1
2
ÖNSÖZ Her gün onlarca insanın çatışmalar sonucunda yaşam hakkının ortadan kalktığı bu süreçte; İnsan hakları ihlallerinden, toplumun hak kayıplarından söz etmek ya da hak kayıplarını gündemleştirmeye çalışmanın ne kadar zor olduğunu biliyorum. Barış ve çözüm sürecinin gündemde olduğu dönemde; zorla yerinden edilen ve 20 yılı aşkın bir süredir Çukurova bölgesinde hayatın bütün zorluklarını ve acılarını yaşamış olan yüz binlerce göç mağdurunun ana topraklarına geri dönüş umudu ve sevinci doğmuştu. Zorla yerinden edilme konusunda uzun yıllar çalışma yapmış biri olarak, Çukurova Bölgesinde yaşayan zorunlu göç mağdurlarından kendi ana topraklarına dönmek isteyenlere ilişkin bilgilendirme, danışmanlık faaliyetleri yürütme ve bir insiyatif geliştirmek amacıyla “Çukurova Geri Dönüş İnisiyatifi” adıyla Sivil Düşün Aktivist Programına çalışma başvurusu yapmış, başvurum kabul edilmişti. Haziran 2015 genel seçimlerinden hemen sonra çatışmaların yeniden başlaması, Barış ve Çözüm sürecinin askıya alınması bir yandan geri dönüş koşullarını imkansız kılarken, öte yandan yerleşim alanlarının yeniden boşalmaya/boşaltılmaya başlanması planladığım çalışmayı imkansız hale getirdi. Çalışma; AB Sivil Düşün Program yöneticileri ile yaptığım görüşmeler neticesinde yeni bir çerçeve ile hayata geçirildi. Bu kapsamda Çukurova Bölgesinde yirmi yılı aşkın bir süredir yaşamlarını çadır ve barakalarda sürdüren odak bir grup ile ekonomik, kültürel ve sosyal haklara erişim koşullarının incelenerek raporlaştırılması planlandı. Akdeniz Göç Der.’in eski ve yeni yöneticilerinden 5 kişilik bir ekip ile Ocak 2016 tarihi itibari ile çalışmaya başladık. Şunu belirtmeliyim ki bu araştırma bireysel aktivist başvuru olsa da çalışmalarımızın her aşamasında toplantılarımızı, yazışma ve planlamalarımızı kurumun binasında gerçekleştirdik. Araştırmamız 4 aşamada tamamlanmıştır. Bunlar; Planlama ve hazırlık aşaması, Alan araştırmasına ilişkin pilot çalışma, saha çalışması – belirlenen kişilerle yüzyüze görüşme gerçekleştirilmesi ve son olarak verilerin analizi ve raporun yazılması aşaması. Planlama ve hazırlık aşamasında; periyodik masa başı toplantıları gerçekleştirilmiş, yapılacak etkinlikler planlanmış ve BM Ekonomik, Sosyal, Kültürel Haklar Sözleşmesi ve Ülke İçinde Yerinden Olma Konusunda Yol Gösterici İlkeler temel alınarak araştırma bilgi formu oluşturulmuştur.
3
Alan araştırmasına ilişkin pilot çalışma aşamasında; Adana ve Mersin İl sınırları içerisinde çadır ve barakalarda toplu olarak yaşayan 23 yerleşim yeri ve araştırma alanına ilişkin tespit çalışması yürütülmüştür. Saha çalışması aşamasında; araştırma alanında belirlenen sayıda kadın ve erkekle yüzyüze görüşmeler gerçekleştirilmiş, görüşmeler sırasında yapılan gözlemler neticesinde araştırma ekibi olarak araştırma raporumuzun adının “Çadırda Yaşama Tutunmak” olması kararlaştırılmıştır. Son olarak da veriler analiz edilerek, raporumuz tamamlanmıştır. Araştırmanın verileri raporda detaylı olarak yer almaktadır. Ancak son 10 yılda Çadır bölgelerinde belirli aralıklarla göç ile ilgili çalışmalar yaparak orada yaşayanlar ile sürekli iletişim içinde bulunan biri olarak gözlemlerimi bir kaç sözle belirtmek isterim. Çukurova Bölgesinde köprü, su kanalı veya su birikintisi olan yerlerin yakın çevresinde ki tüm tarımsal alanlarda plansız karabalık çadır kentler oluşmuş durumdadır.Bu çadır kentlerde,zorla yerinden edilen aileler, çadırda sürekli yaşayan tarım işçisi aileler, Mevsimlik geçici tarım işçisi aileler ve Suriyeli sığınmacılar olmak özere dört mağdur grup bulunmaktadır.Devlet doğrudan ya da dolaylı olarak mağdur ettiği bu insanların yaşam koşullarını iyileştirme çabası içinde olduğunu belirtse de; birkaç sembolik çalışma dışında görev ve sorumluluğunu yerine getirmemiştir. Çadır alanlarında yaşanan sorunlar ise her geçen gün artarak, çeşitlenerek ve derinleşerek adeta bir insanlık dramına dönüşmüştür. Bilim ve teknoloji çağında çeyrek asırdır süreklileşen bir çadır yaşamı söz konusudur.Çadırda ağır yaşam koşuları insani değerler yok ederek insan onurunu rencide etmektedir. Çalışma yürüttüğüm süre zarfında çadırlarda doğan çocukların aynı çadırlarda gelin, damat ve hatta anne ve baba olduklarına tanıklık ettim.Süreklileşen uzun çadır yaşamlarından çektikleri acılar ve travmaların izlerini görmek mümkündür.Bu yaşamın en büyük mağdurları kadın ve çocuklar olduğunu da unutmamak gerekir.
Araştırma raporunda daha detaylı görebileceğiniz gibi zorlu yaşam koşullarının görünür olması ve sorunların acil olarak çözülmesi konusunda sorumluluğu olan karar vericiler, sivil toplum kurumları ve duyarlı her kesimin katkı sunmasını diliyorum . Nisan 2016 SELAHATTİN GÜVENÇ ARAŞTIRMA EKİP KOORDİNATÖRÜ
4
TEŞEKKÜR Zorla yerinden edilme sürecinin kendisinin başlı başına bir insan hakkı ihlali olduğundan hareketle yürüttüğümüz ve çalışmanın her aşamasında “insanca yaşama” koşullarını yeniden tartıştığımız “ Zorla Yerinden Edilenler İçin: Çadırda Yaşama Tutunmak” Projesine verdiği destekten dolayı başta AB Türkiye Delegasyonu Sivil Düşün Ekibini ne, Araştırma tartışmalarının ve toplantılarının yapılmasında ev sahipliği yapan Akdeniz Göç –der yöneticilerine, çalışmanın her aşamasına güç veren, deneyim ve duygusu ile çalışmayı güçlendiren proje ekibi arkadaşlarıma, Araştırmanın analizi, raporlaştırılması ve yayına hazırlanması sürecinde görev üstlenen ve büyük emek ve çaba sarf eden çalışma arkadaşım Sosyolog Menice Yaşar’a , Alan Araştırma Döneminde bizimle birlikte çalışarak anlamlı destek veren Divan Derneği Başkanı Arif Berk'e, Bu çalışmanın sağlıklı yürütülmesinde ve başarıya ulaşmasında sahaya ait sorumluluğu üstlenen, bu sürede bizlere eşlik eden, enerji ve motivasyonu ile ekibin çalışmasını kolaylaştıran, aynı zamanda çadır bölgesinde yaşaması itibari ile bölgeyi tanıyan sevgili arkadaşımız Gürgün Kara’ya, Çadır Bölgesinde yaşamlarını sürdüren ve çalışmanın her aşamasında bize destek veren büyük çaba harcayan Kumri Kara, Gülbahar Kara, Gûlî Yılmaz, Asiye Işık, Vesile Işık, Kıymet Göktaş, Emin Aydın, Cemal Kara, Mahmut Işık ve İbrahim Çavalak, Can Matbaacılık Çalışanlarına ve adını sayamadığım emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum.
5
İÇİNDEKİLER GİRİŞ ……………………………………………………………………………………………………………………… 1. BÖLÜM: TÜRKİYE’DE “GÖÇ” VE “ZORLA YERİNDEN EDİLME” KAVRAMININ SOSYOLOJİK ANALİZİ …………………………………………………………………………………… 1.1.
Göç Kavramının Sosyolojik Analizi ……………………………………………………
1.2.
Nedenleri Bağlamında Göç Yerine Zorla Yerinden Edilme Kavramının Sosyolojik Analizi …………………………………………………………………………………………
2. BÖLÜM: ARAŞTIRMANIN KONUSU, AMACI, PROBLEMİ VE YÖNTEMİ ……………. 2.1.
Araştırmanın Konusu ………………………………………………………………………..
2.2.
Araştırmanın Amacı …………………………………………………………………………
2.3.
Araştırmanın Yöntemi: Evren, Örneklem ve Bilgi Formu ……………………
2.4.
Araştırmanın Alanı ………………………………………………………………………….
3. BÖLÜM: ZORLA YERİNDEN EDİLME SÜRECİ SONRASI YERLEŞİM ………………… 3.1.
Zorla Yerinden Edilme Süreci Öncesi Boşaltılan Yerleşim Alanları …
3.2.
Zorla Yerinden Edilme Süreci Sonucu Yerleşilen Alanlar: Tercih Mi, Zorunluluk
Mu? …………………………………………………………………………………………… 3.2.1. Çukurova Bölgesinin Tercih Edilme Nedenleri ………………………………………… 4. BÖLÜM: HANE HALKI ÇÖZÜMLEMESİ VE GÖÇ SONRASI EKONOMİK, SOSYAL VE KÜLTÜREL HAKLARA ERİŞİM ………………………………………………………………….. 4.1.
HANE HALKI ÇÖZÜMLEMESİ …………………………………………………………..
4.2.
GÖÇ SONRASI EKONOMİK, SOSYAL VE KÜLTÜREL HAKLARA ERİŞİM …
4.2.1. YAŞAM STANDARDI HAKKI ……………………………………………………………………… 4.2.1.1.
Yeterli Konut Hakkı Unsurları ……………………………………………………………..
4.2.1.1.1. Zorla Yerinden Edilen Kişilerin Yeterli Konut Hakkına Erişimine İlişkin Değerlendirmeleri ……………………………………………………………………………… 4.2.2. YETERLİ BESLENME HAKKI ………………………………………………………………….. 4.2.2.1.
Zorla Yerinden Edilen Kişilerin Yeterli Beslenme Hakkına Erişimine İlişkin
Değerlendirmeleri …………………………………………………………………………………….. 6
4.2.3. SAĞLIK HAKKI ………………………………………………………………………………………… 4.2.3.1.
Aile Üyelerinin Sağlık Hakkına Erişimi …………………………………………………
4.2.3.2.
Aile Üyelerinin Tedavi Süreçleri ve Karşılaşılan Sorunlar ……………………..
4.2.3.3.
Aile Üyelerinin Karşılaşılan Sorunlara Yaklaşımı ve Çözüm Yöntemleri ….
4.2.4. EĞİTİM HAKKI …………………………………………………………………………………………. 4.2.4.1.
Aile Üyelerinin Zorunlu / Parasız Eğitim Hakkına Erişimi …………………..
4.2.4.2.
Aile Üyelerinin Eğitime İlişkin Beklentileri ………………………………………
4.2.4.3.
Çocuk İşçiliği ve Aile Üyelerinin Çocuk İşçiliğine Yaklaşımı …………….
4.2.5. ÇALIŞMA HAKKI …………………………………………………………………………….. 4.2.5.1.
Aile Üyelerinin Çalışma Hakkına Erişimi ve Karşılaşılan Problemler …….
4.2.5.2.
Kadın Emeği Bağlamında Kadının Çalışma Yaşamındaki Yeri: Şiddet ve
Ayrımcılık …………………………………………………………………………………………………… 4.2.6. SOSYAL GÜVENLİK HAKKI ………………………………………………………………………… 4.2.6.1.
Aile Üyelerinin Sosyal Güvenlik Dağılımı ……………………………………………….
4.2.7. SEÇME VE SEÇİLME HAKKI ……………………………………………………………….. 4.2.8. ZORLA YERİNDEN EDİLME SONUCU KÜLTÜREL GELENEKLER VE GÜVENLİK ……………………………………………………………………………………………………….. 4.2.8.1.
Kültürel Yaşama Katılma Hakkı Bağlamında Geleneklerin Yaşatılması ………….
4.2.8.2.
Araştırmanın Yapıldığı Alanda Can ve Mal Güvenliği …………………………………
4.2.9. KADINA YÖNELİK ŞİDDET VE AİLE İÇİ ŞİDDET BAĞLAMINDA ÇOK EŞLİLİK …………………………………………………………………………………………………………. 4.2.9.1.
Kadına Yönelik Şiddet ……………………………………………………………………………..
4.2.9.2.
Aile Üyelerinin ve Kadınların Çok Eşliliğe İlişkin Algıları ………………………
5. BÖLÜM: KÜRT SORUNUNUN DEMOKRATİK VE BARIŞÇIL ÇÖZÜMÜ BAĞLAMINDA ZORLA YERİNDEN EDİLME SÜRECİ VE ANA TOPRAKLARA GERİ DÖNÜŞ ANALİZİ …………………………………………………………………………………. 5.1.
Zorla Yerinden Edilme Nedenleri ……………………………………………………..
5.2.
Zorla Yerinden Edilme Öncesi Hane Halkı Büyüklüğü ………………………
5.3.
Zorla Yerinden Edilme Süreci Öncesi Hane Halkı Gelir Kaynakları ……………
5.4.
Zorla Yerinden Edilme Süreci Sonrası Yerleşilen Yerde Hane Halkının Ana Topraklarla İlişkileri ……………………………………………………………………………………….. 7
5.5.
Kürt Sorununun Demokratik ve Barışçıl Çözümüne İlişkin Hane Halkının Değerlendirmeleri ……………………………………………………………………………………………
6. BÖLÜM: ZORUNLU YA DA ZORLA BAĞLAMINDA YENİ BİR GÖÇ: EKONOMİK GÖÇ VE SURİYELİ SIĞINMACILAR ………………………………………………………… 7. BÖLÜM: ARAŞTIRMANIN SONUÇLARI ……………………………………………………… 7.1.
Yaşam Standardı Hakkına Erişime İlişkin Sonuçlar …………………………..
7.2.
Eğitim Hakkına Erişime İlişkin Sonuçlar ………………………………………..
7.3.
Sağlık Hakkına Erişime İlişkin Sonuçlar …………………………………………
7.4.
Çalışma Hakkına Erişime İlişkin Sonuçlar …………………………………..
7.5.
Sosyal Güvenlik Hakkına Erişime İlişkin Sonuçlar …………………………..
7.6.
Seçme ve Seçilme Hakkına Erişime İlişkin Sonuçlar …………………………..
7.7.
Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddete İlişkin Sonuçlar ……………………..
7.8.
Kültürel Yaşama Katılma Hakkına Erişime İlişkin Sonuçlar ……………………
7.9.
Kürt Sorununun Demokratik ve Barışçıl Çözümü Kapsamında Ana Topraklara Dönüşe İlişkin Sonuçlar ……………………………………………………………………………………………
7.10.
Diğer Göç Dalgalarına İlişkin Sonuçlar ……………………………………………………….
8. BÖLÜM: ÇÖZÜM ÖNERİLERİMİZ ………………………………………………………………….. 8.1.
Kısa Vadede Çözüm Önerilerimiz ………………………………………………………….
8.2.
Orta ve Uzun Vadede Çözüm Önerilerimiz ……………………………………………..
EKLER Ek – 1: Zorla Yerinden Edilenler İçin: Çadırda Yaşama Tutunmak Araştırma Bilgi Formu .. Ek – 2: BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslar arası Sözleşmesi …………………….. Ek – 3: Ülke İçinde Yerinden Olma İle İlgili Yol Gösterici İlkeler …………………………………….. Ek – 4: CEDAW ( Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi ) …………. Ek – 5: Çocuk Hakları Sözleşmesi ………………………………………………………………………….. Ek – 6: Fotoğraflar ……………………………………………………………………………………………
8
GİRİŞ Bu araştırma, “Avrupa Birliği ( AB ) Sivil Düşün Aktivist Programının”1 kapsamında yürütülmüştür. Çalışma “ Zorla Yerinden Edilme” sürecine maruz kalmış ve uzun yıllardır yaşamlarını çadır ve barakalarda sürdüren kişilerin ekonomik, kültürel ve sosyal haklara erişim koşullarını ve Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümüne ilişkin algıları bağlamında kişilerin ana topraklarına geri dönüş koşullarını tartışmaktadır. Araştırmamızın sonuçları Türkiye Cumhuriyetinin taraf olduğu “ Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi”2, “ BM Çocuk Hakları Sözleşmesi”3, “ BM Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi ( CEDAW )” 4 ne göre değerlendirilmiştir. Araştırmamız sekiz ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde; Sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik nedenleri bağlamında göç olgusu ve “Zorla Yerinden Edilme” kavramının sosyolojik analizi gerçekleştirilmiştir. İkinci bölümde; Araştırmamızın konusu, amacı, temel problemi ve yöntemi ele alınmıştır. Araştırmamızın üçüncü bölümünde Zorla Yerinden Edilme süreci sonucu Türkiye genelinde zorla göçe tabi tutulan yerlere ilişkin kısa bilgi verilerek, çalışmanın yapıldığı alan irdelenmiştir. Aynı zamanda zorla yerinden edilme süreci sonrası tercih edilen yerleşim bölgelerinden biri olarak Çukurova Bölgesinin neden tercih edildiğine ilişkin çözümlemeler yer almaktadır. Çukurova Bölgesinin tercih edilme nedenlerine ilişkin çözümlemeler araştırmanın bilgi formunun ilgili bölümleri temel alınarak yapılmıştır. Dördüncü bölüm, “BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi”, “ BM Çocuk Hakları Sözleşmesi” ve “ BM Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi ( CEDAW )” temel alınarak, zorla yerinden edilme sonrası yerleşilen yerlerde yaşanan hak
Sivil toplum ile yürütülen danışmalar sonucunda Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu tarafından tasarlanmıştır. Türkiye’de bağımsız veya bir sivil toplum örgütü bünyesinde toplumsal çalışmalar yapan aktivistlere destek veren ilk program olma özelliği taşımaktadır. 2 BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi 1966’da BM Genel Kurulu tarafından kabul edilen ve 3 Ocak 1976 itibariyle yürürlüğe girmiştir. Türkiye 15 Ağustos 2000 tarihinde sözleşmeyi imzalamıştır. 3 Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 1990 yılında yürürlüğe giren sözleşme, Türkiye’de 2 Ekim 1995’te kabul edilmiştir. Sözleşmeyle çocuk haklarının korunması amaçlanmış ve taraf devletlerin sözleşme maddelerine kesinlikle uymaları gerektiği hükme bağlanmıştır. 4 Birleşmiş Milletlerce 1979’da kabul edilen ve Türkiye’nin 1985 yılından bu yana taraf olduğu sözleşmedir. 1
9
kayıplarını ve sözleşmelerin hangi konularda ihlal edildiğini ortaya koymaktadır. Buna ilişkin çözümlemeler araştırmamızın bilgi formunun ilgili bölümleri temel alınarak yapılmıştır. Beşinci bölümde, Türkiye’de yaşanan Kürt sorununun bir sonucu ve nedeni olarak, zorla yerinden edilme süreci ve kadim topraklara geri dönüşün koşulları bilgi formunun ilgili bölümleri temel alınarak analiz edilmiştir. Bu bölümde araştırmanın diğer bölümlerinden farklı olarak, veriler niteliksel olarak ele alınmıştır. Buradaki temel amaç sorunun demokratik ve barışçıl çözümünün tarafları olarak zorla yerinden edilen halkın çözüm önerilerinin de değerlendirilmesine katkıda bulunmaktır. Araştırmanın altıncı bölümünde ek olarak Zorunlu ya da zorla yerinden edilme sürecinin bir başka coğrafyada yaşanmasının sonucu olarak Suriye’den dış göçle gelen halkın, çalışmamızın mevcut alanındaki konumuna ilişkin bilgiler yer almaktadır. Buradaki verilerle, Türkiye’nin taraf olduğu Ulusal ve Uluslar arası sözleşmeler ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin sorumluluğunda olan hak kayıplarını değerlendirirken yeni bir sorun alanı olarak “Suriyeli Göçmen sorunu” ele alınmıştır. Bu verilerle, Türkiye’nin demokratikleşmesini barışçıl, insancıl ve çoğulcu bir anlayışla ele alırken, yeni göçmen nüfusun koşullarını da tartışabilmek hedeflenmiştir. Araştırmamızın yedinci ve sekizinci bölümlerinde ise araştırmanın ortaya koyduğu sonuçlara bağlı olarak araştırma ekibinin kısa ve uzun vadeli çözüm önerileri yer almaktadır.
1.BÖLÜM: TÜRKİYE’DE “GÖÇ” VE “ZORLA YERİNDEN EDİLME” KAVRAMLARININ SOSYOLOJİK ANALİZİ Araştırmanın bu bölümünde konumuzun temelini oluşturan göç hareketinin kavramsal tanımı yapılarak, çalışma boyunca neden “zorla yerinden edilme” kavramının kullanıldığı açıklanmaya çalışılacaktır. En genel anlamda insanların fiziksel çevresinde yaptığı bir değişim olarak ele alınabilecek göçün birçok ekonomik, kültürel, sosyal, siyasal neden ve sonuçlarının olduğu aşikârdır. Bu bölümde, zorla yerinden edilme süreci kavramsal olarak sosyolojik bağlamında incelenecektir.
10
1.1.
Göç Kavramının Sosyolojik Analizi Genel anlamda birey, aile, grup ya da kitlenin fiziksel çevresinde yaptığı değişiklik
olarak tanımlanabilecek göçe ilişkin birçok gösterge ve tanımlama mevcuttur. Sosyolojik bağlamı içerisinde göç kavramının kendisi birçok sosyal, ekonomik, kültürel ve politik belirlemeyi barındırmaktadır. Bunlardan ilki, nüfusun kişi, aile, grup ya da kitlesel olarak yer değiştirmesi, ikincisi yer değiştirme hareketinin geçici, kısmi ya da sürekli oluşu, üçüncüsü ise nüfus hareketliliğinde karar vericiliğin kim/ kimlerin kontrolünde olduğu ya da hangi olgulara bağlı olarak gerçekleştirildiğidir. Sosyolojik açıdan değerlendirildiğinde “göç” kavramının kendisi; İlgili belirlemeler nedeni ile olabileceği gibi, sonuç olarak da aynı belirlemeleri açığa çıkarabilmektedir. Yani göç bir yandan ekonomik, kültürel, sosyal ve politik nedenler sonucunda gerçekleşirken, öte yandan göç sonucunda ekonomik, kültürel, sosyal ve politik sonuçlar gerçekleşmektedir. Dolayısıyla göç hareketini birçok açıdan sınıflamak mümkündür. Çalışmamız açısından bir diğer önemli belirleme ise “göç hareketi kararının alınış sürecine” ilişkindir. Bu belirlemenin kendisi de göç hareketine ilişkin ayrı bir sınıflamayı getirmeyi zorunlu kılmaktadır. Göç edecek kişi ya da kişiler açısından “karar verici olmak” ya da “ kararı uygulamak zorunda olmak” ayrı sonuçları doğurabilmekle birlikte bu süreç göç edenler açısından; göçün gerçekleşme biçimi, göçe ilişkin algı, yerleşilecek yere dair bilgi ve göç sonrası karşılaşılabilecek koşullara dair muğlak bir süreci içerebilmektedir. Bu açıdan değerlendirdiğimizde “göç hareketi” kavramını “isteğe bağlı”, “gönüllü” ya da “zorunlu” oluşu sınıflamalarını da ele alacak şekilde tartışmak çalışmamızın daha sağlıklı ele alınabilmesi açısından oldukça önemlidir. 1.2.
Nedenleri Bağlamında Göç yerine “Zorla Yerinden Edilme” Kavramının Sosyolojik Analizi Göç hareketinin kendisinin çok çeşitli sınıflamalarının olabileceğini daha önce
belirtmiştik. Türkiye’de ve dünyada iç göçe ilişkin çalışmalar oldukça sınırlı olmakla birlikte, zorla yerinden edilme sonucu yaşanan göçlere ilişkin çalışmalar da daha ziyade göçün
11
psikolojik etkileri üzerinde yapılmıştır. Bu alanda çeşitli sosyolojik çalışmalar da mevcuttur 5. “Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti birlikte ele alınıp değerlendirildiğinde, göç hareketinin toplumun sosyal, ekonomik, kültürel ve özellikle etnik yapısının şekillenmesinde çok önemli bir rol oynadığı görülmektedir.” ( Barut, Zorla Yerinden Edilenler İçin Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Araştırma Raporu, 2009: 20 ) Türkiye’de 1985 yılında başlayan ve 1990’lı yıllarda artarak devam eden yeni bir göç dalgası ile karşılaşmaktayız. Bu göç hareketi göçe ilişkin karar vericilik kapsamında ele alındığında diğer göç hareketlerinden ayrı bir sınıflama ile karşımıza çıkmaktadır. Ancak öncesinde Türkiye Cumhuriyeti’nde nüfusun iller arası siyasal sınırlar içerisinde yer değiştirmesi hareketi, 1935 yılı genel nüfus sayımından başlayarak hesaplanabilmektedir. 1935 yılı genel nüfus sayımı ile 1997 yılı geçici genel nüfus tespiti çalışmasına kadar olan dönemde, ortalama beşer yıllık dönemlerde 3 milyon insanın 6 iller arasında yer değiştirdiği hesaplanmaktadır. 1985’li yıllara kadar olan dönemde Türkiye’de yaşanan iç göçlerde özellikle 1950 yılından sonra uygulamaya konulan; •
Ekonomik siyasa ve giderek hızlanan tarımdan sanayiye geçiş dönüşümü,
•
Siyasal – toplumsal kalkınma çabaları ve kitle iletişim araçlarının kolaylaştırıcı etkisi ile
Türkiye nüfusunun kuzeyden güneye/batıya, doğudan güneye/batıya doğru yer değiştirme eğilimi içerisine girdiği, döneme ait pek çok kaynakta mevcuttur. Bu kaynaklar incelendiğinde nüfusun yer değiştirme hareketinin daha ziyade “kaynak yoksunluğu” ya da “kent teşviki” sonucu ve nüfusun dolaylı karar vericiliği sonucu gerçekleştiği görülmektedir. Oysa 1985’li yıllara gelindiğinde mevcut iktidarın siyasal ve askeri politikaları ve toplumun etnik olarak yeniden dönüşümü çabaları sonucu belirli yerlerde nüfusun göçe zorlandığı görülmektedir. Bu da, bu alanda çalışma yürüten bizlere göç hareketinin yeni bir sınıflaması olan “zorla yerinden edilme” sürecini daha detaylı tartışma sorumluluğu ve göçe zorlanan kitlenin yaşam koşullarını Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler ( BM ) Göç Platformu’nun Zorla Yerinden Edilenler İçin Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Araştırma Raporu için bakınız, Avrupa Demokrasi ve İnsan Hakları Aracı ( DİHAA ) Türkiye 2009 Programı kapsamında “ IDP”ler ( İnternalleydisplacedpersons – Ülke içinde yerinden edilen kişiler ) için Sosyal Adalet Projesi 6 Türkiye’de iç göç hareketleri için bakınız; Erol Tümertekin, “ Türkiye’de İç Göçler”, DİE İller Arası Göç Hesaplamaları, Mehmet Barut, “ Türkiye’de İç Göçler “ çalışmaları 5
12
Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi bağlamında ele alma zorunluluğunu getirmektedir. Göçe zorlanan kitle açısından söz konusu göç hareketinin kendisi, yaşam koşulları bağlamında ele alındığında yukarıda da söz ettiğimiz muğlak bir süreci getirmektedir. Çalışmamız bu açıdan değerlendirildiğinde zorla yerinden edilen ve 20 yılı aşkın bir süredir yaşamlarını Çukurova Bölgesinde çadır ve barakalarda geçiren göçmen nüfusun göç sonucu yaşam koşullarını değerlendirebilme imkânı sunmaktadır. Çalışma aynı zamanda, bu süre zarfında çadır ve barakalarda yaşamlarını sürdüren ve aynı bölgede yaşayan ve araştırmanın altıncı bölümünde daha detaylı ele alınan üç göçmen gruba ilişkin de veri ortaya koymaktadır. 2. BÖLÜM: ARAŞTIRMANIN KONUSU, AMACI, PROBLEMİ VE YÖNTEMİ 2.1.Araştırmanın Konusu Araştırmanın konusunu; Zorla yerinden edilme hareketinin ekonomik, kültürel, sosyal ve psikolojik sonuçları, Göçe zorlanan ve yaşamlarını 20 yılı aşkın bir süredir Çukurova Bölgesi’nde çadır ve barakalarda geçiren kişilerin göç öncesi ve göç sonrası yaşam koşullarının karşılaştırmalı olarak incelenmesi, Zorla yerinden edilenlerin Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü kapsamında geri dönüş eğilimleri oluşturmaktadır. 2.2. Araştırmanın Amacı Araştırmanın amacını, zorla yerinden edilmenin yarattığı ekonomik, kültürel, sosyal ve psikolojik sorunların çözüm yollarını ve Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözüm koşullarından biri ve Türkiye’nin demokratikleşme çabalarının önünde çözülmesi gereken bir sorun olan zorla yerinden edilme sürecinin temel insan hakları çerçevesinde ele alınması koşullarını tartışmak oluşturmaktadır. Bu amaç doğrultusunda hedeflenen bir diğer önemli konu ise, zorla yerinden edilen nüfus özelinde çadır ve barakalarda yaşayan diğer göçmen gruplarının da maruz kaldıkları hak kayıplarının incelenebilmesidir.
13
2.3. Araştırmanın Yöntemi: Evren, Örneklem ve Bilgi Formu Araştırma zorla yerinden edilen ve uzun yıllardır yaşamlarını çadır ve barakalarda geçiren kişilerle yüz yüze yapılan görüşmeler sonucu gerçekleştirilen bir alan araştırmasıdır. Araştırmanın evreni Adana ve Mersin olup, bu iki il bazında örneklem alınarak gerçekleştirilmiştir. Yapılan ön çalışma neticesinde zorla yerinden edilen ve çadır ve barakalarda yaşayan nüfusun niceliksel verilerinin mevcut olmadığı, bu veriye her yerleşim bölgesinden belirli kişilerle görüşülerek ulaşılabileceği açığa çıkmıştır. Araştırmada çadır ve barakalarda yaşayan göçmen grupların fazlalığı, göç nedenlerinin farklılığı ve yerleşimlerin dağınık olması nedeniyle “kartopu örnekleme” yöntemi kullanılmıştır. Görüşmeler gerçekleştirilirken kadın ve erkek için eşit temsile dikkat edilmiştir. Tablo 1: Görüşülenlerin Cinsiyet Dağılımı Görüşülenlerin Cinsiyeti
N
%
Kadın
36
54,5
Erkek
30
45,5
Toplam
66
100,0
Çalışmada zorla yerinden edilen ve çadır ve barakalarda yaşayan nüfusun ekonomik, sosyal ve kültürel koşullarının çözümlenmesi sürecinde eşit sayıda kadın ve erkeğe ulaşılması hedeflenmiştir. Ancak, iklim koşulları, çadır ve barakaların bulundukları yerlerin dağınık olması ve özellikle tarlalarda çalışmak durumunda olmaları nedeniyle sınırlı zamanlarda görüşme gerçekleştirilebilmiş, eşit temsiliyet sağlanamamıştır. Çalışmamızın bir diğer hedefi olan genç kadın ve erkekler ile görüşülebilmesi ve aynı şekilde eşit temsiliyet ile genç kadın ve erkeklerin çadır ve barakada karşılaştıkları güçlüklerin tespit edilebilmesi hedefi gerçekleştirilememiş, ancak çalışma sürecinde birebir olmasa da “gençlerin karşılaştıkları sorunlar ve çözüm önerilerine ilişkin” odak grup görüşmeleri yapılmıştır.
14
2.4. Araştırmanın Alanı: Zorla yerinden edilme süreci sonrası yerleşilen ve araştırmamızın alanının oluşturan bu bölüm ile araştırmanın büyüklüğü ve örneklem yapısına ilişkin kullanılabilir verilere ulaşılması hedeflenmektedir. Zamanın kısıtlılığı nedeniyle Çukurova Bölgesine yerleşen zorla yerinden edilen nüfus bilgisine ulaşılması güç olduğundan araştırma evreni Adana ve Mersin İlleri ile sınırlandırılmıştır. Yapılan ön çalışma neticesinde 1985’li yıllardan başlamak üzere zorla yerinden edilen nüfusun; Türkiye’nin dört bir yanına yerleştikleri, çalışmamızın hedef grubunu oluşturan: “çadır ve barakalarda yaşamını sürdüren” nüfusun ise daha ziyade Çukurova Bölgesinde, Adana ve Mersin illerine yerleştikleri tespit edilmiştir. Bu kapsamda sağlıklı verilere ulaşılabilmesi kapsamında; Adana’nın Karataş ilçesine bağlı Kapıköy, Karagöçer ve Zeytinlik mahallelerinde, Adana Seyhan İlçesi Eski Sebze Hali mevkiinde ve Mersin’in Akdeniz İlçesine bağlı Adanalıoğlı ve Homurlu mahallerinde görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Ayrıca zorla yerinden edilen nüfus dışında çadır ve barakalarda yaşayan Suriyeli sığınmacılar ve ekonomik iç göç ile gelen diğer göçmen grupların yaşadıkları yerlere ilişkin gözlemler yapılarak, bu gruplara ilişkin niceliksel veriye ulaşılmaya çalışılmıştır.
Tablo 2: Araştırma Alanı Dağılımı Araştırma Alanı
N
%
Adana/Karataş İlçesi/Kapıköy Mahallesi
10
15,2
Adana/Karataş İlçesi/Karagöçer Mahallesi
24
36,4
Mersin/Akdeniz İlçesi/Homurlu Mahallesi
5
7,6
Mersin/Akdeniz İlçesi/Adanalıoğlu Mahallesi
4
6,1
Adana/Karataş İlçesi/Zeytinlik Mahallesi
19
28,8
Adana/Merkez/Sebze Hali Mevki
4
6,1
Toplam
66
100,0
15
Araştırmada güvenilir ve sağlıklı veriye ulaşılabilmesi kapsamında güvenirliği önceden test edilmiş 60 sorudan oluşan bilgi formu7 kullanılmıştır. Oluşturulan bilgi formundaki veriler bilgisayar ortamına aktarılmış ve SPSS 15.3 programı ile çözümlenerek analiz edilmiştir. Bilgi formu soruları büyük ölçüde kapalı uçlu sorulardan oluşup, açık uçlu sorular da bulunmaktadır. Açık uçlu sorulara ilişkin veriler araştırmanın ilgili bölümlerinde işlenmiştir. Araştırma alanında her çadırdan 1 kişi olmak üzere toplam 66 aileye ilişkin veri elde edilmiştir. 3.BÖLÜM: ZORLA YERİNDEN EDİLME SÜRECİ SONRASI YERLEŞİM 3.1. Zorla Yerinden Edilme Süreci Öncesi Tamamen Boşaltılan ve Kısmen Boşaltılan Bazı Yerleşim Alanları: “Zorla Yerinden Edilme” süreci ve uygulamasına ilişkin birçok çalışma yapılmış olmakla birlikte burada daha ziyade sorunun ekonomik, kültürel ve sosyal boyutu ile incelenmesi hedeflenmektedir. Mevcut süreç, Türkiye Cumhuriyetinde uzun yıllar, daha çok kamulaştırma sorunları olarak gündemdeydi. Ancak, “Zorla yerinden edilme ” sürecinin kendisi ve sonuçları ekonomik, kültürel ve sosyal açıdan değerlendirildiğinde bir insan hakkı ihlali sorunu olduğu aşikârdır. 1980 öncesi Türkiye’sinde kırsal ve kentli nüfus için “ zor” kavramının kendisinin 1980 sonrasında başka bir anlam ifade ettiği çalışmanın ilerleyen bölümlerinde daha açık ifade edilecektir. Ancak, burada birkaç noktaya vurgu yapmak, bu alanda çalışmalar yürütecek sivil toplum örgütlerine katkıda bulunabilir. Zorla yerinden edilen nüfus ve tamamen ya da kısmen boşaltılan yerleşim yerlerine ilişkin niceliksel veriye dair pek çok çalışma yapılmıştır. Bunlar:
7
•
Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği; 1995’te Türkiye’de zorunlu göçe maruz bırakılanların sayısının 2 milyon olduğunu,
•
Birleşmiş Milletler Helsinki Komisyonu; 1996’da zorunlu göçe tabi olan köylülerin sayısının 3 milyon olduğunu,
•
TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu; 1994’te hazırladığı raporda, 3848 köy ve
Bilgi formu için sayfa …..bakınız.
16
yerleşim biriminin boşaltıldığını ve boşaltılan yerleşim yerlerindeki nüfus yaklaşık olarak 1,5 milyona tekabül ettiğini, •
2005 yılında Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütler Enstitüsü tarafından yapılan göç araştırması sonucuna göre 1 milyon 200 bin kişinin zorla yerinden edildiği,
•
Göç platformu ve bazı göç kuruluşlarının tespitlerine göre zorla yerinden edilmiş insan sayısının 3 milyondan fazla olduğu,
•
2005 yılında Hükümet tarafından çıkarılan 5233 sayılı tazminat yasasına başvuran aile sayısının 361.800 kişi olduğu araştırmalarda çıkan sonuçlar arasındadır. Bölgede aile büyüklüğünün ortalama 8 kişi olduğu kabul edilirse, zorla yerinden edilmiş insan sayısının 2 milyon 890 bin kişi olduğu görülmektedir. Yukarıda da görülebileceği üzere bu alanda çeşitli araştırmalar yapılmakla birlikte,
gerçekçi ve sağlıklı bir veri ortaya konulmasına ilişkin bilimsel bir çalışma yapılması ihtiyacı halen gündemdeki yerini korumaktadır. Aşağıdaki tabloda kısmen ya da tamamen boşaltılan yerleşim alanlarından8 bazılarına ilişkin il ve ilçe bazında sayısal bilgi yer almaktadır. Liste 1: Kısmen ve Tamamen Boşaltılan / İnsansızlaştırılan Bazı Yerleşim Alanları Listesi No
İl
İlçe
Sayı
1.
Ağrı ( Agirî )
Merkez ( Navend )
23
2.
Ağrı ( Agirî )
Doğubeyazıt ( Bazîd )
12
3.
Ağrı ( Agirî )
Hamur ( Xemûr )
1
4.
Ağrı ( Agirî )
Eleşkirt ( Zêdkan )
2
5.
Ağrı ( Agirî )
Taşlıçay ( Avkevir )
7
6.
Ağrı ( Agirî )
Diyadin ( Giyadîn )
9
7.
Batman ( Êlîh )
Merkez ( Navend )
15
8.
Batman ( Êlîh )
Haskeyf
9
9.
Batman ( Êlîh )
Beşiri
37
10.
Batman ( Êlîh )
Sason
36
11.
Batman ( Êlîh )
Kozluk ( Hazo )
24
12.
Bingöl ( Çewlîg )
Genç ( Dara Hênê – Dara Henî )
54
Boşaltılan yerleşim alanlarının listesi için bakınız; Göç Platformu:“ Boşaltılan Yerleşim Alanları Tespit çalışmaları”, TBMM Meclis Araştırma Komisyonu'nun 14 Ocak 1998 tarihli raporu 8
17
13.
Bingöl ( Çewlîg )
Kığı ( Gêxî )
37
14.
Bingöl ( Çewlîg )
Karlıova ( Kanîreş )
5
15.
Bingöl ( Çewlîg )
Adaklı ( Azarpêrt )
1
16.
Bingöl ( Çewlîg )
Yayladere ( Xorxol )
2
17.
Bingöl ( Çewlîg )
Solhan ( Bongilan – Bongilane )
1
18.
Bingöl ( Çewlîg )
Yedisu ( Çêrme )
14
19.
Bitlis
Merkez ( Navend )
24
20.
Bitlis
Hizan
59
21.
Bitlis
Hasköy
1
22.
Bitlis
Kozluk
1
23.
Bitlis
Norduz Mıntıkası
4
24.
Bitlis
Mukus Mıntıkası
8
25.
Bitlis
Tatvan
88
26.
Bitlis
Ahlat
1
27.
Bitlis
Mutki
18
28.
Diyarbakır ( Amed )
Merkez ( Navend )
1
No
İl
İlçe
Sayı
29.
Diyarbakır ( Amed )
Kulp
140
30.
Diyarbakır ( Amed )
Eğil
3
31.
Diyarbakır ( Amed )
Ergani
8
32.
Diyarbakır ( Amed )
Hazro
18
33.
Diyarbakır ( Amed )
Çınar
13
34.
Diyarbakır ( Amed )
Çermik
2
35.
Diyarbakır ( Amed )
Dicle
20
36.
Diyarbakır ( Amed )
Hani
2
37.
Diyarbakır ( Amed )
Silvan
64
38.
Diyarbakır ( Amed )
Bismil
38
39.
Diyarbakır ( Amed )
Lice
89
40.
Elazığ
Karakoçan
11
41.
Iğdır
Merkez ( Navend )
5
42.
Iğdır
Aralık
4 18
43.
Iğdır
Tuzluca
3
44.
Hakkari
Merkez ( Navend )
43
45.
Hakkari
Şemdinli
6
46.
Hakkari
Çukurca
32
47.
Hakkari
Yüksekova
12
48.
Kars
Digor
8
49.
Kars
Kağızman
4
50.
Maraş
Merkez ( Navend )
4
51.
Maraş
Elbistan
8
52.
Maraş
Pazarcık
5
53.
Mardin
Merkez ( Navend )
24
54.
Mardin
Savur
19
55.
Mardin
Ömerli
31
56.
Mardin
Dargeçit
29
57.
Mardin
Midyat
20
58.
Mardin
Kızıltepe
24
No
İl
İlçe
Sayı
59.
Mardin
Derik
69
60.
Mardin
Nusaybin
51
61.
Mardin
Mazıdağ
86
62.
Muş
Merkez ( Navend )
65
63.
Muş
Varto
8
64.
Muş
Bulanık
9
65.
Muş
Hasköy
3
66.
Muş
Malazgirt
12
67.
Şırnak
Merkez ( Navend )
161
68.
Şırnak
Uludere
8
69.
Şırnak
İdil
13
70.
Şırnak
Silopi
13
71.
Şırnak
Güçlükonak
14
72.
Şırnak
Cizre
4 19
73.
Tunceli ( Dersîm )
Merkez ( Navend )
23
74.
Tunceli ( Dersîm )
Tornova Nahiyesi
7
75.
Tunceli ( Dersîm )
Hozat
44
76.
Tunceli ( Dersîm )
Ovacık
89
77.
Tunceli ( Dersîm )
Hozat – Ovacık arası
5
78.
Tunceli ( Dersîm )
Nazımiye
25
79.
Tunceli ( Dersîm )
Çemişgezek
13
80.
Tunceli ( Dersîm )
Mazgirt
17
81.
Tunceli ( Dersîm )
Pülümür
40
82.
Van
Bahçesaray
1
83.
Van
Gevaş
18
84.
Van
Çatak
95
85.
Van
Şax ile Kakan Bölgesi
18
86.
Van
Gelişin Bölgesi
9
87.
Van
Xelilan Bölgesi
11
88.
Van
Xavıştan Mezraları
3
No
İl
İlçe
Sayı
89.
Van
Başkale
27
90.
Van
Gürpınar
89
11 İl Merkezi
388 Merkez Yerleşim
79 İlçe
1863 İlçe Yerleşim
Toplam 15 İl
Göç Platformunun 2011 yılında Türkiye genelinde yapmış olduğu en kapsamlı göç araştırmalarından biri olan “ Zorla Yerinden Edilenler İçin Ekonomik, Kültürel ve Sosyal Haklar Araştırma Raporu”nun verileri araştırma alanının önemini açıkça ortaya koymaktadır. Adana, Bitlis, Diyarbakır, Hakkâri, Mersin, İstanbul, Mardin, Muş, Siirt, Van ve Batman’da toplam 1541 aile ile yapılan görüşmeler sonucunda Diyarbakır İli hem göç veren hem göç alan konumunda iken, Mersin ve Adana İlleri ise en çok göç alan iller arasındadır. Çalışma alanımız açısından bir diğer önemli veri, göç hareketinin yönüne ilişkindir. Göç hareketi ulusal sınır ölçütü kullanılarak değerlendirildiğinde, iç göç hareketleri, kırsal 20
yerleşim alanlarından kırsal yerleşim alanlarına, kırsal yerleşim alanlarından kentsel yerleşim alanlarına ve nadir görülse de kentsel yerleşim alanlarından kırsal yerleşim alanlarına doğru gerçekleşmesi biçiminde sınıflandırılabilir. Zorla yerinden edilen ve yoğunluklu olarak Adana ve Mersin İllerine göç eden nüfusun büyük bir bölümünün kent içerisinde, kırsal yaşam deneyiminin sürdürülebilme imkânının olabildiği alanlarda yerleştiği açıkça görülmektedir. Bu da iç göç hareketinin yönüne ilişkin başka bir tartışmayı beraberinde getirmektedir. Bu tartışmalar çalışmamız açısından kentli nüfus açısından bakıldığında zorunlu göç ile gelen nüfusun kent içerisinde “yabancılaşma olgusunu bertaraf edebilmenin” koşulu olarak “gettolar” kurarak yaşamakta ısrarcı ve zorunlu oldukları gibi bir sonucu açığa çıkarmaktadır. 3.2 Zorla Yerinden Edilme Sonucu Yerleşilen Alanlar: Tercih mi, Zorunluluk Mu? Zorla yerinden edilen nüfusun çadır ve barakalarda yaşam koşullarının incelenmesine yönelik araştırmanın bu bölümünde, yerleşim alanlarının tercihine ilişkin veriler yer almaktadır. Bu veriler hem zorla yerinden edilen nüfusun “yaşamı sürdürebilme” koşullarına ilişkin beklentisi, hem de araştırma alanına ilişkin sivil toplum öncülüğünde geliştirilecek sosyal iyileştirme ve çözüm politikalarına katkıda bulunmaktadır. Bu bölümde ayrıca, yerleşim alanları boşaltıldıktan sonra nüfusun ilk olarak nereye göç ettiği ve gidilen yere tercih sonucu mu yoksa zorunluluktan mı yerleşildiğine ilişkin veriler yer almaktadır. Bu veri çalışmamız açıdan önemlidir. Nitekim“ zorunluluk” ve “tercih”, süreçleri ve sonuçları açısından birbirinden ayrı kavramlardır. Zorunluluk, ilk aşamada muğlâk, endişe verici, içe kapanık… Vb. bir yaşam sürecini barındırırken; tercih, kontrol edilebilen, sonuçları tahmin edilebilen… Vb. bir yaşam sürecini oluşturabilmektedir. Zorla yerinden edilme sürecine ilişkin yapılan psiko – sosyal araştırmalarda bu süreçte çok çeşitli travmatik olaylara maruz kalan kişilerin önemli psikolojik ve sosyal sorunlarla karşılaşabilecekleri belirtilmektedir. Dolayısıyla, “tanınmayan, bilinmeyen ve belki hiç gidilmeyen” bir yerleşim alanında yaşamını sürdürmek zorunda olmak ( zorunluluk ) ile yaşamını sürdürmek istemek ( tercih ) olguları da ayrı psikolojik ve sosyolojik sonuçları barındırabilecektir.
21
Tablo 3: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin İlk Göç Yerlerinin Çukurova Olup Olmadığı Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin İlk Göç Yerlerinin Çukurova N
%
Olup Olmadığı Evet
1
1,5
Hayır
65
98,5
Toplam
66
100,0
Tablo 3’e bakıldığında Araştırmanın yapıldığı alanda görüşülen zorla yerinden edilen kişilerin yaşadıkları yerleşim alanlarından ilk defa göç ettiklerinde direk Çukurova Bölgesine gelmedikleri görülmektedir.
Tablo 4: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Hangi İl’den Çukurova Bölgesine Göç Ettikleri Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Hangi İl’den Çukurova N
%
Bölgesine Göç Ettiği Şırnak
46
69,7
Mardin
6
9,1
Batman
5
7,6
Siirt
8
12,1
Van
1
1,5
Toplam
66
100,0
Araştırmanın yapıldığı alanlarda görüşülenlerin % 69,7’si Şırnak’tan, % 9,1’i, Mardin’den, % 7,6’sı Batman’dan, % 12,1’i Siirt’ten ve % 1,5’i Van’dan Çukurova Bölgesine göç ettiklerini belirtmişlerdir.
22
Çukurova Bölgesinin ilk göç edilen yer olmaması, zorla yerinden edilen kişilerin “kısmen” de olsa zorunluluk ile Çukurova Bölgesine göç etmedikleri söylenebilir. Tablo 5: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Neden İlk Göç Yeri Olarak Mevcut İllere Gittikleri Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Neden İlk Göç Yeri Olarak N
%
Mevcut İllere Gittikleri Cevapsız – İlk Göç Yeri Çukurova Olanlar
1
1,5
Tanıdık / Akrabalar Olduğu İçin
49
74,2
İş İmkânları Olduğu İçin
7
10,6
Boşaltılan Köyümüze Yakın Olduğu İçin
9
13,6
Toplam
66
100,0
Araştırmanın yapıldığı alanda görüşülenlerin zorla yerinden edilme sonucu ilk gittikleri yerlerde, üç temel etken olduğu görülmektedir. Bunlardan en önemlisi, güven bağı kurulan yakınlar ve akrabalar, ikincisi ise; boşaltılan yerleşim alanına yakın olan yerlerdir. Araştırma alanında görüşülen kişilerin göçe zorlandıkları ilk zamanlarda bir şekilde bağlarını koparamadıkları ve bir süre oralara yakın yerlerde yaşamlarını tanıdık – akrabalarının desteği ile yürüttükleri açıktır. Bunun daha anlaşılır olabilmesi açısından hangi tarihte göçe zorlandıkları ve hangi tarihlerde Çukurova Bölgesine göç ettikleri bilgisine sahip olabilmek önemlidir. Bunun için Tablo 6 ve Tablo 7’yi incelemek bizlere katkı sunacaktır. Tablo 6: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göçe Zorlanma Tarihleri Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göçe Zorlanma Tarihleri
N
%
1985 – 1990 Yılları Arası
42
63,6
1991 – 1996 Yılları Arası
24
36,4
Toplam
66
100,0
Görüşülenlerin büyük bölümünün 1985 – 1990 yılları arasında göçe zorlandığı görülmektedir. Araştırmanın Yapıldığı alanda görüşülenlerin büyük bir bölümünün Şırnak
23
Besta Bölgesi’nden geldiği düşünüldüğünde, ilk köy boşaltmalarına maruz kalan kesim olduklarını söylemek mümkündür.
3.2.1. Çukurova Bölgesinin Tercih Edilme Nedenleri Çukurova bölgesi ülke içindeki göç hareketlerinden en çok etkilenen bölge olma konumunu yıllardır korumaktadır. Özellikle Adana ve Mersin illerinde verimli toprakların varlığı, hasadı, işlenmesi ve sanayi tesislerinin yoğunluğu çevre illerden birçok mevsimlik işçinin bölgeye gelmesine yol açmaktadır. Seyhan, Ceyhan ve Berdan nehirlerinin oluşturduğu alüvyal bir ova üzerinde olan bölge oldukça verimli olup, birçok iş alanına ev sahipliği yapmaktadır. Diğer taraftan deniz kıyısında yer alması ve demiryolları ağına dahil olması bölgeyi oldukça önemli kılmaktadır. Bir diğer önemli konu, iklimidir. Kışı sert geçmediği için derme çatma mekânlarda bile olsa yaşamı sürdürebilme ( ! ) imkanı vardır. Bütün bu özellikler ve özellikle tarım ve sanayi sektöründe emek gücüne duyulan ihtiyaç nedeniyle ülkenin dört bir yanından Çukurova bölgesine göç edilmiş, edilmektedir. Yapılan görüşmelerde bölgeye yapılan göçlerde etkili olan nedenler şu şekilde sıralanabilir: •
Akdeniz ikliminde yaz mevsiminin uzun olması, sıcak olması ve kışın ılık geçmesi nedeniyle başta yakacak ve giyim olmak üzere geçim masraflarının daha az olacağı inancı,
•
Kürt coğrafyasına en yakın ve gelecekte geri dönüş için en uygun bölge olarak değerlendirilmesi,
•
Zorunlu göç mağdurlarının çoğu tarım ve hayvancılık alanlarından gelmektedirler. Akdeniz bölgesinde inşaat, tarım ve narenciyeye dayalı ekonomi ortamında daha kolay iş bulunabileceği inancı,
•
1950’lerde başlayan ekonomik nedenli göç, Çukurova bölgesinde yerleşik halkla bir kültürel kaynaşmaya yol açmış, süreç içinde bölgeye doğru yeni göçlerin gerçekleşmesine neden olmuştur. Bundan kaynaklı olarak, mağdurların akrabalarının halihazırda bu bölgede mevcut olması gibi nedenler zorla yerinden edilme süreci mağdurlarının bu bölgeye yerleşmesinde etkili olan faktörler olmaktadır.
24
Tablo 7: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Çukurova Bölgesine Göç Etme Tarihlerin Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Çukurova Bölgesine Göç N
%
Etme Tarihleri Cevapsız – İlk Göç Yeri Çukurova Bölgesi Olanlar
1
1,5
2000 Yılı Sonrası
11
16,7
2000 Yılı
20
30,3
2000 Yılı Öncesi ( 1990’lar )
34
51,5
Toplam
66
100,0
Görüşülenlerin % 51,5’i iki binli yıllar öncesinde Çukurova Bölgesine göç ettiklerini, % 30,3’ü iki bin yılında, % 16,7’si ise iki bin yılı sonrasında göç ettiklerini belirtmişlerdir. Çukurova Bölgesine neden göç edildiğine ilişkin veriler bir sonraki bölümde yer almaktadır. Ancak, araştırmanın yapıldığı alanda görüşülenlerin ilk ve ikinci göç yerleri ve tarihleri göz önünde bulundurulduğunda, Çukurova’nın göç etmek için tercih edilen bir yer olduğunu belirtmek mümkündür. 4.BÖLÜM: HANE HALKI ÇÖZÜMLEMESİ VE GÖÇ SONRASI EKONOMİK, SOSYAL, KÜLTÜREL HAKLARA ERİŞİM 4.1. Hane Halkı Çözümlemesi Zorla Yerinden Edilme Sonucu Çukurova’da çadır ve barakalarda yaşamını sürdüren nüfusun yaşam koşullarının çözümlenmesine ilişkin araştırmanın bu bölümünde, hane halkına ilişkin demografik veriler yer almaktadır. Araştırma bilgi formunun hane halkı bilgileri bölümünde yapılan çözümlemeye göre toplam 66 haneden 66 kişi ile görüşme gerçekleştirilmiştir. Görüşme gerçekleştirilen 66 kişiden 36’sı kadın 30’u ise erkektir.
25
Tablo8: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Aynı Çadır ve Barakada Yaşayan Kişi Sayısı Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Aynı Çadır ve Barakada Yaşayan Kişi Sayısı
N
%
1 – 5 Kişi Olan Hane Sayısı
15
22,6
6 – 10 Kişi Olan Hane Sayısı
31
46,8
11 – 15 Kişi Olan Hane Sayısı
15
22,6
16 kişi ve üzeri Kişi Olan Hane Sayısı
5
7,5
Toplam
66
100,0
Zorla yerinden edilme süreci yerleşilen çadır ve barakalarda, aynı çadır ve barakada en az 1 – 5 kişi arası kalırken, bu sayısı 16 kişiden fazla kişiye de çıkabilmektedir. Nitekim 16 kişiden fazla kaldığını belirten 5 hane olmuştur. Bu çadır ve barakalarda birden fazla aile birlikte yaşamaktadır. Birden fazla aile olmayıp, birden fazla eşi olan ve aynı haneyi paylaşan aileler de vardır. Tablo 9: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Aynı Çadır ve Barakada Yaşayan Kadın Sayısı Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Aynı Çadır ve Barakada Yaşayan Kadın Sayısı
N
%
1 – 5 Kişi Olan Hane Sayısı
52
78,5
6 – 10 Kişi Olan Hane Sayısı
14
21,5
Toplam
66
100,0
Hane halkı bilgi tablomuzdaki bilgilere göre araştırmamız 66 haneden toplam 600 kişiye ait cinsiyet, yaş, medeni durum, sosyal güvencelilik durumu, günlük yaşamda ve çalışma yaşamında kullanılan diş ve anadil bilgisini ortaya koymaktadır. Bunlardan 244’ünü kadınlar, 356’sını ise erkekler oluşturmaktadır. Tablo 10: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Aynı Çadır ve Barakada Yaşayan Erkek Sayısı Aynı Çadır ve Barakada Yaşayan Erkek Sayısı
N
%
1 – 5 Kişi Olan Hane Sayısı
48
72,4
6 – 10 Kişi Olan Hane Sayısı
18
27,6
Toplam
66
100,0
26
Araştırmanın yapıldığı alandan aynı çadır ve barakada yaşayan erkek sayısı bilgisi yukarıdaki tabloda yer almaktadır. 1 – 5 kişi arası olan hane sayısı 48, 6 – 10 kişi arası kişi olan hane sayısı ise 18’dir. Araştırma yapılan alanda görüşülenlerin 36’sı kadın 30’u ise erkek görüşmecilerden oluşup, toplam 66 hane bilgisi alınmıştır. Aynı hanede yaşayan kadın ve erkek sayılarına bakıldığında erkek nüfusunun kadın nüfusundan fazla olduğu görülmektedir. Tablo 11: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göç Sonrası Doğan Çocuklarının Olması Durumu Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göç Sonrası Doğan N
%
Çocuklarının Olması Durumu Evet
62
93,9
Hayır
4
6,1
Toplam
66
100,0
Araştırmanın yapıldığı alanda görüşülenlerin % 93,9’u göç sonrası doğan çocuklarının olduğunu belirtmişlerdir. Görüşülenlerin Çukurova Bölgesine yerleşme tarihleri ve kaldıkları süre göz önünde bulundurulduğunda nüfusun giderek arttığı söylenebilir. Nüfus artış hızına ilişkin veri ise mevcut olmayıp, bu anlamda bir çalışma yapılması ihtiyacı vardır. Yapılan görüşmelerde, doğan çocuk sayısına ilişkin erkek görüşmecilerin çok net cevaplar veremedikleri, daha ziyade bu bilgiye kadınlar aracılığıyla ulaşılabildiği yapılan gözlemler arasındadır. Tablo 12:Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göç Sonrası Doğan Çocuklarının Sayısı Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göç Sonrası Doğan N
%
Çocuklarının Sayısı Cevapsız – Göç Sonrası Doğan Çocuğu Olmayanlar
4
6,1
1 Kişi
17
25,8
2 Kişi
17
25,8
27
3 Kişi
11
16,7
4 Kişi
9
13,6
5 Kişi
6
9,1
6 Kişi
1
1,5
7 Kişi ve Üzeri
1
1,5
Toplam
66
100,0
Araştırmanın yapıldığı alanda yapılan görüşmelerde göç sonrası doğan çocuk sayılarının değişken olduğu görülmektedir. Tablo 13: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Aynı Çadır ve Barakada Yaşayan Okul Öncesi Eğitim Çağı Çocuk Sayısı Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Aynı Çadır ve Barakada Yaşayan Okul Öncesi N
%
Eğitim Çağı Çocuk Sayısı Cevapsız – Okul Öncesi Eğitim Çağı Çocuğu Olmayanlar
13
19,6
1
30
45,3
2
13
19,6
3 ve üzeri
10
15,1
Toplam
66
100,0
Araştırmanın yapıldığı alanda yürütülen görüşmelerde okul öncesi eğitim çağında olan çocukların sayısının azımsanmayacak durumda olduğu açıktır. Kadınlar ile yapılan görüşmelerde çocukların okul öncesi eğitimine gönderilemediği, az sayıda gönderen ailelerin ise, çocuklarını kısa bir süre gönderip daha sonra göndermekten vazgeçtiği öğrenilmiştir. Kadınlar, çocuklarının doğrudan olmasa da dolaylı olarak ayrımcılığa maruz kaldıklarını, aç kalabildiklerini, eğitmenlerin yemek listesi oluşturduklarını ancak bunu karşılayabilmelerinin mümkün olmadığını, çocukların giyim, yemek alışkanlıkları ile diğer çocukların ve eğitmenlerin küçümseyici davranışlarına maruz kalabildiklerini belirtmişlerdir. En önemli sorunlardan birinin ayrımcılık olmakla birlikte, okulda kullanılan dilin Türkçe olması itibari ile de çocukların zorlandığını ifade etmişlerdir. Anadilleri Kürtçe olan
28
çocukların, okulda – kreşte iletişim güçlüğü çektiklerini, zaman zaman eğitmenlerin sözel şiddetine maruz kalabildiklerini belirtmişlerdir. Tablo 14: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Aynı Çadır ve Barakada Yaşayan İlköğretim Çağı Çocuk Sayısı Dağılımı Aynı Çadır ve Barakada Yaşayan İlköğretim Çağı Çocuk Sayısı
N
%
Cevapsız – İlköğretim Çağı Çocuğu Olmayanlar
14
21,1
1
21
31,7
2
16
24,1
3 ve üzeri
15
21,1
Toplam
66
100,0
Yapılan görüşmelerde ilköğretim çağı çocuk sayısının olduğu, ancak her araştırma alanında çocukların okula gitme imkânlarının olmadığı görülmüştür. Araştırma alanlarımızdan Mersin/ Akdeniz İlçesi/ Adanalıoğlu ve Homurlu mahalleleri dışında kalan yerlerde çocuklar okulun uzak olması ya da olmaması gibi nedenlerle eğitimlerini sürdürememektedirler. Adana’nın Karataş İlçesi Karagöçer, Kapıköy ve Zeytinlik mahallelerinde ise çok az sayıda çocuğun, yakın çevrede bulunan yerleşkelerin okullarına ( bu çocuklar da çoğunlukla ebeveynleri elçilik yapan çocuklardır ) gidebildikleri öğrenilmiştir. Elçilik yapan ailelerin gelir düzeylerinin kısmen diğer ailelerden yüksek olduğu – ki bütün aileler gelir düzeyi olarak yoksulluk sınırının altında – ve çocuklarını okul servisleri aracılığı ile okula gönderebildikleri öğrenilmiştir. Tablo 15: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Aynı Çadır ve Barakada Yaşayan Genç Sayısı Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Aynı Çadır ve Barakada Yaşayan Genç Sayısı
N
%
Cevapsız – Genç Nüfusu Olmayanlar
0
,00
1
17
25,6
2
25
37,7
3 ve üzeri
24
36,2
Toplam
66
100,0
29
Araştırmanın yapıldığı alanda genç nüfusun azımsanmayacak düzeyde olduğu tespit edilmiştir. Çalışma sürecinde hedeflenen eşit sayıda genç kadın ve erkek ile görüşülmesi ve yaşam koşullarının incelenmesi gerçekleştirilememiştir. Bunun en önemli nedeni çalışma süresi içerisinde genç kadın ve erkeklere ulaşılamaması olmuştur. Çalışmanın yapıldığı süre içerisinde tarlada çalışan genç kadın ve erkeklerden bazıları ile yaşam koşulları ve karşılaştıkları güçlükler, geleceğe ilişkin değerlendirmeleri konusunda odak grup görüşmesi gerçekleştirilmiştir. Görüşmeler sonucunda çoğunun okulu ilköğretimden sonra bırakmak zorunda kaldığı, uzun yıllardır tarlalarda aileleri ile birlikte, gündelikçi olarak çalıştıkları, zamanlarının büyük bölümünün çalışarak geçtiğini vurgulamışlardır. Gelecek ile ilgili umutsuz olduklarını belirten genç kadın ve erkekler, en büyük endişelerinin ömür boyu böyle zorlu koşullarda yaşamak zorunda olmak ile karşı karşıya kalmak olduğunu vurgulamışlardır. Genç erkekler özellikle herhangi bir sosyal aktiviteye katılma imkânlarının olmamasından, genç kadınlar ise küçük yaşta evlenmek ve kendi düzenlerini ( ! ) kurmak gibi hayaller kurmak zorunda bırakıldıklarını belirtmişlerdir. Evlenmenin bu yaşam koşulları içerisinde bir çözümden ziyade bir kaçık olduğunu vurgulayan genç kadınlar, eğitime devam etmek gibi bir koşul ve hayallerinin giderek azaldığını belirterek, geleceğe kaygı ile baktıklarını belirtmişlerdir. Tablo 16: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Gelir Kaynakları Dağılımı ( Gelir Kaynaklarından Biri Hayvancılık Olanlar ) Görüşülenlerin Göç Sonrası Geçim Kaynaklarından Biri Hayvancılık Olan
N
%
Evet
11
16,7
Hayır
55
83,3
Toplam
66
100,0
Yapılan görüşmelerde görüşülenlerin % 16,7’si göç sonrası geçim kaynaklarından birinin hayvancılık olduğunu belirtmişlerdir.
30
Tablo 17: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Gelir Kaynakları Dağılımı( Gelir Kaynaklarından Biri Tarım İşçiliği – Gündelikçilik Olanlar ) Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Gelir Kaynaklarından Biri N
%
Tarım İşçiliği Olanlar Evet
66
100
Hayır
0
,0
Toplam
66
100,0
Yapılan
görüşmelerde
görüşülenlerin
tamamı
tarım
işçiliği
yaparak
geçimlerini
sürdürdüklerini belirtmişlerdir. Tablo 18: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Gelir Kaynakları Dağılımı ( Gelir Kaynaklarından Biri Elçilik – Ekip Şefliği Olanlar) Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Gelir Kaynaklarından Biri N
%
Elçilik – Ekip Şefliği Olanlar Evet
12
18,2
Hayır
54
81,8
Toplam
66
100,0
Araştırmanın yapıldığı alanda görüşülenlerin % 18,2’si gelir kaynaklarından birinin ekip şefliği olduğunu belirtmişlerdir. Elçilik ayrı bir iş olmayıp, yalnızca bulunan işçi sayısının almış olduğu ücretten yapılan kesintinin bir bölümünün aktarıldığı kişileri ifade etmektedir. Bir nevi “komisyoncu” – “aracı” görevi görmekte olan kişilerin tarım sektöründeki karşılığıdır. Elçiler toprak sahibi ile çalışanlar arasında aracılık yapan kişilerdir. Elçiler aracılık hizmetlerinden dolayı işverenden ücret almamakta, götürdüğü işçi başına işçiden % 5 – 10 arası komisyon almaktadırlar. Bu işleyiş yazılı bir kurala bağlanmamış olmakla birlikte, sıkı sıkıya bir döngü halinde devam etmektedir. Elçiler için toprak sahiplerinin, işçiler için ise hem toprak sahipleri hem elçilerin istekleri giderilmek durumundadır. Toprak sahipleri zaman zaman çalışanların ücretlerini
31
elçiler aracılığıyla ödememekte – gecikmeli ödemekte, bu da çalışanları bir başka dönemde de aynı toprak sahibi ve elçi ile çalışmaya zorunlu kılmaktadır. Elçiler, sadece iş koşulları ve ücretlere ilişkin görevlendirilmeyip, oluşabilecek iş kazalarına ilişkin sorumluluklar da elçilere aittir. Kısacası, “elçilik” bir iş bulma kurumuna dönüşmüştür. Ancak bu kurumun esas bağlı olduğu yer ve muhatabın toprak sahipleri olması ve sorumluluk alması gerekirken, sorun ya da işleyişin hiçbir aşamasında toprak sahipleri görünür değildir. Tablo 19: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Gelir Kaynakları Dağılımı ( Gelir Kaynaklarından Biri Herhangi Bir Sosyal Yardım Fonu Olanlar) Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Gelir Kaynaklarından Biri N
%
Herhangi Bir Sosyal Yardım Fonu Olanlar) Evet
36
54,5
Hayır
30
45,5
Toplam
66
100,0
Araştırmanın yapıldığı alanda gelir kaynaklarından biri herhangi bir sosyal yardım fonu olanların oranı % 54,5’tir. Bu verinin hanenin gelirinde bir artış sağladığı şeklinde okunmaması gerekmektedir. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu (SYDTF) 3294 sayılı Kanun ile sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi olmayan ve bu kuruluşlardan aylık ve gelir almayan vatandaşlar ile geçici olarak küçük bir yardım veya eğitim ve öğretim imkânı sağlanması halinde topluma faydalı hale getirilecek, üretken duruma geçirilebilecek kişilere yardım etmek, sosyal adaleti pekiştirici tedbirler alarak gelir dağılımının adilane bir şekilde tevzi edilmesini sağlamak, sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı teşvik etmek için kurulmuştur. Fon kaynaklarının dağıtım ve kullanım kararları, SYDT Fon Kurulu tarafından alınmakta ve Kurul kararları Başbakan tarafından onaylandıktan sonra yürürlüğe konulmaktadır. Fon Kurulu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanının başkanlığında Başbakanlık Müsteşarı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Müsteşarı, İçişleri, Maliye ve Sağlık Bakanlıklarının Müsteşarları ile Sosyal Yardımlar Genel Müdürü ve Vakıflar Genel Müdüründen oluşmaktadır. 32
Fonun yardım faaliyetleri il ve ilçelerde bulunan 1000 Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları (SYDV) kanalıyla yürütülmektedir. Fonun dağıtımına ilişkin pek çok olumlu söylem söz konusu olsa da işleyişte ve fonun dağıtımında karşılaşılan güçlükler, söylemlerin gerçekliği yansıtmadığını açıkça ortaya koymaktadır. Yapılan görüşmelerde alınan fonların düzenli olmadığı, genel olarak 3 – 6 ay arasında değişen tarihlerle, çocuk sayısı ve eğitime devam eden çocuk sayısına göre değişkenlik göstermekle birlikte toplam 30 – 60 TL arası bir fon alınabildiği öğrenilmiştir. Tablo 20: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Gelir Kaynaklarından Biri Sosyal Yardım Fonu Olanların Hangi Sosyal Yardım Fonunu Aldıklarını Bilme Durumları Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Gelir Kaynaklarından Biri N
%
Sosyal Yardım Fonu Olanların Hangi Sosyal Yardım Fonunu Aldıklarını Bilme Durumları Cevapsız – Sosyal Yardım Fonu Almayanlar
30
45,5
Evet
12
18,2
Hayır
24
36,4
Toplam
66
100,0
Yapılan görüşmelerde görüşülenlerin % 36,4’ü hangi sosyal yardım fonunu aldıklarını bilmediklerini belirtmişlerdir. Tablo 21:Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Gelir Kaynaklarından Biri Sosyal Yardım Fonu Olanların Aldıkları Sosyal Yardım Fonu Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Gelir Kaynaklarından Biri N
%
Sosyal Yardım Fonu Olanların Aldıkları Sosyal Yardım Fonu Cevapsız – Hangi Fonu Aldıklarını Bilmeyenler
39
59,1
Genel Yardım Fonu
6
9,1
Eğitim Fonu
14
21,2
Sağlık Fonu
7
10,6
Toplam
66
100,0
33
Araştırmanın yapıldığı alanda gelir kaynaklarından biri sosyal yardım fonu olan ailelerin en fazla, eğitim fonundan yararlandıkları görülmektedir. Tablo 22: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Gelir Kaynakları Dağılımı ( Gelir Kaynaklarından Biri Ev İşçiliği Olanlar ) Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Gelir Kaynaklarından Biri Ev N
%
İşçiliği Olanlar Evet
3
4,5
Hayır
61
85,5
Toplam
66
100,0
Tablo 23: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Gelir Kaynakları Dağılımı ( Gelir Kaynaklarından Biri Kamu Biriminde Taşeron İşçi Olanlar ) Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Gelir Kaynaklarından Biri N
%
Kamu Biriminde Taşeron İşçi Olanlar Evet
2
3,0
Hayır
64
97,0
Toplam
66
100,0
4.2. GÖÇ SONRASI EKONOMİK, SOSYAL, KÜLTÜREL HAKLARA ERİŞİM Bu bölümde araştırmanın yapıldığı alanda toplam 36 kadın ve 30 erkek ile yapılan yüz yüze görüşmeler sonucunda, zorla yerinden edilen ve Çukurova Bölgesi’nin Adana ve Mersin İllerine yerleşen nüfusun; Yaşam Standardı Hakkı, Sağlık Hakkı, Eğitim Hakkı, Çalışma Hakkı ve Sosyal Güvenlik Hakkına Erişim koşulları ve buna ilişkin değerlendirmeleri yer almaktadır. Bu bölümlere geçmeden önce görüşülen kişilere ilişkin birkaç demografik veriyi paylaşmak, haklara erişim koşullarının çözümlenmesi açısından önemlidir.
34
Tablo 24: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Meslek Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Mesleği
N
%
Ücretsiz Aile İşçisi
22
33,3
Tarım İşçisi
33
50,0
Elçi
5
7,6
Eskici
1
1,5
Taşeron İşçi
2
3,0
Ev İşçisi
3
4,5
Toplam
66
100,00
Görüşülenlerin % 33,3’ü Ücretsiz aile işçisi, % 50,0’ı Tarım İşçsi, % 7,6’sı Ekip Şefi – Elçi, % 1,5’i Eskici, % 3,0’ı Taşeron İşçi ve % 4,5’i Ev İşçisidir. Zorla yerinden edilen kişiler açısından yapılan işler arasında cinsiyet ayrımı gözetilmeyen iki meslek grubu bulunmaktadır. Bunlardan biri tarım işçiliği diğeri ise taşeron işçi olmaktır. Tablo 25:Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Ortalama Aylık Hane Geliri Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Ortalama Aylık Hane Geliri
N
%
Sabit Gelir Yok
33
50,0
0 – 1000 TL arası
11
16,7
1000 – 1500 TL arası
18
27,3
1500 TL ve üzeri
4
6,1
Toplam
66
100,0
Yapılan görüşmelerde görüşülenlerin yarısı sabit bir gelirlerinin olmadığını belirtmişlerdir. Hanenin ortala aylık gelir dağılımına ilişkin tabloya bakıldığında zorla yerinden edilen nüfusun yoksulluk sınırının altında yaşadığı açıkça görülmektedir.
35
4.2.1. YAŞAM STANDARDI HAKKI Bu başlık altında zorla yerinden edilen nüfusun yeterli konut hakkı ve beslenme hakkına erişim koşulları, bu koşullara ilişkin yaklaşım ve değerlendirmeleri, araştırmanın bilgi formunun ilgili bölümlerinin analizi ile ortaya konulmuştur. 4.2.1.1. Yeterli Konut Hakkı Unsurları Uluslararası insan hakları hukuku ile yorumlarında konutun yalnızca bir çatı ve dört duvardan oluşan fiziksel bir yapıdan ibaret olmadığı net olarak belirlenmiş; bunun yerine,konut, güvenli ve korunmalı bir yaşama alanının oluşturulması için gerekli çeşitli maddi ve manevi elverişlilik unsurlarını içeren çok daha geniş bir kavram olarak tanımlanmıştır. Yeterli konut yalnızca arzulanan bir amaç değil, tüm insanların sahip olduğu temel bir insan hakkı olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin (İHEB) 25.1. maddesine göre, “Herkesin kendisinin ve ailesinin sağlık ve refahı için beslenme, giyim, konut ve tıbbi bakım hakkı vardır. Herkes, işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık ve kendi iradesi dışındaki koşullardan doğan geçim sıkıntısı durumunda güvenlik hakkına sahiptir.” İHEB’de belirlenen hükümler temelinde, yeterli konut hakkı Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme ile 1966 yılında yeniden kabul edilmiştir. Sözleşmenin 11.1. maddesine göre, “Bu Sözleşme’ye Taraf Devletler, herkesin, yeterli beslenme, giyim ve konut da dâhil olmak üzere, kendisi ve ailesi için yeterli bir yaşam düzeyine sahip olma ve yaşam koşullarını sürekli geliştirme hakkına sahip olduğunu kabul ederler.” BM Özel Raportörü, yeterli/elverişli konut hakkını şöyle tanımlamıştır: “Her kadının, erkeğin, gencin ve çocuğun, barış içinde ve onurlu bir şekilde yaşayabileceği güvenli ve korunmalı bir ev ve toplumu edinme ve sürdürebilme hakkıdır.” 4.2.1.1.1. Zorla Yerinden Edilen Kişilerin Yeterli Konut Hakkına Erişime İlişkin Değerlendirmeleri Mevcut çalışma, 20 yılı aşkın bir süredir yaşamlarını çadır ve barakalarda geçiren zorla yerinden edilmiş nüfusun ekonomik, kültürel ve sosyal haklarının incelenmesine ilişkindir. Bu açıdan ele alındığında ilgili nüfusun yaşam alanının “dört duvar ve bir çatıdan oluşan fiziksel bir yapı” olarak ele alınması koşulunda dahi bu haktan mahrum olduğu açıkça görülmektedir. 36
Bu bölümde Zorla yerinden edilen ve yaşamlarını yıllardır çadır ve barakalarda sürdüren nüfusun yeterli konut hakkına erişim koşulları; çadırda/barakada kaç ailenin yaşadığı, çadır/baraka içerisinde özel olarak ayrılmış bağımsız banyo – mutfak – çocuk odası ya da ebeveyn odasının olup olmadığı, çadırın/barakanın eklentilerinin olup olmadığı ( ahır, samanlık… vb. ), elektrik, su gibi temel yaşamsal ihtiyaçlara erişim koşulları, yaşam alanlarının alt yapı koşulları, eşya donanımı …vb. konularla birlikte ele alınmaktadır. Veriler çalışma bilgi formunun sonuçlarının analizi ile oluşturulmuştur. Tablo 26: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göç Sonrası Oturduğu Çadır ve Barakada Kaç Aile Birlikte Yaşadığı Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göç Sonrası Oturduğu N
%
Çadır/Barakada Kaç Aile Birlikte Yaşadığı Tek Aile
22
33,3
Birden Fazla Aile
44
66,7
Toplam
66
100,0
Görüşme gerçekleştirilen kişilerin % 66,7’si çadır ve barakada birden fazla aile kaldıklarını, % 33,3’ü ise tek aile kaldıklarını belirtmiştir. Zorla yerinden edilme süreci sonrası yerleşilen yerde, çadır veya barakada yaşamını sürdürme insani yaşam koşulları açısından değerlendirildiğinde, aynı çatı altında yaşayan insan sayısının çok olduğu ve dar bir alanda, kalabalık bir nüfusun yaşamının sürdürmeye çalıştığı açıktır. Tablo 27: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göç Sonrası Oturduğu Çadır ve Barakada Neden Birden Fazla Aile Oturduğu Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göç Sonrası Oturduğu Çadır N
%
ve Barakada Neden Birden Fazla Aile Oturduğu Cevapsız ( Tek Aile Yaşadıklarını Belirtenler )
22
33,3
Güvenlik Nedeni İle
8
12,1
Ekonomik Yoksunluk Nedeni İle
36
54,5
Toplam
66
100,0
37
Görüşülenlerin Göç Sonrası Oturduğu Çadır ve Barakada Neden Birden Fazla Aile Oturduğuna ilişkin dağılıma bakıldığında; % 12,1’i güvenlik,
% 54,5’i ise ekonomik imkânsızlıklar
nedeniyle bir arada yaşamak zorunda kaldıklarını belirtmişlerdir. Güvenlik nedeni ile bir arada yaşamak zorunda kaldıklarını belirtenlerin sayısı azımsanmayacak derecede fazla olup, ne tür güvenlik korkularının olduğuna ilişkin veri ilerleyen bölümlerimizde belirtilmektedir. Tablo 28: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göç Sonrası Oturduğu Çadır ve Barakanın Eklentisi ( ahır, samanlık…vb. ) Olup Olmadığı Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göç Sonrası Oturduğu Çadır N
%
ve Barakanın Eklentisi ( ahır, samanlık…vb. ) Olup Olmadığı Var
10
15,2
Yok
56
84,8
Toplam
66
100,0
Görüşülenlerin Göç Sonrası Oturduğu Çadır veya Barakanın Eklentisi ( ahır, samanlık…vb. ) Olup Olmadığına ilişkin dağılıma bakıldığında % 15,2’si eklenti var olduğunu ( bu eklentinin de çadır olduğu ), % 84,8’i var olmadığını belirtmiştir. Mevcut yerleşim yerinde geçim kaynağı olarak hayvancılık yapanların oranı tablo 16’da yer almaktadır. Hayvancılık yapan ailelerin oranının % 16,7 olduğu düşünüldüğünde, mevcut veri ( %1,5 fark ) herhangi bir eklentisi olmayan ailelerin bu ihtiyacı nasıl giderdikleri sorusunu akla getirmektedir. Bu anlamda yapılan görüşmelerde komşunun eklentisi ile mevcut ihtiyacın giderildiği, bu dayanışmanın aynı zamanda ihtiyaç duyulan başka konularda da var olduğu belirtilmiştir. Tablo 29: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göç Sonrası Oturduğu Çadır ve Barakalarda Çevre – Altyapı Sorunu Olması Dağılımı ( Kanalizasyon Şebekesi ) Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göç Sonrası Oturduğu Çadır N
%
ve Barakalarda Çevre – Altyapı Sorunu Olanlar ( Kanalizasyon Şebekesi ) Evet
66
100
Hayır
0
,0
Toplam
66
100,0
38
Görüşülen kişilerin tamamı yaşadıkları yerde kanalizasyon şebekesi olmadığını belirtmiştir. Kullanılmış suların ve yağmur sularının toplanıp yaşanılan yerleşim bölgesinden uzaklaştırılması için kullanılan kanalizasyon şebekesinin olmayışı, beraberinde birçok çevresel sorunları getirmekle birlikte, pek çok hastalığa da davetiye çıkarmaktadır. Bu açıdan değerlendirildiğinde sorunun çözümüne ilişkin altyapı çalışmalarının ivedilikle başlatılması ihtiyacı mevcuttur. Tablo 30: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göç Sonrası Oturduğu Çadır ve Barakalarda İçme Suyunu Nasıl Temin Ettiği Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göç Sonrası Oturduğu Çadır N
%
ve Barakalarda İçme Suyunu Nasıl Temin Ettiği İçme Suyu Şebekesi İle
1
1,5
Drenaj – Yağmur Suyu İle
12
18,2
Nehir – Sulama Kanalı Suyunun Kaynatılması İle
10
15,2
Sondajla Kuyu Açma İle
28
42,4
Tanker – El Tulumbalarıyla İçme Suyu Şebekesinden Taşıma İle
15
22,7
Toplam
66
100,0
Tablodan da anlaşılacağı üzere görüşülen kişilerin göç sonrası yerleştikleri yerlerde yeterli, temiz ve sağlıklı içme suyu hakkına erişemedikleri aşikârdır. Görüşülenlerin % 15,2’si içme suyu ihtiyaçlarını nehir ya da sulama kanalından akan suyu kaynatarak bu ihtiyacını gidermeye çalıştığını belirtmiştir. Tablodan da anlaşılacağı üzere zorla yerinden edilme mağdurları içme suyu ihtiyacını birçok yoldan temin etmektedir. Buradaki içme suyu kavramı, temiz – sağlıklı su anlamında olmayıp, kullanılan suyu tanımlamak için kullanılmaktadır. Bazı bölgelerde şehir şebekesinden çadırların bulunduğu alanlara sızan sular oluşmaktadır. Çadırlarda yaşayanlar tarafından bu sular depolanmaktadır. Şehirlerden akan temiz içme suyu olmasına karşın, depolanan yerlerde sular kirlenmektedir. Sonuç olarak da temiz olmayan su içilmektedir.
39
Bazı yerleşim yerlerinde ise sondaj ve tulumba yolu ile içme suyu elde edilmektedir. Bu su, tarımsal ilaçların kullanıldığı ya da deniz suyunun topraktan süzülerek karıştığı sudur. Suyun görünümünden, kokusundan ve tadından sağlıklı ve temiz su olmadığı açıkça görülmektedir. Kendi yaşam alanlarımızda içme suyu şebekeleri ile elde ettiğimiz su söz konusu olduğu durumda bile içtiğimiz suların birçok zararının olduğunu bildiğimiz günümüzde, yukarıdaki veriler incelendiğinde sorunun boyutu ve çözümün aciliyeti açıktır. Yirmi yılı aşkın bir süredir, bırakın arıtılmış, hazır ulaşılan damacana sularını kullanmak ve bunun zararlarını araştırmak, şebeke suyu ( ki sağlık açısından bu konu ayrı bir tartışmayı ve gerektirmektedir) hakkına bile erişemeyen, temel insani haklardan mahrum kalan ve daha pek çok sorunla karşı karşıya kalan nüfus söz konusu olduğunda diğer yaşamsal ihtiyaçları sorgulamak çalışmanın bu bölümünde bizleri en çok zorlayan konulardan biri olmuştur. Mevcut veri bizlere içme suyunun nasıl temin edildiğine dair görüşmecilerin verdiği yanıtları sunmaktadır. Bu soru öncesinde içme suyunun olup olmadığına dair genel olarak karşılaştığımız yanıtlar, içme suyuna erişebildikleri olmuştur. Ancak görüşmelerin ilerleyen bölümlerinde, ( çalışma süresinde su ihtiyacımızı gidermek istediğimizde ) verilen yanıtlar ve fiziksel – duyusal karşılaştığımız gerçeklik birçok yerleşim alanında içme suyu olmadığı, herhangi bir yöntemle elde edilen suyun kaynatılarak ya da süzülerek kullanılacak ( ! ) hale getirildiği görülmüştür. Tablo 31: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göç Sonrası Oturduğu Çadır ve Barakaların Elektriği Olup Olmadığı Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göç Sonrası Oturduğu Çadır N
%
ve Barakaların Elektriği Olup Olmadığı Elektrik Yok/Yetersiz
64
97,0
Elektrik Var/Yeterli
2
3,0
Toplam
66
100,0
Görüşülen kişilerin yaşadığı çadır ve barakalarda elektriklerinin olup olmadığına, varsa yeterli
olup
olmadığına
dair
verilerin 40
toplandığı
bu
bölümde
elektriklerinin
olmadığını/yetersiz olduğunu belirten 64 kişiye ilişkin yukarıdaki veri elektrikleri olmadığının değil, yetersiz olduğunun verisidir. Görüşülen kişilerden birçoğu elektrik ihtiyaçlarının çalıştıkları tarla sahiplerinin evlerinden çektikleri hat ile karşılandığını, buna karşılık maddi bedelin ise, bu kişilere ödendiğini belirtmişlerdir. Yapılan görüşmelerde kişiler elektriğin belirli sürelerle verildiğini, abone sahibi ( kendi ifadeleri ile tarla sahibi / Patron / ağa ) tarafından elektriğin keyfi olarak kesilebildiğini, bunun zaman zaman kişinin tarlalarında düşük bedellerde çalışmalarının bir “tehdit aracı” olabildiğini belirtmişlerdir. Elektriğin ücretlendirilmesine ilişkin herhangi bir sorun yaşanmadığını, ancak hem dar bir zamanda hem de yok denecek kadar az bir elektrik kullanabildiklerini belirten görüşmeciler, bu anlamda bir çözüm oluşturamadıklarını, uzun yıllardır bu sorunla yaşamak durumunda kaldıklarını ifade etmişlerdir. Görüşmeciler ayrıca, ulaşım ve alışveriş imkânlarının çok sınırlı olduğunu, yaşadıkları yerin yazın toz kışın çamurlu olduğunu, çocuk oyun/park alanlarının olmadığını vurgulamışlardır.
Tablo 32: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göç Sonrası Oturduğu Çadır ve Barakalarda Var Olan Eşya Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göç Sonrası Oturduğu Çadır N
%
ve Barakalarda Var Olan Eşyası Buzdolabı
Var
63
95,5
Yok
3
4,5
66
100,0
Var
5
7,6
Yok
61
92,4
66
100,0
Var
63
95,5
Yok
3
4,5
66
100,0
Var
0
,0
Yok
66
100
Toplam Elektrikli Fırın
Toplam Uydu Anten
Toplam Klima
41
Toplam
66
100,0
Çamaşır
Var
3
4,5
Makinesi
Yok
63
95,5
66
100,0
Toplam Tüplü/Elektrikli
Var
13
19,7
Ocak
Yok
53
80,3
66
100,0
Var
4
6,1
Yok
62
93,9
66
100,0
Var
1
1,5
Yok
65
98,5
Toplam
66
100,0
Bulaşık Makinesi Var
0
,0
66
100
66
100,0
Var
64
97,0
Yok
2
3,0
66
100,0
Var
25
37,9
Yok
41
62,1
66
100,0
Var
0
,0
Yok
66
100
66
100,0
Toplam Ütü
Toplam Dikiş Makinesi
Yok Toplam Televizyon
Toplam Radyo/Teyp
Toplam Şofben
Toplam
Yeterli konut hakkına ilişkin verilerin incelendiği bu bölümde mevcut çalışma alanında temel yaşamsal ihtiyaçları olan barınma, temiz, sağlıklı, yeterli içme suyu, elektrik…vd. karşılanamadığı, sürdürülen yaşam göz önünde bulundurulduğunda, bunun bir hak olduğuna dair algının bile giderek yok olduğu görülmektedir. Görüşmecilerin çalışma sürecinde buna ilişkin ifadelerinde sıkça “….halimizi görüyorsunuz, yıllardır böyle yaşıyoruz. Ne diyebiliriz,
42
hiçbir şeyimiz yok, ama buna da şükür, ailemiz bir arada o bize yeter” ifadelerini kullandıkları gözlemlenmiştir. Hakkın gasp edilmesinin giderek kişilerde hak odaklı yaklaşımı erittiği, bundan kaynaklı olarak da yaşamsal koşullarını iyileştirebilecek herhangi bir kişi/kurum ya da kuruluşun sorunun çözümüne ilişkin girişimlerinin zorla yerinden edilen nüfus açısından deyim yerindeyse “ lütuf” olarak görüldüğü açıkça gözlemlenmiştir. Görüşülen kişilerin buna ilişkin değerlendirmeleri ve deneyimleri çalışmanın ilerleyen bölümlerinde yer almaktadır. Yapılan görüşmelerde ayrıca; çadır ve barakalarda bağımsız mutfak olmadığı, çadırın belirli bir bölümünün mutfak alanı için ayrıldığı, bu alanda yemek hazırlama işlemlerinin yapıldığı, banyo ve tuvalet ihtiyacının ise mevcut çadırın yanına kurulan başka bir çadır aracılığıyla karşılandığı gözlemlenmiştir. Görüşülenlerin hiçbiri bağımsız bir ebeveyn ve çocuk odasına sahip olmayıp, tüm aile bireyleri aynı çadırda kalmaktadır. yedek küçük – dar bir alanda kurulan çadırlar sadece ise banyo ve tuvalet ihtiyaçları için kullanılmaktadır. 4.2.2. YETERLİ BESLENME HAKKI Yaşama Standardı Hakkının bir diğer önemli başlığı Yeterli Beslenme Hakkıdır. BM ( Birleşmiş Milletler ) Ekonomik, Kültürel Sosyal Haklar Sözleşmesinin 11. Maddesi Yaşama standardı hakkını açıkça tanımlamaktadır. 11. Maddenin 1. Bölümü Sözleşmeye Taraf olan Devletlerin herkese, kendisi ve ailesi için yeterli bir yaşam standardına sahip olma, yeterli beslenme, giyinme, barınma ve yaşama koşullarının sürekli olarak geliştirilmesini de içerir. Taraf Devletler bu hakkın gerçekleştirilmesini sağlamak için, kendi serbest iradelerine dayalı uluslararası işbirliğinin esas olduğunu kabul ederek, uygun tedbirleri alırlar. Bu Sözleşmeye Taraf Devletler, açlıktan kurtulmanın herkes için temel bir hak olduğunu kabul ederek, kendi başlarına ve uluslararası işbirliği yoluyla, özel programlar da dahil, aşağıdakiler için gerekli olan tedbirleri alır: a) Teknik ve bilimsel bilgiyi tam olarak kullanarak, beslenme prensipleri ile ilgili bilgileri duyurarak ve
doğal kaynakların etkili bir
biçimde
geliştirilmesini ve
kullanımını
sağlayacak bir yolla tarım sistemlerini ilerleterek veya reform yaparak, üretme, üretilenleri saklama ve dağıtma yöntemlerini geliştirmek, 43
b) Yeryüzündeki besin kaynaklarının ihtiyaçlara göre eşit dağıtılmasını sağlamak için, gıda ihraç eden ve gıda ithal eden ülkelerin sorunlarını dikkate almak. Aşağıdaki bölümde zorla yerinden edilenlerin bu hakka erişim koşulları, çalışmanın ilgili bölümünün verileri analiz edilerek ortaya konulmaktadır. 4.2.2.1. Zorla Yerinden Edilen Kişilerin Yeterli Beslenme Hakkına Erişime İlişkin Değerlendirmeleri Bu bölümde, zorla yerinden edilme sürecinin mağdurlarının Ekonomik, Sosyal, Kültürel Haklar Sözleşmesinin ilgili maddesi ve Komitenin 12 nolu yorumunda yaptığı tanımlamaya bağlı olarak ekmek ihtiyaçlarını nasıl karşıladıkları, et ve süt ürünlerini, mevsimine göre taze sebze – meyve tüketim tabloları aşağıda yer almaktadır. Tablo 33: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göç Sonrası Yerleştikleri Yerlerde Ekmek İhtiyaçlarını Nasıl Karşıladıkları Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göç Sonrası Yerleştikleri N
%
Yerlerde Ekmek İhtiyaçlarını Nasıl Karşıladıkları Kendimiz Pişiriyoruz
66
100
Satın Alıyoruz
0
,0
Toplam
66
100,0
Görüşülen kişilerin tamamı ekmeklerini kendilerinin yaptığını belirtmişlerdir. Hane içerisinde bu sorumluluğu kadınların üstlendiği, küçük yaşta kız çocuklarına ekmek yapımının öğretildiği ifade edilmiştir. “Nanê Sêlê ( Sac Ekmeği )” ya da “Nanê Tendurê ( Tandır Ekmeği )” yapımının çok zahmetli olduğunu, her zaman ekmek yapamadıklarını ( tarlada çalışmaya gitme, çocukların bakımı, yağmurlu günlerde zor olması… gibi nedenler ) , bunun için her yapımda onlarca ekmek yapmak durumunda kaldıklarını, bazen gün boyunca bununla ilgilendiklerini belirtmişlerdir.
44
Tablo 34: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Süt ve Süt Ürünlerini Tüketebilme Sıklığı Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Süt ve Süt Ürünlerini N
%
Tüketebilme Sıklığı Düzenli Tüketebiliyoruz
0
,0
Ara Sıra Tüketebiliyoruz
17
25,8
Bulabildikçe Tüketebiliyoruz
49
74,2
Tüketemiyoruz
0
,0
Toplam
66
100,0
Görüşülenlerin % 74,2’si süt ve süt ürünlerini bulabildikçe, %25,8’i ise ara sıra süt ürünleri tüketebildiklerini belirtmiştir. Tablo 35:Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Et ve Et Ürünlerini Tüketebilme Sıklığı Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Et ve Et Ürünlerini N
%
Tüketebilme Sıklığı Düzenli Tüketebiliyoruz
0
,0
Ara Sıra Tüketebiliyoruz
13
19,7
Bulabildikçe Tüketebiliyoruz
53
80,3
Tüketemiyoruz
0
,0
Toplam
66
100,0
Görüşülenlerin % 80,3’ü et ve et ürünlerini bulabildikçe, % 19,7’si ise ara sıra tüketebildiklerini belirtmiştir.
45
Tablo 36: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Mevsimine Göre Taze Meyve – Sebze Tüketimi Sıklığı Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Mevsimine Göre Taze Meyve N
%
– Sebze Tüketimi Sıklığı Düzenli Tüketebiliyoruz
0
,0
Ara Sıra Tüketebiliyoruz
12
18,2
Bulabildikçe Tüketebiliyoruz
54
81,8
Tüketemiyoruz
0
,0
Toplam
66
100,0
Görüşülen kişilerin % 81,8’i mevsimine göre taze meyve – sebzeyi bulabildikçe, % 18,2’si ise ara sıra tüketebildiğini belirtmiştir. Her üç tabloya bakıldığında görüşmecilerin büyük bölümünün hane halkının beslenme koşullarına ilişkin verdikleri yanıtların benzer olduğu görülmektedir. Sonuç olarak; Et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri ve mevsimine göre taze sebze- meyveyi hiçbir ailenin tüketmediği açığa çıkmaktadır. 4.2.3. SAĞLIK HAKKI 4.2.3.1. Aile Üyelerinin Sağlık Hakkına Erişimi Bu bölümde zorla yerinden edilen görüşmecilerin göç sonrası yerleştikleri yerlerde sağlık hakkına erişim koşullarına, çalışmanın ilgili bölümlerine dair verilerin analizi ile ulaşılmıştır. Burada, görüşülen kişilerin hangi hastalıkları ve tedavi sürecinde hangi sağlık kuruluşlarından yararlanabildiği yer almaktadır. Tablo 37:Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Sahip Olduğu Hastalıklar Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Sahip Olduğu Hastalıklar
N
%
Herhangi Bir Sağlık Sorunum Yok
15
22,7
Deri Kanseri
2
3,0
Astım – Bronşit – Koah
13
19,7
Bel Fıtığı
18
27,3
Tansiyon ( Yüksek ya da Düşük )
5
7,6
46
Ülser – Reflü
5
7,6
Romatizma
5
7,6
Böbrek Yetmezliği
3
4,5
Toplam
66
100,0
Tablo 37 değerlendirildiğinde, görüşmecilerde en çok görülen rahatsızlığın bel fıtığı ve astım – bronşit – koah olduğu açığa çıkmaktadır. Yukarıda belirtilen rahatsızlıklar görüşmecilerin belirttikleri rahatsızlıklardır. Bu konuda görüşme bilgi formunda da görüleceği üzere açık uçlu soru yer almaktadır. Burada çıkan rahatsızlıklar veri kodu olarak işlenmiştir. Yapılan görüşmelerde çadır bölgesinde yaşayan insanların güneşe uzun süre maruz kalma, zirai ilaçlarla temas… gibi nedenlerle cilt ve deri hastalıklarına sahip oldukları görülmüştür. Mevcut yaşam koşulları değerlendirildiğinde herhangi bir sağlık sorunu olmadığını belirtenlerin oranı %22,7 olup azımsanmayacak bir veridir. Araştırmanın ilerleyen bölümlerinde görüleceği üzere herhangi bir sağlık kuruluşundan destek almayanlar içerisinde herhangi bir sağlık problemi olmadığını belirtenler de yer almaktadır. Ulaşım imkanları, ekonomik yetersizlikler göz önünde bulundurulduğunda görüşmecilerin herhangi bir sağlık kuruluşundan rutin muayenelerini gerçekleştirmemesi, dolayısıyla herhangi bir sağlık sorunu olup olmadığını bilmemesi kaçınılmazdır. Görüşmecilerin tamamı herhangi bir sağlık sorunu yaşadığında sağlık ocağından yararlanabildiğini; •
% 13,6’si herhangi bir özel klinikten yararlanabildiğini,
•
% 87,9’u devlet hastanesinden yararlanabildiğini,
•
% 15,2’si herhangi bir özel hastaneden yararlanabildiğini,
•
% 24,2’si Üniversite hastanesinden yararlanabildiği belirtmiştir. Karşılaşılan sağlık sorunları göz önünde bulundurulduğunda örneğin; böbrek
yetmezliği ve deri kanseri sık ve düzenli sağlık kontrolleri gerektiren rahatsızlıklar olması ve her sağlık kuruluşunda buna ilişkin kontrollerin yeterli olamayacağı göz önünde bulundurulduğunda, zorla yerinden edilen nüfusun yeterli ağlık hakkına erişemediği açıktır. Nitekim, görüşme bilgi formunun ilgili bölümleri ve verileri göz önüne alınırsa ulaşımın ciddi 47
bir sorun olduğu ve yukarıda belirtilen sağlık kuruluşlarının yaşadıkları yerden uzak olduğu açıktır. 4.2.3.1. Aile Üyelerinin Tedavi Süreçleri ve Karşılaştıkları Sorunlar Bir önceki bölümde zorla yerinden edilen nüfusun yerleştikleri yerlerde sahip oldukları fiziksel rahatsızlıklar ve bunların tedavisi amacıyla yararlanabildikleri sağlık kuruluşlarına ilişkin değerlendirmeler yapılmıştır. Bu bölümde, kişilerin tedavi süreçlerinde karşılaştıkları sorunlar; tedavi bedelini ödeme, zamanında muayene olabilme, sağlık çalışanlarının yaklaşımları, tedavi amacıyla giden kişinin sağlık emekçileri ile kurdukları ilişkinin ne denli çözüm ürettiği başlıkları altında ele alınmıştır. Yapılan görüşmelerde tedavi amacıyla gittikleri sağlık kuruluşlarında herhangi bir sorunla karşılaşmadıklarını belirtenler az da olsa vardır, ancak azımsanmayacak bir oran ise gittikleri sağlık kuruluşlarında pek çok sorun ile karşılaştıklarını belirtmişlerdir. Tablo 38:Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Tedavi Amacıyla Gittikleri Sağlık Kuruluşlarında Karşılaştığı Sorunlar Dağılımı ( Dil Bilmemek – Türkçe ) Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenler Tedavi Amacıyla Gittikleri N
%
Sağlık Kuruluşlarında Dil Bilmemekten Kaynaklı Sorunlar Yaşıyor Mu? Evet, Karşılaşıyorum
24
36,4
Hayır, Karşılaşmıyorum
42
63,6
Toplam
66
100,0
Görüşmecilerin % 36,4’ü gittikleri sağlık kuruluşlarında Türkçe bilmediği için sorun yaşadığını belirtmiştir. Dil sorunu yaşayan görüşmecilerin büyük bir bölümü kadınlardan oluşmaktadır. Anadili Kürtçe olan görüşmeciler, çoğu zaman tedavi amacıyla gittikleri sağlık kuruluşlarında Türkçe bilmemekten kaynaklı tedavi sürecinin aksayabildiğini, sağlık personelleri ile iletişim kurmakta zorlandıklarını, bu anlamda hastanede varsa Kürtçe bilen biri ya da birilerinden destek talep ettiklerini, yoksa kendi aile bireylerinden Türkçe bilen birinin mutlaka eşlik etmesi gerektiğini ifade etmişlerdir. Bu anlamda zorlandıklarını belirten görüşmeciler, dil bilmemekten kaynaklı tedavi süreçlerini kendi başlarına yürütemediklerini,
48
çoğu zaman karşılaştıkları fiziksel belirtileri ifade etmede güçlüklerle karşılaştıklarını belirtmektedirler. Tablo 39:Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Tedavi Amacıyla Gittikleri Sağlık Kuruluşlarında Karşılaştığı Sorunlar Dağılımı ( Tedavi Bedelini Ödeyememek ) Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenler Tedavi Amacıyla Gittikleri N
%
Sağlık Kuruluşlarında Tedavi Bedelini Ödeyebiliyor Mu? Evet, Ödeyebiliyorum / Ödeyebiliyoruz
10
15,2
Hayır, Ödeyemiyorum / Ödeyemiyoruz
56
84,8
Toplam
66
100,0
Yapılan görüşmelerde görüşmecilerin tamamına yakını herhangi bir sosyal güvencesi olmadığını, yeşil kartlı olduğunu belirtmiştir. Sağlık fonu olarak ele alınan yeşil kartın birçok tedavi sürecinde yeterli olmadığı aşikardır. Sağlık hakkı diğer tüm insan hakları gibi vazgeçilmez olan temel bir insan hakkıdır. Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesinin 14 Nolu Genel Yorumu Sağlık Hakkının nasıl anlaşılması gerektiğine ilişkindir. Sağlık Hakkının nasıl anlaşılması gerektiğine ilişkin yorum ise 4 başlık altında ele alınmıştır. Bunlar: Mevcudiyet, Erişebilirlik ( Ayrımcılık olmaması – Fiziksel erişim – Ekonomik erişim – Bilgiye erişim ) , Kabul edilebilirlik ve Kalitedir. Görüşmecilerin,
gittikleri
herhangi
bir
sağlık
kuruluşunda
tedavi
bedelini
ödeyememekten kaynaklı sorun yaşaması, erişebilirlik hakkı temelinde ele alınması gereken bir konudur. Ekonomik erişim ya da karşılanabilirlik; sağlık hizmetleri, mal ve hizmetleri herkesin ekonomik olarak karşılayabileceği şekilde olması gerektiğini ifade etmektedir. Ayrıca, sağlık bakım hizmetlerinin ve ayrıca sağlığın belirleyici etmenlerinin ücretlendirilmesinin denklik ilkesine dayanması, böylelikle kamu veya özel olsun bu hizmetlerin toplumsal olarak dezavantajlı gruplar da dahil herkes tarafından karşılanabilir olmasının güvence altına alınması gerektiği açıkça belirtilmektedir. Buradaki denklik ilkesi ise, daha düşük gelire sahip hane halklarının, daha yüksel gelire sahip hane halklarına kıyasla sağlık harcamalarının yükü
49
altına girmemelerini gerekli kılmaktadır. Mevcut verimiz göz önünde bulundurulduğunda zorla yerinden edilen nüfusun ekonomik erişim hakkından mahrum olduğu açıktır. Görüşülenlerin % 50,0’ı aylık olarak sabit bir gelirlerinin olmadığını, % 6,1’i ise aylık olarak 1500 TL ve üzeri gelire sahip olduklarını belirtmişlerdi. Önceki bölümlerde zorla yerinden edilen nüfusun büyük bir bölümünün aynı hanede birden fazla aile yaşamak zorunda kaldıklarını ifade
etmiştik. Ailelerin yoksulluk
sınırının altında yaşadığı
düşünüldüğünde, tedavi bedelini ödeyememesi kaçınılmaz bir sonuç olarak karşımızdaki önemli sorunlardan biridir.
Tablo 40: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Tedavi Amacıyla Gittikleri Sağlık Kuruluşlarında Karşılaştığı Sorunlar Dağılımı( Zamanında Muayene Olamamak ) Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenler Tedavi Amacıyla Gittikleri N
%
Sağlık Kuruluşlarında Zamanında Muayene Olabiliyor Mu? Evet, Zamanında Muayene Olabiliyorum/Olabiliyoruz
20
30,3
Hayır, Zamanında Muayene Olamıyorum/Olamıyoruz
46
69,7
Toplam
66
100,0
Görüşülenlerin % 69,7’si tedavi amacıyla gittikleri sağlık kuruluşlarında zamanında muayene olamadıklarını ifade etmişlerdir. Zamanında muayene olamamalarına ilişkin nedenler
sorulduğunda, sağlık
çalışanlarının
keyfi tutumlarına maruz
kaldıklarını
belirtmişlerdir. Tablo 41: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Tedavi Amacıyla Gittikleri Sağlık Kuruluşlarında Karşılaştığı Sorunlar Dağılımı ( Sağlık Çalışanlarının Keyfi Tutumları İle Karşılaşma ) Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenler Tedavi Amacıyla Gittikleri N Sağlık Kuruluşlarında Sağlık Çalışanlarının Keyfi Yaklaşımları İle Karşılaşıyor Mu? 50
%
Evet
17
25,8
Hayır
49
74,2
Toplam
66
100,0
Görüşülenlerin % 25,8’i tedavi amacıyla gittikleri sağlık kuruluşunda sağlık çalışanlarının keyfi yaklaşımlarına maruz
kaldıklarını belirtmişlerdir. Bu anlamda,
görüşülenlerin; •
% 72,2’si sağlık çalışanlarının sigara içme, kendi aralarında sohbet etmek gibi keyfi yaklaşımlar,
•
% 13,6’sı ise sağlık çalışanlarının keyfi olarak kendi yakınlarına/tanıdıklarına muayene önceliği tanıdığını belirterek, zamanında muayene olamadığını belirtmiştir. Bu sorun özelde tarlada çalışmak zorunda olan ve kısıtlı bir zamanda muayene
olabilen görüşmeciler tarafından özellikle vurgulanmıştır. Bu soruna maruz kalmak nedeniyle çoğu zaman, ekonomik anlamda güç durumdayken daha da zorlanmamak adına tedavilerini ihmal ettiklerini belirtmişlerdir. 4.2.3.2. Aile Üyelerinin Karşılaşılan Sorunlara Yaklaşımı ve Çözüm Yöntemleri Yukarıdaki bölümde zorla yerinden edilen kişilerin tedavi amacıyla gittikleri sağlık kuruluşlarında karşılaştıkları sorunlar yer almaktadır. Bu bölümde karşılaşılan sorunlara yönelik çözüm önerileri, araştırma bilgi formunun ilgili bölümlerinin verilerinin analizi yer almaktadır. Görüşülenlerin az da bir bölümü karşılaşılan sorunlar karşısında hiçbir şey yapmadıklarını belirtirken, bir bölümü ise; kurum yetkililerine başvurmak, tanıdık / akrabalardan destek almak, başka bir kuruma gitmek gibi çözüm yöntemleri geliştirdiklerini belirtmişlerdir. Çözüm yöntemlerinin yeterli olup olmadığına ilişkin yapılan görüşmelerde ise, bu çözümlerin daha ziyade geçici çözümler olduğu, var olan sorunların birçok sağlık kontrolünde tekrar ederek devam ettiği ifade edilmiştir. Çalışmamız açısından önemli olan nokta, görüşmecilerin maruz kalınan keyfi yaklaşımlar, tedavi bedellerini ödeyememe, zamanında muayene olamama gibi sorunlar karşısında farkındalıklarının ve çözüm arayışlarının olduğudur. 51
Tablo 42: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Karşılaştıkları Sorunlar Karşısında Çözüm Yöntemleri Dağılımı ( Herhangi Bir Girişimde Bulunuyorlar Mı? ) Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenler Karşılaşılan Sorun Karşısında N
%
Herhangi Bir Girişimde Bulunuyorlar Mı? Cevapsız – Herhangi Bir Sorun Yaşamadığını Belirtenler
1
1,5
Evet
28
42,4
Hayır
37
56,1
Toplam
66
100,0
Görüşülenlerin % 42,4’ü tedavi amacıyla gittikleri herhangi bir sağlık kuruluşunda karşılaştıkları problemleri çözmek konusunda girişimde bulunduklarını belirtmektedirler. Tablo 43: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Karşılaştıkları Sorunlar Karşısında Çözüm Yöntemleri Dağılımı ( Başka Kuruma Gitmek ) Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenler Karşılaşılan Sorun Karşısında N
%
Başka Bir Kuruma Giderek Sorunu Çözmeye Çalışıyor Mu? Cevapsız – Herhangi Bir Sorun Yaşamadığını Belirtenler
1
1,5
Evet
7
10,6
Hayır
58
87,9
Toplam
66
100,0
Görüşülenlerin % 10,6’sı karşılaşılan sorun karşısında başka bir kuruma gitmenin bir çözüm olmayacağını, dolayısıyla gitmediğini, sorunu bulundukları sağlık kurumunda çözmeye çalıştıklarını belirtmişlerdir. Tablo 44: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Karşılaştıkları Sorunlar Karşısında Çözüm Yöntemleri Dağılımı ( Kurum Yetkililerine Başvurmak ) Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenler Karşılaşılan Sorun Karşısında N
%
Kurum Yetkililerine Başvurarak Sorunu Çözmeye Çalışıyor Mu? Cevapsız – Herhangi Bi,r Sorun Yaşamadığını Belirtenler 52
1
1,5
Evet
12
18,2
Hayır
53
80,3
Toplam
66
100,0
Görüşülenlerin % 80,3’ü sorunu çözebilmek için kurum yetkililerine başvurmadıklarını belirtmiştir. Kurum yetkililerine neden başvurmadıklarına ilişkin ise, bunun bir sorunu çözmek için yeterli olamayacağını, sorunun katlanarak devam edeceğinden endişe duyduklarını vurgulamışlardır. Tablo 45: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Karşılaştıkları Sorunlar Karşısında Çözüm Yöntemleri Dağılımı ( Hasta Hakları Birimine Başvurmak ) Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenler Karşılaşılan Sorun Karşısında N
%
Hasta Hakları Birimine Başvurarak Sorunu Çözmeye Çalışıyor Mu? Cevapsız – Herhangi Bir Sorun Yaşamadığını Belirtenler
1
1,5
Evet
9
13,6
Hayır
56
84,8
Toplam
66
100,0
Görüşülenlerin % 13,6’sının hasta hakları birimine başvurduklarını belirtmesi bizler açısından önemli bir veridir. Sorunun gerçekçi çözüm yollarından biri olan hasta hakları birimine başvurma yönteminin işleyebilmesi önemli olmakla, sorunun çözümü için yeterli olup olmadığı tartışılma ihtiyacı duyulan bir konudur. Tablo 46: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Karşılaştıkları Sorunlar Karşısında Çözüm Yöntemleri Dağılımı ( Tanıdık/Akrabalardan Destek Almak ) Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenler Karşılaşılan Sorun Karşısında N
%
Hasta Tanıdık/Akrabalardan Destek Alarak Sorunu Çözmeye Çalışıyor Mu? Cevapsız – Herhangi Bir Sorun Yaşamadığını Belirtenler
1
1,5
Evet
15
22,7
Hayır
50
75,8
Toplam
66
100,0
53
Araştırmanın yapıldığı alanda görüşülenlerin % 22, 7’si sorunun çözümü için tanıdık ve akrabalarına başvurduklarını belirtmişlerdir. Diğer pek çok konuda olduğu gibi burada da akraba/tanıdık unsurunun var olması, zorla yerinden edilen nüfus açısından tanıdık/akraba ilişkisinin yaşamını sürdürmede önemli bir unsur olduğu söylenebilir.
4.2.4. EĞİTİM HAKKI 4.2.4.1. Aile Üyelerinin Zorunlu / Parasız Eğitim Hakkına Erişimi Bu bölümde Zorla Yerinden Edilen Nüfus için araştırma alanında görüşülen kişilerin eğitim yaşına gelmiş ancak okula gidemeyen çocuklarının sayısına ve okula gidememe nedenlerine ilişkin bilgiler yer almaktadır. Tablo 47: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göç Sonrası Okula Gidemeyen Çocukların Olup Olmadığı Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göç Sonrası Okula N
%
Gidemeyen Çocuk Olup Olmadığı Cevapsız – Okul Çağı Çocuğu Olmayanlar
4
6,1
Var Diyenler, Okula Gidemeyen Çocukların Sayısı
26
39,4
Yok diyenlerin sayısı
36
54,5
Toplam
66
100,0
4.2.4.2. Aile Üyelerinin Eğitime İlişkin Beklentileri Araştırmanın yapıldığı alanda görüşülenlerin % 9,1’i eğitimden beklentilerinin olmadığını, bu yüzden çocuklarını okula göndermediklerini belirtmekle birlikte, çocukların okula gidememelerinde pek çok ekonomik, kültürel ve sosyal etken yer almaktadır. Görüşülenlerin % 4,5’i okulun olmaması ya da uzak olması ve % 25,8’i çocukların çalışmak zorunda olması nedeniyle okula gidemediklerini belirtmişlerdir.
54
Tablo 48: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Okula Gidemeyen Çocuklarının Okula Gidememe Nedenleri Dağılımı Araştırmanın
Yapıldığı
Alanda
Görüşülenlerin
Okula
Gidemeyen N
%
Çocuklarının Okula Gidememe Nedenleri Nedir? Cevapsız – Çocukları okula gidenlerin sayısı
40
60,6
Okulun olmaması / uzak olması
3
4,5
Çocuğun Çalışmak Zorunda Olması
17
25,8
Ailenin Eğitimden Beklentisinin Olmaması
6
9,1
Toplam
66
100,0
4.2.5. ÇALIŞMA HAKKI 4.2.5.1. Aile Üyelerinin Çalışma Hakkı ve Karşılaşılan Problemler Araştırmanın yapıldığı alanda görüşülenlerin birçoğu herhangi bir işte çalıştığını belirtmiştir. Araştırmanın bu bölümünde aile üyelerinin BM Ekonomik, Sosyal, Kültürel haklar Sözleşmesi esas alınarak, hangi işlerde çalıştıkları, çalışma yaşamında karşılaştıkları güçlükler ve buna ilişkin değerlendirmeleri yer almaktadır. Bu bölümde ayrıca aile üyelerinin yirmi yılı aşkın bir süredir yaşadıkları Çukurova Bölgesi dışında herhangi bir yere çalışmak amacıyla gidip ditmedikleri, gittikleri yerlerde hangi işleri, ne kadar süre ile yaptıkları ve en önemlisi bu süre içerisinde yaşadıkları yerlerde ya da gittikleri yerlerde nefret suçları ya da ayrımcılığa maruz kalıp kalmadıkları araştırmanın ilgili bölümlerinin analizi ile ortaya konulmuştur. Daha önceki bölümlerde; zorla yerinden edilen nüfus olarak, görüşülen ailelerin tamamının tarım işçisi olarak çalıştıklarını, bir kısmının ise, hayvancılık, ev işçiliği ve maaşlı işçi olarak çalıştığı üzerinde durulmuştu. Yapılan görüşmelerde aileler günlük 30 TL karşılığında, ( bu ücret yıllara göre artış göstermiştir ), sabah saat 07.00’dan akşam saat 16.00’a kadar çalıştıklarını belirtmişlerdir. Görüşmeciler, aynı işte, çevre köy ve ilçelerden işçilerin de aynı işi yapmak üzere geldiğini, ancak kendilerinden daha az sürede çalışmalarına rağmen, daha yüksek günlük ücret aldıklarını ( 40 TL ) belirtmişlerdir. Bu sorun özellikle Adana merkezden getirilen işçiler ile 55
aralarında zaman zaman gerginliklere neden olduğunu belirtmişlerdir. Yıllardır bu sorunun var olduğunu, ancak yapılabilecek başka bir iş imkanı olmadığından bunu kabullenmek durumunda kaldıklarını belirten görüşmeciler, yıllardır aynı çalışmayı yürütmenin yaşam koşullarında bir iyileşme yaratmadığını, aksine artan nüfus ile birlikte ekonomik sorunların giderek derinleştiğini ifade etmişlerdir. Tablo 49: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Çukurova Dışında Çalışmaya Gitme Durumları Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Çukurova Dışında Çalışmaya N
%
Gitme Durumları Evet
14
21,2
Hayır
52
78,8
Toplam
66
100,0
Görüşülenler daha önceki yıllarda iş için başka illere çalışmaya gittiklerini ancak uzun süredir, burası dışında başka bir yere çalışmaya gitmediklerini belirtmişlerdir. Çukurova dışında herhangi bir iş için çalışmaya gittiklerini belirtenler % 21,2’dir. Tablo 50:Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Çukurova Dışında Çalışmaya Gittikleri Yerler Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Çukurova Dışında Çalışmaya N
%
Gittikleri Yerler Cevapsız – Çukurova Bölgesi Dışında Çalışmaya Gitmeyenler
52
78,8
Ankara/Polatlı
1
1,5
Hatay/Erzin
5
7,6
Aydın
3
4,5
Ordu
5
7,6
Toplam
66
100,0
Görüşülen kişilerin % 7,6’sı Hatay ve Ordu’ya çalışmaya gittiklerini belirtmişlerdir. % 4,5’i Aydın, % 1,5’i ise Ankara’ya gittiklerini belirtmiştir. 56
Tablo 51:Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Çukurova Dışında Hangi İşte Çalışmaya Gittikleri Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Çukurova Dışında Hangi İşte N
%
Çalışmaya Gittikleri Cevapsız – Çukurova Bölgesi Dışında Çalışmaya Gitmeyenler
52
78,8
Soğan ve Zeytin Toplayıcılığı
9
13,6
Fındık Toplayıcılığı
5
7,6
Toplam
66
100,0
Görüşülen kişiler, zeytin – soğan toplayıcılığı ve fındık toplayıcılığı için bulundukları yerler dışına gittiklerini belirtmişlerdir. Çukurova dışına çalışmaya gittiklerini belirten kişilerin; •
% 1,5’i en son ne zaman gittiklerini hatırlamadıklarını,
•
% 7,6’sı iki yıl önce çalışmaya gittiklerini,
•
% 10,6’sı en son 5 yıldan fazla bir süre önce çalışmaya gittiklerini belirtmişlerdir. Görüşülen kişiler, gittikleri işlerin kısa süreli olduğunu ifade etmiş, en fazla 3 aylık
işlere gittiklerini, daha sonra tekrar çalıştıkları yerlere döndüklerini belirtmişlerdir. Tablo 52: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Çalıştıkları Yerlerde Ayrımcılığa Maruz Kalma Durumları Dağılımı Araştırmanın
Yapıldığı
Alanda
Görüşülenlerin
Çalıştıkları
Yerlerde N
%
Ayrımcılığa Maruz Kalma Durumları Cevapsız – Soruya Yanıt Vermeyenler
1
1,5
Evet
16
24,2
Hayır
49
74,2
Toplam
66
100,0
57
Görüşülen kişilerin % 24,2’si çalışmak için gittikleri yerlerde etnik kökenlerinden kaynaklı ayrımcılık ve nefret suçlarına maruz kaldıklarını belirtmişlerdir. Maruz kalınan şiddete ilişkin yapılanlara ilişkin; •
% 6,0’ı hiçbir şey yapmadan oradan ayrıldığını,
•
% 10,6’sı maruz kalınan saldırının karakola yansıdığını ve şikayetçi olarak dava açtığını,
•
% 9,1’i ise yakınlarından /akrabalarından destek alarak, can ve mal güvenliklerini sağladıklarını belirtmişlerdir. 2015 yılında yapılan bir başvuru neticesinde; Düzce Cuma yerinde Fındık toplanmaya
giden Zorunlu Göç Mağduru bir gurup aile, kiraladıkları evlerinde 14.08.2015 tarihinde akşam saatlerinde ırkçı bir gurubun Taşlı Sopalı saldırısına uğramışlardır. Saldırganlar Silah kullanmasalar da, aile Silahla tehdit edilmiştir. Saldırıda F.Y. , S.Y. , Y.Ç. , P.Ç. ve M. Ç. yaralanmışlardır. F. Y. Düzce ÜNİ. Hastanesinde iki gün yatırılarak muşşade altında tutulmuştur. Saldırganlar “biz Şırnaklıları buradan istemiyoruz” şeklinde bağırarak saldırı gerçekleştirmişlerdir. Saldırıya uğrayan Mağdurlar Cuma yeri karakoluna şikayetçi olmuşlardır. Ancak aileler polisin suçluları cezalandırma konusunda kaygıları olduğunu ve yeni saldırılar olmasına ilişkin tedirginliklerinin devam ettiğini belirtmişlerdir. Ailesi ile birlikte Aydın’da zeytin ve soğan toplayıcılığına giden ve nefret saldırısına maruz kalan 19 yaşındaki genç kadın: “ ….. Biz ailemle soğan toplamak için Aydın’a gitmiştik. Başta bir şey yoktu. İşten döndüğümüzde, oradan geçen bazı genç çocuklar bize laf söylüyordu, bize laf atıyordu. …. Sonra biz abime söyledik kardeşimle. Bir dahaki sefere o da bizimle geldi. O gün bir baktık, bizim olduğumuz yere doğru bir araba geldi, arabadan 6 kişi indi. Yaşlı da vardı, genç de, ama en çok gençlerdi. Ellerinde sopalar ve bıçaklar vardı, gidin buradan sizi burada istemiyoruz, pis Kürtler dediler. Sonra bizi dövmeye başladılar. Biri bıçak çekti, beni elimden yaraladı, bu kesik o zamandan kalmadır. Bizimkiler koşup geldi sonra bunlar kaçtılar. karakola götürdüler bizi. Şikayetçi Hepimiz çok korkmuştuk. Dava sürüyor şimdi. Hatta mahkeme bu ay Şubat 2016’da…”
58
Yapılan görüşmelerde şu an yaşadıkları alanlarda da yakın köylerde bulunan yurttaşlarla ilişkilenmede doğrudan değil, dolaylı olarak ayrımcılığa maruz kalmak olarak tanımlayabileceğimiz küçümsenme, aynı ortamda bulunmama gibi davranışlara maruz kaldıklarını belirtenler olmaktadır. Yakın köylerin nüfusuna göre sayıca fazla olduklarını belirten görüşmeciler, köyde yaşamlarını sürdüren nüfus ile diyalog geliştirmediklerini, ilişkilenmenin daha ziyade ekip şeflerinin toprak sahipleri ile kurulan bağ ile sınırlı olduğunu belirtmektedirler. 4.2.5.2. Kadın Emeği Bağlamında Kadının Çalışma Yaşamındaki Yeri: Şiddet ve Ayrımcılık Son yıllarda Türkiye’de kadın istihdamının
arttırılması, politika
yapıcıların
gündemlerinde öncelikli sıralarda yer almaya başlamıştır. Bu ilgide elbette kadın örgütlerinin savunuculuk ve lobicilik çalışmalarının, Türkiye’nin AB uyum sürecinin, Türkiye’nin bu konudaki olumsuz itibarını düzeltme çabalarının ve en önemlisi kadınların emeği etrafında örgütlenmesinin etkisi önemlidir. Erkeğin toplumsal yaşamdaki başat rolü ve toplumsal yaşamın bütün alanlarında olduğu gibi kadınların işgücüne katılım biçimleri ve koşulları açısından temel belirleyici etken erkek egemen ilişki biçimleri ve değer yargıları olduğu bilinen bir gerçekliktir. Kadının evde, iş yerinde, sokakta ya da yaşamın herhangi bir alanında maruz kaldığı şiddet ve cinsiyet temelli ayrımcılığın yaş, sosyal statü, dil ya da coğrafya gözetilmeksizin tüm kadınlar açısından bir sorun olduğu yıllardır kadın örgütleri tarafından gündemleştirilmekte ve bu anlamda mücadele ağları oluşturulmaktadır. Zorla yerinden edilen nüfus açısından bakıldığında, yaşamın tüm bireylerinin karşılaştıkları güçlükler her ne kadar her bir birey için zorlu ise kadınlar açısından daha zor yaşam koşullarını içermektedir. Toplumsal yaşamın tüm mekanizmaları ile erkek egemen ilişki biçimlerine göre düzenlenişi, kadınların erkeklerin çizdiği sınırlar içerisinde yaşama katılabilmesi gerçekliği, Çukurova’da yirmi yılı aşkın bir süredir yaşamlarını çadır ve barakalarda sürdüren kadınların gerçekliğine dönüşmüş durumdadır. Yapılan işlerde toplumsal cinsiyet rollerinin etkili olduğu açıktır. Ücretsiz aile işçileri ve ev işçiliğini sadece kadınlar yapmakla birlikte, kadınlardan aynı zamanda tarım işçiliği de 59
yapması beklenmektedir. Kadın görüşmecilerin birçoğu tarım işçiliğini de, evde ücretsiz üretilen iş ile aynı gördüğünü belirtmiştir. Bunun en önemli nedenlerinden biri kadınlara mevcut yaşam içerisinde biçilen roller ve bu rollerin kadınlar tarafından öğrenilmiş çaresizlik ile içselleştirilmesidir. Kadınlar arasında tarım işçisi olmak, statüsel bir ilerlemenin, ücretli bir emek üretmenin ya da kazandığı ücreti kendisi için değerlendirebilmenin değil, erkeklerin kadınlar üzerindeki “tehdit unsuru” olarak ele alınmaktadır. Nitekim yapılan görüşmelerde pek çok kadın eşlerinin kendilerinden, onunla birlikte tarlada da çalışmayı talep ettiklerini, ancak var olan ev işi yükü, beslenme, çocukların ihtiyaçları arasında bu sorumluluğun da kendileri için yük olabileceği için bunu reddettiklerini belirtmişlerdir. Ancak aynı kadınlar, eşlerinin bu durumda onları, başka bir kadınla evlenme ve bu kadınla birlikte tarlaya da gitmek ile tehdit ettiklerini belirtmişlerdir. Bunun örneklerinin yaşamlarında mevcut olduğunu, bu yüzden de zaman zaman tarlada da çalışmak durumunda kaldıklarını ama nihayetinde eşlerinin ikinci bir evlilik yapmasını kabullenmek zorunda kaldıklarını belirtmişlerdir. Tablo 53: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülen Kadınların Çalışırken Herhangi Bir Şiddet Türüne Maruz Kalma Durumu Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülen Kadınların Çalışırken Herhangi Bir N
%
Şiddet Türüne Maruz Kalma Durumu Cevapsız
56
84.8
Evet
8
12.1
Hayır
2
3.0
Toplam
66
100.00
Görüşülen kadınların % 12,1’i çalışırken çalışanların ya da işverenlerin şiddetine maruz kaldıklarını belirtmişlerdir. Çalışırken Şiddete maruz kalan kadınların şiddeti sonlandırmak için herhangi bir girişimde bulunup bulunmadıklarına ilişkin dağılıma baktığımızda; % 4,5’i herhangi bir girişimde bulunduğunu, % 10,6’sı ise herhangi bir girişimde bulunmadığını belirtmiştir. Çalışma yaşamında şiddete maruz kalan kadınlardan sadece % 6,1’i şiddeti sonlandırmak için ailesinden destek talep ettiklerini, bunun sonucunda işten ayrıldıklarını belirtmişlerdir. 60
Şiddete maruz kalan ancak, şiddeti sonlandırmak için herhangi bir girişimde bulunmayan kadınların; •
% 10,6’sının Çalışma yaşamında maruz kalınan şiddete ilişkin farkındalığıyetersiz olduğu,
•
% 4,5’inin girişimlerinin sonuçsuz kalacağına inandığı,
•
% 4,5’inin işsiz kalmaktan korktuğu için herhangi bir girişimde bulunmadığı,
•
% 9,1’i maruz kaldığı şiddete ilişkin suçlanmaktan korktuğu için herhangi bir girişimde bulunmadıkları sonuçlarına varılmıştır.
4.2.5.3. Çocuk İşçiliği ve Aile Üyelerinin Çocuk İşçiliğine Yaklaşımı Çocuk kavramı BM ( Birleşmiş Milletlerin ) 1989 yılında kabul ettiği Çocuk hakları Sözleşmesinin ilk maddesine göre, daha erken yaşta reşit olma hariç 18 yaşına kadar her insan çocuktur. Bunun nedeni 18 yaşın, pek çok ülkede kişinin vatandaşlığa geçtiği ve yaşamını etkileyen yasa ve politikaların belirlenmesi için oy kullanma hakkını aldığı yaşın olmasıdır. Türkiye de bu sözleşmeyi imzalayan ülkelerdendir. Ancak, 15 yaşın altındaki çocukların da çalışabilecekleri yasal düzenlemeler mevcuttur. İLO ( Uluslar arası Çalışma Örgütü ), BM farklı olarak çocuk işgücünü farklı kriterlerle açıklamaktadır. Ancak, çocuk işçiliği konusunun kendisinin daha ziyade hukuki boyut ile ele alındığı görülmektedir. Çocuk İşçiliği gibi kompleks bir konunun salt hukuki boyutuyla çözümlenemeyeceği, birçok farklı etken ve değişkeni barındırdığı aşikardır. Çalışmanın bu bölümünde çocuk işçiliği konusunu daha detaylı ve gerçekçi ele alabilmenin en önemli koşullarından biri, içinde bulunduğu toplumsal yaşamda “çocuk” ve “çocukluğun” kendisine nasıl bir anlam yüklendiğine ilişkindir. Zorla yerinden edilen ve ekonomik, sosyal ve kültürel olarak bir çok hakkı gasp edilen nüfus açısından değerlendirildiğinde, çocuğa yaklaşımın “korunmaya muhtaç ama aynı zamanda ailenin ekonomik devamlılığının sürdürülmesinde işgücü” olarak görüldüğü aşikardır.
61
Tablo 54: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülen Kişilerin Okula Gidemeyen Çocuklarının Okula Gidememe Nedenleri Dağılımı
Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülen Kişilerin Okula Gidemeyen N
%
Çocuklarının Okula Gidememe Nedenleri Cevapsız – Çocukları okula gidenlerin sayısı
40
60,6
Okulun olmaması / uzak olması
3
4,5
Çocuğun Çalışmak Zorunda Olması
17
25,8
Ailenin Eğitimden Beklentisinin Olmaması
6
9,1
Toplam
66
100,0
Görüşülen kişilerin eğitime ilişkin beklentilerinin olmaması, beraberinde çocuk işçiliğini getirmiş durumdadır. Burada belirttiğimiz beklentinin olmaması görüşülen kişiler açısından iki anlamda ele alınmıştır. Birincisi, eğitime devam edecek çocuğun geleneklerinden uzaklaşacağına olan inanç, ikincisi ve en önemlisi eğitimin maliyeti ve süreci düşünüldüğünde aile bireylerinin bunu bir kazanç değil bir ekonomik kayıp olarak görmeleridir. Tablo 55: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Hem Okula Giden Hem Çalışan Çocuklarının Olup Olmadığı Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Hem Okula Giden Hem N
%
Çalışan Çocuklarının Olup Olmadığı Cevapsız
11
16,7
Var
23
34,8
Yok
32
48,5
Toplam
66
100,0
Görüşülenler içerisinde hem okula giden hem çalışan çocukları olan aileler vardır. Ancak, bu çocuklar daha ziyade ilköğretim çağındaki çocuklar olup, herhangi bir lisans programında okuyan çocukları yoktur.
62
Tablo 56: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Hem Okula Giden Hem Çalışan Çocuklarının Sayısı Dağılımı
Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Hem Okula Giden Hem N
%
Çalışan Çocuklarının Sayısı Cevapsız – Hem Okula Giden Hem Çalışan Çocukları Olmayanlar
43
65,2
1 Kişi
20
30,3
2 Kişi
3
4,5
Toplam
66
100,0
4.2.6. SOSYAL GÜVENLİK HAKKI 4.2.6.1. Aile Üyelerinin Sosyal Güvencelilik Dağılımı Zorla yerinden edilme süreci sonucu çadır ve barakalarda yaşamlarını sürdüren nüfusa ilişkin yapılan çalışmamızın bilgi formunun hane bilgileri bölümünden elde edilen verilerin çözümlenmesi yoluyla aile üyelerinin sosyal güvencelilik durumları incelenmiştir. Öncesinde araştırma verilerimizi oluşturan görüşmecilerin sosyal güvencelilik durumları çözümlenmiştir. Buna göre; Tablo 57: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Sosyal Güvencelilik Durumu Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Sosyal Güvencelilik Durumu
N
Hayır, Yeşil kart
42
Evet, SSK
2
Hayır
22
Toplam
66
%
.00
Görüşülen 66 kişiden 2’si dışında kalan görüşmecilerin büyük bir bölümü, sosyal güvencelerinin olduğunu ve yeşil kartlı olduklarını belirtmişlerdir. Ancak, hangi sosyal güvencenin olduğu sorusuna verilen yanıt, yeşil kart olmuştur. Bilindiği üzere Yeşil kart bir
63
sosyal güvence olmayıp, düşük gelir düzeyine sahip kişilere verilen bir sağlık desteğidir. Ancak, pek çok kişi halen yeşil kartın bir sosyal güvence olduğunu düşünmektedir. Görüşülen kişilerin büyük bir bölümünün herhangi bir sosyal güvencesi olmayıp, yeşil kart gibi sağlık desteğinden de yararlanamamaktadırlar. Zorla yerinden edilen ve yaşamlarını çadır ve barakalarda geçiren nüfusun yeşil kart almasının önündeki en büyük engel, bulundukları yerde ikametgâh alamamalarıdır. Çadır ve barakanın ikametgâh sayılmaması nedeniyle aileler bulundukları yere yakın köy ya da il, ilçe merkezlerinde varsa bir yakınlarının evinde ikamet ettiklerini göstererek yeşil kart işlemlerini yürütebildiklerini belirtmişlerdir. Bunu gerçekleştirebilmek birçok aile için zorlu olmaktadır.
4.7. SEÇME VE SEÇİLME HAKKI Araştırmanın yapıldığı alanda görüşülenlerin bulundukları yerlerde ikametgahlarının olup olmadığı, seçimlerde oy kullanıp kullanamadıklarına ilişkin bu bölümde ortaya konulan veriler araştırmanın bilgi formunun ilgili bölümlerinin verilerinin çözümlenmesi ile elde edilmiştir. Yapılan görüşmelerde ciddi hak kayıplarının yaşandığı aşağıdaki veri tablolarımızda açıkça görülmektedir. Tablo 58: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin İkametgâh Kayıtlarının Olup Olmadığı Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin İkametgâh Kayıtlarının Olup N
%
Olmadığı Var
12
18,2
Yok
54
81,8
Toplam
66
100,0
Araştırmanın yapıldığı alanda görüşülenlerin % 81,8’i yaşadıkları yerde ikametgah kayıtlarının olmadığını, % 18,2’si ise ikametgah kayıtlarının olduğunu belirtmişlerdir.
64
Tablo 59: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin İkametgâh Kayıtlarının Nerede Olduğu Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin İkametgâh Kayıtlarının N
%
Nerede Olduğu Cevapsız – İkametgahları Araştırma Alanında Olnalar
12
18,2
Adana veya Mersin Merkez’de ( Yakınlarının Evinde )
27
40,9
Adana veya Mersin İlçelerinde ( Yakınlarının Evinde )
4
6,1
Memlekette ( Göçe Zorlandıkları Yerde )
23
34,8
Toplam
66
100,0
Görüşülenlerin % 47,0’ı ikametgah kayıtlarının Adana veya Mersin’de merkez ve ilçelerinde yaşayan yakınlarının evinde olduğunu, % 34,8’i ise ikametgah kayıtlarının göçe zorlandıkları yerde olduğunu belirtmişlerdir. Tablo 60: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin İkametgâh Kayıtlarını Araştırma Alanına Taşımak İçin Girişimde Bulunma Durumu Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin İkametgâh Kayıtlarını N
%
Araştırma Alanına Taşımak İçin Girişimde Bulunma Durumu Cevapsız – İkametgahları Araştırma Alanında Olanlar
12
18,2
Evet
54
81,8
Toplam
66
100,0
Görüşülenlerin % 81,8’i yaşadıkları yerde ikametgah kaydı alabilmek için girişimde bulunduklarını belirtmişlerdir. Tablo 61: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin İkametgah Kayıtlarını Araştırma Alanına Taşımak İçin Ne Yaptığı Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin İkametgah Kayıtlarını N
%
Araştırma Alanına Taşımak İçin Ne Yaptığı Cevapsız – İkametgahları Araştırma Alanında Olanlar 65
12
18,2
Muhtarlığa Başvurdu
52
78,8
Kaymakamlığa Başvurdu
1
1,5
Nüfus ve Vat. Müd. Başvurdu
1
1,5
Toplam
66
100,0
Araştırmanın yapıldığı alanda görüşülenlerin % 78,8’i yaşadıkları yerleşim yerinin bağlı olduğu muhtarlığa ikametgahlarını yaşadıkları yere taşımak için başvuru yaptıklarını belirtmişlerdir. Tablo 62: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin İkametgâh Taşıma İşlemi Başvuru Sonucu Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin İkametgâh Taşıma İşlemi N
%
Başvuru Sonucu Cevapsız
10
18,2
İkametgahını Araştırma Alanına Taşıdı
5
7,6
İkametgahını araştırma Alanına Taşıyamadı
51
77,3
Toplam
66
100,0
Görüşülenlerin % 7,6’sı ikametgâh kayıtlarını yaşadıkları alana taşıyabildiklerini belirtmişlerdir. Araştırma alanının çadır ve barakalarda yaşayan zorla yerinden edilen nüfus olduğu düşünüldüğünde mevcut alanda ikametgâh kaydı verilen kişilerin bu işlemi nasıl gerçekleştirdiği akılda soru işaret bırakmaktadır. İkametgah kaydını taşıyamayan kişilerle yapılan görüşmelerde, yaptıkları başvurunun çadır ve barakanın hane olarak görülemeyeceği, mevsimlik işçi statüsünde oldukları, dolayısıyla ikametgâh alamayacakları gibi gerekçelerle reddedildiğini belirtmişlerdir.
66
Tablo 63: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Son Genel Seçimlerde Araştırma Alanında Oy Kullanma Durumu Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Son Genel Seçimlerde N
%
Araştırma Alanında Oy Kullanma Durumu Evet
7
10,6
Hayır
59
89,4
Toplam
66
100,0
Araştırma alanında ikametgâhları olmayan kişilerin mevcut alanda oy kullanamadığı Tablo 63’te görülmektedir.
Tablo 64: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Son Genel Seçimlerde Nerede Oy Kullandığı Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Son Genel Seçimlerde N
%
Nerede Oy Kullandığı Cevapsız
7
10,6
Adana veya Mersin Merkez’de ( Yakınlarının Evinde )
37
56,1
Adana veya Mersin İlçelerinde ( Yakınlarının Evinde )
1
1,5
Memlekette ( Göçe Zorlandıkları Yerde )
21
31,8
Toplam
66
100,0
Görüşülenlerin % 10,6’sı yaşadıkları yerde oy kullanabildiklerini belirtmişlerdir. Görüşülenlerin nasıl oy kullandıklarına ilişkin yapılan görüşmelerde, Eşit Haklar İzleme Derneği Raporu ve AB İlerleme Raporlarının Göç Platformunun ve özelde Akdeniz Göç – Der’in yaptığı lobi faaliyetleri sonucunda, sorun gündemleştirilerek, bu anlamda kamu yöneticilerince kısmi de olsa adım atılması sağlanmıştır. Bu adımlardan biri bazı çadırlara numara vererek oy kullandırmak olmuştur. Sonuç olarak, toplam 179 kişi seçmen yapılmıştır.
67
Tablo 65: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerden Araştırma Alnında Son Genel Seçimlerde Oy Kullananların Nasıl Oy Kullandığı Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerden Araştırma Alnında Son N
%
Genel Seçimlerde Oy Kullananların Nasıl Oy Kullandığı Cevapsız
59
89,4
Muhtarlık Tarafından Çadır Numarası Verilerek
7
10,6
Toplam
66
1,5
Yapılan görüşmelerde görüşmecilerin tamamı daha önceki seçimlerde yaşadıkları yerde oy kullanamadıklarını, ekonomik imkânsızlıklar nedeniyle çoğu zaman kent merkezlerine gitmenin zorlayıcı olduğunu ifade etmişlerdir.
Tablo 66: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Daha Önce Yapılan Seçimlerde Araştırma Alanında Oy Kullanıp Kullanamadığı Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Daha Önce Yapılan N
%
Seçimlerde Araştırma Alanında Oy Kullanıp Kullanamadığı Evet
0
,0
Hayır
66
100
Toplam
66
100,0
Yapılan görüşmelerde 2014 dönemi öncesi bulunulan yerde hiç kimsenin oy kullanamadığı tablodan da anlaşılmaktadır. Yapılan görüşmelerde sadece görüşülen kişinin oy kullanma durumuna ilişkin bilgi alındığından aynı hanede yaşayan ancak seçmen yaşında olan kaç kişinin olduğu, dolayısıyla kaç kişinin bu anlamda seçme ve seçilme hakkı kaybına maruz kaldığı bilgisine ulaşılamamaktadır.
68
4.2.8. ZORLA YERİNDEN EDİLME SONUCU KÜLTÜREL GELENEKLER VE GÜVENLİK 4.2.8.1. Kültürel Yaşama Katılma Hakkı Bağlamında Geleneklerin Yaşatılması Araştırmanın bu bölümünde zorla yerinden edilme süreci sonucu yerleşilen yerlerde kültürel yaşama katılım hakkını düzenleyen maddelerle bağlantı kurularak görüşülenlerin bu anlamda maruz kaldığı hak ihlalleri araştırma bilgi formunun ilgili bölümlerinin çözümlenmesi ile ortaya konulmuştur. Tablo 67:Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Geleneklerini Yaşatma Durumu Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Geleneklerini Yaşatma N
%
Durumu Evet
42
63,6
Kısmen
21
31,8
Hayır
3
4,5
Toplam
66
100,0
Araştırmanın yapıldığı alanda görüşülenlerin geleneklerini yaşatabilme durumları incelendiğinde; % 31,8’i kısmen, % 4,5’i hayır yanıtını vermiştir. Görüşülenlerin gelenek ve göreneklerini neden kısmen yaşatabildiği ya da yaşatamadığı incelendiğinde; Tablo 68: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Geleneklerini Neden Yaşatamadığı Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Geleneklerini Neden N
%
Yaşatamadığı Cevapsız – Geleneklerini Yaşatabilenler
42
63,0
Can ve Mal Güvenliği Korkusu
8
12,0
Daha Önce Saldırıya Uğramak
3
4,5
Tekrar Göçe Zorlanmak Korkusu
13
19,5
Toplam
66
100,0
69
•
% 12,0’ı can ve mal güvenliği korkusu,
•
% 4,5’i daha önce saldırıya uğramış olma deneyimi,
•
% 19,5’i tekrara göçe zorlanma korkusu Nedeniyle
yaşadıkları
yerlerde
geleneklerini
rahatça
yaşatamadıklarını,
sürdüremediklerini ifade etmektedirler. 4.2.8.2. Araştırmanın Yapıldığı Alanda Can ve Mal Güvenliği Zorla yerinden edilme süreci sonucu yerleşilen alanlarda yaşamını sürdüren nüfusun bulundukları yerlerde herhangi bir can ve mal güvenliği endişelerinin olup olmadığının incelendiği bu bölümde, araştırma bilgi formunun ilgili bölümleri çözümlenerek elde edilen veriler yer almaktadır. Tablo 69: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Can ve Mal Güvenliği Korkusu Olma Durumu Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Can ve Mal Güvenliği N
%
Korkusu Olma Durumu Evet
65
98,5
Hayır
1
1,5
Toplam
66
100,0
Görüşülenlerin % 98,5’i yaşadıkları yerde can ve mal güvenliklerinden endişe duyduklarını belirtmektedir. Endişe duydukları can ve mal güvenlikleri korkularının neler olduğu aşağıda yer almaktadır. Tablo 70:Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Can ve Mal Güvenliği Korkusu Olma Durumu Dağılımı ( Yangın Korkusu ) Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Yangın Korkusu Durumu
N
%
Cevapsız
1
1,5
Evet
61
92,4
Hayır
4
6,1
Toplam
66
100,0
70
Araştırmanın yapıldığı alanda görüşülenlerin % 92,4’ü çadır ve barakalarda yaşadıkları için özellikle yazın yangın çıkmasından korktuklarını belirtmektedirler. Görüşülen kadınlar, çocukları için endişe duyduklarını, küçük çocukların zaman zaman ateş ile oynayabildiklerini ya da elektrik kaçaklarının olabildiğini, bu yüzden uyurken endişe duyduklarını belirtmektedirler. Tablo 71:Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Can ve Mal Güvenliği Korkusu Olma Durumu Dağılımı ( Fırtına – Su baskını Korkusu ) Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Fırtına – Su baskını Korkusu N
%
Durumu Cevapsız
1
1,5
Evet
58
87,9
Hayır
7
10,6
Toplam
66
100,0
Araştırmanın yapıldığı Karagöçer ve Zeytinlik mahallelerinde görüşülenlerin hemen hemen hepsi, diğer yerlerde ise bazıları çadır ve barakalarının yer aldığı konum itibari ile iki nehir kanalı arasında yer aldığı, bu yüzden kışın su baskınlarından korktuklarını belirtmişlerdir. Yağmur sularının yarattığı nehir taşması nedeniyle yıllar içerisinde birkaç kez yerleşim alanlarının sular altında kaldığını, bu durumda çok az eşyalarını kurtarabildiklerini belirtmektedirler. Karagöçer ve Zeytinlik dışında kalan araştırma alanlarında da özellikle fırtına korkusunun yoğun olduğu belirtilmektedir. Tablo 72:Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Can ve Mal Güvenliği Korkusu Olma Durumu Dağılımı ( Yılan, Akrep, Fare, Zehirli Böcekler Korkusu ) Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Yılan, Akrep, Fare, Zehirli N
%
Böcekler Korkusu Durumu Cevapsız
1
1,5
Evet
60
90,9
Hayır
5
7,6
Toplam
66
100,0
71
Araştırmanın yapıldığı alanlarda görüşülenlerin tamamına yakını, çadır ve baraka yaşamının en zorlu yanlarından birinin akrep, yılan, zehirli böcekler ve fare olduğundan şikayet etmektedirler. Yıllardır, çadır ve barakada yaşamlarını sürdürürken bu canlılarla bir arada yaşamaya alışmak durumunda kaldıklarını, ancak özellikle çocukların güvenliğinden endişe duyduklarını belirtmektedirler. Tablo 73:Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Can ve Mal Güvenliği Korkusu Olma Durumu Dağılımı ( Asker veya Gerilla Cenazesi Korkusu) Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Asker veya Gerilla Cenazesi N
%
Korkusu Durumu Cevapsız
1
1,5
Evet
47
71,2
Hayır
18
27,3
Toplam
66
100,0
Görüşülenlerin % 71,2’si yakınlarda bulunan yerleşimlere asker cenazesi gelmesi ya da kendi çocukları olan gerilla cenazelerinin gelmesinden endişe duyduklarını belirtmektedirler. Bu endişenin kendilerine dönük bir saldırı korkusu nedeniyle olduğunu belirtmektedirler. Yapılan görüşmelerde bugüne değin gerilla cenazesinin çadır bölgesine gelmediği, ancak taziyelerini gerçekleştirdikleri zamanlarda hem yerelde bulunan halktan hem de güvenlik güçlerinin saldırı ve baskısı olmasından endişe duyduklarını belirtmektedirler. Kendi cenazelerini yaşadıkları yerleşim alanlarında gömmediklerini, kendi memleketlerine götürdüklerini
belirten
görüşmeciler,
bunun
herhangi
bir
saldırı
korkusundan
kaynaklanmakla birlikte, daha ziyade kendi topraklarına olan manevi bağlılıkla ilgili olduğunu belirtmektedirler. Tablo 74:Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Can ve Mal Güvenliği Korkusu Olma Durumu Dağılımı ( Irkçı Saldırılar Korkusu) Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Irkçı Saldırılar Korkusu N
%
Durumu Cevapsız
1
72
1,5
Evet
48
72,7
Hayır
17
25,8
Toplam
66
100,0
Görüşülenlerin % 72,7’si yaşadıkları alanda bugüne değin direk ırkçı bir saldırıya maruz kalmadıklarını, ancak dolaylı olarak zaman zaman bunun ima edildiğini, dolayısıyla bundan endişe duyduklarını belirtmektedir. Tablo 75:Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Can ve Mal Güvenliği Korkusu Olma Durumu Dağılımı ( Tekrar Göçe Zorlanma Korkusu) Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Tekrara Göçe Zorlanma N
%
Korkusu Durumu Cevapsız
1
1,5
Evet
57
86,4
Hayır
8
12,1
Toplam
66
100,0
Görüşülenlerin yaşadıkları yerleşim alanlarında endişe duydukları bir diğer konu tekrar göçe zorlanma korkusu olmaktadır. Zorla yerinden edilme süreci göz önünde bulundurulduğunda maruz kalınan hak kayıpları ve travmatik olaylar ve belirtilerinin halen mevcut olduğu – ki zaman zaman bu anlamda karşılaştıkları tutumlar – görülmektedir. 4.2.9. KADINA YÖNELİK ŞİDDET VE AİLE İÇİ ŞİDDET BAĞLAMINDA ÇOK EŞLİLİK 4.2.9.1. Kadına Yönelik Şiddet Dünya Sağlık Örgütü ( WHO ) Şiddeti, “ fiziksel güç veya iktidarın kasıtlı bir tehdit veya gerçeklik biçiminde bir başkasına uygulanması sonucunda maruz kalan kişide yaralanma, ölüm ve psikolojik zarara yol açması ya da açma olasılığı bulunması” durumu olarak tanımlanmaktadır. Kadına yönelik şiddetin coğrafi sınır, ekonomik gelişmişlik ve öğretim düzeyine bakılmaksızın tüm dünyada ve kültürlerde son derece yaygın görülen bir “suç” olduğu aşikardır. 73
Zorla Yerinden edilen ve uzun yıllardır Çukurova Bölgesinde yaşamlarını çadır ve barakalarda geçiren nüfusun, göç nedenleri ve sonuçları itibari ile şiddete maruz kaldığı, haklarının gasp edildiği bir gerçektir. Ancak bu gerçekliğin yanı sıra, zorla yerinden edilme sonrası – ki muhtemelen öncesi de – kadınların toplumsal yaşam içerisinde şiddetin farklı yüzlerine maruz kaldıkları yapılan görüşmelerde açıkça ortaya konulmuştur. Yapılan görüşmelerde kadınların şiddete ilişkin farkındalıklıklarının yetersiz olduğu, şiddetin daha ziyade “fiziksel şiddet” ile sınırlandırıldığı görülmektedir. Kadına yönelik şiddetin tanımına ve şiddete ilişkin farkındalığın belirlenmesinde, yaşanılan toplumun kültürü, mevcut yasal düzenlemeleri, kadının sosyo – kültürel, sosyo – ekonomik ve eğitim düzeyine göre elbette değişmektedir. Kadınlarla yapılan görüşmelerde kadınların birçoğunun şiddeti; “ev dışı, yabancı birilerinin uyguladığı fiziksel bir edim” olarak tanımladığı, bir kısmının ise hem ev içi şiddeti hem dışarıda hem de çalışma yaşamında maruz kalınan şiddeti tanımlayabildikleri tespit edilmiştir. Ancak her iki durumda da kadınların şiddetin sonlandırılması için girişimde bulunulması konusunda çekimser yaklaşmışlardır.
Tablo 76: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülen Kadınların Aile İçi Şiddete Maruz Kalma Durumu Dağılımları Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülen Kadınların Aile İçi Şiddete Maruz N
%
Kalma Durumu Cevapsız – Erkekler
30
45,5
Evet
12
19,2
Hayır
24
36,4
Toplam
66
Görüşülen kadınların % 19,2’si ev içi şiddete maruz kaldığını belirtmiştir. Aile içi şiddete maruz kaldıklarını belirten kadınların % 13,6’sı eşlerinin şiddetine maruz kaldıklarını, % 3,0’ı ise ailenin diğer kadın üyelerinin şiddetine maruz kaldıklarını belirtmişlerdir. 74
Görüşülen kadınların kadına yönelik şiddetin neden ve nasıl yaşandığına ilişkin algılarına değinmeden önce, tarihi gelişim süreci içerisinde ve günümüz koşullarında kadının konumunun, nasıl algılandığının, toplumsal rollerinin hangi ölçütler ve kimleri gözeterek belirlendiğinin tanımlanması son derece önemlidir. Mevcut durum kadını, iki süreç açısından değerlendirmek gerektiğine işaret etmektedir. Birincisi, en fazla “kimliksizleştirildiği” bir tarihi arka plan, ikincisi günümüz koşullarında ve araştırmanın yapıldığı alanda “kimlik bunalımı” ve “rol karmaşası” yaşayan kadınlardır. Kadınlar, kendilerine “içertilmiş” ve “atfedilmiş” toplumsal cinsiyet rollerinden kaynaklı olarak, bırakın maruz kaldığı şiddeti sonlandırmak, şiddetin bir suç ve insan hakkı ihlali olduğunu bile çoğu zaman fark edememektedirler. Görüşülen kadınlar açısından değerlendirildiğinde; içinde bulunduğu toplumsal yaşam içerisinde, nasıl davranacağı, nasıl konuşacağı, hangi işi yapacağı ya da kaç çocuk doğuracağı, yaşamındaki erkekler tarafından önceden belirlenmiştir. Rengarenk Sanat Evi tarafından Türkçeye kazandırılan Uppsala Üniversitesi ( İsveç ) Sosyoloji profesörlerinden Eva Lundgren’in “ Şiddetin Normalleştirilmesi Süreci” adlı yapıtında, şiddeti üç süreçle açıklamaktadır. Bunlar: •
Şiddet gündelik hayatta kadınlar tarafından doğal ve sıradan bir şey olarak yaşanmakta: “Normalleştirilme”
•
Kadınlar, yavaş yavaş şiddete ve kadın imgesine dair erkeklerin bakış açısını benimsemekte: “İçselleştirmekte”,
•
Erkekler bu süreçte şiddeti “mazur” gösterebilecek açıklamalar üretmekte, ancak işlevleri zaman içinde değişime uğramakta: “ Dışsallaştırma” Eva L. Özellikle Şiddetin dışsallaştırmasına ilişkin açıklamaları, çalışmamızın bir diğer
bölümü olan çok eşlilik konusunda daha açık okunmaktadır. 4.2.9.2. Aile Üyelerinin ve Kadınların Çok Eşliliğe İlişkin Algıları Araştırmanın bu bölümünde görüşülenlerin ailelerinde çok eşliliğin yaygınlığı ve aile üyelerinin çok eşliliğe ilişkin değerlendirmeleri yer almaktadır.
75
Tablo 77: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Aile Üyelerinde Birden Fazla Eşi Olanın Olma Durumu Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Aile Üyelerinde Birden Fazla N
%
Eşi Olanın Olma Durumu Cevapsız – Erkekler
30
45,5
Var
17
25,8
Yok
19
28,8
Toplam
66
100,0
Görüşülen kadınların % 25,8’i aile üyelerinden bir ya da birkaçının birden fazla eşi olduğunu, mevcut alan içerisinde çok eşliliği yaygın olduğunu belirtmişlerdir.
Tablo 78: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Aile Üyelerinde Birden Fazla Eşi Olanların Kadınlarla Yakınlığı Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Aile Üyelerinde Birden Fazla N
%
Eşi Olanların Kadınlarla Yakınlığı Cevapsız – Erkekler
49
74,2
Eşi
9
13,6
Babası
2
3,0
Amcası – Dayısı
1
1,5
Oğlu
5
7,6
Toplam
66
100,0
Görüşülen kadınların büyük bir bölümü eşlerinin birden çok eşi olduğunu, belirtmişlerdir. Kadınlar eşlerinin birden fazla kadın ile imam nikahı ile birliktelik yaşamasının aileden gelen bir gelenek olduğunu belirtmişlerdir. yani, ikinci ya da üçüncü evliliğini gerçekleştiren
erkeklerin
kendi
ailelerinde
vurgulamışlardır.
76
de
bu
durumun
mevcut
olduğunu
Kadınlar, erkeklerin başka kadın ya da kadınlarla evlenmesi konusunda kendi onaylarını beklemediklerini, kurdukları baskı, kadının emeğini değersiz kılma, daha fazla sayıda çocuk sahibi olma ya da ev işlerinde kadına yardımcı bulma bahaneleri ile birden fazla evlilik gerçekleştiren kadınlar, çok eşliliği her iki ya da üç kadın açısından bir “zulüm ve işkence” olarak tanımlamaktadırlar. Kadınlar erkeklerin “kurnazca yaklaşımlar” ile kadınları ikna edebildikleri durumlar olabildiğini de belirtmişlerdir. Örneğin, ailenin ekonomik anlamda yaşadığı yoksunluklarda kadını suçlayarak ev dışında tarlada da çalışmaya ikna etmeye çalıştıkları, kadınların bunu reddetme gerekçelerini bahane göstererek hem ekonomik olarak hem toplumsal olarak ev işlerinde yardımcı kimsenin alınamayacağını, dolayısıyla ikinci bir evlilik durumunda sorunların çözülebileceğini söylemek gibi yöntemlere başvurduklarını belirtmişlerdir. kadınlar her durumda buna direnemediklerini, yaşamın diğer alanlarında olduğu gibi burada da karar vericini erkek olduğunu kabullenmek zorunda kaldıklarını belirtmişlerdir. Araştırmanız açısından çok eşliliğe ilişkin değinebileceğimiz bir diğer önemli nokta, aynı hane içinde bulunan, “kuma”ların kendi aralarında kurdukları ilişkinin düzeyidir. “Kuma” olan kadınlar arasında toplumsal bir hiyerarşinin varlığından söz etmek mümkündür. Kadınlarla yapılan görüşmelerde mevcut ezme – ezilme ilişkisinin erkekler aracılığı ile kurulduğu, erkeklerin kadınlar arasında fiziksel görünüm, ev içi işbölümü… vd. konularda sürekli bir rekabet ortamı geliştirdikleri, bunun da doğalında kadınlar arasındaki ilişkinin dayanışmacı değil, birbirini ezen, küçümseyen, ev içi emeğini hiçleştiren bir konuma doğru evrildiği açıkça görülmektedir. Yapılan görüşmelerde kadınlar her ne kadar çatışmacı bir ilişki içerisinde olsalar da paylaştıkları ortak sorunun yaşamlarındaki erkekler ve kadına toplumsal yaşamda biçilen rollerin olduğunu, ancak toplumsal yaşamdaki kadınlık rolleri nedeniyle savunma refleksi geliştirerek davranmak zorunda kaldıklarını, doğal olarak bir dayanışma ağı kuramadıklarını belirtmişlerdir. Kadınların anlatımları ve çok eşliliğe ilişkin değerlendirmeleri göz önünde bulundurulduğunda, çok eşliliğin kendisinin tüm kadınlar açısından kabul edilemez bir suç olduğu, aşikardır.
77
5. BÖLÜM: KÜRT SORUNUNUN DEMOKRATİK VE BARIŞÇIL ÇÖZÜMÜ BAĞLAMINDA ZORLA YERİNDEN EDİLME SÜRECİ VE KENDİ ANA TOPRAKLARINA GERİ DÖNÜŞÜN ANALİZİ Bu bölümde, Türkiye’de yaşanan Kürt sorununun bir sonucu ve nedeni olarak, zorla yerinden edilme süreci ve kadim topraklara geri dönüşün koşulları bilgi formunun ilgili bölümleri temel alınarak analiz edilmektedir. Bu bölümde araştırmanın diğer bölümlerinden farklı olarak, veriler niteliksel olarak ele alınmaktadır. Buradaki temel amaç sorunun demokratik ve barışçıl çözümünün tarafları olarak zorla yerinden edilen halkın çözüm önerilerinin de değerlendirilmesine katkıda bulunmaktır. Araştırmanın bu bölümünde görüşülenlerin göçe zorlandığı yerleşim alanlarının neresi olduğu, bu yerleşim alanları ile ilişkinin devam etme durumu ve zorla yerinden edilen nüfusun göçe zorlandıkları kendi “ana topraklarına” dönüşe ilişkin değerlendirmelerine yer verilmektedir.
5.1. Zorla Yerinden Edilme Nedenleri Araştırmanın yapıldığı alanda görüşülenlerin, göçe zorlanma nedenlerine ilişkin verinin incelendiği bu bölümde, araştırma bilgi formunun ilgili bölümlerinden yararlanılmıştır. Tablo 79:Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göçe Zorlanma Nedenleri Dağılımı ( Can Güvenliği Sorunu ) Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Zorunlu Göçe Maruz N
%
kalmasında Can Güvenliği Sorunu Etkili Midir? Etkili
66
100
Etkili Değil
0
,0
Toplam
66
100,0
Tablo 80:Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göçe Zorlanma Nedenleri Dağılımı ( Yayla Yasağı ) Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Zorunlu Göçe Maruz N kalmasında Yayla Yasağı Etkili Midir? 78
%
Etkili
34
51,3
Etkili Değil
32
48,7
Toplam
66
100,0
Tablo 81:Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göçe Zorlanma Nedenleri Dağılımı ( Güvenlik Güçlerinin Baskısı ve OHAL Uygulamaları ) Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Zorunlu Göçe Maruz N
%
kalmasında Güvenlik Güçlerinin Baskısı ve OHAL Uygulamaları Etkili Midir? Etkili
58
87,5
Etkili Değil
8
12,5
Toplam
66
100,0
Tablo 82:Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göçe Zorlanma Nedenleri Dağılımı ( Gıda Ambargosu ) Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Zorunlu Göçe Maruz N
%
kalmasında Gıda Ambargosu Etkili Midir? Etkili
40
60,4
Etkili Değil
26
39,6
Toplam
66
100,0
Tablo 83:Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göçe Zorlanma Nedenleri Dağılımı ( Koruculuk Baskısı / Dayatması ) Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Zorunlu Göçe Maruz N
%
kalmasında Koruculuk Baskısı / Dayatması Etkili Midir? Etkili
50
75,5
Etkili Değil
16
24,5
Toplam
66
100,0
79
5.2. Zorla Yerinden Edilme Süreci Öncesi Hane Halkı Büyüklüğü Araştırmanın yapıldığı alanda görüşme gerçekleştirilen kişilerin şu anki hane büyüklükleri ve hane başına düşen kişi sayısı dağılımları önceki bölümlerde geçmektedir. Burada zorla yerinden edilme süreci öncesi hane halkının büyüklüğü üzerinde durulmaktadır. Tablo 84:Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göçe Zorlanmadan Önce Yaşadıkları Yerde Kaç Kişi Göç Ettiği Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göçe Zorlanmadan Önce N
%
Yaşadıkları Yerde Kaç Kişi Göç Ettiği Hatırlamıyor
10
15,2
1 – 5 Kişi Arası
1
1,5
6 – 10 Kişi Arası
13
19,7
11 Kişi ve Üzeri
42
63,6
Toplam
66
100,0
Görüşülenlerin; •
% 15,2’si zorla yerinden edilme süreci öncesi hane halkı büyüklüğünü hatırlamadığını,
•
% 19,6’sı hane halkının 6 – 10 kişi arası olduğunu,
•
% 63,6’sı ise on kişiden fazla kişinin
aynı hanede yaşadığını ve göçe zorlandıkları tarihlerde ailenin bölündüğünü – parçalandığını belirtmektedir. Aradan yıllar geçmesine rağmen halen ailenin tüm bireylerinin bir araya gelebilme koşullarının oluşturulamadığı belirten görüşmeciler, duygusal olarak zor süreçler geçirdiklerini, o döneme yoğun bir özlem duyduklarını ifade etmektedirler.
5.3. Zorla Yerinden Edilme Süreci Öncesi Hane Halkının Gelir Kaynakları Bu bölümde zorla yerinden edilen ve araştırma alanında görüşülen kişilerin göçe zorlanmadan önce yaşadıkları yerlerdeki geçim kaynaklarına ilişkin veriler yer almaktadır. Buradaki veriler zorla yerinden edilme süreci yaşanan ekonomik hak kayıplarına ilişkin çalışmalara katkıda bulunmaktadır.
80
Tablo 85: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göç Öncesi Gelir Durumu ve Şimdiki Gelir Durumu Karşılaştırması Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göç Öncesi Gelir Durumu ve N
%
Şimdiki Gelir Durumu Karşılaştırması Göç Etmeden Önce Daha İyiydi
56
84,8
Değişen Bir Durum Olmadı Halen Kötü
10
15,2
Toplam
66
100,0
Görüşülenlerin % 84,8’i göçe zorlanmadan önce yaşadıkları yerleşim alanlarında ekonomik durumlarının daha iyi olduklarını belirtmektedir. Tablo 86: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göç Öncesi Gelir Kaynakları Dağılımı ( Hayvancılık ) Araştırmanın
Yapıldığı
Alanda
Görüşülenlerin
Göç
Öncesi
Gelir N
%
Kaynaklarından Biri Hayvancılık Olanlar Evet
65
98,5
Hayır
1
1,5
Toplam
66
100,0
Araştırmanın yapıldığı alanda görüşülenlerin % 98,5’i göçe zorlanmadan önce yaşadıkları yerlerde geçim kaynaklarından birinin hayvancılık olduğunu belirtmektedirler. Tablo 87: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göç Öncesi Gelir Kaynakları Dağılımı ( Çiftçilik ) Araştırmanın
Yapıldığı
Alanda
Görüşülenlerin
Göç
Öncesi
Gelir N
%
Kaynaklarından Biri Çiftçilik Olanlar Evet
49
74,2
Hayır
17
25,8
Toplam
66
100,0
81
Görüşülenlerin % 74’2’si göçe zorlanmadan önce yaşadıkları yerleşim alanlarında kendilerine ait yüzlerce dönüm arazi olduğunu ve kendi arazilerinde çiftçilik yaptıklarını belirtmektedir. Tablo 88: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göç Öncesi Gelir Kaynakları Dağılımı ( Yaylacılık ) Araştırmanın
Yapıldığı
Alanda
Görüşülenlerin
Göç
Öncesi
Gelir N
%
Kaynaklarından Biri Yaylacılık Olanlar Evet
47
71,2
Hayır
19
28,8
Toplam
66
100,0
Görüşülenlerin % 71,2’si göçe zorlanmadan önce yaşadıkları yerleşim yerlerinin iklim ve doğa koşulları olarak zengin olduğu, su kaynaklarının bol olduğunu, en önemli geçim kaynaklarından birinin yaylacılık olduğunu belirtmektedirler. Özellikle görüşülen kadınlar yaylacılık yapmaya büyük bir özlem duyduklarını, yaylaya gitmenin sadece ekonomik bir anlam ifade etmediğini aynı zamanda kültürel ve sosyal yaşamın ayrılmaz bir parçası olduğunu ifade etmektedirler. 5.4. Zorla Yerinden Edilme Süreci Sonrası Yerleşilen Yerde Hane Halkının Kadim Topraklarla İlişkileri Araştırmanın bu bölümünde zorla yerinden edilen ve araştırmanın yapıldığı alanda görüşülenlerin göçe zorlandıkları yerleşim alanları bilgisi ve ilişkileri üzerinde durulmaktadır. Bu bölüm bir yandan boşaltılan yerleşim alanlarına ilişkin kaynaklara katkıda bulunurken, öte yandan boşaltılan yerleşim alanlarının mevcut durumuna ilişkin verilere katkı sunmaktadır. Tablo 89:Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göçe Zorlanmadan Önce Yaşadıkları Köyün Neresi Olduğu Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göçe Zorlanmadan Önce N
%
Yaşadıkları Yerin Neresi Olduğu SergêMihemedê
4
6,1
Bahçelievler
8
12,1
82
Doğan Köy
9
13,6
Kanî Sor - Yukarı Çimenli
6
9,1
Çadırlı – Yücebağ
9
13,6
Çamla
5
7,6
Berçem
1
1,5
İkizce
5
7,6
Alçatı
4
6,1
Kumçatı
8
12,1
Gûrdila
4
6,1
Aşağı Çimenli
3
4,5
Toplam
66
100,0
Görüşülenlerin bir bölümü köylerinin Türkçe isimlerini bilmedikleri için Kürtçe isimlerini paylaştıklarını, bir bölümü ise köylerini o günkü gerçek isimleri ile rapora geçilmesinin kendileri için önemli olduğunu belirtmektedirler. Boşaltılan köy listelerine bakıldığında yukarıda belirtilen köylerin tamamının listede yer aldığı açıkça görülmektedir. Araştırma alanının genişliği ve araştırma örnekleminin küçüklüğü göz önünde bulundurulduğunda 33 hanenin vermiş olduğu bilgiler sonucunda boşaltılan yerler arasında 12 köy isminin bulunması, zorla yerinden edilen nüfusun ve boşaltılan yerleşim alanlarının niceliksel durumunu gözler önüne sermektedir. Tablo 90: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Zorla Yerinden Edilme Sonucu İlk Göç Ettikleri Yerin Neresi Olduğu Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Zorla Yerinden Edilme N
%
Sonucu İlk Göç Ettikleri Yerin Neresi Olduğu Şırnak – Silopi İlçesi
14
21,2
Mardin – Kızıltepe İlçesi
11
16,7
Batman – Sason İlçesi
4
6,1
Siirt – Pervari İlçesi
10
15,2
Şırnak – Uludere İlçesi
3
4,5
Siirt – Eruh İlçesi
1
1,5
83
Van – Çatak İlçesi
3
4,5
Şırnak – Cizre İlçesi
6
9,1
İl Merkezleri ( Yukarıda Belirtilen )
14
21,2
Toplam
66
100,0
Araştırmanın yapıldığı alanda görüşülenlerin, zorla yerinden edilme sürecinde yoğun olarak, köylerine yakın ilçe merkezlerine göç ettikleri görülmektedir.
Tablo 91: Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göçe Zorlandıkları Yerde Herhangi Bir Mal Varlıkları Olma Durumu Dağılımı
Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göçe Zorlandıkları Yerde N
%
Herhangi Bir Mal Varlıkları Olma Durumu Evet
55
83,3
Hayır
11
16,7
Toplam
66
100,0
Araştırmanın yapıldığı alanda görüşülenlerin zorla yerinden edilme sonu çıkmak zorunda kaldıkları yerleşim alanlarında herhangi bir mal varlıkları olup olmadığına ilişkin verinin yer aldığı yukarıdaki tabloda, görüşülenlerin % 83,3’ü evet yanıtını vermektedirler. Tablo 92:Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göçe Zorlandıkları Yerde Mal Varlıkları Türü Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göçe Zorlandıkları Yerde Mal N
%
Varlıkları Türü Cevapsız
11
16,7
Konut
15
22,7
Arazi
14
21,2
Konut ve Arazi
26
39,4
Toplam
66
100,0
84
Görüşülenlerin % 39,4’ü boşaltılan yerleşim alanlarında hem ev hem arazilerinin olduğunu belirtmektedirler. Orada kalan mal varlıklarının durumuna ilişkin ise Tablo 93’teki veriler aracılığıyla ulaşılabilmektedir.
Tablo 93:Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göçe Zorlandıkları Yerde Mal Varlıklarının Şu Anki Durumu Dağılımı Araştırmanın Yapıldığı Alanda Görüşülenlerin Göçe Zorlandıkları Yerde Mal N
%
Varlıkları Türü Cevapsız
11
16,7
Boş
21
31,8
Yakınlarımız Tarafından korunuyor
2
3,0
Yandı – Tahrip Oldu
32
48,5
Toplam
66
100,0
5.5. Kürt Sorununun Demokratik ve Barışçıl Çözümüne İlişkin Hane Halkının Değerlendirmeleri Bu bölümde araştırmanın yapıldığı alanda görüşülenlerin, Kürt Sorununun Demokratik ve Barışçıl Çözümüne İlişkin mevcut hükümetin yaklaşımlarının nasıl değerlendirildiğine ilişkin değerlendirmeleri içermektedir. Araştırma alanında görüşülenlerin % 95,2’si mevcut hükümet, yöneticileri ve Politikaları ile Kürt Sorununun Demokratik ve Barışçıl olarak çözümlenemeyeceğine inandıklarını belirtmektedir. Görüşmeciler, Kürt Sorununun sadece çözülmesinden konuşmanın hiç kimse için bir barış ortamı sağlayamayacağını, önemli olanın demokratik, adil ve barışçıl bir şekilde soruna yaklaşmanın farkında olmak olduğunu, mevcut hükümetin inkârcı ve baskıcı bir konumda olduğunu, hükümetin çözüm odaklı bir plan ve programının olmadığını vurgulamaktadırlar.
85
Hâlihazırda Kürtlerin yoğun olarak yaşadıkları Cizre, Silopi, İdil, Nusaybin, Şırnak, Cizre ve birçok yerde sokağa çıkma yasakları ve çatışmaların olduğunu belirten görüşmeciler yoğun endişe duyduklarını belirtmektedirler. Görüşmeciler birçok sivil yurttaşın “terörist” adı altında öldürülmesinin, insanların yaşam alanlarının yakılarak, bombalanarak tahrip edilmesinin kendilerine zorunlu göçe maruz kaldıkları dönemi hatırlattığını belirtmektedirler. Mevcut araştırma alanında Cizre, Silopi ve Şırnak’tan gelen ve çadır bölgesine yerleşen 22 ailenin olduğunu belirten görüşmeciler, Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü konusunda kaygılı olduklarını ancak barışa olan inançlarını korumaya çalıştıklarını ifade etmektedirler. Yapılan görüşmelerde bu anlamda yanıtsız kalan görüşmeciler de bulunmaktadır. Bu görüşmeciler, kendi inançlarının bir çözüm olmadığını düşündüklerini, kara vericilerin önemli olduğunu belirtmekte, kendi yaşadıklarının benzerini şu an başkalarının yaşadığını ifade etmektedirler. Çözümü örgütlenmede ve kendini savunmada bulduklarını, ancak bu şekilde Kürt Sorununun çözülebileceğini belirten görüşmeciler de yer almaktadır. Bu anlamda yaşadıkları yeri ve maruz kaldıkları koşulları örnek veren görüşmecilerden biri durumu şu sözlerle özetlemektedir: “………..Yıllardır burada yaşıyoruz, halimizi soran, ölü müsünüz, aç mısınız diyen yok. Bizim adımıza herkes konuşuyor. Bak şurda Suriye’den gelenler var, ne oldu, savaş vardı kaçtı, hemen yanımızda iki gün önce gelen aileler var, Cizre’den, Silopi’den, neden? iş için mi? Hayır, söyleyeyim: savaş yüzünden, gençleri orada kalmış, kadınlarla çocuklar burada, kiminin gençleri de gelmiş, ne yapsın. Kiminle masaya otursun, Erdoğan’la mı? …. Senin anlayacağın, bizim bizden başka kimsemiz yok. Bak oğlum ile beş altı kişi daha şu araziyi aldı. Kuyu açtı, su çıkardı. Allah razı olsun, buradakiler de içiyor. E ben bir şey yapmasam, kimse çare bulur mu? Yok…. Ben barış istiyorum. Benim ömrüm yetmeyebilir, görmeyebilirim. Ama “barış kimseye gelmez”. Benim oğlum var, Adı barış. Küçükken çağırıyordum, oğlum barış gel diye. Gelemezdi, yürüyemiyordu…..” Yukarıda birebir anlatımına yer verilen kadın görüşmecimizin anlatımları çözüm sürecine dair zorla yerinden edilen nüfusun değerlendirmelerini özetlemektedir. 86
Ana topraklarına geri dönüşe ilişkin yapılan değerlendirmelerde görüşmecilerin tamamına yakını dönmek istediklerini belirtmektedir. % 3,0 gibi bir oran ise dönmek istemediğini belirtmektedir. Dönmek istemediğini belirten görüşmecilerin bir bölümü, tekrar aynı sorunlarla karşı karşıya kalabilmek konusunda endişe duyduklarını belirtmektedirler. Dönmek isteyen görüşmecilerden büyük bir bölümü, geri dönüşe ilişkin bazı koşulları olduğunu ifade etmektedir. Bunlardan bazıları; •
Kürt Sorununun Demokratik ve barışçıl Çözümünün güvence altına alınması,
•
Askeri yasak bölge ilanı uygulamalarına son verilmesi,
•
Yeni bir yaşam kurmak için ekonomik zararlarının tazmin edilmesi,
•
Kısmen ya da tamamen boşaltılan yerleşim alanlarında eğitim, sağlık gibi yaşamsal ihtiyaçların karşılanmasının alt yapılarının oluşturulması gerektiğini belirtmektedirler. 6. BÖLÜM: ZORUNLU GÖÇ: EKONOMİK GÖÇ Araştırmanın yapıldığı Adana ve mersin il sınırları içinde 23 ayrı bölgede zorla
yerinden edilen ve yaklaşıl yirmi yılı aşkın bir süredir çadır ve barakalarda yaşayan nüfusun yanı sıra ekonomik nedenlerle gelen ve yaklaşık 10-15 yıldır sürekli çadır ve barakalarda yaşayan ikinci zorunlu göç mağduru bir nüfus yaklaşık 412 aile bulunmaktadır.Daha büyük bir nüfusu teşkil eden Üçüncü bir gurup mevsimlik tarım işçisi olarak tanımlanan yaklaşık 660 aile daha tespit edilmiş olup, bu aileler uzun yıllardır aynı alanlarda yılın 8-10 ay çadırlarda geçirmekte Sadece yılın 3-4 ayı memleketlerine gitmektedirler. Çadır ve barakalarda yaşama tutulan her üç gurup aynı sorunlar benzer zorluklar yaşamaktadır.Araştırma raporunda zorla yerinden edilen kişiler için ortaya çıkan hak kayıpların tamamı Ekonomik göçle gelen kişiler içinde geçerlidir.Ancak zorla yerinden edilenler tarım işçiliği konusunda daha tecrübeli ve kıdemli oldukları için diğerlerine rağmen avantajlı oldukları ifade edilmiştir.Aynı şekilde zorla yarinden edilen aileler,ekonomik göçle gelen ailelerden farklı olarak aralarında kurdukları dayanışma ile sorunların daha rahat çözmeye çalıştıkları gözlenmiştir. Yapılan görüşmeler neticesinde gerek sürekli çadırda yaşayanlar aileler, gerekse mevsimlik tarım işçisi olarak çadırda yaşayanların ailelerin %90 GAP bölgesinde özelikle Şanlı Urfa nüfusuna kayıtlı oldukları belirtmişlerdir.Ekonomik göçle gelen aileler yada mevsimlik tarım 87
işçisi aileler yerleşik nüfus sayılmadığı ve ikametgahları olmadıkları için en önemli sorunları çocukların eğitim hakkının engellenmesi başta olmak özere çalışma, seçme – seçilme, sosyal güvenlik gibi haklara erişimde yoksun kaldıklarını ifade etmektedirler. Araştırma ekibimiz çadırda sürekli yaşayan ekonomik göçle gelenler ile çadırlarda yaşayan geçici mevsimlik işçilere yönelik çözüm önerimizle birlikte kısa bir bilgi ve değerlendirme yapmaya ihtiyaç duymaktadır. Türkiye de yılda 400 ile 500 bin kişi Mevsimlik tarım işçisi olarak başta Çukurova olmak ülkenin her bölgesine yılın belirli aylarında geçici olarak çalışarak yaşam mücadelesini vermektedir.gerek mevsimlik tarım işçilerin gerekse çadırlarda sürekli yaşayanların yarısından fazlası GAP. bölgesinde ikamet etmektedir Çözümüm önerisi olarak,GAP Projesinin Enerji santralleri inşaatı yıllardır tamamlanmış ve Türkiye’nin her yerine enerji vermektedir. Üretilen enerjinin GAP.bölgesi illerine fazla bir faydası yoktur. GAP Projesinin ikici bölümü olan Sulama kanalları şebekesi 2016 tarih itibari ile 30 yılda ancak %20 düzeyinde bitirilmiş geri kalanı hala yapılmamıştır.Devletin GAP sulama şebekesini bilinçli olarak bitirmek istemediğinin gerçeği bölge halkı tarafından iyi bilinmektedir.Eğer GAP sulama kanalları bitirilmiş olsaydı Urfa’dan Cizre’ye kadar Harran ve Mezopotamya ovaları sulanacak, sulu tarımla bölge halkı zenginleşecek İstihdam sorunu tamamen çözülmüş olacaktı ve dolaysıyla bölge dışına giden Geçici veya Daimi tarım işçisi sorunu en kalıcı biçimde çözüme kavuşmuş olacaktı. Ayrıca Şanlı Urfa Cizre arası arazide
sulama amaçlı sondaj kuyularının kullandığı enerji, Keban
Barajı’nın ürettiği enerjiden kat kat daha fazla olduğu uzmanlarca ifade edilmektedir.GAP projesinin Sulama şebekesinin tamamlanması halinde Türkiye büyük ölçüde enerji tasarrufunu sağlanmış olarak Enerji alanında dışa bağımlılıktan kurtularak zenginleşecektir. Belki nükleer santral projelerine bile ihtiyaç kalmayacaktı.
Alan araştırmasın da zorla yerinde edilmiş çadır ve barakalarda yaşayan kişiler ve aileler hedeflenmiştir.Ancak çadır bölgelerinde ekonomik göç,mevsimlik tarım işçileri ve Suriyeli sığınmacıları büyük kitleler halinde bulunca ek bir çalışma yapmak zorunda kaldık.Bu göçmen gurupların çadır yaşamlarına ilişkin kısa da olsa raporumuz dan yer verdik. ekonomik iç göç ve dış göçle gelen sığınmacılara ilişkin elimizde yeterli bilgi ve veri mevcut olup daha sonra konu ilişkin ayrı bir rapor hazırlamanın doğru olacağını düşünüyoruz.
88
6-2 SURİYELİ SIĞINMACILAR Araştırmanın yapıldığı Adana ve mersin il sınırları içinde 23 ayrı çadır bölgede yaklaşık 2505 Suriyeli Sığınmacı ailenin yaşadığını tespit etik,ayrıca tespit etiğimiz yerlerin dışında Çukurova tarım alanlarında çadırlarda yaşam mücadelesi veren beşer onar Suriyeli sığınmacı aileler oluşan büyük bir nüfusun daha var olduğunu belirtmemiz gerekir.Tarım alanlarında çadırlarda yaşayan Suriyeli sığınmacı aileler Suriye den gelen kitle içinde en yoksul en çaresiz ve fazla nüfusa sahip ailelerdir.Bu nedenle çadır bölgelerinde Suriyeli sığınmacıların yaşam koşulları,aynı alanlarda çadırlardan yaşayan diğer kişilere göre daha ağır ve olumsuz olup insan onurunu rencide etmektedir. Suriyeli sığınmacıların çoğu Şanlıurfa, Kilis ve Hatay’dan giriş yaptıkları ve bu illerde misafir kartları aldıkları için tarım işçisi olarak geldikleri yerlerde sağlık hizmetlerinden yararlanamayarak önemli sağlık sorunları yaşamaktadırlar. Suriyeli sığınmacıların varlığı bir yanı ile diğer tarım işçilerini ekonomik olarak olumsuz etkilerken, öte yandan onları toprak sahiplerinin açık sömürgesi konumuna düşürmektedir. Nitekim toprak sahipleri Suriyeli sığınmacıları yarı fiyatına çalıştırmakta,bu da zaten ucuz iş gücü konumunda olan tarım işçilerini daha da zorlamaktadır. Bu ve benzeri nedenlerle Suriyeli sığınmacılara yönelik çadır bölgelerinde yaşayan diğer gurupların yaklaşımları farklı olmaktadır. Ekonomik iç göç ve mevsimlik tarım işçileri ile Suriyeli sığınmacılar arasında gerginlikler yaşanmakta,Suriyeli sığınmacılara karşı nefret söylemleri geliştirilmektedir.Çadır bölgelerinde iç göçle gelen ile Suriyeli sığınmacılar arasında gerginlik, ötekileştirme, nefret söylemleri gelecek açısında Kaygı verecek boyuta olduğunu belirtmemiz gerekir. Zorla yerinden edilenler ile Suriyeli sığınmacılar arasındaki ilişki daha farklı daha olumlu olarak “empati” kurulduğu, “dayanışma ilişkileri geliştirildiği”,görmek mümkündür.Ancak olumlu ilişki daha ziyade Suriyeli Kürtlerle kurulduğu ifade edilmektedir.Kürt nüfusla iyi ilişki geliştirilmesinde Anadil etkili olmaktadır.Arap nüfusun Kürtçe, Kürt nüfusun Arapça bilmemesi geliştirilen ilişkide önemli faktör olmaktadır.
89
Aşağıdaki listede araştırma alanımız dahil olmak üzere Adana ve Mersin İllerinde bulunan diğer göçmen gruplara dair niceliksel veriler yer almaktadır. Liste 2: Adana ve Mersin İllerinde Çadır ve Barakalarda Yaşayan Göçmen Grupların Listesi Yer: Çadır Bölgesi
Nedenler Bağlamında Göç Eden Gruplar ve Yaklaşık Aile Sayısı Zorla
Yerinden Ekonomik
Edilenler
İç
Göç:
Daimi Ekonomik İç Göç: Geçici Dış
Göç:
Suriyeli
Kalanlar ( Yaklaşık 10 – 15 yıl Kalanlar ( Yılın Yaklaşık 8 Sığınmacılar )
– 10 Ayı )
Adana/Karataş/ Zeytinlik
Yaklaşık 63 Aile
Yaklaşık 12 Aile
Yaklaşık 80 Aile
Yaklaşık 100 Aile
Adana/Karataş/Karagöçerler
Yaklaşık 110 Aile
Yok
Yok
Yaklaşık 100 Aile
Adana /Karataş/Kapıköy
Yaklaşık 110 Aile
Yok
Yok
Yaklaşık 120 Aile
Adana/Seyhan/Eski SebzeHali
Yaklaşık 12 Aile
Yok
Yok
Yaklaşık 60 Aile
Mersin/Akdeniz/Homurlu
Yaklaşık 40 Aile
Yaklaşık 10 Aile
Yok
Yaklaşık 40 Aile
Mersin/Akdeniz/Adanalıoğlu
Yaklaşık 70 Aile
Yaklaşık 20 Aile
Yok
Yaklaşık 200 Aile
Adana/Ceyhan
Yaklaşık 50 Aile
Yaklaşık 70 Aile
Yaklaşık 30 Aile
Yaklaşık 120 Aile
Adana/Karataş/ Tabaklar
Yok
Yaklaşık 75 Aile
Yaklaşık 60 Aile
Yaklaşık 100 Aile
Mersin /Yenice /Yünecik
Yok
Yaklaşık 20 Aile
Yaklaşık 30 Aile
Yaklaşık 100 Aile
Mersin/Yenice/Köprübaşı
Yok
Yaklaşık 45 Aile
Yok
Yaklaşık 300 Aile
Mersin/Yenice/KonalarKöyü
Yok
Yaklaşık 30 Aile
Yok
Yaklaşık 110 Aile
90
Adana/Karataş/Melekmez Köyü
Yok
Yok
Yaklaşık 50 Aile
Yaklaşık 40 Aile
Adana/Karataş / Yeni Mahalle
Yok
Yaklaşık 20 Aile
Yaklaşık 40 Aile
Yaklaşık 140 Aile
Adana / Karataş / Bahçe Köyü
Yok
Yaklaşık 20 Aile
Yaklaşık 20
Yaklaşık 90 Aile
Adana/Seyhan/Nar Kulak Köyü
1 0 Aile
Yaklaşık 20 Aile
Yaklaşık 80 Aile
Yaklaşık 200 Aile
Adana/Karataş/ Sarımsak Köyü
Yok
Yaklaşık 10 Aile
Yaklaşık 20 Aile
Yaklaşık 30 Aile
Adana/Karataş/Zeynepli Köyü
Yok
Yaklaşık 20 Aile
Yok
Yaklaşık 85 Aile
Adana/Karataş/KırmandavulKöyü Yok
Yaklaşık 10 Aile
Yok
Yaklaşık 20 Aile
Adana/Yüreğir/Solaklı
Yok
Yaklaşık 5 Aile
Yaklaşık 15 Aile
Yaklaşık 90 Aile
Adana/Yüreğir/Doğankent
Yok
Yaklaşık 5 Aile
Yaklaşık 35 Aile
Yaklaşık 70 Aile
Adana/Karataş/Çağırkanlı Köyü
Yok
Yaklaşık 10 Aile
Yaklaşık 50 Aile
Yaklaşık 90 Aile
Adana/ Karataş/Kadıköy
Yok
Yaklaşık 5 Aile
Yaklaşık 45 Aile
Yaklaşık 100 Aile
Adana/Yumurtalık
25 Aile
Yaklaşık 5 Aile
Yaklaşık 95 Aile
Yaklaşık 200 Aile
Yaklaşık 480 Aile
Yaklaşık 412 Aile
Yaklaşık 660 Aile
Yaklaşık 2505 Aile
Toplam Aile Sayısı
91
7. BÖLÜM: ARAŞTIRMANIN SONUÇLARI Zorla yerinden edilme süreci sonucu Çukurova Bölgesinde yaşamlarının çadır va barakalarda sürdüren nüfusun yaşam koşullarının incelendiği araştırmamızın bu bölümünde araştırmanın sonuçları yer almaktadır. Araştırma alanında görüşülenlerin Ekonomik, sosyal ve kültürel haklara erişim koşullarının incelenebilmesi amacıyla sonuçlar ara başlıklar altında sunulmaktadır. 7.1.
Araştırma Alanına İlişkin Sonuçlar:
Araştırma alanını Çukurova Bölgesi evreninde Adana ve Mersin İlleri örnekleminde ele alınmaktadır. Araştırmanın ortaya koyduğu verilere dayanılarak, zorla yerinden edilme süreci sonucunda Çukurova Bölgesinde öne çıkan İller Adana ve Mersin’dir. 7.2.
Hane Halkı Çözümlemesine İlişkin Sonuçlar:
Araştırmanın
yapıldığı
alanda
66
haneden
toplam
66
kişi
ile
görüşme
gerçekleştirilmiştir. Yapılan görüşmelerde ise, hane halkı çözümlemesinde görüleceği üzere toplam 300 kişiye ait cinsiyet, meslek, sosyal güvencelilik durumu, medeni durum, eğitim durumu ve anadil bilgisine ulaşılmaktadır. Buna göre; •
Araştırmaya katılanların yetişkin kadın ve erkekler olduğu,
•
Hane üyelerinin çoğunluğunun işsiz olduğu,
•
Hane üyelerinin Türkçe okuma – yazma bilmeme oranlarının yüksek olduğu,
•
Hane üyelerinin sosyal güvencelerinin olmadığı, hane üyelerinin büyük çoğunluğunun sağlık fonu olan “yeşil kart”tan yararlandığı, ancak bunu sosyal güvence olarak tanımladığı,
•
Hane üyelerinin tamamının anadilinin Kürtçe olduğu,
•
Hane üyelerinin günlük yaşamda Kürtçe dilini kullandığı, çalışma yaşamında ise kısmen Türkçe kullandığı ortaya çıkan sonuçlardandır.
7.3.
Yaşam Standardı Hakkına Erişime İlişkin Sonuçlar:
Araştırmanın yapıldığı alanda yaşam standardı hakkı başlığı altında; zorla yerinden edilme süreci mağdurlarının yaşadıkları çadır ve barakaların özellikleri, yaşanılan yerlerin 92
kimlerle paylaşıldığı, çevre – altyapı sorunları, eşya donanımı, beslenme durumu ve eğilimleri çözümlenmiştir. Buna göre; •
Zorla yerinden edilme süreci sonucu ilk yerleşimlerin çadır ve barakalar olduğu,
•
Yirmi yılı aşkın bir süredir çadır ve barakalarda yaşamlarını sürdürenler çoğunlukta olmakla birlikte, zorla yerinden edilme süreci mağdurlarının küçük bir bölümü yaklaşık 1 yıldır, yaşadıkları yerleşimlere yakın yerlerde kiralama – satın alma yolu ile çadır ve barakalardan taş konutlara yerleştiği,
•
Çadır ve barakaların ortalama büyüklüğü 60 metrekare olup, tüm aile bireylerinin aynı çadırı paylaştığı,
•
Oturulan çadırlarda geçim sıkıntısı ve güvenlik nedeniyle birden fazla ailenin bir arada yaşadığı,
•
Çadır ve barakalarda tek aile yaşayanların da mevcut olduğu, tek aile yaşayanların hanenin evli çocukları olup, aynı yerleşim yerinde kurulan yedek çadırlarda yaşamlarını sürdürdüğü,
•
Araştırma Alanında çevre ve altyapı sorunlarının yoğun olarak yaşandığı, temiz ve düzenli akan içme suyunun mevcut olmadığı,
•
Yaşanılan çadır ve barakalarda güvenli ve kesintisiz elektriğin mevcut olmadığı,
•
İçme suyu ihtiyacının bazı çadır ve barakalarda kendi imkanları doğrultusunda tankerler aracılılığıyla karşılandığı,
•
Ekmek ihtiyaçlarının kendileri pişirerek karşılandığı,
•
Hanenin tüm bireylerinin, özellikle çocukların yeterli beslenemediği, üç öğün yemek ihtiyacının karşılanmadığı ulaşılan sonuçlar arasındadır.
7.4.
Eğitim Hakkına Erişime İlişkin Sonuçlar: Araştırmanın yapıldığı alanda eğitim hakkı başlığı altında; Hane halkı içerisinde göç
sonrası doğan çocuk olup olmadığı, hane halkı içerisinde ilköğretim çağına gelmiş çocuk sayısı dağılımı, çocukların okula devam süreci ve hane halkının eğitim hakkına ilişkin eğilimlerine ilişkin verilere ulaşılmaktadır. Buna göre; •
Görüşülen ailelerin büyük bir bölümünün göç sonrası doğan çocuklarının olduğu,
93
•
Görüşülen ailelerin çocuklarının okul öncesi eğitimden başlayarak örgün eğitim – öğretim sürecine katılımda dezavantajlı konumda olduğu,
•
Dezavantajların temelinde, “ yoksulluk, anadili, etnik kimlik ve kültür farklılığının” etkili olduğu,
•
Çocukların eğitime devam sürecinde “nefret söylemlerine ve ayrımcılığa” maruz kaldığı, bu nedenle pek çok ailenin çocuklarının eğitimini yarıda bıraktığı,
•
Çocukların eğitime devam edememe sürecinde “yoksulluk” ve “ayrımcılığın” etkisi olmakla birlikte, “ailenin eğitimden beklentisinin olmamasının “ da etkili olduğu,
•
Özellikle Okul öncesi eğitim yaşına gelmiş çocukların adları, etnik kimlikleri ve kültürlerinin farklılığı nedeniyle dışlanma sorunu yaşadıkları,
•
Değişik adlar altında ödenen paralar ile zorunlu eğitimin parasız olmaktan çıktığı ulaşılan sonuçlar arasındadır.
7.5.
Sağlık Hakkına Erişime İlişkin Sonuçlar: Araştırmanın yapıldığı alanda sağlık hakkı başlığı altında; Hane üyelerinin hangi sağlık
kuruluşlarından yararlanabildiği, gidilen sağlık kurumlarında hangi sorunların yaşandığı ve hane üyelerinin sorunların çözümüne ilişkin eğilimlerine ulaşılmaktadır. Buna göre; •
Zorla yerinden edilme süreci mağdurlarının yaşanılan yerin fiziki koşulları ve ağır iş koşulları nedeniyle pek çok sağlık sorunu yaşadığı,
•
Sağlık kurumlarının uzaklığı ve ulaşım sorunu nedeniyle sağlık kurumlarından yararlanamadıkları,
•
Anadili Kürtçe olan ve Türkçe bilmeyen, çoğunluğu okur – yazar olmayan nüfusun gittikleri sağlık kurumlarında sorun yaşadığı,
•
Gidilen sağlık kurumlarında sağlık çalışanlarının keyfi tutumları, tedavi bedelini ödeyememe, zamanında muayene olamama gibi sorunlar yaşandığı,
•
Zorla yerinden edilme süreci mağdurlarının karşılaşılan problemlerin çözümüne ilişkin büyük oranda yakınlarından destek aldığı ulaşılan sonuçlar arasındadır.
7.6.
Seçme ve Seçilme Hakkına İlişkin Sonuçlar: Araştırmanın yapıldığı alanda seçme ve seçilme hakkı başlığı altında; Hane üyelerinin
yerleştikleri yerlerde ikametgâhlarının olup olmadığı, Varsa nasıl alındığı, yoksa nerede 94
olduğu, seçme ve seçilme hakkına erişim durumları ve buna ilişkin eğilimlerine ulaşılmaktadır. Buna göre; •
Zorla yerinden edilme süreci mağdurlarının büyük bölümünün şu an yaşadıkları yerlerde ikametgah kayıtlarının olmadığı, dolayısıyla yirmi yılı aşkın bir süredir yaşadıkları yerlerde seçme ve seçilme hakkına erişemedikleri,
•
Görüşülenlerin büyük bir bölümünün ikametgah kayıtlarının göçe ilk zorlandıkları yerlerde olduğu, mevcut araştırma alanında görünür olmadıkları,
•
Görüşülenlerin bir bölümünün Adana ve Mersin İl merkez ve İlçelerinde yaşayan akrabalarının evlerinde misafir kayıtlarının olduğu,
•
Zorla yerinden edilme süreci mağdurlarının yaşadıkları yerlerde ikametgah alabilmek için birçok girişimde bulunduğu, ancak girişimlerinin sonuçsuz kaldığı,
•
Son iki yıl Yerel ve Genel seçimlerde Sivil Toplum Kuruluşlarının yapmış oldukları lobi ve savunuculuk faaliyetlerinin sonucunda seçme ve seçilme hakların erişiminde kısmen olumlu etki yaptığı ulaşılan sonuçlar arasındadır.
7.7.
Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddete İlişkin Sonuçlar: Araştırmanın yapıldığı alanda kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddet başlığı altında;
Kadınların kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddete ilişkin değerlendirmeleri yer almaktadır. Buna göre; •
Kadınların kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddete ilişkin farkındalıklarının yetersiz olduğu,
•
Kadına yönelik ev içi şiddetin kadınların büyük bir bölümü arasında normalleştirildiği ve içselleştirildiği,
•
Kadına yönelik ev içi şiddetin normalleştirilmesinde, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve “öğrenilmiş çaresizliğin” etkili olduğu,
•
Kadınların kadına yönelik şiddete ilişkin tanımlamalarının yetersiz olduğu, şiddetin daha ziyade fiziksel ve cinsel şiddet ile sınırlandırıldığı, psikolojik, sözel ve ekonomik şiddetin tanımlanamadığı, Kadınların büyük bir bölümünün ücretsiz aile işçisi statüsünde olduğu, ancak erkekler tarafından ev içerisinde üretilen emeğin değersizleştirildiği, 95
•
Kadınların büyük bir bölümünün ev içinde ve çalışma yaşamında şiddete maruz kaldığı,
•
Kadınların şiddetin kaynağına bağlı olarak, şiddeti sonlandırmaya ilişkin girişimlerinin değişkenlik gösterdiği,
•
Kadınların büyük bir bölümünün çalışma yaşamında maruz kalınan sözel şiddet ve taciz konusunda sesiz kaldığı, bunda “suçlanma”, “ kötü kadın olarak tanımlanma”, “işsiz kalma” gibi etkenlerin önemli olduğu,
•
Kadınların kazandıkları ücreti değerlendirme konusunda karar verici olmadığı,
•
Görüşülen ailelerin çoğunda çok eşliliğin yaygın olduğu, kadınların çok eşliliğe ilişkin değerlendirmelerinin olumsuz olduğu görülmekle birlikte, bu sürece müdahil olmadığı ulaşılan sonuçlar arasındadır.
7.8.
Kültürel Yaşama Katılma Hakkına Erişime İlişkin Sonuçlar: Araştırmanın bu bölümünde zorla yerinden edilme süreci mağdurlarının kültürel
yaşama katılma hakkına erişim koşulları ve kültürel yaşama katılma göstergelerine ilişkin sonuçlar yer almaktadır. Buna göre; •
Zorla yerinden edilme süreci mağdurlarının kültürel yaşama katılma göstergeleri içerisinde; günlük yaşamda kullanılan dil ve televizyon kanallarının önemli yer tuttuğu,
•
Yaşanılan çadırlarda birçok eşya olmamasına karşın her çadırda mutlaka bir televizyon ve uydu anten olduğu,
•
En çok izlenen kanalların Kürtçe yayın yapan haber ve müzik kanalları olduğu,
•
Günlük yaşamda büyük oranda Kürtçe konuşulduğu, çalışma yaşamında kısmen Türkçe konuşulduğu,
•
Yetişkin kadınların büyük bölümünün “Fîstan” adı verilen, Kürt kültürüne ait yöresel kıyafet giydiği ve dikerek bunun devamcısı olduğu,
•
Kültürel yaşama katılımda sosyal ve ekonomik yoksunluk yaşandığı ulaşılan sonuçlar arasındadır.
96
7.9.
Kürt Sorununun Demokratik ve Barışçıl Çözümü İle Ana Topraklara Geri Dönüşe İlişkin Sonuçlar
•
Zorla yerinden edilen nüfusun mevcut iktidarın Kürt Sorununun demokratik ve barışçıl çözümüne ilişkin plan ve programının olmadığını düşündüğü,
•
Bu düşüncede Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı yerleşim yerleri olan Cizre, Şırnak, Silopi, İdil, Nusaybin, Sur ve Silvan’da yaşanan sokağa çıkma yasakları ve çatışmaların etkili olduğu,
•
Yaşanan çatışmalarda sivil yurttaşların öldürülmesinin, öldürülen bedenlere işkence yapılarak teşhir edilmesi,akademisyenlerin ve basın mensuplarının tutuklanması,Kürt kentlerinde karadan ve havadan ağır silahlarla tahrip edilmesi, gibi uygulamalar barış sürecine olan İnancı azatlığını,
•
Görüşmeye katılan ailelerin tamamına yakın koşular elverişli olduğu takdirde kendi ana topraklarına dönüşe yapmak istediklerini ,Ancak mevcut şartlarda geriye dönüş konusunda endişelerin olduğu, kimi ailelerin ise geri dönüşe ilişkin umutlarını yitirdiği, bunun sonucunda yaşadıkları yerlerde ekonomik bağlar geliştirildiği, ( örneğin bazı aileler kiralama usulü ile betonarme evlere taşınmış, bazıları ise ortak arazi satın alarak betonarme evler inşa etmeye başlamışlardır. ) çıkan sonuçlar arasındadır.
7.10. Ekonomik Göç İle Gelenlere ve Suriyeli Sığınmacılara İlişkin Sonuçlar •
Araştırma alanı dışında çadır bölgelerinde yaşayan üç farklı göçmen grubun olduğu,
•
Bunlardan birincisi; Zorla yerinden edilen ve yaklaşık yirmi yılı aşkın bir süredir yaşamlarını çadırlarda sürdüren grup, ikincisi; ekonomik iç göç ile gelen ve yaklaşık 10-15 yıldır daimi olarak çadırlarda yaşamını sürdüren grup, üçüncüsü; ekonomik iç göç ile gelen ve yılın 2 – 3 ayı dışında kalan zamanı farklı yerlerde çadırlarda sürdüren grup, dördüncüsü; Suriyeli sığınmacılar,
•
Dört göçmen grubun maruz kaldıkları hak kayıplarının aynı olduğu, ancak uzun yıllardır yaşamlarını çadır ve barakalarda geçiren zorla yerinden edilen nüfusun kurdukları dayanışma ağı ile kendi çabaları sonucunda yaşam koşullarını iyileştirici çalışmalar yürüttükleri, ( örneğin, bazı çadır bölgelerinde 15 – 20 aile birleşerek arazi satın almış, bu arazilerde betonarme evler yapmaya başlamışlardır. Yine bazı aileler son iki yılda betonarme evlere taşınmışlardır. )
97
•
Özellikle eğitim ve sağlık haklarına erişemeyen grupların Suriyeli sığınmacılar ve çadır bölgelerinde geçici kalan tarım işçileri olduğu, daimi kalan grupların kısmen daha iyi konumda olduğu,
•
Dört göçmen grubun da toprak sahipleri tarafından ucuz iş gücü olarak görüldüğü – özellikle kadınlar ve çocuklar –
•
Göçmen gruplar arasında özellikle Suriyeli sığınmacılara yönelik ekonomik nedenlerle gerginlikler yaşandığı, ötekileştirme ve nefret söylemlerinin mevcut olduğu çıkan sonuçlar arasındadır.
8-BÖLÜM: ÇÖZÜM ÖNERİLERİMİZ Zorla Yerinden Edilen ve yirmi yılı aşkın bir süredir Çukurova Bölgesi’nde yaşamlarını çadır ve barakalarda sürdüren nüfusun ekonomik, sosyal ve kültürel haklara erişim koşullarının incelendiği araştırmamıza ilişkin çözüm önerilerimiz iki ana başlık altında toplanmaktadır. Bunlar: Kısa ve Orta - Uzun Vadede çözüm önerileridir. Buradaki amaç, bir yandan var olan yaşam koşulları içerisinde Ekonomik, Kültürel ve Sosyal Haklara erişim koşulların acil olarak oluşturulması ihtiyacı, öte yandan Kürt sorununun muhataplarından biri olan Zorla Yerinden Edilen Nüfusun, Sorunun Demokratik ve Barışçıl Çözümüne olacak katkılarının ortaya konulabilmesidir. Kısa vadede çözüm önerileri başlığı altında araştırmanın ulaştığı sonuçlar ışığında acil olarak giderilmesi gereken ihtiyaçlara ilişkin önerilerdir. Orta – Uzun vadede çözüm önerileri başlığı altında ise, araştırma ekibinin araştırma verilerine dayanarak geliştirdiği önerilerden oluşmaktadır. 8-1. KISA VADEDE ÇÖZÜM ÖNERİLERİMİZ Araştırma sürecinde ortaya çıkan sonuçlar ve tespitler neticesinde; İl Valilikleri, Belediyeler, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Göç İdaresi Başkanlığı ve Sivil Toplum Örgütlerinden oluşan bir koordinasyon kurulması acil bir ihtiyaç olarak görülmektedir.
98
Kurulacak olan koordinasyonun çadır bölgelerine dair ekonomik, sosyal ve kültürel iyileştirme çalışmaları yürütmesi ve çalışma yapılacak alanda yaşayan nüfusun beklenti ve ihtiyaçlarını gözetecek, katılımcı ve şeffaf bir yöntem izlemesi gerekir. • Kurulacak il koordinasyona zorunlu ve zaruri olan ihtiyaçlara ilişkin önerilerimiz aşağıda yer almaktadır. •Çadırlarda yaşayan tüm kesimlerin elektrik ve su ihtiyaçlarının ücretsiz olarak giderilmesi, •Çalışmanın en önemli problemlerinden biri olan seyyar elektrik kullanımı nedeniyle çıkan yangınlarda can ve mal güvenliği sorunu yaşandığı göz önünde bulundurulduğunda güvenli elektrik ekipmanlarının oluşturulması, •Kanalizasyon şebekesi ya da ihtiyacı karşılayacak ilgili çalışmaların yapılması, •İçme suyu olmayan çadır bölgelerinde, sağlığa uygun içme suyu ihtiyacının karşılanması, •Çocuk oyun alanlarının oluşturulması, •Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele kapsamında gezici danışmanlık çalışmalarının yürütülmesi, •Mevcut çadırların küçük ve elverişsiz malzemelerden oluştuğu düşünüldüğünde Afad ve Kızılay tarafından ihtiyaç tespiti yapılarak, daha güvenli çadırların dağıtılması, •Ortak kullanıma sunulacak, yeterli sayıda çamaşır ve bulaşık yıkama makinelerinin bulunacağı çamaşır yıkama yerlerinin oluşturulması, •Sosyal güvenceye bakılmaksızın, çadır bölgesinde Türkçe bilmeyenlerin olduğu göz önüne alınarak düzenli sağlık taramaları yapabilecek gezici sağlık ekiplerinin çadır bölgelerinde görevlendirilmesi, •Çadır bölgelerindeki okul çağına gelen çocukların eğitim hakkına erişimin sağlanması konusunda her tedbirin alınması, •Suriyeli sığınmacılar için kendi anadilinde eğitim alabilecekleri eğitim – öğretim kurumlarının oluşturulması ve ihtiyaç halinde taşımalı eğitim sisteminin kurulması, 8-2 ORTA VE UZUN VADEDE ÇÖZÜM ÖNERİLERİMİZ Bu bölümünde araştırma verilerinin sonuçları çerçevesinde araştırma ekibinin ortaya koyduğu değerlendirmeler ve öneriler yer almaktadır. Orta veya uzun vadede ele aldığımız öneriler; Türkiye’nin demokratikleşme çabaları çevresinde ele alınması gereken bir konu olarak Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümüne katkıda bulunması hedeflenmektedir.
99
Bu çerçevede; • Kürt sorunun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülmesi kapsamında tarafların çatışmasızlık sürecine başlaması ve çözüm sürecinin yol haritası kamu oyuna deklere edilmesi parlamentodan yasal düzenleme yapılması, •Birçok araştırmada olduğu gibi, bizim araştırmamızda da açıkça ortaya çıkan; zorla yerinden edilmenin bir devlet politikası olduğunun kabul edilmesi, geçmişle yüzleşme ve mağdurlardan özür dilemesi, • Toplumsal, Ekonomik, Kültürel ve Politik Adaletin sağlanabilmesi kapsamında Hakikatleri Araştırma ve uzlaşma Komisyonu kurulması, • Başta konut olmak üzere, tamamen ya da kısmen boşaltılmış yerleşim yerlerine geri dönüş için yol, su, elektrik okul ve ibadet yerlerinin onarılması, geri dönmek isteyenlerin ger dönüşleri engelleyen şartların ortadan kaldırılması, dönmek istemeyenlerin istedikleri yerde yaşamlarını sürdürebilecek ekonomik şartların sağlanması, •Ağır toplumsal tahribatlara neden olan “köy koruculuğu” sisteminin ortadan kaldırılması, •Ekonomik nedenlerle gelişen göç, ekonomik göçün sonuçları ve karşılaşılan problemler göz önünde bulundurulduğunda GAP Projesinin tamamlanarak, tarım ve sulama projelerinin ivedilikle hayata geçirilmesi, • Çadır ve barakalarda uzun yıllardır yaşayan nüfus için kira desteği sunulması yerleşik yaşama geçmek isteyen ailelere konut için ücretsiz arsa temin edilmesi,standart konut yapımına teşvik edilmesi için Faizsiz konut kredi verilmesi, önerilmektedir.
100
EKLER Ek – 1 ZORLA YERİNDEN EDİLENLER İÇİN ARAŞTIRMA BİLGİ FORMU
( Görüşmeyi Yapanın Doldurması Gereken Bölüm ) Form No
:……………………………………………………………………….
Görüşmeyi Yapanın Adı – Soyadı
:………………………………………………………………………..
Görüşme Tarihi
:……………………………………………………………………….
Görüşülen Yer ( İl/İlçe/Köy…vd. )
:………………………………………………………………………...
GÖRÜŞÜLECEK KİŞİYE SORULACAK SORULAR: 1.
Aile içindeki konumunuz nedir? ( ) Ailenin Erkeği ( ) Ailenin Kadını ( ) Ailenin Yetişkin Oğlan Çocuğu ( ) Ailenin Yetişkin Kız Çocuğu ( ) Diğer ise, lütfen belirtiniz………………………………………………………………………………
2.
Şu an yaptığınız iş nedir? ( ) Ücretsiz aile işçisi ( ) Tarım İşçisi – Gündelikçi ( ) Ekip Şefi – Elçi ( ) Öğrenci ( ) Diğer ise, lütfen belirtiniz………………………………………………………………………………
3.
Sağlık durumunuz nedir? ( ) Herhangi bir sağlık sorunu yok. ( ) Sağlık problemleri var ise, lütfen belirtiniz ………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………….
4.
Yaşadığınız yerde aşağıdaki sağlık kurumlarından hangisi var ve hangisinden yararlanabiliyorsunuz? Adı
Yararlanabiliyor mu?
( ) Sağlık Ocağı
( ) Evet
( ) Hayır
( ) Özel Klinik
( ) Evet
( ) Hayır
( ) Özel Hastane
( ) Evet
( ) Hayır
101
5.
( ) Üniversite Hastanesi
( ) Evet
( ) Hayır
( ) Devlet Hastanesi
( ) Evet
( ) Hayır
( ) Hiçbiri
( ) Evet
( ) Hayır
Tedavi ya da muayene için gittiğiniz sağlık kurumlarında ne tür sorunlarla karşılaşıyorsunuz? ( Birden fazla şık işaretlenebilir. ) ( ) Tedavim reddediliyor Lütfen nedenini belirtiniz:…………………………………………………………………………… ( ) Tedavi bedelini ödeyemiyorum. ( ) Zamanında muayene olamıyorum. ( ) Yeterli ilgi ve tedaviyi görmediğimi düşünüyorum Lütfen nedenini belirtiniz:…………………………………………………………………………… ( ) Sağlık çalışanlarının keyfi tutumları ile karşılaşıyorum. Lütfen örnek veriniz:…………………………………………………………………………………… ( ) Dil bilmiyorum. ( Türkçe ) ( ) Hiçbir sorunla karşılaşmıyorum. ( ) Diğer ise, lütfen belirtiniz:………………………………………………………………………
6.
Tedavi amacıyla gittiğiniz yerde herhangi bir sorunla karşılaştığınızda sorunu nasıl çözmeye çalışıyorsunuz? ( Birden fazla şık işaretlenebilir. ) ( ) Kurum yetkililerine başvuruyorum. ( ) Hasta hakları birimine başvuruyorum. ( ) Tanıdık ve akrabalardan destek alıyorum. ( ) Başka bir kuruma gidiyorum. ( ) Hiçbir şey yapmıyorum. ( ) Diğer ise, lütfen belirtiniz:………………………………………………………………………
7.
Hanenizin ortalama aylık geliri nedir? ( ) Sabit gelirimiz yok. ( ) 0 – 1000 TL arası ( ) 1000 – 1500 TL arası ( ) 1500 TL ve üzeri
8.
Bazı aileler yıl içerisinde başka şehir ya da ilçelere mevsimlik işçi olarak gitmektedir. Siz ya da aileden başka birileri bugüne değin yıl içerisinde Çukurova dışında başka bir yere çalışmaya gittiniz mi? ( ) Evet ise; nerede, ne zaman, hangi işte ve ne kadar süre çalıştığınızı lütfen belirtiniz ………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………… …………………………………………………………………. ( ) Hayır
9.
Bulunduğunuz veya bir süreliğine işe gittiğiniz yerlerde ayrımcılık ya da şiddete maruz kaldınız mı? ( ) Evet ise; nerede, ne zaman, nasıl bir saldırıya/ayrımcılığa maruz kaldığınızı lütfen belirtiniz ………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………… …………………………………………………………………. ( ) Hayır
10. Şu an oturduğunuz çadır/barakada kaç aile birlikte yaşıyorsunuz?
102
( ) Tek aile yaşıyoruz. ( ) Birden fazla aile yaşıyoruz. 11. Birden fazla aile bir arada yaşamanızın nedenini lütfen belirtiniz. ( Birden fazla şık işaretlenebilir. ) ( ) Güvenlik nedeniyle ( ) Geçim sıkıntısı nedeniyle ( ) Diğer ise lütfen belirtiniz 12. Geçim kaynağınız nedir? ( Birden fazla şık işaretlenebilir. ) ( ) Hayvancılık ( ) Tarım İşçiliği ( ) Seracılık ( ) Aracılık – Elçilik ( ) Sosyal Yardım Fonu ise lütfen hangi fon olduğunu belirtiniz:............................ ( ) Diğer ise lütfen belirtiniz:……………………………………………………………………….... 13. Göç etmeden önceki geliriniz ve şu anki gelir durumunuzu düşündüğünüzde kendinizi ekonomik olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? ( ) Göç etmeden önceki ekonomik durumum daha iyiydi. ( ) Göç ettikten sonra ekonomik durumum daha iyi oldu. ( ) Değişen bir şey olmadı. Halen kötü ( ) Değişen bir şey olmadı. Halen iyi. 14. Evinizde düzenli ( her gün ) yemek pişirilip üç öğün yemek yeniyor mu? ( ) Evet ( ) Hayır – Nedeni: ……………………………………………………………………………………………. 15. Çocukların yeterli beslendiğini düşünüyor musunuz? ( ) Evet ( ) Hayır – Nedeni: ……………………………………………………………………………………………. 16. Süt ve süt ürünlerini düzenli ( her gün ) tüketebiliyor musunuz? ( ) Düzenli tüketebiliyoruz. ( ) Ara sıra tüketebiliyoruz. ( ) Bulabildikçe tüketebiliyoruz. ( ) Tüketemiyoruz. 17. Et ve et ürünlerini düzenli ( her gün ) tüketebiliyor musunuz? ( ) Düzenli tüketebiliyoruz. ( ) Ara sıra tüketebiliyoruz. ( ) Bulabildikçe tüketebiliyoruz. ( ) Tüketemiyoruz. 18. Mevsimine göre düzenli ( her gün ) meyve - sebze tüketebiliyor musunuz? ( ) Düzenli tüketebiliyoruz. ( ) Ara sıra tüketebiliyoruz. ( ) Bulabildikçe tüketebiliyoruz. ( ) Tüketemiyoruz. 19. Ekmek ihtiyacınızı nasıl karşılıyorsunuz? ( ) Kendimiz pişiriyoruz.
103
( ) Satın alıyoruz. 20. Hanenizde göç sonrası doğan çocuk/çocuklar var mı? ( ) Var – Sayısı: ……………………………………………………… ( ) Yok 21. Hanenizde eğitim yaşına gelmiş ancak, okula gitmeyen/gidemeyen çocuklar var mı? ( ) Var – Sayısı: ……………………………………………………… ( ) Yok 22. Okula gitmeme/gidememe nedenleri nedir? ( Birden fazla şık işaretlenebilir. ) ( ) Okulun olmaması/uzak olması ( ) Çocuğun çalışmak zorunda olması/ekonomik yetersizlik ( ) Ailenin eğitimden beklentisinin olmaması ( ) Anadil/kültür/etnik kimlik/inanç farklılığı nedeni ile sorun yaşaması ( ) Diğer – belirtiniz :………………………………………………………………………………………… 23. Hanenizde hem okula giden hem de herhangi bir işte çalışan çocuk/çocuklar var mı? ( ) Evet – Sayısı: ………………………………………………………… ( ) Hayır 24. İçme suyunuzu nasıl temin ediyorsunuz? ( ) İçme suyu şebekesi ile ( ) Yağmur suyu – drenaj ile ( ) Nehir veya sulama kanalı suyunu kaynatarak ( ) Sondaj ile ( ) Diğer – belirtiniz:…………………………………………………………………………………………. 25. Şu an yaşadığınız çadır/barakaya ait eklentiler var mı? ( ahır, samanlık….vd. ) ( ) Var ( ) Yok 26. Şu an yaşadığınız yerde hangi sorunlar var? ( Birden fazla şık işaretlenebilir. ) ( ) Sokaklar yazın tozlu kışın ise çamurlu ( ) Ulaşım yok/yetersiz ( ) Elektrik yok/yetersiz ( ) İçme suyu yok/yetersiz ( ) Okul yok/uzak ( ) Alışveriş imkanı yok/uzak ( ) Sağlık hizmetlerine erişim zor ( ) Çöpler toplanmıyor/düzenli toplanmıyor ( ) Çocuk park/oyun alanı yok ( ) Diğer – belirtiniz: ………………………………………………………………………………………… 27. Şu an yaşadığınız yerde var olanlar nelerdir? ( Birden fazla şık işaretlenebilir. ) ( ) Kanalizasyon şebekesi ( ) Güneş enerjisi ( ) Odun – kömür sobası ( ) Bağımsız, mutfak çadırı ( ) Bağımsız, banyo çadırı
104
( ) Bağımsız, çocuk çadırı ( ) Bağımsız, ebeveyn çadırı 28. Şu an yaşadığınız çadır/barakada var olan eşyalar nelerdir? ( Birden fazla şık işaretlenebilir. ) ( ) Buzdolabı ( ) Elektrikli Fırın ( ) Uydu anten ( ) Çamaşır makinesi ( ) Tüplü/elektrikli ocak ( ) Ütü ( ) Dikiş makinesi ( ) Bulaşık makinesi ( ) Televizyon ( ) Radyo/teyp ( ) Şofben ( ) Diğer – belirtiniz: ………………………………………………………………………………………… 29. Yaşadığınız yerde can ve mal güvenliğinizden endişe duyuyor musunuz? Duyuyorsanız karşılaştığınız ya da karşılaşmayı olası gördüğünüz tehlikeleri lütfen belirtiniz. ………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………… …………………………………………………………………. 30. Şu an yaşadığınız yerde ikametgahınız var mı? ( ) Evet ( ) Hayır – İkametgahınızın kayıtlı olduğu yeri belirtiniz …………………………………………………………………………………………………………………………. 31. Yaşadığınız yerde ikametgah kaydı alabilmek için herhangi bir girişimde bulundunuz mu? ( ) Evet – Ne yaptığınızı belirtiniz …………………………………………………………………………………………………………………………. ( ) Hayır – Neden başvuru yapmadığınızı belirtiniz …………………………………………………………………………………………………………………………. 32. Son genel seçimlerde oy kullandınız mı? ( ) Evet – Nerede? …………………………………………………………………………………………………………………………. ( ) Hayır – Neden? …………………………………………………………………………………………………………………………. 33. Daha önceki genel seçimlerde oy kullanabiliyor muydunuz? ( ) Evet – Nerede? …………………………………………………………………………………………………………………………. ( ) Hayır – Neden? …………………………………………………………………………………………………………………………. 34. Yaşadığınız yerde gelenek göreneklerinizi, kültürel değerlerinizi yaşatabiliyor musunuz? ( ) Evet ( ) Kısmen ( ) Hayır
105
LÜTFEN 45. SORUYA KADAR OLAN BÖLÜMÜ SADECE KADINLARLA DOLDURUNUZ 35. Kadınlar hamilelik sürecinde düzenli sağlık kontrolünden geçebiliyor mu? ( ) Evet ( ) Hayır 36. Evli iseniz, en son doğumunuzu nerede yaptınız? ( ) Evde ( ) Hastanede ( ) Diğer – belirtiniz………………………………………………………………………………………… 37. Evli iseniz, yaşadığınız yerde hiç düşük ya da başka nedenlerle ölen çocuğunuz oldu mu? ( ) Evet ( ) Hayır 38. Evli iseniz, yaşadığınız yerde 00 – 04 arası yaş grubundaki çocuklarınızın aşılarının tümünü eksiksiz yaptırdınız mı? ( ) Evet ( ) Hayır – Nedeni: ……………………………………………………………………………………………. 39. Çalışma yaşamında cinsiyet temelli ayrımcılığa maruz kaldığınızı düşünüyor musunuz? ( ) Evet ( ) Hayır 40. Hanede birden fazla eşi olan kimse var mı? Yakınlığınız nedir ve Çok eşliliğe ilişkin ne düşünüyorsunuz? ………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………… 41. Ev içinde şiddete maruz kalıyor musunuz/kaldınız mı? ( ) Evet ( ) Hayır 42. Kim ya da kimlerin şiddetine maruz kalıyorsunuz? Şiddeti sonlandırmak için herhangi bir girişimde bulundunuz mu? ( ) Evet – Ne yaptınız? ………………………………………………………………………………………………………………………… ( ) Hayır – Neden? …………………………………………………………………………………………………………………………. 43. Çalışıyorsanız kazandığınız ücreti nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu konuda karar verici siz misiniz? ( ) Kendi ihtiyaçlarım için kullanıyorum. Bu konuda karar verici………………………… ( ) Kendi ihtiyaçlarım için kullanamıyorum. Bu konuda karar verici…………………… ( ) Çocukların ihtiyaçlarını karşılıyorum. Bu konuda karar verici………………………... ( ) Evin ihtiyaçlarını karşılıyorum. Bu konuda karar verici…………………………………. 44. İş yerinde, çalışırken şiddete maruz kalıyor musunuz/ kaldınız mı? ( ) Evet ( ) Hayır 45. Kim ya da kimlerin şiddetine maruz kalıyorsunuz? Şiddeti sonlandırmak için herhangi bir girişimde bulundunuz mu? ( ) Evet – Ne yaptınız? …………………………………………………………………………………………………………………………
106
( ) Hayır – Neden? …………………………………………………………………………………………………………………………. 46. Sizce kadınlar evde, iş yerinde ya da dışarıda herhangi bir şiddet türüne maruz kalırsa ne yapmalıdır? ………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………. GÖÇ ÖNCESİ KOŞULLARA İLİŞKİN SORULAR 47. Hangi tarihte, nereden göç edildiğini lütfen belirtiniz. Tarih:…………………………………………………………………… İl:…………………………………………………………………………. İlçe:……………………………………………………………………… Belde:…………………………………………………………………... Köy:……………………………………………………………………… Mezra:………………………………………………………………….. Kom:……………………………………………………………………. 48. Göç nedeninizi lütfen belirtiniz. ………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………… …………………………………………………………………. 49. Göç öncesi geçim kaynaklarınızı lütfen belirtiniz ………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………… …………………………………………………………………. 50. Göç ettiğinizde aynı haneden kaç kişiydiniz? ( ) Hatırlamıyor ( ) Diğer – sayısı……………………………………………………………………………………………… 51. Göç etmek zorunda kaldığınız yerde şu an herhangi bir mal varlığınız var mı? ( ) Evet – Ne olduğu:………………………………………………………………………………………… ( ) Hayır 52. Orada kalan mal varlığınızın durumu nedir? ………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………… …………………………………………………………………. 53. Yaşadığınız yerden ilk ayrılmak zorunda kaldığınızda direk Çukurova Bölgesine mi geldiniz? ( ) Evet – Nedeni: …………………………………………………………………………………………………………………………. ( ) Hayır – Nedeni – İlk nereye gidildiği ………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………… …………………………………………………………………. 54. Maruz kaldığınız zorunlu göç, mevcut hükümetin Kürt Sorununun çözümüne ilişkin değerlendirmeleri ve varolan çatışmalı süreci değerlendirdiğinizde tekrar “Barış ve Çözüm Süreci” koşullarının oluşabileceğine inanıyor musunuz? ………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………
107
HANE HALKI TABLOSU ( Görüşülen Kişi ve Aynı Hanede Yaşayan Herkes Yazılacaktır ) No
Yakınlığı
Cinsiyeti
Yaşı
Eğitimi
Medeni
Günlük Kullanılan Dil
Durumu
Çalışma Yaşamında Kullanılan Dil
1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. 15.
108
Anadili
Sosyal Güvencesi
Ek – 2 BM ( BİRLEŞMİŞ MİLLETLER )EKONOMİK, SOSYAL VE KÜLTÜREL HAKLAR ULUSLARARASI SÖZLEŞMESİ 16 Aralık 1966 tarihli, 2200 A (XXI) sayılı Genel Kurul kararıyla kabul edilmiş ve imza, onay ve katılmaya açılmıştır. 27. Madde uyarınca, 3 Ocak 1976 tarihinde yürürlüğe girmiştir. GİRİŞ Bu Sözleşme'ye Taraf Devletler; Birleşmiş Milletler Şartı'nda ilan edilmiş ilkelere uygun olarak, insanlık ailesinin tüm mensuplarının doğuştan sahip oldukları onurun ve eşit ve devredilmez haklarının tanınmasının, dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğunu göz önünde bulundurarak; Bu hakların, kişinin doğuştan sahip olduğu onurundan kaynaklandığını kabul ederek; İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'ne uygun olarak, korku ve yoksulluktan kurtulma özgürlüğüne sahip özgür insan ülküsüne ancak, herkesin kişisel ve siyasal haklarının yanı sıra ekonomik, sosyal ve kültürel haklarından yararlanabileceği şartların yaratılması ile ulaşılabileceğini kabul ederek; Birleşmiş Milletler Şartı uyarınca, Devletlerin insan hak ve özgürlüklerine tüm dünyada saygı gösterilmesini ve bunların uygulanmasını teşvik etmek yükümlülüğünü göz önüne alarak; Diğer bireylere ve bağlı olduğu topluluğa karşı görevleri olan bireyin bu Sözleşme'de tanınan haklara saygı gösterilmesi ve bunların uygulanması için çaba gösterme sorumluluğu altında bulunduğunu dikkate alarak; Aşağıdaki hükümler üzerinde anlaşmışlardır: BÖLÜM I MADDE 1 1. Bütün halklar kendi kaderlerini tayin etme hakkına sahiptirler. Bu hak gereğince halklar, kendi siyasal statülerini özgürce kararlaştırırlar ve ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmelerini özgürce sağlarlar. 2. Bütün halklar, kendi amaçları doğrultusunda, karşılıklı yarar ilkesine dayanan uluslararası ekonomik işbirliği ve uluslararası hukuktan doğan yükümlülüklerine halel getirmemek kaydıyla, kendi doğal zenginlik ve kaynaklarından özgürce yararlanabilirler. Bir halk, hiç bir durumda, kendi varlığını sürdürmesi için gerekli olan kendi olanaklarından yoksun bırakılamaz. 3. Özerk olmayan ve Vesayet altında bulunan ülkelerin yönetilmesinden sorumlu olan Devletler de dahil, bu Sözleşme'ye Taraf Devletler, Birleşmiş Milletler Şartı'nın hükümleri uyarınca, halkların kendi kaderlerini tayin etme hakkının gerçekleştirilmesini kolaylaştıracaklar ve bu hakka saygı göstereceklerdir.
109
BÖLÜM II MADDE 2 1. Bu Sözleşme'ye Taraf her Devlet, münferiden ve ekonomik ve teknik plan başta olmak üzere uluslararası yardım ve işbirliği yoluyla, mevcut kaynakların azamisini kullanarak, bilhassa yasal düzenleme suretiyle alınacak tedbirleri de içerecek şekilde her türlü uygun yöntem vasıtasıyla, bu Sözleşme'de tanınan hakların tam olarak kullanılmasını aşamalı olarak sağlamak amacıyla tedbirler almayı taahhüt eder. 2. Bu Sözleşme'ye Taraf Devletler, bu Sözleşme'de belirtilen hakların ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka fikir, ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet, doğum ya da başka bir statü bakımından herhangi bir ayrım gözetilmeksizin uygulanmasını taahhüt ederler. 3. Gelişmekte olan ülkeler, insan haklarını ve kendi ulusal ekonomilerini dikkate alarak, bu Sözleşme'de tanınan ekonomik hakları hangi ölçüde yabancılara da vereceklerini belirleyebilirler. MADDE 3 Bu Sözleşme'ye Taraf Devletler, bu Sözleşme'de belirtilen bütün ekonomik, sosyal ve kültürel hakları kullanmada kadınlarla erkeklere eşit hak sağlamakla yükümlüdürler. MADDE 4 Bu Sözleşme'ye Taraf Devletler, bu Sözleşme'ye uygun olarak Devletin sağladığı haklardan yararlanılmasında, Devletin, bu hakları ancak yasanın belirlediği ölçüde sınırlayabileceğini ve bu sınırlamayı da ancak bu hakların niteliği ile bağdaştığı ölçüde ve yalnızca demokratik bir toplumda genel refahın arttırılması amacı ile yapabileceğini kabul ederler. MADDE 5 1. Bu Sözleşme'deki hiç bir hüküm, herhangi bir Devlete, gruba ya da kişiye, Sözleşme'de tanınmış hakların ya da özgürlüklerin herhangi birinin ortadan kaldırılmasına ya da bu Sözleşme'de öngörülmüş olandan daha geniş ölçüde sınırlanmasına yönelik herhangi bir eyleme girişme ya da bir davranışta bulunma hakkını sağlar biçimde yorumlanamaz. 2. Bir ülkede kanun, sözleşmeler, yönetmelik ya da teamül ile tanınmış ya da var olan temel insan haklarından hiç biri, bu Sözleşme'nin bu gibi hakları tanımadığı ya da daha az ölçüde tanıdığı gerekçesiyle sınırlanamaz veya kaldırılamaz. BÖLÜM III MADDE 6 1. Bu Sözleşme'ye Taraf Devletler, herkesin serbestçe seçtiği ya da kabul ettiği bir işte çalışarak hayatını kazanma fırsatı veren çalışma hakkını tanırlar ve bu hakkın korunması için gerekli tedbirleri alırlar. 2. Bu Sözleşme'ye Taraf bir Devletin, bu hakkı tam olarak gerçekleştirmek için alacağı tedbirler, teknik ve mesleki rehberlik ile eğitim programlarını, bireyin temel ekonomik ve siyasal özgürlüklerini koruyan şartlar altında, düzenli şekilde ekonomik, sosyal ve kültürel gelişimi ile tam ve üretken istihdamını sağlamaya yönelik politika ve teknikleri içermelidir.
110
MADDE 7 Bu Sözleşme'ye Taraf Devletler, herkesin adil ve elverişli çalışma koşullarından yararlanmak hakkını kabul ederler. Bu hak özellikle şunları güvence altına alır: (a) Bütün işçilere emeklerine karşılık, asgari olarak; (i) Adil ücretler ve eşit işlere, hiç bir ayrım yapılmaksızın eşit ödeme, özellikle kadınlara, kendilerine sunulan çalışma koşullarının erkeklerin koşullarından daha aşağı olmayacağı ve aynı iş için aynı ücreti alacakları konusunda güvence verilmesi; (ii) Bu Sözleşme'nin hükümlerine uygun olarak, kendilerine ve ailelerine saygın bir yaşam düzeyi sağlayacak bir ücret verilmesi; (b) Güvenli ve sağlıklı çalışma koşulları; (c) Herkese, işyerinde uygun bir üst kademeye yükselmede eşit olanak ve bu yükselmenin yalnızca kıdem ve yeterlilik esaslarına göre yapılması; (d) Dinlenme, boş zaman, çalışma saatlerinin makul ölçülerde sınırlanması, ücretli dönemsel tatiller ve resmi tatillerde ücret verilmesi. MADDE 8 1. Bu Sözleşme'ye Taraf Devletler aşağıdaki hakları güvence altına almakla yükümlüdürler: (a) Herkesin, ekonomik ve sosyal çıkarlarını geliştirmesi ve koruması için sendika kurma ve yalnızca ilgili örgütün kurallarına bağlı olarak dilediği sendikaya girme hakkı. Bu hakkın kullanılmasına, yasalarda belirtilen ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik ve kamu düzeni menfaati ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması bakımından gerekli olan sınırlamalardan başka bir sınırlama getirilemez; (b) Sendikaların ulusal federasyonlar ya da konfederasyonlar kurma hakkı ve konfederasyonların uluslararası sendikal örgütler kurma ya da bunlara katılma hakkı; (c) Sendikaların, yasalarda belirtilen ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik ve kamu düzeni menfaati ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması bakımından gerekli olan sınırlamalardan başka bir sınırlama olmaksızın özgürce faaliyette bulunma hakkı; (d) Her ülkenin yasalarına uygun olarak kullanılmak kaydıyla, grev hakkı. 2. Bu madde, sözü edilen hakların, silahlı kuvvetler, polis ya da devlet yönetiminin mensupları tarafından kullanılmasına yasal kısıtlamalar getirilmesine engel olmaz. 3. Bu maddenin hiçbir hükmü, Sendika Özgürlüğü ve Sendika Hakkının Korunmasına İlişkin 1948 tarihli Uluslararası Çalışma Örgütü Sözleşmesi'ne Taraf Devletlere, Sözleşme'de öngörülen güvenceleri haleldar edici yasal tedbirler alma ya da yasaları bu güvenceleri ihlal edici şekilde uygulama yetkisi vermez.
111
MADDE 9 Bu Sözleşme'ye Taraf Devletler, herkesin sosyal sigorta da dahil olmak üzere sosyal güvenlik hakkını tanırlar. MADDE 10 Bu Sözleşme'ye Taraf Devletler aşağıdaki hususları kabul ederler: 1. Toplumun doğal ve temel birimi olan aileye, özellikle ailenin kurulması için ve aileye bağımlı çocukların bakım ve eğitiminden sorumlu oldukları sürece, en geniş koruma ve yardımın yapılması gerektiğini kabul ederler. Evlenme, buna istekli olan eşlerin hür rızası ile olmalıdır. 2. Annelere, doğumdan önce ve sonra makul bir süreyle özel bir koruma sağlanmalıdır. Bu dönem içinde, çalışan anneler ücretli izinden ya da yeterli sosyal güvenlik tedbirlerini kapsayan izinden yararlanmalıdırlar. 3. Bütün çocuklar ve gençler yararına, ebeveynlikten ya da başka koşullardan dolayı hiçbir ayrım gözetilmeksizin, özel koruma ve yardım tedbirleri alınmalıdır. Çocuklar ve gençler ekonomik ve sosyal sömürüden korunmalıdır. Onların ahlaki değerlerine ya da sağlıklarına zararlı olabilecek, hayatlarını tehlikeye sokabilecek ya da normal gelişmelerini engelleyebilecek işlerde çalıştırılmaları yasalarla cezalandırılmalıdır. Devletler, ayrıca, yaş sınırları koyarak, çocukların bu yaş sınırları altında ücretli olarak çalıştırılmasını yasalarla yasaklamalı ve cezalandırmalıdırlar. MADDE 11 1. Bu Sözleşme'ye Taraf Devletler, herkesin, yeterli beslenme, giyim ve konut da dahil olmak üzere, kendisi ve ailesi için yeterli bir yaşam düzeyine sahip olma ve yaşam koşullarını sürekli geliştirme hakkına sahip olduğunu kabul ederler. Taraf Devletler bu hususta hür rızaya dayalı uluslararası işbirliğinin temel önemini kabul ederek, bu hakkın gerçekleşmesini güvence altına almak için uygun tedbirler alacaklardır. 2. Bu Sözleşme'ye Taraf Devletler, herkesin açlıktan kurtulma temel hakkını kabul ederek, münferiden ve uluslararası işbirliği yoluyla, özel programları da içeren gerekli tedbirleri aşağıdaki amaçlara yönelik olarak alacaklardır: (a) Teknik ve bilimsel bilgilerden tam olarak yararlanmak suretiyle, beslenme ilkeleri konusundaki bilgileri yayarak ve doğal kaynakların en etkin bir şekilde geliştirilmesini ve kullanılmasını sağlayacak şekilde tarımsal sistemleri düzelterek ya da geliştirerek, besinlerin üretilmesi, korunması ve dağıtılması yöntemlerini iyileştirmek; ve (b) Gerek gıda maddeleri ihraç eden, gerek gıda maddeleri ithal eden ülkelerin sorunlarını dikkate alarak, dünyadaki besin maddelerinin ihtiyaca göre adil bir şekilde dağıtımını sağlamak. MADDE 12 1. Bu Sözleşme'ye Taraf Devletler, herkesin, ulaşılabilecek en yüksek fiziksel ve zihinsel sağlık standardına sahip olma hakkını kabul ederler. 2. Bu Sözleşme'ye Taraf Devletlerin, bu hakkın tam olarak kullanılmasını sağlamak için alacakları tedbirler şu amaçlara yönelik olacaktır: (a) Ölü doğum ve çocuk ölümleri oranlarının düşürülmesini ve çocuğun sağlıklı bir şekilde gelişmesini sağlamak;
112
(b) Çevresel ve sınai sağlık şartlarının her yönüyle iyileştirilmesi; (c) Salgın, yöresel, mesleki ve diğer hastalıkların önlenmesi, tedavisi ve kontrolü; (d) Hastalık durumunda herkese tıbbi hizmet ve tıbbi bakım sağlayacak koşulların yaratılması. MADDE 13 1. Bu Sözleşme'ye Taraf Devletler, herkesin eğitim görme hakkına sahip olduğunu kabul ederler. Taraf Devletler, eğitimin, insanın kişiliğinin ve onur duygusunun tam olarak gelişmesine yönelik olacağı ve insan hakları ile temel özgürlüklere saygıyı güçlendireceği hususunda mutabıktırlar. Taraf Devletler, ayrıca, eğitimin, herkesin özgür bir topluma etkin bir şekilde katılmasını sağlayacağı, tüm uluslar ve tüm ırksal, etnik ve dinsel gruplar arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu geliştireceği ve Birleşmiş Milletlerin barışın korunmasına yönelik faaliyetlerini güçlendireceği hususlarında mutabıktırlar. 2. Bu Sözleşme'ye Taraf Devletler, bu hakkın tam olarak gerçekleştirilmesi amacı ile aşağıdaki hususları kabul ederler: (a) İlköğretim herkes için zorunlu ve parasız olacaktır; (b) Teknik ve mesleki eğitim de dahil olmak üzere, orta öğretimin çeşitli biçimlerinin, her türlü uygun yöntemle ve özellikle parasız eğitimin tedricen yaygınlaştırılması yoluyla herkes için açık ve ulaşılabilir olması sağlanacaktır; (c) Yüksek öğretimin, özellikle parasız eğitimin tedricen geliştirilmesi yoluyla, kişisel yetenek temelinde herkese eşit derecede açık olması sağlanacaktır; (d) İlköğretim görmemiş ya da ilköğretimi tamamlamamış olanlar için temel eğitim elden geldiğince teşvik edilecek veya yoğunlaştırılacaktır; (e) Her düzeyde okullar sisteminin geliştirilmesi aktif bir şekilde yürütülecek, yeterli bir burs sistemi yerleştirilecek ve öğretim personelinin maddi koşulları sürekli olarak iyileştirilecektir. 3. Bu Sözleşme'ye Taraf Devletler, ana-babaların veya -bazı durumlarda- yasal yoldan tayin edilmiş velilerin çocukları için, kamu makamlarınca kurulmuş okulların dışında, Devletin koyduğu ya da onayladığı asgari eğitim standartlarına uygun diğer okulları seçme özgürlüğüne ve çocuklarına kendi inançlarına uygun dinsel ve ahlaki eğitim verme serbestliklerine saygı göstermekle yükümlüdürler. 4. Bu maddenin hiç bir hükmü, bireylerin ve kuruluşların eğitim kurumları kurma ve yönetme özgürlüklerini kısıtlayacak şekilde yorumlanamaz; bu özgürlüğün kullanılması, daima, bu maddenin 1. fıkrasında ortaya konmuş olan ilkelere uyulmasına ve böyle kurumlarda verilen eğitimin Devlet tarafından belirlenebilecek asgari standartlara uygun olması gereğine bağlıdır. MADDE 14 Bu Sözleşme'ye Taraf olup, taraf olduğu tarihte, ülkesinde veya yargı yetkisi altında bulunan topraklarda zorunlu ve parasız ilköğretim sistemini sağlayamamış olan her Devlet, Taraf olma tarihini izleyen iki yıl içinde, herkes için zorunlu parasız ilköğretim ilkesinin, tedricen uygulanması amacıyla ayrıntılı bir eylem planını, planda belirtilen makul sayıda yıllar içinde uygulamak ve kabul etmekle yükümlüdür.
113
MADDE 15 1. Bu Sözleşme'ye Taraf Devletler, herkesin: (a) Kültürel yaşama katılma hakkına; (b) Bilimsel ilerlemeden ve uygulamalarından yararlanma hakkına; (c) Kendisinin yarattığı herhangi bir bilimsel, edebi ya da sanatsal üründen doğan maddi ve manevi çıkarların korunmasından yararlanma hakkına sahip olduğunu kabul ederler. 2. Bu Sözleşme'ye Taraf Devletlerin, bu hakkın tam olarak kullanılmasını sağlama yönünde alacakları tedbirler, bilim ve kültürün korunması, geliştirilmesi ve yayılması için gerekli olan tedbirleri kapsayacaktır. 3. Bu Sözleşme'ye Taraf Devletler, bilimsel araştırma ve yaratıcı faaliyetler için gerekli özgürlüğe saygı göstermekle yükümlüdürler. 4. Bu Sözleşme'ye Taraf Devletler, bilimsel ve kültürel alanda uluslararası işbirliğinin ve temasların özendirilmesinden ve geliştirilmesinden doğacak yararları kabul ederler. MADDE 16 1. Bu Sözleşme'ye Taraf Devletler, bu Sözleşme'de tanınmış haklara saygı gösterilmesinin sağlanmasında aldıkları tedbirler ve kaydedilen gelişmeler konusunda, Sözleşme'nin bu bölümüne uygun olarak, raporlar vermekle yükümlüdürler. 2. (a) Bütün raporlar Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'ne sunulacaktır; Genel Sekreter, bu raporların birer örneğini, bu Sözleşme'nin hükümleri uyarınca, incelenmek üzere Ekonomik ve Sosyal Konsey'e gönderecektir. (b) Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, bu Sözleşme'ye Taraf ve aynı zamanda ihtisas kuruluşlarına da üye olan Devletlerden gelen raporların veya bunların bazı bölümlerinin, kuruluş belgeleri uyarınca ihtisas kuruluşlarının sorumluluk alanları içine giren konulara ilişkin olması halinde, bu raporların veya ilgili bölümlerinin örneklerini, söz konusu ihtisas kuruluşlarına da gönderecektir. MADDE 17 1. Bu Sözleşme'ye Taraf Devletler, raporlarını aşamalı olarak, Ekonomik ve Sosyal Konsey'in, bu Sözleşme'nin yürürlüğe girmesini izleyen bir yıl içinde Taraf Devletlere ve ilgili ihtisas kuruluşlarına danışarak hazırlayacağı bir programa uygun olarak sunacaklardır. 2. Raporlar, bu Sözleşme'den doğan yükümlülüklerin tam olarak yerine getirilme derecesini etkileyen unsurları ve güçlükleri belirtebilir. 3. Şayet bu Sözleşme'ye Taraf Devletlerden biri tarafından Birleşmiş Milletler'e ya da ihtisas kuruluşlarına ilgili bilgiler daha önce verilmiş ise, aynı bilgiyi tekrar vermek gerekli olmayacak, bu şekilde sunulmuş bilgiye yapılacak açık bir atıf yeterli olacaktır.
114
MADDE 18 Ekonomik ve Sosyal Konsey, insan hakları ve temel özgürlükler alanında Birleşmiş Milletler Şartı'ndan doğan sorumlulukları uyarınca, ihtisas kuruluşlarıyla, bu Sözleşme'nin, ihtisas kuruluşlarının faaliyet alanlarına giren konulardaki hükümlerine uyulmasında sağlanan ilerlemeler hakkında kendisine rapor sunmalarına ilişkin düzenlemeler yapabilir. Bu raporlar, ihtisas kuruluşunun yetkili organlarının, uygulama konusunda kabul ettiği karar ve tavsiyelerin ayrıntılarını içerebilir. MADDE 19 Ekonomik ve Sosyal Konsey, 16. ve 17. maddeler uyarınca insan hakları konusunda devletlerin sundukları raporlarla, 18. madde uyarınca insan hakları konusunda ihtisas kuruluşlarının sundukları raporları, incelemek ve genel tavsiyelerde bulunulmak üzere ya da, gerekiyorsa, bilgi için İnsan Hakları Komisyonu'na gönderebilir. MADDE 20 Bu Sözleşme'ye Taraf Devletler ve ilgili ihtisas kuruluşları, 19. madde uyarınca verilmiş bir genel tavsiye konusunda, ya da İnsan Hakları Komisyonu'nun herhangi bir raporunda yer alan böyle bir genel tavsiye konusunda veya orada belirtilen herhangi bir belge konusunda, Ekonomik ve Sosyal Konsey'e görüş bildirebilirler. MADDE 21 Ekonomik ve Sosyal Konsey, Sözleşme'ye Taraf Devletlerin ve ihtisas kuruluşlarının, bu Sözleşme'de tanınan haklara genel olarak saygı gösterilmesini sağlamak üzere alınan tedbirler ve gerçekleştirilen gelişmeler konusunda verdikleri bilgilerin bir özetini ve genel nitelikli tavsiyeleri içeren raporları zaman zaman Genel Kurul'a sunabilir. MADDE 22 Ekonomik ve Sosyal Konsey, bu Sözleşme'nin bu bölümünde sözü edilen raporlardan doğan herhangi bir sorunu Birleşmiş Milletlerin diğer organlarının, bunların yardımcı organlarının ve teknik yardım sağlamakla görevli ihtisas kuruluşlarının dikkatlerine sunabilir. Böylece, bu Sözleşme'nin tedricen etkili şekilde uygulanmasına katkıda bulunabilecek uluslararası tedbirlerin uygunluğu konusunda bu organların kendi yetki alanları çerçevesinde karar vermelerine yardım edebilecek sorunlar dikkatlerine sunulmuş olacaktır. MADDE 23 Bu Sözleşme'ye Taraf Devletler, bu Sözleşme'de tanınan hakların gerçekleştirilmesine yönelik uluslararası düzeyde tedbirlerin, Sözleşmeler yapılması, tavsiye kararları alınması, teknik yardımda bulunulması ve danışma ve inceleme amacı ile ilgili Hükümetlerle birlikte düzenlenecek bölgesel ve teknik toplantılar yapılması gibi yöntemleri kapsadığını kabul ederler. MADDE 24 Bu Sözleşme'nin hiç bir hükmü, Sözleşme'de ele alınan konularda Birleşmiş Milletler'in ve ihtisas kuruluşlarının çeşitli organlarının sorumluluklarını belirleyen Birleşmiş Milletler Şartı'nın ve ihtisas kuruluşlarının kuruluş belgelerinin hükümlerini haleldar edecek şekilde yorumlanamaz.
115
MADDE 25 Bu Sözleşme'nin hiç bir hükmü, tüm halkların, doğal zenginlik ve kaynaklarından tam olarak özgürce yararlanma ve bunları kullanma konusunda kendiliğinden sahip bulundukları hakları haleldar edecek şekilde yorumlanamaz. MADDE 26 1. Bu Sözleşme, Birleşmiş Milletler'in ya da onun ihtisas kuruluşlarından herhangi birine üye olan ya da Uluslararası Adalet Divanı Statüsü'ne taraf olan bir Devletin ya da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından bu Sözleşme'ye taraf olmaya çağrılan herhangi bir başka Devletin imzasına açıktır. 2. Bu Sözleşme onaya tabidir. Onay Belgeleri Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'ne tevdi edilecektir. 3. Bu Sözleşme, bu maddenin 1. fıkrasında belirtilen herhangi bir Devlet'in katılmasına açıktır. 4. Katılma, bir katılma belgesinin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'ne tevdi edilmesi ile gerçekleşir. 5. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, her onaylama ya da katılma belgesinin kendisine iletildiğini, bu Sözleşme'yi imzalamış ya da ona katılmış olan tüm Devletlere bildirecektir. MADDE 27 1. Bu Sözleşme, otuz beşinci onaylama belgesinin ya da katılma belgesinin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'ne iletilmesi tarihinden üç ay sonra yürürlüğe girecektir. 2. Otuz beşinci onaylama belgesinin ya da katılma belgesinin iletilmesinden sonra bu Sözleşme, onaylayan ya da buna katılan her Devlet bakımından, o Devletin kendi onaylama ya da katılma belgesinin iletilmesinden üç ay sonra yürürlüğe girecektir. MADDE 28 Bu Sözleşme'nin hükümleri, hiçbir sınırlama ya da istisna yapılmaksızın Federal Devletlerin bütün kesimleri bakımından geçerli olacaktır. MADDE 29 1. Bu Sözleşme'ye Taraf her Devlet değişiklik önerebilir ve bunu Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'ne tevdi edebilir. Bunun üzerine, Genel Sekreter bütün değişiklik önerilerini bu Sözleşme'ye Taraf Devletlere göndererek, önerileri ele almak ve bunlar üzerinde bir oylama yapmak amacı ile bir Taraf Devletler konferansı düzenlenmesinden yana olup olmadıklarını bildirmelerini ister. Taraf Devletlerden en az üçte birinin böyle bir konferans toplanmasını desteklemesi halinde Genel Sekreter, Birleşmiş Milletler'in gözetimi altında böyle bir konferansı toplar. Konferansta hazır bulunan ve oy veren Taraf Devletlerin çoğunluğu tarafından kabul edilen herhangi bir değişiklik, onaylanmak üzere Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na sunulur. 2. Değişikliklerin yürürlüğe girmesi, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nca onaylandıktan ve bu Sözleşme'ye Taraf Devletlerin üçte ikisi tarafından kendi anayasa kurallarına uygun olarak kabul edilmesiyle olur.
116
3. Değişiklikler yürürlüğe girdiği zaman, bunları kabul eden Devletleri bağlar; öteki Taraf Devletler ise bu Sözleşme'nin hükümleri ile ve daha önce kabul etmiş oldukları değişiklikler ile bağlı kalırlar. MADDE 30 Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, 26. maddenin 5. fıkrasındaki bildirimler dışında, aynı maddenin 1. fıkrasında zikredilen bütün Devletlere şunları bildirir: (a) 26. madde uyarınca yapılan imzalar, onaylamalar ve katılmalar; (b) 27. madde uyarınca bu Sözleşme'nin yürürlüğe giriş tarihi ve 29. madde uyarınca değişikliğin yürürlüğe giriş tarihi. MADDE 31 1. Çince, Fransızca, İngilizce, İspanyolca ve Rusça metinleri aynı derecede geçerli olan bu Sözleşme, Birleşmiş Milletler arşivinde saklanacaktır. 2. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, bu Sözleşme'nin onaylı örneklerini, 26. maddede belirtilen tüm Devletlere iletecektir. BİRİNCİ BEYAN Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme'nin onayı sırasında Türkiye Cumhuriyeti tarafından yapılan beyanın metni. "Türkiye Cumhuriyeti bu Sözleşme'den doğan yükümlülüklerini, BM Yasası (Charter) (özellikle 1. ve 2. Maddeler) çerçevesindeki yükümlülüklerine uygun olarak yerine getireceğini beyan eder." İKİNCİ BEYAN Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme'nin onayı sırasında Türkiye Cumhuriyeti tarafından yapılan beyanın metni. "Türkiye Cumhuriyeti, bu Sözleşme'nin hükümlerinin yalnızca diplomatik ilişkisi bulunan Taraf Devletlere karşı uygulanacağını beyan eder." ÜÇÜNCÜ BEYAN Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme'nin onayı sırasında Türkiye Cumhuriyeti tarafından yapılan beyanın metni. Türkiye Cumhuriyeti, bu Sözleşme'nin ancak Türkiye Cumhuriyeti'nin yasal ve idari düzeninin yürürlükte olduğu ülkesel sınırlar itibarıyla onaylanmış bulunduğunu beyan eder.
ÇEKİNCE
117
Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme'nin 13. Maddesiyle ilgili olarak konan çekincenin metni. "Türkiye Cumhuriyeti, Sözleşme'nin 13. Maddesinin (3). ve (4). Paragrafları hükümlerini, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 3., 14. ve 42. Maddelerindeki hükümler çerçevesinde uygulama hakkını saklı tutar."
Ek – 3 ÜLKE İÇİNDE YERİNDEN OLMA KONUSUNDA YOL GÖSTERİCİ İLKELER GİRİŞ: KAPSAM VE AMAÇ
1- Bu yol gösterici ilkeler, tüm dünyada, ülke sınırları içinde yerinden olmuş kimselerin özgül gereksinimlerini karşılamaya yöneliktir. Bu ilkeler, kişilerin zorla yerlerinden olmaktan korunmasına, bu kişilerin yerlerinden olmaları ile geri dönüş, yeniden yerleştirme ve entegrasyon süreçlerinde sağlanacak koruma ve desteğe ilişkin hakları ve güvenceleri tanımlar. 2- Bu ilkelerin amaçları açısından, ülke içinde yerinden olmuş kişiler; zorla ya da zorunda kalarak evlerinden veya sürekli yaşamakta oldukları yerlerden, özellikle silahlı çatışmaların, yaygın şiddet hareketlerinin, insan hakları ihlallerinin veya doğal ya da insan kaynaklı felaketlerin sonucunda veya bunların etkilerinden kaçınmak için, uluslararası düzeyde kabul görmüş hiçbir devlet sınırını geçmeksizin kaçan ya da bu yerleri terk eden kişiler ya da kişi gruplarıdır. 3- Bu ilkeler, uluslararası insan hakları hukuku ve uluslararası insancıl hukuku yansıtmakta ve bu kurallarla uyumlu bulunmaktadırlar. Bu ilkeler: a) Görevlerini yerine getirmesinde Genel Sekreterin ülke içinde yerinden olmuş kişiler hakkındaki özel temsilcisine; b) Ülke içinde yerinden olma olgusu ile karşı karşıya kaldıklarında devletlere; c) Ülke içinde yerinden olmuş kişiler ile ilişki içinde olan tüm diğer yetkililere, grup ve kişilere, ve d) Ülke içinde yerinden olma konusuyla ilgili tüm hükümetlerarası ve hükümet dışı kuruluşlara yol gösterir. 4- Bu yol gösterici ilkeler mümkün oldukça yaygın bir biçimde dağıtılmalı ve uygulanmalıdır.
BİRİNCİ BÖLÜM – GENEL İLKELER 1. İlke 1- Ülke içinde yerinden olmuş kişiler, bulundukları ülkede iç hukuk ve uluslararası hukukun diğer kişilere tanıdığı hak ve özgürlüklerden bu kişilerle eşit biçimde faydalandırılırlar. Bu kişiler ülke içinde yerlerinden oldukları gerekçesiyle hak ve özgürlüklerini kullanmalarında ayrımcılığa maruz bırakılamazlar. 2- Bu ilkeler, özellikle soykırım, insanlığa karşı suçlar ve savaş suçlarına ilişkin uluslararası hukukça öngörülen bireysel cezai sorumluluk durumları saklı kalmak üzere uygulanır. 2. İlke 1. Bu ilkelere, hukuki statüleri ne olursa olsun bütün yetkililer, gruplar ve kişiler tarafından uyulur ve ilkeler aleyhe ayırım yapılmaksızın uygulanır. Bu ilkelere uygun davranılması ilgili herhangi bir yetkili, grup veya kişinin hukuki statüsünü etkilemez. 2. Bu ilkeler, uluslararası insan hakları ve insancıl hukuk belgelerinin hükümlerini veya iç hukukça kişilere tanınmış olan hakları kısıtlayacak, değiştirecek veya zayıflatacak biçimde yorumlanamazlar. Bu ilkeler, özellikle, başka ülkelerden sığınma talebinde bulunmaya ve bu ülkelerde sığınma hakkından yararlanmaya engel olmaz. 3. İlke 1. Ulusal yetkililer, kendi yetki alanları dahilinde yerlerinden olmuş kişilerin korunmasını sağlamak ve onlara insani yardımda bulunmak konusunda öncelikli olarak görev ve sorumluluk sahibidirler. 2. Ülke içinde yerinden olmuş kişiler bu yetkililerden korunma ve insani yardım talep etme ve edinme hakkına sahiptirler. Bu kişiler böyle bir talepte bulundukları için eziyete tabi tutulamaz ve cezalandırılamazlar. 4. İlke 1. Bu ilkeler, ırk, renk, cinsiyet, dil, din veya inanç, siyasi veya başka görüşler, milli, etnik veya toplumsal köken, hukuki veya sosyal statü, yaş, özürlülük, mülkiyet, doğum gibi bir neden veya benzeri başka bir ölçüt nedeniyle herhangi bir ayrımcılık yapılmaksızın uygulanır.
118
2. Çocuklar, özellikle yalnız başlarına olan küçükler, hamileler, küçük çocuklu anneler, aile reisi kadınlar, özürlüler ve yaşlılar gibi ülke içinde yerinden olmuş belirli kişiler, durumlarının gerektirdiği koruma ve yardımdan faydalanma ve özel gereksinimlerini dikkate alan bir muameleye tabi olma hakkına sahiptirler.
İKİNCİ BÖLÜM – ÜLKE İÇİNDE YERİNDEN OLMAKTAN KORUNMAYA İLİŞKİN İLKELER 5. İlke Tüm yetkililer ve uluslararası aktörler, kişilerin yerlerinden olmasına neden olabilecek durumları önlemek ve bu durumların önüne geçmek amacıyla, insan hakları ve insancıl hukuk dahil olmak üzere uluslararası hukuk kapsamındaki bütün yükümlülüklerine, her koşul altında saygı gösterecek ve bu yükümlülüklere saygı gösterilmesini sağlayacaktır. 6. İlke 1-
Her insan, keyfi olarak evinden veya düzenli olarak yaşamakta olduğu yerden çıkarılmaya karşı korunma hakkına sahiptir. 2- Keyfi yerinden etme yasağı a) Apartheid, etnik temizlik siyasetlerine veya yerinden olmadan etkilenen nüfusun etnik, dinsel veya ırksal temellerini değiştirmeyi amaçlayan veya bunlara neden olan benzer eylemlere dayanan, b) Sivillerin güvenliğinin tehdit altında olmadığı veya zorunlu askeri koşulların gerektirmediği silahlı çatışma durumlarındaki, c) Kamu yararının zorunlu ve baskın olması gerekçeleriyle meşrulaştırılamayan büyük ölçekli bayındırlık projelerindeki, d) Etkilenenlerin güvenliği ve sağlığının bölgenin boşaltılmasını gerektirmediği felaket hallerindeki, ve e) Toplu bir cezalandırma aracı olarak kullanılması halindeki, yerinden etme durumlarını kapsar. 37. İlke 123-
Yerinden olma, koşulların gerektirdiğinden daha uzun süremez.
Kişilerin yerinden edilmelerini gerektirecek herhangi bir karardan önce, ilgili makamlar, yerinden olmanın tümüyle önlenebilmesi için mümkün olan bütün uygun seçeneklerin incelenmesini sağlar. Hiçbir seçeneğin bulunmadığı durumlarda, yerinden etmenin ve bunun olumsuz etkilerinin en aza indirilmesi için gereken bütün önlemler alınır. Bu tür bir yerinden etmeyi gerçekleştiren makamlar, mümkün olan en iyi şekilde, yerinden olan kişilere kalacak uygun bir yer temin edilmesini, bu tür yerinden etmelerin yeterli düzeyde güvenlik, gıda, sağlık ve temizlik koşulları sağlanarak ve aynı ailenin fertlerini birbirinden ayırmaksızın uygulanmasını sağlarlar. Yerinden etmenin silahlı çatışma ve felaket hallerinin acil safhaları dışındaki durumlarda gerçekleşmesi halinde aşağıdaki güvencelere uygun şekilde davranılır: a) Hukuken bu tip önlemleri almaya yetkili kılınmış bir devlet makamı tarafından bu önleme özgü bir karar alınır, b) Yerinden olanlara, yerinden ettirilme gerekçeleri ve usulleri, ve uygun durumlarda verilecek tazminat ve yeniden yerleştirilmelerine ilişkin tüm bilgilerin verilmesini güvence altına alacak gerekli önlemler alınır; c) Yerinden olanlar durum hakkında bilgilendirildikten sonra özgürce verilmiş onayları aranır; d) İlgili makamlar, yeniden yerleştirmenin planlanması ve idaresinde, bu durumdan etkilenen kişilerin, özellikle kadınlar başta olmak üzere, katılımına çaba gösterir, e) Gerektiğinde, cebri icra vasıtaları yetkili yasal makamlar tarafından kullanılır, ve f) İlgili kararların yetkili yargı makamları tarafından incelenmesi dahil olmak üzere, etkili hukuk yollarına başvurma hakkına saygı gösterilir.
8. İlke Yerinden etme, bu durumdan etkilenenlerin yaşam, onur, özgürlük ve güvenlik haklarını ihlal edecek biçimde uygulanamaz.
9. İlke Devletler, yerli halklar, azınlıklar, köylüler, göçerler gibi topraklarına özel bağımlılıkları ve bağlılıkları olan grupların yerlerinden edilmekten korunmaları konusunda özel bir sorumluluk altındadırlar.
119
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM – YERİNDEN OLMA SIRASINDA KORUMAYA İLİŞKİN İLKELER 10. İlke 1- Her insan doğumundan itibaren yasalarca korunan yaşama hakkına sahiptir. Hiç kimse keyfi olarak yaşama hakkından yoksun bırakılamaz. Ülke içinde yerinden olan kimseler, özellikle a) Soykırım; b) Adam Öldürme; c) Yargısız ve keyfi infaz; d) Kaçırma ve kayıt dışı gözaltılar da dahil, ölüm tehdidi içeren veya ölümle sonuçlanan zorla kaybetme durumlarına karşı korunurlar. Yukarıda sözü edilen eylemleri yapmaya yönelik her türlü tehdit ve tahrik yasaktır. 2- Çatışmalara katılmamış veya artık katılmayan ülke içinde yerinden olan kimselere karşı saldırılar ve diğer şiddet eylemleri her koşul altında yasaktır. Ülke içinde yerinden olan kişiler özellikle: a) sivillere yapılan saldırılara izin verilen alanların yaratılması da dahil, doğrudan veya ayrım gözetilmeksizin yapılan saldırı ve şiddet eylemlerine, b) bir çatışma yöntemi olarak açlıktan ölüme terk edilmeye, c) askeri hedefleri saldırılardan korumak amacıyla, veya askeri operasyonları korumak, kolaylaştırmak veya engellemek amacıyla kullanılmaya, d) kendi kamplarına veya yerleşim yerlerine yapılan saldırılara, ve e) anti-personel mayın kullanılmasına karşı korunurlar. 11. İlke 1- Her insan onur ve maddi, manevi ve ahlaki bütünlük hakkına sahiptir. 2 - Ülke içinde yerinden olmuş kimseler, özgürlükleri kısıtlanmış olsun veya olmasın, özellikle: a) ırza geçme, uzuv kesme, işkence, zalimane, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele veya cezalandırmaya ve belli bir cinse yönelik şiddet, zorunlu fahişelik ve her türlü gayri ahlaki saldırı gibi diğer haysiyete karşı yapılan saldırılara, b) kölelik veya evlilik için satılma, cinsel sömürü veya çocuk emeği gibi köleliliğin herhangi bir çağdaş biçimine, ve c) ülke içinde yerinden olmuş insanlara korku yaymayı hedefleyen şiddet eylemlerine karşı korunurlar. Yukarıda sözü edilen eylemleri yapmaya yönelik her türlü tehdit ve tahrik yasaktır. 12. İlke 1- Her insanın kişi özgürlüğüne ve güvenliğine hakkı vardır. Hiç kimse keyfi olarak yakalanamaz veya tutuklanamaz. 2- Bu hakları ülke içinde yerinden olmuş kişiler açısından hayata geçirebilmek amacıyla, bu kişiler kamplarda tutulamaz veya kapatılamazlar. Eğer çok özel koşullarda bu şekilde tutulmaları ve kapatılmaları mutlak bir şekilde gerekliyse, bu durum koşulların gerektirdiğinden daha uzun sürmemelidir. 3- Ülke içinde yerinden olmuş kişiler, yerinden olmaları sonucunda gerçekleşecek ayrımcı yakalama ve tutuklamalara karşı korunurlar.
120
4- Ülke içinde yerinden olmuş kişiler hiç bir şart altında rehin alınamazlar. 13. İlke 1- Ülke içinde yerinden olmuş çocuklar hiçbir şart altında silah altına alınamaz, çatışmalara katılmaları istenemez ve bu çatışmalara katılmalarına izin verilemez. 2- Ülke içinde yerinden olmuş kişiler, yerinden olmaları sonucunda ordu ya da herhangi bir silahlı gruba alınmaları konusunda ayrımcı muamelelere maruz bırakılmaya karşı korunurlar. Özellikle, silah altına almaya zorlayıcı ya da bu talebe uymamayı cezalandırıcı her türlü zalimane, insanlık dışı ve aşağılayıcı uygulama her şart altında yasaktır. 14. İlke 1- Ülke içinde yerinden olmuş her kişi dolaşım ve yaşayacağı yeri seçme özgürlüğüne sahiptir. 2- Ülke içinde yerinden olmuş kişiler, özellikle kampların ve diğer yerleşim yerlerinin içinde ve dışında özgürce hareket etme hakkına sahiptir. 15. İlke Ülke içinde yerinden olmuş kişilerin a) ülkenin başka bir yerinde emniyetli bir ortam aramaya, b) ülkelerini terk etmeye, c) başka bir ülkeden sığınma istemeye, d) yaşamlarının, güvenliklerinin, özgürlüklerinin ve/veya sağlıklarının riske girebileceği herhangi bir yere zorla geri döndürülmeye veya yeniden yerleştirilmeye karşı korunmaya hakları vardır. 16. İlke 1- Ülke içinde yerinden olmuş bütün kişilerin, kayıp akrabalarının nerede ve ne durumda olduğunu öğrenme hakları vardır. 2- İlgili makamlar, kayıp oldukları bildirilen ülke içinde yerinden olmuş kişilerin nerede ve ne durumda olduğunu belirlemek konusunda çaba gösterir ve bu konuyla ilgilenen uluslararası örgütlerle işbirliği içinde çalışır. Bu makamlar, kayıp kişilerin yakınlarını soruşturmanın gelişimi hakkında bilgilendirir ve alınan her türlü sonucu bu kişilere bildirir. 3- İlgili makamlar, ölenlerin cesetlerini toplamak ve tanımlamak, yağmalanmasını ve parçalanmasını engellemek, cesetlerin yakınlarına iletilmesi veya saygın bir biçimde defnedilmesini kolaylaştırmak için gereken çabayı gösterir. 4- Ülke içinde yerinden olmuş kişilerin mezarlıkları her şart altında korunmalı ve bunlara saygı duyulmalıdır. Ülke içinde yerinden olmuş kişiler ölen yakınlarının mezarlarını ziyaret etme hakkına sahip olmalıdır. 17. İlke 1- Her insanın, aile yaşamına saygı gösterilmesi hakkı vardır. 2- Bu hakkı ülke içine yerinden olmuş kişiler açısından gerçekleştirmek amacıyla, bu kişiler arasından bir arada kalmak isteyen aile bireylerine bu olanak sağlanır. 3- Yerinden olma sonucu ayrılan aileler mümkün olan en kısa zamanda birleştirilir. Özellikle çocuklar söz konusu olduğunda, bu tip ailelerin birleşmelerini hızlandırmak için gereken bütün adımlar atılır. Sorumlu makamlar aile fertleri tarafından yapılan araştırmaları kolaylaştırır, ve ailelerin birleştirilmesi konusunda çaba gösteren insani yardım kuruluşları ile işbirliği içinde hareket eder ve onları teşvik eder. 4- Ülke içinde yerinden olmuş aile fertlerinden kamplarda tutularak veya buralarda kapatılarak özgürlükleri kısıtlanmış olanların bir arada kalma hakları vardır.
121
18. İlke 1- Ülke içinde yerinden olmuş bütün kişiler yeterli yaşam düzeyi hakkına sahiptir. 2- Yetkili makamlar, koşullar ne olursa olsun, ayrım gözetmeksizin ülke içinde yerinden olmuş kişilere en azından a) temel gıda ve içilebilir su; b) temel barınak ve konut; c) uygun kıyafet ve; d) temel tıbbi yardım ve sıhhi temizlik temin eder ve bu imkanlara güvenli bir biçimde ulaşmalarını sağlar. 3- Bu temel ihtiyaçların planlanması ve dağıtılmasına kadınların tam katılımının sağlanması için özel çaba gösterilir. 19. İlke 1- Ülke içinde yerinden olmuş tüm yaralılar ve hastalarla, özürlülere mümkün olan en kapsamlı şekilde ve en az gecikmeyle, tıbbi gerekçeler dışında hiçbir ayırım gözetmeksizin, ihtiyaç duydukları tıbbi bakım ve ilgi sağlanır. Ülke içinde yerinden olmuş kişiler, gerektiğinde psikolojik yardım ve sosyal hizmetlere ulaşma hakkına sahiptirler. 2- Kadınların, üreme sağlığı gibi, kadın sağlığı bakım ve hizmetleri ve cinsel ve diğer biçimlerde kötü muamele mağdurlarına uygun danışmanlık hizmetlerine ulaşmaları da dahil, sağlık gereksinimlerine özel bir itina gösterilmelidir. 3- Ülke içinde yerinden olmuş kişiler arasında, AIDS de dahil olmak üzere salgın ve bulaşıcı hastalıkların engellenmesine de özel itina gösterilmelidir. 20. İlke 1- Herkes her yerde, kanun önünde kişi olarak tanınma hakkına sahiptir 2- Bu hakkı ülke içinde yerinden olmuş kişiler açısından etkin hale getirmek için ilgili makamlar, bu kişilerin yasal haklarını kullanmaları ve bu haklardan yararlanmaları için pasaport, kimlik, doğum ve evlilik belgeleri gibi gerekli tüm belgeleri sağlarlar. Bu makamlar, özellikle yerinden olması sırasında kaybolan belgelerin yenilenmesi veya yeni belgeler verilmesini, kişinin bu ve diğer gerekli belgeleri alması için yaşadığı yere geri dönmesi gerekliliği gibi makul olmayan talepleri şart koşmadan yerine getirir. 3- Kadın ve erkekler bu tür gerekli belgelerin sağlanması ve belgelerin kendi adlarına hazırlanması konusunda eşit haklara sahiptirler. 21. İlke 1- Hiç kimse mal ve mülkünden keyfi olarak yoksun bırakılamaz. 2- Ülke içinde yerinden olmuş kişilere ait mal ve mülkler her şart altında ve özellikle aşağıdaki eylemlere karşı korunur: a) Yağma; b) Doğrudan veya ayrım gözetilmeksizin yapılan saldırı veya diğer şiddet eylemleri, c) Askeri operasyonlar sırasında kalkan veya hedef olarak kullanılma; d) Misilleme eylemlerinin hedefi olma; ve e) Toplu cezalandırma amacı ile imha edilme veya alıkonma.
122
3- Ülke içinde yerinden olmuş kişilerin geride kalan mal ve mülkleri yok edilmeye, keyfi ve yasadışı kamulaştırma, işgal veya kullanıma karşı korunma altına alınmalıdır. 22. İlke 1- Ülke içinde yerinden olmuş kişiler, kamplarda yaşıyor olsunlar veya olmasınlar, yerlerinden olmaları nedeni ile aşağıdaki belirtilen haklarını kullanırken ayrımcılığa tabi tutulamazlar: a) Düşünce, vicdan, din ve inanç, görüş ve ifade özgürlüğü hakkı; b) Özgürce iş arama ve ekonomik faaliyetlere katılma hakkı; c) Özgür biçimde örgütlenme ve topluca yapılan faaliyetlere eşit biçimde katılma hakkı; d) Oy verme, siyasi ve kamusal faaliyetlere katılma hakkı ile bu hakkın kullanımı için gerekli yollara ulaşma hakkı; ve e) Anladıkları bir dilde iletişim kurma hakkı. 23. İlke 1- Her insanın eğitim hakkı vardır. 2- Bu hakkı ülke içinde yerinden olmuş insanlar açısından etkin hale getirebilmek için ilgili makamlar, başta yerlerinden olmuş çocuklar olmak üzere, bu kişilerin ücretsiz ve zorunlu ilk öğretim almalarını sağlarlar. Eğitim, bu kimselerin kültürel kimliklerine, dil ve dinlerine saygılı bir biçimde yürütülmelidir. 3- Kadınların ve kız çocuklarının eğitim programlarına tam ve eşit katılımlarının sağlanması için özel gayret gösterilmelidir. 4- Ülke içinde yerinden olmuş kimselere, özellikle gençlere ve kadınlara, kamplarda yaşıyor olsun ya da olmasınlar, imkanlar el verdiği anda eğitim ve öğretim imkanları sağlanmalıdır. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM – İNSANİ YARDIMLARA İLİŞKİN İLKELER 24. İlke 1- Tüm insani yardımlar insanlık ve tarafsızlık ilkelerine uygun olarak ve ayrımcılık yapılmaksızın yerine getirilir. 2- Ülke içinde yerinden olmuş kimselere yapılacak olan insani yardımlar özellikle askeri veya siyasi gerekçeler nedeniyle saptırılamaz. 25. İlke 1- Ülke içinde yerinden olmuş kimselere insani yardım sağlama ödev ve sorumluluğu öncelikle ulusal makamlara aittir. 2- Uluslararası insani yardım kuruluşları ve benzeri kuruluşların ülke içinde yerinden olmuş kimseleri desteklemek amacı ile hizmet sunma hakları vardır. Bu doğrultuda yapılan bir teklif, dostane olmayan bir davranış veya bir devletin iç işlerine müdahale olarak görülemez, bir iyi niyet girişimi olarak değerlendirilir. Bu yönde verilecek onay, özellikle ilgili makamların gereken insani yardımı sağlayabilecek durumda olmadıklarında veya sağlamayı istemediklerinde keyfi olarak geri çekilemez. 3- Bütün ilgili makamlar insani yardıma serbest geçiş izni vermeli, bu yardımı sağlayanların ülke içinde yerinden olmuş kimselere hızla ve engellenmeksizin ulaşmalarını sağlamalıdır. 26. İlke İnsani yardım faaliyetinde çalışan kişiler, ulaşım araçları ve malzemelerine saygı gösterilir ve korunur. Bu kimseler saldırı ve diğer şiddet eylemlerine maruz bırakılamaz. 27. İlke
123
1- Yardım hizmetini sağlayan uluslararası insani yardım örgütleri ve diğer ilgili aktörler, yardımı ulaştırırken ülke içinde yerinden olmuş kimselerin gereksinimlerinin ve insan haklarının korunması için gereken dikkati göstermelidir. Bu örgüt ve aktörler bu doğrultuda hareket ederken ilgili uluslararası standart ve davranış kurallarına uygun davranmalıdırlar. 2- Bir önceki fıkra, devletler tarafından hizmetleri önerilen veya talep edilen uluslararası kuruluşların bu amaca yönelik koruma yükümlülükleri saklı kalacak biçimde uygulanır. BEŞİNCİ BÖLÜM- GERİ DÖNÜŞ, YENİDEN YERLEŞTİRME ve YENİDEN ENTEGRASYON KONULARINA İLİŞKİN İLKELER 28. İlke 1- Yetkili makamlar, ülke içinde yerinden olmuş kimselerin kendi istekleri ile güvenlik ve saygınlık içerisinde evlerine veya sürekli yaşadıkları yerlere geri dönmeleri veya kendi istekleri ile ülkenin bir başka yerine yerleşmeleri koşullarını oluşturma ve bunun gerektirdiği yolları sağlamak konusunda öncelikli görev ve sorumluluk sahibidir. Bu makamlar ülke içinde yerinden olmuş kişilerden geri dönmüş ve yeniden yerleştirilmiş kişilerin yeniden entegrasyonunu kolaylaştırma konusunda çaba gösterir. 2- Ülke içinde yerinden olmuş kimselerin, geri dönüş, yeniden yerleşme ve yeniden entegrasyonlarının planlanması ve idare edilmesi konularına bütünüyle katılmalarının sağlanması için özel gayret gösterilmelidir. 29. İlke 1- Ülke içinde yerinden olmuş kimseler arasında evlerine veya sürekli yaşadıkları yerlere dönenler veya ülkenin başka bir yerine yerleşenlere karşı yerlerinden olmuş olmalarından dolayı ayrımcılık yapılamaz. Bu kişilerin kamu faaliyetlerine her düzeyde tam ve eşit olarak katılma ve kamu hizmetlerinden eşit olarak faydalanma hakları vardır. 2- Yetkili makamların, geri dönen veya yeniden yerleştirilen ülke içinde yerinden olmuş kimselerin geride bırakmış oldukları veya yerlerinden olmaları sırasında ellerinden alınmış olan mal ve mülkleri geri alma konusunda mümkün olduğunca yardımcı olmak konusunda görev ve sorumlulukları vardır. Bu mal ve mülkün yeniden elde edilmesinin mümkün olmadığı durumlarda, yetkili makamlar, bu kimselere uygun tazminat veya benzeri başka adil giderim araçları sağlamalı veya bu yönde yardımcı olmalıdır. 30. İlke Bütün ilgili makamlar, uluslararası insani yardım kuruluşlarının ve diğer ilgili aktörlerin kendi amaçları doğrultusunda derhal ve engellenmeksizin ülke içinde yerinden olmuş kimselerin geri dönüş, yeniden yerleştirme veya yeniden entegrasyonlarına yardım etmelerine izin vermeli ve kolaylıklar sağlamalıdır.
Ek – 4 CEDAW ( KADINLARA KARŞI HER TÜRLÜ AYRIMCILIĞIN ÖNLENMESİ SÖZLEŞMESİ ) Bu sözleşmeye taraf olan Devletler, Birleşmiş Milletler Yasasının temel insan haklarına, insan itibar ve kıymetine ve erkeklerle kadınların eşit haklara sahip olmaları gerektiğine inancı tekrar teyid ettiğini kaydederek, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin, insanlara karşı ayrımcılığın kabul edilemezliği prensibini teyid ettiğini ve tüm insanların özgür doğduğunu ve eşit itibar ve haklara sahip olduklarını ve bu Beyannamede böylece öne sürülen tüm haklar ve hürriyetlerin cinsiyete dayalı olanlar dahil hiçbir ayırıma tabi kılınmaksızın herkes tarafından kullanılabileceğini beyan ettiğini kaydederek, İnsan Hakları Sözleşmelerine Taraf Devletlerin, kadınlar ile erkeklerin tüm ekonomik, sosyal, kültürel, medeni ve siyasi haklardan eşit olarak yararlanmalarını temin mükellefiyeti bulunduğunu kaydederek,
124
Birleşmiş Milletler ve ona bağlı ihtisas kuruluşları nezaretinde kabul edilmiş ve erkeklerle kadınların eşitliğini sağlamaya çalışan uluslararası sözleşmeleri göz önünde tutarak; Ayrıca Birleşmiş Milletler ve ona bağlı ihtisas teşekküllerinin kabul ettiği erkek ve kadınların haklarının eşitliğini sağlamayı amaçlayan kararları, beyanları ve tavsiyeleri de dikkate alarak; Ancak, bu çeşitli belgelere rağmen kadınlara karşı ayrımcılığın hala devam etmekte oluşundan endişe duyarak, Kadınlara karşı ayrımcılığın, hak eşitliği ve insan şeref ve haysiyetine saygı ilkelerini ihlal ettiğini, kadınların erkeklerle eşit olarak ülkelerin siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel hayatlarına katılmalarını engellediğini, toplumun ve ailenin refahının artmasına engel teşkil ettiğini ve kadınların ülkeleri ve insanlık hizmetinde kullanabilecekleri olanaklarını geliştirmelerini zorlaştıracağını kaydederek, Yoksulluk hallerinde kadınların yiyecek, sağlık, eğitim, öğretim ve iş bulma ve sair ihtiyaçlarının karşılanması bakımından en az imkana sahip olduklarından endişe duyarak; *) 1 Mart 1980 tarihinde imzaya açılan ve 3 Eylül 1981 tarihinde yürürlüğe giren Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesine katılmamız 11.6.1985 tarih ve 3232 Sayılı Kanunla uygun bulunmuş, Bakanlar Kurulunca 24.7.1985 tarihinde 85/9722 sayılı kararla onaylanmış ve 14 Ekim 1985 tarih ve 18898 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Hakkaniyet ve adalete dayalı yeni uluslararası ekonomik düzenin kurulmasının, kadınlarla erkekler arasındaki eşitliği sağlamak için önemli bir aşama teşkil edeceğine inanarak; Apartheid’in, ırkçılığın her şeklinin, ırk ayırımının, sömürgeciliğin, yeni sömürgeciliğin, saldırganlığın, yabancı devlet işgal ve hakimiyetinin ve ülkelerin iç işlerine müdahale etmenin ortadan kaldırılmasının, erkekler ile kadınların eşit haklardan yararlanmaları için gerekli olduğunu önemle belirterek; Uluslararası barış ve güvenliğin güçlendirilmesinin, uluslararası gerilimin azaltılmasının, sosyal ve ekonomik sistemlerine bakılmaksızın bütün ülkeler arasında karşılıklı işbirliğinin, genel ve tam silahsızlanmanın ve özellikle sıkı ve etkili bir uluslararası denetim altında nükleer silahsızlanmanın, ülkeler arasındaki ilişkilerde, adalet, eşitlik ve karşılıklı menfaat ilkelerinin teyidinin ve yabancı ve sömürge yönetimi veya yabancı işgali altında bulunan yerlerdeki halkların kendi kaderlerini tayin ve bağımsızlık elde etme hakları kadar ulusal hükümranlık ve toprak bütünlüklerine saygının gerçekleşmesinin, sosyal gelişme ve kalkınmaya ve bunun bir sonucu olarak da, erkeklerle kadınlar arasında tam bir eşitliğin elde edilmesini katkıda bulunacağını teyid ederek, Bir ülkenin tam ve eksiksiz kalkınmasının, dünyada refahın ve barışın elde edilmesinin, kadınların erkeklerle eşit şartlarda her alanda azami katkılarının gerektirdiğine inanarak, Kadınların ailenin refahına ve toplumun kalkınmasına yaptıkları büyük katkının henüz tam olarak algılanmadığını, analığın sosyal önemi ve ana ve babanın aile içinde ve çocukların büyütülmesindeki rollerini göz önünde bulundurarak ve kadınların nesillerin üremesindeki önemli rolünün aile içinde ayırıma neden olmaması gerektiğini, nitekim çocukların yetiştirilmelerinin kadın ve erkek ile toplumun tamamının sorumluluk paylaşmalarını gerektirdiğini vakıf olarak,
125
Erkeklerle kadınlar arasında tam bir eşitliğin gerçekleşmesi için kadınlar ile erkeklerin toplumdaki geleneksel rollerinde bir değişiklik ihtiyacı bulunduğunu vakıf olarak, Kadınlara Karşı Ayırımcılığın Ortadan Kaldırılması Beyannamesinde yer alan ilkeleri uygulamaya ve bu maksatla bu nevi ayırımcılığın her şekli ve tezahürünün ortadan kaldırılması için gerekli tedbirleri almaya kararlı olarak, Aşağıdaki hususlarda anlaşmışlardır: BÖLÜM I Madde 1İşbu Sözleşmeye göre, “kadınlara karşı ayırım” deyimi kadınların, medeni durumlarına bakılmaksızın ve kadın ile erkek eşitliğine dayalı olarak politik, ekonomik, sosyal, kültürel, medeni ve diğer sahalardaki insan hakları ve temel özgürlüklerinin tanınmasını, kullanılmasını ve bunlardan yararlanılmasını engelleyen veya ortadan kaldıran veya bunu amaçlayan ve cinsiyete bağlı olarak yapılan herhangi bir ayırım, mahrumiyet veya kısıtlama anlamına gelecektir. Madde 2Taraf Devletler, kadınlara karşı her türlü ayrımı kınar, tüm uygun yollardan yararlanarak ve gecikmeksizin kadınlara karşı ayırımı ortadan kaldırıcı bir politika izlemeyi kabul eder ve bu amaçla aşağıdaki hususları taahhüt ederler: a) Kadın ile erkek eşitliği ilkesini kendi ulusal anayasalarına ve diğer ilgili yasalara, henüz girmemişse dahil etmeyi ve yasalar ile ve diğer uygun yollarla bu ilkenin uygulanmasını sağlamayı, b) Kadınlara karşı her türlü ayırımı yasaklayan ve gerekli yerlerde müeyyideler de ihtiva eden yasal ve diğer uygun önlemleri kabul etmeyi, c) Kadın haklarının erkeklerle eşit olarak yasal himayesini tesis etmeyi ve yetkili ulusal mahkemeler ve diğer kamu kuruluşları aracılığıyla kadınların her türlü ayırıma karşı etkin himayesini sağlamayı, d) Kadınlara karşı herhangi bir ayırımcı hareket yapılmasından veya uygulanmasından kaçınmayı ve kamu yetkilileri ile kuruluşlarının bu yükümlülüğe uyumlu olarak hareket etmelerini sağlamayı, e) Herhangi bir kişi, kuruluş veya teşebbüsün kadınlara karşı ayırım yapmasını önlemek için bütün uygun önlemleri almayı, f) Kadınlara karşı ayırımcılık teşkil eden mevcut yasa, yönetmelik, adet ve uygulamaları, tadil veya feshetmek için yasal düzenlemeler de dahil gerekli bütün uygun önlemleri almayı, g) Kadınlara karşı ayırımcılık teşkil eden bütün ulusal cezai hükümleri ilga etmeyi. Madde 3- Taraf Devletler özellikle politik, sosyal, ekonomik ve kültürel sahalarda olmak üzere bütün alanlarda, erkeklerle eşit olarak insan hakları ve temel özgürlüklerinden yararlanmalarını ve bu hakları kullanmalarını garanti etmek amacıyla, kadının tam gelişmesini ve ilerlemesini sağlamak için yasal düzenleme dahil bütün uygun önlemleri alacaklardır.
126
Madde 4- 1. Kadın ve erkek eşitliğini fiilen sağlamak için taraf devletlerce alınacak geçici ve özel önlemler, iş bu sözleşmede belirtilen cinsten bir ayırım olarak mütalâa edilmeyecek ve hiçbir şekilde eşitsizlik veya farklı standartların muhafazası sonucunu doğurmayacaktır. Fırsat ve uygulama eşitliği hedeflerine ulaşıldığı zaman bu tedbirlere son verilecektir. 2. Anneliğin himayesi maksadıyla işbu Sözleşmede belirtilenler dahil, Taraf Devletlerce alınacak özel önlemler, ayırımcı olarak nitelendirilmeyecektir. Madde 5- Taraf Devletler aşağıdaki bütün uygun önlemleri alacaklardır: a- Her iki cinsten birinin aşağılığı veya üstünlüğü fikrine veya kadın ile erkeğin kalıplaşmış rollerine dayalı önyargıların, geleneksel ve diğer bütün uygulamaların ortadan kaldırılmasını sağlamak amacıyla kadın ve erkeklerin sosyal ve kültürel davranış kalıplarını değiştirmek, b- Anneliğin sosyal bir görev olarak anlaşılmasını ve çocukların yetiştirilmesi ve gelişiminde kadın ve erkeğin ortak sorumluluğunun tanınmasını öngören ve her halükarda çocukların menfaatlerini her şeyden önce gözeten anlayışa dayanan bir aile eğitimini sağlamak, Madde 6- Taraf Devletler, kadın ticareti ve fahişeliğin istismarının her şekliyle önlenmesi için yasama dahil gerekli bütün önlemleri alacaklardır. BÖLÜM II Madde 7- Taraf Devletler, ülkenin politika ve kamu hayatında, kadınlara karşı ayırımı önlemek için tüm tedbirleri alacaklar ve özellikle kadınlara erkeklerle eşit şartlarla aşağıdaki hakları sağlayacaklardır: a- Bütün seçimlerde ve halka oylamalarında oy kullanmak ve halka tarafından seçilen organlara seçilebilmek, b- Hükümet politikasının hazırlanmasına ve uygulanmasına katılmak, kamu görevinde bulunabilmek ve hükümetin her kademesinde kamu görevleri ifa etmek, c- Ülkenin kamu ve politik hayatı ile ilgili hükümet dışı kuruluşlara ve derneklere iştirak etmek. Madde 8- Taraf Devletler, kadınlara, erkeklerle eşit şartlarda ve hiçbir ayırım gözetmeksizin, hükümetlerini uluslararası düzeyde temsil etmek ve uluslararası kuruluşların faaliyetlerine katılmak fırsatını sağlamak için gerekli bütün tedbirleri alacaklardır. Madde 9- 1. Taraf Devletler, tabiiyetin kazanılmasında, değiştirilmesinde veya muhafazasında kadınlara erkekler ile eşit haklar tanıyacaklar ve özellikle bir yabancıyla evlenmenin veya evlilik sırasında kocanın tabiiyetini değiştirmesinin, kadının da otomatik olarak tabiiyet değiştirmesine, tabiiyetsiz kalmasına veya kocanın tabiiyetini zorla almasına yol açmasını temin edeceklerdir. 2. Taraf Devletler, çocukların tabiiyeti konusunda kadınlara erkeklerle eşit haklar sağlayacaklardır.
127
BÖLÜM III Madde 10Taraf Devletler, özellikle aşağıdaki konularda kadın erkek eşitliği esasına dayanarak eğitimde erkeklerle eşit hakka sahip olmalarını sağlamak için kadınlara karşı ayırımı önleyen bütün uygun tedbirleri alacaklardır: a- Meslek ve sanat yönlendirilmesinde kırsal ve kentsel alanlarda bütün dallardaki eğitim kurumlarına girişte ve diploma almada okul öncesi, genel, teknik, mesleki ve yüksek teknik eğitimde ve her çeşit mesleki eğitimde eşit şartların sağlanması, b- Kadınların erkeklerle aynı ders programlarından yararlanmaları, aynı sınavlara katılmaları, aynı seviyedeki niteliklere sahip eğitim görevlilerine, okul bina ve malzemesine sahip olmaları, c- Kadın ve erkeğin rolleriyle ile ilgili kalıplaşmış kavramların eğitimin her şeklinde ve kademesinden kaldırılması ve bu amaca ulaşılması için eğitim birliğinin ve diğer eğitim şekillerinin teşvik edilmesi, özellikle ders kitaplarının ve okul programlarının yeniden gözden geçirilmesi ve eğitim ve metotlarının bu amaca göre düzenlenmesi, d- Burs ve diğer eğitimin yardımlarından faydalanmaları için kadınlara erkeklerle eşit fırsatların tanınması, e- Özellikle kadın ve erkekler arasında mevcut eğitim açığını en kısa zamanda kapatmaya yönelik yetişkin ve görevsel okuma-yazma öğretim programları dahil, sürekli eğitim programlarına katılabilmeleri için erkeklerle eşit fırsatların verilmesi, f- Kız öğrencilerin okuldan ayrılma oranlarının düşürülmesi ve okuldan erken ayrılan kız ve kadınlar için eğitim programları düzenlenmesi, g- Spor ve beden eğitimi faaliyetlerine faal olarak katılmaları için erkeklerle eşit fırsatlar tanınması, h- Kadınların ailelerin sağlık ve refahını sağlamaya yardım edecek, aile planlaması bilgisi dahil özel eğitici bilgiyi temin etmeleri. Madde 111. Taraf Devletler, istihdam alanında kadınlara karşı ayırımı önlemek ve kadın erkek eşitliği esasına dayanarak eşit haklar sağlamak için özellikle aşağıda belirtilen konularda bütün uygun önlemleri alacaklardır: a- Bütün insanların vazgeçilmez hakkı olan çalışma hakkı, b- İstihdam konularında eşit seçim kıstasları uygulanması da dahil, erkeklerle eşit istihdam imkanlarına sahip olma hakkı, c- Serbest olarak meslek ve iş seçme hakkı, terfi, iş güvenliği, hizmetin tüm şartları ve avantajlarından faydalanma hakkı, çıraklık, ileri mesleki eğitim ve bilgi yenileme eğitimi dahil mesleki eğitim ve mükerrer eğitim görme hakkı, d- Sosyal yardımlar dahil eşit ücret hakkı, eşdeğerdeki işte eşit muamele ve işin cinsinin değerlendirilmesinde eşit muamele görme hakkı,
128
e- Ücretli izinle birlikte, özellikle emeklilik, işsizlik, hastalık, sakatlık ve yaşlılık ve diğer çalışamama hallerinde sosyal güvenlik hakkı, f- Emniyetli şartlar içinde çalışma hakkı ve sağlığın ve bu meyanda doğurganlığın korunması hakkı. 2. Evlilik ve analık sebebiyle kadınlara karşı ayırımı önlemek ve etkin çalışma hakkını sağlamak amacıyla, taraf devletler uygun önlemleri alacaklardır. a- Hamilelik ve analık izni sebebiyle veya evliliğe bağlı olarak işten çıkarma ayırımını yasaklamak, bu ayırımı yapanları cezalandırmak, b- Önceki iş, kıdem ve sosyal haklar kaybedilmeksizin, ücretli olarak analık izni veya benzeri sosyal içerikli tazminatlar vermek, c- Özellikle çocuk bakımevleri ağının tesisi ve geliştirilmesi yoluyla anne ve babanın aile yükümlülüklerini, görev sorumlulukları ve kamu hayatına katılma ile birleştirmeyi mümkün kılan destekleyici sosyal hizmetlerin sağlanmasını teşvik etmek, d- Hamilelik süresince zararlı olduğu kanıtlanan işlerde kadınlara özel koruma sağlamak, 3. Bu maddede yer alan konulara ilişkin koruyucu yasalar bilimsel ve teknik bilgi ışığı altında devrevi olarak yeniden gözden geçirilecek ve gerekirse tadil, ilga veya temdid edilecektir. Madde 121. Taraf Devletler, aile planlaması dahil sağlık bakım hizmetlerinden kadın ve erkeğin eşit olarak yararlanması için, sağlık bakımında kadınlara karşı ayırımı ortadan kaldıran bütün önlemleri alacaklardır. 2. Bu maddenin 1. paragrafında öngörülen hükümler saklı kalmak kaydıyla taraf devletler kadına hamilelik, lohusalık ve doğum sonrası dönemde gerekli hizmetleri sağlayacaklar, hamilelik ve emzirme sırasında yeterli beslenme ile birlikte, gerektiğinde bedava hizmet vereceklerdir. Madde 13Taraf Devletler, kadınlara karşı ekonomik ve sosyal hayatın diğer dallarında erkeklerle kadınların eşit olarak haklardan yararlanabilmelerini sağlayarak kadınlara karşı ayırımcılığın önlenmesi için gerekli tedbirleri ve özellikle aşağıdaki tedbirleri alacaklardır: a- Aile zammı hakkı, b- Banka kredisi, ipotek ve diğer mali krediler elde etme hakları, c- Eğlence, spor ve kültürel hayatın tüm yönlerine katılma hakları.
129
Madde 141. Taraf Devletler, kırsal kesim kadınlarının, karşılaştıkları özel sorunları ve ekonominin parasal olmayan sektöründeki çalışmaları dahil ailelerinin ekonomik bakımdan ayakta kalması için oynadıkları belirgin rolü göz önünde tutacak ve işbu Sözleşme hükümlerinin kırsal kesimdeki kadınlara uygulanmasını sağlamak için gerekli bütün tedbirleri alacaklardır. 2. Taraf Devletler, kadın ve erkeklerin eşitliği prensibine dayanarak, kırsal kalkınmaya katılmalarını ve bundan yararlanmalarını sağlamak için kırsal kesimdeki kadınlara karşı ayırımı ortadan kaldıran tüm uygun tedbirleri alacaklar ve özellikle kırsal kesim kadınlarına aşağıdaki hakları sağlayacaklardır: a- Her seviyedeki kalkınma planlarının müzakere ve uygulanmasına katılmak, b- Aile planlaması konusunda bilgi, danışma ve hizmetler de dahil olmak üzere yeterli sağlık hizmetlerinden faydalanmak, c- Sosyal güvenlik programlarından doğrudan yararlanmak, d- Teknik kabiliyetlerini geliştirmek amacıyla tüm toplumsal ve yaygın hizmetler ile birlikte görevsel okuryazarlık dahil resmi ve gayri resmi eğitim ve öğretimin her türünden yararlanmak, e- Ekonomik fırsatlardan kendi işinde çalışma veya tam istihdam yoluyla eşit olarak yararlanmak amacıyla kendi kendine yardım grupları ve kooperatifler oluşturmak, f- Bütün toplumsal faaliyetlere katılmak, g- Toprak ve tarım reformunda ve bunun yanısıra yeniden iskân projelerinde eşit muamele ve tarımsal kredi ve borçlanma, pazarlama kolaylıkları ile uygun teknolojiden yararlanmak, h- Özellikle konut sağlık, elektrik ve su temini, ulaştırma ve haberleşme konularında yeterli yaşam standartlarından yararlanma haklarını sağlamak. BÖLÜM IV Madde 151. Taraf Devletler, kadınlara, kanun önünde erkeklerle eşit haklar tanıyacaklardır. 2. Taraf Devletler, medeni haklar bakımından kadınlara erkeklerinkine benzer hukuki ehliyet ve bu ehliyeti kullanmak için eşit fırsatlar tanıyacaklardır. Özellikle, kadınlara akit yapmada ve mülk idaresinde eşit haklar verecekler ve mahkemelerde davaların her safhasında eşit muamele edeceklerdir. 3. Taraf Devletler, kadınların hukuki ehliyetlerini kısıtlamaya yönelik hukuki sonuç doğuran her çeşit sözleşmenin vs. özel muamelelerin tamamının geçersiz olduğunu kabul ederler. 4. Taraf Devletler, kadın ve erkeğe hukuki olarak ikametgâh seçme ve nakletmede eşit yasal hak tanıyacaklardır.
130
Madde 161. Taraf Devletler, kadınlara karşı evlilik ve aile ilişkileri konusunda ayırımı önlemek için gerekli bütün önlemleri alacaklar ve özellikle kadın erkek eşitliği ilkesine dayanarak kadınlara aşağıdaki hakları sağlayacaklardır: a- Evlenmede erkeklerle eşit hak, b- Özgür olarak eş seçme ve serbest ve tam rıza ile evlenme hakkı, c- Evlilik süresince ve evliliğin son bulmasında aynı hak ve sorumluluklar, d- Medeni durumlarına bakılmaksızın, çocuklarla ilgili konularda ana ve babanın eşit hak ve sorumlulukları tanınacak, ancak her durumda çocukların menfaatleri en ön planda gözetilecektir. e- Çocuk sayısına ve çocukların ne zaman dünyaya geleceklerine serbestçe ve sorumlulukla karar vermede ve bu hakları kullanabilmeleri için bilgi, eğitim ve diğer vasıtalardan yararlanmada eşit haklar, f- Her durumda çocukların çıkarı en üst düzeyde tutularak ulusal yasalarda mevcut veli, vasi, kayyum olma ve evlat edinme veya benzeri müesseselerde eşit hak ve sorumluluklar, g- Aile adı, meslek ve iş seçimi dahil karı ve koca için eşit kişisel haklar, h- Ücret karşılığı olmaksızın veya bir bedel mukabilinde malın mülkiyeti, iktisabı, işletmesi, idaresi, yararlanılması ve elden çıkarılmasında eşlere de eşit haklar, 2.
Çocuğun erken yaşta nişanlanması veya evlenmesinin hiçbir kanuni etkisi olmayacak ve evlenme asgari yaşının belirlenmesi ve evlenmelerin resmi sicile kaydının mecburi olması için yasama dahil gerekli tüm önlemler alınacaktır.
BÖLÜM V Madde 171. İşbu Sözleşmenin uygulanmasındaki gelişmeleri gözden geçirmek amacıyla, Sözleşme yürürlüğe girdiği zaman 18, Sözleşmeye taraf 35 devletin onayı veya katılmasını müteakip, işbu Sözleşmenin kapsadığı konularda yüksek itibar ve ehliyete sahip 23 uzmandan oluşan, Kadınlara Karşı Ayrımın Ortadan Kaldırılması Komitesi(bundan böyle komite diye anılacaktır) kurulacaktır. Uzmanlar, Taraf Devletlerce kendi vatandaşları arasından seçilecek ve kendi şahısları namına hareket edecekler, seçimlerde dengeli coğrafi dağılım ve belli başlı hukuki sistemlerle birlikte farklı uygarlıkların temsili de göz önüne alınacaktır. 2. Komite üyeleri Taraf Devletlerin aday listesinden gizli oy ile seçilecektir. Her Taraf Devlet kendi vatandaşlarından bir kişiyi aday gösterebilecektir. 3. İlk seçim işbu Sözleşmenin yürürlüğe girmesinden altı ay sonra yapılacaktır. BM Genel Sekreteri seçimlerden en az üç ay önce Taraf Devletlere adayların iki ay içinde bildirmelerini isteyen bir mektup gönderecektir. Genel Sekreter, aday gösteren
131
Taraf Devletleri de belirtmek suretiyle, adayların listesini alfabetik sıraya göre hazırlayacak ve Taraf Devletlere gönderecektir. 4. Komite üyelerinin seçimi, BM Genel Merkezinde, Genel Sekreter tarafından çağırılmış Taraf Devletler toplantısında yapılacaktır. Taraf Devletlerin üçte ikisinin (nisab)yetersayı oluşturacağı toplantıda, en fazla oy alanlar ile toplantıda hazır bulunan ve oy veren Taraf Devletler temsilcilerinin salt çoğunluğunun oylarını alan adaylar Komiteye seçileceklerdir. 5. Komite üyeleri 4 yıllık bir dönem için seçileceklerdir. Bununla beraber, ilk seçimde seçilen dokuz üyenin süresi ikinci senenin sonunda bitecek, dokuz üyenin isimleri ilk seçimden hemen sonra Komite Başkanı tarafından kura ile tespit edilecektir. 6. Komitenin 5 ilave üyesinin seçimi, 35. onay veya katılmayı müteakip bu maddenin 2, 3 ve 4. paragrafları hükümlerine göre yapılacaktır. Bu şekilde seçilen iki yedek üyenin görev süresi iki sene sonunda sona erecek ve bu iki üyenin ismi Komite Başkanı tarafından kura ile tesbit edilecektir. 7. Çeşitli nedenlerle boşalan yerlerin doldurulması için, uzmanın Komite’deki görev süresi sona eren Taraf Devlet kendi vatandaşları arasından, Komitenin onayına bağlı olmak üzere, başka bir uzmanı atar. 8. Komite üyeleri, BM Genel Kurulunun onayı ile ve Genel Kurulun, Komitenin sorumluluğunun önemini göz önünde tutarak kararlaştıracağı şartlar ve hükümlerle, Birleşmiş Milletlerden ücret alacaklardır. 9. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, işbu Sözleşme uyarınca Komitenin görevlerini etken bir şekilde yerine getirebilmesi için, gerekli personel ve kolaylıkları sağlayacaktır. Madde 181. Taraf Devletler işbu Sözleşme hükümlerine etkinlik kazandırmak ve kaydedilen ilerlemeleri belirtmek amacıyla aldıkları yasal, adli, idari ve diğer önlemler hakkındaki bir raporu, a- Sözleşmenin, ilgili devlet bakımından yürürlüğe girmesini takiben bir yıl içinde, b- Bilahare, her dört yılda bir ve ileride de Komitenin talep ettiği zamanlarda, Komite tarafından incelenmek üzere, BM Genel Sekreterine sunmayı taahhüt ederler. 2. Raporlarda, işbu Sözleşme yükümlülüklerinin gerçekleştirilmesini etkileyen unsurlar ve güçlükler belirtilebilir. Madde 191. Komite kendi usul kurallarını saptayacaktır. 2. Komite, görevlilerini iki yıllık bir süre için seçecektir. Madde 20-
132
1. Komite işbu Sözleşmenin 18. maddesi uyarınca sunulan raporları incelemek üzere normal olarak senede bir kere ve azami iki hafta süre için toplanacaktır. 2. Komite toplantıları Birleşmiş Milletler Merkezinde veya Komite tarafından uygun bulunan herhangi bir yerde yapılacaktır. Madde 211. Komite, Ekonomik ve Sosyal Konsey aracılığıyla faaliyetleri hakkında BM Genel Kuruluna yıllık raporlar sunacak ve Taraf Devletlerden sağlanan bilgiler ve raporların incelenmesine dayanarak tekliflerde ve genel tavsiyelerde bulunabilecektir. Bu teklif ve genel tavsiyeler, Taraf Devletlerin olabilecek yorumlarıyla birlikte Komite raporuna dahil edilecektir. 2. Genel Sekreter Komite raporlarını Kadınların Statüsü Komisyonunun bilgisine sunacaktır. Madde 22İhtisas kuruluşları, faaliyet alanlarına giren işbu Sözleşme hükümlerinin uygulanmasının görüşülmesi sırasında temsil edilme hakkına sahip olacaklardır. Komite, ihtisas kuruluşlarını, Sözleşmenin uygulanması hususunda, faaliyet alanlarına giren konularda raporlar sunmaya davet edebilir. BÖLÜM VI Madde 23İşbu Sözleşmedeki hiçbir husus kadın ve erkek eşitliğinin gerçekleşmesinde daha etkin olan a- Taraf Devlerin yasasındaki; veya b- O devlet için yürürlükte olan herhangi bir Uluslararası Sözleşme, antlaşma veya anlaşmadaki hükümleri etkilemeyecektir. Madde 24Taraf Devletler işbu Sözleşme ile tanınan hakların tam olarak gerçekleştirilmesi için ulusal seviyede gerekli bütün önlemleri almayı taahhüt ederler. Madde 251. İşbu Sözleşme bütün Devletlerin imzasına açık olacaktır. 2. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri işbu Sözleşmenin depozitörü olarak tayin edilmiştir. 3. İşbu Sözleşme onaya bağlıdır. Onay belgeleri BM Genel Sekreterine tevdi edilecektir. 4. İşbu Sözleşme bütün Devletlerin katılmasına açıktır. Katılma belgesinin BM Genel Sekreterine tevdi edilmesiyle katılma gerçekleşecektir.
133
Madde 261. İşbu Sözleşmenin tadili teklifi Taraf Devletlerin biri tarafından herhangi bir zamanda Birleşmiş Milletler Genel Sekreterine hitaben yazılı bir başvuru ile yapılabilir. 2. BM Genel Kurulu gerekli gördüğü takdirde böyle bir teklifle ilgili olarak yapılacak işlem hakkında karar verecektir. Madde 271. İşbu Sözleşme 20. onaylama veya katılma belgesinin Birleşmiş Milletler Genel Sekreterine tevdi edilmesini takip eden 30. gün yürürlüğe girecektir. 2. 20. onay veya katılma belgesinin tevdiinden sonra, işbu Sözleşmeyi onaylayan veya katılan her devlet için Sözleşme, kendi onay veya katılma belgesinin tevdiinden sonraki 30. gün yürürlüğe girecektir. Madde 281. BM Genel Sekreteri, onaylama veya katılma sırasında yapılan çekincelerin metinlerini alacak ve bütün Taraf Devletlere dağıtacaktır. 2. İşbu Sözleşmenin hedef ve amacına uymayan hiçbir çekinceye müsaade edilmeyecektir. 3. Çekinceler, BM Genel Sekreterine hitaben herhangi bir zamanda yapılacak ihbar ile geri alınabilir. Genel Sekreter bu ihbardan bütün Devletleri haberdar edecektir. Böyle bir ihbar, alındığı tarihte geçerli olacaktır. Madde 291. İki veya daha fazla Taraf Devlet arasında işbu Sözleşmenin yorum veya uygulamasından doğan ve müzakere ile çözümlenemeyen herhangi bir uyuşmazlık, birinin talebi ile hakem kuruluna götürülecektir. Taraflar tahkimname talebinden itibaren 6 ay içinde hakem kurulunun teşekkül tarzında anlaşmazlarsa, taraflardan herhangi biri uyuşmazlığı Uluslararası Adalet Divanına, Divan Statüsü uyarınca götürebilir. 2. Taraf Devletlerden her biri işbu Sözleşmenin imzalanması veya onayı sırasında veya katılma sırasında, kendisini bu maddenin birinci paragrafı ile bağlı saymadığını beyan edebilir. Diğer Taraf Devletler, böyle bir çekince koymuş olan Taraf Devlet karşısında aynı paragrafla bağlı olmayacaktır. 3. Bu maddenin 2. paragrafına göre çekince koyan her Taraf Devlet, BM Genel Sekreterine ihbarda bulunarak her zaman çekincesini geri alabilir. Madde 30Arapça, Çince, İngilizce, Fransızca, Rusça ve İspanyolca metinlerinin eşit derecede geçerli olduğu işbu sözleşme Birleşmiş Milletler Genel Sekreterince muhafaza edilecektir.
134
FOTOĞRAFLAR
Kamış bitkisi sapından yapılmış en çok kullanılan çadır modeli – Adana/Karataş/Kapıköy
135
Farklı bir Çadır modeli - Adana – Karataş – Karagöcer
136
Çadır Yaşamı - Adana – Karataş - Zeytinlik
Çadır Yaşamı – Yün Yıkayan Kadınlar – Adana – Karataş - Karagöçer
137
Çadır Yaşamı – Çadır Diken Kadın – Adana – Karataş - Karagöçer
138
Çadır Yaşamı – Sondajla çıkartılan suyun tankerlere doldurulması – Adana – Karataş Karagöçer
Adana Karataş bölgesi çadır bölgesinin uzaktan görünüşü 139
Çadır Yaşamı – Suriyeli Sığınmacılar – Çamaşır Yıkayan Kadınlar – Yağmur Suyu – Adana – Karataş - Çavuşlu
Çadır Yaşamı – Ekmek Pişiren Kadın – “Sac Ekmeği ( Nanê Sêlê )” – Adana – Karataş Karagöçer 140
Çadır Yaşamı – Ekmek Pişiren Kadın – “Tandır Ekmeği ( Nanê Tendurê )” – Adana – Karataş - Kapıköy 141
Çadır Yaşamı – Adana – Karataş – Yeni Mahalle
Göç Sonrasında Çocuklar….
142
Çadır Yaşamı – Mersin Yenice
Çadır Yaşamı – Adana – Karataş - Bahçe
143
Çadırların yerleştirildiği alan boyu uzanan kirli su kanalı –Mersin-Yenice
Çadır Yaşamı – Adana - Karataş Melekmez
144
Çadır Yaşamı – Seyyar Çekilen Elektrik Bağlantıları ( Yerde ) – Adana – Karataş – Bahçe
Adana - Karataş - Kapıköy tulumbada içme suyu
145
Çadır Yaşamı – Kadınlarla Buluşma – Adana Karataş – Kapıköy
Çadır Yaşamı – Çalışma Ekibi ve Zorla Yerinden Edilme Sürecine Maruz Kalanlar – Adana – Karataş - Karagöçer 146
Raporun Analiz ve Yazımını Gerçekleştiren Sosyolog Menice YAŞAR'ın ÖZGEÇMİŞİ
1986 yılında Mardin’in Nusaybin İlçesinde doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Mardin’de tamamladı. 2011 yılında Mersin Üniversitesi Fen – Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümünü bitirdi. Aynı dönem Mersin Akdeniz Göç Derneğinin Eşbaşkanlığını yürüttü. 2011 – 2015 yılları arasında bir kamu kurumunun Kadın Merkezinde Sosyolog olarak çalıştı. Çeşitli proje ve saha çalışmalarında araştırmacı olarak yer alan Yaşar’ın çalışma alanlarını; “Kadına Yönelik Şiddet”, “Zorunlu Göç” ve “Beden Sosyolojisi” oluşturmaktadır.
147
148
149