03 2015

Page 1

Yeni Dünya İçin ÇAĞRI • Özel Sayı • Mart 2015 • Fiyatı: 1,00 TL

YAS DEĞİL İSYAN ZAMANI! Fotoğraf: Ali Osman Abalı

METAL GREVİNDE SON DURUM

HARİBO’DA ÇALIŞAN TAŞERON

Tunus Dersleri

Güvercin Anıldı

DORA OTEL İŞÇİLERİNİN MÜCADELESİ SÜRÜYOR

İÇ GÜVENLİK FAŞİST YASASI GERİ ÇEKİLSİN! Emekçiler Torba'ya Girmeyecek!


KADINLARIN KATLEDİLMESİNE SESSİZ KALMAYALIM! Ü

Mart 2015 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

lkelerimizde kadın cinayetlerinin ardı arkası kesilmiyor. Özgecan Aslan bindiği bir minibüsün şoförü tarafından tecavüze karşı direndiği için hunharca öldürülüp cesedi yakıldı. Kübra Kart kocası tarafından öldürüldü. Cesedi parçalara ayrıldı, çöp konteynırına atıldı. Hüsne Aslan erkek arkadaşının otomobilinin altında can verdi. Bir hafta içinde oldu bunlar. Üç kadın vahşice katledildi. Rakamlar kadın cinayetlerinin, kadınlara uygulanan şiddetin giderek arttığını gösteriyor. Adalet Bakanlığı kayıtlarına göre son 7 yılda, kadın cinayetleri % 1400 arttı. Tecavüze uğrayan kadınların yarısı 18 yaşın altında. (haberturk.com) 2014 yılında 294 kadın erkekler tarafından öldürüldü. Öldürülen 294 kadının yüzde 25’i, 25 yaş altındaki genç kadınlar. 2015’te erkekler tarafından öldürülen kadınların sayısı iki ayda 37’ye yükseldi. (kadincinayetlerinidurduracagiz.net)

2

Yasalar yetersiz 8 Mar t 2012’ de çı karı lan “6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Yasa” da kadınların öldürülmesini engelleyemedi. Tersine cinayetlerde artış yaşandı. 2008’de öldürülen kadın sayısı 80 iken, 2009’da 109, 2010’da 180, 2011’de 121, 2012’de 210, 2014 yılında ise 294 oldu. (haberturk.com) 6284 sayılı yasa eskiye göre ilerleme olmasına rağmen kağıt üzerinde kalıyor, pratikte uygulanmıyor. Kadınlar erkekler tarafından öldürülmeye devam ediliyor. Nasıl bir toplumda yaşıyoruz! Resmi rakamlara göre günde ortalama üç kadın öldürülüyor. Elle, gözle, sözle tacize uğramamış tek kadın yok gibidir. Doğrudan tecavüze uğrayanların sayısı, konuşmadıkları, konuşamadıkları için belli değil. Babasından, dedesinden, abisinden, erkek kardeşinden, amcasından, dayısından, sevgilisinden, eşinden, öğretmeninden kısaca erkek milletinden dayak yemeyen kadın yok gibidir. ”Kızını dövmeyen dizini döver” diye eğiten; “Dişi köpek kuyruğunu sallamazsa

erkek köpek peşinden gitmez” diyen, “Bana yar olmayan toprağa yar olur” diye şarkılar söyleyen bir toplum içinde yaşıyoruz. Otobüste, minibüste, yolda, işyerinde, sokakta, evde velhasıl her yerde, her ortamda kadını bekleyen elle, sözle, gözle taciz, tecavüz, aşağılanma, şiddet! Bunu yapanlar bu toplumda kendini üstün cins gören, öyle yetiştirilen ‘normal’ erkekler. Erkek egemen toplumda erkek cinsi kendini kadına üstün görüyor, ona uygun davranıyor. Kimi bunu kabaca, kimi daha rafine biçimlerde yapıyor. Egemen erkek zihniyetinin dışavurumunun en görünür, en şiddetli biçimi kadın cinayetleri. Ama yalnızca bir biçimi. Kadınlar erkek şiddetini yüzlerce, binlerce biçimde yaşıyor. Bu şiddetin gerisinde binlerce yıllık erkek egemen toplumun erkek egemenlik zihniyeti var. Gerisinde sömürücü sınıflı toplumların erkeği var! Yas değil isyan zamanı! Özgecan Aslan’ın vahşice katledilmesi bardağı taşıran damla oldu. “Artık yeter!” diyen kadınlar sokaklara çıktı. “Yasta değil, isyandayız!” dediler haklı olarak. Biz işçi, emekçi kadınlar “Artık yeter!” demedikçe, bu erkek egemen sistemde kadınlara yönelik tacizin, tecavüzün, cinayetlerin hak olmaya devam edeceğini görüyor ve isyan ediyoruz! Sorunun esası tek tek erkeklerde değil, bu erkek egemen sistemde yatmaktadır. Bu erkek egemen,

kapitalist sömürü sistemi y ık ılmadıkça, kadına karşı erkek şiddetinin belk i biçimleri değişecek, fakat sürecektir. Erkek egemen düşüncelerden arınalım! Sınıf kardeşimiz erkek işçilerin ezici çoğunluğu ana avrat sövmeyi, her ortamda kafası kızdığında hasmına ana avrat sövmeyi; en küçük bir nedenle kavga etmeyi, şiddet kullanmayı erkekçe davranma olarak görüyor, öyle yetişiyor. Erkek işçiler maço, erkekçi zihniyetlerini sorgulamalı, onunla ve onu üreten bu sistemle gerçek bir kopuş yaşamalıdırlar. Biz işçiler kadınların katledilmesine karşı sessiz kalmamalıyız. Kadınlara yönelen şiddete, tacize,

tecavüze karşı mücadele etmeliyiz. Her gün kendimizi sorgulamalı, erkek egemen düşünce ve anlayışlardan kopmalıyız. Unutmamalıyız ki işçi sınıfı kapitalistlere karşı verilen mücadelenin öncüsüdür. İşçiler kapitalizmin ürettiği her türlü soruna karşı mücadele etmelidir. Bu mücadele sadece kadın işçilerin, emekçilerin mücadelesi değil, aynı zamanda erkek işçilerin de mücadelesidir. Erkek egemen düzene karşı isyan! Kahrolsun erkek egemen kapitalist sistem! 23.02.2015


METAL GREVİNDE SON DURUM eçen sayımızda, 29 Ocak’ta Bi rle şi k Me t a l İ ş ç i ler i Sendikası’nın 22 Fabrika ve yaklaşık 12 bin işçiyi kapsayan grevinin 30 Ocak günü Bakanlar Kurulu tarafından, erteleme adı altında gerçekte yasaklandığını duyurmuş, bu konudaki gelişmelere yer vermiştik. Sonradan öğrendik ki grev yasağı, aslında toplanmayan bir Bakanlar Kurulu tarafından alınmış! Çünkü Bakanlar Kurulu en son 26 Ocak’ta toplanmış. Oysa grevin yasaklanması ile ilgili Bakanlar Kurulu’nun 2015/7215 sayılı kararında “Ekli listede belirtilen işyerlerinde Birleşik Metal İşçileri Sendikası tarafından uygulanmakta olan grevin, millî güvenliği bozucu nitelikte olduğu görüldüğünden altmış gün süreyle ertelenmesi; 18/10/2012 tarihli ve 6356 sayılı Kanunun 63 üncü maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 29/1/2015 tarihinde kararlaştırılmıştır” denmektedir. Aziz Çelik’in 1 Şubat 2015 tarihinde yazdığı yazıya göre “29 Ocak g ünü Ba şbakan 11.00’de bir törendedir. 13.00’te C u m hu r b a ş k a n ı , 15 . 3 0 ’ d a Genelkurmay Başkanı, 16.30’da MİT müsteşarı ile görüşmüş. 17.00’de çözüm süreci toplantısına katılmıştır. 29 Ocak 2015 günü Ba ka n lar Kur u lu toplantısı yapıldığına ilişkin hiçbir bilgi yoktur”. Görünen odur ki yasaklama kararı tek tek bakanlara buldukları yerde ayaküstü imzalatılmıştır! Belki bir kısmının neyi imzaladığından bile tam olarak haberi yoktur. Tüm bunlar egemenlerin işçi düşmanı siyasetlerinde özde bir şey değiştirmese de söz konusu olan işçi ve emekçilerin hak talepleri olduğunda egemenlerin göstermelik de olsa bir Bakanlar Kurulu’nu toplamayı dahi gereksiz görmeleri açısından ibret vericidir. 30 Ocak günü resmi gazetede yayınlanan grev yasağı işçiler arasında büyük tepkiye yol açtı. Kararın duyulmasının ardından işçiler fabrika önlerinde toplanarak kararı tanımadıklarını, sonuçları ne olursa olsun MESS ile bu şartlarda masaya oturmayacaklarını ve mücadeleye devam edeceklerini ilan ettiler. Ertesi gün greve çıkan tüm fabrikaların önünde basın açıklamaları, protesto gösterileri düzenlendi. Sendika yönetimi iki gün boyunca işe başlamama ka-

rarı aldı. Yapılan açıklamalarda “grevin milli güvenliği bozduğu” gerekçesiyle yasaklanmasının anti demokratik olduğu ve geri çekilmesi talep edilirken işverenlere de MESS’den ayrılma çağrısı yapıldı. Fakat Bakanlar Kurulu’nun yasaklama kararı MESS’den istifaları durdurdu. İki günlük süre içerisinde hem ülkede hem de uluslararası alanda önemli bir kamuoyu oluşturuldu. Tüm devrimci ve demokrat kesimler işçilerle dayanışma etkinlikleri düzenlediler, direnişteki işçileri ziyaret ederek desteklerini sundular. Birleşi k Meta l İşçi leri Sendikası’nın, metal işkolunda Türkiye’den tek üyesi olduğu 143 ülkede madencilik, enerji ve imalat sektörlerinde çalışan 50 milyondan fazla işçiyi temsil eden IndustriALL Küresel Sendikasının Başbakana yazdığı mektup ile grev yasağının geri alınması talep edildi. Avrupa’da metal işkolunda çalışan işçilerden yasak kararı protesto ediliyor, işçi kardeşleri ile dayanışma içerisinde olduklarını belirtiyorlardı. Fakat tüm bu çabalar sermayenin bekçi liğ i ni yapa n Ba ka n lar Kurulu’nun kararı geri çekmesine yetmedi. 2 Şubat Pazartesi günü her fabrikada değişik eylem biçimleri ile grev hakkının gaspı protesto edildi. İş yavaşlatma, kart basma fakat üretim yapmama, kısa süreli iş durdurma, basın açıklaması vb. bu eylemlerin bazılarıydı. Birleşik Metal İş, 2 Şubat günü yürütmenin durdurulması tale-

biyle Danıştay’a dava açtı. Sendika; “30 Ocak günü Resmi Gazetede yayımlanan, Bakanlar Kurulu kararı ile metal grevinin yasaklandığı Türkiye’de demokrasinin olmadığı bir kez daha ilan edilmiştir. DİSK /Birl e şik Metal-İş Sendikası üyesi metal işçilerinin grev oylama sandıklarında, grev meydanlarında ortaya çıkan iradesine karşı Bakanlar Kurulu’nun aldığı yasaklama kararının adı DARBE’dir. Bakanlar Kurulunun bu kararı “milli güvenlik” denilen şeyin gerçekte sermayenin güvenliğinden başka bir şey olmadığını ve Bakanlar Kurulunun gerçekte sermayenin bir kurulu olarak hizmet verdiğini açıkça kanıtlamıştır. Kendilerine dayatılan ücret zamlarını ve çalışma koşullarını kabul etmeyen on binlerce metal işçisinin grev yolu ile hak arayışı ertelenmemiş ortadan kaldırılmıştır. Grevin durdurulması kararının işçilerin mücadelesini engelleyerek işyerlerine barış getireceğini sananlar yanılıyorlar. METAL İŞÇİLERİ, A R A BU LUCU DEĞİL , GREV HAKKININ İADESİNİ İSTİYOR!” açıklamasını yaptı. 2 Şubat 2015 tarihinde “yürütmenin durdurulması” istemiyle açılan davada Danıştay 10. Dairesi, Başbakanlık’tan bir ara karar ile savunma istedi. Danıştay 10. Dairesi, 09.02.2015 tarihli ara kararında “Davacı sendika tarafından uygulan-

makta olan ve uygulamaya konulacak grevlerin ‘milli güvenliği bozucu nitelikte olduğunun nasıl ve ne şekilde belirlendiği, milli güvenliği bozucu hususların neler olduğunun açık ve tereddütte yer bırakmayacak şekilde açıklanması”nı talep etti. Danıştay 10. Dairesi ayrıca bakanlığa on gün savunma süresi verdiğini bu sürenin tamamlanmasının ardından yürütmenin durdurulması istemini değerlendireceğini belirtti. Bunun üzerine Bakanlar Kurulu on günlük ek süre daha istedi. Buradaki amaç altmış günlük sürenin dolması ve böylelikle yasal olarak grevin düşürülmesidir. Fakat bu Danıştay tarafından reddedildi. Bu durumda Danıştay 10. Dairesi altmış günlük yasal süre dolmadan yürütmenin durdurulmasına yani grevin devam etmesine karar verebilir. Gelişmeleri hep birlikte göreceğiz. Sonuç olarak Danıştay ne karar alırsa alsın işçilerin grev hakkı patron-devlet işbirliği ile boğulmuştur! Şimdi metal patronları bazı işyerlerinde öncü işçileri işten çıkartarak intikam almaya çalışıyorlar. Fakat patronlar ve işbirlikçileri şunu çok iyi bilsinler ki; bugün işçilerin hak alma mücadelesini çeşitli oyunlarla boğmuş olabilirler. Fakat bu geçicidir! Bu ilelebet böyle gitmeyecektir! Metal işçisi ve tüm ezilenler bir gün bilinçlenecek, ayağa kalkacak ve o yıkılmaz sandığınız iktidarınız er ya da geç yerle bir olacaktır! 23.02.2015

Mart 2015 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

G

3


İŞÇİLERİN BİRLİĞİ SERMAYEYİ YENECEK!

15

Mart 2015 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

bin metal işçisinin grevlerinin AKP hükümeti tarafından yasaklanmasının üzerinden tam 4 gün geçti. 15 bin metal işçisi insanca yaşamak, insanca çalışmak için gasp edilen haklarından sadece çok az bir dilimini geri alabilmek için grev kararı almıştı. Sermaye sahipleri Ça lışma Bakanı’nı devreye sokup arabulucu önerisinde bulunuyor! Sendikadan aldıkları yanıt: “Biz arabulucu değil metal işçisinin hakkını istiyoruz!” oluyor. Bunun üzerine sermayenin emireri, kuklası, piyonu olan AKP hükümeti Bakanlar Kurulu kararıyla yapılacak grevin “milli güvenliğe aykırı olduğu” gerekçesiyle 2 ay ertelenmesine karar veriyor. Bu aslında işçi sınıfının, emekçilerin grev haklarına yapılan bir saldırıdır.

4

Birleşik Metal İş Sendikası 2 Şubat pazartesi günü Danıştay’a, Bakanlar Kurulu kararının yürütmesinin durdurulması talebiyle iptal başvurusunda bulundu. Anlıyacağınız 2 ay sonra da aynı gerekçelerle proletaryanın greve gitmeleri önlenecektir. Birleşik Metal iş Sendikasına bağlı işçiler bu yasaklamayı dinlemeyip 3 gün iş başı yapmadılar. İzmir, Basmahane’deki Birleşik Metal İş Sendikasının önünde saat 16.00’da toplanan 1000 civarında kitle marşlar ve sloganlarla AKP Konak İlçe Başkanlığına yürüdü. “Asla teslim olmayacağız! Vur vur inlesin AKP dinlesin! Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya da hiçbirimiz! İşçi düşmanı AKP! Ekmeğimizden elinizi çekiniz! Yaşasın sınıf dayanışması! Gün gelecek devran dönecek AKP işçiye hesap verecek! Direnen işçiler asla

yenilmez! İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!” Yürüyen işçilerin attığı sloganlar aşağı-yukarı bunlardı. Protesto yürüyüşü hafta arasında gerçekleştirildiği için böylesine önemli bir yürüyüşte istenilen kalabalık yoktu. Tabii ki katılımın azlığı sadece “hafta arası olduğu için” varsayımıyla geçiştirilemez. Bunun asıl nedenleri üzerinde iyice düşünmek gerekiyor. Bu olumsuzluğa karşın katılan kitlenin disiplini, slogan atmadaki öfkeli temposu, kararlılığı, bilenmişliği oldukça olumluydu ve hem güven hem de heyecan vericiydi. AKP Konak ilçe binası önüne gelindiğinde Birleşik Metal İş Sendikası İzmir Şube Başkanı Ali Çeltek bir konuşma yaptı. Konuşmasını şu sözlerle noktaladı: “Bir kez da ha uyarıyoruz: İşverenleri, MESS’i, hükümeti, yar-

gıyı! Uyarıyoruz! Bir karşı çıkış var ise önce onu anlamaya çalışacaksınız. Bastırmaya kalktığınızda altında kalırsınız. Asla teslim olmayacağız! Asla yılgınlığa kapılmayacağız! Biz kazanacağız! Çünkü haklıyız! Çünkü sömürülüyoruz! Çünkü çocuklarımız için yaşıyor ve çalışıyoruz! Büyük bir kavganın neferleriyiz! Sendikal disiplinimizi hiçbir şekilde bozmadan, kurul kararlarını harfiyen uygulayarak güven, birlik ve inat !!!” İşçilerin yasal hakları olan grevin bakanlar kurulu tarafından ertelenmesi IndustriALL Küresel sendikası tarafından tepkiyle karşılandı ve T.C.Başbakanı Ahmet Davutoğluna bir mektup ile uyarıda bulundu. 05.02.2015 İzmir/Yeni İşçi Dünyası okuru

HARİBO’DA ÇALIŞAN TAŞERON İŞÇİLERDEN MEKTUP VAR! H

aribo fabrikası, jelibon şeker üreten bir fabrikadır. Firma içerisinde 10 ayrı taşeron firma bulunmaktadır. 400 işçi kadrolu olarak çalışmaktadır. İşlerin en yoğun olduğu dönemde taşeron işçileri çok yoğun mesaiye bırakıyorlar. Üç vardiya 8 saat, bir 8 saat daha çalışarak zorunlu mesaiye bırakıyorlar. Bu nedenle günde 16 saat çalışıyoruz. Ayrıca dışarıdan gündelikçi işçiler de getiriliyor. Bir sabah 2. vardiyaya işe geldiğimizde daha servisten inmeden güvenlikler karşıladı bizi. Apar topar giriş çıkışlarımızı imzalama-

dan ekip eşliğinde fabrikanın arka tarafına götürdüler. Daha sonra 4-5 saat mutfakta tuttular, sonra da yerin altından gizli bölümlerden geçerek soyunma dolabımıza geldik. Buraya geldikten sonra müfettişlerin fabrikayı denetlemeye geldiğini öğrendik. Bizler firma da paketlemede çalıştığımız halde bizleri temizlik işçisi olarak gösteriyorlar. Biz taşeron işçiler kadrolu işçilerle aynı işi yaptığımız halde kadrolu işçiler 3 ayda bir ikramiye, 700 lira kömür parası, bayramlarda bayram harçlıkları alırken, biz

taşeron işçiler aynı işi yaptığımız halde bu hakların hiçbirisinden faydalanamıyoruz ve canları istediği an kapı dışarı ediliyoruz. Aralık ayında bizlere iş yok denilerek 50 kişiyi 3 gün ücretsiz izne çıkardılar. 1. vardiyayı 19’da tekrar işe çağırdılar. Beşe kadar çalıştık, beşten sonra da Avcılar’da bir otelde milyarlarca lira para harcayarak 400-500 kişilik içkili, yemekli, dansözlü yılbaşı eğlencesi düzenlediler. Fabrikanın müdürü şunları söyledi: “Ben her sabah kalktığım da şu soruyu soruyorum kendime ‘Ben ne kadar

şanslıyım’ 300 metre kareden, 400 metre kareye geldim, üretim şu kadar arttı, şu kadar çalışanım oldu’ vs! Bizler de ona soruyoruz: Biz işçiler ne kadar şansızız. Hiçbir hakkımız yok, emeğimizi, alın terimizi çalarak zengin oluyorsunuz. Bizler ise her türlü hak gaspını yaşıyoruz. İki aydır ücretsiz izindeyiz, kiramızı, faturalarımızı ödeyemiyoruz. Her gün reklamlarda “Büyük ol, küçük ol, Haribo’yla mutlu ol” diyorlar. Evet, sizler sırtımızdan zengin olarak mutlu oluyorsunuz, ama merak ediyoruz biz işçileri mutlu


etmeyi ne zaman düşüneceksiniz? Ancak ne var ki bütün bu yaşananlar Türk-İş’e bağlı Tek Gıdaİş’in örgütlü olduğu bir işyerinde yaşanıyor ve sendika temsilcisi işçilerin sorunlarıyla ilgilenmek bir yana, sanki patronun sözcüsüymüş gibi davranıyor. İşçilere sahip çıkmıyor, işçilerin dava açmasından korkuyor ve dava açmak isteyen işçileri vazgeçirmeye çalışıyor. Buradan sendikacılara ve temsilcilere sesleniyoruz artık işçilere sahip çıkın. H A R İ B O’ DA TA Ş E RON ÇA LIŞA N V E İK İ AY DIR ÜCRETSİZ İZNE AYRILMIŞ

OLAN İŞÇİLER Taşeron ya da kadrolu, işçiler sermayedara karşı birlik olma-

dıkça bu zulümden kurtulamazlar. Taşeron sisteminin kapitalist için en iyi özeliği işçiler arasında yarattığı farklılıklardır! Ücret

farkları, sosyal hak farkları, kadrolu işçi için kendini taşeron işçiden üstün görmenin aracı, taşeron işçi için ise kadrolu işçiye karşı rakip olmanın bir aracıdır. Kapitalist için ise ortalama karını artırmanın bir yoludur. Bu sistemde tek kârlı vardır, o da kapitalisttir. Bu durumu değiştirecek olan tek yol ise kadrolu ya da taşeron bütün işçilerin sınıf bilinçli örgütlülüğüdür. İşçilerin birliği sermayeyi yenecek! Kahrolsun kapitalizm, yaşasın sosyalizm! 10.02.2015

D

ora Otel İşçileriyle Dayanışma Platformu Pazar eyleminde Turizm İşçileri Forumu’nun sonuç bildirgesini paylaştı. Turizm işçilerinin kendi örgütlenmelerini yaratmak, işçilerin söz sahibi olduğu sendikal örgütlenmeleri oluşturmak ve bulundukları her yerde örgütlenmeyi ve mücadeleyi büyütme ve farklı sektörlerdeki işçilerle mücadele birliğini örme kararı aldıkları ifade edildi. Dora Otel İşçileriyle Dayanışma Platformu bu hafta yine Dora Otel önündeki eylemini Talimhane Caddesi’nden otel önüne yürüyerek gerçekleştirdi. Dora Otel İşçilerinin işten atılma ve mücadele süreci, turizm iş kolundaki sömürü koşulları anlatılarak çevre otellerdeki işçilere örgütlenme ve mücadele çağrısı yapıldı. “Yaşamımızı Patronların İnsafına Terk Etmeyeceğiz” denilerek mücadeleyi yükseltme kararlılığı ifade edildi. Eyleme Alkım Kitabevi, İşçi Daya n ı şma Koord i na syonu, Mağaza Çalışanları Platformu da katılarak destek verdi. “Dor a O tel İş ç i si Ya l n ı z D e ğ i ld i r”, “D i re ne D i re ne Direnişten Zafere”, “Turizm İşçisi Yalnız Değildir”, “Sendika Haktır Engellenemez”, “Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz”, “Bu Daha Başlangıç Mücadeleye Devam” sloganları atılan eylemde Otel önüne gelindiğinde Tüm Emek Sen Genel Sekreteri İbrahim Akseloğlu, geçen hafta Cumartesi günü TMMOB Mimarlar Odası’nda gerçekleştirilen “Turizm İşçileri Sorunları ve Çözümü” başlıklı fo-

rumun yapıldığını ve işçi sınıfının dayanışmasının bir örneğinin yaşandığı forumdan turizm sektörü başta olmak üzere her alanda sınıf dayanışmasının birleştirilmesi ve yükseltilmesi kararının çıktığını ifade etti. Forumun Sonuç Bildirgesini işten atılan Dora Otel İşçisi Mu ha m med Uysa l a k t a rd ı; Turizm Otel Spor Emekçileri Sendikası (Tüm Emek Sen), Devrimci Turizm İş, İstanbul Yeditepe Aşçılar ve Garsonlar Derneği, Dora Otel İşçileriyle Dayanışma Platformu, 14 Şubat 2015 Cumartesi günü ağırlıklı olarak otel işçilerinin katıldığı, "Turizm İşçileri Sorunlarını ve Çözümü Konuşuyor" başlıklı bir forum düzenlediğini ve foruma otel işçilerin dışında lokanta, kafeterya, bar çalışanları ve farklı kesimlerden işçiler de katıldı. Katılım gösteren tüm işçilerin söz

aldığı forumda, turizm sektöründeki çalışma koşulları, sömürü, baskı, mobbing, örgütlenme önündeki engellerin deneyimlerle aktarıldığı forumda işçiler örgütlenme süreçlerine ilişkin deneyimlerini de aktardığını belirten Uysal, foruma Turizm Otel Spor Emekçileri Sendikası (Tüm Emek Sen), Devrimci Turizm İş, İstanbul Yeditepe Aşçılar ve Garsonlar Derneği, Dora Otel İşçileriyle Dayanışma Platformu bileşenleri, Alkım Kitabevi-Kafe Kafka işçileri, çesitli otellerden katılan işçiler, Antalya'dan Turizm İşçisinin Sesi Dergisi Okurları, İşçi Dayanışma Koordinasyonu üyeleri, Mağaza Çalışanları Platformu ve Müzikleriyle Emeğe Ezgi Müzik Grubu da katıldığını söyledi. Devrimci Turizm İş Sendikası yöne t i m k u r u lu üye si A l i Karabudak Dora Otel işçilerinin işlerine dönme mücadelesi verir-

ken aynı zamanda gerek turizm sektöründen gerekse farklı sektörlerden işçilerin ve emek dostlarının güzel bir mücadele birliği yakaladığını ve bunun güçlenerek sürdüğünü ifade etti. Turizm sektöründe binlerce çalışan olmasına rağmen sendikalı işçi sayısının çok az olduğunu ve Tüm Emek Sen ile birlikte bu sektörde işçilerin sendikal örgütlenmelerinin sağlanması için birlikte yürüme kararı aldıklarını belirten Karabudak sözü turizm işçilerine söyleyen Uysal, İstanbul Yeditepe Aşçılar ve Garsonlar Derneği başkanı Salih Güney gerek sendikal gerekse dernek örgütlenmelerinin, hatta toplantı ve forumların düzenlenmesine patronların tahammül edemediğini, bu tür girişimlerin bir isyan, ayaklanma girişimi olarak görüldüğünü belirten Güney, işçilerin hep büyük bir haksızlıkla karşılaştıklarında bir araya geldiklerini söyledi. İşten atılmadan, haksızlıklarla karşı karşıya kalmadan önce bir araya gelmeleri, örgütlenmeleri, tek yumruk olup patronların karşısında durmaları, haklarını savunmaları gerektiğini belirten Güney, bundan sonra Dora Otel ve Tüm Emek Sen başta olmak üzere turizm işçileriyle dayanıma içinde olacaklarını ifade ettiğini belirtti. Forumda konuşan işçilerin öne çıkan örgütlenme modelini iki başlık altında ele aldıklarını Yazlık diye tabir edilen bölgelerdeki işletmelerin mevsimlik çalışmaları, 12-14 saat çalışmak zorunda kalmalarının dayatılması, çoğu zaman ücretlerini alamamaları, güvencesiz çalışmak zorunda kalma-

Mart 2015 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

DORA OTEL İŞÇİLERİNİN MÜCADELESİ SÜRÜYOR

5


ları, sezon bitimi işsiz kalmaları, uzun soluklu örgütlenmelerinin önünde engel teşkil ettiğine dikkat çekerek bu alandaki insanlık dışı çalıştırma koşullarına karşı ada örgütlenmeleri yaratarak örnek olmak ve bu örneklerle bölgedeki işçilerin umutsuzluğunu kırmak gerektiğini ve sendikaların ise işçilerin söz sahibi olacağı örgütlenme modellerine yönelmesi yönelmesinin bir mecburiyet olduğunu dile getirdiklerini söyledi. Turizm işçilerinin ikinci olarak şehir otelciliği ve iş kolunun diğer alanlarında keyfi işten atmalara, taşeron çalıştırmaya, düşük sigorta primleri göstermeye, mob-

binge maruz kalmaya, iş güvenliği önlemleri ve meslek hastalıklarına yol açan tedbirsizliklere karşı, iş verenlerin örgütlülüklerine karşı duracak dayanışma ağları örgütleyerek mücadele etmek gerektiğine değindiğini belirten Uysal sözlerini “Sonuç olarak; İşçi sınıfının ekmeği ve onuru için mücadele ettiğini ve mücadelesinin meşru olduğunu ve turizm sektöründeki örgütlenmenin de kararlılıkla devam edeceğini ve başarıya ulaşacağına inanıyoruz. Bu topraklarda işçilerin yasal ve anayasal haklarının nasıl gasp edildiğini, bugün işçilerin kullanabildikleri

tüm hakların da yıllarca verilen mücadelelerle ve bedeller ödenerek kazanıldı. Tarihteki ilk toplu iş sözleşmesini Kütahya çini işçileri, ilk grevi Osmanlılar döneminde tersane işçileri gerçekleştirdiler. İşçiler yasalarda yazanlara uyan değil, yasa yaratanlar olabilmek için mücadeleleriyle kazandıkları hakları tarihteki grev, direniş ve kazanımlarla işçi komitelerinin önemini bilerek ve tarihteki örneklerinden yararlanarak zenginleştirmelidir. İşçi sınıfının ekmeği ve onuru için mücadele ettiğini ve mücadelesinin meşru olduğunu ve turizm sektöründeki örgütlenmenin de kararlılıkla devam

edeceğini ve başarıya ulaşacağını belirtiriz. Önümüzdeki süreçte Tüm Emek Sen olarak Devrimci Turizm-İş ve İYAGAD ile olan dayanışmamızı sürdürürken işçilerin forumda vurguladığı gibi sadece turizm işkolunda değil tüm hizmet sektöründe örgütlenerek dayanışma ve mücadele ağlarını büyüteceğiz” diyerek tamamladı. Eylem Alkım Kitabevi-Kafe Kafka işçilerinin verdikleri mücadele hatırlatılarak, 3 Mart tarihinde Kartal Adliyesi’nde görülecek olan duruşmaya emek dostlarının destek vermesi çağrısı yapılarak sloganlarla bitirildi. 22.02.2015

Kısa... Kısa... "ASANSÖR FACİASI" DAVASINDA TUTUKLU SANIK KALMADI

Mart 2015 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

M

6

ecidiyeköy'de 10 işçinin hayatını kaybettiği asansör faciasına ilişkin 3’ü tutuklu 25 sanığın yargılandığı davada, tutuklu 3 sanık tahliye edildi. Dava kapsamında tutuklu sanık kalmadı. Mahkeme heyeti oy birliğiyle, "suçun vasfı ve mahiyeti, mevcut delil durumu, tutuklu kaldıkları süre ve karartılacak delil bulunamadığından" tutuklu üç sanığın tahliyelerine karar vererek duruşmayı erteledi. Tutuklu sanık Adem Akyıldız ise 25 Aralık 2014’te görülen ilk duruşmanın ardından

tahliye olmuştu. 2,5 yıldan 22,5 yıla kadar hapisle yargılanan sanıklar, söz konusu işçiler olunca işçinin fıtratında olan iş cinayetleri gayet normal sayılarak geri kalan 3 sanıkta tahliye ediliyor. 6 Eylül 2014 tarihinde Mecid iyeköy’ dek i Torunlar Center inşaatında meydana gelen asansör faciasında 10 işçi feci şekilde hayatını kaybetmişti. Davada tahliye kararı verilmesi, ölen işçilerin aileleri ve avukatlarının tepkisine yol açtı. Duruşma sonrası İstanbul Adalet Sarayı’nın C Kapısı önünde toplanan ölen işçilerin ailelerinin de aralarında bulunduğu avukatlar basın açıklaması yaparak tahliye kararını eleştirdi. Ça n kaya Belediyesi ’nde 4 Nakliyat-İş üyesi işten atıldı

SENDİKA ÜYESİ OLAN 4 İŞÇİ İŞTEN ATILDI!

C

HP’li Çankaya Belediyesi’nde Norm Altaş İş Ortaklığı’na bağlı çalışan 4 işçinin sendika üyesi olmaları gerekçesiyle işten atılmalarına karşı Nakliyat-İş yazılı bir açıklama yaptı. Atılan işçilerin geri alınmasını isteyen Nakliyat İş, işverenin işçilerle yapılan toplantılarda sendika üyeli-

ğinin anayasal hak olduğu belirtilirken bir yandan da “ama”larla başlayan psikolojik baskılar, tehditler yapıldığını ifade etti. S end i k a aç ı k la ma sı n d a , Çankaya Belediye Başkanını işçilerin anayasal örgütlenme hakkına saygılı olmaya, atılan işçileri geri almaya çağırdı.

METAL İŞÇİLERİ GREV HAKKI İÇİN MECLİS ÖNÜNDEYDİ

B

irleşik Metal-İş, ITUC’un grev hakkına küresel çapta sahip çıkma çağrısı ile eş zamanlı olarak Meclis önündeydi. Eylemde grev hakkı yasaklanan metal işçilerinin mücadele isteği öne çıktı. Uluslararası Send i ka lar Konfederasyonu (ITUC) dünyanın farklı noktalarında grev haklarının yasaklanmasıyla ilgili gelişmeler üzerine küresel çapta yaptığı grev hakkı eylem çağrısı yaptı. Türkiye’de de grev hakkı yasakla-

nan Birleşik Metal-İş üyesi metal işçileri de, 15 bin metal işçisinin hakkı için çağrıya uyarak Meclis önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya DİSK’e bağlı sendikaların üyeleri de destek verdi. Meclis önünde DİSK’li işçiler adına basın açıklamasını Birleşik Metal-İş Sendikası Başkanı Adnan Serdaroğlu yaptı. Serdaroğlu Danıştay’a yaptıkları başvurunun sonucunda “milli güvenliği bozucu hususların ne olduğu sorusuna açık ve tereddüde yer bırakmayacak şekilde açıklama” istendiğini, ancak grevi aynı gün yasaklayan Bakanlar Kurulu’nun Danıştay’ın süresine ek 10 gün daha süre istediğini, bunun çok açık şekilde grev erteleme kararının dayanaksız olduğunu gözler önüne serdiğini belirtti.

SİDEMİR İŞÇİSİ PES ETMİYOR

S

ivas Demir Çelik İşletmeleri’nde (SİDEMİR) çalışan ve ücretlerini alamayan işçilerin protesto eylemleri devam ediyor. 18

Şubat’ta kent meydanında toplanan işçiler, “Açlıktan Ölmeyiz, Biz Bu Yoldan Dönmeyiz!”, “İşçinin Birliği Sermayeyi Yenecek!” yazılı pankartlar açarak hakları için yürüyüş yapmak istediler. Ancak polis, sayıları 200'ü bulan işçilere müdahale etti. Polisin engellemesine sert tepki gösteren işçiler, sloganlarla müdahaleyi protesto ettiler.


İŞSİZLİK REKOR KIRDI, ÜNİVERSİTE MEZUNU KADINLARDA İŞSİZLİK KATLANDI

T

ürk iye Dev ri mci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Enstitüsü (DİSK-AR), TÜİK taraf ı nda n açı k lanan Hanehalkı İşgücü Anketi Kasım 2014 dönem sonuçlarını değerlendirdi. DİSK-AR’ın TÜİK’in işgücü anketi üzerine yaptığı değerlendirmede aşağıdaki tespitlere yer verildi: “İşsizlik Kasım döneminde de dönem rekorunu kırdı. Geniş tanımlı işsizlik yüzde 17,5 oldu. Üniversite mezunu kadınlarda işsizlik katlanıyor. Geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 17,5, işsiz sa-

yısı 5 milyon 473 bin oldu. Her dört işsizden biri yükseköğretim mezunu. Eğitimli kadınlar için işsizlik erkeklerin 2 katı. İşgücüne yeni katılan 10 kişiden 3’ü işsiz. TÜİK Hanehalkı İşgücü Anketi Kasım 2014 dönemi verilerine göre işsizlik hem görünen hem görünmeyen boyutlarıyla tehlike sinyalleri vermeye devam etmektedir. Eğitimli işgücü ve özellikle eğitimli kadınlar için yaşanan kriz ise sürmektedir. Bu krizin bir boyutu da emek piyasalarında kadınlara yönelik cinsiyetçi uygulamalardır. Kadınlar bir yandan

şiddetin, tacizin, tecavüzün hedefi olurken, diğer yandan da görünmeyen ev içi emek faaliyetlerine, kötü çalışma koşullarına, kayıt dışı çalışmaya, eğitim düzeyi arttıkça işsizliğe, işyerlerinde psikolojik tacize mahkûm edilmektedir. Haftalık çalışma süresi gelir kaybı yaşanmaksızın 37,5 saate, fazla mesailer için uygulanan yıllık 270 saat sınırı, 90 saate düşürülmelidir. Herkese en az 1 ay ücretli izin hakkı tanınmalıdır. Herkes için iş güvencesi ayrımsız bir biçimde uygulanmalıdır. Sendikal hak ve özgürlükler güvence altına alınmalı, sendikal barajlar kaldırılmalı,

herkesin sendika hakkını özgürce kullanabilmesi için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Taşeronlaşma ve kayıt dışı istihdam engellenmelidir. Kamu girişimciliği ve hizmetleri istihdam yaratacak şekilde yeniden ele alınmalıdır. Kamuda personel açığı derhal kapatılmalıdır. Kadın istihdamının artırılması ve işsizliğinin azaltılması için işgücü piyasalarındaki cinsiyetçi uygulamalara son verilmeli, ev içi bakım hizmetleri devletin gereken nitelikli, yaygın ve ücretsiz bakım hizmetlerini sağlaması ile kadının üzerinden alınmalıdır.”

SÖĞÜT SERAMİK PATRONUNUN MÜCADELE ÜLKER İŞÇİLERİNE ULUSLARARASI ZİYARET: HAZIMSIZLIĞI “YAŞASIN ENTERNASYONAL DAYANIŞMA!”

ralık ve Ocak aylarına ait ücretlerini ve diğer haklarını alamadıkları için günlerdir eylem yapan işçiler ile Söğüt Seramik yönetimi arasında bir görüşme yapıldı. Yönetim, bu görüşmede işçilerin işten çıkartıldığını açıklarken, işçilerin boyun eğmeyip mücadele etmesine de öf keyle tepki gösterdi, mücadeleyi hazmedemediğine dair sözler sarf etti. Tüm bunlar, sermaye sınıfı-

ÜLKER İŞÇİLERİ İLE DAYANIŞMA GECESİ YAPILDI

Ü

lker işçileri ile dayanışma gecesi Bakırköy Belediyesine ait Yaşam Köyü Kapalı Spor Salonunda yapıldı. 30 ocak Saat: 17.30 da başlayan geceye katılım yaklaşık 400 kişi idi. Birçok Sanatçı, Siyasi parti, Gazete ve dergi çevreleri de geceye destek verdi. Gecede, direnişte olan me-

tal işçileri, Sütaş işçileri, Zet Farma işçileri ve BEDAŞ işçileri de birer konuşma yaptılar. Gecede sık sık sloganlar atılıp halaylar çekildi. Gerek işçilerin yaptıkları konuşmaların içeriği gerekse sendika çalışanlarının yaptıkları konuşmaların içeriği genelde işverenlerin karlarını artırmak için AKP Hükümeti ile yaptıkları iş birliği üzerine idi. Kapitalist sistemin bir bütün olarak Hükümetlerden bağımsız esas sömürü kaynağı olduğuna değinilmedi. Bizlerde Yeni Dünya İçin Çağrı çalışanları olarak geceye katıldık ve yayın satışı yaptık. İŞÇİLER İN BİR LİĞİ SERMAYEYİYENECEK!

D

irenişlerinin 114. gününd Ülker işçilerine uluslararası dayanışma ziyareti gerçekleştirildi. Uluslararası Gıda İşçileri Federasyonu (IUF) ve Yıldız Holding’in satın aldığı İngiltere ve Belçika’daki fabrikalarda örgütlü sendikaların temsilcileri, 17 Şubat Salı günü Ülker işçilerini Topkapı’daki fabrika önünde zi-

yaret ettiler. Saat 14.30’ da “Long Live International Solidarity” (Yaşasın Enter na syona l Daya n ı şma), “Yaşasın Sınıf Dayanışması” sloganlarıyla fabrika önüne gelen Uluslararası Gıda İşçileri Federasyonu heyeti ve DİSK Gıda-İş temsilcileri konuşmalar yaptılar.

MERSİN’DE BELEDİYE İŞÇİLERİNDEN PROTESTO YÜRÜYÜŞÜ

Y

az döneminden bu yana Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin çeşitli birimlerinde çalışırken işten atılan ve Özgür Çocuk Parkı’nda direnişlerini sürdüren belediye işçileri eylemlerine devam ediyorlar. Direnişçi işçiler Akdeniz, Mezitli

ve Yenişehir Belediyelerinde çalışan DİSK/Genel-İş üyesi işçilerin de katılımıyla, 12 Şubat’ta Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz ve belediye yöneticilerine karşı protesto yürüyüşü gerçekleştirdiler. Özgür Çocuk Parkı’ndan, Büyükşehir Belediyesine kadar gerçekleştirilen yürüyüşte pankartlar ve sloganlarla belediyede gerçekleştirilen işten atmalar protesto edildi. Yürüyüş boyunca “Direne Direne Kazanacağız!”, “İşçiler Burada Kocamaz Nerede!”, “Bu Daha Başlangıç Mücadeleye Devam!”, “Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz!” sloganları atıldı.

Mart 2015 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

A

nın sözcülerinin işçi mücadelesinden nasıl da korktuklarını ve hazmedemediklerini gözler önüne seriyor. Kapitalist sömürücülere göre işçiler seslerini çıkartmamalıdır; özellikle de Anadolu kentlerinde, “saf ve her duruma katlanmaya hazır” biçiminde telakki edilen işçilerin mücadelesi asalakları pek kızdırmış. Bundan dolayı işçileri işten atarak gözdağı veriyor ve cezalandırmak istiyorlar. Ancak ne yaparlarsa yapsınlar işçilerin mücadelesinin önüne geçemeyecekler. Bugün yeterince örgütlü olmadıklarını düşünerek işten attıkları o işçiler, yarın daha fazla örgütlenecek ve tüm yöneticilerle birlikte patronu kapının önüne koyacaklar.

7


Mart 2015 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

KADIN CİNAYETLERİNİN ESAS SORUMLULARI KAPİTALİST SİSTEM VE BU SİSTEME KOL KANAT GEREN DEVLETTİR! H

8

er gün gündemimize bomba gibi düşen yeni bir haberle sarsılıyoruz. Son yıllarda kadın cinayetlerinin ve kadınlara yapılan taciz ve tecavüzlerin sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Hatta öyle ki günde resmi rakamlara göre üç kadın bu vakaların tekrar etmesi sonucunda hayatlarını kaybetmektedir. Son olay ise canice katledilen genç bir kızımızın hunharca katledilmesi tüm toplumu derinden sarsmıştır. Bunları yazarken bile adeta kalemim titreyerek sözcükleri bir araya getirmek zorunda kaldım. On bir şubat günü Tarsus – Mersin istikametinde Ahmet Suphi Altındöken’in kullandığı araca binen Özgecan Aslan servis şoförün önce taciz edilmiş sonra tecavüz teşebbüsünde bulunmuş, fakat genç kızın kendini koruması sonrası önce bıçaklanmış sonra yakılarak katledilmiştir. Özgecan’ın cesedinin yakılıp ortadan kaldırması konusunda baba Necmettin Altındöken ve arkadaşı Fatih Gökçe yardım etmiş. Erkekler bir cinayete daha imza atıyor. "Allah’ın kendilerine emaneti olan kadınlar" erkeğin bir dediğini iki etmeyecek. Eğer ederse fıtratında olan erkek şiddetine boyun eğecek. Bu mantık yıllarca kadına yönelik şiddetin ideolojik temelini oluşturmuştur. Bugüne kadar toplumun önemli bir kesimi ya bu şiddeti onaylamış ya da sessiz kalmayı tercih etmiştir. Bu cinayetler töre veya namus cinayeti olarak ya da kadınları cinsel obje olarak gören sapıklar tarafından sürdürülmektedir. Devlet de bu cinayetleri işleyen katilleri ya haksız tahrik indirimi ya da iyi hal gerekçesi ile salıvermektedir. Erkek egemenliğindeki otoriter devlet, erkeği korumaya devam etmektedir. Artık kadınların bu erkek şid-

detine boyun eğmemesi erkekleri daha da pervasızca davranmaya itiyor. Özgecan Aslan cinayeti kadına yönelik şiddete karşı tepkiyi doruğa çıkardı. Kuzey Kürdistan Türkiye’nin hemen her ilinde bu canice işlenen cinayet protesto edilmekte ve devletin bu katillerin yargı önünde iyi halden faydalanmamaları konusunda sloganlar atılmaktadır. YASTA DEĞİL İSYANDAYIZ! Özgecan Aslan’ın eğitim gördüğü Çağ Üniversitesi’nde bir eylem gerçekleşti. Arkadaşları ve Mersin, Adana, Tarsus ve Osmaniye’den gelen binlerce kişi “Yasta Değil İsyandayız!” sloganı ile Adana Mersin karayolunu trafiğe kapatarak Özgecan ve kadın

cinayetlerini protesto ettiler. Binlerce kişinin katıldığı yürüyüşün en önünde: “Kadına Yönelik Şiddet Bir İnsanlık Ayıbıdır, Bu Ayıba Ortak Olma! Özgecan Ölümsüzdür!” pankartı taşındı. Kitle “Özgecan’ın asıl katili AKP hükümetidir!, Kadın cinayetleri politiktir!, Dünya yerinden oynar kadınlar özgür olsa!, Hepimiz Özgecan’ız öldürmekle bitmeyiz!, Erkek adalet değil gerçek adalet!, Jin jiyan azadi!”… sloganları eşliğinde Yenice Cumhuriyet alanına kadar yürüdü. Alanda kitlenin bir araya gelmesinden sonra Özgecan ve erkek şiddetinde hayatını kaybedenlerin anısına bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Basın açıklamasına geçildi. Basın açıklaması Çağ Üniversitesi öğrencisi

Esengül Salu tarafından okundu. “Özgecan bir cinsiyetin, etnik kökenin ve siyasi görüşün kurbanı değil, tüm insanlığın acı kaybıdır” vurgusu yapıldı. Açıklamada Özgecan Aslan’ın öldürülmesi ve kadına yönelik şiddet de kınandı. Özgecan Aslan cinayeti ve kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddetin esas sorumlusu kapitalist sistem ve onun devletidir. Emekçi kadınların gerçek kurtuluşu üretim araçları üzerinde özel mülkiyetin ortadan kaldırıldığı sosyalist toplumla mümkündür. Bugün “ Erkek egemen düzene isyan zamanıdır!” şiarını her zamankinden daha fazla vurgulamalıyız. 19.02.2015 Mersin/Yeni İşçi Dünyası


ÖZGECAN’IN KATİLİ ERKEK EGEMEN DEVLETTİR! Eseny urt Cumhuriyet Meydanında Özgecan Aslan’ın katledilmesi protesto edildi. Birleşik Haziran Hareketi’nin düzenlediği protesto saat:18.00 da yaklaşık 50 kişilik bir gurupla yapıldı. Eyleme KÖZ, YDİ ÇAĞRI ve İMECE Kadın Dayanışması da destek verdi. “Özgecan’ın katillerini lanetliyoruz! Birleşik Haziran Hareketi” imzalı pankartın açıldığı eylemde dövizler ve her kurumu temsilen birer flamada taşındı. “Erkek vuruyor devlet koruyor!, Özgecan’ın katili erkek egemen devlettir!, Kürtaja değil katliamlara dur de!” vb sloganların atıldığı eylemde yapılan açıklamada kısaca şöyle: “Özgecan tecavüze karşı direnmeseydi gene öldürülecekti. Bu ülkede her gün onlarca kadın erkek şiddetine uğruyor. Ortalama 2-3 kadın katlediliyor. Bunların yaşanmasındaki sebep ne olursa olsun arkasında ki zihniyete bak-

mak gerek! Kadın kendi iradesi ile karar verdiği için şiddet görüyor ya da öldürülüyor. Eteğinin boyu için şiddet görüyor ya da öldürülüyor. Ölen hep kadın. Öldüren erkek. Katili koruyan erkek egemen

devlet.” Basın metninin okunmasından sonra kitle dağıldı. Kadının kurtuluşu işçi sınıfının kurtuluşuna bağlıdır ve kadınlar bunun bilincinde olarak mücade-

leyi örmeli. Kadın emekçi hem sisteme hem de her türlü erkek şovenizmine karşı mücadele yürütmek zorunda. Kahrolsun erkek egemen sistem! 14.02.2015

ÖZGECAN İÇİN ADANA’DA EYLEM adına yönelik şiddet durmuyor, durmuyor. Gittikçe katmerlenerek, vahşileşerek devam ediyor. Son olarak Özgecan’ı verdik toprağa. Özgecan’ın katledilmesindeki vahşilik kanımızı dondurdu. Okuldan çıkıp evine gitmeye çalışırken… Bir kez daha, kadın olarak artık hiçbir yerde güvende olmadığımızı gördük. Ne evde, ne sokakta, ne toplu taşıma araçlarında, ne iş yerlerimizde, ne karakollarda… Şiddetten kaçıp sığındığımız “güvenlik güçleri”nin elinde şiddete maruz kaldık çoğu zaman. Peki ne yapmalıyız? Otobüste son kalan yolcu olmamak için dua mı etmeliyiz? Bütün bu katliamlar, şiddet olayları karşısında susup evimizin dört duvarı arasına mı sinmeliyiz? Hayır! Şiddete karşı sesimizi her zamankinden daha gür şekilde haykırmalıyız. Sokak lara çıkmalı, meydanları doldurmalıyız. En önemlisi örgütlenmeliyiz. Özgecan için bir çok ilde gösteriler düzenlendi. Kadınlar, “artık yeter, bu son olsun” diye haykırdı. Son olmayacak biliyoruz. Çünkü biz kadınlara yönelen bu şiddet, erkek egemen sistemin bir ürünüdür. Burada birer ikişer katledilirken, tecavüze uğrarken, elle, gözle, sözle taciz edilirken, dayak yerken bizler; hemen yanı başımızda kız

kardeşlerimiz köle olarak alınıp satılıyorlar. Özgecan için düzenlenen gösterilerden bir tanesi de Adana’da ge rç e k l e ş t i r i l d i . 14 Şu b at Cumartesi akşamı Adana Kadın Platformu pankartı arkasında yürüdük. Sloganlarımızı haykırdık. “Gecelerde bizim, sokaklarda” di-

yerek istenilenin aksine sokakları terk edip evlerimize kapanmayacağımızı haykırdık. Her yerden gelebilecek şiddete karşı özgürlük diye bağırdık. Özgecan’ın katillerinden hesap soracağımıza söz verdik. 5 Ocak Meydanı’ndan başladığımız yürüyüşü Özgecan’ın

katledildiği minibüs firmasının Adana’daki acentesi önünde sonlandırdık. Burada bir basın açıklaması okuyarak katliamcıları bir kez daha lanetledik. Yaşasın Kadın Dayanışması! Ka hrolsun Erkek Egemen Kapitalist Sistem!

Mart 2015 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

K

9


İSTANBUL’DA KADINA YÖNELİK ŞİDDET PROTESTO EDİLDİ G

Mart 2015 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

eçtiğimiz günlerde üniversite öğrencisi olan Özgecan Aslan’ın tecavüze direndiği için hunharca öldürülüp yakılması Türkiye’nin gündemine oturdu. Birçok yerde kadına yönelik şiddet çeşitli eylemlerle lanetlendi, kınandı. Erkek şiddetine karşı kadınlar ‘artık yeter’ diyerek sokağa çıktılar. Bu eylemlerden bir tanesi ise çeşitli kadın gruplardan oluşan ‘Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Önlem Grubu’nun çağrısıyla Taksim – Tünelde gerçekleştirilen, sadece kadın katılımlı eylem idi. Yürüyüşün en önünde, “Güldünya, Ayşe, Özgecan… İsyanımız Büyüyor” yazılı pankart taşındı. Yürüyüşte, güzergâh boyunca sıkça sloganlar atılarak, zılgıtlar çekildi. Öne çıkan bazı sloganlar şunlardı; “Kadın Cinayetleri Politiktir!, “Fıtrat, iffet dediniz, kadınları katlettiniz!, Susmuyoruz, Korkmuyoruz, itaat etmiyoruz!, Erkek vuruyor, Devlet Koruyor!, Yaşasın Kadın dayanışması!” Yürüyüş sonunda platform adına hazırlanmış olan basın açıklaması, hem Türkçe hem de Kürtçe okundu. Basın açıklamasında; “Özgecan olayında toplumun geniş kesiminin, yani erkeklerin de sokağa çıktığı, nutuklar atıldığı, tepkilerin önemli olduğu, fakat o zaman toplumdaki ikiyüzlü tavırlarla da yüzleşmek gerektiği, Özgecan’ın katledilmesinden bir hafta sonra Antalya’da 22 yaşındaki Hüsne adlı kadının sevgilisi tarafından önce dövülerek, sonra da arabadan aşağı atarak, üzerin-

10

den arabayla geçerek katlettiği ya da Çengelköy’de kocası tarafından öldürüp parçalanarak çöpe atıldığı ve erkeklerin kadınlar sokakta dövüldüğünde ya da bıçaklandığında öylece izlediği, müdahale etmediği, böylece erkek egemenliğini her gün güçlendiren bu dayanışmaya rağmen neyi protesto ettikleri soruldu, bu anlamda toplumun gerçeğiyle yüzleşmesi gerektiği söylendi. Ayrıca kadın katliamlarını önlemek için erkeklerin engellenmesi gerektiği, katleden erkeklerin yargı tarafından korunduğu, suçun tecavüz eden, öldüren erkekte değil, kadında arandığı” vurgulandı. Ayrıca açıklamada; “kadınların yasta değil isyanda olduğu, erkek şiddetine karşı direndikleri, kadınların hayatlarına sahip çıktığı, erkeklerin konuştukça, eşit değilsiniz dedikçe daha çok kadının öldürüldüğü, konuşma sırasının artık kadınlarda olduğu ve taleplerin dikkate alınmak zorunda olduğu” belirtildi. Biz bir grup kadın arkadaşla ‘Yeni Kadın Dünyası’ adına eyleme katıldık. Çıkarmış olduğumuz bildirilerden eylem başlamadan önce alanda dağıtarak ajitasyon propaganda yaptık. Eylem, basın açıklamasının okunmasıyla ve sloganlar atılarak sonlandırıldı. Yürüyüş coşkulu geçmesine rağmen, merkezi yapılan bu eylemde, katılım beklenilen yeterlilikte değildi. Ayrıca içerik bağlamında getirilen talepler doğru talepler olmasına rağmen, yaşadığımız

erkek egemen sisteme karşı mücadele edilmedikçe, sadece reform talepleriyle yetinildiğinde, kadının gerçek kurtuluşu olmayacağını biliyoruz. Reformlar için mücadele doğru ve önemlidir fakat kadının gerçek kurtuluşu sosyalizmle ka-

zanılacaktır! Onun için yapılması gereken, erkek egemen kapitalist sisteme karşı örgütlü mücadeleye katılmak, kendi kurtuluş mücadelemizi, kendi elimize almakla mümkün olacaktır. 22 .02.2015

ÖZGECAN İSYANIMIZDIR! T

ek suçu akşam üstü kadın başına minibüse binmekti! Özgecan Aslan bir minibüs şoförünün saldırısına uğradı. Tecavüze direndi! Direndiği için bıçaklandı ve kafasına levyeyle vurularak katledildi. Katliamın örtbas edilmesi için babası ve arkadaşı minibüs şoförünün yardımına koştu! Özgecan'ın ellerini bileklerinden kestiler ve kimliği tespit edilemesin diye yaktılar. Cansız bedenini dere yatağına attılar. Kan donduran bu vahşetle, erkek egemen şiddet ve kadın kat-

liamına bir yenisi daha eklenmiş oldu! Henüz 20 yaşında bir üniversite öğrencisi olan Özgecan Aslan'ın katliamı, acı ve öfkeyle her yerde kadınları sokağa döktü, ülkenin dört bir yanında protesto mitingleri yapıldı. Protesto çağrılara yurtdışında da yankı buldu. 15 Şubat akşamı Berlin'de Kadına Yönelik Şiddete Karşı İnisiyatifin çağırdığı mitinge yaklaşık 200 kişi katıldı. Özgecan isyanımızdır! Bağır herkes duysun - Erkek şiddeti son bulsun!

Erkek vuruyor - sistem koruyor! Kahrolsun erkek egemen sistem!

16.02.2015 Berlinden bir okur


KADIKÖY’DE “LAİK, BİLİMSEL, ANA DİLİNDE EĞİTİM VE DEMOKRATİK YAŞAM MİTİNGİ” YAPILDI

A

levi örgütleri ve Eğitim Sen’in ortaklaşa düzenlediği miting 8 Şubat Pazar günü Kadıköy İskele Meydanında gerçek leştirildi. Söğütlüleşme’de toplanan kitle kortejler kurarak Kadıköy’e yürüdü. Havanın soğuk ve yağışlı olmasına rağmen mitinge yoğun bir katılım vardı. Birçok siyasi parti, demokratik kitle örgütü, gazete, dergi çevreleri ve taraftar guruplarının destek verdiği mitingde, gerek atılan sloganlar, gerekse taşınan dövizlerde öne çıkan AKP karşıtlığı oldu. “AKP’nin Alevi’si olmayacağız!, Zorunlu din dersleri kaldırılsın!, Cem evleri ibadet hane olarak kabul edilsin!, Eğitimde asimilasyona son verilsin!” gibi talepler ileri sürüldü. Yeni Dünya İçin Çağrı çalışanı ve okurları olarak bizde flamalarımızla yürüyüşe katıldık, alanda yayınlarımızın satış ve dağıtımını yaptık. Birçok aydın, siyasetçi, sanatçı ve yazarın da destek verdiği mitingde yapılan konuşmalar genelde AKP’nin siyasetini eleştirmekten öteye geçemedi. Kısaca yapılan konuşmalarda öne çıkanlar şöyleydi: “AKP hükümeti tekçi anlayışını sürdürmekte ve kendisi gibi düşünüp inanmayanları asimile etmek için iktidar olmanın verdiği gücü sonuna kadar kullanmaktadır. Diyanet işlerine ayrılan bütçe birçok kurumun bütçesinden çok olmasının yanı sıra, Alevi Cem evlerinin faturaları dahi devlet ta-

rafından yatırılmamakta, Aleviler kendileri bu giderlerini karşılamak zorunda bırakılmaktadır. Artık bu haksızlıkların bitmesi

gerek. Vakıf adı altında tarikatlara ve çıkar çevrelerine yapılan finansman desteklerine son verilmelidir. AKP yaptığı ayırımcı po-

litikalarına son vermelidir.” Eğitim Sen 13 Şubat’ta okulları boykot etme çağrısında bulundu ve eylemlerinin süreceğini belirtti. Devrimciler için reform talepleri önemlidir. Reform talepleri içinde mücadele yürütürüz ama mücadelenin merkezinde reform talepleri yer almaz. Mücadelenin merkezinde devrim için mücadele yer alır. Yapılan teorik ya da pratik bütün işlerde devrimci özden uzaklaşmadan yapılmak zorundadır. Yılardan beri devrim mücadelesi adına yapılan esasen reformizmden başka bir şey değildi! Kadıköy’de yapılan Alevi mitingine katılan birçok devrimci gurubun neredeyse devrimden hiç söz etmeden devrimci olmaya çalışması esasen devrimcilik adına ortaya çıkıp reformizmde konaklamaktan başka bir şey değildir. Devrimciler hangi inanç, hangi etnik gurup ya da hangi azınlık olursa olsun, onun kendini en insani temelde özgürce ifade edip yaşamasının en temel hakkı olduğunu savunurlar. Fakat bunun ancak din ve devlet işlerinin bir birinden gerçekten ayrıldığı ve devletin bütün inançlara eşit mesafede durduğu, demokratik halk iktidarı koşullarında olabileceğinin propagandasını yaparak söylerler. Ya barbarlık ya sosyalizm! Umu t i s y a n d a k u r t u l u ş sosyalizmde! 09.02.2015

İZMİR DE BOYKOT C devleti emper ya lizme karşı kurtuluş savaşını verdiği yıllardan bu yana, hem faşist hem de gerici bir devlettir. Unutulmamalıdır ki Mustafa Kemal Atatürk ilk büyük millet meclisini şeyhler, mollalar, hocaların gölgesinde ve onların desteği ile kurmuştur. İlk icraatlarından biri de Mustafa Suphi ve arkadaşlarını mollaların, şeyhlerin, hocaların da düsturunu alarak Karadeniz’de boğmak olmuştur. Hiçbir burjuva devleti din afyonunu kullanmadan uzun yıllar iktidarlarını diledikleri gibi sürdüremezler. En ileri kapitalist devletlerde de durum değişmez budur. Din kapitalizmin en güvenilir kalesi, sığınağı ve koruyucusudur. Kapitalizm bunalım

Mart 2015 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

T

dönemlerinde başta proletarya olmak üzere tüm sömürülen kitlelerin haklı isyanını bastırabilmek,

iktidarlarını devam ettirebilmek için en ucuz ve elverişli silah olan dini öne çıkarmaktadır.

Bugünkü Türkiye’ye bir bakalım: Resmi rakamlara göre işsizlik % 10. Ancak resmi olmayan kay-

11


naklar bu rakamın doğru olmadığı aslında işsizliğin %17 seviyesinde seyrettiğidir. 300 bin üniversite mezunu genç işsizdir. Yine yüz binlerce öğretmen ve memur atama beklemektedir. Türkiye’de her derecede okul sayısı asgarinin çok altındadır. Buna karşın her mahallede birden fazla cami yapılmakta, vatandaş imam hatip okullarına yönlendirilerek hoca ve imam olmaya özendirilmektedir. Üniversite mezunu gençlerimiz kahve köşelerinde, kaldırım köşelerinde sürünürken İmam Hatip’den mezun olmuş gençler iş bulmakta hiç de zorluk çekmemekte, bir takım gizli güçler bu gençleri koruyucu elleriyle sürünen gençlerimizin arasından tutup ayırmakta, kafalarına talih kuşu kondurmaktadır. Asgari ücret’in 850 lira olduğu bir ülkede proletaryanın ve emekçi halkın kazancı önemle büyük kentlerde ev kirasına dahi yetmemektedir. Kırsalda, kentlerde sömürülen proletaryanın emekçilerin sabrı tükenmek üzeredir. Her şeye her gün yeni zamlar gelmekte, buna karşın emekçilerin ücretleri yerinde saymaktadır. Sendikalar patronlarla giriştikleri pazarlıklarda genelde bozguna uğramakta veya emeği, alın

terini satmaktadırlar. Öte yandan yönetenler her gün yeni bir skandalla gündeme oturmakta, halklarımıza ait olması gerekli tüm kamu kaynaklarını babalarının çiftliğiymiş gibi yağma etmekte, kendileri için kullanmaktadırlar. İktidar ve muhalefet yani burjuvazinin değişik kanatları halktan fersah fersah uzak olup sadece bir iktidar dalaşı içerisinde parlamento ahırında birbirlerine çifte atıp durmaktadırlar. Bunların derdi halkı bu sefaletten kurtarmak değil, pastadan pay almak, yağma Hasan’ın böreğini biraz da kendileri tıkınmaktır. Kendisine muhafazakar sağcı parti unvanını vererek ve açlıktan nefesleri kokan onlarca milyon Türkiye halklarına kalitesiz kömür ve makarna dağıtarak iktidarını bir kez daha uzatma başarısını gösteren AKP sonun yaklaştığını duyumsadıkça yeni yeni yasalar ve hokkabazlıklarla iliklerine kadar sömürülmüş emekçilerin uyanmasını önlemeye çalışıyor. AKP’nin gündemine aldığı ve yasalaştırmak istediği yeni eğitim programı işte hokkabazlığın en daniskasından biridir. Tüm demokrat, devrimci, sosyalist kişi ve kuruluşlar büyük bir nef-

retle Türkiye’nin dört bir yanında ayağa kalkıp gerici olan eğitim programını daha da gericileştirmek için yasalar çıkarmaya çalışan AKP’yi ve yasalaştırmak istedikleri yeni eğitim programlarını protesto ettiler. İzmir Narlıdere’de Birleşik Haziran Hareketi (150 kişi), yine İzmir Basmahane’de Eğitim Sen HDP, Demokrasi Platformu, diğer devrimci demokrat örgütlerin katıldığı (2500 kişi) protesto ettiler. İzmir genelinde tüm okullar öğrenciler tarafından boykot edildi. Önemsenecek sayıda öğrenci okula gitmedi. Okulların önünde, gerek Birleşik Haziran Hareketi, gerek Demokrasi Platformu tarafından aynı içerikte bildiriler dağıtıldı. Birleşik Haziran Hareketi Narlıdere’de, Eğitim Sen, HDP, Demokrasi Platformu ve birçok demokratik-devrimci örgüt ve kuruluşlar da Basmane’de bir araya geldiler. Basmane’de çevik kuvvet protesto yürüyüşüne izin vermeyince olaylar çıktı. Yürüyüş üç yandan Tomalarla çevrilerek biber gazı, tazyikli su eşliğinde insan avı başlatıldı. HDP ve Eğitim Sen’nin başkan ve yöneticileri başta olmak üzere 100’ü aşkın kişi göz altına alındı.

Birleşik Haziran Hareketi ise okulu boykot eden öğrenci ve velilere Narbel salonunda sabah kahvaltısı verdi, devrimci müzikler söylendi. Biz yine vurguluyoruz bir kez daha: Din istismarı, milliyet istismarı, asimilasyon, din ve milliyetler arasındaki eşitsizlik, faşizm vb. kapitalizmin doğası gereği önü alınamayacak, engellenemeyecek olgulardır. Halkların savaşımları sonucu reform ve yasalarla önlense dahi bu periyodik bir süreçte yeniden hortlar, hortlatılır. Çözüm sosyalizmin yolunu açacak demokratik halk devrimdedir. Bir tek proletarya önderliğindeki demokratik halk devrimi, sosyalizm din istismarına, asimilasyona, faşizme, milliyetler arasındaki eşitsizliğe vb. son verebilir. Bunun öne çıkarılması, kitlelere gösterilmesi hem acil hem de önemli bir görevdir. Bilinçli proletarya yukarıdaki demokratik talepleri sosyalizm savaşımına bağlı olarak ele almakta, ona göre davranıp gelecekteki sosyalist bir Kuzey Kürdistan Türkiye için özveriyle savaşım yürütmektedir. Eşit, bilimsel, ana dilde, demokratik eğitim için mücadleye… 14.02.2014 İzmir/YDİ ÇAĞRI okurları

İÇ GÜVENLİK FAŞİST YASASI GERİ ÇEKİLSİN!

Mart 2015 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

K

12

E SK t a r a f ı nd a n mecliste görüşmeleri devam eden iç güvenlik yasa tasarısı bir çok ilde eylemlerle protesto ediliyor. Mersin’de, 21 Şubat’ta öğle saatlerinde bir araya gelen emek ve demokrasi platformu bileşenleri, Meclis’te görüşmesi devam eden İç Güvenlik Yasa Tasarısını protesto etmek için Özgür Çocuk Parkında bir araya geldiler. “İç Güvenlik (Polis Devleti) Yasası Derhal Geri Çekilsin, Faşizm Değil Özgürlük istiyoruz” pankartı açan kitle AKP Akdeniz ilçe binasına doğru yürüyüşe geçti. İstiklal Caddesi ve Hastane Caddesinin trafiğe kapatıldığı yürüyüşte, “Susma sustukça sıra sana gelecek!, Faşizme karşı omuz omuza!, AKP yasanı al başına çal!” sloganları atıldı. “Yasanız iktidarınızı koruyamayacak" dövizleri

taşınan eylemde, yasa ile birlikte ceza kapsamına girecek olan yüz kapatmayı "V" maskeleri takılarak protesto edildi. Polisin yoğun güvenlik önlemi aldığı eylemde, AKP ilçe

binası önünde açıklamayı platform adına Yılmaz Bozkurt yaptı. Bozkurt, “yasa tasarısında geçen maddeleri sayarak, söz konusu maddeler hayata geçtiği takdirde sokaktaki herkesin şüpheli ola-

rak gözaltına alınabileceğini ve polislerin öncülüğünde ölümün kol gezeceğini söyledi. Yasa tasarısı ile birlikte OHAL ve sıkıyönetim uygulamalarının fiilen hayata geçirileceğine dik kat çeken Bozkurt, uygulamaların olağanlaştırılmak ve süreklileştirilmek istendiğini vurguladı. Tasarı ile birlikte darbe dönemlerinin aranılacak hale geleceğini ifade eden Bozkurt, seyahat etmenin, AKP'yi protesto etmenin yasaklanacağını, kayıt dışı gözaltı ve işkencelerin yasallaşacağının” altını çizdi. Açıklamanın ardından oturma eylemini bir süre daha sürdüren emekçiler, alkış ve sloganlar eşliğinde eylemi sonlandırırken, yasa tasarısı geri çekilene kadar her gün sokaklarda olacaklarını ifade ettiler. 22.02.2015 Yeni İşçi Dünyası/Mersin


M

MERSİN’DE NÜKLEER KARŞITI EYLEM

ersi n Nü k le er K a rşıt ı Platformu, Akkuyu Nükleer santrali projesinin iptali için yaklaşık iki aydır sürdürdüğü imza kampanyasını Kuzey Kürdistan Türkiye’nin dört bir yanından gelen Nükleer karşıtlarının da katılımı ile 15 Şubat’ta gerçekleştirdiği bir mitingle sonlandırdı. For u m ve Ö z g ü r Ç o c u k Parkında toplanan Nükleer karşıtları, miting alanının yapılacağı Tevfik Sırrı Gür Stadyumu (TSGS) yanındaki miting alanında bir araya geldiler. Mitingde vahşice katledilen Özgecan Aslan da unutulmadı. Eylemde, bu vahşi cinayete ve kadına yönelik şiddete hayır diyen dövizler taşındı, sloganlar atıldı. “Nükleer santrale geçit vermeyeceğiz!, Akkuyu da nükleer santral, Akdere’de termik

santral istemiyoruz!, Nükleere karşı doğayı ve kentimizi savunuyoruz!" pankartları ve dövizleri

açarak yürüyen kitle, “Nükleere inat yaşasın hayat!, Mersin Çernobil olmasın!, Mersin uyuma

Akkuyu’ya sahip çık!” sloganları eşliğinde, yoğun yağmura rağmen TSGS’ye yürüdü. Eyleme CHP milletvekili Aytuğ Atıcı, HDP milletvekili Ertuğrul Kürkçü de katılarak destek verdi. Yoğun güvenlik önlemleri altında, polis kontrolünde miting alanına giren kitleye hitaben, NKP dönem sözcüsü Ful Uğurkan, Barolar Birliği başkanı Alpay Antmen konuşma yaptılar. Ardından Aytuğ Atıcı ve Ertuğrul Kürkçü’nün de konuşmaları ve gündeme dair ifadeleri yer aldı. Miting programına göre sahne alması gereken Praksis Müzik Grubu ve Etnik müzik sanatçısı Aryen, Özgecan Arslan’ın ölümü nedeni ile programları iptal edildi. Yeni İşçi Dünyası/Mersin 19.02.2015

D

İSK’ i n kur ucu lar ı nda n, 1974’ den 1979’a k ad a r Maden–İş Genel Sekreterliği görev i ni y ür üten sendi kacı Mehmet Ertürk ölümünün 1. Yıldönümünde Paris’de anıldı. 1943 yılında Adıyaman’ın Tut ilçesinde varlıklı bir ailenin 9. çocuğu olarak dünyaya gelen Ertürk, ilk, orta ve lise yıllarının ardından İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi eğitimini 3. yılında terkederek Philips fabrikasında çalışmaya başlar. DİSK’e bağlı Türkiye Maden-İş Sendikası işyeri temsilciliği ve lokal başkanlığını üstlenir. Kısa sürede daha önemli sorumluluklar alır. 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle yurt dışına çıkmak zorunda kalır. Zîra sendikal faaliyetlerinden dolayı hakkında TCK 141 ve 142. maddelerinden onlarca dava açılmıştır. (Detaylı bilgi için 3 Şubat 2014 tarihli Birgün Gazetesi, Nazım Alpman’ın yazısı, ek yaşam öyküsü Can Şafak, Büyük Grev 1977) Yaşamının son yıllarını hastalıkla boğuşarak geçiren Mehmet Ertürk, 31 Ocak 2014 tarihinde yaşama veda etti. Zor günlerinde fedakarca, özveriyle kendisine destek olan arkadaşı ve yakınlarının inisiyatifiyle düzenlenen 1. yıl anma toplantısı Montreuil’de bir restaurantda gerçekleşti. Mehmet Ertürk’ün mücadele arkadaşlarından DİSK Ege Bölgesi eski Genel Sekreteri sendikacı Cemal Kıral da davetliler arasındaydı. Yakın arkadaşlarının yanı

sıra köylülerinden bikaç kişi, sürgün yaşamında tanıştığı arkadaşları 31 Ocak 2015 akşamı sıcak bir atmosferde Ertürk’ü andılar. Yakından tanıyanlar anılarını aktardılar. Geçmiş dönemlerde birbirlerine karşı ağır suçlamalarla biraraya gelmeleri, aynı ortamda bulunmaları imkansız olanlar Ertürk’ü anma gecesinde sıcak sohbetlere daldılar. Eski TKP ve DİSK yöneticilerinden İzmir’li Cemal Kıral’ın Ertürk hakkında tanıklığı ve 70 li yıllarda yaşanan işçi sınıfının mücadelelerine değgin anlatımları kaleme alınıp kalıcı kılınması gerekli tecrübeleri kapsıyor. Kendisine hatırlatıldığında verdiği cevap “tecrübeleri anlatmak kolay ama yazmak zor“ diyor. Fakat katıldığı etkinliklerde, söyleşilerde yaptığı açıklamaları çeşitli gazete sayfalarında okumak mümkün. Ertürk hakkında anlattıklarına gelince, kısaca ;” Mehmet Ertürk iyi bir örgütleyiciydi, 1974 de

Maden-İş Sendikası’nın 50000 üye sayısı, O’nun Genel Sekreterliğe gelişiyle kısa sürede 100000 e ulaştı. İşçi sınıfı içinde sevilen sayılan bir kişilikti. Gözünü daldan budaktan sakınmayan cesur, özgüveni güçlü bir sendikacıydı. Dönemin İstanbul Sıkıyönetim Komutan’ı daha sonraki yıllarda senatörlüğe soyununca, işçilerle birlikte O’nu kürsüden indiren ve bir daha adı sanı duyulmaz kılandı. İşçi sınıfını sendikalarda örgütlemek, greve sokmak dışardan görüldüğü gibi kolay bir iş değildir. M. Ertürk boruların döşendiği bir güzergahta çalışan işçileri kilometrelerce güzergah boyunca greve götürmeyi başarmış biridir. Toplu olarak fabrikada değil, kilometrelerce güzergah boyunca! Kendisinden yaşça büyük olmama rağmen hep saygı duyduğum biridir.” İlk konuşma sonrası gecenin ilerleyen saatlerinde, kendisine yöneltilen sorulara emektar sen-

dikacı Cemal Kıral yorgunluk emaresi göstermeksizin samimi cevaplar verdi. “15-16 Haziran büyük İşçi direnişinde yanlış bilinen noktalardan biri; yollara dökülen yüzbinlerce işçinin çoğu DİSK’e bağlı sendikalardan değil, sarı sendika Türkİş’e bağlı sendikalardandı. DİSK’e bağlı sendikaların işçiler için daha iyi koşullarda toplu iş sözleşmeleri sağladıklarının farkında olan işçilerdi. Zamanı gelince Türkİş’den ayrılıp DİSK’e geçeceklerinin umudunu taşıyorlardı. DİSK’in kapatılması için çıkarılmaya çalışılan yasa teklifi, bu umudu yok ediyordu ve 1516 Haziran Büyük İşçi Direnişinin tetikleyicisi oldu”. Böylesi görkemli bir direnişin 2. gününde DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler’in devlet radyolarından işçilere “işçi kardeşlerim, direniş amacına ulaşmıştır, evlerinize dönün, aranıza ajan provakatörler karışmıştır, şanlı ordu mensuplarına direnmeyin vs çağrılarına ne diyor sunuz?” sorusuna hafiften tebessüm ederek, “Kemal Türkler, kendince direnişin amacına ulaştığını düşünüyordu, daha sonra da bu düşüncesi değişmedi, herşeyi enine boyuna hesaplayan biriydi, zayiatları önlemek istemiş olabilir”. Yine Kemal Türkler’in kanlı 1 Mayıs 1977 katliamındaki benzer açıklamaları, çağrıları, daha sonraki yıllarda Sular İdaresi’ne önceden yerleştirilmiş tetikçilerin görüntüleriyle gerçekler ortaya çıktığı halde suskunluğu, geri

Mart 2015 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

MEHMET ERTÜRK PARİS’DE ANILDI

13


adım atmayışı, özeleştiri yapmayışı hakkındaki düşünceleri sorulduğunda eski DİSK Ege Bölgesi Genel Sekreterinin cevabı ; “o dönemlerde mücadele, hakim sınıflarla emekçiler arasında değil, birbirlerini düşman değerlendiren gruplar arasında yürüyordu. Karşılıklı iki taraf birbirlerine ağır hakaretlerle saldırıyordu. DİSK özel görevlileri diğer grupları korteje sokmamak için önlemler almışlardı. (Bu arada ölümünün 1. Yılında kendisini anmak için biraraya gelinen eski sendika lideri Mehmet Ertürk’ün 1977 1 Mayıs kutlamalarını düzenleyen üç kişilik komitede yer aldığını ve üstelik güvenlik sorumlusu olarak aktif görev aldığını hatırlatırım). Kemal Türkler, sonradan basına yansıyan görüntülere, gerçeklere rağmen tavrını değiştirmedi. Gelinen noktada emektar sendikacının kişisel düşüncesi, o dönemde yaşananların, alınan tavırların yanlış olduğu. Bu yüzden yaşanan tecrübelerin kaleme alınmasının çok önemli olduğunu hatırlattığımızda “anlatmak kolay, yazması zor” diyor. Mehmet Ertürk de belki bu zorluktan do-

layı anılarını, tecrübelerini kağıda dökmekten sakındı. Yalnızca yöneltilen sorulara verdiği cevaplar kaldı gazete sayfalarında. Sürgün yaşamında yakınında olan bir başka konuğa, yurt dışına çıktıktan sonra yaşanılan ülke güllük gülistanlık değil, buralardada hakim sınıflarla, emekçiler arasında amansız bir kavga var. Ertürk’ün buradaki sürgünlere, yaşanılan ülkedeki mücadeleye katılmaları, sendikalaşmaları yönünde çabalarının olup olmadığı soruldu. Birçok konuk aynı fikirde. Ertürk, kişisel olarak herkesin yardımına koşan biriydi. İnsanı insan yapan, düşünceleriyle yaptıklarının uyum içinde olması. Günlük yaşamda, insani ilişkilerde, yaşamın her alanındaki sorunlarda duyarlı olup düşünceleriyle uyumlu tavır sergileyebilmesi. Mehmet Ertürk böyle bir insandı dediler. Ömer Hayyam’ın Senden benden önce kadın erkek niceleri, Şenlendirip süslediler dünya denen yeri Senin tenin de toprağa karışacak

yarın, Senden beslenecek nice insan bedenleri. dizelerindeki gibi; 1943 yılında Adıyaman’ın Tut ilçesinde 500 koyuna sahip Yörük bir ailenin 9. çocuğu olarak dünyayı şenlendirip, süslemeye gelen, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesindeki eğitimini Philips Fabrikasında başlayan sendikal faaliyetleri için terkeden, bugünlerde AKP Hükümetinin hayali toplantılarında “milli güvenliği tehdit” gerekçesiyle 60 gün erteleme kararını reddeden ve “greve devam” diyen DİSK’e bağlı “Birleşik Metal İş Sendikası”nın önceli “Maden- İş Sendikası”nın 1974 -1979 Genel Sekreterliğini üstlenen, 80 sonrası Paris’te sürgün yaşayan ve modern çağın vebası hastalığa yenik düşerek 31 Ocak 2014 tarihinde yaşama veda eden sendika lideri Mehmet Ertürk, nice insan bedenlerini beslemek üzere toprağa karışalı bir yıl oluyor. Onu farklı kılan, yalnızca nice bedenleri değil, zihinleri de besleyecek birikimli bir yaşama sahip olmasıdır. Doğrularıyla yanlışlarıyla işçi

sınıfının sendikal alanda kavgasında adından söz ettiren bir yaşam. Klasik deyimle “iş yapan hata yapar” dedikleri gibi, yanlışlarından arındırılıp, doğrularının daha da ileri götürülesi bir yaşam. Bugünlerde tırmanışa geçen sendikal mücadelelerin 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi gibi önceli var. Çıkarılan dersler de! Mehmet Ertürk’ü anma toplantısı, 15-16 Hazıran 1970 Büy ü k İşçi d i renişi, İzmi r Aliağa Rafinerisinde sendikacı Necmettin Giritlioğlu’nun katledildiği ve ilk kez rafinerinin tüm bölümlerini kapsayan grev, İstanbul, Bursa, İzmir, Adana gibi şehirlerde peşpeşe yürüyen grevler gibi sınıf mücadelesinde önemli köşe taşlarını oluşturan bir dönemin sendikal mücadelelerini kapsadığından tecrübelerin aktarılması öğretici oldu. Sağlığında müdavimi olduğu Restaurant Liberté, 31 Ocak 2015 akşamı, çiçekler arasında fotoğraflarıyla Sendikacı Mehmet Ertürk’ü ve misafirlerini ağırladı. Güzel bir akşamdı. 02.02.2015 Paris’ten YDİ ÇAĞRI okuru

DÜNYADAN İŞÇİ HABERLERİ METAL İŞÇİLERİNDEN PATRONLARA UYARI

Mart 2015 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

A

14

lmanya’daki Metal patronları ve IG Metall arasında yedi değişik bölgede devam eden toplusözleşme görüşmelerinde henüz bir ilerleme sağlanamadı. 29 Ocak’tan sonra 530 binden fazla metal emekçisi yüzlerce fabrikada üretimi durdurarak patronları uyardı. 2015 toplusözleşme görüşmelerinin hareketli geçtiği Almanya’dan, barış döneminin sona ermesiyle birlikte yüzlerce fabrikada üretimi durduran metal işçileri, patronlara taleplerinin arkasında olduklarını gösterdi. Sendikanın verdiği bilgiye göre 500 binden fazla metal emekçisi uyarı grevlerine katıldı. TİS görüşmelerini ve uyarı grevlerini değerlendiren IG Metall İkinci Başkanı Jörg Hoffmann, “Metal işverenleri artık masaya ciddi bir teklif ile gelmeliler. Biz o konuyu tartışmayız, bu konu bizi ilgilendirmez diyerek işin içinden çıktıklarını düşünüyorlarsa yanılıyorlar” dedi.


ALMAN DEMİRYOLLARI’NDA GREVE DOĞRU

A

lmanya’da geçtiğimiz aylarda grev haklarını kullandıkları için Alman devletinin saldırısına uğrayan makinistler, bir kez daha grev çıkacaklarını açıkladı. Alman medyası ise bir kez daha sendika üzerinden makinistleri hedef aldı. Almanya’da Tren Makinistleri S e nd i k a s ı (G DL), A l m a n Demir yolları’nda (Deutsche Bahn) bir kez daha greve çıkacaklarını açıkladı. GDL Başkanı Claus Weselsky, toplu sözleşme görüşmelerinin zamana yayılmasına karşı tekrar greve çıka-

caklarını söyledi. Weselsky, grev tarihi hakkında ise bir karar vermediklerini ve bunun grev zamanı duyurulacağı bilgisini verdi. Alman medyasında yer alan haberler grevlerin dört gün boyunca aralıksız sürebileceğini duyurdu. Deutsche Bahn ile GDL arasındaki toplu sözleşme görüşmeleri 100 saati aştı. GDL taleplerinin kabul edilerek sözleşmenin bir an önce imzalanmasını isterken şirket yönetimi ise görüşmeleri zamana yayarak sendika üzerindeki baskıları arttırmayı planlıyor.

ABD’Lİ PETROL İŞÇİLERİ GÜVENLİ ÇALIŞMA İSTİYOR BD’de 1 Şubat tarihinde Bi rle şi k Me t a l İ ş ç i ler i Sendikasına (USW) bağlı ve Shell’e ait dokuz petrol ve kimya fabrikasında başlayan grev büyümeye devam ediyor. Ohio ve Indiana’daki BP fabrikalarda çalışan yaklaşık 1400 işçinin de greve katılması ile toplam 5 binin üzerinde işçinin grevde olduğu belirtildi. ABD petrol üretiminin yaklaşık yüzde 13’ü etkilendi. ABD’nin 9 rafineri bölgesinde başlayan ve giderek yayılan grev ülke ekonomisini büyük oranda etkiliyor. Son olarak 11 rafineri bölgesinde greve çıkan işçiler ise daha iyi ücret, güvenli çalışma koşulları talep ediyor. Sendikanın açıklamasına göre şirketlerin zorunlu konular ile ilgili müzakereyi reddetmesi, bilgilendirme konusunda hassas davranması ve geciktirmesi ile işçilerin greve katılmamaları için tehdit edilmesi kötü niyetlerinin göstergesi ola-

rak sayıldı. Petrol endüstrisinin hızlı gelişmesi aynı zamanda işçi ölümlerini de beraberinde getiriyor. İş Güvenliği ve Sağlık İdaresi raporlarına göre 2003-2010 yılları arasında, 823 petrol ve gaz çıkarımı işçisi yaşamını yitirdi. Bu oran ABD’deki diğer sanayi kollarına oranla yüzde 7 kat daha kötü. En korkunç örnekler şu anda grevde olan 2 fabrikada yaşandı. 2010’da Tesoro rafinerisinde ısı jeneratörleri değişimi sırasındaki kazada 7 işçi öldü. 2005 yılında ise, Teksas’taki BP rafinerisindeki bir patlamada 15 işçi ölmüştü. ABD Kimyasal

Emniyet ve Tehlikeyi Soruşturma Kurulu yaptığı incelemede BP’nin “Güvenlik önlemlerini eksik

buldu”, ancak bu kararda herhangi bir yaptırıma neden olmadı.

BANGLADEŞ’TE İŞÇİ KATLİAMLARI SÜRÜYOR!

K

apitalistler için ‘ucuz işgücü cenneti’ olan Bangladeş’te toplu işçi katliamları sürüyor. Plastik geri dönüşümü yapılan bir fabrikada çıkan yangında 13 işçinin cansız bedenine ulaşıldı. Bangladeş’teki vahşi çalışma koşulları toplu işçi katliamlarına neden olmayı sürdürüyor. Başkent Dakka’nın Mirpur semtinde bulunan bir ambalaj fabrikasında yangın çıktı. Yangın hakkında bilgi veren itfaiye yetkilisi Muhammed Ferhadüzzaman,

yangının kontrol altına alındığını ve arama kurtarma çalışmalarının sürdüğünü söyledi. Yangında kaç kişinin kaybolduğunun kesin olmadığını belirten Ferhadüzzaman, yangın çıktığı sırada beş katlı fabrikada 70 işçi bulunduğunu ifade etti. Özellikle tekstil tekelleri için ucuz iş gücü cenneti olan Bangladeş’te Nisan 2013'te beş tekstil fabrikasının bulunduğu bir binanın çökmesi sonucu 1100 işçi hayatını kaybetmişti. 2012 yılında ise bir tekstil

fabrikasında çıkan yangın sonucunda 112 işçi iş cinayetine kur-

ban gitmişti. 21.02.2015

Mart 2015 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

A

15


Yeni Dünya İçin ÇAĞRI Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Hüseyin Gül • Yönetim Yeri ve Adresi: Fatih Mah. Bahçeyolu Cad. Ülbeği İş Merkezi No: 11 Kat: 4 Esenyurt - İstanbul • Tel/Fax: (0212) 620 67 57 • e-mail: info@ydicagri.net • web: www.ydicagri.net YDİ ÇAĞRI Sayı 173 nin İşçi Özel Sayısı •Mart 2015 • Fiyatı: Türkiye: 1,00 TL · Türkiye Dışı: 1,00 Avro Baskı: Berdan Matbaacılık Davutpaşa Cad. Güven San. Sit. C Blok No: 215-216-239 Topkapı/İstanbul Tel: (0212) 613 11 12 • Yayın Türü: Yerel Süreli


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.