Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal Ä°ktidar
1
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar ISBN: 978-605-4745-78-4 © Alter Yay. Rek. Org.Tic. Ltd.Şti Yayıncı Sertifika No:11483
Yazar: Sıtkı Karaca Kitabın Adı:
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar Alter Yay. Rek. Org.Tic. Ltd.Şti. 1.Cad. Elif Sk. No:7/165 İskitler / ANKARA www.alteryayincilik.com alter@alteryayincilik.com BASKI: Bil Ofset Matbaacılık Tesviyeci Cad. Simtes İş Hanı No: 5/7 İskitler /ANKARA Sertifika No: 23261 KAPAK: DİZGİ: BASIM TARİHİ: 2013 www.drsitkikaraca.net Tel: 0222 230 84 74
2
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal Ä°ktidar
Machiavelli Carl Schmitt ve Siyasal Ä°ktidar
3
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
Sıtkı KARACA Anadolu Üniversitesi Tıp Fakültesi‟nde tıp eğitimini tamamladı. Uzmanlığını Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi psikiyatri bölümünde yaptı. Özel ve resmi sağlık kuruluşlarında ruh sağlığı uzmanı olarak görev aldı. Özel sağlık kuruluşlarında yönetim kurulu üyeliği ve yönetim kurulu başkanlığı yaptı. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarında sorumluluklar aldı. Batı düşüncesinin içyapısındaki çelişkiyi incelediği “Kendi Gerçeğinin Üstünü Örtmek ya da Fâsıklık” isimli kitabı 2009 yılında Hayat Yayınlarından çıkmıştır. 2011 yılında ise bir siyasetçi görünüşünün psikolojik ve sosyolojik yönünü ele aldığı “Demirel ya da Kendi Gerçeğini Örtmenin Siyasi Tezahürü” adındaki kitabı yayınlanmıştır. Diğer kitapları: 1. Masallar, Hikâyeler ve Fıkralarla Terapi 2. Kuş Diliyle Mazeret Üretme Psikolojisi. Mazeret Yok! 3. Dikkati Dağınık, Haşarı Çocuklar 4. Herkes İçin 7 Sayfada Ruhsal Hastalıklar
4
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
ĠÇĠNDEKĠLER Önsöz ……………………………………
7
Giriş ……………………………………….
11
I: Bölüm Siyaset ve Ġktidar……………..
29
Siyaset Kavramı…………...………………...….….
31
Siyaset Mesleği ve Ahlâk……………………….……
45
Ġktidar………………………………….…………
47
Siyasal Ġktidar………………………………...…....
59
Egemenlik-Meşruiyet…………………………..........
65
Devlet………………….……………………………
77
II: Bölüm Karar Verici Olarak Siyaset...
99
Machiavelli ve Makyavelizm…………..…..….......
101
Machiavelli‟in Çağdaş Ġzleyicileri………………
177
Carl Schmitt ve Politik Olan....................................
179
„Siyasi Olan‟ın Belirlenme Kriteri Dost/Düşman Kıstası…………………………………………………..
195
Türkiye‟de Egemenlik ve Politik Olan Sorunu…..
223
Son Söz Makyavelizmin/Scmitt‟in Ġki Yüzü ……
231
Fihrist………………………………………… 223 Kaynaklar…………………………………….. 249 5
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
“Hayat teşkilata dayanır, teşkilatsa hem iktidara gerek duyar hem onu yaratır.”*
* Berle, A. A. İktidar. 6
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
ÖNSÖZ İnsanın yalnız yaşamadığını ve yaşayamayacağını biliriz. İnsanın yalnız yaşayamaması birileriyle ilişki kurmasını ve bir şeyleri paylaşması gerekliliğini doğurur. İlişki insanın varlığıyla birlikte varlık alanına nüfuz eder. İki kişi arasında varolan ilişki iki temel duyguya dayanır. Bunlardan biri cinsellik diğeri ise iktidardır. Bazen birisi diğerinden daha anlamlı gibi gelse de her iki duygu insani hislerimizin temel görüngüleridir. Bu iki duygu zaman zaman birbirinin yerini alarak kendisini dışa vurabilir. Freud‟da bu cinsellik olarak karşımızda belirirken Nietzsche bunu „güç istenci‟ olarak yansıtır. Cinsellikte gördüğümüz temel davranışlar belki de karşımızdaki kişiye cinsellikten daha çok „iktidarımızı‟ dayatmak olarak ele alınabilir. Tersine cinsellik için iktidarı elde etmeyi ve onunla cinsel isteklerimize „nesne‟ sağlamayı arzulayabiliriz. İnsan yaşayabilmek için doğayı kendi algısı ile tasarımlar ve kendi konforuna yönelik olarak dönüştürür. Bu dönüştürme insanı doğadan uzaklaştırır. İnsanoğlu kendi tasarımıyla doğada var olmayan bir kültür yaratmıştır. Bu kültür yaratımı aslında ölüm karşısındaki çaresizliğine bir çıkış yolu olarak „doğa‟ya saldırarak onu kontrol etme şeklinde olmuştur. Aynı şekilde kendi „özne‟liğinden vazgeçtiğinde „nesne‟leşen insan kendisine hükmetmeye başlamıştır. Artık „köle‟ ve „efendi‟ ilişkisi doğmuştur; o hem „kendi efendisi‟ hem de „kendi kölesi‟ bir „varlık insan‟dır. İki „varlık‟ın olduğu yerde ilişki, ilişkinin olduğu 7
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
yerde ise iktidar vardır. İktidar, hayatın her alanında karşımıza çıkan bir ilişki türü olup temelde de kendini yalnızca etkilerinde gösterebilen ilişkiler bütünüdür. İktidarın olduğu yerde yöneten/yönetilen ikilemi olacaktır. Siyasal olan doğası gereği ilişkisel bir mahiyet arz eder. Ancak „siyasal olan‟ı toplumda görülen her türlü ilişki şeklinde belirsizleştirmememiz lazım. Sosyal ilişkilerin hiyerarşik olarak en tepesinde yer alan ve meşru güç kullanımına sahip olan devlet aygıtının devreye girdiği ilişki türü „siyasal iktidar‟dır. Bu ilişki ancak bir ilkeler bütünü içinde sürdürülebilir. Bu ilkeler „siyasal iktidarı‟ oluşturur. Siyaset ya da politika kelimenin asli anlamına gittiğimizde, yaşadığımız yere ait şeylerin düzenlenmesi, yönetilmesi anlamına gelir. İktidar olgusunu çıplak bir şekilde gören ve değerlendiren ve modern siyasal düşüncenin ilk temsilcisi olarak görülen Machiavelli‟dir. Machiavelli, ahlaki ilke ve tutumlarla siyasi tutumların ayrılması gerektiği düşüncesini ileri sürer. Bu anlayışa da Makyavelizm denilmektedir. Machiavelli, yönetmek için meşruiyet aramamış ya da sorgulamamıştır. Ancak güç merkezli iktidar tanımına giderek siyaseti mutlaklaştırmıştır. Machiavelli‟de Hükümdar karşısında Devlet önemsizleşmiştir. Machiavelli‟in siyaseti canlandırma çabalarının altında Ortaçağ Hıristiyanlık anlayışının etkisiyle siyasetin değer kaybına uğramasından duyduğu rahatsızlık yatmaktadır. Carl Schimitt‟in siyaseti öne çıkarma düşüncesinin altında ise liberal yaklaşımın siyaseti değer kaybına uğratmasından duyduğu rahatsızlık yatmaktadır. Siyasete yeni bir dinamizm getirmek isteyen Carl Schimitt, bizi Machiavelli‟e bağlayan bir figür olarak karşımıza çıkmaktadır. 8
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
Uluslararası Siyasal Kurum ve Kuruluşların varlığı siyasetin tanımının yeniden yapılma ihtiyacının duyulmasına, terörün ulaştığı boyut nedeniyle „istisnai‟ önlemlerin hukuk düzeni ilişkisinin yeniden kurulmasına yol açmıştır. 20. yüzyılda güç merkezli meşruiyet konusunda fikirler ileri sürmüş olan Carl Schmitt‟in siyaset ve devlet görüşleri günümüz siyasal iktidar anlayışında ele alınması gerekli düşüncelerdir. Bu ele almada temel neden ise Schmitt‟in ileri sürdüğü „istisna‟ kavramı ile „egemen‟ tanımındaki yeni yaklaşımı ve günümüzde yaşanan „parlamenter sistem krizi‟ konusunda yaptığı keskin analizlerdir. Bu kitabı hazırlamamda 2013 yılının, Machiavelli tarafından “Hükümdar”ın yazılışının 500. yılı olması da etkili olmuştur. Batı‟da ulus devletlerin oluşumu esnasında devlet sınırları içindeki Makyavelist uygulamalar Batılı ulus devletlerinin emperyalist yaklaşımlarıyla uluslararası alana yaygınlaştırılmıştır. Son dönemde Suriye‟deki iç çatışmada ve Mısır‟daki askeri darbede iktidardaki kişilerce iktidarlarını sürdürme adına hunharca yapılan katliamlar tüm dünyanın gözü önünde, inkâr edilemez bir biçimde ve açıkça gerçekleştirilmiştir. Bu aslında Makyavelizm depreminin tusunami dalgalarının İslam karasularına geç de olsa vurduğunun bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Suriye ve Mısır askeri darbe olaylarında özellikle insani değerleri ilke edindiklerini ileri süren Batılı ülkelerin tutumları Makyavelizm‟in uluslararası ilişkilerde kulanılışının açık seçik ve tipik bir örneğini oluşturmuştur. Türkiye‟nin parlamenter demokrasiyi 130 yıldır oturtamamış olması ve iktidar, güç, yönetim, siyaset kavram9
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
ları bağlamında „siyasal iktidar‟ kavramını ele alan yayın sayının azlığı da bu konuyu ele almamda önemli bir unsurdur. Saygı değer dostum Prof. Dr. Ejder OKUMUŞ Bey‟e kitabımı ele almasını, gerekli uyarılar yapabileceğini hatta gerekli gördüğü değişiklikleri yapabileceğini söyledim. O da beni kırmayarak yardımını esirgemedi. Ejder Bey‟e bu kıymetli çabaları için teşekür ederim. Bazen algıda seçilik olur ve yazdığınız doğru olduğunu, yazdğınız şeyin herkes tarafından doğru şekilde algılanacağını düşünürsünüz. İlk yazdığım kitaplarımın herkes tarafından kastettiğim şekilde anlaşıldıklarını düşündüm. Ancak bir yanılgı içinde olduğumu gördüm. Bu hataya düşmemek için yazdıklarımın daha anlaşılır olması için daha önce de yardım istediği arkadaşlarımdan yine yardım isteme kararı aldım. Bu konuda yılların eskitemediği dostluğumuzun olduğu arkadaşım Dr. Hüseyin S. FİDAN‟a katkılarından dolayı teşekkür ederim. Her kelimeyi kılı kırk yarar şeklinde değerlendiren kardeşim Dr. Abdullah ÖZEL‟e de burada şükranlarımı sunmak isterim. Araştırdığım konularla ilgili kitaplarımı tasnif eden, ve teknik konularda yardımcı olan sekreterim Nilüfer ÇELİK‟e teşekkür ederim. Her gün mesleki ve sosyal faaliyetlerime katlanan ve bir de kitap okurken ve yazarken suskunluğumun baskısına direnen eşim Ecz. C. Merziye Hanıma ve kızlarım M. Rehnüma ile Ş. Nurhüda‟ya verdiğim o dayanılmaz sessizlik için özürlerimi sunmak istiyorum. 10
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
GİRİŞ Siyaset mahiyeti gereği ilişkiseldir. Bu ilişkisellik daha özelde iktidar ilişkileri şeklinde karşımıza çıkar. Siyaset, iktidar olmanın, hükmetmenin de ötesinde kemiklerimize kadar işleyen bir dünya oluşturmuştur. Fiziksel olarak yaratmadığımız bu dünya, düşünsel/toplumsal açıdan ise bizim oluşturduğumuz diğer insanlarla birlikte yaşadığımız bir yerdir. Politikayı doğuran şey, İnsanların bir arada yaşama olgusudur. Başkaları olduğu için politika ve etik vardır. Oluşturduğumuz bu düşünsel/toplumsal dünyada „politik olan‟ kendisinden kaçılabilecek, sığınılabilecek bir mekân bırakmamış ve doğrudan gündelik yaşama müdahale eder hale gelmiştir. Bazen fırtına olup üstümüzdeki çatıyı alıp götürmüş, hortum olup elimizdeki avucumuzdakini çekip almıştır. Ruhlarımıza hükmedip öğrenmemiz gerekeni, inanmamız gerekeni, düşünmemiz gerekeni söylemiştir. Günümüzde, siyaset, kararlar alan seçkin insanların dünyasından çıkmış, sıradan insanların kendi gücünü, hayatlarını kazanma biçimlerinden daha önemli, kendisini tanımlamada ve din adamından, öğretmeninden, doktorundan daha etkili, kısacası yaşamlarını her şeyden daha fazla kuşatıcı olduğunu fark ettiği bir alandır. Bizim yaptığımız, geliştirdiğimiz ama sonunda gelip hayatımızı boydan boya belirleyen bir olgudur, siyaset. Siyaset bizim yarattığımız bir dünyadır. Öyle bir dünya ki, orada hayatı kendimize zehir edebiliriz, modern çağların kölelerine dönebiliriz veya tersine barış, huzur ve adalet içinde yaşayabiliriz. Siyaset; barışın, huzurun, uzlaşmanın verimli 11
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
toprağı da olabilir, baskı ve kargaşanın üretildiği bir cadı kazanı da.1 Herhangi bir siyasi olay ne kadar dolambaçlı olursa olsun, ne kadar uzak görünürse görünsün dönüp dolaşıp hayatımızı etkiler. Kendimiz ve eserlerimiz üzerindeki bilgisizliğimizin karşılığını, başkalarına ve olaylara tutsak olmakla, edilgen kalmakla öderiz. Var olan kendi sorunlarımızdan uzak düşmek, yönetilenler olarak yönetenlerin merhamet duygusuna terk edilmektir.2 İşte burada yönetenlerden özgürleşmenin siyasal edimlere azami ölçüde katılmalarına bağlı olduğu ortaya çıkar. Kişiler, hayatlarını büyük ölçüde etkileyen siyasal söylem alanında etkili oldukları oranda özgürleşebilirler. Siyasetin hayatımız üzerine olabilecek olumsuz etkisini önleyebilmek ve olumlu etkisini yansıtabilmek için öncelikle siyasetin doğasını anlamamız gerekiyor. Siyaset üzerine düşünmenin amacı, insanın siyasal kişiliğinin ve farkındalığının geliştirilmesi ile yaşam düzeyinin yükseltilmesidir.3 Politika, amaçlarından bağımsız olarak, insan davranışlarının bütünsel ahlak ekonomisi içinde nasıl bir görev duygusunu tatmin ediyor olabilir?4 İnsanlar neden siyaset mesleğini seçerler? Siyasetçiyi anlamak, siyasetin doğasını da anlamayı getirdiğinden bu soruların cevabı önemlidir. Siyasetin toplum tarafından algılanmasını, siyasi kültürü, siyasetin kişisel amaçlarla kullanımını anlamak için siyasetçileri anlamak gerekir. Değerlendirme insanın bir varolma şartıdır. Kişi, in1
Türköne, M. Siyaset Nedir? s. VI. Türköne, M. Age, s. 21. 3 Güçlü, A. Uzun, E. Uzun, S. Yolsal, Ü. H. Felsefe Sözlüğü, s. 4 Weber, M. Sosyoloji Yazıları, s. 115. 12 2
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
sanları, kendisini, olayları ve durumları değerlendirmeden yaşayamaz.5 17. yy‟dan başlayan ve 19. yy‟da iyice belirginleşen insanın kendini özne olarak konumlayıp, doğayı nesne kılışı beraberinde pek çok sorunu getirdi. Öyle ki bu özne, tüm politik ve ahlaki olanın kaynağını kendinde bulundurduğunu ilan etti. Böylece değer ve olgu arasında kesin ayrıma gidilmişti.6 Bunu ilk kez felsefik olarak ele alan Hume‟a göre, değerlerle olgular birbirinden bağımsızdır. Olgular da bizim isteklerimizden bağımsızdır.* Aslında Hume‟un dediği gibi nesne ve olguların kendi başlarına hiçbir anlamı yoktur, onlara anlam kazandıran bizleriz. Kendi bütünsel kavramsal çerçevemizle nesne ve olguları anlamlandırabilmemiz mümkündür. İbn-i Miskeveyh‟e göre ise ahlâk, nefsin düşünüp taşınmadan kendi fiillerini ortaya koymasını sağlayan pratik bir durumdur. Bu durum ya mizaçtan kaynaklanan doğal ahlaktır ya da alışkanlık ve eğitimle kazanılan ahlâktır. Davranışlarımızı düşünüp taşınma ile zamanla bir alışkanlık ve huy haline dönüştürür ve değer küresi oluştururuz. Farabi, Fusulü‟l-Medeni‟sinde iyi ve kötü bir huyun ancak alışkanlık sonucu meydana geldiğini söyler. Alışkanlıktan kastı bir şeyin uzun süre, ardı ardına ve sık sık yapılmasıdır.7 Yine İbn Miskeveyh davranış ikilemlerinde düşünme zamanı olmadığı için ya da düşünmek 5
Kuçuradi, İ. İnsan ve Değerleri, Değer Problemi, s. 25. Çınar, A. Politik Teoloji, s. 211. * “Olguları hesaba katmayan iyi niyetli bir budalanın eylemleri, değer atfetmeleri ve değerlendirmeleri hesaba katmayan bir „olgu adamı‟nın hareketleri kadar yanlış olur.” Werkmeister, W.H. Outlines of a Value Theory, Aktaran; Kuçuradi, İ. İnsan ve Değerleri, Değer Problemi, s.77. 7 Farabi. Fusulü‟l-Medeni (Siyaset Felsefesine Dair Görüşler), s. 31. 13 6
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
zararlı (çıkarcı, bencil) olduğu için ikinci karakter dediğimiz bir şey eklenmelidir, demektedir. Özellikle Kant, değer sorularına çözüm için ahlak kavramlarına ilişkin iki özellik önermektedir. Birinci özellik, filozofların evrenselleştirilebilirlik dedikleri özelliktir. Siyasetle doğrudan ilişkisi olan ikinci özelliğe „bağlayıcılık‟ deniyor; yani ahlak yargılarının eylemlerimiz üzerinde etkisi vardır. Bir ahlak yargısına inanıyorsak, elimizden geldiğince onlara uygun davranış sergilemeliyiz. Ahlak buyrukları, bütün insanlardan, durum ne olursa olsun, buyrulanı yapmasını isterler.8 Nasiruddin Tusi‟nin anlatımı ile ef‟ali (işleri) layık ne ise öyle kılmaktır.9 Ahlak yasasının saflığını bozan, iradeyi aklın genel geçer nesnel buyrukları istikametinde değil de, kendi duyusal, öznel ve bencil arzularına göre yönlendirmek isteyen ve ayartıcı olan, sıradan insan anlığı tarafından ortaya konulan "yargı"dır.10 Yapmanın doğru ya da en iyi şey olacağı hükmüne vardığı şeyi yapma gücü, kudreti olduğu yerde, akrasia kişinin bunu gerçekleştirmede zafiyet göstermesidir.11 Ahlaksal olarak doğru olanı bilmekle birlikte onu yapmanın da en iyi şey olacağı hükmüne [yapma gücü ve kudreti olmasına] rağmen bunu gerçekleştirmede zafiyet göstermek anlamındadır. Aristo‟nun Nikomakhos‟a Etik adlı eserinde ahlaki açıdan zayıf insanla (akrates) her türden ayartıcı şeye karşı koyabilen insan (enkrates) arasında 8
Heimsoeth, H. İmmanuel Kant‟ın Felsefesi, s. 127. Kınalızade, Ali Efendi. Ahlak-ı Alai, s. 28. 10 Ürek, O. Kant‟ta Etik Değerler Olarak Özgürlük ve Saygı. Sosyal Bilimler Dergisi, sayı: 13, s.189–197. 11 Cevizci, A. Felsefe Terimleri Sözlüğü, Akrasia maddesi, s. 15. 14 9
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
yaptığı ayrımdan türemiştir.12 “Akrasia” kelimesi Koine diyalekti Yunanca İncil‟de de geçer. Matta İncil‟inde İsa, ikiyüzlü din önderlerini tanımlamak için kullanır.13 Erdemin oluşması için bilgi ile eylemin örtüşmesi gerekir. Bu örtüşme ancak “adalet” ile sağlanabilir ki eski çağlardan beri filozoflar, özellikle de Platon, Aristo ve Fârâbî, bunu “altın orta” olarak tanımlamış ve “Hikmet” diye ifade etmişlerdir.14 Hikmet insanın gücü yettiği oranda dış varlıkları bizzat bulundukları durumda ne halde iseler o şekilde bilmektir.15 Nasuriddin Tusi‟ye göre ise, hikmet eşyayı layık olduğu şekilde bilmek, fiilleri layık olduğu şekilde yapmaktır. Bilmenin yanında uygun işlemde bulunmak hikmete eklenmiştir.16 Ameli hikmet dediğimiz bilginin işleme dönüşmesi, fiilleri güzelleştirmek ve mükemmelleştirmektir. İnsan önce nazari hikmet edinmelidir. Böylece güzel ameller ve üstün ahlakın ayrıntılarını, çirkin amellerin kötülüklerini ve beğenilmeyen ahlâkın rezilliklerini öğrenip ilmin gereklerini yerine getirir.17 Amelî hikmeti kazanabilmek için insanın cahillikten ve bilgisizlikten kurtulması, sahih itikatları, doğru bilgi-
12
Güçlü, A. Uzun, E. Uzun, S. Yolsal, Ü. H. Felsefe Sözlüğü, s. 50. “Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Bardağın ve çanağın dışını temizlersiniz, ama bunların içi açgözlülük ve taşkınlıkla doludur. Ey kör Ferisi! Sen önce bardağın ve çanağın içini temizle ki, dıştan da temiz olsunlar.” (Matta İncili, 23; 25–26) http://en.wikipedia.org/wiki/Akrasia 14 Karlığa Bekir, Erdemli bir toplum inşası için “global etik” ihtiyacı, Oktay, A. S. Kınalızade Ali Efendi ve Ahlak-ı Alai, içinde, s.15. 15 Oktay, A. S. Age, s. 98. 16 Oktay, A. S. Age, s.99 17 Kınalızade, Ali Efendi. Ahlak-ı Alai, s. 91. ve Oktay, A. S. Age, s. 105 15 13
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
leri kazanması gerekir.18 Akıl değer üretmediği gibi olgudan değere geçmek imkânsızdır. Hume, filozofların olandan olması gerekene geçtiğini söylemektedir. Başka bir deyişle, örneğin "Tanrı yaratıcımızdır" önermesinden "Tanrı‟ya itaat ya da ibadet etmemiz gerekir" önermesine geçilmektedir. Hume‟a göre, ahlâk düşünürü bu yeni bir ilişkiyi tanımlayan veya kural koyan son önermenin nasıl olup da kendisinden tümüyle farklı bir önermeden çıkarsanabildiği hakkında hiçbir açıklama getirmez. Zaten getirmesi de mümkün değildir, çünkü mantıksal olarak "dır" "gerekir"den, eşdeyişle olgu değerden, olan da olması gerekenden bütünüyle bağımsızdır. Başka bir deyişle, olgusal ya da betimleyici yargı ya da önermelerle normatif veya değer biçici yargı ya da önermeler arasında varolan büyük mantıksal yarık hiçbir şekilde kapatılamaz.19 “Fikri kuvvet tarafından keşfedilen şeyler yalnızca belli bir amacın ve maksadın elde edilmesinde yararlı olmaları bakımından keşfedilirler.”20 Arslan, Farabi‟nin bu düşüncesini fikri erdemin bir ahlakı yoktur veya o tarafsız olmak bakımından ahlaki özellik taşımaz, şeklinde ifade etmektedir. Farabi‟de düşünce erdemi (düşünme kuvveti, teorik akıl) nötr, tarafsızdır.21 Ahlaki erdem düşünme erdeminden bağımsız olarak bulunur. Ancak bu düşünme erdeminin ahlaki erdemden bağımsız olduğunu göstermez. Çünkü düşünce erdemi ahlaki erdemden bağımsız olunca onunla ahlaki erdemi keşfetmek imkânsızdır. Ayrı değil iseler bu seferde düşünce erdeminin ahlaki erdemi keşfedememesi gerekir. Ancak bunların (dü18
Oktay, A. S. Kınalızade Ali Efendi ve Ahlak-ı Alai, içinde, s. 106 Altınörs, A. Dil Felsefesi Sözlüğü, s. 46. 20 Farabi, Mutluluğun Kazanılması, s.70. 21 Farabi, Age, s.37. 16 19
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
şünce ve ahlaki erdem) birlikteliğini sağlayan iradi özellik gösteren ve doğal olan insani erdemdir.22 Ahlaki erdemi (pratik akıl) olmayan kişinin fikri erdemi (teorik aklı) doğru veya iyi fikri erdem değildir veya belki onu düpedüz fikri erdem olarak adlandırmak doğru değildir. Farabi‟yi Hume, Machiavelli ve Hobbes‟ten ayıran ahlaki erdem ve düşünce erdeminin insani erdem ile birleşmesidir. İnsanın varlığının erdeme ayrı bir boyut kattığını söyleyebiliriz.23 Machiavelli iktidarı ahlaktan, dinden ve metafizikten ayırır. Devleti herhangi bir kaynaktan bağımsız kendini var eden bir sistem olarak kurar. Ona göre, amaç aracı meşru kılar. Machiavelli‟e göre, iktidar kanunlarıyla ahlâkî akideler birbirinden bağımsızdır. İktidarın kuralları ahlâk ve doğruluk kuralları karşısında bir önceliğe sahiptir. Devlet mekanizması ahlâktan ve dinden farklı olarak kendine mahsus bir değerler sistemi oluşturur. Devlet adamı ahlâklı olma lüksüne sahip değildir. Yapılmakta olanı yapılması gereken lehine terk ettiğinde kendini koruyacak şartları değil kendi yıkımını hazırlar.24 “Ülkenin bizatihi güvenliğinin (kurtuluşunun) alınacak kararlara bağlı olduğu yerde, ne adalet veya haksızlık, ne insaniyet veya acımasızlık, ne ihtişam veya utanç telakkilerinin hâkim olmasına izin verilebilir. Bütün bu telakkiler bir yana bırakılarak, hangi istikamet ülke hayat ve hürriyetini kurtarır sorusu tek soru olmalıdır.”25 Hume‟un felsefede ve Machievelli‟nin siyaset felsefesindeki etkileriyle olgular ve değerler arasında kesin ve mantıksal bir ayırım konulmuştur. Hume‟a göre, “olgusal 22
Farabi, Mutluluğun Kazanılması, s. 43-44. Karaca, S. Kendi Gerçekliğinin Üstünü Örtmek ya da Fasıklık, s. 24 Ebenstein, W. Siyasi Felsefenin Büyük Düşünürler, s. 167–176. 25 Aktaran; Ebenstein, W. Age, s.168. 17 23
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
veya betimsel önermeler, norm ve etik açıklamalara ilişkin buyruklar (emredici kurallar) değil, sadece diğer olgusal, betimsel önermeleri ima edebilir”. “Erdemsizlik ve erdem, nesnelerdeki nitelikler olmayan ama anlıktaki algılar olan seslere, renklere, sıcaklık ve soğukluğa benzetilebilir.”… “Erdemsizlik ve erdem ayrımı nesneler üzerine dayanmaz”. Hume‟un bu ifadeleri ahlâkî olmayan önermelerden ahlâkî sonuçlar çıkarılamaz veya bir olgu yargısından değer yargısına geçilemez şeklinde yorumlanmıştır.26 Hobbes‟e göre, etik değerler, iyi ve kötü mutlak olmayıp, “onların ne olduğu hakkında, nesnelerin kendi doğalarından alınabilecek herhangi bir genel kural da yoktur.”27 Nesnelerde, bize iyiyi kötüden ayırma imkânı veren hiçbir şey yoktur. Ahlaki değerler, iyi ve kötü bağlamında, kişiye, özellikle kişinin duyguları bağlıdır. Etik değerler nesnel olmayıp özneldir. Etik değer, şeylerin, kişilerin ve eylemlerin duygulardan bağımsız olarak ortaya çıkmaz. Duygularımızda oluşturduğu etki onu etik değer haline sokar.28 Alman siyaset felsefecisi Carl Schmitt‟e göre, siyasetin temelini “dost-düşman ilişkisi” oluşturur. Schmitt‟in bu “dost-düşman-şeması”, belli bir duruluğa, basitliğe ve çekiciliğe sahiptir. Gerçekten de böyle bir şema bütün siyasi sistemlerin güncel deneyimini oluşturur. Aynı zamanda böyle bir şema siyasi süreçleri ve kararları sadece bu süreçlerde yer alan kuvvetleri dikkate alarak yapıldığı için, “değer yargılarından” bağımsız olarak analiz eder.29 26
Hume, D. İnsan Doğası Üzerine Bir İnceleme, s.414. Hobbes, T. Leviathan, s. 48. 28 Hume, D. Age, s. 414. 29 Rüthers, B. 20‟nci Yüzyılın Siyasi Düşünürü: Carl Schmitt. ve Lilla, M. İlkesiz Deha, s.59. 18 27
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
Siyasetle ahlak arasındaki ilişki, siyasi düşüncenin tartışma konularından biridir. Ahlakla siyaset arasındaki gerçek ilişki nedir? Kimi zaman söylendiği gibi ikisi arasında hiçbir ilişki yok mudur? Siyasal davranış ahlakı diğer alanlardaki ahlakla aynı mıdır? Ahlaki ilkeler, siyasetin doğasını anlama konusunda bize neden yardımcı olmamakta ya da olamamaktadır?30 Politikacı için başlıca üç niteliğin belirleyici olduğu söylenebilir: hırs, sorumluluk duygusu ve denge. Hırstan kasıt, bir “dava”ya hırsla sarılmak, emrine girilen tanrıya ya da şeytana bağlanmaktır. Bir davaya adanmışlık duygusu, o davanın sorumluluğunu yüklenmeyi eyleme yön veren etmen haline de getirmedikçe, salt tutku insanı politikacı yapmaya yetmez. Politikacının belirleyici psikolojik niteliği, gerçekleri sakin bir biçimde içsel olarak özümleme yeteneğidir. Siyaset kafayla yürütülür, ruhla ya da vücudun başka organlarıyla değil. Yine de siyaset tutkusu, havai bir entelektüel oyun değil de ciddi bir insan davranışı olacaksa, ancak hırstan doğar ve onunla beslenir. Ruhun sağlam biçimde evcilleştirilmesi ise -ki tutkulu politikacıyı yalnızca “kısır heyecan”a kapılmış salt siyasal amatörden ayırt eden de budur ancak sözcüğün her anlamıyla dengeli olmaya alışmakla mümkündür. Siyasal “kişiliğin gücü”, her şeyden önce, saydığımız hırs, sorumluluk duygusu ve denge özellikleri demektir.31 İnsanın uyum içinde grup ya da halkla eylemde bulunması iktidardır. İktidar otorite şeklinde karşımıza çıkar. Önemli olan şey, iktidarın neden ve ne için arzu edilmiş olduğudur. Daha açık ve net olarak, önemli olan 30 31
Weber, M. Sosyoloji Yazıları, s. 86, 116. Weber, M. Age, s. 113, 114. 19
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
İktidarın bir gaye, bir hedef olarak mı, yoksa başka bir gayeye ve başka bir hedefe ulaşmak için bir vasıta olarak mı kullanılmak istendiğidir.32 Politikacının, hizmetinde iktidar mücadelesi yaptığı ve iktidarı kullandığı davanın tam ne olduğu ise bir inanç sorunudur. Politikacı ulusal, insancıl, toplumsal, ahlaki, kültürel, dünyevi ya da dini amaçlara hizmet edebilir. Politikacı, hangi anlamda olursa olsun, “ilerleme”ye kuvvetle inanabilir ya da bu tür bir inancı soğukkanlılıkla reddedebilir. Bir “düşünce”nin hizmetinde bulunduğunu iddia edebilir ya da bunu ilke olarak yadsıyıp günlük yaşamın dışsal amaçlarına hizmet etmek isteyebilir. Ne var ki, bir çeşit inanç hep olmalıdır. Yoksa insanoğlunun üstünde ki değersizlik laneti, görünürde en güçlü siyasal başarılara bile gölge düşürebilir.33 Politikacı her gün ve her saat oldukça basit ve beşeri bir düşmanı kendi içinde alt etmek durumundadır: Bir davaya bağlanmanın ve her şeye karşı, özellikle de kendine karşı, mesafe koymanın ölümcül düşmanı olan kendini beğenmişliği. Kendini beğenmişlik çok yaygın bir özelliktir; belki de kimse bundan tümüyle arınamamıştır. Akademik ve bilimsel çevrelerde kendini beğenmişlik bir tür meslek hastalığıdır; ama bilim adamının kendini beğenmişliği -ne denli itici olursa olsun- görece zararsızdır, çünkü kural olarak bilimsel çalışmayı olumsuz etkilemez. Politikacının durumu farklıdır. İktidar mücadelesi onun için kaçınılmaz bir uğraştır. “İktidar içgüdüsü”nün onun normal özellikleri arasında olduğu söylenir. Ama politikacının mesleğinin yüce esprisine karşı günah işlemesi, iktidar için yaptığı mücadelenin nesnel olmaktan çıkıp 32 33
Turgut, M. Siyasetten portreler, s. 275. Weber, Sosyoloji Yazıları, s. 115. 20
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
salt kişisel sarhoşluğa dönüştüğü ve “dava”nın hizmetine girmekle ilgisi kalmadığı noktada başlar. Çünkü sonuçta politika alanında yalnızca iki tür ölümcül günah vardır: Nesnellikten yoksunluk ve -her zaman değil ama bazen aynı şey olan- sorumsuzluk. Kendini beğenmişlik, kişi olarak olabildiğince öne çıkma gereksinimi, politikacıyı bu iki günahtan birini işlemeye kuvvetle iter. Demagogun “etki” yaratmaya çalışması durumunda, bu özellikle geçerlidir. Onun için de hep bir aktör haline gelme tehlikesiyle karşı karşıyadır; hem de eylemlerinin sonuçlarının sorumluluğunu hafife alır ve yalnızca bıraktığı “izlenim”le ilgilenir. Nesnelliğini yitirdiği için, gerçek iktidar yerine parlak iktidar görüntüleri peşinde koşar. Ama sorumsuzluğundan anlaşılır ki, iktidar için iktidardan hoşlanmaktadır; esaslı bir amacı yoktur. Politikada iktidar kaçınılmaz bir araç, iktidar mücadelesi de tüm siyasetin itici güçlerinden biri olmakla birlikte, ya da böyle olduğu için, siyasal gücün en zararlı yozlaşması, iktidarla görgüsüzce övünme, kudret duygusuyla kendini tatmin etme ve genel olarak iktidar için iktidara tapınmadır. Salt “güç politikacısı” güçlü etkiler yapabilir, ama gerçekte hiçbir yere varamaz ve eylemleri anlamsızdır. Bu zihniyetin tipik temsilcilerinin birdenbire ve içten çöküşlerinde, bu övüngeç fakat tümüyle boş gösterişin ardında nasıl bir iç zayıflık ve iktidarsızlığın gizlendiğini görebiliriz. Bu zihniyet insan davranışlarının anlamına karşı bayağı, yüzeysel ve bıkkın bir tutumun ürünüdür; bütün eylemlerin, ama özellikle siyasal eylemlerin övgüsüne sinmiş olan trajedinin bilincinden tümüyle uzaktır.34 Siyaset günümüzde aşağılanan, karaktersiz, kurnaz, 34
Weber, M. Sosyoloji Yazıları, s. 114, 115. 21
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
çıkarcı, ikiyüzlü kişilerin yaptığı bir eylem olarak kabul görmektedir. Siyasi olan denildiğinde anlatılmak istenen entrika, Bizans oyunu, ikircikli işlerdir.35 Bu aşağılama sayesinde değer sahibi kişiler siyasetten uzak tutulmuştur. İşte siyaseti bu olumsuz kavramlarla bezeyen ilk kişi Machiavelli‟dir. Machiavelli ilk defa olarak toplumsal gerçekliliğin bizatihi siyasal boyutundan bahseden kişidir. İlk kez Machiavelli bir kalabalığı ya da bir grup insanı toplum yapan, ona toplum olma niteliğini kazandıran hususun siyaset olduğunu söylemiştir. Ona göre, siyasetin olmadığı yerde toplumdan bahsetmek mümkün değildir. Machiavelli‟e göre, siyasetin amacı, toplumda önlenemez ve vazgeçilmesi mümkün olmayan yöneten/yönetilen arasındaki bölünmüşlüğü ve çatışmayı yönetmektir. Yöneten/yönetilen ayrılığı ilkçağda Aristo‟nun siyaset anlayışında da temeldir.36 20. yüzyılda Mosca da benzeri bir yaklaşım ileri sürmektedir.37 Mosca‟ya göre, “uygarlığın doğuşundan beri, en ilkelinden en ilerisine kadar bütün toplumlarda birisi iktidarda ve egemen, diğeri de bunun dışında olan iki sınıf vardır.”38 Pareto her toplumdaki yönetenler ile yönetilenler arasındaki ayrım üzerinde şid35
Schmitt, C. The Concept of the Political, s. 30. Aristoteles. Politika, s. 8, 13. 37 Turhan. M. Siyasal Elitler, s. 32. 38 Gaetano MOSCA, The Ruling Class. McGraw-Hill, New York, 1939, s. 50. Aktaran; Bottomore, Tom B. Seçkinler ve Toplum, s. 9. Gaetano MOSCA, Die Herschende Klasse, Verlag A.Francke, A.G.Bern, 1950, s.53. Aktaran; Güngör, S. Türkiye Cumhuriyeti‟nin Kurulması ve Kurumsallaşması Sürecinde Siyasal Elit-Aydın Elit İlişkisi (Ahmet Ağaoğlu Örneği), s. 8. ve Mengi, A. Platon'un Siyasal Seçkinleri Olarak Yönetici Sınıfı, s. 14. 22 36
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
detle ısrar eder ve bu ayrılığın evrensel olduğunu vurgular.39 Mosca, Pirenne ve Schumpeter bu ayrımı benzer şekilde yapmasına rağmen egemen bir seçkin kesim ile yığınlar arasında evrensel ve değişmeyen basit bölünmeden daha çok Marx‟ın etkisiyle karmaşık sınıf yapısı şeklinde ele almışlardır.40 Her toplumda toplumun geri kalanını yöneten bir azınlık bulunur, bulunmalıdır da. Machiavelli‟in yöneten/yönetilen ayrılığına getirdiği farklılık bunun kaldırılamazlığı ve siyasetin bunun üzerine oturduğu iddiasıdır. Foucault‟ya göre de siyaset, iktidara sahip olanla tabi olan arasındaki ilişkinin düzenlenme ve işleyiş biçimidir.41 O halde insanlar neden siyaset mesleğini seçerler? Siyasetçiyi anlamak, siyasetin doğasını da anlamayı getirdiğinden bu sorunun cevabı önemlidir. Her şeyden önce, siyaset mesleği insana bir kudret duygusu verir. Siyasetçinin görevi çok önemli olmasa da insanları etkilediğini bilmesi, onlar üstünde egemenlik kurması, hepsinden önemlisi tarihsel olayların bir sinir lifini elinde tuttuğunu duyması, politikacıyı günlük yaşamın üstüne yükseltir.42 Siyasetçi karar vermek zorundadır. Bazen gecikmiş doğru bir karar, zamanında verilmiş yanlış karardan daha kötü sonuçlar verebilir. Siyaset derin teorik bilgilerden çok süratli intikal ve baskı altında doğru karar verme yeteneği gerektirmektedir. Siyasetçi, futbol yorumcusu gibidir. Futbolun kurallarını kavrayacak bir zekâya sahip 39
Bottomore, Tom B. Seçkinler ve Toplum, s. 10. Bottomore, Tom B. Age, s. 60. 41 Gürbüz, A, Michel Foucault‟da Birey ve Siyasal Güç İlişkisi, s. 36. 42 Weber, M. Sosyoloji Yazıları, s. 113. 23 40
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
olmak gibi, güç oyununun kurallarını bilmek yeterlidir.43 Ancak teorik bilgi futbol oynamak için üstünlük sağlamadığı gibi, siyaset yapmak için de bir üstünlük vermemektedir. Bilginin elde edilmesi kuralların bilinmesiyle ilgili değildir; çünkü “... hiç kimse, iyi yemek pişirmeye ilişkin bilginin bir kitapta yazılı olanlardan ibaret olduğunu veya olabileceğini düşünmez”. Teknik bilgi bir kitaptan öğrenilebilir, ezberlenebilir ve mekanik bir biçimde uygulanabilir. “Kısacası teknik bilgi, kelimenin en basit anlamıyla öğrenilebilir ve öğretilebilir”. Ancak bilginin ikinci bir türü daha vardır ki “pratik bilgi” dediğimiz bu bilgi türü ancak uygulamada bulunur; “... düşünsel değildir ve teknik bilgiden farklı olarak kurallar hâlinde formüle edilemez.”44 Nitekim felsefe tarihinde Platon‟dan Hobbes‟a oradan da Rawls‟a gelinene dek çok büyük ölçüde kavramsal ve normatif soru(n)larla ilgilenilmiş olması, uygulamalarda karşılaşılan pratik sorunların göz ardı edilmesi gibi olumsuz bir sonuç doğurmuştur.45 Spinoza‟ya göre, bir uygulaması olan bütün bilimler arasında, kuramın pratikten en çok ayrıldığı dal siyasettir ve devlet yönetmek açısından kuramcılardan ya da filozoflardan daha uygunsuzu bulunamaz.46 Siyasete bulaşan düşünürlerden özellikle Platon‟un başarısızlığı çok bilinen bir örnektir.47 Bilgi hissedilir şeylerle başlar. İnsan aklının hisse43
Türköne, M. Siyaset Nedir? s. 15, 22. Özipek, B. B. Muhafazakârlık; Akıl, Toplum, Siyaset, s. 57. 45 Güçlü, A. Uzun, E. Uzun, S. Yolsal, Ü. H. Felsefe Sözlüğü, s. 371. 46 Spinoza, B. Oeuvres IV, s. 11. Aktaran; Akal, C. B. İktidarın Üç Yüzü, s. 53. 47 Türköne, M. Age, s. 23. 24 44
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
dilir, elle tutulur, gözle görülür, kısacası somut şeylerden öteye geçmesini mümkün kılan, zihnin hissedilir şeyi yakalayıp zapt etmesi ve onun üzerindeki kudretidir.48 İnsanın doğayı dönüştürerek ürettiği şeyler özgürlüğünün, kendisinin ürünüdür. Çünkü zihinsel tasarım işin yapılması için gereklidir. Zihinsel tasarım insana aittir. Doğadan etkilense de dönüşümü önce zihinde başarır. Onun için insana yönelik bir zorunluluk taşımaz. Burada insanın etik alan oluşturması gereklidir. Aksi takdirde bu dönüşüm doğalı dışlayan ve insanlıktan uzak bir hale gelir. Sokrat‟a göre, insanın bilgisine hareketini uydurması lazım geldiği ve ancak bu suretle faziletli olabileceği halde Farabi‟ye göre, bilgili insan bilgisine aykırı hareket edebilir, böyle bir adam Sokrat nazarında bilgisiz veya eksik bilgilidir, Farabi nazarında ise faziletsiz oluyor. Bilgili olduğu halde iyi işler yapmaya meyil göstermeyen, kötü fiiller yapan kimse şakidir.49 İnsanların mutluluğu ve ona götürecek yolları bildikleri halde, buna göre hayatlarını düzenlemedikleri, cahillerin fiillerini ve ahlaksızlıklarını benimsemeleri anlayışından yola çıkarak, Fârâbi‟nin, ahlaksızlığın veya mutsuzluğun bilgisizlikten kaynaklandığı hakkındaki Sokrat‟ça gelenekten ayrıldığını, bir bakıma, bunu reddettiğini söyleyebiliriz.50 Kötülük yalnız bilgisizliğin sonucu değildir, aynı zamanda kasıtlı ve iradi olabilir.51
48
İkbal, M. İslamda Dini Düşüncenin Yeniden Doğuşu, s. 180. Yörük, A.K. Farabinin Cemiyet ve Hukuk Felsefesi, s. 88, 91. Ülken, H.Z. (editör) „Farabi Tetkikleri‟ içinde. 50 Korkut, Ş. Farabi‟nin Siyaset Felsefesinin Temel Problemleri ve Kökenleri, s.203. 51 Ülken, H.Z. İslam Felsefesi Kaynakları ve Tesirleri, s. 65. 25 49
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
Bir bilgi olarak; ortaya çıkan doğru değerlendirmeler bağımsız bir eylem veya eser için şartsa da, doğru bir değerlendirmenin sonucu, bağımsız bir eylem veya eser olmayabilir. Bu da şu demektir: yaptığı değerlendirme doğru olsa bile kişi, eylem söz konusu ise, bir çıkar veya eğilimden dolayı ilgili eylemiyle hem değerlendirmesinin gerektirdiğini yapmayabilir, hem de geçerlikte olan moral değer yargılarının istediği şekilde davranmayabilir.52 Kişinin değerlendirmeleri söz konusu olunca, ezbere yapılan bağımlı değerlendirmeler bir yana, doğru değerlendirmeler de dile getirildiğinde veya bir eylemi gerektirdiğinde, bir çıkardan v.b.den dolayı, bağımlı değerlendirmeler olarak karşımıza çıkabilir. O zaman kişi, tutarsız bir kişi olarak görünür; yani değerlemeleriyle değerlendirmeleri arasında bir tutarsızlık görülür. Dile getirdiği bağımlı değerlendirmeleri, onun doğru değerlendiremediğini değil, belli bir eylemi gerektirecek -bir değerlemeye dönüşecek- olan bir değerlendirmeden bazı nedenler yüzünden kaçındığını gösterir.53 Oysa bağımlı değerlendirmenin kişiyi bağımlı değerlemelere götürmesi kaçınılmazdır. Kişinin değerlendirmeleri ile değerlemeleri arasındaki bağlantıda, doğru bir değerlendirmenin kişiyi bağımlı bir değerlemeye veya bağımsız bir değerlemeye götürmesi, kişinin yapı bütünlüğüyle ilgilidir. Dile getirilen ilgili değer yargılarının değerlemelerle tutarlılığı veya tutarsızlığı bazen nedensel şartlarla da ilgili olduğundan ve kişilerarası ilişkiler çok yönlü şart52 53
Kuçuradi, İ. İnsan ve Değerleri, Değer Problemi, s. 33. Kuçuradi, İ. Age, s. 34. 26
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
lar içinde olup bittiğinden, bir kişiyi ele veren değer yargıları değil, değerlemeleridir-fiilen yaptıkları, ortaya koydukları, yaşadıklarıdır. Geriye kalan, ister “pozitif değer yargıları” isterse de “negatif değer yargıları” veya bunlara çevrilebilecek ters yönlüleri olsun, boş kelimelerden başka bir şey değildir.54 Burada bir sorun olarak bir başka şey de karşımıza çıkar. Kişi kendisini ve çevresini değerlendirirken eylemleri ile değerleri arasında ayırıma gider ya da kendi görünüşteki tutarlılığını korumak için inandığı değerlerini saklar.55 Bu tutum demagoji veya diyalektik bir ilişki olarak karşımıza çıkar. Siyasetin içinde kişi iki şekilde bulunabilir: insan ya siyaset için yaşar; ya da siyaset sayesinde yaşar. Bu zıt varoluşlar bir arada bulunabilir. Siyasetçiler hem düşüncede hem de pratik hayatlarında ikisini de yaparlar. Siyaset “için” yaşayan kimse, siyaseti hayat tarzı haline getirir. Ya sahip olduğu iktidarın çıplak uygulamasından doyumla mutlu olur; ya da hayatının bir gayeye adanmasıyla anlam kazandığı bilinci ile iç dengesini ve özsaygısını korur. Bir dava için yaşayan her samimi kişi, aynı zamanda bu dava sayesinde yaşar. Siyaseti sürekli bir geçim kaynağı olarak gören kişi siyaset sayesinde yaşar; bunu yapmayan ise siyaset “için” yaşar.56 19. yy. hem dünya siyaseti hem de İngiliz siyaseti üzerinde etkili olmuş Disraeli‟nin şu sözleri bir siyasetçinin samimi itirafıdır: “Hiç şüphe yok ki baylar kendisini halka hizmet için aday olarak öneren herkes değişik saiklere sahiptir. Ben samimi olarak kendi saiklerimin neler 54
Kuçuradi, İ. İnsan ve Değerleri, Değer Problemi, s. 35. Kuçuradi, İ. Age, s. 37. 56 Weber, M. Sosyoloji Yazıları, s. 86. 27 55
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
olduğunu söyleyeceğim: Şöhreti seviyorum. Halkın gözü önünde yaşamayı seviyorum.”57 Profesyonel bir siyasetçi sadece kendisi için değil; çevresinde onu destekleyen, onun zaferi için çaba harcayanların da sorumluluğunu taşır. Siyaset, tarih boyunca sadece çıplak güce sahip olmanın değil, aynı zamanda maddi zenginliğin de kapısı olarak görülmektedir. Bu kapı sadece siyasetçiye değil, çevresinde yer alan ve ona destek verenlere de açılmaktadır.58 Siyasal etkinlikler sadece aklın ürünü olmazlar. İnsanın iç dünyasında var olan her şey siyasette de bulunabilir: Tutku, irade, sevgi, açgözlülük, tiksinme, öğrenme, muhakeme, mantık yoluyla düşünme, duygularla hareket etme gibi.59 Tutum almak, hırs göstermek politikacının, özellikle siyasal liderin özünde vardır.60 Tarihte gözlendiği gibi psikolojik, fiziksel, ekonomik, ahlaki, dini, siyasi bunalım dönemlerinin “doğal” önderleri ne resmi görevliler ne de bugünkü anlamında “meslek” sahipleri, yani uzmanlaşmış bilgi kazanmış ve para için çalışan kişiler, olmuştur. Bunalım dönemlerinin doğal önderleri, bedence ve ruhça özel yeteneklere sahiptirler; onlardaki bu yeteneklerin herkese nasip olmayan doğaüstü yetenekler olduğuna inanılmıştır.61
57
Türköne, M. Siyaset Nedir? s. 14. Türköne, M. Age, s. 15. 59 Türköne, M. Age, s. 21. 60 Weber, M. Sosyoloji Yazıları, s. 96. 61 Weber, M. Age, s. 217. 28 58
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
Bölüm I Siyaset ve Ġktidar
29
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal Ä°ktidar
30
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
SĠYASET KAVRAMI Siyaset, belli bir toplumda eşitsizlikten doğan, çatışma halinde olan çıkarların uzlaştırılması faaliyetidir. Eşitsizlik ve çıkar çatışmasının olduğu her alan siyasetin uygulama alanını oluşturur.62 Siyaset, en geniş anlamda, insanların hayatlarını düzenleyen genel kuralları yapmak, korumak ve değiştirmek için gerçekleştirdikleri faaliyetlerdir. Schmitt gibi siyaset felsefecilerine göre, tüm söylem alanlarının kurucusu olarak siyaset ekonomi, ahlak ve hukuk alanlarını belirler. Liberal yaklaşım da ise, siyasetin temel özelliği, genellikle rakip görüşlerin ve birbiriyle rekabet halindeki çıkarların uzlaştırıldığı ve olası çatışmaların çözüldüğü süreç olarak tasvir edilir. Siyaset, devlet içindeki gruplar arasında gücü paylaşmaya ya da gücün dağılımını etkilemeye çalışmaktır.63 Bireylerin ihtiyaçlarının sonsuzluğu ile kaynakların kıtlığının kaçınılmazlığı, siyaseti insanlık durumunun zorunlu bir boyutu haline getirir.64 Siyasetin farklı tanımları ve bu tanımlardan çıkartılan farklı kuramları vardır. Aristo‟ya göre, siyaset insanoğlunun doğasında olan toplumsallığının, yani hemcinsleriyle iletişim kurma ihtiyacı ve yeteneğinin uzantısı olarak karşımıza çıkıyordu.65 Bir kalabalığı ya da bir grup 62
Gürbüz, A, Michel Foucault‟da Birey ve Siyasal Güç İlişkisi, s. 35. 63 Weber, M. Sosyoloji Yazıları, s. 80. Komsuoğlu, A. Siyasal Yaşamda Bir Lider: Süleyman Demirel, s.55. 64 Heywood, A. Siyaset, s. 2. 65 Aristo. Politics. The Works of Aristotle, New York, Random House. 1970, (Politika. Remzi Kitabevi) Aktaran; Vergin, N. 31
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
insanı toplum yapan, ona toplum olma niteliğini kazandıran husus siyasettir. Siyasetin olmadığı yerde toplumdan bahsetmek mümkün değildir. Toplumdaki insanların doğuştan getirdikleri farklılıkların arkasında siyasetin iki yüzü durmaktadır: Max Weber‟e göre siyasetin temeli, mücadele, müttefik ve gönüllü taraftar kazanmaktır.66 Bu durumda siyaset bir yandan çatışma, öbür yandan uzlaşma demektir. Bu haliyle, iktidar toplumdaki çatışmaların uzlaşarak çözüme kavuşturulması olarak da tarif edilebilir. Schmitt, “Siyasal Kavramı devlet kavramından önce gelir”, sözleri ile kitabına başlar.67 Devletin oluşumdan önce de devletin olmadığı yerde de siyaset devrededir. Schmitt, siyasal kavramını, siyasal birliğin ve siyasal dışla(n)manınölçütü haline getirmiş, siyasalı devleti önceleyen niteliğini ortaya koymuştu.68 Devlet siyasal olanın özü değildir; tarihin belli bir uğrak noktasında ortaya çıkmış, bir siyasal birlik formudur. Siyaset kavramına yaklaşımlar dört farklı başlık altında toplanabilir: 1.Hükümet etme sanatı, 2.Kamusal hayat, 3.Uzlaşma ve uyum, 4.Gücün ve kaynakların dağıtımı.69 Anlamını, düzenini, işleyişini kavrayamadığımız bir nesneye hâkim olamayız. Canlı, hareket eden, değişen bir tabiatın içinde, yaşıyoruz. Aynı zamanda kendi eserimiz olan kurumların, siyasi düzenlerin içinde hayatımızı sürSiyasetin Sosyolojisi; Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar, s. 21. 66 Schmitt, C. Siyasal Kavramı, s. 40. dipnot. 67 Schmitt, C. Age, s. 39. 68 Çelebi, A. Devlet, Toprak, Egemenlik: Carl Schmitt‟in Düşüncesinde Siyasal Kavramı ve Kurucu İktidar Sorunu, s. 10. 69 Türköne, M. Siyaset Nedir? s. 32. 32
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
dürüyoruz. Hem içinde yaşadığımız doğal çevreyi, hem de bizden önceki kuşakların eseri olan sosyal-siyasal çevreyi tam anlamıyla bildiğimizi, tanıdığımızı söyleyemeyiz.70 Tabiatla ilişkimizde, bilgimiz geliştikçe onu kontrol etme ve değiştirme yeteneğimiz artmaktadır. Değiştiremeyeceğimiz olaylara ise uyum sağlamaya çalışırız. Gelişen jeoloji sayesinde yer sarsıntılarının sebeplerini ve nerelerin deprem riski taşıdığını en ince ayrıntılarına kadar anlayabilir, ancak ortaya çıkışını önleyemeyiz. Hayatımızı etkileyen kasırga veya su baskını gibi birçok tabiat olayı için aynı şey söz konusudur. Öyleyse yapmamız gereken şey, bu değişmez ve zorunlu olanları öğrenmek ve hayatımızı ona göre düzenlemektir. Sosyal ve siyasal düzende de, tıpkı tabiatta olduğu gibi düzenlilikler ve sebep-sonuç ilişkileri var mı? Bu soruların cevapları çok önemlidir. Çünkü insanlık tarihi, tabiat olaylarında kaybettiğimiz insanlardan kat kat fazlasını siyasal çatışmalarda ve savaşlarda kaybettiğimizi anlatıyor.71 Siyaset Bilimi ancak gerçeği arayıp öğrenmekle, olayların doğru olarak anlaşılmasını sağlamakla ve olayların nedenleri ile sonuçları arasındaki bağlantıları kurmakla “bilim” niteliğini kazanır.72 İki farklı siyasal insan tanımına ulaşabiliriz, insan ya sosyal-siyasal kurumların “eseri” olan, yani belirlenen bir varlıktır; ya da bu kurumları “yaratan”, yani belirleyen 70
Türköne, M. Age, s. 18. Türköne, M. Siyaset Nedir? s. 18, 19. 72 Türköne, M. Age, s. 28. 33 71
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
varlıktır. Her iki görüşün de doğru tarafları mevcut: Kurumları yaratıyoruz ve kurumlar tarafından belirleniyoruz. Yaşadığımız bütün sosyal ve siyasal kurumlar insan çabasının ve insanın yaptığı tarihin ürünüdür. İnsanların başına bela olan bütün felaketlerin, adaletsizliğin, despotizmin, anlamsız savaşların sorumlusu da insandır. Bu felaketlere yol açmak kadar bunları engellemek de elimizde idi. Demek ki: insanın yaşadığı ortamı insan kendisi yapıyor ve bozuyor.73 İnsanın toplumsal örgütlenmesinin sonucu olan siyasi davranışları bir iyilik kaynağı olmasına rağmen; baskının, kargaşanın ve kontrol edemediğimiz tesadüflerin eseri olabiliyor. Siyasi yönelimlerimiz kendi kaderimizi belirlemenin ötesinde, bizi çepeçevre saran şartlara esarete dönüşebiliyor. Bu esaretin sebebi alışkanlıklarımız ve ürkekliğimiz. Ancak, karşı çıktıklarımızı engellemek veya yok etmek için harekete geçmeden önce bilgiye ihtiyacımız var. Yalnızca amaçlarımız ve bunları gerçekleştirecek araçlar konusunda değil; kötülüklerin nedenleri hakkındaki bilgilerimize bir yandan güvenmiyor bir yandan da onu uzaklaştırmak için gerekli olanları yapmayı başaramıyoruz.74 Siyasette öncelikle yönetimin meşruiyeti, maddi kaynakların nasıl dağıtılacağı ele alınmıştır. Bu durumda da genellikle adalet, özgürlük, otorite ve demokrasi benzeri kavram ve düşüncelerin analizini ve sonra da bu analizin var olan mevcut sosyal ve politik kurumlara uygulaması önem kazanır. 73 74
Türköne, M. Siyaset Nedir? s. 19. Türköne, M. Age, s. 20. 34
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
İnsanın ihtiyaçları ve arzuları sınırsızdır; buna karşılık onları tatmin edecek kaynaklar ve araçlar her zaman sınırlıdır. Bu yüzden siyaset, sınırlı kaynaklar üzerinde bir iktidar mücadelesi olarak görülebilir ve güç, bu mücadelede kimin kazanacağını belirleyen en önemli araçtır.75 Siyaseti iktidar olgusu noktasında değerlendiren R. Dahl da siyaseti şöyle tanımlıyor: “siyaset, insanlar arasındaki otorite, iktidar ve egemenlik olgularını içeren ilişkilerin sürekli ve kalıcı bütünüdür”.76 Aristo Politika adlı kitabında “İnsan sürü halinde yaşayan başka bir hayvanın olmadığı anlamda bir siyasal hayvandır”77 demekte aynı kitabın bir başka yerinde de insanın doğası gereği siyasi bir hayvan olduğunu söylemektedir.78 Bu sözle insanın ancak siyasi bir topluluk içinde “iyi bir hayat” yaşayabileceğini anlatır. Bu açıdan siyaset ahlaki bir faaliyettir ve adil bir toplum yaratmayı amaçlar.79 İslâm toplumlarındaki siyaset kuramcılarını Platonun takipçileri olarak kabul etmek doğru olacaktır. Onların siyasi tezleri, büyük ölçüde Platon‟un siyasi felsefesinin yorumlarıdır. Bunlar arasında ilk sırada İbni Sina ve Farabi‟nin ismini zikretmek gerekir. Farabi, Aristo‟nun “zoon politikon” deyişini, “hayvanat-ı medeni” olarak kullanır ve toplum hayatının temelinde insanın tabii eğilimleri bulunduğuna dikkat çeker. Siyaset ilmini: “mü75
Türköne, M. Age, s. 10. Dahl, R. Modern Political Analysis. Prentice-Hall, New Jersey, 1963, Aktaran; Vergin, N. Siyasetin Sosyolojisi; Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar, s. 131. 77 Aristoteles. Politika, s. 9. 78 Aristoteles. Age, s. 79. 79 Türköne, M. Siyaset Nedir? s. 8. 35 76
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
kemmelliğe ulaşmak için gerekli beşeri faaliyetleri ve alışkanlıkları araştıran” bir ilim olarak tarif eder.80 Farabi‟nin takipçisi olan İbni Sina, ilahi sistem ile dünyevi sistem arasında bir senteze girişir ve Platon‟un „filozof-kral‟ına benzer bir formülü savunur. Bu sentez, aynı zamanda Osmanlı devlet adamlarının siyaset tarzının felsefi dayanağı olmuştur. İbni Sina, beşeri otorite tarafından toplumun refahını emniyet altına almak için konulan kanunları zaruri bulmaktadır. Ayrıca, tıpkı Platon‟un yapmış olduğu gibi toplumu, yöneticiler, esnaf ve koruyucular olmak üzere üç kısma ayırır. Farabi‟nin taksimatı ise, en başta hükümdarın, onun altında ise kısmen yöneten ve yönetilen durumundaki ikinci dereceden yöneticilerin, en altta da sadece yönetilen halkın bulunduğu, Aristo‟nun sınıflandırmasına uygun bir yapıyı yansıtmaktadır. Hıristiyan ortaçağ‟ında önceleri Platon‟un Devlet‟i temelinde siyaset geliştirilirken, idealin hedeflenmesi sorunu çözmediği düşünceleri Aristo‟nun Politika‟sı dikkate alınarak siyasi düşünceler ortaya çıkmıştır. Batı‟da reformla birlikte mezhep çatışma ve savaşları zalim iktidara -tirana- karşı çıkma hakkı verdiği düşünceleri gelişmiştir. Ortaçağın sonlarında insanların toplumsal sözleşme, kuvvetler ayrılığı gibi kavramlarla yeni politik olgunun özünü kavramak için gösterdikleri çaba dikkate şayandır. Bu çabalarına hem Roma‟nın hukuki kavramlarından kalan miras, hem de on üçüncü yüzyılın ortalarına doğru ortaya çıkan Aristotelesçi politik düşüncenin yeniden keşfi katkıda bulunmuştur; aslında, bu iki unsurdan hangisinin daha kuvvetli bir etkiye sahip olduğunu 80
Türköne, M. Age, s. 29, 30. 36
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
söylemek zordur.81 Ancak İslam dünyası Platon‟un Devlet‟in ideal filozof-kral anlayışını siyasetnamelerinde kullanarak adaleti yöneticilerin lütfuna bağlamıştır.82 Benzer çalışmalar Machiavelli‟e kadar Avrupa‟da da sürdürülür. Hatta Machiavelli‟in çağdaşları tarafından da siyasi liderlere adaleti ve toplumsal uyumu sağlamaya yönelik öneriler verilir. Machiavelli ise siyasi önderin iktidarda kalabilmesi için yapması gerekli olanları tarihi şahsiyetlerin karar anlarında aldığı istisnai bireysel tercihlerini örnekleyerek anlatır. Bu karar anlarını istisnai durumdan çıkarır. Nazi siyaset ve hukuki teorisyeni Carl Schmitt‟in „istisna‟ ve „karar‟ olarak ele aldığı durumlarında daha ötesinde siyaset geliştirmiştir. İnsanların bir arada yaşayabilmesi için ortak kurallar geliştirmeye ve bu ortak kuralları uygulayacak bir otoriteye ihtiyaçları vardır. Öyleyse ortaya otoriteye sahip bir iktidar çıkıyor. Bu iktidar halkın rızasına dayanabilir; bir despotun keyfi yönetimine dönüşebilir. İktidar sahipleri iktidarlarını sürdürmek, rakipleri ise iktidarı ele geçirmek; bu iktidarın üzerinde iş gördüğü toplum ise onun gücünden emin yaşamak veya onu çıkarları için etkilemek üzere bir dizi faaliyete girişir. İşte bu faaliyetlere siyaset adını veriyoruz. Kısaca siyaset, “iktidar ilişkileri” demektir.83 Siyaset ve Politika deyimlerini eşanlamlı kelimeler olarak kullanıyoruz. Ancak, ikisinin de kökeni, dolayısıyla içinden çıktıkları kültür ortamı birbirinden farklıdır. Poli81
D'entreves, A.P. Devlet maddesi, Felsefe Ansiklopedisi, 4. cilt, s. 239. 82 Türköne, M. Siyaset Nedir? s. 31. 83 Türköne, M. Siyaset Nedir? s. 3. 37
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
tika (politics), Eski Yunanda “şehir” anlamına gelen “polis” kelimesinden türemiştir.84 Politika, siteye ait, şehir devleti ile ilgili işler anlamına gelmektedir.85 Bundan dolayı, bu tanımın modern biçimi, “devletle ilgili olan”dır.86 Siyaset kelimesi ise Arapça bir kelimedir. Köken itibariyle at eğitimi anlamına gelmektedir.87 At bakıcısı olan seyis kelimesi de aynı kökten gelmektedir. Etimolojik olarak İbranice „at‟ manasına gelen „sus‟ kelimesiyle bağlantılı olduğu ifade edilmekte ve asıl olarak bedevi toplumlarında deve eğitimi ve yetiştiriciliği manasında kullanıldığı belirtilmektedir.88 Eski Mısır‟ın taş kabartmalarında, tanrı-kral olan firavunların, bir ellerinde kamçı diğer ellerinde dizgin tutar biçimde tasvir edildikleri görülmektedir.89 Siyasetin özü “çatışmaların çözüme kavuşturulma süreci” olarak tarif edilir. Farklı istek ve çıkarların çatışmasına sahne olan ortam, insanların birbirine karşı korku ve güvensizliğini arttırır; böylelikle çözümü, yani siyaseti bir arada yaşamanın kaçınılmaz unsuru haline getirir. Siyaset, bilimsel bir konu olarak çok farklı şekillerde tanımlanır: Gücün veya otoritenin sergilenmesi, kolektif kararların alınması, kıt kaynakların bölüşümü veya aldatma ve ayak oyunu.90 84
Schmitt, C. Siyasal Kavramı, s. 31. Heywood, A. Siyaset, s.4. 86 Bezci, B. Carl Schmitt‟in Politik Felsefesi, Modern Devletin Müdafaası, s. 1. ve Dâver, B. Siyaset Bilimine Giriş, s. 7. 87 Türköne, M. Siyaset Nedir? s. 4. 88 Korkut, Ş. Farabi‟nin Siyaset Felsefesinin Temel Problemleri ve Kökenleri, s. 4. 89 Dâver, B. Siyaset Bilimine Giriş, s. 3. 90 Türköne, M. Age, s. 6. 38 85
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
Politikanın her çeşidi iktidar elde etmek ya da artırmak için yapılan bir mücadeledir.91 Siyasette belirleyici araç şiddettir.92 Devletin meşru şiddet kullanma tekeline sahip yegâne güç olduğu, siyasetin de bu gücü ele geçirmek ve elde tutmak için yapıldığı dikkate alınırsa, siyasetin içeriğinde bir “şiddet” unsurunun bulunduğu anlaşılabilir.93 Siyaseti sadece hükümet etme sanatı olarak tanımlama ulus-devletlerin dünya olaylarında tek aktör olduğu günlerden kalma bir anlayışı yansıtmaktadır. Siyasetin gerçeği, siyasi parti gibi şekli bir organizasyonun içine yerleştirilmektedir. Parti üyeleri ideolojilerin veya çıkarlarının peşinde koşmakta ve bu isteklendirme devlet iktidarını hedeflemektedir. Siyaseti, devlet işleri ile sınırlamak; siyasete yönelik küçümseyici ve olumsuz yaklaşımlara da katkıda bulunmaktadır. Siyasetçiler, genellikle kişisel ihtiraslarını kamu hizmeti retoriğiyle veya ideolojik yargılarla örten, iktidar peşindeki ikiyüzlüler olarak görülürler.94 Bu anlayışa göre, popüler anlamda siyaset, siyaset mesleğindekilerin yani siyasetçilerin faaliyetleri ile sınırlıdır. Siyasetçiler, bu popüler anlayışa göre güç peşinde koşan bir çıkar grubu; şahsi hırslarına tatmin arayan bencil bir kesim olarak algılanır. Bunlar çıkarlarını ve hırslarını, “halka hizmet” masallarının ve ideolojik perdelerin arkasında saklarlar. Gerçekten bu algılayış, modern zamanlarda çok daha genel 91
Mengi, Abdurrahman. Platon'un Siyasal Seçkinleri Olarak Yönetici Sınıfı, s. 19. 92 Weber, M. Sosyoloji Yazıları, s. 119. 93 Türköne, M. Siyaset Nedir? s. 5. 94 Heywood, A. Siyaset, s. 5. 39
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
bir kavrayışa dönüşmüştür. Kitle iletişim araçları, yolsuzluklara, dürüstlüğe aykırı uygulamalara ışık tuttukça, bu kanaat güçlenmektedir. Böylelikle siyaset kendine hizmet eden, ikiyüzlü ve ilkesiz bir faaliyet olarak reddedilmektedir. Bu ahlak dışı imaj Machiavelli‟e kadar geri götürülebilir. Machiavelli, siyaseti din ve ahlaktan ayırmış, kendi gerçekliği içinde incelemiş, değerden arı bir siyasal anlayış geliştirmeye çalışmıştır.95 Siyasetin temeline erdemsizliği koymuştur. Devleti idare edecek hükümdar erdemli olduğu için değil, erdemli ya da erdemsiz, her halükarda iktidarını koruyabildiği takdirde hükümdardır.96 Başarılı Hükümdar, eylemin geleneksel ahlaki değerine bakmaksızın sadece yaptığı davranışın etkinliğine bakan kişidir.97 Machiavelli‟e göre her alanın kendi ilkeleri vardır. Karşılaşma durumunda herkes kendi bireysel tercihini üstün tutmak ister. Kişiler kendi tercihlerini üstün kılmak için yarışan değerler sisteminde bireysel ahlaki ilkelerle hareket eder. Ancak iktidar ise bireysel olmaktan çok toplumsal olduğu için değerler sistemi ile hareket edilemez. İktidardaki kişinin amacı iktidarın ele geçirilmesi, elde tutulması ve daha yaygın hale getirilmesi ise, ki öyledir, siyasetin kendi ilkeleri ile hareket etmesi gerekir. Ahlak bu ilkelerin içinde yer almaz. Siyasette yalnız bir erdem vardır: yapma gücü (virtu).98 Siyasetin ilkelerinin içinde ne olursa olsun iktidar olmak ve iktidar kalmak vardır. Benzer şekilde bu ayrıma Carl Schmitt de girer. Machiavelli, liderlerin zalimliğine ve ayak oyunlarına dikkat çekerek, siyasetin oldukça gerçekçi bir çö95
Magee, B. The Story of Philosophy, s. 72. Toku, N. Siyaset Felsefesine Giriş, s. 177. 97 Blackburn, S. The Oxford Dictionary of Philosophy, s. 219. 98 Vorlander K. Felsefe Tarihi, s. 341. 40 96
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
zümlemesini yapmıştır.99 Siyaseti gücün ve kaynakların dağıtımı olarak tanımlama, siyaseti özel bir alana (hükümet, devlet veya kamusal alan) uygulamaktan ziyade, sosyal ilişkilerin bütün alanlarında ve insanın var olduğu her köşede iş başında olan bir faaliyet olarak kabul eder. Siyaset bütün kollektif faaliyetlerin göbeğinde yer alır; resmi, gayri resmi, kamusal, özel bütün gruplarda, kurumlarda ve toplumlarda politika, sosyal etkileşimin her düzeyinde bulunur. Milletler ve global düzeyde olduğu gibi, aile içinde ve küçük arkadaş grupları arasında da bulunabilir. En geniş anlamda politika üretimle, bölüşümle ve toplumun bütün kaynaklarının kullanımıyla ilgilidir. Siyaset özünde güçtür! Hangi vasıtayla olursa olsun arzu edilen bir sonucu elde etmeye muktedir olmaktır. Siyasetin bu özelliği H. Laswell‟in Siyaset kitabında “Kimin, nerede, ne zaman, ne elde edeceğinin belirlenmesi” şeklinde basitçe formüle edilmiştir.100 D. Easton tarafından “değerlerin otorite aracılığıyla paylaştırılması” olarak tanımlanan siyaset, devletin toplumdan gelen baskılara özellikle çıkarların, ödüllerin ve cezaların dağıtılması yoluyla cevap verdiği çeşitli süreçleri kapsadığı şeklinde değerlendirilmektedir.101 Bu perspektiften siyaset bölünmeye ve mücadeleye dayanır; ancak bu mücadelenin temel sebebi nedret (kıtlık) tir.102 Basit bir gerçek: insan 99
Heywood, A. Siyaset, s. 5–6. ve Türköne, M. Siyaset Nedir? s. 8. Türköne, M. Siyaset Nedir? s. 10. Heywood, A. Siyaset, s. 12-13. ve Dâver, B. Siyaset Bilimine Giriş, s. VII. 101 Vergin, N. Siyasetin Sosyolojisi; Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar, s. 44. 102 Heywood, A. Age, s. 2. 41 100
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
ihtiyaçları ve arzuları sınırsızdır; buna karşılık onları tatmin edecek kaynaklar ve araçlar her zaman sınırlıdır. Bu yüzden siyaset, sınırlı kaynaklar üzerinde bir mücadele olarak görülebilir ve güç, bu mücadelede kimin kazanacağını belirleyen en önemli araçtır.103 Otorite ilişkileri, hiyerarşik bir mantığa dayanır. Bu mantığın işleyişine göre farklı otorite tiplerini, Max Weber sınıflandırmıştır:104 Tip Geleneksel Karizmatik Yasal-Ussal
Ġşleyişi Gelenek ve Alışkanlıklar Lidere kayıtsız bağlılık Kurallar ve prosedürler
Örnek Monarşi Devrimci Lider Bürokrasi
Geleneksel otorite tipinde, yönetenler otoritelerini tesis etmek için özel bir çaba göstermezler, itaat, doğal düzenin bir parçası olarak talep edilir. Geleneksel otorite, babanın otoritesine dayanan patriyarşinin doğal uzantısıdır. Batı dışı toplumlarda bu otorite biçimi yaygındır. Hatta Doğu toplumlarını bu konuda Batı yazınındaki aşağılama ifadeleri ve değerlendirmeler 2. Dünya Savaşı öncesine kadar sürdürülmüştür. Karizmatik otorite, Max Weber‟in sınıflandırmasında ikinci basamaktır. Kitlelerin liderlere atfettikleri olağanüstü özellikler ve ona duydukları bağlılık, liderin nasıl algılandığı ile ilgilidir.105 Bir yanda geleneksel tarım toplumlarının Gandhi‟si ve Mao‟su. Ama diğer yandan da, 103
Türköne, M. Siyaset Nedir? s. 10. Weber, M. Sosyoloji Yazıları, s. 80, 81. Vergin, N. Siyasetin Sosyolojisi; Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar, s. 53. 105 Türköne, M. Age, s. 13. 42 104
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
Aydınlanmayı yaşamış, sanayileşmiş Batı toplumlarının Totaliter rejimlerindeki Mussolini, Stalin ve Hitler ile demokratik rejimin de Gaulle gibi büyüleyici özellik sahibi liderleri.106 Yasal-ussal otorite ise karizmatik otoritenin karşıtıdır, itaat kişilere değil, ilkelere ve kurallara yöneliktir. Otorite geleneksel bir güçte ve karizmada değil, kişilerden bağımsız olarak mevkilerdedir. Yasal-ussal otorite, Weber‟in belirttiği üzere, modern toplumlara özgü bir otorite tipidir. Ancak gelenek ya da yasalarca etkilenmeksizin, sırf karizmatik olarak algılanan bir önderin kişisel özellikleri uğruna, ona taparcasına itaat eden kitlelerin çağımızın gelişmiş ve ussallaşmış kabul edilen Batı toplumlarında da sivrildiği gerçeği ile yüzleşmişlerdir.107
106
Vergin, N. Siyasetin Sosyolojisi; Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar, s. 56. 107 Vergin, N. Age, s. 56. 43
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal Ä°ktidar
44
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
SĠYASET MESLEĞĠ VE AHLÂK Kendilerine kalkış noktası olarak insan doğasını bir bütün olarak kavramayı alan siyaset felsefelerinin odağında “değer kuramı” yer almaktadır. Bu önkoşul uyarınca siyaset felsefesi yapanlar “İyi nedir?”, “İyi toplum nasıl bir toplumdur?”, “İyi bir yaşam yolunda yönetenler ile yönetilenler arasındaki ilişki nasıl olmalıdır?” gibi sorulara verdikleri kapsamlı yanıtlarla yürütürler çalışmalarını.108 Buna karşın siyaset felsefesinin salt değer kuramıyla sınırlandığı söylemek yanlıştır. Kant “ahlaklı siyasetçi” (moral politician) ile “siyasal ahlakçı”nın (political moralist) ayrımını yapar. Bunlardan ilki siyasal prensipleri ahlaka uygun olacak şekilde yorumlayan kişidir. Diğeri ise ahlaki kuralları kendi avantajına uyacak şekilde değiştirir. “Siyasal ahlakçılar”ın temel hedefleri “siyasal gerçekçiliğin” gücü koruma ve arttırma ilkeleridir. Bir devleti yönetmek için bilimsel bilgi ve ussal yaklaşımdan daha fazlasına gereksinim vardır.109 Bilgili kişi amaçlananın nasıl yapılacağı konusunda şüphesiz uzmandır, fakat onlara nereye gideceklerini söyleme konusunda ne o, ne de başka biri uzman değildir.110 Platon için devleti düşünmek yasaları değil, onları yaratanı düşünmektir. Yasaları yaratan ise, politik yaşamın kendisidir. Politik ya108
Güçlü, A. Uzun, E. Uzun, S. Yolsal, Ü. H. Felsefe Sözlüğü, s. 1309. 109 Dahl, A. R. Demokrasi Üstüne, s. 76, 77. 110 Flew, A. Plato (Eflatun). Cranston, M. Batı Dünyasında Siyaset Felsefeleri. (çev. Nejat Muallimoğlu), içinde. s. 20. 45
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
şamın hedefi ise, erdemdir. Yani politik olan aynı zamanda etik olandır.111 Siyasal iktidar ve siyaset bir amacın gerçekleştirilmesi için bir araçtan ibarettir. Bu yüzden, siyasetin ahlaki değerinin, nasıl yapıldığına göre değil, hangi amaca hizmet ettiğine göre yargılanması gerektiği şeklinde yaygın bir görüş vardır. Özellikle siyaset mesleğinde olanlar için bu görüş, her derde deva bir cankurtaran simidi gibidir. Buna karşılık, ahlaki amaçlara ancak ahlaki araçlarla ulaşılabileceği şeklinde bir görüş de mevcuttur. Ancak burada çözümü imkânsız bir sorun vardır. Siyaseti, çatışma ve rekabet olarak algılarsak, gayrimeşru araçları kullanan bir rakibe karşı, meşru araçlarda ısrar etmek siyasetçiyi, dolayısıyla ahlaki amaçlarını başarısızlığa götürür. Kısaca oyunun kurallarını, siyasette ahlâk arayanlar koymamaktadır. Ahlâk, siyasetin içinde var olan, siyasetin ürettiği bir değer değildir. Siyasetçi kişisel özelliklerinin arasında onu siyasete taşımaktadır. Ancak güç baştan çıkarıcıdır, iktidar gücü, ahlaki değerleri erozyona uğratmaktadır. Gücün, onu kullananlar üzerinde yozlaştırıcı etkisi vardır.112 Bu yüzden, ahlâki ölçütlere göre siyasetin yargılanması, şüphesiz önemlidir. Bunun tehlikesi ise, siyasetin doğasını anlamayı güçleştirmesidir.113
111
Bezci, B. Carl Schmitt‟in Politik Felsefesi, Modern Devletin Müdafaası, s. 1. 112 Dahl, A. R. Demokrasi Üstüne, s. 77. 113 Türköne, M. Siyaset Nedir? s. 16. 46
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
İKTİDAR Felsefe tarihinin değişik dönemlerinde, değişik felsefe çerçevelerinde gücün doğasına yönelik öteden beri derin tartışmalar yapılmış ve halen de yapılmaktadır.114 Kimi iktidarı güç anlayışları içinde tanımlarken kimi düşünür gerçek ya da olası çıkar çatışmalarının rolünü öne çıkarırlar. İktidar insanlığın oluşturduğu kavram dizgesinden birisidir. Bir kavramın ideal olması için her ne kadar eskilerin tabiri ile “efradını cami, ağyarını mani” olması gerekse de bu mümkün değildir. Kavramın psikolojik, sosyolojik, ekonomik boyutları bulunmaktadır. Yine de ister siyasi, askeri veya dini iktidar olsun ister basının, televizyonun ya da kamuoyunun yürüttüğü iktidar olsun, sıkça atıfta bulunulan değişik iktidarların ortak faktörleri vardır.115 Toplumsal birlikteliklerin bulunduğu her yapının iktidara gereksinimi vardır.116 Toplum ya da siyaset kuramlarında güç (ya da iktidar), kimi zaman terimin anlamlı bir yolla uygulanabildiği hemen her yerde kullanılmaktadır. Buna göre, piyasa ekonomisinde güç kullanımının varlığından söz edilebildiği gibi, çocuğun gelişiminde toplumsallaşmanın gücünden de söz edilebilmektedir. İktidarın başlangıç noktası olarak, „eşitsizliğin‟ olmadığı hiçbir toplumsal yaşam ala114
Burke, P. Tarih ve Toplumsal Kuram, s. 74. Galbraith, J. K. İktidarın Anatomisi, s. 8. 116 Aydemir, Özgür Kasım. Hataî‟nin Şiirlerinden Hareketle İktidar Çözümlemesi. http://turkoloji.cu.edu.tr/DILBILIM/ozgur_kasim_aydemir_hatai_ikt idar_cozumleme.pdf 47 115
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
nı yoktur. Dolayısıyla iktidar her yerdedir.117 Nitekim bu durum Foucault‟nun “iktidar her yerdedir, bundan da kaçış yoktur” biçiminde dile getirdiği güç anlayışını doğrular niteliktedir.118 Sözlükte “iktidar” kelimesi “bir şeyi yapmaya gücü yetmek, yapabilmek” anlamına gelmektedir.119 İktidar, bir kişi veya grubun başka kişi ve gruplar üzerinde kendi istediği yönde etkileme ve istediğini yaptırabilme gücüdür.120 Max Weber, kabul gören düşüncelere çok yakın bir tanım yapıyordu: “İktidar kendi iradesiyle, diğer insanların davranışlarını belirleme kabiliyetidir.” İktidar kavramına genellikle verilen anlam da budur. Filan insan ya da insan grubu, kararsız ya da muhalif bile olsalar, başka insanlara kendi iradesini ve amaçlarını dayatmaktadır. Max Weber başka bir yerde de iktidarın, “bir veya birçok kişinin kolektif bir eylem içinde, kendi iradelerini, aynı eyleme katılan diğer bireylerin iradeleri hilâfına gerçekleştirme gücü‟ olduğunu söylüyor.121 İktidar bireysel, kurumsal olarak bir şeye ulaşabilmedir. İktidar, bir sonuç elde etmek için ekonomik, sosyal veya politikal gücü usulüne uygun bir şekilde harekete 117
Gürbüz, A, Michel Foucault‟da Birey ve Siyasal Güç İlişkisi, s. 46. 118 Güçlü, A. Uzun, E. Uzun, S. Yolsal, Ü. H. Felsefe Sözlüğü, s. 629. 119 Durmuş, İ. İktidar maddesi, DİB İslam Ansiklopedisi, 22. cilt, s.56. 120 Heywood, A. Siyaset, s.5. Çiftçi, S. Modernden Postmoderne İktidar Kavramındaki Değişim, s. 10. Türköne, M. Siyaset Nedir? s. 36. Turgut, M. Siyasetten portreler, s. 274.ve Akal, C.B. İktidarın Üç Yüzü, s. 49. 121 Galbraith, J. K. İktidarın Anatomisi, s. 12. 48
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
geçirebilme becerisidir.122 İktidar, insanların ya da bireylerin eylemde bulunma, yapıp etme yetisi; belli bir işi başarma, ortaya birtakım etkiler ya da sonuçlar çıkarabilme yeteneği; fiziksel ya da tinsel bir etki yaratabilme ya da bu tür bir etkiye karşı direnebilme yeteneği; doğrudan ya da dolaylı yollarla değişimi meydana getirme ya da olası değişimleri önleyip önüne geçme kapasitesi; devletlerin, hükümetlerin ya da kurumların ellerinde bulunan yönetme yetkisi; toplumu yönetenlerin siyasal, hukuksal, toplumsal yapıp etmelerinin en temel dayanağı. Güç daha genel bir açıdan, belli bir sonuca ulaşmak, belli bir amacı gerçekleştirmek amacıyla, başta toplumsal, siyasal ve ekonomik gereçler olmak üzere, eldeki bütün araçları istenen sonuçları sağlamak amacıyla kullanabilme becerisi olarak tanımlanabilir.123 “İktidar her şeyden önce bir istençtir, hayatta kalmanın, ontolojik anlamda hayatı istemenin göstergesidir.”124 Bu şekildeki yaklaşımı “Hayatta kalma anı iktidar anıdır”… “Hayatta kalan ayakta dururken ölen yerde yatmaktadır.” Hayatta kalan “kendisini orada tek başına dururken görür ve bununla övünür; bu anın ona verdiği iktidardan söz ederken, bu duygunun başka bir şeyden değil, yalnızca kendi tekil kalma duygusundan türediğini asla unutmamalıyız” diyen E. Canetti‟nin „Kitle ve İktidar‟ yazınında çeşitli örneklemeler görürüz.125 İktidar insanın yalnız kaldığı yerdir.126 122
Blackburn, S. The Oxford Dictionary of Philosophy, s. 285. 123 Güçlü, A. Uzun, E. Uzun, S. Yolsal, Ü. H. Felsefe Sözlüğü, s. 628. 124 Karaismailoğlu, Ö. F. Sosyal Teoride İktidar Tartışmaları; Marx, Nietzsche, Weber, Foucault, s. 81. 125 Canetti, E. Kitle ve İktidar, s. S. 225–240. 126 Berle, Adolf A. İktidar, s. 6. 49 123
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
İktidar aslında meşrulaşmış asgari bir rıza çerçevesinde uygulanan güçtür. Burada Foucault‟nun iktidar için özgür öznenin varlığının gerekirliği ortaya çıkar. Güç iktidarın sadece bir öğesidir. Duverger güç ile iktidar arasında bir ayırım yaparak, iktidarı kullanıldığı toplumda normlara, inançlara ve değerlere uygun bir biçimde oluşan bir etki türü olarak tanımlar.127 İngilizcedeki “power”, Fransızcadaki “pouvoır”„ ve Latincedeki “potestas” kelimeleri iktidar deyimini karşılamaktadır. Bu kavram, ilgili dillerde; ehil olmak, yetenek sahibi olmak, toplumda başkalarına istediğini yaptırabilmek, istenen şeylerin yaptırılmasını sağlamak için zora başvurmak anlamlarında kullanılmaktadır.128 İktidarın ikinci anlamı, toplum içinde başkalarına istediğini yaptırabilme yeteneğidir. Son olarak, istediğini yaptırabilmek için zor kullanmak, iktidarın üçüncü anlamıdır. İktidar iki veya daha fazla kişinin “ilişki”si içinde ele alınır. İktidarı bir ilişki olarak ele alanlar eşitsizliğe dayanan bir durumu da kabul etmiş olurlar. İktidar sahibi olmak ise eşitsiz bir ilişki içinde bir şeyin yaptırılmasını içerir.129 Toplumsal ilişkilerin temelinde yer alan eşitsizlik zoru ve baskıyı beraberinde getirir. İktidarı elinde tutan kişi, bunun sağladığı tehdit ve yasaklarla bir başka kişiyi belli bir davranışta bulunmaya zorlama yetisini elinde tutar.130 Russell iktidarı, “istenen etkilerin üretilmesi” ola127
Man, F. Bireylerin güç algılamalarında bilginin yeri: bir araştırma, s. 14. 128 Türköne, M. Siyaset Nedir? s. 36. 129 Çiftçi, S. Modernden Postmoderne İktidar Kavramındaki Değişim, s. 14. 130 Çiftçi, S. Modernden Postmoderne İktidar Kavramındaki Değişim, s. 10. 50
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
rak tanımlar. İktidar, en genel anlamıyla, bazı kişiler ya da kümelerin, başka kişiler ya da kümeler üzerindeki etkisini anlatır. Robert A. Dahl de, iktidar kavramını aynı doğrultuda tanımlamıştır: A‟nın B‟ye, A‟nın müdahalesi olmasaydı yapamayacağı bir şeyi yaptırma yeteneği… 131 “Ali‟nin Ahmet üzerinde iktidarı var” dediğimiz zaman gerçekte kastettiğimiz Ali‟nin tutumu ya da davranışlarının Ahmet‟in tutumu ya da davranışlarına neden olduğunu, ya da Ali‟nin Ahmet‟in davranışını etkilediğini ifade etmektir. Başka bir deyişle, Ahmet‟in davranışı, eğer Ali‟nin etkisi olmasaydı, ya da başka bir deyişle, onun direncini yıkan iktidarı olmasaydı, farklı bir davranış olabilirdi demek istiyoruz.132 “Yasaların, kurumların, ideolojilerin iktidarından söz ediyorsak, iktidar yapıları ya da mekanizmalarından söz ediyorsak, bunu yalnızca belli kişilerin başkaları üzerine iktidar uyguladığını varsaydığımız ölçüde yaparız. Burada “iktidar” terimi, “taraflar” arasındaki ilişkilere gönderme yapmaktadır.”133 Güç veya etki olgusal bir durumu anlatırken iktidar normatif bir gerçekliği yansıtır. İktidarda çeşitli değer ve normlarla beslenen bir buyurma-boyun eğme, emir-onay ilişkisi vardır.134 Leibniz‟in metafiziğinde güç, kişilerde kendisini değişik biçimlerde açığa vuran itici, çekici, biçimlendirici olması anlamında en temel etkinlik 131
Akal, C.B. İktidarın Üç Yüzü, s. 49. Vergin, N. Siyasetin Sosyolojisi; Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar, s. 131. 133 Foucault, M. Özne ve İktidar, s 70. 134 Çiftçi, S. Modernden Postmoderne İktidar Kavramındaki Değişim, s. 12. 51 132
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
ilkesine gönderirken, Nietzscheci yaşam felsefesinde bütün bir yaşamın kendisine göre yapılandığı “güç istenci”, tarih boyunca değişmeden kalan tek gerçek olarak değerlendirilmektedir.135 Russell, ihtişam gibi iktidarın da insanoğlunca, son emel ve son mükâfat olarak görüldüğünü düşünmüştür. “İnsanın sonsuz arzuları arasında en güçlü olanlar, iktidar arzusu ve ihtişam arzusudur.”136 Hatta Marksist anlayışın toplumsal olayların temelini ekonomi olarak değerlendirmesinin yanlışlığına değinir. “İktidar tutkusu, eski ya da güncel tarih içindeki toplumsal olayarın nedenidir ve yalnızca doğru olarak yorumlandığında anlaşılabilir” demektedir.137 Bütün sanatların gayesi bir iktidar ele geçirmektir.138 İktidar tanımında eşit olmayan güç ilişkileri vardır. “İktidar, bir tarafın öteki taraftan daha fazla avantaj sağlayacağı, ama avantajsız durumda olanın da değiş tokuştan yüzde yüz zararlı çıkmayacağı, eşitsiz bir güç ilişkisidir.”139 “Herhangi bir insan topluluğunu yöneten herhangi bir insan, kendini neredeyse fizik olarak büyümüş hisseder (...) Kumanda etmek bir irtifadır. Orada başka bir hava solunur, orada itaatin vadilerinden başka perspektifler keşfedilir.”140 Foucault iktidar-bilgi tasarımını, “bütün bilgi isteklerinin temelinde hep daha güçlü olma isteği 135
Güçlü, A. Uzun, E. Uzun, S. Yolsal, Ü. H. Felsefe Sözlüğü, s. 628. 136 Russell, B. Power: A New Social Analysis. New York, 1938, s. 11. Aktaran; Galbraith, J. K. İktidarın Anatomisi, s. 11. 137 Russell, B. İktidar, s. 9. 138 Berle, Adolf A. İktidar, s. 5. 139 Akal, C.B. İktidarın Üç Yüzü, s. 50. 140 Galbraith, J. K. İktidarın Anatomisi, s. 17. 52
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
yatmaktadır” biçiminde özetlenebilecek Nietzsche‟nin “güç istenci” tasarımından esinlenerek temellendirmiştir.141 Foucault‟ya göre bütün toplumsal ilişkileri son çözümlemede birer güç/iktidar dizgesi olarak tanımlamak olanaklıdır. Foucault‟nun iktidar ilişkileri ile ilgili saptamış olduğu noktalar, iktidarın geniş kapsamlı bir tasvirini yapar: 1) Farklılaşmanın, dolayısıyla eşitsizliğin olduğu bir toplumda ortaya çıkan, 2) Bu eşitsizliğin yol açtığı kişilerde veya kurumlarda, güçlü veya üstün olanın bu durumu kendi isteği doğrultusunda kullanmaya yönelik bir amaç edindiği, 3) Bu amaca ulaşmak için, toplumsal yaşamdaki maddi-manevi her türlü unsuru bir araç olarak kullanabilen, 4) Toplumsal yaşamdaki her mekânı da, bu amaca ulaşmaya olanak sağlayan yerler olarak değerlendirebilen bir olgudur.142 Sıradüzenli insan tasarımı doğrudan doğruya Nietzsche‟nin belki de en önemli öğretisine karşılık gelen “güç istenci” tasarımının doğal bir uzantısıdır. Gerek insanımsı gerek insan gerekse de üstinsan aşamaları Nietzsche‟nin gözünde tam anlamıyla birbirinden ayrı birer “güç konumu”durlar. Burada “güç”ten anlaşılması gereken bir başkasını ya da başkalarını kendi iktidarıyla 141
Güçlü, A. Uzun, E. Uzun, S. Yolsal, Ü. H. Felsefe Sözlüğü, s. 725. 142 Gürbüz, A, Michel Foucault‟da Birey ve Siyasal Güç İlişkisi, s. 45. 53
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
egemenliği altına almak değil, eyleme gücünü yani yaşama istencini taşıyabiliyor olma halidir.143 Nietzsche, her bakımdan sonuna dek götürülmüş insan doğasının en temel öğesinin “güç istenci”nden öte bir anlamı olmadığını savunur. İlk kez „Tan Kızıllığı‟nda geçen güç istenci tasarımı, özünde fizik bağlamında kullanılan „güç‟ kavramının yaşam felsefesi bağlamına taşınarak yeniden yorumlanmasıyla oluşturulmuştur. Güç istenci tasarımına göre, bütün yaşam kesintisiz bir savaşım içinde olunarak geçmektedir; insanlık tarihinin hemen her döneminde, bütün düşünceler ile eylemlerin en temelinde yatan tek bir gerçek varsa, o da bütün varlık teklerinin hep daha güçlü olmayı arzuluyor olmalarıdır.144 Filozofların “doğruluk istenci”nin altında “güç istenci” olduğunu savunmaktadır.145 Güç istencinin ötesinde gidilecek ne temeldenci bir hakikat, ne şaşmaz bir doğruluk, ne de ussal bir dayanak vardır. Nietzsche, evrene egemen olan biricik itkinin güçlü olma isteği olduğu gözleminden yola koyularak, insan eylemleri ile duygulanımlarına konu, bütün yaşama bağlamları için de asıl belirleyici olanın güç istenci olduğu sonucuna varmıştır. Canlı bir varlığın bulunduğu her yerde, yaşamın filizlendiği her toprak parçasında güç istenci kök salmak durumundadır.146 Varoluşun temel ereği bu yüzden başlangıçtan bu yana güçlü olma isteğinde gövdelenmektedir; insan bu anlamda yalnızca yaşamını sürdürmek amacıyla kendi canını koruma dürtüsünün dedikleriyle yetinemez; çünkü istese de ilik143
Güçlü, A. Uzun, E. Uzun, S. Yolsal, Ü. H. Felsefe Sözlüğü, s. 1042. 144 Güçlü, A. Uzun, E. Uzun, S. Yolsal, Ü. H. Age, s. 485. 145 Güçlü, A. Uzun, E. Uzun, S. Yolsal, Ü. H. Age, s. 1040. 146 Güçlü, A. Uzun, E. Uzun, S. Yolsal, Ü. H. Age, s. 773. 54
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
lerine dek işlemiş olan kayıtsız koşulsuz her durum içinde hep daha güçlü olma isteği onun yakasını bırakmaz. Daha açık bir deyişle, evrenin bütün düzeninde yer eden güç istenci ilkesi, evren bütünüyle yok olmadıkça ortadan kalkmayacak denli temel bir ilkedir. Nietzsche‟nin güç istenci tasarımında, insan doğasını oluşturan en temel ilke, yaşama isteğinden çok sahip olunan güçlülük durumunun çoğaltılmasıdır. Kuşkusuz bunun böyle olduğunun en iyi görülebileceği yer, insanların çoğunlukla daha güçlü olmak adına yaşamlarını göz kırpmadan tehlikeye atıyor olmalarıdır. Bu açıdan bakıldığında, Nietzsche‟nin gözünde insanların hazlardan kaçarak, bilerek ve isteyerek acıları seçmeleri, pek çok çileci etik dizgesinden de görülebileceği gibi “acısever” olmaları anlaşılır bir şeydir; çünkü yaşanan acılar salt acının kendisi adına değil hep daha güçlü olmak adına yaşanmaktadır. En iyi anlatımını yaratıcı eylemlerde bulan güç istenci, insanlığın yüzyıllardır peşinde koşturduğu en yüksek mutluluğu ele geçirmenin biricik koşuludur. Daha açık bir deyişle, sanıldığının tersine mutluluk yaşanan hazların gerek niceliksel gerek niteliksel bakımdan çoğaltılmasından değil, sahip olunan güç durumunun yaşanan bütün acılara rağmen çoğaltılarak yaratıcılığa dönüştürülmesinden geçmektedir.147 Nietzsche‟nin güç istenci tasarımında geçen güç kavramı zorunlu olarak ötekilerin tahakküm altına alınmasına yönelik kaba güç kullanımına karşılık gelmemek147
Güçlü, A. Uzun, E. Uzun, S. Yolsal, Ü. H. Felsefe Sözlüğü, s. 486. 55
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
tedir. Burada geçen güç ile söylenmek istenen, kişinin kendi yaşantısının “yaratma etkinliği”ni olabildiğince çoğaltma isteğidir. Bu açıdan bakıldığında güç istenci ötekileri ezip baskı altında tutmanın amaçlandığı bir Varolma kipi olmaktan çok, kendine yeterlik ile özgüvenin çoğaltılmasıyla ilintili bir konudur. Nitekim bunun bir kanıtı, güç istenci bozguna uğramış kişilerin, sağlıklı birer etik dizgesi kılığına bürünmüş avutucu söylemlerini ve (iyilikseverlik, alçakgönüllülük gibi edilgen değerlerini, birer erdemmiş gibi hem kendilerine hem de başkalarına yutturmalarıdır.148 Bunu ABD‟nin ilk kongre üyelerinin görüşlerinde görebiliriz: B. Franklin “Beyler, insan ilişkilerinde çok etkili olan iki önemli tutku vardır,” demişti, “bunlar, hırs ve açgözlülüktür; güç aşkı ve para aşkı.” Alexander Hamilton da aynı fikirdeydi: “İnsanlar gücü sever.” George Mason da “İnsanın doğası gereği, gücü elinde tutanların… her zaman, yapabildikleri sürece… onu artıracaklarından emin olabiliriz,” diyerek aynı fikirde olduğunu belirtmiştir.149 Nietzsche‟nin “güç istenci” aslında ilk kez bir Sümer Destanı olan Gılgamış Efsanesi‟nde dillendirilmiştir. Yaklaşık M.Ö. 2800–2600 yıllarında yaşadığı sanılan Sümer Kralı Gılgamış, insanlık tarihine ölümsüzlük arzuları en yoğun olan ilk insan olarak geçer. Gılgamış Uruk şehrinin kralıdır. Halk tarafından çok sevilir ama kral aynı zamanda sert, güçlü ve mağrurdur. Halk bu öfkeli kralın burnu biraz sürtülsün düşüncesiyle tanrılardan yardım ister. Dualar boşa gitmez ve tanrıça Aruru, yarı vahşi bir 148
Güçlü, A. Uzun, E. Uzun, S. Yolsal, Ü. H. Felsefe Sözlüğü, s. 487. 149 Dahl, A. R. Demokrasi Üstüne, s. 78. 56
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
yaratık olan Enkidu‟yu yeryüzüne gönderir. Enkidu destanın ikinci önemli karakteridir. Fakat Enkidu‟nun tarlalarını talan etmesi ve yaban hayvanlar için kurdukları tuzakları bozması Gılgamış‟tan kurtulmak için çok dilekte bulunan Uruk halkını daha çok sıkıntıya sokar. Uruk halkının kendisinden yardım istemesi üzerine, Gılgamış Enkidu‟yu yola getirmek için güzel bir fahişe yollar ve doğallığının bozulmasını sağlar. Kadının peşinden kente gelen Enkidu önce Gılgamış ile güreşir sonra krallar gibi ağırlanır, güzel kokularla yıkanır, kentlilere özgün elbiseler giyer, oturup kalkma dersleri alır. Tanrı‟nın isteğinin aksine Gılgamış‟la Enkidu çok iyi arkadaş olurlar. Günün birinde Enkidu ölüme yenik düşer. Dostunu yitirdiği için çılgına dönen Gılgamış, kendisinin de bir gün öleceği gerçeği ile karşılaştığından paniğe kapılır. Ölümsüzlüğün sırrını öğrenmek için “tufan”ı yaşamış ve ölümsüzlüğe ermiş olan Utnapiştim‟i görmeye gider. Utnapiştim, binbir zorlukla Mutlular Adası‟ndaki evine gelen Gılgamış‟ı geri çevirmez ve ona tufanı anlatır. “Mitoloji, çoğu zaman yaşamın kaynağını, insanların yaradılışını, yaşanmış deneyimlerini ve kültürün kendine has özelliklerini açıklayan şiir, destan ve öykülerden oluşur”.150 “Mitos, belli bir durumun yarattığı insan düşgücünün ürünü olup, belli bir şey yapma niyetini gösterir. Böyle anlaşıldığında, mitos hakkında sorulması gereken 150
Wells, Calvin, İnsan ve Dünyası, (çev. B.Güvenç), Remzi Kitabevi, İstanbul, 1984, s.140. Aktaran; Arıkan, M. Politik İktidar ve Efsane, Gılgameş Efsanesi‟nin Politik Analizi, s. 25. 57
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
doğru soru, onun „gerçek olup olmadığı‟ değil, „onunla ne yapılmak niyetinde olunduğu‟ sorusudur”151 Hemen hemen bütün efsaneler politik iktidar kavgalarını yansıtır. Tanrılar iktidar tanrılarıdır. Gılgamış Efsanesi‟ni bu dönemin politik iktidar örüntülerini anlama çabasında önemli bir konuma oturtmaktadır. Bu efsane, gerçekten de, insanoğlunun politik iktidar ilişkilerini büyük bir ölçekte, yoğun ve derin bir şekilde hayal edebilmesini sağlayan deneyimin imkânlarını sunmaktadır.152 Gılgamış Efsanesi‟nin en bilindik özelliği destan türünün bilinen ilk ve dolayısıyla en eski örneğini teşkil etmesidir.153 Bu destan bize insanın temel ve evrensel güdüsünün ölümsüzlük olduğunu gösterir. Ġnsan iktidarı bile ölümsüzlüğe erişmek için kullanır.* Destanda kutsal fahişe olarak geçen ve enkidu‟yu evcilleştiren kişi cinselliği bir iktidar aracı olarak kullanır. Ancak cinsellik iktidar değildir. Cinsellik iktidar için bir araç olarak kullanılır. Bundan dolayı temel itki cinsellik değil, iktidarı elde etme isteğidir.
151
Hooke, S.Henry, Ortadoğu Mitolojisi, (çev. A.Şenel), İmge Yayınevi, Ankara, 2002, s.13. Aktaran; Arıkan, M. Age, s. 26. 152 Arıkan, M. Politik İktidar ve Efsane, Gılgameş Efsanesi‟nin Politik Analizi, s. 37. 153 Arıkan, M. Age, s. 44. * Efsane ölümden duyulan korku, ölümsüzlüğe öykünme, bilgeliğe ulaşmanın arkaik bir dışavurumu olarak benimsenmek suretiyle psikolojik öğelerin evrenselliğinin vurgulandığı köken arayışlarına da konu olabilmiştir. Arıkan, M. Age, s. 46. 58
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
SİYASAL İKTİDAR İktidar veya iktidar olmak arzusu, insan tabiatının değişmez ve çok önemli bir vasfıdır.154 İnsandaki iktidar tutkusunu Machiavelli‟den önce ele alan İbn-i Haldun‟a göre, insan doğuştan başkalarına hükmetmek, kudretli olmak isteğindedir ve bunu gerçekleştirebilecek şartlar oluşur oluşmaz bu kudret iradesinin tatminine yönelir.155 Machiavelli‟e göre, insanlar hiçbir zaman “kendi özkaynaklarıyla yaşamaktan hoşnut değildir”; hep “başkalarını yönetme eğilimi” içindedirler.156 Siyasal iktidarı, bir kişiyi (hükümdar) başka kişiler karşısında etkili kılan eşitsiz somut bir güç ilişkisi çerçevesinde düşünen ilk tarihçi Machiavelli‟dir.157 Siyasal iktidarı, insanın insana uygulayabileceği diğer tüm güçlerden ayıran şeyin, boyut ya da rakamlar değil de, bu gücün sahip olduğu özel bir nitelik ile güttüğü belirli bir amaç olduğunu ekler. Bu amaç adaletin, yani, insanlar arasında belli şartları temin eden ve yasalar tarafından belirlenen bir ilişkiler sisteminin sağlanmasıdır.158 Siyaseti insanlar arasında oluşan iktidar ilişkilerinin bütünü olarak ele alan 16. Yüzyılda Machiavelli, Bodin, Hobbes 154
Turgut, M. Siyasetten portreler, s. 275. ve Berle, Adolf A. İktidar, s. 39, 54. 155 Hassan, Ü. İbn Haldun‟un Metodu ve Siyaset Teorisi, 33. ve Horner A. Güç; Güç sahibi Olma İsteği ve Güce Sahip Olmaktan Korkma, s.21–24. 156 Skinner, Q. Machiavelli, s. 106. 157 Akal, C.B. İktidarın Üç Yüzü, s. 50. 158 D'entreves, A.P. Devlet maddesi, Felsefe Ansiklopedisi, 4. cilt, s. 237. 59
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
iken 20. Yüzyılda ise Michels, Mosca ve Pareto gibi yazarlar olmuştur. Siyasetin konusu iktidardır. Siyaseti, kısaca iktidar ilişkileri olarak tanımlayabiliriz.159 İktidar, siyasetin anahtar kavramıdır. Fizik için enerji, ekonomi için para ne ise siyaset için de iktidar odur. İktidar, devlet örgütlenmesinin çerçevesinde sınırlanmayan ve toplumların tümünde var olan evrensel bir olgudur.160 Siyasal iktidar ile devlet özdeş değildir. Özellikle kurumsallaşmış siyasal iktidar devletten çok daha kapsamlı bir olgudur.161 Siyasette iktidar, bir ilişki olarak düşünülür; yani başkalarının davranışlarını, onların tercih etmedikleri yönde etkileme gücüdür. Buradan çıkan sonuç, iktidarın eşitsiz bir ilişkiye dayandığı ve bu eşitsizlikle beraber güç, etki, zorlama, baskı, yaptırım ve müdahalenin birlikte geliştiğidir. İktidar, bir eylem yapması yönüyle; “istenen sonucun alınabilmesi için etki üretme” sürecidir.162 En geniş anlamda iktidar, arzulanan bir sonuca ulaşma gücüdür.163 İktidarda, çeşitli değer, norm ve ilkelerle beslenen bir buyurma-boyun eğme, emir-onay ilişkisi vardır. Güç ise, fiziksel veya diğer birçok unsurdan kaynaklanan eşitsiz bir duruma boyun eğmeyi ifade eder. Bu güç, salt fiziki zora dayandığı için “zorbalık” dediğimiz şeydir. Çünkü “gücün güçsüzlüğü, salt güce dayanmasıdır”. Bu yüzden doğal olarak iktidarın gerçek güç olabilmesi için, bu gücün 159
Türköne, M. Siyaset Nedir? s. 32. Vergin, N. Siyasetin Sosyolojisi; Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar, s. 131. 161 Akal, C.B. İktidarın Üç Yüzü, s. 325. 162 Türköne, M. Age, s. 35-38. 163 Heywood, A. Siyaset, s.7. 60 160
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
kabul edilebilir bir eşitsizliğe dayanması gerekir. Bu eşitsizliği sağlayan şey ise güce iktidar sağlayan otoritedir. Bu sayede güç, iktidarın kullandığı bir araç olarak onun normatif değerleri, ilkeleri ile donanır ve meşruluk kazanır.164 Devletsiz toplumlarda, toplum içinde konumu farklılaşmış bir kişi veya grup bulunmaz. Aksine bu toplumlar kendi kendilerini yönetirler. Toplum yöneten-yönetilen şeklinde bölünmemişdir. Oysa siyasal iktidarın kutsallaştığı toplumlarda, bir kişi ya da grup dinsel bir işlev donanarak toplum içinden sıyrılır. Böylece kutsallığın temsilcisi/simgesi olur. Ancak burada önemli bir nokta vardır. Bu temsilci/simge toplum tarafından denetlenir ve toplumsal kontrol toplumun elindedir. Önder yasayı söyler, ancak uygulayamaz. Daha açıkçası, bunu uygulamaya muktedir değildir.165 Monark yönetimlerin oluşması ile birlikte devlet biçimlerinde gücün/iktidarın tek bir egemenin ya da belli bir egemen grubunun elinde toplandığı görülmektedir. Buna karşı, yeniçağla birlikte ortaya çıkan modern ulus devletlerde, gücün tek bir elde toplanması yerine, gücün belli merkezlere yayılması söz konusudur. “Güçler ayrılığı” olarak adlandırılan bu güç dağılımında, güçler birbirlerinden kesin çizgilerle ayrılmışlardır.166 İktidarın istediğini yaptırabilme gücü şeklindeki anlamı, aslında günlük hayatın her alanında yer alan ilişkilerde karşımıza çıkmaktadır. Max Weber, iktidarı, toplumsal alanda, sosyal ilişkilerin içinde, bir iradenin ona 164
Türköne, M. Siyaset Nedir? s. 38. Saygılı, A. Modern Devlet‟in Çıplak Sureti, s. 65. 166 Güçlü, A. Uzun, E. Uzun, S. Yolsal, Ü. H. Felsefe Sözlüğü, s. 628. 61 165
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
karşı gelinmesi halinde dahi yürüttüğü üstünlük olarak tanımlar.167 Ödüllendirme gücü, zorlayıcı güç, meşru güç, özdeşleşme gücü ve uzmanlık gücü olarak adlandırılan beş çeşit güçten en güçlü temellere dayanan güç en büyük güçtür. Genellikle özdeşleşme gücü en geniş kapsama sahip güç olup gücü kapsama alanı dışında kullanma çabası ise gücün azalmasına yol açacaktır.168 İktidar devlet değildir; fakat yasal ve kurumlaşmış bir kuvvet; devleti ele geçiren kuvvetlerin bütünüdür. Bu iktidar, sosyal bünyenin bütününü temsil ve refahını sağlamaya kabiliyeti olduğu inancı ile yasallaştırılmıştır.169 Devlet, güç kullanma tekeline sahip, zorlayıcı bir güç olarak otorite ve düzenleyici bir iktidar demektir. Devlet, iktidarın; iktidar devletin içindedir. Devlet otorite sahibi iktidardır. İktidar gerçekten de devletin özüne ilişkindir, ama bu şiddet değildir. Şiddet doğası gereği araçsaldır ve tüm diğer araçlar gibi, daima amacın rehberliğine ve onunla meşrulaştırılmaya ihtiyaç duyar. Otorite bir güç ve kontrol aracı olarak emir verme insanlar adına karar verme hakkını elinde bulundurmak demektir. Otorite; güce, zora ve tehdide başvurmaksızın bir siyasal iradenin toplumsal alanda yürütülmesi ve sürdürülmesi yeteneğini ifade eder. Otorite, siyasal iktidarın “nüfuz” etme yetkinliğini de gösterir.170 İktidar, siyasal ve 167
Türköne, M. Siyaset Nedir? s. 36. Yüksek, A. E. Türk Kamu Yönetiminde Önderlik Davranışı, s.46. 169 Çiftçi, S. Modernden Postmoderne İktidar Kavramındaki Değişim, s. 11. 170 Weldon, Siyaset Bilimi Sözlüğü (The Vocabulary of Politics) aktaran; Türköne, M. Age, s. 39. 62 168
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
felsefi bir anlama ve içeriğe yönelik tanımlama iken, otorite psikolojik ve sosyolojik olarak bir etkinliği ve yetkinliği ifade etmektedir. Otorite; “iktidarın yönetme hakkının yönetilenlere tanınması ve kabul edilmesi‟dir. İktidar ile “zorbalık” arasındaki ayrışma noktası, toplumsal rızaya dayanma derecesidir. Otorite ve iktidar kavramlarının her ikisinde de saklı olan güç ve rızadan, otorite için rıza, iktidar için güç önceliklidir. Siyasal iktidar kavramı ise, her iki olgunun, süreklilik ve istikrar içerisinde daha genel bir alanda (devlette) kullanılmasını ifade etmektedir.171 Siyasal iktidar, devletin egemenlik alanı olarak beliren ülkenin tümü ve o ülkede yaşayan insanlar üzerinde geçerlidir. Bu anlamıyla siyasal iktidar, devletle aynı anlama gelmektedir.172 Siyaset felsefesinde üç ana başlık altında bir iktidar çözümlemesi üstüne temellendirilmiş yaklaşımlar görülür. Bu yaklaşımlar genellikle “tek elde toplanmış siyasal iktidar”, “dağıtılmış siyasal iktidar”, “karma ya da dengelenmiş siyasal iktidar” başlıklarıyla anılmaktadır.173
171
Türköne, M. Age, s. 38. Türköne, M. Siyaset Nedir? s. 36. 173 Güçlü, A. Uzun, E. Uzun, S. Yolsal, Ü. H. Felsefe Sözlüğü, s. 1310. 63 172
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
Kanun egemenin ağzından çıkan sözdür. Hobbes
64
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
Kanunu yapan hakikat değil, otoritedir.* Hobbes
EGEMENLİK-MEŞRUİYET İnsanların bir arada yaşama zorunluluğunun zaman içinde üstün buyurma gücüne sahip bir kurum olan devleti meydana getirmiştir. Devlet adı verilen bu kurum tarafından toplu yaşamın daha iyi, daha düzenli sürmesini sağlamak için çeşitli kurallar konulmaya başlanmıştır. Ancak, bu seferde egemenlik gücünü devlet adına kimin kullanacağı sorunu ortaya çıkmıştır.174 Bu egemenliği kullanan kişiler ise yönetenlerdir. Siyasal iktidar için yanıtlanması gereken önemli soru: Yönetenler bu buyurup yönetme güç ve hakkını nereden alırlar? Arendt‟e göre iktidar, kendiliğinden siyasal toplulukların varoluşuyla ilgili olduğundan dolayı hiçbir haklılaştırmaya ihtiyaç duymamaktadır. Ama yaptığı şeyleri mutlaka meşrulaştırmaya ihtiyaç duyar. Yani iktidar her ne yaparsa yapsın bunu yönetilenler nezdinde haklı ve meşru göstermek zorundadır. Her siyasal rejimde yönetenler yönetilenleri, yönetme hakkına sahip olduklarına ikna etmek ve böylece yönetimlerine meşruluk kazandırmak durumundadırlar.175 Si*
autoritas, non veritas facit legem Genç, R. XVII. Dönem TBMM'nin Yapısı ve Faaliyetleri, s. 3. 175 Önder, Ö. “12 Mart‟ın Basına Etkisi” “Milliyet – Cumhuriyet Örneği”, s. 9. 65 174
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
yasi iktidarın bir ilkeye ya da kanuna gönderme yapılmadan kullanılması mümkün değildir. Toplum, nasıl yönetiliyor olursa olsun, her durumda, yönetici güç, toplumu ne adına yönettiğini söylemek, dolayısıyla “meşrulaşmak” zorundadır. Meşruluk kavramı “haklı olmak” iddiasını içermektedir. Meşrûiyet kazandırma anlamında izah etme, haklılaştırma ve tasdik edip geçerli kılma süreci olarak meşrûlaştırım, yapı veya kurumsal düzeni, objektifleşmiş anlamlarına kognitif onay vererek “izah eder; pratik zorunluluklarına normatif bir değer atfederek, yapının olması gereken olduğunu veya yapması gerekeni yaptığını göstererek haklılaştırır ve geçerli kılar. Biraz farklı kelimelerle; meşrulaştırım, toplumda yeni durumların, araştırılıp bulunduğu veya yürürlükte olan durumların, paylaşılan değer, meziyet veya niteliklerin referans gösterilmesi suretiyle korunduğu bir süreci ifade eder.176 Tarih boyunca da iktidarı meşrulaştırmak veya “haklılandırmak” ve emirlerine otoritenin kutsallığını katmak için farklı gerekçelendirmeler ileri sürülmüştür. Bu meşruiyet çabalarının bazıları oldukça eski, bazıları da yeni ve orijinaldir.177 İster siyaset biliminde, ister başka herhangi bir bağlamda kullanılsın, bir „kavram‟ olarak meşruiyet, bir şeyin belirli bir ilkeye, kurala uygun olup olmaması sorusuyla ilgilidir.178 Meşruiyet, bir fiilin hangi ilkeye göre tasdik edileceğinin referans kaynağını gösterir ve siyasal iktidarın 176
Okumuş, E. Dinin Meşrulaştırma Gücü, 2005; Okumuş, E. Meşruiyet Ekseninde Din ve Devlet. 2003. 177 D'entreves, A.P. Devlet maddesi, Felsefe Ansiklopedisi, 4. cilt, s. 241. 178 Özkazanç, A. Türkiye'de siyasi iktidar ve meşruiyet sorunu: 1980'li yıllarda yeni sağ, s. 21. 66
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
bir ilk nedenden hareket ederek haklılığını ispat etme durumudur. Meşruiyet, yönetilenler açısından siyasi iktidarın varlık sebebinin makul bir anlama kavuşturulması, iktidarın yasa, emir ve tasarruflarının toplumca kabul edilmesi ve uyulmasının tek dayanağıdır.179 Meşruluk, yönetilenler çoğunluğunca benimsenen ve siyasal sistemin kurallarına göre yönetenlerin iktidara geldiklerine ve onu kullandıklarına ilişkin toplumdaki yaygın inanç ya da kabulleniştir.180 Halkın kendini yönetmek için verdiği yetki sonucu iktidarın verdiği buyruklar bir bakıma artık kendisinindir.181 Meşruiyet, insanların „niçin‟ bir siyasal güce itaat edeceği sorusunun cevabını teşkil eder. Gücün, kaçınılmaz olarak bu soruları cevaplaması gerekir ki eylemleri haklı, emirleri uyulabilir, cezaları katlanılabilir, hataları mazur görülebilir bir iktidar olabilsin. Bir ilkeye ya da yasaya gönderme yapılmadan siyasi iktidar kullanılamaz ve sürdürülemez. İktidar, kendini topluma açıklamadan, toplumu ne adına yönettiğini söylemeden, toplumdan onay almadan, kendini toplum katında haklılaştırmadan meşrulaşamaz.182 Bir iktidar, eğer haklılığı konusunda görüş birliği varsa meşru kabul edilecek, aksi takdirde salt bir güç niteliğine bürünecektir. Salt bir güç ise ancak kendisine boyun eğilmesini sağlayabildiği sürece varlığını sürdürebilecektir. Bugüne değin siyasal iktidarlar meşruiyet kay179
Türköne, M. Siyaset Nedir? s. 42, 43. Selçuk S. Zorba Devletten Hukukun Üstünlüğüne, s. 22. 181 Selçuk S. Age, s. 25. 182 Okumuş, E. Dinin Meşrulaştırma Gücü, 2005; Türköne, M. Age, s. 47. 67 180
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
nağı olarak temelde dini ve mitolojiyi kullanmışlardır. Gelenek ve kahraman oluşturma ya da karizmatik liderlik ise meşruiyet için aranan diğer etmenlerdir. Mitoloji, şeylerin niçin o şeyler olduğunu açıklayan sosyal teorilerdir. Topluma, ritüeller aracılığıyla bir toplumsal yapının, bir düzen veya bir kahramanın etrafında kenetlenmesini, siyasal iktidarın gücünü kullanmasının meşru bir hak olduğunu anlatırlar. Mitoloji, bir toplumda kültürün yapmış olduğu tüm görevleri üstlenir ve insanlara ne için yaşayıp ne için ölmesi gerektiğini öğretir. Sonuçta ise siyasal iktidar, mitoloji aracılığıyla, insanları kendine bağlayan gerekçelerini güçlendirmiş olur.183 Siyasal iktidarların meşruiyet kaynağı olarak kullandığı figürlerden en önemlisi kahramanlık veya karizmatik liderliktir. Kahramanlık, siyasal iktidara psikolojik bir boyut katmaktadır. Karizmatik lider gücünü, siyasal iktidara meşruiyet kazandıran temel ilkelerden alır.184 Max Weber, meşruiyet düşüncesini, premodern siyasi düşüncedeki nesnel ve dışsal bir kaynağa/ilkeye uygunluk anlayışından sıyırarak, meşruiyete olan „inanca‟ indirger. Ona göre meşruiyet, “bir egemenliğin (domination) geçerliliğinin nihai temellerini, diğer bir deyişle, bir efendinin memurlarına ve her ikisinin birden yönetilenlere karşı kullandıkları/savladıkları, itaati hak etme iddiasının dayandığı temelleri” ifade eder. Weber‟in bu yaklaşımı, iktidarın kendini Tanrı, Gelenek, Doğa ve Akıl gibi kendine dışsal olan bir başka gerçeklik düzeyine göndermede bulunarak meşrulaştırdığı premodern ve erken modern 183 184
Türköne, M. Siyaset Nedir? s. 51. Türköne, M. Age, s. 54. 68
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
dönemin meşruiyet anlayışından radikal bir kopuşu yansıtır. „modern devlet kendi meşruiyetine olan inancı nasıl sağlayabilir sorusuna dönüşür. Bu sorunun yanıtı, kısaca, „rasyonel-yasal‟ egemenliktir. Rasyonel-yasal meşruiyet‟ koyulan kuralların yasallığına ve otorite konumuna getirilenlerin, belirli kurallar dâhilinde emir/hüküm verme yetkisine sahip olduklarına dair bir inanç‟ olarak tanımlanır. Bu egemenlik tarzında insanlar, soyut, genel, biçimsel ve prosedürel bir yasal yönetime itaat ederler. Yasal egemenliğin biçimselliği, yasal sistemin kendine içkin olan bir karar alma kıstasının uygulandığı; rasyonelliği ise, benzer durumlarda aynı şekilde uygulanan karar alma ölçültlerinin olduğu anlamına gelir.185 Siyasal iktidarı, diğer iktidar türlerinden ayıran bir diğer özellik ise, tek meşru irade olma gücüdür. Diğer iktidar tipleri de maddi baskı, manevi güç, ikna yeteneği, geleneksel otorite, disiplin gibi etkenlerle başka kişiler üzerinde yaptırım sağlayabilirler. Ancak, bu yaptırımların iktidara dönüşebilmesi için süreklilik taşıması gerekir. Bir güç, süreklilik taşımadan iktidara dönüşemez. Güce süreklilik veren unsur, meşruiyettir.186 Bu açıdan siyasal iktidarı, güç (şiddet) kullanma tekeline sahip tek meşru irade olarak tanımlamak doğrudur. Max Weber‟in ifadesiyle, siyasal iktidar „meşru güç kullanma tekeli‟dir.187 Daha sonra da Carl Schmitt devleti, dengenin bozulduğu anlarda, yani olağanüstü durumlarda, normal hali tekrar kurmak için politik olanı tutmakta 185
Özkazanç, A. Türkiye'de siyasi iktidar ve meşruiyet sorunu: 1980'li yıllarda yeni sağ, s. 17, 18. 186 Türköne, M. Siyaset Nedir? s. 37. 187 Türköne, M. Age, s. 46. 69
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
olandır, diye tanımlayacaktır.188 Güç kullanma tekeli devlet oluşumundadır. Carl Schmitt, olağanüstü halin sınandığı yerin egemenlik meselesi olduğunu ifade eder. Ona göre egemenlik modern siyasal teori içinde kazandığı “en üstün ve asli hükmedici güç” gibi soyut bir şekilde tanımlamak yanlıştır. Tam tersine herhangi bir anlaşmazlık durumunda “kamusal çıkarı veya devletin çıkarını, kamu güvenliği ve düzenini, le salut public‟i (kamusal selamet) vb. neyin oluşturduğuna kimin karar vereceği” gibi somut bir uygulama olarak anlaşılmalıdır.189 Romalı hukukçular politik güce özel karakteristiğini veren şeyin hukuk adına güç kullanılması olduğunu fark etmişlerdi. Onlar hukukun kendisinden türediği bu yeri, yani meşru olarak emreden ve başkalarından emir almayan summo potestası tanımaya geçtiler. Cicero, De Re Publica adlı eserinde devletin gütmesi gereken amaçtan devletin yapısına geçer: Bir toplumu bir devlet (res publico) haline getiren şey, sadece ortak çıkarlar (utilitatis communio) değil, aynı zamanda yasalarda da ortaklıktır (consensus iuris). Herhangi bir politik toplulukta, yasa koyan üstün bir güç (summa potestas) vardır.190 Fichte de benzer bir düşünceyi, devletin herkesin aynı yasaya bağlanmak istemesinden doğduğunu öne sürer.191 Siyasal iktidar, mutlaka yönetilenlerin rızasına dayanmalıdır. Çünkü iktidarın varlık nedeni, ister ihtiyaçların 188
Bezci, B. Carl Schmitt‟in Politik Felsefesi, Modern Devletin Müdafaası, s. 2. 189 Schmitt, C. Siyasi İlahiyat, s. 14. 190 D'entreves, A.P. Devlet maddesi, Felsefe Ansiklopedisi, 4. cilt, s. 238, 240. 191 Onbaşıoğlu, Funda, Devlet ve Sivil Toplum maddesi, Felsefe Ansiklopedisi, 4. cilt, s. 260. 70
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
düzenlenmesinde adaleti sağlamak (Platon), ister işbölümü (Aristo), ister Tanrısal iradenin yansıması (Augustinus), ister aileler arası dayanışma (Bodin), ister siyasal birlik ve bütünlük (Machiavelli), ister güvenlik (Hobbes), ister eşitlik (Rousseau), ister özgürlük (Locke) olsun toplumsal düzenin gereklerini, yine toplumsal rızaya bağlı olarak yerine getirmektir.192 Aristo‟ya göre, egemenlik yetkisinin kaynağı ve kullanılması bakımından devletler, “normal devletler” ve “normal olmayan devletler” diye İkiye ayrılır. İyi idare usulleri adı verilen “monarşi”, “aristokrasi” ve “politeia” (Cumhuriyet) normal devlet şekilleri; kötü idare usulleri adı verilen “istibdat”, “oligarşi” ve “demokrasi” ise, normal olmayan devlet şekilleri arasında yer alır.193 Monarşik devlette hâkimiyetin kaynağı ve sahibi bir kişi olup bu kişi farklı yer ve zamanlara göre, kral, şah, hükümdar, imparator ve benzeri adlar almıştır. Monark‟ı devletin sahibi kabul eden monarşilerde hükümdar, devletin ve ülkenin tamamının sahibidir. Monark birliğin simgesidir; bütün adına, birlik adına karar alır ve uygular. Böylece tüm parçaları kendisine bağlı bir aygıtı temsil eder.194 XIV. Louis‟in “Devlet Benim” sözü bu anlayışın en tipik örneğidir. Mülk devlet anlayışı denilen bu tür uygulamalarda, hükümdar tüm ülke toprakları ile beraber o topraklar üzerinde yaşayan insanların da malikidir. Onları dilediği gibi kullanabilir. Hak ve özgürlüklerin sınır-
192
Türköne, M. Siyaset Nedir? s. 37. Karatepe, Ş. Demir, F. Sosyal Bilimler Ansiklopedisi, cilt 1. s. 336. 194 Akal, C. B. İktidarın Üç Yüzü, s. 50. 71 193
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
larını dilediği gibi genişletip daraltabilir.195 Egemenlik kavramı, ilk olarak Fransız Bodin tarafından ortaya atılmıştır. Bodin, egemenlik kavramını, Latincede en yüksek, en üst anlamlarına gelen “superanus” teriminden türetmiştir. Fransız hukukçu, bu terimden hareketle “bir devletin mutlak ve sürekli gücü”nü nitelemek için “souveraineté” (egemenlik) kavramını kullanmıştır. Bodin, devleti “birçok ailenin ve bu ailelere ortak olan şeylerin egemen güç tarafından yönetilmesi” olarak tanımlar.196 Bodin, egemenliği, bütün vatandaşlar ve tebaa üzerinde kanunla kısıtlanmayan en üstün iktidar olarak tanımlıyordu. Egemenlik mutlaktır; güç, işlev ya da süre açısından sınırlandırılmamıştır. Egemenlik tektir, bölünemez ve devredilemez. Böylece egemenlik, sınırsız ve mutlak iktidar anlamına gelmektedir. Yani bir ülkede sadece tek bir egemen olabilir ve egemen kudret bölünemeyeceği gibi başkasına da devredilemez. Bodin‟e göre, egemenlik, devleti diğer insan örgütlenmelerinden ayıran şeydir. İster bir kişinin, ister birkaç kişinin ya da ister birçok kişinin elinde olsun, egemenlik, sadece olgusal üstünlük ve bağımsızlığı değil, fakat kontrol ve hukukun yaratılması anlamında bir iktidar tekelini gerektirdiği için, niteliksel olarak aynı kalır.197 Bodin Six livres de la république (Devletin Altı Kitabı) adlı eserinde, “Egemenlik en yüksek buyurma erkidir”, demektedir.198 Schmitt‟e göre Bodin‟in 195
Karatepe, Ş. İktidarın Üç Yüzü, s. 336, 337. Onbaşıoğlu, Funda, Devlet ve Sivil Toplum maddesi, Felsefe Ansiklopedisi, 4. cilt, s. 257. 197 D'entreves, A.P. Devlet maddesi, Felsefe Ansiklopedisi, 4. cilt, s. 240, 241. 198 Zeybekoğlu, A. E. Carl schmitt‟in 20. Yüzyıl Devlet ve Siyaset Kuramına Katkısı, s. 25. 72 196
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
egemenlik kavramında, hukuki bir kavramın oluşumu, siyasi gerçeklikle alışılmadık biçimde örtüşmektedir.199 Schmitt‟in düşüncelerindeki temel yaklaşım olan egemenlik kavramının “kritik durumlarla, yani olağanüstü hal ile ilgili olduğu, çok önceleri Bodin‟de belirir.200 Bodin egemen‟in kanunlara bağlılığı, halka karşı sorumluluğu ve verdiği sözünü yerine getirmesi gerekliliği üzerinde durur. Ancak Bodin, “si la nécessité est urgente” [acil gereksinimler söz konusu olduğunda] Prens‟in halka bağlılığının sona erdiğini belirtir. İşte Schmitt‟e göre, Bodin‟in bilimsel verimliliğinin ve asıl başarısı “„karar‟ı egemenlik kavramının içine yerleştirmiş olmasında yatar.”201 Böylelikle Schmitt, olağanüstü hal, egemenlik ve karar kavramlarının kesişim hattını kendi teorisi için eksen alırken, Bodin‟e dayanmaktadır.202 Bodin, Machiavelli ve Hobbes‟un egemenlik anlayışında (klasik egemenlik), siyasal iktidarın sınırlandırılması ilkesini bulamayız.203 Modern dönemde meşruiyet yönetilenlerin rızasına dayandırılmaktadır. Egemenliğin güce değil, toplumsal rızaya dayanması gerektiğini ileri süren toplum sözleşmesi teorileri devleti mutlak bir güç olmaktan uzaklaştırmıştır. İktidarın sınırlandırılması anayasal hareketler, güçler ayrılığı ve demokratik katılım gibi gelişmeler
199
Schmitt, Carl. Somut ve Çağa Bağlı Bir Kavram Olarak Devlet. (çev. Bertil Emrah Oder). Devlet Kuramı (Derleyen: Cemal Bali Akal) içinde s. 247. 200 Zeybekoğlu, A. E. Carl schmitt‟in 20. Yüzyıl Devlet ve Siyaset Kuramına Katkısı,, s. 26. 201 Schmitt, C. Political Theology. s. 8. 202 Zeybekoğlu, A. E. Age, s. 26. 203 Türköne, M. Siyaset Nedir? s. 40, 41. 73
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
sonrasında klasik egemenlik kavramı aşılmıştır.204 Modern meşruiyet söylemi, devletin kendisini rıza ile belirlenen ortak çıkarın temsilcisi ve koruyucusu olarak kurmasına dayanır.205 Toplum sözleşmesi teorileri ile siyasal iktidar ilişkilerinin üzerine oturduğu üç temel alan, üç meşruiyet kaynağı ortaya çıkmıştır: Devlet, toplum ve birey. Bu üç meşruiyet kaynağının temellendiği üç meşruiyet ilkesi/yasası/amacı da doğal olarak ortaya çıkmıştır: Güvenlik, eşitlik, özgürlük. Modern siyasal iktidarlar, meşruiyetlerini bu üç ilkeden birini esas alarak oluşturmaktadır. Devleti, toplum sözleşmesinin merkezine koyan Hobbes için meşruiyet, güvenlik demektir. Hobbes, devlet egemenliğini güvenlik endişesinden hareket edilen rasyonel bir zemine oturtacak; böylece, siyasal bir kurum olarak devletin hem doğal hukuk hem de Tanrısal yasalar ile bağlantısı kesilmiş olacaktır. Bodin‟in aksine Hobbes‟ta devlet otoritesinin kaynağı tanrısal iradede değil, toplumu oluşturan bireylerin kişisel güvenliklerini sağlama düşüncelerinin ürünü olarak doğan toplumsal sözleşmede bulunduğundan Hobbes‟un kuramında egemenliğin kaynağı Tanrı değil, toplumun bizatihi kendisidir. Bunun sonucu olarak, devlet ile meşruluk sözcüklerinin birlikte kullanıldığı cümlelerde Tanrı lafzına artık ihtiyaç duyulmamasıdır. Siyasal iktidarı meşrulaştırmak için teolojik destek arayışlarına gerek duymayan bu yaklaşım, Rönesans ile başlayan birey eksenli ve akla dayalı yeni bir 204
Cevizci, Ahmet. Paradigma Felsefe Sözlüğü, Paradigma Yayıncılık, İstanbul, 2005. s. 467. ve Türköne, M. Age, s. 42. 205 Özkazanç, A. Türkiye'de siyasi iktidar ve meşruiyet sorunu: 1980'li yıllarda yeni sağ, s. 8. 74
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
evren tasarımının siyaset kuramında ulaştığı uç noktadır. Rousseau, ise toplum sözleşmesi kuramında devletin meşruiyetini topluma dayandırmaktadır. Devlet, toplum; toplum, devlet olur. Toplumsal ve siyasal eşitliği ve özdeşliği bozacak her türlü engel, genel iradenin mutlaklığının meşruiyeti gereği sistemin dışına itilir. Bireyi ve bireysel hakları toplum sözleşmesinin merkezine oturtan Locke ise, güvenlik ve eşitlik yerine özgürlük arayışını meşruiyet kaynağı olarak kabul eder.206 Meşruiyet Marksist teoride ise sömürünün sürdürülmesine bir bahane ve kılıf olmaktadır. Devletin toplum üzerindeki müdahalelerine kabul edilebilir bir anlam ve zemin hazırlanmasını sağlamaktadır.207
206 207
Türköne, M. Siyaset Nedir? s. 55. Türköne, M. Age, s. 44. 75
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal Ä°ktidar
76
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
“Yeryüzünde onunla boy ölçüşecek bir güç yoktur”* DEVLET Devlet, tarihin ilk dönemlerinden bu yana her toplum için hayatın vazgeçilmez bir parçası olmuştur. Fakat bu siyasi gücün mahiyeti, fonksiyonları, yapılanma biçimleri ve ahlaki sınırları daima kültürel zeminin özellikleriyle bağlantısını korumuştur. Devlet düşüncesi tek ve net bir tanıma izin vermez, ancak politik görüngülere yaklaşma düzeylerine göre farklılık gösterir. Gücü kontrol altında tutmayı, iktidarı düzenlemeyi ve sadakati sağlamayı becerebilen bir organizasyon olduğu müddetçe, bir tek şey kesin görünmektedir: Şekli ve büyüklüğü, geleceğin insanlarının onu adlandırmak için kullanacağı isim her ne olursa olsun, bu organizasyon yine de bir devlet olacaktır.208 Devlet antik çağdan günümüze kadar düşünürlerin üzerinde durduğu bir olgudur.209 Devlet, çağdaş siyaset felsefesinde de kilit değerde bir kavramdır.210 Devlet, kabul edilmiş sınırlar içinde veya belli bir toprak parçası üzerinde yaşayanlara güç kullanma ve onları kontrol etme araçlarına sahip politik örgüt; halk, ülke ve politik *
“Non est potestas super tenant quae comparetur ei” D'entreves, A.P. Devlet maddesi, Felsefe Ansiklopedisi, 4. cilt, s. 244. 209 Gürbüz, A, Michel Foucault‟da Birey ve Siyasal Güç İlişkisi, s. 35. 210 Güçlü, A. Uzun, E. Uzun, S. Yolsal, Ü. H. Felsefe Sözlüğü, s. 373 77 208
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
otorite gibi üç temel unsuru ihtiva eden siyasi örgütlenmedir.211 Devlet, tüm bireysel ve kolektif statülere kıyasla en önemli statü olup toplum hayatının ve toplum şekillerinin en kapsamlısı ve siyasi nitelik kazanmış olanıdır.212 Devlet, her şeyden önce toplumdaki bütün topluluk ve grupların üzerinde yer alan mutlak ve sınırlanmamış iktidarı ifade eder.213 Ancak devlet kendi sınırları içinde yaşayan halkından ya da toplumundan ayrı bir nevi şahsına münhasır bir unsur da değildir. Buna göre, devlet toplumun siyasal görünümüne karşılık gelen bir kurum olarak, toplumu oluşturan dinden ekonomiye, sanattan spora, aileden okula onlarca kurumdan yalnızca birisidir.214 Haenel‟e göre devlet, diğer toplumsal örgütlenmelerin birleşimi ile varolmakla birlikte, “diğer örgütlenmelerin üzerinde yer alan ve bunların hepsini kucaklayan özel bir toplumsal örgütlenme biçimidir”.215 Devlet birliğe ilişkin özellikler dışında egemenlikle ilgili unsurlara da sahip olmalıdır. Devlet, hem bir siyasi aktördür hem de siyasi faali211
Giddens, A. Sosyoloji, s. 419. Cevizci, Ahmet. Paradigma Felsefe Sözlüğü, s. 467, 469. Vergin, N. Siyasetin Sosyolojisi; Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar, s. 24, 35. Heywood, A. Siyaset, s. 126. Hall, John A. Ikenberry, G. John. Devlet, s. 11. ve Cevizci, A. Devlet Felsefesinin Tarihi, maddesi, Felsefe Ansiklopedisi, 4. cilt, s. 250. 212 Schmitt, C. Siyasal Kavramı, s. 39. Karatepe, Ş. Demir, F. Sosyal Bilimler Ansiklopedisi, cilt 1. 332. ve Heywood, A. Siyaset, s. 125. 213 Cevizci, Ahmet. Age, s. 467. ve Karatepe, Ş. Demir, F. Sosyal Bilimler Ansiklopedisi, cilt 1. 335. 214 Güçlü, A. Uzun, E. Uzun, S. Yolsal, Ü. H. Felsefe Sözlüğü, s. 371 215 Schmitt, C. The Concept of the Political, s. 24. 78
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
yetin ve mücadelelerin üzerinde yürütüldüğü bir alandır. Devlet, kimileri için “en yüce kurum” veya “kurumlar kurumu”, kimileri için bir “Leviathan” olarak tanımlanır.216 Devlet Platon için filozof-kralın gerçek hakkındaki bilgisinin ve insan ruhunun ideal bir form halinde tecessüm etmesi, Aristo için ferdin siyasi bir varlık olarak mensup olduğu organik bütünlük, Hobbes için insanın ontolojik varlığını güvence altına alan siyasi güç yapılanması, Rousseau için toplumun ortak iradesini temsil eden siyasi birlik, Hegel için Tann‟nın yeryüzündeki yansıması ya da mutlak ruhun (geist) tarih içindeki tecessüm etmiş şeklidir. Devlet kavramı XVI. Yüzyıldan itibaren kutsal olana dayandırılmaktan çıkarılmış ve kutsallığı kendisine atfedilmiştir. Devletin kutsallaştırılmasının en zirve noktası Faşist Devlet anlayışıdır. Devlet tanımı, yukarıdaki farklı yönelimlere rağmen iki açıdan değerlendirilmelidir. Birinci akım, devleti mahiyeti ve özü itibariyle mutlak değer ifade eden soyut ve aşkın bir kurum olarak görmektedir. Platon‟un ideal devletinde ilk özgün ifadesini bulan bu yaklaşım, Hegel‟in kapsamlı felsefi sisteminde en keskin formülüne ulaşmıştır. Devlet, Hegel‟in felsefi görüşünün merkezi kavramlarından olan “Geist‟ın bir türü olarak “Objektif Geist”ın (“Nesnel Tin”in) fenomenleridir. Bu durumda bir insan kurumu olan, yani insanın birlikte yaşamasını kendi elleriyle tasarımlayıp örgütlediği “devlet”, bir insan kurumu olmaktan çıkar ve kendi başına bir varlığı olan ve kendi amacını kendinde taşıyan bir varlık olarak 216
Heywood, A. Siyaset, s. 16, 17, 125. ve Davutoğlu, A. Devlet maddesi, DİB İslam Ansiklopedisi, 9. cilt, s. 235. 79
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
“Geist” a bağlanır.217 İkincisi ise devleti belli sosyal işlevleri üstlenen bir siyasi üst kurum olarak kabul etmektedir. Pragmatist felsefenin devlete yaklaşımını aksettiren bu görüşte devletin kendisi değer belirleyici değil, sivil toplumun ürettiği değerlerin yaşanır hale getirilmesinde aracı konumundadır.218 Devlet, XVI. Yüzyıldan XX. Yüzyıla uzanan dönemde, siyasi birliğin her şeye hükmeden düzen kavramıdır.219 On altıncı yüzyıldan itibaren devlet, belli sınırlar içinde meşru şiddet tekeline sahip egemen bir siyasal organizasyon olarak tanımlanmaya başlanır.220 Bunu en somut şekilde ele alan Max Weber‟e göre ise devlet, belli bir arazi içinde, fiziksel şiddetin meşru kullanımını tekelinde (başarıyla) bulunduran insan topluluğudur.221 Merkezi otorite, meşru güç kullanma tekeline sahiptir ve haraç ile gelirlerin toplanması ve dağıtılmasını sağlayan bir araçtır.222 Modern devlet, ister mutlakiyetçi isterse de milli biçimlerde olsun, “idari yöneticilerin devlet düzenini yerleştirmek üzere meşru fiziksel şiddet kullanma tekelini ele geçirmeyi başardıkları zorlayıcı bir siyasal 217
Demirdöven, İ. H. Devlet Felsefesi maddesi, Felsefe Ansiklopedisi, 4. cilt, s. 248, 249. 218 Davutoğlu, A. Devlet maddesi, DİV İslam Ansiklopedisi, 9. cilt, s. 235. 219 Schmitt, Carl. Somut ve Çağa Bağlı Bir Kavram Olarak Devlet. (çev. Bertil Emrah Oder). Devlet Kuramı (Derleyen: Cemal Bali Akal) içinde s. 244. 220 İrem, N. Devletin Kökeni maddesi, Felsefe Ansiklopedisi, 4. cilt, s. 279. 221 Weber, M. Sosyoloji Yazıları, s. 80, 84. 222 İrem, N. Age, s. 272. 80
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
kurumdur”.223 Engels‟de, devlet “özel bir baskı gücüdür”.224 Marx‟a göre de, devlet özel bir iktidar örgütüdür: belirli bir sınıfın sırtını yere getirmeye yönelik bir zor örgütü.225 T. Hobbes‟un devletin kökenine ilişkin tartışmasında, Leviathan benzetmesini kullanarak, devletin şiddet kullanmak üzere yetkilendirilmiş tek egemen güç olduğunu iddia etmesi, bu yaklaşımın ilk örneklerindendir. Keza, on dokuzuncu yüzyılda ortaya çıkan Marksist devlet kuramları da, sadece modern devleti değil, bütün biçimleriyle devleti, sınıflı toplumlarda şiddetin örgütlenmesinden sorumlu bir üst-yapı kurumu olarak tanımlamaktadırlar.226 Gerçekten de devlet siyasetin odaklaştığı mekândır. Eğer siyasetin bir özelliği de kamu düzenini gerçekleştirmek ve toplumun yönetilebilirliğine yönelik bir eylem alanı oluşturmak ise hiç şüphe yok ki, toplumu yönetenlerin en mükemmel biçimde örgütlendikleri odak devlettir. Yönetenler yönetilenlere karşı en üstün biçimde işleyen bir yaptırım sistemini devlet aygıtıyla gerçekleştirebilmektedirler.227 Devlet, bir olgu olarak, günlük hayatımızın en ince ayrıntılarına nüfuz edebilen karmaşık bir etkinlik alanına sahiptir.228 Bireylerin üzerinde başka hiç223
Weber, M. Economy and Society, Vol. I, New York Bedminister, 1978. Aktaran; İrem, N. Age, s. 278. ve Weber, M. Age, s. 80, 84. 224 Lenin, V. İ. Devlet ve Devrim, s. 23. 225 Lenin, V. İ. Age, s. 30. 226 İrem, N. Devletin Kökeni maddesi, Felsefe Ansiklopedisi, 4. cilt, s. 279. 227 Nur Vergin, Siyasetin Sosyolojisi; Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar, s. 24. 228 Arıkan, M. Politik İktidar ve Efsane, Gılgameş Efsanesi‟nin 81
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
bir kurumun sahip olmadığı ölçüde belirleyiciliğiyle, varlığını hiçbir zaman unutturmayan bir güç olarak karşımızdadır. “Devletin emrettiği tıbbi koşullar altında yer alması gereken doğumumuzun zorunlu onayından ölümümüzün zorunlu kaydına kadar devletin (nerdeyse) daima bizimle olduğunu hissetmek durumundayız”.229 Uzak Doğu, Doğu Asya, Anadolu, Girit, Mısır, Sümer, Babil, Asur, Hindistan, İran ve Orta Amerika‟da M. Ö. 3000‟li yıllara kadar geri giden çeşitli siyasal örgütlenmelerin izi sürülebilmektedir.230 Son dönemde bütün bu modern devlet öncesi siyasal örgütlenmeleri “devlet” kavramı çerçevesinde tanımlama eğilimi antropolojik çalışmalarla artmıştır.231 İnsanların bir arada yaşadığı, yöneten ve yönetilen farklılaşmasının ve az çok merkezi bir otoritenin belirginleştiği adına devlet denilen siyasi örgütlenmeler ilk çağlardan itibaren var olmuştur.232 Ancak ortak faaliyetleri sürdürmek için değişik iktidar/güç pratikleri geliştirmiş olsalar da, kimi devletsiz topluluklar da olmuştur.233 Engels‟e göre, “devlet düşünülemeyecek bir zamandan beri varolan bir şey değildir. İşlerini onsuz gören, hiçbir devlet ve devlet erkliği
Politik Analizi, s. 6. 229 Pierson, C. Modern Devlet, s. 19. Aktaran; Arıkan, M. Politik İktidar ve Efsane, Gılgameş Efsanesi‟nin Politik Analizi, s. 13. 230 İrem, N. Devletin Kökeni maddesi, Felsefe Ansiklopedisi, 4. cilt, s. 269. ve Arıkan, M. Politik İktidar ve Efsane, Gılgameş Efsanesi‟nin Politik Analizi, s. 54, 55, 59. 231 İrem, N. Age, s. 268. ve Arıkan, M. Age, s. 18. 232 Türköne, M. Siyaset Nedir? s.72. 233 İrem, N. Age, s. 269. ve Vergin, N. Siyasetin Sosyolojisi; Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar, s. 28–30. 82
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
düşünü bulunmayan toplumlar olmuştur.”234 Devletin doğası hakkında felsefi-siyasal düşün, kadim Yunan felsefesi içinde doğmuş olsa da, egemenlik ve topraksallık ilkesine bağlı modern devletin tarihi için, kritik dönem on altıncı yüzyıldır.235 Ancak Yunan şehir devletlerinin Mısır, Babil, Asur ve Likya gibi Anadolu ve Yakın Doğu‟daki daha gelişmiş bürokratik yönetim ve idare geleneklerinin etkisi altında ve bu bölgelerle ilişki içinde doğan “ikincil devletler” olduğunu ileri süren görüşler de vardır. Ayrıca şehir devleti sadece eski Yunan‟a ait bir siyasal örgüt değildir; Kiş, Ur, Uruk, Lagaş, Umma ve Eridu, en eski şehir devletleridir.236 Devleti ifade etmek için kullanılan kelimeler, tarih içerisinde sürekli değişmiştir. Türkçede kullandığımız, “devlet” kelimesi Arapça devl kökünden gelmekle olup, bizzat elde edilen şeyin ismi, el değiştiren, elden ele dolaşan güç, kuvvet, iktidar, servet, mal ve makam/nüfuz anlamlarına gelmektedir. Günümüzde ise, daha çok siya-sal iktidarı, kamu gücünü, kamu kurumlarını ve idarenin yetkilerini ifade etmek için kullanılmaktadır.237 Arapça‟da devlet veya dület “değişmek, bir halden başka bir hale dönmek; nöbetleşe birbiri ardınca gelmek, dolaşmak; üstün gelmek, zafer kazanmak” mânalarına gelir. Çoğulu düveldir. Bazı dilciler, kullanım bakımından iki kelime arasında fark bulunmadığını söylerken bazılarına göre devlet 234
Lenin, V. İ. Devlet ve Devrim, s. 21. Güçlü, A. Uzun, E. Uzun, S. Yolsal, Ü. H. Felsefe Sözlüğü, s. 1309. ve İrem, N. Age, s. 267. 236 İrem, N. Devletin Kökeni maddesi, Felsefe Ansiklopedisi, 4. cilt, s. 273. 237 İsfahani, R. Müfredat 1. cilt, s. 446. ve Karatepe, Ş. Demir, F. Sosyal Bilimler Ansiklopedisi, cilt 1. s. 332. 83 235
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
savaşla, dület ise malla ilgili olarak kullanılır ve ilki zaferin taraflar arasında el değiştirmesini, diğeri ise servet ve zenginliğin elden ele dolaşımını ifade eder. Kelimenin Arapçaya Akad dilindeki “amaçsızca dolaşmak” anlamına gelen dâludan veya Süryânice‟de “hareket etmek, harekete geçirmek, canlandırmak ve yerini değiştirmek” anlamındaki dâl kelimesinden geçmiş olabileceği ileri sürülmüştür.238 İslam tarihinde terim anlamıyla “devlet”, ilk kez Abbasiler döneminde kullanılmış, Hz. Peygamberin, hulefa-i râşidin‟in ve Emevilerin yönetimin başında oldukları dönemlere devlet adı verilmemiştir.239 Fransızca etat ve İngilizce state kelimelerinin aslı Latince “status”dir. O devir İtalya‟sında daha çok eyalet, bir hal, bir toplumsal küme anlamlarını taşıyordu. Bugünkü anlamda devlet kavramı ilk olarak 16.yüzyıl İtalya‟sında, belli bir topluluğun temel siyasi örgütlenme yapısını açıklamak üzere kullanılmaya başlamış, oradan da diğer batı dillerine geçerek yerleşmiştir.240 Devlet anlamında kullanılmaya başlanıldığında Fransızca‟da ilk harfi büyük yazılır oldu. Devlet teriminin siyaset sözlüğüne Machiavelli tarafından kazandırıldığı yadsınamaz.241 Machiavelli bu sözcüğü önceki dilbilimsel kullanımlara dayandırıla238
Davutoğlu, A. Devlet maddesi, DİB İslam Ansiklopedisi, 9. cilt, s. 234. 239 Koyuncu, N. İslam-Osmanlı Hukukunda Devlet kavramı. http//www.universite-toplum.orgpdfpdf_UT_325.pdf 240 Karatepe, Ş. Demir, F. Sosyal Bilimler Ansiklopedisi, cilt 1. s. 335. ve Davutoğlu, A. Age, s. 235. 241 Schmitt, Carl. Somut ve Çağa Bağlı Bir Kavram Olarak Devlet. (çev. Bertil Emrah Oder). Devlet Kuramı (Derleyen: Cemal Bali Akal) içinde s. 247. ve İrem, N. Devletin Kökeni maddesi, Felsefe Ansiklopedisi, 4. cilt, s. 277. 84
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
bilecek farklı anlamlarda kullanmıştır.* Bu yüzyılda devleti tanımlamak için “tek bir kavramın kullanılmadığından” hareket eden Stevens, “devletin çağdaş anlamının görece yeni olduğunu” ve “devlet kelimesinin muhtemelen nüfuzluları ya da yöneticileri ima eden status kökeninden” geldiğini ileri sürmektedir.242 Aslında, status kelimesi birinin durumunu, bir nesnenin veya düzenin konumunu belirtir.243 Devletin siyasi gücün kurumlaşması anlamıyla evrensel bir nitelik taşıdığı açıktır.244 XVII. Yüzyıldan itibaren Devlet bugünkü anlamını kazanmıştır: Kendi kendine ayakta duran, başka hiçbir güce dayanmadan varolandır.245 Modern devlet ilkesini kendi içerisinden meşrulaştıran bir birim olarak ortaya çıkmıştır. Daha önceki dönemlerde Uygulamanın meşruluğu, kendisinin dışında var olan Yasa‟ya bağlı iken, egemenlik ile başlayan süreçte Uygulama, kendi meşruiyet kategorisini kendisi belirler hale gelmiştir.246 * “Stato”yu bir modern devlet kavramı olarak anlamlandıran N. Machiavelli olmuştur. Nitekim, o ünlü İl principe [Prens] adlı metnine şöyle başlar: “İnsanlar üzerinde buyruk gücüne sahip eski ve yeni bütün egemenlik alanları devlet adını alırlar ve bunlar ya cumhuriyet ya da prensliklerdir (Tutti gli stati, tutti domini che hanno avuto et hanno imperio sopra gli nomini, sono stati e sono o republiche o principati)”.[ Demirdöven, İ. H. Devlet Felsefesi maddesi, Felsefe Ansiklopedisi, 4. cilt, s. 246.] 242 Stevens, 1999: s. 101, aktaran; İrem, N. Devletin Kökeni maddesi, Felsefe Ansiklopedisi, 4. cilt, s. 267. 243 D'entreves, A.P. Devlet maddesi, Felsefe Ansiklopedisi, 4. cilt, s. 240. ve İrem, N. Age, s. 267. 244 Davutoğlu, A. Devlet maddesi, DİB İslam Ansiklopedisi, 9. cilt, s. 235. 245 Akal, C. B. İktidarın Üç Yüzü, s. 321. 246 Baştürk, E. Modern Egemenliğin „Nomos‟u Olarak İstisna Hali, s. 71. 85
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
Aslında ilginç olan noktalardan biri Sami dilleri kökeninde iktidarın değişim ve dönüşümü devlet kelimesinde varken Latin dillerinde ise durum ve süreklilik anlamındaki status kelimesi vardır. İncelendiğinde değişik toplumların iktidarı ele geçirişi doğuda çok sık ve Foucault‟un iktidarın dolaşımda olduğunu söylediği modern toplumdan daha önce doğu toplumlarında görülür. İktidarın el değiştirmesi doğuda sık gözlenmiştir. Aristokrasi sınıfı oluşmayan doğuda iktidarlar İbn Haldun‟un belirlediği gibi 150 yıl ya da 3–5 nesil sürdürülebilmektedir. Burada kast ettiğimiz iktidarın tek elde toplandığı doğu toplumlarında birkaç hanedan dışında uzun soluklu olmadığı ve savaşların yok edici dereceye kadar devam ettirilmesi ile soylu ailelerin sürdürülmemesi ortaya çıkmıştır. Batı toplumlarında feodalite siyasal denge unsuru olmuş ve aristokrasinin 20. yüzyıla kadar gelmesini sağlamıştır.247 Max Weber gibi bazı sosyologlar “devlet” kavramının tüm halklar ve zamanlar için geçerli olmadığı iddiası taşımaktadır.248 Bazı yazarlara göre, geçmiş devlet formlarını modern devletten ayıran en önemli fark, öncekilerde çoklu ve bölünmüş iktidar yapılarının mevcut olmasıdır. Modern devlete kadar güç, hep paylaşılan bir nitelik ve kapasitedir.249 Modern devlet çok merkezli ve çoğulcu iktidar yapısından, tek bölünmemiş, merkezi bir iktidar yapısına geçişi ifade eder.250 Feodal sistemin içinde bu247
Hall, John A. Ikenberry, G. John. Devlet, s. 56–60. Schmitt, Carl. Somut ve Çağa Bağlı Bir Kavram Olarak Devlet. (çev. Bertil Emrah Oder). Devlet Kuramı (Derleyen: Cemal Bali Akal) içinde s. 252. 249 İrem, N. Devletin Kökeni maddesi, Felsefe Ansiklopedisi, 4. cilt, s. 278. 250 Cevizci, Ahmet. Paradigma Felsefe Sözlüğü, Paradigma 86 248
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
gün gördüğümüz merkezileşmiş devlet yapılarının olmamasının başlıca nedeni, iktidarın parsellenmiş olmasıdır. Siyasal egemenliğin dayandığı merkezi bir otorite, klâsik feodalizm içinde gelişmemiştir.251 Devlet bir yandan otorite olarak merkezileşirken yöneten/yönetilen ayrımını ortadan kaldırma iddiasına girmektedir. Huntington‟a göre, modern devleti geleneksel devletten ayıran özellik, halkın siyasete katılmasının ve siyasetten etkilenmesinin geniş katılımla sağlanmış olmasıdır. Modernleşmenin bu yönünde toplumdaki bütün sosyal grupların siyasete katılmaları ve bu katılmayı örgütlendirecek yeni siyasal kurumların, mesela siyasi partilerin kurulmuş olmasıdır.252 Devlet adlı eseri bu konuda yazılmış ilk felsefe eseri olan Platon ideal devletini oluştururken, doğrudan doğruya insan doğasından yola çıkmıştır. Nasıl ki insan ruhu ya da doğasını meydana getiren ruh, can/tin ve iştiha gibi üç unsur varsa, ideal devlet de söz konusu unsurlardan birinin baskın çıktığı insanlardan oluşan üç ayrı sınıfın bulunduğu toplumun devletidir. Platon‟un organizmacı devlet anlayışında, devlet de doğal bir organizma olarak değerlendirilmektedir.253 Devletin doğasını kavramak için insanın doğasına, insan doğasını anlamak için de devletin doğasına gitmenin gerekliliği ortaya çıkmaktadır.254 Yayıncılık, İstanbul, 2005. s. 467. 251 İrem, N. Age, s. 276. 252 Bulut, S. Muhtıra Sonrası Demokratikleşme Hareketine Örnek Model Olarak 1973 Seçimleri, s. 11. 253 Güçlü, A. Uzun, E. Uzun, S. Yolsal, Ü. H. Felsefe Sözlüğü, s. 365. ve Davutoğlu, A. Devlet maddesi, DİV İslam Ansiklopedisi, 9. cilt, s. 235. 254 Cevizci, Ahmet. Paradigma Felsefe Sözlüğü, s. 469. 87
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
Aristo, hocası Platon‟dan farklı olarak hem oldukları biçimleriyle hem de olması gerektiği biçimleriyle yönetimlerin dayandığı ilkeleri ortaya koymuş, bunların geçerliliklerini pratikteki tek tek gerçek olaylara uygulayarak tanıtlamıştır.255 Aristo‟nun devleti belli hizmetleri vermek amacıyla oluşturulmuş bir kurumlar sistemidir. Aristo‟ya göre, devlet sadece genişlemiş bir aile değil, fakat iyi bir hayat sürmek için gerekli olan bir örgüt, bir kurumdur. Devletin varlık nedeni ve devleti iyi ya da kötü kılan onun yurttaşlarına sağladığı mutluluk ve iyi hayattır.256 Ortaçağda ise devlet, kiliseyle paylaştığı bir dini misyon üstlenmiş olan devlettir. Başka bir deyişle, Ortaçağda öne çıkan politik öğreti devleti ilâhi bir temele dayandıran, devleti temsil eden kral ya da monarkın yönetme yetkisini Tanrı‟dan aldığını ve Tanrı‟nın adına kullandığını dile getiren ilâhi yönetme hakkı teorisi veya kralların ilâhi hakları öğretisidir.257 Hobbes, Locke ve Rousseau tarafından savunulan bu anlayışa göre, insanlar başlangıçta devletin var olmadığı “herkesin herkesle savaş içinde bulunduğu” “doğa durumu” içinde yaşamışlar, ancak bu doğa hâline çeşitli nedenlerle son vererek, sınırsız özgürlüklerinden vaz geçmelerini gerektiren bir sözleşme ile devleti tesis etmişlerdir. Devletin mahiyeti, işlev ve rolleri üç filozofun doğa hâli tasarımına, bu hâlden çıkmak için yapılan sözleş255
Güçlü, A. Uzun, E. Uzun, S. Yolsal, Ü. H. Age, s. 364. Cevizci, A. Devlet Felsefesinin Tarihi, maddesi, Felsefe Ansiklopedisi, 4. cilt, s. 250. 257 Cevizci, A. Devlet Felsefesinin Tarihi, maddesi, Felsefe Ansiklopedisi, 4. cilt, s.. 250. 88 256
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
menin niteliğine bağlı olarak değişir.258 * On yedinci yüzyılın sonlarından itibaren toplum sözleşmesine “tarihdışı” eleştirisi getiren bazı düşünürler devleti, güç olarak devlet anlayışı ile formüle etmişlerdir. Bu düşünürlerden D. Hume‟a göre, devletin ortaya çıkışını toplumun rızasıyla açıklamaya çalışmak boşunadır. Hume, toplumun rızası yerine güç unsurunun altını çizer. Ona göre, bir devlet ortaya çıktığı zaman, insanlar devlete rızalarıyla, sadakatten veya ahlâki yükümlülüklerinin bir parçası olarak değil, fakat korku ve zorunluluk nedeniyle itaat ederler. Onun güce dayalı devlet anlayışına göre, mevcut devletlerin neredeyse tamamı halkın rızasından veya gönüllü oluşundan ziyade, gaspa veya zapt etmeye dayanır. Başta bir gasp söz konusu olsa da, zaman bunu siler ve toplum sonraki yönetimleri gerçekten kabul eder.259 On dokuzuncu yüzyıla liberal devlet anlayışının hâkim olduğu söylenebilir. Bentham ve Mill, devleti bireysel tercihlerin bir fonksiyonu ve en yüksek tatmini sağlamaya, en büyük mutluluğu temin etmeye yarayan bir araç olarak görmüşlerdir. Temelinde, bireyin en temel gerçek olduğu veya gerçekten varolanın birey olduğu, onun doğru ve yanlışa karar verecek biricik otorite olduğu, başkalarına zarar vermedikçe kendi iyi telâkkisi çerçevesinde nasıl yaşaması gerektiğine kendisinin karar verebileceği tezlerini ileri sürerler. Bu liberal görüşe göre, devlet, bireylerin tatmin ve mutluluğunu en yüksek düze258
Güçlü, A. Uzun, E. Uzun, S. Yolsal, Ü. H. Age, s. 365. * Bu filozoflara göre sözleşmenin temel dayanağı için s. 53‟e bakınız. 259 Cevizci, Ahmet. Paradigma Felsefe Sözlüğü, s. 471. 89
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
ye çıkarmakla yükümlü olan, bireylerin daha iyi, daha rahat ve daha güvenli yaşamak için icat ettikleri araçsal bir değerdir. Onun aşkın bir gerçekliği, kutsal bir niteliği yoktur. Bu devletin temel ve asli görevinin savunma, iç güvenlik ve adaletle sınırlanması gerekir. Çünkü söz konusu asli görevlerin yanında eğitim, sanat, sağlık gibi alanlarda görev yüklenerek şişkin hâle gelen devlet, hantallaşıp asli görevleri yerine getiremeyeceği gibi, bir yandan birilerinin kamu gücünü ele geçirip yolsuzluk yapmalarına vesile olacak, diğer yandan da başkalarının parası üzerinden hayır yaparak adaleti ihlâl edecektir.260 Ortaçağ politik yazarlarının yeni politik olgunun özünü kavramak için gösterdikleri çaba dikkate şayandır. Bu çabalarına hem Roma‟nın hukuki kavramlarından kalan miras, hem de on üçüncü yüzyılın ortalarına doğru ortaya çıkan Aristotelesçi politik düşüncenin yeniden keşfi katkıda bulunmuştur; aslında, bu iki unsurdan hangisinin daha kuvvetli bir etkiye sahip olduğunu söylemek zordur.261 Artık iktidarın normatif algılayışı bir kenara bırakılarak ne olduğu üretilmeye çaba gösterilir. Hegel‟de organik bir bütünlük olan devletin dışında bir sosyal varlık ve hayat tezahürü mümkün değildir; çünkü devlet Tanrı‟nın yeryüzündeki yürüyüşü ve tezahürüdür.262 Marx‟a göre, devlet, bir sınıf egemenliği organı, bir 260
Cevizci, A. Devlet Felsefesinin Tarihi maddesi, Felsefe Ansiklopedisi, 4. cilt, s. 251. 261 D'entreves, A.P. Devlet maddesi, Felsefe Ansiklopedisi, 4. cilt, s. 239. 262 Davutoğlu, A. Devlet maddesi, DİB İslam Ansiklopedisi, 9. cilt, s. 236. 90
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
sınıfın bir başka sınıf üzerindeki baskı organıdır; sınıflar arasındaki çatışmayı hafifleterek, bu baskıyı yasallaştıp pekiştiren bir “düzen”in kurulmasıdır.263 Devleti “bir sınıfın diğerini hâkimiyet altına almak için başvurduğu organize olmuş güç kullanımı” olarak gören Marx ve Engels Komünist Manifesto‟da çağdaş devletin, burjuvazinin kendi mülkiyet ve çıkarlarını korumak ve garantiye almak adına oluşturdukları bir organizasyon şeklinden başka bir şey olmadığını iddia ederler.264 Söz konusu anlayış, devletin bir üst yapı kurumu olarak temele, yani o toplumdaki üretim araçlarına ve ilişkilerine bağlı bulunduğunu öne sürer. Devlet, ezilen sınıfı boyunduruk altında tutmak ve sömürmek için yeni araçlar kazanan sınıfın devletidir...265 Devlet gerçekte egemen sınıfların çıkarlarını temsil edip, bunları korumakla yükümlüdür.266 Devletin toplumsal çatışmaların üzerinde duran bir yapı olarak sunulması, Marx için devletin meşruiyetinin ve varlığının devamının sağlanabilmesi için zorunlu bir ideolojik yanılsamadır.267 Irkın ya da zekânın üstünlüğü, her nasılsa yukarıda olanlar tarafından kendisine sıklıkla başvurulan bir gerekçelendirme olmuştur. Eşitsizlik öğretisinin son zamanlarda, geçmişten daha sofistike bir biçimde, “seçkinler” 263
Lenin, V. İ. Devlet ve Devrim, s. 14. Lenin, V. İ. Age, s. 33. İrem, N. Devletin Kökeni maddesi, Felsefe Ansiklopedisi, 4. cilt, s. 270. ve Doğan, A. Devlet Kuramları maddesi, Felsefe Ansiklopedisi, 4. cilt, s. 253. 265 Lenin, V. İ. Devlet ve Devrim, s. 18. 266 Cevizci, A. Devlet Felsefesinin Tarihi maddesi, Felsefe Ansiklopedisi, 4. cilt, s. 252. 267 Onbaşıoğlu, Funda, Devlet ve Sivil Toplum maddesi, Felsefe Ansiklopedisi, 4. cilt, s. 262. 91 264
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
öğretisi olarak yeniden düzenlendiği söylenebilir. Bu yeni öğreti, bazı versiyonlarında, sadece bütün yönetimlerin birkaç kişinin yönetimi olduğunu değil, fakat yönetici olan bu az sayıda insanın yönetmeyi kendi özel yetenekleri ve tutumlarından dolayı hak ettiklerini savunur.268 Anarşist devlet felsefesi devletin bireylerin bir arada yaşamaktan kaynaklanan sorunlarını çözmeyi amaçlayan bir araçtan ibaret olmadığını ileri sürer. Özellikle soysalist ve faşist totaliter devletlerin damgasını vurduğu yirminci yüzyılda; belli bir ideoloji doğrultusunda yeni bir toplum yaratmaya kalkışan devletlerin milyonlarca insanın hayatına mal olan katliam ve soykırımlara yol açtığını öne süren anarşist devlet felsefesi, minimal devlete dahi karşı çıkar. Anarşizmin bakış açısından devlet vergilendirmeyle hırsızlığı kurumsallaştırır, belirli bir alanda güç uygulama tekeline sahip olma ile de savunma ve adalet hizmetlerinde rekabete engel olur. Yirminci yüzyılda, devleti savunmak bakımından çıkan yegâne anlayış faşist devlet anlayışı olmuştur. Başka bir deyişle, faşizm çağdaş siyasi ideolojiler içinde devleti yücelten yegâne ideoloji olmuştur. Devleti bir amaç olarak gören, devleti kutsayan görüşlerini temellendirirken, liberalizme, demokrasiye ve pasifizme hastalıklı takıntılar oldukları gerekçesiyle karşı çıkan faşizm, bireyle devlet arasında bir çelişki olmadığını, maksimum özgürlükle maksimum devlet gücünün örtüştüğünü öne sürmüştür.269 Bunun temel gerekçelendirmelerini Schmitt‟te görürüz. 268
D'entreves, A.P. Devlet maddesi, Felsefe Ansiklopedisi, 4. cilt, s. 244. 269 Cevizci, A. Devlet Felsefesinin Tarihi maddesi, Felsefe Ansiklopedisi, 4. cilt, s. 253. 92
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
Bu konuya daha sonra değineceğiz. İslâm siyasi düşünce tarihi içinde en önemli kaynakları, “el-Ahkâmü‟s-sultâniyye” ve “es-Siyâsetü‟ş-şer‟iyye” gibi isimler altında toplanan eserlerde devlet anlayışı, siyasi gerçekliğin İslâm hukuku açısından yorumlanması ve yönlendirilmesi şeklinde ortaya konmuştur.270 Mâverdi‟nin el-Ahkâmü‟s-sultâniyye‟si bu türün en tipik örneğidir. Müellif bu eserinde bir yandan Kur‟an ve Sünnet‟e dayanan bir siyaset teorisi geliştirmeye çalışırken öte yandan İslâm toplumunun siyasi hayatına girmiş müesseseleri İslâmi prensipler ışığında yeniden yorumlamaya ve ahlâki denetim altına almanın kuramsal alt yapısını kurmaya gayret etmektedir. Bu eserlerde ortaya konan devlet anlayışı ve yapısında hukukun belirleyici rolü ağırlık taşımaktadır. Varılan her hüküm ve her sonuç İslâm hukuku çerçevesinde delillendirilmeye çalışılmış, teori bu temel prensip üzerine inşa edilmiştir. İbn Teymiyye de es-Siyâsetü‟ş-şer‟iyye adlı eserinde devletin hukuki gerekliliğini velayet kavramı ile toplumun diğer idareci kesimine ve kamuya yaymaktadır. Bu kavramla devlet, Kur‟ân-ı Kerim‟in emaneti ehline teslim etme prensibine dayanmak zorundadır. Bu noktada ahlâki idealizm ile siyasi gerçekçiliğin kesiştiği bir siyasi kültür ve mesuliyet alanı oluşmaktadır. Böylece devlet anlayış ve yapısı felsefe geleneğinin aksine var olan siyasi gerçeklikten bağımsız ideal bir tasavvur değil gerçeğe aksettirilmesi gereken hukuki bir zorunluluktur. Fakat bu zorunluluk katı yapılara dayalı bir siyasi gerçekçiliği beraberinde getirmez. Aksine yapıların ahlâki ve hukuki idealleri yaşat270
Davutoğlu, A. Devlet maddesi, DİB İslam Ansiklopedisi, 9. cilt, s. 238. 93
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
mak için var olduğu esası kabul edilir. Bu eserleri, Avrupa‟da milli devletlerin müesseseleştiği XIX. yüzyılda yaygınlaşan ve devleti katı formel-legal çerçeveler içinde inceleyen eserlerden ayıran husus da bu özelliktir.271 Eş‟ari geleneğine bağlı Bâkıllâni ve diğer İslam düşünürleri temel olarak ele aldığı konular arasında devlet başkanında bulunması gereken vasıflar, devlet başkanının iktidardan hangi durumlarda düşürüleceği veya kendisine itaatin hangi şartlarda farz olmaktan çıkacağı gibi hususlar da yer almaktadır (et-Temhid, s. 164-239). Fahreddin er-Râzi ise bu ve benzeri konulara ilâve olarak devlet başkanının gerekliliği meselesinin nakli ve akli temellerini tartışmış ve Ehl-i sünnet‟e aykırı yaklaşımları reddetmiştir. Bu tartışma konularını Mu‟tezili perspektiften inceleyen Kâdı Abdülcebbâr‟ın el-Muğni adlı hacimli eserinin imamete ayrılan cildi de (XX/1) kelâmda siyasi otoritenin temellendirilişi konusunda sistematik bir örnek teşkil etmektedir. Şia kelâmında ise bu konudaki literatür hayli geniştir. İslâm felsefe ekolü içinde devlet, siyasi-tarihi bir gerçeklik olmaktan çok felsefi-teorik sistemin bir parçası veya uzantısıdır. Dolayısıyla felsefenin devletle ilgili temel meselesi, devleti felsefi bir ideal olarak tanımlamak ve bu ideal devleti eksik ve bâtıl devlet türlerinden ayırt edebilmektir. İlk özgün ifadesini Fârâbi‟de bulan ideal devlet anlayışı İbn Sina, İbn Bâcce ve İbn Rüşd gibi İslâm filozoflarınca sistemli bir felsefi çerçeveye oturtulmuştur. Bu düşünürler için devletin felsefi tutarlılık ve bütünlük içinde anlaşılması gerekir. Fârâbi‟nin Ârâ‟ ü ehli medineti fâzıla adlı eserinde kozmolojik-ontolojik düzen, biyolojik 271
Davutoğlu, A. Devlet maddesi, DİB İslam Ansiklopedisi, 9. cilt, s. 238. 94
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
düzen ve ideal devlet arasında kurduğu analojik ilişki bu anlayışın teorik bir yansımasıdır. Değişik düzlemlerde ortaya konan organik düzen anlayışı ve saadet tanımlaması ideal devletin kaçınılmaz unsurlarıdır. Bu ideal devleti oluşturan fertler ortak bir ruh teşkil ederler ve devlet başkanı (er-reisü‟l-evvel) taşıdığı bilgi ve ahlâk nitelikleriyle bu ortak ruhun canlı örneğini oluşturur. Bu noktada gerek Fârâbi‟nin anılan eserinde gerekse ibn Bâcce‟nin Tedbirü‟l-mütevahhid‟inde Eflâtuncu etkinin ve şehir devleti varsayımlarının etkisi söz konusu ise de bu birikimin birçok konuda İslâmi devlet telakkisi açısından yeniden yorumlandığı da bir gerçektir. Fârâbi‟nin teklif ettiği siyasi birlik şehir devletinin çok ötesinde, hatta mutlakiyetçi ya da milli birliklerin de ötesinde bir yapıdır. Bu tür bir anlayışa eski Yunan‟da rastlamak mümkün değildir.272 En tipik Örneğini Nizâmülmülk‟te bulan Siyasetname geleneği, devlete yaklaşım itibariyle felsefe ve hukuk ekollerinden ciddi farklılıklarla ayrılır. Devlet bu eserlerde müessese olarak tarihi bir tecrübeler birikiminin ürünüdür. Bu müesseseyi ayakta tutan ve başında bulunan idarecileri başarılı kılan prensipler tarihi tecrübenin anlaşılması ile ortaya konulabilir. Bu prensipler tarih içinde uygulanmış oldukları için felsefe ekolünün yaklaşımının aksine son derece gerçekçi bir tarzda ele alınmaktadır. Devletin sultanla özdeşleştiği alanlarda bu gerçekçilik bazen pragmatizme doğru yönelebilmektedir. Fakat bu pragmatizm, Machiavelli‟in sonradan benzer bir metotla kaleme aldığı ahlâki kayıtsızlık prensibinden tamamıyla farklıdır. Aksine benzeri eserlerde bütün prensipler ve tavsi272
Davutoğlu, A. Devlet maddesi, DİB İslam Ansiklopedisi, 9. cilt, s. 239. 95
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
yeler ahlâki bir çerçeveye dayandırılmıştır. Aslında İslâm düşünce tarihinde ahlâktan mutlak anlamda bağımsız bir alan olarak sekülerize edilmiş bir siyasi düşünce birikiminden bahsetmek imkânsızdır. Bu eserlerde söz konusu olan pragmatizm uygulanabilirlik ve esneklik anlamındadır. Varılan sonuçlar fıkhi bir hüküm kesinliğinde değil bir tavsiye ve nasihat mahiyetindedir. Büyük bir siyaset adamı olan Nizâmülmülk belirlediği prensiplerin doğruluğunu gösterebilmek için İslâm öncesi tarihi kaynaklara da başvurmaktadır. Özellikle İran devlet geleneğinden verilen örnekler, devlet olgusunun bu eserlerde hukuki idealizmin ötesinde objektif tarihi gelenek ve tecrübeler birikimine dayanan bir müessese olarak idrak edildiğini göstermektedir.273 İslam toplumunda Platon‟un Devlet‟i siyaset oluşturmada temel olmuştur. Bunda Kur‟anın insanı mükerrem varlık olarak yaratıldığını, ancak kendi fiilleri ile bu durumdan uzaklaştığı görüşü ile uyuşturma düşüncesi vardır. Platon insanın ideal topluluk oluşturması için uygulaması gerekenleri göstermiştir. Bunlar normatif, olması gereken toplumun uyması gereken prensipleridir. En büyük Aristo şerhçisi olan İbn Rüşd Aristo‟nun Politika‟sını değil Platon‟un Devlet‟ini şerh etmiştir. Bunu İslam Dünyasında Politika‟nın olmamasına bağlayan yazarlar vardır. Ancak Müslüman düşünürlerin daha çok ideal devlet oluşumu üzerine kafa yorduğu için Politika‟yı göz ardı etmiş olabbileceği de düşünülmelidir. İbn Haldun‟un Mukaddime‟sinde en özgün ifadesini bulan bu yaklaşıma göre devlet (mülk), insanoğluna mutlak 273
Davutoğlu, A. Devlet maddesi, DİB İslam Ansiklopedisi, 9. cilt, s. 239. 96
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
anlamda gerekli olan tabii bir müessesedir. Bu sadece hukukun uygulanması anlamında bir gereklilik değil tarihi bir zorunluluktur. Bu tarihi zorunluluğun temelinde, insanoğlunun medeni, başka bir deyişle siyasi bir varlık (el-insânu medeniyyun bi‟t-tab‟) olmasından kaynaklanan sosyal örgütlenmenin insanoğlunun varlığını sürdürmesi için asgari bir şart olması yatmaktadır. Fiziki ihtiyaçlar ve sosyal zaruretler bu örgütlenmeyi kaçınılmaz kılmaktadır. Böylece devlet, tarihin ilk dönemlerinden itibaren sosyal hayatın zaruri bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Önce yiyecek ihtiyacı ve neslin devam ettirilmesi fonksiyonları için sosyalleşme sürecine giren insanoğlu daha sonra vahşi çevreye ve hayvanlara karşı dayanışmasını artırmış, mülkiyetin ortaya çıkışı ile birlikte doğan iş bölümü ve hukuki zaruretler sebebiyle devlet düzenine geçmiştir. Bu tür bir tahlil çerçevesi içinde devlet olmaksızın sosyal hayatın, sosyal hayat olmaksızın insanın varlığının sürdürülmesi mümkün değildir.274 Bu çerçevede devlet ne tarih ötesi bir ideal, ne sadece hukuki ideallerin hayata geçirilmesi için bir araç, ne de tarihi tecrübenin getirdiği prensipler ışığında etkin kılınabilecek bir müessesedir. Belki bütün bunları değişik düzlemlerde kapsayan, fakat öncelikle tarih içinde ortaya çıkmış tabii bir siyasi sistemdir. Bu tabiilik, İbn Haldun‟un devri tarih anlayışı ile daha da tutarlı bir anlam kazanmaktadır. Öte yandan devletin tarihi oluşumunu ele alırken geliştirdiği devri tarih anlayışı, modern ilerlemeci tarih yorumlarından ve bu yorumların beraberinde getirdiği devlet anla-
274
Davutoğlu, A. Devlet maddesi, DİB İslam Ansiklopedisi, 9. cilt, s. 240; Okumuş, E. Osmanlı‟nın Gözüyle İbn Haldun, 97
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
yışından tamamıyla farklıdır.275
275
Davutoğlu, A. Devlet maddesi, DİB İslam Ansiklopedisi, 9. cilt, s. 240. 98
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
II. Bölüm Karar Verici Siyaset
99
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal Ä°ktidar
100
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
MACHĠAVELLĠ ve MAKYAVELĠZM Machiavelli, Batı siyasal düşüncesinde Platon ve Aristo‟dan sonra gelen en önemli düşünürdür.276 Machiavelli‟i retrospektif bir bakışla Siyasi Tarih‟in ilk modern siyasal teoricisi olarak gösterebiliriz.277 Machiavelli siyaset bilimin kurucularından biri olarak kabul edilir.278 Strauss, modern siyaset felsefesinin kökenini Machiavelli‟e uzatırken279 „Modernitenin Birinci Dalgası‟nı da Machiavelli ile başlatır.280 Gramsci‟ye göre, Machiavelli feodalite ile kapitalizm arasındaki geçiş devleti olarak Ulus devlet‟in, yani mutlak monarşinin kuramcısıdır.281 Machiavelli, yaygın kanının aksine kendisi hakkında olumlu yaklaşım gösteren bazı yazarlara göre, yazılarında düşmanı kirli oyunlarla alt etmeyi öğütleyen basit bir doktriner değildir. Öyle olsaydı, hakkında bu kadar çeşitli yorum yapılamazdı. Karmaşık bir düşünür olduğu içindir ki, Isaiah Berlin, Hükümdar‟ın çok sayıda farklı okuma276
Deniz, F. Machiavelli: “Şeytan” mı, “İnsan” mı? İ.Ü.Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, sayı; 23, s. 24. 277 Russ, J. Avrupa Düşüncesinin Serüveni, s. 127, 128. Tunçay, M. Batı‟da Siyasal Düşünceler Tarihi; Seçilmiş Yazılar, Yeni Çağ, s. 43. ve Fırat, Melek. Dünyada Siyasi Tarih Disiplininin Ortaya Çıkışı ve Gelişimi, s. 10. ve Althusser, L. Makyavel'in Yalnızlığı ve Başka Metinler/ Althusser'in Mirası, s. 388. 278 Klosko, G. History of Political Theory An İntroduction. Volume II: Modern. s. 43. 279 Strauss, L. An İntroduction to Political Philosophy, s. ix. 280 Strauss, L. Age, s. 83-87. 281 Althusser, L. Age, s. 375. 101
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
sından söz etmiştir. Örneğin B. Russell Hükümdar‟ı bir “gangster el kitabı” olarak tanımlarken bazı kişiler ise yazarını kendisine şeytan tarafından ilham verilen,282 büyük bir devrimci, günlük siyaseti olduğu gibi anlatan yüzyılların riyakârlığını temizleyen birisi olarak görür.283 Bolşevik bir yazar, iktidar ilişkilerinin diyalektiğini kavrayışıyla Marx ve Lenin‟in habercisi olarak görür.284 I. Berlin‟le benzer şekilde Althusser de, „Makyavel‟in Yalnızlığı‟ adlı yazısında Machiavelli‟in düşüncesine ilgi duyanları yandaşlar ve hasımlar halinde bölündüğünü, ona bir kamp atfedebilmenin, onu sınıflandırabilmenin, onun kim olduğunu ve ne düşündüğünü söyleyebilmenin zorluğunu kanıtladığını ileri sürmektedir. Althusser‟e göre Machiavelli‟nin yalnızlığı, öncelikle, sınıflanamaz gibi görünmesinde, onu belli bir geleneğe yerleştirmenin imkânsızlığında ortaya çıkmaktadır.285 Descartes gibi büyük bir filozof bile, machiavelli‟in yazdığı Hükümdar adlı eserde Hükümdarlığa karşı hasedden çok “iktidarda tutunabilmek için karşılaştığı güçlükleri” ileri sürerek merhamet uyandırdığını söyleyebilmektedir.286 İlginç bir feminist okumaya göre ise, Hükümdar, hukuk ve siyaset gibi eril kurumları, adına “Kader” denilen karanlık ve tekinsiz bir dişil faille çatıştıran bir “aile dramı”dır. Yorumlardaki 282
Isaiah, Berlin. “The originality of Machiavelli,” in Against the Current: Essay in the History of İdeas, H. Hardy, ed. (Harmondswort, 1982), p. 26-36. Aktaran: Klosko, G. History of Political Theory An İntroduction. Volume II: Modern. s. 7. 283 Magee, B. The Story of Philosophy, s. 73. 284 King, R. Machiavelli: İktidar Filozofu, s. 180. 285 Althusser, L. Althusser, L. Makyavel'in Yalnızlığı ve Başka Metinler/ Althusser'in Mirası, s. 377. 286 Descartes, R. Ahlak Üzerine Mektuplar, s. 90. 102
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
farklılık aynı zamanda Machiavelli‟nin fikirleri arasındaki karşıtlıklara da işaret eder.287 Machiavelli‟nin öldüğü sıralarda bir yorumcu, “Hükümdar yüzünden herkesin ondan nefret ettiğine” dikkat çekiyordu: “İyi yürekliler günahkâr, kötü yürekliler ise kendilerine taş çıkartacak kadar kötü biri olduğunu düşünüyordu; sonuçta herkes ondan nefret ediyordu.”288 Machiavelli‟den önce hiç kimse ikiyüzlü, zorba ya da hain birinin yaptıklarını erdem (virtu)* olarak anan kimse olmadığı gibi, yararlı bir suçtan da söz edilmemiştir. Machiavelli dışında hiç kimsenin adından hilekâr, yalancı, ikiyüzlü gibi bir sıfat üretilmemiştir. Yine hiç kimsenin ilk isminden de şeytanla* (Old Nick) anlamdaş olan bir tabir çıkarılmamıştır.289 Kendi yüzyılının bitiminde Machiavelli, şeytanın yeryüzünde vücut bulmuş halinin efsanevi bir örneği olarak belleklere kazınacak, ismi riyakârlık ve ateizmle eşanlamlı tutulacaktı.290 Machiavelli dört yüz elli yılı aşkın bir süre önce ölmesine rağmen günümüzde de adı, siyasal arenada kurnazlığın, ikiyüzlülüğün ve art niyetin simgesi olarak yaşamaya devam ediyor.291 287
King, R. Machiavelli: İktidar Filozofu, s. 180. Yorum Giovan Battista Busini‟ye aittir. Aktaran: King, R. Machiavelli: İktidar Filozofu, s. 177. * Virtu kelimesi metin içinde ayrıntılı incelenecektir. Machiavelli‟in eserleri ele alındığında ahlaki bir kavramdan çok iktidarı elde tutmada sergilenen beceri erdemi olarak anlam kazandığı anlaşılmaktadır. * Machiavelli‟in Niccolo olan ilk isminden kinaye ile, 289 Cassirer, E. İnsan Üstüne Bir Deneme-Devlet Efsanesi, s. 315. 290 King, R.Age, s. 178. 291 Skinner, Q. Machiavelli, s.11. 103 288
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
Machiavelli‟e göre, kadim politika filozofları insanların bilfiil nasıl yaşadıklarıyla ilgilenmemişler ve bir “olması gereken”den hareketle gerçekleşmesi olanaksız “hayali cumhuriyetler ve krallıklar”ın peşinden koşmuşlardır.292 Tersine Machiavelli‟in siyaset öğretisi tarihte yaşanan gerçeklere dayanmaktaydı.293 “Şeyleri imgelemde değil de gerçekte olduğu gibi sunmanın uygun olacağını düşündüm” diyerek yöntemini belirtmiştir. Machiavelli‟e göre, insanların nasıl yaşamaları gerektiği sorusunu politik bir soru olarak konumlamak ve politik olanı bu sorudan hareketle tanzim etmek yerine “olan”dan yani tarihten hareket etmek gerekir.294 Machiavelli erdemli yaşamın insanı mutluluğa götüreceği yolundaki kadim anlayışı reddeder ve kadim erdem anlayışının politikada yerinin olmadığını iddia eder ve hatta kimi erdemlerin politik alanda nasıl erdemsizliklere yol açabileceğini göstermeye çalışır. Onun „amaç aracı geçerli kılar‟ sözünü tarihte bütün zorba hükümdarların uygulamış olduğu bir gerçekti. Ne var ki, Machiavelli‟in devlet yönetimiyle ilgili kitaplarını okuyanlar dehşet ve öfkeye kapılmaktan kendilerini alamadılar. Oysa Aristo ve sonra bazı Ortaçağ düşünürleri de eserlerinde bazı zorba hükümdarlardan söz etmişlerdi. Ne var ki bu düşünürler konuyu ahlaki bir açıdan ele alarak o hükümdarların insanlıktan uzak davranışlarını sert bir dille yermişlerdi. Machiavelli ise Hükümdar‟da örnek bir 292
Alatlı, A. (ed.) Batı‟ya Yönveren Metinler I. Rönesans, s. 497. Strauss, L. An İntroduction to Political Philosophy, s. 84. 294 Kaya, F. G. Carl Schmitt ve Leo Strauss‟ta „Politik Olan‟ Kavramı, s. 150. Bu ifade Machiavelli tarafından hiç kullanılmamıştır. Baldini, Enzo. Machiavelli, Makyavelizm ve Siyasi Modernite Sorunu, s. 15. İçinde; Akal, Cemal Bali. Machiavelli, Makyavelizm ve Modernite. 104 293
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
hükümdarın, ahlaka uygun olan ve olmayan nitelikleri şahsında birleştirmesi gerektiğine işaret ederken konuyu ahlâktan soyutlayarak nesnel bir biçimde ele almaktaydı. İşte bu yüzden şimşekleri üzerine çekiyordu.295 Strauss‟un ifadesiyle, Machiavelli, “kadim yazarların karakterleri ağzıyla söyledikleri şok edici şeyleri kendi adıyla” söyleyecek kadar cüretkâr ilk filozoftur. 296 Machiavelli adı öylesine kötü bir ün yapmıştır ki, kişinin Makyavelci olmakla değerlendirilmesi günümüzdeki siyasal tartışmalarda bile hâlâ ciddi bir suçlama olmaya devam ediyor.297 Machiavelli‟yi şeytanla bir tutan ve yazdığı Hükümdar‟ı şeytan-kötülüğün öğretmeni tarafından yazılmış bir kitap olarak değerlendiren çevreler olmuştur.298 İnsan Machiavelli‟in Hükümdar‟ını okurken cehennemin zebanilerine yaklaştığını hisseder gibi olur.299 Machiavelli‟in kalleşliği, hainliği Hükümdar‟a kokusu et295
Yerebakan, İ. Makyavelizm ve Christopher Marlowe‟dan Makyavelist Bir Oyun; The Jew Of Malta, s. 24, 25. 296 Strauss, L, Thoughts on Machiavelli, s.10. Aktaran; Kaya, F. G. Carl Schmitt ve Leo Strauss‟ta „Politik Olan‟ Kavramı, s. 151. 297 Skinner, Q. Machiavelli, s.11. 298 Baldini, Enzo. Machiavelli, Makyavelizm ve Siyasi Modernite Sorunu, s. 15, 20. ve Zelyut, Solmaz. Makyavelyen Virtu, s.53. İçinde; Akal, Cemal Bali. Machiavelli, Makyavelizm ve Modernite. Landi, E. Machiavelli. Cranston, M. Batı Dünyasında Siyaset Felsefeleri. (çev. Nejat Muallimoğlu), içinde. s. 44. ve diğer çeviri Landi, E. Machiavelli. Cranston, M. Büyük Düşünürlerin Politika Felsefeleri, içinde. s. 32. Machiavelli, N. Hükümdar. Mehmet Özay çevirisi, s. 9. ve Deniz, F. Machiavelli: “Şeytan” mı, “İnsan” mı? İ.Ü.Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, sayı; 23, 24. ve Althusser, Louis. Makyavel'in Yalnızlığı ve Başka Metinler/ Althusser'in Mirası, s. 376. 299 Makyavel, N. Hükümdar ve Büyük Frederik‟in Makyavel‟i çürütme denemesi, s. 127. 105
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
rafa yayılan bir çöplüğün pis kokusu gibi yayılmıştır.300 Bazılarına göre de cinayet ve zulmü öğretip yaymaya niyet edilen bir kitaptır. Machiavelli‟nin en tiksinç suçları öğretirken gösterdiği hayâsızlığın eşi emsali bulunamaz.301 Machiavelli, kilise tarafından dinsiz ilân edilmiş, sanat çevreleri dahil birçok çevrenin şiddetli saldırılarına hedef olmuş, eserlerinin basılması uzun bir süre yasaklanmıştır.* Christopher Marlowe ve William Shakespeare gibi Elizabeth dönemi oyun yazarları, sahnede habis ruhlu bir adam yaratırken onun ismini kullandılar. Marlowe‟un The Jew of Malta (Malta Yahudisi) adlı oyunu “Machevill” adlı bir karakterin giriş konuşmasıyla başlar; Machiavelli‟nin öğretilerini izleyerek servet kazanan Barabas adlı bir Yahudinin trajedisini anlatır. Oyunda Barabas‟ın hırs, tamahkârlık, dolandırıcılık ve toplu katliamlarına tanıklık ederiz; bu cani adam sonunda kendini fokurdayan bir yağ kazanının içinde bulur.302 Shakespear iktidar için dolandırıcılık, ahlak düşkünlüğü ve şehvetin birlikteliğini IV. Henri adlı tiyatro eserinde Kral III. Richard üzerinden somutlaştırır. Eserinde kötülük yapmada, kiralık katil ayarlamada Machiavelli‟i okutacağını Kral III. Richard‟a söyletir.303 III. Richard‟ın Machiavelli‟in şöhret olmasından birkaç yıl önce (1485 yılında) ölmesi gibi kronolojik yanlışlığı da not etmek gerekir. 300
Makyavel. Hükümdar ve Büyük Frederik‟in Makyavel‟i çürütme denemesi, s. 115. 301 Makyavel. Age, s. 106-7. * Papa IV. Paul, basılmasından yirmi beş yıl sonra Hükümdar‟ı kilisenin yasaklı kitaplar listesinde (Index librorum prohibitorum) en üst sıralara koymuştu. 302 King, R. Machiavelli: İktidar Filozofu, s. 178. 303 Klosko, G. History of Political Theory An İntroduction. Volume II: Modern. Russell‟den aktaran I. Berlin. s. 6. 106
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
Machiavelli‟in sahip olduğu bukalemun gibi renk değiştirme yeteneği III. Richard‟ın nitelikleri arasındadır.304 İnsanlık, iktidar için yapılan entrikalardan çok Machiavelli‟in acımasızlığa varan düzeyde bencilliği, çıkarcılığı ve ikiyüzlülüğü bu şekilde açıkça ifade ediş tarzından dehşete düşmüştür.305 Uyandırdığı kinin bir sebebi de politikacının sırlarını ifşa edişi de olabilir. Machiavelli‟in Hükümdar‟ı kaleme aldıktan daha yarım asır geçmeden 1572 yılında binlerce Fransız Protestanın Katolikler tarafından katledildiği Aziz Bartholomeus Günü Katliamı‟ından Machiavelli‟nin doktrinleri sorumlu tutulmaktaydı.306 Fransa Kraliçesi Catherine de Medici‟nin Hükümdar‟ını ithaf edildiği adamın kızı olduğu göz önünde tutulmuş, VIII. Henry‟nin gizli gizli Machiavelli okuduktan sonra manastırları tasfiye ettiği iddia edilmiş ve Machiavelli “insan ırkının bir düşmanı” olarak mahkûm edildi. Daha sonraları Osmanlı padişahlarının, Hükümdar‟ın çevirisini okuduktan sonra kardeşlerini boğazlattığı iddia edildi. Catherine de Medici, VIII. Henry ve Osmanlı padişahları Hükümdar‟dan feyz almışlar mıydı bilinmez ama, Machiavelli‟nin başka yazarlara oranla suç ortaklığı ithamlarına daha fazla maruz kaldığı kesindi. Her ne kadar Lorenzo di Piero de Medici kendi adına ithaf edilen kitabı elinin tersiyle geri çevirmişse de, basıldığı günden beri pek az diktatör ya da tiran kitaptaki dersleri göz ardı etmişti. Oliver Cromwell‟de bir el yazması kopya mevcuttu; Waterloo Savaşı‟na giderken Na304
Klosko, G. History of Political Theory An İntroduction. Volume II: Modern. Russell‟den aktaran I. Berlin. s. 7. 305 Machiavelli, N. Askerlik Sanatı, s. 16. 306 Schmitt, C. Parlamenter Demokrasinin Krizi, s. 58. 107
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
polyon Bonaparte‟ın yanında sayfaları yıpranmış bir baskısı vardı; Adolf Hitler de komodini üzerinde bir kopya bulundururdu.307 Henry Kissinger‟in, 1972‟de The New Republic‟le yaptığı bir mülakatta, Machiavelli doktrinlerinden etkilendiğini inkâr ederken duyduğu tedirginlik hiç de şaşırtıcı değildi. Bunu söylemekte beis görmeyenler de vardı. Mafya patronlarından Carlo Gambino ve John Gotti, Machiavelli‟nin çömezleri olmaktan gurur duyarlardı. 1980‟lerde seçimlere hile karıştırdığı ortaya çıkan Cumhuriyetçi Parti Danışmanı Lee Atwater, Hükümdar‟ı yirmi üç kez okumaktan iftihar ediyordu. Machiavelli ismi zihinlerde düzenbazlık ve yalancılığı çağrıştıran bir özdeyiş haline gelmiştir. Oxford İngilizce Sözlüğü de “Makyavelci‟yi” “üçkâğıtçı, ahlaksız düzenbaz” biri olarak tanımlar.308 Devlet‟in bizatihi değer alışı 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren eleştiri almıştır. Machiavelli‟i değerli kılan devletin 20. yüzyılın başında değerini yitirmesi olgusudur. Bu ise güç ve iktidar temelli devlet anlayışını benimseyen bazı filozofların ve özellikle Schmitt‟in yaklaşımının benzerliği dolayısıyla Machiavelli‟i değerli kılmıştır. Siyaseti ve iktidarı temele alan görüşleri 16. Yüzyılın insanı olan Machiavelli‟i 20. yüzyılın başında hatta son çeyreğinde daha da artan merkezi öneme taşımıştır.309 Siyaset ile ahlâk arasındaki ilişki tarih boyunca sürdürülen önemli bir tartışma konusu olmuştur. “Siyaset ahlak değildir.” Machiavelli‟e ait olan bu söz üzerinden 307
Downs, Robert. B. Dünyayı Değiştiren Kitaplar, s. 45. Oxford Advanced Learner‟s Dictionary of Current English. s. 747. 309 Vergin, N. Siyasetin Sosyolojisi; Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar, s. 91. 108 308
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
Machiavelli‟i değerlendirmemiz bazı temel noktalara bizi ulaştırır. Öncelikle siyasetin doğasının ahlaki ölçütlere göre irdelenemeyeceği ve anlaşılmayacağını ifade eder.310 Machiavelli siyaset üzerine düşünen insanlardan farklı olarak siyasal olanı bağımsız bir kategori olarak değerlendirmiştir. Machiavelli siyasetin özü üzerinde odaklaşmış, gerçek anlamda siyasal nitelik taşıyan bir görüş dile getirmiştir. Arendt‟e göre Machiavelli‟in siyaseti canlandırma çabalarının altında Hıristiyanlık ile siyasetin değer kaybından duyduğu rahatsızlığın yattığını düşünmektedir. Siyaseti insanın diğer (sanat, bilim, din, ahlak, hatta ekonomi vb.) eylemlerinden bağımsız olarak ele almış ve en saf haliyle, kendi başına bir değer olarak saptamayı başarmış olan düşünür Machiavelli‟dir.311 Machiavelli insanları ilk defa siyasetin toplumsal gerçekliliği ile karşı karşıya getirmiştir.312 Machiavelli ile birlikte antik çağı meşgul eden „en iyi rejim nedir‟ sorusu yerini “bilgi, yetenek ve koşullar dâhilinde gerçekleştirilebilir olan nedir” sorusuna bırakır.313 Strauss‟a göre modernitenin ilk dalgasını oluşturan Machiavelli, olması gerekene değil olana odaklanmış, ahlaki alan ile siyasi alanı birbirinden ayırmıştır. Machiavelli aslında siyaset felsefesi değil siyaset bilimi yapmıştır. Machiavelli‟ye göre iktidardaki kişi iktidarını korumak için siyaseten yapması gerekeni değil de ideal olanı yapmaya kalktığında kendini koruya-
310
Türköne, M. Siyaset Nedir? s. 15. Machiavelli, N. Askerlik Sanatı, s. 30. 312 Vergin, N. Siyasetin Sosyolojisi; Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar, s. 91. 313 Özkazanç, A. Türkiye'de siyasi iktidar ve meşruiyet sorunu: 1980'li yıllarda yeni sağ, s. 66. 109 311
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
cak şartları değil kendi yıkımını hazırlar.314 Yeni siyaset biliminde de siyaset, ahlak, din ve doğa gibi alanlarda geçerli olan ilkelerden ayrılarak özerklik kazanmıştır.315 Teorisinin en cüretli ve aynı zamanda en orijinal tarafı siyasal ve özel ahlak olarak iki türlü ahlakın olduğunu ileri sürmesidir.316 Siyaset felsefesinde Machiavelli‟in ardılı olarak ele alınabilecek Pareto'nun “... Bizler herhangi bir eylemin adil veya gayrı adil, ahlâkî veya gayri ahlâkî olup olmadığını tartışmıyoruz.” sözü bu anlayışı çok güzel özetlemektedir.317 Machiavelli toplumsal bölünmenin, siyasetin oluşmasının ve iktidar olgusunun meydana gelmesinin eşzamanlı oldukları görüşündedir. Siyasetin toplumun içeriğinde olan bir öge, mündemiç bir olgu olduğunu ileri sürüyor. Machiavelli, devletin amacı olayını politikayı aşan terimlerle (ahlâki, dini, kültürel) açıklamayı reddeder. İktidarın kendi başına amaç olduğu varsayımına sahiptir.318 Makyavelizm terimi her türlü ahlaki bağlayıcılıktan yoksun bir siyasetle özdeşleştirilmiştir.319 17. yüzyıl düşünürleri, 314
Ebenstein, W. Siyasi Felsefenin Büyük Düşünürler, s. 167–176. Strauss, L. An İntroduction to Political Philosophy: Ten Essays by Leo Strauss. Wayne University Press, 1989, s.40-47, 84-88. Habermas, Jürgen. Theory & Practice, London, 1974, s.50-55. Cassirer, E. Devlet Efsanesi. Remzi Kitabevi. İstanbul. 1983, s.122133. 316 Landi, E. Machiavelli. Cranston, M. Büyük Düşünürlerin Politika Felsefeleri, içinde. s. 39. 317 Mengi, A. Platon'un Siyasal Seçkinleri Olarak Yönetici Sınıfı, s. 56. 318 Deniz, F. Machiavelli: “Şeytan” mı, “İnsan” mı? İ.Ü.Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, sayı; 23, 24. 319 Baldini, Enzo. Machiavelli, Makyavelizm ve Siyasi Modernite Sorunu, s. 13. İçinde; Akal, Cemal Bali. Machiavelli, Makyavelizm 110 315
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
Machiavelli‟in hiç kimsenin felsefi bir kapsama sahip olduğunu düşünmediği söylemini örterler, çünkü Machiavelli hiçbir zaman doğal hukukun diliyle konuşmaz. Machiavelli‟in yalnızlığının en uç noktası belki de buradadır. Machiavelli‟in tersine bu düşünürler, devlet oluşumunu iktidar temelinden değerlendirmezler. Baştan sona söylencesel; devletin kökeninde dehşet verici hiçbir şeyin bulunmadığını, doğanın ve hukukun olduğunu, devletin hukuktan başkaca bir şey olmadığını ve bu hukukun da insan doğasında varolduğunu, devletten daha doğal ve daha insani hiçbir şeyin olamayacağını açıklamaktadırlar.320 Machiavelli ise Hukukun diliyle konuşmaz, devlet kurmak için zorunlu olan silahlı gücün diliyle konuşur, devletin başlangıclarında gerekli olan acımasızlığın diliyle konuşur, ne pahasına olursa olsun dini kullanmak zorunda olan dinsiz bir siyasetin, nefreti reddetmek ama korku esinlendirmek zorunda olan bir siyasetin diliyle konuşur, sınıflar arasındaki mücadelenin diliyle konuşur. Machiavelli, doğal hukuk düşünürlerinin hepsinin de tarihteki gerçeği örtmelerinden çok önce, devletin doğumundaki şiddeti, düşünmeye muktedir olan bir adamdır.321 Machiavelli‟in farklı tipteki yönetimler ve onların özünü belirleme ilgisini çekmez. Onun söylemi, yaşadığı dönemde içsel bölünmelerin ve istilaların pençesindeki İtalya gibi, birlikten yoksun bir ülkede ulusal bir devlet kurmanın koşullarına ilişkin siyasi soruyu kendisine yöneltmekten ibarettir. Onun için iktidarın monarşik ya ve Modernite. 320 Althusser, L. Makyavel'in Yalnızlığı ve Başka Metinler/ Althusser'in Mirası, s. 385. 321 Althusser, L. Age, s. 387. 111
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
da cumhuriyet olması önemli değildir. Önemli olan iktidarın olmadığı yerde yeni bir hükümdarlık ve yeni bir hükümdarın ortaya çıkmasıdır. Machiavelli umutlarının hükümdarını aramaktadır.322 Machiavelli, “yeni bir hükümdarlıktaki yeni hükümdardan”, genellikle soyut olarak, isim de yer de belirtmeksizin söz eder. Bu ad bildirmeme, bir bakıma var olan bütün hükümdarları, var olan bütün devletleri yadsımak ve bilinmeyen birini yeni bir devlet kurmaya çağırmaktır.323 Bizim siyaseti otonom bir alan olarak düşünebilmemize yol açan bir yaklaşım göstermektedir.324 Makyavelizm‟in egemenlik doktrininde egemenlik insana ve toprağa sahip olmakla değil, farklı ve değişen koşullara göre insanlarla şeylerin ilişkilerini düzenlemekle ilgilidir.325 Makyavelizm, bir diplomat ve aynı zamanda bir siyaset felsefesi düşünürü olan Machiavelli‟in ortaya attığı bir siyaset ve devlet anlayışının adıdır. Makyavelizm, istenen amaçlara ulaşmak için politika, güç ve etkileyici davranışların kullanımını benimseyen bir sosyal etki sürecidir.326 Machiavelli siyaset konusunu gerçekçi bir yaklaşımla ele alıp irdelediği için modern siyaset biliminin kurucusu 322
Althusser, L. Makyavel'in Yalnızlığı ve Başka Metinler/ Althusser'in Mirası, s. 230, 378-80. 323 Althusser, L.Age, s. 380. 324 Vergin, N. Siyasetin Sosyolojisi; Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar, s. 92, 93. 325 Özkazanç, A. Türkiye'de siyasi iktidar ve meşruiyet sorunu: 1980'li yıllarda yeni sağ, s. 42. 326 Mandacı, G. Makyavelist Tutumların Etik Algısı ve Demografik Faktörler Açısından Değerlendirilmesi: Bankacılık Sektöründe Bir Araştırma, s. 37. 112
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
olarak kabul edilmektedir. Machiavelli, Ortaçağın devlet anlayışına karşı çıkmıştır. Ortaçağın anlayışına göre siyasal güç iki kurumun elindeydi: Kilise ve imparatorluk. Bu iki kurum Tanrı‟nın gücünü ayrı ayrı yeryüzünde temsil etmekteydi. Ancak tartışmalara yol açan, bu ikisinden hangisinin diğerine üstün olduğu konusuydu. Machiavelli‟e göre ise devlet kutsal adaletin, üstün iyiliğin, herhangi bir amaç veya ülkünün aracı olamazdı; çünkü devletin kendisi başlı başına bir amaçtı, devlet devlet için vardı, devlet egemen olmak için vardı. Makyavelizm, yani Machiavelli‟in siyaset öğretisinin başlıca ilkeleri şunlardır: 1-Devlet bağımsız ve egemen olmalıdır. 2-Siyasetin kendine özgü bir yasası vardır ve bu, toplumun ahlak yasasından ayrı tutulmalıdır. 3-Siyaset, talih ile güç tutkusu, yönetmek tutkusu arasındaki bir mücadeledir. Kişinin hırslı ve güçlü bir iradeye sahip olması başarılı bir siyaset hayatının en önemli koşuludur. 4-Genellikle insan doğası kötüdür.327 İktidarların iki temel sorunu vardır. İlki kişisel ya da toplumsal-devlet iktidarının nasıl ve ne şekilde kurulacağı sorunudur. İkincisi ise kurulan iktidarın nasıl devamlı kılınabileceğidir. Machiavelli her iki soruna da cevap arar. Devlet felsefesinde en çok çözüm aranan normatif sorunların pek çoğunun “Devletin sağlam bir biçimde kurulup en iyi biçimde yönetilmesi için öncelikle benimsenmesi gereken ilkeler neler olmalıdır?” biçiminde dile getirilebilecek bir “kök soru”ya geri taşınması ola327
Yerebakan, İ. Makyavelizm ve Christopher Marlowe‟dan Makyavelist Bir Oyun; The Jew Of Malta, s. 6. 113
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
naklıdır. Machiavelli Discours-Söylevler* adlı eserinde özellikle bu konu üzerinde durmuştur.328 Güç kuramcısı Machiavelli, politik fenomenler üzerindeki tarafsız ve nesnel analizlerinden ötürü, “politikayı konu edinen ilk bilim adamları” arasında hatırlanmayı kesinlikle hak eder. Devleti yönetmek için acımasız bir disipline ihtiyaç duyulduğunu ve rızanın her zaman zorlamayı takip ettiği görüşüne rağmen Machiavelli‟e göre de yöneticinin demirden pençesinden daha kuvvetli olan ve vatandaşların devlete isteyerek itaat etmelerini temin eden bağların en başında geleneksel sadakatler, sağlam kurumlar, özgürlük aşkı ve vatanseverlik gelir.329 Machiavelli‟in politika felsefesinde, insan doğasıyla ilgili olarak benimsediği oldukça kötümser ve gerçekçi görüşlerin devlet düşüncesini çok derinden etkilediği kesindi. Ona göre yalnızca güç, devletin kurucu unsuru olmak durumundaydı. Güç devletin sadece bir varlık koşulu değil, aynı zamanda otoriteyi yaratan güç olduğu için, nihai meşrulaştıran olarak görünür.330 Machiavelli tanıştığı yönetici ve devlet adamları hakkındaki nihai hükümlerini tamamladığında şu sonuca varmıştı; hepsi de son derece basit ama temel bir ilkeyi * Machiavelli‟in Discorsi Sopra La Prima Deca Di Tito Livio adlı eserinin „Titus Livius‟un İlk On Kitabı Üzerine Söylevler‟, adıyla Türkçe çevrisi vardır. Sonraki geçişlerinde söz konusu kitap Söylevler diye anılacaktır. 328 Güçlü, A. Uzun, E. Uzun, S. Yolsal, Ü. H. Felsefe Sözlüğü, s. 370. 329 D'entreves, A.P. “Devlet”, Felsefe Ansiklopedisi, 4. cilt, s. 240, 241. 330 Çiçek, A. Demokrasi ve Türkiyenin 1950 Sonrası Demokratikleşme Meselesinin sosyolojik Tahlili, s. 134. 114
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
tümüyle yanlış anlıyor ve bunun sonucu olarak ya üstlendikleri görevlerde tamamen başarısızlığa uğruyorlar ya da sağlam siyasi muhakemeler yerine daha ziyade şansları sayesinde başarılı oluyorlardı. Hepsinin paylaştığı başlıca zayıflık, değişen koşullar karşısında hiçbir esneklik sergileyememeleriydi. Cesare Borgia her zaman özgüvenini abartıyordu. Maximillian hep ihtiyatlı ve fazlasıyla kararsızdı. II. Julius her zaman aceleci ve aşırı ölçüde heyecanlıydı. Hepsi de şu olguyu her zaman reddetmişti; eğer, içinde yaşadıkları dönemleri kendi kişiliklerine uydurmaya çalışmak yerine, kendi kişiliklerini dönemin koşullarıyla bağdaştırma çabası içine girselerdi, çok daha başarılı olurlardı.331 Machiavelli‟in bu yaklaşımı, Hükümdar‟da siyasal liderlik üzerine yaptığı tahlilin ana eksenini oluşturmaktadır. Machiavelli‟in siyasi görüşleri kişisel deneyimlerinden ziyade, ilişki kurma fırsatı bulduğu kişilerin görüşlerini dinlemesinden ve bu görüşler üzerine sık sık düşünmesinden kaynaklanıyordu. Machiavelli böyle bir yaklaşımla ilk kez, II. Julius‟un papalığa seçildiği gün karşılaşmıştı. Machiavelli o gün, Floransa hükümetine liderlik (gonfaloniere) eden Piero Soderini‟nin kardeşi olan Volterra Kardinali Francesco Soderini ile derin bir sohbete dalmıştı. Kardinal, “şehrimiz daha önce hiçbir zaman, yeni bir Papa‟ya bugünkü kadar umut bağlamamıştır” diyerek Machiavelli‟i temin etmişti. “Ancak”, diye eklemişti kardinal, “zamana nasıl ayak uyduracağınızı bilmeniz koşuluyla.” 331
Machiavelli. N. The Prince, s. 96. 115
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
Bundan iki yıl sonra Machiavelli, Siena lordu olan ve sonradan Hükümdarlık‟ta hayranlık içinde söz edeceği Pandolfo Petrucci ile sürdürdüğü görüşmeler esnasında yeniden aynı yaklaşımı fark etmişti. Petrucci, Machiavelli‟i derinden etkilediği anlaşılan bir cevap vermişti. Petrucci, “hükümetimi günden güne yönetiyor, işlerimi saat başı düzenliyorum; çünkü zaman beynimizden çok daha güçlüdür”.332 Hükümdar‟da, toplumsal bölünmüşlüğün toplumların vazgeçilmez ve önlenemez bir niteliği olduğunun üzerinde durur. Machiavelli‟e göre her toplumda iki farklı mizaç vardır: biri halkın, diğeri ise büyüklerin mizacı. Ne var ki, halk Büyüklerin emri ve baskısı altında olmak istemezken, Büyükler ise halka komut vermek ve onu baskı altında tutmak istiyorlar. Siyasetin oluşmasına yol açan işte, bu bölünmüşlük, bu ikiliktir.333 Daha sonra Carl Schmitt‟te “siyasi alanda siyasi olan soyutlama yapmak ve geriye yalnızca evrensel insanlar arası eşitliğin kalmasını sağlamak mümkün değildir”, demektedir.334 Zahiri eşitlik koşullarında, öze ilişkin eşitsizliklerin hüküm sürdüğü başka bir alan -örneğin günümüzde ekonomik alansiyasete hükmedecektir.335 Ama Machiavelli‟e göre, siyasetin ya da siyasal iktidarın görevi tümüyle barışık bir toplumun tesisi için bu ikiliği gidermek ya da çözmek değildir. Siyasetin amacı, toplumda önlenemez ve vazgeçilmesi mümkün olmayan bölünmüşlüğü ve çatışmayı yönetmektir. Bundan yararla332
Skinner, Q. Machiavelli, s.30, 31. Machiavelli. N. The Prince, s. 37. 334 Schmitt, C. Parlamenter Demokrasinin Krizi, s. 28. 335 Schmitt, C. Age, s. 31. 116 333
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
narak kişisel iktidarını tesis etmektir. Siyasetin amacı çatışmayı yönetimi altına almak ve deyim yerindeyse, bu çatışmanın bir çeşit işletmeciliğini üstlenmek ve taraflar arasındaki bölünmüşlüğün toplumu heba edecek boyutlara ulaşmasını engellemek için bölünmüşlüğü kendi idaresi altına almaktır. İlginçtir, Schmitt bu noktada Machiavelli‟den farklı düşünür. Parlamenter demokrasinin yöneten-yönetilen özdeşliğini kurduğunu söyleyen toplum sözleşmecilerine karşı çıkar. Demokrasi için elzem olan tözsel eşitlik ve türdeşlik sorunu, genel eşitlik kavramı ile çözülemez. Ancak modern kitle demokrasisinin yönetenyönetilen özdeşliğini kuracağını savunur.336 Schmitt‟in burada kast ettiği nasyonal sosyalizmdir. Komünistlerin de benzer savı vardır. Machiavelli siyasal iktidarın, birlik ve bütünlük içerisinde tek bir egemen otoritenin ürünü olması gerektiğini, onun da bir Hükümdar, olmasını savunmuştur. Machiavelli yarattığı yeni hükümdar‟la devleti özdeşleştirir. XIV. Lui‟nin sözleri ile “devlet benim” dedirtir. Machiavelli için Hükümdar (İL PRİNCİPE) sadece imparator, hükümdar, kral, padişah anlamında değildir. Daha çok toplumun önderi, hükmedicisi ya da egemeni hatta Carl Schmitt‟in tabiri ile “karar mercii”dir. Principe kelimesinin kök anlamı tam da birinci sırada giden, önder, ilker demektir ve soyluluk içermez.337 * Machiavelli politik ey336
Schmitt, C. Parlamenter Demokrasinin Krizi, s. 32, 33. Machiavelli, N. Askerlik Sanatı, s. 145, dipnot. * Machiavelli‟in “İL PRİNCİPE” adlı eseri Türkçeye “Hükümdar” ya da “Prens” adı ile çevrilmiş ya da kaynak olarak gösterilmiştir. İtalyancada önde gelen, ilker anlamında kullanıldığı, dilimizde de karar veren, hüküm veren, hükmeden anlamını Hükümdar kelimesinin içerdiği düşüncesi ile bütünlüğü sağlamak için 117 337
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
lemin hedefini devletin gücünü maksimize etmek şeklinde ortaya koymasıyla “güç”e kavuşturmuştur.338 Machiavelli ile yeni bir insan, yeni bir toplum anlayışına dayanan yeni bir egemenlik ve meşruiyet geleneği kurulmuştur.339 İnsan doğa gereği erdeme ve mükemmelliğe yönelen bir varlık değildir; insan, doğa gereği bencildir. İnsan bencil bir varlık ise, toplum nasıl mümkündür? Strauss‟a göre, Machiavelli için, toplum kurulmazdan önce insani düzeni önceleyen, onu kuşatıp sınırlarını belirleyen doğal ya da ilahî bir düzen yoktur. Düzeni önceleyen ve düzenin temeli olan şey, kaostur; “başlangıçta harmoni ya da sevgi değil, terör vardır”. Kaosu kozmosa dönüştüren, bir toplum inşa ederek insanların birbirlerini boğazlamasını engelleyen ve onları kendi iradesine göre şekillendiren kişi(ler) toplum kurucu; prenstir. Bu dönüşüm, prensin erdemsizlik gibi görünen ama aslında “insanlık durumuyla bağdaşır insani seviye ve özgürlük için” zorunlu olan eylemlerde bulunmasını gerektirir.340 Machiavelli‟ye göre, insanlar, bencil olmakla birlikte, sosyalleşebilirler. Bozulmuş madde, yani halk prensin arzusu ve iradesine göre şekillenebilir.341 Fakat eğer erdem toplum kurulduktan sonra ortaya çıkıyosa, bu Machiavelli‟nin kitabı kast edildiğinde ya da yönetici anlamında kullanılırken „Hükümdar‟ olarak kullanılacaktır. 338 Arıkan, Mustafa. Politik İktidar ve Efsane, Gılgameş Efsanesi‟nin Politik Analizi, s. 15. 339 Türköne, M. Siyaset Nedir? s. 40. 340 Strauss, L, “Niccolo Machiavelli”, HPP, s.277. Aktaran; Kaya, Funda Günsoy. Carl Schmitt ve Leo Strauss‟ta „Politik Olan‟ Kavramı, s. 151. 341 Strauss, L, “The Three Waves of Modernity”, AIPP, s.77. Aktaran; Kaya, Funda Günsoy. Carl Schmitt ve Leo Strauss‟ta „Politik Olan‟ Kavramı, s. 151. 118
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
durumda toplum kurucular erdeme eğitilmiş olamazlar. İnsanların eğiticisini eğitecek olan şey, bir tutkudur; şanşeref arzusudur. Bu arzu, yeni bir prens olma, “yeni tarzlar ve düzenler yaratma” ve böylece bozulmuş maddeye şekil verme arzusunda zirvesine ulaşır. Prensin kahraman olma, şan-şeref kazanma arzusu erdemin hayata geçirileceği toplumsal bağlamı yaratacaktır. Bu durumda, prensin iradesinden bağımsız bir erdem ölçüsünden söz etmek imkânsızdır. Machiavelli‟e göre, insan doğası gereği erdeme yönelmiş olmadığı için, politika erdeme göre tanımlanamaz. Politikanın temelinde ahlaki olan değil de, gayrı ahlaki eylem bulunmakta olup, erdem söz konusu eylem tarzıyla teşekkül eden politik düzenin içerisinde varlık kazanır ve onun içeriği politik düzenin amaçlarına göre belirlenir. Machiavelli, işte bu yüzden toplumun iyisinin ya da genel iyinin erdeme göre değil de, erdemin ortak iyiye göre tanımlanması gerektiğini öne sürer.342 Machiavelli‟ye göre, iyi Prens‟in erdemine (virtu) ve iradesine bağlıdır. Machiavelli egemeni mutlak, sınırsız, bir ve bütün olarak tanımlar, bireyi ve toplumu siyasal iktidara bir araç olarak görmüş ve siyasal iktidarın birliği ve bütünlüğünü öncelemiştir. Topluma güvensizlik duyan, ahlaki ve kültürel yaşamın evrensel meşruiyet ilkeleri yerine, ortak iyi ilkesini salt egemenin iradesine bırakan, egemeni sınırlandıracak hiçbir gücü kabul etmeyen, amaç-araç ilişkisinde zor, baskı ve gücü önceleyen, itaat olgusunu pasif bir boyun eğmeye dönüştüren kurucu meşruiyet anlayışı Machiavelli‟in anlayışıdır.343 Strauss‟a göre, amacın kul342 343
Cevizci, A. Paradigma Felsefe Sözlüğü, s. 1096. Türköne, M. Siyaset Nedir? s. 55. 119
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
lanılacak araçları meşru kıldığı ilkesiyle Machiavelli, çağdaş tiranlığa giden yolu açar.344 O, devleti yöneten kişinin tek amacının, devleti yaşatmak ve gücünü, iktidarını arttırmak olduğunu; devlet adamının daha yüksek bir ödevi veya görevi bulunamayacağını öne sürer. Devlet adamının bu amaca ulaşmak için kullanacağı her aracın meşru olduğunu öne süren Machiavelli‟e göre, din, ahlâk ve hukuk, devlete bağlı olup, şartlar gerektirdiğinde Hükümdar veya devlet tarafından birer araç olarak kulanılabilir.345 Machiavelli ile bilim ya da felsefe, politik bir amaca ulaşmanın rasyonel metotları halini alırlar.346 Machiavelli‟in politika felsefesinde, insan doğasıyla ilgili olarak benimsediği oldukça kötümser ve gerçekçi görüşlerin devlet düşüncesini çok derinden etkilediği kesindi. Ona göre yalnızca güç, devletin kurucu unsuru olmak durumundaydı. Güç, devletin sadece bir varlık koşulu değil, aynı zamanda otoriteyi yaratan unsur olduğu için, nihai meşrulaştıran olarak görünür.347 Machiavelli daha çok Hükümdar adlı eseriyle büyük bir üne kavuşmuştur. Hükümdar gerçekçi politikanın kutsal kitabıdır. Gramsci Hükümdar‟ın siyasi bir manifesto 344
Strauss, L, TM, ss.11-04. Aktaran; Kaya, Funda Günsoy. Carl Schmitt ve Leo Strauss‟ta „Politik Olan‟ Kavramı, s. 152. 345 Okumuş, E. Türkiye‟nin Laikleşme Serüveninde Tanzimat, İnsan Yayınları, İstanbul 1999, s. 81. ve Okumuş, E. Meşruiyet Ekseninde Din ve Devlet, Pınar Yayınları, İstanbul 2003, s. 205-6; Cevizci, A. Paradigma Felsefe Sözlüğü, s. 1096. 346 McAllister, Ted V, Revolt Against Modernity, ss.104-109. Aktaran; Kaya, Funda Günsoy. Carl Schmitt ve Leo Strauss‟ta „Politik Olan‟ Kavramı, s. 153. 347 Cevizci, A. Age, s. 1096. ve D'entreves, A.P. Devlet maddesi, Felsefe Ansiklopedisi, 4. cilt, s. 240. 120
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
olduğunu yazmıştır.348 Pratik politika lehine ahlaki standartlardan uzaklaşmayı ve ilke gevşekliğini öneren bir kitaptır. Politik liderlere, iyi niyetle kötülük yapmaya hazır olmalarını öğretmiştir. Machiavelli‟e göre, iktidarı ellerinde tutanların rejimlerini devam ettirebilmeleri için her çare ve vasıtaya başvurmaları mubahtır. Machiavelli‟in yaşadığı dönemde İtalya, ardı arkası kesilmeyen ve sık sık meydana gelen acımasız savaşlara sahne olmuştu.349 Parçalanmış durumda bulunan İtalya‟yı ulusal birlik ve bütünlüğe kavuşturacak lidere, devlet siyasetinde başarılı olmanın yollarını göstermek amacıyla yazılan bu kitap siyasi düşünce tarihine yepyeni bir görüş getiriyordu: “Amaç aracı geçerli kılar.”350 Amaç ulusal birliğini sağlamış, güçlü bir devletin kurulması ve yaşatılmasıydı. Ulusal toplumun yararına yönelik bu amacın gerçekleştirilebilmesi için Hükümdar‟ın çok güçlü, çok akıllı, çok yetenekli ve becerikli olması gerekiyordu; çok faziletli olması değil. Hükümdar gerektiği zaman adam öldürmekten veya öldürtmekten çekinmemeliydi. Ayrıca, yalan söylemesini, yalan yeminler etmesini, yalan vaatlerle insanları kandırmasını, vs. bilmeliydi. Fakat suç yahut günah olarak nitelendirilebilecek bütün bu davranışlardan sonra bir melek kadar suçsuz ve faziletli olduğuna herkesi inandırabilmeliydi; yani ikiyüzlü olmayı becerebilmeliydi. Siyasetin yasaları din ve ahlâktan soyutlanarak ele alındığı için “Hükümdar” büyük bir şok yarattı ve bu şok bir takım yorumlara ve tepkilere yol açtı.351 Hükümdar, 348
Althusser, L. Makyavel'in Yalnızlığı ve Başka Metinler/ Althusser'in Mirası, s. 389. 349 Machiavelli, N. Hükümdar. Mehmet Özay çevirisi, s. 11. 350 Yerebakan, İ. Makyavelizm ve Christopher Marlowe‟dan Makyavelist Bir Oyun; The Jew Of Malta, s. 93. 351 Yerebakan, İ. Age, s. 93. 121
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
bütün iktidarların başvuru kaynağı oldu. Hükümdarlara ince taktikler veriyor, halkın psikolojik tahlilini yapıyor, insanların ipliğini pazara çıkarıyordu. Siyasi erk sahipleri bundan açıkça yararlandıktan sonra, büyük bir pişkinlik örneği göstererek onu aşağılamışlardır. Machiavelli bireyin mutluluğu için uğraşmaz. Bu, umurunda bile değildir. Bütün amacı devletin bekasıdır. İnsanlar da bunun için vardır. Onun özlemini çektiği insan tipi, ilkçağ insanı gibi atılgan ve üretken olanlardır.352 Machiavelli insandaki yükselme ve iktidar tutkusunu kamçılıyor ve insana bu tutkusunu gerçekleştirebilmesi için her yola başvurmasını, bu arada ahlâk ve din yasalarını engel olarak tanımamasını öğütlüyordu.353 O, üstüninsan ve güç istencinin filozofu Nietzsche‟yi çağırıyor gibidir. Machiavellice, günlük dilde gizli tezgahlar, entrikalar ve yalanlarla damgalanmış olan kurnaz ve aldatıcı davranışı işaret etmek için kullanılır. Makyavelist, ahlak kurallarını hiç sorun etmeden ve yalnızca kendini çıkarlarının peşinden gitmeyi amaç edinerek uygulamaya koyan bir Machiavelli takipçisi belirtilir.354 „Makyavelist tip‟in özelliklerini ise şöyle sıralayabiliriz: Bencil bir tutkunun peşinde hiç yılmadan, yorulmadan koşmak, bu tutkuyu gerçekleştirmek için hiç bir engel tanımamak, en dehşet verici yollara başvurmaktan çekinmemek, ikiyüzlü davranmak, soğukkanlılığı asla elden bırakmamak, yeni koşullara hemen 352
Deniz, F. Machiavelli: “Şeytan” mı, “İnsan” mı? İ.Ü.Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, sayı; 23, 24. 353 Yerebakan, İ. Makyavelizm ve Christopher Marlowe‟dan Makyavelist Bir Oyun; The Jew Of Malta, s. 94. 354 Baldini, Enzo. Machiavelli, Makyavelizm ve Siyasi Modernite Sorunu, s. 14. İçinde; Akal, Cemal Bali. Machiavelli, Makyavelizm ve Modernite. 122
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
ayak uydurabilmek, hızlı düşünmek ve yerinde kararlar alıp hemen eyleme geçmek. Başka bir deyişle, insanların sözleriyle davranışları arasındaki tutarsızlık ve ikiyüzlülük, Makyavelizm‟in en önemli niteliğidir.355 Bu siyaset anlayışına göre amaç, devletin egemenliğidir ve bu amacın gerçekleşmesi için her şey bir araç olarak kullanılabilir. Örneğin din ve ahlâk, devletin egemenliğine, üstünlüğüne hizmet ediyorsa bir değeri vardır. Hükümdar, ülkesinde egemenliğini koruyabilmek için her türlü aracı -ahlaki olsun veya olmasın- kullanabilir. Görüldüğü üzere, siyaseti ahlâk ve dinden soyutlayarak ele alan bu öğretide devletin hatta bireyin egemenliği uğruna her şey geçerli sayılmaktadır. Hükümdarın egemenliğini sürdürebilmesi için ayıp ya da suç sayılabilecek hile, şiddet, ikiyüzlülük gibi yollara da başvurması son derece doğal karşılanmakta, hatta öğütlenmetedir. Çünkü insanlar genellikle kötüdür. Hükümdarın onlara dürüst davranması aptallık olur. Makyavelizm‟de hükümdar bütün bu araçları kendi kişisel çıkarları için değil, devletin güvenlik ve esenliği gibi yüksek bir amaca hizmet etmek için kullanmakla yükümlü tutulmuştur. Fakat bu nokta gözden kaçırıldığı için Makyavelizm sadece dürüstlükten yoksun bir siyaset biçimini değil, sahtekârlığı, ikiyüzlülüğü, zorbalığı da ifade eden bir sözcük olmuştur. Bu sözcükten türetilen „makyavelist‟ sıfatı ise dalavereci, acımasız, ikiyüzlü, kötü ruhlu insanları ve dürüstlükle yapılmayan işleri nitelemek için kullanılmıştır. Rönesans‟ta İtalya‟nın durumu Machiavelli gibi bir İtalyan vatanseverini son derece etkileyecek ve üzecek 355
Yerebakan, İ. Makyavelizm ve Christopher Marlowe‟dan Makyavelist Bir Oyun; The Jew Of Malta, s. 98, 99. 123
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
kadar kötüydü; zira İtalya siyasal birlik açısından parçalanmış durumdaydı. Şehir devletlerine bölünmüş bu ülkede ulusal birlik olmadığı için siyasal, ekonomik ve dinsel sürtüşmelerin ardı arkası kesilmiyordu. Oysa İngiltere, Fransa, İspanya gibi diğer Avrupa ülkeleri siyasal birliklerini kurmuşlardı. Bu devletler İtalya için çok büyük tehlike oluşturmaya başlamışlardı. Şehir devletleriyle dolu, ulusal birlik kavramından yoksun olan İtalya, yabancı güçlerin entrika ve akınlarına karşı koruyacak güçte değildi. Almanya‟dan, Fransa‟dan, İspanya‟dan gelen ordular İtalya‟yı istila ediyorlardı. Fakat İtalya bu yabancı güçlere karşı direnemiyordu. Çünkü şehir devletleri arasında savaş hemen hemen hiç eksik olmuyor, biri diğerini çekemediği için dış düşmanlara karşı ortak bir cephe kuramıyorlardı. Bu arada Roma Katolik Kilisesi de İtalya‟nın ulusal birliğe kavuşmasını istemiyordu. Çünkü İtalya‟nın böyle bir birliğe kavuşması halinde kilisenin otoritesi zayıflayacak, sürdürmekte olduğu dünya saltanatı belki de son bulacaktı.356 Machiavelli, bunun bir örneğini yaşamında gözleyecekti. Papa Julius Fransa ile yapılan savaştaki yenilgiye, İtalya‟nın tüm çehresini değiştiren İspanya ile bir ittifak yaparak karşılık vermişti.357 Machiavelli işte böyle bir ortamda Floransa‟da yaşıyordu. Onun 1498‟ten önceki yaşamı hakkında hemen hemen hiçbir şey bilinmiyor. Ancak 1498 yılında, bir şehir devleti olan Floransa Cumhuriyeti‟nin ikinci düzey bir görevlisi 356
Machiavelli, N. Titus Livius‟un İlk On Kitabı Üzerine Söylevler, s. 73–76. Machiavelli. Hükümdar (IL PRINCIPE), H. Kemal Karabulut çevirisi, s.12. ve Yerebakan, İ. Makyavelizm ve Christopher Marlowe‟dan Makyavelist Bir Oyun; The Jew Of Malta, s. 8. 357 Skinner, Q. Machiavelli, s. 35. 124
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
olduğu, diplomatik görevlerle Toskana‟ya, Roma‟ya ve Aragon kralı Ferdinand, Fransa kralı XII. Louis, İmparator Maximilian, Papa VI. Alexander, Papa II. Julius ve Cesare Borgia gibi dönemin bazı devlet adamlarıyla tanıştığı, ancak daha çok alt düzey görevlilerle görüşmeler yaptığı, Floransa ile diğer şehir devletleri Venedik, Milano, Pisa, Napoli arasındaki anlaşmazlıkların çözümünde çalışmalar yaptığı biliniyor.358 Bu görevler ona türlü koşullar altındaki siyasal yönetim uygulamalarını yakından gözlemleme fırsatını sağlamıştır.359 Machiavelli Fransız kralının sarayında yaklaşık altı ay kalmasına rağmen, bu dış ziyaretten elde ettiği sonuç, Fransızların politikalarından ziyade, İtalyan şehir-devletlerinin giderek belirsizleşen geleceği hakkında daha çok şey öğrenmiş olmasıydı. Machiavelli Fransa‟da kaldığı süre boyunca Floransa Cumhuriyetinin işlevsizliğine şahit olmuştur. Bu durumdan çıkardığı ilk ders, Floransa hükümet çarkının, modern krallık eğitimi almış herhangi birine, anlamsız bir şekilde bocalayan güçsüz bir aygıt olarak görünmesiydi.360 Machiavelli Cesare Borgia‟nın sarayında iki kez görev almıştır. İlkindeki görevi yaklaşık dört ay sürmüş ve Machiavelli bu dönem boyunca, politikalarına ve hırsına kaynaklık eden nedenleri açıklarken epeyce ileriye gittiği anlaşılan dük ile pek çok kez kıran kırana tartışmıştı. Machiavelli dük ile arasında cereyan eden bu tartışmalar358
Yerebakan, İ. Makyavelizm ve Christopher Marlowe‟dan Makyavelist Bir Oyun; The Jew Of Malta, s. 8, 9. 359 Tunçay, M. Batı‟da Siyasal Düşünceler Tarihi; Seçilmiş Yazılar, Yeni Çağ, s. 43. 360 Skinner, Q. Machiavelli, s. 18, 19. 125
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
dan derin bir şekilde etkilenmişti. Machiavelli‟e göre dük “istediği her şeyi elde edebilecek bir güce sahip olduğunu düşünen” büyük bir adam olmasının yanı sıra, “insanüstü bir cesarete sahiptir.” Daha da önemlisi, dükün eylemleri de en az sözleri kadar vurucuydu, zira “her şeyi kendisi bizzat kontrol ediyor”, işlerini “büyük bir gizlilik içinde” yürütüyor ve böylece planlarını hızla hayata geçirme kudretini elinde tutuyordu. 1503 yılında Machiavelli‟in Roma‟ya yaptığı ziyaretin başlıca amacı, papalık makamında patlak veren alışılmamış bir kriz hakkında rapor hazırlamaktı. Papa VI. Alexander ağustos ayında, onun halefi olan III. Pius ise, göreve geldikten iki ay sonra ölmüştü. Bu yüzden Floransa signoria‟sı, bundan sonra neler olacağı, özellikle de Borgia‟nın Kardinal Giuliano della Rovere‟yi aday göstermesiyle beraber, ortaya çıkacak muhtemel gelişmeleri içeren günlük bültenleri aldıkça kaygılanıyordu. Bu kriz Floransa‟nın çıkarlarını tehdit etme potansiyeli taşıyor gibiydi, zira Rovere‟nin seçilmesi durumunda, verdiği desteğinin karşılığında düke, Papa ordularının genel komutanlığına atanma sözü verildiği düşünülüyordu. Ve dükün bu göreve gelmesi durumunda, Floransa‟ya karşı yeni bir seferler dizisine girişeceğine kesin gözüyle bakılıyordu.361 Machiavelli‟in yakından gözlemleme fırsatı bulduğu bir diğer etkili lider de, yeni Papa II. Julius olmuştu. C. Borgia‟nın desteklediği Kardinal Rovere kardinaller meclisinde “ezici bir çoğunlukla” II. Julius unvanı ile Papa seçilmişti. Machiavelli, Julius‟un seçildiği dönemde düzenlenen birkaç resmi toplantıya katılmıştı, ancak, yeni 361
Skinner, Q. Machiavelli, s.23. 126
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
Papa‟nın kişiliği ve liderliği hakkındaki değerlendirmelerini, sonradan üstlendiği iki görev esnasında tamamlamıştı.362 Yoğun diplomatik çalışmalarla geçen yıllar Machiavelli‟e siyaset hayatında önemli deneyimler kazandırmakta, başarılı devlet adamlarının sırlarını öğretmekte ve siyasetle ilgili düşüncelerini oluşturmaktaydı. Medici ailesi İspanya‟nın yardımıyla on sekiz yıllık bir aradan sonra kente yeniden girmiş ve cumhuriyet yönetimine son verip Floransa‟da kendi egemenliğini kurmuştu. İktidar kimdeyse onun taraftarı olan Machiavelli, babasının cumhuriyetçilere yakınlığı sayesinde orta düzey görevlere gelmiştir. Cumhuriyetçi olarak tanınmasına rağmen Machiavelli‟in sadakati cumhuriyetten ziyade devleteydi. Machiavelli için önemli olan hükümet şekli değil hizmet verdiği Floransa kent-devletidir, iktidardır.363 Çünkü ilerleyen zamanda Medici ailesine yakınlaşma çabaları olacaktır. Medici ailesi tarafında yapması istenilen Floransa Tarihi içinde bu medhiyeler yerleştirilmiştir.364 Mediciler muhteşem bir virtu‟ya sahiptir; talih güçlü bir şekilde onlardan yanadır ve “Tanrı ile Kilise‟den aldıkları destek” de bunlardan daha az değildir.365 Machiavelli kişisel geleceğinin, cumhuriyet rejiminin sona ermesiyle birlikte yok olduğunu düşünmüştür. Machiavelli resmi görevinden alınmış, hapsedilmiş ve yüksek bir kefalet ücreti karşılığında serbest bırakılmıştır. 362
Skinner, Q. Machiavelli, s. 23, 25. Machiavelli, N. Hükümdar. Mehmet Özay çevirisi, s. 12, 16. 364 Machiavelli, N. Floransa‟da Komplolar ve Karşı Komplolar Tarihi, s. 6. 365 Skinner, Q. Age, s. 57. ve Machiavelli, N. Age, s. 380-382. 127 363
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
Floransa sınırları içinde zorunlu ikamet cezasına çarptırılmıştır.366 Machiavelli, siyaset ve tarihle ilgili ünlü eserlerini zorunlu ikamete tabi tutulduğu çiftliğinde yazmaya başladı. Bu eserleri şunlardır: II Principe (1513) –Hükümdar-, Discorsi Sopra La Prima Deca Di Tito Livio(1519) –Titus Livius‟un İlk On Kitabı Üzerine Söylevler-, Arte della Guerra (1520)-Savaş Sanatı- ve Historic Florentine (1525)Floransa Tarihi. Bunlardan Savaş Sanatı. Machiavelli‟in askerlikle ilgili görüşlerini açıklar. Machiavelli bu eserinde savaş sırasında geçici olarak paralı askerlerden bir ordu oluşturmak yerine, sürekli ve düzenli ulusal bir ordu bulundurmanın gereği üzerinde durur; bunun için eski Roma ordusunun örnek alınmasını önerir.(Bu konu üzerinde uygulamalı çalışmalar yapması için ayrıca resmen görevlendirilmişti. Başında bulunduğu Halk Ordusu ile yaşadığı Prato hezimetini göz ardı ederek bu önerisini yazar.)367 Floransa Tarihi, Floransa‟nın tarihini kuruluşundan Büyük Lorenzo‟nun 1492‟deki ölümüne kadar, doğruluk derecesini pek araştırmadan ele alan bir tarih kitabıdır. Bölümlerin arasına sokuşturulan Makyavelizm‟le ilgili düşünceler dikkat çekicidir. Machiavelli yukarıda ana hatlarını belirttiğimiz siyaset öğretisini, özellikle Hükümdar ve Söylevler adlı iki eserinde açıklamıştır. Bunlardan birinci eseri yeni bir hükümdara devleti kurmanın ve hükümdarlığını sürdürmenin yollarını gösteren bir kitaptır. Önce asıl adı De Principatibus 366 367
Skinner, Q. Machiavelli, s.35. King, R. Machiavelli: İktidar Filozofu, s. 153. 128
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
(prenslikler) olan ama Il Principe (Hükümdar) adıyla ün kazanan eserini kaleme alır. Hükümdar, yeni efendilerine kendini beğendirmenin son manevrasıdır. Ama istediği olmaz. Zira, Lorenzo de Medici, Hükümdar‟ı açıp okumaz bile. Hükümdar, Machiavelli‟in ölümünden dört yıl sonra bastırılır. İkinci kitabı ise Titus Livius‟un Roma Tarihi adlı eserinin ilk on kitabı üzerinde yapılan yorumlardan oluşmaktadır. Bu her iki kitap aynı amaçta birleşmektedir: Siyasal hayatta başarılı olmanın yollarını ve uygulanması gereken kuralları açıklamak. Hükümdar‟ı ve Söylevler‟i yeni bir siyasi iktidar “okuma” biçimini kavramak için ele almak gerekir. Söylevler‟in iyi Machiavelli‟siyle, Hükümdar‟ın kötü Machiavelli‟si ayrımını ileri süren sav dayanaksızdır. Lefort gibi bazı yazarlara göre, bu iki kitabı ayıran yalnızca üslup farkıdır. Söylevler hükümdar olabileceklere, Hükümdar ise gerçek hükümdara gönderilmiştir. Ama dikkatli okur, her ikisinde de, Machiavelli‟nin siyasi düşüncesini okuyacaktır.368 Machiavelli‟e göre, bu kurallar siyasal hayatın içinde aranmalıydı, dışında değil; yani toplumsal ahlâk yasasında, dinde yahut hukukta değil. Bu görüşle hareket eden Machiavelli, ortaya koyduğu kuralları kendisi uydurmamış, ancak zamanın ve geçmişin siyasal hayatla ilgili uygulama ve deneyimlerinden çıkarmaya çalışmış, böylece bu kuralların doğruluğunu tarihten, özellikle büyük bir hayranlık duyduğu eski Roma İmparatorluğu‟ndan aldığı örneklerle kanıtlamaya çalışmıştır. Machiavelli, İtalya‟nın parçalanmış, karışık ve güçsüz durumundan derin bir üzüntü duyuyor, birleşmiş bir İtalyan 368
Akal, C. B. İktidarın Üç Yüzü, s. 54. 129
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
devletini ancak çok güçlü bir liderin, düzenli bir orduyla gerçekleştirebileceğine inanıyordu. Hegel, Machiavelli‟in Hükümdar kitabıyla, İtalya‟nın kurtarıcısı olmak gibi ulvi bir rolü üstlenmeye ve böylece ülkesinin uğradığı felaketlere bir son vermek şerefine erişmeye çağırdığını söylemektedir.369 Machiavelli kitabını 1513 yılında yazmış ve Floransa yönetiminin başında bulunan Lorenzo de Medici‟ye sunmuştu. Ama kitapta örnek gösterilen Lider ise Cesare Borgia idi. Çünkü Machiavelli için Borgia, eylem anında gözlemlediği liderler arasında en öğretici olanıydı. Machiavelli, 1502‟de diplomatik bir görevle Borgia‟nın sarayına gönderildiği zaman onun ikiyüzlülük, zulüm ve dalavere ile yürüttüğü başarılı siyasetinden çok etkilenmişti. Borgia özellikle iki olayda, tehlikeli bir krizi aşarken sergilediği güç ve özgüven nedeniyle Machiavelli‟in derin saygısını kazanmıştı.370 Bu krizlerden ilki 1502 yılında, Romagna halkının, Borgia‟nın teğmenlerinden biri olan ve bölgede huzuru sağlayan Remirro de Orco tarafından uygulanan baskıcı yöntemlere karşı aniden öfkeyle ayaklandıkları dönemde patlak vermişti. Aslına bakılırsa, Remirro yalnızca dükün emirlerini yerine getirmiş ve öylesine başarılı olmuştu ki, tüm bölgeyi kargaşadan kurtarıp sağlam bir yönetim inşa etmişti. Ancak Remirro‟nun bu acımasızlığı öylesine büyük bir nefret doğurmuştu ki, bölgenin mevcut istikrarı 369
Machiavelli. Hükümdar (IL PRINCIPE), H. Kemal Karabulut çevirisi, s.18. 370 Skinner, Q. Machiavelli, s.32, 54. ve Yerebakan, İ. Makyavelizm ve Christopher Marlowe‟dan Makyavelist Bir Oyun; The Jew Of Malta, s. 11. 130
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
şimdi tehlikeye girmişti. Borgia‟nın bu soruna bulduğu çözüm, korku ve dehşet uyandıracak cinstendi. Halkı yatıştırmak ve onları tamamen kendi safına çekmek amacıyla şayet bazı zulümler yapılmış ise, bu durumda yapılan zulümlerin kendisi tarafından değil de, zalim yaradılışlı Remirro tarafından yapıldığını göstermekti. Remirro Borgia tarafından davet edilmiş ve daha sonra “cesedi iki parçaya bölünmüş olarak kent meydanında bulunmuş ve tüm halkın görebilmesi için ceset uzun süre yerinde tutulmuştur.371 Borgia‟nın bu eyleminin, tamamen doğru bir eylem olarak kendisini etkilediğini belirtir. Bir kararlılık ve cesaret gösterisi olan bu eylem, tam da istenen sonucu yaratmıştı; “halkı büyüleyip hayran” bıraktığı gibi, aynı zamanda halkın “nefretinin kaynağını” da ortadan kaldırmıştı.372 Borgia‟nın, Machiavelli‟in daha da şaşırtıcı hayranlığını kazanmasına neden olan diğer olay ise, yaklaşık olarak aynı dönemde Romagna‟da baş gösteren askeri zorlukları ele alış tarzıydı.373 Dük başlangıçta, temel askeri güç olarak, bölgedeki küçük lordlara dayanmak zorunda kalmıştı. Ancak 1502 yazına gelindiğinde, bu lordların liderlerinin -özellikle de Orsinilerin ve Vitellilerin- güvenilmez olmakla kalmayıp, aynı zamanda düke bazı komplolar hazırladıkları iyice su yüzüne çıktı. Dükün ilk hamlesi, lordlarla uzlaşma numarası yapıp onları Sinigallia‟da toplantıya davet ettikten sonra tümünü öldürterek onlardan kurtulmak oldu. Machiavelli bunların zikredilmeye değer olduğunu hayranlıkla söyler.374 371
Machiavelli. N. The Prince, s. 28. Skinner, Q. Machiavelli, s. 65. 373 Skinner, Q. Age, s. 33. 374 Machiavelli. N. The Prince, s. 27. 131 372
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
“Ülkenin bizatihi güvenliğinin (kurtuluşunun) alınacak kararlara bağlı olduğu yerde, ne adalet veya haksızlık, ne insaniyet veya acımasızlık, ne ihtişam veya utanç telakkilerinin hâkim olmasına izin verilebilir. Bütün bu telakkiler bir yana bırakılarak, hangi istikamet ülke hayat ve hürriyetini kurtarır sorusu tek soru olmalıdır.”375 Machiavelli, eserinde hükümdarın, devletin çıkarını her şeyin üstünde tutması gerektiğini belirtmiş, ancak daha sonra bu ilke kişinin tutkularını gerçekleştirebilmesi için bencil olması, kişisel çıkarlarını her şeyin üstünde tutması gerektiği biçimde yorumlanmıştı.376 Hükümdar‟da iktidarı ele geçirmenin dört usulü vardır: Virtu (VI. Bölüm), talih (VII. Bölüm), cinayet (VIII. Bölüm) ya da seçim (IX. Bölüm). Bu usullerden Machiavelli için ilk ikisi önemlidir: “Erdem [virtu] ve talih hükümdar olmanın iki yönüdür”; bu yüzden görüşlerini bu iki unsurun karşıtlığı üzerine kurar.377 Hükümdar‟ı bölüm bölüm incelemeyi daha yararlı buldum. Ancak bazı noktalarını vurgulamak önemlidir. Hükümdar‟ın I. bölümünde, “egemenlik” düşüncesini ayrımlayarak işe başlar ve tüm egemenliklerin “ya cumhuriyetler ya da prenslikler” olduğunu ileri sürer. II. bölümde hükümdar olmanın yasal olan ve olmayan yolları anlatılır. Bunlardan yasal ve kolay olanı veraset yoludur. Bu yolla hükümdar olan bir kişinin yapacağı 375
Ebenstein, W. Siyasi Felsefenin Büyük Düşünürler, s. 168. Yerebakan, İ. Makyavelizm ve Christopher Marlowe‟dan Makyavelist Bir Oyun; The Jew Of Malta, s. 73. 377 Kömürcüoğlu, M. N. Machiavelli ve T Hobbes‟ta Birey Çıkarı – Devlet Çıkarı İlişkisi, s. 64. 132 376
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
tek şey atalarının kurduğu düzeni korumak, bu düzenin dışına çıkmamaktır. III. Bölüm‟de “karma hükümdarlıklar” üzerine yazar. En sonunda ise başka güçlerin güçlenmesine fırsat verilmemesini söyler: “Başkalarının güçlenmesinden sorumlu olan kişi, aynı zamanda kendi yıkımını da hazırlar.”378 IV. ve V Bölüm‟de Machiavelli, III. Bölümde ele aldığı karma hükümdarlıkları özellikle de İskender sonrası ile Osmanlı ve Fransız yönetiminin farklarını anlatır. VI. ve VII. Bölümlerde kendisini en çok büyüleyen konuya geçer; bu “tamamen yeni olan hükümdarlıklar” konusudur. Hükümdar olmanın diğer bir yolu talihten geçtiğini ve bir insanın talihin ve başkalarının yardımıyla hükümdar olabileceğinden söz eder. Ancak sadece talihe güvenmekle hükümdarlık sürdürülemez. Çünkü talih oynaktır ve talihi kötüye giden bir hükümdar çok akıllı ve yetenekli değilse yıkılmaktan kendini kurtaramaz. Bunu örneklemek için yükselen siyasi ve askeri figür, Romagna Dükü, Cesare Borgia‟nın kariyerini dikkate aldı.379 Papa VI. Alexander‟ın oğlu olan Borgia babasının gücünü kullanarak yani talihin yardımıyla hükümdar olmuş ve kişisel yeteneklerini kullanarak hükümdarlığını sürdürebilmişti.380 Geleceğini güvence altına almak için dostlar edinmiş, gerektiği zaman şiddete, zorbalığa, sahtekârlığa başvurmuş, halkını hem korkutmuş hem de ona kendini sevdirmiş, düşmanlarına karşı güçlü bir ordu bulundurmuş, kötülük beklediği 378
Machiavelli, N. Hükümdar. Mehmet Özay çevirisi, s. 29. Klosko, George. History of Political Theory An İntroduction. Volume II: Modern, s. 8. 380 Yerebakan, İ. Makyavelizm ve Christopher Marlowe‟dan Makyavelist Bir Oyun; The Jew Of Malta, s. 11. 133 379
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
kişileri ortadan kaldırmış, güçlü kralların desteğini sağlayarak gerektiğinde onlardan yardım almıştı. Machiavelli, Hükümdar‟ın VII. bölümünde dükün Kardinal Rovere‟in papalığa seçilmesini desteklemekle hata yaptığını söyler; “Yüksek konumdaki kişilerin kendilerine sunulan yeni hizmetler karşısında uğradıkları eski haksızlıkları unutacaklarını düşünmek büyük bir aldanma ve hatadır.”381 Machiavelli siyasal teorisinin belki de en önemli antitezini, Hükümdar‟ın ana eksenini teşkil eden düşüncelerini açmaya başlar. Yeni hükümdarlıklar, diye belirtir Machiavelli, ya “kişinin kendi ordusu ve virtu‟su aracılığıyla” ya da, “başkalarının güçleri ve talih aracılığıyla” kazanılıp korunur.382 Machiavelli yine, talih ve başkalarının güçleri aracılığıyla kazanılan hükümdarlıklar üzerinde yoğunlaşır. Bu noktada, tam tersine modern İtalya‟da pek çok örnek bulur; bu örneklerin en öğretici olanı, “bulunduğu konumu babasının talih‟i sayesinde kazanan” ve bu kariyeri, “talih ve başkalarının güçleri sayesinde” iktidara gelen tüm hükümdarlar tarafından “öykünülecek değerde olan” Cesare Borgia‟dır.383 Machiavelli düşüncelerini, tarafsız tipolojiler silsilesi biçiminde sunmaya özen göstermesine rağmen, çalışmasını, belirli bir olay üzerinde yoğunlaşacak şekilde ve kurnazca düzenlemiştir; böyle yapmasının bir diğer nedeni de, herhangi bir olayın içerdiği yerel ve kişisel çarpıcılıktır. Buna göre, bir uzman tavsiyesine en acil ihtiyacın duyulduğu durumlar, bir yöneticinin, talih 381
Machiavelli. N. The Prince, s. 31. Skinner, Q. Machiavelli, s.40. 383 Skinner, Q. Age, s. 41. 134 382
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
ve başkasının güçleri aracılığıyla iktidara geldiği durumlardır. Hükümdar‟ın başarısının anahtarı, virtus‟a sahip olmasıydı. En asil hedeflere ulaşmak isteyen her hükümdar, tüm kamusal eylemlerinde, “virtus‟un talimatlarını izlemelidir.” Virtus “dünyadaki en görkemli şeydir”, güneşten bile daha parlaktır; zira “körler güneşi görmezken”, “virtus‟u son derece net bir şekilde görebilirler”. Virtus sayesinde görkeme ulaşma fırsatını en iyi şekilde elde edebiliriz. Çünkü görkem, ödüllendirilmiş bir virtus‟tan başka bir şey değildir.384 Machiavelli‟in bu iddiasını ileri sürdüğü dönemde, Medici‟lerin, hem iyi talih‟in şaşırtıcı bir darbesi hem de İspanya Kralı Ferdinand tarafından gönderilen durdurulamaz güçle iktidara geldiği göz ardı edilmemelidir.385 Söylevler‟de talih‟e verdiği değer dikkatle incelenmiştir; Romalılar tarafından kaydedilen başarılar, bu eserde hemen hemen her defasında, talih‟in virtus‟u* izleme, hatta onu bekleme eğiliminde olduğu ve genel olarak virtus‟a sahip olanlara gülümsediği olgusuna dayanılarak açıklanmıştır.386 Machiavelli, Talih tanrıçasının gücünü yalnızca, kendisine karşı koyamayan virtu sahibi insanlara gösterdiğini iddia eder. Buna göre tanrıça, bu özelliğe öylesine hayrandır ki, en öldürücü kinini, hiçbir zaman, bu özelliğe sahip olan insanlardan çıkarmaz.387 Machiavelli, siyaset 384
Skinner, Q. Machiavelli, s. 55, 56. Skinner, Q. Age, s. 41. * Virtu; değer anlamına gelse de Machiavelli‟e göre insanın sahip olduğu hırs, istek, arzu, onur, mücadele isteği ya da iktidar aşkı. 386 Skinner, Q. Age, s.44. 387 Skinner, Q. Age, s. 48. 135 385
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
felsefesinde gerçekliğe önem verdiği kadar önemsediği terim güç ile kontrol edilebilen bir kadın talih (fortuna)‟dir.388 Bir hükümdarın temel amacı mantenere lo stato olmalıdır; Machiavelli bu kavramla, yeni bir yöneticinin, mevcut durumu koruması gerektiğini, özellikle de mevcut yönetim sistemini denetim altında tutması gerektiğini kast eder. Varlığını sağlam bir şekilde sürdürmeye ek olarak, ulaşılması gereken çok daha büyük hedefler vardır; ve Machiavelli bu hedeflerin neler olduklarını belirtirken, Romalı tarihçi ve ahlakçıların gerçek bir vârisi olduğunu bir kez daha ortaya koyar. Tüm insanların her şeyden önce, talih‟in iyiliklerinden faydalanmak istediklerini farz eder. Böylece Machiavelli, [örneğin, St. Thomas Aquinas‟in The Government of Princes (Hükümdarların Yönetimi) adlı eserinde vurguladığı] cennetteki ödüllerini güvenceye alabilmesi için, iyi bir yöneticinin dünyevi görkem ve zenginlik tutkularına ket vurması gerektiği biçimindeki Ortodoks Hıristiyan tezini tamamen göz ardı eder. Tam tersine, Machiavelli‟e göre, insanların uğruna rekabet edebilecekleri en büyük ödüller “görkem ve zenginliktir; ayrıca bunlar, talih‟in bahşetme kudretine sahip olduğu en iyi iki armağandır.389 Ancak, tıpkı Romalı ahlakçılar gibi, Machiavelli de, zenginliğe ulaşmayı temel bir arayış olarak bir kenara koyar ve “öngörülü ve virtuoso” bir hükümdarın en asil hedefinin, “kendisine onur getirecek” ve kendisini şöhrete kavuşturacak bir yönetim biçimi kurmak olduğunu belirtir. Hatta yeni yöneticilerin, diye ekler Machiavelli, 388 389
Strauss, L. An İntroduction to Political Philosophy, s. 84. Skinner, Q. Machiavelli, s. 49. 136
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
“çifte bir görkem” kazanma olasılığı bile vardır; sadece “yeni bir hükümdarlık kurma” şansına sahip olmakla kalmayıp, aynı zamanda, “bu hükümdarlıklarını, iyi kanunlar, iyi silahlar ve iyi örneklerle güçlendirebilirler”. Böylece, dünyevi onur ve görkemin elde edilmesi, Livy ve Cicero için olduğu kadar, Machiavelli için de en büyük hedeftir. Ve çağdaş devlet adamları içinde en çok saygı duyduğu İspanya Kralı Ferdinand‟a olan hayranlığını ifade ederken, bu hayranlığının nedeninin, Ferdinand‟ın kendisine büyük bir “şöhret ve görkem” getiren “muhteşem şeyler” yapması olduğunu belirtir.390 VIII. Bölüm‟de Hükümdar olmanın diğer bir yolunun zor kullanmak, ya da cinayet işlemek olduğu anlatılır. Sıradan bir vatandaş hiç bir yeteneğe ve talihe sahip olmadan bu yolla hükümdarlığı eline geçirebilir. Bu konuda Machiavelli şöyle diyor: “Kendi hemşerilerini öldürmeğe, dostlara ihanet etmeğe, imansız, merhametsiz ve dinsiz olmağa liyakat ve meziyet adı verilmez; bu haller egemenlik kazandırabilir, fakat şeref kazandıramaz.”391 “Bu yola başvuran bir kişi yapmayı tasarladığı kötülükleri bir anda yapmalıdır ki daha az acı versin, daha çabuk unutulsun. İyilikler ise azar azar yapılmalıdır ki halk tadına varabilsin.”392 Hükümdar yaptığı kötülükleri iyi işlerle dengelemesini bilmelidir. Burada bile Machiavelli “iyi kullanılmış zulüm”den söz ederek iktidarı kutsar tarzda bu yola başvurulduğunda yapılacak kötülüklerin birden yapılması önerir. 390
Skinner, Q. Machiavelli, s. 50. Machiavelli. N. The Prince, s. 33. 392 Yerebakan, İ. Makyavelizm ve Christopher Marlowe‟dan Makyavelist Bir Oyun; The Jew Of Malta, s. 12. 137 391
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
IX. ve X. Bölümlerde halkın desteğiyle hükümdar olmanın talihin ya da yabancı güçlerin yardımıyla hükümdar olmaktan çok daha iyi olduğunu söyler. Bu durumda hükümdara düşen görev, halkını ezmemek, halkını hoşnut etmektir. Kötü günlerinde çaresiz kalmak istemiyorsa halkının sevgisini kazanmaya çalışmalı, halkını kendine bağlamasını bilmelidir. Halkın hükümdara düşman kesilmesi onun durumunu tehlikeye sokacaktır. Çünkü halk kalabalıktır. Ne var ki Machiavelli azınlığın ezilmesine o kadar karşı çıkmaz. Çünkü sayıca az olan bir kitle hükümdar için ciddi bir tehlike oluşturmayacaktır.393 Ayrıca alelade bir insan kendi yeteneklerini kullanarak hükümdarlığa kadar yükselebilir. Kişisel yeteneklerini kullanarak yönetimi ele geçiren hükümdarlar bulundukları yere güçlükleri yenerek gelir. Bu hükümdarları bekleyen en büyük tehlike yeni bir düzen kurmakta kendini gösterebilir; zira yeni bir yönetim modeli uygulamanın başarı şansı oldukça azdır. Bütün bu zorlukları aşmak yine hükümdarın çok güçlü ve yetenekli olmasına bağlıdır. XI. Bölümde, Machiavelli, Hükümdarlıklarda dinin oynadığı rolü incelerken, prensliklerin uzun süre, güçlü ve sağlam kalmalarında dinin çok eskiye dayanan kurumlarının ve halk tarafından desteklenmesinin prenslikleri güçlendireceğini, bu yüzden dinin, halkın yasalara uyması ve toplumun birliğinin sağlanması hususunda kullanılması gerektiğini belirtmektedir.394 Machiavelli için dinin araçsal değeri vardı: Dinin ahretteki hayatla ilgili söyledikleri umrunda değildi; burada ve şimdi topluma ne fay393
Yerebakan, İ. Makyavelizm ve Christopher Marlowe‟dan Makyavelist Bir Oyun; The Jew Of Malta, s. 71. 394 Okumuş, E. Meşruiyet Ekseninde Din ve Devlet, s. 205-6. 138
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
dası vardı, ona bakıyordu.395 Din, iktidarların genel iradelerine aşkın bir yücelik katarak meşruiyet kazandıran bir araç olarak, önem atfettiği bir kurumdur. Dini bir meşruiyet aracı olarak kullanmayan siyasal iktidar yok gibidir. İktidara itaat dinsel bir gereklilik sayılmıştır. Bu da iktidarın meşruiyeti için kolaylaştırıcı bir işlev görmüştür. Kendisini din dışı ilan eden siyasal iktidarlar bile, dinin toplumsal birlik ve bütünlük ritüellerini kullanmaktan çekinmemişlerdir.396 Bu konuyu Söylevler‟in 11. Bölümünde ele alır ve Romalıların orduları kontrol etmede, halkı telkin etmede, insanları iyiye yöneltmede, kötüden utanılmasını sağlamada dinin rolü olduğunu söyler. 397 Machiavelli, dinden ve ahlâktan soyutlanmış bir siyaset felfesi geliştirirken bu iki şeyin gerekirse politik amaçların gerçekleştirilmesinde birer araç olarak kullanılabileceğine işaret eder. Bir dine hem inanıp hem de o dinle bağdaşmayan davranışlarda bulunmak, bir dine gerçekte inanmayıp inanıyormuş gibi görünmekle aynı şeydir; yani ikisi de ikiyüzlülüktür, sahtekârlıktır. Fakat ikincisi diğerinden daha hafif bir suçtur.398 XII. ve XIII. Bölümde, Machiavelli sadece iktidara gelmenin belli başlı yollarını belirtmekle kalmaz; kazanılan bir iktidarın nasıl elde tutulması gerektiğine ilişkin bazı kurallar da ileri sürer. Bunlardan bir kısmı normal kurallardır. Örneğin sağlam bir iktidar her şeyden önce güçlü bir orduyu gerektirir, Machiavelli, bir tahtı ele geçirmenin kolay, fakat 395
King R. Machiavelli: İktidarın Filozofu, s. 151. Türköne, M. Siyaset Nedir? s. 50. 397 Machiavelli, N. Titus Livius'un İlk On Kitabı Üzerine Söylevler, s. 70. 398 Yerebakan, İ. Makyavelizm ve Christopher Marlowe‟dan Makyavelist Bir Oyun; The Jew Of Malta, s. 74, 75. 139 396
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
onu elde tutmanın zor olduğunu, başkalarının gücüne gerek duyan ve yeterli askeri güce sahip olmayan hükümdarların tahtlarını kaybetmeye mahkûm olduklarını ifade eder. Dış güçlerin desteğine güvenen hükümdarlar, iktidarlarını talihe bırakmış sayılırlar ki, bu da güvenilir bir yol değildir. Bir hükümdarın başlıca uğraşı askerlik olmalıdır. Hükümdar‟ın görevi her an savaşa hazır bir ordu bulundurmak olmalıdır. Askerlik sanatını iyi bilmeyen ve askerlik sanatına gereken önemi vermeyen, eğlenceye aşırı düşkün olan Hükümdarlar iktidarlarını kolaylıkla kaybederler. Bu yüzden hükümdar askerlik sanatını iyi bilmeli, bu sanattan uzak kalmamalı, boş zamanlarında bu sanatla ilgilenmelidir. Hükümdar sadece askerlik sanatının teorik yönünü değil, pratik yönünü de bilmelidir. Bunun yanı sıra geniş tarih bilgisine sahip olması, geçmişte büyük başarılar elde etmiş devlet adamlarının yolunu izlemesi, tarihte yapılan büyük hatalardan ve başarılardan ders alması gereklidir. 399 Kendi ordusunu kurmanın önemine değinir.400 Bu konuya Askerlik Sanatı adındaki kitabında Roma İmparatorluğunun askeri düzeni üzerinden daha ayrıntılı girer. İtalyan birliğinin kurulamamasının nedeni olarak hem Hükümdar‟da hem de Askerlik Sanatı‟nda paralı askerliği gösterir. XIV. Bölümde akıllı bir hükümdar‟ın kötü günlerde doğabilecek güçlüklerin üstesinden gelmeye her zaman hazırlıklı olmasının gerekli olduğunu vurgular. Machiavelli hükümdarların geleneksel ahlakın gereklerine göre hareket etmeyeceklerse, hangi ilkelere göre hareket edecekleri sorusuna XV. Bölümün başında cevap 399
Yerebakan, İ. Makyavelizm ve Christopher Marlowe‟dan Makyavelist Bir Oyun; The Jew Of Malta, s. 13. 400 Skinner, Q. Machiavelli, s. 54. 140
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
vermektedir ve bu cevap onun yeni yöneticilere sunduğu tavsiyelerin özünü oluşturmaktadır. Bilge bir hükümdara, her şeyden önce, zorunluluğun buyrukları kılavuzluk edecektir; “bulunduğu konumu muhafaza edebilmesi için”, bir hükümdar, “iyi olmama gücüne sahip olmalı ve bu gücünü, olayların seyrine bağlı olarak, ne zaman kullanacağını iyi bilmelidir”. Bu temel doktrin üç bölüm sonra yeniden tekrarlanmaktadır. Bilge bir hükümdar, “doğru olanı, güçlü olduğu zaman yapar” ancak “gerekli olduğu zaman yanlış olanı nasıl yapacağını da bilir.” Bunun da ötesinde, bir hükümdar, “yönetimini sürdürmek istiyorsa”, “sık sık, gerçeğe, hayırseverliğe, insanlığa ve dine karşı hareket etmek zorunda kalacağı” olgusunu içine sindirmeye hazır olmalıdır.401 Hem XV. ve XVI. Bölümde Machiavelli, hükümdarın halkına nasıl davranması gerektiği konusunda ise şu görüşlere yer verir: Bütün insanlar gibi hükümdarlar da ne sadece iyi, ne de sadece kötü niteliklere; bunların her ikisine birden sahiptirler. Sadece iyi niteliklere sahip olmaları övgüye değer bir şey olurdu. Fakat böyle bir şey insan doğasına aykırıdır. O halde yapılacak şey, iyi ve kötü nitelikler arasında bir denge sağlamaktır. Bir hükümdar tüm faziletlere sahip olsa bile bu onun için yararlı değil zararlı olabilir. Fakat bu faziletlere sahipmiş gibi görünmenin pek zararı dokunmaz. Çünkü bazı özellikler vardır ki, her biri tek başına bir fazilet gibi görünebilir ama hükümdarın yıkımına yol açabilir. Bazı özellikleri de vardır ki, kusur gibi göründüğü halde devlete, halka refah ve mutluluk getirir. Machiavelli, cimrilik ve cömertlik konusunu da ele alır. 401
Skinner, Q. Machiavelli, s. 61. 141
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
Cömertliğin bir hükümdarı yoksul ve zavallı bir duruma düşürebileceği görüşündedir. Cömertlik bir hükümdara yarar değil, zarar getirebilir, hatta bazı durumlarda onu tahtından bile uzaklaştırabilir. Fakat genellikle hükümdarın halkına cömert görünmesinin pek zararı yoktur. Savaşta elde edilen ganimetleri halka dağıtmak hükümdara ün kazandırır. Ancak hükümdar kendisine ve halkına ait olan mallarda savurganlık yapmamalıdır.402 Eğer bir hükümdar adını iyiye çıkarmak istiyorsa ve kendi servetine dokunmaksızın cömertlik yapamayacaksa cimri tanınmaktan çekinmemelidir. Tarihte cimri olarak tanınan hükümdarların büyük işler başardıkları görülmüştür. Bir hükümdar halkını soymadığı, ülkesini savunabildiği, yoksulluk ve itibarsızlığa düşmediği sürece cimri diye tanınmaktan fazlaca yüksünmemelidir. XVII. Bölümde zalimlikten değil, kötü tanınmaktan ve nefret edilmekten kaçınılmasını önerir. “Korkulan bir insan olmaktansa sevilen bir insan olmak mı, yoksa sevilen bir insan olmaktansa korkulan bir insan olmak mı daha iyidir? Buna cevap olarak, hem sevilen hem de korkulan bir insan olmak gerekir, derim. Fakat bu iki özelliği bir arada bulundurmak güç olduğundan birisinden vazgeçmek gerekirse korkulan bir insan olmak daha iyidir, derim”. Hükümdarın, halkını birlik, beraberlik içinde tutmak ve kendisine bağlı kalmasını sağlamak için başvuracağı silahlardan biri zorbalıktır. Devlet yönetiminde hükümdarın sert olması, halkı arasında hem sevilen, hem korkulan bir hükümdar olması gerekmektedir. Fakat Machiavelli, bazen 402
Yerebakan, İ. Makyavelizm ve Christopher Marlowe‟dan Makyavelist Bir Oyun; The Jew Of Malta, s. 14. 142
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
korkulmanın sevilmekten daha iyi sonuçlar verdiğini belirtir. Hannah Arendt‟e göre, Machiavelli, şiddeti haklı çıkartırken, ona şu temel argümanda içkin olarak var olan akla uygunluğu yol göstermekteydi: Ağaçları katletmeden masayı yapamazsınız, yumurtayı kırmadan omlet yapamazsınız, insanları öldürmeden de devlet kuramazsınız.403 Hükümdarın devlet yönetiminde beceriksiz ve yumuşak olması ona ve halkına zarar getirebilir. Hükümdarın şiddete başvurması halinde toplumun ufak bir kesimi zarar görebilir. Ne var ki, onun yumuşak davranması tüm ülke halkına zarar verebilir. Machiavelli, insanların genellikle doğuştan kötü, nankör, çıkarcı, ikiyüzlü olduklarını ve ortak çıkarlar söz konusu olmadıkça aralarında sağlam bağların kurulamayacağını, oysa korku altında tutulan insanların cezalandırılma endişesiyle yaşadıkları için hükümdardan kopamayacaklarını ileri sürer. Ama bu korku hiçbir zaman nefrete dönüştürülmemelidir.404 Tüm insanlar her zaman “nankör, değişken, taklitçi, ikiyüzlü, tehlike kaçkını ve çıkarcıdır” dolayısıyla, “tamamen bu insanların sözlerine bel bağlayan bir hükümdar, eğer başka önlemler almamışsa, kaybetmeye mahkûmdur”.405 Bundan çıkarılması gereken sonuç şudur; “herhangi bir hükümdar, özellikle de yeni bir hükümdar” mevcut konumunu sürdürmek ve aldatılmasını önlemek 403
Arendt, Hannah. Geçmişle Gelecek Arasında. (çev. B.S. Şener) İstanbul, 1996, s. 191. Aktaran; Deniz, F. Machiavelli: “Şeytan” mı, “İnsan” mı? İ.Ü.Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, sayı; 23, 24. 404 Yerebakan, İ. Makyavelizm ve Christopher Marlowe‟dan Makyavelist Bir Oyun; The Jew Of Malta, s. 16. 405 Skinner, Q. Machiavelli, s. 66. 143
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
istiyorsa, -sadece arada sırada değil- ama genel olarak, “insanlığa karşı” hareket etmek zorunda kalacaktır. Bunlar büyük zorluklardır, ama kesinlikle aşılabilirler. Bir hükümdar şunu hiçbir zaman unutmamalıdır; genelde iyi olarak değerlendirilen tüm bu niteliklere sahip olmak ille de gerekli olmamasına rağmen, “bu niteliklere sahipmiş gibi görünmek son derece gereklidir”. Hoşgörülü biri olarak değerlendirilmek iyidir; acımasız değil de merhametli görünmek mantıklıdır ve “büyük bir erdem sahibi biri olarak düşünülmek” son derece önemlidir. Böylece çözüm, “büyük bir taklitçi ve ikiyüzlü” olmak ve “insanların akıllarının hileyle nasıl afallatılacağını” öğrenerek, onları yaptığınız numaralara inandırmaktır.406 Bu alıntılar göstermektedir ki Makyavelist bireyler mükemmel olmaya çabalamaktan çok başkalarının gözünde mükemmel gibi görünmeye odaklanırlar.407 Machiavelli‟in anımsadıklarına göre, Julius, Borgia‟ya olan nefretini öylesine akıllıca saklamıştı ki, dükü, “yüksek mertebelerdeki insanların eski düşmanlıkları unuttukları” biçimindeki tehlikeli tuzağa düşürmeyi başarmıştı. Böylece, ikiyüzlülükten elde ettiği gücü etkin bir şekilde kullanmaya başlamıştı. Papalık seçimini Borgia‟nın tam desteğiyle kazanan Julius, birdenbire gerçek duygularını açığa vurmuş ve düke yönelerek “ona son darbeyi vurmuştu.”408 XVIII. Bölüm; Hükümdar‟ın en çok tartışılan, en çok 406
Skinner, Q. Machiavelli, s. 67. Mandacı, G. Makyavelist Tutumların Etik Algısı ve Demografik Faktörler Açısından Değerlendirilmesi: Bankacılık Sektöründe Bir Araştırma, s.36. 408 Skinner, Q. Age, s. 68. 144 407
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
eleştirilen kısmı “Hükümdarlar Sözlerini Nasıl Tutmalıdırlar” başlığını taşıyan bölümdür.409 Makyavelist sözcüğünün yaptığı bütün kötü çağrışımlar daha çok bu bölümden kaynaklanmıştır. Machiavelli bu bölümde, devlet yönetiminde dürüstlüğün övgüye değer olduğunu kabul eder ama siyasal iktidarın korunabilmesi için yalan yere yemin etmeyi, dalaverelere, entrikalara başvurmayı, ikiyüzlü davranmayı da gerekli görür. Machiavelli, hükümdara, amacını gerçekleştirebilmesi için gerektiği yerde yalan vaatlerde bulunması, halkına verdiği sözleri fazla dikkate almaması, vatandaşlarını ustalıkla aldatmanın yollarını bilmesi gerektiğini öğütlemektedir. Devlet yönetiminde hükümdarların, gerektiğinde verdikleri sözden dönerek halkı ustalıkla aldatmak yoluna gitmelerini öğütler.410 “Hükümdar etik kurallardan ve yürürlükteki hukuktan sapabilir mi?” sorusuna Machiavelli, “devlet adamının içeride iktidarı korumak, dış güçlere karşı da devletin bekasını sağlamak için gerekli önlemleri almak veya yöntemleri kullanmak söz konusu olduğunda etik ve hukuk kurallarını bir kenara bırakabileceğini, hatta bırakması gerektiği şeklinde cevap vermektedir. Ahlaki erdem, klasik ahlakçılar ve onların sayısız takipçileri tarafından, yiğitliğe sahip olan insanın, yani vir‟in ayırt edici niteliği olarak kabul edilmişti. Böylece, erdemden vazgeçmek yalnızca irrasyonel bir şekilde hareket etmek anlamına gelmekle kalmaz; aynı zamanda, kişinin insani boyutunu reddederek, hayvanlık düzeyine inmesi anlamına gelir. Cicero‟nun da Moral Obligation 409
Downs, R. B. Dünyayı Değiştiren Kitaplar, s. 40. Yerebakan, İ. Makyavelizm ve Christopher Marlowe‟dan Makyavelist Bir Oyun; The Jew Of Malta, s. 16, 78. 145 410
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
(Ahlaki Zorunluluk) adlı eserinin birinci bölümünde belirttiği gibi, yanlış iki şekilde yapılır; ya zor ya da hile yoluyla. Her iki yol da, der Cicero, “hayvancadır” ve “hiçbir şekilde insana yakışmaz”; zira güç aslana öykünmektir, hile ise, “anlaşıldığı kadarıyla, kurnaz bir tilkiye aittir.”411 Machiavelli‟in etik ilkesi, ezilmeyi ve zayıflığı dışlar. O‟na göre “zayıflık göstermek vebadır” ve bunun herhangi bir etikle hiçbir ilgisi yoktur. Çünkü hiçbir etik ilke, kendiliğinden iyi ya da kötü değildir. Etik mutluluğa değil, ancak başarıya araç edildiği sürece vardır ve bunun dışındaki hiçbir etik ilke tamamıyla iyi olmak isteyen bir insanı ezilmekten kurtaramaz.412 Machiavelli‟e göre ise, tam tersine, insanlığın tek başına yetmeyeceği apaçık ortadadır. Gerçekten de iki hareket tarzı vardır, der Machiavelli kitabının 18. bölümünde, “birincisi insanlara, ikincisi ise hayvanlara yakışır.” Birinci tarz yasalara uymaktır; ancak bu siyasal iktidarını korumak için yetersizdir. Machiavelli iktidarı korumada hukuku yetersiz gördüğünden güç ve entrikayı önerir. “Birinci hareket tarzı genellikle yetersiz kaldığı için, bir hükümdar ikinci tarza da başvurmalıdır.” Bu yüzden bir hükümdarın bilmesi gereken şeylerden biri, hangi hayvanları taklit edeceğidir. Machiavelli‟in bu konudaki meşhur tavsiyesi şudur; eğer bir hükümdar, insani inceliğe, gücün ve hilenin kaçınılmaz sanatını ekleyerek, “hayvanlar arasında aslanı ve tilkiyi tercih ederse”, en iyi seçimi yapmış olur.413 411
Skinner, Q. Machiavelli, s. 63. Mandacı, G. Makyavelist Tutumların Etik Algısı ve Demografik Faktörler Açısından Değerlendirilmesi: Bankacılık Sektöründe Bir Araştırma, s.37. 413 Skinner, Q. Age, s. 63. 146 412
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
Bir hükümdarın sadece aslan kadar güçlü veya tilki kadar kurnaz olması yetmez. Onun hem çok kurnaz, hem de çok güçlü olması gerekir. Çünkü aslan kendisini tuzaklardan koruyamaz, tilki de kurtlara karşı kendini savunamaz. Aslında insan doğası kötü olduğuna göre hükümdarın bütün insanlara dürüst ve iyi davranması sadece akılsızlık olur.414 Machiavelli, kendisinin en gözde tarihsel figürlerinden biri olan Roma İmparatoru Septimius Severus‟un “büyük bir virtu sahibi adam olduğu”nu ileri sürer. Ardından da Septimius‟un en büyük niteliklerinin “son derece vahşi bir aslan ve oldukça kurnaz bir tilkinin” nitelikleri olduğunu ve bunun bir sonucu olarak herkesin imparatordan “korktuğunu ve ona saygı gösterdiğini” sözlerine ekler.415 Machiavelli, kadim erdem anlayışının politikada yerinin olmadığını iddia eder ve hatta kimi erdemlerin politik alanda nasıl erdemsizliklere yol açabileceğini göstermeye çalışır. Machiavelli XVIII. Bölümde, ikiyüzlülük pratiğinin hükümdarın yönetimi için kaçınılmaz olmakla kalmayıp, aynı zamanda, sanıldığından çok daha az zorlukla uygulanabileceği hususunda ısrar eder. Machiavelli, kasten kışkırtıcı olan bu düşüncesi için iki farklı neden ileri sürer. Birinci neden şudur; çoğu insan öylesine safdilli ve her şeyden önce de kendi kendisini aldatmaya öylesine yatkındır ki, pek çok şeyi herhangi bir şekilde eleştirmeden, göründüğü gibi kabul eder. İkinci nedene göre ise, iş hükümdarların tutumlarını değerlendirmeye gelince, en kurnaz gözlemciler bile, çoğunlukla görüntü414
Yerebakan, İ. Makyavelizm ve Christopher Marlowe‟dan Makyavelist Bir Oyun; The Jew Of Malta, s. 16. 415 Skinner, Q. Machiavelli, s. 64. 147
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
ye göre yargıda bulunma eğilimindedir. Böylece, halktan yalıtılmış olan ve “yönetim haşmetiyle” korunan bir hükümdar “herkesin nasıl göründüğünüzü bildiği”, buna karşılık çok az kişinin “nasıl olduğunuzu algıladığı” bir konum elde eder. Öyleyse, günahlarınızın açığa çıkacağını düşünmemizi gerektiren herhangi bir neden bulunmamaktadır; tam tersine, “insanları aldatan bir hükümdar her zaman, aldatılmalarına izin veren insanlar bulacaktır”.416 Ortodoks ahlakçılar da, ikiyüzlülüğün başarıya giden kısa bir yol olarak kullanılabileceği düşüncesini her zaman reddetmişlerdir. Örneğin, böyle bir olasılığı Moral Obligation (Ahlaki Zorunluluk) adlı kitabının ikinci bölümünde açıkça değerlendiren Cicero, aleni bir saçmalıktan başka bir şey olmadığı gerekçesiyle bu düşünceyi göz ardı etmiştir. “Numara yaparak uzun vadeli bir başarı kazanacağını sanan” herhangi biri, der Cicero, “tamamen yanılmaktadır.” Bunun nedeni, “gerçek başarı derinlere kök salıp geniş bir şekilde dal budak salarken”, “her türlü numara, kısa bir süre sonra solgun çiçekler gibi yere düşer.” .417 XVIII. bölümü Machiavelli‟yi tam anlamak için eksiksiz alıntıladım: Bir hükümdarın sözlerine saygı duyulmasının ve ilişkilerinde kurnazlıktan ziyade dürüst olmasının nasıl dikkate değer bir durum olduğunu herkes bilir. Bununla beraber yaşadığımız örnekler, büyük işler başarmış olan hükümdarların sözlerini özenle 416 417
Skinner, Q. Machiavelli, s. 69. Skinner, Q. Age, s. 68. 148
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
seçen, kurnazlıkları ile insanları nasıl aldatacaklarını bilen ve sonunda da adil prensipleriyle sürekli hâkim gelen insanlar olduklarını ortaya koymaktadır. Böylece mücadele etmenin kanun ve güç gibi iki yolu olduğunu anlamak zorundasınız. Birincisi yani kanun, insanlar için doğal bir yoldur; ikincisi ise arzu edilmeyenidir. Fakat her zaman için birincisi eşitliği sağlayamadığından, insan ikincisini kullanmak zorunda kalabilir. Bir hükümdar, insan doğasının hayvani ve insani yönlerinin en iyi şekilde nasıl kullanılacağını anlamak zorundadır. Bu taraf, hükümdarlara, antik dönem yazarları tarafından üstü kapalı olarak öğretilmiştir; bu yazarlar, Achilles ve antik dünyanın diğer hükümdarlarının yarı insan yarı at olarak tarif edilen Chiron tarafından nasıl yetiştirildiklerini anlatırlar. Öğretmenin yarı insan yarı hayvan olarak tarif edildiği tüm bu allegorinin anlamı, hükümdarın birbirinden farklı iki doğaya uygun olarak nasıl davranması gerektiğini bilmesi, aksi takdirde yaşayamayacağıdır. Bir hükümdar, hayvani bir şekilde nasıl davranması gerektiğini öğrenmeye zorlandığında bu bilgiyi tilki ve aslandan alır. Çünkü aslan tuzaklara karşı, tilki ise kurtlara karşı savunmasızdır. Bununla beraber, tuzakları ortaya çıkarmak için tilki, kurtları korkutmak için de aslan olmak gerekir. Sadece aslan gibi davranan bir kişi ahmaktır. Bir hükümdar, verdiği sözler kendisine zarar verdiğinde ve söz vermesini gerektiren şartlar ortadan kalktığında sözünde duramaz, durmamalıdır da. İnsanların tümü iyi de olsa, bu davranış biçimi kötü olurdu. Fakat insanoğlu verdiği sözü tutamayan bi149
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
çare bir varlık olduğundan, onlara karşı sözünüzü tutmak zorunda değilsiniz. Bir hükümdarın kurallara uymaması için her zaman haklı nedenleri vardır. Bu konuyla ilgili olarak günümüzden sayısız örnek vermek ve hükümdarlarca yapılan anlaşmaların ve verilen sözlerin nasıl boşa gittiğim göstermek mümkündür; ve tilki olmasını en iyi bilen, işini de en iyi yapan demektir. Fakat bir hükümdar, kendi hareketlerini nasıl çeşitlendireceğini ve büyük bir yalancı ve hilekâr olunacağını bilmelidir. İnsanoğlu öylesine basit ve şartlara uyan bir varlıktır ki, aldatmak isteyen, her zaman için aldatılacak birierini bulabilecektir. Anmadan geçemeyeceğim, oldukça yeni bir örnek vermek istiyorum. VI. Alexander, insanları aldatmaktan başka ne bir şey yapmış ne de başka bir şey düşünmüştür. Kandırmak için mutlaka birilerini bulmuştur. Onun gibi böylesine inandırıcı beyanlarda bulunan ya da inandırıcı olmak için böylesine yemin eden bir kişi daha yoktur. Bununla beraber, artık sanatında nesli tükenmiş bir usta olduğundan hileleri daima amaçlarına ulaşmıştır. Bununla birlikte bir hükümdar, yukarıda bahsettiğim iyi meziyetlerin hepsine sahip olmak zorunda değildir, fakat bunları elde etmeye yönelik bir gayret içinde olmalıdır. Daha da ileri gidip şöyle diyebilirim: Hükümdarın bu meziyetlerin hepsine birden sahip olması ve daima bunlara uygun davranması, tehlikeli bile olabilir. Bu meziyetlere sahipmiş gibi davranmak da yararlı olabilir. Hükümdar merhametli, sözüne güvenilir, nazik, samimi ve dindar gözükmelidir ve gerçekten de böyle olmalıdır. Fakat öyle bir konumda bulunmalıdır ki, bu niteliklere zıt bir şekilde davranmaya ihtiyaç duy150
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
duğunda bunu becerebilmelidir. Bunu şöyle düşünebilirsiniz: Özellikle yeni bir hükümdar, sahip olduğu erdemden dolayı insana ün kazandıran şeylerin hepsini birden bünyesinde barındırmayabilir. Çünkü devletinin düzenini devam ettirmek için imana, yardımseverliğe, şefkate ve dine meydan okur şekilde davranır. Bu hükümdar şanslı ve gereken durumlarda değişebilen, farklı koşullara uyabilen bir yaradılışa sahip olmalıdır. Yukarıda söylediğim gibi, mümkünse iyilikten sapmamalıdır; fakat gerektiğinde de nasıl kötülük yapılacağını bilmelidir. Bir hükümdar, daha önce bahsettiğim beş nitelikten yoksun hiçbir söz söylememeye son derece özen göstermek zorundadır. Kendisini gören ve duyan insanlar için hükümdar merhametli, dürüst, bütünleştirici, şefkatli ve dindar bir insan olarak gözükmelidir. Bu son niteliğe sahip olmaktan daha önemli hiçbir şey yoktur. İnsanoğlu genelde ellerinden ziyade gözleriyle yargılar. Çünkü herkes görebilir; ancak çok az insan hissedebilir. Herkes, göründüğünüz şekilde sizi görür; fakat sadece bir iki kişi gerçekten sizin kim olduğunuzu anlar. Ve bu birkaç kişi, devlet başkanı tarafından desteklenen çoğunluğu yadsıma yürekliliğini gösteremez. İnsanların hepsi, özellikle de yargılayıcısı bulunmayan hükümdarların uygulamalarında sonuca bakar. Öyleyse, bırakın hükümdar kendisini kabul ettirsin ve devletinin devamlılığını sağlasın. Uygulayacağı yöntemler takdirle karşılanacak ve dünya çapında övgüyle bahsedilecektir. Sıradan halk daima gördüklerinden ve sonuçlardan hoşlanır. Bu bağlamda, 151
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
sadece sıradan insan söz konusudur ve halkın çoğunluğu devlet tarafından desteklendiğinde, bu birkaç kişinin hiçbir önemi yoktur. İsmini anmamanın daha iyi olacağı çağdaş bir hükümdar, (Aragonlu Ferdinand) barış ve iyi iman sahibi olmaktan başka asla hiçbir şeyi vaaz etmez; halbuki her ikisinin de düşmanıdır. Bunlara riayet etseydi, ya itibarını ya da devletini yitirirdi.418 Machiavelli‟e göre, her hükümdar devletini korumaya ve kişisel ihtişam elde etmeye çalışmalıdır. Ancak Machiavelli, eğer bu hedeflere ulaşılacaksa, hiçbir yöneticinin, genelde “iyi olarak değerlendirilen” bu niteliklere” ya hiç sahip olamayacağını ya da onların gereklerini tam olarak yerine getiremeyeceğini” belirtir. Hükümdarın içine düşeceği durum, çoğu insanın “iyi olmadığı” karanlık bir dünyada kendi çıkarlarını korumaya çalışmak olacaktır. Bundan çıkarılacak sonuç şudur; eğer bir hükümdar iyi olmayan bunca insan arasında “iyi olmayı başlıca görevi haline getirmekte ısrar ederse”, sadece “büyük şeylere” ulaşmakta başarısız olmakla kalmayıp, aynı zamanda “kesinlikle ortadan kaldırılacaktır”.419 Machiavelli erdemi ikinci bir ayrıma daha tabi tutar: Buna göre olağan bir erdem vardır, buna göre iktidarın kötülük yapması gerekmez. Fakat bazı durumlarda olağan erdemi aşmak ve kötülük yapmak gereklidir.420 Machiavelli‟e göre, eğer bir yönetici en büyük hedeflere 418
Machiavelli, N. Hükümdar. Mehmet Özay çevirisi‟den alınmıştır, s. 104–107. ve Machiavelli, N. N. The Prince, s. 67–69. 419 Skinner, Q. Machiavelli, s. 60. 420 Kömürcüoğlu, M. N. Machiavelli ve T Hobbes‟ta Birey Çıkarı – Devlet Çıkarı İlişkisi, s. 70, 71. 152
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
ulaşmak isterse, ahlaklı olmayı her zaman rasyonel bulmayacaktır; tam tersine, “insanların iyi olarak değerlendi-rilmelerini sağlayan tüm o nitelikleri uygulama” doğrultusunda yapılan her tutarlı girişimin, feci bir irrasyonel politika olacağını görecektir.421 Bu görüşler bize daha sonra görüşlerine müracaat edeceğimiz C. Schmitt‟e göre de politikanın irrasyonel olduğunu hatırlatır. Schimitt‟in öğrencisi olan Strauss da politik yaşamda eylemlerimize eşlik eden ilkelerin kaynağının felsefi bilgi değil, inanç olduğunu teslim eder.422 XIX. Bölümde Machiavelli, hükümdarı nefret edilmekten, hor görülmekten kaçınması konusunda da uyarır. Bir hükümdar halkının malına ve ırzına dokunmadığı sürece kolay kolay onun nefretini kazanmaz. Döneklik, hafiflik, korkaklık, kararsızlık bir halkın nefretine yol açabilir. Bunlardan tehlikeden kaçar gibi uzak durmak gerekir. Hükümdarın davranışlarında büyüklük, yüreklilik, ölçülülük görünmelidir. Hükümdar düşmanlara karşı ülkesini savunması için kendisini halkına sevdirmek zorundadır; en güvenli kalesi halkın sevgisidir. Bu yüzden hükümdar halkın nefretini uyandıracak işleri başkalarına yaptırmalıdır. “Kendisi sadece halkın sevgisini kazanacak işlerle uğraşmalıdır. Bu alınması gereken bir karardır; zira eğer birilerinin nefretini kazanmaktan sakınamayacak hükümdarlar öncelikle çoğunluğun nefretini kazanmamaya bakmalıdır, eğer bunda başarılı olamıyorlarsa bütün gücünü en azından daha güçlü olan sınıfın nefretini kazanmamaya harcamalıdır. Yeni oldukları için olağanüstü desteklere ihti421
Skinner, Q. Machiavelli, s. 60. Kaya, F. G. Carl Schmitt ve Leo Strauss‟ta „Politik Olan‟ Kavramı, s. 364. 153 422
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
yaç duyan hükümdarların halktan ziyade askere bel bağlaması da bundandır.”423 “Bu hükümdarlar askerlerin bazı duygu ve düşüncelerine özen göstermek zorundadır.”424 XXI. Bölümde seçkin yeteneğe sahip insan izlenimi verme ve ün sahibi olma çabası içinde olunmasını söyler. Ayrıca hayran olduğu Roma‟da imparatorların yaptığı gibi Hükümdar‟a yılın belirli günlerinde halkını çeşitli tören, eğlence ve gösterilerle eğlendirmesini öğütler. XXV. Bölümde Machiavelli‟e göre, farklı şekillerde çalışan iki kişi aynı sonuca ulaşabilir ve aynı yöntemle çalışan iki kişiden biri istediği sonucu elde ederken, diğeri başarısız olabilir. İyiliğin değişik olması da bundandır; çünkü sabırla ve tedbirli şekilde hareket eden bir kimse, zaman ve koşullar da buna uygunsa, işleri yolunda gider. Fakat zaman ve koşullar değiştiğinde, bu kişi siyasetini değiştirmediğinden tarih sahnesinden silinip gider. Siyasetini nasıl uygulayabileceğini bilen açıkgöz bir kişi bulamayız. Daima tek bir yöntem takip ederek gelişme kaydettiğinden karakteri neyi gerektiriyorsa onu yapan kişi, kendisini değişiklik yönünde ikna edemez. Kişi zaman ve şartlara uygun şekilde huy ve alışkanlıklarını değiştirse, iyi talihi ondan yüz çevirmeyecektir.425 Machiavelli‟e göre, başarılı devlet adamlığına giden yol, koşulların gücünü anlamaktan, zorunluluğun buyruklarını kabul etmekten ve hareket tarzını dönemle bağdaştırmaktan geçmektedir. Arkadaşı Giovan Soderini‟ye yazdığı mektupta “Doğa”, diye belirtir Machiavelli, “her 423
Machiavelli, N. Hükümdar (Prens), Anita Tatlıer çevirisi, s. 101. Machiavelli, N. Hükümdar. Mehmet Özay çevirisi, s. 118. 425 Machiavelli. N. The Prince, s. 96. Machiavelli, N. Hükümdar. Mehmet Özay çevirisi, s. 141. 154 424
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
insana belirli bir yetenek ve ilham kaynağı vermiştir” ve “hepimiz bu niteliklerin denetimi altındayız.” Ancak “dönemler çeşitlilik içermektedir” ve “sürekli bir değişime tabidir”, ki böylelikle, “hareket tarzlarını değiştirmekte başarısız olanlar”, “bazen talih‟in iyi yanıyla, bazen de kötü yanıyla” karşılaşmaya mahkûmdur. Bunun anlamı açıktır; eğer bir insan “her zaman talih‟in iyi yanlarından yararlanmak” istiyorsa, “kendisini zamana uyduracak kadar bilge olmalıdır.” Yani, eğer herkes bu şekilde “doğasına hükmetmeyi” ve “hareket tarzını yaşadığı döneme uydurmayı” başarabilseydi, o zaman, “bilge insanlar gerçekten yıldızlara ve kadere hâkim olabilirlerdi”. 426 Herkes, der Machiavelli, kendi özel eğilimini icra etmek ister; bazıları “ihtiyatla hareket eder, bazıları aceleyle; bazıları güç kullanmak ister, bazılarıysa yeteneklerini.” Fakat bu arada “dönemler ve olaylar değiştiği” için, “hareket tarzını değiştirmeyen” herhangi bir yönetici, er ya da geç kötü şansla karşılaşmaktan kurtulamayacaktır. Ancak, “eğer bu yönetici, hareket tarzını değişen dönem ve olaylara uydurursa, onun talihi değişmeyecektir.” Böylece, “hareket tarzını zamanın akışına uyduran” bir hükümdar her zaman başarılı olacaktır.427 Machiavelli‟e göre virtu, tam olarak, bir hükümdarın sahip olması gereken ahlaki esnekliğe tekabül etmektedir “bir hükümdar, her an, talih‟in estireceği rüzgâr ve olayların seyri doğrultusunda hareket etmeye hazır olmalıdır”.428 XXVI. ve son Bölümde Hükümdar, bağımsız bir İtal426
Skinner, Q. Machiavelli, s. 61. Skinner, Q. Age, s. 62. 428 Skinner, Q. Age, s. 63. 155 427
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
yan devletini gerçekleştirecek güçlü bir lidere büyük bir özlem duyan ve bunun en kısa zamanda gerçekleşmesini dileyen Machiavelli‟in vatanseverlik duygularını dile getirdiği bir bölümdür. Bir hükümdar, “onlar olmaksızın mevcut konumunu sürdüremeyeceği ahlaksızlıklar nedeniyle karşılaşacağı eleştirileri fazla dert etmemelidir”; zira bu eleştirilerin, temel yükümlülüğünü yerine getirirken, katlanmak zorunda olduğu kaçınılmaz bir maliyetten başka bir şey olmadıklarını görecektir; bu temel yükümlülük, elbette devletini korumasıdır.429 Machiavelli Hükümdar‟da özet olarak üç temel noktayı öne çıkarmıştır: Birincisi insanlar kötüdür ve her türlü kötülüğü hak etmektedir; İkincisi asıl kötü olan kişinin amaca ulaşması için gereken kötülüğü becerememesidir; Üçüncüsü amaca ulaşılması için her araç mübahtır ve bunu kullanmada dini, ahlaki ve hukuki hiçbir şey engel değildir. Vettori‟ye yazdığı mektubunda Hükümdar‟ı “hükümdarlığın ne olduğunu, ne çeşit hükümdarlıklar olduğunu, nasıl elde edildiklerini, nasıl düzenlendiklerini, niçin kaybedildiklerini tartışmak” üzere yazdığını söyler. 430 Machiavelli‟in, Hükümdar‟ı tamamlamasıyla birlikte, etkin bir kamu görevine geri dönme umutları yeniden canlanmıştı. 10 Aralık 1513‟te Vettori‟ye de yazdığı gibi, en büyük isteği, “başlangıçta bir kayayı yuvarlamak bile olsa” Medici‟lerden bir iş alabilmekti.431 Machiavelli, bu 429
Skinner, Q. Machiavelli, s. 72. Machiavelli. Hükümdar (IL PRINCIPE), H. Kemal Karabulut çevirisi, s. 263. 431 Klosko, G. History of Political Theory An İntroduction. Volume 156 430
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
hedefe ulaşmanın en iyi yolunun, bu küçük teziyle Roma‟ya gitmek olup olmadığını merak etmeye başlamıştı; tezini bizzat Giuliano de Medici‟ye sunacak ve böylece, “bu kadar çok tecrübe kazanmış birisi olan” kendisinden yararlanacağı umuyordu.432 Vettori başlangıçta bu projeyi destekler gibi görünmüştü. Machiavelli‟e yazdığı cevapta, kitabı kendisine göndermesini istemişti, zira böylece, “Papa‟ya sunulmaya müsait bir kitap olup olmadığını görebilecekti”. Machiavelli, ilk bölümlerin vasat bir kopyasını çıkarıp zaman geçirmeksizin Roma‟ya yolladığında, Vettori “bu ilk bölümleri oldukça beğendiğini” belirtmiş ancak sözlerini ihtiyatla tamamlamıştı; “kitabın geri kalan kısmı elimde olmadığı için, nihai bir düşünce sunmak istemiyorum”.433 Ne var ki, Machiavelii‟nin bir kez daha hüsrana uğrayacağı kısa süre sonra anlaşılacaktı. Hükümdar‟ın tümünü 1514 yılının başlangıcında okuyup bitiren Vettori, bir daha asla kitaptan bahsetmemiş, bunun yerine mektuplarını, yaşadığı son aşk maceralarına ilişkin gevezeliklerle doldurmaya başlamıştı. Machiavelli kendisini, benzer bir havayla cevap yazmaya zorlamasına rağmen, içinde bulunduğu huzursuzluğu gizlemekte bir hayli zorlanıyordu. Aynı yılın ortalarına gelindiğinde, nihayet her şeyin umutsuz olduğunu anlamaya başlamış ve büyük bir acıyla Vettori‟ye yazarak, artık mücadeleden vazgeçtiğini belirtmişti. Vettori‟ye şöyle yazar; “Yaptığım hizmetleri hatırlayan ya da iyi şeyler yapacak bir yetenekte olII: Modern, s. 9. ve Berle, Adolf A. İktidar, s. 30. 432 King, R. Machiavelli: İktidar Filozofu, s. 116. 433 Skinner, Q. Machiavelli, s. 74. 157
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
duğuma inanan tek bir insan bile bulamadığım için, bu sefil yaşam tarzını sürdürmek zorunda kalacağım artık iyice ortaya çıkmıştır”.434 Bu düş kırıklığından sonra, Machiavelli‟in yaşamı köklü bir değişime uğradı. Diplomatik bir kariyere ilişkin her türlü umuttan vazgeçen Machiavelli, kendisini giderek bir edebiyat adamı olarak görmeye başlamıştı. Bu yeni yöneliminin başlıca işaretlerinden biri, ülke içinde bir yılı aşkın bir süre “aylak aylak gezdikten” sonra, Cosimo Rucellai‟nin Floransa‟nın dış mahallelerinden birinde olan bahçelerinde, bilgece sohbetler ve eğlence için düzenli olarak bir araya gelen bir hümanist ve edebiyat grubu içinde yer almaya başlayan seçkin kişilerden biri olmasıydı.435 Söylevler‟inde daha çok Roma İmparatorluğunun ihtişamının nedenlerini açıklamaya çalışır. Roma‟da virtu tüm topluma yayılmıştır. Virtu sahibi olmak, kentsel ihtişama ulaşmak için gerekli olan her şeyi yapma arzusu olarak ifade edilmiştir; bu eylemlerin özleri itibariyle iyi veya kötü olmaları hiç önemli değildir. Ayrıca böyle bir hareket tarzı, siyasal liderliğin en önemli niteliği olarak değerlendirilmektedir. Tıpkı Hükümdar‟da olduğu gibi, bu sonuca, Cicerocu hümanizmin değerleri reddedilerek ve bu değerler alaycı bir şekilde ima edilerek varılmıştır.436 Cicero Moral Obligation (Ahlaki Zorunluluk) adlı eserinde şöyle der; Romulus, “tek başına iktidara gelmesinin kendisi için daha yararlı olacağına” karar verdiğinde ve bunun sonucunda kardeşini katlettiğinde, bağışlanmaz 434
King, R. Machiavelli: İktidar Filozofu, s. 117. King, R. Age, s. 129. ve Skinner, Q. Machiavelli, s. 75. 436 Skinner, Q. Age, s. 81. 158 435
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
bir suç işlemiştir, çünkü bu eylemini savunması “ne mantıklı ne de isabetliydi.” Machiavelli ise, tam tersine, “öngörülü bir aklın” hiçbir zaman, “bir krallık kurma veya cumhuriyet örgütlemek üzere başvurulan herhangi yasadışı bir eylemden dolayı kimseyi kınamayacağı” noktasında ısrar eder. Romulus‟un kardeş kavgası örneğine değinen Machiavelli şunu iddia eder; “yaptığı şeyden dolayı suçlansa bile, elde ettiği sonuçtan dolayı affedilmelidir ve yapılan şey, tıpkı Romulus‟un örneğindeki gibi, iyi olduğunda, her zaman kişiyi affettirecektir, çünkü bir şeyi kurmak üzere şiddete başvuran değil, bir şeyi yıkmak üzere şiddete başvuran kişi suçlanabilir”.437 İşte Machiavelli bu yüzden Roma cumhuriyetini “büyük bir virtu” hazinesi olarak görmektedir; zira Roma cumhuriyetinde, yurtseverliğin “tüm diğer değerlendirmelerden daha güçlü olduğu” düşünülmüş ve bunun bir sonucu olarak halk “dört yüz yıl boyunca krala düşman olmuş ve kendi şehrinin görkemine ve kamusal iyiliğine dört elle sarılmıştı”.438 Machiavelli 3. Kitabın üçüncü Söylevi‟nde, siyasal oluşum metaforuna özel bir vurgu yapar. Machiavelli‟e göre, “bu oluşumların yenilenmedikleri takdirde uzun vadeli olamayacakları gün gibi ortadadır”, zira onların virtu‟sunun yozlaşacağı kesindir ve tedavi edilmedikleri takdirde, bu yaralarının onları öldüreceklerine şüphe yoktur. Son olarak, yozlaşmış bir şehri, hâkimiyetin artık “en büyük virtu‟ya sahip olanların elinde değil, tersine, en büyük güce sahip olan ve böylelikle kendi bencil çıkarlarına en iyi şekilde hizmet eden insanların elinde olduğu” 437 438
Machiavelli, N. Söylevler, 60-63. Skinner, Q. Machiavelli, s. 82. Skinner, Q. Age, s. 83. 159
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
bir şehir olarak tanımlar.439 Bu tahlil Machiavelli‟yi bir ikilemle karşı karşıya bırakır. Bir yandan sürekli olarak, insan doğasının, “çoğu kişinin gerekmedikçe asla iyi şeyler yapmayacağı ölçüde açgözlü ve faydacı olduğunu” vurgular. Machiavelli, bu konuyu ele alırken, Hükümdar‟daki ruha yine çok yakın olduğuna şüphe yok. Bu yüzden onun, Söylevler‟in son bölümüne, önceki çalışmasına işaret eden bir dizi alıntı eklemesinde şaşıracak bir şey yok; yüz sayfadan da az olan bölümde neredeyse bir düzine gönderme yapılmıştır.440 Machiavelli‟in daha önce ifade ettiği, açgözlülük veya tembellik nedeniyle yozlaşmaya her zaman yatkın olan insanların çoğuna, virtu niteliği nasıl aşılanabilir ve bu nitelik, kentsel ihtişama erişilmesini sağlayacak kadar uzun bir süre boyunca nasıl korunabilir? Bu sorunu çözmenin yolu, der Machiavelli, yurttaşların “sıkı bir şekilde yönetilmelerini” güvence altına almaktan geçer; yani toplum, virtu niteliğini kazanıp özgürlüğünü korumak zorunda kalacak şekilde örgütlenmelidir. Bu çözüm, birinci Söylev‟in ilk bölümünde önerilmektedir. Roma‟da “yüzyıllar boyunca”, “onca virtu‟nun nasıl korunduğunu” anlamak istiyorsak, araştırmamız gereken şey, “bu şehrin nasıl örgütlendiğidir”.441 Machiavelli, şehrin iç işlerini, tüm yurttaşlara virtu niteliğini aşılayacak şekilde örgütlemek için başvurula439
Machiavelli, N. Söylevler, 353–359. Skinner, Q. Machiavelli, s. 85. 440 Skinner, Q. Machiavelli, s. 86, 87. 441 Skinner, Q. Age, s. 90. 160
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
cak iki temel yöntem ortaya atar. Söylevlerde bir şehrin en önemli kurumlarının, dini inançları destekleyen ve bu inançların “etkin bir şekilde kullanılmasını” güvence altına alan kurumlar olduğunu iddia eder. Hatta şöyle der; “dini öğretiye gösterilecek itaat” öylesine can alıcı bir öneme sahiptir ki, “cumhuriyetlerin ihtişama kavuşmasını” kendi başına sağlayabilir.442 Buna karşılık, Machiavelli‟e göre, bir ülkenin karşı karşıya olduğu yozlaşma ve yıkımın alameti, “kutsal inançlara az değer verilmesinden” başka bir şey olmayacaktır.443 Romalılar, cumhuriyetlerini refaha kavuşturmak üzere, dinin nasıl kullanılacağını mükemmel bir şekilde kavramışlardı. Romulus‟un ilk ardılı olan Kral Numa, “uygar bir toplum yaratmak için”, kentsel bir tarikat kurmanın “son derece gerekli olduğunu” özellikle anlamıştı. Çünkü Romulus‟un Roma‟da otorite kurmak için ihtiyaç duymadığı Numa‟nın dine ihtiyacı vardı.444 Buna karşılık, modern İtalya‟nın yöneticileri, bu konunun önemini kavramakta feci bir başarısızlık sergilemişlerdir. Roma şehri hâlâ da Hıristiyanlığın sözde merkezi olmasına rağmen, Roma Kilisesi‟nin ortaya koyduğu “kötü örnek nedeniyle”, “bu toprakların, tüm kutsallığını ve dindarlığını tamamen yitirmiş oldukları” ironik bir gerçektir.445 Bu skandalın doğurduğu sonuç ise, İtalyanların, Avrupa‟nın en az dindar olan halkına dönüşmeleri sayesinde, en çok yozlaşan toplum haline gelmeleridir. Bunun daha kestirme bir yansıması olarak, İtalyanlar özgürlüklerini kaybetmiş, kendilerini nasıl savunacaklarını unutmuş ve ülkelerinin “yal442
Machiavelli, N. Söylevler, B XI-XV. s. 69–84. Skinner, Q. Machiavelli, s. 91. 444 Machiavelli, N. Age, s. 70. Skinner, Q. Age, s. 91. 445 Machiavelli, N. Age, s. 74–76. 161 443
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
nızca güçlü barbarların değil, aynı zamanda her türlü saldırganın avı” haline gelmesine izin vermişlerdir.446 Antik Romalılar tarafından bilinen -ancak modern dünyada unutulan- başlıca püf noktası şudur; kentsel ihtişama ulaşmanın yöntemleri geliştirilirken, dini kurumların, seçkin bireylerin rolüne eşdeğer bir rol oynamaları sağlanabilir. Din, sıradan halkın kamusal iyilikleri tüm diğer iyiliklerin üstünde tutmayı tercih etmesini sağlayacak bir düşünceyi aşılayabilir, hatta gerektiğinde halkı korkutabilir. Ancak Machiavelli tipik bir şekilde, Romalıların dini kullanış biçimlerinden daha çok etkilenmiştir; zira Romalılar dini, halk kitleleri arasında dehşet yaratacak ve böylece, halkın, başka türlü elde edemeyecekleri bir virtu ile hareket etmelerini sağlayacak şekilde kullanmışlardır.447 Machiavelli dinsel gerçeklik sorununa en ufak bir ilgi duymaz. İlgi duyduğu tek şey, dini duyguların, “halka bir ilham kaynağı sağlamakta, insanların ahlakını korumakta ve kötüleri utandırmakta” oynayacağı roldür; Machiavelli, çeşitli dinlere değer biçerken, yalnızca bu yararlı sonuçları ortaya çıkarma kapasitelerini dikkate alır. Bu yüzden, herhangi bir toplumun liderlerinin, “dinin lehine olacak” her türlü şeyi “kabul edip büyütmek” gibi bir görevle karşı karşıya oldukları sonucuna varmakla kalmaz; aynı zamanda, bu liderlerin, “yanlış olduğunu düşündüklerinde bile” hep aynı şeyi yapmaları gerektiği hususunda ısrar eder. Machiavelli‟in Ortodoksluktan koptuğu diğer nokta 446 447
Skinner, Q. Machiavelli, s. 92. Machiavelli, N. Söylevler, s. 70. ve Skinner, Q. Age, s. 92. 162
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
ise, onun pragmatist yaklaşımından kaynaklanmaktadır. Machiavelli, bu ölçütlerle değerlendirildiğinde, Romalıların antik dininin, Hıristiyan inancından çok daha fazla tercih edilmesi gerektiğini belirtir. Hıristiyanlığın, “virtu‟ya göre” yorumlanıp, Hıristiyan toplumları “kalkındırmak ve savunmak üzere” kullanılacak şekilde değerlendirilmemesini gerektirecek herhangi bir neden bulunmamaktadır.448 Oysa Hıristiyanlık, özgür ve güçlü bir kentsel yaşam için gereken nitelikleri ortadan kaldıracak şekilde yorumlanmıştır. Hıristiyanlık, “sıradan ve basiretsiz insanları yüceltmiş”; “tevazuyu, sefilliği ve insani olanın küçümsenmesini en büyük erdem” olarak kabul etmiş; “aklın görkemine, vücudun gücüne” ya da virtuoso yurttaşlığın herhangi bir niteliğine hiçbir şekilde önem vermemiştir.449 İnsanın mükemmelliğinin ürünü olan meşhur öteki dünya imgesini empoze etmekle, yalnızca kentsel ihtişamı geliştirmekte başarısız olmakla kalmayıp; aynı zamanda, toplumsal yaşamlarını yozlaştırarak, büyük ulusların gerileyip çökmesine yardımcı olmuştur. Machiavelli‟in -Gibbon‟u çağrıştıran bir ironiyle- belirttiği gibi, Hıristiyanlığın “bize gerçeği ve doğru yolu gösterdiği” olgusu için ödediğimiz bedel, Hıristiyanlığın “dünyayı güçsüz düşürerek, kötü insanların avı haline” getirmiş olmasıdır.450 Machiavelli‟e göre, halkı, virtu kazanmaya yöneltmenin ikinci, hatta daha etkili olan yol, yasaların baskıcı gücünü, halkı, kamusal iyiliği tüm bencil çıkarların üzerinde tutmak zorunda bırakacak şekilde kullanmaktır. Bu 448
Skinner, Q. Machiavelli,, s. 93. Cranston, M. Batı Dünyasında Siyaset Felsefeleri. (çev. Nejat Muallimoğlu), içinde. s. 47. 450 Machiavelli, N. Söylevler, s. 76. ve Skinner, Q. Age, s. 94. 163 449
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
yaklaşımın, Machiavelli‟in genel düşünceleri içindeki çarpıcı yeri, üçüncü Söylev‟in başlangıcında, belirgin bir şekilde belirtilmiştir; bir şehir “yeni bir yaşama geçip” ihtişama giden yolda ilerleyecekse, bu yalnızca “ya bir insanın virtu‟suyla ya da bir yasanın virtu‟suyla” başarılabilir.451 Machiavelli‟e göre, antik hukukçuların tümü de, üç “saf” anayasal rejimin -monarşi, aristokrasi ve demokrasi- doğaları itibariyle istikrarsız olduklarını ve bir dizi yozlaşma ve çürümeyi beraberinde getirme eğiliminde olduklarını gayet iyi kavramışlar; ve son derece yerinde bir yaklaşımla, virtu‟yu yasa zoruyla empoze etmek üzere başvurulacak yöntemin, karma bir anayasa hazırlamak olduğuna karar vermişlerdir; bu karma anayasada, her rejimin istikrarsız yanı törpülenirken, tüm rejimlerin güçleri birleştirilecektir. Her zaman olduğu gibi, Roma bu yaklaşımın en belirgin örneğidir; Roma‟nın sonunda “mükemmel bir cumhuriyet” düzeyine yükselmesinin nedeni, şehrin “karma bir yönetimi” geliştirmeyi başarmasıydı.452 Machiavelli‟in bu yaklaşımı, “her cumhuriyette, biri halk, diğeri ise zenginler tarafından temsil edilen iki karşıt klik olduğu” realitesinden kaynaklanır. Machiavelli‟e göre, eğer anayasa, bu gruplardan birinin mutlak hakimiyeti ele geçireceği biçimde düzenlenmişse, böyle bir cumhuriyet “kolayca yozlaşacaktır”. Eğer zenginler sınıfından biri hükümdarlığı ele geçirirse, çok kısa süre içinde “tiranlık” tehlikesi doğacaktır; eğer zenginler aristokratik bir yönetim kurarlarsa, kendi çıkarları doğrultusunda 451 452
Skinner, Q. Machiavelli, s. 94. Machiavelli, N. Söylevler, s. 33, 34. ve Skinner, Q. Age, s. 96. 164
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
yönetme eğiliminde olacaklardır; öte yandan, demokrasi söz konusu olduğunda ise, bu kez aynı şey sıradan halk için geçerli olacaktır. Her halükârda, kamusal iyi, grupsal menfaatin gerisine konulacak, böylece cumhuriyetin virtu‟su ve ona bağlı olarak özgürlüğü, kısa süre içinde yitirilecektir.453 Çözüm, der, Machiavelli, anayasaya ilişkin yasaları, bu birbirine karşıt toplumsal güçler arasında hassas bir denge kuracak bir çerçeveye oturtmaktır; böylece, her iki güç de yönetime katılmaya devam edecek ve hem “zenginlerin küstahlığına”, hem de “halkın aşırı özgürlüğüne” ket vurmak üzere, “biri diğerini gözleyecektir”. Bu düşman gruplar iktidarı ele geçirmek için kıskanç bir çekişme içine gireceklerinden, aralarındaki gerilimin giderilmesi, yalnızca, “kamu özgürlüğü için yararlı olan”, “yasa ve kurumların” onaylanması anlamına gelecektir. Çoğunlukla bencil çıkarları doğrultusunda harekete geçseler bile, bu karşıt gruplara, tüm hukuksal eylemlerinde, kamusal çıkarları koruyan gizli bir el tarafından Kılavuzluk edilecektir; böylece “özgürlüğün lehine yürürlüğe konulan tüm kanunlar”, “bu iki grup arasındaki uyuşmazlığa dayanacaktır”. Machiavelli‟in uyuşmazlığa yaptığı bu övgü, onun tüm çağdaşlarını dehşete düşürmüştü. Guicciardini, Considerations on the Discourses (Söylevler Hakkında Değerlendirmeler) adlı çalışmasında Machiavelli‟e verdiği cevapta, onun tüm çağdaşlarının bu kaygısını ifade etmişti; “uyumsuzluğu övmek, hasta bir adamı iyileştirmek üzere başvurulan çarelerin erdeminden dolayı onun bu 453
Skinner, Q. Machiavelli, s. 96. 165
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
hastalığını övmeye benzer.” 454 Machiavelli, Roma‟daki plebler ve asilzadeler arasında sürekli olarak cereyan eden çatışmaların şehri “tamamen karışıklığa” sürüklediği ve şehrin parçalanmasının ancak “iyi talih ve askeri virû” sayesinde engellenebildiği “düşüncesinde olan pek çok kişinin” görüşlerine değinir. Ancak, Roma‟nın iç huzursuzluklarını mahkûm eden çoğu kişinin, bu huzursuzlukların, karşıt çıkarların zaferini engellediği olgusunu anlamakta başarısız kaldıkları ve bu yüzden “kusuru, Roma‟nın özgür kalmasını sağlayan temel dayanakta aradıkları” noktasında hâlâ ısrar eder. Böylece Machiavelli şu sonuca varır; uyuşmazlıklar kendi içinde kötü olmuş olsalar bile, yine de, “Roma‟nın sahip olduğu ihtişama ulaşılması için gerekli olan kötülüklerdi”. Bu güçlü tehdide karşı konulabilmesi için, Machiavelli yeni bir anayasal öneri daha sunar; özgürlüğün bedelinin, ebedi bir uyanıklık olduğunu iddia eder. Tehlike sinyallerini zamanında fark etmek, tek bir yurttaşın veya siyasal bir oluşumun, “güvenlik için gerekenden çok daha fazla güç elde etmesini” sağlayacak yöntemleri keşfetmek can alıcı bir öneme sahiptir. Buna ek olarak, böylesi acil durumların üstesinden gelebilecek özel yasaları ve kurumları yaratmak temel bir gerekliliktir. Bir cumhuriyet, der, Machiavelli, “şu ordini‟ye sahip olmalıdır; yurttaşların, iyilik maskesi altında kötü olanı yapmamaları ve dirayeti sadece genel kalkınma çerçevesinde elde ederek özgürlüğe zarar vermemeleri için, sıkı bir şekilde denetlenmesi”. 454
Skinner, Q. Machiavelli, s. 97. 166
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
Roma örneğinin de gösterdiği gibi, karma bir anayasanın karşılaşacağı başlıca tehlike, her zaman bir önceki rejimde çıkarı olanlardan kaynaklanacaktır. Machiavelli‟in kendi kavramlarıyla belirtmek gerekirse, bu, “Brutus‟un çocukları” tarafından ortaya çıkarılan bir tehdittir; Machiavelli bu soruna önce 16. bölümde değinir, daha sonra ise üçüncü Söylevi‟nin başlangıcında vurgular.455 Junius Brutus Roma‟yı, kralların sonuncusu olan Tarquinius Superbus‟un Tiranlığından kurtarmıştı; ne var ki, Brutus‟un kendi çocukları, “tiranlık yönetiminde çıkarları” olanlar arasındaydı. Dolayısıyla, “halkın özgürlüğünün” tesis edilmesi, onlar için kölelikten farksızdı. Bunun bir sonucu olarak, “Brutus‟un erkek çocukları, kendi şehirlerine karşı çeşitli komplolara başvurmak zorunda kaldılar; bunun nedeni, konsüller döneminde, krallar dönemindeki kadar yasadışı çıkarlar elde edememelerinden başka bir şey değildi”.456 Bu tür risklerin, “Brutus‟un çocuklarını öldürmekten daha güçlü, daha etkili, daha kesin ve daha zorunlu bir çaresi yoktur”. Machiavelli -büyük bir soğukkanlılıkla bunun “tarihin kaydettiği en çarpıcı olaylardan” biri olduğunu belirterek- Brutus‟un, yalnızca “yargıç koltuğunda oturup çocuklarını bu cezaya çarptırmakla kalmayıp, aynı zamanda onların infazında da hazır bulunması” gerektiğini söylemenin acımasızlık olabileceğini itiraf eder. Ancak böylesi acımasızlıkların aslında kaçınılmaz olduğu noktasında ısrar eder. “Çünkü, tiranlığı ele geçirip Brutus‟u öldürmeyen biri ya da özgür bir devlet kurup Bru455
Skinner, Q. Machiavelli, s. 98, 99. Machiavelli, N. Söylevler, s. 86, 87, 362, 363. ve Skinner, Q. Age, s. 100. ve Cranston, M. Batı Dünyasında Siyaset Felsefeleri. (çev. Nejat Muallimoğlu), içinde. s. 48. 167 456
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
tus‟un çocuklarını öldürmeyen biri, ancak kısa bir süre ayakta kalabilir”.457 Bu yüzden Machiavelli, “yozlaşmanın ve özgür yaşam için gerekli olan doğal yeteneklerin zayıflığının, bir şehirdeki eşitsizlikten” kaynaklandığı noktasında ısrar etmektedir; yine aynı nedenlerden dolayı, Machiavelli sürekli olarak şu uyarıyı yapar; “bir şehir zenginlerin hırsına, çeşitli araç ve yöntemlerle ket vurmayı başaramazsa, kısa süre içinde yıkılacaktır”. “İyi yönetilen cumhuriyetlerin” bu çıkmazdan kurtulmalarının tek yolu, “hazinelerini zengin, yurttaşlarını ise yoksul tutmalarıdır”. Eğer şehrin kasaları dolu tutulursa, yönetim, zenginlerin “halkı yardım etme kisvesi altında çevirdiği tüm entrikaların” üstesinden rahatlıkla gelecektir, çünkü halkı her zaman, özel hizmetlerden çok daha büyük kamusal hizmetlerle ödüllendirme gücüne sahip olacaktır. Böylece Machiavelli şu sonuca varır; “özgür bir toplumun yapabileceği en büyük şey, kendi üyelerini yoksul tutmaktır”. Machiavelli bu tartışmayı oldukça belagatli bir son sözle tamamlar; “eğer başka insanların yazıları çoğu kez yoksulluğu yüceltmeseydi”, kendisi, “yoksulluğun, zenginlikten çok daha yararlı sonuçlar ortaya çıkardığını, uzun bir söylevle” kanıtlayabilirdi.458 Floransa, Cosimo de Medici‟nin, kendi ailesinin bencil çıkarlarını korumak üzere özel bir oluşum içine girmesini engellemekte başarısız kaldığında, köleliğe bir adım daha yaklaşmıştı. Machiavelli, önde gelen bir yurttaşın kendi servetiyle halkı yozlaştırmaya teşebbüs etme457
Machiavelli, N. Söylevler, s. 86, 87, 362, 363. ve Skinner, Q. Machiavelli, s. 100. 458 Skinner, Q. Age, s. 103. 168
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
si durumunda, bir şehrin uygulaması gereken stratejiyi şöyle ortaya koyar; bu durumda şehir, kamusal iyiye hizmet edilmesini daha kârlı hale getirerek, bu yurttaştan daha fazla şey halka sunmalıdır. Bilindiği gibi, Cosimo‟nun rakipleri bunu yapmak yerine, onu Floransa‟dan kovmayı tercih ettiler ve böylece onun taraftarlarını öylesine yoğun bir şekilde tahrik ettiler ki, bu kişiler “onu geri çağırıp cumhuriyetin hükümdarı yaptılar; oysa Cosimo, böylesine açık bir saflaşma olmaksızın asla bu konuma yükselemezdi”.459 Soderini, Machiavelli‟in devlet yöneticiliği için saptadığı temel ilkeyi hayata geçirmekte başarısız kalmıştı. Soderini‟nin vicdanı, iyilik getirebilecek bir kötülük yapmaya el vermemiş ve böylece düşmanlarını ortadan kaldırmayı reddetmişti; çünkü, bunu yapabilmesi için, yasadışı güçlere başvurması gerektiğini anlamıştı. Oysa anlamakta başarısız kaldığı asıl olgu, şehrin özgürlüğünün gerçek bir tehlike ile karşı karşıya olduğu bu anda, böylesi bir vicdan muhasebesinin aptalca zayıflığıydı.460 Yalnızca giderek yozlaşan bir dünyada gördüğümüz tek şey, “hükümdarların, askerlerin, cumhuriyet yöneticilerinin, hak etmedikleri şöhretlerini korumak için, ne tür hilelere ve entrikalara başvurarak işlerini sürdürdükleridir.” Machiavelli böylece, tarihin amacı hakkındaki mevcut varsayımları tamamen tersine çevirir; “özgür ruhlarda taklit ateşini” yakan öyküleri yeniden anlatmak yerine, Machiavelli, “böylesi ruhları, mevcut istismarları engellemeye ve onlardan tamamen kurtulmaya” teşvik 459 460
Skinner, Q. Machiavelli, s. 104. Skinner, Q. Age, s. 105. 169
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
etmeyi umar.461 Floransa tarihinde VII. bölüm, seçkin bir yurttaşın, bölücü hizipler yaratarak mutlak iktidarı ele geçirecek şekilde halkı yozlaştırmak üzere başvurabileceği en sinsi yöntemler üzerine yapılan bir tartışmayla başlar. Machiavelli‟e göre, en büyük tehlike, zenginlerin, servetlerini kullanarak, kamusal çıkarlar yerine “kendi kişisel çıkarlarına hizmet edecek taraftarlar” kazanmalarına izin vermektir. Machiavelli bunun iki temel yöntemle yapılabileceğini belirtir. Birincisi, “çeşitli yurttaşlara iyilik yaparak, onları devlet yetkililerinden koruyarak, onlara para yardımında bulunarak ve hak etmedikleri rütbeleri elde etmelerini sağlayarak.” Diğeri ise, “kitleleri çeşitli oyunlar ve kamusal ödüllerle memnun ederek”, sahte bir popülarite kazandırmak ve halkı, özgürlüğünü kaybedecek şekilde uyutmak üzere hesaplanmış pahalı gösteriler düzenlemek.462 Machiavelli Tarih‟in son iki bölümüne özellikle VII. bölümün beşinci kısmında cömertçe methiyeler dizdiği Cosimo‟dan başlar ve sadece “etkisi ve servetiyle değil, aynı zamanda cömertliğiyle de dönemindeki herkesi geride” bıraktığı için Cosimo‟yu över. Ancak, Machiavelli‟in aklından geçen asıl şeyin Cosimo‟nun öldüğü döneme gelindiğinde, “şehirde Cosimo‟nun büyük miktarda borç para vermediği tek kişinin bulunmaması” olduğunu kastettiği anlaşılmaktadır. Böylesine ince düşünülmüş bir cömertliğin yaratacağı uğursuz sonuçlara daha önce hem Hükümdar, hem de Söylevler‟de Machiavelli tarafından değinilmişti. Machiavelli, Cosimo‟nun oğlu olan Piero de 461 462
Skinner, Q. Machiavelli, s. 118. Skinner, Q. Age, s. 122. 170
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
Medici‟nin kısa süren kariyerinden söz eder. Piero önce “iyi ve onurlu biri” olarak tanıtılmaktadır. Sonraki satırlarda, onun onur anlayışının, bir dizi şövalye turnuvalarına ve şehrin aylarca hazırlık yapmasını gerektiren son derece incelikli ve görkemli şenliklerden başka bir şeye dayanmadığını öğreniriz. Hatırlanacağı gibi, kitleleri böylesi kaba yöntemlerle cezbetmenin zararlı etkileri hakkında daha önce uyarılmıştık. Machiavelli nihayet Muhteşem Lorenzo‟nun yaşadığı yıllara -ve böylece kendi gençlik dönemine- geldiğinde, yükselmekte olan antipatisini bastırmakta iyice zorlanır. Bu döneme gelindiğinde, der Machiavelli, Medici‟lerin “talih‟i ve cömertliği” üstlendiği yozlaştırma görevini öylesine başarılı bir şekilde tamamlamıştı ki, halk, Medici tiranlığını yıkma düşüncesi karşısında “tamamen sağır hale gelmiş” ve böylece “özgürlük kavramı artık Floransa‟da unutulmuştu”.463 Roma‟nın düşmesiyle birlikte, VII. Clement canını kurtarmak üzere şehirden kaçmıştı. Ve Papa‟nın desteğini kaybetmesiyle birlikte, halk içinde zaten itibarını yitirmiş olan Floransa‟daki Medici yönetimi çabucak yıkılmıştı. 16 Mayıs sabahı, yeniden cumhuriyet ilan etmek üzere toplanmış ve bir sonraki günün sabahında genç Medici hükümdarları sürgüne gitmek üzere şehri terk etmişlerdi.464 Cumhuriyetçilerin sadık bir taraftan olan Machiavelli için, Floransa‟da özgür yönetimin yeniden tesis edilmesi aslında bir zafer anı olmalıydı. Ne var ki, son altı yıl boyunca maaşını ödeyen Medici ailesi ile olan bağları dikkate alındığında, Machiavelli yeni cumhuriyetçi kuşak 463 464
Skinner, Q. Machiavelli, s. 123. King, R. Machiavelli: İktidarın Filozofu, s. 175. 171
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
tarafından, itibarını yitirmiş bir tiranlığın önemsiz ve yaşlanmakta olan bir müvekkili olarak değerlendirilmiş olmalıdır. İkinci yüksek mahkemedeki eski görevini yeniden elde etme umudunu bir süre sürdürdüğü anlaşılmasına rağmen, yeni anti-Medici yönetimde Machiavelli‟e herhangi bir görev verilmesi söz konusu değildi. Machiavelli‟in makam beklentisi gerçekleşmiyor. Moralinin bozulduğu anlaşılıyor, zaten kısa bir süre sonra da hiçbir zaman iyileşmeyecek olan bir hastalığa yakalanmıştı. Machiavelli yaşamı boyunca Kilise‟nin hizmetlerine asla tenezzül etmemiştir ve ölmek üzereyken fikrini değiştirdiğini gösteren herhangi bir kanıt bulunmamaktadır. Machiavelli 21 Haziran günü ailesi ve dostları arasında öldü, ertesi gün Santa Croce Mezarlığı‟na gömüldü. Machiavelli söz konusu olduğunda, onun felsefesini eleştirmek ve olumsuz bir yargıya varma arzusu, genel olarak karşı durulmaz bir gelenek haline gelmiştir. Machiavelli‟in bazı ilk eleştirmenleri, örneğin Francis Bacon, şu itirafta bulunmayı başarmıştır; “insanların yapması gerekeni değil, fiilen yaptıklarını yazanlar arasında Machiavelli‟yi daha çok görüyoruz.” Hoşa giden bu “gerçeklerden söz etme” düşüncesi, yanlış olmasına rağmen bir hikmet keşfedilmiş gibi söylenmektedir.465 Machiavelli, şüphesiz dürüst bir adam değildi ve söylediklerinin çoğu gerçekten şoke edici ve utanç verici idi.466 Voltaire “Büyük Frederik‟in Makyavel‟i çürütme denemesi” adlı eserine yazdığı önsözde Machiavelli‟nin zulümden nef465
Makyavel, Hükümdar ve Büyük Frederik‟in Makyavel‟i çürütme denemesi, s. 104. 466 Landi, E. Machiavelli. Cranston, M. Batı Dünyasında Siyaset Felsefeleri. (çev. Nejat Muallimoğlu), içinde. s. 51. 172
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
ret ettiği iddiasına “elbette, kim etmez ki! Ama hem nefret etmek hem de öğretmek çok alçakça ve çok çirkin bir davranıştır.467 Machiavelli‟in modern yorumcularının çoğu, onun en dehşet verici doktrinlerini bile, bilinçli bir dünyevi edayla karşılamışlardır. Ancak modern yorumcuların bir kısmı, özellikle de Leo Strauss ve onun takipçileri, Machiavelli‟in olsa olsa (Strauss tarafından ifade edildiği gibi) “bir kötülük öğretmeni” olarak tanımlanabileceği biçimindeki geleneksel yaklaşımı hiçbir zaman terk etmemişlerdir.468 Machiavelli‟in hiçbir insani değer taşımadığını, hatta söylendiğinin tersine bir vatandaşlık duygusunun ve vatanseverliğinin olduğunu ben de düşünmüyorum. Onun nazarında kendi iktidarı için acımasız ve katliam yapan Katolik Kral Ferdinand önemlidir. Onun için Roma‟nın ezeli düşmanı Kartaca‟lı Hannibal‟ler önemlidir. Onun acımasızlığını erdem olarak ele almaktadır.469 Onun cumhuriyet anlayışı emperyalist olmalı ve sınırlarını genişletmelidir.470 Agathokles‟in zalimliğine rağmen nasıl uzun süre iktidarda kalabildiğinin sorgulanması gerktiğini yazabilmektedir. Agathokles‟in yöntem olarak kullandığı zulmün iyi kullanılması gibi bir kavram ortaya atabilmektedir. Siyasi cinayetleri incelikli, muhteşem olarak sıfatlandırabilmekte ve zarif, güzel suç gibi ontolojik açıdan sakıncalı bir yargıya varabilmektedir.
467
Makyavel, N. Hükümdar ve Büyük Frederik‟in Makyavel‟i çürütme denemesi, s. 102. 468 Skinner, Q. Machiavelli, s. 124, 125. 469 Alatlı, Alev. (ed.) Batı‟ya Yönveren Metinler I. Rönesans, s. 501. 470 Landi, E. Machiavelli. Cranston, M. Batı Dünyasında Siyaset Felsefeleri. (çev. Nejat Muallimoğlu), s. 50. 173
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
Machiavelli‟e kadar siyasal iktidar adalet, mutluluk, özgürlük ve/veya Tanrı gibi yüce amaçlar için araç olarak düşünülmüştür.471 Siyaset/iktidar/hükmetmek Machiavelli ile birlikte esas olmuş. Diğer her şey; hukuk, ahlak, din, eğlence bile araç haline getirilmiştir. Eserlerinde siyasal olaylara duygularını karıştırmamıştır. Bir masayı inceler gibi bakabilmiş, nesneleştirmiştir. Ancak siyaset olaylarının insanlar üzerinde trajik sonuçlar açtığını görmezlikten gelmiştir. Kendisinin yaşadığı küçük bir ikbal olayını bile hazmedemezken insanların yaşadığı trajedileri umursamamıştır. Machiavelli‟in eserleri bazılarının iddia ettiği gibi masum değildir. Şahsi iktidar… ne olursa olsun şahsi iktidar… Machiavelli budur… Machiavelli‟in iki amacı; İktidar ya da Hükümdar için tehlikeleri belirlemek ve güç ilişkilerini manipüle etmek sanatını geliştirmektir.472 Onun düşünce biçimine göre, hedefleri çıkar ve tutku oldu mu, en haksız, en canavarca davranışlar meşru oluyorlar.473 Cassirer, Hükümdar adlı eserin düşünsel merakın giderilmesinin ötesinde ilk okuyularının elinde eyleme konulduğunu, büyük siyasal çatışmalarda güçlü ve tehlikeli bir silah olarak kullanıldığını belirtmektedir.474 Machiavelli‟in eserlerini okurken insanların ilk tepkisi korku ve dehşet olmuştur. Zamanla bu korku ve dehşet duygusu yöntemini kullananlarca hayranlığa ve tapınmaya dönmüştür. Tiranların danışmanı olan Machiavelli, Spinoza tarafından özgürlük konusunda azizlik mertebesine çıkarılmış471
Yeke, Y. K. Machiavelli ve Siyasal Etik, s. 88. Özkazanç, A. Türkiye'de siyasi iktidar ve meşruiyet sorunu: 1980'li yıllarda yeni sağ, s. 41. 473 Makyavel, Hükümdar ve Büyük Frederik‟in Makyavel‟i çürütme denemesi, s. 107. 474 Cassirer, E. İnsan Üstüne Bir Deneme-Devlet Efsanesi, s. 315 174 472
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
tır. Aristo hocası Platon‟un “İdeal Devlet‟inden „Politika‟ adlı eserinde gerçek devlete geçtiğinde o devletin değerlerden uzaklaşacağı düşüncesiyle kitabın son bölümlerinde tekrar dengeleyebilme düşüncesiyle ideal devlete döner. Aristo gerçek devletin tikelliği ile ideal devletin tümelliğini bir noktada bir araya getirmek ister. Machiavelli de ise bunu bir parça ve belirsiz şekilde „Söylevler‟de görürüz. Bu kitabında Hükümdar‟ın aksine olması gerekeni ele almıştır.475 Cassirer‟in önerdiği gibi, Hükümdar adındaki bu kitap ahlaksal bir görüş açısından ele alınmalıdır. Böylesine önemli etkileri olan bir kitabın ahlaksal açıdan ele alınması şarttır.
475
Downs, R. B. Dünyayı Değiştiren Kitaplar, s. 46. 175
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal Ä°ktidar
176
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
MACHİAVELLİ’İN ÇAĞDAŞ İZLEYİCİLERİ Aslında Machiavellian sosyal teoriyi 19. Yüzyıl klasik pozitivist düşüncesine bağlayan kişi Carl Schimitt‟ten daha çok Pareto‟dur.476 Makyavelci geleneği zenginleştiren ve Machiavelli‟in gerçek mirasçısıdır. Marx‟ın düşüncelerinin oluşumunda Hegel‟in etkisi nasıl göz ardı edilemezse Machiavelli‟in etkisi de Pareto‟nun düşüncelerinin oluşumunda göz ardı edilemez.477 Faşizme ideolojik katkıları nedeniyle Pareto, “Faşizm‟in Karl Marx‟ı” olarak anılacaktır. Pareto, insanın davranışının mantıklı olmayan belirleyiciler tarafından kontrol edildiğini ileri sürdüğü gibi siyasette de rasyoneliteden çok mantık dışı davranışı temel kabul etmiştir.478 Pareto da, insanın iktidar eyleminin temel bilimini oluşturmak istemiştir.479 Ona göre de toplumlar yönetilen kitle ve yöneten azınlık olarak ikiye ayrılır.480 Siyaset yazarlarından Lefort, Machiavelli‟yi okuduktan sonra felsefe ve bilimin etkisi altında kalmaksızın siyasetin özü üzerinde odaklaşan, gerçek anlamda siyasal nitelik taşıyan bir görüş ile karşılaşmış olduğunu dile getirir. Ona göre, siyaseti en saf haliyle saptamayı başarmış olan düşünür Machiavelli‟dir. Machiavelli insanları 476
İnanç, H. Faşizmin ve Sosyalizmin Sosyo-Politik Kökenleri; Marx-Pareto Mukayesesi, s. 139. 477 İnanç, H. Age, s. 211. 478 İnanç, H. Age, s. 143, 178. 479 İnanç, H. Age, s. 164. 480 İnanç, H. Age, s. 202. 177
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
ilk defa siyasetin toplumsal gerçekliliği ile karşı karşıya getirmiştir. Machiavelli toplumsal bölünmenin, siyasetin oluşmasını ve iktidar olgusunu meydana getirdiğini söylemiştir.481 Bizi siyasetin toplumun içeriğinde olan bir öge, mündemiç bir olgu olduğunu göstermiştir. Bizim siyaseti otonom bir alan olarak düşünebilmemize imkân veren düşünür, Lefort‟a göre Machiavelli‟dir.482 Pareto da toplumsal olayları değerlendirmede Marksist anlayışın tek yanlı nedensellik ilişkisini eleştirir ve karşılıklı bağlılık olduğunu ileri sürer.483
481
Vergin, N. Siyasetin Sosyolojisi; Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar, s. 90–92. 482 Vergin, N. Age, s. 93. 483 İnanç, H. Faşizmin ve Sosyalizmin Sosyo-Politik Kökenleri; Marx-Pareto Mukayesesi, s. 174, 179, 180. 178
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
CARL SCHMİTT ve POLİTİK OLAN Hem Pareto, hem Mosca hem de Lefort Machiavelli‟in iktidar düşüncesine sahip olsalar da siyaseti iktidargüç denkleminde temel unsur olarak ele alan kişi Carl Schmitt‟tir. Yirminci yüzyılın politika felsefesindeki en büyük keşiflerden biri, hiç şüphesiz Schmitt‟e aittir; politik olanın keşfi. Bu, politikanın temellerine ilişkin ontolojik bir keşiftir ve düşünce tarihindeki başka birçok önemli keşif kadar basit ve yalındır: politik olan devleti ve hukuku önceler.484 Schmitt „politik olan‟ı, insanın temel ontolojik durumu olarak kabul eder. Schmitt, en yetkin ifadesini Hegel düşüncesinde bulan devlet‟i temel alan siyaset düşüncesine yeni bir yorum getirmiş bir düşünürdür.485 Schmitt‟e de Hegel de olduğu gibi kendi değerinin yaratıcısı ve taşıyıcısı olan devlet esastır. Schmitt, entelektüel hayatının en başından, devleti, hem bireyin hem toplumun üstünde, onlardan bağımsız bir güç olarak görür. “Devlet, atfın sona erdiği noktadır; hukuki düşüncenin özünü oluşturan atıfların “noktalanabileceği nokta!”486 Schmitt‟in siyaset algısı, güvenlik kaygıları eksenin484
Kaya, F. G. Carl Schmitt ve Leo Strauss‟ta „Politik Olan‟ Kavramı, s. 362. 485 Özsel, Doğancan. Yeni-Muhafazakârlık: Carl Schmitt ve Leo Strauss Üzerinden Eleştirel Bir Okuma, s.20. 486 Schmitt, C. Siyasal İlahiyat, s. 26. 179
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
de güçlü devlet ilkesi şeklindedir. Schmitt‟in esas kaygısı, politik birliğinin devamının güvence altına alınmasıdır. Devletin parçalara ayrılarak iktidarsızlaştırılması politikanın demokratikleşmesi sonucunu doğurmakla birlikte kitle politikası problemini de beraberinde getirir. Devlet kurumlarının demokratikleşmesi sonucunda, eğitimsiz bir kitle oy verme hakkına sahip birer seçmene dönüşür. İktidara gelen hükümetler halkın onayını alabilmek için belli bir ideolojiyi benimsemek zorunda oldukları için devlet, bir sosyal gruba dönüşür ve toplumdaki çatışmaları engelleme gücü zayıflar. Bu noktada devletten söz etmek imkânsız olduğu gibi, politik gücün görünürlüğü sona erer. Bu durum “sübjektif tiranlığa”, güçlü olanın güçsüz olan üstünde tahakküm kurmasına yol açar ve topluma içkin karmaşayı yasal hale getirir.487 Schmitt için temel problem geleneğin çözülüp moral standartların yıkıldığı; kültürel bir birlik olarak halkın yerini ideolojik yönlendirmeye açık, dinamik fakat anonim bir kitleye bıraktığı koşullar altında düzenin nasıl tesis edileceği ve korunacağı sorunudur.488 Schmitt‟in talebesi olan Leo Strauss‟a göre modernite ulaştığı son noktada, siyaset felsefesini bir ideolojiye ve/veya mite çevirerek yok etmiş, toplumsal değerleri temelsizleştirmiştir. Strauss‟a göre sorunun çözümü de siyaset felsefesinin yeniden diriltilmesine bağlıdır.489 487
Schmitt, Carl, “SEPS”, s.304. Schmitt, Carl, PR, s.99; “SP”, s.294. Aktaran; Kaya, F. G. Carl Schmitt ve Leo Strauss‟ta „Politik Olan‟ Kavramı, s.27. 488 Kaya, F. G. Politik Olan‟ın Nötralizasyonu ve Devrimci Politika: Carl Schmitt‟in Marx Okuması, s.146. 489 Özsel, D. Yeni-Muhafazakârlık: Carl Schmitt ve Leo Strauss Üzerinden Eleştirel Bir Okuma, s. 45. 180
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
Entelektüel tarihte tarihsel kişilikler, daima yaşadıkları çağın olayları ve bu çağda yaşamış başka kişiliklerle birlikte ele alınır; yaşadıkları dönemle birlikte daha iyi anlaşılabileceği varsayılır. Siyasal düşünceler tarihinde düşünürlerin, biliminsanlarının kişisel yaşamları ve düşünceleri arasındaki izdüşümü, hiçbir zaman edebiyatta ve güzel sanatlarda olduğu gibi büyük bir yer tutmadı, büyük tartışmalara da neden olmadı. Machiavelli ve Carl Schmitt bunun iki istisnasını oluştururlar.490 Carl Schmitt, Weimar Almanya‟sında açık bir şekilde anti-Nazi düşünce ve faaliyetlerinde bulundu.491 Schmitt, Weimar döneminde, Hitler ve Nasyonal Sosyalist Partisini en az komünistler kadar rejim için tehlikeli bulmuş, olası Hitler iktidarına gidecek bütün olasılıkları kaldırmak için büyük bir mücadele vermişti. Özellikle Cumhurbaşkanı Hindenburg‟a güvenoyu almamış bir hükümetin iktidarının sürdürülebileceği ve devletin olağanüstü hal yasalarıyla yönetilebileceği ile ilgili hukuksal içtihat dü-şüncelerini sunarak Nazi‟lerin iktidarının önünü kesmek istedi. Nasyonal Sosyalist‟ler iktidara gelince de yeniden Siyaseti ve hükümranlığı getireceklerini düşünerek Nazi Hükümeti‟ne destek verdi.492 Nazi‟lerin yükselişinin daha öncesinde Schmitt, politik olanın anayasadan önce geldiğini ileri sürmüştür. Schmitt, Nazi politikalarına karşı gösterdiği bu yönelimden ve bir süre Nasyonal Sosyalist Parti‟nin hukuk danışmanlığını-teorisyen490
Çelebi, A. Devlet, Toprak, Egemenlik: Carl Schmitt‟in Düşüncesinde Siyasal Kavramı ve Kurucu İktidar Sorunu, s. 30. 491 Çelebi, A. Age, s. 46. 492 Köprü Dergisi, Anarşi & Terör; Bahar 2006 [ 94. Sayı ], http://www.koprudergisi.com/index.asp?Bolum=EskiSayilar&Goster =Yazi&YaziNo=760 181
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
liğini üstlenmiş olmasından dolayı 2. Dünya Savaşının sonunda Müttefikler tarafından Nürnberg‟de kurulan mahkemede yargılanarak tutuklandı. Serbest bırakıldıktan sonra, hayatını, 38 sene boyunca, yalnızlık içinde, vefat edene kadar memleketi Plettenberg‟deki evinde geçirdi.493 Carl Schmitt, bu eve Machiavelli‟in sürgün olarak gittiği yer olan “San Casciano”nun ismini vermişti.494 Schmitt, belki de kendi kaderiyle, Machiavelli‟nin yaşamı arasında paralellikler görüyordu.495 Yaşamına baktığımızda ikbale ve iktidara yönelik çabaları tıpkı Machiavelli gibi ters tepmiştir. Desteklediği iktidar yıkılmış, önceki iktidarı tutan tavrı nedeniyle sonraki iktidara da güven vermemiş. Yine Machiavelli gibi yeni iktidara özellikle hukuk bilgisini kullanarak yaranma çabaları ters tepmiş. Müttefik Kuvvetlerinin Berlin‟i işgaliyle bu sefer Nazi‟lerin adamı olarak değerlendirlip tüm ikbal beklentileri yok olmuştur. Schmitt, Machiavelli gibi iflah olmaz bir siyasi fırsatçı ve kariyer düşkünü olarak suçlanmıştır. Nazilerin iktidara gelmesini engellemek için her türlü devlet komplosuna katılan, bütün bilimsel çalışmalarını bu amaca hizmete kullanmaktan çekinmeyen Schmitt‟in bir sene gibi kısa bir sürede rejimin başhukukçusu haline gelmesi çok ilginç bir gelişmeydi. Eski arkadaşı Katolik düşünür Gurian‟a göre Schmitt, kesinlikle düşüncelerini değiştirmemişti. Yalnızca iktidar ve kariyer uğruna her şeyi ya493
Lilla, Mark, İlkesiz Deha, s. 52. Rüthers, D. H.c.B. 20‟nci Yüzyılın Siyasi Düşünürü: Carl Schmitt, s. 135. 495 Çelebi, A. Devlet, Toprak, Egemenlik: Carl Schmitt‟in Düşüncesinde Siyasal Kavramı ve Kurucu İktidar Sorunu, s. 71. 182 494
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
pabilecek bir karaktersizlik sergilemişti, o kadar.496 Schmitt, 1934 yılında sol muhalefeti sindirmek için tedhiş ve terör eylemleri yapan SA‟ların eylemlerinden ordunun rahatsızlığını iletmesi üzerine denetim altına alınmasını isteyen Hitler‟in emriyle Gestapo ve SS‟ler baskınlar sonucu liderleriyle birlikte SA örgüt mensuplarını öldürüldüler. „Uzun Bıçaklar Gecesi‟denilen olaydan sonra Schmitt SA‟ların ortadan kaldırılmasını meşrulaştıran “Führer Hukuku Koruyor” isimli bir makale yayınlar.497 Machiavelli “şeytandan ilham alan olarak” isimlendirilirken Carl Schmitt, “şeytanla flört eden bir Nazi hizmetçisi” olarak kıyasıya eleştirilmiştir. Birçok yorumcuya göre, 20. yüzyılın en önde gelen siyaset ve hukuk düşünürlerinden biridir.498 Liberal düşüncenin devleti zaafa uğrattığı ve bir devlet krizi yarattığını söyleyen Schmitt‟in devlete yeniden kredi kazandırmaya yönelik teorik çabaları olmuştur. 1980‟lerden itibaren Schmitt‟in kitapları gün ışığına çıkmış ve beraberinde hukuk ve siyaset konusunda geliştirdiği tezlerin önemli olduğu düşünülmeye başlanmıştır. Günümüzde Batı solu Schmitt‟in yazılarından faydalanarak güçlü bir sosyal devlet oluşumu için moral ve etik değerleri saptama çabasını gütmektedirler.499 Carl Schmitt, siyasi düşünce tarihi tasniflerinde ka496
Çelebi, A. Age, s. 68. Çelebi, A. Devlet, Toprak, Egemenlik: Carl Schmitt‟in Düşüncesinde Siyasal Kavramı ve Kurucu İktidar Sorunu, s. 67. 498 Çelebi, A. Age, s. 34, 75-84. 499 Vergin, N. Siyasetin Sosyolojisi; Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar, s. 93, 94. 183 497
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
rarcılık okulunun önde gelen bir siması olarak anılmaktadır.500 Kararcılık, esas itibariyle, akla güven besleyen kartezyen iyimserliğin bir eleştirisidir. Descartes‟a göre, iyi düşünen ve iyi muhakeme eden insan ister istemez iyi de hareket eden ve davranışı düzgün olan bir kişidir. bu kararcılık akımı düşünürlerine göre, us birçok şeyi çözmede yeterli ise de, siyasetin kendine öylesine özgü bir boyutu var ki, onu çözmede ve düzenlemede çaresiz kalmaya mahkûmdur. Us, siyasette her zaman var olan ve görmezlikten gelinmesi mümkün olmayan karar alma olgusunu çözümleyemez ve açıklayamaz. Karar alma olgusunu ve alınan kararın niteliğiyle içeriğini sadece akla dayandırmak mümkün değildir. Karar alma anı ussal olmayan bir dizi öğenin, duyguların, halet-i ruhiyenin yoğunlaştığı bir andır. Bu nedenledir ki, karar eylemi herhangi bir ussal argümanların (gerekçelendirmenin) sonucu olmayabildiği gibi, karar verme durumunda olan kişinin usdışı yönlerinin bir yansıması olması da pekâlâ mümkündür. Karar, us üzerinde temellenmemektedir.501 Rasyonalist felsefeye en keskin eleştiriyi getiren Hume ahlak felsefesinde değerlerle olguları ayırdığı gibi, Schmitt de siyaset ve hukuk felsefesinde hukuk ve siyaseti olgusal alandan ayırmıştır. Hukukla ya da siyasetle olgusal alan arasındaki ayırım bir irade(devlet)nin araya girmesi ile ortadan kaldırılmaktadır.502 Saf normatif bir düzenden sosyal hayatın fiiliyatına dolaysızca geçmeye imkan yoktur. Bu ikisi arasında zorunlu aracı, temeli kendinde olan 500
Lilla, Mark, İlkesiz Deha, s. 61. Vergin, N. Siyasetin Sosyolojisi; Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar, s. 95. 502 Zeybekoğlu, A. E. Carl schmitt‟in 20. Yüzyıl Devlet ve Siyaset Kuramına Katkısı, s. 18. 184 501
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
bir İstenç edimi, bir karardır. Her normatif düzen biçimciliğe saplanıp kalmıştır; kendisini fiili hayattan ayıran uçurumu karar ile aşabilir.503 Schmitt 1920‟lerden sonra devletin rolünü moral bir amacı imleyen “doğru/hak” kavramı aracılığıyla değil, “somut durum”dan, somut tehlikeden ya da “çatışma” kavramından hareketle tanımlamıştır. Bu yaklaşıma göre, düşman problemin cisimleşmiş halidir.504 Schmitt, daha sonraları “devletin egemen birlik ve bütün olma iddiasının sarsıldığı”, “egemenlik kavramı ve onunla birlikte tüm sosyal grupları aşan bir birlik olarak geleneksel devlet düşüncesi”nin çöktüğünü ileri sürer. Aslında değerden uzak bir politikada hukuk işlevsizleşir. Bundan dolayı da Schmitt, değerden nötr bir hukuk düşüncesinin, kendi varlığını ortadan kaldıran bir anayasa düşüncesiyle aynı şey demek olduğunu öne sürer. 505 Schmitt‟e göre, karar, kendini tüm normatif bağlardan kurtarır ve gerçek anlamda asıl payeyi o hak eder. Öte yandan normatif bağlar bağlamında düşünürsek, öz (essence) ve görünüş (appearance) arasında çelişki olmayabilir; ancak prensip (principle) ile gerçekleşme (realization) arasında çelişme olabilir. Dolayısıyla bir prensibe aynı zamanda her zaman bir karar ögesi içeren bir anlama edimi sayesinde ulaşılabilir. Geçmişe ait bir yapıdan çıkarılacak prensibin şimdide aynı şekilde çiçeklenmesi 503
Zizek, Slavoj. Gıdıklanan Özne Politik Ontolojinin Yok Merkezi, s. 144. 504 Kaya, F. G. Carl Schmitt ve Leo Strauss‟ta „Politik Olan‟ Kavramı, s. 364. 505 Bendersky, Joseph. Carl Schmitt: Theorist for the Reich, s.147. Aktaran; Kaya, F. G. Carl Schmitt ve Leo Strauss‟ta „Politik Olan‟ Kavramı, s. 18, 19. 185
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
mümkün olamayabilir. Zira onun ete kemiğe bürüneceği ve temasa geçeceği bünye büsbütün farklıdır. Dolayısıyla da prensip ile gerçekleşme arasında çelişme bile olabilir, öngörülemez. Demek ki, prensip salt bir kavramdan daha fazla bir şeydir.506 Normatif bir bağa rasyonel bir edimle ulaşılırken, politik bir prensibe kararla nüfuz edilebilir. İstisnaî durumda egemen, kanunun yerine getirilmemesini, icra eder.507 Kararcılığın belli başlı öncülerinden olan Schmitt‟e göre, alınan kararın ardında ussallık gibi bir şey aramaya gerek yoktur. Çünkü alınan kararın ardında, bizatihi o karardan başka bir şey yoktur.508 Hobbes‟un “hakikat değil, iktidar yasayı koyar”, yani yasalar siyasi iktidarı elinde tutanın verdiği emirlerdir prensibinden hareketle Schmitt de söz konusu kararcılık akımının dayandığı temel görüşleri sonraları çok ünlenecek olan “Political Theology” adındaki kitabında ele almış ve egemenlik kavramı etrafında geliştirmiştir.509 “Siyasi İlahiyat” isimli kitabında Schmitt, modern devlet kuramının bütün kavramlarının aslında sekülerleştirilmiş ilahiyat kavramları olduğunu ileri sürer.510 Aslında teolojik anlayışın siyaset üzerine etkilerinden ilk kez bahseden kişi Spinozadır.511 Her şeye 506
Çınar, A. Politik Teoloji, s. 220. Çınar, A. Age, s. 221. 508 Pareto da benzer görüş ileri sürmektedir. Bkz. Pareto, V. Seçkinlerin Yükselişi ve Düşüşü; Kuramsal Bir Sosyoloji Uygulaması, s. 27. 509 Schmitt, C. Political Thelogy, s. 36. ve Mulgan, G. Antipolitik Çağda Politika, s. 23. 510 Schmitt, C. Age, s. 36. Şahin, Y. Reading Carl Schmitt: A Theory Of The State, s. 57. ve Rüthers, D. H.c.B. 20‟nci Yüzyılın Siyasi Düşünürü: Carl Schmitt, s. 138. 511 Spinoza, B. D. Teolojik-Politik İnceleme, s. 262-268. Spinoza bu 186 507
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
kadir olan Tanrı‟nın yerini her şeye kadir Egemen alır. Teolojideki mucizenin karşılığı ise hukukta olağanüstü durumdur. Schmitt, her dönemin metafizik anlayışının kendisini siyasal yönetim biçiminde ve kavramlarında biçimlendirdiğini çeşitli örneklerle açıklar.512 Egemenlik, itaat, bağlılık (sadakat), siyaseten biat etmek (political obligation), hak ya da kanun gibi kavramların sekülerleşmiş (ya da sekülerleştirilmiş) dinsel kavramlar olduğunu belirtir. Bu husus, tabii, özellikle egemenlik kavramı konusunda netlik arzeder. Bu durum modern politik kavramlarla teolojik kavramlar arasında sanıldığı gibi köklü bir fark değil, aksine benzerlik ve süreklilik bulunduğunu gösterir. Schmitt‟in ifadesinde sözü edilen bu benzerlik ve süreklilik sadece tarihsel olarak değil, aynı zamanda yapısal olarak da anlaşılmalıdır: “Sadece tarihsel gelişimleri dolayısıyla değil […] bu kavramların sosyolojik yönden incelenmesi için anlaşılması gereken sistematik yapıları dolayısıyla da dünyevileştirilmişlerdir”.513 Teoloji ve felsefe arasında tespit edilen bu yapısal benzerlik Aydınlanma‟nın seküler politik felsefesini boşa çıkarır. Teoloji, modern politik kavramların doğasına kazılıdır. Bu nedenle teolojiden (dinden) tamamen kurtulmuş modern bir politik felsefe (özgürlük) üzerinde ısrar etmek boşunadır.514 bölümde hakların devri, rıza arama konusunu ele almıştır. “İbraniler haklarını Tanrı‟ya devrettikten sonra, Musa‟ya Tanrı adına (...) monarşinin tüm gereklerini gerçekleştirmek için yasa çıkarma ve kaldırma gücünü vererek, ona yönetim hakkını da vermişlerdir. 512 Schmitt, C. Siyasi İlahiyat, s. 28, 43, 49, 50, 52, 53, 63. 513 Schmitt, C. Siyasi İlahiyat, s. 41. 514 Yelkenci, T. Din ve Devlet: Benedictus De Spinoza‟nın Politik Teoloji Eleştirisi, s. 63. 187
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
Parlamenter demokrasilerde ulusa (ya da halka) atfedilen egemenlik her şeye kadir olan Tanrı‟nın egemenliğinin bir çeşit dünyevi kopyası şeklinde karşımıza çıkıyor. Ulusun oyladığı ve onayladığı anayasalar ise Tanrı‟nın kelâmına tekabül ediyor. Din kökenli kavramlarla siyaset kavramları arasında rasyonalist siyasal teori geleneğini tersyüz eden Schmitt‟in gözünde egemen olan Tanrı, halk, millet ya da bir sosyal sınıf değildir. Egemen olan toplumda meydana gelen bir hadisenin ya da içinde bulunulan durumun “istisnai olduğuna karar veren” kişi ya da siyasi heyettir. Belirli bir siyasal sistemde durumun siyaseten “istisnai bir durum” olduğuna kim karar veriyorsa, egemen olan da odur.515 Schmitt bu çarpıcı formülü “egemen olağanüstü hale karar verendir” şeklinde dillendirir.516 Onun düşüncesinde politik olan devleti önceler. Çünkü politik olan ideal bir dünyada değil de, bu dünyada işler.517 Hannah Arendt ise, politikanın iktidarı temele alan bir alan olduğunu ileri sürmektedir.518 İstisna kavramı modern siyasal teorinin ağırlık noktasıdır. Kierkegard aşkınlık metafiziğin anlaşılmasında bir kolaylaştırıcı olarak istisna‟yı ileri süren modern dönemdeki ilk filozoftur. Carl Schmitt, erken modern dönemin siyasal teorisyeni Bodin‟in egemenlik teorisiyle Kierkegard‟ın metafizik istisna kavramını birleştirerek, egemen-
515
Vergin, N. Siyasetin Sosyolojisi; Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar, s. 95. 516 Schmitt, C. Political Theology. Four Chapters on the Concept of Sovereignty, s. 5. “Sovereign is he who decides on the exception.” „Egemenin Tanımı‟ adlı makalenin ilk cümlesidir. 517 Çınar, A. Politik Teoloji, s. 211. 518 Şen, Ercan. Hannah Arendt ve Modern Toplum Eleştirisi, s. 95. 188
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
liği metafiziksel olarak ele almıştır.519 Schmitt‟in “Siyasi İlahiyat” isimli kitabında Bodin‟le farkını vurgulamada eksik bıraktığı nokta ise Bodin‟in kuramındaki istisna kategorisinin adil olma koşuluyla arasındaki bağıntıdır. Bodin‟in egemeni aşkın bir normatif düzen tarafından kuşatılmıştır, öyle ki ancak Tanrı, Bodin‟in egemeninin istisnai düzenlemeleri hakkında bir hüküm verebilir. Egemenin istisnai düzenlemelerinin pozitif bir hukuk normundan türetilebilir olmadığını iddia ettikleri için Schmitt ile Bodin örtüşürler. Ancak egemenin sorumluluğunun aşkın bir kaynağa yönelik olduğunu iddia eden Bodin‟le, bu tür bir sorumluluk mekanizmasından hiç bahsetmeyen Schmitt arasında adeta bir uçurum vardır.520 Savaş ilân etmek yetkisi, egemenliğin ifade biçimlerinden biridir. Schmitt‟e göre olağanüstü hâl, olağanüstü önlemlerin uygulanmasını gerektiren her türlü ciddi ekonomik ve siyasi karışıklığı içerir.521 Schmitt‟in deyişiyle “egemen, durumu kendi bütünselliği içerisinde yaratır ve garanti altına alır”.522 Kurucu dikotominin tehdit altında olduğu, siyasal birliğin varoluşsal temelinin tehlikeye düştüğü durumlarda egemen, bu durumu tespit etme, duruma uygun yeni dost-düşman tanımlaması yapma, var olan dost-düşman tanımına dayalı olarak kurulan tüm siyasal-hukuksal düzeni tasfiye et519
Gould, Rebecca. “Laws, Exceptions, Norms: Kierkegaard, Schmitt, and Benjamin on the Exception”. in Telos: A Quarterly Journal of Politics, Philosophy, Critical Theory, Culture, and the Arts, Vol. 162, pp. 1-19, 2013. ve Schmitt, C. Siyasi İlahiyat, s.22. 520 Zeybekoğlu, A. E. Carl schmitt‟in 20. Yüzyıl Devlet ve Siyaset Kuramına Katkısı, s. 31. 521 Çopur, O. Anayasa Hukukunda Savaş Hâli, s. 7. 522 Schmitt, C. Siyasi İlahiyat, s. 20. 189
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
me yetki ve sorumluluğuna sahiptir. Bunun nedeni Schmitt‟in “Politik Olanı” devlete referansla değil, dost-düşman ayrımına referansla tanımlamasıdır. Schmitt‟in belirttiği üzere, temel siyasi ayrımın tehlikeye düşmesi durumu olan olağanüstü halin söz konusu olması durumunda, devletin kendi varlığını korumak amacıyla hukuku askıya alma hakkı vardır. Karar hukuki normdan ayrılır ve tam görünürlük kazanır. Schmitt‟e göre ekonomi, ahlak ve hukuk siyasal alana tabi iken liberalizm, siyasal alanı ekonomi, hukuk veya ahlaka tabi kılmaya çalışmıştır. Schmitt‟e göre, olağan durumda geçerli olan bir hukuk kuralında olduğu gibi, genel bir norm, mutlak bir istisnayı hiç bir zaman içermediği için gerçek bir olağanüstü halin varolduğuna ilişkin karar temel oluşturamaz. Egemenlik konusundaki tartışma, kavramın somut kullanımı üzerinedir; tartışma, bir anlaşmazlık durumunda kimin neyin kamu yararına, neyin devletin çıkarına uygun olduğuna, kamu düzeni ve güvenliğini ve kamusal selameti [salut public] neyin oluşturduğuna karar vereceği konusundadır.523 İstisnai durum ki bu durum cari hukuk düzeninde tanımlanmamıştır, had safhada bir zaruretin meydana geldiği, devletin varlığına kasteden ya da benzer bir şeyin ortaya çıktığı durumdur. Bu durumu deneysel olarak önceden tespit etmek ve böyle bir durumda nelerin yapılmasının gerekliliği saptamak mümkün değildir.524 Bu durumda “O (egemen), hem son derece acil bir 523
Schmitt, C. The Crisis of Parliamentary Democracy, mit press, cambridge, massachusetts. 1996, s.33–50. Aktaran; Vergin, N. Siyasetin Sosyolojisi; Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar, s. 96. 524 Schmitt, C. Siyasi İlahiyat, s. 14. Şahin, Y. Reading Carl Schmitt: A Theory Of The State, s. 51. ve Vergin, N. Siyasetin Sosyolojisi; 190
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
durumun söz konusu olup olmadığına, hem de bunu bertaraf etmek için ne yapılması gerektiğine karar verendir.”525 “Somut gerçeklikte kamu düzeni ve güvenliğinin ne zaman var olduğu ve ne zaman bozulup tehlikeye düştüğü, buna karar verecek olanın askeri bir bürokrasi, müteşebbis ruhun hakimiyetindeki özerk bir yapı ya da radikal bir parti örgütü olmasına bağlı olarak çok değişik biçimlerde ortaya çıkar.”526 Egemen verdiği taahhütlerini çiğnemeyi ve kanunları değiştirmeyi veya bütünüyle ilga etmeyi bunu gerektiren hallere (durumun, zamanın ve kişilerin ihtiyaçlarına) gönderme ile yapar. Schmitt, Bodin‟in Machiavelli‟in söylediği gibi verilen taahhüdü çiğnemeyi, kanunları kendisi için geçersiz saymayı sadece iktidar ve güç esaslı yap(a)mayacağını söylediğini ileri sürer. Bodin yürürlükteki kanunu ilga etme yetkisinin egemenliğin alâmetifarikası olduğunu da söyler.527 Schmitt ise karar ve istisna kavramından ayrı düşünemeyeceğimiz bir kavrama, olağanüstünü kavramına dikkatimizi çekmektedir: Egemenin, olağanüstü durumda karar veren kişi olduğu dikkate alındığında, onun „aynı anda hukuk düzeninin hem dışında hem içinde‟ olması önemli bir husustur.528 Egemen, hukukun geçerliliğini askıya alma konusunda yasal yetkiye sahip olmakla, kendisinin yasal olarak hukukun dışında tutmaktadır.529 Egemen, geçerli hukuk düzeninin dışında durur fakat ondan bütünüyle kopuk olduğu söylenemez. Çünkü nihaKavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar, s. 96. 525 Schmitt, C. Age, s. 15. 526 Schmitt, C. Age, s. 17. 527 Schmitt, C. Age, s. 16. 528 Şahin, Y. Reading Carl Schmitt: A Theory Of The State, s. 54-55. 529 Çınar, A. Politik Teoloji, s. 222. 191
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
yetinde yine ona aittir. Zira anayasanın askıya alınıp alınmayacağına karar veren ondan başkası değildir.530 Otto Kirchheimer de Carl Schmitt‟in egemenliği, olağanüstü koşullarda siyasi tahakküm uygulayabileceklerini kanıtlayan kişi veya gruplara atfedilecek bir özellik olarak gördüğünü vurgulamıştır.531 Kararcılığın özü hakkında fikir veren bu tanımlama ve beraberindeki açıklama, gerçekte, iktidarın kullanımı konusunda kesin bir hukuksal ve anayasal çerçeveye sahip olan çağımızın hukuk devletlerinde bile egemen olan bir otoritenin mevcudiyet ve gerekliliğine işaret ediyor. Başka bir deyişle, iktidarın sahibi olanın hak ve görevlerinin büyük bir özenle sınırlandırıldığı hukuk devletlerinde bile bertaraf edilmesi mümkün olmayan bir mutlakiyetçi “anın” var olduğunu anlatıyor.532 Ama hemen belirtelim ki, istisnai durum koşullarının oluştuğunu tayin etmede nihai karar alma anı her siyasal sistem için, sosyopolitik bir kaos ortamı yokluğunda dahi, ihtimaller dahilinde bir olay. Olasılığın özellikle uluslararası ilişkiler çerçevesinde daha yüksek olduğu bir durum. Her an patlak vermesi muhtemel olan ve sistem içerisinde egemen olanın (kral, padişah, başkan, başbakan, parlamento, şef, vb.) karşılaşabileceği bir durum. Casus belli ilanı, yani bir ülke için neyin savaş durumu olacağının tayini de, işte, bu durumun bir örneği. Silahlı bir müdahalede bulunmak ya da sıcak bir çatışma için istis530
Çınar, A. Age, s. 225. Zeybekoğlu, A. E. Carl Schmitt‟in 20. Yüzyıl Devlet ve Siyaset Kuramına Katkısı, s. 39. 532 Vergin, N. Siyasetin Sosyolojisi; Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar, s. 96. 192 531
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
nai durumun meydana geldiğinin tespit edilebilmesi için koşulların doruğa eriştiğine karar vermek de egemen olanın uhdesinde olan bir husustur. Durumun istisnai olup olmaması keyfiyeti egemen olanın kişisel yorumuna bağlı ve iradesine kalmış bir husustur.
193
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal Ä°ktidar
194
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
‘SİYASİ OLAN’IN BELİRLENME KRİTERİ Dost/Düşman Kıstası Schmitt‟e göre bir söylem alanının en kritik özelliği onun „kurucu dikotomisi‟dir. Schmitt temel olarak siyaset anlayışını da ikilem anlayışı üzerine oturtmaktadır. Temel yaklaşımında bireyin toplumsal faaliyetleri ekonomik, siyasal, hukuksal, ahlaksal ve sanatsal söylem alanlarında ortaya çıkar. Her bir söylem alanı belirli bir dikotomiye sahiptir ve alan içerisindeki tüm söylemler bu dikotominin özgül içeriğine bir biçimde atıfta bulunularak yaratılır, biçimlendirilir ve anlamlandırılırlar. Söylem alanının kendine özgü dikotomisi var olmaksızın o alan içerisinde herhangi bir faaliyetin başlaması mümkün değildir. Bu ikilem ortadan kalktığında söylem alanını anlamsızlaştırır. İyi-kötü ikilemi ortadan kalktığında ahlaksal davranış anlamsızlaşır.533 Schmitt‟e göre, bir ilişkinin siyaset içerip içermediğinin, bir olayın siyasal olup olmadığının bir kıstası var: Bu kıstas ise, ahlakta iyi ve kötü iken, estetikte güzel ve çirkindir; politikaya gelince de dost ve düşman kıstasıdır.534 Benzer şekilde B. Russell da ilk atalarımızın düşünülen bir siyasa gereği değil içgüdüsel olarak kabile içinde dostluk tüm ötekilere karşı ise düşmanlık şeklinde ikili mekanizma davranışı sergilediğini ileri sürmektedir.535 533
Schmitt, C. The Concept of the Political, s. 26. Lilla, Mark, İlkesiz Deha, s. 59. 535 Russell, B. Yetke ve Birey, s. 7, 11. 195 534
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
Dost ve düşman ayrımının işlevi, bir bağın ya da ayrılığın, bir birleşme ya da ayrışmanın en uç yoğunluk derecesini ifade etmektedir.536 Schmitt, siyaset ilişkisinde buyruk/itaat yani iktidar olgusunun da var olduğunu kabul ediyor ama ona göre, siyasetin özgüllüğünü başka bir zeminde aramak daha doğrudur. “Siyasal eylem ve saikleri açıklamakta kullanılabilecek özgül siyasal ayrım, dost-düşman ayrımıdır.”537 Schmitt‟e göre “dost-düşman ayrımı ortadan kalkarsa, siyasal yaşam da ortadan kalkar.”538 Siyasal düşmanın ahlaki açıdan kötü, estetik açıdan çirkin ya da ekonomik anlamda rakip olması gerekmez; hatta siyasal düşmanla iş yapmak avantajlı bile gözükebilir.539 Schmitt “Politik Olanı” devlete referansla değil, dostdüşman ayrımına referansla tanımlar. Buna göre, siyasal olarak nitelendirilebilecek bir ilişki türünde var olan dost/düşman ilişkisi siyaseti teşhis etmede en belirgin özellik, ilişkinin dost/düşman çerçevesinde var olması siyaseti tanımlayan esas kıstastır.540 Schmitt‟in bu “dostdüşman şeması”, belli bir duruluğa, basitliğe ve çekiciliğe sahiptir. Gerçekten de böyle bir şema bütün siyasi 536
“Dost-düşman” kategorisini Mosca da siyasal mücadele içinde ele almaktadır. Mosca, G. Siyasi Doktrinler Tarihi, s. 360. 537 Schmitt, C. Siyasal Kavramı, s. 47. ve Bilici, Mücahit. "Terör ile Savaş": Amerika'da Yeni-Muhafazakâr Düşüncenin Entelektüel Kaynakları Üzerine. http://www.koprudergisi.com/index.asp?Bolum=EskiSayilar&Goster =Yazi&YaziNo=760 538 Schmitt, C. Siyasal Kavramı, s. 71. 539 Schmitt, C. Age, s. 47. Zeybekoğlu, A. E. Carl Schmitt‟in 20. Yüzyıl Devlet ve Siyaset Kuramına Katkısı, s. 45. 540 Klosko, G. (ed.) The Oxford Handbook of History of Political Philosophy, s. 134, 495. 196
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
sistemlerin güncel deneyimini oluşturur. Aynı zamanda böyle bir şema siyasi süreçleri ve kararları sadece bu süreçlerde yer alan kuvvetleri dikkate alarak yapıldığı için, “değer yargılarından” bağımsız olarak analiz eder.541 Bu nedenledir ki, siyaset yapanın (kişi, kurum ya da her hangi bir insan grubu) dostunu ve düşmanını teşhis edebilmesi ve dost ile düşmanı ayırt etme yeteneğine sahip olması gerekmektedir.542 Schmitt, politik olanın ahlak, hukuk, sanat, ekonomi gibi diğer tüm alanlardan “görece bağımsız” olduğunu ve bu sebeple burada normatif yaklaşım ya da etik değerlendirmelerin yerinin olmadığına özellikle dikkat çeker.543 Siyasette asıl olan, her türlü ahlâki ve hukuksal mülâhazalar dışında düşmanı belirleyebilmektir ve bu düşmana karşı taarruza geçebilmek veya onun taarruzuna karşı savunma imkânlarına sahip olabilmektir. Toplumsal faaliyet alanında ikilemin önemi içeriğinden bağımsızdır. Schmitt‟e göre düşmanın gerçek bir tehdit teşkil etmesinin de pek önemi olmadığı gibi ahlaki açıdan kötü, estetik açıdan çirkin ya da ekonomik anlamda rakip olması gerekli değildir. “[düşmanı teşhis etmek için] onun bir yabancı, bir öteki olması ve nihayet onunla önceden saptanmış genel normlar vasıtasıyla ya da tarafsızlığı tespit edilmiş bir üçüncü şahsın hakemliğiyle çözülmesi mümkün olmayan çatışmaların meydana çıkma
541
Rüthers, B. 20‟nci Yüzyılın Siyasi Düşünürü: Carl Schmitt. ve Lilla, M. İlkesiz Deha, s. 59. 542 Vergin, N. Siyasetin Sosyolojisi; Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar, s. 103. 543 Kaya, F. G. Politik Olan‟ın Nötralizasyonu ve Devrimci Politika: Carl Schmitt‟in Marx Okuması, s.146. 197
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
ihtimalinin var olması yeter”.544 Zira, taraflar arasında fiili bir çatışma patlak verdiğinde ancak çatışmada taraf olanlar gerekli kararı almak durumundadırlar. Birinin varlığının diğerininkini yok etme potansiyeli taşıyıp taşımadığına taraflar kendileri karar vereceklerdir. Ve dostu düşmandan ayırt etmek için sezgi ve siyasal içgüdü sahibi de olmak lâzım gelmektedir. Düşmanın düşman olduğunu bilmek için onun estetik ya da ahlâki değerlere sahip olup olmamasının da önemi yoktur. Gerçekten de, ahlaken kötü olanın, estetik bakımdan itici olanın ya da ekonomik açıdan zararlı olanın mutlaka düşman olması gerekmez. Tıpkı ahlaki kriterler açısından iyi olanın, estetik açıdan güzel, ya da ekonomik açıdan faydalı olanın da siyaseten dost olarak tanımlanmasının gerektirmediği gibi. Çünkü Schmitt‟in siyaset anlayışında, kavga bir şey uğruna ya da bir şeye karşı değil, dost bilinen kişi(ler) adına ya da düşman olarak belirlenen kişi veya kişilere karşı güdülen bir kavgadır.545 Siyasal anlamda tanımlanan düşman, kişisel nefretleri uyandıran biri de değildir. Kişisel nefret ya da garezin siyasette değil, sadece özel yaşamda bir anlamı olabilir. Düşman, bizim kişisel rakibimiz değildir, bize şahsen muhalif olan kişi de değildir. Siyasette düşman her zaman kamu yaşamı açısından bir düşmandır ve böyle tanımlanan düşman bütün bir halk için tehlike çanlarının çaldığına işaret eden bir tehdittir. Bunun içindir ki, hasım olarak belirlenmiş olanı şahsen sevmenin ya da ondan şahsen nefret etmenin de hiç bir anlamı yoktur. Herhangi 544
Schmitt, C. Siyasal Kavramı, s. 47. ve Vergin, N. Siyasetin Sosyolojisi; Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar, s. 104. 545 Vergin, N. Siyasetin Sosyolojisi; Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar, s. 104. 198
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
bir söylem alanına ait ikilemin içerdiği reddediş toplumsal gurupları dost ve düşman kategorileri içerisinde örgütleyecek kadar güçlenmişse, bir diğer deyişle iyi kötüyü, yasal yasal olmayanı veya güzel çirkini varoluşsal olarak reddetme notasına gelmişse, bu durumda siyasallaşma tamamlanmış sayılmaktadır. Schmitt bu siyasallaşmanın örnekleri olarak, dini bir cemaatin, başka bir dini cemaatin üyelerine savaş açmasını, açılan savaşa katılmasını veya Marksist anlamda bir sınıfın, rakip bir sınıfa karşı savaşa yönelmesini gösterir. Bu iki durumda, dini ve ekonomik zıtlıklar, tarafların birbirlerini düşman olarak görecekleri noktaya varacak kadar güçlenmiştir ve artık söz konusu olan, dini veya ekonomik topluluklar değil siyasi topluluklardır.546 Bosna savaşında komşu olan Boşnak, Sırp ya da Hırvat kökenli kişiler yıllarca sorunsuz yaşadığı, hatta kız alıp verdiği, şahsen birbirlerini sevdiği halde komşusunu düşman olarak tanımladığında tehdit algısı içine girmişlerdir. Schmitt‟e göre, hasım olarak belirlenmiş olanı topyekün dışlamak, ona diz çöktürmek, belini kırmak, hatta yok etmek siyasetin esas hedefi olmalıdır. Benzer şekilde milliyetçi fikirlerin, Osmanlı Devleti, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Yugoslavya içindeki toplulukları, diğer topluluklara karşıtlık temelinde siyasallaştırdığını ve siyasallaşmanın yıkıcı özünün de, bu devletlerin parçalanması olgusunda önemli bir rol oynadığını ileri sürmek mümkündür. Schmitt, özel düşman ile kamusal düşmanı birbirinden ayırmanın önemine işaret etmektedir. Bunun için İncil‟in “düşmanlarınızı seviniz” ifadesine gönderme ya546
Özsel, Doğancan. Yeni-Muhafazakârlık: Carl Schmitt ve Leo Strauss Üzerinden Eleştirel Bir Okuma, s. 18. 199
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
pıyor ve buradaki düşman olarak kastedilenin tabii ki kişisel düşman olmadığını belirtiyor. Zira, diyor Schmitt, “Hıristiyanlık ile İslam arasında bin yıldır süren mücadele konusunda, Arapları ya da Türkleri sevmek uğruna Avrupa‟yı savunma yerine onu İslam‟a teslim etmek kimsenin aklına gelmemiştir”. 547 Bu nedenledir ki, sonuç olarak, siyaset ilişkisi toplumdaki tüm ilişkilerden farklı bir niteliktedir ve belirleyici bir etkiye sahiptir. Siyasal söylem alanındaki temel ikilem üzerinde ortak bir yargıya varan insanlar, bir yandan yeni bir siyasal öznenin öz bilgisini oluşturup kendilerini ona tabi kılarken, diğer yandan ise başka bir gurup insanı düşman olarak tanımlayarak onları da siyasal bir özne haline getirmekte ve onlara karşı varoluşsal bir redde yönelmektedirler. 548 Dost düşman karşıtlığının siyasetin kriteri olarak belirlenmiş olması siyasetin tehlikeli ve ürkütücü bir alan olduğunu ister istemez düşünmemize yol açabilmektedir. Siyasetin “ateşten gömlek” olduğuna ilişkin imgeler ve Osmanlı döneminden bildiğimiz ölüm cezasına “siyaset” denilmiş, “siyaseten katl” denilmekle idam cezası anlatılmak istenilmiştir.549 İdam cezalarının uygulandığı alana “siyasetgâh” denilmiş olması, Türk toplumunun bu konuda daha da duyarlı olmasına yol açmıştır. Ama gerçek o ki, Schmitt‟in analizi siyasal düşmanın yok edilmesine 547
Schmitt, C. Siyasal Kavramı, s. 50. ve Vergin, N. Siyasetin Sosyolojisi; Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar, s. 104. ve Zeybekoğlu, A. E. Carl Schmitt‟in 20. Yüzyıl Devlet ve Siyaset Kuramına Katkısı, s. 46. 548 Özsel, Doğancan. Yeni-Muhafazakârlık: Carl Schmitt ve Leo Strauss Üzerinden Eleştirel Bir Okuma, s. 19. 549 Dâver, B. Siyaset Bilimine Giriş, s. 4. 200
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
cevaz veren bir görüşün kabulüne yol açmaktadır. Bu görüş uzantısında, düşmanı yok etmekten kaçınmanın kabul edilebilir bir tek nedeni olabilir ki, o da düşmanla antlaşma yapmanın daha yararlı olacağına ilişkin bir kanaatin uyanmasıdır. Aksi takdirde, diyor Schmitt, düşman siyaset gereği elenmesi gereken bir unsurdur ve ondan geri kalan da bizzat kendisi elenmeye hazır olmalıdır.550 Schmitt‟in gözünde siyasetçi de, tıpkı modern Tanrı‟nın biz ve onlar, kurtarılanlar ve lanetlenenler arasında belirgin bir hat çizmesi gibi dostlar ve düşmanlar arasında derin ayrım çizgisi çeken kişidir.551 Schmitt„e göre siyasal alanda yer alan bir aktörün tanımlamış olduğu düşman, başka söylem alanlannda eylemde bulunurken tanımladığı çirkin, kötü, hukuk-dışı gibi diğer ikilemlere ait olumsuzlamalarla örtüşmek zorunda değildir. Varoluşsal bir reddediş olarak düşmanın belirlenmesi süreci, ön koşulsuz, pratik ve görece bağımsız bir süreçtir. Yani siyasal alana ait tercihler, güç ilişkilerinin özgül doğası içerisinde ve diğer alanlardan bağımsız bir biçimde belirlenir.* Ne var ki en yoğun ve güçlü ayrım olan siyasal ayrım, diğer ayrımların desteğini de alabilir. Örneğin, siyasal söylem alanında düşman sıfatı atfedilen varlık, ahlaki alanda da kötü sıfatı ile olumsuzlanabilir. Bu durumda siyasal özne, düşmanını bağnazlıkla, acımasızlıkla, terör yapmakla veya yolsuzluklara bulaşmakla suçlayacaktır. Bu durumun, siyasal söylemin daha çok ve daha kolay kabul görmesini sağlayacağı ve siyasal amaçlara 550
Vergin, N. Siyasetin Sosyolojisi; Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar, s. 105. 551 Çınar, A. Politik Teoloji, s. 225. * Bu noktada, siyasal alanın özellikle ahlaki alandan ayrı tutuluyor olması dikkat çekicidir. 201
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
ulaşılmasını kolaylaştıracağı kuşkusuzdur. Schmitt, yerel siyasal partiler arasındaki antagonizmaların [parti kimliklerini belirleyen ikilemlerin], her şeyi kapsayıcı siyasal birim olan devleti zayıflatmayı başarması halinde, siyasetin, parti siyaseti ile eşit kabul edilmesinin mümkün olacağını söylemiştir.552 Schmitt‟in siyasette dost/düşman ilişkisini temele alan yaklaşımını Türk siyasetinde en iyi kullanan Sayın Demirel‟dir. Siyasal yaşamı sürekli bir savaş, sürekli bir karşıtlık gibi anlamıştır, Demirel.553 Schmitt‟in dediği gibi düşmanın kişisel nefret uyandırması ve gerçek tehdit oluşturması da gerekli değildir. Düşman olmadan Siyaset olamazdı. Siyaset bu dostdüşman ayrımına bağlıdır. İçerikler değişebilir, ancak ayırımın kendisi baki kalmak zorundadır. Ayrıca düşman sadece dış düşman olmak zorunda değildir. İç düşman da seçilebilir. Siyaset alanı kendine başka bir alanı (din, milliyet vs) dost düşman ayırımını uygulama alanı yapmak üzere kullanabilir. Nihai otorite olan devlet hem kendi vatandaşlarından hayatlarını feda etmelerini ister hem de düşmanın hayatına son verir. Devletin başı (lider) düşmanı tespit eder ve milleti harekete geçirir.554 Demirel, siyasi iktidarı için toplumu cepheleştirici
552
Özsel, Doğancan. Yeni-Muhafazakârlık: Carl Schmitt ve Leo Strauss Üzerinden Eleştirel Bir Okuma, s. 19. 553 Fincancıoğlu, Y. Demirel, Demokraside Duraklama Yılları, s. 140. 554 Köprü Dergisi, Anarşi ve Terör; Bahar 2006 [ 94. Sayı ], http://www.koprudergisi.com/index.asp?Bolum=EskiSayilar&Goster =Yazi&YaziNo=760 202
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
politik bir yaklaşımda bulunmaktan kaçınmamıştır.555 İnsanda var olan saldırganlık eğilimi toplumsal bütünleşmeyi sürekli tehdit ettiği için topluluklar içeride ihtilafı ve toplumsal çözünmeyi engellemek için büyük çaba sarfederler. Bu grupları bir arada tutma yöntemlerinden biri ise düşmanlık dürtüsüne bir çıkış noktası sağlamaktır. Bu ise bir topluluk içindeki saldırganlık eğiliminin diğer topluluklara yöneltilmesi yoluyla olur. Dışarıya yönelmiş düşmanlık içeride dostluğun pekiştirilmesine katkıda bulunur.556 Demirel toplulukların bir arada tutulması için gereken düşmanlık oluşturma işini şahsi ikbal ve iktidarı için kullanmaktan çekinmemiştir. Demirel için 60-70‟li yıllar boyunca karşısındaki cephenin komünist olup olmaması hatta komünizme karşı olmasının bile önemi yoktur. İktidarının her safhasında ve girmiş olduğu bütün seçimlerde sol tehlikenin büyüklüğünü koz olarak kullanmıştır.557 Adeta ülke çok yakın bir altüst oluş ve komünist devrim tehlikesiyle yüz yüzeymiş gibi Demirel hükümetlerinde isterik bir hal aldı. 1965 yılında seçimler yaklaşırken AP bütün ülke çapında “Kızıl tehlike” paniği yaratmaya başladı.558 Komünistler yok edilmesi gereken düşman bir unsurdur. Onunla işbirliği yapmayan, iktida555
Fincancıoğlu, Y. Demirel, Demokraside Duraklama Yılları, s. 6264. 556 Joseph W. Bendersky, “Schmitt and Freud, Anthropology, Enemies and the State”, Staat-Souveränität-Verfassung, Festschrift für Helmut Quaritsch zum 70. Geburtstag, Hrsg. Dietrich Murswiek, Ulrich Storost ve Heinrich A. Wolff, Berlin, Duncker & Humblot, 557 558
Kuru, H. Türk Siyasal Yaşamında Adalet Partisi, s. 72, 73. ve Yavı, Ersal. Kurtarılan Bir Ülke Nasıl Batırılır? s. 387, 388. Kahraman, A. Devr-i Süleyman, s. 77. Sümercan, E. U. I. Dönem Demirel Hükümeti'nin Siyasi Faaliyetleri 1965-1969, s. 55. 203
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
rına destek ve payanda olmayan kim varsa komünist ve vatan haini idi. 1973 seçimleri sonrasında AP Meclis Gurubu toplantısında Demirel; “Milletin sola teslim etmediği iktidarı kim sola teslim ederse, iki cihanda vebal altındadır. Sol ve komünizmle mücadele edenler solu iktidara getirenlerden kıyamete kadar davacı olacaklardır” diyordu.559 Turan Güneş‟in dediği gibi “yaratmaya çalıştığı fobinin dayanağı gerçek dışıdır.”560 Taha Akyol‟a göre de I. MC, cephe mantığı ve solun karşısında baraj oluşturmak gibi bir negatif duyguyla kurulmuştur.561 Bu cepheleşme binlerce genç insanın ölümüne ve ülkenin kaynaklarının heba edilmesine yol açacaktı. Düşmanın kişisel nefret uyandırması ve gerçek tehdit oluşturması gerekli olmadığı için aynı Demirel, suçladığı kişilerle daha sonra kişisel iktidarı için işbirliği yapabilecektir. Hatta bu düşmanlığı kendisi körüklememiş gibi, İnönü Vakfı‟nda 23 Aralık 1991 tarihinde “Düşmanlıklar oluyor… halk ortada hiçbir sebep yokken birbirine düşürülüyor” diyebilecektir.562 Demirel‟li Adalet Partisi‟nin yürüttüğü seçim kampanyası, heyecanlı antikomünizm sloganlarına ve İslâm‟a dayanıyordu. Demirel‟in 29 Haziran Samsun konuşması temayı belli etti: “Biz komünist düşmanıyız. Komünizmle yılmadan mücadeleye kararlıyız... Biz aşırı sol cereyanlarla mücadeleye kararlıyız... Nüfusumuzun %98‟i Müslüman olduğu için komünizm Türkiye‟ye giremez. Kendimize Müslüman bir millet diyebilmeliyiz.” 559
Kuru, H. Türk Siyasal Yaşamında Adalet Partisi, s. 217. Barlas, M. Türkiye‟de Darbeler ve Kavgalar Dönemi, s. 225. 561 Tutar, H. Türk Siyasetinde Sancılı Yıllar, s. 243. 562 Tutar, H. Age, s. 22. 204 560
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
Bu propagandalara karşı CHP‟liler Cumhurbaşkanı Gürsel ve Başbakan Ürgüplü‟ye başvurdular ve şöyle dediler: “Adalet Partisi lideri ve Başbakan Vekili Demirel‟in sorumsuz bir şekilde ortalığa yaymaya devam ettiği solculuk ve komünizm suçlamaları, halkı düşman kamplara bölüyor. Ülkeyi bir iç savaşa sürüklenmekten kurtarmak için, acilen müdahale etmenizi öneririm...”563 Demirel siyasi hayatının hiçbir döneminde husumetdüşmanlık siyasetinden ne yazık ki vazgeçememiştir.564 Demirel, yarattığı kavga ortamından o kavganın sonuçları olan iki darbeyle nasibini almıştır. Başka deyişle darbeleri hazırlayan, onun güttüğü kavgacı siyasettir yargısı abartılı sayılmamalıdır. Ektiği kavga rüzgârlarını, doğal olarak da darbe ve müdahale fırtınaları şeklinde biçmiştir.565 12 Mart‟ın Başbakan yardımcısı Koçaş Demirel‟i kast ettiği bir konuşmasında: “Milletin köylere, camilere varıncaya kadar, mezhepleri, siyasi düşünceleri nedeniyle düşman kamplara bölündüğünü, her türlü siyasi ve kişisel çıkarını yürütebilmek için milletin böyle birbirine düşürülmesinde fayda uman gafiller”566 olduğunu söyleyecekti. 1965 Ekimindeki seçimlerden 1980 başlarına ve dolaylı etkileriyle de 1990‟lara uzanan, sokak cinayetleriyle, idamlarla, ağır uzun süreli hapislerle, faili meçhul cinayetler ya da aranan kayıplarla, işsiz bırakılmalarla, yurt dışına kaçmalar ve sürgün yaşamında yitip gitmeler563
Yavı, Ersal. Kurtarılan Bir Ülke Nasıl Batırılır?s. 380. Fincancıoğlu, Y. Demirel, Demokraside Duraklama Yılları, s. 14. 565 Fincancıoğlu, Y. Age, s. 64, 65. 566 Soysüren, A. H. 12 Mart Döneminde Nihat Erim Hükümetleri, s. 216. 205 564
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
le kısacası kan, gözyaşı ve yoksullukla geçen dönemin tek sorumlusu bugün ne kadar unutulmuş gibi görünse de Demirel‟in güttüğü cepheleşme siyasetidir. Gereksiz ve gerçekte mevcut olmayan düşmanlar yaratarak birliği sağlamayı amaçlayan bu cepheleşme siyaseti Türkiye‟yi ileri götürmemiştir; ekonomisinin olası hızını düşürmüş, siyaseten de geriletmiştir. Demokratikleşme hareketinin ikinci aşaması diye düşünebileceğimiz, 1960 sonrasından yüzyılın sonuna uzanan yaklaşık 40 yıllık dönem, o cepheleşme siyasetinin doğal sonucu olan ve Ordu içinde bile sağcı-solcu ayrımını kışkırtarak yarattığı tehlikelerin gölgesindeki anlamsız kavgalarla yitirilmiştir.567 Diğer yandan, Schmitt‟in siyaseti tanımlamak için ortaya koyduğu kritere göre, öyle anlaşılıyor ki, bir toplumda siyasal bir alanın var olması için mutlaka “yabancının” ya da “ötekinin” de var olması şarttır. Ve bu öyle bir “yabancı”dır ki, onunla anlaşabilmek için ortak herhangi bir zemin bulmak da imkânsızdır. Onunla hiçbir alanda ortak olmak ya da buluşmak mümkün değildir, çünkü üzerinde anlaşma sağlanabilecek ortak normlar yoktur. Yabancı, kelimenin tam anlamıyla bir yabancıdır. Yabancıyla paylaşılan herhangi bir ortak değerler sistemi yoktur, çatışmayı önleyecek herhangi bir ortak ideal yoktur, onunla üzerinde mutabakat sağlanabilecek hiç bir şey yoktur. O, bize “ya ben, ya o” dedirten, düşman olarak bellediğimiz varlıktır.568 Düşman, siyasal olanı aşan biçimde başta ahlaki ol567
Fincancıoğlu, Y. Demirel, Demokraside Duraklama Yılları, s. 96, 97. 568 Vergin, N. Siyasetin Sosyolojisi; Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar, s. 105. 206
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
mak üzere diğer kategoriler bakımından da aşağılanmak ve insanlıkdışı bir yaratık olarak tanımlanmak zorundadır. Ancak bu yaratık artık sadece uzaklaştırılması gereken bir tehlike, ait olduğu yere gitmeye zorlanacak bir düşman olmaktan çıkar, nihai biçimde bertaraf edilmesi gereken bir düşmana dönüşür.569 19. yüzyıldan 20. yüzyıla değişmeden devredilen anayasal düzenler yetersiz kaldı. Özellikle Maksist ideolojinin etkisiyle yeni siyasal oluşumlar yeni siyasal birlik ve ayrışma formları oluştu. Bu durumda dost-düşman ayrımı kaçınılmaz biçimde değişmiştir.570 Türkiye‟de yönetici azınlık siyasal birlikten çok kendi iktidar arzularını öne çıkardığı için sürekli toplum içinde siyasal düşman oluşturmuştur. Türkiye‟deki 28 Şubat sürecinde ordunun Türk halkına tavrını belirleyen ve bir genelkurmay başkanının ağzıyla “bin yıl süreceği” ifade edilen halkı düşman olarak tespit edilerek yürütülen siyasetin temellendiği düşünce bunun tipik bir örneğini vermektedir. Bu, mutlak bir karşıtlığın resmidir ve “Tanrıların savaşı”, yani sureti katiyede bağdaşması mümkün olmayan tarafların bir yüzleşmesi ve karşı karşıya gelmesidir. Bu durumda, düşman olarak beliren yabancıya karşı bir takım tartışmalar ve müzakereler yoluyla argümanlar (gerekçelendirme) geliştirmek de boşuna bir çabadır. Zira tarafların birbiriyle çarpışan değerler sisteminin akılcı bir zeminde temellenmemesinden ötürü herhangi bir uzlaşmanın ortaya çıkması mümkün değildir. Alan usun değil, 569
Schmitt, C. Siyasal Kavramı, s. 56. Çelebi, A. Devlet, Toprak, Egemenlik: Carl Schmitt‟in Düşüncesinde Siyasal Kavramı ve Kurucu İktidar Sorunu, s. 13. 207 570
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
us-dışılığın hüküm sürdüğü alandır ve işte bu nedenle de Schmitt modernitenin bir icadı olan siyasal ussallığın olanaksızlığını savunmaktadır. Ussallığın mümkün olmadığı bir durumda savaş halini bertaraf etmek de mümkün değildir. Siyaset dost/düşman ayırımı üzerine bina edilmiştir ve bu ayırım üzerinde temellenen siyaset her an “meydana” inmeye hazırdır. Düşmanı caydırmayı başaramayan ya da caydırma gücünü kullanmak isteme-yen bir siyaset sahibinin karşısında bir tek şık kalmıştır: düşmanı ezmek. Düşmanı ezebilmek için kendisinin de yok olmasına neden olabilecek kapışmaya, yani savaşa hazır olmalıdır. Hazır olmalıdır, çünkü bilmelidir ki, “öteki” bundan kaçınmayacak ve hücum etmek için fırsat kollayacaktır. Karşı taraf, bizim meşhur “su uyur, düşman uyumaz” misali, saldırıya geçmek için her zaman hazır olacaktır ve fırsat kollayacaktır.571 Schmitt‟in siyaseti tanımlama anlayışı uyarınca, siyaset bir toplumsal olgu olarak sadece belirleyici bir niteliğe sahip değil. Aynı zamanda da çatışmanın, mücadelenin, kavganın, bir adım daha ileri gidildiğinde de savaşın hem kaynağı hem de odağı olarak karşımıza çıkıyor. Schmitt, sizinle aynı değerleri paylaşmayan, ortak bir zeminde buluşmanızın mümkün olmadığı (ve bu nedenle de hasım olarak nitelendirmeye mahkûm olduğunuz) tarafla barışçıl amaçlı tartışmalara girişmenin abes bir uğraş olduğunu ilân etmektedir.572 Bir adım daha ileri giderek, vurgulamak gereken bir husus daha olabilir: siyasal olgu hakkında düşünmenin 571
Vergin, N. Siyasetin Sosyolojisi; Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar, s. 106. 572 Vergin, N. Age, s. 106. 208
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
belki de en isabetli yolu Schmitt‟in sözünü ettiği istisnai durumu göz önünde bulundurmakla mümkün olabilir. Bu, tabii, demek değildir ki, siyasette, hem de şükürler olsun, çok daha uzun süren istisna dışı, yani olağanüstü durumlar yoktur. Gayet tabii ki, olağan durumlar, hadisesiz, çekişmesiz, patırtısız gürültüsüz, siyaset ve toplum kurallarının geçerliliğini koruduğu ve Hegel‟in tarihin “beyaz sayfaları” olarak tarif ettiği dönemler galebe çalmaktadır. Ama Schmitt siyasetin analizini yapmak için istisnai durum üzerinde durmanın daha anlamlı olduğunu düşünmektedir. Bu yaklaşımın “somut yaşamın felsefesi”nin bir gereği olduğu kanısındadır: “[bu felsefe uyarınca] paradoksun kuraldan daha önemli olduğu düşünülebilir. Paradoks meraklısı olmaktan ya da herhangi bir romantik ironiden ötürü değil, her an birbirini tekrarlayan ortalama durumlar analizlerinden çok daha ciddi bir analizin gereği olarak, istisna, normal durumdan çok daha ilginçtir. Normal durum hiçbir şeyi kanıtlamaz, istisnai durum ise her şeyi kanıtlar. İstisna kuralı teyit ve tescil eden durumdur. Aslında istisnanın varlığı sayesinde ve istisna diye bir şey var olduğu içindir ki kural, karşımıza kural olarak çıkmaktadır”.573 Gerçekten de, olayı Schmitt‟in deyimiyle ifade etmeseler ya da aynı şekilde kelimelendirmeseler de, siyaset olgusu üzerine düşünen en önde gelen isimler Schmitt‟in sözünü ettiği istisnai durumu vurgulaya gelmişler ve teorik çalışmalarını istisnai durumlardan hareketle sürdürmeyi benimsemişlerdir. Örneğin Platon, Atinalılarla Is573
Schmitt. C, La Notion de Politique, Flammarion, Paris, 1988, s. 66. Aktaran; Vergin, N. Siyasetin Sosyolojisi; Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar, s. 107. 209
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
partalılar arasındaki mücadeleyi tahlil ederek ve bu iki Yunan kavminin birbiriyle kapışmasının doruk noktasına vardığı Peloponnesos savaşını değerlendirmek suretiyle Devlet‟i yazmıştır. Bu örnekten yola çıkarak daha yakın tarihe geldiğimizde de, görüyoruz ki, gerek Machiavelli gerek Hobbes yaşadıkları toplumlarda cereyan eden istisnai durum(lar)dan hareketle siyaset hakkında düşünce üretmişlerdir. Biri, İtalya‟daki site-devletlerarasındaki rekabet nedeniyle meydana gelen muharebelerden ötürü İtalyan birliliğinin gerçekleşmemesinden şikâyetçi olduğu için Hükümdar‟ı, diğeri ise İngiltere‟yi sarsan din savaşlarından duyduğu endişeden ötürü Leviathan‟ı yazmıştır.574 Tanım gereği, istisnai bir durum örneği teşkil eden devrimin Fransız toplumunda yarattığı alabora, Tocqueville‟in düşüncesine yön vermiş ve onun demokrasi teorisini geliştirmesine yol açmıştır. Marx‟ın siyaset düşüncesi sınıflararası çatışma ve bir sınıfın diğerini sömürmesi üzerinde temellenmiştir. Max Weber‟in siyaset teorisine zemin oluşturan ise yaşadığı dönemin çeşitli Avrupa ülkelerinin emperyalist emelleri uğruna birbirilerine karşı giriştikleri amansız mücadele ile Marksizm gibi “seküler bir dinin” toplumu kuşatmaya başlaması olmuştur. Yani, öyle anlaşılıyor ki, ortalık süt liman iken, her şey yolunda giderken siyaset üzerine düşünce üretmenin gereği duyulmamıştır. Siyaseti düşünmek normal zamanda hiçbir şekilde tartışmaya açılmayan gerçeklerin ve kuralların sorgulandığı, doğru olarak bilinen şeylerin yadsınmaya başladığı, değişmez zannedilen kanaatlerin yıkıldığı ve 574
Vergin, N. Siyasetin Sosyolojisi; Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar, s. 107. 210
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
artık hiç bir şeyin kesin olmadığı, tam tersine her şeyin mümkünler dâhilinde olduğu ve beklenmediklerin hüküm sürdüğü olağandışı dönemlere özgü bir zihinsel uğraş olmuştur. Kargaşa, ihtilâf ve uyuşmazlık, yukarda saydığımız filozof, siyaset bilimci, sosyologlar ve daha niceleri için siyaseti düşünmenin hayat suyu, siyaset teorilerinin ana kaynağı olmuştur. Schmitt‟in tespitleriyle hemfikir olmayan ve fakat bu tespitlerin doğruluğunu görenlerin başında, Mouffe gelmektedir. Mouffe, Schmitt hakkında editörlüğünü yaptığı kitabın önsözünde şöyle diyor: “Kuşkusuz. Schmitt liberal kulaklara çok ters gelen şeyler söylüyor (...) ama söylediği şeylerin yarattığı nefret belki de bunların doğru olmasından ileri geliyor”. Mouffe‟ya göre, Schmitt‟in çatışmayı -düşmanlığa kadar varacak olanı dâhil olmak üzere- siyasetin tanımlayıcı özelliği olarak değerlendirmiş olmasını dikkate almak gereklidir. Schmitt‟in siyaset analizini görmezlikten gelmek ve/ya da bir kenara atmak mümkün değildir.575 Schmitt baştan beri hasımlar arasında oturup konuşmanın, uzlaşma noktaları aramanın boşuna bir çaba olduğunu savunmakta ve tarafların ortak prensiplere ve aynı mücadele biçimlerine sahip olmadıkları görüşünü benimsemiş bulunmaktadır. Schmitt‟in toplumsal katılımdan ziyade düzene ve güçlü bir egemene duyulan gerekliliğe vurgu yapmasının sebebi de bu yanılgısıdır. Mouffe ise, bir makalesine koyduğu başlıkta dediği gibi, “Çağdaş demokrasiyi Schmitt ile beraber ve Schmitt‟e karşı düşün575
Vergin, N. Siyasetin Sosyolojisi; Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar, s. 108. 211
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
meyi” önermektedir. Schmitt‟in tanımına göre siyasetin içeriğinde var olan düşmanlık boyutunun gerçekçiliğini inkâr etmek mümkün değildir. Schmitt‟in siyasete ilişkin tanımı taraflar arasındaki düşmanlığın üzerinde temelleniyor, liberal demokrasinin de hedefi düşmanlık ortamını pekiştirme potansiyelini taşıyan koşulları değiştirerek siyasi mücadelenin hasımlar arasında değil, birbirilerine karşı sadece muhalif ve karşıt olanlar arasında cereyan etmesini sağlamak olmalıdır.576 Schmitt, parlamentonun bu yüzyılın başından itibaren teorik temellerini kaybettiğini ve artık içi boş bir formaliteden ibaret olduğunu iddia etmiştir. Bunun en önemli nedeni olarak da demokrasinin yükselişini göstermiştir. Öne sürülen bu düşünceye göre, artık halk daha fazla demokrasi istemektedir ve parlamentonun halkın daha fazla demokrasi isteğine cevap vermesi imkânsızdır. Çünkü parlamento ve demokrasi özünde birbirleriyle çelişen kavramlardır. 577 Schmitt‟e göre, temsili bir yönetim olan parlamentarizm seçilmişliği yönetmek için bir kriter olarak aldığında, “pratikte son derece antidemokratik bir dışlanmayı ve aynı zamanda yeni bir aristokrasiyi doğurmuştur.”578 Schmitt, parlamenter sistemin krizini üç nedene dayandırmaktadır. Bunlardan birincisi parlamentonun meşruiyetinin kalmaması, İkincisi, hukukun bozulması, üçüncüsü ise, teknolojinin egemenliği ile karar alma merkezinin parlamento dışına taşmasıdır. Günümüz toplumları için yapılan saptamalar, Schmitt‟i haklı çıkaran gelişme576
Vergin, N. Age, s. 109. Bayramoğlu, S. Parlamentonun Krizi. s. 5. 578 Schmitt, C. Parlamentar Demokrasinin Krizi, s. 43. 212 577
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
lerdir.579 Parlamentonun gerileyişi, parti aygıtları, parlamentonun kendi işleyişine ilişkin iç düzenlemeler, kitle iletişim araçları, hükümet sırları ve ulusüstü örgütlere bağlanmaktadır. Schmitt‟e göre, parlamento on dokuzuncu yüzyılda elde ettiği zaferi yirminci yüzyılda koruyamamıştır. Oy hakkının genişlemesi, seçme ve seçilme için vatandaş olma dışında başka kriterlerin kalmaması, parti örgütlerinin yaygınlaşması parlamentonun etkinliğini artıramamıştır. Aksine parti sistemi, medya, uluslararası şirketler, baskı grupları, sivil toplum örgütleri, gizli örgütler parlamentonun etkisini iyice zayıflatmışlardır. Sonuç, parlamentonun “genel seçimlerin sonuçlarını tescil eden ve önüne getirilen bütün yasaları onaylayan bir danışma organına indirgenmesidir.” 580 Günümüz demokrasilerinde, hükümet/yürütme yasama/parlamentoyu “Devlet sırları” kavramı ile kuşatmaktadır. Devlet sırrı, ilk kez Machiavelli tarafından ortaya atılmıştır; kendi adına karar veremeyen halkın üzerinde egemenliği güvenceye almanın gizli pratiklerinin toplamıdır.581 Strauss da benzer düşünceyi felsefi derinlik üzerinden yapmıştır. Strauss, toplumun elitleri olan ve aslında “hiçbir şeyin bilinemeyeceği‟ni bilen felsefecilere, ezoterizmi kullanarak bu gerçeği toplumdan saklamalarını, topluma, toplumun ihtiyacı olan yalanlar söylemelerini, böylelikle, bir yandan var olan sosyo-politik düzeni korurken diğer yandan gizliden gizliye kendi felsefi etkinliklerine 579
Bayramoğlu, S. Parlamentonun Krizi. s. 5. Bayramoğlu, S. Parlamentonun Krizi. s. 20. 581 Bayramoğlu, S. Age. s. 23. 213 580
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
devam etmelerini öğütlemektedir.582
Her örgütte, bu örgüt ister bir parti, ister bir sendika ya da bir fikir derneği olsun, aristokratik eğilimler yer almaktadır. Bizatihi örgütlenme olayı örgütün ikili bir nitelik taşımasına ya da yapı oluşturmasına neden olmaktadır. Örneğin, bir siyasi partinin yapısının yönetici azınlıkla yönetilen çoğunluk arasında bölünmesine yol açmaktadır. Bunun içindir ki, örgüt tabanına kendini dayatabilen ve kararlarını buyruk olarak kabul ettirebilen bir yönetim var olabilmektedir. Yöneticiler kapalı kapılar ardında kararlarını almakta, örgütün üyelerinden bağımsız olarak ve kapalı bir grup oluşturabilmekte, ellerinde tuttukları iktidarı tekellerinde muhafaza etmek için mücadele vermektedirler. Michels, bu genellemeye Alman Sosyal-Demokrat Partisi üzerinde yaptığı incelemenin bulgularından hareket ederek varmıştır. Ona göre, yöneticiler kendi aralarında birlik olabildikleri sürece örgütün tabanını oluşturan üyelere karşı her zaman hâkimiyetlerini koruyabileceklerdir. Bu oligarşik durumun ortaya çıkması, kitlelerin uzman kadrolara karşı edilgen tutumu sürdükçe kaçınılmazdır.583 Mosca, yönetici sınıf teorisinin her toplum ve her siyasal rejim için geçerli olduğunu ileri sürmüştür. Mosca‟ya göre, siyasal ve toplumsal örgütlenme biçimi nasıl olursa olsun, her devletin bir siyaset sınıfı tarafından ele geçirildiği bir gerçektir. Bu yönetici sınıf yasal iktidarını ve egemenliğini bir siyasal formül aracılığı ile kitleler 582
Özsel, D. Yeni-Muhafazakârlık: Carl Schmitt ve Leo Strauss Üzerinden Eleştirel Bir Okuma, s. 50. 583 Vergin, N. Siyasetin Sosyolojisi; Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar, s. 116. 214
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
nezdinde meşrulaştırır ve böylelikle, egemen oluşunu rasyonalize ederek bu egemenliğini belirli ölçüde perdeleyebilir de. Yönetici sınıfın biçimlenip teşkilatlanma tarzı değişince siyasal formülün de değişmesi gerekir ve tersine olarak, siyasal formülün değişimi, idareci sınıfın da değişmesine yol açar.584 Mosca‟nın ortaya attığı bu siyasal formül kavramı başka bir deyişle, siyasal formül gerçekte, ideolojik bir gerekçelendirmeden ibarettir ve yönetici sınıfın meşruluğunu sağlayan bir destek faktördür. Bu siyasal formüller ya da “hükümet etme formülleri” arasında “milliyetçilik”, “proletaryanın diktatörlüğü”, “hukuk devleti” gibi kavramları saymak mümkündür ve bunların tümü, Mosca‟nın gözünde, birer içi boş kavramdan, aldatmacadan, hatta kendi deyimiyle, “hurafeden” ibarettir. Eğer yönetici sınıf demokratik ise açık bir toplumsal gruptur. Bu demektir ki, ortaya attığı ve onun hâkimiyetini sağlayan siyasal formülü benimseyen herkesin teorik olarak yönetici sınıfa dâhil olması mümkündür.585 Ama Mosca, yönetici sınıfın bazı toplumlarda aristokratik eğilimler taşıyıp, kapalı bir grup teşkil ettiğine de işaret etmektedir. Nazi zulmünden kaçan Strauss‟un elitist felsefesini temellendirdiği görülecektir. Weimar Cumhuriyetinin modernite ve modern liberalizmin ilkesiz siyasetinin nazi iktidarına yol açtığını düşündüğünden elitist bir siyaset önermiştir. Strauss‟a göre, toplumdaki elit üstünlüğü doğaldır; elitler, üstünlüğün getirdiği tüm avantajları hak etmiş durumdadırlar. Elitlerin toplumla ilişkilerinde kendilerini kısıtlayacak herhangi bir şey mevcut değildir. Var olan tüm doğrular, toplumu kandır584
Mosca, G. Siyasi Doktrinler Tarihi, s. 12. Vergin, N. Siyasetin Sosyolojisi; Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar, s. 117. 215 585
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
mak ve toplumun varlığını devam ettirmesini sağlamak için formüle ettikleri yalanlardan ibarettir.586 Bize yakın örnekler verecek olursak, Türkiye‟nin yönetici sınıfının ya da siyaset sınıfının açık bir grup olduğunu söylemek mümkündür. Çünkü Türkiye‟de yönetici sınıfa dâhil olmanın önünde hiç bir hukuksal ya da sosyolojik engel yoktur. Bir yandan, “Çoban Sülü” örneği, diğer yandan, Türkiye‟nin siyaset sınıfının çoğunlukla “Anadolu çocukları” tabir edilen, yani halk katmanlarından gelen insanlardan oluşması bu “sınıfın” açık bir grup olduğuna işarettir. Oysaki “iki yüz ailenin” yönettiği söylenen Şahlık dönemi İran‟ındaki ya da şimdiki Arap yarımadasındaki devletlerin yönetici sınıfı bildiğimiz gibi, kapalı bir sosyal grup oluşturmaktadır. Ama bizim burada hatırlamamız gereken husus, tarihsel ve toplumsal gelişmenin ve bunun içinde, tabii ki siyaset olgusunun, Mosca‟ya göre, yönetici sınıfın, toplumun elitlerinin açıklanabilir olmasıdır. Çünkü ona göre, siyasal dinamiği belirleyen iktidarda olan elitin, yani siyaset sınıfının fikirleri ve çıkarlarıdır. O halde, siyaset ekonomiye ya da başka toplumsal etkenlere bağımlı olmadığı gibi, bilfiil bağımsız bir olgu olarak ekonominin ve diğer altsistemlerin üzerinde belirleyici bir konuma da sahiptir. Meseleye sırf ampirik gözlem açısından bakılırsa gerek Pareto‟nun “elitlerin dolaşımı”, gerek Michels‟in “oligarşinin tunç yasası”, gerekse Mosca‟nın başta “siyaset sınıfı” ve siyasal iktidarın örgütlenme üzerinde temellendiğine ilişkin tezi olmak üzere, bu analizlerin, sosyopolitik gerçekliği yansıttıklarını ileri sürmek mümkün586
Özsel, D. Yeni-Muhafazakârlık: Carl Schmitt ve Leo Strauss Üzerinden Eleştirel Bir Okuma, s. 46. 216
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
dür.587 Muhafazakar siyasetçi portresindeki Strauss‟un durumu ise, Ryn‟e göre “Strauss düşüncesi, genel karakteristikleri açısından, yükselmekte olan yeni bir elit gurubun güç taleplerine ve varolan eliti alaşağı etme çabasına uygun biçimde kurulmuş görünmektedir.”588 Elit dolaşımı elitteki egemen tortunun değişimi demektir. Türkiye‟nin siyasal kültürel yapısı ele alındığında yöneticilerin Pareto‟nun deyimiyle duygu ve düşüncelerinde temel reflekslerinin değişmeyerek aynı duyarlılıklar üzerine yapılandırıldığı görülecektir.589 Egemen tortu olarak kutsallaştırılmış devlet düşüncesinin sürmesinde aynı siyasal reflekslere sahip yönetici ve bürokratlar silsilesinin varlığı “elitlerin dolaşımı” çözümlemesinin Türkiye için yetersizliğini ortaya koymaktadır.590 Siyasetin Türk toplumunu belirlemede nisbi ağırlığı büyüktür ve demokrasiye geçtikten sonra da siyasal elitin sadece yöneticiliği değil aynı zamanda yönlendiriciliği de tartışılmaz bir biçimde etkin olmaktadır. Üstelik, yakın zamanlara kadar üst rütbe askerler ve kamu yöneticilerinden oluşan iktidar eliti, toplumsal ve ekonomik gelişmenin sonucu olarak ekonomik gücün de eklenmesiyle, yani söz konusu elite büyük holding ve medya patronlarının da dahil olmasıyla, Wright Mills‟in tarif ettiği ikti587
Vergin, N. Siyasetin Sosyolojisi; Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar, s. 118. 588 RYN, Claes G.. “Leo Strauss and History: Philosopher as Conspiratior”. Humanitas, 18:31-58, 2005. Aktaran; Özsel, D. YeniMuhafazakârlık: Carl Schmitt ve Leo Strauss Üzerinden Eleştirel Bir Okuma, s. 39. 589 Şahin, Y. Türkiye‟de Siyasal Elitizm ve Politik Cemaat Olarak Mülkiyeliler, s. 4. 590 Şahin, Y. Age, s. 4. 217
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
dar üçgeni bu ülkenin de siyasal gidişatına yön vermeye başlamıştır. Ne var ki, bu üçlü arasında onun ABD‟leri örneğinde tarif ettiği karşılıklı bağlar ve uyum, kendi aralarında oluşturdukları koalisyon burada henüz oluşamamıştır.591 Türk siyasal kültürünün temelinde yatan kutsal devlet anlayışının sonucu olarak politik cemaatler devlet yönetiminde etkinliklerini sürdürmekte, kendilerini devletle özdeşleştirmekte, elitlerin dolaşımı sürecinde paradigmal bir değişim olmamakta ve egemen tortu değişmemektedir.592 Bu değişimin simgesi olduğunu iddia eden Demirel`in hem kendisi hem de avenesi bu tortulara zaman içinde evrilmiş ya da devrilmiştir. Aron‟a göre, siyasal olgular ekonomik olgulara oranla belirli bir önceliğe sahiptirler. Birçok kitabında siyaset ve toplum ilişkilerini inceleyen Aron, siyasal dinamiği belirleyen faktörün mülkiyet faktörü olmadığını, siyasal dinamiği bizatihi iktidarın belirlediğini belirtmiştir. Aron bu sonuca Sovyet toplumunu inceleyerek ve işin ilginç yanı, bu incelemesini Marksist kavramlar ve metodoloji çerçevesinde yaparak varmıştır. Sovyet devrimi, ona göre, üretim araçlarının sahibi olmayan, ama diğer yandan, kitlenin de temsilcisi olmayan bir azınlığın iktidarı ele geçirmesi sürecidir. Olaya böyle bakıldığında, bizzat Sovyet devriminin oluşum tarzı, siyasetin ekonomi tarafından belirlendiğini ileri süren Marksist önermelerin bir çeşit tekzibi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu olay, Aron‟a göre, siyasetin özerk bir olgu olduğunu, ekonomik alt-yapı tarafından belirlenmeksizin özgül bir dina591
Vergin, N. Siyasetin Sosyolojisi; Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar, s. 127. 592 Şahin, Y. Türkiye‟de Siyasal Elitizm ve Politik Cemaat Olarak Mülkiyeliler, s. xi. 218
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
miğe sahip olduğunu örneklendirmektedir.593 Berle, bu durumu mülkiyet ve iktidarın, farklı gelişme safhalarındaki aynı fenomen olabileceğini ileri sürerek izah eder.594 Aron anlattığımız Makyavelci okulun monist (tekçi) açıklamalarına belirli ölçüde bir düzeltme yapmış, siyasetin öncelik taşımasına rağmen mutlak bir özerkliğe sahip olmadığını belirtmiş ve tekçi bir yaklaşımın yerine çok faktörlü bir açıklama modelinin siyasal analiz için daha emin bir zemin teşkil ettiğine işaret etmiştir.595 Her durumda devletin status quo‟sunu korumaya yönelik konum alış, aynı zamanda “totaliter devlet” yapısının oluşumuna kaynaklık eder. Bu yaklaşımın en uç biçimi faşist devlet anlayışı‟nda, devlet her yerdedir, her yerde de olmalıdır; onun dışında insani ya da tinsel hiçbir değerin varolması söz konusu bile değildir. Faşizm bu anlamda, devletin ancak üstün nitelikleriyle öne çıkan, ahlâk önünde tek söz sahibi konumundaki bir siyasal önderin yapıp etmeleriyle kayıtsız koşulsuz meşrulaştırılabileceğini savunmaktadır.596 Carl Schmitt içinse siyasi olanın metafiziksel olarak yüceltilmesi açıkça bir “ara-nedenciliktir” gerçekte olanı, kendine âşık fikir üretimi için fırsat gören bir tutumdur.597 Engels, genel oy hakkını burjuvazinin egemenlik ale593
Vergin, N. Siyasetin Sosyolojisi; Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar, s. 128. 594 Berle, Adolf A. İktidar, s. 26. 595 Vergin, N. Siyasetin Sosyolojisi; Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar, s. 129. 596 Güçlü, A. Uzun, E. Uzun, S. Yolsal, Ü. H. Felsefe Sözlüğü, s. 368. 597 Lenin, V. İ. Devlet ve Devrim, s. 20. 219
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
ti olarak nitelendirir. Alman sosyal-demokrasisinin uzun deneyimini açıkça hesaba katan Engels, “genel oy hakkı... işçi sınıfının olgunluğunu ölçmeyi sağlayan bir göstergedir. Bugünkü devlet içinde bundan daha çok hiçbir şey olamaz ve hiçbir zaman da olmayacaktır” der.598 “Bizim Devrimci-Sosyalistlerimizle Menşeviklerimiz gibi küçük-burjuva demokratları, tıpkı ikiz kardeşleri olan Batı Avrupa sosyal-şoven ve oportünistlerinin tümü gibi, genel oy hakkından açıkça “daha çok” bir şey beklerler. Genel oy hakkının, “bugünkü devlet içinde”, emekçiler çoğunluğunun iradesini gerçekten dile getirmeye ve bu iradenin yerine getirilmesini sağlamaya yetenekli olduğu düşününü paylaşır ve bu yanlış düşünü halka da aşılarlar.”599 “İktidar için ardarda savaşan partiler, bu engin devlet yapısının fethini, kazananın başta gelen ganimeti saydılar”.600 Schmitt‟in parlamenter demokrasi eleştirisi Marx, Engels ve Lenin‟le yer yer benzer savlar taşır. Marx şöyle yazıyordu: “Komün, parlamenter bir örgüt değil, aynı zamanda hem yürütmeci hem de yasamacı, hareketli bir gövde olmak zorundaydı.” … “Genel oy hakkı, her üç ya da altı yılda bir parlamentoda halkı yönetici sınıfın hangi üyesinin „temsil edeceği‟ni ve ayaklar altına alacağını (verund zertreteri) kararlaştırmak yerine, komünler 598
Lenin, V. İ. Age, s. 20. Lenin, V. İ. Devlet ve Devrim, s. 20. 600 Marx, Karl. Louis Bonaparte'ın 18 Brumairei, 4. Almanca baskı, Hamburg 1907, s. 98–99. Aktaran; Lenin, V. İ. Age, s. 33. 220 599
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
halinde örgütlenmiş halka -herhangi bir işverenin kişisel seçimi gibi-, bu işletmeler [komünler] için işçiler, gözlemciler, muhasebeciler bulmaya yaramalıydı.” Belirli bir süre için parlamentoda halkı, yönetici sınıfın hangi bölümünün ayaklar altına alacağına, ezeceğine, dönem dönem karar vermek: yalnızca anayasal parlamenter krallıklarda değil, en demokratik cumhuriyetlerde de burjuva parlamentarizminin gerçek özü budur. Lenin‟e göre, “herhangi bir parlamenter ülkeyi düşününüz; asıl “devlet” işleri hep kulislerde görülür; bu işler hep devlet daireleri, bakanlıklar, kurmay kurulları tarafından yürütülür. Parlamentolarda, yalnızca „“saf halk”ı aldatma ereğiyle, gevezelikten başka bir şey yapılmaz.601 Demokrasi ile azınlığın çoğunluğa boyun eğmesi özdeş şeyler değildir. Demokrasi, azınlığın çoğunluğa boyun eğmesini kabul eden, tanıyan bir devlettir; başka bir deyişle, demokrasi, bir sınıf tarafından bir başka sınıfa, nüfusun bir bölümü tarafından nüfusun bir başka bölümüne karşı, sistemli zor uygulamasını sağlamaya yarayan bir örgüttür.602
601 602
Lenin, V. İ. Devlet ve Devrim, s.48, 49. Lenin, V. İ. Age, s. 82. 221
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal Ä°ktidar
222
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
TÜRKİYE’DE EGEMENLİK VE POLİTİK OLAN SORUNU Türkiye‟de baş gösteren iç siyasi sorunlarda daha çok bu istisnai durum kararı alanların ve gerekli girişimlerin* ordu üst kademesi tarafından alınması egemenin halk ya da temsilcisi olan parlamento değil ordu olduğunu göstermiştir. Türkiye‟deki askeri müdahalelerin oluşumu ve darbeleri yapanlar tarafından gerekçelendirilme biçimleri Schmitt‟in öngördüğü çizgiyi izliyor. Schmitt‟in savunduğu “istisnai durum diktasıyla” bizdeki ara-rejim hallerinin arasında şaşırtıcı benzerlikler var: Schmitt, istikrarı sağlayacak, toplumun birliğini ve bütünlüğünü koruyacak ve anayasal düzeni yeniden tesis edecek bir heyetin, bir komisyonun iş başına geçmesini ve bu amaçlara ulaşılınca geri çekilmesini ısrarla öneriyor. Bu yolun toplumun ve devletin bekası için bir zorunluluk olduğunu söylüyor. Bu yol siyasal analizlerde bir kanunsuzluk gibi gözükse de kanunsuzluğu hedeflemediğini, tam tersine, amacının hukuk düzeninin yeniden ihyası olduğunu hatırlatıyor. Schmitt, liberal parlamenter demokrasinin kurumlarının içi boş ve sadece araçsal nitelikli birer teknikten ibaret olmalarından ötürü toplumun karşılaşabileceği tehditlere karşı direnç gösterememelerinden şikâyetçidir.603 Schmitt, “Liberalizm”in, bütün siyasi görüşleri fıtratlarına aykırı davrandırarak, topyekûn sulandırıp yapaylaştırdığını ileri * 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat darbe ve müdahaleleri 603 Schmitt, C. Siyasal Kavramı, s. 81. ve Vergin, N. Siyasetin Sosyolojisi; Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar, s. 98. 223
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
sürmektedir.604 Schmitt‟in endişesi liberal hukuk düzeninin istisnai durum karşısında yetersiz kalmasıdır. Bunun içindir ki, anayasayı ortadan kaldırma potansiyeli taşıyan siyasi partilerin çok sıkı bir denetim altına alınmasını da salık veriyor. Türk Silâhlı Kuvvetlerinin müdahalelerinin İç Hizmetler Yasasına dayanılarak yapılmış olmaları nedeniyle kanunsuz olmadıklarını göz önünde bulundurmak kaydıyla, bu girişimlerin her seferinde belirtilen amaçlarının Schmitt‟in gösterdiği hedeflere hemen hemen harfiyen uyduğu görülüyor. 27 Mayıs darbesini meşrulaştıran darbe yanlılarının argümanı (gerekçesi) DP‟nin “anayasayı çiğnemiş” olmasıdır. 12 Mart ve 12 Eylül müdahalelerine ilişkin birçok yazar ve üniversite hocası ordunun yönetimine el koymasını ülkeyi “anarşiden” kurtarmak ve “kardeş kavgasına son vermek” olarak değerlendirerek Schmitt‟i bile arattıracak çıkarımlarda bulunmuştur. “İstisnai durum” ve “karar” anlayışı 28 Şubat sürecinde bir generalin “durumdan vazife çıkarma”sı ile ortaya çıkan egemen olma tavrı kişisel bir durum değildir. Mevcut hükümete karşı olan parti ya da toplum kesimleri, aydınlar, yazarlar ve üniversite çevreleri bu söze alkış tutabilmiştir. 27 Mayıs‟tan günümüze devam eden ve Türkiye‟de aşina olunan ve TSK‟nın dışında asıl siviller arasında var olan bir çeşit “darbe felsefesi” diyebileceğimiz düşünce tarzı ile bir Nazi teorisyenin kavramlarının benzeşmesi oldukça dikkat çekicidir. Türkiye‟deki askeri müdahaleler, fiili egemenin kim 604
C.Schmitt, Siyasi Olanın Tanımlanması, 2.Baskı 1932, s. 55 ve devamı. Aktaran; Rüthers, D. H.c.B. 20‟nci Yüzyılın Siyasi Düşünürü: Carl Schmitt, s. 137. 224
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
olduğunun anayasaların öngördüğü egemenlik anlayışının dışında da belirlenebildiğini göstermiştir. Schmitt bize siyaseten egemen olmakla hukuken egemen olmak arasında bir fark olduğunu anlatıyor ve bu fark, ona göre, siyasetin bizatihi özünden kaynaklanan bir fark. Darbeci, yarattığı olağanüstü durumu, kısa süreli olsa dahi kendi menfaatine dönüştürebilirse, “egemen” olarak adlandırılır. Bu perspektife göre egemenlik, geçerli olan hukuku devre dışı bırakarak, oluşan “hukuk dışı süreçlerde” kendi iktidarını yerleştirmektir.605 Machiavelli‟e göre, hukuk, doğrudan devletin özünden türetilmiş, devlete bağlı ve hükümdarın güçlü bir devlet için kullanacağı bir araçtır. Hukukun tarafsızlığı söz konusu değil, hukuk devlet için vardır.606 Schmittyen anlamda da hukukun meşruiyetini sağlayan devletin varlığıdır. Devletin meşruiyetini hukukta aramak ise, boşuna bir çabadır. Meşruiyet normun oluşumu üzerine düşünmekle anlaşılabilir. Politik birlik olarak Devleti önceleyen tek varoluşsal kavram ise, politik olandır.607 Schmitt gerçekte hukukun devlet taraından yaratıldığını öne süren bir hukuki pozitivisttir. Fakat devleti hukuka bağlı sayan bir normativist değildir. Schmitt için normativizm, düzenin ancak hukuki kurallar çerçevesinde sağlanacağını öne sürmektedir. Oysa olağan üstü hallerde “hukuk” ve “düzen” ayrışabilir. Bu anlamda Schmitt somut olarak varolan düzene asli bir anlam yüklemektedir. Schmitt için devletin varlığı öncelikle somut 605
Rüthers, D. H.c.B. 20‟nci Yüzyılın Siyasi Düşünürü: Carl Schmitt, s. 138. 606 Deniz, F. Machiavelli: “Şeytan” mı, “İnsan” mı? İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, sayı: 23–24. 607 Bezci, B. Modern Türkiye‟de Meşruiyetin Politik İçeriği: Schmittyen Bir Değerlendirme, s. 5. 225
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
düzenin idamesiyle ilgilidir. Hukuk ise, gerektiğinde askıya alınabilir tali bir kavramdır.608 Hukuk-politik olan gerilimi bağlamında düşünüldüğünde Cumhuriyet‟in hukuk anlayışı, Schmittyen bağlamda pozitivist hukuk anlayışıdır. Bu açıdan bakıldığında devlet, hukuku yaratandır, hukukun üstünlüğünü kabul eden değildir. Doğru olan, daha ziyade etik bağlamda meşruiyetin politik içeriğine uygun olandır. Cumhuriyet, meşruiyetini ne kanunlarda ne de aslında kanundan farklı olmayan yazılı anayasada aramıştır. Devletin idamesi adına meşruiyetinin en önemli kaynağı laik-ulusalcı ideolojisindedir. Cumhuriyet‟in sert çekirdeğini laik-ulusalcı ideolojisi belirlemektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi kararlarında, Cumhuriyet kavramını yorumlamakta ve kavrama hukuki kavrayışı aşan politik nitelikler yüklemektedir. Cumhuriyet‟in meşruiyetini politik olanda araması hukukçular tarafından pek de karşı konulan bir husus olmamıştır. Schmittyen anlamda devleti fethedenler, kendi meşruiyetlerini sağlamaktadır. Nitekim başta politik darbe günleri olmak üzere Türkiye‟de hukukun yok sayıldığı, buna rağmen somut düzenin kendi meşruiyetini sağlamada zorlanmadığı dönemler yaşanmıştır.609 Müdahalecilerin gerçekleştirdikleri ilk girişim, 30 Mayıs 1960‟da yayınladıkları 13 sayılı “Tebliğ”le İstanbul Üniversitesi rektörü Ord. Prof. Sıddık Sami Onar başkanlığında kısaca “İstanbul Komisyonu” adıyla anılan ve Üniversite öğretim üyelerinden oluşan bir bilim kurulunu yeni anayasayı hazırlamakla görevlendirmektir. 608
Bezci, B. Modern Türkiye‟de Meşruiyetin Politik İçeriği: Schmittyen Bir Değerlendirme, s. 10. 609 Bezci, B. Age, s. 10, 11. 226
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
27 Mayıs darbesinden sonra akıl hocalığı yapan Ordinaryüs Prof. Sıddık Sami Onar gibi şahsiyetler bu Nazi teorisyeninin bu görüşünü darbecilere çıkış yolu olarak önereceklerdir. Tüm DP milletvekillerini tutuklamadıkça meşruluk temellerinin kalmayacağının belirtilmesi üzerine subaylar, bu doğrultuda hareket ettirilmişlerdir.610 Aksi takdirde egemen olamadıkları için meşruiyet elde edemeyeceklerini ve yargılanacaklarını söyleyeceklerdir. Askeri müdahaleyi meşrulaştırma yolunda üç önemli belge bulunmaktadır. Bunlardan ilki, MBK tarafından görevlendirilen anayasa ön projesi hazırlama komisyonun, iktidarın meşruluğunun yalnız seçimle işbaşına gelmesinden ibaret olmadığı, iktidar süresince de hukuk ve anayasa ilkeleri içinde kalması gerektiğini tespit eden, 28 Mayıs 1960 tarihli rapordur. İkinci belge ise, Ordu Dâhili Hizmet Kanunu‟nun 34. maddesindeki “Türk Cumhuriyetini kollamak ve korumak” görevinin Türk Ordusu‟na verildiğini tespit eden 14 Haziran 1960 tarihli 1 sayılı kanundur. Üçüncü belge ise, 1961 Anayasası‟dır.611 1924 tarih ve 491 sayılı Teşkilâtı Esasiye Kanunun bazı hükümlerinin kaldırılması ve diğer bazı hükümlerinin değiştirilmesi hakkındaki 1. no‟lu geçici kanun 14 Haziran 1960‟da resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.612 Fakat bu kanun 27 Mayıs 1960‟dan itibaren geçerli sayılmıştır. Böylelikle 27 Mayıs Harekâtına yasal 610
Özgan, A. 28 Şubat Sürecinin Siyasal Açıdan Neden ve Sonuçları, s. 25. 611 Bülent Tanör, Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri: 1789–1980, 9. baskı, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, 2002, s. 366. Aktaran; Bahçıvan, F. 27 Mayıs 1960 ve 12 Eylül 1980 Askeri Müdahalelerinin Türk Politik Hayatına Etkisi, s. 44. 612 Özgan, A. Age, s. 12. 227
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
bir zemin sağlanmıştır.613 Çünkü bu kanun ordunun hareketini yasal ve anayasal düzlemde savunan bir ifadeyle başlıyordu.614 Silahlı kuvvetler, sivil otoriteyi askıya almak ve sınırlamak şeklinde gerçekleşen müdahalelerinin ilk anından itibaren eylemlerine, anayasal ve yasal bir dayanak bularak meşruluk zemini oluşturmaktadırlar. Bu konuda, TSK.‟nın müdahalesindeki en önemli yasal dayanağı TSK İç Hizmet Yasası‟nın 35. maddesi oluşturmaktadır. Daha önce “Ordu Dahili Hizmet Kanunu” olarak bilinen ve 27 Mayıs müdahalesine dayanak olan bu yasa, esasen ordunun iç disiplinini sağlamak için çıkarılmıştır. 1935 tarihli TSK İç Hizmet Kanunu‟nun “Silahlı kuvvetlerin vazifesi, Türk Yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti‟ni kollamak ve korumaktır” şeklindeki 35. maddesi silahlı kuvvetler için işlerlikli bir madde olmuş ve politikaya müdahale için vazgeçilmez meşruluk aracı olarak kullanılmıştır. 12 Eylül 1980‟de gerçekleşen askeri müdahale için “12 Eylül Cumhuriyeti koruma kollama harekâtı” adı kullanılmıştır. Milli çıkarı, milleti ve ülkeyi savunma görevini içeren iç hizmet kanunun 35. maddesi ve yönetimin başarısızlığı sonucunda meşruluğunu yitirmesi, ülkede terör ve şiddetin artması gibi nedenlerin biraya gelmesi, 1960, 1971 ve 1982 müdahalelerinin meşrulaştırılmasındaki en önemli faktörler olmuştur.615616 12 Eylül‟de de darbe sonrasındaki anayasal 613
Bahçıvan, F. 27 Mayıs 1960 ve 12 Eylül 1980 Askeri Müdahalelerinin Türk Politik Hayatına Etkisi, s. 47. 614 Lewis, Bernard. Demokrasinin Türkiye Serüveni, s. 16. 615 Bahçıvan, F. 27 Mayıs 1960 ve 12 Eylül 1980 Askeri Müdahalelerinin Türk Politik Hayatına Etkisi, s. 18. 616 228
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
durumun ne olacağı tartışılıyor. Evren “Anılar”da “Hukukçu arkadaşımız Emin Paksüt 12 Eylül‟den sonra bu konuda bize yardımcı olarak 2326 sayılı Kanun'u hazırladı ve bu kanun bize çok yardımcı oldu” diyor.617 Siyasal hayatın pratiğine baktığımızda gerek tarihte gerek bize daha yakın dönemlerde birçok siyasal rejimin Schmitt‟in sözünü ettiği istisnai durumu hesaba kattıklarını, önceden kestirilemeyenin patlak vermesi olasılığını tahmin edebildiklerini ve önlem aldıklarını gözlemleyebiliyoruz. Machiavelli‟in Söylevler‟inde ayrıntılı olarak ele aldığı gibi Roma böyle bir durumda diktatörlüğe başvurmayı öngörüyordu. Kamu düzenini sarsan ya da tehlike altına sokan olağandışı koşullar boyunca yani istisnai durum süresince, tüm iktidar geçici bir diktatörün eline veriliyordu. Bu Roma‟nın varkalımı için zorunlu bir yol olarak görülüyordu. Ama olaylar yatışınca ve istisnai durum ortadan kalkınca diktatör tüm yetkilerini devretmek zorunda kalıyordu.618 Kurtuluş Savaşı sırasında TBMM, Yunan ordusunun Ankara yakınlarına gelince olağanüstü ve istisnai bir durum kabul ederek yetkilerini Mustafa Kemal‟e devretmiştir. Fransız anayasasının da ünlü bir 16. maddesi var ki, o da olağanüstü ve ciddi bir kriz halinde tüm yetkilerin Cumhurbaşkanına verilmesini öngörüyor. Sosyalist Mitterand tarafından “kesintisiz darbe” potansiyeli taşımasın617
Barlas, Mehmet. Sabah Gazetesi, 22.01.2010. http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/barlas/2010/01/22/rusvetin_olmas a_da_darbenin_belgesi_olabilir 618 Vergin, N. Siyasetin Sosyolojisi; Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar, s. 100. 229
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
dan ötürü çok tehlikeli olarak nitelendirilen bu madde ne var ki, kendisi Cumhurbaşkanı olunca iptal edilmesi için çaba harcanmamıştır.619* Bizim cumhurbaşkanları ve özellikle Bay Hukukçu sn. Ahmet Necdet Sezer‟in Anayasa Mahkemesi Başkanı sıfatı ile yaptığı konuşmalarda ve Cumhurbaşkanı seçildikten hemen sonra yaptığı konuşmalarda bu konudaki ısrarını daha sonra sürdürmemiş ve yetkilerinin azaltılması için gerekli girişimlerde bulunmamıştır. Demirel ise kendisini bu konuda üstün zekâlı görmüş ve halkı da aptal yerine koymuştur. Özal döneminde Cumhurbaşkanının yetkilerini parlamenter demokrasiye göre fazla bulurken kendi “cumhurbaba” olduktan sonra babalar! gibi az bile bulabilmiştir.
* Fransız Silahlı Güçleri‟nin başkumandanı Cumhurbaşkanıdır. Cumhurbaşkanı aynı zamanda en yüksek ulusal savunma konseylerine ve komitelerine başkanlık eder (Fr. AY. m. 15). 1958 Fransız Anayasası‟nın 16. maddesi, Cumhurbaşkanı‟na, cumhuriyetin kurumları, ulusun bağımsızlığı, ülkenin bütünlüğü veya uluslararası taahhütlerini yerine getirmesi yakın ve ciddi tehlike altındayken, Başbakan‟a, meclislerin başkanlarına ve Anayasa Konseyi‟ne danıştıktan sonra koşulların gerektirdiği önlemleri alma yetkisi tanımaktadır (Fr. AY. m.16/1). Bu yetki kuşkusuz yukarıda sayılan tehlikelerin en azından birini ortaya çıkaracak olan savaş hâlinde kullanılabilecek bir yetkidir. Koşulların gerektirdiği bu önlemler, anayasal kamu otoritelerinin görevlerini en kısa zamanda yerine getirmeleri amacına yönelik olmalıdır (Fra. AY. m.16/3) Olağanüstü yetkilerin kullanımı sırasında Meclisin feshedilmesi olanaksızdır (Fra. AY. m.16/4). Bkz. Çopur, O. Anayasa Hukukunda Savaş Hâli, s. 26. 230
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
SON SÖZ Makyavelizmin/Scmitt‟in Ġki Yüzü İnsanlarının mutluluğu ve ona götürecek yolları bildikleri halde, buna göre hayatlarını düzenlemedikleri, cahillerin fiillerini ve ahlaksızlıklarını benimsemeleri anlayışından yola çıkan Fârâbî, ahlaksızlığın veya mutsuzluğun bilgisizlikten kaynaklandığını reddeder. Kötülük yalnız bilgisizliğin sonucu değildir, aynı zamanda kasıtlı ve iradidir. Batı düşüncesinde geçmişte Sokrat‟ın bilerek kötülük yapılmayacağı düşüncesi ve günümüzde kötülük yapan insanların kötülük yapabilecek bilinçliliğe ya da zekâ kapasitesine sahip olmadıkları ileri sürülmüştür. Batıdaki bir çok siyaset felsefecisi kötülüğü moderniteye, teknik gelişim, iş bölümü ve bürokrasiye yüklemektedir. Aslında bu düşüncelerden yola çıktığımızda bugün siyasetin karmaşık ilişkilerine gelip çatmaktayız. Etik alanı kuramadığımızda Egemen kavramını hukuk, ahlak ilişkisinden uzaklaşarak Ġktidar perspektifinden değerlendirmeye başlamaktayız. Hume gibi bazı düşünürlere göre, değerlerle olgular birbirinden bağımsızdır. Gerçekten nesne ve olguların kendi başlarına hiçbir anlamı yoktur, onlara anlam kazandıran bizleriz. Kendi bütünsel kavramsal çerçevemizle nesne ve olguları anlamlandırabilmemiz mümkündür. Kant‟ın siyasetin değer sorularına yaklaşımında „bağlayıcılık‟ kavramıyla karşı karşıya kalıyoruz. Buna göre ahlak yargılarının eylemlerimiz üzerinde etkisi vardır. Bir ahlak yargısına inanıyorsak, elimizden geldiğince 231
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
onlara uygun davranış sergilemeliyiz. İnandığımız ahlak buyrukları, durumumuz ne olursa olsun, buyrulanın yapılmasını ister. Ahlak yasasının saflığını bozan, irademizi öznel ve bencil arzularımıza göre yönlendiren ve ayartıcı olan, sıradan insan anlığı tarafından ortaya konulan “yargı”dır.620 İnsan olgu ve arasında ilişki kuramadığı ahlaki erdemi iradi özellik gösteren ve doğal olan insani erdem aracılığı ile uzlaştırmalıdır. Hume‟un felsefede ve Machievelli‟nin siyaset felsefesindeki etkileriyle olgular ve değerler arasında kesin ve mantıksal bir ayırım konulmuştur. Nesnelerde, bize iyiyi kötüden ayırma imkânı veren hiçbir şey yoktur. Ahlaki değerler, iyi ve kötü bağlamında, kişiye, özellikle kişinin duygularına bağlıdır. Etik değerler nesnel olmayıp özneldir. Etik değer, şeylerin, kişilerin ve eylemlerin duygulardan bağımsız olarak var olmaz. Batı‟nın temel siyasi yönelim ve sosyal dinamiğini oluşturan başarı endeksli yaşam anlayışı neredeyse hayatın her alanında kendisine Makyavelizmi temel almış ya da onu kendisine payanda olarak kullanmıştır. Tüm eylemlerinde erdemden kopuk sonuç odaklı bir medeniyet anlayışını ortaya koyan Batı, belki de aradığı teorisyenini 16. Yüzyıl İtalya‟sındaki Machiavelli ile buldu. Machiavelli‟nin Hükümdar‟ının 18. Bölümünde “İnsanın eylemlerinde özellikle de hükümdarın eylemlerinde sonuca bakılır.” sözü buna temel oluşturur. Batı, kendi içindeki din savaşlarından, sömürgeciliğe, emperyalizme, terörle mücadele adına aşırı güç kullanımına kadar her yanlış uygu620
Ürek, O. Kant‟ta Etik Değerler Olarak Özgürlük ve Saygı. Sosyal Bilimler Dergisi, sayı: 13, s.189–197. 232
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
lamasını onun öğretisine ve eserlerine gönderimde bulunarak etik alandan real alana kaçmıştır. Uygulama ilke‟yi var eden, ona geçerlilik kazandıran şeydir. Günümüzdeki satış stratejilerine, ilişkilerin nasıl iyi yönetileceğine, kişilerarası çatışmadan nasıl başarılı çıkılacağına, başkalarına nasıl boyun eğilmeyeceğine, başkalarını ikna etmek, koşullandırmak veya yönetmek için neyin nasıl yapılması gerektiğine, suçlularla mücadele yöntemlerine, dini veya gönüllü kuruluşlarda mevki ve terfi elde etmek için yapılması gerektiği söylenen ayak oyunlarına, çağımızın en korkunç savaş alanlarında askerler ve askeri strateji ve taktik danışmanları tarafından dayanak ya da davranışı meşrulaştırma olarak alımlanan bir Machiavelli‟den söz edebiliriz. Bu meşrulaştırma zorunluluk içeren “siyasi ilke” niteliğiyle yapılmaktadır. İnsanlar, kendi isteklerinin sonucunda yapacağı, etik anlamda sıkıntı yaratacak, davranış ve tutumlarına temel aldıklarını söyledikleri gerçekçilik maskesi ile Machiavelli efsanesini yaratmışlardır. Machiavelli, siyasal iktidarın temel kavramları olan egemenlik, meşruiyet ve sözleşme kuramlarını dillendirmese de siyasi modernitenin kurucusudur. Machiavelli iktidar için meşruiyet kaygısı taşımadığı gibi iktidarın zor kullanmasını meşrulaştırmada eline hiç kimse su dökemez. Siyasetin iktidarı elde etme ve korumadaki başarısının dışında hiçbir yargılama ölçüte tabi olmadığını düşünmesi hümanistik açıdan ciddi bir eksikliktir. Kişi “iktidar”ı ele geçirmek; “Hükümdar” olmak için iyi bir fırsat (fortuna) yakaladığında onu anlayacak kadar akıllı, bu fırsattan kişisel iktidarını gerçekleştirme cesaret ve beceri erdemi (virtu) sahibi olması gereklidir. Kitabımda 233
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
da ele aldığım gibi onun için devletlerin cumhuriyet veya imparatorluk olması önemli değildir. Siyaseti iktidarla eşitleyen bir anlayışı vardır; Asıl olan “iktidar”dır; güç ilişkileridir. Onun devlet anlayışı „iktidar‟–„hakimiyet‟ temellidir. Machiavelli güce tapar, “Hükümdar”ı gücü tek olarak kullanmaya çağırır. Onu meşrulaştıracak odak yoktur, bundan dolayı da dilediğini yapar; iktidarını kurmak ve sürdürmek için her türlü araç ona mübahtır. Yaptıklarının iyi-kötü, doğru-yanlış, haklı-haksız olarak nitelendirimesi mümkün değildir. İktidardaki kişi için kerameti kendinden menkul bir durum arz eder. Hatta iktidar sahibini mutlaklaştırma ve Tanrılaştırma vardır. İktidar biçimini ele almadan ve onları yargılamadan iktidar‟ı önemser. Bundan dolayıdır ki, Machiavelli ve metodları tüm tiranların ister faşist -Hitler, Mussolini- ister Komunist -Marx, Lenin, Stalin- liderler ve avaneleri tarafından kutsanmıştır. Machiavelli, devlet kurumunun oluşumunu “iktidar” arzusunu temel alarak yapmıştır. Devlete hayat vermeyi de iktidarı ele geçirme ve sürdürme olarak ele almıştır. Fransız Devriminden (Lenin ve Stalin ismini anmasa da) Rus Devrimine kadar birçok kanlı ihtilalde rehber olarak kullanılmıştır. Machiavelli, bir yandan “kötü olmayı öğrenebilmeli” derken diğer yandan “ellerini kirletmekten korkan” ahlaklı kişiyi eleştirir. Machiavelli‟ye göre erdemli olmanın politik yıkıma, kişinin kendisinin ve yaşadığı yerin yıkımına yol açabilir. Machiavelli‟nin siyasette din ve ahlakı yadsıyarak yönetmeyi önermesi siyasi ve askeri alanda sert ve acı verici siyasi tercihlerin kaçınılmaz ve zorunlu olduğu görülür. Siyasetin değerden uzak olması hiçciliği 234
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
ve anlamsızlığı ortaya çıkarmıştır. Fransa‟yı derinden etkileyen din savaşında Katoliklerle Protestanlar arasındaki acımasız iktidar mücadelesi Makyavelizm‟in ilk kez sahneye çıktığı ve şeytanla eş kabul edildiği olaydır. Katolikler St. Bartholomeus katliamıyla lekelenmişlerdi ve bu lekelenmeden kraliçe Caterina de Medici sorumlu tutulmuştu; sadece Floransalı olması değil, Hükümdar‟ın yazarı Machiavelli‟in kitabını atfettiği Lorenzo de Medici‟nin de kızıydı. Böylece Caterina de Medici‟nin Machiavelli ile bağlantısı açık seçik ortaya çıkıyordu; öyleyse onun Hükümdar‟ın yazarına layık bir öğrenci ve onun en kötü derslerinin uygulayıcısı olduğundan kuşku duyulamazdı. Gerçekten de Avrupa sathında önemli ölçüde yayılmış bir yaklaşımdır bu. Nitekim St. Bartholomeus Katliamı geniş yankı uyandırmış ve Machiavelli son kararda katliamın ustası ve esinleyicisi sayılmıştır.621 “Machiavelli‟in eserleri, yönetmek için mi, yoksa yönetenlerden korunmak için mi yazılmış bir el kitabıdır?” sorusunu sorarak, Machiavelli‟i masum gösterme çabaları, hatta halka despotizmden kurtulma yollarını öğrettiği iddiaları “Hükümdar”ı okuduğumuzda elimizden düşer, parçalanır. Spinoza, Bacon, Rousseau, Hegel, Marx, Althusser, Berlin‟in Machiavelli okumaları bir şaka gibidir. Machiavelli‟in sadece tarihten verdiği iktidar sahipleri örnekleri bile bunun aksini ispatlar. Althusser “Machiavelli‟in Yalnızlığı” kitabında onun sınıflandırılamaz olmasına, ona bir kamp atfetmenin mümkün olma621
Baldini, Enzo. Machiavelli, Makyavelizm ve Siyasi Modernite Sorunu, s. 18, 19. İçinde; Akal, Cemal Bali. Machiavelli, Makyavelizm ve Modernite. 235
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
masına dayanarak yakalanamaz bir şeyler olduğunu ifade etmektedir. Bu yazarlar kendileri materyalist olmalarına rağmen neredeyse mistik anlam yükleyecek şekilde Hükümdar‟ı ele almışlardır. Machiavelli‟in esas isteği „iktidar‟dır. Siyasete vatandaşların mutluluğunu sağlamaktan çok, onlara boyun eğdirme işlevi yüklemiştir.622 Bunu atladığımızda farklı sonuçlar, farklı yaklaşımlar sergileriz. Ayrıca Hükümdar ve Konuşmalar‟ın savları arasında belirgin uyuşmazlıklar vardır; dahası bu eserler kendi içinde de birçok çelişki barındırır. Burada Machiavelli‟i azizleştirmeye çalışanların gözden kaçırdığı şey; o‟nun iktidar düşkünlüğüdür. Hükümdar‟ın önsözünde kitabını Medici ailesine ithaf ederken –soylu tabakasına kıymetli kıyafet, taş ve süs eşyaları hediye edildiğini söyleyerek- hizmete hazır olduğunun göstergesi olarak sunar. Birgün halk iktidarına –kendisine etkin görev verildiği dönemdetaraftar olurken, Medici ailesinin iktidarında yine ikbal beklentisi için bitmez tükenmez çaba gösterirken Medici ailesinin iktidarının devrilip şehrin özgürlüğüne yeniden kavuştuğunu öğrenince “defalarca” iç çekip hayıflanacaktı. Şehrin özgürlüğünü geri kazanması onu sevince (Konuşmalar‟da halk hükümetini bizzat kendisi istememiş gibi) değil üzüntüye gark etti. Yeniden bir halk hükümetinin kurulması ikbal beklentilerinin gerçekleşmesinin yaklaştığı umudundaki Machiavelli‟i yıkmıştı. O kendi haline yanıyordu, zira yeni rejimde istikbali hiç de parlak değildi. Yıllarca Medici ailesinin gözüne girerek Kançılarlıktaki makamına geri dönme umuduyla yaşamıştı, ancak yeni rejim onu işbirlikçi olarak değerlendirmiş ve 1512‟de olduğu gibi iktidar kapıları yine yüzüne kapan622
Prelot, M. Politika Bilimi, s. 32. 236
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
mıştı. Birkaç hafta içinde hastalandı ve öldü.623 Yıllarca parlak iktidar görüntüleri peşinde koşan iktidar için iktidardan hoşlanan kişiliklerin esaslı bir amacı yoktur. Bu güç politikacısı güçlü etkiler bırakabilir, ama gerçekte hiçbir yere varamaz ve eylemleri anlamsızdır. Değerden bağımsız akıl, değerden uzak bir ideoloji, her tür çıkarı, her tür çıkar mücadelesini, her tür şiddet ve yıkım yöntemlerini haklılaştırabilir. Değerlerden uzaklaştığımızda güç ilişkisi devreye girecektir. Dostoyevski‟nin “Tanrı yoksa her şey mubahtır” sözü bunu özetlemektedir. Değer yitimi yaşayan bu zihniyetteki kişinin insana ait olanlara karşı bayağı, yüzeysel ve bıkkın bir tutumu vardır. Bu kişilerin toplumun sorunlarını çözme kaygıları olmayıp sadece güce hayranlığı ve iktidarı paylaşma isteği vardır. Bu kişilerin iktidar mücadelesi tüm siyasetinin itici gücü olduğu için temel davranış biçimleri iktidarla görgüsüzce övünme, kudret duygusuyla kendini tatmin etme ve genel olarak iktidar için iktidara tapınma şeklindedir. Bu zihniyetin tipik temsilcisi Machiavelli iktidarı yitirdiğinde birdenbire ve içten trajik bir çöküş yaşar. Machiavelli‟in bu övüngeç fakat tümüyle boş iktidar gösterişinin ardında ise bir iç zayıflık ve iktidarsızlığın gizlendiği görülecektir. 20. yüzyılın en önde gelen siyaset ve hukuk düşünürlerinden Carl Schmitt, Machiavelli‟in iktidar siyaset düşüncesine olağanüstülük kavramı ile güç ilişkili yeni bir yorum getirmiştir. Schmitt „politik olan‟ı, insanın temel ontolojik durumu olarak kabul eder. Schmitt‟te kendi değerinin yaratıcısı ve taşıyıcısı olan devlet esastır. Halk 623
Klosko, G. History of Political Theory An İntroduction. Volume II: Modern, s. 10. 237
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
iktidar oyununa katıldıkça devletten söz etmek imkânsız olduğu gibi, politik gücün görünürlüğü sona erer. Kendisi Nazi teorisyen ya da hukukçusu gibi adlandırılmasına rağmen asıl istediği „muktedir devlet‟tir. Weimar Cumhuriyetinin yaşadığı kriz döneminde ortaya attığı, egemenlik kavramının 1933 Nasyonal Sosyalist rejiminin acil güç kullanımıyla somutlaşması Schmitt‟i Nazi iktidarının ateşli bir destekçisi yaptı.624 Aslında temel felsefesi olan siyasi iktidar anlayışı ile bu tercihi örtüşmektedir. Schmitt‟e göre ekonomi, ahlak ve hukuk siyasal alana tabi iken liberalizm, siyasal alanı ekonomi, hukuk veya ahlaka tabi kılmaya çalışmıştır. Liberal düşüncenin devleti zaafa uğrattığı ve bir yönetme sorunu yarattığını ileri sürmüştür. Schmitt, Almanya‟da 1920‟lerin sonunda yaşanan siyasi krizi parlamenter krize bağlayarak “devletin egemen birlik ve bütün olma iddiasının sarsıldığı”, “egemenlik kavramı ve onunla birlikte tüm sosyal grupları aşan bir birlik olarak geleneksel devlet düşüncesi”nin çöktüğünü ileri sürer. Schmitt, modern devlet kuramının bütün kavramlarının aslında dünyevileştirilmiş ilahiyat kavramları olduğunu ileri sürer. Egemenlik, itaat, bağlılık, siyaseten biat etmek, hak ya da kanun gibi kavramların sekülerleşmiş dinsel kavramlar olduğunu belirtir. Özellikle „egemen‟ ve „istisna‟ kavramlarını siyasi felsefesinin temeline yerleştirir. Schmitt‟in gözünde egemen olan Tanrı, halk, millet ya da bir sosyal sınıf değildir. Egemen olan toplumda meydana gelen bir hadisenin ya da içinde bulunulan durumun “istisnai olduğuna karar veren” kişi ya da siyasi 624
Klosko, G. (ed.) The Oxford Handbook of History of Political Philosophy, s. 568. 238
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
heyettir. Belirli bir siyasal sistemde durumun siyaseten “istisnai bir durum” olduğuna kim karar veriyorsa, egemen olan da odur. Schmitt ise karar ve istisna kavramından ayrı düşünemeyeceğimiz bir kavrama, olağanüstü kavramına dikkatimizi çekmektedir. İktidarın sahibi olanın hak ve görevlerinin büyük bir özenle sınırlandırıldığı hukuk devletlerinde bile bir tarafa itilmesi mümkün olmayan bir mutlakiyetçi “anın” var olduğunu söylemektedir. Schmitt aslında siyaseti toplumların kurallar çerçevesinde yaşaması üzerinden değil ani olaylar karşısındaki etkinliği üzerinden tanımlamaya girmektedir. İstisna toplumdaki geçerli kuralı teyit ve tescil eden durumdur. Ancak Schmitt‟in zannettiği gibi istisnai durumlar siyasette çok uzun süreli zaman işgal etmezler. Aslında istisnanın varlığı sayesinde ve istisna diye bir şey var olduğu içindir ki kural, karşımıza kural olarak çıkmaktadır. „İstisna‟yı hukuk zeminine taşıyan hukuk kuralının kendi bütünsellik ve genellik tasarımıdır. Bundan dolayı „istisna‟yı sistemde sorun olarak görmeyebiliriz. Egemen aynı anda hukuk düzeninin hem içinde ve hem de dışında varolur. Kendisi esas olarak bir “kural” (hukuk düzeni) ile bağlı olmayan egemen, herhangi bir “kural”ın dışına çıkışın siyasal sınırlarını, yani istisnayı belirleme hakkını kullanarak teorik olarak egemenliğin paradoksunu aşar. Devlet hangi ilkeye bağlı (siyasal birlik, eşitlik, güvenlik, özgürlük vb.) olarak geliştirilmişse orada paradoks içerdiğini atladığımızda sadece „istisna‟ halinde paradoks varmış gibi alma yanlışına düşeriz. Schmitt siyasetin analizini yapmak için istisnai durum üzerinde durmanın daha anlamlı olduğunu düşünmektedir. İstisnai durumları (doğal afetler, savaş, terörizm, ekonomik krizler vb.) siyaseten ve hukuksal olarak tanımlayarak “geçici” bir 239
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
devreye yerleştirmek yerine, asıl ait olduğu yeni siyasihukuki düzenin kalıcı yasaları ve siyasal ilişkilerine bağlayarak siyasal-hukusal sistemde sorun oluşturacak olağanüstülüğün yönetimsel sorunluluğunu ortadan kaldırabiliriz. Siyaset filozofları düşünsel eserlerini toplumlarının yaşadığı olağanüstülük yaşantısına çözüm yolları üretmek adına geliştirmişlerdir. Herşey kurallı olarak yaşanırken kişiler siyaset üzerine düşünme ihtiyacı duymaz. Toplumların yaşadığı kargaşa, uyuşmazlık, savaş, katliam ve doğal afetler birçok filozof, siyaset bilimci, sosyolog, ahlak kuramcısı hatta din/mezhep kurucularının çıkış yollarını düşünmesine yol açmıştır. Schmitt “Politik Olanı” devlete referansla değil, dostdüşman ayrımına referansla tanımlar. Bir ilişkinin siyasal olarak nitelendirilebilmesi için bu ilişkinin dost/düşman çerçevesinde var olması esas kıstastır. Schmitt‟in çatışmayı -düşmanlığa kadar varacak olanı dâhil olmak üzere- siyasetin tanımlayıcı özelliği olarak değerlendirmiş olmasını dikkate almak gereklidir. Schmitt baştan beri hasımlar arasında oturup konuşmanın, uzlaşma noktaları aramanın boşuna bir çaba olduğunu savunmakta ve tarafların ortak prensiplere ve aynı mücadele biçimlerine sahip olmadıkları görüşünü benimsemiş bulunmaktadır. Schmitt‟in toplumsal katılımdan ziyade düzene ve güçlü bir egemene duyulan gerekliliğe vurgu yapmasının sebebi de bu düşüncesi/yanılgısıdır. Özellikle ülkemizde Kürt sorunu devletin birliği üzerinden çözüleceğine inanan kişiler vardır. Ve bunlar devletin siyasal birliğin özü olduğu yanılgısındadırlar. Siya240
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
sal olanın özü ve devleti de önceleyen şey dost/düşman ayırımıdır. Siyasal birlik gereği bu birliğin dışında kalanları düşman olarak ele alır. Son kertede düşmanla savaş olasılığını kapsar. Devletin birliğini ya da siyasal birliği sürdürmek istiyorsak anayasal çerçeveyi daha geniş tutarak toplumun her kesimini içerecek tanımlamalar yapmalıyız. Böylece devlet içinde siyasal olanın siyasal birlik ve dışla(n)ma ölçütü olarak her hangi bir kesimi dışlama ya da düşman kabul etmeyi ortadan kaldırmış olacağız. Schmitt‟e karşı Scmitt‟in çözümü buradadır. Onaltıncı yüzyılda başlayan modern siyaset anlayışı insan doğasının kötü olduğu varsayımına dayanmaktadır. Bu görüşteki filozoflar ideal toplum siyaseti güden siyaset anlayışından uzaklaşmışlar ve gerçekçi, çıkarcı, değerden uzak dar bir siyaset ufuk oluşturmuştur. İdeal toplum anlayış, özlem ve beklentisini sürdürebilecek düşünceler üretmeliyiz. Günlük siyaset olgusuyla ideal siyaset anlayışını epistemolojik, ontolojik, etik düşünce açısından bağdaştırmanın teorik çalışmalarına değer vermeliyiz. Burada yapmamız gereken son dört yüzyıldır yerleşen Hobbesçi “Ġnsan insanın kurdudur” siyaset anlayışını güven temelli ilişki tarzına götürmeliyiz. Ġnsanın sahip olduğu dayanışmacı, verici ve merhamet yaklaşımcı özelliğini siyesette ortaya çıkarmalıyız. Siyasetin içeriğinde var olan düşmanlık boyutunun aslında rekabetçi bir özellik olduğu gerçekçiliğini inkâr etmeden uzlaşmayı, konuşmayı, farklılıklarla birlikte yaşamayı başarmamız gerekmektedir. Çatışma alanlarını azaltarak, işbirliğini artırıcı çabalar içinde olmalıyız. Toplumda yaşanan 241
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
farklı çözüm yollarını çatışma ile değil, siyasi mücadele tarzında sunmayı başarmalıyız. Çözümü “kazan kazan” anlayışına yaklaştırarak, her iki tarafın da kazanabileceği seçenekler üzerinden değerlendirmeyi öğrenmeliyiz. Belki biz daha az kazanacak olsak da bunu tercih etmeyi öğrenirsek kriz/düşman üreten siyaset anlayışından işbirliği/dost üreten anlayışa geçebiliriz. Çatışmanın da uzlaşma gibi, ortak bir mekânı, ortak bir dili ve ortak bir iradeyi gerektiği bilinciyle çatışmadan uzlaşmaya geçmeyi başarabilmeliyiz. Schmitt, parlamenter sistemin krizini parlamentonun meşruiyetinin kalmaması, hukukun bozulması ve teknolojinin egemenliği ile karar alma merkezinin parlamento dışına taşmasına bağlamaktadır. Parlamentonun gerileyişi, siyasi parti kanunlarının tek adam yönetimlerine izin verici özellikler içermesi, parti aygıtlarının yönetenler tarafından kuşatılması, parlamentonun kendi işleyişine ilişkin iç düzenlemeleri, kitle iletişim araçları, hükümet sırları ve ulusüstü örgütlere bağlanmaktadır. Günümüzde yaşamın çok ayrıntılanması, teknik yaklaşımların artması parlamentoyu bürokrasi ve yürütmenin önüne getirdiği bütün yasaları onaylayan bir noterlik organına dönüştürmüştür. Parlamenter krizden çıkabilmek için sivil toplum kuruluşlarını karar mekanizmalarının içine bilirkişi özelliği ile almayı düşünmeliyiz. Olağan yaşam içinde oluşan sorunlara yönelik hazırlanacak yasa ve yönetmeliklerin alternatifli olarak yapılması, bunların seçenekli olarak kamunun önüne getirilmesi; katılımcı demokrasi ile bu kriz ötelenebilir. En azından daha sağlıklı toplum siyaseti oluşturuluncaya kadar sorun alanları azaltılmış olacaktır. 242
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
FİHRİST Achilles
149,
Canetti
51,
Agathokles
173,
Cassirer
174,
Ahmet Necdet Sezer
230
Caterina Medici
Alexander Hamilton
58,
Cemal Gürsel
205,
Althusser
101, 102,
Chiron
149,
Arendt
67, 109, 186,
Cicero
72, 136, 148, 158,
Aristo
14, 15, 22, 32, 35, 36, 73, 79, 87, 88, 96, 101, 105, 175.
Cosimo Rucellai
157,
Aron
218, 219,
Cromwell
107,
Atwater
108,
Dahl
34, 53,
Augustinus
72,
Descartes
102, 180,
Bacon
229,
Disraeli
28,
Bâkıllâni
93,
Duverger
52,
Bentham
88,
Easton
41,
Berle
219,
Emin Paksüt
229,
İ. Berlin
101, 102, 235,
Engels
80, 82, 90, 219, 220.
Bodin
62, 72-76, 188, 189, 191.
Evren
229,
Bonaparte
107,
Fahreddin Râzi
142,
243
de
er-
235,
92,
145,
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar Borgia
114, 124-126, 129-131, 133, 134, 144,
Fârâbî
13, 15-17, 25, 35, 36, 94, 231,
Franklin
58,
Freud
7,
İbn-i Miskeveyh
13, 14,
Foucault
23, 50, 52, 55, 85,
İbn Rüşd
94,
Gambino
108,
İbni Sina
35, 94,
Gandhi
42,
İbn Teymiye
92
de Gaulle
42,
Junius Brutus
166, 167,
George Mason
58,
Kâdı Abdülcebbâr
93,
Gibbon
163,
Kant
14, 45, 231.
Gılgamış
58, 59, 60.
Kierkegard
184,
Gotti
108,
Kissinger
107,
Gramsci
101, 120,
Koçaş
207,
Haenel
78,
Kral Ferdinand
124, 135, 136, 151, 173,
Hannibal
173,
Kral Numa
160,
Hitler
42, 107, 183, 234.
Laswell
41,
Hegel
79, 90, 129, 175, 179, 209, 235.
İbn-i Miskeveyh
13, 14,
Hobbes
17, 18, 24, 48, 62, 66, 73, 75, 76, 79, 81, 88, 186, 210, 241.
İbn Rüşd
94,
181,
244
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar Hume
13, 16, 17, 18, 89, 184, 231, 232,
İbni Sina
35, 94,
Huntington
86,
İbn Teymiye
92
İbn Bâcce
94,
Junius Brutus
166, 167,
İbn Haldun
85, 96, 97,
Lefort
129, 175-177,
Leibniz
53,
Menşevik
220,
Lenin
102, 223, 224, 229,
Michels
62, 214, 216.
Livy
136,
Mills
217,
Locke
72, 76, 88,
J. S. Mill
88
Lorenzo Medici
de
128, 129, 170, 235,
Mitterand
229,
Lorenzo Piero Medici
di de
107
Mosca
22, 23, 62, 177, 215-216
Machiavelli
8, 9, 17, 18, 22, 37, 40, 41, 61, 62, 73, 75, 85, 95, 101-177, 179, 181-183, 191, 209, 213, 217, 225, 229, 232-237.
Mouffe
211.
Mao
42,
Mussolini
42, 234.
Marlowe
106,
Mustafa Kemal
229,
Marx
23, 81, 90, 91, 102, 177, 210, 220, 234, 235,
Menşevik
221,
245
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar Mâverdi
92
Michels
62, 215, 218.
Maximillian
114, 124,
Mills
219,
Max Weber
32, 41, 50, 63, 70, 71, 80, 213,
J. S. Mill
88
Medici
107, 126, 127, 128, 129, 135, 156, 168, 170, 171, 230, 231,
Nasiruddin Tusi
14, 15,
Nietzsche
7, 55-58, 121,
Rousseau
72, 76, 79, 88, 230,
Nizâmülmülk
94, 95, 96,
Russell
53, 54, 101, 199,
Otto Kirchheimer
187,
Ryn
218,
Papa II. Julius (Kardinal Rovere)
114, 115, 124, 126, 133, 144,
Schmitt
8, 9, 18, 19, 31, 32, 37, 40, 71, 74, 75, 92, 108, 116, 117, 152, 179-190, 191, 192, 193, 197206, 210-216, 223, 232-236.
Papa III. Pius
126,
Schumpeter
23,
Papa VI. Alexander
124, 126, 133, 149,
Septimius Severus
146,
Papa VII. Clement
171,
Shakespeare
106,
Pareto
22, 62, 110, 175177, 218,
Sıddık Sami Onar
192, 193,
Petrucci
115,
Soderini
115, 154,
246
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar Pirenne
23,
Spinoza
174, 182, 229,
Platon
15, 24, 25, 3537, 46, 72, 87, 96, 101, 174, 213.
Stalin
42,
Rawls
24,
St. Thomas Aquinas
136,
Remirro Orco
de
130,
Romulus
158, 161,
Strauss
101, 105, 109, 118, 119, 152, 172, 181, 217, 219, 220.
III. Richard
106
Spinoza
174, 182, 229,
IV. Henri
106,
Süleyman Demirel
196, 204, 205, 206, 219,
VIII. Henry
107,
Taha Akyol
206,
XII. Louis
124,
Tarquinius Superbus
166,
XIV. Louis
73,
Tocqueville
212
III. Richard
106
Turan Güneş
206,
IV. Henri
106,
Turgut Özal
197,
III. Richard
106
Ürgüplü
206,
IV. Henri
106,
virtu
40, 103, 119, 127, 132, 134136, 146, 155, 247
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal Ä°ktidar 158-160, 162164, 230, 231,
248
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar
KAYNAKLAR Akal, Cemal Bali. İktidarın Üç Yüzü. Dost Kitabevi Yayınları, Ankara, 2013. Akal, Cemal Bali. Machiavelli, Makyavelizm ve Modernite. Dost Kitabevi Yayınları. Ankara, 2012. Aktay, Yasin. Korku ve İktidar. Pınar Yayınları. İstanbul, 2010. Alatlı, Alev. (ed.) Batı‟ya Yönveren Metinler I. Rönesans. Kapadokya Meslek Yüksek Okulu. 2010. Althusser, Louis. İki Filozof: Machiavelli-Feuerbach. (çev. Alp Tümertekin) İthaki Yayınları. İstanbul, 2010. Althusser, Louis. Makyavel'in Yalnızlığı ve Başka Metinler/ Althusser'in Mirası. (çev. Alaeddin Şenel, Turhan Ilgaz, Seda Çarmık) Epos Yayınları. Ankara, 2006. Altınörs, Atakan. Dil Felsefesi Sözlüğü. Paradigma Yayınları. İstanbul, 2000. Arıkan, Mustafa. Politik İktidar ve Efsane, Gılgamış Efsanesi‟nin Politik Analizi. Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Bursa, 2006. Aristoteles. Politika. (çev. Mete Tuncay), Remzi Kitabevi. İstanbul, 2009. Austin, J.L. Söylemek ve Yapmak; Harward Üniversitesi 1955 William James Dersleri. (çev. R. Levent Aysever), Metis Yayınları. İstanbul, 2009. Bahçıvan, Fatih. 27 Mayıs 1960 ve 12 Eylül 1980 Askeri Müdahalelerinin Türk Politik Hayatına Etkisi. Kırıkkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü, Yayınlanmamış 249
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar Yüksek Lisans Tezi. Kırıkkale, 2005. Baştürk, Efe. Modern Egemenliğin „Nomos‟u Olarak İstisna Hali. Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi, 2013, Sayı: 15, s. 71-83. Bayramoğlu, Sonay. Parlamentonun Krizi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Ankara, 1998. Berle, Adolf A. İktidar. (çev. Nejat Muallimoğlu), Tur Yayınları, İstanbul, 1980. Bezci, Bünyamin. Carl Schmitt‟in Politik Felsefesi, Modern Devletin Müdafaası. Paradigma Yayınları, İstanbul, 2006. (alt kaynak olarak belirtilen Bezci‟nin 2004 yılında Uludağ Üniversitesinde yaptığı doktora tezinin 4.bölüm haricindeki kısmın kitaplaştırılmış biçimidir.) Bezci, Bünyamin. Carl Schmitt‟in Politik Felsefesi Açısından, Modern Türkiye‟de Güçlü Devlet. Uludağ Üniversitesi, Doktora Tezi. Sosyal Bilimler Enstitüsü. Bursa, 2004. Bezci, Bünyamin. Modern Türkiye‟de Meşruiyetin Politik İçeriği: Schmittyen Bir Değerlendirme. Finans Politik ve Ekonomik Yorumlar, 2007 Cilt: 44 Sayı:508, s. 5–13. Blackburn, Simon. The Oxford Dictionary of Philosophy. Oxford University Press. Oxford, 2008. Bottomore, Tom B. Seçkinler ve Toplum. (çev. Erol Mutlu) Gün-doğan Yayınları. İstanbul, 1996. Bulut, S. Muhtıra Sonrası Demokratikleşme Hareketine Örnek Model Olarak 1973 Seçimleri. Burke, Peter. Tarih ve Toplumsal Kuram. (çev. Mete Tuncay), Tarih Vakfı Yurt Yayınları. istanbul, 2005. Canetti, Elias. Kitle ve İktidar. (çev. Gülşat Aygen), Ayrıntı Yayınları. İstanbul, 1998. Cassirer, Ernst. İnsan Üstüne Bir Deneme-Devlet Efsanesi. (çev. Necla Arat), Say Yayınları. İstanbul, 2005. Cevizci, Ahmet. Felsefe Terimleri Sözlüğü. Paradigma Yayınları. İstanbul, 2003. 250
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar Cranston, Maurice. Batı Dünyasında Siyaset Felsefeleri. (çev. Nejat Muallimoğlu), Avcıol Basım Yayım. İstanbul, 2000. Cranston, Maurice. Büyük Düşünürlerin Politika Felsefeleri. Milliyet Kültür Kulübü. İstanbul, 1968. Çelebi, Aykut. Devlet, Toprak, Egemenlik: Carl Schmitt‟in Düşüncesinde Siyasal Kavramı ve Kurucu İktidar Sorunu. İmaj Kitabevi. Ankara, 2008. Çınar, Aliye. Politik Teoloji. Uludağ Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Dergisi, 15.cilt Sayı 2, 2006. s. 211-230. Çiftçi, Sabri. Modernden Postmoderne İktidar Kavramındaki De-ğişim. Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara,1997. Çopur, Onat. Anayasa Hukukunda Savaş Hâli. Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara, 2006. Dahl, A. R. Demokrasi Üstüne. (çev. Betül Kadıoğlu) Phoenix Yayınevi. Ankara, 2001. Dâver, Bülent. Siyaset Bilimine Giriş. Doğan Yayınevi. Ankara, 1969. Deniz, Faruk. Machiavelli: “Şeytan” mı, “İnsan” mı? İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, sayı: 23–24 (Ekim 2000-Mart 2001) http://www.istanbul.edu.tr/siyasal/dergi/sayi23-24/10.htm Downs, Robert. B. Dünyayı Değiştiren Kitaplar. (çev. Erol Gün-gör) Tur Yayınları. İstanbul, 1980. Ebenstein, William. Siyasi Felsefenin Büyük Düşünürleri. (çev. İsmet Özel), Şule Yayınları. İstanbul, 2003. Ekinci, Ekrem Buğra. Machiavelli ve Hukuk Tarihindeki Yeri. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi. Cilt: 10, Sayı: 1-3, Yıl: 1996, Sayfa: 213- 252. Emden, Christian J. Modern Siyasal Düşünce ve Friedrich Nietzsche. (çev. Gamze Varım), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. İstanbul, 2013. Erim, Nihat. Günlükler 1925-1979. Cilt 2. (hazırlayan; Ahmet 251
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar Demirel), YKY. İstanbul, 2005. Ertekin, Orhangazi. Modern Demokraside “İstisna Durumu”nun Yeniden Doğuşu: “Terörizm İstisnası”nın Yaratılması ve Hukuk Düzeninin Egemen İnşası. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi. Ankara, 2006. Farabi. Fusulü‟l-Medeni (Siyaset Felsefesine Dair Görüşler), İstiklal Matbaası, İzmir, 1987. Farabi. Mutluluğun Kazanılması (Tahsilu‟s Sa‟ada). (çev. Arslan, Ahmet), Vadi Yayınları, Ankara, 1999. Fırat, Melek. Dünyada Siyasi Tarih Disiplininin Ortaya Çıkışı ve Gelişimi, s. 9–22. (Yayına Hazırlayan; Erdem, Gökhan), Türkiye‟de Siyasi Tarihin Gelişimi ve Sorunları (Bildiriler ve Tartışmalar). Ankara, 2006. Fincancıoğlu, Yurdakul. Demirel, Demokraside Duraklama Yılları. Büke Yayınları. İstanbul, 2000. Foucault, Michel. Özne ve İktidar. (Çev. Işık Ergüden, Osman Akınhay), Ayrıntı Yayınları. İstanbul, 2005. Galbraith, John Kenneth. İktidarın Anatomisi. (Çev. Ramazan Dikmen), Hece Yayınları. İstanbul, 2004. Genç, Ruşen. XVII. Dönem TBMM'nin Yapısı ve Faaliyetleri. Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Sakarya, 2010. Giddens, Anthony. Sosyoloji (Hazırlayan: Cemal Güzel), Ayraç Yayınevi. Ankara, 2005. Güçlü, A. Uzun, E. Uzun, S. Yolsal, Ü. H. Felsefe Sözlüğü. Bilim ve Sanat Yayınları. Ankara, 2002. Güngör, Süleyman. Türkiye Cumhuriyeti‟nin Kurulması ve Kurumsallaşması Sürecinde Siyasal Elit-Aydın Elit İlişkisi (Ahmet Ağaoğlu Örneği). Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara, 1995. Gürbüz, Ayşe. Michel Foucault‟da Birey ve Siyasal Güç İlişkisi. Cumhuriyet Üniversitesi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Sivas, 2008. Habermas, Jurgen. İletişimsel Eylem Kuramı. (çev. Mustafa 252
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar Tüzel), Kabalcı Yayınevi. İstanbul, 2001. Hall, John A. Ikenberry, G. John. Devlet. (çev. Yeşeren Olgu Alibeygil, Murat Şipal) Doruk Yayınları. Ankara, 2000. Hassan, Ümit. İbn Haldun‟un Metodu ve Siyaset Teorisi. Toplumsal Dönüşüm Yayınları. İstanbul, 1998. Heimsoeth, Heinz. İmmanuel Kant‟ın Felsefesi, Kant‟ı Anlamak İçin Anahtar Kitap, (çev. Takiyettin Mengüşoğlu), Remzi Kitapevi, İstanbul, 1986. Heywood, Andrew. Siyaset. (ed. Buğra Kalkan. çev. Bekir Berat Özipek, Mete Yıldız, Zeynep Kozlu, Bahaddin Seçilmişoğlu, Bican Şahin, ), Adres Yayınları. İstanbul, 2007. Heywood, Andrew. Siyasetin Temel Kavramları. (çev. Hayrettin Özler), Adres Yayınları. İstanbul, 2011. Horner, Althea. Güç; Güç sahibi Olma İsteği ve Güce Sahip Olmaktan Korkma. (çev. Semra Kunt), HYB Yayıncılık. Ankara, 1997. Hobbes, Thomas. Leviathan. (çev. Selim Lim), YKY, İstanbul, 2007. Hume, David. İnsan Doğası Üzerine Bir İnceleme. (çev. Aziz Yardımlı), İdea Yayıncılık, İstanbul, 2007. İkbal, Muhammed. İslamda Dini Düşüncenin Yeniden Doğuşu. (çev. N.Ahmet Asrar), Bir Yayıncılık. İstanbul, 1984. İnanç, Hüsamettin. Faşizmin ve Sosyalizmin Sosyo-Politik Kökenleri; Marx-Pareto Mukayesesi. MKM Yayıncılık. Bursa, 2010. Kahraman, Ahmet. Devr-i Süleyman. Sel Yayıncılık. İstanbul, 1993. Karaca, Sıtkı. Kendi Gerçekliğinin Üstünü Örtmek Ya da Fâsıklık. Hayat-Pedam Yayınları. İstanbul, 2009. Karaca, Sıtkı. Demirel ya da Kendi Gerçeğini Örtmenin Siyasi Tezahürü. Eskişehir, 2011. Karaismailoğlu, Ö. Fulya. Sosyal Teoride İktidar Tartışmaları; Marx, Nietzsche, Weber, Foucault. Uludağ Üniversitesi Sosyal Bi-limler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek 253
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar Lisans Tezi. Bursa, 2006. Kaya, F. Günsoy. Carl Schmitt ve Leo Strauss‟ta „Politik Olan‟ Kavramı. Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Yayımlanma-mış Doktora Tezi. İzmir, 2009. Kaya, F. Günsoy. Politik Olan‟ın Nötralizasyonu ve Devrimci Politika: Carl Schmitt‟in Marx Okuması. Kaygı: Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Dergisi. 2012; sayı 19. s. 139-158. Kınalızade Ali Efendi. Ahlak-ı Alai „Ahlak İlmi‟. Yay. Haz. Hüseyin Algül. Tercüman Yayınları, Tarihsiz. King, Ross. Machiavelli: İktidar Filozofu. (çev. Volkan Atmaca) Alfa Yayınları. İstanbul, 2011. Kishlansky, Mark A. Batı‟nın Kaynakları. (çev. M. Kürşad Atalar), Açılımkitap. İstanbul, 2009. s. 443-450. Klosko, George. History of Political Theory An İntroduction. Volume II: Modern. 2nd edition. Oxford University Pres. Oxford, 2013. Klosko, George. (ed.) The Oxford Handbook of History of Political Philosophy. Oxford University Pres. Oxford, 2013. Komsuoğlu, Ayşegül. Siyasal Yaşamda Bir Lider, Süleyman Demirel. Bengi Yayınları. İstanbul, 2008. Korkut, Ş. Farabi‟nin Siyaset Felsefesinin Temel Problemleri ve Kökenleri. A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi. Ankara, 2005. Kömürcüoğlu, Mustafa. N. Machiavelli ve T Hobbes‟ta Birey Çıkarı – Devlet Çıkarı İlişkisi. Yıldız Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul, 2006. Kuçuradi, İoanna. İnsan ve Değerleri, Değer Problemi. Türkiye Felsefe Kurumu. Ankara, 2003. Kuru, Hanife. Türk siyasal yaşamında adalet partisi. Dokuz Eylül Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi. İzmir, 1996. Küçükalp, Derda. Siyaset Felsefesi. Say yayınları. Ankara, 254
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar 2011. Lenin, V. I. Devlet ve Devrim. Eriş Yayınları, 2003. erisyay@kurtuluscephesi.com Lewis, Bernard. Demokrasinin Türkiye Serüveni. (çev. Hamdi Aydoğan, Esra Ermert) YKY. İstanbul, 2007. Lilla, Mark. İlkesiz Deha, Felsefeyi Siyasete Alet Edenler. (çev. Ahmet Ergenç), Gelenek. İstanbul, 2001. Machiavelli. The Prince. (Translated by C. E. Detmold) Wordswoth Editions Limited. Hertfordshire, 1997. Machiavelli. Hükümdar (IL PRINCIPE). (çev. H. Kemal Karabulut.), Sosyal Yayınlar. İstanbul, 1998. Machiavelli, Nicolo. Hükümdar (Prens). (Fransızca‟dan çev; Anita Tatlıer) Göçebe Yayınları. İstanbul, 1997 Machiavelli, Niccolo. Hükümdar. (İtalyanca aslından çev; Yusuf Adil Egeli)Yıldız Matbaası. Ankara, 1955. Machiavelli, Niccolo. Hükümdar. (çev. Mehmet Özay), Şule Yayınları. İstanbul, 1997. Machiavelli, Nicolo. Prens. (Fransızca‟dan çev; İlhan Erşanlı) Alter Yayınları. Ankara, 2009. Machiavelli, Niccolo. Askerlik Sanatı. (çev. Nazım Güvenç) Anahtar Kitaplar Yayınevi. İstanbul, 2008. Machiavelli, N. Titus Livius‟un İlk On Kitabı Üzerine Söylevler. (çev. Alev Tolga), Say Yayınları. İstanbul, 2009. Machiavelli, Niccolo. Floransa‟da Komplolar ve Karşı Komplolar Tarihi. (çev. A. Berna Hasan), Özne Yayımcılık. İstanbul, Tarih-siz. Makyavel. Hükümdar ve Büyük Frederik‟in Makyavel‟i çürütme denemesi. (çev. Vahdi Hatay), Remzi Kitabevi. İstanbul. Magee, Bryan. The Story of Philosophy. A Dorling Kindesley Book. London, 2010. Man, Fuat. Bireylerin güç algılamalarında bilginin yeri: bir araştırma. Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek lisans tezi. Sakarya, 2005. 255
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar Mandacı, Gamze. Makyavelist Tutumların Etik Algısı ve Demografik Faktörler Açısından Değerlendirilmesi: Bankacılık Sektöründe Bir Araştırma. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara, 2007. Marin, Louis. İmgenin İktidarları. (çev. Muna Cedden), Dost Kitabevi. Ankara, 2013. Mengi, Abdurrahman. Platon'un Siyasal Seçkinleri Olarak Yönetici Sınıfı. Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Van, 2004. Mosca, Gaetano. Siyasi Doktrinler Tarihi. (çev. Samih Tiryakioğlu), Varlık Yayınevi. İstanbul, 1968. Mulgan, Geoff. Antipolitik Çağda Politika. (çev. Abdullah Yıl-maz), Ayrıntı Yayınları. İstanbul, 1995. Nietzsche, Fredrich. Güç İstenci; Bütün Değerleri Değiştiriş Denemesi. (çev. Sedat Umran), Birey Yayıncılık. İstanbul, Nietzsche, Fredrich. Zerdüşt Böyle Diyordu. (çev. Osman Demirsu), Varlık Yayınları. İstanbul, 2004. Oktay, Ayşe Sıdıka, Kınalızade Ali Efendi ve Ahlak-ı Alai. İz Yayıncılık, İstanbul, 2005. Okumuş, Ejder Türkiye‟nin Laikleşme Serüveninde Tanzimat, İnsan Yayınları. İstanbul, 1999. Okumuş, Ejder, Meşruiyet Ekseninde Din ve Devlet. Pınar Yayınları. İstanbul, 2003. Okumuş, Ejder, Dinin Meşrulaştırma Gücü. Ark Kitapları Yayınları. İstanbul, 2005, Okumuş, Ejder, Osmanlı‟nın Gözüyle İbn Haldun. İz yayıncılık. İstanbul, 2009. Oxford Advanced Learner‟s Dictionary of Current English. 4th Edition (ed. A P Cowie). 3rd Impression. Oxford University Pres. Oxford, 1990. Önder, Özge. 12 Mart‟ın Basına Etkisi “Milliyet – Cumhuriyet” Örneği. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara, 2008. 256
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar Özgan, Ali. 28 Şubat Sürecinin Siyasal Açıdan Neden ve Sonuçları. Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Muğla, 2008. Özipek, Bekir Berat. Muhafazakârlık; Akıl, Toplum, Siyaset. Liberte Yayınları. Ankara, 2004. Özkazanç, Alev. Türkiye‟de siyasi iktidar ve meşruiyet sorunu: 1980‟li yıllarda yeni sağ. Ankara üniversitesi, Sosyal bilimler enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, nkara,1998. Özsel, Doğancan. Yeni-Muhafazakârlık: Carl Schmitt ve Leo Strauss Üzerinden Eleştirel Bir Okuma. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara, 2006. Pareto, Vilfredo. Seçkinlerin Yükselişi ve Düşüşü; Kuramsal Bir Sosyoloji Uygulaması. (çev. Merve Zeynep Doğan), DoğuBatı Yayınları. Ankara, 2005. Prelot, Marcel. Politika Bilimi. (çev. Nihal Önol), Varlık Yayınları. İstanbul, 1972. Rosenthal, Michael A. Spinoza and the Crisis of Liberalism in Weimar Germany. Hebraic Political Studies. Vol. 3, No. 1 (winter 2008), pp . 94–112. Russ, Jacqueline. Avrupa Düşüncesinin Serüveni. (çev. Özcan Doğan), Doğubatı Yayınları. Ankara, 2011. Russell, Bertrand. İktidar. (çev. Erol Esençay), Deniz Kitaplar Yayınevi. İstanbul, 1983. Russell, Bertrand. Yetke ve Birey. (çev. Ayseli Usluata), Cem Yayınevi. İstanbul, 1975. Rüthers, D. H.c.B. 20‟nci Yüzyılın Siyasi Düşünürü: Carl Schmitt. (Çev.: Hüseyin Özcan, Muaz Şeker). www.akader.info/KHUKA/2006_eylül/ Saygılı, Abdurrahman. Modern Devlet‟in Çıplak Sureti. Ankara Ünversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2010. 59 (1) s. 6197. Schmitt, Carl. The Concept of the Political. (Translated by George Schwab) The University of Chicago Press. Chicago, 257
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar 1996. Schmitt, Carl. Political Theology. Four Chapters on the Concept of Sovereignty. (Translated by George Schwab) The University of Chicago Press. Chicago, 2005. Schmitt, Carl. Parlamenter Demokrasinin Krizi. (çev. Emre Zeybekoğlu), Dost Kitabevi Yayınları. Ankara, 2006. Schmitt, Carl. Somut ve Çağa Bağlı Bir Kavram Olarak Devlet. (çev. Bertil Emrah Oder). Devlet Kuramı (Derleyen: Cemal Bali Akal) içinde s. 244-254. Dost Kitabevi Yayınları. Ankara, 2011. Schmitt, Carl. Tarih ve Siyaset Üzerine İki Deneme: Roma Katolikliği ve Politik Form, Kara ve Deniz. (çev. Gültekin Yıldız), Para-digma Yayıncılık. İstanbul, 2009. Schmitt, Carl. Siyasi İlahiyat. (çev. Emre Zeybekoğlu), Dost Kitabevi Yayınları. Ankara, 2005. Selçuk Sami. Zorba Devletten Hukukun Üstünlüğüne. Yeni Türkiye Yayınları. Ankara, 2000. Skinner, Quentin. Machiavelli. (Çev. Cemal Atila), Altın Yayınları. İstanbul, 2002. Soysüren, Ali Haydar. 12 Mart Döneminde Nihat Erim Hükümetleri. Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans. İstanbul, 2006. Spinoza, Benedict De. Teolojik-Politik İnceleme. (çev. M. Kazım Arıcan), Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları. Ankara, 2011. Strauss, Leo. An İntroduction to Political Philosophy: Ten Essays by Leo Strauss. Edited with an Introduction by Hilail Gildin. Wayne State University Press. Detroit, 1989. Sümercan, Elif Uzun. I. Dönem Demirel Hükümeti'nin Siyasi Faaliyetleri 1965-1969. Gazi Üniverstesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara, 2009. Şahin, Yelda. Reading Carl Schmitt: A Theory of the State. Master's Thesis, Department of Political Science and Public Administration, Bilkent University. Ankara, 2000. Şahin, Yusuf. Türkiye‟de Siyasal Elitizm ve Politik Cemaat 258
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar Olarak Mülkiyeliler. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Kütahya, 2005. Şen, Ercan. Hannah Arendt ve Modern Toplum Eleştirisi. Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Konya, 1996. Şenocak, Asiye. Machiavelli Prens (Hükümdar) Kitabı Üzerine İktidar Ahlakı Tartışması. Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi. İzmir, 2002. http://www.genbilim.com/index2.php?option=com_content&do_ pdf=1&id=1694 Toku, Neşet. Siyaset Felsefesine Giriş. Kaknüs Yayınları. İstan-bul, 2005. Tolga, R. Alev. Machiavelli'nin siyaset felsefesinde meşruiyet sorunu. İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlan-mamış Doktora Tezi. İstanbul, 2006. Tunçay, Mete(derleyen). Batı‟da Siyasal Düşünceler Tarihi; Seçilmiş Yazılar. Yeni Çağ. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları. İstanbul, 2009. Turhan, Mehmet. Siyasal Elitler. Gündoğan Yayınları. Ankara, 2000. Turgut, Mehmet. Siyasetten Portreler. Doğan Kitapçılık A.Ş. İstanbul, 2001. Tutar, Hilmi. Türk Siyasetinde Sancılı Yıllar. Bizim Kitaplar. İstanbul, 2006. Türköne, Mümtaz‟er. Siyaset Nedir? Lotus Yayınevi. 9. Baskı, 2008, Ankara, Ülken, Hilmi Ziya. İslam Felsefesi Kaynakları ve Tesirleri. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. 1967. Ülken, Hilmi Ziya. (editör) Farabi Tetkikleri. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları. Burhaneddin Erenler Matbaası, 1950. Ürek, Ogün. Kant‟ta Etik Değerler Olarak Özgürlük ve Saygı. Uludağ üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, yıl: 8, sayı: 13, 2007/2, s.189–197. 259
Machiavelli - Carl Schmitt ve Siyasal İktidar Vergin, Nur. Siyasetin Sosyolojisi; Kavramlar, Tanımlar, Yakla-şımlar. Bağlam Yayıncılık, İstanbul, 2006. Vorlander Karl. Felsefe Tarihi. (çev. Mehmet İzzet, Orhan Saadeddin), İz Yayıncılık. İstanbul, 2004. Weber, Max. Sosyoloji Yazıları. (çev. Taha Parla), Hürriyet Vakfı Yayınları. İstanbul, 1987. Yavı, Ersal. Kurtarılan bir ülke nasıl batırılır? Yazıcı Yayıncılık, İzmir, 2007. Yeke, Y. Karagöz. Machiavelli ve Siyasal Etik. Ebabil Yayıncılık. Ankara, 2007. Yelkenci, Taner. Din ve Devlet: Benedictus De Spinoza‟nın Politik Teoloji Eleştirisi. Felsefelogos, 2011. Sayı: 40, ss. 61-76. Yenilmez, Muammer. Türkiye‟de Mühendisler ve Siyaset. Ankara üniversitesi, Sosyal bilimler enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara, 2007. Yerebakan, İbrahim. Makyavelizm ve Christopher Marlowe‟dan Makyavelist Bir Oyun; The Jew Of Malta. Atatürk Üniversitesi sosyal bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Tez. Yüksek, A. Erhan. Türk Kamu Yönetiminde Önderlik Davranışı. Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi. Ankara, 2005. Zarka, Yves Charles. İktidarın Simgeleri; Machiavelli‟den Foucault‟ya Politik Felsefe Çalışmaları. (çev. Selen Şahin) Sitare Yayınları. Ankara, 2012. Zeybekoğlu, Ali Emre. Carl Schmitt‟in 20. Yüzyıl Devlet ve Siyaset Kuramına Katkısı. İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi. İstanbul, 2009. Zizek, Slavoj. Gıdıklanan Özne Politik Ontolojinin Yok Merkezi. (çev. Şamil Can) Epos Yayınları. Ankara, 2012.
260