SINIF TEORİSİ
SINIF TEORİSİ DEVRİMCİ TEORİ OLMADAN, DEVRİMCİ PRATİK OLMAZ!
2 AYLIK TEORİK DERGİ
2004 n NİSAN-MAYIS n 2 AYLIK TEORİK DERGİ n FİYATI: 3.000.000 TL
4 28 MART YEREL fiEÇ‹M SONUÇLARI ÜZER‹NE
2004 P NİSAN-MAYIS P
4 39. YILDÖNÜMÜNDE BÜYÜK PROLETER KÜLTÜR DEVR‹M‹’N‹ SELAMLIYORUZ! 4 PROGRAMDAN (3) 4 B‹R TAHAMMÜLSÜZLÜK NOKTASI: “PART‹ DÜfiMANLARI!” VE B‹R DÖNGÜ “TEHD‹T ED‹L‹YORUZ” 4 NATO, EMEKÇ‹ HALKLAR VE EZ‹LEN ULUSLARA KARfiI B‹R SUÇ ÖRGÜTÜDÜR! 4 YOL AYRIMINDA TARTIfiMALAR VE ALEV‹L‹K
7
7
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
‹Ç‹NDEK‹LER 28 MART YEREL SEÇ‹M SONUÇLARI ÜZER‹NE.................. 7 Hakim S›n›f Partilerinin Seçim Oyunlar›ndan Elde Ettikleri Pay Oranlar›........................................................................8 a) Hükümet Partisi AKP.......................................................................8 b) CHP Ve Di¤er Düzen Partileri........................................................11 Orta Ve Küçük Burjuva Partiler Cephesinde Ortaya Ç›kan Genel Tablo ....................................................................12 a) SHP Çat›s› Alt›nda Seçimlere Kat›lan Partilerin Durumu...............12 b) ‹flçi Partisi ve TKP...........................................................................14 c) Di¤er Devrimci Parti Ve Platformlar................................................15 Komünistlerin Tutumu Ve Ö¤renilmesi Gereken Dersler...................16
39. YILDÖNÜMÜ’NDE BÜYÜK PROLETER KÜLTÜR DEVR‹M‹’N‹ SELAMLIYORUZ!.................................................20 A- Tarihçesi, Nedenleri Ve Amaçlar› ....................................................23 16 May›s 1966 Öncesi Kültür Devrimi...............................................23 16 Nisan’dan 16 May›s’a Önemli Geliflmeler....................................26 “16 May›s Genelgesi” .......................................................................27 5 A¤ustos 1966; Mao, “Karargahlar› Bombalay›n”............................29 Sovyetler Birli¤i’ne Karfl› Aç›k Tav›r..................................................31 Lien-tung Karfl›-Devrimci Grubu A盤a Ç›kt›.....................................32 Ocak 1967; Kültür Devrimi’nin ‹lk Aflamas›n›n Tamamlanmas› Ve Ocak Devrim F›rt›nas›!......................................................................33 2 ayl›k teorik dergi 2004 .5. Nisan-May›s
SINIF TEOR‹S‹ 3
KARDELEN BASIM YAYIM REKLAM GÖSTER‹ ORGAN‹ZASYON LTD. fiT‹. Sahibi ve Yaz›iflleri Müdürü: Erdal GÜLER Yönetim yeri: Millet Cad. Nevbahar Mah. F›nd›kzade Saray Apt. No:57 D:11 K:5 F›nd›kzade/‹ST. Tel: (0212) 584 18 04 Fax: (0212) 584 18 05 Dizgi: Kardelen Yay›mc›l›k Bask›: KAYHAN MATBAASI
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
Lin Biao’nun Gizli Kurdu¤u “16 May›s Örgütü”.....................................................35 1 Eylül 1967; Lin Biao’nun “516 Örgütü” Merkez Komitesi Toplant›s›nda Lanetleniyor!........................................................................................................ 36 18 Ekim 1968; Liu fiao-çi Partiden At›l›yor...........................................................37 Lin Biao’nun Sonu................................................................................................38 Ve 14 Eylül 1971: Lin Biao’nun Kaç›fl›.................................................................39 B- BPKD’den Ö¤renmemiz Gereken Zorunlu Dersler....................................41 C- Sonuç.............................................................................................................48
PROGRAMDAN (3)....................................................................49 Devrimimizin Niteli¤i Yeni Demokratik Devrimdir!..........................................49 Türkiye-Kuzey Kürdistan Devrimi’nin Niteli¤i Nedir?...............................50 “Yeni Demokratik Devrim Özünde Toprak Devrimi’dir”............................51 Devrime Hangi S›n›f Önderlik Yap›yor.....................................................54 “Farkl› Çeliflkiler Ancak Farkl› Yöntemlerle Çözülür................................56 Sonuç Yerine.......................................................................................................70
B‹R TAHAMMÜLSÜZLÜK NOKTASI: “PART‹ DÜfiMANLARI!” VE B‹R DÖNGÜ “TEHD‹T ED‹L‹YORUZ...”..............................71 NATO, EMEKÇ‹ HALKLAR VE EZ‹LEN ULUSLARA KARfiI B‹R SUÇ ÖRGÜTÜDÜR............................................................77 NATO Öncesi Sürece K›sa Bir Bak›fl...................................................................78 NATO’nun Kurulufl Amac› Ve Tarihi.....................................................................80 NATO’nun ‹craatlar›..............................................................................................80 Ne Yapmak ‹stiyorlar Ve Ne Yapmal›y›z?............................................................82
YOL AYRIMINDA TARTIfiMALAR VE ALEV‹L‹K.....................85
4
SUNU
2004 *5* nisan-mayıs SINIF TEOR S
5
‹nsanl›k, sömürgecili¤i ve sömürgecilerin yapt›¤› katliamlar› emperyalizmden de önce tan›d›. Kapitalizmle birlikte sömürgecilik “uygarl›k götürme” ad› alt›nda Kuzey Amerika’n›n k›z›lderililerine, Asya’n›n “barbarlar›na”, Latin Amerika’n›n, yerlilerine, Afrika’n›n “yamyamlar›na” yap›lan katliamlarla gösterdi kendini. Açl›¤›n, yoksullu¤un ve katliamlar›n ad› “demokrasi ve uygarl›k götürme” oldu. Bunun için milyonlarca insan katledildi. Dünyadaki ülkeler, topraklar tek tek sömürgeci kapitalist ülkeler taraf›ndan paylafl›ld›. Baflta ABD emperyalizmi olmak üzere, tüm emperyalist ülkeler at›l›mlar›n› gerçeklefltirmek, sömürülerini büyütmek için temel politikalar›n› hep savafl üzerine oturttular. “Hür dünyan›n” jandarmas› ABD, kendisini ne kadar “hakl›” göstermeye ve burjuva kalemflörleri meseleyi ne kadar çarp›tmaya çal›fl›rsa çal›fls›n, bu sald›r› emperyalizmin ç›karlar› için halklara gözda¤› ve katliam sald›r›s›d›r. Emperyalistler ve iflbirlikçileri yeni sald›r›lar›n› devreye sokmak için 28 29 Haziran’da ‹stanbul’da toplan›yorlar. Türkiye-Kuzey Kürdista’da gündeme damgas›n› vuran ana konu da ‹stanbul’da yap›lacak NATO zirvesi. Amaçlar› ve niyetleri bellidir. Yok sayd›klar›, katlettikleri, açl›¤a mahkum ettikleri halklar› daha genifl ve kapsaml› sald›r›larla kölelefltirip, zenginliklerine zenginlik katmak. Bu niyetlerini Ortado¤u’da, Büyük Ortado¤u Projesi ad›n› verdikleri projeyle hayata geçirmek istiyorlar. ABD yaln›zca bu bölgeye de¤il, Kafkasya Kuzey Afrika, Orta Asya’ya da “demokrasi” götürmeye haz›rlan›yor. Aç›k ki, Nato zirvesiyle birlikte ad›na BOP
denilen bu sald›rganl›k projesi daha bir somutlaflt›r›larak, emekçi halklar ve ezilen uluslar›n yaflamlar›na nufusettirilmeye çal›fl›lacakt›r. Bunun için ‹stanbul’da yap›lacak olan NATO Zirvesi sadece emperyalistler ve uflaklar› aç›s›ndan de¤il, emekçi halklar ve ezilen uluslar aç›s›ndan da önem arzetmektedir. Bu önemden dolay› bu say›m›zda; NATO’ya iliflkin, NATO öncesi süreç, NATO’nun kurulufl amac›, tarihi ve icratlar›n› inceleyerek, yap›lacak olan zirvenin neyi hedefledi¤ini ve ne yapmam›z gerekti¤i üzerinde yo¤unlaflmaya çal›flt›k. Yine 28 Mart Seçim Sonuçlar› Üzerine, 39. Y›ldönümü’nde Büyük Proleter Kültür Devrimi’ni Selaml›yoruz, Programdan, Bir Tahammülsüzlük Noktas›: “Parti Düflmanlar›!” ve Bir Döngü “Tehdit Ediliyoruz” ve Yol Ayr›m›nda Tart›flmalar ve Alevilik bafll›kl› yaz›lar›m›za yer verdik. Bir sonraki say›m›zda yeni gündemlerle ve yini konularla birlikte olaca¤›z. Ve en önemlisi de flu an ülkemizde gündemi iflgal eden ve üzerinde yo¤un tart›flmalar›n yap›ld›¤› NATO toplant›s› geride kalm›fl olacak. Burada fluna dikkat çekmek istiyoruz; NATO’nun ülkemizdeki toplant›s›nda al›nacak olan kararlar uzun y›llar s›n›f mücadelesi içerisinde karfl› devrim çephesinin lehine etkilerini sürdürecektir. Ve bu olumsuz etki öyle san›ld›¤› gibi k›sa sürede ödenecek olan s›n›rl› bedellerle bertaraf edilemeyecek. ‹flte bunun için emekçi halklar›n ve ezilen uluslar›n düflman› NATO’ya karfl› ç›kt›¤›m›z kadar, bu karfl› ç›k›fl› pratiklefltirerek te NATO Zirvesi’ni engellemeye çal›flmal›y›z...
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
28 Mart Yerel Seçim Sonuçlar› Üzerine
Bu seçimlerin de¤erlendirilmesi komünistler aç›s›ndan da önem arzetmektedir. Çünkü seçimlere kat›l›m yönündeki politikalara fazlaca imza atmam›fl bir hareket olarak sürece deneyimsiz bir flekilde dahil oldu¤u gibi, tasfiyeci sürecin etkisi ile hem devrimci hareket içerisinde ve hem de komünist hareketin taban› içerisinde bu ad›m› tasfiyeci bir yorumla düzen içi noktalara çekme e¤ilimlerini de bu taktik ad›m vesilesiyle görmüfl oldu. Bu yüzden, bu iki aç›dan seçim çal›flmalar›n› de¤erlendirmek durumundad›r ki, aksi halde, mücadelede taktik bir ad›m olan bu politika yontulmufl yorumlarla düzeniçilefltirilmeye çal›fl›labilir. 7
B
ir yerel seçim yo¤unlu¤unu daha geride b›rakt›k. Aradan geçen zaman dilimi içerisinde gerici ya da ilerici tüm partiler, kendi durufllar› itibariyle de¤erlendirmelerini yapt›. Kiminin baflar›l›, kiminin baflar›s›z, kiminin k›smen baflar›l› k›smen baflar›s›z fleklinde de¤erlendirdi¤i seçim sonuçlar›n› kendi s›n›fsal konumlar› itibariyle analiz edip, de¤erlendirdi ve de¤erlendirmeye devam ediyor. Yo¤un bir flekilde gündeme oturan K›br›s sorunu, her ne kadar bu de¤erlendirmelerin önünü kesmifl gibi görünse de, seçimleri kendileri için tek ölçü kabul eden feodal burjuva partiler ile reformcu partiler, bu de¤erlendirmeleri yapmaya devam edecektir. Bu seçimlerin de¤erlendirilmesi komünistler aç›s›ndan da önem arzetmektedir. Çünkü seçimlere kat›l›m yönündeki politikalara fazlaca imza atmam›fl bir hareket olarak sürece deneyimsiz bir flekilde dahil oldu¤u gibi, tasfiyeci sürecin etkisi ile hem devrimci hareket içerisinde ve hem de komünist hareketin taban› içerisinde bu ad›m› tasfiyeci bir yorumla düzen içi noktalara çekme e¤ilimlerini de
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
bu taktik ad›m vesilesiyle görmüfl oldu. Bu yüzden, bu iki aç›dan seçim çal›flmalar›n› de¤erlendirmek durumundad›r ki, aksi halde, mücadelede taktik bir ad›m olan bu politika yontulmufl yorumlarla düzeniçilefltirilmeye çal›fl›labilir. Oysa ortaya konuldu¤u tarzda ele al›n›p de¤erlendirildi¤i vakit, durufllardaki problemler düzeltilerek ya da düzeltmekte ayak diredi¤i için d›fla düflürülerek, örgütsel bir senteze de kavuflmak mümkün olabilir. Dolay›s›yla bu seçimlerin de¤erlendirilmesi komünistler aç›s›ndan da önem arzetmektedir. Komünist harekete yönelik bu de¤erlendirmelere geçmeden önce feodal burjuva partileri de¤erlendirelim ve bu de¤erlendirmeler içerisinde yer yer ilerici partilere de¤indi¤imiz gibi, komünistlere de de¤inmeye çal›flal›m.
Hakim S›n›f Partilerinin Seçim Oyunlar›ndan Elde Ettikleri Pay Oranlar› a) Hükümet partisi AKP Bu yerel seçimlerde kazançl› ç›kan tek feodal komprador parti, hükümette yer alan AKP oldu. Sosyal demokrat görünümlü gerici faflist partilerin ellerindeki belediyelerden tutal›m -Antep örne¤inde oldu¤u gibi- Kürt orta burjuvazisinin ellerindeki belediyelere kadar, birçok belediyeyi AKP’nin belediye baflkan adaylar› alm›fl oldu. Bu tablo içerisinde AKP’nin ve dolay›s›yla arka plan›ndaki emperyalist güçlerin yerel seçimlerden baflar› ile ç›kt›¤› kabul görür bir gerçektir. Bu baflar› hedefledikleri oranda olmasa da, genel seçimlere k›yasla oy oran›n› yükseltmifl olmas› bir baflar› oldu¤u gibi, nedensiz bir baflar› da de¤ildir. Bu yüz-
Gerek 3 Kas›m 2003 genel seçimlerinde olsun ve gerekse de içinden geçti¤imiz yerel seçimler de olsun kullan›lmayan oy oran›ndaki yüksekli¤e dahi bak›ld›¤›nda kitlelerin bir umutsuzluk ve aray›fl içerisinde oldu¤unu görmek mümkün. Bunun yan›s›ra hangi parti seçilmeli noktas›ndaki yönelifllere bakt›¤›m›zda da ayn› umutsuzlu¤u ve aray›fl› görmek yine mümkün. Böyle bir durumda, sa¤l›kl› çözümler ve çekim merkezi olmufl alternatifler üretilerek sunulmad›¤› taktirde, umut tacirli¤i ile ortaya ç›kan gerici partiler bile kitleler üzerinde etki icra edebiliyor. den, suni yorumlar ile kendi basiretsizliklerimize neden uydurmak için öznelci de¤erlendirmeler yapman›n -gerici partilerden CHP’nin ya da ilerici güçlerden kimi gazete ve dergilerin yapt›¤› gibi- bir anlam› olmayacakt›r. Gerçeklere dayal› bir siyaset yapmak istiyorsak, gerçeklerden hareket etmek ve bu flekilde gerici yaklafl›mlar ile aram›zdaki çizgileri belirginlefltirerek ileri ç›kmak durumunday›z. Aksi halde zaman içerisinde karfl›t›m›za benzeyerek, t›pk› karfl›tlar›m›z gibi belediyelerin ya da muhtarl›klar›n arpal›klar›ndan beslenmeyi ya da “yard›m” fleklinde örtülenmifl rüflvete dayal› bir çizgide aday destekleyerek, basit bir taflra politikac›s› olur ç›kar›z. O halde basiretsizli¤e neden üretmek ya da kitleleri harekete geçirmek üzere balonlar fliflirmek yerine, gerçeklerlerden hareketle de¤erlendirme yapmaya çal›flal›m. 8
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
AKP’nin baflar›s›nda ilk neden olarak hükümette yeni olmas›n› ve tek bafl›na hükümet olmas›n› görmek durumunday›z. Bunun nas›l bir etkisi var diyecek olursak; “boflluklar doldurulur” fleklinde özetleyebilece¤imiz toplumsal yasadan ve genel seçimlerde ortaya ç›kan Genç Parti’den hareketle izah etmeye çal›flal›m. Gerek 3 Kas›m 2003 genel seçimlerinde olsun ve gerekse de içinden geçti¤imiz yerel seçimler de olsun kullan›lmayan oy oran›ndaki yüksekli¤e dahi bak›ld›¤›nda kitlelerin bir umutsuzluk ve aray›fl içerisinde oldu¤unu görmek mümkün. Bunun yan›s›ra hangi parti seçilmeli noktas›ndaki yönelifllere bakt›¤›m›zda da ayn› umutsuzlu¤u ve aray›fl› görmek yine mümkün. Böyle bir durumda, sa¤l›kl› çözümler ve çekim merkezi olmufl alternatifler üretilerek sunulmad›¤› taktirde, umut tacirli¤i ile ortaya ç›kan gerici partiler bile kitleler üzerinde etki icra edebiliyor. Yaflad›¤› ekonomik krizi ve kuflat›lm›fll›¤› püskürtebilmek üzere genel seçimlerde ortaya ç›kan ve Nazi propogandac›lar›n›n yöntemleri ile propaganda yapan bir Genç Parti’nin k›sa zamanda ciddi bir oy oran› yakalam›fl olmas› da bunun göstergesidir. AKP’nin mevcut feodal burjuva partiler içerisinde geriden gelerek öne ç›kan ve dolay›s›yla henüz di¤erleri kadar y›pranmam›fl bir parti olmas›, “henüz denenmemifl”i arayan kitleler nezdinde bir çekim yarat›rken, hükümette olmas› da ayr› bir çekim etkeni olmaktad›r. Dersim il merkezinde yaflayan genç bir Dersimlinin flu söyledi¤ini dinleyelim; “Do¤ru, mevcut düzen partilerine oy vermememiz gerekiyor ama belediye de düzenin belediyesi ve di¤erleri belediye baflkan› oldu¤u taktirde de belediyenin olanaklar› k›s›lacakt›r. Bu yüzden belediyeye olanak sunacak ve ayn› zamanda ifl alan› yaratacak 9
AKP’nin mevcut feodal burjuva partiler içerisinde geriden gelerek öne ç›kan ve dolay›s›yla henüz di¤erleri kadar y›pranmam›fl bir parti olmas›, “henüz denenmemifl”i arayan kitleler nezdinde bir çekim yarat›rken, hükümette olmas› da ayr› bir çekim etkeni olmaktad›r. Dersim il merkezinde yaflayan genç bir Dersimlinin flu söyledi¤ini dinleyelim; “Do¤ru, mevcut düzen partilerine oy vermememiz gerekiyor ama belediye de düzenin belediyesi ve di¤erleri belediye baflkan› oldu¤u taktirde de belediyenin olanaklar› k›s›lacakt›r. Bu yüzden belediyeye olanak sunacak ve ayn› zamanda ifl alan› yaratacak olan partilere oy vermek durumunday›z.”
olan partilere oy vermek durumunday›z.” Bu bir çaresizlik ve çaresizlik içerisinde ortaya ç›km›fl bir aray›flt›r. Bu aray›fla umut tacirli¤i yapmaks›z›n gerçeklere dayal› bir çözümle de cevap olunabilir, ama bunun yetmezlikler yaflad›¤› bir anda, bu boflluklar, “boflluklar doldurulur” yasas› gere¤ince gericiler taraf›ndan da doldurulur. Nitekim Dersim’in ilçelerinden camileri bile hakl› bir tepkiyle ah›r olarak kullan›lan Ovac›k’ta AKP’nin kazanm›fl olmas› bu noktaya dair en çarp›c› örnek iken, bu örne¤e sadece sitem ifade etmek de ilerici camiadaki yetmezliklerin ortaya ç›kard›¤› bir çaresizlik örne¤idir. Oysa AKP’ye tafleron olanlara öfkelenip, tafleronlara oy tafl›yan halka sitem etmektense, do¤an bofllu¤un nedenleri üzerinde
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
durarak çözüm üretmek çok daha sosyalist, çok daha proleter bir tutumdur. AKP, boflluklar› doldurma ve hükümet olanaklar›n› boflluklar› doldurma yönünde kullanma noktas›nda baflar› göstermifl ve buna ba¤l› olarak, bu baflar›y› sand›kta oya çevirmifltir. ‹ncelemeye devam etti¤imizde AKP’nin bu baflar›y› daha farkl› noktalarda da gösterdi¤ini görebiliriz. Örne¤in; Kürt yurtseverlerin oylar›n› çalma becerisini gösteren AKP, bu beceriyi orta burjuva reformcu parti DEHAP’›n k›r›lmalarla ve yan›lsamalarla yaratt›¤› bofllu¤u kendisi için avantaja çevirebilmifltir. Özellikle belli bir tarihten sonra Avrupa Merkezci bir siyaset izleyen ve hatta son dönemlerde “demokratik sömürgecilik” safsatas›nda da görüldü¤ü gibi ABD’ye de eklemlenmeye çal›flan yurtsever Kürt hareketi, yerel seçimler özelinde NATO’cu bir durufl içersinde olan ve bugüne kadar Kürtlere yönelik inkarc› politikalar›n temsilcilerinden olan SHP’nin çat›s› alt›nda seçimlere dahil olunca, dil kurslar› gibi Kürtlere yönelik k›smi kanallar açan AKP, Müslümanl›¤›n da avantajlar›n› kullanarak yurtsever Kürt kitlesinin oylar›n› çalma becerisi göstermifltir. Sorun ABD’cilik ve AB’cilik ise, SHP’nin de AKP’den fark› yok; sorun Kürtler ve Kürde yaklafl›m ise, bu ikili aras›nda bir fark var, SHP, dünden bugüne Kürde yönelik inkarc› politikalar›n bizzat sahibi iken, AKP, bu politikalarda do¤rudan imzas› olmayan ve belli boyutlar› ile Kemalizm karfl›tl›¤› üzerine geliflen bir parti oldu¤u gibi, Kürt sorununu inkar etse bile Kürde belli olanaklar sunan bir partidir ve üstelik de dini bütün bir Müslümand›r. ‹flte, bu noktalar› hesap edemeyen DEHAP, oylar›n› eritirken, dikkatli ad›mlar atan AKP, umuda tacirlik ederek, Kürt kitlelerini sand›kta oya çevirip, kendisine yol açabiliyor. Hele de dönemin avantajlar›n› kullanarak, enflasyon
yüzdelerinde yükselmeye neden olmam›fl ve TÜS‹AD’›n deste¤ini de arkas›na alm›fl, komprador yeni bir parti olarak kitlelerin ilgisi haline gelebiliyor ki, bu ABD, AB ve TÜS‹AD deste¤i, di¤er gerici partilerin sald›r›lar› karfl›s›nda da kendisine avantaj sa¤l›yor. Mesela CHP’nin tek tutundu¤u dal olan “K›br›s’› sat›yorlar!..” bile AKP karfl›s›nda etki sa¤layam›yor. Dünün orta burjuva sa¤ kesimleri, serpilerek kompradorlaflt›¤› oranda, en uç noktada “28 fiubat post-modern darbesi”nde de görüldü¤ü gibi, barikatlar örülerek engellenmifl olsa da, bu barikatlar karfl›s›nda kendisini sisteme göre daha bir dizayn edip, ABD’nin Büyük Ortado¤u Projesi içerisinde ihtiyaç duydu¤u Müslüman kimli¤i de kullan›nca, orta burjuva kesimlerden siyasal olarak da kopup, Milli Güvenlik Kurulu’ndan bile bir tepki almaks›z›n ilerleme katedebiliyor. Ama nereye kadar ya da ne zamana kadar? Bizce hassas nokta buras›. Çünkü mevcut sosyo-ekonomik yap› ve bu sosyo-ekonomik yap›n›n neden oldu¤u ekonomik ve siyasal krizler nedeniyle AKP’nin uzun zamana yay›l›r bir kal›c›l›¤›ndan bahsetmek mümkün de¤ildir. Daha bugünden yedeklerini oluflturma yönünde planlar çizilmeye bafllanm›flt›r bile. Çünkü mevcut sosyo-ekonomik yap›n›n neden oldu¤u ekonomik ve siyasal krizlerin yan›s›ra emperyalistler aç›s›ndan özel bir anlam ifade eden ülkenin durdu¤u jeopolitik konum da kendi durduklar› nokta itibariyle istikrarl› bir hükümetin varolmas›n›n önünde engeldir. Ülkemiz tarihinde hiçbir partinin iki dönem üst üste tek bafl›na hükümet oldu¤u pek görülmüfl bir durum de¤ildir. Çünkü bunu sa¤lamak yerel seçim dönemlerinde hükümet olanaklar›n› oy toplamak üzere 10
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
alt›n olarak da¤›tmak kadar basit de¤ildir. Bu sistemin ve rejimin içinde bulundu¤u durumdan kaynakl› birinci yan. Ancak bu birinci yandan çok daha önemli ikinci bir yan vard›r ki, o da, ayn› zamanda devrimci ve komünistlerin sorumluluklar›n› ve görevlerini hat›rlatan bir yand›r. Çünkü ülkenin siyasal karakteri için olsun, sorunlar›n›n çözümü boyutuyla olsun seçimler ölçü olmad›¤› gibi, hükümetteki partilerin de¤iflmesi de çözüm de¤ildir. Önemli olan hükümetteki partilerden öte, hakim olan siyasal karakteri de¤ifltirebilmek ve halka dayal› bir alternatif üretebilmektir. Bu yüzden her de¤iflen hükümet partisi ile birlikte, yeniden ve yeniden de¤erlendirmeler yap›p da mesafeler katedememek çaresizlik ve aray›fl içerisinde olan kitleler nezdinde devrimci alternatiflerin çekim merkezi olma noktas›nda daha da gerilere düflürür. Bu yüzden nereye kadar ve ne zamana kadar sorusunu salt AKP için de¤il, mevcut rejimin seçim oyunlar› için sormak ve halk›n kendi program›n› bir çekim merkezine dönüflterene ve bunun için sorumluluklar› fazlas›yla yerine getirene kadar fleklinde cevaplamak durumunday›z.
b) CHP ve di¤er düzen partileri Hizip krizleri ile ünlü hizipler federasyonu komprador parti CHP, yerel seçimleri yeni bir hizipsel kriz ile sonuçland›rd›; Deniz Baykal, zü¤ürt tesellisi ile kendisine baflar› atfederken, bu zü¤ürt tesellisi ile parti içi iktidar› ele geçirmek isteyen muhalif bir kanat da flaflal› hizip toplant›lar› organize etti ama dünün ve günün CHP’si, ayn› flekilde kendisini yar›na tafl›maya devam etti. CHP, halk için çözüm olmayan paradigman›n klasik savunuculu¤unu yapman›n sonuçlar›n› ald› ki, bu, DSP, YTP ve 11
SHP için de geçerli olan bir durumdur. Hele SHP aç›s›ndan çok daha ciddi bir flekilde görünen bir sonuçtur. Çünkü program›nda yer alan NATO’culu¤una ra¤men, 28-29 Haziran’da ‹stanbul’da gerçekleflecek olan NATO Zirvesi’ne karfl› oluflturulan NATO Ve Bush Karfl›t› Birlik’e bile imza atma sahtekarl›¤›nda oldu¤u gibi, yerel seçim süreçlerinde de program›nda izi bulunmamas›na ra¤men, halkç› ve demokrat bir görüntü sahtekarl›¤› ile DEHAP ile ittifak kurup, Kürt potansiyelini sand›kta kendi oyuna çevirme takti¤i bile DEHAP’›n oylar›n› eritecek kadar geri tepmifltir. 6 Ok’lu bir paradigma, yan›lsama içerisinde k›r›lma yaflayan devrimci ve demokratlar›n haricinde halk için bir çekim merkezi olmaktan ç›km›flt›r. 6 Ok’lu paradigman›n etkisiyle laiklik savunusu yapmaktan öte, fleriat korkusuna kap›larak laisizm oyunu oynayan sözümona demokratlar›n haricinde halk›n hiçbir kesimi için çekim merkezi olmayan Kemalist partilere yedek üretmeksizin tekme vurmak öncelikle komünistlerin, devrimcilerin ve demokratlar›n görevidir. CHP’nin ya da SHP’nin halkç› ya da demokrat oldu¤unu söyleyerek, bu Kemalist güzergaha sol taban içerisinde yedek üretmeye çal›flanlar, AKP’nin varofllarda ve taflra kentlerinde oy potansiyelleri yarat›rken, CHP ve SHP gibi statükocu Kemalist partilerin buralarda s›k›nt›ya düflüp, büyük kentlerde küçük burjuva üst kesimlerin ya da orta burjuva kesimlerin yo¤unluklu oldu¤u tek tük semtlerden oy almas›n›n nedeni üzerinde düflünmesi gerekir. Hele de demogojiye sar›larak Kemalist ayd›n ukalal›¤› ile varofllar›n oy vermeyip de ekonomik durumu iyi olan semtlerden oy al›nmas›n›, varofl halk›n›n cehaletine yorup, ayd›n kesimlerin kendilerini destekledi¤ini söylemesinin nedenlerini kesinlikle sorgulamas› gerekmektedir. Dünden bugüne 6 Ok’lu paradigman›n kerametlerini halka
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
sunarak, halk için çözüm olamayaca¤›n› ortaya koyarak, halk›n tepkisine neden olanlar, popülist bir politika ile bu kesimler üzerinde etki icra eden AKP’yi de cahillerin seçti¤i bir parti fleklinde yorumlamas›, bir zü¤ürtün ayd›nca yorumundan baflka bir fley de¤ildir. Bu yüzden fleriat korkusuna kap›larak, laisizm oyunlar› ile 6 Ok’lu paradigmalara eklemlenenlerin, bu noktalar üzerinde durarak düflünmesi ve devrimci halk›n da, meftay› diriltme törenleri yapan bu kesimlerle aralar›ndaki çizgiyi belirginlefltirmesi flartt›r. Aksi halde, uç bir örnek olacak ama, kendisini alk›fllamad›¤› için 14-15 yafllar›ndaki bir çocu¤u bile kabaday› edas›yla döven Gürbüz Çapan’›n SHP’sine -evet Gürbüz Çapan’›n SHP’si, çünkü, ne SHP ve ne de SHP ile ayn› platformda yer alan orta ve küçük burjuva partiler, demokratik kitle örgütlerinin tepkisine ra¤men bu durumu k›namam›fl, Gürbüz Çapan’a dair sorumluluk duyarak özelefltiri yapmam›fllard›roy potansiyeli olmaktan kurtulunamayacakt›r. Bu yüzden kimin sol, kimin sa¤; kimin demokrat, kimin anti-demokrat oldu¤unu iyice ayr›flt›rarak tabana do¤ru hemflehricilik ya da arkadafll›k iliflkilerini kullan›p, tavana do¤ru da Ankara eksenli siyaset üretenlerin, hangi siyaseti ne için üretti¤ini bilmek ve yorumlamak durumunday›z. Bunu yorumlad›¤›m›z oranda AKP’nin d›fl›nda, 3 Kas›m 2003 genel seçimlerindeki oy oranlar›na k›yasla art›fl gösteren MHP ve DYP gibi partileri, tercihler d›fl›na iterek halka ait bir tercih yaratabiliriz. Çünkü bu böyle olmad›¤› taktirde, çaresizlik ve aray›fl içerisinde olan halk kitleleri, umut tacirli¤i ile ortaya ç›kan “henüz denenmemifl”leri deneme flans›n› kullan›yor ve sürekli bir yan›lsama içerisinde dönüyor. Çünkü halkç›l›k ve demokratl›k ad›na, 6 Ok’lu paradigmalara yedeklenerek sa¤› sa¤ ile kap›flt›rmak, halklar›n devrimci ve demokratlara
olan güvenini de zedeliyor. ANAP ile demagojisi erken patlayan Genç Parti’nin dibe vuran kayb›na da dikkat çekerek AKP d›fl›ndaki di¤er düzen partilerini bu flekilde özetlemek mümkün.
Orta Ve Küçük Burjuva Partiler Cephesinde Ortaya Ç›kan Genel Tablo a) SHP çat›s› alt›nda seçimlere kat›lan partilerin durumu ‹flçi Partisi ile Türkiye Komünist Partisi’nin d›fl›nda kal›p da kendisini hissettirir düzeyde olan hemen hemen tüm küçük ve orta burjuva partiler “Demokratik Güçbirli¤i” içerisinde oluflturduklar› platformu, SHP’nin çat›s› alt›na tafl›yarak seçimlere girdiler ki, AKP’ye, SHP’ye ve di¤er düzen partilerine iliflkin de¤erlendirmelerde, bu çat› alt›nda seçimlerde yer alan partilerin, özellikle DEHAP’›n, durumlar›na da temas ettik. Türk orta burjuvazisinin sa¤ kanad›n› temsil eden Saadet Partisi de en nihayetinde düzen partisi oldu¤u için bu bafll›k alt›nda de¤erlendirmeyece¤imiz gibi, düzen partileri aras›nda da hissedilir bir varl›k gösteremedi¤i için çok da de¤erlendirme konusu yap›lmad›. Yeniden DEHAP ve seçimlerdeki ortaklar› olan EMEP, SDP ve ÖDP’ye dönecek olursak, flunlar› söylemek mümkün. ‹lk olarak, demokrat olan bu partilerin SHP gibi karfl›-devrimci bir partinin çat›s› alt›nda seçimlere dahil olmas› bafll› bafl›na bir baflar›s›zl›k nedenidir. Çünkü pragmatik olarak düflünülse bile, gövdesi genifl ve etkisi güçlü bir parti olan DEHAP’›n, SHP gibi dibe vurmufl karfl›-dev12
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
rimci bir partinin çat›s› alt›nda seçimlere dahil olmas› bile yurtsever Kürt kitlesi üzerinde bafll› bafl›na bir olumsuz etkidir. Bu etki görülmemifl ya da gözler halka kapat›lm›fl olmal› ki, Kongra-Gel cephesinden yap›lan de¤erlendirmelerde baflar›s›zl›¤›n nedenleri s›ralan›rken bu ittifak›n yetersizli¤ine vurgu yap›larak ANAP gibi partilerle de ittifak aranmal›yd› deniyor.
ten içe çözen bu basiretsiz politikalar›n ne oldu¤una gelince, özet bir flekilde, kendi ulusuna ve kendi halk›na dayanma temelinden uzaklaflarak emperyalist yörüngede çözüm aray›fl› demek mümkün. Ki bu çözüm aray›fl›, Abdullah Öcalan’›n tutsakl›¤› sonras›nda Kemalizm’i keflfetme flekline bürünüp, mevcut siyasal iktidar›n yörüngesine de girince, kitle üzerinde S›n›f iflbirlikçisi bu politikan›n çok daha olumsuz etkiler uyand›rabilkitleler nezdinde yaratt›¤› olumsuz mektedir. Abdullah Öcalan’›n Mustapsikolojik etkiyle birlikte, lidere sa- fa Kemal’den ald›¤› ilhamla uyguladakatin yan›s›ra, liderin olumsuz po- d›¤› pragmatizm, tamamen flekilsizlelitikalar›ndan kaynakl› olarak içten flince; örne¤in 1989’da Dersim ve içe çözülen bir kitle bütünlü¤ünü de Kemal Burkay üzerine yapt›¤› bir degörmek durumunday›z. SHP çat›s› al- ¤erlendirmede, 1938 Katliam›’n› kast›nda seçimlere dahil olunmas›, Kürt tederek “Bir tarihten sonra Dersim’de illeri içerisinde, en sert flekilde Der- Kemaller türemeye bafllad›, Kemal sim’de elefltirilirken, Dersim’deki Burkay da bunlardan biridir,” derken, 2004’ün bahar›nda, 6 Ok’lu Demokrat olan bu partilerin SHP gibi karfl›-devrimci bir paradigmaya sapartinin çat›s› alt›nda seçimlere dahil olmas› bafll› bafl›na r›l›p, ‹smet ‹nönü’nün Lozan bir baflar›s›zl›k nedenidir. Çünkü pragmatik olarak düflünül- Antlaflmas› s›rase bile, gövdesi genifl ve etkisi güçlü bir parti olan DE- s›nda Kürtlerin HAP’›n, SHP gibi dibe vurmufl karfl›-devrimci bir partinin ça- haklar›na tecat›s› alt›nda seçimlere dahil olmas› bile yurtsever Kürt kitlesi vüz eden konuflmas›na Kürt ve üzerinde bafll› bafl›na bir olumsuz etkidir. Türk kardeflli¤i atfederek ve bu DEHAP’l›lar, “Bize MHP’ye oy ve- aymazl›klar içerisinde Kemal Burreceksiniz denilse, biz, MHP’ye de oy kay’›n de¤il ama Mustafa Kemal’in veririz” düzeyinde ilkel bir lidere sa- partisi SHP’nin çat›s› alt›nda seçimledakat örne¤i sergileyerek, hileli yön- re girme flekilsizli¤ine var›nca tarihtemlere de baflvurarak belediye se- ten bu yana Mustafa Kemal’e küfreçimlerini kazanma basiretini göster- den ve ozanlar›n 15 A¤ustos üzerine mifl olsa da Dersim’e k›yasla DEHAP okuduklar› türkülerdeki “Kemalizmin ile iliflkilenme noktas›nda daha ileri piç dölü” dizeleri ile yekinen kitlelerolan Kürt illerinde belediyelerin de içten içe bir çözülmeye, kitlelerin AKP’ye kapt›r›lmas›, bu durumu, sa- bütünlü¤ünde bir da¤›lmaya neden dakati ve sadakatteki çözülmeyi iki olmaktad›r. z›t yan›yla ortaya koyan bir örnektir. Kürt kitlelerinin bütünlü¤ünü iç13
Basiretsizli¤e ve tamamen flekilsizleflen pragmatizme sessizlikte geli-
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
flen bu tepki, bütünlük içerisinde içten içe bir çözülmeye neden olunca, AB üyeli¤i ya da Kürtlere ve Kürtlü¤e iliflkin talepler gibi birçok konuda düzen partileri ile ayn› paralelde olan DEHAP oy kayb›na u¤rarken, Kürtçe dil kurslar›na izin veren ve Müslümanl›¤›n› da avantaj olarak kullanan AKP, dinsel olarak Sunni Müslüman, ulusal olarak da Kürt olan ve biraz da çözümsüz kalan savafltan dolay› ma¤dur düflen kitle üzerinde etkili olup, oy toplayabiliyor. Önderlikte ç›kan bu basiretsizlikler gerek Kongra-Gel ve gerekse de DEHAP içerisinde, seçim arifesinde ortaya ç›kan baz› çalkant›lara da sebep olunca, bu çalkant›lar da güvensizli¤i pekifltirir bir rol oynam›flt›r. Çünkü siyaseti kendi ekseninde çeviren bir lider ve önderlik, ne kadar da zorlarsa zorlas›n halkla kopuflma noktas›na düfler, halk›n uzaklaflmas›na neden olur. Evet, flekilsizli¤e varan bir pragmatizmden bahsettik, ayn› noktadan devam edelim; Çalkant›lara neden olan Osman Öcalan’›n “demokratik sömürgecilik” aç›mlamas›, dünden bugüne önderlikte hakim olan çizgiden kopuk mudur ya da tutsak düfltü¤ü dönem Güney Savafl›’ndaki yanl›fl yönetiminden ötürü Osman Öcalan’›n, Baflkanl›k Konseyi’ne ra¤men ölümünü savunan tek kifli oldu¤unu söylemesine ra¤men, bugün, “‹flbirlikçi de olsa öldürmeyin” aç›klamas›n› yapan Abdullah Öcalan’›n, onca kiflilik çözümlemeleri yaparken kendisine dair tek bir sat›rla da olsa kiflilik çözümlemesi yapmamas› halk taraf›ndan kabul görür bir durum mudur? Siyaset ne emperyalist devletler ekseninde, ne gerici siyasal iktidar çevresinde ne de kendi ekseninde döndürülemez, ilerici bir siyaset kendi halklar›n›n üzerine yükselmek ve halk›n ç›karlar› ekseninde dönmek durumundad›r; burada bir k›r›lma oldu¤u vakit, halk ile olan iliflkilerde de bir k›r›lma olur.
DEHAP ve ortakl›k zemininde hareket eden reformcu demokrat partiler, bu noktadan hareketle de oy kayb›na u¤ram›flt›r. Ortakl›k zemininde hareket eden reformcu demokrat partiler, bu aymazl›klar› de¤il de, devrimcilerin ve halk›n kendi aray›fl› do¤rultusunda oluflturdu¤u platformlar›, “devlete hizmet eder” platformlar olarak de¤erlendirince her geçen gün kaybetmeye mahkum olmak durumundad›r.
b) ‹flçi Partisi ve TKP Her ne kadar s›n›fsal olarak emperyalizm karfl›s›nda ilerici bir konuma sahip bir partiyi temsil ediyor olsa da, bugün itibariyle izledi¤i politikarla devletin yede¤ine düflen ve dolay›s›yla halk taraf›ndan desteklenmemesi gereken bir parti fleklinde de¤erlendirdi¤imiz ‹flçi Partisi, her zamanki gibi kendi kabu¤unda kald›, d›flar› ç›kamad›. Belediyeleri kazanma yönünde bir politika belirlemeyen TKP ise, “Bofl vermeyin” slogan› etraf›nda sand›kta tepki örgütlemeye çal›flt› ama ne kadar baflar›l› oldu denilirse, bunu, genele bakarak de¤il, TKP’nin durdu¤u noktaya bakarak de¤erlendirmek gerekir. Düne k›yasla daha fazla oy alm›fl ise, TKP aç›s›ndan bunu baflar› saymak mümkün ama “Bofl vermeyin” slogan› etraf›nda toplanm›fl bir oyu, ne kadar siyasal bir baflar› sayabiliriz buras› tart›flmal›d›r. Çünkü, ironik bir flekilde söylemek gerekirse, “Bofl vemeyin” çok da dolu bir ça¤r›fl›m yapm›yor. Ve sosyalfloven ve reformcu çizgisine ra¤men, parti ad›nda komünist tan›mlamas›n› kullanma ›srar›ndaki dirayet ile ba¤daflm›yor. Oy pusulalar›ndaki TKP ismi, tepki örgütlemede çekim merkezi olabiliyor ama, bununla s›n›rl› kalan bir örgütlemenin oldukça s›¤ ve yüzeysel bir örgütlenme oldu¤unu da kabul etmek gerekiyor. 14
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
c) Di¤er devrimci parti ve platformlar
r›ndaki boy gösterisinde kullanmak üzere gazetelerden ilan vererek SHP Mitingi fleklinde sunmak gibi z›tt› yanl›fllar› düflündü¤ümüzde, ESP’nin bu tutumunun demokrasi mücadelesi aç›s›ndan anlam›n› kabul etmek durumunday›z. E¤er ölçü seçimler ve al›nan oy oranlar› de¤il de, demokrasi mücadelesi ise, nicel ço¤unluklar›n ak›nt›s›na kap›lmadan, nicel gücünün zay›fl›¤›na ra¤men ortaya konulan bu nitel tavr›, demokrasi mücadelesine
Ba¤›ms›z Devrimci S›n›f Platformu ve Ezilenlerin Sosyalist Platformu gibi kimi küçük burjuva devrimci hareketler de kendi platformlar› üzerinden seçimlere dahil oldu. Yer yer komünistlerin de destekledi¤i, yer yer komünistlerle birlikte ortak birliktelikler içerisinde hareket eden bu platformlardan kendisini daha bir hissettireni Ezilenlerin Sosyalist Ba¤›ms›z Devrimci S›n›f Platformu ve Ezilenlerin Sosyalist Platformu oldu ki, bu platform, daha Platformu gibi kimi küçük burjuva devrimci hareketler de kenönceki seçimlere di platformlar› üzerinden seçimlere dahil oldu. Yer yer komük›yasla oy oran›n- nistlerin de destekledi¤i, yer yer komünistlerle birlikte ortak da bir art›fl sa¤lad›- birliktelikler içerisinde hareket eden bu platformlardan kendi¤› gibi, seçimlerin sini daha bir hissettireni Ezilenlerin Sosyalist Platformu oldu ortaya ç›kard›¤› olanaklar› demok- ki, bu platform, daha önceki seçimlere k›yasla oy oran›nda bir rasi mücadelesinin art›fl sa¤lad›¤› gibi, seçimlerin ortaya ç›kard›¤› olanaklar› dearaçlar›na da çevir- mokrasi mücadelesinin araçlar›na da çevirmeye çal›flt›. meye çal›flt›. Bu yönüyle ‹stanbul’da Kad›köy’deki katk› boyutuyla de¤erlendirmek du21 Mart’a denk gelen miting haklar›rumunday›z. n› kullan›fllar› olumlu bir örnekti. Bu iki platformdan Ba¤›ms›z Çünkü o dönem itibariyle, ve hala da devam eden, gerici iktidar taraf›ndan Devrimci S›n›f Platformu ise oy yeni bir sald›r› dalgas› kendisini his- oranlar› bir tarafa, gösterdi¤i varl›k setiriyordu. NATO Zirvesi öncesin- itibariyle bile de¤erlendirilse ciddi de, NATO’ya karfl›-koyufllar› engel- bir varl›ktan yoksundu; ‹stanbul’da leyebilmek için ortaya ç›kan bu yeni Alibeyköy’de c›l›z bir güçle ve c›l›z sald›r› dalgas› Önder Babat ve ‹mam bir çal›flmayla s›n›rl› bir politika. ‹flte Boztafl örne¤inde kendisini gösterdi- bunlar› yanyana koydu¤umuzda, bu ¤i s›rada, bu alan› bir seçim mitingin- çal›flman›n, dar grupsal bir çal›flma den öte, bu sald›r›lar› protesto teme- ile s›n›rl› bir durufl oldu¤unu söylelinde ilerici güçlere sunmas› demok- mek durumunday›z. Çünkü Ba¤›ms›z rasi mücadelesi aç›s›ndan sand›ktaki Devrimci S›n›f Platformu, büyük fleoy oranlar›ndan çok daha önemli bir hir belediyesi için bile ba¤›ms›z bir noktad›r. Hele de Newroz kutlamala- aday göstermifltir ki, bu, oldukça mar› için at›lan ad›m›, Newroz alan›nda liyetli bir bütçe demektir. Oysa amaç, toplanacak güçleri, seçim çal›flmala- devrim mücadelesi için ba¤›ms›z bir 15
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
fleyler ifade etmek ve bunu lokal çal›flmalarla s›n›rl› tutmak ise, muhtarl›k çal›flmalar› üzerinden oluflturulan platformlar ya da belediye baflkanl›¤› nezdinde di¤er devrimci adaylar›n desteklenmesi için oluflturulan platformlar arac›l›¤›yla yapmak da mümkündü. Halk›n k›t kaynaklar› ile ortaya konulan bu ekonomik politika, halk ad›na hiç de isabetli olmayan lüks bir politika oldu¤u gibi, devrimcilerin ortak platformlar› aç›s›ndan da isabetsiz bir politikad›r. Ba¤›ms›z adaylar nezdinde ortaya ç›kmay›p da, tek tek muhtar adaylar›n›n ya da belediye baflkan adaylar›n›n desteklenmesi yönünde politikalar belirleyen ya da bu do¤rultuda hareket eden devrimci partilerin, kimi lokal alanlarda devrimci ve ilerici adaylardan öte, düzen partilerine destek sunmas› ise genel olumluklar içerisinde ortaya ç›kan olumsuzluklard›. Bu olumsuzluklar, belediyelerin ya da muhtarlar›n bütçelerinden beslenme ya da “yard›m” örtüsüyle muhtar ya da belediye baflkan adaylar›ndan rüflvet alma fleklindeki bir pragmatizme bürününce olumsuzlu¤un da ötesinde bir çirkinlik olarak ortaya ç›k›yordu. Çünkü, bu, ilgili yönetimleri halk için kullanmaktan öte, halk›n ve devrimci platformlar›n ilgili yönetimlerdeki kifli ve partilere kötü pazarl›klarla sunulmas› anlam›na gelmektedir. Komünist hareketin örgütlenmesinin yo¤un olmad›¤› bir bölgedeki sempatizanlar›n›n da benzer bir pragmatizme kap›lm›fl olmas›, bu anlam›yla, enternasyonal proletaryan›n duruflunu zedeleyen bir tutumdur. Komünist güçler olarak, komünist partisinin sempatizanlar›n›n ortaya koydu¤u bu pragmatizm karfl›s›nda sorumluluk duyarak, gücünü özümüzde toplad›¤›m›z iflçi s›n›f›na ve halklar›m›za karfl› özelefltirel bir tutum içerisinde oldu¤umuzu belirtmek istiyoruz.
Komünistlerin Tutumu Ve Ö¤renilmesi Gereken Dersler Yaz›m›z›n giriflinde de ifade etti¤imiz gibi, biz komünistler cephesinden de bu seçimleri birkaç aç›dan de¤erlendirmek önemli. Çünkü çeflitli örgütsel yetersizliklerin yan›s›ra, böylesi taktik bir politikada ciddi deneyimsizlikler de sözkonusu idi. Bu dezavantajlar› hesaba katt›¤›m›zda önemli bir baflar› sa¤land›¤›n› söylemek mümkün. Ancak salt sonuçlardan ve komünistlerin etkisinin yo¤un oldu¤u Dersim bölgesinden hareketle de¤erlendirme yap›l›rsa bir baflar›s›zl›k olarak da görmek mümkün ama bu yan›lt›c› olur. Çünkü, yukar›larda da ifade etti¤imiz gibi, dönemin valisi Kenan Güven’de somutlanan bir devlet politikas›na karfl› hakl› bir tepkiyle camileri bile ah›r olarak kullanan bir bölgede yobaz bir Sunni kimlikle ortaya ç›kan AKP’nin belediye baflkanl›¤›n› almas› ciddi bir olumsuzluk ama bu olumsuzlu¤u seçim sürecine indirgemek de en az bu olumsuzluk kadar büyük bir aymazl›kt›r. Bunlar günle s›n›rl› sorunlar de¤il, süreçlerin ve süreçlerde yarat›lan tahribatlar›n ortaya ç›kard›¤› sonuçlard›r. Bu yüzden AKP’ye ya da bir baflka gerici partiye tafleronluk edenlere öfkelenmekle beraber, bu tafleronlara alet olan halka sitem etmek anlams›zd›r. Dolay›s›yla seçim çal›flmalar›n› ve sonuçlar›n›, çal›flmalar›n uyguland›¤› alanlar›n özellikleri ile beraber de¤erlendirebilmeliyiz ki, kal›c› sonuçlar üretebilelim. O halde bafla dönerek yürüyelim. Dünden bugüne tek düze bir flekilde uygulanan boykotçu politikalara karfl› sitemlerin ve bu politikadaki tutucu durufllar›n aras›nda, dönemi ve süreci de¤erlendirerek yerel seçimlere kat›l›m yönünde, 2003 Temmuz’unda bir politika belirleyerek kamuoyuna duyuru yap›ld›. Ve duyu16
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
rusu yap›lan bu politika do¤rultusunda çeflitli pratik ad›mlar at›ld›. Bu pratik ad›mlar ortak hareket edebilecek ilerici güçler ile görüflmeler, ba¤›ms›z aday gösterilecek ya da ba¤›ms›z adaylar›n desteklenece¤i alanlarda ba¤›ms›z adaylarla temas fleklindeki ad›mlard›.
tüm bu pratikler içerisinde, ülke genelinde olmasa bile, politikan›n prati¤e döküldü¤ü tek tek alanlarda halka da, devrimcilere de, komünistlere de kazand›rm›flt›r. Ve bu, aslolan seçimleri de¤il, devrimi kazanmak diyen bir politika aç›s›ndan oldukça önemli bir kazan›md›r.
Partiler nezdinde yap›lan tart›flmalarda belli bir mesafe katedildiyse de ve hatta bu noktada SHP’nin “Demokratik Güçbirli¤i”ne dahil edilmesine ra¤men, birli¤i bozmama noktas›nda adaylar›n hangi partiye ait oldu¤una bakarak lokal uygulamar yap›labilece¤i noktas›nda bir esneklik gösterilmesi fleklindeki bir tutumla ilerlenmesine ra¤men DEHAP, EMEP, ÖDP ve SDP gibi partilerin SHP ile ittifak›, SHP çat›s› alt›nda birleflme gibi “teknik” bir boyuta vard›rm›fl olmas› bir yol ayr›m›na neden oldu.
Bu durufl sadece propaganda düzeyinde de¤il, pratik olarak da gösterilmifl oldu. Örne¤in “hiçbir partinin borusu ötmeyecek” diyen Dersim Demokratik Halk Hareketi’nin bu tutumu karfl›s›nda gerilim sergilemeyen bir parti olarak, Yeni Demokratik ‹ktidar’›n ya da bu iktidar›n organlar› olan Halk Meclisleri’nin nas›l bir iktidar ve nas›l bir demokrasi kavray›fl›na sahip oldu¤u pratik olarak gösterilmifl oldu. Ki bu, seçim arifesi günlerde yarat›lan “ba¤›ms›z aday çekildi” fleklindeki spekülatif bombard›man içerisinde halklar›n yar›n›na dair çok daha önemli bir kazan›m oldu. Çünkü halk bugünden yar›na orta burjuvazi ile proletaryan›n iktidara yaklafl›m›na dair pratik bir deneyim kazanm›fl oldu. Keza “Muhtarl›¤› al›rsam, bütçeden derneklere destek sunar›m...” projesi ile destek talebinde bulunan muhtar adaylar›na, “Hay›r, her hangi bir kurum için maddi destek beklemiyoruz, bütçenizle birlikte halka hizmet bekliyoruz ve bu hizmet içerisinde demokratik kitle örgütlerinin görüfllerine ilgi göstermenizi, halk›n temsilcilikleri olan bu kurumlar› da dikkate alman›z› bekliyoruz,” diyerek, hem muhtar adaylar›n›n duruflu daha sa¤lam zeminlere çekilmeye çal›fl›lm›fl ve hemde proletaryan›n halka hizmetten ne anlat›ld›¤› pratik üzerinden anlat›lm›fl oldu. Mutabakata var›lan platformlarda kimi dar grupsal nedenler etraf›nda muhtar adaylar› üzerinden kas›lmalar yarat›ld›ysa da örgüttür ya da örgütlü güçtür denilerek politik yap›dan yana tav›r al›nmay›p, oluflturulan
Bu geliflim içerisinde reformcu partilerin e¤ilimlerini görmek kadar, komünistlerin ilkeler etraf›nda siyasete iliflkin esnek yaklafl›m› da gösterilmifl oldu. ‹lkeler etraf›nda siyasete iliflkin esneklik Dersim’deki Demokratik Halk Hareketi prati¤inde oldu¤u gibi, Dersim’in kimi ilçelerinde kimi ba¤›ms›z adaylar›n desteklenmesi prati¤inde de gösterildi. Komünist partisinden öte, halk› iktidara tafl›may› hedeflemifl ve bu do¤rultuda programlar›na kay›tlar düflmüfl komünistler olarak, komünistlerin a¤›rl›¤›na ra¤men, komünist partisinden öte, halk ve halk›n oluflturdu¤u ilerici durufl öne ç›kar›lm›flt›r. Elbette ki komünistler halk›n ilerici duruflundan hareketle esneklikler göstererek bir arada oldu¤u için, bu ilerici durufla paralel beklentiler içerisinde de olacakt›r. Bu, bir birli¤in do¤al dengesidir. Ayn› tutum de¤iflik kentlerde kimi muhtar adaylar› etraf›nda oluflturulan platformlarda da kendisini gösterdi. Ve 17
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
platformun hukuku veri al›narak çeflitli çeliflmelere ra¤men muhtar adaylar›ndan ve di¤er platform bileflenlerinden yana tav›r al›nm›flt›r. Bizce, bunlar oy say›lar›ndan daha önemli kazan›mlard›r, çünkü, devrimci de¤erlerin ve ölçülerin, devrimciler ile halk aras›ndaki iliflkilerin ciddi düzeylerde tahribata u¤rad›¤› derin tasfiyeci bir süreç yaflan›yor. Bu kazan›mlar kurumsal bir güce dönüfltürüldü¤ünde ise, demokrasi mücadelesi aç›s›ndan çok daha önemli bir kazan›ma dönüflecektir ki, bu, seçimlerin sonuçlanmas›yla ifllerin bitti¤i de¤il, seçimlerin ortaya ç›kard›¤› sonuçlar ve gerçekler üzerinden yeni yeni görevlerin ortaya ç›kt›¤›-
ci tutumlar›n ya da proletaryay› burjuvaziye yedeklemeye çal›flan orta s›n›f reflekslerinin a盤a ç›kmas› demektir. Ancak bunu a盤a ç›kartmak yetmemektedir, çünkü, a盤a ç›kan bu durufllar belli zaafiyetler üzerine oynayabilmektedir. Çok basit, örne¤in CHP kazanmad›¤› taktirde bir alandaki ifl tezgahlar›n›n kapanaca¤› endiflesiyle oyunu CHP’den yana kullanmak isteyen ve bu durufluyla fark›nda olmaks›z›n kirli bir rekabete tutuflan emekçinin zaafiyetleri üzerine oynayarak, devrimci halka ait bir gücü, Kemalist partilere yedeklemek üzere kullanabiliyor. Ya da halka ait kurumlar olan demokratik kitle örgütlerinin finansal s›k›nt›lar› kullan›larak, bu partiler içerisinden
Daha önce boykotçu politikalar› tenkit ederek mesafeli davranan bu potansiyel içerisinde, çevrelerinde öne ç›km›fl kimi isimler, komünistlerin tutumuna geldi¤inde bask›lanma kabul etmeyen sözüm ona demokratik yaklafl›mlar›n› SHP ve CHP gibi partiler içerisindeki arkadafllar›na ya da akrabalar›na karfl› gösteremeyerek, bu partilerin çat›s› alt›nda örgütlenebilmifltir. n› gösterir. O halde, devrimi kazanmak üzere yola devam diyerek bu süreçte belirgin bir flekilde öne ç›kan bir iki olumsuzlu¤a ve zaafiyete de dikkat çekmek istedik. ‹lki, Marksist-Leninist-Maoist hareketin etkiledi¤i kitle üzerinde de Kemalist ideolojinin ve gerici Kemalist partilerin güçlü bir siyasi etkisinin oldu¤udur. Daha önce boykotçu politikalar› tenkit ederek mesafeli davranan bu potansiyel içerisinde, çevrelerinde öne ç›km›fl kimi isimler, komünistlerin tutumuna geldi¤inde bask›lanma kabul etmeyen sözüm ona demokratik yaklafl›mlar›n› SHP ve CHP gibi partiler içerisindeki arkadafllar›na ya da akrabalar›na karfl› gösteremeyerek, bu partilerin çat›s› alt›nda örgütlenebilmifltir. Elbette bu saflardaki tasfiye-
dernek bütçesine destek sunan kimi isimlerden hareketle dernek üyeleri bu partilere yedeklenmek istenebiliyor. ‹flte bu yüzden MGK iktidar›n›n yaratt›¤› fleriat korkusuna kap›l›p da laisizm ya da Alevicilik oyunlar›na meylederek, laik ve demokrat olan potansiyelleri SHP ve CHP gibi partilere yedeklemek aymazl›k oldu¤u kadar, sa¤lam durufllarla bu aymazl›klar› yaln›zlaflt›rmamak da safl›k olur. Bu yüzden hükümette yer alan AKP’ye karfl› mücadele ederken, MGK iktidar›n›n yede¤i durumunda olan di¤er partilere karfl› mücadeleyi de ihmal etmemek gerekiyor. ‹kincisi ise, ortaya konulan politikalar› öznelci yorumlar ile e¤ip bükme yanl›fll›¤›d›r. Bunlardan ilkine, örgütsel mekanizmay› kavray›fls›zl›ktan ve bu 18
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
kavray›fls›zl›kla birleflen bir pragmatizm ile ortaya ç›kan yanl›fll›kt›r ki, buna dair özelefltirel tutum içerisinde oldu¤umuzu belirtmifltik. Ancak burada vurgulamak gerekir ki, örgütsel mekanizmay› kavray›fl, kurumsal bir hukuk içerisinde olmak durumundad›r. Bunun d›fl›nda kendimizce yorumlarla konuya iliflkin otorite sayd›¤›m›z ya da belli nedenlerle güvendi¤imiz insanlardan hareketle kurumsal hukuku gözard› eden ve bu do¤rultuda prati¤e giriflen yaklafl›mlar ciddi olumsuzluklara neden olur ki, hiçbir birey ve hiçbir aktivist, yumuflat›c› nedenler ileri sürerek bunun sorumlulu¤undan kaçamaz. ‹kincisi ise benzer bir kavray›fls›zl›ktan kaynakl› ortaya ç›kan ve geçmifl “sol” reflekslerle birleflerek tavra dönüflen bir yanl›flt›r. Bu yanl›fl her ne kadar müdahalelerle düzeltilmifl ve birlikte oldu¤umuz güçlerle iliflkilerimizin zedelenmesinin önüne geçilmifl olsa da, örgütsel mekanizmay› kavray›fl noktas›nda es geçemeyece¤imiz bir durumdur. Örgütsel olarak her hangi bir politik yap› ile belli bir hukuk tesis edilmifl ise, o kurumun kadrolar›n›n kiflisel zaafiyetleri her ne olursa olsun, bu kiflisel zaafiyetlerden hareketle belirlenen hukukun d›fl›na ç›k›lamaz. E¤er ciddi düzeyde bir olumsuzluk ise, belirlenen hukuk içerisinde kurumlar aras›ndaki iliflki ile çözümlenmeye çal›fl›l›r. Bu mekanizma kavranmad›¤› taktirde devrimciler aras›ndaki birliktelikleri de zedeleyen anarflizan bir ortam yarat›lm›fl olur ki, bu ortam›n yarataca¤› sonuç lokal biçimlenifller etraf›nda ortaya ç›kan muhtariyetler ya da otonom örgütlülükler olur. Olumlu ve olumsuzluklar› ile ortaya koymaya çal›flt›¤›m›z bu de¤erlendirmelerin ileriye dönük pratiklerde komünist19
lerin ve halk›n bütünlü¤ünü kuvvetlendiren ve komünistler ile halk›n birli¤ini güçlendiren bir deneyim olaca¤› düflüncesiyle yerel seçimlere iliflkin de¤erlendirmelerimizi noktal›yoruz.
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
39. Y›ldönümünde Büyük Proleter Kültür Devrimi’ni Selaml›yoruz! Kültür Devrimi s›radan taktik bir sorun de¤il. Bafll› bafl›na Marksist devrim teorisinin sosyalizm sorunlar› alan›ndaki temel sorunlar›ndan birisini oluflturur. Bafll› bafl›na bir devrim modelidir. Hem de demokratiksosyalist ülkeler için. Bu devrimle ortaya ç›kan devrim teorisi sosyalizm sorunlar›n›n çözümünde anahtar rol oynamaktad›r.
B
üyük Proleter Kültür Devrim’nin (BPKD) üzerinden 39 y›l geçti. 1966 y›l›n›n May›s’›nda Baflkan Mao önderli¤inde “16 May›s genelgesiyle” bafllat›lan ve dünya devrim tarihine; demokratik-sosyalist devrimler ve toplumlar tarihine ve MLM literatüre “Çin Büyük Proleter Kültür Devrimi” diye geçen bu siyasi devrimin ideolojik-siyasi etkileri ve tart›flmalar› dün oldu¤u gibi bugün de devam ediyor. 1966’n›n demokratik-sosyalist Çin’inde üst yap›da gerçekleflen bu siyasi devrim üzerine her s›n›f ve ak›m kendi penceresinden yaklaflt›. Evet bugün sözkonusu devrime iliflkin yap›lan polemiklerin boyutu ve canl›l›¤› Kültür devrimi sürecindeki gibi olmasa da, ancak tart›flmalar›n devam etti¤i de bir gerçekliktir. ‹sterdik ki
bu tart›flmalar devrim günlerindeki gibi olsun. Çünkü Kültür Dverimi ve sonuçlar›n› olumlu veya olumsuz sonuçlar›yla tart›flmak demek sosyalizm sorunlar›n› canl› bir flekilde tart›flmak demekti. Sosyalizm sorunlar›na iliflkin bu canl› tart›flmalar esasta devrime ve MLM teoriye hizmet etmifl olacakt›. ‹deolojik ak›mlar aras›nda teorik mücadele neredeyse durmufl durumdad›r. Adeta ölü topra¤› hüküm sürmektedir. Bunu ülkemiz komünist ve devrimci hareketinin içinde bulundu¤u duruma bakarak da tespit edebiliriz. Bilinir ki s›n›f mücadalesinin üç aya¤›ndan birisi de teorik mücadeledir. Bu yürütülmedi¤i zaman siyasi ve ekonomik mücadele zay›f ve yetersiz kal›r. Dahas› Marksizm’e yabanc› oportünist düflünce ak›mlar›yla teorik mücadelenin verilmedi¤i veya yetersiz verildi¤i yerde bu oportünist ak›mlar›n kitleler 20
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
Kuflkusuz ki dünyaya sarsan bu siyasi devrim kas›rgas›n›n öne ç›kartt›¤› en belirgin ve tayin edici ö¤e ise Mao’nun Marksizm-Leninizm’e her üç alanda (ekonomi-politik, felsefe ve sosyalizm sorunlar›) yapt›¤› nitel katk›lar›n“izm”(Maoizm) olarak dünyaya duyurulmas›n›n da doruk noktas› olmas›d›r. Bir baflka ifadeyle, bu devrim ayn› zamanda Maoist tezlerin uluslararas› düzlemde duyulmas›n›n siyasi dönüm noktas› oldu. üzerindeki ideolojik-siyasi etkisini yeterince k›ramay›z. S›n›f düflmanlar›m›za karfl› siyasi mücadele esas ama bu ideolojik mücadeleyi küçümseyelim veya görmezlikten gelelim anlam›na gelmemelidir. Kültür Devrimi s›radan taktik bir sorun de¤il. Bafll› bafl›na Marksist devrim teorisinin sosyalizm sorunlar› alan›ndaki temel sorunlar›ndan birisini oluflturur. Bafll› bafl›na bir devrim modelidir. Hem de demokratik-sosyalist ülkeler için. Bu devrimle ortaya ç›kan devrim teorisi sosyalizm sorunlar›n›n çözümünde anahtar rol oynamaktad›r. Bundand›r ki Kültür Devrimi üzerine çok canl› tart›flmalar›n yap›lmas›n› istiyoruz. Bunu tart›flmayan ve ondan do¤ru teorik sonuçlar ç›kartmayan bir ak›m sosyalizm sorunlar›nda do¤ru bir bak›fl aç›s›na sahip olamaz. Ki bugüne kadar Çin Büyük Proleter Kültür Devrimi’nden do¤ru sonuçlar ç›kartmayan bütün ak›mlar oportünistlikten kurtulamad›¤› gibi bu batakl›¤a daha fazla saplanm›fllard›r. 21
fiüphesiz ki bu büyük devrimden do¤ru ve bilimsel teorik sonuçlar› ç›kartanlar›n bafl›n› günümüzün Maoist ak›mlar› çekmektedir. Fakat bu ak›mlar da ileride de¤inece¤imiz gibi henüz yeterli bir ideolojik-siyasi birlikteli¤i (Bunu, Enternasyonal merkez örgüt anlam›nda söylüyoruz) yakalam›fl de¤iller. 1966-69 y›llar› aras›nda demokratik sosyalist Çin’in üst yap›s›nda gerçeklefltirilen bu siyasi devrim o tarihsel kesitte tüm dünyay›, özellikle de gençli¤i hem siyasi hem de ideolojik olarak etkisi alt›na ald›. Söz konusu devrim demokratik ve sosyalist nitelikli bir ülkede ilk kez gerçeklefliyordu. Hem de dönemin Sovyetler Birli¤i’nin karfl›-devrim cephesine iltihak etti¤i bir süreçte gerçeklefliyordu. Bu devrim ayn› zamanda Sovyetler Birli¤i’nin emperyalizme iltihak etti¤ini de dünyaya duyurman›n dönüm noktas› oldu. Kuflkusuz ki dünyay› sarsan bu siyasi devrim kas›rgas›n›n öne ç›kartt›¤› en belirgin ve tayin edici ö¤e ise Mao’nun Marksizm-Leninizm’e her üç alanda (ekonomi-politik, felsefe ve sosyalizm sorunlar›) yapt›¤› nitel katk›lar›n“izm”(Maoizm) olarak dünyaya duyurulmas›n›n da doruk noktas› olmas›d›r. Bir baflka ifadeyle, bu devrim ayn› zamanda Maoist tezlerin uluslararas› düzlemde duyulmas›n›n siyasi dönüm noktas› oldu. Yaz›m›z›n konusu Maoizm olmad›¤› için bu konu üzerinde daha fazla detaylara girmeyece¤iz. Fakat bilinmelidir ki kültür devrimini MLM’in devrim-devlet ve parti teorisi hazinesine yazd›ran anahtar güç Mao’nun görüfllerinden baflka bir fley de¤ildir. Hem de Sosyalizm Sorunlar› konusunda o güne kadar tart›flmas› bile yap›lmam›fl bir üst yap› devrimi gerçeklefliyor. Kimin önderli¤inde? Mao’nun ideolojik-siyasi tezleri ›fl›¤›nda. Dolay›s›yla bu devrimi sosyalizm sorunlar›ndan ayr› düflünmek ne denli anti-MLM bir görüfl aç›s› ise, Kül-
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
tür devrimine damgas›n› vuran esas yönün üst yap›da bir siyasi devrim oldu¤u gerçekli¤ini reddetmek de anti-MLM bir görüfl aç›s›d›r. Hat›rlatmak gerekir ki, bu yaz›m›zda sosyalizm sorunlar› üzerinde çok kapsaml› durmayaca¤›z. Genel hatlar›yla irdelemeye çal›flaca¤›z. Çünkü sosyalizm sorunlar› çok boyutlu ve kapsaml› ideolojik, siyasi ve ekonomik sorunlar› içerir. Dolay›s›yla bunun oldukça kapsaml› bir flekilde teorik tart›flmas›n› yapmak flartt›r. Bugüne kadar çeflitli boyutlarda yap›ld›. Bu tar›tflmalar 1957 yl›nda Mao önderli¤inde Uluslarars› Komünist Hareket içerisinde bafllat›ld›. 1966’da bafllayan Kültür devrimiyle doru¤a ulaflt›. Ancak flunu da belirtmeliyiz ki, Mao önderli¤indeki bu ideolojik saflaflmalar uluslararas› düzlemde henüz güçlü bir Komünist Enternasyonal örgütlemeyi yaratamad›. Güçlü olmaktan kast›m›z fludur: Bütün dünya komünistlerinin, daha do¤rusu bütün ülkelerdeki komünist parti ve örgütlerin henüz bir Enternasyonal örgütlenme içerisinde toparlanamamas›d›r. Yoksa bu örgütlülük çekirdek düzeyde mevcuttur. Fakat yeterli de¤il. Demek ki burada henüz ciddi teorik(ideolojik) sorunlar mevcuttur. Öyle ki, siyasal çizgi ba¤lam›nda esasta ayn› hatta olan partiler dahi tek bir örgüt çat›s› alt›nda örgütlenmeyi henüz baflaramam›flt›r. Bunun baflar›lmas› için ille de bir ülkede devrimin gerçekleflmesini beklemek olmaz. Tabii ki bu etkileyici olur. Ve hatta bazen belirleyici bile olabilir. Örne¤in Karl Kautsky’nin bafl›n› çekti¤i 2.Enternasyonal revizyonizmine karfl› 3. Enternasyonal’in örgütlenmesi ancak Ekim devrimi sonras› baflar›lm›flt›r. Demek istedi¤imiz o ki, Maoist ak›mlar aras›nda kelimenin gerçek anlam›nda bir merkezi örgütlenmenin yarat›lmas› için her hangi bir ülkede devrimin gerçekleflmesini beklemek do¤ru olmaz. Bu örgütlenmenin genel hatt›n› oluflturan program ve teori mev-
cuttur. Yap›lmas› gereken bu program etraf›nda bütün Maoist parti ve örgütlerin birleflmesi olmal›d›r. Yoksa taktik görüfl ayr›l›klar›n›n ilkesel görüfl ayr›l›klar› olarak kavrand›¤› yerde elbette ki kelimenin gerçek anlam›nda MLM bir hatta yürünemez. Sözgelimi, ülkemizdeki Maoist parti ve örgütlerin, Hindistan’daki parti ve örgütlerin birbirinden ayr› kalmas› bunu çok somut bir flekilde ortaya koymaktad›r. Ayn› flekilde, Devrimci Enternasyonalist Hareket’in genel siyasi çizgisine esasta yak›n olan Filipinler Komünist Partisi (FKP), Hindistan Komünist Partisi (Marksist-Leninist) Halk Savafl› (HKP (ML)) Halk Savafl› ve Türkiye Komünist Partisi (TKP/ML) gibi örgütlerin bu çekirdek enternasyonal örgütten uzak durufl sergilemektedirler. K›sacas›, bu parçal› durumlar dahi Enternasyonal örgütlenmenin zay›fl›¤›n› göstermektedir. Kuflkusuz ki bu örgütleri ilkeli ideolojik mücadele yürüterek DEH çat›s› alt›nda toplamaya çal›flmal›y›z. Bu ayr›ks›-parçal› olumsuz durum elbetteki tek tek ülke devrimlerinin mücadelesine yans›maktad›r. Belirtmeliyiz ki, sosyalizm sorunlar› konusunda, daha çok da onunla do¤ru orant›l› olan Kültür Devrimi’nin ortaya ç›kartt›¤› teorik sorunlar› do¤ru alg›lay›p yorumlamayanlar gerçek Maoist olamaz. Yani kültür devrimi demekle kültür devrimi olmaz. Bu devrim neden-niçin yap›ld›, devrimin amac› neydi? Sosyalizmde bu devrimlere ihtiyaç var m›d›r? Bu, vb soru ve sorunlar noktas›nda teorik (ideolojik) netlik olmad› m› devrim yapm›fls›n neye yarar ki? Üç gün sonra yine geriye dönüfller olur. O nedenle Kültür Devrimi’ni her boyutuyla ö¤renmeli ve teorik netli¤imizi sa¤lamal›y›z. Ki Kültür Devrimi noktas›ndaki teorik ayd›nlanmam›z sadece devrim sonras› sosyalizm sorunlar› için geçerli de¤il. Günümüzdeki s›22
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
n›f mücadelesi; parti içi ve halk içindeki çeliflkilerin çözüm mücadelesi için de geçerlidir. Bilinir ki saflar›m›zda bile BPKD’nin ne olup olmad›¤› yeterince bilinmeden “kültür devrimi” vb sloganlar at›lmaktayd›. 94 ayr›l›¤› bunun çok yak›n ve somut örne¤ini oluflturmaktad›r. fiabloncu ve do¤matik bir flekilde ele al›narak “burjuva karargahlar› bombalans›n” diye sloganlar at›ld›. Parti içerisindeki çeliflkiler bir ÇKP ve Çin’in 1966 y›l›ndaki durumu gibi ele al›nmaya çal›fl›ld›. Dolay›s›yla ayr›l›k ilan edildi. Veya ayr›l›klar körüklendi. Tüm bu, vb konulara yaz›m›z›n ak›fl› içerisinde de¤inece¤iz. Zaten bu yaz›y› bu amaçla, yani teorik netlik ve bilinç zenginli¤imizi daha bir üst seviyeye ç›kartmak için kaleme ald›k. Buradan hareketle de öncelikli olarak BPKD’nin tarihçesi, nedenleri ve amaçlar›n› iç içe ele alarak irdeleyece¤iz.
A-Tarihçesi, Nedenleri Ve Amaçlar› Önce flu noktan›n alt›n› çizmek istiyoruz: “Büyük Proleter Kültür Devrimi” hareketinin ilk ad› bafllang›ç itibar›yla “kültür devrimi” olarak geçmektedir. Bafllang›ç tarihi de 16 Nisan 1966’d›r. Resmi düzeyde ilk kez Çin Ulusal Halk Kongresi taraf›ndan 16 Nisan günü bafllat›l›r. Bu devrim “Büyük Proleter Kültür Devrimi” ad›n› ise ayn› y›l›n A¤ustos’unda alm›flt›r. Çin kaynaklar›ndan hareket edilirse “kültür devrimi”nin bafllang›ç tarihi 1964 y›l›na kadar gitmektedir. Mao taraf›ndan “16 May›s genelgesi”nin yay›mlanmas› ise bu devrimin her bak›mdan, özellikle de siyasi devrimin bafllat›ld›¤›n›n tarihi olarak geçer. Dolay›s›yla biz “16 May›s genelgesi” sonras› geliflmeleri aktarmadan önce k›saca da olsa May›s öncesi süreci notlar fleklinde aktaral›m. 23
16 May s 1966
ncesi
K lt r Devrimi Mao, 1964 y›l›n›n Aral›k-Ocak aras› yap›lan “Siyasi Büro, Merkez Komitesi ve Geniflletilmifl çal›flma konferans›nda” dönemin Pekin Belediyesi Parti Komitesi ve Liu fiao-çi revizyonistine karfl› savafl› flu sözlerle bafllatm›flt›: “Parti merkezinde revizyonizm boy gösterirse ne yapacaks›n›z? Böyle bir olas›l›k vard›r ve çok ciddi bir tehlikedir.” (Sabah Tufan›. Cilt-2, Sf; 399) Yine ayn› kaynak, ayn› tarihlerde SBKP revizyonizmine karfl› savafl aç›ld›¤›n› da not düflmektedir. Bildi¤imiz gibi SBKP ile ÇKP aras›ndaki polemiklerin en keskinleflti¤i ve doruk noktas›na ç›kt›¤› dönem 1963-64 y›llar›d›r. Tarihe “PekinMoskova Çat›flmas›” diye geçen çat›flman›n ideolojik mücadeledeki doruk noktas› “63 polemikleri”nde ifadesini bulmaktad›r. Mao, Liu revizyonizmini Kruflçev revizyonizmden hiçbir flekilde ve hiçbir zaman ayr› ele almad›. 1958 y›l›nda yap›lan ÇKP 8. Kongresinde Liu fiao-çi’nin “tarihi yaratan s›n›f mücadelesi de¤il, üretici güçler”dir, tezinin esin kayna¤› Kruflçev’in “üretici güçler” konusundaki revizyonist tezidir. Dolay›s›yla Kültür devrimi süreci boyunca Liu revizyonizmine karfl› yürütülen ideolojik ve politik mücadele ayn› zamanda SBKP revizyonizmini de hedefliyordu. Hat›rlanaca¤› gibi Kültür Devrimi ve sonras› y›llarda ÇKP ile SBKP aras›ndaki siyasi iliflkiler tümden koptu. ‹liflkiler kopmakla s›n›rl› kalmad›. ÇKP ve Mao, SCCB için art›k sosyalist bir ülke olmad›¤›n›, dahas› sosyal emperyalist bir devlet olarak ABD ile birlikte “dünya halklar›n›n bafl düflman› oldu¤u”nu ilan etti. K›sacas›, Liu ve bafl›n› çekti¤i kanat Sovyet modern revizyonizminin ÇKP içerisindeki sadece ideolojik de¤il, ayn› zamanda siyasi ajanlar›yd›. Liu fiao-çi Çin’in Kruflçevi idi. Bundand›r ki Liu revizyonistinin ÇKP ve
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
Çin yönetiminden alafla¤› edilmesi ayn› zamanda Rus sosyal emperyalizmi ve onun s›ras›yla bafl›n› çeken Kruflçev-Brejnev revizyonizmine vurulmufl siyasi bir darbedir. Yine bilinmelidir ki, “modern revizyonizmin” mucitleri olan bu iki karfl›devrimci unsur ve Rus sosyal emperyalizminin gerçek yüzü esas olarak Kültür devrimiyle birlikte deflifre edildi. Her Maoist, Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin özü ve en belirgin temel de¤erinin modern revizyonizme karfl› mücadele oldu¤unu bilir. Bu odakl› siyasi bir devrim ve geliflmeler pek tabii ki di¤er ülkelerin komünist partilerini de etkiledi. Hem de çok belirgin ve tayin edici bir flekilde etkiledi: Bir çok komünist partisi Kruflçev modern revizyonizmi ve SBKP’nin etkisinden kurtulup Mao ve ÇKP çizgisinde saf tutarken, bir çok parti içerisinde ise yeni saflaflmalar oldu. Ve ayr›ca yeni komünist partileri infla edildi. Hiç kuflkusuz ki bu devrimin somut siyasi sonuçlar›ndan birisi de, partimizin do¤ufludur. BPKD’nin bu, vb ideolojik-siyasi sonuçlar›na iliflkin ileride daha fazla detaylara girece¤iz. Dolay›s›yla kald›¤›m›z yerden tekrar BPKD’nin ‘66 öncesi tarihsel geliflimini aktarmaya devam edelim. ‘63’te bafllayan ÇKP-SBKP polemikleri ikinci y›l›n› doldurdu¤unda her iki ülke aras›ndaki çeliflkiler daha bir keskinleflip kopufl noktas›na evrilmiflti. 14 Haziran 1965 y›l›nda Mao, “Kruflçev revizyonizmine karfl› sonuna kadar mücadele edelim,” ça¤r›s› yap›yordu. Kruflçev SBKP’si Vietnam sorununda ABD’ye karfl› teslimiyetçi bir politikaya yatarak devrimi arkadan hançerlemek istiyordu. Bu geliflmeye iliflkin ÇKP’nin 11 Kas›m 1965 y›l›nda yay›mlad›¤› “SBKP’nin Yeni Liderlerinin ‹kiyüzlülü¤ü" bafll›kl› yaz›da flunlar›n alt› çiziliyordu: “Kremlin liderlerinin Eylem Birli¤i ad›na Vietnam sorununda ABD ile
iflbirli¤i yapt›¤› belirtiliyor; dünyan›n ‘büyük bir bölünme, yayg›n bir baflkald›r› ve yeniden örgütlenme’ sürecine girdi¤i, Çin’in bu sürece uygun haz›rl›klar yapaca¤› vurgulan›yordu. ‘Mao zedung yoldafl s›k s›k...revizyonistler Çin’in liderli¤ini de ele geçirirse... bütün ülkelerin Marksist-Leninistleri bu yönetime karfl› mücadele etmelidir derdi.” (Sabah Tufan›. 2.Cilt. Sf;400) Devam edelim: “1 Ekim 1965’de yay›mlanan Yeni Bir Dünya Kurarken Proleter Dünya Görüflünü Kullanmak bafll›kl› yaz›da(...), ‘dört eskiye’ karfl› mücadele bafllat›ld›: eski fikir, bilgi, al›flkanl›k ve davran›fllar. Bir y›l sonra bafllayacak olan büyük gençlik eylemlerinde, ‘Dört eskiyi y›kal›m’ slogan› bayraklaflacakt›. ‘Bugün en büyük sorun fludur... eski fikirler karfl›m›za al›flt›¤›m›z biçimleriyle ç›km›yor, güçlerini yaymak ve kendilerini korumak için sosyalist sözcükler ve fikirler arkas›na gizlenerek boy gösteriyorlar.’ ”(age, Sf, 401) Sabah Tufan›’n›n yazar› Han Suy›n Kültür devriminin “ilk mermisinin 1965 Kas›m’›nda patlad›¤›” söylüyor. Mermisi patlad› derken bununla kurflun s›kma kastedilmiyor. Burada revizyonist bürokrat kapitalist Pekin belediye yönetimini hedefleyen yaz›lar›n fianghay’da ç›kan Wen Hui Pao gazetesinde yay›mlanmas›ndan sözedilmektedir. Bu yaz›n›n Mao taraf›ndan takma adla yaz›ld›¤› belirtiliyor. Söz konusu yaz› “20 gün sonra(30 Kas›m’da) Halk›n Günlü¤ü’nde (Pekin 9) ç›kt›. Mao daha sonra (1966 Ekim), ‘Wu Han’›n elefltirisi neden Pekin’de de¤il de fianghay’da yay›mland›? Çünkü Pekin’de bu ifle kimse cesaret edemezdi’ diyecekti.” (age. Sf,403) Görüldü¤ü gibi Mao kültür devriminin ilk mermisini t›pk› 1949 öncesi devrim döneminde oldu¤u gibi yine fianghay’da atm›flt›. 24
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
“16 May›s 1966 tarihli Genelge, Büyük Proleter Kültür Devriminin teorisini, çizgisini, ilkelerini ve plotikas›n› tesbit etti ve bütün hareketin büyük program›n› meydana getirdi. Genelge, Liu fiaoçi’nin burjuva karargah› taraf›ndan bu büyük devrimi bast›rmak amac›yla ortaya konan ‘fiubat Tasla¤›’n› bafltan afla¤› elefltirdi. Bütün Parti’yi ve bütün ülke halk›n› mücadelenin namlusunu Parti’ye s›zm›fl olan burjuva temsilcilerine do¤ru çevirmeye ve ‘hala yan›bafl›m›zda yuvalanm›fl bulunan Kruflçev gibilerin’ maskesinin indirilmesine özel bir dikkat göstermeye ça¤›rd›.
Mao, Liu fiao-çi’nin revizyonist grubunu bölmek, zay›flatmak ve kazan›labilecek iyi niyetli unsurlar› kazanmak için kültür devriminin bafl›na Pekin Belediye Baflkan› Peng Çen’i atam›flt›r. Konuyu Han Suy›n flöyle aktar›p yorumlamaktad›r: “Mao, Pekin Belediye baflkan› Peng Çen’in Befller Grubu’nun bafl›na geçerek Kültür Devrimi’ni yönetmesine izin vermifl, ayr›ca Wu Han davas›n› soruflturma görevini de ona vererek büyük bir olanak tan›m›flt›. Bu tutumuyla Peng Çen’i ‘ar› kovan›n›n içine itmifl” oluyordu. Ya Belediye Baflkan› olarak yard›mc›s› Wu Han’› mahkum edecek, böylece onaylad›¤› birçok ifllem nedeniyle kendisinin sorumlu oldu¤unu da kabul edecek; ya da Mao’nun bu görevi kendisine neden verdi¤ini anlamam›fl gibi davranarak Wu Han’›n oyununun ‘sadece burjuva çal›flma tarz›n› uygulamaktan kaynaklanan bir yanl›fll›¤›n ürünü oldu¤unu’ belirtecekti. Kültür Devrimi’nden Sorumlu Befller Grubu’nun karar›yla yaz›ld›¤› san›lan 1966 fiubat tarihli Kültür Devrimi Üzerine Sonuç Raporu adl› metinde ikinci yolu seçti¤i görüldü. Rapor, Merkez Komitesi ve Mao’dan önce, Kültür ve Propaganda Bakanl›klar› Parti bürokratlar›na gönderildi. Do¤ru olup olmad›¤› bilinmemekle birlikte, Peng Çen’in raporu Liu fiao-çi’nin evine götürerek onay›n› ald›¤› iddia ediliyor. Befller Grubu 3 fiubat’ta 11 üst düzey parti yöneticisi ile bir toplant› düzenledi (bu kurulun,
25
bir çal›flma konferans› gibi baflka yoldafllar› toplant›ya davet etme yetkisi vard›). ‘Akademik elefltirilerin bugünkü düzeyi, burjuva fikirlerin elefltirisinde... zengin bir birikim... ve büyük baflar›lar sa¤land›¤›n› gösteriyor. Akademik sorunlar›n çözümü çok karmafl›k oldu¤undan... tart›flmalar›n art›k s›k› bir önderlik denetimi alt›nda sürdürülmesi zorunludur.’ Raporun sonunda, Hay Juy’un görevden al›n›fl› ile Luflan Genel toplant›s›’nda Peng Tehhuay’›n görevden al›n›fl› aras›nda bir iliflki görülmedi¤i özellikle belirtiliyordu. Genel Rapor, Befller Grubunu böldü, Kang fieng ve di¤er iki üye rapora karfl› oy kullanarak protesto ettiler. Rapor Mao Zedung’a ancak fiubat sonunda ulaflt›. fiubat ay›n›n bir baflka önemli olay›, Lin Biao’nun himayesi ve Çiang Çing’in gözetiminde düzenlenen Halk kurtulufl Ordusu Sanat ve Edebiyat Forumu’ydu. Forum, HKO Kültür Dairesi’nin sanat ve edebiyat alan›nda Mao’nun sözcüsü kimli¤iyle kendini kabul ettirmesini sa¤lad›. Forum’dan sonra, HKO’nun birçok kültür grubu sanat ve edebiyat alan›na yön veren aç›klamalar yapt›. (...) Forum, Lu Sün’ü ve yap›tlar›n› örnek ald›¤›n› aç›klad›. Forum, burjuvazinin ülkedeki en güçlü mevzisi olan Pekin’deki Kültür Ve Propaganda Bakanl›klar›n›n yaklaflan mücadelenin hedefi olaca¤›n› gösterdi.” (abç) (age.Sf; 405-406) 16 Nisan 1966’ya gelinme-
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
den Mao’nun çizgisiyle Liu fiao-çi çizgisi aras›ndaki çizgi çat›flmas› en üst düzeyde sadece kültür alan›nda yaflanmad›. Ekonomi alan›nda da kendisini gösterdi. Liu, tar›mda makinalaflma vb. konulara iliflkin oportünist görüflleri içeren raporu Mao’dan gizliyordu. Mao’nun dedi¤i gibi Liu, tam bir gizli “kara çete” olarak hareket ediyordu. Çizgi çat›flmas›n›n aç›ktan siyasi alana dökülmesinin bir di¤er örne¤ini ise Japonya Komünist Partisi delegasyonunun Pekin’e gelip Pekin belediye baflkan› Peng Çen ile görüflmesiyle doru¤a ç›kt›. Geliflmeleri Han Suy›n’den aktaral›m: “... Mart ay›nda, bir Japonya Komünist partisi delegasyonunun Vietnam konusunda ‘eylem birli¤i’ sa¤lamak üzere kendi kendisini görevli sayarak Pekin’e gelmesi yeni bir çat›flmaya daha neden oldu. Delagasyonu Peng Çen kabul etti ve görüflmelerin sonunda, ‘hem revizyonizme hem de dogmac›l›¤a karfl› mücadele etme’ karar› alarak Siyasi Büro’nun di¤er üyelerinin de onay›n› alan bir ortak bildirge yay›mlad›lar. Ancak, delegasyon o s›rada Hangçow’da bulunan Mao Zedung’u ziyaret etti¤inde k›yamet koptu; Mao ortak bildirgeye, ‘Amerikan emperyalizmine ve Sovyet revizyonizmine karfl› ortak bir uluslararas› cephe kurulmal›d›r’ ifadesi konmas›nda ›srar etti. JKP’nin, dünyay› savafl k›flk›rt›c›lar› ve bar›fl yanl›lar› olarak ikiye ay›ran anlay›fl›n› kabul etmiyordu. Mao, Nisan’da bütün elefltiri flimfleklerini Çu Yang ve Lu Ting-yi’ye yönelterek yeni bir mücadele bafllatt›. ‘Parti’nin propaganda Bölümü Cehennem Kral›’n›n saray›d›r. Kahrolsun Cehennem Kral›! Bütün Kölelere özgürlük! Her eyaleti ayaklanmaya ça¤›r›yorum. Merkeze karfl› baflkald›ral›m... heryerden milyonlarca bilge maymun baflkald›rmal›, Cehennem Kral›’n›n saray›n› paramparça etmelidir.’
Son olarak da, bütün Parti yönetcilerini uyard›: ‘Onuncu genel toplant› s›n›f mücadelesini sürdürme karar› alm›flt›r. Wu Han buna ra¤men karfl›-devrimci, Parti düflman› z›rval›klar yaz›yor ve Kültür Bakanl›¤› oral› bile olmuyor; Bakanl›k Parti merkezi’nin kararlar›n› çi¤niyor’. Mao, Parti düflman› ayd›nlar› koruyanlar ile sol kanat yazarlara sansür uygulayanlar› ‘kara bir çete’ olarak tan›mlad›. ‘Sosyalizm ve Parti düflman› kara çete’ art›k bafl yaz›lar›n hedefi oluyordu. Merkez Komitesi sekreterli¤inin 14 Nisan tarihli bir toplant›s›nda Kang fieng, Peng Çen’in ‘Sonuç Raporu’nda’ yapt›¤› usulsüzlü¤ü aç›klad›. Ulusal Halk Kongresi, 16 Nisan’da Peng Çen’in Parti karfl›t› eylemlerini incelemek üzere topland›. Kültür Devrimi de, 16 Nisan günü resmi olarak bafllat›ld›.” (abç) (age, Sf; 407)
16 Nisan dan 16 May s a nemli Geli meler “Halk Kurtulufl Ordusu, 18 Nisan’da ç›kan Mao Zedung Düflüncesi’nin Yüce K›z›l Bayra¤›n› Yükseltelim bafll›kl› yaz› ile kamoyuna devrimin safl›¤›n›n bekçisi oldu¤unu aç›klad›. ‘Çin Komünist Partisi’nin ve Baflkan Mao’nun eseri olan (...) halk›m›z›n Kurtulufl Ordusu, Çin toplumunun proletarya diktatörlü¤üne, halka ve Parti’ye en sad›k kurumudur.’ (age,sf;408) Kurtulufl Günlü¤ü (bu gazete fianghay’da ç›kart›lmaktad›r) adl› gazetenin 4 May›s tarihli baflyaz›s›nda ‘S›n›f Mücadalesini Asla Unutmayal›m’ diye parti ve devlet yönetimindeki durumu gözler önüne seriyordu. “8 May›s’ta yay›mlanan Parti ve Sosyalizm Karfl›t› Kara Çizgiyi Topa Tutun’ bafll›kl› ça¤r› yaz›s›nda bir ad›m daha ileri gidiliyordu. 26
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
Böylelikle, yani Pekin Belediye yönetimindeki Wu Han’›n elefltirilmesi devlet yöntemini, partiyi, hükümeti ve bütün yönetici organlar› elefltirmenin ilk k›v›lc›m› her geçen gün ülkeyi sararak büyüyordu. Bu günlerde Peng Çen gibi revizyonistler Belediye baflkanl›¤› görevlerinden al›nd›. Revizyonizmin Pekin’deki kalesi May›s bafllar›nda çat›rdamaya bafllad›. Yazar›n dedi¤i gibi “daha May›s’›n ilk günlerinde, ülkenin bütün fabrikalar›na kara çizginin iflah olmaz canavarlar›n› teflhir eden binlerce dazubao (dazubao: duvar afifli demektir-bn.) as›lm›flt›.” Ve tarihi gün, yani Kültür Devrimi’nin kelimenin gerçek anlam›yla bafllang›ç tarihi ilan edilen gün gelip çatt›. Siyasi Büro ve arkas›ndan yap›lan (4-18 May›s) Merkez Komitesi toplant›s›nda tarihi karar al›nd›. Ve toplant›n›n bitiminde “16 May›s genelgesi” olarak bilinen belge yay›mlan›p bütün parti örgütlerine gönderildi. “Bu genelge tam bir y›l sonra, 16 May›s 1967’de ‘tarihi ve 盤›r açan bir belge’ olarak kamuoyuna da aç›kland›.”
16 May s Genelgesi “16 may›s genelgesi” için Çin Komünist partisi 9. Milli Kongresinin Raporu’nda flu de¤erlendirme yap›lmaktad›r. Aktaral›m: “16 May›s 1966 tarihli Genelge, Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin teorisini, çizgisini, ilkelerini ve politikas›n› tesbit etti ve bütün hareketin büyük program›n› meydana getirdi. Genelge, Liu fiao-çi’nin burjuva karargah› taraf›ndan bu büyük devrimi bast›rmak amac›yla ortaya konan ‘fiubat Tasla¤›’n› bafltan afla¤› elefltirdi. Bütün Parti’yi ve bütün ülke halk›n› mücadelenin namlusunu Parti’ye s›zm›fl olan burjuva temsilcilerine do¤ru çevirmeye ve ‘hala yan›bafl›m›zda yuvalanm›fl bulu27
nan Kruflçev gibilerin’ maskesinin indirilmesine özel bir dikkat göstermeye ça¤›rd›. Bu, büyük bir siyasi devrimi bafllatmak için bütün ülke halk›n› seferber eden büyük bir ça¤r›yd›. Genelge’nin karar›yla Merkez Komitesi’ne Ba¤l› Kültür Devrimi Grubu, baflkan Mao’nun proleter devrimci çizgisini azimle uygulad›.” Bilindi¤i gibi kültür devrimi için daha önce atanan beflli grup Liu-fiao-çi çizgisini temsil ediyordu. Bu grup gösterilen bütün iyi niyet ve kazanma çabalar›na karfl›n onlar ayn› revizyonist-bürokratik iflah olmaz çizgilerinde devam etti. Bunun üzerine daha önce aktard›¤›m›z gibi “16 may›s genelgesi”ne ba¤l› olarak kültür devriminin baflar›yla yürütülmesi için “befller grubu” görevinden al›narak Merkez Komitesi’ne ba¤l› yeni bir grup atand›. Bu grup, yani Kültür Devrimi’nden Sorumlu Grup (KDSG) kültür devriminin sonuna kadar (1969) görevine devam etti. Bu grubun önderli¤ine ise Cen Bo-da atand›. ÇKP belgelerinden de anlafl›laca¤› üzere Cen Boda Lin Biao’nun sol çizgisindeydi. Bu grup ayn› zamanda Merkez Komitesi genel sekreterli¤inin bütün ifllevlerini yerine getirmekle de yetkili k›l›nm›flt›. Bu grubun önderlerinden birisi de Mao’nun efli Çiang Çing yoldaflt›r. Çiang Çing Cen Bo-da’n›n yard›mc›s›yd›. Bu ikisi d›fl›nda “fianghayl› halk önderlerinden” olan Yao Wen-Yuan ve Çang Çung-Çiao da” bu KDSG’nin yönetiminde yer almaktayd›. Devrimin sonuna kadar da görevlerine devam etti. “16 may›s genelgesi” gençlik kitlelerini aya¤a kald›ran gerçek bir k›v›lc›m oldu. Yazar Han Suny›n bu durumu flöyle yorumluyor: “Pekin üniversitesi felsefe ve toplumsal bilimler fakültelerinden alt› okutman›n yazd›¤› ilk önemli dazubao 25 May›s’ta üniversite duvar›na as›ld›. Bu okutmanlardan biri olan Nich Yuan-ze adl› kad›n, kül-
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
tür Devrimi’nde çok önemli etkinlikler gösterecek, daha sonra da yetkilerini yasal olmayan ifllerde kulland›¤› gerekçesiyle bir halk komününde kol gücüyle çal›flmaya gönderilecekti. 25 May›s dazubaosunda Pekin Üniversitesi dekan› Lu ping ile yard›mc›lar› fliddetle elefltiriliyordu. Mao bu belgeyi 1 Haziran’da okudu ve ‘ilk Marksist-Leninist dazubao... 20.yüzy›l Çin Paris Komünü’nün Manifestosu’ diyerek övdü. Dazubaonun bütün ülkeye da¤›t›lmas›n› ve dikkatle incelenmesini istedi. 16 May›s genelgesi ile burjuvazinin temsilcilerinin parti içinde önemli görevleri ele geçirdi¤i belirtilmemifl olsayd›, dazubao Dekan Lu ping’in flahs›nda Pekin üniversitesi parti komitesi hedef al›nd›¤›ndan ‘parti düflman›’ ya da ‘karfl›-devrimci’ suçlamalar› ile gözlerden kaç›r›labilirdi. 1 Haziran tarihli Halk›n Günlü¤ü’nün baflyaz›s› bütün ülkeyi sarst›: ‘Bütün fieytanlar› Devirin’(abç)... Pekindeki bir k›z lisesinin üçüncü s›n›f ö¤rencileri, ÇKP Merkez Komitesi ile Mao Zedung’a 6 Haziran’da bir mektup göndererek ‘gericilerin gençleri denetim alt›na almas›ndan baflka bir ifle yaram›yor’ dedikleri üniversite girifl s›nav›n›n kald›r›lmas›n› istediler. Ö¤rencilerin iflçi, köylü ve askerlerle ayn› yaflam› paylaflmas›n›, onlarla birlikte üretime kat›lmas›n› ve ‘ideolojik diplomalar›n›’ onlardan almalar›n› savunuyorlard›. Ö¤rencilerin çal›flt›¤› üretim birimindeki emekçiler uygun gençleri üniversite e¤itimi için önermeliydi. Devlet Konseyi ve Merkez Komitesi gençlerin mektubuna yan›t olarak, 13 Haziran’da ald›¤› bir kararla üniversite girifl s›nav›n›n kald›r›ld›¤›n›, bütün üniversite ve yüksek okullardaki s›navlar›n alt› ay süreyle durduruldu¤unu aç›klad›. Bu karar›n gerekçesi, ‘Kültür Devrimi’nin sonuna kadar baflar›yla sürdürülmesi... e¤itim siste-
minin derinlerine kadar ifllemifl burjuva egemenli¤ine karfl› gerçek bir reform yap›lmas›’ olarak belirtildi. O y›l bütün yüksek ö¤retim kurumlar›n›n son s›n›f ö¤rencileri s›n›flar›n› geçmifl kubul edildiler.”(age. Sf; 422-423) Baflkan Mao, “ayaklanmak bir hakt›r” diyerek kitlelerin revizyonist bürokratlar› sarsmas›n› istiyordu. Mao, Dazubao’larda parti içi ve d›fl› sorunlar diye bir ayr›m yap›lmas›na da karfl› ç›k›yordu. fiöyle diyordu: “Parti içi ve parti d›fl› sorunlar aras›nda ayr›m yapmay› savunmak, devrimden korkmakt›r.” Elbette ki bu devrim süreci içerisinde afl›r›l›klara da kaç›ld›. Bunlara yeri geldi¤inde de¤inece¤iz. Mao, Temmuz sonunda Pekin’e döndükten k›sa bir süre sonra, 1 A¤ustos günü Sekizinci Merkez Komitesi onbirinci geniflletilmifl toplant›s› bafllad›. Merkez Komitesi toplant›s› yap›lmadan önce Siyasi Büro topland›. Bu toplant›da kültür devrimi s›ras›ndaki afl›r›l›klar› fliddetle elefltirdi. Büyük Kültür Devrimi’nin kitleleri derinden etkiledi¤ini vurgulad›. Yak›n çal›flma arkadafllar›na kültür devriminin ateflini kendinize yöneltmekten korkmay›n! diyerek flunlara dikkat çekti: “Büyük Kültür Devrimi’nin ateflini kendinize yöneltin... devrim ateflinin sizi yakmas›ndan korkmay›n... baz› yoldafllar baflkalar›na karfl› çok iyi mücadele ediyorlar ama kendilerine karfl› hiç de baflar›l› de¤iller.” ... Baz›lar›n› ise ürkeklik ve korkakl›kla elefltirerek flu vurgular› yapt›: “Korkular›n›z› herfleyin önüne ç›kar›yorsunuz... korku sözcü¤ünü silin! Yerine cesareti yaz›n... Devrimin sizin de kafalar›n›za vuraca¤› günler geliyor, kendinizi buna haz›rlay›n... Parti’nin her düzeydeki önderleri bu s›nava haz›r olmal›d›r.”(age.Sf;427) Bu arada “devrimin ilk k›z›l muhaf›z örgütü”nün “20 Temmuz’da Sinhua Üni28
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
versitesin’e ba¤l› bir lisede kurul”du¤unu da not düflelim. Mao, revizyonist-bürokratik egemenlik y›k›lmadan ülkede sosyalizmi kurmak mümkün de¤il diyordu. “Üç büyük farkl›l›k(el eme¤i ile kafa eme¤i; kent ile köy, iflçiler ile köylüler aras›ndaki) ortadan kald›r›lamaz.” Baflkan Mao’nun gençli¤e hitaben yazd›¤› ve 1 A¤ustos günü aç›klanan tarihi mektubundan: “Halk, gericilere karfl› ayaklanmakta hakl›d›r... Sizi yürekten destekliyorum... Bu arada, birleflilebilecek herkesle birleflmeminiz gerekti¤ini hat›rlatmak istiyorim... Çok ciddi hatalar yapan insanlara yanl›fllar› iyice kavrat›ld›ktan sonra kendilerini düzeltmeleri ve yeni bir insan olabilmeleri için olanak tan›nmal›d›r... Marks flöyle der: Proletarya yaln›z kendisini de¤il, bütün insanl›¤› kurtarmal›d›r. ‹nsanl›¤› bir bütün olarak kurtarmadan proletarya kendisinin nihai kurtuluflunu da gerçeklefltiremez. Yoldafllar! Lütfen bu gerçe¤i gözden kaç›rmay›n.”(abç) Mao, yukar›ya aktard›¤›m›z uyar›y› afl›r›, sol-sekter tutumlar› törpülemek için yapm›flt›r.
5 A ustos 1966;
Mao,
Karargahlar Bombalay n ! Tüm bu geliflmelere koflut olarak “Onbirinci Merkez Komitesi’nin geniflletilmifl toplant›s›nda, 5 A¤ustos sabah› Mao, Karargahlar› bombalay›n! bafll›kl› kendi dazubaosunu aç›klayarak büyük bir tart›flma bafllatt›. Mao sat›rlar›na, gençlerin 25 May›s’ta Pekin üniversitesi’ne ast›¤› dazubaoyu överek bafll›yordu. ‘Yoldafllar! Bu dazubaoyu tekrar tekrar okuyun... ne yaz›k ki, geride b›rakt›¤›m›z elli gün içinde her düzeyden baz› önder yoldafllar tam ters yönde davranm›flt›r... 29
Bu yoldafllar bir burjuva diktatörlü¤ü kurarak proletaryan›n yükselen kültür devrimi hareketini bask› alt›na almaya çal›flt›lar. Ülke gerçeklerini kendi kafalar›na göre yorumlad›lar... beyaz bir terör uygulad›lar... kendilerini herkesten üstün görmeye bafllad›lar... burjuva hoyratl›¤›n› öne ç›kararak proleter ahlak›n› ayaklar alt›na ald›lar. Bunlar i¤renç insanlara dönüfltüler!” (age.Sf; 429-430) Görüldü¤ü gibi baflkan Mao’nun “burjuva karargahlar› bombalay›n!” sözünü söyledi¤i ve büyük proleter kültür devrimi hareketini aç›ktan bafllatt›¤› tarih 1966’n›n 5 A¤ustos’udur. 16 Nisan, 16 May›s ve 5 A¤ustos tarihleri Kültür devrimi için çok önemli ve büyük tarihsel dönemeçlerdir. Mao, ayn› günlerde, daha do¤rusu Merkez Komitesi toplant›s› sonras› günlerde Liu fiao-çi ile parti içinde art›k bir arada kal›nmayaca¤› ve tasfiye edilmesinin zorunlu oldu¤unu flu sözlerle ortaya koymaktad›r: “Partide uzun süredir birarada bulunan burjuva karargahlar› ile proleter karargahlar› aras›ndaki iki çizgi mücadelesi alevlenmifltir.” (...) (abç) Toplant› ve sonuçlar›na iliflkin flu bilgilere yer verilmektedir: “Merkez Komitesi’nin Kültür devrimi hakk›ndaki karar› 8 A¤ustos’ta aç›kland›. Bu karar daha sonra ‘Kültür Devrimi’nin 16 ilkesi’ olarak an›lm›flt›r. Karar›n al›nd›¤› MK Genel Toplant›s›’n›n güvenli¤ini Liu’ya ba¤l› birlikler sa¤l›yordu. Bu toplant›yla ilgili olarak, HKO merkezinin baz› MK üyelerinin toplant›ya girmesinin engelledi¤i, böylece sol kanad›n(Lin Biao’nun bafl›n› çekti¤i kanatt›rS›n›f Teorisi’nin notudur) az›nl›kta kalmas›n› önledi¤i ileri sürülmüfltür. Kara Çete olarak bilinen Peng Çen ile Lu Ting-
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
Liu fiao-çi 16 May›s “genelgesi” ve A¤ustos’ta yay›mlanan 16 ilkeye karfl› ç›kmaktayd›. Mao’nun kendi Dazubaos’unda “burjuva karargahlar› bombalay›n”› okuyunca panikleyip dehflete düflmüfltür. “Komünist Partisi’ne karfl› baflkald›r›n” gibisinden bir ça¤r› yap›l›r m›, diye hem paniklemifl hem de bu ateflin kendisini yakaca¤›n› bildi¤i için korkmufltu. yi toplant›ya kat›lm›fl, ancak haklar›nda aç›lan soruflturma sürdü¤ü için oy kullanmalar›na izin verilmemifltir. Genel Toplant›’ya yeni kurulan K›z›l Muhaf›z birliklerinden gelen kadrolar ile KDSG üyeleri de kat›l›yordu. Sonuç bildirgesinde, ‘Pekinden gelen çok say›da devrimci ö¤retmen ve ö¤renci de toplant›y› izlemifltir’ deniyordu. Liu fiao-çi de toplant›ya kat›ld› ve oyunu kulland›. Mao’nun s›k s›k ‘hep benden uzak yerlere oturur’ diye sitemle söz etti¤i ÇKP Gnel Sekreteri Deng Siao-Ping’in de toplant›n›n aç›l›fl›ndan biraz sonra Mao’nun yan›ndaki koltukta yerini ald›¤› san›lmaktad›r. Deng Siao-ping tam bir Liu yandafl› de¤ilse de onun birçok fikrini savunurdu. Oldukça ikna edici bir özelefltiri veren Deng 1973’te Mao taraf›ndan yeniden önemli bir göreve önerildi.” (age: Sf;430) Deng Siao Ping’in özelefltiri verdi¤i ve ‘73 y›l›nda tekrar önemli görevlere getirildi¤i bilgisi do¤rudur. Fakat ayn› Deng, Mao öldükten sonra(1976 Eylül sonras›) Partiyi Hua Gua Feng kili¤iyle birlikte ele geçirerek Mao’nun efli Çiang Çing’in MLM kanad›n› partiden tasfiye etti. Daha sonras›nda ise bilindi¤i gibi Çin’i ad›m ad›m kapitalizme götürdüler. Bu tarihi geliflmelerden de anlafl›l›yor ki A¤ustos’ta yap›lan MK toplant›s› Çin ve ÇKP tarihinde tarihi bir dönüm noktas›n› oluflturmaktad›r. Baflkan Mao, kültür devrimindeki afl›r›l›klar›n, daha do¤rusu olas› bir fliddet hareketinin önlenmesi için farkl› fikir sa-
hiplerine mücadelede kesinlikle bask›ya bafl vurulmamal›d›r diye önemle flu vurgular› yapt›:
“ ‘Bazan, gerçe¤i savunan az›nl›kt›r, bu nedenle az›nl›kta kalan güçleri korumal›y›z. Az›nl›k haks›z da olsa davas›n› savunabilmeli, görüfllerini koruyabilmelidir.’ ‘Nerede bir tart›flma yaflan›yorsa, orada zor kullan›lmas›n› engelleyin ve sorunun nedenlerinin tart›fl›lmas›n› sa¤lay›n.’ ... ‘Kitlelerin ya da ö¤rencilerin birbirleriyle mücadele etmesine yol açacak ifadeler kullanmay›n’ diyordu. 1966 y›l›n›n Eylül ay›nda Çu En-lay “ö¤rencilerden ‘devrimi flimdilik fabrikalarla k›rsal alanlara yaymamalar›n›’ istedi. ‘Büyük Kültür Devrimi’ni üretimi art›rma çabalar›n›n karfl›s›na ç›karmak çok yanl›flt›r. Ülkeyi bir uçtan di¤erine dolaflan milyonlarca ö¤rencinin aksine, iflçiler ve köylüler kendi üretim birimlerinde kendi devrimlerini öz güçlerine dayanarak yapacakt›r.’ Silahl› Kuvvetler de kendi kültür devrimi’ni, HKO Genel Siyasi Bürosu ve Askeri ‹fller komitesi’nin önderli¤inde yürütecekti. Böylece, Halk Kurtulufl Ordusu’nun geliflen halk hareketini nesnel bir biçimde etkilemesi sa¤lanacakt›.” Liu fiao-çi 16 May›s “genelgesi” Ve A¤ustos’ta yay›mlanan 16 ilkeye karfl› ç›kmaktayd›. Mao’nun kendi Dazubaos’unda “burjuva karargahlar› bombalay›n”› okuyunca panikleyip dehflete düflmüfltür. “Komünist Partisi’ne karfl› baflkald›r›n” gibisinden bir ça¤r› yap›l›r m›, diye hem paniklemifl hem de bu ateflin kendisini yakaca¤›n› bildi¤i için korkmufltu. Çünkü bu sa¤-revizyonist 30
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
unsur kitlelerin kendisini ve partiyi sarsmas›n› istemiyordu. “Kitleler ayaklanmal›d›r!” slogan› onu ve onun gibi kaflarlanm›fl revizyonistleri korkutuyordu. Çünkü onlar›n iktidar› sars›l›yordu.
Sovyetler Birli i ne Kar Tav r
A k
12 A¤ustos günü radyo ve televizyonlarda okunan Merkez Komitesi Geniflletilmifl topant›s›nda flu önemli ve tayin edici noktalar›n alt› çizildi: “Sovyetler Birli¤i ile eylem birli¤i düflünülemez... art›k, dünya devriminin yeni bir aflamas›n› yafl›yoruz. Bütün siyasi kuvvetler büyük bir bölünme, da¤›lma ve yeniden örgütlenme süreci yafl›yor.”(abç) Belirtmemiz gerekir ki Liu fiao-çi tüm kötü yanlar›na ra¤men hala da Merkez Komitesi’nde tutulmaktad›r. Ama Deng ile birlikte pasif görevlere atanmaktad›r. Demek ki burada tüm amaç bu insanlar› kazanmakt›r. Geçerken bir kez daha belirtelim: Bu genel toplant›dan(11. Merkez Komitesi geniflletilmifl toplant›s›) sonra KDSG dört y›l boyunca “üç ayr› merkezi organ ile birlikte (Devlet Konseyi, Siyasi Büro Yürütme Komitesi taraf›ndan temsil edilen ÇKP Merkez Komitesi ve Askeri ‹fller Komitesi) Kültür Devrimi’nin yönetim merkezi” olarak görev yapt›. Bu geniflletilmifl MK toplant›s›ndan sonra Kültür Devrimi’nin etkileri ülkenin dört bir yan›n› sard›. 18 A¤ustos günü Pekin’de düzenlenen mitinge 1 milyon kifli kat›ld›. Mao, ilk kez kamuoyu karfl›s›na ç›kt›. K›z›l Muhaf›zlar›n resmi geçit törenini selamlayarak onlar›n söyledi¤i “Denizlerde Seyretmek Kaptan›n Ustal›¤›na Ba¤l›d›r” marfl›n› dinliyordu. A¤ustos sonras› önemli geliflmeleri 31
aktarmaya devam edelim: Baflkan Mao, bunun gibi Kas›m sonuna kadar “yedi dev miting daha düzenledi.” Ülkenin her taraf›ndan k›z›l muhaf›z birlikleri ak›yordu. K›z›l muhaf›z say›s› “13 milyonu” buldu. Öyleki baflkent Pekin’de her gün 2 Milyon K›z›l Muhaf›z› bulmak mümkündü. Bu arada hat›rlatmak gerekir ki “k›z›l muhaf›zlar›n silah tafl›ma, yönetici kadrolar› görevden alma ya da tutuklama yapma yetkileri yoktu. Görevleri ‘elefltirmek, önderlik etmek, dört eski al›flkanl›kla mücadele etmek’, devrimci politikalar› kitlelere kavratmak ve devrime bütün halk›n kat›lmas›n› sa¤lamakt›. Bunu, k›sa sürede baflard›lar. Kentlerin ve kasabalar›n her soka¤›na girerek bütün eski sokak isimlerini de¤ifltirdiler. Hemen hemen herkesle tart›flarak feodal ideolojinin toplumda hala ne denli yayg›n oldu¤unu kavratt›lar. Eylemleri bazen yumuflakt›... bazan da çok sert davrand›lar. Özellikle kentlere yerleflmifl eski toprak a¤as›, kapitalist ve karfl›-devrimcierin evleri aran›rken baz› afl›r›l›klar yafland›. Ancak, 30 milyon gençten oluflan bir kitle de yetkilerini kötüye kullanan küçük bir az›nl›¤›n olmas› kaç›n›lmazd›.(abç) K›z›l Muhaf›zlar, baflka hiçbir gücün baflaramayaca¤› zor bir görevin üstesinden geliyordu. Kentleri gerçek anlamda temizlediler, muazzam silah ve alt›n stoklar›na el koydular, birçok gizli ajan ve casusu a盤a ç›kard›lar. Sokaklara tamamen egemen olan propaganda çal›flmalar› tart›flma ve elefltiri gelene¤ini topluma iyice yerlefltirdi.” Kültür devrimi do¤ru rotas›nda yürürken ama Lui fiao-çi revizyonisti bu rotay› bozmak için bin bir hile ve fleytani planlar› devreye sokmaktan geri durmuyordu. Ne yap›yordu? Emekçileri, K›z›l Muhaf›zlara karfl› “bunlar ÇKP ve baflkan Mao’nun düflman›d›r” diye k›flk›rt›yordu. Bu k›flk›rtmalar
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
sonucu baz› eyaletlerde ciddi kanl› olaylar yafland›. “Çat›flmalarda brçok K›z›l Muhaf›z yaraland› ve baz›lar› da öldürüldü”. Durumu Mao ö¤renir ö¤renmez çok sert tav›r tak›narak flunun alt›n› çizdi: “Geri ad›m at›lmayacak!” K›z›l muhaf›zlar baz› noktalarda yetersiz kalsalar da ancak kendi disiplinlerini sa¤lamay› da baflard›lar. Örne¤in Pekin, fianghay Ve Mançurya’da kendi disiplinlerini k›sa sürede sa¤lad›klar› gibi buna uymayanlar› ise yarg›lamas›n› bildiler. Yeri gelmiflken belirtmekte fayda görüyoruz: Mao ve onun ÇKP’si Çin’de bir ajan ve istihbarat örgütü kurmaya ihtiyaç duymad›. O, halk kitlelerine güveniyordu. Dolay›s›yla ajan ve istihbarat örgütünü kim veya kime karfl› kuracakt›? Di¤er ülkelerde sözümona d›fl gerici güçlere karfl› kullanma ad› alt›nda kurulanlar ise k›sa süre sonra hep kendi halk›na karfl› kullan›lm›flt›r. S›n›f Teorisi 6. say›da bu konuya iliflkin k›sa ve özlü bir flekilde de¤inmifltik. ‹stihbarat ve ajan örgütlerinin kurulmas› ne ad ve k›l›f alt›nda infla edilirse edilsin yine de bunun arka plan›nda yatan halka karfl› güvensizliktir. Bu, ayn› zamanda toplumu ve halk› ajanlaflt›rma kurumlaflmas› ve siyasetidir. Bu siyaset ve kurumlaflmada halka güven yoktur. Halka güvenmeyen bir iktidar›n yaflamas›n›n da proletarya ve halk aç›s›ndan bir anlam› olmaz. Çünkü halka güvenmeyen bir iktidar, halk›n ve proletaryan›n iktidar› olamaz! Bu, ne ad›na yap›l›rsa yap›ls›n böyledir. Halka do¤ru bir ideoloji ve siyasi çizgi do¤rultusunda gidildi¤inde halk›n kendisi ajanlar› kendili¤inde a盤a ç›kart›r. Meselenin özü bir iktidara halk›n sahip ç›k›p ç›kmamas›d›r. Bu da do¤ru bir siyasi çizgi ile orant›l› geliflir. ‹flte Büyük Proleter Kültür Devrimi bunun en somut ve canl› yan›t›n› oluflturmaktad›r. Halk›n iktidar›n› halk›n yönetmesinden baflka bir flekilde düflünmeyen
Mao, kitlelere, “ÇKP yönetimine ve parti içindeki kapitalist yolculara karfl› aya¤a kalk›n”! diyor. Hem de bunu, kendisi iflin bafl›na geçerek yap›yor. Öyle ki bu siyaset do¤rultusunda kitleler kendili¤inden k›z›l muhaf›z birliklerine benzer emekçi örgütleri kurarak Liu fiao-çi yanl›s› gruplara karfl› mücadeleye girifliyordu. Bu, her fabrika ve halk komününde oluflmaktayd›. Halk›n kendi gerçek inisiyatifi harekete geçmiflti. Parti üyeleri ve yöneticileri aç›ktan elefltiriliyor, dazubaolarda her fley yaz›l›yordu. Parti, kelimenin gerçek anlam›nda kitlelere önderlik etmeye bafllam›flt›. Bir yandan kitlelerin bürokrat burjuvaziye karfl› bu sars›c› aya¤a kalk›fl› geliflmekteyken di¤er yandan ise devrime zarar veren grupçu e¤ilimler ve oluflumlar ortaya ç›kmaktayd›. Bu grupçu e¤ilimler gençlik örgütleri aras›nda bölünme ve parçalanmaya yol açmakla birlikte çat›flma e¤ilimi de tafl›yordu. Parti içinde Liu’nun sa¤ revizyonist kanad› “sahte k›z›l muhaf›zlar kurarak halk›n bölünmüfllü¤ünden” yararlan›yordu. Liu fiaoçi’nin bu provakatif çabalar› zamanla sert çat›flmalara yol açt›. Gazetelerde fliddete karfl› ciddi yaz›lar yaz›lmas›na karfl›n olaylar git gide art›yordu. fiiddete iliflkin yaz›lan flu sözler çok önemlidir: “... Bask› ve fliddet ancak insanlar›n derisini ve etini etkileyecek, duygular› ve düflünceleri de¤ifltirmeyecek”tir. Çu En-lay ve Çiang Çing yoldafl “güç kullanmak yerine her zaman ikna yöntemini uygulay›n” uyar›s›n› yapmas›na ra¤men, ama bu uyar›lar etkili olmuyordu.
Lien-tung Kar -devrimci grubu a a kt Liu’nun karfl›-devrimci çizgisinde flekillenen ve onu aç›ktan destekleyen Lientung (birleflik eylem grubu) ad›yla bir grup 32
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
ortaya ç›kt›. Bu grup elamanlar›n›n “liderleri” daha çok parti üst düzey kadrolar›ndan oluflmaktayd›. Bu grup kurulduktan k›sa bir süre sonra KDSG, Çu En-lay ve Çiang Çing yoldafl› aç›ktan hedef alan Liufiao-çi’yi ise destekleyen daozubaolar yay›mlad›lar. 1967 y›l› bafl›nda bu grubun 139 üyesi tutukland› ve karfl›-devrimci ilan edildi.
reniyorlar.”(age. Sf,440) Mao, Liu’dan tüm olumsuzluklar›na ra¤men özelefltiri vermesini istiyordu. Hemen tasfiye edilmesinden yana de¤ildi. Y›l 1966’n›n Ekim’i. Tabii parti içerisinde bir de Lin Biao’nun bafl›n› çekti¤i sol çizgi vard›. O koflullarda Liu’nun sa¤ çizgisi kadar tehlikeli olmasa da ikinci derecede tehlikeli bir çizgiydi. Lin Biao ise Liu’nun hemen tasfiye edilmesini istiyor-
Geliflmeler öyle bir aflamaya varm›flt› ki, müdahale için Halk Kurtulufl Ordusu’nu devreye sokmak art›k bir ihtiyaç olarak kendisini dayatmaktayd›. Nitekim 1967 y›l›n›n Ocak’›ndan itibaren HKO, karfl›-devrimci gruplar› etkisizlefltirmek için devreye sokuldu. Mao’nun talimat› netti: Silah kullanmayacakt›! Bu karardan dolay› da HKO’nun yüzlerce, binlerce askeri yaflam›n› yitirdi. Yanl›fl e¤ilimlere meydan vermemek için daha önce “ ‘ordu saflar›ndaki bir avuç kapitalist yolcuyu temizleyelim’ slogan› yanl›fl ve uygunsuz bulunarak kald›r›ld›.”
Sa¤ revizyonist kanat, “k›z›l muhaf›zlar› öldürmek amac›yla kendi kontrolündeki büyük fabrikalar›n iflçilerinden K›z›l ‹flçi Ordusu adl› bir örgüt kurmaktan’da geri kalmam›flt›.
du. Onunla da yetinmiyordu. ‹lerleyen günlerde O da t›pk› Liu gibi Mao’nun flapkas›n›n alt›na s›¤›narak Çu En-lay gibi devrimin önderlerini daozubaolarla gizliden gizliye teflhir etmeye çal›fl›yordu.
Çok önemli bir noktaya dikkatleri çekmek istiyoruz. Süreç içerisinde bir çok grup kuruldu. Grup ve grupçuklar›n hiç birisi de Mao’yu do¤rudan hedef alm›yordu. Fakat yapt›klar› Mao’nun maskesi alt›na s›¤›narak k›z›l bayra¤› yere düflürmekti. Bu durum Kültür devrimini olumsuz flekilde etkilemekteydi. Onlarca, hatta yüzlerce grup ve grupçuklar türemiflti. Ancak bunlar içerisinde en tehlikelisi az önce de iflaret etti¤imiz Liu fiao-çi’yi destekleyen karfl›-devrimci gruptu. Baflkan Mao, bu durumu flöyle aç›kl›yordu:
Liu fiao-çi özelefltiri verdi. Mao, onun düzelece¤ini ümit ediyordu. Az önce de belirtti¤imiz gibi sol kanat temsilcisi Lin Biao ve Cen Bo-da ise Liu’nun hemen tasfiye edilmesini istiyordu.
“Bizimki kadar büyük bir ülkede bir avuç bafl›bozu¤un yaratt›¤› sorunlar› fazla büyütmemek gerekir... gençler bu olaylardan çok etkileniyor... böylece devrimin kolay bir süreç olmad›¤›n› ö¤33
Ocak 1967; K lt r Devrimi nin lk A amas n n Tamamlanmas Ve Ocak Devrim F rt nas ! Geliflmeler öyle bir aflamaya varm›flt› ki, müdahale için Halk Kurtulufl Ordusu’nu devreye sokmak art›k bir ihtiyaç olarak kendisini dayatmaktayd›. Nitekim 1967 y›l›n›n Ocak’›ndan itibaren HKO, karfl›-devrimci gruplar› etkisizlefltirmek için devreye sokuldu. Mao’nun talimat› netti: Silah
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
kullanmayacakt›! Bu karardan dolay› da HKO’nun yüzlerce, binlerce askeri yaflam›n› yitirdi. Yanl›fl e¤ilimlere meydan vermemek için daha önce “ ‘ordu saflar›ndaki bir avuç kapitalist yolcuyu temizleyelim’ slogan› yanl›fl ve uygunsuz bulunarak kald›r›ld›.” “19 Ocak sabah›, ülkedeki hemen bütün radyo ve TV istasyonlar›, bankalar, hapishaneler, tah›l ambarlar› ile depolar HKO’nun denetimine geçmiflti. fiubat’a kadar da, bütün ulaflt›rma sistemi ile havaalanlar›na egemen oldular. 1 Nisan’da, ülkedeki bütün temel hizmetler 400.000 HKO askerinin denetiminde yürütülüyordu. Düzenin sa¤lanmas›nda ve ifllerin yürütülmesinde görev alan HKO militanlar›n›n say›s›, bütün Kültür Devrimi döneminde iki milyonu aflacakt›.” (age. Sf; 449) HKO’nun göreve ça¤r›lmas› ayn› zamanda “kültür Devrim’inin ilk aflamas›n›n sonu olarak kabul edilir.” Ocak ay›n›n Büyük Proleter Kültür Devrimi için bir baflka önemli boyutu ise iflçi s›n›f›n›n devlete öncülük etme ifllevini üslenmesidir. “Ocak F›rt›nas›” söylemi, iflçi s›n›f›n›n fianghay’da bafllayan ayaklanmas›ndan al›r. Bu tarihi dönemeç “ÇKP 9. Milli Kongresi Raporu’nda” flöyle de¤erlendirilmektedir: “Baflkan Mao, fianghay’daki Ocak devrim f›rt›nas›n›n tecrübelerini tam vaktinde de¤erlendirdi ve bütün ülkeye flu ça¤r›da bulundu: ‘Proleter devrimciler, birleflin ve parti içinde kapitalist yolu benimseyen bir avuç iktidar sahibinden iktidar› geri al›n.’ Bundan sonra, Baflkan Mao flu emri verdi: ‘Halk Kurtulufl Ordusu Sol’un genifl kitlelerini desteklemelidir.’ Baflkan Mao, daha sonra Heylungciang eyaleti ve di¤er baz› eyalet ve illerin tecrübelerini de¤erlendirdi; devrimci kadrolar›n, Halk Kurtulufl Ordusu’nun
ve devrimci kitlelerin temsilcilerini içine alan ve üçlü devrimci bileflimi meydana getiren devrimci komitelerin kurulmas› hakk›ndaki ilkeleri ve politikalar› tesbit etti ve böylelikle, bütün ülkede iktidar› ele geçirme mücadelesini ilerletti.(abç) Proletarya ve burjuvazi aras›ndaki, iktidar› ele geçirme ve iktidar› geri alma mücadelesi, bir ölüm kal›m mücadelesiydi. 1967’de fianghay’daki Ocak Devrim f›rt›nas›ndan 1968 Eylül’ünde Tibet Sinciyang devrim komitelerinin kurulufluna kadar geçen yirmibir ay süresince, iki s›n›f ve iki çizgi aras›nda tekrar tekrar siyasi güç denemeleri yer ald›; (abç) proleter ve proleter olmayan fikirler aras›nda zorlu bir mücadele cerayan etti ve son derece karmafl›k bir durum ortaya ç›kt›.” Bu tarihi dönemecin bir baflka önemli yan› ise Kültür Devrimi’nde inisiyatifi iflçi s›n›f›n›n ele geçirmifl olmas›d›r. Kültür Devrimi’nin tarihi notlar›nda 1966 Aral›k sonlar›na kadar bu devrime öncülü¤ü esas olarak “ö¤renci gençlik yürütmekteydi” diye geçmektedir. Baflkan Mao’nun 1967 y›l›nda Çin’e gelen bir yabanc› delagasyona kültür devrimi için flu de¤erlendirmeyi yapmaktad›r: “Devrimin ilk y›l›, yang›n› bafllatmak için yap›lan planlama, düzenleme ve insanlar›n harekete geçirilmesi çabalar› ile geçmiflti. ‹kinci aflamada ise, kitlelerin yarat›c› zekas›na dayanan yeni yönetim organlar› kurulacak, mücadele, elefltiri, dönüfltürme ilkesi uyar›nca insanlar›n düflünce biçimleri ile bilinçleri devrimcileflecekti. Üçüncü y›lda ise herfleye yeni bir düzen verilecekti.” (abç) Mao, bu görüflmede gençli¤in Kültür Devrimi’nde oynad›¤› rol için ise flu de¤erlendirmede bulunmaktad›r: “(...) Büyük delege ço¤unlu¤unun Mao’yu destekledi¤i MK’nin 1966 A¤us34
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
tos’undaki geniflletilmifl toplant›s›ndan sonra gençli¤in devrimci coflkusu kabarm›flt› ve bu devrimin de¤iflmez yasas›yd›: ayaklanman›n en ön saflar›nda hep genç ö¤renciler bulunurdu. Ancak, 1967 Ocak’›na gelindi¤inde durum de¤iflti. fianghay iflçilerinin ayaklanmas›n› ülkenin her yerindeki iflçi ve köylü ayaklanmalar› izledi. Bir devrimin temel gücü her zaman iflçi-köylü-asker ittifak›ndan oluflurdu(askerler üniforma giymifl iflçi ve köylülerdi). Ayd›nlar ayaklanmaya hemen kat›lsa da, içlerinde güçlü bir oportünizm e¤ilimi vard›. Genç ö¤renciler de burjuva e¤itimi alm›flt› ve ‘burjuva düflüncesi bir biçimde kanlar›nda dolafl›yordu.’ (abç) Parti’nin içinde ya da d›fl›nda, ayd›nlar›n ço¤unun dünya görüflü kaç›n›lmaz olarak burjuva düflüncesinin etkisindeydi ve düzeltmeleri gerekliydi. fianghay’da bafllayan Ocak F›rt›nas›, Çin iflçi s›n›f›n›n devlete öncülük etme ifllevini üstlendi¤ini müjdeliyordu.” (age.Sf; 450-451) ‹flçi s›n›f›n›n öncülü¤ü ele almas›yla birlikte Kültür Devrimi’nin ak›fl› daha olumlu bir flekilde seyretti. Bu süreç içerisinde Lui fiao-çi sa¤ revizyonisti bofl durmuyordu. ‹flçi ayaklanmalar›n› sabote etmek için ekonomizmi gelifltirmeye çal›flt›lar. Bunun için “grevler düzenleyerek üretimi engelliyorlard›.” Oysa Mao, devrimi “üretime sar›larak” yükseltmeliyiz. “Her fabrikada revizyonist çizgi ve yöneticilerini elefltirece¤iz, ama bunu üretimi durdurarak de¤il.” diyordu Ekonimizm sadece fabrikalarda de¤il k›rsal alanda da yay›l›yordu. Öyle ki “eski toprak a¤alar› ile zengin köylülerin önderli¤indeki gruplar silah depolar›n› bas›yor, silahland›ktan sonra komün merkezlerini ve banka flubelerini soyuyordu. “Ekonomizme karfl› verilen mücadele iflçi önderi Wang Hung-wen’i iyice öne ç›kartt›.” 35
“fianghay Belediyesi Komitesi Partiyi Koruyal›m slogan›yla kurdu¤u K›z›l Savunma Birlikleri’ne 800.000 üye kazan›rken, Wang ile Çang kurduklar› örgütlerde 400.000 iflçiyi birlefltirmiflti. ‹syanc› Devrim Komutanl›¤›, bir sonraki aflamada Mao’nun talimatlar›na uygun olarak iktidar› ele geçirmeye yöneldi. ... Üretimi art›rmay› amaçlayan ilk Cephe komutanl›¤› ça¤r›n›n yap›ld›¤› gün kuruldu. Bütün iflyerlerinin girifl ç›k›fllar› iflçiler, ö¤renciler ve HKO askerlerinin denetimine geçti ve k›sa sürede üretimi art›rmay› baflard›lar. Parasal ödüllerle ‘kand›r›lan’ iflçiler birkaç hafta içinde gerçekleri kavrad›. Gazeteler, bilinçsizce ald›klar› bisiklet, radyo ve di¤er tüketim mallar›n› ma¤azalara iade eden iflçi gruplar›n› kutlayan ilanlarla dolmaya bafllad›. ‘‹flçi s›n›f› için gerçek zenginli¤in para de¤il ülkeyi yönetme gücü oldu¤unu anlamaya bafllad›k... paran›n bizi yozlaflt›ran bir silah olarak nas›l kullan›ld›¤›n› aç›kça gördük.’ (abç) fianghay olaylar› büyük bir f›rt›nan›n ilk habercisiydi; ilk kez devrimci dalga iflçi s›n›f› içinden kabarmaya bafllam›flt› ve yönetimi ele geçiren iflçiler yeni kurumlar oluflturuyordu. Komutanl›¤›n iflçiler, K›z›l muhaf›zlar ve devrimci kadrolar aras›nda kurdu¤u büyük ittifak proletaryan›n yeni gücünü temsil ediyordu. ‹ktidar›n bu yöntemle ele geçirilmesi, Kültür Devrimi’nin proletarya diktatörlü¤ünün güçlenmesini sa¤layan yeni bir hükümet sistemi oluflturdu¤unu gösteriyordu.” (age. Sf; 453)
Lin Biao nun Gizli Kurdu u 16 May s rg t Daha önce de de¤indi¤imiz gibi kültür devrimi kendi ba¤r›nda bir çok grubu ve gruplaflmay› da beraberinde getirdi. Bunlardan birisi de daha sonra, yani 1971 y›l›nda gerçek yüzü a盤a ç›kart›lan Lin Bi-
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
ao’nun ortam› provake etmek için ‘67 y›l›n›n Nisan-May›s aylar›nda kurdu¤u “16 May›s” örgütüydü. Bu örgüt Mao’dan çok Mao’cu kesilmekteydi. ‹smini Mao’nun 1966 y›l› 16 May›s’›nda yay›mlanan yaz›s›ndan almaktayd›. Bu örgütün ayn› zamanda “516 ad›yla” an›ld›¤› da belirtilir. Bu örgüt çok k›sa sürde ülkeye yay›ld›. “K›sa sürede sekiz bölge ordusu kurmufl ve çeflitli önemli kentlerde iletiflim merkezleri açm›flt›r. Pekin ve fianghay bunlar›n bafl›nda gelir. Bu örgüte iliflkin ad› geçen kitapta flu bilgilere yer verilmektedir: “Ülkeyi kaplayan afl›r›c›l›k e¤iliminin en ilginç özelliklerinden biri de 516 liderlerinin, Çin’de yaflayan küçük bir yabanc›lar toplulu¤u, özellikle de bunlar›n lideri durumundaki ABD yurttafl› Sydney Rittenberg taraf›ndan hararetle desteklenmesiydi. Bir dönem Sinhua Haber Ajans›’nda oldukça önemli görevler üstlenen Sydney Rittenberg ‘Proleter enternasyonalizmi’ ad›na çal›flt›¤›n› belirtiyor ve Pekin Radyosu’nun uluslararas› yay›nlar›n› yönetiyordu. Mao’nun ad› çevresinde yar› dinsel bir kült yaratmaya özen gösteren 516 liderleri, bu tutuma karfl› ç›kan herkese vahflice sald›r›yordu. Yarat›lan Mao kültü puta tapma düzeyine geliflmiflti; temel sloganlar› da Baflkan Mao’ya sad›k kalal›m idi. ‘Kifli do¤ru safta oldu¤u sürece ne yapt›¤›n›n hiçbir önemi yoktur.’ Bu aç›klama, 516’n›n bütün eylemlerini hakl› göstermeye yetiyordu. Ülkenin her yan›nda halk Mao resimleri önünde e¤ilmeye zorlan›yordu. Çin devrim tarihinde önemli olaylar›n yafland›¤› Çingkangflan, Zunyi gibi birçok merkezde Mao’nun bütün mücadele arkadafllar›n›n resimleri kald›r›lm›fl; sadece ‘biricik sad›k silah arkadafl›’ ve ‘hiçbir zaman hata yapmam›fl tek yak›n dostu’ Lin Biao ile çekilmifl resimleri b›rak›lm›flt›.” Bu grubun bafl hedeflerinden birisi hiç
kuflkusuz ki Mao’nun en yak›n arkadafl› Çu En-lay’d›. Bu çete bir çok olay› kar›flt›r›yor, provakasyon üzerine provakasyon yap›yordu. Bu olaylardan birisi de ‹ngiliz büyük elçili¤inin yak›lmas› olarak belirtilmektedir. “yabanc› düflmanl›¤›” gelifltiriliyordu. Mao’yu putlaflt›rmaya çal›flan bu grup gerçekte Mao'nun çizgisini uygulam›yor, tam tersini yap›yordu. Öyleki Lin Biao yanl›s› Lin Çiy 19 Haziran 1967 y›l›nda Halk›n Günlü¤ü adl› gazetede daha da ileri giderek Mao’ya her konuda itaat gösterilmelidir yönlü yazd›¤› yaz›da flunlar› söylemektedir: ‘Talimatlar›n› anlasak da anlamasak da... Baflkan Mao’nun mutlak otoritesini korumal›y›z.’ Baflkan Mao bu sözlerden hoflnut olmad›¤› gibi bir komünist olman›n en önemli kriteri olarak flunun alt›n› çiziyordu: “Bir komünist her zaman kafas›n› kullanmal›... olgular›n nedenlerini ve hangi koflullar›n ürünü olduklar›n› araflt›rmal›d›r.” “516 may›s” güdümlü olaylar t›rman›fl gösterip hedef tahtas›na Çu En-lay yoldafl oturtulunca bu afl›r›c› solcular› elefltirme görevi Çiang Çing’e düflüyordu. Ve Çiang Çing yoldafl beklenen konuflmas›n› 1967’nin 6 A¤ustos’unda yaparak flu vurguda bulundu: ‘16 May›s örgütüne... daha tahammül edemeyiz... Bu örgütün sizi etkilemesine izin vermeyin...bulan›k suda bal›k avlamak isteyenler’ var.”
1 Eyl l 1967; Lin Biao nun 516 rg t Merkez Komitesi Toplant s nda Lanetleniyor! “16 May›s” örgütünün, di¤er bir ad›yla “516 Örgütü”nün gerçek yüzü kuruldu¤u zaman ve k›sa süre sonras›nda a盤a ç›kmam›flt›. Fakat bu örgüt izledi¤i çizgi ve karanl›k eylemleri sonucu Merkez Komi36
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
tesi’nin 1 Eylül toplant›s›nda lanetlendi. Daha önce ifade etti¤imiz gibi bu örgütün gerçek yüzü ancak 1971 y›l›nda a盤a ç›kart›lm›flt›r. Bu örgütün k›nanmas›na Lin Biao çizgisinin ikinci adam› olan Cen Boda da imza atmaktad›r. KDSG üyesi olan Wang Li görevden hemen al›nd›. Onun d›fl›nda KDSG’nun dört üyesi tutukland›. Çiang Çing yoldafl›n binlerce insan›n ölümüne neden olan bu örgütün bafl›n› Lin Biao ve Cen Bo-da’n›n çekti¤ine dair flüpheleri vard›. “Ordudaki kapitalist yolcular› temizleyelim” slogan›n arkaplan›nda ordu bölge yönetiminde yer alan komutanlar hedeflenmekteydi. Oysa bu komutanlar›n ezici ço¤unlu¤u yoksul ve emekçi aile çocuklar› idi. Her zaman için de devrimi korumufllard›. Amaç belliydi. Orduyu zay›flat›p ele geçirmekti. Lin Biao ve Çen Boda her geçen gün biraz daha düflmanlafl›yordu. Bilindi¤i gibi Lin Biao 1969 Nisan’›nda ÇKP 9. Kongresinde “2. adam olarak, dahas› Mao’nun halefi olarak ilan edilmiflti.” Ancak bu durum ayn› zamanda Lin Biao’nun bitiflinin de bafllang›c› oldu. Çünkü Mao, kongreden hemen sonra “...516 örgütü ve arkaplan›ndaki yöneticileri hakk›nda ayr›nt›l› bir soruflturma yürütülmesini emretti.” Bunun üzerine, yani bu soruflturman›n ad›m ad›m kendisine do¤ru gelece¤inin fark›nda olan Lin Biao, bilindi¤i gibi kurtuluflu kaçmakta bulmufltu.
18 Ekim 1968; Liu- ao- i Partiden At l yor! Liu fiao-çi revizyonisti 18 Ekim 1968 y›l›nda toplanan ÇKP Merkez Komitesi’nin 12. geniflletilmifl genel toplant›s›nda partiden ihraç edilmifltir. O güne kadar Liu fiao-çi için gösterilen kazanma çabalar› olumlu sonuç vermedi. Liu, zaman zaman 37
özelefltiri yapsa da ancak bu özelefltirisinde samimi davranmad›. Özelefltiride samimi davranmad›¤› gibi gizli örgüt ifllerini sürdürmeye devam etti. Mao’nun amac› Lui’yu dönüfltürmek ve kazanmakt›r. Ama Liu tüm bu olumlu çabalar› elinin tersiyle iterek kültür devrimi karfl›t› karfl›-devrimci faaliyetlerini sürdürmekte ›srar etti. “Kapitalist yolcu” olan Liu fiao-çi iflah olmaz bir revizyonist olarak art›k gelinen aflamada at›lmay› haketmiflti. Mao’nun insanlar› dönüfltürmede ne denli esnek davrand›¤› sadece Liu özgülünde görülen bir pratik de¤ildir. Mao, daha önce benzer siyaseti Vang Ming ve Li Li-san’a karfl› da uygulam›flt›r. Onlar›n özelefltiri vermeleri sonucu Merkez Komitesi’nde kalmalar›n› sa¤lam›flt›r. Kültür Devrimi’nin tarihi geliflmelerini aktar-
Kültür Devrimi tarihçesini aktard›¤›m›zda Lin Biao’nun afl›r› sol çizginin temsilcisi oldu¤unu, bu dönem içerisinde “516” adl› gizli bir örgüt kurdu¤undan sözetmifltik. Lin Biao, sa¤ kapitalist yolculara karfl› mücadelede Mao’dan çok Maocu kesilerek öne ç›km›fl. Ve bir çok kar›fl›kl›k ve öldürme olay›n›n Liu fiao-çi ile birlikte sorumlusu olmufltur. Mao, kültür devrimi süresince bafl tehlike olan sa¤ kapitalist yolcular› altetmek için siyaset belirlemifltir. Lin Biao’da bundan yararlanm›flt›r. Kötü emellerini gerçeklefltirmek için bin bir türlü hile ve entrikal› yollara bafl vurmufltur. Mao, Lin Biao’nun sol çizgisinin fark›ndad›r. Hatta yer yer de bu çizgiye karfl› kitleleri yönlendirmifltir.
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
d›k. Orada da aç›kça görülce¤i gibi Mao, Liu fiao-çi’nin Kültür Devrimi’ne kat›lmas› için özel çaba gösteriyordu. Ayn› zamanda devet baflkan› olan Lui fiao-çi 1949 y›l› sonras› izledi¤i “kapitalist yolcu” çizgisi ve siyasetinden dolay› partiden ihraç edildi. Kendisi Mançurya’daki bir halk komününe, efli ise Orta Çin’deki evine gönderildi. Daha sonra 1974 y›l›nda kanserden öldü. Liu fiao-çi’ye iliflkin Peking Review adl› gazetenin 43. say›s›nda ç›kan bir yaz›da flunlar belirtilmektedir: “Büyük Prolter Kültür Devrimi, Çin’in Kruflçev’inin hesab›n› görmüfl... onu tarihin çöplü¤üne göndermifltir. Devrim, Çin’in Kruflçev’inin parti içi ve d›fl›ndaki görev ve yetkilerine son verdi.”(Sabah Tufan›. Cilt: 2, Sf; 486)
Lin Biao nun Sonu Kültür Devrimi tarihçesini aktard›¤›m›zda Lin Biao’nun afl›r› sol çizginin temsilcisi oldu¤unu, bu dönem içerisinde “516” adl› gizli bir örgüt kurdu¤undan sözetmifltik. Lin Biao, sa¤ kapitalist yolculara karfl› mücadelede Mao’dan çok Maocu kesilerek öne ç›km›fl. Ve bir çok kar›fl›kl›k ve öldürme olay›n›n Liu fiao-çi ile birlikte sorumlusu olmufltur. Mao, kültür devrimi süresince bafl tehlike olan sa¤ kapitalist yolcular› altetmek için siyaset belirlemifltir. Lin Biao’da bundan yararlanm›flt›r. Kötü emellerini gerçeklefltirmek için bin bir türlü hile ve entrikal› yollara bafl vurmufltur. Mao, Lin Biao’nun sol çizgisinin fark›ndad›r. Hatta yer yer de bu çizgiye karfl› kitleleri yönlendirmifltir. 1969 y›l›nda Mao’nun halefi olarak seçilmesi onun için ayn› zamanda çöküflü de demektir. Mao’nun Lin Biao’ya güvenmedi¤i 9. Kongreden hemen sonra “516 örgütü” ve onun arkaplan›nda olan yöneticilerin a盤a ç›kart›lmas› için soruflturma açmas› bunu
çok somut bir flekilde göstermifltir. Ki Lin Biao bunun fark›nda oldu¤undan, Mao’yu öldürmek için büyük komplo ve darbeler peflinden koflmufltur. Ayr›ca Mao’nun Lin Biao’ya güvenmedi¤i “yeniden yap›land›rma hükümetindeki” flu görevlerden de a盤a ç›k›yordu: “...yeniden yap›land›r›lan hükümette Lin Biao savunma bakan› olarak Baflbakan Çu En-lay’dan, hatta Devlet Konseyi’ne ba¤l› Devlet Teknolojik Planlama Komisyonu baflkan› Mareflal Nieh jungçen’den sonra yer al›yordu.” (age. Sf; 5139) Evet Lin Biao ve Çen Bo-da flürekas› “bir elinde k›z›l bayrak sallarken”, öte yandan ise Mao’yu ve Kültür Devrimi’ni bofla ç›kartmak için her türlü kötülük yapmaktan geri durmuyordu. Mao, 9.Kongre sonras› okun sivri ucunu bu afl›r› sol temsilcilerinden Çen Bo-da’ya yöneltti. Onu aç›ktan elefltirdi. Bu, elefltiri kitleler taraf›ndan ayn› zamanda Lin Biao’ya yap›lm›fl bir elefltiri olarak alg›lanmaktayd›. Çen Bo-da’ya ve yan›ndakilere özelefltiri verme ça¤r›s› yap›yordu. Bu ça¤r›y› 1970 Eylül’ünde yapmaktayd› Mao. Parti baflkan› s›fat›yla 15 Eylül günü flu genelgeyi yay›mlamaktayd›: “... Parti saflar›nda görülen ‘metafizik görüfller, keyflik ve öncülük konusundaki bencil e¤ilimlere (apriorizm)’ karfl› bir ‘düzeltme hareketi’ bafllat›lmas›n› istedi. Bu aflamadan sonra Lin Biao’nun, kedisine geri dönemeyecek kadar ba¤l› olan birkaç üst düzey komutan d›fl›nda HKO saflar›nda güvenebilece¤i kimse kalmayacakt›. Genel toplant›n›n kapan›fl bildirisinde, idealizm ve metafizik görüfllere karfl› mücadele açma ve ‘sosyalist inflay› ve devrimi baltalamak isteyen bir avuç karfl›-devrimciyi ezme’ ça¤r›s› yap›ld›.” (age. Sf; 519) Lin Biao ve Çen Bo-da ile yap›lan çizgi mücadelesi ÇKP parti tarihinde onuncusu oluyordu. Kayna¤a göre bu mücadele38
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
nin en ileri düzeyde yafland›¤› yer Luflan Konferans›’d›r. “‹ki-buçuk gün sürmüfltü.” Bu toplant›da onuncu çizgi sahipleri yenilmiflti. Mao bu toplant›da esas olarak Çen Bo-da’ya yüklenmiflti. Lin Biao’yu ise her fleye karfl›n kazanmak istiyordu. “hastay› kurtarmak için hastal›¤› tedavi etmek gerekir” siyasetini her zaman için hata yapanlara karfl› uygulamaktan vazgeçmedi. Onun bu tutumu baz› oportünist ak›mlar taraf›ndan “ilkelerde taviz vermek” diye yorumlansa da, ancak bu yöntem do¤ru olan yöntemdir. Oysa Mao ilkelerde taviz vermekle politikadaki esnekli¤i gayet bilimsel bir flekilde ayr›flt›rmaktad›r. Ve ilkelerden hiç bir zaman da taviz vermemifltir. fiöyle diyor: “Çizgi mücadelelerinde, ilkelere iliflkin sorunlarda kesin bir tutum al›r›m ve taviz vermeyi kabul edemem. Büyük ilkesel konularda uzlaflma yoluna gidemeyiz.”(abç) K›sacas›, tüm oportünistler ona kara çalmak için bu çarp›tmay› yapmaktad›rlar.
Ve 14 Eyl l 1971: Lin Biao nun ka : Daha önce ifade etmifltik. Mao, Lin Biao’yu tüm olumsuzluklar›na karfl›n kazanmaya çal›fl›rken, ama karfl›-devrimcileflen bu unsur onu fizikmen ortadan kald›rmak ve Çin’de iktidar› ele geçirmek için darbe haz›rl›klar› yapmaktayd›. O, Mao’yu 8 Eylül günü fianghay’dan Pekin’e döndü¤ü s›rada trende bir suikast sonucu ortadan kald›rmak gibi bir “vahfli” giriflimi örgütlüyordu. 13 Eylül günü komplosu bofla ç›kt›. Siukast ve darbe grifliminin baflar›s›z oldu¤unu gören Lin Biao, efli ve o¤lu ile dönemin Rusya’s›na kaçmaya karar verdi. Bilindi¤i gibi bindikleri uça¤›n 1971’in 14 39
Eylül günü ‹ç Mo¤olistan’›n Undur Han bölgesinde düflmesi sonucu öldüler. Bunun üzerine Merkez Komitesi Pekin’de toplant› yapt›. Lin Biao üzerine ilk yar›-resmi de¤erlendirmelerin 1972 y›l›n›n May›s ay›nda yap›ld›¤› belirtiliyor. Ancak olay›n eksiksiz resmi de¤erlendirmesi yaz aylar›nda yap›lm›flt›r. Bu de¤erlendirmelere paralel olarak “Lin Biao’cu bütün üst düzey yöneticiler ile HKO’daki yandafllar› görevlerinden al›nd›.” Mao’nun 20 Ekim günü Pekin Radyo’sunda flu sözleri yay›mlanmaktad›r: “Düflmandan korkmak çok anlams›zd›r... Beni as›l yaralayan ve üzen, dostlar›n arkamdan att›klar› oklar ve yaraland›¤›mda dost bildiklerimin yüzünde gördü¤üm o ac› gülümseyifltir.” (age. Sf; 523) (Bu sözler ünlü yazar Lu Sün’ün bir konuflmas›ndan aktar›lm›flt›r.) Lin Biao ve çizgisi üzerine “Çin Komünist Partisi 10. Milli Kongresi Belgeleri”nde flu de¤erlendirme yap›lmaktad›r: “Partinin Dokuzuncu Kongresi, bizzat Baflkan Mao’nun bafllatt›¤› ve yönetti¤i Büyük Proleter Kültür Devrimi’nde büyük zaferler elde edildi¤i bir s›rada toplanm›flt›. Marksizm-Leninizm-Mao Zedung Düflüncesi’nin devrimi proletarya diktatörlü¤ü alt›nda devam ettirme teorisine uygun olarak, Dokuzuncu Kongre, tarihin tecrübelerinin yan›s›ra Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin yeni tecrübelerini de toparlay›p özetledi. Liu flao-çi’nin revizyonist çizgisini elefltirdi ve bütün bir sosyalizm tarihi dönemi için tesbit edilen partinin temel çizgisini ve siyasetlerini bir kere daha do¤rulad›. (...) Dokzuncu Kongre 1 Nisan 1969’da aç›ld›¤›nda, baflkan Mao flu büyük ça¤r›da bulunmufltu: ‘Daha da büyük zaferler kazanmak için birleflin.’ Ay›n y›l›n 28 Nisan’›nda Dokuzuncu Merkez Komitesi’nin Birinci Genel toplant›s›nda, Bafl-
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
kan Mao bir kere daha aç›kça flunu belirtti: ‘Tek bir amaç için, yani proletarya diktatörlü¤ünün sa¤lamlaflt›r›lmas› için birleflin.’ ‘Büttün ülke halk›n›n proletarya önderli¤inde zafer kazanmak için birleflmesini sa¤lamal›y›z.’ Ayr›ca fluna da iflaret etti: ‘Birkaç y›l sonra belki gene bir devrim yapmak gerekecektir.’ Baflkan Mao’nun konuflmalar ve Merkez Komitesi’nin kongrede kabul edilen raporu, partimiz için Marksist-Leninist bir çizgi tesbit etti. Hepimizin bildi¤i gibi, Dokuzuncu Kongre’ye sunulan siyasi rapor bizzat Baflkan Mao’nun rehberli¤inde haz›rlanm›flt›. Lin Biao ise kongreden önce Cen Bo-da’yla birlikte bir siyasi rapor tasla¤› haz›rlam›flt›. Bu ikisi, Dokuzuncu Kongre’den sonraki bafll›ca görevin üretimin gelifltirilmesi (abç)oldu¤unu iddia ederek devrimin proletarya diktatörlü¤ü alt›nda devam ettirilmesine karfl› ç›k›yorlard›. Oysa bu, Liu fiao-çi ve Cen Bo-da tara›fndan Sekizinci Kongre karar›na sokuflturulan ve ülkemizdeki bafl çeliflmenin proletarya ile burjuvazi aras›ndaki çeliflme de¤il, ‘ileri sosyalist sistem ile toplumun geri üretici güçleri aras›ndaki çeliflme’ oldu¤unu ileri süren eski revizyonist safsatan›n yeni flartlarda yeniden cilalan›p piyasaya sürülen bir kopyas›ndan baflka bir fley de¤ildi. Gayet tabii, Lin Biao ve Cen Bo-da taraf›ndan haz›rlanan bu taslak, Merkez Komitesi taraf›ndan reddedildi. Lin Biao, Baflkan Mao’nun rehberli¤inde haz›rlanan siyasi rapora aç›kça karfl› ç›kan Cen Bo-da’y› gizliden gizliye destekledi, ama çabalar› bofla ç›kar›ld›ktan sonra Merkez Komitesi’nin siyasi çizgisini istemeye istemeye kabullendi ve Merkez Komitesi’nin siyasi raporunu kongrede okudu. Ne var ki, Dokuzuncu Kongre s›ras›nda ve daha sonralar› Lin Biao, baflkan Mao’nun ve Parti Merkez Komitesi’nin ihtarlar›na, uyar›lar›na ve kendisini kurtarma çabalar›na ra¤men,
komplo ve baltalama faalyetlerine devam etti. Lin Biao daha da ileri giderek, karfl›devrimci bir hükümet darbesine kalk›flt›, ama bu darbe Dokuzuncu Merkez Komitesi’nin 1970 A¤ustos’undaki ‹kinci Genel Toplant›s›’nda önlendi. Lin Biao, daha sonra 1971 Mart’›nda silahl› bir karfl›-devrimci hükümet darbesi için Tasar› ‘571’in Anahatlar›’ bafll›kl› plan›n› haz›rlad› ve 8 Eylül’de yüce önderimiz Baflkan Mao’yu katletmek ve rakip bir Merkez Komitesi kurmak gibisinden vahflice bir çabayla darbeyi bafllatt›. 13 Eylül’de, komplosunun bofla ç›kt›¤›n› görünce gizlice bir uça¤a bindi, partiye ve vatana ihanet ederek Sovyet revizyonistlerine s›¤›nmak üzere kaçt›, ama Mo¤olistan Halk Cumhuriyeti’nin Undur Han bölgesinde uça¤›n›n düflmesi sonucunda öldü.” Daha önce iflaret ettik ki, ÇKP içerisinde çok ciddi çizgi mücadeleleri olmufltur. Lin Biao’yla yap›lan› ise 0nuncu çizgi mücadelesidir. Ve baflar›yla sonuçlanm›flt›r. Parti içinde çizgi mücadeleleri hiçbir zaman durmaz. Nas›l ki Kültür Devrimi’nin sivri oku Liu fiao-çi’nin sa¤ revizyonist çizigisine karfl› yürütülüp ve baflar›yla sonuçlanmas›na karfl›n di¤er çizgiler ortadan kalkmad›ysa, Lin Biao’nun sol çizgisinin de alt edilmesi ÇKP içinde art›k çizgi mücadelesi bitti anlam›na gelmez-gelmeyecekti. S›n›f mücadelesi devam eti¤i müddetçe parti içinde çizgi mücadelesi de devam edecektir. Bu, çeliflkinin do¤as› gere¤idir. Bir parti içerisinde-her zaman vurgulad›¤›m›z gibi-ayn› süreç içersinde bir-kaç çizgi de olabilir. Örne¤in MLM çizginin d›fl›nda, sa¤ ve sol çizgiler gibi. Kültür devrimi buna çok somut örnek teflkil etmektedir. Liu fiao-çi’nin sa¤ kapitalist çizgisinin yan›nda bir de Lin Biao ve Cen Bo-da’n›n bafl›n› çekti¤i sol çizgi gibi. Tabii ki bu gibi durumlarda ideolojik mücadelede okun sivri ucu en tehlikeli olana yöneltilir. Sivri ucun birine yöneltilmesi demek di¤erini gözden kaç›rmak veya onunlya ide40
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
olojik olarak uzlaflmak olarak anlafl›lmaz. Yanl›fl anlay›fllarla hiçbir koflulda müca›delesiz birlik olmaz. Fakat en tehlikeli çizgiye karfl› mücadelede, ikinci derecede tehlikeli olanla duruma göre ittifaka gidilir. Dolay›s›yla bu iki durumu birbirine kar›flt›rmamal›y›z.
s›ndan partimiz içerisinde gelmifl geçmifl tüm ayr›l›klar›n ve bunlara yaklafl›m tarz›n›n ne denli yanl›fl ve hatal› oldu¤una dair 1. Kongrenin yapt›¤› tesbitlerin ne denli bilimsel oldu¤u bir kez daha anlafl›lm›fl olur.
Bu arada gerek kültür devrimi s›ras›nda gerekse daha sonraki y›llarda Sovyet modern revizyonizminin bafl› Kruflçev ve daha sonra ise Leonid Brejnev’in önce Liu fiaoçi sonra ise Lin Biao kli¤ini aç›ktan destekledi¤ini de hat›rlatal›m. Mao’ya karfl› olan her haraketi aç›ktan destekledikleri gibi, Mao ve ÇKP’ye göz da¤› vermek için Brejnev Modern revizyonisti Çin s›n›r›na asker y›¤maktan da geri durmad›. ‹çten ve d›fltan tüm karfl›-devrimci giriflimlere karfl›n Çin Büyük Proleter Kültür Devrimi baflar›yla sonuçlanm›flt›r.
B-BPKD’den Ö¤renmemiz Gereken Zorunlu Dersler
Büyük Proleter Kültür Devrimi’nden her Maoist’in ö¤renmesi gereken çok muaazzam dersler vard›r. Bu, uluslararas› komünist bir manifestodur. Bunun için de her Maoist Kültür Devrimi’ni her bak›mdan( ideolojik, siyasi ve örgütsel) incelemeli ve ondan ö¤renmelidir. “Çin’de olmufl” deyip geçmek sosyalizm sorunlar›n› bir nebzecikte olsa anlamamak demektir. Sosyalizm sorunlar›na iliflkin bilimsel bir Buraya kadar Büyük Prolter Kültür kafa yap›s›na sahip olman›n yolu Devrimi’nin tarihçesine iliflkin bilgiler BPKD’den do¤ru ve bilimsel sonuçlar ç›sunduk. Yer yer de de¤erlendirmelerde bu- karmaktan geçer. Onu ö¤renmeyen sosyalist toplum döne‹flin en önemli boyutlar›nda birisi ise bu siyasi devrimin minde ne yapaca¤›n› flafl›r›r ve çak›l›p dünya komünist hareketi içerisinde yeni komünist partilerin kal›r. Biz iflin daha siyasi flekillenmesine yol açmas›d›r. Bunlardan birisi de hiç fazla teorik boyutukuflkusuz co¤rafyam›zdaki komünist partisidir. T›pk› Ekim na girmeden, ö¤redevrimi gibi BPKD’de uluslararas› komünist hareket içeri- nilmesi gereken sinde MLM partilerin do¤uflu ve güçlenmesini getirmifltir. dersleri sat›r bafllar› fleklinde özetleyelim: lunduk. Bilgiler sunduk diyoruz. Çünkü bu 1) Büyük Proleter Kültür Devrimi bölümde yorum yapmaktan öte BPKD’nin üst yap›da gerçeklefltirilen siyasi bir tarihsel geliflimine iliflkin belgelerden bil- devrimdir. giler aktarmaya çal›flt›k. Bu aktar›mlar olHemen belirtelim ki, bu siyasi devrim dukça uzun oldu, ama gerekliydi. öylesine klasik tipte Zor'a dayal› bir devBPKD’ye iliflkin aktar›mlar› uzun ve kapsaml› tutmam›zdaki as›l amaç okurun rim de¤il. Yeni tipte, hem de iktidardaki güçlerin kendi yönetimlerine karfl› kitleleBPKD’nin yap›lmas›n›n nedenleri ve ri aya¤a kald›rmak için gerçeklefltirilen amaçlar›n› daha derin ve kapsaml› ö¤renbar›flç›l bir devrimdir. O güne kadar hiçbir mesi içindir. BDKD do¤ru ve bilimsel fleburjuva ve gerici toplumun kendi içinde kilde özümsenirse o zaman geriye dönüp gerçekleflmeyen bir devrim oldu¤u gibi; bakt›¤›m›zda, özellikle de MLM’ler aç›41
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
demokratik, sosyalist ülkelerde de gerçekleflen ilk devrimdir. Mao döneminin demokratik sosyalist Çin’inde yap›lan üst yap› devrimidir. BPKD gerçekli¤i bir kez daha gösterdi ki demokratik sosyalistt toplum aflamas›nda belirleyeci olan alt yap› de¤il üst yap›d›r. Bu üst yap› kurumu içerisinde de belirleyici olan Komünist Partisi’dir. Bu, ne demektir? Bu, Komünist Partisi e¤er do¤ru bir siyasi ve ideolojik hat izlerse o toplum ve iktidar komünizme do¤ru yol al›r demektir. Tersi durumda ise, yani yanl›fl çizgi izlerse geriye dönüfller kaç›n›lmazd›r demektir. Daha aç›kças›, burada tayin edici olan komünist Partisi ve onun ideolojik-siyasi çizgisidir. Bu do¤ru olunca gerek devrim aflamas›nda gerekse devrim sonras› süreçlerde olsun tek kifli de olsan, yine de önünde sonunda baflar›y› elde etmek kaç›n›lmazd›r. Mao’da Lenin’de üst yap›n›n belirleyicili¤ini buradan hareket ederek kuram haline getirmifltir. Bundand›r ki her Maoist defalarca BPKD üzerine yaz›lanlar› okumal›, tart›flmal› ve özümsemelidir. ‹flin en önemli boyutlar›ndan birisi ise bu siyasi devrimin dünya komünist hareketi içerisinde yeni komünist partilerin siyasi flekillenmesine yol açmas›d›r. Bunlardan birisi de hiç kuflkusuz co¤rafyam›zdaki komünist partisidir. T›pk› Ekim devrimi gibi BPKD’de uluslararas› komünist hareket içerisinde MLM partilerin do¤uflu ve güçlenmesini getirmifltir. Ekim devrimi Kautsky’in bafl›n› çekti¤i II. Enternasyonal oportünizminin uluslararas› etkisini k›rd›¤› ve yeni Leninist partileri yaratt›¤› gibi, BPKD ise Kruflçev-Brejnev Modern revizyonizminin UKH içerisindeki etkisini k›rm›fl ve ayn› zamanda buna koflut olarak yeni Maoist partilerin do¤uflunu sa¤lam›flt›r.
Buna göre flu tespiti yapmak yerinde olur: Nas›l ki Ekim Devrimi Proleter devrimler ça¤›n› açt›ysa, BPKD’de Proleter Devrimler ça¤›n›n en üst düzeyde teorisi ve prati¤inin aflamas›d›r. Bu ba¤lamda BPKD ayn› zamanda uluslararas› düzlemde yeni MLM ak›mlar›n do¤uflunun manifestosudur! 2) Komünizme varmak için demorkatik sosyalist toplumlarda kültür devrimleri papmak flartt›r. Hem de bir tane de¤il, onlarca kez. Marksizm-Leninizm-Maoizm’i savunan her komünist partisi, daha do¤rusu her Maoist parti, gelece¤in sosyalist toplumu süreci boyunca Büyük Proleter Kültür Devrimi’ni savunmak ve uygulamak zorundad›r. Mao’nun dedi¤i gibi sosyalizm boyunca tek bir kültür devrimi yetmez. Onlarca kez kültür devrimi yapmak flartt›r. Yoksa sosyalizmin gerçek inflas›n› sa¤layamay›z. Bu Kültür Devrimi’de t›pk› Çin’deki gibi baflta Komünist Partisi’ne yönelik yap›lmal›d›r. Parti içinde de öncelikle üst kademelere yönelik gerçeklefltirilmelidir. Yani yukar›dan afla¤›ya do¤ru. Yönetenle yönetilen aras›ndaki çeliflkinin ana yönünü parti yönetimi oluflturur. Dolay›s›yla bu yönetimin olumsuz bir hat izlemesi süreç içerisinde proletarya diktatörlü¤ünü de burjuvalaflt›r›r. Mao’nun dedi¤i gibi Komünist Partisi’nin devrim öncesi niteli¤iyle devrim sonras› niteli¤i bir ve ayn› de¤il. Devrim öncesi aflamada henüz iktidar de¤ilken ancak devrim sonras› iktidar›n öncüsü; yöneticisi ve yöneledirici gücüdür. Dolay›s›yla devrim sonras› dönemde yönetici durumda olan bu güç e¤er do¤ru bir ideolojik-siyasi çizgide yürümezse o zaman iktidar›n kendisi de burjuvalafl›r. Öz ayn›, ama nitelik de¤iflir. Bu komünist partisinin yönetilen 42
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
pozisiyonundan yöneten pozisiyonuna geçiflidir. Önce yönetenlere karfl› mücadele yürütüyorken, devrim sonras› mücadelenin hedefini, yani çeliflkinin ana yönünü oluflturacakt›r. Buradaki burjuvazi komünist partinin içinde ç›kar. Hem de bürokrat burjuvazi. Parti içindeki burjuvazinin ekonomik olarak burjuva olmas› flart de¤ildir. Burada kast edilen burjuvazi maddi bak›mdan bir eskinin kapitalist burjuvazisi de¤il, bürokratik çal›flma tarz›d›r. O halde bu burjuvaziye parti içerisinde meydan vermemek için parti içinde ve d›fl›nda kültür devrimi yapmak flartt›r. Bunun anahtar› da ideolojik mücadele ve kampanyalard›r. Bu devrim boyunca yanl›fl ve hatal› çizgilerinde ›srar edenler yönetimden alafla¤› edilece¤i gibi, partiden de ihraç edilir. Daha aç›kças› Kültür Devrimi’nin ana amac› Çin’deki gibi parti içerisindeki olas› kapitalist yolculara meydan vermemek, partiyi onlara kapt›rmamak olmal›d›r. ‹ktidar›, parti içersindeki bürokratizme teslim etmemek için sürekli bir flekilde ideolojiksiyasi faaliyetlere a¤›rl›k vermek flartt›r. Çin Büyük Proleter Kültür Devrimi’de gösterdi ki parti içerisinde her zaman için farkl› çizgiler mevcuttur. ‹flte bu sa¤ ve sol revizyonist çizgilerin parti yönetimini ele geçirmesini önlemenin en do¤ru yolu partiyi afla¤›dan yukar›ya do¤ru her zaman için denetlemekten geçer. Bu, hem parti kitlesi hem de genifl halk y›¤›nlar› taraf›ndan yap›lmal›d›r. Bu ideolojik kampanyalar her tehlike görüldü¤ü zaman mutlak bir flekilde yap›lmal›d›r. Bunun için de gerek parti kitlesi gerekse parti d›fl› halk kitlelerinin bilincini ideolojik-siyasi olarak donatmak anahtar bir sorundur. ‹deolojik-siyasi çizginin do¤rulu¤unu esas almayan bir parti hayatta kal›c› baflar›lar elde edemez. 43
K›sacas›, BPKD tecrübesi de somut bir flekilde gösterdi ki “Sosyalizm boyunca s›n›f mücadelesi yerine üretici güçleri gelifltirmeyi esas almak” revizyonizmden baflka bir fley de¤ildir. Bu da proletaryan›n iktidar›n› burjuvaziye teslim etmektir. Kruflçev’den Liu fiao-çi’ye oradan da Lin Biao ve Brejnev’e kadar bütün kapitalist yolcular›n sosyalizm sorunlar›na iliflkin revizyonist tezleri yukar›daki anlay›fltan kaynakl›d›r. Çin’de geriye dönüflün olmas› BPKD’nin hatal› veya gereksiz oldu¤unu de¤il, tam tersine daha fazla kültür devrimleri gerçeklefltirmenin ihtiyaç oldu¤unu gösterir. Mao, sadece tek bir kültür devrimiyle ifllerin yoluna girece¤ini savunmad›. Daha 1969 y›l›nda gerçeklefltirilen 9. Kongreden hemen sonra yeni bir kültür devrimi kap›dad›r demektedir. Mao, bir de¤il onlarca kez kültür devrimi gerçeklefltirmeliyiz diyor. Dolay›s›ylad›r ki “sadece bir kere kültür devrimi yapmak yeterlidir veya bu, Çin’de her sorunu çözdü” anlay›fl›, kültür devrimlerinin amac›n› ve özünü anlamamak demektir.
3)Kültür devrimleri zora dayal› de¤il bar›flç›l yöntemlerle yap›lmal›d›r. Bilindi¤i gibi bütün siyasi devrimler bar›flç›l veya zor yöntemlerinden birisi esas al›narak yap›l›r. Bunlardan ça¤›m›z›n bu sömürü ve bask› sistemleri alt›nda olan siyasal dünyas›nda bar›flç›l yöntemle mevcut gerici siyasi iktidarlar› alafla¤› etmek imkans›zd›r. Dolay›s›yla bu sistemlerin hüküm sürdü¤ü ülkelerde politik devrimler ancak Zor yöntemi esas al›narak gerçeklefltirilebilir. Fakat devrim sonras› dönemlerdeki iç siyasi devrimler, yani kültür devrimleri gibi devrimlerde zor yöntemi esas al›nmaz. Bar›flç›l mücadele yöntem-
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
leri esas al›n›r. Al›nmak zorundad›r. Evet Kültür Devrimi’nde de görüldü¤ü gibi siyasi iktidar mücadelesi söz konusudur. ‹ktidar kimin elinde? Partinin! Mücadele kime yönelik? Parti içindeki kapitalist yolculara! Fakat bu iktidar mücadelesi Mao’nun da önemle iflaret etit¤i gibi zor yoluyla de¤il, bar›flç›l mücadele yöntemiyle olmal›d›r. Mao, Kültür Devrimi döneminde bile parti içi çeliflkilerin çözüm yöntemini bar›flç›l mücadele yöntemi olarak ortaya koymufltur. Yer yer meydana gelen fliddet hareketleri ise yukar›ya aktard›¤›m›z gibi Mao taraf›ndan hatal› bulunarak mahkum edilmifltir. “‹deolojk mücadeleyle parti içindeki kapitalist yolcular›, bürokratizmi vb. kötü anlay›fl ve al›flkanl›klar› alt edin!” ça¤r›s› ve vurgusunu yapm›flt›r. Hiçbir yerde onlar› “zorla alt edin” diye bir anlay›flasiyasete Mao’da rastlamak mümkün de¤il. Afl›r›l›klar olmufltur. Fakat bu afl›r›l›klar Mao ve bafl›n› çekti¤i Kültür Devriminin çizgisine ait de¤il. Bu afl›r›l›klar BPKD tarihine iliflkin yapt›¤›m›z aktar›mlarda da anlafl›laca¤› gibi Liu fiao-çi ve Lin Biao kli¤inin BPKD’ni bofla ç›kartmak, yani hedefinden flafl›rtmak için bafl vurduklar› gerici yöntemler sonucu meydana gelmifltir. Mao, e¤er fliddet çizgisini benimsemifl olsayd›, baflta Liu fiao-çi ve Lin Biao’yu öldürün derdi. Ki bunu uygulamak için de siyasi gücü vard›. Ama görüldü¤ü gibi ne Mao ne de dönemin ÇKP’si Liu fiao-çi ve Lin Biao’nun öldürülmesini savunmufltur. Tam tersine onlar› kazanmak ve dönüfltürmek için özel çaba sarfedilmifltir. Yeri gelmiflken bir kez daha hat›rlatal›m: Halk s›n›f ve tabakalar› aras›ndaki çeliflkilerin çözüm yöntemi konusunda ülkemizde küçük burjuva ak›mlar›n siyaset tarzlar› oldukça gerici ve sekterdir. Ayn› flekilde örgüt içi çeliflkileri çözme yöntemleri de öyle. Bu siyasetleri esasta monoli-
tik (tekçi, yek pare)parti analay›fllar›ndan kaynaklanmaktad›r. Küçük burjuva oportünist ak›mlar›n bu konudaki oportünist ve gerici anlay›fllar›n› bir kenara b›rak›yoruz. Onlar aç›s›ndan bu tarzlar›n› bir bak›ma normal karfl›lamak gerek. Ama Maoistler için ayn› fleyi söylemek mümkün de¤il. Çünkü Maoistlerin halk içi ve parti içi çeliflkileri çözmede uygulayaca¤› yöntem kesinlikle zor olamaz. MLM parti ve kitle çizgisi anlay›fl›nda halk içi çeliflkilerin çözümünde zor siyaseti yoktur. Bunu tüm Maoistler savunur. Kültür Devrimi’nin sonuçlar›ndan birisi de budur. Burada iflin garip ve ilginç bir yan› var, o da fludur: Bir yandan halk BPKD’yi savunucak ve hatta kendi partin için Manifesto olarak tesbit edeceksin, ama öte yandan “ayr›lan” veya “att›¤›n” devrimci insan, gruplar›, örgütünü elefltiriyor diye onlar› zorla susturma siyasetini benimseyeceksin. Örne¤in TKP/ML, BPKD’den yeterince bilimsel ve do¤ru sonuçlar ç›kartamam›flt›r. Bir parçac›k da olsa e¤er do¤ru sonuçlar ç›kartm›fl olsalard› “ayr›l›k ilan eden insanlar için ölüm kararlar› veya de¤iflik yöntemlere” baflvurma siyasetini benimsemezlerdi. BPKD, ifl olsun diye savunulmaz! Teorisiyle prati¤iyle bafll› bafl›na komünist bir Manifestodur. E¤er BPKD’yi savunuyor, üstelik de “Partim onun ürünüdür” diye bir tez ileri sürüyorsan, o zaman, BPKD Manifestosunun emretti¤i ilkelere uygun hareket etmek zorundas›n. Kuru-s›k› kültür devrimi slogan› atmakla t›pk› Lin Biao gibi bir elinde “k›z›l bayrak sallamak”, öteki elinde ise MAO ve ÇKP’yi arkadan hançerlemek” anlay›fl ve duruflundan farkl› bir pratik sahibi olamazs›n. Örgütünden ayr›l›k ilan edenlerden nicel olarak güçlü olabilirsin. Ama bu, çok do¤ru yolda oldu¤un anlam›na gelmez. Ço¤unluk her zaman do¤rudur anlay›fl› yanl›fl ve oportünist bir görüfltür. Ben istedi¤im gibi “elefltirir”; konuflur veya teflhir ederim ama sen az›n44
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
l›ks›n konuflamaz, yani “kendini savunamazs›n” vb. gibisinden anlay›fllar›, b›rakal›m komünistlerin savunmas›n› bir kenara burjuva demokratlar bile savunamaz. TKP/ML’nin “yeniden infla aktivistlerine” yönelik belirde¤i (ölüm karar› vb.) siyaset, devrimci de¤il gericidir. Kald› ki TKP/ML’nin, bu siyaset tarz› yeni de¤il. Bugün tehditlere maruz kalanlar dün ayn› siyaseti birlikte infla ettiler. TKP/ML, muhalefet ve elefltirilere tahammül etmiyor! Bugün üç-befl kifli veya az›nl›kta olanlar›n muhalafetine tahammül edemeyen yar›n iktidar› eline geçirdi¤inde en ufak bir muhalefete dahi tahammül edemez! Bu anlay›fl ve siyaset tarz› asla Maoist olamaz! Bu gerici siyaset tarzlar› ve anlay›fllar burjuvaziden al›nmad›r. Daha üst boyutuyla ifade edecek olursak muhalefeti, elefltirilerinden(yanl›fl ve hatal› da olabilir) dolay› “ölüm" vb. gibi tehditlerle susturma siyasetini faflist parti ve iktidarlar bile aç›ktan savunmuyor-savunam›yor. Unutulmamal›d›r ki proletarya demokrasisi ve demokratl›¤› “en ileri” diye gösterilen burjuva demokratl›¤› ve demokarsilerinden daha ileridir. Fazla söze gerek yok. Çünkü bu konu üzerine TKP/ML’ ye yönelik elefltirilerimiz yeni de¤il. Daha önceleri de bir çok yaz›m›zda elefltirilerimizi ortaya koyduk. Umar›z TKP/ML bu gerici karar ve siyaset tarz›ndan bir an önce vazgeçer. K›sacas›, farkl› fikir sahiplerini zor yöntemiyle bast›rma yoluna gitmek hiçbir dönem ve hiçbir durumda do¤ru bir yöntem olamaz! 4) Sosyalizm boyunca proltarya ile burjuvazi aras›ndaki çeliflki antagonist bir flekilde varl›¤›n› sürdürür. Sosyalizm dönemi boyunca proletarya ile burjuvazi aras›ndaki çeliflki bafl çeliflkidir. Bu, s›n›f mücadelesi devam 45
etti¤i müddetçe bu çeliflkinin bafl çeliflki olarak tesbit edilmesi demektir. Bu çeliflki yerine "üretici güçleri gelifltirme" esas al›n›rsa o zaman t›pk› Kruflçev, Liu fiao-çi ve Lin Biao gibi revizyonist olup ç›kar›z. Bu da o iktidar›n burjuvalaflmas› demektir. Bu noktay› ifade ettikten sonra, proletarya burjuvazi aras›ndaki çeliflkinin çözüm yöntemine geçelim. Her iki s›n›f aras›ndaki çeliflki bafl çeliflkidir derken bununla, iktidar› ele ald›ktan sonra burjuvaziye karfl› zor kullanmal›y›z anlay›fl› do¤maz. Burjuvaziyi ikna ve e¤itim yönüyle dönüfltürmeliyiz. Onunla proletarya aras›ndaki çeliflkiyi bar›flç›l yöntemlerle çözmek zorunday›z. Bu da Komünist Partisi’nin do¤ru siyaset izleyip izlememesiyle do¤ru orant›l›d›r. Mao’nun dedi¤i gibi do¤ru siyasetin izlenmemesi durumunda “halk içi çeliflkiler dahi uzlaflmaz duruma” dönüflür. Her diktatörlü¤ün özü zordur. Bu, MLM bir tezdir. Fakat proletarya bu zor diktatörlü¤ünü ço¤unlu¤un az›nl›k üzerindeki diktatörlü¤ü olarak uygulamak zorundad›r. Bunu uygularken de iç ve d›fl düflmanlara karfl› proletarya diktatörlü¤üne ihtiyaç duymal›d›r. Yoksa proletaryan›n burjuvazi ve di¤er sistemler gibi ebediyete kadar bu iktidara ihtiyac› yoktur. Çünkü onun nihai amac›nda bu ikitdar› kurmas› demek ayn› zamanda iktidar›n da ad›m ad›m ortadan kald›r›lmas› demektir. Dolay››syla Komünist Partisi toplumda hüküm süren mevcut çeliflkilerin çözümünde ne kadar do¤ru bir siyasi çizgi izlerse o kadar da az olarak zor yöntemlerine bafl vurulmufl olunur. K›sacas›, antagonist çeliflkinin varl›-
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
¤› demek illa da burjuvaziyi zorla ortadan kald›rmak olarak anlafl›lmamal›d›r. S›n›flar ve s›n›f mücadelesi devam etti¤i müddetçe de bu antagonizma devam edecektir. Buna koflut olarak parti içerisindeki iki çizgi mücadelesi de devam eder. BPKD prati¤i bir kez daha gösterdi ki , sosyalizm dönemi boyunca kafa ile kol, köy ile kent, yönetilenle yöneten, eme¤in özel mülkiyetiyle toplumsal mülkiyeti aras›ndaki çeliflkiler devam edecektir. Bu, s›n›flar ve s›n›f mücadelesinin mevcudiyetidir. S›n›flar ve s›n›f mücadelesi komünizme ad›m ad›m yaklaflmakla do¤rudan orant›l› olarak ortadan kalkar. Yoksa bu süreç tamamlanmadan ne devlet ad›m ad›m söner ne de s›n›flar ortadan kalkar. Zaten devletin varl›¤› demek s›n›flar›n varl›¤› demektir. S›n›fs›z devlet diye bir olgudan sözedilemez. Devlet s›n›flarla birlikte ortaya ç›km›flt›r, s›n›flarla birlikte de ortadan kalkacakt›r. Bu, devletin birden bire ortadan kalkmas› fleklinde de¤il ad›m ad›m sönmesiyle gerçekleflir. 5. Kültür devrimi slogan›, devrim öncesi komünist partileri içerisindeki mücadale için esasta geçerli olamaz! Kültür Devrimi’nin tarihçesini, neden ve amaçlar›n› ortaya koyduk. Bu devrimin üst yap›da (parti) bir siyasi
devrim oldu¤unu Mao’dan ve ÇKP’den aktar›malar yaparak ortaya koyduk. Mao’nun “burjuva karargahlar› bombalay›n!” fliar› parti içindeki “kapitalist yolcular›” alt etmek için Dazubaolarla bafllatt›¤› bir harekettir. Bu hareketin as›l hedefinde sa¤ revizyonizm vard›r. Bu sa¤ revizyonizm ideolojik, ekonomik ve siyasi alanda ÇKP’ye önemli derecede hakim durumdayd›. Siyasi alandaki yönetip yönlendirme çizgisi bürokratizm olarak partiye hüküm etmifl durumdayd›. Burada gelinen aflamada sorunun çözümü yöntemi; yönetimdeki revizyonist ve bürokrat burjuvalar› alt etmek için alttan kitlesel bir dalga ile sarsmak ve partiye MLM’lerin yeniden hakimiyetini sa¤lamakt›. Mao, bu çizgi sahiplerinin, yani partinin tepesine hakim olan bu iflah olmaz kapitalist yolcular› partiden temizlemek için “karargahlar› bombalay›n!” fliar›n› atm›flt›r. Burada her alanda ilkesel görüfl ayr›l›klar› söz konusudur. Ve bürokrat burjuvazi partinin tepesine çöreklenmifl durumdad›r. Ve bunu da alt etmenin yolu olarak fabrika, köy, okul, belediye, ordu ve her kurum içerisinde ideolojik kampanyalar ve duvar afiflleri aracal›¤›yla bafllatm›flt›r. Bilinirki ayn› yöntem devrim öncesi komünist partileri içindeki çeliflkileri çözmek için kullan›lmaz. Nitekim Mao’da uygulamam›flt›r. ÇKP’nin devrim öncesi sürecine bakt›-
Bu siyasal devrimi tek bir cümleyle özetleyecek olursak, BPKD Mao’nun ekonomi politik, felsefe ve sosyalizm sorunlar› alan›nda Marksizm-Lenizm’e katk›lar›n›n Maoizm olarak ulusal ve uluslararas› düzlemde yeni bir aflamaya geçiflin siyasal devrimidir. Bu ba¤lamda diyoruz ki Maoizm, Ça¤›m›z›n 60’l› y›llar sonras› Marksizm-Lenninizmi’nin teori ve prati¤idir. Dolay›s›ylad›r ki Marksizm-Leninizm’i savunman›n biricik yolu Maoizm’i savunmaktan geçer!.. 46
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
¤›m›zda Mao, partiye dönem dönem hakim olan sa¤ ve sol çizgilere karfl› cepheden bayrak açma yolunu hiçbir zaman tercih etmemifltir. Sonuna kadar ideolojik mücadele yürütmüfltür. Hatta Wang Ming ve Li Li-san örne¤inde görüldü¤ü gibi onlar› Merkez Komitesi’ne bile almay› önermifl ve alm›flt›r. Tabii ki özelefltiri yapmalar› sonucu bunu gerçeklefltirmifltir. Dolay›s›yla komünist partileri içerisindeki ana mücadele yöntemi ideolojik mücadele zemini üzerinde yükseltilir. Bunun kuramsal formülasyonu ise fludur: “Birlik- elefltiri- daha yüksek birlik”! Bugüne kadar Parti içerisindeki ideolojik mücadele bu fliar ›fl›¤›nda yürütülmüfl olunsayd› o zaman tarihimiz boyunca meydana gelen irili-ufakl› ayr›l›k ve hizipleflmeler bu kadar fazla olmazd›. Hatta diyebiliriz ki bu ilkeye uygun ideolojik mücadele yürütülmüfl olsayd›, hiçbir ayr›l›k ve hizipleflme dahi gündeme gelmeyecekti. Daha önceki say›lar›m›zda, hangi koflullarda örgütsel ayr›l›k gündeme gelmelidir vb. soru ve sorunlar›n› çok kapsaml› bir flekilde yan›tlam›flt›k. Bir kez daha ve tek bir cümleyle ifade edecek olursak ilekesel görüfl ayr›l›klar›n›n, bir baflka deyiflle genel siyasal çizgide (program vd. temel ilkesel konularda) esasta ayn› düflünenlerin o parti veya onun önderli¤i alt›nda ayr›l›k ilan etmesi devrimci bir tutum de¤il, gericidir. Revizyonist veya sistemleflmifl oportünist çizgiler hakim olur olmaz hemen ayr›l›k ilan etmenin de yanl›fl ve gerici tutum oldu¤unu bir kez daha hat›rlatmak gerekir. ‹flaret etti¤imiz flekilde parti içinde ideolojik mücadele yürütmeyen veya ay47
r›l›k yolunu seçenler devrime de¤il karfl›-devrime hizmet etmifl olur. fiöyle parti tarihimize bakt›¤›m›zda bugüne kadar ortaya ç›kan ayr›l›klardan herhangi birisi için do¤ru bir temelde gerçekleflmifltir diyebilir miyiz? Hay›r denilemez! Hiçbir ayr›l›¤›n da yarar› olmam›flt›r. Partiye yarar› dokunmak yerine zarar› dokunmufltur. Bununla beraber, genel siyasi çizgisi esasta ayn› olan parti ve örgütlerin de tek bir örgüt çat›s› alt›nda birleflmemesi gericidir. Bu ayr› durufllar niyet ne olursa olsun devrime de¤il, karfl›-devrime hizmet eder. Kendisine Maoist diyenlerin birlik konusunda tarihten örnek almak için baflka tarafa bakmas›na gerek yok. Mao’nun Büyük Proleter Kültür Devrimi süreci boyunca izledi¤i siyasete baks›nlar, yeterli olur! Onun parti içi mücadele yöntemini içsellefltiren her Maoist birey ve parti “bölünmeyi de¤il birleflmeyi”, “hile ve entrikalar› de¤il aç›k ve dürüst olmay›”, “revizyonizmi de¤il MLM’i” savunup-uygular. BPKD bilinci bunu gerektiriyor. O bir Manifestodur dedik. Dolay›s›yla bu Manifesto’ya her alanda sahip ç›kman›n yolu teori ve prati¤iyle iç bütünlük sa¤lamakt›r. 6) Parti amaç de¤il araçt›r! Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin daha yüksek seviyede ortaya ç›kartt›¤› temel (ilkesel) tezlerden birisi de partinin amaç de¤il araç oldu¤u gerçekli¤idir. Halk›n ve parti ç›karlar›n›n çeliflti¤i yerde “halk›n ç›karlar› esast›r” kuram› tüm MLM birey, parti ve örgütlerin savunmas› gereken temel bir sorundur. Kültür Devrimi bunu bir kez daha gös-
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
termifltir. Mao’nun “kitleler parti yönetimine karfl› ayaklanmal›d›r” tezine Liu fiao-çi gibi bürokrat revizyonistler karfl› ç›k›yordu. Onun için parti herfley kiteleler hiç bir fleydir! O, arac› amac›n üzerine ç›kartarak partiyi ve kiflileri putlaflt›r›yordu. O, her fley halk için, komünizm için fliar› yerine her fley parti için slogan›na s›k› s›k› sar›larak t›pk› burjuvazi gibi bürokratik iktidar›na dokunulmas›n› istemiyordu. O ve onun gibi tüm revizyonistler partinin kitleleri komünizme götürmek için birer araç olarak de¤il bir amaç olarak ele al›p kendi yönetim iktidarlar›n›n elden gitmemesi için her yola baflvuruyordu. Kitlelerin kendi iktidarlar›n› sarsmas›n› istemiyor ve onu bast›rmak için her türlü hile ve entirikaya bafl vurmaktan geri durmuyorlard›. Onlar, “devrim kitlelerin eseridir,” “tarihi yaratan biricik güç kitelelerdir” MLM tezi yerine, kifli ve parti her fleye kadirdir revizyonist burjuva tezini savunarak devrimi arkadan hançerlemek istiyorlard›.
C- SONUÇ BPKD için söylenecek, yaz›lacaklardan öte önemli olan bu devrimin ortaya ç›kard›¤› ekonomik, siyasi, ideolojik, örgütsel ve askeri çizgi sonuçlar›n› içsellefltirmektir. Bir kez daha önemle vurgulamak gerekir ki BPKD anlat›lmak için de¤il uygulanmak için ö¤renilmelidir. Bu siyasal devrimi tek bir cümleyle özetleyecek olursak, BPKD Mao’nun ekonomi politik, felsefe ve sosyalizm sorunlar› alan›nda Marksizm-Lenizm’e katk›lar›n›n Maoizm olarak ulusal ve uluslararas› düzlemde yeni bir aflamaya geçiflin siyasal devrimidir. Bu ba¤lamda diyoruz ki, Maoizm, Ça¤›m›z›n 60’l› y›llar sonras› Marksizm-Lenninizmi’nin teori ve prati¤idir. Dolay›s›ylad›r ki Marksizm-Leninizm’i savunman›n biricik yolu Maoizmi savunmaktan geçer!.. q
Evet parti önemlidir. Bireyin tarihteki rolü de önemlidir. Ama bu, kitlelerin tarihi yapmakdaki tayin edici rolü yerine geçirilemez. Kitleler yerine parti ve bireyi esas ald›n m› o zaman amaçtan sapm›fls›n demektir. Amaç komünizmdir. Her tür siyasetimiz kitleleri komünizme tafl›mak üzerine yap›lmak zorundad›r. Anl›k, günlük baflar›lar ideolojinin üstüne ç›kart›lamaz. ‹flte bu amaç için Kültür Devrimi yap›lm›flt›r. Bir baflka ifadeyle Kültür Devrimi’nin yap›lmas›n›n ana amac›; kitlelerin ç›karlar›na yabanc› olan modern revizyonist düflünce ve uygulamalar› alt etmektir. Bunun için de bu toplumlarda bir de¤il bir çok kez Kültür devrimi yapmak ihtiyaçt›r. 48
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
PROGRAMDAN (3) DEVR‹M‹M‹Z‹N N‹TEL‹⁄‹ YEN‹ DEMOKRAT‹K DEVR‹M’D‹R!
B
aha önceki yaz›lar›m›zda da bir çok kez vurgu yapt›k. Elimizde özlü bir flekilde maddelefltirilmifl bilimsel bir program var. Dolay›s›yla bu saatten sonra birinci görev, program›n ilgili maddelerine iliflkin yap›lan teorik aç›l›m› bilince ç›kartmak ve oradan da bunu yaflamla bütünlefltirmektir. Her okur, özellikle de Maoist okurlar devrim program› ve ilgili maddelerine yönelik yap›lan teorik aç›l›m› iyiden iyiye bilincine yerlefltirmelidir. ‹fl olsun diye okumamal›d›r.
D
49
uraya kadar Türkiye-Kuzey Kürdistan’da gündemde olan Yeni Demokratik Devrim program›n›n hedefleri, görevleri ve itici güçleri sorununu ortaya koyduk. Bir baflka ifadeyle devrimimizin dostlar› ve düflmanlar› kimlerdir, bunlar içerisinde devrimin itici ve gerici güçleri hangi s›n›flard›r, öncelikli olarak çözülmesi ve üzerinde durulmas› gerekli olan çeliflkiler hangileridir, vb. gibi önemli (temel) sorunlara iliflkin kapsaml› teorik analizler yapt›k. Dolay›s›yla her okurun flimdi daha üst bir bilinçle parti program›n›n ilgili maddelerini kavramas› gerekti¤ini söyleyebiliriz. Sorunun önemli bir yan›n› bu kavray›fl boyutu olufltururken di¤er boyutunu ise bu kavray›fl›n gündemde olan ülke devrimimizin niteli¤ine iliflkin do¤ru ve bilimsel bir bilinç s›çramas› yaratm›fl olmas›d›r. Bilinmelidir ki ülke devriminin hedefleri, görevleri ve itici güçleri do¤ru ve bilimsel bir biçimde analiz edilmeden o ülke devriminin niteli¤i de do¤ru kavranamaz. Çünkü bir devrimin niteli¤i ancak sözkonusu sorunlar›n kavran›fl›yla do¤ru orant›l›d›r. Daha önceki yaz›lar›m›zda da bir çok
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
kez vurgu yapt›k. Elimizde özlü bir flekilde maddelefltirilmifl bilimsel bir program var. Dolay›s›yla bu saatten sonra birinci görev, program›n ilgili maddelerine iliflkin yap›lan teorik aç›l›m› bilince ç›kartmak ve oradan da bunu yaflamla bütünlefltirmektir. Her okur, özellikle de Maoist okurlar devrim program› ve ilgili maddelerine yönelik yap›lan teorik aç›l›m› iyiden iyiye bilincine yerlefltirmelidir. ‹fl olsun diye okumamal›d›r. Hedefimiz burada yazd›klar›m›z› bu sayfalarla s›n›rl› tutmak de¤il. Yaz›lanlar› ileride kitap haline getirmektir. O durumda her okurun elinde bir program ve onun teorik bak›mdan aç›l›m› yap›lm›fl bir kitap olacakt›r. Belirtmeliyiz ki kitap ifli gecikebilir. O nedenle okur bu sayfalara aktar›lanlar› derin bir özenle okumal›d›r. Program konusunda bilinci aç›k olmayan bir kimse çevresini de kal›c› bir flekilde etkileyip örgütleyemez. Kitle karfl›s›na benim mevcut sistem karfl›t› alternatif program›m fludur demek için onun detaylar›n› ö¤renmek de önflartt›r. Yoksa toplumu nas›l ayd›nlatacaks›n ki? Ayd›nlatamazs›n. Dolay›s›yla kitleler de feodal burjuvazinin peflinde sürüklenmeye devam eder. Kald› ki her aktivistin görevi sadece sözkonusu yaz›lar› okumak ve arflivlemek de¤il ayn› zamanda yaz›lanlar› tart›flmak ve tart›flt›rmak olmal›d›r. Elefltiri ve önerileriyle denetlemelidir. Bu yöntemi izlemeyen bir aktivist gerçekte Maoist bir aktivist olamaz. fiimdiye kadar ortaya koyduklar›m›z devrimimizin temel sorunlar›yd›. Devrimimizin niteli¤ini do¤ru kavraman›n yolu da bu sorunlar›n bilimsel kavran›fl›ndan geçer dedik. ‹flte bu kuramdan hareketle devrimimizin niteli¤i konusunda Mao’nun yapt›¤› gibi afla¤›daki soruyu kendimize yöneltebiliriz:
Türkiye-Kuzey Kürdistan Devriminin Niteli i Nedir? “Burjuva demokratik mi, yoksa proleter sosyalist bir devrim midir? Aç›kt›r ki, ikincisi de¤il, birincisidir.” Devrimimizin niteli¤i “burjuva demokratiktir” derken bununla art›k geçersiz olan eski tipte burjuva demokratik devrim de¤il, yeni tipte özel bir devrim anlafl›lmal›d›r. Bu devrimin ad›n› Mao, “yeni demokratik devrim” olarak nitelendirmektedir. ‹flte bu, yaz›m›z›n ana konusunu oluflturacakt›r. Bu sorun devrimimiz aç›s›ndan çok önemli bir sorundur. Devrimin niteli¤ini do¤ru ve bilimsel olarak tespit etmeyen bir hareket bu ülkeyi ba¤›ms›z-demokratik ve oradan da kesintisiz bir flekilde sosyalist bir topluma dönüfltürme mücadelesinde do¤ru bir öncülük ve önderlik hatt›na sahip olamaz. Bu durum ayn› zamanda bir partinin genel siyasi çizgisi demektir. Yeni Demokratik Devrim’in niteli¤ine iliflkin teorik aç›l›mlara geçmeden önce program›n ilgili maddelerinde yeralan belirlemeleri aktaral›m: “62) Yeni demokratik devrim özünde toprak devrimidir. Proletarya önderli¤inde köylülerin, küçük burjuvazinin yan› s›ra milli burjuvazinin kat›ld›¤› bir devrimdir. Yeni demokratik devrim genel olarak kapitalizmi ve kaptalist özel mülkiyeti de¤il, emperyalizm, feodalizm ve komprador bürokrat kapitalizmi hedef alan bir devrimdir. Bu içeri¤indendir ki yeni demokratik devrimin niteli¤i proleter sosyalist de¤il, burjuva demokratiktir. Ancak bu burjuva demokratik devrim, ça¤› kapanm›fl eski tipten burjuva demokratik devrimden farkl› olarak proletarya önderli¤inde yeni tipte bir demokratik devrimdir. Bu devrimin özgülümüzdeki en do¤ru ve yal›n ifadesi Yeni Demokratik Devrimdir. 50
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
Yeni Demokratik Devrimi eski tipten burjuva demokratik devrimden ve proleter sosyalist devrimden ay›ran bafll›ca özellikler flunlard›r: 63) Yeni Demokratik Devrim, ekonomik olarak emperyalizme, yani uluslararas› tekelci kapitalizme kararl› bir flekilde karfl› ç›kar. Siyasi olarak ise proletarya önderli¤inde tüm devrimci s›n›flar›n; karfl›-devrimciler, hainler ve gericiler üzerindeki ortak diktatörlü¤ü için mücadele eder ve yeni toplumun eski tipten bir burjuva diktatörlü¤üne dönüflmesine izin vermez. 64) Yeni Demokratik Devrim, yar›-sömürge, yar›-feodal toplumun ortadan kald›r›lmas›yla, sosyalist toplumun infla edilmesi aras›ndaki geçifl sürecidir. Biçimde burjuva olsa da, özünde proletarya diktatörlü¤ünün bu aflamadaki özgül biçimidir. 65) Yeni Demokratik Devrim kapitalizmin serbest rekabet dönemindeki burjuvazinin önderlik etti¤i burjuva demokratik devrimlerden nitelik olarak farkl›d›r. Bu devrim eski tipte oldu¤u gibi burjuvazinin iktidar› ile de¤il, proletarya önderli¤indeki devrimci s›n›flar›n birleflik cephesinin ortak diktatörlü¤ü ile sonuçlan›r. 66) Yeni Demokratik ‹ktidar, tek bir s›n›f›n diktatörlü¤ü de¤ildir. Ne tek bafl›na burjuvazinin ne de tek bafl›na proletaryan›n s›n›f diktatörlü¤üdür, bu, proletarya önderli¤indeki devrimci s›n›flar›n ortak diktatörlü¤üdür. 67) Yeni Demokratik Devrim bir yandan devrimin önünde engellik teflkil eden emperyalizm, feodalizm, komprador-bürokrat kapitalizmin, hain ve gericilerin hakimiyetlerine son verirken öte yandan da kapitalizmin anti-feodal, anti-emperyalist ve anti-komprador bürokrat kapitalist mücadeleye katk›da bulunan hiçbir 51
kimsenin ortadan kald›r›lmamas› aç›s›ndan sosyalist devrimden farkl›l›k arzetmektedir. 68) Yeni Demokratik Devrim ça¤›m›zda yar›-sömürge, yar›-feodal toplumlarda uluslararas› burjuvaziye (emperyalizm) ve onun sosyal dayana¤› durumunda olan büyük toprak a¤alar› ve komprador bürokrat burjuva s›n›f›na karfl› yönelen her devrim gibi, bu devrim de art›k eski tipte burjuva ya da kapitalist dünya devriminin bir parças› de¤il, proleter dünya devriminin bir parças›d›r. 69) Yeni Demokratik Devrimin nihai geliflme yönü kapitalizm de¤il kesintisiz ve aflamal› bir flekilde komünizmdir.” Programda çok aç›k ve net bir flekilde Yeni Demokratik Devrim’in niteli¤i ortaya konulmufltur. Dolay›s›yla bizim buna ekleyece¤imiz fazla bir fley yok. Sadace söz konusu maddelere yans›yan konular›n teorik aç›l›m›n› yapmak yeterli olacakt›r. S›ras›yla ele alal›m: “Yeni Demokratik Devrim Özünde Toprak Devrimidir.” Neden? Çeliflkiler bafll›kl› yaz›m›zda detayl› bir flekilde ülkemizin yar›-sömürge, yar›feodal bir ülke oldu¤unu ortaya koyduk. Ülkemizde feodalizm tasfiye edilip toprak devrimi henüz yap›lmam›flt›r. Yani feodalizm bir burjuva devrimle tasfiye edilerek bunun yerine kapitalizm hakim hale gelmifl de¤ildir. Ülkede kapitalist üretim iliflkileriyle feodal üretim iliflkileri içiçe girmifltir. Fakat bu iliflkiler içiresinde hala hakim olan iliflki feodalizmdir, dedik. Üretim iliflkisi aç›s›ndan ilk olarak tasfiye edilmesi gereken sorun feodalizmdir. Dolay›s›yla feodalizmle ge-
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
nifl halk y›¤›nlar› aras›ndaki çeliflkinin ana yönünü büyük toprak a¤alar› vb. s›n›flar çekmekte iken ikinci yönünü ise esasta köylülük çekmektedir. Çünkü toprak sorunu özünde köylülü¤ün sorunudur. Köylülük içerisinde ise toprak sorunu esas olarak yoksul köylülü¤ün sorunudur. Ülkemizde iki tür kapitalizmden sözettik. Bunlar komprador bürokrat kapitalizm ve milli kapitalizmdir. Komprador bürokrat kapitalizm gerici iken milli kapitalizm ilericidir. Bu ba¤lamda devrimimiz genel olarak kapitalizmi ve kapitalist özel mülkiyeti de¤il emperyalizmi ve feodalizm ile komprador nitelikteki kapitalizmi hedefler. Özcesi ülkemiz sosyo-ekonomik yap› gerçekli¤i kapitalizm ve kapitalist özel mülkiyeti hedef almay› devrim için ilk koflul olarak dayatm›yor. Bundan dolay› da devrimimizin niteli¤i “proleter sosyalist nitelikte de¤il, burjuva demokratiktir.” Bir baflka deyiflle devrimimizin ilk hedefi feodalizm de¤il de kapitalizm olsayd›, o zaman devrimimizin niteli¤i burjuva demokratik de¤il, proleter sosyalist olurdu. Devrimimizin niteli¤i “burjuva demokratiktir” derken, bununla flüphesiz ki serbest rekabetçi ça¤, yani burjuva devrimleri ça¤›ndaki eski tip devrimleri de¤il, yeni tip demokratik devrimleri kastediyoruz. Bu konu çok önemlidir. Dolay›s›yla konuya iliflkin tart›flmalar›m›z› derinlefltirelim. Tart›flmam›z›, baflkan Mao’nun Yeni Demokratik Devrim’lere iliflkin sözlerini aktararak bafllatal›m: “Çin toplumu, sömürge, yar›-sömürge ve yar›-feodal oldu¤una göre, Çin devriminin bafll›ca düflmanlar› emperyalizm ve feodalizm oldu¤una göre, devrimin gö-
revleri kimi zaman burjuvazinin de kat›ld›¤› bir milli ve demokratik devrimle bu iki düflman› devirmek oldu¤una göre, Çin devrimi, büyük burjuvazi devrime ihanet ederek düflman haline gelse bile, genel olarak kapitalizmi ve kapitalist özel mülkiyeti de¤il, emperyalizmi ve feodalizmi hedef almaktad›r. Bütün bunlar do¤ru oldu¤una göre, bugünkü dönemde Çin devriminin niteli¤i proleter sosyalist de¤il, burjuva demokratiktir. Buna karfl›n bugünkü Çin’de demokratik devrim art›k geçersiz olan eski genel tipte de¤il, yeni özel tipte bir devrimdir. Bu tipe Yeni Demokratik Devrim diyoruz. Bu Çin’de oldu¤u kadar bütün sömürge ve yar›-sömürge ülkelerde de geliflmektedir. Yeni Demokratik Devrim, dünya proleter sosyalist devriminin bir parças›d›r. Çünkü emperyalizme, yani uluslararas› kapitalizme kararl› bir flekilde karfl› ç›kmaktad›r. Siyasi olarak, devrimci s›n›flar›n, emperyalistler, hainler ve gericiler üzerindeki ortak diktatörlü¤ü için mücadele eder ve Çin toplumunun burjuva diktatörlü¤ü alt›ndaki bir toplum haline gelmesine karfl› ç›kar, ekonomik olarak emperyalistlerin, hainlerin ve gericilerin bütün büyük giriflimlerinin ve sermayenin millilefltirilmesini ve toprak a¤alar›n›n elindeki topraklar›n köylülere da¤›t›lmas›n› hedef al›r.” (Seçme Eserler.Cilt:2, sf;332) Ülkemizin sosyo-ekonomik yap›s› esasta Çin gibidir. Birbiriyle ortak özellikleri oldukça fazlad›r. Dolay›s›yla Mao’nun Yeni Demokratik Devrimin niteli¤ine iliflkin söyledikleri ülkemiz için de geçerlidir. Oysa bir çok küçük burjuva oportünist ak›m geçmiflte gündemimizde olan devrimin niteli¤ine iliflkin tart›flma yürütürken bu devrimi “yeni tipte” bir devrim olarak de¤il sözde “eski tipte bir burjuva devrim” olarak ele almaktayd›. Hala da bu, vb. yönlü oportünist görüflle52
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
re sahip olan ak›mlar sözkonusudur. “Yeni Demokratik Devrim” öz itibar›yla burjuva m›d›r yoksa proleter midir, tart›flmalar› sadece proletarya partisi d›fl›ndaki oportünist ak›mlar taraf›ndan tart›fl›lmad›. Bu sorun geçmiflte proletarya partisi içerisinde derinlikli ve kapsaml› bir flekilde tart›fl›ld›. Konu baz›nda ideolojik tart›flman›n en keskin bir flekilde yafland›¤› süreç ise proletarya partisi 2. Konferans›’yd›. Asl›nda bu tart›flma proletarya partisi aç›s›ndan 25 y›l öncesinde bitmifl say›l›r. Çünkü proletarya partisi 2. Konferans›’nda Yeni Demokratik Devrim’in niteli¤ine iliflkin ileri sürülen oportünist görüfller alt edildi. Bilindi¤i gibi bu oportünist çizgi sahipleri günümüzde kendilerini “Bolflevik partizan” olarak ifade etmektedir. Bu sorun proletarya partisi içerisinde sözkonusu tarihten, yani 2.Konferans’tan günümüze kadar bir daha gündeme gelerek tart›fl›lmad›. Bu sorunun bir daha proletarya partisi gündemine gelerek tart›fl›lmamas› o sorunun herkes taraf›ndan ayn› düzeyde kavrand›¤› anlam›na gelmez. Kafalar›n kar›flmas›na yol açan ana boyut devrimin “burjuva demokratik devrim” olarak adland›r›lmas›d›r. Bir baflka ifadeyle mademki bu devrim “burjuva demokratik devrim” olarak adland›r›l›yorsa, o halde “devrimin özü ve bunun üzerinde kurulan gelece¤in iktidar› da neden burjuva demokratik iktidar olarak adland›r›lmas›n” vb. yönlü elefltiri ve sorularla karfl›laflmaktay›z. ‹flte meselenin püf noktas› da buras›d›r. O halde tart›flmam›m›z› derinlefltirelim: Bir kere bu soruyu soranlar “devrimin eski tipte bir devrim de¤il, yeni tipte bir devrim oldu¤u” gerçekli¤ini gözard› ediyor. Bu, ne demektir? Eski tipte burjuva demokratik devrim, daha önceleri de iflaret etti¤imiz gibi 53
Proletarya devrimin öncü ve önder s›n›f› olarak köylülü¤ün toprak sorununu çözmeden kendisiyle burjuvazi aras›ndaki devrim sorununu çözemez. Bir baflka ifadeyle proletarya ile burjuvazi aras›ndaki çeliflkinin öne geçmesi ve bu çeliflkinin geliflmesini sa¤lamak için proletarya öncelikli olarak sözünü etti¤imiz yeni tipte burjuva demokratik devrimin sorunlar›n› çözmek zorundad›r. Bu sorun atlanarak kapitalizme karfl› mücadelenin ad› olan sosyalist devrimi gerçeklefltirmek hayal olur burjuvazi önderli¤inde gelifliyordu. Burjuvazi feodalizmi devrimle tasfiye ederek iktidara gelmekteydi. Ki bu ça¤ 19.yüzy›l›n sonlar›na do¤ru kapand›. Kelimenin gerçek anlam›nda burjuva devrimler ça¤›n›n kapan›fl› emperyalizm ve proleter devrimler ça¤›yla birlikte olmufltur. Burjuva demokratik devrimlerinin ömrünün bitifl tarihini not düflmek istersek, bu tarih, 1917 Ekim devrimidir. Burjuvazi devrimci barutunu tüketerek art›k gericileflti. Burjuvazinin toprak sorununu çözme diye bir derdi kalmad›. Bu burjuva devrimlerin gerçekleflti¤i ülkeler ise daha çok günümüzün Bat› Avrupa’s›n› oluflturan emperyalist ülkelerdir. Geri kalan ülkelerin hemen hepsi ise (emperyalist aflamaya varmayanlar) bu burjuva devrimlerini yapm›fl ve ayn› zamanda emperyalist
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
tekelci aflamaya varm›fl emperyalist ülkelerin birer yar›-sömürgeleri olup ç›kt›. 20. yüzy›l›n bafllar›nda (1912) emperyalist devletlerin kendi aralar›nda paylaflmad›¤› sömürge ve yar›-sömürge ülke kalmad›. Portekiz ve ‹spanya’y› bunlar›n d›fl›nda say›yoruz. Bu iki ba¤›ml› ülkenin kendi denetiminde sömürgelerinin kalmas› ve paylafl›ma dahil olmamas› ise Fransa’n›n bu devletleri di¤er emperyalist devletlere karfl› bir payanda olarak kullanmas›ndan kaynakl›d›r. 1912 tarihinden sonra herhangi bir ülkede burjuva demokratik devrimin gerçekleflti¤inden sözedemeyiz art›k. Dahas› Lenin yoldafl, burjuvazi için “1905 Rus devrimiyle birlikte art›k devrimci barutunu tüketmifltir” der. Buradan ç›kan iki önemli sonuç: Birincisi, emperyalist aflamaya varan kapitalist ülkelerin burjuvazisinin devrimci barutunu tüketmifl olmas› ve bu ba¤lamda burjuva devrimleri ça¤›n›n kapanm›fl olmas› iken, ikincisi ise sömürge, yar›-sömürge ve yar›-feodal ülkeler kapitalizmi yaflamadan, yani kapitalizm aflamas›na varmadan emperyalizme ba¤›ml› hale gelmesi gerçekli¤idir. Ki emperyalizm bu ülkelerde feodalizmi korur ve esas olarak ona dayan›r. Buralarda kapitalizmi gelifltirmek yerine köstekler. Bu gibi ülkelerde, özellikle de sömürge durumundaki ülkelerde milli devrimlerin yap›lmas› ise beraberinde feodalizmi tasfiye edip köylülük sorununu çözememifltir ve çözemez de. Çünkü bu ülke burjuvazilerinin hedefi feodalizm de¤il iflgalciliktir, emperyalizmdir. Kald› ki emperyalizmle ve feodalizmle daha savafl içerisindeyken iflbirli¤ine girerler. Güdükte olsa emperyalizme darbe vururlar. Bu güdük anti-emperyalist harketlerden birisi de M. Kemal’in bafl›nda oldu¤u kurtulufl savafl›d›r. O, komprador burjuvazi ve büyük toprak a¤alar›n›n siyasi temsilcisidir. Bu s›n›f›n belli bir kesimi iflgalcilik koflullar›nda flu
veya bu emperyalist devletle iflbirli¤i içerisinde iflgalci emperyalist devlete karfl› mücadele yürütebilir. Çin’in Çan Kayflek’i böyledir. 1921’in Afgan kral› Emennullah’› böyledir. 2003’ün Irak Saddam’› böyledir. K›sacas›, bu ülkelerin gerek komprador (gericidir) gerekse milli burjuvazileri özü toprak devrimi olan burjuva demokratik devrimi yapacak güçte ve nitelikte de¤iller. Emperyalizm de kapitalizmi gelifltirmekten yana olmad›¤›na göre, o halde bu sorunu, yani fedolizmi tasfiye edecek, dahas› köylülü¤ün toprak sorununu (burjuva demokratik) çözecek bir s›n›f geriye kal›yor. O da proletaryadan baflkas› de¤il. Evet bu sorun burjuva demokratik bir sorundur. Ve burjuvaziden kalmad›r. Ancak bu sorunun çözümü s›n›f olarak art›k proletaryan›n omuzlar›ndad›r diyoruz. ‹flte bu, “yeni tip” devrim demektir. Eskiden burjuvazi, flimdi proletarya. ‹ki farkl›, hem de antagonist s›n›flar.
Devrime Kim Ve Hangi Sınıf Önderlik Yapıyor? Meselenin kilit noktas› da buras›d›r. Sözünü etti¤imiz devrimlere burjuvazi mi, yoksa proletarya m› damgas›n› vurur? Ya da bu tür devrimleri günümüzde burjuvazi yapabilir mi? E¤er bu tür devrimler proletaryan›n de¤il, burjuvazinin sorunudur deniliyorsa, o zaman proletaryan›n kendi program›na demokratik devrim (toprak devrimi) diye bir sorunu koymamas› gerekir. Dahas› demokratik devrimi yapmadan do¤rudan sosyalist devrimi gerçeklefltirmesi gerekir. Zaten bir çok küçük burjuva oportünist ak›m art›k demokratik devrim diye bir sorunlar›n›n olmad›¤›n›, gündemde 54
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
olan›n sosyalist devrim oldu¤unu savunmaktad›r. Öyleki feodalizmi bile a¤›zlar›na almaya cesaret etmiyorlar. Demokratik devrim yerine sosyalist devrim slogan›n› at›yorlar. Onlar için feodalizm tasfiye olmufl. Dolay›s›yla demokratik devrime ihtiyaç yok. Yani gündemde olan sosyalist devrimdir, deyip iflin içerisinden ç›kmaktad›rlar. Tüm bu geliflmelerden hareket edildi¤inde ortaya ç›kan tablo ise emperyalizm kapitalizmi gelifltirmekle yetinmemifl ayn› zamanda demokratik devrimi de gerçeklefltirmifltir. Niyet ne olursa olsun bu oportünist anlay›fl›n sonucu budur. Bu oportünist anlay›fl kendisine koflut olarak milli burjuvaziyi de devrimin dostu olarak de¤il, düflman› olarak görmektedir. “Sosyalist devrim”ciler köylülü¤ü temel güç olarak de¤erlendirmezler. Hatta iflçi-köylü temel ittifak›ndan bile söz etmezler. Ki etmiyorlar da. 1980’li y›llar öncesinde dil ucuyla da olsa sözederlerdi. Fakat 1980’li y›llar sonras› ve günümüzde hiç mi hiç sözetmemeye bafllad›lar. Onlar›n gündeminde demokratik devrim (toprak devrimi) diye bir sorun yoktur. Varsa yoksa sosyalist devrim vard›r. Geçmiflte bu devrimden ve iflçi-köylü temel ittifak›ndan söz etmelerinin tek bir nedeni vard›ysa o da Mao’nun ve Maoizmin etkisiydi. fiu durumda b›rakal›m Maoizmi savunmay› bir kenara Mao’ya ait ne varsa onu dillerinden uzaklaflt›rmak için özel bir çaba içerisindedirler. Hocac› revizyonist-troçkist çizgi sahipleri köylülü¤ün devrimdeki rolünü inkar ettikleri gibi köylülük diye bir sorunlar›n›n olmad›¤›n› ise anti-Maoist Hocac› aflklar›yla sosyalist devrim türküleri söyleyerek ilan etmifllerdir. T‹KB gibi Hocac› kimi küçük burjuva ak›mlar ise ülke devrimini “anti-empereyalist demokratik devrim” olarak savunmaktad›r. Bunu ise kendilerini Mao’nun “Milli Demokratik Devrim söyleminden ay›rtmak için yapt›klar›n›” belirtmektedirler. Dün 55
Mao’yu putlaflt›ranlar bugün Mao’ya ait ne varsa onu dillerinden söküp atmaya çal›flmaktad›rlar. Ola ki kendi küçük burjuva düflüncelerinin panzehiri olan Maoizm kendilerini etkilemesin diye bunu yap›yorlar. Ama nafile! Küçük burjuva oportünistleri ne yapsa da Maoizmin geliflmesini önleyemez. Yeni Demokratik Devrim’e birden fazla s›n›f›n kat›lmas› veya bu sorunun özünde köylülük sorunu olmas› o devrime tek bir s›n›f›n damgas›n› vurdu¤u ya da vuraca¤› gerçekli¤ini ortadan kald›rmaz. Serbest rekabetçi dönemdeki burjuva demokratik devrimlere sadece burjuvazi kat›lmam›flt›. Proletarya, köylülük ve küçük burjuvazi de kat›lm›flt›. Fakat bu devrimlere esasta önderlik eden ve karakterini veren s›n›f ise burjuvaziydi. Keza ulusal burjuva önderlikli kurtulufl savafllar› da öyle. Bu tür savafllara da bir avuç ulusal hain ve uflak d›fl›nda hemen hemen bütün s›n›f ve tabakalar kat›l›r. Ama hareket burjuva karakterlidir. Çünkü harekete önderlik eden s›n›f proletarya de¤il, ezilen ulusun burjuvazisidir. Ayn› flekilde soyalist devrim mücadalesinin gündemde oldu¤u ülkelerde s›n›fsal kurtulufl mücadelesine s›n›f olarak sadece proletarya kat›lm›yor. Köylülük, küçük burjuvazi, hatta yar›-sömürge kapitalist ülkelerde tekelci olmayan milli burjuvazi de kat›l›r. Demek ki meselenin özünde sözkonusu savafllara hangi s›n›f ve tabakalar›n kat›ld›¤› sorunu yatm›yor. Meselenin özünde bu savafllara hangi s›n›f önderlik yap›yor gerçekli¤i yat›yor. Bu da o hareketin niteli¤ini belirler. Kald› ki tarihte, özellikle de feodalizmden günümüze kadar meydana gelen bütün devrimlere sadece tek bir s›n›f kat›lmad›. Birden fazla s›n›f kat›ld›. Fakat bütün devrimler o devrime önderlik eden
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
tek bir s›n›f›n ad›yla an›lm›flt›r. An›lmak zorundad›r. Çünkü bir devrime birden fazla s›n›f damgas›n› vurmaz ancak, tek bir s›n›f damgas›n› vurur. K›sacas›, tüm bu tarihi-politik gerçekler göstermektedir ki “Yeni tipte burjuva demokratik devrim” diye bilinen devrime s›n›f olarak proletarya önderlik etti¤inden, flüphesizki bu devrimin özü de burjuva de¤il proleter olacakt›r. Bu devrimin biçimde burjuva oldu¤u do¤rudur. Ama bu, sadece biçimde böyledir. E¤er sözkonusu devrimler sadece köylülü¤ün sorununu çözmekle s›n›rl› kalm›fl ve kapitalizmi gelifltirmifl olsayd›, o zaman bu devrim özünde de burjuva olurdu. Yeni tipte devrim bununla s›n›rl› kalm›yor. Tam tersine bu devrimi sosyalizme ve komünizme varmak için bir aflama (basamak) olarak kullan›yor.
Faflizm için finans kapitali baz ald¤›m›zda o zaman bizimki gibi ülkelerde faflizm hiç bir zaman iflbafl›na gelmez diye bir anlay›fl› savunmam›z gerekir. Çünkü tekelci kapitalizmin hakim olmad›¤› bir ülkede bu burjuvazinin bir kesiminin diktatörlü¤ünden de sözedilemez. Tutarl›l›k bunu gerektirir. Tekelci kapitalizm ülkeye hakim olduktan sonra faflizm iktidara gelmifltir diye bir savunuda bulunanlar ise, ne ülke gerçekli¤inin ne de faflizmin ne oldu¤unu biliyor. Bu tür görüfllerin bafl›n› daha çok Mahir Çayan çizgisini savunanlar çekmektedir
Bilinirki eski tip burjuva demokratik devrimlerin hedefinde sosyalist veya oradan da komünizme varma diye bir amaç yoktu. Onlar›n burjuva devrimi kendi iktidarlar›n› kurmak ve ebediyete kadar ayakta tutmak içindi. Ama proletarya önderli¤inde geliflen “yeni tip” burjuva demokratik devrimlerinin hedefinde sadece feodalizm de¤il, kapitalizm de vard›r. Fedolizm yak›n devrim hedefi olarak belirlenmektedir. Kapitalizm ve özel mülkiyete dayal› her türden üretim iliflkisi ise nihai olarak bu yeni tip devrimin hedefidir. Önce toprak sorununu çözmek sonra ise kesintisiz bir flekilde sosyalizme ve oradan da komünizme geçmek amac›n› tafl›r. Bu nedenle,Yeni Demokratik Devrim ayn› zamanda proleterya iktidar›n›n ad›m ad›m yok olmas›n›n bafllang›c›d›r da. Proletarya devrimin öncü ve önder s›n›f› olarak köylülü¤ün toprak sorununu çözmeden kendisiyle burjuvazi aras›ndaki devrim sorununu çözemez. Bir baflka ifadeyle proletarya ile burjuvazi aras›ndaki çeliflkinin öne geçmesi ve bu çeliflkinin geliflmesini sa¤lamak için proletarya öncelikli olarak sözünü etti¤imiz yeni tipte burjuva demokratik devrimin sorunlar›n› çözmek zorundad›r. Bu sorun atlanarak kapitalizme karfl› mücadelenin ad› olan sosyalist devrimi gerçeklefltirmek hayal olur. Mao’nun dedi¤i gibi proletarya ile burjuvazi aras›ndaki çeliflki sorunu sosyalist devrim yöntemiyle çözülürken, feodalizmle genifl halk y›¤›nlar› aras›ndaki çeliflki ise demokratik devrim yöntemiyle çözülür.
“Farklı Çeli kiler Ancak Farklı Yöntemlerle Çözülür” Bu bilimsel felsefik bak›fl aç›s› devrimimiz için de geçerlidir. Önümüzdeki de56
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
mokratik devrim sorununu çözmeden daha ileri olan bir devrimi gerçeklefltirmeye kalk›flmak baflar›y› de¤il, baflar›s›z›l›¤› getirir. Tersi anlay›fl, ülke gerçekli¤i ve devrimin diyalektik mant›¤›na göre hareket etmemektir. Ülkemizde “sosyalist devrim gündemdedir” vb. yönlü troçkist-revizyonist tezleri sadece Hocac› ak›mlar savunmuyor. Bunu, bulimum revizyonistlerden tutal›m da tüm küçük burjuva oportünist ak›mlar savunmaktad›r. Az önce de de¤indi¤imiz gibi “demokratik devrimi” savunan ak›mlar›n hemen hepsi (birkaç› hariç) bu devrimi “ülkedeki faflizm yerine demokrasinin gelmesi” fleklinde ele almaktad›rlar. Bu oportünist ak›mlar›n önemli bir kesimi ülkemizdeki faflizmi s›n›f olarak tekelci burjuvaziye (kendi deyimleriyle iflbirlikçi tekelci burjuvaziye) indirgemektedirler. Oysa bizimki gibi ülkelerde faflizmin sosyal dayan›kl›¤›n› yapan iki s›n›ftan birisi komprador burjuvazi, di¤eri de büyük toprak a¤alar› s›n›f›d›r. Bu iki s›n›f içerisinde üretim iliflkileri aç›s›ndan en gerici s›n›f ise feodal toprak a¤alar›d›r. Belirtmek gerekir ki bizimki gibi ülkelerde faflizmin s›n›fsal temeli de¤il, sosyal dayana¤› olan s›n›flar mevcuttur. Çünkü Dimitrov ve Komüntern’in faflizm tan›mlamas›ndan hareket edildi¤inde ülkemizdeki faflizmin s›n›fsal temeli yok. Dimotrov ve Komüntern faflizmin s›n›fsal temelini finans kapitale ba¤l›yor. Emperyalizmle birlikte ortaya ç›kan faflizmin s›n›fsal temelini de elbette ki ancak finans kapitalin bir kesimi oluflturacakt›r. Feodal dönemde faflizm yoktu. Dimitrov ve Komüntern ne diyor? “Faflizm, finans kapitalin en gerici, en floven, en ›rkç› ve en ba¤naz kesiminin diktatörlü¤üdür.” Buna göre hareket edildi¤inde, daha aç›kças› faflizm için finans kapitali baz ald¤›m›zda o zaman bizimki gibi ülkeler57
de faflizm hiç bir zaman iflbafl›na gelmez diye bir anlay›fl› savunmam›z gerekir. Çünkü tekelci kapitalizmin hakim olmad›¤› bir ülkede bu burjuvazinin bir kesiminin diktatörlü¤ünden de sözedilemez. Tutarl›l›k bunu gerektirir. Tekelci kapitalizm ülkeye hakim olduktan sonra faflizm iktidara gelmifltir diye bir savunuda bulunanlar ise, ne ülke gerçekli¤inin ne de faflizmin ne oldu¤unu biliyor. Bu tür görüfllerin bafl›n› daha çok Mahir Çayan çizgisini savunanlar çekmektedir. Onlara göre ülkede 1950’lere kadar faflizm yoktu. “Türkiye’de 1950 sonras› kapitalizm hakim olmufl, ondan sonra da (özellikle de 60’l› y›llar sonras›) faflizm devlete hakim olmufltur.” Daha önceki iktidarlar, özellikle de M.Kemal dönemi ve 45’lere kadar olan dönemde iktidara hakim olanlar küçük burjuvazidir. Ki bu Çayan ve Çayan kökenli hareketler M. Kemal ve kurtulufl savafl›n›n önderli¤ini “küçük burjuvazinin radikal kesimi” olarak de¤erlendirmektedir. Faflizmi de bu teze koflut olarak 1950’ler sonras› için savunmalar› do¤ald›r. Yani, Kemalizm konusunda içine düflülen oportünizm faflizm konusunda ayn› oportünizmini devam ettirmektedir. Kemalizm ve faflizm bu bazda savunulursa o zaman ideolojik olarak ne kemalizmden ne de siyasi olarak sistemden kopars›n. Çünkü bu teoriler s›n›f uzlaflmac› sa¤ oportünist teorilerdir. Bu konunun daha detayl› tart›fl›lmas›n› flimdilik bir kenara b›rakarak geçiyoruz. Bu ülkede ne tekelci ne de di¤er kapitalist üretim iliflkileri hakimdir. Bu ülkeye faflizm ne 1960’lar sonras› ne de askeri darbeler sonucu gelmifltir. Bu ülkede faflizm 1923’ler sonras› Kemalist iktidarla birlikte yukar›dan afla¤›ya do¤ru inflaa edilmifltir. Bizimki gibi ülkelerde faflizmin emperyalist ülekelerdeki gibi tabandan de-
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
¤il, yukar›dan afla¤›ya do¤ru inflaa edilmesinin esas nedeni de yine ülkenin içinde bulundu¤u sosyo ekonomik yap›d›r. Tabandan yukar›ya do¤ru faflizmin t›rmanarak iflbafl›na geldi¤i emperyalist ülkelerde (Almanya, ‹talya, Japonya) çeflitli ekonomik ve siyasi k›r›nt›larla tabana nüfuz ederek önce hükümete, sonra ise ikitidara hakim olurlar. Oysa bizimki gibi ülkelerde tabana (kitlelere) devletin verece¤i ekonomik ve siyasi bir fley yoktur. Burjuvazi ekonomik olarak güçsüz oldu¤u için her tür hareketi cebir sopayla bast›rma yoluna giderler. Bir de iflin feodalizm boyutu vard›r. Feodalizm cebir-sopadan baflka bir fley de¤ildir. Bu ekonomik güçsüzlükleri ve gerilikleri siyasi olarak daha da gericileflmelerini beraberinde getirir. Dolay›s›yla bu gibi ülkelerde faflizm afla¤›dan yukar›ya do¤ru t›rmanarak de¤il yukar›dan (devletin üst kurumlar›) afla¤›ya do¤ru iflbafl›na gelir. Bunun için de Dimotrov yoldafl›n dedi¤i gibi bizim ki gibi “yar›-sömürge ülkelerde faflizm gelip geçici, yerel ve bölgesel bir olgu de¤il, süreklidir”. Bu ba¤lamda diyoruz ki faflizme karfl› mücadele ile anti-feodal mücadele iç içedir. Anti feodal mücadeleyle anti-emperyalist mücadele de birbirine kopmaz bir flekilde ba¤l›d›r. Bir baflka ifadeyle bizimki gibi ülkelerde nas›l ki anti-feodal mücadeleyle anti-emperyalist mücadele birbirine kopmaz bir flekilde ba¤l›ysa öyle de anti-feodal mücadeleyle anti-faflist mücadele de birbirine ba¤l›d›r. Özcesi, bizimki gibi ülkelerdeki Yeni Demokratik Devrim’in s›n›f bileflenleriyle faflizme karfl› birleflik cephenin s›n›f bileflenleri bir ve ayn›d›r. Yoldafl Kaypakkaya’n›n yorumlad›¤› gibi Halk›n Birleflik Cephesi bileflenleri ve faflizme karfl› birleflik cephenin bileflenleri bir ve ayn›d›r. Her iki durumda da çeliflkinin iki kutbunu oluflturan güçler ayn›d›r. Emperyalizm,
komprador bürokrat burjuvazi ve büyük toprak a¤alar› s›n›f› bir tarafta, bu güçlerin sömürüp ezdi¤i proletarya, küçük burjuvazi, orta (milli) burjuvazi ve köylülük di¤er tarafta. ‹kisinde de çeliflkinin niteli¤i ve s›n›f bileflenleri ayn›d›r. Bu, ne demektir? Bu, bu ülkede faflizme karfl› olan ayn› zamanda feodalizme, emperyalizme ve komprador kapitalizme de karfl› olmak zorundad›r, demektir. Bu üç gerici güç birbirinden ayr›lmaz. Söz konusu iki s›n›f bizimki gibi ülkelerde hem emperyalizmin sosyal-s›n›fsal dayana¤›n› hem de faflizmin sosyal temelini oluflturur. Emperyalizmin yar›-iflgalinden dolay› bu devrimin bir de milli ba¤›ms›zl›k yönü vard›r. fiüphesiz ki yeni tipte demokratik devrimin özünü oluflturan toprak devrimi sadece feodalizmi hedeflemez. Ayn› zamanda emperyalizm ve komprador burjuvaziyi de hedefler, hedeflemek zorundad›r. Özcesi, ad› geçen üç büyük da¤ hem toprak devrimi, hem milli ba¤›ms›zl›k hem de demokrasinin düflman›d›r. Oysa eski tipte burjuva demokratik devrimlerinde bu yönler söz konusu de¤ildir. Sadece feodalizmi hedeflerdi. Çünkü bu tip ülkelerin ba¤›ms›zl›k sorunu yoktu. Faflizm de henüz siyasi olarak flekillenmemiflti. Kapitalizimin geliflmesi önünde engellik teflkil eden tek bir güç vard› o da feodalizmdi. Dolay›s›yla bu burjuva devrimlerinin temel çeliflkisi ayn› zamanda bafl çeliflki durumundayd›. Yani feodalizmle kapitalizm aras›ndaki çeliflki, hem temel hem de bafl çeliflkiydi. Fakat iflaret etti¤imiz gibi Yeni Demokratik Devrim’in geçerli oldu¤u ülkelerde durum öyle de¤ildir. Bu ülkeler eski tipten burjuva demokratik devrimlerle tan›flmad›¤› gibi, ba¤›ms›z da de¤iller. Ço¤u ülkelerde ise faflizm hüküm sürmektedir. 58
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
Dolay›s›ylad›r ki bu gibi ülkelerde toprak devriminin gerçekleflmesi sorunuyla milli ba¤›ms›zl›k ve faflizmin sorunlar› birbirine kopmaz bir flekilde ba¤l›d›r. Bu üç büyük da¤›n bileflkesi olan faflizmin y›k›lmas› da ancak bu güçlerin iktidardan alafla¤› edilmesiyle mümkün olur. Faflizmin nihai ve kal›c› bir flekilde y›k›lmas› proletarya önderli¤indeki Yeni Demokratik Devrim’le olur. Küçük ve orta burjuva önderlikli devrimlerle ise geçici y›k›l›r. Çünkü proleter veya gerçek halk demokrasileri ancak proletaryan›n önderlik yapt›¤› devrimlerle gerçekli¤e dönüflebilir. Gerisi küçük bur-
minden bir nebzecik de olsa anlamamak demektir. Bu teori her bak›mdan uzlaflmac› sa¤ oportünist bir teoridir. Bu teori ne denli oportünist bir teori ise ülkedeki faflizmin tarihini M.Kemal ve ‹nönü hükümetleri sonras›ndan bafllatmak (1945 sonras›) da o denli oportünizmdir. Bu tezler, Kemalizmden ideolojik olarak kopmayan s›n›f uzlaflmac› oportünist burjuva teorilerdir. Bu, baflta küçük burjuva sol hareket olmak üzere PKK gibi milliyetçi hareketlerin ba¤›ms›zl›k, faflizm, devlet, demokrasi, hükümet ve iktidar gibi olgular› ele al›fl›na da yön ver-
Bizimki gibi ülkelerde Demokratik devrim sorununu toprak devrimi olarak de¤il “faflizmin y›k›l›p yerine burjuva demokrasisinin geçmesi” fleklinde ele almak demek demokratik devrim söyleminden bir nebzecik de olsa anlamamak demektir. Bu teori her bak›mdan uzlaflmac› sa¤ oportünist bir teoridir. Bu teori ne denli oportünist bir teori ise ülkedeki faflizmin tarihini M.Kemal ve ‹nönü hükümetleri sonras›ndan bafllatmak (1945 sonras›) da o denli oportünizmdir juvazi ve orta burjuvazinin demokrasisi olur ki bu da halk›n gerçek demokrasisi de¤ildir. Ki bu s›n›flar önderli¤inde gerçekleflen devrimlerin siyasi ömrü pek uzun sürmez. K›sa süre sonra burjuvazinin gerici bayra¤› alt›nda birleflirler. Bu durum emperyalist ve gerici burjuvazi karfl›s›nda ideolojik, ekonomik ve siyasi olarak kopamamalar› ve güçsüzlüklerinden kaynakl›d›r.
mektedir. E¤er bir hareket devlet, devrim, hükümet, iktidar, devrimin dostlar› ve düflmanlar› gibi önemli temel konularda MLM bak›fl aç›s›ndan yoksunsa, flüphesizki bu durum o hareketleri bir sa¤a bir sola savurur. Bu gibi konularda MLM teoriye sahip olmamak dahi o hareketin MLM olmad›¤›n› göstermek için yeterli argümanlard›r.
Sözünözü, bizimki gibi ülkelerde faflizmin y›k›lmas› için her halükarda bu üç s›n›ftan birisinin önderli¤inde devrimin yap›lmas› flartt›r.
Yeni Demokratik Devrim’in Niteli¤ine ‹liflkin Tart›flmalar› Sürdürmeye Devam Edelim:
Bu konuyu özetleyecek olursak; Bizimki gibi ülkelerde Demokratik devrim sorununu toprak devrimi olarak de¤il “faflizmin y›k›l›p yerine burjuva demokrasisinin geçmesi” fleklinde ele almak demek demokratik devrim söyle59
Programda iflaret edildi¤i gibi Yeni Demokratik Devrim Avrupa ve Amerika’da gerçekleflen burjuva demokratik devrimlerden nitelik olarak farkl›d›r. Çünkü Yeni Demokratik Devrim, Çin ve bizimki gibi ülkelerde burjuvazinin diktötürlü¤üyle de¤il, “proletaryan›n ön-
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
derli¤indeki devrimci s›n›flar›n birleflik cephesinin diktatörlü¤üyle sonuçlan›r.” En önemlisi de proletaryan›n kendisi d›fl›ndaki halk s›n›f ve tabakalar›na siyasi önderli¤ini Komünist Partisi arac›l›¤la yürütmüfl olmas›d›r. Oysa eski tip burjuva devrimlerinde bu durum söz konusu de¤il. Bu farkl›l›k dahi tek bafl›na her iki devrimin birbirinden nitelik olarak farkl› oldu¤unu ortaya koyar. Eski tip burjuva devrimlerinin sonucunda burjuvazinin tek s›n›f diktatörlü¤ü sözkonusu iken, ancak yeni tip devrimler sonucunda tek s›n›f (proletarya) diktatörlü¤ü de¤il, birden fazla devrimci s›n›flar›n diktatörlü¤ü kurulur. Bu, sosyalizme geçifl için bir ara devrim, ara iktidar toplum biçimidir. Oysa sosyalist devrim sonras› tek s›n›f›n (proletarya) diktatörlü¤ü sözkonusudur. Yeni Demokratik Devrim’in iktidar organlar› daha devrim mücadelesi aflamas›ndayken küçükten büyü¤e do¤ru ad›m ad›m infla edilir. Yeni ‹ktidar organlar›nda emperyalizme, komprador kapitalizm ve feodalizme karfl› mücadele eden, karfl› duran herkes bu ad›m ad›m infla edilen iktidar içerisinde yer al›r, kendi s›n›f›n› temsil eder. Oysa eski tip burjuva devrimlerinde ayn› durum söz konusu de¤il. Kurtar›lm›fl bölgelerin yarat›lmas› sonucu, özellikle de K›z›l Siyasi ‹ktidarlar›n kurulma aflamas›nda bu iktidar önemli derecede infla edilmifl olacakt›r. Bu iktidar içerisinde tüm devrimci s›n›flar yer alacakt›r. Ve bu iktidar organlar› t›pk› devrim sonras› gibi afla¤›dan yukar›ya do¤ru HALK MECL‹SLER‹ aracl›¤›yla infla edilecektir. Yani “Tüm ‹ktidar Halk Meclislerine” fliar› bugünden ad›m ad›m infla edilmifl olacakt›r. Bu, devrimci s›n›flara ait her bireyin kendi yöneticisini demokratik bir flekilde seçmesi demektir. Bu seçimler s›ras›nda
iktidar organlar›na bir yerde a¤›rl›kta proletarya olabilece¤i gibi bir baflka yerde küçük burjuvazi, orta burjuvazi veya köylülü¤ün de¤iflik tabakalar› olabilir. Tamam›yla halk›n demokratik iradesi sonucu iktidar organlar› oluflturulacakt›r. Demokratik Merkeziyetçilik ilkesi her alanda geçerli olacakt›r. Bu, vb. konulara iliflkin yeri geldi¤inde (Yeni Demokratik Cumhuriyet Program› bölümünde) daha kapsaml› ve derinlikli aç›l›mlar yapaca¤›z. Her zaman vurgulad›¤›m›z gibi bir hareketin niteli¤i o harekete önderlik yapan s›n›f ve partinin program ve eylem çizgisiyle orant›l›d›r. Dolay›s›yla program›m›zda demokratik bir talep olan köylülü¤ün toprak sorununun yer almas› durumu o partinin ne burjuva programa sahip oldu¤unu ne de o devrimin burjuva oldu¤unu gösterir. Bu, madalyonun sadece iflaret etti¤imiz yüzünü oluflturur. O da esas yüzü de¤ildir. E¤er program, sadece köylülük sorunuyla, yani burjuva devriminin tamamlanmas›yla s›n›rl› tutulmufl olunsayd›, o zaman bu devrimin niteli¤i de yeni tipte de¤il eski tipte burjuva demokratik devrim olurdu. ‹flaret eti¤imiz gibi ça¤›m›zla birlikte art›k eski tipte burjuva demokratik devrimler dönemi kapanm›flt›r. Bundand›r ki yeni demokratik devrimin niteli¤ini eski tip bir burjuva devrimi olarak nitelendirmek oldukça saçma bir teori olur. Nitelik ve öz kavram› üzerine daha önce bu sayfalarda kapsaml› teorik tart›flmalar yürüttük. Dolay›s›yla ayn› tart›flmalar› burada tekrar yürütmeyece¤iz. Sadece önemli gördü¤ümüz noktalar› özetle ele alaca¤›z. Toprak devrimi, bir di¤er deyiflle demokratik devrim kendi bafl›na bir niteli¤i oluflturur. Ayn› flekilde Yeni Demokratik Devrim de kendi bafl›na bir niteli¤i oluflturur. Yeni Demokratik 60
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
Devrim’le toprak devriminin bir ve ayn› olmad›¤›na dair görüfllerimizi gerek yukar›da gerekse daha önceleri bir çok yaz›m›zda ortaya koyduk. Bu görüfllerimizi bir kez daha özetleyelim:
dar’lar, tamam›yla halk›n demokratik iktidar›d›r. Bu iktidar, anti-feodal ve anti-emperyalist mücadeleye kat›lan tüm genifl halk y›¤›nlar›n›n bir avuç gerici üzerindeki diktatörlü¤üdür.
Demokratik devrim, özünde toprak devrimi ve ayn› zamanda köylülü¤ün toprak sorununu çözmek iken, Yeni Demokratik Devrim ise hem demokratik hem de milli yan›n bileflkesinden meydana gelir. Yani anti-feodal ve anti-emperyalist yönler birbirine diyalektik bir flekilde ba¤l› olup Milli Demokratik Devrim diye aland›rd›¤›m›z Yeni Demokratik Devrim sürecini oluflturur. Bu, bir temel süreçtir. Bu temel sürecin temel çeliflkisi emperyalizm, komprador bürokrat kapitalizm ve feodalizmle genifl halk y›¤›nlar› aras›ndaki çeliflkidir. Bu süreç tamamlanmadan ne ülke tam ba¤›ms›zl›¤a ulafl›r ne de demokratikleflir.
Sosyalist devrimden temel farkl›l›¤› ise devrim mücadalesi boyunca anti-emperyalist, anti-feodal mücadeleye kat›lan milli kapitalizme dokunmamas›, yani bu s›n›fla ittifak içerisinde devrimi gerçeklefltirmifl olmas› ve iktidarda yer almas›d›r. Çünkü bu s›n›f da emperyalizm, komprador bürokrat kapitalizm ve feodalizm taraf›ndan bask› alt›nda tutulmaktad›r. Dolay›s›yla milli kapitalizm ve milli bujruvaziye ancak devrim sonras› dokunulacakt›r. Bu da zora dayal› olmayacakt›r. Burjuvaziyle proletarya aras›ndaki çeliflki devrim sonras› bafl çeliflki haline gelecek. Fakat bu, fliddet biçiminde olmayacakt›r. Çünkü, zaten Yeni Demokratik ‹ktidar esasta proletaryan›n önderli¤indeki bir iktidard›r ve dolay›s›yla proletaryan›n zor yolu ile iktidar› ele alma gibi bir sorunu olmayacak, bizzat önderlik etti¤i iktidar vas›tas›yla toplumu sosyalizme götürecektir. Bu s›n›fla proletarya aras›ndaki çeliflki antagonist de¤il. Ad›m ad›m ve bar›flç›l bir flekilde gerçekleflecektir. Oysa emperyalist kapitalist ülkelerde iktidar› y›kmak ve bunun yerine sosyalist iktidar› kurmak için, bir baflka ifadeyle sosyalist devrimin gündemde oldu¤u ülkelerde burjuvaziyle ittifak yap›lmaz. Çünkü bu ülkelerde iktidara hakim olan güç burjuvazidir. Dolay›s›yla burjuvaziyi iktidardan alafla¤› etmedi¤in zaman sosyalist devrimi siyasi olarak gerçeklefltirmifl olmazs›n. Sosyalist devrimin bafl çeliflkisi kapitalizm ve burjuvazidir. Ama bizimki gibi ülkelerde bafl çeliflki feodalizm ile genifl halk y›¤›nlar› aras›ndad›r. Dolay›s›yla feodalizmle ittifak içerisinde bütün s›n›flar devrimin düflman› iken, bu ittifaka karfl› mücadele yürüten
Kald› ki günümüzde burjuva demokratik devrimlerini yapm›fl ülkelerde demokratik sistemden sözetmek mümkün de¤il. Buralaradaki demokratiklik sahtedir. ‹ktidarlar, genifl halk y›¤›nlar›n›n de¤il bir avuç tekelci burjuvazinin denetiminde ve sadece halk› bast›rmaya yönelik gerici diktatörlükler haline dönüflmüfltür. Bu durum kapitalizmin emperyalist aflamaya varmas›ndan sonra da hep böyledir. Üstelik, bu ülkelerdeki iktidarlar daha emperyalist aflama tamamlanmadan (1870’lerin bafl›nda, yani tekelci aflamaya geçiflin tamamlanmas›yla birlikte burjuva demokrasisinden söz etmek art›k mümkün de¤il.) gericileflmifltir. Dolay›s›yla bu ülkelerdeki yönetimler için “demokratiktir” vb. tezler ileri sürmek halk›n bilincini buland›rmaktan baflka bir amaca hizmet etmez. Oysa proletarya önderli¤indeki Yeni Demokratik Devrim mücadelesi sonras› kurulacak olan Yeni Demokratik ‹kti61
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
s›n›flar ise devrimin dostu ve ittifak güçleridir. ‹flte bundand›r ki günümüzde proletarya olarak devrimin dost güçlerinin bu üç gerici büyük da¤a karfl› mücadelesini destekliyor ve onlarla anlaflabildi¤imiz politikalarda geçici olarak ittifak kurmay› savunuyoruz. 28 Mart 2004 yerel seçimlerinde izledi¤imiz ittifak politikas› Yeni Demokratik Devrim perspektifimizin sonucudur. Bilindi¤i gibi yerel seçimlerdeki ittifak politikam›z›n ruhu halk s›n›f ve tabakalar› içerisindeki güçlerle ortak paydalarda buluflmam›z üzerine oturtuldu. Tüm devrimci güçlerle (bir-iki ulusal burjuva parti hariç) genifl yelpazeli bir seçim ittifak› oluflturmak hedefiyle yola ç›k›ld›. Amac›m›z halk› kazanmakt›. Elbette ki halk denilirken bununla sadece söz konusu devrimci yap›lar› kastemiyoruz. Bunlar örgütlü devrimci kesimi oluflturan halk güçleridir. Fakat bir de örgütsüz olan halk güçleri vard›r. Hem de milyonlarcas› örgütsüzdür. Örgütsüz olduklar› gibi ayn› zamanda ço¤unlu¤u düzen partilerinin siyasi etkisi alt›ndad›r da. fiüphesiz ki bu bir cephe kurmak de¤il, dönemsel-geçici bir ittifak olacakt›. Bu ittifak›n kendisi demokratik merkeziyetçilik ilkesi baz al›narak hem süreci birlikte örgütlemek hem de belediyelerin kazan›lmas› durumunda buralar› birlikte yönetmek vard›. Tabii ki buradaki yönetim, güçler dengesine göre olacakt›-olacakt›r. Hiç kimse kendisini flu sol-sekter anlay›fllara kapt›rmamal›d›r: “Ben komünistim, ben MLM’yim o halde ben küçük burjuva veya milli burjuvazinin etkin oldu¤u bir kurum içerisinde yer al-
mam.” Bu tezler, geçici ve kal›c› ittifaklar› reddeden, dahas› halk güçleriyle demokratik bir iktidar› kurmay› ve yönetmeyi reddeden soltorçkist bir anlay›flt›r. Bunu, t›pk› Halk Meclisleri’nin seçimi gibi düflünmeliyiz. Daha önce ve programda da iflaret edildi¤i gibi halk güçleriyle ortak paydalar üzerinden yap›lacak seçimlerde kitleler kimi veya kimleri uygun görüp seçiyorsa, elbetteki yönetimde de seçilenler yer alacakt›r. Bunun d›fl›ndaki politikalar demokratik de¤il, anti-demokratiktir. Bu tür anlay›fllar›n kitle çizgisiyle uzaktan yak›ndan iliflkisi yoktur. “Ben proletaryay›m o halde çoDemokratik dev¤unlu¤u sa¤lamad›¤›m rim, özünde toprak yönetim alt›nda çal›flmam anlay›fl› proleter devrimi ve ayn› zademokrasi anlay›fl› ola- manda köylülü¤ün maz. toprak sorununu Devrimci demokratik güçlerle hangi durumlarda ittifaka girilmez? ‹lkesel noktalarda taviz verilmez. Çünkü ilkesel konularda taviz verilerek ne bir ittifak (geçici de olsa) sa¤lan›r ne de geçici anlaflmalara gidilir. Tersi tutum ve anlay›fllar siyasi iradeyi baflkalar›na teslim etmek veya teslim almak olur. Teslimiyetçili¤in özünü ilkelerde taviz vermek oluflturur. Siyasi iradeyi baflka bir partiye, s›n›fa devretmektir ilkesizlik. ‹lkesizlik günübirlik ç›karlara uygun hareket etmektir. Pragmatizmdir.
çözmek iken, Yeni Demokratik Devrim ise hem demokratik hem de milli yan›n bileflkesinden meydana gelir. Yani antifeodal ve anti-emperyalist yönler birbirine diyalektik bir flekilde ba¤l› olup Milli Demokratik Devrim diye aland›rd›¤›m›z Yeni Demokratik Devrim sürecini oluflturur
62
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
Onun için “o an ne faydal›ysa o du¤rudur” mant›¤›ndan hareket etmektir. S›n›f uzlaflmac›l›¤›d›r. Ki bu tür durumlarda ittifak da gerçekleflmifl olmaz. Tek tarafl› ittifak olmaz. Tek tarafl› ittifak politikas› olmayaca¤› gibi tek tarafl› anlaflma da olmaz. ‹lkelerde taviz yok! Evet ilkelerde taviz yok ama politikada esneklik devrimin mant›¤›d›r. Politikada esneklik anlay›fl› sadece devrimci güçler için geçerli olmaz. Bu, düflmanlar›m›z için de geçerlidir. Düflmanlar›m›zla zaman zaman karfl›l›kl› tavizler temelinde anlaflma yapmak reddedilemez. Baz› koflullar olur ki (örne¤in fiili iflgal dönemleri) stratejik düflmanlar›m›zla ittifak da yap›l›r. Fakat iç savafl dönemlerinde bu güçlerle hiçbir koflulda ittifaka gidilmez-savunulmaz. Tart›flmam›z› biraz daha derinlefltirelim: Karfl›l›kl› tavizler üzerinden anlaflma yapmak farkl›, ittifak ise farkl› fleydir. Bu olgular› birbirine kar›flt›rmamal›y›z. ‹ttifak ortak paydalarda bir fleyi birlikte yürütmek ve yönetmek iken, anlaflma ise karfl›l›kl› tavizler temelinde yap›lan geçici uzlaflmalard›r. ‹ttifaklar baz› özgün dönemler (fiili iflgal koflullar›) hariç dost devrimci güçlerlerle kurulur. Bundand›r ki startejik düflmanlar›m›zla devrimimizin bugünki aflamas›nda herhangi bir hareket veya iktidar birlikte yürütülemez, fakat ateflkes vb. gibi anlaflmalara zaman zaman baflvurmak reddedilmez. Bugünkü aflamada düflmanlar›m›zla kime karfl› ve hangi amaçla ittifak kuracaks›n veya ittifak› savuncaks›n ki? Ama iflgal koflullar›ndaki durum farkl›d›r. Bu durumda iflgale karfl› mücadele yürüten veya yürütmek isteyen bütün güçlerle ittifaka gitmeyi savunuruz. Ancak burada da tek tarafl› bir ittifak söz konusu olamaz. Bu koflullarda Çin’deki Çan Kayflek ittifak›nda oldu¤u gibi yine karfl›l›kl› tavizler teme63
linde ittifak savunulur. “Ben sana ve haklar›na kar›flmayaca¤›m ama sen istedi¤in gibi bana kar›fl›rs›n” gibisinden bir anlay›fl ve tutumla ittifak olmaz. Bu, düpedüz siyasi iradeyi teslim etmektir. ‹ttifak, ortak paydalar ve ittifak güçlerinin siyasi ba¤›ms›zl›¤›n› korumas› kayd›yla ancak gerçekleflir. Birbirleri üzerinde tasarruf haklar› olmaz. En önemlisi ittifak güçlerinin bu süreç içersinde karfl›l›kl› olarak zor kullanma sisayesetinden vazgeçmeleri olacakt›r. Yoksa fiili iflgal koflullar›nda sözkonusu güçlerle ittifak olmaz, ittifak sürdürülmez. Çin de iflgalcilik koflullar›nda bu uzlaflma prensibini bozan Çan Kayflek olmufltur. ‹ttifak sözleflmelerine süreç içerisinde uymayarak bir çok komünisti hem zindanlara t›km›fl hem de katletmifltir. fiüphesiz ki Çan Kayflek ile milli birleflik cephe ittifak› kurulurken bir çok talep üzerinden anlaflmaya var›larak ittifaka gidilmifltir. Bunlar toprak kirac›l›¤› ve faizcili¤inin indirilmesinden tutal›m da bir çok konuyu bar›nd›rmaktad›r. ÇKP’de tavizler vermifltir tabii ki. Ordunun isminin de¤ifltirilmesinden Çan Kayflek güçlerine karfl› silah kullanmamaya kadar kimi konularda taviz vermifltir. Ki bu karfl›l›kl› tavizler verilmeden ittifak gerçekleflmez. Ne olur o durumda? Yani ittifak›n gerçekleflmedi¤i koflullarda. Burada esas mücadele, bafl çeliflki durumunda olan iflgalci güçler ve onlar›n uflaklar›na karfl› yürütülür. Mevcut siyasi iktidar komünist güçlere yöneldi¤i durumda ona do¤rudan yönelmek do¤ru olur. Tersi durumda ise do¤rudan yönelece¤imiz güçler iflgalci güçler ve bir avuç ulusal hain ve uflaklar olur. Çünkü bu gibi durumlarda demokratik devrim de¤il milli devrim gündemdedir. Buna paralel devrimin ittifak vb. kuvvetleri de de¤iflir. Dolay›s›yla cephe, vb. gibi politikalarda da de¤ifliklik yapmak zorunludur. Demokratik devrim aflamas›nda Halk›n Birleflik Cephesi politikas› geçerliy-
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
ken fiili iflgal koflullar›nda Milli Birleflik Cephe politikas› geçerlidir. Her iki cephenin s›n›f bileflimleri bir ve ayn› de¤il. Bu, tamam›yla fiili iflgal koflullar›yla orant›l›d›r. Fiili iflgalin olmad›¤› koflullarda Milli burjuvazinin sa¤ kanad› Halk›n Birleflik Cephesi’ne yanaflmaz ve devrimin karfl›s›nda rol oynarken, ancak fiili iflgal koflullar›nda emperyalizme karfl› tutum al›r. Yine hakim s›n›f kliklerinin hepsi demokratik devrim aflamas›nda devrimin düflmanlar› olarak rol oynarken ve devrimin hedefiyken, ancak iflgal koflullar›nda bu klikler içerisinde bir kesim iflgale karfl› tutum alabilir. Devrimci güçlerle ittifaka gelebilir. Bu ba¤lamda Milli Birleflik Cephe’nin kapsam› genifller. Halk›n Birleflik Cephesi’nin (HBC) hangi s›n›f›n önderli¤inde, nas›l ve hangi aflamada kurulaca¤›na dair yoldafl Kaypakkaya’n›n ortaya koydu¤u tezler dün oldu¤u gibi bugün de bilimselli¤ini korumaktad›r. Günümüzde de “demokratik güçbirli¤i”, “cephe” vb. gibi konular üzerine tart›flmalar yap›lmaktad›r. Bu ba¤lamda Kaypakkaya yoldafl›n 1970’li y›llar›n bafl›nda D. Perinçek revizyonistiyle yapt›¤› tart›flmalar› özet bir flekilde aktarmak uygun olacakt›r: “Revizyonistler, ayn› anlay›fl›, bugün yine devam ettiriyorlar. Anti-faflist mücadele bayra¤› alt›nda, hala flehirlerde reformcu burjuvaziye kuyruk olmaya çabal›yorlar. Daha iyi anlafl›lmas› için revizyonist kli¤in zihniyetini özetleyelim: devrimci güçbirli¤i (buna bazen ‘demokratik güçbirli¤i’ diyorlar), faflizme karfl› mücadele vas›tas›d›r. Her dönemde yap›l›r. Devrimci güçbirli¤i, iflçi-köylü temel ittifak›na dayanmaz. Burjuva ve küçük burjuva örgütlerle ve kiflilerle yap›l›r. ‘Güçbirli¤i yapmaya her zaman haz›r›z.’ (Y‹KÇ s.105) ‘Güçbirli¤i her dönemde yap›labilir.
Biz güçlenmeden güçbirli¤i yap›lmaz görüflü yanl›flt›r.’ (12 Mart’tan sonra Dünyada ve Türkiye’de Siyasi durum. S.95) ‘Halk›n birleflik cephesi, anti-emperyalist ve anti-feodal mücadelenin arac›d›r. ‘Halk›n devrimci cephesi ‹flçi-Köylü ittifak› temelinde kurulur ve geliflir.’ (agd.s.95) ‘Bir veya birkaç bölgede k›z›l siyasi iktidar kurulmadan cephe olmaz, gibi görüfller, tek yanl› burjuva düflüncesinin kal›nt›s›d›r ve tabiat›yla yanl›flt›r’. Cephe bugünden gerçekleflebilir. Çünkü, cephe devrimin dostlar›n› ve düflmanlar›n› do¤ru tesbit etmeyi ifade eder. Dostu düflman› do¤ru tesbit ve buna uygun bir siyaset izlemek, devrimin her aflamas›nda temel meseledir.’ (Oportünizm ve ikiyüzlülük örne¤i genelgeden) Revizyonizmin, demokratik güçbirli¤i ve cephe konusundaki görüflleri bunlard›r: “Birinci yanl›fl fludur: ‘Faflizme karfl› mücadelenin arac›’, revizyonistlerin göstermek istedi¤i gibi, ‘devrimci güçbirli¤i’ safsatas› de¤il, ‘halk›n birleflik cephesidir.’ Yani, proletarya önderli¤inde ve iflçiköylü temel ittifak› üzerinde kurulan, bütün devrimci s›n›f ve tabakalar›n ittifak›d›r. Dimitrov yoldaflta, anti-faflist mücadelenin, ‘devrimci güçbirli¤i’ denilen, kuyrukçuluk ve teslimiyet arac›yla yürütülece¤ine dair tek kelime yoktur. Dimitrov yoldafl, daima, anti-faflist halk cephesinden bahseder ve bu, prdoletarya önderli¤indeki halk cephesinin ta kendisidir. Ve anti-faflist mücadelenin amac›, halk cephesi iktidar›n› gerçeklefltirmektir. ‹kinci yanl›fl fludur: Proleter devrimcilerinin bir tek cephe politikas› vard›r; o da, proletarya önderli¤inde halk›n birleflik cephesidir. Ayr›ca, bunun d›fl›nda demokratik güçbirli¤i veya devrimci güçbirli¤i gibi safsatalarla proletaryan›n ve 64
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
komünistlerin ifli yoktur. Halk›n birleflik cephesinden ayr› olarak bir de ‘devrimci güçbirli¤i’ slogan›n›n icat edilmesi, biraz önce de iflaret etti¤imiz gibi, ‘Dev-Güç’ giriflimini hakl› ç›karmak içindir. Temel kitleleri hesaba katmadan, partiyi, halk ordusunu ve halk›n birleflik cephesini hesaba katmadan ‘ittifak’ (!) ad›na, burjuva demokratlar›n›n k›ç›ndan yürümeyi hakl› ç›karmak içindir. Kuyrukçuluk ve teslimiyet politikas›n›, ‘bu, halk›n birleflik cephesi de¤il, devrimci güçbirli¤idir’ diye, böyle bir safsatayla ve demagojiyle hakl› ç›karmak içindir. ‹flçi s›n›f› önderli¤ini ve iflçi-köylü temel ittifak›n› bir kenara iterek, reformist burjuvaziye tabi olmay›, bir gerekçeye ba¤lamak içindir. ‘Demokratik güçbirli¤i’ diye, ‘halk›n birleflik cephesinden’ ayr› ve ona ayk›r› bir slogan›n icat edilmesi, iflte bu sebeplerdendir. Bu slogan›n ortaya ç›kmas›, zaten Dev-Güç girifliminin, ‘halk›n birleflik cephesi’ ile en ufak bir alakas›n›n bulunmad›¤› kesinlikle anlafl›ld›ktan sonra olmufltur. Revizyonistler, böylece, ‘evet, Dev-Güç halk›n birleflik cephesi de¤ildi ama, devrimci güçbirli¤iydi’ diyerek, bu kuyrukçuluk ve teslimiyet politikas›n› hakl› ç›karacak bir teori icat etmifl oldular. Ve bu teoriyi gelifltirerek devam ettiriyorlar. Böylece, Mihricilikle Mao Zedung Düflüncesi’ni, birincinin ‘Dev-Güç’ anlay›fl›yla, Mao Zedung yoldafl›n ‘birleflik halk cephesi’ anlay›fl›n›, bu taban tabana z›t iki anlay›fl› ustaca ba¤daflt›rm›fl(!) oluyorlar. ‘Biz, ‘devrimci güçbirli¤i’ diye bir fley tan›m›yoruz. Bu nedenle ‘devrimci güçbirli¤i ancak güçlü oldu¤umuz zaman yap›l›r’ demifl olmam›za da imkan yoktur. Ve zaten böyle bir fleyi ne sözlü, ne de yaz›l› olarak hiç bir yerde savunmad›k. Biz, ‘halk›n birleflik cephesini’ gerçeklefltirme politikas›n›, bu tek do¤ru ittifak politikas›n› benimsiyoruz ve izliyoruz. Biz görevimizi halk›n üç silah›n›, komünist partisini, 65
parti önderli¤inde halk ordusunu ve partinin önderli¤inde halk›n birleflik cephesini infla etmek olarak tesbit ediyoruz. Bunun d›fl›nda bir ‘devrimci güçbirli¤i’ tan›m›yoruz. Siz ise, ‘devrimci güçbirli¤i’ ad› alt›ndaki kuyrukçu ve teslimiyetçi politikan›zla, halk›n birleflik cephesinin gerçekleflmesini sürekli olarak köstekliyorsunuz. Anlad›n›z m› burjuva demagoglar? Revizyonistlerin üçüncü yanl›fl› fludur: ‘Cephe, devrimin dostlar›n› ve düflmanlar›n› do¤ru tesbit etmeyi ifade eder’. Hay›r baylar! Cephe bunu ifade etmez. Yapt›¤›n›z fley korkunç bir demagojidir. Cephe, komünist parti önderli¤inde ve iflçi-köylü temel ittifak› üzerinde BÜTÜN DEVR‹MC‹ SINIF VE TABAKALARIN emperyalizme, feodalizme, komprador kapitalizme karfl› B‹RLEfiM‹fi OLMALARINI ifade eder. Devrimden menfaati olan s›n›f ve tabakalar, bizzat birleflmedikçe cephe gerçekleflmifl olmaz. Revizyonist hainlerin söyledi¤i gibi, devrimin dostlar›n› ve düflmanlar›n› tespit etmekle cephe gerçekleflmifl olmaz. E¤er öyle olsayd›, devrimin dostlar›n› ve düflmanlar›n› bir kere do¤ru tesbit ettikten sonra, mesele biterdi. Ve bu tespit muhafaza edildi¤i müddeçe cephe bozulmazd›.(!) ... Cephenin gerçekleflmesi için, devrimin dostlar›n› ve düflmanlar›n› do¤ru tespit etmek yetmez; ayn› zamanda, proletarya önderli¤inde devrimin dostlar›n› birlefltirmeye yönelen, nisbeten uzun bir mücadele yürütmek gerekir. Proletarya önderli¤inde devrimin dostlar›n› birlefltirmek için, sab›rl› ve çetin bir mücadele vermek gerekir. Mücadelesi verilmeden, b›rakal›m çeflitli tabakalar› bir araya getirmeyi, iflçi s›n›f›n› bir araya getirmek bile mümkün de¤ildir. Revizyonist baylar, bir tespitle her fleyi hallediveriyorlar! San›yorlar ki, bir kere yerleri tesbit edilince bütün s›n›f ve tabakalar t›p›fl t›p›fl kendi yerini al›verecek ve beylerimi-
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
zin emirlerini bekleyecek! S›n›f mücadelesi de¤il de, sanki bayram merasimi! Ve karfl›m›zdakiler, sanki emre amade merasim k›tas›!” “...Bugün biz, bu cephenin gerçekleflmesini istiyoruz. Subjektif niyetimiz budur. Ve bu niyet, toplum kanunlar›na uygundur. Çünkü halk s›n›flar›n›n, bu cephenin gerçekleflmesinde menfaatleri vard›r; onlar› bir araya getirecek güçlü ekonomik, sosyal ve siyasi etkenler vard›r. Fakat, bu subjektif niyetin objektif bir olgu halini alabilmesi için, geçmek zorunda oldu¤umuz bir mücadele süreci de vard›r. Bu süreci atlayarak objektif olguya ulaflamay›z. Revizyonist baylar, bu süreci yok farzediyorlar, henüz ilkokula bafllayan bir çocu¤un, mühendis olmas›n› birbirine kar›flt›rmak gibi bir fleydir bu. Proletarya önderli¤inde, iflçi-köylü temel ittifak› üzerinde halk›n birleflik cephesini gerçeklefltirmek için, birinci olarak devrimin dostunu düflman›n› do¤ru tesbit etmeliyiz. ‹kinci olarak, devrimin dostlar›n› birlefltirmek için daha bugünden mücadeleye girmeliyiz. Üçüncü olarak, bu mücadele belli bir noktaya varmadan, belli bir mücadele süreci geçmeden, cephenin gerçek bir olgu halini alamayaca¤›n› bilmeliyiz. Revizyonist baylar, bu kadar aç›k gerçe¤i muazzam ölçüde korkunç bir demagojiyle ve bir hokkabaz maharetiyle ters yüz ediyorlar. ‘Cephe, devrimin dostlar› ve düflmanlar›n› do¤ru tespit etmeyi ifade eder’ diyerek, bir tesbitle, her fleyi hallediyorlar. Marksist-Leninistler’in revizyonistleri küplere bindiren iddias› fludur: Proletarya önderli¤inde ve iflçi-köylü temel ittifak› üzerinde kuraca¤›m›z halk›n birleflik cephesi, bir veya birkaç bölgede k›z›l siyasi iktidar gerçekleflmeden bir gerçek halini alamaz. Bu, aç›k bir fleydir ve asla halk›n birleflik cephesini gerçeklefltirmek
için çal›flmayal›m anlam›na gelmez. Bunu, ancak okudu¤unu anlamayan geri zekal›lar ve bir de okudu¤unu domuzuna anlay›p da, içinde kötü niyet besleyenler iddia edebilir. Yukar›daki ifadenin anlam› fludur: Halk›n birleflik cephesini gerçeklefltirmek için daha bugünden mücadele edelim, ama bilelim ki, cepheyi gerçeklefltirmek için yürütece¤imiz mücadele bir veya birkaç bölgede k›z›l siyasi iktidar›n do¤mas› noktas›na ulaflmadan, bütün halk›n birleflik cephesi gerçekleflemeyecektir. ‘Bugün köylük bölgelerde yürüttü¤ümüz çal›flmalar, halk cephesinin temeli olan iflçi-köylü ittifak›n› gerçeklefltirmek için de¤il midir?’ diye soruyorsunuz. Bu soru, sadece sizin kötü niyetinizin ve demagoglu¤unuzun kan›t›d›r. Çünkü, iflçiköylü ittifak› Marksist-Leninistler için tart›flma konsu bile de¤ildir. Tart›flma konusu, iflçi-köylü ittifak› üzerine kurulacak olan ittifakt›r; yani milli burjuvazinin devrimci kanad›yla yap›lacak olan ittifakt›r. Ve tart›flman›n bafllang›ç noktas›, zaten sizin reformist milli burjuvaziye kuyruk olma politikan›z›n elefltirisi olmufltur. Bir veya birkaç bölgede k›z›l siyasi iktidar do¤madan, niçin milli burjuvaziyle ittifak mümkün olamaz. Çünkü, daha önce milli burjuvazi proletaryan›n önderli¤ini kabul etmeyecektir; kendi uzlafl›c›, teslimiyetçi, halk kitlelerini asla devrime ve kurtulufla götürmeyecek olan reformist çizgisini inatla, ›srarla sürdürecektir. Proletarya burjuvazi ile ittifak istemedi¤i için de¤il, burjuvazi böyle bir ittifaka yanaflmayaca¤› için ittifak mümkün olmayacakt›r. Bu, apaç›k bir fley de¤il midir? Ülkemizin bugünkü gerçeklerine de uygun de¤il midir? Milli burjuvazinin temsilcileri de, en sa¤›ndan en soluna kadar, seçim veya askeri darbe yoluyla iktidar› ele geçirmek, bu66
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
günkü düzenin göze batan yanlar›n› biraz törpülemek, iflçiler ve köylüler üzerinde kendi diktatörlüklerini kurmak için çal›flm›yorlar m›? Ço¤u zaman faflizme kuyruk sallam›yorlar m›? Bunlarla bugünkü flartlarda, proletarya önderli¤inde ve halk›n demokratik diktatörlü¤ü hedefine yönelen bir halk cephesi kurmak mümkün müdür? Bugüne kadar mümkün olmufl mudur? Bir veya birkaç bölgede k›z›l siyasi iktidar›n gerçekleflmesiyle, bugün mümkün olmayan fley, mümkün hale gelecektir. Çünkü bir kere iflçi s›n›f›, yoksul köylüler ve komünist parti gerçek özgürlü¤üne, varl›¤›n› koruman›n ve devam ettirmenin gerçek garantisine yani düzenli halk ordusuna sahip olacakt›r. Çünkü, Mao Zedung yoldafl›n ifade etti¤i gibi, ‘halk›n ordusu yoksa, hiç bir fleyi yoktur’, ‘kendi silahl› kuvvetleri olmayan bir partinin özgürlü¤ü de olmaz.’(abç) ‹kinci olarak, iflçi-köylü ittifak›, yani temel ittifak, belli ölçülerde gerçekleflmifl olacakt›r. Bu, son derece önemli de¤ifliklikler, zaman zaman ortada karars›z bir tav›r tak›nan, zaman zaman da iflçilere, köylülere karfl› halk düflmanlar›n›n saf›na dümen k›ran milli burjuvaziyi genifl ölçüde proletaryan›n önderlik etti¤i devrim cephesine çekecektir. Genifl ölçüde diyoruz, çünkü daha önce milli burjuva temsilcileri ve baz› unsurlar, bir ölçüde devrim saf›nda yer alabilir ama, buna henüz milli burjuvazi ile ittifak gözüyle bak›lmaz. Revizyonist hainler, bugünden milli burjuvaziyle ‘ittifak›’›(!) mümkün görüyor! Evet, mümkündür ama, bir tek flekilde mümkündür: O da, proletaryan›n k›z›l bayra¤› alt›nda, iflçi-köylü temel ittifak› üzerinde, halk›n demokartik diktatörlü¤ünü kurmaya yönelen bir cephe yerine; burjuvazinin arkas›nda, baz› reformlarla 67
bugünkü düzenin sivri yanlar›n› törpülemeye ve bir burjuva diktatörlü¤ü kurmaya yönelen bir ‘cephe’(!) geçirmekle mümkündür. Revizyonist hainlerin ‘cephe’ anlay›fl› ikinci kategoriye dahil oldu¤u için onlar, daha bugünden milli burjuvazi ile ittifak›(!) mümkün görüyorlar. Bizce bugün, Lenin yoldafl›n da belirtti¤i gibi, burjuvaziyle sadece ‘geçici ve k›smi anlaflmalar’ mümkün olabilir.(abç) ...Cepheyi gerçeklefltirme mücadelesinde marksist-leninistler, esas olarak iflçi-köylü ittifak›n› gerçeklefltirmeye çal›fl›rlar, ona a¤›rl›k verirler. Bu, daha somut ifadesiyle flu demektir: Partinin ve halk ordusunun inflas›na birinci derecede a¤›rl›k verirler, milli burjuvazi ile ittifaka ikinci derecede a¤›rl›k verirler. ‹flte revizyonist hainlerin, ihanetleri bir de bu noktada kendini gösteriyor: Onlar, durmadan ve sürekli olarak burjuvazi ile ittifak›(!) birinci plana geçirmeye, partinin ve halk ordusunun inflas›n› ikinci plana atmaya çal›fl›yorlar.” (Seçme yaz›lar. “fiafak revizyonistleri Dev-Güç anlay›fl›n› devam ettiriyor”, makalesinden al›nm›flt›r) Kaypakkaya yoldafl›n “güçbirli¤i” ve cephe üzerine söylediklerine ekleyece¤imiz fazla bir fley yoktur. Dün D. Perinçek revizyonisti için söyledikleri bugün “demokratik güçbirli¤i” içerisinde olan küçük burjuva partiler için de geçerlidir. “Demokratik güçbirli¤i” içerisinde yer alan EMEP gibi küçük burjuva partileri ifli milli burjuvaziyle s›n›rl› tutmayarak sistemin partisi olan SHP ile ittifaka kadar götürdüler. Yoldafl Kaypakkaya’n›n dedi¤i gibi günümüzde “milli burjuva partilerle ancak geçici ittifak kurulabilir.” Bu ittifak sürekli bir hale dönüfltürülemez. Fakat
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
“demokratik güçbirli¤i”nin bu ittifak› geçici gözükmüyor. Özellikle de SHP bu sa¤ teslimiyetçi ittifak› kendi bayra¤› alt›nda kal›c›laflt›rmak istiyor. Kaypakkaya yoldafl›n D. Perinçek için söyledikleri ise oldukça isabetli bilimsel tesbitlerdir. Ki bu revizyonist bay gelinen aflamada ideolojik olarak revizyonist olmaktan öte siyasi aç›dan milli burjuva bir hareket haline dönüflmüfltür. Dünün revizyonisti, reformist milli burjuvaziye kuyruk sallamak için her türlü teslimiyetçi teoriyi gelifltirirken, bugün ise milli burjuva partisi olup ç›km›flt›r. Hem de Türk milli burjuvazisi olarak. 1970’li y›llarda hatal› ve sosyal floven bir temelde olsa da, yani her tür olumsuz anlay›fllar›na karfl›n yine de Kürt ulusunun Kendi Kaderinin Tayin Hakk›’n› savunuyordu. Ama bugün UKKTH diye bir ifadeyi dahi a¤z›na alm›yor. Almad›¤› gibi Türk devletinin Güney Kürdistan’a müdahale etmesini savunacak kadar flovenist bir durufl sergilemektedir. Ayn› flekilde Türk devletinin K›br›s’taki iflgalcili¤ini de savunmaktad›r. Bu tezlerini ise sözümona “emperyalist çözüme” karfl› olma ad› alt›nda yapmaya çal›fl›yor. Onlar için her kimki “Misak-i milli s›n›rlar›na karfl› ç›kar”, yani Kemalist devlet politikas›n› savunmayanlar ulusalc› de¤il, emperyalizmin iflbirlikçisidir. “Devleti koruyanlar ulusalc›, karfl› ç›kanlar ise anti-ulusalc› güçlerdir.” Bunun için de “ulusal güçbirli¤i” ça¤r› ve pratiklerini MHP’den tutal›m da CHP ve DYP’ye kadar her kesimle gerçeklefltirmeye çal›fl›yorlar. Türk floven ve ›rkç›l›¤› K›br›s sorunu ve Güneyli Kürtler’in fedarasyon talepleri üzerinden her geçen gün biraz daha da hortlat›lmaya çal›fl›l›yor. 2 Mart günü Atatürkçü Düflünce Derne¤i’nin (ADD) “hilafetin kald›r›lmas›n›n y›l dönümü” vesilesiyle Ankara Ticaret Odas›(ATO) salonunda yap-
t›¤› toplant› ve aç›klamalar Türk milliyetçili¤inin flaha kald›r›lmas›n›n d›fla vurumudur. Hat›rlanaca¤› gibi bu toplant›ya Türk ordusu en üst düzeyde kat›lm›fl ve yap›lan konuflmalar› alk›fllam›flt›. Yine benzer geliflme bir gün sonra R. Denktafl’›n karfl›lanmans› töreninde ve toplant›da yapt›¤› konuflmada ortaya konuldu. Bu toplant›da ordu tam kadro yoktu, fakat bu kez devlete baflbakanl›k ve cumhurbaflkanl›klar› yapm›fl Demirel ve Ecevit vard›. AKP ve bir kaç parti d›fl›ndaki di¤er parti yöneticileri de ATO salonunda Denktafl’›n Türk milliyetçisi ve iflgalcili¤ini öven konuflmalar›n› alk›fllamak için oradayd›lar. Sözüm ona toplant› “hilafetin kald›r›lmas›n›n y›ldönümüyle” ilgili yap›lm›flt›. Fakat gerçekler öyle de¤ildi. Amaç, “K›br›s ve Kürt sorunu” bahane edilerek Türk gerici milliyetçili¤inin aya¤a kalkmas›n› sa¤lamak için ça¤r› yapmakt›. Ordu ayakta alk›fllad›. Ordunun tam kadro destek vermesi bunu çok net bir flekilde ortaya koyuyor. Bu durumun farkl› boyutlar› da var elbette. Örne¤in AKP’ye “fazla ileri gitmeyin" gözda¤›n› vermek gibi. Yine milli burjuvazi aç›s›ndan içinden geçti¤imiz dönemin bir baflka boyutu ise fludur: Daha önce de ifade etti¤imiz gibi ülkemizdeki milli burjuvazi Çin’deki gibi tek bir ulusa ait milli burjuvazi de¤il. Kürt ulusunun da milli burjuvazisi vard›r. Bunu görmezlikten gelemeyiz. Ayr›ca ülkemizdeki milli burjuvaziyi sadece ‹flçi Partisi gibi partiler temsil etmiyor. Bir çok milli burjuva parti mevcuttur. Bunlardan, yani milli burjuvazinin bir kesimini temsil eden, özellikle de Türk milli bujruvazisi temsil eden kanatlardan birisi de feodal islami iedolojiyle kendisine si68
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
Unutmamal› ki ülkemizde son 30 y›l içerisinde ideolojik kaosun en çok kendisini gösterdi¤i alanlardan birisi de kavramlar› gelifli güzel kullanmakt›r. Özellikle de 12 Eylül askeri cuntas› sonras› bu alan hayli kaotik bir hal ald›. Uluslararas› burjuvazi bu kaotik kavramsall›¤a 1990’l› y›llar›n bafl›ndan sonra daha da h›z verdi. fiüphesiz ki bu söylemlerden Maoist hareket de etkilendi. Öyle ki bazan Marksist terminolojiyi kullanmak yerine burjuva kalemflörlerin kulland›¤› uslupla yaz›p çizmeye baflland› yasi yön veren ak›mlar›n olmas›d›r. Bu ak›mlar bafl›ndan beri AKP hükümetini desteklemektedir. Bu kesim A. Dilipak’›n bafl›n› çekti¤i kesimdir. Bunlar feodal islam ideolojisine ba¤l› kalarak siyasi flekilenmesini yapmaktad›rlar. Mevcut durumda ise AKP hükümetinin yede¤inde hareket etmektedirler. Bu kesimle Irak’›n iflgaline karfl› geçici ittifaka gitmek yanl›fl de¤ilken, ancak seçim ittifak›na gitmek yanl›fl bir siyaset olurdu.
du¤u tezler ›fl›¤›nda yan›tlamal›y›z. Unutmamal› ki ülkemizde son 30 y›l içerisinde ideolojik kaosun en çok kendisini gösterdi¤i alanlardan birisi de kavramlar› gelifli güzel kullanmakt›r. Özellikle de 12 Eylül askeri cuntas› sonras› bu alan hayli kaotik bir hal ald›. Uluslararas› burjuvazi bu kaotik kavramsall›¤a 1990’l› y›llar›n bafl›ndan sonra daha da h›z verdi. fiüphesiz ki bu söylemlerden Maoist hareket de etkilendi. Öyle ki bazan Marksist terminolojiyi kullanmak yerine burjuva kalemflörlerin kulland›¤› uslupla yaz›p çizmeye baflland›. Milli veya komprador burjuvazinin çeflitli kanatlar› MLM s›n›f teorisine uygun sözcüklerle tan›mlanmak yerine s›n›flar›n varl›¤›n› reddeden burjuvazinin diliyle tan›mlanmaya çal›fl›l›yor. Örne¤in “yeflil sermaye”, “islami sermaye”, “sermaye s›n›f›”, “sermaye kesimi” gibi... Her s›n›f ekonomik durumuna göre tespit edilmelidir. Partiler ise program ve eylem çizgisine göre tespit edilir. Dolay›syla bir s›n›ftan “yeflil sermaye”, “islami sermaye”,“sermaye s›n›f›” gibi sözetmek, MLM terminolojiyi buland›rmaktan baflka bir amaca hizmet etmez.
Bu gerçeklikten hareketle de yerel seçimler takti¤imizi belirlerken bu kesimlerle ittifak› savunmad›k.
Bilinmelidir ki kavramlar yerli yerine kullan›lmad›¤› zaman bu durum zamanla ideolojik kaosa dönüflür. Burjuvazi bu türden kavramsal kaosu bilinçli yarat›yor. Çünkü onun amac› MLM teoriyi bin bir yolla bofla ç›kartmakt›r. Bunu da baflta ideologlar› olmak üzere besleme yazar çizerleri arac›l›¤›yla yap›yorlar.
Sözün özü Kaypakkaya yoldafl›n “cephe,” “güçbirli¤i” ve “ittifaklar” üzerine ortaya koydu¤u tezlerin bilimselli¤i dün oldu¤u gibi bugün de geçerlidir. Bundand›r ki bu üç olguyla ilgili gündeme gelen tart›flmalar› sa¤a sola bükülmeden yoldafl Kaypakkaya’n›n ortaya koy-
O nedenle bu tür dönemlerde MLM terminolojiyi kullanmak için daha bir özen göstermeliyiz. Bu terminolojinin bozulmas›na kendi saflar›m›zda izin vermemeliyiz. Çünkü Marksist söylemlerin bulan›klaflt›r›lmas› kendi ba¤r›nda ideolojik kaosu da tafl›r...
K›sacas›, devrimimizin bu döneminde Milli burjuvazinin sol kesimiyle bile her dönem (bunun ad› geçici ittifak da olsa) ittifak savunulmaz, ittifaka gidilmez.
69
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
Sonuç Yerine Yeni Demokratik Devrim, özde burjuva de¤il, proleterdir. Her s›n›f ekonomik durumuna göre tesbit edilirken, her hareket ise güttü¤ü program ve eylem çizgisine göre de¤erlendirilir. Dolay›s›yla Yeni Demokratik Devrim’in amac› sadece toprak devrimini gerçeklefltirmek de¤il, kesintisiz bir flekilde önce sosyalizm, sonra ise komünizme varmakt›r. Oysa eski tip burjuva demokartik devrimlerinde bu amaç yoktur. Onlar›n amac› burjuvaziyi iktidara getirmek ve onun iktidar›n› ebediyete korumakt›r. Yeni Demokratik Devrimler’le eski tipte burjuva demokratik devrimleri birbirinden ay›ran en temel ve belirgin özellik birinin (eski) burjuvazi önderli¤inde di¤erinin ise proletarya önderli¤inde gerçekleflmifl olmas› gerçekli¤idir. Bundand›r ki yeni tip demokartik devrime karakterini veren burjuvazi de¤il proletaryad›r. Yeni Demokratik Devrim ile Sosyalist devrimi birbirinden ay›ran temel nokta ise bu devrimin do¤rudan kapitalizmi (komprador bürokrat kapitalizm hariç) hedeflememifl olmas› ve devrimin s›n›f bileflimlerinin farkl› olmas›d›r. Yeni Demokratik Devrim’in bafl çeliflkisi feodalizmle genifl halk y›¤›nlar› aras›ndaki çeliflki iken, sosyalist devrimin bafl çeliflkisi ise burjuvazi ile proletarya aras›ndaki çeliflkidir. Yeni Demokratik Devrim, emperyalizm, feodalizm ve komprador bürokrat kapitalizmi hedefler. Anti-feodal ve antiemperyalist yönler birbirine ba¤l›d›r. Bir baflka deyiflle milli ve demokratik yönler birbirinden kopmaz ve kopuk olarak ele al›namaz.
Yeni Demokratik Devrim proleter devrimler ça¤›n›n bir parças›d›r. Eski tip devrimler ise burjuva demokartik devrimler ça¤›n›n parças›d›r. Dolay›s›yla eski tip devrimlerin niteli¤i tamam›yla burjuvad›r. Yeni Demokratik Devrim’lere burjuvazi de¤il ancak proletarya önderlik yapabilir. Çünkü burjuvazi ilerici ve devrmci barutunu Ekim devrimiyle, hatta Lenin yoldafl›n dedi¤i gibi 1905 Rus devrimiyle birlikte bitirmifltir. Dolay›s›yla onun gündeminde toprak devrimini çözme diye bir sorunu yoktur. Yeni Demokratik Devrim’in s›n›fsal olarak önderli¤ini proletarya yapar. Proletarya di¤er s›n›flara siyasi önderli¤ini ise komünist partisi arac›l›¤›yla yürütür. Yeni Demokratik Devrim’ler (Milli Demokratik Devrim) ancak Maoist partiler ve önderli¤inde yürütülecek Halk Savafllar›yla baflar›ya ulaflt›r›labilir. Bizimki gibi ülkelerde ülkenin tam ba¤›ms›zl›¤› ve demokratikleflmesinin yolu buradan geçer. Yeni Demokratik Devrim, bugünden yar›na ad›m ad›m inflas› gerçekleflecek bir devrimdir. Bu devrimin olgunlaflt›¤› belirgin dönemler Kurtar›lm›fl alanlar›n ve arkas›ndan K›z›l Siyasi ‹ktidarlar›n kuruldu¤u dönemlerdir. Yeni Demokratik Devrim ve ona niteli¤ini veren proleter demokrasi “en geliflmifl,” “en ileri” diye bilinen burjuva demokrasisilerinden daha geliflkin ve ileri demokrasiyi temsil eder... Bunun için de slogan›m›z; “ kahrolsun her türden burjuva demokrasisi, yaflas›n halk ve proletarya demokrasisi” diyoruz!
Yeni Demokratik Devrim’in s›n›f bileflenleriyle, Halk›n Birleflik Cephesi ve anti-faflist birleflik cephenin s›n›f bileflenleri bir ve ayn›d›r. 70
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
B‹R TAHAMMÜLSÜZLÜK NOKTASI: “PART‹ DÜfiMANLARI!” VE B‹R DÖNGÜ
“TEHD‹T ED‹L‹YORUZ...” ünyemizdeki farkl› görüfllere karfl› nas›l bir durufl içerisinde oldu¤umuzu; bu farkl› görüfller, farkl›l›klar›n› örgüt içinde de¤il de örgüt d›fl›nda ifade etme isteklerine ba¤l› olarak parti d›fl›na ç›kt›klar›nda, nas›l bir tutum içerisinde oldu¤umuzu; bu farkl›laflmalarda partimizi elefltirel tarzda ayr›lan kesimlerle bir olan, onlar› destekleyen halka karfl› nas›l bir yaklafl›m içerisinde oldu¤umuzu; böyle bir durum söz konusu olmasa bile d›fl›m›zdaki parti ve örgütleri alg›lay›fl biçimimizi; keza parti ya da partisiz kitlelerin partiye yönelik elefltirilerini de¤erlendirifl tarz›m›z› ve benzeri durumlar› mercek alt›na yat›rmak durumunday›z
b
71
N
as›l bir iktidar ve nas›l bir demokrasi kavray›fl›na sahip oldu¤umuzu anlamak istiyorsak, bünyemizdeki farkl› görüfllere karfl› nas›l bir durufl içerisinde oldu¤umuzu; bu farkl› görüfller, farkl›l›klar›n› örgüt içinde de¤il de örgüt d›fl›nda ifade etme isteklerine ba¤l› olarak parti d›fl›na ç›kt›klar›nda, nas›l bir tutum içerisinde oldu¤umuzu; bu farkl›laflmalarda partimizi elefltirel tarzda ayr›lan kesimlerle bir olan, onlar› destekleyen halka karfl› nas›l bir yaklafl›m içerisinde oldu¤umuzu; böyle bir durum söz konusu olmasa bile d›fl›m›zdaki parti ve örgütleri alg›lay›fl biçimimizi; keza parti ya da partisiz kitlelerin partiye yönelik elefltirilerini de¤erlendirifl tarz›m›z› ve benzeri durumlar› mercek alt›na yat›rmak durumunday›z. Çünkü bu gibi durumlar karfl›s›ndaki refleksler ve durufllar, iktidar› ve demokrasiyi kavray›fl›m›za dair önemli ipuçlar› verecektir, vermektedir. Bu noktada Maoist Komünist Partisi’nin gerçeklefltirmifl oldu¤u kongrede yapt›¤› de¤erlendirmelerden örnekleyecek olursak, kendisini kendi hukuku ile parti ya da
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
örgüt olarak ortaya koyan hiçbir siyasal yap›n›n parti ya da örgüt olup olmad›¤›n› tart›flma hakk›na sahip de¤iliz. En fazla kendi kavray›fl›m›z ve hukukumuz do¤rultusunda bu siyasal yap›larla nerede nas›l beraber olaca¤›m›z› ya da neden beraber olamayaca¤›m›z› belirleme hakk›na sahibiz. Bu de¤erlendirmelerin nereden kaynakland›¤›na dair pratik bir örnek vermek gerekirse; bir dönem tutsaklar cephesinde, hapishaneler konseylerinde yer alan kimi siyasal yap›lar›n örgüt olup olmad›¤›, dolay›s›yla konseylerde yer al›p alamayaca¤› tart›flmalar› yaflanm›flt› ki, o dönem, komünist partisinin hapishanelerden sorumlu komitesi de belli bir öznelcilikle böylesi bir tart›flmaya dahil olmufl, her siyasal yap›y› örgüt olup olmad›¤› noktas›nda tart›flma öznelcili¤ine düflmüfltür. Elbette bu öznelcili¤e sebep olan koflullar› gözard› etmiyoruz. Zira o dönemler, üç kiflilik örgütleri ile üç yüzlerin, üç binlerin kaderine yön verecek politikalara ortak olurken, üç yüzlerin ve üç binlerin sorumlulu¤undan uzak davrananlar›n bafl a¤r›s›na dönen tutumlar› söz konusu idi. Ama iktidar› ve demokrasiyi gerçek anlam›yla kavrayan bir politik yap›, bu kuflatmalar› gerekçe edinme lüksüne sahip de¤ildir ve bu durumda, parti midir de¤il midir ya da örgüt müdür de¤il midir tart›flmas› yap›larak, bir siyasal yap›n›n kendisini tan›mlay›fl biçimine müdahale edilmifl olunuyor ki, bu, iktidar› ve demokrasiyi kavray›fl›m›zdaki problemli yanlar›n su yüzüne vuruflu anlam›na gelmektedir. Böylesi bir durumda yap›lacak tart›flma, bir siyasal yap›n›n parti ya da örgüt olup olmad›¤› de¤il, o süreçlerde bu parti ya da örgütlerle beraber olup olmayaca¤›m›z meselesidir. Buradan bir ad›m ötesini ise komünist hareket de dahil, devrimci hareketin toplam› yaflam›flt›r ya da yaflamaktad›r. Buradan bir ad›m ötesi nedir? Devrimci bir ya-
p› içerisinde yer al›rken flu veya bu nedenle farkl›l›klar›n› parti ya da örgüt içerisinde de¤il de, d›flar›s›nda ifade etmek isteyen ve bu do¤rultuda farkl› bir siyasal yap›lanma ile ortaya ç›kan kesimleri parti ve devrim düflmanl›¤› ile itham edip, de¤er sömürüsü yapmakla suçlamak. Bu, san›r›z genelleme yapmakta bir sak›nca yok- devrimci hareketin bir tahammülsüzlük noktas› olarak d›fla vurmaktad›r ve ayn› zamanda, devrimci hareketin iktidar› ve demokrasiyi kavray›fl›na dair de olumsuz bir veri olmaktad›r. Ayn› öznelcilik, bu itham edifl ile karfl› karfl›ya kalanlarda da farkl› bir flekilde kendisini gösterebilmektedir. Örne¤in, dün, benzer durumlarda içinde yer ald›¤› yap› ile birlikte baflkaca yap›lar› benzer ithamlarla suçlarken, yanl›fl tutumlar›n "kurflun asker"i olmada hiçbir sak›nca görmezken ya da bu suçlamalara sessiz kal›rken, sorun kendi bafl›na musallat olunca "tehdit ediliyoruz" ya da "s›k›flt›r›l›yoruz" ç›rp›n›fllar› aras›nda, dün suçlad›klar›yla bile beraber olup, kendi durumlar›n› onlara izah etme ihtiyac› duyabiliyorlar. Ve bunu yaparken, dün bizler de sizlere karfl› böyle davranm›flt›k ama o gün fark edemedi¤imiz bu temel yanl›fl bugün bizim bafl›m›za musallat oldu diyerek özelefltirel bir de¤erlendirmeye dahi girilmiyor. Bu çifte standart durum, kendilerine yönelik bir elefltiriye dönüfltü¤ünde ise, klasik bir flekilde, ya biz o dönem de karfl›yd›k ama parti de ço¤unlu¤u teflkil etmiyordu gibi, konuyu kendisinden soyutlayan sözüm ona Marksist, ama esas›nda liberal bir tutum sergileniyor. Bu zaafiyet kendi bafllar›na musallat oldu¤unda, pekala partilerine ra¤men aç›klama yapanlar›n, dün, muhalefete iliflkin ölüm kararlar› al›n›rken parti d›fl› davranamay›fl›n›, ço¤unluk karar› ile örtmeye çal›flmas› Marksist bir tutum olamaz. Bu baflkalar›na Marksizm uygulan›rken, kendimize karfl› liberal davranman›n pratik göstergesinden baflka bir fley ol72
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
mad›¤› gibi, devrimci hareket bünyesinde de kopuflanlar nezdinde “Tehdit ediliyoruz... k›s›tlan›yoruz...” fleklindeki bir k›s›r döngü ile ortaya ç›k›yor. Ve bu döngü, kendisini tekrar etti¤i müddetçe de di¤er zaafiyetler, derinleflerek devam ediyor. Çünkü bu döngüye kap›lanlar, siyasal iddialar›n› bir kenara b›rakarak, dert yanma prati¤inden baflka bir varl›k ortaya koyam›yor. Bu pratiklerin devrimci hareket içerisinde örnekleri çoktur ki, bu örnekler, bu duygusal ruh halinin d›fl›nda da kendisini gösteremiyor. Dolay›s›yla bir tahammülsüzlük noktas›n› ele al›p de¤erlendirirken, karfl›t›na da dikkat çekmek zorunlulu¤u vard›r. Bu zorunluluk kavranmad›¤› taktirde, büyükler, kendisinden ayr›flan küçükleri z›mni bir anlaflma do¤rultusunda pazarl›k konusu yaparak ayr›flan küçüklere karfl› topyekün bir anti-demokratik tutum ortaya ç›karabiliyor. Dün “sol içi fliddet” üzerine ince eleyip s›k dokuyarak de¤erlendirme yapanlar ve hatta de¤erlendirmenin de ötesinde “sol içi fliddet” uygulad›klar› gerekçesiyle kimi yap›lara karfl› tav›r alanlar, kendisinden ayr›flanlara dair ölüm kararlar› ç›kar›nca bu tutumlar›n› sessizli¤e gömebilmifllerdir. Çünkü ayn› "Marksist" tutumun devam›, kendisine yönelik liberalizmini su yüzüne vuruyordu. Dolay›s›yla karfl›l›kl› ç›karlar armonisiyle yanl›flta z›mni de olsa mutabakata varmak daha pozitif bir yaklafl›m olarak alg›lanabiliyordu ama asl›nda bu “pozitif” yaklafl›mlar, varolan zaafiyeti pekifltirir bir rol oynuyordu. (Bu arada, parti örgütleri aras›nda z›mni bir flekilde süren bu mutabakat, tabana do¤ru inildi¤inde daha aç›k bir flekilde kendisini gösterebiliyor; örne¤in, bir devrimci yap›da bir ayr›flma oldu¤unda, o devrimci yap›n›n taban›nda yer alan bireyler, ayr›flanlara iliflkin devrimci hareket içerisinde tav›r örgütlemeye kalk›flarak bir baflka devrimci yap›ya “Nas›l ki, biz sizden ayr›lanlar› dikkate almad›ysak, sizler de bizden ayr›73
lanlar› dikkate almamal›s›n›z,” deme gafletinde bulunabiliyor. Böylece, meseleye bilimsel bir bak›flla do¤ru-yanl›fl ekseninde bakma yerine karfl›l›kl› olarak birbirlerine diyet borcu ödeme fleklinde burjuva tarzda yaklafl›m gösterilmifl olunuyor.) Bir devrimci parti, flu iki iliflki aras›nda diyalektik bir bütünlük kurarak bir pratik durufl ortaya ç›karmak, bu pratik durufl içerisinde yeni demokratik bir kültür infla etmek durumundad›r: Evet, öncelikle gerici iktidar› y›kmak zorunday›z ve dolay›s›yla gerici iktidar› her yönüyle hedef seçmeliyiz. Fakat bu, kendi ba¤r›m›zdaki zaafiyetleri görmeme ya da örtme lüksüne vesile olmamal›, vesile edilmemelidir. Aksi halde, bir ucu y›kma iken di¤er ucu yapma olan devrim faaliyetinin yapma boyutu zaafiyetlerden ötürü yanl›fl bir sonuç ile ortaya ç›kar. Ki, y›k›nt›n›n üzerine y›k›nt› infla eden bir devrim faaliyeti, daha bugünden geriye dönüflle yüz yüze kalm›fl demektir. Örnekleyelim; bugün gericili¤in elefltirisi yap›l›rken, feodal kuflatmalar›n esiri olarak kad›na yönelik fliddeti elefltiriyoruzdur ya da efli uykudayken flehvete gelen bir erke¤in uyku halindeki efliyle iliflkiye giriflini savunan bir hükümet yetkilisini elefltiri konusu yap›yoruzdur ama devrimci hareket saflar›nda, ilk anda gönüllü yaflam›fl olsa bile, daha sonra feodal namus kuflatmas›n›n esiri olarak nefret etti¤i bir erkekle aylarca bir iliflki sürdüren ve hatta erke¤e yapt›r›m uygulanmas›na ra¤men, bu kuflatmay› yaramad›¤› için yeniden ayn› erkekle iliflkiye giren bir kad›na iliflkin, sorunu çözümlemeden uzak bir tutumla, çok rahat bir flekilde flüphe örgütlenebiliyor ve buna sessiz kal›n›yor ise, yar›n kurulacak yeni bir cumhuriyetin kad›n haklar› boyutunda garanti olmas› mümkün olamayaca¤› aç›kt›r. Bugün bu yeni cumhuriyet için mücadele yürüten kad›n, yar›n bu cumhuriyetin kendisine karfl› örgütlendi¤ini gördü¤ünde rejimle olan bar›fl›kl›¤›n› yitirerek hak-
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
l› bir zeminde rejime karfl› savaflacakt›r. Çünkü kad›n, yeni demokrasiye ayn› zamanda kendi haklar› için özlem duymaktad›r. Bu yüzden ne tek tarafl› olarak devrimci hareketi elefltiri konusu yapan bir küçük burjuva entelizmine ne de kendi saflar›n› elefltiriden muaf tutan bir duruflla gerici siyasal iktidara yönelen dar bir militan tutuma izin vermemek gerekir, aradaki iliflkinin diyalektik bütünlü¤ünü kurarak kelimenin gerçek anlam›nda proleter bir devrimci durufl içerisinde olmak gerekir. Devrim y›kma ve yapma uçlar›yla bir bütünlük arzeden bir faaliyettir ve dolay›s›yla bu bütünlükten kopan bir devrimci faaliyet ile bar›fl›k olmak mümkün de¤ildir. Yeniyi ve yeni kültürü infla etme iddias›nda olan proletarya, proletaryan›n partisi olan komünist partisi ve bu partinin öncülü¤ünü kabul eden devrimci halk, olaylara ve olgulara, bu durufl içerisinde metanetle yaklaflmak ve militan bir durufl örgütlemek durumundad›r. Örne¤imiz ile ana konudan uzaklaflmadan bafla dönecek olursak, iktidar› ve demokrasiyi kavray›fl›m›zda, devrimci hareketi yaralar tarzda ortaya ç›kan ve yeniden ve yeniden kendisini örgütleyerek devam ettiren flu tutumu, kopuflanlara karfl› a¤›r ithamlarda bulunarak tav›r örgütlemeye çal›flan tutumu yak›n zamanda kendisini bir kez daha göstermesini vesile ederek elefltirelim. Yeni Demokrasi Yolunda ‹flçi-Köylü gazetesinin 31 Ocak-13 fiubat 2004 tarihli say›s›n›n S›n›fsal Bak›fl köflesinde “E¤er Ödenecek Bir Bedel Yoksa, Bir De¤er De Yoktur” bafll›kl› yaz›s›nda bir ilan vesile edilerek bir de¤erlendirme yap›l›yor. Bu de¤erlendirmenin daha ilk sat›rlar›nda yer alan cümleler flunlar oluyor; “(...) Üstelik bu sahtekarl›k olgusu, flehitlerin ‘kullan›lmas›’ ifrat›na varm›flsa, tahammül ötesi bir durum var demektir. ‹flte bu durumda flehitlerin u¤runa canlar›n›
verdikleri de¤erlerin, u¤ursuzlardan titizlikle sak›n›lmas› gerekmektedir. Bunun yöntemlerini flüphesiz ki flartlar belirleyecektir.” Bu sat›rlar yap›lan de¤erlendirmelerle devam ederken flu cümlelere de yer veriyor; “(...) Bunu hafife alma, siliklefltirme, ucuzlaflt›rma densizli¤ine düflenler, ne yaz›k ki bir dönem parti gerçekli¤iyle hasbelkader tan›flan kimi ar›zal› unsurlar olmufllard›r. Daha vahim olan› ise bu zavall›lar›n, kendi derdine düfltükten sonra, flehit düflenleri a¤›zlar›na dolama ahlaks›zl›¤› içinde pazarlamac›l›k yapmalar›d›r. (...) Ancak tart›fl›lmayacak bir husus varsa, o da s›n›f mücadelesinin bu gibi art›klarla oyalan›lmayacak kadar h›zl› bir ak›fl içerisinde a¤lar›n› ördü¤ü gerçe¤idir. Ayn› karakterde olmayan hiç kimsenin, hariçten gazel okuyan, mücadeleye s›rt›n› dönen, dedikodu kalfal›¤› yapan, ihbarc›l›¤a soyunan bu gibi icazetli-özürlü düflkünlere itibar etmesi düflünülemez. Tarihimizde de paydas› parti düflmanl›¤› olmad›¤› sürece hiç kimsenin, bu ve benzerleri ile ayn› kaderi paylaflt›¤› görülmemifltir.” Elefltiri konusu yap›lan kesim henüz kamuoyuna kendisini tan›tan bir bildirimde bulunmad›¤› için bir de¤erlendirme yapabilecek durumda de¤iliz. Dolay›s›yla sadece sezgiler ve kimi pratik hareketliliklere dair izlenimlerin ötesinde bir veriye sahip de¤iliz ki, bu, yeterli düzeyde sa¤l›kl› bir de¤erlendirme yapmak için elveriflli bir veri de¤ildir. Bu yüzden hedeflenen kesim sa¤ ya da “sol” oportünist midir, ideolojik tart›flmas›na girmeyece¤iz. Ancak her halükarda devrimci insanlar ve devrimci bir grup oldu¤unu da belirtmek isteriz. Dolay›s›yla tart›flma konumuz, devrimcilere karfl› böyle bir anlay›fl ve pratik tutumla yaklaflman›n do¤ru olup olmad›¤›d›r. Bizi ilgilendiren yön, budur. Sisteme ve rejime karfl› savaflarak yaflam›n› kaybetmifl devrimcileri sahiplenme prati¤inden de görülmektedir ki, rejim 74
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
karfl›s›nda siyasal bir durufla sahiptirler ve rejim karfl›s›nda devrimci durufla sahip olan güçler, devrimcilere ve komünistlere uzak, yabanc› güçler de¤illerdir. Ve duruflu rejim karfl›t› olan bir güç, uluslar›n kendi kaderlerini tayin hakk›na tecavüz etme ve komünistlerin propaganda yapma hürriyetini k›s›tlama gibi karfl›-devrimci bir prati¤e meyletmedi¤i müddetçe devrime ve devrimcilere uzak de¤il, yak›n ve dost bir güçtür. Dolay›s›yla flehitler de dahil, de¤erleri sahiplenme fleklinde ortaya ç›kan militan durufl, ayn› flekilde proletaryan›n yaratt›¤› tüm de¤erleri sahiplenme temelinde de metin olmak durumundad›r. Bu metanet kaybedildi¤i taktirde, durufl ne kadar militan olursa olsun, proletaryan›n yaratt›¤› de¤erleri rencide eden bir durufl içerisinde olunur ki, bu, devrimi y›kma ve yapma bütünlü¤ü içerisinde kavrayamayan bir çabad›r. ‹ktidar› ve demokrasiyi kavray›fla dair olumsuz bir veridir. Aktard›¤›m›z yerlerden baz› cümleleri öne ç›kararak devam edelim: * “‹flte bu durumda flehitlerin u¤runa canlar›n› verdikleri de¤erlerin, u¤ursuzlardan titizlikle sak›n›lmas› gerekmektedir. Bunun yöntemini flüphesiz ki flartlar belirleyecektir.” * “Bunu hafife alma, siliklefltirme, ucuzlaflt›rma densizli¤ine düflenler, ne yaz›k ki bir dönem parti gerçekli¤iyle hasbelkader tan›flan kimi ar›zal› unsurlar olmufllard›r.” * “Ayn› karakterde olmayan hiç kimsenin, hariçten gazel okuyan, mücadeleye s›rt›n› dönen, dedikodu kalfal›¤› yapan, ihbarc›l›¤a soyunan bu gibi icazetli-özürlü düflkünlere itibar etmesi düflünülemez. Tarihimizde de paydas› parti düflmanl›¤› olmad›¤› sürece hiç kimsenin, bu ve benzerleri ile ayn› kaderi paylaflt›¤› görülmemifltir.” 75
Kendi süreçlerimizden de örnekleyerek devrimci hareketin zaafiyetlerine dikkat çekmek istedik. Ancak flunu biliyoruz ki, bu gibi zafiyetlerin afl›lmas› için daha yo¤un de¤erlendirmeler ve daha yo¤un tart›flmalar flart oldu¤u gibi, en keskin ve çeliflmelerin yo¤un oldu¤u süreçlerde militan duruflunu yitirmemekle beraber metanetini de koruyan devrimci kadrolar üretmek bir zorunluluktur. Bu yüzden bu eyleme daha bir yo¤unlafl›lmas› gerekti¤ini düflünüyoruz U¤ursuzlardan titizlikle sak›nmay› e¤er flartlar belirleyecek ise, bu kavray›fl fliddet içeriyor mu diye sormak durumunda kal›yoruz ki, “u¤ursuz”, “titizlikle sak›nma” ve “flartlar” kavramlar›n› yan yana koydu¤umuzda zihinde fliddet yoksa bile, fliddet içeren bir ça¤r›fl›m yapt›¤›n› kabul etmek durumunday›z. Bir ikincisi; böyle de¤il desek bile, bu sözcüklerin tabana do¤ru indi¤inde daha uç haller alabilece¤i art›k bir varsay›m›n ötesinde bir gerçektir. Zira, halk› her zaman do¤ru kabul etmek, do¤ru göstermek ya da so¤ukkanl› diye telakki etmek popülist bir yaklafl›md›r. Çünkü bu tutumlara da sahip olan halk›n, bazen kraldan daha çok kralc› kesilebildi¤ini ve “K›l›ç çek!” komutunu duyar duymaz, k›l›ç çekmenin de ötesinde k›l›ç saplad›¤›n› biliyoruz. Hele de fraksiyonel bir partizanc›l›k da sözkonusu ise, bu, çok daha muhtemel bir hal alabilmektedir. Ki “parti gerçekli¤i ile hasbelkader tan›flan kimi ar›zal› unsurlar,” belirlemesine varolan gerçeklerden ötürü elefltirel yaklaflmayan ve bu cümledeki kolayc›l›¤› elefltirmeyen bir bireyin, k›l›ç saplama ba¤nazl›¤›na da düflebilece¤ini kabul etmek gerekiyor, hele de “ihbarc›l›k” gibi
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
suçlamalar›n oldu¤u bir yerde! (Bunlar› tek bafl›na herhangi bir siyasal yap›y› itham etmek için söylemiyoruz, halk›n ba¤r›nda yer alan gerici tutumlardan ve kitle psikolojisinden hareketle söylüyoruz ki, TKP/ML ile MKP’nin 1994’te yaflad›¤› ayr›flmada, MKP’nin -daha do¤rusu MKP’nin önceli olan TKP(ML)’nin- yay›mlad›¤› kimi bildirilerden hareketle parti kitlesinden kendisini galeyana kapt›ran kimi bireylerin, kendili¤inden de olsa ortaya ç›kard›klar› kimi provakatif tutumlar›n nas›l dizginlendi¤i hat›rlardad›r; örne¤in, MKP’nin kitlesinden bir bireyin daha da alazland›rd›¤› gerilim ortam›nda, TKP/ML’nin kitlesi de varolan elektrikli durufllar›n› daha yüksek düzeye ç›kar›nca, MKP sorumlular›ndan bir birey, olas› bir kavgay› önleyebilmek için, biraz da acze düflerek, ortam› elektriklendiren bireyine dönüp tokat atmak durumunda kalm›flt›r ve bu flok tedavi ile kitlesel bir flekilde alazlanacak kavgan›n önüne geçilmifltir.) Bir di¤er önemli fley ise, devrimci çevreler üzerinde bask›lanma yaratma tutumudur ki, bu, çok daha derin bir zaafiyettir. Hele de devrimci parti ve örgütler bu bask›lanma alt›nda kalarak, içten içe bu e¤ilimle mutabakata var›yor ise, daha bugünden demokrasiye ve kendi kuraca¤› iktidar›n demokratikli¤ine dair iddialar›ndan vazgeçmelidir. Zira, y›k›nt›n›n üzerine y›k›nt› infla etme sürecine girmifl demektir. “Tarihimizde de paydas› parti düflmanl›¤› olmad›¤› sürece hiç kimsenin, bu ve benzerleri ile ayn› kaderi paylaflt›¤› görülmemifltir,” sözü, devrimci kamuoyu üzerinde bask›lanma oluflturmaya dönük bir sözdür. Ve kolay kurulmufl bir cümledir ki, bu kolay kurulan cümlenin, bizim bu de¤erlendirmemiz için de flöyle bir cümle kurmas› muhtemeldir; “Bak›n iflte parti düflmanlar›n› sahiplenerek, parti düflmanl›klar›n› gösterdiler.”
Ama önemli de¤il. Zira yapt›¤›m›z de¤erlendirmeler, devrimci kamuoyuna sunulmufl, kapal› kap›lar ard›nda olmayan de¤erlendirmelerdir. Bu meselenin birinci yan›. ‹kincisi ise, bizler, “Her fley parti için!” gibi bir slogan›n takipçileri de¤iliz ve dolay›s›yla, parti ya da partiler, her fley olmas› gereken gerçekleri rencide eder durumda ise, partiler de elefltiriye tabi tutulmak durumundad›r. Bu, devrimcili¤in; bu, komünistli¤in gere¤idir. Aksi halde, y›kma ve yapma bütünlü¤üyle kavranmas› gereken devrim faaliyetinin, yapma boyutu yanl›fl zemine oturtulmufl olur ki, bu, y›k›nt› üzerine y›k›nt› infla etme prati¤idir. Dolay›s›yla gerçekleri ve do¤rular›, karfl›m›zdakine göre de¤erlendirme öznelcili¤inden uzak durulmal›d›r. Bu yüzden, de¤erlendirmeye konu olan kesim herhangi bir bildirim yay›mlamam›fl olsa dahi ve dolay›s›yla bu kesime dair ayr›nt›l› bir de¤erlendirme yapmam›fl olsak dahi, yanl›fllar› de¤erlendirme ihtiyac› duyuyoruz. Bu, böyle olmad›¤› taktirde devrimci hareketin muzdarip oldu¤u “tahammülsüzlük noktalar›ndan” ve “k›s›r döngülerinden” kurtulamayaca¤› kanaatindeyiz. Ki yak›n zamanda bir vesileyle kendisini gösteren bir duruflu ve prati¤i de¤erlendirirken de, dikkat edildi¤i gibi, gün ile, an ile s›n›rl› tutmad›k. Kendi süreçlerimizden de örnekleyerek devrimci hareketin zaafiyetlerine dikkat çekmek istedik. Ancak flunu biliyoruz ki, bu gibi zafiyetlerin afl›lmas› için daha yo¤un de¤erlendirmeler ve daha yo¤un tart›flmalar flart oldu¤u gibi, en keskin ve çeliflmelerin yo¤un oldu¤u süreçlerde militan duruflunu yitirmemekle beraber metanetini de koruyan devrimci kadrolar üretmek bir zorunluluktur. Bu yüzden bu eyleme daha bir yo¤unlafl›lmas› gerekti¤ini düflünüyoruz. 76
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
NATO Emekçi Halklar Ve Ezilen Uluslara Karfl› Bir Suç Örgütüdür! NATO üzerine de¤iflik çevrelerce birçok fley söylendi-yaz›ld› ve daha da söylenip yaz›lacak. Bizler de yay›nlar›m›zda konuyu sürekli ifllememizin yan› s›ra bu yaz›m›zda biraz daha derli toplu olarak üzerinde durmaya çal›flaca¤›z.
K
uruluflundan bugüne de¤in dünya ezilen halklar› ve mazlum uluslara karfl› birçok suç ifllemifl olan NATO, emekçi halklara ve ezilen uluslara karfl› yeni ve daha kapsaml› sald›r›lar için (özelliklede bölge aç›s›ndan) daha da etkili hale getirilmek isteniyor. Bu amaçla, Haziran ay›nda ‹stanbul’da “NATO Zirvesi” yap›lacak. Ülkemizin devrim ve demokrasi güçleri, NATO zirvesini protestoya ve mümkünse engellemeye haz›rlan›yor. Ülkemizin devrim ve demokrasi güçlerinin yan› s›ra, birçok ülkede de ilerici güçler NATO’nun ‹stanbul Zirvesi’ne karfl› tav›r alarak ülkemizdeki NATO karfl›t› mücadeleye desteklerini bildirmekte, kendi ülkelerinde bu amaçla kimi etkinlikler düzenlemekte ve haziran ay›nda ül77
kemize gelerek aktif bir dayan›flma içerisine gireceklerini beyan etmekteler. Zira, NATO Zirvesi ülkemizde yap›l›yor olsa da, NATO, dünyan›n tüm emekçi halklar› ve ezilen uluslar›na karfl› ABD emperyalizmi önderli¤inde kurulmufl bir örgüttür. ‹stanbul Zirvesinde NATO’yu daha fazla etkinlefltirmeye yönelik al›nacak kararlar bütün ezilen halklar ve uluslar› ilgilendirdi¤inden dolay› kendi sorunlar› olarak da bakmaktalar/bakmak durumundalar. K›sacas›, karfl›-devrimci NATO örgütü ülkemizde oldu¤u gibi di¤er pek çok ülkede de gündemdedir. NATO üzerine de¤iflik çevrelerce birçok fley söylendiyaz›ld› ve daha da söylenip yaz›lacak. Bizler de yay›nlar›m›zda konuyu sürekli ifllememizin yan› s›ra bu yaz›m›zda biraz daha derli toplu olarak üzerinde durmaya çal›flaca¤›z.
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
NATO Öncesi Sürece K›sa bir Bak›fl 1. Emperyalist Paylafl›m Savafl› pek çok fleyi beraberinde getirmiflti. Kuflkusuz ki, dünyan›n hegomanik gücü ‹ngiltere idi. Fakat savafl sonras› y›llarda Japonya ve Almanya toparlanmaya çal›fl›yordu. ABD ekonomisinde çarp›c› büyümeler devam ediyordu. ‹ngiliz emperyalizmi hegomanik bir güç olmas›na ra¤men, 1. Emperyalist Paylafl›m Savafl› sonras› y›llarda aya¤›n›n alt›ndaki toprak yavafl yavafl kaymaya bafllad›. Almanya ve ‹talya’da faflizm, alttan yukar› do¤ru örgütlenerek iktidar oluyordu. Japonya Çin’i iflgal ediyordu. Bu geliflmelerin toplam›, ‹ngiliz emperyalizminin nufuz alanlar›n› tart›flmal› hale getiriyordu. Di¤er emperyalist güçler, dünyay› yeniden paylaflmay›, her biri kendi hegomanyas›n› kurmay› istiyordu. Öte yandan, 1917 Ekim Devrimi, dünyan›n önemli bir toprak parças› ve nüfusunu emperyalist-kapitalist sömürü pazar› olmaktan ç›karm›flt›. Emperyalistkapitalist dünya sisteminin kendi do¤as›nda tafl›d›¤› çeliflkiler k›z›fl›yor ve dünya yeni bir savafla do¤ru yol al›yordu. Burada bir parantez aç›p hemen belirtelim ki, 1917 Ekim Devrimi, dünyada yeni bir 盤›r açm›flt›. Dünya art›k eskisi gibi olmayacakt›; ezilenlerin makus talihi bizzat iflçi s›n›f› önderli¤inde emekçi halklar›n kendi elleriyle de¤ifliyordu. Ezilmek kader de¤ildi ve de¤ifltirilebilirdi. 1917 Ekim Devrimi bunu art›k bir olas›l›k olmaktan ç›kar›p maddi bir gerçe¤e dönüfltürmüfltü. Bu gerçeklik, dünyan›n bütün sömürücü s›n›flar›n› tir tir titretmeye yetmiflti. Art›k rahat uyuyamayacaklard›! 2. Emperyalist Paylafl›m Savafl› ile birlikte pek çok fleyin yan› s›ra dünyadaki siyasi güç dengeleri de bir de¤iflime u¤rayacakt›. Nitekim, Hitler faflizminin
yenilgiye u¤rat›lmas› sonucunda bu böyle oldu. Savafl, onlarca ülkede bir y›k›ma neden olmufltu. Her fleyden önce 50 milyon insan ölmüfl, on milyonlarcas› yaralanm›fl, milyonlarcas› yerinden yurdundan olmufltu. Savafla giren girmeyen bir dizi ülkede ekonomi tamamen felce u¤ram›fl, ülkeler harabeye dönmüfltü. 2. Emperyalist Paylafl›m Savafl›, sadece insanlar› ve ülke ekonomilerini periflan etmekle kalmad›, do¤ay› da harap etti... ABD emperyalizminin Nagazaki ve Hiroflima’ya att›¤› atom bombalar› insanlar›n ölmesi-sakat kalmas›, ekonominin harap olmas›n›n yan› s›ra do¤ay› da tahrip etti¤inin en çarp›c› örne¤i olarak haf›zalardaki yerini koruyor hala. Denilebilir ki, bu savaflta en karl› ç›kan ABD emperyalizmi oldu. Bu ülke topraklar› savafl alanlar› içinde de¤ildi. Savafl›n y›k›m›n› yaflamad›¤› gibi, o y›llarda da ekonomisi büyümeye devam ediyordu. Avrupa’n›n emperyalist devletlerinin hemen hemen tamam› savafl›n y›k›m›n› yaflad›. Uzak Asyan›n büyüyen Japon emperyalizminin ekonomisi de önemli bir darbe alm›flt›. Savafl›n en fazla tahrip etti¤i ülkelerden biri de SSCB idi. K›sacas›, o dönem sürekli büyüyen ekonomisi ve savafl›n di¤er ülke ekonomilerini ve ülkeleri harap etmifl olmas› durumu, ABD emperyalizmini çok avantajl› bir duruma getirmiflti. Ekonomik aç›dan bu böyle idi. Ancak, politik aç›dan durum daha farkl›yd›. Avrupa’y› kas›p kavurarak Do¤u’ya do¤ru yönelip orda da bir k›s›m ülkeyi harabeye çeviren Hitler faflizmi yenilgiye u¤rat›lm›flt›. Dünya halklar›na kan kusturan Hitler faflizminin yenilgiye u¤rat›lmas› ise esas olarak SSCB taraf›ndan gerçeklefltirilmifltir. Avrupa’y› dümdüz ederek ta Moskova önlerine kadar dayanan Alman ordular›, K›z›l Ordu taraf›ndan durdurulmufltu. Alman faflizminin 78
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
ilerlemesi ilkin burada gerçeklefltirilip ard›ndan da K›z›l Ordu taraf›ndan Berlin’e kadar sürülmüfltür. Tabiiki bunlar› söylerken iflgal alt›ndaki di¤er topraklarda hiç direnifl ve savafl olmad›¤› fleklinde anlafl›lmamal›d›r. Vard›. Hem de önemli direnifl ve çat›flmalar olmaktayd›. Yunanistan, Yugoslavya, ‹spanya, Fransa ve daha baflka yerlerde de inkardan gelinmeyecek önemli derecede direnifller olmaktayd› ve pek tabii ki oralar›n devletlerinden çok halklar direnip savafl›yordu. Dahas›, Çin’de esasta ÇKP önderli¤inde Japon iflgalinin yenilgiye u¤rat›lmas› faktörü de Alman faflizmini önemli bir müttefikten etmifltir ve bunun da Alman faflizminin ma¤lup edilmesinde önemli bir etkisi vard›r. Ancak, bunlar›n toplam›nda alman faflizminin ilerlemesini as›l durduran ve onu gerisin geri Berlin içlerine kadar süren güç SSCB halklar› ve K›z›l Ordusu olmufltur. Bu tarihi gerçekli¤in bir sonucu olarak, dünya halklar›nda, bafl›nda Stalin yoldafl›n bulundu¤u SSCB’ye, K›z›l Ordu ve sosyalizme karfl› büyük bir sempati geliflmifl ve SSCB’ye karfl› ilgisi daha bir artm›flt›r. SSCB ve K›z›l Ordu bir çekim merkezi oldu. Ba¤›ms›zl›k ve devrim fikri ezilen ulus ve emekçi halklar aras›nda daha h›zl› yay›lmaya bafllad›. 1949 y›l›nda Çin’de Mao yoldafl›n bafl›nda bulundu¤u ÇKP önderli¤inde gerçeklefltirilen devrim ile bu durum daha da ezilenler lehine ivmelendi. Zira, yüz milyonlarca halk›n yaflad›¤› uçsuz bucaks›z topraklar›yla dev gibi bir ülke emperyalist zincirden kurtulmufltu. Ard› s›ra pek çok ülkede pefl pefle sükun eden ba¤›ms›zl›k ve demokratik devrimler ile dünyan›n önemli bir bölümü ve 1 milyardan fazla bir nüfusu emperyalist hegomanyan›n d›fl›na ç›km›flt›. 1944’te dünyada devlet say›s› sadece 56 iken savafl sonras› y›llarda h›zla ço¤almaya bafllad› ve bugün 200 79
küsur devlet var yeryüzünde. Böylece, yüzden fazla ulus flu veya bu flekilde kendi ulusal devletlerini kurdular. Bu duruma itici etki olarak iki çok önemli faktörden biri SSCB’nin Hitler faflizmini alt etmesi, di¤eri de Çin gibi devasa bir ülkede devrimin gerçekleflmesidir. Bu iki çok önemli faktör, ezilen ulus ve emekçi halklara ilham kayna¤› ve destek oldu... Dünyan›n bütün sömürücü s›n›flar›n›n uykular› art›k tam bir karabasana dönmüfltü ve bunda hiçte haks›z say›lmazlard›! K›sa vurgularla iflaret etti¤imiz bu sebeplerledir ki, 2. Emperyalist Paylafl›m Savafl› sonras› ekonomik olarak en güçlü devlet konumunda ABD olmas›na karfl›n, siyasal ve askeri baflar›lar›yla en güçlü olan ise SSCB ve pefli s›ra baflta Çin olmak üzere ba¤›ms›zl›k, demokratik ve sosyalist devrimlerini yaparak emperyalizm ve dünya gericili¤i karfl›s›nda sosyalist-demokratik bir kamp kuran taraf oldu. Çünkü, Alman faflizminin yenilgiye u¤rat›lmas›yla elde edilen askeri, politik zafer ve dünya halklar› nezdinde kazan›lan prestij ile bir blok olarak emperyalizm karfl›s›nda devasa bir güç vard› art›k. Dolay›s›yla, emperyalizm istedi¤i gibi at oynatamayacakt›. Ama, elbette bofl durmayacakt› da! Nitekim durmad› da. Savaflta ekonomik aç›dan en karl› güç olarak ç›kan ABD, ekonomik hegomanyas›n› askeri ve politik hegomanyaya tahvil etmek için kollar›n› daha savafl s›ras›ndayken s›vam›flt› bile. Savafltan henüz birkaç y›l sonra, 1949 y›l›na gelindi¤inde, ABD emperyalizminin 56 ülkeye yay›lm›fl 400 askeri üssü vard›. 1966 y›l›na gelindi¤inde 10 ülkeye daha askeri üsler kurdu. Sonras› y›llardan günümüze bu say›y› biraz daha artt›rd›. “Komünizm heyulas›” argüman›yla tüm gerici sistemleri yan›na çekmek üzere ikili anlaflmalar yap›yor, dünyan›n efendisi olmak için her tarafa üsler
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
kurmaya çal›fl›yor, ikili anlaflmalar›n yan› s›ra paktlar ile bunu güçlendirmeye gidiyordu. Bu uluslararas› askeri paktlar›n en önemlisini ise, demokratik-sosyalist Varflova Pakt›’na karfl› kurulan NATO (Kuzey Atlantik Pakt›) oluflturuyordu. ‹flte NATO, k›sa vurgularla aktard›¤›m›z bu tarihi politik arka plan›n ürünü olarak ortaya ç›kt›. Kuflkusuz ki, k›sa vurgularla aktard›¤›m›z geliflmelerin her biri bafll› bafl›na kapsaml› konulard›r. Ancak, yaz›m›z›n ana konusu olmad›¤›ndan ve ana konu olan NATO’nun kurulufl öncesi süreçle ba¤lant›s›n› kurmak bak›m›ndan k›sa vurgularla yetindik.
NATO’nun Kurulufl Amac› Ve Tarihi NATO’nun kurulufl amac› esasta demokratik-sosyalist Varflova Pakt›’na karfl›d›r. As›l ç›k›fl noktas› bu olmakla birlikte, kesinlikle bununla s›n›rl› bir durum da de¤ildir. Olmad›¤›n›, Varflova Pakt›’n›n da¤›lmas›na ra¤men NATO’nun hala devam etmekle kalmay›p daha da etkin hale getirilmeye çal›fl›ld›¤› gerçe¤i ile de ayan-beyan ortadad›r. Evet, o, Varflova Pakt›’na karfl› kurulmufltur ama, ayn› zamanda pakt d›fl›nda kalm›fl “Ba¤lant›s›zlar”a karfl› da bir tehdit unsuru olmufltur. Ayn› zamanda, NATO üyesi ülkelerdeki iflçi s›n›f› ve emekçi halklara karfl› bir ifllev görmüfltür, di¤er ülke ve uluslar›n ba¤›ms›zl›k ve devrim yürüyüfllerinin önünü almak üzere de görevlendirilmifltir. Bunlar›n toplam› olarak emperyalizm baflta olmak üzere bütün gerici-karfl› devrimci s›n›flar›n ç›karlar›n› korumak üzere dünyan›n bütün ezilen uluslar› ve emekçi halklar›na karfl› kuruldu ve kurulufl tarihinden bu yana da böyle bir fonksiyonu oldu.
Bu amaçlarla NATO, ABD emperyalizminin önderli¤inde 12 ülkenin kat›l›m›yla 4 Nisan 1949 y›l›nda kuruldu. Kurulufl antlaflmas› Vaflhington’da imzaland›. Bu ülkeler flunlar: ABD, Kanada, Norveç, Danimarka, Hollanda, Lüksenburg, ‹ngiltere, Hollanda, Fransa, Portekiz, ‹zlanda ve ‹talya. Türkiye ve Yunanistan 1952’de üye oldular. 1955’te Almanya, 1982’de ‹spanya, 1999’da Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Polanyan›n kat›l›m›yla üye say›s› 19 oldu. Kas›m 2002’de yap›lan NATO’nun Prag Zirvesinde ikinci geniflleme karar› al›nd›. Buna göre, Romanya, Bulgaristan, Letonya, Estonya, Litvanya, Slovenya, Slovakya ile müzakerelere baflland›. Kat›l›m Protokolü Mart 2003’te Brüksel’de imzalanarak üyelikleri resmen bafllad›. Böylece NATO üye say›s› 26’ya ulaflt›. Hala bir k›s›m ülkenin de NATO üyesi olmak için müzakereleri devam etmektedir. Rusya’da bunlar›n aras›ndad›r.
NATO’nun ‹craatlar› Özellikle dünya halklar›n›n bafl düflman› olan ABD emperyalizminin o dönemden sonra daha da sald›rganlaflmas› dikkat çekicidir. Yeniden hat›rlatmak aç›s›ndan birkaç örnek vermek gerekirse; Angola ve Nikaragua’da Amerikan karfl›t› iktidarlara karfl› karfl›-devrimci ordular (UNITA, Kontralar) örgütledi. Afganistan üzerinden Yeflil Kuflak projesini bafllatt›. Irak’› tepeden t›rna¤a silahland›rarak ‹ran üzerine sürdü ve 10 y›l sürecek olan bu savaflta Irak’› destekledi. 1982’de Lübnan’a asker ç›kard›. 1983’te Grenada’y› iflgal etti. 1986 ve 1988’de Libya’y› bombalad›. 1989’da Panama’y› iflgal etti. 1991’de önce Saddam diktatörlü¤ünü k›flk›rtarak Kuveyt’i iflgal ettirdi, ard›ndan Irak’a sald›rd› ve on küsur y›l boyun80
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
ca Irak üzerine bombalar ya¤d›rd›. 2000’in sadece flu birkaç y›l›nda ise 11 Eylül olaylar› bahanesiyle Önce Afganistan, peflinde de Irak’› iflgal etti......ve sald›rganl›¤› sürüyor... Aç›k iflgal hareketlerini genellikle yan›na çekebildi¤i devletleri de ekleyerek, ama direkt kendi inisiyatifi ve ç›karlar› do¤rultusunda kendi bafl›na yap›yor. Üstesinde gelemedi¤i veya meflruiyet kazand›rma zorunlulu¤u ile karfl› karfl›ya kald›¤›nda ise siyasal flemsiye olarak BM’yi, askeri güç olarakta
köprüler, kara ve demiryollar›, su iletim flebekeleri, yay›n kurumlar›, tarihi ve kültürel an›tlar, müzeler, fabrikalar, petrol rafineleri gibi binden fazla hedef vuruldu. Binlerce insan öldü, onbinlercesi yaraland›. Ayn› zamanda, NATO bombard›man›, Yugoslavya ve civar bölgelerde bir çevre felaketine yol açt›. Ancak NATO’nun icraatlar› bu gibi iflgal hareketleri düzenlemekle de s›n›rl› de¤ildir. Çeflitli ülkelerde NATO’ya ba¤l› “Süper NATO” örgütleri, yani kontrgerilla örgütleri kuruldu.
Bir süredir bir kampanya havas›nda devam eden NATO’ya karfl› mücadelenin, Demokratik Devrim perspektifiyle 27-28 Haziran’da yap›lacak olan zirveye karfl› somutta daha yükseltilmesi, ülkemiz halklar›nda anti-emperyalist bilincin geliflmesine ve ileri kitlelerin bilincinde s›çrama olmas›na hizmet edecektir ki, bu, devrim mücadelemiz aç›s›ndan hiç de küçümsenmeyecek önemli bir kazan›md›r. NATO’yu devreye sokuyorsokmaya çal›fl›yor. Bu anlamda, nas›l ki IMF, DB ve BM’de esasta ABD emperyalizmin borusu ötüyorsa, NATO’da da onun borusu ötmektedir. Türk devleti de NATO içindeki en sad›k ufla¤›d›r. NATO’nun haf›zalarda en taze kalan iflgal harekat› olarak Yugoslavya’n›n y›llarca bombalanmas›n› örnek olarak vermek bile bafll› bafl›na yeterlidir. NATO’nun Yugoslavya sald›r›s›: 35 bin hava sald›r›s›, 20 bin bomba ve füze, 80 bin ton patlay›c› kullan›ld›. Hedef yerler: Askeri hedeflerin yan› s›ra okullar, hastahaneler, çiftlikler, 81
1950’lerin bafllar›nda CIA’nin iste¤i üzerine 16 Avrupa ülkesinde gizli “anti-komünist hücreler” kuruldu. Baflta ad› “Geri Destek Operasyonu” olan bu kontrgerilla flebekeleri, daha sonra NATO’ya dönüflen Avrupa Müttefik Kuvvetler Bafl Karargah›’n›n Gizli Koordinasyon Komitesi flemsiyesi alt›na al›nd›. ‹talya’daki ad›yla “Operasyon Gladio” olarak bilinen bu kontrgerilla örgütleri, NATO eliyle onlarca ve onlarca ülkede kuruldu. Bunlardan baz›lar›n›n adlar› flöyle: ‹talya’da “Operasyon Glad›o” ‹ngiltere’de “Secret British Nevtvork Revealet” Avusturya’da Command”
“NATO
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
Hollanda’da “Operasyon Ve keflif” Belçika’da “Glaive” ‹spanya’da “Anti-Terör Kurtarma Timi” Yunanistan’da “B-8, Sheepskin” Fransa’da “Rüzgar Gülü” Almanya’da “Anti-Komünist Sald›r› Birli¤i” ‹sviçre’de “Gizli Müdafaa Örgütü” ...ve liste uzay›p gidiyor... Türkiye’de ise “Özel Harp Dairesi” bünyesinde kontrgerilla faaliyetlerinin yürütüldü¤ünü 70’li y›llarda Ecevit bile itiraf etmek zorunda kalm›flt› ve Türkiye’de kontrgerillan›n baflta 1977 y›l› 1 May›s› katliam›n› yapt›¤›n› art›k kimi burjuva bas›n›nda bile yer alan “rutin” iflleri aras›ndad›r. Binlerce insan›n katleden kontrgerillan›n var m› yok mu tart›flmas›n›n bile abes kaçt›¤› bir ülke haline geldi ülkemiz. Kontrgerilla örgütleri tüm ülkelerde benzer icraatlarla meflhurdur ve bir dizi ülkede bu tür örgütler sözüm ona a盤a ç›kar›l›p yarg›land›. Bu sadece koca bir palavrad›r. Bizde ki Susurluk vakas› nas›l ki gidip veli Küçük flahs›nda orduya dayan›p kald› ve ötesine, hem de asl›na geçilmediyse, di¤er yerlerde de benzer geliflmeler olmufltu, o kadar. Zira, tüm ülkelerde de kontrgerilla örgütleri gidip orduya ve oradan da NATO’ya ba¤lan›yor. NATO flemsiyesi alt›nda bulunan bu kontrgerilla örgütleri, CIA taraf›ndan e¤itildiler ve hala da e¤itilmekteler. Tüm bunlardan anlafl›laca¤› üzere Varflova Pakt›’na karfl› kurulmufl olan NATO’nun sadece o ifllevle de s›n›rl› kalan bir örgüt olmay›p faaliyetlerini kuruluflundan buyana, Varflova Pakt’› da¤›ld›ktan sonrada devam etmifltir ve etmektedir. Bugün daha da etkin ve kapsaml›
olarak ifllevlendirilmeye çal›fl›lmas› da bu suç örgütünün suçlar›na yenilerini katma haz›rl›¤›nda oldu¤unu göstermektedir. Hedefsiz bir u¤rafl de¤ildir bu. Bafl›ndan beri hedefi dünya emekçi halklar› ve ezilen uluslar olageldi ve varl›¤›n› korudu¤u müddetçe öyle de süre gidecektir. Bugün konjuktürel olarak “islami terörizm” ve daha genel olarak “terörizm” argüman›yla emperyalist sald›rganl›¤›n iyice az›tt›¤› koflullarda buna ihtiyaç duyuyorlar. Özelliklede ABD emperyalizminin Irak’ta bata¤a saplanmas›, ABD’ye NATO’nun devreye sokulmas› ihtiyac›n› da hissettiriyor. Tabii ki NATO içinde yer alan emperyalist güçlerin ve paralelinde uflak devletlerinin bir birleriyle çeliflkileri var ve her güç kendi hegomanyas›n› kurma veya koruma mücadelesini de vermektedir. Ancak bu, onlar›n dünya ezilen halklar›na karfl› ayn› cephede yer almalar› önünde engel de¤ildir ve birbirlerine bask›n gelme mücadelesini verirken de NATO’yu esas›nda dünya emekçi halklar› ve mazlum uluslara karfl› kullanmay› asla ihmal etmemekteler. NATO’yu daha etkin hale getirme u¤rafllar›n›n bir parças› olarak ‹stanbul’da yapacaklar› zirve toplant›s›nda bu durumu ele alacaklar.
Ne Yapmak ‹stiyorlar Ve Ne Yapmal›y›z? Özellikle ABD emperyalizmi, 11 Eylül olaylar› ard›ndan “terörizm” demagojisiyle emperyalist sald›rganl›¤›n bafl›n› çekiyor. Önce Afganistan ard›ndan Irak’a sald›r›p iflgal etti. Ortado¤u-Asya k›tas›nda tam bir hegomanya kurmaya çal›fl›yor. Asya k›tas›na hakim olacak güç dünyaya da hükmedecektir. Dünya GSMH (Gayri Safi Milli Has›la)’n›n büyük bölümü, dünyan›n aktif iflgücünün en fazlas›n› ve çok zengin yeralt› kaynaklar›n› bar›nd›ran 82
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
Asya K›tas›, bütün emperyalistlerin ifltah›n› kabart›yor. Asya K›tas›’n›n Ortado¤u bölgesi ise stratejik bir önem tafl›yor. Bunun için bura üzerinde hegomanya savafllar›-mücadeleleri hep olageldi ve devrimler gerçeklefltirilerek emperyalizm kuflatma alt›na al›nana kadar da sürecektir. Ekonomisinde gerileme yaflayan ABD emperyalizmi-ki istisnalar hariç emperyalist iktisat son y›llarda genelde ayn› durumdad›r-bunu gidermenin yöntemi olarak savafllara-iflgallere baflvuruyor. Dolay›s›yla emperyalist sald›rganl›¤›n bafl›n› ABD emperyalizmi çekiyor. O, savafl ve iflgallerle nufuz alanlar›n› geniflletip dünyan›n tek hegomanik gücü olmay› garanti alt›na almaya çal›fl›rken, elbette di¤er emperyalist güçler de bofl durmuyor. Almanya-Fransa önderli¤inde Avrupa emperyalizmi ekonomilerini gelifltirip birleflik bir güç yapmaya ve bunun üzerinde askeri ve siyasi olarakta ABD ile boy ölçüflebilmek için Avrupa Anayasas› ve NATO’ya benzer bir Avrupa Ordusu oluflturma yönünde u¤rafl veriyorlar. Böylece hegomanya mücadelesinde daha atak olarak öne ç›kma hesaplar› yap›yorlar. Öte yandan Çin’in geliflme durumu var Asya’da oluflturulan fianghay Befllisi oluflumu di¤er emperyalistleri tedirgin ediyor. Bu çeliflkiler, NATO’nun tam da ABD’nin istedi¤i gibi dizayn edilmesi önünde pürüzler ç›kar›yor. Keza BM aç›s›ndan da ayn› durum yaflanmaktad›r. Dolay›s›yla bu kurumlarda ABD’nin istedi¤i her karar› ç›kartmas› olanaks›z hale geliyor ama her istedi¤i olmasa da istedi¤i kararlar›n ço¤unu hala ç›kartabilmektedir. Zira, önceye nazaran durumu zay›flamakla beraber hala emperyalistler aras›nda en güçlüsü odur. Emperyalistler aras› çeliflkilerin k›z›flt›¤›na ve gederek daha da k›z›flaca¤›n› iflaret eden bu geliflmeler, neredeyse dün83
yan›n savafla göre yeniden dizayn edildi¤ini gösteren verilerle de doludur. Çarp›c› bir istatistik: 2000 y›l›nda NATO ülkelerinin askeri bütçeleri, dünyadaki toplam askeri harcamalar›n›n (798 milyar dolar) % 60’na denk geliyordu. Son iki y›lda ise, istinas›z bütün ülkelerin askeri bütçelerinde çok önemli art›fllar oldu; ortalamaya vuruldu¤u zaman bu, %20 civar›nda bir art›fla tekabül ediyor. Öte yandan, 11 Eylül olaylar› bahane edilerek kazan›lm›fl demokratik haklar t›rpanlanmaya, daha bask›c› yasalar ç›kar›lmaya baflland›. Bütün bunlar, elbette çok yak›n bir süreçte hemen bir dünya savafl› ç›kacak anlam›na gelmiyor ancak emperyalistler aras› hegomanya mücadelesinin daha da k›z›flaca¤›, yeni yerel ve bölgesel savafllara davetiye ç›kar›ld›¤› ve bunun da kaç›n›lmaz oldu¤unu göstermektedir. Pek tabii ki, emperyalistler aras› çeliflkilerin varl›¤› veya k›z›fl›yor olmas›, onlar›n dünya halklar›na karfl› birlikte hareket etmeleri önünde engel de¤il. Dahas›, emperyalizmin ideologlar›n›n yapt›klar› “21. yüzy›l ayaklanmalar yüz y›l› olacak tespiti” düflünüldü¤ünde, aralar›ndaki hakimiyet dalafllar›na ra¤men dünya halklar›na karfl› birlikte mücadele etme araçlar›n› daha fazla gelifltirmeyi de ihmal etmeyeceklerdir. ‹flte NATO, ayn› zamanda bunun için de daha fazla etkinlefltirilecektir. Çeflitli uluslar›n üzerine vahflet toplar› ya¤d›rman›n, ülkelerin içlerinde var olan kontrgerilla örgütlerini daha pervas›z harekete geçirmenin planlar›n› yapacaklar. NATO’yu daha faza geniflletmeye çal›flacaklar. Bununla, bir; NATO d›fl› ülkelerin NATO’ya dahil edilerek tam bir kontrol (esasta ABD’nin alt›nda tutulmas›, iki; bu ülkelerin bütün askeri teçhizat›n› NATO standartlar›na göre yeniden düzenlenmesi flart› ile ABD ve Avrupal› emperyalistlere yüzlerce milyar dolarl›k kar sa¤lamay› hedefliyorlar.
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
‹flte Türk devleti, emperyalizmin, emperyalist ve iflgalci ordular›n ana karargah› olarak kuruluflundan bu yana dünya emekçi halklar› ve ezilen uluslar›na karfl› say›s›z suç ifllemifl olan NATO’ya, bundan sonra daha çok suç ifllemenin planlar›n›n yap›laca¤› bir zirve toplant›s› için ev sahipli¤i yaparak, ülkemizi bu suç örgütünün bir üssü yap›yor. Sadece toplant›ya üs yapmakla da kalm›yor, NATO’nun önemli bölümünün ülkemiz topraklar›na konuflland›rma haz›rl›klar› yap›yor. NATO’ya üye olmak için Kore savafl›na emperyalistlerin iste¤iyle kat›lan, emperyalistlerin “Bar›fl Gücü” vb etiketler yap›flt›rarak oluflturdu¤u iflgal ordular›na sürekli asker veren bir devlet, flimdi de ülkemizi baflka uluslara daha vahflet toplar› ya¤d›racak, kontrgerilla örgütleriyle ülkelerde komünist, devrimci, yurtsever, ayd›nlar baflta olmak üzere halklar› katledecek olan NATO gibi lanetli bir örgüte üye olmaktan elbette gurur duyacak. Bu karfl›-devrimci faaliyetini övünerek propaganda ediyor; NATO Zirvesi’ne topraklar›m›z› açmakta övünçle bahsediyor. Çünkü emperyalizme uflakl›kta ne kadar maharetli oldu¤unu ve ne kadar sad›k oldu¤unu kan›tlamaya çal›fl›yor. Bunun için NATO ve emperyalizm karfl›t› tepkilerin kitleselleflmemesi amac›yla ola¤anüstü önlemler al›yor, devrim ve demokrasi güçlerine operasyonlar çekiyor, kitle gösterilerine karfl› haz›ms›zl›k içine girerek yer yer sald›r›yor, gözalt›lar› yap›yor, tutukluyor, on binlerce asker ve polis görevlendirerek göz da¤› ve tehditte bulunuyor.
bir mücadele de¤ildir, olamaz da. NATO’ya karfl› olmak, emperyalizme ve emperyalizmin yeminli ufla¤› devlete karfl› olmaktan soyutlanarak ele al›namaz. Böyle ele almak, özetle burada üzerinde durdu¤umuz NATO gerçekli¤inden, onun ifllev ve amaçlar›ndan bihaber olmakt›r. Dolay›s›yla NATO’nun söz konusu gerçekli¤i do¤ru kavranarak ve gere¤ine uygun pratik ad›mlar› atmaktan sak›nmayarak NATO karfl›t› olmak, do¤ru, yurtsever bir tutum olacakt›r. NATO gibi kurumlar›n ülkemizden kesin ve tam tasfiyesi, özü anti-emperyalist ve anti-feodal olan demokratik devrimle gerçekleflecektir. Ancak bu, NATO ve anti-emperyalist kampanyalar yürütülmeyece¤i anlam›na gelmiyor. Tersine, bu kampanyalar gerekli ve zorunludur. Bir süredir bir kampanya havas›nda devam eden bu mücadele, demokratik devrim perspektifiyle 27-28 Haziran’da yap›lacak olan zirveye karfl› somutta daha yükseltilmesi, ülkemiz halklar›nda anti-emperyalist bilincin geliflmesine ve ileri kitlelerin bilincinde s›çrama olmas›na hizmet edecektir ki, bu, devrim mücadelemiz aç›s›ndan hiçte küçümsenmeyecek önemli bir kazan›md›r.
Bu nedenlerledir ki, baflta Maoistler olmak üzere devrim ve demokrasi güçleri NATO karfl›t› faaliyet daha bir artt›rarak sürdürülmeli ve kitlesel bir karfl› koyufl örmelidirler. Unutulmamal› ki, bu sadece yap›lacak olan zirve süreciyle s›n›rl› ve anti-emperyalist tutumdan ba¤›ms›z 84
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
YOL AYRIMINDA TARTIfiMALAR VE
ALEV‹L‹K fiu s›ralar, Aleviler aras›nda önemli tart›flmalar yaflan›yor. Asl›nda yaln›zca Aleviler içinde de¤il, hem ülkede ve hem de dünyada bir süredir din konular›, dinler ve mezhepler aras› iliflkilerin, dinsel kurumlar›n, düflüncelerin ve hareketlerin uluslar›n iç yaflam›nda ve uluslararas› iliflkiler üzerindeki etkileri yo¤un tart›flma konusu oldu.
fiu s›ralar, Aleviler aras›nda önemli tart›flmalar yaflan›yor. Asl›nda yaln›zca Aleviler içinde de¤il, hem ülkede ve hem de dünyada bir süredir din konular›, dinler ve mezhepler aras› iliflkilerin, dinsel kurumlar›n, düflüncelerin ve hareketlerin uluslar›n iç yaflam›nda ve uluslararas› iliflkiler üzerindeki etkileri yo¤un tart›flma konusu oldu. ‹kiz Kuleler olay›, bunu büsbütün körükledi. ‹nsan bir an için kendisini ortaça¤ ikliminde hissediyor. Haçl› ruhu, fütuhat, cihat, recm, fleriat, flncil, Kur'an, Tavrat, peygamberler, sahabeler, havariler, tarikatlar, müritler vs. gibi dinsel terimler ortal›¤› sard›. Dinsel tarih, dinsel rivayetler, hikayeler, din edebiyat› her taraf› kaplad›. Nerdeyse yüz y›ld›r bir kenara b›rak›lan dinsel semboller, haçlar, k›l›çlar, azizler, tasfirler insanlar›n kolyelerini ve yakalar›n› süslemeye bafllad›. Sonra Harry Potter vs "ça¤dafl" büyücüler, cad›lar ve cad› romanlar› Bestseller olarak bütün ça¤lar›n sat›fl rekorunu k›rar oldu!.. Neden? Yüz milyonlarca insan nas›l oldu
85
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
da böylesine kendini kaybetti? De¤iflen neydi, niye onca insan cennet-cehennem hayaline ve din hikayelerine böylesine dal›verdi? Yeryüzünü cennet ve bütün insanl›¤› kardefl k›lmak var iken ve üstelik bunun için muazzam mesafeler katedilmiflken yeniden "Habil ile Kabil" kavgas›na dönmek niye? Yüzlerce y›l sonra haçl› seferlerinden ve cihattan söz etmek niye? Durup dururken insan akl›n›n düflmanl›k safras›yla bu denli zehirlenmesinin sebebi ne ola? Bilim, teknoloji, refah bunca geliflmiflken, bu sefalet, bu rezalet niye? Çünkü böyle olmas›n› istediler. Yeryüzünü sarsan sosyalist fikirlere, devrim dalgas›na karfl› halklar›n beynini uyuflturmaktan baflka yapabilecekleri bir fley yok. Çünkü kapitalizm yüz y›ld›r devrimci niteli¤ini yitirmifl, asalak, emperyalist gerici bir nitelik alm›flt›r. Art›k varl›¤› bütün devrimlere ve devrimci geliflmelere karfl› ç›kmaya, yeryüzündeki bütün gericilerle iflbirli¤i yapmaya ve bütün gerici düflüncelere sar›lmaya ihtiyaç göstermektedir. Astronomik harcamalarla organize ettikleri savafl/fliddet ve entrika ayg›tlar› yeterince etkili olam›yordu. Devrimlerin bask›s› alt›nda emekçilere tan›mak zorunda kald›klar› her taviz, asalak gerici sistemin sosyalizm karfl›s›nda çaresizli¤ini itiraftan baflka bir anlam içermemekteydi. Devrimler yüz milyonlarca insan› hiçlikten, edilgenlikten kurtar›p her fleyi sorgulayan, her fleyin daha iyisini düflünen ve yapan bir eyleme itiyordu. Binlerce y›ll›k fikirler, al›flkanl›klar, insan iliflkileri, kültürler ve kurumlar parlayan üretken insan bilincinin önünde sars›l›p y›k›l›yordu. Her fley inan›lmaz bir h›zla de¤ifliyor ve yenileniyordu. K›sac›k zaman dilimi içinde insanl›k her alanda görülmemifl geliflme ve ilerlemeler kaydetmiflti. Bütün bunlar iyice asa-
laklaflan emperyalist sistemi ruhlar› ça¤›rmaya zorlad›. Özellikle ba¤›ml› ülkelerde görülmemifl ölçüde dinsel yat›r›mlara yöneldiler. ‹htiyac›n on kat› ibadet yeri yapt›rd›lar, yüzbinlerce gericiyi oralarda "din adam›" diye istihdam ettiler, e¤itimi büyük ölçüde dinsellefltirdiler. Dineselleflme ve dinsel kurumlar›n art›fllar›n›n d›fla ba¤›ml›l›k ve emperyalist bask›n›n art›fl›yla tam bir paralellik göstermesi zaten her fleyi aç›kl›yor. Böylece hala binlerce y›ll›k kültür ve al›flkanl›klar›n etkisinde, henüz büyük ölçüde "köylü toplumu" niteli¤indeki yoksul ba¤›ml› ülkelerin genifl halk kitlelerini dinsel hikayelerle oyalay›p onlar›n anti-emperyalist duygular›n› küllendirir ve sapt›r›l›rken, bir yandan da bu dev dinsel ayg›ttan karfl›-devrimi örgütlemek için yararlan›yorlard›. Ayg›t, tüketicisi komflular›, akrabalar› ve yurttafllar› olan ve onlar› zehirlemek için uyuflturucu üreten, ülkenin her yan›na yay›lm›fl dev bir fabrika gibi çal›flt›. Her gün sokaklar›nda k›l›k-k›yafeti ortaça¤› and›ran insan say›s› artt›kça, düflünen beyin azald›. Kilise ve sinagog kuleleri, cami minareler artt›kça, fabrika bacalar› azald›. Ülkenin insan ihtiyaçlar›n› karfl›lama yetene¤i ve üretim gücü zay›flad›kça yard›m dileme ve d›fl borç ihtiyac› büyüdü. Zenginlik kaynaklar› ve emekleri ya¤malanan uluslar, onuru k›r›lm›fl, çaresizlik içinde emperyalizmin dilencileri haline geldiler. Gerekti¤inde tekmelenen, gerekti¤inde azarlanan ve hatta böcek nazar›na öldürülebilen dilencileri!.. Bütün dilenciler, tanr›ya inanmasalar da, inand›klar›n› varsayd›klar› insanlardan sadaka koparabilmek için kendilerini aciz ve zavall› göstermenin ve ac›ma duygusu uyand›rman›n simgesi olarak tanr› ve inan kültüne dayal› yakar›da bulunurlar. Günümüzde, kendi makus talihini yenmek için baflkald›rd›kça, bafl›na emperyalizmin sopas›n› yiyerek 86
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
kan-revan içinde yoksul ve tutsak düflürülen halklar›n durumu t›pk› buna benziyor. "Art›k uysal ve terbiyeliyiz" demek istiyorlar, "size baflkald›rmayaca¤›m›za ve itaat edece¤imize inan›n›z"! Onlar› bu hale getirenler, tanr›ya hiç inanmad›klar› halde ve hiçbir ac›ma duygusuna sahip bulunmad›klar› halde, canavarl›klar›n› gizlemek ve ayn› zamanda inananlara inand›r›c› olmak için inanma ve ac›ma rolü yaparlar. Böylece büyük bir ikiyüzlülük, aldatmaca ve sahte düflün ve insan iliflkileri yeryüzünü kaplar! Art›k hiçbir fley gerçek ve göründü¤ü gibi de¤ildir, her fley sahtedir ve sanal maskelere bürünmüfltür. Gerçek olan tek fley, sistemin do¤as›n›n herkesi böyle davranmaya zorlamas› ve buna muhtaç bulunmas›d›r. Devrim ve sosyalizmin her türlü mistik dinsel düflünüflü d›fllayan bilimsel dünya görüflü, bu yoksul, ayd›nlanmam›fl dindar kitlelerin istismar›na olanak tan›yordu. Emperyalistler de bunu alçakça ve insafs›zca son kerteye kadar kulland›lar. Kötü kaderini de¤ifltirmek için baflkald›ran halklar›, kendi içinden bu silahla vuruyorlar. Tabii ki "tanr› düzeni", kapitalizmin do¤as›na da uyar bir durum de¤ildi. Nitekim bu feodal ayg›t, demokratik halk cumhuriyetleri ve sosyalist "tehlike" bertaraf edilince, büyük ölçüde ifllev kayb›na u¤rad›, milyonlarca gerici ve faflist "iflsiz" kald›. Bu kez bunlar, kapitalizmin pazar ve tüketim sistemine zorluk ç›kartmaya bafllad›lar. "Tasfiye veya terbiye edilmeleri" zorunlu hale geldi. Fakat olabildi¤ince yoksullaflan, dokunsan patlayacak duruma gelmifl ba¤›ml› halklar›n ulusal tepkilerini dinsel motifler alt›nda ortaya koyma ve daha önce devrimlere karfl› tahkim edilen bu dinsel ayg›tlar›n kendilerine karfl› bir iflleve bürünme ihtimali emperyalistleri kendi halklar›n› ayr› bir "uygarl›k grubu" olarak istismara zorlad› ve bu kötülü¤ü de 87
yapmaya bafllad›lar. Yeni dünya düzeni çerçevesinde geliflen emperyalist yeniden yap›lanma, "dünyaya düzen verme" müdahaleleri, bu geliflmelerin sonucudur. Nitekim emperyalist çevrelerin en yetkin ve yetkili a¤›zlar› Samuel Huntington'›n "Uygarl›klar" ve "Kültürler çat›flmas›"ndan s›k s›k söz eder oldular. Tabii ki bu, emperyalist sald›rganl›¤› kamufle etmeyi amaçlayan bir sapt›rmad›r. Bununla birlikte insana ve insan ihtiyaçlar›na yabanc›laflan, giderek daha çok asalak bir nitelik kazanan emperyalist sistemin, kendisi de insan iradesinin insana yabanc›laflmas›n› ifade eden eski feodal sistemin asalak s›n›flar›n›n ideolojisine bu denli sar›lmas› gerici do¤as›na uygundu. Ne var ki, bu, yine de esas olarak ba¤›ml› ülkeleri hedef alan bir yönelifltir. Din tart›flmalar›, geri iktisadi toplumsal koflullar içinde yaflayan, yoksul, ba¤›ml› ülkeler için öngörülen ve hiçbir zaman vazgeçilmeyen bir konudur. Emperyalist ülkelerde tart›flmalar›n gündemi tamamen farkl›d›r. Onlar dünya egemenli¤i, dünya zenginliklerini kontrol etme ve uzay konular›n› tart›fl›yorlar; bu konular›n hiçbiri dinsel düflünüfle ne imkan verir ve ne de gereksinim duymaktad›r, ama dinsel istismar›n geri ekonomik ve kültürel koflullar içindekileri etkileyebileceflini bilimsel olarak belirliyorlar ve uyguluyorlar. Emperyalist ülkelerin halklar›n› idealizmin baflka formlar›yla uyutmay› da ayn› bilimsel yöntemlerle beceriyorlar. Teknolojik robotlaflman›n organik uzant›s› durumuna sokulan bu ülkelerin insanlar›, idealizmin ve büyücülü¤ün yeni biçimleri olan sanal kurgularla bay›lt›l›yor. K›sacas›, yar›-sömürge ve sömürge ülkelerin yoksul halklar›n› din tart›flmalar› ve çat›flmalar› ile oyalamak, emperyalistleri keyiflendiren, onlara sonsuz haz veren ve bu halklar› kolayca denetleme-
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
K›sacas›, yar›-sömürge ve sömürge ülkelerin yoksul halklar›n› din tart›flmalar› ve çat›flmalar› ile oyalamak, emperyalistleri keyiflendiren, onlara sonsuz haz veren ve bu halklar› kolayca denetlemelerine olanak tan›yan bir durumdur. Öylesine ki, bu halklar› adeta deney labaratuar›ndaki denek hayvanlar› gibi kullan›yorlar ve onlarla oynuyorlar.
lerine olanak tan›yan bir durumdur. Öylesine ki, bu halklar› adeta deney labaratuar›ndaki denek hayvanlar› gibi kullan›yorlar ve onlarla oynuyorlar. Afganistan'da ve Suudi Arabistan'da bu oyunun en kaba ve "samimi" itiraf›n› izliyoruz. Esas olarak eski dönem (en geliflmifl biçimiyle de feodalizmde) s›n›fl› toplumlar›n ideolojisi olan din, bu ülkelerin geri toplumsal koflullar›ndan ve feodal kurumlar›n etkin varl›¤›ndan beslenmektedir. Ayn› flekilde emperyalizmin bu ülkelerdeki varl›k nedeni de bunlard›r. O yüzden bu ülkelerdeki her ilerici geliflmenin karfl›s›na ilkin dinsel ayg›tlar dikiliveriyor. Ülkenin siyasetine, maliyesine, diplomasisine, her fleyine kar›fl›r-burnunu sokarlar. Ülkenin, siyasal, ekonomik ve kültürel geliflmesine karfl› tam bir gardiyan rolü oynarlar. Örne¤in Yunanistan'da bile, ülkenin siyasal hayat› adeta Ortodoks papazlar›n ipote¤i alt›ndad›r. Özel tarihsel
nedenlerle, Türkiye'deki gibi yanl›fl devlet politikas› sonucu ayr›cal›k ve güç kazanm›fl olan Yunan Ortodoks Kilisesi bu halk›n baflbelas› durumundad›r. Y›llar önce Yeni Demokrasi Partisi hükümeti kilisenin baz› arpal›klar›n› kamulaflt›rmaya kalk›fl›nca 600 bin kifliyi sokaklara döktüler ve önlediler. Son K›br›s meselesinde Baflpiskopos H›ristodulos hakk›nda "Yunan d›fl politikas›nda polemik yaratt›¤›" gerekçesiyle soruflturma aç›ld›. Bizdeki daha bir beter! Kurtulufl savafl› y›llar›nda Halifelik baflta olmak üzere dinsel kurumlar›n emperyalistlerin yan›nda yer almas›, ha keza cumhuriyet y›llar›nda ayn› geleneksel çizgiyi sürdürmesi basit bir raslant› deflil. Emperyalist ba¤›ml›l›¤›n artmas›na koflut olarak toplumun dinsellefltirilmesi ve dinsel kurumlar›n ço¤almas› da raslant› de¤ildir. Çünkü bu ikisini ba¤›ml› ülkelerde var eden koflullar, ayn› koflullard›r. Bu halklar›n mutlak biçimde ihtiyaç duyduklar› demokrasi, özgürlük, bilim, teknoloji, iktisadi kalk›nma yerine, onlar› zihnen kölelefltiren, edilgen k›lan dinsel do¤malar› dayat›rlar; buna da "manevi kalk›nma"! ad›n› verirler. Böylece bu halklar›n, geri üretim ve kültür koflullar› içinde kalmas›n›n, emperyalistler ve gerici s›n›flar taraf›ndan sonsuz istismar› mümkün olmaya devam eder. Dinsel do¤malar›n hakim oldu¤u ülkeler ne manevi ve ne de ekonomik olarak kalk›namazlar; tersine maddi ve manevi kalk›nma, dinsel do¤malar›n ve bu do¤malara temel olan iktisadi koflullar›n y›k›lmas›na ba¤l›d›r. Günümüzde dinsel örgütlenme ve siyasal-dinde en ileri giden ülkelerin, iktisaden en geri ülkeler olmas› bundand›r. Çoflu kez bu ülkelerin do¤al zenginlik kaynaklar› bile, bu toplumlar›n daha çok dinsellefltirilmesine kullan›ld›klar› için, daha çok gerilemelerine yol açmaktad›r. Bu toplumlar› dinsel siyasetin ma88
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
nevi ve fiziki fliddeti mahfetmekte ve ülkeyi adeta maddi ve manevi olarak çöle çevirmektedir. Yani dinsel olarak ileri gitti¤iniz oranda, iktisadi ve sosyal olarak da geriliyorsunuz! Çünkü bütün gerçek zenginliklerin kayna¤› durumundaki üretici insand›r; onun etkinli¤ini dinsel do¤malarla k›rd›¤›n›z zaman nas›l kalk›nabilirsiniz? ‹nsanlar›n kafas›n› bilim ve gerçekçi moral de¤erler ve kültür yerine, insan›n karfl›s›nda tamamen edilgen bulundu¤u din do¤malar› ve kültürü ile doldurdu¤unuz zaman nas›l kalk›nabilirsiniz? Ulusun üretici kitlesini günde befl sefer üretimden, e¤itimden, atelyelerden, labaratuarlardan ve düflünmekten al›koyup kitle halinde ibadete seferber ederek zaman›n›, binlerce dinsel yap› için enerjisiY›llar 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 TOPLAM
Aç›lacak Cami
20 Nisan 1998'de Vak›flar'la ilgili DSP'li Devlet Bakan› Hüsamettin Özkan döneminde Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤› taraf›ndan haz›rlanan 12 y›ll›k perspektif plan›nda sanki mevcut olanlar yetersizmifl gibi, 33 bin yeni caminin yap›lmas› öngörülmüfltür. Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›'n›n haz›rlad›¤› 1998-2010 "Din Adam› Temi Plan›" flöyledir:
‹mam Hatip Aç›lacak Kuran Kursu Ö¤retici Müezzin ‹htiyac› Say›s›
1.600 1.700 1.800 1.900 2.050 2.200 2.450 2.600 2.850 3.100 3.350 3.600 3.900
22.321 4.100 4.400 4.700 5.100 5.550 6.050 6.450 7.050 7.650 8.850 8.850 9.550
150 150 150 200 200 200 200 200 250 250 250 250 250
33.100
103.821
2.700
ni ve maddi olanaklar›n› harcarsan›z nas›l kalk›nabilirsiniz? Bütün namuslu insanlar bunlar› düflünmeli ve art›k bir karara varmal›d›rlar. Bat›l› toplumlar cumhuriyet idaresine geçtikten sonra nerdeyse hiçbir kilise yapmad›lar. Avrupa'da yaflayanlar, hiç bir yerde hiç yeni bir kilise inflaat›na raslamad›klar›n› size kolayca söyleyebilirler. Kiliseler çok özel günlerin ve nikah törenlerinin d›fl›nda bofltur, ibadetten ziyade büyük ço¤unlu¤u tarihi eserler olarak turistik ziyaret konusudurlar. Çün89
kü en yenisi bile en az 150-200 y›ll›kt›r. Bizde, cumhuriyet döneminde, Osmanl› dönemiyle k›yaslanmayacak ölçüde camii yap›ld› ve hala devlet bütçesiyle y›lda birkaç bin camii inflaa ediliyor! Ülkenin tatrihsel geliflmeye ayk›r› bir yola nas›l sokuldu¤unu anlamak için 1998'de haz›rlanan flu plana bakmak yeter:
Kayy›m ihtiyac›
3.287 450 450 550 550 550 550 550 650 650 650 650 650
65.894 2.300 1.800 1.900 3.000 3.300 3.300 3.700 4.450 4.900 5.350 5.800 6.300
10.187
114.194
Bu plan›n haz›rland›¤› 1998'de resmi din kurumlar›ndaki durum ise rakamlarla flöyledir:
1998 Y›l›nda 2010 Y›l›nda Mevcut cami say›s›: 73.523 103.821 Mevcut Kuran Kursu say›s›: 6.518 9.218 Mevcut Kadro say›s› : 84.579 242.112 2003 y›l›nda ise somut veriler flöyle:
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
Genel Bütçeden Diyanet'e ayr›lan para: 780.000.000.000.000. TL. Toplam cami say›s› : 76.680 Toplam daimi kadro say›s›: 275.453 kifli (2) Geçici olarak istihdam edilen kadro: 190.500 (3) Oysa 1997'de devletin üst katlar›na ulaflan çok çarp›c› bir rapor mevcuttu ve ülkede ihtiyac›n çok üstünde cami bulundu¤u devletin en üst katlar›n›n önünde duruyordu. Örne¤in bu araflt›rmalar sonucu camilerin günlük doluluk oran› ortalama olarak flöyle belirleniyor: Sabah Namaz›, Ö¤len Namaz›, ‹kindi Namaz›, Akflam Namaz›, Yats› Namaz› S.N. Ö.N
‹.N
A.N. Y.N.
%1
%4
%2
%7
%2
Görüldü¤ü gibi camilere talep ve ›srar, yurttafllar›n ibadet ihtiyac›ndan kaynaklanm›yor. Nitekim gerçek dindar yurttafllar›n çok büyük bir k›sm› belki de hiç camiye gitmeksizin ibadetini kendi konutunda yapmaktad›r. Peki öyleyse neden devlet bütçesinden durmadan camii inflaa ediliyor? Çünkü bir defa bütün camiler, ayn› zamanda büyük bir ticari pasajd›r. Her caminin alt bölümleri ve çevreleri dükkan ve ma¤azalarla doludur. Camii, bu ticari kurulufllara önemli avantajlar sunuyor. Bunlar flöyle s›ralanabilir: 1. Kentin ticarete elveriflli ve diferansiyel rant sa¤layan en ifllek yerlerini "din" kisvesi alt›nda iflgal etme imkan› sunuyor. 2. Camilerin su, elektirik ve belediye giderlerinin
bedava olmas›, iflletme giderlerini azalt›yor. 3. Cami gelirlerinin vergi d›fl› bulunmas› kazançlar›n› büyütüyor. 4. ‹badet nedeniyle al›fl verifl ifllemlerini kolaylaflt›r›yor, gelen gidenin nisbeten çok olmas›n›n yan›s›ra onlar›n manevi bafll›l›¤› ticarete tahvilini kolaylaflt›r›yor. 5. Ülkede yayg›n bulunan üretim d›fl›, tembel, ekonomik olmayan dinsel bürokrasinin istihdam edilmesini ve feodal ideolojinin güçlenmesini sa¤l›yor. 6. camii yap›m› halktan (ba¤›fl ad› alt›nda) ekonomi d›fl› rant toplanmas›n› ve dinsel örgütlenmeyi kolaylaflt›r›yor. Bilindi¤i gibi camii ve mescitler, 193 Say›l› Gelir Vergisi Yasas› ve 5422 Kurumlar Vergisi Yasas› kapsam›nda "Vergi ba¤›fl›kl›¤›ndan yararlanan" tek ibadethanelerdir. Camiler ayr›ca su, elektrik ve bütün yerel yönetim (Belediye) hizmetlerinden de bedeva yararlan›yorlar. Görüldü¤ü gibi camii yap›m› ibadet ihtiyac›ndan tamamen farkl› bir ihtiyaca, cingöz sömürü ve politik istismar ihtiyac›na dayand›¤› için önü al›nam›yor ve Diyanet'in bile bir s›n›rlama getirmesine yol açabiliyor. 28 fiubat MGK kararlar› ve baz› yasal düzenlemelerden sonra, "Tarikatlar›n kontrolünde ve cumhuriyet karfl›t› propaganda merkezlerine dönüflen ibadethanelerin Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›’na ba¤lanmas› ve kontrol alt›na al›nmas› ve izinsiz yap›lan camii ve mescitlerin 3 ay içinde Diyanet'e devredilmesi ve yeni camii yap›m›n›n müftülerin iznine ba¤lanmas›" rejim için zorunlu hale geldi. Ülkede konut a盤› her y›l devasa boyutlarda büyürken, her 40 hanelik köye bir camii, her kente yüzlerce, hatta kimisinde binlerce (4) camii dikiliyor ve üstelik bunlar kent görüntüsünü bozan son derece kötü mimari özelliktedir. Her camiinin iflgal etti¤i toprak alan› ve yap›m maliyetini hesaplarsak, ülke kaynaklar›n›n nas›l boflu bofluna ›sraf edildi¤ini gö90
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
rebiliriz. 1997'de Türkiye Diyanet Vakf›'n›n Genel Müdürü Mehmet Kervanc›, "pek fazla bir külfet getirmedi¤ini" söyledi¤i "kubbeli basit bir camiinin" maliyetinin 200 bin dolar (o günün TL de¤erinden 15,7 milyar) tuttu¤unu belirtiyor. Oysa basit bir köy camisinin bile bu rakam›n birkaç kat› maliyete tekabül etti¤i biliniyor. Üstelik yaln›z Türkiye'de de¤il, baflka ülkelere de camii, ilahiyat ve di¤er kurumlar yap›yorlar. Örne¤in sadece Azerbeycan'da 10 ve di¤er ülkelerle birlikte (onarmalar da dahil) 30 camii yapt›r›l›yordu. 1995-1996 y›l› için Diyanet Vakf› Türki Cumhuriyetler'e camii yap›m› için 1 milyon dolar (78,6 milyar TL) bütçe ay›rd›. Yani bu feodal ayg›t yaln›zca ülkede, ülkenin kalk›nmas›n›n aleyhine bir kanser gibi büyümüyor, ayr›ca Türkiye'deki emekçilerin s›rt›ndan di¤er müslüman halklar› bönlefltirmek için, gericili¤i oralara da ihraç ediyor. Bu din ihraç etme iflinde resmi ve gayri resmi tüm kurulufllar›yla Türkiye Cumhuriyeti, ‹ran, Suudi Arabistan gibi fleriatç› devletlerle yar›fl›yor. ‹flin kötüsü bu yar›fltan dolay› da gururlan›yor. Yukar›da dökümü verilen yo¤un cami yapm›na paralel olarak e¤itimin de h›zla dinsellefltirildi¤ini görüY›llar 1951-1973 1974 y o r u z . 1952'den beri ‹.H.Lise say›s› 72 29 ‹mam Hatip Liseleri ülke‹.H.L’deki nin her yan›ö¤renci say›s› na yay›ld› ve yüzbinlerce genç oralara yöneltildi. Sözde din hizmetlerine yönelik bir meslek okulu olarak kurulan ‹mam Hatip Liselerinin, bu ihtiyaçla hiçbir oransal ba¤lant›s› görünmüyor. 12 Haziran 1997'de Genel Kurmay ‹stihbarata Karfl› Koyma Daire Baflkan› Fevzi Tür91
ker'in bas›nda yer alan aç›klamas›na göre (5), o zamanki 561 ‹mam Hatip Lisesi'ndeki 492.809 ö¤renciden, o y›l 53.553 mezun olurken, ayn› y›l için toplam imam ihtiyac›n›n sadece 2.288 oldu¤u tesbit ediliyor. ‹htiyaç fazlas› durumundaki 51.265 kifli Siyasal Bilgiler, Hukuk Fakülteleri ve Polis Akademilerine yönlendiriliyor. Yani "imam" ad› alt›nda yetifltirilen kadrolar camiye de¤il, kamu idaresine gidiyorlar. Bu yüzden son y›llarda Polis teflkilat›, vali ve kaymakamlar büyük ölçüde ‹mam Hatip kökenlilere dönüfltü. Yap›lan bir araflt›rmada ülkedeki toplam kaymakamdan 550'sinin "günah" diye kad›n eli s›kmad›¤› saptanm›flt›. Yine Genel Kurmay Baflkanl›¤› aç›klamas›nda kay›tl› kuran kurslar›ndaki ö¤renci say›s›n›n 1.685.000’i buldu¤u yer almaktad›r. (Bu say› her y›l iki kat›na ç›k›yor ve 2010 y›l›nda 7 milyona ç›kaca¤› belirtiliyor). Türkiye'nin NATO'ya giriflinden ve Bayar-Menderes iktidar›ndan sonra toplumun h›zla ve planl› biçimde dinsel bir topluma dönüfltürüldü¤ü anlafl›l›yor. Bunu afla¤›daki tabloda da görmek mümkün. ‹mam Hatip Liseleri'nin y›llara göre yap›m say›lar›: 1975 1976 1977 1977-1993
70
77
86
60*
1994-1997
156
Toplam: 492.809
1998-2000
Toplam: 601
Toplam: 318.775
‹stismara elveriflli bir konu oldu¤undan ve halk›n dinsel duygular›n› k›flk›rtmak için pusuda bekleyen bir y›¤›n feodal, asalak ç›karc› her zaman haz›r bulundu¤undan toplumun en ayd›n insanla-
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
r› bile bu gerçekleri söylemekten kaç›nd›lar. Giderek yar›-laik devletin varl›¤›n› da tehdit eden bu geliflmeler, orduyu bile endiflelendirdi. 28 fiubat 1997'de MGK bask›s›yla dinsel gericili¤e karfl› baz› kararlar al›nd› ve yasal düzenlemeler yap›ld›. Temel egitimin 8 y›la ç›kart›lmas›, ‹HL ç›k›fll›lar›n sadece ‹lahiyat okullar›na ve Din hizmetlerine yönelik s›n›rlanmas›, 28 fiubat hareketinden sonra gerçekleflti. Bu uygulamadan sonra ‹HL'ine ilgi azald›. Örne¤in bir araflt›rmada 23 ‹HL'inin orta bölümünden mezun olan 8.574 ö¤renciden sadece 4.955'i ‹HL'ne yeniden kay›t yapt›rd›¤› saptand›. Ayn› y›l 2.Din fiuras›'nda, Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›, temel e¤itimin 8 y›la ç›kar›lmas› sonucu "Art›k Kuran Kurslar›’na öflrenci bulamamak"tan yak›nd› ve Kuran Kursu e¤itiminin zorunlu e¤itim kapsam›na al›nmas›n› istedi! 1998'de kamuoyunda, hatta dindar cemaat aras›nda bile Cami ve Kuran Kurslar›nda baz› fanatik ve afl›r› dinci gruplar›n silahland›klar› yönünde söylentiler ço¤ald›. Haziran 1998'de Tempo dergisi, Fatih ‹lim Yayma Vakf›'ndan Kirazl› Yenimahalle Kuran Kursu'ndan, yeflil giysili, flalvarl› Ahmet Hoca öflrencilerinin, ‹stanbul merkezinden sadece 40 kilometre ötede, Kumburgaz Yeniköy gölü civar›ndaki ormanda pompal› tüfekle silah e¤itimi yapt›klar›n› görüntülemiflti. Daha sonra patlak veren ve 2000 y›l› boyunca süren Hizbullah operasyonlar›, olay›n dehfletini ortaya koydu. Kontra devlet eliyle PKK, devrimci örgütler ve laik ayd›nlara karfl› örgütlenen ve daha sonra kendi içinde de tüyler ürpertici vahfletler yaratan bu fleriatç› cinayet makinas›n›n silah depolar›nda "kay›p" devlet silahlar› ç›kt›. Susurluk-devlet çetesi rezaletinin ard›ndan, toplum iki y›l boyunca iyice kirlili¤e batm›fl devlet ayg›t›, Hizbullah, ‹slami Cihad ve daha bir y›¤›n
kanl› karanl›k dehflet manzaras›n› izlemek zorunda kald›! Bütün bunlar yukar›da derme çatma verilerle özetlemeye çal›flt›¤›m›z devlet politikas›n›n sonucudur. Bu veriler dikkatle incelendi¤inde, 2.Dünya Savafl›’ndan sonra, Türkiye'nin NATO ittifak›na dahil olmas› ve Menderes-Bayar kli¤inin iktidar› dönemiyle birlikte yar›-laik cumhuriyet kurumlar›n›n h›zla dinsellefltirildi¤i anlafl›l›r. 50-60 y›ld›r, hangi parti hükümete gelirse gelsin, bu dinsellefltirme politikas›n› sürdürmekten baflka bir fley yapmam›flt›r. Söz gelifli 1995'de CHP-DYP koalisyonu döneminde Vergi Yasas›’na eklenen ve 2 Haziran 1995'te yürürlü¤e giren geçici bir madde ile 6 y›ll›¤›na tarikatlara devlet deste¤i sa¤lanm›flt› (6). Bir vakfa camii ad›yla yap›lacak yard›mlar, bu uygulamada salt camileri de¤il, camilerle birlikte içinde camisi bulunan veya cami içinde aç›lan tüm kaçak kuran kurslar›n›, kurs yurtlar›n›, cemaat evlerini, cami lojmanlar›n› ve misafirhanelerini, mutfaklar›, e¤itim kurumlar›n› ve resmi daireler içine yap›lacak tüm camileri ve bunlarla ilgili di¤er etkinlikleri de kaps›yor. Üstelik bu yasayla Üçüncü Sektör denilen sektör, e¤itim, sa¤l›k, kültür ve bilimsel araflt›rma alanlar›na yat›r›m yapmaktan da uzaklaflt›r›lm›fl oluyordu. Ayn› teflvik, okul ve hastaneler için ise do¤al olarak getirilmiyor! Bu yasan›n ard›ndan bütün dinsel tarikat ve dernekler yo¤un bir kampanyaya bafllad›lar. AKP döneminde memur ve iflçi istihdam›nda daralmaya gidilirken, Dinayet ‹flleri’ne 15 bin kiflilik kadro ayr›ld›, üstelik ülke çap›nda 150 bine yak›n ö¤retmen a盤› bulundu¤u ve onbinlerce ünüversite mezunu iflsiz-güçsüz oldu¤u halde! Tabii böylesine ülkeyi a¤ gibi saran, siyasette tayin edici afl›rl›¤› bulunan ve 92
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
üstelik aç›k-gizli silahl› aparatlar› da zuhur etmifl bulunan böyle bir örgütün giderleri de büyük olacakt›r. Diyanet ‹flleri'ne her y›l devlet bütçesinden, birkaç bakanl›¤›n bütçesine eflit pay ayr›l›yor. Örne¤in 2003 y›l› bütçesinden 780 triliyon lira ayr›ld›. Siz "Tanr›-iman" ve "ahiret" ifllerini bir yana b›rak›n, paran›n en büyük tanr› oldu¤unu çoktan keflfetmifller! ‹flte Türkiye'nin "iman" örgütü Diyanet maflallah holding gibi! Türkiye Diyanet Vakf›: Uzun süre Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤› yapan Mehmet Nuri YILMAZ'›n öncülü¤ünde 1975'te kuruldu. Ülke ve ülke d›fl›nda çok say›da flirkete sahip. Bu vakf›n flirketleri ve mali güçleri 1997 y›l› verilerine göre flöyledir: Vakf›n kurulufl sermayesi 2 trilyon ve Türkiye'de 100 flubesi var. ‹SAM (‹slam Araflt›rma Merkezi): Ankara'da ve burada 191 eleman istihdam ediliyor. KOMAfi (Vak›fbank, Ülker G›da, Temsafl,Türdav Holiding ve Et Bal›k Kurumu Mensuplar› Vakf› ve TDV kat›l›m›yla): 1990 y›l›nda 300 milyar liraya kuruldu. Antalya'da 5.500 metre karelik alan üzerinde kurulu dev bir süpermarkete sahip. Marketin y›ll›k cirosu 1 trilyon lira ve 20 bin kalem mal sat›yor. Ayn› flirketin Ankara Kocatepe Cami alt›ndaki Be¤endik hipermarketi de bilgisayar pazarlamas› yap›yor. 1997'de 63 ortaö¤retim, 2.888 yüksek ö¤renim ve 350 yabanc› uyruklu ö¤renciye karfl›l›ks›z burs verdi. TEMSAfi:1989'da 2 milyar sermaye ile kuruldu 1996 cirosu 175 milyar. 1993'te Gebze'de ayda 500 ton deterjan üreten fabrika sat›n ald›. 93
G‹NTAfi:1983 'de 20 milyar sermaye ile kuruldu. Tükiye'de ve d›flarda camii, ifl merkezleri, din hizmeti binalar› yap›yor. D‹VANTAfi: 1993'de 20 milyar sermaye ile kuruldu. 1997'da sermayesi 50 milyar. ‹slam Ansiklopedisi ü r e t i m dafl›t›m-pazarlamas› yap›yor. 13 Bölge Müd., 2 irtibat bürosu var. 1996 y›l›nda cirosu 209 milyar 675 milyon TL idi. VETAfi: 79 milyar lira sermaye ile kuruldu. 1997 sermayesi 150 milyard›. Y›ll›k cirosu 21 miyar 755 milyon TL. Yay›n Matbaac›l›k ve Ticaret ‹flletmesi: 1982'de kuruldu, 1996'da 97,259 milyar TL sermayesi, 250 bas›l› kitab›, 100 flubesi vard› ve o y›lki cirosu 259 milyar 855 milyon idi. Kuflkusuz toplumu dinsel do¤malarla al›klaflt›ran kurumlar, sadece bu sayd›fl›m›z kurumlar de¤il. Örne¤in Milli E¤itim Bakanl›¤› (MEB) bünyesinde bulunan ve sanki dinsel organizasyon ve güç d›fl›nda, "laik" fleylermifl gibi ifllem gören büyük bir gücü de eklemeliyiz. Türkiye'deki çeflitli ünüversitelere ba¤l› tam 22 ‹lahiyat Fakültesi bulunuyor. Bütün temel ve ortaö¤retim okullar›nda binlerce "din dersi ö¤retmeni" dinsel örgütlenmenin etkili bir bölümünü oluflturuyor. Bunlar "laik cumhuriyet okullar›nda" ö¤rencileri din ve laiklik hakk›nda bilgilendirmiyorlar, dindarlaflt›r›yorlar. Din derslerini ve notu, ideolojik bir bask› ve flantaj arac› olarak kullan›yorlar. E¤itim sürecinde, tek bir ilerici din dersi ö¤retmenine raslayamazs›n›z. Onlar adeta dinsel gericili¤in sözde laik okullardaki ajanlar› gibidir ve buralarda gerici örgütlenmenin belkemi¤ini oluflturuyorlar. Bunlarla birlikte, devletin ideolojik e¤itim ve kurumlar›n›n a¤›rl›kl› olarak dinsel oldu¤unu tesbit edebiliriz.
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
Yukar›daki verilerle karfl›laflt›rmak amac›yla, (29 Temmuz 1997'de Hürriyet gezetesinde) yay›mlanan "Rakamlarla E¤itim"e bakal›m:
Okul Türü
Okul say›s›
Okul Öncesi
7.200
Ö¤renci say›s› 228.897 (1)
Ö¤retmen say›s› 10.059
‹lkokullar Okul Türü
Okul say›s›
Ö¤renci say›s›
Ö¤retmen say›s›
‹lkokul
39.525
4.096.461
127.575
‹lkö¤retim Okulu
6.336
4.116.727
139.699
Özel ‹lk Okul
351
71.015
4.057
Ortaokullar Okul Türü
Okul say›s›
Ö¤renci say›s›
Ö¤retmen say›s›
Ba¤›ms›z Ortaokul
1.210
412.362
12.084
Lise Bünyesinde
982
339.485
(2)
Özel
330
68.469
58
1.033
353.112
337
Meslek L. Bünyesinde
Okul Türü
Okul say›s›
Ö¤renci say›s›
Erkek Teknik
21
3.444
K›z Teknik
324
22.387
Ticaret Turizm
30
5.744
‹mam Hatip
601
318.775
Özel E¤itim
45
2.027
Özel Ö¤retim
1
127
Ö¤retmen say›s›
94
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
Di¤er Bakanl›klar
11
608
Toplam ‹lkö¤retim
58.000
10.039.641
293.869
Liseler Okul Türü
Okul say›s›
Ö¤renci say›s›
Ö¤retmen say›s›
Genel Lise
1.621
1.026.373
49.158
Anadolu Lisesi
389
50.277
8.201
Fen Lisesi
35
6.662
646
Anad. Güzel San.
16
2.085
279
Aç›kö¤retim Lisesi
-
90.000
-
Akflam Lisesi
11
1.489
131
Anadolu Ö¤retmen L.
74
21.370
1.769
Özel Lisesi
376
53.933
8.874
TOPLAM
2.522
1.252.189
69.058
Meslek Liseleri Okul Türü
Okul say›s›
Erkek Teknik
923
390.806
23.511
K›z Teknik
601
98.617
13.445
Ticaret Turizm
603
224.489
10.599
Din Ö¤retimi
601
197.727
18.809
Sa¤l›k ‹flleri
2
289
25
Özel E¤itim
6
272
32
Özel Ö¤retim
19
2.266
124
Di¤er Bakanl›klar
364
63.687
5.828
TOPLAM
3.119
973.153
72.373
TOPLAM Orta Ö¤retim
5.641
2.225.342
141.431
95
Ö¤renci say›s›
Ö¤retmen say›s›
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
Ö¤retim Biçimine Göre Okul Say›s› Okul Türü
Normal
‹kili
Toplam
Okul Öncesi
4.866
2.334
7.200
‹lkö¤retim
46.267
9.916
56.183
Ortaö¤retim
4.970
671
5.641
E¤itim Kademelerine Göre Derslik Say›s› Yerleflim, Genel, ‹lkö¤retim, Ortaö¤retim Yeri
Toplam
‹lkokul
Ortaokul
Toplam
Genel
Mesleki
Toplam
fiehir
163.629
42.951
58.000
100.900
33.063
29.594
62.657
Köy
101.447
71.042
26.711
97.700
2.994
700
3.694
TOPLAM
265.076
113.993
84.732
198.600
36.057
30.029
66.351
E¤itim Kademelerine Göre Okullaflma Oran› E¤itim Kademesi
1996-1997
Okul Öncesi
16.0
‹lkokul
99.8
Ortaokul
69.6
‹lkö¤retim
88.9
Genel Lise
30.8
Meslek Lisesi
23.9
%
Devlet okullar›nda bulunan toplam Bilgisayar Labaratuar›:
1.792
Labaratuarda ve d›fl›nda kay›tl› toplam Bilgisayar say›s›:
24.084
Ortaö¤retim Genel Müdürlü¤ü'ne bafll› Yabanc› Dil Labaratuar› bulunan Resmi Lise say›s›:
337
(Her Yabanc› Dil Labaratuar›na 3.715 ö¤renci düflüyor.) Devlet ta bafl›ndan itibaren din e¤itimini, Diyanet ‹flleri'nin kuruluflunu, sözde "irticai hareketleri önleme" iddias›na dayand›rm›flt›r. Gerçekte ise, bu bahane alt›nda, baflta Aleviler olmak üzere toplumun genifl laik kesimin vergileri ile bizzat devlet taraf›ndan "irticai toplum" plan› uygulanm›fl ve gelifltirilmifltir. Fakat buna karfl›n, devletin yapt›klar› yetersiz bulunmufl ve gayri resmi dinsel yap›lanma ve e¤itim de ayr›ca yürütülmüfltür. Yap›lan araflt›rmalara göre baflta Kombassan ve Yimpafl olmak üzere gayri resmi irticai yap›lanmaya destek veren islami sermayenin (Türk milli burjuvazisinin sa¤ kanad›) ilk 100 patronunun serveti flöyledir: 6 kifli:
100 trilyondan fazla 96
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
5 kifli:
20-50 trilyon aras›
15 kifli:
10-20 trilyon aras›
E¤itim Amaçl› Vak›f: 958
13 kifli:
1-10 trilyon aras›
Dini Amaçl› Vak›f: 400
61 kifli:
1 trilyon alt›nda
Sosyal Yard›m Amaçl› Vak›f: 347
Devlet d›fl› bu ‹slamc› kesimin elinde, toplumu günlük olarak yönlendiren büyük medya organizasyonu var. Ulusal, uluslararas› ve yerel çapta yay›n yapan 19 gazete, 110 dergi, 51 radyo ve 20 TV mevcut. Ayr›ca gayriresmi ‹slami hareketlerin ve tarikatlar›n kontrolünde olan 2.500 dernek, 500 vak›f bulunuyor. Bu vak›flar›n pek ço¤unun Osmanl› art›¤› ilginç önderleri var. Örne¤in bunlardan "Hakikat Vakf›", Ömer Hoca adl› biri taraf›ndan kurulmufl. Ömer Hoca, Yogoslavya Yenipazar kökenli. Abdülhamit'in "dini görevler" için Erbil'de yetkili k›ld›¤› Kürt kökenli Nakfli fieyhi Mahmut Esat Erbili'nin halifesi olan fieyh Halil Fevzi'nin hizmetinde çal›flm›fl. Merkezi Sakarya'da olan vakf›n Ankara, ‹stanbul (birkaç yerinde), Bal›kkesir, Bolu, Bursa, Çank›r›, Düzce, Isparta, Yalova, ‹zmir, ‹zmit, Konya, Kütahya, Manisa ve Zonguldak gibi illerde temsilcilikleri var. Faaliyetlerinin a¤›rl›k noktas› yay›nc›l›k. Almanya, Hollanda, Fransa, Avusturya ve Avusturalya'da vakfa ait türlü yay›nlar sat›l›yor. Vakf›n çevresinde 20-25 bin kiflilik bir halkadan söz ediliyor. Bas›nda yer alan bilgilere göre, do¤rudan fleriatç› çal›flma yapan siyasal islam ve tarikatlara ait 1000 flirket, 1200 yurt, 800 kurs ve Türkiye genelinde 5000 tarikat fleyhi bulunuyor. Yine Mart 1998'de Genel Kurmay›n, Cumhurbaflkan› Süleyman Demirel'e verdi¤i brifingde, 1402 tanesinin denetlendi¤i vak›flar hakk›nda flu bilgiler veriliyor: Toplam vak›f say›s›: 4.223 (Vak›flar 97
Gnl. Müd. verileri)
Yöresel Kalk›nma-Dayan›flma-Tan›tma-Sosyal Yard›m-Sa¤l›k-E¤itim Amaçl› Vak›f: 285 Sa¤l›k Amaçl› Vak›f: 228 Personeline Yard›m Amaçl› Vak›f: 201 Dini E¤itim Amaçl› Vak›f:117 Kültür Sanat Amaçl› Vak›f: 122 Bilim-Teknoloji-Araflt›rma Amaçl› Vak›f: 91 Sosyal Hizmet Amaçl› Vak›f: 80 Demokrasi-Hukuk-Ekonomi-MaliSiyasi Araflt›rmalar-‹nsan Haklar› Amaçl› Vak›f: 72 Sosyal-Kültürel, Amaçl› Vak›f.: 62
Tarihi-Kültürel
Tarih-Turizm-Spor Amaçl› Vak›f: 59 Mesleki E¤itim Amaçl› Vak›f: 41 Bas›n-Yay›n-Gezetecilik-Kütüphenecilik-Radyo-TV-Sinema-Film Amaçl› Vak›f: 26 Tar›m-Hayvanc›l›k-Veterinerlik ve ilgili Kooparetif Amaçl› Vak›f: 25 Çevre Koruma Amaçl› Vak›f: 24 Mimarl›k-Mühendislik-‹mar Amaçl› Vak›f: 12 Yukar›daki amaçlar›n d›fl›nda amaçlarla: 72 Sosyal Yard›mlaflma-Çevre Koruma Kamu Vakf›: 1.001 A¤ustos 1997'de Diyanet ‹flleri Baflmüfettifli Abdülkadir Sezgin bile, Diya-
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
net'e ba¤l› baz› yan kurulufllar›n ulaflt›klar› devasa ekonomik boyutu belirterek, "Diyanet Vakf›, Diyaneti de, Devleti de yönetmek istiyor" diye yak›n›yordu! T. Diyanet Vakf› m› Diyaneti yönetiyor, yoksa Diyanet mi T. Diyanet Vakf›'n› yönetiyor, bu ayr› bir konudur, ama devletten 10-12 Bakanl›¤›n bütçesine eflit bütçe alan, holdinglere sahip ve üstelik ülkenin her taraf›na a¤ gibi yay›lm›fl 100 bin camii ve kadrosu ile Diyanet ve di¤er yan kurulufllar› devlet içinde devlettir. Vak›flar ayr›ca vergi muafiyetine de sahipler. Ama tabii bu, sadece Sunni ‹slam vak›flar› ile ilgili bir muafiyettir, söz konusu müslüman olmayan az›nl›klar (Ermeni, Rum, Süryani, Yahudi) olunca, durum de¤ifliyor; bunlardan vergi al›nd›¤› gibi, üstelik 1936'da ç›kar›lan yasa ile mallar›na de el konulabiliyor. "Az›nl›klar Tali Komisyonu" gibi özel, gizli örgütlerle izleniyor ve takip alt›nda tutuluyorlar (7). Bu brifingde Türkiye’nin 80 ilinden 30'u cemaate ba¤l›. Cemaat okullar›ndaki e¤itimin y›ll›k ö¤renci bafl›na maliyeti 650 dolar ve bu Fettullah Gülen'ci kurumlar taraf›ndan devreye sokulan Ifl›k Sigorta ile Asya Finans taraf›ndan finanse ediliyor. Gülen Cemaati flu kurumlardan olufluyor: Yurt içinde: Vak›f say›s›: 45 Dernek Say›s›: 18 Özel Okul Say›s›: 89 fiirket Say›s›: 207 Dersane Say›s›: 373 Ö¤renci Yurdu: 500 Yurt D›fl›nda: Ünüversite Say›s›: 6 Lise Say›s›: 236
‹lk Okul Say›s›: 2 Dil ve Bilgisayar Merkezi: 8 Ünüversite Haz›rl›k Kursu: 6 Ö¤renci Yurdu Say›s›: 21 Yay›nlanan Dergi Say›s›: 14 (Bunlardan biri ‹ngilizce yay›n yap›yor.) Zaman Gazetesi: (300 bin tirajl›) Ulusal Ölçekli Yay›n Yapan Radyo: 2 Ulusallararas› Yay›n Yapan TV: Samanyolu TV Dinsel Dernekler ve Tarikatlar'›n ‹llere göre da¤›l›m› (8) Berbero¤lu) ‹l ad› Kayseri Sakarya Sivas Kocaeli Erzurum ‹stanbul Konya Eskiflehir Malatya Adana Çank›r› Yozgat Ni¤de Amasya ‹çel Nevflehir ‹zmir fi.Urfa Kütahya G.Antep Batman Antalya Bursa Kars Çorum K›rflehir Samsun Karabük Diyarbak›r Trabzon Çanakkale Erzincan Manisa
Dernek-Tarikat Say›s› 40 36 34 34 31 31 30 30 26 21 20 20 18 17 17 16 16 15 14 14 14 13 13 13 12 12 12 12 11 11 10 10 10
98
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
Siyasi ‹slam co¤rafyas›nda yer alan baz› baz› dernekler ve faaliyet gösterdikleri il say›lar›: Kurs ve Okul Talebelerine Yard›m Derne¤i : 37 il Cami Kuran Kursu Yapt›rma ve Yaflatma Derne¤i: 15 il Tahsil Ça¤›ndaki Talebelere Yard›m Derne¤i : 11 il ‹slami Kültür ve E¤itim Kültürü: 10 il Fakir Talebe Yard›m Derne¤i: 8 il ‹nsan Haklar› ve Mazlumlar ‹çin Dayan›flma Derne¤i: 6 il 5 Eylül 2000 tarihli bas›nda, Metin Gür imzas›yla yer alan haberde, sadece ‹slam Toplumu Milli Görüfl (‹GMG) örgütünün gücü rakamlarla flöyle ifade ediliyor: Avrupa'daki toplam Teflkilat say›s›: 1.091 Bu kurumlar›n flube say›s›: 2.137 Bu kurumlardaki toplam idareci say›s›: 17.841 Üye ve idareci toplam›: 83.868 252 Avrupa kentindeki kamp ve okullarda-
99
ki ö¤renci say›s›: 14.000
Bu kurumlar: Organize Holiding, Deha Holiding, Apitafl Holiding, Osmanl› Holiding, Söz-Pa Holiding, Büyük Grup Holiding ve Büyük Selçuklu Holiding. Bu kamp ve okullarda, ço¤unlukla Türkiye'den getirilen Diyanet ‹flleri'nden veya MEB'dan emekli, yeflil pasaportlu hoca ve ö¤retmenler görevlendiriliyor. Tabii bu rakamlara Milli Görüfl teflkilat›ndan daha genifl olan Diyanet camii ve örgütleri ile MHP ve BBP'ninkilerden hiç söz edilmiyor. Bu dinsel örgütlenme ve ona uyarlanm›fl ekonomik faaliyet. istihdam daralmas›na ve do¤al olarak gerici bir kültüre yol aç›yor. ÜLKEN‹N KÜLTÜREL GER‹L‹⁄‹ Ve ‹ST‹HDAM DARALMASI (Bu araflt›rma CHP'nin 2004 y›l› için Milli E¤itim Bakanl›¤›, Kültür Bakanl›¤›, ‹l Kültür Müdürlükleri, Emniyet Genel Müdürlü¤ü, Türkiye Kahveciler-Büfeciler ve Krathaneciler Federasyonu'ndan sa¤lad›¤› bilgilerden olufluyor.)
Türkiye'deki toplam Kahvehane say›s›
123.659
Türkiye'deki toplam Meyhane say›y›
16.426
Toplam Kütüphane say›s›
1.430 (Almanya’da 10.379, ‹syanya’da 7.103 kütüphane bulunuyor
Toplam Sinema say›s›
789 (8 ilde 1, 11 ilde 2 sinema salonu bulunuyor. 13 ilde ise hiç yok)
Toplam Tiyatro say›s›
128 ( Bunlar›n %70’i ‹stanbul, ‹zmir, Ankara’da) 60 ilde ise hiç yo
Buna karfl›l›k ilkokul ve Liselerin toplam›
42.268
Mecburi olmayan okul öncesi okul say›s›
11.400
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
Hemen hemen bütün ‹slam ülkelerinde yarat›lan bu tablonun sonuçlar› flöyledir: Emperyalistler, din siyasas› ile bönlefltirdikleri bu halklar›n bütün de¤erlerini ya¤mal›yorlar, kutsal mekanlar›n› bombalarla y›k›yorlar, yatak odalar›na kadar giriyorlar, çocuklar›n ve kad›nlar›n 盤l›¤›n› hiç bir tanr› duymuyor art›k! Düflünelim ki, Irak iflgalinin daha ilk gününde Ba¤dat Müzesi’nin 170 bin eserini kaflla göz aras›nda yaflmalad›lar, Irak Milli Kütüphanesi’ni yak›p y›kt›lar. Ayn› durum Afganistan'da daha fazlas›yla yaflan›yor, orada ya¤man›n kayd›n› tutma olana¤› bile yok. Ama bu ülkelerin ne dinsel kurumlar›, ne de dinsellefltirilmifl cemaat-devletleri bunu önleyemiyor. Emperyalist sald›r› karfl›s›nda, bitli sakallar›yla kirli bir çaput gibi çi¤nenip geçiliyorlar. Bu gericiler eliyle çökertilen ça¤dafl siyasi örgütler yok edildifli için ülkeler tam bir de¤neksiz kör gibi. Bu kez de ya ümitsizce kör terör hareketleriyle kendi halklar›na ve insanl›¤a zarar vererek emperyalistlerin sömürge siyasetini kolaylaflt›r›yorlar ya da iflgalcilerle iflbirli¤i yap›yorlar! Gerçek yaflam› "fani", sanal evreni (ahireti) gerçek kabul eden ve ölümü yücelten ideolojiden ümitsiz maceradan ve teslimiyetten baflka ne beklenebilir ki? Bu tablo nas›l ortaya ç›kt›? Durmadan büyüyen iflsizlik, katlanarak artan iç ve d›fl borçlar, ulusal tar›m ve sanayinin çöküflü, boflalan binlerce köy, ard› arkas› gelmez iflaslar/krizler, ülkeyi saran mafya ve çete ekonomisi, ülkeden kaçan muazzam beyin ve iflgücü, ülkeyi saran fuhufl, yoksulluk, açl›k, demoralizasyon ve hiphop kültürü ile bu feci manzaray› kimler, nas›l yaratt›? Bunu ülkenin demokratikleflmesine ve modernleflmesine karfl› emperyalistlerle iflbirli¤i içinde din baflta olmak üzere her türlü toplumsal zaaf› kullananlar yaratt›. Ülkesine ve halk›na
karfl› sorumluluk duyan ve dürüst namuslu, devrimci, demokrat insanlar› "din elden gidiyor" 盤l›¤› alt›nda manevi ve fiziki fliddetle y›llarca sindirenler yaratt›. Köy Enstitüleri’ni kapatarak ‹mam Hatipleri kuranlar yaratt›. Halk›n uyan›fl›na karfl› durmadan camii yapanlar ve oralar› gerici örgütlenmelerin ve emperyalist entrikalar›n alan› haline getirenler yaratt›. K›sacas›; bu ülkede demokrasi olmas›n, toprak devrimi olmas›n, sanayileflme olmas›n, ba¤›ms›zl›k olmas›n, kimse geleneksel kültürden farkl› düflünmesin/ayd›nlanmas›n, ülke emperyalizme ba¤l› yar›-feodal kals›n diye, bu memleketin ö¤retmenlerini, ayd›nlar›n›, yurtsever gençlerini, Alevilerini, Kürtlerini, az›nl›klar›n› ve devrimcilerini, yani ülkenin ifle yarar gözbebeklerini bugüne de¤in tutsak edenler, yakanlar, öldürenler yaratt›. Kendileri tamamen d›fl merkezli olduklar› ve bu, her saat pratikle ortaya konuldu¤u halde, bu ülkenin iflçilerinin ve köylülerinin her ilerici siyasal hareketini "y›k›c›" diye, "d›fl odakl›" diye kanla bast›ranlar yaratt›. Sonuçta, "elden gidiyor" denilen fley, Osmanl› döneminden onlarca kat› daha güçlendi. Fakat özgürlük, ba¤›ms›zl›k, toplumsal kalk›nma ise gerçekten "elden gitti"! Ülke ve üzerinde yaflayan insanlar, dünya mali sermayesinin oyunca¤› haline geldi. Dünya uluslar› aras›nda sayg›n bir yere ulaflma flans› her gün daha çok yitirildi. Osmanl› siyasas›ndan bir türlü kopmayanlar, kah "terrakici" (darbeci), kah "serbestçi" (dinci, mandac›) siyasetlerle ülkeyi Osmanl›'n›n yapt›¤›ndan beter ettiler. Aleviler, ülkede on y›llard›r sürüp giden bu kavgan›n hangi taraf›ndayd›; ezenlerin mi, yoksa ezilenlerin mi taraf›ndayd›? Demokrasi cephesinde mi, yoksa emperyalistlerin fleriatç› ve faflist cephesinde miydiler? Böyle bir soru sorulabilir mi? Evet, baz› "Alevi lider ve 100
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
dedeleri"nin yapt›¤›na bak›nca sorulmas› kaç›n›lmaz oluyor. Alevileri demokratik siyasal eylem d›fl›na, emekçilerin ve ezilenlerin cephesinin d›fl›na çekmeye, içine kapat›p yal›tmaya ve ayd›n/ilerici Alevi kitlelerini dinsellefltirmeye, düzenin dinsel ayg›t›n›n içine yerlefltirmeye çal›flanlara elbette böyle sorular sorulmal›d›r. Ne yapt›¤›n› bilmeyen, medyatik gösterifl ve popülist özenti içinde gelifligüzel konuflanlara, hayal kuranlara bu sorular sorulmal›d›r. Bu tablo, ülkenin bütün ezilen, horlanan insanlar›n›n, Alevilerin ve emekçilerin kafalar›na vurula vurula yarat›lmad› m›? O tablonun içinde Alevilerin yeri inkar, bask› ve k›y›mdan baflka nedir? O tablo Aleviler için kelle-kuyu manzaras›d›r; Marafl katliam›d›r, Çorum katliam›d›r, Mad›mak vahfletidir, Gazi katliam›d›r. O tablonun içinde Alevilerin ulaflt›¤› yer, Osmanl›'n›n bile yapamad›¤› Alevi köylerine camii, kentlerine ‹mam Hatip yap›m›d›r. O tablo yar›-sömürge, yar›-feodal toplum tablosudur. Bu tablo demokrasi, hak, adalet, eflitlik, özgürlük karfl›t› bir tablodur. O tablo içinde hak ve adalet ad›na Alevilerin s›f›r (hiçlik) oluflu, yerini de belirleyen bir gerçek de¤il mi? Peki bu tablo de¤iflti mi? Düzenin yüz bin camii, 601 ‹mam Hatip, iki düzüne ilahiyat fakültesi, onbinlerce fleriatç› din ö¤retmeni, binlerce Kur'an kursu, binlerce fleriatç› vak›f, dernek, örgüt, bir düzüne siyasal parti ve on bakanl›¤›n bütçesine eflit Diyanet, dev dinsel medya, mali gücü katirilyonlara varan fleriatç› doldinglere karfl›n henüz hiç bir anayasal güvencesi bulunmayan birkaç yüz Alevi derne¤i, Cemevi ve vakf›n varl›¤›yla tablonun de¤iflti¤ini sanmak bönlüktür. Böyle bir bönlü¤ün fleriatç›lar› keyifle e¤lendirdi¤ini herkes bas›nda, her yerde isterse görebilir. Küçük rüflvetler ve olta yemli¤i ile kendi demokrasi cephesini terk edenler, yaln›zca ahmak durumuna düflmüyorlar, yaln›zca kendi tarihsel eylem çizgile101
rine ihanet etmiyorlar, ayr›ca ülkenin ve do¤al olarak kendi çocuklar›n›n gelece¤ini de karart›yorlar. Baz›lar›, "Bofl verin, ülkeyi/halk› kurtarmak bize mi düfltü, biraz da kendimizi düflünelim, flimdiye kadar bu ülke kalk›ns›n, demokratik, ça¤dafl, ba¤›ms›z bir ülke olsun diye onbinlerce gencimiz hapishanelerde çürüdü, öldü, istikbali söndü, kimin umurunda" diyerek, ülkenin gelece¤i ve temel sorunlar›na kay›ts›z kalmay› ve ifli oluruna b›rakmay› önermek, teslimiyet ve y›lg›nl›k ifade eden, Alevilik niteli¤ine yak›flmayan kötü bir tutumdur. 25 milyon oldu¤unu söyleyen Alevi toplumunun ülkenin kaderine karfl› böyle davranmas› hiç bir hakl› k›zg›nl›k ve gerekçeyle mazur gösterilemez. Bu ülkenin kaderi en az Sunni yurttafllar kadar Alevileri de ilgilendirir, hatta daha fazlas›yla ilgilendirir. Unutmamal› ki emperyalistler ve onlar›n ülkedeki gerici iflbirlikçileri mevcut fleriatç› ayg›t› bu flekilde daha da güçlendirmeleri ve ülkenin kaderine tamamen hakim k›lmalar› halinde en baflta Alevilerin varl›¤› ve güvenli¤i bugünkünden daha büyük tehlikelerle karfl› karfl›ya gelecektir. Unutmamak gerekir ki, bask›, sömürüden kaynaklanan bir eylemdir. Daha do¤rusu sömürücülerin sömürüyü sürdürmek için ihtiyaç duyduklar› bir ifltir. Sömürü bütün bask›lar›n, k›y›m ve katliamlar›n bafll›ca temelidir. Dinsel do¤malar›n veya do¤malaflt›r›lm›fl düflüncelerin topluma dayat›lmas›, sömürünün ve dolay›s›yla bask›n›n daha da koyulaflt›r›lmas› iste¤inden kaynaklan›r. Çünkü her bask›c› fliddetin düflünsel bir gerekçesi olsun ister. Ayn› flekilde sömürü ve bask›ya karfl› mücadele ve direniflin de her tarihsel döneme özgü sistematik düflünsel biçimleri ortaya ç›kar. Alevili¤in tarihsel geliflimini inceledi¤imizde de bunu görürüz. Bugünkü ça¤dafl s›n›f mücadelesi ve politikan›n al-
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
ternatifleri farkl›d›r. Günümüzde dinsel ba¤nazl›k ve bask›n›n alternatifi, daha "iyi" olan ve geçmiflteki ezilen s›n›flar›n dinsel ideolojik biçimlenifli ifade eden dinsel ve mezhepsel alternatifler de¤ildir; bilimsel, demokratik, laik proleter ve halkç› politikalard›r, ça¤dafl tolpum projeleridir. Her taraf› dolduran camii, mescit gibi dinsel mabet ve mekanlar›n yan›na birkaç bin tane de cemevi dikilence Alevilerin sorunlar› çözülür mü? Demokrasi, özgürlük, eflitlik ve bilim u¤rafl ve söylemini b›rak›p, Alevi inanç ve rutüelerine dayal› terimolojiyi her yerde özgürce ve daha s›k kullanmaya bafllay›nca bütün sorunlar haledilmifl olur mu? Çal›flma, e¤itim ve dinlenme zaman›n›z›n bir bölümünü hergün daha düzenli biçimde semah, cem ve ibadetle geçirmeye bafllay›nca m› özgür olacaks›n›z? Dünya çocuk haklar›na bile ald›rmadan, fleriatç›lar› taklit edercesine çocuklar›n kafas›n› bilim d›fl› inan ve imanla kar›flt›rmak m›d›r çözüm? Elbette hay›r. Tersine, bu yolla, bizzat kendiniz Alevi toplumu içinde, çoktand›r güç yitirmifl bulunan feodal ruhban s›n›f›n yarat›lmas›na ve güçlendirilmesine yard›m edersiniz. Ülkedeki dinsel yap›lanma ve feodal ayg›t daha da büyümüfl olacak. Nitekim düzen bu yönde yönlendirmeler yap›yor ve daha flimdiden Alevi toplumunu kendi destekçisi bir otoritenin egemenli¤i alt›na sokmaya çal›fl›yor. Bunun, genel demokrasi ve özgürlük hareketini zay›flataca¤›, mevcut bask›c› dinsel ayg›ta meflruyet sa¤layaca¤› aç›kt›r. Bu gerçekte bir sonuçtur. Ancak bu sonuçtan hareketle, bugünkü Alevi hareketini di¤er sünni-fleriatç› dinsel hareketlerle özdefltirdi¤imiz san›lmamal›d›r. Yapt›klar›n›n, onlar›nkiyle ayn› oldu¤unu söylemek büyük haks›zl›k olur ve bugünkü Alevi hareketinin as›l nedenini anla-
mamak demektir. Nitekim baz› sünni kökenli laik unsurlar bile Alevilerin hakl› talep ve tepkilerine, bin y›ll›k sünni egemenli¤inin bilinçalt› yarg›lar›yla yaklafl›yorlar ve içlerine sindiremiyorlar. Her fleyden önce Aleviler bask› ve haks›zl›k alt›nda yaflayan genifl bir kesimdir. Son y›llarda yo¤unlaflan sald›r›lar karfl›s›nda ne anayasal ve ne de dayanabilecekleri etkin siyasal güvencelerin bulunmamas› nedeniyle kendi içinde alevice dayan›flmaya yönelmeleri, özsavumaya geçmeleri ve özgün örgütler yaratmalar› do¤ald›r. Nitekim ancak bu yolla kendi taleplerini ortaya koyma ve takip etme flans› bulabiliyorlar. Ayr›ca, göçler, siyasal çalkant›lar vb. nedenlerle ibadet mekanlar›/ocaklar› ve kadrolar aç›s›ndan da önemli boflluklar ve yetersizlikler ortaya ç›km›flt›r. Köylerdeki pekçok do¤al ibadet mekan›, evler, ocaklar, mabetler (en az›ndan kentlere göçenler için) art›k yok. Dede kutsal oca¤›n› yitirmifl, talip dedesini yitirmifl, yol, alevi edep-erkân bilen bilgesini yitirmifltir. Ortak ibadet yerleri bir yana, ölülerini bile Sünni camisinde ve cami hocas›yla defnetmek durumunda kal›yorlar. Bu boflluk, baflta kurulu Sünni dinsel ayg›t olmak üzere çeflitli unsurlar taraf›ndan istismar edilmektedir. Özellikle kentlerdeki yo¤un dernekleflme ve cemevlerinin aç›lmas›n›n önemli bir nedeni de budur. Öteden beri, konuyla hiç ilgisi yokken Alevi kurumlar›na, resmi kurumlardaki gibi Atatürk ve Bayrak ast›rma peflinde koflan baz› flövenist politikac›lar›n geveledikleri gibi "Alevi sorunu çözülmüfl" de de¤ildir. (Bu konuya, Mart 1995'te Öncü Partizan'›n 6.say›s›nda geniflçe de¤inmifltik.) Karfl›m›zda dimdik duran ülkenin belli bafll› sorunlar›ndan biridir ve a¤›rlaflm›flt›r. Bu sorunlar›n yukar›da çizmeye çal›flt›fl›m›z tablo içinde öyle (henüz olmayan) parlamento karar›yla vs. ile çözülecek gibi de gözükmüyor. Devlet ya102
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
p›lanmas›nda dinselleflme artt›kça ve siyaset fleriatlaflt›kça sorun daha da büymekte ve a¤›rlaflmaktad›r. Çözümü, ülkede köklü demokratik yap›sal dönüflümler gerektiren bir sorundur. Zaten hareket içindeki bütün sapma ve sapt›rmalar da esas olarak bunu anlamamaktan kaynaklan›yor. Devletin "Türk-‹slam sentezi" çerçevesinde Alevilere gösterdi¤i ilgi flövenist amaçlara dayan›yor ve Alevileri parçalayarak yönlendirmeyi hedefliyor. "Kazakistan'dan Macaristan'a Erenlerin ‹zinden" (9) Alevi belgesel filminin esas olarak Türk hareket yolunu izlemesi bundand›r. Alevi kaynaklar›ndan Hac› Bektafl-› Veli dergah›n›n öne ç›kar›lmas› ve giderek devlet zirvesinin her y›l kat›lmas›n›n geleneksellefltirilmesi de burdan kaynaklan›yor. Büyük Alevi kitlelerinin ne istedi¤i bunlar›n umurunda de¤il, o yüzden as›l genifl Alevi örgütlerine de ald›rmazlar. Onlar hareketi dinsellik ve ›rkç›l›k yönünde sapt›rma ve gerici politikalar› için istismar etme peflindeler. Bu istismar› islamc› yazarlar bile elefltiriyor. Alevi kitlelerinin istedi¤i fley dinselleflmek de¤ildir, tersine, bugünkü Alevi hareketi, afl›r› dinsellefltirilmeye, fleriatç› Sünni ayg›t›n iyice güçlendirilmesine ve son 20-30 y›lda peryodik k›y›mlara ulaflan bask›lar›na bir tepki olarak geliflti. Kendi vergilerinden Sünni-fleriat›n devlet eliyle güçlendirilmesine, köylerine, kentlerine ve mahallelerine zorla camii yap›lmas›na, okullarda çocuklar›n›n Sünni eflitime tabi tutularak sünnilefltirilmelerine karfl› bir tepki olarak ortaya ç›kt›. Siyasal dinin d›fl kaynakl› dayanaklar›n›n, emperyalist iflbirli¤inin aleni biçimde ortaya ç›kmas›, ba¤›ms›z, laik, demokratik yaflama talebinin büsbütün tehlikeye girmesi ve buna dayal› endifleler, Alevi kitlelerinin bugünkü hareketinin temel ç›k›fl nedenidir. Devlet ayg›t›n›n giderek daha çok dinsel esaslara göre biçimlenmesinin 103
yan›s›ra, yasal/yasad›fl› bir y›¤›n silahl›/silahs›z fleriatç› örgütün ülkeyi doldurmas›, korkunç iç ve d›fl mali kaynaklardan beslenmesi, yaln›z Alevileri de¤il, laik Sünni yurttafllar› da teyakuza geçirmifltir. Dolay›s›yla dernekleflme faaliyeti, cemevleri hareketi vs. belirli ölçüde uluslararas› demoralizasyon rüzgarlar›n›n etkisini tafl›sa ve bir ölçüde idealizme kaysa bile, ç›k›fl nedeni bak›m›ndan ne ülkedeki ve ne de dünyadaki di¤er dinsel hareketlerle bir ba¤lant›s› yoktur ve ayn› de¤ildir. Alevilerin istedi¤i fley, demokrat Sünni ve laik di¤er inançlardan yurtafllar›n istedi¤i fleylerle büyük ölçüde örtüflüyor ve ayn›d›r. Alevilerin büyük kitlesinin ibadet, tanr›, din, dinsel kurumlara karfl› tutumu, bütün laik unsurlarla ayn›d›r; elefltirici, mesafeli ve inanana sayg fleklindedir. Yanl›fl yapmamak, hareketin sapt›r›lmas›na izin vermemek için bunun alt›n› özenle çizmeliyiz. Bununla birlikte, Alevilerin özgün dinsel talepleri bulundu¤u da bir gerçektir. Çünkü ayd›nlanma ve dinsel düflüncelerden uzaklaflman›n, bilime inanman›n Alevilerde daha yayg›n olmas›, hepisinin ve tamam›n›n öyle olduklar› anlam›na gelmez, onlar›n da büyük bir kitlesi inan›r ve inançlar›n› ifade edecekleri kanal ve mekanlar isterler. Baflbakan R.Tayyip Erdo¤an, Diyanet ve ‹lahiyat çevrelerinin söyledi¤i "ibadetlerini zaten kendi evlerinde yap›yorlard›" yasak ve bask›n›n sonucuydu, tahrip edilen, kapat›lan dergahlar, ocaklar ve dikmelikler tersini kan›tl›yor. Onlar da inançlar›n› do¤ru biçimde ö¤renmek, yazmak, izlemek isteyen sonraki kuflaklara ve baflkalar›na da iletmek/ö¤retmek isterler. Bu, do¤al ve bugünkü anayasal haklardand›r. Aleviler daha flimdiden ihtiyaç duyduklar› pek çok fleyi kendi olanaklar›yla yaratt›lar ve yaratmaya devam ediyorlar. Bu durum ayr›ca flu gerçekleri de pratikte kan›tlad›: Bi-
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
rincisi, demek ki Alevilerin de baz› kurumlara ihtiyac› var ve 700 y›ll›k bask›ya karfl›n bu ihtiyaçlar ortadan kalkmam›flt›r. ‹kincisi, görüldü ki Aleviler hakk›nda fleriatç› din adamlar›n›n as›rlarca geveledikleri hiçbir fley do¤ru de¤ilmifl, yap›lan bütün k›y›mlar canilikmifl, onlar da ibadetlerini Sünni komflular›yla yanyana yapabilirler ve k›yamet kopmuyormufl. Üçüncüsü, Alevilerin 8-10 y›ll›k prati¤i gösterdi ki, devletin ibadet yerleri yap›m› ve din e¤itimi, din görevlileri için kamu bütçesini kullanmas›na gerek yoktur, inanan yurttafllar bunu kendi olanaklar›yla kolayca haledebiliyorlar. Bu durumda 1000 y›l boyunca durmadan yap›lan Sünni ibadet yerleri zaten gere¤inden fazlad›r ve en az›ndan art›k bunun için kamu bütçesi kullanmak daha da gereksizdir. Üstelik Osmanl› gibi büyük bir fleriat devletinden gelen ve onun pek çok gelenek, al›flkanl›k ve kal›t›n› sürdüren bir toplumun dinsel e¤itime de¤il, dinsel önyarg›lardan kurtulma e¤itimine ihtiyac› vard›r. Devletin "din hizmetleri", sadece dinsel ihtiyaçlar›n zararl› biçimde abart›lmas›na ve cumhuriyet alehtar› fleriatç› feodal bir zümrenin güçlenmesine yaram›flt›r ve yaramaya devam ediyor. Alevi dedeleri, Alevi liderleri mevcut toplumun önyarg›lar›na ve yaflay›fllar›na göre de¤il, gerçek anlamda laik, demokratik cumhuriyet argüman ve ihtiyaçlar›na göre, ça¤›n ve insanl›¤›n do¤al gidiflat›na göre düflünmeleri gerekir. O zaman, laik, demokratik, çafldafl bir toplumda zaten olmamas› gereken kurumlara girmenin veya böyle kurumlar yaratman›n ne kadar anlams›z ve yanl›fl oldu¤u anlafl›labilir. Feodal ve yar›-feodal yap›sal formlar içinde hiçbir hak ve özgürlüflün güvencesi yoktur. Toplumun herhangi kesiminin, herhangi bir hak talebi bu ayg›t› hemen fliddete yöneltir ve bütün bir ülkeyi cen-
dere içine alman›n gerekçesi olur. Örne¤in fieyh Sait hareketi bafllar bafllamaz Palu-Genç-Diyarbak›r sahas›nda cereyan etti¤i halde bütün Kürt illerinde S›k›yönetim ilan edilir. Hemen ard›ndan Takriri Sûkun Yasas› ç›kart›ld› ve ‹stiklal Mahkemeleri devreye sokuldu. Bütün ülkede terör estirildi. O kadar ki, General Kaz›m Karabekir'in "Serbest F›rka"s› bile kapat›ld›. Hareket fiubat'ta bafllay›p Nisan'da bast›r›ld›¤› halde, 30 A¤ustos 1925'te Atatürk'ün Kastamonu konuflmas›ndan sonra 30 Kas›m 1925'te TBMM, "Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Kapat›lmas›na ve Türbedarl›klarla Birtak›m Unvanlar›n Yasaklanmas›na ve Kald›r›lmas›na ‹liflkin Yasa" ç›kar›ld› ve 13 Aral›k 1925'te yürürlü¤e sokuldu. Yasa, bir Nakflibendi fieyhi'nin liderlik etti¤i Kürt ayaklanmas›n› hedef al›yordu, fakat ilk kapat›lan, fleriatç›l›kla hiç ilgisi olmayan, fleriatç›l›¤a karfl› olan Hac› Bektafl-› Veli Tekkesi oldu, pek çok Alevi dedesi bask› alt›na al›nd›, sürgün edildi. Hac› Bektafl-› Veli tekkesi, 1950'de bu yasaya yap›lan bir ekleme ile "sanat defleri olan"lar kapsam›nda Milli E¤itim Bakanl›¤›nca kamuya aç›ld›. 1964'te de "müze" ve turizm derne¤i haline getirildi. 1975'e kadar bu "müze", Osmanl› mehter törenleri ile turizme aç›l›yordu. 12 Eylül darbesi buna da tahammül edemedi ve bu Osmanl› gösterisi ile bafllayan flenlikler bile 1984'e kadar kesintiye u¤rat›ld›. Bu yasaya dayan›larak Alevi dedelerine, Alevi dergahlar›na ve hatta Alevi cem ve ibadetlerine aman verilmedi. Cem törenleri gizli yap›l›yordu. Cem esnas›nda, muhtemel bir jandarma/polis bask›n›na karfl› bugün art›k "12 Hizmet" dahiline giren "gözcüler" görevlendiriliyordu. Bu yasa hala yürürlüktedir. Bu yasadan esas olarak kim zarar gördü? Tabii ki 104
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
Aleviler, çünkü baflkaca ibadet yeri olmayanlar sadece onlard›. Bütün Sünni tarikatlar›n, tekkelerin camileri vard› ve orada örgütlenmeye, büyümeye devam ettiler. Keyifleri isterse mevcut cemevlerini küçük bir bahane gösterip kapatmalar› hiç de ihtimal d›fl› de¤ildir.
edilemez. Elmayla armut gibi... Camiye sa¤lanan yard›m, cemevine sa¤lanamaz. Cemevleri ibadethane de¤il, kültür yerleridir. Cemevine yard›m etmek isteyen de engellenemez."(!!) Tayyip'in eski mücadele arkadafllar› da Cemevleri için "cümbüfl evleri" diyorlard›.
Bugün durum de¤iflti mi? Hay›r. Alevi dernekleri, cemevleri her bahanede hedef tahtas›d›r. Birçok cemevi günlük bask› ve denetime tabidir. Camiler hergün fleriatç› gösterilere sahne olur ve o mekanlara sayg›da kusur edilmezken, basit bir olayda cemevlerine kap›lar› k›r›larak polis panzeriyle giriliyor. Yüzlerce kanun
Asl›nda bu yaln›zca islamc› veya ›rkç› bir partinin tutumu de¤ildir, devletin resmi, gayri-resmi bütün kurumlar› ayn› tutum içindedir. Av.Yazar fiakir Keçeli'nin Ard›ç Yay›nlar› taraf›ndan bas›lan "Alevilik Bektaflilik Aç›s›ndan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi" kitab›, Liselerde okunmak üzere
Alevilik, kapitalizm öncesi toplumlar›n sömürülen s›n›flar›n›n ve bask› alt›ndaki topluluklar›n Ortado¤u’daki inanc› olarak geliflti. Giderek koyu ba¤nazl›k kazanan, köleci ve feodal krall›klar›n ideolojisi haline gelen H›ristiyanl›k ve di¤er Ortado¤u dinlerine karfl› do¤an ‹slamiyet'in de ayn› yolu izlemesi, ba¤nazl›k kazanmas›, feodal ve köleci s›n›flar›n ideolojisi haline gelmesi, köylüleri, köleleri ve Arap olmayan halklar› direnifle itti. d›fl› camii yap›m›na dokunulmazken flahkulu Cemevi'ni y›kmaya kalk›flt›lar. 15 Mart 1998 tarihli Akhisar mitinginde, MHP Genel Baflkan Devlet Bahçeli, "‹stanbul'da kardeflli¤in sembolü cemevlerine PKK'nin s›zd›¤›n›" iddia ederek hedef gösteriyordu. Baflbakan Recep Tayyip Erdo¤an Eylül 2003'te Almanya ziyaretinde, Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu Genel Sekreteri Hasan Ö¤ütçü'nün Anayasa'n›n 10. maddesine istinaden sordu¤u "Mezhepler aras›nda eflitsizlik" konusuyla ilgili soruya flöyle karfl›l›k veriyor: "Alevilik ‹slam'›n içinde mi, d›fl›nda m›, onu de¤erlendirelim. Her mezhebe ayr› ibadet yeri olmaz. Camilerle cemevleri mukayese 105
Milli E¤itim Bakan› Talim Terbiye Kurulu'na önerilir. Bu öneri red edildikten baflka, MEB Talim Terbiye Kurulu Baflkan Yard›mc›s› Veli K›l›ç imzas› ile 27.01.1998 tarihli 53 sayfal›k raporda da yazara hakaret ya¤d›r›ld›. Rapor'un bir yerinde flöyle deniyor: "K›lavuzu karga olan›n burnu pislikten ç›kmaz", "cahil ya da akl› yetmiyorsa", "ehliyetsiz, liyakats›z kiflilerin kendilerinin bilgisizli¤ini, cahilli¤ini sergilemeleri abesle ifltigaldir. Adama, madem yüzme bilmiyordun denize niye atlad›n diye sorarlar. "Yazar flakir Keçeli böyle uyduruk sözlerin, yalanc›l›¤›n, sahtekarl›¤›n cezas›n› elbette bir gün Allah›n huzurunda verecektir. Akl› varsa tövbe etmelidir." ‹flte size "laik cumhuriyetin Milli E¤itim Bakanl›fl›"n›n
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
"Talim Terbiye Kurulu"! Oysa Keçeli, kitab›nda "‹lk ve son din ‹slam"d›r gibi aç›k mant›ksal tutars›zl›klar›, Kuran'da olmayan Sünni flartlar› elefltiriyor.(14) ‹sterseniz bir örnek de Adalet mekanizmas›ndan verelim: Bütün Alevi çocuklar›n›n yaflad›fl›, tamamen Sünni içerikli "zorunlu din dersi"nin kendi k›z çocu¤una dayat›lmas›na medeni cesaret göstererek itiraz eden ve mücadeleye giriflen ‹stanbul'lu bir baba, önce ‹stanbul ‹l Milli E¤itim Müdürlü¤ü'ne baflvurur, fakat "Anayasa'n›n 24. maddesi gere¤i" k›z›n›n mevcut dersi okumak zorunda oldu¤u yan›t›n› al›nca da mahkemeye baflvurur, mahkeme de ayn› karar› verir. Son olarak konuyu Dan›fltay'a götürür, Dan›fltay da ayn› görüflü onaylay›nca, ulusal yollar tükenir ve dava, Avukat› Kaz›m Genç arac›l›¤›yla Avrupa ‹nsan Haklar› Mahkemesi'ne götürülür. (15) 20 A¤ustos 2003 tarihli Milliyet Gazetesi'nde "AB Sürecinde Alevilik" çerçevesinde yay›nlanan yaz›da, "Alevlere Diyanet büyesinde yer verilecek mi?" sorusuna Diyanet flflleri Baflkan› Ali Bardakofllu flöyle yan›t veriyor: "Diyanet ‹flleri anayasal bir kurulufltur. Anayasan›n 136. maddesinde 'Genel idare içinde yer alan Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›, laiklik ilkesi do¤rultusunda bütün siyasi görüfl ve düflüncelerin d›fl›nda kalarak ve milletçe dayan›flma ve bütünleflmeyi amaç edinerek, özel kanunda gösterilen görevleri yerine getirir' denilmifltir. Di¤er yandan bir mezhep, tarikat veya görüfl için bir daire teflkiline gidilmesi halinde, di¤er mezhep, tarikat veya görüfllerin de böyle bir talepte bulunmas›n› tabii karfl›lamak gerekecektir. Bu durumda muhtelif mezhep, tarikat ve görüfllerin taleplerini karfl›laman›n mümkün olup olmamas› bir yana, bu taleplerin birli¤i bozup parçalamada ve
ülkemizde mutelif kamplaflma ve kutuplaflma meydana gelece¤i, bu geliflmelerin de milli birlik ve beraberliflimizi berhava etmede ne derece olumsuz rol oynayaca¤› aç›kt›r." Bu kez gazeteci, "Alevi dedelerin imamlar gibi maafll› bir memur olmalar› mümkün mü?" diye sorunca da flu yan›t› veriyor: "Diyanet, personel al›m›nda hiçbir mezhep, görüfl, felsefi kanaat mensubu için ay›r›m yapmamaktad›r. S›nav, atama, nakil ve görevde yükselme yönetmenli¤inin dokuzuncu maddesinde Baflkanl›k personelinde aranan genel flartlar ile ortak nitelik ve her görev için aranan özel nitelikler belirlenmifltir. Burada ‹slam kelimesi kullan›lm›fl, baflka hiç bir alt ay›r›ma yer verilmemifltir. Diyanet'e al›nacak personelde aranan ortak nitelik, ‹slam törelerine uygunluktur. Hiç bir mezhep, inanç, görüfl gibi ayr›nt›dan söz edilmemifltir. Bu nedenle de halihaz›rda Baflkanl›¤›m›zda hezhep, meflrep, tarikat veya kültürlerin ayr› bir birim veya masa fleklinde temsili noktas›nda herhangi bir proje veya çal›flma bulunmamaktad›r." Gazetenin ayn› yaz›s›nda Uluda¤ Üniversitesi ‹lahiyat Fakültesi Ö¤retim Üyesi Prof.Dr. Süleyman Uluda¤ ise, Alevlerin taleplerini de¤erlendirirken flöyle diyor: "Dedelere devlet bütçesinden para verilmesi ne AB uyum yasalar›na ne de ‹slam dinine uyar. Dedelik çal›flarak elde edilmeyip, babadan o¤ula intikal ediyor. Herkes imam olur. Babas› gayrimüslim de olsa birinin imam olmas›nda bir sak›nca yoktur. Alevilik’te dedelik soy takip edildi¤inden, ehliyetine, bilgisine bak›lmadan maafl verilmesi do¤ru de¤ildir. Diyanet içinde ya da ilahiyat fakültelerinde ayr› statüler oluflturmak bölücülü¤e neden olur. Cemevleri yeni dönemde ortaya ç›kt›. Geçmiflte Cemevi kurumu yoktur. Cem ayinleri evlerde yap›l›rd›." 106
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
Bu "profesör" baylar›n alay, mizah ve özünde fliddet kokan saçmal›klar›n› tart›flmaya de¤mez, "sirkatini" söylerler. Çünkü sistem onlara o görevi vermifltir, isteseler de baflka türlü konuflamazlar. Baflka türlü yap›nca Turan Dursun'un akibetine u¤rayacaklar›n› biliyorlar. Düzenin bütün kurumlar›n›n ayn› görüflte olmas› düzenleyici fikrin salt tek ›rk ve tek din esas›na dayanmas›ndan ileri geliyor. Bu sistemde, egemen ›rktan ve egemen dinden farkl› olarak kendi varl›¤›n› ve bundan kaynaklanan temel haklar›n› ileri süren herkes "bölücüdür". Üstelik Aleviler yaln›zca "bölücü" de¤il, egemen bu fleriatç› kafalar›n bin y›ldan fazla zamand›r, "z›nd›k", "rafizi" ve "düflman" belledi¤i bir topluluktur ayr›ca. Böyle bir fleriat ag›t›na hakarete u¤ramak, böyle laflar dinlemek için mi girilecektir; en çok bir "daire" ve birkaç kurufl yard›m elde etmek için, bu ayg›t›n ülkeye ve topluma karfl› iflledi¤i kötülük ve günahlara ortak olmaya de¤er mi? Bu ayg›ttan zarar gören yaln›zca Aleviler de¤il, en baflta toplumun ayd›nlanma, ça¤dafllaflma, demokratikleflme çabas›d›r. Camileri siyasal eylemin "k›fllas›" olarak görmüfl ve kullanm›fl olan dinsel hareketler, yaflanan gerçekler karfl›s›nda maskeleri düflünce at de¤ifltiriyorlar ve "art›k de¤ifltiklerini" söylüyorlar. Onlar olsa olsa, flimdiki hükümetin yapt›¤› gibi "takkiye" yaparlar, dini, toplumu edilgenlefltirmek için kullanmaya ve dünya mali sermayesine alet olmaya devam ederler. Bizzat emperyalizmin bir aleti olarak, halklar›n demokrasi, özgürlük, kalk›nma hareketine karfl› ifl ve ifllev gören din siyasas› ayn› ifllevini sürdürüyor. Son "Kamu Yönetimi Temel Yasas›" ile toplumu ve kamu düzenini daha da dinsellefltirmek için çal›flma bafllatt›lar. Bu yasa ile bir yandan dinsel etkinli¤i kolaylaflt›r›rken, bir yandan da, hiç akla gelmeyen ku107
rumlar› bile özellefltirerek sat›fla haz›rl›yorlar. Daha flimdiden Ayasofya Müzesi'ni ‹talyanlara satmay› planl›yorlar. Yani bunlar güçlendikçe, ihanetlerini daha aç›kça seslendiriyorlar. Ülkenin bütün ayd›nlar›, bütün emekçileri ve bütün demokratik güçleri gözlerini dört açmaz, emperyalist-feodal ittifak›n binbir çeflit ve de¤iflkenlik gösteren oyun ve tuzaklar›n› görmezlerse, her fley bugünkünden daha kötü bir hal alabilir. Oysa bu ülkenin insanlar› olarak bizler, daha iyi fleyler istiyoruz, ülkenin kötü kaderinin defliflmesini istiyoruz. Emperyalist bask› ve yaflmadan, feodal asalakl›k ve dinsel ba¤nazl›ktan kurtulmak istiyoruz. K›sacas› demokrasi, özgürlük ve rafah istiyoruz. Kuflkusuz ülkede bask› alt›nda yaflayan herkesin iste¤idir bu. Ülkede büyük bir kitle oluflturan Alevilerin iste¤i de budur. Bafl›ml› ülkeler, her türlü haks›zl›¤›n bar›nd›¤›, binbir çeliflki ve ayk›r›l›¤›n hayat buldu¤u yerlerdir. Türkiye de böyledir. Aleviler, Kürtler ve di¤er etnik ve dinsel gruplar için inkar› imkans›z haks›zl›klar mevcuttur. Do¤al olarak haks›zl›¤a u¤rayan herkes gibi onlar da örgütlenecek, mücadele edecek ve eflitsizlikleri bizzat kendi eylemiyle düzeltmek isteyeceklerdir. Fakat bir adaletsizli¤i ortadan kald›rmak için mücadele yürütürken, Alevi toplumunu dinsellefltirmek, dinsel bürokrasi yaratmak, bilimden ve ça¤dafl aray›fllardan uzaklaflt›rarak, binlerce y›ll›k dini tezleri tart›flmaya yöneltmek gerekmez. Nitekim böylesi hareketler, ülkedeki hakim siyasal-dini güçlendirirken, onlarla kolkola olmaktan sak›nmayan Alevi toplumu içindeki gericileri de ifltahland›r›yor ve güçlendiriyor. Son y›llarda bunun kayg› veren görüntüleri s›k s›k sahneye geliyor. Alevilik, kapitalizm öncesi toplumla-
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
r›n sömürülen s›n›flar›n›n ve bask› alt›ndaki topluluklar›n Ortado¤u’daki inanc› olarak geliflti. Giderek koyu ba¤nazl›k kazanan, köleci ve feodal krall›klar›n ideolojisi haline gelen H›ristiyanl›k ve di¤er Ortado¤u dinlerine karfl› do¤an ‹slamiyet'in de ayn› yolu izlemesi, ba¤nazl›k kazanmas›, feodal ve köleci s›n›flar›n ideolojisi haline gelmesi, köylüleri, köleleri ve Arap olmayan halklar› direnifle itti. Alevilik, bütün kapitalizm öncesi bu direnifllerin ideolojisi olarak, bu direnifller içinde biçimlendi. O yüzden ‹slamiyet öncesi halklar›n direnifl kültürünü de büyük ölçüde ba¤r›nda toplad›. Bütün eski ve yak›n tarih halk isyanlar›n› betimleyen simgelerin Alevi kültünde genifl yer tutmas› bundand›r. Bu yüzden de¤iflik versiyonlar›, ezilenlerin direnifl çizgisine uyar olma niteliklerini yitirdikleri ölçüde ya tarih taraf›ndan ay›kland›lar, ya da asl›na yabanc›laflarak sömürücü s›n›flar›n ideolojisi haline dönüfltüler. Art›k bunlar›n "Alevi" say›lmas›na imkan bulunmayan çok say›da örne¤i biliniyor. Bu tarihsel geliflme çizgisi titizce incelendi¤inde, kendi asl›na en uygun geliflen versiyonun, bugün en büyük grubu Anadolu'da karfl›m›za ç›kan biçimi oldu¤u saptanabilir. Osmanl› ve Selçuklu tarihi boyunca hemen hemen bütün köylü hareketlerinin, Babilik, Bedreddinilik, Celalilik fleklinde esas olarak alevi nitelik tafl›mas› bundand›r. Daha da ötesi, Anadolu burjuvazisinin ilk embriyonlar› say›lan esnaf ve zanaatkar örgütlerinin Ahilik ve Bektaflilik eksenine dayanmas› da raslant› de¤ildir. Ayn› flekilde cumhuriyet döneminde demokrasi ve devrim saflar›nda yer almas›, giderek büyük ölçüde sosyalizme yönelmesi de raslant› say›lmaz, bu tarihsel sürekliliflin sonucudur. Yani Alevilerin tarihsel çizgisinin gere¤i de, ç›karlar› da, baflar› flanslar› da demokratik toplum pro-
jesindedir, demokratik eylem alan›ndad›r. Do¤ru olan ve kendi tarihsel süregenli¤ine uygun olan buydu. Bugünkü çarp›k geliflmeler, sosyalist kurumlardaki gerilemelerin hayal k›r›kl›klar›ndan kaynaklan›yor ve geçicidir. Söylemek gerekir ki, bugünkü Alevi harekti içinde, Alevili¤in bu tarihsel çizgisinden önemli sapmalar gösteren e¤ilimler ortaya ç›km›flt›r. Bu e¤ilimler, Alevilerin büyük ço¤unlu¤una ra¤men düzenin egemen s›n›flar›nca aç›k aç›k desteklenmektedir. Düzenin egemen siyasal cephesine yaslanarak Alevi toplumunu gerici siyasal eksene çekmeye çal›flan bu oluflumlar, as›l büyük Alevi örgüt ve kurumlar›n› "siyaset yapmakla" suçlarlarken gerici siyasan›n tam göbe¤inde bulunuyorlar. Çünkü bunlar, Alevi toplumunu demokrasi cephesinden, ezilenlerin ortak hareketinden, s›n›f mücadelesinden uzaklaflt›rmaya ve düzene uyarlamaya çal›fl›yorlar. Alevi kitlesini içine kapan›k, dinsel bir cemaat toplulu¤una dönüfltürmek ve mücadelelerini dinsel taleplerle s›n›rlamak istiyorlar. Gerici siyasetin kirlikanl› niteli¤ine sessiz kalan, hatta onlar›n en kirli-kanl›s› ile kol kola girmekten imtina etmeyen bu gruplar, ilerici, devrimci çevrelerle birlikte çal›flmak flöyle dursun, Alevi kökenli ça¤dafl politikac›lardan, yazar ve düflünürlerden bile nefret ediyorlar. ‹lerici bir çizgide hareket eden genifl Alevi örgütlerini parçalamak ve y›kmak için her f›rsata dört elle sar›l›yorlar. Buna karfl›l›k, Türkiye'de ve daha çok ta Avrupa'da devlet eliyle yürütülen, milliyetçi, faflist, gerici örgütlerle "birlik/platform" çal›flmalar›na da can at›yorlar. Hat›rlanaca¤› gibi 13 Mart 1999'da "3. Ehl-i Beyt Kurultay›" diye bir toplant› yap›ld›. Kurucusu ve "Onursal Baflkan›" eski bir Alevi ozan› olan Fermani Altun'un, Ehl-i Beyt Vakf› taraf›ndan ‹stanbul Crowne Plaza Oteli'inde yap›lan bu 108
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
Kurultaya, Türkiye, ‹ran, Pakistan, ‹ngiltere, Arnavutluk, Almanya gibi 63 ülkeden 100'ü aflk›n "Alevi Derne¤i temilcisi"nin, Balkan Bektafl› Alevi Birli¤i Baflkan› Seyit Naki Horasani, Arnavutluk Dünya Bektafliler Birli¤i Baflkan› Seyid Reshat Barl'n›n yan›s›ra, Fazilet Partisi'nin Gnl. Baflkan› Recai Kutan, yard›mc›lar› Abdülkadir Aksu ve Nevzat Yalç›ntafl, Milletvekili Ali Coflkun, ‹stanbul Büyükflehir Belediye Baflkan› Ali Müfit Gürtuna, ‹stanbul ‹l Baflkan› Numan Kurtulmufl, MÜS‹AD Baflkan› Erol Yarar bafl konuklard›. Kurultay Divan›'nda ‹lahiyat Fakülteleri ve Yüksek ‹slam Enstitüleri Mezunlar› Derne¤i Baflkan› Mustafa Yüce de bu Kurultay'da Sünnileri temsil etmiflti. Fazilet Partisi'nin Genel Baflkan› Recai Kutan, bu toplant›da "Alevilik e¤er Hz. Ali ve Ehl-i Beyt'e ba¤l›l›k ve onlara hürmet ise, her Müslüman Alevi'dir”, "Yorum farkl›l›klar› bir düflüncenin ‹slam dairesinin d›fl›nda oldu¤u anlam›na gelmez" diye konufltuktan sonra, ayn› gün Bak›rköy ‹lçe Merkezi'ne giderek, Bak›rköy Ermeni Cemaati’nden Varujan Tavra'n›n partisinin Bak›rköy Belediye Meclis Üyesi aday›n› aralar›na kat›lmas›ndan dolay› kutluyordu. Fermani Altun da, devlet mahkemelerinin bile iflah olmaz fleriatç›, Osmanl› takipçisi sayd›¤› bu partinin Mersin Milletvekili aday› idi. Yak›n tarihte, Sivas Katliam›’nda, bir y›¤›n ünlü kadrosu sab›kal› bulunan böylesi partilere yaslanan kimseler "Alevi" olabilir mi? Bunlar›n sa¤-kemalis politik eksende hareket eden öteki kesimi ise yak›n dönem Alevi katliamlar›ndan sab›kal› Tansu Çiller gibi politikac›larla eskiden beri yoldaflt›rlar. Bu partinin iktidar› döneminde Sivas facias› gibi bir katliam yaflan›rken, Cem Vakf› ile Anadolu Hac› Bektafl-› Veli Vakf› flimdiye kadar devletten 109
sembolik de olsa resmen yard›m (25'er milyar TL) alan iki Alevi kurulufltur. Devlet onlar›, as›l genifl Alevi örgütlerine karfl› aç›kça destekliyor. Bunlar›n cemevi vs. kurumlar›n›n aç›l›fllar›na üst devlet protokolü ve DYP'den, ANAP'tan parti liderleri kat›l›yor. Merkezi ‹stanbul'da bulunan Cem Vakf›, Almanya'n›n Essen kentinde ilk temsilcili¤ini açarken Türkiye Cem Vakf› Baflkan› Prof Dr. ‹zzetin Do¤an, Cem Vakf› Almanya Temsilcisi Dr. Halis Özkan'›n yan›s›ra Prof Yaflar Nuri Öztürk, Türkiye Araflt›rma Merkezi (TAM) Baflkan› Prof Faruk fien, Prof Dr. Willi Eggeling, Diyanet ‹flleri eski Baflkan› Lütfü Do¤an, Essen Baflkonsolosu Erol Etçio¤lu, Münster Baflkonsolosu Günefl Altan, Essen Emniyet Müdürü Michael Dybowski aç›l›fl› yapanlar aras›ndayd›. Kuflkusuz düzenin Alevi toplumunu yönlendirmek için kulland›¤› örgüt Ehl-i Beyt Vakf›'ndan ziyade Cem Vakf›'d›r. Bunlar derindeki devlet iliflkilerini ve amaçlar›n› a盤a vurmazlar. Söylemde Alevi yol ve erkân›na yak›n düflünmelerine karfl›n, pratikte Sünni devlet plan›na uygun bir yol izlerler. "Devir diyalog devridir" savunusu alt›nda bütün gerici kurum ve çevrelerle iliflki kurarken Alevi kitleleriyle ve genifl Alevi örgütleriyle birlikte hareket etmek flöyle dursun, çok sözünü ettikleri "diyaloga" bile yanaflmazlar, onlar› "cahil" ve "afl›r›" bulurlar. Devletin Alevilere dönük politikalar›n›n cephesini bunlar temsil ediyor. Bunlar günümüz cumhuriyetinde Osmanl›'daki yeniçerilere benzer bir ifllev görüyorlar. Alevileri devletin istedi¤i biçimde sisteme , düzenin dinsel kurumlar›na sokarak, bu kurumlar› güçlendiryorlar. ‹flte bu grup Alevi toplumunu Diyanet'e entegre etmek için sistemli çal›flma yürütüyor. Bunlar›n mevcut devlet ayg›t› ve Diyanet'ten elbette önemli beklentileri vard›r. Ama Aleviler, "‹slam'›n alt kimliklerine taraf olmad›¤›n›" iddia eden Diyanet'in
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
ne oldu¤unu biliyorlar. Bu kurumun flimdiye kadar yap›lan Alevi k›y›mlar› karfl›s›nda bir tek "k›nama" laf› bile etmedi¤ini biliyorlar. Camilerde toplan›p k›t'ala giriflen gerici kalabal›klar›n karfl›s›na dikilip, günah iflliyorsunuz diyen tek bir Diyanet müftüsünü, devletin din görevlisi tek bir cami hocas›n› hat›rl›yan var m›? Sivas'ta 8 saat boyunca "din" ad›na toplu bir cinayet için sokaklarda "laik devlet Sivas'ta kuruldu, Sivas’ta y›k›lacak" diye tepinirken "Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›" nerdeydi, neden ç›k›p onlara tek bir söz söylemedi? Söyleyemezler, çünkü kendileri de ayn› hareketin uzant›lar›d›r. Son y›llarda gerici ittifak aray›fl ve manevralar› "diyalog" diye gösteriliyor. H›ristiyan cemaatinin liderleriyle, müslüman cemaat liderleri, Diyanet ve sa¤ siyasi çevrelerle baz› Alevi liderleri, Avrupa'da Türkiye Büyükelçi ve Konsoloslar›n›n öncülü¤ünde "Türk dernek ve kurulufllar›" diyalo¤u ve daha nice diyaloglar. Elbette diyalog gereklidir. Ama nas›l bir diyalog, kiminle, niçin? H›ristiyan-Müslüman din otoriteleri diyalo¤unda ortaça¤ din kavgalar› canland›r›ld›, "Kültürler aras› çat›flma" tezleri gelifltirildi, ‹kiz Kuleler vuruldu, Irak ve Afganistan iflgal edildi, "Büyük Ortado¤u Projesi" gelifltirildi. ‹¤renç, ikiyüzlü, y›lan t›slamas›n› and›ran ve zehir saçan bir "diyalog"! Kimi Alevi örgütlerle Sünni kurumlar diyalo¤unda, Alevilerin Diyanet'e eklenerek fleriatç› ayg›t›n büyütülmesi tezi gelifltirildi, Alevileri birbirine düflürme projesine dönüfltürüldü, ayr›cal›kl› bir Alevi aristokrasisi pefline düflüldü. Gala TV'deki böyle bir diyalog'da, bir Sünni din görevlisi, Ebu Suud'un katliam fetvalar›n› ve Kuyucu Murat'›n caniliklerini savunmaya kalkt›. Böyle bir diyalo¤un ne yarar› var. Yaz›k ki AAA Baflkan› Mustafa Düzgün gibi baz› ilerici dedeler de zaman zaman böyle anlams›z diyaloglara
fiimdi Alevi katliamc›lar›yla el ele bulunan bu sözde "Alevi dedeleri-liderleri", Alevileri dinsel kurumlar içinde uyutmak istiyorlar. Alevilerin hiç de¤ilse kendi içindeki özgürlük ve hoflgörüyü bir Alevi dinsel bürokrasisi yaratarak yok etmek, t›pk› Sünni yurttafllar gibi feodal-dinsel ayg›t›n denetimine sokmak istiyorlar. 8-9 Kas›m 2003'te ‹stanbul'da yap›lan "‹slam Alevi ‹nanç Önderleri" toplant›s› bunun ulaflt›¤› aflamay› ifade ediyor. giriyorlar. Diyalog, e¤er kötü ifllerden vaz geçmek için, e¤er halklar›n yarar›na, dünya bar›fl›n›n yarar›na bir fleyler yap›lacaksa anlam tafl›r. 1998'de aç›klanan gizli Vatikan arflivinde 1481'de 12 bin Yahudini yak›larak öldürüldü¤ü, 1450-1470 y›llar› aras›na 1 milyon Avrupal› kad›n›n din ad›na infaz edildi¤i, ayn› dönem içinde 10 milyon Avrupal›'n›n Engizisyon mahkemesince, hem de korkunç iflkencelerle, öldürüldü¤ü itiraf edildi. (16). Vatikan Papazlar› kadar bile piflmanl›k gösterip Osmanl›'n›n en i¤renç katlimlar›n›n gizli belgelerini aç›klamaya hiç de¤ilse "üzüntü" belirtmeye yanaflm›yorlar, tersine savunmaya, mazur göstermeye, "tarihsel" gerekçe bulmaya kalk›yorlar! Vicdani bir karar al›p, flu kadar cami ve din kadrosu bu ülkeye fazla, flu kadar para bize gerekli de¤il, bu paray› yoksul düflen ülkenin sa¤l›k, eflitim ve kalk›nma projelerine kullan›n demezler, habire para, kadro ve kamu yönetiminde daha fazla yer isterler. Alevi köylerine, laik kentlere bile habire camii yaparlar. O da yetmedi, bu bütçeden baflka ülkelerin dinselleflti110
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
rilmesine de aç›k aç›k yard›m ediyorlar, camii yap›yorlar. fiimdi Alevi katliamc›lar›yla el ele bulunan bu sözde "Alevi dedeleri-liderleri", Alevileri dinsel kurumlar içinde uyutmak istiyorlar. Alevilerin hiç de¤ilse kendi içindeki özgürlük ve hoflgörüyü bir Alevi dinsel bürokrasisi yaratarak yok etmek, t›pk› Sünni yurttafllar gibi feodal dinsel ayg›t›n denetimine sokmak istiyorlar. 8-9 Kas›m 2003'te ‹stanbul'da yap›lan "‹slam Alevi ‹nanç Önderleri" toplant›s› bunun ulaflt›¤› aflamay› ifade ediyor. 2500 kiflinin kat›ld›¤› söylenen bu toplant›da 366 "Alevi ‹slam Din Görevlisi" ve bunlar›n belirledi¤i 40 kiflilik Merkez Yürütme Kurulu seçildi. "Alevi ‹slam Din Hizmetleri Baflkanl›¤›" fleklinde tarihte ilk kez resmen devlet bünyesinde yer almay› hedefleyen bu hareketin bafl›n› Prof. Dr. ‹zzetin Do¤an'›n öncülük etti¤i Cem Vakf› çekiyor. Bu geliflme burjuva bas›n› taraf›ndan "Tarihi, önemli bir karar" olarak duyuruldu ve genifl yer verildi. Hemen arkas›ndan Milli E¤itim Bakan› Hüseyin Çelik, MEB müfredat›n›n "Din ve Ahlak Dersleri"ne Alevileri de dahil etmek için çal›flma bafllatt›klar›n› duyurdu. Bu geliflmelere paralel olarak, AABK (Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu) bünyesinde alevlenen yeni tart›flmaya karfl› tak›nd›klar› tutum ilginçtir. Tart›flmay› d›fllayan, Alevi aristokrasisini savunan, tehdit ve meydan okumaya dayanan bu tav›r, tipik geleneksel Sünni-‹slam tavr›yd›. Yani "Alevi ‹slam Din Hizmetleri Baflkanl›fl›" daha flimdiden cumhuriyetin fieyhülislam teflkilat› "Türkiye Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›" gibi fetvalar vermeye, insanlar› ateistlikle vs. ile suçlamaya bafllad›. Ayn› koroya, düzenin di¤er Alevi versiyonlar› da kat›ld›. Her f›rsatta flövenist duygular›n› Türk Bayra¤› ve Atatürk foto¤raflar›yla ortaya koymaya ve bunlarla ilerici Alevi örgütleri üzerinde manevi 111
bask› kurmaya çal›flan bu grubun sesi de yeniden yükselmeye bafllad›. Bunlar›n ortak amac›, az çok ciddiye al›nabilir ve genifl Alevi kitlesini ba¤r›nda toplayan nisbeten ilerici Alevi örgütlerini y›pratmak, küçük düflürmek ve da¤›tmakt›r. Nitekim Murat ‹nce adl› "‹flçi Partili" biri bunu Türkiye'de Alevi sorunu yoktur diyerek aç›kça itiraf ediyor. "Alevi sorunu yok"sa bu insanlar niye ayaklan›yor, ortal›¤› niye bu tart›flmalar kapl›yor, niye tart›fl›yorsun öyleyse! Bunlar›n tümü yar›-laik devlet yap›s›ndan memnun, onu ayakta tutmak istiyen flövenist politikac›lard›r, demokrasi, mücadelesi ve Alevilerin özgürlük sorunlar›yla ilgisi yoktur. Ne var ki, küçük burjuva önderlik alt›ndaki görece ilerici bu Alevi örgütlerinin de, Alevi kitlelerinin taleplerine tam uyar davrand›klar› ve do¤ru hareket ettikleri söylenemez. Bu örgütte üst kademelere gelenler hemen milletvekilli¤i sevdas›na kap›l›yorlar. Bu popülizm sevdas› düzenle uzlaflma e¤ilimlerini güçlendiriyor. Büyük fikri belirsizlik ve karars›zl›k tafl›yorlar. Bu örgütlenmenin Türkiye'deki bölümü nisbeten daha do¤ru bir çizgide hareket ederken, özellikle Avrupa'dakiler oynak ve karars›z durumdalar; emperyalist ve karfl›-devrimci cepheye karfl› net ve kararl› tutum tak›nam›yorlar. Gerici elefltirilerin etkisinde kalarak, bunlar da giderek dinsel motifleri ön plana ç›kart›yor, içe kapanma, demokratik güçlerden uzaklaflma çizgisine yöneliyorlar. Bunlar›n da zaman zaman gerici ve flövenist örgütlerle aç›k, gizli diyaloglara girdikleri saptan›yor. Demokrasi ve tart›flma kültürüne aç›k olmalar›na karfl›n örgüt içinde küçük burjuva politik kayg›lar›yla partikülar davran›fllara düflüyorlar ve demokratik ortama zarar veriyorlar. Alevilerin de farkl› s›n›flardan ve farkl› etnik kökenden olufltu¤unu, dolay›s›yla de¤iflik politik e¤ilimlere sahip bulundu¤unu ka-
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
Özellikle Avrupa Birli¤i pro¤ram›na ve Parlamentosu’na, demokratik hak ve özgürlükler konusunda büyük umutlar ba¤l›yorlar. Alevi sorunu 2000 ve 2001 Avrupa Birli¤i ‹lerleme Raporu'na girdikten sonra bu beklentiler büsbütün artt›. Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu 21 Haziran 2002'de Bürüksel'deki Avrupa Parlamentosu binas›nda, Avrupa Parlamentosu-Avrupa Türkiye Delegasyonu Baflkan› Joost Lagendijk'in de kat›l›m›yla gerçeklefltirilirken, bu umuda dayan›lmaktad›r. Hemen hemen bütün Alevi örgütleri Avrupa Birli¤i'ne umut ba¤lam›fl durumda bul etmelerine ve bunlar›n ezici bir k›sm›n›n emekçiler oldu¤unu bilmelerine karfl›n, pratikte buna uygun davranm›yorlar ve örgütü marjinalleflmeye sürüklüyorlar. Gerici cephe ile demokrasi cephesi aras›nda ayr› bir yerde durmak istiyorlar. O yüzden kendi içlerinde sürekli sorun yafl›yorlar, kadro ve çevre kayb›na u¤ruyorlar, örgüt d›fl› oluflumlar›n oluflmas›na yol aç›yorlar. Ayr›ca kendi gücüne dayanmak yerine diplomatik iliflkilere güvenmeleri de tipik bir küçük burjuva davran›flt›r. Özellikle Avrupa Birli¤i pro¤ram›na ve Parlamentosu’na, demokratik hak ve özgürlükler konusunda büyük umutlar ba¤l›yorlar. Alevi sorunu 2000 ve 2001 Avrupa Birli¤i ‹lerleme Raporu'na girdikten sonra bu beklentiler büsbütün artt›. Avrupa Alevi Birlikleri
Konfederasyonu 21 Haziran 2002'de Bürüksel'deki Avrupa Parlamentosu binas›nda, Avrupa Parlamentosu-Avrupa Türkiye Delegasyonu Baflkan› Joost Lagendijk'in de kat›l›m›yla gerçeklefltirilirken, bu umuda dayan›lmaktad›r. Hemen hemen bütün Alevi örgütleri Avrupa Birli¤i'ne umut ba¤lam›fl durumda. Alevilerin mutlak biçimde ihtiyaç duydu¤u demokrasi için Avrupa Birli¤i'ne bu kadar güvenmenin yaflanan gerçekler karfl›s›nda ne kadar isabetli oldu¤u bellidir. Avrupa Birli¤i "uyum pro¤ram›"nda Türk egemen s›n›flar›n›n gösterdi¤i en samimi tutum "özellefltirme", "Gümrük Birli¤i" ile "Ceza Evleri Reformu"nda oldu. Her üç konuda ülkede yaflanan felaketleri izledik ve izliyoruz. Hak ve özgürlüklerle ilgili her fley "ka¤›t üzerinde" kal›rken, ülkenin ve halk›n aleyhine olan, emperyalistlerin ve gericilerin lehinde olan "reformlar" son derce h›zl› ve pratik biçimde yürürlü¤e konuluyor. Ama bir türlü Aleviler için Türkiye'de hiçbir ilerleme kaydedilemiyor. Tersine inkar politikas› dah üst perdeden seslendiriliyor. Türkiye Diyanet ‹flleri Baflkan› Ali Bardako¤lu, A¤ustos 2003'te "Bugüne kadar 'uyum yasalar›' çerçevesinde Baflkanl›¤›m›z› do¤rudan ilgilendiren herhangi bir kanun de¤ifliklifli yap›lmad›" diyor. Avrupa Birli¤i'nin önderli¤ini yapan ülkelerin kendisinde bile hergün emekçilerin ve demokrasinin alehinde yasa ve düzenlemeler yap›l›rken, üyeli¤ine sömürge ruhuyla yaklafl›lan Türkiye'ye demokrasi ve iyilik gelece¤i hangi mant›ksal temele dayanabilir? AB gibi emperyalist birlik ve kurulufllara girifl her zaman gericiler taraf›ndan bir kurtulufl yolu olarak görülmüfl ve istenmifltir. Türkiye'deki hemen hemen bütün gericiler bir an önce AB'ne girmek için can at›yorlar. Tek bafl›na bu bile, bu birli¤e en az›ndan kuflkuyla bakmak için yeterlidir! Kald› ki Türk egemen s›n›flar›, giderek 112
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
kar›flan Ortado¤u, bu bölgedeki uluslararas› ç›kar çat›flmalar›n›n yaratt›¤› dinamik tehlikeye, ekonominin çökme noktas›na gelmesi, büyüyen iç ve d›fl borçlar, derinden derine u¤uldayan büyük toplumsal iç kar›fl›kl›k ve patlama tehlikesine karfl› AB'yi bir s›¤›nma flemsiyesi olarak düflünüyorlar. "Stratejik ABD dostlu¤u" mu, yoksa "ayr›cal›kl› AB ortakl›¤›" veya AB üyeli¤i mi? Birinden birinin mandas›d›r tart›fl›lan, demokrasi de¤il! Bir nevi Birinci Dünya Savafl› dönemindeki duruma benzer bir teslimiyet siyaseti gözleniyor. AB, Ortado¤u pazar› ve hammade kaynaklar›, Rusya'dan kopan Orta Asya pazar ve hammade kaynaklar› nedeniyle Türkiye'yi de¤erlendirmeye can at›yor. Ne var ki, ABD Türkiye'den elini çekmeye niyetli de¤il. ABD'nin Türkiye'yi AB içinde, di¤er yandafllar›yla birlikte konumland›rarak, AB'yi pasiflefltirme veya parçalama stratejisi izlemesi nedeniyle AB, Türkiye'yi almakta çekingen davran›yor. Ancak AB de Türkiye'den vazgeçemez, oyalama manevralar›yla, el-ense hareketleriyle ABD'ye karfl› tam güvenilir bir pozisyona getirmeden bir Truva At›'n› kendi kalesine sokmak istemiyor. Kopenhag Kriterleri ile belirlenen kat›lma koflullar›, Türkiye'nin derin yap›sal sorunlar› nedeniyle bu oyalama stratejisine olanak sa¤l›yor. Bu sorun az çok bir sonuca ulaflt›¤›nda, Türkiye için demokrasi de¤il, "özveri" süreci bafllayacakt›r. ABD karfl›s›nda Türk egemen s›n›flar›n› tavlamak için içteki bask› ve k›y›m politikalar›na göz yumacak, hatta destekleyecektir. Çünkü demokrasi, hak ve özgürlükler AB'nin umurunda de¤il. Nitekim bugün AB, demokrasi, özgürlük ve refah temelinde yükselmiyor, muazzam bir emekçi düflmanl›¤›, sömürü ve bask› ekseninde yükseliyor. Emekçilerin ve ezilenlerin haklar›nda görülmemifl bir geriye gidifl yaflan›yor. Avrupa'da durum bu flekilde geliflirken, Türkiye'de ters yön113
de-özgürlük, demokrasi ve emek lehinde bir geliflme ummak ve üstelik bu umudu Avrupa'daki Alevi örgütlerinin tafl›mas› flafl›rt›c›d›r. Burada gerçekçili¤in de¤il, t›pk› Türk egemen s›n›flar› gibi, güçlüklerden korkan "s›¤›nma" siyaseti rol oynuyor.
"ALEV L K SLAM Ç M YOKSA SLAM DI I MIDIR ?" TARTI MASI AABF (Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu)'un 25 Ocak 2003'te Genel Kurulu'u yap›ld›. Bu Genel Kurul'da, Dedeler Kurulu'nun oluflumu üzerinde ciddi bir tart›flma ve gerilim yafland›. Neticede yap›lan tüzük de¤iflikli¤i ile Dedeler Kurulu'na Dede olmayanlar›n da seçilebilmesi kararlaflt›r›ld› ve 5 fiubat 2003'te yürürlü¤e girdi. Bunun üzerine, baflta Devrifl Tur ve Abbas Akbaba olmak üzere Dedeler Kurulu'nun 9 üyesinden 6's› isftifa etti. Daha sonra toplanan ve Devrifl Tur ile Abbas Akbaba'n›n kat›lmad›¤› Dedeler Meclisi, 12 kiflilik yeni Dedeler Kurulu'nu belirledi ve baflkanl›¤›na da Hasan K›lavuz getirildi. Extartel'de yap›lan AABF toplant›s›nda, Dedeler Kurulu Baflkan› Hasan K›lavuz "K›blesi ‹nsan Olanlar" bafll›kl› bir konuflma yapt›. K›lavuz, bu konuflmas›nda özet olarak Alevili¤in baz› geleneksel uygulamalar›n›n örnekler vererek koflullara uymad›fl›n› belirtiyor ve "Alevilikte reform" fleklinde yorumlanabilecek bir sistem öneriyordu. Konuflman›n yank› yaratan bölümü ise Alevilik ilkeleri ile ‹slam›n ilke ve flartlar›n›n karfl›laflt›r›lmas›yla yapt›¤› yorumdan kaynakland›. Klavuz bu bölümde, "kendinden emin olmayan, Sünni ‹slam karfl›s›nda afla¤›l›k kompleksine kap›lan "baz› gayretkefl dedelerin" "hakiki Müslümanl›k" idd›alar›yla "Alevi-
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
li¤in özü ve geleneklerinden uzaklaflt›klar›n›" ileri sürüyor, ve "Alevili¤in kendi bafl›na bir inanç" olduflunu belirtiyordu. Bu konuflma hakk›nda yay›lan spekülasyonlar üzerine, konuflma metni 16-17 Kas›m 2003 tarihli Hürriyet gazetesinde yay›mland›. Kamuoyunda tart›flman›n büyümesi üzerine AABF Dedeler Kurulu 2. Baflkan› Ali Düzgündo¤an, K›lavuz'un verdi¤i bir çok mesaj›n yanl›fl oldu¤unu, "Alevilik ‹slam içidir, ama fleriat içi de¤ildir" diyerek Dedeler Kurulu'nu ola¤anüstü toplant›ya ça¤›raca¤›n› aç›klad›. 7 Aral›k 2003'te AABF'nin Köln'deki merkezinde yap›lan bu toplant›da olay belli bir çözüme ba¤lanmas›na karfl›n, AABF Denetleme Kurulu Baflkan› H›d›r Temel ile Dedeler Kurulu üyesi Hüseyin Beyaz›t aras›nda yaflanan tats›z bir olay, medyatik flov heveslileri için yeni bir f›rsat oldu. Ayn› gün Cem Vakf› Baflkan› Prof. Dr. ‹zzetin Do¤an'›n manfletlere ç›kart›lan aç›klamalar›nda flöyle deniyordu: "Aleviler'i Türkiye'deki devletin din hizmetlerinden ay›rm›fl oldu¤u paylardan yoksun b›rakmaya çal›flmak, böylece Alevi-Sünni ay›r›m›n› körüklemek isteyenlerin ortaya att›¤› tezlerdir bunlar. Alevi-
lik ‹slam›n d›fl›ndad›r, ayr› inançt›r gibi saçma yaklafl›mlar bunlar. Bilimsel olarak ciddiye al›nacak yaklafl›mlar de¤il. Tarihsel olarak da yanl›flt›r ve kültürel olarak da" Cem Vakf›'na ba¤l›, Köln Hac› Bektafl-› Veli Kültürünü Tan›tma Derne¤i Baflkan› Hüseyin F›nd›k'›n, Alevi Cemaati Genel Baflkan› Celal Bektafl, Alevi Cemaati Dedeler Kurulu Baflkan› Niyazi Bozdo¤an, Cem Vakf› Avrupa Koordinatörü O¤uz Sar›kaya, Alevi ‹nanc›n› Koruma ve Yaflatma Komitesi Baflkan› Aliflan H›zl›, imzalad›klar› ortak bildiri ile "Türkiye Cumhuriyeti’nin temel de¤erlerini ve Atatürk devrimlerini yaflatacaklar›n›", "Alevi-Sünni gerginli¤i yaratmak isteyenlere izin vermeyeceklerini" vurgulayarak, "hiç kimsenin Alevili¤in yeni bir din olarak ifade etme cahilli¤ine düflmemesi gerekti¤ini" belirttiler ve K›lavuz'un görüfllerinin Alevileri ba¤lamad›¤›n› aç›klad›lar. Ahmet Aydemir de "‹slam d›fl› oldu¤u" görüflünü elefltirdi, bunun "Alevilik bir kültürdür" diyen Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›’na ve Baflbakan R.Tayyip Erdoflan'a kopya verildi¤ini belirtiyordu.
Tart›flmalar ve de¤erlendirmeler böyle sürüp gidiyor. Baz› bas›n kurulufllar›n›n "Aleviler'den Klavuz'un k o n u fl m a s › n a yo¤un tepkiler Türkiye'de, özellikle Alevilerde, fleriatç› ba¤nazl›¤›n geldi¤ini" yaztoplumun demokratikleflme ve kalk›nma çabas› karfl›s›nda- malar›na ra¤ki gerici ve katliamc› tutumu, en az›ndan bu tür ‹slam kim- men, durumun li¤inden kendilerini kesin biçimde ay›rma ihtiyac› yarat›yor. pek de öyle olmad›¤›, tepkileHasan K›lavuz'un seslendirdi¤i görüfllerde, Türkiye'de için rin sadece beliriçin geliflen bu yayg›n tepkinin etkisi vard›r. Ancak Alevili- li çevrelerden fli "‹slam d›fl›nda" de¤erlendirmek de do¤ru olmaz. geldi¤i, genifl 114
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
Alevi kitlelerinin olaya so¤ukkanl›ca yaklaflt›¤›, sakince ve hoflgörü içinde tart›flt›klar› gözleniyor. Tabii ki fieyh-ül ‹slam›n linç, tafllama ve kelle koparma gelene¤ine al›fl›k çevreler, bütün körükleyici yay›nlara karfl›n yaflanan bu süküneti garip buluyorlar ve herhalde fleriatç›lar›n yapt›¤› gibi cemevlerinde ve sokaklarda "dinsize ölüm!" diye öfkeyle ba¤›ran gözü dönmüfl kalabal›klar umuyorlard›, böylece hem Hasan K›lavuz'un, hem de AABF yöneticilerinin defterlerinin dürülmesini bekliyorlard›. Olmad›, olmas› da bofluna bekleniyor. Çünkü "Alevili¤in kendi bafl›na bir inanç" oldu¤unu söyleyen ilk kifli Hasan K›lavuz de¤il. Daha önce bu yönde kitap yazanlar oldu. Alevili¤in "Müslümanl›kla hiç ilgisi bulunmad›¤›" üzerine bir y›¤›n araflt›rma ve inceleme yay›nland›. Kendisi de Alevi olan yazar Nejat Birdo¤an da bu görüflteydi. Ortado¤u kültür ve inançlar› konusunda önemli yazarlardan Faik Bulut da ayn› görüflteydi ve Alevilerin Hz. Ali ve Ehl-i Beyt kültüne tart›flma götürmez ba¤l›l›¤›na karfl›n "Alisiz Alevilik" adl› inceleme kitab›nda Hz.Ali'nin Alevilerin sand›¤›ndan çok farkl› bir Arap oldu¤unu yazd›. Bunlar ilk akla gelenler. Ve Alevi kitleleri onlar› hoflgörüyle okuduklar› gibi, onlarla muhabbetlerini hiç bir zaman kesmediler. Çok iyi bilinir ki, en baflta ve öteden beri "Alevileri din d›fl›, ‹slam d›fl›" sayan ve her dönem "katli vacip" fetvalar yay›nlayan ortodoksal ‹slam’›n bizzat kendisidir. Bu nedenle tarih, derisi yüzülmüfl, kellesi kesilmifl, idam edilmifl say›s›z Alevi ulu, düflünür, flair doludur. Bugün bile, Türkiye'deki genifl Sünni ulemas› ve otoriteleri ayn› görüfllerini sürdürüyorlar. Umulur ki Alevilerin elefltiri ve yorumlara karfl› gösterdi¤i hoflgörü art›k Sünni kesimde de oluflsun, Turan Dursun, Konca Kurifl cinayeti gibi vakalar yaflanmas›n. Hasan K›lavuz'un söz konusu ko115
nuflmas›na karfl› büyük gürültünün, esas olarak "Alevi Diyaneti" oluflturmaya çal›flan çevrelerden gelmesi ürkütücüdür. Tabii ki Hasan K›lavuz'a karfl› gösterilen bu tepki sadece konuflmas›n›n tali yan›n› oluflturan "Alevilik kendi bafl›na bir inançt›r" görüflüyle ilgili de¤ildir; bu, Kilavuz'un konuflmas›n›n zay›f yan› olduflu düflünülerek kasten öne ç›kart›ld›. Tepkinin as›l gizli nedeni ise, konuflman›n amac›n› oluflturan, ancak hem bu "tepkiciler" taraf›ndan ve hem de olay› körükleyen çevrelerce es geçilen Alevilikte reform ihtiyac›na yap›lan vurgu ve "baz› gayretkefl dedelerin "Sünni ‹slam karfl›s›nda afla¤›l›k kompleksine kap›larak" Alevili¤in özünden uzaklaflmalar›na yöneltilen elefltiridir. Bir defa her inançta olduflu gibi, Alevilikte de koflullara uygun olmayan, insan mant›¤›n› zorlayan pek çok yön bulunduflu ve mutlak bir reforma ihtiyaç gösterdi¤i kesindir. Ayr›ca kendisini koflullayan Sünni egemenlik nedeniyle, pek çok iyi yönünü de¤ifltirip zaman içinde ona uyarlad›¤› da aç›kt›r. ‹flte size en yak›n örnekler: Vicdan özgürlü¤üne elverecek gerçek laikli¤i sa¤layamay›nca, laikli¤i engelleyen dinsel ayg›ta kendisini uydurmaya kalk›fl›yor; e¤itimi gerçek anlamda laikleflmtirmeyi baflaramay›nca, ayn› e¤itime Alevili¤in de eklenmesini istiyor; hakim Sünni ortam›n kad›nlara bak›fl aç›s›n› de¤ifltirmeyince, Alevi kad›n› da ona uyarlamaya kalk›fl›yor... Bu örnekler daha da ço¤alt›labilir. Kald› ki, dinsel uygulama ve inançlar›n hareket halindeki toplumlar›n geliflmesi karfl›s›nda durmadan eskidikleri, insanlar›n dinlere de¤il, dinlerin insanlara uymak zorunda kald›klar› bir gerçektir. ‹slamiyet’te "tecdid" (yeniden yap›lanma) dedikleri fley budur. Uzun süredir hiç de¤ilse Türkiye Sünni ‹slam kesiminde de bu hareket gelifliyor. Turan Dursun olay› bunun sonucudur. Eski Di-
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
yanet ‹flleri Baflkan› Mehmet Nuri Y›lmaz bile bu gereksinim üzerinde duruyor. H›ristiyan kiliseleri de ‹ncil'in art›k gerçe¤e uymad›¤› kesinleflen yönlerinin de¤ifltirilmesi için toplant›lar yap›l›yor, kararlar al›n›yor. Nas›l olmas›n; ‹nsan'›n bütün tarihsel evrimi bilimin gücüyle santim santim belirlenmiflken "Adem-Hava" ve balç›ktan yarat›lma sav›na nas›l inan›labilir; Bilim 110 milyar y›ld›z y›l› uzakta yeni galaksilere ulafl›rken, günefl sisteminin hemen hemen bütün s›rlar›n› çözmüflken, binlerce y›l önceki insan akl›n›n son derece s›n›rl› hayal gücüne dayanan din kitaplar›n›n dünya, günefl sistemi ve evren hakk›ndaki savlar› bir anlam tafl›-
tür ‹slam kimli¤inden kendilerini kesin biçimde ay›rma ihtiyac› yarat›yor. Hasan K›lavuz'un seslendirdi¤i görüfllerde, Türkiye'de için için geliflen bu yayg›n tepkinin etkisi vard›r. Ancak Alevili¤i "‹slam d›fl›nda" de¤erlendirmek de do¤ru olmaz. Herhangi bir dinde veya dinsel inançta hangisinin onun "özünü" temsil etti¤i "görecel" bir konudur ve bunun tart›fl›lmas›, en az›ndan bilime inananlar için anlams›zd›r. Dinsel inanç aç›s›ndan kim kendisini nas›l his ediyorsa öyle kabul etmek gerekir. Avrupa Alevi Akademisi Baflkan› Mustafa Düzgün'ün de söyledi¤i gibi (17) "Alevilik tarih boyunca kendisini '‹slam’›n özü' görmüfl ve savunmufltur. Aksini söylemifl tek bir Bir defa her inançta olduflu gibi, Alevilikte de ko- dedeyi, bir flullara uygun olmayan, insan mant›¤›n› zorlayan pek Bektafli Baba'y›, bir flair çok yön bulundu¤u ve mutlak bir reforma ihtiyaç ve mutassagösterdi¤i kesindir. Ayr›ca kendisini koflullayan v›f› kimse Sünni egemenlik nedeniyle, pek çok iyi yönünü de- gösteremez". Bugünkü ¤ifltirip zaman içinde ona uyarlad›¤› da aç›kt›r. Alevi kitleleri de kendileyabilir mi? Veya ötekileri..? rini öyle hisediyorlar ve buna inan›yorlar. Yaz›k ki ‹slam toplumlar› hala bunla- Ne var ki, ne Alevilik ilk Aleviliktir, ne r› tart›fl›yor, oysa bu tart›flmalar en az 200 de Sünnilik ilk Sünniliktir. Sünnilik, "hay›l önce sonuca ba¤lanm›fl konulard›r. O dis", "tesvir", "f›k›h", "rivayet" ve idd›yüzden din ve tanr›sal inançlar insan vic- aya göre ilk dönemlerde Kuran'›n baz› dan›na b›rak›lm›fl, kamu hayat›ndan d›fl- bölümlerini de¤ifltirerek, egemen s›n›f›n lanm›fllard›r. ‹slam ülkelerinde kamu ha- ihtiyaçlar›na uygun hale getirdi ve bunu yat›na dayat›lan dinsel kurallar, bu halk- sürekli gelifltirdi. Ortodoksal ‹slam flimdi lar›n ekonomik, bilimsel, sosyal-siyasal ‹ran'da baflka, Türkiye'de baflka, Arabisve kültürel geliflmesini öylesine engelli- tan'da baflka biçimler alm›flt›r. Nitekim yor ve öylesine dayan›lmaz bir durum ya- kendisi de birkaç mezhebe dönüflmüfl rat›yorlar ki, art›k bu halklar, dine ve olan Sünni ‹slam'›n mevcut kural, geleonun kurumlar›na karfl› galyana geliyor- nek ve kültürünün büyük bir k›sm›n›n Kuran'da olmad›¤› da gerçektir. Bu kültür lar. ‹ran'da bu durum gözleniyor. art›k birkaç yüz sayfal›k Kuran'dan ibaret Türkiye'de, özellikle Alevilerde, fleri- de¤il, Küptüphaneler dolusu yaz›lar, atç› ba¤nazl›¤›n toplumun demokratik- 1500 y›ll›k gelenek, düflünüfl ve al›flkanleflme ve kalk›nma çabas› karfl›s›ndaki l›klardan olufluyor. Bunun gibi Alevilik gerici ve katliamc› tutumu, en az›ndan bu 116
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
de kendi inançlar›n›, iktidardan uzaklaflt›r›lm›fl bir kesim olarak, ezilenlere yönelmifl, Arap olmayan halklara yönelmifl, onlar›n eski inançlar›yla, ezilenlerin direnifl kültürüyle (sanat ve edebiyat›yla) harmanlanm›fl, bunlar› ‹slam›n ezilenlere dönük yorumu içinde düzenleyerek gelifltirmifl ve bugünkü Anadolu Alevili¤ine eriflmifltir. Bu yüzden Alevili¤in de mevcut kural, gelenek ve kültürünün büyük bir k›sm› Kuran'da yoktur; bu da bir gerçektir. Onun kültürü de birkaç yüz sayfal›k Kuran ve ‹mam Cafer-i Sad›k'›n "Buyruk"undan ibaret de¤ildir. Bununla birlikte, baflta Hz. Ali olmak üzere Ehl-i Beyt kültünün Alevilik'te tayin edici bir a¤›rl›k tafl›d›¤› da tart›fl›lmaz. Tabii bu durum bütün di¤er dinler ve inançlar için de geçerlidir. Sonuç olarak ‹slam’›n baflat iki kolu olarak geliflen ve sürekli birbirinden uzaklaflan, biri daha çok Arap, öteki daha çok Arap-d›fl› halklara ve onlar›n kültürlerine dayanan ve bunu ibadet dillerinde de kan›tlayan ‹slam mezhepleridir. Pek çok düflünür, tarihçi, araflt›rmac› yazar ve teologun bu konuda hataya düflmesine yol açan ve bu arada "Alevili¤i islam d›fl›" görme sonucuna götüren fleyin, "Dört Hak Dini" diye vas›fland›r›lan dinlerin hepisinin esas olarak ayn› kayna¤a dayanmas›n›n, tabiri caizse ortak tanr›s›n›n dikkate al›nmamas›ndan kaynaklan›yor. Bilindi¤i gibi bu dört din de (‹slam, ‹savi, Musevi, Davudi) Ortado¤u'da ortaya ç›kt›lar ve hepisi de eski Mezapotamya (Sümer), M›s›r, Anadolu, Filistin inançlar›na dayan›yorlar. Yine bilindi¤i gibi bu Dört Kitab'›n en eskisi, "Eski Ahitler" ad›yla bilinen Hz. Musa'n›n befl (Tevkin, Ç›k›fl, Levililer, Say›lar, Tesniye) kitab›ndan oluflan "Tevrat-› fierif"tir. "Yeni Ahit" ise, "‹ncil"dir. H›ristiyanlar hem "Eski Ahit"i ve hem de "Yeni Ahit"i kabul ederler ve ikisini "Kitab-› Mukad117
des" ad› alt›nda birlefltirmifllerdir. "Zebur", bu kitab›n içinde Hz. Davut'un "Eski Ahitler"inde yer alan "Mezmurlar" ad› alt›nda derlenmifl ilahilerinden olufluyor. Hz. Muhammed'in "Vahiler"inden oluflan Kur'an ise Dört Kitab'›n sonuncusu ve "son hak dini" oldu¤unu belirtirken, kendisinden öncekileri de "hak" ve kutsal saymaktad›r. Ancak her önceki dine mensup olanlar, kendi dinlerinden sonrakini geçerli saymazlar. Bu birinci özellikleridir. ‹kinci özellikleri, miras›na dayand›klar› Suümerler'le ve ayn› kültür üzerinde yükselen Zerdüfltler'le iliflkilendirilmekten kaç›n›rlar ve bunlara horlay›c› yaklafl›rlar. Bu, daha sonra Sümer egemenli¤ini y›karak Mezapotamya'ya ve M›s›r'a hakim olan Sami a¤rl›kl› Babil ve Akad etnisitesi ile iliflkili olabilir. Nitekim yaklafl›k ayn› dönemde (MÖ 2000-1500) ortaya ç›kan iki "tektanr›c›" dinden birinin Mezapotamya ve ‹rani (Zerdüflt-Ahora Mazda), ötekinin M›s›r/Filistin ve Sami (Hz. ‹brahim/Musa-Eski Ahitler) temelde yükselmesi bu sav› do¤ruluyor. Burada konumuz "Dört Hak Dini"nden biri olan ‹slam konusu oldu¤una göre, onun ilk öncüsünden bafllayabiliriz. Tevrat, Mezapotamya ile M›s›r geçifl alan›nda yer alan Kenan (Filistin) ülkesinde Ugarit kentinin senkritistik (kat›fl›ml›) kültürü üzerinde flekillenmifltir. Bafllang›çta zengin mitolojik ö¤elerle dolu, antropoloji ve tarih de¤inilerinden oluflan bu kitab›n serüveni de hayli ilginçtir. fiu anda elde bulunan hali, birkaç yüzy›la yay›lan toplama ve derleme çal›flmalar›n›n ürünüdür. ‹lk versiyonlar› "J" ve "E" simgeleriyle, yani Jehova (Yehova) ve Elohim (Allah) versiyonlar› bile birbirinden çok farkl›d›r. ‹braniler'in "Babil sürgünü"nden sonra Yeru¤alim'e (Kudüs'e) dönüflte oluflturulan Rahip-Bilginler Kurulu (Arza), buradaki kutsal tap›nakta kitab› yeni bafltan, bütün bilinen
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
yaz›l› metinleri tekrar düzenleyip "P" (Priesty) simgesi ile yazarken, bu kez M›s›r ve Mezapotamya ö¤elerinin a¤›rl›kta oldu¤u "Rahip versiyonu" ortaya ç›kt›. Adem-Nuh soy çizgisinden gelen Terah'›n o¤lu "yüce baba" Abram"›n (Hz. ‹brahim) 90 yafl›nda "Allahla görüflmesi" ve "Ahid" bafllamas›yla bafllar. Musa'n›n 5 (pentatuk) kitab› ve Davut'un Mezmurlar'› ile "Eski Ahit", asl›nda eski Mezapotamya, M›s›r ve Yunanistan mitolojilerindeki tek tek episodlar› kesintisiz bir anlat›m içine sokan ve do¤al olarak monoteist (tektanr›c›) kurala göre düzenleyen bir kitapt›r. Büyük ihtimalle sözkonusu kitaplar›n ilk orijinalleri çok daha fazla Mezapotamya'n›n Sümer, Babil Akad mitolojilerine dayan›yordu. Sonra'dan ‹seviler'›n (H›ristiyanlar) ‹sa'›n 12 Havarisi taraf›ndan kaydedilen görüfllerini içeren ‹ncil'in eklenmesiyle oluflan Kitab-› Mukaddes'in "yarad›l›fl", "tufan" ve baflka pek çok ö¤esinin eski mitoslardan geldi¤i, ancak 1914 y›l›ndan sonra saptanabildi. Amerikal› bilgin Adorno Poebel 1914'te, içinde tufan episodlar›n›n da bulundu¤u Sümer Tabletleri'ni yay›nlay›nca, durum a盤a ç›kt›! M›s›r, Mezapotamya ve Anadolu (Bo¤azköy; Hattuflaö/Hitit) kaz›lar› ile eksik ve kopuk bilgiler yavafl yavafl tamamland› ve durum iyice ayd›nland›: Binlerce y›l önceki bu kültür Yak›ndo¤u monotesit dinlerin ana malzemesi durumundad›r! (18). Örne¤in; Tufan olay›, Sumer tabletlerinde "‹nsanlar gürültü yapt›klar› için" yüce tanr› Enlil onlar› cezaland›rmaya karar verir. Tanr› Nintu (‹fltar), buna karfl› ç›kar. Enki (Ea), "kam›fl kulübeden" bir düfl ile sofu Ziusudra'y› uyar›r ve kendisine büyük bir gemi yaparak içine çeflitli canl›lardan almas›n› sa¤lar. Sel ve f›rt›nalardan oluflan Tufan 7 gün sürer. Ayn› Tufan olay›n›n Bobilonya mitolojisindeki özeti de flöyledir: Tufan kara-
r›n› tanr›lar al›r. ‹fltar bu karara karfl› ç›kar ve Ea "kam›fl kulübeden" kahraman Utnapifltim'i uyar›r. O da, boyutlar› 120/120/120 olan, 7 katl›, 9 bölümlü bir gemi yaparak baz› canl›lar› gemiye al›r ve kurtar›r. Sa¤na¤›n ve f›rt›nan›n yolaçt›¤› Tufan 6 gün sürer. Eski Ahitler'de ise: Yehova versiyonuna göre Tufan karar›n›, "insanlar›n günahkarl›klar›ndan dolay›", onlar› yoketmek amac›yla Yehova al›r ve Yehova'n›n inayetiyle Nuh Peygamber kurtar›c› olur. Nuh'un gemisinin boyutlar› belli de¤il. Tufan 40 gün sürer ve 7'fler günlük dönemler içinde geri çekilir. Rahip versiyonuna göre ise; Tufan kahraman› yine Nuh'tur. Tanr› Elohim, "Tüm canl›lar›, bozulduklar› için yokedilmesine" karar verir. Ancak tek do¤ru adam›n Nuh olmas› nedeniyle, onu uyar›r ve bir gemi yapmas›n› sa¤lar. Nuh'un gemisinin boyutlar› 300/50/50'dir ve 3 kattan olufluyor. Bu gemiye flimdiki canl›lar›n atalar› olan her türden iki cins (erkek ve difli) al›r. Tufan, "büyük derinli¤in p›narlar› patlar ve gö¤ün pencereleri aç›l›r"ken meydana gelir ve 150 gün sürer. ‹nsan'›n "yarad›l›fl" olay›na gelince: Babilonya Yarad›l›fl Destan›'nda Tanr› Mardu, inasn› Tanr› Kingu'nun kan›ndan yo¤urdu¤u balç›ktan yapar. Tevrat'ta ise, Yehova "kendi suretinden" insan› (Adem'i), M›s›r mitolojisindeki tanr› Khnum gibi "çömlekçi ustal›¤›yla" çamurdan yapar ve "burun deliklerine yaflam solu¤u üfleyerek" yarat›r. Adem'in kaburgas›ndan da Havva'y› türetir. Akad Yarat›l›fl Destan›'nda; Tanr› Marduk, "kaos ejderhi" Tiamaf'› öldürdükten sonra evreni düzene sokar ve bu mutlu olay "Yeni y›l flenli¤i" olarak kutlan›r. Ugarit mitolojisindeki "deniz ejderhi" Loton, Mezmurlar kitab›nda Yehova'n›n äldürdü¤ü Levyatan ile ayn›d›r. 118
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
Kutsal kitaplardaki "Aden bahçeleri", yani Cennet, Sumer Emmerkar Destan›'nda Dilmun ülkesidir ve gizemli "elma" orada yer almaktad›r. Kutsal kitaplardaki tar›mc› Kain ile çoban Habil (‹slam'daki Habil ile Kabil), Sümer mitolojisinde çoban-tanr› Dumuzi (Temmuz) ile çiftçi-tanr› Enkimdu'dur. Ugaritler'in Kenan ülkesinin "Kuzey kayalar›ndaki tanr›lar da¤›" Zafon, Kitab-› Mukaddes'te Sion'dur. Kutsal kitaplardaki Eskatologya (öteki dünya), Sümer, Akad ve Ugarit mitolojisinde "ölüler dünyas›", "yeralt› dünyas›" olarak mevcuttu. Orada; "tunç kazanlar", "cinler", sorgu-sual alemi, hatta "yerin yedi kat›" ve "yedi kap›s›" neredeyse aynen kutsal kitaplara aktar›lm›flt›r. Kutsal kitaplardaki "ölümsüzlük aray›fl›" (Yaflam suyu, Ab-u Hayat) Sümer/Babil mitolojilerinden al›nmad›r.
rum almaktad›r. Örne¤in fücur (ensest) her ikisinde de yer ald›¤› halde, birinde (Sümerler'de) kutsan›r, di¤erinde (Ahit'te) lanetlenir. Fakat lanetlenen yerde bile "ilk zorunlulu¤un" mahsuniyeti içinde öncelini onaylar; Sümer tanr› Enki ile k›z› Ninsar, Ugaritler'in Baal› ile Anat, Eski Yunan tanr›s› Zeus ile fio, birbiriyle evlenen Adem'le Havva'n›n 40 o¤lan ve k›z›nda onay bulur. Tufan, yarad›l›fl, yergök, bütün öykülerde... Eski tanr›lar yenilerine dönüfltü, ziguratlar yüksek kuleli sinagoglara, kiliseler camilere dönüfltü. Din konusunu bilimsel aç›dan inceledi¤iniz zaman, buradan flu sonuca varabiliriz: Ortado¤u inançlar›n›n tümü (ve bu arada "Dört Semavi Din" de) esas olarak ayn› "öz"den (kaynaktan) geliyor. Bu kaynak, "Mezapotamya'n›n kuzeydo¤usundaki da¤l›k" bölgeden gelen Sümerler ve onlar›n uygarl›¤›d›r. Bu uygarl›¤›n Kuzeydo¤u ve Güneybat› yönünde yay›larak buralardaki etnik temeller üzerinde geliflip biçimlendi¤i anlafl›l›yor. ‹slam, adeta Sümer-Babil/Akad iliflkisinin yeni bir tekrar› gibi Arap ve Arap olmayan iki
K›sacas› "Eski Ahit", kendinden önceki çok tanr›l› (politeist) dinlerin hemen hemen bütün ö¤elerini al›p Yehova'ya maletmifl ve tektanr›l› (monoteist) biçime sokmufltur. ‹ncil ve Kuran'da ayn›s›n› yaparak kendisinden önceki "Ahit"leri özümlemifl ve yeni biçime sokmufllar. MezapotamAlevilifli "kültür" diye küçümseyenler, dinin bir kültür ya'n›n "Kuzey Do¤usu'ndaki oldu¤unu bilmemekle komik bir cahillik sergiliyorlar. Anda¤l›k bölge- cak din kültürü d›fl›ndaki kültürü, sanat› (fliiri, müzi¤i, danden" gelen Sü- s›, resimi, heykeli, mitolojiyi vs..) ve do¤a bilimlerini d›flmerler'in "Dictalayanlar›n böyle düflünmeleri do¤ald›r. Çünkü ortadokle-F›rat sular›n›n" fiziki orta- sal ‹slam gerçekten bunu yapt› ve bu halklar› uygarl›k alam›nda yarat›- n›nda büyük ölçüde frenledi ve frenlemeye devam ediyor. lan mitoslar›, Sami halklar›ndan olan Akadlar'da kolda geliflti ve farkl›laflt›. Bu kollar (öze "Akadca" de¤ifliklikler alarak devam indirgeme metodu aç›s›nda) basitçe Aleeder. Sonra ayn› etnisiteden gelen Kenan- vilik ve Sünnilik'tir. Kuflkusuz Alevilik l›lar (Filistinliler-‹braniler), bu mitoslara, Arap-d›fl› ‹slam'›n en geliflmifl biçimini sular›n kaos ortam›ndan uzak, ›p›ss›z top- temsil etmektedir. Ve bunlar ilk episodik raklarda "‹branice" bir biçim verirler. Bir veriler bak›m›ndan de¤erlendirildi¤inde, fley bir baflka fleye aktar›l›rken, yeni fley- Alevilik daha çok Sümeridir. Yani Alevide onun varolufl biçimine uygun bir duler'in "‹slam'›n özünü biz temsil ediyo119
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
ruz" sav› gerçe¤e daha uygun gözüküyor. Sümer uygarl›¤›n› yaratan ‹rani halklar heterotif bir bölgede yer al›yorlar. Bu bölge Hint, Türk, Çin ve di¤er halklar›n tinsel difizyonuna aç›kt›r. Bu yüzden inançlar› daha senkritistik özellik tafl›r. Nitekim Alevilik te bu sentetik özelli¤i yans›t›yor. Oysa Arabistan etnik bak›mdan homojeniktir, dolay›s›yla inançlar› da öyledir. Sümer uygarl›¤›, kad›n egemen eflitlikçi toplumdan erkek egemen s›n›fl› topluma geçifl sürecini temsil ediyor. Bu topluma hala eflitlikçi iliflkiler büyük ölçüde damgas›n› vurmaktayd›. Kad›n tanr› hala kendi tap›na¤›nda etkindi ve topluma hükm ediyordu.(19). Oysa Babil ve Akad uygarl›klar› erkek egemen geliflmifl s›n›fl› toplumu temsil ediyorlard›. Köleci kral Dehaq, Asuri (Babili) idi, onu y›kan demirci Kava ise Sümeri idi ve kendi atalar›n›n hayat sevincini Newroz'la yeniden bayram k›ld›. Alevilerin eflitlikçi niteli¤i de burdan geliyor ve orijinald›r. Alevili¤i "kültür" diye küçümseyenler, dinin bir kültür oldu¤unu bilmemekle komik bir cahillik sergiliyorlar. Ancak din kültürü d›fl›ndaki kültürü, sanat› (fliiri, müzi¤i, dans›, resimi, heykeli, mitolojiyi vs..) ve do¤a bilimlerini d›fltalayanlar›n böyle düflünmeleri do¤ald›r. Çünkü ortadoksal ‹slam gerçekten bunu yapt› ve bu halklar› uygarl›k alan›nda büyük ölçüde frenledi ve frenlemeye devam ediyor. Bugün, Müslüman halklar gerçekten bir yol ay›r›m›na gelmifl bulunuyorlar. Ya din egemen toplumlar olmaya devam edecekler, ya da onu bireyin vicdan›na terk edip bilime ve ça¤dafl uygarl›¤a sar›lacaklar. Ya bol bol cami, cemevi, kuran kursu açmaya, gençlerini ve yurttafllar›n› din e¤itimiyle al›klaflt›rmaya, böy-
lece yar›-feodal geri bir toplum olarak emperyalist ya¤man›n oyun nesnesi olmaya devam edecekler, ya da art›k dinsel yat›r›m ve e¤itim yerine bilime, teknolojiye, refah üretimine ve ça¤dafl e¤itime yat›r›m yapacaklar, demokrasi mücadelesine sar›lacaklar, böylece pasif yar›-feodal toplum olmaktan, emperyalist ba¤›ml›l›ktan kurtulacaklard›r. Baflka yolu yok! Durum apaç›k böyleyken Alevilerin yar›-feodal toplumun en güçlü ayg›tlar›ndan biri olan ve cumhuriyetin eski fleriatç› topluma en büyük tavizini temsil eden ortadoksal ‹slam'›n "Diyanet" bürokrasisine iltihak› düflünülmemelidir. Bütün milliyetlerden, dinlerden ve mezheplerden halk›n ortak ve gerçek ç›karlar›, bu feodal kurumlar›n toplumsal ilerleme önündeki engelleyici pozisyonunu pekifltirmek de¤il, bu pozisyonu ortadan kald›rmakt›r. E¤er iyi niyetle, "art›k mezhep ayr›l›klar›na son verelim, aleviSünni birleflelim" diyorsan, bu birleflmenin yeri, dinsel örgütler ve Diyanet de¤il, demokratik kurum ve platformlard›r. Dinsel örgütler birli¤i bozmaktan baflka bir ifle yaramaz. Nitekim baz›lar› da milliyet kavgalar›na karfl›, bar›fl için "ümmetiçili¤i" ileri sürüyorlar. Hiç ümmetçilik bar›flla ba¤dafl›r m›? Halk› aldatmak için ça¤lar önce s›nanm›fl, felaketle sonuçlanm›fl ve bugünkü dünyada düflünülmesi bile komik olan yollar öneriyorlar. Cihat, fetih ve fetva kültüründe bar›fl olmaz. Bar›fl yaln›z ‹slam'da de¤il, H›ristiyan kültüründe de, Musevi kültüründe de yokur. Bak›n ‹srail'de bütün bar›fl düflüncelerini torpilleyen Hahamlard›r. "H›ristiyan Dindar›" George W. Bush, flu anda dünya bar›fl›n›n en büyük düflman›d›r. "Alevi toplumu ça¤dafl toplum ideal ve porjelerinden vazgeçen, ül120
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
kenin yar›-feodal ba¤›ml› hayat biçimine iltihak eden "Aleviler"den yolunu ve kendisini ay›rmal›d›r. Elbette ayn› fley Sünni kökenli yurttafllar için daha fazlas›yla geçerlidir. Ülkemizin, hangi dinin veya hangi mezhebin daha iyi oldu¤u ve din episodlar›n› tart›flmaya ihtiyac› yoktur, çünkü o dinlerden en iyisi bile toplum yönetimine uygulanamaz ve uygulanmas› düflünülemez ve düflünmemeliyiz. Tersine bizim, bütün geleneksel kültürü, dini, bizi geri b›rakt›ran sosyal ve iktisadi yap›y› elefltirme özgürlü¤üne ihtiyac›m›z var. Çünkü biz, yeni ve modern bir toplum kurmak zorunday›z. Din ve vicdan özgürlü¤ünü, düflünme özgürlü¤ünün bir parças› olarak ele alabiliriz, ama düflünme özgürlü¤ünü din ve vicdan özgürlü¤üne tabi k›ld›¤›n›zda veya onun din içi/mezhepler aras› tart›flmalarla s›n›rlad›¤›n›zda özgür olamazs›n›z, tersine dinsel ba¤nazl›¤› daha da gelifltirirsiniz. Gerçek anlamda düflünme özgürlü¤ü, en baflta dini elefltirme özgürlü¤ü oldu¤unu ve bu elefltirinin alevili¤i de içerdi¤ini unutmamal›y›z. "‹yi", "demokratik" ve "insanc›" oldu¤unu ileri süren bir din, inanç veya düflünce insan elefltirisinden korkmaz. Korkuyorsa, korkunç bir yan› var demektir. fieriatç›/ümmetçi feodal rejimler her zaman elefltiriden korktular, çünkü korkunç kötü yanlar› vard›. Günümüzün emperyalist sistemi de elefltiriden korkuyor, çünkü o da korkunç bir sistemdir. Genifl Alevi kitlelerinin elefltiriden korkmad›¤› bilinir. Fakat son zamanlarda elefltiriden korkan bir kesimin ortaya ç›kt›¤› da bir gerçektir. Çünkü onlar da kötü fleyler yap›yorlar. Alevi toplumunu fleriatç› ayg›tlara yamamak, kamu bütçesinden dine devasa para ay›rmay› onaylamak ve ondan pay istemek korkunç de¤il 121
mi? Bu durum, elefltiri özgürlü¤ünün ne kadar hayati de¤er tafl›d›¤›n› bir kez daha ortaya koydu. Neden Diyenet? Alevilere ve Alevi inançlar›na bir güvenlik flemsiyesi mi? Öyleyse hangi tehlikeye karfl›? Yoksa ona uyar, ona benzedi¤iniz için mi? O zaman "Alevilik" ad›na ne gerek var, bütün Sünni mezhepler orda. Hay›r, Diyanet'in ülkenin ça¤dafl e¤itiminden, yoksulluk içinde k›vranan iflsiz emekçi kitlelerin ifl olanaklar› ve kalk›nma çabas›ndan, sa¤l›k hizmetlerinden, sosyal güvenlik sisteminden ve modern kültür hizmetlerinden al›konulan devasa bütçesine, fleriat sofras›na ortak olmak için mi? Yaz›k! Harama ortak olmak Alevi dedelerine hiç yak›flmaz. Ülkenin kalk›nmas›ndan ve bu yoksul halk›n cebinden afl›r›lan her kurufl haramd›r. Nitekim toplumun demokratiklefltirilmesinin din alan›ndaki geliflmelerine de t›pk› fleriatç› ayg›tlar›n yapt›¤› gibi direnifl gösteren, "dokunulamaz" diye 盤l›k atan "dede"ler var. "Dedelik" konusunda geliflen tart›flma Aleviler'de de önemli zaaflar bulundu¤unu gösteriyor. AABF, yapt›¤› tüzük de¤iflikli¤i ile bu örgütün Dedeler Kurulu'na "dede olmayanlar"›n da seçimini koydu. Bu tüzel de¤ifliklik,"soydan gelme" dedelerin büyük tepkisine yol açt›. Hemen hemen hepisinin, hatta bilinen tan›nan en ilerici dedelerin bile ayn› tepkiyi göstermesi düflündürücüdür. Karfl› ç›k›fl gerekçeleri ise tepkinin gerici niteli¤ini büsbütün a盤a vuruyor. Bunlar› de¤erlendirmeye geçmeden önce bas›na yans›yan baz› görüflleri k›saca özetleyelim: Köln Hac› Bektafl-› Veli Dedeler Kurulu Baflkan› Niyazi Bozdo¤an: "Alevi ‹slam inanc›n›n, Hz. Resulullah'›n Ehli-i
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
Beyti yani ev halk› olan 1 2‹mam soyundan gelen Seydi Saadet evlad› resul olan dedelere duyulan sayg›nl›k ve inançla 1400 y›ld›r polissiz, karakolsuz ve bar›fl içinde Balkanlara kadar genifllemifltir. Bu inanc› günümüze kadar k›r›k saz›yla dedelerin getirdi¤ini kimse inkar edemez. Bu a¤›r yükü dedeler tafl›yabilir. Dede olmayana bu gömlek dar gelir. Dedelik Alevili¤in temel tafl›d›r. Bununla oynamaya kimsenin gücü yetmez. Dedeli¤i dedelik soyundan gelmeyen yapamaz. Kiflisel ç›karlar için temel tafllarla oynanmas›n" dedi. (20) Cem Vakf› Avrupa Koordinatörü Fuzuli Bektafl: "Kuruldakilerin kesinlikle ocakzade ve Dede olmas› gerekiyor. Çok iyi ilime ve bilime sahip olmas›, halk taraf›ndan sevilmesi gerekiyor. Bir ocaktan gelenlerin hepisi dededir. Kimin dedelik yap›p yapmayaca¤›n›a dedeler karar verir. (21) Dr. Ali Aktafl-Köln: "Bir kifli evliya idi diye, soyundan gelenler de evliya olacak diye kaide de yoktur. Seyyid ve evlad-› Resul olan kiflinin ifllevi di¤er insanlar›nkinden apayr› olur, olmal›d›r. Bugünkü baz› seyyidlerde ise hiç bir kimsenin içine sindiremeyece¤i vaziyetler mevcuttur." (22) Alevi ‹slam Din Hizmetleri Baflkanl›¤› Program›: "Bu sistemin içinde Anadolu ve Rumeli'de yüzy›llard›r iflleyen Alevi Ocak sistemi, Bektaflilik ve Mevlevili¤in kendi içlerindeki hiyerarflik sistemleri korunur. Bektaflilikteki dede-babal›k sisteminin özüne dokunulmaz . Mevlevilik sisteminin asl›na dokunulmaz" (23) Avrupa Alevi Akademisi Baflkan›Mustafa Düzgün: "Talipler dedenin di¤er evlatlar›na da sayg› gösterirler, ama dedelik görevi Ocak temsilcisi baba tara-
f›ndan belirlenen kifli ya da evlata aittir." "Bektaflili¤in baba¤an kolundaki mertebelenme farkl›l›k gösterir. ‹nanç önderlerinin Ehl-i Beyt soyundan gelmeleri zorunlu de¤ildir. Dinsel görevi yerine getirecek duruma sahip olmas› yeterlidir. Bu görevi üstlenen kifli "Baba" olarak adland›r›l›r. 'Babalar' toplanarak seçim yoluyla bir Dede-Baba seçerler." "Dedelerin kurumlar›n›n yöneticilerini kendi r›zas›yla seçmeleri en do¤ru yoldur. Bu kurumda Bektaflilerin, di¤er kesimlerin temsilcilerinin bulunmas›, hem dinsel hizmetlerin yürütülmesi, hem de birlik ve dirl¤imizin sa¤lanmas› bak›m›ndan büyük önem tafl›maktad›r." (24) Ahmet Kömürcü: "Seçimle dedelik olursa, oy almak amac›yla birileri bir fley söyleyebilir. Seçim kuruma zarar verebilir. Seçimle gelmesine taraftar de¤ilim. O kökün soy a¤ac›n›n korunmas›ndan yanay›m. Devrifl Tur: "Dedeler Kurulu'nun Dede soyundan gelen ve bu do¤rultuda hizmet veren kimselerden oluflmas› gerekir." (25) Elbette Alevi inanc›na mensup yurttafllar›n, inançlar›n› nas›l ifade edecekleri, kendi iç düzenlerinin nas›l olaca¤› kendilerini ilgilendiren bir konudur. Ne var ki, hem Aleviler ve hem de genel olarak toplumsal demokrasi bak›m›ndan sak›ncalar› ve sakatl›klar› say›s›z eski ve yeni örnekle bilinen, üstelik pratikte de geçerlili¤i bulunmayan bir konuyu elefltirmek gerekiyor. Alevilik kendi içinde yenilikçi bir inançt›r, sosyal örgütlenmesi eflitlikçi bir geçmiflten gelir. Yasakl›l›k, seçim ve demokratik hiyerarfliye olanak vermez. Yasak seçime de¤il, selleksiyona yol açar; yasaklananlar içinde mücadelede kendi122
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
lerini en iyi kan›tlayanlar lider olurlar. Onlar ölünce (eski toplumlarda) taraftarlar›n›n soyuna ba¤l›l›k göstermeleri, birli¤e duyduklar› ihtiyaç nedeniyle zorunlu ve semboliktir. Kald› ki bu "soy" meselesi de oldukça tart›flmal› bir konudur. Pek çok eski ‹slam sufisi, kendisini ya Muhammet-Ali soyundan veya onlar›n bendesi veya ö¤rencisi saym›flt›r. Bugün Kürdistan'da pek çok fiafii fieyhi de benzer manevi dayanaklar gösterir. Baz› ünlü fiafii ailelerin elinde fiah ‹smail'in tu¤ras›n› tafl›yan secereleri bile vard›r. Yan›lm›yorsak, Ürdün Kraliyet ailesi de bu soyun evlad› oldu¤u sav›ndad›r ve Alevi bile de¤ildir. Hat›rlatmak gerekir ki Alevilerin önderlerinden biri olarak kabul ettikleri Ahmet Yesevi, Sünnilerin de feyz ald›fl›, ba¤l›l›k gösterdi¤i bir din bilginidir. Kald› ki bu "Ocakzade" ve "Dedeler"in kendileri de zaten Arap olduklar›n› kabul etmezler ve gerçekten öyle de de¤iller. Oysa Ehl-i Beyt, Evlad-i Resul, Haflimi kabilesine mensup Araplar'd›r. Ancak her fleye karfl›n bu sav›n ayn› zamanda dedelerce kabül görmesinin tarihsel olarak anlaml› oldu¤unu da kabul etmeli. Ne var ki a¤›r tarihsel koflullar alt›nda flekillenmifl sistemin, bu inanc›n ilk önderlerinin (örne¤in ‹mam Cafer-i Sad›k'›n) tercih etti¤i bir sistem oldu¤u söylenemez. O yönetsel erki reddeden bir din yoludur. Bugünkü koflularda ise dedelik hiyerarflisinin zaten geçerlili¤i yoktur. Do¤al olarak dedelik kurumunun babadan o¤ula intikali art›k mümkün olmad›¤› gibi, toplumda kast sistemini öngören itici ve zararl› bir özelli¤i de mevcuttur. Bu kurumun ortodoksal ‹slam’a uyarlanmas›ndan do¤an soycul kat› aristokratik hiyerarflinin nas›l bir biçim ald›¤ ›‹ran mollal›¤› ile ortadad›r. Ça¤dafl durumlara uygun olmayan yanlar›n› düzeltmeyen inançlar güçlüklerle karfl›lafl›rlar. 123
Alevili¤in insan› yücelten eflitlikçi, demokratik tarihsel gelene¤ini temsil eden Baba ‹lyas-i Horasani, Baba Zunun, Baba ‹shak, Anadolu eflitlikçi, demokratik hareketinin ilklerinden fieyh Bedreddin'in yoldafl› Börklüce Mustafa'lar›n izleyicileri, haks›zl›k ve adaletsizlikle dolu bir sisteme payanda olmaya soyunamaz. Ülkenin korkunç sefalet ve ac›lar içinde ç›rp›nan on milyonlarca insan›na karfl› bir avuç dolar milyarderi ve rantiyecinin düzenine omuz veren baba, pir ve dede düflünülemez. Günümüzde bütün dinlerde ve bunlar›n versiyonlar›nda "reform" ihtiyac› tart›fl›l›yor ve bu yönde geliflmeler izliyoruz. Say›n dedeler de kabul etmelidirler ki, Alevili¤in önemli zaaflar›ndan biri, budur. Bu durum dejenerasyonda önemli rol oynuyor. Yolu bilmeyenlerin yol önderli¤ini s›rf soydan gelmesi sonucu üstlenmesinin say›s›z kötülüklere yol açt›¤›n› herkes bilir. fiimdi herbir oca¤a ba¤l› birkaç bin "ocakzade" vard›r. Onlar, kendi aralar›ndan bir veya birkaç "ehil, bilgili, sad›k, yol piri" seçmiyor, talipleri kendi evlatlar› aras›nda paylafl›yorlar, yani mülk gibi, miras gibi paylafl›yorlar. Ocaklara mensup e¤itimli, kültürlü, toplumda belli bir yer edinmifl ocakzadeler
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
genellikle dedelik yapmazlar, dedelik yapanlar genellikle sosyal konumlar› geri, yeterince e¤itim almam›fl olanlard›r. Bu nedenle iflin çok defli¤ik bir nitelik kazand›¤›n›, büyük bir yozlaflma etkeni haline geldi¤ini kim bilmez. Bu yüzden pek çok talip böyle "dedeleri" terk etmifltir ve yolunu kendi çabas›yla yürütüyor, ya da hiç bir oca¤›n iradesine baflvurmadan, bildi¤i tan›d›¤› bir dedeye ba¤lan›yor. Yayg›n bir görüngü olarak bilinir ki dede-talip iliflkisi büyük ölçüde kendili¤inden terk edilmifltir, fakat Alevilik terk edilmemifltir. Alevili¤in temelde dede-talip iliflkisi oldu¤u, salt "Ehl-i Beyt"e ba¤l›l›¤a indirgenebilen bir fley oldu¤u sav›, onun bir dünya görüflü, bir inanç sistemi oldu¤unu yads›maktad›r. Oysa "belden gelmek de¤il, yoldan gelmek" bu inanc›n temel ilkelerindendir ve fikri inanca verilen a¤›rl›¤› ifade eder. Say›n dedeler her yerde "her fley suret-i hakt›r", "Kainat›, hakk›n aynas›d›r", "Yetmifl iki millete bir nazarla bak", "her can hakk›n aynas›d›r" demezler mi? O zaman bir "soy" ayr›cal›¤›n› ileri sürmek ve bunda ›srar etmek neden? Baz› dedeler seçimin kuruma zarar verece¤ini ileri söylüyorlar, peki ya seçimsiz kurumlar alevilere zarar verirse nas›l önleyeceksiniz? Burada aç›kça alevi-talibe güvenmemek yat›m›yor mu? Bu yolun sürecenli¤inin sadece dedelerin "k›r›k saz›" ile geldi¤ini idd›a etmek gerçe¤i yans›t›yor olabilir mi? Tarihin her döneminde "k›r›k saz›" da, "kamil sözü" de genellikle en iyi tafl›yanlar›n taliplerden ç›kt›¤› bilinir. Bunun için insan›n akl›na bir ç›rp›da bir y›¤›n talip erenlerin adlar› gelir! Günümüzde ise bu, büsbütün böyledir. Alevilikte, tanr› suretini temsil eden insan, sadece bir soydan (Ehl-i Beyt'ten) gelen insan de¤il, bütün gerçek insanlard›r, asl›nda
bütün varl›kt›r. Daha do¤rusu alevi düflünce sistemi buna dayan›yor. Tarihsel koflullarda, ve üstelik Emevi saltanat›n›n bu soya yapt›¤› kötülüklerin yaratt›¤› afl›r› duyarl›l›k ve duygusall›k onlar›n (Emeviler'in) gelene¤ini sürdürmeye yol açmamal›d›r. Saltanat sistemi, babadan o¤ula, soydan intikal sistemi onlara aittir ve Osmanl› hanedan› da onu sürdürdü. Alevilik tarihinde soy tercihine dayal› çokça trajik olay bilinir. Aba Müslim-i Horasani’nin, Hz. Muhammed'in akrabas›d›r diye iktidar› teslim etti¤i kifli taraf›ndan öldürülmesi bu olaylardan biridir. Yak›n zamanlarda Anadolu'da böyle olaylar s›k s›k yaflan›r. Serçeflme'nin (Hac› Baktafl-› Veli Dergah›'n›n) ocakzadeleri, "Çelebi"ler, "Ulusoy"lar neredeler, ne yap›yorlar flimdi? Alevi toplumunu Osmanl› kal›nt›s› Diyanet ayg›t›na, bu ayg›t›n takliti kurumlar oluflturarak sokmaya çal›flan Prof. Dr. ‹zzetin Do¤an, ünlü bir dede oca¤›n›n evlad›d›r. Alevili¤in insan› yücelten eflitlikçi, demokratik tarihsel gelene¤ini temsil eden Baba ‹lyas-i Horasani, Baba Zunun, Baba ‹shak, Anadolu eflitlikçi, demokratik hareketinin ilklerinden fieyh Bedreddin'in yoldafl› Börklüce Mustafa'lar›n izleyicileri, haks›zl›k ve adaletsizlikle dolu bir sisteme payanda olmaya soyunamaz. Ülkenin korkunç sefalet ve ac›lar içinde ç›rp›nan on milyonlarca insan›na karfl› bir avuç dolar milyarderi ve rantiyecinin düzenine omuz veren baba, pir ve dede düflünülemez. Bizzat kendisi halk›n s›rt›nda korkunç bir sömürü mekanizmas›na dönüflmüfl, ülkenin sefaletten, geri kalm›fll›ktan, emperyalizme ba¤›ml›l›ktan kurtulma çabalar›na din ad›na ak›l almaz günahlar ve vahfletler iflleyerek engel olan ayg›tlarla ayn› haram sofras›na oturacak bir dede, pir ve baba düflünüle124
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
mez. Nitekim dedeleri ve babalar› ile gerçek Aleviler bu H›z›r'lara karfl› ç›k›yorlar, ba¤›ms›zl›k, demokrasi ve emekten yana saf tutuyorlar. Pir Sultan Abdal Derne¤i eski Genel Baflkan› ve Sivas-Mad›mak katliam›n›n tan›klar›ndan Ali Balk›z, "Laik bir ülkede, devletin çat›s› alt›nda Diyanet gibi bir kurumun var olmas›n› evrensel anlamda laiklik ilkesine ayk›r› buluyoruz. Biz var olan Diyanet'in kald›r›lmas› için mücadele ederken, bir kesim Alevi Diyaneti kurmak istiyor. Bizim böyle bir kurumlaflmaya ihtiyac›m›z yok" diyor. Ayn› derne¤in flimdiki Genel Baflkan› Kaz›m Genç, "Alevilerin örgütsel anlamda temsilcisi Cem Vakf› de¤il, Alevi Bektafl› Birlikleri Federasyonu'dur. Alevi Diyaneti'nin olup olmamas›na karar verecek olanlar da bu örgütlerdir. Cem Vakf› Türkiye'deki Alevilerin % 10'unu bile temsil etmez. Diyanet'in kald›r›lmas›n› isterken, bir Alevi Diyaneti'nin kurulmas›n› savunmam›z ilkesizlik olur. Böyle bir kurum resmi ideolojinin davulunu çalar... Böyle bir fley gerçekleflirse, on y›l sonra Alevi hizbullah› ortaya ç›kar" diye uyar›yor. Alevi Bektafli Federasyonu Genel Sekreteri Atilla Erdem, "Alevi Bektafli Federasyonu'na ba¤l› 70 kurulufl var. Biz Federasyon olarak mevcut Diyanet'in kald›r›lmas› için mücadele ederken, böyle bir Diyanet'in kurulmas›n› istemiyoruz. Ülkemizin ça¤dafl, laik, insan haklar›na, hukuk normlar›na kavuflmas› için Diyanet'in kalkmas›ndan yanay›z. Biz ruhban s›n›f› istemiyoruz. ‹zzetin Do¤an kendi kendine Türkiye Alevilerinin liderli¤ine soyunuyor. Bu yetkiyi kimden alm›fl belli de¤il. Ald›¤›m bir duyuma göre 200 milyar lira para al›p bu toplant›y› yapm›fl. Toplumumuzun ça¤dafl kültürel geliflimine taban tabana z›t olan bu du125
rum, son derece küçültücü. Bu durum iktidar›n teokratik yap›s›n›n hofluna gidiyor. ‹zzetin Do¤an'›n giriflimi ülkemiz için son derece flanss›z, tehlikeli ve ortaça¤ karanl›¤›nda bir potansiyel tafl›yor" diyor. E¤itimciler Derne¤i (E¤it-Der) Baflkan› ve Marafl Katliam› tan›klar›ndan Kas›m Koç, Halk Evleri Genel Baflkan› ve Çorum katliam› tan›klar›ndan R›za Il›man da ayn› flekilde bu giriflime sert tepki gösterdiler. (26). Bunlar ulaflabildiflimiz baz› Alevi örgütlerinin görüflleridir. Genifl Alevi kitlesinin içine inildi¤inde onlar›n da düzene yaltaklanma giriflimlerine genifl tepki duydu¤u tesbit edilebilir. Yani Aleviler, Alevi Diyanetçileri gibi düflünmüyorlar. Onlar Ça¤da¤, laik, demokratik, insan haklar› ve eme¤e sayg›l›, emparyalist bask› ve sömürüye son vermifl bir ülke istiyorlar. Onlar gericilerle diyalog ve fleriatç› ayg›tlarla birlik de¤il, ilerici, dürüst, memleket ve halk sever Sünni kardeflleriyle diyalog ve birlikten yanalar ve birlikte demokratik ve modern bir ülke yaratmak istiyorlar. Bafl›ms›z ve uygar bir yurtta, fleriat›ç› ve faflist bask›dan kurtulmak ve özgür yaflamak istiyorlar. Kendi çocuklar›na dayat›lan din dogmalar›na karfl›, gerçek anlamda laik, bilimsel, demokratik e¤itim istiyorlar. Cami yerine, Diyanet ayg›t› yerine iyi donan›ml› okullar, ünüversiteler, hasteneler, spor ve dinlenme tehsisleri, müzeler, kütphaneler, sanat atelye ve evleri, modern üretim, iflyeri ve rafah istiyorlar. Azg›n sömürü ve barbarl›ktan kurtulmak istiyorlar. ‹flte gerçek durum, abart›s›z böyledir. Tarih gerçe¤e uymayanlar› ay›klar. Bundan hareketle yaz›m›z› bir alevi deyimiyle noktalamak istiyoruz: "Gerçe¤flin demine hüü!" q
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S
Dip Notlar: 1. Bu yaz›daki tüm istatistik veriler günlük bas›ndan derlendi. Ne yaz›k ki devletin ve kurumlar›n direkt verilerinden yararlanma flans›m›z olmad›. 2. Bas›nda s›k s›k de¤iflik rakamlar veriliyor. Yukar›daki plana göre 84.723 olmal›. Ancak bas›nda bazan 91 bin, bazan da 107 bin rakamlar› da s›k s›k verilidi. Bu kar›fl›kl›¤a gayriresmi camii yap›lar›n›n yol açt›¤›n› san›yoruz. 3. Bu say›larla kadro konusunda programda öngörülen miktar›n 4-5 kat afl›ld›g› görülüyor. 4.1998'de ‹stanbul'daki camii say›s› 3000'in üzerinde idi, ayn› dönemde ‹zmir'de 500 civar›nda camii olduflu saptand›. 5. Hürriyet gazetesi 12.06.1997. 6. Vergi Yasas›'n›n bu geçici maddesinde flöyle deniyor: Vak›flara ba¤›fllanan camiilerin inflaas› dolay›s› ile yap›lan harcamalar veya camilerin inflaas› için yap›lan her türlü ba¤›fl ve yard›mlarla camilerin idamesi için yap›lan her türlü maddi ve ayni ba¤›fl ve yard›mlar›n, kurum kazanc› saptan›rken, gider olarak has›lattan düfler. 7. 29 Eylül 1998, Berran TÖZER'in Hürriyet gazetesindeki "Az›nl›k Vak›flar›n›n Sorunlar›". "Gizli Genelgeyle Az›nl›klar Devrimi", Hürriyet. 23 fiubat 2004 8. 1998. Hürriyet-Enis 9. "Kazakistan'dan Mcaristan'a Erenlerin ‹zinden"-Alevi Belgesel Filmi Gazi Üniversietesi Türk Kültürü ve Hac› Baktafl Veli Araflt›rma Merkezi taraf›ndan haz›rland›. Yaklafl›k 13 Ülkede çekimi yap›lan film, 19 ayda tamamland› ve 13 bölümden olufluyor. Ayr›ca 45 dakikal›k bir ingilizce bölümü de haz›rland›. Baflbakanl›k Tan›ma Fonu'nun karfl›lad›¤› ve 500.000 Dolara mal olan film için 90 bin kilometre yol katededildi.
Projenin Baflkanl›¤›n› Gazi Üniversitesi Rektörü Prof Dr. Enver Hasano¤lu, Genel Kooerdinatörlü¤ünü Gazi Ünv. ‹letiflim Fakültesi Dekan› Pof. Dr. Alemdar Yalç›n üstlendi. Yap›m›, Gazi Ünv. ‹letiflim Fak. Öflretim Üyeleri taraf›ndan gerçeklefltirilen belgesel filmin yap›mc›l›¤›n› Dr. fiahin Karasar, genel yönetmenli¤ini Doç. Dr. Peyami Çelikcan yapt›. Prof. Dr. Mürsel Öztürk, Doç. Dr. Zafer ‹lbars, Doç. Dr. Belk›s Temren, Erol Sertkaya, Yrd. Doç. Dr. Atila Erden'in Dan›flma Kurulu'nda yer ald›¤› belgeselin senaryosu Doç.Dr. Peyami Çelikcan'a ait. Türkiye'den birçok akademisiyenin görüflünün al›nd›¤› belgesel için, çekim yap›lan ülkelerdeki 40 uzman ve bilim insan› da katk›da bulundu. Müzikleri Hacetepe Ünv. Devlet Konservatuar› Ö¤rt.Üyesi Doç.Dr. Ertu¤rul Bayraktar taraf›ndan bestelenen belgeselin, müzik yönetmenli¤ini Bengi Ba¤lama Üçlüsü'nden Okan Murat Öztürk yapt›. Belgeselin çekimi s›ras›nda foto¤raf sanatç›s› ‹brahim Demirel 20 bin dia çekti. Kurgusu dijital ortamda ODTÜ-G‹SAM'da yap›lan belgeselin kurgu yönetmenli¤ini Yrd. Doç. Dr. Kaya Özakgün, kurgu operatörlü¤ünü Thomas Barkenlol yapt›. 10. ‹smail NACAR bu istismara tepki ile, "Devlet adamlar›n›n bir gün Ahmet Yesevi'yi, di¤er gün Hac› Bektafl-› Veliyi gündeme getirdiklerini, "‹rtica ile mücadele etmek için tarihteki tarikat reislerine sar›ld›klar›n›, bunlardan örnekler verilerek tarikatç›l›¤›n güçlendirildi¤ini" elefltirerek flöyle diyor: " ‹nsanlar› bir Bektafli'ye, Yesevi'ye, Nakflilik'e ça¤›rmaktan ziyade, bize yak›flan insanlar› akla ve bilime davet etmektir." diyor. (Hürriyet: 28.04.1997) 11. Elbette Aleviler alaviliflin do¤ufl tarihini, ‹slamiyetin do¤uflundan bafllat›rlar."Hakem olay›" ile bafllatanlar da vard›r. ‹mam Hüseyin'in Kerbela olay› (640) da belirli bir ayr›flma tarihi olarak belirdi¤i için, ordan bafllatanlar da vard›r. Tabii ‹slamiyet'ten önceki "Alevilik" ise ayr› bir konudur. Burda Anadolu'daki Alevi k›y›m›ndan söz etti¤imizden, Osmanl›'n›n Sünni-
126
2004 *7* Nisan-Mayıs SINIF TEOR S li¤e kesin karar verifli "Fetret Dönemi" olmas›n karfl›n Osmanl› saltanat›n›n kuruluflunu (1299) esas al›yoruz. Çünkü henüz büyük ölçüde Alevi ve eski inançlar›na ba¤l› Türk halk›na raflmen, saltanat ailesi Sünnili¤i ç›karlar›na daha uygun bulmufl ve esas olarak benimsemifltir. Fetret Dönemi'nde (1412-20) bu hanedan ailesi çeliflkiyi çözmeye karar verdi. Ancak Musa Çelebi, saray›n bu karar›na karfl› halk›n yan›na geçti. fieyhzade Musa Çelebi, Kazaskeri fieyh Bedreddin, Alevi Babailer'le (Torlak Kemal ve Börklüce Mustafa) birlikte kardefli Mehmet Çelebi ile savaflt›. Bu savaflta müslüman olmayan di¤er egemen s›n›flar ve H›ristiyan krallar›n›n da deste¤i ile Mehmet Çelebi halk hareketini ezdi. Ancak gene de bu Aile Alevi halka tam hakim olamad›. 1520'de Yavuz Sultan Selim'in iktidara gelifli Sünni egemenli¤in kesin tarihi olarak kaydedilebilir. 12. Bizans'›n Anadolu'da egemenli¤inin y›k›lmas›ndan çok önce Halifeler döneminde Anadolu'nun özellikle güneydo¤usu büyük ölçüde iflgal edilmifl, camii, mescid ve medreseler yap›lmaya bafllanm›flt›. Türk tarihçileri ise kesin egemenlik tarihi olarak 1071 Malazgirt savafl›n› verirler. Böylece biz de en az Selçuklu Beylikleri döneminden bafllamak üzere bir tarih kaydediyoruz. Pek çok "Selçuklu camii"si oldu¤unu biliyoruz. Gerçekte ise, Anadolu'da Hz. Ömer döneminden beri camii yap›l›yor olmas› gerekir. Ancak belki bu dönemde henüz minareli olmad›klar› için, "camii" diye kayde geçmemifllerdir. 13. Hürriyet, 14.09.2003. 14. Haber: Hürriyet Gazetesi-Yurtd›fl›: 6 Mart 1998. 15. 26 Ocak 2004 Hürriyet. 16. 3. Haziran 1998-Hürriyet 17. Alevi Sorunu ve Demokratik ÇözümHürriyet, 24 Kas›m 2003 18. Bu Sümer Tabletleri, daha sonra Irak devletinin özel çal›flmas›yla nerdeyse eksiksiz
127
a盤a ç›kart›ld› ve Ba¤dat Müzesi'ne konuldu. Son ABD iflgalinde bunlar›n 170 bininin ya¤maland›¤› anlafl›l›yor! 19. G›lgam›fl Destan›'na bak›n›z. 20. Hürriyet, 27.03.2003. 21. Hürriyet, 30 Mart 2003. 22. Hürriyet, 15 Kas›m 2003. 23.Hürriyet, 19 Kas›m 2003. 24. Hürriyet, 6 Nisan 2003. 25. Hürriyet, 27.03.2003 26. Ö. Politika, 24 Kas›m 2003.