Slam Dunk Dergi - Sayi 45

Page 1

SLAMDUNK HAFTALIK BASKETBOL DERGİSİ

ALLEN IVERSON

VEDA

02 - 08 Eylül 2013 / SAYI: 45

OVERTIME HABERLER

Rajon Rondo Hido Türkoğlu

ÖZEL SAYISI

PROBLEM ÇOCUK VEDA ETTİ

ALLENIVERSON



12 DEV YORGUN SPOR TOTO WORLD CUP 11’IN IKINCI GÜNÜNDE “12 DEV Adam” öyle bir oyun oynadı ki, medyamızın bir çok “kalemşörüne” göre “Devler Duvar”, “Avrupa Şampiyonluğu”da bir ihtimal gibi belirdi ufukta. Öyle bir hava estirildi ki, Devlerin çoşkusu, kupa kazanmışcasına abartıldı. Kimse kendini kandırmasın, Tanjeviç’le çıkılan yol, uzun ve çetrefilli. Hiç dikkat ettiniz mi maçta veya ekranda. Millilerin maç içinde ki uyumsuzluğu, moral motuvasyonun düşüklü, oyun kurucu sorunsalının kabak gibi göründüğü çok belli. Belçika gibi zayıf bir rakib üzerinden değerlendirme yapılamaz belki. Tüm maç, tam bir antrenman havasında geçti. Fakat Hırvatlar inanılır gibi değildi. Kadrosunda Ante Tomic, Luksa Andric, Bojan Bogdanovic, Marko Tomas, Roko Ukic ve Darko Zoric gibi yetenekli ve tecrübeli oyuncular, başlarında da Jasmin Repesa gibi deneyimli bir koçu olan takım, bizim karşımızda tel tel döküldü. Bu yapıyla fireni boşalmış kamyon gibiler. Fakat bir sonraki gün karşılaştığımız “turnuvalarda ki belalımız” Sırbistan’la başa baş mücadele etsekte, sonuçta daha istikrarlı bir görüntü içinde olan rakibimize boyun eğmekten kurtulamadık. Avrupa Şampiyonası’na 10 günden az bir süre kalmışken Milliler’in isteksizliği ve güven vermeyen yapısı endişelendiriyor bizi. GÜN GÜN TURNUVA NOTLARI Spor Toto World Cup 11’in ilk gün son maçında Türkiye, Belçika’yı 77-53’lük skorla devirmeyi başardı. Maçın ilk çeyreğinde oyunda üstünlüğünü kabul ettiren Ay-Yıldızlılar, çember altında Ersan İlyasova ile etkili olurken, Sinan Güler’in de asistleriyle farkı 8’e kadar çıkartsa da ikinci çeyreğe 19-15’ önde girdi. İkinci çeyrekte etkili olan Kerem Gönlüm üst üste bulduğu sayılarla Ay-Yıldızlılar farkı giderek açarak devre sonunda soyunma odasına 36-25 üstün girdi. İkinci devreye hızlı başlayan A Milliler, çember altındaki üstünlüğünü sürdürdü. Kerem Gönlüm bu bölümde de skor yükünü çekerken, Ömer Aşık’ın da devreye girmesiyle farkı 15 sayıya çıkardı. Final periyotuna da 53-36’lık üstünlükle giren milliler, oyunun son bölümünde farkın verdiği özgüvenle rahat oynadı. Hidayet Türkoğlu da devreye girince fark 20 sayılara kadar yükseldi. Kalan dakikalarda oyundan ödün vermeyen Türkiye sahadan 77-53 galibiyetle ayrılmasını bildi. Turnuvanın ikinci gün son maçında A Milli Takım, baştan sona üstün götürdüğü maçta Hırvatistan’ı 81-52 mağlup etti. Ülker Sports Arena’da oynanan karşılaşmaya tutuk giren Türkiye, Oğuz Savaş’ın sayılarıyla skor üretirken savunmada oldukça dikkatliydi. İlk 5 dakika sonrasında Hidayet Türkoğlu’nun de devreye girmesiyle oyunda üstünlüğü eline alan Ay - Yıldızlılarımız, özellikle pota altındaki etkili performansıyla ilk çeyreği 17-13 önde tamamladı. İkinci çeyreğin ilk 2 dakikasında iki takım da skor üretemezken daha sonra millilerimiz pota altı üstünlüğü sürdü. Oğuz Savaş bu bölümde de sayılar bulurken fark bir ara 8’e kadar çıkt. Hırvatlar, 6-0’lık seriyle durumu 30-28’e getirse de soyunma odasına 35-31’lik skorla gidildi. Mücadelenin ikinci devresine savunmadaki istekli ve etkili performansını sürdüren Milli Takım, Sinan Güler ve genç Kenan Sipahi ikilisinin önderliğinde farkı 11’e kadar yükseltti. Bütün çeyrek boyunca sert savunmasını sürdüren, özellikle pota altında Hırvat uzunlara sayı şansı tanımayan Türkiye, Kenan Sipahi ve Ersan İlyasova’nın sayılarıyla son çeyreğe 19 sayı farkla, 60-41 önde girdi. Son çeyrekte de üstünlüğünü sürdüren, mücadeleden son ana kadar kopmayan Milli Takım, Hırvatistan’ı 81-52 mağlup ederek ikide iki yaptı. Final maçında Türkiye, Sırbistan’a yenilerek, turnuvayı ikinci sırada kapattı. Mücadelenin ilk çeyreğinde her iki takım da savunmada sertliklerini korudu. Ömer Onan’ın hızlı hücumlardan bulduğu sayılarla sayı bulan Türkiye, ilk 3 dakika rakibine sayı şansı tanımadı. Çabuk toparlanan konuk ekip, Andusic ve Katic’le skor bularak dengeyi yakaladı ve ilk çeyrek 18-18’lik eşitlikle kapandı. İkinci çeyreğe tutuk giren Ay-Yıldızlılar, Sırbistan’ın sayılarına engel olamayınca geriye düştü. Ender Arslan’ın oyuna ağırlığını koymasıyla toparlanan milliler, devre sonunda soyunma odasına 40-42 geride girdi. Maçın ikinci devrenin ilk bölümüne Kenan Sipahi ile başlayan Türkiye, genç oyun kurucunun verdiği enerjiyle oyuna dengeyi getirdi. Ancak çember altı savunmasını bir türlü oturtamayan Ay-Yıldızlılar, hücumda da şanssız şutlardan yararlanamayınca 9 sayı geriye düştü. Son çeyreğe de 52-62 Sırbistan üstünlüğüyle gidildi. Final periyotunun ilk dakikalarında fark sabit kalırken yorulan Kenan Sipahi’nin yerine Ender Arslan’ın oyuna dahil olması maçın seyrini değiştirdi. Ender’in asistleriyle sayılar bulan Kerem Gönlüm farkı 3’e çeken isim oldu (62-65). Kalan dakikalarda eşitliği sağlamak için oldukça büyük uğraş veren Türkiye, amacına ulaşamayınca Sırbistan’a 72-78 yenilerek, turnuvayı ikinci sırada tamamladı.

Genel Yayın Yönetmeni Bilgehan Aras 02 - 08 EYLÜL 2013 / SLAMDUNK / 3


SLAMDUNK YAZIŞMA ADRESİ TALATPAŞA CADDESI ÇELENK SOK. NO: 27/A KAT:4 GÜLTEPE / KAĞITHANE / İSTANBUL TEL: +90 (212) 325 91 25 - FAX: +90 (212) 258 70 59

www.slamdunkdergi.com Genel Yayın Yönetmeni Bilgahan Aras bilgehanaras1976@slamdunkdergi.com Yazı İşleri Müdürü Burçin Yalçın burcin@slamdunkdergi.com Haber Müdürü Bulut Çiftçi bulut@slamdunkdergi.com Görsel Yönetmen Çetin Akdeniz cetinakdeniz@slamdunkdergi.com Fotoğraf Editörü Utku Ulutaş utku@slamdunkdergi.com NBA Editörü Mutlu Nazlı mutlunazli@slamdunkdergi.com Katkıda Bulunanlar Bora Eriş, Berk İybar, Jeffy Ancel, Zeynep Demiralp, Yasin Bakır, Emre Gürel, Berk Sarıoğlu, Yavuz Öziçer, Harun Özdemir Reklam Rezervasyon Bilgehan Aras bilgehanaras1976@slamdunkdergi.com + 90 (533) 552 07 49 Yayının Türü: Yerel Süreli Yayıncı: Baras Basım Yayın Adresi: Sanayi Mah. 1673. Sok. No: 34-34510 Esenyurt / İstanbul Tel: 0 (212) 622 63 63 Fax: 0 (212) 605 07 98 Slamdunk Haftalık Basketbol Dergisi, Baras Basım Yayın tarafından yayınlanmaktadır. Yazı ve fotoğrafların tüm hakkı Slamdunk Dergisi’ne, yayınlanan ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. Slamdunk Dergisi Türkiye Basın Meslek İlkeleri’ne uymaya söz vermiştir.


03-08 EYLÜL 2013

HİMAYESİNDE

KATKILARIYLA


Rondo’nun sakatlığı ne durumda?

Boston Celtics koçu Brad Stevens geçtiğimiz Şubat ayında ön çapraz bağlarını koparan Rajon Rondo’nun sakatlığının iyiye gittiğini söyledi.

oston’da basının sorularını yanıtlayan Boston Celtics’in yeni koçu Brad Stevens, “Ne zaman döneceğini bilmiyorum. Sağlık ekibinden son duyduğum şey Rondo’nun tedavisinin iyiye gittiği” diye konuştu. Amerikalı yıldız basketbolcu geçtiğimiz Şubat ayında

B

6 / SLAMDUNK / 02 - 08 EYLÜL 2013

ön çapraz bağlarını koparmıştı. Rondo’nun sezon açılışına yetişebileceği söylenirken, takım arkadaşları onun Aralık ayından önce sahalara dönemeyeceğini belirtiliyor. Bu sene Boston’dan ayrılan yıldızlardan sonra takımın emanet edigleceği isim olan Rondo, takım için çok önemli bir konumda.


Overtime

02 - 08 EYLÜL 2013 / SLAMDUNK / 7


Overtime

Hido’ya teklif yapıldı!

Uzun zamandır Hido konusunda çalışan Fenerbahçe Ülker, yıldız oyuncuyu ikna etmek için harakete geçti

NBA’den sonra kariyerine Avrupa’da devam edeceğini söyleyen Hidayet Türkoğlu konusunda bir süredir gündeme gelen şey gerçekleşti ve

F.Bahçe Ülker yıldız oyuncuya teklifini yaptı. Her fırsatta F.Bahçeli olduğunu ve F.Bahçe forması giymeden jübile yapmak

8 / SLAMDUNK / 02 - 08 EYLÜL 2013

istemediğini belirten Hidayet Türkoğlu, sarı lacivertlilerin 3 milyon dolar civarındaki teklifini büyük ihtimalle kabul edecek. Seri üretimde bu tip bir kokpit ve gösterge paneli olmayacak


ONLINE HAFTALIK BASKETBOL DERGİSİ

SLAMDUNKDERGI.COM APPLE STORE’DA

SLAMDUNK DERGİ APP STORE’DA . KENDI APLIKASYONUYL A DA YAYINDA . IPAD VE IPHONE’UNUZL A TÜRKIYE’NIN TEK ONLINE HAFTALIK BASKETBOL DERGISINI ISTEDIĞINIZ ZAMAN, ISTEDIĞINIZ HER YERDE OKUYABILIRSINIZ. TEK YAPMANIZ GEREKEN APP STORE’DAN “SL AMDUNK’I ÜCRETSIZ INDIRIP, KEYIFLE OKUMAYA BAŞL AMAK ...


O FARK YA

10 / SLAMDUNK / 02 - 08 EYLÜL 2013


Allen Iverson: Veda

ARATIRDI Yazı: Mutlu Nazlı

02 - 08 EYLÜL 2013 / SLAMDUNK / 11


AZI OYUNCULAR FARK YARATIR Nasıl anlatacağımı dahi tam olarak bilmiyorum. Kelimeler bazen yetersiz kalabiliyor. 1,83 boyda 80 kg ağırlığında küçük bir adam mı desem, The Answer’mi desem, Beşiktaş mı yoksa Annesi 15 yaşında hamile kalmış, hayatı boyunca sürekli sefalet çekmiş, Babasından yıllarca haber alamamış, çete kurmak suçundan 5 yıl hapis cezası almış fakat 4,5 ay yatmış… Amerikan futbolu merakının içinde annesinin zoru ile basketbol ile tanışarak okul takımına giren ve hayatı boyunca ona sunulan tüm şansları yetenekleri sayesinde değerlendiren problemli bir genç mi? Kısaca Allen Iverson mı desem… Allen Iverson NBA’de yepyeni bir sayfa açan bir oyuncu oldu. Dövmeleri, kendine has örgülü saçları, asi tavırları ve sıska bacaklarını örten koca bir şortla tanımayan birine göre çete üyesi ya da her an rap konseri verecek imajı… Bazı oyuncular vardır ki NBA ya da basketbol tarihinde yaptıklarıyla tüm insanlığın hayatını, kimliğini ve tarzını değiştirebilir. 90’lı yıllarda basketbola merak salan tüm gençliğin bu oyunu oynarken dilini dışarı çıkarttığına tanık olurduk.

B

12 / SLAMDUNK / 02 - 08 EYLÜL 2013

2000 yılında üniversitede okuduğum dönemde ise bu oyun sokakta oynanırken daha asi bir kimlik kazanmıştı. İnsanlar saçlarını örüyor, belden aşağı düşen şortlar ile basket oynuyor, kırmızı kolluk takıyor, dövme yaptırmak için Allen Iverson’un fotoğraflarına ulaşmak istiyordu. Sahalarda oynanan oyunlar bile daha “cool” bir tavır içine girmişti. Yaptıkları sosyal medya bu kadar büyük bir kimlik kazanmamış olmasına rağmen dilden dile efsane halini aldı. 14 sezonda 26,7 sayı ve 6,2 asist ortalaması ile 1997’de “Yılın Çaylağı”, 2001’de MVP ödülü 4 kez “sayı kralı” , 11 kez Allstar ve 2 kez Allstar MVP ödülünü alan gerçek bir Basketbol efsanesi daha aramızdan ayrılıyor. Basketbol dünyasında seni farklı bir görevle tekrardan aramızda görmek dileğiyle… HOŞÇAKAL…


Allen Iverson: Veda

02 - 08 EYLÜL 2013 / SLAMDUNK / 13


THE ANSWER

NAMIDEĞER A.I. Bu adam için neler yazılmalı bilmiyorum ama söylenicek a’dan z’ye bir çok şey olduğu aşikar. Bana basketbolu sevdiren T-Mac’den sonraki adam. Philadelphia’nın Dr.J.’den sonraki bence en kaliteli görüp görebileceği en sağlam en karakterli basketbolcu. Yazı: Çağrı Baştürk


Allen Iverson: Veda


BENCE SADECE BIR BASKETBOLCUDA DEĞIL. Bir çok siteden hayatını okudum en ayrıntısıyla ve okuduklarıma gerçekten inanmakta güçlük çektim. Size bahsetmekten büyük bir onur ve gurur duyacağımdan ve şu ana kadar yazdığım birkaç yazı içerisinde en zevkli ve en güzel yazım olacağınızdan şüpheniz olmasın. Asıl adı Allen Ezail Iverson olan 7 Haziran 1975 hampton virjinya doğumlu Amerikan basketbolcudur. Annesi Iverson’a daha 15 yaşındayken gebe olmuş ve babasıda sevgilisini bıçakladı haberleri ortaya çıkana kadar babasından haber alamamıştır. Hayat şartları ülkemizdeki fakirlik sınırında yaşıyan ailelerimiz kadar ve belkide daha da düşük olan bir şekilde olmuştur. Iverson’ı annesi tek yetiştirdi ve yaşadıkları evde sık sık lağım taşmaları, elektrik ve su faturalarını ödeyemediğinden dolayı son derece zorluklarla geçmiştir. Eğer babasını cidden merak ediyorsanız biyolojik olarak ilgisinden başka hiçbir alakası bulunmamaktadır. Bundan daha kötüsüde Iverson’ın 2 tane kız kardeşi vardı ve annesi Iverson’a çok güveniyordu. Neyse ki annesi Iverson’ın spor konusundaki yeteneğini daha küçükken farketti ve inanırmısınız bilmiyorum ama şu an tanıdığınız Iverson ilk olarak Amerikan futboluyla spor yaşantısına başladı ve çok seviyordu. Annesi Iverson’ı

basketbola teşvik etmeye çalışıyordu. Zorluklarla da olsa ona basketbol eşyaları Jordan ayakkabısı vs.gibi eşyalar almaya çalıştı. Iverson’ın yaşadığı yer Hampton çete savaşlarının, uyuşturucu tacirlerinin ve suçun kol gezdiği bir kent idi. Allen burada 14 yaşındayken bir arkadaşının bıçaklanarak öldürülmesine şahit olmuştu ki çok geçmeden katıldığı bir partide en yakın arkadaşı gözler önünde öldürülmüştü. Babasıda uyuşturucu satarken yakalandı. Neyse ki Iverson bu yaşadıklarını bir kenara koymaya çalışıp kendi spora vermeye çalıştı ve basketbol, Amerikan futboluyla yakından ilgilenmeye başladı. Daha deminde bahsettiğim gibi Iverson basketbolu sadece bir hobi olarak görüyor Amerikan futboluna hayranlık duyuyordu( o zamanlar hangi Amerikan hayranlık duymuyorduki gencinden yaşlısına kadar). Iverson ile ilgilenen sadece annesi değildi. İlk okul öğretmeni Amerikan futbolu takımı antrenörü Gary Moore’da Iverson’ın teknik ve atletik özelliklerini farkedip Iverson’a spor konusunda destek olmaya çalıştı ve onu Hampton sokaklarından uzak tutmaya çalıştı. Iverson 15 yaşına kadar Amerikan futbolunu basketbola tercih etti. İnanılması zor bir şey söyliycem size. Iverson daha o küçük yaşındayken nizami olan bir potaya smaç bastı evet


Allen Iverson: Veda


inanılmaz ve Iversonda inanılmaz hislere kapıldı. Lisede ise Iverson hem basketbol hemde Avrupa futbolu ile ilgileniyordu. Okuduğu Bethel lisesini tek başına şampiyon yaptı. Aynı başarıyı Amerikan Futbol’unda da yakalayan Iverson Virginia eyaletindeki liseler arasında en iyi sporcu ödülünü aldı ve bu yaştaki bir çocuğa göre inanılması güç bir başarı. 1993 yılında Iverson’a hayat kötü bir sürpriz hazırlamıştı. Arkadaşlarıyla bir kafede bowling oynarken zenci ve beyazlar diye ayrılan 2 ırkçı grup kavgaya tutuşmuşlardı. Iverson’ın hiç alakası yoktu fakat o zamanki yönetim ayrım dinlemeden zenci adıyla bahsedilen o ortamda bulunan bütün insanları hapise atmış beyazları ise serbest bırakmıştı. Iverson’ın aldığı ceza Amerika’da büyük yankı uyandırdı. Annesi oğlunu kurtarmak için elinden gelen herşeyi yapıyordu. Aklına Georgetown üniversitesinin disipliniyle tanınan ünlü antrenörü John Thompson’a danışmak geldi. John Thompson Iverson’a üniversiteden çıktığı zaman burs vereceğini ve Georgetown Üniversitesinde okutacağını söyledi. Çeşitli örgütlerde Iverson’ın aldığı cezayla alakalı protestolar yapıyordu ve Virginia valisi davayı tekrar görüşmek zorunda kaldı. Şükür ki Iverson’ın aldığı ceza bir çiftlikte 4 ay çalışma şartına çevrildi ve Iverson kurtuldu. Iverson 4 ay bir çiftlikte çalıştıktan sonra hayalini gerçekleştirmek için yapması gereken lise diplomasını aldı ve Georgetown Üniversitesinin yolunu tuttu. Üniversite yılları başlangıçta zorlu geçti. Üniversitedeki basket takımına alışmakta zorlandı. Maçlarda rakip takımın taraftarları hapishane kuşu olarak Iverson’a tezahürat yapıyordu ve Iverson bundan istemedende olsa etkileniyordu ama Iverson elinden geleni yapıp NCAA’in sayılı oyuncular arasına girmeyi başardı. Tabi koçu Thompson’da Iverson’a destek olduğu için eleştirilere maruz kalıyordu ama Iverson onun yüzünü kara çıkarmadı ki bence Allen Ezail Iverson kendisine güvenen kimsenin yüzünü boşa çıkarmadı. İnanılması güçki üniversitede oynadığı 67 maçın 66’sında ilk 5’te başladı ve The Answer lakabını burada almıştır. 94-96 yılları arasında Iverson bir çok ödül sığdırdı ve skorer yönüyle ciddi şekilde ön plana çıkararak adını Georgetown Üniversitesine altın harflerle kazıttı. Iverson kız kardeşinin hastalığı ve annesinin hala o döküntü evde yaşaması nedeniyle kendi yaşantısında mutlu değildi ve 1996 yılında NBA seçmelerine gitme kararı aldı. Iverson 1996 yılında Philadelphia 76’ers tarafından NBA’ye ayak bastı ve o yıl “Yılın çaylağı” ödülünü kaptı. 1998-1999 yılında yaklaşık 27 sayı ortalamasında oynayarak Philadelphia’yı o sezon playofflara çıkartarak büyük bir başarıya imza attı ve bir sonraki sezon tam tamına 70 milyon dolarlık bir anlaşmaya imza atarak hayatını kurtardı. Sürekli bir yükseliş gösteren Allen 2000-2001 yılında en değerli oyuncu ödülünü alarak ona güvenenlere bir kez daha gururlandırdı. Yaklaşık 7 senelik Philadelphia macerasında ortalama 30’larda sayı ortalaması geçen müthiş oyuncu Philadelphiadan 2006 sezonundan ayrılarak Detroit’e

“IVERSON KIZ KARDEŞİNİN HASTALIĞI VE ANNESİNİN HALA O DÖKÜNTÜ EVDE YAŞAMASI NEDENİYLE KENDİ YAŞANTISINDA MUTLU DEĞİLDİ VE 1996 YILINDA NBA SEÇMELERİNE GİTME KARARI ALDI”


Allen Iverson: Veda


22 / TOPGEAR.COM / XXX 201X


gitti. 2008 yılında Iverson Denver Nuggets’ın yolunu tuttu ve 2 yıllık Denver macerasından sonra Memhpis’e giden Iverson sadece 3 maçta oynayabildi. Ardından yuvası olan Philadelphia’ya tekrar dönüp 25 maçta oynadı. En son Iverson’ı Beşiktaşta izlediğimiz dönemlerde gerçekten taraflı tarafsız büyük ilgi gördü. Beşiktaşta da 1 yıl tutunabildi. Çok genç yaşta Tawanna Iverson ile evlenmiş ve kısa süre önce boşanmıştır. Tiura adında bir kızı ve Allen adında bir oğlu vardır. Sports Illustrated dergisini okumaktan hoşlanır. Samuel L. Jackson ve Al Pacino en sevdiği aktörlerdir. En sevdiği aktris ise Halle Berry dir.Favori şarkısı Notorious B.I.G den Unbelievable’dir. Bir tane rap tarzında albümü de vardır. Adı “Allen Iverson aka Jewels: 40 Bars”dır ancak tartışmalara yol açan şarkı sözlerinden dolayı albüm piyasaya çıkamamıştır. DÖVMELERİ Nba in en çok dövme yaptıranların başında gelen Iverson hayatındaki yaşadıklarını,zorluklarını,sevgilerini ve hayat felsefesini dövmelerine döktürmüştür. Her birinin ayrı bir anlamı olan dövmelerine işte şu şekilde; Only The Strong Survire: Sadece güçlüler hayatta kalır.Sol kolunun omuz başında yer alan bu dövme Iverson;ın hayatın- daki zorlukları tasvir bir dövme olarak karşımıza çıkıyor. The Answer&buldog: Lise yıllarında yaptırdığı bir dövmedir.The answer hepimiz;in bildiği gibi lakabıdır. Buldog ise Georgetown Üniversitesinin logosudur. Fear No One: Kimseden korkma.Allen Iverson;ın yaşam felsefesini anlatan dövmedir. Hold My Own: Kendine hakim ol.Sağ kolunun omuz başında bulunan dövmekendi benliğine karşı dürüst olmasıyönünde uyarı niteliği taşımaktadır. Soldier:Yine hayatındaki savaşı anlatan ve busavaşları göğüsleyebilmiş bir askeri, yani yine kendisini tasvir ediyor Panter: Sağ kolunda yer alan bir dövmedir. Amerikadaki siyahlara yapılan haksızlılklara karşı yürütülen savaşın en güçlü örgütünün adı. Jewelz: Iverson;ın rap yaparken kullandığı sahne adıdır.Sağ kolunda yer alır. Bad News: Sağ bileğinin üzerinde yer alan dövmenin iki anlamı bulunmaktadır.İlki BAD kelimesi Iverson;ın büyüdüğü yerin takma ismidir.Diğer ise inanç;ı temsil eder. RA Boogie: Boyununa Rashaad Lanagford;un ansına yaptırdığıbu dövemenin altında ise Çince ^Sadakat^ yazmaktadır. Loyalty: Sadakat anlamında kullanılan bir çin sembolüdür.

Allen Iverson: Veda Sadakat’ın Iverson için ne kadar önemli olduğunu belirtmektedir. Boyunun sağ tarafında yer alır. CT: Plak şirketi CRU’nun kısaltmasıdır. Boynunun sol tarafında yer alır. Realis&Fam: Iverson iki omzuna yaptırdığı bu iki dövmede sol omzundaki ^gerçelçi^ ile kendisinin hayata bakış açısını, sağ omzundaki dövmeylede ailesine verdiği önemi vurgulamaktadır. Praying Hands: Sol göğsünde kalbinin üzerinde bulunan bu dövme dua eden iki el olarak betimlenmekte ve üzerinde annesinin ismi yazmaktadır. Tawanna: Göbek deliğinin sağ tarafında karısı Tawanna’nın adı yazmaktadır. East End: Sol bacağındaki bu dövme Iverson’ın yaşadığı yeri Newport News’un doğu yakasını ifade ediyor. I miss my homies: Sol bacağında yer alan bu dövme Iverson’ın cinayete kurban giden arkadaşı Tony Clark’a ve bir ara birlikte yaşadığı arkadaşlarına duyduğu özlemi anlatıyor.aşlarına duyduğu özlemi anlatıyor. VA’s Finest: Sağ ön kolunun içinde bulunan bu dövme Virginia’nın en iyisi anlamına gelmektedir. Dynasty Razar: Iverson’ın çocukluk döneminde birbirlerine taktıkları lakap.Sol kolundadır. Allen Iverson, NBA’de oynayan en popüler oyunculardan biridir. Birçok rekoru vardır. Dört kez NBA sayı kralı olmuştur. Kariyer sayı ortalaması 27,7 sayıdır (Wilt Chamberlain ve Michael Jordan’dan sonra üçüncü sıradadır). kendisine özel üretilen Reebok marka ayakkabıyı giymektedir. Lakabı “The Answer”dır. 2008-2009 Sezonunun başında Detroit Pistons’a takas olmuştur.

ÇOK GENÇ YAŞTA TAWANNA IVERSON İLE EVLENDİ VE KISA SÜRE ÖNCE BOŞANDI. TIURA ADINDA BİR KIZI VE ALLEN ADINDA BİR OĞLU OLDU.


KOLLUKLU, KAFA BANTLI, DÖVMELİ NBA tarihi her zaman belalı, başına buyruk yıldızları bünyesinde barındırmıştır. Bunlardan sadece birisiydi Allen Iverson. 80’lerin sonunda 90’ların başında doğan Michael Jordan’ı izlemeye yetişememiş basketbol severlerin gözünde Kobe Bryant ne kadar temiz çamaşır gibi koksada, her zaman kirli çamaşıra ihtiyaç olmuştu. Allen Iverson her zaman gücün karanlık tarafını yaşamayı seçmişti. Yazı: Fırat Can Ölmez


ALLEN IVERSON VEDA


ALLEN IVERSON VEDA 1975 YILINDA 15 YAŞINDA BİR anneye sahip olarak doğdu Allen. Virginia’da büyüdüğü dönemde bir cinayete tanık oldu. Bunların üzerinede bir bowling salonunda çıkan kavga ile adı Virginia’da tarihe yazıldı. 4.5 ay hapis yattı. Belki de vali Doug Wilder olmasa kendisini izleyemeyecektik. Iverson daha sonra kendi hakkında yayınlanan “No Crossover: The Trial of Allen Iverson” belgeselinde bu hapishane hayatına dair şunları söylemişti; ‘’Hapishanede geçirdiğim süreyi oldukça pozitif kullandım. Hapishanede olmak, birinin seni zayıf görmesi çok kötü. Ben işte o zayıflığı göstermedim. Çıkana kadar güçlü durdum’’ Bu yaşananlar tabi ki onu tanıdığımız şeyler değil. İlk kez Iverson’ı izleyen biri için ki o zaman Earl Boykins’in ünü ülke dışına çıkmamışken, kısa boyuna rağmen

neler yapabildiğini, büyük adamların yanında ne kadar iyi olduğunu kanıtlarcasına her defasında hücumu zorladığını, istediğinde savunmada ise elleri kolları olan Berlin duvarı gibi oluyordu. Yaşanan bu olayların yanında atlet ruhu önce Amerikan futbolu ile ortaya çıktı. Bentel lisesinde önceleri Quarterback (oyun kurucu) daha sonrada kick returner and defensive back (defansif koşucu) olarak görev yaptı. Aynı zamanda okulun basketbol takımında ise guard olarak görev yaptı. Bu olayların etkilemediği, isminin üzerinin çizilmediği tek yer vardı. Georgetown Üniversitesi. Koç John Thompson’ın baskıları ile tam burs alarak Georgetown’a ayak bastı. Georgetown Üniversitesi daha önceleri Patrick Ewing, Reggie Williams, Alanzo Mourning ve Dikembe Mutombo gibi dev adamların çıktığı okulda kendini

“GEORGETOWN ÜNİVERSİTESİ MEZUNU OYUNCULAR ARASINDA, IVERSON VE EWING HARİCİNDE HİÇBİRİ TAKIMLARINDA 1. HÜCUM TERCİHİ OLMADI”

kanıtlamak durumundaydı. Koç Thompson ikinci bir şansı hakettiğini düşünüyordu Iverson’ın. Georgetown Üniversitesi savunmasıyla ün yapan takımlar oluşturdu hep. Buradan çıkan oyuncuları az önce söyledik. Iverson ve Ewing haricinde hiçbiri takımlarında 1.hücum tercihi olmadı. Kolej kariyeri oldukça fazla ödüllerle dolu. Takım geleneklerine yakışan bir oyunla aldığı “Big East Defensive Player of The Year” ödülünü ilk iki sezonunda aldı. İlk senesinde ayrıca “Big East Rookie of The Year” ödülünüde aldı. Son sezonunda takım NCAA’de şampiyonluğa giderken takıma 22.9 sayı ortalamasıyla liderlik etti. Massachusetts’e yenilmek şampiyon olamamak Iverson’ın önünü kesmemişti. 96 yılı draft seçimleri aslında hiç kolay olmayacaktı. Kobe, Ray Allen, Stephan Marbury, Antoine Walker, Sharif




ALLEN IVERSON VEDA Abdur-Rahim, Predrag Stojakovic, Steve Nash ve Jermain O’Neal gibi isimlerin önünde 1.sıradan seçildi. İleriki yıllarda değeri anlaşılacak en büyük draftlarından biri olmasına karşın Iverson o kadar da büyük bir 1 numara seçimi değildi. İronik olarak tarihin en kısa 1.sıra seçimide oluyordu.Iverson’ın takımı ise bir sezon önce 18 galibiyet 64 mağlubiyet alan Philadelphia 76’ers olacaktı.Takım Iverson ile belli bir seviyenin üstünde oynuyordu. Tabi bu yükselişte koç Larry Brown’un da etkisi yadsınamazdı. İlk senesinde takım 22 galibiyet ile taraftarına ‘’bu ne lan dünün aynısı’’ dedirtiyordu. Ama taraftarın mutlu olduğu tek şey Iverson’ın performansı ve ele avuca sığmayan oyun tarzıydı. Iverson çaylak sezonunda 76 maç oynadı. 23.5 sayı, 4,1 ribaund, 7,5 asist, 2,1 top çalma ve 0,3 blok ortalamaları tutturmuştu. Ancak koçu Davis ile arası oldukça soğuktu. İlk senesinin ardından Johnny Davis, Iverson için şunları söylüyordu; “Anlamalısınız ki Allen bize geldiğinde bütün herşey onun etrafında

dönmüyordu.Allen bir star değildi. Daha sonradan yanında olan insanlar daha önce oralarda yoktular. Allen çaylaktı. Basketbolu sadece kolejde iki sene oynamış ve elime gelmişti.Problemleri vardı. Olgunlukla ilgili ama kesinlikle kötü biri değildi. Hiçbir zaman olmadı ve onun ne kadar büyük bir oyuncu olacağını görebiliyordunuz. 23 sayı gibi bir ortalama ile oynuyor bazı zamanlar 40’ları bulabiliyordu.’’ Koçunun onun hakkında kötü düşünmemesine rağmen Iverson takım içindeki rol dağılımından hoşlanmıyordu. Her ne kadar O zaman takımda olan Jerry Stackhouse ile aralarında pozisyon kavgası patlak vermişti. Koç Davis bu durumu kotarmak için Iverson’ı guard’a çeksede bu Allen’ı mutlu etmiyordu. Nitekim Philadelphia yönetimi NBA geleneklerine dayanarak 1 numaralı oyuncusunu küstürmektense bombayı koçun kucağına atmayı tercih etti. Nitekim Davis takımdan uzaklaştırıldı. Davis yerine o sıra Indiana’dan ayrılan Larry Brown getirildi. Brown ile birlikte Iverson çevresinde bir

takım kurulmaya başlandı ve en büyük sorunu olan Stackhouse’u pasif göreve çekmeyi kafasına koymuştu. Sadece 23 maça çıkabilen Stackhouse, Aaron McKie, Eric Montross, Theo Ratliff ve gelecek draft hakkı karşılığında Detroit’e takas ediliyordu.Ayrıca Brown Eric Snow’u alarak Iverson’ı sevdiği skorer guard pozisyonuna çekiyordu.Iverson o sene 22 sayı, 3,7 ribaund, 6,2 asist, 3,2 top çalma ve 0,3 blok ortalaması ile oynadı. Iverson oyunundan ve koçundan çok memnundu Brown ile yolları ayırdıktan 12 sene sonra o günlerde hissettiklerini şöyle açıklıyordu; “Brown’un geleceğini duyduğuma çok sevinmiştim. Çünkü o benim oyunumu üst seviyeye çıkarabilecek biriydi ve bunu yaptı.Onun basketbol bilgisi beni sade bir oyuncu olmaktan çok uzak bir seviyeye taşıdı. Ona minnettarım Sixers’da ki en iyi anlarımı onla yaşadım’’ Ki gerçektide. Iverson en iyi zamanlarını Brown zamanında geçirdi. 97-98 sezonunda geçen seneye göre alınan sadece 10 galibiyet fazlasıydı. Ancak birşeylerin oturması birkaç sene daha

“IVERSON EN İYİ ZAMANLARINI BROWN ZAMANINDA GEÇİRDİ. 9798 SEZONUNDA GEÇEN SENEYE GÖRE ALINAN SADECE 10 GALİBİYET FAZLASIYDI. ANCAK BİRŞEYLERİN OTURMASI BİRKAÇ SENE DAHA ALACAKTI”


ALLEN IVERSON VEDA

82 / TOPGEAR.COM.TR / KASIM 2011


alacaktı. 98-99 sezonu öncesi oyuncular birliğinin, NBA yönetimi ile Salary Cap anlaşmazlığı sonucunda oyuncular birliği Lokavt ilan etti. 6 aylık bir aranın ardından anlaşma sağlandı ve 50 maçlık bir sezon fikstürü ayarlandı. Sezona 3 maçlık galibiyet serisi ile başladı Philadelphia. Charlotte, Orlando ve Detroit.Ancak daha sonraki dönemde 6 maçta 5 mağlubiyet geldi. O sezon Iverson 50 maçın 48’inde sahadaydı ve 26.8 sayı ortalaması ile ilk NBA sayı krallığı ödülünü kazanıyordu bu kısa sezonda. Philadelphia sezonu Atlantik grubunda 3.sırada tamamlayarak Play-off ilk turunda rakibi Dominique Wilkins, BJ Armstrong, Horace Grant ve Nick Anderson’lı Magic oluyordu. Iverson dominant bir oyunla takımına seriyi 3-1 kazandırıyordu. Dört maçta 28.2 sayı ortalaması ile sayı krallığının tadını çıkarıyordu. Yarı finalde ise rakip Marc Jackson ve Reggie Miller’lı İndiana oluyordu.Her ne kadar Iverson bu maçlarda 28 sayı ortalamasını tuttursada takım arkadaşlarını devreye sokamamıştı. 99-00 sezonu öncesinde yapılan hamleler bir önceki sezon savunmada direnç gösteremeyen takıma direnç, hücumda Iverson’a yardım edebilecek kişilerle kadroyu güncellemekti. Bu hamlelerden savunma için olanları şutörleri kitleyebilmesi ile ünlenen Bruce Bowen, savunmada yer kaplayan iş gören Nazr Mohammed. Hücumda ise Chicago Bulls’da saatli bombaya dönen Toni Kukoc oluyordu. Çoğu kişiye göre Iverson ve Kukoc çok iyi geçinemeyecekti. Phil Jackson’ın ‘’Kutsal Çemberler’’ kitabında birçok kere bahsetiği gibi Kukoc’un derdi ‘’The

Man’’ olmaktı. Topun elinde olmasını hücumların kararını vermeyi ve durum ne olursa olsun sonlandırmayı seçen bir karakterdeydi. Evet bildiğiniz üzere Iverson’da bu tarz bir oyuncuydu. İş birlikleri çok uzun sürmedi. Kukoc 1 yıl kaldığı 76’ers’dan ayrıldıktan sonra işleyiş hakkında şunları söyledi; ‘’Orda bana sistemde yer yok. Bazen uzun süre hücumda top göremiyorsunuz. Bazen ise maçı alma şansı elinize geliyor ama çok uzun vadeli olmuyor’’ Kukoc böyle demiş olsa bile o sezon yeniden konferans yarı finaline kadar geldi 76’ers. Iverson o sezon sayı krallığını Shaq’a kaptırmış olmasa 4 sene üst üste sayı krallığını almış olacaktı Jordan ve Chamberlain’den sonra. Charlotte’ı 3-1 ile geçti geçmesine Philedelphia ama yarı finalde yeniden karşısılarına çıkan Indiana idi. Iverson’ın alması gereken bir intikam vardı. Ancak bu intikamın alınması için beklemesi gerektiğini öğrenmesi gerekecekti. Her sezon yeni arayışlar içinde olan takım ve Larry Brown bu sezonun farklı olmasını istiyordu herkes gibi. Artık 4. senesinde olan Iverson ligin usta skorerlerinden biri olduğunu herkese kanıtlamıştı ancak elinde olması gereken şeylerden sadece biri vardı. Sezona 10 maçlık bir galibiyet serisi ile başlamışlardı ki bu sayı daha önce tüm sezonda aldıkları galibeyet sayısının 3’te 1’i idi. All-Star arasına kadar 50 maçta 36 galibiyet 14 mağlubiyet aldı Sixers. Bu sayıda geçtiğimiz senelerde tüm sezonda aldıkları galibiyet sayısına eşitti. Sene sonunda ise 56 galibiyet 26 mağlubiyet alarak Atlantic grubunu lider bitiriyorlardı. Iverson ise kariyer senesini

geçiriyordu. 1 yıl aradan sonra 31,1 sayı ortalaması ile sayı kralı oluyordu. Kariyerinin ilk ve tek MVP ödülüde bu sene alıyordu. 31,1 sayı, 3,8 ribaund, 4,9 asist, 2,5 top çalma ve 0,3 blok ortalamaları ile kazanıyordu. 2 yıldır içinde biriktirdiği Indiana öfkesini ise bu sefer çabucak ortaya çıkarabilirdi Iverson. İlk tur rakipleriydi zira. İlk maç Iverson dahil herkes için hayal kırıklığı olsada Iverson ciddiyetini ikinci maçta 45 sayı atarak gösterecekti. Diğer tarafta ise Miller takımını ayakta tutmaya çalışıyordu.Iverson’ın 45 sayısına 41 sayı ile karşılık vermişti. Iverson, rakip takımda biri sayı üretiyorsa sürekli onla kapışmaya başlar hep bir fazlasını yapmak ister. Maç içi motivasyonu, belki de hayata bakış açısı böyle olduğundan kaynaklı bilemeyiz.Üçüncü maçta 32 ve seriyi 3-1’e getirdikleri son maçta ise 33 sayı atıyordu.Philadelphia 2 senedir konferans yarı finalinde elendiği Pacers’ı Iverson’ın inadı ve yeteneği ile geçiyordu. Konferans yarı finalinde ise Toronto beklenmedik bir şekilde direndi ve 7. maça kadar taşıdı.Toronto’ya karşı oynanan ikinci maçta play-off kariyerinin en yüksek sayısı olan 54’ü attı. 7 maçta ise beklenen katkıyı çok farklı bir biçimde verdi. O güne kadar topu elinde çok tutan Iverson topu paylaşmayıda bildiğini gösterircesine 16 asist yaparak farkını ortaya koydu. İlk defa konferans finaline çıkmak çok fazla etkilememişti ama son Toronto maçı onu takımı adına oynamasına teşvik etmişti. Sayısını yine attı ama asist ve ribaund sayıları artmaya başladı. Larry Brown’un direktifleri Iverson’ın enerjisi takımı Phil Jackson’lı Lakers’ın karşısına NBA

“HER SEZON YENİ ARAYIŞLAR İÇİNDE OLAN TAKIM VE LARRY BROWN, ARTIK 4. SENESİNDE OLAN IVERSON’IN LİGİN USTA SKORERLERİNDEN BİRİ OLMASI GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORDU. ÇÜNKÜ ELİNDE OLMASI GEREKEN ŞEYLERDEN SADECE BİRİ VARDI”



ALLEN IVERSON VEDA finallerine götürüyordu. İlk maçı Staples Center’da o herkesin bildiği Tyronn Lue üzerinden bulduğu sayı ve sonrasında gelen galibiyet ile soğuk duş etkisi yaratmıştı Lakers’a. NBA finallerinde 48 sayı atarak başlaması bu lige birlikte girdikleri Kobe’ye kendini göstermekti belkide. Sonraki maçlarda sırasıyla 23, 35, 35 ve 37 sayı üretti. Bunun yanı sıra kariyerinin en iyi ribaund sayısı olan 12 ribaundu da 3.maçta hanesine yazdırdı.Iverson o sene gerçekten draftın 1 numarası gibi oynamıştı. Ancak kimse bilemezdi bundan sonra olacak herşey onu ve oyununu geriletecek. NBA finali ile geçen sezondan sonra Iverson’da gözle görülür bir rahatlama vardı. Sanki artık yapılacak herşeyin özel, epik olması gerekiyordu. Sıradanlığa yer yoktu. Bir Houston maçında 58 sayı attıktan sonra ‘’Tüm kalbimle inanıyorum ki Dünyanın en iyisi benim. Sadece skorerim. Basketi düşünürüm.’’ Dedikten sonra aslında bir önceki sezon playoff’ta yaptığı takım dayanışmasını çabucak unutmuş gibiydi. Iverson kariyerine 11 defa All-star, 2 AllStar MVP, 4 NBA Sayı Kralı, 3 NBA Top Çalma Kralı, 8 All-NBA Takımları, Yılın

Çaylağı ve 1 defa Normal Sezon MVP ödülü bulunuyor. Philadelphia ve Iverson 2001’den sonra bir daha konferans yarı finallerinden öteye gidemediler. 2001’den sonra bireysel olarak 2 sayı krallığı kazandı. Yaşı ilerledikçe ve Sixers belli bir başarı yakalayamayınca 2 yıldır takımda bulunan Sophomore skorer guard olan başka bir AI olan Andre Igoudala üzerine kurmaya karar verdi yönetim. Iverson bu durumu herkesten daha iyi bilirdi. Genç oyuncular, tecrübeliler gereken katkıyı yapamıyorsa her zaman haklıdır. 15 maç oynadıktan sonra ki takas için inanılmaz oynuyordu hiç sesini çıkarmadan Denver’a takas oldu. Orada 2,5 sezon geçirdi. Carmelo Anthoney, JR Smith ve kendiyle aynı kaderi paylaşan Billiups ile beraber oynadı. Ancak kafaca daha fazla devam edemiyordu. Saha dışı sorunların yanı sıra oyun içinde kopuk kopuktu. Denver sonrası 1 sezon Detroit ve 1 sezon Memphis formaları giysede Memphis’te sadece 3 maç forma giyebildi.Memphis’ten ayrıldıktan sonra kendini adadığı takım Sixers’a geri döndü. Ancak ailevi problemler nedeniyle sezonu tamamlamadan takımdan ayrılmak

istediğini açıkladı. Bu son şanstı artık bitti denilsede fiili olarak Iverson hala devam etmek istiyordu. Ancak bu platform NBA değildi.Kimsenin beklemediği bir yerden geldi o teklif Beşiktaş’tan. Beşiktaş sponsorları ve başkanının yardımlarıyla Iverson’ı takıma kazandırdı. Sakatlıklar onlar bunlar derken 1 sene sonra İstanbuldan ayrıldı. Benim içinse maçlarından birine gidemediğim için hayıflanacağım oyunculardan biri oldu. Aslında 3 senedir aktif olarak oynamasada basketbolu bıraktığını geçen hafta açıkladı Iverson. Hala belki de oynamayı düşünüyordu kendinde o gücü bulamadı sonunda olması gerekeni yaptı. Phil Jackson onun hakkında; “Para verip izlemeye değer’’ demişti, herşeyini borçlu olduğu koçu Larry Brown ise onu anlatan en güzel cümleyi sarfetmişti; ‘’Bazen ellerinizi göğsünüzde birleştirip onun oynamasını seyretmekten başka bir çareniz yoktur.’’ Güle güle korkusuz dev adam.. Bana ve dünyadaki milyonlarca çocuğa o uzun kolluğu taktırmayı başardığın ve belkide, o milyonlarca çocuğun hayaline girip basketbol oynamasını teşvik ettiğin için.. Güle güle...



Allen Iverson: Veda

HEP BİZİMLE OLACAK

Unutulmaz adam, bize verdiği güzelliklerle hafızalarımızda yaşayacak Yazı: Görkem Çolak


N

EREDE… NEREDE… NEREDE?.. Delirmek üzereydim neredeyse… yırtılan montumu değiştirmek için fişini aramaya başladığımda saat öğlen 12’ye geliyordu ve yaklaşık 3 saattir, buyuracağınız üzere gerçek bir azimle aramaya devam ediyordum. Şayet bu aramalarımın beyhudeliği azmimi kırmak için fazlasıyla yeterliydi. Her yeri karışına kadar araştırdım. Atmadığıma emindim, sordum… evdekiler de atmamış. O zaman nerede!.. Bilmiyordum… sinirlerim bozulmuştu, odamdaki rafların arkalarına dek baktığım bir sırada, aniden elimi ayağımı işten çekip sandalyeye oturdum. Alnımda tanelenmiş olarak kendini gösteren terimi sildim. Yorgun düştüğümü fark ettim… son bir defa daha bakınıp, artık arayışıma bir nihayet verecektim. Ayağa kalktım, serçe parmağıma çarpıp, zaten yüksek seviyede olan sinir katsayıma iyice zirveyi buldurmasın diye sandalyeyi uzak tarafa koydum. Aramaya başladım… son kez. Elimi attım, el fenerinden de yardım alarak çeşitli kitap, evrak, defter parçaları ve ıvır zıvır arasında bakınmaya devam ediyordum ki, birden varlığını bile unutalı hayli olan bir poster geçti. Hayret ettim, çünkü elimdeki posterlerin geneli, zaten odamda asılıdır. Nasıl oldu da, bu posteri asmadım, hem de böyle ücra bir köşede çürümeye terk ettim, diye düşünürken dörde katlı posteri açtım… Allen Iverson, birkaç adamın üstünden turnike bırakırken kameralara da, icraate geçirildiği üzere tam posterlik bir poz vermişti. Ivy’yi de anmayalı hayli olmuş… Ardı ardına bir sürü farkındalık kazanıyordum, eski maçlar, internette izleyicisi milyonları bulmuş o crossover’lar, tarihe geçen anılar, daha neler neler… Iverson dediğin adam, meğer hayatımın büyük bir kısmını kaplayan bir sembol, bir idolmüş benim için… boşverdim fişi, açtım bilgisayarı, unuttuklarımı anmaya, yeniden keşfetmeye, belki ilk kez görmeye… Iverson’lamaya açtım bu sefer bilgisayarı… Aslına bakarsanız, Allen Iverson’ın basketbol mentalitesi, benim subjektif taraftar gözümde sıradan bir HoF’dan farksız. Ama işin içine, Iverson’ı Iverson yapan, bizlerin odasına poster olarak sokan hikayesi olmasa şuanda Iverson yerine başka birisi için “crossover üstadı,” tabirini kullanıyorduk. Iverson, çok çeşitli yönlerle biz izleyenlerine farklı şeyler öğretmeyi başarabildi. Ne mi öğretti? Ivy, doğduğu yer olan Hampton’da çocukluğundan beri ailesinden kaynaklanan


Allen Iverson: Veda

geçim sıkıntısıyla boğuşmak durumunda kaldı. Hayata karşı hırslı tutumunu, çocuk yaşlarda kendisinden büyüklerle top oynarken sert darbelerle yere her kapaklanışının ardından geriye kalkmayı bilmesiyle, küçük yaşlardan beri göstermeye başladı. O sıralarda ABD’de yaşanan siyahi-beyaz kavgaları da Iverson’un kariyerinde önemli bir yer edinecekti. Çünkü Iverson, sadece basketbolunu atıp parayı götüren sıradan bir basketbolcu değil, bir akım insanı olacaktı. Doğduğu yer olan Hampton, sokakların uyuşturucu ve türlü türlü pisliğin kol gezdiği bir yerdi. Hayatını okumuş olanlar bilir, kitapta Iverson’ın bu pisliğin içine düşmek ya da ondan sıyrılıp başka bir insan olmak algıları arasında düştüğü boşluk, “sokaklar böyledir, ya dehşet şut atarsın, ya da uyuşturucu satarsın,” sözleriyle tam olarak açıklanmıştı, kitaptan arda kalan sayılı sözden biriydi benim için o özet. Iverson, söylediğim gibi bu ikilemde bir yol


seçecekti kendine, ama onun bu seçim evresini etkileyen başka unsurlar da vardı. Hampton çıkışlı bu genç çocuk, rasta saçları ve orijinal tarzının yanında tüm ailesinin, mahallesinin hatta tüm şehrin umutlarını beraberinde taşıyordu. Bir yanlış yapmaması için etrafında çok fazla insan vardı, sokaklarda arkası kollanıyordu, problemleri hallediliyordu… ve daha nicesiyle Ivy, geleceğine doğru adım adım ilerlemeye başlıyordu. Bir dönem futbolla beraber basketbolu sürdürme çabasına giren Iverson’ın hayatında karşısına çıkan bir başka ikilem de bu olmuştu, futbol mu, basketbol mu? Iverson, basketbolu seçti. Sübjektiflik yanılgısına düşmek olacak belki ama, iyi ki de basketbolu seçmiş. Amerika, 80’li ve 90’lı yıllarda siyahilerle beyazların mücadelelerine, otobüste iki farklı koltuk sırasına ayrılarak beraber dahi oturmamalarına şahit oldu. Iverson, bu mücadelenin içinde de kendine ilerleyen senelerde bir yer bulacak, hatta bu kavganın içinde başka bir kavga onun haksız yere hapse atılmasına sebep olacaktı. 1996 yılında, Allen Iverson’ın arkadaşlarıyla birlikte gittiği bir bovling salonunda bir kavga patlak verdi. Sandalyeler birden havaya uçuşmaya başladı, gürültü, kavga-kıyamet ve… o gün birisi öldürüldü. Suçu Iverson’ın üstüne atıldı. Görgü tanıkları lehine ifade verdi, ama Ivy’nin düşmanı çoktu. O dönemin adını hatırımda bulunduramadığım için affınıza sığındığım gazetelerinden birisi sürekli Iverson’ın suçluluğundan yana haberler yazdı. Iverson, bu karmaşanın içerisinde haksız yere hapis hükmü yedi. Hapiste de mücadelesinden vazgeçmeyen Iverson’ın çıkışıyla beraber doğduğu yer olan Hampton’la beraber, neredeyse tüm Amerika’daki siyahileri bir bayram havası kapladı. Bu genç yaşında Iverson, tıpkı 2Pac gibi bir efsane olmayı çoktan başarmıştı. Iverson’ın izleyenlere gösterdiği şeyler bu kadarla mı sınırlıydı?.. Yani, tüm olayı zorluklarla mücadele, miydi? Aslında biraz küçümser bir tavırlı bahsetmemin hatalı olmadığını iddia edemem ama zaten tek ders bu değildi. Iverson, 90’lı yıllarda siyahilerin televizyona yansımış hali olmayı, tüm zorluklara rağmen başardı. Takım elbise giymemesi, örgülü saçları ve tarzını tamamlayan diğer ayrıntılarıyla, insanların zihinlerine “temiz siyahi” olarak kaydedilmek üzere tanıtılan Michael Jordan’a tarz rakibi oldu diyebiliriz. “Süper kahramanların, takım elbise giymemesi gerektiğini,” söyleyen Iverson,

“Iverson, 90’lı yıllarda siyahilerin televizyona yansımış hali olmayı, tüm zorluklara rağmen başardı”


Allen Iverson: Veda

yaptığı her hareketinde biraz da bu sözünü destekledi. Iverson, o dönemler Amerika’da siyahi insanların gururu, ekrandaki bir yansıması oldu. Iverson’ın akımlara yaptığı öncülükler, üç aşağı beş yukarı, bu minvaldeydi. Peki efsaneleştiği maçlar? Benim için Iverson’ın efsaneleştiği seri, Vince Carter’lı Toronto’ya karşı efsaneleştiği 2001 Doğu Konferansı yarı finalleri’ydi. Benim için serinin tamamı, bir maç ayırmadan tamamen bir efsaneden ibaretti. Hem Allen Iverson, hem de Vince Carter insanüstü bir mücadele vererek seriyi almak için son damlasına kadar savaştılar ama kazanan taraf Ivy oldu… seri olarak ayıramasam da Ivy’nin hareketlerinden benim için yeri ayrı olan bir tanesi var. Michael Jordan’ın karşılama savunmasında oynamak, her oyuncu için inanılmaz zor ve bir o kadar da eşsiz bir deneyimdir. Hepimizin akıllarında kazınmış, anlatmama gerek bile olmayan o çifte crossover’ın ardından majesteleri, “ben ilk crossover’dan sonra, ikinciyi yapabileceğini tahmin bile etmemiştim,” demiş, buna karşılık olarak Iverson da “iki kez bileklerini kırmama rağmen az daha topu blokluyordu,” sözleriyle Jordan’a yanıt verdi. Hareketin ardında, iki tarafça dost canlısı açıklamalar yapıldı. Basketbolun güzelliği burada bir kez daha görüldü. Iverson, yaptıklarıyla, söyledikleriyle, aykırılıklarıyla ve daha nice hatırasıyla odamdaki dolabın arkalarına doğru gizlenmiş olsa bile, her daim basketbol düşünen her gencin, hayatta bir zorlukla karşı karşıya kalan her insanın ve biraz da her birimizin yanında olacaktı, bunu anlamıştım. Posterin üstündeki tozları temizledim ve onu eski yerine koydum… poster yine aynı yerdeydi ama, bu sefer akılda bıraktıkları çok farklıydı. Basketbolu bırakmış olsan da, izinde gidenleri bırakmış olamazsın… unutulmazsın Iverson, efsanesin!..



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.