Said Nursi- Rumuzatı Semaniye

Page 1

RUMUZAT·I SEMANiYE (Sekiz işaretler) Mü'ellifi: Bediüzzaman Said-i Nursi Hazırlayan: Z.Abidin

(R.A.J

ÇiÇEK

Neşriya't: Diyarbakir SÖZ

(Her hakkı mahfuzdur)




6Jakdim Allame-i Cihan, Müfessir-i Kur' an, Üstad Bediüzzaman (R.A.) Kur'an-ı Kerim'i, asrımızın muhtaç olduğu hakikatları keşfedip, Risale-i Nur Külliyatı Te'lif etmiştir. Bu risaleler, herkesin kabiliyeti nisbetinde istifade edebileceği bir tarzda tefsir ve izaha muvaffak olmuştur. Bu sebeptendir ki, Risale-i Nur eserleri gibi, emsali görülmemiş bir şaheserdir. Ve yine Risale-i Nur'un mazhar olduğu bu imtiyazdan dolayıdır ki, bu mübarek İslam milletinden milyonlarca bahtiyar insanlar, Risale-i Nur'a ihtiyaç duyarak, tercih ederek, büyük bir iştiyak ve muhabbetle senelerce devam eden yasaklayıcı metodlar ve dayat­ macı yasaklar karşısında Risale-i Nur'u okumuşlar ve neşrine çalışmışlardır. Risale-i Nur tam ihtiyaç duyulduğu asırda te'lif edildiğinden, Türkiye ve İslam dünyası genişliğinde gelişmiş ve dünyayı alakadar eden bir özelliğe ve imtiyaza mazhar olduğunu herkese göstermiştir. Bugün Risale-i Nur Külliyatı ilk başta Arapça olmak üzere ve sair yabancı dillere tercüme edilmiş ve bugün Risale-i Nur, yalnız Tükiye'de değil, İslam ülkeleri, Avrupa, Amerika, Rusya, Türki Cumhuriyetler ve hata Uzak Doğu ülkeler­ ine kadar, neşir ve yayını yapılmış ve bu ülkelerde Risale-i Nur Dersaneleri açılmış ve tedrisat yapılmaktadır. Bu mübarek vatan ve milletin ve Alem-i İslam'ın ebedi saadetini ve kurtuluşunu ve dolayısıyla yeryüzünde umum barışı, sulh ve sükf:ınu te'min ede­ cek bir inayet ve Kudrete malik olan Risale-i Nur'un şahsi manevisinde gayet sağlam kuvvetler toplanmış ve imtizac etmiştir. Ezan-ı Muhammed-i (A .S.M.) yasak edildiği ve bida'ların cebren urouma yaptınldığı zülf:ımatlı ve dehşetli bir devirde, iman ve İslamiyet'in ortadan kaldırılmaya çalışıldığı ve bir alimin gizli dahi bir tek dini eser neşr edemediği feca'at devrinde Bediüzzaman sürgün edildiği yerlerde, zalim müstebidlerin tarassüt ve tazyıkatı altında hatta hapishanelerde, tek hücrede


meydana gelen Risale-i Nur Külliyatı ve imanİ eserleri telif etmiş ve neşr etmiştir. Siz rnuhterern Müslümanlara sunacağımız, (Rurnuzat-ı Sernaniye Risalesi), şimdiye kadar yayınlanmamış ve neşri

yapılmamıştır. Cenab-ı Hakk'ın tevkifiyle bu Risaleyi 3 ay gibi bir

çalışmayla İslami yazıdan, bilgisayara döktük Ancak elirne geçen

nüsha üstadırnızın tashihinden geçrnediği için, pek çok sehv ve hatalar vardı. Bu sehv ve hataları, gücürnün yettiği kadar, tashih ve düzeltrnesine gayret sarfettim. İzaha ihtiyaç duyulduğu yerlerde rakamlarla dipnotları bıraktım. "Haşiye" lafzı ile bırakılan dipnotlar, Üstad Beditizzaman (R.A.)'ya aittir. Rumuzat-ı Sernaniye, sekiz küçük risalelerden meydana gelmiştir. Bu Risale, «Kerarnetler Hazinesidir» denilmeye layıktır. Çünkü bu Risale, TevafCıklu Kur'an-ı Kerim'in projesi ve haritasıdır. Üstad Bediüzzarnan (R.A.), İbn-i Abbas (R.A.)'ın tefsiri olan

Tefsir-i Mikyas'a dayanarak Kur'an-ı Kerim'in 114 sürelerin ayetler,

kelimeler ve harflerinin sayılarını, liste halinde açıklamıştır. Ayrıyeten Kur'an'ın tek tek sahifelerini inceleyip,

hangi sahifede kaç Allah Lafzı veya Rab Lafzı bulunduğunu liste halinde beyanda bulunmuştur. Ve yine Ebced Hesabı ile A'lak, Kadir, Kevser ve Nasr Sürelerinden İstihraç etmiş olduğu tarihlerle, İslami fetihler olan Mekke, Şam, Kudus ve İstanbul fetihlerine işaretlerle açıklamışlardır. Şimdi adı geçen sureler ile, İhlas, Falak, Nas ve Fatiha surelerinde bulunan harflerin tevafCıkatı ve Kur'an'ın diğer sureleriyle mütabakatı çok harika bir üslupla keşfine mazhar olmuşlardır. Üstad Bediüzzaman (R.A.), Risale-i Nur Külliyatı'nı, Kur'an-ı Kerim'in mana cihetini, asrın ihtiyacına göre açıklayıp, harika bir tefsiri te'lif ederken, bu Risale'de (Yani Rumuzat-ı Serrianiye'de) yalnız Kur'an'ın elfaz ve humfatını incelemiş, harika kerametler izhar etmiştir. Bu Risale'nin ilk neşri bize nasip olduğundan, Cenab-ı Hakk'a (C. C.) sonsuz harnd ve şükürler ederim. Y üce Mevla'dan bütün Müslürnalar'a ve Alem-i İslarn'a nefi etemmi ( En kamil bir rnenfaatı) ihsan buyurmasını niyaz ederim.

?.Abidin ÇİÇEK


-

KUR'AN VE TEVAFUK [

J

:

Ln.. -1

/

: .l cl.. _; '/

1

,

..;

�_::,H "'

� 1

/ \O-

ı ...,

�J l ,.,d._jj l_,a.. /

."�] ./

...

Alemiere rahmet olarak gönderilen ve getirdiği nur ile kainatı aydın�

latan, gönüllerin sevgilisi, iki cihan serveri, Hz. Muhammed Aleyhisse­ latü Vesselam Efendimiz'e binler salat-ü selam olsun. O Allah Resulu (A.S.M.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurdular: "Ümmetimin ibadetinin en faziletiisi Kur'an okumaktır."

(1)

Ve bir diğerinde beyan ettiler ki: "Çocuklarınıza şu üç şeyi öğretiniz: Peygamber sevgisi, Ehl-i Beyt'in sevgisi ve Kur'an kıra'ati."

(2)

Yine hadis-i şerifte v ardır: "Gözlerinize ibadetten nasibini veriniz! (Sahabeler) dediler ki: -Gözlerin nasibi nedir, ey Allah'ın Resfilü? Resulüllah: Mushaf'a bakmak, O'ndakileri düşünmek ve inceliklerin­ den ibret almaktır, dedi.

(3)

Bir başka rivayet ise şöyledir: "Devamlı olarak Mushafa bakınız!"

(4)

Keza, "Geçmiş ve geleceklerin ilimlerini arayan Kur'an' ı araştırsın. Kur'an'ın en büyük ilimleri, Allah'ın isimlerinin ve sıfatlarının altında­ dır. İnsanların çoğu bunlardan ancak kendi idrak ve iz'anlarına uygun olan şeyleri anlayabilirler. Onların derinliklerine nüfuz edemezler." Ebu Musa El-Eş'ari'nin (R.A.), mezkur hadislerden şu ibretli dersi al­ dığını görüyoruz: O, "Ben her gün bir kere, Rabbimin emirnamesine bakmamaktan haya ederim" derdi.

(6)

En-Nevevi de İbn-ü Ebi Davud (R.A)'dan n aklen: "Yüzünden Kur'an okumanın, ezbere okumaktan daha faziletli olduğu hakkında, selef alim­ lerinde bir ihtilaf görmedim" demektedir.

(7)

Demek oluyor ki, fazileti çok yüksek Kur'an kıra'atinin, faziletli bir

vechi de münhasıran ona bakmak ve inceliklerinden ibret almaktır.

Meşhur bir sözqür: "Kur'an, Mekke'de nazil oldu, Mısır'da okundu,

İstanbul' da yazıldı ' Esiisen bu vecize, her yerde ihlaslı lisanlarla oku­

nan ve keza çok b ldelerde güzide hattatların elleriyle n ak şolunan Kur'an-ı Azimüşşan'\_11, bu cihetlerden en güzel örneklerinin, husı1san bu mekanlarda olduğuna işarettir. ı

--------------------------

r

------------------------------------------------------------

(Feyd'ul Kadir, 2144 (2) a.g.e 11225 (3) Umdet'ül-Kari, 91336 (4) a.g.e aynı yer (5) İ. Karaçam, K.Kerinı'in Fazilet/eri, s. 443 (6) Nevô.dir 'ul-Usul, s. 333 (7) Et­ Tıbyan, s.JS


Asrımızda ise bu güzel söze masadak olarak; Kur'an-ı Kerim'i, kıya­ mete kadar baki kalacak ve gören gözleri "Maşaallah, barekallah" deme­ ye mecbur edecek yeni bir tarz ve tanzim şekliyle, Asr-ı Saadet'ten gü­ nümüze kadar hiç yazılmamış bir surette ve "Tevauk mu'cizeli" ta'bir olunan hususiyetiyle yazan, Ahmet Husrev Altınbaşak olmuştur. O esa­ sen, sadece bir katib-i Kur'an da değildir. Üstad-ı Bediüzzaman Hazret­ leri'nin hem talebesi, hem O'nun kendisinden sonra vazifesini devrettiği da'va arkadaşı olarak, son asırda yapılan büyük tahribatlarda, ehl-i ima­

nın mukaddes değerlerini kurtarma, sahip çıkma ve o yangını muvaffa­ kiyeıle söndürme gayretlerinde, bir himmet seferberliğinin ön saflarında büyük fedakarlıklar ve hizmetler yapmış, çileler çekmiş bir İslam t<.ahra­ manıdır.

TEVAFÜ K NEDİR?

Tevaffik diyoruz. Bu kelime lügatte; birbirine denk gelme, latifane bir ahenkle uyum içinde olma ma'nalannı taşır. Evet, ma'nidar ve hikmetli gayelerle, güzel ve latif bir tenasüp, bir nisbetle birbirine ba,kan .ve uy� gunluk arzetmekle bir nizarnı gösteren, yani birbirine tevafuk ede_n her şey, işaret ve isbat eder ki; kainatta zerre kadar kör tesadüfe yer yoktur. Keza; bir başıboşluk, şuursuz sebepler altında vücuda gelme veya kendi kendine oluş ya da doğa kanunları dedikleri tabiat hakimiyeti dü­ şünülemez. Hiç bir şey Cenab-ı Hakk'ın daire-i ilim ve kudretinden ha­ riç olmadığı gibi, daire-i iradesinden dahi hariç değildir: Her şeyde; ister külli, ister cüz'i olsun; bir kasıt ve bir iradenin cilvesi vardır. Yani, Allah dilemedikçe hiç bir şey olmaz. Bütün bunlar gösterir ki, "Kainatta tesa­ düf, hakiki olarak yoktur." Esasen bütün ilimler, kainattaki bu harika nizamın düsturları, esasla­ rıdırlar. Bu yolda yapılan tüm ·ilmi çalışmalar ve araştırmalar, işte bu, as­ la tesadüf ve abesiyete yer olmadığı, her şeyde yüksek gayeler ve ulvi hikmetler bulunduğu prensibini peşinen kabul ile bunları keşfetme gayesine ma'tuftur. , , Bütün bu hakik 3.f: ler, tevafı1k'a; yani her şeyin birbirine denk gelip, bir nizarn ve uygunluk içinde oluşunun ma'nasına işaret ederler. Yani,

tevaffik gösterir, aklaikapı açar ki; perde arkasında biri var. Evet O, Sul­ tan-ı Kainat'tır. Her Şeyin anahtarı O'nun yanında, her şeyin dizgini O'­ nun elindedir. Her şey O'nun emriyle halledilir. Hiç bir şey başıboş ol­ mayıp, daire-i meşiednden (O'nun irade ettiği daireden) hariç değildir. En küçük fertleriyle dahi, bir bütünlük ve birliği muhafaza ederek uyum içinde olma hadisesi, yani tevaffikat; bir kelime-i vahide (Tek ke?.


lime) hükmünde olan ve ayetleri birbirine bakan Kur'an-ı Hakim'de da­ hi, harika bir surette vardır.

AKLI GÖZÜNE iNENLER

Kur'an-ı Azimüşşan'ın nasıl ki, insanlardan her tabakaya karşı bir

i'cazı, eşsizliği vardır. İnsanları alakadar ve mensup olduklan her nokta_. da, öylesine aciz bırakır ve hayretler içinde şaşırtarak en mükemmel ör­ neği gösterir ki, kendisinin mu'cize ve hak Kelamfillah olduğunu isbat eder. Aynen öyle de Kur'an-ı Hakim'in, aklı gözüne inmiş insanlara bakan bir veeh-i i'cazı (Mu'cize oluşunun bir başka ciheti) de vardır. Yani, sa­ dece gözü ile bakan, Kur'an'ın derya gibi hakikatlerine akıl, fikir ve kal­ bini çevirmeyen bir fert, yalnız onun nakş-ı hattını, yazılış şeklini gördü­ ğünde dahi diyecek: "Bu fikr-i beşer düşünüşü değildir." Ve diyorlar, çok şahitleri var. Buna; onun göze bakan, i'cazı, mu'ci­ zesi diyoruz. Hem iman noktasında bu sıkıntılı zamanda ve tazyikat altında, akıl ve kalbi değerlendiren, keyiflendiren böyle tefekkühat-ı ilmiyeden, yani; bu ilmi meyvelerden hayrette kalarak meşgul olmak israf sayılmaz. Bu te­ vaffikat meyveleri, esasen bir gıda anbarı hükmünde olan Kur'an-ı Ha­ kim'in esranna bir anahtar olurlar. Onu gösterirler. Zaaf ve tembelliğe düşenlere güç, kuvvet ve gayret verirler. İşte iddia ve gayeleri budur, bunu göstermektir.

(YENİ BİR DEVİR)

Evet nasıl, bir Kayışzade Hafız Osman gelir ve öyle bir Kur'an yazar ki, o güne kadar Kur'an'ın ortaya çıkanlamamış bir güzelliğini "Ayet-i berkenar" namıyla gözlere gösterir. Her sahife sonunda ayetler, güzel hatimelerle tamam olur. Bu, latif bir veeh-i i'caz (Mu'cize oluşunun bir nev'i) değil midir? Ayat-ı Kur'aniyye'nin uzunu var, kısası var. Her sa­ hifedeki bu denk geliş, akıllara hayret vermiyor mu? İşte bir gün de gelir, Ahmet Husrev Efendi namında bir hizmetkar-ı Kur'an, üstadı Bediüzzaman'ın "TevafUkfin hakiki intizamı inşaallah gösterilecektir ve gö�terildi" diyerek işaret ettiği, Kur'an-i Azimüşşan'ın

o güne kadar göri.ilmeyen, hikrrıetin vaktini bekleyen ve "TevafUk mu'cizeli" ta'bir olunan bir nüsha Kur'an yazar ki, bu hizmet Dünya'da

ilk defa O'na nasip olur. Kabul etmek lazımdır ki; Cenab-ı Hak, Kur'an'ın hattında görülen bu latif i'cazı; aklı gözüne inmiş ve maddiyyunluk belasıyla, göremediği her şeyden şüphe eder hale getirilmiş, bu asrın insanına ihsan etmiştir.


Her devrin, Kur'an'dan bir hissesi vardır. Bu asırda binler ilmi hakikat­

lerle beraber Erhamü'r-Rahimin'in inayet ve lütfudur ki; bu şu'le-i i'ca­ zı, Üstad Ahmet Husrev Efendi'nin eliyle bizlere göstermiştir. O mübarek elin sahibi ve bu kabil kudsi hizmetleri hakkında Bediüz­ zaman Said Nursi Hazretleri şöyle huyurmaktadır (*):

"Ey Husrev!.. İnşa'allah senin yazdığın mu'cizeli Kur'an-ı Azimüş­ şan'ın yakında tab'a girmesiyle, alem-i İslam'dan senin ruhuna yağacak rahmet du'alarını düşün, hamd ile Allah'a şükret!.." ( 1 ) "Kur'an-ı Mu'cizü'l Beyan'ın bir veeh-i i'cazını, harika kalemiyle gösteren ve mütemadiyen defter-i hasenatına yazdığı Kur'anlar'ı oku­ yanların sevapıarı yazılan kıyınetdar Husrev! (2) "Maşaallah! Barekallah! Kur'an'ın altın bir anahtarı olan kalem-i Husrevi, değil yalnız bizleri, belki ruhanileri ve melekleri de sevindiri­ yor." (3) Ve hakeza ... ·

TEVAFÜKLARDAN NÜMÜNELER

Üstad Ahme� Husrev hattı Kur'an nüshalarında gösterilen hayreten­ giz, c�zibedar ve merakaver sayısız latif tevafükatın, değişik cihetlerden binde bir nümunelerini fikir vermek gayesiyle nazariarımza arz ediyo­ ruz:·· Bu nüshada: Kur'an-ı Kerim'deki 2806 adet "Allah" lafzının hepsi; ya bir sahife içinde alt alta veya karşılıklı sahifelerde yüz yüze ya da da­ ha öteki sahifelerdekilerle sırt sırta gelerek, harika bir surette birbirine denk gelmekte, yani hususi ta'biriyle tevafGk etmektedirler. Bu lafza-i Celal'ler, kolayca farkedilebilmeleri için kırmızı renkle basılmıştır. Keza, aynı fiil kökünden gelen, ma'na. i'tibarıyla aynı olan ya da bir­ birinin ma'nasını te'yid eden, ma'nidar ve hikmetli çok kelimeler de hoş bir ahenkle birbirine tevafı1k etmektedirler. Bu nevi'den sair tevafGkat ise, pembe renkle gösterilmiştir. , " ,, Mesela; 2. sahifenin 2. ve 6. satırlarındaki ( �· � ) ke_,, limeleri, "Onların kalpleri" anlamında olup aynı lafızla, * 9. sahife 5. .•

��

satırda ( � ) ile, 9. satırdaki ( � ) kelimeleri sırasıyla; "Allah' dan orkarsınız" ve "Müttekiler, yani 1Allah'tan korkan­ lar" ma' nalarıyla, bii\ kökten gelen kelimeler olarak birbirlerine denk gelmektedirler.

('k): Haşiyelerde, Risa�-i Nur Külliyatı'ndan gösterilen kaynaklar, AHMED HUS­

� ,09

REV EFENDi'nin hatt-ı K � r'an ile yazdığı asıl nüshala n alınmı�tır. (3) a.g.c. s.2 ( 1) B.S. Nursi, Kastamonu Lahikası, s. 233 (2) a.g.e. s.


. :.. Yine: Ikinci sahifede alt alta, bir bizada ( � � ._, ) , lj_;�'l ) ve ( �11 )kelimeleri s�':s ıyla; "Mü'minler", ( "İman ediniz", "İman ettiler" anlamında olup, münafıklardan bahseden ,

aynı bahis içinde hakiki mü'minlere işaret edercesine; hepsi de "İman etmek" ma'nasındaki aynı masdardan müştakdır. Yukarıdaki misalin bir benzeri olarak, sahife 13'de birbirine tevaffik eden ; 7 /·... iı ı-'...- • (\ � � '� Ç-!-('J' '� � c o =u/ ) ) ( ( ' _, J '--'- � \.!:::::::\J - ' �.)ı"� ) kelimeleri sırasıyla, "Kafirler", "İnkar edi) ve ( ·"' ' . ; ; yorlar", "Inkar etmeleri" "Küfürleriyle" anlamında olup, hepsi de "inkar etmek" ma'nasındaki aynı kökden gelmiştir. Ma'na cihetiyle hikmetli bir başka misal daha verelim: 53. sahifede birbirine tevafUk eden ma'nidar kelimelerle, Allah "Her şeyi, hakkıyla işitic i ve bilicidir", "Mağfiret ve merhamet edicidir" ve "Allah kafirleri ,., _, "'. " A / ,:ı \/ � ..... sevmez ma'nalarıyıa, ( � � ) , ( �JO--.-.&> _; .; ,.-ı:. ) ve ı..;:. , 1 -· 1 , :J • / /. � 1 ı...:....s: ll ) cümleleri alt alta gelmektedir. Bu tevaffikat; hem ( L.r� • 1 .... ma'nasıyla Cenab-ı Hakk'ın bazı sıfatıarına işaret ederken, hem de kafirlerin Allah tarafından hakkıyla işitilen ve bilinen küfürlerinden dolayı, "Rahim" sıfatının hususan ahirette tecelli edeceği sımyla, bu mağfiret ve merhametten orada mahrum kalacaklarına bir nev'i işaret eder. * Halbuki mefhQm-u muhalifiyle (Aksi ma'nasıyla) benzer bir teva­

(

o

., ...

(

�\'c-. f-

ffikat, sahife 29'd� şöyle gösterilmiş: ) ile �5 j ;.su:. ) ayetleri, yine ma'nalarıyla bazı sıfat-ı ilahiye'ye ( işaretle �raber, diğer taraftan "Allah iyilik yapanları sever" cümlesine, "Gafur ve Rahim" isimlerinin tevaffik etmesiyle de, bunun ahirette mü­ kafatsız kalmayacağını remzeder. * İslam Dini'nin mukaddes kitabı olan Kur'an-ı Kerim 'in girişinde,

yani Fatiha Suresi'nin satır başlarında görülen altı adet elif harfi, imanın altı şartına bir çeşit işaret gibidir. Kur'an-ı Kerim'in 3. sahifesinde, 21. ayetin baş tarafındaki, .5.) "Rabbeküm" kelimesi, "Sizin Rabbiniz" anlamında olup, tam arkasında "Allah" lafzıyla güzel bir mücavebe, yani karşılıklı " cevap teşki1 eder. \ * 583. sahife ayette bir önceki misalİn tam aksi ma'nasıyla ki:

( ���!

�·

Firavun'un dediği * ona binaen İsmullah'dan olmayıp tevafı1kata gir­ "Ben sizin yüce rabbinizim" cümlesindeki meyen ) kelimesi denk "Rabbüküm" kelimes inin tam üzerine gelerek, "Çok aşırı �alan söyledi! " ma'nası yla cevap verilmesi ne kadar

(�,����'G'(\)

( --.:::1�9

latif düşer, kıyas edilsin. * S'ahife 82 ve 83 'ün her iki üst kenarlarında iki lafza-i Celal bibiri-


ne tevafı1k eder. * Hem mesela sahife 463'de; "Allah ve Rab" lafızlar bir sahife için­

de birbirine tevafiik etmekle bir güzellik gösterirler. Halbuki 9. satırda i­ ki adet Lafzullah daha vardır ve bunlar tevafOksuz görünür. Dikkat edil­

se anlaşılır ki; bunların birincisi bir önceki ( 462. ) sahifedeki lafzullah ile yüz yüze, diğeri bir sonraki (464.) sahifedeki ile sırt sırtadır.

* Buna benzer latif bir tevaffiku, ı97. sahifede görüyoruz. Şöyle ki:

Bu sahifenin ı ı. satırında ilk bakışta tevaffiksuz zannedilen lafzfillah,

198. sahifede tek kalan diğer Lafzfillah ile sırt sırta gelirken, 12. satırda tek kalan diğer lafzullah ise, 199. sahife aynı satırdaki lafzullah ile üst

�: .< �···

'.�. ... ..

f���:

�\:i:.'

üste gelerek, Kur'an-ı Azimüşşan'ın her bir kelimesinin dahi, bir gaye ve maksatla latifane dizildiklerini göstermekle, O irade sahibine yaptık­ ları şehadet, ehl-i nazarı nihayetsiz sürura garkeder. * Bir başka misal; 289. sahifede 4. satırın ortasındaki "Kur'an" laf-

zıyla, aynı sahifenin 9. satırınd� yine "Kur'an" kelimesi birbiri ile aynı hizaya gelirken, 4. satırdaki diğer "Kur'an" kelimesi birbiri ile aynı hi­ zaya gelirken, 4. satırdaki diğer "Kur'an" lafzı da; 290. sahifedeki "Kur'an" lafzıyla sırt sırta vererek güzel bir ittifaka parmak basıyoriar. * Keza sahife 294'te, hidayet ehli, kalpleri imanla dolu, Rab'lerine inanmış bir kaç gencin "Kıtmir" narnındaki kelpleri (Köpek) ile birlikte

sığındıkları bir mağarada, uzun yıllar uyutularak, dinden uzak zalimlerin şerrioden böylelikle muhafaza edilmesinden bahseden, meşhur kıssa, Ashab-ı Kehf'den haber verilmektedir. Bu ayetlerde; o gençlerin uyandıklarında, kendi hallerindeki acaipliği • -' •• "'1 • ./ ,1 \ ": 1"'- /. ı� farkederek birbirlerine sorduktan: ( ...o. - -"':-' -AC:::...::.... \J":. 1-i J \i ) "Onlardan biri dedi: Mağarada ne kadarkaldınız?" sualine, l l . satırda şöyle cevap verilmektedir: ., . ı ır, ne kadar •./' · ,.... ) . "Rabb ınız .. ......,,\,... ._ � , ....'\ .. ...., ..,o . da ha ıyı ( • .,"·; �J ··b·1· '-' ....o ·

·

kaldığınızı" fneal i�deki bu ayete; ·hemen karşı ki 295. sahife, aynı satır/ _, ... ,.� . ......("' . , .... ...... "Onlar, magaraların·, ,., ..... da da: ( ('/ � . da üç yüz' se'ne k'-4ldılar'v� dokuz s (n e il';ıve ....ettiler" şekliyle yapılan te'yid, ne kadar lati düşmüştür.

l_,.ı'->J.J��\.. ��ll\�_,)

'

·

.

.

Evet, "Kur'an ketam-ı ezeli olduğundan ve kelime-i vahide hükmün­ de bulunduğundan v.e ayatı birbirini tefsir etmesinden anlaşılıyor ki, bir sahifede kelimeler �irbirine baktığı ve bir intizam-ı tevafGkkarane gös-

ı

terdiği gibi, Kur'an'In mecmG'unda dahi aynı hal vardır."

·, .

1

� \ * Mesela, Sure-i Kehf, 294. sahife 7. satırua ·

o-?.1

.,

)

;�":·."Onların köpeği) anlamında olup, bu kelime altında yapraklar delinse, .�·

tam 140 sahife sonra, 435. sahifede, yine 7. satırın aynı yerinde �elen


.. ;;��: ·-.... .

..

...;--:­ . .,.,..

"Kıtmir" kelimesi tam tevafükla görünecek ve o kelbin ismi de anlaşıla­ cak! *Keza, 422. sahifede Kur'an der: . _..1� 17r",• \ , .., ., "' /.!-"/ ( u� '..t(--:'.l .t'· �11_,.,.� � �\v-il\l,'i.l \.. ) "Ey iman edenler! Al-

...�

..

,.·._·.

.

.., .

-···· ....- _. . .

lah'ı ç�k zikrediri'iz!" Uitifdir ki, içindb en çok-Allah lafzı bulunan sahi­ � ) "Çokça zikir" ma'nasında olup, tam :.�. fe de budur. ( arkasındaki "Al İ�h" lafzı, bu zikrin kimin narnma yapılacağına bir nevi işaret eder. * Yine bu .sahifede "On bir" lafza-i Celal, latif bir tenasüble, İs-

.

., •'

· ' • :ı.•

lam'ın ve İman'ın şartlarına işaret eder gibi hikmetli sayıtarla beş'li ve altı'lı olarak, birbiriyle aynı hizaya gelirken, en altlarında :)"c ) kelimesi; sırasıyla, ( � . ) harfinin beş, ( ) harfinin altı rakam değerleriyle, her harlin aritmetik ( � değerini ifade eden makam-ı ebcedisi "Onbir" olarak, üstündekilerin toplam adedine işaretle bu letafete renk katar.

..-:_., �.:

··:

·

.

�R

..... ··· _ ••.v O

.

.r• .

.

'

� . . . •·'

..: ......

' {· '''

BAZI SATlRLARlN SlK OLUŞU

·

Bu Kur'an-ı Kerim'de, bazı satırların, diğerlerine nisbette sık yazıl- ... ... ması keyfiyeti; tevafllkatı denk getirme gayretine ma'tuf, sun ' i bir tekel·····;··:·;·· lüf, zorlama değildir. Lihikmetin, bunda dahi güzel ve ma'nidar işaretler·. >: görmek mümkündür. Bilindiği gibi, Kur'an kıra'atinde okunan ayetterin ma'nalarına göre .:,,;�:::: dikkat edilecek hususlardan olan, ı1hrevi korku veren ayetler okunurkery : -:.:·:·� Allah'a sığınmak, müjdeli, beşaretli ayetler okunurken de onu talep ma- ::p.:. ::::: karnında dua etmek Hz. Peygamber (A.S.M.)'ın okuyuş tarzındandır. (1) · :..�.�- ,' Keza, azab ayetinden sonra rahmet ayetiyle, rahmet ayetinden sonra : ·: da azab ayetiyle vakfetmekten, yani tilavet-i Kur'an'da vakf-ı kabih (Hoş karşılanmayan duraklama) ta'bir olunan şekilde ayeti böylece bitir­ mekten Aleyhisselatü Vesselam Efendimiz bizi men'etmekedir. (2) Yine �::·.. -�; biliyoruz ki; çok h�fızlar, müjdeli ayetleri diğerlerine nisbetle daha ko· ;·: lay ezberlediklerirl� i'tiraf etmektedirler. :7{;i,�3:.. : ·• ·

·

·

'

'::•"-

.

·.

� ....

·'

··--

Rivayette varçiİi\ Peygamberimiz (A.S.M . ) müjdeli, beşaretti ayetler vahyen geldiğinde g�yet rahat ve huzurlu, azab ayetleri nazil olduğunda ise, vahyin ma'nası�dan çok sıkıntılı bir halette olurlardı. Ashabı derdi:

"Biz gelen vahyin, azab ayeti mi yoksa müjdeli bir ayet mi olduğunu, . O' nun halinden anla�dık." ı

(1) Sahih-i Müslim, K. Misajirin, s.203 (2) I. Malik. Müsned 4120

,:;���:�. ··

. ·

'· ·

,

·•.

. :..

-���:;::


Hatta öyle ki,

"O esnada ResUluilah (A.S.M) o derece ağırlaşıyordu

ki tesadüfen bir deveye binmiş vaziyette ise, deve çökmeyi tercih edi­ yor, şayet böyle yapmayacak olsa devenin ayaklan öylesine bükülüyor­ du ki nerdeyse kırılacak zannediliyordu."

(1)

Üstat Ahmed Husrev hattı Tevafı1klu Kur'an nüshasında bazı satırla­

rın sık yazılması, ayetlerin bu hususiyeüne onun Usan-ı hattının da şeha•

det ettiğini göstermektedir.

* Çok misallerinden bu ha.le nümune olarak;

suresi'·nin

6.

598.

"� ··

sahifede Beyyine

ayeti, cehennem azabına işaretle, içinde ebedi kalacaklar-

- ·.dan :bahsederken bu mananın mOktezasınca sıkışık düşmüş, hemen ar­ dın.oan . ; iman sahipleri için, altından ırmaklar akan cennetlerden bahisle

ferahlık. manasma mutabık olarak genişlik kazanmış ve bütün . bolluk, . :.::·bunlar olurken. de s§.ir h�susiyetini, mesela l§.fzullahd'aki harika tevaru..:· katını mOhafaza ·etmişti!:·

* Yine 422. sahifeden bir misal verelim: Burada altıncı satir diğer

.-

.·ı . ,

satırıara nazar<\n gayet .sık.ışık bir. tarzda yazılmıştır."Bu ayet-,.1\.leyhisse.:·

la(ü. Vesselam Efendimiz'in müşrik ve münafıklann tenkidleri�den çok . ,-;sıkıldÜ�ı ve üzüldüğü·hadise ol;m, maneyi evladı Hz. Ze d'iri (R.A.), Hz.

·· ·

·�

:

y

Ze y n e b' i (R.A) .d engi gör meyetek boşam ası v� Hz. Peygamber . -c(A .S·. M .)_' in onunla nikahlanm�sından bahsetme.Kfe'd ir. ResUl ullah �

·

-

(A;S.M.)'in o anki sıkıntısi, o anı haber'veren� o a·yetin'keridisine de ak-·

setmiş ve sanki ayet lisan-ı hattıyla Allah Resulü'nün sıkıntısına ortak

·

olm u ştur.

Aynı ayctin sonunda ise bir genişlik gözlenmektedir. Evet orada "Sen

bu konuda artık üzülme, zira murad-ı ilahi asıldır" gibi bir teselli,' bir'ra--::).MatUıtma ina'nasıyla ( . . . emrı olacaktır", buyurulur.

!}��ı)\��� /

·

Ve hakeza. . .

TESADÜFÜN ELi ULAŞAM�Z

' .

' ) " Allah' ın

. t'.... . ,.

B. u teva · mkat ıl\iv 'in d� n latif bir san'at-ı bediiyye (Eşi benz�ri olma­

yan, hayret verici �n'at) sOretindeki işaretler; ezel ve ebed Sultanı olan

Bediü 's-Semavati

� 'I-Ard 'ın (G�kleri :e yeryüzünü b�nzersiz güzel��-

lerle yaratan Cenab-j Hakk'ın) daıre-ı_ hıkmet �etınden uzak degıl-

dir. Ve ona ağır da gelmez.

. Hem tevafı1kat bi - ik i değil ki, tesadüf olsun! Tesadüfün ise bu ma'ni­

r

dar ve hikmetli gayelere eli ulaşamaz.

8

(1) İbn Sa'd. Tabaka/. 1131

....


·;ı

. .

·-

:r- }-. . �

;....... . '!"- .

,.,

..

BEDİÜZZAM AN VE TEVAFÜKAT MES'ELESİ

ı

... \1 \�

.

Nasıl ki; bir insan yer çekimini keşfedip, bir diğeri elektriği bulduğu vakit, bir cihette öncelikleri olmasına ve keşfettikleri yeniliğe damgala­ rını vurmalanna rağmen, ona bizatihi temellük edemezler. Zira yeni bir şeyi yoktan var etmiş değillerdir. Bil'akis binlerce seneden beri var olan ilahi bir kanunun farkına varmış ve haber vermişlerdir. Aynen öyle de; bir hutbe-i ezeliye olan Kur'an-ı Kerim'in mevcut ve matlub tevaffikatının; en uzun ayet olan ayet-i Müdayene'nin (Baka­ ra/282) sahifelere, en kısa, süre olan Kevser Suresi'nin satırıara esas tu­ tulmasıyla; yani, ancak yine�O.'.rmn ayet ve sOresinin mikyasıyla gösteri­ lebilmesi isbat eder ki; bı.ı;.tevafukat, O'nun katibierine ait bir hüner ol­ makitan ziyade, Kur'an-ı Hakim'in bir i'cazıdır. Böyle bir tevaffik m�tlub.olmasa idi kimin ·haddinedir ki, hiç münase­ betLolmayan ve ihtiyar-i b.e.şeri karışmayan ayetlerdeki kelimatı ve tev­ kifi olarak (Nasıl bildirJlmişse o şekilde kabul ederek) emr-i Nebevi (Bizzat· Peygamberimiz'in:.:en:ıri) ile tertib olunan bu pek geniş sahifeyi ihata edebilsin ve karışabilsin?

_İman ve Kur'an hizmetinde .harika bir çığır açan, eserleri ile ehl-i imanın gönlünde taht kuran Bediüzzaman Hazretleri, tevaffikun nefsüle. 1ı mirde (İşin esasında) mevcut ve matlup olduğunu karlneleriyle gösterir, ı isbat eder. O'nun, Kur'ar:ı'daki 'Lafzullah tevarukatı"nın enva'ı ile alakadar bir .. v; değerlendirmesini buraya almakta fayda görüyoruz: r�.:.r·:'J�: "LafzUllah, mecmu-u·Kur'an'da 2806 def'a zikredilmiştir. Bismil'�'-'" lahldakilerle beraber, lafz-ı· Ralıman 159 defa, lafz-ı Rahim 220 def'a, '7 , :lafz-ıı,Gafur 61, lafz�ı Rab 864, lafz-ı Hakim 86, lafz-ı.Alim 126, lafz-ı , :. ': · Kadir 31, La İlahe İllahü'daki "Hüve" 26 def'a zikredilmiştir. . ,� : �··;. Lafzullah'ın adedinde çok esrar ve nükteler vardır. Ezcümle: Lafz llah ve Rab'den sonra en ziyade zikredilen Rahman, Rahim ve Gafür v�Hakim ile beraber Lafzullah; Kur'an ayetlerinin nısfıdır (Yani yansıdı�.) He·n:ı Lafzullah ve Allah lafzı yerinde zikredilen 'ı,., lafz-ı Rab ile berabey yine nısfıdır (Yarısıdır.) Çendan (Gerçi) Rab lafzı 864 def'a zikredilmiş. Fakat dikkat edilse beş yüz küsuru Allah lafzı ye­ rinde zikredilmiş. İki yüz küsuru öyle değildir. Hem Allah, Rah� an, .Rahim, Alim ve La ilahe illa hu'daki "Hüve" adediyle beraber yine nısfıdır. Fark yalnız dörttür. "Hüve" yerinde "Ka­ dir" ile beraber yine mecmu-u ayatın (Toplam ayetlerin) nısfıdır. · ,

�::

. -1·· . .

,

9


,r

İkinci Nükte; sureler i'tibarıyledir. Onun dahi çok nükteleri var. Bir intizam, bir kasıt ve iradeyi gösterir bir tarzda, bir tevafukatı vardır. Suret'ül Bakara ayetinin adediyle, lafz-ı Celiil'in adedi birdir. Fark dörttür ki, "Allah" lafzı yerine "Hüve" lafzı var. Mesela, La ilahe illa hıl'daki "Hüve" gibi. Onunla muvafakat tamam olur. A l-i İmran'da yine ayetiyle, lafz-ı Celal tevafOktadır, müsavidirler. Yalnız lafza-i Celal 209'dur, ayet 200'dür. Fark dokuzdur. Bu mezaya-yı kelamiyede ve belAgat nüktelerinde küçük farklar zarar vermez. Takribi tevafı1kat kafidir. Sure-i Nisa, MAide, En'Am, üçünün mecmu-u ayetleri, mecrriil'uildaki lafz-ı Celiil'in adediyle te'vaffiktadır. Ayetlerin adedi 464, lafz-1 Celalin adedi 461. B ismilliih'daki lafzullah ile beraber tam tevaffiktadır. Hem mesela, başdaki beş surenin lafz-ı Celal adedine nisbetle Sure-i A'raf, Enfal, Tevbe, Y unus, Hud'daki lafz-ı Celal ilk beş'in yarısı, Ra'd, İbrahim, Hicr, Nehl surelerindeki Lafz-ı Celal adedi ise o nisfın nısfıdır (Yarısının yarısıdır). Sonra Sure-i İsra, Kehf, Meryem, T aha, Enb�ya, Hacc o nısfın; nısfının nısfıdır.(Yarı'nın yarısının yarısıdır.) Sonra gelen beşer beşer takriben o nisbette gidiyor. Yalnfz ·sazi küsu-' -...a..ı;ll'tl fark var. öyle farklar, böyle makamat-ı hitabiye zarar vermez. Me­ sela bir.kısmı 121, bir kısmı 125, bir kısmı152, bir kısmı 159. Sonra gelen. küçük beş'ler iÇi"nde, üç beş '!erin yalnız üçer adet lafı:a-·ı Celali var. İşte bu vaziyet gösteriyor ki, bu lafz-ı Celalin adedine tesadüf kanşmamış. Bir hikmet, bir intizam ile adedieri tayin edilmiş. Lafzullah'ın Üçüncü Nüktesi;sahifeler nisbetine bakar. Şöyle ki; bir sahifede olan lafz-ı Celal adedi; o sahifenin sağ yüzJne ve o yüz de, kar­ . şı ki sahifeye ve karşının arka yüzüne bakar. Ben kendi nüsha-i Kur'ani.. yem' de bu tevaffiku tetkik ettim. Ekseriyetle gayet güzeı' bir nisbet-i adediyye ile bir tevafı1k gördüm. Nüshama da işAretler koydum. Çok de�··· fa müsAvi olur. Bazen nısıf (Yarı) veyahud sülüs (Üçde bir) oluyor. Her­ halde bir hikmet ve intizAmı ihsAs eder (Hissettirir) bir ·vaziyeti vardır. İsm-i CelAl ve �sm-i Rab, ekseriyet-i mutlaka ile şüphe bırakmayacak bir tarzda mühim bir tevaffik göstermeleriyle beraber, tam tamıria teva' flık etmemesi bir ka� sebepden ileri gelmiştir: Bazen sahifenin iayetlerine, bazen sahifenin rakamına ve kısmen cüz'ün adetlerine bakar. Mesela: Birinci Cüz, birinci sahifede; bir İsm-i Celal, sekizinci cüzde: Sekiz adet ism-i Cel � cu Cüz'ün başında; on adet ism-i Celal, onbirinci üz'ün başında dahi onbir adet ism-i CelAl vardır. Hem ism-i CelAlin, tevafı1kat-ı zahiriyeden başka sırları vardır ki, o ·.

·

lO


sırtara binaen bazı münasebat-ı nısfıye (yarımşar nisbetle) tevaffik edi­ yor. Bazen birer farkla muntazaman iner veya terakki eder. Mesela; 18. cüzde 10, 9, 8, sonra 10, l l, 12 geliyor. Zahiren tevaffik noksandır, fakat birer fark ile başka bir letAfeti katmak ile o noksanı telı1fi eder. Hem bazen ism-i Celı1l, ismi-i Rab ile beraber sırr-ı tevafOka bakıyor­ lar. Dördüncü Nükte; sahife-i va.hidedeki (aynı sahife içindeki) tevaffikat­ tır. Kardeşlerimle tıç dört ayrı nüshalan mukabele ettik. Umumunda te­ vaffikat matlüpı plquğuna kanaatİmiz geldi. Yalnız matbaa müstensihleri başka maksatl�ı. ta;kip ettiklerinden, bir derece tevaffikatta intizamsızlık düşmüş. Tanziıu edilse pek nAdir istisna ile mecmü-u Kur'an'da 2806 li'lfza-i cel�'in a�i.edinde tevafakat görünecektir ve bunda l>ir şü'le-i i'caz (i'caz meş'alesi) parlıyor.! Çünki fikr-i beşer, bu pek geniş sahifeyi ihata edemez: ve, karışamaz. Tesadüfün ise bu ma'nidar ve hikınetli vaziyete eli ulaşamaz." ( 1) < •

· .

TEY.AFÜKLU KUR'AN'IN YAZILMASI

Bediüzza.man ·Hazretleri muhtelif mektuplarıya, Kur'an'ın· göze ba­ kan bu i'caz ve güzelliğinin gösterilmesi hizmetini, umüm· talebelerinin nazariarına arzeder. "Vakt-i merhünu geldiğini tellakki ediyoruz" der ve ilave eder: "Şim­ di mes'ele pek uzun olmamak için yalnız mushaf üç renkli mürekkeple, lAfzulliih kırmızı, sair tevafükat başka renkli, (mütebaki) ayetleri siyah yazdırmak emelindeyim." (2) Hz Üsta�i'ın takd.irine mazhar olan ve bu hizmette tavzifle şereflenen HafızAli, Hoca Sabri, Hafız Zühdü, Şamlı HMız Tevfik, Ra'fet, HAfız Mustafa'lar gibi çoğu ya Mfız, ya hoca, ya da hatt-ıArabi muallimi olan daha bir çok hftlis, .fedakı1r ve dirAyetli kahraman ağabey ler, TevafGklu Kur'an'ın yazılma�>.ı hizmetine namzet olurlar. Y ıllar süren çalışmalar sonunda Bediüz.zaman Hazretleri neticeyi şöyle beyan etmektedir: "Asıl müsvedd.�de tevafı1k Rusrev'in tarzındadır. Onun için Hus­ rev'in bir mahareti"·ıvarsa tevaffiku bozmamış. Tavsiye etmiştim ki, kim se mahare.tini karıştırmasın. Demek en büyük maharet odur ki, tevafGku bozmasın. Çünki te fı1k, var." (3) " Bu zat haf ız olmadığı halde yazıdığı iki mükemmel Kur'an ile ve üçüncüsünü gözle gprünür, bir nevi i'caz-ı Kur'an' ı gösterir bir tarzda, ,

-

(1) S.Nursi, Rumuı.at-Semaniye, s. 17. (2) A.G.E. s.7. (3) S.Nursi, Bar/a Lahi­ kası, s.31 ll


üç Kur ' an yazmış. Hem Kur'an'ın gözle görünen bir nevi'lem 'a-i i 'cazi­ yesine beş altı mushafda işaretler yaptım. Hatt-ı Arabi-i Kur'anileri mü­ kemmel olan kardeşlerime taksim ettim. B unlann içinde hatt-ı Arabi-i Kur'Anda Husrev onlara yetişemediği halde, birden umum o kc\tiplere ve hatt-ı Arabi muallimine tefevvuk ey­ ledi (Üstün geldi.) Ve hatt-ı Arabi'de en mümtaz kardeşlerimizden on derece geçti, "Biz ona yetişemiyoruz" dediler. Demek Hüsrev'in kalemi, Kur' an-ı Mu'ciz'ül Beyan'ın ve Risale-i Nur'un mu'cizevari kerametle­ ri ve hArikalarıdır." (1) "Asr-ı saMetten beri böyle harika bir surette, mu'cizeli olarak yazıl­ masına hiç kimse kaadir olamadığı halde, Risc\le-i Nur'un kahraman bir . kc\tibi olan Husrev 'e; "Yaz!" emri buyurulmasıyla, "Levh-i Mahfuz"da yazılan Kur'an gibi yazılması . . . " (2) "Yeni yazdığımız ve inşa'allah yakında da tab' edeceğimiz Kur' an-ı A zimüşşan'da bütün lAfza-i CelAl ve lc\fz-ı Rab gayet istisnc\ ile ma'nidAr tevafôkla, muntazam sıra ile bibirine bakmaktadır; Hattı\ müte'addit yer­ lerde ehl-i kalb ve ehl-i hakikat. demişler: B u tarz yazı, ':Levh-i Mah fôz"un yazısına benziyor, diye hükmetmişler." (3) Nitekim Cenab,ı Hak, Kur'An-ı Kerim ' in esAsen meleklerin elleriyle: de yazılmış olduğunu şöyle beyan buyurmaktadır: . , .J "' 1· ; • ,. � ;: ) "Dog� rus u. ı � � ·� 7� j"' ) ( ( � ,___.�� � LJ�Yôu. • o , şAnlı bir Kur'An'dır." "ki, Levh-i Mahfuz'dadır" (4) , , , ( � ı.l) '"" � """ � - ,,.., h, , ., ./ ( ,., � "'""� ) ( o � ı-S� \.. ' c;___, ., ) � J .:r. � _, � " O Kur 'An ( L evh-i Mahfôz'da) ç�k mu'tebers ahifelerdedir." "�i .. (Semaya) kaldırılmış tertemizdirler." "Katiplerin elleriyle (Yazılmıştır). "Ki o katipler, makbul, itaatli (Melekler) 'dir. (5) ·

_

·

·

( ö��;.t�)

-------------------------

�.:ç,.-:

� -------------

� � Musa, s. 78, (3) Rumuzat-ı Se­

--------------

(1) S.Nursi, Kastamonu Lahikası, s. 109 (2) Asamaniye, s. 59 (4) S ure-i Buruc/21 -22 (5) Sure-i Abese 114-16

------------------------------


..

"

USTAD AHMET HUSREV ALTINBAŞAK Evet zaman göstermiştir ki, bu hizmete namzet çok talebeler arasın­ da, ancak Husrev Efendi matlup tevafOkatı yazmaya muvaffak olur. Be­ diüzzaman Hazretleri memnfiniyetini muhtelif mektuplannda şöyle ifade eder: "Yorulmaz ve usanmaz, ciddi, samimi kardeş (Husrev)! Tevaffikda muvaffakiyetli kalemin ile yazılan i'caz-ı Kur ' an 'ın ahirinde senin hakkında; "' . "' , ., . , • • , , , ,, � � � �., � � :- ii\ ) ( Allahım! Onu h iz( ...,_!._)"" le-· c.U\_, u�\ .., "" "' ., met-i Kur'aniye ve imanİyede muvaffak eyle!) olan dua, bu def' a şüphem kalmadı ki, tam kabul olmuş." ( 1 ) "Cenab-ı Hak o kalem sahibine, yazdığı her harf-i Kur'an ' a mukabil leyle-i Kadir 'deki gibi otuz bin se. vap ve rahmet ve hasene versin. Amin, amin, amin! . . (2) "Peygamber Aleyhisselatü Vesselam'ın ma'nevi elini, Husrev kalemi­ - nin vflsıtasıyla öprriüş ve rızfly-ı Nebevi ' ye mazhar olmuştur." (3) Ahmed Husrev Efendi,. tevaffikatı tam göstermek gayesiyle Bediüzza­ man Hazretleri'nin sağlığında altı nüsha Kur' an-ı Kerim yazar. O ' nun vefatından sonra ise ·bu rakam, son yazdığı ile dokuz nüshaya baliğ ol­ muştur. Bu zfltın hizmeti ve himmeti "TevafOk M u 'cizeli" Kur'an-ı Kerim ' i yazmaktan ibflret değildir. Hz. Üstadın çok işaretleri, hem hadisat-ı ale­ min vuku' atı, ezcümle; tevaffiklu Kur ' an -ı Kerim ' i yazmak ve umum Risale-i Nur Külliyatını İslam harfleriyle yazıp, neşrederek asliyetini ko­ rumak, gerek hatt-ı Kur'an ' ı muhafaza, gerekse iman ve Kur'an hizme­ tinde barikulade tevfık-i ilahiye mazhariyet ve hizmet düsttirlarını sün­ net-i seniyye dairesinde ta'v1zsiz devam ettirmek, hem hizmetini madde. ye tahvil ederek değil, serVetini 'hizmetine feda etmekle muhafaza ettiği istikamet; Bediüzzaman Hazretleri 'nin "Benim yerimde" (4) takdimiyle, "Husrev münasip gprmediği k1smı ta'dil, tebdil, ıslah edebilir" (5) diyer­ ek verdiği salahiyet�\parlak şua'lann güneşi gösterdiği gibi, bizlere Üs­ tad-ı Sflni Ahmet Husrev Efendi'yi tanıtmaktır. ·

(1) S.Nursi, Kastamonu Lahikası s.29. (2) A.G.E. s.87. (3) Şu'alar, s.Sl7. (4) A.G.E. s.527. (5) A.G.E. s. 598 13


NETiCE OLARAK Sene 1 974'te talebeleri ile birlikte Hayrat Vakfı'nı kuran ÜstadAlımed Husrev Altınbaşak; yazmış olduğu Kur'An-ı Kerim' in te 'lif haklarını ilA­ nihAye ve bilAbedel ismiyle müsemm a vakfına bağışlar. Nihayet l 404'ün Ramazan' ında Cenab-ı Hakk ' ın lütuf ve ihsanı ile Tevaffik Mu 'cizeli Kur'an' ın tab ' ı , fevkalede bir çalışmanın semeresi olarak gerçekleşir. Evet, dokuz nüsha yazılması ve a ' zami titizlikle hasılınası için yarım asırlık bir mesai sarfedilmekle, İslam tarihinde en çok emek verilen, göz nuru dökülen mushaf, bu Mushaf olmuştur. Ehl-i İmAn ' ın nazariarına arzedildiği günden beri, merakAver, hikmet­ dAr ve fıkr-i beşeri hayrette bırakan tevafUkatı ve gören gözlere parlak bir şu ' le-i i ' caz göstermesiyle "Ahmed Husrev Efendi hattı" Kur'an-ı Ke­ rim ' ler halkımızın büyük alaka, teveccüh ve hoşnudiyetine ma'kes ol­ muş, Allah ' ı n ketarnını Allah ' ın kullarına sevdirrnek noktasında, nev ' i şahsına m ünhasır, kendine mahsus, yazıları net, okunuşu kolay, harekete­ ri yerli yerinde, en acemi Kur'an. okuyucularının dahi zorlanmadan rah�it­ lıkla okuyabilmeleri, onu ısrarla aranır hale getirmiştir. Bu nüshadan oku­ yanlar, ta'rif edemedikleri ma'nevi bir zevk ve şevk ile huzur �e sürura gark olduklarını ifade etmektedirler. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri 'nin "Mushafı üç renkli mürekkep­ le, lMzGllah kırmızı, sair tevafGkat başka renkli (Ki pembe tercih edilmiş­ tir), (Mütebaki) ayetleri siyah yazdırmak" emel i, ( 1 ) Keza, "Kur ' an-ı Hakim ' in meani (Ma' nalar) ve hakaikında (Hakikat­ larında), esrAr ve işilrı\tında olduğu gibi, elfilz ve hurufiltı da (Lafız ve harflerinde) dahi çok esrar ve mezaya (Meziyetler) bulunduğuna bir ze­ min ihzilr etmek için, LafzAllah' ın binde bir sırrına işaret edecek bir tarzı yazmak ve bizden sonra gelenler inşaallah daha büyük esrarları o anah­ tarla açacak . . . " temennisi, (2) "Nazar-ı dikkati Kur'An ' ın hattına çevirmek, hatt-ı Kur 'Aniye bir zevk, bir şevk uyandırmak ve hakaikına ehemmiyetle baktırmalc . . . " niyeti, (3) Ahmet Husrev E; fendi 'nin yazdığı dokuz nüsha Kur' an-ı Kerim ' in so­ nuncusu olan bu nü$a ile tahakkuk e tti . • ,� - � oO , ,., 1 ,_ , . ,/ ( � J � � i..ıt:, � � 1 ) Kalbirn izle, ruh-u canımızla ve bütünvarıı mı la iabbi �ize"ni yaz edip yalvarıyoruz ki, inAyeliyle vücuda gelen bu hArika güzelliği ve bu u � rda yapı lan hizmetleri, beşeri­ yetİn yeniden Kur'iln'a, teveccühüne ve akaik-i Kur'aniyye 'nin kabulü, ne vesile eylesin. Amin, amin, amin! . .

( �

HAYRAT NEŞRİ YAT (} ) S. Nıır'l':i. Rumtnnf-1 .1\PmnrJi\!P

• o /? \

n

no

o

o R 11\

n n

n

11


.

.

(YIRMI DOKUZUNCU MEKTUBUN UÇUNCU KlSMI VE ONDOKUZUNCU MEKTUBUN ONSEKiZİNCi iŞARETİNİN BIRINCI NUKTESI VE BAZI MEKTUPLAR) ..

..

.

.

..

.

..

.

Aziz , Sıddık Kardaşlarım ız;

E . v v e 1 a : Kur ' anın nakş-ı hurufundaki bir nevi m u ' c ize­

sin i gözlere dahi gösterecek bir tarzda yazdı rı lan ve bu za­ manda izhar edilen mu' cizeli ve yaldızlı Kur ' anım r z evvelce ta b ' için A lmany a ' ya gönderilm iş ve İstanbul' da da gayret edilmişse de üç renk üzerine tab � edilmesi fazla bir masrrıfa . ih tiyaç g österm esi gibi man ilerden g eri kalmrşdı . Bu defa matbaa işlerinde fazla ilerlemiş o lan İtalya ' ya nümune için bir c üz' ü gönderildi. İstanbul' da m ümkün olursa tah ' 1 için tekrar teşebhüse geçildi. Ve şimdilik bir ren k mürekkeble aym tevafuku m uhafaza ile tab ' edilmesine başka yerde baş/ana­ cak. Ondan sonra inşaallah tam yaldrzlı olarak ve üç renk ile

Mısır ve A lmanyq veya İtalya gibi bir yerde tab edilecek.

Ceylan , Züheyir



.

.

YIRMID OKUZUN C U MEKTUBUN ÜÇÜNCÜ KlSMI "-

,

-

.) \ � .) \ "'cU1 ' ..... , �

,.,.o....:>

, -,

/

' o ....

:_ı. ,

Kur'an-ı Mu 'cüzül Beyan ' ın İki yüz (200) aksam-ı i'caziyesinden (İ'cazi kısımlarından) nakşi bir kısmını gösterecek bir tarzda Kur 'an-ı Azimüşşan ' ı (Şam yüce Kur'an ' ı) Hafız Osman hattıyla (Yazısıyla) ta­ yin eden ve Ayet-i .Müdayene (1) mikyas (Ölçü) tutulan sahifeleri ve sure-i İhlas vahıd-ı kıyas (Tek bir şeyin değişmez ölçüsü) tutulan satırla­ rı muhafaza etmekle beraber o nakş-ı i ' caz-ı göstermek tarzında bir Kur 'an yazmaya dair mühim bir niyyetimi hizmet-i Kur'an'daki arka­ daşlarımın nazariarına arzedip,- meşveret etmek (Danışmak) ve onların fikirlerini istimzac etmek (Fikirlerini yoklamak, uyuşmak) ve beni ikaz etmek (Uyarıda bulunmak) için şu kısmı yazdım. Onlara müracat ediyo­ rum. Şu 3. kısım (9 Mes'eledir).

(BİRİNCİ MESELE) Kur'an-ı Azimüşşan ' ın envai i'cazı (İcaz çeşitleri) kırk'a baliğ oldu­ ğu, i'cazı Kur' an narnındaki (Adındaki) Yirmi beşinci ( 25.) sözde bur­ hanlarıyla (Delil leriyle) isbat edilmiş . B azı env a ' ı (Çeşitleri) tafsilen (Detaylı bir şekilde) , bir kısmı da icmalen (Özet olarak) mu' annitlere (İnatçılara) karşı dahi gösterilmiştir. Hem Kur'an'ın i ' cazı tabakat-i in­ saniyede (İnsan guruplarında) kırk tabakaya (Guruba) karşı ayrı ayrı i 'cazını gösterdiği, 19. mektubun 18. işaretinde beyan edilmiş ve o taba­ katın (Gurupların) on ( 1 O) kısmının ayrı ayrı hisse-i i ' caziyelerini isbat etmiş. Sair 30 tabaka-i ahir (Diğer guruplar) ehl-i velayetin muhtelif meşrepler ashabına ve ulum-i mütenevvi'anın (Çeşitli bilimlerin) ayrı ayrı ashablarımi ayrı ayrı i 'cazını gösterdiğini ve onlara ilmel yakin, ay­ nel yakin, hakkeHyakin (2) derecesinde Kur 'an, Hak Kelamullah oldu­ , rine göstermişler. Demek her biri ayrı ayrı bir tarz­ ğunu iman-i tahkikle da bir vechi i'cazıni·,ogörmüşler. Evet Ehl-i marifet bir velinin fehmettiği �

(I) Borçlanma Ayeti: Bu ayet Bakara Suresi'nin iki yüz seksen ikinci (282.) ayetidir. (2) Yani ilmi yakin: Mefela: uzakta bir dum?n görürüz, orada ateşin varlığı ilmen biliyoruz demektir. Bu' bilme derecesine (Ilmel yakin) deniyor. Ateşe yaklaşıp, gözümüzle görürsek, ona (Aynel yakin) bilmek deniyor. Daha da ilerliyerek, bütün hislerimiz/e ateşin varlığını anladık ise ateşin yakması vesair sıfatlannı da bildik ise, "" ,.,.;1 ;,..,;..,;.,.; tiPrPrP.<inP. dP. fHakk'el Yakin i denir. "


i 'caz ile, ehl-i aşk, bir velinin müşahade ettiği cemali i'caz bir olmadığı gibi muhtelif meşaribe (Meşreplere) göre Cemal-i i'cazın cilveteri deği­ şir. Bir ilmi Usulüddin Allarnesi'nin ve bir imamının gördüğü vechi i 'ca­ z ile furu ' at-ı şeri'atteki (Şeri 'atın fer ' i meselelerindeki) bir müctehidin gördüğü vechi i ' caz bir değildir. Ve hakeza bunları tafsilen (Detaylı bir şekilde) ayrı ayrı vücuh-u i 'cazını (İ'cazın yönlerini) göstermek elimden gelmiyor. Havsalam dardır. İhata edemiyorum, (Tam kavrayamıyorum) nazarım kısadır göremiyorum. Onun için yalnız on ( 1 0) tabaka (Gurup) beyan edilmiş, mütebakisi (Geri kalanı) icmalen (Özet olarak) işaret edilmiş. Ş imdi o tabakalardan (Guruplardan) iki tabaka muc izat-i Ahme­ diyye ( A . S . V.) risalesinde çok izaha muhtaç iken o vakit pek noksan ( Eksik) kalmıştı. ( B irinci Tabaka) (B irinci Grup) Kulaklı tabaka tabir ettiğimiz, ami avam yalnız kulakla Kur ' an ' ı dinler. Kulak vasıtasıyla i 'cazını anlar. Yani der: Şu işittiğim Kur 'an başka kitaplara benzemiyor. Ya bütünün altında o l ac ak, veya bütünün fcvkinde ( Hepsinin üstünde) olacaktır. Umumun (Hepsinin) altındaki şık ise : Kimse diyemez ve dememiş, şey­ tan dahi diyemez. Öyle ise umumun fevkindedir (Hepsinin üstündedir). İşte bu kadar icmal (Özet) ile on sekizinci ( 1 8 . ) işarette yazılmıştı. Sonra onu izah için yirmi altıncı (26.) mektubun H üccet-ül Kur' an Ala Hizbiş­ şeytan narnındaki (Adındaki) birinci ( l .) mebhası o tabakanın (Gurubun) i' cazdaki feh mini (Kavrayışını) tasvir ve isbat ediyor. (İkinci Tabaka) (İkinci Grup): Gözlü tabakasıdır (Gurubudur). Yani ami avamdan (Cahil lerden) ve­ yahut aklı gözüne inı;niş maddiyunlar tabakasına (Maddeciler, maneviya­ tt inkar edenler gurubuna), karşı Kur'an 'ın göz ile görünecek bir işaret-i i 'caziyesi bulunduğu on sekizinci ( 1 8 .) işarette dava edilmiş ve o davayı tenvir (Nurlandırmak ve açığa çıkarmak) ve isbat etmek için çok izaha l üzum vardı. Şimdi anladığımız mühim bir hikmet-i Rabhaniye cihetiyle o izah verilmedi. Pek c üz' i bir kaç c üz' i yatma işaret edilmişti. Şimdi o hikmetin sırrı anlaşıldı ve te 'h iri (Gecikmesi) daha ev la ( İyi) olduğuna kati kana 'atimiz geldi. Şimdi o tabakanın fehmini (Grubun kavrayış ını) ve zevkini teshil etmek (Kolaylaştırmak) için kırk vücuh-i i 'cazdan göz üz' ünden bir cüz' ünü Kur'an 'ın ile görülen bir vechini ve o vechin l nakş-ı hattında (Yazı nakşında) göste eye n· ettik. Vakti merhunu ( Belirlenmiş vakit) geldiğini telakki edı oruz sair vücuh-i i 'caziye ( Diğer i 'cazi yönler) ise: B ir kısmı Yirmi beşinci (25.) sözde kısmen taf-

ro


silen (Detaylı), kısmen icmalen ·(Özet olarak) beyan edilmiş. B ir kısmı sair (Diğer) sözlerde müteferrik (Ayrı) parçaları zikredilmiş, bir kısmı Arabi risalelerimde onlara işaret edilmiş ve bilhassa Nazm-ı Kur ' an ' da­ ki i'caz' ı belagatı kim görmek isterse işaret-ül i ' caz narnındaki (Adında­ ki) Arabiyyül ibare (Arapça telif edilmiş) olan tefsire baksın. B aştan aşa­ ğıya kadar o i' c azı tahlil edip (Meseleyi inceleyip) ilmi bir surette gös­ termiştir. Haka'ik-i Kur' aniyye' nin (Kur' an hakikatlerinin) h akkaniyet cihetinden gelen i ' caz-ı maneviyyeyi kim görrnek isterse Risale-i Nur ve Mektubat-ın Nur cezalarına baksın. Onlar o i 'cazı manevinin ünvanıarı­ dır (Önsözleri). Onlarda, gayet parlak o i ' caz görünür. (İKİNCİ MESELE)

Sözler namında (Adında) yazılan R isaleler Kur ' an-ı Mucizül beya­ n'ın bir nev ' i ·tefsiri hakikisi olduğu ve o tefsirin te ' lifinde merc ' i (Mü­ racaat edilen yer) ve me'haz (Kaynak) ve hakiki üstad ve tam rehber sırf Ayat-ı Kur' aniyye (Kur'an ayetleri) olduğu ve bu fakir ve aciz bu mü'el­ lifin ( Yazarın) hissesi onda sırf bir tercüman olduğu ve doğrudan doğru­ ya o Risaleler Kur' an' ın haka' iki (Kur' an' ın hakikatleri) ve o haka' iki n burhanları (Hakikatlerin delilleri) olduğunu ve Kur 'an ' ın elinde bir kı­ lınç hükmünde olarak o Kala-i İslam iye 'ye (İslam ' ın kalesirıe) gelen ta­ hacüm ' ata (Saldırılara) karşı duran ve manen Kur' an ' ın manası (vela yenfek) (Ayrılmaz) ve ondan gelmiş manevi bir cüz'ü olduğunu ve bü­ tün kuvvetleriyle, o Kur'an-a bakar ve işaret ederler. Ve onu hedef itti­ hAz ederler (Alırlar) ve ayatından (Ayetlerinden) gelen sunuhat (Kalbe gelen manalar, doğuşlar) ve ilhamat (İlhamlar) olduğunu ve mü' ellifinin (Yazarının) iktidar ve ihtiyarının pek fevkinde (Kudret ve gücü üstünde) bir tarzda olduklarını mükerreren (Tekrar be tekrar) isbat edip beyan et­ tiğimiz halde Kur'an namına .(Adına) ve Kur 'an hesabına rekabetkarane bunlara bakmak ve onlardaki i 'cazı, Kur'an 'dan in ' ikas eden cilveleri Kur ' an' ın hakiki i' c azı ile muvazene etmek (Ölçmek, düşünmek) ve ra­ kabetkiirane (Benzerleriyle üstünlük yarışına çıkmak) onların sükutu (Düşmesi) ve kesadını (Verimsizliğini) ve çürüklüğünü arzu etmek el­ bette Kur ' an 'a sadakat değildir. Çünkü Kur ' an ' ın elindeki kılıncı Kur'an'a çevirmek ve Kur 'an ' ın sadık hizmetkArını Kur'an ' a karşı mü­ bareze vaziyetini vermek ve Kur'an ' dan gelen ve Kur'an ' ın nurundan ve mizan-ı i ' cazında(İ' caz terazisinde) bulunan nurlarını Kur ' an ' a karşı muvazene etmek, elbette bir hiyanettir ve bir cinayettir. Sakın dikkat ediniz ki nefsi emınare (Kötülüğü emreden nefis) sizi bu cihette aldat-


masın. Hem Kur' an-ı Azimüşşan ' ın (Şanı yüce Kur'an ' ın) güneşini ayİ­ nelerdeki küçücük cilveleriyle (Tecellileriyle) muvazene edip (Tartıp) kıymetini tenzil etmek (Düşürmek) ve cidden iltizam ve muhabbete la­ yık olan o nuriara Kur ' an hesabına bir nev ' i adavetkihane (Düşmancası­ na) ve tenkidkarane (İtiraz edercesine) bakınakla onların feyzlerinden mahrum kalmak gibi bir divaneliktir ( Ahmaklıktır). Acaba Ahadis-i Şe­ rif'e (Hadis-i Şerifler) Kur' an ' ı tefsir ederken, Kur' an ile muvazene edi­ lebilir mi (Ölçülebilir mi)? Hakiki bir tefsirdeki Ayatın (Ayetlerin) güzel h akikatları Hakaik-i Kur'aniyye (Kur' an hakikatleri) ile muvazene edi­ lebilir mi (Ölçülebilir mi)? H albuki Risaleler ise doğrudan doğruya üs­ tadı, menba ' ı ( Kaynağı), m anası ve neticesi H akai-ki imaniyye ve Kur'aniyye' dir (İman ve Kur ' an'ın hakikatleridir) ve o Hakayıkın bur­ hanlarıdır (O H akikatierin delilleridir). Madem hakikat budur, o Risale­ lerde tezahür eden (Görünen) tavafukat-ı gaybiyye (Gaybı uygunluklar) doğrudan doğruya Kur 'an-ı Hakim ' in bir nev 'i cilve-i i 'cazıdır (B ir çeşit i ' cazın tecellisidir). Çünkü o risaleler Kur ' an ' ın i ' caz-ı manevisinin ( M�nevi icazının) nümuneleridir. Ve onlardaki tevafGkat-ı gaybiyye (Gaybi uygunluklar) ve i 'cazı manevisinin (Manevi i 'cazının) tecessüm etmiş bir nakşıdır, denilebilir. Çünkü o Hakayık' ın mevzuniyeti (Vezinli, ölçijlü hakikatler) ve intizamı ve güzelliğidir ki öyle muntazam üslup li­ basını (Elbisesini) giyer çıkar.

(ÜÇÜNCÜ MESELE) Kaç sene evvel mucizat-ı Ahmediyye (A.S.V.) içindeki i'cazı Kur'an­ ı beyanda aklı gözüne inmiş tabakasına karşı göz ile görünecek bir nakş­ ı i 'cazını kalp aradı. O zaman bark-ı hatıf (Göz kamaştırıcı şimşek) gibi bir sahife-i Kur ' aniyye 'de (Bir Kur' an sahifesinde) mükerreren (Tekrar be tekrar) Lafzullah (Allah lafzı) muntazam bir kavs suretinde (Yay biçi­ minde) göründü. O cihette Lafzullahdaki (Allah lafzındaki) müteaddit emarat-ı i 'caziyeyi (İ'cazi işaretleri) yazmak lazım iken bana unutturul­ du. Yüzüro başka cihetlere ( Yönlere) çevrildi. Yalnız karşı karşıya ve bir sahife arkasındaki sahifelerde böyle Lafzullah ' ın (Allah lafzının) tekra­ ratı manidar (Manalı) bir nisbet-i adediyye (Sayı münasebeti) ile görün­ dü. Hem bazı kelimat-ı Kur ' aniyye (Kur 'an kelimeleri) yapraklar arasın­ da birbirine bakması ve muvazi (Parelel) gelmesi gibi bir kaç cü ' ziyyata ( Parçalara) işaret edildi. Halbuki o cü ' ziyyat (Parçalar) o mes 'eleye hiç bir cihetle kafi gelmiyordu. Bir zaman sonra lafz-ı Kur 'an ile lafz-ı Re­ suli Ekrem Aleyhisselatü Vesselam 'de tevafükat-ı gaybiyye (Gaybi uy-


gunluklar) tabir ettiğimiz bir vaziyet-i h arikül ' ade gördük. İ ' c azı Kur'an'a ait yirmi beşinci (25.) söz olan risalede Kur'an lafzı o işaratı (işaretleri) verdi. Resul-i Ekrem Aleyhisselat-ü Vesselam 'ın mu 'cizatın­ da Resul-i Ekrem (A.S.V.) kelimesi aynen o işaratı (işaretleri) veriyordu. İman-ı billah'a (Allah' a iman etmeye) dair olan sair (Diğer) müte 'addit (Bir çok) risalelerde Lafzullah (Allah lafzı) o işaratı (işaretleri) vermedi. Çünkü Lafzullah (Allah lafzı) nadir (Çok az) zikrediliyordu . Onun ye­ rinde Cenab-ı Hak kelimesi Sanı-ı Hakim, Halık-ı Rahim gibi sair Es­ ma-ı Hüsna (Güzel isimler) ile tabir edilmiş. Lafzullah (Allah lafzı) o Erkan-ı İmaniyye' nin (iman rükünlerinin) en a'zamı (En büyüğü) olan i­ man-ı billah (Allah'a iman etmek) Risalelerin içinde en çoğuna, en mü­ himlerine sahip olduğu halde i'caz-ı Ahmediyye (A .S.V. ) ile i 'caz-ı Kur' aniyye ' nin işaretleri gibi parlak işaret vermemiş. Şimdi katiyyen gördük ki o işaret ise Kur'an-ı Azimüşşan ' ı o kadar parlak göstermiştir ki, hiç bir cihette ihtiyaç kalmamış ki, başka yerde tezahür için cilvesi görünsün. Evet Kur'an-ı Azimüşşan'da Lafzullah (Allah lafzı) çok nura­ ni ve kesretle (Çoklukla) çok manidar (Manalı) ve vus 'atla(Genişlikle) çok nükteleri var. Ve hikmetle tekrar edilmiş ki akıl aniasa (Süphanal­ lah), kalp derketse (Barekallah), göz görse (Maşaallah) diyecektir. Am­ ma Lafz-ı Kur'an ve Lafz-ı Resul-i Ekrem Aleyhisselat-ü Vesselam ise Kur' an 'da pek azdrr. Ve o kısımda tevafı1ktan ziyade başka sırlara me­ dardrrlar (Sebepdirler). Onun için kana' atimiz geldi ki Kur'an 'dan tereş­ şuh eden (Sızıntı yapan) ve Kur 'an 'dan gelen risalelerde Lafz-ı Kur 'an ve Lafz-ı Resul-i Ekrem Aleyhisselat-ü .Vesselam o işarete Kur'an hesa­ bına mazhar edildi ve Lafzullah Kur' an merkezinde bırakıldı .

(DÖRDÜNCÜ MESELE) Bu Hafız Osman hattıyla (Yazısıyla) yazılan aynı Kur 'an-ı tetkik et­ tik. Başta Lafzullah olarak gayet manidar (Manalı) tevafı1kat-ı gaybiyye­ yi (Gaybi uygunlukları) gördük. Ben kendi Kur'anım 'da o tevafı1kata (Uygunluklara) birer birer işaret koydum . Dikkat ettik ki satırlar ve ayet­ ler ortasındaki fasılalar intizamsız olduğu için tevafı1kat (Uygunlukları) kısmen bozulmuş. Onunla beraber bize kana' at geldi ki tevafı1k metlub­ dur (Uygunluk istenilmektedir). Çünkü tekerrür eden kelimat üstünde te­ kerrürden (Tekrardan) gelen kusuru (Eksikliği) izale edecek bir ziynet ve bir güzelliktir ve anladık ki sahife satırları değiştirmemekle beraber tekellüfsüz (Zorluğa katlanmadan) o tevafı1kat-ı matlube (İstenilen uy­ gunluklar) bir derece gösterilebilir. Ve onu göstermekle Hatt-ı Kur 'aniy-


ye (Kur' an yazısı) bir zevk, bir şevk uyandıracak ve göz ile görünecek on ( lO) Emarat-ı i'caziyeden (İ'cazi işaretlerden) bir emare izhar etmek niyetiyle hizmet-i Kur'an ' iyyedeki arkadaşlarımı meşveret ve mu ' ave­ nete (Yardıma) davet ederek bu mes 'eleyi nazariarına (Dikkatlerine) ar­ zediyorum.

(BEŞiN C i M ESELE) Kur 'an-ı Mucizül Beyanda tevafilkatın (Haşiye) enva-ı (Uygunlakla­ rın çeşidi) v ar. (Haşiye) tevafilkat-ı n akş-ı lafzıden başka tevaffikatı ına­ neviyesi ( Manevi uygunluklar) var. Hem çok manidar (Manalı) ve çok v ardır. Tevafilkat-ı lafziyesi (Lafzi u ygunluklar) ise üç (3) tarzdadır. B i­ ri, bir tek sahifede, ikincisi karşıki sahifede, üçüncüsü yapraklar arasın­ da bir tevaffiktur (Uygunluktur). B irinci tarzı, Kur'an'ın i-cazı manevisi:­ nin ünvanıarı (Önsözleri) olan risalelerde cilvesi in'ikas etmiş (Akset­ m iş, yansımış) görünüyor. İkinci kısım: bir zat-ı mubarekin yazdığı bir Kur ' an-ı gördüm ki, karşı karşıya olan sahifelerin tevaffikatı kırmızı hat­ la (Çizgile) gösterilmiş. Demek o neviden (Türden) bir derece beyan edilmiş. (Üçüncü tarz) ise, Kur 'an ketarnı ezeli olduğundan ve kelime-i vahid h ükmünde bulunduğundan ve ayati birbirine bakmasından ve birbirini tefsir ve tekmil etmesinden anlaşılıyor ki, bir sahifede kelimeler birbiri­ ne baktığı ve bir intizam-ı tevaffikk<\rane (Tevaffiklu bir tertip ve düzen) g österdiği gibi, Kur'an ' ın mecmu ' u nda aynı hal vardır. Fil cümle bazı n umuneleri n i ve tereşşühatını (Sızıntılarını ) gördük ve bize kana' at-ı kat' iye verdi ki o tereşşühatın (Sızıntıların) safi bir menba-ı (Kaynağı) var. Mesela: iki gün evvel (sure-i Nahl ve sure-i İsra)' i okudum, sure-i İsra'da iki yüz seksen beşinci 285. sahifede üç Kur'an kelimesi gördüm. İkisi tam müvazi (Paralel) hirbirine bakar. (Üçüncüsü) terazinin iki dili gibi üstünde ve satırın başında durmuş, merak ettim. Tevaffik matlub iken neden bu dil nizama girmemiş. Birden h atıra geldi ki: Şurada ki Kur' an kelimelerinin vazifeleri yalnız bu sahi­ fede değil. G üzellikleri ve nizarnları başka sahifelere de bakabilir. B ak­ tım ki başta ve dördüncü satırda ki K ur ' an kelimesi üç sahife sonra (Haşiye) tevafukat (Uygunluk/ar) ise, ittifaka işarettir. İttifak ise ittihada (Birliğe) emaredir. ittihad ise valıdete (Tekliğe) alamettir. Vahdet (Teklik) ise, tevhidi (Bir A l­ lalı 'tan başka ilah olmadığını) gösterir. Tevhid ise, Kur'an'ın dört esasından en bü­ vük P..�n.�ıtlır


/

_jU 1

ı

-

) ( 1 ) kel imesine bakınakla beraber o arka sahifesindeki ( -.:J <l� ) "' . / 3 ( ) kel imesinin zahr ve Batnı (Iç ve dış) hükmüne geçip kağıt bıçakla kesilip çıkarılsa iki gözlü bir kelime olur. Sonra muvazeneden çıkan / ' � . � . ; � "' ./ ( .... ..;.., \,:.JU I ..:.. l.,ıı 1 .) .,\i.)(4) kelimesine baktım, :xani sekiz sahi;'41'fe yukarıda .; , • / t • -' • , • ;,ı: 1"" sı1re-i Nahl'de aynen ( t:LJJ \.ı ,:,.. .-;- :.. G ,1 ·� gördüm. Yani satır aynı vaziyet pek manidar (Manalı) bir tarzda gördüm. ı- , =� r , ı , ., . , , ,. , , ..... ) anladım. ( ,4LJl \ ..!J.; ": ) ne kadar güzel( CL-U \ i U.\.. ) ( ,..U...� ne kadar latif (Güzel, nazik) vazifeleri var dedim.

(

(

-r---.. ,--..J � ..:> -#J l -.:...» '..,i .5 ) (2) •

.

\:;u·, �

_,

w '...,.i.l \ .:.. l_;, l,i \.9 ) (5) ,.

(ALTlNCI MESELE) Kur'an-ı hakimin i 'cazının enva 'lerinin (Çeşitlerinin) perde altında kalması ve bilhassa gözle görünecek nev-i herkese görünmes i lazım ge­ lirken gizli kalması ve ileri gitmemesi beş (5) sebep ve hikmetten ileri geliyor. ( 1 . Sebep) Din ve İman ve teklif bir tecribe-i ilahiye ve bir imtihan-ı Rabba'ni dir ki: Ervah-ı Aliye'yi (Yüce ruhları) Ervah-ı Safile 'den (Kö­ tü ruhlardan) ulvi (Yüce) fıtratları süfli (Kötü, adi) fıtratlardan ve yük­ sek isti' datları (Kabiliyetleri, anlayışları) bozuk i sti 'darlardan bir­ birinden tefrik (Ayırtetmek) ve terbiye etmek için bir müsabakadır. Per­ deli ve nazari (Teori) bir surette kalmak içindir ki o i 'cazlar perdeli kal­ mışlar. Yoksa herkes gözüyle görseydi İmanı kazanmakta ki müsabaka ve mücahade-i maneviye (Manevi cihad) ·zembereği dururdu. Terakkiyat (ilerlemeler) olamazdı. Ebu Cehil de Ebu Bekir Sıddık (R.A) gibi tasdik edecekti. Onun için Kur'an-ı H�iın akla kapı açar. Haydi git bul diyor._ Fakat aklın elindeki ihtiyarı almıyor. İster istemez mecbur etmiyor. (2. Sebep) Uınum mucizat için değil, yalnız şimdi ki meselemize ta­ 'alluk eden (Bağlı bulunan) iki yüz (200) eczadan bir cüz-ü olan vaz­ iyeti B edi-iye'de dahil olan lafz-1 tevafGkatı ileri sürmemesi ve gizli kal­ masının bir sebebi şudur ki; Kur' an-ı Hakim bir maide-i se:nav iyedir (Semavi bir sofradır). Ruhlar gıdalarını, �ulOp (Kal pler) ve �ku l ' u n (Akılların) erzaklarına cam ' idir. O gıdaların kapları ve zart1arı hük:nün­ de olan elfazdaki (Lafızlardaki) ziynet ve sanat 'a nazar-ı di k katı ceiber­ mek o haka' ika (Hakikatlara) karşı bir gaflet perdesi olur, zarar olur. . O ­ nun içindir k i Kur 'an-ı Hakim lafza v e Fenni Bedi'a ait mezayayı (Me­ ziyetleri) idame ( Devam) ettirmiyor. Kafiye yi değiştirir. su n ' i, fıtri bir (1) İsra (78) (2) İsra ( 78) (3) İsra (89) (4) İ sra (45) (5) Na/ıl (98)


tarzda bırakıyor. Kasdı işınarn edecek (Hissettirecek) ve nazar-ı dikkati eelbedecek (Çekecek) bir tarz vermiyor. Ta manadan, zihni müşevveş (Karmakarışık, düzensiz) etmesin ve hayfll dahi, kalbi aldatmasın . Evet, Ulema-ı ilmi belağatın mabeyninde (Arasında) en kuvvetli bir ka' idele­ ri (Kuralları) ve düsturu esasilerinin biri şudur ki: fenni ma'an-i ve fen­ ni beyana ait mezaya (Meziyetler) ve nükteler kasdi olmamalı. İrade ile e mare üstünde bulunmamalı, ta belagat üstünde bulunsun. Fenn-i be­ di' iye (Bedi' i ilmine) ait olan cinaslar ve san 'at-ı lafziye gibi fenni be­ di' i nakışları şartı makbuliyeti adem-i kasttır (Kastın yokluğudur). Yani fıtri bir tarzda olmalı, yoksa tasann 'u ( Yapmacık) ve tasalluf (1) ve te. kellüf (Zorluğa katlanmak) olur. Belagatı kırar. İşte bu düstura (Kanuna) bina'endir ki şu belagatte derece-i i'caz sahibi olan Kur 'an-ı Mu 'cizül . beyan sanat-ı bedi' iye de fıtri bir tarzda gidiyor. Mana'dan zihni çevire­ cek bir surette müsirrane idame etmiyor. (Israrla devam etmiyor). Şu te­ vafUkat (Uygunluklar) ise, o da fenn-i Bedi' e ait bir sanat-ı lafziye (Laf­ zi sanat) hükmüne geçtiği için Kur 'an-ı Hakim Lafzullah (Allah lafzı) müstesna olarak sa' ir tevafı1katta (Uygunluklarda) çok ileri gitme�iş fıtr-i ve manidar (Manalı) bir tarzda bırakmış. Lafzullah (Allah lafzı) ise, bir kaç c ihette aynı belagat ve mahz-i hikmet bir surette s'ı rlara cam' i vaziyetleri var. (3. Sebep) Gözle görünecek lafzi, nakşi mezayalar (Meziyetler) ına­ nanın hüsnünden (Güzelliğinden) ve cemalinden ve intizamından ileri g elmezse kabil - i taklittir. Kolayca onun naziri (Benzeri) kasten yapılabi­ lir. Halbuki: i ' caz taklit edilmeyecek bir tarzda olacak. Hatta bu tevafU­ kat-ı gaybiye (Gaybi uygunluklar) tabir ettiğimiz sanat-ı bedi 'a i'cazın ecza-i hakikiyesinden (İ'cazın hakiki parçalarından) değil, belki bir nevi i' cazın vazifesini gördüğü için i' cazın eczası içine dahil olmuştur. Çün­ kü i ' caz gösteriyor ki Kur'an, Kelamullah 'tır(Allah kelamıdır), Beşer ' in . kelamı değildir. Şu tevafUkat-ı gaybiye (Gaybi uygunluklar) dahi ma­ dem tesadüf işi olamıyor ve fikri beşerin düşünüşü (Düşüncesi) değildir. O da delalet eder ki o kelam gaybtandır (Gaybi kelamlardandır). Beşerin sözü değildir. Eğer tevafUkata (Üygunluklara) kasıt girse, delalet hassası kaybolur. İ'cazdan olmadığı gibi, onun işini de göremiyor. Soğuk bir şey olur. İşte bu sırra bina'endir ki: Risalelerde, Kur'an ' ın fıtri, Glvi tevafU­ katından (Yüce uygunluklarından) in' ikas eden (Yansıyan) cilvelerini ü ç - dört sene sonra gördük. ve hiçbir kasıt ve şu' urumuz ta 'alluk etmedi­ ğ i n e k a n a ' a t i m i z g e l d i k t e n s o n ra o n u K u r ' an ' n ı n b i r kera m e t i

( 1) Tasalluf, ruhi bir ağırlıktır. 24


i'caziyesi diye ilan ettik ve ispat ettik ve kana'atimiz geldi ki Kur'an-ı Hakim kendi i 'caz-i manevisinin tercümanları ve burhanları ve ünvanıa­ rı olan Risaleleri o keramet-i i'caziyeye mazhar etmiş. Adeta revkil et­ miş. B ilhassa Kur'an'da az tekrerrür eden lafz-ı Kur'an ile lafz-ı Resul­ ü Ekrem Aleyiselatu Vesselem ayİneleri olan sözlerde tevafı1kat-ı gaybi­ yeye (Gaybi uygunluklara) mazhar etmiş ve kendi merkezinde Lafzullah (Allah lafzı) birçok esrar-ı i 'caziye (İcazi sırları) ile beraber o tevaffikatı (Uygunlakları) göstermiş biz de inşallah Lafzullah (Allah lafzı)' nın te­ vaffikatı (Uygunlukları) göz�. görülecek tarzda yazacağız. Sa'ir tevaffi­ kata (Diğer uygunluklara) kısmen işaret edeceğiz. (4. Sebep) Kur : an-ı Hakim, madem umum beşerin, umum tabakatının (Guruplarının) . mürşidi ve mu'allimidir. Küçük bir kutudan, ta büyük bir sandığa -kadar ayrı ayrı şekillerde yazılıyor. Elbette bir kayıt altına alın­ mayacaktır. Eğer tevafGkat (Uygunluklar) mühim bir esas tutulsa idi o tevaffik�tı (Uygunlukları) muhafaza ettirmek için bir tarz-ı hattı (Yazı usulü) kayıt altına alınması lazım gelirdi. Binler, cilveteri muhtelif me­ sahif (Mushaflar) suretinde kaybolurdu . (5. Sebep) Şudur ki; tevaffik�.t. müteşabih (U ygunluklar birbirine ben - · zer) olur. İltibasa (Birbirin.e benzemeye) sebeptir. H ıfz ' ı işkal (Şüpheli ve karışık) !!der. Halbuki I<.ur'�n ' ın hıfzı, ehemmiyetle matlubdur (İste­ nilmektedir). Onun için bu nevi tevaffikatı (Uygunlukları) çok ileri sür­ memiş.

(YEDiNCi MESELE) Kur ' an ' i Hakimi yeni bir tarzda yazmakta ki niyetimin sebepleri üç­ tür. (Birincisi) tJ.u tut-ı Kur'an' iyyenin (Kur'an'ın yazılırını) muhafazası­ na hizmettir. ÇQnkQ gördüm ki sözlerde revafOkatın zuhuri (Uygunlukla­ rın görülmesi) .ile futura (Za'afa) düşen müstensihlerin (Yazıcıların) şev­ kini yeniledi, gayrete -geldiler. Yeni bir heves uyandı kendine yazanlar tekrar yazmaya başladılar. Hem yüzler, adamlar sözlere ve dolayısıyla Hakaik-ı Kur 'an ' iyeye (Kur' an ' ın hakikatlarına) karşı İmanları kuvvet­ lendi. Hatta bir kısım dinsizler dahi o tevafı1katı (Uygunlukları) görüp· inkar edemedikle.ri için ilaara mecbur oldular. Hatta bunlardan birisi de­ miş bunları ikrar etmem, fakat inkar da edemem. Çünkü gözürole görü­ yorum demiş. Madem Kur 'an ' ın ayineleri olan sözlerde bu hal iki mü­ him faideyi veriyor. O iki faideyi vermesiyle emniyetimiz geldi ki bir İnaye t ' i ilahiyedir ve içinde bir işaret var. O ayİnelerdeki cilveler Kur ' an ' ın malı olduğu gibi ve Kur'an 'dan geldiğini ve Kur'an 'ın hesa.

25


bına geçtiğini ve haka' ikinin (Hakikatlarının) güzelliği namına (Adına) bulunduğunu göstermek için o revaffıkatın ( Uygunlukların) menba-ı nu­ raniyyesinin (Nurani kaynağının) bir kısmını göstermek suretinde mev­ cut ve m at ' bu (Ta b ' e d i l m i ş ) Hafız O s m an hattıyla ( Yazı s ı y l a ) k i Kur ' an ' ın sahife v e satırlannı muhafaza etmek şartıyla yeni bir Kur 'an-ı yazdırına y ı niyet ettik . Evet Hafız Osman hattıyla (Yazısıyla) mat ' bu (Tab ' edilmiş) Kur' a n ' da ne gibi m ezay a (Meziyetler) görünse, katiple­ ri n ve m ü s tensihlerin ( Yazıcıların) hü neri olamaz. Doğrudan doğruya Kur ' an ' ı n mezayasıdır (Meziyetleridir). Ç ü nkü en büyük ayet olan Ayet­ i Müdayene (Borçlanma ayeti) ( 1 ) o mushafın sahifelerinde vahid-t ki­ yas ( B ir tek ölçü) ittihaz edilip ona göre sah ifeler ta-ayyün etmiş (Belir­ lenmiş) ve onlarda çok mezaya tezahür etmiş (Meziyetler görünmüş) . Ezcümle ( B u cümleden) bütün sahaifin ahirinde (Sahifelerin sonunda) güzel ve m uvafık hatimeler (Sonuçlar) ile ayet tamam oluyor. Hem o m ushafı n satırları içi n vahıd-ı kı yas ı ( B ir tek ölçü) en k ı sa su re olan S ure-i Kevser ile S ure-i İhlas esas t u tulmuş. Madem H attı Kur ' an ' ın ayet ve suresinin m ıkyasiyle (Ölçüsüyle) olmuştur. O hat 'ta (Yazıda) ne kadar mezaya (Meziyetler) varsa doğrudan doğruya Kur'an 'a aittir. (2. Sebep) Kur 'an-ı H akim ' in me ' an i (Manalar) ve haka'ikinde (Ha­ kikatlarında) esrar (S ırlar) ve işaratında ( İşaretlerinde) olduğu gibi elfaz ( Lafızlar) ve hurufunda (Harflerinde) dahi çok esrar (Sırlar) ve mezaya ( Mcziyetler) bulunduğuna bir zemin ihzar etmek (Hazırlamak) için Laf­ z u l lan (A llah lafzı) ' ın binde bir sımna işaret edecek bir tarzda yazmak ve bizden sonra gelenler inşallah daha büyük esrarları (Sırları)o anahtar­ la açacak temcnnisidir ve nazar-ı dikkat i K u r 'an 'ın hattına (Yazısına) çe­ v i m1ek ve h aka 'ikine ( H akikatlarına) ehemmiyetle baktırmak niyetidir. ( 3 . Sebep) ( Kur' an-ı Hakim ' i n dersiyle, irşadiyle, ilha­ miyle, feyziyle �e y;lnız onun ta ' l imiyle ve imlasıyla yazılan altmış (60) Risale'yi menba-i aslisine (Asli kaynağına) rabt edip (Bağlayıp) ve onlar kim i n m a l ı olduğunu ve neye hizmet ettik lerini ve neyin burhanları (De­ l illeri ) oldukları n ı ve onların mezayaları ( Meziyetleri) nereden geldikleri� ni göstermek için öyle bir Kur'an-ı yazıp başiyelerinde (Dipnotlarında) ayetleri n haka' ikiarı (Hakikatları) hangi R isale 'lerde beyan edildiğini şif­ re nev inden rakamlarla işaret etmek adeta haşiyesinde (Dipnotunda) dil­

d � �)

:->iz bir tefsir, şifreli bir şerh, rakaınlı bir haşiyeyi sükı1t ile , (sessiz bir D i pnotla) bir beyanı yazmak ve o sözler kataratını (Damlalarını) o denize dökrnek azm idir. Ye sözler vasıtasıyla harekete gelen enzar-ı (Nazarları) ( 1) Borçlanma Ayeti: Bu ayet Bakara Suresi'niıı 282. ayetidir. :?. o


Kur'an ' a çevirmektir.

SEKİZİNCi MESELE Şu mesele-i mühimme (Mühim mesele) benim gibi müşevveş (Vazi­ yeti karmakanşık), perişan, hastalıklı, kalemsiz, yarım ümmi bir adamın işi olamaz. B e n i m kahraman arkadaşl arım ve h i z m e t - i K u r ' an' da a ziınkar (Azimli) kardeşlerim bana nurani kalemleriyle ve münevver kalpleriyle yardım etmeli . Ve fikirlerini de bu husus hakkında bildirmeli. Mesele şimdi pek uzun olmamak için, yalnız mushafı üç nev ' i mürekkeple LAf­ zullah (Allah lafzı) kırmızı, sair tevaffikat (Diğer uygunluklar) başka renkli mürekkeple, ayetleri siyah mürekkeple yazdırmak ernelindeyim (Arzusundayım). Lafzullah'taki (Allah lafzı) tevaffikata (Uygunluklara) kendi Kur' anım 'dan işaretler yapmışım . Benim, şu nüsha-ı Kur' aniy­ ye'min mat}?a'ası nev ' inden bir kaç nüsha daha lazımdır ki: Aynen onla­ ra da o işaret yapılsın. Birisi Isparta'da birisi Atabey ' de, biris i İslam Ka­ ryesi' nde (İslarrıköyü)' nde , ikisi de benim bulunduğum yerde lazımdır ki ona göre her bir müstensihe (Yazıcıya) üçer cüz verilip yazılacaktır. Lafzullah' ın (Allah lafzının) tam tevafilkatına (U ygunluklarına) işaret koymuşum. Müstesna kalanlar ise bir kısmının başka vazifeleri olduğu için tevafı1kata (Uygunluklara) girmiyor. Çünkü başka yere bakıyor ve­ yahut o kelimatın mec ' muundan (Kelimelerin toplamından) man idar (Manalı) bir kelime çıktığından yeri değiŞtirilmiyar ve bir kısmı ise mat­ ba' anın ve müstensihin (Ya;ııcının) satırlarda ve ayetlerin fasılalarında intizamsızlığ �ı:ı, ve bu tevafGkatı (Uygunlukları) hissedernemesinden mevcut tevaffiku (Uyg �u) bozmuşlar. Öyleler ise sıraya g �:ın eli, hat­ ta mümkün ise sayfada iki (2) veya üç (3) sıra ile muvazene (Olçü) takip edilsin. Hem Lafzullah ' ın (All�h lafzının) tekranndaki nisbet-i adediyesi (Sayı nisbeti) pek hayret verici bir tarzdadır, ezcümle (Bu cümleden) sure - i El Bakara'da Lafzullah (A.llah lafzı) (İkiyüz seksen üç) 283 ayet­ ler (ikiyüz seksen altı) 286 'dır. 3 Adet farkları v ardır. 3 yerde Lafzullah (Allah lafzı) yerinde ( :;� ) vardır. Demek Lafzullah' ın adedi, (Al­ lah lafzının sayısı) ayetleriyle tevafUk(Uygunluk) ediyor. Hem sure - i Al­ i İmran ' da Lafzullah (Allah lafzı) İkiyüz dokuz (209) 'dur. Ayetleri İki yüz (200) ' dür. Demek ayetten dokuz (9) fazla kalır. El B akara'da ki noksanı tekmil eder (Eksikliği tamamlar). İki (2) surenin aye tleriyle Laf­ zullah ' ın adedi (Allah lazfının sayısı) tam tevafGktadır. " Zehraveyn" nam - ı aliyyesiyle (Yüce adıyla) tabir edilen iki (2) sure-i mu' az zamada ,.., ..,


Lafzullah ' ın (Allah lafzının) tekrar ve tevafı1ku azim (Büyük) bir nükte­ yi gösterir. Sılre-i En'am ' ın ayetleri Yüz altmış beş ( 1 65 ) Lafzullah (Al­ lah lafzı) Seksen yedi (87) demek nısfiyyet nisbetiyle bir tevafUkdur ( Uygunluktur). Nısfiyyetiyle (Yarısıyla) bir münasebet-i adediyedir (Bir sayı münasebetidir) Ve hakeza buna benzer çok manidar (Manalı) sırlar L afzullah ' ın (Allah lafzının) tekrarında vardır. Mesela: Sılre-i Nis 'a, S ılre-i Ma' ide, En ' am ayetlerinin m ec mu ' u (Toplamı) Dört yüz altmış bir (46 1 ) Lafzullah 'ta (Allah lafzında) Dört yüz altmış üç (463) olduğundan makamat-ı h itabiyye' de (Hitab 'makamlarında) tam tevaffik. O tevafı1kda ( Uygunlukta) mühim bir n ükte-i i ' caziyedir. Hem mekki ( Mekke 'de nazıl) olan sure-i En'am'ın ayeti Yüz altmış beş ( 1. 65)'tir. Lafzullah ' ın (Allah lafızının) tekran onun yarısı olarak, güzel; manidar ( Manalı) bir nisbet-i adediyyeyi (Sayı nisbeti) ve tevafı1ku (Uygunluğu) gösterir. Lafzullah ' ın (Allah lafzının) tekrannda pek çok daha bunlar gibi i ' caz' i nükteler vardır. Hem bir sahifede tekrar eden Lafzullah (Allah lafzı) karşı ki sayfasına, veyahut arka sayfasına veyahut dana arka _sahifesine tevaffika !lisbet-i adediyye cihetinde tevafUku (Sayı nisbeti yönünde uygunluğu) çok marıi_dardır (Manalıdır). Bazen misli, bazen nısfı ( Yarısı) olur. Nadiren (Pek az) sülüs-i nisbetle (Üçte biri oranla) bakıyor. Hem buna dair kendi nüshamda işaretler yapmışım, hem Lafzullah (All ah lafzı) her sahifede ekseriyetle (Çoğunlukla) ya 5, ya 6, ya 7, ya 9, ya . 1 1 adette (Say�da) gayet manidar (Manalı) olarak tekrar ediyor. Hususen Medine 'de nazil olan s firelerde daha kesretle (Çoklukla) ve m anidar (Manalı) bir tarzda nazar-ı dikkati celbeder (Dikkati çeker). Çok şua-ı i ' c azı ( İ ' cazı panltılan) taşıyan ay etin fezlekelerinde ve hatimelerinde ( Sonuçlarında) parlıyor. Yirmi beşinci (25 .) Söz ' ün üçüncü (3.) şu ' lesinde o fezlekelerin on ( 1 0) adet lema'at-ı i 'caziyesine (İ'cazi parıltılarına) işaret edilmiştir. (Mühim bir mesele-i Kur'aniyye ve üslub-i Kur ' aniy­ ye'nin (Kur' an ' ın ifade tarzının), tenevv u 'undaki (Çeşitlenmedeki) h ik.,. metli bir nükte). Ben bir zaman Kur' an ' ı Azimüşşan1 okuduğum vakit Mekki (Mekke ' de nazil olan) sureleri bana çok kuvvetli, icazlı ve i'cazlı geliyordu. Medine surelerini okuduğum vakit bana çok izahlı, vus ' atlı (Geniş anlamlı) ve tafsilli (Detaylı) geliyordu. Hayret ediyordum, Hem bakıyordum ki rnekkilerde (Mekke 'de nazil olan sfirelerde) ekseriyetle ( Çoğunlukla) Lafzullah (Allah lafzı) az tekrerrür ediyor. Onun yerinde Rab, Rahman isimleri zikrediliyo_r. Kur ' an 'ın irşadı ile ve dersiyle anladım ki Mekki (Mekke'de nazil olan) sureler bidayet-i vahyide (Vahyin ilk nüzulunda) oldukları saffı evvel (İlk) muhatapları ve mu 'anzları ümmi (Tahsilsiz, okumamış) müşrikler olduğunu ve en ziyade erkan-ı ima28

, ·


niyye' nin (İman rükünlerinin) isbatına dair geldikleri için elbette icazlı olacaklar. Ta ki mebde-i vahyide (Vahyin başlangıcında) o ağır halet- i kudsiye' ye (Mübarek duruma) mazhar olan Resuli Ekrem Aleyhisseletü vesselamın tahammül edip zaptetsin. Hem gayet ulvi (Yüce) ve kuvvetli bir tarzda vahdaniyeti (Allah ' ın birliğini) ispat edecek müşriklerin kafalarını dağıtacak bir şiddet bulunacaktır. Hem müşriklerin şirk sebe­ biyle Allah' ı tanımadıkları için, Allah' ın icraat-ı rububiyes'i (Tedbir ve terbiye icraatları) ile ve ni'�mı Rahmaniyesiyle (Rahmani nimetleriyle) kendini onlara bildirmek için ekseriyetle (Çoklukla) Rab, Ralıman lafzı­ nın zikri daha ziyade mutabık ve muktazayı hal olarak (Durumun muk­ tezasma uygun olarak) belagaH Kur'aniyye (Kur'an' ın belagatı) iktiza etmiştir. Amma Medine'de nazıl olan sureler ise çünkü: Resuli Ekrem Aleyhisselatü Vesselam gittikçe tekemmül etmiş (Olğunluğa ermiş), hi­ tabat-ı ezeliyye'ye (Ezeli hitablara) mazhariyete tahammüle alışmış ve m�şriklere bildirmiş .ki : S izi terbiye eden Rabbiniz ve sizi n imetleriyle bes�eyen Rahmanürrahim i�e Al�ah'tır. Hem Medine'de en ziyade muha­ tap ve mu'arız Allah ' ı tanıyap ehl - i kitap olduklarından, hem erkan - ı İmaniyye_ (İman rükünleri) süver-i Mekkiyye (Mekke'de inen sureler) ile isbat edildiğin<;len ve ihtiyaç ise füru 'ata (Kökten ayrılan) vesa ' ir haka'­ ike (Hakikatlanı_ ) da�a ziyade göründüğünden elbette ekseriyet (Çokluk) itibarıyla Medine surelerinde daha ziyade Lafzullah (Allah lafzı) cilve­ ger (Cilveli) olup, tekrerrür edecek ve icazlı (Lafzı az, manası çok) ic­ malın (Hülasanın) cemalinden (Güzelliğinden) vuzuhlu,(İzahlı) tafsilli (Detaylı) hüsnüne (Güzelliğine) mazhar olacak ve usul - i din 'in erkaniyle beraber füruat-ı şeriatı, (Kökten ayrılan şer ' i mes'eleler) vesair, hayat- ı ictimaiyeyi (ToP..l um hayatını) terbiye eden tafsilli (Detaylı) kudsi düs­ turların beyanı o Medin.e surelerinde daha ziyade görünecektir.

DOKUZUNCU MESELE Ey ihvan! (Ey �ardeşler! ) Madem Cenabı Hak Kemal - ı rahmetiyle bi­ zi Kur'an -ı Hakim 'e hizmetkar kabul ettiğini gösterir bir tarzda bizi mu­ vaffak ediyor, biz de merhametine ve inayet (Lütuf ve yardım) ve tevfi­ kine istinad edip (Dayanıp) o merkez - i nurani ' nin etrafında mütesanit (B irbirine dayanıp) bir daire-i muhita (Etrafı çizilmiş bir daire) olmaya çalışmalıyız. Ve hatt - ı Kur'an 'ın ref'ine (Kur ' an yazısının kaldırılması­ na) çalışanları susturmalıyız. Ve Kur'an 'ı unutturmaya niyet edenlerin niyetlerini onlara unutturmalıyız. Evvela: (Öncelikle) Her birimiz eviadı varsa La Akell (En az) bir veledini (Çocuğunu), yoksa müsta' it (Kabili ") 0


yetli) başka bir çocuğa Kur ' an ' ı öğretmeliyiz. Kendi öğretmese de öğ­ retmek için himaye ve teşvik vasıtasıyla birisini yetiştirmeli. (San iyen) Kardeşlerimizde Arabi hattı (Arapça yazısı) varsa çok güzel olmak şart değil , tayin ettiğimiz tarzda bir-iki cüz yazmaya gayret etmek. Arabi hat­ tı (Arapça yazısı) olmayanlar, onlara yani, o yazanlara ciddi mu ' avenet (Yardım) e tmek lazım gelir. (Salisen) B ize fıkirleriyle, kalemleriyle yar­ dım etsinler. B ulduklan mezaya-yı Kur 'aniyye'yi (Kur' an ' ın meziyetle­ rini) bize bildirsinler. Çünkü umum ihvan nam ı ' na (Bütün kardeşler adı­ na) bu mühim mes 'ele ortaya konuluyor. Bir-iki şahsın haddi değil, bunu çevirebilsin. Hem Selef-i Salihin, (Evvelce bulunmuş salihler) Kur ' an ' ın haşiyelerinde hiç bir şeyin konulmasına müsa'ade etmiyordular. Sonra Müte 'ahhirin ulema (Sonra gelen alimler), Kur'an 'a ait bazı şeylerin ha­ şiye (Dip not) yer�nde .yazılmasına fetva verdiler. Sonra muhtasar ( Kısa) tefsir Arapça olsun, Türkçe olsun, Kur'an sahifesinin etrafında yazılma­ sını da kabul ettiler. Ben, selefierin ictinabından (Çekinmelerinden) kor­ kuyorum. Cesaret edemiyorum. S izin rey'iniz (Fikriniz, düşünceniz) in­ zimam ederse (İlave edilirse) Kur' an ' ın i'cazı zahiri· ve manevisine medar (Sebep) bazı işaretlerle haşiyesinde (Dipnotunda) herh�ngi risalede izah ve is bat edildiğine işaret olunacaktrr. •

-

/ ' !. /.

./ / -

'

_,

.J

/•

/ p / / -!.

·

/ /. -:. / / !. // / •

· ·

/

/ ,/ /

• .

--· /

1

· . ı.

�.9��\ &ı�'�I �\ ..B.;�� l.��W K� �� • / e / (.J�( // / ?. / / /t/ • .�\ �_,��) J.;:.-' ('.J �\�.9 tcll' ��� · � ı.}..C /

/o/

•//

.

1

1

• ./

/

.

/

·

,

..... ,

YIRMIDOKUZUNCU MEKTUBUN DORDUNCU KlSMI ..

..

.

fi ./

_,

\ • """-

·_o--_; \ �.) \ 1 __,

..

1 -

� \ .A

_,

./

.

. ·:.J

.

B u kısım üç ( 3 ) nüktedir. Lafzullah 'ta ( Allah lafzı nda) ve L�fz-ı K u r ' an 'da ve Lafz-ı Resul 'deki Yüz'er ( l OO) 'er i ' cazl nüktelerinderı Üç (3) nükte beyan edilecektir. (Tenbih) Kur 'an-ı M u ' c izül beyanın en ziyade münteşir (NeŞred.ilmiş, yayılmış) nüshalarının sahifeleri e n uzun ayet olan Ayet-i �üdayene (Borçlanma ayeti) (1) vahıd-ı kıyas (Tek ölçü) olmu.ştur. Ye o ölçüye bi­ na'en sahifeler tanzim edilmiş. Ye satırlar için Yahid-i Kıy�s (Tek ölçü) ve Mikyas v e ölçü sure-i İhlas olmuştur. Onun için bu kısım mushatlar­ da tezahür eden meziyetler ve mehas ' ın (Güzellikler) doğrudan doğruya Kur 'an ' ın i ' cazına aittir. Ve Kur'an 'ın malıdır. Bu mehasının (Güzellik-(1) Bu ayet, B akara Silresi'nin 282. ayetidir. 30


lerinin) enva ' ı (Çeşitleri) çoktur. B ir nevi tavafukattır ( B ir çeşit uygun­ luklardır). Tavafukatın da enva' ı (Uygunlukların da çeşitleri) çoktur. B ir sahife içindeki tevafı1kat (Uygunluklar) ve karşı karşıya sahifelerde ki tavafukat (Uygunluklar) ve mecmu-u Kur'an 'daki tavafukattır (Uygun­ luklardır) . B unların da hem manevi, Hem lafz'i, hem hükmi aksamları (Kısımları) var. Biz o çok enva'dan (Çeşitlerden) ve çok efraddan (Fert­ lerden) yalnız bir sahifedeki tavafukatı (Uygurılukları) tafsilatlı (Detaylı bir şekilde) yeni bir Kur ' an ' ı yazdırınakla göstereceğiz. Sa' ir e n v a ' a (Diğer çeşitlere) icmali işaretler (Kısa işaretler) edeceğiz. Ve tevavafu­ kat-ı ,gaybiyeye (Gaybi uygunluklara) mazhar mu 'cizekar ve parlak ve şüphesiz olarak İki bin sekiz yüz altı (2806) Lafz-ı Celal'deki tevafı1kat­ ı harikadır ( Harika uygunluklardır) ve o tevafUkat (Uygunluklar) ile be­ raber ayetl�rin münasebet-i adediyyesi (Sayı münasebetleri) baz ı surenin ayetleriyle, bazen bir . sahife karşı ki veya arkada ki sahifeniıı adediyle (Sayışıyla) manidar (N.{analı) ve medar-ı dikkat (Dikkate sebep) nisbet-i adediyyeyi (Sayı nisbeti ve ölçüsünü) gösteriyor. Lafz-ı Celal ' dan (Al­ lah lafzından) sonra �n mühim Lafz-ı Kur'an ve Lafz-ı Resul' i Ekrem (A.S.V.fdeki mu'cizane (Muciz�li) ve harika tevafGkattır (Uyg unluklar­ dır). Bu te�affik atın (Uygunlukların) bir sahifedeki nev ' i (Çeşidi) ise te­ vaffikat-ı. Kur'aniyye '.n in (Kur'an ' i uygunlaklarının) tefsiri olan R isale­ tün Nur'da zahiren gö�nmüş ve gözlere de gösterilmiştir. Ve Mecmu-u Kur 'an tevaffikat-ı acibesi (Hayret verici uygunlukları) ise iki-üç nükte ile bir derece beyan edeceğiz.

(Birinci Nükte) : Kur'an 'daki Kur 'an kelimesinin pek çok sırlarından bir sırrı şudur ki : Latif (Güzel) bir tevaffiktur (Uygunluktur) ki : Kur ' an ' daki Kur ' an tevafGkat-ı (Uygunlukları) mu'cize-ı Mi'race (Mi'rac mucizesine) işaret eder. (Sure-dsra) 'de ve (Şakk-ı Kamer) ' i (Ayın ikiye bölünesi) beyan eder. (S ure-i Kame.r) ' de o s ilsile-i tevafGkatın ( Uygunlukl arın z i n ­ cirinden) altısında, dört silsitesinin (zincirinin) esaslarını buldum . Resul­ i Ekrem Aleyhisselatü Vesselam ' ın en büyük m u ' c izesi Kur ' an ve M i ' rac ve Şakk-ı Kamer olduğundan Mi'rac, Şakk-ı Kamer (Ay ' ın ikiye bölünmesi) ortasındaki sır, cilve-i i 'cazı Kur'an ile bana ihsas etti ( His­ settirdi). O üç (3) M ucize-i Azim 'e (Büyük mucize) birbirine merbut (Bağlı) olduğunu hatıra verdi. Kur'an ' da Altmış dokuz (69) Kur 'an ke­ limesi gördük. Altmış yedi (67) tam ve manidar tevafGkattır (Manalı uy­ gunluklardır). İkisi sure-i El Kıyame'de, iki Kur 'an lafzı Kıra' at man­ asında o l d u ğ u ndan tevaffika ( U ygunluğa) girm e m iş ler. B u adem 31


tevafı1k(tevafı1kun bulunmaması) manidar (Manalı) bir işarettir v e bir t e v a f G k t u r ( U y g u n l uk t u r) B e n i m m a tbu (Tab ' edil m i ş ) n ü s h a - ı Kur'an'ım, Kur 'an-ın hattı hakikisine (Hakiki yazısına) yakın olduğunu anlıyoruz. B aşka nüshalarda gördüğümüz tevafGkat (Uygunluklar) tam görülmezse o nüshalar m üstensih (Yazıcı) ve matba'anın kusuru ile hatt­ ı hakikiden (Hakiki yazısından) uzaklaşmışlar ki matlup tevafGku (iste­ nilen uygunluk) görmemişler. Kur' an kelimesi sözlerde bir keramet-i i 'caziye-i basariye (Gözle görülen mucizeli bir kerametini) gösterdiği gi­ bi Kur' an - ı Azimüşşan' da dahi keramet değil aynı bir şule-i i'caziyeyi ( İ ' caz meş ' alesi) göstermeye dair bir riüktedir. Sözlerde bir sahifedeki tevafGkat (Uygunluklar) suretinde kendini göstermiş, Kur' an ise mec­ mu-u Kur ' an bir sahife-i vahide (Bir tek sahife) hükmünde öyle harika bir tevafGku (Uygunluğu) v ar. Zerre miktar insafı olan dikkat etse itiraf edecek ki bu sun -u beşer (İnsan sanatı) olamaz ve tesadüfün işi değildir. Şöyle ki: Sure - i İsra' da bir sahifede üç Kur ' an kelimesi var. B iri dördün­ cü satırda, ikincisi onbirinci satırda, üçüncüsü sekizinci satırda. B irinci ile ikinci tam muvazi (Parelel) terazinin iki gözü gibi, Üçüncüsü satır ni­ hayetinde terazinin dili mesabesinde vaziyet almış. Her birisi bir silsile-i ·tevafGkat (Uygunluklar zinciri) teşkil ediyor. (Birinci S ilsile) Sahife iki yüz seksen beş (285).

c.

/ .,;

.1./

/

/• .1 • ı _,..;--� 0 ı� 1 �ı � �:,.a � � 1 � ...-. �.u ' c::. - ./ ,; /

,;

ayeti. S ahife iki yüz seksen dokuz' (289)daki o./

o

./ ı

J.,;

• -!.

/ ./

( 1)

./

[ _)U 1 u ı_; _, J.:.U 1 � J lJ (2) ";/ t", • .... . / u '..; � \ ) iki ayetine bakar. Bununla beraber sahife ( \..>�u� "'

yüz doksan (290) 'da

< / ..

1 •'

9

/1

'

"" '

"'•.

ı • .1 /

ı

"!.""

....

// ;'

( J.:.. � G-e,; ü '..,AJ '\i...cta � V" la\ W? ..ul -' J -1-

;'

.,;

,;

"'

ayetine bakar. Sahife beş yüz on yedi (5 17)' de

""

.1 •

, . _,

• .,;

( Jl u � ı., ..... - . .

,

ayetine bakar gider. Sahife beş yüz yirmi dokuz (529)'da

.

.

,...

ı.i J

·

( 3)

( 4)

Birinci Silsilenin Ayetleri 1- Biz (Bu manayı) Kur'anda türlü şekiliere çevirip anlattık ki, düşünüp anlasın/ar. İsra-41 2-Güneşin kaymasından, gecenin kararmasına kadar namaz kıl ve sabahın Kur'anını uzunca Kur'an okunan sabah namazını)da unutma çünkü sabah namazı (Melekler tarafın­ dan) görülür. İsra-78 3-Andolsun biz bu kur'anda insanlııra her türlü misali çeşiı biçimlerde anlattık. İsra-89 4-Kaf, Şerefli Kur'an'a and olsun. Kaf-1


/ .J

� /,/

_/ ı • .J •

...

/ o / / o ll/

( � � &ı :. � � u i� \ \..; � � -'J(s) , ıJ""V" � , .. �

"'

ayetine bakar. Sahife beş yüz yetmiş bir (57 1 )

ı

o .?

( t� . . ?_ \,; 1�

ayetine bakar. Sahife beş yüz doksan (590) •

, •/

/

/ ,..,

r'

/

0

/

/

� \] �(6) .; .) • /

ı • .,

(}��c� � � u ı_; _,A) J:.ı) .

(7)

ayeti o silsile-i nuraniyeyi çeker. O uzun mesafede birbirine bakar. Sonra yukarı tarafında iki yüz altmış birinci (26 1 .) sahifede '

,

., '

,

,

.JJ

/ .

ı

fW

�� � ı_;, _, �� \ .::. � \ � . '.) \ ) (8) ayetine bakar. Sonra sahife iki yüz elli iki (252) 'de � .... . / ..,. ' • "" ( J o/ • (U:OJ .ll ) A.J � , \ J U' A.J ü� \:. \_,i ü l ) -' ) (9) o / ,? /

o / _ , "'

.... :....

ayetine bakar.

• /

· ., "' .,

,

-....

(İkinci S ilsile) .Yine sure-i İsra'da iki yüz seksen beşinci (28 5 . ) sahi-

fede

q

'

,

/o / ı /

t1

( �_,;u ��� ..)\ J..,c. ,� ,

1 o.) � / / . (': ..... / / .)..cı.._, � � \ �_,4..> �..J � \� ;, ) ( 1)

' .; . /

.;

ayeti yirie sahife-i vahit (Tek sahife) hükmünde olan Mecmu-i Kur' an - bir silsile-i Kur 'aniyye (Kur'an'i bir zincirleme) teşkil ediyor. Dört yüz altınışıncı (460) sahifede ;., , (, / . , t. /

c u.Y

ı .. , :��--�� u-j �t;.��,� ?.� ',i) (ı) ...

/o /

Q

ayetine bakar. Yalnız matba' a nın kusuru ile şu silsile az bir inhiraf , � / / .... , . , (Kayma) ile yine / 'den bir satır evvel l:... _,ı:. \.; ı;; ) ....._

c

( �i. J<:.') 0 -;l.!;J\ıicb ���,G�� �J ( 3) ....

ayetine bakar. Dört yüz yetmiş sekizinci (478) sahifede ı .,. / ı .

/

/ /

.) /

/

/ //

ı J l; _, ) . (u !.,A.l ' '.L. ' ' ...:� .\J ,_,� &.:J ., /

�/ �-

(4 )

5-Andolsun ki biz Kur'an'ı öğüt almak için kolaylaştırdık, öğüt alan yokmudur? Kamer-32 6- Biz hankulade güzel bir Kur'an dinledik. Cin-1 7-Hayır, o şerefli bir Kur'an'dır. (Onun aslı) Levh-i Mahfuzdadır. Buruc (21-22) 8-Elij, Lam, Ra, bunlar kitabın ve apaçık Kur'an'ın ayetleridir. Hicr-1 9-Eğer kendisiyle dağlarm yürütüldüğü, yahut arzın parçalandığı, yahut ölülerin konuşturulduğu bir Kur'an olsaydı, Bu kitap olurdu. Rad-31 İkinci Silsilenin Ayetleri 1-Kur'an da yalnız Rabbını andığın zaman (Tek Tann inancında hoş/anmadıklan için) arkalanna dönüp kaçarlar. İsra-46 2-Pürüzsüz Arapça bir Kur'an (İndirdik) ki (Allah azabından) korunsunlar. Zümer-28 3- Andolsun biz Kur'an'da insanlara, öğüt almalan için her temsili anlattık. Zümer-27 4-İnkar edenler dediler ki: Bu Kur'an'ı dinlemeyin. Füssi/et-26 33


ayetine bakıyor. O da dört yüz deksanıncı (490) sahifede

<

""

..,

• ,.

/ tl /

/

/ - .7 / . /

/

* � ;..H ��J � u !.,il ı � J� .ll� �\.i � J (S) •

. .

7/

'

/,

' •

"•

'

,

/

ayetine bakar. Beş yüz ondokuzuncu (5 1 9) sahifede / J //

O/

ı o _, o

O

.1 /

( �_, c.,; � w.-�� �� ..).;) (6)

ayetine bakar. Sonra beş yüz yinni sekizinci (528. ) sahifede ve seki­ zinci (8.) satırda : ,

.

O /{

• ":'

,. • • J • / 0 //o // "'

� .l.A 0W� �w

C �ı\.i_.r;�.,) (7) ayetine bakar. Sonra arka sahifede iki yüz otuz dördüncü (234.) /

� ... " � -

• ,

•/

( u� ...... . .. �

// -9 ı

.JJ/ 1 /o //

W C_,.c: � t:;o \.:J ..:i \\jl) (8) - �

,

ayetine bakar. Yüz yetmiş beşinci ( 1 75 ) sahifede , ,. , ,

/

· '

� // ,

0 / ,/.J/ J "" •

/ , • •, . /

, ,

(G�..} ...o� l�\� ctJ\�� u �\ .S�'.i�-'J (9)

ayetine bakar. Yüz yirmi üçcincü· ( 1 23 ) sahifede

.

ayetine bakar. (Üçüncü silsile) Yine sure-i İsra 'da iki yüz seksen beşinci (285.) sahi­ fede /

• •

. , ,. /

,,

.,,.

"""' • " "' · " -"" " ' •-' •

,. • ..,.... ,

/

.; '.l7) 'uls- ö)-:J)\... u_,.:...,;., lJ &�'� "' �� c:ı !;J ı .::. ıf' -' , ( 1 )

�/ .

. ...

..,

...

/ .1

.....

....

.

.,

• •

• .

ayeti. İki y ü z yetmiş yedinci (277. ) sahifede

.

.

( :..J _,.:..:.

.... . / � ( �_)\ �� ' 0/���\..; u \.fij \ ü !.,i \.) �) (2) "" · �

·-

o

, _, , , ;, .

, . ,..... ..,

,

ayetine tam mari idar (Manalı) baktığ(gibi yirmi yedinci (27 . ) sahifede 5- Ve d.ediler ki:"Bu Kur'an iki kentten, büyük bir adama indiri/me/i değil miydi? Zührüf-31 6-Sadece tehdidimden korkanlara Kur'anla öğüt ver. Kaf-45 7-Andolsun ki biz Kur'am öğüt almak için kolay/aştırdık öğiit alan yokmudur? Kamer-1 7 8-Biz onu Arapça bir kur'an olarak indirdik ki anlayasınız. Yüsuf-2 9-Kur'an okuduğu zaman onu dinleyin ve susunki size rahmet edilsin. A 'raf-204 10- Eğer Kur'an indirilirken on/an sorarsanız, size açıklanır. Maide-101 Üçüncü SilsiZe'nin ayetleri 1 -Kur'an okunduğu zaman seninle ahirete inanmayan/ann arasında kapalı bir perde çekeriz. İsra-45 2 - Kur'an okumak istediğin zaman, kovulmuş şeytandan Allah 'a sığın ve, "Eüzu billahimineşşeytanir-recim " de Nahl-98 34


,, ·' ·

./ • J

.�

"" ./

/ / ,. ,

Cu �' � J..:i ' ts�,u�.) ......:. .) (3 ) ... . ,

....

"

ayetine bakar. Beş yüz sekizinci (508.) sahifede .I J .I • ./

J

, ,

.... . ..� .... . .

,.

- ır

/ 1 .;' / // /./ /

< \.,) w l�:,l.; � r ' ü l.,.iH u -'.J....ı.:._� . ı) < 4 )

ayetine bakar. Beş yüz yinni sekizinci (528.) sahifede sekizinci satırda "' .1 •

e,/�

• -

/ I O .I e / e -" / t // ;

c..,; .,. i.U:�..? � u ı�,��.l.SJ -') (5)

ayetine bakar. Sonra beş yüz otuz (530)'da

...

.,. . . , . .... � ,

, , . � ....

(G �� & �JI)

ayetine bakarlar.

(6 )

(Dördüncü Silsile-i) Nur' aniyye daha görünüyor ki o da sure -i Al - i • ( 49 . ) s a h i fe d e İ m r a n ' da k ı rk , doku z u n c u .. . ., � ,_ .. , , .� . / , .�. ( � \.i.,A.l \ J..:i\., � \:Jl,... \S � � u.... ) (1) ayeti. U ç yüz yetmiş altıncı (376.) sahifede _

;� "' • / 1 e .J o f u !;il \jl:j � 1 _,) c:::.,_ u � u.. ( �.-o. .... " � �-ı ayetine bakar. Dört yüz otuz dokuzuncu (439).sapjf�d� (�;�' � '.)ılC� . � ) /

/

· � ./

"'" "'

1

_

ayetine bakar. Sonra da beş yüz kırk yedinci (547) sahifede 1

(....il i .

(4)

.,

..

1

(2)

(3 )

• ., • 4! ' ,.�;· J � ./ , ,.� ,, - , .... / .... .... i ., • .l l .� • .�. ,�,, ""� .;... u-��\.......:.��\) ��ü�\�\.:l_:; \�J

"" /

,

...

�· ·

ayetine tam muvazi (Paralel) bakar. Sonra iki yüz on iki (2 1 2.)'nci sahifede ,. "' / .. .... . ' ,. • , • .,�., . , , ,� , , , , . "" , "' "" ... ...

(5)

�,Z'�ü.:Jı���.J .Ji' u-'.) c.:,. ı..sj..iu ü \ u ı;u ı � u \< � _,)

c.... .

-

- . ..

...

....

...

...

-

----�Y��i!!�.!�� ����:-------------------- -------- ----------------- -- -- - ------------

"3- Ramazan

ayı'ki Kur'an o ayda indirilmiştir. Bakara-185 4-Kur'anı düşünüyorlar mı? Yoksa kalbierinin üzerinde kilitlerimi var'ki hiçbir hakikat gönüllerine girmiyor) ? (Muhammed, 24) 5-Andolsun ki biz Kur'anı öğüt almak için kolay/aştırdık öğüt alan yokmudur? Kamer-1 7 6-Çok merhametli (Allah) Kur'anı öğretti. Rahman-1-2 Dördüncü Silsilen in Ayetleri /-Doğruyu ve eğriyi birbirinden ayırdeden kitapları da indirdi. Al-i İmran-4 2-(Ey Muhammed) sana bu kur'an hikmet sahibi, herşeyi bilen (Allah) katından ver­ ilmektedir. Neml-6 3- Yasin, Hikmet/i Kur'ana andolsun. yasin-1-2 4-Biz bu Kur'anı bir dağa indirseydik, Allahın kor kusundan onu, baş eğmiş, parça parça olmuş görürdün. Haşr-21

35


(Beşinci Silsile) Yine sure-i İsra'da iki yüz seksen dokuzuncu (289.) sahifede

( 1) ayetinden başlar. Dört yüz seksen ikinci (482.) h

// // · ·� / •/

"" • "" • "" ""

/

•.

/

(2) ( '-;,�� !,i ���.,\��.9) " sahifede ayetine bakar. Sonra beş yüz yirmi dokuzuncu (529.) "" , .

• "'"

..

, . . ,.

/• "' "" • ""' ""

(3>

c� :\.. v- w�.l..U w � , \.;� .l.JJ ..,) � ,

(4)

C u/\.i.,Al'-' IS ' - \ \ v.e ..::. � ..t J --v ' � :.. ·

.,

sahifede ayetine bakar. Yirmi yedinci (27)

.., �

;.,. /

/

,

.

"'- ""

/

sahifede ayetine bakar. Sonra dört yüz seksen (480) ' nc i sahifede ayetine bakar.

(5)

(Altıncı Silsile) sure-i Hicr'de iki yüz altmış altıncı (266.) sahifede

(t)

,

.., . . , .

,

, _,

,

� ..

( � u � , � �� u

.

ayeti, Iki yüz doksan dokuzuncu (299) sahifede C

;; ..,

� ·

• •, • / J

/ e / / eotlotl ,-

ji.. � � v.olö.U u !.,il Uı6 li � � -' ) � / .; ""' ..

(2) "" "" ayetine bakar. Üç yüz ondukuzuncu (3 1 9.) sahifede

,

S-Bu Kur'an Allah 'tan başkası tarafından uydurulocak bir şey değildir. Bu ancak ken­ dinden önceki (İ lahi kitaplllnn) doğrulllması ve ezeli kitabın açıklamasıdır. Yünus-37 Beşinci Sinsilenin Ayetleri I-Biz Kur'andan müminlere şifa ve rahmet olan şeyleri indiriyorui. isra-82 2-Biz sana böyle Arapça bir Kur'anı vahyettik. Şura-7 _J-Andolsun biz Kur'anı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yokmudur? Kamer-40 4-Hidayeti, doğruyu ve yaniışı birbirinden ayırdedip açıklayıcı olan Kur'an Bakara-185 S-Eğer biz onu, yabancı dilde bir Kur'an yapsaydık, derlerdi ki: "Ayet/eri (anlllyacağı­ mız) biçimde açıklanmalı değil miydi? Altıncı Silsi/e nin Ayetleri I-Onlar ki Kur'anı bölük bölük ettiler., (Bir kısmı Tevrat ve ineile uygundur bir kısmı onlara uygun değildir, dediler), (Hicr, 9I) 2 -A ndolsun biz bu Kur'anda insanlara her çeşit misali türlü biçimlerde anlattık. (Kehj, S4) 36


., , � , � ./ / o /

/

. _, . ,�

, ,,.

o/ •

· �• " � � -'..

�j -'

��

, . , ı ,.

j.i_, �.,���ü\� �����.l)3� �\oUılu - · ) ayetine, hem beş yüz beş'inci (505) sahifede (tk��j �..)

(J)

/ • •.J • /

J

�o/

...

., � q // / o� / O �/

· �

,;1

o

•., �

(0!.,Al\ ü� �;�� ��l.9� �l-'J

(4)

ayetine, hem üç yüz doksan beşinci (395) // )

� -,_,

./

/ ' • -' •

/ o /./

/.//

( �\...... �� � '; � (J \,)ı) h!-J.� �_,.;

( 5)

sayfada ayetine, hem beş yüz otuz altıncı (536) ,,

o/

./

( u_,.· c=.. '-'� � �

.; ./

- ": lS � 1

u})

,

-"' " ' " ! "' -'!

-'

..-6-'..,s w � <\:. ı J ' .1, ""' ./ .. . ; sahifede ayetine bakarlar. Hem iki yüz seksen yedinci (287.)

(6)

q

/ �,

.J .::::

.,,

" """ .,.J

,, ,

, , _, . /• ..,,., :: ..,

' •.J .

(7) ( � t..:. W .u ı .;f>4>� .:.t-u �� -' u '..,Al ' � �.,.uJ.I ö --=.ı ı_,J . - .. .1' ... "" � *" �� sahifede ayeti. Doksan (90)'ncı sahifede .., , • .J .

/ :J1 t, ,, , , , ,

(6 LAJI 0-'J...>..:_:.ı llf 1 )

(8)

ayetine, hem beş yüz yetmiş üçüncü (573.) sahifede q

·

(9)

ayetine manidar (Manalı) bakarlar.

,/ /

c �_;. -,

1

• .)

w.

//

// o

0/

u � ' Y..)., /� .) J /-' U " "' -

(Yedinci silsite) Hem sure-i İsra' da iki yüz doksan (290) ' ncı sahifede · � �� � .. 0�\."Sl l·�,_,}:((,(�Ui3 � li'ı ,�. ı "'d \tJ , ı..r

( ı)

ı

,

., ..,

ü'0J iı� " .1

ü-; ·J

-

·�

,

_ ı! �., �. • .., �...� -': � � { f: � �

,. . , •

.,

• "'

'\J-o"o4 . ayeti karşı sahifenin arkasındaki iki yüz doksan ikinci (292.) sahifede

3- Gerçek h ükümdar olan A llah yücedir. Sana vahyedilmesi henüz tamamlanmadan Kur'anı acele okumağa kalkma. "Rabbim ilmimi artır" de. (Ta'ha, 114) 4-Cinlerden bir grubu, Kur'anı dinlemek üzere sana yöneltmiştik. A hkaf-29 S-Kur'an (Sana indiren ve onu okumayı) sana farz kılan (Allah) elbette seni dönüle­ cek yere döndürecektir. Kasas-BS 6-0 elbette şerefli bir Kur'andır. Korunmuş bir kitapta yazılıdır. Vaki'a 77-78 7- Kur'anda lanetlenmiş ağacı, insaniann (imanını) sınama (aracı) yaptık. Biz onlan (çeşitli şekillerde) korkutuyoruz. Fakat bu onlara sadece büyük bir azgınlık artırmak­ tan başka bir katkıda bulunmuyor. (isra, 60 8· Kur'anı düşünmüyorlar mı? Nisa-82 9-Veya bunu artır ve ağır ağır Kur'an oku. (Müzzemmil,4) Yedinci Sinsilenin Ayetleri l-De ki:"Andolsun, eğer insanlar ve cinler şu Kur'anın bir benzerini getirmek üzere toplansalar, yine onun benzerini getiremezler. Birbirlerine arka olup yardım etseler.Jn

ı. .... ., unnntw�n"Pinr

ti�rn RR\


(2) ayetine bakar. Fakat o aynı satır başında, bu nihayetindedir. Hem üç yüz yetmiş altıncı (376.) sahifede /

1

/

,.

, /

1

/ .

('t-0 �� _, � � \ � � \ ..$

(3)

..

-

1

" trb)

ayetine bakar. Bununla beraber iki yüz seksen ikinci (282.) sahifede

c

(4)

J / fl /

• / /

(5)

• .-

/

J �

:::

/ / /

1"� ,��--�.>-..v�ü ��'� u;J

hem, iki yüz dokuzuncu (209.) sayfada, / ı

ıo 'o

••,

o // /

/ ,7

�// /

(. \� � �'..,.U.� \ \.; �l.;J}.ı�..J_jJ �tJl J \.; -')

hem yüz yirmi dokuzuncu ( 1 29) sahifede

(

J l • .J • ... 1 �� J �· jJ u !.,.AJ I � � '

.,

/

// .,

/

� (6) -' . ... 1 / ayetine tam bakarlar. Hem Dört yüz elli iki (452) ' nci sahifede 0

l• J O /

-

, ..,

Jl �-' \ _,)

( ..?.==> .:).\1 � � ü � ,_,

,_

�) (7) ayetine bakar. silre-i Müzzemmil'de beş yüz yetmiş dördüncü (574.) sahifede ""'

...,

""

(8) ayeti, beş yüz seksen dokuzuncu (589.) sahifede /

·7

10 / /

:1 ' . , . J

lu_, � � u

,

• / / ...

"

.

'P'� �� �� �-' )

(9) ayetine tam bakar. Hem sure-i Yasin 'de dört yüz kırk üçüncü (44 3 . ) sahifede

2-0nu bir Kur'an (okunacak bir kitap) olarak (ayet ayet) ayırdık. İsra-106 3- Tasin, bımlar kur'anm (Bu sürenin) ve apaçık kitabın ayet/eridir. Neml-I . 4-Gerçekten bu Kur' an, insanı en doğru yola iletir. İsra-9 S-Bize kavuşmayı ummayanlar: "Bımdan başka bir Kur'an getir veya bunu değiştir" dediler. (Yunus, 15) 6-Bu Kur'an bana vayholunduki o n u n la sizi ve (on u n) u laştığı h erkesi uyara­ yım.(En 'am,l9) 7-sad,(öğüt veren), şerefli kur'una and olsun.(Sad,1) 8-0 halde kur'an 'dan kolayımza geleni okuyun. (Müzzemmil,20) 9-Kendilerine Kur'an okunduğu zaman secde etmiyorlar. (İnşikak, 21)

38

.

.. .

·ı

ı


.1.:

o // 1

• .7 •

.,; o /.,; / o �.:" , • ..; .,;

( � ? ü �\ �\..:J_:; � l;j J

( ll) hem üç yüz seksen ikinci (382) sahifede,

/ •/ o? !: "{;1 .1 / .J.,. J.,; / 1 • ? • " 1 .,; ( Ü� � _a) u-�ljvi J.!�\ıjv� (..)AJÜ ü�\�� � 1) .1 1

/ J

( 12) "" . "" -' r ., -. """ ""' . ayeti hem üç yüz onsekizinci (3 1 8.) sahifede, /,1

.,;

/ / // 1

( C_...c t ( 13) •a J' ayetine hem iki yüz üçüncü (203) sahifede, /• ' • /

.•

.� _ , . �

..

..,

o ? ; /o /o /

/

ı. �

Li Wjl .!ll � ;) •

, 4- .,;

J'

, .,;,_, ... ... . ,

( 14) ( �\_;�H_, � � ' -' ...�..ı.;J\._ı.,li..;. � ı..u._,) � ayetine bakar. Hem sure-i Yusuf'un başında iki yüz otuz dördüncü (234.) sahifede, .1 ı • J o .1 ı .., ·,.,- ,....,. ,., o .l / .,; ..1 o / / o / / o ".,; 1 1/ ?• � G>) ( 15) ayeti üç yüz elli sekizinci (358) sahifede,

(L, t)ı)ll.i..J6 ���_,ıu-� ,���� �

"'"'

"' " • " ' /

"' " .,; • :J • "' ""'

�� GU.W u;Q

de

" "' ""

( o� �0\.;.,.,.ö.J I J_:,; ujJI �J�) ( 16) .,tl -"'-"' ,., • .. . ., - ' ayetine tam bakar. sun�-i Hicr'de iki yüz altmış beşinci (265.) sahife""

/

.,; / o / ı

( �' u�,_, �Gl.' u.-,� -B� ı � .,J .,; • / ı o J o /

// o ,l

( 17) ayeti, iki yüz ondördüncü (2 14.) sahfede .(/

:.

/

o// /

.J:l���;:,t" \.;.) � � l c. ı.:,.. v_,lıÜ � _, u ı_; (.re �I� \.. _,J // o

/ ·.J /o /

//

ı

L'� ( 18) ,.ı;- ; � ayetine bakar. Hem üç yüz altmış birinci (36 1 .)

• -' 0 ..J • /

/

/ .J • / /

10-Biz ona(O Muhammed'e) şiir öğretmedik.(Şiir) ona yakışmaz da, onun (getirdiği), sadece bir öğüt ve apaçık bir Kur'andır. (Yasin, 69) ll-Muhakkak biziz, biz ki sana Kur'anı parça parça indirdik. (İnsan, 23) 12-Bu Kur'an, İsrail oğullarına, kendilerinin ayrılığa düştükleri şeylerin bir çoğunu anlatıyor. (Nemi, 79) 13-Biz sana onu böyle Arapça bir Kur'an olarak indirdik. (Ta 'ha, 113) 14-Bu Allah 'ın üzerine bir borçtur.Gerek tevratta, gerek İ ncil'de, gerek Kur'an 'da.(Tevbe, lll) 15-Biz bu Kur'anı vahyetmekle sana kıssalann en güzelini an/atıyo­ ruz. Yusuf,3) 1 6-Alemlere uyarıcı olsun diye kulu (Muhammede) fürkanı (Hakkı batıldan ayırma ölçüsünü) indiren(A llahın) hayır ve bereketi pek çoktur. (Furkan, 1) 1 7-And olsunki sana ikişerlerden yedi ve bu büyük Kur'anı verdik. (Hicr, 87)

39


(19)

(

• ..1 �

1

., •

..1

ı

1

..1�

• "'

<.

"' ..1 .?

Jl

"

"' ,;

!J� �\ \� '.J�\<-!� u��J� u,-.)I J\,;_, )

sahifede ayetine tam bakar. sure-i Rum'da dört yüz dokuzuncu (409.) sahifede

c

� ..� -

1 • 1• / ı

, .

• .� � ..�

" · ��

� � u-�l:.. � ..).jJ_,J �, ü'.;al'' � Ji.. .(, � � .,

(20) ayeti, dört yüz otuzuncu (430.) sahifede

Jl'

o /..1 / 0 "' � / ..1 ı • . h ,1 1 / •�t/ �";?'..1. � "'""' (21) (�� � \Sfl�.U_, S'� l '�:..��u' '-'.)u ayetine bakar. Hem yedinci (7. ) sahife / j / •/ 0 :1 {. � / ,1 ..1 • 1 • "' " (,.....; • ..1 .1 ..l o ,/ 1 • ,; (ü.,� .....c.d...l LA;� ı_, <-:-�' u-_,.. � , ��.,) (22)

�fliJ\.i,)

sure-i B akara'da ayeti, üç yüz on birinci (3 1 1 . ) sahifede •..1

,,

• ..�

..1

.� ..� � · " • ..1 "'

j ' -·!u�;&.n�w� ı l. •

(23) ,� ı •) ayetine bakar. Hem beş yüz sekizinci (508.) sahifede, / •

,

� ""

.

1

1

.Uıı )

"' � �

{6 '..,Au \u_,��- �,"' 1 )

(24) ay�tine bakar. sure-i Zllhruf'ta dört yüz seksen sekizinci (488.) sahi­ fede, N

..1..1 /,; ı o l

,1 ..1 0 ..1 ,;

-::

.i...- � 1 ) ( \:.. (25) -,;· � � '.,; • \.:. . ,; ayeti, Beş yüz yirmi sekizinci (528) sahifede, ..1

• .

0 /..1

-

, • •,

. "' • "" • " " "'

(-0 ;...: U:J-,j.?ı �üLAl \\.:� � -')

(26) ayetlere bakar. sure-i Nemi'de üç yüz seksen dördüncü (384.) sahife18-Ne işte bulunsan,Kur'andan ne okusan ve siz ne iş yapsanız mutlaka biz içine dal­ dığınız an üzerinizde şahidiz.(Yunus, 61) 19-peygamber'de; "Ya rabbi, kavmim, bu kur'anı terk edilmiş bıraktılar" der. (Fur­ kan,30) 20-and olsun biz bu Kur'anda insanlara her çeşit misali getirip anlattık. (Rum,58) 2 1 -inkar edenler dedilerki: "Biz ne . bu kur'ana. nede bundan önce �eler. kilapiara inanmayız. " (Sebe, 31) , 22-Biz Musaya kitap ve furkan( gerçekle batılı birbirinden ayıran) ölçü vermiştik.( Bakara, 53 23-Ta-ha,( Ey Muhammed) biz bu Kur'anı sana güçlük çekesin diye indirmedik.Ta­ ha-1-224-Kur'anı düşünmüyorlarmı? (Muhammed,24) 25-Biz düşünüp anlanamız için onu Arapça bir Kur'an yaptık.(Zuhru/,3) 26-A nd olsun biz.Kur'anı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yokmudur? (Kamer, 1 7) 40

.

,


de, O/

/ o .1 .1{.

.1

.; / o

(.�/ I.S 4.\.c \.9 c.s �

(27) ..; " / ..; ayeti, beş yüz yetmiş üçüncü (573.) sahifede

"1

o Ji o .1 .1 �.; • .; /

\ u-ı ü/ \.;ı.l 1 '.,1; \ w '-'J \

"

(28) ayetine manidar (Manalı) bakar.

(İkinci Nükte) Kur 'an-ı Hakim'de Lafz-ı Resul'ün zikir ve tekranndaki esrann (Sır­ ların) bir-ikisine işaret eder. Şöyle ki nasıl ki Kur ' an 'da lafz-ı Kur' an sure-i İsm ile sure-i Kamer 'den başlayan S ilsile-i Tevafı1k (Uygunluk zinciri) . birinci . nüktede beyan edildiği vechiyle bir lam 'a-ı i' caziyeyi (İ'cazi·bir parıltıyı) gösteriyor. Öyle de Lafz-ı Resul, sure-i Muhammed Aleyhisselatü Vesselam ve sure-i Fetih 'te .•.., ,, , .., ,# .e( ,:.ll l J _,_J� ) ' de n başlayan o kelime ile bize ihtar. edilen altı silsile-i TevafUk (Uygunluk zinciri) çok manidar (Manalı) bir surette bir sahife-i vahide (Tek sahife) hükmünde olan mec­ mu-u · Kur'an 'da_ on altı ( 1 6) silsile uzanmış birbirine bakıyor. Nasıl ki Ayat-ı Kur 'aniyye 'deki· haka' ikin (Hakikatlerin) hakiki tefsirleri olan Risaletünnur eczaları içinde mu'cizat-ı Ahmediyye (A.S . V. ) Risalesi, Lafz-ı Resul-i Ekrem (A.S.V.) yüzer ( 1 00) defa tekrar edildiği halde pek nadir (Az) istisna ile gayet parlak bir tevaffiku (Uygunluğu) göstermekle menba-ı mu' cizat(Mucize kaynağı) olan zat ı risaletin bir ünvanı (Laka­ bı) olan Resul-i Ekrem (S.A.V.) . kelimesi dahi o nur-i zatiden (0 zatın nurundan) istifade edip mu'cizane (Mucizeli) bir keramete mazhar ol­ muştur. Resul-i Ekrem Aleyhisselatü Vesselam ' ın fermanı ve Burhan-ı Risaleti olan Kur'an-ı Mu'cizül Beyan 'da Lafz-ı Resul tekrarının ve o lafzı tekrar eden ayetlerde mu'cizane suri (Maddi) ve manevi tevafUkat (Uygunluk'lar) vardır. Lafız birbirine baktığı gibi ayetler birbirini o ka­ dar kuvvetle isbat eder. Tekmil eder. Dikkat eden katiyyen anlar ki tesa­ düf işi olmadığı gibi, fikr-i beşerin düşünüşü (Düşüncesi) dahi olamaz. İşte şu nümune için sure-i Muhammed (S.A. V.) ve sure-i Fetih 'te başla­ yan ve Risalet-i Muhammediyye'yi (S.A.V.) gösteren silsilelerin (Zincir1'J �J �\.� ) lerin) birincisi sure-i Fetih 'teki ' den başlar. Yirmi sekiz (28) ayette Lafz-ı Resul zikredilmiş. B irbiri üs-

c_}iı

2 7-Ve(bana) Kur'an okumam(emredildi) imdi kim yola gelirse kendi yararına yola gelmiş olur. (Nemi, 92) 28-Veya bunu artır ve ağır ağır Kur'an oku. (Müı.zemmi/,4) A t


tünde bir satırda düşer. Hattın adem-i intizamından (Yazının intizamsız yazılışından) bazılarında az inhiraf (Sapma) var. Ayetler dahi o kadar manidar (Manalı) birbirine bakar ki dikkat eden hayret eder. ( İ HTAR) : Lafz-ı Resul'deki nükte-i Azime ' nin (Büyük nüktenin) beyanında yüz altmış ( 1 60) ayet yazıldı. İ ş bu ayetlerin hassiyeti ( Ö zelliği) pek azim ( Büyük) olmakla beraber mana cihetiyle birbirini isbat ve tekmil ettiğin­ den çok manidar (Manalı) olduğu için muhtelif ayatı (Çeşitli ayetleri) hıfzetmek (Ezberlemek) veya okumak arzusunda bulunanlara bir hizb-i Kur ' an i olduğu gibi Kur ' an kelimesindeki nükte-i azimenin (Büyük nüktenin) beyanında altmış dokuz (69) ayat-ı azimenin (Büyük ayetle­ rin) derece-i belagatı pek fevkalade ve kuvvet-i cezaleti ( Güzellik kuv­ veti) çok ulvidir (Yücedir). Bu da ikinci bir Hizb-i Kur ' ani olarak ihva­ nıma (Kardeşlerime) tavsiye edilir. Yalnız Kur'an kelimesi yedi (7) silsi­ le-i Kur' anda mevcut olup, umum o kelimeyi tutmuş hariç (Dışında) iki kalmış. O iki (2)' de, kıra'at manasında olduğundan o huruç (Çıkış) nük­ teye kuvvet vermiştir. Resul lafzı ise o kelime ile en ziyade münasebet­ tar sureler içinde sure-i �uhammed (A.S.V.) ile sure-i Fetih olduğuncfan o iki sureden çıkan silsilelelere (Zincirlere) hasrettiğmizden (Yalı:ıız bir şeye mahsus kıldığımızdan) hariç (Dışarıda) kalan Resul lafzı şimdilik derç edilmemiştir ( İçine alınmamıştır). Vakit müsa'ade etse bundaki es­ ran (Sırları) yazılacaktır. inşallah.

(Üçüncü Nükte) Dört noktadır. (Birinci Nokta) Lafzullah (Allah lafzı) Mecmu-i Kur'an 'da iki bin sekiz yüz altı (2806) defa zikredilmiştir. B ismiilah 'takiler de beraber . Lafz-ı Rahman yüz elli dokuz ( 1 59) defa, Lafz-ı Rahim iki yüz yirmi (220),. Lafz-ı Gafur altmış bir (6 1 ) , Lafz-ı Rab sekiz yüz altmış dört (864), Lafz-ı Hakim seksen altı (86), Lafz-ı Alim yüz yirmi altı ( 1 26), / ., .., , _ � · ,... ,/ , Lafz-ı Kadir otuz bir (3 1 ) . ( .,_sb .lH.... dJ � � )'dP ( � ) yirmi altı (26) defa zikredilmiştir. Lafzullah ' ın adedinde (Allah lafzının sayısında) çok esrar (Sırlar) ve nükteler var. Ezcümle Lafzullah (Allah lafzı) ve Rab'dan sonra en ziyade (Fazla) zikredilen (Rahman, Rahim ve Gafur ve Hakim) ile beraber, Lafzullah Kur 'an ayetlerinin nısfıdır (Yarı­ sıdır) ( l ) . Hem Lafzullah ve Allah Lafzı yerinde zikredilen Lafz-ı Rab ile (1) A llah (2806) + Rakman (159) + Rahim (220) + Gafur (61) + Hakim (86) Kur'an Ayetlerinin yarısına tavaffuk etmektedir. Bu rakamlar, takribidir. 42

=

3332


beraber yine nısfıdır (Yansıdır). Çendan (Her ne kadar) Rab, lafzı sekiz yüz altmış dört (864)(1) defa zikredilmiş fakat dikkat edilse beŞ yüz kü­ süru Allah lafzı yerinde zikredilmiş, İki yüz küs�ru öyle değ ildir. Hem (Allah, Rahman, Rahim, Alim) ve ( ;lı ll ı; � ,\ � ) ' deki ( � ) ade d i y l e beraber y i ne n ı s fı dı r. Fark y a l n ı z d ö r t ' t ü r. ( � ) yerinde (Kadir) ile beraber yine Mecmu-u Ayat'ın nısfıdır (Toplamı, ayetlerin yansıdır). Fark dokuzdur. Lafz-ı Celal' in mecm u ' un­ daki (Toplamındaki) nükteler çoktur. Yalnız şimdilik bu nükte ile iktifa ediyoruz. (HAŞİYE)

(İkinci Nokta) Sureler itibariyledir. Onun dahi çok nükteleri var. Bir intizam, bir kast, bir iradeyi gösterir bir tarzda tevafUkatı (Uygunluklan) var. Sure-i El B akara, ayetin adedi ile Lafz-ı Celal ' in adedi (Allah lafzı­ nın sayısı) birdir. Fark üçtür ki Allah lafzı yerinde (Hüve) lafz ı var. Me" � ,_ , , _ ; -- � sela ( � � \/ oJ \J .ll ) 'deki ( _,..ı1:) ) gibi. Onunla muvafakat (Uygunluk) tam olur. Al-i Imran'da ayetler ile Lafz-ı Celal tavafuktadır. Müsavidirler. Yalnız Lafz-ı Celal iki yüz yirmi dokuzdur. Aye t iki yüz­ dür. Fark dokuzdur. B u mezayayı kelamiye 'de (Bu kelami meziyetlerde) ve belagat nüktelerind,e küçük farklar zarar vermez. Takribi tevaffikat (Tahmini uygunluklar) kafidir. sure-i Nisa, Maide, En'am üçünün mec­ . mu-u ayetle�i (Ayetlerinin toplamı) mecmu ' undaki Lafz-ı Celal'in ade­ ctine (Allah lafzının sayısına) tavafuktadır (Uygunluktadır). Ayetlerin adedi dört yüz altmış bir (46 l ) 'dir. Lafz-ı Celal ' in adedi dört yüz altmış üç (463). Lafz-ı A llah ile Ayetlerin iki farkla tam tevafGktadır (Uygun­ luktadır) . Hem mesela baştaki beş surenin lafz-ı Celal adedi (Allah lafzı­ nın sayısı) Sure-i A'raf, Enfal, Tevbe, Yunus, Hud'daki (3) Lafz-ı Celal, Yusuf; Ra'ad, İbrahim, Hicir, Nahl (4) surelerindeki Lafz-ı Celal adedi o nısfın nısfıdır (Yarısının yarısıdır). Sonra sure-i İsra, Meryem, Taha, En­ biya, Hac (5) , o nısfın_ nısfın nısfıdır (Yarısının, yarısının, y arısıdır). •

(1) Benim tesbitime göre Rab lafzı 924 defa zikredilmiştir. (HAŞİYE: Kur'an'da ayat'ın mecmu-u adedi (Ayet/erin toplam sayısı) a ltı bin altı yüz altmış altı (66.66) olması ve şu geçen sahifede mezkur Esrna-i Hüsna 'nın altı (6) (2) rakamı ile alakadar bulunması ehemmiyetli bir sırrı işaret ediyor. Şimdilik müh­ mel (ihmal edilmiş, sonraya atılmış) kaldı. (2) Şu salıifede adı geçen altı adet Esma 'ı Hüsna şunlardır: Rahman, Rahim, Gafur, Hakim, A lim ve Kadir'dir. (3) A'raf (61) + Enfal (88) + Tevbe (169) + Yunus (60) + Hud (38) 416 Besmelesiz (4) Yusuf (45) + Rad (35) + İbrahim (38) + Hicr (3) + Nahl (85) 206 Besmetesiz (5) İsra (10) + Meryem (8) + Taha (6) + Enbiya (6) + Hac (75) 105 =

=

=


Sonra gelen beşer beşer, takriben o nisbetle gidiyor. Yalnız bazı kusurat­ l a (Kesirlerle) fark var. Ö yle farkl ar böyle makam hitabında zarar ver­ mez. Mesela bir kısmı yüz yirmi bir ( 1 2 1 ), bir kısmı yüz yirmi beş ( 1 25), bir kısmı yüz elli iki ( 1 52), bir kısmı yüz elli dokuz ( 1 59). Sonra sure-i Zuhruf'tan başlayan beşer sure o nısfı nısfı nısfın nisfine iniyor. sure-i Necm 'de başlayan beş (5), o nısfı nısfı nısfı nısfın nısfıdır. Fakat takribidir (Tahminidir). Küçük küsuratın (Kesirlerin) farkları böyle ma­ kamat-ı H itabiye'de (Hitabi makamlarda) zarar vermez. Sonra gelen kü­ çük beşler içinde, üç beşierin yalnız üç'er adedi lafza-i Celal (Allah laf­ zı) var. İşte bu vaziyet gösteriyor ki lafz-ı Celal' in adedine (Allah lafzı­ n ı n sayısına) tesadüf karışmamış. B ir hikmet, bir intizam ile adedieri (Sayıları) tayin edilmiş. (Lafzullah'ın 3. Noktası) Sahifeler nisbetine bakar. Şöyle ki bir sahi­ fede olan Lafz-ı Celal adedi (Allah lafzının sayısı), o sahifenin sağ yüzü ve o yüze karşı ki sahifeye ve bazen soldaki karşı ki sahife ve karşısının arka yüzüne bakar. Ben kendi nüsha-i Kur' aniyyem 'de bu tavafuku (Uy­ gunluğu) tetkik ettim. Ekseriyetle (Çoklukla) gayet güzel bir nisbet-i adediyle (Sayı ölçüsüyle) bir tevafilk(Uygunluk) gördüm. Nüshama da işaretler koydum. Çok defa müsavi (Birbirine denk) olur. Bazan nısıf ( Yarısı) veyahut sülüs (Üçte biri) oluyor. Herhalde �ir hikmet ve intiza­ mı ihsas eder bir vaziyeti vardır. (Dördüncü Nokta) Sahife-i Vahit'teki tevaffikattır (Bir tek sahifedeki u ygunluktur). Kardeşlerirole üç-dört ayrı ayrı nüshaları mukabele ettik (Karşılaştırdık). Umumundaki tevafOkat (Uygunluklar) matlup olduğuna kana'atimiz geldi. Yalnız matba' a müstensihleri (Katipleri) başka mak­ s atları takip ettiklerinden bir derece tevafOkatta (Uygunluklarda) inti­ zamsızlık düşmüş. Tanzim edilse istisna ile Kur' an'da iki bin sekiz yüz altı (2806) Lafz-ı Celal ' in adedinde tevaffikat (Allah lafzının sayısında uygunluklar) görünecektir ve bunda bir Şule-i i'caz (i'caz meş ' alesi) par­ l ıyor. Çünkü fıkri beşer bu pek büyük geniş sahifeyi ihata edemez (Kav­ rayamaz) ve karışamaz. Tesadüfün ise bu manidar (Manalı) ve hikmettar ( Hikmetl i) vaziyete eli ulaşamaz. Dördüncü nükteyi bir derece göster­ mek için yeni bir mushaf yazdırıyoruz ki en münteşir (Yayılmış, neşre­ d ilmiş) mushafların aynı sahife, aynı satırlarını muhafaza etmekle bera­ ber, sanatkarların lakaytlığını (Alakasızlığını) tertibiyle adem-i intizam 'a ( İntizamın yokolmasına) maruz kalan yerleri tanzim edip tevafı1katın (Uygunlukların) hakiki intizamı inşa'allah gösterilecektir ve gösterildi. /•

-" • /

D/ / /

-

-

/ /

t

• J • � /. / �• - -"

'• ' •

- _,

• • 1 • -' -"'.1 ; ; , 1 ,

�.:i' v.. � .;..L:. _, � � . u 1JU '.J � ı \ · _:-� u !.,Al \ � u !.,il ı J� � : ii ı � , ./ � .., • / / ., 1 -.,", ; • ' o ' • ' �/ , ,., . , -. ...-.ıv" / /•/ •" " . (ft.. \ ' Ü\.,.e \ , G\..o \ . � \ �__, "" ' � � .l.J I :.öJ\ 4 \ 6

/ .,/

A


.

.

YIRMIDOKUZUNCU MEKTUBUN SEKIZINCI KlSMI · .

.

.

(Latif ve yüksek ve şüphesiz bir tevafı1k(Uygunluk) şu kısım, se_kiz (8) Remiz'dir. Birinci remiz, altı (6) remizdir).

(Birinci Remiz) işaret-ül i'caz tefsirinde tevafGk (Uygunluk) suretinde latif (Güzel) bir işaret-i i ' caziye 'yi (İ' c azi işaretini) gördük. O işarat-ı beyandan (O işaretleri açıklamadan) evvel (Bir mukaddeme/Önsöz) kut­ si (Mübarek) .bir şeyin zaıfı ve kılı fı, anzi bir kudsiyet aldığına bina'en ve tevaffikta (Uygunlukta) bir işaret-i kudsiye (Mübarek bir işaret) gör­ düğümüzden tevafOk (Uygunluk) nazarımızda mübarek olmuştur. Hem tevafOk (Uygunluk) ittifaka işaret, ittifak ise ittihada (Birliğe) emare, it­ tihad ise vahdete (Tekliğe) alamet, vahdet ise tevhide (Allah' ın birliğine inanmaya) delalet, tevhid ise Kur 'an'ın dört esasından en mühim esası olduğundan tevafı1k (Uygunluk) nazarımızda yüksek bir meziyet almış­ tır. Hem tevafOk (Uygunluk),· şevki tezyid (Artırıp) ve kelamı tezyin etti­ ğinden (Süslediğinden) nazarımızda güzelleşmiştir. İşaret-ül i'caz tefsiri Harb-i Umumi'nin birinci senesinde Cephe-i Harp 'te (Savaş cephesinde) ateş içinde müraca' at edilecek bir kitap olmadığı halde ani bir surette Ayat-ı Kur'aniye'den tereşşuh eden (Kur' an ' ın ayetlerinden sızıntı ve­ ren) nüktelere da ' ir yazılmıştır. O zaman her vakit şe h id olmaya hazır­ landığımızdan ve şehadeti beklediğimizden o tefsir inşallah gayet halis bir niyetle yazılmıştır. Onun için böyle bir keramete mazhar olmaya la­ yıktır. Eski Harb-i Umumi' nin (Birinci Dünya Savaşı' nın) 5. senesinde tab' edilmiştir. Şimdi işaret-ül i 'cazdaki tevafı1kat-ı harfiyye (Harfi uy­ gunluklar) suretinde tezahür eden (Meydana gelen) l atif işarat-ı i 'caziye (Güzel i' c azi işaretler) şudur ki: Sahifenin satırları başındaki Elif'lere baktım, On dört ( 1 4) aded (Sayı) çıktı. B irden karşıki satırların başın­ daki elifleri saydım, aynen on dört ( 1 4) aded (Sayı) çıktı.(l) Satırın aşa­ ğı başındaki Ta ' lara baktım, birbirine muvafık (Uygun ) altışar çıktı. De-


dim bu m übarek tefsir sözlerin büyük kardeşi olduğundan sözlerdeki ke­ limat tevafUku olduğu gibi bundan daha ince bir tevafı1k (Uygunluk) işa­ reti bulunması lazım geliyor fikriyle tetkik ettim. Yüz yirmi ( 1 20) salıi­ feden ibaret, umumiyetle her bir sahife ya karşıki sahifeye veya arka sa­ hifeye veya arka sahife karşıya tam tevaffiktadır (Uygunluktadır). Veya­ hut latif (Güzel) bir m ünasebet-i adediyyeyi ( B ir sayı münasebetini) gösterir. Hatta bir sahifede tevaffik (Uygunluk) yoktu. Baktım o tevafilk­ suz sahife, rakamına tam tevafı1k ediyor.(2) B u tevafilk-u umumiyye ' nin (Genel uygunluğunun) en latif (Güzel) bir ciheti şudur ki: On üç ( 1 3) Elif bulunan tevafı1k (Uygunluk) bütün kitapta yedi (7) çlefadır. ( 3) Yedi (7) tevafilk Elif olan ise On üç ( 1 3) defadır On dört ( 1 4) EUf'li tevafı1k sekiz defadır. Sekiz Elif'li tevafilk ise on dört ( 1 4) 'tür. Dokuz (9) Elif'li tevafı1k yine On iki ( 1 2) ' dir. Hem bir cihette on dört ( 14 ) ' tür. On ( 10) Elif' li tevafı1k ise on bir ( l l )' dir. On bir ( l l ) ise on beş ( 1 5) 'tir. On iki ( 1 2) yine on beştir. On beş, beş (5)'tir. Beş yine beştir. A ltı yine beştir. Demek m u htelif rakamlar· tevafilktan beş kısmı beş,_ bu beş dahi beş de� fadır. B u m übarek beş de latif ve mübarek tevafı1k çıkıyor. Ve hakeza çok cihetlerle latif bir intizamı gösterir. Elbette intizam kaçiyyen tesadü_f işi olamaz . Çünkü . Elif dört (4)' ten on sekize ( 1 8) kadçır bulunuy.or de­ mek on dört ihtimalden . bir ihtimal ile tesadüf eder. Ta ikiden on iki ( 1 2) ' ye k adar, demek on: ihtimalden bir ihtimal ile tesadüf eder. Te�adüf olsa olsa beşte bir, dörtte bir, haydi üçte bir olsun. Tesadüf zannedilir. Halbuki on (10) adetten sekiz hakiki tevafı1k (Uygunluk) onda 1 0 olarak latif (Güzel) bir nisbet-i adediyye (Sayı münasebeti) ile tevafı1k ise tesa­ düf işi katiyy�n olamaz. Çok kitaplara baktım pek. nadir (Çok az) tevafı1k ediyor. O da bir ittirad (Kıyas) ve intizam tahtında ( Altında) ve bu tefsir gibi umum sahifelerinde bed ' i (Garip) bir tarzda bulunmaz. Ve hiç bir c ihette tesadüf işi olamaz. Tefsirin bütün sahifelerinde, Y'!-lnız El if ve Ta ' nın tevafilkatına işaret ettim. Daha başka sırları var. olduğuna katiyyen kana'atimiz geldi. Kur'an-ı Mu'cizül B�yan tefsiri· elbeıtç i ' ca­ zının c il vesine (Tecellesine) ayine olur. (1) Bu rakam, Arabi işaretül i' cazın, 1959'da Nur matba'am!J tabettiği N.üshaya göredir. Karşılıklı iki sahije1iin 14 Elifgelmesi: İşaretül İ'cawı 76 ile 77 sahifelerine denk gelmiştir. (2) Bu tevafuksuz e/ifler, 18 Elif o/up da sahife rakamına tevafuk etmesi, kitabın 18. sayfasındadır. (3)Tesbitime göre 13 Elifli bulunan tevafuk 6 defadır. Yedi Elifli tevafuk 1 defadır. 14 Elifli tevafuk 9 defadır. 8 Elijli tevafuk IS defadır. 9 Elifli tevafuk 14 defadır. 10 Elifli tevafuk 1 0 defadır. ll Elijli tevafuk 14, 12 Elijli tevafuk yine 14, 5 Elijli tevafuk altı defadır. 46


i .

( İkinci Remiz) Tefsirin diğer bir latif tevafüku (Güzel uygunluğu) Kur' an lafzı bütün bu Cüz-ü tefsirde yüz seksen bir ( 1 8 1 ) aded (Sayı) bulduk. Doksan dokuz (99) adedi (Sayısı) tevafük etmiş. O tuz dokuz (39) adedi t(Sayısı) evafuktan (Uygunluktan) çıkmış. l O' dan (On) çoğu diğer sahifelerin tevaffikuna (Uygunluğuna) girmiş. K ırk iki (42) sahife­ de tek tük bulunduğu için elbette tevafı1k (Uygunluk) olamaz. Fakat sa­ hifelerin arkasında diğer lafz-ı Kur'an ile kısmen tevafı1k (Uygunluk) ediyor. (Tenbih}· İşaret'ül i 'caz tefsiri, Harb-i Umumi ' nin birinci senesinde Cephe-i harp'te (Savaş cephesinde) me'hazsiz, ( Kaynaksız),k.itapsız telif edilmiştir. Harp zamanının zaruretinden başka üç sebebe bina'en gayet m uhtasar (Kısa) ve icazlı (Az sözlü) bir tarzda yazılmıştır. Fatiha ve N ısf-i evvel ( İlk yan) daha ziyade mücmel (Hülasa edilmiş) ve muhtasar (Kısa) kalmış. (Evvelen) . ( İ lken) O zaman izaha müsait değildi. Hem eski Sai t (R:A.)" icazlı (Az sözlü). v e kısa tabirat ile ifade-i meram (Dileğini anlat­ mak) ederdi. (Saniyen) Gayet zeki kendi talebelerinin derece-i fehmini (Zihin kavrayışının derecesini) düşünüyordu. Başkalarının anlamasını düşünmü­ yordu . (Salisen) En dakik ve ince olan Nazm-ı Kur 'an gibi icazlı (Az sözlü) olan i 'cazı beyan ettiği için kısa tabirata (Tabirlere), ifade şekillerine) mecbur olmuş. (Rabian) Ayatın (Ayetlerin) nüktelerini, işaretlerini beyan ettiği için kısa ve. ince düşmüştür. Fakat şimdi yeni Sait (R.A.) nazarıyla mütala'a ettim. Eski Sait (R.A.)'nın El hak bütün hatiatıyla (Hatalarıyla) beraber şu tefsir, ·tetkikat-ı ilmiyyesinin ( İ lmi araştırmalarının) bir tek eseridir. Yazıldığı vakit daima şehadete (Şehit olmaya) hazırlandığı iç in halis bir niyyetle yazıldığı ve belagatın kavaninine (Kanunlarına) ve U lum-i Ara­ biyye ' nin. desatirine (Arabi ilminin düsturlarına) tatbik ettiği (Uyguladı­ ğı) için hiç birini cerh edernedim (Çürütemedim). B elki Cenab-ı Hak o eseri Ona keffaretuzzünup (Günahlara keffaret) yapacak ve o tefsiri de aniayacak adamları da yetiştirecek. Eğer Harb-i Umumi gibi mani'alar (Engeller) olmasaydı tefsirin şu birinci cildi, i ' cazı Kur 'an ' ın vücuhun­ dan olan i' caz-ı nazmını beyan ettiği gibi diğer cüzlerde her biri sa' ir vücuh-u i'cazından (Diğer i 'cazın yönlerinden) bir vechine (Tarafına, yönüne) göre yazılıp şimdi umum sözlerde ve mektuplarda müteferrik (Ayrı , ayrı) hakaik-ı tefsiriyye 'yi (Tefsir h akikatlarını) içine alsaydı 47


Kur'an-ı Mucizül beyana çok güzel bir tefsir-i cam ' i (Toplayıcı bir tef­ sir) olurdu. İnşallah şu cüz-ü tefsir altmış altı (66) sözler ve mektubat ri­ saleleriyle beraber bir me 'haz (Kaynak), ileride bahtiyar bir zat öyle bir tefsir yazsın. inşallah. (Üçüncü Remiz) Madem Kur 'an-ı M u ' cizül Beyan ' da Lafzullah ' ın (Allah lafzının) kutsi tevafı1katı (Mübarek uyğunluğu) harikası ile bera­ ber çok mühim nükteleri var. Nasıl ki kısmen göstermişiz ve işaret etmi­ şiz. Elbette me' hazı (Kaynağı) muhtasaran (Kısa, özet olarak) ayat-ı Kur 'an iyye olan işarat-ül i' caz tefsirinde Lafzullah' ın (Allah lafzının) dört harfi olan Elif ve Lam ve sakin Elif ve Ha ve Lafzullah 'ın başında yemin için isti'mal edilen (Kullanılan) üç harf olan "Vav, Ba, Ta" Valia­ hi ve B illahi ve Tallahi gibi nükteleri vardır, diye düşündüm. Acele teftiş ettim. K usurlu ve noksaniyetle (Eksiklikle) bulduğum münasebatı (Uy­ gunlukları) kaydediyorum . Ta ki inşallah başka bir zata me ' haz (Kay­ nak) olur. Ben bulmadığım sırları o bulur. Mesela Lafzullah 'ın (Allah lafzının) başındaki Elif, tefsirin satırları başında Bin yüz doksan ( 1 1 90) adettir. B in ( 1 000) aded tam tevafı1ktur. Mütebakisi (Geri kalanı) de latif bir münasebat-ı adediyye (Güzel bir sayı münasebeti) ile zımnı (Gizli, içinde saklı) bir nev ' i tevafı1k (Uygunluk) var. Yüz yirmi ( 1 20) sahife tefsir ve yedi sahife hatimesinde (Sonucunda) yetm iş yedi (77) tam tevafilk (Uygunluk) var. On beş dahi bir latif (Güzel) nükte için birer ad­ ed farkla mesela on bir ile on zımni (Gizli) tevafük (Uygunluk) var. Mü­ tebak.isi (Geri kalanı) ise başka nükteler için tevafGka (Uygunluğa) gir­ memişler. Mesela: Ahir'deki (Sonundaki) iki sahifede hem Elif hem Ta, tevafı1ktan çıktılar. Ta ikisi darp (Çarpma) vasıtasıyla tefsirin intiha ade­ dine (Son sayısına) tevafı1k edip göstermiş. Mesela: Lafzullah 'taki (Al­ lah lafz ı n daki) sakin Elif yüz on yedi ( 1 1 7 ) ' dir. Yetmiş yed isi tam tevafGk, mütebakisi(Geri kalanı) sa'ir (Diğer) arkadaşlarıyla veya sahife rakamıyla tevafGk ediyor. Yirmi yedi (27) defa iki (2) gelm iş. Yirmi bir adedi tevafGk, mütebak.isi (Geri kalanı) başka bir nükteler için tevafflka (Uygunluğa) girmemişler. Üç (3) adediyle (Tanesiyle) yirmi yedi (27) defa zikredilmiş yirmi beş tevafGktur. İki adedi (Tanesi) başka nükteler için tevafGka girmemiştir. Lam, doksan beş (95) sahifede vardır. Onda yetmiş tevafilk var. On üç adedi (Tanesi) tevafGksuz, otuz dört (34) aded iki gelmiş. Altı tevaffıksuz mütebakisi (geri kalanı) tevafGklu on beş de­ fa üç gelmiş. On tevafGklu, beş tevafı1ksuz. Ha'da yetmiş dokuz (79) te­ vafGk var. On iki sefer yirmi sekiz (28) gelmiş. Sekiz tevafGksuz, kırk beş defa bir gelmiş. Üçü tevaffiksuz mütebaki (Geri kalanı) tevaffık. Yir48


mi üç (23) defa üç gelmiş, sekizi tevafUksuz mütebakisi (Geri kalanı) :e­ vafUk. Otuz (30) defa iki gelmiş, üçü tevafilksuz, mütebaki (geri kalanı) tevafUk. Sekiz (8) defa dört gelmiş, dördü yine tevafôksuz, dördü teva­ fUklu. Yalnız bir defa sekiz, bir defa altı gelmiş. "Ba" yüz yirmi ( 1 20) sahifede var. Mütebaki (Geri kalan) sahifelerde yoktur. Mevcuttan yet­ miş tam tevaffik var. Mütebakisinde (Geri kalanında) başka nükteler var. Otuz dört (34) defa iki gelmiştir. Dördü tevaffiksuz mütebaki (Geri kala­ nı) tevafüklu. Kırk bir defa ( 4 1 ) bir gelmiş, üçü tevafôksuz mü tebaki (Geri kalanı) tevaffik. "Ta" Doksan dokuz (99) sahifede ehemmiyetli bulunmuş. B aşka sahi.fe lerde bulu nmaz. Veyahut ehemmiyetsizdir. O doksan dokuzdan altmış aded (Tane) birbirine tam tevafôkta. Mütebaki­ si (Geri kalanı) ya Elif ile veya sahife rakamıyla tevafôk ediyor. Veya bir latif (Güzel) nükteyi gösteriyor. "Ta" nın latif (Güzel) münasebetinden bir nümune altı, onbeştir. Beş "Ta" Yirmi iki (22) 'dir: İki "Ta" dört'tür. Üç "Ta" dört 'tür. Dört "Ta" On iki ' dir. Dokuz "Ta" On iki' dir. On bir "Ta" iki 'dir. Yedi "Ta" yedi'dir. Sekiz "Ta" on dokuz 'dur. Ve o yüz on üç ( 1 1 3 ) sahifede elli üç (53) tam tevafük, sekiz defa yedi ve sekiz ola­ rak geliyor. Ta ki sahife rakamı gibi başka tevafôku göstermek .-i çin yedi­ den sekize atlar ve sekizden yediye iniyor. Demek altmış bir tevafA ar. Mütebakisi (Geri kalanı) arkadaşlarıyla sahife rakamıyla tevafı1katı (Güzel uygunlukları) var. Yirmi dört (24) defa altı geliyor. On beş ( 1 5) kendi kendine tevafı1k ediyor. Dokuzu başka tevafôkla diğer nüktelere hizmeti vardır. Yirmi altı (26) defa beş geliyor. Yirmisi kendi kendine te­ vafôk ediyor. Altısı başkalarıyla tevafUk edip, başka hizmetleri görüyor. (Dördüncü Remiz Vav Tevaffıkatının bir Sırr-ı Acibi) ·

, ., .

• /'"" • 'f'::',;t� l .., / .,1

w'��\l:i� � r.)Cll ]

. . .

•/ 1 .1} .....

·/

0

/

, .� , • .�

.

·�b-ll�� � u�-' . (�� ��) 1

.,

_

"' ' · /

/

.,

( . (A; �I I.JW �\ �..)�1

Aziz Sıddık kardeşlerim ! - , , - , - , �- ı ., İnsan, arasıra yemişlere (Meyvelere) muhtaç oluyor. Kut (Gıda) .ile beraber tefekkühe (Meyve almaya) lazım olduğu gibi, ilmi belagatta kut ve gıda hükmünde olan fenn-i ma'ani ve beyanın (Ma'ani ve beyan Bi­ lim ' in) belagat nüktelerinin fakihası (meyvesi) dahi fenni bedi ' in meza­ yasıdır (Meziyetleridir). Çendan (Her na kadar) zayıf bedi'a lafza ve sO.­ rete aittir. Fakat ehl-i belagatça kelamın ziyneti (güzelliği) fakihası , ye­ mişi (Mey_y�si) hükmündedir. Kur'an-ı Hakim ve Ahadis-i Nebeviy­ ye'de çok b�l Ü-n uyor;- denıek güzeldir. Onun için güzel kelamlar içinde bulunuyor. Hem çok defa hakaika (Hak_ikatlara) hizmet ediyor. Ve mana­ ların muntazam ve mevzun ( Ö lçülü ve t �rtili)-olduğ_u nu gösteriyor. Ma­ dem Cenab-ı Hakk'ın Esrna-i Hüsnası'ndan (Güzel i�imlerinden) bir is· -------49


m i bedi 'tir. Onun cilvesine (Tecellesine) mazhariyet bir sırrı işınarn edi­ yor. Hem bir Zat-ı Azim ' in (Büyük bir Zat 'ın) iltifatının zarfı ve iltifatı ile verilen hediyeye sanlan bir parça bez çendan (Her ne kadar) zatında e hemmiyetsiz cüz' i bir şey olarak görülse de fakat o iltifat-ı şahanenin (Şahlara layık lütfetmek) ve işarat-ı mülukanenin (Krallara l ayık işaret­ ler) ünvanı ve zarfı olduğu cihetinde çok kıymettardır. On paralık ise de on liralık kıymetindedir. Madem sultan-ı ezel ve ebedin bir işaret-i husu­ s iyesini yedi inayet ( Yardım ve lütuf) namıyla (Adıyla) bir mektupta yazdığımız g ibi, yedi işaret ve o yedi inayetin içinde yedi inayetten teva­ ffik(Uygunluk ) kısmından bir iltifat-ı hususiye (Hususi iltifatı) hissettik. O iltifatı.n zarfı olan tevafiikun (Uygunluğur:ı ) envaına (Çeşidine) ne ka­ dar cüz ' i olursa olsun o işaratın (İşaretlerin) hesabına ehemmiyetli bir hakikat-ı ilm iye ( B ilim hakikatı) g ibi ehemmiyet vermeye kendimizi mecbur biliyoruz. B iz onun için işarat'ül i ' caz tefsirindeki tevafı1kat-ı harfiyye' ye (Harfa ait uygunluklar) ehemmiyet veriyoruz . Bir defa ace­ le baktım, "Elif' ve "Ta"nın tevafı1kunda muannit bir adamı dahi sustu­ racak bir tarzda intizam ve ittirad (Kıyas) göründü. Tesadüfe havale edil­ se yüzyirm i ' de ançak yirmi'de zahiren tesadüfe verilebilir. Mütebakisi (G.e.ri -kalanı) kast ve iradeyi ihsas ediyor (Hissettiriyor) bir tarzdadır. Hatta en ahır'ki (sonundaki) yaprakta Elif on beş ( 1 5) gelmiş. Tevafı1k­ suz karşısında "Ta" sekiz (8) gelmiş. Onun da tevafı1ku yok. Halbuki tevafı1ktan ç*anlar kısmen kitabın sahifelerindeki rakamı işaret ediyor­ dular dedim. Acaba kitabın başından ahirine (sonuna) kadar "Elif' ile "Ta" ekseriyetle (çoğunlukla) tevafı1kla -muntazaman geliyor. Hatimesin­ de (Nihayetinde, sonunda) ( �" � �"' ) lazım gelirken ikisi de tevafı1ktan çıkmış dikkat ettim canım sıkıldı. "Ta"yı Elif'in başına vurdum. Niçin böyle kanştırarak yoldan çıktınız? B irden o darhemde yüz yirmi adedi gösterdiler. Parmaklarıyla işaret eder gibi işte senin tefsir � i­ tahm ın nihayeti yüz yirmi ( 1 20) adettir. ( ! ) Bizim vazifemiz onu göst { � m r. eJ1 J1 / k t i r ( �/ ;y \...:."'.;. ) sırrına mazhar oldular. Ikinci defa tekrar acele ile tefsire baktım dedim acaba El if Allah ' ın evvelki harfidir. "Ta" ekseriyetle ve h us use n vakıf halinde "Ha"ya kalp için Lafzullah ' ın ahir (Son) harfi hükmündedir. Hem Huruf-u kasemiye olduğu cihetle Lefzullah önünde Tallahi, TaHahi gibi zikredilir. Bu iki huruf gibi bütün kitapta de­ vam eden yoktur. Yalnız en büyük hurı1f-u kasemiye olan "Vav" Lafwl­ lah ' ın önünde kasem vaktinde ekseriyetle (Çoğunlukla) zikredilir. B u ki­ tapta ekseriyetle (Çoğunlukla) devam ediyor. Ve hakeza bir intizam ve

(1) E/if (lS) 50

x

Ta (8)

=

120

·


bir kast ve iradeyi işınarn edecek çok münasebatını bu tefsirde gördük. Ve on tevafUkatına kısmen tefsirin bir köşesinde işaretler koydum. Siz­ deki tefsiri ona bakarak kaydediniz. Ben bu Vav, Elif, "Ta" daki latif (Güzel), ince intizamı gördükten sonra acaba başka kitaplarda bu sırrın bu tarzına mazhariyetleri var mı baktım . Halebi gibi Arabi ve Şerh ve . mübarek bir kitabın satırları yirmi iki (22) hem Elif'leri ve "Ta"ları çok­ tur. Üç yüz elli (350) sahife içinde üç yüz otuz (330) sahifeye kadar bak­ tım. Elif tevafGkatı karşı sahifede on dört taneden başka yok. Arka sahi­ . feyi de ilave etsek o n dört te olmaz. Mecmu ' u (Toplamı) yirmi sekiz (28) olur. Haydi kırk ve haydi yüz olsun farzetsek yine hiç tefsire benze­ miyor. Çünkü tefsirde yüzde ancak yirmi zahiren hariç kalıyor. Sonra dedim kendim eskiden yazdığım Arabi Risalelerim var. Biri Türkçe ola­ rak on iki ( 1 2) küçük Risalelerime baktım on iki ( 1 2) Risalede on iki ( 1 2) tevaffik buldum. İki yüz yetmiş sekiz (278 ) sahifeden ibaret olan Risalelerden seksen sekiz (88) sahife Türkçe, mütebakisi (Geri kalanı) Arapça olduğu halde tetkik ettim, on iki kadar sahife tevafUkatı ve arka sahife, ya o' kadar veyahut daha bir parça fazladır. Olsa olsa yirmi-otuz tevaffik (Uygunluk) bulundu. Halbuki onların bazı sahifeleri otuz satır­ dır. Hem Elif, "Ta" tefsir gibi devam etmiyor. ittirat (Kıyas) ve intizamı y.ok. Hem hfirufatta (Harflerde) küçük adedler (Sayılar) oluyor. İki, üç, . . dört .gibi adede (sayıya) iniyor. Küçük adedierde (sayılarda ) tevafGk (Uygun luk) çok lazım gelirken pek a z var. Tefsirin "Vav " , "Elif', "Ta"larında aded (sayı) çok olduğu halde tevafUkatı (Uygunlukları) pek az lazım gelirken pek çok olduğu cihetle şek ve şüphe bırakmadı ki bir iltifat-ı has (Hususi bir ilti�at) ve bir işarat-i hususiye ( Hususi işaretler) (Haşiye) ve bir inayeti mahsusiye nin (Hususi rahmet ve y ardım) le­ me 'atı (Parıltıları) ve emaratı (Emareleri) ve tereşşühatıdır (S ızıntıları­ dır:). Madem neşemizi açıyor ve hizmet-i Kur' aniye'den şevkimizi ziya­ deleştiriyor ve itimadımızı te'yit (Takviye) ediyor. Ve menfa'atlı meyve­ ler veriyor. Elbette hakikidir. Ve min indiHalıtır (Allah tarafındandır) (İhtar) "Vav", "Ta"; "Elif' tevafGkatı (Uygunlukları) bazen bir yaprak atlar bazen de başka tevafGk (Uygunluk) içine karışır. Mesela otuz altın­ cı (36.) sahifede Elif dokuz, bir yaprak sonra Elif dokuza bakar. İki do(Haşiye) İşaretin mahiyeti gizli olur. Sarih (Açık) bir suret onda aramlmaz. işa­ retleri cüz'ileri daha ziyade gizlenir. Bir işaretin yüz (100) eczasından bir cüz'ü gayet hassas bir dikkatle hissedilir. İşte bu sırra binaen beyan ettiğimiz ince tevafuktan (Uygunluk/an) ve münasebetten sarahat-ı kat'iyye (Kat'i açıklık) isıemek gayet in­ safsızlıktır. Hem de gayet acele ile bakıldığmda11 hatamız bulunsa da islah edilmeli (Düzeltilmeli). 51


( 1 LOOO) "Ta" on bin ( 1 0.000) muvafık (Uygun) gelmesi ve ahiri hurufu heca ' dan olan (Hece harflerinin son harfi olan) ve nidada (Ünlemde) İs­ m ullah 'ın (Allah isminin) evvelinde bulunan "Ya" yirmi bin dokuz yüz (20. 900) bir cihette on dokuz bin ( 1 9 .000) küsur olmakla beraber hem "Lam"ın hem "Ha"nın ve "Vav"ın adedierine (Sayılanna) Kur ' an 'daki o n dokuz binlik yekünlerine m uvafık (Uygun) gelmesi ve Lafzullah' ın (Allah lafzının) m ecmu ' u Kur ' an ' da iki bin ve "La"sı on dokuz bin ve "Ha"sı yine on dokuz bin mecmu ' u (Toplamı) kırk bin olup , başındaki Elifin kırk bin adedine (Sayısına) m uvafık (Uygun) gelmesi hem Lafwl­ lah ' ın (Allah Iafzının) humfatında ( Harflerinde) başka huruflaı:m (Harf­ l erin) Kur'an'daki adedieri .(sayıları) çok latif münasebat-ı tevaffikiyeyi ( Ç ok güzel uygunluk münasebetleri) göstermeleri ezcümle ( B u cümled­ e n ) cim ( ('; ) ebced hesabı ile üç ve Kur 'an'da üç bin olarak qıuvafık (Uygun) gelmesi. Ha ( L. ) hecada Cim ' in kardeşi olduğundan Cim gibi yine üç bin ve "Dal" Ebcedde Cim'in arkadaşı olduğundan yine üç bin olup üçü birbirine m uvafık. (Uygun) gelmesi hem Ebced hesabı ile y ü k s e k m a k a m d a . b u l u n a n ( S a , Zal , H a , G a y n , .O a t h e m S ad) ( vD·� . c_;.:, . . �) her- biri Kur 'an 'da ikişer bin gelip birbirine - m uvafık (Uygun) gelmesi ve Sad ' ın güzel ve hafif şekli olan Sin ( I...J"' ) . Ü ç dişine münasebettar, . üç bin üç yüz otuz olup (3.330) latif (Güzel) s ırları ima eder (işaret eder) bir surette gelmesi ve "Tı" ve "Zı"- ( j; . .b ) iki kardeş gibi "Tı", "Zı" ( .1; . .k )den daha hafif olduğundan bin iki yüz ( 1 200) "Zı" onun kızkardeşi gibi nısfı (yarısı) olarak altı yüz (600) gel­ mesi. "Fa" ( u ) ebced hesabı ile seksen (80) olmasına göre ona bir sıfır (O) noksaniyetle tevaffikla (Uygunlukla) sekiz bin (8 .000) gel­ mesi. "Ayn", "Vav", " Kef' ( .t.l . ..9 ·t) her biri dokuz bin (9.000) gelerek birbirine muvafık ( Uygun) gelmesi Kur'an kelimesinde en birinci huruf · olan "Kaf' ( J ) altı bin (6.000) gelip Kur'an ' ın mecm ' u a�in altı bin adedine (sayısına) tevaffik .(Uygunluk) etmesi , ve birbirine b a :.b- mü­ nasebetler için muvafık (l)ygun) gelmesi. "Mim", "Ya"ya nisbeten usulü h urufiyeçe birbirine kalp,ve· makamına geçen iki "Ya" kadar ve Ebced'i m akamının yarısı kadar yirmi bin (20.000) gelmesi. Ve "Nun" ebcedi makamı olan elli biri yarısı hükmünde olan yirmi altı bin gelmesi. Elbet­ te ve herhalde K ur ' an ' ı n hurufatından (harflerinden) dahi bir cilve-i i ' c azın bulunmasına işaret ve hurufatından (Harflerinden) harikulade m u ntazam ç ok nükteler ve s ırların bulunduğuna delalet ve hurufu Kur 'ani ' yenin ondan on bine kadar sevab meyveleri vermesine liyakatı­ na ve kabiliyetine şahadet ve hurufu Kur'ani 'yenin tebdiline (Değiştiril­ mesine) çalışanların nihayet derecede belahat (Düşüncesizlik) ve hasa-

t·t·..)

54


retlerine (Zararlarına) kat ' i delalet ettiğinin ehl-i dikkat tereddüt etmez görür. Ehl-i ilhadın (Dinsizlerin), kör oldukları için görmemeleri İmami Busiri 'nin · � e ;' • . . • �. /• -< 1'• 1 • 1 // J.i .}...o J w.- � 1 �_,...o $_,.l � .., �

/

/

/ •/

/.

.) .1' •

. ,,

,

.:::.-�.-;-. _, Ul �_.o.Aj \....r� �� �

/

-

/

:

Düsturu ile gözlerindeki hastalıklar ile güneşin ziyasını göremezler ve dilindeki hastılaklarla ab-ı hayat (Hayat suyu) olan şu tatlı suyun lezzeti­ ni ve zevkini hissedip tadamazlar. ./

/

;� • / •

q

•"

./

1

./

, ., .

o /

/ /

/ o - _, , J ' "'

iG.:. .. ..:' :.\ w\;.=� ..b� \ .,.. _,1)1 �\.o (;.9, � u �\..) ı;.. \� \..:..A,; ,_.;:Jı ı / " - :, �,. ; ,/ ,.1\.,: / J // • / / ; ., ; .-" ".// 1 / ,, , / 0 ' • / / ..:,. \/\f :,..;.. ı � ll \.:,;; <i (ll.:.ıl v .:; ı� ; ���' 6.. � �� ..ı ı � , cı.....k .('.f.\J ı / . ..... . .... . "' " "' " ,. .. • ./ /� "''• - / / � .1 / , .c;__,f_ l,...o..l.a) 1 ı.:..:. \ � \ � \.. � 1 W � .lı ..!.).:.� A \.i \....l..,.;. \ .!1 \ \.:......-j •

"

.

o

�- ,

.

-,

1

/ o//

/ 1 / / /./

./ /. "

"

"

/./ / .

/

/

/ ./ / • ' .

1

//

/

./

/ • ./ ./

"

-,

(İKİNCİ REMZİN MÜHİM BİR ZEYLİ) On dakika zarfında hasıl olan bir nükte . ,.,..,. 1 • ', • .. ' ) Kenzül arş du ' asının fey( ....) ...-. \ Gr.)' Ü 1 o. :; � zinde � len iki nci eni v ayrı bir nükt� i tevaffikiyedir. (Uygunluk Nüktesidir). Nasıl ki: Süre-i Kevser' in hürufatı ebced makamı üç bin (3.000) aded (Sayı) olmakla hem Süre-i Yasin ' in üç bin (3.000) aded hu­ rufuna (harfleri ne) hem süre-i Furkan ' ın üç bin (3;000) adedi hurufuna (Harflerin sayısına), hem Süre-i Fatır ' ın üç bin (3.000) adedi hurufuna (Harflerin sayısına) hem Süre-i Sebe ' in üç bin (3.000) adedi hurufuna (Harflerin sayısına) hem S üre-i Ves- Saffat ' ın üç bin (3 .000) adedi huru­ funa (Harflerin sayısına) hem Süre-i Sad 'ın üç bin adedi hurufuna (Harf­ lerin sayısına), hem Süre-i Rad' ın üç bin adedi hurufuna (Harflerin sayı­ sına), hem Süre-i .Rum ' u n üç bin adedi hurufuna (Harflerin sayısına) hem Sure-i Zuhruf'un üç bin adedi hurufuna (Harflerin sayısına), hem sure-i Şura ' nın üç bin adedi hurufuna (Harflerin sayısına), hem sure-i İbrahim 'in üç. bin adedi hurufuna (Harflerin s�yısına) tevaffiku (Uygun­ luğu) var. On bir surenin birbiriyle muvafakatı (Uygunlukları) ve muta­ bakatı bilbedahe (Aşikaren) tesadüf işi olamaz. Aynen öyle de sure-i Kevser' in en kısa süre olmakla beraber hurufun (Harflerin) makamı eb­ cedisi olan üç bin aded (Sayı) ile en uzun siire olan (El Bakara) örfi keli­ matının (Kelimelerinin) üç bin adedine (Sayısına) hem sure-i Al-i İmran kelimatının (Kelimelerinin) üç bin adedine (Sayısına) ve sure-i Nisa ke­ limatının (Kelimelerinin) üç bin adedine (Sayısına) muvafık (Uygun) gelmesi elbette kör tesadüfün işi olamaz ve rastgele şu ' ursuz ittifaki bir vaziyet olamaz. Bu tevafUktaki (Uygunluktaki) küçük küsurat (Kesirler)

g

y

55


kuz ortasına iki altı tevafı1kı1 (Uygunluğu) var. B azen zelzele lafzı gibi o iki tevafı1k (Uygunluk) birbirine karışır. Hem bazen "Ta" ve "Vav"a te­ v afı1k eder Uygun gelir). "Vav" dahi onlara tevafı1k (Uygunluk) için yo­ lunu değiştirir. (İ'tizar) B u küçük ve ince meseleye ziyade tafsil ve ehemmiyet verdi­ ğimden kusuromu affetmek, ruhları sıkılmamak için kardeşlerimden rica ediyorum. ( Haşiye) (Beşinci Remiz) (Hatime) Lafzullah 'ın h urufatının tevafı1katı (U y­ gunlukları) adedierinin (Sayılarının) birbirine tevafı1klan (U ygunlukları) zerre miktar insafı bulunan tesadüfe vermez. Ezcümle (Bu cümleden) baştaki Elif yetmiş yedi (77) tam tevafı1ku (Uygunluğu) olduğu gibi sa­ kin Elif dahi aynen yetmiş yedi tam tevafı1k ediyor (Uygun geliyor) . Hem "Ba" nın yetmiş (70) tam tevafı1kı1na (Uygunluğuna) ve "Lam"ın yetmiş (70) tevafı1kuna ve "Mim"in yetmiş (70) tevafı1kuna(Uygunluğu­ na) ve "Ha"nın yetmiş (70) küsür tevafı1kuna (Uygunluğuna) mutabakatı beş (5) defa yetmiş (70) birbiriyle tevafı1ku (Uygunluğu) bilbedahe (Besbelli, açıktan) kör tesadüfün işi olamadığı gibi "Ta"nın altmış (60) aded tevafı1ku (Uygunluğu) "Vav"ın dahi aynen altmış (60). tevafı1kuna (Uygunluğuna) ve "Nun"un altmış (60) küsür tevafı1kuna (Uygunluğu­ na) mutabakatı tesadüf işi olamaz. Hem "Ta"nın beşer tevafı1kı1nun (Uy­ gunluğunun) adedinin(Sayısının) yirmi (20) defa olduğu ve "Vav"ın dahi beşer adet tevafı1kı1nun (Uygunluğunun) aynı yirmi (20) olmasına muta­ bakatı (Uygunlukları) yine kör tesadüfün işi denilir mi? Diyenler elbette körlerdir. "Lam" otuz dört (34) defa iki gelmesi ve "Ha" otuz defa iki gelmesi ve sakin Elif'in ikişer ve üçer adetleri (sayıları) her bir kısmı . yirmi yedi (27) defa gelmesi hem sakin Elif ve "Ha" her birinin üçer adetleri yirmi küsür gelmesi ve "Ha" ve "Ba" her biri kırk (40) küsür de­ fa bir tek gelmesi ve birinden yalnız üç adet tevafı1ksuz k ması, "Nun"un ikişer tevafı1ku (Uygunluğu) yirmi altı (26) defa olup, en yirmi altı (26) defa olarak üçer tevafı1kı1na (Uygunluğuna) ve "Mim"in yirmi iki (22) defa üçer tevafı1kuna, (Uygunluğuna) bir derece muvafık (Uygun) gelmesi, elbette herhalde şu ' ursuz ve kör tesadüf'ün işi değil­ dir. Belki alarnet-i makbuliyet olarak bir inayet-i hassenin (Hususi bir rahmet ve yardımın) tanzimi ve müdahelesi ile olur. Ve hakeza mezkur tevafı1k (Uygunluk) adedindeki ( Sayısındaki) tevafı1katı latife (Güzel uygunlukları) gibi çok münasebetleri var zannederim. Bu hı1rufat (harf­ ler) münasebetindeki sırra dair israf ettim, fazla söyledim. Kardeşlerime

a\_ �

(Haşiye) Hakikaten uzun konuştuk. Belki israf ettik ve ince şeyleri senden başka kim vakit ve ihtiyaç bulur ki tatkik etsin. , ,.,


bir derece usanç verdim. Belki lisan-ı halleri ( w.; ı;..: � \ ..,l :;1. � ) der. ; , Ben de derim ki, ihtiyarsız bir niyet-i hayır ile israfa girdim. Onun için İmam-ı A'zam (R.A.) gibi derim. ..1� . /•/ / ( "" / 0,1 � • ,;1' / . 1.3 � ( � -ll"" l �� .ll v ) Inşallah böyle hayırlı işte israf l ı..l ı.3 �\,.,� "' " , yoktur. !sraf olsa da affedilir. ' r // • ""' , _, ""' L , ""'- \/.•... :ı- "" " / , . , .tU ; �, .,J ,. ./ • -' o " "' ' "" 6J I �!} � � � �\...; .lh.�. 4.9 � ' -.ll:i �.) � I_,.. W � \ � 1 : . iı ı • � ,; ... / ""' ""' •

..

1 .;

o

..,

/

-...,.:, / ,

.

,

0\..o \ -1

...,. \....,.

.

o

r

"" ""'

V... \ -,

-

o

,

� 1

\

.

• /

/ •_

,_ ..,, ,

..., �

...# "" � ""

. , ..,

..:.. � l_..o::, \ � · �\\-43 1 �� 1

"'

1

....

Lafzullah ' ın (Allah lafzının) içindeki humfat (Harfler) ile ve yemin için Lafzullah' ın başında bulunan "Vav", "Ba", "Ta", harfleri Kur'an ' ın bir tefsiri olan işarat-ül i' caz da h arikulade bir sım tevafılku ( B ir uygun­ luk sırrı) göstermeleri bu hurufatın (harflerin) Kur ' an ' ın içinde mü 'ciza­ ne vaziyederine neş'et ettiğini (Meydana geldiğini) gördük. Adedierinin (sayılarının) küsüratı (Haşiye) başka bir münasebet gösterdiğinden şim­ dilik ondan kat-ı nazar ile yalnız adedierindeki (sayılarındaki) münase­ batı tevafllkiyeye (l:Jyguniuk münasebetlerine) işaret edeceğiz, şöyle ki: Lafzullah ' ın en mühim harfi olan baştaki Elif umum Kur' an ' da çok sır­ tara medar (Sebep) olarak kırk bin (40.000) gelmesi. Ve yine Lafzullah ' ın .(Allah lafzının) Elifinden sonra Lame lif yani '\ı ) meşhur bir aded (sayı) olan on dokuz bin ( 1 9.000) gelip Lafzul­ ( lah ' ın ahirindeki (Sonundaki) olan (Haşiye) "Ha" yine aynen on dokuz bin ( 19.000) olarak ikisinin muvafık (Uy­ gun) gelmesi, hem yalnız "Lam" hesab-ı Ebced 'le otuz (30) olduğuna göre ona muvafık (Uygun) olarak Kur'-an'da otuz bin (30.000) gelmesi ve o bir hesapla yirmi üç bin (2 3 . 000) diğer bir c ihetle yirmi bin (20.000)dir. Hem "Ba"nın hem "Mim"in hem "Lam"ın o n dokuz bin ( 1 9.000) adedierine (sayılaı:ına) ve Kur 'an' daki yekünlerine muvafık (Uygun) gelmesi ve Lafzullah'ın (Allah lafzının) başındaki Eliflam 'ı ta­ rif yani "El" yetmiş bin (70.000) olup Kur'an ketimatının adedi (sayısı) olan yetmiş bin (70.000) · adedine (sayısına) muvafık (Uygun) gelmesi hem "Ba" ve "Ta" iki kardeş gibi bir derece fark ile "Ba" on bir bin (Haşiye) Evet böy/e .galebe-i zan kafi olduğu makamat-ı kitabiyede (Hitab ma­ kam/arında) ve mezaya-yı bedi'iyede (Bedi'i meziyetlerde) ve letaifi belagatta (Bala­ gat güzelliklerinde) ve münasebatı tevafiikiyede (Uygunluk münasebetlerinde) büyük adediere (sayılara) küsuratın .ve küçük adedierin (sayı/ann) farkları bir sebeb-ifark teşkil etmediğinden küsuratın farklarınafarika nazari ile bakmadık ve bakılmaz. (Haşiye) adedi hurufatı (Harflerin sayısı) ile altı (6) ismi A'zam'ın (1) adedi hurufatı on dokuzdur (19). (1) A ltı ismi A'zam: Ferdün, Hayyün, Kayyumün, Hakemün, Ad/ün, Kuddüsün. Bu altı ismi A'zam'ın harfleri 19'dur. Şedde sayılmaz.

( -'J:�\ q:Jı,w\�J


m ünasebatı tevaffikiyeyi (Uygunluk münasebetlerini) bozmadığından nazara almadık. Hem en kısa sure olan Kevser'den bahsettiğimiz müna­ sebetle Süre-i (İnna Enzelnahu Fi Leyletil Kadri) •/ . , .� , ,. / . , / ( ..)� � \ '*'� ll, • \.:J ..:f \ \3 "'1 )in bir tek tevaffikundan (Uygunluğundan) .. bahsedeceğiz. (Haşiye) Şöyle ki: Süre-i Kadr' in yüz yirmi hurufu (Harfleri) var. Gayri mel­ fuz (Telaffuz edilmeyen) Hemze sayılmazsa yüz on dört ( 1 1 4)tür. En ev­ vel nazıl olan sure-i A'lak küsüratından kat' i nazar nısfı evvelin (ilk ya­ rının) hurufatı ve tam surenin kelimatı nahviyesi (Nahvi kelimeleri) yüz ( 1 00) küsur olmakla ( sure-i Duha, sure-i Elem Neşrah Leke ve sure-i Zilzal ve sure-i Tekasür ve sure-i Elma'un ve sure-i El A'lak) nısfı evvel (ilk yan) (sure-i Vettin ve sure-i El Kari 'a Ye sure-i Hümeze ' nin) her bi­ rinin yüzer adedi hurufuna ( Harflerinin sayısına) tevafı1ku (Uygunluğu) v ar. On sure nin küsuratından kat' ı nazar birbiriyle manidar muvafakatı (Uygunluğu) tesadüfi olamaz. Aynen öyle de sure-i Kadr'in muvafakatları olan "Vav" on surenin her birinin yüzer adedi hurufu (Harfler sayısı) ise kelimat (Kelimeler) noktasında (süre-i El Fecr ve sOre-i Abes ve sOre-i Mürselat, sOre-i B uruç, sOre-i M utaffifin, sOre-i El- İnşikak, sOre-i En Nazia, sure-i Nebe ' , sure-i El Münafikun,. sure-i Cum ' a) ' nın her biri­ nin yüz küsür örfi adedi kelimatına (Kelimeler sayısına) yüzlük de mani­ dar (Manalı) tevafı1klan(Uygunluklan) tesadüfi olmadıkları gibi evvel ki h uruf cihetinde on aded sure-i M uvafika'nın ve kelimat (Kelimeler) ci­ h etinde son on aded sOre-i M u va fika ' n ın küsuratından kat ' i nazar tevafOkları ile beraber o iki kalbi ile olan on bir aded sureler müttefiken ayet nokta-i nazarında (Süre-i İsra l , sOre-i Kehf 2, sure-i Taha 3 , sure-i

(

! W JlG

(Haşiye) (İnna Enzelnahu) 1., ) süresinin Jıurufatı tekerrürde tarakkiyatı (Tekrarda ilerlemesi) muntazamdır. Şöyle ki, (Cim, Hii, Sin, Şin, A v n . Tı, Zal) ( ..) . b . · � ) birbiriyle birdir. "Ha" ( "Ba", '(. ) iki "Kaf" üçer birbiriyle müttefik (Dal, Fa, Ten vin) ( ) � _,..; . u dörttür.(l) Yine birbiriyle müttefiktir. (Ha ( ..;t. ) beş, Ta, Ya y;dişer) yine birb 'yle m üttefik "Nu n " sekiz, "Mim " "Sakin e/if'' dokuz birbiriyle müttefik. "Vav" on, "Nun ", "Tenvin " (2) ile oniki, "Hemze" on iki. İşte birden on ikiye kadar muntazaman terakkisi (ilerlemesi) şu hurufat (harfler) tesadüfe tabi olmadığına fetafet/i (G üzel) bir işarettir. (İnna Enzelnah u n u n) ) "Nun" makamı ebcedisi dokuz bin yedi yüz ondur '!. W ( / (9710). Surenin h urufatı (Harfleri) işaretli olduğuna işaret eden "Leyle-i Kadr"in üç defa tekrarı ile yirmi yedi huruf (Harfler) olup Ramazan' 111 yirmi yedinci gecesinde­ ki Leyle-i Kadr'in tevafuk (Uygunluk) sırrı ile kat'i işarettir. Sair işaratı (Diğer işa­ retleri) İnşallah başka vakitte meşiyeti ilahiye ta'alluk etse yazılacaktır. (1) Ten vinli kelimeler: flayrün, Şehrin, Emrin ve Selamündür.

t_ . ı):.. . IJ"" . t

Jl frı

0 \ Nun IR\

-ı. Tt '" vin fd\

1?

S .

·


Yusuf 4, silre-i Hud 5, Su re-i Yunus 6, silre-i Nahl 7 , silre-i Enbiya8, silre-i Mü'minun 9, sure-i Tevbe 10, sure-i Maide l l ) Her birinin yüz kü­ sür adedine (Sayısına) muvafakatıarı (Uygunlukları) kat' iyyen tesadüf değildir. Küsuratlarının farkları cüz' idir. Mesela Tenvir-ül Mikyas tefsi­ rinin kestirdiği adede (Sayıya) binaen silre-i Yunus 'un dokuz (9) Kehf'in on ( 1 0), İsra' nın on bir ( l l ), Hud'un yirmi (20), Mü'min'un on dokuz ( 1 9), M aide yirmi (20), A'lak' ın nısfı evv elin (ilk yarının) yirmi bir (2 1 ) El Kadr yirmi iki (22), Nahl yirmi sekiz (28) Tevbe yirmi sekiz (28), Tin elli (50), Kari'a elli iki (52) ve hakeza bu küsurlerin küçük farkları mü­ nasebatı tevafilkiyeyi (Uyugunluk münasebetlerini) elbette bozmaz hem sure-i Kadr yüz on dört ( 1 1 4) harfi ile yüz. on dört ( 1 1 4) silrelerin adedi­ ne (sayısına) bir farkla uygunluğu manidardır (Manalıdır). (Haşiye) Güya benden başka yüz on iki süre ile bir de küçük bir Kur 'an olan Fatiha' nın geleceğine bir imadır. (işarettir) Bu silreterin ayat (Ayetler) cihetindeki tevafilkatta (Uygunluklarda) bir letafeti (Güzelliği) şudur ki: Elif isminin ebcedi makamı olan yüz on bir ( l l l ) ki: üç Elif'tir. Yani yüz on bir ( l l 1) hem silre-i İsra,. hem silre-i Yusuf hem bir kavle göre silre-i Kehf aynen yüz on bir ayet olması ve üç Elif'ten ikisi bir çizgi üstüne , , _ " <LU ı ) ki: Lafzullah 'tır. (Allah lafzıkonulsa bir suret olur. ( dır). sure-i Kevser ve Kadr ve A'lak bahsi münasebetiyle silre-i İhlas bu nevi tevaffikatta (Bu çeşit uygunluklarda) bir küçük nüktesini beyan et­ mek münasiptir. Şöyle ki: İhlas 'ın ebcedi makamı hurufisi bin üçtür ( 1 003). Küsurdan kat'i na­ zar (<,Cıı·e-i Nur 1 , sure-i Hac 2, sure-i Enfal 3, sure-i Nahl 4 ve silre-i İs­ ra 5 ve Kehf 6 ve Enbiya? · ve Mü 'minun 8 ve Zümer 9 ve Yusuf 10 ve Hud l l ve Yunus 1 2 ve ·Neml 13 ve Ş u ' ara 1 4 ve Taha l S ) surelerinin her birinin bin küsür kelimatı adedierinde (sayılannda) tevaffiku (Uygunlu­ ğu) ile beraber huruf cihetinde ( sure-i Sebe ' ve Elhaklee ve M üm tahine ve İnsan ve Tur ve Secde ve Vezzariyat ve Rahman ve Tahrim ve Talak ve Duhan) surelerinin her birinin bin aded küsur hurufuna ( Harflerine) (Haşiye) El Hasıl Sılre-i Kadr ve Sılre-i A'lak'ın kelimatı nahviyesi (Nahvi keli· me/eri) ve en evvel nazil olan nısfı evvelin (ilk yarının) hurufatı (Harfleri) yüz küsur hurufu ile on Sürenin hurufatına (harf/erine) manidar (Manalı) tevajuk ediyor ve . diğer on siirenin ke/imatına manidar (Manalı) tevajuk ediyor. Hem uzun diğer on sürenin ayetine gayet manidar tevafuk ediyor. Demek bu otuz surede her birisi yirmi dokuz sureye tevajuk ediyor. Demek bu küçük tevafuku Kur'an 'iyede dokuz yüz (900) tevafuk var. Küsurattan kat'i nazar edilmiş çünkü münasebatı tevajukiyeyi (Uygunluk münasebetlerini) bozmayan bu tarzdaki tevafuka (Uygunluğa) hiç müm­ kün müdür ki: tesadüf içine karışsın, hem hiç mümkün müdür ki: mühim hikmetleri L .. . ı .. . ..... .- , ... . _


manidar ( Manalı) tevaft1ku ( U ygunluğu) e l bette bir sülüs ' ü K u r ' an (Kur'.an ' ın üçte biri) addedilen (Sayılan) sure-i İhlas ' ın hikmettar (Hik­ metli) bir nüktesidir. Ye bir sırrı azimi var. Ye şu ' ursu z ve hikmetsiz te­ sadüfün işi değildir. Mezkur sürelerin küsuratı ( Kesirleri) çendan ( Her ne kadar) bir kısmı büyükçedir fakat Tenvir ' ül M ikyas tefsirine göre bir­ birine yakındırlar. Mesela S ü re - i Tür ve Secde ve Mümtahine ve Se­ be ' in ( l ) kes irieri beş yüz'de müttefiktirler yalnız küçük farkları var.

(SEKiZiNCi KISMIN ÜÇÜNCÜ REMZi)

( Kenzül arş du ' asının feyzinden gelen üçüncü nükte-i Kur' an i ' ye) (Mukaddeme) (Önsöz), Şu nükte- iki kısımdır. Birinci kısım şimdik i Sunuhat ( K albe gelen manalar) tahkikatına bina edilmiş. sure-ı A'lak'a aittir. İkinci kısım tefsir İbn-ı Abbas ' tan Ahzedilen (Alınan) ve sürelerin kelimat ve humfatını hesap eden Beynel Ulema mevsuk ( Alimler ara­ sında güvenilir) Allame-ı Firuz A bad-ı olan sahib-i kamusun meşhur tef­ sirine i s tinaden ve eski mahfuzatıma (Ezberlerime) itimaden S u ver-i Kur' a n ' iyye ' nin mabeynindeki (Aralarındaki) tevafGkata (U ygunluğa) işaret edilen bazı sırlara dairdir. Şu tefsir ve eski mahfuzatim ekseriyetle hurufu melfuziye (Telafuz edilen harflere) ve kelimatı örfiyeye bakarlar. B irinci kısım (sure-i A' lak'ta ) hfirufatın (Harflerin) vaziyetindeki le­ taif (Güzellikler) çoktur. Biz yanlız tavafuk (Uygunluk) ile münasebettar dört letafetlerine (Güzelliklerine) işaret edeceğiz. ( B irinci Letafet) En evvel nazil olan bu surede "Hemze"nin kırk bir (4 1 ) defa tekrar ile. Lam ' ın kırk bir (4 1 ) defa tekrarına tevaffikla (Uy­ gunlukla) beraber kırk bir (4 1 ) surenin başına parmağını bas ı �u:-r f 1 ) "Ba" O n altı ( 1 6) defa tekran ile "Ya"nın o n altı (1 6) defa tekrarına te­ vafGk (Uygunluk) edip, "Ya" on dört ( 14) surelerin başına işaret edip (3) "Be" başka sırları gösterir. "Ta" on dört ( 1 4) tekrar ile "Ra"nın on dört (/) İbn 'i A bbas (R.A.) 'ya göre Sebe Süresi 'nin harfleri 1512'dir. Üstadın tesbitine göre 3512 'dir. (2) Hemze ile başlanan 41 sure şunlardır: Fatiha, Bakara, A l-i İmran, En 'am, A 'raj, Yunus, H u d, Yusuf, Ra'd, İbrahim, Hicr, Nalıl, Kehj, Enbiya, Ankebut, Rum, Lok­ man, Secde, Sebe, Fatır, Muhammed, Fetih, Kamer, Rahman, Vaki'a, Mımajikun, El­ hakka, Nuh, Tek vir, İnjitar, İnşihak, İnşikah, A tak, Kadir, Zilzal, El-Kari'a, Tekasür, Fil, Ma' ım , Kevser ve Nasr'dir. (3) "Ya" ile başlanan 14 Süre şunlardır: Nisa, Maide, Enfal, Hac, A hzab, Yii 'sin, Hiicurat, Miimtalıine, Cımıu 'a, Teğabım, Ta/ak, Tahrim, Miizzemmil ve Meddessirdir. 58

·


( 1 4) adedine (Sayısına) tevaffikla (Uygunlukla) vücutlarını hissettiğim ve şimdilik teşhis edemediğim Kur ' an ile münasebettar sırlara işaret edi­ yor. "Kaf' ( ü ) sekiz tekrariyle, sekiz sGrenin başına işaret ettiği gibi ( 1 ) "Sin"in sekiz adedine (Sayısına) tevafGk etmekle beraber "Sin" dahi sekiz sürenin başına parmak basıyor. (2) Ve mühim sırlara medardır (Sebeptir). "Tı" üç tekran ile üç sürenin başına işaret etmekle beraber i. ) üç adedine (3) "Sad"ın üç adedine (Sayısına) ve "Hı"nın ( tevafGk ediyor. "Nun" tenvin ile beraber yirmi dokuz (29) tekran ile (4) "Medde" denilen sakin Elif yirmi dokuz (29) adedine (5) te vafGk (Uy­ gunluk) noktasında çok esrara (Sırlara) medardır (Sebeptir). " Vav" eb­ ced makamı altı adedi ve tekranndaki altı adedine (6) ve "Dal ' ın" (7) al­ tı adedine (Sayısına) tevaffik ile vavı kasem ile başlayan on iki ( 1 2) sureye işaret etmekle beraber makam-ı ebcedisi altı olduğundan tekrarı dahi altı olsa otuz altı (36) olur. Vav ile başlayan on altı ( 1 6) surelerio başlarına otuz altıdan (36) iki tanesi müstesna otuz altı (34) vavı kasemi­ yeyi tevaffik (Uygunluk} ile gösteren mü him esrara medar (Sebep) gös­ terir. "Ayn" on iki ( 1 2) "Mjm" on üç ( 1 3) adedine bir fark ile münase­ bat-i tevafGkGye (Uygunl4k münasebetleri) ile şimdilik bilmediğim bazı sırlan gösterir. "Zal" yedi (7) "Ha'nın " · ( .,4:) ) yedi (7) adedine (Sa­ yısına) tevaffik etmekle ikinci üçüncü letafetlerde beyan edilen esbaba · (Sebeplere) binaen. Elbette bunlar dahi öteki huruflar (Harfler) gibi bazı esrara (Sırlara) medardırlar (Sebepdirler). "Gayn" iki (2) "Fa" iki (2) "Cim" iki (2) birbirine tevaffikla makam-ı Ebcedi noktasında binyüz alt­ mış altı ( l 166) tarihindeki (8) hadisata ima ' den h iili (işaret etmekten boş) değildir. "Kef'in ( .!..) ) on ( l O) defa tekrar ile makam-ı Ebced-i noktasında iki yüz (200) (9) olmakla fGtuhat-ı Kur'an'iyer.in en müte­ rakk-i ( Yükselme) tarih i ol.an iki y ü z (200) tarihine, ta fG tuhat-ı

\

.

( 1 ) Kaf ile başlanan sekiz sure şunlardır: Mü'minun, KaJ, Mücadele, Cin, Kafirun, İhllis, Tal/ik ve Nas sureleridir. (2) S� ile başlanan sureler yedidir. Ancak Y/i'sin suresi de ekiense sekiz. olur. Çünkü . _ Sin ismi hecaisi ile okunur. Sin ile başlanan yedi sure şunlardır: lsra, Yii'sin � Nur, Hadid, Haşr, Saf!, Ma'aric ve A'lii'dır. (3) Tı ile başlanan sure/er: J. Taha, 2- Nem/, 3- Şu'ara ve Kasas sureleridir. Ancak Şu 'ara ve Kasas siireleri bir süre addedilmiştir. Çünkü her iki sürenin başlangıcı ' ( � ) dir. (4) Şeddeli nunlar birer nun sayılmıştır. (5) Besme/e ile beraber 29 sakin Elijli medde var. (6) Vav A'l/ik suresinde 6 değil 7 defa tekrarlanmış (7) Dal 6 defa değil, 5 defa tekrarlanmıştır. (8) Bir adet Gayn (1000) + İki Fa (160) + İki Cim (6) IJ66 (9) Kef'in ( .!J ) Makamı Ebcedisi 20'dir. On tekrar ile çarpımı 200 eder, =


Kur ' an ' iyenin durması ile tedafu-i (Müdafa'a etme) vaziyetine girmesi zamanı olan bin iki yüz ( 1 200) tarihine işaret etmesi, bu esrarlı sureni n şe' nindendir. Bu surenin hurufuna (Harflerine) bir letafet(Güzellik) daha katar. Şöyle ki: muntazaman terakki ediyor (Yükseliyor). Mesela "Za" b ir ( 1 ) "Cim", "Gayn", "Fa", ikişer, "Hı", ( t ) "Sad"tı ( J. · vt>) üçer. "Dal"beş , "Vav", "Zal", " He" ( ..A) � � ) yedişer. , " Kaf' ( J . ) :'Sin" sekizer, "Kef' ( -!..J ) on "Ayn" "Mim" onikişer, "Ta", "Ra" on dörder, "Ya", " B a" onaltışar, "Nun" tenvin ile beraber sakin Elif y irmi dokuzar, ' Hemze", "Lam" kırk beşer. ( İkinci Letfifet) sure-i El A'lak Hazreti İbn-i Abbas (R.A.)'den nass-ı S a h i h ( S ah i h metin) i l e sabittir k i : en evvel Hazreti Cebrail ( A . S . ) ( � ; --:. \.. i _;i \ ) s uresini getirmiş. B ir rivayette ( ...:··\ ::._:. J'\ ) kelime ;;I n e k adar e vvel ( İlk) nazil olan odur. B ir vakit sonra Hazr"'e ti Pey­ gamber Aleyhisselatü Vesselam namaz kılarke n Ebu Ceh il ta' arruz ettiği hengamda (Sırada) ( � \ � \ ) kelimesinden nihayete (Sonuna) ka­ d a r n a z i l o l m u ş , d e m ek en e v v e l n a z i l o l a n ş u s u re n i n ) kelimesine kadar ve o da yüz yirmi do­ ( "'; )..; 5 � '.... · kuz ( 1 29) huruftur. B ir c ihette yüz yirmi bir ( 1 2 1 )' dir. Şedde sayılmazsa yüz on dokuz ( 1 1 9) 'dur. Yaln ı z melfuz (Telaffuz edilen) yüz on dört ( 1 14) oluyor. Demek e n evvel nazil olan bu nısf-ı evvel (İlk yarı) yüz on dört ( 1 1 4) aded Kur ' an surelerine işaret ediyor. Şu surede ' S a ' , ' Ha ' , ' Ş in ' , ' Da t ' , 'Zı ( _!; · V:.O . ı.)... , t. . ...:., ) ' den başka �ütün h u r u f- u heca mev c u t t u r. Şu s u re en evvel nazil olduğu i ç i n ( Ikra) ( 1,.� ) ile Kur'an ' ı oku demekle şu sure Kur 'an ' ın bir nevi fih­ risti hükmünde olduğuna delalet eder. Madem bu sure en evveldir ve fih­ rist hükm ündedir. Elbette hurufatiyla (Harfleriyle) ve kelimatıyla (Keli­ meleriyle) Kur ' an ' ın surelerine bakacak ve haber verecek. Mesela yüz on dört ( 1 1 4) nahvi kelimatıyla (Nahvi kelimeleriyle) hem en evvel nazil olan bu nısf-ı evvel hurufatiyla bir cihette umum suver-i Kur ' aniyye ' nin adedine tevafGk ve bir c i hette suhuf-u Enbiya' nın (Enbiyalarının sahife­ l irinin) adedine tevafGkla fehm-i esrara medardır.(Sırların aniaşılmasına sebeptir) . Ş u surenin birinci Lerafetinde zikredilen mükerrer h u rufat (Tekrar edilen hart1er) adediyle (Sayısıyla) gayet manidar (Manalı) gele­ cek su v e r- ı Kur ' an iy y e ' y i h aber veriyor. Ezcümle ( B u c ü m l e d e n ) K u r ' a n ' ı n 4 1 s u re s i n i n b a ş ı El i f ' t i r . Ya n i H e m ze ' d i r. S u r e - i . ,. . / / çendan (Her ne kadar) kırk beş sa( -2..-\;.,J � \.. !._,; 1 ) ' de Hemze """ • / """' , • "' o .J / y ı l d ı fa k a t A h i r ' d e k i ( � ..(\.; \ � �1_, ) k e l i m e l e r i n d e v e ( � \... ) 'de v e ( .A-....l ·.. ..{}\..';1 ) 'de k i Hemze ' ler hiç bir kıra'atta / ., .... okunmad ıklarından sayılmazlar. Şu halde bu en evvel nazil olan surede•

...

�) ı

·, �


ki kırk bir Hemze kırk bir surenin başlarına kırk bir işaret parmaklarıyla gösterir, haber verir ve geleceklerini müjde verir. " Ya" on altı defa tekrar etmiş, fakat ( ..s � ( ) ve ( ..=......:. 1 �1 ) her biri üçer defa tekrar ettiğinden ikişer sayılır. On dört ( 14) ' Ya' kalır v e bu on dört ' Ya' ile Kur ' an ' ın surelerinden on dört surenin başların d a bulunan ' Ya ' l ara tevafGk ile parmak basıyor ve gösteriyor. Ve on yerde ' Ya' nida (Çağrı edatı) ile başlayan surelere nazar-ı dikkati celbediyor. ( l ) Hemze ile Lam ' ın ' El ' suretinde beraber zikredilmeleri şu surede on dört tekran var. ' M im ' in dahi on dört tekran var. Kur ' an sfire leri içinde on dört surenin(2) başında Elif Lam ismi hecaileriyle bulunmakla beraber sure-i / . ; ""' "" _,, ( ı iıı.� _; ...oJ ı )'de çendan (Her ne kadar) ism-i hecaisiyle bulunmaz, �1 ) yazıldığından on dört fakat öteki surelerin aynı şekilde ( sı1re olur. Şu sure-i ( ·� ) A'lak' aynen " " ( �... G ) 'Fatiha' gibi on dört ' El ' den (3) on dört parmaklarıyla o şifre misal on dört surelerin başlarına işaret ediyor ve gösteriyor. Hem � � ) yerine ' Mim ' li (4) altı ( � ) gel­ ' Mim'siz beş ( se(S) on beş surede ' Mim' dahi ism-i hecaisiyle zikredilmiş olur. Şu suremizde on iki ' Mim' ve Besınele ' nin üç ' Mim ' iyle on beş Mim olur. Demek suremizdeki ' Mim 'ler Suver-i Kur'aniyye ' deki on beş şifreli ve ' Mim'li surelerin başlarına tevafı1k sımyla parmak basıyor. ' Sin'in sekiz _ , tekrarı var. surelerin ( � ) ile beraber başlarında ( Haşiye ) 'Sin' ile başlayan yalnız sekiz tane sure var. B u sekiz, o sekize teva­ fı1k (Uygunluk) sırrıyla sekiz parmak ile sekiz sureyi gösteriyor. ' Kaf' sekiz defa tekrar etmiş. Kur'an surelerinin içinde yal n ız sekiz sure ' Kaf' ile başlam ış. Demek şu sı1re sekiz ' Kaf' ları ile o sekiz sureleri gösterip geleceklerine müjde veriyor. Şu sı1rede 'Tı' üç defa tekerrür (Tekrar) et­ miş. Suver-i Kur 'aniyye 'Tı' ile başlayan dört sure var. ( 'U.' ) i-

(1) Çağrı edatı 'Ya' ile başlanan on siire şunlardır: Nisa; Maide, Hac, A hzab, Hücu­ rat, Mümtahine, Ta/ak, Tahrim, Müzzemmil ve Müddesirdir. Başında ' Ya' olup da çağrı eda olmayan 4 siire şunlardır: Enfal, Ya'sin, Cumu'a ve Teğabımdur. (2) Başın a Elif L�m bulıman 14 siire şunlardır: Bakara, A li-İmran, A'raJ, Yunus, Hud, Yu rJ, Ra'd, 1brahim, Hicr, Ankebut, Rum, Lokman, Secde ve Fil'dir. (3) Fatih 'da Besme/e ile beraber 14 El tekrarlanmıştır. (4) Başında Elif Lam Ra ) bulunan 5 sure şunlardır: Yüm2s, Hud, Yusüf, İbrahim ve Hicr'dir. (5) Tevaj11ka giren altı Hamim ş11nlardır: Mü'min, F!lssilet, ZuhruJ, Duhôn, Casiye ve Ahkaf sureleridir. Şura suresi tevafuka alınmamıştır. Çünkü b11 sıırenin başında Hamim ve Ayn Sin Kaf eki bulunduğu nedenle tevafuka girmemiştir. ) 'deki 'Sin ' ism-i hecaisiyle zikrettiğinden başında 'Sin' oları (Haşiye) surelerden sayılır.

(

( �

01


ki ( _, ) 'dır. Halbuki iki ( � ) bir tarzda olmakla bir sayıldığı için yalnız üç süre vardır ki ' T ı ' ile başlıyor denilebilir. Şu süremizdeki üç 'Tı' onlara tevafük sırrıyla sair (Diğer) arkadaşları gibi kasdi bir işaret eder. Tesadüfi olamaz . Vav ' ı n tekerrürü ( 1 ) altı, makam-ı ebcedisi dahi altı, mecmu' u (Toplamı) on iki olmakla suver-i Kur'aniyye i ç i n d e y a l n ı z o n a l tı s ü re v ar ki ' Va v ' i l e b a ş l ı y or. İ k i ( "� �,., ) ' de n (2) başka ' Vav-ı kasemiyye'dir. ( , \..;:.1 1 ; ) ( 3) iki defa tekerrür (Tekrar) ettiğinden bir sayılsa, " hem bir tek süre Vav-ı Kasemiyye içinde m üstesna kalmak cihetiyle(4) on iki süre Vav-ı K asem ile başlıyor, demek şu surede on iki silrenin baş­ larındaki Vav ile tevafük sırrıyla kasti işaret eder denilebilir. Hem Vav ' ın Ebced makamı altı olduğundan bu makamın altı 'lık noktasında altı defa tekerrür (Tekrar) ettiğinden otuz altı aded olur. Vav ile başlayan silreterin baş l arında y i n e Vav - ı Kasemiyye yirm i defa tekerrür eder. Mesela 1 � )süresinde birbiri arkasında altı Vav-ı Kasemiyye geli­ .:!L yor. 6emek şu surede c -; otuz altı parmak ile on altı sürele­ ..... ' rin başlarında bulunan o"t: u z alt { vi"v ' a tevafilk ettiğine bina' e n vesair (D.i ğer) arkadaşlarının surelerinin başlarına işaret ettiklerine istinaden ve bu silre ise K ur ' a n ' a bir nevi fihrist olduğuna itimaden bila tereddüt (tereddütsüz) deriz ki: bu Vav 'lar, o ' Vav 'ları gösteriyor ve işaret ediyor. ( Üç üncü Letafet) silre-ı El A' lak ' ın şedde ve medde ve tenvin ile be­ raber hilrufatı (Harfleri) üç yüz yirmi sekiz (328 ) 'dir. Madem Kur'an Al­ lamül Guyu b ' un (Gaybı bilen Allah ' ın) kclarnıdır ve madem ( � .....ı �C:ı".iı l u-ı \.;'� ; �J" ;� :; ) işaretiyle kitab-i mübin' in bir · , ,., ,., � � � - · � · nüshası ' olan Kur' an ' da hadisat-ı Alem ' e işaret vardır. Hem madem en evvel n azil olan şu silre mecmu-u Kur ' an ' ın bir nevi fihristid�r. Hem madem Kur'an 'ın intişarına (Yayılmasına) ve fütuhatına (Fetihlerine) ve K u r ' a n ' ın iiti hadisata (Gelecek hadiselere) dair Ayat-ı Kesire (Çok ayet• //•/ ' / J .... ler) vardır. Elbette ( � 1 "J _,..... ) hurufatıyla dahı Kur an ıle alakadar olan mühim hadisattan ( Hadfselerden) haber verir. Öyleyse şu silrenin üç

( �

(5)

..o:..\.". !], )

.

,

( 1) Va v'in tekrarı yedidir. (2) Biri Veylün Li/ Müttefflfin 'dir. Diğeri ise: Veyliin Ukü/li Hümezetindir. (3) Riri B ur uç suresi, diğeri Tarık suresidir. (4) /Jir süreyi, istisnaya bırakmak gerekmez. Çünkü A'lak suresinde Va v'ın tekrarı yedidir. Ebced makamı ise altıdır. Toplamı onüçtiir. Başında Vav bulunan sureler on­ altıdır. İki Veylii11 çıktıktan sonra ve Vessamai Zatil B ııruc ile Vessamai Vettariki bir sayıldığından geride kalan 011 üç sure Va v'ı Kasem/e İbtida edilmiş olur. Tam tamına bir sırrı tevafuk işareti vardır. (5) Şems süresinde birbiri ardından gelen altı Vav'ı Kasemiye şunlardır: Vel-Kameri, Ven-Nehari, Vel-Leyli, Ves-Semai, Vel-A rdi, Ve-Nefsin. 62


yüz yirmi sekiz (328) Hürufat (Harfler) adediyle (Sayısıyla) bin üç yüz yirmi sekiz ( 1 328) tarihine tevafı1k noktasında ve işaret-i Kur' aniyye ci­ hetinde Alem-i İslam ' ın başına gelen müthiş hadisatın (olayların) baş­ langıcı olan (Haşiye) Bin üç yüz yirmi sekiz ( 1 328) tarihini gayet manidar (Manalı) nazar-ı dikkati celbetmek (Dikkatleri çekmek) için gösteriyor. Şu sfirenin keli­ mat-ı nahviyesi (Nahvi kelimeleri) yüz on dört ( 1 14) olmakla suver-i Kur ' aniyye' nin aded-i tevaffikfina (Uygunluğuna) binaen bu süre ise Kur' an ' a bir fihriste olduğuna istinaden deriz ki: Kelimat-ı Nahviye (Nahvi kelimeler) ile hem Kur'an'ın umum surelerine işaret ediyor, hem bir hesap ile umum suhuf-u Enbiya'ya (Enbiyalar sahiflerine) ima edi­ yor(İşaret ediyor) . Eğer şu sfiremizde tenvin sayılmazsa hurufatı (Harf­ leri) üç yüz yirmi iki (322) olur. Şu aded ile üç yüz yirmi iki' de hürriyet hadiseleri gibi mühim hadisatın (Olayların) hazırlanması ve üç yüz yir­ mi dörtte (324) tezahür etmesi tarihine tevaffikuna bina'en ve Kur' an'la alakadar hadisata sair (Diğer) ayetlerin işaretlerine istinaden denilir ki hurufatıyla aynı tarihini göstermekle nazar-ı dikkati celbeder (Dikkatleri çeker). Ahir'de (Sonunda) gayri melfuz (Telaffuz edilmeyen) iki Elif (Haşiye) Besmete'de şeddeli 'Ra' bir sayılmak itibarıyla 'Ebced' makamı bin kü­ sur adet olduğundan ve her şeyde Besmete bulunduğundan bu makamdaki üç yüz adedimiz binden sonraki üç yüzdür. Evet ( �jı ı:;j ı ..jj ır.') 'ın mEkamı Ebcedi'si do­ kuz yüz doksan dokuz (999), hurufu on dokuzdur. Çünkü ( ,U 1 ., .... ) kaide-i sarfiyyece bir müte'allik ister. Makam itibarıyla o müte'allik ta'ayyün eder. Kur'an-ı . ·. . ,., � Hakim'de mute'allik 'Ikra' lafzıdır. Yani (,�ı yani Allah'ın namıyla (Adıy. la) oku. Sure-i El A'lak'ta o müte'allik zahire çıkmış surenin başına girmiş. Işte bu hesapla şeddeli harfler birer sayı/sa, çünkü tekellümde (Konuşmada) birdir. O vakit ' ( �J 1 ) bir 'Ra' iki yüz 'Mim ', 'Nun' doksan (90) 'Ha' ( L. ) , iki (2) 'Eli/' or: (10) Cem'en yekünü (toplamı) üç yüz (300)'dür. Rahim'in 'Ra'sı iki yüz, 'Ya ', 'Mim · (50) 'Elif' bir (1) 'Ha' ( L, ) sekiz (8), iki yüz elli dokuz (259) < I •C ( demek ( � ) 559 eder. Allah lafzı Lam-ı Müşeddede (Şeddeli Lam) bir ,çayıldığından 'Lam' otuz 'Ha' ( ..sb ) beş, iki 'Elif' otuz yedi, beş yüz doksan al­ tı (596). • � ) o da yüz iki , altı yüz doksan sekiz (698) müte'allak olan 'İk( ...o ; "/ ra' üç yüz iki (302) mecmu'u bin adedtir. Eğer ( � 1 � • ' )'deki 'Hemze-i "' " .., A llah ' sayılmazsa dokuz yüz doksan dokuz (999) eder. Madem her suver-i Kur'aniyye 'de (Bütün Kur'an siirelerinde) Bismillah zikrediliyor ve madem her mübarek şey­ de Besme/e ile emredilmiş ve madem şu siirede 'İkra' lajzı zahire çıkmış ve madem her bir ayal-ı Kur'aniyye (Kur' an ayetlerinin her biri) mübarek/ir. Besme/e ister ve ona istinad eder. Elbette üç yüz elli bir (351), üç yüz kırk iki (342) gibi aded/er (Sayı­ lar) bu surette bin üç yüzdür ve binden sonraki adedtir (Sayıdır) denilir.

�'t !;j)

. ...._ .

:1 1 - ""•

.

G;;J

/e/ •

( 4J..\ 1 .1l \.� \

'r.:.�/

...._.. � )


..

tenvinler ile beraber sayılsa üç yüz otuz bir (33 1 ) tarihindeki Harb-ı Umumi' nin (Haşiye) Dehşetine nazar-ı dikkati tevaffikla kasten işaret etmesi bu esrarlı sGrenin şe ' nindendir. Besınele sayılmazsa üç yüz on iki (3 1 2) adediyle üç yüz on iki ( 3 1 2) tarihindeki dahili komiteterin hürriyet bahanesiyle hilafet-i islamiye 'yi parçalamak gibi hadisatın (olaylann) tarihine teva­ fGkuna bina'en ve Allam'ül guyubun (Gaybi bilen Allah ' ın) en evvel bir fihriste-i Kur 'an olarak nazil ettiği şu sGrenin manidar hılrufatının (man­ alı harflerinin) vaziyetlerine istinaden deriz ki o tevafGk (Uygunluk) te­ sadüf değil kasti bir işarettir. Eğer okunmayan gayri melfuz ' Hemze ' çı­ karılsa aded-i hGrufati üç yüz on yedi (3 1 7) olmakla, üç yüz on yedi (3 1 7) tarih indeki B alkan ' ın, Kur 'an ve İslam aleyhinde müthiş ve meş ' u m ( K ö t ü ) tev afGkGna b in a ' en bu sGre Halık-ı Zül C e l a l ' i n Kur'an ' dan e n evvel nazil ettiği b u sılre her şeye bakabilir. B ir kelam-ı ezeli olduğuna istinaden o gibi hadisata (Hadiselere) kasti ima (işaret) eder denilebilir. Tenvini saymayarr mezhebe göre üç yüz yinni beş (325) adediyle (Sayısıyla) Kur'an v e İslam ile münasebettar e n mühiin hadi­ sat-ı Hilafet (Hilafet hadisesi) olan Hanedan-ı Osmaniyye 'deki (Osmanlı Hanedanları) ' hal ' (Padişahı tahttan indirmek) ve nasb (Padişahı tayin etmek) ile hasıl olan Hilafet tarihine tevafGk noktasında elbette işaret et­ mekten hali (Boş) değildir. Şeddeleri huruf sayılmayan mezhebe göre üç yüz altı tarihindeki vaki'alara şöyle bir kelam, şöyle bir tarihe şöyle bir tevafGku kasti bir işarettir denilebilir. Meddeyi saymayan mezhebe göre üç yüz üç (303 ) ' deki hadisata (Olaylara) tevafGkla imadan (İşaretten) hali (Boş) değildir. · Besınele hariç ve medde sayılmazsa iki yüz seksen sekiz (288) tarihindeki vuku 'atıyla ve iki yüz doksan üç (293)'te tezahür eden hadisata (Olaylara) istihzarat-ı (Hazırlamaları) tarihine. tevafGkla işareti elbette kasti bir işarettir. / 1 ) Nasıl ki huru!ati (Dördüncü Letafet) sure-ı ile sair sılver-ı Kur 'an'iyiye (Diğer K �r'an sfirelerine) işaret ediyor. Oy­ le de kelimati (Kelimeleri) ile de çok esrara işaret ile beraber sılver-ı Kur 'an ' iyenin .(Kur' an sfirelerinin) bir kısmına dahi manidar ( Manalı) işaret ediyor. Mesela: Şu sGrede Lafz-ı Rab üç defa (El İnsan) dahi üç •

( . �-; � �)J

(Haşiye) Bu ayrı ayrı adedierin (Sayı/ann) işaret ettikleri vuku 'ata bazı hurufatın (Harflerin) sayılması ile ve bazının sayılmaması ile derin manidar münasebetleri var. Mesela gayri melfuz ve mahfi (Gizli) tenvin zahiren ve aşikare h uruf gibi hesaba girmekle gizli dip/omatiann gizli planlarını harb-i Umumi meydanına aşikare çıkar­ masına m ünasebettar olduğu gibi öteki adedierin de (Sayı/arın) böyle dakik (İ nce) m ünasebetler vardır.


/

. / //

defa ( ) yine üç defa teke rrü rleri y l e (Tekrarlanmalarıy.._..::.... I .J 1 la) dokuz muhim silver-ı Kur 'an ' iyenin ( K ur'an sô relerin in ) başlarına parmak basıyor. • /. ) (1) Mesela: ( .iJ.; 5 ) ( '._,; 1, � � :�1;; . ., .... ., / ) (2) suresine ve "' s il re sı� ( -:;_ , _ , � . tt gı gıbı ' G-!. :, -.:: � .' � ) ( 3 ) s ureleri n e ışare !._e ı �,; ( �,; ... .... . , _,-- ... � "-l ' "' ,_ ,,�... ., J ,_ ( ...::..ı � ).ll ) ' ın üç defası (4 ) ( . .;. c • .).po ,., � �_,4>c:...ll\..: " 1 " / .... .... "" ... . / /. � , �/ � !... ' ,_ " , ... / ve (5) ( 4.:; 1 U"' \:l\ \..iJ � ) . .:J ı cu .) j 0 ' �.) '.,: � 6-/..d /

�;.,

��

. � .

.

.

J,�...o-;_,; 1�1y\fl]���� _ _

·���{ • .C

/

!

·ı

.

"

/ _, / /

• •

o /

/ ve ( ��� -ll \ � � �L.iJl l � J \ _pt. ) ( 6) surelerine parmak bas/, . / / ınakla işaret ettiği misiliG üç { ,S\ �1 ) d ahi ) ve (8) ve (7) (

( 0-�\.. l.:&'u-�ı �ı.J\) ( �·.-. ;._;:::jjl )(9)

i

�_;,..o.� ı -

surelerinin ba larına istifham (Soru) ile işa ret edi yo r. Ş urada altı kelime ikişer defa zikri ile" Fatiha-ı Şerife 'nin altı k e l i m e s i n in ikiş�r defa tekran ile ;ev �fiik etmesi mühim esrara medardır ( S ı r l ara vc siledi r) . Bu sGrede ( t � � ) iki, haleke i) � ) iki , ) iki, ( Allern e) ( � .)) i k. i,/ ya ' l <;ın ( nasiyetin ( � ) iki, yed-u ( t.� ) ( 1 . .... etsiz değiller. hik ve ııı ned-u ( t.>.:. . ) ile iki işte bu altı ikil e r sırsız Hem şu sGrede (Medde, Şedde, Tenvin, B csınc le ) da hil o lın akla beraber El A'lak ' ın üçyüz yirmi sekiz (328) hGrufa tı bulu rıd uğun dan on üç ( 1 3 ) surenin ketimatı olan ü ç yüz (300) adedi n de tev :ıfô k e tıııekle beraber dört silrenin hGrufatı ile ve her biri üç yüz (JOO) h u ru fatı ik tevafGk nok­ tasında rtı ühim işaretler ediyor. Üçyü z (3 00) tar ı h inde, ii çyüz elli bir (35 1 ) ' e kadar hadisat-ı islami' ye 'ye (İslan ı i olay l a ra) şu s ı1renin işaret ettiğine şahit olarak on yedi ( 1 7 ) surey-i ı c v a fO k '> l rfl ik şahit gösteri-

( �

}�

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -- - - - -

- - - - ------- - - - - - - - - -

- - - - - - ---

( 1) Rabb'ın adıyla oku. Alak I (2) A'la 1 (3) Meryem 1 (4) Ey İnsanlar! Sizi bir tek tıejisden yaratan Allah •111 11 (C.f." ) kork111111Z. Nisli 1 (5) Ey İnsanlar! Rabbinizden korkun. Çünkü Kıya mı·t ' in dt�premi ciılden korkunç bir şeydir. Hac 1 (6) İ'! sanın üzerinden henüz kendisinin anılan bir şı·y o/mrıtlığı uzun bir süre geçme1 mi? Insan 1 (7) Fil Suresi (8) Dini yalanlayan (adam) gördün mü? Maun Sf m!.1·i ( /) (9) İnşirah Suresi 65


yor. Ve işaretini te'yit ediyor. O şahit sureler de şunlardır: Tenvirül M ik­ yas tefsirine göre (El Furkan) üç yüz doksan iki (392) (El vaki-a) üçyüz yetmiş sekiz (378), (El Rahman) üç yüz elli bir (35 1 ) (El Kamer) dahi üçyüz kırk üç (343), En Nec-m üçyüz (300) Et' Tur üçyüz on iki ( 3 1 2) Ez - Zariyat üç yüz altmış (360), ' Kaf' ( � ) üçyüz doksan beş (395) Hu­ curat üç yüz kırk iki (342), Duhan üç yüz kırk altı (346), El -Mfimtahine üçyüz .kırk sekiz (348), El -Mülk üçyüz otuz beş (335), El -Kalem üç yüz (300) ve hGrufat itibari ile İnfitar üçyüz elli dokuz (359), El -Gaşiye üçyüz seksen bir (38 1 ), El -Beled üçyüz yirmi (320)- El- Leyl üçyüz yir­ mi (320) her biri üçyüz küsür huruftur.(Harflerdir). Şu surelerio keli­ matlarının ve huruflarının adedi tefsir-i İbn-ı Abbas (R.A.) istinaden Tenvirül M ikyas namınd�i. (Adındaki) meşhur tefsirin tahkikatına bi­ na'endir ki: O tefsir hem Hz. İbn-ı Abbas (R.A.). Hem rivayete istinat . ettiği için onun tahkikatı muteberdir. Çendan (her ne kadar ) bazı yerde Kelimat-ı N ahviyeyi (Nahvi kelimeleri) kısmen sayar. Bazen sırf Keli­ mat-ı 9ı::fiyeye bina etmiştir. Madem rivayete istinat eder. Onu tenkit edemeyiz. Fakat bazen matba'a yanlışları vardır. Hem hGrufat 'ta kısmen Şedde, tenvin ve gayrı malfuz hemze-ı vaslı nadiren sayarı dahil eder. ,Ekseriyetle yalnız melfuz hGrufatı hesap etmiştir. Onun için bazen tahki­ katım ona muhalif çıkıyor. B ir hikmeti vardır ki iki suretle. gidiyor diye ilişmiyorum . (İkinci kısım ) S uver-ı Kur ' aniyenin (Ku r ' an surelerinin) tevafGk (Uygnuluk) anahtarı ile açılan sırları ve ondan neş 'et eden letaif-ı bela­ gat (Belagat güzellikleri) ve mezayay-ı i� c aziye (i-cazi meziyetler) kes­ retlidir (Çoğunluktadır). Nümune için bir kaç misal zikredeceğiz. : ' ( B irinci m isal) (El B akara) Ayat-ı ikiyüz seksen altı (286) birinci mertebedeki örfi kelimatı Tenv irül Mikyas hesabı ile üçbin y ü z 'dür. .( 3 1 00) B izce üçbin dokuzyü:z; (3900) 'dür. Ayatı ile itibari ile medar-ı ih­ tilaf olabilen ve münesebat-ı tevafilkiyeyi kırmayan kesirierden -kat-ı ·na­ zar edip yanlız kGlli yekGnleri nazara alıyoruz. İşte bu noktaya binaen (El Bakara) ay atının iki yüz (200) adedinde onaltı sureye tevafGk ( l) ( Uygunluk) ediyor. Gösterdi. ki ve işaret etti ki sır! ara on altı şahid-i m G ' e yy et g ö steriyor. O surelerden dört sureni n ayetleri ile iki yüz (200) 'de tevafGk ediyor ve on surenin (2) kelimatlanna iki yüz (200)'de muvafakat ve iki sürenin hGrufatı ile ittifak ediyor. (3) Ve sırr-ı tevafGkla ikiyüz (200 ) tarihindeki hadisata ( Olaylara) işaret noktasında on yedi ·

·

( 1) Ayetleriyle Tevafuk eden sureler üçtür: 1 A l'i-İmran (200), Şu'ara (227)

66

2- A'raf (206),

3-

·


( 1 7 ) sure beraberdir. Ve bu onyedi ( 1 7) surenin tevafUkatı (Uygunluğu) ikiyüz seksen sekiz (288) aded tevafUk envalan (çeşitleri) oluyor. Elbet­ te bu derece kesretli enva-ı tevafUkat(Uygunluk çeşitleri) h ikmetsiz de­ ğiller. (El Bakara ) ' nın ketimat-ı örfiyesi üç bin dokuzyüz (3900) olmak ciheti ile yine aciptir ki: ayatı cihetiyle nasıl onaltı ( 1 6) sureye ittifak ediyor? Kelimat ciheti ile yine onaltı ( 1 6) sure ile üç bin (3000) adede te­ vafuk ediyor. Dört surenin (4)· kelimat-ı ile üçbinde (3000) muttefiktir. Oniki surenin hurufatı ile üçbin (5) (3000) ' de ittihat ediyor. El hasıl: suretUl Bakara ayat ve kelimat itibarı ile otuz iki ( 32) sureye tevafilk et­ mekle Kur 'an 'ın n:ıecmu-u surelerinin bir sülüsü ( Üçte biri) ile ittihat et­ mekle el�tte müh.im hikmetler içindir ve mühim sırlara işaretleri var. (İkinci misal) süre-ı Kehf' in ayatı gayet manidar yüz onbir 'dir. ( l l 1 ) KelimaH binbeşyüz altmış yedi ( 1 567 )'dir. Mezkur tefsir hesabına bi­ na'endir: Ayatı itibari ile yirmi dokuz (29) sure ile tevafUk ettiğini Ken­ zUl Arşm Musahhah (Tashih edilmiş) ikinci nüktesinde beyan edildiğin­ den ona havale edip· yanlız kelimat itibari ile tevafUkata işaret edeceğiz. Şöyle ki: Ayatı ile yirmi dokuz (29) sure ile tevafUk ettiği gibi, ketimatı ile dahi otuz dokuz (3.9.) sure ile bin ( 1 000) adedinde tevaffik ediyor. O surelerden onaltıs.ının kelimatı ile yirmi üç (23) sürenin humfatları ilede tavafUk. ediyor. Demek Kur ' anı Hakim ' in nısfı evvelinde olan birinci ya­ nda bulunan ( sure�uı Kehf) umum surelerin takriben (Tahminen) nısfı (Yarısı) ile ittihat ediyor (Birleşiyor) ve bu ittihatta milhim hikmetler var. Şimdilik bilmiyoruz. Bildirilse bildireceğiz. (Üçüncü misal) (sure-fil Kehf)' ın kelimat ciheti ile muvafakatierinden olan sure-ı Ahzab bin ikiyüz seksen iki ( 1 282) adedi ile manidar bir işa­ reti var. Şöyle ki: Eski zamanda nasıl küffarın (Kafirlerin) kabileleri Hz. Peygamber (A.S.V.)'a karşı ittifak edip (B irleşip) her bir hizip bir cihette hücum etmek için niyet etm işlerdir. Öyle de bin ikiyüz seksen iki ( l 2Ş2) ' de aynen küffar devletleri ahzap gibi ittifak niyeti ile Rus dev le(2) Harfleriyle tevafuk eden sureler dörttür: 1- Tarık (239), 2- A'la (284), 3- Şems (247), 4- Beyyine (295) aded harfleri vardır. (3) Kelimeleriyle tevafuk eden sureler otıdur: 1- Teğabun (241), 2- Ta/ak (247), 3Talırim (249), 4- Hakke (256), 5- Ma'ariç (216), 6- Nuh (224), 7- Cin (285), 8Müı.zemmil (285), 9- Müddessir (255), 10- İtısan (240) (4) Haşiye: Üç bin kelimatı olan dört sQre şunlardır: 1 - Al'i-İmran (3460), 2- Nisfı (3940), 3- En'am (3050), 4- A'raf (3625) (5) Harfleri 3000 olan 13 sure şunlardır: 1 - Ra'd (3506), 2- İbrahim (3434), 3Meryem (3302), 4- Furkan (3760), 5- Rum (3530), 6, Sebe (3512), 7- Fatır (3130), 8Ya'sin (3000), 9- Saffat (3829), 10- Sad (3066), 11- Fussilet (3900), 12 Şura (3588), 13- Zuhruf(3400)


tini bin ikiyüz doksan üç ( 1 293) 'te Alem-i İslamiyet ' te saldırttılar. Şim­ diye kadar mütelselsil hadisat-ı elimeye (Zincirleme elim olaylara)sebe­ biyet verdiler. İşte sure-ı Ahzabın bu işaretine ve bin ikiyüz ( 1 200) ' den sonra Kur 'an aleyhinde ve İslam aleyhinde müthiş hadisata (Olaylara) v e v u k u ' at a b ir e r b ir e r i ş are t e d e n ç o k s ur e l e r o n u t e - y i t e d i p (kuvvetlendirip) nazar-ı dikkat-ı eelbediyorlar (Dikkati çekiyorlar). Me­ sela: Tenv_irül M ikyas tefsirine binaen nasıl k i sure-ı Ahzab bin ikiyüz seksen iki ( 1 282) ' ye nazar-ı dikkati celbettiriyor. sure-ı Zümer bin yüz doksan iki ( 1 1 92) ' ye nazar-ı, sure-ı Hac bin ikiyüz doksan bir ( 1 29 l ) 'de zelzeleli kıyamet numune hadisatma (Olaylanna) ve Rus ' u n dehşetli hücumuna hazırlandığı vakit nazar-ı dikkati celb ediyor. sure-ı Enbiya bin yüz otuz sekiz ( 1 1 3 8) hadisatma işaret ediyor. Süre-ı Şuara bin ikiyüz altmış yedi ( 1 267) ' den öteki muvafakatıarının şahadeti ile haber veriyor. sure-ı Ez -Zariyat bin ikiyüz seksen yedi ( 1 287) tarih i nden sorıra ki fırtınalı vuku ' ata h urufatı ile haber veriyor. Ve muvafakatıarını şahit gösteriyor. sure-ı Nemi bin yüz kırk dokuz ( 1 1 49) tarihindeki vuku ; ata baktıny?r ve sure-ı Kalem bin ikiyüz elli altı ( 1 256) vuku ' atına işaret ediyor. süte-ı M üddessir bin on ( 10 1 0) taıihine yani Elf-i Sani ' nin (İkinci binin) baŞında başlayan hadisatı İslamiyeye (İslami olaylara), . :_, ,:,.:."'� � ) fermanı ile ol vahiydeki emri tekrar eder .gibi. B ir ( . surette şiddetli ehli islamı teyakkuza (uyanık olmaya) davet ediyor. Ve hakeza bu üç m isal gibi belki üçyüz m isal var.

(MÜHİM BİR �HTAR) K u r ' an-ı Azimüşşan ' ın kelimat-ı ve ayat-ı delalet ettikleri hakaikte (Hakikatlarda) çok vüc uh-u i ' caziyye ( İ ' cazi vecihler) ve o kelimatın terkibatındaki nazımda çok mezayayı i ' caziyye ( İ ' cazi meziyetler) bu­ lunduğu y irmi beşinci sözde gayet kat' i bir surette gösterilmiştir. Madem ayat ve kclimatın hakaikinde i ' caz sikkeleri (İ'caz damgaları vurulmuş­ tur) vaz ' edilmiştir. Elbette o kelimat ve ayatı teşkil eden humfatında da­ hi işaret-i i ' caziyye vardır. Nasıl ki mesnu olan mürekkebatın ( 1 ) zerratı mürekkebat gibi san ı ' ı Zülcelal ' ın vahdaniyetine (Birliğine) ve sıfatına delalet ediyorlar ve mü' cizatı kudreti olduğunu gösteriyor. Nasıl ki, y irmi ikinci, otuzbirinci ve otuz ikinci sözlerde beyan edilmiş­ tir. Aynen öyle de m ürekkebat, kel imat-ı Kur 'aniyye ' nin zerratı hük( 1 ) : Bir kaç cisimden, elemandan yapılmış olan şey.

l 1

ı ı·


münde olan hurufatın dahi gayet manidar vaziyetleri var. Ve çok işareti i 'caziyeye medardırlar. Mana cihetiyle kelimatın ( Kelimelerin) gösterdi­ ği envarı hakaik (Hakikat nurları) şüphesiz olduğu gibi manadan kat' ı nazar kelimatın vaziyetlerinde ve adedierinde ( Sayılarında) v e hurufatın (Harflerin) vaziyet ve adedierinde (Sayılarında) çok esrar (Sırlar) var ol­ ması dahi şüphesizdir. Fakat hurufat (Harfler) ve kelimatırı (Kelimele­ rin) adedieri (Sayıları) mezahibe (Mezheplere) göre ihtilaf ediyor. Çün­ kü; o kelimatı nahviye (Nahvi kelimeler) itibariyle olsa başka bir tarzda oluyor. Kelimatı örfiye (Örfi kelimeler) olsa daha başka bir suret olur. hurufatta dahi kıra' at itibariyle bir derece tefavu t bulunduğu gibi şedde ve tenvin ve gayri melfuz Hemze-i vasıl bir mezhebe göre sayılıyor. İbn­ i Abbas (R.A) ' a istinaden bazı surelerde aynen sayılmış, bazı surelerde yalnız medar-ı sevap olan hurufu melfuza sayılmıştır. Bazen tenvin hiç sayılmıyor, şu ihtiiafın elbette bir hikmeti var. Çünkü, Hz. İbn-i Abbas (R.A) ' a istinad ediliyor. Hz. İbn-i Abbas dahi kendi içtihadiyle değil, ek­ ser mesaili tefsiriyesinde olduğu gibi rivayete iştinad ediyor. Madem ri­ vayete istinad edilmiş, bazı surelerde bir tarzda gitmiş, diğer surelerde başka mikyasla (Ölçüyle) bir hikmete binaen h areket edilmiş, ona ilişil­ mez, öyle kabul edilir. Benim eski mahfuzatım (Ezberlerim) ise beynel ulema (Alimler arasında) tedavül eden rivayete binaendir. Kendim çok çalıştım ki, bir tek mikyas (Ölçü) ile bütün surelerin kelimat ve humfatı­ nı sayayım, muvaffak olamadım. Hem Tenvir ' ül Mikyas tefsiri gibi sair eserler hangi mikyas üzere gidiyorlar, teşhis edemedim. Bazı surelerde bir mikyas (Ölçü) görüyorum, diğer surelerde değişiyor. işte şu hakikate binaendir ki, medar-ı ihtilaf olan küsurattan ( Kesirlerden) kat' ı nazar et­ tim (Nazarı dikkate almadım). Yalnız muttefakun aleyh (Üzerine ittifak edilmiş) olan büyük yekünleri (Toplamları) esas ttittum. Yalnız şu üçün­ cü nüktenin ikinci kısmında o mu 'teber tefsirin tahkikatına bina edip kü­ suratı (Kesirleri) zikrederek bazı işarata medar (Sebep) kabul etmişim. Çünkü rivayete istinad ettiği için elbette o işarata medar (Sebep) olabilir. Kısmi evvelin ahirinde (İlk kısmın sonunda) ve ikinci kısımda kelimat ve hurufatın (Kelimeler ve harflerin) küsurları (Kesirleri) yazılmış ve o küsurlar (Kesirler) ile vuku ' ata işaret edilmiş diye yazmışız. Mesela; sure-i Rahman ' ın üç yüz elli bir ( 3 5 1) adedi bu sene-i arabiyeyi ( B u Arabi yılı) gösterdiğinden otuz bir defa ( .....:...ı G. -:).�i �/� ., .., ) � , .. ., / (1) ayetini hatıra getiriyor. B u aded (sayı) üç mikyas (Olçü) ile kırk'tan elli bire tefavut (Farklılık) ediyor. Demek on bir sene zarfındaki hadisata

c�;�·ı

(1): (Ey cinler ve insanlar) Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsımuz?

/ D ..., L ..- .-. -

J2\


(Olaylara) ehemmiyetle baktırıyor. (El-Rahman) ile beraber ikinci kıs­ mında ve yazılan sürelerin kesiderinde dahi tefavut (Farklılık) olsa olsa on ile yirmi ortasında olur. Demek her biri yirmi sene zarfında vuku 'at­ la alakadardır. Her bir mikyas (Ölçü) bir kısım vuku 'ata işaret eder. En zarihisi rivayete bina edilen Tenvirül mikyasta yazılan adedtir ( sayıdır.) B izim yazdığımız listede onunla muvafakat ediyor (Uygun düşüyor). Kur'an-ı Hakim bana kendinden başka bir üstadı reva (Layık) görme­ diği içindir ki bu sekiz sene içerisinde yalnız bir defa meşhur bir tefsiri üstad kabul ettim, yanlışa düştüm. Demek ki Kur'an-ı H akim bana kafi, vafi, şafi bir üstaddır. Evet o yeter.

(SEKİZİNCİ KlSMlN BEŞİNCi REMZİ)

(İHTA R ) N a s ı l ki risalelerde kelime tavafukatı ( Uygunl ukları) Kur ' anı mu-cizulbeyanın lafze-i celal (Allah lafzı) tevafükatına (Uygun­ l uklanna) bir basamak, ve Llafz-ı Kur ' an, ve Lafz - ı Resfiıi Ekrem (A.S. V.) O sırrın anahtarları oldular. Öylede işaretul i-cazdaki tevafükat­ ı harfiye (Harfi uygunluklar) maksud-u bizzat değildir. Belki süre-i İnna A-teyna (Kevser Süresi ' nin) sırrına bir basamaktı, fakat o basamak fi­ kirlerde tam yerleşmediği için o sır da açılmadı. Yanlız görüldü ve dera­ kap (Hemen ardından) kapandı. Demek o iki risalenin tevaffikat-ı harfi­ yesine (Harfi uygunluklarına) ciddi ehemmiyet o iki süre-i kudsiyenin sırl arının ehmiyetinde n gelmiştir. Ben de şimdi bu hikmeti anladım . Ehemmiyetsiz, zannedilen münesabat-ı tevaffikiye (Uygunluk münase­ betleri) ehemmiyeti olabilir. Çünkü gayet muhim sırlara hizmet ederler. . . . · , . , , ., , (BIRINCI MAKAM) ( ,...'--'! 1 � � \- 1.) 1 ) Sırrına dairdir. s Gresinin çok esrar-ı .3 .üı ı �:.--:, :� (� \ .1 ..,• .;1 ,. - . :J , , ..... mühimmesinden tevaffikla (Uygunlukla) münasebettar bir sırrından bahsedeceğiz. (MUKADDEME) (Önsöz) Evvelen: Münasebatı tevafUkiye (Uygun­ luk münasebetleri) eğer ta ' addut etse ve ayrı ayrı çeşitten bir hadiseye muvafık gelse hem bilhassa makama mutabık, hem bilhassa kelamın manasma muvafık ve müeyyet olsa o muvafakat o vakit işaret derecesi­ ne çıkar ve o tevafükla şu ayet işaret eder, denilebilir. Evet muza'af (İki kat, daha fazla) münasebet işarettir. Muza'af (İki kat, daha fazla) işaret delalettir. İşte sair remizlerde ( İşaretlerde) beyan edilen sair surelerio tevafGkatı (Uygunluklar.) gibi şu süre-ı nasrın bir hadiseye tevafUkatı

( >-t�i

..--<... ı .:.:;--_; ı <Üı\�) "'


harfiyesi dahi hem müteadittir, hem sürenin manasma mueyettir, hem makama mutabiktir, hem işaret ettiği aynı hadiseye süre-ı Kevser ve Fa­ � 1 ) gibi ayetler aynı hadise­ tiha ve A'lak gibi süreler ve ( ye tevafiikla işaret ediyorlar. Ve böyle bir işa'ret ise delalet derecesinde kuvvetli denilebilir. (SANİYEN) Madem şu Kutsi süre Allamulguyubun (Gaybi bilen Al­ lah ' m) kelamıdır ve madem sebeb-i nüzulu feth-i Mekke ve n usret-ı ila­ hiyedir. Ve madem sebeb-ı nuzulu ne kadar has (Hususi) o lursa olsun manay-ı maksut, (Kastedilen mana) külli (Cüzlerden meydana gelen bir bütünün) hükmüne geçip Hz. Peygamber (A. S . V.)'e ihsan edilen bütün flituhat ve nusretlerine şamildir (kapsamaktadır). Ve madem bu manay-ı maksudun (Kastedilen mana) cüzi 'yatma işaretle mujde vermek mu 'ciz bir kelamm şe-nindendir. Ve madem bir rivayette Hz. Ebu B ekir Sıddık (R.A.) gibi bir Sıddıkı Alişan (Şam yüce) bir rivayette Hz. Abbas (R.A) şu sfirenin sahabelerin fev.kinde (Üstünde) işari bir manayı ahir (Diğer bir işari manayı) fehmedip (Anlayıp) herkesin süruruna (Sevincine) mu­ kabil ağlamışlaı;. Evet bu. süre nazıl olduğu vakit sahabeter müjde ve be­ şerat-i ilaheye (İlahi müjdeye) karşı kemal-i süruru (Sevinci) hissettikle­ . ri vakit Hz. Ebubekir Sıddık (R.A.) ve Hz. Abbas (R.A.) ağl amışlar. Demişler ki: şu sı1renin ahiri (sonu) ve bu sı1renin iki hakikati ne muvafık 1 . 1/ 1 ""' "• · • c....:; "' "' � · "' ·· \ "' ·�r-:., · ' �-- .J ",-" "t'ı," -' •/ 0-" . (Uygun) ( .. )s � ..! �.) ..,..o..lJ � '...o � l ) (1) ( .�- .) ; � �i " 1 e P eygamb ayeti, vefatı riye (A.S.V)'a işaret eder. Onun için ağlıyorum. Hem madem beliğ (Belagatlı) ali (yüce) bir kelamm i 'caz-ı Kur 'an risa­ lesinde beyan ediliği gibi o kelamın hürufatı ve hey' atı o kelamm mana­ sma kuvvet verip te' yid etmekle o kelamm derece-i ulviyeti (yüksek de­ recesini) ve belağatı ziyadeleşir ve madem şu sı1rede müte 'addid veçhile h u ru fl ar te vafiik ( U ygunluk) münasebe t i y l e fii tuhat ' ı A h m ediye (A.S.V. ) ' e ve nusret-i Muhammediye (A.S.V) ' a parmak basar bir tarzda işaret eder elbette bu mezkur altı esaslara göre bahsedeceğimiz işarat-ı gaybiye (Gaybi işaretler) ve tevafı1katı harfiye (Harfi uygunluklar) yal­ nız münasabat-i belağat'.iye ve letaifı kelamiye (Konuşma güzelliklerin­ den) değildir. Belki lema'atı belağat (Belagat parıltıları) ve reşahat'ı fe­ sahat (Fesahat Serpintileri) olmakla beraber işarat-i Kur 'aniye ve ihba­ rat-i gaybiye (Gaybi haberler) nev 'indender. Ezcümle (Mesela) Hz. Ebu­ bekir Sıddık ve Hz. Abbas (R.A) 'yı ağiatan ( "• :,.;"'"af o· \ � ) cümle-

��

o��..>.h.i-.ı-; ...o

(1) Bugün size dininizi olgunlaştırdım. Size nimetimi tamamladım ve size din olarak İsliim'ı beğendim. Maide 3 71


s ıy ı e ı şa r e t e d ı len v e fa t ı n e be v v i y e y i ş u s fi re n i n baş ı n d an ·.\� ) ' nin ' Vav 'ına kadar altmış üç (63) hı1ruf olarak (Haşiye) ( Ö m r ü n e be v i n i n n i h a y e t i n e � S on u n a ) işaret e t m e k l e beraber o..,!,.,": � . . .. .... • \ / ""· l - _, .·� � ) ( 1 ) ı·ı e ışaret . ed'l ı en en mu"h'ım ("uç ( ... .3 �...J ::---�c:_, veza' ifi nübüvvetin), (Peygamberliğin üç görevi) hfirufatı yirmi bir (2 1 ) olmakla o zamanda yirmibir (2 1 ) sene o vazife-i nübüvveti (Peygamber­ lik görevi) ifa ettiğine ve iki sene kaldığına ima (işaret) edip Sıddık ' ın ( R . A . ) ağlamasına gizli bir sebep olmuştur. Ve şu sfirenin y ü z beş ( 1 05)(2) harfi fı1tuhatı A hmediye ( S .A . V.) ve Kur ' a n ' iyenin yüz beş ( 1 05) sene nihayetinde şark ve garbı (doğu ve batıyı) tutacağım işaret ve ( �-; ...... maicamı ebcedisiyle dörtyüzyirmisekiz (428)de ve yalnız (�; ) makamı ebcedisiyle ikiyüzyirmiiki (222)de terakkiyatı maddiye ve ıri'aneviye (Maddi. ve manvi yükselmeler) tarihine işaret et., • • / , ... / , .J • ...,. ""' ...._.. ...... mekle beraber ( '-- ' � \ � ı ı.:.,. .) \ı u _;l...;. � (J"" L:J 1 ) (3) c üm .� . ; ..... ... , , lesiyle binikiyüzyirmiiki ( 1 222)ye kadar galibane o ffituhat ve nüsret devam edeceğine tevaffikla (Uygunlukla) işaret eder. Mukaddeme nihayet buldu. (Önsöz bitti) Şimdi maksada giriyoruz. Maksat üç Bab'dır. Birin­ ci bab: Sekiz m es' eledir. (Birinci mes' ele) Bu birinci bab şu kudsi sfirenin letaifi kesiresinden (Pek çok güzelliklerinden) yalnız tevaffikla münasebettar (Uygunlukla münasip) bir kısım mezayasından (Meziyetlerinden) bahseder, tevaffik Letafetine (Uygunluk güzelliğine) medar (Sebep) olmak için kudsi ve nurani hfirufatın (Harflerin) vaziyetlerini bilmek lazımdır. Besınelesiz Hemze on ( 1 0), Medde sekiz (8) (4) , Nun sekiz (8), Tenvin ile beraber on ( 1 0), Vav yedi (7), Lam altı (6), Ba altı (6), Fa beş (5), Ta dört (4), Ya dört (4), Ra dört (4), He dört (4), Ha ( 'C. ) üç (3) , Sin üç (3), Dal üç (3 ), Cim iki (2), Kef ( ..!.J ) iki (2), Tenvin iki (2), Sad bir ( ı ), Zal bir ( ı ), Hı ( t ) bir ( ı ), G ayn bir ( 1 ), M im bir ( 1 ) Besınele ile Hemze on üç ( 1 3) , Medde on ( 1 0), Nun dokuz (9) Tenvin ile onbir (. l l ), Lam se­ kiz (8), Vav yedi (7), Ba yedi (7), Ya beş (5), He ( .Ib )beş (5), Fa beş (5), Sin dört (4), Mim dört (4), Ta dört (4), Dal üç (3), Cim iki (2), Kef .!; ) iki (2), Tenvin iki (2), Zal bir ( 1 ), H ı ( 1 ) ( t. ) t::- � ; ), Gayn bir ( ı ) işte su kudsi sı1renin nurani humfatının (Nur! u harflerinin) vaziyeti

1o)}';

�)

- - - - - - - - - - - - - -- - - - - - - - -

;:?

J

-

· /- - - - - - - -

( � 1-' ),

�� 7 -

- - - - - - - - - - - - - - - - - -- - - - - - -- - - - - - - - - - - - - - - - - - -

(Haşiye) yalnız ( ı.r \.:.1 1 ) 'deki okunmayan hemze-i vasıl sayılmayacak sayılsa sene-i vefat (Vefat yılı) ve sene-i ve/adet (Doğum yılı) dahil olacak. ( 1) Rabb'ım överek tesbih et. Ondan mağfiret dile. Nasr 3 (2) Besme/e ve şedde sayılmak üzere Nasr sılresi 105 harftir. (3) Ve insanların dalga dalga Allah'ın dinine girdiklerini gördüğüm zaman. Nasr 2 (4) Yalnız sakin e/ifte oluşan medde/er nazara alınmıştır.


şudur ve şu vaziyetİn letaif-i kesiresinden (Pek çok güzelliklerinden) bir letafet-i tevafükiyesi (Uygunluk güzelliği budur ki, hôrufatı, Besınele ile beraber beş kısım olup, beşler kısmı dört olup, diğer üç kısmı ahir üç olarak, üçer manidar tevafüku (Uygunluğu) var. B ir kısım dahi ikişer m a n idar t e v afô k l arı ( U y gu n l ukları) v ar . Evet . ..fll • \-J u ) b e ş e r b e ş t e man i d a r t e v af ı1 k e d i y or. z:. � U"" · ) dörttür. Üçü dörtte manidar tevafGk ediyorlar. ...:... ) Ten v i n i k i ş er t e v afı1 k e d i y o rl ar. . z:: ..2.J ) bir de ittifak ediyorlar. Hem iki kardeş olan . i:.. ...) . ...J ) sekizdir. Sekizde ittifak ediyorlar. Feth-i Mekke ' ye (Mekke fethine) parmak basıyorlar ( '--' . � ) yedişer yedide c itti fak ediyorlar. S ulhü Hudeybiyye ' ni n neti esinde galibane U mre ve Hacc' ı Peygamberi (S.A.V. ) gibi fethi Mekke mukaddematın a (Başlan­ gıçlarına) işaret eder. Altı ile oniki müstesna birden onüçe kadar hı1rufatı muntazaman terakki ediyor (İntizamla yükseliyor). Meşhur on üç aded beş sureden dahi sırrını göstereceği n i ima (işaret) ediyor. Ş u sürenin . hı1rufatı seksen altı (86) olup fütuhatı Ahmediye 'nin (A.S.V. ) bir nokta' ı kemaline işaretle beraber, besınele ile y ü z beş ( 1 05)de fUtuhatın bir de- · rece tefevvuk ve kemalına ve hı1rufatı melfuzesi (Telaffuz edilen harfle­ ri) B esınelesiz seksenbir ( 8 1 ) 'de ki, hadisatı nusrete, besınelesiz kelimatı Besınele hGrufatına muvafık (Uygun) olup ondokuz ( 19) olarak beytül makdisten sonra ki fGtuhatı Ömer ' e işaret ediyor. Besınelesiz sGrenin h u ru fa t ı ( H arfl e r i ) ( .Jii) ..J ._s . ..:... ) d ö r d ü d ö rd e r , ( � t.r"' . ( ) ü ç ü ü ç er, ( � . L:. ) ikisi ikişer ( •

t

t · t.

-c •

(

. �

dördü birer olarak tevafGk etmekle beraber dokuzuncu müstesna olarak birden onüçe kadar muntazaman (İntizamlı) terakki etmeleri (Yükselme. leri) gösteriyor ki : Bu mukaddes hGrufat tesadüfe tabi değiller. Hikmet dairesinde mevki alıyorlar. ( İkinci Mesele) FGtuhat-ı Muhammediye (A.S.V. ) ve Nusret-i Ahme­ diyye (A.S.V) 'a işaret eden ( �� \� 1 ) suresi elbette fGtuhat içinde mühimlerinden olan Feth-i Şam ve Feth-i · Beytil Makdis ve Feth-i Irak ve Feth-i İstanbul gibi Hadisat-ı Azime-i İslamiye 'ye (İslam ' ı büyük hadi­ selerine) işaret eder. Evet ( � G.. 1� 1 ) cümlesi N asır ' deki Nun, Nusret'e beşaret (müjde) için dahil olarak yedi yüz elli yedi (757) ' deki (1) Feth-i İstanbul 'un mukaddemesi ( Başlangıcı ) olan Süleyman Pa­ şa' nın muhasara-i meşhuresi ' ne (meşhur kuşatmasına) sure-i Kevser' in .

/

.

i za (705) + Ca' e (5) + Nün (50)

=

757

/


(

. �

/ • /

.

...} _,c;;___,.} 1 ) kelimesiyle işaret ettiği gibi tevaffikla işaret eder

ve o cümleden sonra melfuz hurufun (Telafuz edilen harflerin) Vav ' ı ve .-<- \ '11 ., • )'YJ kadar netice-i feth 'e (Fe thin neticesine) işaret ( olarak Vav ( � \ J \ ) dahil olmakla sekiz yüz elli yedi (857) ' deki İstanbul fethine, sure-i Kevser gibi ( "'_f.,;� \ !J ) ile tevaffikla işaret etiği gibi onu tasdiken ve te 'yiden birbirine şahit olarak müttefıken gös­ • � l:;;-'1 Ü \ 0' ..> J 6 � .).;' � D \ ) (1) teriyorlar. Hem ( / . .., - , ,. bin iki yüz yirmi iki ( 1 222) makam-ı Ebcedi adedi ( 2) ile sure-i Kevser ve Sure-i Fatiha ve ayet-i iiJ � (3) gibi mü te ' addit sa­ dık şahitlerin şehadedierine isİinaden ve işaretlerine bina' en bu sure o aded (Sayı) ile ffituhat-ı Kur' aniyye 'nin (Kur' an ' i fetihlerin) devamı ve insanların fevc fevc (Dalga dalga) İslamiyet'e dahil olmalarını (Girme­ lerini) ta bin iki yüz yirmi iki ( 1 222) ' ye kadar istimrarına (devamına) ve ondan sonra tevekkufuna (Duraklamasına) işaret ediyor. Şöyle ki: "Her tarafta te ' yit eden (Kuvvet veren) bir işaret elbette delalet belki sarahat derecesine çıkıyor. Şu sure nasıl ki Besınele ile (..«Ül \� t'-<l 1 ) sekiz , ,..ıı..ii' ı � ) kelimesinin sekiz h�ru fu ile ve kelimatı ile ve ( , ..... � - '· ( 1 .,...<VJ '� ) ' de k i R a ' n ı n s e k i z te kran i l e ve ( ..� \ � )'deki Lam ' ın yine sekiz tekran ile şu surenin sarahatı ile beşaret (Müjde) verdiği Feth-i Mekke'deki Nusret-i İlahiyye 'nin tari­ hi olan sekizinci sene-i Hicri ' yesine tevaffik (Uygunluk) sırrı ile beşaret­ vari ( B e ş aret v e re n m üj d e c i g i b i ) i şaret e d i y or. Ö y l e de (� \;; . -" ) 'den ( � :.,.:.,. ·.� •... ı :J ) ' ye kadar on dört kelimatiyle ( J • ( � 1 .!J ) ' deki Fa' nın beş (5) Ha'nın ( L ) beş (5) ve Ta ' nın dört (4) tekerrürü ile hasıl olan on dört ( 1 4) adedi ile hem ., .J , . • """'1 ) cümlesinin on dört hurufu ile hem ( /Ü ( t_...:AJ \ :; ) fıkrasının on dört harfiyle on dördüncü sene-i hicriyesi 'ndeki feth-i Şam 'da da ihsan edilen Nusret-i Harika tarihine tev·:fıl k sırrıyla işari beşaret (İşari bir müjde) veriyor. (Üçüncü Mesele) Devlet-i İslamiyye ' nin en mühimmi ve Hilafet-i İs­ lamiyye ' nin en devamiısı olan Osmanlı Devleti olduğundan küçük sure­ lerden bir-iki tanesi o devletin safahatma bir vecihle bakiığı gibi bir-iki s u re - i A h i r ! D i ğ e r s u re l er) d a h i i ş ari tarzda y i ne bak ı y or.

:;

( �"'U:,

�\)

( � ı� :�\�

\� ) ,

. , . .;, .... � �"'·� n _rn.����<l5!_���_i!!<J_e �\ � L ____·---� � --------·-.kt�!���Q�-�-��-�L�-'-�-�--�,

(1) Ve insaniann dalga dalga A llah 'ın dinine girdiklerini gördüğün zaman. Nasr 2. (2) Bu cümlenin makamı ebcedisi şöyledir: Ennase (lll) + Yedhulune (700) + Fi (80) + Dini (54) + Allah 'i (36) + Efvacen (91) + Fesebbih (150) 1222. A ncak Fi ve Din kelimelerindeki 'Ya' hesaba alınmamıştır. Çünkü o her iki kelimede harfi medtir. (3) Biz sana apaçık birfetih verdik. Fetih 1 74 =


(Önsözünde) beyan edildiği vecihle tevaffikat (Uygunluklar) c ihetindeki işaret ise kelimat (Kelimeler) manasındaki Remizler ' i (işaretleri) te ' yi­ den gösterdikleri gibi sure-i ( J � ı"_, ) (1 ) başka bir nev ' i tevafükat ile şimendifer (Tren) vasıtasıyla Alem-i Islam 'ın mağlu­ biyetine ve ecnebinin tasallutuna işaret ettiği gibi kutsi ketimatında Os­ manlı Devleti' nin mağlubiyet devresine ve bilhassa Sultan Abdülaziz, S ultan Abdülmecid zamanlarına ve sonraki komitelerin fit nekarane, mü ' miniere verdiği teşevvüşe ve o fitnenin cezası olarak harik-i Kebir, (büyük yangın) gibi yangınlara ve Kur ' an ' a bir nev ' i tahrifkarane ( B oz­ mak, kalem karıştırmak) ta'arruza (saldırıya) Kur ' an 'ın hıfz-ı İlahi ile mahfuz ve galip vaziteyine işaret eder.

...�;�\ �s

o

(SEKİZİNCİ KISMIN ALTINCI REMZİ) / /,

/

o

/

/

<.

• / • / .-<.,

'

!.

•.C

(

.J i w.r.JI � '..,./ . _; ...9� \ ...!.H.:....� \ \.;\, · � , , /

( 1) (2) (3) (4)

B urçlara sahip (olan) göğe and u/sım. B ürıle 1 Biz saha Kevser'i (bul nimeti) verdik. Kevser 1 Süre (46) + Besme/e (19) 65 Kevser Süresi'nde mevcut bulunan 17 harfler şunlardır:

·�.... ) (2) sure-i Kevser ' in hurufu kırk altı (46) B esınele ile beraber, altmış beş (65) (3 ) , Huruf-i Hecaiyeden (Hece harfleri) mevcudu, on yedi ( 1 7) ' dir (4). Nuzul-i Vahyin havz-ı Ekber'i (Büyük Havzı) ve ekser-i Enbiya'nın · ( Peygamberlerin çoğu) meşhur kevseri olan kuts-i Şerif ' in fetih tarih i olan o n yedi (17) adediyle tevafı1k etmek sırrıyla işaret eder. Besınele ile on dokuz (S) mevcudu olmayan on ikidir (6) . B esınele ile yedi tekerrür­ süz (Tekrarsız) harfleri sekiz, tekerrür (7) (tekrar) eden dokuzdur. Besme­ le ile tekerrür eden (Tekrar eden)on birdir (8).Kelimatı on, nahv-i kelima­ t ı yirmidir. B esınele ile Kevser ' in kelimatı on dört ( 14) 'tür. B ir Cennet-i Dünyeviyye ve bir Kevser-i İslamiye olan Şam ' ın fethine tevafGk (Uy­ gunluk) sırrıyla işaret eder. Nahv-i kelimatı (Navhi kelimeleri) yirmi ye­ di, Hemze Elif tekerrürü (Tekrarı) sekiz, Besınele on iki, Nun tekran ye­ di, Besınele ile sekiz. Çok meşhur sekiz 'ler ile beraber havz-ı Kevser ' i /

=

ı

C. � . u . � . t. . � . ve . � . J . -.::.. . � . J . � . I,S , .b . t . ) (5) Besme/e ile 1 9. Besme/e ile ilave ulunan iki harf i'v1im ve Sin Jıarj1eridir. ( 6) Kevser S ü resi'nde mevcut olmayan Besmelesiz harfler l l 'dir. Onlar da ş u harflerdir: U:O . j . � C Ü Z.. ,..... <..r- ) (7) Kevser Süresi'nde tekrarlanmayan sekiz harfler şunlardır: ( . � . <.):. · u-=' . ü . .::.. . J.. . t · 1..1"' ) (8) K evser Süresi' nde Besme/e ile beraber tekrarlanatı onbir harfler şunlardır:

vi. .

·

(

. ,A

t_. J.;

· (. · '-:'

.

..) · --'

.) . t_

.

. J ,!J .

·

lS

.

·

ü .

·

·

1 . ,..o )

7"


Kur'ani olan Mekke-i Mükerreme 'nin fethine tevafı1k (Uygunluk) sımyla . /•/ • / � � \ U \., ) ' den i m a ( l ş a;J t � e d e n E l i f ve N u n ( ( � \J 1 ) ' nin başına baktınyor. Sakin Elif ü ç (3), Besınele ile beş (5). "Ya" bir ( 1 ), Besınele ile iki (2), "Kef' üç (3), "Lam" beş (5), Besınele ile dokuz (9). "Vav" üç(3), "Ra" dört (4), Besınele ile altı (6) "Ba" üç ( 3 ) , B e sın e l e i l e dört (4) " H a" ( <: ) bir ( 1 ) , "He" ( ..ın ) bir ( 1 ) , Besınele ile ikişer. İşte Sure-i Kevser'in vaziyet-i hum­ fatında ( Harflerin vaziyetinde) çok esrar (Sırlar), işaret ve letafet(Güzel­ lik) var. Yalnız burada tevafı1ka ( Uygunluğa) münasebettar üç leta' ifine ( Güzelliklerine) işaret edeceğiz. ( B i r i n c i L e t afe t ) ( G ü z e l l ik ) : ( . f.. . U:. · u-u ..:.. . ı.; . .b . oıı) B ir ( . � : L. .Jt> · lS ) İki, Sakin Elif "Vav", "Ba" üç (3), üçler sürenin üç ayetlerinin adedine tevafı1kla beraber kendi Ebced-i adedierinin (sayılan­ nın) mecm u ' u (Toplamı) olan dokuz 'da tevafı1k ediyor.(l) Besınele ile (. ) dört , Besınele ile dört aded ayetlerde tevafı1k cihetiyle işareti var. Ve Besınele ile sakin Elif beş, B esınele ile "Ra" altı, "Nun" yedi, "Hemze" yedi, B esınele ile on. İşte birden ona kadar tekerrürde terakki (Tekrarda yükselme) o kutsi hurufatının intizamına bir intizam daha katar. ( İkinci Letafet) (Güzellik): B e sınele ile aded-i H urufu altmış beş ( 6 5 ) ' t i r. B u iki rakam inkilap etse (Ebced h urufu n a dönü ş türülse) ( / � ) olur (2). İhlas 'ın (İhlas suresi ' nin başındaki ( 'Ü \ ;:o ) ile � ., .,I J �.\ ,1 "" \�� .1 .,.... r .J....r-'J h �� l_,.co ) 'deki (3) ( � )' ye manidar bakrnakla beraber altmış beş sene-i veladedle (Doğum yılıyla) sene-i vefat (Ölüm yılı) dahil olmak veya Arabi seneler itibanyla sahib-ül Havzi Vel-Kevser olan zatın ömrüne tevafı1k etmekle beraber, Besınelesiz sure-i Kevser' in adedi hurufu (4), su­ re-i Kevser ' in vakti nüzuluna tevaffik sımyla işaret eder. sure-i Kevser'de mevcut huruf-i heca'iye (Hece harfleri) olan on dokuz ( 1 9)'dur. On dokuz adedi ile Besınele ' nin on dokuz hurufuna tevafı1k (Uygunluk) sırrıyla Alem-i Esma (isimler alemi) dahil olmak şartıyla on dokuz bin alemin kut­ si haritası olan Kur 'an ' ın havz-ı Kevseri 'nde on dokuz cüdul (kanal) ile on dokuz bin aleme neşr-i ab' ı hayat ettiğine (Hayat suyu dağıttığına) sure-i Kevser on dokuz parmak ile şehadet edip işaret ediyor gibi bir tevafı1k ( U ygu nl u k ) gösterir. Tekerrür eden (Tekrarlanan) harfler on ' dur ( 5). .,

.

-

.

� -

(1) Elif (l) + Vav (6) + B a (2) 9 (2) 'Ha' nın ebced rakamı S, Vav'ın 6'dır. (3) O, Resülünü, hidayet ve hak dinle gönderdi ki, Fetih 28. (4) Kevser Suresi'nin Besmelesiz harfterinin sayısı 46'dır. Demek ki bu süre Resül-i Ekrem (A . S. V.) 'nin yaşı 46 iken nazif olmuştur. =

(Ç)

l(ptJf:Pr '\iiro " i ' nrlo tobrnrlnnnn J.. n ...no r co u n ln .,..,/n • • ' _...

-

.

..

'

s'

· -

. •.

\ '


On aded' i ile şu sure-i Kevser kelimatının on adedine tevaffik (Uygunluk) etmekle beraber iki mütevafık-i nahvi kelimatın (Nahvi kelimelerin) yir­ mi adedine tevaffik (Uygunluk) sırrıyla yirmi sene bilafasila (Aralıksız) nüzul-i Kur'an zamanını telvihten (işaret etmekten) hali (Boş) değildir ve tekerrürsüz (Tekrarsız) harfler yedidir. Besınele ile tekerrürsüzlerin (Tek­ rarsızların) harfler adedi sekizdir. Elif ve Nun'un dahi sekiz adedierine (Sayılanna) tevaffil� etmekle Havz-ı Kevser' in sekiz dairelerinden sekiz cennete açılan sekiz kapısına tevaffik (Uygunluk) nev'inden şimdi tuta­ madığım çok işaretler vardır. Ve tekerrür eden (Tekrarlanan) harfler on ikidir.(l) On iki aded ile Besınele ile Elif on iki adedine ve surede mevcut olmayan harflerin on iki (2) adedine tevaffik (Uygunluk) münasebetiyle meşhur ve Kur'an ile münasebettar çok on iki'lere remzeder (işaret eder). (Üçüncü Letafet) (Güzellik) Besınelesiz süre-i Kevser'de hecai huru­ fat (Hece harfler) içinde ikişer kardeş sayılan harflerden her biri iki kar­ deşten en güzelini ve en manidannı (Anlamlı olanı) almış öteki kardeşi bırakmış. Mesela iki kardeş olan "Ra", "Za"dan , "Ra" var, "Za" yok. "Sin", "Şin"den, "Şin" var "Sin" yok. "Sat" "Dat"ten , "Sat" var, "Dat" yok. "Tı", "Zı"dan, "Tı" var, "Zı" yok. "Ayn", " Gayn"den, "Ayn" var, " Gayn" yok. "Fa", "Kaf'tan, "Fa" var, "Kaf' yok, "Mim", "Nun"dan, "Nun" var, "Mim" yok. Gibi zarif (Nazik) ve muntazam ve manidar bir intihap (Seçme) var. Hem Kur'an ' ın bir misal-i müsağğarı (Küçük misa­ li) olan Kevser'de tekerrür eden (Tekrarlanan) hürufat (Harfler) surele­ rio başlarına bahusus mukattaat-ı Huruf'la (3) başlayan sürelerin başları­ na Fatiha misillu, (Fatiha benzeri) Hafi (Gizli) işaretler var. Fakat Fati,..., t""":'" \. � , ,.� . / , / ,.,_ .}.•� \ t\ ) ha-ı Şerife'nin işarat-ı , Sarahat-e yakındır. Mesela: ( ,., İ< ayeti doğrudan doğruya Resul-i Ekrem (A.S.M.)'a hitap edip evse ;' i ihsan ettiğine delalet etmekle elbette o muhatabın medar-ı imtiyazı (Di­ ğerlerinden farklı özelliği) olan Has (Özel) isimlerine ima'en (işareten) t:•_t�\ ) ' deki "Tı" , "Ya" '4.1:! ) gibi işaretle Resul-i Ekrem ( (ASM)' ın meşhur iki ismini ve iki surenin başlarına ve isimlerine işaret ediyor. Hem Kevser'de Elif ·tekerrürü (Tekrarı) oniki'dir. . ,... Allah lafzının aslı ( o 4j .U \ ) olmak cihetiyle Elif' in Kevser 'den tekerrürü (Tekrarı) on üç olmakla yedi ( � \ ), altı (4)

(�c

"

_ ,..

( 1) Kevser Suresi'nde Besme/e ile beraber tekrarlanan harfler ll 'dir. (2) Kevser Suresi'nde Besme/e ile beraber mevcut olmayan hece harfleri 9'dur ve şunlardır: ( L; , .]d . �. j � � . c) Besmelesiz ll'dir ve şıı harflerdir: c ..... ' (i :e. 1; . vD '-"" . ..) . t . ı: � . .) ) . (3) Kur'an-ı Kerim 'de Sure başlannda bulunan kesik kesik yaulı harflerdir. Orneğin (Elif, Lam Mim, Tô'hii, Yô'sin) gibi. ) ile başlanan, 7 süreler şunlardır: Bakara, A l'i,İmran, A'raj, Ankebut, (4) ( .

D •• -

ih

1 �1·---

t:

� - - ...1 -

.

.

.

i

.

.

.

.


ı -

:.J 1 ) ' n in ( 1 ) mecmu-u adedi (Toplam sayısı) olan on üç 'e tevafukla o süre lerin başlarının başlarına küçücük fihristecik nev ' i nden işa­ retler var de riz. Çünkü El i fo' in; ism-i S arih ' i o sürelerde zikretmesiyle ve Fatiha-ı Şerife ' de on üç ( J 1 ) y ine on üç sureye sarahata yakın işaret etmekle Kur' a n Fatiha' da, Fatiha Kevser ' de dahil olmak sırrıyla Kev­ de Elif ' in on üç ser ' in manası Kur' an olmak c ihetiyle deriz ki Kevser' ,. o defa tekerrürü (Tekran), Fatiha ' da on ü ç defa ( J 1 ) tekerrürü (Tekran) gibi nısf-ı Kur ' an ' ı (Kur ' an ' ın yarısını) teşkil eden o on üç ( 1 3) sG­ renin isim lerine işaret ederek başlarına parmak basıyor. Bu münasebetle Fatiha' nın şu lerafetini (Güzelliğini) bir derece izahı (Açıklaması) için deriz: Madem Kur'an Fatiha' da m ünderic olduğunu (İçinde yer aldığını) Ehl- i Tahkik, zevk-i şuhudi ( Bi l ip görünen zevk) ile hükmetınişler ve •/ 1 • .., (. ' ('(. • / madem Kur ' an ' da Fatiha' nın bir ismi 6 t,_A) I_, �--� ' ) ' dır. (2) Ve madem surelerio başınd a m ukatta ' at-ı h urufla başlayan mühim sureler ( -:J \ )ve ( �� ) ' lar ve ( � ) 'lerdir. Ye madem j \ ) lafzı tekerrür ediyor. (HaFatiha-ı Şerife ' de on üç ( 1 3) "El" ( şiye) , / • / Yan i ( /' ll . uJ.... t ) zikredilmiş ve madem o meşhur surelerio başında mukatta' at-ı h uruftan,.on üç d efa ' El i f Lam ' ism-i heca' isiyle okunuyor, '0 l ) sOretiyle yazılıyor. Ve Madem Fati­ ( ha m üte' addit vecihlerin o meşhur ( �-' , ') \ _, , :,:J1 ) ' ! ere bakıyor ve madem o meşhur silrelJ rde on beş ( 1 5) defa ism-i heca' isiyle zikredilmiş. (3) Ve on üç defa ( 'J \ ) ism-i hecaileriyle tekrar ediyor (4) . Ve Fatiha'da dah i on beş " Mim" tekerrü r ediyor. Ve o surelerdeki on beş M im ' e tevafGk ediyor (5). Ye Fatiha ' da o n ü ç defa "El" tekerrür etmekle o süre ­ lerd e ki on üç defa " El" adeellerine tevafCık (Sayılarına uygu n l uk) ediyor. E l be t te b ü t ü n bu tevafQk ( Uygu n l uk) Fatiha ' d a o sGre l e re k a r ş ı o l a n

( �ı

/• 1 •/

.

(/) ( � � ) ile başlanan sılre/er: Yunüs, H ıld, Yüsüf, Ra 'd, lbrahim, Hicr. / ı ...- ·, , / 1 # " • .; · i ·"·' , � ;/ ,.. .... J 1 j.jJ ,� .., ....;:. /.. (2) Ayetirı tamamı: ( � � ..,.� l:.:;..; -' ) . A rı d o ls u ıı 6 1.;J I..H3 \;..1. 1 (;-o.;' -... . - ' / sana ik işerl büvük Kur'a rı ' ı verdik. Hicr 87 . erden' -ve.) 1bu ... ,.. /• ( ffaşiye) ( � .J. I ) 'de Ullalı lafımda Henıze hatten ve /afzen ( Yazıdan ve söz•

den) wy editd{ ğinden (I<.atlandığmdan) orada "El" sayılmaz. (::; Başmda 'El' bulunan 13 süre şun lardır: Bakara, A l'i-İmran, A. 'raf, Yılniis, f/iid, Y ılsüf, l? a ' d. İbrahim, Hicr, A nkebut, R u m . L ukm an ve Secde 'dir. (4) Başında ,Him bulıman 1 5 süre şunlardır: Bakara, Al'i-İmran, A 'raf, Ra ' d, A. nke· but, Rum, Lokman, Secde ve Yedi Hamimler'dir. Hamimle başlanan yedi sun: şun­ lardır: M ii ' min, Fussilet, Şılra, Zülıruf, Duhan, Casiye ve A hkfij'tır. (5) E/if Lam 'm IS defa ismi hecaisiyle zikredilmiş sureler şunlardır: Bakara, A l'i­ İmran, A 'raf, Yunus, Hüd, Yılsuf, Ra'd, İbrahim, Hicr, A rıkebut, Rum, Lokmarı, C" - - .1 -

i

..

_ : ____ ,_

.. _

r �"

r� .


on üç "El"den, on üç işaret pannakları hükmünde olan on üç "El" tekerrür edilmiştir. Şimdi yine Kevser'e dönüyoruz. Kevser kelimesi kutsi, cami, külli, nurani bir kelimedir. Bir mana-i luğavisi (Lugatça manası) hayr-ı ke­ sirdir (Bol hayırdır). Ye o küllinin m isalleri çoktur. Başta maddi ve uhrevi Havz-ı Kevser'den ve manevi ve ehl-i Dünya'ya ab-ı hayat neşreden (Hayat suyu dağıtan) en mühirn havz-ı Kevser olan Kur'an'dan tut ta Hayat-ı Ome­ viyede Havz-ı Kevser'e verilen hayr-ı kesir (Bol hayır) itlakına (Umum ma­ nasına) masadak olan (Altına giren) bütün hedaya-yı Rahmaniyye (Rahmani hediyeler, ödüller) ve fı1tuhat-ı Rabbaniye'de (Rabbani fetihler) ta Feth-i Mekke ve Feth-i Beyt ' il Makdis, ve Feth-i Şam, hatta Feth-i İstanbu l ' a ka­ dar manalan var. Evet, madem sabiken (daha önceden) geçtiği gibi sure-i Kevser fUtuhat-ı Muhammediye'yi (ASM ) ' ı ihtar eder ve ketimatıyle ve hu­ rufatıyle feth-i Mekke ve feth-i beyt' il Makdıs ve feth-i Şam flıtuhatına (Fe­ tihlerine) işaret eder. Elbette altı yüz seneye karib (yakın) mühim bir mer­ kez-i Hilafet-i İslamiyye ve menba-ı neşr-i ahkamı Kur'aniyye ve Kur'an-ı hakim ' in muazzam ordusunun merkezi olarak Kur' an bayrağını dört yüz se­ neye kadar kainata karşı galibane tutan İstanbul 'un tarihi fethi Kur ' an'da (1) işaretiyle müjde verdiği gibi sekiz yüz elli yedi (857) teş­ ( rl � kil eden" (El Kevser) ve Ebcedi makamı sekiz yüz elli yedi olarak aynen ( ';:":-.b"'; .;i/) . gibi İstanbul 'un İslam eline geçmesi olan sekiz yüz eli i (850) . ...... rarihine tevafı1k etmekle işaret ediyor. Çünkü ( Kevser) kime verilmiş ve ne / / . ./ . / için verilmiş, sırrıyla Kevser' in evvelindeki ( -..!..1 � 1 ) kime verildiği için ... ,.� .; ondan ' Kef'ı alır. Ne için verildiğine delalet eden ( � ) ' den n eticeye işaret için "Fa" yı alır. ( /) ;.-:;:..J ı f})(2). Mecmu' u (Yekunu) sekiz: yüz elli yedi (857) adediyle İstanbul ' un fethine müjde veıiyor. Ye fUtuhat-ı Muhammedi­ ye ' ye (A.S.M.) dahil olarak en muhteşem cevami-i İslamiyye'ye (İslami ca­ m ilerine merkez olup kürTe-i Arz'da kılınan salat-ı K.übra ' nın (B üyük nama­ zm) bir mescid-i Ekberi (Büyük mescidi) olduğuna elbette ima ( İşaret) eder. Hem yedi yüz elli yedi ( 7 57 ) de İstanbul ' un İslam ' ı n eline geçmesine nam­ zet olarak yol açılmış. Muhasara (Kuşatma) ile Fatihası ok .. : 11uş. (Haşiye)

--�-;b"{�

'

( 1)

Beldetün

(436)

+

Tayyibetiin (42 1 )

=

857 Se be S üresi 'nin 15. ayetinde11dir.

(2) Kelke v.\-er Fa Makam-ı Ebcedisi: Kej (20)

: 6) + Sa (500) + Ra (200) + Fa (80)

=

85 7

+

Elij (l ) + Lam (30) + Kej (20) + Va v

(Haşiye) E vet yedi yüz elli yedi (757) 'nin ahir' lerinde (Sonlarında)

>'e

elli seki� 'in

e v vellerinde (ilkinde) Sultan Or/ımı zamanında S ü ley m an Paşa kumaııdas ırıda Erkiir

tabir edilen kırk kahramamil şelıid olmasıyla İsta nb ıl l, Hükümet-i İslamiye akdı altı­ ıı a g irm iş �·e Fatihası

u

tarihte okunmuştur. Süleyman Paşa hem m uiı asara etti (Ku­

ı attı) hem R u meli'ye geçti. Latif te vafuktur ki :(G üzel bir uyg u n luktur ki) İstan­

b u l ' un fatihası yedi yüz elli yedi ve elli sekiz' de ukundu. Ve sekiz yüz elli yedide (

s.

/ /

/,/./.

__1\ \ ·. �

,._

\.j \ ) sı rrına mazlıar oldu.


Demek (El Kevser) namzetliğini ve akd-ı İslamiyer'e girmesine yedi yüz elli yedi (757) 'de (El Kevser) aded-i Ebcedisi ima'en (İşareten) ifa­ de ediyor. ( 1) Sekiz yüz elli yedi (857)'de (Kel Kevser) "Fa", sarahata yakın bir surette delalet ediyor. Evet madem sure-i Kevser Resul-i Ek­ rem (A.S.M.)'a İhsan edilen ffituhat-ı azimeye (Büyük fetihlere) delalet ediyor. Elbette (El Kevser) İstanbul'a dahi bakıyor. Madem yirmi sekiz huruf-i hecaiye ' den (Kevser)'de mevcut olan on xedi huru fu dahi (El Kevser) ' in birinci ayeti olan ( �;�.iı .fı �\ lf 1 ) (2) aded-i hurufu olan on yedi ( 1 7 ) adede (sayıya) tevaffik etmekle ber�ber mecma-ı Enbi­ ya ve Nuzul-i Vahyin havz-ı Kevseri olan Beyt'il Makdıs' ın fetih tarihi­ nin on yedi ( 1 7 ) adedine (sayısına) tevafuk ediyor. Elbette ffituhat-ı Mu­ hammediyye'yi (A.S.M.)ihtar ediyor (Hatırlatıyor). ( .20 j ) 'de bu tevaffik (Uygunluk) rastgele deği l belki kutsi (Mübarek) bir işaret için rastgetirilmiştir. Aynen şu birinci ayet medde ve şedde'yi saymayan mezhebe göre aded-i hurufu (Harflerin sayısı) on dört ( 1 4) olarak Bes­ ınele ile Kevser ketimatının on dört adedine (Sayısına) tevaffik (Uygun­ luk) etmekle ffituhat-ı İslamiyye ' nin en mühimi olan feth-i Şam tarihi olan on dört senesine tevaffik ediyor. Elbette bu tevaffik ittifak değil, belki tevfik edilmiştir. Madem ( Kelkevser "Fa") sekiz yüz elli yedi (857) makam-ı Ebcedi ile Dünyevi bir Kevser-i İslamiyye olan İstan­ bul 'un fethine ima (işaret) eder. Elbette sekiz aded hurufatıyla Zemze­ me-i Kur'an ' ın menba'ı ve o havz-ı Kevser-i İlahi' nin bir havzı ve en evvel ab-ı Zemzeme-i Kur ' an ondan nebe ' an ettiği ( fışkırdığı) olan Mekke-i Mükerreme'nin sekiz (8) senesindeki fethine tekerrürsüz (Tek­ rarsız) harflerin (3) sekiz adediyle (Sayısıyla) ve mükererrerlerin (tekrar edilenlerin) sekiz tekerrürü (Tekrarı) ile ve Elif' in sekiz tekerrürü (Tek­ ran) ile ve "Nun"un sekiz tekerrürü (Tekrarı) ile beraber kendi sekiz harfiyle tarih-i Fethi Mekke olan sekiz seneye bil ittifak tevafUkları şu ffituhatçı surede ittifakı tesadüfi değildir. Belki tevfik edilerek kutsi (Mübarek) bir işaret için rast getirilmiştir.

(;�b·.;\ G

/ / //

J

/

0

/

""· o/

/

/

o

w

/0 1

,1

� o/

.1 .7

_

/

/

\.; s.\..i.9 ; _, � \ · J� I � � .;4... ,?': -' • ..) � \""';.J � � ..,;..; \. , ., ..,.. _, / •_, ./ 0 ""

/

..

'

� •/l 1

\.� Lft.o "...,4.,>J / ., -

/ •/

.,

"'.:

/

..J' � 1 /

\..."" w.-,

� ....

( İhtar ve İ 't izar) Yirmi dokuzuncu mektubun sekizinci kısmının altıncı remzi unutulduğundan hem kısa sürelerden bir nebze münasebat-ı (1) Yalnız (EIK.evser'in) Makam-ı Ebcedisi 757'dir. Şöyle ki: Elif (J) + Lam (30) + Kef (20) + Vav (6) + Sa (SOO) + Ra (200) (2) Biz sana Kevser'i bol hayn verdik. Kevser 1 (3) Kevser Suresi'nde tekrarlanmayan sekiz harfler şunlardır:

=

757


tevafı1kiyeden (Uygunluk münasebetlerinden) bahsedildiğinden en kısa süre olan sure-i Kevser'de işaret olmakla beraber bahs açılmamış oldu­ ğundan bil mecburiye cismen, kalben, fikren müşevveş , hastalıklı ve kı­ sa bir zamanda acele ile bu remiz yazıldı. Elbette tabirat (Tabirler) ve tafsilat cihetinde benim kusurlanm çok vardır. Lüzumsuz tabirat içine ginniş fakat hatıra nasıl gelmiş öyle yazıldı. Tanzim ve tashihe lüzum varsa başkası yapsın. (Yirmidokuzuncu mektubun sekizinci kısmının yedinci remzi) Nükte-i İ'caziye ' ye ma'haz (Kaynak) olacak bir fihriste-i Kur 'aniy­ ye 'dir. (Sual): En mühim hakaik-i Kur ' aniyye ve imaniyye ile meşhur oldu­ ğun halde neden onu muvakkaten bırakıp en ziyade manadan uzak olan humf-i hecaiye'nin adedierinden (Sayılarından) bahsediyorsun? (El cevap): Çünkü bu meş' um (kötü) zamanda Kur ' an ' ın b ir temel ta­ şı olan humfuna hücum ediliyor ve onların tebdiline (Değiştirilmesine) çalışıyorlar. , ... , / . /. /1•/ . 1 ... ., / 6 .\ ( \�.) /� � \c::.--, � s\ -'./ �) \ G-?".)1 c:UJ I� j •

'"

(Bu Remiz üç parçadır).

,1

-,

/

"

.;

'/

'

(Birinci parça) (Mühim bir mukaddeme) Çok mühim lataif-i İ 'caziye (İ 'cazi güzel­ likler) ve mezaya-yi Kudsiye-i Kur 'aniyye ' nin (Kur 'an ' ın Kutsi mezi­ yetleri) ketimatının (Kelimelerinin) her birinin la'akel (en az) on sevabı bulunan humfatının (Harflerinin) adedierinde (Sayılarında) ve vaziyeıle­ rinde ve tevafilkatında (Uygunluklarında) bulunduğundan takribi (Tah­ mini) bir liste yazdım, ta bir nevi ma'haz (Kaynak) olsun. surelerio ayatı (Ayetleri) tahkiki bir surette ve kelimatı (Kelimeleri) ve hurufatı (Harfle­ ri) takribi (Tahmini) bir tarzda yazıldı. Eski mahfuzatımla (Ezberlerim­ le) yeniden kısmen tahkiki ve kısmen takribi (Tahmini) bir mikyas (Öl­ çü) ile şu gelecek fihriste yazıldı. Sonra İbn-i Abbas (R.A.) tefsirinde muktebes ( İktibas edilmiş) olan Tefsir 'ül Mikyas 'daki adedieriyle (Sayı­ larıla) mukabele ettik. Çok yerlerde muhalif çıktık. Ezcümle (Bu cümle­ den) sure-i Sebe ' in hurufatı bin beş yüz ( 1 500) diye tefsir yazmış. Hal­ buki tahkikatımızda üç bin beş yüz (3500) ' dür. Hem sure-i Kasas 'da ke­ limatı dört yüz kırk ( 440) yazmış. Tahkikatımııda bin dört yüz kırk ( 1 440), sure-i El A'lak humfatını yüz yazmış, tahkikatımızda yalnız mel­ fuzü (Telaffuz edilen) iki yüz (200)'den geçer. Ve hakeza çok yerlerde


muhalif çıktık. Sonra anladık ki matba' a hatası olmakla beraber bazen Mekki (Mekke 'de nazil olan) sürelerde Medeni (Medine'de nazil olan) ayetler ginniş. ihtimal o tefsir sürenin mekki ayetlerini nazara alıp kcli­ matı yazmış ki vaki' a muhalif görünüyor. Bazen kelimat-ı nahviyye'yi (Nahvi kelimeler) dahi saymış. Bazen hürufat-ı melfuze (Telaffuz edilen harfler) ve şedde ve tenvin dahil etmiş. B azen etmemiş. Her neyse . . . Bu zata karşı kaç yerde tahkikatı bırakıp ona muvafakata mecbur oldum. Fehm 'e takrip için iki mikyas (Ölçü) yaptım. O iki mikyasla (Ölçüyle) bir derece sürelerin kelimatı ve hurufun adedieri (Sayıları) takribi (Tah­ mini) bir surette az bir zamanda anlaşılabilir. B irinci mikyas (Ölçü) keli­ mat (Kelimalar) için tam bir sahife takriben (Tahminen) yüz'den yüz elli kelimeye kadar çıkar. Yalnız süre-i El B akara rnüstesnadır. Çünkü kırk '>ahifeden fazla olduğu halde kelimatı (Kelimeleri) üç bin dokuz yüz (3900) yazılmış. Mikyasımızla (Ölçümüzle) beş bin olmalı. Fakat o tef­ sire ittiba' a (Uymaya) mecbur oldum . Kavi bir ihtimaldir ki: o sürede kelimat değil belki kelamlar ve c ümleler hükmündeki kelimeleri irade etmiş. Onun için mikyasımı (Ölçümü) onda tatbik etmedim. Sair (Diğer) sarelerde bu mikyas (Ölçü) ile sırrı tevaffikun medarı (Sebebi) olan külli adedler (Sayılar) anlaşılır. Kesirierin ihtilafı meselemize zarar vennez.

(İkinci Mikyas (Ölçü): hfirufat için yaptım. Takribi (Tahmini) her bir tam sahife beş yüz'den altı yüz'e kadardır. Bu mikyas �Ölçü) ile sarelerin takribi (Tahmini) ad­ ed-i hurufu (Harflerin sayısı) anlaşılır. İnşallah tevfik-i İlahi refik ol sa her bir sürenin hem kelimatını hem de hfirufatını ikişer tarzda bir derece tahkiki bir surette yazmasını niyyet ediyorum.Hem kelimat-ı Nahviyye, (Nahvi kelimeler) hem Kelimat-ı Örfiyye 'yi (Örfi kelimeleri) hem hu­ ruf-u melfuza (Telaffuz edilen harfler), hem şedde tenvin gayri melfuza (Telaffuz edilmeyen) ile beraber ayrı ayrı yazılacak. Fakat halim mü sa '­ adesiz, vakit dar. B en de yalnızım. Hafızam kuvvetini kaybetmiş. Böyle pek geniş hesabı ve aded-i mesa ' il de (Sayı ile ilgili konular da) elbette çok yorgunluk verir. Çok da kfisürat (Eksiklikler) düşebilir. Hatta bu lis­ teyi hafız Tevfik şahiddir ki bir günde dokuz saatte mezkfir iki mikyas (Ölçü) ile ve eski mahfuzatımla (Ezberlerimle) yazmıştım. Halbuki bu listenin tahkiki bir surette çıkması on günden fazla bir zamana mu htaç­ tır.

82


LİSTE

SÜRF.

El Bakanı Al-i imnuı N isa Milide

AYAT(A�etler}

KF.LİMAT(Kellmeler}

ikiyüzseksenaltı(2R6)

Üçbindokuzyüz (3900)

ikiyüz (200) Yüzyetmişaltı ( 1 76) Yüzyirmi ( 1 20) Yüzatmışbeş ( 165)

En-am

Üçbindöıtyüzatmış (3460)

Üçbindokuzyüzkırk (394ü) ikibirıı;ekizyüz (2l!OO}

Üçbinelli (3050)

H URUFAT1Harfler)

Yinnibeşbinbeşyüz(25500) Ondörtbinbeşyüzyinnibeş ( 1 4525)

Onaltıbinotuz ( 1 6030) Onbirıaloyüz ( 10600)

Onikibindöıtyüzyinniiki ( 1 2422)

A'mf

ikiyüzaltı (206)

Üçbinaltıyüzyinnibeş(3625)

Ondönbinüçyüzon ( 1 43 10)

Erıfa1

Yetmişbeş (75)

Binyüzotuz ( 1 1 30)

Beşbirıikiyüzdoksarıdört (5294)

Yüzyirmidokuz ( 1 29)

ikibindöıtyüzatmışyedi (2467)

Yüzdokuz ( 109)

Biıtorekizyüziki ( 1 802)

Altıbtnbeşyüzatınışyedi(6567)

Yüzyirmiüç ( 1 23)

Birıa1tıyüzyirmibeş ( 1 625)

Altırıbindokuzyüzbeş (6905)

Yüzorıbir ( l l 1 )

Binyediyüzyetmişaltı ( 1776)

Yedbinyüzdoksarıaltı (7 1 96)

Kırküç (43)

Sekizyüzelli beş (855)

Elliiki (52)

Sekizyüzotuzbir (R3 1 )

Yüzyirmisekiz ( 128)

Binsekizyüzkırkbir ( 1 84 1 )

Yüzonbir ( l l l ) Yüzonbir ( l l l )

Birıbeşyüzotuzüç ( 1533) Binbeşyüzatmışyedi ( 1 567)

Tevbe Yunus Hud Yusuf Ra'd İbnılı im H icr Nahi

isr:i

Kehf (Besmele i le)

Doksandokuz (99)

A1tıyüzellidön (654)

Orıbin ( 1 0000)

Üçbinbeşyü.zaltı (3506)

Üçbindönyüzotuzdört (3434) İkibinyediyüzyetmiş (2770) Altıbinyediyüzyedi (6707) Altı bindörtyüz

(6400)

Altıbindörtyüzatmış (6460) Üçbinüçyüziki (3302)

Taııa

Doksansekiz (98)

Dokuzyüzatmışiki (962)

Yüzotuzbeş ( 1 35)

Binüçyüzbir ( 1 30 1 )

Beşbinikiyüzkırk (5240)

Yüzoniki ( 1 12)

Birıyüzotuzsekiz ( 1 1 38)

Dörtbinyüzatıİlışsekiz (416R)

Hac

Yetmişsekiz (78)

Binikiyüzdoksanbir ( 1 29 1 )

Beşbirıyüzonızbeş ( 5 1 35)

M ü ' mi nun Nur ElfUrkarı

Yüzonsekiz ( 1 18)

Binüçyüzorıalb ( 1 3 1 6)

Beşbindokuzyüz.oreksen (59!10)

Meryem

E nbi ya

Atmışdört (64)

Yetmişyedi (77)

Birısekizyüzkırk ( 1 R40) Üçyüzdoksarıiki (392)

Dönbiıt�ekizyüz (4l!OO)

Şedde, Medde, Terıvirı, Hurufaıa Dahil Üçbinyediy_üzaımış (3760)

ikiyüzyinniyedi(227)

Binikiyüzannışyedl ( 1 267)

Birıbeşyüzkırkiki ( 1 542)

Doksarıüç (93)

Binyüzkırkdokuz ( 1 149)

Dönbinyediyüzatmışyedi (4767)

Seksensekiz (88) Atmışdokuz (69)

Bi ndönypüzkırkbir ( 144 1 ) Dokuzyüzseksen (9!10)

Annış (60)

Sekizyüzondokuz (8 19) Yedi yüzkırksekiz (74R)

Sebe

Otuzdört (34) Otuz (30) Yetmişüç (73) Ellidört (54)

Fanr

Kırkbeş (45)

Yediyüzdoksanyedi (797)

Seksenüç (83)

Yediyüzyirmidokuz (729)

Şu 'am Nemi Kasa.� Ankebut Er'rum Lokman Seede Ahzab

Viisin Saffat Sad Zümer Mü"min Fussi le t

Ş um

Zuhruf Du han Cas iye Ahkaf

Yüzsekseniki ( 1 82)

Seksensekiz (88) Yennişbeş (75) Seksenbeş (85) Ellidört (54) Elliüç (53)

Seksendokuz (89) Ellidokuz (59) Otuzyedi (37) Otuzbeş (35)

Süre-i Muhammed (S.A.V.)

Fetih Hucumt Kiif

Ez-zari yeı

Tur Nec m Kamer

Üzyüzotui (330) Binikiyüzsekseniki ( 1 282) Sekizyüz.�ksenüç (8R3)

Sekizyüzotuzüç (833) Üçyüzkırkaltı (346)

Bindörtyüzotuzbir ( 1 43 1 )

Sekizyüzseksenaln (886)

Altı yüzkırkdön (644 ) Altı yü zk ı rkdört (644)

K ırkbeş (45) Atmış (60)

Üçyüzatmış (360)

Kırkdokuz (49)

Üçyüzoniki ( 3 1 2)

Onsekiz ( 1 8)

Atmışiki (62) Ellibeş (55)

Üçbinyüzotuz (3 1 30) .

Üçbin (3000) Üçbinsekizyüzyi rmidokuz (3829) Üçbi naımı � l tı (3066 ) Dönbin (4000) Dönbindokuzyüzanııış (4960) Üçbindokuzyüz (3900) Üçbinbeşyüzseksensekiz (358K· Üçbindöıtyüz (3400)

Sekizyüzann ış (860) Yediyüzotuziki (732) Binyüzdoksaniki ( 1 1 92) Binyüzdoksandokuz ( 1 1 99) Sekizyüzdoksan (890)

Altıyüzdön (604) Beşyüzatmış (560) Üçyüzkırküç (343) Üçyüzdoksanbeş (395)

Otuzsekiz (38) Yirmidokuz (29)

Beşbinsekizyüz (5ROO)

Dörtbinyüzkırkbeş (4145) Üçbi nbeşyüzotu z (3530) İ kibinyüıorı (2 1 10) Binbeşyüzonsekiz ( 1 5 1 8) Beşbinyedi yüz (5700) Üçbirıbeşyüzo n i k i (35 12)

Üçyiiz (300)

Üçyüzkırkiki (342)

İkibinkırk iki (2042)

ikibinalhyüz (2600) ikibinüçyüzellidön (2354)

iki bindörtyüz (2400) Bindönyüzyetmişaltı ( 1 476)

Bindöıtyüzdoksarı ( 1490) Binikiyüz.,eksenyedi ( 1 287) Binbe�yüz ( l 500)

Bindörtyüzbeş ( 1405) Bindöıtyüzüç ( 1 403)

83


Yetmişsekiz (7!�) AYAT(Ayetler) EJ-vakia Doksanaltı (96) Yirmidokuz (29) Had id Yirmiiki (22) Mücadele Haşr Yirmidört (24) Elmümtahine Onüç ( ı 3) Ondört ( 14) Satf Cumu-a Onbir (ı 1 ) Münafikun Onbir ( l l ) Teğabün Onsekiz ( 1 8) Talak Oniki ( 1 2) l'dhrim Oniki ( 1 2) Mülk Otuz (30) Kalem Elliiki (52) Hakke Elliiki (52) Kıri;dört (44) Ma'aric Nuh Yirmisekiz (28) Cin Yirmisekiz (28) Müzzemnıil Yimıi (20) Müddessir Ellialn (56) Kıyamet Kırk (40) insan Otuzbir (3 1 ) Murseıat Elli (50) Nebe Kırk <40J Nazi'at Kırkaln (46) .. Abese Kırkiki (42) Tekvir Yirmidokuz (29) infit.ar Ondokuz ( 1 9) Mut.affıtin 0tuza1 n ( 36ı inşikak Yirmibeş (25J Bürüç Yirmiiki (22) Ettank Onyedi ( 1 7) A'ıa Ondokuz ( 1 9) Öaşiye Yirmialtı (26) Eıfecr Otuz (30) Eıbeled Yirmi (20) Eş�em s Onbeş ( 1 5 ) Elleyl Yirmibir ( 2 ı J Yedduha Onbir ( ı 1 ) Elem Neşnıh (inşimh) Sekiz (8) Sekiz (R) Tın Er-r.ıhman

SÜRF.

Üçyüzellibir (35 1 J KF.LiMAT (Kelimeler) Üçyüzyetmişsekiz (378) Beşyüzkırkdört (544J Dörtyüzyetmişüç (473) Dörtyüzkırl;beş (445) Üçyüzkırksekiz (34R) ikiyüzyirmibir (22 ı ) Yüzseksen ( 1 80) Yüzseksen ( 1 80) ikiyüzkııi;bir (24 1 ) ikiyüzkırkyedi (247) ikiyüzkırkdokuz (249) Üçyüzotuzbeş (335) Üçyüz (300) Ikiyüzellialtı (256) ikiyüzonaltı (2 16) ikiyüzyirmidört (224) ikiyüzseksenbeş (2R5) ikiyüzseksenbeş (2R5) ikiyüzellibeş (255) Yüzell idört ( 1 54) ikiyüzkırk (240) Yüzseksenbir ( 1 8 1 ) Yüzotuz ( l 30) Yüzyetmiş üç ( 1 73) Yüzotuzüç ( 1 33) Yüzdört ( 1 04J Seksen (ROJ Yüzatmışdokuz ( 1 69) Yüzdokuz ( 109) Yüzdokuz ( 109) Atmışbir (6 1 ) Yetmişiki (72) Doksaniki (92) Yüzotuzdoki.ız ( 1 39) Sekseniki (82) Ellidört (54) Yetmişbir (7 1 ) Kırk (40) Yirmiyedi (27) Otuzdört (34J Kelimah Nahviye Yalnız Melfuz Harller Bir Cihene Yetmişiki (72} Otuz (30) Doksanbeş (95)

EI-Aiıık Ondokuz ( I 9J EI-Kadr -Beş (5) El- Beyyine Sekiz (8J Besmele i le ber.ıber iza-Zulzilet (Zilzııl) Sekiz (RJ Otuzbeş (35) Hurufu Malfuza ve Gayri Melfıwı ile beraber El-Ad iyat Onbir ( l l ) Kırk (40J El-Kari 'a Otu7.altı (36J Onbir ( l l ) Teka�ür Sekiz (R) Yirmisekiz (28) Üç (3J Yei-Asr Ondört ( 14) Yeylün (Hümeze) Dokuz (9) Otuzüç (33J Besmele ve Şedde ile ber.ıber El-Fil Beş (5) Yirmi üç (23J Hurufu Melfuza ve Gayri Melfuza ve Besmele ile bember !lLl

Binaltı yüzotuzaltı ( 1 636)

HÜRUFAT ttl.!.rfler:l

Bindokuzyüzüç ( 1903J ikibindörtyüzyetmişaltı (2476J Bindokuzyüzdoksaniki ( 1992J Binyediyüzoniki ( 1 7 12) Binbeşyüzon ( 1 5 1 OJ Dokuzyüzyirmialtı (926) Yedi yüzseksendört (784) Yediyüzyetmişaln (776) Binyetmiş ( 1070) Binyüzyetmiş ( 1 1 70) Binatmış ( 1 060) B inüçüzonüç ( 1 3 1 3) Binikiyüzellialtı ( 1 256) Bindörtyüzseksen ( 1 4RO) Sekizyüzatmışbir (R61 J Dokuzyüzyirmidokuz (929J Dokuzyütyetmiş (970) Sekizyüzotuzsekiz (R3R) Bi non ( 1 0 1 0) Altıyüzelliiki (652) Binellidört ( 1054) Sekizyüzomiltı (R l 6) Al nyüzdoksan (690J Dokuzyüzelliüç (953) Beşyüzotuzüç (533) Beşyüzotuzüç (533) Üçyüzellidokuz (359) Yediyüzotuz (730) Dörtyüzyetmiş (470J Dörtyüzotuzsekiz (43RJ ikiyüwtuzdokuz (239J ikiyüzseksendört (2R4J Üçyüzseksenbir (3R 1 ) Beşyüzdoksanyedi (597) Üçyüzyirmi (320) ikiyüzkırkyedi (247) Üçyüzyirmi (320) Yüzelliiki ( J 52J Yüzüç ( 1 03) Yüzelli ( 1 50) Yüzkırkdört ( 144J ikiyüzatmışdört (264J Yüzonüç ( 1 1 3) Üçyüzüç (303J Yüzyirmibir ( 1 2 1 J ikiyüzdoksanbeş (295) Üçyüzondört ( 3 1 4J Yüzell i ( 1 50) Yüzatmışbeş ( 1 65J Yüzatmışüç ( 163J Yüzyirmi ( 120J Yüzyirmi ( 1 20J Atmışsekiz (68) Yü7.<ltmışbir ( 1 6 1 J Doksanbeş (95J Yüzyirmi ( 1 20J


Li-ilafı (Kurey�) SÜRE

Dört (4)

Onyedi ( 1 7)

Yeımi�üç (73)

AYAT{A�etler)

KELiMAT {Kelimeler)

HÜRUFAT(Harfler)

Yirmibeş (25)

Yüzonbir ( l l l )

Besmele ve Şeddesiz EI-Ma'un Yedi (7) Hemze-i Va,il dahil. Besınele ve Şeddesiz K ev ser Üç (3) EI-Kafirun Altı (6) iza-cae (Na\r) Üç (3) Tebbet Beş (5) Tenvin ve Şedde ile bember ihla' Dört (4) Felilk Beş (5) En-Na' Altı (6)

On ( IO) Yirmialtı (26) Ondokuz ( 19) Yirmi üç (23) Onbeş ( 1 5) Yirmi üç (23) Yirmi (20)

Kırkbeş (45)

Dok.'iallltı (96)

Sekseniki (82) Yetmişyedi <n Seksenbeş (85) Kırkyedi (47) Atmışdokuz (69) Yetmişdokuz (79)

Bu Liste çendan (Her ne kadar) bir derece takribidir (Tahminidir), fa­ kat küsürlann ihtilafına bakmayan tevaffik (Uygunluk) esrarına me'haz (Kaynak) olabilir. sure-ı El B akara kelimat-ı (Kelimeleri) Tefsirul Mik­ yas üçbin yüz (3 100) yazmış. B iz üç bin dokuz yüz (3900) yazmışız. Halbuki zahire göre her ikimiz de noksan (Eksik) bırakmışız. Fakat ha­ kikat itibari ile her birimiz bir cihetle haklıyız. Çünkü, kelimat-ı Örfiye­ nin (İki mertemesi) var. (Birinci Mertebe) O kelime bir derece maksut bir manayı bir hükmü ifade eder. Adeta ilmi Nahvce nakıs (Eksik) cümle hükmündedir. (İkinci Mertebesi) Genişlikçe evvelki mertebeden aşağı fakat keli­ mat-ı Nahviyeden yukarıdır. İşte İbn-ı Abbas 'a ve rivayete istinat eden o meşhur tefsir sure-ı El Bakara'da birinci mertebe nokta-ı nazarda hesap etmiş ve buna kelimat (Kelimeler) yerine kelamlar demiş. Sa' ir (Diğer) sürelerin ekserisinde (Çoğunda) ikinci mertebe ile hesap ettiği görünü­ yor. Benim eski Mahfuzatım (Ezberlerim) bu tarzdaki tefsirlerde ve riva- . yete istinat etmiş. Şimdi ise El B akara suresinin Nahvi cümlelerini say­ dım onlar üçbin'den (3000) geçti. Demek birinci mertebedeki kelimat-ı örfiyyenin üçbin (3000) küsur oluyor. Hem ikinci mertebe ile birinci mertebe ortasında saydım, üçbin dokuzyüz ( 3900) küsür oldu. Hakikat-ı hal böyle olduğu için matba'a ve müstensihlerin (yazıcıların) sehv ve hatalarından başka o tefsiri esas kabul etmek lazım gelir. Fakat beş, altı mühim yerlerde ve on, onbeş cüz-i ve küsurlu yerlerde ona muhalif et­ meye mecbur oldum. Çünkü tahkikatımla anladım ki: Matba'a ve müs­ tensihler (yazıcılar) sehv etmişler. Her neyse bu listeyi yazmaya mecbur oldum. Çünkü tevaffikat (Uygunluklar) anahtarı ile açılan her bir Meza­ yayı i'caziye (i'cazi meziyetler) ve ersar-ı Kur' aniyeyi (Kur 'an-i sırlar) Kuvve-ı hafıza vasıtasıyla mecm u ' u Kur 'an'dan çıkarmak benim gibi hafız olmayan ve kuvve-i hafızası eski kuvvetini zay-i eden (kaybeden) bir adama çok müşkilat (Zorluklar) olduğundan kolaylık için bir fıhriste-


yi yazdım. Fakat acele bir günde yazıldığından takribi (Tahmini) olmuş. İnşa ' allah bir zaman fedekar kardeşlerim m u ' avenetiyle ( Yardımıyla) tahkiki bir surette yazılacaktır.

(YEDİNCİ REMZİN İKİNCİ PARÇASI) (Mukaddeme) (Önsöz) Lafz-ı Celal, Kur ' an-i m u ' c izul beyanda iki­ bin sekizyüz altı (2806) defa zikredilerek tekrar edilmiş, Lafz-ı Rab ye­ diyüz (700) küsür tekrar edilmiş. (Evvelen) aslı şeri' attandır ki: Kur' an kelimat-ı ve harfleri Kur' andan o lmak ciheti ile her birinin on sevaptan tut, ta, binler sevaba kadar Uhre­ vi meyveler verir. Gafletle okunsa dahi sevap verir. Fakat sa 'ir (Diğer) zikir ve tesbihler humfatının hususi sevapiarı Kur ' anın hurufatına ben­ zemiyor. Gafletle okunsa ç�kların nazannda semere vermiyor. İşte bu kaide-i şer ' iye ' ye bina'en ikibin sekizyüz (2800) defa Allah, Alhıh, Al. .. , ... ,. . . - ., · · - , lah, ( U1 1 , �.ll \ ) Kur'an kelimat-ı olmak cihetiyle söyle, ;uJ 1 yen ve zikreden insan ne kadar feyizli sevaba mahzar olacağını kıras edilsin. Evet insan bir virdi, Kur ' an 'dan almalı , bir zikretse Kur' anın t a ' yi n e tt i ğ i a d e d i ( S a y ı ) ile d e rs a l m a l ı . M e s e l a : S ü bh a n a l l a h U 1 � � .) dediği vakit Kur'anın kelamı olarak dese, hem se­ ( vab-ı Kur 'aniyi (Kur'an ' ın sevabını), hem fazilet-ı z ikriyeyi (Zikrin faziletini) alır. _ , � /;. , ( '� \ .1.1 � '\l \... .l.l ) Kur ' anın ayeti ciheti ile dese hem kır'aattır. Hem zikir, gaflet gelse zarar vermez . O niyet olmazsa zarar vardır. (Saniyen) Lafzullah ' ın (Allah lafzının) çok esrar-ı i ' c aziyesinden y a n l ı z bize bir vasıta-ı teşvik (Teşvik vasıtası) o l arak ihsan edilen tevaffik (Uygunluk) kaidesiyle münasebettar üç lema-i tevafCıkatı (Uy­ gunl uk parıltıları) beyan edilecek. Şöyle ki: Lafz-ı CeHil (Al lah lafzı) İ 'cazi Kur'aniye 'nin kırk vechinden gözle görünecek bir vechinin on cü­ zünden üç c üzü : Lafzullah, Lafz-ı Rab tevafGkatı i le tecelli ediyor. (B irinci Cüz) Yeni yazdığıınız ve inşa'allah yakında tab' edeceğimiz. Kur' anı azimüşşanda bütün Lafza-ı Celal (Allah lafz-ı) ve Lafz-ı Rab gayet istisna ile manidar tevafı1kla muntazaman sıra ile biribirierine bak­ malarıdır. Hatta müta 'addit yerlerde Ehli kalp ve ehli hakikat demişler : B u tarz yazı Levh-i Mahfuz'un yazısına benziyor ve ona yakındır diye h ükmetm işler. Yal n ız her şeyin bidayeti (ilki) acemilik cihetiyle mü­ kemmel olam ıyor. Bu ise birden yazdırıldı. Elbette tam tekellüfsüz (Zor­ luğa katlanmadan) mükemmel bir surette verilmedi. Hal ve zaman mü­ s a ' adesiz sür'at ve acemilik dolayısıyla fıtri o sırrı tevaffik tamam göste-


rilemedi. İnşaallah sonra tekmil ettirilecektir. (İkinci Cüz) Lafza-ı Celal (Allah Lafz-ı) S ım tevafı1ku şudur ki: yir­ misekizinci mektubun dördüncü kısmında ve ayrı bir listede isbat ve be­ yan edildiği gibi, Lafz-ı Celal 'ın (Allah Lafz-ı) ve kısmen Lafz-ı Rab ile beraber surelerio ayetleri ile gayet latif (Güzel) bir münasebet-i adediye­ leri (Sayı münasebetleri) ile bir nevi tevaffiklan var. Ez cümle (Bu cüm­ leden ) sure-i El Bakara' nın ayetleri ile Lafz-ı Celal ' in adedi (Sayısı) tevaffik ediyor (1) . sure-i Al ' i-İmran'da (2) hakeza: Sonra aci p bir nisbe­ ti adediye ile, ta nihayete kadar Nısf-ı Nısfa ve yarının, yarıs ının yansı­ na ve hakeza bu münasebetle gidiyor. (Üçüncü Sırrı tevafı1k) Şimdi yazdığımız listede tezahür eder. İnşa'al­ lah ben mu'cizatı Ahmediye (A.S.V.) ' ı yazdığım zamanda Ramazan-ı Şerif' te okuduğum nüsha-ı Kur'anıma dikkat ettim. Sahifelerde ki Lafz­ ı Celal (Allah Lafz-ı) başka sahifelerde munasebeti nazar-ı dikkatımı celbetti. O zaman kısmen işaretler vazettim (Koydum) Lafz-ı Rab bazı yerde Lafz-ı Celal ile beraber tevaffika medar olduğu zaman bilmemiş­ tim. Ş imdi ki yazdığımız Kur'anda lafz-ı Rab, Lafz-ı Allah ile beraber kırmızı yazıldı. Noksan kalan tevaffiku tekmil etti (tamamladı). Zaten Süre-ı Mekkiye'de Lafz-ı Rab dahi Lafz-ı Allah yerindedir. Bazı sureler­ de ikisi beraber hükmederler. (Sal isen) Ben yeniden Cüz-Cüz tetkik ettim. Her cüz 'ün iç indeki o iki kelime-ı mübakerenin munasebatı adediyesi (sayı munasebetleri) Ehl-ı insafa kana'at verir ki: Bunların bu vaziyet-l adediyesi (sayı vaziyetleri) Bu nevi tevaffikatı tesadüfi değildir. Bir irade -i gaybiye talıtında (Altın­ da) vaziyet almışlar. Madem ümmetin elindeki en ziyade münteşir ayet-i Berkenar denilen Mushaf-ı şerifin satırların mikyası (Ölç üsü) en kısa sGre olan sure-i Kevser ve Sure-i İhlas olduğu gibi sahifelerin mikyası (Ölçüsü) dahi en uzun ayet olan ayet-ı mudayene (borçlanma ayeti) (3) olduğundan şimdi saha-ifı Kur 'aniye 'de (Kur'an sahıfelerinde) tezahür eden Lama'atı i'caziye (İ'cazi parıltıları) ve Esrar-ı tevafGkiye (Uygun­ luk sırları) doğrudan doğruya Kur'an'a aittir. Beşere ait olamaz. (Rabi-en) Şu listede o münteşir Berkanar sahifalarının nümunelerini yazıp altında Lafz-ı CeUil ' ın (Allah Lafzı 'nın) tekerrürü adedini (Sayı tekrarını) yazarak, ta her sayfanın mukabilinde ve mukabilinin arkasında ( 1) Bakara Suresi'nin Ayetleri 286'dır. Allah lafzı (28/) 'dir. Üç farkla tevafuk ediyor. (2) A l'i-İmran Suresi'nin Ayetleri 200 'dür. A llah lafzı (2ll) 'dir. 11 farkla tevafuk ediyor. 1 1 1 A .. ot_; Môidnuon"' fRnlrnrn SiirP..d 'nin l 2R2. Avetidir. Bu Avet. borc/u ve alacaklı


veya arkasının mukabilindeki sırrı tevaffiku anlaşılsın. Eğer Lafz-ı Rab beraber ise birdir. işareti konulacak. ( Hamisen) İşaretül İ 'caz ve onuncu söz ve yirmisekizinci mektup ve yirm i dokuz u ncu risalelerinde Lafzullah 'a (Allah lafzına) işaret eden Elif harfinin gösterdiği sırlar Kur' anı azimüşşan ' da Lafzullah ' ın tevaffik sırlarından tereşşuh (Sızıntı) ettiğine ve ondan geldiğine ve o, ona işaret ettiğine ve onun aniaşılmasına basamak olduğuna şimdi kati kana'atimız gelmiştir. (Sadisen) Kur'an-ı hakimin satırlar başı her katib ve her matba'a için serbes t kalmak hususunda ve Ümmet her tarzda Kur ' an yazmağa me'zun olmak ciheti ile sırlara medar edilmemiş. Onun için işaretül İ ' cazda v e o n u nc u sözde satırlar başlarındaki E l i fler tev afUkat-ı Kur' an ' ın satırlarının başlarına bakmıyor. Çünkü Kur' an ' ın satırlarının başları sına medar olsaydı tahdit edilirdi. Ümmet yazı hususunda serbet kalamazdı. (Sabi 'an) İsm-ı CeHH ve İsm-ı Rab ekseriyet-i mutlaka ile ve şüphe bırakmayacak bir tarzda mühim bir tevafOk (Uygunluk) göstermeleri ile beraber tam tarnma tevaffik etmesi bir kaç sebebten ileri gelmiştir. (Birinci Sebeb) B azen sahifenin ayetlerine bakar, bazen sahifenin ra­ kamına ve kısmen Cüz'ün adedierine (Sayılarına) bakar. Mesela: B irinci Cüz, birinci sahifede bir İsm-ı CeHH sekizinci cüz'de sekiz aded İsm-ı Celal (1) Onuncu cüz'ün başında on İsm-ı Celal, Onbirinci cüz'ün ba­ şında dahi onbir aded İsm-ı Celal var. (İkinci Sebeb) İsmi Celal' ın tevaffikatı zahiriyeden başka sırları var­ dır ki, o sırlara bina'en bazen münasebat-ı Nısfıye (yarı münasebet) ile tefavuk ediyor. Bazende bir sayfada bir yaprağa mukabil oluyor. Bazen birer fark ile muntazaman iner veya terakki eder (Yükselir). - Mesela on sekizinci, cüz'de on ( 1 0) (2), dokuz (9), sekiz (8), sonra on ( 1 0), onbir ( l l ) , on iki ( 1 2) geliyor. Bu tevaffik (Uygunluk) zahiren noksandır (ek­ siktir), fakat birer fark ile başka bir letafeti (Güzelliği) katmak ile o nok­ sanı (eksiği) telafi eder. Hem bazen ismi Celal ismi Rab ile beraber sırrı tevafOka bakıyorlar. Bazen tevaffikları ayrı ayndır.

(1) Sekizinci c üzün ilk sahifesinde 4 A llah lafzı ve dörtte Rab lafzı var. Her iki lafzın toplamı 8' dir. (2) Nur Suresi'nin birinci sayfasında 1 0 A llah lafzı, ikinci sayfasında 9, üçüncü say­ fasında ise 8 A llah lafzı vardır. Daha sonra aynı surenin 5. sayfasında 10, altıncı say­ fasında ll ve 7. sayfasında ise 13 A llah lafzı tekrarlanmıştır.


B İRİNCİ CÜZ ALLAH SAHİFE RAB Aded Numarası Aded ı ı ı 2 5 3 6 ı 4 5 ı 5 2 ı 6 ı 7 ı 8 3 ı 9 3 4 lO 2 7 ll 6 2 ı2 13 6 ı4 8 4 ı5 ı ı ı6 8 7 ı7 2 18 3 19 ı 5 8 20 3

SAHİFE Numarası 2ı 22 23 24 25 26 27 28 29 30 3ı 32 33 34 35 36 37 38 39 40

ÜÇÜNCÜ CÜZ RAB ALLAH SAHİFE Aded Numarası Aded 41 7 2 7 42 8 2 43 6 44 6 ı 45 2 7 46 ı 6 47 6 7 48 3 7 49 ı 8 50 ı 7 51

SAHİFE Numarası 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 7ı

İKİNCİ CÜZ ALLAH Aded 5 4 6 8 7 2 3 7 9 6 ıo 9 7 9 13 8 5 10 7 9

RAB Ade d ı 2 ı

ı

3

ı ı

DÖRDÜNCÜ CÜZ ALLAH RAB Aded Ade d 9 9 9 5 10 2 2 5 1 9 5 ll 12 1 9


72 13 7 52 4 73 12 3 53 6 74 6 5 4 54 3 5 7 5 9 8 55 ı 2 5 76 6 56 4 77 57 8 ı 5 78 8 58 6 79 7 59 ı 60 5 80 ı ( MULAHAZAT) (Düşünceler) Cay-ı dikkat dördüncü c üz ' ün başında üç dokuz, üçüncü cüz'ün başında üç sekiz ( ı ), ikinci cüz 'ün başında Lafzı Rab ile üç altı gelmesi başka letafet(Güzellik) gösteriyor. ( 1 ) üçüncü Cüz' ün başında iki yedi, bir sekiz var. Ancak 42. sayfadaki iki Rab Lafzı biri aynı sayfadaki Allah Lafzına diğer biri de önceki sayfada bulunan Allah Lafzına ilave edilirse herbirisi sekiz adede ulaşıyor. �

BEŞİNCi CÜZ RAB ALLAH SAHİFE Aded Aded Numarası 6 81 8 82 83 8 7 84 85 9 86 lO 6 87 88 8 2 89 7 90 ll 91 8 92 7 93 12 94 5 95 12 96 6 9 97 98 13 99 9 1 00 ı2

SAHİFE Numarası 101 1 02 1 03 1 04 1 05 1 06 1 07 1 08 1 09 ı ıo lll 1 12 113 1 14 115 1 16 1 17 ı18 119 1 20

ALTINCI CÜZ ALLAH Aded 8 7 lO 8 8 6 8 7 7 7 3 3 9 5 9 ll 7 3 ıı 2

RAB Aded

ı ı

3

ı 4 2


YEDiNCİ CÜZ SAHİFE ALLAH RAB Numarası Aded Aded ı2ı 8 2 ı 22 8 ı 23 ı2 1 24 7 ı 25 3 ı ı 26 3 8 2 ı 27 3 ı 28 3 ı ı 29 4 2 4 2 ı 30 2 ı31 5 1 32 5 3 2 5 1 33 2 ı 34 4 1 35 ı . 2 ı 36 2 1 37 6 1 38 ı 39 3 ı40 4 6

SEKiZiNCi- CÜZ SAHİFE ALLAH RAB Numarası Aded Aded 14ı 4 4 ı 42 5 ı 3 ı 43 4 5 ı 44 2 ı 45 4 ı 46 4 ı ı 47 4 3 ı 48 2 2 ı 49 3 9 ı 5o ı ı 2 ı51 ı 52 5 2 1 53 5 ı 1 54 2 2 5 ı 55 3 1 56 4 3 1 57 3 5 ı58 6 4 ı 1 59 3 1 60 ı 3

DOKUZUNCU CÜZ SAHİFE ALLAH RAB Numarası Ade d Ade d 161 4 4 ı 62 3 ı ı 63 ı 2 164 6 165 ı 2 ı 66 5 ı 67 ı 1 68 6 3 ı 69 170

ONUNCU CÜZ SAHİFE ALLAH Numarası Aded ı8ı 10 ı 82 ı2 8 1 83 ıı ı 84 ı 85 9 1 86 9 ı 87 4 ı 88 16 1 89 6 1 90 10

r

RAB Aded

ı


171 1 72 1 73 ı 74 ı 75 ı76 ı 77 178 ı 79 ı 8o

2 ı 4 4 2 7 7

ll

3 2 ı ı 4 3 2

9 6

ONB iRİNCi CÜZ SAHİFE ALLAH RAB Numarası Aded Aded 20 ı ll 202 9 203 9 204 7 205 7 206 3 ı 207 6 3 208 3 2 209 6 3 210 3 211 5 2 2ı2 5 2 213 4 ı 214 8 2 2ı5 8 2ı6 3 217 5 4 218 3 219 4 ı 220 5 2

191 1 92 ı 93 ı 94 ı 95 ı 96 ı 97 ı 98 ı 99 200

SAHİFE Numarası 22 1 222 223 224 225 226 227 228 229 230 23 1 232 233 234 235 236 237 238 239 240

7 lO 9 5 ll

8 6 8 9 5

ONiKiNCİ CÜZ ALLAH RAB Aded Aded 2 5 4 2 2 7 2 2 3 ı 2 3 8 3 3 3 2 3 2 3 5 2 3 2 4 2 3 ı ı 2 3 5 2


üNÜÇÜNCÜ CÜZ ONOÖRDÜNCÜ CÜZ ALLAH RAB ALLAH SAHİFE RAB SAHİFE Numarası Aded Aded Aded Numarası Aded ı 24 1 2 26 1 6 242 2 262 2 3 243 263 244 7 264 9 245 265 ı 266 246 2 4 3 3 4 267 ı 247 ı 6 268 2 248 3 ı 269 5 3 3 249 Haşiye 2 2 6 270 7 250 ı 7 27 ı 3 8 4 25 ı 7 272 6 ı 252 7 2 6 273 253 274 6 ı 10 254 4 4 2 275 255 2 276 7 5 256 6 ı 2 277 7 257 7 ı 278 7 2 258 4 279 9 9 259 6 260 280 3 5 Haşiye: Sahife ikiyüzkırkdokuz (249) ismi hı1ve Üç (3) aded. İkiyüzelli (250) ve ikiyüzelliiki'de (252) iki'şer (2) aded ismi huve vardır. ONBEŞİNCi CÜZ SAHİFE Numarası 28 ı 282 283 284 285 286 287 288 289 290

ALLAH Adet ı

RAB Adet 3 6 3 3 4 3

3

4 2

SAHİFE Numarası 29 ı 292 293 294 295 296 297 298 299 1()()

ALLAH Adet 2 5 ı 3 3 6

RAB Adet 2 2 4 2 5 2 5 4 3


(MULAHAZAT) (MÜLAHAZALA R, DÜŞÜNCELER) Her bir cüzde ayn ayn letafet-i tevafUkiye (Uygunluk güzelliği) görü­ nüyor. B azen de cüzlerin başı birbirine bakıyor. Mesela beşinci cüz ' ün ikinci sahifesi sekiz, altıncı cüz 'ün başı yine sekiz, yedinci cüz'ün başı yine sekiz, sekizinci cüz' ün başı yine sekiz, bazen bir cüz ' ün nihayet sa­ hifesi (son sayfası) diğer cüzün baş sahifelerine bakıyor mesela: Onuncu cüz 'ün ahir (son) yaprağında bir dokuz var. Onbirinci cüz' ün ikinci sahi­ fesindeki dokuza bakıyor ve hakeza zahiri tevafllksuz. hakikatte sırlı ve gizli tevafGku var. Her bir c ü z ' ün kendine mahsus bir letafeti tevafllki­ yesi ( Uygunl uk güzelliği) var demiştik. Ez cümle ( B u cümleden): onun­ cu cüzün başı ( 1 ) , cüz'e muvafık on aded ism-i Celal gel iyor. İki sahife sonradaki on ade 'de tevafGk (Uygunluk) ediyor. O iki on ortasında on i­ ki ile sekiz düşüyor, o da iki ondur. Çünkü yaprak yaprağa bakıyor. Son­ ra onikiden bire iner, sonra iki dokuz gelir, sonra onaltı' dan bir altı ile bir on gelir. Çünkü bir sahife bir yaprağa bakar. Sonra iki on ortasında bir yedi var, sonra dokuz ile beş 'ten sonra onbir geliyor. Berkenar Mus­ haflar ' ın bazı sahifeleri sık yazılmış kelimatı çok. Bazı sahifelerin keli­ matı az olduğu c ihetle bir sahifede bulunması lazım gelen ism-i Celal di­ ğer sahifeye geçmiş, onun için deriz ki: Onbir' den biri arkasındaki sahi­ feye gelse dokuz (2) olur, birer yaprak fas ıla ile iki doku z ' a muvafık olur. Sonra iki sekiz ortas ında bir altı bulunuyor (3). Hem mesela onbi(/) Ommcu cüz'ün başı, (yani Kur'an'ın 181. sayfa) iki sahife sonradaki (yani 184. sayfa). Ancak bu sayfada 10 değil, ll Allalı /afzı tekrarlanmıştır. O iki sayfa ortasında oniki ( 182. sayfadadır) ile sekiz düşüyor. Sekiz ise, 183. sayfadadır. Sonra 12 'den l l 'e iner. l l adet /afzı celal 184. sayfadadır. Sonra iki 9 gelir. Birinci dokuz 185. sayfada, ikinci dokuz ise, Tevbe Suresi'nin ilk sayfası yani 1H6. sayfadadır. Sonra 1 6'dan /6 adet lafzı ce/a/ 188. sayfadadır. 6 adet ise, /89. sayfadadır. 10 adet ise 190. sayfadadır. Sonra iki 10 arasında bir 7 var. Birinci 10 190. sayfada, ikinci 10 ise 192. sayfadadır. Bir 7 1 91. sayfadadır. Sonra 9 ile 5 'ten sonra 11 geliyor. 9 adet /afzı celal 1 93. say­ fadadır. 5 adet 194. sayfadadır, ll adet ise 195. sayfadadır. (2) Yani 1 95. sayfadaki ll adet lafzı celalden bir adet alınsa arka salıife yani, 196. sayfada bulunan 8 adet lafzı eelale ekiense o da dokuz adet olur ve bir önceki yaprak sayfasına yani 193. sayfaya ve bir sonraki yaprak sayfasma yani / 99. sayfaya tevafuk edecekti. (3) Sorıra iki sekiz ortamıda bir 6 bulunuyor. Birinci 8 1 96. sayfada, ikim:isi ise 1 98. sayfadadır. Ortalarmdaki 6 ise, 1 97. sayfadadır. 94


rinci cüz'ün başında( !) on bir gelip cüz 'ün adedini (Sayısını) haber veri­ yor. Sonra iki dokuz geliyor sonra iki yedi, sonra latif (Güzel) bir tarzda üç, altı, yine üç, altı geliyor. Sonra üç, beş geliyor, sonra sekiz, sekiz ge­ liyor, sonra üç, beş geliyor, sonra ism-i Rab ile beraber dört (2), sonra dort, ismi Rab ile olsa beş. Hem mesela: Onikinci cüz'de tevaffiksuz (Uygunsuz) bir tek var. Mesela: iki iki ortasında bir beş (3), bazen bir sahife, yaprağa baktığı cihetle iki ile beş yedi, iki iki ortasında bir yedi, sonra bir (4), sonra üç, üç, üç, üç, sonra bir, bir, sorıra iki ve ism-i Rab ile yine üç, sonra iki iki ortas ında bir beş geliyor. İs m -i Celal ' ı n tevafı1katı adediyesi (Sayı uygunluklan) hem muntazamdır, hem mani­ dardır. Fakat bir parça dikkat ister. Çünkü risalelerde görünen tevafGk (Uygunluk) gibi daima sahife sahifeye bakmıyor. Bazen sahife mukabi­ line değil, belki arkasına veya arkasının mukabiline bakar. Bazen bir yaprak atlar. Bazen bir sahife, iki sahifenin mecmu 'una bakar. Mesela: otuzbeşinci sahifede onüç aded lafza-i Celal (Allah lafzı) gelir. Arkasın­ da sekiz, sonra beş geliyor. Demek, o onüç aded, bu iki rakama birden bakar ki, o da onüç ediyor. Ve hakeza: Hem bazen bir sahife iki sahife­ nin mecmu 'un'a bakınakla beraber aynı surette iki aded (Sayı) gelir. Her biri onun bir cüz'ünü gösterir. Mesela: sure-i Tevbe'de yüzseksenseki­ zinci sahifede onaltı lafzi celal geliyor. Arkasından altı geliyor, altının arkasından on geliyor (5), beraber yukarıdan okunsa onaltı olur tevafGk ( 1) ll. cüz'ün başı Kur'an'ın 201. sayfasıdır. 'iki 9, 202. ve 203. sayfalardadır. İki 7, 204. ve 205. sayfalardadır. Sonra latif bir tarzda üç, altı: Üç 206. sayfada, altı ise 207. sayfadadır. Yine üç, alfı: Üç 208. sayfada, altı ise 209. sayfadadır. Sonra üç, beş geliy­ or: Üç 210. sayfada, beş ise 2ll. sayfadadır. Sonra iki sekiz geliyor. Birinci sekiz 214. sayfada, ikinci sekiz ise 215. sayfadadır. Sorıra üç, beş geliyor: Üç adet lafzı celal 216. sayfada, beş ise 217. sayfadadır. (2) Sonra İsmi Rab ile beraber dört 218. sayfadadır. Sonra dört, ismi Rab ile olsa beş: Bu da 219. sayfadadır. (3) Onikinci cüz'de iki iki ortasmda bir beş: Birinci iki cüz'ün ilk sayfası olan 221. sayfadadır. İkinci iki ise 222. sa)fadadır. İkisinin arasında bulunan beş ise 221. say­ fadadır. Yedi adet lafzı celal, 224. sayfadadır. 225. sayfada yine iki adet lafzı celal tevafuktadır. (4) Bir adet lafzı elal 226. sayfadadır. Sonra üç, üç, üç, üç: Bu dört üçler sırayla 227., 228., 229. ve 230. sayfalardadır. So11ra bir, bir: Ru iki birler sırayla 231. ve 232. say­ falardadır. Sonra iki ve İsmi Rab ile yine üç 233. sayfadııdır. Sonra iki iki arasında bir beş geliyor. Birinci iki 228. sayfada, ikinci iki 230. sayfada, aralarmdaki beş ise 229. sayfadadır. (5) Arkasında altı geliyor (Yani 189. sayfada). A ltırım arkasından on geliyor. Bu da 190. sayfadadır. 95


gunluk) eder. sure-i Ahzab'ta yine dört yüzyirmi ikinci sahifede onaltı ism-i Celal geliyor. Zahir-i tevafı1k (Uygunluk) yok, halbuki bir sahifede daha evvel on gelir ve mukabilinde altı var ( 1), terkib edilse (birleştiril­ se) onaltı olur tevafı1k (Uygunluk) eder. Hem bazen ism-i Rab ile teva­ fı1k (Uygunluk) eder. Bazen sahife sahifeye değil yaprağa bakar, hem bazen sahife rakamına bakar. Dokuz rakamı çok defa sahife rakamına baktığı için tevafı1ktan (Uygunluktan) çıktığını hissettim. ' El Hasıl bazı esrar-ı gaybiye (Gaybi sırlar) için tevafı1k (Uygunluk) şeklini de değiştiriyor. Lafza-i Celal 'ın (Allah Lafzının) en latif (En gü­ zel), cazibedar (Cazibeli, Çykici) ve manidar (Manalı) bir tevafı1ku (Uy­ gunluğu) şudur ki, başta Fatiha sahifesi ile beraber yüz ellibir ( ı 5 1 ) sa­ hifede elli bir (S ı ) defa yedi ile sekiz geliyor (2). - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - --- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

(1) Yani 420. sayfada 10 aded lafzı celal tekrarlanmış, ve 423. sayfada 6 aded tekrarlanmış ve toplamı 1 6 aded yapar ve 422. sayfadaki 16'ya tevafuk eder. (2) 41 sayfada yalnız lafzı celal yedi veya sekiz aded olarak zikredilmiştir. 10 sayfada ist; lafzı celal ile lafzı rab beraber ya yedi veya sekiz aded olarak zikredilmiştir.

ONALTlNCI CÜZ RAB ALLAH SAHİFE Numarası Aded Aded . 30 ı 3 2 302 ı 8 303 ı 304 8 305 3 306 (Haşiye) 3 2 307 2 3 ı 3 308 ı 4 309 ı 3ıo 3ı ı 2 ı ı 312 ı 313 5 ı 3 ı4 2 3 315 3ı6 3 3 17 1 ı 318 319 ı 4 320 6 - - - - - - - - - - - - - - - - - - - --------

-ONYEDİNCİ CÜZ SAHİFE ALLAH RAB Numarası Aded Aded ı 2 32 ı ı 2 322 323 ı 324 ı 4 325 2 326 327 3 328 ı ı 329 ı 2 330 ı 33 ı 3 332 10 7 333 3 334 12 335 7 ı 336 5 2 337 ı4 338 339 8 8 340

- - - - - - -- - - - -- - - - - - - - - - - -------- - - - - - - - - - - -

-

--------------


(Haşiye) sahife üçyüzbeş (305) bir ( ı ), üçyüzaltı (306) bir ( 1 ), üç yüz yedi(307) iki (2), üç yüz sekiz (308) iki (2), üç yüz dokuz(309) iki (2), üç yüzon (3 1 0) yedi (7), üçyüzonbir(3 1 1 ) üç (3), üçyüzon yedi (3 1 7) bir ( 1 ), üçyüzonsekiz (3 ı 8)'de iki (2) ism-i Ralıman var. Üçyüzyinniüç(323 ) ' de bir ( ı ), üç yüz yirmi dört(324)'de iki(2) aded Rahman vardır. ONSEKiZİNCi CÜZ SAHİFE ALLAH RAB Aded Aded Numarası 2 34 1 2 342 ı 2 3 343 4 344 2 345 3 3 346 2 5 347 2 6 348 10 349 350 9 8 35 ı 4 352 ıo 353 ll 354 ı3 355 4 356 5 357 8 358 359 2 360

ONDOKUZUNCU CÜZ SAHİFE ALLAH RAB Numarası Aded Ade d 36 ı 3 362 ı 363 3 ı 364 3 5 365 3 366 ı 4 367 6 368 4 369 4 5 370 3 2 37 ı 4 2 372 3 2 373 5 374 3 2 375 376 3 377 ı ı 378 4 ı 4 3 379 4 380

YiRMiNCİ CÜZ ALLAH RAB SAHİFE Aded Aded Numarası 7 38 1 2 2 382 ı 3 383 2 2 384 385 3 386

YiRMiBİRİNCİ CÜZ ALLAH SAHİFE RAB Aded Aded Numarası 3 ı 40 ı ı 6 402 7 403 6 404 405 ı 3 406

·


387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400

2 ı 3 ı

J

9 5 7 5 10 3 ı 9

2 3 ı 2 2 3

3 ı

2

a

YİRMİİKİNCİ CÜZ SAHİFE ALLAH RAB Numarası Aded Aded 7 42 ı 422 ı6 423 6 424 7 425 8 426 10 2 427 2 2 428 ı ı 429 4 430 2 3 43 1 ı 2 432 2 1 433 6 9 434 435 2 5 436 5 437 4 2 438 6 ı 439 3 440 3 QR

407 408 409 4ıo

41 1

412 413 414 415 416 4 17 418 419 420

5 3 4 4 6 13 10 2

ll

2

ı

ı 4 4 2

6 ıo 10

YİRMİÜÇÜNCÜ CÜZ SAHİFE ALLAH RAB Numarası Aded Aded 44 ı 442 2 2 443 ı 444 ı 445 ı 2 446 2 447 2 ı 448 3 4 449 ı 2 450 2 ı 45 1 ·J 4 452 2 ı 453 2 ı 454 3 455 ı 456 ı 3 457 9 458 4 5 459 8 2 460 9 3


Sahife dörtyüz otuz dokuz (439) ve dörtyüz kırk (440) 'da ikişer aded. Rahman Lafzı vardır.

YiRMiDÖRDÜNCÜ CÜZ ALLAH SAHİFE RAB Numarası Aded Aded ıo ı 46 ı 6 462 4: 2 463 464 8 3 ı· 465 5 4 466 2 6 467 6 468 6 5 469 6 470 ı 6 47 ı ı 3 472 9 7 473 4 474 6 475 2 476 ı 3 477 2 3 478 2 4 479 3 480

YiRMiBEŞİNCi CÜZ ALLAH SAHİFE RAB Numarası Aded Aded 48 ı ı 3 482 2 8 483 4 3 4 484 2 485 7 486 3 2 487 5 ı 3 488 489 (Haşiye) 2 490 2 49 ı 2 492 2 493 2 ı 494 4 495 2 5 496 3 ı 497 8 498 ı 499 4 2 5 500

(Mulahazat) Mulahazalar yirm idördüncü (24) 'cü cüzde bir cihetle on sayfada altı rakam gelir. Demek cüz'ün yarısı manidar (Manalı) altı rakarnı ile gösteriliyor. Yirmidördüncü Cüz'ün bu on defa altısı birbirini takip eden sahife rakamındaki on defa altıya tevaffik ediyor. Bu latif (Güzel) tevafGkun (Uygunluğun) letafeti de (Güzelliği de) şudu·r ki: On defa altı atmış eder. Atmışdan yetmişe kadar on defa altı geliyor. Üç cihetle tevaffik(Uygunluk) vardır. (Haşiye) Dört yüzseksendokuz (489) 'da üç, dört yüzdoksan(490)'da bir, dörtyüz doksan bir(49 l )'de iki, dörtyüzdoksandört (494)'de bir aded Rahman vardır.


YiRMiALTINCI CÜZ SAHİFE ALLAH RAB Aded Numarası Aded 50 ı 6 3 502 4 ı 503 2 ı 504 4 ı 505 3 ı 506 9 2 507 4 2 508 6 509 9 5ıo ll 511 ıo 5ı2 9 5 ı 3 (1) 7 5 ı4 9 5 ı5 8 5ı6 ı4 5 ı7 ı 5ı8 ı ı 5ı9 ı ı 520 3 (1) (

JJ /

� / / .1 •

-<. ., ,

YiRMiYEDiNCi CÜZ SAHiFE ALLAH RAB Numarası Ade d Aded 52ı 2 2 522 2 ı 523 ı 3 524 2 3 525 4 2 526 3 527 3 2 528 ı 529 530 1 2 53ı ı4 532 ı4 533 ı 6 534 535 ı 536 2 2 537 10 ı 538 5 539 8 2 540 8 .

cU ,._.J J-.J/I ı.s�l� ) ile "

YiRMiSEKİZİNCi CÜZ SAHİFE ALLAH RAB Numarası Ad ed Aded 54 ı 13 542 10 543 ı3 544 10 545 ı3 546 3 3 547 (Haşiye 1 ) 9 548 6 4 549 ı2

sekiz (8)

aded Allah vardır.

YiRMiDOKUZUNCU CÜZ SAHİFE ALLAH RAB Numarası Aded Aded 5 6 ı (Haşiye 2) 2 2 562 563 2 2 564 5 565 3 566 ı 2 567 2 2 568 2 569 3 3


551 552 553 554 555 556 557 558 559 560

ll 8

ll 9

ıo

ı ı

14 ı2 9 5

ı ı ı 4

ll

57 1 572 573 574 575 576 577 578 579 580

5 6 ı 8 2 2 ı 3 3

4 4 3 3 ı ı 2 4 ı

(Haşi:xe 1) dört mühim( � ) ile yahut iki defa " _, ,_ / ,J, " /� ( � � � cıJ l l) ) de iki defa ( � ) sayılacak. (A)

(A) Bu huveie/Haşr Suresi'nin son üç ayetlerindedir. Yani 22., 23. ve 24. ayetler­ dedir. (Haşiye 2) Sahife beşyüuıtmışbir (56l)de bir, beşyüzatmışiki (562) 'de iki, beşyü­ zatmışüç (563)de iki, beşyüzsekseniki(S82)de üç aded Rahman Lafzı vardır.

OTUZUNCU CÜZ SAHİFE Numarası 58 1 582 583 584 585 586 587 588 589 590 59 ı 592

ALLAH Adet ı

RAB Adet 3 4

ı 3 ı ı 4 2 3 2

2 2 3 1 2 3

SAHİFE Numarası 593 594 595 596 597 598 599 600 60 1 602 603 604

ALLAH Adet ı 3 2 2 3 5 2 2 4 3 5 5

RAB Adet 5 1 2 3 3 3 3 1 2 ı 2


(MULAHAZAT) (MÜLAHAZALAR, DÜŞÜNCELER) İsm-i Celal ve İsm-i Rab tevaffikatı (Uygunlukları) yalnız bir cihetle değil, belki m üte ' addid vücuhu (vecihleri, yönleri) var. Hem tevafı1kat (Uygunluklar) içinde latif (Güzel) nükteler var. Ezcümle (Bu cümleden) Yirmi sekizinci cüz'de ism-i Allah beş defa on bir, beş defa on, beş defa on üç geliyor (1), beş defa on üç, altmış beş olup ism-i Huve olmakla beraber sırrı tevafı1kta (Uygunluk sımnda) ve bilhassa ( ) sımnda on beş defa onüç adedi, o sırrın keşfine medar (Sebep) olduğu gibi ism-i C elal ' ın Kur'an 'daki sırrı tevafı1kuna (Uygunluk sırrına) bir basamak ve bir mukaddeme (Önsöz) olan onuncu sözde Elif tevafı1katı­ nın medarı (Sebebi) olan ( üç, dört, beş, altı) adedieri (sayıları) her biri o risalenin mecmu ' unda ki on üç defa gelmesi bu tevafı1ka m·a·nidar bir letafet(Güzell ik) katarlar. (Haşiye) Hem ezcümle (Bu cümleden) dördüncü cüz ' ün başında üç dokuz (2) tevafı1k (Uygunluk) edip, sonra iki beş ortasında bir on, iki, beş ortasın­ da bir dokuz, onbir, oniki, dokuz, onüç, iki, dört, dokuz. beş, dört, beş, altı, ki lafzı: ( � ) 'yi teşkil ediyor. Edna bir dikkatle bu cüz 'deki Lafz-ı Celal (Allah Lafzı) ne kadar muntazam bir vaziyet aldığı görülür. Üçüncü cüz ' ün başında iki defa yedi, sonra sekiz, sonra iki defa altı, bir defa yedi, bir defa altı, yine iki yedi, bir defa sekiz, yine iki yedi, on iki, on bir (Lafz- Rab ile beraber), on üç, (Lafz-ı Rab ile beraber) iki defa se­ kiz, bir yedi ve bir altı (Lafz-ı Rab ile beraber). İşte bu cüz 'de tevafı1k (Uygunluk) gayet muntazamdır. İki muvafık ortasında bir sahife ya iki sahife fasıla olsa zarar vermez. Ezcümle (Bu cümleden) cüz-ü evvelde

C).�� \':\.,

(Haşiye) onuncu sözün Elif tevafukatı (Uygunluğu) ile onsekizinci ciiz 'ün Laf­ zullah tevafukatını ( Uygunluğunu) zarif (Nazik) bir tevafuku (Uygunluğu) şudur ki: Onuncu sözün beş adedi (Sayısı) onüç defa tekrar edip, alımışbeş olur. On­ sekizinci cüz'de Lafzullah (A llah lafzı) onüç, adedi (Sayısı) beş defa tekerrür (Tekrar) ,. ,; t _,. , ettiğinde altmışbeş olup ( � .ll \ '\.1 1 JJ ) der. (1) Bazı sayfalarda lafzı celal tek b şın bazılarında Rab /afzı eklenmesi ile o rakamlara ulaşmaktadır. (2) Üç dokuzlar 61., 62. ve 63. sahifelerdedir. Sonra iki beş ortasında bir on. Bir­ inci beş 64. sayfada, ikinci beş 66. sayfada, ortalarındaki otı ise 65. sayfadadır. Son­ ra iki beş ortasında bir dokuz. Birinci beş 66. sayfada, ikinci beş 68. sayfada, orta­ larındaki dokuz ise 67. sayfadadır. Onbir 69. sayfada, oniki 70. sayfada, dokuz 71. sayfada, onüç 72. sayfada, 2 adet dört 73. ve 74. sayfalarda, dokuz 75. sayfada, beş 76. sayfada, dört 77. sayfada, beş 78. sayfada ve altı 79. sayfadadır.

( �)

; ;,

1 02

·.


/

birinci sahife pek kısa olduğundan ondaki bir ism-i Celal ikinci sahifeye zammı (Eklenmesi) münasip bulunmakla altı veyahut beş, altı ve beş adeda iki, iki ( � ) Lafzını gösteriyor ( 1 ) . Sonra iki sıfırdan sonra (2) Rab ismi zam edilse (Eklense) yine iki defa dört, sonra yedi ile altı ve i­ ki ile altı, yine sekiz ve dört geliyor. Ortada iki kalmak üzere her iki ta­ rafında (3) dört, yedi, altı gelmekle daha latif (Güzel) oluyor. Sonra se­ kiz ile yedi, üç,bir ve yine sekiz geliyor. Şu birinci cüzdeki ism-i Rab nadir gelmiş, fakat gelen miktar gayet latif (Güzel) bir tevaffiktadır (Uy­ gunluktadır). Mesela: Başta dört defa bir, sonra bir defa iki, sonra üç de­ fa bir, sonra bir defa üç, sonra bir defa iki, sonra iki defa bir, sonra bir defa iki, sonra bir defa beş, en son bir defa üç, tekerrür (Tekrar) vardır. Hem mesela: İkinci cüz'de dahi ism-i Rab ism-i Celal ile beraber üç de­ fa altı geliyor (4). Sonra iki defa sekiz, sonra iki defa yedi, ortasında iki, üç, sonra üç dokuz, ortasında bir on ve iki dokuz, ortasında bir yedi, do­ kuz ile sekiz ortasında sırlı aded (sayı) olan on üç, sonra bir defa beş ve . iki misli olan on ve o iki on ortasında bir yedi geliyor. Şu halde mukad­ dernede (önsözde) beyan ettiğimiz gibi bir iki sahife bazen iki muvafık ortasına girebilir. Bu ka' ideye bina'en bu ikinci cüz'de tevaffiksuz yalnız onüç adedi (Sayısı) kalır. Zaten onun sırrı ona kafidir, tevaffik (Uygun. luk) yerini: tutuyor. En ahir ki (Sonuncu) cüz olan otuzuncu cüz' deki

i

1

( 1) İkinci sayfada S adet lafzı celal tekrarı var. Birinci sayfadaki 1 adedi ekiense altı olur. İkinci sayfada bir cihette S ve bir cihette 6 olduğundan, bir adet h u ve lafzını gös­ teriyor. İkinci huveyi de 3. sayfadaki 6 ve 4. sayfadaki S gösteriyor. Çünkü Ebced he­ sabına göre 'He'nın Ebced makamı S 'Vav'ın ise 6'dır. (2) Beşinci ve altıncı sayfalarda celal lafzı yoktur. Sekizinci sayfada üç lafzı celal var ·ve aynı sayfada bulunan bir adet Rab lafzı ekiense 4 olur. Veya 7. sayfada bulunan bir lafzı celal ekiense 4 olur ve 9. sayfadaki dört adet lafzı celal ile güzel bir tevafuku gös­ terir. (3) A ncak 2 'nin alt tarafı 6, 7, 4 değil de 6, 8, 4 tekrarı vardır. (4) Üç altı, birinci altı cü•'ün birinci sayfası olan 21. sayfadadır. B u sayfada S adet lafzı celal, bir adet de lafzı Rab eklenmesiyle 6 olur. İkinci 6, 23. sayfadadır. Üçüncü 6 ise 30. sayfadadır. Sonra iki defa 8: Birinci 8 24. sayfada, ikinci 8 ise 36. sayfadadır. Sonra iki defa 7: Birinci 7 2S. sayfada, ikinci 7 28. sayfadadır. Aralamıda bulunan 2 sayısı 26. sayfada, 3 sayısı ise 27. sayfadadır. Sonra üç dokuz: Birinci 9 29. sayfada, ikinci 9 32. sayfada, üçüncü 9 ise 34. sayfadadır. Ortasında bir 10 ise 31. sayfadadır. Ondan bir önceki sayfada yani 30. sayfada 6 adet lafzı celal ve buna aynı sayfada bu­ lunan 3 adet lafzı Rab ekiense yine 9 olur. İki dokuz ortasında 7, 33. sayfadadır. Dokuz ile 8 ortasında sır/ı sayı olan 13 ise 3S. sayfadadır. Sonra bir defa S 37. say­ fadadır ve iki misli olan 10 38. sayfadadır ve iki 10 ortasında bir 7 geliyor. 7 adet lafzı celal 39. sayfadadır. 40. sayfada bulunan 9 lafzı celal ile bir adet lafzı Rab yine 10 oluyor. Böylece 38. sayfada bulunan 10 ile 40. sayfada bulunan 10 arasında 39. say­ fada bulunan bir adet 7 yer almaktadır.


ism-i Rab gayet latif (Güzel) bir tarzda tevafilk (Uygunluk) ediyor. Mesela: Bir defa üç, bir defa dört, iki defa iki, bir defa üç, iki defa bir, yine bir defa iki ve üç ve bir defa beşten sonra bir ve iki ve dört defa üç, sonra iki defa bir ve iki yine o cüzde ism-i Celal adedieri bütünü tevafilkta (Uygunlukta) yalnız bir defa üç zahiri tevaffiksuz görünüyor. Başta beş defa bir, ahirde (sonunda) ism-i Rab zammiyle (Eklenmesiyle) beş defa beş geliyor.

Sahife 4 8 10 15 17

1 . CÜZ Ayet 5 4 7 4 7

Allah 5 4 (1) 7 4 7

Sahife 25 .30

2. CÜZ Ayet 7 6

Allah 7 6

Sahife 49 (2) 51 52 57

3 . CÜZ Ayet 9 7 ·7 ' 8

Allah 9 7 7 8 (3) '

Sahife 61 65 68 76

4. CÜZ Ayet 9 10 5 6

Allah 9 10 (4) 5 6 (5)

Sahife 84 87

5. CÜZ Ayet 7 6

Allah 7 6

Sahife 1 02 1 17

6. CÜZ Ayet 7 7

Allah 7 7

Sahife 146 158

8. CÜZ Ayet 4 6

Allah 4 6

Sahife 207 209 215 Sahife 242 245 254 Sahife 270

l l . CÜZ

Ayet · 6 6 8 1 3.CÜZ Ayet · 6 9 6 1 4. CÜZ Ayet 8

(6)

Allah 6 6 8 (7)

· Allah 6 9 6 Allah 8 ( 8)

l


Sahife 349 352

Sahife 438

Ayet 10 4 22. CÜZ Ayet 6

Allah 10 4

Allah 6

Sahife 509

Sahife 555 560

Ayet 9 28. CÜZ Ayet

lO 5

Allah 9

Allah 1 0 (9) 5

(1) Rab ismiyle beraber. (2) Besmelesiz, Rab ismiyle beraber. (3) Bu sayfada ayetler dokuzdur. (4) Bu sayfada ayetler ll 'dir. (S) Rab lafzı ile beraber. (6) Bu sayfada ayetler sekizdir. (7) Bu sayfada ayetler dokuzdur. (8) Rab lafzı ile beraber. (9) Besmete ile beraber.

(ÜÇÜNCÜ PARÇA İKİ KÜÇÜK KISIMDIR) (B irinci kısım) Matb ' u ( tab edil m iş ) , onuncu sözün latif (Güze l ) tevafilkatı harfiyesindendir k i : ekseriyeti mutlaka ile (Mutlak çoğunluk­ la) ya üç Elif ki: Lafzullah olur veya beş, altı ile tevafilk (Uygunluk) ediyor. ki lafz-ı ) olur. Hem otuzbeşinci sahifede beşinci hakikatta iki beş, üç beşte tevaffik ediyor hem başta cilt olan iki sahife ile beraber altmışbeş (65) olur. Yine Lafz-ı ( � ) oluyor. sure-i Kevser 'in hfirufatı (Harfleri) ile hem sure-i Kevser'in hfirufatına tevaffik (Uygun­ luk) ediyor(l). Hem en ahir ki iki beyaz sahifeyi saymak cihetiyle altmış yedi (67) olup baştaki ayetin melfuz (Telaffuz edilen) altmışyedi (67) harfine tevafı1k ediyor. Eğer ayette medde sayılmazsa beyaz sahifeye lüzum olmadığı gibi beyaz satırlara da lüzum kalmaz. Tam sahife yirmi i­ ki satır yazılı olmak üzere, ayetin hfirufatı melfuzesine (Telaffuz edilen harflerine) tevaffik ediyor. Yalnız onüç satır beyaz dahil olacak onüç ( 1 3) aded (Sayı) tekrarı kendi sırrını gösterdi. Eğer Medde Lafzullah' ın

(

( 1 \ l(ouoor .�ı?rooi'nin hnrf1ori /lÇ ntlotrir


meddesinden başka sayılmazsa ve şedde sayılsa tam tarnma kitabın ahir­ deki (sonundaki) altmış üç sahifesine tevafilk ediyor. Eğer şedde ve med­ de sayılmazsa hemze-i vasl sayılsa tam tamına altmı ş üç sahi fesine tevaffik ediyor. Hem sahifenin satırlan yirmi iki olmak itibariyle yarısın­ dan ziyade yazılı bulunan sahifelerin hakiki ve itibari satırlarını bu başta­ ki ismin iki satır ilavesiyle bin üçyüz kırk iki ( 1 342)'de mebde-i te'lifıne ve inkar-ı haşra olan ladin'i siyasetinin ilanı ve ladin'i hfirufatın (Harflerin) resm e n k a b u l tari h i n e b i r t e k fark v e b i r ( K af) ( ü ) i l e ( �� lj f ) "Ahiret haktır". Makam-ı ebcedisiyle ( 1 ) hatta ş u ri­ salenin sırf hakiki satıriarına başta el yazısıyla ism-i tenbihe (Uyarı isme) ait yedi satır ilavesiyle müe 'llifin (Yazarın) veladed tarihine (doğum tari­ hine) tevaffik ediyor. Hem onuncu sözü latif tevaffikatı (Güzel uygunluk­ ları) Elifıyyesi ' ndendir ki: Beş rakamı risalenin mecmu ' undan onüç ( 1 3) defa olmakla altmış beş (65) olup yine Lafz-ı ( � ) teşkil etmekle be­ raber sure-i Ahiret olan Kevser' in hurufatına tevaffik ediyor. Hem risale­ deki altı rakamı onüç defa olduğundan bu beş ile altı onüçte tevaffik (Uy­ gunluk) ediyor. Bu iki muvafakatlar risaledeki üçlerin onuncu, ikinci, üçüncü suret ve hakikat kelimelerindeki Elif sayılmazsa, en baştaki iki sahifenin iki uçları ikişere iner.Yine onüç defa olup o iki muvafakatla o i­ ki adede (Sayıya) tevaffik (Uygunluk) ediyor. Bu üç mütevafık o mezkur Elifler sayılsa, dört rakamı mecmu 'u risal�de on üç defa ( 1 3) olup bu üç mütevafık o dört rakam ile on üç 'te yine tevaffik ediyor. (El hasıl) beşer onüç, altışar yine onüç, üçer yine onüç, dörder yine onüç, bu muza'af tevaffiklar tesadüfi zannedenler, zannederiz ki insan süretİndeki kör bir şey olmalı ki kör tesadüfe bu hikmetli işi havale edi­ yor. Bu mübarek beş ile altı mukaddes ( � ) lafzının harfleridir ve o kudsiyetten feyz ile işaretül i 'caz'da yine harikul ade vaziyetler göster­ diler ve bu risalede beşierin elifleri altmış beş (65) olmakla sure-i Kcv­ ser'in Besınele ile beraber adedi hurufuna (Harflerinin sayısına) Le v ı.tffık ile Kevser gibi ( � ) olur. Altı ' nın Elifleri yetmişsekiz (78)' dir. İki altı tevaffika girmemiş, bir altı onüçüncü ( 1 3 . ) sahifede onuncu suret Eli­ fi sayılsa yedi (7) olur. Demek gayrı mütevafikin (Uygun olmayanların) sukutu (Düşmesi) ile beraber altı, yediye çıkınakla Elifleri altmışyedi (67) olup süre- i İhlas ' ın Besniele ile hı1rufatına (Harflarına) tevafGk edi­ yor (2). Aynı sure-i İhlas gibi Lafzullah (Allah lafzı) makam-ı ebced'i (3)

';�

(1) El Ahiretu Hakkun makam-ı ebcedisi: ElA hiretu 1233 + Hakkun 108 = 1341 (2) İhliıs Suresi'nin harfleri 47, Besmele'nin ise 19'dur. Toplamı 66 harftir. (3) Allah lafıının makam-ı ebcedisi: İki lam 60, iki Elif 2, bir He S ve toplamı 67 yapar. 1 06


c i h e t i y l e te v a fu k e d i y o r. Dem e k n a s ı l k i s u re -i İ h l a s ' ı n ( � ) der. Lafzullah' ı gösterir. sure-i İhlas gibi altı (6) .... cümlesine te:a mk ediyor. Altı' nın elifleri ( Si ) diye Allah 'a _,. ...,.� ... ' işaret eder. Hem nasıl ki sure-i Kev ser ( � jj ı .� L .lJ )der. ( � ) 'yı gösterir. Öyle de beşi n Elifler ' i dahi ( � 1 \ .U ) der. ( � ) .... ... gösterir. ( H�time): Kana'atımız geldi ki, Ehl-i İlhad' ın (Dinsizlerin) haşr-ı cis­ mani resmen inkar etmek istedikleri hengamda (Zamanda) iktidar ve ih­ tiyarımızın haricinde (Dışında) onuncu söz yazdınldı. Şimdi Murur-u zamanla (Zamanın geçmesiyle) her vakit m ütala'ası ·ı azım gel en onuncu söze bir lakaytlık (Alakasızlık) gelmekle beraber haşr-ı cismani 'nin bir şiddetli ta'arruza (Saldırıya) maruz bulunduğunu ima (işaret) edip bizi ikaz eden ( Uyaran) şiddetli bir surette inayet-i ilahiye ( ilahi lütuf ve yar­ dımı) n azar-ı dikkatı onuncu söze bu garip tevafUkla tekrar celbetti (Çekti). Bu risalede tevafUka medar (Uygunluğa sebep) olan bu beş, altı, dört, üç, rakamlarının her birinin yekünü (Toplamı) on üç (L 3 )'te teva­ fGk etmeleri, onuncu sözün onüçüncü sahifesine bilhassa nazar-ı dikkatı celb ettiriyor (dikkati çekiyor). O dört ile beş dokuz, üç ile altı dokuz, olmakla yine dokuzuncu hakikata nazar-ı dikkatı celb ettiriyor (dikkati çekiyor). Evet onüçüncü sahifedeki üçüncü suretin temsil ettiği doku­ zuncu hakikat, onuncu sözün en kuvvetli en parlak en mülzim burhanla­ rından olduğundan ihvanıma (kadeşlerime) bu hakikatı ezber edince ye kadar müta'ala etmelerini tavsiye ediyorum. Şu risalenin medar-ı tevafU­ ku uygunluk (Sebebi) olan üç (3) , altı (6), beş (5) ve dört (4) rakamları­ nın her birininin on üç ( 1 3) olması, bir sure-i Ah iret olan sure-i Kev­ ser 'in sımna dair altıncı remz 'de on beş defa tekrar eden onüç adedine (sayısına) tevaflık etmesi bir işarettir k i , haşır ri salesi sure-i Kevser'e tam bakar ve oradan emir alır. Ahirdeki (sonundaki) dört ( 4), altı (6), üç (3), beş (5) şu rakamların tevafGksuz gelmelerinin sebebi, bu rakamlar arkada her biri on üç ( 1 3) olduğu göstermek için bil mecburiyye birer bi­ rer kendi mütevafakatıyla değil, belki onüç ( l 3) 'de ki arkadaşlarıyla bir­ leşmeye mecbur oldular. Hem altı ile arkasındaki üç , kitabın halimesin­ deki altmış üç (63) rakamına tevafUk etmek için revafOktan ç ıkm ışlar. Kitabın başında en evvel dört rakamı dördüncü sahifede g eldiği için ahirde (sonunda) en evvel o imza ediyor. Beş, öteki arkadaşlarından son­ ra işe giriştiği için o arkadaşlarından sonra on üç ( 1 3) senedini imza edi­ yor. Bu risale de Elif tevafı1katı bir kısım risalelerimizde asiir 'ı (Eserleri) görünen geniş bir sırrından ileri geldiğine kuvvetli bir del i l işaretül İ ' caz ' daki acip ve garip tevafUkat-ı harfiye ve Elifiye 'dir ve pek zahiri

"ü•ı "'.ü , "Jı

'ıtiı'ı :Ü ı "J'ı �ı


bir burhanı dahi yirmisekizinci mektubun inayet-i sab'asın 'da yirmise­ kiz elif fas ılasız (Aralıksız) gelmesi ve o mektubun numara ve ism-i adedini göstermesi ve iki sahifenin birinci satın müstesna olup bütün sa­ tırların başlarında Elif olarak birbirine muvafık (Uygun) olmasıdır. Nasıl ki: risalelerde kelime tevaffikatı (Uygunluğu) Kur' an-ı mü'cizül beya­ n ' ın Lafza-ı Celal (Allah Lafzı) tevaffikatına (Uygunluğuna) bir basa­ maktı. Ve Lafz ' ı Kur'an ve Lafz ' ı Resül 'ü Ekrem (A.S.V.) o sırrın anah­ tarları oldular. Öyle de İ �aretül i ' caz'daki tevafUkatı harfiye (Harf uy­ gunluğu) maksud-u bizzat değildir. Belki sure-i ( �\ 'U "'1 ) sırrına bir basamaktı. Şimdi bu onuncu sözün tevaffikatı (Uygunluğu) dahi sure-i ( ,� \� ;'�. \.) \ ) sırrına yetişrnek için bir basamaktı. Fakat o , basamak fikirlerde tam yerleşmediği için o sır da açılmadı. Yalnız göründü ve der akeb (Hemen ardından) kapandı. Demek o iki Risale ' nin tevafUkatı harfiyesine (Harf uygunluğuna) ciddi ehemmiyet, o iki sure-i kudsiyenin sırlarının ehemmiyetinden gelmiştir. Ben de şimdi -bu hikme­ ti anladım ve ehemmiyetsiz zannettiğim münasebat-ı tevaffikiye (Uy­ gunluk münasebetleri) ehemmiyetli olabilir. Çünkü: gayet mühim sırlara hizmet ederler. . (İkinci kısım) : Yeni yazdığımız Kur ' an ' ın başında ayat-i Kur ' aniy-· ye'nin adedi (Sayısı) altı binaltı yüz altmış altı (6666) olmakla envar-ı Kur ' aniye ve hakikat-ı furkaniye, eyyam-ı şer'iyye ile altı bin altı yüz altmış altı (6666) sene kadar kurre-i Arz'da hükmü cereyan edeceğine işaret ettiğine dair su ' aliniz o vakit zihnim başka yere müteveccih oldu­ ğu için izah lı cevap veremedim. Sonra bana ihtar edildi ki Asım ' ın su' ali ehemmiyetlidir, cevap ver. Ben de o ihtara bina'en (üç esasla) bir parça izah edeceğim . (B irinci Esas) : Nasıl ki nur-i Muhammediyyc (A.S.V. ) ve hakikat-ı Ahmediyye (A. S . V.) Divan-ı nübüvvetin hem Fatihası (İlki) hem hati­ mesidir (Sonucudur). B ütün Enbiya onun asıl nurundan istifade etmeleri ve hakikat-ı Diniyye 'nin neşrinde (Yayınında) onun mu ' inleri (yardımcı-·· ları) ve vekilleri hükmünde oldukları nur-u Ahmed! (A . S . V.) ce b he' i Ade m 'den (Adem ' in alnından) ta zatı mübarekeye müteselsilen teiahür edip neşr-i nur ederek (Nuru yayarak) intikal ede ede tezahür etmeye kendinde cilveger olmuştur (Tecelli etmiştir). Hem mahiyeti kudsiyyeyi Ahmedi 'ye (A.S.V) risale 'i Mi'rac 'da kat'! bir surette isbat edildiği gibi şu şecere ' i kainatın (kainat ağacının) hem çekirdeği asiisi hem en ahir (Son) ve en m ükemmel meyvesi olmuş. Öyle de hakikat-ı Kur'an ' iye zaman-i Adem ( A . S ) ' de n şimdiye k adar hakikat-ı M u hammediye ( S _ A V 'ı i IP hPr!'ihPr m ii tP <: P l c: i l P n Pn hi",:ıl,:ırın c: ı ı h ı ı f

\IP

lr i t<> n l <> r t n r b n ı ır_


ların ı neşrederek gele gele ta nüsha' ı kübrası (en büyük nushası) ve mazharı etemmi olan Kur 'an-ı Azimüşş'an suretinde c ilveger (Tecelli) olmuştur. Ve bütün Enbiya' nın usul'ü dinleri esas 'ı şeri'atlan ve hulasa-ı kitaplan Kur'an'da bulunduğundan ehl-i tahkikat ve ehl-i hakikat ittifak etmişler. B u sırra bina'en fetret-i mutlakanın zamanı ihraç edildiğinden (Çıkartıldığından) sonra rivayet-i meşhure ile zaman-ı Adem (A.S.) 'den kıyamete kadar eyyam 'ı şer' iyye ile tı\bir edilen yedi bin (7000) seneden fetret-i mutlakanın zamanı tarh edildiğinden (Atıldığından) sonra altıbin altıyüz altmış altı (6666) sene kadar Din' i İslam ' ın sırrını neşreden haki­ kat-ı Kur'aniyye .kurre-i arz'da ayrı ayrı perde altında neşr-i envar ede­ ceğine (Nurlan yayacağına) ayatın (Ayetlerin) adedi (Sayısı) işaret edi­ yor demektir. (İkinci esas) : Malörndur ki, kurre-i arz'ın mihveri (ekseni) üstündeki hareketi ile gece gündüzler ve medar-ı senevi üstündeki hareketi ile se­ neler hasıl oluyor. Güneşle beraber her bir seyyarenin (gezegenin) belki sevabitİn (Sabit yıldızların) ve şems-ü şumusun (Güneşlerin güneşi,=' · Vega yıldızı) dahi her birinin mihveri (Ekseni) üstünde eyyami mahsusa­ larını (hususi günlerini) gösteren bir hareketi ve medarı üzerinde devera­ nı dahi bir nevi seneleri gösteriyor. Halık-ı Arz ve Semavat' ın hitabat-ı ezeliyesinde (Ezeli nutuklarında) o eyyam ve seneleri dahi ira'e ettiğine (gösterdiğine) delili şudur ki, Furkan 'ı hakim ' de / / � - ' � t'- . ,. _, ., . / .11 "" • "" ı:/ ., . •/ � 1 • / /.). . _, � ü- � GJ \ OJ \J..A.,o u � ..J>� \l 6,.J I t.,...., ..;.; (1) < .. / / � . /� ·.1· �:J ...... ..-.. / "' / •/ . rul , , , _ "' /J-_ J ..�; ... ... . . ,-.. . ! G\( ./J,y 1.1 � \ ,. �)'-' .ıc;..;.•.. .ı L \ "=.,ıu (2) ) A..o . . � UıJ \ � ·.J \� 9 -· , 6- .,.; . , \,.; ,. \.:..: gibi ayetler ispat ediyor. Evet Kış günlerinde ve şimal (kuzey) tarafla-· rında gurup ve tul 'u mabeyninde (Gün doğuşu ve batışı arasında) dört saatlik gününden ve bu iklimde kışta sekiz - dokuz saatlikten ibaret olan eyyamlardan (günlerden) tut ta, güneşin mihveri (ekseni) üstünde bir ay ' a yakın mahsus gününden tut ta, kozmografyanın (Gökbilimi ve Ast­ ronomi ' nin) rivayetine göre ( lS'� ı"..::.ı ) ) (3) tahiri ile Kur' an'da namı (adı) ilan edilen ve Şems 'den (gü � şt� n) büyük ( LS.? � .) narnındaki (adındaki) diğer bir şemsin (güneşin) belki bin ( 1 000) sene­ den ibaret olan gününden dahi tut, git Şems-ü şumusun (güneşlerin gü­ neşi) mihveri (ekseni) üstündeki ellibin (50000) seneden ibaret bir tek yevme (güne) kadar eyyam ' i Rabhani' ye (Allah ' ın günleri) var. İşte Se­ mavat ve Arz' ın Rabbı o Şems'ü şumusun ve şi 'ra'nın Halık ' ı hitap etti·

( 1) Sonra sizin saydığınız (yıllardan) bin yıl kadar süren bir günde ona çıkar. Secde S (2) Melekler ve ruh, miktarı SO bin yıl süren bir gün içinde ona yükselir. Ma'aric 4 . , , Ay� n tamamı ( U".� . tapın' � .:.- , l.)t..rJ w "" � �� ı� - "'\ �). , Gerçekten (H uza a Kabı'/esı. nın

(�)


ği vakit. o Semavat ve Arz ' ın ecramına ve alem lerine bakaı;ı kudsi kcla­ mından o eyyam ları (günleri)- zikrediy or ·ve �ikretmesi gayet yerindedir. Madem eyyamın, lisan-ı şer' ide böyle itlakat' ı (Genel � - � nalarl) vardır. İlm ' i tabakatul arz ve coğra h ve tarih'i beşeriyer (İnsa 1�ık tarihi, bili­ mD _ı.)l �� a� ınca nev 'i beşerin yedi bin (7000) sene değil b_ n ler_ sene _ _ geçırdıgını tesl ım de etsek, Adem (A.S.)'den kıyamete kad omr-u be­ şer yedi bin senedir olan rivayet' i meşhuresinin sıhhatına ve beyan etti­ ğimiz altı bin altı yüz altmış altı (6666) sene nur-u Kur 'an, hüküm ferma ( Hükümran) olduğuna münafi (Zıt) olamaz ve cerh edemez (Çürüte­ mez). Çünkü: eyyam-i şeriye ' nin (Şeri günlerin) dört saatinden elli bin seneye kadar hükmü ve şumulu var. Fakat nefsil emirdeki (İşin hakika­ tında) eyyamın (günlerin) hakikatı o rivayet-i meşhurede hangisi olduğu ş imdil ik bu dakikada kalbime inkişaf ettirilmedi, demek o sırrın inkişafı m ü_n_ as ip de � / i! il. _ ı , , , _ •/ " /• J • (Uçüncü esas): ( 'L-ll \ .lJ ) Şu mes 'elede şimdilik delili gösteremeyeceğim bir müdde 'ayı (Iddia olunanı) beyan ediyorum. Şöyle ki: şu dünyamızın bir ömrü ve şu dünyadaki Kurre 'i Arz �ın dahi ondan kısa diğer bir ömrü ve K urre'i Arz'da yaşayan nev-i insanın daha kısa bir ömrü .vardır bu birbiri içinde üç nev ' i malılükatın (varlıkların) ömürleri s a a t i n içindeki dakika, saniye, saatleri sayan çarkların nisbeti g ibidir. Nev ' i insanın ömrü Kı1rre'i Arz ' ı n iki hareketi ile hasıl olan ma­ lu m eyyam (Günler) ile olduğu gibi Zi hayatı n (Canl ıların) vücuduna mazhar olduğu zamanından itibaren Kfirre ' i Arz ' ın ömrü ise, merkez-i irtibatı olan Şemsü şumusun (Güneşler Güneşi ' nin) hareketi mi lweri yesi i lc (Ekseni e tra fın d a hareketi ile) hasıl olan eyyam (Günler) ile olması hikmct ' i Rabbaniye'Jen uzak değildir. Şu halde nev-i insanın ömrü ye­ d i b in (7000) sene cyyam-i ma l u me yi arziye (Dünya ' nın malum g ü n leri) i le olsa Klırre ' i Arz' ın hayatına men�e olduğu zamandan hara b i yer i ne ( Parçalanıp yıkılıncaya) kadar e y yam i Şemsiye (Güneş günleri) i le iki yüz bi n (20. 0000) sc n c y i geçer ve Şems-ü şum u s ' e (Güneşler Güne­ ş i ' ne) tabi ve alem-i bc�a'dan ayrılıp K ı1rremize bakan Şems-u şumusun i ş a ret i Kur ' an ' ye ilc her günü elli bin (50.000) senelik o lm as ı n a b i n a ' e n , y e d i b i n ( 7 . 000) sene o e y y am ( G ü n l e r ) ile y ü z y i rm i ' a l t ı m i l y a r ( 1 26.000.000.000) s e n e yaşarlar ( 1) ( Haşiye). Demek k i : eyyam - i şeri ye

f

�i � \r

�� \� ..U

·

'

·

( J) 5().000 X 7000 350.000.000 350.000.()0() X ]60 J26.0(}0.01J0.000 (1/aşiye) B u hesap Şam 'lı lıafız, kule önünde Mustafa ve arkadaşı hafız Musta­ fa 'nm şehadeti ile bir dakika zarfında ezbere yazılmıştır. Sene üç yüz altmış (360) gün hesabına göredir. Kusur varsa bakı/mamak gerektir. ==

=

·


(şer ' i günler) tabir etti ğimiz eyyam-i Kur' aniyye, (Kur'anl günler)'de bunlar dahil olabilir. Semavat ve Arz ' ı n HAlık ' ı semavat ve Arz'a bakan bir kclarnı ile, semavat ve arzın sebeb-i hılkatı (yaratılış sebebi) ve çe­ kirdeğ i asiisi ve en ahir (En son) mükemmel meyvesi olan Habib' i Ek­ rem (S .A.V.)'e karşı h itabında o eyyamları (günleri) isti' mal etmesi, Kur 'an 'ın ulviyetine (Yüceliğine) ve muhatabının kemaline yakışır ve ayn-ı belağattır.

SEKİZİNCi KlSMlN SEKİZİNCi REMZİ �

ı ·�

1

� ,. -. J' � ; J'/� '...o /

.:j

K u r ' an-ı mu' cizül beyan ' ın ayarında (ayetlerinde) ve ketimatında (kelimelerinde) ve ma 'anisinde (manalarında) ve nazmında müteaddit vücuh-i i' caziye ve esrar-ı kudsi ye (Kudsi sırlar) bulunduğu gibi h uru­ fatında (harflerinde) çok lema'at-ı i'caziye ( i ' cazi parıltıl ar) bulunur. Hatta hurufunun vaziyetlerinde çok işarat-ı aliye ( Yüce işaretler) var. Hatta tekerrür-ü adedierinin (Sayıların tekrarı) tevafGkatlarında çok mü­ nasebat-ı latife (güzel rnünasebetler) var. İşte o denizden bir katre ( Dam­ la) hükmünde medar-ı bahsimiz olan tevafükat (Uygunluk) meselesine m ü nasebeti bulunan huruf-i Kur' aniyye ' ni n (Kuı· 'an harflerini n) tevafU­ kat-ı adediyesinden (Sayıların u ygunluğundan) bir-iki cüz' i m i sali nü­ mune için göstereceğiz. Yan i ayat ve kelimat ve haka' ik ve nazminde bulunan esrardan değil, be.lki yalnız hlırufatın vaziyetlerinde ve o vazi­ yetin. vücuh-i kesiresinden (Pek çok vecihlerinden) yalnız tekerrür (Tek­ rar). eden hGrufatın (harflerin) adedierinin tevafGkatından çıkan münase­ · bat-ı adediyyeye (Sayı münasebctlerine) dair ve bunun dahi vücuh-i ke­ siresinden (Pek çok vecilılerindcn) yalnız mecmu-u Kur ' an 'da yirmi do­ kuz (29) lıGru f-i hcca' iyye ' n in (Hece hart1erinin) yekün adedierindeki (sayılarındaki) ınanidar (Manalı) bir kısım tevafUkatına yedi nci remizde işaret eylediği gibi seki�inci remizde de bir nümune için dört kısa sGre olan s u re-i İhlas, Muavv�zeteyn ( Felak ve Nas sCıreleri) ve Fatiha'nın hCıru fatının, meselenıiz ol�n tcvafGkata ( Uygunluğa) temas eden ciheti­ nc, kısmen işaret edeceğii. K u r ' a n -ı M u ' c izül beyan ' ın sure lerinde bu­ lunan bin ( 1 000) letafetinden (Güzelliğinden) bir Jetafeti (güzelliği) nü­ mune olarak şudur ki: sure-i İhlas 'ta Elif beş (5), Vav beş (5). Dal beş (5) olarak bibirine tevafGku (Uygunluğu) ve Lafzullah ' ın ( A l lah lafzı­ nın)beş (5) hurufuna muvafakatı (Uygunlu ğu) ve He ( ..4> ) dört (4), M im (dört) 4, Nun dört (4), Tenvin dahi Nun olarak birbiri ne tevafilku


(Uygunluğu) ve sfırenin dört ayetine muvafakatı her üç Lam ' ın on iki ( 1 2) adedine ( S ay ı sına) m utabakatı ve s akin Elif iki (2) . ve Kef !J ) iki (2) ve Ha ( t:.. ) iki (2) olarak birbirine m uvafakatı ve iki defa Lafzullah (Allah lafzı) ve iki kere ( � 1 ) adedine tevaffıkatı el­ be tte s u r e - i İ h l as ' ın kudsi ve n urani h ur u fları n ı n i n t i z am ı n a bir letafet(güzellik) daha katarlar. sure-i İhlas 'ta /c ı • , .� � ) makam-ı ebcedisi bin � · � .J \ � � .,. , - 4 \.....)'"4 " .;_ yüz seksen ü{( l l 83) 'tür ( 1) . Eğer Şeddeli iki Ra, her biri iki Ra sayılsa ve sakit Hemze'ler sayılmazsa, eğer bir ' Ra ' olsa yedi yüz seksen üç ( 7 8 3 ) olur. B irinci hesapta sure-i İhlas ' ı n adedine (Saysına) bin üç ( 1 003 ) 'te muvafıktır. Bu iki muvafık bin ( 1 .000) Besınele ism-i A'zam hikmeti verdiğine ima (işaret) ve sure-i İhlas ' ın hatme-i hassesi (Hususi hatmesi) olan bin adedine işaret ve bin Esrna-i ilahiye'ye telvih ve bin ihlas-ı Şerif 'te ism-i A'zam hasiyeti verdiğine remzeder (işaret eder). Hatta çoklar aynı ism-i A'zam demişler. Yani ism-i azam ' ın mu fassal bir sfiretidir.

(

.) ı ,

..

Üç aded (Sayı) ise hadis'in ri vayeti ile, üç İhlas bir hatme-i Kur ' aniy­ ye .hükmünde olduğuna bin 'aen ekser umur-ü mübarekede (En çok mü­ barek işlerde, sure-i ihlasın üç defa tekrar edilmesi ima (işaret) etmekten hali (Boş) değildir. Şu sure-i İhlas ' ın bin üç ( 1 003) adedi (Sayısı) üç de­ fa tekerrür sırri (Tekrarlanma sırrıyla) ile üçbin dokuz (3009) olmakla hakikatça · Kuran'ın esrarına (Sırlarına) cami olan, sure-i Kevser ' in üç bin (3000) adedine tavafuk etmesi ile mühim sırları ihtar eder. sure-i İh­ las 'ın en latif (Güzel) bir nükte-i tavafukiyesi şudur ki; K ur'an 'ın üç esa­ sından en mühim esası olan Tevhidi İlan hususunda en cam'i bir tarzda olduğuna ima'en besınele ile sure-i İhlas' ın adedi hurufu (Harfler sayısı) olan altmı ş yedi (67) lafzullah ' ın altmış yedi (67) adedi ebcedisine (2) ( Ebcedi sayısına) tevaffik etmekle beraber Lafz u llah ' ta sakin Elif ( ' de tenvin sayılmazsa ( 3) her biri altmış altı (66) olup, Ayat-ı Kur'aniye ' nin ( Kur'an �yetlerinin) dört mertebesi olan altı adedierini iki mertebe iki tevafı1k etme� e sure-i İhlas'ın cami' iyeti ve Lafzullah ismi

(:;fs")

( 1) Tesbitime göre Jl23'tür. Çünkü Besmele '11in makam-ı ebcedisi şudur: Bismi (102) + Allah (65) + Er'Rahman (498) + Er'Rahim (458)= 1 123 İkinci kaideye göre de (783) de.ğil, (723) 'tür. Hakeza: B ismi ( 102) + A llah (tfS) + Er'Rahman (298) + Er'Rahim (258) 723 (2) Hakeza: İki Lam (60) + Ha (5) + İki Elif(2) 67 (3) Kiifıl �en ' in makam-ı ebcedisi 66 değil, 106 'dır. Hakeza: Kef (20) + Fa (80) + Vav (6) = 106 =

=


cami ve ism-i Azam olduğunu imadan hali ( B oş) degildir. sure-i ihlas al­ tı cümle olup üçü müsbet (Olum l u ) , üçü menfi'dir (Olumsu zdur). Le­ ma'atta beyan edildi ğ i gibi altı mertebe -i tevhidi isbat ve altı enva-i ş irki nefi etmekle beraber i'cazı K u r'an r i s a l e s i n i n b i rinci şules i n i n b irinci şu'aında beyan edildiği üzere bu altı cümle her biri yine, um u m u n a hem delil hem netice olduğundan sure-i ihlas 'ta, tevhide dair bera h i n - ı silsile (Zincirleme deliller) ile müdellel (De lili ve ispatı olan) otuz (30) sure-i İhlas kadar içinde otuz

( 3 0) emsali münderiç olduğuna (İç inde bulun­

duğuna) bina'en sure-i İhlas ne kadar safi ve halis bir bahr-ı tevhid (Te v ­ hid denizi) olduğunu i m a (işaret) eder. • ""

(��) Elif altı (6), Kaf altı (6), Lam altı (6) olarak birbirine teva-

fGku ( U ygunluğu) ve B esınele ile altı aded ayetlerine muvafakatı . S i n üç (3 ) , Zal üç ( 3 ), Fa üç ( 3 ) birbirine tavafOk u ve e v velki üç ler ile n isfiyct cihetinde muvafakatı ve birbirine merbut ( B ağlı) şu üç sı1re ' n i n adedinc mutabakatı ( Sayısına uygunlukları) ve M i ın beş

(5) olup, beş ayetine

mu vafakatı şu süre'nin celall - i hurufatına ( Azametli harflerine ) bir cemal

(Güze l l ik ) daha katarlar. s ure - i Felak adedi hı1rufatı doksan doku z ( 1) (99), Esrna-i Hüsna'n ın adedine tevafGk (Uygunluk) sırrı ile bütün esma­ ı hüsna ile bir ist i ' aze - i caıni'a hükmünde olduğunu ima (İşaret) eder.

(El Felak ' ın ) h ı1rufatının ebcedi makamı olan onbin ikiyüz ( 1 0200) kü ­ sur olmakla Fatiha-i şerife ' n i n dahi humfatının ebcedi makamı olan on­ bin ikiyüz oniki ( 1 02 ı 2) adedin i tevafOk (Uygunluk) etmesi ile her bir sı1re umum sureler ile m ü nasebettar olduğunu, ima ( İşaret) eder.

( V.l:J ı :;;.... ) Harflerinin birer adedi fark i le · muntazaınan birden . onikiye "

kadar terakki etmesi (Yükselmesi) mesela; Kaf ı , Kef ı , He (

) ı , Şin

ı , Fa ı ,

ı,

Hı (

'C. ) ı ,

Cim

Dal ı , Sad I . Ayn l , Zal 2, Ra 3, Besınele ile be­

raber Ya üç, ' B a ' dört, Ra

5 ( Haşiye ı ). Besınele 'de ki Mimlerle beraber 6, Vav 7, Sakin Eli f 8 , Nun 9

altı Aye t ' in adedine muvafık olarak Mim

( Haşiyc 2) . ' S i n ' on, ' Elif' onbir, Lam oniki gelmesi. (Haşiye

3)

Ve sure-i İ hlas'ın oniki ' Lam'ına muvafakatı ateşin hurufatına b i r

ışık

daha katarlar. K ur'an'ın. ahi r ki (son) suresi olan sure -i En'nas'ın adedi hurufatı ( H arflerinin sayi11ı) yüz dört ( 1 04 )

(2)

olmakla yüz dört s u h u f ve

(1) Besmete ile beraber, şedde ve meddeler sayılmak şartıyla. (Haşiye 1) (Şer) ' deki Ra bir olmak ciheti iledir. , •, """ /. , .. ,.� ' "' ) 'deki iki sayılsa dokuz (Haşiye 2):( � � l ) 'deki Nun hir sayılsa ( ., olur. Yoksa sakin Elif gibi sekiz veya Sin gibi 011 olur. (Haşiye 3) : ( ) 'deki Lam bir sayılsa oniki'dir. İki sayılsa onüç olur. (2) Besmete ile beraber, şedde ve meddeler sayılmak şartıyla: Sure (85) + Besmete 19 "' 104

�i}(

1 13


kütüb-i E n b i y a'nın adedine(Sayısına) tev affik ( U ygunluk) etmekle Kur'an-ı H akim umum sfıhuf-i Enbiya'nın esaslarına cami olduğuna gizli bir imadır ( işarettir). Ebcedi hesabıyla şu sfırenin aded-i hfırufatı beş bin beş yüz elli (5550)'den bir ( 1 ) noksandır. Bu aded, sure-i El Felak ile Fatiha'n ı n nısfı (Yarısı) olmakla beraber ima (işaret) ettiği sırl arı ş imdilik izah edemiyoruz. FATİHA-i ŞERİFE (hfırufatı'nın ebcedi hesabı olan oniki bin iki yüz on iki ( 1 22 1 2) adedi ise Mecmu'u Kur'an'da hem ' Ba ' , hem ' Ta ' , hem ' Ya' on bir bin ( 1 1 000) adedierine tevaffık (Sayılanna uygunluk) etme­ siyle beraber başka sırları gösteren küsurattan sarf-ı nazar edilmiştir (Kesirlerden vazgeçilmiştir, nazar-ı dikkate alınmamıştır). Fatiha'nın on bin hfiruf-i adedini yedi ayetine darp etmesiyle (Çarpmasıyla) Mecmu-u Kelimat-ı K ur'anniye (Kur'an kelimelerinin) adedi (sayısı) olan yetmiş bin (70.000)'e muvafık gelmes iyle Ehl-i Hakikat indinde (Katında) mu­ hakkak ve hadisçe musaddak (Tasdik edilmiş) olan Fatiha, Kur'an kadar­ dır. Kur'an, Fatiha'da münderictir (İçinde yer almıştır) ve bu indirac (Yer alma) sırrına bina'en Fatiha, tenzilde (Kur'an 'da) ,.., . "'" 1 "" ,/ ""' • / t • ! .1' 1 .....:..» I_,AJ I -' � t:...L ı � ) ( 1 ) nam ı la teşhir edilmiş diye olan ( � meşhur hükmün isbatını ima (işaret) ve İhtar (Ikaz) eder. Süver-i Kur'aniyye'nin başlarında olan mukatta'at-ı hfiruf: (2) Gayet manidar (Manalı) ve esrarlı birer şifre-i İlahiyye olduğu gibi Fatiha hfı­ rufatı belki Kur'an'ın umuın hfırufau dahi kutsi ve ayrı ayrı mütenevv i (Çeşitli) binler ilahi şifreler olduğunu yedinci, sekizinci remizlerde i şa­ ret edilen sırlar ve tevaffiklar teyit ediyorlar (Kuvvetlendiriyorlar). Fati­ ha-i Şerife'nin hfırufatı yüzot�z ( 1 30) ve ketimatı bir hesapla otu z al­ tı(36) ve bir cihetle otuz (30) olarak, otuz cüz-ü Kur'an'a fihrist cihetiyle Kur'an Fatiha'da bul unduğunu ima (işaret) eder. Besınele Şafi'i mezhe­ bince her bir surenin bir ayeti olduğu gibi Fatiha'n ı n bir ayetidir. Hane­ fi'ce Besmele, Fatiha'n ın Cüz'ü (Bir parçası) değil. Balısimizde ik i mez� hebe riayet edeceğiz. Hfiruflurın adedi (Harflerin say ısı) budur. Besınele ile beraber Hemze denHen müteharrik (harekeli) El if on sekiz ( l 8)'dir (3). Sakin E l i f on üç ( l 3)'dür. Lam yirmiüç (23)'dür. M im onbeş ( 1 4)'tür. Ra seki z ( 8 ) 'dir. Ayn alt'ı (6)'dır. Nun on bir ( l l ) , Ya on altı ( 1 6), He

ı

(l) Ayetin tam!lmı_,

(

, , , . ,

�.:.b-;,.) \ � l_;..l \ .,

. "'( ' /

..,

" " •J ' • " "

�\.ll l �� !. H�� ı .üJ ; ). ..

..

And olsun ki, sana ikişer/erde� yedive büyiik Kur'an-ı verdik. 1/icr 87. (2) Kur 'an-ı Kerim 'de s ure başlarında b ulunan kesik k esik tek başına yazılı harjlerdir. Örneğin (Ka[), (Nun) ve (Ta'ha) gibi... (3) Tesbitime f!Öre 1 7 'dir.

·


( -Ib ) beş (5), Ba beş (5), Ha ( t, ) beş (5), Dal dört (4 ), Vav dört (4), Ta üç (3), Kaf üç (3), Sin üç (3), Sat üç (3), Dat üç (3), Tı iki (2), Gayn iki (2), Kaf bir ( 1 ). Besmetesiz Fatiha'da Hemze denilen Elif on beş ( 1 5), sakin Elif on bir ( l l) 'dir. Lam on dokuz ( 1 9), Mim on bir ( l l ), Nun on ( 1 0), Ra altı (6), Ya on beş ( 1 5), He ( Jb ) dört (4), Ba dört (4), Dal dört (4), Vav dört (4), Ha ( 'C. ) üç (3), Kef üç (3), Ta üç (3), Sin i­ ki (2), Sat iki (2), Dat iki (2), Tı iki (2), Gayn iki (2), Kaf bir ( 1 ) , Zal bir ( l ) 'dir. Fatiha'da Besınele ile Hemze olan Elif on sekiz olup, on sekiz bin ( 1 8.000) alemin adedine tevafGk (Sayısına uygunluk) işaretiyle her bir harfi . her bir alemin anahtarı olduğuna ima (işaret) etmekten hali (Boş) değildir: Vç Hemze ile sakin Elif Besınele'deki gizli Hemze sayıl­ mak şartıyla otuz (30) 'dur. Otuz (30) Hemze, Besınelesiz on beş ( 1 5) ol­ mak haysiyetiyle şu seb'al mesaninin yedi (7) aded-i ayat'ı mesna olarak iki defasına işaretle iki defa nüzuluna ve namazda tekerrürüne (Tekrarı­ na) ima (işaret) eder. Sakin Elif on üç ( 13), Lam yirmi üç (23) olup, Fa­ tiha 'nın bir hesapla otuz altı .(36) kelimelerine tevafı1k (Uygunluk) işare­ tiyle beş farz namaz ve re\'atibinde ( 1 ) ve revatib hükmündeki üç rekat . vi tir namazı nda, yirmi dört (24) .saatte otuz altı (36) defa Fatiha' nın te­ kerrürüne üekrarına) ima (işaret) eder. Besınelesiz Lam ile Elif ikisi o­ tuz (2) (30) olup Lam 'ın ebced-i · makamı olan otuz (30) ' a muvafakat ile ve Besınelesiz Fatiha'nın otuz kelimatına mutabakatla (Uyguiılukla) be­ raber otuz cüz-ü Kur'an ' ın adedine (Sayısına) ve yalnız Lam, Besmele ' ­ nin on dokuz ( 1 9) hurufuna tevafı1k (Harflerine uygunluk) işaretiyle ve o otuz cüz-ü Kur'an ' ın esasları bu namıyla (Adıyla) müştehir olan (Şöhret bulan) Fatiha'da münderic (Yer alma) ve dahil olduğunu ima ( işaret) ed­ er. Hem Lam ' ın yirmi üç (23) adedi nüzul-i vahyin yiımi üç senesine Remz (işaret) eder. Ba beş (5), He beş (5), Ha ( z. ) beş (5) olup, hem birbirine, hem beş farz namaza ve beş erkan-ı İslamiyye'ye ve Lafzullah (Allah lafzı) gibi Fatiha' nın ekser kelimelerinin beşer harflerine ve Fati­ ha 'da beş Esrna-i Hüsna ' nın (3) (Güzel isimlerinin) adedine (Sayısına) muvafakatİyle beraber,,üç-beş' ler birbirine muvafık (Uygun) ve otuz

� (1) Revatip: Farz namaztarla beraber kılınan sünnetlere denir. Sabah namazı revali­ bi 2 rek 'at, öğlenin altı rek'at, ·jkindini11 dört rek'al, akşamuı iki rek'at ve yatsının iki rek 'at revatip hükmünde olan . J rekat vitr namazı ile beraber toplamı 1 9 rek'attır 5 farz namazlarının rek 'atları ise 1 7'dir. 24 saatte kılınan namazların rek'al sayısı 36'dır. Farz namazlar (17) + , Revatip sünnetler (16) + Vitr namazı (3) 36. B u saydığımız revatip sünnetleri r�k'al sayıları Şafii mezhebine göre hesaplanmıştır. (2) Besmetesiz Lam (19), E/if ise (ll) ve toplamı 30'dur. (3) Fatiha 'da zikredilen 5 Esrna-ı Hüsna şunlardır: Allah, Rab, Rahman, Rahim ve - - - - - - - - - - -- - - - - - - - - - - - - - - - - - -

- - - - - - - - - - - - - - - - - - -- - - - - - - - - - - - - - - -- - - - - - - - - -- - - - - - - - -- -

=


cüz-ü Kur'an ' a remzeden (işaret eden) on beş Mim ve on beş Ya'nın mecmu-u adedierine tevaffik (Uygunluk) işaretiyle o muvafıkların mec­ m u-u, kırk beş ( 1) olduğundan ömr-ü Nebevi' nin kırk beşinci senesinde b irinci defa Fatiha' nın nüzuluna ima ( işaret) etmek o kudsi (Mübarek) harflerin şe ' nindendir. Dal dört (4), Vav dört (4) olup hem birbirine hem Dal ' ın ebcedi makamına tevaffikla beraber mecmuu sekiz (8) defa teker­ rür eden (Tekrarlanan) ( _; ) ' ye muvafakatla (Uygunlukla) Besınele ile beraber Ş afii mezhebince Fatiha' nın sekiz ayetine ' Ra ' gibi işaret edip, dörder rek ' at namazda dört Fatiha vücudunu ve dörtlükle iştihar eden ( Şöhret bulan) çok mühim dörtler'e ima (işaret) ederler. 'Ta ' üç (3), Kef üç (3), Sin üç ( 3 ) olup, birbirine tevafCıkla beraber Ta üç (3) defasıyla bin iki yüz ( 1 200) (2) seneye kadar Kur ' an 'ın galibane vaziyetine işaret ve ondan sonra Alem- i Küfrün galebesine ima (İşaret) etmekle beraber bin iki yüz ( 1 200) sene kadar Kur 'an 'ın galibane ffituhatı devamına ve ondan sonra tedafu ' i vaziyeline girmesine işaret ed e!'! """' , / .; • .-.: .; .,; , . """"'= """' ( \...:....:. � ...!Jj � li 1 ) (3) ayetine Fatiha'nın şu 'Ta 'sı onun adedi (Say ; � ) ile tevaflık ederek �ynı işareti veriyor. Kef' ın ebced-i ma­ kamı yinni, 'üç tekerrürü (Tckran), üç (3) sayılsa yirm i üç (23) olur. Nü­ zul-ü vahyi� yirmi üç senesine tevaffik ediyor. Sin, ebced-i makamı alt­ mış (60) olup, üç tekerrürü (Tekrarı) medar-ı vahyi olarak zat-ı nebevi­ n in ömrüne tevafukla beraber çok sırları imadan hali ( İşaretten boş) de­ ğildir. B esınelesiz Sin iki (2), Sat iki (2), Dat iki (2), Tı iki (2), Gayn iki (2) olup birbirine tevafUkla beraber Fatiha, Besınele ile beraber iki defa Lafzullah (Allah lafzı) iki kere Rahman, iki kere Rahim, iki kere İyyake, iki S ı rate iki Aleyhim, mesna ( İkişer) olarak Seb ' al mesanide ikişer adedierine (Sayılarına) muvafakat işaretiyle Fatiha' nın iki defa nüzulü ve Kur ' an ' ı n hem evvel i nde (Başında) , hem ahirinde (Sonunda) iki kere v i.icub-i tilavetini (Okunmasının vacip olmasını) ve her umur-i hayriyye­ n i n (Her hayırlı işlerin) hem başında hem ahirinde (Sonunda) iki kere s ünnet kıra ' atını ima (İ şaret) ederler. 'Ay n ' altı (6), Besınelesiz Ra' nın altı (6) adedine muvafak\.ı.tla (Sayısına uygunl ukla) beraber altı (6) ri.ikn­ i.i imani gibi İslam istilah�tında mühim çok altılar ' a ima ederler. Fatiha harilerinin latif (Güzel) tevafUk atı ve zarif (Nazik) işaretlerinden çok

ı

( /) Mu vafıklarm mecmıw: /Ja (5) + fla (S) + He (5) + Mim ( 15) + Ya ( 15) 45 (2) 'Ta ' tım Ehe ed makamı (400fdür. 3 x 400 1200 (3) Biz sana apaçık birfetih verdik. Fetih 1 Ru ayetin Ehced makamı /230 'dıır. flakeza: irma (52) + Fetahtıa (538) + l-eke (50) + Fetlıan (488) + Miibitıerı (102) 1230 =

=

=

ı 16


letafet-i bcdi'iyeleri (Garip ve acip güzellikleri) var. Ezcümle (Bu cüm­ leden) sure-i En 'nas gibi harfler birer aded (Sayı) farkla birden on doku­ za kadar terakki ediyorlar (ilerliyorlar). Mesela : Kaf bir ( 1 ) , Gayn iki (2), Kef üç (3), Vav dört (4), He ( ,;:ı. ) beş (5) , Ayn altı (6), Ra sekiz (8), Besınelesiz Nun on (1 0), sakin Elif on bir ( l l ), Besınelesiz Mim on iki ( 1 2), Besınele dahil olsa sakin Elif on üç, B esınelesiz Hemze on dört ( 1 4), Ya on beş ( 1 5), Besınele ile Ya on altı ( 1 6), Hemze on yedi ( 1 7), Besıneledeki gizli hemze sayılsa on sekiz ( 1 8), Besınelesiz Lam on do­ kuz �1 9).,6�tı is� -i A'za� adediyle (Sayısıyla) ( 1) ) adedine (Sayısına) tevaffik ediyor. ( �.)\ 0""J \ / \

.}ll 4

; .

(1) Ferdün (3) + Hayyün (2) + Kayyiımütı (4) + Hakemün (3) + A dlün (3) + Kuddusün (4) 19 Not: Şedde ve tenvinler sayılmaz. 1 17 =


Onsekizinci Işaretin Birinci Nüktesi Eğer denilse: « İ ' caz-ı Kur ' an bel iigattır. H albuki u m u m tabakatın hakları var ki, i ' cazında hisseleri bulunsun. Halbuki belagattaki i ' cazı, binde ancak bir muhakkik alim anlayabilir. » El c e v a p : « K u r ' an-ı Kerim H akiminin her tabakaya karşı b i r nevi i ' cazı v ardır. Ve bir tarzda i 'cazının vücudunu ihsas eder. Mesela: Ehl-i belagat v e fesahat tabakasına karşı, h arikulade belagatdaki i' c azını gös­ terir. Ve ehl-i şiir ve hitabet tabakasına karşı garib, güzel, yüksek üs!Gb-u bedlin i ' cazını gösterir. O üslub herkesin hoşuna gittiği halde, kimse tak­ lid edemiyor. Mürur-u zaman o üslübu ihtiyarlatmıyor; daima genç ve tazedir. Öyle m untazam bir nesir ve mensur bir nazımdır ki; hem ali , hem tatlıdır. Hem kahinler v e gaibden haber verenler tcı:bakasına karşı, harikulade ihbarat-ı gaybiyedeki i 'cazını gösterir. Ve ehl-i tarih ve hadis at- ı alem u leması tabakasına karşı , Kur ' an ' daki i h barat v e hadisat, ümern-i s�Hife ve ahval ve vakıat-ı istikbaliye ve berzahiye v e · uhrev iye­ deki i ' cazın ı gösterir. Ve içtimayat-l beşeriye u leması ve ehl-i siyaset ta­ bakasına karşı, Kur ' an ' ın desatir-i kudsiyesindeki i ' cazın·ı gösterir. Evet o Kur 'an ' dan çıkan şeriat-ı kübra, o sırr-ı i 'cazı gösterir. Hem maarif- i ilahiye v e h akaik-ı kevniyede tevaggul eden tabakaya karşı, Kur ' an ' daki hakaik-ı kudsiye-i ilahiyedeki i 'cazı gösterir. Veya i � cazın vücudunu ih­ sas eder. Ve ehl-i tarikat ve velayete karşı, Kur ' an bir deniz gibi daima temevvücde olan ayatının esrarındaki i 'cazını gösterir. Vehakeza . . . Kırk t abakadan her tabaka ya karşı bir pencere açar, i ' c azını gösterir. Hatta, yalnız kulağ ı bulunan ve b ir derece mana fehmeden avam tabakasına karşı, K ur ' an 'ın okunmasıyla başka kitabiara benzemediğini kulak sahi­ bi tasdik eder. Ve o ami der ki: « Ya bu Kur ' an bütün dinlediğimiz kitab­ I arın aşağısındadır. B u ise, h içbir düşm':ln dahi diyemez ve hem yüz ele� rece muhaldir. Öyle ise, mu ' cizeclir. » İşte bu kulaklı arninin fehmettiği i ' cazı, ona yardım için bir derece izah edeceğiz. Şöyle ki: Kur ' an-ı M u ' c izil-Beyan meydana çıktığı vakit, bütün iileme· meydan okudu ve insanlarda iki şiddetli his uyandırdı. B irisi: Dostlarında hiss-i taklicli, yani sevgili Kur ' anın üsiGbuna karşı benzemeklik arzusu ve onun gibi konuşmak hissi. İkincis i : D üşmanlarda bir hiss-i tenkid ve muaraza; yani Kur ' an üsiG­ buna mukabele etmekle dava-yı i ' cazı kırmak hissi . İşte bu iki hiss-i şe­ dil i le milyonlar Arabi kitablar yazm ışlar, meydandadır. Şimdi bütün bu ki tabiarın en beliğleri , en fasihleri Kur ' an ' la beraber okunduğu vakit, her kim dinlese kat' iyyen diyecek ki : «Ku r ' an bunların hiç birisine benze m i vnr nPm P k- 1 K ı ı r ' � n

1 1 t"n 1 1 r'n

h l l lr l t q h l .-:. ..-, ..., rL:u•a.F"a. ... ; .... ,.l ,....

...ı ...... ;::. : ı ...J : _

A- . 1 -

··


ise; herhalde, ya Kur' an umumunun altında olacak; o ise yüz derece mu­ hal olmakla beraber, hiç kimse hatta şeytan bile olsa diyemez. (l1) Öyle ise, Kur 'an-ı Mu 'ciz-il - B eyan, yazılan umum kitabiarın fevki �dedir. Hatta, manayı da femhetmeyen cahil, ami tabakaya karşı da Kur'an-ı H akim, usandırmamak suretiyle i ' cazını gösterir. Evet, o ami, cahil adam der ki: «En gü:zel, en meşhur bir beyti iki-üç def' a işitsem, bana u­ sanç veriyor. Şu Kur 'an ise, hiç usandırmıyor; gittikçe daha ziyade din­ le esi hoşuma gidiyor. Öyle ise, bu insan sözü değildir. em hıfza çalışan çocukların tabakasına karşı dahi, Kur'an-ı Hakim o nAzik, zaif, basit ve bir. sahife kitabı hıfzında tutamayan o çocuklar�n kü ük kafalarında o büyük K tir' an ve çok yerlerinde iltibas ve müşvve­ şiy te sebebiyet veren birbirine 'benzeyen ayetlerin ve cümlele rin teşabü­ hiyl_e beraber kemal-i sühuletle, kolaylıkla .o çocukların hafızalarında yerH�şmesi. suretinde i 'cazını onlara dahi gösterir. Hatta az sözden ve gürültüden müteessir olan hastalara ve sekeratta , olanlara karşı Kur'an ' ın zemzemesi ve sadası, zemzem suyu gibi onlara hoş ve 'tatlı geldiği cihetle bir nevi i ' cazını onlara da ihsas eder. Elhasıl: Kırk ·muhtelif tabakata ve ayrı ayrı insanlara kırk vecihle Kur ' an-ı Hakim i ' cazını gösterir. Veya i'cazının vücudunu ihsas eder. K imseyi mahrum bırakmaz. Hatta yalnız gözü bulunan; (2) kulaksız, kalbsiz, ilimsiz tabakasına karşı da Kur ' an ' ın bir nevi alarnet-i i 'cazı vardır. Şöyle ki: Hafız Osman hattıyla ve basmasıyla olan Kur ' an-ı Mu ' ­ ciz-il Beyanın yazılan kelimeleri birbirine bakıyor. Mesela: S ure-i Ke­ hf' de, Ü $ ) kelimesi altında yapraklar delinse Sure-i Fatırdaki ) kelimesi, az bir inhirafla görünecek ve o kelbin ismi de anlaş� l;� ak. Ve Sure-i Yasin 'de iki def'a ( � �� ) birbiri us � " ten d e; ve s affat 'd ak'ı ( __:.ı.ı / ./, �#J"'·-·� ) h em b'ırb'ırıne ""·� � ) ve ( ..._.) ' � hem onlara bakıyor. Biri deli� e ötekiler az bir inhirafla görünecek. Me­ sela: Sure-i Sebe ' nin ahirinde, Sure-i Fatırın evvelindeki iki ( LiJ.: ) birbirine bakar. Bütün Kur ' an ' da yalnız üç ( � ) dan ikisi birbirine bakmaları tesadüfi olamaz ve bunların emsali pek çoktur. Hatta bir keli ·

( �� ( �

(1) : Yirmialtıncı Mektubun ehemmiyetli Birinci Meblıası, ş u cümlenin haşiyesi ve i­ alııdır. (2) Yalnız gözü buluna; kulaksız, kalbsiz tabakasına karşı veeh-i i'cazı, burada gayet mücmel ve muhtasar ve nakıs kalmıştır. Fakat bu veeh-i i'cazı yirmidokuzuncu ve o­ tuzu n c u mektublarda (Haşiye) gayet pa rlak ve n ura ni ve z fi h i r ve blihir gösterilmiştir. Hatta körler de görebilir. O veeh-i i'cazı gösterecek bir Kur'an yazdırdık. İnşallah tab edilecek, herkes de güzel vechi görecektir. (Haşiye): Otuzuncu mektub pek parlak tasavvur ve niyet edilmişti; fakat yerini


me beş-altı yerde yapraklar arksında az bir inhirafla birbirine bakıyorlar. Ve Kur'an'ın birbirine bakan iki sahifesinde, birbirine bakan cümleleri kırmızı kalemle yazılan bir Kur 'an ' ı ben gördüm. -Şu vaziyet dahi, bir nev i m u ' cizenin emares idir- o vakit dedim. Daha sonra baktım ki, Kur'an ' ın müteaddit yapraklar arkasında birbirine bakar çok cümleleri var ki, manidar bir surette birbirine bakar. İşte, tertib-i Kur' an, irşad-ı Nebevf ile ; münteşir ve matbu Kur' an' lar da , ilham-ı İlahi olduğundan; Kur' an-ı Hakimin nakşında ve o hattın da, bir nevi alarnet-i i' caz işareti

Çünkü, o vaziyet, ne tasadüfün işi ve ne de fıkr-i beşerin düşünüşü­ dür. Fakat bazı inhiraf var ki, o da tab' ın noksanıdır ki, tam muntazam olsaydı, kelimeler tam birbiri üzerine düşecekti... Hem Kur ' an ' ın Medine 'de nazil olan mütevassıt ve uzun sürelerinin herbir sahifesinde «LAFZULLAH» pek bedi bir tarzda tekrar edilmiş. Ağleben ya beş, ya altı, ya yedi, ya sekiz, ya dokuz, ya onbir aded ile be­ raber bir yaprağın iki yüzünde ve karşı karşıya gelen sahifede güzel ve manidar bir münasebet-i adediye gösterir (Haşiye).

vm:

(Haşiye): Hem ehl-i zikir münacata karşı, Kur'an'ın zinetti ve kafiyeli lafzı ve fesa­ hatlı, san 'atlı üslubu ve nazarı kendine çevirecek belligatın mezayası çok olmakla beraber, ulvi ciddiyeti ve ilahi huzuru ve cem'iyyet hatırı veriyor; ihlal etmiyor. Hal­ bııki o çeşit mezaya-yı fesahat ve sanat-ı llifziye ve nazm ve kafiye, ciddiyeti ihlal ed­ er, zerafeti işmam ediyor, h uzurıı bozar, nazarı dağıtır. Hatta münacatın en ulvf na­ zım/ı ve Mısır'ın kaht u golasının sebeb-i ref'i olan imam-ı Şafii'nin meşhur bir mü­ nacatnı çok def'a okııyordum; gördüm ki: Nazım/ı, kafiyeli olduğıı için münacatın ulvi ciddiyetini ihlal eder. Sekiz-dokuz senedir vjrdimdir. Hakiki ciddiyeti, ondaki ka­ fiye ve nazımla birleştiremedim. Ondan anladım ki; Kur'an'ın has, fıtrf, mümtaz olan kafiyelerinde nazm ve mezayasında bir nevi i'cazı var ki, hakiki ciddiyeti ve tam huzuru muhafaza eder, ihUU etmez. İşte ehl-i münacat ve zikir, bu nevi i'cazı aklen fehmetmezse de kalben hisseder. Kur'an-ı Mu'ciz-il-Beyanın manevi bir sırrı i'cazı şudur ki: Kur'an, ism-i .fizama mazhar olan Resul-i Ekrem 'in (Aleyhissallitü Vesselam) pek büyük ve pek parlak de­ rece-i imanını ifade ediyor. Hem Halik-i Kainatın, umum mevcudutın Rabbi cihetinde hadsiz izzet ve haşme­ tiyle hitabını ifade ediyor. Elbette, bu sureldeki ifade-i Furkana ve bu tarzdaki beyan-ı Kur'an 'a [carş!:. , .,� . / ı ., , ; : 1 • "' • -' .1 ., -!. • "' > • • "" " " • .. uı > sırrıyla bütün ukul-ü beşeriye, ittihad etse,Jir tek akıl olsa dahi; karşısına çıkamaz, ., , ,_ � ; .. #lfl' . .ı muaraza edemez. ( � :N 1 � u- 1;.J 1 &. t ) Çünkü, şu üç esas nokta-i nazarında kat'iyyen kabil-i tak/id değildir ve tanzir edilmez. Kur'an-ı Hakim 'in umum sahifeleri ahirinde ayet tamam oluyor. Güzel bir kafiye ile nihayeti hitam buluyor. Bunun sırn şudur ki: En büyük ayet olan Müdayene Aye­ ti sahifeler için; S ure-i İhlas ve Kevser satırları için bir vayid-i kıyasf ittihaz edildi­ ğinden Kur'an-ı Hakim'in bu güzel meziyeti ve i'caz allimeti görülüyor. 1 20

( . � 0j:a� u �!,al ı ı� �:..'.,;. � � .:.J..}.J �� � �\� J.i •


Bu makamın bu mebhasında gayet ehemmiyetli ve haşmetü ve büyük ve Risale-i Nur'un muvaffakiye/i noktasında gayet zinet/i ve sevimü ve müşevvik kerametin pek az ve cüz'i vaziyet ve kısacık numunelerine ve küçücük emarelerine acelelik belasıy­ la iktifa edilmiş. Halbuki o büyük hakikat ve o sevimli keramet ise, tevafuk namiyle beş-altı nevileriyle Risale-i Nur'un bir silsile-i kerametini ve Kur'an 'ın göze görü­ nen bir nev'i i'cazının lemeatını ve rumuza-ı gaybiyyeninin bir menha-ı işaratını teş­ kil ediyor. Sonradan Kur'an'da «LAFZULLAH»ın tevafukundan çıkan bir lem'a-i i'cazı gösteren yaldız ile bir Kur'an yazdınldı. Hem Rumuzat-ı Semaniye narnındaki sekiz küçük risaleler, hurufat·ı Kur'aniyye'nin tevafukatından çıkan münasebet-i la­ life ve iştirat-ı gaybiyyelerinin beyanında te'lif edildi. Hem Risale-i Nur' u tevafuk sırriyle tasdik ve takdir ve tahsin eden Keramet-i gavsiyye ve üç Keramet-i Aleviye ve İşarat-ı Kur'aniye narnındaki beş adet risaleler yazıldı. Demek Mu'cizat A hmediye­ nin te' lifinde o büyük hakikat icmalen hissedilmiş; fakat maateessüf müellif yalnız bir tırnağını görüp göstermiş, daha arkasına bakmıyarak koşup gitmiş. Said Nursi (R.A.)

- SON -

l "l 1


EBCED HESABI İLE TAR İH DÜŞÜRME SANATI Ecdadımız, olayların tarihlerini çeşitli usüllerle kaydetmişlerdir. En yaygın şekil, sade, açık ve sanatsız olarak tarihi belirtmektir. Öğretici veya halka h itap edici eserlerde genellikle bu yol kullanılmıştır. Nitekim tarih kitaplan hadiseleri kronolojik sırayla anlatır, gün, ay ve yılı açıkça yazarlardı: "Niğbolu Zaferi Zilhicce 798'de vuku buldu" . "Çelebi Sultan Muhammed, 824 senesi cemadel-Ulası evailinde (başlarında) Edirne'de irtihal-i dar-ı beka eyledi" . . . gibi. Bunun yanısıra, bilhassa edebi eserlerde, tercüme-i hal kaynaklannda ve kitabelerde, daha başka sanatkarane, saklı ve örtülü ifadelerle tarih kaydetme usüllerinin bulunup geliştiriidiğini ve çok kullanıldığını görü­ yoruz. Bu değişik ve sanatlı usüllerden biri de ebced hesabıyla tarih dü­ şürmektir. Ebced kelimesinin izahında pek çok söz söylenmiştir. Biz bu teferruata girmeyeceğiz. Kısaca söylemek gerekirse ebced, "alfabe" ma­ nasına kullanılmış ve mesel� mektebe yeni başlayan ve henüz alfabeyi öğrenme durumunda olan çocuk için "tıfl-ı ebced-han" denmiştir. Ebced hesabında da esas, alfabenin her harfine bir rakam değeri ver­ mek ve bir kelimeyi teşkil eden harflerin toplam rakam değerini, anlatıl­ mak istenen bir hadisenin tarihine denk düşürmektir. Böylece ebced he­ sabıyla belirli bir tarihi anlatan kelimelere veya satıriara baktığımızda karşımızda herhangi bir rakam göremeyiz; kağıdı, kalemi ele alıp o keli­ me veya satırın her harfinin rakam değerini birbiriyle toplaya toplaya so­ nucu bulmamız gerekir. Bu ince usül, çeşme, cami, medrese, han, hamam, kale, mezar. . . kita­ belerinde; birçok tarihi olayların, kitap telif ve istinsahlarının, şahısların doğum ve vefatlarının tesbitinde o kadar çok kullanılmıştır ki, ebced he­ sabını bilmeden onları anlamak ve onlardan faydalanmak imkansı? h�le gelmiştir. Biz bu hususu düşünerek, muhterem din görevlilerimiz ve Os­ manlı harflerini bilen meraklı okuyucularımıza ebced konusunda bilgiler vermeyi, çeşitlerini ve inceliklerini kısaca da olsa belirtmeyi uygun ve faydalı bulduk. Ebced hesabında harfiere verilen rakam değerleri, birkaç çeşittir. Os­ manlı sahasında en çok kullanılmış olan yaygın sistemde bu değerler şöyledir: 1 Elif, Medli El if ve Hemze Be ve Pe 2 Cim ve Çe 3 Dal 4


He 5 Vav 6 Za xx (keskin z) ve Je 7 Ha (noktasız) 8 9 Tı Ye 10 20 Kef, kaf-ı farisi v e sağır kef Lam 30 40 M im Nun 50 60 Sin 70 Ayn 80 Fe 90 Sad 1 00 Kaf (iki noktalı , kalın k) 200 Rı 300 Ş ın 400 Te (iki noktalı) 500 Se (Peltek se) Hı (noktalı ve hırıltılı h) 600 700 Zel (Peltek z) 800 Dad 900 Zı (Direkli, bir noktalı T) : 1 000 Gayn Bu cetvelİ kolay hatırda !).!tmanın bir yolu "/. " vardır: •• // . ,, ,., � . �. . ..... .... . ..... . ! "' ·� . . · · • ' _,.. • ...._ . ._J'_ � \ (.)AAft0•• O -..-. ( 0 ( • J ...t.6 � 1) .. .., , � Ebced, hervez, hutt'i, kelemen, sa, fas, kareşet, sehaz, dazağı (daha başka okuyuşlar da vardır) kelimeleri yazıl ıp, baştan itibaren her harfin altına 1 'den l O'a: sonra onar onar 20'den l OO'e; en son da y üzer yüzer 200'den l OOO'e kadar rakarnlar kaydedilir. (Tabii, birbirine benzeyen ses­ leri iyi ayırmak ve yerini şaşırmamak gerekir). Bu hesaplama işinde önemli olan kelimenin yazılışı ve imlasıdır; te­ laffuzu değil; binaenaleyh şeddeli harf tek hesap edilir. Harekeler hesaba katılmaz, harf-i tarifteki okunmayan elifler ve huruf-ı şernsiye önündeki larnlar hesaba katılır; elif-i maksure -y ile yazıldığı için- y olarak hesap­ lanır. . . vs. Basit misallerden başlayarak açıklamaya başlayalım: Tirnur Anadolu'ya geldiğinde Sivas'ı 803 Hicr'i yılında yakı p yıkmış; ) "harab" kelimesi düşürülmüş ki Hı: 300 buna tarih olarak •

_

(

� 1�

1

O

O


+ Re: 200 + Elif: 1 + Be: 2 = 803 etmektedir. , , o o Meşhur mutasavvıf ve şair Şeyh Galib'in doğum tarihine \) "eser-i ışk" terkibi düşürülmüş; gerçekten de Elif: 1 + Peltek se : 70 + Ş ın: 300 + Kaf: ı 00 = 1 1 7 ı Hi eri yılıdır. ı , / / Bir başka tarihçi de yine Şeyh Galib'in doğumu için ( � 1 � � ) "cezbetu'llah" terkibini bulmuştur ki o da: Cim : 3 + Zel: 700 + Be: 2 + Te: 400 + Elif: 1 + Lam: 30 + He: 5 = ı 1 7 ı etmektedir. .: /,_.... � / • / İstanbul'un Türkler tarafından fethi tarihi olarak ( ) "Beldetün Tayyibetün" terkibi meşhurdur ki H icri 857 eder: Be: 2 + Lam: 30 + Dal: 4 + Te: 400 + Tı: 9 + Ye: 1 0 + Be: 2 + Te: 400 = 857 Rivayete göre, Mevlana Celaleddin-i Rumi'ye yaşını sormuşlar, - H üda'dan bir küçüğüm varın siz hesapiayıp bulun ! diye cevap ver­ miş. Hüda: Hı: 600 + Dal: 4 + Elif: 1 = 605 eder. Bu rivayete göre MevHi­ na 604 H icri yılında doğmuş oluyor. Mevlana hazretlerinin ölümü ise o .... 0 • ( � � ) " Ibret"tir. Ayn: 70 + Be: 2 + Re: 200 + Te: 400 = 672. Muhamed kelimesi ebcedle 92 eder: Mim 40 + Ha: 8 + Mim : 40 + Dal: 4 = 92; "Aman" sözü de aynıdır: Elif: 1 + Mim: 40 + Elif: 1 + Nun: 50 = 92. B u eşitliği göz önünde tutan bir şair, . Peygariıber (S.A.V.) efen­ dimize yazdığı na'tında şöyle diyor: "Aman" lafzı senin ism-i şerifinle müsavidir; Anınçün aşılon zikri "aman"dır ya Resulallah. B uraya kadar verilen misaller, ebcedle tarih düşürmenin en basit ka­ demesi olan kelime veya ibare ile tarih düşürme kısmına girer. B unda da önce, lugat manası olmayan harf yığınından manası bir nükte ifade eden kelimeye; tek kelimedn de birkaç kelimelik münasip bir ibareye doğru gelişme olmuştur. Halbuki daha sonraları ne kadar ince buluşlar ortaya çıkmıştır.

( �),

o

4 ö�

Doç. Dr. M. Esad Coşan


CİFR VE EBCED HESABI Cifr ve Ebced Hesabı, çok eski deviriere kadar giden ve Kur'an-ı Ke­ rim daha nazil olmadan, harfiere matematik ve rakam değeri verilerek tarih yazılır ve hadiseler kaydedilirdi . İmam B fihari tarihinde Ebu Aliye, İbn-i Cerir ve İbn-i Hatem'den nakledilen rivayet dahi Ebced hesabının Kur 'an-ı Kerim ile olan . şüphesiz alakasını ispat etmektedir. (Bir zaman Ben-i İsrail alimlerinden bir kısmı, Resul-i Ekrem (A.S.M.)'ın huzurun­ da; Sfirelerin başıarindaki ( ::-o.Jı ) gibi Mukatta'at-ı hfirufiyyeyi işittikleri vakit, hesabı cifr ile dediler: " Ya M uhammed (S.A.M.), senin ümmetinin müddeti azdır." Resfil-i Ekrem (S.A.V.), on­ lara mukabil dedi: "Az değil" Sair sürelerin başlarındaki Mukatta'at-ı okudu ve ferman etti: "Daha var". Onlar sustular.) İmam Ali (K. V.) ve İmam Cafer-i Sadık (R.A.) cifr hesabı kullanmış­ lardır. Bundan böyle Arab, Farıs ve Türk edebiyatında hadiselerin tarih­ leri ebced hesabı ile yazılırdı. -B ir çok muharebe (savaş), zafer, büyükle­ rin doğumu ve ölümü, yüksek mevkiilere geçiş, camii, köprü, çeşme ya­ pılış ve açılış tarihleri bu hesaba uyularak mısralarla ifade edilirdi. İşte bu ebcede göre harfiere sayı değerleri verilerek büyük evliya ve Allame­ lerden ve Ehl-i Sünnet ve cemaat Ashabı pekçok müellifler, Kur' an-ı Kerim'den, ayet ve hadis-i şei·iflerden de manalar çıkarmışlardır. 0süıd Bediüzzaman (R.A.) bu büyük zatlara ittibaen, ebced ve cifr hesabı kul­ lanmış. Sikke ' i tasdiki gaybi, Kastamonu lahikası, Lem 'alar, Ş u ' alar, S ırrı İnna A'teyna; Rumuzat-ı· _Semaniye ve Sair Risalelerde, geç� iş ve gelecekte vaki olmuş ve olacak olaylara, Ayet-i Kerime ve Hadis-i Şer­ if ' lerle tarih düşürmüştür. Ebced hesabının ehemmiyetine binaen, üs­ tadımızın da bu hesapla çoki iştigal ettiğinden, bilhassa neşrettiğimiz şu kitap (yani Rumuzat-ı Semaniye) Risalesi, baştan sonuna kadar hep bu hesap üzerine telif edilmiştir. İşte bu sebeplerden dolayı ebced hesabının bir nebze olsun açıklanmasını elzem gördük ve kitabın sonuna ilhak et­ meyi uygun bulduk. Ebced Hesabı dört çeşittir: 1 - Küçük Ebced Hesabı, 2- Büyük Ebced Hesabı , 3- En küçük Ebced Hesabı, 4- En büyük Ebced Hesabı.

.

R ı ı ci nrt k ı s ı m h e s a n l a r ı n t � n ı m ı vP r<l ln:ı m l n r ı n <: P m ı:ı vP f' P t \/ P l i


EBCED HESABI TANlMI : Ebced düzeni alfabede her harfin bir sayı değeri vardır. Harflerin bu sayı değerleriyle rakam gibi kullanılmasına ebced hesabı, eski deyimi ile cümel hesabı denir. KÜÇÜK EB CED HESABI : Ebcedde ilk dokuz harf Elif'ten Tı ' ya kadar 1 - 9 ' u , ikinci dokuz harf Ya ' dan S ad ' a kadar 1 0-90 ' ı , üçüncü dokuz harf Kaf'tan Zı'ya kadar 1 00-900 sayılarını ve son harf oan Gayın l OOO ' i gösterir. B una göre harflerin sayı değeri şöyledir. : EBCED HESABINDA SA'fiLAR i

'•

1...9

...)

� �

K

1 00

R

200

ş T

300 400

. � . ı: � · .

s

500

Hi

600

.b

z

(.)D

z

700

z

800 900

Birler

Onlar

Yüzler·

y

10

K

20

L

30

M

40

N

50

s

60

t. .

'A

70

F

80

t..P

s

90

ıS

..!.) J

('

ü

l

6

Tamamının toplamı: 1 000

4500

c

3

...)

D

4

H

5

.Y

. 6

[. � ..)

'z:.

..k

+

ı

..

450 + 45

( y)

'

B . 2

y

1 .000 +

·A

ı

=

z

7

H

8

T

9

5995

P, ( � ) Ç , ( j ). J NQt: ( s. ) hemze ( ' ) ile ( T ) A da I say ılır. harfleri: ( � . ) B , ( '(;. )�C ve ( j ) Z harflerinin ( ..!.� ) (Fars kef' i) ile ...._,_;.. ( ...!l ) (sağır kef) : ( � ) Arap kef'inin değerindedirler. HARF VE RAKAM: Ebced, bu sayı değeriyle İbrani ve Arami lerden be­ ri rakam gibi kullanılmıştır. Araplar, harflerin sayı değerlerini de bu eski uluslardan almışlar, sonradan düzenledikleri alfabelerde ebced sırasını bozmuşlarsa da, rakam gibi kullanılmasında yine bu sıraya uymuşlardır. .

1 26


BAŞKA EBCED HESAPLARI

.

B AŞ KA HESAPLAR: Harflerin bu sayı değerleriyle hesaplanmasına küçük ebced de denilmiştir. Ebcedin, harflerin sayı değerini değiştiren üç ayn kullanılışı daha vardır. B unlara büyük ebced, en büyük ebced, en küçük ebced denmektedir. B ÜYÜK EBCED HESABI : Büyük ebced, harflerin, adların ı n sayı de­ ğerlerin� göre hesaplanmıştır. Örneğin ( L:. ) C harfinin adı olan (�) Cim. üç harften meydana gelrrıiştir. B u üç harfi n sayı değerleri toplamı 3+ ı 0+40 = 53 ' tür. Başka öm�k: . ( ı-i ) K harfinin adı olan ( � l; ) Kaf ' ın içindeki ( �-i ) K= I:OO; ( . � ) A= l ve ( � ) F=80 harflerinin sayı­ ları toplamı olan 18 1, büyükebcedde bu harlin sayı değeridir. EN BÜYÜK EBCED HESAB.I ; En büyük ebced, harflerin küçük ebced­ deki sayılarının Arapça adlarınt ıneydana getiren harflerin sayı değerleri toplamıdır. Örneğin { :� ) C' nin küçük ebceddeki sayı değeri 3 'tür. 3 ' ün Arapçası ( "4�.'ı:"') sel�se�dir. Bu ,sözcüğü meydana getiren ( � ) S=500, ( J ) L=30, ( � .), S:::;:� OO ve ( .Jb ) (H=5) harflerinin toplamı ı 035 'tir. Başka bir örnek: ( ü ·. ) K harfinin küçük ebceddeki sayı değeri olan 1 00 sayı sıfatının Arapçası -olan ( o� '-... ) mie 'yi meydana getiren ( .,.�J ) M=40, ( 1 ) A= l , ( s. ) '= 1 ve ( � ) H=5 harflerinin sayıları toplamı o)an 47, e.n büyük ebcedde ( ı...i ) K harfinin sayı değeridir. EN KÜÇÜK EBCED HESAB I: En küçük ebced, küçük ebceddeki sayı­ lar 1 2 ' ye bölündükten sonra, kalan kısmı harflere sayı olan ebceddir. Ör­ neğin küçük ebcedde ( J ) L' ın sayı değeri olan 30, 1 2 ' ye bölündükten sonra kalan 6, o harfin sayısı olur. B irler bölmesi ile, onlar bölmesinin ilk sayısı olan l O, 1 2 'ye bölüneme­ dikleri için, ilk 10 harf küçük_ ebceddekine eşittir. Yüzler böl mesindeki . rakamlar, birer sıfır atıldıktaı non.ra ı 2 'ye bölünür, örneğin ( _; ) R har­ i . finin sayı değeri o.lan 200'ün, önce bir sıfırı atılarak onlar bölmesine in­ ·dirilir. Kalan. 20, 1 2'ye bölünür. Bölme işi yapıldıktan sonra 6, ( ...) ) . , R 'nin en küçük ebceddeki sayı değeri olur. t( (JAI) ( IS ). ve ( t ) H harflerinin küçük ebcedde sayı değerleri olan 60 ve 600, ı 2' ye bölündUkleri z�ınan h iç artmadığı için, en küçük ebcedde bu harfler kullanılmamıştır. B U HESAPLARDA SAYILAR: Büyük, en büyük ve en küçük ebced h­ esabının kullanıldığı yerler konumuz dışında kaldığı için, bunların sayı değerlerini bir çizelge içinde vermekle yetiniyoruz.


B üyük ebced (Cümel-i Kebir), en büyük ebced (Cümel-i Ekber), en küçük ebced (Cümel-i Asğar) hesaplarında sayılar: ..:.:: ::ı '-"' · = "O

::ıd � C .C

w w

10

8 6

4 2

-

10

8 6 10

..:.:: ·= ..... ·= "O

ı:ı:ı � C .C

w w

�..... "2 <J ·= .Q

cı:ı w

ı. <IJ

360

512

501 601

1 79

653 577 111

701

805 901

1 060

w w

10

::ı::

'-'

401

w w

::ıd <J cıJ

1 81

320 747

..:.:: ::ı ..... ·= "O

ı:: ı.

47 502 1 077

201

..:.:: ·= (,1'1 · = "O

...)

� . ...:..

r.. �

uQ

.Jô .

C .C

8 6

4

2

-

10

8 6

ı. <IJ

= <IJ c]

� "2 ..... <J

ı:: ı.

575

11

IS

·= .Q

cı:ı w

630 1 01

1090 333

71

90

760 1 06 520 1 20

1 92 1 30

651 590

81 95

:c

� J

� u

ı...r

t

ı.:,

..:.:: ::ı (,1'1 · = "O

::ıd � C .C

w w

1

..:.:: ·= ..... ·= "O

= �

c: .c

w w

13

611

465

.P

606 535

9 10

705

7

1 37

278

35

8

r: .)

.lJ

;;

?__

.b

t Z. Abidin

l "' Q

\

6 13

5

8 9

111

:c

y

1 035

6

·= .Q

cı:ı w

ı.

<IJ ı:: ı.

3 53

2 3

4

�..... "2<J

Çiçek


FiHRİST (İÇİNDEKİLER) ) Kur 'an ve Tevafuk TevafOk Nedir?

. . . ................ . . . .

Aklı Gözüne inenler Yen i Bir Devir

.

...

.

..............

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .....................

.

.

.

....

. . . .

. .

. ..................

.

.............

.

........

.

. . . .. . . . . . .. . ......

..........

. . . . . . . . ......

.

........

.

. . .. . .

......

.

. .

.........

..............

.... ............... ....

........................... . . . . . . . . . . . . . . . . .......... . . ... . . . . . . . . . . . . ........... ... . . . . . . . . . . . . . . .

Tevaffiklardan Numuneler Bazı Satırların Sık Oluşu .

..

...........................

....

. . ..

Tesadüfün Eli Ulaşamaz . . ..

. . .

.......................

..

...

.

.

. . . . .. . .......

. . .

........... ......... . . . . . . . . . . . . . . . . . ..

....... ....... .........

...... . . . . .......

.

. . . . . . . .. . . . . . . . . . . .

..

.....

. ..

....

..

..... .... ........

....... .......

.

.....

1 2 3 3 4 7 8

Bediüzzaman ve Tefaukat Meselesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 9

. . . . ll Üstad Ahmet Hüsrev Altınbaşak . . . . . . . . ................................ .................. . . . . . . . . . . . 13 Netice Olarak . . .. .. 14

Tevafuklu Kur ' <,in ' ın Yazılması . .......

..............

........

.... ...................

......... . . . . . . . . . . . . .

.............

.........

.............

. . . . . . . . . . . . . .. . . ...................

. . . . . .. . . . .

Yirmidokuzuncu Mektubun Üçüncü Kısmı veOndokuzuncu

15 . .. . 17 B irinci Mes'ele . . .. . . . . . . . . 17 İkinci Mes'ele . . . . .. . . .. . . ... ... 19 Üçüncü Mes'ele . . . .. . . . . . . . . . . . . . 20 Dördüncü Mes'ele . . .. . . . . . . 21 Beşinci Mes'ele . . . . .. . . : .. . . . . . . . . . . . . . . 22 Altıncı Mes' ele , . . . . ..................... . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . 23 Yedinci Mes'ele . .. . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 25 Sekizinci Mes'ele . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . 27 Dokuzuncu Me s ' e l e . . . . . . . . . . ............. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .......... . . . . . . . . . . . . . . . 29 Yirmidokuzuncu Mektubun Dördüncü Kısmı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 30 B irinci Nükte, Kur'an Lafzının TevafOkatı Hakkındadır ve Yedi S ilsiled ir . . . 3 1 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . . . . . . .32 B irinci Silsile . . . . . . . . . . . . . . . . . İkinci Silsile . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . :. . . . . . . . . . . 33 . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . J-+ Üçüncü Silsile . . . Mektubun Onsekizinci işaretinin Birinci nüktesi ve Bazı Mektuplar .

Yirmidokuzuncu Mektubun Üçüncü Kısmı. . ..

. . . ...................

....

.....

.....

....

....... ..... . . . . . . . . . . . .

........

. . . . . . . . .. . . ............ . . .. . .

. . . . . . . . . ..

..............

. . . . . ..

.

.

.

.

.

.

.

...

.

..

..

........

........

..

..

.....

..

.

.

.

...

..

............

.

.

..

..

.......

....

.

.

.

...

.

.

. .

.

.....

.

.

.

...

...

....

....

. .

..

.

.

.

..

....

.

..

................

.

...

.

. . . . . .. ..........

..............

. . .

.

.........................

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ......

. . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . ....

.......

.

...........

...............

.....................

. . . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . .........

........

...

.....

....

. . ..

....

. .

...

...

.

.

....

. .

.

.

....

.

.

...

...

.....

..

....

..

...

....

.

.

....

. ...

.

.

.

. . .

. .

........

...

..

. .

.

.........

.....

......

..

........

............

..

..

..

.

.

.

.

.

....

. .

. . .

.

.

.

.

...

..

.

.

Dördüncü S ilsile . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . :,;: Beşinci Silsile . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 3rı Altıncı Silsile . . . . . . .

..

...

. . .. .

.....

.. ... . . .. ...

.

. .

.

. . . . .

... . . .... . ... .... . .

.

.

. .

..

.

. . . .

. . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . �;;j ..

.

.

Yedinci S ilsile . . . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . .... . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . .

-:

İkinci Nükte ResUl Lafzının Tevafı1katı Ha.kk ı nd:ıdır. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .,

Üçüncü Nükte Allah Lafzının Tevaflıkatı Hakkındad ır . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 4 2

Yirmidokuzuncu Mektubun Sekizinci Kısmı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . -+S . .

.

.

.

.

.

..

.

. .

.

.

B irinci Remiz; İşaretül İ'caz Tefsirindeki Tevafukatı Hakkındadır . . . . . . . . . . . . .

45 47 Tefsirde, Celal Lafzı Aynı Tevaflıkatı Remiz; H akkındadır . . . . . . . . . . . . . . 48 Üçüncü . . . . . . . . . . . . . . . . 49 Dördüncü Remiz; «Vav» Tevaflıkatının Bir S ırrı Acibi . Beşinci Remiz; Allah Lafzı'nın Harileri Tev aflıkatı Hakkındadır.. . . . . . . . . . . . . . . . . 52

İ kinci Remiz; Aynı Tefsirin Tevaflıkatı Hakkındadır . . . . . . . .

.

.

.

. . ...

.........

.. . ..

. .

....

..

.

.

.

. .

............

.

.


İkinci Remzin Mühim Bir Zeyli; Bazı Surelerin Tev aft1katı Harfiyeleri Hakkındadır

.....

.

........................... ...............

.

55

..... ..........

Sekizinci Kısmın Üçüncü Remzi; KenzUlarş Du ' asının Feyzinden Gelen Üçüncü Nükte-i Kur'an'iye

...............

.

. . .. . .. . . . . . . . . . .

.

......

. . ...

.............

..

....

Mühim Bir İhtar; Kur'an-ı Kerim 'in, Kelime ve Ayetlerinin İ'cazı

. . . . . ... . . . . . ... . . . .. . . Birinci Makam, Nasr SOresi'nin Sırrı Hakkındadır . .. . . . ..

Yönleri Hakkındadır

.....

. .. . ..

.

....

..

....

. .

Sekizinci Kısmın Beşinci Remzi . . . .

. .

...

....

.

...

.

...

.......

...

..

. ...

.

.

.

....

.

.

....

...........

...............

.

...

...

B irinci Mes'ele; Nasr SOresi 'nde Tekrarlanan Harflerin

..

...

.

..

.....

. . 58 ..

..

. ..........

. . . . . . ..........

...........

.

....

. . . .

...

68 70 70

Tevaft1katı Hakkındadır ....... . ................... . . . . ................................................... 72 İkinci M es' ele; N asr Suresi'nin Fetihlere işareti Hakkındadır . . ... . . . . ..

.

.

.

Sekizinci Kısmın Altıncı Remzi, Kevser SOresi' nin Sırrı Hakkındadır

......

Yirmi Dokuzuncu Mektubun Sekizinci Kısmının Yedinci Remzi; Nükte-i İ 'caziyeye Kaynak Olacak Bir Fihriste' i Kur 'an'iyyedir. Bu Remiz Üç Parçadır . . . . .

.....

....

. .... .

....

. . ..

.......

Birinci Parça: İ ' cazi Güzellikler Hakkındadır .

.

..

.

.

. . ..

....

..........

..

. ...................

....

........

.

. . . .. . .

....

...

.

.

.....

. ...

.............

........

....

..

...

81 81 İkinci Mikyas (Ölçü) . ....... . . . . . . . . 82 Liste, Kur ' an�ı Keri m ' in, Sure, Ayet, Kelime ve Harfler Listesidir 83 Yedinici Remzin İkinci Parçası, Lafzı Celal Tevaffikatı Hakkındadır 86 Allah ve Rab Lafzı TevafOkat Listesi: 1 . Cüzden, 1 5. Cüz ' e Kadar 89 Mülahazat (Mülahazalar, Düşünceler) . .... . . . . 94 1 6. Cüz'den 30. Cüz ' e Kadar, Allah ve Rab Lafzı TevafOkat Listesi . 96 Mülahazat (Mülahazalar) . . . . . . 99 Mülahazat (Mülahazalar, Düşünc'eıer) . . . . . . .. . 102 Bir Kısım Cüz' lerde Bulunan TeyafOklar Listesi ... . . . 104 Üçüncü Parça İki Küçük Kısımdır . . . . 105 Birinci Kısım: Bir Kısım Harfi Tevaft1klar Hakkındadır .. 105 İkinci Kısım: Kur'an-ı Kerim ' in 6666 Ayetleri Hakkındadır 108 .

...

73 . 75

.........

.

...............

. . . . .. .

.... . . . .....

..

..

....... ...

...

. ............. ............

. . .............

...

. .

...

.

.... . . . ........

..

.......................... .....

...............

...

.......

........

..........

.......

........

..........

.......

..................

....

...

...

.......

. . . . . . . . . . . . . . . . ..................

. ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

...

.

.....

.....

.....

.......

.

....

.......................

.. . . . . . . . . . . . . . . . . . .

.

........

. . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . .

Sekizinci Kısmın Sekizinci Remzi; İhlas, Falak, Nas ve Fatiha Surelerinin

Sırları Hakkındadır

...........

.

... ........

.. .. . .

O n S ekizinci İşaretin B irinci Nüktesi

.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ...... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . .

......................................... ..................

Ebced Hesabı ile Tarih Düşürme Sanatı Cifr ve Ebced Hesabı Ebced Hesabı

......

.

. . . . . .. . . . .

.

...... ......

.

...........................................

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .......... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

........ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ............ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Başka Ebced Hesabiarı

......

..

........

.

...

...

. . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . ....... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . .

lll 118 1 22 125 126 127



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.