SivilDüşler Ocak 2015
Editör: Emrah Güler Tasarım: Çağrı Öner Basım: Matus Basımevi © 2015
SivilDüşler
4 6 11
BuSay覺da 54
Sivil Düşün AB Programı AVRUPA BİRLİĞİ’NİN SİVİL TOPLUMA DESTEĞİ:
Sivil toplum aktörlerinin işbirliğinin desteklenmesi
AĞLAR ve Platformlar Sivil Toplum Afet Platformu
12
Senin Hakkın, Gençlik Hakkı
20
Ayrımcılığa Karşı Gökkuşağı Koalisyonu Denge ve Denetleme Ağı Özgürlük için Basın
26
32
38
Çeşitlilik ve Stratejik Davalama Ağı
42
Türkiye’den ÇERÇEVE ORTAKLIK Projeleri
SivilDüşün AB Programı
Her şey bir sivil düşle başladı...
A
vrupa Birliği Türkiye Delegasyonu, Sivil Düşün AB Programı ile sivil topluma desteklerine devam ediyor. Sivil Düşün AB Programı, Aktivist ile Ağlar ve Platformlar Destek Programlarından oluşuyor.
4
Sivil toplum, kamu ve özel sektör işbirliklerini güçlendiriyoruz.
Hak temelli çalışmalar yürüten sivil toplum örgütlerini, sivil işbirliklerini, ağları, platformları ve aktivistleri destekliyoruz.
Katılımcı demokrasi yapıları ve değerlerinin geliştirilmesine katkıda bulunan tüm çalışmalara açığız.
Türkiye’de yürütülen hak temelli çalışmaların daha geniş kitlelere duyurulmasına destek oluyoruz.
Adil rekabet, fırsat eşitliği ve şeffaflık ilkelerini temel alıyoruz.
Verdiğimiz desteklerin sivil toplumun gereksinimlerine doğrudan cevap vermesine önem veriyoruz.
Tüm süreçlerde sivil toplumla katılımcı bir yaklaşım benimsiyoruz.
Dezavantajlı grupların gereksinimlerine cevap vererek çoğulculuğun sağlanmasına katkı sağlıyoruz.
Sivil Düşün AB Programı ile ‘katılımcı, kapsayıcı, esnek ve şeffaf’ Sivil Düşün AB Programı ikinci yılını tamamlarken aktivistlerin, sivil toplum örgütlerinin, ağ ve platformların hak temelli çalışmalarına destek olmaya devam ediyor… Uygulanmaya başlandığı Aralık 2012 tarihinden bu yana tüm bu süreçlerde de “katılımcılık, kapsayıcılık, esneklik ve şeffaflık” ilkelerini esas alıyor…
5
Ayça Bican, TACSO
AVRUPA BİRLİĞİ’NİN SİVİL TOPLUMA DESTEĞİ:
Sivil toplum aktörlerinin işbirliğinin desteklenmesi 6
A
vrupa Birliği’nin (AB) kurucu anlaşmalarından Lizbon Anlaşması 2. maddesinde, AB’nin “insan onuruna saygı, özgürlük, demokrasi, eşitlik, hukukun üstünlüğü ve azınlıklara mensup kişilerin hakları da dahil olmak üzere insan haklarına saygı değerleri üzerine kurulu” olduğunu ve bu değerlerin, çoğulculuk, ayrımcılık yapmama, hoşgörü, adalet, dayanışma ve kadın-erkek eşitliğinin hakim olduğu toplumlar olarak üye devletlerin ortak zemini olduğunu ifade eder. Anlaşma 49. maddesinde, bu prensip ve değerleri benimseyen ülkelerin AB üyesi olabileceğinin altını çizer.
AB için demokrasinin asli unsuru olan güçlü bir sivil toplum, bu prensiplerin hayata geçmesi için önemli rol oynar. Sivil toplum örgütleri; devlet dışı, kar amacı gütmeyen vatandaş örgütlenmeleri olarak, paylaşılan ortak amaç ve fikirleri kamusal alana taşır ve çoğulculuğu ve katılımcı demokrasiyi güçlendirir. “Sivil toplum örgütleri” kavramı farklı rol ve işlevleri olan geniş yelpazede aktörü ifade eder. AB için genel ifadesi ile kavram, tüm devlet-dışı, kar amacı gütmeyen yapıları, vatandaşların ortak ideal ve amaçlarını ister politik, ister 7
kültürel, sosyal ya da ekonomik olsun, partizan olmayan ve şiddet içermeyen şekilde örgütlenmeleri ile ortaya çıkar. Sivil toplum örgütleri, yerel, ulusal, bölgesel ya da uluslararası düzeyde çalışabilir, kentsel, kırsal resmi veya gayri resmi örgütlenmeler olabilirler. AB, sivil toplum örgütlerinin çeşitliliğine ve farklılığına değer verir; toplumsal ilerlemeye katkıda bulunmayı hedefleyen, barış, özgürlük, eşit haklar ve insanlık onuru temel değerlerini benimsemiş şeffaf ve hesap verebilir sivil toplum örgütleriyle işbirliği içinde çalışır1.
AB Genişleme Bölgesi’nde Sivil Topluma Destek Rehberi Avrupa Komisyonu, 2014 yılının başında katılımcı bir süreç izleyerek 2014-2020 yılları için Genişleme Bölgesinde Sivil Topluma Destek Rehberi’ni hazırladı. Rehber’in Genişleme Bölgesi’nde hem sivil toplum alanında ilerlemeler konusunda bir referans doküman olması hem de AB’nin desteklerinin programlanmasında yol göstermesi hedefleniyor2. Rehber, Genişleme Bölgesi’nde sivil toplum örgütlerinin önünde duran sorunları ifade ederken, hukukun üstünlüğü, yolsuzluk, organize suçlar, ekonomik ve sosyal uyuma dikkat çekiyor
8
ve sivil toplum örgütlerinin lobi, savunuculuk, izleme faaliyetleri ile ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeyde bu alanlarda gelişme sağlamak için önemli katkılar yaratabileceğinin altını çiziyor. Rehberde, sivil toplum örgütlerinin demokratik yönetim, hukukun üstünlüğü; ifade özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğü dahil olmak üzere temel haklar alanında şeffaflık, hesap verebilirlik ve kamu idaresinin etkinliği konusunda daha büyük bir talep yaratabileceğine dikkat çekiliyor ve vatandaşların ihtiyaçlarına ve gündemlerine yönelik politikalar üretilmesindeki kolaylaştırıcı rollerinin altı çiziliyor. AB Rehberi, katılımcı demokrasinin gelişimi çerçevesi içinde genişleme bölgesinde sivil topluma desteğin iki temel hedef etrafında örgütlenmesi gereğinin altını çiziyor: Sivil toplum faaliyetlerine olanak veren bir çevrenin yerleşmesi ve sivil toplum örgütlerinin etkin ve hesap verebilir aktörler olarak kapasitelerinin güçlenmesi. Bu hedefler çerçevesinde detaylı bir sonuç çerçevesi sunan Rehber, AB katılım sürecinde ulaşılması beklenen hedefleri listelerken, sivil alanın farklı aktörlerinin örgütlenmesine ilişkin de uzun vadede ulaşılmak istenen bir sonuç tanımlıyor: “Sivil toplum örgütleri ülke içinde ve dışında düzenli olarak ilişkiler kurar, kampanya ve savunuculuk faaliyetlerinde daha geniş etki yaratmak için koalisyonlar oluşturur.” Sivil toplum aktörlerinin kendi aralarındaki işbirliği, sivil toplum örgütlerinin bilgi ve ilişki ağlarını bileştirmesi ile daha güçlü bir
etki yaratmasının aracı olarak, sivil toplum kapasitesine ilişkin kritik bir alan olarak karşımıza çıkıyor.
AB Sivil Toplum Aracı AB’nin sivil topluma ilişkin destekleri bir çok farklı programdan ve biçimden oluşan geniş bir yelpaze oluşturur. Sivil toplum aktörlerinin işbirliğini destekleyen araçlar da oldukça çeşitlidir. Bu araçlardan en önemlilerinden biri, genişleme bölgesinde sivil toplum örgütlerinin bölgesel düzeyde işbirliğini farklı şekillerde destekler sunan “Sivil Toplum Aracı”dır (CSF)3 . Sivil Toplum Aracı 2008’de sivil toplum örgütlerinin güçlenerek aktif şekilde demokratik süreçlere, politika ve karar alma mekanizmalarına katılma kapasitelerinin artmasını sağlamayı hedeflemektedir. Üç temel eksende yürümektedir: Ulusal ve yerel sivil inisiyatiflerin bölgede sivil toplum rolünü güçlendirilmesi amacı ile desteklenmesi, AB ve aday ülkelerden sivil toplum örgütlerinin arasında bilgi, deneyim paylaşımı ve işbirliği için ortaklıkların desteklenmesi, AB politika, kurum ve sivil toplum örgütlerinin aday ülkelerden sivil toplum örgütleri için daha bilinir, erişilebilir hale gelmesinin desteklenmesi. Sivil Toplum Aracı, Türkiye’de Sivil Düşün AB Programı gibi ülkeye
özel programlara olanak verirken, Sivil Toplum Kuruluşları için Teknik Destek (TACSO) projesi gibi her ülkede uygulanan bölgesel düzeyde inisiyatiflerin de hayata geçirilmesini sağlar. Sivil Toplum Aracı’nın AB ve aday ülkelerden sivil toplum örgütlerinin işbirliğini geliştirmeyi hedeflediği ve yeni bir çalışma modeli getiren özel bir teklif çağrılarından biri 2012’de yayınlandı4: “Sivil Toplum Örgütleri için Ortaklıklar
Ulusal ve bölgesel düzeylerde anahtar sektörlerdeki reform süreçlerine ilişkin izleme, savunuculuk ve analiz için güçlenmiş kapasite ve çabalar, Ulusal ve bölgesel düzeylerde sivil aktivizm ve kamu-sivil toplum örgütü diyalogu için destekleyici bir ortamın gelişmesi, Bölgedeki sivil toplum örgütlerinin meşruluğunun, şeffaflığının ve hesap verebilirliğinin artması.
Teklif Çağrısı: Bölgesel Tematik Ağların Desteklenmesi İçin
Program, desteklenen projelerin
Çerçeve Ortaklık Anlaşması”
ilk üç aynı başlangıç raporuna
(EuropeAid/132438 /C/ACT/
ayırmasını hedefliyordu. Proje
Multi); Avrupa Komisyonu’nun,
başvurularının 4 yıllık bir stratejiyi
bölgesel sivil toplum örgütü
içerecek biçimde hazırlanması,
ağları ile işbirliği içinde iyi
ancak ilk 2 yıllık uygulama için
yönetişim ve AB katılımının politik
bütçe ve eylem planı sunması
kriterlerinin hayata geçirilmesi
bekleniyordu. İlk iki yıllık
için çalışmasını öngörüyordu. Bu
uygulamanın sonucunda bir ara
işbirliği ile AB; bir yandan sivil
değerlendirmeye tabi olacak
toplum örgütü deneyim ve bilgi
projeler için, projenin başarısı
paylaşımının hem de diyalogunun
ile paralel olarak ek olarak 2 yıl
güçlenmesini; diğer yandan
daha Avrupa Komisyonu ile olan
Batı Balkanlar ve Türkiye’den
ortaklıklarının sürdürülmesi
sivil toplum örgütlerinin AB
olanağı söz konusu idi.
ülkelerinden ortakları ile sivil toplum örgütü işbirliğinin
AB’nin bölgesel düzeyde
etkisinin ulusal ve bölgesel
sivil toplum örgütü işbirliğini
düzeyde güçlenmesini sağlamayı
desteklediği ve yeni bir model
hedefliyordu.
gündeme getiren bu ortaklık teklif çağrısı kapsamında yürütülen
Bu örnek teklif çağrısı, bir AB üyesi
projeler, geçtiğimiz yaz ilk iki
ülkeden ortak ile 4 aday ülkeden
yılını geride bıraktı. Ortaklıkların
ortağın bir araya gelmesi ile
daha genişletilmesi ve ülkelerdeki
oluşan, hali hazırda çalışmalarını
bağlantılarının güçlendirilmesi
sürdüren veya yeni kurulacak
motivasyonu ile ikinci iki yıllık
sivil toplum örgütü ağları ve
dönem için hazırlıklar sürüyor. AB
platformlarını desteklemek
bu yeni ortaklık stratejik modeli
için tasarlanmıştı ve bu ağlarla
ile sivil toplum örgütlerinin bir
kurulacak Ortaklık Anlaşmaları’nın
arada çalışarak güçlerinin hem
üç stratejik öncelikte hedef
bölgesel hem ulusal düzeyde
yaratması bekleniyordu:
güçlendirmesini, hem de anahtar
reform süreçlerindeki etkilerinin artmasını kolaylaştırmayı hedefliyor. Sivil Toplum Aracı altında benzer teklif çağrıları ve destek programları da zaman zaman yayınlanarak bu yeni modelin farklı alanlarda uygulanması destekleniyor. 2014-2020 dönemi için Çok Yararlanıcılı – Bölgesel ve Yatay Programlara ilişkin Strateji Dokümanı5 sivil topluma destekler konusunda AB rehberine referans vererek sivil toplumu kamu idaresinden daha fazla şeffaflık ve etkililik talebini dile getirmeleri konusunda güçlendirmeyi, vatandaşların politika yapımına katılımı için kolaylaştırıcı rollerini daha geniş ve etkin şekilde yerine getirebilmeleri için desteklemeleri hedeflerini belirliyor. Strateji Belgesi, 2014-2020 döneminde planlanan strateji kapsamında sivil toplum ve medya alanında bölgesel ve yatay programların öngörülen bütçesinin 125 milyon Avro olduğunu ortaya koyuyor.
1 The roots of democracy and sustainable development: Europe’s engagement with Civil Society in external relations: http://eur-lex.europa. eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=COM: 2012:0492:FIN:EN:PDF 2 http://www.tacso.org/doc/doc_ guidelines_cs_support.pdf 3 http://ec.europa.eu/enlargement/ tenders/support-for-civil-society/civilsociety-facility/index_en.htm 4 https://webgate.ec.europa.eu/ europeaid/online-services/index. cfm?do= publi.welcome&nbPubliList= 15&orderby= upd&orderbyad= Desc&searchtype= RS&aofr= 132438 5 http://ec.europa.eu/enlargement/pdf/ key_documents/2014/20140919-multicountry-strategy-paper.pdf
9
Esnek...
Sivil Düşün Aktivist Programı aktivistlerin ve sivil toplum örgütlerinin ihtiyaçlarına hızlı cevap verecek şekilde esnek ve katılımcı bir yaklaşımla oluşturuluyor… Aktivist Programı sivil alanın güncel ihtiyaçlarını takip ederek verilen destekleri aktivistler/sivil toplum örgütleri için hızla revize ediyor... Program açık çağrı yoluyla gerçekleştirildiğinden yıl boyunca başvuru yapabiliyor... Programa başvuru için herhangi bir tüzel kişilik aranmıyor... Aktivist programı başvuru ve destek mekanizmalarını tüm farklılıkları kapsayabilecek şekilde tasarlıyor... Aktivist Programı’na sistem üzerinden Türkçe, İngilizce ve Kürtçe dışında farklı dillerde de başvuru yapılabiliyor... Başvuru için her koşulda bilgisayar okur yazarlığı gerekmiyor... Uygulama esnasında ihtiyaç duyulduğunda proje içerik ve bütçelerinde değişiklik yapılabiliyor...
10
Ağlar ve Platformlar Ortak bir hedef veya farklı alanlarda çalışan aktivistleri ve örgütleri bir araya getiren ağlar, çatı kuruluşlar ve platformların projelerini desteklediğimiz Sivil Düşün Ağlar ve Platformlar Destek Programı teklif çağrısını Nisan 2013 tarihinde gerçekleştirdik, değerlendirme sürecini ise Kasım 2013’te tamamladık. Destek programı çerçevesinde toplamda 1.750.000 Avro hibe desteği verilen altı proje 2014 yılında uygulanmaya başlandı. Bültenimizde bu altı projeyi daha yakından tanıyacak, hak temelli bir ağ/platform yapısı içerisinde olma deneyimini birinci ağızdan, proje sahiplerinden okuyacaksınız.
11
Sivil Toplum Afet Platformu Afete müdahale ve risk azaltma alanında bilgi paylaşımı forumu... Sivil Toplum Afet Platformu (SİTAP), afet risklerinin ve zararlarının azaltılması ile afet müdahalesi çalışmalarının etkinliğinin ve verimliliğinin arttırılmasına katkıda bulunmak için kuruldu. Türkiye’yi etkileyen tüm afetlerde sivil kuruluşlar çok önemli bir rol oynuyor. Yara sarma odaklı anlayışın yanında, koruyucu ve önleyici çalışmaları da gündemleri haline getiren sivil toplum kuruluşları, afet yönetimi çalışmaları içinde yer alıyor ve yer almaları özendiriliyor. Ancak bütün bu olumlu gelişmelere rağmen afet çalışmaları kapsamında hak temelli bir anlayışın yeterince yerleşmemiş olması, kamu kuruluşları ve sivil kuruluşlar arasındaki koordinasyon ve iletişim eksikliği, sivil kuruluşların afet yönetim süreçlerine katılımına ilişkin yeterli kanalların açık olmaması, bu çalışmaların etkisini büyük ölçüde azaltıyor.
Platform’un bu noktada temel hedefi, Türkiye’de afet ve acil durumlar ilgili çalışmalarda hak temelli yaklaşım ve uluslararası standartlar çerçevesinde planlanacak ve yürütülecek süreçlerin geliştirilmesine yönelik bir iletişim ve bilgi paylaşımı ortamı oluşturabilmek. SİTAP, sivil ve kamu kurumları arasında bir diyalog alanı yaratmayı, sivil kuruluşların afet çalışmalarında ve karar alma süreçlerinde etkin olmasını ve afet çalışmalarının temel insan haklarına erişim meselesi olduğu anlayışının yerleşmesini hedefleyerek, afet yönetiminde hak temelli bir yaklaşımın önemini çiziyor.
12
13
Mahalle Afet Gönülleri Vakfı
Mavi Kalem Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği
Hayata Destek Derneği
Sivil Toplum Afet Platformu’yla gerçekleşen etkinliklerin faydaları üzerine...
S Soma sonrası
oma maden kazasının ardından yapılan bilgi paylaşımı ve iletişim ağı toplantıları, yapılan faaliyetlerin etkinliğinin tartışılması, değerlendirilmesi açısından oldukça yerinde oldu. Bölgede çalışan sivil aktörler, yapılan hatalar ve ileriye dönük değerlendirmeleri ile faaliyetlerin ve yerleşik yaklaşımların sonuçlarını tartışma imkanı buldular. Bu toplantılar ile bir kere daha hak temelli insani yardım yaklaşımının önemine değinme fırsatımız oldu. Bu toplantılarda, ihtiyaç tespiti üzerinden olmayan ve tamamen hayırseverlik anlayışıyla yapılan yardımların, kazadan etkilenen toplulukların, özellikle çocukların üzerinde yol açtığı olumsuz psikolojik etkiler konuşuldu ve toplumun dilencileştirilmesi konusunun altı çizildi. Ayrıca toplantılarda, AFAD, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı başta olmak üzere ilgili kamu kurumları ile iletişim eksikliği, ortak çalışma ihtiyacı, devlet-sivil toplum-özel sektör arasında bilgi alışverişinin önemi üzerinde duruldu.
14
Sivil kuruluşların kamu kurumları ile
savunuculuk girişimleri yapılması ve
birlikte çalışabilmesinin ve sivil toplum
AFAD ve diğer kamu kurumları ile
örgütlerinin önemli rollerinden biri olan
işbirliği içinde çalışılmasına yönelik
izleme işlevini yerine getirebilmelerinin
çalışmalar projenin ikinci yılında da
önünün açılması gerekliliği ortak görüş
devam ettirilecek.
olarak benimsendi. Bu kapsamda SİTAP kurucu Yürütme Kurulu Üyeleri,
Afet risklerinin azaltılması
alanda çalışan sivil kuruluşlarla ilgili
Gerçekleştirilen bir diğer seminer
AFAD Başkanlığı ile görüşmeler
Kadıköy Belediyesi işbirliği ile İnsani
yaptılar. Bu bilgi paylaşımı toplantıları
Yardım İlkeleri Perspektifinde Türkiye’de
sırasında tanışan ve bölgede ortaklaşa
Afet Risklerinin Azaltılması ve Müdahale
hareket etme kararı alan sivil aktörlerin
Çalışmaları oldu. Afet risklerinin
kurmuş oldukları Soma Dayanışma
azaltılması ve müdahale çalışmalarının
Ağı (SOMADA) platformu dahilinde
etkinliğinin ve verimliliğinin
bir araya gelmenin en önemli somut
arttırılmasına katkıda bulunmak için
sonucu oldu. SOMADA, temel insani yardımdan eğitime; psikososyal destekten bölgede yeni iş olanaklarının yaratılarak istihdamın artırılmasına hizmet ediyor.
uluslararası insani yardım standartları,
yönetimler ve özel sektörü de içine ve tartışma ortamının yaratılması için
planladığı seminer konusu olarak
düzenlenen seminere 100’e yakın
Suriyeli sığınmacıları belirledi. Afeti,
katılımcı dahil oldu. Kadıköy Belediyesi
doğal afetlerin yanı sıra insan kaynaklı
ile ortaklaşa gerçekleştirilen seminer
konuşmanın uygun olacağını düşündük ve kamu-sivil toplum işbirliği perspektifinde Suriyeli Sığınmacılar Seminerini gerçekleştirdik. Bilgi eksikliği ve kirliliğinin hissedilir bir biçimde konuya yönelik çalışmaları
Sivil toplum örgütleri ile başta Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı olmak üzere ilgili kamu kurumları ve yerel yönetimler ile iletişim ve işbirliğinin güçlenmesi,
Afet alanında çalışan sivil toplum örgütlerinin kurumsal kapasitelerinin arttırılması,
Afet çalışmalarında hak temelli yaklaşım ve uluslararası standartlar konusunda farkındalığın arttırılması.
toplum örgütleri, kamu kurumları, yerel
SİTAP birinci yıl gerçekleştirmeyi
Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıları
Sivil toplum örgütleri arasındaki iletişim ve bilgi paylaşımı alışkanlıklarının gelişmesi,
organizasyon gibi konularda, sivil
alan paydaşlara yönelik bilgilendirme
tanımı ile ele alıyor olmamız nedeniyle
afetlerde iletişim, koordinasyon ve
Suriyeli sığınmacılar
afetlerin, savaş, kitlesel göçler gibi geniş
Proje neleri hedefliyor?
ayrıca SİTAP’ın hedeflerinden birisi olan yerel yönetimler ve sivil toplum
Beklenen çıktılar
İlgili sivil toplum örgütleri arasında bir platform oluşturulması,
Bilgi derleme ve akışını sağlayacak bir web portal kurulması,
Kamu kurumları ile sivil toplum örgütlerinin koordineli çalışmasının sağlanması,
Afet alanında çalışan kurumların kapasitesi ve gönüllü-profesyonel insan kaynağının geliştirilmesi,
Platformun temel paydaşlar açısından işlevli, yeni üyelerin katıldığı, sürdürülebilir bir yapıya sahip olması.
örgütleri arası işbirliği kurulmasına yönelik girişimlerin de ilk örneği oldu.
Erken çocukluk eğitmen eğitimi Eğitim programımızı ise Acil Durumlarda Eğitim için Uluslararası Çalışma Ağı (INEE) tarafından
engellediği için bilgi paylaşımına
oluşturulan Afet ve Acil Durumlarda
yönelik seminer, konu ile ilgili
Erken Çocukluk Eğitmen Eğitimi
çalışan paydaşlar arasında büyük
ile başlattık. Çalışma gruplarının
bir ilgi gördü. Sunumlar, toplantı
oluşturulduğu bir bölümün de olduğu
kayıtları, katılımcıların sözlü ve yazılı
eğitimde katılımcıların sağladıkları
değerlendirmelerinin ardından
bilgi ve değerlendirmeler yardımıyla
derlenen bilgi ve yorumlardan bir
modülün Türkiye ayağının test edilmesi
politika öneri belgesi hazırlandı
sağlandı ve değerlendirmeler INEE’ye
ve AFAD’a sunuldu. Konu ile ilgili
iletildi.
Proje ne kadar sürecek?
1 Şubat 2014 - 1 Şubat 2016
Ayrıntılı bilgi:
http://sitap.org/
15
Risk azaltma ve müdahale süreçlerinde temel aktörler olarak sivil toplum örgütleri Sivil Toplum Afet Platformu ile projenin gidişatı, Türkiye’de afet müdahalesi çalışmalarının etkinliğini ve ağ/platform yapısının önemi üzerine...
16
Şu ana kadar, projenin yolculuğunun, gidişatının bir değerlendirmesini yapabilir misiniz? Gelmiş olduğumuz noktada, sivil toplum örgütleri arasında bilgi paylaşımı ve güçlü bir iletişim ağının kurulmasına yönelik hedefimiz doğrultusunda epey yol alındığı görüşündeyiz. Özellikle Soma maden kazası ardından oluşturduğumuz Kim, Nerede, Ne Yapıyor? matrisi ile bölgeye yönelik çalışmalar yapmak isteyen sivil aktörler arasında ortaklıkların oluşturduğu somut örnekler görülmüş oldu. Bunun dışında etkinliklerimizde insani yardımda hayırseverlik yaklaşımının yanı sıra hak temelli yaklaşımların ve uluslararası standartların (tarafsızlık, şeffaflık, hesap verebilirlik gibi) altını çizdik ve paydaşlarımız arasında farkındalık yaratılmasına destek verdik. Web sitemiz, broşür ve raporlarımızla da bu çalışmalarınızı güçlendirdik. İlk yılımızda iş planımıza uygun olarak etkinliklerimizi tamamladık. Tüm bu olumlu gelişmelerle birlikte yerel yönetimler dışında merkezi yönetimle, özellikle afet ve acil durumlar çalışma alanımız olduğu için AFAD ile gelinen işbirliği noktasında henüz istediğimiz noktaya gelemediğimizi tespit ettik. Özellikle Suriyeli sığınmacılar konusunda SİTAP’ın, AFAD-sivil toplum işbirliğini güçlendirme aşamasında köprü görevi görerek kolaylaştırıcılığı sağlayabilmesini hedefliyoruz. Ek olarak Soma için hazırlanan Kim, Nerede, Ne Yapıyor? matrisinin benzerini Suruç’taki Suriyeli sığınmacılar için geliştirmeyi planlıyoruz.
Proje kapsamında gerçekleşen etkinlikler
Soma maden kazası sonrası iki bilgi paylaşımı ve koordinasyon toplantısı ile Soma yardım faaliyetlerine yönelik sektörlerin belirlendiği bir toplantı,
2014 Haziran’da Suriyeli sığınmacılara ilişkin KamuSTK İşbirliği Perspektifinden Suriyeli Sığınmacılar Semineri,
2014 Temmuz’da sivil toplum örgütlerinin kapasitelerinin geliştirilmesi kapsamında Google Uygulamalarının etkin kullanılmasına yönelik eğitim,
2014 Kasım’da Kadıköy Belediyesi işbirliği ile gerçekleştirilen İnsani Yardım İlkeleri Perspektifinde Türkiye’de Afet Risklerinin Azaltılması ve Müdahale Çalışmaları konulu seminer,
2014 Kasım’da Afet ve Acil Durumlarda Erken Çocukluk Eğitmen Eğitimi,
2014 Aralık’ta Türk Psikologlar Derneği ve Soma Dayanışma Ağı işbirliği ile İnsani Yardımda Psikososyal Boyut konulu tematik toplantı gerçekleştirildi.
2014 Aralık’ta kamu-sivil toplum işbirliğine örnek teşkil edecek uygulamaların paydaşlara tanıtılması amaçlı yapılması planlanan kurumsal ziyaret programı dahilinde İtalya’daki Sivil Koruma Departmanı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Kadıköy Belediyesi temsilcileri ile ziyaret edildi.
Türkiye’de afet müdahalesi çalışmalarının etkinliğini ve verimliliğini nasıl değerlendiriyorsunuz? 1999 yılındaki Marmara depremi deneyimi sonrasında etkin bir şekilde müdahale etme anlamındaki eksikliklerini kabul eden Türkiye, 2009 yılında afet yönetim yapılanmasını
2015 yılı etkinlikleri
Sivil Toplum Afet Platformu, İstanbul’un Mayıs 2016’da ev sahipliği yapacağı Dünya İnsani Yardım Zirvesi’ne hazırlanıyor.
değiştirdi ve Başbakanlık bünyesinde Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı (AFAD) adı altında yeni bir kurum oluşturuldu. Yeni yasa çerçevesinde, illerde faaliyet gösteren afet ve acil durum yönetim müdürlükleri, belediyeler ve sivil toplum örgütleri aktif aktörler olarak belirleniyor. Bugün gelinen noktada, afet sonrası yardım ve iyileştirme çalışmalarına ek olarak sivil toplum örgütleri, yerel düzeyde kapasite oluşturarak afet öncesi hazırlığa ve risk azaltımına destek oluyor, kamu bilinci oluşturma kampanyaları, çalıştaylar ve konferanslar düzenleme gibi birçok alanda çok önemli bir rol oynuyor. Ancak hem kamu hem de sivil toplum örgütleri tarafında gözlemlenen bu gelişmelere rağmen, henüz ne kamu kurumları ne de sivil toplum örgütleri birbirleriyle uyumlu bir şekilde çalışmak için yeterli ilerleme kaydetmiş durumda değiller. Türkiye devleti tarafında, sivil toplum örgütleri meşru aktörler olarak kabul görmesi ve ulusal afet yönetim sistemine dahil edilmesine yönelik süreç yavaş ilerlemekle beraber sivil toplum örgütlerinin akreditasyonu konusunda henüz mesafe alınamadı. Dünyada bilinen ve uygulanan uluslararası standartlar konusundaki bilgi eksikliği, afet alanında faaliyet gösteren kuruluşların birbirileri arasında bilgi paylaşımı ve iletişim sağlamadaki yetersizliği de bir diğer engel olarak karşımıza çıkıyor. Bunun sonucunda da, afet anında müdahale ve yeniden yapılanma çalışmalarında kaynakların etkin kullanılamamasına yol açıyor.
Hak temelli bir ağ olmak, Türkiye’de afet risklerinin ve zararlarının azaltılması ile afet müdahalesi çalışmalarının etkinliğinin ve verimliliğinin arttırılmasına nasıl katkıda bulunacaktır? Günümüzde uluslararası alanda, afetlere ilişkin risk azaltmada afet yönetimi stratejilerinin insan odaklı yaklaşımlar üzerine kurulması gerekliliği kabulü hakim. Bu ise kişilerin bilgilerinin 17
arttırılması; günlük yaşamlarında kullanacakları bu bilgi ve yöntemlerin mümkün olan en basit yollarla kişilere aktarılması ile en etkin şekilde sağlanabilir. Herkesin bilgiye erişim hakkı ve kendisi hakkında alınan kararların belirlenme süreçlerine katılım hakkı vardır ve söz konusu haklar risk azaltmaya yönelik afete hazırlanma eğitim ve önlemlerin alınması süreçleri için de geçerlidir. Dünyada, risk azaltma ve müdahale süreçlerinde sivil toplum örgütlerinin temel aktörler olarak rol aldığı görülmektedir. Bireylerle yakın çalışma ortamları sağlanarak, onlara afetlerde yaşamda kalma, barınma, gıdaya erişim gibi temel haklarını koruma yöntemlerini aktarılmaktadır. Son yıllarda, afete ilişkin çalışan sivil toplum örgütlerinin bir bölümü risk azaltma konusunda savunuculuk hareketlerinde, kimisi bilgi paylaşımı, kapasite genişletme ve farkındalık yaratma alanlarında aktif olarak çalışmaktadırlar. İnsani yardımda hak temelli yaklaşımlar, yapılan yardım ve faaliyetlerin uluslararası standartlar çerçevesinde hiçbir din, dil, ırk, siyasi ve ideolojik ayrım yapılmadan şeffaf ve eşitlikçi bir anlayışla gerçekleştirilmesini gerekli kılar. Amaç, afetten etkilenen toplulukların olağan durumlardaki hakları olan yaşama, barınma, su, gıda ve eğitime erişimin olağanüstü afet durumlarında da yasal hakları gereği devamlılığını sağlamaktır. Hayırsever ve yara sarma odaklı yaklaşımdan farkı; müdahalenin, insani yardımı yapanın değer sisteminden bağımsız olarak objektif yasalara dayanan haklar gereği devam ettirilmesi gerekliliğidir. Çoğu zaman afet ve acil durumlardaki müdahaleler pratik amaçlarla, kısa vadeli acil durumların oluşturduğu ihtiyaçları karşılamak için yapılan hizmetlerdir. Şüphesiz bu tür yardımların değeri büyüktür ancak, bu yaklaşımlar afetten dolayı sekteye uğrayan barınma, yaşama, sağlık, eğitim ve güvenlik gibi hakların olması gerektiği gibi devam etmesi gerekliliğini çok hesaba katarak gerçekleştirilen faaliyetler değillerdir. Hak odaklı yaklaşımı belirleyen kuruluşların bir arada koordinasyon içinde çalıştığı platformlar, faydalanıcılarını yardıma muhtaç afetzedeler olarak tanımlamaktansa hak sahipleri olarak tanır ve kendilerini bu geçici durumlarda yasal hakların devamlılığının sağlamakla sorumlu görürler. Bu nedenle yapılan yardım faaliyetlerinin içinde birebir faydalanıcıların da yer alarak yardımlar sırasında seslerini duyurmalarına olanak tanımayı hedeflerler. Müdahale ve iyileştirme çalışmalarında bizzat faydalanıcıların aktif rol almalarına olanak tanırlar. Müdahale hayır işlemek amaçlı değil afetten etkilenenlerin olağanüstü koşullar altında da haklarına erişimlerini sağlamak amaçlı gerçekleştirilir. Bu nedenle daha geniş kapsamlı, uzun vadeli ve çok sektörlü projeler şekillendirilir. Bu çerçevede olumsuz sonuçlar doğurabilecek eksik ve/veya yetersiz politikaların 18
ortadan kaldırılmasına yönelik kamu kurumları önünde savunuculuk yapılmasını mümkün kılar. Daha fazla sosyal aktör ve paydaş katılımını öngörür; afetten etkilenenlerin faaliyetleri doğrudan yürütmesine izin verdiği için bölgesel, yerel değerlerin de gözetilmesine olanak tanır. Hak temelli yaklaşımı gereği aynı zamanda özel ihtiyaç sahipleri ve azınlık grupların da çoğulculuk anlayışı içinde haklarının korunmasını ilke edinir. Bu nedenlerle hak temelli insani yardım platformları yardım ve iyileştirme faaliyetlerinde daha etkin ve verimli sonuçlar alabilmektedirler.
Afet müdahalesi çalışmalarında sivil toplum örgütleri, kamu kurumları ve yerel yönetimler arasındaki iletişim ve işbirliğini nasıl değerlendiriyorsunuz? 1999 Marmara Depremlerinden bu yana birçok sivil toplum örgütü, kamu ve uluslararası kuruluşlarla işbirliği içerisinde bulundular, birlikte pek çok deneyim edindiler. Aynı şekilde 2011 Van depremi ve yakın zamanda yaşanan Suriye kriziyle tekrar gündeme geldiği üzere, Türkiye’yi etkileyen tüm afetlerde sivil toplum örgütleri, afetlerden etkilenen topluluklara insani yardım sağlama anlamında çok önemli bir rol oynadılar. Ancak bilginin ve bilgi edinme kanallarının sınırlılığı; kamu kuruluşları ve yerel yönetimler ile sivil toplum örgütleri, yardım girişimleri ve kişiler arasındaki koordinasyon eksikliği ve ilişkilerin kopukluğu, sivil toplum örgütlerinin afet yönetimi süreçlerine katılımına ilişkin yeterli kanalların açık olmaması ve nihayetinde uluslararası alanda kabul görmüş standartların sivil toplum örgütlerince bilinmemesi, müdahale ve yardım çalışmalarının etkinliğini büyük ölçüde azaltıyor, kaynakların verimli kullanılmamasına ve enerji israfı gibi sorunlara yol açıyor. Sivil toplum örgütleri arasında daha iyi bilgi akışı sağlanması, afet yönetimi alanında çalışan ilgili paydaşlarla daha etkin bir şekilde iletişim kurulması ve sivil toplum örgütlerinin uluslararası mekanizmalar ve standartlar konusunda donanımlı hale getirilmeleri afet yönetimi faaliyetlerinde uyumlu olunması ve kaynakların daha verimli kullanılması sonuçlarını doğuracaktır.
Bir ağ/platform yapısı içerisinde faaliyette bulunmanın sivil alana ve politika yapım süreçlerine nasıl bir etkisi oluyor? Platform kanalıyla yapılacak ortak lobicilik ve savunuculuk faaliyetleri, sivil toplum örgütlerinin akreditasyon sürecine dahil edilmesini sağlayabilir ve süreci sivil toplum örgütlerinin lehine hızlandırabilir. Hak temelli yaklaşımı belirleyen kuruluşların bir arada koordinasyon içinde çalıştığı platformlarla, konuyla ilgili faaliyet gösteren aktörler arasında daha iyi bilgi paylaşımı yapılması sayesinde ihtiyaçlar daha iyi anlaşılabilir, yardım ve iyileştirme faaliyetlerinin yinelenmesi engellenebilir ve yetersiz afet sonrası iyileştirme planları ve politikalarına karşı bir çözüm üretilebilir.
Katılımcı...
Sivil Düşün Aktivist Programı aktivistlerin ve sivil toplum örgütlerinin sivil düşlerini hayata geçirmelerine olanak vermek için aktivislere/sivil toplum örgütlerine danışılarak şekillendiriliyor... Aktivist Programına başvurular öncesinde ve esnasında sürekli olarak Teknik Destek ekibi ile irtibat halinde olmak mümkün... Aktivist Programı öncelikli olarak hak temelli çalışmaları destekliyor ve bu süre içinde aktivistlere ve sivil toplum örgütlerine teknik destek veriyor... Programa birden fazla sayıda ve birden fazla kez başvuru yapabilmek mümkün... Sivil Düşün alternatif raporlama yöntemleri geliştirerek aktivistlerin/sivil toplum örgütlerinin birbirlerinden öğrenme süreçlerini güçlendiriliyor... Aktivistlerin/sivil toplum örgütlerinin ihtiyaçlarına yönelik danışma&paylaşım toplantıları düzenlenmesine öncelik veriliyor...
19
SENİN HAKKIN, GENÇLİK HAKKI GENÇ HAKLI... Senin Hakkın, Gençlik Hakkı! projesi, Gençlik Örgütleri Forumu’nun (GÖF) politika yapıcı ve karar vericiler tarafından bir danışma yapısı olarak tanınmasını sağlama ve GÖF’ü bu yapılara ilişkin bir etki faktörü haline getirmeyi amaçlıyor. Proje çerçevesinde aktivistlerden oluşan bir aktivist havuzu oluşturularak, gençlik katılımı sağlanacak, yerel bazda gençlikle ilgili çalışma alanlarına ve uluslararası lobiye ilişkin hak temelli bir yaklaşımla kapasite geliştirme çalışmaları yürütülecek. Bununla beraber, gençlik politikaları, gençlik hakları ve gençlik haklarının savunuculuğu, gençlerin gereksinimleri ve gençlik örgütleri alanında farklı paydaşlara dönük savunuculuk ve lobi çalışmalarına odaklanılacak.
20
21
Toplum Gönüllüleri Vakfı
Gençlik Servisleri Merkezi
Gençlik politikalarının altyapısının oluşabilmesi için farkındalık yaratmak Senin Hakkın, Gençlik Hakkı! projesinden Ceylan İnceoğlu ile Gençlik Örgütleri Forumu’nun gelişimi, Türkiye’de gençlik politikaları ve hak temelli bir ağ olmanın önemi üzerine...
22
P
roje şu anda hangi aşamada? Ne gibi etkinlikler gerçekleşti? Proje 11. ayını bitirmek üzere. Bu süreçte Senin Hakkın, Gençlik Hakkı! kapsamında Gençlik Örgütleri Forumu genel üye toplantısı düzenlendi. Bu yapı, gençlik alanında çalışan tüzel olan ve olmayan gençlik örgütlerini bir araya getiren bir ağdır ve projemizin de amacı bu ağın genişlemesi için faaliyetler gerçekleştirmek, Türkiye’de hak temelli gençlik çalışması yapan örgütlerin sesini yükseltmek ve karar alma mekanizmalarına etki etmeyi sağlamaktır. Sürecin başından beri, Gençlik Örgütleri Forumu’nu besleyecek en önemli faktörlerden birinin yerelden örgütlerin ve gençlerin fikirleri olduğuna inanıyoruz. Senin Hakkın, Gençlik Hakkı! Türkiye’nin değişik illerinde gençlik alanında çalışan sivil toplum örgütlerinin hak temelli gençlik çalışması konusunda bilgi ve becerilerinin arttırılması açısından çok önemli bir adım olan Yerel Bilgilendirme Toplantıları’nı gerçekleştirmektedir. Bu toplantılar illerde belirlediğimiz kuruluş temsilcilerinden oluşan Yerel Temas Noktalarımızla işbirliğiyle gerçekleşiyor. Türkiye’de hâlihazırda gençlerin haklarını savunmayı ve temsil etmeyi ilke edinmiş olan Gençlik Örgütleri Forumu hakkında sivil toplum örgütlerine bilgilendirme yapmayı amaçlayan bu toplantılarda sahaya çıkacak aktivistlerin seçimini yaptığımız ve yereldeki toplantıların Gençlik Örgütleri Forumu’nun ağını genişletmek adına nasıl daha verimli yürütebileceğimize dair yöntemleri belirlediğimiz Eğitim Danışma Kurulu toplantısı bu süreçte önemli bir etkinliğimizdi. Onu izleyen etkinlik ise, Türkiye’nin 15 ilinde düzenleyeceğimiz Yerel Bilgilendirme Toplantıları’nın hazırlıklarından en önemlisi
olan 30 gencin Aktivist Eğitimi’ni tamamlanmasıydı.
Gerçekleşen etkinliklerin sonuçlarından, faydalarından söz edebilir misiniz? Senin Hakkın, Gençlik Hakkı! bugün Gençlik Örgütleri Forumu’nun edinmek üzere olduğu tüzel kişi sıfatını kazanmak adına çok büyük bir adım oldu. Projenin bugüne kadar gerçekleşmiş etkinlikleri Gençlik Örgütleri Forumu’nun işleyiş ve örgütlenme yapısını netleştirmek üzere yapılan toplantılar, gençlerin katılımı üzerine olan Aktivist Eğitimi ve genişleme adına yapılan Yerel Bilgilendirme Toplantıları’dır.
Proje neleri hedefliyor?
Gençlik Örgütleri Forumu (GÖF)’ün yerel, bölgesel ve ulusal ölçekte yaygınlığını sağlamak ve yeni ortaklıklar kurmak,
GÖF’ün savunuculuk, lobi, ağ kurma, hak temelli yaklaşım, gençlik politikaları, temsiliyet ve gençlik politikalarına ilişkin kapasitesini geliştirmek,
GÖF’ün görünürlüğünü ulusal ve uluslararası düzeyde artırarak politika yapıcı ve karar vericilere dönük temsil edici bir yapıya dönüşmesini sağlamak,
Kamu kurumlarını, siyasi partileri, medyayı, uluslararası örgütleri, meslek örgütleri ve sendikaları ortak bir platformda buluşturmak,
Türkiye’deki gençlik politikalarına ilişkin hak temelli bir strateji ve öneriler geliştirerek bunları karar vericilere ve politika yapıcılara sunmak,
Türkiye’deki gençlik politikalarını evrensel değerler çerçevesinde değerlendirerek buna ilişkin kamuyu bilgilendirmektir.
23
Proje, Gençlik Örgütleri Forumu için bahsettiğimiz çok önemli etkinlikleri gerçekleştirme kapasitesine sahip olduğundan, bu yapının temeli çoğulcu ve katılımcı bir şekilde gayet sağlam atılabildi, Aktivist Eğitimi’ne katılarak bir sivil toplum örgütüne dahil olmanın önemini kavrayan bazı aktivistler kendilerine temsilcisi olarak katılabilecekleri dernekler buldular ve Gençlik Örgütleri Forumu’nun Kurucu Genel Kurulu’nda oy kullandılar. En önemlisi de, Yerel Bilgilendirme Toplantıları’nda tanıştığımız ve ağa katılan örgütlerdi. Bu saydıklarım sayesinde bugün Avrupa Gençlik Forumu gibi bir yapının üyesi olmaya gün geçtikçe daha da yakınlaşılıyor! Ayrıca, proje kapsamında yürütülen Gençlik Alanı Araştırması’nın çalışmaları çok yoğun bir şekilde sürmekte. Türkiye’de gençlik alanındaki aktörlerin nicel ve nitel özellikleriyle ortaya konmasını, tanınmasını, ihtiyaçlarının tespit edilmesini ve bu aktörler arası etkileşimin güçlendirilmesini sağlayacak bir alan araştırması olacak bu araştırma. Anket uygulama, derinlemesine görüşme ve veri kazıma şeklinde üç aşamalı yürüyecek araştırma sonunda işlenen veriler dijital bir platforma aktarılacak ve hedef kitlenin kullanımına açılacaktır. Dijital platform araştırmanın hedef kitlesinin ihtiyaçlarına yönelik olarak kullanıcı dostu olarak tasarlanacaktır.
Şu ana kadar, projenin yolculuğunun, gidişatının bir değerlendirmesini yapabilir misiniz? Projede bir yılı doldururken proje ekibi olarak, Türkiye’de gençlik alanında örgütlenmeyi sağlayacak ve gençlerin kendileriyle ilgili kararlarda söz almasını sağlayacak bir ağa olan ihtiyacı istisnasız iletişime geçtiğimiz yüzlerce gençten duymak ve bunu duyurmak bizim için son derece motive edici. Gençlik alanında çalışanların birlikte hareket
etmeye, örgütlenmeye olan ihtiyacı ve istekliliği projemizin hedeflerinin ve bu doğrultuda planladığımız etkinliklerin de ne kadar yerinde olduğunu gösterdi.
Bir danışma yapısı ve etki faktörü olarak Gençlik Örgütleri Forumu’nun gelişimini ve şu andaki konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Gençlik sivil toplum örgütlerinin birlikte hareket ettiği ortak bir platformun olmaması Türkiye’de gençlik politikasının hak temelli bir yaklaşımla ele alınması konusunda çeşitli zorlukların oluşmasına neden olmuştur. Gençlik Örgütleri Forumu evrensel standartlarda bir gençlik politikasının kamu ve sivil toplum eş güdümüyle yasal güvence altına alınmasını ve uygulanmasını savunuyor. Gençlik Örgütleri Forumu hak temelli gençlik politikasının hem kamu hem de sivil toplum örgütleri tarafından daha
2015 yılı etkinlikleri 2015 Mart ayında Avrupa Gençlik Forumu’ndan ve diğer Avrupa ülkelerindeki gençlik konseylerinden temsilcilerin de katılımcı olacağı 125 kişilik bir uluslararası sempozyum düzenlenecek. Sempozyumun ulusal ve uluslararası arenada en büyük etkisi, Türkiye’de sivil yapılar tarafından oluşturulmuş Ulusal Gençlik Konseyi görevini üstlenmiş olan Gençlik Örgütleri Forumu’nun kuruluşunun ilan edilmesi olacak. Böylece, Gençlik Örgütleri Forumu’nun en önemli hedeflerinden olan Avrupa Gençlik Forumu üyeliği, ağı oluşturan bütün üyelerle Avrupa Gençlik Forumu’ndan temsilciler aynı salonda iken bir kez daha dillendirilecek, bir sinerji yakalanacak. Ayrıca, iki günlük sempozyum sonunda bir politika belgesi hazırlanacak. Ek olarak Gençlik Alanı Araştırması’nın verileri de bu sempozyumda katılımcılar ile paylaşılacak.
24
iyi anlaşılmasını ve böylelikle etkisini arttırmayı hedefliyor. Gençlik Örgütleri Forumu’nun en önemli rolü evrensel standartlarda olan gençlik politikalarının altyapısının oluşabilmesi için farkındalık yaratmak; gençlerin haklarını ilgili platformlarda savunmak ve üyesi olan ve olmayan gençlik örgütlerinin, öğrenci topluluklarının kapasitesini geliştirmeye çalışmakta ve bir ağ olarak etkisini arttırmak çaba göstermektedir.
Hak temelli bir ağ olmak, Türkiye’deki gençlik politikalarının değişimini nasıl etkileyecektir? Türkiye’de gençlik politikası konusunda bir anlayış değişimine ihtiyaç bulunmaktadır. Bu konuda değişik ülkelerin tecrübeleri ve iyi uygulamalardan alınan geri bildirimler bize rehber olmaktadır.
Beklenen çıktılar
GÖF’ün gençlerin haklarına dönük savunuculuk yapan ve politikalara etki eden bir şemsiye yapı haline gelmesi,
GÖF’ün üyesi kuruluşların sayısının 100’e yükselmesi,
Sivil toplum örgütleri ve kamu kurumları arasında sürdürülebilir ve demokratik bir işbirliği oluşturulması,
GÖF’ün savunuculuk ve lobi faaliyetlerinin bir sonucu olarak sivil toplum örgütleri ve gençlik haklarına ilişkin yasal düzenlemelerin geliştirilmesi, ilerletilmesi, olumlu yönde etkilenmesi ile gençlik hakları ve hak temelli yaklaşımın sivil toplum örgütleri ve kamu kurumları tarafından öncelikli bir alan olarak belirlenmesi, Aktivist eğitimleri, yerel bilgilendirme ve yuvarlak masa toplantıları ve uluslararası sempozyumların yanında Türkiye’deki gençlik örgütlerine ilişkin bir haritalama çalışması ve son evrede bir izleme ve takip etkinliği.
Türkiye ile Avrupa ülkelerinin gençlik politikalarının uygulamalarını karşılaştırdığımızda arada çok ciddi bir bakış açısı farkı olduğu gözlemlenmektedir. Avrupa’da hak temelli gençlik politikası yaklaşımı genel olarak kabul görmektedir ve bu durum uygulamalara da yansımaktadır. Gençlik Örgütleri Forumu’nun hak temelli yaklaşımı Türkiye’deki gençlik politikalarını ele alış biçiminde bir değişim yaratmayı hedeflemektedir.
Gençlik çalışmaları alanında bir ağ/ platform yapısı içerisinde faaliyette bulunmanın sivil alana ve politika yapım süreçlerine nasıl bir etkisi oluyor? Türkiye’nin gençlik politikası yaklaşımlarının uygulamalarının çağdaş standartlarda hayata geçirilebilmesi için gençlik çalışmalarının bir eğitim ve meslek alanı olarak tanınması oldukça önemlidir. İyi bir gençlik politikası ancak iyi yetişmiş ve tecrübeli gençlik çalışanları tarafından uygulanabilir. Gençlik Örgütleri Forumu, Türkiye’de gençlik çalışmalarının gelişebilmesi için de çaba göstermektedir. Bu durum ağ üyelerimizin kapasitelerinin de gelişmesine katkı sağlamakta ve ağ olarak politikalara etki etme potansiyelimizi yükseltmektedir.
Gençlik Örgütleri Forumu, gençlerin haklarına dönük savunuculuk yapan ve politikalara etki eden bir şemsiye yapı haline nasıl gelebilir? Gençlik Örgütleri Forumu üye kapasitesini kısa vadede arttırmaya çalışmaktadır. Şu ana kadar 15
ilden gençlik örgütlerine ve öğrenci topluluklarına ulaşma fırsatı bulabildik. Örgütlenme çalışmalarımızda çoğulcu ve katılımcı olmaya özel bir önem vermekteyiz. Tüm Türkiye’deki gençleri temsil edemeyeceğimizin farkındayız fakat gençlerin haklarını ve sorunlarını temsil edebileceğimizi düşünüyoruz. Bu nedenle değişik toplumsal ve ekonomik kesimlerden katılıma özel bir önem veriyor ve en önemeli değerlerimizden birisi olan ayrımcılığa karşı durmak konusundaki yaklaşımımızı örgütlenme çalışmalarımıza aktarabiliyoruz. Gerçek anlamda bir şemsiye yapı olmanın da ancak çoğulcu ve kapsayıcı bir yaklaşımla oluşması gerektiğini düşünüyoruz.
Gençlik alanında çalışan sivil toplum örgütleri ve kamu kurumları arasında sürdürülebilir ve demokratik bir işbirliği nasıl oluşturulabilir? Bugüne kadar sivil toplum ve kamu işbirliği kişilerin, kurumların ve örgütlerin iyi niyeti ve anlayışı çerçevesinde tesadüflere bağlı kalmıştır. Türkiye’de gerçek anlamda bir demokrasi oluşabilmesi için sivil toplum katılımı yasal güvence altına alınmalıdır. Ancak bu durumda işbirliği yapmak mümkün olabilecektir. Baskın bürokratik anlayış sivil toplum üzerinde bir çeşit baskı yaratmaktadır. Bu da sivil toplum ve kamu işbirliğini zorlaştırmaktadır. Kamu ve sivil toplumun rolü ve sorumlulukları birbirinden farklıdır. Her şeyden önce bu durumun saptanması ve her iki yapının birbiriyle rekabet eden değil birbirini tamamlayan yapılar olduğu kabul edilmeli ve iyi örneklerin altı çizilmeli, sayısı arttırılmalıdır.
25
26
Pembe Hayat
KAOS GL
AYRIMCILIĞA KARŞI
GÖKKUŞAĞI KOALİSYONU
Ayrımcılığa Karşı Gökkuşağı Koalisyonu projesi, toplumsal yaşamın birçok alanında ayrımcılığa, nefret söylemine, fiziksel, psikolojik ve ekonomik şiddete maruz kalan Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans ve İnterseks (LGBTİ) bireylerin sorunlarına dikkat çekmeyi, farkındalığı arttırmayı ve sorunları en aza indirmeyi hedefliyor.
27
28
‘LGBTİ örgütleri ve aktivistleri bir araya getirebileceğimiz projeler üretiyoruz’ Ayrımcılığa Karşı Gökkuşağı Koalisyonu ile projenin gidişatı, hak temelli bir ağ olmanın LGBTİ örgütler ve bireyler için önemi üzerine konuştuk.
Ş
u ana kadar, projenin yolculuğunun, gidişatının bir değerlendirmesini yapabilir misiniz? Projenin birinci yılında gerçekleştirilmesi planlanan atölyeler, yayımlanması planlanan kitaplar ve düzenlenmesi planlanan kampanyalar başarıyla tamamlanmıştır.
LGBTİ örgütleri ve aktivistleri arasındaki iletişim ve işbirliğini nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye’deki LGBTİ hareketinin, yeni toplumsal hareketler içerisinde iletişim ve işbirliği anlamında oturmuş güçlü bir bağa sahip nadir hareketlerden olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye, LGBTİ hareketi anlamında 20 yıllık örgütlü bir mücadele geçmişine sahip. Bu süreç içerisinde farklı illerde örgütlenmeler ve derneklerle kendisini büyüten de bir hareket. Bu nedenle örgütler ve aktivistler arasında iletişimi sağlamak bu mücadelenin önemli ayaklarından
birisini oluşturuyor. Koordinasyon toplantıları, danışma kurulları ve birbirinden haberdar olmayı sağlayan iletişim ağları oluşturmak LGBTİ hareketinin önceliklerinden olmuştur. Bugün baktığımızda 11 farklı ilde (giderek artıyor bu sayı) çeşitli LGBTİ öğütlenmeleri görüyoruz. Bu örgütleri ve diğer illerdeki aktivistleri bir araya getirebileceğimiz şekilde projeler üretiyoruz. Ayrımcılığa Karşı Gökkuşağı Koaliyonu Projesi tam da bu amaca hizmet edebilen, hareketin daha koordineli olmasını ve her yere ulaşabilen bir hal almasını sağlayan bir proje.
Hak temelli bir ağ olmak LGBTİ örgütleri, aktivistler ve bireyler için ne anlama geliyor? Hak temelli bir ağ olmak bizler için daha fazla kişiye ulaşmak, daha görünür olmak ve daha verimli somut veri oluşturabilmek anlamında
29
Proje neleri hedefliyor?
LGBTİ örgütlerinin ve aktivistlerinin kapasitelerini güçlendirmek,
LGBTİ örgütleri arasındaki iletişimi ve işbirliğini güçlendirmek,
Kampanyalar aracılığıyla LGBTİ hakları konusundaki farkındalığı arttırmak, Takip ve raporlama mekanizmalarının LGBTİ bireyler ve örgütleri tarafından etkin şekilde kullanımını sağlamak, Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinin (CYCK) yeni sivil anayasaya dahil edilmesini teşvik etmek için savunuculuk ve lobicilik yapmak, LGBTİ topluluğu arasında en dezavantajlı grup olan trans bireylere LGBTİ hareketi içerisinde yetki sağlamak ve güç kazandırmak amacıyla trans ağını güçlendirmek.
önemli. Türkiye’nin küçük ya da büyük bir yerinde yaşanan bir hak ihlalinin görünürlüğü, raporlanması ve gerektiğinde dava takibinin yapılabilmesini gerçekleştirilebilir ve hızlı kılan bir anlamı da var. Bu bağlamda hak temelli çalışan diğer örgütlere de örnek teşkil edebilen bir iletişim ve işbirliği ağına da sahibiz.
Bir ağ/platform yapısı içerisinde faaliyette bulunmanın sivil alana ve politika yapım süreçlerine nasıl bir etkisi oluyor? Hareketin lezbiyen, gey, biseksüel, trans ve interseks bireyler için daha
30
güçlü ve anlaşılabilir bir temsiliyetinin kurulmasına etkisi önemli oluyor. Ağ içerisinde yürütülen faaliyetlerde ve lobi faaliyetlerinde yerel ile merkezin bağını meşru ve görünür kılıyor. Sorunların ve hak ihlallerinin tanımlanmasında alanı yeni tartışmalara açarken; aynı zamanda, hak temelli yürütülen faaliyetlerin ne kadar da ortak ihtiyaca işaret ettiğini gösteriyor.
Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinin (CYCK) yeni sivil anayasaya dahil edilmesi için neler yapılması gerekiyor? Mecliste, ulusal ve uluslararası insan hakları mekanizmalarında, diğer sivil toplum ağları ve platformlarında müdahilliğin artırılması gerekiyor. Bu çalışmalarda sadece merkezde değil, yerellerde de bulunan insan hakları mekanizmalarını teşvik edici ve öğretici faaliyetlerde bulunulması önemli. Yine yasa yapıcılarla yapılan görüşmelerin çeşitlendirilmesi ve anayasaya dair taleplerin Türkiye’nin her yerinde duyuruluyor ve görünür kılınıyor olması için faaliyetler yürütmek gerekiyor.
Ayrımcılığa Karşı Gökkuşağı, trans bireylere LGBTİ hareketi içerisinde yetki sağlamak ve güç kazandırmak konusunda nasıl bir yolda ilerliyor? Temmuz 2014’te Antalya Side’de trans kadınlara yönelik bir kamp gerçekleştirildi. Bu kampa katılan 22 trans kadın dört gün boyunca sorunlarını, taleplerini ve çözüm yollarını tartıştı; şiddet ve ayrımcılığın önüne geçmek için birlikte mücadele etmek konusunda fikir birliğine vardı. Kampta yapılan tartışmalarda Trans Kadın Ağı ile ortak hareket etmenin hiç olmadığı kadar gerekli olduğu vurgulandı. Kampın katılımcılarıyla gazeteci Yıldız Tar’ın gerçekleştirdiği, eğitimden sağlığa, kamu hizmetlerinden sosyal güvenliğe birçok alanda yaşadıkları sorunları ve çözüm önerilerini içeren röportajlar, Dönmelere Doyamadık adında bir
kitap olarak yayımlandı. 2015 yazında da trans erkeklere yönelik bir kamp gerçekleştirilecek ve bu kampta hukuk, beden, sağlık, güvenlik ve sosyal hayata ilişkin atölyeler düzenlenecek.
Ne kadar sürecek?
1 Ocak 2014 – 31 Aralık 2017
Proje sonunda neler ortaya çıkacak?
LGBTİ örgütleri ağı
Trans bireyler, aktivistler ve örgütler ağı
Web sitesi
Nefret suçları, barınma, sağlık ve istihdam alanlarında tematik raporlar
Savunuculuk kitapçıkları
Kampanya broşürleri, görünürlük materyalleri
2015 yılı etkinlikleri
Ayrımcılık Mevzuatı ve Eşitlik Kurulu Yasa tasarısının sivil toplumun taleplerini kapsayacak şekilde ve “cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği” ve “etnik köken” ibarelerinin “Eşitlik ilkesi, ayrımcılık yasağı, yasak kapsamındaki ayrımcılık türleri” başlıklı 3. Maddesi’ne eklenmesini sağlamaya yönelik kampanya devam ediyor.
Daha fazla bilgi için:
http://www. gokkusagikoalisyonu. org/
ni Ye
Trans Kadınlar Anlatıyor:
Dönmelere Doyamadık! A
yrımcılığa Karşı Gökkuşağı Koalisyonu projesi kapsamında 2014 yılının yaz aylarında bir Trans Kadın Kampı düzenlendi. İstanbul, Ankara, Mersin, Eskişehir ve İzmir’den trans kadınlar Trans Kadın Ağı Kampı’nda bir araya geldi. Antalya Side’de yapılan kampta trans kadınlar dört gün boyunca sorunlarını, taleplerini ve çözüm yollarını tartıştı.
“Transfobi tedavi edilen bir hastalıktır. Bunu söylemeden geçemeyeceğim.” Ayta Sözeri, Kayıp Şehir ve Ulan İstanbul dizilerinde oyuncusu ve şarkıcı “Kendimden göç ettim en başında. Kendimi, bedenimi göçe çıkarttım. Aslında herhalde biraz göçebeyiz biz translar.” Gani Met, Pembe Hayat “Trans olduğum için daha rahat yaşayabileceğimi düşündüğüm bir şehre göç etmek zorunda kaldım.” Zara, üniversite öğrencisi “Transfobi, bazen bir aksiyonu, bazen de bir reaksiyonu harekete geçiriyor. Maruz kalmam için her zaman birinin bana bir şey yapması gerekmiyor. Hatta çoğu zaman birinden yapmasını beklediğim şeyler reddedilirken transfobiye maruz bırakılıyorum.” Buse Kılıçkaya, Pembe Hayat “Politik olarak trans kadınım diyince her yerde kendimi açıklamak zorunda hissediyorum.” Deniz Şapka, SPoD LGBTİ “Gazeteci olduğumu söylemem de kâr etmiyor. Seks işçiliği yapıp yapmamak da fark etmiyor. Anlatınca hikayemi, çok onur duyduklarını söylüyorlar ama yine de ev vermiyorlar.” Michelle Demishevich Kurt, gazeteci “Gettonun da kötü tarafları var. Ben her yerimde LGBT görmek istemiyorum. Sağım lezbiyen, solum trans, önüm gey… Ben LGBT olmayı o kadar basitleştirmek istiyorum ki konuşmaya bile gerek kalmasın istiyorum.” Doğa, Trans Danışma Merkezi Derneği
Transfobi ve nefret cinayetlerinin yoğunlaştığı, ayrımcılığın hayatlarını yaşanılamaz hale getirdiği trans kadınlar şiddet ve ayrımcılığın önüne geçmek için birlikte mücadele etmek konusunda fikir birliğine vardı. Trans Kadın Ağı ile ortak hareket etmenin hiç olmadığı kadar gerekli olduğu vurgulandı. Kamp katılımcısı trans kadınlarla dört gün boyunca; eğitimden sağlığa, kamu hizmetlerinden sosyal güvenliğe birçok alanda yaşadıkları sorunları ve çözüm önerilerini içeren röportajlar da yaptık. “Dönmelere Doyamadık” üst başlığı ve “Trans Kadınlar Anlatıyor: Hayat İşte Bacım” alt başlığıyla kitaplaştırılan röportajlarda ana akım medyanın “travesti terörü” ve “magazin nesnesi ucube” algısına hapsettiği trans kadınlar, kendi ifadeleriyle kendilerini, hayallerini, düşlerini de anlattı. Farklı meslek gruplarından ve arka planlardan gelen trans kadınların hikayelerinin tamamını “Dönmelere Doyamadık” kitabından okuyabilirsiniz. 31
32
Denge ve Denetleme Ağı Denge ve denetleme için bir arada...
D
enge ve Denetleme Ağı, Türkiye’de katılımcı ve çoğulcu demokrasinin güçlenmesi için mücadele eden bir harekettir. Daha güçlü bir demokrasi hedefiyle çalışmak isteyen vatandaşlar ve sivil toplum örgütleri tarafından oluşturulan Ağ; özgürlük, eşitlik, istikrar, adalet, refah ve barışın garanti altına alınması için güçlü bir denge ve denetlemenin şart olduğunu savunuyor. Aralık 2014 itibariyle 205 üyeden oluşan Ağ, üye sayısını her geçen gün arttırıyor. Üye ve bileşenlerin tümü farklı yaklaşımlara sahip, farklı siyasi partileri destekliyor ancak Ağ çalışmalarında daima demokrasinin tarafında. Denge ve Denetleme Ağı bugün itibari ile Türkiye’nin dört bir yanında varlık gösteren sivil toplum örgütlerinden oluşuyor ve deklarasyonda yer alan talepleri paylaşan tüm sivil toplum örgütleri ile vatandaşların katılımına açık.
Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi National Democratic Insitute Aktif Toplum Alternatif Gelecek Derneği 33
Denge ve Denetleme Ağı: Bir arada durmak ya da duramamak, işte bütün mesele bu! Sevna Somuncuoğlu Mehmet Arslan
34
B
u iş olmaz diyenlere bal gibi olur dedik, şimdi 206 örgütüz! Denge ve Denetleme Ağı (DDA), ismi karışık gibi görünen ama çalıştığı konularla gündelik hayatımızın en basit gerçeklerine dokunan kocaman bir sivil toplum oluşumu. Şemsiyesi altında farklı yaklaşımlar, farklı siyasi görüşlere sahip 206 çeşitli sivil toplum örgütü var. Bu sayı geçen yıl bugünlerde 107 idi. Sayılar daha çok ve çeşitli paydaşa değebilmekte başarı gösterdiğimizi ölçüyor ama bizim başarı kriterimiz, farklılıkların bir arada söz söyleyebileceğinin bir kanıtı olmamız. Herkesin cümleye “kutuplaşma”yla başladığı ve uzlaşı çağrıları yaptığı bir dönemde kurulmuş olmamız bile, yani Ağ’ın varlığı bile tek başına büyük bir kazanım aslında. Biz bu uzlaşıyı, Ağımız içinde bir arada çalışırken kurduğumuza inanıyoruz. Ağ üyeleri çalışma grupları aracılığı ile tüm kararları birlikte ve uzlaşarak alıyorlar. Uzlaşma için uzun süren diyaloglar, görüşmeler, tartışmalar yaşanıyor. Tüm tartışmalar kullanılan dile özen gösterilerek yapılıyor. Bir araya gelmeyeceği düşünülen siyasi görüş, inanç ve yaşam felsefesine sahip sivil toplum örgütleri, “demokrasi” talebinde buluşarak bir arada çalışmayı deneyimliyor. Biz, bir aradalığımızın toplumun tüm kesimleri için bir model, bir örnek oluşturabileceğini düşünüyoruz.
Ağ bir araya geliyor Ağ’ın temelleri, 2011 yılında başlayan yeni anayasa çalışmaları sonrasında atıldı. İstanbul Politikalar Merkezi ve National Democratic Institute’un düzenlediği, farklı sivil toplum örgütü, siyasi parti temsilcileri, medya, akademisyen ve kanaat önderlerinin bir araya geldiği çalıştaylar sonunda, hak ve özgürlüklerin garanti altına alınması ve güçlü bir denge denetleme sisteminin gerekliliği üzerine bir irade birliği ortaya çıktı. Gücümüzü aldığımız nokta, yani “farklı düşünüyoruz bir arada çözüyoruz” sloganıyla çıktığımız bu yol doğru biri yol olmalı ki, kısa zamanda
kayda değer gelişmeler sağladık. Ağımız hem yerel, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde denge denetleme konusunda referans kurum olarak görülmeye başlandı. Sahip olduğu sivil toplum örgütü çeşitliliği açısından da dikkat çekici hale geldiği için; özellikle seçim döneminde fikri sorulan, görüşü önemsenen bir yapı oldu. Ağ, çalışmalarını İstanbul ve Ankara dışında yedi ayrı kent ve çevre illerinde sürdürüyor. Bu merkezler şimdilik Diyarbakır, Kayseri, İzmir, Samsun, Bursa, Adana ve Erzurum. Geçen yıldan bu yana Diyarbakır, Kayseri ve İzmir’de yerel çalışmalar yapıldı. Cumhurbaşkanlığı seçim döneminde adayların kampanyalarının finansman şeffaflığını sağlamalarına yönelik etkinlikler ve çalıştaylar bu illerde düzenlendi. Her ilde sivil toplum örgütleriyle yüz yüze görüşmeler yapılarak “denge denetleme” ve Ağ üzerine fikir alışverişinde bulunuldu. Denge denetleme konularını içeren 19 politika belgesi hazırlandı ve bu belgeler kamuoyuna duyuruldu. Biz yaptığımız çalışmalar ile özellikle sosyal medyayı da kullanarak, denge denetlemenin bizi ne kadar ilgilendirdiğine dair kamuoyunda bir algı oluşturmak adına hatırı sayılır yol kat ettiğimizi düşünüyoruz.
Geç olsun güç olmasın Denge denetleme mekanizmaları Türkiye için yeni bir kavram fakat sandığımızdan daha çok gündemimizde ve hayatımızın içinde. Denge denetleme, basitçe herkesin birbirinin gözü olduğu, birbirini gözeterek hesap verebilir kıldığı bir uyumu işaret ediyor. Birbirini denetleyen güçler deyince akla ilk, kuvvetler ayrılığı esası geliyor. Yani aralarında bir üstünlük sıralaması olmadan; yasama yürütme ve yargının kendi görev ve yetkileri çerçevesinde, birbirlerini denetlemesi ve bunun da bir denge yaratması.
35
Ancak bununla bitmiyor, ileri demokrasilerde kuvvetler ayrılığının da ötesinde yerleşik hale gelmiş bir denge ve denetleme sistemi var. Dördüncü kuvvet olarak anılan medyanın yanı sıra; bu güçlere kullandıkları yetkileri veren vatandaş var, vatandaşların oluşturduğu sivil toplum var. Bütün bu tarafların diğerlerini denetleyen güçler olarak sorumluluk alması, kendilerini de denetlenmeye açık hale getiriyor. Böylece toplum bilginin açık biçimde aktığı bir şeffaflık kazanıyor, güven artıyor; hukuk daha iyi işliyor. Evrensel olarak kendisine tanınan hak ve değerler toplumda karşılık bulduğu ve toplum hukuka güvendiği için, uzlaşı ve diyalog da kendiliğinden gerçekleşiyor. Toplumun bizahiti kendisi, çoğulculuğun garantisi haline geliyor. En çok ihtiyacımız olan da bu: Kavramların gerçek hayatta bir anlam doğurması ve böylece siyasetler ya da hükümetler kadar, toplum tarafından da sahiplenilmesi. Böyle bir yapının kanunlarda yazılı olması elbette destek vereceğimiz bir gelişmedir ancak tek başına yeterli değil. Biz, toplumdaki tüm güçlerin denge denetleme reflekslerine sahip olduğu bir noktayı hayal ediyoruz. Bu da ancak; siyasi ve sivil bir demokrasi kültürünün yerelden başlayarak özümsenmesiyle gerçekleşebilir.
Sivil toplum da birkaç fırın ekmek yemeli Bu kültürün genişleyerek yerleşmesine katkı sağlamak için biz öncelikle Ağ olarak varlığımızla bir örnek teşkil ettiğimizi düşünüyoruz. DDA içinde faaliyette bulunmak, öncelikle kamusal tartışma ortamının oluşmasını sağlıyor ve ortamı zenginleştiriyor. Kamusal alan; bireylerin, kendilerini ilgilendiren ortak konular etrafında tartışabildikleri, fikir yürütebildikleri, rasyonel bir tartışma içine girerek, uzlaşı yoluyla ortak kanaat oluşturdukları bir hayat alanı. Kamusal alanın zenginleşmesiyle, politika oluşturmada ve siyasi gündemin 36
belirlenmesinde, yerel ve ulusal alanda vatandaşların aktif katılımı sağlanıyor. Katılım süreçlerini oluşturan kanalların açılmasıyla, daha dinamik ve üretken bir sivil toplum oluşuyor. Bu da katılımcılığa ve çoğulculuğa bir katkı demek. Türkiye’de çoğulcu demokrasiyle ilgili olan sıkıntı, uzun zamandır var olan; Meclis’teki temsil sisteminden başlayarak her alana sirayet eden temel bir sıkıntı. Katılımcılık da yine ülkemizde çeşitli uygulamalarla desteklenmeye çalışılan ancak daha sistematik ve düzenli çabalar gerektiren emekleme aşamasında bir alan. Katılımcılık konusunda mesafe alabilmek için, çalışmaları tek taraflı yürütmemek; karşılıklı olarak tüm tarafların ihtiyaç ve talep analizlerini yapmak ve bunları örtüştürmeye çalışmak gerek. Bu konu yalnızca vatandaş-devlet ilişkilerini ilgilendiren bir konu değil; sivil toplum olarak bizim de bu alanda birkaç fırın ekmek daha yememiz gerekiyor. Sivil toplum da kendi içinde katılımcılığı özümsemeli, olabildiğince çok katılımcı yaklaşımları benimsemeli. Biz Ağ içinde bunun için çok çalışıyoruz. Bunu işletmesi çok zor fakat bir yerden başlamak gerekiyor.
Bol beklentili bir 2015 Yeni yıl için hedefimiz 2015 sonuna kadar 300 sivil toplum örgütünden oluşan etkin bir yapıya dönüşmek, diyaloğun ve uzlaşmanın gücünü tüm topluma ve karar vericilere göstermek olacak. Yılın ilk ayları BAK Kampanyasıyla yoğun geçecek. Sivil bir anayasanın toplumun tüm kesimlerinin dahil edildiği katılımcı bir süreç ile yapılmasını sağlamak için gündem oluşturmayı bırakmayacağız. BAK ile el ele yürüyecek bir başka süreç de, Siyasetin Şeffaf Finansmanı Kampanyası olacak. Bu kampanya, demokratikleşmenin önünü tıkadığına inandığımız seçim sistemi ve Siyasi Partiler Kanunun değiştirilmesi için çağrıda bulunacak.
Proje neleri hedefliyor?
Egemenliğin vatandaşlara ait olduğu, hukukun her şeyden önce geldiği ve güçler ayrılığını barındıran yeni bir anayasa.
TBMM’nin yasaları etraflıca görüşmesini ve hükümeti denetlemesini sağlayacak, yargı bağımsızlığını güvenceye alacak, medyanın herkesi doğru bilgilendirmesini ve özgür olmasını gözetecek, seçimlerin vatandaşların oylarının TBMM’ye yansımasını temin edecek, siyasi partilerin demokratik olmasını sağlayacak, sivil toplumun vatandaşların taleplerini duyurmalarını destekleyecek yasal ve kurumsal değişiklikler ve yenilikler.
Demokratik siyasi ve sivil kültür – Yerelden başlayarak tüm ülkede, vatandaşların verilen kararlarda söz sahibi olduğu; yetkililerin hesap verdiği; herkesin kendi olarak kabul ve saygı gördüğü; farklı düşünce, yaşam tarzı ve inanca sahip herkesle bir arada barış içinde yaşandığı demokratik siyasi ve sivil kültür sağlayacak yol, yöntem ve diyalog sürecinin oluşması.
Ne kadar sürecek?
1 Ocak 2014 – 31 Aralık 2015
Proje sonunda neler ortaya çıkacak?
Çeşitlilik ve çoğulcuğu gözetecek şekilde, yüzde 60’ı yerel olmak üzere 300 sivil toplum örgütünün Denge ve Denetleme Ağı’na katılımı.
Türkiye’de yedi kent ve çevre illerinde oluşturulan merkezler aracılığıyla Ağ çalışmalarına yerel düzeyde katılım mekanizmalarının oluşturulması.
Kampanyalar ile geleneksel ve sosyal medyanın kullanılmasıyla denge ve denetleme konusunda kamuoyu oluşturmak.
Politika önerileri geliştirerek ve karar vericilerle bire bir gerçekleştirilecek görüşmelerle, karar vericiler ve kanaat önderleri düzeyinde denge ve denetleme konusunda farkındalık yaratılması.
Daha fazla bilgi için:
http://birarada.org/
D
DA’nın bir aradalığın gücünden ilham alarak başlattığı son çalışma BAK (Bizi Anayasa Kavuşturacak) Kampanyası da başlamanın zor olduğu alanlardan birini seçti: Hepimizi farklılıklarımızla yansıtan ve engeller yerine ortaklıklarımızı vurgulayan bir anayasa katılımcı ve kapsayıcı bir süreçle yazılabilir vurgusuyla yola çıkıldı. Anayasa bir gündem maddesi olarak Türkiye’de çok konuşuldu, hatta belki biraz da yıprandı. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde başlatılan anayasa girişimi bir anayasa ile sonuçlanmadı. Öte yandan, zaman geçtikçe koşullar ve ihtiyaçlarımız da değişmeye devam etti. Fakat dünya bıraktığımız yerde değil ve koşullar değiştikçe, ihtiyaçlarımız da değişti. Yeni ihtiyaçlarımız yasalarda karşılığını bulmadıkça, yeni sorunlara dönüştü. Kanunlara duyduğumuz güven, hepimizi yansıtmadıkları sürece biraz daha zayıfladı. Bu güveni yeniden tesis etmek için atmadığımız her adım, yeni bir sorun olarak bize geri dönecekti. Biz, böyle olmak zorunda değil, bu süreci dönüştürme gücüne sahibiz, diyerek bir başlangıç yaptık. Kanunların en büyüğü anayasanın, bir büyük olarak devreye girmesi ve çok geç olmadan yeni sözler söylemesi için bizden güç alması gerekiyordu. Bunun için ise toplumun tüm kesimlerinin anayasada görünür olması gerekliydi; yani anayasa yazım sürecine katılımları sağlanmalıydı. Bunu sağlamak önemli çünkü ancak bu gerçekleşirse, hukuk da herkes tarafından sahiplenilerek gündelik hayatta görünür olacak ve güven uyandıracak. Ve görünürlük, yüz yüze BAK’makla başlayacak. BAK (Bizi Anayasa Kavuşturacak) Kampanyası bu anlayıştan ilham aldı. BAK, Ekim 2015 itibarıyla anayasa yapım sürecinin tekrar siyasetin gündeminde olacağını hatırlatarak, bizi kavuşturabilecek bir anayasanın yazılmasının artık zamanıdır dedi ve ilk aşamada sivil toplumu taleplerini
masaya koymak için harekete geçmeye çağırdı. Ocak ayında, anayasanın daha katılımcı ve kapsayıcı bir süreçle yazılabilmesi için nasıl bir yol haritası ortaya koyabileceğimizi belirlemek adına sivil toplum kuruluşlarıyla Ankara’da bir araya geleceğiz. Bu çalıştayın birincisini İstanbul’da gerçekleştirdik. Sonrasında ise güçlü bir denge denetleme sisteminin anayasada var olmasını sağlamayacağımız; “denge denetleme anayasada nasıl görünür olur?” sorusuna birlikte yanıt arayacağımız bir çalıştayımız daha olacak. Üçüncü başlığımız ikincisini tamamlayıcı niteliğe sahip: Vatandaşların bu sistem içinde devletle olan ilişkileri nasıl yeniden formülize edilebilir sorularına yanıt aramak. Vatandaşlar olarak, “Denge denetleme sistemi içinde oynadığımız hayati rolün nasıl farkına varırız?”, “Yerelde bunu nasıl hayata geçiririz?”i konuşmak için; Diyarbakır, Kayseri, İzmir, Adana ve Samsun illerinde halk toplantıları düzenleyeceğiz. Medya mensupları, kanaat önderleri ve karar vericilerle görüşerek çalışmalarımızın çıktılarını paylaşacak ve ortaya çıkan önerilere destek arayacağız. Bir süredir bu görüşmeleri sürdürüyoruz ve çok iyi geri bildirimler alıyoruz. Görüştüğümüz isimler, anayasanın gündelik hayatımızda görünür hale gelmesinin önemi konusunda bizlerle aynı noktada durduklarını ifade ediyorlar. Kampanyamız boyunca toplumun farklı kesimleri ile bir araya gelmeye; farklı kesimleri bir araya getirmeye devam edeceğiz. Sosyal medya üzerinden paylaşılacak çarpıcı içeriklerle anayasa yapım sürecinin yeniden gündeme gelmesi ve tartışılmasını sağlamak istiyoruz. Herkesi, bu gündemin bir parçası olmak için www.birarada. org adresinden ve sosyal medya hesaplarımızdan çalışmalarımıza destek olmaya çağırıyoruz.
37
Özgürlük için Basın “Press for Freedom”
38
Özgürlük için Basın projesi, genel anlamda ifade ve basın özgürlüğü için yeni bir platform kurmayı, karar alma süreçlerini etkileyen medya personelinin, sivil toplum yapısının kapasitesini arttırmayı ve böylece demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü konularındaki kamuoyu tartışmalarına katılan daha dinamik bir sivil toplum yaratmayı hedefliyor.
Gazeteciler Cemiyeti Türkiye Bilimsel Kültürel ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Derneği
39
Yusuf Kanlı, Gazeteciler Cemiyeti
Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğü Özgürlük için Basın raporlarında da belirtildiği üzere, hükümetin kararlarına katılmamak, bunları çeşitli biçimlerde ifade etmek de demokratik bir haktır. Toplantı, gösteri ve yürüyüş yapmak ifade özgürlüğü kapsamındadır. Siyasal iktidarın sıklıkla gösteri ve yürüyüş yapmak isteyenlere karşı gösterdiği katı tutum, polisin orantısız güç kullanımı endişe verici boyutlara ulaşmıştır. İfade ve basın özgürlüğünün kullanımının güvencesi olması beklenen yargıda yaşanan sorunlar, özgürlükler açısından karamsar durumun sürmesine neden oldu. Hükümetin, yargı ve güvenlik kuvvetleri içinde örgütlendiğini düşündüğü “paralel yapının” komplosuyla karşı karşıya olduğu inancı özgürlüklerin kullanımını daha da güçleştirmiştir. Hükümet kararlarına ve uygulamalarına yapılan her itiraz ve muhalefet, hükümet tarafından komplonun parçası olarak değerlendirilince, sakin ve güvenilir konuşma/diyalog olanağı ortadan kalktı. Bu, siyasal ortamı daha da gerginleştiren bir etki yarattı. Ayrıca son yargı reform paketiyle yaratılan “makul şüphe” canavarının özgürlükleri ortadan kaldıracak bir zihniyetle yürürlüğe sokulması, basın ve ifade özgürlüğü iklimini iyice problemli hale getirdi. Siyasal ortamın gerginliği, hükümetin bu gerginlik siyasetini sürdürmede kararlılığı düşünce ve ifade özgürlüğünü ciddi biçimde baskı altında tutmaktadır. Basın özgürlüğünün olup olmadığının bu kadar sık tartışılması bile kaygılanacak bir durum olduğunun kanıtı olarak değerlendirilmelidir. İktidar önde gelenlerinin uluslararası örgütlere, ülkedeki muhaliflere ve ayrım gözetmeksizin ulusal ve uluslararası basına karşı kullandığı dil, ifade ve basın özgürlüğünün sağlanması önündeki en büyük engel olarak görülmektedir. Gazetecilerin kuşkularını besleyen ve raporlarımızda detaylı olarak örnekleri verilen pek çok kanıt vardır. Ülkemizin, basın ve ifade özgürlüğü açısından dünya sıralamalarında hak etmediği son sıralarda yer alması demokrasimiz için utanç kaynağıdır. Basın ve ifade özgürlüğü konusunda Türkiye’nin dünya sıralamasında çok gerilerde bulunması, ülkemizde bu konuda acil iyileştirmeler gerektiğinin bir göstergesidir.
Proje neleri hedefliyor?
Gazetecilerin ve medya çalışanlarının eğitimler, e-öğrenme, konferanslar ve basın toplantıları yolu ile kapasitesinin güçlendirilmesi,
Gazeteciler, sivil toplum örgütü temsilcileri, akademisyenler ve üniversite öğrencilerinden oluşan 250 kişinin temel gazetecilik eğitiminde yer alması,
Basın ve ifade özgürlüğü farkındalığının yaratılması ile İfade Özgürlüğü ve Basın Etiği Daimi Komitesi’nin kurulması.
Basın ve İfade Özgürlüğü ile ilgili problemlerin raporlanması ve ilgili paydaşlarla sorunları üzerine tartışılması
Ne kadar sürecek?
1 Ocak 2014 – 1 Ocak 2016
Proje sonunda neler ortaya çıkacak?
40
İfade Özgürlüğü ve Basın Etiği Daimi Komitesi’nin kurulması
0800’lü Hak İhlali Bildirim Hattı’nın kurulması
Temel gazetecilik eğitimleri
Ücretsiz hukuki danışmanlık hizmeti
Basın Mensupları ile çalışma kahvaltıları
Ulusal konferanslar
Aylık raporlar ile Türkçe ve İngilizce olmak üzere yıllık raporlar
Türkiye zor bir dönemden geçmektedir. Bu zor dönemde hak temelli bir ağ olarak faaliyetlerine başlayan Özgürlük için Basın projesi ile “günü kayda almak” ve bugünleri yarın inceleyecek olanlara güvenilir bir veri bırakmak mümkün olabilmektedir. Gazeteciler Cemiyeti bu zor dönemde sorumluluğun farklında olarak, mesleğin ve ifade özgürlüğü ikliminin gereği olarak gördüğü bu projeyi ancak Sivil Düşün desteği ile hayata geçirebilmiştir. Bu projenin ve benzeri projelerin devamı için sosyal ağ desteğinin devam etmesi yaşamsal önemdedir. Nehirler ilk damla su ile başlar, amacımız temas ettiğimiz kişilere, öğrencisinden akademisyenine, gazetecisinden sivil toplum temsilcisine, toplum katmanlarında haklar ve özgürlükler konusunda farkındalık yaratmak, sivil toplum inisiyatiflerine katkıda bulunmaktır. Özgürlük için Basın kapsamında kurulan İfade ve Basın Özgürlüğü Komitesi Türkiye’nin yedi coğrafi bölgesinde ifade özgürlüğü ve basının karşılaştığı sorunları irdeleyerek sivil toplumun politika yapım süreçlerine aktif katılımını sağlamayı hedeflemektedir. Ayrıca proje faaliyetleri kapsamında hazırlanan basının sorunları ve bu doğrultuda hazırlanan görüş ve önerileri içeren raporların politika yapıcılarına sunulması ile demokratik katılıma ve hukukun üstünlüğü konusuna yardımcı olmasını ön görüyoruz.
Proje kapsamında gerçekleşen etkinlikler Bölge Komiteleri ve Ulusal Komite: Özgürlük için Basın projesi kapsamında 7 bölgesel, 1 merkezi olmak üzere komiteler kuruldu. İfade ve basın özgürlüğü ile ilgili aylık ve yıllık raporları hazırlamak, ulusal ve yerel basındaki gerek ifade gerekse basın özgürlüğü ihlallerini tartışmak üzere, her komitede iki kıdemli gazeteci, bir akademisyen, bir sivil toplum örgütü temsilcisi ve bir de avukat yer alıyor. Komiteler neler yaptı? Bölge komiteleri, yerel basın toplantılarına ve yereldeki Temel Gazetecilik Eğitimi programı çalışmalarına destek olurken, ulusal komite tüm programın belli bir standartta olabilmesi ve müfredatın etkin bir şekilde uygulanması konularını gözetti. Ayrıca proje ekibinin toparladığı ve bölge komitelerinden gelen veriler ile zenginleştirilmiş raporlara son şeklini verdi. Daimi Komite: İfade Özgürlüğü ve Basın Etiği Daimi Komitesi medyanın bağımsızlığına, insan hakları, sosyal içerme, ifade özgürlüğü, demokratikleşme konularına öncelik veren, Avrupa Birliği’nin temel değerlerine bağlı bir şekilde görevine devam ediyor. Türkiye’deki ifade ve basın özgürlüğü sorunlarını irdeleyen ve raporlayan Daimi Komite, proje sonrasında da belirli aralıklarla bir araya gelerek, yeni fikirler ve basının sorunlarına çözüm önerileri üzerinde görüşmelerine devam edecektir. Temel Gazetecilik Eğitimleri: Projede bugüne kadar yaklaşık 60 katılımcı ile Ankara’da, 40 katılımcı ile Konya’da, 40 katılımcı ile İzmir’de, 30 katılımcı ile Erzurum’da ve 35 katılımcı ile Trabzon’da Temel Gazetecilik Eğitimi programları gerçekleştirildi. İletişim Fakültesi öğrencileri ve akademisyenleri ve genç gazetecilerin yanı sıra birçok sivil toplum kuruluşundan da katılım olması programın beklenenin üzerinde başarılı olmasını sağladı.
Yusuf Kanlı, Gazeteciler Cemiyeti
Hak temelli bir ağ olmak
Temsilcilerle toplantılar: Yerel ve ulusal basın temsilcileri ile temaslar kurularak, toplantılar düzenlendi. Basın ile ilgili sorunlar ve olası çözüm önerileri irdelendi. Medya temsilcileri ile yapılan bu toplantılarda dile getirilen sorunlar ve çözüm önerilerine ayrıca aylık raporlarımızda değinilerek kamuoyu ile paylaşıldı. Bunlara ek olarak, sivil toplum kuruluşu, yabancı diplomatik temsilciler ve üniversiteler gibi ilgili paydaşlarla ziyaretler ve toplantılar şeklinde temaslarda bulunarak, proje anlatıldı, katkıları tartışıldı, alanla ilgili sorun ve önerileri dinlendi.
2015 yılı etkinlikleri 2015 yılının başlangıcı itibari ile Bursa, Antalya ve Gaziantep’te eğitim programı ve yerel basın ile toplantılar devam edecek olup, 2 Şubat 2015 tarihinde Ankara’da 100 kişilik bir katılımla Birinci Ulusal Konferans’ta yıl boyunca yayınlanan aylık raporlar ve o gün yayınlanacak olan 2014 yıllık raporu sivil toplum, medya temsilcileri ve akademisyenlerin katkıları ile tartışılacak ve toplantı sonunda mevcut durumun fotoğrafı görevini görmesi ümit edilen Özgürlük için Basın 1. Ulusal Konferans Bildirisi, Gazeteciler Cemiyeti Basın Meclisi Başkanı tarafından kamuoyuna açıklanacak. 7 Şubat 2015 tarihinde ise Bursa’da mesleki etik; basın ve ifade özgürlüğü; yazılı, elektronik ve görsel-işitsel medya ve karşılaşılan tehlikeler; sunum ve düzenleme teknikleri; sosyal güvenlik eğitimi; zaman yönetimi derslerini kapsayan Temel Gazetecilik Eğitim Programı düzenlenecek. Başvurular www.pressforfreedom.org adresinden yapılabilir. Mart ayında Antalya, Nisan ayında ise Gaziantep’te eğitim programları yapılacaktır. Aralık 2015’te ise Özgürlük için Basın 2. Ulusal Konferansı’nda projenin iki yıllık çalışmaları irdelenecek.
41
42
Çeşitlilik ve Stratejik Davalama Ağı Ayrımcılığa hayır... Çeşitlilik ve Stratejik Davalama Ağı, sivil toplum örgütlerini ve sivil toplum aktivistlerini ayrımcılık karşıtlığı için işbirliği ve beraberlik halinde yürütülecek bir ortak eylemle birleştirmenin yollarını keşfetmeyi hedefliyor. Proje çerçevesinde hukuki yardım, stratejik davalama ve hakların takibi gibi insan hakları koruma mekanizmaları konusunda beceri ve deneyimler paylaşılacak. Buna paralel olarak proje süresince sivil toplum örgütlerinin ulaşılması güç kurbanlara ve mağdurlara ulaşma becerisi artırılacak, yargı ve diğer savunuculuk mekanizmalarına erişim konusunda kapasiteleri güçlendirilecek, çoklu ayrımcılık temelinde hakları ihlal edilen, aşırı marjinalleştirilmiş, sorunları geleneksel insan hakları gündeminde yeterince ele alınmayan kişilerin vakaları görünür kılınacaktır.
43
Kim yürütüyor?
Kaos GL Derneği, Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı
Proje neleri hedefliyor?
Başvuru ortaklarının katılımlarıyla gerçekleştirilecek yönetim kurulu toplantıları,
Becerilerin, deneyimlerin ve güçlerin paylaşılması ve bunun sonucu olarak sivil toplumun güçlendirilmesi için işbirliği ve beraber çalışma atölyelerinin düzenlenmesi,
Kadınlar, HIV mağdurları, zihinsel anlamda farklı bireyler, eski mahkumlar ve LGBTİ bireyler gibi en fazla damgalanmış gruplara odaklanarak mevcut durumla ve kutuplaşmış düşünce biçimiyle baş etmek adına sosyal medya kampanyaları, etkinlikleri ve forumları,
Marjinalleştirilmiş bireyler ve hassas grupları içeren vakalar için koordine edilecek İnsan Hakları Stratejik Davalama süreci,
Haklarından en fazla mahrum bırakılmış ve en hassas birey ve grupların insan haklarını savunmalarına ve adalete ulaşmalarına destek olacak hukuki yardım mekanizması geliştirilmesi,
Yeni hedef filtreleri ve bilgi kaynakları yoluyla farklı politik, bölgesel ve sosyal seviyelerdeki insan hakları ihlallerinin ve ayrımcı eylemlerin gözlemlenmesi.
Ne kadar sürecek?
1 Nisan 2014 – 31 Nisan 2016
Proje sonunda neler ortaya çıkacak?
Kadınlar, LGBT bireyler, HIV mağdurları, eski mahkumlar ve zihinsel farklılıklara sahip bireyler gibi marjinalleştirilmiş ve hassas grupları içeren vakalar için stratejik davalama süreci ve bu sürecinin analiz edildiği katalog,
Çeşitlilik ve stratejik davalama platformu,
Hukuki yardım ve yönlendirme için online başvurunun kabul edildiği ayrıca ulusaluluslararası mevzuat ve başvuru mekanizmalarının belirtildiği web sitesi,
Online başvuru yolu ile sağlanan hukuki danışmanlık ve yönlendirmenin raporları,
Sosyal medya kampanyaları.
Daha fazla bilgi için:
44
http://www.ayrimciligaugradim.org/
Çeşitlilik ve Stratejik Davalama Ağı’nda kimler var? Çeşitlilik ve Stratejik Davalama Ağı projesi; çeşitlilik, ayrımcılık karşıtlığı ve dayanışma alanında yıllardır faaliyet gösteren sivil toplum örgütlerini bir araya getirerek, sivil toplumda birlikte hareket etme, anında refleks gösterme, deneyim paylaşımı gibi konularda karşılıklı olarak fırsatları değerlendirmeyi, sivil toplum örgütlerinin insan hakları koruma mekanizmaları hakkında edindikleri bilgi ve deneyimin yaygınlaştırılmasını, marjinalize edilmiş/çoklu dezavantajlı gruplara ulaşılmasını ve onların ihtiyaçlarına yanıt verilmesini öncelikli alanlar olarak belirliyor. Daha önce denenmemiş yeni stratejik yöntemler belirlemeyi ve bu deneyimlerin etkisinin artırılması için yeni stratejiler oluşturmayı hedefleyen Çeşitlilik ve Stratejik Davalama Ağı içerisinde aşağıdaki örgütler bulunuyor:
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İnsan Hakları Merkezi http://ihm.politics.ankara.edu.tr/ Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği www.cezaevindestk.org Engelli Kadın Derneği http://www.engellikadin.com/ Eşit Haklar İçin İzleme Derneği http://www.esithaklar.org/ Gündem Çocuk Derneği http://www.gundemcocuk.org/ İstanbul Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuk Uygulama ve Araştırma Merkezi http://insanhaklarimerkezi. bilgi.edu.tr/ Kaos GL Derneği www.kaosgl.org Mültecilerle Dayanışma Derneği http://www.multeci.org.tr/ Pozitif Yaşam Derneği http://www.pozitifyasam.org/ Ruh Sağlığında İnsan Hakları Girişimi http://www.rusihak.org/ Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı http://www.tohav.org/ Uçan Süpürge http://www.ucansupurge.org/turkce/index.php
45
C
eza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) CİSST neleri hedefliyor? Türkiye’de hapishanelerin şartlarını uluslararası standartlara ulaştırmak için sivil toplumun katkısının mobilize edilmesi, Hapishanelerin şeffaflaştırılması, sivil toplumla bağlarının güçlendirilmesi, Mağdurların da durumunu dikkate alarak hapsetmeye alternatif, onarıcı, sosyal entegrasyonu teşvik eden yaptırımların uygulanmasına katkıda bulunulması, suçu önleyici çalışmaların yaygınlaştırılması ve bu sayede hapishanelerin kullanımının azaltılabilmesi için destek olunması, Mahpusların haklarının ve özgürlüklerinin korunması, bu hak ve özgürlüklerin insan onuruyla ve evrensel değerlerle bağdaşır duruma gelebilmesinin sağlanması, LGBTİ, engelli, yaşlı, yabancı uyruklu, kadın, çocuk, 0-6 yaş arası çocuklarıyla kalan anneler gibi “dezavantajlı”, “hassas”, “kırılgan” olarak da adlandırılan “özel ihtiyaçları olan” mahpus gruplarına ilişkin farkındalığın arttırılması, bu mahpus gruplarının ihtiyaçlarının karşılanması için özel çalışmalar yürütülmesi, Yazılı ve görsel medya ile sosyal medyanın ve internetin etkin kullanımı yoluyla hapishaneler konusunda farkındalık ve hassasiyet yaratılması, Hapishanelere ilişkin uluslararası standartları içeren belge ve kaynakların Türkçe’ye çevrilerek basılmasının sağlanması ve bu yolla hapishaneler alanında çalışan kişi, kurum ve kuruluşlara kaynak yaratılması.
46
Eşit Haklar İçin İzleme Derneği 2010 yılında kurulan Eşit Haklar İçin İzleme Derneği (ESHİD) insan hak ve özgürlüklerinin herkes için tanınması ve eşit fırsatlarla sağlanmasını hedefliyor. Temel çalışma alanını; ayrımcılığın önlenmesi, insan hakları ve farklılıklara saygının geliştirilmesi, demokratik bir toplumun yaratılması için izleme ve raporlama oluşturuyor. ESHİD olarak halihazırda Irk ve Etnik Köken Temelinde Ayrımcılığın İzlenmesi ve Engelli Ayrımcılığının İzlenmesi olmak üzere iki proje yürütmekteyiz. Bu projelerde temel olarak eğitim, sağlık, çalışma, adalete erişim gibi konularda kişilerin engelinden ya da ırk ve etnik kökeninden ötürü uğradığı ayrımcılıklar ve hak ihlallerini tespit etmeye çalışıyoruz. Ayrıca bünyesinde pek çok sivil toplum örgütünü barındıran Bağımsız Seçim Platformu’nun 2015 yılında yapılacak Milletvekili seçimlerini izlemesi için hazırlıklara başlamış bulunuyoruz. Irk ve Etnik Kökene Dayalı Ayrımcılığın İzlenmesi Projesi çerçevesinde Stratejik Dava oluşturma ve takibini amaçlıyoruz. Bu yolla ayrımcılığa maruz kalan kişileri yasal yollara başvurma konusunda cesaretlendirmenin ve ayrımcılık vakalarının yargılanabilirliğini göstermenin mümkün olabileceğine inanıyoruz. Türkiye’de ırk ve etnik kökene dayalı ayrımcılıkla ilgili açılmış bir dava bulunmuyor. Ayrımcılık mağdurlarının genel olarak hakları konusunda yeterli bilgiye sahip olmadıklarını, mevcut mevzuat ve prosedürleri ya da olası başvurularını takip etmek konusundaki isteksiz davrandıklarını görüyoruz. Bunun hukuki, siyasal ve sosyal pek çok nedeni var. Ancak bu yönde atılacak adımların ve mağdurlara sunulacak her türden desteğin yasaları ve önleyici mekanizmaların oluşturulmasını zorlama yönünde ciddi bir etkisi olacağını düşünüyoruz. Sivil toplumun
da sadece izleme, raporlama konusunda değil bizzat savunuculuk faaliyetiyle de bugüne dek müdahil olduğu vakaların her düzeyde takibi için güçlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Tüm bu nedenler Stratejik Davalama Ağı’nda yer almamızı da açıklıyor.
Pozitif Yaşam Derneği Pozitif Yaşam Derneği, HIV ile yaşayanlar, yakınları, gönüllüler ve ilgili meslek uzmanlarının bir araya gelerek oluşturduğu bir sivil toplum örgütü. HIV ile yaşayan kişilerin ve yakınlarının fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan güçlenmelerini sağlamak ve tüm haklarını sorunsuzca kullanabilmelerini güvence altına almak amacıyla, danışma ve destek hizmetleri vermeyi, farkındalık yaratmayı; bu alanda çalışan kamu ve sivil toplum örgütleri ile işbirlikleri yaparak verilen hizmetlerin ve mevzuatın izlenmesine ve geliştirilmesine katkıda bulunmayı görev ediniyor.
Ruh Sağlığında İnsan Hakları Girişimi Derneği (RUSİHAK) RUSİHAK, 2006 yılında sorunu bizzat yaşayan kişiler ve yakınları tarafından kurulmuş, ruh sağlığı sorunları ya da zihinsel engellilik yaşayan bireylerin haklarını savunan, alanındaki tek savunuculuk örgütüdür. “Ruhsal ve zihinsel sorunlar yaşayan bireyler için insan onuruna yaraşır bir dünya” vizyonuyla çeşitli hak temelli savunuculuk çalışmaları yürütür. Ruhsal ve zihinsel engelli bireylerin, başta damgalama ve ayrımcılık olmak üzere kurumlarda ve toplum içerisinde uğradığı hak ihlalleriyle mücadele edebilmek için çeşitli programlar geliştirmiştir.
İstanbul Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi İstanbul Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi, 2000 yılında kurulmuştur. Merkez, iç hukuk ve uluslararası hukuk
bakımından insan haklarının tanınması, korunması ve geliştirilmesi hedefine yönelik olarak, disiplinlerarası bir yaklaşımla araştırmalar ve uygulamalar gerçekleştirir. Merkez’de ifade özgürlüğü, sansür, ayrımcılık yasağı, kadının insan hakları, engelli hakları, adalete erişim, mülteci hukuku gibi farklı pek çok alanda yayın hazırlama, çeviri yapma, eğitim tasarlama ve uygulama, eğitmenlik ve danışmanlık desteği sunma, araştırma yapma, sivil toplum örgütlerinin kapasite gelişimine yönelik akademik destek sunma gibi çok sayıda faaliyet yürütülür.
Kaos Gey ve Lezbiyen Kültürel Araştırmalar ve Dayanışma Derneği (Kaos GL) Kaos GL’nin amacı, lezbiyen, gey, biseksüel, transların (LGBT) özgürlükçü değerleri benimsemelerine, varoluşlarını gerçekleştirme ve kendilerini yetiştirerek toplumsal barış, huzur ve refahın gelişmesine bireysel, toplumsal, kültürel hayat ve davranışlarıyla katkıda bulunabilmelerine destek olmaktır. Kaos GL, 1994 yılından beri LGBT’lerin adalet ve barışı temel değerler olarak kabul etmesine; dil, ırk, renk, cinsiyet, cinsel yönelim, felsefi inanç, din, mezhep, bölge ayrımı yapmaksızın insan haklarını bütün insanların hakkı olarak görmesine; hayatın her alanında cinsel yönelim ayrımcılığına karşı mücadele edebilmesi yönünde yardımcı olacak kültür, eğitim, sanat, spor faaliyetlerini ve buna benzer diğer faaliyetleri bilfiil yürütür veya bu çerçevede yürütenlere madden ve manen destek sağlamaya çalışır.
Mültecilerle Dayanışma Derneği (Mülteci-Der) Mülteci-Der, dil, din, ırk, cinsiyet, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, yaş, engellilik, politik görüş farklılığı ve diğer nedenlere dayalı hiçbir ayrım gözetmeksizin ülkesinden ayrılmış mültecilerin, sığınmacıların,
göçmenlerin, geçici sığınma hakkı arayan, ikincil koruma prosedürüne girebilecek insanların ve uluslararası koruma ihtiyacı olan insanların sorunları hakkında çalışan bir insan hakları ve insani dayanışma örgütüdür. 31 Ocak 2008 tarihinde İzmir’de kurulan MülteciDer, hizmetlerine İzmir’de bulunan ofisinden tüm Türkiye’ye yönelik olarak vermektedir.
Engelli Kadın Derneği Engelli Kadın Derneği neleri hedefliyor? Engelli kadınların mevcut durum ve problemlerini tespit ederek; onların evrensel insan hakları, adalet ve hukukun üstünlüğü ilkesi çerçevesinde siyasi, hukuki, sosyal ve ekonomik varlıklarını geliştirecek teorik ve pratik çözümler üretmek, Kadınlar arası diyalog, iletişim, dayanışma ve yardımlaşmayı sağlamak, toplumun her kesiminden engelli ve engelsiz kadınlarla onurlu bir yaşam ortak paydasında bir araya gelip, yasalara uygun çeşitli faaliyetler ve çalışmalar yapmak, Farklı engel gruplarından olan ve engelli olmayan kadınların işbirliği ile toplumda ve özellikle kadınlar arasında fikir birliğini, dostluk ve yardımlaşmayı sağlayarak kadının özellikle de engelli kadının konumunu güçlendirmek, Engelli kadınların, sosyal ve ekonomik alanda fırsat eşitliği ilkesi gözetilerek gelişmesine yardımcı olmak ve bu alanlardaki faaliyetlere katılımlarını teşvik etmek, Engelli kadınların çağdaş koşullar altında ve ayrımcılıktan uzak bir biçimde eğitim almalarına katkıda bulunmak ve yaşam boyu eğitime destek vermek, Ulusal ve uluslararası düzeyde engelli kadınları en iyi şekilde temsil etmek, Engelli kadınların güçlü yanları ve sorunları hakkında toplumda farkındalık uyandırmak ve bu amaçla etkinlikler düzenlemek. 47
Röportaj
Çalıştığınız alanda karşılaştıklarınız ışığında Türkiye’deki yargı sistemini değerlendirebilir misiniz? Ne gibi eksikler ve yanlışlar var?
“
Kaos GL olarak, 2007 yılından bu yana LGBTİ’lere yönelik hak ihlallerini raporlamaya çalışıyoruz. Bu raporlarda medyaya yansıyan hak ihlallerini kayıt altına alıyoruz. Yani aslında bu raporlar büyük resmin çok küçük bir kısmını gösteriyor. Bunun sebeplerinden biri hak ihlallerinin çok büyük bir kısmının yargıya taşınmaması. Öncelikle LGBTİ’ler adalete güvenmedikleri, daha fazla mağdur olacakları ve ifşa olacakları düşüncesiyle çoğu zaman yargı yoluna başvurmak istemiyorlar. Çok da haksız bir düşünce değil. Yasalarda yer alan “Genel Ahlak, Meslek Onuru, Türk Aile Yapısı” gibi muğlak kavramların LGBTİ’lerin aleyhine yorumlanması, cezasızlık, etkin bir soruşturma yapılmaması ve hakim ve savcıların homofobi ve transfobisi… Hak ihlaline karşı hukuki koruma talebinin başlı başına kendisi bir hak ihlali oluyor. Bu durumun önüne geçilebilmesi için ilk olarak yasal korumanın olması gerekiyor. Yasal korumadan kastımız, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli ayrımcılığın Anayasa ve Yasalarda açıkça yasaklanması ve tabi ki nefret suçları ve nefret söyleminin cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ibarelerini de içerecek şekilde Türk Ceza Kanunu’nda tanımlanması gerekiyor. Türkiye’de ne yazık ki hakim ve savcıların kararlarında bireysel önyargılar ve “değerler” etkili oluyor. Bu nedenle uygulamaya dönük farkındalık çalışmalarının da önü açılmalı. Ayrıca Türkiye’de cezasızlık çok ciddi bir sorun. Bunun önüne geçilmesi gerekiyor. KAOS GL
“
Türkiye’de yargı erkinin iltica-göç alanına yönelik algısı, bilgisi, deneyimi oldukça sınırlı. Yakın zamana kadar ulusal yargıda iltica-göç alanında çok çok sınırlı sayıda yargı kararı var. Özellikle sınırdışı konusunda idari yargıya giden çok sınırlı başvuruda da idarenin kararını tekrarlamaktan başka bir rol oynamamış yargı. Asıl belirleyici olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları oldu, iltica alanında AİHM’in Türkiye aleyhine verdiği çok çarpıcı kararlar var. Ulusal yargıdaki şimdiye kadarki bu dışarıda kalma durumuna, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK) son verdi diyebiliriz. İdare mahkemelerinin ve sulh ceza hakimlerinin artık iltica-göç mevzuatını çok iyi bilmeleri, bu konuda bir içtihadın oluşması gerekiyor. İltica-göç alanında yargı sistemini etkileyen bir başka faktör, yargıya giden başvuruların sayısı. YUKK ile başlayan yeni dönemde kararlara karşı yargı yolu ve adli yardım mekanizmasından yararlanmak mümkün. Ancak çoğu mülteci ve göçmenin itiraz hakları olduğuna dair, idareye veya yargıya nasıl başvuracaklarına dair bilgisi yok. Baroların, avukatların, yargı mensuplarının, hakları konusunda bilgilendirme yapma sorumluluğu olan Yabancılar Şube ve Göç İdaresi personelinin, STK’ların, mülteci ve göçmenlerin farkındalığının, duyarlılığın, bilgisinin artması elzem. Mültecilerle Dayanışma Derneği (Mülteci-Der)
48
“
Toplumun genelinde var olan önyargıların yargı aşamasında da var olup olmadığı ciddi bir soru bizim açımızdan. Örneğin, mahpusların tutukluluk hükümlülük oranlarına bakıldığında Temmuz 2013 rakamlarına göre her 5 mahpustan 1’i tutukluyken, bu oran LGBTİ mahpuslar için 9’da 1’e kadar yükselmektedir. Yargı söz konusu olduğunda en fazla sorun yaşayan gruplardan ikisi LGBTİ bireyler ve yabancılar. Maddi olanaklarının yok denecek kadar az olduğu bu iki grup için “savunmadan yoksunlar” diyebilmek mümkün. Avukat tutamayacak durumda olanlar için yargının hızlı ve “acımasız” olabildiğini derneğimize yapılan başvurularda görebiliyoruz. “Hapishaneler ve yargı” denilince atlanmaması gereken başka konular da var. Bunlardan ilki, iller arası sevkler nedeniyle, mahpusların her duruşmada yüzlerce kilometrelik yolu ring araçlarıyla yapmak zorunda bırakılması geliyor. Bu sevkler sırasında kazalar nedeniyle yaşanılan ölümler basına da yansıdı. Bir diğer konu ise Adalet Bakanlığı’nın SEGBİS diye yeni bir yöntemi kullanmaya başlaması ve mahpusların artık sesli ve görüntülü bu sistem nedeniyle mahkeme salonuna götürülmeden hapishanenin bir odasında kamera karşısına oturtularak bir nevi SKYPE oturumu ile duruşmaya çıkarılması. Yargılamada yüz yüzelik önemli esaslardan biridir ve bu yeni yöntem bu esası yok saymaktadır. Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST)
“
HIV ile yaşayan bireylerin insan haklarından faydalanabilmelerinin önündeki engellerin en önemlilerinden biri, bu alanda düzenleyici ve ayrımcılıktan koruyucu bir yasal çerçeve bulunmayışı. Öncelikle ayrımcılık yasağının, gerek sağlık hakkına erişim ihlali, gerek çalışma ve eğitim yaşamında yaşanan ihlaller, gerekse genel olarak toplumda yaşanan ayrımcılık karşısında HIV ile yaşayanları koruyacak biçimde düzenlenmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu sebeple bir ulusal HIV yasası taslağı hazırlama çalışmamız da oldu. Bunun yanı sıra, yargı mensuplarının da HIV ile yaşayanların hakları konusunda yeterince bilgi ve duyarlılık sahibi olmaması, mevcut yasalarda ayrımcı bir madde bulunmuyor olmasına rağmen hak arama çabalarının önünde bir engel oluşturuyor. Son olarak vurgulanması gereken bir nokta, HIV ile yaşayanların yargı sisteminde haklarını aramak konusunda duydukları çekinceler. Bunlar, dava sürecinde toplumda daha da çok deşifre olarak bir kez daha ayrımcılıkla karşılaşmak endişesinden kaynaklanıyor. Bu bakımdan, HIV ile yaşayanların davalarında, uluslararası örneklerde görebildiğimiz gibi, davacının kimliğinin gizli tutulabilmesi yönünde bir düzenleme yapılması gerekli. Pozitif Yaşam Derneği
“
Psikososyal engelli bireylerin insan hakları bakımından yargı sisteminde iki temel sorun alanı söz konusudur. Birincisi; Türkiye’de yargı sisteminin, bireyin insan haklarını temel alan yaklaşım yerine bireye karşı devletin önceliklerini temel alan, güvenlikçi yaklaşımıdır. Birleşmiş Milletler (BM) Engelli Hakları Sözleşmesi’nin getirdiği en önemli paradigma değişikliği olan psikososyal engelli bireylerin diğer bireylerle eşit hukuki ehliyet sahip olduğu gerçeği yargı mensuplarının çoğunluğu tarafından bilinmemekte, anımsatıldığında ise kabul edilmemekte ve uygulanmamaktadır. İkinci temel sorun alanı ise mevzuattan kaynaklanmaktadır. Medeni Kanun’da yer alan düzenlemelere göre psikososyal engelli bireyler diğer bireylerle eşit hukuki ehliyete sahip değildir. Türk hukuk sisteminde ehliyet kavramı hak ve fiil ehliyeti olarak ikiye ayrılmış ve psikososyal engelliler fiil ehliyetinden yoksun bırakılmıştır. BM Engelli Hakları Sözleşmesi’nin ilke ve kurallarına uygun mevzuat değişiklikleri hala yapılmamıştır. Psikososyal engelli bireylerin kişi olarak kabul edilmesini engelleyen hükümler birçok yasada yer almakta, mahkemeler de gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, gerekse BM Engelli Hakları Sözleşmesi’ne açık aykırı olan bu uygulamaları ısrarla sürdürmektedirler. Ruh Sağlığında İnsan Hakları Girişimi Derneği (RUSİHAK)
“
Yargı sistemini değerlendirmeden önce yasama faaliyetinin yargı üzerindeki etkisi ile ilgili bazı tespitlerde bulunmak yerinde olur. Türkiye’de yasa yapım süreçleri, ilgili tarafların katılımına açık olmadığı gibi şeffaf olmaktan da uzak. Yeterli ön çalışma/ ihtiyaç analizi yapılmaksızın mevzuatta devamlı değişiklik yapılmakta, bu değişikliklerin büyük bir kısmı torba yasa ve kanun hükmünde kararname (KHK) şeklinde düzenlenmektedir. Oysa bu iki yöntem de istisnai olarak kullanılabilecek yöntemlerdir ve bu kadar sık kullanıldıkları yani istisna kural haline geldiği için kanun yapma sistematiği altüst olmuş, yasal değişiklikleri takip etmek ve hak aramak imkânsızlaşmıştır.
49
Toplum tarafından adalete ve mahkemelere duyulan güvensizlik, hukuki bilgiye erişimin zor olmasının da etkisiyle hak arama yollarının bilinmiyor oluşu, güvence altına alan ve destekleyen mekanizmalar olmadığından hak arama yollarına başvurmak ile ilgili yaşanan çekinceler, takip edilmesi olası olmayan bir hızla ve sistematikle çıkarılan yasalarla birleşince, özellikle de zaten farklı alanlarda ayrımcı muameleye maruz kalan kişilerin ve grupların adalete erişimini engellemektedir. İstanbul Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi
“ “
Engelli kadınların, adalet hizmetlerinin erişilebilir olmaması nedeniyle uğradıkları hak ihlallerini yargısal süreçlere yeteri kadar taşıyamamaları dolayısı ile engelli kadınların başta şiddet olmak üzere uğradıkları hak ihlallerine yönelik yargısal süreçler takip edilememektedir. Ayrıca adalet uygulayıcılarının engellilik ve kadın olmak üzerine olan önyargı ve tutumları önemli bir sorun teşkil etmektedir. Engelli Kadın Derneği Türkiye’deki yargı sistemini çocuk hakları açısından değerlendirdiğimizde pek çok sorun söz konusu. Bunlardan biri çocuk hakları ihlallerinin yargıya taşınması durumunda bile cezasız kalmasıdır. Cezasızlık bir döngü ve hak ihlallerini yeniden üretiyor. Bu durumu diğer insan hakları ihlallerini cezasız kalmasına yol açan sebepler kadar, yargı sisteminde yerleşik çocuk algısı da yaratıyor. Yargı; çocukları hak ve özgürlükleri olan birer olarak görmediğinden yaşadıkları ihlallerini de meşru ve olağan görebiliyor, bu algıyı da hukukileştirebiliyor. Bu algı dönüşmedikçe yargının çocuk odaklı kararlar vermesi mümkün olamıyor. Yargıdaki bir diğer sorun kanunla ihtilafa düşmüş çocuklar açısından yaşanıyor. Bir çocuk kanunla ihtilafa düşüğünde – her ne kadar yasalar öyle demese bile – onun çocuk olduğu unutulabiliyor ve özgürlüklerinden yoksun bırakmak yaygın bir tedbir olarak uygulanıyor. Türkiye’de çok uzun yıllardır üzerinde çalışılmasına karşın hala çocuklara özgü adalet sistemi kurulabilmiş değil. Bu da çocukların yaşamını olumsuz etkiliyor. Ne yazık ki yargı her bir çocuk için onları adalete yakınlaştıran bir yol olmaktan çok özellikle son yıllarda devletin çocukları cezalandırma ya da öç alma yöntemi olarak kullanılıyor. Ve tabii ki yargının siyasallaşmasından çocuklar da muaf olamıyor. Çocukların yargılanmaları ya da adalete erişimleri halihazırdaki güncel siyasete göre şekillenebiliyor. Gündem Çocuk Derneği
Sizce stratejik dava takipleri ile bu eksiklerin üstesinden gelinebilir mi?
“ “
LGBT’ler adalete erişim noktasında çok ciddi sıkıntılar yaşamaktadır. Stratejik davalama yargısal sürecin, yasaların yorumlanmasının, mevzuat ve uygulamadaki eksikliklerin mercek altına alınabilmesi için önemli araçlardan. KAOS GL
Stratejik dava takiplerinin önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu önem iki aşamadan kaynaklanıyor. İlk olarak, daha ilk aşamada sorunu görünür kılmak gibi bir işlevi var. Çünkü çoğu sorun görünür durumda dahi değil. Bu nedenle sorunu görünür kılmanın bile bir başarı olduğunu atlamamak gerek. İkinci olarak ise, görünür kılınan sorunu AİHM aşamasına kadar takip edip üzerine gitmek olası çözüm yollarını da ortaya çıkaracaktır. Çözüm olmasa dahi çözüme dair olasılıklar belirecek ve o yol açılmış olacaktır. Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST)
“
Türkiye’de HIV ile yaşayan bireyler tarafından, tedavinin reddi, haksız işten çıkarılma gibi sebeplerle, açılmış ve kazanılmış olan dava sayısının düşüklüğü göz önünde bulundurulduğunda, stratejik dava takibinin bu alanda özellikle önemli olduğu inancındayız. Böyle bir dava takibi, sadece bu alanda emsal teşkil edebilecek bir dava kazanımı ile sonuçlanmayacak, bunun yanı sıra konunun görünürlüğünü artıracak, kamuoyunda farkındalık yaratacak ve HIV ile yaşayan başka bireylerin haklarını aramaları konusunda da teşvik edici olabilecektir. Pozitif Yaşam Derneği
50
“
Özellikle vesayet ve zorunlu yatış konularında stratejik dava açılarak mevzuatın sözleşmelere uygun hale getirilmesi sağlanabilir. Çünkü vesayet sistemi ve vasilik sorunu psikososyal engelli bireylerin en temel sorunu olup tüm haklarının elinden alınmasına neden olmaktadır. Mahkemelerin sözleşme hükümlerini yok sayan yaklaşımlarını değiştirmek ancak stratejik dava ile mümkün olabilecektir. İyi planlanmış bir stratejik dava ve bu davayı destekleyecek bir kamuoyu çalışması ile çağ dışı vesayet sisteminin değiştirilmesi olanaklı olduğu gibi yaşamsal öneme de sahip olarak değerlendirilmektedir. Ruh Sağlığında İnsan Hakları Girişimi Derneği (RUSİHAK)
“
Stratejik davalar insan hakları savunuculuğu açısından yaratıcı ve güçlü araçlardır, bu tür davalar yargıdaki sorunların bir kısmına dikkat çekebilirler veya üstesinden gelebilirler ama yargı sistemindeki tüm aksaklıkların bu yolla çözülmesi beklenemez. Stratejik dava mevcut yasaların uygulanması, insan hakları bakış açısıyla yasaların sorgulanması, değiştirilmesi, yeni yasal düzenlemeler yapılması, yasal boşlukların doldurulması, emsal içtihat oluşturulması yönünde kullanılabilecek bir savunu yöntemidir. İstanbul Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi
“ “ “
Bu zorlukların tamamının üstesinden gelinmesi beklenemez ama iltica-göç alanında stratejik davalar, hem yargı mensuplarının hem de yukarıda saydığımız diğerlerinin farkındalığının, duyarlılığının artmasına neden olabilir. Konuyla ilgili stratejik AİHM kararlarının idarenin bu konudaki tutumunu değiştirmesi gibi stratejik dava takiplerinin başta yargı olmak üzere olumlu etkisi olacağını umuyoruz. Mültecilerle Dayanışma Derneği (Mülteci-Der) Bu alanda açılacak stratejik davalar başta yargıçlar olmak üzere tüm toplumsal yapıda bir farkındalık oluşturacağı gibi yargısal içtihatların oluşturulması ve hak arama mekanizmalarına başvurma konusunda çekingen davranacak engelli kadınlara güç verecektir. Engelli Kadın Derneği Elbette. Yargıdaki ve toplumdaki çocuk algısını deşifre etmek ve süreç içinde dönüştürmek ortak yürütülecek stratejik davalarda konu edilebilir. Ayrıca stratejik davalama yoluyla tüm bu algı aslında tersine döndürülebilir durumda. Gündem Çocuk Derneği
Stratejik Davalama Ağı’ndan beklentileriniz nelerdir?
“
Bu projeyle öncelikli olarak bir ağ oluşturduk. Aslında sadece LGBTİ’lere dönük hak ihlallerine karşı bir çalışma yapılmayacak. Toplumda aşırı marjinalleştirilmiş, insan hakları mücadele gündeminde kendine yeterince yer bulamamış grupların maruz kaldığı hak ihlallerini görünür kılmayı hedefliyoruz. Proje kapsamında çoklu ayrımcılık ve emsal karar bulunmayan vakalar yargıya taşınacak ve süreç Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde sonuna kadar takip edilecek. Tabi ki bu dosyaların yargı sürecinin analizi yapılacak ve yayınlanacak. Bunun yanı sıra online başvuru ve hukuki danışmanlık ve yönlendirme yapılacak. Ayrıca kapasite geliştirmeye yönelik atölyelerimiz olacak. Görünür olmayan, olamayan insan hakları ihlallerini gerek yargı, siyasi alan, hak temelli sivil toplum örgütlerinin gündemine sokmak. KAOS GL
“
Bu ağ, sorunları görünür kılmak ve olası çözümleri ortaya çıkarmak için bir araç olarak işlev görebilmeli diye düşünüyoruz. Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST)
51
“
Stratejik Davalama Ağı’ndan beklentilerimiz şimdiden karşılanmaya başladı diyebiliriz. Adalete erişimde güçlükler yaşayan diğer grupları temsil eden sivil toplum örgütleriyle bir araya gelerek, farklı alanlarda da olsa izlenebilecek ortak yolları paylaşma ve birbirimizden öğrenme olanağı bulduk. Bunun yanı sıra Ağ, yargı sisteminin işleyişi ve kullanılabilecek hak arama mekanizmaları hakkında bilgilenme alanları ve kaynakları sağlıyor. En önemlisi de bir hukuki destek altyapısı oluşturarak, danışanlarımıza daha güçlü ve efektif destek sunulabilmesini sağlaması. Pozitif Yaşam Derneği
“ “
Zihin ve ruh sağlığı alanında yaşanan hak ihlallerini derli toplu bir biçimde özetleyerek, söz konusu ihlallere Ağ’a üye diğer örgütlerin de desteğiyle, bir dayanışma içerisinde dikkat çekebilmek ve orta vadede yaşanan hak ihlalleri içerisinden etkili davalara dönüşebilecek olanları seçerek “mağdur” kişilerin hukuki mücadelelerine Ağ’ın sağlayacağı olanaklarla destek vermek. Ruh Sağlığında İnsan Hakları Girişimi Derneği (RUSİHAK) Mağduru veya faili olması nedeniyle hemen herkesi ilgilendiren ayrımcılık konusunu temel alan Ağ, farklı konularda ve farklı gruplarla çalışan örgütlerin bir araya gelmesini zorunlu kılıyor. Ağ’ın bu çeşitliliği barındırıyor olması bakış açısı, çalışma yöntemleri ve sorun alanları üzerine Ağ bileşenleri arasında bilgi ve tecrübe alışverişini mümkün hale getiriyor. Birlikte çalışma veya birbirinden güç ve destek alarak çalışma ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına yönelik çabaları daha etkin hale getiriyor. Farklı temellerde ayrımcılığa uğrayan grupların haklarının savunuculuğu için oluşturulmuş Ağ’ın çalışmalarının sürekliliğinin sağlanması, Türkiye’de ayrımcılıkla mücadelede önemli ve örnek bir adım olacaktır. Ayrımcılık alanında yargıda yeni pratikler yaratılarak ayrımcılık mağdurlarını güçlendirmesi, Ağ ile ilişkisi olan herkesin ve tüm sivil toplum örgütlerinin ayrımcılık yasağı ve stratejik davalama konusunda bilgilenmesi, bu bilgi ve deneyimlerini başka grupları güçlendirme konusunda kullanması ve benzeri çalışmalara ışık tutması Ağ’ın yaratması beklenen etkilerdendir. İstanbul Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi
“ “ “
Kendi spesifik çalışma alanımız dışında kalan alanlarda adalete erişimde yaşanan sorunları, ne gibi çözümlere başvurulmuş, ne gibi sonuçlar alınmış, başka ne yapılabilir gibi konuları birbirimizden öğrenme ve benzer yolları, çözümleri kendi alanımıza uyarlama konusunda düşünme imkanı elde edebiliriz. Mültecilerle Dayanışma Derneği (Mülteci-Der) Ağ bileşenlerinin stratejik davalama konusunda bilgi ve deneyim aktarımları derneğimizin bu alanda daha sonra yapacağı çalışmalara rehberlik edecektir. Engelli Kadın Derneği Çocuk hakları ihlalleriyle ilgili kritik ve öncelikli alanlarda hukuki süreç yürüterek bunun çocukların lehine bir dönüşüm yaratılmasına katkıda bulunmak. Ağ üyeleriyle bu konuda fikirsel ve eylemsel anlamada dayanışmak da bu dönüşüm için çok önemli. Davalama ağından bir başka beklentimiz de stratejik davalama konusunda teknik kapasitemizi güçlendirebilmek. Farklı örgüt deneyimleri ile farklı hukukçularla ortak davalar üzerinde çalışmak çok güçlendirici bir süreç olacak. Gündem Çocuk Derneği
52
Kapsayıcı...
Sivil Düşün AB Programı uygulanmaya başladığı Aralık 2012 tarihinden itibaren tüzel kişilik aramaksızın aktivistleri, sivil toplum örgütleri, platformlar, ağlar, dernekler, vakıflar, kooperatifler, sendikalar ve kent konseylerinin hak temelli çalışmalarını desteklemeye devam ediyor... Aktivist Programı çerçevesinde şimdiye kadar 595 başvuru yapıldı ve 142 proje desteklendi... Onaylanan projelerin 46’sını aktivist, 96’sını bir sivil toplum örgütü çalışmaları oluşturuyor... Sivil Düşün Ağlar ve Platformlar Destek Programı çerçevesinde ise farklı tematik alanlardan 9 projeye destek veriliyor... Aktivist Programı çerçevesinde bölge, il ve tematik alan konusunda bir kota sistemi bulunmuyor... İller düzeyinde programdan faydalanma süreçlerini güçlendirmek için az başvuru gelen bölgeler takip edilerek bu bölgelerde tanıtım toplantıları düzenleniyor...
53
Türkiye’d
Çerçeve Ortak
Proje
54
den
klık
eleri
Barış, Toplumlararası Uzlaşı ve İnsani Güvenlik için Sınır Ötesi Yurttaşlar Ağı Projesi – Helsinki Yurttaşlar Derneği (HyD)
Herkes için Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK)
Barış, Toplumlararası Uzlaşı ve İnsani Güvenlik için Sınır Ötesi Yurttaşlar Ağı Projesi Helsinki Yurttaşlar Derneği liderliğinde, Bulgaristan, Makedonya, Yunanistan, Karadağ, Bosna Hersek, Sırbistan ve Kosova’dan sivil toplum örgütleri ve akademik ağların bulunduğu bir ortaklıkla uygulanıyor.
Herkes için Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi, Türkiye’nin içinde bulunduğu Güneydoğu Avrupa Bölgesi’ndeki işveren örgütlerinin ve işletmelerin Kurumsal Sosyal Sorumluluk alanındaki kapasitelerini geliştirmeyi amaçlıyor.
Projenin ana hedefi, yürütülecek olan sistematik bir araştırma programı çerçevesinde insani güvenlik meseleleri ile ilgili ülke (Bosna Hersek, Kosova, Karadağ, Türkiye, Bulgaristan ve Sırbistan), bölge (Balkanlar ve Türkiye) ve Avrupa düzeyinde savunuculuk faaliyetlerini arttırmaktır. Proje araştırması halihazırda, Balkanlar ve Türkiye’de özellikle okul, işyeri ve yaşam alanları üzerinden yurttaşların gündelik hayatlarında karşılaştıkları şiddetin biçim ve sebeplerini ele alıyor. http://cn4hs.org/
Projenin özel hedefleri Güneydoğu Avrupa Bölgesi’ndeki işveren örgütlerinin ulusal ve uluslararası düzeyde çoklu paydaş diyaloğuna katılımını ve kamu sektörü reform süreci üzerindeki etkisini artırmak amacıyla, aralarındaki ağlar ve ortaklıklar ile kurumsal sosyal sorumluluk konusunda farkındalık ve kapasite yaratmak. İşletmelerin toplum üzerindeki olumlu etkileri nedeniyle sosyal, çevresel, etik, insan hakları ve tüketici sorunlarını faaliyetlerine ve temel stratejilerine dahil etmelerine yönelik rehberlik sağlayabilmek için bölgedeki işveren örgütleri kapsamında yer alan kuruluşlarda farkındalık yaratmak ve kapasite geliştirmektir. Projenin ortakları Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Uluslararası İşverenler Örgütü (IOE) Hırvat İşverenler Sendikası (CEA) Makedonya İş Konfederasyonu (BCM) Karadağ İşverenler Federasyonu (MEF) Romanya’daki Küçük ve Ortak Ölçekli Özel İşletmeler Ulusal Komisyonu (CNIPMMR) http://csrforall.eu/
55
Güneydoğu Avrupa’da İyi Yönetişim ve Yolsuzlukla Mücadelede Sivil Toplum Farkındalığının, İzleme ve Savunuculuk Kapasitesinin Geliştirilmesi Projesi – TESEV
Destek Reformlarının Garanti Altına Alınması için Bölgesel Ortaklık Projesi (PERSON) Projesi – Ruh Sağlığında İnsan Hakları Derneği (RUSİHAK)
Bulgaristan’daki Demokrasi Çalışmaları Merkezi liderliğinde yürütülen projenin 9 ülkeden 17 sivil toplum örgütü ortağı bulunuyor. Türkiye ortağı TESEV olan projenin hedefi, iyi yönetişim ve yolsuzlukla mücadele alanında karar
Destek Reformlarının Garanti Altına Alınması için Bölgesel Ortaklık Projesi (PERSON), İrlanda Galway Universitesi Engelli Politikası ve Hukuku Merkezi’nin (CLDP) genel koordinatörlüğünde, Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’nin 12. maddesinin (engel
alma süreçlerini etkileyebilen, bu alanda kamuoyu yaratabilen bir sivil toplumun oluşumuna katkıda bulunuyor.
durumu ve derecesi ne olursa olsun herkes kanun önünde eşittir) hayata geçirilmesi için yürütülen bir projedir.
Bu amaçla, 2012’de proje ortakları yolsuzlukla mücadele ve iyi yönetişim alanında Güneydoğu Avrupa’daki sivil toplum örgütlerinin hemfikir olduğu, ortak bir strateji ve eylem planına dayalı bir koalisyon olan SELDI (South East Europe Leadership for Development and Integrity) ağını kurmuştur. Bu koalisyon, sivil toplum örgütlerinin kapasitelerini ve kamuoyunda farkındalık arttırmak için, iyi yönetişim izlemesi yapıyor (sivil toplum örgütlerinin eğitimi, karşılaştırmalı çalışmalar, ulusal ve bölgesel yolsuzlukla mücadele raporları dahil) ve bölgesel iyi yönetişim ve yolsuzlukla mücadele politika forumları hazırlıyor ve konuyu medyaya taşıyor.
Türkiye’den RUSİHAK’ın proje ortağı olduğu proje ayrıca Sırbistan, Kosova, Hırvatistan, Bosna Hersek ve Bulgaristan’dan da sivil toplum örgütlerinin katılımıyla yürütülüyor. PERSON/BİREY Projesi, ulusal ve bölgesel düzeyde entelektüel, bilişsel ve psikososyal engelleri olan bireyleri etkileyen reformları izleme ve savunuculuk yapabilmeleri için sivil toplum örgütlerinin kapasitesinin geliştirilmesine katkıda bulunmayı amaçlanıyor. Bu kapsamda çeşitli ulusal ve uluslararası toplantılar düzenlenmekte, tüm paydaşlar (kamu, sivil toplum, vb.) sürece dahil ediliyor, yayınlar çıkarılıyor, 12. maddenin getirdiği zihniyet değişikliği hayata geçirilmeye çalışılıyor.
http://www.seldi.net http://www.eu-person.com/
56
Vatandaşlar İçin Üç A Projesi: Bilgiye Erişim (Access to Information), Danışmanlık (Advice) ve Aktif Destek (Active Support) – Sivil Toplumu Geliştirme Merkezi Derneği Vatandaşlar İçin Üç A Projesi: Bilgiye Erişim (Access to Information), Danışmanlık (Advice) ve Aktif Destek Projesi, Avrupa Vatandaşlık Hizmetleri Merkezi ECAS’ın liderliğinde, Türkiye’den STGM’nin ortaklığında 9 ülkede uygulanıyor. Vatandaşlık Hizmetleri Projesi, sivil toplum örgütlerini bilgilendirme, danışmanlık ve aktif yardım sağlamaları için cesaretlendirmeyi hedefleniyor. Bu proje ayrıca sivil toplumun vatandaşların sesi olması ve hükümetlerin hesap verilebilir olması için üstlendikleri rollerin daha da görünür kılınmasını amaçlar. Bu amaçla proje kapsamında, vatandaşlara yönelik bilgilendirme ve tavsiye kaynaklarının bir haritasının çıkarılması ve bir fizibilite hazırlanması, ülkeler arası eşleşmeyi de içerecek biçimde 10 pilot uygulama hayata geçirilmesi, bu alanda bölgesel işbirliğinin sürdürülmesi için bir ağ oluşturulması öngörüldü. http://tripleacitizens.eu/index.php/ pages/view/home
Balkan Sivil Toplum Müktesebatı: Sivil Toplum Örgütlerinin İzleme ve Savunuculuk Kapasitelerinin Geliştirilmesi Projesi – TÜSEV Sivil Toplumun Gelişimi için Elverişli Ortamın İzlenmesi Projesi, Avrupa Birliği’nin mali desteği ile Avrupa Ulusal Sivil Toplum Kuruluşları Ağı (ENNA) ve Avrupa Kar amacı Gütmeyen Kuruluşlar Hukuk Merkezi’nin (ECNL) ortaklığıyla Aralık 2012-Kasım 2014 tarihleri arasında gerçekleştirilecektir. Balkan Sivil Toplum Destekleme Ağı (BCSDN) koordinasyonunda yürütülen proje, Batı Balkanlar (Arnavutluk, Bosna-Hersek, Hırvatistan, Kosova, Makedonya, Karadağ, Sırbistan, Bulgaristan, Romanya ve Slovenya) ve Türkiye’de eş zamanlı olarak uygulanıyor. Sivil toplum için elverişli ortam yaratılmasına katkı sağlayarak sivil toplum alanında yapılan izleme ve savunuculuk çalışmalarının temelini güçlendirmek amacıyla yürütülen proje kapsamında, Sivil Toplumun Gelişimi için Elverişli Ortamın İzlenmesi için BCSDN üyeleri ve ortaklarından oluşan sivil toplum uzmanları tarafından bir ‘izleme matrisi’ geliştirilmiştir. Matris aracılığıyla; sivil toplumun gelişimi için elverişli ortam yaratılmasına dair izleme mekanizmalarının tasarlanması ve uygulanması, Avrupa Birliği İlerleme Raporlarının sivil toplum örgütleri için elverişli bir ortam yaratılmasına dair meseleleri vurgulamasına öncelik verilmesi ve temel paydaşların Avrupa Birliği katılımı, yasal reform girişimleri ve izleme faaliyetlerini desteklemesi hedefleniyor. İzleme Matrisi metodolojisine göre; sivil toplumun faaliyet gösterdiği ortam Sivil Toplumun Gelişimi için Elverişli Ortam; Özgürlüklerin Temel Hukuki Güvenceleri Sivil Toplum Örgütlerinin Finansal Kapasitesi, Sürdürülebilirliği ve Kamu-sivil toplum örgütü İlişkileri başlıkları altında belirlenen kriterlere göre incelenecektir. http://monitoringmatrix.net/
ENV.NET: Batı Balkanlar ve Türkiye’de Çevre Ağının Geliştirilmesi: AB Entegrasyonu Çerçevesinde Çevre reformlarında Vatandaşların Sesinin Güçlendirilmesi Projesi – TEMA Vakfı TEMA Vakfı’nın ortağı olduğu Batı Balkanlar ve Türkiye’de ENV.net: AB Entegrasyonu İçin Çevre Reformlarına Vatandaş Katılımı Projesi, Avrupa Birliğine aday Balkan ülkeleri ve Türkiye’deki sivil toplum kuruluşları ile Avrupa Komisyonu arasında bir bilgi paylaşımı ve kapasite geliştirme ağı oluşturmayı hedefliyor. Vatandaşlara çevre sorunları reformlarını etkileyebilecek ve seslerini duyurarak AB ile entegrasyonun kolaylaşması için ENV.net sisteminin Batı Balkanlar ve Türkiye’de yaygınlaşması” projesi kapsamında 01 Aralık 2012’de başlayan proje 30 Kasım 2014 tarihine kadar devam edecektir. Proje esas olarak İtalyan punto.sud tarafından yürütülmekte olup, Co-PLAN (Albania), Advocacy Training & Resource Center – ATRC (Kosova), Environment Ambassadors for Sustainable Development – EASD (Sırbistan), TEMA (Türkiye), European Environmental Bureau – EEB (Belçika), 4x4x4 Balkan Bridges Skopje (FYRM-Makedonya) gibi kuruluşlar da ortak olarak katılım sağlıyor. Projenin amacı ENV.net ortaklarının daha çok sorumluluk ve kapasite sağlayarak, vatandaşlara seslerini duyurma imkânı sağlamak ve çevre sorunları reformlarını analiz etme, izleme ve danışmanlık yoluyla etkileme imkânı sağlamak ve çevresel yönetmelik standartlarının benimsenmesi yönünde katkıda bulunmaktır.
ESSEDRA: Batı Balkanlar ve Türkiye’de Kırsal Alanlarda Çevresel olarak Sürdürülebilir Kalkınma – Mutfak Dostları Derneği Balkanlar ve Türkiye’de Kırsal Alanlarda Çevresel olarak Sürdürülebilir Kalkınma İtalya’dan Slow Food liderliğinde, Türkiye ve Balkanlar’daki sivil toplum örgütleri ile ortaklaşa yürütülen ESSEDRA projesi, gıda kalitesi, kırsal kalkınma ve tarım alanlarında çalışan sivil toplum örgütlerinin kapasitelerini geliştirerek AB uyum sürecine etkili şekilde katılmalarını hedefliyor. Türkiye’de Mutfak Dostları Derneği’nin ortaklığı ile yürütülen proje; bu desteklerle, sivil toplum örgütlerinin AB’nin çevre, biyoçeşitlilik, iklim değişikliği ile mücadele ve yerel toplulukların sürdürülebilir yaşamını garantileme yönündeki hedeflerini gerçekleştirmelerini amaçlıyor. Proje Balkanlar’da EFNCP (Avrupa Çevre ve Yaylacılığı Koruma Forumu), Fundatia ADEPT Transilvania (Romanya), Slou Fud Bitola (FYRM-Makedonya), Natura Balkanika (Sırbistan), Udrugu Kinookus (Hırvatistan), VIS Albania (Arnavutluk), Okusi Hercegovinu (Bosna Hersek) ve Slow Food Bulgaria (Bulgaristan) ortaklığında yürütülüyor. http://www.essedra.com/
http://www.env-net.org/
57
Şeffaf...
Sivil Düşün Aktivist Programı kapsamında başvuru, değerlendirme ve uygulama süreçlerinin her aşaması aktivistlerin/sivil toplum örgütlerinin bilgisine açık olacak şekilde düzenleniyor... Aktivist Programına başvuran herkes, başvuru takip ve proje uygulama sürecini özel olarak oluşturulan sistem üzerinden takip edebiliyor... Aktivist Programı kapsamında onaylanan projelerin haberleri, görselleri, videoları düzenli olarak web sitesinde ve sosyal medya hesaplarında paylaşılıyor... Programa ilişkin her konuda görüş ve öneriler Sivil Düşün web sitesi üzerinden Teknik Destek ekibi ile paylaşılabiliyor... Program kapsamında desteklenen tüm çalışmaların içerikleri ve bütçeleri web sitesi ve sosyal medya araçları üzerinden yayınlanıyor…
58
Siz de sivil düşünüzü buraya yazabilirsiniz...
60
61
Bükreş Sok No 3/10 06680 Çankaya Ankara T. 0312 428 05 61 / 0312 428 05 62 F. 0312 428 05 63 info@sivildusun.eu Sivil Düşün AB Programı; sivil toplum örgütleri, aktivistler ve sivil ağlar için Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu tarafından yürütülen yenilikçi, esnek ve katılımcı bir Avrupa Birliği Programıdır.
www.sivildusun.net