03

Page 1

2003 n AĞUSTOS-EYLÜL n 2 AYLIK TEORİK DERGİ n FİYATI: 3.000.000 TL

K‹TLE DERNEKLER‹NDE ÇALIfiMA S‹YASET‹M‹Z KADINLARIN KURTULUfiU HAREKET‹, SINIF MÜCADELES‹ VE PART‹ (2)

SINIF TEORİSİ 2003 n AĞUSTOS-EYLÜL n

2 AYLIK TEORİK DERGİ

SINIF TEORİSİ DEVRİMCİ TEORİ OLMADAN, DEVRİMCİ PRATİK OLMAZ!

UKH’N‹N ÖNEML‹ TAR‹HSEL SORUNLARINDAN B‹R‹ OLARAK; AVRUPA MERKEZC‹L‹K! ‹fiÇ‹-KÖYLÜ GAZETES‹ VE PART‹ZAN DERG‹S‹’N‹N ‹DEOLOJ‹K MÜCADELE TARZI VE DÜfiÜNDÜRDÜKLER‹

3

3


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

‹Ç‹NDEK‹LER K‹TLE DERNEKLER‹NDE ÇALIfiMA S‹YASET‹M‹Z.................................................................... 7 Kitle dernekleri deyince ne anlamal›y›z?.............................................. 7 -IK‹TLE DERNEKLER‹N‹N N‹TEL‹⁄‹ VE AMAÇLARI...................... 11 A- K‹TLE DERNEKLER‹N‹N N‹TEL‹⁄‹...................................................... . . . . . . . . . . . . 1 1 B- K‹TLE DERNEKLER‹N‹N AMAÇLARI........................................... 13 -IIK‹TLE DERNEKLER‹N‹ ÖRGÜTLEMEDE ÖNEM‹NE UYGUN SINIFLANDIRMA YAPMAK.......................................................................... 15 -IIIDEMOKRAT‹K K‹TLE DERNEKLER‹ VE ÇALIfiMA S‹YASET‹M‹Z......................................................................................... 19 A- DEMOKRATLI⁄IN TEMEL ÖLÇÜTLER‹........................................... 19 Uluslar›n Kendi Kaderini Tayin Hakk›n› (UKKTH) Savunmak............................................................................................... 19 Faflizme karfl› mücadele yürütmek................................................... 20 Kad›n haklar›n› savunmak................................................................ 20 Her türlü iflgal ve ilhaka karfl› ç›kmak............................................... 20 Feodalizme karfl› olmak.................................................................... 20 B- DEMOKRAT‹K K‹TLE ÖRGÜTLER‹NDE ÇALIfiMA S‹YASET‹M‹Z.............................................................................................. 21 -IVSONUÇ....................................................................................................... 23

2 ayl›k teorik dergi 2003 .3. A¤ustos-Eylül

SINIF TEOR‹S‹

KARDELEN BASIM YAYIM REKLAM GÖSTER‹ ORGAN‹ZASYON LTD. fiT‹. Sahibi ve Yaz›iflleri Müdürü: Erdal GÜLER Yönetim yeri: Atatürk Bulvar›, Emlak Bankas› Apt. C. Blok, No: 142, Kat: 6, Daire: 24, Aksaray/‹ST. Tel: (0212) 520 54 42-520 54 39 Fax: 520 53 93 Dizgi: Kardelen Yay›mc›l›k Bask›: KAYHAN MATBAASI

3


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

KADINLARIN KURTULUfiU HAREKET‹, SINIF MÜCADELES‹ VE PART‹ (2)............................................... 25 -IIIKADIN VE HALK SAVAfiI.................................................................................. 25 A- DEMOKRAT‹K MÜCADELE ‹Ç‹NDE DE⁄‹fi‹M VE DÖNÜfiÜM.......................................................................................................... 25 B- HALK SAVAfiI; SAVAfiIN DE⁄‹fiT‹R‹C‹L⁄‹, DÖNÜfiTÜRÜCÜLÜ⁄Ü.......... 31 1- Ülkemizde Demokratik Kad›n Hareketi’nin Temel Gücü Köylü Kad›nlard›r........................................................................................................... 31 2- Maoist Halk Savafl› ‹le Yeni Demokratik Cumhuiyet’i Ad›m Ad›m Yaratmak; Yaflam, Kültür ve ‹liflkilerde Yeniyi Örmek.......................................................... 34 -›vÖNCÜ KADIN...................................................................................................... 40 A- KADIN VE ‹DEOLOJ‹...................................................................................... 40 1- ‹deolojik Sa¤laml›k..................................................................................... 40 2- Maoist Bilinç ve Nitelik............................................................................... 43 B- KADIN VE POL‹T‹K DURUfi........................................................................... 45 1- Bilincin Etkin, Dinamik Rolü....................................................................... 45 2- Siyasi ‹ktidar Yürütme Kapasitesi............................................................. 48 -VKADIN VE PART‹................................................................................................ 51 A- KADIN VE KADRO POL‹T‹KASI, KADRO E⁄‹T‹M‹....................................... 52 B- ‹K‹ Ç‹ZG‹ MÜCADELES‹ VE KADIN-ERKEK ÇEL‹fiK‹S‹............................... 54 C- B‹REYSEL C‹NSEL AfiK................................................................................ 57 D- ÖRGÜTLENME VE KADINLARIN KURTULUfiU HAREKET‹........................ 59

UKH’N‹N ÖNEML‹ TAR‹HSEL SORUNLARINDAN B‹R‹ OLARAK, AVRUPA MERKEZC‹L‹K!......................................... 60 Komüntern Üzerine K›sa Bir Yaklafl›m................................................................ 67 K›sa Bir Sonuç..................................................................................................... 76 II. Dünya Savafl› ve UKH Konusunda Bir Bafllang›ç........................................... 77

‹fiÇ‹-KÖYLÜ GAZETES‹ VE PART‹ZAN DERG‹S‹’N‹N ‹DEOLOJ‹K MÜCADELE TARZI VE DÜfiÜNDÜRDÜKLER‹.......................................................... 80 -IPART‹ZAN DERG‹S‹ 49. SAYISINDA MAO‹ST ÖNCÜYE YAPILAN SALDIRILAR ÜZER‹NE....................................................................... 81 -II‹fiÇ‹-KÖYLÜ VE PART‹ZAN DERG‹S‹ HIZ KESMEYEN SALDIRILARINI DAHA DA ARTTIRDI............................................................... 103 -IIISONUÇ.............................................................................................................. 133 4


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

SUNU

A

¤ustos-Eylül 2003 tarihli üçüncü say›m›zla merhaba diyoruz.

Geçen say›m›zda da belirtti¤imiz gibi, Kad›nlar›n Kurtuluflu Hareketi, S›n›f Mücadelesi Ve Parti bafll›kl› yaz›m›za Halk Savafl› Ve Kad›n bafll›¤›yla devam ediyoruz Bu dizi yaz›n›n yan s›ra bir süreden beri Partizan dergisi ve ‹flçi-Köylü gazetesinde Maoist Komünist Partisi’nin tarihi muhasebesinden hareketle ideolojik ve politik durufluna iliflkin “Tasfiyecilik” genel bafll›¤›yla devam eden de¤erlendirme ve polemiklere karfl› haz›rlanan kapsaml› bir de¤erlendirmeyi sunuyoruz. Bu kapsaml› de¤erlendirme ile birlikte ayn› partinin kongre sonuçlar› olarak ortaya konulan “‹deoloji: Marksizm-Leninizm-Maoizm” adl› belgeden Uluslararas› Komünist Hareket’in tarihsel sorunlar›ndan biri fleklinde ele al›narak de¤erlendirilen Avrupa Merkezcilik konusuna yer verdik ki, Avrupa Merkezcilik, dünden bugüne Marksist hareket içerisinde de öne ç›kan bir yan›lg› oldu¤u gibi, bugün, özellikle demokratik kamuoyu içerisinde ülkemiz özgülünde de öne ç›kan yan›lg›lardan biridir. Dolay›s›yla ülkemiz siyasal gündemlerinin merkezinde duranlar›ndan biridir ve bu yüzden, konuyu ideolojik ve siyasal boyutlar›yla irdeleyen de¤erlendirmelere ihtiyaç var. Demokratik kamuoyu içerisinde Avrupa Merkezci yaklafl›mlar›n etkisiyle “Sivil Toplum Örgütleri”ne dönüfltürülen ya da dönüfltürülmek istenen demokratik kitle örgütleri demokratik mücadelenin pratik güçlerinden biri olarak önem arzetmektedir. Bu güçler üzerinden yürütülecek mücadeleler ne kadar sa¤lam zeminlere oturursa ya da oturtulursa, emperyalizmin halk üzerinde kurmaya çal›flt›¤› ideolojik hegemonya da ayn› kuvvetle bofla ç›kar›l›r ve halka, kendi örgütlülükleri olan kitle dernekleri üzerinden de daha iyi alternatifler sunularak kendi demokrasisini icra etme f›rsatlar› sa¤lanm›fl olur. Bu önemden ötürü, bu say›m›zda, kitle dernekleri üzerine yap›lan bir çal›flmay› da sunmaya çal›flt›k. Yaz› ve de¤erlendirmelerimizi okurlar›m›z›n ilgisine sunuyor, demokratik mücadeleye ve devrimci savafla katk›lar›n› bekliyoruz. 5


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

K‹TLE DERNEKLER‹NDE ÇALIfiMA S‹YASET‹M‹Z Politikan›n güçle yap›ld›¤›n› devrimci siyasetle ilgilenen herkes bilir. Bu gücü oluflturmak için de önce do¤ru bir görüfl aç›s›na sahip olmak sonra ise bu görüfl aç›s› do¤rultusunda örgütsel güçleri harekete geçirmek bafl kofluldur. Küçükten büyü¤e, basitten karmafl›¤a do¤ru ad›m ad›m örgütsel güçleri gelifltirmek ve kurumlaflt›rmak devrimin temel örgütsel mant›¤›d›r. Bunun için de kitle derneklerine iliflkin politikperspektif do¤rultusunda hareket etmemiz flartt›r. Yoksa belirlenen teorik politikalar pratik politikalara dönüflemeyecektir.

G‹R‹fi: Bir görevin kavranmas› için öncelikli olarak o sorunun devrim aç›s›ndan anlam›; nitelik ve ifllevine iliflikin do¤ru bir görüfl aç›s› ve siyasete sahip olmak flartt›r. Buradan hareketle kitle derneklerindeki çal›flma siyasetimizi ortaya koymadan önce bu ifade tarz›ndan ne anl›yoruz? Kitle dernekleri denilince ne anlamal›y›z? Kitle dernekleri ekonomik, demokratik, kültürel, mezhepsel, sosyal, cinsiyet, çevre, mesleki, yöresel vb. özgün talepler etraf›nda kitlelerin aç›k (yasal) olarak örgütlendikleri derneklerdir. Farkl› talep ve amaçlar etraf›nda kurulan kitle dernekleri yapt›¤›m›z tan›mlamadan da anlafl›laca¤› üzere çok çeflitlidirler. Bu derneklerin hemen hepsi flehir merkezlerinde kurulmufl veya kurulmaktad›r. Bu gibi dernekler köy ve kasaba gibi küçük yerleflim birimlerinde de söz konusudur. Ancak bunlar yayg›n ve etkili de¤il. fiehir de olsun köylük alanlarda olsun genel olarak sözünü etti¤imiz kitle derneklerinin ezici ço¤unlu¤u ideolojik-politik bak›mdan mevcut sistemin hakim s›n›f partilerinin nüfuzu alt›ndad›r. Çok az say›da dernek ve kurum üzerinde komünist ve devrimcilerin etkisi söz konusudur. Emperyalizm ve yerli uflaklar›n›n bu öz7


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S gün örgütler içerisinde öne ç›kartt›klar›; ve bir fiil olarak hakimiyeti alt›na almak istedikleri kurumlar ise daha çok ad›na “Sivil Toplum Örgütleri” (NGO) dedikleri ‹HD, T‹HV, TOHAV, Barolar Birli¤i, TMMOB, TTB, Sendikalar vb. gibi mesleki, ekonomik ve sosyal amaçl› kurumlard›r. Emperyalizm ve tüm gerici iktidarlar›n proletarya ve di¤er ezilen-sömürülen s›n›flar› siyasi olarak kuflatma alt›nda tutmak için çok çeflitli örgütsel araçlar devreye sokmakta oldu¤unu biliyoruz. Özellikle de 20. yüzy›l›n son çeyre¤inde daha çok bu tür kurumlar üzerinden siyaset yapmaktad›rlar. Mazlum halklar›n kendili¤inden gelme eylemlerine yön vermek; bu hareketlerin komünist ve devrimci potaya akmas›n› engelleyip kendi potas›nda eritmek için bu tür “sivil toplum örgütlerinin” hem örgütlenmesini yapt›lar hem de bu kurumlar›n harekete geçmesine çok büyük önem verdiler-vermektedirler. Bu tür örgütlenmelerin asli görevi kitlelerin kendili¤inden gelme hareketlerine yön verip düzen içinde bo¤mak oluflturmaktad›r. Bu kurumlar›n görevi sadece bununla s›n›rland›r›lm›fl de¤ildir. Di¤er bir görevleri ise mevcut sistemlerinin bozulan yönlerini yeniden reforme etmek için çeflitli tondaki tepkileri denetim alt›na almakt›r. NGO’lar diye bilinen “sivil toplum örgütlerinin” siyasi arenaya ç›k›fllar›n›n mucidi emperyalist devletler oldu¤undan pek tabii ki bu kurumlar›n finans kayna¤› da ayn› devletler olacakt›r. Bu finans merkezlerinin bafl›n› ise ABD ve Almanya çekmektedir. Yanl›fl anlay›fllara meydan vermemek için hemen belirtelim: Bu oluflumlar›n emperyalist devletler taraf›ndan kurulmas› ve ayn› zamanda mali-ekonomik bak›mdan bu devletlerce finanse edilmesi, bize bu kurumlar içerisinde çal›flma siyasetini reddetmeyi getirmez. Bir oluflumun emperyalist amaçlar do¤rultusunda kurulmas› farkl› ancak bu kurumlar içerisinde flu veya bu talep ve amaçlar do¤rultusunda yer alan kitleleri örgütlemek ise farkl›d›r. Maoistler, nerede halk y›¤›nlar› varsa orada örgütlenmeyi savunur, reddetmez. Kitleleri örgütlemek Maoistlerin temel siyasetidir. Dolay›s›yla söz konusu kurumlar hangi politik parti (isterse en gerici olsun) önderli¤i alt›nda olursa

olsun burada temel alaca¤›m›z gerici önderliklere karfl› kitleleri örgütlemek ve mevcut kurumlar› devrimin hizmetine sokmakt›r. Kitlelerin içinde yer ald›¤› bir kurumun gerici bir partinin politik insiyatifi alt›nda olmas›ndan hareketle bu tür kurumlar içerisinde çal›flmay› reddetmek bu mevzileri ve kitleleri gericilere terk etmek demektir. Örgütlemede öncelik-sonral›k ayr›m› yapmakla buralardaki faaliyetleri tümden reddetmeyi birbirine kar›flt›rmamal›y›z. Kitle örgütleri ve dernekleri içerisinde örgütleme faaliyeti yürütürken öncelik-sonral›k ayr›m› yapmak flartt›r. Bir anda her tarafa yumruk sallayamay›z. Bu yerlerin devrim aç›s›ndan oynad›¤› önem ve role göre ayr›m›n› yapmak devrimin örgütsel mant›¤›d›r. Buradaki kilit sorun söz konusu kitle örgütleri ve derneklerinin devrim aç›s›ndan oynad›¤› nitelik ve ifllevdir. Örne¤in s›n›f›n ekonomik kitle örgütü sendikalar içerisinde çal›flman›n önemiyle bir mahalledeki “sosyal yard›mlaflma” ad› alt›nda kurulan dernekler içerisinde çal›flman›n önemi ve ifllevi bir ve ayn› olamaz. Birincisi bu tür faaliyetler içerisinde birinci derecede a¤›rl›k noktas›n› olufltururken di¤eri üçüncü-dördüncü derecede önem arzeder. Bu tür örnekleri ço¤altabiliriz. Daha konumuzun bafl›ndayken vurgulamal›y›z ki, bugüne kadar kitle dernekleri ve örgütleri içerisinde örgütlenmeyi yeterince ve do¤ru bir flekilde bilince ç›kartamad›k. Bu konuda izledi¤imiz çizgi ise esasta sol-sekterdi. Bu çizgi kendi ba¤r›nda sa¤-liberal çizgiyi de bar›nd›rmaktayd›. Ancak hakim olan tarz solsekterdi. Bu alanlardaki örgütlemeyi ya hiç yapm›yor ya da alabildi¤ine küçümsüyorduk. Kendi inisiyatifimizde olan kurumlar› ise ayn› sol-sekter çizgiden kaynakl› olarak geniflletip yayg›nlaflt›ram›yorduk. Bu yanl›fl ve hatal› politikalar›m›z öncünün kitlelerle buluflmas›n› sa¤lam›yor, onlardan kopmay› beraberinde getiriyordu. Bu durumda, yani öncü olarak e¤er bizler kitleleri örgütlemezsek burjuvazi ya da küçük burjuva reformist ak›mlar kendi peflinde sürükleyecektir. Kitleleri örgütlemek bir politika oldu¤u gibi örgütlememek de bir politikaya denk düfler. Bilindi¤i gibi, s›n›fa devrimci bilinç d›flar›dan götürülür. Kitleler kendili¤inden bu bi8


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S linci edinmez. Bu bilimsel gerçeklikten hareketledir ki, biz Maoistler olarak bu tür alanlardaki kitleleri örgütlemek için gitmez veya küçümsersek o zaman bu boflluktan egemen s›n›flardan ve küçük burjuva ak›mlar yararlanacakt›r. Bu da s›n›fa ve mazlum halklara karfl› suç ifllemektir. Kitleleri örgütlemeyen; onlar› Maoist partinin Yeni Demokratik Cumhuriyet program› alt›nda devrim için seferber etmeyen bir devrimci gerçek Maoist olamaz. Gerçek Maoistler söz ve eylemin diyalektik birli¤i içerisinde kitlelerle bütünleflenlerdir. fiüphesiz ki bu tür oluflumlarla tek bafl›na devrim gerçekleflmez. Bizimki gibi ülkelerde aç›k (legal) mücadele alanlar›n› esas örgütlenme biçimi olarak ele almak do¤ru bir çizgi de¤il. Mücedele biçimi olarak illegal silahl› mücadele, örgüt ve örgütlenme biçmi olarak ise halk ordusunu örgütlemek esast›r. Di¤er mücadele ve örgüt biçimlerinin tümü Halk Savafl› devrim çizgisinin bu merkezli örgütlenmesine tabi k›l›narak ele al›nmak zorundad›r. Yoksa devrimi baflar›ya götürmek mümkün olmaz. Bu tür kitle dernekleri ve örgütleri içerisinde çal›flmay› esas almayaca¤›z, ama bu olanaklar› da devrim için alabildi¤ine kullanaca¤›z, kullanmal›y›z. Bu alanlar devrimin nefes borular› ifllevini görmektedir. Bu tür kurumlar›n faflizm ve gerici diktatörlükler taraf›ndan ç›karlar›na ters düfltü¤ü zaman kapat›ld›¤›n›n bilincinde olmak zorunday›z. Özellikle de aç›k faflizm koflullar›nda (12 Eylül askeri cunta dönemleri gibi) bu tür kurumlar›n hemen hepsi devlet taraf›ndan kapat›lmaktad›r. Sadece bu gerçekli¤i dahi göz önünde bulundurursak bizimki gibi ülkelerde esas mücadele ve örgüt biçiminin bu tür örgütlenmeler olmad›¤› gerçekli¤i aç›k ve net bir flekilde alg›lanm›fl olur. Tersi anlay›fl ve pratik politikalar sa¤-liberal çizgilerdir. Bu tür oluflumlar›n, yani aç›k (legal) olanaklar›n esas çal›flma olarak belirlenece¤i ülkeler ancak faflizmin hüküm sürmedi¤i kapitalist-emperyalist ülkeler olabilir. Özcesi, bu tür olanaklardan devrim için yararlanmay› reddetmek veya küçümsemek ne kadar yanl›fl ve tehlikeli bir anlay›fl ise, bu olanaklar›n gücünü; önem ve ifllevini abartmak da tehlikeli sa¤ anlay›flt›r. Geçmiflin bir çok radikal küçük burjuva

örgüt ve partilerinin sa¤ tasfiyeci kulvara savrulmalar›n›n politik arka palan›nda yatan önemli bir neden de legal örgütlenme ve olanaklar›n gücünü abartmalar›d›r. Bir çok küçük burjuva hareket genel siyasal çizgilerinin ülke gerçekli¤inden kopuk, sa¤ veya sol oldu¤unu görüp sorgulamak yerine genelikle sa¤dan yorumlayarak reformist-tasfiyeci kulvara demirlenmifllerdir. Sol’dan yorumlamaya çal›flan bir k›s›m ak›m ise bir yandan sa¤c›lafl›rken öte yandan ise anarflist veya Troçkist olup ç›kt›lar. Reformist-tasfiyecilik ve sa¤ oportünist çizgilerin daha çok boy verdi¤i tarihsel politik koflullar devrimci dalga ve durumun alt düzeylerde seyretti¤i dönemlerdir. Bu durum Türkiye-Kuzey Kürdistan’da Irak savafl› öncesine kadar önemli derecede etkisini sürdürmekteydi. Emperyalist iflgal ve ilhak karfl›t› tepkilerin dünya ve ülkede bafl göstermesi bu durumun belli oranda k›r›lmas›n› da beraberinde getirdi. 1996 y›l› 1 May›s’›ndan sonra ilk kez böylesine kitlesel 1 May›s kutlamas›n›n gerçekleflmifl olmas› devrimci durumdaki yükselmenin belirgin bir göstergesi oldu. Belirtmek gerekir ki Maoist hareket de dahil bütün devrimci politik yap›lar ‘95-96 sonras› da örgütsel olarak çok ciddi darbeler ald›. Bu durum ‘99 y›l›nda PKK önderli¤inin esir düflmesi ve arkas›ndan silahl› mücadeleyi durdurmas›, dahas› devrimci ulusal çizgisinden ciddi k›r›lmalar›n bafl göstermesiyle daha da h›zlanm›fl oldu. Bu geliflmeleri feodal- burjuvazi yerinde ve zaman›nda kullanarak reformist-tasfiyecili¤in önünü daha da açt›. 1990’l› y›llar›n bafl› ve ortalar›na do¤ru TDKP, Dev-Yol, Kurtulufl, TKEP vb. gibi küçük burjuva ak›mlar›n bir bir yasalc›-tasfiyeci kulvara evrilmelerinin tarihsel arka plan›nda Rusya ve Arnavutluk yönetimlerinin kendi yüzlerindeki sosyalist maskeyi ç›kar›p atmalar›n›n yan›s›ra, 12 Eylül Askeri faflist cuntas› ve faflist diktatörlü¤ün ‘93 konseptini görmezlikten gelemeyiz. Yak›n geçmifl aç›s›ndan ise bu durum kendisini daha çok 19 Aral›k 2000 y›l›nda devletin hapishanelere yönelik gerçeklefltirdi¤i katliamlar ve arkas›ndan devreye sokulan tasfiye hareketiyle göstermifltir. Bugün ise Avrupa Birli¤i’ne (AB) üyelik maskesi alt›nda reformist-tasfiyecili¤in önünü 9


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S daha fazla açmak istiyorlar. Bunun da pratik ayaklar›n› daha önce sözünü etti¤imiz kurum ve kurulufllar arac›l›¤›yla topluma empoze etmeye çal›flmaktad›rlar. Bunda geçmiflin PKK’si günümüzün ise KADEK’i önemli rol oynamaktad›r. KADEK, çok s›n›rl› ve darlaflt›r›lm›fl ulusal talepleri elde etme ad› alt›nda Avrupa Birli¤i’ne üyeli¤i hararetli bir flekilde savunmaktad›r. Devlet ise emperyalist devletlere kendisini daha çok pazarlamak için k›smi de olsa sözüm ona “reform paketleri” haz›rlamaktad›r. AB’ye kölece ba¤lanma projesini toplum üzerinde nüfuz ettirmenin payandalar› olarak ise daha çok “sivil toplum örgütleri”ni kullanmaktad›r. Devrimci radikal güçlerin arka arkaya ald›¤› bu darbe ve yenilgiler beraberinde silahl› mücadeleye, özellikle de köylü gerilla savafl›na yönelik ideolojik sald›r›lar› daha da h›zland›rd›. Bu tasfiyeci süreçten Maoist parti de önemli derecede nasibini ald›. Son on y›ll›k tarih bilincimizi yoklad›¤›m›zda, Maoist partinin en fazla güç kayb›na u¤ramas› ve a¤›r darbeler almas› bu zaman dilimi içerisinde gerçekleflmifltir. Her s›n›f kendi bildi¤i gibi savafl›r. Bizim için tayin edici olan Maoist partilerin s›n›f mücadelesi içerisindeki yeri ve önemidir. Bu ba¤lamda öncelikli olarak kendi eksik ve hatal› yanlar›m›zdan ö¤renmesini bilmek zorunday›z. Yoksa feodal burjuvazi kendi sistemine karfl› olan siyasi güçleri, özellikle de radikal güçleri kendi potas›nda eritmek için her türlü yola baflvurur. Bu, onun için vazgeçilmez siyaset tarz›d›r. Ancak bizler ayn› siyaset tarz›n› güdemeyiz. Mevcut sistemi her bak›mdan y›kmak için yola ç›km›flsak, o halde baflar›s›zl›klar›m›z›n da esas nedenini kendi yanl›fl ve hatal› siyaset tarzlar›m›zda aramam›z zorunludur. Hatalar›m›z›n esas kayna¤›n› d›fl faktörlere ba¤layarak siyaset yapamay›z. Bu, idealist bir anlay›fl ve çözümleme tarz›d›r. Meselenin kilit noktas› neden-niçin hata yapt›¤›m›z; bunun iç ve d›fl faktörlerini, subjektif ve objektif koflullar›n› birlikte ele al›p çözümleme yapmak oluflturmal›d›r. Bu sorgulamadaki diyalektik yöntem ise iç faktörlerin tayin edicili¤i bilincinden hareket etmek olmal›d›r. Baflkan Mao konuya iliflkin flu bilimsel-poli-

tik belirlemeyi yapmaktad›r: “Hiçbir komünistin akl›ndan ç›karmamas› gereken temel çal›flma yöntemi, çal›flma siyasetlerimizi somut duruma göre belirlemektir. Yapt›¤›m›z hatalar›n nedenlerini araflt›rd›¤›m›zda, bunlar›n hepsinin, belirli bir zaman ve yerdeki gerçek durumdan uzaklaflt›¤›m›z ve çal›flma siyasetlerimizde öznelci davrand›¤›m›z için ortaya ç›kt›¤›n› görüyoruz. Bu, bütün yoldafllara ders olmal›d›r.” (cilt:4, Sf 221) Politikan›n güçle yap›ld›¤›n› devrimci siyasetle ilgilenen herkes bilir. Bu gücü oluflturmak için de önce do¤ru bir görüfl aç›s›na sahip olmak sonra ise bu görüfl aç›s› do¤rultusunda örgütsel güçleri harekete geçirmek bafl kofluldur. Küçükten büyü¤e, basitten karmafl›¤a do¤ru ad›m ad›m örgütsel güçleri gelifltirmek ve kurumlaflt›rmak devrimin temel örgütsel mant›¤›d›r. Bunun için de kitle derneklerine iliflkin politik-perspektif do¤rultusunda hareket etmemiz flartt›r. Yoksa belirlenen teorik politikalar pratik politikalara dönüflemeyecektir. Her mücadele biçimine uygun örgüt biçimi yaratmak flartt›r. Daha aç›kças› aç›k (legal) mücadele biçimini reddetmiyorsak buna uygun da örgüt ve örgütlenme biçimleri yaratmak zorunday›z. Bu da elbetteki bir-iki gün içerisinde gerçekli¤e dönüflmez. Do¤rularda inatç› ve sab›rl› olmak baflar› için temel anahtard›r. Yoksa sab›rs›z ve aceleci bir ruh haliyle hemen baflar› beklentisine girmifl oluruz ki bu da küçük burjuvazinin günü kurtarmak için yürüttü¤ü çal›flma tarz›ndan baflka bir prati¤e hizmet etmifl olmaz. Bu alanda hala belli bir yetersizlik ve eksiklikler tafl›m›fl olsak da yine de yeni yönelime koflut olarak önemli mesafeler kaydetti¤imizi söyleyebiliriz. Bu da bu alanlara iliflkin yönelimimizin do¤rulu¤unu ortaya koymaktad›r. Ancak yapt›klar›m›z henüz yeterli de¤il. Daha çok üretmek, daha çok çaba sarfetmek zorunday›z. Hem de bunu, enerjimizi on kat›na ç›kartarak yapmal›y›z. Bu çal›flmalar›m›z bu aç›k alanlar›n kurumsal varl›¤› sistem taraf›ndan engellenmedi¤i sürece de devam edecektir. Hem de daha kurumsallaflarak. Çünkü bu mevzileri devrimin çeliflkilerini çözmek için yard›mc› kuvvet olarak kullanmak mecburiyetindeyiz. Biz bu araçlar› devrim için kullanamazsak feodal burjuva partiler ve ara ak›mlar kendi ç›karlar› için kullanmaya devam edecektir. 10


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

-IK‹TLE DERNEKLER‹N‹N N‹TEL‹⁄‹ VE AMAÇLARI Kitle derneklerinin niteli¤i ve amaçlar› do¤ru bir flekilde ortaya konulmadan bu alandaki çal›flmalar›n devrim aç›s›ndan oynad›¤› ifllevi de yeterince bilince ç›kartamay›z. Legal çal›flman›n illegal çal›flmayla diyalektik ba¤›n› kurmak ve bu olanaklar› devrimin asli politik görevlerine tabi k›lman›n yolu bu olanaklar›n niteli¤ine iliflkin do¤ru bir görüfl aç›s›na sahip olmaktan geçer. Bu ba¤lamda öncelikli olarak kitle derneklerinin niteli¤inden ne anl›yoruz sorusunu yan›tlamak zorunday›z. Niteli¤in do¤ru bir flekilde ortaya konulmas› beraberinde kitle derneklerinin amaçlar›na iliflkin do¤ru fikirleri de ortaya ç›kartm›fl olacakt›r. Çünkü amaç ve nitelik birbirinden ayr›lmaz bir bütünü oluflturur.

Belirtmek gerekir ki Maoist hareket de dahil bütün devrimci politik yapılar ‘95-96 sonrası da örgütsel olarak çok ciddi darbeler aldı. Bu durum ‘99 yılında PKK önderli inin esir dü mesi ve arkasından silahlı mücadeleyi durdurması, dahası devrimci ulusal çizgisinden ciddi kırılmaların ba göstermesiyle daha da hızlanmı oldu. Bu geli meleri feodal- burjuvazi yerinde ve zamanında kullanarak reformist-tasfiyecili in önünü daha da açtı.

A-Kitle Derneklerinin Niteli¤i Her örgüt ve örgütlenme bir ihtiyaçtan do¤ar. En özlü ifadeyle, örgüt ve örgütlenme birden fazla kiflinin kolektif bir flekilde ayn› ifli yapmas›d›r. Bu durum kolektifli¤in ilk ad›m› olarak ortaya ç›kt›¤› gibi toplumsal yaflam devam etti¤i müddetçe bu örgütlülük de devam edecektir. Siyasi örgüt ve partileri bununla kar›flt›rmamal›y›z. Siyasi örgüt ve partiler belli bir s›n›f›n ihtiyac› olarak ortaya ç›kar. Söz konusu s›n›flar ad›m ad›m ortadan kalk›nca bu partiler de tarih sahnesinden silinmifl olur. Daha aç›k bir deyiflle tüm politik kurum ve kurulufllar s›n›flar›n ortadan kalk›fl›na koflut olarak ortadan kalkacakt›r. K›sacas›, mevcut sistem

içerisinde kurulu bütün kurum ve kurulufllar belli bir politik nitelik tafl›maktad›r. Bu kurumlar›n hepsi de s›n›fl› toplumlarda üst yap› kurumu içerisinde ele al›n›p de¤erlendirilirde¤erlendirilmelidir. Dolay›s›ylad›r ki bütün kurum ve kurulufllar belli bir s›n›f›n politik karakterini tafl›yarak o s›n›fa hizmet eder. Fakat bu, bütün kurum ve kurulufllar›n ayn› niteli¤i tafl›d›¤› anlam›na da gelmez-gelmemelidir. Lenin yoldafl›n dikkat çekti¤i gibi “Herhangi bir örgütün niteli¤ini do¤al ve kaç›n›lmaz olarak belirleyen fley, o örgütün eyleminin içeri¤idir.” Bu bilinçten hareketle “kitle dernekleri” diye politik bir kavramdan söz ediyorsak o zaman sözü edilen tüm derneklerin belli talepler ve amaçlar do¤rultusunda eylemlilikleri de söz konusudur. Burada meselenin kilit noktas›n› ise söz konusu eylemliliklerin içeri¤i oluflturmaktad›r. Bu bafll›k alt›nda tart›flmas›n› yapmak istedi¤imiz konu tam da buras›d›r. Bu örgütler hangi özgün ekonomik, sosyal, sportif, kültürel vb. talep ve amaçlar do¤rultusunda kurulursa kurulsun ancak bu örgütlerin hiçbiri de önümüzdeki siyasal devrimi gerçeklefltirecek güç ve nitelikte de¤ildirolamaz. Bu ne demektir? Bunun, özellikle de bizimki gibi faflist diktatörlü¤ün hüküm sürdü¤ü ülkelerde ald›¤›alaca¤› boyutlar sistem taraf›ndan afla¤›daki s›n›rlar temelinde çizilmifltir veya çizilmeye mahkum edilmifltir: Birincisi, mevcut durumda dünyan›n herhangi bir ülkesinde Sosyalist veya Yeni Demokratik Devrimi kans›z-bar›flç›l yoldan gerçeklefltirmenin imkan› yoktur. S›n›fsal kurtulufl özneli devrimler dünyan›n neresinde olursa olsun ZOR örgütlenmeden yap›lamaz. Çünkü hakim sömürücü s›n›flar kendi gönül r›zalar›yla iktidarlar›n› proletarya ve ezilen halka b›rakmazlar. Bu ba¤lamda Yeni ‹ktidarlar› kurman›n anahtar› Mao’nun dedi¤i gibi “Namlunun Ucundad›r!” ‹kincisi, bu tür kurumlar›n herhangi birisi do¤rudan komünist bir örgüt ve kurum olamaz. Üçüncüsü, bu tür legal kurumlar mevcut sistemlerin yasal s›n›rlar› çerçevesinde izinli 11


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S olarak kurulmufl aç›k derneklerdir. Gerici siyasal sistemler ç›karlar›n› tehlikeye düflüren dernekleri ya hemen kapat›rlar ya da kapatman›n yolunu ararlar. Dolay›s›yla bu tür çal›flma alanlar›n› “biricik”, “temel” çal›flma alanlar› olarak tespit etmek devrim ve parti aç›s›ndan legalizm ve tasfiyeciliktir. Buralardan devrim için yararlanmak farkl›, ama bu alanlar› olmazsa olmaz temel çal›flma alanlar› olarak belirlemek ise farkl› fleydir. Bu olanaklar› “temel”, “biricik” veya “bafll›ca alanlar” olarak de¤erlendirmek, bunlars›z devrim gerçekleflmez anlay›fl›n› savunmak demektir. Önemli görevler içerisindedir ama devrim için vazgeçilmez temel görevler de de¤ildir. Öyle olsayd› legal dernekler olmadan devrim olmaz anlay›fl›n› savunmam›z gerekirdi. Ya da legal olanlaklar sistem taraf›ndan kapat›ld›¤› durumda devrim faaliyetini durdurmam›z gerekirdi. Bu, legal çal›flmay› esas alan legalizmden baflka bir flekilde ifade edilemez. Sistem, b›rakal›m söz konusu legal kitle derneklerini kapatmay› bir kenara ifline gelmedi¤i zaman kendi yasal parlamentosunu dahi kapat›yor-kapatmaktad›r. Çünkü gerici devletler için polis, ordu, mahkemeler, hapishaneler vb. gibi hakimiyet arac› olan kurumlar d›fl›nda kalanlar›n hiçbir kal›c›l›¤› yoktur. Dördüncüsü, ad› geçen legal kitle derneklerindeki bütün toplant›lar düzenin polisleri taraf›ndan izlenip denetlenmektedir. Bir baflka deyiflle söz konusu dernekler içerisinde kitleye yönelik izinsiz aç›k toplant›lar yapmak yasak ve suçtur. Beflincisi, söz konusu dernekler içerisinde veya toplant›larda illegal bir parti ad›na do¤rudan bir konuflma yapmak ve faaliyette bulunmak sistem taraf›ndan suç unsuru olarak belirlenip yasaklanm›flt›r. Alt›nc›s›, feodal faflist ve gerici diktatörlüklerin demokrasi düflman› yasalar›ndan dolay› bu tür ülkelerde komünist partisi hem bir bütün olarak hem de her bir çekirde¤i bak›m›ndan illegal olmak zorundad›r. Komünist partisinin her bir çekirde¤inin illegal olmas› zorunlulu¤uyla bu alanlarda faaliyet yürütmeyi birbirine kar›flt›rmamal›y›z. Bu alanlarda parti faaliyetini yürütmekten “ben komünist partiliyim” diye kendisini tan›tmak anlafl›lamaz-anlafl›lmamal›d›r. Aksi anlay›fl ve çal›flma tarzlar› partiyi legallefltiren

reformizm; legalizm ve tasfiyeciliktir. Yedincisi, legal derneklerin tümü kurulufl amaçlar› bak›m›ndan homojen bir özgünlük oluflturmamaktad›rlar. Her biri ayr› özgünlükler üzerinden kurulmufl derneklerdir. Bundan dolay› da ayr› nitelik tafl›maktad›rlar. Örne¤in ekonomik, demokratik, mesleki, kültürel, sosyal, cinsiyet, sportif, yöresel (köy, kasaba, flehir dernekleri gibi), akademik, gençlik vb. vb. derneklerin hepsi de farkl› amaçlar› ifade etmektedir. Hepsinin de en belirgin ortak özelli¤i mevcut sistemin yasalar›n›n izin verdi¤i s›n›rlar kapsam›nda aç›k bir flekilde kurulmufl olmas› ve yönetimlerini afla¤›dan yukar›ya do¤ru seçimle gerçeklefltirmifl olmalar›d›r. Sekizincisi, legal dernekler sosyal, sn›fsal bileflimi bak›m›ndan hem tek hem de çok çeflitlidir. Daha aç›k bir deyiflle bu derneklerin kitlesel bileflimi tek bir s›n›ftan meydana geldi¤i gibi (örne¤in iflçi sendikalar› gibi) bir çok s›n›f ve tabakadan da (örne¤in küçük ve orta burjuva esnaf ve zenaatkarlar›n kurdu¤u dernekler, köy kooperatifleri gibi) meydana gelmektedir. TÜS‹AD ve T‹SK (Türkiye ‹flverenler Sendikas› Konfederasyonu) gibi kurumlar› sözünü etti¤imiz legal kitle dernekleriyle kar›flt›rmamak gerekir. Bu derneklerin kitle dernekleriyle uzaktan yak›ndan alakas› yoktur. Bunlar›n hepsi de bir avuç komprador-bürokrat burjuvazi ve büyük toprak a¤alar› taraf›ndan kendi siyasi-ekonomik ç›karlar›n› korumaksavunmak amaçl› kurulmufl derneklerdir. MÜS‹AD (Müstakil Sanayici Ve ‹fl Adamlar› Derne¤i): Bu dernek gerici feodal islami ideolojiyi savunan Türk milli burjuvazisinin sa¤ kanad›n›n kapitalistleri taraf›ndan kurulmufltur. Bu kesimin daha çok bat›l› emperyalist devletlerle, özellikle de Alman emperyalizmiyle iflbirli¤i söz konusudur. Bir bütün olarak uflak bir s›n›f de¤il ama devrimci–ilerici bir s›n›f da de¤ildir. Demokratik devrimi istemeyen milli burjuvazinin karfl›-devrimci sa¤ kesimini temsil etmektedir. Dolay›s›yla ad› geçen dernekleri kitle dernekleri içerisinde saymak do¤ru bir bak›fl aç›s› olamaz. Buralara üye olmak ve üye olarak kabul edilmek için ya ekonomik-siyasi olarak söz konusu s›n›fa ait olmal›s›n ya da bu s›n›flar›n ideologlar›ndan olmak flartt›r. 12


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S Kitle dernekleri denilince bununla, Yeni Demokratik Devrim’in s›n›f bileflenlerinin içinde yer ald›¤› dernekleri anlamal›y›z. Tüm bu faktörlerden hareket edildi¤inde legal kitle derneklerinin dolays›z bir flekilde mevcut siyasi iktidar› hedefleyen politik kitle örgütleri olmad›¤› aç›kt›r.Yukar›da s›ralad›klar›m›z kitle derneklerinin niteli¤ini aç›k ve net bir flekilde ortaya koymaktad›r. Burada bir noktan›n alt›n› çizmek istiyoruz: Söz konusu örgütler kendi özgün talepleri ve yasal s›n›rlar çerçevesinde kurulmufl da olsa ancak bu, kitle derneklerinin mücadelelerini politik iktidar mücadelesinin hizmetine sokmayaca¤›-sokulmamas› gerekti¤i siyasetini getirmez. Hangi aç›k kitle kurum ve kuruluflu olursa olsun aslolan bu kurumlar›n mücadelesini politik iktidar mücadelesine tabi k›larak ele almakt›r. Bir kurumun devletin yasal izniyle kurulmas› o kurum veya kurumlar›n her türlü mücadelesini de devletin tan›d›¤› s›n›rlar çerçevesinde sürdürmesi anlam›na gelmez-gelmemelidir. Bu, devrim için hiçbir katk› sunmamakla efl anlaml›d›r. Burada kavaran›lmas› gereken ana halka, ad› geçen kurumlar›n özgün talepleri için yürüttükleri mücadelenin siyasi mücadeleyle do¤ru-diyalektik ba¤›n› kurup kurmamakt›r. Tersi durumda ekonomizm ve sosyal reformizmin batakl›¤›na düflülmüfl olunur.

B- Kitle Derneklerinin Amaçlar› Daha önce ifade ettik. Kitle dernekleri çok çeflitlidir. Bu çeflitliliklerin kayna¤›nda ise özgün sorunlar temelinde kurulmalar› yatmaktad›r. Örne¤in iflçi s›n›f›n›n ekonomik taleplerini çözmek amaçl› kurulan sendikalarla, bir TMMOB, TTB gibi mesleki dernekler veya bir demokratik kitle denekleri veya kültür derneklerinin kurulufl amaçlar› farkl›d›r. Yaln›z flu da var ki, bu dernekler her ne kadar özgün sorunlar odakl› kurulmufl olsa da ancak denilebilinir ki, bir çok derne¤in talep ve hedefleri aras›nda ekonomik sorunlar da mevcuttur. Bu çok çeflitli derneklerin bafll›calar› içerisinde yer alanlar› önem s›ras›na göre s›ralayal›m: Sendikalar: Bunlar, iflçi s›n›f›n›n ekono-

mik mücadele örgütleridir. Halihaz›rda iflçilerin üyesi oldu¤u Türk-‹fl, D‹SK ve HAK-‹fi ad›nda üç büyük sendika söz konusudur. Her üç sendika yönetimine hakim olan güçler düzenin feodal-burjuva partileridir. Bu sendikalar içerisinde en çok üyeye TÜRK-‹fl sahiptir. TÜRK-‹fl yönetimi kuruluflundan beri egemen s›n›f partilerinin çizgisinde hareket etmifltir. Bu sendika a¤alar›n›n ço¤unlu¤u daha sonra CHP’den milletvekili seçilerek parlamentoya girmifllerdir. Dolay›s›yla bugüne kadarki gelmifl geçmifl bütün sendika baflkanlar› gerici, reformist çizgide olup sisteme yedeklenmifl sendika a¤alar›d›r. D‹SK ise, kuruluflundan 12 Eylül cuntas›na kadar bir dönemin Rus sosyal emperyalizminin modern revizyonist çizgisinde hareket eden TKP’nin ideolojik-siyasi denetimi alt›ndayd›. Gelinen aflamada ise CHP çizgisinde hareket etmektedir. HAK-‹fi: Bu sendika 12 Eylül öncesi ‘70’li y›llarda Türk-‹fl ve D‹SK’e alternatif olarak Saadet Partisi öncellerinden Milli Selamet Partisi’nin feodal islamc› burjuva çizgisinde kurulmufltur. Varl›¤›n› hala da sürdürmektedir. Bilindi¤i gibi, son y›llarda memur kesimi taraf›ndan kurulan sendikalar da söz konusudur. Bu sendikal örgütlerin kuruluflunun odak merkezini de memurlar›n ekonomik haklar›n› elde etme oluflturmaktad›r. Tümü ekonomik amaçl› örgütler olsa da ancak bu örgütlerin kurulufl amaçlar› içerisinde sosyal, akademik ve demokratik içerikli talepler de söz konusudur. Mesleki dernekler: TMMOB, TTB, Barolar Birli¤i vb. gibi. Bu dernekler mimarmühendis, doktor ve avukatl›k mesle¤inden olanlar taraf›ndan daha çok mesleki sorunlar›n› çözme amaçl› kurulmufl örgütlerdir. Sinema sanatç›lar›n›n kurdu¤u dernekler de bu mesleki dernekler içerisindedir. Hümaniter kurulufllar: Bu ve benzeri adlar alt›nda kurulan dernekler yaz›m›z›n girifl bölümünde de ifade etti¤imiz gibi emperyalizm taraf›ndan kitlelerin kendili¤inden gelme eylemlerini kendi ç›karlar› do¤rultusunda yönlendirmek için kurulmufl (kurulmufl olmasa da, sonras›nda kendi etki alan›na almaya çal›flt›¤›) derneklerdir. Bir baflka deyiflle bu gibi örgütler “sivil toplum örgütleri”(NGO) olarak bilinmektedir. 13


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S Bu, vb. dernekler her türlü savafla karfl› olma ad› alt›nda esasta s›n›fsal ve ulusal kurtulufl mücadelerinin fliddet temelinde yürütülmesine karfl›d›rlar. Bu kurumlar›n toplum üzerinde reformist düzlemde ciddi bir ideolojiksiyasi nüfuzlar› mevcuttur. Bu kurumlar ülkede ‘80’lerin ortalar›ndan sonra kurulmaya baflland›. Ekonomik olarak emperyalizm taraf›ndan finanse edilmektedirler. Alevi Dernekleri: Bu dernekler, sözde Alevi mezhebinin dinsel-kültürel ve sosyal sorunlar›n› çözmek için kurulmufl derneklerdir. Bir bak›ma politik amaçl› kurulufllard›r. Fakat bu derneklerin hiçbirisi de mevcut sistem içerisinde Alevi mezhebini dinsel ve kültürel bask›dan kurtaracak politik bir güç ve karaktere sahip de¤ildir. Hepsi de sistem içi hareket tarz› izlemektedir. Bu dernekler kendi içerisinde ayr› gruplar fleklinde örgütlenmifllerdir. Bunlar›n bafll›calar› Ehli-beyht’çiler, Hac› Bektaflç›lar, Cem evleri ve Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri (PSAKD)’dir. Bu oluflumlar içerisinde esasta ilerici karakter tafl›yan dernekler son ikisidir. ‹lk ikisi gerici ve ayn› zamanda devletçi bir politik durufl sergileyerek s›n›fsal kurtulufl mücadelelerinin karfl›s›nda yer almaktad›r. Bu dernekler çat›s› alt›nda mezhepsel temelde de olsa önemli bir kitle toplanm›flt›r. Bu oluflumlar talepleri ve amaçlar› bak›m›ndan esasta demokratik bir karakter tafl›rken tabanlar› bak›m›ndan ise yine bu hakl› ve ilerici taleplerinden dolay› çok güçlü devrimci potansiyale sahiptirler. Devlet bu devrimci potansiyelin s›n›fsal kurutulufl mücadelesine akmamas› için bu tür oluflumlar› çeflitli yol ve yöntemlerle denetimi alt›na al›yor-almaya çal›fl›yor. Devlet, özellikle de Hac› Bektafli gericileri ve takipçilerinin Kemalist devletle ideolojik-siyasi yak›nl›¤›n› kullan›p Alevi mezhebinin tarihsel-ilerici yönünü boflaltarak sistemle siyasi olarak bütünlefltirmeye çal›fl›yor. Yöresel Dernekler: Bu dernekler nüfus bak›m›ndan büyük flehir merkezlerinde (‹stanbul, Ankara, ‹zmir, Adana, Bursa gibi) veya kazalarda yo¤unluklu olarak yaflayan baflka il ve ilçelerin, hatta ayn› köyden insanlar›n bir araya gelerek sosyal-kültürel amaçlarla kurmufl olduklar› derneklerdir. Büyük flehir merkezlerinde kurulan derneklerin ço¤unlu-

¤unu, hem de yüsde 70’ni yöresel (hemflehirli) dernekler oluflturmaktad›r. Bu durum ‹stanbul için geçerli oldu¤u gibi sözünü etti¤imiz illerde de benzer dernekler yayg›nd›r. Bu gibi dernekler içerisinde mevcut durumda politik bak›mdan en ileriyi temsil eden dernek ise Dersim ve Dersim’in küçük yerleflim birimleri ad›yla kurulan derneklerdir. Bunun d›fl›nda di¤er iller ad›yla kurulan derneklerin hemen hepsi (istisnalar hariç) bir tabela derne¤i olmaktan ve y›lda bir kez kendi il ve yöresini temsilen geleneksel flölen (gece vb.) haz›rlamaktan öteye geçmemektedir. Her fleye karfl›n bu derneklere üye olan çokca insan var. Fakat ifllemiyor-iflletilmiyor. Bu dernekler içerisinde ileride do¤ru bir perspektif ve politika do¤rultusunda çal›flma yap›l›rsa o durumda bu dernekler de t›pk› Dersim dernekleri gibi devrimin hizmetine sokulabilir. Cinsiyet özlü kurulan dernekler: Bu dernekler çok çeflitlilik arz etmektedir. Örne¤in feminist kad›n dernekleri, “sosyalist feministler” ad›yla ve küçük burjuva devrimci ak›mlar›n inisiyatifinde kurulan dernekler. Dahas› orta burjuva (Türk veya Kürt) partiler ve komprador burjuva partilerin kollar› olarak kurulan kad›n dernekleri çok çeflitli politik nitelik tafl›maktad›rlar. Çevreci Dernekler: Bu dernekler çevre kirlili¤ini önlemek; do¤ay› kirletip zehirleyen petrol at›klar›ndan, nükleer ve kimyasal gazlardan korumak amaçl› kurulmufltur. Spor kulüpleri: Bu kulüplerin oldukça fazla say›da üyesi bulunmaktad›r. Özellikle de futbol kulüplerinin üyeleri hayli kabar›kt›r. Sporu, baflta da futbolu, Türk hakim s›n›flar› t›pk› ‹spanya’n›n faflist Franko’su, Protekiz’in Salazar’› gibi kitleleri uyuflturup-yönetmek için kullanmaktad›r. Bu tür kulüplere hakim olan mafya-devlet iliflkisi üzerinde flekillenen güçlerdir. Dünyan›n bir çok ülkesinde böyledir. Milyonlarca emekçiye bu vb. spor etkinlikleri üzerinden nüfuz etmek isteyen partiler var. Bir afyon gibi kullan›lmak istenen bu kulüplerin en üst yöneticileri hariç geri kalanlar›n hepsi yoksul ve orta halli emekçi çocuklar›d›r. Dolay›s›yla milyonlar›n ilgi duydu¤u bu spor kulüplerine üye taban kitleyi ister dernek isterse de¤iflik araç ve yöntemlerle örgütle14


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S mek devrimci görev olarak bilinmelidir. Demokratik Kitle Dernekleri: Bunlar; komünist, devrimci, ilerici-demokrat ve Kürt ulusalc› grup ve partiler inisiyatifinde tutuklularla dayan›flma, kültür, tiyatro, müzik, sanatedabiyat vb. etkinlikleri gelifltirmek amaçl› kurulmufl ve ayn› zamanda demokratik mücadelede yer almay› önüne görev olarak koymufl derneklerdir. Mevcut durumda ülke ve dünyada politik geliflmeler karfl›s›nda yeterli düzeyde olmasa da devrimci, demokratik durufl sergileyen bu kurumlard›r. Buna, daha önce vurgusunu yapt›¤›m›z baz› sendika flubeleri, Dersim Yöre Dernekleri, PSAKD gibi devrimci, demokratlar›n hakim oldu¤u dernekleri de eklemek gerekir. Yukar›da s›ralad›¤›m›z bu çok çeflitli kitle dernekleri d›fl›nda baflkaca özgün amaçlar do¤rultusunda kurulmufl irili-ufakl› bir dizi dernek söz konusudur. Örne¤in, mahalle ve semtlerde “sosyal yard›mlaflma”, “tüketiciyi koruma dernekleri”(bu derneklere on binlerce küçük ve orta burjuva düzeyde mülk sahibi üye olmufltur.), gibi dernekler...

-IIK‹TLE DERNEKLER‹N‹ ÖRGÜTLEMEDE ÖNEM‹NE UYGUN SINIFLANDIRMA YAPMAK Kitle derneklerinin nitelik ve amaçlar›n› ortaya koyduk. Bu derneklerin çat›s› alt›nda farkl› s›n›f ve tabaklardan kitlenin yer ald›¤›ndan da söz ettik. fiimdi ise söz konusu kitle dernekleri içerisinde öncelikli olarak hangisi veya hangileri içerisinde faaliyet yürütmeliyiz sorusuna yan›t bulmaya çal›flal›m. ‹lke olarak kitle dernekleri içerisinde çal›flmay› reddetmeyiz. Hatta bu kitle derneklerine, özellikle de sendikalar içerisinde en gerici s›n›flar bile hakim olsa yine de buralardaki çal›flma reddedilmez-reddetmeyiz. Tersi anlay›fl ve pratikler kitleleri gericilere teslim etmeye hizmet eder.

Bu, devrim için ne denli gerekli ve do¤ru bir devrim mant›¤› ise, ad› geçen kitle dernekleri aras›nda bir ayr›ma gitmek de devrimin mant›¤›d›r. fiüphesiz ki devrim aç›s›ndan bir fleyin önemi o fleyin devrim için oynad›¤› rol ve görevle ilgilidir. Bu bilinçten hareket edildi¤inde söz konusu kitle dernekleri içerisinde iflçilerin ekonomik amaçl› olarak kurdu¤u sendikal örgütlerin öncelikli kitle dernekleri oldu¤u a盤a ç›kar. ‹flçilerin politik mücadele bak›m›ndan örgütlenmesinde esas al›nmas› gereken alanlar birim fabrikalar› özgülündeki illegal örgütlenmeler olacakt›r. Bizim burada tart›flt›¤›m›z, parti hücrelerinin birim fabrikalar› temelindeki örgütlenmesi üzerine de¤il. Kitle dernekleri içerisinde hangisini esas hangisini tali ele alaca¤›m›zd›r. Bu da devrimimizin bugününe ve gelece¤ine s›n›fsal aç›dan (ideolojik-politik olarak) öncülük ve önderlik edecek iflçi s›n›f›ndan baflkas› olamaz. Daha aç›kças›, kitle dernekleri içerisinde iflçilerin ekonomik kitle örgütü olan sendikalarda çal›flma yapmak esas al›nmal›d›r. Yoksa öncü, önder s›n›f söylemleri soyut ve havada kalm›fl olur. Öncü, önder s›n›f olma özelli¤iyle komünist örgüt olma özelliklerini de birbirine kar›flt›rmamal›y›z. ‹flçi s›n›f›n›n öncü ve önder s›n›f olma özelli¤i halk s›n›f ve tabakalar› içerisinde ideolojik ve politik bak›mdan en ileri ve devrimci s›n›f› temsil etmesindendir. Bundan hareketledirki günümüzdeki s›n›fsal kurutulufl devrimlerinde ad› geçen s›n›flar içerisinde iflçi s›n›f›n›n öncülü¤ü flartt›r. Dolay›s›yla bu durumla iflçi s›n›f›na ait her iflçinin komünist, bir baflka deyiflle Marksist-Leninist-Maoist oldu¤u anlafl›lmamal›d›r. ‹flçi s›n›f›n›n en ilerici ve en devrimci s›n›f olmas› farkl› fley, bu s›n›fa ait her bir iflçinin komünist olmas› farkl› fleydir. Bu, tamam›yla ideolojik bir sorundur. Yani bir iflçinin komünist olabilmesi için Marksizm-Leninizm-Maoizm ideolojisiyle donanmas› flartt›r. K›sacas›, bir iflçinin üretimde oynad›¤› nesnellik farkl›, onun Marksist-Leninist-Maoist olmas› farkl›d›r. ‹flçi s›n›f› kendisi d›fl›ndaki di¤er s›n›flara siyasi olarak önderli¤ini komünist partisi arac›l›¤›yla yapar. Lenin yoldafl›n komünistlerin örgütü partiyle iflçilerin ekonomik örgütü sendikalar aras›n15


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S daki ayr›m noktalar›na iliflkin ekonomistlerle yapt›¤› polemi¤i aktarmakta fayda görüyoruz: “...Ekonomistlerin hem örgüt, hem de siyaset sorunlar›nda durmadan sosyal-demokrasiden trade-unionculu¤a kaymakta olduklar› gerçe¤indeydi. Sosyal-demorkasinin siyasal mücadelesi, iflçilerin iflverenlere ve hükümete karfl› iktisadi mücadelesinden çok daha genifl ve karmafl›k bir mücadaledir. Ayn› biçimde ( ve bundan ötürü), devrimci sosyal-demokrat partinin örgütlenmesi, kaç›n›lmaz olarak, iflçilerin iktisadi mücadele için örgütlenmesinden, ayr› türde bir örgütlenme olmak zorundad›r. ‹flçilerin örgütü, ilkin sendikal bir örgüt olmal›d›r; ikincisi, olabildi¤ince genifl olmal›d›r; üçüncüsü, koflullar elverdi¤ince gizlilikten uzak, aç›k olmal›d›r (söylemenin gere¤i yok ki, burada olsun, daha ileride olsun, sözkonusu olan, yaln›zca otokratik Rusya’d›r), buna karfl›l›k, devrimciler örgütü, her fleyden önce ve esas olarak devrimci eylemi meslek edinmifl kiflilerden oluflmal›d›r (iflte bunun için, devrimciler örgütünden sözederken, devrimci sosyal-demokratlar› kastetmekteyim). Böyle bir örgütün üyelerinin bu ortak özelli¤i karfl›s›nda, iflçilerle ayd›nlar aras›ndaki ve hele ayr› meslekler aras›ndaki her türlü ayr›m kesin olarak silinmelidir. Besbelli ki, bu örgüt, pek genifl tutulmamal› ve olabildi¤ince gizli olmal›d›r.” (Ne yapmal›? Sf; 139) Lenin yoldafl yine ayn› makalesinde iflçilerin iktisadi mücadeleyi amaçlayan örgütleri sendikal örgütler olmal›d›r vurgusunu yapt›ktan sonra komünistlerin önüne flu görevleri koymaktad›r: “‹ktisadi mücadeleyi amaçlayan iflçi örgütleri, sendikal örgütler olmal›d›rlar. Her sosyal-demokrat iflçi, elinden geldi¤i kadar bu örgütleri desteklemeli ve bunlar›n içinde etkin olarak çal›flmal›d›r. Bu, böyle olmakla birlikte, “sendikalarda” üyeli¤e yaln›z sosyal-demokratlar›n seçilebilmesini istemek, elbette ki bizim ç›kar›m›za olan bir fley de¤ildir; çünkü, böyle bir fley, olsa olsa, bizim y›¤›nlar üzerindeki etkimizin kapsam›n› daralt›r. ‹flverenlere ve hükümete karfl› mücadele için birleflmenin gere¤ini anlayan her iflçi, sendikalara girebilmelidir. E¤er sendikalar, hiç de¤ilse bilinçlenmenin bu ilkel derecesine ulaflm›fl olan herke-

si birlefltirmezse ve çok genifl örgütler olarak kurulmazsa, sendikalar›n as›l amac›na ulaflmas› olanaks›zlafl›r. Bu örgütler ne kadar genifl tutulursa, bunlar üzerindeki etikimiz de o ölçüde genifl olur. Bu etki, sadece iktisadi mücadelenin “kendili¤inden” geliflmesi yüzünden ileri gelmez, sosyalist sendika üyelerinin, yoldafllar›n› etkilemede gösterdikleri do¤rudan ve bilinçli çabadan da ileri gelir.” (age.Sf;141) Sendikal mücadeleyi sadece iflçilerin ekonomik mücadelesiyle s›n›rlamak ekonomizm olur. Bunlar yeri ve zaman› geldi¤inde politik talepler için de mücadele yürütmeli ve politik mücadele yürüten soyalist, devrimci ve ilerici güçlere destek sunmal›d›r. Özcesi, Maoist parti hücreleri bir yandan ekonomik mücadeleye önderlik ederken öte yandan sendikalarla, sendikalar içindeki Maoist parti hücreleriyle ve sendikal hareketin önderleriyle güçlü bir birlik içinde olmal›d›r. Burada meselenin kilit noktas›n› legal olanaklardan do¤ru bir flekilde yararlanmak ve bunun illegal mücadeleyle do¤ru diyalektik ba¤›n› kurmak oluflturmal›d›r. Bir baflka deyiflle legal mücadele olanaklar› illegal mücadele ve partinin hizmetine tabi k›l›narak ele al›nmal›d›r. Tersi anlay›fl ve pratik durufllar legalizm ve tasfiyeciliktir. Mevcut durumda iflçi sendikalar› d›fl›nda önem derecesine göre örgütlenmede a¤›rl›k vermemiz gereken kitle dernekleri memur sendikalar› ve mesleki kitle örgütleridir. Gerilla bölgelerinin özgün sorunlar› ve ihtiyac›n› göz önünde bulundurdu¤umuzda yo¤unlafl›lmas› gereken dernekler ise yöresel kitle dernekleri olmal›d›r. Tabii ki burada öncelikli hedef kitlemiz gerilla bölgeleriyle yak›n iliflkisi olan yöre dernekleri olmal›d›r. Yöre derneklerini özgün sorunlar›yla birlikte daha da politiklefltirip aktif hale getirebiliriz. Do¤ru politikalar›n ›fl›¤› alt›nda uzun erimli çal›flmalar yürütüldü¤ünde baflar›lmayacak hiç bir fley yoktur. Ad›m ad›m, sab›rl› ve inatç› çal›flaca¤›z. Dört bir tarafa yumruk sallayarak çal›flma yürütmek baflar›y› de¤il, baflar›s›zl›¤› getirir. Hangi alan ve kurum içiresinde olursa olsun bütün ad›mlar›m›z politik iktidar mücadelesini gelifltirip güçlendirmeye yönelik olma16


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S l›d›r. Her alandaki örgütlenmede ana do¤rultumuz Yeni Demokratik Cumhuriyet program›n› kitlelere nüfuz ettirmek olmal›d›r. Bunun ilk aya¤›n› da kuflkusuz ki Yeni Demokratik Devrim mecras›nda kitleleri seferber etmek oluflturacakt›r. Bu alanlar› devrimimizi gelifltirmenin mevzileri yapmal›y›z. Aç›k yasal yollardan alabildi¤ine yararlanmal›; parti yeralt› hücreleri (illegal) bu tür kitle dernekleri içerisinde gizlenebilmeli ve kitlelere nüfuz etmek için onlar›n politik bilinçlerini gelifltirmelidir. Yoksa sadece deve kuflu misali kendimizi gizlemeye çal›fl›rsak ketlelerin gücünü toplay›p, onlar›n kuvvetlenebilmelerini sa¤layamaz ve politik bilinçlerini gelifltiremeyiz. Daha önce iflaret ettik. Hiç kimse bu tür olanaklarla devrimin olaca¤› hayaline kap›lmas›n. Dolay›s›yla çal›flmalarda buralara kal›c›l›k gözüyle yaklafl›lmamal›d›r. Burada kavran›lmas› gereken zincirin ana halkas›, bu olanaklar› devrimin lehine kullanmakt›r. Temel perspektifimiz k›z›l üs alanlar› yaratmakt›r. Bunun yata¤› da köylük bölgelerdir. Böylesine legal olanaklar›n artt›¤› bu gibi koflullarda karfl›-devrim güçlerinin flehirlerde ne denli güçlü oldu¤unu belirtmeye gerek yok. Bunu kendi tarihimizle de yaflad›k. 12 Eylül öncesi koflullar› aktarmaya gerek yok. Ama Maoistler de dahil bütün devrimci yap›lar flehirlerin bu göreli büyülü durumuna kap›ld›lar. Ve sonras›nda bu yanl›fl ve hatal› çizgileri sonucu cuntan›n gelifliyle birlikte bir bir yenilgi almaktan kurtulamad›lar. Bugün de benzer durum ve anlay›fllar› savunanlar var. “fiehirler öne ç›km›fl” deyip buralar› mesken tutmaya çal›flan siyasetler geçmiflte ald›klar› darbelerin ayn›s›n› almaktan kurtulamayacakt›r. S›rt›n› da¤lara dayay›p köylü gerilla savafl› konusunda yo¤unlaflmayan bir hareketin flehir merkezlerinde göreli güç elde etmesi onu yenilgi almaktan kurtaramayacakt›r. Bir yandan karfl›-devrimin “ordu vb. savafl güçleri daha tecrübe ve güç kazanm›flt›r” diyeceksin ama öte yandan karfl›-devrim yönetiminin güçlü oldu¤u flehir merkezlerini esas alacaks›n. Bu anlay›fl hem teorik hem de pratik olarak tutars›zl›k göstermektedir. Burada bu tür anlay›fl ve pratiklerin ayr›nt›l› tart›flmas›n› yapmak istemiyoruz. Tart›flmas›n› yapmak istedi¤imiz, feodal-burjuva

yönetimin güçlü oldu¤u yerler esas al›narak devrim mücadelesi kal›c› bir flekilde büyütülemez, köylü gerilla savafl› istenilen seviyede gelifltirilemez gerçekli¤idir. Stratejik düflünmek zorunday›z. Günübirlik ve geçici baflar›lara göre siyaset yaparsak stratejik hedefimize asla ulaflamay›z. Büyük düflünüp büyük ifl yapmak, stratejik planlara uygun taktik politikalar gelifltirmektir. Taktik ad› alt›nda stratejiyi yiyen politikalar izlemek genel siyasal çizgiden sapmakt›r. Özgün durumdur deyip, genel siyasi çizgiyi gözönünde bulundurmadan yap›lan siyaset tarz› oportünizmdir. Yoksa buralarda tabii ki faaliyetlerimiz olacakt›r ve olmal›d›r. Ama hangisi esas hangisi ikincil? Hangisi hangisine ba¤l› ve onun hizmetinde olacak? Meselenin kilit noktas›n› bu vb. noktalar› do¤ru yan›tlamak oluflturmaktad›r. K›sacas›, ülke devriminin ay›rt edici özelliklerini do¤ru kavramak zorunday›z. Yoksa buralardaki kitle çal›flmalar›n› reddetmek elbetteki do¤ru bir anlay›fl olmaz. Baflkan Mao k›r-flehir ikileminden hangisinin esas hangisinin ikincil oldu¤una ve flehir faaliyetlerini esas alan sol çizgi sahiplerine iliflkin flu ana vurgularda bulunmaktad›r: “‹kincisi; çeflitli ‘sol’ çizgiler devrimci savafl ve devrimci üs alanlar› konusunda hatal›yd›lar. Stalin yoldafl ‘Çin’de silahl› devrim silahl› karfl›- devrimle savafl›yor. Bu, Çin devriminin ay›rt edici özelliklerinden ve üstünlüklerinden biridir.’ Stalin yoldafl gibi Mao Zedung yoldafl da toprak devrimi savafl›n›n ta ilk aflamalar›nda do¤ru bir görüflle yar›-sömürge ve yar›-feodal Çin’in büyük ve her bölgesi benzer olmayan, demokrasi ve sanayiden yoksun bir ülke olmas› nedeniyle; Çin Devriminde silahl› mücadelenin esas mücadele biçimi oldu¤unu ve esas olarak köylülerden oluflan bir ordunun ana örgüt biçimi oldu¤u genifl köylük alanlar›n, Çin devriminin vazgeçilmez hayati mevzileri oldu¤unu (Devrimci köyler flehirleri kuflatt›. Ancak devrimci flehirler kendilerini köylerden ay›ramazlar) ve Çin’in ülke çap›nda zaferinin (bütün ülkenin demokratik olarak birlefltirilmesinin) bafllang›ç noktas› olarak silahl› devrimci üs alanlar› kurabilece¤ini ve kurmas› gerekti¤ini de belirtmifltir. 1924-27 devrimi döneminde Guomindang-Komünist iflbirli¤i yoluyla bir koalisyon hükümeti ku17


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S ruldu¤u zaman, baz› büyük flehirler üs alanlar›n›n temellerini sa¤lamlaflt›rmak için proletaryan›n önderli¤i alt›nda köylüllerin ana gövde oldu¤u bir halk ordusu kurmak ve köylük alanlarda toprak sorununu çözmek gerekliydi. Toprak Devrimi Savafl› döneminde flehirlerin hepsi güçlü karfl›-devrimci kuvvetler taraf›ndan iflgal edilmifl oldu¤undan, üs alanlar›n›n önce karfl›-devrimci yönetimin zay›f oldu¤u k›rsal bölgede (ana flehirlerde de¤il) ve esas olarak köylü gerilla savafl›na dayanarak kurulmas›, geniflletilmesi ve sa¤lamlaflt›r›lmas› gerekiyordu.” Mao, demokratik devrimde köylük alanlar ve köylü gerilla savafl›n›n temel önemine iliflkin vurgular›n› flöyle sürdürüyor: “Sovyetler Birli¤i’nin bütün dünyada kazand›¤› gibi, bütün ülkelerde devrimci kitlelerin güvenini kazanmak ancak bu yolla mükün olacakt›r. Ancak bu yolla, gerici hakim s›n›flar için korkunç güçlükler ç›karmak, onlar› kökünden sarsmak ve iç çözülmelerini h›zland›rmak mümkün olacakt›r. Ancak bu yolla, gelece¤in büyük devrimi için esas silah olacak bir K›z›l Ordu yaratmak gerçekten mümkün olacakt›r. K›sacas›, devrim dalgas›n›n yükseliflini h›zland›rmak ancak bu yolla mümkün olacakt›r. Bu dönemde, flehirlerdeki kitle çal›flmas›na gelince ana siyaset Beyaz bölgelerdeki çal›flmada do¤ru çizgiyi savunan Liu fiao-fii yoldafl›n savunduklar› olmal›d›r; yani esas olarak (sald›r›da de¤il) savunmada bulunmak, çal›flmalarda mümkün olan bütün yasal olanaklar› kullanmak (yassall›¤›n kullan›lmas›n› reddetmemek). Öyle ki Parti örgütleri kitleler aras›na girebilsinler. Üstü kapal› olarak uzun süre çal›flabilsinler. Ve güç toplas›nlar ve köylük bölgelerde silahl› mücadele bafllatmak için adam göndermeye her zaman haz›r olabilsinler ve böylece k›rsal alanlarda mücadele ile ba¤ kurup devrimci durumun geliflimini ilerletebilsinler. Bu nedenle genel olanak sa¤lay›ncaya kadar Çin devrimci hareketi köylük bölgelerdeki çal›flmay› esas almal›, flehir çal›flmas›n› ise buna tabi k›lmal›d›r.” (cilt:3, Sf; 230-31) ‹leride yeri geldi¤ince de¤inece¤iz. ‹çerisinde çal›flt›¤›m›z tüm kitle derneklerinde örgütlenmede demokratik ilkelerden flaflmamal›y›z. Gerek kendi inisiyatifimizdeki derneklerde

gerekse baflka parti, grup ve ak›mlar›n inisiyatifindeki derneklerde örgütlenmede temel alaca¤›m›z ilke demokratik merkeziyetçilik olmal›d›r. Bu ilke söz konusu kitle örgütleri içerisinde mutlak bir flekilde oturtulmal›d›r. Örgütlemede demokratik yaflam oturtuldu¤u zaman o kitle derne¤inin politik mücadeleye katk›s› daha güçlü ve nitelikli olur. Söz konusu derneklerin üyesi oldu¤umuz müddetçe ve bu dernekleri ele geçirmek istiyorsak o zaman “az›nl›¤›n ço¤unlu¤a uymas›” demek olan demokratik merkeziyetçilik ilkesine de uymak zorunday›z. Bu, tüm dernek üyeleri için geçerlidir. Her dernek üyesinin örgütsel aç›dan ana görevi derne¤in ço¤unluk üyeleri taraf›ndan al›nan kararlara uygun hareket etmesi olmal›d›r. Burada dikkat edilmesi gereken dernek yöneticilerinin kitleyi illgilendiren herhangi bir soruna iliflkin karar almadan önce sözkonusu sorunlar› kitlenin görüfllerini almak için tart›flmaya sunmak olmal›d›r. En genifl kesimi bu tart›flmalara katmal›y›z. Tart›flmalara ne kadar genifl kesim kat›l›rsa tart›flmalardan o kadar verim al›nm›fl olur. Ki karara olumlu veya olumsuz boyutuyla iradesini yans›tan kitle o karar› daha bilinçli bir flekilde sahiplenmifl olur. ‹radesinin yans›mad›¤› bir politikaya kitle gönülsüz kat›l›r veya hiç kat›lmaz. Onun için bu tür kitle derneklerine ne denli demokratik ifllerlik kazand›r›l›rsa o kadar verimli sonuçlar al›nm›fl olunur. Nerede olursak olal›m do¤ru örgütsel çizgi “kitlelerden kitlelere” çizgisidir. Gerisi, tepeden inmeci; emir ve talimatlar›n gücüne güvenerek kitlelere karar dayatmakt›r. Bu, asla do¤ru bir kitle çizgisi olamaz. Bu, bürokratik çal›flma tarz›d›r. K›sacas›, Maoist kitle çizgisi siyaseti sadece parti içerisindeki üyeler için geçerli de¤il. Parti d›fl›, bir baflka deyiflle Maoist örgütsel çizginin ana merkezini oluflturan “kitle çizgisi” anlay›fl› halk s›n›f ve tabakalar› için de geçerlidir. Ayn› örgütsel çizgi kitle dernekleri için de geçerlidir-geçerli olmal›d›r. Yoksa bu derneklerde örgütsel alanda demokratik yaflam etkili olamaz, hakim k›l›namaz. Özcesi, buralarda daha fazla itinal› ve demokratik olmam›z flartt›r. Çünkü buralarda yapaca¤›m›z her hareket, her davran›fl tarz› do¤rudan partinin aynas› gibidir. Konuflmadan oturufl ve tart›flmaya, ora18


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S dan demokartik ifllerlik ve çal›flma tarz›na kadar at›lacak her ad›m Yeni Demokratik Devrimi güçlendirmek olmal›d›r. Tersi anlay›fl ve pratik durufllar Yeni Demokratik Cumhuriyet Program›’n›n örgütlenmesinde temel ilke olarak belirledi¤i Demokratik Merkeziyetçilik ilkesine uygun hareket edilmifl olunmaz...

A-Demokratl›¤›n Temel Ölçütleri

1) Uluslar›n Kendi Kaderlerini Tayin Hakk›n› (UKKTH) savunmak 2) Faflizme karfl› olmak 3) Emperyalist iflgal-ilhak, daha do¤rusu -IIIbütün iflgal ve ilhak hareketlerine karfl› ç›kDEMOKRAT‹K K‹TLE mak DERNEKLER‹ VE ÇALIfi4) Kad›n Haklar›n› savunmak 5) Feodalizme karfl› mücadele etmek MA Yukar›da s›ralad›¤›m›z ölçütleri üzerinde S‹YASET‹M‹Z tafl›mayan ve bu sorunlar için mücadele etmeyen insanlar›n politik kimli¤i ne olursa olsun Daha önce gerçekte deifade ettik. mokrat olamazGenel olarak söylemek gerekirse devrim lar. Bizim buraDemokratik kitle dernekle- için legal olanaklardan yararlanmayı sol bir görü da ortaya koyri flu veya bu a ç ı s ı y l a k ü ç ü m s e d i k . B u s o l a n l a y ı l a r ı m ı z b u a l a ndu¤umuz ölçütdevrimci, komünist, ilerici lardaki çalı ma siyasetimize de yansıdı. Bu sol-sek- ler bir komünist ve yurtsever ter siyasetimiz yeni de il, ‘70’li yıllardan günümü- için aranan ölak›mlar›n ini- ze dek devam ediyor. Kendi inisiyatifimizde veya çütler de¤il. Tamam›yla desiyatifinde demokratik ta- ba ka devrimci yapılarla birlikte yürüttü ümüz kit- mokrasi sorulepler eksenli le derneklerini adeta örgütün-örgütlerin birer tekke- nuyla ilgili ölmücadele et- si-bürosu haline dönü türdük. Halk sınıf ve tabaka- çütlerdir. mek için ku- larına mensup bireyleri buralarda e itip dönü türBu özellikrulmufl derlerin önemi mek yerine buradan uzakla tırdık. Dahası legal faneklerdir. üzerinde k›saElbette ki aliyetle illegal faaliyeti birbirine karı tırarak do ruc›k da olsa dubir derne¤in dan parti diliyle kunu up-tartı tık. Partinin örgütsel demokratik ol- sorunlarını buralara ta ıdık; buralarda tartı maktan ral›m. Uluslar›n mas›, sadece o Kendi Kaderderne¤in yö- çekinmedik, sakınmadık. lerini netiminin veTayin Hakk›n› savunmak: ya örgütsel iflleyiflinin afla¤›dan yukar›ya do¤ru seçimle iflbafl›na getirilmesiyle s›n›rland›r›Uluslar›n Kendi Kaderlerini Tayin Hakk›lamaz. Bu, iflin hukuksal boyutu ve bir anlam- n› savunmayan gerçek bir demokrat olabilir da görüngüsel durumudur. Burada esas al›n- mi? Birden fazla ulusun yaflad›¤›; ezen-ezimas› gereken söz konusu derneklerin politik len, dahas› kendi kaderi egemen ulusun burjumücadeledeki duruflunu nas›l belirledi¤i olmal›- vazisi taraf›ndan ilhak edilmifl Kürt ulusunun d›r. Bir dernek sadece sistemin izin verdi¤i s›- ulusal bask›dan ve ilhaktan kurtulmas›n› san›rlar ve kendi özgün sorunlar› temelinde harevunmayan bir insan, bir örgüt gerçekte deket ederse o derne¤in niteli¤i kelimenin gerçek anlam›nda demokratik olamaz. Peki öyleyse bir mokrat olabilir mi? Bu ülkede demokratl›¤›n kitle derne¤inin hatta bir bireyin gerçekte de- en tayin edici kriteri, budur. Demokratl›¤›n mokratik veya demokrat olup olmad›¤›n› de¤er- ana yolu Kürt ulusunun Kendi Kaderini lendirmek için hangi politik ölçütlerden hareket Tayin Hakk›n› savunmaktan geçer. E¤er bir edece¤iz? Önce bu sorunun yan›t›n› verelim, insan Kürt ulusunun kendi kaderini tayin haksonra bu alanlara iliflkin örgütsel çal›flma siya- k›n› savunmuyorsa o durumda kifli kendisini setimizi ortaya koyal›m. ne kadar demokrat olarak ilan ederse etsin yi19


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S ne de gerçek demokrat olamaz. Kürt ulusunun ulusal haklar› verilmeden, Türk ve Kürt ulusu aras›nda tam hak eflitli¤i sa¤lanmadan orada kurulacak iktidar hiçbir zaman demokratik olamaz. Çünkü bu ülkede demokrasi sorununun gerçek anlamda çözüme ba¤lanmas›n›n en önemli noktalar›ndan biri de Kürt ulusal sorununun çözümüdür. Bu da ancak Yeni Demokratik Cumhuriyet program›yla gerçekli¤e kavuflabilir. Bunu söylerken, az›nl›k milliyetlere uygulanan milli zulme de karfl› ç›kman›n demokrat bir insan›n görevi oldu¤unu unutmamal›y›z. Sadece Kürt ulusuna yönelik ulusal zulme karfl› ç›kman›n demokratl›k için yeter kriter olamayaca¤›n› bilmeliyiz. Dolay›s›yla bu sorunlar biribirine ba¤l› olarak ele al›nmal›d›r. Faflizme karfl› mücadele yürütmek: Bilindi¤i gibi faflizm her türlü demokrasinin reddidir. Bizimki gibi ülkelerde faflizm, emperyalizm; komprador bürokratik kapitalizm ve feodalizm ittifak› üzerinde yukar›dan afla¤›ya do¤ru devlet biçimi olarak flekillenir. Bu ülkede faflizm 1923’lerden günümüze kadar sürekli olarak varl›¤›n› sürdürmektedir. Faflizmi, sadece askeri cuntalarla eflitlemek ise tamam›yla yan›lt›c› bir anlay›fl ve s›n›f iflbirlikçisi sa¤ bir çizgidir. Bundand›r ki faflizme karfl› ç›kmayan bir insan demokrat olamaz. Kad›n haklar›n› savunmak: Kad›n haklar›n› uluslar›n kendi kaderlerinin tayin hakk›yla ayn›laflt›rarak ele almak yan›lt›c› bir yaklafl›m olmasa gerek. Kad›n›n kendi kaderini t›pk› UKKTH gibi ele almal›y›z. Aksi anlay›fllar kad›n› ezen, onun haklar›n› ilhak eden tav›r ve davran›fllard›r. Bir insan›n, bir ulusun do¤al olan hakk›n› gaspetmenin demokrasi kültürüyle uzaktan yak›ndan iliflkisi yoktur. Dolay›s›yla, bir insan›n, bir ulusun demokratik haklar›n› savunmayan bir insan da demokrat olamaz. Demokrasi s›n›flar üstü bir kavram de¤il. O da bir diktatörlük biçimidir. En yüksek ve ileri olan devrimci demokarsinin kendisi de bir iktidar biçimini ifade eder. Ama bu tür demokrasilerde ulus ve insan haklar› tam eflitlik ilkesi üzerinde garanti alt›ndad›r. Her türlü iflgal ve ilhaka karfl› ç›kmak: Ça¤›m›zda iflgal, ilhak ve istilac›l›¤›n bafl›-

n› emperyalizm çekmektedir. Ancak iflgal, ilhak ve istilac›l›k sadece emperyalist devletlerle s›n›rl› de¤ildir. Örne¤in çok uluslu yar›sömürge ülkelerde ezilen ba¤›ml› ulaslar›n kendi kaderlerini tayin hakk› egmen-ezen ulus burjuvazisi-devleti taraf›ndan ilhak edilmektedir. Kürt ulusu gibi. Geçmiflin çok uluslu Yugoslavya’s›, Rusya’s›, ‹ran, Hindistan gibi. Dahas› Türk devletinin K›br›s’› iflgal etmesi gibi. ‹flgal, ilhak, istila ve sömürgecilik hangi güç taraf›ndan yap›l›rsa yap›ls›n hepsi de bir ulusun haklar›n› gasp etme giriflimidir. Dolay›s›yla baflka uluslar›n haklar›n› gasp etmek demokrasinin reddidir. Bu ba¤lamda her tür iflgal, ilhak hareketine karfl› ç›kmak her demokrat insan›n görevi olmal›d›r. Çünkü iflgal ve ilhak bir ulusun özgürlü¤ünü gasp etmek ve onu milli zulüm alt›nda tutmakt›r. Bu görev ister emperyalist ülkelerde isterse sözünü etti¤imiz çok uluslu ülkelerdeki tüm devrimci demokratlar›n olsun hepsinin görevidir. ‹lhaklara karfl› ç›kmak ayn› zamanda ulusalar›n kendi kaderlerini tayin hakk›n› savunmak demektir. Buna uygun politika izlemeyen “komünist partiler” ise soyal floven ve sa¤ oportünist olup ç›karlar. Dolay›s›yla kendisini demokrat olarak tan›mlayan her insan›n öncelikli olarak her türlü ilhak ve iflgal hareketine karfl› ç›kmas› flartt›r. Feodalizme karfl› olmak: Feodalizm her türlü demokrasinin (ister burjuva isterse devrimci demokrasi olsun) reddidir. Üretici güçler önünde birinci derecede engellik teflkil eden en gerici üretim iliflkisi feodal üretim iliflkileridir. Bu iliflkileri günümüzde büyük toprak a¤alar› ve yar›-feodal burjuva a¤alar temsil etmektedir. Önümüzdeki yak›n devrim hedefimiz öncelikli olarak feodalizmi tasfiye etmek ve köylülü¤ün toprak sorununu çözmektir. Bunun da kendisi demokratik devrimdir. Demokratik devrimin önünde engellik teflkil eden as›l güç feodalizm oldu¤u gerçekli¤inden hareketle her demokrat insan›n da feodalizme karfl› ç›kmas› flartt›r. Demokratik devrimin özü toprak devrimidir derken bu devrimle sadece feodalizm hedeflendi¤i anlay›fl›nda oldu¤umuz san›lmas›n. Bu devrimin stratejik hedef güçleri emperyalizm ve komprador bürokratik kapita20


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S lizmdir. Bizimki gibi ülkelerde anti-feodal mücadeleyle anti-emperyalist mücadelenin birbirine kopmaz bir flekilde ba¤l› oldu¤unu unutmamal›y›z. Bu ba¤lamda demokratik devrimle ulusal mücadele iç içedir. ‹flgalin olmad›¤› koflullarda esas devrim demokratik devrim iken iflgalin oldu¤u koflullarda ise milli devrim mücadelesi esast›r. Görüldü¤ü gibi aktard›¤›m›z ve üzerinde durdu¤umuz tüm sorunlar demokrasi sorunuyla do¤rudan iliflkilidir. Hepsi de bafll› bafl›na demokratik özlü sorunlard›r. Dolay›s›ylad›r ki bu sorunlar karfl›s›nda do¤ru tutum tak›nmayanlar gerçekte demokrat olamazlar. ‹flaret etti¤imiz tüm sorunlar demokratl›k ve demokratik olman›n özellikleri ve görevleridir. Bu ölçütlerden hareketledir ki demokratik kitle derne¤i olarak bilinen her kurum, bu vb. demokratik sorunlar için do¤rudan mücadele yürüten komünist partileri, devrimci ve ilerici politik hareketleri dolayl› da olsa desteklemelidirler. Elbette ki tüm bu sorunlar ve çözümü mevcut sistem devam etti¤i müddetçe kal›c› ve köklü bir flekilde çözülmez. Bu vb. demokratik sorunlar›n bir bütün olarak çözümü ancak Yeni Demokratik ‹ktidar, Sosyalizm ve Komünizme varmakla mümkündür. Dolay›s›yla burada meselenin özünü iflaret etti¤imiz ölçütleri savunup savunmamak ve do¤rudan mücadele yürüten güçlere destek sunup sunmamak oluflturmaktad›r. Destekte ölçüt, söz konusu hareketlerin devrimci, ilerici ve demokratik karekter tafl›y›p tafl›mamas› olmal›d›r. Bu tür hareketler desteklenirken ölçüt “benim önderli¤imde” yürütülüyor olup olmamas› de¤il. Bir baflka ifadeyle grup kayg›lar›yla baflka hareketlerin önderli¤inde geliflen ilerici-devrimci hareketleri desteklememezlik yapamay›z. Aksi anlay›fl ve durufllarla demokartik niteli¤imize gölge düflürmüfl oluruz. Gücümüz ve koflullar›m›z ölçüsünde devrimci-demokratik hareketler desteklenmelidir. Çünkü yarat›lacak olan bütün devrimci de¤erler hepimizindir. Dolay›s›yla bu de¤erlere uzak durarak sahip ç›k›lamaz...

B-Demokratik Kitle

Derneklerinde Çal›flma Siyasetimiz Genel olarak söylemek gerekirse devrim için legal olanaklardan yararlanmay› sol bir görüfl aç›s›yla küçümsedik. Bu sol anlay›fllar›m›z bu alanlardaki çal›flma siyasetimize de yans›d›. Bu sol-sekter siyasetimiz yeni de¤il, ‘70’li y›llardan günümüze dek devam ediyor. Kendi inisiyatifimizde veya baflka devrimci yap›larla birlikte yürüttü¤ümüz kitle derneklerini adeta örgütün-örgütlerin birer tekkesibürosu haline dönüfltürdük. Halk s›n›f ve tabakalar›na mensup bireyleri buralarda e¤itip dönüfltürmek yerine buradan uzaklaflt›rd›k. Dahas› legal faaliyetle illegal faaliyeti birbirine kar›flt›rarak do¤rudan parti diliyle kunuflup-tart›flt›k. Partinin örgütsel sorunlar›n› buralara tafl›d›k; buralarda tart›flmaktan çekinmedik, sak›nmad›k. O da yetmiyormufl gibi sen flu partiden ben bu partiden tart›flmas› yaparak örgütsel deflifrasyonlara girdik. Adeta polis gel bizi götür dedik. K›sacas›, buralar›n polisin av merkezleri oldu¤unu adeta unutarak illegal bir örgütün do¤rudan faaliyetçileri gibi davran›p illegal pankartlar tafl›d›k. Dahas› da var: Hatal› kitle çizgimizle kitle derne¤ini ilgilendiren sorunlar›n çözümünü demokratik dan›flma yoluyla çözmek yerine yukar›dan örgüt talimatlar› ve emri-vaki bir flekilde çözmeye çal›flt›k. Bu derneklere üye olmak isteyen veya gelen-gelmek isteyen insanlar› “lümpendir-bizden de¤il” diye derneklerimize almad›k-almamazl›k yapt›k. Bu kurumlar›n bir görevinin de insanlar› Yeni Demokartik Cumhuriyet kültürü do¤rultusunda e¤itmek ve de¤ifltirmek oldu¤unu unuttuk. Elbette ki dernek üyesi bir kifli ve üye olmak isteyen her insan söz konusu dernek içerisindeyken onun iç hukuku ve disiplinine uymak zorundad›r. O kifli veya bireyler dernek çat›s› alt›nda veya toplant›larda iç disiplini bozamazlar. Söz konusu derneklerin yönetimine seçimi yukar›dan do¤rudan örgütsel müdahaleler yaparak yönlendirmeye çal›flt›k. Dernek üyelerinden her hangi birisinin dernekten at›lmas› gerekti¤inde bunu dernek üyelerinin ço¤unluk, yani iç hukukuna uygun demokratik bir flekilde yapmay›p partinin örgütsel müdahale21


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S siyle çözmeye çal›flt›k. Dolay›s›yla derneklerin iç hukukunu zedelemifl olduk. Bu da kitlelerde demokratik olmayan bir bilinci gelifltirdi. Dahas› bu yanl›fl tutumlarla söz konusu demokratik kitle derneklerinin iç hukukunu çi¤nemifl olduk. Bu hukuksuzluk da kitleleri parti ve dernekle yak›nlaflt›rmak yerine daha da uzaklaflt›rd›. fiüphesiz ki bu dernekler içerisinde parti faaliyeti yürütülecektir. Fakat bu çal›flma gizli yürütülmelidir. Ancak buralara üye olanlara parti üyesi ve örgütlü taban kitlesi gibi yaklafl›lamaz. Buralar partinin do¤rudan siyasi örgütleri de¤il. Bir partiye, bir orduya, bir gençlik örgütlenmesine üye alm›yorsun ki seçici davaranas›n. Senin yapaca¤›n bu dernekleri devrimin hizmetine dolayl› ve verimli bir flekilde nas›l sokaca¤›m sorunu olmal›d›r. Tabii ki bu alanlarda yapaca¤›n gizli bir örgütlemeyle savafl, gençlik ve parti için insanlar da kazanacaks›n. Çal›flman›n esas amac› bu olmal›d›r. Bunu yaparken yönetime gelmeyi de önüne hedef olarak koyacaks›n. Dahas› tüm kitle derneklerinde yönetimleri ele geçirme temel hedefin olmal›d›r. Bunlar› yaparken taraf de¤iliz fleklinde de yapmayacaks›n. Elbette ki taraf›z. Bunu söylemekten s›k›nmayaca¤›z. Burada dikkatleri çekmek istedi¤imiz kilit nokta “ben-biz flu partinin görüfllerini savunuyoruz” vurgusunu yapmamak olmal›d›r. Onun görüfllerini dolayl› aktaraca¤›z. Örne¤in Yeni Demokratik Cumhuriyet program›n› aç›ktan savunaca¤›z, ama partinin görüfllerini aç›ktan savunmayaca¤›z. K›sacas›, kurallar›na ve ilkelerine uygun görevlerimizi yapaca¤›z. Daha önce vurgusunu yapt›k: Maoist parti hem bir bütün olarak hem de her bir çekirde¤inde illegal olmak zorundad›r. Devrim mecras›n› ray›nda yürütmek ve geniflletmek olan tüm çal›flmas›nda illegal olmak zorundad›r. Dolay›s›ylad›r ki Lenin yoldafl›n dedi¤i gibi Maoist bir partinin “en aç›k çekirde¤inin en aç›k çal›flmas› bile, ‘aç›k bir flekilde yürütlen Parti çal›flmas›’ olarak görülemez.” Burada aç›kça ifade edilmek istenen temel nokta fludur: Bir dernekte faaliyet yürüten herhangi bir kiflinin partili oldu¤u bilinse bile yine de onunla iliflki illegal bir flekilde olmak zorundad›r. Bu, faaliyetçi bir partili için de ge-

çerlidir. Ne bir partili “ben partiliyim, dedi¤im geçerlidir”, gibisinden aç›ktan bir tav›r sergileyebilir ne de bir dernek üyesi “sen bir partilisin” diye partiliyi deflifre edebilir. Veya ondan aç›ktan partili gibi konuflmas›n›-davranmas›n› bekleyebilir. Legal siyasi dernekler kurulmaz ama legal dernekler kurulur. Aksi anlay›fl ve pratik çal›flma tarzlar›yla parti legalize olup tasfiyeye u¤rar. Yeri gelmiflken baflkan Mao’nun beyaz bölgelerdeki çal›flmalar noktas›nda sol bir çizgi izleyenlere yönelti¤i elefltirileri aktaral›m: “...Beyaz Bölgelerdeki çal›flmaya gelince; geri çekilme ve savunma için gerekli olan ad›mlar› atmay› veya devrimci at›l›m›n geriledi¤i ve karfl›-devrimci egemen kuvvetlerin çok güçlü oldu¤u flehirlerde bütün yasal olanaklardan yararlanmay› reddettiler. Bunun yerine var olan koflullarda kabul edilmeyecek biçimde sald›r›ya geçmeye devam ettiler; kitlelerden kopuk, savunmas›z Parti örgütleri ve çiflitli ‘k›z›l kitle örgütleri’ kurdular ve partiyi çift karakterli k›larak, hiç durmadan ve koflullar› göz önünde tutmadan, siyasal grevler, ortak grevler ve ö¤renci, tüccar, asker, ayd›nlanma toplant›lar› ve hatta silahl› ayaklanmalar, kitlelerin katk›s›n› veya deste¤ini kazanmas› olas›l›¤› olmayan veya kazanmayan faaliyetler talep ettiler ve düzenlediler. Ve bu faaliyetlerin baflar›s›zl›klar›n› ‘zafer’ diye yanl›fl yorumlad›lar. Özet olarak çeflitli ‘sol çizgiler ve özellikle üçüncü ‘sol’ çizgiyi izleyen yoldafllar›n tek marifeti kapal› kap›c›l›k ve macerac›l›k oldu.” (cilt:3-Sf;238) Bu sözlerin ayn›s›n›n Partimizin geçmifl flehir çizgileri için de geçerli oldu¤unu hemen söyleyelim. Buradaki tek bir fark var o da biz de k›z›l üslerin henüz kurulmufl olmamas›d›r. Bu da k›z›l bölgelerle beyaz bölgelerin net bir flekilde ayr›fl›m›n› getirmez. Bu elefltiriler 1927-1935’li y›llar aras› üçüncü ‘sol’ çizgi baflta olmak üzere di¤er ‘sol’ çizgiler için yap›lm›flt›r. Burada flehirlerde izledi¤imiz ‘sol’ çizginin ayr›nt›l› de¤erlendirmesini yapmayaca¤›z. Çünkü bu sorun çok derinlikli ve kapsaml› bir konudur. Soruna iliflkin ayr›nt›l› bilgi edinmek isteyen okura “TKP(ML)’den Maoist Komünist Parti22


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S si’ne Bu Tarih Bizim” adl› kitab› incelemesini öneririz. Demokratik kitle derneklerinde örgütsel aç›dan gözden kaç›r›lmamas› gereken iki temel nokta var: Bunlardan birincisi, bütün devrimci demokratik ve ilerici politik hareketleri grupörgüt fark› gözetmeksizin desteklemek iken, ikincisi ise bu dernekleri demokratik iflleyifl ve kurallar›ndan flaflmadan demokratik merkeziyetçilik ilkesi ›fl›¤›nda uygulamak olmal›d›r. Tabii ki DKÖ’ler somut-güncel geliflmeler karfl›s›nda sessiz kalamaz. Bunun için somut politikalar-kampanyalar örgütleyebilmeli ve örgütlemelidir. Daha önce iflaret ettik. Bu tür kurumlar içerisindeki örgütsel iflleyifli ve kurumun amac› do¤rultusunda hareket etmekle farkl› siyasi yap›lar›n eylem birliklerini birbirine kar›flt›rmamal›y›z. Eylem birliklerinde oldu¤u gibi bu türden kurumlar içerisinde de herhangi bir siyasetin siyasi ba¤›ms›zl›¤›na dokunulamaz. Fakat bir derne¤in çal›flma program› ve örgütsel iflleyifline her birey gibi her siyasi ak›m›n çal›flanlar› da uymal›d›r. Bununla kastetti¤imiz e¤er dernek bileflimi derne¤in amac›n› aflmayan, onunla çeliflmeyen bir eylem program› ortaya koyuyorsa o derne¤in bütün bileflenleri de bu politika do¤rultusunda hareket etmek zorundad›r. Hiçbir parti kendi siyasi kararlar›n› DKÖ’lere dayatamaz. Ancak kendi çal›flanlar› aracal›¤›yla destek istemek için öneri götürebilir. Bu tür demokratik kitle örgütleri içerisinde çok yönlü etkinlikler düzenlemeliyiz. Demokrasi ve demokratik devrim sorunlar› ile yak›ndan ilgilenip somut demokratik projelerle di¤er demokartik kitle örgütleriyle genifl bir platform oluflturmal›y›z. Örne¤in ABD vd. iflgalci güçlerin Irak’a sald›r› savafl› döneminde oluflturulan “Irak’ta Savafla Hay›r Koordinasyonu” gibi özgün komiteler oluflturulmal›d›r. Bu tür platformlar savafllara karfl› oluflturulaca¤› gibi bir kültür dernekleri, kad›n dernekleri, yöre dernekleri, tutuklu dernekleri, göç dernekleri vb.lerinin

genifl kat›l›ml› platformlar›n› oluflturmal›y›z. Kendi inisiyatifimiz ve yak›n ittifak güçlerimizin inisiyatifinde kurulan özgün merkezli demokratik kitle örgütlerini tek bir merkezi platforma do¤ru götürebilmeliyiz. Bu platformun bileflimine demokratik haklar› savunan ve bunun için mücadele eden tüm küçük birim platformlar da dahildir. K›sacas› demokaritk haklar›n› savunan- savunmak isteyen her kurum ve kurulufl varolan veya oluflturulacak platformlar›n bilefleni olabilir-olmas› için çaba sarf edilmeli, somut politikalar izlenmelidir. Bu konudaki öncülük görevimizi yerine getirmeliyiz. Grup ve örgüt hesab›yla de¤il, devrim hesab›yla sorunlara yaklaflmal›y›z. Onun için önce vermesini bilmeliyiz. Vermeden karfl›l›¤›n› alamay›z. Üretmedin mi tüketici olursun. Devrim, çeliflkileri çözmek sorunudur. Vermeden almak anlay›fl›n› savunmak bürokratik düflünme ve çal›flma tarz›d›r. Bu dernekleflme faaliyetlerinde ise önceli¤i kad›n derneklerine vermeliyiz. Di¤er faaliyetlerde oldu¤u gibi bu gibi demokratik kitle derneklerinde kad›nlara daha çok inisiyatif tan›mal›y›z. Kad›n derneklerinin yan›s›ra pahal›l›k ve iflsizlikle mücadele dernekleri gibi özgün dernekler aç›lmal›d›r. Özellikle de flehirlerde milyonlarca iflsiz söz konusudur. Bunlar›n hemen hepsi de örgütsüz durumdad›r. K›sacas›, daha de¤iflik özgün ekonomikdemokratik sorunlar merkezli dernek örgütlenmelerine gidilebilinir... Bu tür dernekleri mahalle ve semtlerde yayg›nlaflt›rabiliriz... Bunun, koflullar› mevcuttur... Her alanda derinleflip yo¤unlaflarak yayg›nlaflma günün ve gelece¤in somut ve stratejik perspektifidir.

-IVSONUÇ Kitleler, örgütlülük ve önderlik bekliyor. ‹çinden geçti¤imiz dönem itibariyle kitlelerin örgütlenmesi için objektif koflullar bir y›l öncesine oranla daha elverifllidir. ‹flte bu örgütsüz kitleleri örgütlemek için onlara poli23


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S tik bilinç götürmedi¤imiz zaman egemensömürücü s›n›flar onlar› daha fazla bo¤azlayacakt›r. Örgütlü bir halk›n her fleye kadir oldu¤unu vurgulamaya gerek yok. Tarihin yarat›lmas›nda biricik güç kitleler ise o halde kitlelere öncülük-önderlik etme sorumlulu¤umuzdan kaçamay›z. Her zaman vurgusunu yapt›¤›m›z gibi kiteleleri örgütlerken “kitlelerden kitlelere” fleklinde formüle etti¤imiz kitle çizgisinden asla flaflmamal›y›z. Kitlelere gitmeyince kitleler kendili¤inden örgütlenmez. Onlar›n kap›s›n› çalmak her bir Maoist aktivistin temel görevdir. Bu önemli görevleri aras›nda elbette ki kitle derneklerini örgütleme sorunu da var. Sistem istedi¤i zaman bu kitle dernekelerini kapatma yoluna gider. Fakat bu, bizlere oralar› örgütlememeyi getirmez. Tam tersine daha fazla örgütlemeye, daha fazla kitlelere gitmeye mecburuz. Yoksa buralar› sisteme terk etmifl oluruz. Zaten sistem de bunu istiyor. Yeni Demokratik Cumhuriyet Program›’n› her alanda tart›flmal›, Maoist partinin Yeni Demokratik Cumhuriyet slogan›n› güncellefltirmeliyiz. Yukar›da ortaya koydu¤umuz demokratl›¤›n ve demokratikli¤in ölçütlerini her kitle derne¤i ve bireyin bilincine nüfuz ettirmeliyiz. Mücadele biçimleri aras›nda esasl›k-talilik ayr›m›na evet, ama devrim için hiçbir mücadele biçimini reddetmemeliyiz. Bunu reddetmek bu alanlardaki kiteleleri burjuvazi ve küçük burjuvaziye terk etmekle ayn›d›r. Devrim için hiçbir mevziyi kullanmaktan vazgeçemeyiz. Her mücadele ve örgüt biçimini devrimin ana görevleriyle do¤ru orant›l› kulland›¤›m›z zaman küçükten büyü¤e do¤ru baflar›lar kaç›n›lmazd›r. Legal olanaklardan yararlan›rken bunu illegal mücadeleye tabi k›larak ele almal›; legalle illegalin diyalektik ba¤›n› do¤ru kurmal›y›z. Legal mücadeleyi, illegal mücadelenin hizmetine sokmad›¤›m›z zaman partiyi tasfiyecili¤e götürmüfl oluruz. Ataca¤›m›z her ad›m merkezi görevlerimizi gelifltirip-

Kitleler, örgütlülük ve önderlik bekliyor. ‹çinden geçti¤imiz dönem itibariyle kitlelerin örgütlenmesi için objektif koflullar bir y›l öncesine oranla daha elverifllidir. ‹flte bu örgütsüz kitleleri örgütlemek için onlara politik bilinç götürmedi¤imiz zaman egemen-sömürücü s›n›flar onlar› daha fazla bo¤azlayacakt›r. Örgütlü bir halk›n her fleye kadir oldu¤unu vurgulamaya gerek yok. Tarihin yarat›lmas›nda biricik güç kitleler ise o halde kitlelere öncülük-önderlik etme sorumlulu¤umuzdan kaçamay›z.

24


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S güçlendirecek nitelik ve derinlikte olmal›d›r. Kitlelere do¤ru temelde giden, onlara güvenen; onlar› devrim için daha fazla örgütlemeye çal›flan bir politik yap›y› hiçbir gerici güç gerçek yolundan döndüremez... Do¤ru çizgi her zaman için baflar›y› getirir...Yeterki genel siyasal çizgimiz ve onun emretti¤i somut-taktik önderlik çizgisinden sapmayal›m... Çünkü önümüzü ayd›nlat›p gelece¤in Yeni Demokartik ‹ktidar›na tafl›yacak olan genel siyasal çizgimizin anahtar› olan kitle çizgimiz do¤rudur...

25


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

KADINLARIN KURTULUfiU HAREKET‹, SINIF MÜCADELES‹ VE PART‹ III- KADIN VE HALK SAVAfiI A- DEMOKRAT‹K MÜCADELE ‹Ç‹NDE DE⁄‹fi‹M VE DÖNÜfiÜM ‹nsan› ve Halk› Yenilmez K›lan, Tarihsel Maddi Gerçe¤inden Ald›¤› Güçle Ortaya Koydu¤u ‹radedir ‹rade… Bilinçli istek ve o do¤rultuda ortaya konan emek ve eylem… ‹nsan› do¤adaki di¤er canl› hayvan varl›klar›ndan farkl› ve ayr›cal›kl› k›lan budur. ‹nsan, emek süreciyle insan olmufltur. “Emek”, herhangi bir canl›n›n ifli de¤ildir, insana mahsustur. Marx’›n belirtti¤i gibi, bir mimar›, mühendisi örümcekten ay›ran da budur. Örümcek çok muazzam güzellikte a¤lar örebilir. Ancak buna sanat ya da emek ürünü diyemeyiz. Örümcek yapt›¤› ifli önceden hayal etmez, sadece yapar. Nedenleri, süreç ve sonuçlar› da onu düflündürmez, ilgilendirmez. Çünkü örümcek düflünmez. Kuflkusuz insan düflündü¤ü için var de¤il, var oldu¤u için düflünüyor. Ancak insan varl›¤› bilincinden ba¤›ms›z de¤ildir. ‹nsan›n bilincini maddi yaflam› belirlerken, bilinçle madde aras›nda da diyalektik bir iliflki vard›r. O,

(2)

maddi yaflam gerçekli¤iyle belirlenen bilinciyle insan, bilinçli emek sürecine girer. Bu emek süreci insan›n bilincini de de¤ifltirir, dönüfltürür. ‹nsan, insan olur… ‹nsan bilinciyle yaflama müdahale eder. Elini kullan›rken, eline benzer aletler yapar ve onlar› bilinçli kullan›r, giderek gelifltirir… ‹nsan, giderek daha fazla insan olur. De¤iflir, de¤ifltirir.. “Örümcek kafal›” deyimi genellikle tutucu, de¤iflmeyen, dönüflmeyen, yeniye kapal›, kafas› eskide kalm›fl ve örümcek a¤lar›yla kaplanm›fl kifliler için kullan›l›r. Ama asl›nda örümcek kafal›l›¤›n karfl›t›n› da tan›mlamak gerek. ‹nsan, insanlaflt›kça, di¤er insanlar üzerinde egemenlik kurmaya bafllad›. Kimi efendi oldu, kimi köle. ‹nsan, insan taraf›ndan örümceklefltirildi. Örümcek iyi iflçidir, ama yarat›c›l›¤› yan›lsamad›r. O “yaratt›klar›n›n” fark›nda dahi de¤ildir. Do¤a onu yönlendirir, çekip çevirir. Do¤an›n bir parças› olan örümcek, egemen olan do¤aya mahkumdur. Do¤a karfl›s›nda kesin olarak iradesizdir. Bilinçsizdir. Yaratamaz. Örümcek kafal›lar, örümcek insanlar yaratt›lar, zorla, bask›yla.. Tüm toplum örümceklenmeye yüz tuttu, çürüdü. Çürüyen toplumsal sistemi örümcekleflmek istemeyenler tarihin derinliklerine gömerler. Böyle kaç toplumsal sistem devrimlerle tarihin çöplü¤üne 25


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S at›ld›. Bu devrimlerin candamar›n›n zor yoluyla iktidar›n ele geçirilmesi oldu¤unu önceki bölümde belirtmifltik. Bu tarihsel bir zorunluluk ve evrensel bir ilkedir. ‹nsan›n özü, insan› insan yapan bilinçli emek gerçe¤i; örümcekleflmeye karfl›d›r. Örümcek olmaya isyan eder. Bu sebeple, flartlar bir kez olufltuktan sonra, ezilenlerin devrim istenci yani iradesi tayin edicidir. Bu iradeyi a盤a ç›karan öncünün tafl›d›¤› bilinç; ideoloji tayin edicidir. Bir s›n›f›n veya s›n›flar›n di¤erlerini bask› alt›nda tuttu¤u sömürü sistemleri, egemen olan örümcek kafal›lar›n, ezilenleri örümceklefltirdi¤i sistemlerdir. Ezilenler örümceklefltirilir. Kendisine, varl›¤›na, insanl›¤›na; eme¤ine yabanc›laflt›r›l›r. Gerçekte yaflad›klar›n› bilinçsiz, iradesizce yaflar. Örümceklefltirilme, yabanc›laflma ve iradesizlefltirilmedir. Bu yabanc›laflma, insanl›¤›n en son kavgas›n›n verildi¤i emperyalist kapitalist sistemde dehflet boyutlar al›r. Otomobil band›ndaki proleter, s›kt›¤› vidadan bafl›n› kald›r›p band›n sonuna bakabildi¤inde, p›r›l p›r›l bir son model otomobil görür. Bu otomobilin, akflamlar› ya¤mur alt›nda, alt› delik ayakkab›lar›yla yürürken, caddeden bang›r bang›r bir müzi¤in eflli¤inde son sürat geçerek üstüne çamur s›çratan›n ayn›s› oldu¤unu farkedince, yüre¤ini bir burgu gibi delen bir h›nç, s›k›nt›, öfke ve kabaran bir isyan tohumu bulur: s›n›f kini. Bu tohumda kayna¤›n› bulan isyan dereciklerini dev bir okyanusa akan coflkun bir nehrin mecras›nda toplamak; öncünün iflidir. Örümceklefltirildi¤ini, bunun nedenlerini ve sonuçlar›n› kavrayarak bu durumu de¤ifltirme bilgisi, bilinci ve iradesiyle; proletarya biliminin silah›yla donanm›fl s›n›f bilinçli proleter, partisiyle dev isyan ordusunu buluflturur. ‹radesizlefltirme, iktidars›zlaflt›rma insan› hiçlefltirmedir. Kad›n›n iradesizlefltirilmesi erkekten daha derin, daha köklü ve daha sinsidir. Sistem insanlara nas›l yaflayaca¤›n› ve nas›l düflünece¤ini ö¤retir. Egemen s›n›flar›n ideolojisi, kültürü, s›n›f ç›karlar› ile flekillenen egemen sistemde, sistemin hep böyle gelip ve böyle gidece¤i ö¤retilir. Sistemin maddi gerçekli¤i, statüko, sisteme entegre her bir birey

taraf›ndan haz›r flablonlar halinde kimlikler fleklinde özümsenir: içsellefltirilir. Nesnelleflenin oldu¤u gibi içsellefltirilmesi; nesnel olan›n hareketi içerisinde, çeliflkileri ve dinamizmi ile kavranmamas›ndan kaynaklan›r. Nesnelleflenin tarihsel hareketini, diyalekti¤ini ancak o de¤iflimden ç›kar› olan s›n›flar, yani devrimci s›n›flar ortaya koyar. Ve gene Marx’›n dedi¤i gibi, bu nesnelli¤i yorumlamakla kalmazlar, o çeliflkiyi ilerici bir tarzda ele alarak ona bilinçli devrimci müdahalelerde bulunurlar. Burada insan iradesi a盤a ç›kar. ‹nsan›n kendini gerçeklefltirmesi, iradesini ortaya koymas›d›r. Halk›n iradesi, devrimdir; sistemi köklü olarak de¤ifltirme iste¤i, iradesi ve eylemidir. Görüldü¤ü gibi, de¤iflim ve de¤ifltirme iradesini ortaya koyabilmek, öncelikle de¤iflim olanaklar›n›, dinamiklerini görebilmeyi gerektirir. Her gün “kocas›ndan” dayak yiyen ve ona hizmeti, adanmay› kendini gerçeklefltirmenin tek yolu olarak bilen ve kabul eden bir kad›n, hakim feodal ideoloji ve kültürü özümsemifl, onu meflru bulan ve hak etti¤ini düflünen; her gün gördü¤ü bask›, fliddet boyutunu ald›¤›nda, ne yanl›fl yapt›¤›na kafa yoran, örümceklefltirilmifl, iradesizlefltirilmifl bir kifliliktir. Bu kiflilik esasen feodal toplum nesnelli¤inin kad›na biçti¤i kimliktir. Bu kimli¤i gerçek anlam›yla, oldu¤u gibi içsellefltiren köle, mutlu köledir. Köle olma özgürlü¤ünü kullan›r, yaflar. Feodal toplumda kad›n kendisini “ben kimim” diye tan›mlayamayacak kadar gerçek yaflamdan uzaklaflt›r›lm›flt›r. O çamur s›çratan arabaya da, gerçek yaflama da uzakt›r. Feodal toplumda, erkekte de, sistem, onun temsilcisi a¤a, fleyh vd. karfl›s›nda “ben bilinci” yoktur. Ama erkek en az›ndan kad›n karfl›s›nda “ben”dir; iktidar ve irade sahibi, egemen oland›r. ‹radesiz ve iktidars›z erkek bu sebeple kad›n karfl›s›nda daha h›rç›n, daha sald›rgand›r. Onun karfl›s›nda istedi¤i gibi egemen olabilece¤i nesnedir kad›n. ‹radesizlefltirilmeye Karfl› ‹lkel Ama Hakl› Ç›k›fllar Köle köleli¤ini fark etmeye bafllad›¤›nda; çürüyen, örümcek ba¤layan sistemlerde o dipten gelen dalga k›p›rdanmaya bafllad›¤›nda; art›k mutlu kölelik kalmaz. Mutlu kölelik yerini ilkel isyanlara b›rak›r, ta ki s›n›f mücadelesi 26


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S denizinin izleyece¤i mecra bu eylem ve bilgi süreci içinde olufluncaya dek. Ve ta ki o mecran›n öncüleri tarihsel deneyimler üzerinden berraklaflan bilinçleriyle ilkel isyanlara yön vermeye bafllay›ncaya dek… ‹lkel veya olgunlaflm›fl bir mücadele bilinci, bir isyan hareketi, ç›k›fl›; teorik ve pratik bütünsellik içerisinde geliflir ve gelifltirir. K›sacas› ilk ç›k›fl, ilk isyan çok önemlidir. Yeni bir 盤›r› ifade eder. ‹lk iflçi hareketleri, iflçi s›n›f› biliminin geliflmesinin ve ileri devrimci komünist iflçi hareketlerinin ebesi olmufllard›r. Bu mücadele prati¤i, s›n›f mücadelesi, iniflleri ç›k›fllar›yla kaç›n›lmaz bir tarihi ak›fl›n insan iradesiyle yarat›lmas› prati¤idir: tarihi yazan gerçek güç sadece ve sadece halkt›r. Bu pratik önce ilkel bir tepki, öfke, isyan duygusuyla bafllar: sonra ortaya konan bu ilkel irade kendi prati¤inden ö¤renir ve güçlenir. Karar gücü olmay› ö¤renir. Müdahale etmeyi ö¤renir. Nesne, edilgen bir örümcek de¤il irade sahibi bir özne olmay› ö¤renir. Halk›n büyük ço¤unlu¤u bu süreçten geçti¤inde devrim art›k karfl› konulamaz bir kolektif irade halini al›r. Yaflam de¤ifltikçe yaflam›n de¤iflebilece¤i umudu, yerini, yaflam›n de¤iflebildi¤i bilgisine ve de¤ifltirme bilincine b›rak›r. Umut güçlenir, zafer iradesine dönüflür. Kad›nlar, insanlar aras›nda en uzun süre mutlu köleli¤e hapsedilen, en a¤›r flartlarda ter döken örümcek iflçilerdir. Kad›n›n ilk modern ç›k›fl› ancak toplumda genel olarak, toplumun hemen tüm bireylerine yans›yan bir “ben olma”, “bireysellik” bilincinin, kapitalistleflme ile birlikte burjuva demokratik mücadele ve devrimlerle toplumsal bir hareket fleklinde ortaya ç›kmaya bafllamas›yla; kad›n da iflçi s›n›f› saflar›na kat›ld›kça bafllar. Ama yaz›m›z›n önceki bölümlerinde de ifade etti¤imiz gibi burjuva demokratik devrimle birlikte “cinsel özgürlük” yan›lsamas›yla bo¤ulur, güdüklefltirilir. “Ba¤›ms›z” kad›n hareketlerinin, toplumsal s›n›flar›n hareketlerinden ve mücadelesinden kopar›lan kad›n hareketlerinin, k›sacas› tüm proleter-d›fl› kad›n hareketlerinin yan›lsamalar içinde bo¤ulmamas› mümkün de de¤ildir. Yeni toplumsal sistem (burjuva demokrasisi) yeni bir kad›n kimli¤i tan›mlar ve bu kez bu kimlik içsellefltirilir. Ta ki proleter hareket, ka-

d›n bölükleriyle ad›mlar›n› güçlendirinceye dek. 8 Mart, bu s›çraman›n tarihsel milad›d›r. Kendini Söz ve Eylemle ‹fade Etmek, Kendini Gerçeklefltirmek ‹radesi binlerce y›ld›r k›r›lm›fl, iradesizlefltirilmifl, suskunlu¤a gömülmüfl kad›n›n üzerindeki ölü topra¤›n› atmas›, mutlu kölelikten, köle olma özgürlü¤ünden vazgeçmesi öyle kolay de¤ildir. Erke¤in gölgesinde, ba¤›ml›; düflüncede ve yaflam›n üretilmesinde asalak bir yaflamd›r kad›n›nki. Üretmez, yaratmaz. Hizmet eder ve tüketir. Onun asalakl›¤›n› di¤erlerinden ay›ran, kölece çal›flmas›d›r. O, b›kt›r›c›, tüketici ve kendini tekrar eden dar dört duvar aras›ndaki çal›flmada her geçen gün, daha fazla örümcekleflir, tükenir, hiçleflir. Kad›n, kendisi ad›na yaflayan, kendisi ad›na tüm kararlar› alan, fazla düflünmesine, hayat›n zorluklar›na tek bafl›na gö¤üs germek üzere kafa yormas›na gerek b›rakmayan bir erke¤e ihtiyac› oldu¤unu düflünür. Böyle düflünen, ancak art›k kapal› feodal toplumun a¤›r geleneksel, dinsel zincirleri içerisinde de yaflamayan, yan›lsamal› bir özgürlük düflüne dalm›fl olan kad›nlar, ba¤›ml›l›klar›n›, tabiyetlerini karfl›l›kl› k›lmak isterler. Bu, bir kölenin efendisini kendisine ba¤lamas› çabas›d›r. Burjuva aile kurumu gerçekte kad›na dayan›r. Onun billur çekirde¤i, olmazsa olmaz dayana¤›, sistemin flekil verdi¤i bu geleneksel kad›n kiflili¤idir. Efendiyi kendisine köle etmek isteyen bir köle kiflili¤idir: Efendisinin tek kölesi

Kadın, kendisi adına yaayan, kendisi adına tüm kararları alan, fazla dü ünmesine, hayatın zorluklarına tek ba ına gö üs germek üzere kafa yormasına gerek bırakmayan bir erkee ihtiyacı oldu unu dü ünür. Böyle dü ünen, ancak artık kapalı feodal toplumun a ır geleneksel, dinsel zincirleri içerisinde de 27


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S olmak isteyen, mutlu köle olmak isteyen bir köledir art›k kad›n. “Kad›n ve söz” deyince, genellikle “d›rd›r” etmek gelir akla. D›rd›rc›l›k, ha bire flikayet etmektir. Bask›, ayr›mc›l›k, eflitsizlik ve ba¤›ml›l›¤›na s›zlanmakt›r. Hiç de¤iflmeyece¤ini düflündü¤ü dar dünyas›n› kendi kölelik ç›karlar› için koruma çabas›d›r. Yaflamda hiç olmaktan özne olmaya do¤ru ilkel ad›mlar atmak, en az›ndan kölelik durumuna hakim olmak isteyen kad›n, d›rd›rc› olur. Söylenir durur. Böylece varl›¤›n› ve iradesini kendisine ispatlamaya çal›fl›r. “Senin için saç›m› süpürge ettim” edebiyat› buradan gelir. Gerçekte iradesizli¤in, acizli¤in, budalaca bir özgürlük ve isyan yan›lsamas›yla ba¤›rarak d›flavurulmas›d›r sözkonusu olan. Çaresiz, umutsuz, h›rç›n, hatta histerik bir isyanla erke¤i, sözleriyle, bir tafl duvar› yumruklar gibi yumruklar. Bu durumu, sistem karfl›s›nda alternatif ve iktidar olamayan, bu sebeple “kad›n gibi söylenip flikayet eden, s›zlanan” erkek emekçinin durumuna benzer. Erkek, kad›n karfl›s›nda buna güler geçer, hatta “gene çatt›k” diye sinirinden kahkahalar atar. Erkek buna, yaramaz bir çocu¤un kaprisleri diye flefkatle yaklafl›r. Erkek bundan s›k›l›r, evden kaçar hale gelir. Ve erkek, bu h›rç›nl›klar, d›rd›rlar, kaprisler sürdükçe, iflin ciddi oldu¤unu, gerçekten iktidar› ile oynand›¤›n› anlar ve bunu kesinlikle hazmedemez. T›pk› zay›f, çürüyen, zora dayal› sistemin onun benzeri ç›k›fllar›n› hazmedemedi¤i gibi… Ve erkek, yani kad›n karfl›s›ndaki gerici iktidar, mutlak hakim olabildi¤i tek kölenin, karfl›s›na, farkl› düflünceleri, ba¤›ms›z istekleri olan ayr› bir kiflilik olarak utanmazca ç›k›fllara cüretine, elefltirilerine “yeter” demek durumundad›r. Gerekirse fliddetle, kad›n›n “haddi bildirilir”; efendinin kim oldu¤u hat›rlat›l›r, “çenesi kapat›l›r”… Kad›n De¤iflime Önce Kendi Geleneksel Kiflili¤inde Bafllamal›, Kendini Neflterlemeli: Önce ‹çindeki Düflman›, Sistemin Zihnindeki Kristalize ‹ktidar›n› Altetmelidir. Kad›n›n erkekle iliflkisinde statükoyu korumakla birlikte, geleneksel kad›n-erkek iliflkisine “ça¤dafl” bir biçim verme çabas› hüsranla sonuçlan›r. Çünkü bu geleneksel iliflkide kad›n ile erkek eflit de¤ildir, olamaz. ‹radesiz olan

iradesi varm›fl gibi davranamaz. Erke¤e mahkum ve ihtiyac› oldu¤unu düflünen, onsuz kendini gerçeklefltiremeyece¤i bilgisiyle donanm›fl kad›n, s›¤›nak ve hami olarak tan›mlad›¤› erkekten kopamaz. Bu da feodal-faflist diktatörlüklerde halktaki “devletçi gelenek”in, büyük ve koruyan devlet fikrinin, her fleyi devlet babadan bekleme duruflunun kad›n-erkek iliflkisi boyutundaki yans›mas›d›r. Sar› sendikalar›n önderli¤indeki iflçiler eylemlerinde, hatta grevlerinde, bizzat egemenlerin kendi egemenlik arac› olan devletten, “devlet baba”dan! Türk ulusal bayraklar›yla flefkat bekler; grevlerini “kad›nca kaprislere” benzetirler. Karfl›l›¤› cop, tazyikli su, gözalt›, bask›d›r. Kad›nlar da bunu aile içinde yapar. Dolay›s›yla geleneksel kad›n›n s›n›rlar›n› aflamaz, ona yeni bir kad›n tipi ekler: h›rç›n, histerik, kad›nca kaprislerle erke¤e dünyay› dar eden kad›n. Çaresizlik, dayak, evlilik içi tecavüzler dahil fliddet, gözyafllar›, bunal›mlar, zindan olan dünya edebiyat› ve bütün bunlar›n sorumlusu kad›nd›r! Fakat köle, köle oldu¤unun fark›na varm›flt›r. Art›k mutlu bir köle de¤ildir. Yar›-feodal toplumun en yayg›n kad›n-erkek iliflkileri böyledir. Özellikle yar›-kentli kültürün tipik bir evlilik resmidir yukar›daki. (‹lk küçük burjuva feminist hareketler bu durumun ba¤r›ndan, erkekten kopufl çözümüyle ç›kar. Rekabet ve erke¤e düflmanlaflma; ilkel feminist hareketlerin do¤as›ndad›r. ) Kendi gücüne güvenmeyen, kendi kafas›n› kendi omuzlar› üzerinde tafl›yamayan, kendi ayaklar› üzerinde durmaya, ba¤›ms›z bir varl›k olarak kendini gerçeklefltirmeye cüret edemeyen ancak durumundan da memnuniyetsiz bir kiflili¤in “d›rd›rc›l›k”, “bofl konuflmak ve flikayet” d›fl›nda bir durufl gelifltirmesi mümkün de¤ildir. Kad›n, bu geleneksel durufluyla sorunlar›na çözüm gücü, kendi yaflam› hakk›nda karar gücü olamaz. Kendi yaflam› hakk›nda ataca¤› ad›mlar›, istemlerini, erkekten, egemen olandan “talep ediyor”, kabul görmeyince h›rç›nlafl›yor, ancak zincirlerini k›r›p atm›yor, atam›yordur kad›n. Kazanmak için zincirlerini kaybetmeyi göze alam›yordur. Bu, gene de bir aray›flt›r. Bir çözüm, bir alternatif aray›fl›d›r. Geleneksel bir iliflkide erke¤in evden d›flar› ç›kmak için izin almas› gerekmez. Erkek kendisi için ba¤›ms›z planlar yapar. Kendi ha28


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S yat›n› yaflar. Kad›n için de plan yapan odur. Ancak kad›n›n iradesi d›fl›nda yap›lan, kad›na dair veya iki kiflilik planlar erke¤in ba¤›ms›z kararlar›na, ba¤›ms›z planlar›na ve yaflam›na tabidir. Bundan rahats›zl›k duymaya bafllayan kad›n, sadece iki kiflilik planlara müdahale eder. Erkekle eflitmifl ve ayr›lmaz bir bütünmüfl gibi davran›r (burjuva aile kurumunu veri al›r), ba¤›ms›z yaflam planlamaz. Kendisi ile ilgili konularda erke¤e dan›fl›r. Egemen olan›n sözünü ba¤lay›c› kabul eder; itiraz› sadece s›zlanma fleklinde olur. Erkek, kad›n›n iki kiflilik plan talebini ba¤›ms›zl›¤›na müdahale olarak görür. Çünkü onun iradeden, ba¤›ms›zl›ktan anlad›¤› erkek-egemen statükodur. Bu durumda, egemen olan erkek olmas›na karfl›n erkek ile kad›n aras›nda ba¤›ml›l›k iliflkisini kurumlaflt›ran evlilik ve aile gibi kurumlar› koruyan, güçlendiren, daha tutucu davranan kaç›n›lmaz olarak kad›nd›r. Kad›n ba¤›ms›z ve özgür düflünmedi¤i, beklentilerini iradeye ve eyleme geçirmedi¤i; yaflamda ba¤›ms›z bir birey, özne olmaya bafllamad›¤› müddetçe, baflka deyiflle kafas›nda erke¤e ba¤›ml›l›¤› k›ramad›¤› müddetçe; ç›rp›nmalar› sadece statükoyu güçlendirir ve erke¤i de bu geleneksel iliflkilere, sisteme daha fazla entegre eder. Zihinlerde De¤iflim, Dönüflüm; An’dan Bafllayarak S›n›rs›z Kültür Devrimleri, Nesnel Yaflam Prati¤inden, Maddi Yaflamdan Kopuk Olamaz Ba¤›ms›z düflünce, ba¤›ms›z eylem ve irade için kad›n›n kendisini yaflam prati¤i içerisinde yeniden tan›mlayabilmesi gerekir. Feodalizmin hakim oldu¤u toplumlarda geleneksel kad›n kiflili¤i, ba¤›ms›z eylem bir yana fikirlerini ifade etme noktas›nda dahi bask› alt›ndad›r. Konuflmas› ay›p, sayg›s›zl›k say›lan, düflüncelerine de¤er verilmeyen; kendisi hakk›nda dahi bir fikir ileri sürmesi “isyankarl›k” olarak tan›mlanan kad›n›n sessiz bir köle olmaktan ç›kabilmesi ancak daha fazla sosyalleflmesi, dünyada kendisine ait bir yaflam alan› yaratabilmesi ile mümkündür. Ba¤›ms›z yaflam alternatifleri, kad›n›n erke¤in izni olmadan çal›flma hakk›, toplumda cins ayr›mc›l›¤›n›n giderek incelmesi ile burjuva demokratikleflme süreçlerinde ortaya ç›kar. Kad›n fabrika-

da, tarlada, ifl hayat›nda ve dolay›s›yla ba¤›ms›z bir ekonomik ve sosyal yaflamla bulufltu¤unda, ev ifllerinin d›fl›nda da söyleyecek sözü, karar alan›, yaflam alan› olabildi¤i a盤a ç›kar. Ancak bu olanaklar kültür ve insan iliflkileri dünyas›nda hemen gerçekli¤e dönüflmez. Üstelik bu olanaklar yar›-feodal üretim iliflkileri zemininde son derece k›s›tl›d›r ve oldukça dar bir kad›n kesiminin önündedir. Ayd›n, yar›-ayd›n, ö¤renci kad›nlar, e¤itim görmüfl çal›flan kad›nlar ve proleter kad›nlar yar›-feodal toplumda nicel olarak az›nl›ktad›r. Ba¤›ml›l›k, zay›fl›k, özgüvensizlik ve iradesizleflme onlarda çok daha sanc›l›, s›k›nt›l› ancak inceltilmifl biçimlerde kendisini gösterir. Kendinden güçlü olana yaslanma, dayanma, güç alma kültüründen s›yr›labilmek için kendi güçlerini a盤a ç›kar›p harekete geçirmeleri köklü bir kopufl gerektirir. Bu köklü kopuflu yakalayabilecek ekonomik koflullar› olsa dahi, ne moral dünyalar› (bilinçleri, ideolojileri) ne de toplum buna kolay kolay izin vermez. Ço¤unlukla ba¤›ms›zlaflmalar›, bilinçli bir tercihten çok maddi yaflam›n do¤al ak›fl›nda zorunluluklar içinde sanc›l›, ac›l› bir yaflam deneyimiyle söz konusu olur: dul kalma, terk edilme, fliddet ve afla¤›lanmaya tahammül edemeyerek boflanma hakk›n› kullanma, ekonomik veya politik sebeplerle efl, baba veya dayan›lan erkekten ayr› düflme vb. Kad›n Demokratik Mücadele ‹çerisinde Güçlenir ‹ster bilinçli, ister üretim faaliyeti, ister kendili¤inden girilen yaflam ve s›n›f mücadelesi, bask› ve ayr›mc›l›klara karfl› mücadele; kad›n›n moral dünyas›n› de¤ifltirir. Kendi kararlar›n› almak, kendi ayaklar› üzerinde durmak zorunda kalan kad›n bunu yapabildi¤inde özgüveni geliflir. Kendini söz ve eylemiyle ifade eden bir özneye, mücadeleci bir kiflili¤e bürünür. Toplumsal yaflamda kad›n ayakta durabilmek için cins ayr›mc›l›¤›na, kendisine yönelik özel, özgün bask› ve uygulamalara karfl›, ifl hayat›nda, sosyal yaflamda, yasalar karfl›s›nda sürekli bir mücadele içerisinde bulunmak durumundad›r. Kad›n, bu demokratik mücadele içerisinde güçlenir. Düflünen, tart›flan, de¤iflen, üreten, kendini sözüyle, eylemiyle ifade 29


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S eden, elefltirel ve ba¤›ms›z bir kiflili¤e do¤ru yürür. K›sacas›, kad›n insanlaflmaya bafllar. Özgürleflmeye bafllar. Do¤ru ya da yanl›fl, ald›¤› kararlar kendisine ait olan bir birey olmaya bafllar. Demokratik mücadele içerisinde, tabular parçalan›r; özgür düflüncenin önü aç›l›r, binlerce y›ll›k yalanlar paramparça olur. Kad›n›n zihnindeki erkek iktidar› ad›m ad›m y›k›l›r. Kad›n ile erkek aras›nda toplumsal iliflkiler de bu zeminde de¤iflmeye, yeniden tan›mlanmaya bafllar. Bunun için kad›n›n özgün ve ba¤›ms›z demokratik mücadelesinin, hareketinin ve örgütlerinin çok büyük önemi vard›r. Kad›n, bu tür örgütlenmelerde, kendi gücüne dayanmay›, onu a盤a ç›karmay›, kad›n gücüne güvenmeyi prati¤inde ö¤renir. Sorunlara bir erke¤e dan›flmadan, yaslanmadan, bir erkekten güç almadan çözüm üretmeyi; çözüm gücü olmay› ö¤renir. “Kendine ait” bir sosyal yaflam prati¤i içerisine girer. Kendi planlar›n› yapar ve uygular. Kendi ayaklar› üzerinde durmay› ö¤renir. Ezilen s›n›flar›n feodal-faflist diktatörlük ile iliflkilerinde de durum budur. ‹flçi s›n›f› ve ezilen halk kitleleri, yeni demokratik devrim mücadelesi içerisinde kendi ba¤›ms›z demokratik mücadele örgütlerinde, son tahlilde yeni demokratik devrimin her bir aflamas›nda de¤iflik biçimlerde gerçeklefltirilen iktidar organlar› veya onlar›n nüvelerinde, yeni demokrasiyi, alternatif olabilmeyi, çözüm ve yönetim gücü olabilmeyi ö¤renir ve yeni bir kültürel flekilleniflle donanarak feodal gelenekçi, devletçi kültürden s›yr›l›r, iktidar yürütme kapasitelerini gelifltirirler. Genel olarak toplumdaki yeni demokratik devrim mücadelesinin paralelindeki demokrasi mücadelesi içerisinde, zihninde erkek iktidar› y›k›lan kad›n, gerçek yaflam, üretim içerisinde, s›n›f mücadelesi zemininde, toplumsallafl›p-siyasallaflt›kça, kendini, bunu yapmayan ya da yapamayan di¤er kad›nlardan, hemcinslerinden ayr›cal›kl› görmekten de kurtulur. “Bireysel kurtuluflu”nu kendine has meziyetlerinde, erkekle rekabet ve erkekleflme zemininde “s›n›f atlama” duruflunda tan›mlamaktan;

ilk ç›k›fl› ve kopuflundaki özgürlük yan›lsamas›ndan s›yr›l›r. Ortak sorunlar›n ortak temellerine iner, ortak çözümler üretmek çabas›na girer. Toplumsal duyarl›l›¤› artar ve dayan›flma kültürü geliflir. Kad›n, kolektif mücadele, çal›flma ve hareket içerisinde di¤er kad›nlarla iliflkilerinde erkekten daha yüksek bir dayan›flma platformu yaratabilir. Çünkü yönetebilmeyi, önce kendisini yönetebilmeyi di¤er kad›nlarla birlikte ö¤renen kad›n; geleneksel gerici erkek yönetim ve egemenlik tarz›ndan çok farkl› bir yönetim gücü olabilme kültürünü ortaya koyabilecek; yönetim gücü olmay› gerici bir iktidar, bask›, imtiyaz olarak gerçeklefltirmeyecek bir dinami¤e sahiptir. Binlerce y›ld›r hiç iktidar olamam›fl kad›n, gerçek anlamda yönetim gücü, çözüm gücü olmay› ö¤rendi¤inde; bunu erkekten, gerici iktidarlardan güç almadan, kendi gücüne dayanarak, zihnindeki iktidarlar› y›karak yapabildi¤inde; ortaya yeni demokrasi kültürüyle yo¤rulmufl, tüm iktidarlara son verme iddias›nda bir iktidarlaflma, köklü olarak farkl› bir irade ç›kacakt›r. Kad›n, demokratik mücadele ve toplumsallaflma içerisinde; farkl› görüfllere aç›k olmay›, demokratik tart›flma kültürünü, tüm ezilenlerle dayan›flmay› ö¤renir, politikleflir. Bu, k›smi-nitel de¤iflim, kad›nlar aras› geleneksel rekabet, kaprisler, çekememezlik, küçümseme, k›skançl›k gibi duygulara da son verir ve kad›n dayan›flmas›n› atefller. Kad›n ile erkek aras›ndaki çeliflkiye daha toplumsal bir bak›fl›n, ezilen s›n›flar›n kad›nlar› ve erkekleri aras›nda birlik-mücadele diyalekti¤iyle bir s›n›f dayan›flmas›n›n; meselenin köküne, kayna¤›na dönük daha toplumsal ve köklü müdahalelerin önünü açar. Demokratik mücadele, demokratik hareket, kad›n› kiflilik olarak ba¤›ms›zlaflt›r›r ve durufl olarak toplumsallaflt›r›r. Böylesi bir Demokratik Kad›n Hareketi’nin inflas›, örgütlenmesi ve gelifltirilebilmesinde, kuflkusuz Maoist ideoloji ve perspektifle donanm›fl öncü kad›nlar›n duruflu tayin edici olacakt›r. Çünkü ancak Maoist ideolojiyle demokratik devrim sorunu köklü bir özgürleflme sorunu olarak ele al›n›r ve nihai hedefe yürünürken sadece poli30


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S tik de¤il, ekonomik, sosyal, kültürel ve ideolojik donan›m da tüm cephelerde radikal devrim perspektifiyle sa¤lan›r. Öncü Kad›n, bir Demokratik Kad›n Hareketi’ni Kad›nlar›n Kurtuluflu Hareketi’nin bugünkü tarihsel flartlardaki somut ve gerçek platformu; bir kültür devrimleri, kad›n›n geleneksel kad›n› altetti¤i ve yeni kad›n› yaratt›¤› bir platform olarak örgütleyebilir ve örgütlemelidir. Maoist Öncü Kad›n›n önderli¤inde böyle bir hareket, toplumun köklü politik, ekonomik ve kültürel dönüflümünde tayin edici araçlardan biri olacakt›r.

B-HALK SAVAfiI; SAVAfiIN DE⁄‹fiT‹R‹C‹L‹⁄‹, DÖNÜfiTÜRÜCÜLÜ⁄Ü 1- Ülkemizde Demokratik Kad›n Hareketi’nin Temel Gücü Köylü Kad›nlard›r Yar›-feodal, yar›-sömürge ülkelerde demokratik mücadele ve demokratik hareket, özelde kad›n›n demokratik mücadelesi ve hareketi; yukar›da genel hatlar›yla ortaya koydu¤umuz bir seyirde, ayd›n, yar›-ayd›n, kent soylu küçük burjuva kad›nlar›n üzerinden belirip geliflse de; nüfusun büyük ço¤unlu¤unu oluflturan ve çok daha kaba, çok daha koyu bask›lara maruz kalan köylü kad›n›n kat›l›m›n› sa¤lamadan gerçek bir kitle hareketine dönüflemeyece¤i gibi, toplumsal sonuçlar da alamaz. Aksine, ayr›cal›kl› bir az›nl›k kad›n›n burjuva görüntülü, gerçekte feodal kültür ve iliflkilerden kopamam›fl; toplumdaki ve hatta yasalardaki feodal s›n›rlar› afl›nd›rma gücü dahi ortaya koyamam›fl bireysel yaflam durufllar›; marjinal “kurtulufl” ve “özgürlük” yan›lsamalar› olarak kal›r. Birincisi, genel olarak toplumun demokratikleflme sorunu çözülmeden, kad›n›n demokrasi mücadelesi sonuç veremez. ‹kincisi, toplumun ancak feodalizmi köklü tasfiye edecek bir yeni demokratik devrimle çözülebilecek demokrasi ve demokratikleflme sorununa do¤ru ve bilimsel toplumsal çözüm projesini sunan öncünün ideolojik ve politik önderli¤i ol-

madan bu çözüm örgütlenemez. Feodalizmin köklü tasfiyesini sa¤layacak olan, özü toprak devrimi olan bir yeni demokratik devrimdir. Bu devrim feodalizmi hem ekonomik, hem politik hem de kültürel ve ideolojik planda tasfiye etmelidir. Bunu gerçeklefltirmenin tek yolu olan Halk Savafl›, bu anlam›yla salt politik iktidar› biçimsel olarak ele geçirmeye dönük bir askeri savafl stratejisi olarak ele al›namaz. Proletarya biliminin en ileri, yeni nitel üçüncü aflamas› olan Maoizmin yön verdi¤i bütünlüklü bir politik strateji olarak kavranmak durumundad›r. Ne dar pratik politik yaklafl›mlar, ne ekonomist yaklafl›mlar ne de idealist psikolojik, kültürel, reformist yaklafl›mlar kad›na gerçek çözüm ve kurtulufl alternatifleri sunamaz. Çözüm, ekonomisi, politikas›, kültürü ve ideolojisiyle her yönden köklü dönüflümlerdir: Çözüm MAO‹ST Halk Savafl›’d›r, yaflam›n her cephesinde aflamal› ve kesintisiz devrim ve kültür devrimleri ile s›n›fs›z, sömürüsüz bir toplum mücadelesidir. Halk Savafl›, özü toprak devrimi olan yeni demokratik devrimle Yeni Demokratik Cumhuriyet’i kültürü ve insan iliflkileri ile de ad›m ad›m infla etmenin yoludur. Eskiyi y›karken, eskiyi y›kt›kça yeniyi infla etmenin; nicel birikimlerin ürünü nitel s›çramalar›n ötesinde, nicel birikimlerin içerisinde, anda, somut olarak nitel s›çramalar› yaratman›n yoludur. Çünkü Halk Savafl›’n›n özü, halk›n an’dan bafllayarak, her somut durumda somut biçimler alan iktidarlaflmas›n›n yoludur. Yeni Demokrasi için mücadele ederken, Yeni Demokrasi prati¤idir. Halk Savafl›, uzun süreli köylü savafl›d›r. Yeni demokratik devrimin temel gücü olan köylülü¤ün kad›n bölükleri bu uzun süreli savafl prati¤i içerisinde kad›n›n yeni demokratik devriminin de temel gücü olacaklard›r kuflkusuz. Demokratik Kad›n Hareketi Teori ve Prati¤i Felsefi, ideolojik, politik olarak “çok ileri” ve derinlikli, ince boyutlar›yla yap›lan kad›n sorunu tart›flmalar›, ne kadar teorik zenginlik tafl›rsa tafl›s›n, ülkemiz kad›n gerçekli¤inden kopuk oldu¤u oranda, marjinal kad›n mücadeleleri örgütlemekten ileri gidemez. Ve Marksist, sosyalist ve hatta komünist söyleme kar31


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S fl›n, devrimci s›n›f hareketleriyle ba¤lar kursa dahi, dar feminist s›n›rlar›, sistemi aflamaz. Kad›n sorununda teorik derinlik; Maoist toplumsal devrimler ve Kültür Devrimleri ö¤retisi, ideolojik bir netlik, stratejik politik durufl ve onun prati¤iyle buluflmad›¤›nda tek tek ayd›n ya da küçük burjuva, e¤itim alm›fl, çal›flan kad›nlar›n bireysel ayd›nlanmalar›ndan ve beyin jimnasti¤inden öte bir rol oynamaz. Dolay›s›yla sosyal ve siyasal yaflamda ba¤›ms›z bir durufl gelifltirmeye, bireyleflmeye, kad›n-insan olufla do¤ru ciddi ad›mlar atm›fl, görece ayd›n ya da ayd›nlanm›fl kad›nlar›n do¤ru siyasal ve toplumsal perspektifle bu teorik derinli¤i baflta iflçi ve köylü kad›nlar olmak üzere kad›n halk kitlelerine tafl›yabilmesi, onlarla kaynafl›p buluflabilmesi son derece önemlidir. Bunu genel kad›n gerçekli¤inin yaflad›¤› somut, yal›n, ç›r›lç›plak sorunlar›n diline uygulayabilmek, kad›n›n demokrasi mücadelesini ve buna önderlik, öncülük etme iddias›nda olanlar› üç temel yan›lg› ya da hatadan kurtaracakt›r: Bu üç hatal› yaklafl›m üzerinde dural›m. Birincisi, toplumumuzda kad›n›n kurtulufl ve özgürlük mücadelesi, kad›n›n “cinsel özgürlü¤ü” diye tan›mlanagelen, kad›n›n özel iliflkilerinde özgür seçim ve karar hakk›n› sa¤lamaya indirgenemez: Feodalizmin hakim oldu¤u ülkede, genel olarak insan›n kendini sözle dahi ifade etme özgürlü¤ü yoktur: kad›n›n hemen hiç yoktur. Cins sorunu (cins sorunu/ kad›n sorunu) ile cinsel sorun ve cinsellik birbirinden ayr›flt›r›labilmeli; cins bask›s› ve cins ayr›mc›l›¤›na daha toplumsal, do¤ru bir politik perspektifle, daha derinlikli bak›labilmelidir. Bu yanl›fl bak›fl aç›s› özellikle kent soylu, yar›-ayd›n küçük burjuvazide hakimdir. Kayna¤›n› küçük burjuva feminizminden; dar pratikçi, öznelci bak›fl aç›s› ile teorik ve politik gerilikten al›r. S›¤ ve yüzeyseldir. Sistem içidir. ‹kincisi, kad›nlara yönelik bask› ve kad›n sorunu, evde kim bulafl›k y›k›yor, kim kimin laf›n› dinliyor, kim efendidir, kim köledir darl›¤›ndan, yüzeyselli¤inden kurtar›lmal›; kad›n sorununun tart›fl›lmas› evin dört duvar›na s›k›flt›r›lmamal›d›r: Bu yanl›fl bak›fl aç›s›, ayd›nlanmam›fl iflçi ve özellikle köylü kad›nlarda yayg›nd›r. Dola-

y›s›yla, yaln›z yaflamay› ve ekonomik ba¤›ms›zlaflmay› veya s›n›f mücadelesinde ya da demokratik mücadelede bir flekilde mevzilenmeyi, ba¤›ms›zlaflt›m, özgür oldum yan›lsamas›yla ele alabiliyorlar. Bu kavray›fl, kad›n›n dünyas›n› eviyle s›n›rlamaya ve dünyada, çevresinde olup bitenlere duyars›zl›¤›, yabanc›laflmay›, asosyalli¤i sürdürmesine vesile olmaktad›r. Bu kavray›fl, asgari demokratik haklar›n kazan›ld›¤› kapitalist sistemlerde kad›n sorununu kavramaktan uzakt›r. Ve hatta mücadele platformlar›nda kendini yaflatt›¤›nda, kad›n›n geleneksel kad›n kiflili¤ini özgün biçimlerde sürdürmesine, daha inceltilmifl köleli¤e ya da erke¤i taklit eden sekter, kibirli, kendisini yönetmekten aciz ama bol miktarda afla¤›l›k kompleksi tafl›yan çarp›k kad›n kifliliklerine sebep olmaktad›r. Buna karfl›l›k tart›flmalar›n merkezine, genifl ufuklu bir politik perspektifle, kad›n›n bir bütün olarak toplumsal varl›¤›, insan olarak yaflamda irade ve karar sahibi olan, topluma müdahale eden, gerçek yaflamda kendini var eden duruflu oturtulmal›d›r. ‹deolojik ve politik olarak bilinçlerde feodalizm ve egemen gerici kültür ve ideolojinin iktidar› y›k›lmad›kça; “özgürlefltim”, “özgürüm” 盤l›¤› sadece bir yan›lsamad›r. Bu yan›lsama içerisindeki kad›nlar, b›rakal›m kad›n örgütlenmesini ve mücadelesini, “kad›n sorunu” konusunda konuflmay›, tart›flmay› dahi gereksiz bulur, hatta küçümserler. Çünkü bu “henüz özgürleflmemifl olanlar›n” iflidir. Devrimci hareket içerisinde, devrimci örgütlere politik ve örgütsel olarak kat›lm›fl ancak ideolojik olarak halen dönüflmemifl pek çok kad›n ve erkek, kad›na inceltilmifl bask›, ayr›mc›l›k ve “feodal-devrimci” yaklafl›m tarz›n›n, kimi zaman hiç yontulmam›fl haliyle uygulay›c›lar› bile olabilmektedir. Ve kad›nlara “kurtuluflunuz devrimdedir” d›fl›nda söyleyecekleri hiçbir söz olmad›¤› gibi, gerçeklikleri ve yaflam pratikleriyle alternatif iliflkilerin de¤il, geleneksel eflitsizlik ve ayr›mc›l›klar›n, geri feodal kültürün temsilcileri olmaya devam ederler. Bu haliyle kaba materyalist bir zihniyetle halk›n demokratik iktidar›n› kad›n sorununun çözümü için yeterli görmekle ve kültür devrimlerini küçümsemekle kalmaz; niyetlerinden ba¤›ms›z olarak kad›na burjuva demokrasisini, kapitalist ve emperyalist sistemi alternatifmifl 32


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S gibi sunma durumuna düflerler. Bunun sebebi bu ezici kad›n ço¤unlu¤una zavall› gözüyle bak›fl aç›s›nda dar pratikçi öznelcilik ve teorik, bak›p ac›mak, modern, “ayd›n” kad›nlar›m›politik geriliktir. Bu ideolojik ve politik durufl, z›n genel özelli¤idir. Demokratik devrimini kad›nlara devrimin ve kurtuluflun yollar›n› yapmam›fl ve k›smi demokratik haklar ve reaçar, olanaklar›n› sunar ancak orada t›kan›r; fah sunmaktan dahi aciz bir ülkede, kad›n s›köklü çözüm gelifltiremez, kad›n› gerçek kur- ¤›nma evleri, kad›n dan›flmanl›klar›, kad›n datulufl ve özgürlü¤e tafl›yamaz. Ne kadar radikal yan›flma kurumlar›, okuma yazma seferberlikgörünse de bu dar/ilkel pratik/politik yaklaleri gibi çabalar; köklü çözümlere yönelmeyip fl›m, ekonomisttir, reformisttir. dar çevrelerin, bireylerin çabalar› olarak kalBuna karfl›l›k üçüncüsü; kad›n sorunu sosd›kça iyi niyetli ancak bofl çabalard›r: sonuçyo-ekonomik yap› ve koflullardan kopart›larak salt bir kültür ve e¤itim sorununa da in- suz kalmaktad›rlar. Bu çabalar ve mücadeleler gene olmal›d›r. Ama bu tür reformlar için yadirgenemez: Namus cinayetlerinin, töre cinayetlerinin, salar›n zorlanmas› dahi daha radikal demokracinsel fliddet ve tecavüzlerin, bafll›k paras›n›n, tik kitle mücadelelerini ve hareketlerini geberdelin, kad›n›n aç›k ve kaba biçimde gele- rektiriyor. Üstelik feodal afliret kültürünün, feneksel olarak mal fleklinde al›n›p sat›lmas›n›n, odal namus anlay›fl›, feodal din ve gelenekleerke¤in kad›na ayaklar›n› y›katt›¤›, hiçbir söz rin hüküm sürdü¤ü ve en genifl kesimi olufltuve karar hakk› vermedi¤i Bugün kad›n›n demokratik devrim müaile iliflkilerinin, kad›na daya¤›n, afla¤›laman›n, cadelesinin flahdamar›n›, yeni demokrabekaret kontrollerinin, çetik devrim mücadelesinin stratejik yolu yiz kültürünün, k›z çocuklar›n› okutmaman›n, kü- olan Maoist Halk Savafl› Stratejisinin çük yaflta zorla evlendir- içinde bulundu¤umuz stratejik savunma melerin, kad›n›n yüzünün, dönemindeki somut uygulanma biçimi sesinin “namahrem”e kapal› oluflunun; dul, bakire, olan K›z›l Siyasi ‹ktidarlar için Köylü Geyaln›z yaflayan kad›n›n fa- rilla Savafl› oluflturuyor. hifle kabul ediliflinin; kad›na gülümseme, kahkaha atman›n dahi “hafifmeflreplik” damgas›yla yasak oluflunun; ka- ran k›rl›k co¤rafyalarda, bunlar›n esamesi bid›n deyince insan de¤il, cinsel obje ve hizmet- le okunmuyor. Kad›n nüfusunun ço¤unlu¤unu oluflturan çi kavray›fl›n›n yayg›n, hakim ve meflru oldu¤u bir toplumsal gerçeklikte; bunlar yokmufl köylü kad›n ne yapacak? Ve acaba, kent küçük gibi kad›n sorununu soyut ba¤›ms›zlaflma, burjuvazisi ve hatta çal›flan, ayd›n kad›nlar, ekonomik ba¤›ms›zl›k, boflanma hakk›, “kendi ö¤renci kad›nlar, ilkel kaba feodal cins bask›s› hayat›n› yaflama” kavramlar›yla ve salt kad›- ve ayr›mc›l›¤›ndan gerçekten muaf m›d›r? Genç ö¤renci kad›nlar yurtlarda, okullarda, n›n iradesi ekseninde tart›flmak da “sol” ve kinamus bekçilerinin, bekaret kontrollerinin, hatabidir. remlik uygulamalar›n›n, nefes ald›rmayan taKad›n isyan edecek, kendi vücuduna ve yaflam›na, kararlar›na sahip ç›kacak, “ben va- kibatlar›n cenderesinde de¤iller mi? Sadece k›z çocuklar›n›n az›nl›¤›n›n devam eder›m”, “insan›m” diyecek, ama nas›l? Hangi bildi¤i ortaokullar ve liselerde dahi masum flörtler, toplumsal, kültürel ve siyasal zeminde bunu duygusal iliflkiler, engizisyon mahkemeleri misali yapabilecek? Bu noktada insan bilinci ve iraçirkince disiplin kurullar›na tafl›nm›yor mu? desini do¤ru tan›mlamak ve iradeci yaklafl›mMemur, ayd›n veya çal›flan kad›nlar, ifllerinin lardan uzak durmak gerekir. Bu zemini, politive emeklerinin küçümsenmesine, hor görülmesine, kas›, ekonomisi ve kültürü, ideolojisiyle bir sözlerinin ciddiye al›nmamas›na ve kariyerlerinde bütün olarak oluflturmak gerekir. Aksi taktirde cins ayr›mc›l›¤›na; giyimlerine kadar gerici müda33


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S halelere; söz ve eylemle cinsel tacize ve cinsel istismara maruz kalm›yor mu? ‹flçi ve iflsiz kad›nlar, en a¤›r flartlarda, ucuza, kölece, kay›ts›z çal›fl›rken, gerek kendileri gerek çocuklar› için her türlü sosyal hak ve güvenceden yoksun de¤il mi? Ve tümü de ailenin, erke¤in, toplumun ve egemen s›n›flar›n yasalar› karfl›s›nda ezilmiyor, bask› görmüyor mu? En “modern” görünümlü, ayd›n, çal›flan kad›nlar dahi evlilik içi fliddete, tecavüze maruz kal›p bunu utanc›ndan gizlemiyor mu? Tüm kad›nlar›n yaflamda, kültür vb. iliflkilerde; bunlar›n sosyo-ekonomik zemininde köklü de¤iflimlere, dönüflümlere ihtiyac› var. Kad›n bu mücadeleler içerisinde yeniden toplumsal kimli¤ini ve ba¤›ms›z kiflili¤ini, maddi yaflam› ve bilincinin diyalekti¤inde yarat›yor, yaratacakt›r. Evet, kad›n, her fleyden önce ben kimim diye sormak ve ben var›m; kad›n›m, insan›m diye yan›tlayabilmek durumunda. Fakat söz, karar, çözüm ve yönetim gücü olamadan bunun bir anlam› yoktur. Böylesi bir kiflilik, kültürel duruflu da ancak yaflam ve mücadele prati¤i içerisinde, toplumsal bir de¤iflim, dönüflümle iç içe yakalanabilir.

2- Maoist Halk Savafl› ‹le Yeni Demokratik Cumhuriyet’i Ad›m Ad›m Yaratmak: Yaflam, Kültür ve ‹liflkilerde Yeniyi Örmek Bugün kad›n›n demokratik devrim mücadelesinin flahdamar›n›, yeni demokratik devrim mücadelesinin stratejik yolu olan Maoist Halk Savafl› Stratejisinin içinde bulundu¤umuz stratejik savunma dönemindeki somut uygulanma biçimi olan K›z›l Siyasi ‹ktidarlar için Köylü Gerilla Savafl› oluflturuyor. Maoist Halk Savafl›, mevcut egemen sistemi, komprador bürokrat feodal-faflist diktatörlü¤ü y›k›p yerine Yeni Demokratik ‹ktidar› kurman›n yegane politik yoludur. Feodalizm, Yeni Demokratik Devrim yoluyla köklü bir flekilde tasfiye edilmeden, devlet demokratikleflmeden demokratik bir rejimden bahsetmek mümkün de¤ildir. Emperyalizme göbekten ba¤›ml› yar›-feodal yar›-sömürge ülkemizde, emperyalizm ulusal kapitalizmin geliflim dina-

miklerini baltalam›fl ve baltalamaktad›r. Dolay›s›yla ülkemizde emperyalizm taraf›ndan bask› alt›nda tutulan, ezilen ulusal burjuvazinin de önemli bir bölümü, s›n›f ç›karlar› gere¤i, kendi pazar›na egemen olabilmek için feodalizmin tasfiyesini, emperyalizmden ekonomik ve politik ba¤›ms›zlaflmay› ve bunlar için bir burjuva demokratik devrimi istemekle birlikte; buna önderlik edecek ekonomik ya da politik güce sahip olmad›¤› gibi emperyalizmle ve emperyalistlerin ülkemizdeki acenteleri, emperyalist sermayeyle varolabilen sad›k uflaklar› olan komprador bürokrat burjuvaziyle rekabet edemedi¤inden günden güne daha fazla y›k›ma u¤ramaktad›r. Di¤er yandan emperyalizm egemenli¤ini esasen feodalizme dayanarak sürdürebilmekte; bu sebeple ülkede kapitalizmin geliflmesini s›n›rlamakta; ülkedeki stratejik uflaklar› olan hakim s›n›flar›n, komprador bürokrat burjuvazi ve büyük toprak a¤alar›n›n iktidarlar›n›n sürmesi için zorunlu olan feodal-faflist rejimin devam› için her türlü ekonomik, askeri ve politik deste¤i sunmaktan geri durmamaktad›r. Sadece ülkemizde de¤il, emperyalizm ça¤›yla birlikte tüm dünyada burjuvazinin devrimci barutu tükenmifl ve burjuva demokratik devrimin yap›lmad›¤› ya da emperyalizm sebebiyle tamamlanamad›¤› ülkelerde bu devrime önderlik görevi ve misyonu devrimci proletaryan›n omuzlar›nda kalm›flt›r. Proletarya bu görevi öncü müfrezesi Maoist Komünist Partisi arac›l›¤›yla; onun önderli¤inde yürütülen Halk Kurtulufl Savafl›n›n öncü gücü olarak üstlenmek durumundad›r. Bu savafl›n temel gücü köylülüktür. Bu savafl›n, yeni demokratik devrim mücadelesinin önemli bir bilefleni olan demokratik kad›n hareketinin temel gücü de yukar›da vurgulam›fl oldu¤umuz gibi, do¤al olarak köylü kad›nlard›r. Savafl›n, özelde hakl› ve devrimci savafllar›n, kad›n›n yaflam›nda ve özgürleflmesinde do¤as› gere¤i ne gibi de¤iflimlere sebep oldu¤unu; kendili¤inden ve nesnelli¤inde kad›n› aktif bir özne olarak gerçek yaflam platformuna tafl›d›¤›n›, buna bir bak›ma mecbur b›rakt›¤›n› yaz›m›z›n seyri içerisinde defalarca belirttik. Bu nesnelli¤in bilinçli devrimci ideolojik, kültürel müdahaleler ve öncülükle birlikte gerçekleflmesi muazzam dönüflümlere sebep ol34


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S maktad›r. Genel olarak demokratik mücadele, demokrasi mücadelesi, kad›n›n yaflam›nda, özgürleflme ve kurtulufl yürüyüflünde nicel veya k›smi nitel de¤iflimlere yol açmakla birlikte, bu silahl› mücadele, gerilla savafl› boyutu ald›¤›nda etkisi, sonuçlar› çok daha büyük at›l›mlar, kapsaml› ve derinlikli, alabildi¤ine h›zl› sosyal, politik ve kültürel de¤iflimler fleklinde olmaktad›r. Çünkü halk›n savafl hali, fiili olarak, egemen sistemin ekonomisi, politik iktidar›, kültürü ve ideolojisi ile flu veya bu ölçüde rafa kalkt›¤›; ancak egemen ideoloji ve kültürün, zor yoluyla de¤il halk taraf›ndan içsellefltirilmifl oldu¤u boyutuyla varl›¤›n› sürdürebildi¤i ola¤anüstü özgün flartlar ortaya koyar. Halk Savafl›’n› gerçek bir Yeni Demokratik ‹ktidar yaratma bilinciyle Maoist perspektifle kavray›fl ve uygulama; bu özgün flartlarda salt bir askeri savafl stratejisi yürütmez; parça parça ve ad›m ad›m y›kt›¤› eski sistemin yerine tüm yönleriyle yeniyi infla ederek, halk›n, yeni demokrasi kültürüyle parça parça ve ad›m ad›m iktidarlaflmas›n› sa¤lar. Politik iktidarlaflma perspektifi ve at›lan her ad›mda kültür devrimi ruhu ve prati¤i Maoist Halk Savafl›’n›n özüdür. Köylü Gerilla Savafl›n›n verildi¤i bölgelerde kad›n, bambaflka bir yaflam alternatifiyle yüzleflir. Her fleyden önce devrimci savafl›n yaratt›¤› ola¤anüstü koflullarda, kad›n›n yetenekleri ve kapasitesi çarp›c› bir flekilde a盤a ç›kar. “Kad›n yapamaz, kad›n ifli de¤il” diye bilinen birçok iflin üstesinden gelen kad›na dair toplumsal yarg›lar pratikte teker teker y›k›l›r. Geleneksel düzen altüst oldu¤u için kad›n ile erkek aras›ndaki geleneksel iflbölümü de altüst olur. Savafl alan›nda ve gerilla bölgelerinde kad›n erkek ile eflit bir birey olarak tarih sahnesinde ve mücadele arenas›nda yerini al›r. Ortak dava ve ortak mücadele zemininde tüm bunlar kad›n ile erke¤in aras›ndaki iliflkinin y›k›lmas› veya kopmas›yla de¤il yeniden tan›mlanmas› ile gerçekleflir. Baflka deyiflle kad›n ile erkek aras›ndaki iliflki de¤iflir, dönüflür. Bu süreçte kad›n›n fedakarl›¤› ve adanm›fll›¤› erke¤e de¤il topluma yönelir ve bu sayede kad›n kendisini toplumsal iliflkiler içerisinde ba¤›ms›z bir birey olarak yeniden tan›mlama olana¤› bulur. Gerilla bölgelerinde öncünün varl›¤› ve ya-

flam tarz›, iliflkileri; farkl› bir kültürü, yeni demokrasi kültürünü, eflitlikçi demokratik bir platformu halka do¤al prati¤inde tafl›rken çekim gücü oluflturur. Kad›n bu platformda, halk toplant›lar›nda, evlerde, tarlalarda kendini ifade etmeye bafllar. Kad›n binlerce y›ll›k suskunlu¤unu bozar ve konuflmaya bafllar. Konuflmas› dikkate al›n›r ve eflit demokratik söz hakk›yla karar alma süreçlerine kat›l›r. Bu de¤iflimde kad›n gerillalar›n, kad›n savaflç›lar›n sadece varl›¤› bile tarifsiz bir etki gücüne sahiptir. Kendini sözle ve eylemle ifade etmeye bafllayan kad›n, toplumu de¤ifltirmenin dolays›z ve s›cak eylemine, silahl› mücadeleye flu veya bu boyutuyla, bizzat veya hizmet temelinde kat›ld›¤›nda düzenle, sistemle ba¤lar›n› da esasen kopar›r. Devrimci savafl içerisinde ve gerilla bölgelerinde kad›n, yaflama, politikaya en can al›c›, en dolays›z biçimiyle kat›lmaktad›r. Sistemle ba¤lar› da en radikal flekilde kopar. Politikleflme, kad›n›n özgürleflmesini getirir. Devrimci savafl, kad›n› özgürlefltirir. a-Milis Kad›nlar Köylerde, öncünün gerilla birliklerinin ulaflt›¤›, gitti¤i, görüfltü¤ü köylüler, halka dayanan, halk ad›na halka ra¤men de¤il, halk için halkla birlikte savaflan Halk Kurtulufl Ordusu savaflç›lar›n› ba¤›rlar›na basarlar. Do¤ru bir kitle çizgisi, sa¤lam bir kitle iliflkisiyle halk savaflç›lar› denizde bal›klar gibidirler. En zor bölgelerde, en tenha alanlarda dahi, yedisinden yetmifline halk, halk savaflç›lar›n›n yeme, içme, bar›nma ve güvenli¤i ile ilgilidir. Kad›n-erkek, genç-yafll› halk›n Halk Savafl› içerisinde gücü oran›nda yerini almas›, lojisti¤inden istihbarat›na kadar gücünü, enerjisini, imkanlar›n›, hatta kendi yedi¤i ekme¤i Halk Savafl›’n›n hizmetine sunmas›; halkla birleflme baflar›s›n› gösteren önderlikli Halk Savafllar›n›n gerçe¤idir. Dünyan›n de¤iflik yerlerinde, Türkiye-Kuzey Kürdistan, Nepal, Peru ve Hindistan gibi ülkelerde Halk Savafllar› basitten karmafl›¤a, halk›n direkt savafla kat›l›m› ile gerilla birliklerinin küçükten büyü¤e ordulaflmaya do¤ru ilerlemesiyle geliflir. Halk›n bizzat savafla kat›l›m›, halk›n savaflç›lar›n›n halk savaflç›lar› oluflu, köylü gerilla savafl›n›n temel gücünü köylülerin oluflturmas›, Yeni Demokratik Devrim için verilen Maoist önderlikli 35


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S Halk Savafllar›n›n do¤al özelli¤idir. K›sacas›, Halk Savafl›, halk›n dolayl›-dolays›z kat›l›m› ile bizzat halk›n savafl›d›r. Bu savafl gerçekli¤i, demokratik mücadelenin, demokrasi ve devrim mücadelesinin di¤er biçimleri ve alanlar›ndan nitel olarak farkl›d›r ve muazzam dönüflüm ve de¤iflimleri de ba¤r›nda tafl›r. Böylesi bir silahl› mücadele, savafl›n bafllamas› ve devam›, öncülerinde dahi köklü de¤iflimlere sebep olur. Örne¤in sistemden politik, ekonomik, ideolojik ve kültürel olarak kopufl ve devrimci savaflç›lar›n profesyonelleflmesi kuflkusuz hem nicel hem de nitel olarak farkl› boyutlarda olacakt›r. Genel olarak demokratik mücadele halk›n yaflam›n›, bilincini ve kültürünü de¤ifltirir, ama Halk Savafl›’nda bu çok daha radikal, somut ve h›zl› biçimlerde olur. Böylesi flartlar, kad›n›n demokratik mücadelesi ve hareketinin ola¤an flartlarda katedece¤i mesafenin çok daha fazlas›n› çok daha h›zl› ve keskin biçimlerde almas›n› da getirir. Çünkü birincisi, savafl flartlar› ola¤an yaflam› köklü olarak de¤ifltirmifl ve savafla göre flekillenen bir yeni yaflam ortaya koymufltur. ‹kincisi, bu yeni yaflama, kapal› geleneksel kültür, ideoloji ve al›flkanl›klar›, alternatifleriyle y›kan bir ideolojik, politik öncü, teorisi ve prati¤iyle önderlik etmektedir. Savafl›n seyrinde bu yeni kültür ve ideoloji de iliflkileriyle birlikte halka tafl›n›r. Sadece yüzeysel ve biçimsel bak›ld›¤›nda, kad›nla erke¤in, insan türünün iki eflit cinsi olarak yan yana ve omuz omuza ortak bir dava için çal›fl›yor ve savafl›yor olmas› dahi bafll› bafl›na yeni bir kültürel, sosyal atmosferdir. Bu, feodal, yar›-feodal toplumsal sistemde eve kapanan, kapat›lan, evde ve tarlada sadece sessiz bir hizmetçi olarak görülen, konuflmas›, yüzünü göstermesi bile yasak olan, vücudu geleneksel k›yafetler içine hapsedilen, giysilerinin renkleri ve biçimleri bile tabu olan; oturuflu, kalk›fl›, hatta “süslenmesi” dahi bekar, bakire, dul, evli vb olufluna, yani erkekle tan›mlanan “kimli¤ine” ba¤l› olarak geleneklerle belirlenmifl ve zorunlu k›l›nm›fl kad›n için kesinlikle devrim niteli¤inde bir de¤iflimdir. Bu yeni demokratik kültürü, gerilla temsil eder. Kad›n ile erke¤in eflit oldu¤u ve gerici, feodal bask› ve geleneklerin y›k›ld›¤›, ege-

menliklerine son verildi¤i bir ortamd›r gerilla ortam›. Bu durum, gerilla savafl›n› ve gerilla birliklerini, alternatif sosyal ve kültürel atmosferiyle geleneksel bask›lardan kurtulmak isteyen kad›n için özel olarak bir çekim merkezi haline getirir. Pek çok feodal, yar›-feodal ülkede, kad›nlar›n gerilla savafl›na kat›lmalar› için sebepleri bilinçli bir politik tercih de¤il, sadece istemedi¤i biriyle genç yaflta zorla evlendirilmekten kurtulmak bile olabilmifltir. Gene bu ülkelerde birçok kad›n, gerillaya evinden ve ailesinden “kaçmak” suretiyle kat›labilmifltir. Buna karfl›l›k Maoist önderlikli gerilla savafl› ve halk savaflç›lar›n›n sosyal-kültürel atmosferi, ola¤anüstü bir savafl döneminin ayr›cal›kl› ve farkl› bir atmosferi olmakla veya öyle alg›lanmakla yetinemez. Yetinmemelidir. Zira bu tür dönemlerde ve ortamlarda kad›n›n içine girdi¤i sosyal iliflkiler ve yaflam prati¤i; meselenin sadece nesnel, kendili¤inden yönüdür. Hakl›-haks›z hemen her savaflta, özellikle de hakl› ulusal ya da devrimci savafllarda kad›n bu geçici özgürlük sürecini yaflar, ancak savafl›n sonunda eski düzeniçi yaflam ve gerici al›flkanl›klara, üretim iliflkilerine geri döner. Fakat Maoist Halk Savafl›, salt bir askeri savafl de¤ildir. Do¤ru kavran›p uyguland›¤›nda, kültürel ve sosyal de¤iflimler geçici ve zorunlu de¤iflimler olmaktan ve salt savafl alan› ve savaflç›larla s›n›rl› kalmaktan ç›kar ve köklü toplumsal de¤iflim ve dönüflümleri örer. Bunun için de özünün, yani politik iktidar perspektifinin ve özelde kültür devrimleri bilincinin prati¤e geçirilmesi tayin edici önemdedir. Bunun ölçüsü, sadece askeri alandaki baflar›lar› de¤il; bizzat halk› her ad›mda ne kadar iktidar ve yönetim gücü yap›p yapamad›¤›, halk›n yaflam›n› ne kadar de¤ifltirdi¤idir. Maoist Halk Savafl› süresince, halk komiteleri, halk meclisleri, savafl›n seyrinde de¤iflik nicel, nitel biçimler alarak halk›n söz, karar, yönetim, iktidar organlar› olarak ifllev görürler. Bu araçlar ve örgütlenmeler, kad›n› toplumsal yaflama do¤rudan müdahale edecek bir konuma tafl›r. Bu, tayin edicidir. Kuflkusuz erke¤in de bulafl›k y›kad›¤›, hamur yo¤urup ekmek yapt›¤› bir gerilla, savafl ortam›; kad›n›n silah kufland›¤›, erkekle eflit bir flekilde can›n› orta yere koydu¤u ve komutanl›k, savaflç›l›k yaparak birey, inisiyatif, özne ve yönetim gü36


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S cü olarak toplumda tabu kabul edilen bir misyon yüklendi¤i flartlar s›radan flartlar de¤ildir. Ancak savafl ve kad›n sorunu konulu tart›flmalarda bunlar kad›n›n toplumdaki yerini de¤erlendirebilmek için son derece geri, yüzeysel noktalard›r. Bunlar çok önemlidir ve yo¤unlafl›lacak ilk noktalar, k›r›lacak ilk halkalard›r. Ancak bunlar, kad›n özgürleflmesinin verisi, ölçüsü olarak ele al›n›p ortaya konuluyorsa; kad›n özgürleflmesini ne denli dar ve yüzeysel ele ald›¤›m›z üzerine de durup bir düflünmek gerekir. Genel olarak toplumda kad›n ve hatta özel olarak savaflç›, devrimci kad›n, gerçekten ba¤›ms›zlafl›yor mu, kiflilik, irade sahibi, gerçek söz karar yönetim ve çözüm gücü oluyor mu? Mesele budur. Yeni demokrasi, burjuva demokrasisinin kad›n› kand›rarak kad›na sunduklar›ndan fazlas›n› verebilmeli: onca kan, can emekle daha fazlas› yarat›labilmelidir. Özgürlü¤ün s›n›r› yoktur. Di¤er yandan, kad›n›n geleneksel k›yafetleri üstünden atabildi¤i, kad›n ifli diye bilinen iflleri erke¤in de yapt›¤› ve kad›nlar yapamaz beceremez denilenlerin kad›nlarca baflar›yla üstlenildi¤i süreçler, kad›n ile erkek aras›ndaki geleneksel iflbölümü ve ayr›mc›l›¤›n temellerinden y›k›ld›¤› demokratikleflme süreçleridir ve küçümsenmemelidir. Gerilla bölgelerinde bu süreçleri salt gerilla birliklerinde de¤il, bizzat toplumun ba¤r›nda, halk›n yaflam›nda gerçeklefltirebilmek gerekir. Bu, kuflkusuz Halk Savafl›’n›n ideolojik, kültürel, politik ve ekonomik ayaklar›yla kesin olarak ba¤lant›l›d›r. Her cephede devrimleri sürdürürken kültür devrimi aya¤› bu kesitte tayin edici önemdedir. Bu, Halk Kurtulufl Ordusu’nun vazgeçilmez politik görevleri aras›ndad›r. Köylü kad›nlar, gerillan›n kitle çal›flmalar›, politik ajitasyon ve propagandas›yla, öncünün ideolojik ve kültürel yol göstericili¤iyle, halk savafl›na seferber olan halk kitleleri içerisinde özel ve önemli bir politik güç olarak çarp›c› bir flekilde öne ç›karlar. Gerillaya bilgi, istihbarat, malzeme, ekmek tafl›yan, ekmek yapan kad›n muazzam fedakarl›klarla hayat›n› riske ederken; bunu bir yedek güç ve yard›mc› bilinciyle de¤il; düflünen, inisiyatifli ve bilinçli bir kat›l›mc› birey olarak yapt›¤›nda; hem savafl›n seyri, hem de toplumsal yaflam köklü olarak de¤iflecektir. Bu, savafl sonras› Yeni Demokra-

tik Cumhuriyetin, onun halk iktidar organlar›n›n niteli¤inin de tayin edici olabilecek bir garantisi olacakt›r. Köylü kad›n›n devrimci enerjisini a盤a ç›kar›p örgütleyemeyen bir Halk Savafl› kazanamaz. Halka dayanan, halk›n kesin deste¤i ile yaflayan bir halk savafl› geliflir, güçlenir. Halk Savafl›, halk› ideolojik, politik, kültürel olarak silahland›rmal›d›r. Böyle silahlanan bir halk, askeri olarak da silahlan›r. Bir milis ordusunu hiçbir güç yenemez. Çünkü gerçek halk ordular›n›n en büyük gücünü, sadece profesyonel halk savaflç›lar› de¤il, asl›nda milis gücü oluflturur. Milis gücü, Halk Kurtulufl Ordusunu gerçek bir halk kurtulufl ordusu yapar. Devrimler tarihi de göstermifltir ki, milis gücünün temel gücü, profesyonel olarak savaflamayacak durumda olan yafll›lar ve çocuklar, ve de kad›nlard›r, özellikle kad›nlard›r. Köylük bölgelerde demokratik kad›n hareketi ve mücadelesi, kad›n›n bu tayin edici devrimci enerjisini a盤a ç›kar›r ve örgütler. Milis kad›nlar, yeni demokratik devrimin en önde gelen savaflç›lar›, feodalizmin köklü tasfiyesinin, soysal yaflamda, üretim iliflkilerinde, kültürde ve ideolojide altedilmesinin teminat›d›rlar. Köylü kad›nlar›n aktif birer bilinçli özne olarak kat›ld›¤› bir demokratik devrimi kimse, hiçbir güç tersine çeviremez. Böylesi bir halk savafl›ndan sonra hiçbir güç burjuva, feodal ya da yar›-feodal toplumu yeniden örgütleyemez. Çünkü bunun için ihtiyaç duyaca¤› geleneksel kad›n ve geleneksel ailenin yerinde yeller esiyordur. Köylü kad›n, gene s›rt›nda bebesi tarlada çal›fl›yor olabilir. Ancak zulas›ndaki silah›yla sessiz sedas›z ve derinden, yeni bir toplum infla ediyordur. b- Partizan, Gerilla Kad›nlar Askerlik, binlerce y›ld›r erkek mesle¤iyken; hakl› savafllarda, ulusal ve s›n›fsal kurtulufl ordular›nda kad›n savaflç› oran›n›n kimi zaman yar›dan fazlay› bulmas›, yani ço¤unlu¤u oluflturmas› çarp›c›d›r, fakat anlafl›lmaz de¤il. Özellikle halk kurtulufl savafllar› üzerinde duruyoruz. Dünyan›n bir çok yerinde gerçekten de halk kurtulufl ordular› saflar›ndaki kad›n oran› erkekleri aflmaktad›r. Çünkü gerilla savafl›, feodalizm ve yar›-feodalizmin cenderesindeki, geleneklerin ve geleneksel feodal bas37


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S k›lar›n kuflatmas›ndaki kad›n için o ayr›mc›, bask›c›, kölelefltirici sistemden politik, ekonomik ve sosyal olarak koparak özgürleflti¤i, insan say›lmazken düflünen, irade ve kiflilik sahibi bir insan oldu¤u bir ortam sa¤lar. Profesyonel devrimci mücadele, gerilla savafl›, kad›n› ba¤›ms›z, dünyay› de¤ifltirmeye cüret eden bir durufl ve inisiyatifle kendi ayaklar› üzerine diker ve bafll› bafl›na bir güç haline getirerek tüm zincirlerini k›rd›¤› bir yaflam alternatifi sunar. Bu, erkekler için de böyledir. Ama erkek ba¤›ms›z durufla, silaha, güce, meydan okuyufla, cürete ve iktidara kad›n kadar yabanc› de¤ildir. En ezileni dahi bunlar› bir egemenlik ve bask› biçimi olarak kad›na uygulam›flt›r. Dolay›s›yla en çok zincirlenmifl, ve zincirleri en a¤›r olan köylü kad›n, bir kere bu zincirleri att›¤›nda ortaya muazzam bir devrimci dinamik ç›kar. Kad›n, sistemden çok daha köklü kopar. En çok ezilen ve bask› gören toplumsal kesit, en devrimci dinamikler olarak öne ç›kar. Çocuk büyütmekten, evde, tarlada kölece çal›flmaktan, erke¤e kölelik yapmaktan, ekmek yemek yap›p temizlikten baflka bir dünyas› olmayan kad›n; komflu kad›nla konuflmas›, evden ç›kmas› dahi erke¤in iznine tabi olan, çeflmeye su almaya gitmeyi, nehirde çamafl›r y›kamay› özgürlü¤ünü yaflayabildi¤i nadir dakikalar olarak gören ve en az›ndan hemcinsleriyle müdahalesiz sohbet imkan›n› öyle bulabilen kad›n için silah elde da¤ bay›r dolaflmak, böylesi bir ola¤anüstü “kimlik” sahibi olmak bile ulafl›lmaz, tarif edilemez bir özgürlük düflüdür. Ve bu düfle dalmak için kad›n›n kaybedece¤i zincirlerinden baflka hiçbir fleyi yoktur. Köylü kad›n› gerillaya, politik toplumsal bilinçlenmesinden önce, bireysel kurtuluflu için dahi neredeyse sistemden kopman›n tek alternatifi olarak; can›ndan bezdi¤i flartlardan onu çekip koparan tek alternatif yaflam olarak bu özgürlük düflü çeker. Cins bask›s› ne kadar kaba ve aç›ksa sistemle ve s›n›f bask›s› ve sömürüyle de o denli özdeflleflmifl, iç içe geçmifltir. Görece burjuva demokratik ortamlarda oldu¤u gibi inceltilmifl de¤ildir. Feodalizmin hakim oldu¤u flartlarda kad›n cins bask›s›n› sistemden, s›n›f bask›s›ndan ayr›flt›ramaz. Cins bask›s› ancak dolays›z politik ç›k›flla afl›labilir. fiehre gitme, okuma ve meslek sahibi ba¤›ms›z bir kad›n olma alternatifi gerçekleflmesi im-

kans›z bir düfltür. Bunun için evden kaç›p kad›n› canl› canl› yiyen bu sistemin kuca¤›na at›lamaz. Türk filmleri evden flehre kaç›p fuhufl bata¤›na düflen köylü kad›n figürleriyle dolup tafl›yordur; meflhur olan flark›c›, türkücü, sinemac› kad›nlar kimisi için ulafl›lmaz rüya, kimisi için ancak cinselli¤ini kullanarak, kendini yiyerek ulafl›labilen tuzaklard›r. Köyde kad›n›n alternatif bir yaflam için evden kaçmas› bile ancak s›rt›n› dayayaca¤›, s›¤›naca¤› bir yavukluya, bir “kocaya”, onunla kente kaçma fleklinde olur. Annesinin, ablas›n›n, nenesinin yaflam› tekrar edilmek üzere onu bekliyordur. Bütün hayat› hizmetçilikle geçecektir. Önce kendi ailesine, sonra kime sat›ld›ysa ona. Köy yerinde boflanma hakk› yoktur. Her y›l tarlada do¤urmak ve çocuk s›rt›nda tarlada, ah›rda, evde çal›flmak vard›r. Ot, odun vs. s›rtlan›p tafl›mak vard›r. “fiansl›ysa” erkek çocuk do¤urup bunlar› “geline” yapt›rtmak vard›r… Kad›n›n sistemin d›fl›na ç›kmak d›fl›nda bir bireysel kurtulufl alternatifi dahi yoktur. K›sacas› köyde kad›n, kad›n sorununu en a¤›r, en yal›n, en kaba haliyle yaflar. Ama alternatifleri de inceltilmifl ya da dolayl› de¤ildir. Çok dolays›z, keskin, kesin isyan d›fl›nda bir alternatifi yoktur. Sistemin s›rt›n› feodalizme yaslad›¤›, ancak bir köylü savafl› ile toprak devriminin devrimin bir dizi çeliflkisini çözebilmek için kilit, baflrol oynad›¤› sosyo-ekonomik flartlarda, gerilla bölgelerinde kad›n, hiç dolanmadan, do¤rudan, kesin politik çözüm alternatifiyle karfl›lafl›r. Köylü kad›n, yerleflik yaflamdan, o yaflam›n ekonomik, politik dokusundan koptu¤unda, devrimci savafla kat›larak mülksüzleflir, proleterleflir. Düzenden ekonomik ve politik olarak koparak özgürleflmede radikal bir ad›m atar. Yeni demokratik toplumsal sistemin inflas›na dolays›z ve en önde kat›l›r. Tam da bu noktada, elbette ki Maoist öncü ile kad›n›n iliflkisi, yani ideoloji ve politika tayin edici önemdedir. Aç›kt›r ki düzenden ekonomik ve politik kopufl, ideolojik ve kültürel kopufl için tek bafl›na yeterli de¤ildir. Ancak öncü kad›n kiflili¤i flu veya bu flekilde mülksüzleflen, proleterleflen ve proletaryan›n bilimi ile ayd›nlanan devrimci kad›nlar›n prati¤inde kendisini gerçeklefltirir ve tan›mlar.

Kad›n Gerilla Mitosu Kad›n gerilla, kendini birey olarak bizzat toplumsal yaflama aktif ve dolays›z müdahale temelinde gerçeklefltirmektedir. Dolay›s›yla hem de¤iflimin 38


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S hem de dünyay› de¤ifltirme eyleminin flahdamar›nda konufllan›r. Bu, sadece toplumun ve genel olarak kad›n cinsinin de¤il, birey olarak da kad›n›n de¤iflip dönüflmesine ve özgürleflmesine son derece h›zl›, somut ve dolays›z olanaklar yarat›lmas› demektir. Ülkemizde ilk kad›n halk savaflç›lar›n›n, kad›n gerillalar›n varl›¤›n›n dahi toplum ve kad›n üzerindeki etkisi muazzam olmufltur. Bir gerilla birli¤iyle köye giren kad›na, tüm köylüler, özellikle erkekler, bir yandan flafl›rarak, “yapamaz, kald›ramaz” diye küçümseyerek, dikkate almayarak bakarlar; di¤er yandan o kad›n› “kendilerinden biri” olarak görmediklerinden bu tuhaf varl›k onlar›n de¤er yarg›lar›ndan muaf, kad›n›n toplumlar›ndaki yerini tart›flt›rmayacak, statükoyu bozmayacak “d›flar›dan” biri oldu¤undan onu tuhafl›¤›yla kabul eder ve hatta efsanelefltirir, ulafl›lmaz, taklit edilemez bir kiflilik olarak ele al›rlar. Gerçekte kad›n gerillan›n halk dilinde bire bin kat›larak efsanelefltirilmesi, geleneksel kad›n tipinde direncin göstergesidir. Yeni, öncü, savaflç› kad›n, ola¤anüstü bir kahramanm›fl gibi di¤er kad›nlardan ayr›flt›r›l›r. Bir istisna olarak görülür ya da gösterilmek istenir. Böylece toplumun kad›na bak›fl›, geleneksel kad›n kavray›fl› ve tan›mlamas›na dokunulmaz. Halbuki kad›n gerilla, tüm kad›nlar›n gerçeklefltirebilece¤i ola¤an bir kifliliktir. K›sacas›, bir bölgede görülen ilk kad›n gerillalara, bu “erkek ifline”, üstelik “kahraman” bir erke¤in ifline soyunduklar› için, kad›n-erkek halk hayranl›k duyar. Ama bu, geçicidir. Gerçekten de ilk kad›n gerillalar, öncünün bölgede savafl› bafllatt›¤› aflamalarda gerilla bölgelerinden de¤il, di¤er savaflç›lar gibi genellikle kentlerden gelen, ayd›n, ö¤renci kökenli devrimciler ya da farkl› bölgelerden, kültürlerden gelen savaflç›lard›r. Fakat bu durum h›zla, gerilla savafl› yo¤unlafl›p yayg›nlaflt›kça, gelifltikçe de¤iflir. Halk, gerilla birliklerinde örgütlenmeye bafllar ve belirli bir kesimi de köylü kad›nlard›r kuflkusuz. Silahlar siyaseti kumanda ederse: Gerillan›n varl›¤› ile halk›n yaflam›na girmesi, kuflkusuz kad›nlar›n toplumdaki yerini ve durumunu dolays›z etkiler, de¤ifltirir. Buna karfl›l›k kad›n gerillalar›n varl›¤› ve köyden kad›nlar›n halk savafl›na kat›l›m›, statükoyu derinden

sarsar. Evden d›flar›ya ad›m atamayan kad›n›n erkek savaflç›larla birlikte da¤larda dolafl›p savaflmas› geleneksel feodal yap› üzerinde bomba gibi bir etki yarat›r. Kad›n yaflam›nda birden ba¤›ms›zlafl›r, özgürleflir. Yaflam›, dünyay›, ülkede ve dünyadaki geliflmeleri, hatta okuyup yazmay› ö¤renir, ayd›nlan›r. Bu do¤ru bir önderlik, öncünün ve halk kurtulufl ordusunun do¤ru bir e¤itim ve kadro politikas› ile olmad› m›; ideolojik de¤iflim ve dönüflümde do¤ru bir önderlik tutturulmad› m›, kad›n›n kifliliksel de¤iflim ve geliflimi aç›s›ndan çok keskin ve tehlikeli bir dönemeçtir asl›nda. Birçok kad›n, profesyonel devrimcilikle birlikte özgürlefltim yan›lsamas› yaflar. Kabul etmek gerekir ki elinde silah› ile su k›y›s›nda, kayan›n dibinde duran ya da bir çat›flmada, bir bask›nda enerjik hareketleriyle öne ç›kan bir kad›n portresi: kad›n ve da¤… gerçekten de özgürlü¤ün çarp›c› bir resmidir. Buna karfl›l›k bu resmi içeriklendirmesi gereken öncü ve kad›nd›r. Özgürlük yan›lsamas› yaflayan bir kad›n gerilla, geleneksel kad›n kiflili¤ini kendi içinde yaflat›rken, özellikle silah›n ve örgütün gücüne yaslanarak kaba feodal gerici erkek kiflili¤inin çok kötü bir taklidi olabilir. Ezilen köylü kad›n›n, bu yan›lsamayla feodal köy a¤as›n› taklit etmesi iflten bile de¤ildir. Birden “iktidar”, “güç” olmak tehlikelidir. Üstelik silahl› bir güç olmak, daha tehlikelidir. Araçla amac› kavray›fl› berrak, ideolojik bilinci net olmayan› çürütür. Burada silah, kad›n› biçimde özgürlefltiren, sözde kiflilik sahibi yapan; gerçekte ise gerici bir iktidarlaflma zihniyetiyle kad›n›, özellikle halk ve di¤er kad›nlar karfl›s›nda despotik bir feodal çete kültürünün daha da ac›mas›z fleflerinin kimli¤ine büründüren bir rol oynayabilir. Kad›n bu haliyle kiflilik de¤il “kimlik” sahibi olur. Kuflkusuz kad›n olsun erkek olsun, halk savafl›na politik ve örgütsel kat›l›m›, ideolojik kat›l›m boyutuna s›çratacak olan öncüdür, öncünün politikalar›d›r. Bu politikalar, kad›n›n özel, özgün gerçekli¤i ›fl›¤›nda kad›na özel, özgün biçimler alabilmek zorundad›r kuflkusuz. De¤ifltirip Dönüfltüren Silahlar De¤il, Do¤ru Siyasettir: Siyasetin Yön Verdi¤i Bir Savafl Kad›nlar›n savafla kat›l›m›na halk›n gele39


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S neksel de¤erleri, ahlak, namus anlay›fllar› dirense de, savafl›n içeri¤i, Halk Savafl› gerçekli¤i ve ortak, hakl› dava bilinci, kad›nlar›n gerillaya kat›l›m›na iliflkin geleneksel gerici direnci zamanla k›rar. Birçok ülkede bu direncin çabuk k›r›lmas›nda, gerillan›n geleneksel kad›n-erkek iliflkilerini ordu saflar›nda da sürdürmesinin, kad›n›n ayr› örgütlenmesinin (kad›n gerilla birlikleri) veya kad›n›n bir rahibe gibi (tanr›ya de¤il ama davaya) adanmas› ve evlili¤in yasak, tabu olmas›n›n; k›sacas› gerilla savafl›na önderlik eden ve sürdüren gücün s›n›f niteli¤i, ya da politikalar›na yön veren önderli¤in ideolojik hatt› itibariyle (ulusal veya küçük burjuvazi) feodalizmle uzlafl›yor olmas›n›n etkisi büyüktür. Bu haliyle kad›n sorununa köklü çözüm üretemese de bu dar pratik/politik durufl dahi kad›n› bir politik güç ve özne olarak toplumsal yaflama tafl›r ve kad›nlar›n kurtuluflu hareketinde muazzam bir fonksiyon oynar. Kad›nlar›n Kurtuluflu perspektifiyle flekillenen kad›n gerilla ise kuflkusuz çok daha ileri bir devrimci rol oynayacakt›r. Maoist önderlikli kad›n halk savaflç›s›, toplumun devrimci dönüflümünde, silahl› mücadeleyle, politik iktidar perspektifiyle, yepyeni bir kad›n›n, gelece¤in yeni kad›n›n›n prototipidir. Yeni, özgür kad›n, yeni demokratik devrim için savaflan devrimci kad›n›n prati¤inden geliflir. Öncü Kad›n, asgari demokratikleflme ile yetinmez; gerçek kurtulufl ve özgürlük aray›fl›n› Maoist Halk Savafl› içerisinde, sonras›nda da ilerletmek üzere sürdürür. Halk Savafl›, demokratik kad›n hareketini zafere tafl›r; ancak bu zafer Maoist öncü kad›nla, burjuva demokratik devrimlerin zaferinden ve kazan›mlar›ndan nitel olarak farkl›d›r, sahte de¤il gerçektir…

I V- Ö N C Ü K A D I N A- KADIN VE ‹DEOLOJ‹ 1- ‹deolojik Sa¤laml›k Uluslararas› komünist ve devrimci hareketlerin tarihine bak›ld›¤›nda, kad›n devrimci ve komünistlerin davaya ba¤l›l›kta, kendilerini davaya adamalar›nda ve gösterdikleri kahramanca fedakarl›klarda çarp›c› bir flekilde öne ç›kt›klar›n› görüyoruz. Kad›nlar devrime

destans› kahramanl›klarla kat›l›mda kitlesel olarak öne ç›k›yorlar. Bununla beraber, kitlelerin eseri olan devrimlerin kitleler içinden ç›kan önder ve öncü kifliliklerine iliflkin bir de¤erlendirme yapt›¤›m›zda ise ezici bir ço¤unlu¤un erkekler oldu¤u görülür. Roza Luxemburg, Clara Zetkin, Alexandra Kollontai ve Chiang Ching’in yan›s›ra birçok ülke devriminde önemli misyonlar yüklenmifl kad›n önderler, komutanlar, yöneticiler elbette ki vard›r. Ancak dedi¤imiz gibi, bunlar›n say›lar› son derece azd›r. Ayr›ca ustalar dahil, önemli politik önderlerin yak›n dava arkadafllar›, yoldafllar› olan kad›n devrimciler de vard›r. Kabul etmek gerekir ki bunlar tarih sayfalar›nda erkek önder devrimcilerin gölgesinde kalm›flt›r. Bu gerçeklik insanl›k tarihinde birçok bilim alan› ve meslek dal› için de geçerlidir. Tarihi erkekler yazm›fl gibi görünüyor. Buna karfl›l›k tarihin gerçek kahramanlar› olan kitlelerin, halk›n gerçek öykülerine dönüp bakt›¤›m›zda karfl›m›za feda ruhu ve adanm›fll›kta s›n›r tan›mayan kad›nlar ç›k›yor. Feda Ruhu Ulusal kurtulufl savafllar›nda, halk savafllar›nda, çat›flmalarda, yak›nlar›, çocuklar›, yoldafllar› ve giderek ulusu ve halk› için gözünü k›rpmadan ölümün üstüne yürüyen, en katlan›lmas› olanaks›z zulme katlanan, kendisini onlar için feda eden kad›n gerçekli¤iyle sürekli karfl›lafl›yoruz. Fazla uza¤a gitmeye gerek yok. Ülkemiz yak›n devrim tarihinde; bedenini yoldafl›na siper ederek can veren S›rma Boyo¤lu, Yel Da¤› destan›n›n kad›n kahraman›, ölürken yaral› yoldafllar›na hizmet eden Barbara Anna Kistler, bedeninde devrimci Kürt ulusu için görülmemifl çiçekler açt›ran Zeynep K›nac›, kendi vücudunu Newrozlaflt›ran Ronahi, Beriwan, Serh›ldan’lar, ölüm oruçlar›nda “önce ben” diyen Ayçe ‹dil Erkmen, Yeter Güzel’ler, gerilla savafl›nda ablukalarda savunmada kal›p gerilla birli¤inin güvenli ç›k›fl› için can›n› feda eden onlarca kad›n halk savaflç›s›, gerilla bölgelerinde her türlü zulüm ve iflkence karfl›s›nda tek bir s›r vermeyen isimsiz kad›n kahramanlar, devrimci savaflç›lar, anneler, bac›lar, sevdal›lar… Çat›flmalarda öne at›lan, mermilere, coplara, bombalara karfl› kendisini di¤erlerine siper eden kad›nlar… 40


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

Kadının adanmı lı ı ve feda ruhunun, kadında bireyci, bencil “ego”nun yok denecek kadar zayıf olmasının ku kusuz tarihsel, sosyal açıklamaları var. Bu, kadının gerçe idir. Kadın, anne olarak çocuklarına, e e, bacı, evlat olarak ailesine, giderek kendisine dayanan, kendisi üzerinden varlık bulan ulusuna adanıyor. Kendini feda ruhuyla varediyor. Kadının fedakarlı ında sınırsız, kar ılıksız, çıkarsız bir adanma Kad›n›n adanm›fll›¤› ve feda ruhunun, kad›nda bireyci, bencil “ego”nun yok denecek kadar zay›f olmas›n›n kuflkusuz tarihsel, sosyal aç›klamalar› var. Bu, kad›n›n gerçe¤idir. Kad›n, anne olarak çocuklar›na, efle, bac›, evlat olarak ailesine, giderek kendisine dayanan, kendisi üzerinden varl›k bulan ulusuna adan›yor. Kendini feda ruhuyla varediyor. Kad›n›n fedakarl›¤›nda s›n›rs›z, karfl›l›ks›z, ç›kars›z bir adanma vard›r. Kad›n kendini sunar, kendini katar ve bunu yaparken h›rs, iktidar beklentisi, ç›kar dürtüsü duymaz. Kad›na binlerce y›ld›r hep kendisini sunmas›, adamas› ö¤retilmifltir ve bu kad›nda nesnelleflmifltir. Kad›n hiçbir zaman kendini bireyci, bencil bir iktidar h›rs›yla tan›mlamam›flt›r. ‹nand›¤›, bütünleflti¤ine kendini karfl›l›ks›z sunmufltur. Egemen ve gerici s›n›flar kad›nda varettikleri bu flekillenmeyi hep kad›n›n aleyhine kullanageldiler ve suiistimal ettiler. Buna karfl›l›k bilimsel ve tarihsel olarak kad›n›n ç›kar›yla, özgürlük ve kurtulufl davas›yla örtüflen bir davaya adanma; baflka deyiflle kad›n›n feda ruhunu ve kendini sunmas›n›, adanm›fll›¤›n› bilinçli bir duruflla bütünlefltirerek gerçeklefltirmesi, ortaya hakl› bir davaya tam bir ba¤l›l›k ve adanmay›, yani kelimenin gerçek anlam›yla bilinçli bir stratejik duruflu, muazzam bir ideolojik berrakl›¤›, sa¤laml›¤› ç›kar›yor. Kad›n›n feda ruhu ve adanm›fll›¤›, proletar-

yan›n bilimsel ideolojisiyle, Maoizmle yo¤ruldu¤unda, ortaya eflsiz, k›r›lmaz, bükülmez, çelik gibi sa¤lam bir ideolojik durufl ç›k›yor. Öncü Kad›n, Kararl›l›k ve Davaya Adanmada Nitel Olarak Öndedir Öncü kad›n›n “önce ben” diyen ideolojik duruflu üzerinde durmak gerek: kavgada, feda ruhunda önce ben... emekte, al›nterinde, yorgunluk, uykusuzluk, açl›k ve ölümde önce ben... kurtulufl ve özgürlük için, iflçi, köylü, emekçi ezilen halk için, çocuklar ve onlar›n gözyafllar› gülücükleri için, erkek veya kad›n insanl›k içinse yap›lanlar ve yap›lacak olanlar, ödenen bedeller ve ödenecek olanlar, feda edilenler ve edilecek olanlar: önce ben!. ‹nsanlar aras›nda her türlü efendi-köle iliflkisinin yeryüzünden bir daha geri dönmemek üzere silinece¤i, s›n›fs›z, s›n›rs›z ve sömürüsüz bir dünyan›n yarat›lmas› kavgas›nda en önde bayraklaflma bilinci kuflkusuz cinsiyet, milliyet ayr›m› yapm›yor. Bununla beraber, ilk ve sonuncu efendi-köle iliflkisi billur biçimde kad›n ile erkek aras›nda görüldü¤ünden, s›n›fl› toplum tarihi boyunca tüm gerici iktidar ve s›n›f iliflkilerini özgün ve billur biçimde yaflayan ve insanl›¤›n kurtuluflunu bu çeliflkinin de çözülmesi ile kendisiyle birlikte erke¤i özgürlefltirerek tamamlaman›n öncüsü olacak kad›n›n, kazan›lacak bu dünyay› ve u¤runa mücadeleyi temsili, onunla özdeflli¤i, özel bir anlam tafl›yor. Kad›n›n, komünizmi, komünist dünyay› temsili çok daha gerçek ve çok daha çarp›c›d›r. Sistemden Köklü Kopufl ve Proleter ‹ktidar Bilinci Enternasyonal proletaryan›n Türkiye-Kuzey Kürdistan topraklar›ndaki öncü müfrezesinin önderlik etti¤i Yeni Demokratik ‹ktidar için Halk Savafl› yoluyla Yeni Demokratik Devrim mücadelesinin ilk flehidinin komünist bir kad›n olmas› bu aç›dan tarihi bir anlam tafl›yor. Meral Yakar yoldafl, proleter iktidar bilincimizin ilk öncü k›z›l bayra¤›d›r. Baflka deyiflle ülkemiz Maoist Komünist Hareketi de, kad›n›n öncüleflmesi, önderleflmesi noktas›nda zaaflar tafl›sa da, tarihsel yürüyüflü içerisinde Meral Yakar’dan Aycan Tato’ya ilkleriyle özüne iliflkin çarp›c› mesajlar vermifl, kad›n› öncüleflmeye ça¤›rm›flt›r. 41


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S Kad›n› ayr›cal›kl› k›lan en güzel özelliklerinden biri, iktidar h›rs›n›n olmamas›d›r. ‹nsanl›k iktidar h›rs› olmayanlar›n iktidar› ile kurtulacak. Ama ne yaz›k ki iktidar ve kad›n kolay kolay buluflam›yor. Ancak erkekleflen kad›n “iktidar” olabiliyor. ‹ktidar kavram› gerçekte eril bir kavramd›r… Ama keflke iktidarlar kad›n olsa diyor insan. Herkes biraz kad›n olsa ve kad›n da bu aç›dan kad›n kalsa. ‹ktidarlar biraz kad›n olsa, iktidar›n› pekifltirmeyi, k›skançça savunmay› de¤il iktidar yükünden kurtulmay› esas alacak. Bu, herkesi iktidarlaflt›rmak, herkesi yönetim gücü yapmak, kendi iktidar›ndan vazgeçebilme cüreti demek. Zaten iktidar›ndan vazgeçebilmeyi, iktidar›n› yitirmeyi göze alamayan iktidarlar asla gerçekten iktidar olam›yor. Bu anlam›yla diyebiliriz ki gerçek proletarya iktidar›n›n cinsiyeti kad›nd›r. Proletaryaya ve halka hizmeti esas al›r. Onun sesidir. Öz yönetimidir. ‹ktidar› yönetilene yabanc› de¤ildir. Zaten birilerini yönetmek ona yüktür. O, özgür olmak, yükünden kurtulmak ister. Adanm›flt›r, herkes yönetim gücü olsun; s›n›f da, zor da, devlet de, iktidar da tarihe gömülsün ister. Yüzlerce ve yüzlerce y›l iktidar kavgas› verip de iktidar yükünden kurtulmak istemek proletaryaya mahsustur. Hiç iktidar olamam›fl olana mahsustur. O yüzden biraz da kad›nd›r. Baflkas› için kendini fedadan kendisi için kendini fedaya s›çrayan bilinç özgürlükte ve devrimcilikte s›n›r tan›mayanlara hast›r. Güç oldu¤unda gücünü paylaflabilmek, güçsüzlü¤ü paylaflmaktan daha zordur. ‹nsanlar güçsüzlüklerini güç olmak için paylafl›rlar. Varl›¤› paylaflmak kolayd›r, yoklu¤u paylaflmak zordur. Hep yoklu¤u paylaflmak zorunda kalm›fl proletarya için varl›¤› paylaflmak kuflkusuz çok daha kolayd›r. Ama bunun için de biraz proleter olmak gerek. Mülksüzleflmek gerek. Yüklerden ar›nmak gerek. Varl›k denilen fley güçse, hele bir de sana aitse, kaybetme korkun sahip olduklar›nca artar. Korkudan korkmak gerek. Çözüm mülksüzleflmektir. Hiçbir fleye sahip de¤ilsen hiçbir fley kaybetmezsin. Korkularla zincirlenmezsin. Zincirlenmezsen kirlenmezsin. Kir pas tutmazs›n. Gönlün zengin, ufkun genifl, dünyan kocaman olur, küçülmezsin, daralmazs›n.

‹ktidar bask›s›z olmaz. ‹ktidar y›k›c›d›r. ‹ktidar biraz kad›n olsa fliddeti mert olur. Güven verir. Birlefltirir. Kad›n, komploculu¤u, hile-hurda-entrikay›, düzenbazl›¤› erkekten ö¤renmifltir. Gerçekten iktidar olamay›fl›d›r bunun sebebi. Gerçek iktidara sahip olan tac›n› yitirmekten korkmaz. ‹ktidardaki erkek gerçek iktidara sahip olsa kad›nlafl›r. ‹ktidars›z kad›n›n iktidarda erkekleflmesi, erkek iktidarlar›n gerçekten iktidar olamamas› ayn› fleydir. Çünkü çözüm ve yönetim gücü olamayan, halk›n taleplerine isteklerine özlemlerine yan›t olamayan, gönüllerde taht kuramayan iktidar koftur. Geçicidir. Halk, geçicili¤ini unutan, gücünü halktan ald›¤›n› unutan ve kendi derdine düflen, bunun için de ezeli ve ebedi oldu¤unu ilan eden hiçbir iktidar› bafltac› etmez. Ezer geçer. Kendi gerçek iktidar›n› kuruncaya de¤in. Art›k iktidarlara gerek kalmayacak bir geçifl aflamas›d›r bu. Bu aflaman›n iktidar› “erkek” olamaz. Erkekleflti¤i anda kaybeder. Öyleyse halk›n sadece ve sadece kendi iktidar›na ihtiyac› var. Yönetilmeye de¤il yönetim gücü olmaya ihtiyac› var. Onu, bu güce tafl›yacak bir öncüye ihtiyac› var. Bu öncünün iktidar›na de¤il, önderli¤ine hürmet eder. Önderlik iradeyi temsil eder. Farkl›lar›n sentezi, bileflkesidir. Birlefltirir. Önderlik güçtür, ama güç oldu¤u yan›lsamas›na düflmez, çünkü o gerçek bir gücün temsilidir. O temsil gücüdür. Yönetim gücüdür. Kendine ait veya kendinde bir güç de¤ildir. O iktidarlaflmaz. ‹ktidarlaflt›r›r. Böylece hem gerçekten iktidar olur hem de iktidar›ndan peflinen vazgeçifltir. Kad›n›n iktidarla, egosuyla iliflkisi böyle olunca, sistemden ekonomik ve politik olarak kopan, proleterleflen kad›n›n, hele ki profesyonelleflti¤inde, kad›n Halk Kurtulufl Ordusu savaflç›lar›n›n, kad›n devrimcilerin; dünyan›n hemen her yerinde ideolojik stratejik durufllar›yla, nitelikleriyle erkeklerden daha önde bir durufl sergilemesi anlafl›lmaz de¤ildir. Bu gerçe¤i uluslararas› komünist hareket içerisindeki hemen her komünist partisi ve devrimci parti ve örgütler teslim ediyor. Zira bu gerçek insanl›k tarihinde, devrimler tarihinde defalarca kan›tlanm›flt›r. Sistemden kopan ve profesyonelleflen kad›n devrimcilerin profesyonel devrimci müca42


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S dele ve halk savafllar› içerisinde sergiledikleri bu duruflun; feda ruhu ve davaya kararl› adanm›fll›klar›n›n, ba¤l›l›klar›n›n gerçek bir Maoist ideolojik nitelik olarak kendisini ortaya koyabilmesi, Maoist iktidar perspektifi, Maoist bilinç ve nitelikle gelifltirilmesi, kad›nlar›n kurtuluflunun da teminat› olacakt›r. Dolay›s›yla kad›n›n bu genel ve yayg›n ideolojik durufluna karfl›n, politik duruflu ve siyasi iktidar yürütme kapasitesiyle erkeklerden geride kalmas› önemli ve çözümlenmesi gereken bir handikapt›r. Kad›n›n iktidar gücü olmas› ama proleter iktidar bilinciyle, kültür devrimleri ö¤retisinin ›fl›¤›nda bunu gerçeklefltirmesi elzemdir.

2- Maoist Bilinç ve Nitelik Kurtulufl ve Özgürlük Perspektifi Kad›na özgü feda ruhu ve adanman›n Maoist bilinçle yo¤rularak insanl›¤›n ve kad›nlar›n kurtuluflu davas›na sunulmas›ndan ne anlad›¤›m›z› biraz daha açal›m. Bu, her fleyden önce feda ruhunda yeni bir sentezi yakalamak demektir. Kendini “hiç”lefltirmek ile kendini gerçeklefltirmek aras›ndaki nitel fark›, gerçek bir kurtulufl ve özgürlük perspektifiyle ortaya koymak, kad›n›n “ben var›m” diyerek bireyselleflebilmesini, kolektif, toplumsal bir bilinçle gerçeklefltirmek anlam›na gelir. Kad›n›n bireyselleflmeye, kendini sunma, iradesini tam bir ba¤l›l›k ve adanm›fll›kla teslim etme kültüründen köklü olarak kopmaya ihtiyac› var. Bu geleneksel kad›n duruflunun elefltirilmesi gerekiyor. Bu elefltiri ilkel oldu¤unda, erkek iktidar›n› aflam›yor, onu taklit ediyor. Elefltiri radikal oldu¤unda ise ortaya proleter iktidar bilinciyle sa¤lamca donanm›fl; devlet, devrim ve partiyi Maoizmin nitel katk›lar›yla kavram›fl bir sentez ç›k›yor. Baflka deyiflle kad›n›n kölece feda ruhu ve teslimiyet kültürünün alternatifi kuflkusuz bireyci bencil burjuva kültürü ve ideolojisi olmak durumunda de¤il. Derin bir kurtulufl ve özgürlük perspektifi, toplumsal bir varl›k olarak insan›n bireysel gerçekli¤ini ve bilincini toplumsal bir kavray›flla tan›mlamas›n›; bireysel ç›karlar›yla toplumsal ç›karlar› özdeflli¤inde kavrayabilmesini beraberinde getirir. Hiç-

bir zaman iktidar olamam›fl, bireyselli¤i zincirlenmifl ve kurtuluflu özel mülkiyet dünyas›na son verilmesine kilitli olan kad›n buna daha fazla aç›kt›r. Kendi varl›¤›na, eme¤ine, gerçekli¤ine yabanc›laflmas›n› k›rarken kad›n bireyselleflmesini bireycileflme fleklinde gerçeklefltirmemeye daha yatk›nd›r. Dolay›s›yla Maoist önderlikli bir yeni demokratik mücadele sürecinde Maoist ideolojik flekillenme, kad›n› hem birey olarak vareder, hem de bireysel kimli¤ini, kiflili¤ini bencil de¤il toplumsal bir bilinçle donat›r. Bunu, halk›n yaflama, politikaya, iktidar›na yabanc›laflmas›n› sürekli k›rarak, halk›n politikaya sürekli aktif kat›l›m›n› sa¤layarak; Parti içerisinde ise Maoist iki çizgi mücadelesi perspektifiyle yapar. Farkl›l›klar› bir zenginlik olarak kavrayan ve çeliflkiyi her alanda geliflmenin motoru olarak ele alan bir birlik anlay›fl›; savaflç› elefltirel kiflilikler yarat›r. Böyle bir anlay›fl›n kiflilik flekillenmesinde savaflç›l›k ilkel bir y›k›c›l›k de¤il, daha yüksek birlikler ören, sorunlara çözüm gücü olan bir kolektif irade yarat›r. Bunu sa¤layan kuflkusuz sa¤lam bir stratejik, ideolojik konumlan›flt›r. Kad›n, gerçek kurtulufl ve özgürleflmesinin s›n›fs›z, sömürüsüz, özel mülkiyetin olmad›¤› bir dünya ile mümkün oldu¤unu ve kendi tarihsel ve toplumsal varl›¤›n› ancak böylesi bir dünya mücadelesi içerisinde gerçeklefltirebilece¤ini kavrad›¤› ve bunu eyleminde gerçeklefltirdi¤i oranda, özgür iradesi ve ba¤›ms›z duruflunu a盤a ç›kar›r. Özgürleflir. Birey olarak kendi iradesine, kendi ba¤›ms›z düflüncelerine sahip, kendi düflüncesinin eylemini gerçeklefltirirken; halk›n toplam iradesinin bir parças› olarak kendini vareder. Bu anlam›yla öncü kad›n, varl›¤›n›, iradesini toplumsal davaya adarken, kendisini kör bir flekilde, sorgusuz sualsiz sunmaz. Kendisini, iradesini teslim etmez. ‹radesini; kendi eme¤ine yabanc›laflmas›n› k›ran, toplumu tan›d›kça kendini tan›yan, toplumu de¤ifltirdikçe kendini de¤ifltiren ve ayn› flekilde kendini tan›y›p de¤ifltirdikçe bunu topluma katan bir birey olarak; kolektife katar, gerçeklefltirir. Böylesi bir kurtulufl ve özgürlük perspektifi; davaya körcesine de¤il, bilinçli bir kararl›43


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S l›kla adanmay› getirir. Bu stratejik duruflla kad›n birey olarak kendisini gerçeklefltirirken, tüm bir insanl›¤›, toplumu kendi kiflili¤inde temsil gücü kazan›r. Baflka deyiflle kendisini de aflar; bireyci, bencil, dar ç›karc› bir bireysellik de¤il, kendisinde insanl›¤›n davas›n› gerçeklefltirir. Bu, tüm Maoist komünistlerin ideolojik sa¤laml›k olarak kavray›p uygulamas› gereken bir durufltur. ‹deolojik sa¤laml›k, her fleyden önce dava insan› olabilmek, davaya tam bir fedakarl›k, adanm›fll›k ile ba¤l›l›kt›r. Bu dava, insanl›¤›n son kavgas›, proletaryan›n s›n›fs›z toplum davas›d›r. Böyle sa¤lam bir kararl›l›k, inançla sa¤lanamaz. Kiflinin ancak özgür iradesi, özgür bilimsel düflüncesi ile sa¤lanabilir. Proletaryan›n bilimi sadece gerçeklere dayan›r. Yaflam› hareketi içerisinde kavrar ve de¤ifltirme iradesini de¤iflimin dinami¤ine, toplumsal çeliflkilere dair bilimsel bilgisinden al›r. Bilimsel bilgi, kesin bir zafer bilincini, diflle t›rnakla da yarat›lsa mutlaka yarat›lacak zafere dair stratejik kavray›fl› sa¤lar. Kiflili¤i insanl›k, proletarya ve halkla özdeflleflen, insan olarak tarihsel misyonunu kavrayan; özgürlü¤ünü tarihsel zorunluluklar›n kavranarak bilinçli bir müdahaleyle dönüfltürülmesi olarak gerçeklefltiren bireyler için bireysel kayg›lar, özlemler, ç›karlar ile toplumsal olanlar aras›nda çeliflki olmaz. Kuflkusuz bu, idealize edilmifl bir tan›mlamad›r ve ancak komünist toplumun komünistleri için söz konusu olabilir. Maoist komünistler bireysel varl›klar› ile toplumsal varl›klar› aras›ndaki s›n›fl› toplumun do¤as›nda varolmas› kaç›n›lmaz çeliflkileri sürekli bu bilinç ve kavray›flla ele alan ve proletarya ve insanl›¤›n davas› lehine çözen kifliliklerdir. Kültür Devrimleri Kavray›fl› Öncü kad›n, sosyalizm dahil s›n›fl› toplumlar›n tümünde insan kiflili¤inde ve insan iliflkilerinde bu çeliflkileri çözerken maddi yaflam ile insan bilinci aras›ndaki diyalektik ba¤› Maoist bir perspektifle do¤ru kurar. Kendinde toplumu, toplumda kendisini tan›r ve maddi yaflam›n, ekonomik altyap›n›n de¤iflimi ile yetinmez. Sürekli bir ideolojik mücadele ile bilincin insana ve topluma müdahalesini sürekli diri tutar. Bu kavray›flta öncü kad›n› erkekten ayr›flt›ran temel özel-

li¤i, s›n›fl› toplumlara dair çeliflkilerin son halkalar› olan kafa eme¤i ile kol eme¤i, k›r ile kent aras›ndaki çeliflkilere benzeflen bir çeliflki olan kad›n ile erkek aras›ndaki çeliflkiyi de kültür devrimleri perspektifiyle çözebilecek öncü bilincin daha devrimci olan yani ezilen, kad›n taraf› olmas›d›r. Bu, öncü kad›n›, insanlar aras›ndaki her türlü bask›, efendi-köle iliflkisinde, örgüt, parti, devlet, iktidar kavray›fl›nda erkekten daha devrimci, öncünün öncüsü bir bilinç ve yaflam durufluna nesnel olarak yerlefltirir. Maoist parti içerisinde iki çizgi mücadelesinde de ona özel ve önemli görev ve sorumluluklar yükler. Komünist erke¤i özgürlefltirecek, de¤ifltirip dönüfltürecek, ilerletecek olan öncü komünist kad›nd›r. Tarihin en devrimci s›n›f› olan proletaryan›n kad›n saflar›, s›n›f›n›n da öncüsü olabilecek bir dinami¤e sahiptir. Bu nesnel dinamik, Maoizm’le, onun özü olan Kültür devrimleri bilinciyle a盤a ç›kar. Kad›n an’dan bafllayarak yaflam›n her alan›nda kurtulufl ve özgürlü¤ünü maddi altyap›n›n dönüfltürülmesi, toplumsal devrimler prati¤ini Kültür Devrimleri ile diyalekti¤inde kavray›p gerçeklefltirerek ancak sa¤layabilir ve sa¤layacakt›r. Kad›n, kültür devrimleri bilinci ve perspektifiyle donan›p buna önderlik misyonunu yerine getiremedi¤i müddetçe, en ileri toplumsal sistemlerde dahi cins olarak kurtuluflu ve özgürlü¤ü de sahte olacak; erkek egemenli¤i dahil gerici iktidarlar karfl›s›nda sadece görece inceltilmifl bask› ve ayr›mc›l›klar›n muhatab› olabilecek, gerçek anlam›yla özgür bir birey-insan olarak kendini varedemeyecektir. Kad›n›n özgürleflmedi¤i bir toplumda erkek de özgürleflemez. K›sacas›, öncü kad›n›n ideolojik sa¤laml›¤›n›n, özellikle Maoizmle, Kültür Devrimleri perspektifiyle derinlefltirilmesi; bu ba¤›nt›da Maoist politik kavray›fl ve bilinçle, daha do¤ru deyiflle yüksek bir siyasi iktidar yürütme kapasitesi ile pekifltirilmesi gerekir. Zira kad›n, politikada, siyasi iktidar yürütme kapasitesinde, son derece geri ve deneyimsiz bir insan cinsidir. Bu tarihsel gerçekli¤i devrimci kad›n kahramanlar›n kitleselli¤ine karfl›n kad›n önder, komutan ve yöneticilerin say›ca az oluflunu da aç›klar. Kad›n, ba¤›ms›z bir birey olma, özgür, eflit bir insan olma kavgas› verirken; adanm›fll›¤›n›, iktidar h›rs› olmay›fl›n› erkekleflmeden dönüfltürmek durumundad›r. Bu44


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S nu ancak Maoist bir bilinç, enternasyonal proletaryan›n Kültür Devrimleri deneyimiyle ortaya ç›kan siyasal iktidar yürütme kapasitesinin özümsenmesi ve gelifltirilmesi sa¤layabilir.Kad›n, iktidars›zl›¤›n› yitirmeden iktidarlaflabilmeli; adanm›fll›¤›n› yitirmeden bireyselleflebilmelidir.

B- KADIN VE POL‹T‹K DURUfi

1- Bilincin Etkin, Dinamik Rolü Kad›n›n erkek ve her türlü gerici iktidar karfl›s›nda ba¤›ms›z bir pratik, yaflamsal durufl gerçeklefltirebilmesi; sa¤lam bir politik durufl gösterebilmesi, her fleyden önce kendi gücüne dayanmas›, kendi gücüne güvenip onu a盤a ç›karabilmesiyle mümkündür. Bu, öncü kad›n için de geçerli. Kad›n›n öncüleflmesi, temsili iddias›nda oldu¤u s›n›f›n ideolojik ve politik duruflunu kiflili¤inde billur bir flekilde somutlayabilmesi ile mümkündür. Baflka deyiflle öncü kad›n, ba¤›ms›z, özgür bir irade, bafll›bafl›na bir inisiyatif olarak s›n›f›n›n ideolojik ve politik billur çekirde¤ini bilinci ve kiflili¤inde cisimlefltirebilmelidir. Bu, öncü kad›n kiflili¤inin özümsenmesi, gerçek anlam›yla ideolojik dönüflümün sa¤lanmas› anlam›na gelir. Kad›n kiflili¤i binlerce y›ld›r i¤difl edilmifl, hiçlefltirilmifl, kad›n iradesi yoklaflt›r›lm›fl; kad›n inisiyatifi, üretkenli¤i, yarat›c›l›¤› köreltilmifl; kad›nlar›n düflünce sistemi dumura u¤rat›lm›flt›r. Kad›n, flu veya bu egemen s›n›f›n egemen sistemi ve ideolojisiyle kendisine biçilen kimli¤i üstlenir ve bu noktada kendini adarken ço¤u zaman kendini gerçeklefltirdi¤i yan›lsamas› yaflar. Asl›nda kendini de¤il baflkas›n›n gücüne yaslanarak baflkas›n›n iradesini, özümsemedi¤i bir iradeyi kimli¤i olarak kabul ederek çok daha koyu bir flekilde yans›tarak gerçeklefltiriyordur. Bu kimli¤in içsellefltirilmesi; özgür kad›n kiflili¤inin gerçeklefltirilmesi anlam›na gelmez. ‹nisiyatif ve ‹rade Demokratik bir toplum da olsa s›n›fl› toplumlarda özgür irade ve inisiyatiflerin gerçeklefltirilmesinden sözetmek güç. Zira bireyden ve bireyselleflmeden, “kiflilik sahibi olmaktan” bahsetti¤imiz zamanlarda dahi birebir özgür düflünceden ve özgür eylemden bahsetti¤imizi

söyleyemeyiz. Çünkü insan›n bilincini maddi yaflam› belirler. Dolay›s›yla her insan›n kiflili¤ine de kaç›n›lmaz olarak mensubu oldu¤u s›n›f›n ideolojisi damgas›n› vuracakt›r. Buna karfl›l›k, devrimci süreçlerde, özellikle devrimci s›n›flar ve onlarla iliflkili ayd›nlanan tabakalarda elefltirel bilimsel düflüncenin geliflmesi ve ortaya ç›kan devrimci bilincin, toplumun, sosyo-ekonomik yap›n›n devrimci dönüflümünde tayin edici bir rol oynamak üzere sahneye ç›kmas› kaç›n›lmazd›r. ‹nsan bilincinin toplumlar tarihinde etkin ve dinamik bir rolü vard›r. Ancak devrimci, bilimsel bir ideolojik perspektifin, özgür düflüncenin özümsenmesi ve kiflilikte hakim k›l›nmas› durumunda bireysel irade, inisiyatifin özgürlü¤ünden bahsedilebilinir. Çünkü ancak bu flartlarda özgür düflünen insan kendini gerçeklefltirirken s›n›rs›z davranabilir. Bu noktada insan›n nesnel olarak devrimci eyleminde de eylemine yön veren düflünceyi kavramas› ve öz düflüncesi olarak benimsemesi tayin edici önemdedir. Bu eksende kad›n ile erkek ideolojik ve politik planda farkl› durufllar gösteriyorlar. Genel olarak kad›nlar, devrimci eyleme kendilerini adarken erkekten daha ileri bir ideolojik durufl gösteriyorlar. Buna karfl›l›k pratikleriyle ortaya ç›kan politik gücü kendilerinde cisimlefltirme, o politik duruflu, bir çözüm ve yönetim gücü olarak bireysel eylemlerinin ötesinde ortaya koymakta yetersiz kal›yorlar. Baflka deyiflle kad›nlar iyi militanlar oluyor ancak komutada, iktidarda zorlan›yor; en fazla yasland›klar› (ve gerçekte kendilerinin de varettikleri) kolektif gücü billur bir flekilde temsil edebilmekte, önderlikte geriler. Kuflkusuz bu tart›flmay› erkekle karfl›laflt›rma dahilinde, yani görelili¤inde yap›yoruz. Kad›n›n bu durumu, bir anlam›yla eylemine yabanc›laflmay›, yabanc›l›¤› ifade eder. Zira bu durufl, kendisi bir politik güç olamaz; yaslanaca¤› bir politik gücün kontrolü alt›nda olabildi¤i müddetçe, fazla düflünmeyen, sezgileriyle hareket eden, inisiyatifsiz, kendi bafl›na karar gücü olamayan, kendi kafas›n› kendi omuzlar› üzerinde tafl›makta yetersiz bir savaflç›s› olabilir. Geleneksel kad›n kiflili¤i, horlanarak, küçümsenerek, dikkate al›nmayarak, kendine güvensiz hale getirilmifltir. Her zaman yönetil45


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S meye, yönetene ba¤lanmaya ihtiyaç duyar. Bu haliyle bir devrimcileflme, kuflkusuz güdüktür, k›r›lgand›r. Bir erke¤e, aileye, efle, çocu¤a adanmakla bir devrimci örgüte, partiye, devrimci savafla adanma aras›nda kuflkusuz pratik, politik durufl itibariyle köklü bir fark var. Ancak kad›n›n bu politik duruflu özümsemesi, temsil edebilmesi; bu anlam›yla kiflili¤inde radikal bir kültür devrimiyle yabanc›laflmas›n› k›rabilmesi gerekir. Sadece bu flekilde kad›n, iradesini teslim eden de¤il, inisiyatifli bir flekilde kolektif iradeyi kendi iradesi olarak ortaya koyan olabilir. Kad›n›n bu sosyo-psikolojik gerçekli¤ini çözümleyen s›n›f düflmanlar› dahi kad›ndaki politik iktidar temsilini k›rabilmek, altedebilmek için ona cinsel taciz ve tecavüze yönelirler. S›n›f›n›n politik iktidar›n› sadece yans›tan kad›n flahs›nda, iflkencede, zindanda tecavüz karfl›s›nda ideolojik çözülmeyle düflman s›n›fa “ait” olan kad›na sahip olmufl olur. Proleter iktidar bilincini ve ideolojisini ideolojik ve politik duruflu ile sadece yans›tmakla yetinmeyen, özümseyen ve billur bir flekilde temsil eden kad›n, cinsel fliddet ve tecavüz karfl›s›nda k›r›lmaz, çözülmez. Erkek egemen kültürde kad›n, iktidar›n ve iktidar çeliflki ve çat›flmalar›n›n öznesi de¤il nesnesidir. Bu kültürü y›kabilecek tek s›n›f proletaryad›r. Kad›n-erkek proleter devrimcilerin bunu ilk k›racaklar› yer, partileri içerisindeki iki çizgi mücadelesi arenas›d›r. Kad›n s›n›f›n›n iktidar›n›n, s›n›f›n›n politikas› ve ideolojisinin nesnesi de¤il, öznesi olabildi¤i oranda, hem kendi s›n›f›n›n erkeklerinde, hem tüm halk s›n›f ve tabakalar›nda bu kültürel, ideolojik flekillenmeyi k›rar; hem de s›n›f düflmanlar› karfl›s›nda gerçek bir iktidar ve çözüm gücü olarak s›n›f›n› temsil eder. Karar ve Yönetim Gücü Olarak Kad›n Devrimci örgüt veya partiye, devrimci mücadeleye kat›lan erkek de kuflkusuz bu örgütsel ve politik kat›l›m›n› özümsemek durumundad›r. Baflka deyiflle erkek de kad›n gibi ideolojik olarak da kat›l›m için dönüflmeye ihtiyaç duyar. Ancak bu konuda erke¤i kad›ndan ay›ran; yabanc›laflmas›n›n dolayl› de¤il, dolays›z ideolojik düzlemde olmas›d›r. Kad›n›n yabanc›laflmas›, kad›n› memurlaflt›r›r. Erke¤in yabanc›laflmas› erke¤i bürokratlaflt›r›r ya da

savafl a¤as›na dönüfltürür. Zira erkek karar gücüdür, yönetilmeye de¤il, yönetmeye e¤ilimlidir. Do¤ru ya da yanl›fl h›zl› kararlar almaya, kendine güvene yatk›nd›r. Savafl alanlar›nda ve mücadelede asi çetecilik kültürü erkek kültürüdür. Erkek, s›n›f ad›na s›n›fa yabanc› kararlar alabilir. Kad›nsa s›n›f ad›na erke¤in, yönetenin, ya da yönetici erkek egemen kast›n kararlar›n› uygular. Bu haliyle diyebiliriz ki kad›n, s›n›f›n›n iktidar›n›n, politik gücünün öznesi de¤il, nesnesi ya da “kuklas›”d›r. Bu, prati¤in do¤ru, hakl› ve bilimsel olup olmamas›ndan ayr› bir tart›flma konusudur. Sa¤lam bir politik durufl esast›r. Kuflkusuz bunu belirleyen ideoloji; bilinç. Dolay›s›yla kad›nda gerçek bir ideolojik sa¤laml›ktan sözedebilmek için feda ruhu, adanma kavramlar› bu haliyle yetersiz kal›yor. ‹deolojik derinleflme, kad›n›n eylemini kavray›p özümsemesini ve bunu politik, pratik durufluna nitel olarak yans›tabilmesini de sa¤layacakt›r. Bu noktada bilinçlenme, kad›n kiflili¤inde kültür devrimleri gerçeklefltirir. Politik, pratik deneyim içerisinde bilincin müdahaleleri öncü kad›n› yarat›r. Bu aç›dan Maoist ideolojik bilincin ve onun yön verdi¤i özgün politikalar›n kad›n›n öncüleflebilmesinde tayin edici rolü oldu¤u, olaca¤› aç›k. Devrimci kad›n devrimci eylem içerisinde özgüven de kazan›r. Özgüven, bilince ç›kar›lm›fl ideolojiye güvenle ba¤lant›l›d›r. Kad›n özgür bir birey olarak kendini gerçeklefltirebildi¤i oranda, kendi ayaklar› üzerinde durmay› ve kendi kararlar›n› almay› da ö¤renir. Kendisini yönetebilen, kendi yaflam›na iliflkin ba¤›ms›z kararlar alabilen kad›n, ideolojik durufluyla, toplumsal politik bilinciyle genel olarak karar ve yönetim gücü olmay› da baflar›r. Di¤er yandan kendisini dahi yönetmekten aciz kifliliklerin genel olarak karar ve yönetim gücü de olamayaca¤› aç›k. Çözüm Gücü Olarak Kad›n Yönetim ve karar gücü olabilmek derken, ba¤›ms›z irade ve inisiyatif gösterebilmeyi anl›yoruz. Ancak bu durum tek bafl›na yeterli de¤ildir. Gerçek anlam›yla yönetim ve karar gücü olabilmek, ortaya konulan irade ve inisiyatifle mevcut sorunlara çözüm üretebilmek, çözümü örgütleyebilmek; çözüm gücü olabilmek 46


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S demektir. Gerçekte devrimcilik de yaflamdaki say›s›z çeliflkileri, toplumsal bir bilinç ve kavray›flla, insanl›¤›n ve tarihin ilerleyifli lehine dönüfltürücü müdahalelerle çözebilmektir. Kendi iradesini kendi ellerine alan, kendi ayaklar› üzerinde duran insan, gerek kiflisel olarak yaflad›¤› sorunlar ve çeliflkiler, gerek toplumsal sorunlar ve çeliflkiler karfl›s›nda aciz, çaresiz kalmaz. fiu veya bu flekilde, do¤ru veya yanl›fl yöntemle ama mutlaka çeliflkileri, sorunlar› çözer. Çözemezse çözebilmesi koflullar›n›n oluflmas› için mücadele eder. Baflka deyiflle, s›zlanma, flikayet etme, alternatif üretemeyen, gücüne güvenemeyen kiflilere mahsustur. Bu savaflç› bir kiflilik de¤il kuflkusuz. Çözüm gücü olabilmek, öncelikle savaflç› bir kiflilik ister. Sab›rl› bir mücadelecilik. Bunun ötesinde ise, meselelere, çeliflkilere, çok yönlü, olgun, bilimsel bir bak›fl aç›s› ister. Binlerce y›ld›r iradesizlefltirilmifl geleneksel kad›n kiflili¤i ise sorunlara çözüm iradesi göstermekten ziyade ya s›zlanma ve flikayetlere ya da kapris ve dayatmalara baflvurur. Her iki durumda da çözüm üretmesi imkans›zd›r. Her iki durumda da; ilkinde kendisine, ikincisinde karfl›s›ndakilere; çaresizlik ve çözümsüzlük dayat›r. Zira ya ç›k›fls›zd›r ya da ç›k›fllar› ilkel, özgüven ve ikna gücünden uzakt›r. Kad›n›n ideolojik olarak genifl olamamas›, politik, pratik duruflunda esneklik gösterememesi, sorunlar karfl›s›nda ya sa¤ ya da sol, ikircikli ve karars›z duruflu, özgüvensizli¤inden ve yaflam karfl›s›ndaki tecrübesizli¤inden gelir: bir çözüm gücü, ideolojik bir otorite olarak ne kad›n kendisine güvenir ne de toplum kad›na. Kad›n ya susar siner, ya da çözüm gücü olamad›kça, dikkate al›nmad›kça h›rç›nlafl›r. Kad›n›n h›rç›nlaflmas›, ancak daha yüksek, kabul gören bir otoriteyle karfl›lafl›ncaya kadar sürer. Zay›f olan veya kendini zay›f hisseden kiflilik, güç karfl›s›nda siner, güce tabi olur. Kad›n›n h›rç›nlaflmas›, kendi do¤rusunu ya da “çözümünü” dayatmas›, gerçekte kendisine ait olmayan, üstelik kendisini dikkate almayan ve küçümseyen bir güce dayanmas›, ona güvenmesiyle mümkündür. Genellikle bu güç, otorite, erkektir. Kad›n, toplumca ve geleneksel olarak do¤al kabul edilen erke¤in otoritesine boyun e¤er. Ama çok az kad›n bir baflka kad›n›n otoritesine, görüfllerine ayn› oranda sayg›

duyar, tabi olur. Kad›n yöneticilerin genellikle baflar›s›z ya da da¤›t›c›, y›k›c› olmas›n›n sebebi, kuflkusuz sadece erke¤in onun görüfllerini dikkate almamas›, önemsememesi (en ölümcül ve etkili engelleme, bast›rma, altetme yolu birleflmek için mücadele edeni, elefltireni duymazdan gelme, yoksaymad›r ve erkek bunu toplumun hemen her kesitinde kad›na yapar) ya da otoritesini kabul etmemesi de¤ildir. Her fleyden önce kad›n›n kendi gücünü ve iradesini gelifltirmeye ve ona dayanarak çözüm gücü olabilmeye ihtiyac› var. Kad›n›n önce kendine, kendi gücüne güvenmeye ihtiyac› var. Özgüvensizlik, kendini ispat çabas›na ve afla¤›l›k kompleksiyle dayatmalara götürür. Özgüven ise sab›rl› ve so¤ukkanl›, y›k›c› olmayan, ikna ve elefltiri yoluyla birleflmeye kilitlenmifl bir savaflkanl›k ortaya koyar. Uzlaflmaz, ancak çeliflkileri yerinde, zaman›nda ve do¤ru yöntemlerle; Parti içerisinde Maoist iki çizgi mücadelesi yöntemiyle, halk aras›nda elefltiri-ikna çabas›yla çözer. Bunun için yaflam karfl›s›nda bilimsel bir kavray›fl, esnek bir politik durufl ve deneyim gerekir. Yaflamda, politikada, taktikte esnek olabilmek; ak-kara dayatmalar›n›n ötesinde gerçek çözüm gücü olabilmek için sa¤lam bir ideolojik stratejik durufl flartt›r. ‹deolojik sa¤laml›¤›n olmad›¤› yerde politik esneklik de mümkün olmaz. “Mahalle kad›nlar› gibi kavga etmek” söylemi buradan geliyor. Erkek kad›n› dinlemez, k›flk›rt›r, kad›n y›k›c›, ilkel, ayr›l›kç› ç›k›fllara yönelir. Sonuçsuz “d›rd›rlar”a baflvurur. Öncü kad›n, bu noktada önce kendine yönelmelidir. K›flk›rt›c›lar karfl›s›nda k›flk›rt›lmamak; dinlenmedi¤inde h›rç›nlaflmamak: baflka türlü çözüm gücü olunamaz. Ezen, ezileni onun ad›na kurtarmaz. Hiçbir egemen, iktidar›n› “zor”suz teslim etmez. Hiçbir çeliflki uzlafl›r de¤ildir. Sadece do¤ru ele al›nd›¤›nda antagonizmaya dönüflmeden çözülebilecek çeliflkiler vard›r. Öncü kad›n, kendisini ve erke¤i özgürlefltirecekse, antagonist olmayan çeliflkileri de sab›rla ve ›srarla çözebilmesini bilmeli; kendi kiflili¤inde bu çözüm gücünü yaratmal›d›r. Kad›n›n kad›n› çekememesinin kayna¤› da farkl› de¤il. Kendini zay›f hisseden kad›n, di¤er kad›nlar›n da zay›f olmas›n› bekliyor. Özne olamayan, nesne olan, di¤er nesne gördükleriyle rekabet eder. “Güç oldum” zannetti¤i 47


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S zaman da en kaba erkek iktidar›n› taklit ediyor. Gerekti¤inde kestirip atma, gerekti¤inde esneme gücü gösterilemezse sorunlar çözülemez. Bu aç›dan geleneksel kad›n, sürgit sorun yuma¤›d›r. Ne sab›rl› bir mücadeleyle çeliflkiyi çözer, ne de çözümsüzlü¤ü görüp kestirip atar: o sorun çözememeye ve “kaderine” s›zlanmaya programlanm›fl gibidir. Asl›nda bu kararl›, ikirciksiz pratik ç›k›fllar iradesini ortaya koyamamas›ndand›r. Erkek karar al›r ve uygular. Kad›nsa onaylanmak ister. Onaylanmay›nca h›rç›nlafl›r. Geleneksel kad›ndaki bu diyalektik durufl, onun y›k›c›l›¤› ile dayan›flma ve kolektif düflünme ve çal›flmaya yatk›nl›¤›n›n gerçekte ne kadar da özdefl gerçekli¤i oldu¤unu ifade eder. Kad›n›n bu geleneksel özelli¤inden do¤ru bir ideolojik yaklafl›mla ortaya ç›kar›lacak sentez: birlik-mücadele ve daha yüksek seviyede birlik perspektifi; halk aras›ndaki çeliflkileri daha ileri bir kavray›flla ele alabilme gücünü a盤a ç›karacakt›r. Çünkü asl›nda kad›n›n sab›rs›zl›k, acelecilik gibi sorunlar› yoktur. Çözüm yöntemlerinde gücünü a盤a ç›karabilse, muazzam bir stratejik durufl gelifltirebilir. Özgüven, ideolojiye güvendir.

2- Siyasi ‹ktidar Yürütme Kapasitesi Proleter iktidar bilinci, kurtulufl ve özgürlük perspektifi üzerinde yaz›m›z›n önceki bölümlerinde oldukça durduk. Büyük Proleter Kültür Devrimi deneyimiyle geliflen bu bilinci, kad›n›n politik duruflu aç›s›ndan biraz daha somut ele almak gerekiyor. Bunun için öncelikle devrim öncesi durufl üzerinden baz› de¤iniler yapal›m: Örgütçü Olarak Kad›n Örgüt, irade ve eylem birli¤idir. Örgüt, kolektif bir iradenin, kolektif düflünme ve kolektif eylemle ortaya konulmas› arac›d›r. Yani ortak bir amac› gerçeklefltirmenin arac›d›r. Dolay›s›yla bu amaca ulaflmak için bir araya gelen bireylerin, amaca ulaflma yollar›na iliflkin fikir, planlama, de¤erlendirme, elefltiri ve özelefltirilerinde farkl›l›klar› ve zenginlikleri, k›sacas› çok renklilikleri, çok seslilikleri örgütü zay›flatmaz, aksine güçlendirir. Ayn› amaca ulaflman›n yollar›n› en do¤ru bir flekilde tespit etmede, bunu say›s›z biçim ve eylemle gerçek-

lefltirebilmede, amac› ve onun için do¤rular› ve ilkeleri daha da berraklaflt›rmada örgütün bileflenlerinin çok çeflitlili¤i, içte politik canl›l›k ve aktif ideolojik mücadele tayin edici önemdedir. Bu aç›dan iyi bir örgütçü, bu canl›, zengin çeflitlili¤i, çok yönlü organizmay› bir kolektif olarak, tek bir yumruk halinde harekete geçirecek bir senteze ulaflt›rmada önderlik eden; bu sentezi, parçalar›n uyumlu bir kolektif iflleyifli ile prati¤e döktürecek bir birlik infla eden ve bu birli¤i ustaca yöneten, denetleyen kiflidir. K›sacas›, iyi bir örgütçünün hem o sentezi kiflili¤inde temsil edecek, ortak iradeyi cisimlefltiren birlefltirici bir eksen olabilmesi gerekir; hem de çal›fl›rken çal›flt›ran, savafl›rken savaflt›ran, kolektif iradenin herkesin önüne koydu¤u, üzerine düflen görevleri kolektivite ruhuyla, baflar›yla uygulamas› için kolektif plan› yürüten, denetleyerek yürüttüren bir merkez rolü oynayabilmesi gerekir. Bunun için de iyi bir örgütçünün en önemli özelli¤i, farkl›l›klar› kolektif organizmaya entegre edebilme kabiliyetidir. Farkl› iradelerin ortak kolektif iradenin ortaya ç›kmas›nda ve gerçeklefltirilmesinde birlefltirilebilmesi, bir plan dahilinde uyumlu çal›flan, tek ses, tek yumruk biçimini alan organik bir birlik içinde buluflabilmesini sa¤lama baflar›s›d›r. Bu, içte farkl› sesleri susturupbast›rarak ortaya konan tekil, monolitik bir anlay›flla, benmerkezci bir inisiyatifle, “fleflik”, burjuva ya da feodal yönetim, iktidar kültürü ve tarz›yla baflar›lamaz. Buna karfl›l›k bu, inisiyatifsiz, yönetim gücü olamayan bir duruflla da baflar›lamaz. Öncü kad›n, geleneksel erkek-egemen zihniyetin örgütçülük tarz›na -bireylerin iradeleri merkezi kararlara, iradeye ve hiyerarfliye körce itaat etti¤i oranda örgütsel mekanizmay› iflleten; bunun için feodal, yar›-feodal toplum kültürünün al›flk›n oldu¤u “despotik-popülist” erkek önderlik ve örgütçülük yöntemi izleyen bürokratik tarza yabanc›d›r. Buna karfl›l›k bir örgütü örgüt yapan tek ses, tek yumruk fleklinde uyumlu kolektif eylemi böylesi bir hakim kültürel flekillenifl içerisinde gerçeklefltirmenin baflka deyiflle “çelikten disiplini” sa¤laman›n en kolay yolu da budur. Dolay›s›yla öncü kad›n, örgütçü ve yönetim gücü olabilmek, inisiyatifini bir eksen, merkez olarak ortaya koyabilmek ve dikkate al›nabilmek için çoklukla 48


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S kendini “güç”, “otorite” olarak göstermek ve erkek-egemen zihniyetin tarz›n› kaba ve daha sekter, daha bürokratik bir biçimde taklit etmek yan›lg›s›na düflebiliyor. Gerçek ideolojik-politik güç, gerçek sa¤laml›k, bask› yöntemlerine baflvurma ihtiyac› duymaz. Elefltirilere, farkl›l›klara tahammüllüdür. Hem kendine (ideolojiye, politikaya) hem de sürekli ideolojik mücadele ile proleter ideolojik otoriteyi diri tuttu¤u, kavratt›¤›, ikna etti¤i yoldafllar›n›n ve de kendisinin yanl›fllar noktas›nda de¤iflim-dönüflüm dinami¤i ve iradesine güven duyar. Bu bilinç ve güvene dayanmayan bir örgütçülük, örgütçü kad›n olsun, erkek olsun, örgütü örgüt olmaktan ç›karan, bireyler üzerinden iflleyen, kurumsal bir süreklilik sa¤layamayan; üstelik uzmanlaflma, kolektif çal›flma ve farkl›l›klar›n kat›l›m›n› engelledi¤i için bir yandan amaç halini al›rken bir yandan daralan bir örgüt ortaya ç›kar›r. Güvensizlik kendisinin d›fl›ndakileri eme¤ine yabanc›laflmayan, inisiyatifli bir duruflla kolektife kat›lmas›na izin vermez. ‹pleri sürekli elinde tutan sadece emir-talimatla ifl yürüten, ço¤u ifle de di¤erlerinin ne düflüncelerine ne de prati¤ine güvenmedi¤i için kendisi koflan bir “örgütçü”, kendisini dahi örgütleyemez. Egemenlik zihniyeti iliklerine ifllemifl olan erkek örgütçünün, sürekli egemen ve iktidar olmaya, her fleyin “kontrolü alt›nda olmas›na” kilitlendi¤i bir örgütlenme, çal›flma ve önderlik tarz›n› düzeltmesi gerekir. Bu, örgütte yukar›dan afla¤›ya, öncüden tabana dek bir de¤iflim ve dönüflümü; merkez, önderlik de¤ifltikçe, de¤iflim ve dönüflümün alternatif kültürüyle alta do¤ru tüm örgütün flekillendirilmesini, yeniden kal›ba dökülmesini; genel olarak proleter demokrasinin, parti içerisinde Maoist örgütlenme ve çal›flma ilkelerinin s›k› s›k›ya uygulanmas› için aktif ideolojik mücadele, parti içi demokrasi kültürünün hakim k›l›nmas›n› gerektirir. Kad›n örgütçü için özgün olan, böylesi bir sürece önderlik edebilmek için dahi ideolojik bir merkez, ideolojik bir otorite olabilmesinde özel olarak kad›n olmas›ndan kaynakl› bir toplumsal dirençle karfl› karfl›ya kalmas›d›r. Dolay›s›yla ideolojik olarak erkek-egemen zihniyetin, gerici, anti-demokratik örgütçülük ve önderlik tarz›n› benimsemese ve uygulamasa dahi; karfl›laflaca¤› direnç, öncü erke¤in karfl›lafl-

t›¤›yla ayn› de¤ildir: Sadece genel olarak çal›flma ve örgütlenme tarz›na iliflkin geleneksel kültür ve al›flkanl›klardan beslenen ve genel bir ideolojik mücadeleyle aflabilece¤i bir direnç de¤ildir. Öncü kad›n, bu direnci k›rabilmek için erkek öncünün sahip oldu¤u, zaten bir otorite, hatta “flef” olarak kabul edilme, elefltiri ve iknada bu sayede daha etkili olma ve de¤iflim dönüflümü bu diyalektik pratik süreç içerisinde ad›m ad›m örgütleme avantaj›na sahip de¤ildir. Do¤ru yöntem, do¤ru çal›flma ve düflünme tarz›, do¤ru örgütlenme tarz›n› çok daha güçlü çok daha ileri ve çok daha kararl› bir duruflla özümseme ve temsil edebilme durumundad›r. Karfl›laflaca¤› direnç karfl›s›nda prati¤iyle, çelikten ve neredeyse hatas›z bir politik duruflla ideolojik bir otorite olarak dikilebilmek; çok daha sa¤lam olabilmek durumundad›r. Erke¤in binlerce y›ld›r inisiyatif, karar, çözüm ve yönetim gücü; iyi-kötü örgütçü olarak kendini kabul ettirdi¤i; komuta edebilirli¤inin önkabul edildi¤i kültürel flartlarda; öncü kad›n erke¤in binlerce y›ld›r katetti¤i bu mesafeyi profesyonel devrimci prati¤i içerisinde, prati¤inde ve deneyimleriyle kapatmak ve daha ötesi aflmak zorundad›r. Daha zor, daha sanc›l› geliflen bu süreç, daha çok emek ister. Buna karfl›l›k yönetici olarak kirlenmemifl kad›n›n prati¤inden Maoist bir örgütçü ç›kar. Erkek ise bin y›llar›n yanl›fl tarz›n› ve kirli al›flkanl›klar›n› kendi zihninde y›kmak ve yerine yenisini infla etmek durumundad›r. Erkek kendine özgü tarz›ndan kopmak ve Maoist tarzla donanmak durumundad›r. Ondan daha geride olan kad›n da erkek gibi önce kendini elefltirirken, erke¤i de elefltirmek durumundad›r. Baflka deyiflle elefltirisi radikal olmazsa, elefltirisini elefltirmezse erkekleflir. ‹ktidar ve güç olamaman›n elefltirisini erkek tarz›n› taklit ederek yapma durumuna düfler. Bu, bir bak›ma proletaryan›n, kapitalist bir ülkede sosyalist devrim yapmas›yla; yar›-feodal bir ülkede demokratik halk devrimi ile bafllayan aflamal› ve kesintisiz devrim yürüyüflüne benzefltirilebilir. Öncü erkek bu benzeflimde kapitalist ülke proletaryas› gibidir. Öncü kad›n ise yar›feodal ülke proletaryas› gibidir. Bu benzeflimden hareketle öncü kad›n›n kendi zihnindeki “erkek” ve gerici iktidarlarla (burjuva ve feodal ideolojinin etkileriyle) ve 49


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S de kendi d›fl›ndaki (yoldafllar›n›n çizgileri dahil) en inceltilmiflinden en kaba ve alenisine kadar her türlü erkek egemen zihniyete ve gerici örgüt, devlet, iktidar anlay›fllar›na karfl› “uzun süreli halk savafl›” vermesi gerekir. Bu flekilde örgütçülü¤ü ve komutas› güven kazanan, kabul edilen kad›nla, ortaya çok daha sa¤lam bir durufl ç›kar. Çünkü bu kad›na atalar›ndan bir miras de¤il, bizzat bireysel prati¤iyle kazan›lm›fl bir güvendir. Gerçek güven gerçek pratikten gelir. Kuflkusuz öncü erke¤in de halk›n güvenini kazanmas› için atalar›ndan miras› yetmez. Yanl›fllar ön-güveni k›sa zamanda güvensizli¤e dönüfltürebilir. Bununla beraber öncü kad›n, halk›n gerçek güvenini kazand›¤›nda bu güvenin bir yan›lsama olmayaca¤› ve kolay kolay sars›lmayaca¤›; üstelik öncünün örgütlenme ve çal›flma tarz›na iliflkin ideolojik sorunlar ve hastal›klar›na iliflkin iki çizgi mücadelesinde de gerici örgütçülük ve yönetim tarz›nda erkek kiflili¤ine sinmifl iktidar, egemenlik lekelerini de temizlemekte öncü, motor bir rol oynayaca¤› aç›kt›r. Kabul etmek gerekir ki komünist ve devrimci hareket saflar›nda, kad›n›n öncelikle geleneksel kiflili¤i, iradesizli¤i, inisiyatifsizli¤i y›kmak gibi bir görevi vard›r. Baflka deyiflle kad›n aç›s›ndan kendini elefltirisinde “sol” savrulufllar› (erkekleflen bilinci, özgürleflme yan›lsamas› ve ilkel ç›k›fllar›) de¤il; sa¤ pasifizmi, yani edilgenli¤i, silikli¤i esas hastal›k ve esas sorundur. Gene de bu ikisini diyalekti¤inde ele almak önemli. ‹ktidar Bilinci Örgütçü, yönetici, kadro olarak kad›n›n; öncü kad›n›n sahip oldu¤u Maoist perspektif, gerek politik iktidar mücadelesi sürecinde, gerekse politik iktidar ele geçirildikten sonra, politik gücün ve iktidar›n nas›l ele al›nmas› gerekti¤ine iliflkin somut teorik aç›l›mlar sunuyor. Kad›n olsun, erkek olsun, bir komünist her fleyden önce komünist bir toplum için mücadele ediyor. Yani onun nihai hedefi komünizmdir. Bu amaca, ona ba¤l› olan ilkelere, amaca ulaflmak için zorunlu aflamalar ve o aflamalar›n ba¤›nt›s›ndaki araçlar noktas›nda yabanc›laflmak; sosyalizmden geriye dönüfller deneyiminin, Çin’de Kültür Devrimi prati¤inin henüz sözkonusu olmad›¤› dönemlerde bugün aç›s›ndan “kabul edilebilir”, anlafl›l›r hata ve zaaflar olurdu ama Maoizm gibi bir bi-

limsel silahla kuflanm›fl oldu¤umuz günümüzde, hele ki bu silah› kavrad›¤› iddias›nda olanlar için “hoflgörülür” bir taraf› kalmam›flt›r. Uzun uzun Büyük Proleter Kültür Devrimi deneyiminin derslerini özetlemek niyetinde de¤iliz. Bu yaz›m›z›n kapsam›n› aflar. Buna karfl›l›k, Kültür Devrimi ile, özellikle onun varetti¤i Maoizm bilimi ile gerek parti, örgüt; gerekse devlet ve proletarya diktatörlü¤ü ve aflamal› ve kesintisiz devrim temel bafll›klar›nda bilinçlerde katedilen mesafeyi özümsemek ve yaflamsallaflt›rmak konumuz kapsam›nda da tayin edici önemdedir. Bunlar› sadece yöneten boyutuyla de¤il, yönetilen boyutuyla da ele almak ve siyasi iktidar yürütme kapasitesi bu deneyimle yükselen enternasyonal proletaryan›n kolektif bilinci ve tecrübesinden ö¤renmek gerekiyor. fiu sonuçlar› ç›karmal›y›z: a- ‹ktidar H›rs›; ‹ktidar›, Devleti Pekifltirme Anlay›fl›: Burjuva Diktatörlüklerinin Parti Diktatörlüklerine Götüren Bu ‹lkel Elefltiriler Maoizmle Afl›lm›flt›r. b- Gerçek proletarya diktatörlü¤ü (proletarya demokrasisi, iktidar›) ve onun özgün bir biçimi olarak Yeni Demokratik ‹ktidar, halk›n iradesini gerçeklefltirmedi¤inde, halk›n politikaya bilimsel bir elefltirellikle aktif ve canl› kat›l›m› sa¤lanmadan, koftur, sahtedir. S›n›flar›n ve s›n›f mücadelesinin varl›¤›n› sürdürdü¤ü sosyalizm ve yeni demokrasi flartlar›nda derin tarihsel tecrübelerle ortaya ç›kan bu temel, özet derslerden hareketle, s›n›f mücadelesinin iki çizgi mücadelesi fleklinde varoldu¤u parti/örgüt içi ortamda öncü kad›n›n duruflunu de¤iflik aç›lardan inceleyerek yaz›m›z› noktalayaca¤›z. Bir ülke Maoist Komünist Partisi’nin politik iktidar al›nmadan önceki iç iflleyifli, gerçekli¤i; politik iktidar al›nd›ktan sonra iktidara ve devlete önderlik eden proletaryan›n öncü örgütünün ve tayin edici önemdeki politikalar›n›n önemli bir verisini sunar. Zira muhalifken do¤ru ve bilimsel, demokratik olamayan; iktidardayken olabilece¤ine dair en ufak bir güven dahi vermez. Öncü kad›n›n öncü örgütle iliflkisini ve bu anlam›yla kad›n›n kurtuluflu ve özgürleflmesi halkas›nda özel olarak incelemeliyiz. Komünist toplumun insan iliflkilerinin ve özelde kad›n-erkek iliflkilerinin prototipi; mevcut, olanakl› en 50


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S ileri düzeyde temsili Maoist Komünist Partisi’nde olabilir. Ve bu en ileri örgütte yaflam bulan, kendini yaratan öncü kad›n tipi, gelece¤in Yeni Demokrasi’nin, Sosyalizminin, Komünizme yürüyüflün geliflerek ilerleyen öncü kiflili¤i olacaksa; bu yürüyüfle yön veren ideoloji ve politikay› öncünün platformunda berraklaflt›rmak ve uygulamak olmazsa olmazd›r.

V- K A D I N V E PA RT ‹

Kad›n olsun erkek olsun, Maoist Komünist Partisi’ne örgütsel ve politik olarak kat›lan her bireyin ideolojik olarak da kat›l›m›n› sa¤lamak; Maoist ideolojik ve politik duruflu sa¤lam bir flekilde özümsemeleri için ideolojik e¤itim, de¤ifltirme ve dönüfltürme yönlü politikalar izlemek, kuflkusuz partinin kolektif bilincinin en billur temsil gücü olan parti önderli¤inin en önde gelen görevlerinden biridir. Yaz›m›z boyunca, gerek toplumun de¤iflik s›n›f ve tabakalar›ndan kad›nlar›n gerekse devrimci ve komünist kad›nlar›n cinsel kimlikleri ba¤›nt›s›nda kifliliklerindeki özgün yönler üzerinde durmaya çal›flt›k. Her fleyden önce geleneksel kad›n’›n bir tan›mlamas›n› yapt›k ve kad›n›n kurtulufl ve özgürleflmesinin geleneksel kad›n kiflili¤inden kopuflu; kültürel, ideolojik de¤iflimi ve dönüflümü zorunlulu¤unu vurgulamak istedik. Dahas›, bu sürecin, kad›nda, erkekte ve kad›n-erkek iliflkilerinde köklü dönüflümler ve kültür devrimlerinin, siyasi ve ekonomik planda toplumsal devrimlerle diyalektik ba¤›n› özellikle ortaya koymak istedik. K›sacas› Öncü Kad›n derken, s›n›fs›z, s›n›rs›z ve sömürüsüz bir dünya için, özgür insan ve özgür kad›n için; insanl›¤›n tam bir kurtuluflu için, ulus, milliyet, cins ayr›m› gözetmeksizin bu ortak davan›n öncüsü yoldafllar›yla enternasyonal proletaryan›n bulundu¤u siyasal co¤rafyadaki kolunun öncü müfrezesinde kolektif iradeye, iradesini, enerjisini, tüm varl›¤›yla katan, ba¤›ms›z, irade ve inisiyatifini bu çelikten birlik içinde proleter dünya devrimi için gerçeklefltiren Maoist kad›nlar› anl›yoruz. Tüm bu çözümlemeler, özgürleflen kad›n kiflili¤ini, öncü kad›n ile tarif etmemizi beraberinde getiriyor. Öncü Kad›n, kad›nlar›n kurtuluflu hareketinin öncülü¤ünü üstlenirken, bu hareketi toplumsal kurtuluflla, genel olarak in-

sanl›¤›n kurtuluflu ile s›k› s›k›ya ba¤lant›land›r›yor ve kurtuluflun yolu için somut toplumsal siyasal projeler ortaya koyarak bunlar›n teorik ve pratik bütünlü¤ünde gerçekleflmesi mücadelesine mevcut toplumsal sistemden ekonomik, politik, ideolojik ve kültürel planda koparak ve bu kopuflu sürekli bir geliflim içerisinde devam ettirerek toplumu de¤ifltirirken kendisini de¤ifltiriyor. Bu anlam›yla öncü kad›n, idealize bir kad›n modeli olmaktan ziyade, gelece¤in toplumunun inflas› için savafl›rken, flahs›nda gelece¤in kad›n›n› da prati¤i, hareketi içerisinde yaratan kad›nd›r. Diyebiliriz ki, Öncü Kad›n bir yandan öncüyken, gelece¤in özgür kad›n›n›n en ileri temsiliyken; di¤er yandan pratik içerisinde de¤ifliyor, dönüflüyor, nihai kurtulufl ve özgürlü¤e ilerlerken s›n›rs›z bir yolda özgürlefliyor. Gene de ideolojik olarak öncüleflmek; s›n›flar›n varoldu¤u bir toplumsal sistemde, sadece politik ve örgütsel olarak proleterleflmek ve Maoist Komünist Partisi saflar›na kat›lmakla bitmiyor. Böyle düflünmek ciddi bir yan›lsama olur. Parti içerisinde de do¤ru ve yanl›fl fikirler, do¤ru ve yanl›fl çizgiler fleklinde kendisini gösterir ve s›n›f mücadelesi, ideolojik mücadele, parti içi iki çizgi mücadelesi fleklinde sürer. Parti içi iki çizgi mücadelesi, ideolojik olarak da saflaflman›n, ideolojide berraklaflman›n, sürekli de¤iflip dönüflerek ilerlemenin ve eski düzenin geleneksel kifliliklerinin (proleter d›fl› s›n›f ideolojilerinin) kal›nt›lar›ndan, sürekli toplumdan al›nan, kendini bu toplum içerisinde yafl›yor olmaktan kaynakl› (bu belirli maddi yaflam içerisinde kaç›n›lmaz) ideolojik etkilerinden sürekli ar›narak köklü kopuflun yegane yoludur. Komünist partisi, parti içerisinde iki çizgi mücadelesini geliflimin motoru olarak görürken; elefltiri- özelefltiri, birlik-elefltiri-daha yüksek seviyede birlik temelinde proleter demokrasi mekanizmalar›yla üyelerini ideolojik olarak gelifltirmeyi, sa¤lamlaflt›rmay›, onlar› e¤iterek Maoist bir temelde yeniden kal›ba dökmeyi görev olarak görür ve kadro politikas›n›n merkezine, parti içi iki çizgi mücadelesinde Maoist yöntemi oturtur. Gene kadro politikas›nda, üyelerinin yeteneklerini, farkl›l›klar›n› ve zenginliklerini kolektifi güçlendirecek temelde ele alabilecek bir 51


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S uzmanlaflma ve görevlendirme anlay›fl›na özen gösterir. Kadrolar›n› mevzilendirirken, onlar› zay›flatacak de¤il, güçlendirecek, gelifltirecek görevler ve sorumluluklar verir. Yetenekler, nitelik, kadro politikas›nda tayin edici noktalard›r. Biz uzun uzun genel olarak kadro politikas› üzerinde durmaktan ziyade, bu politikan›n kadro yetifltirmede ve kadro e¤itiminde ve de örgütsel görevlendirmelerde kad›na özel ve özgün yönleri üzerinde duraca¤›z. Aç›kt›r ki, partililer s›n›f kökenlerine, milliyetlerine, cinsiyetlerine göre ayr›flmazlar. Eflit hak ve sorumluluklara sahiptirler. Buna karfl›l›k gene aç›kt›r ki s›n›f kökenleri, milliyetleri ve cinsiyetleri onlar›n kifliliklerinde, ideolojik durufllar›nda ele al›nmas› gereken özgün özelliklere de denk düfler. Örne¤in toplumun belirli s›n›f veya tabakas›ndan gelen bir partilinin beraberinde tafl›yaca¤› ideolojik, kültürel özellikler farkl› olacakt›r. Bu farkl›l›klar kiflilerin s›n›f kökenlerini aflma düzeylerine, ideolojik kat›l›m düzeylerine yani niteliklerine göre de¤iflik boyutlarda olacakt›r kuflkusuz. Ancak kabul edilmelidir ki iflçi veya köylü kökenli bir partilide kitabi öznelci dogmatizm görülebilse de genel olarak ayd›n kökenlilerde bu ideolojik hastal›k daha yayg›nd›r ve s›n›f kökeni göz önünde bulunduruldu¤unda bu durum hiç de anlafl›lmaz de¤ildir. Ya da ileri yafllarda partiye kat›lan bir emekçiyle genç yafllarda partiye kat›lan bir emekçinin gerçekli¤i, sorunlar› farkl› olacakt›r. Bu anlam›yla çeliflkileri de farkl› olacakt›r. Ve bir komünist partisi tüm bu özgünlükleri ve bu özgünlüklerden kaynakl› Parti içi çeliflkileri de dikkate almak ve buna göre politikalar üretmek durumundad›r. Parti içerisinde iflçi kökenlilerle köylü kökenlileri sa¤lam ve do¤ru ideoloji ekseninde birlefltirebilmek. Gene ayd›n kökenlilerle iflçi ve köylü kökenlileri birlefltirebilmek. Gençlerin dinamizmi ve yenilikçili¤iyle yafll› ve deneyimli kadrolar›n tecrübelerini birlefltirebilmek…Bunlar ço¤alt›labilir. En önemlilerinden biri de kad›n kadro ve üyeler ile erkek kadro ve üyeler aras›ndaki çeliflkiyi, kad›n-erkek çeliflkisini de parti içerisinde do¤ru ele alabilmektir. Bunun için flu sorular çok önemli: 1- Kad›n nas›l politik bir güç haline getirilebilinir? Kad›nlar›n da yönetim, çözüm ve karar gücü olabilmeleri nas›l sa¤lan›p gelifltirile-

bilinir? Kad›nlar nas›l öncülefltirilebilinir? (Gerek partiye kat›l›m boyutuyla gerekse de parti içerisinde geliflerek kadrolaflma ve daha ileri nitelikte öncüleflme boyutuyla) 2- Parti içerisinde kad›n-erkek çeliflkisi (kad›n sorunu) nas›l ortaya ç›kmaktad›r ve nas›l çözülebilinir? Parti içinde Kad›n sorunu nas›l ele al›nmal›d›r? Parti içi iki çizgi mücadelesinde kad›n-erkek çeliflkisinin getirdi¤i özgünlükler var m›d›r, nelerdir? 3- Parti içerisinde kad›n ile erkek aras›ndaki özel duygusal/cinsel iliflkiler nas›l ele al›nmal›d›r? Bu iliflkilerin toplumdaki geleneksel evliliklerden nitel ve biçimsel fark›, kad›n› da erke¤i de kölelefltiren evlilik kurumundan kopufl nas›l sa¤lanabilir? 4- Öncü Kad›n nas›l örgütlenmelidir? Kad›nlar›n Kurtuluflu Hareketinin örgütlenmesi nas›l olmal›d›r? Özgün ve özel örgütlülükler gerekli midir? Bu sorulara s›ras›yla özet yan›tlar vermeye çal›flal›m. Kuflkusuz bu yan›tlar›n derinlefltirilmesi, gelifltirilmesi, bunun için tart›fl›lmas› ve tart›flt›r›lmas› her zaman gerekecektir.

A- KADIN VE KADRO POL‹T‹KASI, KADRO E⁄‹T‹M‹ Kad›n›n öncüleflmesi, ba¤›ms›z iradesine sahip olabilmesi ve bu iradenin proletaryan›n ideolojisiyle özdeflleflmesiyle mümkündür. Dolay›s›yla erke¤in öncüleflmesinden farkl› ve özgün olarak kad›n kadro e¤itiminde ba¤›ms›z irade, inisiyatif ve yönetim gücü olma noktas›nda kad›n olmaktan kaynakl› özgün zaaf ve yetmezliklerin üzerine gidilmesinde titiz olunmas› gerekir. Toplumdaki kad›n-erkek iliflkilerinde ve kad›n-erkek sorununda billur bir flekilde yans›mas›n› bulan gerici iliflkilerin ve onlar›n flekillendirdi¤i geleneksel kad›n ve erkek kifliliklerinin hem kad›n hem de erkek kadro ve üyelerin e¤itimi, ideolojik dönüflümü ve yeniden kal›ba dökülmesinde deflifre edilmesi, hem genel olarak hem de tek tek bireylerin pratik faaliyetleri içerisinde d›flavuran durufllar› somutunda elefltirilmesi son derece önemlidir. Bu noktada, kad›n sorunu konusundaki e¤itim, tek bafl›na kad›nlar›n sorunlar›na du52


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S yarl› k›l›nmas›, “devrimcilefltim, özgürlefltim” yan›lsamas›na girmemeleri ve kendileriyle ideolojik olarak sürekli hesaplaflmalar›n›n sa¤lanmas› ile s›n›rl› olmamal›d›r. Kad›n›n duruflu öncü ve motor güç olmakla ve bizzat kad›n öncünün erkekle ideolojik mücadelesi esas› oluflturmakla birlikte; bu sorunun ve çeliflkinin di¤er yönü olan erkek kadro ve üyelerin merkezi bir politika ve perspektif ekseninde e¤itimi, elefltirel ve özelefltirel yaklafl›mlar› da ayn› flekilde önemli ve gereklidir. Öncü erkek, erkek egemen zihniyetin tüm kal›nt›lar›ndan köklü olarak kopmadan, kelimenin gerçek anlam›yla öncüleflemeyece¤ini bilince ç›karmak durumunda. Bu konuda kad›nlara “kendi kurtuluflunuz kendi ellerinizde” genel do¤rusundan hareketle “biz iktidar›m›z› kendi ellerimizle teslim etmeyiz” türü yaklafl›mlar, flaka, ironi temelinde ortaya konsa da, erkeklerin bu sorunun asl›nda kendi sorunlar› oldu¤u, gerçekte kad›nerkek çeliflkisini ifade eden kad›n sorununun toplumsal bir sorun olarak erkek sorunu oldu¤unu kavrayamad›klar›n›n, teorik kabullerine karfl›n kifliliklerinde ve yaflamlar›nda özümseyemediklerinin de bir görüntüsüdür. Öncü kad›n, s›n›f örgütünde, üstelik onun en ileri müfrezesinde, erkek yoldafllar›yla omuz omuza örgütleniyor ve faaliyet yürütüyor. Bu “s›n›f bak›fl aç›s›”, ço¤u zaman kad›na özel ideolojik ve politik e¤itimlerin anlams›z, gerici ve bölücü oldu¤u düflüncesine yol açmaktad›r. Halbuki öncüleflmek için kad›n›n örgüt içinde örgüt anlam›na gelebilecek ayr›, özerk örgütlenmelere ihtiyac› olmamas›na ve bunun yanl›fll›¤› aç›k olmas›na karfl›n- kendini, özgün ideolojik sorunlar›n› tart›fl›p çözümler gelifltirece¤i özel e¤itim ve tart›flma platformlar›na ihtiyac› vard›r. Bu platformlar, bafll›bafl›na ayr› bir örgüt olarak de¤il ama Kad›nlar›n Kurtuluflu Hareketi’nin gerçek öncüleri olarak; kad›n örgütlenmesi ve kad›n kitle çal›flmas› temelinde uzmanlaflm›fl ve görevlendirilmifl olmasalar dahi, de¤iflik parti organlar›nda, komitelerinde görev yapan Maoist kad›nlar›n esnek örgütlenmeleri olarak anlafl›lmal›d›r. Bu, kad›n kadro ve üye toplant›lar›, seminerleri, konferanslar› gibi merkezi biçimler alabildi¤i gibi, lokal, bölgesel e¤itim amaçl› çal›flmalar ve konferanslar; ve düzenli e¤itim platformlar› fleklinde de ele al›n›r.

Gene parti platformlar›nda, komite ve organlar›nda kad›n üye ve kadrolar›n kendini ifade etmesinde, sorumluluk almas›nda, ba¤›ms›z fikirler ve inisiyatifler gelifltirmesinde ön aç›c› olunmas› gerekir. Öncü kad›n partisinden ayr›cal›k istememelidir. Ancak Maoist Komünist Partisi, kad›n kadrolar yetifltirmeye, onlar›n yeteneklerini ve kapasitelerini gelifltirmeye, onlar› fikir üretme, fikir ortaya atma, tart›flma ve aktif politika yapmaya teflvik etmeye özel önem vermek durumundad›r. Özgüveni gelifltirilmesi gereken kad›n›n prati¤inde bunu gelifltirebilmesinin önü özel politikalarla afl›lmak durumundad›r. Bu noktada gerek daha ileri kad›nlar›n kibirli, kendini özgürleflmifl, s›n›f atlam›fl gören tepeden bakan yaklafl›mlar›, gerekse de erkeklerin, küçümseyen, ciddiye almayan, kad›n›n ve fikirlerinin ba¤›ms›z ve özgün olabilece¤ine ihtimal dahi vermeyen; sadece örgütsel disiplin gere¤i “hoflgörü ve küçümseyen bir flefkatle ve koruma duygusuyla” dinleyen, “sayg›” gösteren tutumlar› kesinlikle deflifre edilmek ve mahkum edilmek durumundad›r. Kad›n›n da erkek gibi yanl›fl düflünmek, yanl›fl fikirler savunmak “hakk›” vard›r. Kad›n›n da erkek gibi do¤rular›nda ›srarc› olmak hakk› vard›r. Kad›n Kadro Yetifltirilmesi ‹çin Örgütsel Tedbirler ve Politikalar Baflkalar›na güven, önce kendine güveni gerektirir. Kendi ideolojisine güvenen bir parti ve önderlik, kendisine görece zay›f, yanl›fl, ya da farkl› olanlar› dahil etmekten çekinmez. Kuflkusuz bir partinin ideolojik ve politik olarak en güçlü oldu¤u dönemler parti üyeli¤i kriterleri, ilkeleri de¤iflmemekle birlikte, üye al›m›nda “aç›k kap› politikas›” izlemesi; görece zay›flad›¤› dönemlerde görece daha titiz ve seçici davranmas› do¤al, do¤ru ve anlafl›l›rd›r. Ancak kabul etmek gerekir ki güven kazanmak ve geliflim, pratik tecrübe içerisinde olur. Hiç yöneticilik yapmayan, yapmam›fl birinin yönetme yetene¤inden bahsetmek soyut ve yanl›fl olur. Eline kalem almam›fl birinin iyi ya da kötü yaz› yazd›¤›ndan bahsedemeyece¤imiz gibi, ilk yaz›s›ndan iyi bir yazar kalemi beklersek haks›zl›k etmifl oluruz. Kimse do¤ufltan iyi bir yönetici, iyi bir yazar, iyi bir politikac›, iyi bir ajitatör, iyi bir örgütçü, iyi bir 53


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S asker ya da iyi bir komünist olarak do¤mad›. Bunlar prati¤inde gelifltirilen özelliklerdir. Özel yetenekler de pratik içerisinde a盤a ç›kar. Dolay›s›yla, iyi yaz›lara, iyi ajitasyon ve propagandaya, iyi bir örgüte ihtiyac›m›z var diye, bunlar› sürekli bu konuda prati¤e girmifl, deneyimli, baflar›s› ispatlanm›fl kiflilere yapt›r›rsak, hiçbir yeni kadro, halef, uzman yetifltiremeyiz. Buna karfl›l›k kuflkusuz tüm bu ifllerin önderleri, deneyimli, birikimli olanlar olmal›d›r; “kadro yetifltiriyoruz” “taze, genç kan tafl›yoruz” ad› alt›nda kolektife mal olmufl de¤erlerimiz olan eski kadrolar› bir kenara, at›l duruma çekmek de sözkonusu olamaz. Genç kadrolar, önderler yetifltirmenin en iyi yolu, onlar›n önderlerle birlikte, onlar›n denetimi ve gözetiminde sorumluluk ve görev almas›n›, ortak pratik içerisine girmesini sa¤lamakt›r. ‹nisiyatif ve sorumluluk vermek, inisiyatif k›rmayan ideolojik, politik denetimle bu mümkündür. Kuflkusuz bu partide hakim ideoloji ve politikalara, onlar›n gücüne, önder kadrolar›n önderlik kapasitesine güvenle mümkündür. Kad›n kadrolar yetifltirmek için de ayn› fley gereklidir. Kad›n›n karar gücü, yönetim gücü olabilmeyi ö¤renmesi için sorumluluk almas› ve yöneticilik yapmas› laz›m. Aksi taktirde ne baflkalar› ne de kendisi yapabilece¤ine güvenmez, deneyimi olmad›¤› için de zaten ya yapamaz ya da yap›p yapamayaca¤› hiçbir zaman ö¤renilemez. Ba¤›ms›z inisiyatifi geliflen ve özgüven kazanan kadrolar yetifltirmek için çok temel noktalarda ölçülü yard›mlar, önerilerle yetinerek sorumluluk ve inisiyatif vermek ve yanl›fllar›n› elefltirirken de ölçülü davranmak, flevkini, güvenini k›rmamak önemlidir. Bir toplant›da konuflmaya, fikir belirtmeye cesaret etmek bile birçok kad›n için bafll› bafl›na problemdir. Konuflmas› pos b›y›klar›n alt›ndan gülümsemeyle karfl›lanan kad›n› kolay kolay öncülefltiremezsiniz. En s›radan, en geri, en yanl›fl düflünceleri savunan erkeklerin dahi kad›ndan daha ciddiyetle dinlenip dikkate al›nd›¤›; “bir fikir” olarak muhatap al›nd›¤› yayg›n bir gerçektir. Kuflkusuz tüm bunlar ideolojik sorunlard›r. Buna karfl›l›k kad›n öncüleflmesinde ve kadrolaflmas›nda örgütsel politikalar izlenmeli ve ge-

liflimi, önü aç›k partili kad›nlar yetifltirilmeli; öne ç›kanlar daha da ileriye tafl›nmakta, sorumluluk verilmekte tereddüt edilmemelidir. K›sa vadeli de¤il, stratejik düflünme bunu gerektirir. K›sa vadede hatalar, yetmezlikler geçici zararlar verebilir. Ama öncüleflen kad›n› kazanmak partiye ve gelece¤e çok fley kazand›r›r. Maoist Komünist Partisi tarihi boyunca kad›n kadrolaflmas› ve öncüleflmesi için teoride de olsa bir “örgütsel tedbirler” söylemi gelifltirmifltir. Bunu genel olarak “ayn› kapasite ve yetene¤e sahip erkek ve kad›n aras›nda seçim yap›l›rken atamaya kad›n›n tercih edilmesi” olarak özetleyebiliriz. Ancak bu salt bir örgütsel yaklafl›m boyutuyla ele al›nd›¤›nda hiçbir pratik anlam ifade etmeyen bir yaklafl›md›r. Çünkü genel olarak kadro e¤itimi, ideolojik e¤itim sorunlar›na özel bir önemle yaklafl›lmad›¤›nda, bu anlay›flla ya böyle kad›nlar k›rk y›lda bir ç›kar; ya da dönüflmemifl ama fl›mart›lm›fl, kibirli “öncü kad›n” tipleriyle karfl›lafl›r›z. Özel politika, hak edilmemifl, alt›ndan kalk›lamayacak görevler ve sorumluluklarla yüklemek; -niyetten ba¤›ms›z olarak- politik bir güç haline getirmektense bir “vitrin” gibi ele almak ve arkadan yönetip yönlendirmek; yanl›fllarla uzlaflmak, do¤ru-yanl›fl› “ezileni korumak” ad› alt›nda liberal yaklafl›mlarla uzlaflt›rmak anlam›na kesinlikle gelmez. Aksine, kad›n yanl›fllar›, yetmezliklerinde “ac›mas›zca” kendini elefltirmeli ve de elefltirilmelidir. Ancak bu onu y›kan, güvenini k›ran, gerileten zay›flatan bir yöntemle de¤il; onu güçlendiren bir yöntemle ve güçlendirmek ve birleflmek için yap›lmal›d›r.

B- ‹K‹ Ç‹ZG‹ MÜCADELES‹ VE KADIN-ERKEK ÇEL‹fiK‹S‹ Kad›n-erkek çeliflkisi Parti içi iki çizgi mücadelesinin kimi zaman aç›k, dolays›z konusudur, kimi zaman da dolayl› olarak küçümsenmeyecek bir rol oynar. Pek çok erkek, kad›n taraf›ndan elefltirilmeyi, kad›ndan geri olmay›, kad›ndan talimat almay› kabul edemez. Ama öncü erkek için bu teorik olarak kabul görebilecek bir durufl de¤ildir. Kad›n-erkek eflitli¤inin, bu konuda erkek-egemen 54


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S düflüncenin teorik kabulü, kuflkusuz ideolojik dönüflümü ifade etmiyor. Birçok harekete, yanl›fl davran›fla, yanl›fl düflünceye yön veren, onun arka plan›nda olan erke¤in bu gerçe¤i olmas›na karfl›n, erkek bunu kendine dahi ifade etmekten, kabul etmekten imtina eder. Baflka deyiflle, bir iç muhasebe, özelefltirel tutum ihtiyac› duymaz. Bu anlam›yla gerçekli¤inin fark›nda bile de¤ildir. Tutumlar›n›, davran›fllar›n› farkl› politik, ideolojik aç›klamalar ve k›l›flarla gerekçelendirmeye çal›fl›r. Bu da ister istemez ideolojik mücadeleyi gerçek zemininde uzaklaflt›r›r, suni çeliflkilere, suni sorunlara, tüm parti ortam›n› etkileyen suni gündemlere yol açar. Meselenin özünü ortaya koymaktan uzak bu yüzeysel yaklafl›mlarla çözülmez sorun yumaklar›n›n oluflmas› kaç›n›lmazd›r. Zira sorun ortaya ç›kmadan çözümü de ç›kmaz. ‹nceltilmifl Erkek fiovenizmi fiovenizmin politik ve örgütsel olarak komünist partisine kat›lm›fl olan erkeklerde, teorik ve aç›k pratik savunusuyla ortaya ç›kmas›, kuflkusuz alabildi¤ine bir yozlaflma ve yabanc›laflman›n göstergesi olurdu. Öncü erkekten böyle bir tutum bekleyemeyiz. Öncü erkek, kendi gerçekli¤ini bilince ç›kard›¤› oranda, bilinciyle bunu de¤ifltirir, de¤ifltirecektir. Bu konuda öncü kad›n›n elefltirileri, ideolojik mücadelesi, öncülü¤ü, prati¤i, erke¤in kendisine yönelmesi, iç muhasebeye girmesinde tayin edici önemdedir. Öncü kad›n, öncü erkekle yoldafllaflabilmek için bir savafl iliflkisine girmek, sürekli ideolojik mücadele vermek durumundad›r. Erkeklerin kad›nlara iliflkin “önyarg›lar›”, küçümsedikleri kad›ns› özellikler, asl›nda gerçekten de kad›n›n sistemden ald›¤› geleneksel kad›n kiflili¤inin özellikleridir. Erkek egemen zihniyet budur zaten. Erkek egemen zihniyet kad›n› hiçlefltirmifl sonra da kad›na sen bir hiçsin demifltir. Dolay›s›yla kad›n›n bu tür yaklafl›mlara ilkel tepkiler göstermesinin, muhasebesiz karfl› ç›k›fllar›n›n, kendisini pürü pak gösterme çabas›n›n bir anlam› yoktur. Kad›n›n gerçekten de bir çok yetmezli¤i var. Buna karfl›l›k bu yetmezlikler öncü aç›s›ndan küçümsemenin, statüko olarak kabul etmenin vesilesi olamaz. Öncünün bu konuda diyalektik ve tarihsel materyalist bir yaklafl›m›, Maoist bir ideolojik perspektifi vard›r. Tam hak eflitli¤i, eme¤e ve insana sayg› ve sevgi, de¤iflim ve dönüflüm, elefltiri ve özelefltiride yoldaflça birlik hem kad›n›n hem de erke¤in

geleneksel özelliklerini de¤ifltirmenin olmazsa olmaz ölçüleridir. Örgütsel, politik, ideolojik sorunlarda ve politikalarda cins ayr›mc›l›¤›na kesinlikle ama kesinlikle müsaade edilemez. Bu cins ayr›mc›l›¤› ve cins bask›s› ço¤u zaman oldukça inceltilmifl biçimleriyle ortaya ç›kar. Ama belirtti¤imiz gibi zaman zaman, partiye politik ve örgütsel olarak kat›lan ancak ideolojik olarak henüz kat›lmam›fl erkeklerde en kaba, en gerici, feodal ve aleni biçimlerle ortaya ç›kt›¤› da görülmemifl de¤ildir. Hatta bunun kad›na yönelik fliddet, hakaret ve cinsel taciz boyutlar› alabilmesi dahi sözkonusu olabilmifltir. Cins ayr›mc›l›¤›, atamalarda, elefltirilerde, örgütsel disiplinin uygulanmas›nda, söz hakk› ve karar mekanizmalar›nda, eylemlerde, görevlendirmelerde, sorumluluk verirken duyulan güvende… bir çok noktada çok ince bir flekilde kendisini gösterir. Hatta ajitasyon propaganda, örgütleme çal›flmalar›nda dahi kad›nla erkek aras›nda ayr›mc›l›k söz konusu olabiliyor. Örne¤in bir kadro, bir parti komitesinden üst komiteye birini çekerken, kad›n›n ideolojik, politik, örgütsel prati¤i ve tecrübesini tartma ihtiyac› bile duymadan erke¤i çekebiliyor. Ve daha sonra kad›n devrimciden faaliyetinde o erke¤e yard›mc› olmas›n›, birlikte çal›flmas›n›, politikalar ve kararlarda önerilerde bulunmas›n› isteyebiliyor: yani yetkisiz sorumluluk verebiliyor. Ve hiç fark›nda olmadan girdi¤i bu cins ayr›mc›s› (erkek-floven) tutumu “görev” reddedilerek elefltirildi¤inde bu sorun üzerine hiç kafa yormam›fl oldu¤unu, kad›n›n varl›¤›n› dahi unutmufl oldu¤unu sizinle birlikte fark edebiliyor. Aç›klamas›n›, kad›n›n profesyonelleflmesi daha zor olurdu, rahat dolaflamazd›, diye yapabiliyor. Bunlar, üzerinde düflünülmezse, üstüne gidilmezse, hiç fark edilmeden do¤all›¤›nda sürüp gidebilecek erkek floven tutumlard›r. Öncü erkek, kad›n› öncülefltirme, profesyonellefltirme gere¤i, ihtiyac› dahi duymuyor. Kad›n, fark›nda olsun olmas›n, onun için, ne kadar büyük katk›lar›, yetenekleri olursa olsun, onun iktidar›n› güçlendiren bir “yard›mc› güç”tür. Kad›ndan her türlü pratik, fedakarl›k bekleniyor; ancak kendi eylemi hakk›nda söz, karar, iktidar yetkisi kad›na gereksiz görülüyor. Hiçbir erke¤e inisiyatif ve yetki vermeden sorumluluk veremezsiniz. Ancak kad›n yönetilmeye, karfl›l›ks›z ve eme¤ine yabanc› hizmet etmeye, kendini adanmaya al›flt›r›lm›flt›r. Kad›nda iktidar h›rs›, kariyer h›rs›, kendini dayatma, an55


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S cak geleneksel kad›n› ilkelce elefltirmeye bafllad›¤›nda görülür. Kad›n, ba¤›ms›z bir birey olarak hesaba kat›lmamaya, ister özel iliflkisi, efli, sevgilisi, a¤abeyi, babas› olsun, ister arkadafl›/yoldafl› olan bir üstü olsun; erkekle birlikte, onun tamamlayan› olarak ele al›nmaya; hep gölgede kalmaya ve b›rak›lmaya al›flt›r›lm›flt›r. Kad›n›n ‹lkellikleri Bu duruma karfl› ç›kan, isyan eden, elefltiren devrimci kad›n›n, her fleyden önce iddia sahibi olabilmesi ve iddialar›n›n arkas›nda durabilmesi gerekir. Bofl, ilkel karfl› ç›k›fllarla gerçekte sahip oldu¤u yetmezlikleri gizleyip, kendini gelifltirmek, de¤ifltirmek, dönüfltürmek, gerçek iddialar›n›n sahibi bir özne olamadan kendini h›rç›nca “cins ayr›mc›l›¤›na karfl› olmak” ad›na dayatan, hak etmedi¤i imtiyaz isteyen kad›n kiflili¤ine kesinlikle ne kad›n ne erkek devrimciler prim vermemelidir. Bu kiflilik, parti içerisinde de ideolojik mücadele yerine, politik, örgütsel olarak egemen olma, yani kariyer, iktidar mücadelesi verir. Bu, parti içi iki çizgi mücadelesinde Hocac› yönteme denk düfler ve panzehiri Maoist yöntemi kavray›p uygulamakt›r. K›sacas›, iki çizgi mücadelesinde do¤rular› berraklaflt›ran, çözümleyici ve ilkelerde ve amaçta net bir ideolojik durufl; sadece ve sadece eme¤i, insan› ve Maoist ilke ve yöntemleri temel alan bir durufl; özelefltirel ve elefltirel, sorgulayan bir durufl: tek kriter olarak ideolojiyi ve onun yön verdi¤i politik çizgiyi alan bir duruflla, iki çizgi mücadelesinde do¤ru yöntem tutturulabilir ve kad›n-erkek çeliflkisi de bu sürekli hesaplaflma içerisinde kad›n› ve erke¤i özgürlefltirecek, öncülefltirecek, yoldafllaflt›racak flekilde çözülebilir. ‹ktidar Mücadelesi Parti içerisinde farkl› ideolojik dokulara karfl›l›k gelen farkl› görüfller yani farkl› çizgilerin olmas› eflyan›n do¤as› gere¤idir. Parti içi iki çizgi mücadelesi kaç›n›lmazd›r. Buna karfl›l›k her partide varolan bu nesnel durumun nas›l ve hangi yöntemlerle ele al›nd›¤› önemlidir. Kimi örgütlerde farkl› çizgiler gruplafl›r, klikleflir ve gruplar ve klikler aras›ndaki ideolojik mücadele, partide yönetimi, örgütsel önderli¤i, gerçekte iktidar› ele geçirmeye dönük politik mücadele fleklinde seyreder. Burjuva partilerde dahi klikleflme tüzüklerine göre yasal de¤ildir ancak burjuva siyaset tarz›nda ola¤an ve meflrudur. Bu politik mücadele genellikle hile, entrika, gizlilik

gibi kapal›, kirli yöntemler izler. Komünist partilerinde burjuva siyaset tarz›na hiç düflülmez diye bir fley yok kuflkusuz. Amaca yabanc›laflma, arac› amaçlaflt›rma, kariyerizm, iktidar h›rs›, bencil bireycilik, partide farkl› görüflleri, görüfl sahiplerinin tasfiyesini gerektiren bir y›k›c›, sekter yaklafl›mla ele alman›n ideolojik arka plan›d›r. Yoldaflça birlik, elefltiri kültüründen, ideolojik güven ve özgüvenden ve aslolan›n ideolojik hakimiyet oldu¤unu, ideolojik ve kültürel dönüflüm, kat›l›m, birlik olmadan sa¤lanacak bir politik iktidar›n, örgütsel gücün kof ve y›k›lmaya mahkum oldu¤u kadar amaca yabanc› oldu¤unu görmekten uzak bir yaklafl›md›r. Farkl› görüflleri do¤rular›n berraklaflmas›n›n ve ilerlemenin, geliflimin motoru olarak görecek bir bilimsel diyalektik bak›fl aç›s› olmay›nca, farkl› görüfller, benmerkezci ve sekter bir tutumla da yüksek birli¤in arac› de¤il statükonun, mevcut birli¤in dinamiti, y›k›c›l›k gibi görülür. ‹ktidarda olan›n bu monolitik bak›fl aç›s›n›n ayn›s›na muhalefet de sahipse, bilimsel bir muhalefet sözkonusu de¤ilse, böyle bir örgütsel birli¤in gerçek anlam›yla örgüt olabildi¤inden dahi sözedilemez. Üstelik iki çizgi mücadelesi, partili mücadelenin her an›nda farkl› fikirler aras›ndaki mücadeledir. Yukar›daki gibi Hocac›, monolitik bir parti ve iki çizgi mücadelesi bilinci, farkl› görüfllere tahammülsüzlük, bast›rma, anti-demokratiklik ve darbecilik, anarflizm gibi birçok hastal›¤› ve uygulamay› ço¤unluk veya az›nl›kta kalma durumuna göre gündeme getirir. Ayr›l›kç› bir kültür, geliflimi ve ilerlemeyi engelleyen bir tasfiyecilik; politikas›zl›¤› ve ideolojik yabanc›laflmay›; geriye dönüflleri ören; elefltiri/ özelefltiriyi dar rekabet ve burjuva hesaplaflmalara çeviren bir çürüme ç›kar ortaya. ‹ki çizgi mücadelesini kavray›flta bu sapma, kad›n-erkek çeliflkisi boyutunda özgünlüklerle gündeme gelebilir. Kad›n ile erkek çeliflkisi do¤ru ideolojik mücadele yöntemleriyle ele al›nmad›¤›nda; kad›n ya da erke¤in ideolojik de¤iflim ve dönüflümü, ikna, ideolojik e¤itim, elefltiriözelefltiri mekanizmalar›yla sa¤lanmad›¤›nda; çeliflki egemen olan ile ezilen aras›nda bir dar rekabetçi, burjuva tarzda bir iktidar mücadelesi fleklinde kendisini gösterir. Üstelik bu iktidar mücadelesi, ya erke¤in gerici gelenekçi darl›klar› ve flovenizmiyle veya kad›n›n ilkellikleri, ilkel rekabetçi ç›k›fllar›yla parti içi iktidar mücadelesi boyutu alabilece¤i gibi; ço¤u zaman kad›n› 56


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S böylesi bir mücadelede özne de¤il nesne (iktidar nesnesi) haline düflürür ve kad›n› iradesizlefltirirken kad›n üzerinde iktidar›, parti içinde iktidar› ele geçirmenin bir arac› olarak ele al›r. ‹nceltilmifl erkek flovenizmiyle erkek, di¤er erkeklerin farkl› görüfllerine karfl› kad›n›n farkl› görüfllerine karfl› oldu¤undan daha tahammüllüdür. Daha do¤ru deyiflle erkekle erkek aras›nda politik iktidar mücadelesi, burjuva siyaset tarz›yla rekabet daha kabul edilebilir ve ola¤an bir durumdur. Bu flartlar alt›nda kad›n›n ba¤›ms›z çizgisi ve siyasal duruflu ile birleflen erkek, kad›n üzerinde “iktidar”, hakimiyet kurdu¤unu düflünürken; karfl› fikre sahip erkek, kad›n› de¤il, erke¤i bir has›m olarak görür ve ciddiye al›rken, kad›na, sahip olamad›¤› ancak üzerinde iktidar kurmak istedi¤i bir nesne gözüyle bakar, düflmanlafl›r. Böylesi bir siyaset tarz›n›n ve ideolojik duruflun hakim oldu¤u bir atmosferde kad›n›n erke¤e yoldafllaflmas› neredeyse imkans›zd›r. Çünkü birleflti¤i yoldafllar›nca kölelefltirilmek istenirken, o somut durumda birleflmediklerince asla birleflilemeyecek düflman ilan edilir. Birlik ve bütünleflme de düflmanlaflma kadar yan›lsamal›d›r. Çünkü kad›n üzerinde sürekli ve her konuda ideolojik hegemonyas›n› kuramad›¤›nda, “birlik”in oportünistli¤i, birlikteki pragmatizm, gerçekte kad›n›n ba¤›ms›z bir özne olarak görülmedi¤i a盤a ç›kar: erkek kad›n›n en ufak bir “itaatsizli¤ine” tahammül edemez. Kad›n, çok sa¤lam, çok güçlü, kendi ba¤›ms›z iradesine sahip gerçek bir özne olamad›kça, iradesizlefltirilmekten, iktidar nesnesi haline getirilmekten kendisini kurtaramaz. Kad›n, bu konuda erkek yoldafllar›na karfl› yoldafllaflma hedefli sürekli bir ideolojik mücadele yürütmeyip onlar›n ideolojik dönüflümüne ne liberal, faydac› tutumlara ne de sekter, ayr›l›kç› ve rekabetçi tutumlara düflmeden öncülük etmezse, bu çeliflki çözülemez, bu durum afl›lamaz. Buna karfl›l›k bu ideolojik ve politik mücadeleler ve üstelik daha inceltilmifl, daha derin ve karmafl›k noktalarda kad›n erkek çeliflkisinin kaba de¤il, ayr›nt›sal, kal›nt› fleklindeki bu boyutlar›nda da pratik deneyim içerisinde geliflen ve de¤iflen kad›n; öncüleflir, kültür devrimlerinin son halkas›na da öncülük edebilecek kapasiteye, siyasi iktidar yürütme kapasitesine ve ideolojik durufla kavuflur.

C- B‹REYSEL C‹NSEL AfiK

Kad›n ile erkek aras›ndaki “iktidar” sorunu; efendi-köle iliflkisi, kad›n›n öncüleflmesinde can al›c› sorunlardan biridir. Kad›n ile erke¤in yoldafllaflmas›, gelece¤in özgür kad›n ve erkek iliflkilerini temsil gücünü yakalayabilmeleri anlam›na gelir. Bunun genel anlamda zorlu¤undan ve karfl›s›ndaki kültürel ve ideolojik engellerden sözettik. Burada kad›n-erkek iliflkilerinin özel bir boyutunu da vurgulamak gerekiyor. Zira yukar›da “iktidar mücadelesi” bafll›¤› alt›nda verdi¤imiz sorunlar, kad›n, erkek yoldafllar›ndan birisi ile özel bir iliflkiye sahip oldu¤unda çok daha ciddi ve karmafl›k boyutlar alabiliyor. Bu iliflki, feodal akrabal›k iliflkisi olabilece¤i gibi bireysel cinsel aflk da olabilir. Özel mülkiyet toplumu, kad›n ile erkek aras›ndaki bireysel cinsel aflk iliflkisini, maddi temeli cinsellik olan özel duygusal birlikteli¤i “evlilik” kurumu içerisinde örgütleyegelmifl ve bu kurumu temel direklerinden biri olarak tan›mlam›fl, içeriklendirmifltir. Çal›flmam›z›n önceki bölümlerinde evlilik kurumu, aile ve kad›n üzerinde özel olarak durmufltuk. fiimdi sadece, komünistlerin bireysel cinsel aflk iliflkilerini, geleneksel toplum yap›s›, kültür ve al›flkanl›klar›yla flekillendirmelerinin ve dolay›s›yla bu iliflkileri ayn› flekilde “evlilik” olarak tan›mlay›p örgütlemelerinin; “toplumun de¤er yarg›lar›n› zedelememek, halk›n de¤erlerine ters düflmemek” popülist söylemleriyle dahi aç›klanamayacak flekilde Maoist komünist ideolojiye yabanc› bir flekillenme ve ideolojik duruflun ifadesi oldu¤unu vurgulamak istiyoruz. Bu noktadaki yanl›fl anlay›fllar ve proleter d›fl› tutumlar, aç›k ki son derece tahripkar olabilmektedir. Maoist Komünist Partisi 1. Kongresi’nde, tarihinde parti gündemini dahi meflgul edebilecek suni sorunlara yol açan; birçok militan›n düzeniçileflmesine, önce “evlilik” ve dolay›s›yla çocuk sahibi olmak suretiyle “aile” kurumu içerisine girerek düzenle yeniden politik ve ekonomik ba¤lar kurmas›na ve partiden ve mücadeleden koparak düzene entegrasyonuna sebep olan bu iliflkileri de¤erlendirmeye tabi tutmufltur. Böylesi sorunlar ve de¤erlendirmelerin ard›ndan birçok devrimci parti ve örgütün, özellikle de savafl örgütlerinin sorunun çözümü için örgütsel ted57


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S birler almaya ve kad›n ile erkek aras›nda bireysel cinsel aflk iliflkisini, cinsel iliflkiyi (“evlili¤i yasaklama” fleklinde) yasaklama yoluna gitti¤i bir s›r de¤il. Ancak çok iyi bilinmelidir ki bir çeliflki yok say›larak ya da bast›r›larak çözülemez. Kad›n ile erke¤in aras›ndaki iliflki ve etkileflim engellenerek kad›n erkek yoldafllaflmas› da, do¤ru temelde bireysel cinsel aflk iliflkileri de; k›sacas› özgür toplumun özgür kad›n›, özgür erke¤i ve özgür kad›n-erkek iliflkisi de yarat›lamaz. Maoist Komünist Partisi’nin kad›n-erkek çeliflkisinin çözümüne ve insanlar›n ideolojik, kültürel de¤iflim ve dönüflümüne iliflkin; çeliflki yasas›n› felsefi kavray›fl›n›n do¤al sonucu olan kavray›fl› ve çizgisiyle ortaya koydu¤u de¤erlendirmeyi, Kongrenin tan›t›ld›¤› uluslararas› sempozyum konuflmas›ndan do¤rudan al›nt›yla özetleyelim: “Kongremiz Maoist komünist kad›n kadrolar ve onlar›n öncülü¤ünde gelifltirilecek ve komünizme kadar sürdürülecek kad›n›n kurtuluflu hareketini hem bugün kad›nlar›n demokratik hareketi içerisinde zincirlerini kopararak devrimci enerjilerinin a盤a ç›kar›lmas› hem de sosyalizm sonras› nihai zafere ilerlenilmesinin tayin edici olabilecek teminat› ve araçlar›ndan biri olarak görmektedir. Kongremiz bu bilinçten hareketle saflar›m›zdaki kad›n-erkek iliflkilerini de bir de¤erlendirmeye tabi tutmufl ve bu iliflkilerin özellikle de ikili özel iliflkilerin önemli oranda burjuva feodal ideoloji ve kültürün etkisi alt›nda oldu¤u sonucuna varm›flt›r. “Evliliklerde” ideolojik, siyasi birliktelik temeli üzerinde sosyal, kültürel ve örgütsel durufllar›n uyumlulu¤u ancak cinsler aras›nda özgür ve eflit bir iliflkinin zemini olabilir. Karfl›l›kl› paylafl›m ve çok yönlü ortaklaflma, yani ortak düflünme ortak üretim zemininde bir iliflki ile kad›n ile erkek arars›ndaki çeliflki komünist insan iliflkilerini infla temelinde çözülebildi¤i oranda özgür bir kad›n-erkek iliflkisinden ve do¤ru bir “evlilik” anlay›fl›ndan bahsedilebilinir. Buna karfl›l›k partimiz saflar›ndaki “evliliklerde” komünist iliflkiler kad›n ve erkek aras›ndaki çeliflkilerin çözülmesi ve yabanc›laflman›n k›r›lmas› ve yeni kültürün inflas› ölçütleri baz al›nm›yordu. Tam tersine sosyal, siyasal ve örgüsel statüleri aras›nda uçurum olan kiflilerin geleneksel tarz evlilikleriyle evlilik kurumu ve dolay›-

s›yla giderek düzeniçilik yeniden üretiliyor ve iliflkiler ilerleten de¤il, gerileten, proleterlefltiren de¤il, düzene yeniden ba¤layan üreten de¤il, tüketen, mülkiyetçili¤i bireyci bencilli¤i yeniden üreten araçlar oluyordu. Örne¤in bir parti kadrosunun geleneksel bir ev kad›n› ile evlili¤i yad›rganm›yor, karfl›l›kl› bir sosyal ve siyasal paylafl›m ve üretim zemininde olmayan iliflkinin sahteli¤i ve “evlilikle” örülen efendi-köle iliflkisi görülmüyordu. “Evlilikler salt maddi temeli olan cinsellik üzerinde infla ediliyor, komünistlerin insan›n insana yabanc›laflmas›n›n k›r›lmas› hedefinden sap›l›yor, sosyal bir varl›k olarak emek ve paylafl›m zemininde geliflen, insanl›¤›n yeni kültürü de¤il, geleneksel feodal ve ya burjuva insan iliflkisi ve evlilik kültürü yaflat›l›yordu. Salt cinsellikle temellendirilen bir evlili¤in özünün hayvani cinsel ihtiyac› karfl›lamaktan öteye geçmeyece¤i ve komünistlerin insan iliflkisi olamayaca¤› aç›kt›r. Kad›n ve erkek komünistlerin iliflkisi komünistlerin özgür insan iliflkileri bilincinin en billur biçimi ve görüngüsü modeli olabilmelidir. Kald› ki salt cinsellik üzerinde yükselen birlikte yaflam›n siyasi paylafl›m ve üretimin olmad›¤› bir “evlilik” iliflkisi ne yürür ne de devrimci bir iliflkiyi gelifltirir. Tam tersine bu tür iliflkiler kiflileri daha da geriletir. Böylesi evlilik iliflkileri düzen içidir. Burjuva feodal insan iliflkilerini yeniden üretir. Profesyonel devrimci ya da gerilla da olsalar, siyasi ve örgütsel konum bak›m›ndan aralar›nda ciddi farklar olan kiflilerin “evlilik” iliflkisi de eflitlerin özgür iliflkisi olamaz. Özellikle de kad›n›n aleyhine köleli¤i, ba¤›ml›l›¤› pekifltirir. Erke¤in lehine kad›n üzerinde siyasi iktidar iliflkisini güçlendirir. Her ikisini de kölelefltirir. K›sacas› geleneksel evlilik kurumu kuflkusuz komünistlerin sahiplenip savunaca¤› bir iliflki olamaz. Kad›n ile erke¤i birbirinin mülkü olarak kavrayan ve özellikle de kad›n baflta olmak üzere her ikisini de kölelefltiren geleneksel evliliklere ister burjuva ister feodal ahlak temelinde olsun karfl› ç›k›lmal›d›r. Bu konudaki yanl›fl çizgi ve kavray›fllar›n kad›n militanlar›n ideolojik ve politik olarak yeterince geliflmemesinin temel sebeplerinden biri oldu¤u ve önemli bir politik güç ve savafl gücü olarak kad›n› etkisizlefltirdi¤i, kad›n özgürleflmesinin önünde set oluflturdu¤u özel olarak anlafl›lmak durumundad›r. Aile ve evlilik ku58


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S birlik temelinde, s›n›f mücadelesinin ve toplumsal devrimlerin prati¤i içerisinde kültür devrimleriyle çözülebilir ve çözülecektir. Kad›nlar›n Kurtuluflu Hareketi, Maoist bir harekettir. Maoist kad›nlar›n önderli¤inde, Maoist Komünist Partisi’nin içi dahil tüm toplumsal platformlarda süren ve komünizme dek sürecek olan ideolojik bir harekettir. Bu ideolojik hareket, ne ayr› bir partidir, ne de parti içinde bir kliktir; aksine parti ideolojisinin, Maoist ideolojinin billur temsili olmak D- ÖRGÜTLENME VE KADIN- durumundad›r. Zira ancak Maoist ideoloji kurtuluve gerçek özgürleflmenin silah› olabilir. LARIN KURTULUfiU HAREKET‹ flun Kuflkusuz Kad›nlar›n Kurtuluflu Hareketi, her somut durumda, komünizme dek aflamal› ve kesintiKad›nlar›n Kurtuluflu Hareketi: siz devrimlerin her bir aflamas›nda somut politik ve Bir Kad›n Partisi Mi? örgütsel biçimler al›r. Bu genel hareketin özel poliKad›nlar›n Kurtuluflu Hareketi’nin ‹nsanl›¤›n tik ve örgütsel biçimleri, Kad›nlar›n Kurtuluflu HareKurtuluflu Hareketi’nin, Maoist keti oldu¤unu “Evliliklerde” ideolojik siyasi birliktelik temeli üzerin- ideolojinin yön defalarca vurgu- de sosyal kültürel ve örgütsel durufllar›n uyumlulu¤u an- verdi¤i politik lad›k. ‹nsanl›¤›n cak cinsler aras›nda özgür ve eflit bir iliflkinin zemini ola- çizginin, öncü kurtuluflu davaMaoist kad›nlas›n›n öncüsü ve bilir. Karfl›l›kl› paylafl›m ve çok yönlü ortaklaflma, yani or- r›n önderli¤inde gerçek savunu- tak düflünme ortak üretim zemininde bir iliflki ile kad›n kitle hareketleri cusu olan enter- ile erkek arars›ndaki çeliflki komünist insan iliflkilerini in- fleklinde toplumnasyonal prole- fla temelinde çözülebildi¤i oranda özgür bir kad›n-erkek sal politik yaflamtarya, cinsiyete, iliflkisinden ve do¤ru bir “evlilik” anlay›fl›ndan bahsedile- da maddi güç hamilliyete göre lini almas›d›r. de¤il, proleter bilinir. Bu, Maoist Kodünya devrimi münist Partisi öniçin kendi bulundu¤u siyasal co¤rafyada devrime derli¤inde Yeni Demokratik Devrim sürecinde bir öncülük etme ve örgütleme görevini yerine getir- yeni demokratik hareket, kad›nlar›n kitlesel demokmek amac›yla siyasi co¤rafyaya göre örgütlenir. ratik mücadele hareketi olarak halk s›n›f ve tabakaBu anlam›yla Kad›nlar›n Kurtuluflu Hareketi’nin lar›ndan kad›nlar›n politik kitle örgütü olurken; Yeni öncülerinin de, daha do¤ru deyiflle Maoist Öncü Demokratik Cumhuriyet koflullar›nda bir sosyalist Kad›nlar›n da örgütlenece¤i ve mücadelesini yürü- hareket biçimini al›r, giderek komünizme do¤ru ilertece¤i en ileri örgüt, öncü müfreze, Maoist Komü- leyiflte Kültür Devrimlerinin, özgün, özel bir harekenist Partisi’dir. Ancak proletaryan›n öncü müfre- tine dönüflür. Tümünde kad›n kitle inisiyatifini harezesiyle s›n›fs›z, sömürüsüz bir toplum mücadelesi kete geçirirken, kad›n› ve toplumu de¤ifltirip dönüflyürütülebilir. Parti ve ideoloji tayin edicidir. Ka- türmek hedefine kilitli; Maoist iktidar (iktidars›zlafld›nlar›n Kurtuluflu da ancak Maoist toplumsal pro- ma) bilinciyle donanm›fl Maoist kad›n›n öncülü¤ünjeyle gerçeklefltirilebilir. de kad›n kitlelerin siyasi iktidar yürütme gücünü Bu sebeple Maoist kad›nlar›n, Öncü Kad›n›n a盤a ç›karman›n ve yeni demokrasi ve sosyalizm ayr› örgütlenmesi, kurtulufl ve özgürlü¤ü, çözümü koflullar›nda da politikaya aktif ve canl› kat›l›mla örgütlemez; aksine bu çözümün yolunun olmazsa komünizme yürümenin arac› olarak ifllev görür. olmaz öncü güçlerinin; kad›n-erkek Maoist komünistlerin; güçlerini böler, zay›flat›r. Kad›n-erSonuç Olarak: kek çeliflkisi tüm çeliflkiler gibi karfl›tlar›n birli¤i Bugün öncü kad›n›n önünde geleneksel kad›n ve mücadelesi temelinde çözülecektir. Dolay›s›y- kiflili¤inden koparak ideolojik dönüflümünü s›n›f la özgürlükleri birbirine kilitli bu iki insan cinsi- mücadelesi prati¤i içerisinde gelifltirmek ve öncü nin aras›ndaki çeliflki, antagonist olmayan yön- kad›n modelini canl› ve somut bir gerçeklik olarak temlerle, birlik-mücadele-daha yüksek seviyede ortaya koymak; sürekli de¤iflim, iç hesaplaflma, rumu komünistlerin y›kmak istedikleri özel mülkiyet sisteminin en temel hücresidir. Bu kavray›fl›n parti güçlerinde hakim hale gelmemifl olmas› son derece ciddi bir ideolojik sorundu ve gerek kad›n kadrolar›n yetiflmesinin önünde gerekse de kadro üye ve militanlar›n ideolojik durufllar›n›n daha da keskinleflmesinin önünde ciddi engeller oluflturmufl, örgütsel zararlar da vermifltir.”

59


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S sürekli ideolojik mücadele perspektifinden bir an dahi sapmamak en önemli görevlerden biridir. Kad›n, Maoist Komünist Partisi’yle öncüleflir. Öncülefltikçe toplumdaki tüm halk s›n›f ve tabakalar›ndan kad›nlar› da toplumsal devrime, kad›n›n ve insanl›¤›n kurtuluflu için mücadeleye ve o mücadelenin somut politik ve örgütsel biçimlerine katman›n önemli bir arac› olarak Kad›nlar›n Kurtuluflu Hareketi’nin bugünkü halkas›n› infla etmeli, örgütlemelidir.

60


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

ULUSLARARASI KOMÜN‹ST HAREKET‹N ÖNEML‹ TAR‹HSEL SORUNLARINDAN B‹R‹ OLARAK;

AVRUPA MERKEZC‹L‹K! Ön aç›klama: Yay›nevimiz ideolojik sorunlar›n genifl kitlelerce paylafl›lmas›, tart›fl›lmas› ve do¤ru sentezlere ulafl›lmas›na özel bir önem vermektedir. Bu amaçla elimize geçen MLM belgeleri imkanlar dahilinde yay›mlamaktay›z. Bu say›m›zda da Maoist Komünist Partisi’nin ç›kard›¤› “‹deoloji; Marksizm-Leninizm-Maoizm” adl› kitab›n bir bölümünü yay›mlamay› devrimci bir görev bildik. vrupa merkezci görüfl aç›s›, bafl›ndan beri dünya komünist hareketinin önemli bir problemiydi. Komünist hareketin tarihinde bu problem ciddi tart›flmalara da vesile olmufltur. Marks-Engels'in teorisi bilimseldi. Dayand›klar› kaynaklar do¤du¤u yer ile de iliflkiliydi. Bat›da sanayi devrimleri güçlü bir iflçi s›n›f› yaratm›flt›. Coflkun bir devrimci dalga Avrupa’n›n gerçe¤iydi. Marks-Engels strateji ve taktiklerini, öngörülerini bu objektif durum zemininde ifade etmifllerdi. Kapitalizmin emperyalizm aflamas›nda, baflka gerçekler ortaya ç›km›flt›. Mesela, Avrupa önceki gibi hiçte devrimin oda¤› de¤ildi. Devrim hiçte öngörüldü¤ü gibi, Avrupa’da gerçekleflmemiflti. Yoldafl Mao'nun, Sovyet ders kitab›, siyasal iktisat üzerine notlar›nda söyledi¤i gibi, "Devrim kapitalist üretkenlik düzeyleri yüksek ve proletaryan›n çok oldu¤u bat› ülkelerinde de¤il de, kapitalist üretkenlik düzeyinin görece düflük ve poletaryan›n görece küçük oldu¤u do¤u ülkelerinde (örne¤in Rusya ve Çin'de) baflar›ld›." (SE. & Sf. 151) Koflullarla birlikte gündeme gelen de¤iflikliklerle ilgiliydi bu... 18-19. yüzy›lda devrimin

A

odak noktas› gerçekten de Avrupa idi. Emperyalizm aflamas›nda odak de¤iflti. Art›k odak do¤u idi. Revizyonizm Marksizm'i sözde savunma ad›na bu gerçe¤e meydan okudu. Ezilen ülkelerde proletarya ve halklar›n mücadelesine sald›rd›. Lenin bu sald›r›y› püskürtüp, Menflevizmi deflifre etmeseydi, Ekim devrimine ç›kamazd›. 2. Enternasyonal’in revizyonist üretici güçler teorisi afl›lmasayd› devrime cüret bile edilemezdi. Proleter devrimine cüret etme ve zaferini yüksek kapitalist geliflme seviyesine kilitleyen revizyonizmi, Lenin, emperyalizm gerçe¤ini tahlil ederek mahkum etti. Devrimin emperyalizmin zay›f halkalar›nda patlayaca¤›na iflaret etti. Ekim ve Çin devrimleri bu gerçe¤i ispatlad›. Ve yine ispatlanm›flt› ki; sadece objektif koflullar›n elverifllili¤i yetmez, hayata bilinçli müdahale silah› komünist partisi gibi sübjektif faktörde önemli bir husustu. Mao'nun dedi¤i gibi Hindistan da zay›f bir halkayd›. Ancak, Çin gibi birçok emperyalistin de¤il, ‹ngilizlerin sömürgesiydi. Bu farkl›l›¤›n yan›s›ra, Hindistan'da proletarya partisi halk kitlelerine önderlikte inisiyatifi ele geçirememiflti. Proletarya devrimi bu durumdan ötürü gerçeklefltirilememifl60


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S ti. Mao'nun da vurgulad›¤› gibi, yüzlerce y›ll›k tarihi ve birikimiyle, gaspç›l›¤›n›n baz› küçük k›r›nt›lar›n› iflçileri aldatmak için sunabilme avantaj›yla, bat› burjuvazisi iflçi s›n›f›n› zehirleyebiliyor, küçük bir ayr›cal›kl› tabaka yaratabiliyordu. Lenin yoldaflta dahil komünist harekette, “bir ülke ne kadar geri olursa, kapitalizmden sosyalizme geçifl o kadar güç olur” anlay›fl› yayg›nd›. Baflkan Mao flöyle diyordu: "Bugün bu id dia do¤ru görünmemektedir. Asl›nda, eko nomi ne kadar geri olursa geçifl o kadar da ha az zordur, çünkü halk ne kadar yoksul olursa, devrimi o kadar çok ister. Bat›n›n ka pitalist ülkelerinde istihdam ve ücret düzeyi görece daha yüksektir. Bu ülkelerdeki iflçiler burjuvaziden derin bir flekilde etkilendikle rinden, sosyalist dönüflümü tamamlamak o kadar kolay olmasa gerekir. Ayr›ca, makine leflme derecesi yüksek oldu¤undan baflar›l› bir devrimden sonra bafll›ca sorun makine leflmek de¤il, halk› dönüfltürmek olacakt›." (SE. 6. Sf: 167) Skolastik-akademik tart›flmalara ra¤men pratik gerçekler Mao'yu ispatlad›. Emperyalist sözcüler, iflçi hareketinin nas›l sapt›r›labilinece¤ini, pragmatist felsefeleriyle 1890'l› y›llarda seslendirmifllerdi. Cecil Rhodes (‹ngiliz emperyalizmi sözcülerinden) 1895'te diyordu ki; “Birleflik krall›¤› (...) kanl› bir iç savafltan kurtarmak için (...) yeni topraklar fethetmek zorunday›z. (...) imparatorluk bir ekmek ve ya¤ sorunudur. ‹ç savafl› bertaraf etmek istiyorsan›z, emperyalist olman›z gerekir.” (Al›nt›y› yapan Lenin, Emperyalizm Sf. 102) Rhodes, “ekmek” diye hayk›ran öfkeli iflçilerin hiddetinden emperyalizmden kurtulunabilinece¤i düflüncesindedir. Yeni pazarlar edinme ile sa¤lanacak gasptan verilecek küçük bir rüflvetle, iflçi hareketinin yat›flt›r›labilinece¤ini, bunun için “emperyalizmin önemine eskisinden daha çok inand›¤›n›” söylemektedir. Emperyalizmin, bat› iflçi hareketi üzerindeki tahribat›yla Engels ilgilendi. Engels'in Marks'a mektubundan, emperyalizm adl› eserinde Lenin de bahsetmektedir. Engels özetle diyordu ki; ‹ngiliz proletaryas› gitgide burjuvalafl›yor. ‹ngiliz burjuvazisi “burjuva aristokrasi”, “burjuva proletaryaya sahip olmay›

amaçlamaktad›r. Elbette, bütün dünyay› sömürmekte olan bir ulus aç›s›s›ndan, bu, bir dereceye kadar mant›kidir.” K›sacas›, Rhodes'der bofl konuflmuyordu. Emperyalistler, iflçi s›n›f› içinde baz›lar›n› sat›n al›yor, ayr›cal›kl› ve yönetilmeye raz› bir tabaka yarat›yor. Engels'in deyimiyle, “berbat ‹ngiliz sendikalar›” bunu ifade ediyorlard›. Engels, 1882 y›l›nda Kautsky'e mektubunda diyordu ki; “iflçilere gelince, onlarla birlikte ‹ngiltere'nin sömürgeler ve dünya pazar› üzerindeki tehditinden gönül rahatl›¤› içinde yararlanmaktad›r.” ‹lk emperyalist devlet olma avantaj›yla, ‹ngiltere iflçi hareketinin nas›l yozlaflt›r›labilinece¤inin örne¤i oldu. Devrimci-diri iflçi hareketi sapt›r›ld›. Komünist devrimci dalga dibe vurdu. Amerika örne¤i de ayn›yd›. Di¤er emperyalist ülkelerde de ayn› gerçek yafland›. Sözde iflçi partileri, emperyalizmin aleti haline geldiler. Bu gerçekleri izah ederken yoldafl Lenin Ekim devriminden sonra bile, Avrupa proletaryas›na ve oradan gelecek devrime inanmaya devam ediyordu. Sosyalizm ve savafl eserinde “onlar mutlaka yard›m›m›za gelecekler” diyordu. 3. Enternasyonal bu dönemler oluflmufltu. Beklenen olmad›. Bu konularda, 3. Enternasyonal içinde ciddi tart›flmalar vard›. Avrupa merkezcili¤ine karfl› oryantalizm, ulusal solculuk gibi hatalara sahip önemli itirazlar mevcuttu. 1922 tarihli Komünist Enternasyonal 4. Kongresi tart›flmalar›nda bu itirazlar seslendiriliyordu. Enternasyonal’in do¤u meselesi üzerine tart›flmaya ay›rd›¤› “k›s›tl› zamana” tepki gösteren Hindistan delegesi Roy özetle diyordu; Enternasyonal, sömürge, yar›-sömürgelerdeki hareketleri gelifltirmeyi, “yak›n ba¤lar kurmay› ihmal etmifltir.” Komünist Enternasyonal 2. Kongresi, ezilen ülkelerdeki milli hareketi nesnel olarak devrimci bir savafl olarak görmüfltü. Oysa do¤u çok karmafl›kt›r. “Toplumsal geliflme düzeyleri çok çeflitli, siyasi-sanayi durumlar› (...) farkl›yd› (...) Bu meseleyi genel bir mesele olarak çözebilece¤imizi san›yorduk. Bu, yanl›fl bir görüfltü. (...) Bugün art›k do¤u ülkelerinin (...) ba¤dafl›k bir birimmifl gibi ele al›namayaca¤›n› hepimiz biliyoruz. (...) Bat› ülkelerindeki hareketin toplumsal niteli¤i, mücadele aç›s›ndan 61


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

ayn›d›r. Oysa do¤uda durum farkl›d›r.” Bu ayr›mlar› kendince analiz eden Roy, Türkiye için flu sonuca var›yordu: Ekonomi, feodal, ataerkil sisteme ba¤l›d›r. Milli mücadele orada “siyasi anlamda millet olma duygusunu gelifltirmeye yetmez. Önderli¤i üstlenecek bir burjuvazi yok. Bu aç›dan bir milli mücadele oluflamaz. Miyad›n› doldurmufl geri toplum biçimlerine karfl› ayaklan›yorsa burjuvazi devrimci bir etken olabilir. Durum böyle de¤ildir. Mücadeleye önderlik eden burjuvazi feodalizme karfl› de¤ildir. Zay›f burjuvazinin kendisini ezen burjuvaziyle bir rekabetidir söz konusu olan. Ve olan da feodal-askeri zümrenin emperyalist kapitalizmle uzlaflma yönelimidir. Bu zümre, bir emperyalist gruba karfl› öteki ile birleflmeyi ç›karlar›na uygun görmektedir. Mustafa Kemal esas olarak ‹ngiliz emperyalizminin aletidir. Kemal, iflçilerle köylülü¤ün iyili¤i için çal›flan herkesi zalimce kovuflturuyor. Bu olgu, milliyetçi mücadelenin önderli¤ini üstlenen bu kesimlerin “harekete mutlaka ihanet ederek, karfl›-devrimci bir güce dönüfleceklerini kan›tl›yor.” Vard›¤› sonuç fluydu: Proletarya partileri, zay›fl›klar›na ra¤men önderli¤i üstlenmelidir. Burjuvazi ezilen ülkelerde mücadele sahnesine 150 y›l kadar sonra geç ç›kma durumu içinde olmufltur. Kurtar›c› rol oynayamaz, ülkeyi emperyalizmden kurtaramaz, kurtarmakta istemez. Roy, Lenin'e itiraz ediyor, Kemalist ve benzeri hareketlerin desteklenmesine 4. Kongre’de karfl› ç›k›yordu. Lenin, Roy'un tezlerini önemsedi. Sonuçta yeniden kendisi kaleme alm›fl olsa da, sentezde birlik temelinde ifade etti. 4. Kongrede Karl Radek, Roy'u enternasyonalin Hindistan'da bir düflünce merkezi, Hindistan sorunlar›n› Marksist aç›dan inceleyen bir otorite olarak görmüfltü. Enternasyonal’in 6. Kongresi, sömürge, yar›-sömürge ülkeler üzerinde tart›flmaya devam etti. Emperyalizm sömürgeleri sanayilefltirebilir, kapitalizmi gelifltirebilir, ba¤›ms›zl›k getirebilir mi? konular› tart›fl›lmaktayd›. 1928 6. Kongre öncesi, 1927'de Roy, Hindistan’da sömürgeden, yar›-sömürgeli¤e geçifl üzerinde durmufltu. “Dekolonizasyon” süreci tart›flmas›n› yürütmüfltü.

1926'da Roy, Komüntern temsilcisi olarak Çin'e gitti. Borodin, Roy'un eski arkadafl›yd›. Marksizm'le Borodin sayesinde tan›flm›flt›. Çin'de Borodin'le görüfl ayr›l›klar›na düfltü. Borodin Çin'de, flehirlerde ayaklanma çizgisini ve sa¤ Komüntang'la ittifak› savunuyordu. Roy proletaryan›n yoksul köylülere dayanmas› gerekti¤ine iflaret ediyor, Borodin'le ayr›fl›yordu. Nitekim 1928 6. Kongresinde, Komüntern taraf›ndan örgütten at›ld›. Sonralar›, Marksizm'den uzaklaflt›. Hümanist çizgiye savruldu. Siyasi intihar›n simgesi oldu. Geliflme tesadüf de¤ildi. Çizgisindeki zay›fl›klar›n geldi¤i sonuçtu. Ancak elefltirilerinin de önemi aç›kt›r. Milliyetçi hatalar elefltirilmelidir, elefltirilecektir. Bu hatalarda, 2. Enternasyonal sosyal flovenizmine tepkide göz ard› edilemez. 2. Enternasyonal’in 40. y›l› dolay›s›yla, Komüntern organ›nda Boris Bernstein bir yaz›s›nda flöyle diyordu: “Do¤u halklar› ile sömürge, yar›-sömürge halklar› 2. Enternasyonal’de sadece örgütsel sebepler de¤il, ilkesel sebepler yüzünden de temsil edilemiyorlard›. 2. Enternasyonal önderlerinin ço¤unlu¤una göre bu halklar önce modern kapitalist ekonomiye geçmeliler ve "medeni" bat› devletlerine dahil olmal›yd›lar.” Boyunduru¤a isyan de¤il, entegrasyon ça¤r›s›d›r bu. Milliyetçi hatalarda; muzdarip olsa da isyan›n anlafl›lmayacak bir yan› yoktur. Prensip olarak müsait olmad›klar› (!) için “geri-cahil” ezilen ülke devrimci hareketlerini ellerinin tersiyle iten bu "modern" emperyalizm flovenistlerini görmeyecek miyiz? Ulusal solcu hatalar› gerekçe yap›p, sosyal flovenizmi aklayamay›z. Üretici güçlerin ileri geliflme seviyesini, makineleflmeyi, barbarl›klar›n› örterek bir modernlik kriteri haline getirmek için çok aldat›ld›k. Bu, “uygarl›k” temsilcilerinin hegemonyalar›n› sürdürebilmeleri için geriölü-ortaça¤a özgü eskiyi nas›l destekledikleri de bilinme durumundad›r. Revizyonizmin “ileri” dedikleri Avrupa'da emperyalist siyasetle ilerici denilebilecek hiçbir fley yok. Orada da ileriyi temsil etmifl olan, ezilenlerinemekçilerin mücadelesidir. Egemenler sadece barbarl›k ve vahflet temsilcisidirler. Uflaklar› arac›l›¤›yla hegemonyalar›n› sürdürdükleri ezilen ülkelerde en çirkef gericili¤i ayakta tutmak üzere kaleleflir. Bunlar, “ileri” denilen 62


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S ça¤d›fl› talanc›lar de¤illerse, kimlerdir? Emperyalist soyguna isyan, uyan›fl, gerçek ayd›nl›kt›r. ‹leriliktir. 2. Enternasyonal flovenizmine, 3. Enternasyonal kuruluflu güçlü bir meydan okuyufltu. Yine de baz› hatalar tali de olsa varl›¤›n› sürdürdü. Sosyalizmi, ileri kapitalist ülkelerin ifli telakki eden zay›fl›klar devam etti. Buna tepki olarak, Sultan Galiyev'ci -Malakac› yanl›fl çizgileri elefltiriyoruz. Bu elefltiri, üretici güçler teorisinin elefltirisiyle, Komüntern'in zay›fl›klar›n›n elefltirisiyle birlefltirildi¤inde anlaml›d›r. Tek yanl›l›¤a düflülmemelidir. Komüntern’e tepki, sadece Sultan Galiyev'lerle s›n›rl› de¤ildir. Latin Amerika'da (Peru'da) PKP'nin kurucu önderi Mariategui gibiler Marksist'tiler. Evrensel ö¤retiyi somut koflullarla birlefltirme çabas› içerisindeydiler. Proletaryan›n ortak evrensel ideolojisini, her somuta yarat›c› olarak uygulamak, devrimin önder çizgisini ortaya koymak taktir edilmelidir. Mao evrenseli somutla birlefltirdi. Körükörüne takip etmedi. Mariategui'nin çabas› da bu yönlüydü. Reddedilen evrensel ideoloji de¤il, mekanizmdi. “Turan komünizmi”, “Dar ‹slamist” gibi tabiiki reddedilerekte dayat›lan mekanizmi de reddetmek gerekliydi. Alternatif GaliyevLin Biao'lar de¤il, Mao'dur. Ne Zinovyev-Radek, ne de oryantal ç›k›fll› Galiyev ve ne de merkezci Ho fii Minh'ler de¤il, yolu Mao ayd›nlat›yordu. Roy'lu de¤ildik, ulusalc› hatalar›n› da, hakl› tepkilerini de bilme durumunday›z. fiunu da bilme durumunday›z ki, Komüntern’de Lenin, Roy'un tart›flmalar›n› önemsedi. Komisyonda de¤iflikliklerle düzeltip ifade etti. 26 Temmuz 1920'de Komüntern'de, milletler ve sömürgeler sorunu üzerine adl› yaz›s›nda flunlar› söylüyordu: “fiimdi kurulufllar›na do¤ru yol almakta olan, savafltan beri de ilerleme yönünde belli baz› ad›mlar att›klar› görülen geri kalm›fl ülkeler için kapitalist ekonomik geliflme aflamas›n›n kaç›n›lmaz oldu¤u iddias›n› do¤ru buluyor muyuz? Buna olumsuz cevap verdik. (...) Enternasyonal geri kalm›fl ülkelerin (...) flura sistemine geçebilecekleri ve belli aflamalardan sonra kapitalist aflamadan geçmek zorunda kalmadan, komünizme varabilecekleri tezini de teorik gerekçesini göstererek savunmal›-

Enternasyonalizm, sosyalizm ad›na Lenin'in elefltirdi¤i hatalar, Komüntern-Stalin'de mevcuttu. Galiyev'lerin yanl›fl çizgisi gerekçesiyle, Stalin yoldafl›n her yapt›¤›n›n da do¤ru olmad›¤›n› anlamak hiçte zor de¤ildir. Temizlik ve tasfiye kampanyalar› tümden ve gözü kapal› onaylanamaz. Lenin onaylam›yordu. Stalin-Buharin-Kamenev-Molotov-Rukav-Troçki ve di¤er merkez komite üyelerinin, bölgelere gönderdi¤i “gizli” damgal› sürkülerde, Lenin'in onaylamama çizgisi, hastal›¤›na-toplant›lara kat›lamamas›na ba¤lan›yordu. d›r. (...) Komisyonumuzda ‹ngiliz sosyalist partisinden yoldafl Quelch bu konuya de¤indi. S›radan ‹ngiliz iflçisinin esir milletlerin ‹ngiliz hakimiyetine baflkald›rmalar›na yard›m etmeyi vatana ihanet sayaca¤›n› söyledi. ‹ngiltere ve Amerikan›n gözü dönmüfl, floven kafal› iflçi aristokratlar›n›n sosyalizm için büyük bir tehlike teflkil ettikleri ve 2. Enternasyonal’in bafl deste¤i olduklar› do¤rudur." (Toplu Eserler. C. 31. Sf. 340-45) S›radan ingiliz iflçisinin floven vatanseverli¤i, sömürgelerdeki ezilenlerin baflkald›r›s›na önyarg› ve güvensizli¤inden, aristokrasiye seslenen yanl›fl çizgisinden 2. Enternasyonal’le ö¤retici muhteflem kavgas›na ra¤men ondan çok tali de olsa kopmayan hatalar›yla, 3. Enternasyonal’in de sorumlulu¤u vard›r. Sovyet-Sosyalist Cumhuriyetler Birli¤i örgütlenmesiyle 1922'de Sovyetler'de “milliyetler sorunu ya da özerklefltirme” plan› gün63


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S demleflmiflti. Yoldafl Lenin rahats›zl›¤› dolay›s›yla bu tart›flmaya yeterince zaman ay›ramam›flt›. O dönem, Kafkasya'dan görevli olarak dönen Derzenski ile görüflme imkan› bulmufltu. Derzenski, Gürcistan olaylar›n› incelemek üzere gitmiflti. Olaylar›n yat›flt›r›lmas›n›n maddi zoru dahi gündeme getirdi¤ini yoldafl Lenin'e aç›klam›flt›. Lenin bu plan›n hem temel hem de zaman olarak yanl›fl oldu¤unu söyledi. “fiura ya¤›yla kutsanan” Çarl›k gelene¤inin devam ettirilmesini elefltirdi. Birlikten ayr›lma özgürlü¤ünün ka¤›t üzerinde kald›¤›n› söyledi. Yoldafl Stalin'i acelecilik ve kendini salt yönetime kapt›rma, garaz konular›nda sert flekilde elefltirdi. “Enternasyonalcilikten ne anl›yoruz” diye ilke meselesinde hatalarla aras›na kal›n ayr›m çizgisi çekti. Ezen-ezilen ulus milliyetçili¤inde “mutlak ayr›m›” vurgulad›. Eflitli¤in biçimsel de¤il pratikte gösterilmesini istedi. Rus olmayan milletlerin her sözünü öfkeyle karfl›layanlara flunlar› dedi: “Proleter bir tutum büyük bir ihtiyat›, sayg›y› ve uzlaflmaya yatk›nl›¤› bizim için zorunlu k›lmaktad›r. Sorunun bu veçhesini gözden ›rak tutan ya da (kendisi gerçek ve su kat›lmad›k bir milliyetçi sosyalist hatta adi bir Rus külhanbeyi oldu¤u halde) her önüne gelene milliyetçi sosyalizm suçlamalar› yönelten Gürcü, asl›nda proleter s›n›f dayan›flmas›n›n ç›karlar›na ayk›r› hareket etmektedir. (...) milli az›nl›klara taviz verme ve hoflgörüyle davranma hususunda yetersiz kalmaktansa afl›r› gitmek daha iyidir.” Enternasyonalizm, sosyalizm ad›na Lenin'in elefltirdi¤i hatalar, Komüntern-Stalin'de mevcuttu. Galiyev'lerin yanl›fl çizgisi gerekçesiyle, Stalin yoldafl›n her yapt›¤›n›n da do¤ru olmad›¤›n› anlamak hiçte zor de¤ildir. Temizlik ve tasfiye kampanyalar› tümden ve gözü kapal› onaylanamaz. Lenin onaylam›yordu. Stalin-Buharin-KamenevMolotov-Rukav-Troçki ve di¤er merkez komite üyelerinin, bölgelere gönderdi¤i “gizli” damgal› sürkülerde, Lenin'in onaylamama çizgisi, hastal›¤›na-toplant›lara kat›lamamas›na ba¤lan›yordu. Lenin'in Kongreye mektubunu böyle gerekçelerle önemsizlefltirenlere günümüzde de tan›k olmaktay›z. Görüflümüzce do¤ru

olan Lenin'di. Evet, proletaryan›n ço¤unluk ve zay›fl›¤›, kapitalist geliflme seviyesi ile alakal›d›r. Emperyalist-kapitalist ülkelerde iflçi s›n›f› say›ca görece daha yüksektir. Emperyalizm aflamas›nda, bu ço¤unlu¤a ra¤men devrim bat›da gerçekleflmedi. Rusya, Çin gibi nispeten geri ülkelerde söz konusu oldu. Niçin? En önemli sebeplerden birisi, sömürge ülkelerin talan›ndan edinilen karlar sayesinde yarat›lan iflçi aristokrasine verilen ödünlerdir. ‹flçi s›n›f› bölündü. Ayn› olguyu Lenin de izah etti. Özetle, Avrupa proletaryas›n›n k›smen kölelefltirilmifl yerli halk›n eme¤iyle beslendi¤i, bunun flovenizmle zehirlenmesinin maddi ve iktisadi temelini oluflturdu¤unu, sömürgelerdeki vurgunlar sayesinde verilen k›r›nt›larla iflçi aristokrasisi olufltu¤unu ve bunlar›n da kendi burjuvazilerine yedeklendiklerini, ezilen uluslar›n iflçileriyle k›yasla bunlar›n ayr›cal›kl› olduklar›n›, bunun buralarda devrimci hareketlerin yükselmesini belli ölçüde engelledi¤ini söyledi. Sömürge, yar›-sömürgelerde ise durum tersiydi. Emperyalizmin boyunduru¤undaki bu yerlerde, objektif durum devrimci hareketin yükselmesine yol açmaktad›r. Emperyalist ülkelerde nüfusun önemli bölümünü ya¤maya ortak etmeleri yüzünden, devrimci yükselifl geriletilebilinmektedir. Bernstein'in iktisadi, s›n›fsal, sosyal temeli bu iflçi aristokrasisiydi. S›n›f karakterleri gere¤i onlar›n özlemlerini teorilefltirdiler. Komünistler revizyonizme meydan okurlarken, iflçi s›n›f›ndaki bu yozlaflman›n konjoktürel oldu¤u, bölünmeye flifa bulunaca¤› anlay›fl›ndan da köklü kopamad›lar. Gerçekler ise hükmünü okuyor ve inatç›yd›lar. Sosyalizme götürecek temeli bat› uygarl›¤›yla eflitleyen geleneksel duruflu gerçekler reddediyordu. Durumu gören Lenin, Bat› proletaryas›n›n geriye düfltü¤ünü do¤unun öne ç›kt›¤›n› vurguluyordu. Rusya'da iflçi s›n›f› önderli¤inde köylülere dayanarak devrimin zafere götürülebilece¤i, bu yolla sosyalizme gidilebilece¤i, emperyalistler aras› çeliflkilerden yararlan›larak zaman kazan›l›p, ezilen ülkeler proletaryas› ve halklar›n›n mücadelesinin gelifltirilebilece¤ini ortaya koydu. Mao, daha ileri, nitel bir seviyeye ç›km›flt›. Komüntern'de eski geleneksel anlay›fllardan önemli 64


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S kopufllara ra¤men, mesele köklü çözüme kavuflturulmufl de¤ildi. Kapitalizmin çürümesinin götürece¤i çöküfle, hiçbir flekilde çare bulunamayaca¤› düflünülüyor, strateji-taktikler bu yönelime göre flekilleniyordu. Genel kriz teorisinin dayand›¤› temel buydu. Oysa durumun mutlak olarak böyle ele al›namayaca¤›n›, I. ve 2. Dünya savafllar›n› takip eden süreç göstermifltir. ‹leri kapitalist ülkelerde devrimin pratik bir alternatif haline gelmedi¤i de görülmüfltü. Emperyalizmin can çekiflen kapitalizm, çöküfl ve y›k›l›fl›n›n gerçek oldu¤u do¤ruydu. Yine de meseleyi bu genel çerçeveye ra¤men kapitalizm aç›s›ndan mutlak umutsuz göstermek hiçte tart›fl›lmaz bir durum de¤ildi. Bat›da görece geri durumu, Maoist komünistler bafltan itibaren söylediler. Geleneksel görüfl çerçevesine kendilerini hapsetmediler. Marks, Engels, görece refah›n ‹ngiliz iflçi hareketindeki etkisini, “proletaryay› sat›n almak” sözleriyle tahlil etmifllerdi. Lenin bu fikri derinlefltirdi. Mao nitel olarak daha da ileriye gitti. Toplumsal gerçekli¤in ispatlad›¤› Maoist çizgidir. Troçkizmin ç›kmaz› ortadad›r. Alman devriminin yenilgisi Troçkist ekonomizmin savlar›n› paçavraya dönüfltürmeye yeter. Troçkizmle kavgada hakl› olan Komüntern'de, yine de, Troçkizm'in ifline gelen ekonomist yorumlar vard›. Çin devrimi, “Marksizme dönüfl” vitrinli ekonomist yaklafl›mlar› yerle bir etti. Emperyalizmde, emperyalist merkezlerin iflçi s›n›f› sosyal demokrat denilen emperyalist burjuva kli¤in ideolojik hegemonyas› alt›ndayd›. Bu hegemonya, iflçi s›n›f› içindeki bu bölünmeye ra¤men, dikkatlerini bu merkezlerde yo¤unlaflt›ran ekonomistlere ra¤men, sömürge, yar›-sömürgeler devrimin f›rt›na merkezleriydiler. Dünya devriminin ilerletilmesinde tayin edici rol oynad›lar. Dünyan›n bu bölümünü görmezden gelenler, emperyalist merkezlerin sükunetine adapte revizyonist teorileri bayraklaflt›rd›lar. “Vulger Marksizm”, Marksizm'in kabaca ekonomizme indirgenmesiydi. Devrim onlara göre, üretici güçlerin yüksek geliflme seviyesinin do¤rudan bir sonucuydu. Öyle ise bunun topra¤› ancak ileri kapitalist Avrupa olabilirdi. Diyalekti¤i katleden bu ekonomist

maddecilik, üretim iliflkilerindeki de¤iflikli¤i üretici güçlerin gelifliminin kendi bafl›na belirleyece¤i düflüncesindeydi. S›n›f mücadelesini yads›yan bu revizyonizm, kaba bir pozitivizmdi. Leninist emperyalizm tahlillerini anlamay› s›n›f karakterleri engelliyordu. ‹flçi aristokrasisi ve etkisine dayanan bir teori yap›l›yordu. Emperyalizmle derinleflen eflitsiz geliflme ve somutta eskiye nazaran de¤iflen devrimin f›rt›na merkezleri ekonomist yorumlarla reddediliyordu. Saçmal›¤›n temel kayna¤›yd› Avrupa merkezcilik. Sosyalizm, yüksek üretici güçlerin dolay›s›yla ancak bat›n›n mümkün k›labilece¤i (!!) bir fley olabilirdi. Sosyalizm için bu saçmal›¤a göre baflta gelen ilke üretici güçlerin geliflim seviyesidir. Tekniktir, makinad›r. Maoizm bu do¤may› parçalad›. Komüntern'in ilk kurulufl y›llar›na kadar, Avrupa merkezli devrim beklentisi devam etmiflti. Sömürge, yar›-sömürgelerin dünya devrimi için stratejik önemi yeterince görülememiflti. Beklenen devrim gelmeyince önemsenmiflti. Fakat bu, Mao gibi bilinçli bir önemseme, nitel bir ilerleme de¤ildi. Komüntern kongrelerindeki geliflmeler söz konusu hatalar› anlayabilmemiz için yeterlidir. I. Kongresine bakal›m. Sömürgelerin kurtuluflu, metropollerdeki sosyalist devrime ba¤lan›yordu. Do¤u devrimci dalgayla, dünyaya ben de var›m deyince keflfedildi. Yine de, Mao gibi sa¤lam bir çizgiyi ifade etmekten baz› yönleriyle uzakt›lar. Bat›da devrimin gerilemesi, do¤udaki yükselifl her ne kadar do¤uya ilgiyi art›rm›flsa da bunda pragmatik yaklafl›mlar da vard›. 2. Kongrede Roy ve Lenin çat›fl›yorlard›. Roy bat›da devrimin ancak do¤unun zaferiyle “mümkün olabilece¤ini” savunuyordu. Lenin itiraz etti. Sonunda bir birlik zemini flu sözlerle formüle edildi. “Modern kapitalizmin ayakta kalmas›n›n nedeni sömürgelerden elde edilen afl›r› karlard›r. Bat› bu afl›r› karlardan yoksun kalmad›kça, Avrupa iflçi s›n›f›n›n kapitalist düzeni y›kmas› mümkün olmayacakt›r.” Bu sözlere ra¤men Komüntern'in sonraki kongrelerinde, üretici güçler teorisi biçimli hatalar tali de olsa süregitti. Evet, Sovyetler, devrimin ana üssüydü. Fakat bu ana üsle di¤er devrimler aras›ndaki iliflkiyi tek yanl› Sovyetlerin korunmas› eksenine ba¤lamay› gerektir65


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S mezdi. Oysa bu tür hatalardan kaç›n›lmas› Sovyetlerin, Türkiye ve ‹ran'la anlaflmalar›n›n bir yönü de, Sovyetlerin korunmas› kayg›s›yd›. Antlaflmalar bu ülkelerdeki devrimci-komünist hareketlerin geliflmesini objektif olarak zorlaflt›r›yordu. Devletleraras› antlaflmalar komünist hareketin omuzlar›nda bir yüktü. Örne¤in 1922'de Sovyetler-‹ran aras›nda bir antlaflma yap›lm›flt›. Önceleri de Sovyet‹ngiltere ticaret antlaflmas› imzalanm›flt›. ‹ngiltere, Sovyet'lerin ‹ran'›n iç ifllerine bulaflmamas›n› istiyordu. Antlaflma gere¤i olarak Sovyetler, Gilan'daki komünist harekete askeri vb. yard›m›n› durdurdu. ‹ran'la da anlaflt›. ‹ran bu durumdan yararlanarak komünist ayaklanmay› bast›rd›. Simko ‹smail gibi Kürt isyanlar›n›n bast›r›lmas›nda da ayn› antlaflmalar›n rolü görülmelidir. Sovyetlerin zorluklar› gerçekti. Durumun yaratt›¤› zorunlu politikalar›n teorilefltirilmesi gerekmez. ‹ngiliz-Sovyet antlaflmas› iki devletin toprak alanlar›nda, birbirlerine karfl› propaganday› dahi yasakl›yordu. Tabii ki koflullar› hesaplanmayan düz-dar bir yaklafl›m içinde de¤iliz. Bu politikaya götüren nedenleri anlama durumunday›z. Ancak yine de, bu, zorunlu da olsa politikalar›n yol açt›¤› olumsuzluklar› atlama anlam›na gelmeyece¤ini de belirtmek isteriz. Bolflevikler, k›fll›k saray›n ele geçirilmesinden sonra “Halk Komiserleri Konseyi” imzas›yla yay›mlad›klar› bildirgede, halklar›n eflitli¤i ve egemenli¤ini, ayr›lma ve devlet kurma hakk›n› da içeren, uluslar›n kendi kaderlerini tayin haklar›n›, tüm ulusal, dinsel ayr›cal›klar›n kald›r›lmas›n› vb. vurguluyorlard›. 24 kas›m 1917 tarihinde Lenin-Stalin imzas›yla “do¤unun tüm Müslüman emekçilerine” bafll›kl› ça¤r› yay›mlan›yor. Ayn› haklar vurgulanarak, devrime destek talep ediliyordu. M. Suphi bu deste¤in bayraklar›ndan biriydi. Enternasyonal’in 1919 kurulufl kongresine kat›ld›. "Do¤udaki devrim sadece do¤uyu Avrupa emperyalizminden kurtarmak için de¤il, ayn› zamanda Rus devrimine destek olmak içinde zorunludur" diyerek enternasyonali selamlad›. Enternasyonal’in 2. Kongre’sine de kat›lm›flt›. fiark proletaryas› ve mazlumlar›n›n devrim mücadelesinin önemi üzerinde duran bir konuflma yapm›flt›. Demiflti ki; “3. Enter-

nasyonal’in flark için faaliyet ve müzaheretini inkiflaf ettirmesi beynelmilel içtimai ink›lap nam›na mukaddes bir vazifedir. Cihanflümul ink›lap hareketinde garp proletaryas›ndan müstakil olarak flarkta ifltigal etmek nas›l bir vehime ise, flark› garptan ay›rmak ve birini di¤eri nam›na feda etmek de büyük ve tarihi bir hata olur.” fioven, milliyetçi yaklafl›mlara karfl›, enternasyonalist bir yaklafl›md› bu. 10 Eylül 1920'de M. Suphi önderli¤inde TKP kurulmufltu. Sömürge, yar›-sömürgelerde ulusal kurtulufl hareketleri yükseliyordu. Kafkasya'da “Türk-‹slam dünyas› birli¤i” motifleriyle bat› emperyalizmine tutum alan, milliyetçi çizgi Sovyetleri do¤al olarak kayg›land›rd›. Sovyetlerin devletleraras› antlaflmalar› bu kayg›lardan muaf de¤ildi. I. Dünya savafl›ndan sonra Çarl›k y›k›lm›fl, Ekim devrimi de gerçekleflmiflti. Yaflanan iç savaflla üretim çökmüfl, Sovyetler emperyalist kuflatmaya al›nm›flt›. Nefes almak anlafl›labilir. NEP, (Yeni Ekonomik Politika) bu dönem devreye sokulmufltu ve gerekliydi de. Geri ad›m atma taktik bir politika olarak zorunluydu, do¤ruydu. Kemalist hareketle, ‹ran'la “dostluk antlaflmalar›” a¤›r kuflatma döneminin ürünüydü. Mustafa Suphi ve yoldafllar› sonra Kemalistlerce katledilmifllerdi. Sovyetler bundan k›sa bir dönem önce Kemal hükümetiyle dostluk antlaflmas› imzalam›fllard›. Antlaflma, bu katliam› k›naman›n engeli yap›lamazd›. Ne yaz›k ki yap›ld› ve k›nanmad›. Destek, para-silah yard›m›yla cüretkarca devam ettirildi. Komünist partiler desteklemekten hiçte geri kalmayacak bir flekilde, Kemal-Çan Kay fiek örneklerinde oldu¤u gibi, ulusal hareketlerle birleflme siyaseti Komüntern’in belirgin bir çizgisiydi. Sorun, onlar›n s›n›f karakterlerine ra¤men oynad›klar› rollerle ilgili bir tahlilden ibaret de¤ildi. Birleflme, destek, güvenlik vb. kayg›larla bir siyaset olmaktan ziyade teorilefltirilmifltir. Sovyetlerin Kemal'e tutumlar›, bu sorunlar› ele alma biçimindeki hatalar›n sonucuydu. Elbette bir d›fl politika olacak, olmal›d›r. Baflka devrimlerle bunun aras›ndaki iliflki do¤ru ele al›nmal›yd›. Kemalistleri k›namaya dahi götürmeyen, Sovyet d›fl politikas›n›n ç›karlar›yd›. Görüflümüzce, 2. Dünya savafl› sonras› Yalta Konfe66


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S rans›’nda da benzer hatalar› aflmak bir yana ilerletilerek devam ettirilmifltir. Düflmana aç›k vermeyelim, içte tart›flal›m ad›na kitleleri do¤ru çizgi ile silahland›rmamak, miras›m›z›n olumlu, olumsuz tecrübelerini kitlelere tafl›y›p onlar› e¤itmemek do¤ru de¤ildir. Lenin diyordu; “Hatalar›m›z› düflmandan gizlememeliyiz. Bundan korkan kimse devrimci de¤ildir.” Mao ayn› anlay›flla materyalistler korkusuz insanlard›r diye hayk›r›yordu. Komüntern'in Çin ile ilgili hatalar da ö¤reticidir. Neydi, ne yap›yordu?

çabalar› yetersizdir. Bu nedenle çeflitli ileri ülkelerin proletaryalar›n›n çabalar› gereklidir." "‹leri ülkeler" eksenli geleneksel yaklafl›m›n problem içerdi¤i aç›kt›r. Bunu, di¤er bölümlerde k›saca tart›flt›¤›m›zdan yinelemeyece¤iz. Stalin Troçki'yi hakl› olarak elefltirdi. Tek ülkede sosyalizmin zaferinin mümkün oldu¤unu Sovyet prati¤i de gösterdi. ‹spatlanm›fl bu gerçe¤i Komüntern ek tezlerine tafl›d›. 1928 Komüntern 6. Kongresi bu anlay›fl› güçlü bir flekilde onaylad›. Sosyalizmi "ileri ülkeler", "geliflmifl üretici güçler"e has ele alan revizyonizme meydan okunmas› do¤ruydu, gerekliy-

Stalin Troçki’yi haklı olarak eletirdi. Tek ülkede sosyalizmin zaferinin mümkün oldu unu Sovyet prati i de gösterdi. spatlanmı bu gerçe i Komüntern ek tezlerine ta ıdı. Ko1928 Komüntern 6. Kongresi bu anlayı ı güçlü bir ekilde müntern onayladı. Sosyalizmi "ileri ülkeler", "geli mi üretici güçÜzerine ler"e has ele alan revizyonizme meydan okunması do ruyK›sa du, gerekliydi. Problem, dünya devriminde, Sovyetlerin Bir Yak- mutlak "belirleyici" oldu una kapıyı aralayan anlayı lardı.

lafl›m Komüntern'in hatas› sadece, dönemin uluslararas› ittifak siyasetinin stratejik bir e¤ilime dönüfltürülmesinin sonucu de¤ildi. Bir yan› buydu. ‹deolojik olarak tali bir sapma da vard›. “Sosyalizmin tek ülkede kesin zafer kazanabilece¤i” gibi. Bu anlay›fl, di¤er ülke devrimlerinin tek yanl› Sovyetlere tabi k›l›nmas›n›n temel nedenlerinde önemli bir yer tutar. Lenin döneminde Komüntern 4. Kongresinde, Marksist tez özenle yeniden vurgulanm›fl ve denilmiflti ki; “Dördüncü dünya kongresi, bütün ülkelerin proletaryalar›na, proletarya devriminin tek bir ülkede asla bütünüyle zafer kazanamayaca¤›n›, zaferin dünya devrimi olarak uluslararas› alanda kazan›lmas› gerekti¤ini hat›rlat›r.” Tabi ki yoldafl Stalin'in görüflü de böyleydi. O dönemler diyordu ki; “Burjuvazinin devrilmesi için (...) tek bir ülkenin çabalar› yeterlidir devrimimizin tarihi bunu gösterir. Sosyalizmin nihai zaferi için, sosyalist üretimin örgütlenmesi için tek bir ülkesi, özellikle Rusya gibi bir köylü ülkesinin

di. Problem, dünya devriminde, Sovyetlerin mutlak "belirleyici" oldu¤una kap›y› aralayan anlay›fllard›. Zira sonralar› art›k sosyalizmin tek ülkede "kesin zaferi"nden de bahsediliyordu. Böyle olunca, di¤er devrimlerin, Sovyetlere tek yanl› tabi k›l›nmas›na götürecek teorik bir hata da söz konusu oluyordu. 6. Kongre'de yanl›fl olan, tek ülkede sosyalizm ve bunun dayand›¤› kapitalizmin eflitsiz iktisadi ve siyasi mutlak yasas› oldu¤u ve bunun emperyalizm aflamas›nda daha da derinleflti¤i gerçekleri de¤ildi. Ekim devrimi ile o dönemler, Sosyalizm ile emperyalizm aras›ndaki bir bafll›ca çeliflmede o günün dünyas›n›n gerçe¤iydi. Komüntern'in buna dikkat çekmesi gerekliydi. Dünya devriminin ilerletilmesinde Sovyetlerin öncü rolü elbette vard›. Fakat söz konusu bafll›ca çeliflme (sosyalizm-emperyalizm) somut duruma bak›lmaks›z›n her bir durumda dünyan›n bafl çeliflkisi ilan edilemez. Dünya devriminin ilerletilmesi mutlak flekilde bu çeliflkiye ba¤lanamaz. 6. Kongre'de bunu mutlaklaflt›rma e¤ilimleri vard›. Komüntern 67


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S 1928 6. Kongresi'nin bu mutlaklaflt›rma e¤ilimlerinin teorik temelini yoldafl Stalin 1927'lerde aç›kça ifade ediyordu. Sovyet'lere, sosyalist inflaya sadece kay›ts›z de¤il, objektif olarak düflman ve teslimiyetçi olan muhalefete karfl›, sosyalizmin anayurdunu, dünya devriminde Sovyetlerin rolünü do¤ru olarak savunan Stalin yoldafl›n ve Komüntern'in hatas› fluydu: Dünya devrimini tek yanl› Sovyetlere tabi k›lma!. Stalin yoldafl diyordu ki, kim Sovyetleri "koflulsuz" destekliyorsa, kim "kay›tlar koymadan" Sovyetleri koruyorsa, o "devrimci" ve "enternasyonalisttir.” SSCB'yi desteklemek, korumak elbette devrimci-enternasyonalist bir görevdir. Troçki'nin sözde "savunma teorisi" partiye ve Sovyetlere düflmanl›kt›. Stalin bu düflmanl›¤› deflifre etti. Eylül 1928'de Komüntern 6. Kongresi bir program ilan etti. Esasta ML olan bu program, iflaret etti¤imiz tali hatalar› da içeriyordu. Tarihsel zorunluluklarla da ilgili olarak, afl›r› merkezileflme, tüm partiler için mutlak bir teoriprogram-taktik tespit ediyordu. Tespitlerde, Sovyetler, mutlaklaflt›r›lan e¤ilimler ekseninde, merkezdeydi. Dünya devriminin ilerletilmesi stratejisinde, diyalektik olarak, her zaman, mutlak flekilde, böyle olmayabilece¤i görüflüne yer yoktu. Tek tek partilerin, kendilerini Sovyetlere mutlak endekslemeleri hatas›, bu gerçekten soyut aç›klanamaz. Çin'de Cen Di-Su ya da Almanya, ‹spanya komünistleri hatalar›nda as›l sorumlu kendileri olsalar da, bu gerçek atlanarak de¤erlendirilemezler. Enternasyonal’in ‹spanya'ya proleter enternasyonalist katk›s› tart›fl›lmazd›r. Enternasyonal tugaylar somut örnektir. Her fley bu de¤il, yanl›fllar da vard›. Sosyalizmin inflas›na destek yüce bir görevdir. Bu yüce görev, dünya devrimi ile diyalektik bir iliflki içinde ele al›nmal›yd›. Komüntern ve Stalin, dünya devrimine, sars›lmaz bir sadakatle ba¤l›yd›lar. Tüm azimleriyle, buna gerekli katk›lar›n› sunarlarken, teorik ve siyasal hatalardan ötürü, olumsuz tali bir rol de oynad›lar. Zorunluluklar›n dayatt›¤› taktik siyasetler, teori olamaz. Siyasetin teori ve ideolojiyi yemesine asla izin verilemez. ‹deoloji rehber, teori yol gösterendir. Ancak, yine tali de olsa, zorunluluklar siyasetinin, teori ve ideolojiyi darbelemesinde, Sta-

lin ve Komüntern'in hatalar›na dikkat çekmek durumunday›z. 6. Kongre ve onu takip eden süreçte, sa¤ sapma bir tehditti. Buna iflaret edildi. Buharin'e karfl› önemli çizgi mücadelesi yürütüldü. Almanya ve Avrupa'da Sovyet Cumhuriyeti beklentisi güçlüydü. Alman Komünist Partisi (AKP) güçlü bir alternatifti. Sa¤c›l›¤a karfl› mücadele gerekliydi. Bunu yaparken, AKP, Almanya'da yükselen faflist tehlikeye gereken önemi verme durumu içinde olamad›. Genel stratejiye ba¤l›, gerekli siyasetleri oluflturma ve taktikleri devreye sokmada baflar›l› bir rotaya giremediler. Komüntern 6. Kongrede diyordu ki; "Sosyal demokrasi bafl düflmand›r". Hitler iktidara geldi¤inde dahi Troçki ayn› fleyi vurguluyordu. Bu dönem emperyalist savafl tehlikesi ciddi olarak yükseliyordu. Almanya'da faflizm, tehlikenin önemli bir hamlesiydi. Ekonomiler askerilefltiriliyor, Versay antlaflmas› y›rt›lmaya çal›fl›l›yordu. 6. Kongre tehlikeye dikkat çekmiflti. Buna karfl› bir mücadele sorusunda ortaya konulanlar, de¤erlendirmeyi gerektiren hususlard›r. Sorunu tümden Alman komünistlerinin üstüne y›¤ma (KPD'nin) tutumu, yeterince do¤ru bir çözüm leme ve ders ç›karma olamaz. 7. Kongre, KPD'nin hatalar› çerçevesinde, politik yönelimi "dar ve sekter" olarak nitelemifl, elefltirmiflti. Hatalarda Komüntern'in rolü meselesi yoktu. Oysa Komüntern'e üye olabilme koflullar› bak›m›ndan (21 koflul vard›) hiçbir partinin, Komüntern'e ra¤men, ayr› bir siyaset izlemesi mümkün de¤ildi, at›lma gerekçesiydi. Buna ra¤men, sorunu sadece KPD çerçevesi ile s›n›rlamak yanl›flt›r. Pratik bir olgu haline gelen emperyalist savafl tehlikesine, iktidara gelen faflizme ra¤men, "sosyal demokrasinin bafl düflman görülmesi" Weimar Cumhuriyeti'nin bafl hedef olmas›, sadece bir KPD hatas› de¤ildi. 7. Kongrede, Dimitrov, meseleyi sadece KPD ekseninde ele al›yordu. Bu elefltiri temelinde, yeni bir siyaset ileri sürüyordu. Sosyal demokratlara; iliflkin "sosyal faflist" de¤erlendirmeleri ve bafl hedef gösterilmeleri, 6. Kongre'den ba¤›ms›z de¤ildi. Bu siyaset, o dönem, stratejik bir e¤ilime dönüfltürülmüfltü. 7. Kongre, Halk Cephesi siyasetini ortaya koydu. Hatalar köklü afl›lmad›¤› için, bu ge68


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S rekçe taktik siyasetle, yine stratejik bir e¤ilime yöneldi. Sol hatalar sa¤ olarak boy verdi. Zira bunlar, zaten birbirlerinin ikiz kardefliydiler. Mesele bunlara yol açan temel hatay› aflmakt›. Yap›lamayan da buydu. KPD'nin yenilgisinin, ciddi sorumlu bir duyarl›l›kla yap›lmas›, derslerinden ö¤renilmesi partimizin de bir parças› oldu¤u, UKH'nin önemli bir görevidir. Partimiz bu görevin üstesinden gelme, kapasitesi ölçüsünde gerekli katk›y› sunma az-mindedir. Ayn› sorumluluk, ‹spanya devriminin de¤erlendirilmesi aç›s›ndan da gösterilmelidir. 2. Dünya savafl› ve öncesinin I. Dünya savafl›ndan özgün farkl›l›klar› da vard›. Bunlar, elbette tahlil edilmeliydi, edildi. I. savafltan önce emperyalistler, dünya hegemonyas› için emperyalist savafl haz›rl›¤›nda "iki askeri emperyalist koalisyona bölünmüfl"lerdi. O dönem bir sosyalist devlet yoktu. Sosyalizmemperyalizm çeliflmesi yoktu. 2. Dünya savafl› öncesinden beri, bu çeliflmeyle birlikte, emperyalizmin di¤er bafll›ca çeliflkileri içiçe geçerek dü¤ümlenmekteydi. (Elbette ayn› seviyede de¤ildi. Her zaman bafl çeliflme vard›r, tesbit edilmelidir) Faflizm, emperyalizmin bunal›m›n›n ç›kmaz›n›n bir sonucuydu. Baflta Sovyetler Birli¤i olmak üzere, di¤er yandan da rakip emperyalistlerle de çat›fl›yordu. Bu çat›flma, tabiiki yekpare görülemez, niteliksel farkl›l›klar› göz ard› edilemez. Sosyalizme sald›r›s› baflka, rakip emperyalistlerle ç›karlar zeminindeki çat›flmas› ise daha baflkayd›. "Faflist olmayan" mihraklar, elbette tahlil edilecekti. Fakat aç›kt› ki, siyasal gericilik, "faflist" yada "olmayan" tekelci burjuvazinin gerçek niteli¤iydi. Ay›r›m bu niteli¤i buland›rma-mal›yd›. Rekabetçi kapitalizm döneminin burjuva demokrasisi, emperyalizmle tarihte kalm›flt›. Tekelci burjuvazinin do¤as› gere¤i siyasal gericilik olan, sözde "demokratik" devleti, faflizm ayr›m› yap›l›rken, nitel ay›r›mm›fl gibi de gösterme e¤ilimine düflmenin do¤ru bir yan› olamazd›. Demokratik haklara gelince onlar tekelci burjuvazinin lütfu de¤il, emekçilerin ezilenlerin canlar› pahas›na mücadele ile kazan›lm›flt›. Gerici ç›karlar› temelinde, faflist kliklerle çat›fl›rlarken, sözde "demokratik" emperyalist-gerici kliklerin amaçlar›ndan biri de, her

zaman ezilen kitleleri demokrasi örtüsüyle, iktidar kavgalar›na alet etme-aldatma olmufltur. Okun sivri ucunu faflizme yöneltirken, asla unutulmamas› gereken gerçek buydu. Sözde "demokratik" emperyalist klikler, ç›karlar› için faflist mihraklarla dalafl›rlarken, di¤er yandan, onu proletarya ve ezilen halklara sald›rmakta desteklemekte teflvik etmektedirler. Ayn› zamanda, ezilen, emekçileri; bu korkulu¤a karfl› kendilerini desteklemeye ça¤›rmaktad›rlar. Emperyalist karfl›-devrim içindeki menfaat kaynakl› ayr›mlar›, tahlil ederken, emperyalist ortak nitelik, hiçbir durumda unutulamaz. 2. Dünya savafl›n›n öncesinin "demokratik" emperyalistlerin, bafll›ca amac›, dünya hegemonyas› için emperyalist paylafl›md›. Buna giderken, faflizmi önce sosyalizmin üstüne salmaya teflvik ediyorlard›. I. Dünya savafl›nda devrim cephesinde sosyalist bir devlet yoktu. 2. Dünya savafl› öncesi devrim cephesi böyle bir üsse sahipti. Bu üs, faflistlerin sald›r›s›na, sözde "demokratik" emperyalistlerin k›flk›rtmalar›na, emperyalist savafl tehlikesine karfl› genelde do¤ru ve ustaca bir mücadele yürüttü. Taktikler, I. Dünya savafl› proletarya taktiklerinden farkl›yd›, gerekliydi. Çünkü somut koflullar ayr›yd›. Somut koflullara bak›lmazsa, I. Dünya savafl› proletarya siyaseti ile birebir k›yaslan›rsa do¤ru de¤erlendirme yap›lamaz. Bunu vurgularken, önceden elefltirdi¤imiz hatalar›n alt›n› da yeniden çizmek isteriz. ‹spanya’da, Halk Cephesi ‹ktidar› "ara aflamas›"n›n, Komüntern siyaseti gere¤i bir strateji olarak benimsenmesi, devrim stratejisine mutlak bir e¤ilim olarak eklemlenmesi, yenilgiye götüren önemli sebepti. Nas›l olsa, cumhuriyet hükümeti y›pranacak, iktidar sanki kendili¤inden ellerine geçecekmifl gibi davran›ld›. ‹nisiyatif burjuvaziye kapt›r›ld›. Fransa Halk Cephesi iktidar› projesiydi taklit edilen. Sovyet d›fl politikas›na uyarlanm›fl mekanik tekrar çizgisinde; ‹spanya'n›n somut koflullar› yoktu. ‹spanya devrimi taliydi. Thorez ve Togliatti rehber al›nm›flt›. Halk Cephesi projesi, yanl›fl flekilde ‹spanya devriminin de mutlak "özgün biçimi" olarak benimsenmiflti. Fevkalade zaferi koparacak devrim, böyle güme gitti. Bunda, "Komüntern'in pay› yok" Thorez Togliatti'nin 69


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S "günah›d›r" demek kolayc›l›kt›r. Onlar›n hatalar›nda Komüntern'in pay› vard›r. Birlik ve Halk Cepheleri, 7. Kongre politikalar›d›r. Yanl›fl bir taktik de¤ildir. Politikalar›n strateji haline getirilmesi mutlak bir aflama addedilmesi, her durumda mutlaka uygulanmas› hatal›d›r. 1936'larda, Fransa ve ‹spanya'da Halk Cepheleri iktidar› ele geçirdi. Sözde "demokratik" denilen kliklere karfl› iyimserlik, bu aflaman›n mutlak geçirilecek bir durak oldu¤u hatal› anlay›fl› Sovyet d›fl politikas›na mutlak uyarlanm›fl yanl›fl yürüyüflü, iktidar› niyetten ba¤›ms›z kime verdi? Burjuvaziye! Bu somut gerçeklere ra¤men, Komüntern'in hatalar›n› s›rt›m›zda tafl›yamay›z. S›rtlar›nda tafl›yanlar ne Komünizmi ne de onun arac› Komüntern'i gerçek anlamda savunamazlar. Körükörüne itaat edenler gibi de¤il, yoldafl Mao gibi do¤ru ve yanl›fllar› ayr›flt›rmada ilerleyerek, Komüntern'e sahip ç›kabiliriz, ç›kmal›y›z. 18 A¤ustos 1964 tarihli "Felsefe meseleleri üzerine konuflma"da yoldafl Mao, Stalin'in Çin'de Yeni Demokrasi meselesini tam anlayamad›¤› için iktidar› almalar›na karfl› ç›kt›¤›n› söyler. (Bkz. Yay. Yaz›lar Sf. 169) "Yeni Demokrasi bafll› bafl›na bir programd›, siyaseti, ekonomiyi, kültürü de ele al›yordu” diye belirtir. Burada Çang Kay fieng'in Mao ile diyalogda ekledi¤i sözler önemliydi. "Yeni Demokrasi Üzerine, dünya komünist hareketi aç›s›ndan çok önemlidir. ‹spanyol yoldafllara sordu¤umda, kendileri için meselenin Yeni Demokrasiyi de¤il, burjuva demokrasisini kurmak oldu¤unu söylediler. Kendi ülkelerinde, üç noktayla: Orduyla, köylük bölgelerle, siyasi iktidarla ilgilenmediler. Kendilerini tamamen Sovyet d›fl politikas›n›n ihtiyaçlar›na uydur-dular ve hiçbir fley baflaramad›lar." (Yay›mlanmam›fl Yaz›lar. Sf. 169) Do¤rudur, böyleydi. Burjuva demokrasisi, Yeni Demokrasi’ye giden yolda atlanamaz bir aflama haline getirilmiflti. Tez, Komüntern kaynakl›yd›. Nitekim, Mao'da, Çang Kay fieng'e itiraz etmez, dedikleri flunlard›: "Bunlar, Cen Du-Siyu'nun politikalar›d›r! Komünist partisinin bir ordu örgütledi¤ini ve sonrada baflkalar›na devretti¤ini söylüyorlar. Bu, tamamen yanl›flt›r."(age. Sf. 169) Mao'nun

sözleri üzerine Çan Kay fiek tekrar devam etti. "Bunlar, ayn› zamanda ne siyasi iktidar› istiyor, ne de köylülü¤ü seferber ediyorlard›. O s›rada Sovyetler Birli¤i onlara flöyle dedi. E¤er proletarya önderli¤ini kabul ettirirseniz, ‹ngiltere ve Fransa buna karfl› ç›kabilir ve bu Sovyetler Birli¤i'nin ç›karlar›na uygun düflmez." (age. Sf. 169) ‹fade edilenler yorumu gerektirmeyecek kadar net. ‹spanya politikalar›nda, Sovyetler Birli¤i'nin direktifleri aç›k. Bu direktifler Çin'e de veriliyordu. Mao, Çan Kay fieng'le ayn› diyalogda, direktiflere itaatsizli¤ini izah etti. "3. Enternasyonal’in da¤›lmas›ndan önce bile, biz 3. Enternasyonal’in emirlerine itaat etmiyorduk. (...) On y›l boyunca onlara hiç itaat etmedik." (age. Sf. 170) ‹yi ki etmediler. Yoksa Çin'deki Yeni Demokrasi kurulamazd›. Ç›plak vurguyu Mao net yapar: "Genel olarak konuflursak, Çin'in objektif gerçe¤ini kavrayanlar, Komünist Enternasyonal’deki Çin meseleleriyle ilgili yoldafllar de¤il, biz Çin'liler olduk. K›sacas›, Komünist Enternasyonal’deki bu yoldafllar›n Çin toplumunu, Çin milletini ve Çin devrimini anlamad›klar›n› veya anlamakta tamamen baflar›s›zl›¤a u¤rad›klar›n› söyleyebiliriz." (age. Sf. 123) Sovyetler ve Komüntern'den taklit ederek de¤il, do¤ru yönlerini somutla birlefltirerek yarat›c›l›kla ö¤renilebilinirdi. Dogmatizm bunu yapam›yordu; ‹thalci-mekanik tekrar çizgisi izliyorlard›. Mao'nun da dedi¤i gibi, "ÇKP Ekim devriminin ürünüydü". Cen DuSiyu, sa¤ bir çizgideydi. Kökleri hem yabanc› sosyal demokrasi, hem de Çin yerli burjuvazisindeydi. Ve yenildi (1927). Bundan sonra (Zunyi Konferans›’na kadar 1935) üç sol oportonüst çizgi ÇKP'ye egemen oldu. Yöneticiler Sovyetler Birli¤i’nde bulunmufllard›. Hepsi olmasa da dogmatikler oldukça vard›. Örne¤in Wang Ming gibiler kendilerini "yirmi sekiz buçuk Bolflevikleri" olarak adland›r›yorlard›. Taklitçiydiler. SB'nin her sözü onlar için tart›fl›lmaz emirdi. Bilimsel de¤il, körükörüne bir inanca sahiptiler. Elbette bilimsel do¤ruya hürmet edilmelidir. Yap›lan, Stalin'in, Komüntern'in do¤rular›na hürmet de¤il, hatalara da boyun e¤mek, do¤rular› somutla birlefltirme70


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S de yarat›c› olmayan dogmatik kaba tekrard›. Sol oportünizm de yenildi. Mao'cu çizgi zafer kazand›. Do¤rulu¤u, bilimselli¤i pratikte ispatland›. ‹ki çizgi mücadelesini, tart›flmalar›, idealist-metafizik "monolotik parti ve UKH" anlay›fllar› gere¤i, kolayca damgal›yorlar, Marksizmin de, her fley gibi iç mücadeleler yoluyla geliflti¤i, geliflece¤i gerçe¤ini anlamamaktad›rlar. 2 Enternasyonal gevflekli¤i-liberalizmi-revizyonizmi-reformizmine karfl›, 3 Enternasyonal komünist bir at›l›md›. Menflevizme karfl› Leninist Parti gerçek bir alternatifti. Proleter dünya devriminin, partilerin inisiyatif karar alma ve sorumlulu¤unu yads›maya bir siyasal merkeze ihtiyaç bizim de görüflümüzdür. Alman Spartakist'leri temsilen Eberlerin ihtiyac› kabul ediyor, ancak zaman›n "erken" oldu¤unu söylüyordu. Avrupa'da KP'leri "bir at›l›ma geçtikleri" durumda komünist enternasyonalin kurulmas› gerekti¤ini düflünüyordu. Yoldafl Lenin'in dünya partisi esprisiyle Komüntern'in hemen kurulmas› gerekti¤i anlay›fl› kabul gördü. 1919 Mart ay›nda Komüntern kuruldu. Teori-program taktik merkez olarak, Leninist parti anlay›fl›na, UKH örgütlenmesine Rosa Luxemburg baz› konularda karfl›yd›. Diyordu ki; Bolflevik parti kurul de¤il bir zorunluluk sonucuydu. "Bu zorunluluk kural haline getirilirse (...) koflullar›n zorlad›¤› taktikler (...) uluslararas› proletaryaya tavsiye edilirse (...) tehlike bafllar." "Sosyalist" liberaller bu görüflü s›n›f ç›karlar› temelinde teorilefltirdi ve devrime s›rt döndüler. Liberal savrulufl, mutlak itaatin do¤ru oldu¤u anlam›na gelmez. Mekanik tekrara Lenin her zaman karfl› ç›kt›. Luxemburg de¤il, örnek al›nmas›, ö¤renilmesi gereken baflkan Mao'dur! Komüntern "Sovyet devriminin" de¤il, proleter dünya devriminin silah› olarak do¤mufltu. Bu ihtiyac›, Ekim Devrimi’nden çok önce Lenin ifade etmiflti. Sonralar› Komüntern prati¤i bu anlay›fl› k›ran hatalar› içeriyordu. Afl›r› merkezileflme gibi yanl›fllar, monolotik anlay›fllardan da beslendi. Özde de¤il biçim olarak Rusya'da Partinin yap› ve hiyerarflisinin nedeni olan koflullar vard›. Koflullar›n zorunlu k›ld›¤› biçim, teori olamaz. "Bir ikiye bölünür" perspektifiyle, z›tlarm birli¤i mücadelesi yasas›yla, iliflkisi içinde, komünist parti anlay›fl›, Mao'da nitelik

ilerleme gösterdi. Sadece biçimde de¤il özde de bir zenginleflme, nitel bir ilerlemeydi bu. Kald›ki uluslararas› komünist hareketin örgütlenmesi, tek bir halkadaki komünist parti örgütlenmesiyle asla kar›flt›r›lamaz. Karmafl›k sürecin spesifik sorunlar› anlafl›labilinir, UKH'nin birer mevzileri olarak tek tek partilerin inisiyatif ve kendi kararlar›n› kendileri verme sorumlulu¤u kavranabilir. Komünizm ortak eylemi, farkl› koflullarda icra edilecektir. Genel amaçta birli¤e ra¤men görevlerde farkl›l›klar fikirlerde tek düzeli¤e götüremezdi. UKH aç›s›ndan bu kötü de¤il, biribirlerimizden ö¤renmek ve kolektif tecrübe için iyidir de. Evrensel ortak rehber bir ideoloji-teori her ülkenin koflullar›na uyarlanmal›d›r. Uyarlama her yerdeki partinin bafll›ca sorumlulu¤udur. Düflünmek serbest, fikirlerin yasaklanmas› yasakt›r. Düflüncelerinden ötürü insanlar elefltirilebilinir, ama suçlanamazlar. Hegel dahi diyordu ki; "Bir partide ortaya ç›kan ve bir talihsizlik olarak görülen görüfl ayr›l›¤›, asl›nda o partinin iyi talihinin bir belirtisidir." ‹ki çizgi, partinin geliflmesinin motorudur. Yeter ki Maoist perspektife sahip olunsun. Bürokratik yaklafl›m bunu anlamaz. Partiyi, UKH'yi yekpare görmekte medet umar. Oysa böyle bir fley yoktur, olmayacakt›r. Çeliflki evrenseldir. Mükemmeli, monolotiklikte arayanlar, kendilerini aldatmaktad›rlar. Zorla sa¤l›yor görünseler de, hiçbir zaman hiçbir yerde monolotizm yoktur. Bu do¤ru kavrand›¤›nda, örgütsel tedbirler-cezalar-yasaklar de¤il, kaç›lamayacak çizgi mücadelesini kavrama, de¤ifltirme ve dönüfltürme gündeme gelir. KomünternStalin meseleyi, Mao gibi kavrayamad›. Monolotik tali hatalar vard› ve bu afl›r› merkezileflme hatal› anlay›fl›n›n da gerekçesiydi. Her bir halkadaki devrimle, partileri atlayarak, tek merkezden önderlik etmek mümkün de¤ildir. Ancak bu, genel ideolojiler-teorik merkez ihtiyac›n› ortadan kald›ramaz. ‹deoloji-teori, lokal bir mesele de¤ildir ki! Rosa'n›n ve di¤er yoldafllar›n anlamad›¤› buydu. Karmafl›k bir süreç olan proleter dünya devrim gerçe¤i, genel merkez ihtiyac›n› ortadan kald›rmaz. Komünizm ortak eylemi proletaryan›n mücadelesinin, dünya çap›nda birlefltirilmesi ihtiyac›n› gerekli k›lar. I., II. ve III. Enternasyonaller bu 71


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S ihtiyac›n sonucuydular. Peki öyleyse, Komüntern'in da¤›t›lmas› nedir, sorusunu da k›saca ele almak yerinde olacakt›r. May›s 1943'te Komünist Enternasyonal Prezidyumu, Komüntern’i da¤›tt›¤›n› ilan etti. Afl›r› merkezileflme hatas›ndan bahsetmifltik. Da¤›lma gerekçesinde ise, "tek tek partilerin sa¤lamlaflt›r›lmas›" ihtiyac›na da vurgu yap›l›yordu. Reuters ajans›na konuyla iliflkili yan›tlar›nda yoldafl Stalin, da¤›tma gerekçelerini flöyle yan›tl›yordu: "Komünist Enternasyonalin kapat›lmas› (...) bütün uluslar›n ortak düflmana (Mitlere) karfl› ortak sald›r›s›n›n örgütlenmesini kolaylaflt›rd›¤› (...) Hitlercilerin Moskova'n›n di¤er ülkelerin hayatlar›na onlar› "Bolfleviklefltirmek " için sözde müdahale ettikleri fleklindeki (...) yalanlara bir son verilmesi. (...) Komünist partilerin sözde (...) d›flar›dan gelen emirlere göre hareket ettikleri iftiras›n› teflhir. (...) Bütün ülkelerdeki yurtseverlerin (...) tek bir uluslararas› kampta birlefltirme için... (...) Hitlerizmin (...) tehditine karfl› savaflmak için (...) uluslar›n gelecekteki iflbirli¤ine yol açmak çabas›n› kolaylaflt›rmak (...) müttefiklerin birleflik cephesinin ve di¤er birleflmifl uluslar›n daha da güçlenmesi" için Komünist Enternasyonal’in zaman›nda da¤›t›ld›¤›n› söylüyordu. Örgüt bir araçt›r. Proletaryan›n örgütlenmesi, Komünizm için mücadelenin silah›d›r. Bu silaha proletarya her durumda sahip olmal›d›r. Silah›n koflullara göre biçimlenmesi anlafl›l›rd›r. De¤iflmeyen proleter enternasyonalist içeriktir. MLM evrensel ilkelerin yönlendiricili¤idir. Mesele o günkü biçimiyle de¤il, gerçekten enternasyonal proletaryan›n, enternasyonal bir örgütlenmeye ihtiyac›n›n olup, olmad›¤›d›r. Biz bu soruya biçimleri de¤iflse de ihtiyaç vard›r di- yoruz. Örne¤in daha sonra Komünform kurulmufltu. Bu da ortadan kalkm›flt›. Baflkan Mao, enternasyonal proletaryaya ideolojik-siyasi önderlikte, partilerin do¤uflu ve gelifltirilmesinde, tayin edici katk›lar sundu. Ancak, Komüntern’in olumsuz yanlar›ndan biri olan, partilerin inisiyatif ve örgütsel ba¤›ms›zl›klar›n› köstekleyen afl›r› merkezileflme hatas›n›n afl›lmas›n›n zaruriyeti, uluslararas› örgütlenmenin gerekirli¤i ve öneminin küçümsenmesini kesinlikle gerektirmez. ÇKP, "ana-yavru parti" anlay›fllar›n› do¤-

ru olarak elefltirdi. Komüntern-Komünform’dan sonra uluslararas› bir örgütlenmenin yarat›lamam›fl olmas›, reddedilemez bir zay›fl›kt›r. Komüntern’in kapat›lmas› meselenin muhasebesi bir ihtiyaçt›r. Karfl›-devrim öteden beri Komüntern’i Sovyetlere sald›r›lar›n›n gerekçesi haline getirmifllerdi. Kapat›lmas›n› istiyorlard›. Bu istem sadece kapat›ld›¤› dönem söz konusu de¤ildi, bafltan itibaren vard›. Baflta do¤ru olarak kapat›lmayan Komüntern neden sonra kapat›ld›? Baz›lar›n›n iddia ettikleri gibi Sovyet d›fl politikas›n›n ç›karlar›n›n kapat›lmada rolü var m›yd›, yoksa gerçekten dünya devriminin ç›karlar› için mi kapatma gerekliydi? sorular›n›n ciddiyetle ele al›nmas› görevdir. Austin Chamberlarn'lar di¤er ülkelerin iç ifllerine müdahale etti¤i gerekçesiyle yine öteden beri Komüntern’in kapat›lmas›n› istiyordu. Buharin 6. Kongre’de bunu söylemiflti. Kendileriyle ifl yapmaya raz› olan baz› burjuvalar›n Komüntern’i engel gördü¤ünü ifade etmiflti. Bu gibi sorunlar›n kapatmada rolü neydi (var ya da yok) sorular› ele al›nmal›d›r. Do¤rudur, tek tek partilere uluslararas› bir merkezden her yönlü önderlik etmek zordur. Fakat bu zorluk neden önce görülüp, afl›r› merkezileflme yerine uygun biçimler bulma temelinde ele al›nmad›? Neden, sadece da¤›t›lma döneminde gündeme getirildi? Sözde "demokratik" emperyalist güçlerle ittifak siyasetinin zarar görmemesi kayg›s›n›n kapatmada etkisi var m›yd›? Tüm bu sorulara kestirme cevaplar vermeyi reddediyoruz. Bilimsel ele alma ve muhasebe gereklili¤ini vurguluyoruz. Uluslararas› proletaryan›n genel merkez ihtiyac›n›n yerine üs'tür diye sosyalist devlet veya devletler geçirilemez. Sovyetler bu rolü nas›l olsa oynuyor gerekçesiyle Komüntern olsa da olmasa da fark etmez diyen anlay›fllar kabul edilemez. Uluslararas› komünist hareketin birli¤i böyle ele al›namaz. Enternasyonal örgütlenme koflullara göre biçimde de¤ifliklik gösterse de bir gerekliliktir. 3. Enternasyonal gerekliydi. Lenin'in önderli¤inde bu görevin üstesinden gelindi. Mart 1919’da 1. Kongre gerçeklefltirildi. Enternasyonal hareketi "Koordine etmek, yönetmek, çeflitli ülkelerdeki hareketin ç›kar›72


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S n›, uluslararas› devrimin genel ç›karlar›na tabi k›lmakla yükümlü bir mücadele organ› yaratmak" hedeflendi. Aç›kt›r ki, proletaryan›n uluslararas› örgütlenme ihtiyac›, Komünternin kapat›ld›¤›, Komüntern ve sonras› da ortadan kalkm›fl de¤ildi. Bu ihtiyaç görülüp, cevap oluflumu sorusu bilimsel olgunluk ve so¤ukkanl›l›kla de¤erlendirilmeyi gerektirmektedir. Troçkist'lerin, revizyonistlerin hatalar› a¤›zlar›na sak›z ederek sevinmeleri bofltur. Biz komünizme yürümek istiyoruz. Hatalar› yükseltmeyecek, aflaca¤›z. Lenin tüm hatalar›na ra¤men Bebel ve Rosa Lüxemburg'u büyük proleter devrimciler olarak sahiplenirken, hatalar› da gizlemiyordu. Diyordu ki, "Bazen kartallar tavuklardan daha alçaktan uçabilir, fakat tavuklar hiçbir zaman kartallar›n yüksekli¤ine eriflemez." Bir Rus masal› temelinde ifade edilen bu sözlerle Lenin, tavu¤u küçük görme de¤il, revizyonizmin, proleter devrimcilerin yüksekli¤ine asla eriflemeyece¤ini ifade ediyor, do¤ru olarak, revizyonizmin sefaletini sergiliyordu. Komüntern’in hatalar› vard›. Bunlar komünistlerin hatalar›yd›. Bütün hatalar›na ra¤men komünist niteli¤i gere¤i Komüntern yüce idi. Kruflçev modern revizyonizmine karfl›, tarihi önemde polemiklerinde ÇKP'nin de ifade etti¤i gibi, "Bebel-Lüxemburg'un rolleri Stalin'inki ile karfl›laflt›r›lamaz. Stalin bütün bir tarihi dönem boyunca (...) UKH'nin büyük bir önderiydi." Ö¤retmeni ve ustas›yd›. Komüntern'de onun önderli¤inde proletaryan›n uluslararas› silah›yd›. Elbette Komünist Enternasyonal, dünya çap›nda komünizm mücadelesinin bir parças›yd›. Onun eksiklik ve baz› hatalar›n›, tasfiyeci-gerici çizgilerini hakl› (!) ç›karman›n gerekçeleri haline getiren Troçkist sald›r›lara kararl›ca karfl› durulmal›d›r, durulacakt›r. Komünist Enternasyonal’in proleter dünya devrimine esasta olumlu katk›s› asla yads›namaz. Fakat bu, "gerici-tasfiyeci çizgilere malzeme vermeyelim" kayg›s›yla, hatalar› görmeme, ders ç›kar›p aflmamay› gerektirmez. Dünya devriminin ilerletilmesi, Sovyetler Birli¤i'nin savunulup, korunmas› önemliydi. Sovyetler sosyalizmin vatan›, proleter dünya devriminin en ileri üssüydü. Komüntern'in

Sovyetleri müdafaadaki hakl› hassasiyetini anl›yoruz. Problem bu de¤il, Sovyetler Birli¤i ve dünya devrimi aras›ndaki iliflkiyi ele al›fltaki baz› tek yanl› hatalard›. Sovyetler Birli¤i’nin 2. Dünya savafl›n›n çeflitli dönemlerinde, duruma ba¤l› olarak, yapt›¤› uzlaflmalar› anlayabiliriz. Sosyalizmin üssü etraf›ndaki emperyalist kuflatmay›, zorluklar› bilmekteyiz. Sosyalizmin müdafaas› için, emperyalist güçlerle baz› geçici uzlaflma, antlaflma ve dip-lomatik mücadelelerde gereklidir. Fakat tek tek ülkelerdeki komünist partileri, proleter dünya devriminin ilerletilmesinde kendi hakk› ve rollerini unutarak, bire bir, bunlar› taklit durumunda olamazlar. SSCB'nin, ABD-‹ngiltere-Fransa ile 1946’da yapmakta oldu¤u uzlaflmay› ele al›rken, baflkan Mao flunlara iflaret ediyordu: "Böyle bir uzlaflma kapitalist dünya ülkeleri halklar›n›n ayn› flekilde davran›p, kendi ülkelerinde uzlaflmalar›n› gerektirmez." Tek yanl› de¤il, proleter dünya devrimin bütünselli¤idir esas olan. Sosyalist vatan›n korunmas›n›n bu bütünsellik içinde, özel önemli bir yeri vard›r. Ancak proleter dünya devrimi, tek yanl› bununla s›n›rland›r›lamaz. Komünist partilerinin ço¤u s›n›rlad›. Kendilerini Sovyet d›fl politikas›na bire bir endeksleyen komünist partilerin hatalar›ndan öncelikle kendilerinin sorumlu olduklar›n›n alt›n› çizerken, Komüntern'in, bu hatalardaki pay›na dikkat çekmemezlik de edemeyiz. Baflkan Mao bu tür hatalara boyun e¤medi, karfl› ç›kt›. Komünterni bire-bir taklit etme çizgisini reddetti. 1945 Çan Kay fiek'e karfl›, iç savafl dönemine iliflkin Baflkan Mao, Stalin yoldafl› flu noktada elefltirmekteydi. "Kurtulufl savafl› s›ras›nda Stalin önce iç savafl alevlendi¤i taktirde Çin ulusunun yok olma tehlikesi ile karfl›-karfl›ya kalaca¤›n› öne sürerek bizim devrime h›z vermemizi istemedi." (SE. 5 Sf. 346) Sovyetler Birli¤i'nin, "demokratik" denilen emperyalist güçlerle o dönemki, taktik olarak hiçte yad›rganamayacak olan uluslararas› ittifak›n›, stratejiye dönüfltüren e¤ilimler, tek tek ülkelerin koflullar›n›, proletaryan›n görevlerini do¤ru ele alamam›flt›r. ABD ufla¤› Çan Kay fiek, uluslararas› ittifak›n zarar görmemesi anlay›fl›yla Çin'de iç savafl›n hedefi olarak en az›ndan bir dönem görülmemifl, Sovyetler ve Ko73


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S müntern onunla iliflkileri sürdürmüfllerdir. 1945'te Japon emperyalizmi yenilmiflti. Çin'de 24 y›l süren bir iç savafl söz konusuydu. Japon emperyalizminin yenilgisinden hemen sonra, Çan Kay fiek'e karfl› yeni bir iç savafl›n zorluklar›n›n ÇKP de bilincindeydi. En az›ndan Çan Kay fiek'in niteli¤inin kitlelere her yönlü gösterilmesi gerekliydi. Yeni Demokratik Devrim stratejik plan›na ba¤l› ustaca taktiklerle (koalisyon hükümeti vb. gibi önerilerle bu gösterildi.) Japonya'ya karfl› savaflta, taktik uzlaflmalar yap›lan Goumintang'›n halk düflman› niteli¤ini kitleler daha iyi gördüler. Stalin ve Komüntern'in siyaseti böyle bir taktik de¤il, uluslararas› ittifak›n stratejiye dönüfltürülmesi e¤ilimi, bu siyasetin zarar görmeme kayg›s›yd›. Bu stratejik e¤ilimler ve kayg›lara ra¤men, baflkan Mao önderli¤indeki Çin devrimi bildi¤i yolda yürüdü. Baflar›ya ulaflt›. Mao Zedung diyordu ki; "Sonra savafl gerçekten bafllad›¤› zaman bize karfl› yar› ciddi, yar› kuflkulu bir tav›r ald›. Savafl› kazand›¤›m›z zaman Stalin zaferimizin Tito tipi bir zafer oldu¤undan flüphe etti ve 1949 ile 1950 y›llar›nda üzerimizdeki bask› gerçekten büyüktü." (SE. 5. Sf. 346) Zafer, baflkan Mao'nun do¤ru çizgisinin sonucuydu. "Kuflkulu" tav›rlar›n yanl›fll›¤›n›n da ispat›. Tito revizyonizmine karfl›, Baflkan Mao'nun evrensel önemde mücadelesi ise bilinmektedir, iflin gerçe¤i fludur: 1949-50’de ÇKP üzerindeki "büyük bask›"lar›n nedeni, Sovyetlerin emperyalistler ile ittifak›n›n stratejik bir e¤ilime dönüfltürülmesi, ittifak güçlerinin ürkütülmemesi hassasiyetiydi ve yanl›flt›. ‹talya-Yunanistan-‹spanya KP'lerinin bizzat kendi sorumluluklar› olan Komüntern ve Sovyetlerin de pay sahibi durumunda bulunduklar› trajik son düflünüldü¤ünde Baflkan Mao'nun zaferi, hatalar›n ise yenilgisi çok daha net ortaya ç›kmaktad›r. Stalin, Sovyetler Birli¤i, Komüntern'in Çin devrimi ile ilgili çizgisi tabiiki bundan ibaret de¤ildi. Stalin ve önderli¤indeki Komüntern tali hatalar›n›n yan›s›ra Çin devriminin genel sorunlar›nda esasta do¤ru bir çizgideydiler. Bütün sorunlar›n› zaten çözme durumu içinde olamazlard›. Bu, beklenemez de. Çin devriminin bizzat prati¤i içinde, sorunlar› evrensel katk›larla Mao çözdü. Baz› zay›fl›k ve hatalar› Stalin ve Komüntern'de süreç içinde en

az›ndan kabul etme durumu içinde oldular. 2. Konferans’›m›z, "Bolflevik" vitrinli revizyonizm-Troçkizm'den malul çizgiyi reddederken, genelde do¤ru bir çözümleme yapm›fl, do¤ru bir senteze ulaflm›flt›. Do¤rudur. Stalin ve Komüntern, Çin'in milli demokratik devrim aflamas›nda oldu¤unu, devrimin hedeflerini do¤ru tesbit etmiflti. Troçkist "muhalefet'e karfl› ç›km›flt›r. Stalin ve Komüntern, Çin devrimine önemli katk›lar sunmufltur. Çin devrimi bunlardan ö¤rendi. Pratik içinde nitel katk›larla zenginlefltirdi. "Bolflevik" isimli sap›fl bunlar› görme bir yana reddetti¤i gibi, hatalar› erdem haline getirip sistemlefltirdi. Maoist yeni demokratik devrim ö¤retisine karfl› ç›kt›. Bunlar› ve sonrada devam ettirilen benzer hatalar›, ideolojik ve tarihi muhasebemizde ele ald›k. Tekrar etmek yersiz. Ekim devrimi, Çin halk›na ML'yi getirdi. ML'in somutla birleflmesinden ÇKP do¤du. Kurulufl döneminde genel sekreter olan Cen Du-Siyu'nun çizgisi, Çin için bir burjuva cumhuriyet öneriyordu. Komüntang'la ittifak› tek merkezi mesele olarak görüyordu. Zira, devrime, ona göre ancak burjuvazi önderlik edebilirdi. Yine ona göre proletarya zay›ft›, ba¤›ms›z siyasal güç olma niteli¤i gösteremezdi. Köylüler ise, "bafl›bozuk bir tak›m".. önderli¤i bafltan itibaren Komüntang'a havale etmiflti. Mücadelesiz "hep dostluk" çizgisi izliyordu. ‹flçi ve köylülerin devrimci mücadelenin, Komüntang'› tedirgin edece¤inden hoflnut de¤ildi. Yanl›fl çizgi yenildi. Çan Kay fiek karfl›-devrimci darbesini bu sefer, burjuva devrimin zaferi olarak gördü. Kapitalizm ancak geliflirse, parlamenter mücadele ile proletaryan›n sosyalist devrime yürüyece¤ini söyledi. Mao Zedung bafltan itibaren silahl› mücadelenin, proletaryan›n önderli¤i ve temel güç olan köylülü¤ün, devrimci savaflta k›rl›k bölgelerin öneminin bilincindeydi. Cen Du Siyu'nun olumsuz tecrübesi, proleter devrimci bilinci daha da keskinlefltirdi. Partinin Komüntang'la ittifak›n›n sona ermesi döneminde, sol sapma-darbeci çizgiler (Li Li San, Wang Ming) ortaya ç›km›flt›. 1931'de Wang Ming parti iktidar›ndayd›. Sol oportünist Li Li San'›, onu daha da ilerleten sol oportünizmini maskelemek için sa¤c›l›kla suçluyordu. Müttefikleri an74


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S lam›yor, dört bir yana sald›r› çizgisi izliyordu. Askeri çizgisi maceral›yd›. Yenilince teslimiyete dönüflüyordu. Genel ayaklanmay› savunuyor, köylülü¤ün rolünü görmüyordu. Yenilince zorunlu olarak k›z›l ordu uzun yürüyüfle bafllam›flt›. Mao'nun devrimci çizgisi yanl›fl çizgi ile mücadele içinde geliflti. Zunyi toplant›s›nda partiye egemen oldu. Sonraki süreçleri, art arda büyük zaferlerin kazan›lmas› oluflturdu. Partimiz bu tecrübeden ö¤renmelidir. Sol oportünist çizgiler partimizde de önemli problemlere neden olmufl, baflar›s›z kal›nca da sa¤ hatalar biçiminde boy vermifltir. Hatalar› yenmeye cesaret etmek için gerekli olan MLM çizgidir. Kongremiz bu do¤rultuda ileriye at›lm›fl tarihi ad›md›r. Hem sa¤ ve hem sol hatalarda (Çin'de) Komün-

Komünist Enternasyonalin kurulmas› ve ondan önceki Enternasyonal aç›s›ndan da bir gerçekti. Bu gerçek, uluslararas› proletaryan›n enternasyonal örgütlenmesinin gereksiz oldu¤u anlam›na gelmez. Nas›l biçimlendirilece¤i sorununu çözmeyi gerekli k›lar. Komünist Enternasyonal, tek tek partinin tek merkezden tesbit edilen stratejik-taktik politikalarla yönetme biçimindeki afl›r› merkezileflme hatas›n› elbette düzeltmeliydi. ternin hatalar›n›n pay› vard›. Sovyet devrimine karfl› ç›kan Troçki'nin, Avrupa merkezci "sol" maskeli 2. Enternasyonal ihanetinin devam› olan, 4. Enternasyonal olarak ortaya ç›kan çizgisi, Leninizm'e karfl›yd›. Ona göre, emperyalist savaflta Sovyetlerin yenilgisi kaç›n›lmazd›r. Umutsuz bir devrime giriflmenin anlam› yoktur (!) Troç ki'nin, sosyalizmin kuruluflunu mutlak flekilde üretici güçlerin yüksek geliflme seviyesine, ileri makineleflmeye ba¤layan anlay›fl›, do¤al olarak, savafla yaklafl›m›n› da yönlendiriyordu. Diyordu ki, "emperyalistler ekonomik-teknik askeri olarak güçlüdür. Bu yüzden yenilgi kaç›n›lmazd›r". Proletarya ve halklar›n gücüne, savaflta insan›n bilinçli dinamik rolüne, ezilenlerin hakl› kavgalar›n›n stratejik

üstünlü¤üne, Troçki devrime yabanc› teorisiyle elbette vak›f olamazd›. Troçki sosyalizme pervas›zca sald›r›yordu. "Devrimin Avrupa 'da müdahalesi olmad›¤› takdirde, Sovyetler Birli¤i'nin toplumsal temellerinin sadece yenilgi durumunda de¤il, zafer durumunda da, ezilmesi gerekir." Kendisini, Sovyetlerin yenilgisi mücadelesine adam›fl Troçki'ye bu durum "nasip olmad›". Sosyalizmin tek ülkede zafer kazanamayaca¤›, iddias›n› ve teorisini de pratik ›skartaya ç›kard›. Komüntern 6. Kongresinde 1927 Çin devriminin yenilgisinde Komüntern liderli¤inin rolü de, liderlerden Buharin taraf›ndan baz› yönleriyle kabul edildi. “Komüntang'› yeterince elefltirmemifl olmam›z, (...) zamanzaman bir suç orta¤›" olma durumuna düfltük demekte, durum de¤iflikliklerinde partiyi uyarmama konusunda rollerini kabul etmektedirler. "Hunan'daki köylü hareketi ile ilgili araflt›rma üzerine rapor" da, Mao Çin'de s›n›flar›n tahlilini, devrimin özelliklerini, devrimin hedeflerini çözümledi. Milyonlarca köylünün silahl› devrimci hareketi, yoksul köylü iktidarlar›na ra¤men Komüntern'in merkezinde Komüntang'› esas alma çizgisi devam ediyordu. De¤iflen durum, anlafl›lm›yordu. Mao, bu çizgiye karfl›yd›. "Köylü kitlelerinin bafl›na geçmek ve önderlik etmeyi" savunuyordu. (Mao SE. l Bkz.) Halk savafl›, k›z›l üsler böyle mümkün oldu. Komüntern çizgisi, flehirlerde oyalanma yoluydu. Köylüleri esas almay› reddeden, proletarya önderli¤inde kent ayaklanmalar›n› öneren sonraki (1927 sonras›) sol oportünistlerde de Komüntern'in yan›lg›lar›n›n rolü vard›r.

K›sa Bir Sonuç Proletarya örgütlenmesinin özde de¤il, mutlak de¤ifltirilemez bir biçimi yoktur. Örgüt koflullara göre de¤iflik biçimler alabilir. Örgüt bafll› bafl›na bir amaç de¤il, proletarya aç›s›ndan komünizm mücadelesinin bir silah›d›r. Biçimler, koflullara ba¤l› olarak eskiyebilir. Yerlerine koflullara ba¤l› yeni biçimler koymakt›r görev. Her parçada ve uluslararas› planda, proletaryan›n örgütlenmesi stratejik bir ihti75


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S yaçt›r. KE, yürütme komitesinin Komüntern'in da¤›t›lmas›n› gerekçelendirirken söyledi¤i: "Dünyadaki ayr› ayr› ülkelerin tarihi geliflim yollar›n›n farkl›l›¤› (...) her ülkenin iflçi s›n›f›n›n önünde de¤iflik görevlerin bulunmas›". (3. Enternasyonal Belgeler, Belge Yay›nlar›. Sf. 283) Komünist Enternasyonalin kurulmas› ve ondan önceki Enternasyonal aç›s›ndan da bir gerçekti. Bu gerçek, uluslararas› proletaryan›n enternasyonal örgütlenmesinin gereksiz oldu¤u anlam›na gelmez. Nas›l biçimlendirilece¤i sorununu çözmeyi gerekli k›lar. Komünist Enternasyonal, tek tek partinin tek merkezden tesbit edilen stratejik-taktik politikalarla yönetme biçimindeki afl›r› merkezileflme hatas›n› elbette düzeltmeliydi. Örgütlenmeye yeni biçim vermeliydi. Yap›lan baflka fleydir. Yürütme Komitesinin da¤›tma karar›nda; "‹flçi hareketinin tek tek ülkelerdeki büyümesi ve onlar›n görevlerinin karmafl›klaflmas› ile birlikte git gide eskidi, (...) partilerin (...) önünde engel haline geldi." (age. Sf. 283) Engel haline gelme, afl›r› merkezileflme hatas›n›n sonucuydu. Bunu aflma yerine, Enternasyonal örgütlemenin engel oldu¤u söylenemez. Her bir halkada spesifik görevler bafltan itibaren de bir olguydu, flimdi de bir olgudur. Bu gerekçeden yola ç›k›larak, enternasyonal örgütlenmeye gereksizdir diyemeyiz. Hitler Blo¤u ve antiHitler koalisyonu ülkeler koflullar›n›n farkl›l›¤›na vurgu yürütme komitesi proletaryaya özetle diyordu ki; Hitler Blo¤u ülkelerde savafl suçlusu hükümetleri düflürmektir görev. Anti-Hitler koalisyonu ülkelerde de baflka bir özel görev vard›r. Bu ülkelerde proletarya kendi burjuva hükümetlerinin savafl çabalar›na her yönlü destek vermeli, devlet ba¤›ms›zl›¤› elinden al›nm›fl ülkelerde bir ulusal kurtulufl savafl› sürdürülmelidir. (anti-Hitler emperyalist ülkelerde dahil) Diyordu ki; bu görevin yap›lmas› için, tekil partilerin, rolü daha önemlidir. (Bkz. age. Sf. 283) Farkl›l›klar izlenmesi gereken özgül siyasetler önemlidir. Ancak yürütme komitesi, anti-Hitler koalisyonu ülkeler iflçi s›n›f›n›n önüne, sadece hükümetleriyle birlikte, Hitlere karfl› mücadele ile s›n›rl› bir strateji koyuyor. Dikkat edilsin taktikte de¤il. Enternasyonal’in da¤›t›lmas› bununla da ilgilidir. Bu siyaset yanl›flt›r. Yanl›fl siyaseti ortaya koyarken biz, gününü doldurmufl örgüt biçimlerini ol-

du¤u gibi koruyan, koflullara uygun yeni biçimler koymayan çal›flma tarz› ve yöntemlerini koflullara göre flekillendirmeyen reçeteci bir anlay›fla da sahip de¤iliz. Proletaryan›n her bir halka ve uluslararas› örgütlenmesi bir ihtiyaçt›r. Konjonktürel de¤il, stratejik bir ihtiyaçt›r. Komünizme kadar bu ihtiyaç ortadan kalkmaz, "günü dolmufl" olmaz. Ancak koflullardaki köklü de¤iflikliklere ba¤l› olarak flu veya bu biçim gününü doldurabilir. Dikkat çekme durumunda oldu¤umuz, koflullarla iliflkili örgütlenmenin de¤iflik flekilleridir, örgütlenmenin gereksizli¤i de¤il! Da¤›tma gerekçelerini koyduktan sonra yürütme komitesi flu senteze vararak, ça¤r› yap›yor. "Komünist Enternasyonal yürütme komitesi prezidyumu, Komünist Enternasyonal'in bütün taraftarlar›n›, emekçilerin can düflman›n›n Alman faflizmi müttefikleri ve vesayetinin en k›sa sürede ezilmesi için, bütün güçlerin anti-Hitler koalisyonuna dahil ulus ve devletlerin kurtulufl savafl›n› her yönden destekleme ve bu savafla aktif olarak kat›lmakta yo¤unlaflt›rmaya ça¤›r›r.” (age. 285) Burada, hiçbir devrim ça¤r›s› var m›? Ça¤r› bir kenara, proletarya devrimi görevine zerrece iflaret var m›? Taktik bir siyaset de¤il, strateji olarak sunulmufltur. Anti-Hitlerci emperyalist ülkelerde dahil, her yerde "ulus ve devlet kurtuluflu" (hiç ayr›m gere¤i de duymadan) ise bafll› bafl›na ele al›nmas› gereken bir problem!.. Hatal› oldu¤u da aç›k.

II. Dünya Savafl› ve UKH Konusunda Bir Bafllang›ç Komüntern, enternasyonal proletaryan›n komünizm mücadelesinin uluslararas› bir silah›d›r. Proleter dünya devriminin ilerletilmesine önemli katk›lar sunmufltur. Onun esas yan› olumlu miras›d›r. Bu gerçek, ikincil derecedeki tali hatalar›n› görmememizi, aflmamam›z› gerektirmez. 1935 Komüntern 7. Kongresi de¤erlendirildi¤inde flu sonuca ulaflmaktay›z: Dünyan›n o günkü durumu ve proletaryan›n görevlerinin de¤erlendirmesini yapan 7. Kongre, devrimci proletarya için bir taktik 76


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S çizgi ortaya koydu. Bu, esasta do¤ru olmas›na ra¤men hatalar da içeriyordu. Faflizm ve burjuva demokrasisi aras›ndaki ayr›ma dikkat çekmesi önemsiz de¤ildi ve bunu yapt›. Taktik bir özel program da belirledi. Yap›lmal›yd› da. Ancak burjuva devletin faflizm ve burjuva demokrasisi gibi iki biçimi, özde burjuva diktatörlü¤üydü. Biçim farklar›na iflaret etmek gerekliydi. Ama bu biçimsel farkl›l›klar özün önüne ç›kar›lmamal›yd›. Bu biçimsel farkl›l›¤›n gerektirdi¤i taktik görevler stratejik gibi gösterilmemeliydi. Dimitrov'la Komüntern buna gerekli duyarl›l›¤› göstermedi, baz› hatalar yapt›. Faflizme karfl›, taktik olarak burjuva demokrasisi ile ittifak, stratejik bir göreve dönüfltü. Ezilenler, faflizm d›fl›ndaki kli¤e karfl› objektif olarak silahs›zland›r›ld›. Emekçiler uyar›lamad›. Uluslararas› ittifak›n zarar görmemesi kayg›s›yla, tek tek ülkelerdeki devrimin proleter dünya devrimine katk›s› objektif olarak küçümsendi. Sapmalara gerekli müdahale, uluslararas› alanda da mevcut olan hatal› tali çizgi gere¤i yap›lamad›. Yanl›fl olan, faflist kampa karfl›, uluslararas› anti-faflist cephesinin taktik siyaseti de¤ildi. Bunu, stratejik e¤ilime dönüfltüren yaklafl›md›. Bu yaklafl›m, Komüntern siyasetinin tarihsel zorunluluklarla ilgili bir özel siyaset oldu¤unu gölgeledi. Çeflitli ülkelerde, burjuvaziye yedeklenen ve devrimi tasfiye eden çizgilerin (‹talya, ‹spanya, Yunanistan, Fransa gibi) savunulmas›na objektif olarak hizmet etti. En az›ndan bunlar uyar›lmad› ve mücadele edilmedi. Bu uyarmama, Komüntern’de de tali de olsa hatal› bir çizginin mevcudiyetine iflaret etmektedir. Evet, emperyalist ülkelerde faflizm tekelci burjuvazinin en gerici kesiminin iktidar biçimiydi. Finans kapitalin en ba¤naz-sald›rgan diktatörlük biçimi. Tekelci burjuvazinin di¤er kesimleri biçimde faflizmle baz› çat›flmalar halinde bulunsalar da (s›n›f ç›karlar› temelinde) nitel olarak ayn› ortak özü paylaflt›klar›n›n görülmemesine götürmemeliydi. Faflist olarak de¤erlendirilmeyen kesimlere iyimser bakma anlay›fl›na kaynak yap›lmamal›yd›. Tali de olsa yap›ld›. Biçimi ne olursa olsun, burjuva diktatörlü¤ün özü de fliddettir,

bask›d›r. Hangi biçim meselesi, burjuvalar›n keyfi iradesi de¤il, tarihsel koflullarla alakal›d›r. Yönetebilmek için mecbur olduklar› bir yöntem meselesidir. Dolay›s›yla emperyalist burjuvazinin bir kesiminin nisbeten "daha iyi›l›ml›-demokratik" olmas› çerçevesinde biçim sorununu telakki etmek, kliklerin çat›flan ç›karlar›n›n mahiyetini aç›klamak ve bununla iliflkili mevzilenme durumlar›n› izah etmek de¤il, bir kesim hakk›nda objektif olarak iyimserlik yaratmakt›r. Bu da yap›ld›. 2. Dünya savafl› düz bir çizgi izlemedi. Savafl de¤iflik evrelerde farkl› biçimler ald›. Her bir evrede çeliflkiler aras›ndaki iliflkinin tahlili gerekliydi. Komüntern bunu yapmaya çal›flt›. Mesela; Sovyetler Birli¤i, sosyalizmin kalesiydi. Proleter dünya devriminin ilerletilmesinde özel bir yeri vard›. Fakat yine de bu, tek tek ülke devrimleriyle iliflki ve diyalektik birleflmeyi içeriyordu. Tek düze, mutlak ele al›namazd›. SB'nin korunmas›, Çin devrimi örne¤inde oldu¤u ve Mao'nun yapt›¤› gibi hiçte her partiye tek yanl› SB'nin d›fl politikas›n› mekanik tekrar etmeyi gerektirmezdi. Çeflitli partiler Mao gibi de¤il, tersini yapt›. SB'nin d›fl polikak›sna birebir kendilerini endekslediler. Kendi burjuvazileriyle ittifak›, uluslararas› ittifak siyaseti gerekçesiyle stratejik bir çizgiye dönüfltürdüler. Komüntern ve SB bu hatal› çizgiyi uyarmad›. SB'yi koruma kayg›s›yla göz de yumdu, objektif olarak destekledi. Bunlar sa¤ hatalard› Komüntern’in genel çizgisinde bu hatalar ikinci durumdayd›lar. Komünizme ya dünya çap›nda yürünecek ya da hiçbir flekilde yürünemeyecek. (Proleter dünya devriminin emperyalizmin tek tek zay›f halkalar›ndan kopar›lmas› biçimindeki seyrine ra¤men komünizm ulusal de¤il, dünya çap›nda bir mücadeledir.) UKH'nin dünya çap›nda birli¤i ve dünya partisi esprisi de anlafl›labilir Proleter dünya devrimi karmafl›k bir süreçtir, özde de¤il her bir halkada koflullar gere¤i çeflitli biçimler al›r. Bu durum, UKH'nin birli¤inin karmafl›k mahiyetini de anlat›r. Tek tek ülkelerin devrimine bir merkezden reçetelerle çözüm bulunamaz. Elbette çizgi meselesi toprak-ço¤raf77


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S yalara özgü de¤ildir. ‹deoloji enternasyonaldir. Kendini ifade eder, yanl›fl› elefltirir. Yine de partilerin kendi kararlar›n›, kendilerinin almalar› bir prensiptir. Çin bu prensibi uygulamasayd› devrimi yapabilir miydi? Komüntern reçetesini bire bir uygulasayd›, sonuca gidebilir miydi? Gidemezdi. Tabii ki her partinin hatalar› öncelikle kendisinindir. Komüntern'e y›karak kurtulamaz ama, Komüntern’in böyle bir olumsuz tecrübesi de mevcuttur. Afl›r› merkezileflme ve tek tek partilere mutlak direktifler siyaseti kabul edilemez. Bir bafllang›ç olarak iflaret etti¤imiz bu sorunlar genifl-etrafl› bir de¤erlendirmeyi gerektirmektedir. Parti ve UKH, bunu, kolektif olarak yapma durumundad›r. Partimiz tarihinde 1. ve 2. MK, Konferans, DABK yöneliminde Komüntern’i elefltirme gelene¤i yoktur. 2. MK kimi konularda elefltirilerden 5. raporunda bahsetse de esasta, muhafazakar bir savunma mevcuttur. Di¤erlerinde ciddi bir elefltiri yönelimi dahi yoktur. KHK ve merkezi konferansa gelince; bunlar bu tür sorunlar›n varl›¤›n› ya da yoklu¤unu dahi tart›flma pozisyonunda de¤ildir. Tümünün DEH deklerasyonuna tutumlar›nda bu meselede ortak bir görüfl mevcuttur. Komünternin baz› eksikliklerinin ifade edilmifl olmas› dahi Deklerasyona, "inkarc›", hatta baz›lar›nca DABK gibi "revizyonist" damgas› vurulmas›na yol açm›flt›r. Komüntern’in Mao’nun uyar›s›na ra¤men körü körüne izlenmesi çizgisidir bu. Modern revizyonist çizgili AEP’e, ASHC'ye, Küba'ya sosyalizm etiketi yap›flt›rmaya götüren, Körfez savafl›nda Saddam'› desteklettiren, Maoizm'e karfl› kabul etmeme temelinde ayak direttiren vb. ç›kmazlar›n temelinde Komüntern ve Stalin'in tali hatalar›ndan köklü kopamamak yatmaktad›r. Sormak gerekir: Stalin ve Komüntern elefltiri konusu yap›lan meselelerde hatas›z ve çok sa¤lam durumdalard›ysa onlar›n bu sa¤laml›¤›na ra¤men, en az›ndan TKP, ‹talya-‹ngiltere-Fransa-Almanya ve di¤er partilarin %99'luk ezici ço¤unlu¤u o dönemde ve Kruflçev darbesiyle birlikte de herkesin de kabul etti¤i s›n›f iflbirlikçisi, reformist-floven nitelik-

lerini engelsiz sürdürebilme durumunda olabilirler miydi? Tabiiki onlar›n hatalar›ndan öncelikle Komüntern de¤il, kendileri sorumludur. Ancak do¤ru çizgide güçlü bir uluslararas› Komünist Merkez flartlar›nda revizyonizm bu kadar serpilemezdi, menavra yapamazd›. Kruflçev'ler sebepsiz ve bu partilerin hatalar›ndan hiç güç almadan, Stalin ve Komüntern'in "mevcut olmayan zay›fl›¤›" d›fl›nda m› bu kadar kolay ç›kt›? ‹flte Mao, k›r›lmalar›n, zay›flayan yönlerin neflteri, yeni-nitel bir do¤rulman›n ad›yd›. Bu do¤rulmay› savunamayanlar, eski k›r›lmadan kopamamaktad›rlar. DEH Deklerasyonu’nun da ifade etti¤i gibi Komüntern'in 7. Kongresi flu sapmalardan müzdaripti: "Faflizme karfl› mücadeleyi stratejik bir aflama yapma ve burjuva demokrasisi ile faflizm aras›ndaki fark› mutlaklaflt›rma e¤ilimi, proletaryan›n sefaletinin, iflçi s›n›f› içerisindeki bölünmeye flifa bulunmas›n›n temelini yaratmakta oldu¤unu ilan etmek." Tamam›yla do¤rudur. 2. MK, Konferans ve DABK bu do¤rulara yanl›fl temelde meydan okumufltur. 2. MK, DABK ve Konferans ortak bir zeminde Deklarasyonun emperyalist ülkelerde "proletaryan›n sosyal taban›" konu-sundaki belirlemelerine atefl püskürtmektedirler. Hepsi de, emperyalist ülkelerde proletarya tahlilinde, "emperyalizmden yarar gören" etkili bir iflçi aristokrasisinin mevcutdiyetine, bunun KP'nin sosyal taban› olamayaca¤› gerçe¤ine veryans›n etmek, iflçi s›n›f›n›n afla¤› kesimi biçimindeki Deklerasyonun sosyal taban olarak görülmesi gereken bölümüne karfl› ç›kmaktad›rlar. Bu zorlamalar da DABK flöyle diyor: "‹flçi s›n›f›n›n yoksul (yedek sanayi ordusu iflsizler dahil) kesimini, göçmen iflçileri, az›nl›klara ve ezilen uluslara mensup iflçileri proletarya partilerinin sosyal taban› olarak kabul etmek geri kalan kesimleri ise bu taban kesiminden ç›karmak son tahlilde solcu oportonüzme ç›kar." B›rakal›m emperyalist ülkeleri bugün Türkiye’de de, Koç-Sabanc› fabrikalar›ndaki iflçilerin bir bölümü, di¤er alanlara nazaran nis78


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S beten ayr›cal›kl› durumdad›rlar. Koflullara ba¤l› olarak her bir somut ayr›m ve esas al›nacak kesimlerin tesbiti sadece emperyalist ülkeler aç›s›ndan de¤il, bizimki gibi ülkeler aç›s›ndan da anlam tafl›r. Emperyalist ülkelere gelince; ezilen ulus ve halklar›n ya¤malanmas› sonucu gasbedilen zenginliklerin çok küçük bir kesimi, susturulmalar› için, emperyalist ülke iflçilerinin bir bölümüne daha çok sunulmaktad›r. ‹flçi s›n›f› içinde kutuplaflmalarda bu önemli bir faktördür, Zaman bu pay›n sunulmas› koflullar› olmayabilir. Her somutta durum somut incelemeyi gerektirebilir. ‹flçi s›n›f› içerisindeki bölünme Lenin yoldafl›n da iflaret etti¤i bir olgudur. Komüntern 7. Kongre raporunda Dimitrov, krizin iflçi s›n›f› içindeki bölünmeye kesin çare buldu¤u görüflündedir. Evet kriz, iflçi aristokrasisini de zorluklara itiyordu. Bu kesim içinde çal›flma ihmal edilmemeliydi. Hele sözkonusu zorluklar ortam›nda daha da ihmal edilmemeliydi Ancak iflçi s›nf›nm bölünmesi, ezilen ulus ve halklar› tahakküm alt›nda bulunduran emperyalizm gerçe¤inin yaratt›¤›, bazen derin ve nisbeten geri bir düzey gösteren gerçe¤iydi. ‹flçi aristokrasisi emperyalist-kapitalist krizin sonucu olarak bazen yoksullaflabilir. Ama bu durum tek bafl›na, bir imtiyaz tabakas› fikrinin yerleflti¤i bu kesimin, otomatikmen, burjuvaziden köklü kopmas›na yol açmaz. Yoksullaflma döneminde bunlara el atmak önem tafl›sa da, bu kesimin sosyal bir tabaka olarak özelliklerinin yads›nmas›na götürmemelidir. Ülke devrimi aç›s›ndan da önem tafl›yan hususlard›r. Büyük ifl kollar›, büyük sanayi merkezlerindeki iflçiler, di¤erlerine göre daha fazla ücret alma durumundad›rlar. Kestirme flekilde iflçi s›n›f› çal›flmas›nda, buralar kilittir diyemeyiz. Varofllar›, iflsizleri, iflçilerin bizde de gerçek olan daha alt kesimlerini yok sayamay›z. ‹htilalcilik ve liberalizm niyet meselesi de¤il, hangi çizginin uyguland›¤› meselesidir. Hangi kitlenin esas al›nd›¤› meselesidir. Partinin s›n›f›, devrimci proletaryad›r. Parti, devrimci proletaryan›n öncüsü, s›n›f mücadelesinin silah›d›r. Tart›fl›lan baflka fleydir. Kitle çizgisidir.

79


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

‹fiÇ‹-KÖYLÜ GAZETES‹ VE PART‹ZAN DERG‹S‹’N‹N ‹DEOLOJ‹K MÜCADELE TARZI VE DÜfiÜNDÜRDÜKLER‹ Bilindi¤i gibi s›n›f mücadelesinin üç bafll›ca boyutundan birisi de ideolojik(teorik) mücadeledir. ‹deolojik mücadelede yanl›fl anlay›fllarla uzlaflma olmaz. Tam tersine yanl›fl fikirlerin amans›z bir flekilde elefltirilmesi zorunludur. Ama burada birinci derecede önem arz eden husus yöntem sorunudur. ‹deolojik mücadele yürütüyorum ad› alt›nda bilimsel olmayan kaba ve sekter tarz tarihimizin inkar edilemez gerçe¤idir. Gerçek Maoistler yanl›fl fikirlerle mücadele ederken tam da ideolojik mücadelenin ruhuna uygun davran›rlar. Karfl› taraf› olumlu flekilde etkileyen bir fikir mücadelesi gerçekte s›n›f mücadelesine hizmet eder.

M

aoist öncüyü bütün küçük burjuva ve burjuva partilerden ay›ran en belirgin çizgilerden birisi de flüphesiz ki kendi hatalar›na karfl› dürüst ve ciddi yaklaflma prati¤idir. Türkiye-Kuzey Kürdistan’da s›n›fsal ve ulusal kurutulufl mücadelesi yürüten küçük burjuva ve ulusal burjuva hareketlerin kendi hatalar›na karfl› ciddi ve dürüst yaklaflt›klar›n›; tarihleriyle derin ve kapsaml› bir flekilde hesaplaflt›klar›n› ne yaz›k ki söyleyemeyiz-söylenemez. Bu durum sadece küçük burjuva hareketler için geçerli de¤il kendisini Maoist olarak nitelendiren parti ve örgütler için de geçerlidir. Buna, Maoist öncü

dahil de¤il. Çünkü Maoist öncü kendi tarihiyle çok derin ve kapsaml› bir tarihsel hesaplaflma içerisine girdi. Bu hesab›n› da ülke ve dünya proletaryas› baflta olmak üzere bütün halklara sundu. “TKP(ML)’den Maoist Komünist Partisi’ne Bu Tarih Bizim” adl› tarihi muhasebe kitab›nda TKP/ML’ye yönelik yap›lan elefltiriler TKP/ML’nin tarihimizin bir parças› olarak görülmesindendir. Bilindi¤i gibi s›n›f mücadelesinin üç bafll›ca boyutundan birisi de ideolojik(teorik) mücadeledir. ‹deolojik mücadelede yanl›fl anlay›fllarla uzlaflma olmaz. Tam tersine yanl›fl fikirlerin amans›z bir flekilde elefltirilmesi zorunludur. Ama burada birinci derecede önem arz eden husus yöntem sorunudur. ‹deolojik müca80


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

dele yürütüyorum ad› alt›nda bilimsel olmayan kaba ve sekter tarz tarihimizin inkar edilemez gerçe¤idir. Gerçek Maoistler yanl›fl fikirlerle mücadele ederken tam da ideolojik mücadelenin ruhuna uygun davran›rlar. Karfl› taraf› olumlu flekilde etkileyen bir fikir mücadelesi gerçekte s›n›f mücadelesine hizmet eder. Partinin geliflip zenginleflmesini sa¤lar. Tersi yöntemler ne partinin iç birli¤i ve bütünlü¤ünü sa¤lar ne de s›n›f mücadelesinin bu alandaki görevini yerine getirir. Okurumuzun da takip etti¤i üzere Partizan dergisi 49. say›da ve ‹flçi-Köylü gazetesinde Maoist öncüye yönelik, elefltiri s›n›rlar›n› aflan sald›r› içerikli dizi yaz›lar yay›mland›. Hat›rlanaca¤› gibi ‹flçi-Köylü gazetesini, üzerinde duraca¤›m›z, özellikle de “kaba ve sekter tarzlara sayfalar›nda yer vermemesi” için gazetemiz Devrimci Demokrasi arac›l›¤›yla öneride bulunarak uyarm›flt›k. Bu kaba ve sekter siyaset tarzlar›n›n ne kendi okurlar›na ne de baflka gazetelerin okurlar›na faydas› olamayaca¤›n›n, tam tersine yanl›fl ve hatal› flekillenmeler yarataca¤›n›n vurgusunu yapm›flt›k. Ancak gelinen aflamada gazetemizin yapt›¤› uyar› ve öneriler dikkate al›nmad›. Uyar›lar dikkate al›nmad›¤› gibi bu kaba, soyut, tahrifatç› ve abart›l› yaz› ve yorumlara daha h›z verildi. O kadar abart›l› savunu ve sald›r› yap›l›yor ki sanki su üzerine yaz› yazmaya çal›fl›l›yor. Özcesi, gelinen aflamada bu sald›r› içerikli yaz›lara yan›t vermeyi gerekli görmemizin bafll›ca üç nedeni var: Birincisi; söz konusu yaz›lara iliflkin yapt›¤›m›z elefltiri ve öneriler ciddiye al›n›p olumlu sonuç vermedi. ‹kincisi; söz konusu yaz›(lar)da oldukça as›ls›z iddia ve suçlamalara yan›t vermeyi, ertelenemez devrimci bir görev olarak görmekteyiz. Çünkü bizim hem gazetemiz hem de ‹flçi-Köylü gazetesi okurlar›na gerçekleri bir kez daha (belli boyutlar›yla da olsa) oldu¤u gibi aktarma görev ve sorumlulu¤umuz var. Bu görevden kaçamay›z-kaç›lamazd›. Üçüncüsü; ‹flçi-Köylü gazetesi ve Partizan dergisini kendi tarihiyle dürüst ve ç›plak bir flekilde hesaplaflmas›n› yapmaya ikna etmek; kaba ve sekter “elefltiri” tarz›n› düzeltmeye yard›mc›

olmak içindir. Bafll›¤a “bir yaz›” olarak geçmemizin nedeni gerek Partizan dergisi gerekse ‹flçi-Köylü gazetesinde Maoist öncüye yönelik yaz›lan her iki yaz›n›n da ayn› içerikli olmas›ndan kaynakl›d›r. Bu bilinçten hareketle de elefltirilerimizde öncelik s›ras›n› Partizan dergisine verece¤iz. Daha sonra ‹flçi-Köylü gazetesini yan›tlayaca¤›z. Bunu yaparken her iki yaz›da çak›flan noktalar› da birlikte ele alaca¤›z.

-IP a r t i z a n D e rg i s i ’ n i n 4 9 . Say›s›nda Maoist Öncüy e Ya p › l a n S a l d › r › l a r Ü z e rine Maoist öncüye yönelik sald›r›lar›n yap›ld›¤› yaz›n›n bafll›¤› flöyle: “Proletarya Partisi’nin 7. Konferans Kararlar›n›n Yol göstercili¤inde ‘Parti Bilinci, Devrim Bilinci Ifl›¤›nda, Süreklili¤i Sa¤lanm›fl Gerilla Savafl› ‹çin Parti ‹nflas›nda Derinlefl, Kitle Çal›flmas›nda Yo¤unlafl’ fiiar›yla ‹leri”. Öncelikle yaz›n›n bafll›¤›n›n iyi konuldu¤unu ama içeri¤inin ise bafll›¤a uygun olmad›¤›n› belirtelim. Bafll›kla içeri¤in birbiriyle nas›l ve hangi noktalarda derin bir tezatl›k teflkil etti¤i ise elefltirilerimizin ak›fl› içerisinde görülecektir. Bu bafll›k alt›nda sunulan yaz›da hatal› gördü¤ümüz bütün noktalar›n elefltirisini yapmayaca¤›z. Sadece öncüyle do¤rudan ba¤›nt›l› olan noktalara de¤inmekle yetinece¤iz. Yoksa söz konsu yaz› kendi ba¤r›nda bir dizi hata ve yanl›fll›k bar›nd›rmaktad›r. Örne¤in; “dünya flu anda tek kutuplu bir mecrada duruyor,” “ülkemizde devrimci durumda bir duraklama oldu¤unu kabul etmeliyiz”, vb. gibi hatal› ve abart›l› tespitler yap›lmaktad›r. S›ras›yla elefltirilerimizi yürütelim: 1) Partizan dergisi, 1995-2002 aras› sürecin çizgisini bir yandan esasta olumsuz bir pratik olarak de¤erlendirirken öte yandan ise bu olumsuz prati¤in ideolojik-politik ad›n› koymuyor, ya da koymaktan çeki81


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

niyor: fiu belirleme yap›lmaktad›r: “Proletarya Partisi’nin 7. Konferans›, geçmifl 7 y›ll›k sürecini de¤erlendirdi¤inde olumsuz bir prati¤i geride b›rakt›¤›n› söylemekten çekinmedi. Bunun içinde olumlu at›l›mlar›n ve yönelimlerin olmas›n›n bu gerçe¤i de¤ifltirmedi¤i(abç) gerçe¤ini kabul etti.” (Sf;36) Ayn› sürece iliflkin “TKP(ML)’den Maoist Komünist Partisi’ne Bu Tarih Bizim” adl› kitapta yap›lan tespiti aktaral›m. Sonra bu iki tespitin ortak ve ayr› yanlar›n›n karfl›laflt›rmas›n› yapal›m. “ TKP/ML’nin II. OPK Sonras› Siyasal Yönelim Çizgisi de Sol Oportünistti.” “Her üç alandaki çizgisinin MLM de¤il solsekter ve macerac› oldu¤u...” (age,Sf; 496, 501) Burada her üç alan sözünden siyasal, örgütsel ve askeri çizgi kastedilmektedir. Ad› geçen kitab›n geçmifli analiz etmede bilimsel olarak oturttu¤u anlay›fl bir partinin genel siyasi çizgisiyle o partinin dönemsel olarak izledi¤i siyasal, örgütsel ve askeri çizgilerinin bir ve ayn› olmad›¤› gerçekli¤idir. Ki okur da bunu farketmifltir. Zaten bu noktalar›n ayr›m ve ortak yanlar› bilimsel bir flekilde bilince ç›kart›lm›fl olunursa o durumda hem kitab›n muhasebe yöntemindeki bilimsellik kavranm›fl olunur hem de Partizan ve ‹flçiKöylü gazetesinin hatal› analiz yöntemleri giderilir veya bu denli kaba ve sekter sald›r›lara girmemifl olurdu. Kitap, TKP/ML’nin 7 y›ll›k sürecini de¤erlendirirken sol oportünist bir hat izledi¤i belirlemesini yapmaktad›r. Partizan dergisi de bu 7 y›ll›k süreci esasta olumsuz bir pratik olarak de¤erlendirmektedir. Her ikisi de TKP/ML’nin 7 y›ll›k sürecini olumsuz de¤erlendirmektedir. Bu noktada aralar›ndaki temel fark nedir? Kitap, bu süreçteki olumsuz prati¤in ideolojik-siyasi arka plan›n› ortaya koyarken, Partizan dergisi bu sürecin ideolojik-siyasi arka plan›n› ortaya koymam›flt›r. Ad› geçen kitap, bu süreci sol oportünist çizgi olarak ele al›p de¤erlendirmeye tabi tu-

tarken ayn› zamanda bu oportünist çizginin siyasal, örgütsel ve askeri alanlara nas›l yans›d›¤›na iliflkin vb. sorulara yan›t bulmufltur. Bunu yaparken tabii ki somut örneklerle ideolojik sorgulamas›n› da yapm›flt›r. Oysa, Partizan dergisi ad› geçen süreci bir yandan “olumsuz bir pratik” olarak de¤erlendirirken öte yandan ise bu olumsuz prati¤in ideolojik, siyasal, örgütsel ve askeri çizgi boyutunu ortaya koymuyor-koyamam›flt›r. Bunun üzerinde dural›m: Partizan dergisine bir soru sorarak konuyu tart›flal›m: “Olumsuz bir prati¤in” politik arka plan› yok mu? Bir baflka deyiflle 7 y›ll›k bir pratik süreç önümüzde duruyor ve bu sürecin kendisi de esasta olumsuz olarak de¤erlendiriliyor. Fakat bu olumsuz prati¤e yol açan siyasal, örgütsel, askeri çizgi nedir? Bunlar›n tarihsel ve s›n›fsal kökleri nereye dayanmaktad›r? Dahas› bu hatal› pratikler hangi ideolojiden besleniyor? Yoksa bu hatalar›n ideolojik-politik arka plan› yok mu? Her siyasi hata ve baflar›s›zl›¤›n kendisini sadece olumsuz diye nitelendirmek do¤ru bir analiz yöntemi olabilir mi? Bilinirki her bir olumsuz politik-örgütsel prati¤in arka plan›nda bir düflünce yöntemi, bir felsefi bak›fl aç›s› ve politika yatar. E¤er bir yerde, hem de 7 y›ll›k gibi bir pratik çizgiyi esasta “olumsuz bir pratik” olarak de¤erlendiriyorsak, o halde bu prati¤i yanl›fl düflünce yöntemi ve siyaset tarz›ndan ayr› ele alabilir miyiz? Yedi y›l›lk bir pratik sürece yön veren hangi siyaset tarz›d›r? Bunun ad› konulmayacak m›? Somut durumun, hem de 7 y›ll›k gibi bir süreci olumsuz bir pratik olarak saptaman›n ideolojik-politik ad› olur. “Olumsuz” deyip iflin içerisinden ç›kmak sözkonusu olumsuzlu¤un köklerine ideolojik olarak inmek de¤il, ondan uzaklaflmakt›r. Konuya iliflkin Baflkan Mao “Hiçbir komünistin akl›ndan ç›karmamas› gereken temel çal›flma yöntemi, çal›flma siyasetlerimizi somut duruma göre belirlemektir. Yapt›¤›m›z hatalar›n nedenlerini araflt›rd›¤›m›zda, bunlar›n hepsinin, belirli bir zaman ve yerdeki gerçek durumdan uzaklaflt›¤›m›z ve çal›flma siyaset82


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

lerimizde öznelci davrand›¤›m›z için ortaya ç›kt›¤›n› görüyoruz. Bu, bütün yoldafllara ders olmal›d›r.” demektedir. (cilt;4 Sf, 221) Mao’nun ortaya koydu¤u gibi e¤er bir politika somut duruma uygun belirlenmiyorsa onun sonucunda hatalara düflmek kaç›n›lmaz olur. Politik hatalar›n düflünsel kayna¤› ise öznelciliktir. Öznelcilik de tek yanl›l›k oldu¤una göre tek yanl›l›k üzerinden oluflturulacak politikan›n kendisi de do¤al olarak oportünizm olur. Somut gerçekli¤in ilerisinde siyasal, askeri ve örgütsel çizgi izlemenin ad› sol-sekter macerac› çizgiden baflkas› olamaz. Somut gerçekli¤in gerisinde bir politika izlendi¤inde ise o durumda sa¤ oportünist, liberal ve pasifist çizgi izlemiflsin demektir. Partizan dergisi iflte bu belirlemeden uzak kaç›yor. Olumsuz diyor ama bu çizgilerin ideolojik-politik olarak alt›n› doldurup ad›n› koymuyor. Durum böyle olunca geçmifl hatal› çizgilerden do¤ru ve bilimsel bir ideolojik kopufl sa¤lanamaz. Partizan dergisinin yaz› boyunca izledi¤i genel çizgi de budur. Do¤ru ve bilimsel bir düflünce sistemati¤ine sahip olamad›¤› için de haks›z bir flekilde sald›r›ya geçiyor. Özelefltiri yapt›m demekle özelefltiri yap›lm›yor. Hastay› tedavi etmek için önce hastal›¤›n ad›n› do¤ru koymal›s›n. Bunu do¤ru koyamay›nca ideolojik mücadelede okun sivri ucunu hangi sapmaya yöneltece¤ini de bilemezsin-beceremezsin. Bu de¤erlendirmede Partizan dergisinin yapt›¤› da budur. 2) Partizan dergisi, olumsuzluklar›n esas nedenini içte aramak yerine d›flar›ya ba¤layarak idealist bir tarzda sorunlara yaklaflmaktad›r: Partizan dergisi, “2. OPK” süreci için flu tespiti yapmaktad›r: “... 1994’de Parti içinde gerçeklefltirilen darbenin yaratt›¤› tahribat ve bunun kadro ve Proletarya Partisi’nin kitlesi üzerindeki etkilerini ortaya koymadan nas›l bir süreçten süzülerek 6. Konferans’›n (2.OPK) gerçeklefltirildi¤i anlafl›lmaz.” dedikten sonra arkas›ndan sorunun esas kayna¤›n› “darbeci” olarak nitelendirdi¤i Maoist öncüye ba¤layarak iflin içerisinden flu flekilde ç›kmaya çal›fl›yor:

“... Parti içinde yarat›lan bozgun, o güne kadarki en büyük darbe ve bozgun niteli¤indeydi. Proletarya partisi adeta bir varl›k ve yoklukla karfl› karfl›ya gelmiflti. Önder kadrolar›n ezici ço¤unlu¤unun esir olmas›, birçok zorlu¤u birlikte getiriyordu.” Partizan dergisi bu tespitiyle kimi ikna edebilir ki? Kendisinden baflkas›n› ikna edemez. Kendi kendisini kand›r›yor. Diyalektik yöntemden hareket etmek yerine bozgunun esas nedenini d›flar›daki güçlere ba¤layarak metafizik düflünceyle sorunlara yaklaflm›flt›r. Partizan dergisi dürüst ve ç›plak bir flekilde kabul etmelidirki “en büyük darbe ve bozgunu” yaflamas›n›n ana nedeni “DABK darbecileri” de¤il, kendi önderli¤inde yer alan kadrolar›n malum suçu ifllemifl olmalar› ve bu suçun da partiden gizleme yoluna gidilmesi gerçekli¤idir. fiöyle bir savunu olabilir mi? Maoist öncü kalk›p kendi hatal› çizgisinin esas nedenini götürüp Karfl› Devrimci Hücre (KDH) elemanlar›na ba¤larsa, o zaman bu yaklafl›m için do¤rudur diyebilir miyiz? Bu, ucuz bir siyaset tarz› olmaz m›? Bu, hatalar›n gerçek nedenini kendi yanl›fllar›nda ve çal›flma tarz›nda aramak yerine d›fla ba¤lamakt›r. Kald› ki 94 ayr›l›k sürecinde ortaya ç›kan saflaflmada her iki kanad›n kadrolar›n›n ezici ço¤unlu¤u yine kendi saflar›nda yer tuttu. Durum böyle olunca “MLM çizgide e¤itilen” kadrolar nas›l oluyor da “DABK darbecili¤i” sonucu sars›l›yor ve bozguna u¤ruyor? Demek ki bozgunda ve güvensizlikte rol oynayan esas faktör bir dönem önder olarak bilinen kadrolar›n içine düfltükleri suç ve hatalar›n deflifre olmas›d›r. Bir taban kendi önderli¤ine olumsuz pratikler, hem de suça denk düflen pratikleri iflledi¤i için güvenmez. Bozgunun esas nedeni bu iken ancak Partizan dergisinin, üstelikte aradan y›llar geçmesine karfl›n hala hatalar›n›n esas kayna¤›n› iflaret etti¤imiz bilimsel bir bak›fl aç›s›yla ortaya koymak yerine d›flar›da arama yoluna gitmesi, geçmifl tarihiyle bilimsel bir hesaplaflmaya gitmedi¤inigitmeyece¤ini gösteriyor. 3) Partizan dergisi, “hiziplerle” müca83


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

dele sorununa abart›l› bir flekilde yaklafl›yor: Partizan dergisinin konuya iliflkin yapt›¤› tespit flöyle: “Otuz y›ll›k Proletarya partisi tarihi inceledi¤inde görülecektir ki, Proletarya Partisi düflmana yönelmekten çok kendi içinde ç›kan hizip, darbe ve kaçk›nl›kla mücadele etmifl, kendi yöneliminde yürümesi, bir biçimiyle ‘tali’ bir düzeyde kalm›flt›r.” (agd.Sf;36) Birincisi, bu tespite göre proletarya partisi’nin tarihini s›n›f düflmanlar›na karfl› mücadele de¤il hiziplerle mücadele tarihi oluflturmufltur. Daha aç›kças›, bu tespitten hareket edilirse proletarya partisinin asli görevi s›n›f düflmanlar›na karfl› de¤il, “hizip” ve “kaçk›nlara” karfl› mücadeledir. Dahas› da var; buna göre bir Parti, e¤er s›n›f düflmanlar›na yönelmekten çok hiziplerle u¤raflm›fl ve bunlara karfl› mücadele yürütmüflse, böyle bir parti için komünist tan›mlamas› yapmak do¤ru olmaz. Bu da 30 y›ll›k Partiyi reddetmek anlam›na gelir. Üstelik Parti tüzü¤ünde “hizipçilik ve hiziplere yer yoktur” diye örgütsel tedbir konulmas›na karfl›n, bu yönlü bir belirlemede bulunmak hizipçilik ve hiziplere karfl› mücadele yönteminde bilinç bulan›kl›¤›n› daha da karmafl›k hale getiriyor. ‹kincisi, bu tespitten hareket edilirse Marksist-Leninist-Maoist bir partinin hiziplere karfl› örgütsel tedbirlerin yan›nda ideolojik mücadele etme diye bir sorunu yoktur. Dahas›, bu tespit, Marksist-Leninist-Maoist bir partinin “hiziplere karfl› bir yönelimi” olmaz, anlay›fl›na götürür. Hizip, arapça kilik-parti demektir. MLM bir parti içerisinde iki bafl iki yönetime yer yoktur. Bunun için örgütsel tedbirlere gidilir. Fakat bunlara karfl› mücadele siyasetimiz at›ld›ktan sonra ideolojik mücadeledir. Üçüncüsü, bu tespitten hareket edildi¤inde Proletarya Partisi önderli¤inin “hizip” ve “kaçk›nlara” karfl› mücadelesinde hep do¤ru bir siyaset izlemifltir, fakat buna ra¤men yine de hizip ve kaçk›nlar ç›km›flt›r. Soral›m: E¤er Proletarya Partisi’nin “hizip” ve “kaçk›nlara” karfl› mücadele siyaseti

do¤ruyduysa, o zaman nas›l oluyor da bu parti s›n›f düflmanlar›ndan çok esas olarak hizip ve kaçk›nlara karfl› mücadele yürütüyor? Dördüncüsü, Partizan dergisi bu tespitiyle yine o bildik hatal› yanlar›n› d›flar›ya ba¤layarak iflin içerisinden s›yr›lmaya çal›fl›yor. Sayfalar dolusu yaz› yaz›lm›fl, fakat “hizip”, “kaçk›n” ve “darbeci” olarak nitelendirdi¤i oluflumlara karfl› “bizim önderli¤imiz de flu veya bu noktalarda hata yapt›” diye tek bir ifade tarz›na rastlanm›yor. Bir yandan “Proletarya Partisi mücadele tarihi boyunca esas olarak hiziplere karfl› mücadele yürütmüfl” diye belirleme yapacaks›n, öte yandan ise her ne hikmetse 30 y›ld›r esas olarak mücadele etti¤in bu hizipler yine de genel mücadelenin önünde en büyük engellik teflkil edecek. Böylesine eklektik yoruma pes do¤rusu! K›sacas› Partizan dergisi, kendi hatalar›n› görmek yerine yine metafizik bir düflünce yöntemiyle hatalar› d›flar›da arama yoluna gidiyor. Hem de ne söyledi¤ini, neyi savundu¤u birbirine kar›flt›rarak bunu yap›yor. Ama böyle bir tarz› sergilemesi normal. ‹leride de ortaya koyaca¤›m›z gibi bir sayfa öncesinde söylediklerini bir sayfa sonra inkar eden bir anlay›fl sahibinin bilimsel bir yöntemle sorunlara yaklaflmas› düflünülemez. Çünkü düflünce yöntemine öznelcili¤in, analiz yöntemi ise metafizikçili¤in damgas›n› vurdu¤u bir sorgulama yöntemiyle do¤ru-bilimsel sonuçlara gitmesi beklenemez. 4) Partizan dergisi, 1. MK için revizyonist ve oportünist ak›mlara karfl› ideolojik mücadelede “ileri ad›m atm›flt›r” demekle, do¤ru bir de¤erlendirme yapm›yor: Partizan dergisinin söyledikleri: “... di¤er oportünist ve revizyonistlere karfl› ideolojik mücadelede ileriye at›lan ad›mlar› 1. MK, ... di¤er sorunlarda atamad›.” (agd.Sf; 39) Bu tespit, 1. MK’ya hak etmedi¤i iltifat› göstermektir. Oysa 1. MK, Partizan dergisinin dedi¤inin aksine “oportünist ve revizyonistlere” karfl› ideolojik mücadelede eklektik-oportünist bir hat izlemifltir. Partiyi ulusal ve uluslararas› düzlemde oportünist ve revizyonist 84


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

ak›mlara karfl› savunmada önderliksiz b›rakm›flt›r. 1. MK, Parti çizgisi do¤rultusunda ideolojik görevlerini yerine getirmedi¤i gibi Partinin ideolojik flekillenmesinin birinci derecede esin kayna¤› olan Mao ve onun düflüncelerine de sald›rmaktan geri durmam›flt›r. Öyle ki Mao’yu “klasiklerden biri olarak görmeliyiz” yönlü partinin resmi düflüncesini dahi ask›ya alma cüretini göstermeye çal›flt›. “Ustal›k” meselesini “ask›ya alal›m” diye partiye dayatmada bulundu. Konuya iliflkin daha fazla örnek sunmaya ihtiyaç duymuyoruz. O tarihsel-siyasal koflullarda ideolojik alanda kilit sorun Mao’yu usta olarak görüp görmeme sorunuydu. Bunda da 1. MK Mao’ya yönelik sald›r›lar› gö¤üslemek yerine kendisini oportünist, özellikle de Hocac› oportünist ak›mlar›n rüzgar›na kapt›rd›. Dolay›s›ylad›r ki art›k kalk›p 1. MK için “ideolojik olarak oportünist ve revizyonist ak›mlara karfl› ileri düzeyde bir mücadele yürüttü” demek için insan›n ya o tarihsel-siyasal koflullar› ve parti tarihini bilmemesi gerekir, ya da partinin ideolojik alanda esasta Maoizmin sonucu

Bir yandan “Proletarya Partisi mücadele tarihi boyunca esas olarak hiziplere karfl› mücadele yürütmüfl” diye belirleme yapacaks›n, öte yandan ise her ne hikmetse 30 y›ld›r esas olarak mücadele etti¤in bu hizipler yine de genel mücadelenin önünde en büyük engellik teflkil ediyor. Böylesine eklektik yoruma pes do¤rusu! olarak do¤du¤unu bilmemek demektir. Bir hat›rlatma: Partizan dergisinden al›nt›lad›¤›m›z bölümde 1.MK’ya iliflkin bu türden hak etmedi¤i iltifat› yaparken ancak öte yandan bir sütun sonra bu kez tam tersini söylüyor. Okurun bu birbiriyle tutmayan ve birbirinden habersiz-denetimsiz yap›lan-yaz›lan tespitleri yak›ndan ö¤renmesi için söz konusu tespiti aktarmakta fayda görüyoruz: “...AEP’in bafl›n› çekti¤i Mao Zedung’u reddetme tart›flmalar›na 1. MK’n›n yalpala-

yan (abç) tavr›na karfl›,...” (agd,Sf; 40) Fazla yorum yapmaya gerek yok. Çünkü okur, her iki al›nt›y› karfl›laflt›rarak Partizan dergisinin 1. MK için yapt›¤› tutars›z-eklektik de¤erlendirmeyi görme durumundad›r. 5) Partizan dergisinin iddia etti¤i gibi 1.MK’n›n “bar›flç›l mücadeleyi esas taktik olarak” belirledi¤i toplant› MK 4. toplant›s› de¤il 1. toplant›d›r: Ayr›ca,“gerilla savafl›na haz›rl›k devresi” belirlemesi de 1.MK’n›n 4. toplant›s›nda de¤il, I.Konferans’ta tespit edilmifltir. Bu konulara iliflkin ayr›nt›l› bilgiler için sözünü etti¤imiz tarihi muhasebe kitab›, II. Konferans raporu ve Komünist’in birinci-ikinci say›lar› okunabilir. 6) Partizan dergisinin “2.MK 5. Toplant›s›” için “sa¤ sapman›n teorik olarak sistemlefltirildi¤i” tespiti, öznelci-sekter bir de¤erlendirmedir: Konuya iliflkin önce yap›lan tespiti aktaral›m, sonra bu tespitin yanl›fll›¤› üzerinde dural›m. “...2. Konferans’›n seçti¤i MK k›sa sürede birçok üyesini kaybetti. Bu tarihten sonra MK atamalarla güçlendirilmeye çal›fl›ld›. Ancak bu (2.MK 5. Toplant›s› sa¤ sapman›n teorik olarak sistemlefltirildi¤i ve parti içinde çok ciddi tart›flmalar›n yaflanarak, merkezi önderli¤e duyulan güvensizli¤in de had safhaya ç›kt›¤› dönem oldu.-yn.) kez parti çizgisinde sa¤ sapmaya düflüldü...” Güçlendirme sonras› II. MK’da hakim olan çizginin sa¤ oportünist oldu¤u tespiti do¤rudur. Burada yanl›fl ve hatal› olan anlay›fl parantez içerisine düflülen “...sa¤ sapman›n teorik olarak sistemlefltirildi¤i” tespitidir. Bu tespit bir çok bak›mdan yanl›fl-hatal› ve sekter bir tespittir. Birincisi, II. MK’n›n sa¤ çizgisi gerek teorik gerekse pratik politikalar bak›mdan 5. toplant›da sistemleflmedi. Önce bir çizgiyi hangi durumlarda sistemli çizgi olarak de¤erlendirmeliyiz sorusunu yan›tlamal›y›z. Her zaman vurgusunu yapt›¤›m›z gibi çizgi ile sistemleflmifl çizgi farkl› fleyleri ifade eder. Evet her ikisi de çizgiyi ifade eder ama çizginin her boyutunu sistemleflmifl çizgi ola85


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

rak de¤erlendiremeyiz-de¤erlendirilemez. Sistemleflmifl çizgi, ilkesel görüfl ayr›l›klar›na denk düfler. Dahas›, sistemleflmifl çizgi, parti program› ve bir partinin temel ilkesel fikirleri noktas›nda farkl› devrim program› ve ilkesel görüflleri savunmay› ifade eder. Bu, ilkesel görüfl ayr›l›klar› sa¤ veya sol oportünist sistemleflmifl çizgi boyutuyla kendisini gösterece¤i gibi, revizyonist, reformist çizgi boyutuyla da kendisini gösterir. Tek tek taktik pratik politikalarda revizyonist, reformist, sa¤ veya sol düflünceleri savunmak veya bu pratikleri sergilemek o parti veya ak›m›n bir bütün olarak revizyonist-reformist, dahas› sistemleflmifl sol veya sa¤ çizgi sahibi oldu¤unu ifade etmez. ‹fade etmek için yeterli bir neden olmaz. Böyle olsayd›, o halde yap›lan her taktik hatadan dolay› o parti veya örgütü, platformu revizyonist, reformist, sa¤-sol sistemleflmifl oportünist partiler olarak nitelendirmemiz gerekir. II. MK 5. toplant›s›nda oportünist düflünceler savunulmaktad›r. Ancak bu teorik düflünceler partinin program›n› ve temel ilkelerini reddeden boyutta sistemleflmifl de¤ildir. Mücadele ve örgüt biçimlerinden baz›lar›n› sa¤ bir anlay›flla “taktik” olarak de¤erlendirmeye gitmesinden hareketle o önderlik için sistemleflmifl sa¤ çizgiye sahiptir demek oldukça tek yanl› ve sekter bir tespittir. Bu abart›l› ve sekter anlay›fltan hareket edilirse baflkan Mao’nun “57 deklarasyonu ve 60 bildirisi” için yapt›¤› do¤ru tespiti de reddetmemiz gerekir. Hat›rlanaca¤› gibi söz konusu belgelerde “taktik olarak da olsa bar›flç›l yoldan sosyalizme geçifl teorisi” savunulmaktad›r. Daha baflka hatal› tespitler de söz konusudur. Ama tüm bu hatal› tespitlere karfl›n baflkan Mao bu belgelere sahip ç›k›yor ve söz konusu belgelerdeki görüfllerin özünü oluflturan ML ilkelerdir tespiti yap›yor. Hatta bu ilkeler Uluslararas› Komünist Hareket’in platformu olabilir diye söz etmektedir. Parti ise, Uluslararas› Komünist Hareket’in baz alaca¤› temel ilkeler 57 de¤il 63 Polemikleri’nde ortaya konulan temel ilkeler olmal›d›r, görüflünü savundu-savunmaktad›r. Bu belgeleri Baflkan Mao savundu, ama

Kruflçev revizyonisti savunmad›-savunamazd›. Çünkü söz konusu ilkeler esasta MLM idi. Partizan dergisine göre hareket edilirse bu belgelerdeki yanl›fl anlay›fllardan dolay› “57 Deklarasyonu ve 60 bildirisi”ni de revizyonist veya sistemleflmifl sa¤ oportünist olarak de¤erlendirmek gerekir. Sormak gerek: Parti içerisinde birisi “taktik olarak bar›flç›l yoldan sosyalizme geçifl savunulmal›d›r” görüflünü savunursa, geçmiflte ve yazar›n mant›¤›yla hareket edilirse, bu görüflün sahibini hemence revizyonist olarak m› tan›mlamal›y›z? O da yetmez deyip, teflhire mi yönelmeliyiz? Dahas› bu görüflleri savundu diye örgütten atmal› ya da ayr›lmal› m›y›z? Evet bu tez revizyonist tezdir. Fakat bu tezin taktik olarak da olsa savunulmas› o kiflinin revizyonist oldu¤unu getirmez. Revizyonizm devlet, devrim ve parti sorunlar›nda MLM görüflleri revize etmektir. Sistemleflmifl sa¤ oportünizmin daha üst boyutta geliflmifl boyutu ise revizyonizmdir. Yine Partizan dergisine sormal›. Sistemleflmifl sa¤ oportünist çizginin sahibi MLM olabilir mi? Dahas›, sistemleflmifl sa¤ oportünist çizgi sahipleri parti tarihinde Komünist olarak sahiplenilebilinir mi? E¤er bu çizgi sahipleri savunulur ve MLM olarak sahiplenilirse, o halde fiefik Hüsnü’ler, ‹. Bilenler, Troçkiler, Li fiao-fii, Deng Siao Pingler, Lin Biaolar›, 72’nin Do¤u Perinçeklerini vd. revizyonist öndreleri de sahiplenmemiz gerekir. Tersi durumda ise, yani bu kaflarlanm›fl revizyonistler sahiplenilmiyorsa, o halde MK 5. toplant›s›nda sekreter olarak görev yapan ve 5. toplant›n›n fikir ve politikalar›n› savunmada birinci derecede rol oynayan (elefltirisini yapt›¤›m›z söz konusu tezleri birinci derecede savunup öne süren) Kaz›m ÇEL‹K’i de sa¤ oportünizmin bafl› olarak anmam›z gerekir. Bu durumda iç tutarl›l›k aç›s›ndan, yani bu görüfl aç›s›ndan ve de¤erlendirmeden hareket edildi¤inde Kaz›m ÇEL‹K komünist bir sekreter olarak an›lmamal›d›r. DABK, ayr›l›k sonras› bir dönem Kaz›m ÇEL‹K’i sekreter olarak anmamakla kendi içinde tutarl›yd›. Çünkü “revizyonist” olarak 86


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

de¤erlendirdi¤i bir önderlik ve önderi komünist sekreter olarak anmak dürüst ve tutarl› bir yaklafl›m olmaz. ‹flaret etti¤imiz gibi bu tutarl›l›k ve dürüstlü¤ü ne yaz›k ki Partizan dergisinde göremiyoruz. Hem bir yandan “sistemleflmifl sa¤ oportünist önderlik” tespiti yapacaks›n hem de böyle bir önderli¤in bafl›n› çeken (üstelik sözü edilen düflüncelerin asli savunucusu olan) bir önderi komünist önderler aras›nda sekreter olarak tarihine not düflüp anacaks›n. K›sacas›, Partizan dergisi ya bu tutars›z ve dürüst olmayan yaklafl›m›n› düzeltecek ve bu anlay›flla Kaz›m Çelik’i bir daha sekreter olarak anmayacak, ya da II. MK için “teorik olarak sistemleflmifl sa¤ oportünist” çizgiyi savunuyor belirlemesinden vazgeçecek. Partizan’›n çizgi denilince bundan “sistemleflmifl çizgi” (program, platform) anlafl›lmal›d›r anlay›fl›n› aç›ktan savunmas› gerekir. Bu durumda bile, yani yine ayn› tespitin do¤rulu¤unda ›srar edilirse Kaz›m Çelik’i komünist sekreter olarak anmamas› gerekecektir. 7) Partizan dergisi, “dogmatizm”, “askeri bak›fl aç›s›” ve “sekterizm” gibi ideolojik hastal›klar›n “tohumlar›n›n” 1982-83 y›llar› aras›nda II. MK döneminde at›ld›¤› tespitini yapmakla, partiyi o tarihe kadar adeta s›n›fs›z bir toplumda yafl›yormufl gibi dondurmufl durumdad›r. Partizan dergisinin yeni bulufllar› ve tespitlerini aktaral›m: “...Parti önderli¤inin sa¤-oportünist çizgiye sapmas›yla özellikle Dersim bölgesinde geliflen ve ciddi boyuta varan askeri bak›fl aç›s›n›n, dogmatizmin, sekterizimin tohumlar› 2.MK’n›n örgütsel olarak ciddi darbeler ald›¤› 1982-83 y›llar› sonras› oldu.” Partizan dergisi, bu tespitle parti içerisinde sözü edilen bütün hatal› ideolojik bak›fl aç›lar›n› II. MK’dan bafllatarak partiyi o güne kadar adeta tek düflünceli monolitik bir parti anlay›fl›yla dondurmufl durumdad›r. Partizan dergisi, bu tespitle partiyi belirtti¤i tarihe kadar donduruyor. Bu tespitle partiyi o güne kadar s›n›f mücadelesinden kopuk ele al›yor. Oysa sözü edilen hatal› ideolojik bak›fl aç›lar›n›n tohumlar› daha parti kuruldu¤unda

vard›r. Çeliflkisiz bir parti olmad›¤›na göre ad› geçen ideolojik hastal›klar›n tarihi de partinin kurulufluyla birlikte vard›r. Hatta bu görüfllerin tarihsel kökleri eskiye (T‹‹KP’e) kadar gider. Hiç bir anlay›fl ve hata birden bire ortaya ç›kmaz. Her fleyin belli bir tarihsel geçmifli ve evrimi vard›r. Fakat her fleyde oldu¤u gibi bu ideolojik hastal›klar›n boyutlar› da dönem dönem de¤iflir. Bir dönem parti içerisinde hakim hale gelirken bir baflka dönem alt düzeylerde kendisini gösterir. Bu partideki dogmatizmin tarihini getirip 80’li y›llara dayand›rmak parti tarihinden bihaber olmak veya dogmatizmin kavramsal boyutunu bilmemek demektir. Bu tespitten de anlafl›l›yor ki Partizan dergisi, parti içerisindeki iki çizgiyi partinin varl›¤› itibar›yla sürekli bir flekilde varolaca¤›n› savunmuyor. Partizan dergisi, o tarihe kadar ismini sayd›¤› bütün ideolojik hastal›klar› II.MK’ya ba¤lamakla kurtulaca¤›n› san›yor. Partizan dergisi, ‘87 öncesi için iflin kolay›n› bulmufl. Bütün hatalar› II.MK’ya ba¤layarak iflin içerisinden s›yr›lmak istiyor. II. MK’n›n ideolojik çizgisinin tarihsel, s›n›fsal ve politik köklerine inmek yerine bundan kaç›yor. Hikaye anlat›r gibi tarihi anlatmaya çal›fl›yor. Bu partide o güne kadar dogmatizm, örgütsel sekterizm ve askeri bak›fl aç›s› yoktuysa, nas›l oluyor da bu parti do¤ru ray›nda geliflmiyor-geliflemiyor. Ya da daha öncesinde hiç mi öznelci yan›lg›lara düflüp sa¤ veya sol sapmalara düflmedi? Bu parti II. MK’ya kadar uzaydan m› geldi? Partizan dergisi, ‘87 öncesi bütün hatalar› II. MK’ya ba¤lamakla iflin içersinden s›yr›lmaya çal›fl›rken birlik ve sonras› ayr›l›k sürecinin hatalar›n›n esas nedenini ise DABK’a ve “darbeci” önderli¤ine ba¤layarak hatalar›ndan kurtulmak istiyor. Ama bir türlü de bu do¤ru yoldaki MLM önderlik hatalardan kurutulam›yor. Öyleki kendi döneminin faaliyetlerini MLM göstermek için oldukça cüretli davranmaktan da geri durmuyor: Ne diyor? Söyledi¤i özetle flu; “TMLGB faaliyetleri d›fl›nda kalan bütün bölge faaliyetleri olumsuz ama MK faaliyetleri MLM’dir.” Dolay›s›yla parti tarihine bir “yeni”lik daha kat›yor. Daha da ileri giderek bu tespitini “bir gelene¤i y›k87


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

t›k”la kamufle edip teorilefltirmeye çal›fl›yor. K›sacas› Partizan dergisi, bir çok konuda oldu¤u gibi bu konuda da yine idealist görüfl aç›s›yla sorunlar› ele almaya çal›flm›flt›r. Böyle olunca bir türlü kendi hatalar›n›n sorgulanmas›nda bilimselli¤i yakalayam›yor. Partizan dergisi, diyalektik yöntem yerine metafizik yöntemden hareket ederek sorunlara yaklafl›yor. 8) Partizan dergisinin ‘86 y›l› itibar›yla ortaya ç›kan kaosu tek tarafl› bir flekilde DABK’a ba¤layarak iflin içerisinden ç›kmas›, do¤ru ve bilimsel bir analiz yöntemi de¤ildir: Bu dönemde ortaya ç›kan örgütsel kaosa iliflkin Partizan dergisinin yapt›¤› anlat›mlarda baz› noktalar do¤ru, fakat tümüyle do¤ru bir anlat›m ve yorum de¤ildir. Do¤ru yorum ve do¤ru bilgi “TKP(ML)’den Maoist Komünist Partisi’ne Bu tarih Bizim” adl› kitapta verilmektedir. Ayr›nt›l› bilgi için bu kitaba yeniden bak›lmal›d›r. Örne¤in Partizan dergisinin, delegelerin flehit düflmesinden sonra Kaz›m Çelik’in önderli¤ini yapt›¤› KÖK önerisinin yap›lmas›ndan ve bu öneriden 87 Nisan’›na gelindi¤inde ise vazgeçildi¤inden söz etmiyor. Konferans yeriyle ilgili ise II. MK’n›n daha önce belirlenen yerde (k›rda) yap›lmas› noktas›nda karar›n› de¤ifltirmesiyle birlikte yeni bir bunal›ma yol açt›¤›ndan söz edilmiyor. Bu yer de¤ifltirme karar›ndan parti sekreterinin (Kaz›m Çelik) bilgisinin dahi olmad›¤›ndan, dolay›s›yla bu durumun örgütsel bunal›m› daha da art›rmas›nda önemli rol oynand›¤›ndan söz edilmiyor. Daha baflka olumsuzluklar da var. Bu konuya iliflkin daha fazla aktar›m yapmay› uygun bulmuyoruz. Çünkü yaz›m›z›n kapsam›n› aflmaktad›r. K›sacas›, Partizan dergisi, 86 itibar›yla ortaya ç›kan örgütsel kaosun esas nedenini götürüp Do¤u Anadolu Bölge Komitesi’ne ba¤layarak iflin içerisinden ç›kma siyasetini izliyor. Bu ba¤lamda fark›nda olmadan II.MK’n›n hatalar›n› da aklamaya çal›fl›yor. 9) Partizan dergisi, Maoist Parti Merkezi’ne iliflkin yapt›¤› belirlemede alabildi¤ine öznelci ve sekter yaklaflm›flt›r.

Partizan dergisi, Maoist Parti Merkezi hakk›nda flu saptamay› yapmakatd›r: “Kendisine ‘Maoist Parti Merkezi’ ad›n› koyan bu hizip, yar› Troçkist-Kautsky’nin görüflleriyle harmanlanm›fl uyduruk (abç) teorileriyle ortaya ç›karak partiye kafa tutmaya (abç) çal›flt›. Yaman Mao’cular olarak ortaya ç›kan bu hizip, Mao’nun ve Kaypakkaya’n›n tüm tezlerini reddederek (abç) Troçkizm’den esinlenen görüfllerini yeni görüfllermifl gibi dayatarak ortaya ç›kt›.” (agd.Sf; 41) “Uyduruk” vb. gibi söylemler kulanmak politik bir elefltiri diline denk düflmez. Bu gibi söylemlerden uzak durup politik-teorik kavramlarla elefltirme diline sahip olunmal›d›r Partizan dergisinin bu gibi apolitik söylemleri sadece bu ifade tarz›yla kendisini göstermiyor ileride de ortaya koyaca¤›m›z gibi bir çok yerde kendisini göstermektedir. “Partiye kafa tutmaya çal›flt›.” Ne demek kimse partiye kafa tutamaz m›? parti kabaday› m› ki, kimse kafa tutmas›n? Veya partiden ayr›lmaya çal›flanlar›-onu elefltirenleri “kafa tutucular›” olarak m› tan›mlayaca¤›z? Bu söylem, feodal geleneklere ba¤l› yaflça büyük bir insan›n ya da iktidar›-aflireti nicel olarak güçlü olan›n kendinden güçsüz ve küçük olup da kendisine karfl› ç›kanlar› küçümsemek için söylenmifl sözlerdir. Hiç bir ayr›l›k ve elefltiri söz konusu ifade tarz›yla küçümsenerek afla¤›lanmaz. Unutmayal›m ki nicel ço¤unluk her zaman için hakl› veya do¤ru yoldad›r düflüncesi bilimsel de¤ildir. K›sacas›, bu ifade tarz› yerinde ve do¤ru bir flekilde kullan›lm›fl ifade tarz› de¤il. Bu, ideolojik elefltiri dili ve söylemi olamaz. Dil üzerine bu uyar› ve önerileri not düfltükten sonra geçiyoruz Partizan dergisinin Maoist Parti Merkezi için Mao ve Kaypakkaya’n›n “tüm tezlerini reddetti¤i” sübjektif belirlemesine. Bu tespit gerçekleri yans›tm›yor. Maoist Parti Merkezi’nin Mao ve Kaypakkaya’n›n tüm tezlerini reddetti¤ini söylemek için insan›n Maoist Parti Merkezi’nin Mao ve Kaypakkaya’n›n tezleri konusunda ne düflündüklerini bilmemesi gerekir. Belirtmekte fayda var. Her fleyi bir kenara b›rakal›m: Maoist 88


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

Parti Merkezi Maoizmi hem Maoist öncüden hem de TKP/ML’den daha önce savundu. Bunu somutlamak için fazla örnek sunmaya gerek yok. Bu örgütün ismine baksak dahi bu sonuca var›r›z. Bu örgütün ülkede örgütsel faaliyetleri yok. Bu yönüyle elefltirebilirsiniz-elefltirebiliriz. Ama sadece buradan hareketle kalk›p Mao ve Kaypakkaya’n›n “tüm tezlerini reddetti” yönlü bir iddiada bulunmak için insan›n gerçeklere gözünü kapamas› gerekir. Soyut, duygusal ve tepkici bir flekilde de¤erlendirmeye gitmekle gerçekleri bir ç›rp›da yok edemezsiniz. Soral›m: Maoist Parti Merkezi hangi temel (ilkesel) konuda Mao’yu ve Kaypakkaya’ y› reddediyor? Geçmifl önderliklerimiz bu tür tespitleri yapt› diye yap›lan bu tespitlerin tümünün do¤ru oldu¤u anlam›na gelmez. Do¤ruluk-yanl›fll›k veya MLM’lik nicel ço¤unluk ve az›nl›¤a bak›larak de¤erlendirilmez. Bu tür görüfl aç›lar› Maoist de¤il. MLM’lik bir partinin-bir örgütün program ve eylem çizgisine bak›larak de¤erlendirilir. Çünkü bir partinin program› ve eylem çizgisi o partinin içeri¤i-niteli¤idir. Bunun d›fl›ndaki tespitler öznelci ve sekter de¤erlendirmelerdir. Buradan hareket edildi¤inde Maoist Parti Merkezi olarak bilinen oluflumun Mao ve Kaypakkaya’n›n ortaya koydu¤u temel ilkesel tezleri reddetti¤i söylenemez. Aksini iddia edenleri (Partizan dergisi de dahil) bu iddialar›n› somutlamaya davet ediyoruz. “Reddetmifl” deniliyor ama bu iddiay› kan›tlayacak tek bir kan›t ortaya koymuyor. O zaman bu saptama soyut bir belirleme olmaktan ve gerçekleri çarp›tmaktan öte bir amaca hizmet etmez. 10) Partizan dergisi, “ayr›lan” veya “hizipçi” olarak de¤erlendirdi¤i grup-örgütlerin bafl›n› çeken kadrolar›n bayra¤›na “kapitalizmi yazd›” demekle kendi tarihini aynaya tutmaya ihtiyaç duymuyor. Partizan dergisi ne diyor, önce bunu, aktaral›m: “...Hizip bafl› ise bayra¤›na ‘yaflas›n kapitalizm’yazarak ticarete at›ld›.” (agd.Sf;42)

Burada sözü edilen hizip bafl› Devrimci Partizan’›n bafl›n› çeken kadrodur. Bu anlat›m do¤rudur. Fakat bunun üzerine yanl›fl temelde siyaset yapmak tarz› do¤ru de¤il. Hizipler ve ayr›l›klara karfl› ideolojik mücadele sadece onlar›n önderliklerinin gitti¤i yerin “bayraklar›na kapitalizmi yazd›lar” fleklinde bir tav›r göstermekle mi verilir? Yoksa bu tür oluflumlara karfl› do¤ru bir ideolojik mücadele siyaseti izleyerek mi verilir? Dahas› da var. Söz konusu hizip ve örgütlerin önder kadrolar› m› sadece “bayraklar›na kapitalizm” yazd›? Yoksa kendilerinden de yok mu? Biz kendi ad›m›za böyle bir iddiada bulunamay›z. Çünkü mücadale içerisinde geçmiflte tökezleyip bayra¤›na kapitalizmi yazan bir dizi önder kadro oldu¤u gibi bu tür kadrolardan gelecekte de ç›kacakt›r. Bunu reddetmek s›n›f mücadelesinin kaç›n›lmaz yasas›ndan biri olan tökezlemeleri reddetmektir. E¤er Partizan dergisi bizde böyle bir durum yoktur diyorsa bunu da okurun takdirine b›rak›yoruz. Ve Partizan dergisine bu konuda flapkasn› önüne koyup düflünmesini tavsiye ediyoruz. 11) Partizan dergisi parti içerisindeki farkl› görüfl savunucular›n› Maoist iki çizgi mücadelesinin gere¤i olarak de¤il, kendilerine bir iyilik olsun diye parti içerisinde tuttuklar›n›n teorisini yap›yor. Partizan dergisi, flunlar› söylüyor: “...Partinin tüm iyi niyetli çabalar›na ra¤men, kendilerini tecrit edilmifl saymas›nlar diye önemli görevler teklif edilen ve hatta, önderlikte bile yer alan bu kesim,...” “... Parti içindeyken, hiçbir görüflleri engellenmeyen ve üstelik DABK’›n ‘bunlar konferansa kat›lmas›n’ dayatmas› getirdi¤i dönemde parti, bunlar farkl› görüfl de savunsa, konferansa kat›lmalar› bunlar›n da hakk›d›r diyerek parti içindeki az›nl›¤›n tüm haklar›n› garanti alt›na al›rken, bunlar partiyi s›rt›ndan vurarak ayr›l›k ilan ediyorlard›.” Buraya aktard›¤›m›z de¤erlendirmeyi özet sentez haline getirdi¤imizde flu sonuçlar ortaya ç›k›yor: Bak›n ha hak etmedi¤iniz halde parti tecrit olmayas›n›z diye sizi MK’ya bile seçti. DABK’›n bask›lar› olmas›na ra¤men fark89


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

l› görüfllerinizi parti içerisinde söylemenize çulu¤u sadece DABK kanad›na ba¤layarak izin verdik. Dahas› sizi konferansa katt›k. O ete¤indeki tafllar› dökmeye yanaflm›yor. da yetmiyormufl gibi MK’ya da seçtik. Tüm Partizan dergisinin birlik sonras› DABK bu iyilikleri size gösterdik, ama siz misafirli- kanad›n›n grupçulu¤undan sözederken KON¤inize uygun davranmay›p susmad›n›z, parti- FERANS kanad›n›n grupçulu¤undan hiç söz yi arkadan vurmaya çal›flt›n›z. Bu kadar nan- etmemesi tarihi nas›l bir gözle de¤erlendirdikörlük olur mu? diyor Partizan dergisi. ¤ini ortaya koyuyor. Partizan dergisi ve ‹flçiBurada Maoist iki çizgi mücadelesi ve Köylü gazetesinde ç›kan yaz›lar› okuyanlar Maoist parti bilinci var m›? Farkl› çizgileri bu yaz›larda KONFERANS kanad› da flu flu savunuyor diye MK’ya getirmeyi bir lütuf noktalarda grupçuluk yapt› vb. yönlü tek bir sayacaks›n. Sanki parti hukukunda farkl› ifadeye rastlamam›flt›r. Biz kendi grupçulukgörüflleri savunanlar için bunlar› disiplin lar›na iliflkin tek bir söz kullan›ld›¤›n› görmeçerçevesinde savunmayacakm›fl gibi garan- dik-göremedik. tili bir eflitlikçi hakk› yokmufl da bunlara Bu yaklafl›m tarz›, yani sadece DABK özel bir hak tan›nm›fl. grupçulu¤undan söz edilmesi dahi Partizan Tüm bu anlay›fllar›n vard›¤› sonuç fludur: Farkl› fikirleriPartizan dergisi, ‘94 ayrılı ı sonrası çizgileri savunanlar›n haklar›n› ba layan olumsuz polemiklerde kendisine savunmak gibi bir görev ve hak her bir partilinin görevi ve hak- yönelik hiç bir pay çıkartmıyor. Partizan k› olmas›na karfl›n Partizan dergisi, bu polemiklerde ve ayrılıkta büdergisi bunu II. MK’c›lara özel tün kötülü ün anası ve suçlusu olarak bir lütufta bulunarak onlara hak tan›m›fl. Ama tüm bu iyi niyetli “darbecileri” gösterirken kendisini ise haçabalar ad› geçen farkl› görüfl ta yapmayan do ruların anası olarak gössahipleri taraf›ndan kötüye kullan›lm›fl. Ve misafir derekesine düflürülen bu dergisinin geçmifli sorgulama ad› alt›nda sofarkl› görüfl sahipleri misafirliklerinin kadrini runlara ne denli metafizik ve idealist bir tarzbilmeyerek “partiyi arkadan hançerlemifltir.” da yaklaflt›¤›n›n somut göstergesidir. Ben iktidarday›m, ben hak verirsem onun s›Partizan dergisi ne diyor? “...5. Konfen›rlar› d›fl›na ç›kmayacaks›n. Çünkü benim ransta (OPK-bn) DABK tam bir blok olarak için do¤rular-demokratik merkeziyetçilik il- hareket etti. Tüm gündemlerde (abç) birlikte kesi önemli de¤il, iktidar›m önemlidir. Parti hareket eden DABK’›n tavr› 5. Konferans› böhukukunda yaz›lan eflit haklar ilkesi herkes lünmeyle yüz yüze getirdi.” (agd.Sf;43) için geçerli de¤il. Sadece benim gibi düflünen“ Tam bir blok”, “tüm gündemlerde” birler için geçerlidir. likte hareket ettikleri söylemi abart› ve sub‹flte demokratik merkeziyetçilik ilkesini jektif bir de¤erlendirmedir. DABK’›n grupçukavray›fl(!) luk yapt›¤› do¤rudur. Ama bu grupçulu¤u sa‹flte Maoist iki çizgi mücadelesini kavra- dece DABK’a tek tarafl› bir flekilde yüklemek gerçekçi bir de¤erlendirme de¤il, kendini püy›fl(!) ‹flte her parti üyesi için tek disiplin ilkesi rü pak gösteren geri ve kaba bir tarzd›r. OPK öncesi, yani gerek birlik sonras› gerekse geçerlidir sorununu kavray›fl! Bu vurgular› daha da uzatabiliriz. Ancak GBMK toplant›s› aflamalar›nda DABK kanaaktard›klar›m›z sorunu kavramak için yeterli- d›n›n KONFERANS kanad›na oranla daha dir. Partizan dergisinden aktard›¤›m›z fikirle- fazla grupçuluk yapt›¤›n› bir kez daha vurgurin monolotik (tekçi) parti anlay›fl›ndan ne layal›m. Ama bu grupçuluk tek tarafl› de¤ildi. Grupçuluk her iki kanat kadrolar› aras›nda fark› var? 12) Partizan dergisi birlik sonras› grup- vard›. Grupçulu¤u OPK’da en üst düzeyde 90


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

gösteren DABK kanad› kadrolar› de¤il, KONFERANS kanad› kadrolar›d›r. Örne¤in ordu tüzü¤ü tasla¤› gündeme al›n›p tart›flmas› yap›ld›¤›nda bu tüzü¤ün resmi hale getirilmesinde grupçuluk esas rol oynam›flt›r. Bunu da esasta KONFERANS kanad› yapm›flt›r. KONFERANS kanad› delegelerden bir kadro hariç di¤erleri bu tüzü¤e itirazs›z imza atm›flt›r. “Tüm gündemlerde birlikte hareket edilmifltir.” iddas› ise yine abart›l› ve subjektiftir. Örne¤in Mao Zedung Düflüncesi mi? yoksa Maoizm mi? savunulmal›d›r gündeminde hem KONFERANS hem de DABK kökenli kadrolardan farkl› düflünen vard›. Bir hat›rlatma daha: Malum ticaret ifli gündeme al›n›p görüflüldü¤ünde bütün DABK kökenliler ayn› düflünceye sahip olmufl olsayd› söz konusu suçun partiye aç›lmas› için Cüneyt Kahraman yoldafl gibi görüfl belirtirlerdi. DABK kökenli kadrolar ayr›l›k noktas›nda ›srarc› gibi bir niyet ve amaç gütmüfl olsalard› gerek ordu tüzü¤ü gerekse söz konusu ticaret iflini bahane edip ayr›l›rlard›. Tam bir blok olarak hareket etmediklerine dair daha bir çok örnek sunabiliriz. Ama bu örnekler yeterlidir. Biz grupçuluk yapt›¤›m›z›-grupçuluk yap›ld›¤›n› söylüyoruz. Ama partizan dergisi gibi bu grupçulu¤u tek bir tarafa ba¤layarak gerçekleri inkardan gelip hatalar›m›z› küllendirmiyoruz. Tek bir taraf grupçuluk yapt› demek için insan›n yap›lan birli¤in her yönlü yerli yerine oturdu¤u fikrini savunmas› gerekir. Ya da birli¤in olufltu¤u süreç ve öncesine iliflkin tarihsel-örgütsel ve gruplar›n varl›¤› gerçekli¤ini hat›rlamamas›-bilmemesi gerekir. Tarih ve gerçekler böyle yaz›lmaz-böyle anlat›lmaz. Bir yandan 92 birli¤ine yönelik geçmiflin muhasebesi yap›lmadan aceleci bir tarzda yap›ld›¤› noktas›nda elefltiri yürütüceksin, ama öte yandan ise KONFERANS kanad›n›n grupçulu¤undan hiç söz etmeyeceksin. Bu, dürüst bir çözümleme mi? Sadece baflkalar›n›n ete¤indeki tafl› görerek (o da abart› yaparak) kendi ete¤indeki tafllar› dökemezsin!.. Tarihe ›fl›k tutmak için kendi hatalar›n› ortaya koymaktan çekinmeyeceksin. Her kim ki ge-

rek grup gerekse birey olarak ben bu grupçuluk içerisinde yer almad›m diyorsa, o kifli ve grup için do¤ru konuflmuyor-do¤ru yazm›yor demeye devam edece¤iz!.. Grupçuluk yap›lmad› demek farkl›, bu grupçulukta birinin az di¤erinin ise fazla pay›n›n oldu¤unu saptamak ise farkl›d›r. Birincisi tümden inkardan gelen bir tav›r iken, ikincisi tart›flmaya aç›k bir tav›rd›r. ‹kinci anlay›fla sayg› duyulur ve tart›fl›l›r. Fakat birinci yaklafl›ma sayg› duyulmaz. Bu, nas›l materyalist tarih bilinci? Bu, nas›l bir diyalektik çözümleme? Ve bu, nas›l bir materyalist yorum? Söz konusu sürece iliflkin daha kapsaml› ve derinlikli bilgi edinmek için Maoist öncünün ortaya koydu¤u tarihi muhasebe kitab›na bir kez daha bak›lmal›d›r. 13) Partizan dergisi, gerçekleri çarp›tarak aktarmaya devam ediyor. Partizan dergisi, ‘94 ayr›l›¤› sonras› bafllayan olumsuz polemiklerde kendisine yönelik hiç bir pay ç›kartm›yor. Partizan dergisi, bu polemiklerde ve ayr›l›kta bütün kötülü¤ün anas› ve suçlusu olarak “darbecileri” gösterirken kendisini ise hata yapmayan do¤rular›n anas› olarak göstermeye çal›fl›yor. Partizan dergisi ne diyor? Önce söylediklerine-yazd›klar›na bakal›m: “En olmad›k sald›r›lar ve çirkince yöntemlerin yan›s›ra, Partinin tüm s›rlar› (abç) deflifre edildi. Parti kadro ve üyeleri, darbeci hizip ‘sayesinde’ düflman taraf›ndan bilinir hale geldi.” (agd; Sf,43) Önce flunun alt›n› bir kez daha çizelim: Bu süreçte yürütülen polemikleri do¤ru bulmad›¤›m›z›; bu polemikler içerisinde esasta kaba ve sekter bir tarz sergileyen taraf›n ise Maoist öncünün oldu¤unu bir kez daha belirtelim. Ama bunu belirtirken Partizan dergisinin bu polemik dilinde Maoist bir tarz sergiledi¤i de ne yaz›k ki söylenemez-söyleyemeyiz. Bu gerçekli¤i ad› geçen tarihi muhasebe kitab› da teslim etmifltir. Gelinen aflamada iflin önemli yan›n› Partizan dergisinin hala söz konusu polemik tarz›ndan kendisi için olumsuz bir pay ç›karmamas›d›r. Bu da, söz konusu yaz›larda da görüldü¤ü gibi Partizan dergisinin, ayn› pole91


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

mik tarz›n› benimsiyor ve devam ettiriyor. Geçiyoruz iflin örgütsel deflifrasyon boyutu üzerinde durmaya. Bu olumsuz polemiklerin örgütsel deflifrasyonlara yol açmad›¤›n› kimse iddia edemez. Fakat bu örgütsel deflifrasyonlar›n tek tarafl› yap›ld›¤›n› da kimse iddia edemez. Bunu kan›tlamak için dönemin polemik yaz›lar›na bir kez daha bakmalar›n› tavsiye ederiz. FA’n›n köflesinde olsun, baflka köflelerde olsun ve daha de¤iflik makalelerde olsun b›rakal›m kod isimlerinin fliflendirilmesiyle polemik yapmay› bir kenara kiflinin gerçek ismi flifrelendirilerek polemik yap›lm›flt›r. FA’n›n köflesinde do¤rudan AN’nin ismiyle hedeflenerek polemik yürütüldü¤ünü nas›l unuttunuz? Veya unutkanl›ktan gelebilirsiniz? Yine S‹ rümuzuyla C. Kahraman’›n köflelerde hedeflendi¤ini ne erken unuttunuz? Örnekler daha da ço¤alt›labilinir. Bu tarz polemikleri savunmuyoruz. Bu tarz polemikler hangi taraftan kaynaklan›rsa kaynaklans›n yanl›flt›r-hatal›d›r. Ama kalk›p kod isimleriyle rümuzland›rma (sadece bundan dolay›) yöntemiyle yap›lan tart›flmalar› örgütsel deflifrasyon olarak de¤erlendirirsek, o zaman en büyük örgütsel deflifrasyonu yoldafl Kaypakkaya yapm›flt›r diye bir saptama yapmam›z gerekir. Yoldafl Kaypakkaya’n›n Seçme Yaz›lar› herkesin elinin alt›ndad›r. Dolay›s›yla yoldafl Kaypakkaya’n›n “1., 2. tasfiyeciler” olarak nitelendirdi¤i gruplar›n bafl›n› çekenleri (“SU”, “LU”, “TN”, “AN” “AZ” ve daha baflka) nas›l da hedef alarak polemik yapt›¤›n› göreceksiniz. Ki buraya aktard›¤›m›z flifrelendirmelerin hepsi de isim ve soy isimlerinden hareket edilerek yap›lm›flt›r. Dolay›s›yla bu tür polemik tarz›ndan hareketle “örgütsel deflifrasyon yap›l›yor” gibisinden abart›l› belirlemelere girmek do¤ru bir yaklafl›m de¤il. Bir dönemin bafl›n› çeken kadrolar› ad› geçen rümuzlar›yla anarak ideolojik polemik yürütmenin bir sak›ncas› yoktur. Bu, baflka ülkelelerin komünist partileri tarihinde de var ve yap›lm›flt›r. K›sacas›, “örgütsel deflifrasyon yap›l›yor” vb. gibi de¤erlendirmelere bu tarz rumuzlarla yap›lan polemikleri katmamak gerekir. E¤er

kat›lacaksa da çifte standartç›l›k yapmayaca¤›z. Birini elefltireceksek hepsini elefltirmeliyiz. Birisi yap›yor, di¤eri yapmad› diye inkarc› bir yaklafl›mla sorunlara yaklaflmayaca¤›z. Birisini görürken di¤erini de görmek zorunday›z. Yoksa dürüst ve ciddi yaklafl›m olmaz. Bunun d›fl›ndaki kötü tarzlar› ve örgüt deflifrasyonlar›n› benimsemedi¤imizi-savunmad›¤›m›z› da belirttik. Bunun da geriye dönüp özelefltirisini yapt›k. Ama Partizan dergisinde bu yönlü özelefltirinin ö’süne bile denk gelmedik-gelemedik. Partizan dergisi öyle bir edayla örgütsel deflifrasyonlara yaklafl›yor ki, sanki bu deflifrasyonlar ve tüm s›rlar ilk kez ayr›l›k sonras› gündeme gelmifl; ve bunu da Maoist öncü yapm›flt›r demekten kendisini alam›yor. Ajan ve iflbirlikçilerin örgütsel alanda yaratacaklar› deflifrasyonu bir kenara b›rakal›m. Çünkü onlar için örgütsel deflifrasyon yapmaz denilemez. Tam tersine onlar›n birinci görevi örgütsel deflifrasyonu yaratmakt›r. Bu, onlar›n önüne konulmufl ana politik görevdir. Dolay›s›yla bunu tart›flma d›fl› b›rak›yoruz. Ama Partizan dergisi ne yap›yor? Hepsini bir torbaya koyarak soruna yaklafl›yor. Üstelik bunu, ayr›l›k öncesinde üst düzey (MK üyesi iki kiflinin) kadronun çözüldü¤ünü, dahas› birinin “ihanet” etti¤ini unutarak veya görmezlikten gelerek yap›yor. Hat›rlatmakta fayda görüyoruz: Ayr›l›¤›n ön aylar›nda (93 sonbahar›nda ‹stanbul merkezli yap›lan operasyonlarda) polis taraf›ndan yakalan›pta çözülen iki MK üyesinden birisinin ihanet etti¤ini, hatta “iflbirlikçili¤i” veya “ajanl›¤› kabul etti¤ini”, siz de biliyorsunuz biz de biliyoruz. Ayr›l›k an›nda “Partinin tüm s›rlar› deflifre edildi.” Bizim sadece bildi¤imiz “hain”, “iflbirlikçi” veya “ajanl›¤› kabul etmifl” diye de¤erlendirilen unsurun polise 50 sayfan›n üzerinde örgütsel bilgi verdi¤idir. Ki bu bilgileri veren unsurun polis taraf›ndan gizli tutularak korundu¤unu da gerek Partizan dergisi yazar› gerekse dönemin di¤er üst kademe kadrolar› çok iyi bilir. Bu unsur söz konusu 50 sayfal›k ifadede hikaye mi anlatt› acaba? Yoksa örgütsel bilgileri mi deflifre etti? Partizan dergisi yazar›n›n ha92


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

f›zas›n›n tazelenmesi için verilen örgütsel bilgi sonucu de¤erli bir kadronun çok a¤›r cezaya çarpt›r›ld›¤›n› ise hat›rlatmaya gerek var m› bilemiyoruz? Durum bu merkezde iken (ajan-iflbirlikçilerin verdi¤i bilgileri saymazsak) art›k kalk›p örgütsel s›rlarda tüm deflifrasyonunu götürüp ayr›l›k an›na ba¤laman›n, o da yetmiyormufl gibi Maoist öncüye ba¤laman›n amac› ne olabilir ki? E¤er bir haf›za kayb› yoksa? buradaki amac›n Maoist öncüye çamur atmaktan baflka bir amaç tafl›mad›¤› aç›kt›r. Özcesi, tarih, böylesine inkardan gelinerek anlat›lmaz; dahas› tarih çarp›t›larak ve de iftiralar at›larak yaz›lmaz!.. Engels’in dedi¤i gibi “bilimsellik, olgular› hiçbirfley katmadan oldu¤u gibi aktarmakt›r.” 14) Partizan dergisi, “en iyi savunma sald›r›d›r” takti¤ini yanl›fl yerde kullan›p, Maoist öncüye sald›rarak kendi hatalar›n› gizleme yolunu tutuyor Partizan dergisi, “ölüm kararlar›” konusunda Maoist öncüyü abart›l› bir flekilde görürken ama kendisini ya hiç görmüyor ya da birbiriyle çeliflkili oportünist savunular yapmaktan geri durmuyor. Tarihi muhasebe adl› kitapta da Maoist öncü alt›n› çizdi¤i gibi “hizip bafllar›na” yönelik ölüm karar› al›nmam›flt›r. Dolay›s›yla bu noktada Partizan dergisi iftira at›yor. Ölüm karar›n› ça¤r›flt›racak kararlar ayr›l›ktan bir müddet sonra para götüren ve cephaneli¤e el koyan iki kifli hakk›nda al›nm›flt›r. Karar›n kendisi özet olarak flöyledir: “e¤er söz konusu para ve malzemeler verilmezse bu kiflilere karfl› ölüm de dahil her türlü fliddet ugulanacakt›r.” Hemence belirtelim: Karar›n kendisi ister fliddet ad› alt›nda isterse ölüm ad› alt›nda al›ns›n, yani hangi flekilde al›n›rsa al›ns›n, bu tür politikalar-kararlar ilerici de¤il, gerici kararlard›r. Dolay›s›yla bu tür karar ve politikalar›n savunulacak hiç bir yan› yoktur. Bu noktan›n alt›n› bir kez daha çizdikten sonra Partizan dergisi ve ‹flçi-Köylü gazetesinin kendi yanl›fl anlay›fl ve pratiklerini savunmak için yapt›¤› manevralara geçiyoruz: Önce al›nan ölüm kararlar› için ‘95 ve

‘97’de yazd›klar› tarihe gidelim. Sonra bu konuya iliflkin ‹flçi-Köylü gazetesinde özü itibar›yla ayn› fakat yorum bak›m›ndan çeliflki arz eden iki farkl› yaz›da söylenenleri aktaral›m. TKP(ML)-Birlik kadrolar›ndan üç kifli hakk›nda ölüm karar› al›nd›¤›n› “95 OPK’s›n›n” sonuçlar›n› aktaran belgeleri okuyanlar hat›rlar. Y›l 1997. TKP/ML-MK bildirisinde flunlar›n alt› çizilmektedir: “... Zira partimiz geliflmesini parti içi ideolojik çat›flmalara borçlu olarak, hala fikir ayr›l›¤›ndan dolay› ellerini kana bulaflt›rmam›fl olmaktan hoflnuttur ve bundan asla sapmayacakt›r. Ne ki bu yasay› yads›man›n karfl›t kenar› olarak ayn› görevi gören ve parti içi demokrasiyi kendisine, gönüllü birli¤i de kafas› bozuldu¤u zaman ç›k›p giderek KP’yi ah›ra çevirme e¤ilimlerini benimsemifl unsur ve gruplara karfl› flimdiye dek gösterilmifl liberalizm ve ilkesizli¤e evrilmifl tutumun özelefltirisi de bundan böyle yine partimiz taraf›ndan pratikle cevaplanacakt›r.” (abç) (...Belgelerle TKP/ML adl› belge.sf;196) “...tasfiyeci düflüncelerini dile getirme yerine parti iradesine karfl› silah do¤rultacak kadar ileri gitmifllerdir. Ve bu karfl› devrimci giriflimlerinden sonra da oturumu terk etmifllerdir. Böylesi karfl› devrimci giriflimlerin karfl›l›¤›n›n o somut durumda ne olmas› gerekti¤i bizce dün de aç›kt›, bugün de aç›kt›r. (abç) Hiç kimse devrimci bir iradeye karfl› böyle küstahl›kta bulunma hakk›na sahip de¤ildir.” “... bir gecede ç›kan kavga...” (‹flçi-Köylü gazetesi. Say› 11- 20 Haziran-3 Temmuz) “...Mesala, ‘örgütten ayr›lan gruplara zor kullanaca¤› yöntemini siyaseti haline getirmeyi uygun bulmaktad›r’ söyleminin sosyal pratikteki karfl›l›¤› nerede?” (abç) (‹flçi-Köylü gazetesi. Say› 12, 4-17 Temmuz) Tek t›rnak içinde verilen tümce Maoist öncünün TKP/ML’ye iliflkin ad› geçen Tarihi Muhasebe kitab›nda yapt›¤› belirlemeden al›nd›¤›n› hat›rlatal›m. Elefltirilerimizi 4-17 Temmuz tarihli ‹flçiKöylü’nün sorunu ele al›fl tarz› üzerinde bafllatarak di¤er yaz›lara do¤ru yo¤unlaflt›ral›m. 93


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

“Sosyal pratikteki karfl›l›¤› nerede?”, sorusunu niye soruyor? ‹flçi-Köylü di¤er yaz›lar›nda oldu¤u gibi evet bizim ayr›lanlara karfl› “ölüm” vb. politikam›z vard›. Ama bu ifl ölümle sonuçlanmad›¤› için siyaset haline gelmedi. E¤er hakk›nda “ölüm karar›” olanlar› öldürmüfl olsayd›k, o zaman MKP’nin dedikleri do¤ru olurdu. Olay›n içerisinde ölüm yoksa, bu bir siyaset olarak de¤erlendirilmez ve elefltiriye tabi tutulmaz. Bundan hareketle de ‹flçi-Köylü MKP için “dedikodu” yap›yor, “hayal dünyas›nda” gezinerek eleflitiri yap›yor, dahas› “iftira at›yor” diye belirleme yap›yor. ‹flçi-Köylü gazetesi Maoist öncünün konuya iliflkin elefltirilerini aktard›ktan sonra bak›n ne yorum yap›yor? Yazd›klar›n› oldu¤u gibi aktar›yoruz: “Devamla, TKP/ML’nin ‘sol sekter’ bir siyaset izledi¤ini söyleyen ve ‘izledi¤i bu gerici siyasete iliflkin halka özelefltiri vermelidir’ diyen bir anlay›fl sahipleri, acaba hangi somut olgulardan hareketle bu sonuçlara var›yorlar. Bu anlay›fl sahipleri gerçekleri olgularda m› ar›yorlar, yoksa hayal dünyalar›nda önce ‘sekter bir proletarya partisi profili çizip sonra sald›r›ya m› geçiyorlar?” “ ...Kulaktan dolma dedikoduya dayal›, çarp›tma ve yalanlara tenezzül (abç) edilerek sözde, Kavga Kaçk›n› Suçlulular Gürühu (KKSG) üzerinden hiç de gerçe¤i yans›tmayan sald›r›larla proletarya partisi hedef al›nmak isteniyor. ...silahs›zland›r›ld›¤› iddialar› yapan MKP yalan söylüyor! (abç) Uyduruk yalanlara itibar ediyor.” (agg. Say›11) fiimdi Partizan ve ‹flçi-Köylü gazetesi yazarlar›na soruyoruz: “Dedikodu” yapmak, belgeleri esas alarak tart›flma-elefltiri yürütmek mi? Yoksa bu gerçekleri kabul etmeden sald›r›ya geçmek ve sanal fleyler üretip bunlar› gerçekmifl gibi yazmak, bunun üzerine polemik gelifltirmek mi? Yalan söylemek, gerçekleri belgelerle ortaya koymak m›, yoksa böyle bir fley yoktur demek mi? Dedikodulara tenezzül etmek, dedikodu yapmakla ayn›d›r. Dedikodu yapmak gerçekle

iliflkisi olmayan hayali bilgiler üretip propaganda etmek ve sa¤dan-soldan kulaktan duyma iflitilen bilgiler üzerine siyaset yapmakt›r. Yalan söylemek ise gerçekle hiçbir iliflkisi olmayan söylem ve davran›fllar› gerçekmifl gibi sa¤a sola yaymakt›r. MK bildirisinde ortaya konulanlar ölüm karar›n›n oldu¤unu aç›k ve net bir flekilde ortaya koyuyor. ‹flçi-Köylü gazetesinin ad›n› verdi¤imiz say›lar›nda bu tür anlay›fl ve kararlar›n oldu¤undan söz ediliyor ve bu kararlar savunuluyor. 99 y›l›nda yurtd›fl›nda baflka bir örgütün yapt›¤› gece ç›k›fl› sonras› TKP/ML-GÖK kadrolar›ndan bir kifli TKP/ML’den sorumlu bir kadronun inisiyatifi alt›nda planl› bir flekilde 5-6 kifli taraf›ndan öldüresiye dövülüyor. Tüm bu aç›klama ve belgelerden sonra hem de binlerce insan›n tan›k oldu¤u olay vb. geliflmeleri belgeleriyle birlikte ortaya koyup elefltirisini yapmak nas›l yalan ve dedikodu oluyor? Yoksa yalan ve dedikodunun baflka bir tan›m› var da biz mi bilmiyoruz. ‹flçi-Köylü bununla e¤er kendi yazd›klar›n› ve yapt›klar›n› yazmam›z› istemiyorlarsa, o zaman aç›k yazs›nlar. Ama gerçekler gizlenmez ki. Çünkü yaz›lm›fl belgeli fleyler ve pratikler var ortada. Hem gerçek yoldafll›k yanl›fl anlay›fl ve pratiklerle uzlafl›larak, onlar görmezlikten gelinerek sa¤lanmaz ki! Bu, olsa olsa liberal oportünizm olur. Daha önce ifade ettik. Partizan ve ‹flçiKöylü yazarlar›na göre hareket edilirse al›nan karar bir politika de¤il. Hele hele pratikte hiç bir adam öldürme yoksa bu durumu niye siyaset tarz› olarak yans›t›yorsunuz ki? Bir karara siyaset demek için illa da adam m› öldürülmesi gerekir? Dahas›, ‹flçiKöylü’ye göre adam öldürülmemifl fakat adam dövülmüflse, adam›n önüne geçilip silah dayat›lm›flsa, bunlar bir siyaset de¤ildir. ‹flçiKöylü bu iflin siyaset haline gelmesi için illa da adam öldürülmesini flart kofluyor. Böylesine teorik sefalet, böylesine çarp›tma olur mu? Bu, nas›l bir Maoist anlay›fl ve yorum ? Bunun neresinde bilimsellik? 94


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

Bu, ‹flçi-Köylü gazetesinin al›nan karar ve gösterilen prati¤inin yanl›fl ve hatal› oldu¤unu de¤il bunlar› teorize etmenin ad›d›r. ‹flçi-Köylü gazetesi yazarlar› bu hatal› karar ve pratiklerinden dolay› özelefltiri vermek yerine hala bu hatal› anlay›fllar›n› teorize etmeye çal›fl›yor. Yukar›ya aktard›¤›m›z al›nt›lardan da görülece¤i gibi ad› geçen hatal› kararlar› ›srarla savunmaktad›r. Hem de çeflitli manevralar yaparak. Politika, siyasal olgu ve geliflmelerin birbirleriyle iliflkisi ve yönüne iliflkin siyasal bir yap› ve siyasal bir kurumun teorikpratik olarak ortaya koydu¤u tutumdur. Her s›n›f kendi dünya görüflüne göre siyaset yapar. Burjuvazi siyaset tarz›n› esasta yalan ve demagoji üzerine oturtur. Marksist-Leninist-Maoistler’in siyaset tarz› ise nesnel olanla öznel olan›n, bilme ile yapman›n, teoriyle prati¤in diyalektik birli¤ine uygun olarak yap›l›r-yap›lmal›d›r. Bunun d›fl›nda yap›lan siyaset tarzlar› burjuva ve küçük burjuva ideolojisinden g›das›n› alan tek yanl› ve abart›l› küçük burjuva siyaset tarz›d›r. ‹deolojik aç›dan güçsüz olanlar geçmifl hatalar›n› gizleme yolunu tutar. Biz hatalar›m›z› gizlemifl olsayd›k as›l güçsüz oluflumuz o zaman a盤a ç›kard›. Ama söz konusu kitab› okuyan dürüst ve devrimci politik bilince sahip insanlar›n da gördü¤ü gibi en ufak bir grup kayg›s› gütmeden tarihimizle hesaplaflt›k. Ama hesaplaflmak istemeyenler kaba ve sekter bir flekilde hatalar›n› gizleme yolunu tutuyor-tutmaya devam ediyor. Bu kadar kaba ve sekter yaklafl›mlar›n arka plan›nda hatalarda tutuculuk yatmaktad›r. Tarihi muhasebede yazd›klar›m›z ve yapt›¤›m›z elefltirilerle burada yapt›¤›m›z elefltiriler aras›nda fark var m›? Veya tarihi muhasebede ortaya koydu¤umuz belgeli elefltirilerle burada ortaya koyduklar›m›z aras›nda bir çeliflki var m›? O halde Partizan dergisi ve ‹flçi-Köylü gazetesi yazarlar› neden-niçin iftira at›yor? ‹ftiran›n amac› belli. O da fludur: Kendi sekter siyaset tarzlar›n› elefltirmemizi istemiyorlar. Kendilerinin hatal› çizgilerine dokunmam›z› istemiyorlar. Tahrifatç› “tarih de¤erlendirme-

lerine” dokunmam›z› istemiyorlar. Tarih karanl›k kals›n istiyorlar. Tarihinle hesaplaflma diyorlar. Halk s›n›f ve tabakalar› içerisinde gördü¤ün grup ve örgütlerin hakk›n› savunma diyorlar. “Niye onlar›n avukatl›¤›n› yap›yorsunuz” diye bize do¤rulardan vazgeçmemizi tavsiye ediyorlar. Hatal› bir siyaset izlenmiflse bunun elefltirisini yapmay›n. Hatta kendi hatalar›n›z›n da özelefltirisini vermeyin diyorlar. Tarih, halk bu hatalar› unutur san›yorlar! Çarp›tmaya bak›n! Bir gecede “kavga” ç›km›fl! Planl› bir flekilde, hem de 5-6 kiflinin tek bir kifliyi öldüresiye dövmesi nas›l oluyor da s›radan ve karfl›l›kl› bir kavga olarak yorumlan›yor-yorumlanabiliyor? Özcesi, yukar›ya al›nt›lad›¤›m›z saptama ve söylemlerden bir kez daha kimin iftirac›, kimin tarih çarp›t›c›, kimin nas›l uzaydaym›fl gibi konuflup-yazd›¤›n› okur çok netlikle görüp yorumlayacak durumdad›r. Ve yorumluyor da. Dolay›s›yla bu konuya iliflkin tarih çarp›t›c›lar› ve iftirac›lara daha fazla ayna tutmaya ihtiyaç yoktur. 15) Partizan dergisi, ‘94 ayr›l›¤›nda HH kli¤inin hizipçilik yap›p, partiye bayrak açt›¤›n› zorlama bir flekilde inkardan geliyor Partizan dergisi, ‘94 ayr›l›¤›nda dönemin parti sekreteri ve OPO kli¤inin hiçbir hatas› yokmufl gibi gerçekleri inkar ediyor. Kendi yazd›klar›n› dahi unutuyor. Ya da ifline gelmedi¤i için unutkanl›ktan geliyor. Ama gerçekler ve kendi a¤›zlar›ndan tarihe geçmifl belgeler henüz ortadan kalkmad›. Bu da yetmiyormufl gibi “cepheden bayrak açanlar›” AK kli¤i ve Maoist Komünist Partisi’ne ba¤layarak iflin içerisinden kurtulmaya çal›fl›yor. Fakat bunu beceremiyor. Çünkü gerçekler, bilimseldir. Dolay›s›yla tarih çarp›t›c›lar›n›n gücü gerçekleri karartmaya yetmez. 94 ayr›l›¤›na iliflkin AK kli¤i ve HH’nin bafl›n› çekti¤i OPO kli¤inin hatalar› ve ayr›l›kta oynad›klar› rol “TKP(ML)’den Maoist Komünist Partisi’ne Bu Tarih Bzim” adl› kitapta ayr›nt›l› bir flekilde ortaya koyulmufltur. Dolay›s›yla bu konu üzerine ayr›nt›l› bilgi için ad› geçen kitaba yeniden bak›lmal›d›r. Biz burada tarihi inkardan gelmemelerini ve onu çarp›tanlara ›fl›k tutmak için nas›l ayr›l›k95


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

ç› olduklar›n› kendi yazd›klar›n› aktararak yan›tlamakla yetinece¤iz. Önce son dönem Partizan ve ‹flçi-Köylü’nün bu sürece iliflkin yapt›¤› de¤erlendirmeyi özet olarak aktaral›m. Sonra ayr›l›k döneminde yazd›klar›ndan baz› özet pasajlar aktaral›m. “... Partinin darbeyi fark etmesi ve parti iradesinin ezici ço¤unlu¤unun bu darbeye tav›r almas›yla darbeci tasfiyeci hizip partiye cepheden bayrak açt›¤›n› (abç) ilan etti.” (agd) “... Bu, bir ayr›l›k de¤ildir. (abç) Hele hele parti iradeseninin sorumlu gösterildi¤i bir ayr›l›k de¤ildir. Tasfiyeci bir darbeye karfl› parti iradesinin tüzük ve iflleyifl do¤rultusundaki Marksis-Leninist-Maoist bir durufltur.” “...Bu sorumluluk, parti normlar› (abç) do¤rultusunda parti iradesinin DABK darbecili¤ine karfl› duruflu fleklinde geliflmifltir.” “...OPO’nun yaz›s› aç›k kamuoyuna de¤il partiye yaz›lm›flt›r. Partinin içinde bulundu¤u tasfiyeci-darbeci geliflmelere karfl›, endiflelerini ifade etmekte ve Ola¤anüstü Parti Konferans› önerisi getirmektedir. Her parti organ›n›n ola¤an dönemlerde bile partiye yaz› yazma hakk› vard›r. Kald› ki yaz›n›n yaz›ld›¤› flartlar örgüt iradesine karfl› cephe aç›ld›¤› ve hiyerarflinin olmad›¤› ola¤anüstü flartlard›r.” (abç) (agg. Say›;10) fiimdi ise ayr›l›k döneminin belgelerini, daha do¤rusu ayr›l›kç› olduklar›n› ilan eden belgeleri kendi söylemleriyle aktaral›m. Ve böylelikle ayr›lan taraf kim; kim ayr›lm›fl-ayr›lmam›fl sorununa iliflkin kendi a¤›zlar›ndan yaz›lanlar› hep birlikte bir kez daha okumufl oluruz. “...Küçük grup ç›karlar›n› partinin ve devrimin temel ç›karlar›n›n önüne koyarak partimize ve MLM’lere ayr›l›k (abç) dayatm›fllard›r.” “Partiye ayr›l›¤› dayatanlar...” (Partizan, Say› 17 Sf;145 3 May›s 94 TKP(ML) Cezaevi Örgütü imzal›) “Anlayaca¤›n›z; evet! Ortada bir bayrak açma (abç) olay› vard›r. Ancak parti iradesine yönelik de¤il. Aksine parti birli¤i için parti iradesinin a盤a ç›kart›lmas›na yönelik bir

tav›r vard›r.” “2 Nolu m›nt›ka OPO’nun bu tavr›n›n ard›ndan k›rsalda MK 2.Toplant›s›na kat›lmak üzere bulunan MK üyelerinden üçü (MK, TMLGB, DBK sekreterleri-bn)...bafll›kl› yaz›yla 2 Nolu M›nt›ka OPO’nun tavr›n› desteklemifl,” (agd., Sf;169) “... Farkl› m›nt›kalardan muhalif kadro ve üyelerin bir araya gelmesini türlü bahanelerle engellemenin yan›s›ra, örgütsel kopuflun öncelikle mümkün olaca¤› (abç) 2. M›nt›ka gerilla birli¤i ve parti organ›n› da parçalara ay›r›p birbirinden kopartmak üzere acilen ana karargaha ça¤›r›yordu. Ça¤r›n›n di¤er yönü de, bu m›nt›ka güçlerinin içinde bulunan ve tasfiyeci flefi (NT)’in bütün parti üyelerine yay›nlad›¤› ‘bay HH Revizyonist’i ne yapmak istiyor’ bafll›kl› bir bildiriyle teflhir etti¤i parti genel sekreteri yoldafl›n ve iki MK üyesinin de ele geçirilip tutuklanmas›yd›.” (Partizan, Say› 18. Sf; 34) Nereden ç›kar›yorlar tutuklamay›? 14 Nisan ayr›l›k bildirisi öncesi tutuklama diye bir fley yok. O halde geriye tutuklamay› gerektirecek çok ciddi suç ifllemifllerdir ki ça¤r›ya gitmekten korkuyorlar?! Hani 14 Nisan öncesi disiplinsizlik ve kilikçilik yapmam›fllard›? Sadece AK kli¤i yap›yordu? Organsal iliflkilerinin olmad›¤› 3 MK üyesinin tutuklanaca¤›n› nereden biliyorlard›? Hem de 14 Nisan öncesi böyle bir durum yokken. Dahas› hizipçilik ve disiplinsizlik yapmayan bu OPO nereden ve hangi kanallarla di¤er m›nt›ka parti komitelerinde yer alanlardan AK muhalifi kadro ve üyelerin oldu¤unu biliyor? Gizil güçler mi bu bilgileri verdi kendilerine? Yoksa organ d›fl› iliflkilerle mi bu bilgileri elde ettiler-haber ald›lar? Üstelik bu tutumlar›n› götürüp yoldafl Kaypakkaya’n›n T‹‹KP içerisindeki mücadele ve ayr›l›k gerekçesi için yazd›klar›n› örnek göstermekten de geri durmuyorlar. Aktarmaya devam edelim: “Suç üstü hizip aray›fllar›na girilen dönemin bafl›ndan beri, görülmesi gereken gerçek bir hizip varsa; o da OPK kararlar›na, parti tüzü¤üne ve iradesine savafl açan tasfiyeci kli¤in bizzat kendisidir. K›fl boyunca da¤›n›k 96


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

tutulan ve ilk baharda bile biraraya gelmeleri önlenerek güçlü örgütlü bir karfl› koyufltan mahrum edilmeye çal›fl›lan MLM kadro ve üyelerin farkl› m›nt›kalarda verdikleri ideolojik-siyasi mücadele...” (alt›n› çizdi¤imiz ifadeler hizipçilik yapt›klar›n›n aç›k itiraf›d›r. Üstelik bu hizipleflmenin k›fltan önce, yani 93 sonbahar›nda örgütlendi¤ini ortaya koymaktad›r. Onun için “hizip yapmad›k” vb. sözlerin ne kadar soyut ve inkarc› bir söylem oldu¤unu bu yaz›lanlardan dahi her okur aç›k ve net bir flekilde ortaya ç›kart›r-bn.) “...Proletarya aç›s›ndan meflruiyeti halen tek tarafl› olarak dayat›lan tüzük ve disipline uygunlukta görmek önemli bir yan›lg› ve hatayd›. Zira bu durumda proletaryan›n disiplini güme gitmifl, onun yerine geçirilen burjuva disiplinine ba¤l›l›k isteniyordu. Sorunun bu özüyle kavranmas› genelde zay›f kalm›fl ve gecikmeli olmufltur... Bununla birlikte, tasfiyeci, komplocu, darbeci, bölücü çabalar›n ayyuka ç›kt›¤› k›fl sonunda, bu durum, en iyi gözlemleme imkan›na sahip I.ABK II. M›nt›kadaki muhalif merkezi kadrolar›n da¤›t›lmak istenen parti ideolojisi ve geleneklerine ba¤l› örgütsel gücü savunup koruma yönünde gelifltirdikleri organ d›fl› iliflkiler ise geç bile kal›nm›fl meflru müdafa hareketi olma d›fl›nda ‘hizip’ tespitinin hiç anlam tafl›mayaca¤› bir gerçekli¤e sahiptir.” (abç) (agd. Say› 18.Sf;36-37) (Parti disiplinini çi¤neme ve hizipçili¤i savunmay› meflru göstermek için bu kez de meflru müdafa siyaseti ortaya ç›kar›ld›. Hiç bir komünist partisi tarihinde parti içerisinde yanl›fl ve hatal› yönlere karfl› biz meflru müdafam›z› yaparak ideolojik mücadele yürütüyoruz-yürüttük diyen görülmüfl mü? Veya elefltiri hakk›n› disiplinsizlik ve hizipçilik yaparak sürdür diyen bir parti anlay›fl› var m› tarihte?-bn) “... Bütün samimiyetimizle biz parti içi ideolojik mücadeleyi derinlefltirmekten yanayd›k ve tasfiyeci kli¤i parti içinde kesin bir ideolojik mahkumiyete u¤ratmadan örgütsel bir ayr›flman›n olmas›n› istemiyorduk.” (abç) (Bu söylemler ne olursa olsun yine de ayr›l›rd›k tutumunun birer itiraf›d›r. Örgütsel ayr›flma kafaya tak›lm›fl. Ve bütün hesaplar bunun

için yap›lm›flt›r.-bn) “Beri yanda bunlar›n ideolojik kimliklerini bütün karakteristik yönleriyle kapsaml› flekilde ortaya koyan, kafada flekillendirmekten öte yaz›l› belgelere dönüfltüren ve hatta k›fl dönemi kendini göstermeye bafllam›fl tasfiye plan›n› ta geçen A¤ustos ay›ndan itibaren derin bir sezgi ve yorum gücüyle henüz niyetlerin aleniyete dökülmedi¤i bafllang›ç durumunda bilince ç›kart›p yaz›l› elefltiriye dönüfltüren kadrolar da olmufltur.” (abç) (agd.Sf;47) “Sol-sekter tasfiyeci hizip bafllar›n›n ayaklar› alt›ndan çekilip al›nm›fl güçlere ve örgütsel kopuflu sa¤layan öncülere...” (abç) (agd.Sf;48) “...1 Nolu ABK’ya ba¤l› II Nolu M›nt›ka OPO ve gerilla birli¤ini, bu baylar›n yetkisiz yetki kullanmalar›n› ve tüzük parti birli¤ini hiçe saymalar›n› kabullenmemesi ve flu anki durumuyla, MK-AK ve GK’y› tan›mamas› tavr› hakl› bir tav›rd›r... Ve destekliyoruz. Onlar›n sorunlar›n çözümü konusundaki öneri kararalar›na kat›l›yoruz ve tüm parti ve ordu kitlesini kat›lmaya davet ediyoruz. (abç)” (agd.Say› 19. Sf;37.) OPO gerilla birli¤i ve ordu kitlesine de yönelik bu ça¤r›y› yapanlar ad› geçen üç MK üyesidir. Bu söz ve ça¤r›lar 16 Nisan tarihli üç MK üyesinin ça¤r› yaz›s›nda yer almaktad›r. Bu sözlerde her fley aç›k de¤il mi? Gerilla birli¤i parti içi mi? Gerilla birli¤i OPO’yu destekleyin, ordu kitlesi OPO’yu destekleyin! ça¤r›s› nas›l oluyor da bayrak açmak olmuyor? Ordu kitlesi parti içi mi? Ordu kitlesini de davet ediyoruz demek bayrak açmak de¤il de nedir? Yoksa yeni bir parti anlay›fl› ve tüzü¤ü haz›rlad›n›z da bizim mi habermiz yok?! “Organ›m›z bu kararlar› tüm parti üyelerine iletme (çeflitli yollardan) karar› alm›flt›r.” (abç) (agd.Sf;34. Bu, 14 Nisan tarihli OPO ça¤r›s›ndan al›nm›flt›r.) Her fley aç›k ve net bir flekilde ortada. Ancak Partizan dergisi tarihe not düflülmüfl bu belgelere karfl›n hala diyor ki ayr›l›¤›n bafl›n› çeken ve partiye bayrak açanlar TKP/ML de¤il, MKP’dir. Hem al›nt›lad›¤›m›z pasajlar dahi kimin ayr›l›k ilan etti¤ini-kimin cepheden bayrak açt›¤›n› aç›k 97


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

bir flekilde ortaya koymaktad›r. Kald› ki görüldü¤ü gibi al›nt›lad›klar›m›z bizim yorumlar›m›z da de¤il, Partizan dergisinin yazd›klar›d›r. Hepsi de belgelidir. Dolay›s›yla tüm gerçekler ç›plak bir flekilde orta yerde duruyorken hala Partizan dergisinin kalk›p “TKP/ML ayr›lmad›”, “ayr›l›k olmad›” “cepheden bayrak açan TKP/ML de¤il” vb. gibi yeni fleyler peflinden koflarak savunuya geçmesini nas›l yorumlamal›? Tarih ve gerçekler bu kadar çarp›t›l›r m›? Bu nas›l bir tarih bilinci? Materyalist bilginin temel dayanaklar›ndan birisi de fizik bilimindeki “maddenin sa-

“Hizipçilik” ve “disiplinsizlikleri” “ola¤anüstü koflullar›n” arkas›na s›¤›narak teorilefltirdin mi bunun arkas› gelmez. Yar›n kalk›p bir-kaç kifli “güvensizlik” vb. yönlü bahaneler ileri sürerek hizipçi faaliyete kalk›fl›rsa o zaman tutarl›l›k aç›s›ndan onlara da hiç müdahale etmeyeceksin. Hatta kendilerini desteklemen gerek. Ama nerede o MLM tutum! Aradan daha bir y›l bile geçmeden “kafa tutanlardan” üç kifli hakk›nda ölüm karar› ç›kartanlarda ve gelinen aflamada da bunun do¤rulu¤unu savunanlarda gerçek bir demokrasi kültürü olur mu? Baflkalar›na Marksizm kendine karfl› ise liberalizm. ‹flte Partizan dergisinin savunduklar› budur. k›n›m›” kanununa ba¤l› kalarak hareket etmektir. Yani “bir madde vardan yok edilemez, yoktan da var edilemez.” Bir baflka deyiflle bu, nesnel olan fleyleri ne yok edebilirsin, ne de var edebilirsin demektir. Bu, nesnelliktir. Gerçek ise maddenin iç kanunlar›n› incelemektir. ‹flte materyalistler nesnel bir olguyu aktar›rken ona hiç bir fley katmadan oldu¤u gibi aktarmak zorundad›r. Bunu yapmay›nca, gerçek materyalist olamaz. Yapt›¤› yorum ve analizler bilimsel de¤il, idealistçe olur.

Ciddi bir yaz› kaleme al›yorsun. Üstelik elefltirmeye çal›flt›¤›n Maoist Komünist Partisi belgelere dayanarak bir analiz ortaya ç›kartm›fl. O nedenle bunu elefltirmek için belgelerle tart›flmak flartt›r. En az›ndan geçmiflte kendi yazd›klar›na yeniden bir göz gezdirme ihtiyac› duyulmal›yd›. Ama bunun ihtiyac› bile duyulmuyor. Peki bu nas›l bir inceleme ve araflt›rma yöntemi? Aç›kt›r ki MLM bir inceleme ve araflt›rma yöntemi de¤il. Nas›l istiyorsa öyle yazmak, nas›l hat›rl›yorsa tarihi öyle anlatmak MLM’lerin araflt›rma ve inceleme yöntemi olamaz. Bir parti için do¤ru bir tarih bilincine sahip olmak çok önemlidir. Bu, hem ülke hem de parti tarihini ö¤renmek aç›s›ndan böyledir. Hangi alanda olursa olsun do¤ru bir tarih bilincin yoksa, çeliflkileri do¤ru temelde çözmen de mümkün olmaz. Tutucu bir flekilde “do¤ruyum-do¤ruyum” diyerek, hemde ajitasyon çeker bir flekilde do¤ru yolda oldu¤unu gösteremezsin. Do¤ru hat›rl›yorum, do¤ru hat›rl›yorum demekle de do¤ru bir tarih yazamazs›n. Haf›zada yan›lma olur. Hele bir de dönemin tepkici davranmaya iten koflullar› mevcutsa, burada bir kez de¤il bin kez geriye dönüp çift yönlü sorunlar› araflt›r›p-inceleme yöntemiyle analiz yapmal›s›n. Sen ne söyledin, karfl› taraf ne söyledi ve karfl› taraf bugün nas›l bir özelefltiri yap›yor vb. gibi dökümanlar› karfl›na al›r ona göre yanl›fl› do¤ruyu ay›klar ve sonra da senteze var›rs›n. Ama Partizan dergisi bu MLM analiz yöntemini tercih etmek yerine, üstelik geçmiflte söylediklerini bile gözden geçirmeye ihtiyaç duymadan kaleme ka¤›da sar›larak elefltiri(!) yapmaya çal›fl›yor. Bu öznelci, önyarg›l› ve metafizik yöntemle tarihi analiz etmeye kalk›fl›nca da ortaya bu olumsuz tablo ç›k›yor. Biz burada sorunun özünü tart›fl›yoruz. Ve ortaya ç›kan söz konusu örgütsel ayr›l›kta hangi kli¤in daha fazla hatas›n›n oldu¤unu belgeleriyle ortaya koymaya çal›flt›k. Yapt›¤›m›z budur. Ama Partizan dergisi, kalk›p antidemokratik bir uygulamadan hareketle, ayr›l›kta birinci derecede ›srar edenleri görmez98


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

likten geliyor. Onu da bir kenara b›rakal›m. Hiç mi hiç hatas› olmad›¤›n› savunuyor. Günefl balç›kla s›vanmaz! Niye bu kadar “ayr›l›k” sözcü¤ünden korkuluyor ki? ‹brahim de T‹‹KP içerisinden ayr›lm›flt›r. fiimdi ‹brahim’in ayr›lmad›¤›n› m› söyleyece¤iz? ‹brahim’i böyle mi savunaca¤›z? Bir yandan kendi ayr›l›klar›n› meflru k›lmak için ‹brahim’in T‹‹KP içerisindeki mücadelesini örnek vereceksin, ama öte yandan kalk›p “yok biz ayr›lan ve cepheden bayrak açan de¤iliz” diye MKP ve önceli TKP(ML)’ye iftira atacaks›n. Bu tarz yaklafl›m dürüst bir yaklafl›m olur mu? Kald› ki iktidar› elinde tutan (sözü edilen en üst organlar) bir önderlik niye bayrak açs›n ki? Niye ayr›l›k ilan etsin ki? Buna neden ihtiyaç duysun? Tamam disiplinsiz, hukuk d›fl› tutumlar› olmufltur. Fakat bu, o önderli¤in cepheden bayrak açt›¤›n› ve ilan etti¤ini gösterir mi? Burada tutucu bir flekilde yanl›fllar savunuluyor. Bir yanl›fl, bir hata da bu kadar ›srar edilmez. fiüphesiz ki TKP/ML’nin kendi ayr›l›¤› için ileri sürdü¤ü gerekçelerle, ‹brahim’in T‹‹KP’ten ayr›lmak için ortaya koydu¤u ideolojik-politik gerekçeler aras›nda uzaktan yak›ndan bir iliflki yoktur. Dolay›s›yla ‹brahim bu noktada kendilerine k›l›f edilmektedir, sömürülmektedir. Özcesi, bugün kalk›p “evet ayr›ld›k” sözünü kullanmak istememelerindeki korkular› bundand›r! Olur ya bunu kabul edersek, o zaman bizi ayr›l›kç› ilan ederler. Dolay›s›yla özelefltiri vermemiz zorunlu olur. Korkular›n›n ideolojik arka plan› ise hatalar›na karfl› özelefltirel yaklaflmaktan kaç›nan benmerkezci, bencil tutumlar›d›r. Disiplinsizlik ve hizipçilik “ola¤anüstü koflullar›n” arkas›na s›¤›n›larak teorilefltirilemez. Nerede-neyin ideolojik mücadelesini yürüttün ki ideolojik yaz›lar engellendi? Bir ay içerisinde yaz› yaz, ondan sonra organa gönder, iki ay sonra ise cepheden bayrak aç. Bu da yetmiyormufl gibi aya¤a kalk ben sözü edilen organlara karfl› mücadele ettim ama onlar beni-bizi engelledi diye kendini savunmaya kalk›fl! Buras› ‹stanbul’un Londra asfalt› m› hemen arabaya atlay›p bir kaç gün içerisin-

de organ toplant›s› yapacak ve arkas›ndan da söz konusu yaz›lar› de¤erlendireceksin. Üst organ üyelerinin her biri baflka yerlerde. Üstelik araya k›fl mevsimi girmifl. Kald› ki devrim treni bu kadar acele mi kaç›yordu? Bu devrim üç ay içerisinde mi olacakt›? Devrim mi kaçt›? Onun için acele edip devrimi “darbeci” dediklerinizin elinden mi kurtaracakt›n? Çok övdü¤ünüz o büyük MLM tarz sahipleri bu kadar m› sab›rs›zd›? Üç befl tane darbeciye ifli b›rakt›n›z? Üstelik de partinin “ezici ço¤unlu¤u”nun kendinizden yana oldu¤unu söylüyorsunuz. Gerek nicel gerekse nitel olarak bu kadar güçlü olan bir kadro, bir örgüt bilefleni neden-niçin MK toplant›s›n› beklemesin ki? Bu üç-befl kifliden niye bu kadar korkuluyor? Nerede kald› MLM sab›r, MLM cüret, MLM ideolojik mücadele? Hadi sizin iddia etti¤iniz gibi 14 Nisan öncesi tutuklama ç›km›fl olsundu. Veya MK toplant›s›na gidildi¤inde söz konusu üç MK üyesi tutuklanm›fl olsundu. Bu iddialar›n›z›n gerçek oldu¤unu kabul edelim. Peki nerede kald› o büyük komünist sekreterin parti için iki çizgi mücadelesi ruhu? Tutuklanmay› göze al›p git. Teflhir mi edecekler, etsinler. O durumda kim kaybedecek? Teflhir edenler kaybeder. Çünkü yanl›fl ve hata yapanlar kazanmaz-kaybeder. Ama ne oldu-ne yapt› o büyük sekreter? Kendi kariyerist ç›karlar›n› partinin ç›karlar› üstüne ç›kartarak OPO vd. iki MK üyesini yönlendirerek ayr›l›¤›n bafl›n› çekti. Bu da yetmiyormufl gibi aradan neredeyse 10 y›l geçti ama hala kalk›p bu tarz örgüt içi mücadeleyi do¤ru yapt›lar diye savunmaya kalk›fl. Bunun için insan›n parti içi ideolojik mücadeleden bihaber olmas› gerek. “Hizipçilik” ve “disiplinsizlikleri” “ola¤anüstü koflullar›n” arkas›na s›¤›narak teorilefltirdin mi bunun arkas› gelmez. Yar›n kalk›p bir-kaç kifli “güvensizlik” vb. yönlü bahaneler ileri sürerek hizipçi faaliyete kalk›fl›rsa o zaman tutarl›l›k aç›s›ndan onlara da hiç müdahale etmeyeceksin. Hatta kendilerini desteklemen gerek. Ama nerede o MLM tutum! Aradan daha bir y›l bile geçmeden “kafa tutanlardan” üç kifli hakk›nda ölüm karar› ç›kartanlarda ve gelinen aflamada da bunun do¤rulu¤unu 99


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

savunanlar da gerçek bir demokrasi kültürü olur mu? Baflkalar›na Marksizm kendine karfl› ise liberalizm. ‹flte Partizan dergisinin savunduklar› budur. Kald›ki “ola¤anüstü koflullar” görecelidir. Bunun yorumu kifliden kifliye de¤iflir. Hele bir de art niyetli insanlar olursa git ki iflin önünü alas›n. Nitekim tarihimizdeki hizip ve organ d›fl› disiplinsiz ç›k›fllar›n teorisi genellikle bu tür durumlarla k›l›fland›r›lm›flt›r. Birisi, bu MK sa¤ oportünist deyip konferans› bile beklemeden ayr›lm›fl, birisi bu konferans oportünist deyip hizipçi faaliyete kalk›flm›fl, birisi bu MK örgüte müdahale etmiyor diye isyan etmifl, birisi AK’yi gerekçe göstermifl, birisi bunlar bürokratt›r deyip hizipçi faaliyetlere girmifl, iflte birisi de AK, GK, MK ve SB’ye güvenmeyerek bayrak açm›fl. Peki o zaman do¤ru tutum olarak geriye ne kal›yor? Hiçbir fley! Hepsi de hizipçilik ve disiplinsizlik yapmakta hakl›d›r deyip iflin içersinden ç›kmam›z gerekir. MK sekreteri, TMLGB ve DBK serkreteri OPO’yu destekleyin diye ordu kitlesine ça¤r› yap›yor. Bunu,16 Nisan tarihinde yap›yor. Peki bu parti içine yönelik nas›l bir mücadele tarz›? Ordu kitlesinin hepsi üye mi? Ça¤r›y›, yukar›ya aktard›k. Parti üyeleri ve ordu kitlesi OPO’yu destekleyin diyor. Bu üçlü ça¤r›n›n OPO ile efl güdümlü ve efl zamanl› yap›lmas› tesadüf mü? Hepsi de yanyanad›r. MK sekreterinin görevi MK toplant›s›n› toplamakt›. Ama gidip bat›da hizip faaliyetleri yürütüyor. Arkas›ndan gelip OPO’yu yönlendirip ça¤r›s›n› yapt›r›yor. Kendi ça¤r›lar›n› da buna ekliyor. Üstelik bunu bir bildiriyle ordu kitlesine de yap›yor. Peki bu bayrak açmak de¤il de nedir? Oysa darbeci dediklerinizin kamuoyuna bildirisi 18 Nisan günü ç›k›yor. OPO yukar›y› elefltirmesin diyen mi var? Ama OPO, bunu örgütsel prosedüre uygun yapm›yor. “Çeflitli yollarla” partililere ulaflt›raca¤›z diyor. MK, SB, AK ve GK’y› tan›mayarak bunu yap›yor. Bu kurumlar arac›l›¤›yla parti içine yaz›lar›n›-ça¤r›lar›n› ulaflt›rmay› denemeden örgüt d›fl› (organ d›fl›) yollarla istedi¤ini partililere ulaflt›rmaya kalk›flmak bayrak açmaktan baflka bir anlamda ifade

edilmez. Ki bunu kendileri de kendi a¤›zlar›ndan söylüyor. Herhangi bir komünist partisi tüzü¤ünde örgüt d›fl› iliflkiler arac›l›¤›yla partililere ulaflmak diye bir siyaset tarz› gördünüz mü? Bu tür tutumlar iflin kolay›d›r. Bunun MLM parti içi disiplin ve iç birli¤i ruhuyla uzaktan yak›ndan alakas› yoktur. KÖK mü öneriyorsun! Bu hukuk, bütün partililerin haklar› kapsam›ndad›r. Ama bunu prosedürüne göre yapmak zorundas›n. Kafas› hep bozulan, k›l›f›n› da “güvenmiyorum” ile aç›klarsa o zaman örgütsel hiyerarfliye ne gerek kal›r ki? Önce kafanda meflru görme, ondan sonra arkas›ndan kendini hakl› ç›kartmak için teori olufltur. Böylesine MLM parti disiplini ve tüzük anlay›fl› görülmüfl mü? MK, SB, AK ve GK tek bafl›na Nihat de¤il. Bu bileflimlerde Nihat d›fl›nda onun üzerinde MK üyesi vard›. Bir k›s›m AK üyelerinin Nihat’›n etkisinde olmas› demek Nihat’›n söz konusu tüm organlara hakim oldu¤unu göstermez-göstermiyor. Nitekim ayr›l›k sürecinde yap›lan (May›s-Haziran aras›) MK toplant›s› sonuçlar› her fleyin kan›t›d›r. Bu toplant›da hiç kimse hakk›nda ölüm karar› ç›kart›lmad›¤› gibi ajan Nihat’›n ölümünü savundu¤u kifli veya kiflilerin alt›na tek bir MK üyesi dahi imza atmam›flt›r. Peki bu MK nas›l o kadar güvensiz ve Nihat’›n etkisindedir ki ölüm karar› ç›kartm›yor? Hem de daha ayr›l›k devam ediyorken. Silah al›mlar› ise hemen toplant› an›nda kald›r›lm›flt›r. Tarihinizi hat›rlay›n! TKP/ML-Birlik’in üç kadrosu için ölüm karar›n› bu ayr›l›ktan tam bir y›l sonra kendiniz ç›kart›yorsunuz. Ayr›ld›-bafl kald›rd›lar. Öyle ya “kafa tuttular!” Öyleyse kafa tutanlar›n kafas›n› ezmek için ölüm karar› ç›kart! Ama sizin o çok hakir karfl›lad›¤›n›z ve hakaret edici tan›mlamalar›n›z›n muhataplar› ise her ne hikmet ise “bayrak açanlar” hakk›nda ölüm karar› ç›kartmad›. Hem de AK’nin bafl›n› çeken unsur ajan ç›kmas›na ra¤men böyle bir karara varm›yor. Bunun kerameti nedir? Burada hiç mi mücadele yoktur? Bunlar› dahi göremeyip “hiç mücadele edilmedi¤inden” söz etmek kuru bir inkarc›l›k ve iftira atmaktan baflka bir anlam tafl›r m›? 10


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

Bayrak açma öncesi kimse hakk›nda tutuklama vb. gibi durumlar söz konusu de¤ildir. Bu tür iddialar geçmiflte yer yer gündeme getirilmiflti. Fakat tamam›yla as›ls›zd›r. Hiçbir nesnel dayana¤› yoktur. Ortaya koyduk. Bu hizipsel faaliyet öylesine bir iki ay içerisinde bafllayan bir giriflim de¤ildi. OPK’dan hemen sonra bafllad›. A¤ustos tarihinde h›z kazand›. 18-25 Aral›k 2003 tarihinde yap›lan savaflç›-üye bar›nak toplant›s›nda ise bu hizip “karargahlar› bombalay›n” vb. söylemlerle doru¤a ç›kt›. Bir politika, bir anlay›fl eziyette çektirmifl olsa Mao’nun iflaret etti¤i gibi e¤er o örgüt içerisinde isen bu politika ve kararlara uymak zorundas›n. MK, SB, AK ve GK’ya güvensizlik örgüt içerisinde kalmay› engellemez. Bu kurumlar partinin tümü de¤il. ‹çinde kal, mücadeleni yürüt ve onlar› alafla¤› et. Güven-güvensizli¤i sadece üç-befl parti üyesine göre yorumlamak do¤ru bir bak›fl aç›s› de¤il. Sadece buna göre ayr›l›k ilan edilmez, bayrak aç›lmaz. Yar›n bir baflkas› da yan›na üç befl kifliyi al›p ben MK’ya güvenmiyorum deyip bayrak açar. O nedenledir ki bu türden geri anlay›fl ve tutumlar› grup hesaplar›ndan hareketle savunmamal›s›n›z. Ben hizipçilik yapm›flsam-ayr›lm›flsam do¤ru yapm›fl›m, ama baflkalar› yapm›flsa bölücülük yapm›flt›r gibisinden eklektik-oportünist anlay›fllara düflmemek gerekir. Bunlar, çok kötü bürokratik ve demokrasi d›fl› anlay›fllard›r. Demokratik ve sosyalist devletlerdeki geriye dönüfllerin temelinde bu bürokratizm yatmaktad›r. “Ne ekersen onu biçersin.” Bayrak açman›n bafl›n› çekenlerin daha sonra “yeni bir bayrak açman›n da öncülü¤ünü yapt›klar›n›” hat›rlatmaya gerek duymuyoruz. Özcesi, bizim hiçbir kli¤i kurtarma ve savunma gibisinden bir hesab›m›z yoktur. Sadece do¤rulardan hareket ettik. Grupçuluk eksenli bir muhasebenin devrimi ve partiyi güçlendirmeyece¤ini ise tart›flmaya gerek dahi görmüyoruz. 16) Partizan dergisi yazarlar›, as›ls›z flekilde itham etmeye devam ediyor. Partizan dergisinin Maoist Komünist Partisi’ne yönelik ithamlar›n› hep birlikte bir kez

daha okuyal›m: “...Darbe yapan klik bafllar› ajan ilan edildi ve tümüne yak›n› öldürüldü.” (abç) (agd.Sf;44) Soruyoruz: Maoist Komünist Partisi taraf›ndan AK kli¤inin bafl›n› çekenlerden Nihat d›fl›nda ajan olarak ortaya konulan baflka kim var? Soruyoruz : Bu klik bafllar›ndan Nihat d›fl›nda öldürülen baflka biri var m›? Partizan dergisi yazar›n›, Nihat d›fl›nda ajan ilan edilipte öldürülen klik bafl› her kim varsa bunu kan›tlamaya davet ediyoruz. Yoksa Partizan dergisi ve yazarlar› tarih boyunca birer iftirac›, hem de görülmemifl bir iftirac› olarak an›lacakt›r! Bu tür fleyler öylesine s›radan iddialar de¤il. Bir yaz› kaleme al›yorsun. Düflünerek yazacaks›n. Bir kez daha bir kez daha okuyarak yazacaks›n. A¤z›m› aç›p gözlerimi kapatarak önüme ne gelmiflse yazar›m deyip geçmeyeceksin. Bu dergiyi ve yaz›lanlar› sadece yazar ve bir-kaç kifli okumuyor ki yaz›p geçesin. Bu tür iddialar çok ciddiyet ve sorumluluk isteyen iddialard›r. ‹spat isteyen iddialard›r. Köy kavgas› yapm›yorsun ki o an sinirine gelmifl abart›l› bir-iki laf söyleyesin. Bir partiyi elefltirmeye çal›fl›yorsun. Hem de çok büyük iddialarla yola ç›karak bunu yapmaya çal›fl›yorsun. Böylesine sorumsuz, böylesine ciddiyetsiz ve böylesine iftirac› davranmaya b›rakal›m bir komünistin cüret etmesini bir kenara bir burjuva kalemflör dahi etmez. Bu, s›radan bir imla hatas› olarak da geçifltirilemez. Bu iftira niye? Amaç ne? Neden ihtiyaç duyuluyor bu çamur atmalara? Varsa bir elefltirin, bunu, teorik boyutuyla yap. Buna kat›l›r›z kat›lmay›z. Ama bu tür tart›flmalara da sayg› duyar›z. Ki bu tür seviyeli ideolojik polemikler her iki taraf› da gelifltirir. Ama Partizan dergisinin bu tarz› hiç kimseyi gelifltirmez. Tam tersine kendisine kötülük yapm›fl olur. ‹nsanlar do¤ufl itibar›yla kötü de¤il. Onlar› kötü yapan mevcut sistemin ideolojik-politik flekillendirmesi ve etkileridir. ‹flte komünistlerin yapmas› gereken de bu feodal-burjuva ideolojisinin bilinçlerde ve poli10


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

tik yaflamda yaratt›¤› bu kuflat›lm›fll›¤› ve davran›fl tarz›n› her alanda köklü bir flekilde k›rmak olmal›d›r. Onlar›n burjuvazinin dili ve siyaset tarz›yla siyaset yapmaya hakk› yoktur! Biz muhasebede politik bir elefltiri yürütürken onun alt›n› örneklerle doldurduk-doldurmaya çal›flt›k. Mümkündür ki yan›lg› ve yanl›fllar›m›z da olablir. Ancak bu yöntemi hem kendi tarihimiz için hem de TKP/ML için uygulad›k. Örne¤in sol-sekter çizgi mi izlendi demifliz. Bunu, ideolojik, politik, örgütsel ve askeri çizgi boyutuyla ele al›p alt›n› doldurduk. Bunu yaparken de okurun söz konusu yanl›fl ve hatal› çizgiler karfl›s›nda bilinç ayd›nl›¤› yakalamas› için parti tarihinden somut örnekler sunduk. Yoksa de¤erlendirmeler pek fazla ayd›nlat›c› ve etkileyici olmaz. Hem kald› ki 30 y›ll›k bir tarih anlat›l›p de¤erlendiriliyor. Üstelikte 30 y›l içerisinde ilk kez bir kongre yap›l›yor. Dolay›s›yla öze ba¤l› kalarak ayr›nt›lara girmek bir ihtiyaçt›. Hem de zorunlu bir ihtiyaçt›. Yoksa bir bak›ma geçmifl de¤erlendirmelerden farks›z olurdu. Hem de tarihe olumlu ve olumsuz yanlar›yla sahip ç›karak bunu yapt›k. Öyle ki konumuzla ba¤›nt›l› olan her devrimci örgütün yaratt›¤› devrimci de¤erlerden sözetmekten geri durmad›k. Çünkü devrimci tarih bilinci budur. Bunu emreder. Ama Partizan dergisinin kongreyi de¤erlendirme yaz›s›nda bunun tek bir sat›r›n› görmek bile mümkün de¤il. Çünkü o, kongrenin ideolojik, teorik ve politik bak›mdan a盤a ç›kartt›¤› olumlu sonuçlar› nas›l gölgelerim telafl›nda. Tabii ki ifle bu telaflla bafllay›nca ne söyledi¤ini-ne yazd›¤›n› da bilemez. Ama ben merkezcilikten kurtulup, ortaya ç›kart›lan devrimci de¤erler benim de de¤erlerimdir deyip sahip ç›karsa, iflte o zaman bu dizginsiz ithamlara da ihtiyaç duymazd›-duymaz. Bu tarzlar› benimsemek güçsüzlerin siyaset tarz›d›r. Kendi gerçekleriyle yüz yüze gelmek istemeyenlerin tarz›d›r. Roman yazm›yorsun ki bir konuyu ve olay›n kahraman› hakk›nda dizginsiz bir flekilde abart› yaparak okuru etkilemeye çal›flas›n. Bir partiyi eleflitiriyorsun, onun hakk›nda iddilar ileri sürüyorsun. Demek ki bu gibi politik so-

runlar Partizan dergisi ve yazarlar› için pek de ciddi de¤il. Yaz gitsin ya tutarsa mant›¤›yla yaz› yaz›lmaz! Partizan dergisi bu as›ls›z iddias›n› bir de kendince kurgulayarak afla¤›ya aktaraca¤›m›z sonuca gitmekten geri durmam›fl. As›ls›z iddia sahibi Partizan dergisi yazar(lar)›n›n döktü¤ü incileri hep birlikte okuyal›m: “...Ad›na ‘Kardelen Hareketi’ dedikleri kendi içlerindeki bu operasyonun ‘tamalanmas›ndan’ sonra, ‘bak›n içimizdekileri temizledik, gelin birlik yapal›m’ karar›n› ald›klar›n› söyleyerek partinin kap›s›n› çald›lar.” (abç) (agd. Sf;44) Kurguya bak›n, yaz›lan senaryoya bak›n! Burada anlat›lmak istenen fludur: Birli¤in önünde engellik teflkil eden Nihat ve di¤er kilik bafllar›yd›. Dolay›s›yla bunlar ajan ilan edilerek öldürüldü. Öldürüldükten sonra da bak›n ha biz birlik önünde engellik teflkil edenleri temizledik. O halde ne duruyorsunuz gelin birlik yapal›m. Dahas› da bu temizlik hareketinden sonra gidip kap›lar›n› çalm›fl›z, aman etmeyin ne yaparsan›z yap›n gelin birlik yapal›m diye yalvarm›fl›z. Birincisi, görüldü¤ü gibi Partizan dergisi yazar› oldukça mesnetsiz bir kurguyla soruna yaklaflm›flt›r. Yazd›¤› senaryonun da gerçekle uzaktan yak›ndan alakas› yoktur. Bu, deli saçmas› bir iddiad›r. Buna, kendisinden baflkas›n› inand›ramaz. ‹kincisi, Partizan dergisi yazar› birlik sorununa o kadar ciddiyetsiz ve sorumsuz bir flekilde yaklafl›yor ki birli¤i adeta s›randanlaflt›r›yor. Birlik sorununa ne denli ciddiyetsiz, sorumsuz ve ilkesiz davrand›¤›n› flu sözlerinde a盤a vurmaktad›r: “...Ancak Neden darbe? Sorusuna geçerli ve tatmin edici bir yan›t verememektedirler.” (abç) Buradaki anlay›fl yorumland›¤›nda e¤er Maoist Komünist Partisi, Partizan dergisi yazar›n›n iste¤i üzerine darbeci olduklar› noktas›nda “geçerli ve tatmin edici” bir özelefltiri yaparsa, o zaman birlik sorununun önünde engel kalmazm›fl. T›pk› ‘92’de yap›lan birlik anlay›fl›n› sorgulad›¤› ve savundu¤u gibi birlik sorununa yaklafl›yor. Böylesine birlik anlay›fl› olur mu? 10


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

Böylesine pazarl›kç› birlik siyaseti olur mu? Bu, nas›l ilkeli birlik anlay›fl›? Üçüncüsü, bir partinin birlik anlay›fl›n› savunmas› neden kap› çalmak olarak yorumlan›yor ki? Birlik ça¤r›s›nda afla¤›lanacak ne var? Sanki birli¤i savunulan örgüt düflman m›? Veya düflmandan kendimizi kurtarmak için gidip kap›s›n› m› çald›k? Bu ne kibirlilik? Bu ne kompleks? Bu ne afla¤›lama? Bu ne bürokratizm? Biz birlik konusunda tabii ki birlik istedi¤imiz partinin-örgütlerin-bireylerin kap›s›n› çalaca¤›z. Halk›n kap›s›n› çald›¤›m›z gibi MLM olarak nitelendirdi¤imiz parti ve örgütlerin kap›s›n› da çalaflaca¤›z. Hem de usanmadan çalaca¤›z. Bunda bir afla¤›l›k kompleksimiz yok. Tam tersine daha fazla kap› çalmal›y›z. Biz a¤a de¤iliz, patron da de¤iliz ki baflkalar›n›n kap›m›z› çalmas›n› bekleyelim. Maoistler için komünistlerin ve halk›n kap›s›n› çalmak bafl görevdir. Bunsuz bir Maoist parti düflünülemez. Birlik konusunu tabii ki stratejik (ilkesel) bir sorun olarak ele al›yoruz. ‹lkesel bir sorun olarak ele almayanlar ya küçük burjuva oportünistleri olur ya da ondan etkilenenler olur. Kald› ki bir parti birlik diye bir anlay›fl ileri sürmüflse, orada yapaca¤›n pazarl›kç› siyaset tarz› olamaz. Burada yapman gereken birinci görev ayr›l›k ve ayn›l›k noktalar›n› bulup a盤a ç›kartmak olmal›dr. Partizan dergisi ve arkas›ndan ‹flçi-köylü gazetesinde kaç dizidir yaz›l›p-çiziliyor. Birlik konusunda ideolojik-teorik boyutuyla ortaya konulan tek bir ilkesel ayr›l›k noktas› var m›? Ya da herhangi bir yaz›da TKP/ML ile Maoist Komünist Partisi aras›nda flu konuda ilkesel görüfl ayr›l›¤› var diye bir tümceye denk gelen oldu mu? Ve Partizan dergisi yazar(lar)›n› dün oldu¤u gibi bugün de hangi noktada ilkesel görüfl ayr›l›¤› var sorusunu aç›k ve dürüst bir flekilde yan›tlamaya davet ediyoruz! Neyi okuduk? Toptanc› bir mant›kla “hiç bir ortak yan›m›z yok” tümcesini okuduk.

Partizan dergisi yazarlar› “hiçbir ortak yan›m›z yok” demekle kimi veya kimleri kand›rabilir ? B›rakal›m program ve genel siyasal çizgideki ortak yanlar› bir kenara “hiç bir ortak yan›m›z yok” demek için insan›n ya idealist, ya iyi bir tahrifatç›, ya da Maoist ideolojik-politik ve teorik bilinçten yoksun olmas› gerekir. Bizim ilkesel konularda TKP/ML ile aram›zda bir fark olmufl olsayd›, bunu çekinmeden yazard›k. Tabii ki aram›zda farklar var. Bir partinin kendi içerisinde de farklar var. Çeliflkinin kendisini kabul etmek dahi farklar›n oldu¤unu kabul etmektir. Çünkü her fark bir çeliflkidir. Yoksa Sovyet Deborin okulunun savundu¤u gibi “her fark›n bir çeliflkiyi” ifade etti¤ini red mi ediyorsunuz? Öyleyse monolotik parti anlay›fl›n› savunuyorsunuz. fiu an Maoist Komünist Partisi birli¤i savunuyor. Partizan dergisi yazarlar› ise savunmuyor. Bu demek midir ki Partizan yazarlar› içerisinde birli¤i savunmayan hiç bir kimse yoktur. Bizce vard›r. Olmamas› kötüdür. Hem Maoist Komünist Partisi içerisinde iki çizgi mücadelesi mevcuttur. ‹ki çizgi mücadelesi ›fl›¤›nda birlik anlay›fl›n› geçmiflte savunanlar oldu¤u gibi birli¤i savunmayanlar bugün de olabilir. Partizan dergisi ve yazar(lar)› iki çizgi mücadelesini kabul ediyorsa, o halde nedenniçin kalk›p da birlik anlay›fl›m›z üzerine flaibeler yaratmak için özel bir çaba gösteriyor? Demek ki burada amaç kötüdür. Birli¤i büyük bir dava ve büyük bir slogan olarak savunan Maoist öncünün do¤ru yöneliminin kitleler üzerinde yaratt›¤› etkiyi k›rmak için bunu yap›yor. ‹lkeli birlik tutumunu dar grup kayg›lar›ndan hareketle engellemeye çal›flanlar›n do¤rular›n hükmü karfl›s›nda fazla ömrü olmaz. Daha önce de ifade ettik. Maoist öncü, kongre çizgisiyle birlikte gerek ideolojik gerekse politik olarak düne göre daha da güçlüdür. Dolay›s›yla güçsüzlük üzerine birlik teorilerini infla etmedik-etmiyoruz, etmeyiz de. Bu tarz, gerçeklere göre elefltiri yapmay›p da kurgularla ve çarp›tmalarla siyaset yapanlara özgü olur ancak. 10


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

Özcesi, Partizan dergisi ve yazar(lar)›n›n ‹flçi-Köylü ne diyor? MKP ve kongresi birlik ve onunla ba¤›nt›l› olan sorunlar üzeri- için “...dibe vuran tasfiyecili¤in son ç›rp›n›ne yazd›klar› taban kitlenin bilincini buland›r- fl›” diyor. mak için hayali kurgu ve spekülasyonlard›r. Kimin ne kadar tasfiyeci kimin ne kadar Dün oldu¤u gibi bugün de birlik konusunda Maoist oldu¤unu burada tart›flmak yersiz ve ilkeliyiz; samimi ve ciddiyiz. Her iki yap› ara- de ciddiyetsiz bir tart›flma olur. Ama yeri gels›nda birli¤in zeminini oluflturan genel siyasal miflken en az›ndan flunun vurgusunu yapal›m: çizgide esasta ayr›l›k ortaya ç›kmay›ncaya Maoist Komünist Partisi’nin gerek ideolojik kadar da birlik anlay›fl›m›z devam edecektir. mücadele ve siyaset tarz› noktas›nda yaratt›¤› Ad› geçen yaz›da daha bir dizi hatal› ve flekillenme gerek kongrede haz›r hale getirdiyanl›fl görüfller var. Daha önce de ifade etti¤i- ¤i program, gerekse kendi tarihiyle yüzleflmemiz gibi bunlar›n üzerinde flimdilik durmaya- sinin muhasebesini yapmas› bak›m›ndan ca¤›z. Ayn› flekilde apolitik (yalan söylüyorlar, bozuntu, güruh, fos Bir kez daha flunun alt›n› çizmek isteç›kt› vb. ) söylemler üzerinde de riz: 30 y›ll›k bir tarihi muhasebe yap›l›durmay› gereksiz görüyoruz. Bu tarz hakaret edici ve afla¤›lay›c› yor. Ve hem de ilk kongre yap›lyor. Bu söylemler ideolojik mücadele dili kongrenin muhasebe gündeminde tabii de¤il. Apolitik yar›-lümpen tart›fl- ki TKP/ML’de olacakt›r. Bunsuz yap›lama dilidir. Bu tarz›n sahibinden cak bir muhasebe yar›m kalm›fl bir mubaflkas›n› vurmayaca¤›n› vurgulahasebe olur. Çünkü TKP/ML Maoist Paryal›m. O nedenle ciddiye al›p üzeti’nin 30 y›ll›k tarihinden ayr› düflünülerinde durmayaca¤›z. Geçiyoruz ‹flçi-Köylü’nün mez. Kald› ki MLM olarak tan›mlad›¤›m›z Maoist Komünist Partisi’ne yöne- ve birlik sorunumuzun oldu¤u bir partiyi lik sald›r›lar›na. bu 30 y›ll›k tarihi muhasebe d›fl› tutabilir

miydik? Elbetteki tutulamaz!

-II‹ fi Ç ‹ - K Ö Y L Ü V E PA R T‹ZAN DERG‹S‹ HIZ KESMEYEN SALDIRILARINI DAHA DA A RT T I R D I

‹flçi-Köylü gazetesinin teorik sefaletle yüklü ve sald›r› amaçl› incileri üzerinde s›ras›yla dural›m. 1) Yaz›n›n bafll›¤›n› oluflturan ifade tarz› ‹flçi-Köylü’nün Maoist öncüye yönelik yapt›¤› kaba ve sekter belirlenimlerin aynas›d›r. ‹flçi-Köylü MKP için tasfiyecili¤in son s›n›r›nda ç›rp›n›yor demekle yapt›¤› elefltiride(!) ne kadar da çaresiz oldu¤unu gösteriyor. Üstelik büyük görev olarak bildi¤i bu “elefltirisini” gazete manfletine tafl›yarak yapmaktad›r.

TKP/ML’den daha iyi ve ileri bir yerde oldu¤unu rahatl›kla söyleyebiliriz. Dolay›s›yla ‹flçi-Köylü önce kendisini aynada iyiden iyiye bir kontrol etsin. Ondan sonra baflkas›na bu konuda laf söyleme hakk› olur. Bundand›r ki söz konusu bafll›¤› daha fazla ciddiye al›p yan›t vermek bofluna zaman harcamaktan baflka bir ifle yaramaz. Ki sald›r› yaz›s›n›n içerisinde yan›tlayaca¤›m›z noktalar ayn› zamanda bafll›¤›n da yan›t› olacakt›r. 2) ‹flçi-Köylü yazar› Maoist Komünist Partisi’ni elefltirmek için elefltiriyor. ‹flçi-Köylü yazar(lar)› söylentilere göre elefltiri yap›yor. Ve bak›n ne diyor: “Hatta daha da ileriye gidilerek; söylem düzeyinde de kalsa (abç) çeflitli kereler; ‘birlik’ meselesinin Proletarya Partisi içerisinde ‘koltuk sevdal›lar›’ ‘birkaç kifli’ taraf›ndan engellendi¤i dillendirilmektedir.” (agg. Say› 8-Sayfa;1) 10


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

Önce flunun alt›n› çizelim: Bir elefltiri yap›lacaksa bunu belgeleri esas alarak yapacaks›n. Bunun d›fl›nda yap›lan elefltiri tarz› ciddi ve bilimsel olmaz. O flunu demifl bu flunu demifl söylentilerine göre kalemi eline al›p bir tart›flma yürütmeye çal›fl›rsan o zaman elli bin tane tart›flacak-yazacak konu bulursun. Bu, bilimsel bir yaklafl›m de¤il. Yazar(lar), bu tür söylentileri esas al›p kaba ve sekter bir yaz›y› kaleme alaca¤›na oturup Maoist Komünist Partisi ile TKP/ML aras›nda temel (ilkesel) konularda ayr›l›k var m› yok mu sorunu üzerinde kafa yorarsa o zaman parti ve devrim için daha büyük bir ifl ve görev yapm›fl olurdu. Yazar(lar)›n, bu yönlü basit-s›radan söylentilerle kafas›n› meflgul edip gündemini bunun üzerine kuraca¤›na birlik sorununu teorik-ideolojik zeminiyle tart›flmas›n› beklerdik. Kendi partisini savunmas›n demiyoruz. Kimsenin de bu hakka karfl› bir ipote¤i ve tasarrufu olamaz. Ama “öfkeyle kalkan zararla oturur.” Tepkici ve intikam al›r bir flekilde bir yaz› kaleme al›rsan hata üstüne hata yapmaktan kendini kurtaramazs›n. Bak›n bu tepkicilik o kadar üst bir boyuta var›yor ki MKP ile TKP/ML aras›nda “hiç bir ortak yan›n olmad›¤›” belirlemesi yap›labiliyor. Gerçekte durum öyle midir? MKP ile TKP/ML aras›nda “hiç bir ortak yan” yok mudur? Bu belirlemenin bilimselli¤ine yazar›n kendisi inan›yor mu? Bu deli saçmas› saptaman›n do¤rulu¤una yazar›n kendisi inan›yorsa o zaman yazar için: bir partinin niteli¤i hangi kriterler baz al›narak de¤erlendirilmeye tabi tutulur, sorusunun teorik yan›t›n› bilmiyor diyece¤iz. Lenin diyor ki, “program ve taktikler içerik iken örgüt biçimdir.” Buna göre, yani program ve taktikler bir partinin içeri¤ini belirliyorsa, o halde ‹flçiKöylü yazar(lar)›na soral›m: Program noktas›nda Maoist Komünist Partisi ile TKP/ML’nin savunduklar› aras›nda esasta bir farkl›l›k var m›? Bugüne kadar programda temel bir fark›m›z var diye ne sözlü ne de yaz›l› olarak bir

iddiada bulunmad›n›z. ‹lk kez “hiçbir ortak yan›m›z›n olmad›¤›ndan” söz ettiniz. Daha önce de belirtitk. Bu belirlemenizin bilimsel oldu¤una inan›yor musunuz veya baflkalar› inan›yor mu? Varsa bunu dürüst bir flekilde ortaya koymal›s›n›z. Bu sorular›n yan›t›n› istiyoruz. Bunu her bir ‹flçi-Köylü okuru da istemelidir. Konuya iliflkin daha fazla tart›flmay› gereksiz görüyoruz. Çünkü ihityaç yok. Birlik sorununa iliflkin savundu¤umuz tezler ortada. Bu konuya iliflkin görüfl ve elefltirilerimizi bir kez daha I. Bölümde ifade ettik. Bu ve benzer sorular› yan›tlamas› gereken ‹flçi-Köylü yazarlar›d›r. Bizim aç›m›zdan sorunun ideolojik, teorik ve politik temelleri aç›k ve net bir flekilde ortaya konulmufltur. ‹flçi-Köylü yazar› öfkeyle yaz›y› kaleme ald›¤› için h›z›n› bu kez bildiri yazar gibi ajitasyon çekmekle al›yor: “‹flçiler, emekçiler; ‹bo’nun Partisi’ne gönül vermifl, umut ba¤lam›fl emekçi halk›m›z, darbeci-tasfiyecili¤in etkisi alt›nda bulunan proletarya partisi taraftarlar›;...” diye devam ediyor. Böylesine bir tart›flma diline ideolojik mücadele dili diyen varsa beri gelsin! ‹flte devrimci teoriye göre elefltiri yapmak yerine geri kesimin duygular›na hitab ederek siyaset tarz› izlemek buna denir. Bu tarz, sahibine ne kazand›r›r ki? Hiçbir fley! Bu tarz sahibi kendi örgütü içerisinde de Maoist birlikçi olamaz. Çünkü her iki parti aras›ndaki ayr›m noktalar›n› bu kadar gözü kapal› bir flekilde abartan örgüt içerisindeki herhangi bir örgütsel ve politik sorunuda hayli abart›r. Bu anlay›fl sahibi birlikçi olsa ne yazar! Zaten bu anlay›flla birlikçi de olamaz. Çünkü yazar birli¤in hangi ideolojik zemin üzerinde oluflaca¤›n›n teorisinden yoksundur. Bu tart›flmadan kaç›yor. Bu tart›flmaya girmifl olsa o zaman flu flöyle söylemifl bu böyle söylemifl tart›flmas›ndan kurtulup fikir tart›flmas› yürütür. 3) ‹flçi-Köylü de t›pk› Partizan dergisi gibi tam gazla iftira atmaya devam ediyor ‹flçi-Köylü “flaibeler yaratma, ifflada bulundu¤umuz” gibi iddialar ileri sürüyor ama di¤er taraftan bu iffla ve flaibeler nedir-nelerdir hiç mi hiç bunlardan söz etmiyor. fiaibe10


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

de bulunmak bir fley ortaya at›p kan›tlamak m›? fiaibeler atmak kalemi eline ald›¤›n gibi a¤z›n› aç›p gözlerini kapay›p sald›r›ya geçmek mi? ‹flçi-Köylü’yü samimiyete davet ediyoruz. ‹fl olsun diye yaz› yaz›lmaz. Söylediklerininyazd›klar›n›n arkas›nda duracaks›n. Öyle söyleyip geçmeyeceksin. Nerede ve hangi yaz›da flaibe yarat›lm›fl? Bunlar› kan›tlamak zorundad›r. Yoksa kocaman bir iftirac› olarak an›lmaktan kurtulamayacak(s›n›z)! Bu konuya iliflkin daha fazla söz söylemeye gerek görmüyoruz. ‹flçi-Köylü’yü söylediklerini kan›tlamaya davet ediyoruz. Hepsi o kadar. 4) ‹flçi-Köylü önderlik çizgisiyle partinin genel siyasi çizgisini birbirine kar›flt›rarak Hocac›l›¤› devam ettiriyor ‹flçi-Köylü’nün hem iftirac› hem de Hocac› bir anlay›fl ve tav›rla Maoist Komünist Partisi için ileri sürdü¤ü iddia ve yorumlar› hep birlikte bir kez daha okuyal›m: “...Proletarya partisi tarihini daha kuruluflundan itibaren adeta tümden bir enkaz y›¤›n› gibi ve tümden ‘olumsuz-çarp›k-sapm›fl’(abç) bir rotada gösterme çabalar›yla, parti tarihimize inkarc›l›k-karalama-dedikodu yöntemiyle sald›r›yorlar.” “... Proletarya partisinin en üst organlar›n›, konferanslar›, tüm süreç ve dönemeçleri yine ‘subjektif’, sa¤ ve sol oportünist’ olarak görmekte.” “Ve yine Proletarya Partisi’nin ideolojikteorik temellerini hedef almaktad›rlar.” (agg. say›; 8) Daha önce iflaret ettik ve daha da iflaret edece¤iz. ‹flçi-köylü iftira at›yor ve atmaktan da geri durmuyor. Soruyoruz; Maoist Komünist Partisi yoldafl Kaypakkaya’n›n hangi ilkesel tezini reddetmifl veya hangi ilkesel tezine sald›rm›fl? Ama ‹flçi-Köylü’de yan›t yok. Çamur atmaya devam ediyor. ‹flçi-Köylü yazar(lar)› soruna Hocac› bir tarzda yaklaflt›¤› için önderli¤in oportünist çizgileri veya herhangi bir taktik-politik konuda düflülen hatay› oportünizm olarak de¤erlendirmekle o partinin genel çizgisini de oportünist

olarak de¤erlendirmek gerekir diyor. Temel mesele politik-örgütsel sorunlara Hocac› m› yoksa Maoist mi bakaca¤›z sorunudur. ‹flçi-Köylü e¤er soruna Maocu bir parti bilinciyle yaklafl›rsa ne bu türden geri-idealist yorumlara düfler ne de iftira atm›fl olur. ‹flçi-Köylü yazar(lar)› flu noktada iyi düflünmelidir ve yan›t vermelidir: Maoist Komünist Partisi parti birinci, ikinci, üçüncü konferans›n›n politik-teorik sonuçlar›n› nerede ve ne zaman oportünist de¤erlendirdi ki? Bu konuda tek bir kan›t gösterebilir misiniz? Ama gösteremezsiniz. Yaz›m›z›n ak›fl› içerisinde att›¤›n›z iftira ve çarp›tmalara karfl› yeri geldi¤inde hangi konferans için nas›l de¤erlendirmede bulunmufluz bunlar› aktaraca¤›z. Bir önderli¤in veya bir konferans›n mevcut siyasal durumu hatal› de¤erlendirmesi ve buna uygun taktik politikalar›n› sol ya da sa¤ olarak de¤erlendirmek nas›l oluyor da partinin ilkelerine sald›rmak oluyor? Veya bu nas›l oluyor da konferanslar› tümden reddetmek oluyor? Soral›m: II. Konferans’›n siyasal durum tespitini “subjektif” olarak de¤erlendirdi¤iniz de acaba II. Konferans’›n tümünü oportünist ve subjektif olarak m› de¤erlendirdiniz? Soral›m: II.MK’y› (Kaz›m Çelik önderli¤indeki MK’y›) “sistemleflmifl sa¤ oportünist” çizginin temsilcisi olarak de¤erlendiriyorsunuz. Bu, partinin de “sistemleflmifl sa¤ oportünist” çizgiye sahip oldu¤unu mu getirir? Ya da sizin yorumunuzla MK “sistemleflmifl sa¤ oportünist çizgiyi” savunuyor diye bu, partinin de çizgisi midir diyece¤iz? E¤er öyle de¤ilse neden bu iftiralar› at›yor ve çarp›tma yap›yorsunuz? Geriye tek flu kal›yor: Amac›n›z üzüm yemek de¤il ba¤c›y› dövmektir. Hocac›l›k, parti içerisinde iki çizgiyi reddeder. Bir önderlik için oportünist dedin mi o parti için de oportünist demen gerekir. Bunlar›n hem bir hem de ayr› oldu¤unu görmez. Hocac›l›k, herhangi bir taktik-politik noktada oportünizme düfltü¤ünü-düflece¤ini kabül etmez. Çünkü onlar hata yapmaz. Dolay›s›yla hiçbir zaman oportünizme de düflmezler. 10


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

Hocac›l›¤a göre bu hatalar uzaydan gelmifltir. Bunlar›n ideolojik-siyasi ve tarihsel-s›n›fsal kökleri yoktur. ‹flte ‹flçi-Köylü de teorik s›¤l›¤›n›n yan›s›ra buradaki yorumlar›ndan b›rakal›m iftira atmalar›n› bir kenara partinin yapt›¤› hatalar› o özgülde oportünist olarak de¤erlendirmiyor. Düflünmüyor! Bir durum de¤erlendirmesinde subjektivizme düflmüflsen o zaman bunun pratikteki hali de hata yapmakt›r. Subjektivizim MLM düflünce yöntemi de¤il, dokusunu idealist felsefeden al›r. Dolay›s›yla bu felsefi bak›fl aç›s›yla bir politik olay de¤erlendirildi¤inde bunun sonucu olarak da baflar›s›zl›k kaç›n›lmaz olur. Çünkü sorunlara MLM’den saparak yaklaflm›fls›n. Bunun ad› da pratikte ya sa¤ ya da sol sapma olur. Sorunu daha fazla uzatmaya ihtiyaç duymuyoruz. ‹flçi-Köylü sa¤a-sola iftira at›p Hocac› düflünce tarz›nda ›srar edece¤ine Maoist düflünme ve analiz yöntemini teorik-ideolojik boyutlar›yla kavramaya çal›fls›n. Bunu becerdi¤inde ancak o zaman Maoist Komünist Partisi’ne hak vermifl olacakt›r. Düflünce sistemati¤i teorik oportünizm içerisinde oldu¤undan bir önce söyledi¤ini bir kaç sütun sonra reddedebiliyor. Bunu, daha önce ortaya koydu¤umuz gibi yaz›m›z›n ak›fl› içerisinde daha somut örneklerle ortaya koyaca¤›z. 5) ‹flçi-Köylü diyalektik yöntemle, diyalektik ve tarihsel materyalizmi birbirine kar›flt›rarak teorik sefalete düflüyor. “... Diyalektik yöntem ve tarihsel materyalizm ile donan›ml› olanlar ancak bu bilimsel yöntemi kullanabilirler. Do¤aya ve toplumsal sürece müdahale etme eylemi ancak proletaryan›n dünya görüflüyle mümkündür.” (abç) (agg. say›; 8) Her MLM flunu bilmelidir ki diyalektik yöntemle materyalizm veya tarihsel materyalizm ayr› ayr› fleylerdir. MLM’ler için flu söylenirse do¤ru olur: Diyalektik ve tarihsel materyalist dünya görüflüne ancak MLM’ler sahip olabilir. ‹fade tarz› bu flekilde kullan›l›rsa do¤ru olur. Yoksa ‹flçi-Köylü yazar(lar)›n›n kulland›¤› flekliyle do¤ru olmaz. Bilinir ki diyalektik yöntemi sadece Ma-

teryalistler kullanmaz. Burjuva filozoflar› ve bilim adamlar› yöntemde diyalektiktirler ama dünyay› yorumlama ve de¤ifltirme eyleminde idealisttirler. Laboratuvarda kendi deneklerinde bilimsel sonuca gitmek için diyalektik yöntemi uygulamak zorundad›rlar. Diyalektik, eflyan›n özündeki iç çeliflkilerinin incelenmesidir. Bu burjuva filizoflar laboratuvarda diyalektik ama kap›dan d›flar› ç›kt›klar›nda idealisttirler. Orada ortaya ç›kan sonuçlar› bilimsel dünya görüflüyle (materyalist) yorumlamay›p idealist tarzda yorumlarlar. Ama oraya girdikleirinde ise diyalektik olmak zorundad›rlar. Dahas›, ‹flçi-köylü yazar›n›n düflünce yöntemiyle hareket edilirse, bugüne kadar do¤a üzerinde yap›lan deneyler sonucu ortaya ç›kan bilimsel bilgileri MLM bilgi teorisinin bir parças› olarak saymamak gerekir. Öyle ya hepsi olmasa da bilimsel deneylerle elde edilen bu bilgilerin esas› burjuva filozoflar› ve bilim adamlar›n›n deneyleri sonucu ortaya ç›km›flt›r. Ki mevcut sistemler gerçekli¤inden hareketle de bu tür bilimler (fizik, kimya, biyoloji vb. gibi) ve bilimsel deneyler burjuvazi ve gerici sistemlerin denetiminde gelifltiriliyor. Sözün k›sas›, yazar tarihsel-toplumsal olaylarla do¤a varl›klar› ve olaylar›na karfl› mücadeleyi birbirine kar›flt›r›yor. 6) ‹flçi-Köylü, flehitleri kendi hatalar›n› kamufle etmek için “elefltiri” arac› olarak kullan›yor. ‹flçi-Köylü yazar(lar)› flehit sömürüsü yaparak Maoist Komünist Partisi’ne yönelik afla¤›daki çarp›tma ve iftiray› atmaktan sak›nm›yor. “...Üçüncü konferans sonras› süreçten günümüze dek parti kadro, üye ve militanlar›mz›n düflman karfl›s›ndaki tavr› esasta olumludur. Olumlu örnekler yan›nda olumsuz örneklerin olmas› onun esasta olumlu tespitine gölge düflürmez. Ancak, MKP bilefleni her konuda oldu¤u gibi bu konuda da proletarya partisine karfl› haks›z ve gerçekleri ters yüz eden bir tutumla yaklaflmak, iftira ve karalamayla proletarya partisine karfl› güvensizlik yaratmaktad›r. Baflta Muharrem Horoz ve Nergis Gülmez 10


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

yoldafllar›m›z olmak üzere iflkencehanelerde düflmana karfl› mücadelede al›nlar›n›n ak›yla ç›kan yoldafllar›m›z›n direniflleri, tasfiyecileri yapt›klar› iftira utanc› içinde bo¤acakt›r.” (abç) (agg.) ‹ftira atm›flsak ad› geçen flehitlerin utanc› içerisinde bo¤ulmay› bin kere hak etti¤imizi kabul edece¤iz. Ama kitapta yaz›lanlar söylendi¤inin tam tersi ise o zaman ‹flçi-Köylü yazar› bu iftira içinde bo¤ulmay› kabul edecek mi? Kitapta II. OPK sonras› için yaz›lan ve yap›lan de¤erlendirmeyi bir kez daha hep birlikte okuyal›m: “...Konferansla bu örgütsel darbe aras›nda daha 6 (alt›) ay bile geçmeden mevcut MK üyeleri ve kadrolar›n›n hemen hemen hepsi düflman›n eline geçerken, bu kadrolar içerisinde önemli bir kesim poliste çözüldü.” (age.Sf; 496) “TKP(ML)’den Maoist Komünist Partisi’ne Bu Tarih Bizim” adl› kitapta TKP/ML’deki üst düzey çözülmeler için söylenenler bunlardan ibarettir. Bu sat›rlar d›fl›nda 94 sonras› çözülmeler için söylenen baflka bir sat›r ve ifade tarz› yok. Bunun aksini iddia eden varsa kan›tlamaya davet ediyoruz. fiimdi e¤ri oturup do¤ru konuflal›m! Bu de¤erlendirmede ‹flçi-Köylü’nün iftira att›¤› gibi TKP/ML MK üyeleri ve di¤er kadro-üyeleri için hepsi veya “esasta” çözüldü diye bir söz veya sat›r var m›? “...önemli bir kesim çözüldü” sözünden ‹flçi-Köylü yazarlar› ne anl›yor? Önce bunu aç›klas›nlar! E¤er bu sözcükten “tüm” veya “esas” ifade tarzlar›n› alg›l›yorsan›z bunu aç›k bir flekilde ifade etmelisiniz? Kitap Türkçe bir dille yaz›lm›fl. ‹flçi-Köylü yazar› al›nt› yapmadan tart›fl›yor. Yaz›s›nda izledi¤i ve hakim olan tarz› da budur. Sözü geçen kitab› sadece yazar okumad›. Yazardan baflka binlerce insan da okumufltur-okuyor. Dolay›s›yla yazar neden-niçin demagoji yaparak, üstelik al›nt› yapmadan salvo at›fllarda bulunuyor? Amaç bellidir “çamur at izi kals›n.” Ama gerçeklerin dilini ve gerçeklerin gücünü hiç bir çarp›tma gölgelemeyez! “Önemli bir kesim” sözcü¤ünden flu anla-

fl›l›r-anlafl›lmal›d›r: Bununla, bir bütünün esas yan› de¤il, yar›s› de¤il, bunun alt›nda önemli bir parça anlafl›l›r. Örne¤in yüzde üzerinde tart›fl›l›rsa bu önemli kesim sözcü¤ünden bir tam yüzdenin ellinin alt›ndaki 30-40 gibi durumlar anlafl›l›r-anlafl›lmal›d›r. ‹flçi-Köylü yazar›n›n sorunu daha iyi anlamas› için kendi yazd›¤›ndan kendi söylediklerini yan›tlayal›m. “...7. Oturumunda parti iradesi flöyle tespit etmifltir: ‘genel olarak yaflanan tasfiyecilik partimizin bu sürecinde önemli derecede(abç) etkili olmufltur.’...” (agg.say›;10) Tasfiyecili¤in partinizi “önemli derecede etkiledi¤i” do¤ru-bilimsel bir tespittir. Ama flimdi dural›m: bu tespitinizden dolay› biz kalk›p partiniz tasfiyeci olmufltur veya tasfiye olmufltur fleklinde de¤erlendirebilir miyiz? Ya da kendiniz bu “önemli derecede etkilendi” söyleminden hareketle partiniz için tasfiyeci ve tasfiyeye u¤ram›flt›r diyebilir misiniz? Hay›r diyemezsiniz. Ve böyle bir tespitte yapm›yorsunuz. Ama ifl bizim yazd›klar›m›za gelince demagoji yapmay› elden b›rakm›yorsunuz. Her iki ifade tarz›n›n kullan›l›fl› aras›nda bir fark var m›? Fark yoktur! E¤er yok bizim önderlik kademesinde yer alan kadrolardan kimse çözülmedi diyorsan›z, bunu biz de¤il siz geriye dönüp bakt›¤›n›zda kaç kiflinin çözüldü¤ünü ve bu çözülme oran›n›n da söylediklermize denk düflüp düflmedi¤ini düflünün! Yok ikna olmazsan›z, tekrar sorun hat›rlatal›m! Soruyoruz: Neden-niçin yazd›klar›m›zdan al›nt› yaparak tart›flma yöntemini benimsemiyorsunuz? Buna niçin ihtiyaç duymuyorsunuz? Gerçeklerden bu kadar korkmay›n! Görüldü¤ü gibi karalama ve tahrifat yapan Maoist Komünist Partisi de¤il, ‹flçi-Köylü’dür. Üstelik flehitleri iflin içerisine kar›flt›r›p duygulara hitap etmektedir. Bu tarz, flehitleri lay›k›yla sahiplenmek de¤il, kötü amaçlar için maske olarak kullanmakt›r. fiehitleri gerçekte sahiplenmenin yolu gerçekleri çarp›tmamaktan geçer. fiehitleri sahiplenmenin yolu hatalar karfl›s›nda ›srarc› ve tutucu davranmak de¤il, flehitlerimizin olumlu yanlar›n› anlat›rken 10


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

ayn› zamanda flehitlerimize ait olan tarihi olumsuzluklar›yla birlikte de¤erlendirebilmektir. Bu tarz Maocu ideolojik mücadele tarz› de¤il. Bu tarz, ideolojik olarak güçsüz olanlar›n flehitleri kendine payanda yaparak duygu sömürüsü yapma tarz›d›r. Evet flehit olmak büyük bir erdemliliktir. Fakat do¤ru bir siyaset izlemede bu tek bafl›na yetmez. Özellikle de fikir mücadelesi yürütürken flehitleri öne ç›kartarak bir tart›flmaya oturman›n hiçbir bilimsel ve do¤ru yan› yoktur-olamaz. Varsa yanl›fl anlay›fllar bunlar› temel al›p öyle tart›flma yürüt. 7) ‹flçi-Köylü, sorunlara do¤rulardan hareket ederek de¤il eklektik bir tarzda yaklafl›yor Yazar, Maoist Komünist Partisi’ni “düflman önünde tart›fl›yor” diye elefltirirken flunlar› söylüyor: “...MKP, s›n›f düflmanlar›na malzeme vermekte cömert davran›rken Marksizm-Leninizm-Maoizm tarihinden ö¤renmekte o kadar cimri davranmaktad›r. ...” dedikten sonra ÇKP ile SBKP aras›nda “aç›k” tart›flma üzerine yap›lan polemi¤i aktar›yor. “Bizler belirgin ve düflmanlara karfl› savafl›n genel menfaalerine k›lavuz nazar›yla bakarak meselelerin daima iç istiflareler yoluyla halledilmesi lehinde ve fikir ayr›l›kal›r›n›n düflmanlar›n önüne serilmesi aleyhinde bulunduk ve bulunuyoruz.” Evet bu al›nt›da söylenenler do¤rudur. Ki 63 polemiklerinde belirtilen temel ilkelerden birisi de kardefl partiler arasndaki sorunlar “iç tart›flmalar yoluyla çözümlenmelidir” dir. Buna ÇKP ve Mao uyuyor. Uymayan ise Kruflçev’in bafl›n› çekti¤i modern revizyonist SBKP’dir. fiimdi gelelim meselenin özüne. Bir kez daha flunun alt›n› çizmek isteriz: 30 y›ll›k bir tarihi muhasebe yap›l›yor. Ve hem de ilk kongre yap›lyor. Bu kongrenin muhasebe gündeminde tabii ki TKP/ML’de olacakt›r. Bunsuz yap›lacak bir muhasebe yar›m kalm›fl bir muhasebe olur. Çünkü TKP/ML Maoist Parti’nin 30 y›ll›k tarihinden

ayr› düflünülemez. Kald› ki MLM olarak tan›mlad›¤›m›z ve birlik sorunumuzun oldu¤u bir partiyi bu 30 y›ll›k tarihi muhasebe d›fl› tutabilir miydik? Elbetteki tutulamaz! TKP/ML’ye iliflkin de¤erlendirme yap›lmas›n›n amac› budur. Bunda ürkülecek ve k›z›lacak ne var ki? Dolay›s›yla bir kongrenin gündeminde olan muhasebe kapsam›nda ele al›nan bir de¤erlendirme “iç tart›flma” yolunu reddetmez. Kongre bu bilinçten hareketle de kongre sonras› TKP/ML ile aç›ktan tart›flma (zorunlu durumlar hariç) de¤il iç tart›flmalar yoluyla sorunu çözmelidir siyasetini benimsemifltir. Ki konuya iliflkin 36 nolu kararda flunlar›n alt› çizilmektedir: “Merkezi Konferansta saptanan TKP/ML ile birlik karar› eksikliklerine ra¤men do¤rudur. ‹lkeli birlik perspektifinden flafl›lmayacak ve ilkeli birli¤i zedeleyecek pratiklere müsaade edilmeyecektir. Ayr›ca düflman›n önünde aç›k tart›flmalardan kaç›n›lacakt›r. Sadece partimize direkt yönelen elefltirelere yoldafll›k s›n›rlar› içerisinde cevap verilecektir.” Bugüne kadar bu siyasete uyulmufltur ve uyulacakt›r da. Konuyla ilgili bir noktan›n daha alt›n› çizmek isteriz. Kongrede kardefl partiler aras›ndaki sorunlar› d›flar›ya tafl›ma yöntemi do¤ru bulunmad›¤› için de 93 OPK’s›nda tüzü¤e yerlefltirilen “aç›k tart›flma” siyaseti yanl›fl bulunarak de¤iflikli¤e gidilmifltir. Konuya iliflkin önce 93 OPK’s›nda tüzü¤e yerlefltirilen ilgili bölümü aktaral›m. Sonra Maoist Komünist Partisi tüzü¤ündeki anlay›fl› aktaral›m. TKP(ML) Tüzü¤ü 1. Bölüm “e” fl›kk›nda flu ifade geçmektedir: “... Uluslararas› Komünist Hareket’in Marksist-Leninist-Maoist ilkeler temelinde birli¤i için mücadele yürütür. Bu birli¤in, aç›k ideolojik mücadele esas al›narak (abç) sa¤lanabilece¤inin blincinde hareket eder.” Maoist Komünist Partisi program› 18. maddede söz konusu anlay›fl flöyle düzeltilmifltir: “...MLM partilerle proleter enternasyona10


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

lizmi ve eflitlik ilkesi temelinde ilifliki kurar ve gelifltirir. MLM partiler aras›ndaki ayr›l›klar›n düflman önünde aç›klan›p tart›fl›lmas›n› reddeder.” (abç) Durum, budur. Biz, MLM partiler aras›ndaki iliflkiler boyutunu sadece tart›flma olsun diye yapm›yoruz. Ama ‹flçi-Köylü yazar›na sormak gerek: Birincisi, OPK’da karar haline getirilen bu yanl›fl anlay›fl ve siyasete iliflkin bir de¤iflikli¤e gittiniz mi? Daha aç›k bir söylemle “7. Konferansta” sözünü etti¤imiz yanl›fl anlay›fl ve siyaset tarz›n› yukar›ya al›nt›lad›¤›n›z flekliyle de¤ifltirdiniz mi? ‹kincisi, de¤ifltirdiyseiniz bu durumu neden kamuoyuna yans›tmad›n›z? Üçüncüsü, ‹flçi-Köylü yazar(lar)›n›n akl›na bu do¤ru yöntem ve anlay›fl Maoist Komünist Partisi’ni elefltirirken mi geldi? Böyle de olsa bu do¤ru anlay›fl›n ilk kez ak›llar›na gelmifl olmas› iyi bir geliflmedir. Dördüncüsü, TKP/ML 6. Konferans sonras› DEH için herhangi bir konferans›n resmi düflüncesi “oportünist” olmamas›na karfl›n neden oportünist olarak ilan ettiniz? Konferans iradesini çi¤neyen bu anti-demokartik darbeci tutumun özelefltirisini yapt›n›z m›? Yoksa özelefltiriniz kamuoyuna yönelik de¤il mi? Bugüne kadar herhangi bir yaz›n›zda denk gelmedik. Oportünist demeyi nas›l ki kamuoyuna aç›k yapt›ysan›z özelefltiriyi de kamuoyuna aç›k bir flekilde sunman›z gerekir. Beflincisi, deklerasyon oportünist (bu, OPK siyasetidir) ama DEH MLM’dir anlay›fl›n› nas›l ve hangi iradeyle de¤ifltirdiniz? Konferans iradesi olmadan bu tür de¤ifliklikleri parti hukuku aç›s›ndan nas›l de¤erlendiriyorsunuz? Yoksa bu tarz iradeye vurulmufl darbe de¤il midir? OPK siyaseti gere¤i aç›k elefltiri yapabilirsiniz DEH’e. Ama onu “oportünist” olarak de¤erlendirme yetkisine hiç bir MK sahip olamaz. Bizim bildi¤imiz bu konuda henüz bir tüzük de¤iflikli¤ine gitmifl de¤ilsiniz. Durum böyle ise, o halde, yani kardefl partiler aras›nda sorunlar “iç tart›flmalar yoluyla yap›l›r” anlay›fl› bir konferansta resmi siyasetiniz haline

dönüflmemiflse, o zaman bu irade çi¤nemenin ad›n› nas›l koyuyorsunuz? Ben istedi¤im iradeyi çi¤nerim. Dolay›s›yla benimki anti-demokratik ve darbecilik olmaz, ama baflkalar› çi¤nerse darbecilik olur. Kendine karfl› liberalizmi baflkalar›na karfl› ise Marksizmi savunan-uygulayan davran›fl tarz›n›n Maoist parti hukuku ve iç disiplin bilinciyle uzaktan yak›ndan alakas› var m›? Tüzük ifline geldi¤i gibi kulan›lmaz. Yoksa bu tespitide mi “ola¤anüstü koflular” deyip onun için çi¤nediniz? Öyle ya 94’te disiplini çi¤nemek için “ola¤anüstü koflullar vard›” onun için çi¤nendi diye kamufle etmeye çal›fl, flimdi ise Maoist Komünist Partisi’ni bahane ederek çi¤nemeye çal›fl. Konferansta (“6. Konferans’ta”) MKP ve öncellerini “küçük burjuva örgüt” olarak de¤erlendireceksin, ama KDH a盤a ç›kart›ld›ktan sonra Ö.Gelecek dizi yaz›lar›nda “bunlar örgüt bile de¤il, güruhtur” deyip iradeyi çi¤neyeceksin. Bu tutumlar nas›l demokratik oluyor? Bunlar›n bile özelefltirisi verilmedi. Ondan sonra kalk›p özelefltirisi yap›lan anti-demokratik tutumlara iliflkin baflkalar›n› elefltirmeye kalk›flacaks›n. Bu hakk› nas›l kendinizde buluyorsunuz? Bir örgüt anti-demokratiklik ve darbecilik yönünde baflkas›n› elefltirmeden önce kendisini aynada kontrol etmelidir. Kendi hatalar›n› ortaya koyduktan sonra ise baflkalar›n› elefltirme yoluna girer. Bunu yaparken de misillemeci bir tarzda yapmaz. Fazla söze gerek yok. ‹flçi-Köylü yazar(lar)› eklektizmden bir an önce vazgeçerek kendi tarzlar›n› Maoist siyaset yapman›n terazisine vurmal›d›rlar. 8) ‹flçi-Köylü, Yapt›¤›m›z Muhasebede Tarihimizde Önemli Derecede Yer Tutan Olumsuzluklar› Görmezden Gelmemizi Buyuruyor ‹flçi-Köylü bizden kendisi gibi olumsuzluklar› atlamam›z› ve unutulmas›n› isteyerek flunu belirtiyor: “Düflünün ki MKP bir yandan proletarya partisine birlik ça¤r›s› yap›yor di¤er yandan geçmiflte yaflanan tart›fl›l›p, özelefltirisi veri11


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

len, gündem olmaktan ç›km›fl baz› konular› bile yeniden bellek tazelemesine giderek, geçmiflte içine düfltü¤ü zaaflar› tekrar proletaryan›n devrim sorunlar›n›n önüne geçirerek, bu konudaki samimiyet ve ciddiyet derecesini ortaya koyuyor.” (abç) (agg. Say›; 8) ‹flçi-Köylü, flunu çok iyi anlamal›d›r ve kendisine yönelmelidir ki 30 y›ll›k mücadele tarihimizin ele al›n›p analizi yap›ld›¤›nda söz konusu ticaret ifli atlanarak yaz›lamaz. Çünkü bu olay öylesine s›radan bir örgütsel sorun veya suç de¤ildi. Bu olumsuzlu¤un neye yolaçt›¤›n› ve nas›l tart›fl›ld›¤› üzerinde tekrar durmaya gerek görmüyoruz. Bu olay›n ideolojik-politik ve örgütsel arka plan› ortaya konularak bu merkezde tart›flma yürütülmüfltür. Kald› ki bu olumsuzlu¤u Maoist Komünist Partisi kendi tarihinin bir parças› olarak ele al›p de¤erlendirmifltir. ‹flçi-Köylü yazar(lar)› gibi flu dönem benim bu dönem benim de¤il fleklinde grupçu bir ruhla tarihe sahip de ç›kmam›flt›r. Konferans dönemini sadece savunmalar› bu grupçulu¤un somut göstergesidir. Hem bir yandan parti tarihinizin en büyük hatas› olarak DABK’la birlik yapmakt›r diyeceksin ama öte yandan ise DABK kökenli flehitleri parti flehidi olarak anacaks›n›z. Dahas›, DABK döneminde flehit düflenleri parti flehidi olarak anmayacaks›n. ‹flte oportünizm ve grupçu ruh buna derler! Maoist öncünün tarihinde anlay›fl olarak, dahas› pragmatist bir anlay›fl›n sonucu olarak ifllenmifl en büyük suçlardan birisini oluflturan bir olumsuzluk geçifltirilerek 30 y›ll›k tarih yaz›l›r-muhasebe edilir mi? Dürüst ve ciddi olmayan tav›r ‹flçi-Köylü yazar(lar)›n›n tavr›d›r. Bize de bunu unutmam›z› tavsiye ederek tarihe karfl› ç›plak davranmay›n diyorlar! Hay›r sizler bu yolda yürümeye devam edebilirsiniz. Bizim görevimiz sizi bu yanl›fl yoldan döndürmektir. Ama yok ›srarla bu anlay›fl ve siyaseti izleyece¤iz diyorsan›z istedi¤iniz yere gitmek de serbestsiniz! ‹flçi-Köylü yazar(lar)› bizden bir tarih yazarken ve onun tarihsel dönemeçlerini analize tabi tutarken bu önemli dönemeçleri inkardan,

onu unutmaktan gelmemizi istemekten vazgeçsin. Bu tarz›m›z hem kendimize karfl› hem de kendilerine karfl› dürüst bir yaklafl›md›r. Tam tersine bu olumsuzluk ve onun yol açt›¤› dönemi atlayarak bir tarih de¤erlendirmesine gitmek yanl›fl ve hatal› bir yaklafl›m olurdu. Görünen o ki bu sorunun muhasebe konusu yap›lmas› ‹flçi-Köylü yazar›n› çok etkilemifl. Bu da söz konusu suça-hataya iliflkin gerçekte özelefltirel yaklafl›lmad›¤›n› gösteriyor. Demek ki ifllenen suçun vehameti hala da bilince ç›kart›lm›fl de¤il. Özcesi, ‹flçi-Köylü bu konuda bize yönelik suçlama yap›p ve yak›n›p duraca¤›na öncelikli olarak evinin içerisindeki kötü tozlar› temizleyip-süpürmelidir. Bu tür olumsuzluklar› görmezden gelerek tarihi yazmak tarihi inkarc›l›k olur. Tarihi, yeni kuflaklara do¤ru aktarmamak olur. Dahas› tarihten do¤ru dersler ç›kartmamak olur... Tarihe karfl› sorumsuz ve ciddiyetsiz davran›larak tarihi sorgulad›m demekle tarihin önünden kaçamazs›n... 9) ‹flçi-Köylü Yazar(lar)› DABK’la birlik yapmay› “tarihinin en büyük bir hatas›” olarak de¤erlendirmekle, ya parti tarihini bilmiyor ya da DABK’a yönelik bilinçli-amaçl› bir flekilde sald›r›yor. ‹flçi-Köylü, DABK’la yap›lan birlik üzerine flu soyut ve sekter de¤erlendirmeyi yap›yor: “... DABK tasfiyecili¤iyle örgütsel birleflme proletarya partisinin bir hatas›yd›. Hem de tarihinin en büyük bir hatas›yd›.” (abç) (agg. Say›; 8) ‹flçi-Köylü yazar›lar›na göre kötü fleyler sadece DABK tarihinde olmufl, kendi tarihlerinde olmam›fl. O nedenle DABK’la birlik yapmakla bu kötü fleyler kendi örgütlerine de bulaflm›fl. O da yetmiyormufl gibi grupçu bir ruhla savunduklar› KONFERANS dönemindeki o kötü fleyi sanki DABK yapm›fl gibi göstermeye çal›fl›yorlar. Birincisi, sözü edilen kötü fley yap›lmam›flsa taban kitle niye güvensizlik yaflas›n, neden karamsarl›¤a düflsün? Hatta bir dizi kadro niye ayr›l›¤›n›z sonras› güvensizili¤e düflsün? Neredeyse bu kötü fleyi de DABK kanad›na mal edecekler. Tarihi oldu¤u gibi yazmamak, 11


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

onun üstünü örtmek kitlelere karfl› güven vermez. Tarihte olan kötü fleyleri yazmak ve bunun özelefltirisini dünya kamuoyuna vermek kötü fley de¤il. Vermemek kötüdür. Evet tarihimizde ürkütücü iki fley olmufltur. Bunlardan birisi KDH elemanlar›na yönelik sorgulama yöntemi iken, di¤eri ise malum ticaret iflidir. Kald› ki KDH elemanlar›na yönelik sorgulama yöntemi kimseden gizli de yap›lmam›fl. Mevcut iradenin karar›yla yap›lm›flt›r. Dolay›s›yla bu bir anlay›fl ve siyasetin sözkonusu konferansta hakim hale gelmesidir. Kongre bu siyaseti alt etmifltir. Ama malum ticaret ifli örgütten-iradeden gizli yap›lm›flt›r. ‹flin di¤er kötü yanlar›n› bir kenara b›raksak dahi, örgütten gizli yap›lmas› bafll› bafl›na sorgulanmas› gereken bir olayd›r. Durum bu merkezde iken kalk›p da nas›l bu dönemi atlay›n-görmezlikten gelin tavsiyesinde bulunuyorsunuz. Yoksa DABK’la birlik yapmak bu kötü fleyi a盤a ç›kartt›¤› için mi “en büyük hata” oluyor? Tamam biz de her iki kanad›, 92 birli¤ine erken oturmas› bak›m›ndan elefltiriyoruz. Bu bak›mdan acelecili¤e geldi diyoruz. Öte yandan her iki kanad›n da örgütsel birli¤ini sa¤layacak genel siyasi çizgi uygundu diyoruz. DABK’la birlik yapman›n parti tarihinin “en büyük hatas›” olarak görülmesini de ilk kez iflitiyoruz-okuyoruz. Birli¤in yap›lmas›n› hatal› de¤erlendirebilirsiniz. Ama “en büyük hatas›” olarak de¤erlendirmek için bu hatan›n en az›ndan yenilgilerden daha büyük olmas› gerekir. Acaba birlik yapmakla yenilgiye mi u¤rad›n›z? Bildi¤iniz gibi birlik an› ve sürecinde üye ve kadrolar›n ço¤unlu¤u grupçu ruhla savundu¤unuz kanattan gelmekteydi. Nas›l oluyor da o be¤enmedi¤iniz, o çok hakir karfl›lad›¤›n›z “DABK tasfiyecili¤i” sizi etkiliyor, hem de kötü etkiliyor? Demek ki burada sorun kendi yanl›fl ve hatal› önderli¤inizden kaynaklan›yor, önderlik çiziginizde yat›yor. Do¤ru bir flekilde önderlik yapmak yerine hatal› bir çizgide önderlik yapm›fls›n›z ki DABK bu üyelerinizi etkiliyor-etkileyebiliyor. Hem de iki y›l gibi bir süre içerisinde bunu yap›yor. Maoist Komünist Partisi, ‹flçi-Köylü ya-

zar› gibi ne hatalar›n kayna¤›n› d›flar›da ar›yor ne de yak›n›p-duruyor. Bütün olumsuzluklar› sorgularken önce kendi hatal› çizgilerine yöneliyor. Bunu yaparken tabii ki d›fl faktörlerin pay›n› da diyalektik olarak ortaya koyuyor. E¤er böyle yapmayarak ‹flçi-Köylü yazarlar›n›n yapt›¤› siyaset tarz›n› izlemifl olsayd›, bütün hatalar›n ve baflar›s›zl›klar›n kayna¤›n› götürüp Nihat vd. Karfl› Devrimci Hücre elemanlar›na yükleyip iflin içerisinden ç›kard›. Ama Maoist Komünist Partisi ne yap›yor? Nihat ve di¤er KDH elamanlar› parti içerisinde palazlanm›flsa burada birinci derecede sorumlu olan hatal› anlay›fl ve çizgimizdir diyor. E¤er anlay›fllarda hata, özellikle de sol-sekter çizgi izlenmemifl olsayd› Nihat vb. unsurlar parti içersinde bu kadar palazlanm›fl olmayacakt›. Onu da bir kenara b›rakal›m: Bu kadar ajan ve iflbirlikçi parti içerisinde ç›kart›lmas›na karfl›n (hem de önemli kademelerde) yine de biz “vah, yok olduk” gibisinden yak›nmac› siyaset izlenmedi, izlenmiyorda. Tabii ki bu mücadeledir. Yok olmayla da karfl› karfl›ya gelebilirsin. Ama burada bilince ç›kart›lmas› gereken kilit sorun önce nerede hata yapt›m diye kendini sorgulamakla ifle bafllamak olmal›d›r. Ancak görünen o ki ‹flçi-Köylü yazarlar›n›n kendilerine yönelme dertleri yoktur. Bu ben merkezci anlay›fltan hareketle de do¤al olarak kendilerini elefltirenleri “dedikodu” “karalama”, “yalan”, “iki yüzlülük” vb. yapmakla suçlamaktan da geri durmuyorlar. Bu konu üzerine tart›flmay› daha fazla uzatmak istemiyoruz. Çünkü DABK’la birli¤i parti tarihinin “en büyük hatas›” olarak de¤erlendiren bir anlay›fl sahibinin do¤rular›n hükmü karfl›s›nda ikna olmas› çok zordur. Garip ama gerçek! Ne söyledi¤ini-ne savundu¤unu bilmeyen yazar ifl kendisine yönelik elefltiri olunca h›z›n› alamadan en uç noktada de¤erlendirme yapabiliyor. Yazar›n önce bu tür tutumlardan kurtulmas› flartt›r. Öfke ve k›zg›nl›kla kaleme sar›l›p sorunu grupçu ve kiflisel temelde ele alma tarz›ndan kurtulmas› bafl görevi olmal›d›r. Grupçu ve kiflisel temelde sorunlar ele al›nd›¤› an orada bilimsel dü11


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

flünmek bitmifl demektir. Yazara bir-iki hat›rlatma ve soru sorarak bu konuyu ba¤layaca¤›z: “Sistemleflmifl sa¤ oportünist çizginin sahibi olarak de¤erlendirdi¤in(iz) II.MK” ile bir arada durmay› savunuyorsun (bunu lütuf olarak de¤erlendirseniz de) neden-niçin hala sistemleflmifl çizgi olarak saptamad›¤›n sizin söyleminizle “DABK ve devamc›lar›yla” ayn› örgüt içerisinde kalmay›-birlik yapmay› savunmuyorsun? Üstelik bunlarla “hiçbir ortak yan›m›z yok”, “bunlarla birlik yapmak en büyük hatayd›” diye belirleme yap›yorsun? Dahas›, II. yenilgiye götüren çizgi ve malum ticaret iflini yapmak DABK’la birlik yapmaktan daha m› iyiydi? 10) ‹flçi Köylü yazar(lar)› öz ile nitelik aras›nda hem ayn›l›k hem de ayr›l›k oldu¤u bilincinde hareket etmeden Maoist Komünist Partisi’ne yönelik abart›l› “elefltiri” yapmaktad›r ‹flçi-Köylü flu saptamada bulunuyor: “... Dolay›s›yla MKP tasfiyecili¤inin, kendi çizgisini proletarya partisine mal etme ve birlik 盤›rtkanl›¤›yla proletarya partisini kitlelerin nezdinde, kendileriyle özdefl gösterme, uzlaflma gayretleri bofl bir çabad›r.” (abç) (agg. Say›; 8) Birincisi, daha önce de tarihimizi muhasebe ederken, hata yapman›n s›n›f mücadelesinin kaç›n›lmaz bir parças› oldu¤unu söylemifltik. Ama burada mesele hatalardan ders ç›kart›p ç›kartmamak sorunudur. ‹flte ‹flçi-köylü yazar(lar)›n› s›k›nt›ya koyan esas yan da buras›d›r. Daha aç›k bir deyiflle hatalar›n özelefltirisini vermek yerine baflkalar›na sald›r›yla kendilerini kamufle etme yolunu tutmaktad›rlar. Tarihimizden utanaca¤›m›z hiç bir fley yoktur. Her boyutuyla da ona sahip ç›k›yoruz. Olumlu ve olumsuz yanlar›yla bu tarihe sahip ç›kt›k. Ve tarihimizden de onur duyuyoruz. Ondan onur duymak onu kuru kuruya sahiplenmekle de olmuyor. Bunun da bilinicindeyiz. Dolay›s›yla bunun d›fl›ndaki tarzlarla ancak kendi kendinizi kand›rabilirsiniz. ‹kincisi, Maoist Komünist Partisi’yle TKP/ML aras›nda öylesine her fikir noktas›n-

da uzlaflt›¤›m›z› nereden ç›kartt›n›z? Fikirlerde uzlaflma olmaz. Bir do¤ru bir de yanl›fl vard›r. Yani iki fikirden bir do¤ru fikir ortaya ç›kmaz. ‹ki bir olmaz diyalektik mant›¤› da budur. Farkl› fikirleri uzlaflt›rmak oportünizmdir. Bizim böyle bir derdimiz yok. Ve amac›m›z da olmaz. ‹flçi-Köylü yazar›n›n öylesine komplekse girerek bizim birlik anlay›fl›m›z› “her türlü fikirde uzlaflma” diye yorumlamas› soyut bir suçlamad›r. Üçüncüsü, bizim birlik anlay›fl›m›z tamam›yla genel siyasi çizgideki uyumdafll›¤› baz alarak ileri sürülen bir anlay›flt›r. Genel siyasi çizgide ayn›l›k iki partinin özünü oluflturmaktad›r. O nedenle yazar genel siyasi çizgi denilince önce bundan ne anl›yor? sorusunu yan›tlamal›d›r. Ama bugüne kadar yazd›klar›n›n hiç birisinde TKP/ML ile Maoist Komünist Partisi aras›nda genel siyasi çizgide temel bir ayr›l›k var diye yazmad›-yazmad›lar. O halde “hiçbir ortak yan›m›z yok” söylemi abart› ve basit bir suçlamadan öte bir anlam ifade ediyor mu? Dördüncüsü, öz ile nitelik hem ayn› hem de ayr› fleyleri ifade eder. Yazar bunun ay›rd›nda de¤il. Maoist Komünist Partisi’yle TKP/ML’nin özünü meydana getiren genel siyasi çizgi ayn›d›r fakat bu iki yap› aras›nda biçimde de olsa farkl›l›klar vard›r. Bu farkl›l›klar olmasayd› ayr› örgütsel varl›klarn› sürdürmezlerdi. Ama bu farkl›l›klar iki yap›n›n ayn› öz etraf›nda birleflmesini engelleyici faktörler de¤il. ‹flte meseleninin ana halkas› buras›d›r. ‹flçi-Köylü yazar(lar)›n›n kavramad›¤› ana nokta da buras›d›r. Öz ile niteli¤in hem ayr› hem de ayn› oldu¤unu biraz açal›m: Bilinen su örne¤inden felsefi olarak konumuza aç›kl›k getirmeye çal›flal›m: Bilindi¤i gibi su molekülü 2 hidrojen, 1 oksijen atomunun bilefliminden meydana gelmektedir. Her maddenin üç halinin oldu¤unu yazar›n kendisi de bilir. Buna göre su molekülünün de s›v›, gaz ve kat› halinin oldu¤u nesnel bir gerçekliktir. ‹flte suyun s›v›, buhar ve buz halleri bafll› bafl›na bir niteliktir. Bu üç halin birbirine göre farkl› olgular› temsil etmeleri ve nitelikleri farkl› olmas›na karfl›n her üç 11


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

halin de özünü oluflturan yine 2 hidrojen ve 1 oksijen atomudur. Her üç halde de bu atom say›s› de¤iflmiyor. Buradan hareketle TKP/ML ile Maoist Komünist Partisi’nin özünü oluflturan temel ilkeler ayn› fakat mevcut oluflumlar› itibar›yla farkl›d›rlar. Bu anlamda hem ayn› hem de farkl› niteliktedirler. Hindistan’da bir dizi Maoist parti ve örgüt var. Bu örgütler aras›nda özde farkl›l›k yok. Ama örgütsel yap›lar› ayr›d›r. Ki bu örgütlerden örgütsel birli¤e gidenler oldu ve ayr›ca birlik görüflmeleri yapanlar var. Hat›rlanaca¤› gibi Nepal’de de NKP(M) ile Maflal’da birleflti. Öz nitelik meselesinde bir partinin önderlik çizgisi oportünist olabilir ama bu, o partinin ve önderli¤inin (sistemleflmemifl çizgi boyutuyla söylüyoruz bunu) özünde komünist olmad›¤›n› getirmez. Daha aç›k bir deyiflle bir önderli¤in çizgisinin ister bir taktik politikada isterse bir dönem boyunca oportünist olmas› (sistemleflmifl çizgi düzeyinde olmayacak) o önderlik ve partinin MLM özünü ortadan kald›rmaz. Ama sistemleflmifl oportünist çizgi sahipleri MLM olarak nitelendirilemez. Bu durumda partinin kendisi de söz konusu sistemleflmifl çizgiyi henüz onaylamam›flsa partinin özü ve niteli¤i için MLM de¤erlendirmesi yapmak do¤ru ve bilimsel bir tespit olur. 11) Öznelcilik, baflar›s›zl›k ve yenilgiye; nesnellik ve bilimsellik ise baflar›ya ve büyük zaferlere götürür. Öznelcilik tek yanl›l›kt›r. Öznelci düflünce yöntemiyle hareket edenler gerek politik, gerek do¤a, gerekse sosyal vb. tüm olgular› tek yanl› bir flekilde de¤erlendiren, felsefi dokusunu ise idealizm ve metafizçiklikten al›rlar. Bu düflünce yap›s›n›n s›n›fsal kayna¤› ise burjuva ve küçük burjuvad›r. Nesnellik ve bilimsellik ise ideolojik dokusunu materyalizmden al›rken yöntemini ise diyalektikten al›r. Nesnellik, varolan olgulara hiç bir fley katmadan de¤erlendirmek ve anlatmakt›r. Bu ba¤lamda nesnellik ayn› zamanda bilimselliktir. Çünkü bilimsellik, do¤a ve toplumsal olaylar› diyalektik ve tarihsel materyalist görüfl aç›s›yla de¤erlendirir. Bu bilinçten hareketledir ki herhangi bir

siyasal olay› ve tarihi geliflmeyi bilimsel olarak analiz etmeyenler baflar›s›zl›¤a u¤rar. Daha büyük baflar›s›zl›klar ise yenilgiyi getirir. Çünkü yanl›fl ve hatal› düflünce yöntemi olan öznelcilik s›n›f mücadelesinin prati¤i taraf›ndan mahkum edilir. Buradan hareketle ‹flçi-Köylü yazar›n›n Maoist Komünist Partisi’ne yönelik yapt›¤› flu sözleri bir kez daha hep birlikte okuyal›m: “...MKP’de, elbetteki proletarya partisini ve tarihini emsalleri gibi yads›m›flt›r. Proletarya partisi ve geçmifline cepheden sald›rm›fl, tümden partiyi inkar etmifltir.” (abç) Di¤er abart›l› ve suçlay›c› yaklafl›mlar› bir kenara b›rakal›m, “tümden inkar etmifl” sözünün, bilimsel bir de¤erlendirmeyle uzaktan yak›ndan iliflkisi var m›d›r? Bu söylem ve de¤erlendirme dahi yazar›n geçmifle ve gelen elefltirilere karfl› nas›l da öznelci ve abart›c› yaklaflt›¤›n› net ve aç›k bir flekilde ortaya koymak için yeterli kan›tt›r. “TKP(ML)’den Maoist Komünist Partisi’ne Bu Tarih Bizim” adl› kitab›, daha öncede vurgusunu yapt›¤›m›z gibi sadece yazar okumad›-okumuyor. Bu abart›l› yaklafl›mlara kimi veya kimleri inand›rabilir ki? Soruyoruz: Tarihimizi bilimsel bir temelde elefltirmek mi inkarc›l›k yoksa bu tarihi iflimize geldi¤i yerde savunmak m› inkarc›l›k? Tarihe bilimsel bir flekilde sahip ç›kmak m› inkarc›l›k yoksa sadece “kendi dönemini” savunmak m› inkarc›l›k? Birinci, ikinci ve üçüncü konferanslar›n programatik, ideolojik-teorik sonuçlar›n› ve buradan hareketle konferanslar›n niteliklerini MLM de¤erlendirmek mi inkarc›l›k yoksa bu dönemlerdeki baz› hatal› tespitleri savunmak m› inkarc›l›k? Yoldafl Kaypakkaya’n›n ortaya koydu¤u programatik görüflleri program haline getirerek ülke ve dünya kamuoyuna sunmak m› inkarc›l›k, yoksa bu programatik görüflleri savunanlar› “aram›zda hiçbir ortak yan yok” vb. gibi öznelci, inkarc› tespitlerle dejenere etmeye kalk›flmak m› inkarc›l›k? Partinin tüm dönemlerini hiç bir kanat gözetmeden sahiplenmek mi inkarc›l›k yoksa 11


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

sadece KONFERANS kanad›n› savunmak m› inkarc›l›k? TMLGB d›fl›ndaki tüm bölge faaliyetlerini olumsuz ama MK faaliyetini olumlu de¤erlendiren anti-MLM tespiti elefltirmek mi inkarc›l›k, yoksa bu tespitlere dogmatik bir flekilde sar›lmak m› inkarc›l›k? Malum ticaret iflini ve KDH elemanlar›n› sorgulama yöntemini tarihimize not düflmek mi inkarc›l›k yoksa malum ticaret iflini tarihimizde olmam›fl gibi göstermek mi inkarc›l›k? 92 birli¤inin yap›l›fl fleklini abart›l› (“tarihin en büyük hatas›”) bir flekilde kötü göstermek mi inkarc›l›k, yoksa onun yanl›fl ve hatal› yönlerini bilimsel bir flekilde ortaya koymak m› inkarc›l›k? 87 DABK, 94 TKP/ML ayr›l›¤›n› do¤ru bir bak›fl aç›s›yla alt etmek mi inkarc›l›k yoksa 94 ayr›l›¤›n› “do¤ru” göstermek mi inkarc›l›k? DABK ve KONFERANS kanad›n›n flehitlerini parti flehitleri olarak anmak m› inkarc›l›k, yoksa sadece KONFERANS kökenlileri parti flehidi olarak anmak m›, inkarc›l›k? Ayr›lanlara iliflkin ölüm karar›n› elefltirmek mi inkarc›l›k, yoksa ölüm karar›n› savunmak m› inkarc›l›k? Tarih ve gerçekleri çarp›tarak ifli inkarc›l›¤a kadar vard›rtan daha bir dizi abart›l› örnek sunabiliriz. Ancak sundu¤umuz örnekler kimin inkarc› kimin inkarc› olmad›¤›n› göstermek için yeterlidir. “Tümden inkar ediyor” saptamas›n› yapmak dahi inkarc› yaklafl›mdan baflka bir anlam ifade etmez... 12) ‹flçi-Köylü yazar(lar)› iftira atmaya ve çarp›tma yapmaya doymuyor. Daha önce de üzerinde durarak ortaya koydu¤umuz gibi ‹flçi-Köylü yazar(lar)› Maoist Komünist Partisi’ne yönelik elefltiri ad› alt›nda yapt›¤› her bir haks›z sald›r›y› bir sonraki sald›r›yla birlikte daha bir iftirac›l›k ve çarp›tmayla boyutlanarak ilerliyor. Yazar MKP’nin, partinin 1. yenilgisi üzerine yapt›¤› de¤erlendirmeyi oldu¤u gibi aktarmak yerine yanl›fl görülen bir anlay›fl› aktararak bak›n ha yenilgi buna ba¤lan›yor diye iftira atmaktan çekinmiyor. Önce iftirac› ‹flçi-Köylü yazar›n›n aktard›k-

lar› ve yapt›¤› yorumu aktaral›m, sonra 1. yenilgi üzerine kitapta geçen tespitleri aktaral›m: “...MKP 1. yenilginin ard›ndaki örgütsel ve tarihsel nedenleri de kendince flöyle belirlemektedir: ‘Ça¤›m›z; emperyalizmin toptan çöküfle, sosyalizmin bütün dünyada zafere ilerledi¤i ça¤d›r!’ ‘Bu tespit, genel elefltiri ve di¤er temel yaz›lar›m›zda yer yer geçmektedir. Bu konuda partimizin 1. konferansta yapt›¤› özelefltiri esasta do¤rudur. Bu tespit proleter dünya devrimi sürecinin tek tek ülkelerde devrimin geliflece¤ini, emperyalizmin dünya çap›nda toptan bir flekilde de¤il, tek tek ülkelerin emperyalist zincirin halkalar›ndan devrimler sonucu kopmas› ve süreç içinde y›k›laca¤›n› kavramayan bir tespitti. Bizim ça¤ tespitimiz, proleter dünya devriminin karfl›s›ndaki engeller olan emperyalizm (sosyal emperyalizm) ve her türlü gericili¤i küçümseyen; dünya çap›nda devrimin güçlerini iyice abartan bir anlay›fltan kaynaklan›yordu.’(MKP Kongre Belgeleri sayf;31-32) 1. konferanstaki subjektif de¤erlendirmeden yola ç›kan MKP, proletarya partisinin 1. yenilgisini böyle de¤erlendirirken gerçekte proletarya partisine yön veren çizginin de Lin Biaocu-Troçkist stratejik görüflün oldu¤unu söylüyor.” (abç) (agg. Say›; 9) Yazar ya okudu¤unu anlam›yor ya da iftira ve çarp›tma yapmay› tarz haline getirdi¤i için kendi kafas›ndaki kurgular› MKP’ye mal ederek iftirac› bir flekilde sald›r›ya geçiyor. Ama kald›rd›¤› tafl› aya¤›na vurdu¤unun ise fark›nda de¤il. Yapt›¤› al›nt› do¤ru aktar›lm›fl. Fakat söz konusu al›nt›n›n içerisinde MKP’nin 1. yenilgiyi ça¤ tespitine ba¤lad›¤›na dair tek bir kelime yok. Veya okur bu al›nt›dan yenilginin ça¤ tespitine ba¤land›¤›na dair tek kelime görebildi mi? Yazar al›nt›y› yaparken bununla birlikte bir sat›r öncesindeki ifade tarz›n› da aktarm›fl olsayd› o zaman yazar›n yapt›¤› yorum ve ididalar›n ne denli iftira ve çarp›tma oldu¤unu okur görmüfl olacakt›. 11


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

Önce bu tümceyi aktaral›m. Hatalar üzerine genel bir teorik aç›mlama yap›ld›ktan sonra en son tümce flöyle düflülüyor: “Bu ön teorik aç›klamay› düfltükten sonra partimizin kurulufl sonras› üzerinde bar›nd›rd›¤› siyasi ve örgütsel hatalar› k›saca özetleyelim:” (abç) (age; Sf; 31) Yazar elefltiri yapmak ve gerçeklerden hareket etmek yerine demagojiyi tercih etti¤i için ça¤ tespiti için yap›lan elefltirileri MKP’nin örgütsel yenilginin esas nedeni olarak göstermeye çal›fl›yor, deyip 盤›rtkanl›k yap›yor. Ama bu 盤›rtkanl›k bofluna. Bu tümce, dahas› makalenin bafll›¤› flöyle at›lm›flt›r: “1. Örgütsel Yenilgi ve Ard›ndaki Siyasi ve Örgütsel Hatalar›m›z”. Bu bafll›ktan, al›nt›lad›¤›m›z tümceden anlafl›ld›¤› üzere partimizin 1. örgütsel yenilgisi ve siyasi-örgütsel hatalar›m›z üzerinde durulmaktad›r. Ça¤ tespitindeki hata bir teorik-siyasi hata olarak de¤erlendirilmektedir. MKP, ça¤ tespitinin yanl›fll›¤›ndan hareketle partimiz 1. yenilgiyi ald› diye bir tespit yapm›yor. 1. Konferans›n konuya iliflkin yapt›¤› de¤erlendirmeye esasta kat›l›yoruz ifadesi 1. Konferans›n ça¤ tespitinin yanl›fll›¤› üzerine yap›lan elefltirilere kat›lmak için kullan›lm›flt›r. Ki ayn› yönlü elefltirileri ‹flçi-Köylü yazar› da yaz›s›nda dile getirmektedir. MKP yenilgi için flu tespitleri yap›yor; aktar›l›m: “Partimizin yenilgisine neden olan temel siyasi hata ülkedeki devrimci durum tespitinin yanl›fll›¤›d›r.”(age.Sf;34) “Partimizin u¤rad›¤› bu a¤›r örgütsel yenilginin esas nedeni partimizin askeri, siyasi ve örgütsel hatalar›d›r.”(age:Sf;37) “Partimizin yenilgisinin as›l nedeni subjektivizmdir derken, bu alanda mevcut siyasal durumun subjektif bir flekilde tespit edildi¤ini ve bu subjektivizmden kaynakl› olarak da örgütsel darbe ve arkas›ndan yenilgi al›nd›¤›n› belirtiyoruz. Siyasal durum de¤erlendirilmesinde “sol” tespit yap›lm›flt›r. Daha aç›kças› mevcut objektif, subjektif koflullar›n ilerisinde nesnel gerçekli¤e uymayan siyasal durum tespiti yap›larak, taktik

politikada hatal› tutum izlenmifltir.”(age.Sf;41) Bu saptamalar›n alt› doldurularak uzun uzad›ya, hem de sayfalarca dönemin siyasal durumu de¤erlendirilmeye çal›fl›l›yor. Ayr›nt›l› bilgi edinmek için ad› geçen esere bak›labilir. Özcesi, ne söz konusu kitapta ne de baflka bir yerde 1. yenilginin esas nedeni ça¤ tespitine dayand›r›lm›yor. Ama bizim ‹flçi-Köylü yazar› zorlama bir flekilde iftira atmaktan geri durmuyor. Yazar bu noktada da yine iki çizgi konusunda yanl›fl düflündü¤ünü ele veriyor. Yazar ne diyor? “...MKP’nin iddia etti¤i gibi, proletarya partisinin anlay›fl›n› oluflturmamaktad›r.” (abç) (agg. ayn› say›) Yazara göre bu fikrin anlay›fl olmas› için illa da sistemleflmifl çizgi haline gelmesi flartt›r. Yoksa ona o noktada ne yanl›fl anlay›fl denilir ne de o boyutuyla çizgi denilir. Bu yorumdan anlafl›laca¤› gibi yoldafl Kaypakkaya böyle bir anlay›fl savunmam›fl, dolay›s›yla bu da partimiz taraf›ndan bir dönemli¤ine de olsa savunulmam›fl. Peki bu yanl›fl anlay›fl nereden parti belgelerine girdi? E¤er partimizin anlay›fl› de¤ilse niye bunun özelefltirisini yapmak zorunda kald›k? Evet bu anlay›fl sistemleflmifl bir çizgi olarak partide yer edinmedi. E¤er bu yer edinme gerçekleflmifl olsayd› o zaman partinin bu tespite ba¤l› olarak temel görüflleri de de¤iflmifl olurdu. ‹flçi-Köylü’nün, burada sorunu sistemleflmifl veya sistemleflmemifl çizgi boyutuyla tart›flaca¤›na götürüp “anlay›fl›m›z de¤il” boyutuyla tart›flmas› ne denli hatal› ve yanl›fl bir düflünce savundu¤unu ortaya koyuyor. Zaten yazar›n geçmifli de¤erlendirmedeki temel hatas›n› da bu yanl›fl bak›fl aç›s› oluflturmaktad›r. Ça¤ tespitinin ÇKP’den kaynakland›¤›n› belirtmifltik. Ki ÇKP bu yanl›fl tespiti 10. kongrede alt etti. ‹flçi-Köylü yazar›, bu konuda baflkalar›n› dogmatiklikle suçlayaca¤›na önce kendi kafas›ndaki dogmalar› düzeltse daha iyi eder. Dogmatiklik hatalarda ›srarc›l›kt›r; kitabi bil11


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

gilere ba¤l› kalarak somut durumu görmezlikten gelen tek yanl›l›kt›r. Bu ba¤lamda öznelcili¤in bir yans›mas›d›r. Bir konudaki fikri dahi anlay›fl olarak de¤erlendirmeyen bir yazar, Marksist-LeninistMaoistlik konusunda, dahas› dogmatiklik noktas›nda baflkalar›na elefltiri yürütemezders veremez. Çünkü düflünce tarz› hatalar ve yanl›fll›klarla doludur. Bunun neresinde Maoist düflünce tarz›? Yazar bu anti-Maoist düflünce yöntemiyle söz konusu sorun üzerine bir sat›r daha fazla yorum yapmaya çal›fl›rken daha da ideolojikteorik oportünizme do¤ru yuvarlan›yor. Hocac› yorumu hep birlikte bir kez daha okuyal›m: “... ‘Emperyalizmin toptan çöküfle, soyalizmin toptan zafere ilerledi¤i’ ça¤ tespiti teorisini savunan bir partinin azami-asgari program› da Marksist-Leninist-Maoist olamaz.” (agg.ayn› say›) Evet e¤er bir parti söz konusu teoriyi temel görüflleri haline getirip sistemlefltirirse bu durumda o partiyi MLM olarak nitelendirmek do¤ru bir tespit olmaz. Ama yazar›n dedi¤i gibi böyle bir teoriyi ne ÇKP sistemlefltirdi ne de yoldafl Kaypakkaya sistemli bir flekilde savundu diye elefltiren yok. O halde niçin böyle bir tart›flmay› yap›yor ki? Ya da neden böyle bir iddiada bulunup iftira atmaya ihtiyaç duyuyor? Demek ki yazar ne yazd›¤›n›n-ne üzerinde tart›flma yapt›¤›n›n bilincinde de¤il. Dahas› az önce de iflaret etti¤imiz gibi yazar bir düflüncenin sistemleflmifl çizgi haline getirilerek savunulmas›yla o yanl›fl fikrin henüz embriyonik düzeyde savunulmas›n› birbirine kar›flt›r›yor. Onun için iki farkl› görüfle anlay›fl ve iki çizgi demek için o görüfllerin illa da sistemleflmifl boyut almas› flartt›r. Yoksa dönüp dolafl›p ayn› tür tart›flmalar› yapar m›? Ona göre iki farkl› fikir iki farkl› çizgiyi ifade etmez. Bunun için görüfllerin ancak program ve platform haline gelmesi flartt›r. Böyle olunca ancak çizgi kavram›n› kullanmal›y›z diyor. Dolay›s›yla bu, vb. sorunlar üzerinde tart›flmay› daha fazla uzatmak pratik bir de¤er tafl›mayacakt›r. Daha aç›kças›, ‹flçi-Köylü ya-

Evet temel ilkesel fikirlerde, programsal vb. düzeyde ayr›l›k noktalar›m›z olmufl olsayd› o zaman birlik diye bir sorunu gündemimize al›p tart›flmazd›k. Ancak gerçekler öyle konuflmuyor. Gerçekler bize flunu dayat›yor: Sözü geçen iki örgütün birli¤ini sa¤layacak ideooljik-siyasi zemin çok güçlüdür diyor. Bu gerçekli¤in karfl›s›nda hiç bir birey ve iktidar duramaz. Fakat görüldü¤ü gibi ‹flçiKöylü zorlama bir flekilde ilkesel olarak ayr› noktalar›m›z var diyor. Yanl›fl ve hatal› görüfllerde ›srar ediyor. Gerçekler karfl›s›nda do¤matik ve statükocu bir flekilde ›srar ediyor. Geri yanlar›nda ›srar ediyor. zar(lar)› Maoist iki çizgi ve mücadelesi anlay›fl›nda olmad›¤› için bu tür tart›flmalar› yürütüyor; iftira ve çarp›tmalarla sald›r›ya geçiyorlar. Diyor ki, e¤er her konuda benim gibi düflünmezsen MLM de¤ilsin! Diyor ki, her konuda 3. Konferans gibi düflünmezsen partiyi inkar ediyorsun, tasfiyecisin! Diyor ki, e¤er bir önderlik herhangi bir taktik konuda oportünizme düflmüflse o halde o partinin genel siyasi çizgisi için de oportünist demelisin! ‹flte Hocac›l›k! ‹flte dogmatiklik! 13) ‹flçi-Köylü yazar› MKP’nin savunduklar›n› tahrifata u¤ratt›¤› gibi RSD‹P’i de tahrifata u¤ratmaktan sak›nm›yor. ‹flçi-Köylü yazar› do¤ru teoriye göre önünü ayd›nlatmas› gerekirken do¤ru teoriyi kendi yanl›fl düflüncesine uydurarak flöyle diyor: “...Enternasyonal proletaryan›n en önde 117


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

gelen partilerinden olan RSD‹P’in 1905-1907 yenilgisini hiç de incelememifller.1906’da Duma’n›n ikinci kez boykotu hata olmas›na ra¤men, yine de 1905-1907 yenilgisi objektif yenilgidir.” (abç) (agg.ayn› say›) Önce yazara soral›m: 1) Yazar, 1906 boykotu için söylenen hata d›fl›nda di¤er yenilgiler için “objektif” belirlemesini kendisi mi yorumluyor, yoksa “objektif yenilgi” diye belirlenmifl bir kaynak m› var? 2) Yazar, RSD‹P’in söz konusu yenilgiyi nerede ve hangi kitapta “objektif yenilgi” olarak de¤erlendirdi¤ine dair bize bir kaynak verebilir mi? Yazar’›n 1905-1907 için yapt›¤› belirlemeleri (1906 yenilgisi için söyledikleri hariç) dönemi ve yenilginin nedenini ortaya koyan bir-iki kitaba yazar›n iddial› söylemi sayesinde tekrar bakt›k. Fakat yazar›n yapt›¤› belirlemelere, yani 1905 ve1907 için objektif yenilgidir tespitine denk gelmedik. Gerek Bolflevik Parti Tarihi, gerekse Örgütlenme Üzerine (Lenin) adl› kitaplarda ad› geçen süreçler ve yenilginin nedenleri ortaya konulmaktad›r. Ancak hiçbirinde de yenilgilerin nedeni objektiftir diye bir belirleme bulamad›k. Söz konusu yenilgilerin nedenine iliflkin okurun bilgisinin tazelenmesi için Lenin yoldafl›n Örgütlenme Üzerine adl› kitab›nda yapt›¤› saptamalar› aktaral›m: “1905 Devrimi, liberaller aras›ndaki döneklerin ve benzerlerinin sand›klar› gibi, ‘çok ileri’ gitti¤i ya da Aral›k ayaklanmas› ‘zorlama’ oldu¤u için yenilgiye u¤ramad›. Tam tersine, yenilginin nedeni, ayklanman›n gereklili¤inin yeterince sa¤lam bir flekilde özümlenememifl ve aykalanman›n birleflik, kararl›, örgütlü olmamas›, her yerde ayn› anda bafllamamas› ve sald›r›ya geçmemesiydi.” (abç) (Örgütlenme Üzerine. Sf; 70-71) Bu de¤erlendirmeye okur karar versin. Ve ‹flçi-Köylü yazar› iyiden iyiye bir kez daha düflünsün. Burada ortaya konulanlar yenilginin esas nedeni olarak objektif nedenler mi, yoksa subjektif nedenler mi oldu¤unu gösteriyor? Yazar›n kar›flt›rd›¤› temel noktalardan bi-

rincisi dönemin Rusyas›ndaki devrimci durumun boyutuyla, ‹brahim döneminin Türkiye-Kuzey Kürdistan’daki devrimci durumun boyutudur. Rusya’da devrimci durum yüksek iken, Türkiye-Kuzey Kürdistan’da devrimci durum geridir. Devrimci durum geri olmas›na ve subjektif güç müsait olmamas›na karfl›n hem devrimci durumu abart›yor hem de buna uygun sol taktik bir politika izliyor. Objektif koflullar›n tabii ki bu yenilgide büyük pay› vard›r. Ama burada yenilgiye neden olan esas faktör mevcut durum de¤erlendirmesi ve izlenen sol-taktik politikan›n olmas› gerçekli¤idir. Yazar kendince ‹brahim’i düzeltmeye çal›fl›yor ve flöyle diyor: “Dolay›s›yla iddia ettikleri gibi kongre haz›rl›¤› içinde proletarya partisi ‘sald›r›’, ‘sol’,‘subjektif ’ bir pratik içinde de¤ildir. Kongre haz›rl›¤›n› dönemsel olarak önüne koyan Proletarya partisi objektif olarak taktik savunma konumundad›r. Ama MKP yap›lan baz› cezaland›rmalar (abç) ve düflman›n sald›r›lar›na silahl› mücadaleyle yan›t verilmesinden yola ç›k›yor.” (agg. Say›: 9) Dönemin koflullar›nda Dersim-Dar›kent nahiyesi karakoluna yönelik bask›n, Fehmi Alt›n Bilek’in, Mazgirt ‹lk Ö¤retim Müfettifli’nin evine bomba, Karakoçan kaymakam›n›n evine yönelik bombal› eylemler savunma amaçl› m›d›r? Dahas› yoldafl Kaypakakaya’n›n kendisi dahi bu dönemi öyle savunma amaçl› bir taktik olarak belirlemiyor. Devrimci duruma iliflikin subjektif tespit yap›ld›¤› gibi dönemin silahl› eylemlerine iliflkin “Köylük Bölgedeki Yoldafllara Mektup” bafll›kl› yaz›da flu de¤erlendirmeyi yap›yor: “Di¤er yandan, köylük bölgelerdeki faaliyetimizin muhtevas› ve biçimi, fiafak revizyonizminden ayr›ld›¤›m›zdan beri h›zla de¤iflmifltir. ‘Bar›flç›’propaganda ve ajitasyonun yerini silahl› mücadele biçimleri, silahl› propaganda ve ajitasyon metodlar› alm›flt›r.” (Seçme yaz›lar.Sf;3). Bu mektup 7 Aral›k 1972 y›l›nda kaleme al›nm›flt›r. Dönemin devrimci durumuna iliflkin ay11


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

r›nt›lara girmeye gerek yok. Bu konuda ‹flçiKöylü yazar› da ayn› fikri paylafl›yor. Ama yazar ‹brahim ad›na ‹brahim’in söylediklerini düzeltmeye çal›fl›yor. Yanl›fl olan tutum budur. Söz konusu eylemleri, hemde sald›r› amaçl› olarak yayg›n bir flekilde yapmay› nas›l savunma amaçl› olarak yorumluyor? Bu dönemle söz konusu tarihi-siyasal koflullar› kar›flt›r›yor. ‹çinden geçti¤imiz tarihsel koflullarda bu tür eylemleri gerilla bölgesinde yap›nca düflman belkide fazla kaale almaz. Ama 72 ortam›nda durum böyle de¤ildi. En s›radan bir molotoflama yüzünden yüzlerce insan› devlet topluyor ve iflkencelerden geçiriyordu. Dolay›s›yla söz konusu eylemleri o tarihi-siyasal koflullarda savunma amaçl› yap›lm›flt›r diye yorumlamak ‹brahim’i düzeltmeye kalk›flmakt›r. Soruna iliflkin ayr›nt›l› ve derinlikli bilgi edinmek için muhasebe kitab›na yeniden bak›lmal›d›r. Tüm bunlardan sonra yenilginin esas nedenini subjektif de¤il de objektif koflullard›r diye belirlemenin do¤ru bir dayana¤› olabilir mi? 14) ‹flçi–Köylü yazar› fikir tart›flmas› yapmak yerine Yurtd›fl› hizbi üzerinden geri duygulara oynayarak siyaset izliyor ‹flçi-Köylü yazar› her derdin devas› olarak 3. konferans› gördükten sonra MKP ile Yurtd›fl› hizbini (Bolflevik Partizan) ayn› torbaya doldurarak flu soyut ve abart›l› sald›r›y› yap›yor: “1. yenliginin de objektif yenilgi oldu¤u tespiti yap›lm›fl ve Marksizm-Leninizm’in en üst aflamas› olarak Mao Zedung Düflüncesi resmilefltirilerek parti bilincine kaz›nm›flt›r. Daha sonra da 5. Konferansta Maoizm kavram›yla anti-Maoizm proletarya partisi aç›s›ndan iyice çürütülmüfltür. Ama DABK ve bugünkü temsilcisi MKP tasfiyecili¤i Maoizm’den ne kadar uzak oldu¤unu Mao’ya alerjisi olan YDH ile ayn› mevzide bulunarak göstermifltir.” (abç) (agg. say› 9) Yazar›, MKP ile YDH’i ayn› torbaya koymas›n›n nedeni taban›n YDH’ye olan alerjisini sözüm ona kullanarak MKP’yi vurmak istemesidir. Öncelikle flunu belirtelim. Bu siyaset ve elefltiri tarz› bilimsel de¤il. Varsa bir yanl›fl

anlay›fl onu ele al›p elefltirirsin. 1. Konferans’taki söz konusu düflüncelerin hepsini YDH’ye mal etmek o dönem itibar›yla YDH’nin sistemleflmifl çizgi temsilcisi oldu¤unu söylemekle ayn›d›r. Mümkündür YDH hizbinin bafl›n› çekenler ayn› düflünceleri 1.Konferans’ta da savunmufl olabilir. MZD formülasyonu noktas›nda o dönem itibar›yla farkl›, yani bugünkü gibi düflünen bir kifli daha hat›rlam›yoruz. Herkes MZD formülasyonunu reddediyordu. Dahas› bu formülasyonu sadece 1. Konferans savunmad›, II. Konferans da savundu. Keza ayn› flekilde 1. yenilginin nedenlerini de II.Konferans 1.Konferans gibi savunmaya devam etti. Yazara kal›rsa, hadi MKP’ye k›zg›nl›¤›ndan MKP ile YDH’yi ayn› torbaya koyuyor, ama II. Konferans için ne k›l›f bulacakt›r? Kald› ki bir konuda YDH ile ayn› fikirleri savunmak neden hemen YDH ile ayn› kefeye konuluyor ve onun gibi MZD’den uzaklafl›lm›fl olunuyor. Bütün yanl›fl ve hatal› iflin kolay›n› bularak YDH’ye ba¤lamak ne kadar dürüst tav›r olur? Partinin bütün günahlar›n› KK, YDH, II.MK(sa¤c› olana), DABK kanad›na, MKP’ye ba¤lay›p hatalar› görmezlikten gelmek ne kadar bilimsel bir tutum olur. Acaba bundan sonra kime ba¤lanacak? Bu gidiflatla 6. Konferans sonras›, daha çok da 97 sonras› önderli¤e ba¤lanaca¤a benziyor. fiöyle bir elefltiri yaparsak do¤ru olur mu? Bilindi¤i gibi yoldafl Kaypakkaya “Devrimci Halk›n Birleflik Cephesi ancak bir veya birkaç bölgede K›z›l Siyasi ‹ktidar kurulduktan sonra kurulabilir” diyor. MKP’de bu tezi savunuyor. Ama 1. Konferans, II. Konferans, III. Konferans ve TKP/ML ise “K›z›l Siyasi ‹ktidar’lar kurulmadan da HBC kurulabilir” anlay›fl›n› savunmaktad›r. Ve ‹brahim’in söz konusu düflüncesi ilk kez 1. Konferans’ta de¤ifltirildi. fiimdi buradan hareketle, yani 1.Konferans’ta bu de¤ifliklik olmufl diye kalk›p bu tespiti YDH’ye ba¤lar ve oradan da TKP/ML için YDH ile ayn› zeminde bulufluyor diye bir belirleme yaparsak, bu tepit öznelci sekter bir 11


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

tespit olmaz m›? Neden-niçin bu kadar abart›l› tespit yap›l›yor ki? Veya zay›f halkalar üzerinden geri duygulara hitap etme neden siyaset tarz› olarak benimseniyor? Olumsuz anlay›fllar› ve hatalar› YDH’ye, olumlu fikir ve tutumlar› ise kendisine mal etmek tarihi do¤ru ve bilimsel olarak sahiplenmek olmaz. Bu, tarihi inkarc›l›k olur. Ne bu belirlemeler bilimseldir, ne de ucuz hesaplar peflinde koflarak siyaset tarz› yapmak bilimseldir. Yazar bu tarz tart›flmalar yürüterek do¤ru ve verimli sonuçlara varamaz. 15) ‹flçi-Köylü, tart›flmay› anlay›fllar düzleminden ç›kartarak kiflisellefltiriyor ‹flçi-Köylü’den aktaral›m: “Partiyi bölmek gibi düflman›n görevini icra eden ‘ajan’ NT’nin aklanmas›na da ihtiyaç duyuyorlar. Çünkü ‘ajan’ NT’nin peflinden sözü edilen süreçte t›p›fl t›p›fl gidenler, kendi sorumululuklar›n› sorgulayacak ve deflifre edecek parti hukukundan ve etik anlay›fltan yoksundurlar. ‘‹kinci Kaypakkaya’dedikleri bir ‘ajan’›n her eylemine parmak basanlar, (abç) kendilerini ve oynad›klar› rolü yarg›lama cüretine sahip de¤illerdir.” “Sorumlulu¤u bir ‘ajan’da de¤il, (abç)parti iradesinden yana, parti bölünmesin diye tav›r koyanlara mal ediyorlar.” (agg. Say›;10) ‹lk olarak ajan Nihat unsuruna kim nerede “ikinci Kaypakkaya” demifl, bu ispat› gerektirecek bir durumdur. Bildi¤imiz yaz›l› bir belge yok. Birileri kalk›p öyle demiflse bile bu durum hiçbir zaman Maoistlerin resmi görüflü olmam›flt›r. Dolay›s›yla yazar›n bu tür söylemlere itibar edip polemik yürütmesi basit ve s›radan tart›flma yöntemidir. Bu ba¤lamda bu söylemi ciddiye almay›p geçiyoruz. Tart›flacaksan anlay›fllar üzerinde ve yaz›l› olan belgeler üzerinden tart›flma yürüt. Yoksa Nihat üzerinden tart›flma yürüterek Maoist komünistleri vurmaya kalk›flma yöntemi sahibini yaralamaktan baflka bir ifle yaramaz. ‹kinci olarak, bir komünist partisi kendi geçmiflini sorgularken burada önce çizgi sorgulamas›na gider. Yoksa sorunu götürüp sa-

dece bir ajana ba¤lay›p iflin içersinden ç›kmaz. Hem kald› ki bu olay s›radan bir olay de¤il. Bir örgüt içerisinde disiplinsizlik ve hizipçili¤in oldu¤u bir olayd›r. O nedenle burada sorgulanmas› gereken ilk önce kim ve nas›l hizipçilik yapt›, kim veya kimler nas›l bir çizgi izledi de ajan Nihat vb. unsurlar bu durumu kalk›p parti aleyhine kulland› ve oradan da örgütteki ayr›l›kta rol oynad› sorusu sorgulanmal›d›r. Üçüncü olarak, Nihat’›n peflinden t›p›fl t›p›fl giden yoktur. Olsa dahi burada t›p›fl t›p›fl gitmeyi mi sorgulayaca¤›z yoksa mevcut çizgileri mi sorgulayaca¤›z? Lenin yoldafl›n partisinde de politbüro üyesi olan ajan Minolevski’nin de peflinde onlarca-yüzlerce kadro gitmifltir. Bilindi¤i gibi Lenin yoldafl bu unsurun ajanl›¤› somutlan›ncaya kadar ajan oldu¤una inanm›yor. Y›llarca politbüro üyeli¤i yapmas›na karfl›n Lenin yoldafl›n partisi önderli¤inde yap›lan devrimi önleyememifltir. Demek ki burada do¤ru bir çal›flma ve çizgi izlenmifltir. Yoksa düflman partiye kendi politik ajanlar›n› kaleyi içten fethetmek için her zaman yollamaya çal›fl›yor. Burada kilit sorun düflünme ve çal›flma tarz› ile ilgilidir. Yani benim düflünme ve çal›flma tarz›m ajanlar›n düflünme ve çal›flma tarz›na daha fazla hizmet ediyorsa o halde ajanlar tabiiki bu f›rsatlar› hiç mi hiç kaç›rmayacakt›r. ‹flte burada HH’nin bafl›n› çekti¤i kli¤in “hizipçilik” ve öncesinde malum ticaret ifli gibi davran›fllar› tabii ki Nihat unsuru gibi ajan unsurlar örgütü bölmek için kullanacakt›r. Bu f›rsatlar› kaç›r›rlar m›? ‹flçi-Köylü yazar› esas olarak bu nokta üzerinde yo¤unlafl›p HH’nin bafl›n› çekti¤i kli¤in hatal› ve hizipçi yanlar›n› sorgulayaca¤›na gidip Nihat’la u¤raflmas› hiç bir do¤ru sonuca götürmez. Hadi diyelim ki Nihat unsuru ajan ç›kmad›, o zaman neyle aç›klayacakt›n›z? Ya da Nihat unsuru Maoist Komünist Partisi saflar›nda de¤il de TKP/ML saflar›nda kalsayd› o zaman bu durumu nas›l aç›klayacakt›n›z? Daha önce partide hiç mi ajan ç›kmad›? O durumda partinin hatal› çizgilerini götürüp ajanlara ba¤lay›p iflin içerisinden ç›kmam›z m› gerekir? fiöyle bir tan›mlama bilimsel olur mu? 12


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

KDH güdümünde sol veya sa¤ çizgi? Geçmiflte bu tür anti-bilimsel belirlemeler saflar›m›zda da olmufltu. Bu, ne demektir? Parti içerisinde politik ajanlara izin vermek demektir. Çizgilerin ad› ideolojik olarak ortaya konulur. Ajanlar› parti içerisine alma ve tutma gibisinden bir üyelik kriteri ve anlay›fl› olmad›¤›na göre böyle bir tan›mlama da do¤ru ve bilimsel olmaz. ‹flçi-Köylü yazar›, tam bir mabet gibi hiç mi hiç HH kli¤ine dokunmuyor ve dokunmak istemiyor. Hiçbir yerde bunlar›n da hatas› vard› diye tek bir sözcük bulmak mümkün de¤il. Bu, diyalekti¤i reddetmektir. Bir anl›k ayr›l›¤›n birinci derecede sorumlusunun AK kli¤i oldu¤unu kabul edelim. Yazar yine de aman ha hiç ona, HH ve kli¤ine dokunmay›n: onun hiç mi hiç hatas› olmam›fl. Bütün hatalar AK kli¤ine aittir deyip, iflin içerisinden ç›k›n. Bunu da bir anl›k kabul edelim. Bu AK kli¤inin bu kadar örgüte nüfuz etmesinin, yani peflinden adam götürmesinde HH kli¤i ve daha öncesi malum ticaret ifli gibi hatal› anlay›fl ve tutumlar›n bu nüfuzda hiç mi pay› yoktu? Yazar, galiba bunu da kabul etmez gibi görünüyor?! Konuya iliflkin görüfl ve elefltirilerimizi daha fazla uzatmayaca¤›z. Ayr›nt›l› ve derinlikli bilgi için ad› geçen muhasebe kitab›na bak›labilir. Bu konudaki hatalar›m›z nedir-ne de¤ildir yönlü çizgileri tarihsel ve s›n›fsal boyutlar›yla ortaya koymufl ve bunu da sak›nmadan kamuoyuna sunmufl durumday›z. Dolay›s›yla bizim vermedi¤imiz hesap yoktur. Bundan dolay› da oldukça rahat ve huzurluyuz. Hesap vermeyenler, hesap vermekten korkup yanl›fllarda ›srar edenler korksunlar. Nihat’›n saflar›m›zda ç›kmas›ndan gocunmad›k-boynumuz da bükülmedi. Bundan da herhangi bir karamsarl›k ve umutsuzlu¤a kap›ld›¤›m›z yok ve olmad› da. Bu tür durumlar› s›n›f mücadelesinin kaç›n›lmaz sonuçlar› olarak gördük ve görece¤iz de. Bu tür durumlar her komünist partisinde ç›kt› ve ç›kar. Bundand›r ki biz meseleye Nihat gibi unsurlar›n parti içine s›zmas›n› önlemenin ideolojikpolitik ve örgütsel tedbirleri üzerinde kafa

yorduk-yoruyoruz. Ki bu da kapsaml› bir analizle bilinen kitapta ortaya konuldu. O nedenle Nihat ve KDH üzerinden MLM bir partiyi vurmaya çal›flanlar ancak kendilerini vurabilirler. Nitekim vurdular da. MLKP, fazla zaman geçmeden MKP’nin yaflad›¤› sürecin bir benzerini yaflad›. Hat›rlanaca¤› gibi bir yaz›lar›nda “k›r-flehiri kuflats›n” devrim mant›¤›m›z›n hatal› oldu¤unu göstermek için “KDH k›rda ç›kt›” diyerek vurmaya çal›flt›. Ayn› flekilde, farkl› bir nedenle de olsa ‹flçi-Köylü önceli yazarlarda KDH sonras› kaleme ka¤›da sar›larak Nihat üzerinden Maoist Komünist Partisi’ni “güruh”(afla¤›lanm›fl bir grup, sürü) olarak de¤erlendirmekten geri durmad›. Öyle ki hem de 6. Konferanslar›nda “küçük burjva örgüt” olarak de¤erlendirmelerine karfl›n bunu yapt›lar. Ama ne oldu? MKP’nin daha sonras› tarihini herkes okudu-gördü ve yaflad›. En zor durumda oldu¤u dönemlerinde bile iki konferans bir kongre yapt›. Onlarca flehit vererek s›rt›n› Halk Savafl› çizgisine dayamaktan vazgeçmedi. Tüm bunlar›n yan›nda hatalar› konusunda hiçbir kibirlili¤e kap›lmadan Türkiye-Kuzey Kürdistan proletaryas› baflta olmak üzere dünya proletaryas› ve halklar›na derin ve kapsaml› özelefltiri de verdi. Nihat unsurunun anlay›fl›na ve davran›fl tarz›na karfl› parti içerisinde ne kadar mücadele verilmifl, verilmemifl sorusunu sormak ise oldukça basit bir yaklafl›md›r. Muhasebe bir daha okunsun. Orada soruna nas›l yaklafl›ld›¤› gayet net bir flekilde ortaya konulmufltur. Nihat’› tart›flmaktan çok sorunu çizgi boyutuyla tart›fl›p ortaya koymak dahi o sürecin nas›l elefltirildi¤ini ortaya koymak için yeter bir kan›tt›r. Yazar›n sorunlar› çizgi düzleminde ele al›p tart›flmay› yürütmedi¤i için bu konuda yaz›lanlar› da görmezden gelerek suçlamada bulunmas› gayet normal karfl›lanmal›d›r. O süreçteki olumsuzluklar diyalektik bir yöntemle analiz edilmifltir. Ama yeri gelmiflken sadece yazar›n kafas›na iyice yerleflmesi için flu hat›rlatmay› yapmak isityoruz: Nihat, ayr›l›k sonras› yap›lan ilk MK toplant›s›nda ayr›l›¤›n bafl›n› çeken “HH hakk›n12


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

da ölümü” savunurken, ancak di¤er MK üyelerinden hiçbirisi savunmam›flt›r. Bu sorun parti içi bir sorun olarak ele al›n›p de¤erlendirilmelidir denilerek reddedilmifltir. E¤er yazar›n iddia etti¤i gibi Nihat’›n peflinden “t›p›fl t›p›fl” gidilmifl olunsayd› en az›ndan HH hakk›nda ölüm karar› al›n›rd›. Ve de al›nd›ktan sonra da bunun uygulama koflullar› vard›. Bu durum belgelerle mevcuttur. T›p›fl t›p›fl gidilmedi¤ine dair yeterli bir kan›t m›? Örnekler daha da ço¤alt›labilir. Etkisinde kalmak m› deniliyor. Evet kal›nm›flt›r. Bu ad› geçen kitapta zaten ortaya konulmufltur. O halde yazara sormal›: Nihat’›n bir politik ajan olarak bir ayr›l›¤›n bafl›n› çeken için ölümü savunmas› gayet normal. Ama ya sizin hala “6. Konferans” sonras› TKP(ML)-Birlik kadrolar›ndan üç kifli hakk›nda ölüm karar›n› alman›z ve hala da bunu savunman›z normal karfl›lan›r m›? Acaba bu karar› alanlar ajan m›? Ya da hakk›nda ölüm karar› ç›kart›lanlar ajan m›? Öyle de olsa bir örgütün kadrolar›d›r ve dolay›s›yla ölüm karar› alamazs›n›z! Çünkü bir örgütün baflka bir örgüt üzerinde tasarruf hakk› olamaz. Demek ki burada sorun anlay›fl ve çizgi sorunudur. Soruna anlay›fl ve çizgi sorunu temelinde yaklafl›p tart›flacaks›n. Özcesi, sorunu anlay›fllar boyutuyla de¤il de flu ajan bu ajan, ya da flu kifli bu kifliye mal ederek tart›fl›rsan iflin içerisinden ç›kamazs›n. O durumda tart›flmalar k›s›r döngü içerisinde dönüp dolafl›r. T›pk› ‹flçi-Köylü ve Partizan dergisi yazar›n›n yapt›¤› gibi do¤ru sonuçlara de¤il yanl›fl sonuçlara varmaktan kurtulamazs›n. 16) ‹flçi-Köylü, “ideolojik temeli olmayan bir birlik” derken kendisini monolotik (tekçi) parti anlay›fl›n›n sahibi Hocac›l›ktan kurtaram›yor ‹flçi-Köylü yazar› dönüp dolafl›p 92 birli¤ine tövbe getiriyor. Bakal›m yazar ne diyor: “‹deolojik temeli olmayan bir birli¤e gitmekle proletarya partisi yanl›fl bir ad›m atm›flt›. Proletarya partisi yaflad›¤› ac› tecrübe sonucu bunu görebildi.” (agg. ayn› say›) Önce ideolojik temel denilince ne anl›yo-

ruz, bunu bir kez daha aç›mlayal›m: ‹deolojik temel demek bir partinin bir örgütün ulusal ve uluslararas› düzlemde savundu¤u programd›r, teoridir, örgütsel ilkeler ve temel mücadele biçimlerine iliflkin taktiklerdir. Daha özlü bir flekilde ifade edecek olursak ideolojik temel Marksizm-Leninizm-Maoizm’dir. Buna göre dönemin her iki kanad›n›n da programatik görüflleri, örgütsel ilkeleri, mücadele biçimlerine iliflkin temel taktikler ve uluslaras› düzlemde savundu¤u ideolojik çizgisi ayn›yd›. ‹flte ‹flçi-Köylü yazar›n›n kavrayamad›¤› nokta buras›d›r. Bu nokta da bir partinin özüdür. Yoksa her iki yap›da taktik-politikalarda birçok bak›mdan sa¤ veya sol oportünist çizgiler izlemifllerdir. Örgütsel, siyasal ve askeri taktikler sorununda oportünizme düflmüfllerdir. Bir partinin bir bütünsellik içerisinde MLM çizgiyi her alanda uygulamas› için de program, örgütsel ilkeler ve taktik-politik önderlik çizgisinde MLM olmas› flartt›r. Program›n MLM, örgütsel ilkelerin MLM olmal› ve taktik-politikalarda MLM hat izlemelisin ki o parti için her alandaki çizgisi MLM’dir diyebilesin. Taktik-politik önderlik çizgisi bir baflka deyiflle eylem çizgisi demektir. Hepimizin de temel sorunu bu önderlik çizgisinin ve kurumun oturmad›¤› gerçekli¤i de¤il midirki? Örgütsel birli¤e aceleci bir tarzda oturuldu¤unun, bu anlamda yöntemde oportünizme düflüldü¤ünün alt›n› biz de çiziyoruz. Ama örgütsel birlik konusunda dün oldu¤u gibi bugün de yukar›da temas etti¤imiz ideolojik zemin müsaittir. E¤er yazar ideolojik zemini ortaya koydu¤umuz flekliyle alg›lam›yorsa, o zaman bu her konuda fikir birli¤i demek olur. Bu da hem diyalekti¤e ayk›r› bir anlay›flt›r, hem de diyalekti¤e ayk›r› oldu¤u için Hocac› monolotik parti anlay›fl›d›r. Burada aç›k bir kavray›fls›zl›k söz konusudur. TKP/ML içerisinde her konuda fikir birli¤inin oldu¤unu kim söyleyebilir? Kimse söyleyemez. Ama yazar›n ideolojik temel yok yorumlamas›nda “bir ikiye bölünür” di12


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

yalektik bilinci yok. Yanl›fl ve hatal› alg›lamalara meydan vermemek için her politik hatan›n bir ideolojik kaynaktan beslendi¤ini bir kez daha vurgulayal›m. Bu ne kadar bilimsel bir tespit ise, her fikir ayr›l›¤›n›n ilkesel düzeyde bir görüfl ayr›l›¤› da olmad›¤› bilimsel bir gerçekliktir. ‹flçi-Köylü’nün kar›flt›rd›¤› noktalar tam da buras›d›r. 17) ‹flçi-Köylü as›ls›z iddialarda bulunmaya devam ediyor ‹flçi-Köylü, “Komün” ve “Uzun Yürüyüfl” ün genel siyasi çizgisini MLM olarak nitelendirdi¤imizi iddia ederek flu sanal vurgularda bulunmaktad›r: “...Lakin, MKP uzun zamandan beri önüne koydu¤u, tasfiyecili¤in parti içine nüfuz etmesi çabalar›n› yine sürdürüyor. Hem de bu sefer daha genifl bir blokla, proletarya partisine entegre olman›n gayreti içindedir. Kendisi d›fl›ndaki, ideolojik politik kökenleri daha ikinci MK döneminde oluflan Komün çizgisini, Maoist Merkez adl› çizgiyi ve Kavga Kaçk›n› Suçlular Gürühu’nu da (KKSG) Marksist-Leninist-Maoist olarak de¤erlendirerek (abç) partinin güçleri olarak görmektedirler.” (agg. Say› 11) Önce flunun alt›n› çizelim: “KKSG” diye nitelendirme(güruh vb.) hem dil hem da anlay›fl bak›m›ndan oldukça kaba ve sekter bir yaklafl›md›r. Bu tür söylemler kesinlikle ideolojik-teorik mücadele dili olamaz. “Bozuntu”, “çaps›z”, “densiz”, “fos ç›kt›lar”, “buhar olup uçtular” vb. gibi söylemler soka¤›n yar›lümpen dilidir. Yazar›n bu tür söylemleri dahi bafll› bafl›na ideolojik mücadele dilinden ne denli uzak oldu¤unu gösteriyor. O nedenle yazar›n öncelikle bu türden apolitik, yar›-lümpen dili terk etmesini öneririz. Bu ön hat›rlatmay› düfltükten sonra geçiyoruz konumuzun özü üzerinde tart›flmay› yo¤unlaflt›rmaya. Maoist Parti Merkezi d›fl›nda kalan yap›lar› herhangi bir yaz›m›zda MLM olarak nitelendirmifl de¤iliz. O halde yazar hangi cüretle bu yap›lar› MLM nitelendirdi¤imiz iddias›n› ileri sürüyor? Yaz›m›z›n bafl›nda da iflaret etti¤imiz gibi yazar al›nt›s›z ve as›ls›z iddialar üzerine kur-

du¤u kurgularla tart›flmay› tercih etti¤i için bu türden soyut iddialarda da pekala bulunabilir. Garip ama gerçek! Bu kadar soyut bir iddiay› ortaya atmaya nas›l cesaret ediyor? fiunu dese durum anlafl›l›rd›r: “MKP’nin, bu tür anlay›fllar›yla ad› geçen hareketleri de MLM de¤erlendirmesi gerekir. Veya bu tür anlay›fllar oraya götürür.” Bu merkezde bir yorum yapm›fl olsa bunu sayg›yla karfl›lay›p tart›fl›r›z. Ama aç›ktan a盤a “MLM nitelendirdi¤imizi” belirtiyor. Bunun için de elinizde somut bir belge var m› diye soruyoruz? Bir yaz›, hele ki bir elefltiri yaz›s› yazarken bir durup bin düflünmek gerek. Üstelik bir iddia at›lmaktad›r ortaya. Yazar›n bunu kan›tlama sorumlulu¤u olmal›d›r. Bu as›ls›z iddialar›n ad›n› biz koymuyoruz. Okurun koymas›n› istiyoruz! 18) ‹flçi-Köylü, tahrifat ve iftiralara dayal› zorlama tespitler yapmaktan usanm›yor ‹flçi-Köylü’nün tahrifatç›, iftirac› ve zorlama tespitlerini hep birlikte okuyal›m: “... MKP tüm konferans› devrimci durum tespitiyle özdefl görmekte, devrimci durum tespitinden yola ç›karak 2. Konferans’› tek bir gündemiyle ele al›p, konferans›n bütününü sol oportünist olarak de¤erlendirmektedir. ... MKP, bütün içersinden tek bir parçay› alarak, konferans›n bütünü (abç) hakk›nda ‘sa¤-sol oportünist çizgilerin hakim oldu¤u’ fleklinde kehanetlerde bulunuyor.” “... Kald› ki 2.MK ilk bafltaki sol sald›r› takti¤inden (abç) sonra devrimci duruma iliflkin defalarca de¤iflik tespitler de yapm›flt›r.” (agg. Say›; 11) fiimdi ise II. Konferans’a iliflkin “TKP(ML)’den Maoist Komünist Partisi’ne Bu Tarih Bizim” adl› kitapta yap›lan belirlemeleri özet olarak aktaral›m. Okur nas›l bir iftira, tahrifat ve zorlama tespitler yap›ld›¤›n› daha aç›k ve net bir flekilde görmüfl olur. Önce ad› geçen kitapta II. Konferans’›n gündemlerini ve buna iliflkin kitab›n de¤erlendirmesini aktaral›m: “2.Konferans Afla¤›daki Gündemler etraf›nda topland›: -57 Deklerasyonu ve 1960 Bildirisnin de12


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

¤erlendirilmesi -63 Polemikleri -Demokratik Halk devrimi ve Demokratik Halk ‹ktidar›’n›n bileflimi ve özü üzerine -Arnavutluk Emek Partisi’nin de¤erlendirilmesi -Mao’nun ö¤retilerinin ‘ask›ya’ al›nmas› üzerine -“Yar›-Feodal sistemle genifl halk y›¤›nlar› aras›ndaki çeliflki bafl çeliflkidir,” tespiti üzerne. -Gerilla Savafl›n›n Haz›rl›k Devresi (GSHD) tespit üzerine -Konferans özelefltirisi üzerine -MK’n›n faaliyetlerinin de¤erlendrilmesi -Merkez komtesi seçimi -Parti tüzü¤ünde baz› de¤ifliklikle vb.” (Sf;92) Bu gündemlerin sonuçlar›na iliflkin kitab›n de¤erlendirmesi ise k›saca flöyledir: “...2.Konferans›m›z esasta Marksist-LeninistMaoist sonuçlara sahiptir. ‹çinde baz› hatal› ve eksik kararlar olsa da 2. Konferans’a damgas›n› vuran çizgi MLM’dir.”(ad› geçen kitap.Sf;92) Burada yaz›lanlar görüldü¤ü gibi Türkçe yaz›lm›flt›r. Ve yap›lan de¤erlendirme de tek gündeme ba¤l› olarak m› yap›lm›flt›r? Tek gündeme ba¤l› kalarak de¤erlendirme yap›lmad›¤›n› ve 2. Konferans’›n teorik-ideolojik-politik sonuçlar› bak›m›ndan oportünist olarak de¤il MLM de¤erlendirildi¤ine dair daha çok örnek var kitapta. Bunlar› aktarmaya devam edelim: “2.Konferans’›n Deklarasyonu de¤erlendirmesi esasta do¤rudur. Dolay›s›yla ayr›nt›ya girmeye gerek yok.” (age;Sf;95) Kitap, II.Konferans’›n 63 Polemiklerine iliflkin yapt›¤› de¤erlendirmeyi do¤ru bularak flunlar›n alt›n› çizmektedir: “Buradaki bak›fl aç›s› ve al›nan karar do¤rudur.” (age.Sf;96) Kitapta, II.Konferans’›n üçüncü gündem hakk›nda (DHD ve DH‹) ortaya ç›kard›¤› sentez için ise flu de¤erlendirme yap›lmaktad›r: “...2. Konferans›’n Stalin ve Komüntern’e iliflkin yapt›¤› titrek elefltirileri bir kenara b›rak›rsak buradaki tüm görüfller esasta do¤rudur.” (sf;107) Kitap, II. Konferans’›n AEP de¤erlendir-

mesine kat›larak flunu belirtiyor: “2. Konferans’›n bu konuda, yani AEP’in niteli¤i üzerine yapt›¤› tart›flma ve gitti¤i sonuçlar esasta do¤rudur. MLM bir bak›fl aç›s›yla AEP de¤erlendrilmifl ve esas olarak özü ortaya konmufltur.” (Sf; 108) Kitap, Mao Zedung ö¤retisinin ask›ya al›nmas› noktas›nda II. Konferans’›n karar›n› onaylamaktad›r: “1.MK’n›n Mao Zedung yoldafl›n ö¤retileri ve usta olup olmamas›n›n ‘ask›ya’ al›nmas› önerisi 2.Konferans karar›nda da görülebilece¤i gibi do¤ru bir temelde reddedilmifltir.” (Sf; 120) Kitap, II. Konferans’›n bafl çeliflki noktas›ndaki düzeltmesini do¤ru bularak onaylamaktad›r. Kitap, GSHD ve bar›flç›l mücadelenin baz› dönemlerde taktik olarak esas hale gelece¤i noktas›nda II. Konferans’›n yorum ve tespitlerine esasta kat›lmamaktad›r. Kitap, II. Konferans’›n 1.MK’y› de¤erlendirmesine esasta kat›larak flunun alt›n› çiziyor: “...Geçmifli sorgularken özellikle de 1.MK’y› de¤erlendirirken esasta olumlu ve do¤ru sonuçlara vard›.” (Sf;130) Kitapta, II. Konferans’›n hata ve eksiklikleri say›ld›ktan sonra II. Konferans için genel olarak flu de¤erlendirme yap›lmaktad›r: “Yukar›ya ana hatlar›yla aktard›¤›m›z olumsuzluklar› ve hatalar›na karfl›n 2. Konferans›m›z esasta Marksist-Leninist-Maoist bir hattad›r.” (abç) (Sf; 131) Okur, MKP’nin II. Konferans için yapt›¤› tespiti bir kez daha okumufl oldu. Burada yaz›lanlarda II. Konferans’›n niteli¤i veya II. Konferans için oportünisttir sözcü¤üne denk gelen oldu mu? Peki o zaman ‹flçi-Köylü yazar› bu iftira ve çarp›tmalara neden ihtiyaç duyuyor. Yazar›n kendisi de al›nt›lad›¤›m›z gibi II. Konferans’›n durum tespitini subjektif de¤erlendirmekte ve buna ba¤l› olarak da II.MK’n›n “sol taktik sald›r›” içinde oldu¤undan söz ediyor. ‹flçi-Köylü’ye soral›m: II. MK için “ilk baflta sol sald›r› takti¤i” içerisinde olmas› tespitini yapmakla II. Kon12


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

ferans oportünist mi oldu? Ya da, bir takti¤i sol olarak de¤erlendirmek ayn› zamanda o taktikte sapma içerisine girildi¤ini göstermiyor mu? Dahas›, sa¤ veya sol çizgiler birbirinden beslenmez mi? Solu küçümsedi¤in ve onun üzerine do¤ru yöntemle gitmedi¤in zaman sa¤, sa¤› küçümseyip onun üzerine gitmedi¤in zaman sol güçlenmez mi? Veya sa¤ ile sol düflünceler “ikiz kardefl” de¤il mi? Bunlar bir parti içerisinde bir arada, bir insan da bulunmaz m›? Dahas› da var: Bir çizgi birden bire mi ortaya ç›k›yor? Bunun tarihsel kökleri yok mu? Sa¤ ya da sol çizginin birbiriyle ba¤›n› kopartarak veya tarihsel-ideolojik köklerini ortaya koymadan o çizgiyi nas›l alt edeceksin ki? Baflkan Mao, “çeliflkinin birden bire ortaya ç›kt›¤›,” “sürecin bafl›ndan beri ortaya ç›kmad›¤› ve bunu d›fl faktörlere ba¤layan” metafizik görüfl sahibi Sovyet Deborin okulunu elefltirirken flunlar›n alt›n› çiziyor: “Sovyet felsefe çevrelerindeki tart›flmalara bak›l›rsa, Deborin okulu, çeliflkinin, sürecin bafl›nda meydana ç›kmad›¤›, ancak geliflmenin bilirli bir aflamas›nda ortaya ç›kt›¤› görüflündedir. Yani o ana kadar geliflme, iç nedenlerle de¤il, d›fl nedenlerle olmaktad›r.(abç) Böylece Deborin, metafizik d›fl nedenler ve mekanizm teorisine dönmektedir. ...Deborin okulu, dünyadaki her fark›n bir çeliflkiyi içerdi¤ini ve bu fark›n çeliflkinin tam kendisi oldu¤unu anlam›yor. Çeliflki evrenseldir, mutlakt›r ve fleylerin bütün geliflme sürecinde vard›r ve bütün süreçlerde bafltan sona devam edip gider.” (Teori ve Pratik.Sf;3738) ‹flçi-Köylü de II.MK’n›n sa¤ hatta evrilmesinin tarihsel-diyalektik ba¤›n› II. Konferans’›n sol-subjektif durum tespitiyle kurmamakla t›pk› Deborin okulu gibi felsefik idealizm ve metafizik yöntemden hareket etmektedir. ‹flin bir baflka boyutu varki o da fludur: ‹flçi-Köylü II. Konferans’›n durum de¤erlendirmesini ve takti¤ini sol de¤erlendiriyor, MKP de sol-subjektif de¤erlendiriyor. Ama her ne

hikmetse kalk›p MKP’nin II.Konferans’›n “bütününü olumsuzlad›¤›n›” iddia edecek kadar ileri gitmektedir. O zaman aradaki fark ne? Birincisi, ‹flçi-Köylü yazar›n›n yaz›lanlar› oldu¤u gibi aktarmay›p tahrifata u¤ratarak kendi kafas›ndaki kurgusal flablonla MKP’ye as›ls›z suçlama yapmay› yaz›m tarz› haline getirmek. ‹kincisi ise, MKP’nin II.MK’n›n sa¤ çizgisinin tarihsel iliflkisini II. Konferans’la kurmas› gerçekli¤i ve bilimselli¤i iken, ‹flçi-Köylü’nün tarihsel-diyalektik ba¤ kurmadan metafizik bir yöntemle sorunlar› ele al›fl tarz›d›r. Devrmci durum tespiti için kim stratejiktir dedi ki? Yazar söylenmeyen-yaz›lmayan fleyler üzerine teori yapmaya çal›fl›yor? Tabii ki siyasal durum tespiti anl›k, ayl›k ve dönemseldir. Bu duruma iliflkin taktik politikay› da elbette ki Merkez Komitesi veya Siyasi Büro belirleyecektir. Bunda bilinmeyecek ne var ki! Yeni Amerikalar keflfetmifl gibi teori üretmeye kalk›flmak do¤ru bir tutum de¤il. Do¤ru yöntem, yaz›lanlar üzerinden teorik tart›flmay› yürütmek olmal›d›r. Yoksa kafada kurgulananlarla ve elefltirmek için elefltirmek yönteminden hareket etmek bilimsel ve dürüst bir tav›r de¤ildir. Yeri gelmiflken devrimci durumun da öylesine günlük bir flekilde de¤iflti¤ini-de¤iflece¤ini de iddia etmenin gülünç olaca¤›n› belirtmek isteriz. Evet baz› durum de¤ifliklikleri günlüktür. Ama devrimci durumdaki duraksama veya gerileme öylesine bir-iki günlük geliflmelerle ortaya ç›kan politik olgular de¤ildir. II.MK’n›n devam› olan sa¤ MK taktik de¤ifltirmek istedi de biz mi b›rakmad›k? Burada ortaya konulan, güçlendirme sonras› MK’n›n sa¤ taktik çizgisinin köklerinin II.Konferansa kadar gitti¤i gerçekli¤idir. II.Konferans e¤er durum de¤erlendirmesini do¤ru yapm›fl olsayd› ve buna uygun da örgütü konuflland›rm›fl olsayd› o zaman 6(alt›) ay içerisinde hem büyük darbe al›nmam›fl olurdu, hem de bu sa¤ çizginin boyutlanmas› ve arkas›ndan yenilgi önlenmifl olurdu. Hat›r12


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

lanaca¤› gibi Güçlendirme MK’s›n›n sekreteri Süleyman Cihan yoldaflla birlikte 1.MK içerisinde MLM kanad› temsil etmekteydi. Kald› ki ayn› kadro II. Konferans’›n sol-subjektif durum de¤erlendirmesinin bafl›n› çekmekteydi. Durum böyle olunca yenilginin köklerini, hem de sol çizgi sonucu çok büyük darbeler alm›fl bir çizgiyle yenilginin tarihsel ba¤›n› kurmamak idealizm olmaz m›? Tüm bunlar bir kez daha aç›k bir flekilde gösteriyor ki ‹flçi-Köylü yazar› ifl olsun, yani “çamur at izi kals›n” diye elefltiri(!) yap›yor. II.Konferans›’›n bütünü için “oportünist” denildi¤ini okuyan-gören oldu mu? Dahas› II. Konferans’a damgas›n› vuran esas yan›n sol oportünist olarak de¤erlendirildi¤ine dair tek sözcük okuyan-bulan var m›? O halde ‹flçi-Köylü için büyük bir tahrifatç›d›r diye tespitte bulunmak do¤ru ve bilimsel bir tespit olacakt›r... 19) ‹flçi-Köylü’nün birlik sorunu karfl›s›ndaki anti-bilimsel anlay›fl ve tutumunu bir de bu sayfalarda okuyal›m ‹flçi-Köylü “7. Oturumda” birlik sorununu gündeme al›nmamas›n›n nedenini övünerek flöyle aç›klayor: “...Ça¤r›lar›n komünistlerin birli¤ini sa¤lamaktan ziyade, bir meflruluk sorunu yaflayan (abç) darbeci tasfiyecili¤in, kendi meflrulu¤unu sa¤lama, darbeci tasfiyeci emellerini hakl› gösterme amac› tafl›d›¤› bilindi¤i içindir ki; bu ‘birlik ça¤r›lar› kamuoyu önünde tart›fl›lmad›. Buna gerek duyulmad› ve bu yüzden de özel bir önem de verilmedi. Bu yaklafl›m, bu bilinç aç›kl›¤› ve var olan netlik ayn› zamanda kendisini proletarya partisinin 7. oturumunda da gösterdi. Darbeci tasfiyecili¤in birlik ça¤r›s› ayr› bir gündem maddesi olarak de¤erlendirilmeye de¤er bir yaklafl›m olarak dahi görülmedi.” (agg.say› 13) De¤erlendirmeye bak›n hizaya geçin! Meflrulu¤u kan›tlamak için birlik ça¤r›s› yap›l›yormufl! Bu da yeni bir tez! Ne büyük bir öngörü(!) ‹nsan bu kadar öngörülü olur mu? ‹flçi-Köylü bu büyük öngörüsünü y›llar öncesinden aç›klam›fl olsayd› o zaman biz de

bundan pay›m›z› alarak haz›rola geçerdik. Ama ‹flçi-Köylü bu öngörüsünden bizi ne yaz›k ki mahrum b›rakt›. Ne hikmetse gele gele bugün aç›klad›?! Bilimsel insanlar›n görevi yanl›fl yolda yürüyenleri ayd›nlatmak olmaz m›? K›sacas›, bugüne kadar bu büyük ve erdemli tezlerinizden neden bizi mahrum b›rakt›n›z ki? Bu, MLM’li¤e s›¤ar m›? Niye bencillik yap›p bu bilimsel-do¤ru bilgileri(!) kendinize saklad›n›z ki? Çok büyük ve do¤ru düflündükleri(!) için de Maoist Komünist Partisi’nin birlik ça¤r›s›n› ciddiye al›p de¤erlendirmemifller. Peki bu nas›l ciddiyet? Bu nas›l MLM’lik? Hani MKP’nin taban›na TKP/ML saflar›na kat›lmak için ça¤r› yap›yordun. Ama di¤er taraftan da birlik ça¤r›lar›na yan›t vermek istemiyorsun. Do¤ru ve gerçeklere dayal› yan›t ver ki o zaman MKP’nin taban› hiç zaman kaybetmeden TKP/ML’ye koflup gelsin. Ama ‹flçi-Köylü bu sorumululu¤u dahi tafl›mad›¤› gibi birlik sorununu gündeme almad›klar› için de övünmekten geri durmuyor. Onbinlerce taraftar ve sempatizana sahip bir hareketin taban›na karfl› bu kadar sorumsuz ve ciddiyetsiz bir yaklafl›m olur mu? Bu kadar gayri ciddi ve tepkici yaklafl›m olur mu? ‹flçi-Köylü’nün kaba ve sekter, dahas› alabildi¤ine tepkici yaklafl›mlar›na az da olsa yard›mc› olabilir düflüncesiyle Hindistan’daki Maoist iki örgüt aras›ndaki geliflmeleri k›saca da olsa aktaral›m: Bilindi¤i gibi Hindistan’da birden fazla Maoist örgüt ve parti vard›r. Bunlardan iki örgüt yak›n zamanda birleflerek MKM(Hindistan) ad›n› ald›lar. Birli¤i sa¤layan MKM (Maoist Komünist Merkez)ile BENGALE diye bilinen örgütlerdir. MKM ayn› zamanda DEH üyesiydi. Son zamanlarda ise yine Maoist Komünist Merkez(MKM)ile Hindistan Komünist Partisi(ML-Halk Savafl›) aras›nda birlik görüflmeleri sürmektedir. Bu iki parti aras›nda geçmiflte silahl› çat›flmalar yaflanm›fl ve bu çat›flmalar›n kimisi ölümle sonuçlanm›flt›. DEH Ko12


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

mitesi ve NKP(M)’nin müdahalesiyle çat›flmalar durmufltu. Ve flimdi MLM birlik yönelimiyle biraraya gelmeleri karfl›s›nda sevinmemek mümkün mü? Bu örne¤i niye verdik? ‹flçi-Köylü ve yazarlar›n›n yaklafl›k on y›ld›r t›pk› bir kan davas› gibi duygusal tepkilerle ayr›l›k sorununa yaklafl›mlar›n› k›rmak için verdik. Bilimsel düflün sahipleri do¤rular karfl›s›nda tutucu davranmaz. Birbirine karfl› siyasi kin gütmez! Gerek örgüt içerisinde gerekse örgüt d›fl›nda siyasette kindarl›k komploculuktan tutal›m da her türlü kötü prati¤e iter insan›. Kald›ki bizim savundu¤umuz gelin hemen birlik yapal›m de¤il. Tart›flal›m. Zengin teorik tart›flmalar yapal›m. Ancak bunu seviyeli yapal›m. Tart›flmalar›m›z aram›zdaki sorunlar›n çözümünü h›zland›rmaya hizmet etmelidir. ‹lkesel fikir ayr›l›¤›m›z yok diyoruz. Kendimizi “illada ilkesel görüfl ayr›l›klar› var” fleklinde zorlarsak, bu gerçekçi bir anlay›fl ve tutum olmaz. Evet temel ilkesel fikirlerde, programsal vb. düzeyde ayr›l›k noktalar›m›z olmufl olsayd› o zaman birlik diye bir sorunu gündemimize al›p tart›flmazd›k. Ancak gerçekler öyle konuflmuyor. Gerçekler bize flunu dayat›yor: Sözü geçen iki örgütün birli¤ini sa¤layacak ideolojik-siyasi zemin çok güçlüdür diyor. Bu gerçekli¤in karfl›s›nda hiçbir birey ve iktidar duramaz. Fakat görüldü¤ü gibi ‹flçi-Köylü zorlama bir flekilde ilkesel olarak ayr› noktalar›m›z var diyor. Yanl›fl ve hatal› görüfllerde ›srar ediyor. Gerçekler karfl›s›nda do¤matik ve statükocu bir flekilde ›srar ediyor. Geri yanlar›nda ›srar ediyor. Bunun için de diyoruz ki zorlama bir flekilde her yaz›da yeni yeni ayr›l›k noktalar› ortaya ç›kart›yor. Hem de bunlardan kimilerine “ilkeseldir” diyerek okurun bilincini buland›rmaya çal›fl›yor. Bu da yetmiyormufl gibi sanki çok büyük bir görev yerine getirmifller gibi birlik sorununun gündeme al›nmamas›n› da övünç kayna¤› yap›yor. Bir örgütün, bir partinin meflru olup olmamas› bir baflka örgütün tasarrufu alt›nda olur

mu? Hem de binlerce onbinlerce bir kitleye nüfuz etmifl bir örgütü kim nas›l ve de hangi hakla meflru göremez! Bu hakk› nas›l kendisinde buluyor? Kim ayr›l›kç›-kim de¤il bu durumu belgeleriyle ortaya koyduk. Dolay›s›yla bizim tart›flt›¤›m›z TKP/ML örgütü meflru mu de¤il mi tart›flmas› de¤il. Meselenin kilit noktas› TKP/ML’nin ayr›l›kç› olup olmad›¤›n› kabul edip-etmemesidir. Bu tür tart›flmalar› yapmak çok geri ve de düzeysiz bir tart›flmad›r. Belli bir siyasi amaç ve program do¤rultusunda bir araya gelen üç kifli de bir örgüttür, befl bin kifli de bir örgüttür. Örgüt ve örgütlenme birden fazla kiflinin bir araya gelerek kollektif bir flekilde ifl yapmas›d›r. Parti ise farkl›d›r. Parti kelimenin genifl anlam›nda örgütler toplam› iken dar anlam›nda ise bir örgüttür. Dolay›s›yla hiçbir partinin baflka bir parti veya örgütü sen örgüt de¤ilsin, sen parti de¤ilsin diye yapaca¤› tespit bilimsel olamaz. Nitekim geçmiflte TKP/ML’de dahil bir çok örgüt bu tür geri ve anti-bilimsel tespitler yapmaktan geri durmad›. Sanki örgüt olarak de¤erlendirmemekle o örgütlerin gerçekliklerini ortadan kald›racaklar. Kimsenin buna hakk› yok. Ve olmamal›d›r. Kald› ki MKP meflru mudur de¤il midir tart›flmas›n› yapmak bile abesle ifltigaldir. Ayr›l›k ilan edenler ve “ayr›l›kç›lar” belgeleriyle ortada. Tüm bunlara karfl›n ‹flçi-Köylü “yavuz h›rs›z ev sahibini bast›r›r” rolünü oynamaktan vazgeçmiyor. Bir anl›k da olsa MKP’nin ayr›l›kç› oldu¤unu kabul edelim. Ama bunun gerçe¤i ifade etti¤ine kendinizi inand›racak m›s›n›z? Bu kadar belgeyi biz yazmad›k. Dolay›s›yla çarp›t›yor deyip kabul etmeyesiniz. Kalk›p tarihe belgeleriyle not düflülmüfl bir olay› (ayr›l›k) inkar edin ve tarihten kald›r›p at›n diye neden kendinizi kand›r›yorsunuz? Buna, bizi de ortak etmeye çal›fl›yorsunuz. Bu geri ve tepkici teorileri üretmekten vazgeçin lütfen! Kendinizi savunun! Buna kimsenin bir dedi¤i olmaz. Fakat kendinizi savunurken gerçeklere ba¤l› kalarak savunma yap›n. Zorlama savunular›n ne partiye, ne devrime bir faydas› var. Bizim istedi¤imiz 12


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

gerçeklerin diliyle savunu ve elefltiri yapman›zd›r. Bildiri diliyle savunu ve elefltiri yap›lmaz! 20) ‹flçi-Köylü, bu kadar zorlama teori ve çarp›tmay› nas›l beceriyor? ‹flçi-Köylü say› 13’te Devrimci Demokrasi gazetesinin 14. say›s›nda yer alan “Bir Kez Daha Maoistlerin Birli¤i üzerine” bafll›kl› yaz›ya atfen flu zorlama tespitleri yap›yor: Birlik yaz›s›nda ortaya konulan görüfl farkl›l›klar›n›n niteli¤ini aç›ktan ortaya koymuyor. Bunun için “nemenem farkl›l›klar” oldu¤u noktas›nda görüfl belirlenmesini okura b›rak›yor. Bu farkl›l›klar›n ad›, boyutu ve niteli¤i ortaya konulmal›d›r. Geçifltirmeci bir flekilde görüfl belirtilmez. Bizim bildi¤imiz ‹flçi-Köylü bugüne kadar bu tür görüfl ayr›l›klar› için “ilkeseldir” diye bir fikir belirtmemiflti. Asl›nda burada da kaçamak cevap vermekle sorun geçifltirilmeye çal›fl›l›yor. Bu, do¤ru bir yaklafl›m de¤il. Sorunun yan›t›n› okura b›rakarak geçifltirmek bilimsel ve ciddi bir tutum olamaz. Bu ön hat›rlatmay› düfltükten sonra geçelim ‹flçi-Köylü’nün ilkesel ayr›l›k için ileri sürdü¤ü gereksiz gerekçelere. “...Proletarya partisi ile kendileri aras›ndaki ilkesel düzeyde bir farkl›l›¤›n olmad›¤›n› söylemek, Marksizm-Leninizm-Maoizm ile tasfiyecilik aras›nda bir fark olmad›¤› anlam›na gelmektedir ki, bunu da en çok anti-MLM düflünce ve anlay›fllar savunur ve savunmaktad›r. Evet proletarya partisi ile MKP tasfiyecileri aras›nda ilkesel düzeyde farkl›l›klar vard›r. Bu farkl›l›k Marksizm-Lenninizm-Maoizm ile tasfiyecilik aras›ndaki farkt›r. Bu farkl›l›k proletarya ile küçük burjuvazi aras›ndaki farkt›r.” (abç) (agg, Say› 13) ‹flçi-Köylü’ye soruyoruz: Bir anl›k da olsa ‹flçi-Köylü’nün yapt›¤› de¤erlendirmenin do¤ru oldu¤unu kabul edelim. Bu durumda bile TKP/ML’nin, MKP’yi flu flu noktalarda ilkesel görüfl ayr›l›klar››m›z var diye ikna etmek diye bir derdi yok mu? Yani, en az›ndan her iki yap›n›n taban›n› flu noktalarda ilkesel görüfl ayr›l›klar›m›z var diye ikna etmek diye bir göreviniz yok mu? Bir taraf› “tasfiyeci” ve kendini ise

“MLM” olarak de¤erlendirmek iflin en kolay yan›d›r. Fakat bilimsel gerçekler hiçde öyle söylemiyor! Bu, ayn› zamanda sorumsuz-ciddiyetsiz bir yaklafl›md›r. Bu, okurun politik bilinciyle alay etmektir. Okurun hepsi olmasa da, en az›ndan önemli bir kesiminin neyin ilkesel neyin ilkesel olmad›¤› noktas›nda bilinç aç›kl›¤› vard›r. Dolay›s›yla ‹flçi-Köylü kendi bilinç seviyesini baflkalar›n›n bilinç seviyesinin yerine koyarak basit-ucuz siyaset tarz› gütmekten vazgeçmelidir. Sadece okur kitlesini kand›rmaya çal›flm›yor. Bu yöntemle kendisini de kand›r›yor. ‹flin en olumsuz boyutu da buras›d›r. Kendisinin dahi ikna olmad›¤› bir konuda baflkalar›n› ikna edebilir mi? Gerçekler karfl›s›nda saklambaç oyunu oynamaktan vazgeçelim. Kitlelerin bilincini aldatmaktan vazgeçelim! Marksist-Leninist-Maoistler ile yasalc›tasfiyeciler aras›nda tabii ki ilkesel görüfl ayr›l›¤› vard›r. Ama bilinmelidir ki tasfiyecili¤in ideolojik olarak beslendi¤i kaynak reformizmdir. Siyasi durufl olarak yasalc›d›r, düzen içidir. Daha aç›kças› tasfiyeci partiler illegal örgütlenmeyi de¤il yasal örgütlenmeyi, parlementer mücadeleyi esas al›r. Düzenden beslenir. Peki sormal›? MKP legalist-reformist mi? Ya da MKP yasalc›-tasfiyeci mi? Bu teoriye kargalar güler! MKP için tasfiyeci diyenlerin, bu tespiti en baflta kendileri için demeleri gerekir. Çünkü her iki partinin de ideolojik-siyasi özünü belirleyen-besyleyen ana çizgi ayn›d›r! MKP, baz› yanl›fl taktik politikalar› sonucu örgütsel tasfiyeye de yol açm›fl olabilir. T›pk› TKP/ML gibi. T›pk› geçmiflin sol veya sa¤ çizgilerinin yol açt›¤› örgütsel darbe ve yenilgiler gibi. T›pk› II.MK’n›n sa¤ siyasal çizgisi sonucu örgütsel yenilgiler de al›nm›fl olabilir. Ama bu durum ne MKP’nin ne de II.MK’n›n tasfiyeci oldu¤unu göstermez. MKP’yi “dibe vuran tasfiyeci,” olarak nitelendirmek, tasfiyecili¤in ne anlama geldi¤ini ve bunun ideolojik-siyasi arka plan›n› bilmemek demektir. Bu, ayn› zamanda kendi kendini inkar da demektir. Çünkü “tasfiyeci” diye nitelendirdi¤in bir partiyle ideolojik-siyasi özün ayn› ise o durumda yapt›¤›n “tasfi12


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

yeci” belirlemesiyle kendi varl›¤›n› da inkar etmifl olursun. Dolay›s›yla bu belirlemenin üzerinde daha fazla durmak istemiyoruz. Kald› ki ‹flçi-Köylü TKP/ML’nin ‘95 sonras› sürecini de¤erlendirirken reformist-tasfiyeci rüzgardan etkilendi¤ini belirtiyor. fiimdi buradan hareketle TKP/ML’nin tasfiyeci bir ak›m oldu¤unu söyleyebilir miyiz? Ya da TKP/ML’nin baz› politik-taktik, örgütsel ve askeri çizgisinden dolay› örgütsel tasfiyeler yaflam›fl olmas› TKP/ML’nin yasalc›-tasfiyeci bir parti oldu¤u anlam›na gelir mi? Ayn› durum MKP için de geçerlidir. Sözün özü, kavramlar› ve saptamalar› yerli yerinde kullanmad›¤›m›z zaman bu durum zamanla ideolojik kaosa götürür. Bildi¤imiz kadar›yla TKP/ML, MKP’yi s›n›f olarak küçük burjuva bir örgüt olarak de¤erlendirmektedir. Bunu, anlay›flla karfl›l›yoruz. Fakat ö¤renmek ve yan›tlanmas›n› istedi¤imiz soru fludur: MKP, neden-niçin küçük burjuva bir örgüttür? Bunun ideolojikpolitik arka plan› yok mu? Bu örgüte niteli¤ini veren program ve eylem çizgisini aç›klamayacak m›s›n›z? Bu örgütün genel siyasi

insanlar›n bilincini buland›rmak ve aldatmaktan baflka bir amaca hizmet etmez. Niye “küçük burjuva örgüttür”? Bunun ideolojik-siyasi arka plan›n› teorik olarak ortaya koyup kitleleri ayd›nlatmak her Maoist’in görevi olmal›d›r. Kendisine Maoist diyenler bundan kaçamaz. Bunlar› ortaya koyamazsan›z iftirac› ve aldatmac›lar olarak an›lac›ks›n›z. Oysa biz aç›kça, hemde üzerine basa basa diyoruz ki TKP/ML ile MKP aras›nda ilkesel konularda fikir ayr›l›¤› yoktur. Veya bugüne kadar bu yönlü bir ayr›l›k göremedik. Biz ilkesel ayr›l›k yok diyoruz. Bu konuda politik olarak miyop da olabiliriz. Ama ‹flçi-Köylü’nün görevi bizi bu politik miyopluktan kurtarmak de¤il mi? Demek ki ‹flçi-Köylü ya kendi yazd›klar›n›n do¤rulu¤una inanm›yor, ya çok sorumsuz davranarak bizi ikna etmek gibi bir görevinin oldu¤unun bilincinde de¤il. Ya da derin bir politik-teorik körlük yaflamaktad›r. Yoksa, bildiri yazar gibi insanlar› ikna edemezsiniz. Çünkü yazd›klar›(n›z) do¤rular› ifade etmiyor. Bilimsel derinlik yok. Dolay›s›yla gelin “MLM’lere kat›l›n” demekle kim-

Partizan ve ‹flçi-Köylü’de dört dizi fleklinde yay›mlanan söz konusu yaz›(lar)da elefltirilecek daha onlarca yanl›fl-hatal› anlay›fl, tutum ve söylem mevcuttur. Ancak biz aktarmad›¤›m›z noktalar üzerinde durmaya ihtiyaç duymad›k. Bunun esas nedeni ‹flçi-Köylü’nün tahrifat ve iftiralar›na derinlikli ve genifl bir flekilde söz konusu kitapta (“TKP(ML)’den Maoist Komünist Partisi’ne Bu Tarih Bizim”) yer verilmifl olmas› gerçekli¤idir. çizgisini ortaya koyma gibisinden bir göreviniz yok mudur? Oysa bugüne kadar parti, devlet ve devrim gibi temel konularda ilkesel olarak ayr› düfltü¤ümüz noktalar var diye beyanda bulunulmad›? Bunu aç›k ve net bir flekilde aç›klaman›z› istiyoruz. MKP’nin hangi temel görüflü yasalc›d›r? Hangi ilkesel fikri yasalc›l›¤› savunuyor? Bunlar› anlay›fl temelinde ortaya koyarak gerek kendi taban›n›z gerekse MKP’nin taban›n› ikna etme diye bir göreviniz yok mu? Bir teori ortaya at ama alt›n› doldurma. Bu,

se gelip kat›lmaz. Tam tersine bu tür anlay›fl ve yöntemlerle kaybedersiniz. Böylesine bir ça¤r› yapmaya kalk›flman›z dahi bafll› bafl›na ilkesel görüfl ayr›l›¤› noktas›nda kendinizi ikna etmedi¤inizi göstermektedir. Dolay›s›yla basit ve ucuz siyaset tarz› gütmekten vazgeçip do¤ru ve bilimsel olan üzerinden elefltiri yürütün. Devrimci teorinin diliyle ideolojik mücadele yürütün. Önce kendinizi ikna edin ki sonra da baflkalar›n› ikna edebilesiniz. Çünkü kendisini ikna edemeyen baflkalar›n› hiç ikna edemez. 129


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

Elbette ki her iki yap› aras›nda görüfl ayr›l›klar› var. Bunu görmezlikten gelen yok. Fakat bunlar ilkesel düzlemde de¤il. Bunun için de birlik ça¤r›s› yap›yor ve bunun üzerinde tart›flmalar› zenginlefltirmeye çal›fl›yoruz. Ama ‹flçi-Köylü bundan kaç›yor. Devrimci teoriden yoksun ve s›¤ bir tespitle illa da “ilkesel görüfl ayr›l›¤›m›z var”, diyerek zorlama bir teori ortaya at›yor. Ama bunlar›n ad›n› ve kendisini ortaya koymuyor-koyam›yor. Böyle olunca da iflin içerisinden ç›kam›yor. Ve çareyi de aman ha “duygusall›¤a kap›lmay›n” diye ça¤r› yapmakta buluyor. Her iki yap› aras›nda göze çarpan farkl› görüflleri bir kez daha ortaya koyup özetleyelim Halk›n Birleflik Cephesi Konusunda Maoist Komünist Partisi, Devrimci Halk›n Birleflik Cepehesi’nin kurulmas› için bir veya bir kaç bölgede K›z›l Siyasi ‹ktidarlar’›n kurulmas›n› flart koflarken (yoldafl Kaypakkaya’n›n koydu¤u flekliyle), ancak TKP/ML bir veya bir kaç bölgede K›z›l Siyasi ‹ktidar kurulmadan da halk›n birleflik cephesi kurulur siyasetini savunmaktad›r. Bafll›ca çeliflkiler konusunda Maoist Komünist Partisi, ezen ulus burjuvazisi ile ezilen ulus burjuvazisi aras›ndaki çeliflkiyi bafll›ca çeliflkiler aras›nda tespit ederken ancak TKP/ML böyle bir tespit yapm›yor. Maoist Komünist Partisi, üzerinde yaflad›¤›m›z co¤rafya için Türkiye –Kuzey Kürdistan adland›rmas› kullan›rken, TKP/ML Türkiye veya Türkiye Kürdistan’› adland›rmas› yapmaktad›r. Devrimci Enternasyonal Hareket (DEH)ve Deklerasyonu hakk›nda: Maoist Komünist Partisi DEH ve Deklerasyonu için MLM de¤erlendirmesi yaparken TKP/ML her ikisi için de oportünist de¤erlendirmesi yapmaktad›r. Maoizm konusunda Her iki parti de Maozmi savunmaktad›r. Maoist Komünist Partisi “illa da Maoizm” vurgusu yaparken TKP/ML bu vurguyu yapmamaktad›r. ‹ki çizgi konusunda

Maoist Komünist Partisi, her politik görüfl ve ayr›l›¤›n› çizgi olarak ifade ederken, ancak TKP/ML’nin bu konuda görüflü net de¤ildir. Mevcut durumda hakim olan ve yans›yan görüfl aç›s› sistemleflmifl görüfl ayr›l›klar›n› çizgi olarak de¤erlendirdi¤idir. Bunun d›fl›ndaki görüfl farkl›l›klar›n› çizgi olarak de¤erlendirmemektedir. PKK-KADEK konusunda Maoist Komünist Partisi, PKK-KADEK’i devrimci ulusal hareket olarak nitelendirirken TKP/ML reformist ulusal hareket olarak de¤erlendirmektedir. Maoist Parti Merkezi konusunda Maoist Komünist Partisi, yoldafl Kaypakkaya’n›n ortaya koydu¤u programatik görüflleri ve DEH’in uluslararas› çizgisini ve Deklerasyonu’nu MLM olarak de¤erlendiren Maoist Parti Merkezi adl› örgütü MLM olarak nitelendirirken, TKP/ML ise MLM olarak nitelendirmemektedir. Örgütsel ayr›l›k ilan edenlere karfl› tav›r konusunda Maoist Komünist Partisi, hiçbir fliddeti savunmazken TKP/ML fliddeti savunmaktad›r. Maoist Komünist Partisi örgütsel olarak ayr›l›k ilan edenlerin silah, para vb. gibi maddi konular›n bölüflümünde eflit paylafl›mdan yana bir siyaset bilerleyip bunu uygularken ancak TKP/ML yukar›da ortaya koydu¤umuz politikas›n› ›srarla sürdürmektedir. Gelinen aflamada hala da bu yanl›fl siyaset tarz›n›n teorisini yapmaya çal›fl›yor. Geçmiflin muhasebesi konusunda Maoist Komünist Partisi 1.yenilginin politik arka plan›n› oluflturan esas faktör olarak subjektif faktörlerdir belirlemesi yaparken TKP/ML objektif faktörler olarak de¤erlendirmektedir. Geçmiflin muhasebesi noktas›nda MKP ile TKP/ML aras›nda önemli farkl›l›klar söz konusudur. Ancak bunlar›n üzerinde burada durmak yaz›m›z›n kapsam›n› aflmakta oldu¤undan, durmayaca¤›z. Ayr›nt›l› bilgi için ad› geçen kitaba bak›lmal›d›r. Kald› ki bu konudaki farkl›l›klar›n netli¤i ancak TKP/ML’nin geçmiflin muhasebesini derli toplu bir flekilde yapmas› durumunda ortaya ç›kacakt›r. O nedenle burada ayr›nt›ya girmeyi gerekli gör13


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

medik. 21) ‹flçi-Köylü, somut politikalar izleme ad› alt›nda genel siyasi çizgiden saparak taktik politika belirlemeye çal›fl›yor. ‹flçi-Köylü, ülkede toplam nüfus bilefliminin flehirlerde daha fazla olmas›ndan hareketle örgütlenmede flehirlere daha fazla a¤›rl›k vermeyi savunarak flu tespitlerde bulunuyor: “Dördüncüsü, devrim, kitlelerin eseri ise proleteraya partisi nüfus biliefliminde yaflanan bu de¤iflimi hesaba katarak, düne oranla bugün flehirlere biraz daha önem vermelidir. Bu önemin temel mant›¤› ise, yine ana damar› güçlendimketir. Militarist güçlerin gerillaya karfl› yaratt›¤› tecrit, kuflatma çemberini k›rmaya dönüktür. Dahas› ana damara hizmet edecek tarzda, dönemsel olarak belli alanlarda yo¤unlaflmak(abç) savafl›n mant›¤›yla çeliflmez.” (agg.say› 1) ‹flçi-Köylü, sözüm ona ülkenin siyasal tespitini yap›yor ve bunun için de alt› noktal› analiz yap›yor. Bu analizini de somut durumun somut tahlili ad› alt›nda yapt›¤›n› söyleyerek gelinen aflamada ülke nüfusunun ço¤unlu¤u köylük alanlarda de¤il, flehirlerdedir. Dolay›s›yla bu nüfus de¤iflikli¤inden ötürü de örgütlenmede a¤›rl›¤› flehirlere vermeliyiz diyor. Tabii bunu da gerilla savafl›n› güçlendirmek ad› alt›nda k›l›fland›r›yor. Öncelikle flunu vurgulamal›y›z: K›r-fiehir diyalekti¤inde ülke nüfusunun ço¤unlu¤unu flehirlerdeki nüfus köylük alanlardaki nüfusa oranla fazla da olsa, ancak bu durum ülke devriminin özünü de¤ifltirmez. Dolay›s›yla buradaki örgütlenmenin ana merkezini yine köylük alanlar oluflturur. Yoldafl Kaypakkaya bunu çok net ve somut bir flekilde ortaya koymufltur. ‹flçi-Köylü, demokratik devrimimizin özü toprak devrimidir gibisinden aç›k ve net vurgularda bulunmuyor. fiu de¤ifliklik olmufl, bu de¤ifliklik olmufl deyip bunu göz önünde bulundurarak yeni mücadele ve örgüt biçimleri gelifltirmeliyiz diyor. “Halk Savafl›, gerilla savafl› öncesi örnekelerinin ayn›s› olmayacak”, “köylülerin sosyal yaflamlar› de¤iflim göstermifltir. Meseleye salt toprak sorunu olarak bak›lamaz. Tar›ma dayal› çeliflkiler gücünü ko-

rumaktad›r. Savaflla birlikte de¤iflimler olmufltur. Bu de¤iflimlerin incelenemesi gerekir.” “...Halk Savafl›’n› reçetelere indirgeyemeyiz.” “fiehirlerde örgütlenmenin gereklili¤i artm›flt›r.” vb. vb. de¤iflimler oldu¤undan söz ediliyor. Ancak bu de¤iflimler nitel bir de¤iflim mi, nedir? Bunlar›n ad›n› koymuyor. Örne¤in savafl nerede ve nas›l bir de¤iflim yaratm›flt›r? Köylülerin sosyal yaflam› nas›l de¤iflmifltir? Halk Savafl› ve gerilla savafl› nas›l geçmifl örnekleri gibi olmayacak? 13. say›da yazd›klar›yla “tar›m devrimini savunmuyoruz” diyorlar. Bu konuda flimdilik olmak kayd›yla bir mesele kalmad›. fiimdilik diyoruz. Çünkü, al›nt›lad›¤›m›z “de¤ifliklikler” diye vurgulanmaya çal›fl›lan hususlar bu konuda henüz yeterli düzeyde bir aç›kl›k yaratm›fl de¤il. S›ralanan “de¤ifliklik” vurgular› neyin nesidir? Neyin siyaseti ve teorisi yap›lmak isteniyor? Bunlar›n aç›l›m› gerekmiyor mu? “‹ncelenmesi gerekir” deyip ortaya net olmayan tezleri atmayacaks›n. Onlar› da bir kenara b›rak›yoruz. “Tar›ma dayal› çeliflkiler gücünü korumaktad›r.” Bu ifade tarz›yla anlat›lmak istenen ne? Buradaki çeliflkilerin boyutu ne? Ekonomik mi, s›n›fsal m›? Yoksa siyasi mi? Tar›m denilince çok genifl alanlar› kapsar. Bunun içerisine tar›m›n makinalaflmas›ndan tutal›m da sulamaya kadar bir çok alan girer. Bu söylemde toprak sorunu anlafl›lmaz. Köylülük ile a¤a aras›ndaki çeliflki anlafl›lmaz. Burada tar›mdaki altyap› sorunu anlafl›l›r. “Meseleye salt toprak sorunu olarak bak›lamaz.” Burada anlat›lmak istenen ne? fiimdiye kadar demokratik devrimin özü toprak devrimidir diyen TKP/ML, yoksa meseleye sadece toprak sorunu olarak m› bak›yordu? Biz söyleyelim böyle bakan yoktu. Bir devrimin özü toprak devrimi olmas› demek o sorunun salt toprak sorunu oldu¤u anlam›na gelmez. Bir çok alan› kapsar. O halde ‹flçi-Köylü “meseleye salt toprak sorunu olarak bak›lamaz” demekle neyin keflfini yap›yor-yapmak istiyor? Bunlar mücadele ve örgütlenme biçimlerini de¤ifltirecek boyutta m›? Meseleye böyle bakmas› gerekir. Yoksa her fleyin kendi içiresinde nicel de¤ifliklik olur. Her nicel de13


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

¤iflikli¤e göre farkl› nitelikte mücadele ve örgüt biçimi olur mu? Tüm bu sorular› ‹flçiKöylü yan›tlamal›d›r! ‹flçi-Köylü de¤ifliklik diye teorisini yapmaya çal›flt›¤› siyaseti en sonunda ortaya koyuyor. Ve tüm bunlar›n örgütlemedeki çaresi olarak da al›nt›lad›¤›m›z dördüncü vurguyu ortaya koyuyor. Ne diyor? fiehirlerdeki nüfus köylülük alanlara göre daha fazla. O halde proletarya partisi örgütlenmede esas çal›flma alan› olarak flehirleri belirlemelidir diyor. “... Nüfus bilefliminde yaflanan bu de¤iflimi hesaba katarak, düne oranla bugün flehirlere biraz daha önem vermelidir.” Bu belirlemeyle “dönemsel olarak belli alanlarda yo¤unlaflmak” belirlemesi birbirini tamamlayan ifade tarzlar›d›r. fiehirlerde yo¤unlaflmay› hangi temel de¤ifliklikler sonucu tez haline getirdiniz? fiehirlerdeki nüfusun köylük alanlardaki nüfusa oranla daha fazla olmas› örgütlenmede esas a¤›rl›¤›n flehirlere kayd›r›lmas›n› m› getirir? Her örgütlenme belli bir mücadele biçimine uygun ele al›n›r. Yani önce mücadele biçimi sonra buna uygun örgüt biçimi devreye sokulur. O halde flehirlerde örgütlenme esas ise mücadele biçimi de bu örgütsel yo¤unlu¤a uygun olmak zorundad›r. Kald›ki TKP/ML örgütlenmede ‘95 sonras›ndan günümüze kadar flehirlere daha fazla a¤›rl›k verdi. Ama baflar›l› olamad›. O zaman bunun teorisini yapm›yordu. fiimdiki tespitle fark› da bu. Nüfusun yo¤unlu¤undan dolay› flehirlerin örgütlenmede öne ç›kar›lmas› hangi devrim modeli için geçerlidir? Her fleyi bir kenara b›rakal›m. Kolombiya’da nüfusun yüzde 35’i k›rlarda yaflamas›na ra¤men esas mücadele ve çal›flma alanlar› bildi¤iniz gibi yine k›rlar belirlenmifl durumdad›r. fiehirlerde a¤›r örgütsel darbeler yenildi. TKP/ML irade sorunu yaflam›flsa bu sorunu ortaya ç›kartan en temel faktörlerden birisi de kadrolar›n ezici ço¤unlu¤unun flehirlerde konuflland›r›lmas› siyasetinden kaynakl›d›r. Demek ki hala da do¤ru bir tecrübe edinilmemifl. Acaba sorun sadece tecrübesizlikle mi iliflkili, yoksa genel siyasi çizgi konusunda farkl› bir düflünceyle mi ilgili?! Bu durum her boyutuy-

la henüz a盤a ç›km›fl de¤il. Fakat flunu da belirtmeliyiz ki bu konuda sa¤lam bir durufl olmad›¤› da ortadad›r. “Dönemsel olarak flehirlerde yo¤unlaflma” teorisi bu ülke deviriminin gerçekli¤ine uygun düflmez. ‹flçi-Köylü flunu aç›ktan savunursa, yani “biz gelinen aflamada devrimimizin özü toprak devrimi olarak belirlemiyoruz; dolay›s›yla k›rlar› de¤il flehirleri esas çal›flma alan› olarak belirlemekteyiz.” derse, bu düflünce kendi içerisinde tutarl›l›k arzeder. O durumda bu düflüncenizin do¤ru olup olmad›¤›n› tart›fl›r›z. Tutarl›l›k aç›s›ndan bunu yapmak zorundas›n›z. Bir yandan ülke yar›-feodal yar›-sömürge diyeceksin ama öte yandan örgütlenmenin (bunu dönemsel oldu¤u fleklinde k›l›flasan›z da farketmez) yo¤unlu¤unu flehirlere vereceksin. Bu düflünce tarz› eklektik oportünizmdir. Bundan kurtulman›z laz›m. Mücadele ve örgüt biçimleri bir ülkenin sosyo-ekonomik yap›s›na göre belirlenir. Baflkan Mao genel siyasi çizgiyi göz önünde bulundurmadan taktik-politika belirlemeye çal›flanlar için flu vurguyu yapmaktad›r: “Yoldafllar, partimizin, Çin devriminin genel çizgisinin ve genel siyasetinin yan› s›ra, çal›flmalar›m›z için çeflitli somut çizgiler ve somut siyasetler de saptad›¤›n› biliyorsunuz. Bununla birlikte birçok yoldafl, partimizin somut çal›flma çizgilerini ve somut siyasetlerini hat›rda tuttuklar› halde genel çizgisini ve genel siyasetini s›k s›k unutuyorlar. Partinin genel çizgisini ve genel siyasetini gerçekten unutacak olursak, o zaman kör, ham, kar›fl›k kafal› devrimciler olup ç›kar›z ve somut bir çal›flma çizgisini ve somut bir siyaseti uygularken de rotam›z› flafl›r›r, bir sola, bir sa¤a yalpalar›z ve çal›flmalar›m›z zarar görür. Tekrar ediyorum: Proleterya önderli¤inde genifl halk kitlelerinini emperyalizme, feodalizme ve bürokrat kapitalizme karfl› yürüttükleri devrim: Çin’in Yeni Demokratik Devrim’i budur. Tarihin bugünkü aflamas›nda Çin Komünit Partisi’nin genel çizgisi ve genel siyaseti budur.” (abç) (Seçme Eserler. Cilt: 4 Sf; 230-31) Bizde ayn› fleyi ‹flçi-Köylü için söylüyoruz. Türkiye-Kuzey Kürdistan’›n Yeni De13


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

mokratik Devrim stratejisi Maoist Komünist Partisi’nin bugünkü aflamada genel siyasi çizgisi ve genel siyaseti budur. Bunun için de faaliyetlerin yo¤unlu¤unu yoksul köylülü¤e dayand›rmak ve orta köylülerle birleflerek yürütmek flartt›r. Somut-taktik politika deyip genel çizgiyi unutmak sadece teorik olarak sapmayla kalmaz. Bu, pratik olarak da örgütü büyük darbe ve örgütsel yenilgilere kadar götürüyor. Geçmiflte ald›¤›m›z a¤›r darbe ve yenilgilere (özellikle de II. yenilgi ve sonras› süreçlerde) bakt›¤›m›zda dahi nas›l bir sapma içerisinde oldu¤umuzu görebiliriz. Yak›n döneme bakal›m: TKP/ML, 95 sonras› yine en a¤›r darbeleri flehirlerde alm›flt›r. Kadrolar›n›n ezici ço¤unlu¤u yine flehir merkezlerinde ele geçmifltir. Tüm bu olumsuz pratik sonuçlar aç›k bir flekilde orta yerde duruyorken ‹flçi-Köylü’nün hala kalk›p “dönemsel olarak flehirlerde yo¤unlaflmal›y›z” siyasetini savunmaya kalk›flmas› demek, geçmiflin ac› gerçeklerinden ders ç›kartmad›¤›n› gösteriyor. Ya da, genel siyasi çizgiyi de¤ifltiriyoruz deyip iflin içerisinden ç›k›ls›n. Bu anlay›fllar›, baflka bir ifadeyle ‹flçiKöylü’nün konferans karar› diye aktard›¤› anlay›fllar› baflka bir flekilde yorumlamak olmaz. Konumuzu, nüfus bilefliminin yo¤unlu¤unun flehirlerde olmas›ndan hareketle örgütlenmede esas çal›flma alanlar›n›n ve devrimin özünün de¤iflmeyece¤ine dair yoldafl Kaypakkaya’n›n vurgular›n› aktararak ba¤layal›m. Çünkü bugün ‹flçi-Köylü ile yapt›¤›m›z tart›flmalar›n bir benzerini Yoldafl Kaypakkaya da dönemin revizyonist önderi D. Perinçek’le yapmaktad›r: “Yar›-sömürge ülkeler, emperyalizmin yar› iflgali alt›nda olan ülkelerdir. Bu gibi ülkelerde emperyalizm hakimiyetini, esas olarak, yerli gerici s›n›flar vas›tas›yla devam ettirmekle birlikte, kendisi de onlara üsleriyle, tesisleriyle, askerleriyle, filosuyla, silah yard›m›yla... çeflitli flekillerde destek oluyor. Bu nedenle yar›-sömürge, yar›-feodal ülklerde ‘flehirlerin k›rlardan kuflat›lmas›’ stratejisi, sadece feodalizmin mevcudiyetinden ve köylülerin nüfusun ço¤unlu¤unu teflkil etmesinden

de¤il, ayn› zamanda emperyalizmin yar› iflgalinden de ileri gelmektedir. Yar›-sömürge, yar›-feodal ülkelere özgü olan fley, feodalizme karfl› özü toprak devrimi olan demokratik devrimle, emperyalizme karfl› milli devrimin birleflmifl olmas›d›r. Feodalizmin mevcudiyet derecesi ve köylülerin genel nüfusa oran›(ki bunlar birbirine ba¤l› fleylerdir), demokratik devrimin program›n› etkiler, ama ‘flehirlerin k›rlardan kuflat›lmas›’ stratejisini de¤ifltirmez.” (abç) (Seçme yaz›lar. Sayfa;395-396) Devamla görüfllerini flöyle özetliyor: “Özetlersek, ‘flehirlerin k›rlardan kuflat›lmas›’ stratejisini tayin eden fley, devrimle karfl›-devrim aras›ndaki kuvvet iliflkisinin köylerde flehirlere nisbetle daha fazla devrimin lehine olmas›d›r. Karfl›-devrim zincirinin en zay›f halkas›n›n köylük bölgelerde güçlü olmas›d›r. Dolay›s›yla, devrim cephesinin köylük bölgelerde daha fazla güçlü olmas›d›r. Bir ülkenin feodal iliflkileri ba¤r›nda tafl›mas›, bu kuvvet iliflkisini flöyle etkiler: Feodalizmin mevcudiyeti, genel olarak köylü nüfusunun fazla olmas› ve bir bütün olarak köylü kitlesinin devrimci olmas›n›n sonucunu do¤urur. Bu durum köylük bölgelerdeki kuvvet dengesini, devrimin (demokartik devrimin) lehine olarak etkiler. Ayr›ca feodalizmin varl›¤›, sanayinin ve dolay›s›yla iflçi s›n›f›n›n nisbeten zay›f olmas›na yol açaca¤› için, flehirlerde kuvvet iliflkisini, devrimin aleyhine olarak etkiler. Bir ülkenin yar›-sömürge olmas› veya sömürge olmas› da, flehirlerdeki kuvvet iliflkisini devrimin aleyhine olarak etikeler. Bu iki flart, bir arada, k›rl›k bölgelerin esas mücadele alan› olmas›n›, ‘flehirlerin k›rlardan kuflat›lmas›’stratejisinin güdülmesini gerektirir. Feodalizmin giderek çözülmesi ve ona ba¤l› olark köylü nüfusunun azalmas› halinde de, bu strateji geçerlili¤ini korur. Çünkü yar›-sömürgelik (veya sömürgelik) flartlar›, büyük flehirlerde kuvvet iliflkisini karfl›-devrimin lehine de¤ifltirmifltir...” ( age, Sf; 397-98) Özcesi, taktik deyip genel siyasi çizgiyi ve siyaseti bir kenara atmayacaks›n. Her taktikpolitika genel siyasi çizgi do¤rultusunda yap›lmak zorundad›r. yoksa sa¤a sola sapma kaç›n›l›mazd›r. Taktik yap›yorum ad› alt›nda ge13


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

nel çizgiyi yemeye çal›rsan orada birer pragmatist olur ç›kars›n... ‹flçi-Köylü’de ad› geçen dizi yaz›larda elefltirilmesi gereken daha onlarca yanl›fl anlay›fl; tahrifat ve çarp›tma var. Bir baflka deyiflle daha bir dizi noktada elefltirdi¤imiz konular var. Tüm bu ayr› düflünüfl tarz›m›z ve elefltirilerimize karfl›n hala ilkesel düzeyde görüfl ayr›l›¤›m›z var diye bir iddiam›z yok. Bu tür görüfl ayr›l›klar› ayn› parti içerisinde yer alan üyeler aras›nda da olabilecek görüfl ayr›l›klar› boyutundad›r. Olmamas› imkans›zd›r. ‹ki farkl› görüflten do¤ru bir görüfl ç›kmaz, ancak bir bütünün içerisinde iki farkl› görüflün varl›¤› mutlakt›r. Her alanda z›tlar›n birli¤i ve mücadelesinin mutlak bir flekilde olmas› gerçekli¤i de budur. Partizan ve ‹flçi-Köylü’de dört dizi fleklinde yay›mlanan söz konusu yaz›(lar)da elefltirilecek daha onlarca yanl›fl-hatal› anlay›fl, tutum ve söylem mevcuttur. Ancak biz aktarmad›¤›m›z noktalar üzerinde durmaya ihtiyaç duymad›k. Bunun esas nedeni ‹flçi-Köylü’nün tahrifat ve iftiralar›na derinlikli ve genifl bir flekilde söz konusu kitapta (“TKP(ML)’den Maoist Komünist Partisi’ne Bu Tarih Bizim”) yer verilmifl olmas› gerçekli¤idir. Bu bölümde söyleyeceklerimizi Lenin yoldafl›n gerçekleri s›n›ftan ve halktan gizlemek için tarihi ve do¤rular› çarp›tanlara yönelik yapt›¤› elefltirilerle ba¤l›yoruz. “Ve lütfen ‘yoldaflça olmayan yöntemlerle’ tart›fl›¤›m› ileri sürerek, ba¤›r›p ça¤›rmay›n. ‹yi niyetlerinizin safl›¤›ndan flüphe etmeyi düflünmüyorum; dedi¤im gibi, insan siyasal safl›ktan ötürü de demagog olabilir. Ama sizin demagoglar durumuna düfltü¤ünüzü gösterdim, ve demagoglar›n iflçi s›n›f›n›n en kötü düflman› olduklar›n› usanmadan yineleyece¤im. En kötü düflman›d›rlar, çünkü, bilinçsiz iflçi, kendisni bir dost olarak sunan ve bazan da bunu içtenlikle yapan kimselerin kendi düflman› olduklarn› anlayamaz. En kötü düflman›d›rlar, çünkü, birli¤in bulunmad›¤› sallant›l› bir dönemde, hareketimizin henüz flekillenmeye bafllad›¤› bir s›rada, hatalar›n› sonradan ac› deneyimle anlayacak olan y›¤›nlar› yanl›fl yola yöneltmek

için demagojik yöntemleri kullanmaktan daha kolay bir fley yoktur.” (abç) (Lenin; Ne Yapml›? Sf; 152)

-IIISONUÇ * Her iki yaz›da analiz yöntemine hakim olan yön metafizik, yorumlamaya ise damgas›n› vuran yan öznelci düflünce yönteminin dayand›¤› felsefi idealizmdir. Neden-sonuç iliflkisi kurulmadan, tarihi süreç iç ve d›fl ba¤lant›lar›yla paraçalara bölünerek önce analiz edilmeli yöntemi yerine sonuçtan hareket edilerek sald›r› amaçl› elefltiri yöntemi tercih edilmifltir. Söz konusu yaz›lara bu yanl›fl analiz yöntemi damgas›n› vurdu¤u içinde do¤ru ve bilimsel elefltiriler yerini kaba ve sekter elefltirilere b›rakm›flt›r. *Yaz›(lar)da, Maoist iki çizgi ve mücadelesi teorik anlamda kavranmad›¤› gibi ideolojik(teorik) mücadelenin önemi de kavranamam›flt›r. Yaz›(lar)daki bu olumsuz bak›fl aç›s› ve analiz yöntemi ayn› zamanda özelefltirel yaklafl›m› da önlemifltir. Bunun içinde yaz›n›n ana kurgusu tarih karfl›s›nda ç›plak bir flekilde hesap vermek yerine Maoist Komünist Partisi’ne as›ls›z iddialar ve tahrifatlarla yüklü sald›r› takti¤i üzerine kurulmufltur. fiüphesiz ki sald›r› amac›yla kaleme al›nm›fl bir yaz›ya hakim olan düflünce ve analiz yöntemi de bilimsel olamaz. Dahas›, yaz›n›n amac› “üzüm yemek de¤il ba¤c›y› dövmektir.” Elefltirideki siyaset yöntemi bu olunca “kald›rd›¤› tafl› kendi aya¤›na düflürmüfltür.” ‹deolojik mücadelenin dili karfl› taraf› olumlu yönde etkilemek için yap›lmal›d›r. Bunun d›fl›ndaki tarzlar gerçeklerin diliyle konuflmak ve tart›flmak de¤il, kaba ve sekter tarzlard›r. Bu tarz da taktir edilmelidir ki kazan›c› de¤il kaybettiricidir. Bu tarz bilimsel olmayan elefltiri yöntemiyle ancak tutulan dal kesilir. *Yaz›(lar)da, tarihe karfl› materyalist ta13


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

rih bilinciyle de¤il idealist tarih bilinciyle yaklafl›lm›fl. Bu yanl›fl tarih bilinci ve metafizik yöntem yaz› ve yazarlar›n› devrimci tarih bilincinden daha fazla uzaklaflt›rarak gerçekleri gizleme ve küllendirme yoluna itmifltir. Grup kayg›s›yla tarih anlat›lm›flt›r. Bundand›r ki tarihe karfl› sorumlu ve ciddi davran›lmam›flt›r. Yaz›(lar), politik-örgütsel hatalar›n tarihsel arkaplan›n› ortaya koymaktan oldukça uzakt›r. *Yaz›n›n politik-teorik içeri¤ine damgas›n› vuran yan teorik-ideolojik s›¤l›kt›r. Teorik darl›¤›n oldu¤u yerde kavramlar› ve adland›rmalar› da yerli yerine oturtamazs›n. Bu teorik s›¤l›ktan dolay› yaz› kendi içerisinde ciddi boyutta ideolojik kaos tafl›maktad›r. Öyle ki, dar deneycilikle dogmatizmi; parçayla bütün; önderlik çizgisiyle partinin genel siyasi çizgisi; taktik-politik çizgiyle partinin genel siyasi çizgisi; öz ile biçim öz ile nitelik; çizgiyle sistemleflmifl çizgi; vb. vb. gibi önemli teorik sorunlar noktas›nda kafas› aç›k olmad›¤› gibi, ayn› konularda Hocac› ideolojiye sapm›flt›r. *Yaz›lara, Maoist ideolojik mücadele tarz› de¤il, kuru ajitasyon, geri duygular› sömürücü, misillemeci, yar›-politik ve yar›lümpen bir dil damgas›n› vurmufltur. Elefltirilerde(!) ideolojik kavramlar kullan›lmak yerine, yer yer, “yalan söylüyorlar”, “ah› gitmifl vah› kalm›fl”, “bozuntu”, “güruh”, “çaps›z”, “densiz”, “fos ç›kt›lar”, “buhar oldu uçtular”, “yok oldular” vb. sözlerde oldu¤u gibi sokak dili tercih edilmifltir. *Yaz›, “TKP(ML)’den Maoist Komünist Partisi’ne Bu Tarih Bizim” adl› tarihi muhasebe kitab› Türkçe yaz›lm›fl olmas›na karfl›n, ancak kitapta olmayan fleyleri kitaba mal ederek tahrifatç›l›¤› siyaset tarz› haline getirmifltir. Yaz›lmayan, savunulmayan fleyleri yaz›lm›fl-savunulmufl gibi göstererek aç›ktan iftira atmaktan geri durmam›flt›r. Hem de ad› geçen kitab› binlerce insan okumas›na ra¤men bu yap›labilmifltir. Aç›ktan a盤a tahrifat yapmak kötü bir niyetten baflka bir flekilde yorumlanamaz. Yaz›da, tahrifatç›l›k yapmak için o kadar zorlanm›flt›r ki bir-iki sütun önce yaz›lan,

daha sonra fark›nda olmadan kendi tahrifat›n› düzeltmek zorunda kalm›flt›r. Bu konuda flimdilik fazla örnek sunmaya ihtiyaç duymad›k. Bu tahrifatç›l›k için örneklere sadece “2. Konferans’la” ilgili kitaba atfen yap›lan aktar›m ve çarp›tmalara bak›ld›¤›nda görülür. *Yaz›lar, özelefltirisi ve hesab› verilen sorunlar üzerinden siyaset yapmaya çal›flm›flt›r. Yaz› sahipleri, hatalar›n›, hiç bir grupsal kayg› gütmeden gayet dürüst, ciddi ve bilimsel bir flekilde ortaya koyan Maoist Komünist Partisi’nin tarihi muhasebede kendi olumsuzluklar›na yönelik özelefltirisini kendisine örnek almak yerine, bir yandan bu özelefltirilere sald›r›l›yor, öte yandan ise özelefltirisi yap›lan konular› kendilerine payanda yaparak sald›r› yapmaktan geri durmuyor. *Yaz›larda, ad› geçen kitaba atfen Maoist öncü “yalan” söylemek ve “dedikodu” yapmakla suçlan›yor. Ancak her ne hikmetse bugüne kadar “yalan” ve “dedikodu” diye diline dolad›klar› bu iddialar›n› ortaya koymad›lar-koyamad›lar. Somut tek bir örnek dahi verilemedi. Bunlar ortaya konulsayd› o zaman eminiz ki Maoist öncü, bu gerçekler ve hakl› elefltiriler karfl›s›nda t›pk› tarihi muhasebeyle ortaya koydu¤u tutumunu bu noktada da sürdürür ve çekinmeden özelefltiri verirdi. Ama söz konusu yaz›larda bu bilimsellik yok. Tam tersine bu yaz›lar, elefltirisini ayr›nt›larda ortaya koydu¤umuz gibi bir çok noktada sadece abart› yapmak ve öznelcili¤e düflmekle kalmay›p hiçbir somut dayana¤› olmayan iftiralar atmaktan da geri durmam›flt›r. *Yaz›(lar), Maoist Komünist Partisi ile “hiçbir ortak yanlar›n›n olmad›¤›” belirlemesini yapmakla kaba bir inkarc›l›¤a düfltü¤ü gibi ayn› zamanda kaba bir öznelcili¤e de savrulmufltur. Öyle ki ad› geçen yaz›larda “her iki yap› aras›nda gerek program gerekse devrimin di¤er temel ilkesel sorunlar›na iliflkin flu flu noktalarda ilkesel ayr›l›k noktalar›m›z var” diye tek bir kan›t dahi sunulmam›flt›r-sunulamam›flt›r. *Yaz›da, tarihin not etti¤i gerçekler “ör13


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

gütsel deflifrasyon yap›l›yor” ad› alt›nda gizlenme yoluna gidiliyor. Bu yolu takip etmemiz bize de öneriliyor. Öyle ki proletarya partisi içerisinde “olumsuzluklar›yla” bir döneme damgas›n› vuranlar›n, hatta ayr›l›k ve bölünmelerin bafl›n› çekenlerin, üstelik de kod isimlerinin flifrelendirilmifl halleriyle dahi tarihe not düflülmesine karfl› ç›k›l›yor. Yaz›n›n hakim mant›¤› mevcut parti tarihi için sanki bu tarih sadece olumluluklarla yaz›ld› gibi göstermeye çal›fl›yor. Gerçeklerin diliyle yazmak, ya ifllerine gelmiyor, ya da tarih bilincinden ve dolayl› bilgi kaynaklar›ndan yoksundurlar. Bundan olacak ki yoldafl Kaypakkaya’n›n T‹‹KP içerisindeyken, hem de isimlerinin flifrelendirilmesiyle yapt›¤› polemikleri bir anda unutuveriyorlar. Bir baflka deyiflle, deflifrasyonsa, o zaman en büyük deflifrasyonu Yoldafl Kaypakkaya yapm›flt›r dememiz gerekir. Kald› ki kitapta kod isimlerin flifreli halde yaz›lmas› yeni de¤il. Bunlar, hem tarih taraf›ndan not düflülmüfltü hem de kendi yaz›mlar›nda da söz konusuydu. *Yaz›, gerçeklerin diliyle yaz›l›p-çizilmesini; bunun hesab›n› ülke ve dünya kamuoyuna ciddi ve dürüst bir flekilde verilmesini “kitlelelere karamsarl›k ve umutsuzluk afl›lamak” olarak yorumluyor. Oysa bu tarzla verilmek istenen mesaj fludur: “Gerçe¤i ve do¤rular› kitelelerden gizle! Gerçekler karfl›s›nda haz›r ola geçme! Her türlü oportünizme karfl› mücadele etme, onunla uzlafl! Hile ve entrikalar› gizle; bölücü ve y›k›c›lar› görmezden gelerek onlarla birlefl!” K›sacas› yaz›, parti içerisinde büyük suç ve büyük hata iflleyenleri gizle tavsiyesinde bulunuyor. Varsa da bu gibi hatalar ve suçlar bunun özelefltirisini aç›ktan ve zaman›nda yapaca¤›na sürece yay-unutulur ça¤r›s›n› yap›yor. Bu anlay›fl ve yöntem niyet ne olursa olsun bize pragmatist siyaset tarz›n› izlememizi sal›k vermektir. Ki yaz› sahipleri bu anlay›fl ve siyaset tarz›ndan hareket ettikleri için, gerek geçmiflte gerekse bugün izledikleri ciddibüyük hatalar›n ve suçlar›n özelefltirisini vermekten çekiniyor-vermiyorlar, vermek

istemiyorlar. Öyle ki öncünün KONFERANS kanad›n›n DABK kanad› ile birli¤i, Konferans kanad› ad›na, proletarya partisinin “en büyük bir hatas›” diye okura-kamuoyuna sunulmaya çal›fl›l›yor. *Yaz›da, meselelere bak›fl aç›s› Maoist de¤il Hoca’c›d›r. Bunu, yap›lan yorumlardan tespit edebiliriz-edebilmekteyiz. Yaz›n›n iki çizgiyi kavray›fl› Maoist de¤il, monolitik parti anlay›fl›na denk düflmektedir. Önderlik çizgileriyle partinin genel siyasi çizgisini birbirine kar›flt›rmaktad›r. Öz’le niteli¤in hem ayn› hem de ayr› oldu¤unun ay›rd›nda de¤il. ‹lkesel görüfl ayr›l›klar›yla, nüans farkl›l›klar konusunda oldukça bilinç bulan›kl›¤› yaflamaktad›r. ‹lkelerde uzlaflmayla politikada uzlaflmay› birbirine kar›flt›rmaktad›r. ‹lkelerde uzlaflmaya hay›r ama politikada uzlaflmaya evet Leninist perspektif kavranmam›flt›r. Biz Maoist öncüler olarak yaz› sahipleriyle aram›zda fark var diyoruz, ama bunlar ilkesel ve özdeki farkl›l›klar düzleminde de¤il. Bunun için de birli¤i savunuyoruz. Aksini kendileri ortaya koysunlar. Ama bugüne kadar bir türlü de ortaya koyamad›lar. Zaten söz konusu yaz›larda, ilkesel görüfl ayr›l›klar›yla ilkesel olmayan görüfl ayr›l›klar› diye teorik bir tart›flma da yok. *Yaz›lar, ben merkezci, grupçu kayg›lar ve statükocu-dogmatik bir anlay›fl ve davran›flla çak›flan reaktif psiko-politik ruh haliyle kaleme al›nm›flt›r. Sorunlar› basityüzeysel ve misillemeci bir tarzda tart›flarak meselenin özünden kaçm›flt›r. “Reaktif” politik ruh haline sahip bir siyaset tarz› izleyenler; kendi statükolar›na dogmatik ve gerici bir flekilde ba¤l› kalarak o tabuya kimsenin dokunmas›n›-elefltirmesini istemezler. Dokunanlar› ise “kafa tutuyorlar” diye ölüm karar› ç›kartarak veya de¤iflik zor yöntemleriyle kafalar›n› ezeceksin. Onlar, körü körüne geri yanlar›na sar›l›r; hatalar›n› küllendirmek ve hatalar›n›n esas kayna¤›n› d›flar›ya ba¤lamak için ise sürekli bir flekilde kan›t aramaya çal›fl›rlar; dahas› hem politik hem de sosyal yaflamlar›na yön vermekten aciz biri gibi davranarak tüm 13


2003 *3* A ustos-Eylül SINIF TEOR S

olumsuzluklar› d›fl faktörlerin üzerine at›p iflin içerisinden ç›kmaya çal›fl›rlar. ‹flte ad› geçen yaz›(lar)da MKP’ye sald›r›lar›n alt›nda bu ruh hali ve siyaset tarz› yatmaktad›r... Özcesi, ad› geçen yaz›(lar)da MLM’leri etkileyecek; de¤ifltirip-dönüfltürecek bilimsel teorik analiz ya hiç yoktur ya da yok denecek kadar azd›r...

3


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.