yaşım tutmuyordu mış ama kısmet :) .Taa Volvox döneminde Şebo'nun mandan bugünlere geldiğinde bu kadar başarılı ola-

... Vazgeçtim Dünyadan'ın ilk tınıları... O kadar enmiştik resmen! Kimdi bu Şebnem Ferah? O zamanöğrenmeye çalışmaya başlamıştık :) .O albümün ilk ... ladı. Onsuz nefes alamaz hale gelmiştim resmen. Bir r günüm geçmiyordu. Şebo da bu zamanda çok fazla ük. Hala da öyle aslında. Elini attığı her işi yetegün geçtikçe daha fazla vazgeçilemez bir hal alıyor

onun da böyle gelişerek büyüdüğünü görmek çok lol


Volvox Sahnede / Bursa’da Metro isimli


i dergide yay覺nlanan gazete haberinden


Sedat Yıldırım Sarıcı’ya hazırladığımız özel dergide, “Abi” Şebnem Ferah’ın tüm albümleri yorumladı. Bildiğiniz üzere Şebnem Ferah,10 Mart Konser Dvd albümünü Sedat Sarıcı’ya ithaf etmişti. Sedat Sarıcı’nın cevabı da Şebokolik Dergi aracılığı ile Şebo’ya ulaştı.


Şebokolik: Şebnem Ferah, 2007 yılının Mart ayında gerçekleştirmiş olduğu Bostancı Gösteri Merkezi’ndeki konser kaydını bir albüme dönüştürerek yayınladı ve size ithaf etti. Eminim ki çok başka bir duygudur... Neler dersiniz? Sedat Sarıcı: Bir müzisyenin hayatında alacağı en büyük armağan… Bir jürinin verdiği ödül olsa, binbir türlü kaygının kayırması zannedilebilirdi. Müzikseverlerin oylaması söz konusu olsa, yatırımın veya tanıtımın katkısı denebilir, gölgelenebilirdi. Tamamen içten gelen bir şey… Kız kardeşimin kalbinde bana açtığı alan, benim kaplayabileceğimin çok üzerinde… Hakkını verebilmiş olmayı dilerdim… Mahçup oldum… Konser kayıtları, müzisyenlerin içe sinmeyen bölümleri tekrar çalmaları söz konusu olamayacağı için her zaman, her ülkede çok zor kabul edilir. Böyle bir albüme cesaret edebilmek için hem bütün müzisyenlere güveninizin tam olması gerekir, hem de kayıt işleriyle uğraşacak ses mühendislerinden görüntü alacak tüm ekibe kadar herkes işinin ehli olmalı… Şükürler olsun ki, Türkiye bu deneyim ve beceriye ulaşmış durumda. Bu albüm bunun kanıtı…


Şimdi de “Sayı 10’a katıl” ismind arkadaşların “10 Ma yorumlar 4 tane aldım bu dvd'den. 2'sini kendime, diğerlerini arkadaşlarıma hediye ettim. Öyle güzel hazırlanmış ki, eskimek diye bir şey söz konusu olamaz. 4 yıl geçmiş ama gerçekten dün gibi :) . İlk albümünü çıkardığında 14 yaşımdaydım, şimdi 29. Beraber büyüdüğüm bir müzisyenin; vokalinin, sahne hakimiyetinin, ürettiği şarkıların her seferinde daha da geliştiğini görmek ve bunu böylesine bir çalışmayla taçlandırdığına şahit olmak... O'nunla aynı zamanda yaşamak hepimiz için bir şans. Tanrı O'na uzun, sağlıklı, güzel bir ömür versin dilerim 70 yaşında da sahnede olur. Benim açımdan dvd'nin öne çıkan sahnesi,-ki en sevdiğim şarkıdır- İyi-Kötü'nün finalindeki ağlayan çift. Her izlediğimde tüylerim diken diken oluyor. Bu şarkı, dvd içinde öyle büyümüş ki, işte konserlerin güzel yanı diyorum. Darısı akustik konser dvd'sine.. Kendi açımdan tek yetersiz gördüğüm yer dvd'nin hazırlık süreci, keşke daha kapsamlı verebilselermiş. Dvd için emeği geçen tüm müzisyenlere ve teknik ekibe sonsuz saygılarımla. :) gyulituta ŞEBNEM FERAH 10 mart 2007 konser dvd si bir başyapıt... 5 dopdolu albüm ve yaşanmışlıklar hikayesi OKYANUS’un derin sularında başlayıp BUGÜN’ün acı gerçekleriyle bazen VAZGEÇTİK DÜNYADAN , bazen DELGEÇ lere meydan okuduk,MAYIN TARLASI’nda bir adam sevdik belki... bir kadın,yorulduk belki... kalabalıklar içinden dünyanın bir ucuna kaçıp tek başımıza kaldık çünkü CAN KIRIKLARIMIZ vardı YAĞMURLAR yağdı yüzümüze ama biz hep AY IŞIĞINA vurulduk yeniden başlamak için SİL BAŞTAN dedik içimizde FIRTINALAR kopuyordu AŞKI FAZLA gördüklerimize bedenimiz dar gelir oldu ama bizi biz yapan sesleri susturamadılar çünkü bu bir çığlıktı bu ŞEBNEM FERAH VE ONU DİNLEYENLERİNİN ÇIĞLIĞIYDI... sema-hardrock Şöyle bir düşününce çok basit bir şeymiş gibi gelen bir “Konser DVDsi' ne kadar etkileyebilir ki insanı? Cevabı çok basit.. O DVD öyle bir etkiler ki insanı şarkıları dinlerken,izlerken farketmeden içinde bulursun kendini o konserin.Sanki onu izlemiyor yaşıyor hissine kapılırsın HER DEFASINDA..Bu da etkinin boyutunu gösteren bir olaydır aslında; ilk defaya mahsus değildir bu his süreklidir.. Bu sürekliliğe neden olan ne mi? Tabi ki içtenlik,yaşanmışlık..! Şebo sadece bir albüm sunmuyor bize bu DVD ile ; yaşadıklarını,hissettiklerini,mutluluklarını,acılarını kısacası herşeyini anlatıyor bizlere içten gelen o meleksi sesiyle! Yani 4 yıl değil 40 yıl geçmiş olsa dahi o hissi kaybettirmeyecek, her defasında alıp götürecek dinleyenleri 10 Mart 2007'ye. 'Okyanus'ta başlayan bu serüvene katılırken ; her dinlediğimde (belki bir milyonuncu kez) anlamış olacağım 'Vazgeçtim Dünyadan' desem bile kanatsız bir Meleği dinlemekten vazgçemeyeceğimi.. çakılTaşları Daha girişinden itibaren insanın tüylerini diken diken eden ve içinde durduramadığın duygularının ağzına kadar geldiği, ne yapacagını bilmeden yüzünde saçma bir gülümsemeyle izlemeye başlarsın DVD'yi. Okyanus'un başındaki intro seni defalarca duvarlara çarpar. Ardından gelen parçaları söylemeye bile gerek yok. Türkiye'deki müzik yazarlarından oluşan bir grup dinleyici Top10 DVD yapmışlar ve yanlış hatırlamıyorsam ismi gecen bu DVD 5. sırayı almış. Üstelik listede başka Türk yok ve Şebnemin ardından gelen baba grup ve müzisyenler var. Dolayısıyla müzikten kısıtlı derecede anlayan ben yorum yapmayı bile haddimi aşmak gibi görüyorum. İyi ki böyle bir DVD var. İyi ki Şebnem Ferah gibi bir müzisyen var. Eğer okuyorsanız Şebnem Hanım öpüyorum sizi :) erenimo


deki kampanyamızdan Şebokolik art 2007 Dvd Albümü” rı sizlerle.

10 Mart DVD’si , Şebnem Ferah severler için çok çok özel olmanın yanı sıra , bir rock vokalinin nasıl olması gerektiği konusunda da ders niteliğindedir .Sahne performansı ve seyirciyle iletişimin en üst seviyede olduğu görsel bir şölendir.Şebnem Ferah’ın ilk albümü çıktığında 12 yaşımdaydım.Yıllar geçmesine rağmen hala 12 yaşındaki kız çocuğu heyecanıyla koşarım konserlerine ve bu dvd , bir gün yaşlı ve hafızası iyi olmayan bir kadın olduğumda, Şebnem Ferah’ı neden bu kadar sevmiştim acaba? diye düşündüğüm anlarda, izleyeceğim ve onu sevme nedenlerimin hepsini aynı anda hatırlayabileceğim bir eser. 10 mart dvd’si zamanı durdurmanın tek yolu ayrıca benim için =) ‘ Zaman ağır ol henüz erken’ diye bağırmak istediğim dönemler , en acilinden bir Şebnem Ferah konseri olması için dua ederdim ,keşke gelse de gidip zamanı durdursam 2 saatliğine… Çünkü öyledir Şebnem Ferah konserleri , o sahneden inene kadar zaman durur ,hayata dair ne varsa ,unutulur.Sadece sen ve o varsındır , hayat da zaten bundan ibarettir o anda. İşte bu dvd sayesinde ben istediğim her an ,zamanı durdurabiliyorum. Sonra , kaldığım yerden devam ediyorum yaşamaya. =) Son olarak, ne kadar şanslıyız ki Şebnem gibi bir sanatçıya sahibiz ve yine ne kadar şanslıyız ki , onu anlayabilen şanslı azınlıklar içindeyiz. Finally Free Söylenecek o kadar çok kelime var ama bazen oluyor ya kelime hazinesini kaybediyor yada milyonlarca kelimeye sığmıyor anlatmak istediklerin işte 10 mart konseri böyle bir konser...Şebnem’i görme heyecanı sesini duyma ya da ona dokunabilme ama her şeyden önce hayatımızı bir köşeden yakalama kimi zaman anılarımızı canlandırabilme bir nebze de olsa duygularımıza dokunabilme vakti yaratmak 10 mart konseri... sebocagla Dürüst olmak gerekirse Şebo'yu ben 2007 yılında dinlemeye ve onun şarkılarını anlamaya başladım,eskiden beri kendisine bir sempatim vardı,şimdiki aklım olsa ilk albümden beri dinlerdim.Kendisine sonsuz bir saygım var.Senfonik konser ve dvd'si şebo'nun kariyerine altın harflerle yazılmıştır.Şebocular'ın arşivinde olması gereken bir konser dvdsi ve albüm.Dvd'yi her izlediğimde tüylerim diken diken oluyor.Keşke orda ben de olsaydım diyorum,ya da bir kere daha yapılsa böyle bir konser.Benim bu konserde aklımda kalan bir kaç görüntü var,bunlardan biri seyirci'nin "yağmurlar"şarkısında nakaratı söylemesi ve şebo'nun dinlerken mutlu olup gülümsemesi,sonunda da şebo'nun "bizlerin sizi alkışlaması"demesi.Sonra "hoşcakal" şarkısında Şebo'nun seyirciler arasında şarkıyı söylemesi ve hayranların elini tutması,bir diğer görüntü "fırtına" şarkısında Metin&Buket ikilisinin gitar çalması ve Şebo'nun arkadaşlarını alkışlaması. Şebnem iyi ki müzikle uğraşıyor ve iyi ki Şebnem gibi kaliteli,sanatından ödün vermeyen,mütevazi, akıllı,duyarlı,şirin mi şirin,dünyalar güzeli sesli bir rock santçımız var.Seni çok seviyorum meleğim.Her zaman bizimle ol kraliçe. Sevda Öndül(cimbom)


Şebokolik Tv, 10.sayı hazırlanırken, önce Ceyhun Yılmaz’ın programına konuk oldu. Unirock kapsamında Epica ve Tristania ile röportajın ardından, “Şebokolik Gözüyle” ismiyle yepyeni bir program hazırladı.

Şebokolik Tv, Ceyhun Yılmaz özel röportajına; http://tv.sebokolik.com/roportaj/sebokolik-ekibi-ceyhun-yilmaz-showda-2 adresinden ulaşabilirsiniz.


“Şebokolik Gözüyle” isimli program ile, konserlerin öncesi,konser esnasında yaşananlar ve konser sonrası, tüm Şebnem Ferah severlerle paylaşıldı. Onlarca Şebokoliğin, fotoğraf,yazı ve videoları ile desteklediği ve Bursa,Ankara,İzmir ve İstanbul konserleri olmak üzere 4 bölümü yayınlanan “Şebokolik Gözüyle”, konserlere gidemeyen ya da tekrar izlemek isteyenler için özel bir program.


Anladı

En çok şimdi istedim seni. Şimdi şu dakika t şimdi dolunay gözlerine yansısın istedim,

En çok şimdi aradım ellerini… Avuçlarımda h değil ellerindi… Hani o minicik elimin

En çok şimdi istedim sesini… Akisleri sönm dim. Dudaklarından cıkacak o 2 keli

En çok şimdi istedim kokunu. Ne büyük bir çekersin… Ve bitmez o nefes son demine ka me işlesin istedim. Ta şu bağrımda tıkansın nefes alamayacağımı bilsem dahi, ölüme bir dudaklarımdan dışa

En çok şimdi istedim dudaklarını.. Dudaklar bu sigara değil sen olmalıydın, ateşi dudak denimi ateşin s

En çok şimdi istedim kollarını… Üşüdüm be dı, sarmalıydı tüm gövdemi… Şimdi üşüyere la ürperm

Ben ‘Sen’le başlayan hercümleyi kurduğumd ya başlamıştım… İnadına ateşe yürüdüm, a Külüm savruldukça yüzün Anladım ki, ben şi

Anladı Ben tam da şimd


ım ki…

teninin kokusunu hissetmek istedim. Tam da o bi çift göz ışıl ışıl bana baksın istedim.

hissetmek istediğim bu yalancı şarap kadehi n, avcunun içinde kaybolduğu ellerin!

eyen o sesini kulaklarımda hissetmek isteimeyi tam da şimdi duymak istedim.

r arzu tanrım! Hani içine çekersin çekersin adar çekersin ya… Kokun öylesine ciğerlerin kalsın geri çıkamasın istedim. Bir daha hiç r kulaç kalmış olsa bile o nefes orada kalsın rı sızmasın istedim!

rımın arasında ben gibi her nefeste tükenen larının! İçimi ürperten bu esintide, tüm besarsın istedim…

en bu gece, anlıyor musun? Kolların olmalıyek ürpermek yerine senin teninin heyecanıymeliydim…

da aslında ölüme doğru küçük adımlar atmaateşine! Yangınlarında küle dönüştüm ben! ne yüzüne essin istedim…

mdi seni istedim…

ım ki…

i ölmek istedim… selnur güneş kizilgin.blogspot.com


Bir Ankara Polisiyesi olarak çıktı karşımıza Behzat Ç. ... Aslında Emrah Serbes’in “Her Temas İz Bırakır” ve “Son Hafriyat” kitabının kahramanı olan Behzat Ç., kısa zamanda ekranların fenomeni haline geldi. Öncelikle ana karakterlerden bahsedelim. Behzat Ç., Harun, Akbaba ve Hayalet... Her birinin kendine ait bir dünyası var. Bu yönüyle birbirlerinden çok farklı insanlarmış gibi görünseler de, aslında her biri adeta birer köşe başı. Behzat; hayatla bir hayli sorunları olan, eşinden ayrılmış, kızı ile sağlıklı bir baba-kız ilişkisi kuramamış, daha sonra kızının intihar etmesiyle sürekli bir evlat acısıyla yaşayan, içinde bulunduğu emniyet dünyasında bunalmış, kısacası hayat yorgunu bir insan. Ama bütün bunlara rağmen, acımasız suç dünyasına karşı kendi vicdanı ve ahlaki değerleriyle mücadele ediyor. Kendisini destekleyen bir savcı ve ekibi var fakat, olaya siyasi iktidar kavgaları girince, işlerin hiç de kolay olmadığını bir kez daha anlıyor. Harun; aslında çok dramatik şeyler yaşayan, ama bunları gizlemek için hemen her şeyi şakaya, espriye vuran bir karakter görünümünde. Yine de çok doğaldır, olur olmaz sinirlenir, şakalar yapar. Bizi bazen şaşırtır, bazen eğlendirir. Akbaba; ben çok seviyorum bu karakteri aslında. Biraz esrarengiz bir karakter, işi onun her şeyi. Sürekli telsizi dinleyip bir cinayet olduğunda olay yerine varan ilk polis. Akbaba lakabını da bu yüzden almıştır. :) Diğerleri gibi mektepli değil de alaylı olduğu için genelde biraz komplekslidir. Hayalet ise; bazen eğlenceli, ama genelde sakin bir karakter. Bulunması gereken kişileri bulmak konusundaki profesyonelliği ile dikkat çekiyor. Değinmek istediğim bir başka karakter de Ercüment Çözer. O bir seri katil... Behzat Ç ve ekibi, meydana gelen cinayeti onun işlediğini bilir fakat bunu kanıtlayabilecek hiçbir delile ulaşamaz. Çünkü Ercüment, yakalanmasını sağlayacak her delili ustalıkla yok eder, bunun için en yakınındaki kişileri öldürmekten bile geri kalmaz. Böylelikle işlediği her cinayetten kolaylıkla sıyrılır. Böylesine zalim bir karakter olmasının yanı sıra, şaşılacak kadar da soğukkanlı ve sakindir. Ercüment karakterine, sevilen oyuncu Nejat İşler hayat veriyor. Her ne kadar birkaç bölümde yer alsa da, umuyoruz ki ilerleyen bölümlerde karşımıza daha çok çıkacak.


“babamın öldüğü gün birine aşık olmuştum. bazen öyle olur, herşey üst üste gelir. polis olmasaydım, katil olurdum. çünkü sahici bir sarsıntı sahte bir dengeden iyidir. binlerce ceset, binlerce katil ve bir evlilik gördüm. seni, intihar ettiğin gün tanıdım kızım. seninle o gün barıştım. şimdi sadece geceleri yapayalnız ve yalınayak anlayabildiğim şeyler var. şimdi benimde yalanlara inanmaya ihtiyacım var, bütün çaresiz insanlar gibi dağılan bir okul gibi. acılarımızda birbirine benziyor artık kızım, birbirine benzeyen parmaklar gibi, ama her birinin eşsiz bir izi var. bazen gözlerim doluyor karanlıkta... ama fısır fısır konuşmaya başlıyosun kulağımın dibinde hiç susmuyosun, ağlamama hiç müsaade etmiyosun. herşey affedildi babacık diyorsun, hiç ayrılmayacağız diyorsun. keşke hep yanımda olsaydım öyle konuştuğunu duyunca. bu kış çok kar yağar belki beraber kayboluruz diyorsun sen bana ama kar taneleri birbirine benzemez ki kızım... cesetlerde benzemez, ama bir cinayet başka bir cinayeti hatırlatır her zaman. koşan atlar, düşen atları hatırlatır. yağmur yağar, durur sonra tekrar başlar. yanlış yolda yürümek doğru yolda beklemekten iyidir. beşikten mezara kadar... karanlıkta herkesle çarpışabilir insan. yalan mı söylüyorum sana? affet beni kızım, affet... bir sürü doğru söyledik ama hiç burnumuz kısalmadı ki kızım...” “-mutsuz oluruz -mutsuz olalım, hep mutlu olunacak diye bir kural yok ki bizde mutsuz olalım, olmaz mı? ben kötü bir adam mıyım? bahar yüzüme bak. aklından geçen ilk şeyi söyle kötü bir adam mıyım ben? -kötü adamların arasında kalmış, kötü adam olmuş birisin”

damla akdemir


10 YENİ FİLM

Vizyondaki 10 film ve detayları

Sinemalar bahar döneminde iken,yeni filmler de art arda izleyiciyle buluşuyor.Bunlardan 10 tanesi sizlerle.

01

Rio (8 Nisan)

Mavili (Blu), sahibi ve en yakın arkadaşı olan Linda ile Minnesota’nın Moose Lake şehrinde yaşayan uçmayı hiç öğrenememiş evcimen bir papağandır. O güne dek Mavili’nin Makav kuş türünün son örneği olduğunu düşünen ikili, Rio de Janeiro’da Harika (Jewel) isimli bir dişi makavın yaşadığını öğrenince çok uzaktaki bu egzotik diyara doğru yolculuğa çıkar.


Kaybedenler Kulübü

02

Çığlık 4

03

(25 Mart)

(15 Nisan)

04

Sucker Punch (15 Nisan)

Kaan ile Mete, 90’lı yılların ikin- Aradan 10 yıl geçmiştir. Sid“Sucker Punch” genç bir kızın ci yarısında, bir radyo programı ney Prescott, olanların yükünü hayal dünyasında geçen destanyapmaya başlarlar. Bu arada yazarak atlamayı başarmıştır. sı bir aksiyon filmi. Genç kızın herkesin ‘kendi kaybını’ buldu- Bundan sonraki hayatını huzurlu karanlık gerçekliğinden kaçabiğu ‘Kaybedenler Kulübü’, toplu- geçirmeyi planlamaktadır; ta ki leceği sonsuz hayal dünyası zamun farklı kesiminden insanları çığlık yüzlü seri katil yeniden man ve mekanla sınırlı değildir. biraraya getirerek adeta bir ortaya çıkana dek... Zihninin onu götüreceği heryere ‘ortak mahalle’ de buluşturur. gitme özgürlüğüne sahiptir.

05

Yaşam Şifresi (8 Nisan)

06

Bir banliyö treninde yaşanan patlamaya şahit olan birinin vücudunda uyanarak patlamaya sebep olan kişinin kimliğini tesbit etmeye çalışmasını konu alan bir bilim-kurgu hikayesi.

Winnie The Pooh

08

Kız ve Kurt

(15 Nisan)

Orjinal halinin sevimliliğini, esprilerini ve muzipliğini taşıyan bu yepyeni filmde de yine Filozof ama çok küçük beyinli Ayı Winnie ve arkadaşları Tigger, Tavşan, Piglet, Kanga, Roo ve tabii ki kuyruğunu kaybeden sevimli arkadaşları Eeyore var.

(1 Nisan)

07

Hayatım Yalan (25 Mart)

“Red Riding Hood,”da kasaba- 1969 yapımı filmin yeniden nın en güzel kızı Valerie’nin çevrimi..Plastik cerrrahi uzmanı (Amanda Seyfried) kalbi yoksul olan Danny , kadınları tavlamak bir yabancı olan Peter’da (Shloh için sıradışı bir yöntem kullanFernandez) olmasına rağmen, maktadır: Evlilik. Bekar olan ailesi onu zengin Henry (Max Danny evli ama mutsuz olduğu Irons) ile evlendirmek istemek- yalanı ile tek gecelik bir çok iliştedir. Bunun üzerine Valeri ve ki yaşamıştır. Evlilik onun emPeter birlikte kaçmaya karar niyet kemeridir. Ta ki hayatının verirler. aşkı Palmer ile karşılaşana dek..

Londra Bulvarı

09

(15 Nisan)

10

Aşkın Büyüsü (15 Nisan)

Hapisten yeni çıkmış olan 23 yaşındaki veterinerlik öğMitchel acımasız bir adam olrencisi Jacob Jankowski, annemakla beraber hayatını bir dü- babasının bir trafik kazasında ölzene sokmak istemekte, doğru düğü haberini almasıyla Cornell kadınla tanışıp evlenmek gibi Üniversitesi’ndeki eğitimini bir hayaller de kurmakta olan garip kenara bırakıp bir sirk trenine bir adamdır. Derken hayatının katılır. Burada sirkin yıldızı Markadınıyla da tanışır. lena ile tanışır ve ona aşık olur.


Ĺžebnem Ferah ve ekibine dair ne varsa ! www.sebokolik.com http://dergi.sebokolik.com http://tv.sebokolik.com


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.