11

Page 1

SINIF TEORİSİ 2 AYLIK TEORİK DERGİ

TEMMUZ-AĞUSTOS

2006

11

SINIF TEORİSİ DEVRİMCİ TEORİ OLMADAN, DEVRİMCİ PRATİK OLMAZ!

2006 n TEMMUZ-AĞUSTOS n 2 AYLIK TEORİK DERGİ n FİYATI: 3 YTL

4 ÖLÜMSÜZLÜKLERİNİN 1. YILDÖNÜMÜNDE 17’LERİN KAZANMA AZMİYLE PARTİ İLE BİRLEŞ, HALK SAVAŞI’NA HİZMET ET! 4 SOSYALİZM SORUNLARINDAN (1) 4 BİR KEZ DAHA GENEL ELEŞTİRİ (3) 4 YILMAZ GÜNEY OLAYI, SANATÇI SORUMLULUĞU VE DEVRİMCİ KÜLTÜR HAREKETİMİZ

11


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

İÇİNDEKİLER 17’LERİN KAZANMA AZMİYLE PARTİ İLE BİRLEŞ, HALK SAVAŞI’NA HİZMET ET!....................................................................5 Stratejik Karşı-Devrimci Saldırının Mahiyeti.................................................................6 Suphi Yoldaştan Bazı Dersler..........................................................................................7 17’ler Doğru Çizgi Önderliğinde Parti ve Kitleleri Devrime Seferber Etme Çağrısıdırlar..............................................................11 Kaypakkaya ve 17’ler Komünizmi Kazanma Yönelimiyle Temsil Edilebilinirler.....................................................................................................14 Devrim Dümdüz Bir Yürüyüş Değildir.........................................................................16 Önderlik Sorunu............................................................................................................17

SOSYALİZM SORUNLARINDAN (1)..............................................20 Giriş...............................................................................................................................20 “Yüz Çiçek Yanyana Açsın, Yüz Fikir Akımı Tartışsın”...............................................26 1-Tarihsel Kökü, Siyasi Anlamı ve Sosyalizm Koşullarında Ortaya Çıkış Tarihi..........................................................................................28 2. Uzun Süreli Birarada Yaşama ve Karşılıklı Denetim..................................30

BİR KEZ DAHA GENEL ELEŞTİRİ (3)..........................................44 Mao-Stalin Felsefe ve Partizan......................................................................................46 Partizan Dergisi, Maoist Parti ve İki Çizgi Mücadelesi.................................................48 Üç Yap, Üç Yapma.........................................................................................................55 Partizan Dergisi ve Eklektik-Oportünist Enternasyonal Çizgisi....................................62

2 aylık teorik dergi 2006 *11* Temmuz-Ağustos

SINIF TEORİSİ 1

KARDELEN BASIM YAYIM REKLAM GÖSTERİ ORGANİZASYON LTD. ŞTİ. Sahibi ve Yazıişleri Müdürü: Erdal GÜLER Yönetim yeri: Millet Cad. Nevbahar Mah. Fındıkzade Saray Apt. No:57 K:5 D:11 Fındıkzade/İST. Tel: (0212) 584 18 04 Fax: (0212) 584 18 05 Dizgi: Kardelen Yayımcılık Baskı: KAYHAN MATBAASI Davutpaşa Cad. Güven Sanayi Sitesi D Blok No:134 Topkapı/İstanbul


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

YILMAZ GÜNEY OLAYI, SANATÇI SORUMLULUĞU VE DEVRİMCİ KÜLTÜR HAREKETİMİZ........................73 Yılmaz Güney Olayı......................................................................................................75 12 Eylül Cuntası Sinsi Planlarını Alt Üst Ediyor...........................................................78 Zorluklarla Kuşatılmış “İnsani Öz”ün Devrimci Yaratıcılığı........................................80 Kendini, İnsanı, Toplumu ve Bir Bütün Olarak Dünyayı Tanımanın ve Değiştirmenin Bir Aracı Olarak Sanat...........................................................................84 Kendini Tanımanın Bir Aracı Olarak Sanat...................................................................84 Yılmaz’ın Ülkenin Kültür ve Sanat Hayatına Kattığı Zenginlik Medya Devlerinin Küçük Kuşlarını Aşağılık Kompleksine Düşürüyor........................86

2


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

Uzun bir aradan sonra tekrar okuyucular›m›zla buluflman›n mutlulu¤unu yafl›yoruz... Yay›n hayat›na bafllad›¤›m›z ilk günden beri teorik yay›n organ›n›n önemi üzerinde durmufl, ideolojik mücadelenin önemine vurgu yapm›flt›k. Zira en özlü ifade ile ideolojik mücadele denilirken bundan fikir mücadelesinin anl›fl›lmas› gerekti¤ini belirtelim. S›n›f mücadelesinin üç önemli (siyasiekonomik-ideolojik) sac ayaklar›ndan biride ideolojik mücadeledir. Bu üç önemli sac ayaklar› içerisinde siyasi mücadelenin (iktidar) esas oldu¤u ise tart›flma götürmezdir. Daha do¤rusu di¤er mücadele biçimleri siyasi (iktidar) mücadeleye tabi k›l›narak ele al›nmazsa var›lacak yol ekonomizm ve reformizmdir. Keza ideolojik mücadele sadece resmi ideolojiye karfl› yürütülmez. Bu mücadele hem Maoistler olarak bizleri hemde devrim cephesindeki yoldafllar›m›z ve siperyoldafllar›m›z› da kapsar. Bu nedenle s›n›f mücadelesinin keskinleflti¤i bu süreçte bilinçleri ve hedefi daha da berraklaflt›rmak çabas›yla yeniden MERHABA diyoruz... *** “Terörizme karfl› mücadele” ad› alt›nda emperyalistler ve iflbirlikçileri ezilen halklara yönelik sald›3

r›lar›n› dizginlerinden bofland›rmaya haz›rlan›yor. Irak iflgalinin ard›ndan ‹ran hedef tahtas›na oturtulumufl durumda. Gün geçmiyor ki, halk›n yükselen muhalefeti zorla, kanla bast›r›lmas›n, gün geçmiyor ki, yüzlerce insan açl›ktan ve yoksulluktan ölmesin. Tarihin sayfalar›n› geriye çevirip bakt›¤›m›zda her gün, her saat bir savafl gerçekli¤iyle yafl›yor oldu¤umuzu rahatl›kla görebiliriz. Bu durum bugün “demokrasi”, “insan haklar›”, “uygarl›k” gibi kavramlarla üstü örtülmeye çal›fl›lsada ortada duran gerçeklik dünya gericili¤inin sömürü ve vahfletinden baflka bir fley de¤ildir. Evet günümüz dünyas› ezen ile ezilen aras›ndaki çeliflkinin gittikçe derinleflti¤i ve bu çeliflkilerin ‘zor’la çözülmeye çal›fl›ld›¤› bir dünyad›r. Bu s›n›f mücadelesinin zorunlu yasalar›ndan biridir. Bu nedenle bizim sömürü ve zulüm üzerine kurulu hiç bir sistemi kurtarma veya düzeltme diye bir derdimiz olamaz onu kurtarmak veya düzeltmek isteyenler, bu sistemlerden beslenen hakim s›n›flar ve onlardan ideolojik g›das›n› al›p kendisini sisteme yedeklemeye çal›flan bilimum uzlaflmac›, telimiyetçi, reformistlerdir. Hiç flüphesiz ki tüm bunlara ra¤men ezilen dünya halklar› kendi gele-


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

ceklerini er yada geç ellerine alacaklard›r. Çünkü tarihten gelen çok büyük miras›m›z ve bizlere ›fl›k tutan ideolojimiz var. Dünden bugüne bu kavgada çok büyük bedeller, çok büyük de¤erler yaratt›ld›, yarat›lmaya devam ediyor. ‹flte bunun en son örne¤ini 17 Haziran 2005 tarihinde Dersim’in Mercan da¤lar›nda 17 komünistin meydan okuyuflunda gördük, yaflad›k. 17’ler, Mustafa Suphi ile bafllayan komünizm mücadelesinin devamc›lar› olarak, Kaypakkaya’n›n çizdi¤i güzergahta bilimsel bir ›srarla yürüyen, 15 Eylül 2002’de de gerçeklefltirilen 1. Kongre ile bunu daha da ileri tafl›yan yenilmez savafl siperleridirler. Onlar›n merkezi bir imha sald›r›s›n›n hedefi olmalar›n›n nedenleri, bu nedenlerin üzerinde yükseldi¤i tarihi zemin, bu sald›r›n›n uluslararas› komünist hareketin seyri ve dünya genelinde Maoist partilerin devrimci mücadelenin kilit noktas›nda durufllar› ile ilgilidir.

mas› gerekenlere dikkat çeken bir yaz›m›za yer verdik. Bir di¤er yaz›m›zda, tart›flmas› yeni olmayan fakat halen bu konuda bilinç bulan›kl›¤›n›n sürdü¤ü ‘Sosyalizm Sorunlard›ndan’ adl› yaz› dizisiyle savundu¤umuz do¤rular›, içinden geçti¤imiz süreç itibar›yla yeniden tart›flmay› uygun bulduk. Ayr›ca geçti¤imiz aylarda kompradorburjuva medyada, Y›lmaz Güney hakk›nda ç›kan karalama ve dedikodular karfl›s›nda, Y›lmaz Güney’in devrimci kiflili¤ini ve yaflam›n› tekrar tekrar anlatmay› bir görev olarak görüyoruz... Öte yandan geçmifl say›lar›m›zda 2 bölümünü yay›nlad›¤›m›z ‘Bir Kez Daha Genel Elefltiri’ yaz›m›z›n 3. bölümünüde bu say›m›zda yay›ml›yoruz. Bir dahaki say›m›zda görüflmek dile¤iyle....

17’lerin katledilmesiyle düflman›n kazand›¤› taktik ‘baflar›’ geçicidir. Stratejik olarak düflman temsil etti¤i haks›z sömürü ve zulüm düzeni itibariyle ve dayatt›¤› haks›z savafl sebebiyle yenilmeye mahkumdur. Düflman›n stratejik olarak ka¤›ttan kaplan ve yenilmeye mahküm oldu¤unu tarih defalarca teyit etmifltir, edecektir. Bu vesileyle bu say›m›zda katledilifllerinin 1. y›l›nda 17’lerin ve onlara yön veren idelojik çizgilerinin tayin edici rolünün alt›n› çizerek, yeni görev ve sorumluluklar, bu görev ve sorumluluklar›n yerine getirilmesi için yap›l4


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

Ölümsüzlüklerinin 1.Yıldönümünde

’lerin Kazanma Azmiyle Parti İle Birleş Halk Savaşı’na Hizmet Et! Kaypakkaya ve devamcısı 17’ler dünya devriminin silahlarıydılar. Türkiye-Kuzey Kürdistan coğrafyasında dünya devriminin hizmetinde Halk Savaşı’na önderlik etme kararlılıkları MLM ideoloji-teori ve bilimin rehberliğindeydi. Hangi parti organının ve yoldaşın olursa olsun hiç bir hata, kişisel faturalarla izah edilemez. Doğrular da, yanlışlar da bizimdir.Yanlışlarımızı da öğretmen bilerek doğrularımızı ilerleteceğiz. Parti önderliğindeki Halk Savaşı merkezi görevi yönelimiyle seferber olan 17’ler bayrağını Canımız Halk Savaşı’na Feda Olsun ruhuyla yükselteceğiz

5

E

mperyalizm ve ufla¤› Türk egemen s›n›flar›n›n proletarya, ezilen ulus ve halklara yönelik topyekün stratejik sald›r›s›n›n bir parças› olarak sürdürülen karfl›-devrimci stratejik imha ve kuflatma operasyonunda katledilen 17’lerin ölümsüzlüklerinin 1. y›l dönümündeyiz. Bu vesileyle Maoist Komünist Partisi’nin 5. Genel Sekreteri Cafer Cangöz, Genel Sekreter Yard›mc›s› Ayd›n Hanbayat, Siyasi Büro Üyesi Okan Ünsal, MK Üyesi Ali R›za Sabur, SB Merkezi Yaz› Kurulu Üyesi Alaattin Atafl, Cemal Çakmak, MKP Yurtd›fl› Bürosu üyeleri Berna Sayg›l› Ünsal, Kenan Çak›c›, Marmara ve Bat› Bölgesi Parti üye ve kadrolar›ndan Ökkefl Karao¤lu, Taylan Y›ld›z, ‹brahim Akdeniz, Dursun Turgut, Binali Güler ile di¤er üye ve Halk Kurtulufl Ordusu savaflç›lar› olan Ahmet Perktafl, Gülnaz Y›ld›z, Ça¤dafl Can ve Ersin Kantar’› bir kez daha sayg›yla an›yor, komünizmi kazanmaya cüret ruhuyla k›z›llaflm›fl bayraklar›n› ayn› coflkuyla yükseltiyoruz.


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

STRATEJ‹K KARfiIDEVR‹MC‹ SALDIRININ MAH‹YET‹ Bu elbette ölümsüz 17’lerin rehber ald›klar› Marksizm-Leninizm-Maoizm ideoloji-teori-bilimi ve onun Türkiye-Kuzey Kürdistan koflullar›na yarat›c› uygulanmas›n› ifade eden devrimimizin önder çizgisi Kaypakkaya güzergah›nda komünizmi kazanma prati¤inden düflman›n duydu¤u stratejik korkuyu ifade eder. Maoist Komünist Partisi 1. Kongresi ile söz konusu güzergahta at›lm›fl nitel ad›mlar›n ba¤r›nda tafl›d›¤› düflman› yenme ve komünizmi kazanmada Halk Savafl› karfl›s›nda düflman›n pani¤ini anlat›r. Bu; emperyalist sistemin Ortado¤u’daki uflak zaptiye karakollar›ndan biri olan faflist diktatörlü¤ün baflta ABD olmak üzere emperyalist hegemonya çerçevesinde mevzilendirilmifl olmas›na proletarya, emekçiler ve ezilen ulusun baflkald›r›s›n› bo¤ma amac›n› ifade eder. Maoist Komünist Partisi Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin ürünü olarak TKP(ML) ad›yla do¤uflundan itibaren düflman›n bir numaral› stratejik tehlike ve tehditi çerçevesinde nitelendirilmiflti. Dönemin CIA kumandal› M‹T raporlar›nda söylenen fluydu; “flimdiki durumda Kaypakkaya’n›n temsil etti¤i fikirler en tehlikeli ve ihtilalci komünizmin tek kelime ile Türkiye’ye uygulanmas›d›r.” O dönem nicel olarak birkaç küçük “k›rma tüfek”, birkaç savaflç› ve onlarca say› ile ifade edilebilecek bir parti karfl›s›nda düflman›n duydu¤u bu korkunun ve düflman›n bu partiyi “bir numaral›” hedef ve stratejik tehlike ilan etmesinin nedeni neydi? Elbette temsil etti¤i komünizm davas› ve bunu kazanmak için rehber ald›¤› Marksizm-Leninizm-Ma-

oizm ideolojisi ve bunun uygulanmas›n›n ad› olan Kaypakkaya çizgisindeki Halk Savafl› ›srar›yla tutuflturdu¤u nicel olarak küçük, ama nitel olarak büyük ve yenilmez olan yürüyüflüydü. Emperyalizm ve ufla¤› Türk devletine sömürü sisteminin her biçimine köklü meydan okuyan, ufku sadece bir tarihsel zorunluluk olarak geçece¤imiz Yeni Demokratik Devrim ve sosyalizm perspektifiyle s›n›rl› olmayan, devrimi komünizme kadar devam ettirme cüretine yön veren Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin evrensel dersleriyle donanm›fl stratejik konumlanm›fl nitel örgütlenmesiyle dünya devriminin bir savafl siperi olarak proleter enternasyonalist içerikte kald›rd›¤› bayrakt›. Düflman nicel olarak daha küçükken, nitel ve tarihsel önemi kendisi aç›s›ndan büyük tehlikeler içeren bu partiyi yok etmek için bafltan itibaren karfl›-devrimci stratejik seferberlik ilan etti. Vartinik kuflatmas›n›n nedeni buydu. Bu kuflatmada baz› yoldafllar›m›z› yitirdik, komünist önder ‹brahim Kaypakkaya düflman›n bu imha ve kuflatma operasyonunda ele geçirilip aylarca süren iflkenceler sonucu katledildi. Evet proletarya ve halklar aç›s›ndan bu büyük bir kay›pt›. Ancak flu da bir gerçektir ki Vartinik komünizmin stratejik kazan›m› do¤rultusunda stratejik bir dirilifl kararl›l›¤›n›, düflman aç›s›ndan da stratejik bir yenilgiyi ifade ediyordu. Kaypakkaya karfl›s›nda kazanamayanlar çareyi onu katletmekte arad›lar. Bu da gösteriyor ki düflman Marksizm-Leninizm-Maoizm rehberli¤inde donanm›fl Kaypakkaya güzergah› karfl›s›nda stratejik olarak yenilmifltir. Böylece ölümsüz 17’lerin düflman taraf›ndan katledilmelerinin mahiyeti de anlafl›lmak durumundad›r. ‘TKP(ML)’den Maoist Komünist Partisi’ne Bu Tarih Bizim’ bilinciyle MKP Kongresi 6


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

‘TKP(ML)’den Maoist Komünist Partisi’ne Bu Tarih Bizim’ bilinciyle MKP Kongresi parti ve devrim tarihi açısından ulaştığı seviye düşmanı tedirgin etti, büyük korkulara sürükledi. Elbette bu doğuşunda olduğu gibi MKP Kongresi’nin temsil ettiği komünist ideoloji ve uygulamada kararlı ısrarının bir sonucuydu. Türkiye-Kuzey Kürdistan devrim tarihinde MKP önceli TKP(ML) komünist yeni-nitel bir çığırdı. Onun örgütsel-siyasi-ideolojik bir devamı ve ilerletilmesi olarak 17’lerin ölümsüz katkılarıyla yükselen ve bugün de yükseltilen, yükseltileparti ve devrim tarihi aç›s›ndan ulaflt›¤› seviye düflman› tedirgin etti, büyük korkulara sürükledi. Elbette bu do¤uflunda oldu¤u gibi MKP Kongresi’nin temsil etti¤i komünist ideoloji ve uygulamada kararl› ›srar›n›n bir sonucuydu. Türkiye-Kuzey Kürdistan devrim tarihinde MKP önceli TKP(ML) komünist yeni-nitel bir 盤›rd›. Onun örgütsel-siyasi-ideolojik bir devam› ve ilerletilmesi o l a r ak 17’lerin ölümsüz katk›lar›yla yükselen ve bugün de yükseltilen, yükseltilecek olan MKP’nin nitel s›çramalarla ilerleyifli düflman taraf›ndan durdurulmak istendi. Elbette MKP ve TKP(ML) öncesi ezi7

lenlerin mücadelesi her zaman var olagelmifltir. fieh Bedrettin’lerin, Baba ‹shak’lar›n, Pir Sultanlar›n kavgas› proletaryan›n tarih sahnesine ç›kmas›yla Ekim Devrimi’nin ürünü Mustafa Suphi TKP’siyle yeni bir aflamaya ulaflm›flt›r. Emperyalizm ve proleter devrimler ça¤›n› açan büyük Ekim Devrimi’nin bir nesli olarak co¤rafyam›zda k›z›l bayra¤› göndere çeken Mustafa Suphi ve 14 yoldafl› da Kemalist karfl› devrimciler taraf›ndan bin bir dolap ve hile ile Karadeniz’de bo¤durulmufllard›. Düflman ezilenlerin mücadelesinin öncü-bilinçli bir kurmay ile birleflmesinden korkuyordu, korkuyor. M. Suphi ve yoldafllar›n›n katledilmesi de bu korkunun ifadesidir.

SUPH‹ YOLDAfiTAN BAZI DERSLER Çarl›¤›n ve gericili¤in her türünün bölparçala-yönet politikalar›na, milliyetçi burjuvazinin her türünün “ulusal bayrak, ulusal kültür” dedikleri emekçilerin mücadelesini burjuva imtiyazlar›na alet etme giriflimlerine karfl› Mustafa Suphi 3. Enternasyonal’in saf›nda, proleter enternasyonalist sancak alt›nda “Müslüman” denilen savafl esirleri aras›nda k›z›l müfrezeler örgütlemede tarihi bir rol oynam›flt›r. Ekim devrimin k›z›l bayra¤› alt›nda savafl siperlerinin örgütlenmesinde, Ekim devriminin ›fl›¤›n›n kitlelere tafl›nmas›nda örnek bir komünistti. Ne ki katledilmelerinde sahip olduklar› hatal› çizgi de görmezden gelinemez. Elbette bu hatalar ayn› zamanda dönemin 3. Enternasyonal’in, Lenin’in, Stalin’in de hatalar›yd›. Fakat her parti kendi hatalar›ndan birinci derecede kendisi sorumludur. Dolay›s›yla komünist ustalar dahi ayn› hatalar› yapm›fllarsa diyerek, TKP mazur görülemez. ‹ngiliz iflgaline karfl› Kemal’e ve ön-


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

derli¤indeki komprador feodal a¤›rl›kl› Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)’ne destek için, TBMM daveti ile 1921’de Kemal’e karfl› iyimser bir ruhla, tedbirsiz, muhtemel hile ve komplolara karfl› uyan›ks›z yola ç›k›fllar› Kemalist hareketin s›n›f niteli¤ine iliflkin yapt›klar› hatal› de¤erlendirmelerle iliflkilidir. Kendi de¤imleriyle Kemal’in önderli¤indeki küçük Asya’daki hareketi “halkç›”, TBMM’yi “iflçi-köylü devrimcili¤inin ve Sovyetlerin’in önünü açacak bir bafllang›ç ›fl›¤›” olarak görüyorlard›. fiöyle diyorlard›: “3. Enternasyo nal’in proletarya teflkilat› zay›f olan Türki ye’de ve Türkiye halindeki bütün flark memleketlerinde takip etti¤i nokta-i nazar bilinirse, bu vazifenin derece-i nezaket ve emniyeti bir kat daha takdir olunur. (....) komünist f›rkas›na düflen vazife emperya lizmin bütün tazikat›na ra¤men (....) ezilen leri temsil eden Büyük Millet Meclisi hükü metine samimiyetle müzaheret etmek ve Anadolu’daki bu hareketi flark›n di¤er mazlum ve medeni millet ve hükümetlerine

(...) bir örnek olarak göstermek.” (1) Ve yine Mustafa Suphi devam ediyordu ki;

“Türkiye gibi memleketlerde kurulacak yeni hükümet emperyalist zalimlere karfl› büyük bir mübareze, bir gürefltir; zulüm ile zalimler ile bir gürefltir.” (2) 3. Enternasyonal 2. Kongresi’nde Mustafa Suphi TKP’sinin delegasyonlar› Kemal hareketini “emperyalist sömürüye en iyi cevap, kurtulufl hareketi, Kemal devrimci hükümeti” (3) ilan etmifllerdi. TKP kurulufl kongresinden itibaren var olan bu hatalar Kemal’in pratik içerisinde keskin bir flekilde ortaya ç›kan karfl› devrimci niteli¤ine ra¤men devam ettirildi. Mustafa Suphi bizzat M. Kemal’e mektuplar›nda “3. Enter-

nasyonal’le birlikte yan›n›zday›z, komünist partisini yasal yap›n, k›z›l müfrezeleri Karabekir Pafla’n›n emrine gönderiyoruz, burada Enver Pafla’ya yard›m ediyoruz, Ermeni hareketine karfl›y›z, Büyük Millet Meclisi hükümetini destekliyoruz” (4) özetler fleklinde ifade edebilece¤imiz de¤erlendirmelerde bulunuyordu. Komünterin telkiniyle de olsa ezilen uluslar› inkar eden Kemalist “misak-› milli” siyasetini objektif olarak kabul ediyor idiler. Önce de vurgulad›¤›m›z gibi ideolojik siyasi mücadeleyi yads›m›yoruz. ‹deolojiksiyasi konularda “bizim partimiz” anlay›fl›yla kardefl partilere, enternasyonallere “durun durdu¤unuz yerde” fleklindeki dar milliyetçi yaklafl›m› savunmuyoruz. Ancak flu bir gerçektir ki; her komünist partisi kendi kararlar›n› kendisi almal›d›r. Komünterin o günkü iflleyiflindeki baz› problemlerle de ilgili olarak her tavr›n› emir addetmek, tart›flmas›z komuta sistemi çerçevesinde ba¤l› kalmak yanl›flt›. Sovyetler Birli¤i’ni savunmay› anl›yoruz. Proleter dünya devriminin karmafl›k dünya seyrini flu veya bu ülke devrimiyle Sovyetler Birli¤i’ni savunma iliflkisini diyalektik ele alma durumunday›z. Her fleye ra¤men Sovyetler Birli¤i’ni savunma bazen proleter dünya devrimini ilerletme anlam›na gelmeyebilirdi. 2. dünya savafl› s›ras›nda “taktik olarak anlaflsak ta, bir stratejik e¤ilime dönüfltürülen burjuvaziyle ittifak meselesindeki Sovyet hatalar› aç›kt›r. MKP kongresi bunlar› ciddiyetle ele ald›. 1928 Komünist Enternasyonal program› Kemalizm’i dünya devrimi zincirinin devrimci bir halkas› olarak gördü. Proletaryan›n büyük ustas› Lenin bile Kemalizm’i “en kabaday› emperyaliste” karfl› örnek bir direnifl olarak de¤erlendirdi. Keza Stalin Kemal’i sömürge ve yar›-sö8


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

mürge halklar› etraf›nda toplayan “devrimci bir çekirdek” olarak

tan›mlad›.(5)

Lenin ve Stalin’in ölümsüz ö¤retileriyle zerrece alakas› olmayan Türk devletçisi Perinçek’çiler bu hatalar› bayraklaflt›rd›lar. Komünist enternasyonalin hatalar›na da yaslanarak, Kürt hareketlerinin o dönemki bast›r›lmas›n› alk›fllad›lar. fiimdi de alk›fll›yorlar. fiu da bir gerçektir ki, 1920 Komünist Enternasyonal önderli¤indeki Do¤u Kurultay›’na Enver Pafla gibi ‹ttihat ve Terakkicileri delegasyon olarak tafl›yan Enver Pafla’n›n kurultaya tebli¤ini “devrimci bayrak” olarak selamlayan, fiark Milletleri Kurultay› Baflkanl›k Divan› Reisi Radeks’ler, TKP’ye Talat ve Cemal Paflalar’›n öldürülmelerini lanetleme, “Jön Türkler ve Kemali destekleme” “devrimcileflen do¤unun öncüsü Kemal’in yan›nda yer almaya” (6) ça¤›r›yorlard›. Öyle ki Mustafa Suphi ve yoldafllar›n›n katledilmelerinin Enternasyonal’ce k›nanmas›n› isteyenlere karfl› radeskler, “Kemali destekledi¤imiz için piflman de¤iliz, kesin savafl an› flimdi henüz gelmedi, milli kurtulufl hükümetini destekleyin” (7) diye karfl›l›yordu. ‹flte Türk egemenlik sisteminin bu resmi ideolojisine hem dünyada, hem Türkiye-Kuzey Kürdistan’da ilk kez köklü meydan okuyan TKP(ML) ve devamc›s› MKP’dir. Kaypakaya ve onun güzergah›nda 17’lerin öldürülmesinin bir numaral› stratejik sald›r› hedefleri seçilmelerinin nedenini bu gerçekler ›fl›¤›nda daha kolay anlayabiliriz. Anlamal›, kavramal›, stratejik önemimizi bilmeli dolay›s›yla düflman›n sald›r›lar›na karfl› her an bilinçle tetikte olmal›y›z. Kürt ulusal meselesini, Ermeni soyk›r›m›n›, az›nl›klar ve ezilen inançlar problemini proleter devrimci halkç› çözüm program›yla dünyada ve TürkiyeKuzey Kürdistan’da ilk kez do¤ru ve kap9

saml› olarak ortaya koyan Kürt ulusal hareketinin tarihsel meflrutiyetini, Türk egemenlerinin milli bask› ve katliamlar›na karfl› mücadelesinin demokratik yönüne iflaret edipdestekleyen Kaypakkaya TKP(ML)’sidir. 17’ler bu yolda yürüdükleri için katledildiler. Bak›n›z, Dersim ‹syan› ile ilgili Komüntern belgelerinde yeni bir Kürt ayaklanmas› ad›yla 1937 tarihinde yay›mlanan yaz›larda özetle flöyle deniyor:

“‹ki ay› aflk›n bir zamandan beri Anka ra hükümeti, Dersim bölgesindeki Kürt afli retlerinin yeni bir gerici ayaklanmas›n› bast›rmakla u¤rafl›yor (.....), halk partisi bu ça¤ d›fl› duruma bir son vermeye karar ver di. (...) amac› göçebeli¤e son verme ve afli ret reisleriyle (fiehler, Beyler, A¤alar ve Seyitler ) onlar›n kiral›k adamlar›n› Bat› Anadolu’nun modernleflmifl vilayetlerine sürme hedefi güden bir reform plan›n› zor la uygulamakt›. Feodal unsurlar›n ümitsiz bir direnifliyle karfl› karfl›yay›z. (...) feodal unsurlar (...) utanmazca flartlar ileri sürdü. Hükümeti, feodal yöneticilerin zorbal›¤a dayanan keyfi rejimlerini tasfiye yolunda ald›¤› bütün tedbirleri vazgeçmeye” (8) zorlad›lar. Komünist enternasyonal belgelerine revizyonist Rasim Davaz imzas›yla giren bu anlay›fllara Komüntern resmi organlar›ndan bir elefltiri yoktur. Aksine Komüntern yay›n organ› belgeleri olarak kamuoyuna ilan edilen dolay›s›yla onaylanm›fl bulunan bu yaz›larda Kemalist katliam destekleniyor, mazlum Kürt ulusunun baflkald›r›s› önderlikleri gerekçe edilerek irtica olarak itham ediliyor, Türk egemenlerinin k›y›mlar› zoraki göçleri destekleniyor, Kemalist askeri harekat onaylan›yor. Burada Kaypakkaya’n›n Kemalist hareket, Kürt sorunu, Kemalist devlet, Kemalist ordu ve komünist çizgi gibi di¤er tüm meselelerde


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

ç›k›fl›n›n komünist tarihsel önemi aç›k de¤ilmidir. Bütün bunlar dikkate al›nd›¤›nda Kaypakkaya’lara, Cangöz’lere, Hanbayat’lara, Atafl’lara, Okan’lara, Baba Erdo¤an’lara, Süleyman Cihan’lara, Hüseyin Demir’lere, Kaz›m Çelik’lere, Cüneyt Kahraman’lara ve yoldafllar›na emperyalizm ve ufla¤› Türk devletinin neden sald›rd›¤›n›, neden katliamlarla cevap verdi¤ini anlamak zor de¤ildir. Sistemden köklü kopuflun bayra¤›n› yükseltenler onlard›r. Kemalist “s›n›fs›z imtiyazs›z, halkç› devlet” gericilik söylemini “ilericilik malipülasyonu ile örtenlere hay›r! Bu faflizmi aklamakt›r” diyen onlard›r. Kemal’le uyuma ça¤›ran Gökalp gibi teorisyenlerin Türk flövenisti bayra¤›n› y›rtanlar onlard›r. Conte, Durkhain gibi gerici pozitif felsefelere dayanarak Kemalist faflist iktidar› “ink›lapç›”, y›kmak de¤ifltirmek de¤il, korunmas› gereken halk kalesi gösterenleri deflifre eden, Yeni Demokratik Devrim, sosyalizm ve komünizm için proletarya önderli¤inde, iflçi köylü temel ittifak› ekseninde Halk Savafl›’na ça¤›ran, bafllatan, sürdüren ve bugün de ›srar etmeye çal›flan onlard›r. Kaypakkaya’d›r, 17’lerdir ve yoldafllar›d›r. Kaypakkaya’lar, Düzgün da¤lar›nda On’lar, Yelda¤›’nda ölümsüzleflenler, Ölüm Oruçlar›’nda komünizm için bayraklaflanlar, Vartinik’te hayk›r›p Mercan’da 17’lerle ölümsüzleflenler, dün, bugün, yar›n bizimdir hayk›r›fl›yla komünizmi kazanmak için gelece¤e yürüyenler. Proleter dünya devriminin hizmetinde, komünizm için Türkiye-Kuzey Kürdistan co¤rafyas›nda yeni-nitel bir 盤›r›n Maoist nesli olarak yafl›yorlar. Kazanmak için savafl›yorlar. Bu tarihsel Miras bir eylem k›lavuzu olarak nitel s›çramalarla ileriye götürülecektir. Biliyoruz ki do¤a, toplum evrensel çeliflki ka-

nununun sonucu olarak sürekli de¤iflim halindedir. Dinamik kavranmak durumundad›r. Bir eksilme ve artma fleklindeki tekrar de¤il, karfl›tlar›n birli¤i olarak ve evrenin ani s›çramalarla geliflme kanununun bilinciyle ö¤renece¤iz, s›çramalarla ilerleyece¤iz. Türkiye-Kuzey Kürdistan topra¤›nda yeni nitel bir 盤›r açmay› parti Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dersleriyle donand›¤› için baflarabildi. Ço¤u dostlar›m›z›n, siper yoldafllar›m›z›n da taktir etti¤i gibi Kaypakkaya somut flartlar›n, somut tahlilindeki yarat›c›l›¤›n› bu sayede gerçeklefltirebildi. MLM ekonomi-politik-felsefe, bilimsel sosyalizm ö¤retisiyle donanm›fl olmasayd›; MLM bilimsel metoda sahip olmasayd›; hangi somut flartlar› bilimsel anlamda do¤ru tahlil edebilir, bilimsel sentezlere ulaflabilirdi. Dolay›s›yla, Kaypakkaya ele al›n›rken, 17’ler ve yoldafllar› ele al›n›rken rehber ald›klar› MLM ideolojiden ayr› düflünülemezler. Biz ne proletaryan›n büyük ustalar›na, ne de onlar›n ö¤rencisi ölümsüz yoldafllar›m›za ve bilgilerine tamamlanm›fl ve dokunulmaz bir tabu olarak bakm›yoruz. Bu bilime ayk›r›d›r. Biz, geliflmelere ba¤l› olarak ilerleme ihtiyac›n› kendimizi elefltirmeye tabi tutmaktan çekinmemeyi Kongre Muhasebe ve ‹deoloji belgelerimizde de ortaya koydu¤umuz gibi önemsiyoruz. Ustalar›m›z da önemsedi. Lenin, Marksizm’e Marks gibi bakmasayd›, onun bilimsel temellerine dayan›rken geliflmelere ba¤l› olarak gözden geçirip ortaya ç›km›fl yeni sorunlar› çözme seviyesine ulaflt›rmasayd›; Leninizm olabilir miydi? Çeliflki evrensel kanundur. Her fleye uygulan›r. Bilimimize de uygulanmak durumundad›r. Bilgi sosyal prati¤e ba¤l› olarak geliflmek durumundad›r. Onun donaca¤› son bir durak yoktur. Dolay›s›yla hiçbir bilgi 10


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

mutlak, kesin ve art›k tam olarak düflünülemez. Ö¤retimizin eylem k›lavuzu oldu¤u gerçe¤ini derinden kavramak durumunday›z. Bu öze de¤il, lafza sar›lan sözde Marks’ç› 2. Enternasyonalciler Leninizm’e karfl› ç›k›p burjuvaziye yedeklendiler. Do¤ada, toplumda her süreç kendi iç çeliflkisiyle ilerler. Her bir do¤ru düflünce bile ortaya ç›kt›¤› koflullarla, di¤er bir geliflme dönemiyle k›yasland›¤›nda s›n›rl›l›klar gösterir ve geliflen gerçekli¤in gerisinde kal›r. Dolay›s›yla toplumsal pratik ve insan bilincindeki geliflme-yok olma süreci sonsuzdur. Bilgi mütemadiyen ilerler. Bunu ancak dinciler reddedebilir. Diyalektik ve tarihi materyalistler olarak her bir dönemin gerçe¤ini bilirken, o gerçeklikte do¤ru bilginin mahiyetini bilirken, baflka geliflme aflamalar›yla iliflkisini ele almada göreceli¤ini de kabul ederiz. Maoist partinin ideolojisi-program›-genel siyasal çizgisi do¤rudur, pratikte de ispatlanm›flt›r. Yoldafllar›m›z›n ölümsüz an›s› do¤rudur, pratikte de ispatlanm›flt›r. Yaflad›¤›m›z geliflmelere, dünyadaki bölgedeki geliflmelere ba¤l› olarak bu miras› dönemin ortaya koydu¤u sorunlar› çözecek sentezlere ulaflt›rma görevimizin alt›n› da çizeriz. Uluslararas› komünist hareket ve onun bir parças› olan Maoist parti bu görevin üstesinden kolektif tart›flma ve iki çizgi mücadelesi yoluyla kolektif tecrübesini özetleyerek gelecektir. ‹ki çizgi mücadelesi olmasayd› Maoizm’e ulafl›lamazd›. ‹ki çizgi mücadelesi olmasayd› Suphi TKP’sinin hatalar› afl›lamazd›. ‹ki çizgi mücadelesi olmasayd› Suphi sonras› TKP’yi gasp eden s›n›f iflbirlikçisi revizyonist fiefik Hüsnü çizgisi deflifre edilemezdi. Sonra Rus sosyal emperyalizminin bir mevzisine dönüflmüfl söz konusu karargah afl›lamazd›. Da11

has› Deng Hua karfl› devrimci darbesinin mahiyeti, UKH’da yaratt›¤› k›r›lmalar- kriz anlafl›lamaz, afl›lamaz, Devrimci Enternasyonalist Hareket yarat›lamazd›. UKH’n›nda, onun bir parças› olan kendi tecrübelerimizin de ö¤retti¤i budur. ‹ki çizgi mücadelesi parti ve UKH aç›s›ndan kaba bir cebelleflme, kiflisel bir suç ve günah seceresi ç›karma, damgalama, basit bir örgütsel alt etme ya da kiflisellefltirilmifl curcuna içerisinde bo¤ulma, bölünme, da¤›lma, yoldafllar ve dostlar aras›nda düflmanlaflm›fl guruplaflma de¤il. Bu, burjuvazinin yöntemidir. Parti ve UKH’da, halk içerisinde sürmüfl ve mütemadiyen sürecek do¤ru yanl›fl mücadelesi yanl›fllar› tarihsel, toplumsal sebepleriyle gösterme, düzeltme, dönüfltürerek kazanma ve daha ileri birlik yakalama, düflmana karfl› mücadelede yoldafllar, siper yoldafllar› ve kitlelerin yüzde 95’i ile birleflmeyi asla unutmadan komünizmin silah› olarak partiyi kuflanmay› gerektirir. Olumlu ve olumsuzluklar›yla proletaryan›n, emekçilerin ve ezilenlerin komünist, devrimci ilerici miras›n› do¤ru ve yanl›fl› ayr›flt›rarak, yanl›fllar› aflma mücadelesini gevfletmeden do¤rular› nitel ilerlemelerle ileriye tafl›ma bilinciyle sahiplenirken 17’lerden ö¤renmesini bilmeliyiz.

17’LER DO⁄RU Ç‹ZG‹ ÖNDERL‹⁄‹NDE PART‹ VE K‹TLELER‹ DEVR‹ME SEFERBER ETME ÇA⁄RISIDIRLAR Temsil edip uygulad›klar› çizginin önemli ay›rt edici özelliklerinden biri buydu. Onlar partinin, s›n›f›n, halk›n stratejik birli¤i, sonuna kadar ilerletilmesi, siper


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

yoldafll›¤› ekseninde ideolojik-siyasi ve örgütsel ba¤›ms›zl›¤›n› koruyarak halk›n birleflik devrimci muhalefeti için eylem birli¤inin önemini anlatt›lar. Bu noktada k›saca siper yoldafll›¤› üzerinde durmak istiyoruz. Öncelikle bu dost devrimci örgütlerle ideolojik bar›fl ça¤r›s› de¤ildir. Hiç dostluk yok politik çizgisi de, hep dostluk fleklindeki çizgi de yanl›flt›r. Düflmana karfl› mücadelede politik hücüm ruhuyla devrimci temelde ba¤›ms›z ideolojik siyasal çizgimizle eylem birli¤ine önem verirken faal ideolojik mücadeleyi de elden b›rakmamal›y›z. Komünist partisinin kitlelere ve devrimci güçlere önderlik sorumlulu¤u unutulamaz. Bu önderlik olarak kendini dayatma meselesi fleklinde ele al›namaz. Bu devrim mücadelesi içerisinde ideolojik-politik-örgütsel duruflu ve bu duruflun pratikte do¤rulu¤unun ispatlanmas›, kitlelerin ve dost güçlerin kendi tecrübeleri ve deneyleri üzerinde e¤itilerek komünist öncülükle birlefltirilmesi benimsenmifl bir önderlik olarak ortaya ç›kma meselesidir. Siper yoldafll›¤› kültürü yeni de¤ildir. Yak›n tarihimizde komünist önder Kaypakkaya ve anti emperyalist devrimci mücadele önderleri, Denizler ve Mahirler’in pratikleri muazzam derslerle doludur. Devrimci güçler biribirileriyle faal bir ideolojik mücadele içinde olurlarken, devlete karfl› dost güçler olduklar› bilinciyle eylem birli¤ini önemsemeli, varl›klar›n› hiçbir flekilde bir birilerine karfl› rekabet gerekçesi haline getirmemelidirler. Rekabetçi, tahammülsüz ve her biri kendi bafl›na kapal› devre siyasetleri devrime götürmez, halk› böler. 17’ler bu yanl›fl anlay›fllara karfl› mücadele bayra¤›d›rlar. Bu ay›rt edici özelliklerinden dolay› bilindikleri içindir ki; ölümsüzlefltiklerinde devrimci kitleler ve dost devrimci örgütler, Maoist parti ile kararl› bir flekilde kenetlendiler. Proletarya, ezilen ulus ve halklar üzerinde emperyalist hegemonyan›n pekifltirilmesi amac›yla sürdürülen Irak’ta, Afganistan’da, Filistin’de ve daha nice yerlerde iflgal, sömürgelefltirme, katliam operasyonlarla devam ettirilen emperyalist sald›rganl›¤a karfl› proleterya önderli¤indeki Halk Savafl› ayn› zamanda devrimci anti-emperyalist güçlerin birleflik eylemini de önemsemek durumundad›r. Bu

Kaypakkaya ele alınırken, 17’ler ve yoldaşları ele alınırken rehber aldıkları MLM ideolojiden ayrı düşünülemezler. Biz ne proletaryanın büyük ustalarına, ne de onların öğrencisi ölümsüz yoldaşlarımıza ve bilgilerine tamamlanmış ve dokunulmaz bir tabu olarak bakmıyoruz. Bu bilime aykırıdır. Biz, gelişmelere bağlı olarak ilerleme ihtiyacını kendimizi eleştirmeye tabi tutmaktan çekinmemeyi Kongre Muhasebe ve İdeoloji belgelerimizde de ortaya koyduğumuz gibi önemsiyoruz.Ustalarımız da önemsedi. Lenin, Marksizm’e Marks gibi bakmasaydı; onun bilimsel temellerine dayanırken gelişmelere bağlı olarak gözden geçirip ortaya çıkmış yeni sorunları çözme seviyesine ulaştırmasaydı; Leninizm olabilir miydi? Çelişki evrensel kanundur

12


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

noktada 1971 ihtilalci devrimci ç›k›fl› önemli bir derstir. Bu ç›k›fl Türkiye–Kuzey Kürdistan tarihinde Suphi sonras› hegemonya kurmufl legalist, parlamenterist, flovenist, pasifist dalgaya da bir baflkald›r›d›r. Ayr› ideolojik, politik, genel siyasal çizgi farkl›l›klar›, örgütsel ba¤›ms›zl›k bir kenara b›rak›lmadan, devrimci eylem birli¤inin önemsendi¤i devrimci yeniden bir meydan okuyufltur. Mücadelemizin bu önemli tarihsel dayana¤› daha ileri yeni politik sentezlerle pratiklefltirilmelidir. Modern revizyonizme karfl› baflkan Mao Zedung önderli¤indeki enternasyonal mücadelenin ulaflt›¤› Büyük Proleter Kültür Devrimi ve ABD’nin Vietnam’da yenildi¤i Kamboçya, Laus, Filistin ve di¤er yerlerde ezilen halklar›n mücadelesinin yükselen ivmeler kazand›¤› emperyalist metropollerde emekçilerin mücadelesinin geliflti¤i koflullardan etkilenen 71 hareketi gibi flimdi de dünya ezilenleri Nepal, Türkiye-Kuzey Kürdistan, Peru, Filipinler, Hindistan’daki Halk Savafllar› cüretiyle Irak, Afganistan, Filistin ve Latin Amerika gibi ezilenlerin emperyalizme öfkesiyle fevkalade önemli f›rsatlarla yüz yüzedir. Mao’nun 1970’lerde dünya halklar›na yapt›¤› Halk Savafl› ça¤r›s› bugün içinde oldukça elzemdir. Elbette bir rastlant› sonucu de¤il, devrimin görevlerine cevap verememe olgusunun ürünü olarak dün gibi bugün de tasfiyeci bir tövbekarl›k e¤ilimi mevcuttur. Ç›plak, ba¤›ran devrim ihtiyac›na ra¤men gerçe¤i görmemeyi “avantaj” telakki edenler, tarihi yozlaflt›rma çabas›na devam etmektedirler. Spekülasyon ve skandal simsarl›¤›ndan medet uman bu kesimlere meydan bofl b›rak›lamaz. Bunlarla ideolojik mücadele savsaklanamaz. Komünizm ve halk saflar›nda burjuvazinin ihtiyaçlar›n› karfl›layan bu bö13

lücülere karfl› iki çizgi mücadelesiyle cevap olmak komünistleri s›n›f ve halk› birlefltirmede ›sarar etmek esas halka olan Maoist çizgi meselesinde sa¤lam olmay› gerektirir. Sorunlar› kifliler sorunu olarak görmüyoruz. Sorunlar yanl›fl ideoloji ve politikalard›r. Bunlar›n iktisadi ve toplumsal nedenleri vard›r. Çözülmesi gerekenler bunlard›r. Bu aç›dan tasfiyeci, neo liberal yönelimlerle teorik programatik örgütsel ve taktiksel alandaki farkl›l›klar›m›z› keskin bir flekilde devreye sokmak süren ideolojik savafl›n mahiyeti konusunda kitleleri ve devrimci güçleri bilinçlendirmek hayati önemdedir. Küfür, damgalama, suçlama bizim iflimiz de¤ildir. Böyle maskaral›klar içinde olmayaca¤›z. ‹deolojik mücadele Halk Savafl›’n›n da yard›m›yla parti önderli¤inde kendi bilimsel gücüne ve azmine dayanarak gerçe¤i göstermeye devam edecektir. Parti önderli¤inde devrimci savafl› örgütleme, yayg›nlaflt›rma, süreklilefltirmeyi ilerletmek cereyan› gö¤üslemede en önemli silah olacakt›r. Dün ‘71 devrimci hareketinin silaha sar›lmas› karfl›s›nda “olmamal›yd›” diyenler, silahlar›n elefltirel gücüyle y›k›ld›. Dün Kaypakkaya’n›n MLM rehberli¤inde Halk Savafl› ateflini yakmas›n› “tövbe” tutumuyla karfl›layanlar y›k›ld›. Bundan sonra da tarihin gösterece¤i budur. Ölümsüz 17’ler meselesini “Halk Savafl› olmaz” “devrime elveda” tutumuyla karfl›layacak yan›lg›l› yaklafl›mlar gö¤üslenmelidir, gö¤üslenecektir. Aksi halde dünyay› de¤ifltirmek mümkün olmaz. Bu aç›dan parti ve devrimci kitlelerin en baflta nitel inflas›na önem vermek, en baflta partinin ve devrimin sosyal taban›na yönelmek flartt›r. Geri, vasat olan›n›n ruhu ve fikirlerine kendini uydurup profesyonel devrimciler örgütünün nitel inflas›ndan, devrimci savafl›n sür-


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

dürülmesinden vazgeçenler her zaman oportünistler olmufllard›r. Vasatç› sosyal tabana dayanan reformizmin de elbette bir s›n›fsal mant›¤› vard›r. ‹natla devrime karfl› duran bu vasat çöküntü tarihte de görüldü¤ü gibi pasifizm ve sosyal flovenizmin kayna¤› olmufltur. Devrimimizin k›sa tarihine yeniden bakal›m. Bunlar›n dayanaklar›n› görürüz. 1960’l› y›llarda ad›na sol denilen hareket YÖN, T‹P ve sonrada MDD fleklinde odaklaflm›flt›. Avrupac› reformizm T‹P fleklinde boy verdi. Türk-‹fl sendikac›l›¤› zaten Amerikanc› bir modeldi. YÖN ise devrimin koflullar›n› olgunlaflt›rmak için kapitalist olmayan yolda kalk›nmac› “çözüm” projesine sahipti. Parlamenterist Türkiye ‹flçi Partisi (T‹P) konsepti de benzerdi. Mihrici, Millici sözde devrim stratejileri de Kemalistlerle ortak konsept arama yönelimindeydi. Ayn› yönelimler bugünün reformist “solunda” “ulusalc›” Perinçek vari ilerletilerek devam ettirilmektedir. Deniz’lerin, Mahir’lerin anti-emperyalist ç›k›fllar›n›n ve Kaypakkaya’n›n komünist devrimci güzergah›n›n tecrübeleri bugün, dünün devam› olan oportünizmi ve revizyonizmi yenmek için çok büyük avantajlar sa¤lamaktad›r. Dün ‘radikal silahl› eylem olmas›n, yoksa provokasyon olur’ çizgisini seslendiren TIP'ciler, orduyu karfl›ya almamal›y›z diyen ulusalc› sözde solculara karfl› Deniz’ler, Mahir’ler devrimci anti-emperyalist bir hayk›r›flt›lar. THKO devrimci pratik bir meydan okuyufltu, elbette teorik zay›fl›klar› vard›. Örne¤in proletaryan›n devrimdeki önderli¤i ‘zay›fl›¤›’ gerekçesiyle kavranm›yor, s›n›f›n öncüsü olarak komünist partisi önderli¤i görülemiyor, ‘k›r yoksullar› ve küçük üreticileri öncü ve temel alma’ biçimiyle popülist bir siyasetten kopulam›yordu. Yanl›fl Kemalizm tah-

lillerinden ötürü Türk ordusuna ‘ilerici özellikler’ atfediliyor, devlet ve devrim konular›nda Leninizm’e ters tutumlar sergileniyordu. Burada konumuz bunun özel olarak de¤erlendirilmesi de¤ildir, k›sa bir vurguyla yetiniyoruz. THKPC, THKO’ya nazaran teorik olarak daha iyi bir ç›k›flt›, tabi bunun da sebepleri vard›. Çayan’ ›n bütün yaz›lar›na bak›ld›¤›nda, bu sebepler anlafl›lacakt›r. Çayan diyordu ki; Mao’nun MarksizmLeninizm hazinesine Yeni Demokratik Devrim ve proleter kültür konular›nda, kendi deyimiyle ‘mükemmel’ seviyeye ç›kan katk›lar› vard›r. Ve bu katk›lardan etkilenmesinden ötürüdür ki o dönem köylüyü devrimin temel gücü olarak al›yor, k›rlar› temel çal›flma alanlar› olarak görüyor, flehirlerin k›rlardan kuflat›lmas› stratejisini savundu¤unu söylüyordu. Yeni Demokratik Devrim ve Halk Savafl›’n› derinlemesine kavramay› ifade etmese de; Çayan’›n pozisyonlar› Mao’yu alg›lamada takdir edilecek bir gayrettir. Yeni Demokratik Devrim ö¤retisini do¤ru anlamad›¤› için devrimde proletaryan›n önderli¤ini flart görmüyor, güçler dengesi aç›s›ndan demokratik devrimde önderlik konusunun pazarl›¤a söz konusu yap›lam›yaca¤›n› da belirtiyordu. (Bütün Yaz›lar Mahir Çayan, Bknz 170171) fiafak revizyonistlerine gelince, bunlar zaten devrimden vazgeçiflin, devrime tövbe etmenin ad›yd›lar. Önder Kaypakkaya bu revizyonizmi ve sosyal flovenizmi, bu Kemalizm ve Türk ordusu hayranl›¤›n› bütün yönleriyle deflifre etti. (Bak›n›z, Kaypakkaya Bütün Yaz›lar) Gerek THKO, gerekse THKPC’nin de Kemalizm tahlilleri yanl›flt›. Bu yanl›fllar Türk ordusuna karfl›, iyimser tutumlara, sol maskeli ordu darbelerine karfl› objektif olarak hatal› tutumlara götürüyordu. Çayan Kemalistleri küçük burjuvazinin en sol devrimci ve anti-emperyalist baflkald›r›s› olarak gördü¤ü için14


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

dir ki 71’ler ortam›nda da müttefik olarak dedir. Bugüne kadar oldu¤u gibi, Maoist onlara yöneliyordu. Diyordu ki; parti hatalar›m›z› es geçmeyecektir. Biliyo‘THKPC’n›n müttefiki ancak Kemalistler ruz ki kayb›m›z›n temelinde ideolojik, olab›l›r’ (Bütün Yaz›lar, sayfa 398) Diyor- programatik ve genel siyasal çizgimiz yatdu ki; ‘Kemal komprodor feodal mekaniz- mamaktad›r. Ama bu kayb›m›z önlenemez, may› parçalad›. Küçük burjuva devrimci kaç›n›lmaz b›r sonuçda de¤ildi. Dolay›s›yekonomi yaratt›’ (sayfa 401-402) Tüm bu la Maoist parti bu kayb›yanl›fl yaklafl›mlar da m›za vesile olan hatalar›dikkate al›nd›¤›nda Devrim çözüm gücüdür. Bir yaKaypakkaya’n›n ta- kınma ağlama duvarı değildir. Par- n› cesaretle ele alma tuturihsel ç›k›s›n›n ide- tili ve savaşcı devrime sarılandır. mu içinde olacakt›r. Bilimsel do¤ru ve kendine olojik, politik nitel Anlamayana durumu kavratarak önemi ve onu takip ilerletendir. Yanlışa rüşvet ve r m e- güvenen bir partinin meteden 17’lerin, mücaden doğruyu yükseltendir. 17’ler odu da böyle olmak dudelemiz aç›s›ndan anacısını devrim komünizm için güce rumundad›r. Parti ikinci lam› daha derinden dönüştürmenin bir yanı da budur. kongre planlamas›n› o kavranacakt›r. 17’lerin de yaratılmasında tarihi dönem ki koflullarda o katkılar yaptıkları 1. Kongre’nin flekilde uygulanmas›n› do¤ru olup olmad›¤›n› ideolojik ve siyasi çizgisi ile doKAYPAKnanma onu yeni nitel sıcramalarla ele alcakt›r. Güvenlik KAYA VE i l e r i ye taşıma, tarihi inkarcılığa pi- çizgisini, çal›flma tarz›n›, rim vermeden, olumlu ve olumsuz- 1. Kongre ile ulafl›lm›fl 17’LER KOluklarıyla tüm tarihimizi sahiple- stratejik önderlik anlay›fl› MÜN‹ZM‹ KA- nerek doğru temelde ileriye taşı- ve onun korunmas›na dama, yoldaş ve halk sevgisı ile dolu ir özetledi¤i tecrübelerle ZANMA YÖolarak, kominizm için öne atılma 17’lerin kayb›nda buna NEL‹M‹YLE ne kadar riayet edilip yönelimiyle anılabilirler TEMS‹L ED‹edilmedi¤i meselesini, hareket tarz›n› tart›flacakLEB‹L‹N‹Rt›r. Varolan hata ve zaLER y›fl›klar›n tümünü kitleGerek Vartinik gerekse Mercan tarihi- lerle paylaflacakt›r. 17’ler sonras› partinin miz aç›s›ndan proletarya, emekçiler ve ezi- idaresi harekete geçirilerek ulafl›lan merkelenler aç›s›ndan büyük kay›pt›rlar. zileflme ve yeniden yap›lanma merkezi plaMaoist parti 1. Kongre’de gerçeklestir- n›n önemli görevlerinden biri budur. Elbetdi¤i tarihi muhasebe ile Vartinik kayb›m›- te biz flimdiki merkezileflme seviyesini ve z›n nedenlerini irdelemiflti. Önemli bir tec- planlamay› yine kolektif tecrübe ile daha rübe özetlemiflti. Elbette bunu da tart›flma- ileriye götürme görevi ile karfl› karfl›yay›z. ya a盤›z, 17’ler meselesini ele al›rken bu Bu 17’ler sonras› düflman›n ‘bellerini bir tarihi muhasebenin tecrübeleri ve metodun- daha do¤rultamazlar, çöktüler’ dedi¤i bir dan ö¤renmeliyiz. Parti 17’ler kayb›m›z›n ortamda önemli bir ilerlemeyi temsil etse nedenlerini bilimsel bir tahlil ve kolektif de, Maoistler daha ileri bir önderlik seviyetart›flma tecrübesiyle özetleme gayreti için- sini ve gerçekten stratejik önderli¤e ulafl15


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

may› hedeflemek durumundad›r. 17’lerle ikinci kongreyi gerçeklefltirme prati¤i döneminde, düflman, bilinen düflük yo¤unluklu savafl konseptini t›pk› 19931994 y›llar›nda oldu¤u gibi devreye soktu. Bu plan ayn› zamanda emperyalistlerin korumas› ve deste¤iyle gündemlefltirildi. Söz konusu dönemde Türk egemenlerinin ABD ve Avrupa’ya yapt›klar› ziyaretler, buralardan halklar›m›za verilen göz da¤lar› ve ayn› flekilde özellikle gerilla bölgelerine yap›lan askeri y›¤›naklar, flehirlerde linç gösterileri ile vahfli sald›r›larla birlikte sürdürülen operasyonlar stratejik sitemli bir sald›r›y›, topyekün bir savafl seferberli¤ini zaten gösteriyordu. Öteden beri varolan bu egemen s›n›flar›n konsepti söz konusu dönemde yo¤unlaflt›r›larak sürdürülmekteydi. Böyle bir ortamda partinin o dönem tespit etti¤i yerde kongre toplaman›n ve o yere ayn› rotada belli bir çal›flma tarz› çerçevesinde güçleri sevk etmenin daha önceki planda yer meselesinde de¤ifliklik yapmaman›n nedenleri tart›fl›larak gerekli dersler ç›kart›lacakt›r. Parti önderli¤inin kendisini ve düflman› ne kadar ciddiye al›p almad›¤› konusunun üzerinde durulacakt›r. Kongrede flunun alt› önemle çizilmekteydi; ‘Stratejik önderlik tayin edicidir. (...) Startejik plan›n uygulanmas› stratejik önderli¤e ba¤l›d›r. (...) Bu misyonun hakk›n› veren bir önderli¤in Ay’da m›, Mars’ta m›, k›rda m›, kentte mi oldu¤unu kimse tart›flma konusu yapmaz. As›l olan asli görevini yerine getirmesidir. (....) Parti tarihimizde merkezi önderliklerde hep küçük iflleri baflarmas› beklene geldi. (...) Beklentilerin ç›tas› bir svaflç›dan beklenenler derekesine dahi düflürüldü. Tepeden t›rna¤a böyle flekillenen bir partide, önderler de (...) bir savaflç›n›n teorisi ve prati¤i ile yetinir. (...)

Ya da iyi bir halk savaflç›s›n›n devrimci fedakarl›¤›yla k›sa vadeli baflr›lar ve küçük muharebelerin zaferiyle yetinirler. (...) Tarihimizde SB’nin nerede konumlanaca¤› hep tart›flma konusu olmufltur. (...) Sorunun özü SB’ye yükledi¤imiz misyon ve bu misyona önderlik oluflturmas›d›r. (...) ‹fli korkakl›k ve cesaretle aç›klamak ciddiyetsiz bir yaklafl›md›r’ (Muhasebe sf 434 – 437) Bu tecrübe ›fl›¤›nda bakt›¤›m›zda 17’ler kayb› s›ras›nda meseleyi ne kadar ciddiyetle ele al›p almad›¤›m›z sorunu tart›flma konusudur. Çok aç›kt›r ki düflman›n gerçeklefltirdi¤i katliam onun stratejik baflar›s› de¤ildir. Bizim taktik ve benzeri hatalar›m›zla ilgili yönlerin neler oldu¤u de¤erlendirilecektir. Prolterya ve emekçilere aç›k davranmak durumumuzu yoldafllar, devrimci kitlelerle paylaflmak ve varsa hatalar›m›z, onlardan ö¤renerek, devrimi ilerletmede bir silah haline getirmek Maoist partinin vazgeçilmez anlay›fl›d›r. Do¤ru ve yanl›fllar partinin de sürekli gerçe¤idir, ama bizim için yanl›fllar yada iki çizgi mücadelesi parti ortam›n›, halk saflar›n› dejenere etme, spekülasyonlarla baltalama, kopma, kaçma, dedikodularla ortam› kirletme gerekçesi de¤il, ö¤renme birli¤imizi ilerletme, düzeltme meselesidir. Maoist Komünist Partisi’nin 1. Kongresi’nin bir kez daha ö¤retti¤i budur. Parti ve kitlelerin %95’ine güvenen, do¤ru çizgi önderli¤inde onlarla birleflmede ›srar eden, ucuz heyecan tahrikçili¤ine, skandal simsarl›¤›na meydan› açmayan, sorunlar› kiflisellefltirmeye yol vermeyen, tüm yoldafllar›ndan sorumluluk duyan, düzelmelerinde doktor ihtimam› ile yaklaflan, Maoist parti bilincine, tüm tarihinden sorumluluk duyan tarih bilincine 16


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

sahip olan Maoist partinin düflman›n hiçbir psikolojik ve fiziki sald›r›s› ile y›k›lm›yaca¤›, Maoist partinin kazanaca¤› gerek 17’ler dönemi, gerek sonra ki süreçte bir kez daha görülmüfltür. Maoist parti bilinci dün oldu¤u gibi bugün de tarihi kendisiyle bafllatma anlay›fl›n› reddederek, olumsuzluklar da-olumluluklar da bizimdir, hatalar da-baflar›lar da bizimdir diyerek kongre çizgisiyle kazanacakt›r. Düflman kökleri toplumun derinliklerinde olan ve elbette devrimci herekete yans›mamazl›k etmeyen zay›fl›klara da seslenmektedir. Dedikodulardan, spekülasyonlardan medet uman düflman sald›r›lar› karfl›s›nda kenetlenen parti gerçekli¤i; düflman› ideolojik alanda yenilgiye u¤ratm›flt›r. Maoist parti aç›s›ndan parti ve halk içerisinde do¤ru ve yanl›fl mücadelesi parti ve halk›n birli¤ini ilerletme motorudur. Bölünme, karalama, kiflisel curcuna Maoist partiye yabanc›d›r. 1. Kongre gerçekli¤inin ö¤retti¤i budur. ‘Siyasi elefltiriler farkl›, sokaktaki lümpenlerin tarz›n› kullanarak elefltiri (!) yapmak farkl› fleylerdir. (...) Komünistler bu yoz kültürün kendi ba¤r›nda geliflmesine izin vermez, buna asla müsaade etmezler, etmemelidirler. (...) Bu lümpence polemiklerin geliflmesine paralel olarak parti yozlaflmakta (...) karfl›devrimcilerin uzun süre kendilerini gizlemelerinde bu nesnel durumun önemli pay›n›n oldu¤unu inkardan gelemeyiz.’ (Muhasebe sf 345) Böyle bir iki çizgi mücadelesi anlay›fl›na, böyle bir halk içerisinde do¤ru-yanl›fl mücadelesi anlay›fl›na sahip bir partiye ve onun önderli¤indeki devrime dayat›lacak hiçbir psikolojik harp oyunu sonuç alamaz. ‹deolojimizle donan›r, bilimimizin rehberlik etti¤i teori ve siyasetin gerekle17

rini yerine getirirsek; kazanan her zaman parti ve halk olacakt›r. Hile burjuvazinin siyset tarz›d›r, dedikodu onun siyasetinin vazgeçilmez argüman›d›r, kifliselel ç›karlar ve imtiyazlar çerçevesinde cebelleflme onun mülk dünyas›n›n özelli¤idir. Bizim bayra¤›m›z birlik, mücadele, daha yüksek birlik bayra¤›d›r. 17’ler döneminde de, sonras›nda da kenetlenmifl parti ve onun kitlelerle birleflme ›srar›n›n yaratt›¤› pratik karfl›s›nda, düflman›n özel harp siyaseti flimdiki durumda püskürtülmüfltür. Düflman ayn› paketleri dayatmaya devam edecektir. Düflman›n sald›r›s› karfl›s›nda Uluslarars› Komünist Hareket de Maoist Komünist Partisi etraf›nda ayn› kenetlenmeyi göstermifltir. Nepal Komünist Partisi (Maoist) Baflkan› yoldafl Prachanda ve Hindistan Komünist Partisi (Maoist) Baflkan› ortak mesaj› oldukça önemlidir. 17’ler ile ilgili diyorlard› ki, ‘Böylesi bir ac› zamanda Türkiye’deki devrimci halk kitlelerine ve flehitlerimizin ailelerine ac›lar›n› ve kederlerini s›n›f düflmanlar›m›z ve onlar›n efendileri ABD önderli¤indeki emperyalizme karfl› güce dönüfltürmek için MLM’yi derinden kavram›fl Maoist Komünist Partisi (Türkiye- Kuzey Küdistan) etraf›nda s›ms›k› birleflme ça¤r›s›nda bulunuyoruz’. Maoist partide, Maoist parti önderli¤inde kitlelelerle birlikte devrim için birleflerek ilerlememizin önemi, bu sözlerle de aç›kt›r. Maoist ruh budur, Maoist bilinç budur. Dükkan ruhlu küçük rekabet eksenli grup bilincine karfl›, konuflturulmas› gereken Maoist parti bilinci budur. Böyle bir bilince sahip olanlar, parti, s›n›f ve halk›n birli¤iyle oynayanlara aç›kt›r ki müsamaha gösterilmeyecektir. Gerçek partililer, parti militanlar› ve


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

dostlar›n›n s›nanmalar› aç›s›ndan, a¤›r kay›p dönemleri, ciddi bir ay›rt etme ifllevi görür. Lenin do¤ru diyordu; insan gerçek dostlar›n› felaket an›nda anlar. Felaket dönemlerinde inflaya bir tafl koyma günün en s›radan görevlerinden biridir. Devrim çözüm gücüdür. Bir yak›nma, a¤lama duvar› de¤ildir. Partili ve savaflc› devrime sar›land›r. Anlamayana durumu kavratarak ilerletendir. Yanl›fla rüflvet vermeden do¤ruyu yükseltendir. 17’ler ac›s›n› devrim, komünizm için güce dönüfltürmenin bir yan› da budur. 17’lerin de yarat›lmas›nda tarihi katk›lar yapt›klar› 1. Kongre’nin ideolojik ve siyasi çizgisi ile donanma onu yeni-nitel s›çramalarla ileriye tafl›ma, tarihi inkarc›l›¤a pirim vermeden, olumlu ve olumsuzluklar›yla tüm tarihimizi sahiplenerek do¤ru temelde ileriye tafl›ma, yoldafl ve halk sevgis› ile dolu olarak, komünizm için öne at›lma yönelimiyle an›labilirler.

DEVR‹M DÜMDÜZ B‹R YÜRÜYÜfi DE⁄‹LD‹R Baflar› ve zafer z›tl›klar›n birli¤idir, bu her devrimin do¤as›nda vard›r ve olacakt›r. Devrim bir defaya mahsus düflmana kafa tutmak de¤ildir. Bir defaya mahsus kafa tutan dostlar›m›z›n, bir döneme kadar bizimle yürümüfl, flimdi bizimle olmayan yoldafllar›m›z›n emeklerine de¤er veriririz, küçümsemeyiz, teflekkür etmesini bilmeliyiz. Ancak Maoist Komünist Partisi ideolojisi, rehberli¤i devrimi komünizme kadar sürekli devam ettirmeyi ö¤retir. Bu yolda yürürken, dostlar›m›zla düflmana karfl› birleflebilece¤imiz her noktada birleflmeyi de bilirizbilmeliyiz. Devrim bazen a¤›r kay›plar ve yenilgiler alabilir. Tarih gösteriyor ki yine

de ileriye gitmesini hiçbir karfl› devrimci güç engelleyememifltir, engelleyemeyecektir. 17’lerin katledilmesiyle düflman›n kazand›¤› taktik ‘baflar›’ geçicidir. Stratejik olarak düflman temsil etti¤i haks›z sömürü ve zulüm düzeni itibariyle ve dayatt›¤› haks›z savafl sebebiyle yenilmeye mahkumdur. Düflman›n stratejik olarak ka¤›ttan kaplan ve yenilmeye mahküm oldu¤unu tarih defalarca teyit etmifltir, edecektir. Kendimizi ve düflman› güçlü ve zay›f yanlar›yla iyi tan›mal›y›z. Düflman›n hem genel, hem de bir parças› olarak stratejik imha ve kuflatma operasyonlar›n›n tehlikelerini anlamal›, devrim güçlerini koruman›n, düflman› imha etmenin Halk Savafl›’nda bir ilke oldu¤unu asla ve asla unutmamal›y›z. Halk Savafl› düz bir yürüyüfl de¤ildir. Gerekti¤inde geri çekilmesini, güçlerini toparlamas›n› bilmelidir. Biz düellocu de¤il, kazanmaya mahkum, komünizm davas›n›n savaflç›lar›y›z. Dünyay› istiyoruz. fiu veya bu mevziyle s›n›rl› kavga insanlar› flu veya bu muharebeyle flekillenmenin ötesine geçmemifl yi¤it ve kahramanlar de¤il, komünizm savaflç›lar›y›z. Hangi parti organ›n›n ve yoldafl›n olursa olsun hiçbir hata, kiflisel faturalarla izah edilemez. Do¤rular da, yanl›fllar da bizimdir. Yanl›fllar›m›z› da ö¤retmen bilerek do¤rular›m›z› ilerletece¤iz. Parti önderli¤indeki Halk Savafl› merkezi görevi yönelimiyle seferber olan 17’ler bayra¤›n› Can›m›z Halk Savafl›’na Feda Olsun ruhuyla yükseltece¤iz.

ÖNDERL‹K SORUNU Önderlik MLM ideoloji-teori ve siyase18


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

ti bir kenara b›rakarak ileriye ad›m atmak ad›na vasat geniflleme seviyesinin içine s›¤mak olarak ele al›n›rsa, evet, bu da bir önderliktir ama ekonomist bir önderliktir. Marksizm-Leninizm-Maoizm’i ilerleten de¤il de, revizyonistçe içeri¤ini boflalt›p bilimsel ilkelerini reddeden iflçi aristokrasisinin, küçük mülk sahiplerinin dünyas›na ve duygular›na hitap eden reformist önderlikler fazlas›yla mevcuttur. Uluslararas› komünist hareketin bir tavr› olmay› bir kenara b›rak›p ülke kitleleriyle birleflme ad›na, dar ulusal önyarg›lara seslenen milliyetçi önderlikler fazlas›yla mevcuttur. Kaypakkaya ve devamc›s› 17’ler dünya devriminin silahlar›yd›lar. Türkiye-Kuzey Kürdistan co¤rafyas›nda dünya devriminin hizmetinde Halk Savafl›’na önderlik etme kararl›l›klar›, MLM ideoloji-teori ve bilimin rehberli¤indeydi. Kendili¤indencilik önünde boyun e¤enler sistem d›fl›na ç›kamazlar. fiimdi sistem önünde dünyan›n birçok yerinde bar›fl isteyen silahl› ekonomizmin prati¤inin gösterdi¤i de budur. Elbette biz hiçbir mücadele biçimini, örgütünü prensip olarak reddetmiyoruz. Ama bunlar› devrim plan›na onun görevlerinin yerine getirilmesinin yolu olan Halk Savafl› plan›na göre ele almay› savunuyoruz. Kendilerini sistem içinde mümkün olan mücadeleye göre ayarlayanlar›n kitlecilik ad›na kendili¤indencili¤e adapte olmay› teorilefltirenlerin anlayamad›¤› budur. Çizgileri sistemi aflmak de¤il, sivriliklerini törpülemektir. Halk Savafl›’n›n karfl›s›na y›¤›nlarla birleflme argüman›yla ç›kan bu kuyrukçular›n kitlelere devrim için götürecekleri hiçbir fley yoktur. Hem bu tip kendili¤indenci ekonomistler, hem de onlar›n baflka türevleri olan öfkeci ayd›nlar›n parlay›p sönen Foko’cu sözde radikal eylemcileri ayn› ide19

olojinin iki türevidirler. Sadece ekonomist ortak siyasetin iki farkl› biçimine sevdal›d›rlar. Gerek kitlecilik ad›na kuyrukçular, gerekse de proletarya partisini kitlelerle birlefltirme yetene¤inden çizgileri gere¤i yoksun olduklar›ndan ayd›n gayretiyle siyaset yürütenler sistem d›fl›na ç›kamazlar. Çok aç›kt›r ki kuyrukçulu¤a karfl› ç›karken biz devrimi komplo derekesine indirgeyen Blankist’lere, burjuva jakoben devrimcili¤ine de karfl›y›z. Bizim hedefledi¤imiz iktidar-devlet, tesis etmeye çal›flt›¤›m›z önderlik komünizmin arac› olmayan bir avuç ayr›cal›kl›n›n iktidar tutkusundan temelden ayr›l›r. Biz bir Robespier tutumunun savunucusu de¤iliz. Kitlelerin ç›kar› devrimdedir. Bu durum basit burjuva seçim oylar›yla formel istatistiklerle ölçülemez. Kitlelerin ç›karlar› bilimsel olarak temsil edildi¤inde, onu temsil eden parti önderli¤i hayata bilinçli müdahale ile s›n›f ve kitlelerle birlefltirildi¤inde kitlelerin enerjisi zincirlerinden boflalt›labilinir. Biz devrimi hiçbir flekilde bir komplo, kendi bafl›na partiyi amaç alan, s›n›fa ve halka dayanmayan bir eylem olarak görmüyoruz. Blankist’lerin anlamad›¤› buydu. Bu çok aç›k, ama biliyoruz ki iflçiler ve ezilenler kendili¤inden mücadele seyri içerisinde proleter s›n›f bilinciyle bütünleflemezler. Bu onlara uyanm›fl öncüleri taraf›ndan kitlelerin deney ve tecrübeleri temelinde d›flar›dan götürülür. Parti önderli¤inde götürülür. Kitlelerin hareketine elbette ki seyirci kalmay›z, içinde yer al›rken komünist bayra¤›m›z› aç›kça kald›rmak, komünist fikirlerimizi aç›kça söylemek durumunday›z. Halk Savafl› bilincini bayraklaflt›rmak durumunday›z. Bilindi¤i gibi her örgütün niteli¤ini eyleminin içeri¤i belirler. Ekonomizm çerçevesini aflmayan amatör ilkelli¤in sistem d›fl›na ç›k-


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

ma flans› yoktur. Her an ekarte edilmeye müsaittirler. Burada profesyonel devrimcilerin kilit önem tafl›yan parti örgütünün önemi ç›kar. Halk Savafl› görevine önderlik etmesi gereken böyle bir partiyi kitlelerin kabulü gerekçesiyle afla¤›ya çekmeye çal›flan her tür reformizme karfl› 17’ler yükseltilmesi gereken komünist parti bayra¤›d›r. Ancak böyle bir parti yüzlerce örgüt biçimini ve eylemini merkezi devrim plan›n›n bir parças› olarak koordine edip hedefe yöneltebilir. Ancak bu yolla olmazsa olmaz istikrarl› proleter devrimci öncü bir karargah sa¤lama al›nabilinir. Devrimin do¤ru çizgide devaml›l›¤› sürdürülebilinir. Kitle taban› edebiyat›yla devrimin süreklili¤inde istikrarl› bir parti ve önderler gurubunun önemini yads›yanlar düzene yedeklenme durumunun d›fl›na tarih boyunca ç›kamam›fllard›r. Bu emekçilerin di¤er örgütlerini red mi etmektir? Kesinlikle de¤il. Bu kilit olan parti örgütü ile di¤erleri aras›ndaki iliflkiye do¤ru bir dikkat çekmektir. Bu bütün halk muhalefetini do¤ru bir rotada birlefltirecek denenmifl, benimsenmifl parti önderli¤inin olmazsa olmaz önemini anlatmakt›r. Hareketin kendili¤inden geniflli¤i tek bafl›na bir fley de¤ildir. Nitel inflay› kaç›rmadan ama önderli¤i parti ile, partiyi kitlelerle birlefltirmeye özen göstererek devrimin gerçek yarat›c›s› kitleleri eserlerinin yap›c›s› durumuna getirebiliriz. Biz devrimin, komünizmin silah› de¤il de, kitleleri bu do¤rultuda seferber edip komünizm do¤rultusunda de¤ifltirme eyleminin arac› de¤il de, kendi bafl›na amaç, bir önderler gurubu ve partiyi kendi bafl›na amaç bir hiyerarfli ve yönetimi savunmuyoruz. Önderlik kitleleri komünizm do¤rultusunda seferber etmeye, onlar› öncülefltirmeye bir hizmet mevzisidir. Böyle bir mevzi olmadan kitleler gelece¤e yürüyemezler. Biz

devletçi, partici komünizm anlay›fl›n› reddederiz. Önderlik silah›n› bizzat bu olgular› yaratan koflullar› dönüfltürmenin hizmetçisi, bu koflullar›n de¤ifltirilmesinde kitlelerin iktidar icra etmesine yard›mc› olunmas› yönünde ele al›r›z. Aksi halde hiçbir niyet kirlenmeyi, yozlaflmay›, bürokratik bir sopaya dönüflmeyi önleyemez. Parti, önderler, s›n›fl› toplumlar›n tarihsel olgusudurlar. Bunu anlamak durumunday›z. Bu tarihsel zorunluluklar nihai anlamda teorilefltirilemez. Partiyi, önderleri, s›n›flar› ortadan kald›rmak için bunlar› bir silah olarak kullanmak Maoist rehberlik gerektirir. Bu rehberlikle sistemden her yönlü kopmufl bir önder, önderler ve parti öncülü¤ü gelece¤i kazanmada elzemdir. Böyle olmayan önderliklerde tabii ki mevcuttur. Bunlar kitlelerin siyasetin öznesi haline getirmeyen onlara seyircilik rolü biçen bürokrasiyi ifade eder. Kaypakkaya partisinin mahiyeti merkezileflmifl komünist ideoloji-siyaset ve örgütü içerir. Komünizme seferber etmede kitlelerin bilinçlendirilmesi, harekete geçmelerine yard›mc› olunmas›n› anlat›r. Öncülü¤ün rolü bir yi¤itlik, savaflç›l›k derekesine düflürülemez. Böyle bir düflünüfl bencilliktir, komünizme gitmeyi reddet m e k t i r . Bu bilinçle önderli¤in rolü ve korunmas›n›n öneminin daha keskin ve derin a盤a ç›kar›lmas› görevdir. Parti önderli¤i olmadan Halk Savafl› olmaz. Halk Savafl› komünizm atlanarak düflmanla tutulan bir gürefl meselesi de¤ildir. Komünizme yürüyüflün bilinçli yoludur. Kaypakkaya co¤rafyam›zda bu yolu açm›fl devrimimizin önder kurmay›d›r. 17’ler bu kurmay etraf›nda kenetlenmifl proletarya ve halklar›m›z›n önderler gurubudur. Proletarya bu önderlere bugünde sahiptir, yeni haleflerle onlar› güçlendirmeye de muktedirdir. Bu önderlik alt›nda Halk Savafl›’yla egemen s›n›f olarak örgütlenmifl 20


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

proletarya ve emekçileri iktidara ve bu iktidar alt›nda devlet olmayan devlet fikriyle s›n›fs›z-sömürüsüz dünyaya tafl›yabilece¤iz. Bu yolla parti önderli¤inde komünizmin görevlerinin flu veya bu ayr›cal›kl› kesimin tekeline alan özünde yeni burjuva anlay›fllar› afl›p proletarya ve emekçilere devredebilece¤iz. Bu yolla bir müdür ve memurlar sosyalizmine de¤il, devrimi komünizme dek sürdürme silah›na kavuflabilece¤iz. Bu yolla parlamenter hokkabazl›k de¤il, yürütme ve yasaman›n parti öncülü¤ünde halka devrini sa¤layabilece¤iz. Hiçbir formel burjuva demokratik hak bu yolu garanti edemez. Garanti edecek olan Marksizm-Leninizm-Maoizm’in rehberli¤idir. Dipnotlar: 1. Mustafa Suphi ve Yoldafllar› (Güncel Yay›nlar sf. 89) 2. Age (92) 3. Sol Ak›mlar M. Tuncay Sf. 269 4. Sol Ak›mlar M. Tuncay sf. 339-340-355 5. Do¤u Perinçek Kemalist Devrim Teorik Çerçeve (sf. 31- 32-35-41) 6. Kurtulufl Savafl› ve Lozan (Kaynak Yay›nlar› Sf 21-22-24-40-44-80) 7. Sol Ak›mlar Mete Tuncay (Sf 110) 8. Komünist Enternasyonal Belgelerinde Türkiye Dizisi 2, Kürt Milli Meselesi. (Ayd›nl›k yay›nlar› Sf. 82-86)

21


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

S

OSYALİZM ORUNLARINDAN

G‹R‹fi: Hiç flüphesiz ki sosyalizm sorunlar›na iliflkin ilk tart›flmay› biz yapm›yoruz. Son kez de olmayacak. Bu tart›flmalar Marks’tan günümüze kadar devam edegelmektedir. Benzer polemikler farkl› boyut ve nitelikte (ütopik) olsa da Marks öncesi de yap›lmaktayd›. Ancak yap›lan polemikler ütopik olmaktan öteye geçmiyordu. Sosyalizm ve nihai amaç komünizme iliflkin bak›flaç›s› henüz olgunlafl›p netleflmemifl; dolay›s›yla komünizme gidiflte öncüarac› rol oynayacak komünistler ve komü-

(1) nist partilerin programatik görüfl ve ilkeleri henüz formüllefltirilmemiflti. Komünizmin programatik bak›mdan genel ilkeleri ilk kez Marks ve Engels taraf›ndan 1848 y›l›nda Komünist Manifesto ad›yla ortaya konuldu. Komünist Manifesto, komünizmin alfebesi olarak dünyaya ilan edildi. Komünist Manifesto, komünizmin ve komünizme varman›n ekonomik, siyasi ve teorik düzlemdeki genel ilkelerinin net ve billurlaflm›fl halini ifade eder. Dolay›s›yla Komünist Manifesto’nun yaz›l›p dünyaya ilan edilmesi de sosyalizm ve komünizm üzerine yap›lan teorik tart›flmalar› durdurmaya yetmedi. Yetemezdi. Çünkü birinci olarak s›n›flar ve politik s›n›f mücadelesi devam ediyordu, ikinci olarak ise marksiz20


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

min bir dogma de¤il bir eylem k›lavazu oldu¤u gerçekli¤idir. Komünizm ve sosyalizm sorunlar› üzerine yap›lan polemikler daha sonras› y›llarda da keskin bir flekilde sürdü. Bu ideoloji ve onun emretti¤i siyasi çizgi do¤rultusunda yürüyenler kimi ülkelerde sadece teorik de¤il pratik bak›mdan da iktidara geldi. 19.yüzy›l›n son çeyre¤iyle birlikte Fransa’da bafllayan bu siyasi iktidar ve sistem de¤iflikli¤i süreci 20.yüzy›l›n ilk çeyre¤inde ise daha sa¤lam ve do¤ru bir flekilde Rusya’da gerçekleflti. Ki bu ayn› zamanda proleter devrimler sürecinin bafllang›ç (dönüm) süreci oldu. Bu devrime karfl› ç›kanlar sadece burjuvazi ve gericilik de¤il onun ideolojik ipli¤inden dokunan marksist görünümlü küçük burjuva oportünist ak›mlar da oldu. Polemikler yine durmad›. Çünkü s›n›flar ve s›n›f mücadelesi varl›¤›n› devam ettiriyordu. Dahas› sosyalizm sorunlar› üzerine yap›lan teorik polemikler, ‹flçi s›n›f›n›n 1871 y›l›nda Paris Komüni ve akabinde 20.yüzy›l›n ilk yar›s›nda baflta Rusya ve Çin olmak üzere baz› ülkelerde siyasi iktidar› ele geçirmesiyle de durmad›-duramazd›. Kald› ki iflçi s›n›f›n›n iktidar olufluyla birlikte sözkonusu polemiklerin boyutu kimi dönem daha yo¤un ve f›rt›nal› geçerken kimi dönem ise daha yavafl ve sakin geçti. Ancak bir gerçek vard›r ki o da her dönem polemiklerin oldu¤udur. Polemiklerin boyutu ne olursa olsun dünyada s›n›flar ve s›n›f mücadelesi devam etti¤i müddetçe (buna demokratik-sosyalist ülkeler dönemi de dahildir) komünizmin ekonomik, politik ve teorik sorunlar›na iliflkin de tart›flmalar devam edecektir. Bu, s›n›f mücadelesinin kaç›n›lmaz diyalekti¤inin sonucudur. Kimse bunu, iradi müdahalelerle ortadan kald›ramaz. 21

S›n›f mücadelesinin tarihi tecrübeleri göstermifltir ki bu polemiklerin en fazla yo¤unlafl›p-derinleflti¤i ve ayn› zamanda markiszm ad›na “yeni” sa¤ revizyonist teorilerin icat edildi¤i dönemeçler, daha çok MLM önderlikli devrimlerin politik bak›mdan yenilgiyle tan›flt›¤› veya darbe ald›¤› politik süreçler olmufltur. Bu, gerek dünya geneli gerekse tek tek ülkeler için geçerlidir. Bilimsel sosyalist ö¤retinin geliflim tarihine bak›n; marksizmi sa¤dan revize etmeye çal›flan tüm “tanr› aray›c›” revizyonistler, orta yolcu küçük burjuva devrimci ak›mlar›n ciddi boyutta ideolojik ve politik k›r›lmalar› hep yenilgi dönemlerinde yaflam›flt›r. Çünkü bu dönemler gerici sistemlerin güçlü, devrimci güçlerin ise güçsüz oldu¤u dönemlerdir. Bu tür dönemler, iflçi s›n›f› ve di¤er emekçi s›n›flar gerici egemen s›n›flardan keskin kopuflu yaflamaz. Onunla daha çok uzlaflmay› yaflad›¤› süreçler, devrimci durumun geriledi¤i süreçlerdir. Bu dönemlerde komünist ve devrimci hareketler de güçsüz olur. Bilimsel sosyalizmin kuramc›lar› sa¤ revizyonist teorilerin daha çok boy verdi¤i nesnel ve tarihi kesitleri böyle aç›klar. Bu belirlememizi somutlamak için san›r›z uzak tarihten fazla örnek sunmaya gerek yok. Bunun için ülkemiz devrimci hareketinin 12 Mart ve 12 Eylül sonras› politik süreçlerine bakmak dahi, yeterli olur. Hiç flüphesiz bu ideolojik-siyasi k›r›lmalar›n uluslararas› aya¤› da var. Hem de fazlas›yla. Hiç bir ideolojik ak›m uluslararas› aya¤›ndan ayr› düflünülemez. Bu, 1917 Ekim Devrimi’nden sonra daha belirgin hale gelmifltir. 1920 sonras› fiefik Hüsnü TKP’sinin ve devamc›lar›n›n izledi¤i siyasi çizgiye bak›n. TKP ve devamc›lar› hiç bir zaman SBKP’den kopmam›flt›r. Bu du-


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

rum 1990’larda SBKP’nin kendisini feshedinceye kadar devam etmifltir. Hiç bir zaman kendi kafas›n› kendi omuzlar› üzerinde tafl›mam›flt›r. Hep SBKP’nin a¤z›na göre hareket etmifltir. Hiç flüphe yok ki bu tarihi politik kesitler kendi ba¤r›nda MLM teorinin daha net ve berrakl›k kazanmas›na da yol açm›flt›r. Marks sonras› dönemeçler hep böyle olmufltur. Bir yanda devrim ve devrim güçleri politik yenilgi al›rken öte yanda ise proletaryan›n kurtulufl hareketinin teorisi olan Marksizm’deki netlik ve berrakl›k daha bir sa¤lanm›flt›r. Hem de bu, ideoloji alan›nda yeni nitel aflamalara vesile olur bir flekilde. Yani ulusal ve uluslararas› düzlemde ideolojik bunal›m›n en derin yafland›¤› dönemler ayn› zamanda MLM ideolojinin s›çramal›-nitel aflamalara yükseldi¤i süreçler olmufltur. Genel olarak ifade edecek olursak Marksist bilimdeki geliflmenin her bir nitel aflamas› da (Marksizm-Leninizm-Maoizm) sa¤-s›n›f iflbirlikçi reformist-revi zyonist düflüncelere karfl› amans›z ideolojik mücadele içerisinde flekillenmifltir. Her fley iki yön tafl›r. Çeliflkisiz, karfl›t›n› tafl›mayan hiç bir fley yoktur. Dolay›s›yla ideolojik kaos ve yenilgi dönemleri kendi ba¤r›nda z›dd› olan yengi ve daha bilimsel ve yeni teorileri de tafl›r. Onlar›n daha berrak ve netli¤ine hizmet eder. Her zifiri karanl›¤›n kendi ba¤r›nda ayd›nl›¤› tafl›y›p ona gebe olmas› gibi öylede her tarihi dönemeçteki ideolojik kaosun kendisi de yeni nitel aflamal› teorik ayd›nlanmay› sa¤lam›flt›r. Daha önce vurgulad›k: yenilgi dönemlerinde en çok boy veren düflünce ak›mlar› reformist ve revizyonistler olmufltur. Bu, dünya geneli için oldu¤u kadar, tek tek ülkeler için de geçerlidir. MLM bilimin nitel

aflama sa¤lad›¤› tarihi dönemeçlere bak›n, bunu aç›kça görürsünüz. E¤er Lenin, 1912 y›l›nda II.Enternasyonal’in en büyük teorik kuramc›lar› aras›nda yer alan ve ayn› zamanda bu enternasyonalin en büyük revizyonist döneklerinden biri olan Kautsky’in sa¤ sosyal floven(sosyal emperyalist) tezlerine karfl› Marksist ba¤lamda amans›z ideolojik mücadele yürütmemifl olsayd›, bugün Leninizm diye bir olgudan sözetmemifl olacakt›k. Ki bu durumda Sovyet Ekim Devrimi ve arkas›ndan III.Enternasyonalist hareket de gerçekleflmemifl olacakt›. Dahas› bugün Marksist bilimin Leninizm diye bilinen nitel bir aflamas›ndan sözetmemifl olacakt›k. Uluslararas› komünist hareket içerisinde ikinci büyük ve derin ideolojik kaosun ve ideolojik mücadelenin yafland›¤› tarihi dönemeçlerden birisi de, hem de daha boyutlusu (üstelik Sovyetler gibi sosyalist bir devletin politik gücünü arkas›na alan revizyonizm) olan› 1957-60 y›l›nda Mao ile modern revizyonizminin kurucusu Kruflçev-Brejnev aras›nda geçmifltir. Mao’nun ML tezleri Kruflçev-Brejnev modern revizyonistinin bafl›n› çekti¤i modern revizyonist ve her türden Marksizm d›fl› oportünist tezin panzehiri olmufltur. Yine bilinmelidir ki Marks’tan Mao’ya uzanan tarihi süreçte sosyalizm ve komünizm ad›na “yeni” diye ortaya at›lan teorilerin hepsi de özünde Marksizm-LeninizmMaoizm karfl›t› ve ayn› zamanda eskinin bir versiyonu olarak ortaya ç›km›fl anarflist, reformist-revizyonist, Troçkist ve modern revizyonist ideolojik ak›mlard›r. Ütopik sosyalist Feurbach; Anarflizmin kurucusu ve ideologu Bakünin; iflçi s›n›f› hareketi içerisindeki reformcu tezlerin bafl mimar› ve revizyonizmin sistematik teorik kurucu22


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

su Bernstein; II.Enternasyonal’in en büyük sa¤ oportünisti/sosyal floven ve döne¤i Karl Kautsky; tek tek ülke devrimlerini ve köylülerin devrimci rolü gibi temel konularda Marksizm’in ilkesel tezlerini reddeden Troçki; modern revizyonist teorinin mimar› Kruflçev-Brejnev ikilisi; Partisiz devrim ve öncü savafl gibi küçük burjuva fokocu sol fikirlerin sahibi Kastro; Üç dünya teorisi gibi s›n›f iflbirlikçi sa¤ oportünist teorinin bafl›n› çeken Deng Siao Ping; ve 70’lerin ortala›rnda troçkist-revizyonist k›rmas› görüfllerin temsilcisi olarak ortaya ç›kan Enver Hoca’ya kadar sayd›¤›m›z isimler alt›nda formüle edilen ideolojik ak›mlar›n tümü de iflçi s›n›f› hareketi içerisinde ortaya ç›km›fl anti-MLM küçük burjuva görüfllerdir. Bunlar›n kimisi sa¤ kimisinin ise sol sistematik çizgilere sahip olmas› ideolojik ve s›n›fsal bak›mdan beslendikleri özü de¤ifltirmez. Hepsinin de beslendikleri ideolojik öz küçük burjuva ideolojisidir. Siyasi olarak ikiz kardefltirler. Tarihe bak›n. Sayd›klar›m›z›n hepsi de ideolojik-siyasi bak›mdan MLM’den sistematik çizgi boyutuyla sapm›fl, onu revize etmifl ve ayn› zamanda birbirlerinin devam› ve versiyonu olarak tarih sahnesinde yerlerini alm›fllard›r. Çünkü s›n›flar ayn›, ideolojiler ayn›d›r. ‹ki ana s›n›f ve ideoloji vard›r. Proletarya ve burjuvazi. Dolay›s›yla bundan sonra da, bu s›n›flar varoldu¤u müddetçe ayn› ideolojik özlü fakat farkl› isimler alt›nda ara ak›mlar varl›¤›n› devam ettirecektir, ortaya ç›kacakt›r. Bu tart›flmalar›n sadece Marksizm’den etkilenen ideolojik ak›mlar aras›nda geçmedi¤ini belirtelim. Burjuvazi de kendi besleme ideologlar› arac›l›¤›yla yapt›. Burjuvazi sadece ideolojik tart›flmalarla yetinmedi. Kendi denetiminde özel siyasi olu23

flumlara da gitti-gitmektedir. MLM’i daha fazla ideolojik alanda buland›rmak ve siyasi hedefinden uzaklaflt›rmak için kendi denetiminde “komünist” partileri kurma yoluna dahi gitti. Mustafa Kemal döneminde Türk Komünist Partisi(TKP) ad›yla kurulan parti bu amaçl› oldu¤u gibi bugün Avrupa’da tekelci kapitalizmin ç›karlar›n› savunan ve ayn› zamanda iktidar ve hükümetler içerisinde yeralan (Euro komünistler diye nitelendirdi¤imiz) Komünist partilerinin ço¤unlu¤u bu amaçla kurulup siyasi faaliyetlerini yürütmektedir. ‹ktidar ve hükümetteki ‹ngiliz ‹flçi Partisi’nden tutal›m da Avrupa’daki tüm “sosyal demokrat” partilerin tarihleri irdelendi¤inde hemen hepsinin de politik arka plan›nda Marksist önderlikli devrimleri önlemek için mevcut gerici sistemler taraf›ndan kuruldu¤u görülecektir. Ad› “komünist” veya “sosyal demokrat” olan bu partilerin kuruluflundan k›sa bir süre sonra tamam›yla burjuvazinin birer partisi oldu¤unu görebiliriz. Avrupa “sosyal demokrat” isimli partilerinin ço¤unlu¤u 19.yüz y›l sonlar› ve 20.yüz y›l›n bafllar›nda devrim cephesinde yer al›rken, hatta bir ço¤u kendisini Marksist olarak tan›mlarken, ancak bu partilerin hemen hepsi 1910’lar sonras›, özellikle Kautsky’in Marksizme ihanetinin dönüm noktas› olan 1912 Basel bildirisi(emperyalist anavatan› savunma) sonras› gericileflerek mevcut sistemlerin “sol” görünümlü merkez gerici partileri olup ç›km›fllard›r. Ki Lenin yoldafl›n RSD‹P isminden vazgeçmesinin ana nedeni de “sosyal demokrat” ad› alt›nda örgütlü partilerin Marksist devrimci niteliklerini yitirmifl olmalar›d›r. Bunu günümüz aç›s›ndan somutlayama gerek yok. Almanya’dan bir çok devlete kadar Avrupa’daki mevcut hükümetlerin sosyal


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

Marksizm’in ortaya çıkışından sonra, özellikle de 19.yüzyılın sonlarıyla refo rmizmin-revizyonizm kurucusu Bernestein’le başlayan Marksizmin revizyona uğratılması çaba ve girişimleri, devrimci dalganın dünya çapında gerilediği kesitler, Marksizm ve temel ilkeleri daha yoğun bir şekilde tartışılır olmuştur. Öyle ki, bir dönemin politik-teorik bakımdan en etkili ve büyük komünistleri, komünist partileri Marksizme cepheden saldırıya geçmiştir

demokrat partilerin elinde oldu¤u bilinmektedir. Sadece sosyal demokrat partiler de¤il, daha önce de¤indi¤imiz gibi kendisine “komünist” ad› veren partilerin ço¤unlu¤u da tekelci burjuvazinin savunusuna soyunarak karfl›-devrim cephesinde yer ald›. Ki tekelci burjuvazi sözkonusu partiler arac›l›¤›yla iflçi s›n›f› hareketini hem siyasi bak›mdan bölüp parçalamaya hem de bu vesileyle ideolojik kaosu derinlefltirmeye çal›flt›-çal›fl›yor. Burjuvazinin bu çabalar› devrimci dalgan›n ve subjektif güçlerin zay›f oldu¤u durumlarda oldukça etkili oluyor. Avrupa, ABD, Japonya gibi emperyalist ülkelerdeki durum bu merkezdedir. II. Emperyalist Paylafl›m Savafl› sonras›, özellikle de Sovyetler’de Kruflçev-Brejnev ikilisinin modern revizyonist çizgisinin Sovyet iktidar›n› gaspetmesi ve arkas›ndan kapitalizme dönüfl sürecinin tamamlamas›yla birlikte, sözkonusu ülkelerdeki komünist partilerin he-

men hepsi birer reformist-revizyonist ve ayn› zamanda karfl›-devrimin partisi olup ç›kt›lar. Kruflçev sonras› bafllayan bu karfl›-devrim süreci SBKP’nin dümen suyunda yürüyen, daha do¤rusu beflinci kolu olarak görev yapan komünist partilerin tümü baflta Maocu Komünistler olmak üzere devrimci radikal güçlerin karfl›s›nda tam bir karfl›-devrimci rol oynad›lar. Ayn› beflinci kol partiler 1990 Gorbaçov’un sosyalist maskeyi aç›ktan yüzünden atmas›yla bu kez t›pk› Gorbaçov gibi kapitalist ve burjuva düzeni aç›ktan savunuya geçtiler. Bununla koflut olarak Markisizm’e aç›ktan sald›rd›lar. Bu geliflme bir anlamda olumluydu. Çünkü o tarihe kadar modern revizyonist parti ve ak›mlar sosyalist maske ad› alt›nda kendi gerçek yüzlerini gizleyebiliyordu. Gizli düflman olarak durufl sergiliyorlard›. Ama Gorbaçov’la birlikte aç›k düflman haline geldiler. Böylelikle iflçi s›n›f› bu ak›mlar›n gerçek yüzlerini daha yak›ndan ve kolay tan›r oldu. Belirtmeliyiz ki Avrupa iflçi s›n›f› içerisinde politik bak›mdan etkili olan güç ve partilerin bafl›nda “sosyal demokrat” ve az önce sözünü etti¤imiz parlementarist ve tekleci kapitalizmi savunan euro komünist partiler gelmektedir. Bunlar içerisinde etkili olan ise sosyal demokrat partilerdir. Bunlar “merkez sol” diye bilinen ve iktidara hakim olan egemen s›n›f kliklerini temsil etmektedir. Tekelci kapitalizmin “sosyal demokrat” görünümlü kli¤ini temsil etmektedirler. Bu partiler, özellikle 24


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

euro komünist partiler bir yanda ideolojik aç›dan Marksizmi iflçi s›n›f› ve di¤er emekçi s›n›flara ‘nas›l unuttururuz’ siyasi hesaplar› güderken di¤er yanda ise iflçi s›n›f›n›n sistemi/siyasi iktidar› aflmayan eylemlerine, esasta da dar sosyal ve ekonomik taleplerine önderlik etmektedirler. Diyebiliriz ki bugün Avrupa’da kazan›lm›fl tüm ileri sosyal, ekonomik, siyasi ve demokratik haklar›n hemen hepsi iflçi s›n›f›, di¤er emekçiler ve bir dönemin gerçek komünist partilerinin önderli¤inde yürütülen politik mücadeleler sonucu kazan›lm›flt›r. Fransa’dan Almanya ve ‹ngiltere’ye kadar süreç böyle geliflmifltir. Bilinirki bu ülkelerin ço¤unlu¤unda, özellikle de bat› avrupa ülkelerinde I.dünya savafl› ve onu takip eden y›llarda, özellikle de 1918-1925’ ler aras› ve II. Emperyalist Paylafl›m Savafl›’n›n öny›llar›nda, ad› geçen ülkelerin ço¤unlu¤unda komünist partileri önderli¤inde yürütülen mücadeleler neredeyse iktidar› ele geçirmek üzereydi. 1930-1950’ler aras› Frans›z Komünist Partisi’nin durumu böyleydi. Esasta kendi yanl›fl ve hatalar› ve Komüntern’in hatal› siyaseti sonucu iktidar› ele geçirememifllerdir. 1923’ler öncesi Almanya, ‹ngiltere’de de ayn› durum yaflanmaktayd›. Lenin yoldafl›n, 1921 Almanya yenilgisine kadar “önce Avrupa’da devrim olur” tezi, soyut söylenmifl bir tez de¤ildi. Tam›myla somuttu. Bilinmelidir ki o tarihe kadar Avrupa ülkelerinde, özellikle de Bat› Avrupa’da devrim mücadelesi ve dalgas› daha ileri seviyede oldu¤u gibi komünist partileri de hem politik hem de örgütlülük bak›m›ndan oldukça etkili ve ileri seviyedeydi. Bu tarihi dönemeç ayn› zamanda devrim rüzgar›n›n bat›dan (Avrupa’dan ) do¤uya kay›fl›n dönemeci de oldu. 25

Marksizmin ortaya ç›k›fl›ndan sonra, özellikle de 19. yüzy›l›n sonlar›yla reformizmin-revizyonizm kurucusu Bernestein’le bafllayan Marksizmin revizyona u¤rat›lmas› çaba ve giriflimleri, devrimci dalgan›n dünya çap›nda geriledi¤i kesitler, Marksizm ve temel ilkeleri daha yo¤un bir flekilde tart›fl›l›r olmufltur. Öyle ki, bir dönemin politik-teorik bak›mdan en etkili ve büyük komünistleri, komünist partileri Marksizme cepheden sald›r›ya geçmifltir. Sözkonusu tarihi dönemeçlerde ya do¤rudan karfl›-devrim cephesine iltihak ettiler ya da onun ideolojik-siyasi de¤irmenine su tafl›yan birer reformist ve revizyonist olup ç›kt›lar. fiüphesiz ki devrimin bunal›ml› dönemleri, yani gerek dünya çap›nda gerekse tek tek ülkelerdeki demokratik ve sosyalist iktidarlar›n bir bir karfl›-devrim cephesine iltihak edifli ve marksizme cepheden sald›r›lar› gibi geliflmeler, MLM bilimin uluslararas› düzlemdeki politik nüfuz alanlar›n›n da zay›flamas›n› beraberinde getirdi. Bu durum tek tek ülkelerin komünist ve devrimci hareketlerini de sadece politik olarak de¤il ideolojik olarak da etkiledi. Subjektif olarak güçlü darbeler indirdi. Bir çok devrimci parti ve hareket Marksizme tövbe getirip kendisini tasfiye ederken, bir k›sm› ise ideolojik k›r›lmalar›n› daha bir derinlefltirerek siyasi durufllar›nda da daha geri ve sa¤ uzlaflmac› kulvarlara savruldular. Nas›l ki Sovyet Ekim Devrimi dünya çap›nda bir çok ülkede yeni yeni komünist partilerin do¤ufluna ve s›n›f mücadelesine ivme katt›ysa, öyle de geriye dönüfllerin de dünya komünist hareketini etkilememesi düflünülemezdi. Dolay›s›ylad›r ki geriye dönüfllerin yaratt›¤› politik, ideolojik geliflmeleri görmezlikten gelinemez-gelemeyiz.


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

Fakat flu da bilinmelidir ki her türden geriye dönüfl ve marksizme sald›r› devrimin objektif koflullar›n› ortadan kald›ramad›. Kald›rmaya da gücü yetmezdi. Bu dönüflleri f›rsat bilen emperyalist ideologlar›n “tarihin sonu”, “ideolojiler öldü” vb. yönlü Marksizme “yeni” ideolojik bombard›manlar› da sökmedi-sökemezdi. Çünkü Markiszm’in nesnel zeminini oluflturan üç kaynak oldu¤u gibi yerinde duruyor. Karfl›-devrim cephesine iltihak edifller MLM’in politik nüfuz alanlar›n› daralt›, demifltik. Ama bu görelidir. Önemle belirtmeliyiz ki, Marksizm nüfuz alanlar› ba¤lam›nda siyasi yenilgiler ald› ancak hiç bir zaman ideolojik yenilgi almad›. Siyasi yenilgilerin al›nmas› farkl›, ideolojik yenilgi ise daha farkl› bir durumu ifade eder. Bu kavram ve olgular› gerek maoist hareket gerekse devrimci hareket saflar›nda biribirine kar›flt›ranlar oldukça fazla. Ki bu kar›flt›rma sonucudur ki gerek bireyler gerekse parti ve örgütlerdeki ideolojik bunal›mlar daha bir derinleflip politik savrulufllara yolaç›yor. Sözünözü, bu iki farkl› kavram ve olguyu birbirine kar›flt›rmamal›y›z. ‹deolojik yenilgi al›nmad›. Aksine bilimsel ve tamam›yla nesnel gerçekli¤in teorisi olan marksizm her bunal›ml› dönemlerde ilerleyerek, hem de nitel aflamalar fleklinde s›çrama göstermifltir. fiöyle tarihe k›sa bir göz gezdirdi¤imizde bu tezimizin do¤ru oldu¤u anlafl›l›r. Leninizm ve Maoizm hep bu uluslararas› ideolojik kaoitik dönemeçlerde teorik olarak olgunlaflm›flt›r. Prati¤ini ise onu takip eden yak›n devrim y›llar›nda kan›tlam›flt›r. Demek istedi¤imiz; bu tür durumlar (gerek ideolojik gerekse siyasi) komünizm tüm dünyay› ideolojik-siyasi kuflatmas› alt›na al›ncaya kadar da devam edecektir. Dolay›s›ylad›r ki,

s›n›flar ve s›n›f mücadelesi devam etti¤i müddetçe sosyalizm sorunlar› ve buna koflut olarak teorik mücadele de kaç›n›lmaz bir flekilde varl›¤›n› sürdürecektir. S›n›f mücadelesinin üç saç aya¤›n›n ekonomik, siyasi ve ideolojik (teorik) mücadele oldu¤unu tekrarlamak istemiyoruz. Ayn› flekilde devrim mücadelesinin bu üç sac aya¤› içerisinde esas al›nmas› gereken mücadelenin siyasi mücadele aya¤› oldu¤unu di¤er ayaklar›n› ise buna tabi k›l›narak ele al›nmas› gerekti¤ini de her Maoist bilir. fiüphesiz ki bu her üç mücadele alan›nda do¤ru bir hatta yürümek için, dahas› ayaklar›n do¤ru gitmesi için tayin edici olan ise her üç alana kumanda edecek olan unsur ise ideolojinin kendisi olacakt›r. Bir baflka ifadeyle, savunulan dünya görüflü ve onun emrinde yürütülecek olan siyasi çizgi, her fleyin kaderini belirleyecek faktördür. Bu ölçüt, sadece devrim öncesi için de¤il, devrim sonras› da geçerlidir. Do¤ru siyasi çizgi sadece devrimi siyasi zafere ulaflt›r›ncaya kadar geçerli de¤ildir. Tersine, devrim sonras› daha da geçerlidir. Çünkü bir partinin, onun da ötesinde üst yap›n›n toplum ve alt yap› üzerindeki tayin edici rolü esasta devrim sonras› için geçerlidir. Bu ba¤lamda sosyalist iktidar›n yönetip yönlendirilmesinde do¤ru bir siyasi çizginin varl›¤› yoklu¤u daha bir önem ve öncelik kazanmaktad›r. Daha aç›k bir ifadeyle demokratik veya sosyalist iktidarlar›n do¤ru bir mecrada yürüyüp yürümemesinin kaderi do¤ru bir siyasi çizgiyle orant›l›d›r. Çizgin do¤ruysa ileriye-komünizme, de¤ilse geriye burjuva iktidarlara do¤ru yürürsün. Bu, ne demektir? Bu, sosyalizmden burjuva iktidarlara dönüflün esas nedeninin yanl›fl siyasi çizgiler sonucu oldu¤unu gös26


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

terir demektir. Bununla iradecili¤i savundu¤umuz san›lmas›n. Yaz›m›z›n ak›fl› içerisinde de daha net alg›lanaca¤› gibi, bizim üzerinde durmak istedi¤imiz, devrim sonras› üst yap›n›n tayin edicili¤i ve bu yap› içerisinde de do¤ru politik çizginin geliflmenin yönünü belirledi¤i bilimselli¤idir. Bu yaz›y› kaleme al›fl›m›z›n ana amac› “YÜZ Ç‹ÇEK YANYANA AÇSIN, YÜZ F‹K‹R AKIMI TARTIfiSIN” tezi ve onunla do¤rudan ba¤›nt›l› olan politik çizgi sorunudur. Hangi konuda olursa olsun politik çizgi sorunu belirleyicidir. Bu konulardaki bak›flaç›s› devlet, devrim, parti ve sosyalizm dönemi sorunlar›n› çözmede anahtar rol oynar. Baflta da do¤ru bir çizginin tayin edicili¤i. Kuflkusuz bunlar›n önemi geriye dönüfllerle birlikte daha bir öne ç›km›flt›r. Hem bu önem hem de birbirleriyle do¤rudan ba¤›nt›s›, özellikle de sosyalizm süresi boyunca daha fazla öne ç›km›flt›r. Bundand›r ki okur burada ortaya koydu¤umuz tezleri sadece göz ucuyla okuyup geçmekle yetinmemeli, aksine, onu ayn› zaman da elefltirel bir gözle derin ve kapsaml› bir flekilde içsellefltirmek için tart›flmal› ve tart›flt›rmal›d›r. Koflullar›m›z›n oldu¤u ve tart›flabilece¤imiz her platformda bunun tart›flmas›n› yürütmeliyiz. Do¤rudan veya dolayl›, ama mutlak bir flekilde yürütülmelidir. Son zamanlarda D. Demokrasi gazetesinde “nas›l bir kültür ve kültür merkezi” vesilesiyle de olsa yap›lan tart›flmalar ve ileri sürülen tezler oldukça olumludur. Biz bu tart›flmay› daha ileri tafl›mak için konuyu sosyalist iktidar ba¤›nt›s› içerisinde ele al›p irdeleyece¤iz. Bilindi¤i gibi bu söz ve slogan Çin’de sosyalizme geçifl aflamas›ndan sonra güncelleflmifltir. Bilmeliyiz ki teorimizin maddi güce dönüflmesinin biricik yolu siyasi prati¤imiz27

den baflka bir yer olamaz. Bunun için de ilk olarak do¤ru teoriye sahip olmak, ikinci olarak ise bu teori ›fl›¤›nda pratikte yürümek flartt›r. Yoksa “karanl›kta el yordam›yla yürümekten” öteye geçilemez. Bir ad›m dahi ileri atamay›z. Kendi yerimizde say›p dururuz. Teori ile prati¤in diyalektik birli¤i denen fleyin kendisi de bilme ile yapman›n birli¤idir. Kuflkusuz bunun nüfuz edece¤i yata¤›n kendisi de kitlelerden baflka bir yer de¤il. Ne kadar do¤ru bir öncülük ve önderlik o kadar verim ve ileriye do¤ru ad›m atmak. Tersi geriye do¤ru gidifltir. Devrim, ileriye do¤ru gidifltir. Devrim, çeliflkileri çözmek demektir. Komünist ve devrimci ise devrim ve iktidar dönemi çeliflkilerini çözmede öncülük ve önderlik rolü oynayan kiflilerdir. Bu, devrim öncesi oldu¤u kadar devrim sonras› için de geçerlidir. Hatta daha fazla geçerlidir. Çünkü devrim yapmak, devrim sonras› kitlelerin bilincini siyasi ve ideolojik olarak de¤ifltirip-dönüfltürmekten hem daha k›sa ve kolayd›r. Bu bilinçten hareketle Mao’nun sözkonusu eski Çin atasözünü “uzun süreli birarada yaflama ve karfl›l›kl› denetleme” ilkesi olarak uyarlamas›n›n detaylar› üzerinde durmak istiyoruz. O halde konumuza girifli öncelikle bu slogan›n tarihi kökleri, Mao ve ÇKP taraf›ndan kullan›lmas›n›n neden ve amaçlar›n› aktararak bafllamak istiyoruz.

“YÜZ Ç‹ÇEK YANYANA AÇSIN, YÜZ F‹K‹R AKIMI TARTIfiSIN” Bu slogan ve onun özünde yatan devrimci teorinin, oportünist küçük burjuva ak›mlar taraf›ndan tümüyle reddedildi¤ini belirtelim. Monolitik parti ve sosyalizme iliflkin oportünist teorileriniden dolay› bu slogana karfl› ç›kanlar› bir bak›ma normal karfl›l›yoruz. Sözkonusu anlay›fl sahipleri-


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

nin gündeminde bu slogan ve ilke ›fl›¤›nda sosyalizm sorunlar›n› tart›flmak olmaz. Dolay›s›yla sözümüz ve tart›flmam›z ak›mlara de¤il. Fakat ayn› durum Maoist hareket için geçerli de¤il. Bu slogan, bu ilke 1970’li y›llar›n ortalar›ndan günümüze dek flu veya bu boyutta tart›fl›ld›. Ancak belirtmek gerekir ki bu slogan ve ilke Maoist hareket ve ak›mlar taraf›ndan hem utangaçca savunuldu hem de yeterince kavranmad›. Utangaçl›kta ideolojik arkaplan›ndaki birinci faktör Maoizm’in yeterince bilince ç›kar›lmamas› yatarken, ikinci olarak ise Hocac›l›¤›n ‘sol’ görünüm alt›nda fütursuzca Maoizm’e sald›r›ya geçmesi oluflturmaktayd›. Dönem itibar›yla ‘sol’ fikirler daha revaçtayd›. fiüphesiz ki bu sol fikirlerin revaçta olmas›nda Deng Siao Ping’in üç dünyac› sa¤ oportünist teorisi ve ülkemizde 1970’li y›llar›n ikinci yar›s›nda ortaya ç›kan devrimci dalgan›n da büyük pay› vard›. Bu tarihi dönemeçte Maoizm’e, bir yanda 1960’l› y›llar›n bafl›nda SBKP’nin bafl›n› çekti¤i modern revizyonist ak›mlar›n ideolojik (buna siyasi sald›r›larda dahil) sald›r›lar›n›n pervas›z bir flekilde devam etmesi, öte yanda ise 1970’li y›llar›n ikinci yar›s›nda yine ayn› ideolojiden g›das›n› alan Hocac› troçkist-revizyonist ideolojik sald›r›lar› devam ediyordu. Ülkemizde sözkonusu tarihi süreç itibar›yla SBKP güdümlü sa¤ revizyonist-reformist parti-örgütleri bir kenara b›rak›rsak, geriye kalan bütün Marksist görünümlü ak›m ve hareketler genel olarak ‘sol’dan esiyordu. Bu sol ideolojik kuflatma ve devrimci dalga Maoist hareketi de etkiledi. Ayn› tarihi dönemeçte Maoist hareket, baflta da önderlik olmak üzere ‘Üç Dünyac›’ sa¤ oportünist teoriye karfl› esasta do¤ru bir hat tutturdu. Ancak ayn› do¤ru tutumunu hocac› sol troçkist-revizyonizmi-

Bir kez daha altını çizerek vurgulamak isteriz ki, günümüz açısından ideolojik akımlar içerisinde okun sivri ucunu her zamankinden daha fazla revizyonizm-reformizme yöneltmeliyiz. Başkan Mao diyor ki; “doğmacılığı eleştirirken revizyonizmi eleştirmeye de dikkat etmeliyiz. Revizyonizm ya da sağ oportünizm, doğmacılıktan da tehlikeli bir burjuva düşünce eğilimidir. Revizyonistler ya da sağ oportünistler, hem marksizme sözde hizmet ederler, hem de ‘doğmacılık’a çatarlar. Ama asıl hedefleri marksizmin en temel öğeleridir

ne karfl› gösteremedi. Aksine hocac› revizyonst-troçkist ideolojik sald›r›lar karfl›s›nda sendeledi. Nitekim 1981 y›l›nda parti içerisinde ortaya ç›kan Yurt D›fl› Hizbi (YDH) ideolojik olarak esasta Hocac› ideolojiden etkilendi. Proletarya Partisi, ‹brahim Kaypakkaya sonras›, özellikle de 70’li y›llarda ciddi boyutta diyebilece¤imiz ideolojik k›r›lmalar yaflad›. Bu ideooljik sars›nt› teorik-siyasi gerilikle birleflince sözkonusu slogan ve ilkeyi cüretli bir flekilde de¤il utangaçca savunmaya itmifltir. Soldan esen oportünist ideolojik sald›r›lar karfl›s›nda sendeleyerek sorun salt “bilim ve sanat” alan›yla s›n›rl› tutulmaya çal›fl›lm›flt›r. Benzer durum iki çizgiyi savunma noktas›nda da kendisini göstermifltir. Parti, Marksizmin sa¤ cepheden revizyona u¤rat›lmas›na karfl› ç›kma ad› alt›nda sol-sekter oportünist fikirlere karfl› ideolojik mücadeleyi adeta unutmufl veya küçümsemifltir. Durum böyle olunca elbetteki iki çizgiyle yüz fikir 28


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

yasas› aras›ndaki diyalektik ba¤›n kurulmas› da ne teorik ne de pratik olarak kavranamam›flt›r. Bu, sosyalizm sorunlar›, özellikle de siyasi alan için çok önemlidir. Dolay›s›yla bu sorun üzerinde derinlikli ve kapsaml› tart›flma yürütmek ihtiyaçt›r. Özcesi parti aç›s›ndan konuya iliflkin teorik tart›flmalar ve ayd›nlanman›n yo¤unlaflt›¤› dönem 1980’li y›llar›n sonu ve 90’l› y›llar olmas›na karfl›n, ancak bunun yeterince doyuma uluflt›¤› da ne yaz›kki söylenemez. Örne¤in “yüz fikir ak›m› tart›fls›n” yasas›, yaz›m›z›n ak›fl› içerisinde de kapsaml› bir flekilde elefltirisini yapaca¤›m›z gibi “bilim ve sanat›n geliflimi” alan›na s›k›flt›r›larak ele al›n›yordu. Ya da Mao’nun konuya iliflkin vurgular› sadece “bilim ve sanat alan› için geçerlidir” sonucuna gidiliyordu. “Yüz çiçek yanyana açs›n, yüz fikir ak›m› tart›fls›n” ilkesini, sanat ve bilim alan›yla s›n›rlamak do¤ru bir anlay›fl-siyaset olur mu? Mao, neler söylüyor, biz neyi anlad›k-anlamal›y›z veya bu yasay› siyasi alanlara da yaymak do¤ru bir siyaset olur mu? Dahas› Mao, ad› geçen makalesinde tart›flmaya yer b›rakmayacak flekilde çok partilili¤i savunmas›na karfl›n ancak nedenniçin Çin’de komünist partisi d›fl›nda baflka partiler kurulmam›fl-kurulmad›? Bu partiler bir yasa¤›n sonucu mu, yoksa ihtiyaç duyulmad›¤› için mi kurulmad›? Sözkonusu yasay›-ilkeyi devrim öncesi günümüz koflullar›na nas›l uyarlayabiliriz, vb. gibi önemli-temel soru ve sorunlar›n yan›t›n› Maoistler olarak vermek zorunday›z. E¤er bu, vb. gibi sorular›n zaman›nda ve yerinde do¤ru yan›tlayamazsak, bugün geçmiflte sol do¤matizmden esinlenerek içine düfltü¤ümüz hatalar› bu kez sa¤’dan tekrarlam›fl oluruz. Çünkü genel olarak söyeleyecek olursak gerek ulusal gerekse küresel düz29

lemde sa¤-liberalizmin en billurlaflm›fl ve sistematize hali olan revizyonist ve reformist ideolojik hegamonya hakim durumdad›r. Günümüzde, özellikle de ‘90’l› y›llar›n bafl›ndan sonra emperyalizmin paral› memuru besleme teorisiyenler neo-liberal küresel emperyalist dünya düzenini pekifltirmek için “demokrasi”, “insan haklar›”, “sivil toplum” “çok kültürlülük” vb. gibi söylemler ad› alt›nda dünya halklar›n›n bilinci üzerinde hegamonya kurmaya çal›fl›yor. Dönem dönem de bunda baflar›l› olabiliyorlar. Ki bu söylemlerin daha önce de vurgulad›¤›m›z gibi, özellikle de devrimci dalga ve hareketin geriledi¤i dönemlerde Maoist hareket ve taban›n› da etkilemedi¤i söylenemez. Bir kez daha alt›n› çizerek vurgulamak isteriz ki, günümüz aç›s›ndan ideolojik ak›mlar içerisinde okun sivri ucunu her zamankinden daha fazla revizyonizm-reformizme yöneltmeliyiz. Baflkan Mao diyor ki; “do¤mac›l›¤› elefltirirken revizyonizmi elefltirmeye de dikkat etmeliyiz. Revizyonizm ya da sa¤ oportünizm, do¤mac›l›ktan da tehlikeli bir burjuva düflünce e¤ilimidir. Revizyonistler ya da sa¤ oportünistler, hem marksizme sözde hizmet ederler, hem de ‘do¤mac›l›k’a çatarlar. Ama as›l hedefleri marksizmin en temel ö¤eleridir. Materyalizme ve diyalekti¤e karfl› olduklar› gibi, Demokratik Halk Diktatörlü¤ü’nü ve partiyi zay›flatmaya, sosyalist dönüflümü ve kuruluflu geciktirmeye de çal›fl›rlar.” Ayn› durum devrim öncesi dönem için de geçerlidir. Bu, dünyada ve ülkemizde reformist-revizyonist tasfiyeci dalga ve ak›mlar›n etkili oldu¤u günümüz aç›s›ndan daha bir geçerlidir. Dolay›s›yla sa¤ oportünist, özellikle de revizyonist-reformist görüfl ve e¤ilimlere karfl› daha uyan›k ve tetikte olmal›y›z.


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

Hehangi bir yanl›fl düflünce ve sapmaya karfl› mücadele yürütürken e¤er di¤erini unutur veya küçümsersek, o zaman birinden kurtulal›m diye di¤er sapmaya düflmemiz kaç›n›lmaz olur. Dönem itibar›yla birine ilk yumru¤u do¤rultmam›z farkl›, ama di¤erini görmezlikten gelmemiz farkl›d›r. Bu bilinçten hareketledirki, yani sorunun do¤ru alg›lanmas› için bu slogan›n tarihsel kökleri, politik anlam› ve Çin’in sosyalizm koflullar›nda nas›l ortaya ç›kt›¤›na dair bilgileri aktaral›m.

1-Tarihsel Kökü, Siyasi Anlam› ve Sosyalizm Koflullar›nda Ortaya Ç›k›fl Tarihi Öncelikle “yüz çiçek yanyana açs›n”, “yüz fikir ak›m› tart›fls›n” sözünün Mao’ya ait olmad›¤›n› belirtelim. “‹kisi de eski birer Çin atasözüdür.” Bu iki atasözüne yüklenen siyasi anlam flöyle förmüle edilmektedir:

yaz›l›fl tarihi ve Mao’nun söyleminden hareket edilirse sosyalist sistemin “temelli” olarak kuruldu¤u ilk y›ld›r. Yani 1956 y›l›. Bu slogan veya siyaset sadece “bilim ve sanat›n ilerlemesi” için mi saptanm›fl? Hay›r! ‹lk ç›k›fl itibar›yla esasta bu alan için belirlenirken, ancak daha sonra yasaya iliflkin kaleme al›nan makalenin ak›fl› içerisinde de anlafl›laca¤› üzere bu, siyasi alanlar için de geçerlidir diye belirleme yap›lmaktad›r. Ki çok partililik vb. anlay›fllar tamam›yla bu yasa gere¤i savunulmaktad›r. Demokratik Halk ‹ktidar› koflullar›nda burjuva ve küçük burjuva demokratik partilerin kurulmas›na izin verilecek mi? Tabii ki evet! Bu, Maoist partinin program›nda da net ve aç›k bir flekilde vurgulanmaktad›r. Dolay›s›yla bu konuda teorik olarak tart›fl›lacak fazla bir sorun yok. ‹flin tart›fl›lacak boyutu sadece fludur: Mao taraf›ndan savunulan bu tezin pratikte uygulanmamas›n›n neden-niçinleri üzerinde tart›flmak olacakt›r.

“Uzun süreli birarada yaflama ve karfl›l›kl› denetleme”.

Mao, sosyalizm koflullar›nda komünist partisi d›fl›nda di¤er partilerin de kurulmaMao der ki bu sloganlar; “Çin’deki özel s›n› savunuyor mu? Evet! Konuya iliflkin koflullar›n ›fl›¤› alt›nda, sosyalist bir top - ileri sürdü¤ü tezler flunlar: lumda, çeflitli çeliflkilerin hala var oluflu “Uzun zaman birarada yaflama ve kar nun kabülüne dayan›larak ve ülkenin eko - fl›l›kl› denetim slogan› da ülkemizdeki be nomik ve kültürel kalk›nmas›n›n h›zland› - lirli tarihsel koflullar›n bir sonucudur, bir r›lmas› gere¤ine uyularak ortaya at›lm›fl - denbire ortaya at›lmam›flt›r, y›llar›n bir t›r.” (Teori ve Pratik. Sf,102) ürünüdür. Uzun zaman birarada yaflama Bu siyasetin saptanmas›n›n ana nedeni ise ayn› adl› kitapta flöyle aç›klanmaktad›r:

fikri, uzun süredir vard›, ama sosyalist sis temin temelli olarak kuruldu¤u geçen y›l, “Yüz çiçek yanyana açs›n, yüz fikir bu slogan aç›k bir biçimde ortaya konul ak›m› tart›fls›n siyaseti, sanat›n geliflmesi - mufltur. Burjuva ve küçük-burjuva demok ni ve bilimin ilerlemesini sa¤lamak için ratik partilerin, iflçi s›n›f›n›n partisi ile yan saptand›.” yana uzun bir süre bulunmas›na niçin izin Bu slogan›n ve siyasetin Çin devrimi verilmelidir? Sosyalizm davas›nda da, hal sonras› aç›ktan saptan›fl tarihi; makalenin k› birlefltirme görevine kendilerini gerçek 30


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

ten adam›fl ve halk›n güvenini kazanm›fl r›yorsa; di¤er bütün demokratik partilerle uzun sü (5) Komünist partisinin önderli¤ini za re birarada varolma siyasetini benimse - y›flatmaya, ortadan kald›rmaya de¤il de memek için hiç bir neden yoktur.” (abç) güçlendirmeye çal›fl›yorsa; (age, sf,108) (6) Uluslararas› sosyalist dayan›flma Mao, demokratik ve sosyalist iktidar ya ve dünyan›n bar›flsever halklar›n›n da süresince söz ve pratik duruflun do¤rulu¤u yan›flmas›na zararl› de¤il, yararl› ise. ve yanl›fl›l›¤›n› ise afla¤›daki alt› ilkeyle Bu alt› ölçütten en önemlileri, sosyalist do¤rudan ba¤›nt›l› olarak ele almaktad›r: yol ve partinin önderli¤i ile ilgili olanlar “(1) Çeflitli milliyetlere mensup halk› - d›r. Bu ölçütler, halk aras›ndaki çeflitli so m›z birbirine ba¤l›yor ve onlar› parçala - runlar›n serbest tart›flmas›n› engellemek için de¤il, özendirmek için ortaya at›lm›fl m›yorsa; t›r. Bu ölçütleri kabul etmeyenler, gene de (2) Sosyalist dönüflüm ve kurulufla ya - kendi görüfllerini öne sürer ve savunabi rarl›ysa ve zararl› de¤ilse; lirler.” ( Teori ve Pratik, sf.107) (3) Demokratik Halk Diktatörlü¤ü’nü Devrim sonras› çok partilili¤e iliflkin zay›flatmaya de¤il, güçlendirmeye yard›m Maoist partinin program›nda flunlar geçmektedir: ediyorsa; “92) ‹ktidar›n orta¤› durumundaki (4) Demokratik merkeziyetçili¤i zay›f devrimci s›n›flar›n kendilerini ifade ede lat›p çökertmeye de¤il, güçlendirmeye ya cek parti ve örgütlenmelerine dokunulma yacakt›r.” (Yeni Demokratik Cumhuriyet Program›, madde: 92) Bu belirlemenin tarihçesine ve anlam›Demokratik halk iktidarının sınıf na iliflkin özet bilgileri aktard›ktan sonra bileşenleriyle sosyalizm dönemi ikitart›k bu yasa-ilkeden devrim sonras› ve darın sınıf bileşenlerinin bir ve aynı öncesi alg›lamam›z gereken teorik-pratik olmadığını Maoist parti programının sorunlar üzerine kavray›fl›m›z› derinlefltiteorik bölümünü açımlarken ayrıntı- rebiliriz. Önce bu slogana yüklenen siyasi anlam üzerinde teorik tart›flmay› yürütelarıyla ortaya koymuştuk. Yine bu lim: iktidarın biçimde burjuva özde ise

proleteryanın iktidarı olduğunu da teorik olarak temellendirmiştik. Demokratik Halk Devrimi ve iktidarının sınıf bileşenlerinin kendi sınıf partilerini kurmaları önünde bir engel olmayacağına dair Yeni Demokratik Cumhuriyet programında doğru ve gerekli vurgular yapılmıştır

31

2. Uzun Süreli Birarada Yaflama ve Karfl›l›kl› Denetim Yukar›ya aktard›k. Mao, “yüz çiçek yanyana açs›n,” “yüz fikir ak›m› tart›fls›n”, iki eski Çin atasözünü demokratik ve sosyalist iktidar koflullar›na “uzun süreli birarada yaflama ve karfl›l›kl› denetleme” olarak uyarlamaktad›r. Bu nokta çok önemlidir. Konunun birinci boyutunu bu yasay›, daha do¤rusu anlay›fl› temel-ilkesel bir an-


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

lay›fl ve siyaset olarak m› ele alaca¤›z, yoksa sadece bir döneme iliflkin taktik bir politika olarak m›? ‹kinci boyutu ise yine bununla ba¤›t›l› olarak, bu yasan›n devrim sonras› demokratik-sosyalist iktidar koflullar›, devrim öncesi mücadele süreci ve parti içi mücadeleyle diyalektik ba¤›n› nas›l ele almal›y›z-al›nmal›d›r? Öncelikle belirtelim: Bu konu bizim için ilkesel bir sorundur. ‹lkesel fikir denilince, bununla ana fikir (stratejik) anlafl›lmal›d›r. Mao’nun yorumuyla sözkonusu yasa, tamam›yla s›n›flar ve s›n›f mücadelesi alan›nda yans›mas›n› bulan z›tlar›n birli¤i kanununun kendisidir. Bu sözler politik anlam›n› s›n›f mücadelesi ve Çin soyalizm koflullar›nda ald›¤›na göre dolay›s›ylad›r ki farkl› politik fikirler s›n›flar, parti ve sosyalizm varoldu¤u müddetçe de devam edecektir. Dikkat edilsin politik fikirler sözcü¤ünü kullan›yoruz. Neden? Çünkü politik fikirle fikir kavram› birbirinden farkl› fleylerdir. Fikir sözcü¤ü her türden (buna politik de dahildir) fikri kapsarken, ancak politik fikir, söylemi tamam›yla farkl› s›n›flar ve bu s›n›flara mensup kiflilerin siyasi dünya görüfllerini kapsar. Her fikir bir s›n›fa ve ideolojiye denk düflmez, ama her politik fikir bir s›n›fa ve ideolojiye denk düfler. Örne¤in bir tv’nin, bir bilgisayar›n, bir çamafl›r makinesinin aç›l›p kapanmas›, bir elbise giyimi, bir yeme¤in yap›lmas›, yemek zevki, yüzme, teknik, askeri teknik ve taktik bilgiler, vb.gibi konulara iliflkin bir bujruva, bir proleter ve komünistte ayn› fikire sahip olabilir, ama politik bir konuda, baflta da ilkesel konularda bir komünistle bir burjuva ayn› ana fikri savunmaz-savunamaz. Çünkü politik alandaki fikir farkl›l›¤› kayna¤›n› tamam›yla farkl› s›n›flardan al›r. Ve günümüzün s›n›fl› dünyas›nda küçük çocuklar (henüz neyin ne oldu¤unu ve üretimin herhangi bir alan›nda üretim yapacak yaflta olmayan) hariç her insan belli bir s›n›fa aittir. Onun gibi yaflar, onun gibi düflünür. Ama az önce örne¤ini sundu¤umuz sosyal alana iliflkin fikirler ve farkl›l›klar

s›n›fl› toplumda oldu¤u gibi komünist toplumda da varolacakt›r. Bu bilgiler her insan›n üretim sonucu elde edece¤i ve paylaflaca¤› sosyal yaflamla do¤rudan ba¤›nt›l› fikirlerdir. Dolay›s›yla her toplumsal kesitte varolacakt›r. Bu noktaya de¤inmemizin nedeni, sözkonusu kavramlar›n yerli yerinde do¤ru kullan›lmamas›d›r. Daha fazla ayr›nt›ya girmeden tekrar ana konumuza dönelim. Bu konuyu üç ara bafll›k alt›nda ele al›p irdeleyece¤iz. Bunlar; devrim sonras› ve öncesi toplumsal ve mücadele süreçleri ve parti içi mücadele alanlar› olacakt›r. A-Demokratik ve Sosyalist ‹ktidar Dönemi Daha önce de vurgusunu yapt›¤›m›z gibi her politik fikrin mutlak bir flekilde s›n›fsal dokusu vard›r. Dolay›s›yla herhangi bir toplumda farkl› bir politik fikirden ve fikirlerden veya bir partinin varl›¤›ndan sözediyorsak, demekki orada farkl› s›n›flar da var demektir. ‹fade tarz›m›z› tersten kural›m. S›n›flar varoldu¤u müddetçe veya s›n›flar›n varl›¤›ndan sözetti¤imiz bir toplumda orada farkl› politik fikirler de var demektir. Devletin, s›n›rlar›n, eme¤in özel mülküyeti, herkesten emegine ve yetene¤ine göre ilkesi ve sosyal iflbölümünün mecburi oldu¤u, kolhozlar ve solhozlar›n devam etti¤i, kafa ile kol, köy ile kent, yönetenle yönetilen aras›nda, emperyalizm ve gerici devletlerle olan çeliflki ve nesnelli¤inin devam etti¤i yerde, farkl› s›n›flar ve bunun fikir alan›nda yans›mas› olan farkl› politik fikirler de mutlak bir flekilde varl›¤›n› sürdürecektir. Bu, ister farkl› bir parti fleklinde kendisini ifade etsin, ister bir parti içerisinde ve isterse tek partili toplumlarda (yasak olsun veya olmas›n) mutlak bir flekilde olur. Farkl› politik fikirlerden sözediliyorsa bu farkl› s›n›flar›n varl›¤› gerçekli¤indendir. 32


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

Farkl› s›n›flar denilince, bununla hemen üretim araçlar› üzerindeki özel mülküyet anlafl›lmas›n. Evet köleci toplumdan kapitalist topluma kadar bütün toplumlar›n üst yap›s›na, daha do¤rusu alt ve üst yap› iliflkilerine yön veren üretim araçlar› üzerindeki özel mülkiyettir. Üretim araçlar› üzerindeki özel mülkiyete demokratik iktidar koflullar›nda s›n›rl› ve geçici de olsa izin verilecektir. Ancak bu demek de¤ildir ki, yani üretim araçlar› üzerindeki özel mülkiyet kalk›nca veya yasaklan›nca politik alandaki fikir farkl›l›klar› da ortadan kalkacak. Bu, iflin bir boyutunu oluflturur. Daha do¤rusu üretim araçlar› üzerindeki özel mülkiyet iliflkilerine son vermek, üretim araçlar›n› toplumun kollektif mal› yapmak demek, yukar›ya aktard›¤›m›z çeliflki ve olgular›n da ortadan kalkaca¤› anlam›na gelmez. Tüm bunlar ad›m ad›m demokratik-sosyalist devrim süreci boyunca sönecektir. Birden bire ortadan kalkmaz. Uzun bir tarihi süreci kapsayacakt›r. Efldeyiflle bir politik söylemin, dahas› en özlü ifadeyle “herkesten yetene¤ine herkesin eme¤ine göre ilkesinin” geçerli oldu¤u tüm toplumsal süreçlerde farkl› politik fikirler olacakt›r. Komünist fikirlerden sözediyorsak bunun karfl›t› da var demektir. Nas›l ki burjuva fikirlerden tek bafl›na sözedilemezse öyle de komünist fikirlerden de sözedilemez. Kald› ki sosyalist toplum diye bafll› bafl›na bir toplum biçimi yotur. Bu, kapitalizmden komünizme geçifl için bir ara-geçici toplum biçimidir. Bu toplum biçimi hem komünist toplumun hem de kapitalizmin ortak özelliklerini tafl›r. Do¤ru bir ideolojik-politik hatta yürürsen komünizme, de¤ilse tekrar gerici-burjuva iktidarlara geri dönüfl olur. 33

Buna göre devrim sonras› demokratik ve sosyalist toplumun kaderini belirleyecek ana gücün üst yap›, bu yap› içerisinde de belirleyici olan kurumun komünist partisi oldu¤u kendili¤inden a盤a ç›k›yor. Gerek demokratik gerekse sosyalist toplum boyunca bir dizi çeliflkinin devam etti¤ini-edece¤ini her marksist bilir. Fakat bu çeliflkilerin bilimsel tespiti; niteli¤i ve çözüm yöntemi konusunda her mlm ve marksist görünümlü hareket ayn› görüfllere sahip de¤il. Sosyalizm sorunlar› konusunda, hem de bütünlüklü sorunlar›nda MLM’lerle revizyonist, troçkist, dahas› bilumum sa¤ ve sol oportünist ak›mlar temelde farkl› fikirlere sahiptirler. Bilinir ki her marksist ve komünist görünümlü oportünist ak›m ve flahsiyette sosyalizm ve komünizmi savunmaktad›r. ‹flte meselenin kilit noktas› da buras›d›r. Yani komünizmi ve sosyalizmi hangi ideoloji ve devrim program› ›fl›¤›nda savunuyor, devlet, devrim ve gelece¤in iktidarlar› noktas›nda savundu¤u temel ilkeler neler, proletarya diktatörlü¤ünü kim ve ne için uygulayacak ve nas›l devam ettirecek, bunun mücadele ve örgütlenme biçimleri nas›l olacak, parti mi kitleler mi, iktidar m› kitleler mi, devlet mi devletsizli¤e gidifl mi, nas›l bir demokrasi ve diktatörlük, ulusal ve uluslararas› düzlemde enternasnoyanilizmi yoksa milliyetçilik ve devlet floveniz mi esas al›nacak vb. gibi temel sorunlara iliflkin fikir ve pratikler bugünden yar›na bir partinin gerçek niteli¤ini ortayla koyar. O halde tart›flmam›z› demokratik halk iktidar› koflullar›nda çok partili sistemi ba¤›nt›s›yla ele al›p derinlefltirelim.

1-Demokratik Halk ‹ktidar› ve Çok Partililik


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

Bir kez daha belirtmek isterizki Demokratik Halk iktidar› dönemi, baflka bir deyiflle Yeni Demokratik Cumhuriyet’in hüküm sürece¤i siyasi sistem düzeni, yar›-sömürge yar›-feodal sosyo ekonomik yap›ya sahip ülkelerdeki anti-feodal, anti-emperyalist devrim sonras› sosyalizme geçmek için geçici olarak kurulan ara bir toplumsal süreçtir. Buradan kesintisiz bir flekilde sosyalizme geçmek için ekonomik, siyasi ve kültürel flartlar sa¤lanacakt›r. Bunlar sa¤lanmadan sosyalizme geçilemez. Ki bu gibi ülkelerde sosyalist devrimin demokratik devrimin mant›ksal sonucu olmas› da tamam›yla sözkonusu devrime komünist partisinin önderlik yapmas› ve bu iktidar›n özünde sosyalist bir iktidar olmas› gerçekli¤inden kaynakl›d›r. Tabii ki bu geçifl öylesine aniden ve bir günde gerçekleflmez. Belli bir süreyi kapsayacakt›r. Bunun ekonomik, politik ve kültürel flartlar› ad›m ad›m haz›rlanacakt›r. Önemle belirtmeliyiz ki bu geçifl zora dayal› bir devrim yöntemiyle de¤il, bar›flç›l ve tedricen olacakt›r. fiüphesiz ki bu dönem itibar›yla komünist partisinin genel çizgisi ya da genel görevi, Mao’nun iflaret etti¤i gibi “esas olarak, ülkenin sanayilefl mesini ve tar›m›n, el sanatlar›n›n kapitalist sanayi ve ticaretin sosyalist dönüflümünü oldukça uzun bir süre içinde tamamlamak t›r.” Demokratik Halk ‹ktidar›n›n s›n›f bileflenleriyle sosyalizm dönemi ikitdar›n s›n›f bileflenlerinin bir ve ayn› olmad›¤›n› Maoist parti program›n›n teorik bölümünü aç›mlarken ayr›nt›lar›yla ortaya koymufltuk. Yine bu iktidar›n biçimde burjuva özde ise proleteryan›n iktidar› oldu¤unu da teorik olarak temellendirmifltik. Demokratik Halk Devrimi ve iktidar›n›n s›n›f bileflenlerinin kendi s›n›f partilerini kurmalar›

önünde bir engel olmayaca¤›na dair Yeni Demokratik Cumhuriyet program›nda do¤ru ve gerekli vurgular yap›lm›flt›r. Dolay›s›yla ayn› fleyleri buraya tekrar aktarmayaca¤›z. Bizim üzerinde durmak istedi¤imiz farkl› partilerin varl›¤›n›n demokratik iktidar ve sosyalizm dönemi için bir ihtiyaç olup olmamas›ndan öte bir gerçeklik olarak kabul edilmesidir. Sorunun merkezine ihtiyaç m› de¤il mi tart›flmas›n› koydun mu orada ifl tamam›yla subjektif yorumlara kal›r. Ama sorunu bu toplumlar›n gerçekte bir parças› olarak görmen durumunda t›pk› komünist partisi gibi di¤er partileri de bu sistemler için birer zornunlu ihtiyaç olarak görürsün. Ancak o zaman sözkonusu partilerin kurulup kurulmamas›n› bir hak olma tart›flmas›ndan ç›kartm›fl olursun. Aksi anlay›fl ve siyasetlerin demokratik iktidar, demokrasi ile uzaktan yak›ndan iliflkisi olmaz. Öyle ki t›pk› geçmiflin sosyal faflist iktidarlar› olup ç›kars›n. Komünistler demokrasi ve demokratiklik konusunda bugünün gerici, hatta faflist diktatörlüklerinden geri bir iktidar biçimini savunamaz. Böyle iktidarlara proleter demokratik iktidarlar da demez. Farkl› s›n›flar var: Milli burjuvazi, küçük burjuvazi, proletarya ve köylülük s›n›f› var. Bir yanda bu s›n›flar› devrimin dostlar› ve ittifak gücü olarak de¤erlendireceksin, dahas› gelece¤in iktidar›n›n ortaklar› olarak saptayacaks›n, ama öte yanda ayn› s›n›flar için kendilerini siyasi alanda temsil edecek parti kurmas›na izin vermeyeceksin. Böyle demokrasi ve demokratik diktatörlük olmaz. Hiç kuflku yok ki demokrasinin kendisi de bir diktatörlük biçimidir. Her devlet biçimi bir diktatörlük ve ayn› zamanda özünde zoru temsil eder. Fakat her diktatörlü¤e34


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

devlet biçimine karakterini verecek olan da bu iktidara yön veren ideoloji ve siyasi çizgi olacakt›r. Kendisini marksist, hatta demokrat olarak ifade eden herkes, dahas› burjuvazinin kendisi bile demokrasiyi ve demokratik merkeziyetçilik ilkesini savunuyor. Ama nas›l savunuyor ve savunuluyor? Meselenin püf noktas› da buras›d›r. “Aynas› ifltir kiflinin, lafa bak›lmaz!” Bilinirki bir insan›n kendisini demokrat ilan etmesiyle demokrat veya komünist olunmuyor. Bu, bir dünya görüflüdür, politik yaflam felsefesidir. En de¤me faflisti dahi lafa geldi¤nde kendisini demokrat ve demokrasi yanl›s› olarakk gösteriyor. Ama gerçekte politik çizgileri ve dünya görüflleri böyle mi? En ›rkç›-en floven faflistler bile kendisini demokrat olarak savunuyor. Hitlerin “nasyonal sosyalizm” tezlerini hat›rlatmaya gerek görmüyoruz. Hiç kimse ve parti “ben-biz faflistiz” diye bir tezi aç›ktan savunmuyor-savunmaya cesaret etmiyor. Çünkü faflizm ve faflist ideoloji dünyada teflhir olmufl bir görüfl ve rejimdir. Bunu bir kenara b›rakal›m, burjuvaziyi siyasi alanda temsil eden partilerden hiç birisi “biz burjuvazinin partisiyiz” diye aç›ktan bir savunu yapmaya cesaret edemiyor. Niye cesaret 35

etmiyorler? Üzerlerinde devlet bas›k›s› m› var? Hay›r! Sömürüp ezdikleri kitlelere gerçek yüzünü göstermekten korktuklar› için cesaret edemiyorlar. Çünkü gerçekleri söyledikleri zaman toplumun %95’ini oluflturan iflçi ve di¤er emekçi s›n›ftan insanlar› kendi ekonomik-politik ç›karlar› için pefllerinde yürütemeyeceklerdir. Herhangi bir s›n›f›n damgas›n› tafl›mayan bir devlet ve onun rejimi yoktur. En demokratik iktidar bile esasta bir s›n›f›n damgas›n› tafl›r. Yalan ve demagoji üzerinden diktatörlüklerini gizlemeye çal›fl›yorlar. Dolay›s›yla bu s›n›flar ve paral› ideologlar›n›n sözünü etti¤i “demokrasi” ve demokratikli¤in tümü burjuvazi içindir. Onun ç›karlar›n› korumak içindir. ‹stedi¤i zaman faflizme baflvurmas› da tamam›yla bu ekonomik-politik ç›karlar› gere¤idir. Ne diyoruz, neyi savunuyoruz? Savafl siyasetin baflka araçlarla(silah) devam›ysa, siyasette ekonominin yo¤unlaflm›fl ifadesidir. Bu MLM kurama göre her siyasi sistem belli bir s›n›f›n ekonomik ç›karlar› do¤rultusunda flekillenir-yürür anlam›na gelir. Bu da feodalizm ve kapitalizmin hakim üretim biçimi oldu¤u toplum-sistemlerdeki demokrasi ancak büyük toprak a¤alar› ve burjuvazi s›n›f› için demokrasi, emekçi s›n›flar için

Mevcut tüm gerici iktidarlar çoğunluğun iradesini temsil etmemektedir. Bir avuç azınlığın iradesi ve çıkarlarını temsil etmektedirler. Dolayısıyla mevcut devletlerin iktidar ve hükümetlerinin hiçbirisi demokratik bir şekilde yönetilmemektedir. Hepsi de anti demokratik gerici diktatörlüklerdir


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

diktatörlükten baflka bir anlama gelmez. Toplumun bir avuç az›nl›¤› için demokrasi ezici ço¤unluk içinse zulüm ve bask› tüm köleci, feodal ve burjuva s›n›flar ve devletlerin ortak politik karakteridir. Bu üç toplumun sömürü biçimi farkl› olsa da ancak her üç toplumsal sistemin özünü oluflturan ekonomik sömürüdür. Dolay›s›ylad›r ki, bir baflka ifadeyle ‹sveç’ten ABD, Fransa-‹ngiltere gibi emperyalist devletlere oradan da yar›-sömürge ülkelerdeki yönetici s›n›flar›n ekonomik olarak beslendi¤i ana kaynak halk› sömürmek oldu¤undan, buralardaki politik rejimlerin hepsinin niteli¤i de gericidir. Dahas›, kimisi gerici burjuva ideolojisinin en gerici hali olan faflizmle yönetilmektedir. Benzer durum proletarya önderlikli demokratik ve sosyalist iktidar dönemleri için de geçerlidir. fiimdi ona bakal›m.

Demokratik iktidar koflullar›nda nas›l bir demokrasi ve demokratik merkeziyetçilik? Yukar›da vurgusunu yapt›k. ‹dealize edilmifl saf bir demokrasi yoktur. S›n›flar üstü ve s›n›rs›z bir demokrasiden sözedilemez. Demokrasi kavram›n›n içini boflaltarak “saf” ve s›n›fs›z göstermek, burjuvazi ve onun ipli¤inde dokunmufl reformistlerin kitlelerin bilincini hegamonya alt›na almak için uygudurulmufl kocaman bir ideolojik demagoji-yalan ve çarp›tmad›r. Bu, “saf demokarsi” dedikleri fley uydurulmufl soyut ve abart›l› sözlerdir. Lenin yoldafl›n dedi¤i gibi “her demokrasi, toplumun siyasi düzeninin bir biçimi olarak, nihai bak›m dan üretime hizmet eder ve nihai bak›m dan o toplumun üretim iliflkileri taraf›n dan belirlenir.” Oportünüst ve reformistlerin iddia etti¤i gibi “saf demokrasi”yi s›n›fl› toplum dün-

yas›nda gerçeklefltirmenin imkan› yoktur. Bu, Proletarya ve di¤er emekçi s›n›flarla feodal-burjuva s›n›flar› uzlaflt›rman›n sa¤ oportünist teorisidir. S›n›flar›n ekonomik ç›kar›n›n siyasi alandaki bir organizasyonu olan devlet oldu¤u yerde, yani “devlet bir s›n›f›n di¤er s›n›flar üzerindeki bask› arac›” ise o halde devletin oldu¤u yerde, hem de demokrasinin en çok geliflti¤i-geliflece¤i sosyalist ülkelerde bile yasaklar olacakt›r. Siyasi kanunlar›n kendisi yasak demektir. Anayasan›n kendisi bile yasaklar kanunudur. Daha aç›kças› üst yap› dedi¤imiz devletin oldu¤u yerde yasalar ve yasaklar da olacakt›r. Yoksa devlet diye bir olgudan sözedilemez. Bu ba¤lamda tart›flt›¤›m›z sorun devletin varl›¤›n› nas›l ad›m ad›m söndürece¤iz ve bununla do¤rudan ba¤›nt›l› olan “yasak” olgusunu nas›l ve ne flekilde ortadan kald›r›r›z, soru ve sorunlar› üzerinde bilinç aç›kl›¤› yakalamakt›r. O halde özünde proleter ama biçimde burjuva olan Demokratik Halk ‹ktidar› süresince hangi s›n›flar ve kim için ve nas›l bir demokrasi sorusunu yan›tlayarak tart›flmam›z› derinlefltirmeye çal›flal›m. Bu sorunun do¤ru yan›t› ise ancak do¤ru bir demokratik merkeziyetçilik anlay›fl›na sahip olmakla verilebilir. Demokratik merkeziyetçilik sadece bir partinin irade ve eylem birli¤i için geçerli de¤il, bir devletin yönetilmesi için de geçerlidir. Maoist partinin tüzü¤ünde ve gelece¤in devletinin anayasas›nda demokratik merkeziyetçilik ilkesi mevcut. S›n›fl› toplumlar›n; partinin ve devletin oldu¤u yerde demokratik merkeziyetçilik de olur. Maoistler aç›s›ndan demokratik ve merkeziyetçi yan birbirinden ayr›lmaz. Bu iki olgu bir madalyonun iki yüzünü oluflturur. Birinin bir dönem daha fazla öne geçmesi, di¤erinin önemini ortadan kald›rmaz. Her iki yan sürekli olarak dengede duramaz. Bu, z›tlar›n birli¤i yasas›na terstir. Dolay›s›yla biri bir dönem daha fazla öne geçer. Veya birisi bir dönem daha 36


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

fazla önemsenmek zorundad›r. Siyasi toplum yaflam›nda, özellikle de demokratik ve sosyalist toplumlarda devletin politik yönetim flekline ana ruhunu verecek olan temel ilkenin “demokratik merkeziyetçilik” oldu¤unu bir kez daha vurgulamak isteriz. Bu toplumlarda savafl koflullar› hariç di¤er dönemlerde demokratik yan a¤›rl›kta olur-olmak zorundad›r. Sözümüzü daha fazla uzatmadan “demokratik merkeziyetçilik” ilkesi denilince ne anl›yoruz/anlamal›y›z sorusu üzerinde bir kez daha dural›m.

Demokratik

Kanl›-kans›z, bar›flç›l-fliddet içeren her türlü mücadele yöntemini içinde bar›nd›r›r. Dahas› devlet sistemleri özünde zoru içerir. Dolay›s›ylad›r ki parti içi iktidar biçimiyle siyasal sistemin iktidar biçimi birbirinden hem nitel hem de öz itibar›yla farkl›d›r. Birbiriyle ortak yanlar› ve ba¤› var m›d›r? Elbette ki vard›r. Fakat bu ortak yan ve ba¤ özsel de¤il biçimseldir. Yeri geldi¤inde bu iki olgu aras›ndaki farkl›l›klara daha kapsaml› ve derinlikli bir flekilde de¤inece¤iz.

Burjuvazi ve burjuva ideologlar›, demokrasi tan›m›n› ekonomik, siyasi ve külMerkeziyetçilik: ‹lk bak›flta demokrasi ve merkeziyetçi türel koflullar›ndan, bir baflka ifadeyle topyanlar birbirine tezat bir flekilde görünebilir. lumun sosyo-ekonomik koflullar›ndan ayr› Ama bu kavramlar› burjuva bilimiyle de¤il ele alarak soyutlar. Onu, ifline geldi¤i gibi de MLM bilimiyle ele al›p irdeledi¤inizde ve formalite bir flekilde savunup- uygulubirbirini tamamlayan ö¤eler oldu¤unu gö- yor. Kendi s›n›f ç›karlar›na dokunuldu¤u rürsünüz. Dolay›s›yla biz konunun daha bir yerde bask› ve zulüm var. Anti-demkoratik netlikle alg›lanmas› için bu kavramlar›n ay- uygulamalar devreye girer. ‹stedi¤i zaman “demokrasi” götürüyorum ad› alt›nda baflr› ayr› aç›l›m›n› yapmaya çal›flaca¤›z. ka uluslar›n kaderlerini, topraklar›n› iflgal yoluyla ilhak eder. Ona göre “demokrasi ve Demokrasi nedir? özgürlük” bir avuç tekelci burjuvazinin Demokrasi kavram› köken itibar›yla ekonomik-siyasi ç›karlar›n›n garanti alt›na Yunanca’d›r. Özlü ifadeyle demokrasi, al›nmas›d›r. Dolay›s›yla tüm yasalar› bu s›“az›nl›¤›n ço¤unluk iradesine ba¤›ml›l›¤› - n›f›n ç›karlar› temel al›narak haz›rlan›r. ‹fln› resmi olarak beyan ve vatandafllar ara - gal ve istila savafllar›nda da görüldü¤ü gibi s›nda eflitlik ve özgürlü¤ü kabul eden bir o, “demokrasiyi”, amac›na ulaflmak için iktidar biçimi” olarak tan›mlanmaktad›r. halka ve ezilen uluslara milli bask›, zulüm Tabii ki biz bunu sadece bir siyasi ikti- ve sömürü uygulaman›n bir maskesi olarak dar biçimine de¤il, ayn› zamanda bir parti- kullan›r. Onun devletinin politik iflleyifl sisyi yönetmeye de uyarlayabiliriz. MLM’ler temi emekçi halk›n politik faaliyetini özaç›s›ndan parti içinde de bir az›nl›k ve ço- gürlefltirmek için de¤il, tam tersine oldukça ¤unluk sorunu vard›r. Partide de irade ve s›n›rlama ve felce u¤ratacak flekilde organieylem birli¤i üzerinden yürüyen yönetim ze edilmifltir. Sözde demokratik haklar ilan flekli sözkonusudur. Dolay›s›yla bu da keli- edilmifl, ama bunlar formaliteyi geçmemenin genifl anlam›nda bir iktidar biçimi- mektedir. Emekçilerin politik-sosyal hakladir. Fakat MLM’ler parti içi mücadelede r›n›n hiç bir garantisi yoktur. Parlemantolahiç bir zaman zor yöntemini savunmaz. r› sözde vard›r. Bu, tamam›yla burjuvazinin Ancak politik devlet sistemleri öyle de¤il. emekçi halk› kand›rmak için bir maske ola37


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

rak kullan›lmaktad›r. ‹stedikleri zaman bu peçeteyi ç›kar›p bir kenara atmaktad›rlar. K›sacas›, onlar›n demokrasisi bir avuç sömürücü için demokrasi iken ço¤uluk için zor ve bask› yöntemidir.

Maoistler ayn› ilkeyi, yani demokratik merkeziyetçilik ilkesini sadece komünist bir partinin örgütlenmesinin temel ilkesi olarak de¤il, gelece¤in toplumun da örgütlenmesinin temel ilkesi olarak savunmaktad›r.

Ama komünistlerin savundu¤u sosyalist demokrasi burjuva demokrasinin tam tersine ço¤unlu¤un gerçek demokrasisidir. O, ekonomik bak›mdan üretim araçlar›n›n sosyalist(toplumsal) mülkiyetine dayan›r. Bu demokraside ›rk, millet ve cinsiyet fark› gözetilmeden her insan “kendi eme¤i ve yetene¤ine” göre ilkesinin geçerli oldu¤u ekonomik, politik ve kültürel haklardan faydalan›r. ‹leride sosyalist demokrasiye iliflkin daha fazla detaylara girece¤imizden geçiyoruz.

“Demokratik halk cumhuriyetinin ör gütlenmesinin temel ilkesi demokratik merkeziyetçiliktir. Bu, bütün yetkilerin çe flitli düzeylerdeki halk kongrelerinde top lanmas›yla demokrasiye tam anlam›n› ve rebilen ve ayn› zamanda bu düzeylerdeki halk kongrelerince kendilerine verilmifl bütün ifllerin merkezi yönetimini sa¤layan ve halk›n demokratik yaflam› için her fleyi koruyan her düzeyde hükümetler arac›l› ¤›yla merkezileflmifl yönetimi güvence alt› na alabilen yönetimin halk meclislerinin elinde olmas› demektir. Tüm iktidar Halk Meclislerine fliar›n›n en yal›n ve somut ifadesi budur.” (Yeni Demokratik Cumhuriyet Program›, madde:80

Demokrasiyle merkeziyetçili¤in do¤ru anlamda kavran›fl› ancak ikisinin de do¤ru diyalektik ba¤›n› kurmaktan geçer. Bunu her zaman için vurguluyoruz. Bu, parti için geçerli oldu¤u gibi bir siyasal toplumdaki iktidar› yönetmek için de geçerlidir. Mao der ki “demokrasi olmadan do¤ru bir mer keziyetçilik olamaz, çünkü insanlar›n dü flünceleri farkl›d›r ve fleyleri kavray›fllar›n da birlik yoksa, o zaman merkeziyetçilik gerçeklefltirilemez.” Öyleyse merkeziyetçilik sorusunu yan›tlayal›m.

Sözkonusu kavramlara iliflkin özet bir aç›klama yapt›ktan sonra flimdi ise bu iktidar koflullar›nda bir demokrasi ve bunun Yüz Fikir Yasas›’yla ba¤›n› tart›flabiliriz.

Daha önce bir çok belgemiz ve yaz›m›zda ifade etti¤imiz gibi demokratik iktidar koflullar› için savundu¤umuz demokrasi, bu iktidar boyunca demokratik iktidar›n orta¤› tüm s›n›flar içindir. Bu s›n›flar (proletarya, köylülük, küçük burjuvazi ve milli Merkeziyetçilik nedir? burjuvazi) toplum nüfusunun %’95’ni oluflBunun tan›m›n› Mao’dan aktaral›m: turmaktad›r. Mevcut egemen s›n›flar “Merkeziyetçilik, kavray›fl, siyaset, (komprador bürokrat burjuvazi, büyük topplanlama, kumanda ve hareket birli¤inin rak a¤alar›) ise toplumun ancak % 5’ini sa¤lanmas› temelinde do¤ru fikirlerin mer - oluflturmaktad›r. ‹flte bizim az›nl›k-ço¤unkezilefltirilmesidir. Buna, merkezi birleflik - luk olgusunda savundu¤umuz da bu az›nl›lik ad› verilir.” (Cilt 6. Sf,256) ¤›n ikitdar› yerine ço¤unluk dedi¤imiz halk Evet Mao, bu tan›m› parti içi yönetim s›n›f ve tabakalar›n›n iktidar›n›n kurulmas›için yap›yor. Ama bu tan›m›n kendisi bir d›r. devleti yönetmek için de geçerlidir. Çünkü Mevcut tüm gerici iktidarlar ço¤unlu38


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

¤un iradesini temsil etmemektedir. Bir avuç az›nl›¤›n iradesi ve ç›karlar›n› temsil etmektedirler. Dolay›s›yla mevcut devletlerin iktidar ve hükümetlerinin hiçbirisi demokratik bir flekilde yönetilmemektedir. Hepsi de anti demokratik gerici diktatörlüklerdir. Burjuva ideologlar› ve paral› kalemflörleri emperyalist ülkelerdeki, daha çokta Bat› avrupa’daki iktidarlar› demokratik olarak halk›n bilincine zikretmeye çal›flmaktad›r. Bunun teorik demagojisini yapmaktad›rlar. Ama gereçek fludur ki ve az önce de iflaret etti¤imiz gibi toplumun ancak %5’lik nüfusunu oluflturan bir avuç

ihtiyac›m›z yoktur. Bilimsellik ve dürüstlük yalan ve demagoji üzerine siyaset yapmaz. Onun siyaset tarz› bir avuç sömürücü az›nl›¤›n de¤il kitlelerin ç›karlar›na uygun olmak zorundad›r. ‹flte bunun için de Demokratik Halk ‹ktidar› halk s›n›f ve tabakalar› için demokrasi iken, bir avuç az›nl›k içinse diktatörlüktür. Diktatörlük derken bununla bir avuç az›nl›¤›n söz hakk›n›n da elinden al›naca¤›n› kastetmiyoruz elbette. Bu konuda savundu¤umuz Yeni Demokratik Cumhuriyet program›n›n 90.maddesi ortada: “Vicdan ve söz özgürlü¤ü önündeki tüm engeller

Komünistler, aynı zamanda en büyük ve en ileri seviyede demokrattır da. Marks, Lenin ve Mao komünist oldukları kadar en ileri ve büyük derecede demokrattırlar da. Çünkü onların insanlığa armağan ettiği bilimsel dünya görüşünün en berrak ve net siyasi hali tüm insanların eşit haklara sahip olacağı komünist toplumdur

zenginler s›n›f›n›n yönetti¤i iktidar nas›l demokratik olabilir. Nas›l az›nl›¤›n ço¤unlu¤a ba¤›ml› oldu¤u bir iktidar biçimi olabilir? Bu ço¤unlu¤un zorla ve hileyle az›nl›¤›n iradesine ba¤›ml›l›¤›n kendisidir. Bu da aç›kça gösteriyorki burjuvazinin iktidarda oldu¤u hiç bir devlet ve iktidar biçimi demokratik olamaz. Buralar demokrasiyle yönetiliyor denemez. Kendi gerici iktidarlar›n› yalan ve demogoji üzerinde yönetmeye çal›flan burjuvazi, elbetteki hangi s›n›f ve s›n›flar›n çakar›n› savundu¤unu da aç›ktan savunmaz. Ama biz Maoistler hangi s›n›f ve nas›l ve kimler için demokrasi savundu¤umuzu aç›ktan a盤a ortaya koyuyoruz. Çünkü bizim yalan ve demagojiye 39

kald›r›lacakt›r!” Bu, hak ve yasa herkes için geçerlidir. Herkes kendi düflüncesi ve inanc›n› özgürce söyleyebilecektir. Faflist ideolojiyi savunan bir insan kalk›p ben faflizmi savunuyorum diyorsa savunsun. Bizim görevimiz bu ideolojiyi teflhir etmektir. Onun nesnel-s›n›fsal kaynaklar›n› kurutmakt›r. Yoksa onu iktidar sopas›yla ortadan kald›ramazs›n. Ancak vurgulamam›z gerekir ki faflist ideolojiyi savunanlara parti ve dernek gibi örgütlenmelerine izin verilmeyecektir. Çünkü faflizm sadece tek tek ülkelerde de¤il dünya çap›nda teflhir olmufl bir ideoloji olmakla birlikte insanl›k alemini “üstün ›rk” ideolojisi ›fl›¤›nda tamam›yla ›rksal temelde bölüp parçalayan, insan› insana düflman eden en anti-demokratik, en


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

y›k›c› en gerici siyasi anlay›fl ve iktidar biçimidir. Daha aç›kças› burjuva ideolojisinin en ›rkç›, en floven, en ba¤naz ve en gerici halidir. Bu ideoloji d›fl›nda di¤er ideolojileri savunanlara kendi düflüncelerini serbestçe savunmalar› önündeki engeller karld›r›laca¤› gibi parti, dernek gibi örgütlenmeleri önünde de engel olunmayacakt›r. Burada flöyle bir tart›flma gündeme gelebilir: Komprador burjuva ve büyük toprak a¤alar›da m› parti kuracak? Önce flunu belirtelim: O koflullarda, yani iktidar› devrilmifl bir s›n›f veya onu parti düzeyinde savunan kimseler kalk›p “biz komprador ve büyük toprak a¤alar›n› savunuyoruz” demez. Bunu mu söylemek istiyorlar, söylesinler. Bu tutumlar› kötü de¤il, iyi olur. Gizli düflman daha tehlikelidir. Bu gerici s›n›flar›n özel mülkiyete dayal› her türlü mal›na el konulmufl, iktidarlar› y›k›lm›fl, halk› sömürüleri ise yasaklanm›flt›r. Dolay›s›yla burada mesele demokratik halk iktidar› koflullar› da olsa üç büyük da¤a hizmet edecek herhangi bir s›n›f›n maddiekonomik varl›¤›na devlet ad›na el koymak ve onlar› siyasi iktidara ortak etmemektir. Sadece yasaklarla iktidar›n yürüdü¤ünü söylemek faflist diktatörlüklerden baflka kap›ya ç›kmaz. Siyasi devrimi yapmak kolayd›r, ama mesele onu sürdürmektir. Bunun için de birinci görev olarak alt yap›-üst yap› iliflkisini do¤ru kurmak, en önemlisi de s›n›f mücadelesini hiç bir zaman aksatmamakt›r. Burada temel mesele halk›n ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel refah›n› sa¤laman›n yan› s›ra bilincini siyasi ve ideolojik aç›dan de¤ifltirip dönüfltürmek olmal›d›r. Devrim yapmak bir kaç on y›l sürebilir. Ama kitlelerin kafas›n› de¤ifltirmek için bir kaç on y›l

yetmez. Yüz y›llar gerekir. D›flta emperyalist gerici kuflatma, içte ise geçmiflin s›n›f kal›nt›lar› ve küçük burjuva al›flkanl›klar›, dahas› soyalist iktidar koflullar›nda hala varl›g›n› devam ettiren s›n›f farkl›l›klar› ve bunun sonucu olarak varl›¤›n› devam ettiren çeflitli politik çeliflkiler itibar›yla sosyalizmden komünizme geçifl süreci çok uzun bir tarihi süreci kapsayacakt›r. Devrim oldu, her fley bitti demekle ifl yürümez. Bu, geçmiflin burjuva ve feodal iktidar sahiplerinin izledi¤i siyasi çizgiden farkl› olmaz. Ne olur? Bu, siyasi iktidara sahip olman›n z›rh›yla her fleyi bir avuç yeni bürokrat burjuvan›n ç›karlar› için her türlü zora baflvurmay› emreder. Geçmifl iktidarlardan fark› kendi ad›na özel mülkü ve maddi varl›¤› olmamas›d›r. Kald› ki Demokratik Halk ‹ktidar› koflullar›nda iktidar›n orta¤› milli burjuva s›n›f›na da afl›r› kar ve sömürü yapmas›na izin verilmeyecektir. Demokratik Halk ‹ktidar›’n›n bafll›ca görevlerinden, hem de birincil görevi sosyalizm inflas›n› kesintisiz bir flekilde gerçeklefltirmektir. Bunu yaparken iç siyasi görevin bafl›nda hiç kuflkusuzki milli burjuvaziyi ekonomik ve siyasi aç›dan ad›m ad›m tasfiye etmek olacakt›r. Yoksa sosyalizme geçilemez. Tabii bunu, kontrol alt›nda tutarak ikna-egitim ve dönüfltürme yoluyla yapacakt›r. Do¤ru ve bar›flç›l bir siyasetle milli burjuvaziye yaklafl›lmas› durumunda bu s›n›f süreç içerisinde ad›m ad›m tasfiye olacakt›r. Herhangi bir parti, kurum veya kiflinin politik düflünce ve duruflunun yanl›fll›¤›do¤rulu¤una iliflkin karar› halk, Mao’nun vurgulad›¤› 6 ilke do¤rultusunda verecektir. Halk sözkonusu 6 ilke ›fl›¤›nda do¤ru ve yanl›fl› ay›rt edecektir. Aslolan da halk› bu 6 ilke ›fl›¤›nda donatmakt›r. Aksi durumda 40


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

hiç bir güç ne demokratik ne de sosyalist iktidar› geri döndüremez-zaafa u¤ratamaz. Demek ki her fleyin bafl› halk› kazanmaktan geçiyor.!

tetmeyi düflünmek ne demokrasi anlay›fl›na ne de demokrat kiflili¤e s›¤ar. Bu, tamam›yla anti-demokratik bir tutum ve iktidar olur. ‹ktidar›n ad›n›n demokratik veya sosKald› ki kendi gerici iktidarlar› döne- yalist olmas›, onun demokratik ve soyalist minde bile “biz flu burjuva veya a¤an›n oldu¤u anlam›na gelmez. Geflmiflte görüp partisiyiz” demeye cesaret edemeyenler de- yaflad›k. Hatta b›rakal›m demokratik ve somokratik halk iktidar› koflullar›nda m› cesa- yalist iktidralar› yaflamay› bir kenara. fiu ret edecekler! Faflist veya gerici diktatörlü- durumda bile kendi saflar›nda veya kendisi ¤ü geri getirecek miyiz diyecekler? Veya d›fl›ndaki grup ve partilerin farkl› görüflleriemperyalizmin askeri, ekonomik ve siyasi ni/faaliyetlerini zorla-fliddetle bast›rmaya, üslerini mi kurup tekrar ona uflakl›k m› ede- hatta öldürmeye kadar giden bir hareket ne ce¤iz, diyecekler? Vars›n desinler! ‹steriz ki kadar demokrat olabilir? Tamam mevcut bunu aç›ktan savunsunlar. Bundan korkma- gerici-faflist diktatörlü¤e karfl› mücadele mal›y›z. Mao’nun dedi¤i gibi “gizli otlar yürütüyor. Bu politik duruflu bak›m›ndan daha zehirlidir.” Aç›k düflman öyle de¤il. devrimcidir. Ama bu, onun gerçekte komünist ve demokrat oldu¤unu göstermez. Bu, toplum için de parti için de böyledir. Meselenin özü gerici s›n›flar›n, yani ik- Kendi iç muhalefetini kanla bast›ran, dost tidardan alafla¤› edilen sömürücü s›n›flar›n güçlere zor kullanmay› tercih eden bir ak›maddi varl›klar›na el koymak, onu, gelifli- m›n demokratikli¤i tart›fl›l›r. Ki bu çizgi saminin temelini oluflturan üretim araçlar› hiplerinin yar›n kuracaklar› iktidarda daha üzerindeki özel mülkiyet edinmesine müsa- anti-demokratik olaca¤›n› flimdiden söyleade etmemektir. Farkl› bir politik düflünce- yelim. Komünistler, demokratik ve sosyayi (faflistte olsa) yasalarla ve en önemlisi de list iktidarlar en burjuva demokratlar ve deyasaklarla ortadan kald›ramay›z! Aslolan o mokratik ülkelerden daha ileri düzeyde dedüflünceyi meydana getiren maddi varl›kla- mokratik olmak zorundad›r. Komünistlerin r› ( üretim araçlar› üzerindeki özel mülki- amac› herfleyden önce kal›c› bir flekilde yeti, s›n›flar›, devletleri, partileri ve ulusal sosyalist iktidar› korumak de¤il onu da ors›n›rlar›) ortadan kald›rmakt›r. Tüm bunla- tadan kald›rmak ve komünizme varmak r›n kelimenin gerçek anlam›nda sa¤lanma- mücadelesidir. Dolay›s›yla komünistim, s› için de bütün insanl›¤›n “herkesten yete - soyalistim diyen her ak›m ve hareket “en ne¤ine herkesten ihtiyac›na göre” ilkesi- ileri burjuva demokratik” devlet yönetimlenin geçerli oldu¤u komünist topluma ulafl- rinden daha ileri ve yüksek düzeyde demas› flartt›r. Veya dünya çap›nda sosyalist mokratik olmal›d›r. Yoksa ondan fark› sakuflatman›n emperyalist ve gerici dünyay› dece biçimde olur. T›pk› 1960’l› y›llar›n kuflatmas› flartt›r. Daha aç›k bir deyiflle yer sonunda karfl›-devrim kamp›na iltihak eden küremizdeki ülkelerin ezici ço¤unlu¤unun bir dönemin demokratik-sosyalist devletle( en az 3/4’ü) soyalist iktidar alt›nda yafla- ri gibi görünürde sosyalist ama özünde sosmal›d›r. Bu durumda ancak dünya ölçe¤in- yal faflist diktatörlük olmaktan kurtulamazs›n. de komünizme geçilebilir. Farkl› politik düflünceleri yasaklarla al41

Di¤er ülkelerin tarihini bir kenara b›ra-


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

kal›m. Somut konuflal›m. Üzerinde yaflad›¤›m›z siyasi co¤rafyada hüküm süren faflist rejime bakal›m. “Düflünceye özgürlük” kitab›n› dahi yasakl›yor. ‹nsanlar›n kendi kafalar›ndaki düflüncelerini topluma açmas›n›-konuflmas›n› yasakl›yor. O da yetmiyormufl gibi yüzlerce demokrat, ilerici ve ayd›n insan hakk›nda sözkonusu kitaba imza atm›fl diye dava aç›yor. Sistemin kötü, çirkin yanlar›n› elefltirmeyeceksin diyor-dayat›yor. Faflizmin geçmifl örneklerini bir kenara b›rakal›m. Yak›n tarihimizde somut bir flekilde yaflanan siyasi bir olay üzerinden tart›flmay› sürdürelim: 28 Mart günü ‹sparta’n›n Sütçülar Kaymakam› Yazar Orhan Pamuk’un kitaplar›n› tüm kaza ve köylerde toplan›p imha edilmesi için genelge yay›ml›yor. Neden ne? Neden ve amaç belli; Orhan Pamuk’un Avrupa’da kat›ld›¤› bir toplant›da “Osmanl› ve Türk devletinin Ermenilere yönelik gerçeklefltirdi¤i soyk›r›m› ve 30 bin kürdün katledildi¤i” gerçekli¤ini dile getirmifl olmas›d›r. O. Pamuk’un dile getirdikleri tarihi gerçekler. Hiç bir yalan ve demagoji ve bask›n›n gücü bu tarihi gerçeklerin üstünü örtmeye yetmez. Bir an O. Pamuk’un söylemlerinin gerçekleri yans›tmad›¤›n› ve bu vb. elefltiri ve de¤erlendirmeleri demokratik-sosyalist sistem koflullar› alt›nda dillendirdi¤ini düflünüp-tart›flmay› sürdürelim. Önce do¤ru düflünceye-bak›flaç›s›na sahip olmal›y›z. Bu konuda o dönem bu dönem tart›flmas›n› yapmak do¤ru olmaz. Bu sistem alt›nda yanl›fl buldu¤umuz bir politikay› demokratik-sosyalist sistem alt›nda do¤ru bulup uygulamak, çifte standartç›l›ktan baflka bir fley ifade etmez! Komünistler çifte standartç› bir politikay› savunmaz-uygulamaz. Burjuvazi yaparsa yanl›fl sosyalistler yaparsa do¤ru! ‹lkelere denk düflen

konularda kim yaparsa yaps›n ayn› fleyi yap›yorsa burada özde bir fark yoktur. Sadece biçimde bir fark vard›r. O da kendilerine takt›klar› s›fatlard›r. “Burjuvazi az›nl›k, biz ise ço¤unluk ad›na yap›yoruz”, diye bir sosyalist ve komünist düflünce-siyaset savunulamaz. Kald› ki burjuvazi de yapt›klar›n› “ço¤unluk ad›na yap›yorum” diyor. Arada ne fark kald›? Amaç ne? Kendi iktidar›n› yalan ve demogojiyle ayakta tutmak! Demokratik ve sosyalist iktidar sahipleri de “ço¤unluk ad›na yap›yoruz”, diyor. Onlar niye yap›yor? ‹ktidar› “y›pratt›klar›” için. Görüldü¤ü gibi her ikisinin de ideolojik-siyasi özü ayn›? Benim-bizim iktidar›m›z› lafla da olsa elefltirmeyeceksin, ona dokunmayacaks›n. Dokunursan can›n yanar! Gerçekleri gizleyerek devlete ve iktidara liberal davranacaks›n. ‹nsan›n kendi özdo¤as›na ayk›r› düflen politik, ekonomik, sosyal ve kültürel bask› ve sömürüye karfl› ç›kmayakcaks›n. Benim iktidar›ma karfl› muhalefet yürütmeyeceksin! Beni denetlemeyeceksin! Bu politik rejimin ad› ne olur? Bu, devletin, partinin veya hükümetin resmi siyasi çizgisinden farkl› seslerin ç›kmas›n› reddeden (çeflitli yasaklama ve bask›larla) burjuva ideolojisi ›fl›¤›nda flekillenmifl en gerici anti-demokratik yönetim flekli olur. Kald› ki günümüzde gerici burjuva devletler, dahas› bunun en gerici hali olan faflist diktatör sahipleri dahi kendi iktidarlar›n› daha iyi yönetmek ve uzun süre ayakta tutmak için bilinçli olarak muhalif (dikkat edilsin alternatif demiyoruz, muhalif diyoruz) partiler örgütlüyorlar. Tek partili parlemanto ve hükümet yönetimlerini tercih etmiyorlar. Onu da bir kenara b›rakal›m. Patronlar daha fazla kar elde etmek için asli yöneticilerinin karfl›s›nda bir de onlara muhalif özel yönetici-denetleyici, rekabeti 42


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

k›z›flt›r›c› bir ekiple sermayelerini yönetmektedirler.

“Herkes kendi fikirlerini özgürce ifade etmelidir, buna kimse kar›flamaz”, vb. söylemlerle farkl› görüfl sahiplerinin özgürce görüfllerini ifade edebilece¤i tutumla yetinmek de do¤ru bir yaklafl›m olmaz. Bu, bir ön ad›md›r. Fakat meselenin özü pratikte geçer. Hemen hemen bütün devletlerin (buna faflist diktatörlüklerin ço¤unlu¤u da dahil) anayasas›na bak›n: Anayasalar›nda “her vatandafl din, vicdan ve fikir özgürlü ¤ünde serbesttir”, diye bir madde yer al›r. Fakat pratikte öyle midir? Hay›r! Bunun örneklerini somutlayamaya gerek duymuyoruz. TC’nin faflist anayasas›na ve onun devletinin (kurucular› da dahil) uygulamalar›na bak›n, her fleyi görürsünüz. K›sacas›, söylemle pratik birbirini tutmak zorundad›r.

karfl› kitle siyasetinin ne kadar bilimsel ve do¤ru olursa, parti d›fl› kitlelere karfl› siyasetin de o kadar do¤ru ve baflar›l› olur. fiüphesiz ki ayn› fley bir avuç az›nl›k kitlesine de yans›yacakt›r. Demokratik iktidar koflullar›nda Yüz Çiçek Yasas›’n› reddeden bütün küçük burjuva ak›mlar parti içerisinde iki çizgi mücadelesini de reddediyor. Zaten bunlar birbirinden farkl› olgular de¤il. Parti içi iki çizgi mücadelesini reddeden tüm marksist görünümlü küçük burjuva oportünist ak›mlar›n kitle çizgisine bak›n! Ya sol sekterdir ya da sa¤-libaral kuyrukçudur. Bazen birisi bazen di¤eri öne geçer. Bu ak›mlar›n hemen hepsi b›rakal›m sosyalist iktidar koflullar›nda komünist partisi d›fl›nda baflka partilerin kurulmas›n› bir kenara, demokratik iktidar dönemi için bile savunmamaktad›rlar. O halde bu ikitidar›n kendisi nas›l demokrat olacak?

Nas›l ki bir insana özgürsün demekle özgür olmuyorsa, öyle de “biz kimsenin Birlikte savafla kat›lacak, demokratik düflücesini serbestçe söylemesini yasakla m›yoruz” demekle de “düflünce özgürlü¤ü devrimin ittifak güçlerinden olacak, fakat kurulacak iktidar koflullar›nda kendisini vard›r” anlam›na gelmez. Komünistler, ayn› zamanda en büyük ve ifade edecek bir partisinin kurulmas›na izin en ileri seviyede demokratt›r da. Marks, verilmeyecek! Böyle proleter demokrasisi Lenin ve Mao komünist olduklar› kadar en ve demokratik devrim anlay›fl› olur mu? ileri ve büyük derecede demokratt›rlar da. Çünkü onlar›n insanl›¤a arma¤an etti¤i bilimsel dünya görüflünün en berrak ve net siyasi hali tüm insanlar›n eflit haklara sahip olaca¤› komünist toplumdur. Her türden toplumsal zenginlik ve sosyal eflitli¤in sembolü komünist toplumu kendisine amaç edinmifl bir politik yap› bugünden kendi içinde ne kadar demokratik olursa yar›n kurulacak ikitidar› da o kadar demokratik bir flekilde yönetip-yönlendirmeye muktedir olur. Bunun ideolojik ruhu da parti içi ve d›fl› kitlelere karfl› izlenecek örgütsel siyasetle do¤rudan orant›l›d›r. Parti içi kitlelere 43

Bu, tek parti diktatörlü¤ünü savunmaktan baflka bir fley olmaz. Monolotik parti anlay›fl›n› savunan ve demokratik iktidar koflullar›nda komünist partisi d›fl›nda di¤er partilerin, özellikle de halk s›n›f ve tabakalar›na mensup partilerin örgütlenmelerine izin vermemenin, demokratik devrim siyaseti ve proleter demokrasi anlay›fl›yla uzaktan yak›ndan iliflkisi yoktur. Az önce mevcut faflist ve gerici diktatörlüklerden örnekler sunduk. Ki bu gibi gerici diktatörlük koflullar›nda ister sahte isterse gerçek komünist partilerine izin verildi¤i bir gerçeklik orta yerde duruyorken,


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

kendisine komünist diyen bir hareketin demokratik iktidar koflullar›nda milli ve küçük burjuva partilerin kurulmas›na izin vermemesini demokratik bir tutum olarak nitelendirilemez. Her fleyi bir kenara b›rakal›m. Yani komünist parti d›fl›nda di¤er partilerin kurulmas›n›. Kimi küçük burjuva oportünist ak›mlar var ki insanlar›n farkl› dünya görüflünü savunmas›n›; demokratik veya sosyalist iktidar› ya da komünist partisini dahi elefltirme hakk›n› yasakl›yor. Parti içinde iki çizgiyi reddet, demokratik halk iktidar› koflullar›nda demokratik partilerin kurulmas›na ve onlar›n söz özgürlü¤üne izin verme, o halde bu tek parti-tek düflünce diktatörlü¤ü olmaz m›? Bu, gerek parti gerekse halk kitlelerinin komünist partisi ve onun önderlik etti¤i iktidar› denetlemesini-elefltirmesini kabul etmeyen tek partili bürokratik diktatörlükten baflka bir rejim olmaz. Sosyalist maskeli faflist diktatörlük olur. Sorunu daha bir anlafl›l›r k›lmak için örnek olarak mevcut durumda devrimimizin en yak›n, en dinamik ve en devrimci parti güçlerini ele alal›m. Kendisine komünist diyen bir çok oportünist küçük burjuva radikal devrimci parti var. Örne¤in MLKP, DHKP/C, T‹KB, TK‹P, TKEP/L gibi parti ve örgütler üzerinden tart›flmay› derinlefltirelim. Bu parti ve örgütlerin hepsi de demokratik devrim ve sosyalizmin s›n›f güçlerini temsil etmektedirler. ‹smini sayd›klar›m›z d›fl›nda sosyalizmin güçleri aras›nda baflkaca parti ve örgütlerin oldu¤unu da söyle-

yelim. fiimdi burada durup Demokratik iktidar koflullar›nda farkl› partilerin varl›¤›n› savunmayan küçük burjuva oportünistlerine soral›m: Demokratik devrim ve sosyalizm koflullar›nda komünist partisi d›fl›nda baflka partilerin kurulmas›na, hatta farkl› politik fikirlerin özgürce ifade edilmesine karfl› olanlara soral›m: ‹smini sayd›¤›m›z parti ve örgütlerle birlikte önümüzdeki politik devrimi gerçeklefltirmenin (bu devrimi ister demokratik, isterse sosyalist olarak adland›rs›nlar) politik koflullar› var m›? Hepsi de evet var, diye yan›tlar. O halde bu parti ve örgütlerin varl›¤›na demokratik halk iktidar› koflullar›nda müsaade edilmeyecek mi? Dahas› üretim araçlar› üzerindeki özel mülkiyete karfl› ç›kan ve sosyalizmi savunan bu güçlerle birlikte sosyalizmi infla etmeyecek miyiz? Bu parti ve örgütler herhangi bir s›n›f›n ideolojisini aç›ktan veya dolayl› savunmuyor mu? Bunlar gökten zembille mi indi? Daha aç›kças› sosyalizmin güçleri aras›nda sayd›¤›m›z küçük burjuvazi parti kurmak isterse buna izin verilmeyecek mi? Veya baflka iflçi, komünist ad›yla partiler kurulamaz m›? ‹zin verilecekse hangi tür partilere izin verilmelidir? Bu, vb. sorular›n yan›t›n› sosyalizm dönemi sorunlar›n› ele ald›¤›m›zda daha kapsaml› bir flekilde yan›tlamaya çal›flaca¤›z. Demokratik ve sosyalist iktidar ve toplum aflamas› s›n›fs›z toplum de¤il. Dolay›s›yla bu toplumlarda tek bir proleter s›n›f yoktur. Bu s›n›f tek bafl›na olmayaca¤›na göre komünist partisi de tek bafl›na olamaz. Tamam iradi olarak 32


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

di¤er partileri yasaklayabilirsin. Ama bu, nesnel gerçekli¤i, dahas› farkl› politik görüflleri ve onun temsil etti¤i s›n›flar› ortadan kald›rd›¤›n anlam›na gelir mi? O zaman proleter s›n›f, proletarya diktatörlü¤ü veya komünist partisi diye bir varl›ktan niye söz ediyorsun ki? Bu güçler sadece d›fl güç dedi¤imiz eperyalist ve di¤er gerici devletlere karfl› m› görev yap›yor veya yapacak? Bir baflka deyiflle proletarya diktatörlü¤ü sadece emperyalizm ve gerici kuflatma devam etti¤i için mi varl›¤›n› sürdürecek? Tek tek ülkelerde politik devrimlerin gerçekleflmesi ve arkas›ndan k›sa sürede s›n›flar› ortadan kald›rmak kolay de¤il. Kalkt› demekle kalkmaz. Ya da yasak koyucu yasalarla farkl› s›n›flar ve ara tabakalar öyle k›sa sürede ortadan kalkmaz. Bunlar›n ortadan kalkmas› çok uzun bir tarihi süreci kapsar. Ve bu s›n›f ve tabakalar›n ortadan kalk›fl› ancak proletarya s›n›f›n›n s›n›f olarak ortadan kalk›fl›na koflut olarak gerçekleflebilir. Proletaryadan s›n›f olarak sözetti¤imiz veya genifl anlam›yla emekçi s›n›flar›n varl›¤›ndan sözetti¤imiz (alt ve üst yap› bak›m›ndan) müddetçe bunun ideolojik ve s›n›fsal karfl›t› olan s›n›f ve tabaklarda varolacakt›r. her s›n›f ancak kendi karfl›t›yla varolur-sözedilir. Z›tlar›n birli¤i yasas› bunu emrediyor. Aksi anlay›fl ve yorumlar idealizmdir. Hem s›n›f farklar› kalkt› demekle s›n›flar ortadan kalkmaz. S›n›f ve s›n›flar günümüz dünyas›nda sadece üretim araçlar›n›n özel mülkiyetine göre ele al›n›p de¤erlendirilemez. Daha önceleri de dikkat çekti¤imiz gibi bu sorunun yan›t›n› sosyalizm dönemi sorunlar›n› irdeledi¤imizde verece¤iz. Partinin oldu¤u yerde parti içi farkl› görüfllerin varl›¤›n› kabul etmeyen veya onlar› idari tedbirlerle gödermeye çal›flanlar 33

kendilerinin elefltirilmesini-denetlenmesini istemeyen monolitik parti anlay›fl› sahipleri olur ancak. Ayn› durum s›n›flar oldu¤u yerde farkl› partilerin kurulufluna müsaade etmemek için de geçerlidir. Çünkü bir yanda farkl› s›n›flar var diyeceksin ama öte yanda bu s›n›flar› temsil eden veya edecek olan partilerin kurulmas›na-örgütlenmesine, hatta insanlar›n farkl› politik görüfllerine izin vermeyeceksin! Bu, paradoksluktur. Bu, tek parti diktatörlü¤ünü savunmakt›r. Dahas› da var: bu, komünist partisini yan›lmaz bir otorite olarak savunmakt›r. Kendi iktidar›n›n elefltirilmesini, denetlenmesini istemeyen-savunmayan, hatta elefltiri ve denetlenmeyi teflvik etmeyen bir parti, bir iktidar anlay›fl› proleterya demokrasisi olamaz. Hiç bir parti, hiç bir iktidar, hiç bir kimse yan›lmaz otorite de¤il. Buna imkan yoktur. Do¤a, düflünce ve toplum yaflam›nda, dahas› her fley kendi z›dd›yla birlikte vard›r. Do¤runun oldu¤u yer de yanl›flta vard›r. Kald› ki özde proleter biçimde ise burjuva diye nitelendirdi¤imiz demokratik halk iktidar› koflullar› birden fazla s›n›f ve tabakay› içinde bar›nd›rmaktad›r. Dolay›s›yla bu gibi geçifl toplumlar›nda “Yüz Çiçek Açs›n Yüz Fikir Ak›m› Tart›fls›n” ilkesinin uygulanmas› daha bir geçerlilik kazan›r. Sosyalist toplum aflamas›na oranla kapitalizme ve eski s›n›flara daha yak›n ve onun izlerini hem nesnel hem de subjektif bak›mdan daha fazla kendi ba¤r›nda bar›nd›rmaktad›r. Bu bilinçten hareketledir ki Demokratik iktidar koflullar›nda demokaratik partilerin kurulmas›n› yasalarda serbest etmekten öte bunlar›n kurulmas›n› teflvik etmeliyiz. Yasalarda var deyip iflin içerisinde ç›kmak yeterli bir siyaset olamaz. Prole-


2006 *11* Haziran-Temmuz SINIF TEORİSİ

taryan›n, özellikle de komünist partisinin demokratik partilerin denetim ve elefltirisine oldukça ihtiyac› vard›r. Halk elefltirisini yaps›n demekle, denetlenmek olmuyor. Komünist partisi proletarya s›n›f›n›n di¤er s›n›flara siyasi önderlik yapmas› için bir araçt›r. Amaç de¤ildir. Bu parti de proletaryan›n ideolojik, siyasi ve örgütsel ihtiyac› olarak do¤mufl bir araçt›r. Bu ihtiyaç ortadan kalk›nca parti de ortadan kalkacakt›r. Dolay›s›yla komünist partisi de di¤er partiler gibi s›n›flar üstü bir olgu de¤il, tamam›yla s›n›flarla ba¤›nt›l›d›r. Bu nesnel durumdan dolay› da komünsit partisinin kendi içinde iki çizgi, bir baflka deyiflle farkl› politik görüfllerin olmas› da kaç›n›lmazd›r. Bunsuz parti düflünülemez. O halde, yani komünist partisinin kendi içindeki kitlesininin denetimine ne kadar ihtiyac› varsa o kadar da kitleler ve demokratik partilerin denetim ve elefltirisine ihtiyac› vard›r. Bu ihtiyaç, demokratik halk ikitdar› koflullar›nda daha bir elzemdir. Savafltan ç›km›fl devrim kadrolar›, tecrübesiz komünist partisi geçmifl gerici sistem ve iktidarlar›n (Sistem ve iktidar kavramlar›n› ayr› kulland›k. Bunu, bilinçli kulland›k. ‹kisinin de hem ayn› hem de ayr› oldu¤unu vurgulayrak geçelim) ekonomik, politik, ideolojik ve kültürel, özellikle de ideolojik ve siyasi kal›nt›lar› öylesine k›sa sürede alt edilecek olgular de¤ildir. Bu, uzun bir tarihi süreci kapsayacakt›r. Bu s›n›flar›n kal›nt›lar›, özellikle de ideolojik-siyasi ve kültürel alandaki kal›nt›lar› sosyalizm süreci boyunca flu veya bu boyutta varl›¤›n› hem parti hem de toplum-iktidar içerisinde sürdürecektir.

yetçi toplum ve iktidar ruhunun temel tafl› olarak her alan için savunulup uygulanacakt›r. Öyleki sosyalizme geçiflle birlikte her insan daha yüksek demokrasi ve sosyalizm bilinciyle donanm›fl bir flekilde geçmifl olacakt›r. Bunun her bir ad›m sa¤lanmas› ayn› zamanda devletten devletsizli¤e geçifl olarak alg›lanmal›d›r. Çünkü komünistlerin nihai amac› bir bask› mekanizmas› olan devlet ve hakimiyet araçlar›n› daha fazla pekifltirmek de¤il onlar›n reddi olan komünist topluma geçifltir. Tabii ki bu devlet-bu sistemler ve kal›nt›lar›, anarflist ve nihilistlerin savundu¤u gibi birden bire ortadan kalkmaz ya da devlet ve iktidar› ele geçirmeden sa¤lanamaz. Her insan›n kendi kendisinin efendisi olmas› demek olan komünist topluma ad›m ad›m geçmek için bizimki gibi ülkelerde demokratik ve sosyalist devlet ve toplumsal süreçleri yaflamak flartt›r. Gelecek say›da devam edecek. (Sosyalist toplum, parti ve bugünün devrim mücadelesinin yüz fikir yasas›yla aras›ndaki ba¤›nt›y› ele al›p irdeleyece¤iz.)

K›sacas›, yüz fikir yasas› yeni demokratik iktidar boyunca sadece bilim ve sanat alan› için de¤il yeni demokratik merkezi34


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

BİR KEZ DAHA GENEL ELEŞTİRİ! (3) Kaypakkaya’nın görüşlerinin oluşum seyrinin izahatında, “Partizan” dergisi, asıl faktörü, MLM değil, Batı Anadolu işçi ve köylülerinin mücadelesi, 15–16 Haziran işçi direnişi, İbrahim’in Batı ve DABK içindeki pratik faaliyeti olarak göstermektedir. Bu ekonomist bir yaklaşımdır. Küfretmekle ekonomizmden kurtulmak mümkün değildir. Yemin ve gösterilerle Maoist olunmaz. Tüm yoldaşlara, devrimcilere ve özellikle de “Partizan” dergisi aktivisti yoldaşlara, Lenin’in Ne Yapmalı eserini uygulamak için öğrenme perspektifiyle tekrar tekrar incelemeyi öneririz

Bulunduklar› koflullardan Deniz ve Mahirler de ö¤reniyorlard›. E¤er objektif koflullar ve girdikleri pratik kendili¤inden Maoizm’e götürüyor olsayd›, Deniz ve Mahirler de Maoist programa ç›km›fl olurlard›. Bu flekilde Maoizm’e ç›k›lmaz, ç›k›lamaz. aypakkaya’n›n görüfllerinin oluflum seyrinin izahat›nda, “Partizan” dergisi, as›l faktörü, MLM de¤il, Bat› Anadolu iflçi ve köylülerinin mücadelesi, 15–16 Haziran iflçi direnifli, ‹brahim’in Bat› ve DABK içindeki pratik faaliyeti olarak göstermektedir. Bu ekonomist bir yaklafl›md›r. Küfretmekle ekonomizmden kurtulmak mümkün de¤ildir. Yemin ve gösterilerle Maoist olunmaz. Tüm yoldafllara, devrimcilere ve özellikle de “Partizan” dergisi aktivisti yoldaflla-

K

44


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

ra, Lenin’in Ne Yapmal› eserini uygulamak için ö¤renme perspektifiyle tekrar tekrar incelemeyi öneririz. Ne Yapmal› eseri, ekonomizme karfl› proletarya biliminin stratejik mücadele silah›d›r. Rusya’da da ekonomistler, y›¤›nlar›n kendili¤inden mücadele seyri içinde proleter devrimci bilince ulaflabileceklerini savunuyorlard›. Proleter devrimci s›n›f bilincinin onlar›n mücadeleleri içinde yer al›narak d›flar›dan götürülebilinece¤i gerçe¤ini reddediyorlard›. Partinin kuruluflu aç›klamalar›nda, Kültür Devrimi’nin tayin edici rolünü görmezden gelen çizgisiyle “Partizan” dergisi, ekonomizmden köklü kopamama durumundad›r. Kaypakkaya diyordu ki;

“Kahraman iflçi s›n›f›m›z›n, fedakar köylülerimizin ve yi¤it gençli¤imizin 盤 gibi yükselen mücadelesi, h›zla yay›lan ML eserler, Çin’de Baflkan Mao’nun ön derli¤inde yer alan Büyük Proleter Kül tür Devrimi’nin dünyay› sarsan etkileri; bütün bunlar ülkemizin topra¤›nda y›¤›n lar›n mücadelesine önderlik edecek genç bir komünist hareketin f›flk›rmas›na elve riflli ortam› haz›rl›yordu.” (‹. K. Bütün Yaz›lar sf. 105) Partinin kuruluflunun genel çerçevesini yoldafl Kaypakkaya bu faktörlerle izah etmekteydi. Tüm bu faktörlerin “elverifl li ortam” yaratt›¤›ndan bahsetmekteydi. “Partizan” dergisinde ise, ‹brahim yoldafl›n aksine, partinin kuruluflunda, Büyük Proleter Kültür Devrimi, Kaypakkaya’n›n deyimiyle “h›zla yay›lan ML eser ler”in rolü hiç mi hiç yok. 15-16 Haziran gibi direnifller, partinin kuruluflunun temel nedeni olarak gösterilmektedir. Hiç45

bir gerçek komünist partisi, MLM d›fl›nda kurulamaz. Hiçbir kendili¤inden flanl› direnifl, otomatikman komünist partisini yaratmaz. Elveriflli ortam haz›rlayabilir, ama kendili¤inden öncü bilinç kurmay› yaratmaz. Parti di¤er faktörlerin yan› s›ra, öncelikle MLM’nin ve özellikle de Büyük Proleter Kültür Devrimi ile ulafl›lan Maoizm’in eseriydi. Bu bilinç keskinli¤ine sahip olamayanlar›n Mao vitrini derde deva olmaz, olmad›. Kaypakkaya ve partisini yaratan esas ö¤e, iflçi-köylü-ö¤renci ve özelliklede “Partizan” dergisinin vurgulad›¤› gibi 1516 Haziran direnifli de¤il, MLM ve özellikle de bilimimizi Maoizm’e götüren Büyük Proleter Kültür Devrimi’dir. Kültür Devrimi d›fl›nda ne Maoizm, ne Maoizm’in eseri olan Kaypakkaya çizgisi ve partisi olamazd›. Devrimci bir Kaypakkaya olabilirdi. Maoizm d›fl›nda, Maoist bir Kaypakkaya olamazd›. “Partizan”a göre ise oluyor. 15-16 Haziranlar Maoizm’i yaratabiliyor. ‹flçi-köylü-ö¤renci gençlik eylemleri; kendili¤inden Maoist bir programa götürebiliyor. Maoist nesli hiçbir co¤rafyan›n kendili¤indenci mücadeleleri de¤il, enternasyonal proletaryan›n evrensel ideolojisi MLM yaratt›. “Partizan” dergisine göre ise, durum bunun tersidir. “Partizan” dergisi diyor ki;

“T‹‹KP de reformist, sosyal floven ve Kemalist’tir. Ne iflçi ve köylünün sorun lar›n›, ne de ihtilali kavramam›flt›r. Ordu içindeki darbeye (Kemalist subaylar›n) bel ba¤layan, parlamentarist ve reformist bir partidir. Bütün bunlar ‹brahim Kay pakkaya’y› tam anlam›yla netlefltirir. Tahlilleri, devrimin niteli¤ini tan›mlar ve


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

bu geliflme ona, devrimi gerçeklefltirebi PART‹ZAN lecek nitelikte bir partiyi dayat›r. ‹flte bu Komüntern ve yoldafl Stalin’i elefltirnitelik s›çramalar (…) proletarya partisi - di¤imiz için “Partizan” dergisine göre biz ni Türkiye devriminin tarih sahnesine ç› - “Troçkizm k›rmas›”, “Yar› Troçkizm’e kar›r.” (age sf. 3. abç.) evrimle” durumundaym›fl›z. Üstüne üstEvet, T‹‹KP reformist, sosyal floven, lük hiç de “al›nt› vermeden” hatalar› Kemalist’ti. T‹‹KP’in bu niteli¤i, Kay- nedenleriyle a盤a ç›kart›p ispatlamapakkaya’y› devrim için bir aray›fl ve arafl- dan, rastgele sald›r›yormufluz. Kongret›rmaya itmifltir. Bu aray›fl ve araflt›rma, nin ‹deoloji ve Muhasebe dokümanlar›nKaypakkaya’n›n Maoizm ile daha derin- da elefltirilerimizi al›nt›lar da yaparak den buluflmas›na hizmet etmifltir. Çünkü ortaya koyduk. (Bkz.) K›saca bir kez dao, proletarya-halk ve ezilen ulusun sorun- ha ele alal›m. Dogmato revizyonizm lar›na çözüm gelifltirme amac›ndad›r. Çö- zincirinin “Partizan” dergisinde eklekzümü, MLM ile bulmufltur. T‹‹KP’nin tizme ve Mao karfl›t› anti MLM yöne nasosyal floven-reformist niteli¤ini de, Ma- s›l götürdü¤ünü bir kez daha k›saca gösoizm sayesinde ortaya koyabilmifltir. Bi- termeye çal›flal›m… lincinde nitel s›çramalar›n motoru Kültür “Kömüntern ve Stalin’e sald›rmaktan Devrimi olmufltur. geri durmuyorlar” diye topa tutulmam›z (!) “Partizan” dergisine göre ise, T‹‹KP’nin floven-reformist niteli¤i kendili¤inden Kaypakkaya’y› do¤ruya ulaflt›rm›flt›r. Oysa bu niteli¤i Kaypakkaya, içinde yer ald›¤› prati¤inin yard›m›yla, MLM sayesinde kavrayabilmiflti. ‹brahim’i “Partizan” dergisinin dedi¤i gibi “tam anlam›yla netlefltiren, tahlilleri devrimin niteli¤ini tan›mlar” hale getiren pratik içinde alg›lad›¤› T‹‹KP’nin niteli¤i de¤il, T‹‹KP’nin niteli¤ini derinden kavramas›na götüren Maoizm’dir. Objektif koflullar› olmadan hiçbir fley keyfi olmaz, yarat›lamaz. Proletarya ve onun s›n›f mücadelesi, proletarya partilerinin objektif zeminidir. Ancak parti objektif koflullar›n kendili¤inden bir sonucu de¤ildir. Objektif temel gerekli, ama parti bilinçli bir organizmad›r.

MAO-STAL‹N-FELSEFE VE

asl›nda Maoizm’e sald›r›d›r. “Partizan” dergisi Mao’nun ad›n› vitrin yapsa da MLM’ye sald›rmaktad›r. Bunu aç›kça yapmak yerine kaçak dövüflmektedir. Evet, biz Maoizm’i savunuyoruz. Mao’nun Stalin ve Komüntern’e elefltirilerine kat›l›yoruz, kavramaya ve uygulamaya çal›fl›yoruz. Bilimimizin hem do¤rular›n nitel olarak gelifltirilmesi, pratik geliflmelere ba¤l› olarak eskiyen yönlerinin afl›lmas› ve hem de her fley gibi onun da ikiye bölünen gerçekli¤inde içeri¤inin hatalardan köklü kopularak nas›l yeni aflamalar t›rmand›¤›n› görüyoruz. Dogmato revizyonizm, mekanik materyalist metafizik yönelimi yüzünden bunu görememektedir.

“Do¤ru yanl›fl›n karfl›t› olarak vard›r. Do¤ada oldu¤u gibi toplumda da istisnas›z her bütün farkl› parçalara bölünür, ancak içerik ve biçim somut koflullara göre de¤i flir. Yanl›fl fleyler, çirkin olgular her zaman 46


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

olacakt›r. Do¤ru ve yanl›fl, iyi ve kötü, gü - aktarma durumunday›z. Bunlar “Partizel ve çirkin gibi karfl›tlar her zaman ola - zan” dergisinin deyimiyle “Yar› Troçkist”, “mülteci” sald›r›lar de¤il, bizzat cakt›r. (…) Bunlar›n aras›ndaki iliflki karfl›tla - Mao’nun elefltirileridirler… r›n birli¤i ve mücadelesidir. Ancak ay›r›m yap›ld›¤› ve mücadele edildi¤i zaman ge liflme olabilir. Do¤ru yanl›fla karfl› müca dele içinde geliflir. Marksizm’in geliflmesi böyledir.” (Mao Seçme Eserler Cilt 5 sf. 496-497.) Demek ki, Stalin ve Komüntern’in niye hatalar› var deyip hayrete düflmenin gere¤i yok. MLM’de “hata olmaz” demenin diyalektikte yeri yoktur. MLM bafll›ca üç bilefleninde hem kendi içindeki yanl›fllara, hem de d›fl›ndaki yanl›fl ak›mlara karfl› mücadele ve toplumsal pratik içinde geliflti. MLM felsefenin geliflmesi de bu temelde oldu. “Partizan” dergisi, do¤ruyu yanl›fltan ay›rt etme çabam›za karfl› ç›kaca¤›na kendisi de buna kafa yormal›d›r. Geliflmesi, hatalardan kopmas› için bu flartt›r.

Mao, hangi yanl›fllara karfl› diyalektik materyalizmi gelifltirip nitel olarak ilerletmifltir? Bilip-bilmemesi, fark›nda olup olmamas› noktas› üzerinde durmayaca¤›z ama “Partizan” dergisi t›pk› Hegel gibi sonsuz, “mutlak gerçe¤e” var›ld›¤›n› zannediyor. Aksi halde yeni-nitel geliflme aflamalar›na karfl› ç›kmazd›. Bu metafizik felsefi yaklafl›m›n yapt›¤› felsefenin sonunu getirmektir. T›pk› Hegel gibi. “Partizan” dergisi daha da geridedir. Hegel’deki diyalekti¤e de ulaflamamaktad›r. Mao’nun Stalin’e elefltirilerinden ö¤renmemize veryans›n eden “Partizan” dergisi ›srarla al›nt› istedi¤i için, söylediklerimizi peflinen “yanl›fl” de¤erlendirip, hani al›nt›lar dedi¤i için baz› al›nt›lar 47

Bu elefltirilerden ötürü bize “dönek”, “Troçkist” diyenler acaba Mao’ya ne diyecekler? ‹smine sald›rmasalar da ö¤retisine zaten sald›rm›fl durumdad›rlar. Diyalektik materyalist felsefeyi ele al›flta Stalin’in hatalar› vard› ve Mao flöyle elefltiriyordu:

“Stalin’de büyük ölçüde metafizik vard› ve birçok kifliye metafizi¤i izlemeyi ö¤retti… Stalin birinci özellik olarak fleylerin birbirleriyle olan iliflkisini ele al›rken, bundan, sanki fleyler sebepsiz yere birbir leriyle iliflkiliymifl gibi söz ediyor. Ama sonra da, karfl›tlar›n birli¤inden hiç söz etmeksizin sadece karfl›tlar›n mücadele sini ele al›yor. Diyalekti¤in temel yasa s› olan karfl›tlar›n birli¤ine göre, hem birbirlerini karfl›l›kl› olarak d›flar›da b›rak›rken, hem de birbirleriyle iliflkili olan ve belli koflullarda birbirlerine dö nüflen karfl›tlar aras›nda hem mücadele, hem birlik vard›r. Stalin’in bak›fl aç›s›, Sovyetler Birli¤i’nde derlenen K›sa Felsefe Sözlü¤ü’nün dördüncü bask›s›n daki ‘özdefllik’ maddesine yans›m›flt›r. Bu yorum tamamen yanl›flt›r.” (Mao S.E. Cilt 5 sf. 422.) “Stalin karfl›tlar›n mücadelesi ile kar fl›tlar›n birli¤i aras›ndaki ba¤› göreme di.” (age sf. 423.) Hani nerede “al›nt›” diye hayk›ran yoldafllar›m›za al›nt› yetifltirme yar›fl› içinde de¤iliz. Onlara al›nt›lar›n özüyle


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

ilgilenmelerini öneririz. Evet Stalin’de “büyük ölçüde metafizik vard›”… fieylerin birbirleriyle iliflkisi sebepsiz de¤il, diyalekti¤in özü olan karfl›tlar›n birli¤inin sonucuydu. Karfl›tlar›n mücadelesinin temeli de karfl›tlar›n birli¤idir. Yani karfl›tlar›n birbirlerini karfl›l›kl› d›flar›da b›rakmas›, iliflkileri, mücadeleleri ve belli koflullarda birbirlerine dönüflmeleri diyalekti¤in özü olan karfl›tlar›n birli¤inin sonucudur. Do¤ada, toplumda her fley farkl› parçalara bölünür. Birin ikiye bölünmedi¤i bir fley yoktur. “Karfl›tlar›n birli¤i ve mücadelesi” diye ayr› bir yasa da ya da Stalin’in de yapt›¤› gibi diyalektik materyalizmin “dört temel yasas›” diye bir fley yoktur. Bu, formel-metafizik bir yaklafl›md›r. Diyalektik materyalizmin özü çeliflkidir. Di¤er tüm geliflmeler bu temel üzerinde anlafl›labilinir. Bu temeli yads›yarak fleyler aras›ndaki iliflki, mücadele, dönüflüm izah edilemez. Evet Mao’nun da dedi¤i gibi Stalin:

fl›tlar›n birli¤ine göre …” (age sf. 421) Yani, diyalektik materyalizmin özü, tek temel yasas› çeliflkidir. Dört ayr› öz ve dört ayr› temel yasas› yoktur. Böyle de¤il de “4 ayr› temel yasa” biçiminde izah etme, fleyleri gerçek anlamda ele alamaz. Metafizik, formel yaklafl›m içerisinde anlafl›lmaz k›lar. Acaba “Partizan” dergisi bunlara ne diyecek? Mao’mu, Stalin’in söz konusu hatas› m› do¤rudur? Konuflan Mao’nun söylediklerine ra¤men, ünlü “nitel fark yok”, “ayn›d›rlar” m› diyeceksiniz? ‹kiyi bir yapma maharetinden vazgeçin. Saf›n›z› aç›k ortaya koyun. “Maoizm” lafz› edip, hatal› çizgiyi gizlemek mümkün de¤ildir. Karfl›tlar›n mücadelesi ile birli¤i aras›ndaki ba¤› göremeyen felsefi yaklafl›m›yla Stalin’de metafizik vard› diyen, sadece ö¤rencileri olan bizler de¤il, ö¤retmenimiz olan Mao idi!

Diyalektik materyalizmin özü tek temel yasas› olan karfl›tlar›n birli¤idir. Bunun yerine “temel yasa” olarak karfl›tla“Diyalekti¤in dört ana özelli¤inin ol - r›n birli¤i ve mücadelesini geçirmek ekdu¤unu söylüyor. Stalin birinci özellik lektizmdir. Esasta de¤il, tali metafizik ve olarak fleylerin birbirleriyle olan iliflkisi - eklektik hatas›yla yoldafl Stalin, sadece ni ele al›rken, bundan sanki fleyler sebep - temel yasay› anlamamakla kalm›yor, siz yere birbirleriyle iliflkiliymifl gibi söz fleyler aras›ndaki iliflkiyi, çeliflkiden ayediyor. Peki o zaman birbiriyle iliflkili r›ym›fl gibi göstererek, kendi bafl›na baolan nedir? Birbiriyle iliflkili olan, her ¤›ms›zm›fl gibi kategorize ediyor. fleyin birbiriyle çeliflen iki yönüdür… Her Mao sadece Stalin’i de¤il, Engels’i de fleyin birbiriyle çeliflen iki yönü vard›r. elefltiriyor. Nicel-nitel de¤iflim bafll› bafl›diyalekti¤in dördüncü özelli¤iyle ilgili na bir yasa de¤ildir. Engels ayr› bir yasa olarak da bütün fleylerde var olan iç çe - olarak ele al›yordu. Ayr›ca hiç de olmaliflmeden söz ediyor. Ama sonra da kar - yan “yads›man›n yads›mas›” gibi özelfl›tlar›n birli¤inden hiç söz etmeksizin, bafll›ca bir özellikten bahsediyordu. Oysa sadece karfl›tlar›n mücadelesini ele al› - nicel-nitel de¤iflim z›tlar›n birli¤i d›fl›nda yor. Diyalekti¤in temel yasas› olan kar - düflünülemez. Z›tlar›n birli¤inden ba¤›m48


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

s›z kendi bafl›na böyle bir ayr› kategori yoktur. Olmayan “yads›man›n yads›mas›” ise; idealizmdir. Bir Hegel kategorisidir. Bafll› bafl›na bir yasa de¤il, ama varl›¤›ndan bahsedilmesi gereken “olumlama-yads›ma”d›r. Bu da z›tlar›n birli¤i d›fl›nda de¤ildir.

lar›n kaba bir tekrar› de¤il, pratik tecrübelerin de yard›m›yla ve esasta iki çizgi mücadelesi yoluyla diyalektik tarihsel materyalizmin dört de¤il, tek temel yasas›-özü olan karfl›tlar›n birli¤i gerçe¤iyle felsefede kat edilen nitel ilerlemeye ba¤l› olarak ve bunu her fley gibi Diyalektik materyalist felsefeyi parti-sosyalizm ve komünizme usproleter dünya devrim mücadelesi- taca uyarlayarak-uygulayarak yeninin hizmetinde ele alan Mao, felse- nitel bir ilerlemeyi temsil eder. Parfede de prati¤e ba¤l› olarak teoride tinin yekpare, homojen, monolotik de “Partizan” dergisi haz almasa da de¤il, karfl›tlar›n birli¤i ve toplumbilimimizi yeni-nitel bir evreye daki nesnel çeliflmelerin bir sonucu olarak iki çizgi mücadelesinin onun Parti içindeki ideolojik mücadeleyi, toplumdaki nesnel sürekli bir gerçekçelişmeler ve sınıf mücadelesinden soyut ne idüğü belir- li¤i oldu¤u ortaya kondu. ‹ki çizgi siz bir mesele zannedenler, iki çizgi mücadelesinden ramücadelesinin sühatsız olup, partinin yaşamı ile oynayanlar, bürokratik reklili¤i Maoist önlemler, yasaklarla tartışmayı örgütlemeyi değil bastıranlar, parti içerisinde objektif bir olgu olan iki çizgi mü- parti anlay›fl›nda cadelesinin sürekliliğini reddedip gereklerini yerine getir- temel bir meselemeyenler rahat yüzü göreceklerini sanıyorlarsa yanılıyor- dir.

lar

ulaflt›rd›. Diyalekti¤in özü olan çeliflki yasas›ndaki nitel katk›s› ayn› zamanda nitel olarak Marksist bilgi teorisi-prati¤in rolü-bilinç madde, izafi-mutlak gerçek iliflkisi, analizsentez gibi bir çok meselede nitel ilerlemelere götürdü. PART‹ZAN DERG‹S‹, MAO‹ST PART‹ VE ‹K‹ Ç‹ZG‹ MÜCADELES‹ Di¤er konular gibi parti anlay›fl›nda da Maoizm, daha önceki usta49

Partinin çeliflki ve dolay›s›yla iki çizgi mücadelesi d›fl›nda tek bafl›na “kaya gibi birlik”, demokratik merkeziyetçilik de¤il, tek bafl›na “demirden disiplin” do¤ru-yanl›fl ayr›fl›m› d›fl›nda tek yanl› “y›k›lmaz bütünlük” gösterilmesi metafizik yaklafl›m›, özellikle Stalin yoldafl›n tali hatalar›n›n bir bilefleni olarak mevcuttu. Yoldafl Mao’nun da belirtti¤i gibi: Do¤ru, yanl›fl›n karfl›t› olarak vard›r. Do¤ada ve toplumda her fley ikiye bölünür, her fley karfl›tlar›n


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

birli¤idir diyorsak ve geliflme çeliflmenin bir sonucu olarak, mücadele yoluyla söz konusu oluyorsa; bunu partiye de uygulamak durumunday›z. Do¤ru çizgiden bahsedip, partide karfl›t›ndan bahsetmemek (ya da iki çizgi sürekli de¤il, bazen olur demek) metafizik yaklafl›md›r. fieyler sebepsiz yere de¤il, karfl›tlar›n birli¤i olarak birbirleriyle iliflkilidirler. Karfl›tlar›ndan söz etmeden, mücadelesinden-dönüflümünden bahsedemeyiz. Bizim de tarihimizin bir parças› olan, ancak aflt›¤›m›z, “Partizan” dergisinin ise; bugün hala paylaflt›¤› 1993’te yay›mlanm›fl “Dogmato Revizyonizmin Sefaleti” adl› ve “Partizan” dergisinde de dizi olarak sunulmufl kitapç›k, Enver Hocac›-Kruflçevci bürokratik modern revizyonist monolotik parti ve sosyalizm anlay›fl›ndan köklü kopamama belgesidir. Diyor ki:

“Sapma ile ak›m, sapma ile çizgi ayn› fleyler de¤ildir” “E¤ilim ayr›, çizgi ayr› fleylerdir” “Her sapma, her görüfl ayr›l›¤›, her e¤ilim, her fikir ayr›l›¤› çizgi olamaz.” (Bkz. age. sf. 93-94) Modern revizyonist Enver Hoca AEP’inin görüflleri de böyleydi ve bu görüfllerden yola ç›karak Maoist parti ve onun sürekli bir gerçe¤i iki çizgi mücadelesi anlay›fl›na “Partinin tek çizgisi olur” söylemiyle sald›r›yor, Mao’nun partiyi “kaos” ve “hizipler federasyonu” fleklinde ele ald›¤›n› söylüyordu. Görüfl ayr›l›klar›, sapmalar› “çizgi” olarak de¤erlendirmeyen, “partide iki çizgi mücadelesi sürekli olmaz” diyen “Partizan” dergisinin bu anlay›fl› dogma-

to revizyonist Enver Hocac› çizginin bir versiyonu bile de¤il, tekrar ediyoruz yukar›daki sözlerinde ifade ettikleri yaklafl›mla onun bizzat tam› tam›na kendisidir. Arkadafllar› dinlemeye devam edelim…

“Parti içinde güncel siyasal konulara iliflkin flu ya da bu konudaki uygulamaya iliflkin ayr›l›klar olacakt›r. Ama s›kça gö rülen bu tür ayr›l›klar çizgi olarak adlan d›r›lamaz. Ayr›ca bu tür güncel siyasal çatlaklar, burjuva dünya görüflüne teka bül etmez.” (Bkz. age sf 94) Sapma, platform, görüfl ayr›l›¤› gibi seviyeleri de¤ifliklik gösterse de (ki seviye olarak ay›r›m yapmamam›z gereklidir) do¤ru ve yanl›fl aras›ndaki iki çizgi mücadelesi partinin herhangi bir dönemi ile s›n›rl› olmayan, sürekli bir olgudur. ‹ki çizgi mücadelesinin biçim ve boyutta her somutta de¤ifliklikler göstermesi, iki çizgi mücadelesinin partinin sürekli (ve keyfi de¤il) objektif bir gerçe¤i oldu¤unu reddetmeyi gerektirmez. “Görüfl ayr›l›klar›” ve “güncel siyasal çatlaklar” konusundaki yanl›fllar› “burjuva dünya görüflüne tekabül etmez” anlay›fl›yla karfl›layan “Partizan” dergisinin monolotik yaklafl›m› ve bundan kaynaklanan yöntemdeki sekterli¤i burada yanl›fl “burjuva” diye adland›rmay›p tölere eden bir liberalizm ile karfl›m›za ç›k›yor. Aç›kt›r ki, partideki her görüfl ayr›l›¤› toplumsal nesnel çeliflmelerin sonucudurlar. S›n›fl› toplumlar›n bir ürünü olan partide köklerini toplumun derinliklerinden ve onun nesnel çeliflmelerinin bir yans›mas› olarak iki çizgi mücadelesi sürekli vard›r. fikir ya da “Partizan” dergisinin deyimiyle “görüfl ayr›l›klar› çizgi olarak adland›r›50


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

lamaz” diyenler ad›n› zikretme savunma gösterilerinde bulunmak yerine Maoizm’den ö¤renmeye-onu uygulamaya çal›flmal›d›rlar. Mao ne diyor:

tizan” çizgisi di¤er meselelerde de göstermeye çal›flt›¤›m›z gibi, Mao vitrinini kullansa da bu konuda da anti-Maoist zemindedir. Metafizik-idealist felsefi temel “S›n›fl› toplumda herkes, belli bir s› - ve uluslararas› komünist harekette de gön›f›n üyesi olarak yaflar ve istisnas›z her rebilece¤imiz baz› hatalar›n dogmato düflünce biçimi, bir s›n›f›n damgas›n› ta - muhafazakar bekçili¤i örenilip-savunulup-uygulanmas› hiç de zor olmayan Mafl›r.” (Mao, Teori Pratik sf 8) oist çizgiye Mao maskesi alt›nda karfl› Demek ki; “burjuva dünya görüflüne gelmeyi Mao’nun flu yal›n-aç›k sözlerine tekabül etmez”, “çizgi olarak adland›r› - ra¤men b›rakmamaktad›r. Mao: lamaz” dedi¤iniz “güncel siyasal konu “Parti içinde, durmadan, çeflitli fikir lara iliflkin ayr›l›klar” da her düflünce biler aras›nda karfl›tl›k ve çat›flma olur. çimi gibi istisnas›z bir s›n›f›n damgas›n› Bunlar parti içindeki s›n›f çeliflkilerini, tafl›r. Sadece “sistemleflmifl platform” toplumdaki yeni ve eski fleyler aras›ndaki de¤il, Mao’nun dedi¤i gibi istisnas›z her çeliflkileri yans›t›r. Partide çeliflki ya da düflünce biçimi, istisnas›z bir s›n›f›n damçözülecek ideolojik savafl›m yoksa, parti gas›n› tafl›r. Görüfl ayr›l›¤›, uygulama, nin yaflam› sona erer.” (Teori Pratik sf güncel siyasal ayr›l›klar çizgi d›fl› istisnalar olamazlar. Partide “her zaman iki çiz- 35) Parti içindeki ideolojik mücadeleyi, gi yok” çünkü “her sapma, her görüfl ay r›l›¤›, her e¤ilim, her fikir ayr›l›¤› çizgi toplumdaki nesnel çeliflmeler ve s›n›f olamaz” diyen “Partizan” çizgisine Ma- mücadelesinden soyut ne idü¤ü belirsiz oizm’i savunarak biz Mao’dan ö¤renme- bir mesele zannedenler, iki çizgi mücadeye çal›flarak nas›l karfl› ç›k›yorsak, anla- lesinden rahats›z olup, partinin yaflam› ile mayanlara Mao da karfl› ç›karak ö¤retme- oynayanlar, bürokratik önlemler, yasaklarla tart›flmay› örgütlemeyi de¤il bast›ye çal›fl›yordu. ranlar, parti içerisinde objektif bir olgu Arnavutluk Delegasyonu ile konuflolan iki çizgi mücadelesinin süreklili¤ini mas›nda; reddedip gereklerini yerine getirmeyenler “‹ki s›n›f aras›ndaki ve komünist parti rahat yüzü göreceklerini san›yorlarsa yaiçerisindeki iki çizgi aras›ndaki mücade - n›l›yorlar. Parti çeliflkidir. Birin ikileflmele daima var olmufltur. Bunu hiç kimse si partinin de gerçe¤idir. Bundan kimse reddedemez ve materyalistler olarak el - kaçamaz. Yönetim kademelerini çizgi bette bizler de reddedemeyiz.” (Akta- mücadelesini yasaklamak, zorla bast›rran; Kazan›lacak Dünya Say› 1 sf 45) mak için u¤raflanlar›n ak›betleri görüldü. “Daima” derken vurgulanan partide Maoizm bu bürokratik parti anlay›fllar›na iki çizgi mücadelesinin süreklili¤idir. da meydan okuyufltur. Materyalizmden koptu¤u, diyalektik düflünmedi¤i için bu gerçe¤i reddeden “Par51

Do¤an›n, toplumun, düflman›n her fleyin özü-temel yasas› olan çeliflme-karfl›t-


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

lar›n birli¤i yasas›n› tali metafizik hatas› yüzünden sosyalizm ve partiye baflar›l› uygulayamad›¤› için yoldafl Stalin parti ve halk içi çeliflkilerin ele al›nmas›nda önemli hatalara düfltü. Stalin yoldafl›n Lenin’in deyimiyle “kaba” hatalar›n› Lenin yoldafl da elefltiriyordu. ‹flçi-köylü ittifak›na önem vermeyi bunun yerine hiçbir idari önlemin meselelerini tek bafl›na çözemeyece¤ini söylüyordu. Troçki’nin çizgisi yanl›flt›. Ancak Stalin yoldafl›n flu yöntemine de dikkat çekmek gerekiyordu:

“Yoldafl Stalin’in elinde s›n›rs›z yetki var ve ben onun bu yetkiyi her zaman ye terince ihtiyatl› kullanabilece¤ine inan m›yorum. (…) kabad›r ve bu husus ara m›zda ve biz komünistlerle çal›fl›l›rken tümüyle hofl görülebilirse de, bir Genel Sekreter’de hofl görülmez.” (Lenin Son Mektuplar, Baflak Yay›nlar› sf 6-8) 1922 Aral›k ay› mektubunda, özerklefltirme ve SSCB plan›nda Lenin hastal›¤› dolay›s›yla ifle kar›flamad›¤› için “a¤›r davrand›¤›n›” söyler. Oreonikidze’nin fiziksel zor kullanmada afl›r›l›¤a vard›¤›n› elefltirip “özerklefltirme” plan›n›n köklü olarak yanl›fl ve zamanlamas›n›n kötü oldu¤unu belirtti. Sovyet ya¤› ile eski ya¤lanmaz dedi. Ayg›t›n “yabanc›laflma” yönüne dikkat çekti. Rus flovenizmini elefltirdi. Evet Kafkasya’da (Gürcistan gibi) milliyetçi reaksiyonlar objektif bir olgu idi. Stalin komünist önderdi. Yine de Lenin flöyle diyordu:

litikada h›nç, genelikle en baya¤› rolü oy nar. (…) hiçbir k›flk›rtma (…) Rusça kaba kuvvet kullanmay› hakl› gösteremez.” (age sf 17) Lenin yoldafl Orconikidze’nin kaba kuvvetini, Dzerzhinski’nin kayg›s›z tutumunu “ba¤›fllanmaz” ve “suç” olarak görüyordu. Yoldafl Stalin bu hatalardan muaf de¤ildi. Ezilen ulus milliyetçili¤ine gösterdi¤i kaba tutum ve ezen ulus milliyetçili¤i ile ay›r›m yapmayan yönelimini elefltiriyordu. Ve gayet sert diyordu ki:

“… ‘Ulusalc› sosyalizm’ konusunda ulu orta suçlamalarda bulunan Gürcü (oysa kendisi gerçek ve içten bir ‘ulusal c› sosyalist’ ve hatta kaba bir Büyük Rus zorbad›r) özde proleter s›n›f sa¤laml›¤› n›n ç›karlar›na zarar verir.” (age sf 21) Ve evet hatalar›n yani “bütün bu gerçek ten büyük Rus kampanyan›n politik so rumlulu¤u do¤al olarak Stalin’le Dzers hinski’ye yüklenmifltir.” (age sf 21) Devrim-karfl› devrim aras›nda ayr›m yapma, do¤ru kitle çizgisi uygulamada, yanl›fl olsalar da devrim saflar›nda olanlara yanl›fllar›n› göstererek e¤itme ve birlefltirmede Stalin yoldafl hiç de hatas›z de¤ildir. Yönetimsel ve kitle çizgisinde hatalara düfltü. Stalin’in haz›rlad›¤› “Özerklefltirme” plan›yla da hemfikir de¤ildi Lenin! Sovyetlerin tam hak eflitli¤ine dayanan gönüllü birli¤ini savundu.

Ulusal sorun ve di¤er meselelerde ML “Düflünüyorum da, Stalin’in ivecenli - ö¤retmen olarak önemli katk›lar da sun¤i ve salt›k yönetim tutkunlu¤u, o ünlü mas›na karfl›n acelecilik-idari tedbirde ‘ulusalc› sosyalizme’ karfl› h›nc›yla bir - yo¤unlaflma-sosyal milliyetçili¤e kin gibi likte burada öldürücü bir rol oynad›. Po - tutumlar›n, Stalin’de sa¤lam politikay› 52


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

k›rd›klar›na da de¤inmeden geçemeyiz. Tar›m ve endüstride sosyalist dönüflümlerin gerçeklefltirilmifl olmas›ndan hareketle sosyalizmi antagonist çeliflkilerden uzak bir uyum toplumu olarak gösteren Stalin yoldafl›n hatas›n›n felsefi temeli metafiziktir. Her fley gibi sosyalist toplumun da bölünece¤i ve onun da kaç›n›lmaz gerçe¤i çeliflkiyi ve toplumun bu çeliflkiler temelinde cereyan eden mücadelelerle ilerleyece¤ini göremedi.

mücadele ve bir s›n›f devrimi de¤il, komünizmde de bir toplumsal devrim olur. Bunu yaz›m›z›n önceki bölümlerinde anlatmaya çal›flt›k…

Sosyalizmde de partide de tek bafl›na “birlik olmad›¤›ndand›r ki, birlik için so rumluluk, bunun için mücadele etmenin gereklili¤i vard›r. E¤er her zaman yüzde yüz birlik olsayd›, birlik için çal›flmay› sürdürmenin gereklili¤i nas›l anlafl›labi lir.” (age sf 177-178)

t›rma, izin verip vermeme meselesi de¤il, objektif bir gerçeklik olarak çeliflkinin bir sonucu itibariyle, parti içinde partiden-hiziplerden bahsediyordu. Bu ne demokratik merkeziyetçili¤in, ne parti tüzü¤ü ve o temeldeki disiplininin reddi de¤il, bir objektif gerçekli¤in tan›mlanmas›d›r.

fiimdi anlayal›m. Parti z›tlar›n birli¤idir, yüzde yüz birlik partide, sosyalizmde, komünizmde, her fleyde karfl›tlar›n birli¤i de¤il de bir yekpare birlik olarak düflünüfl metafiziktir. Çeliflkisiz hiçbir fley yoktur.

‹kiye bölünmeyen hiçbir fley yoktur. Mao’nun da belirtti¤i Stalin’de “Sos - ‹ki çizgi mücadelesi d›fl›nda parti yoktur. yalizmin ‘birli¤in dayan›flmas›’n› sa¤la - Mao hatta: d›¤› ve ‘kaya gibi sert’ oldu¤u söyleniyor. “Biz, ‘parti d›fl›nda parti yok ve parti Birlik ‘toplumsal geliflmenin itici gücü içinde hizip yok’ diyen Guomindang’› dür’ deniyor. elefltirdik. Baz› kimseler meseleyi ‘parti Bu ifade, sosyalist toplumdaki çeliflki - d›fl›nda parti yoktur demek despotluktur. leri ve çeliflkinin toplumsal geliflmenin iti - Parti içinde hizip yok demek saçmal›kt›r’ ci gücü oldu¤unu de¤il, sadece dayan›fl - diye koyuyorlard›. Ayn› fley bizim için de man›n birli¤ini görmektedir. Bir kere böy - geçerlidir. Partimizde hizip olmad›¤›n› le denildi mi, çeliflkin evrenselli¤i yasas› söyleyebilirsiniz, ama vard›r. Örne¤in inkar edilmifl, diyalekti¤in yasalar› ask›ya kitle hareketlerine karfl› tav›r konusunda al›nm›fl olur.” (Mao, SE Cilt 6, Sf 177) iki hizip vard›r.” (Mao SE Cilt 6 sf 376) Do¤rudur, hareket-geliflme çeliflkinin “Partizan”c› yoldafllar bunlar ve yaflasonucudur ve sosyalizmde-partide nan pratik tecrübeler de ortadayken anlaMao’nun dedi¤i gibi “toplumsal gelifl - mak zor mu? Parti karfl›tlar›n birli¤idir. menin itici gücüdür”. ‹ki çizgi onun gerçe¤idir. Mao, meflrulafl-

Montaigne do¤ru diyordu. “Gidece¤i Birlik ruhuyla hareket etmeli, mücaliman› bilmeyene, hiçbir rüzgardan ha - dele yoluyla daha ileri birlikteliklere y›r gelmez.” ulaflmay› ilke edinmeli ve uygulamal›y›z. Komünizm de bölünür. S›n›flar aras› 53

Maoizm’i uygulamak, bölünmek de¤il


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

birleflmek, dedikoduyla u¤raflmamak aç›k olmak, çizgi mücadelesini ciddiye almak bir ilke sorunudur. Partinin flu veya bu toplant›, konferans ve kongre ile birleflmesini birlik sorununun mutlak çözümlendi¤i, ayr›l›klar›n art›k olmamacas›na kesin bir flekilde ortadan kalkt›¤› anlam›na gelmez. Çeliflkiler vard›r… Yeni mücadelelere yol açmaya devam ederler. Mao:

tafizik yaklafl›m, Stalin yoldafl› da devrimi sürdürme yerine “uygunluk” ve “tam uygunluk”, “tam birlik” teorileriyle parti ve toplumda asl›nda olmayan çeliflkisiz “uyumlu birli¤i pekifltirme” hatas›na götürmüfltü. Sanayi ile tar›m, a¤›r sanayi ile hafif sanayi aras›ndaki iliflkideki çeliflkiler yeterince diyalektik ele al›nmad›¤› için tek yanl› a¤›r sanayide yo¤unlaflan, di¤erlerini ihmal eden, halk›n ihtiyaçlar›na gerekli itinay› göstermeyen, özellikle köylüleri zora sokup, iflçi-köylü ittifak›na objektif olarak zarar veren ve böylece gerçekten kilit sektör olan a¤›r sanayiyi de hantallaflt›ran hatalar vard›.

“Her geçen gün (…) birleflmeye de vam edemeyiz. Birlikten söz etti¤imiz an da ayr›l›k da mevcuttur, ayr›l›k mutlakt›r. (…) Durmadan bölünmez birlikten söz et mek ve mücadeleyi a¤z›m›za almamak ML bir tutum de¤ildir. Birlik, mücadele Devlet ile kitleler, devlet üretim birden geçer ve sadece bu yolla sa¤lanabi lir. (…) Birlik mücadeleye dönüflür ve ye - likleri ile tek tek üreticiler, merkezlerle bölgeler, parti ile kitleler aras›ndaki iliflniden birlik sa¤lan›r. (…) Sovyetler Birli¤i yönetenler ve kilerde komünizm amac›n› niyet de¤il, tali hatalar itibariyle zafiyete u¤ratan yönetilenler aras›ndaki çeliflmeden söz araç-amaç iliflkisine zarar veren hatalara etmiyor. Çeliflmeler ve mücadele olma düflülmüfltür. sayd›, dünya olmazd›, ilerleme olmazd›, Karfl› devrimi bast›rma gereklili¤i tek hayat olmazd›, hiçbir fley olmazd›. bafl›na askeri ve idari önlemlerle yerine (…) Birli¤in eski temelini y›kmal›, bir getirilemez. Do¤ru çizgiyi kumandaya mücadeleden geçmeli ve yeni temel üze geçirip, kitleleri devrimi sürdürmede serinde birleflmeliyiz. ferber ederek, düzelebilecekleri hesaba (…) Parti için de ayn› fley geçerlidir; katma ve kal›ba dökmeyi de gerektirir. s›n›flar ve halk içinde birlik-mücadele- Suçlar›n karfl›l›¤› cezalar olacakt›r. Bu birlik.” (Mao SE Cilt 6 sf 68) cezalar bafll› bafl›na bir amaç de¤il, çal›flBundan kaç›n›lamaz. Z›tlar›n birli¤i ma yoluyla düzelmelerine imkan sa¤laolarak parti ve halk için de do¤ru-yanl›fl mak, kitle denetimi alt›nda tutarak e¤itmücadelesinin kaç›n›lmazl›¤›n› görme- mek, olumlu ad›m atanlar› teflvik etmek mek ilerlemenin temelini bunun olufltur- de asla unutulamaz. Ölüm cezas› amaç du¤unu, do¤runun hatal› çizgiyle muka- de¤ildir, olamaz. Karfl› devrimcileri cidyese içinde oluflturulup ilerletilece¤ini diye al›p bast›r›rken fliddet ve idari önkavramamak “Partizan” çizgisinin meta- lemleri tek yanl› abartma hatas›na Stalin fizik anaforundaki bir özelli¤idir. Bu me- yoldafl da düfltü. Mao’nun dedi¤i gibi far54


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

kl› çeliflkileri ay›rt etmekteki zay›fl›k, halk›n da bast›rma kampanyas›ndan zarar görmesine yol açt›. fiiddet yöntemleri parti içi mücadeleye de bulaflt›. Do¤ruyu yanl›fltan ay›rt etmeleri için parti ve halka önderlik, yanl›fl› gösterirken insanlar›n devrime kat›lmas›na izin vermeyi yads›yamaz. Düflünmelerini zorla engelleme ve fliddetle bast›rmaya götürmemelidir. Düzeltme yanl›fllarla uzlaflma de¤ildir. Ya da iflah olmazlara alicenapl›k da de¤ildir. Do¤ru-yanl›fltan mutlaka ay›rt edilmelidir. Kitleler do¤ru çizgi önderli¤inde seferber edilmelidir. fiiddet uygulamak ise, (parti ve halk içinde) kolay ve yanl›fl olan yoldur. Hatalara itaat etmeyece¤iz. Körü körüne inanç bilimsel bir tutum de¤ildir. Yanl›fl da olsa biz yapm›flsak do¤ru mu diyece¤iz? Proletaryan›n ç›kar› yaftas› as›ld›¤›nda yanl›fl do¤ru olmaz. Bilimsel tutum gerçe¤i reddetmez. “Partizan” çizgisi de, Mao’nun Çin’deki dogmatikleri elefltirdi¤inde vurgulad›¤› gibi:

mesinden korkup söylemeyen tutum, bilimin tutumu olamaz. Sosyalist dönüflümlerin gerçeklefltirilmifl olmas›ndan sonraki “uyumlu”, “burjuvas›z” hatal› sosyalizm anlay›fl›yla, parti-devlet ve halk içindeki çeliflkilerin, sosyalizm topra¤›ndaki antagonist s›n›f çeliflkileriyle iliflkisini göremeyen Stalin tümünü tek yanl› emperyalizmin ajan faaliyetleriyle aç›klama yönelimi içinde oldu. Düflman ve halkla, halk›n kendi içindeki ve partide do¤ru ile yanl›fl aras›ndaki çeliflkiler kar›flt›r›ld›. Bunlar, monolotik parti ve sosyalizm ve onlar› sadece birlik olarak telakki eden hatal› yaklafl›m›n sonuçlar›yd›. Ve halkta, meselenin bu metafizik kavran›fl›, halk içi çeliflmelerin di¤erleriyle kar›flt›r›lmas› vesilesiyle büyük zararlar gördü.

“Partizan” çizgisi de, parti içerisindeki cereyan eden çizgi mücadelelerinin içeri¤iyle u¤rafl›p hatalardan kopup, Maoist yolda ilerleyece¤ine meselelerin nedenlerini d›flta aramaktad›r. Darbelere ve “Yoldafllar›m›z, eski atalar›n›n hata - hiziplere ba¤lamaktad›r. lar› oldu¤unu anlamalar› için onu tahlil 1994 için: etmeli, körü körüne inanmamal›”d›rlar. “O güne kadarki en büyük darbe ve Enginleri fethetme ruhuna talip isek, körü körüne inanç-kutsanm›fl lider ve parti kuflatmas›na görüfllerimizi hapsedemeyiz. Bilimi savunma de¤il, köle zihniyetidir. Amire yaltaklanan memur, padiflaha taife görevlisi de¤il, devrim savaflç›lar›ysak, düflünmeye ve davranmaya cesaret edece¤iz. Devrim, Mao’nun dedi¤i gibi “Majestelere minnet tutumu içinde olmaz.” Kötü olan elefltiri de¤il, flahsi sald›r›-kin-dedikodudur. Do¤ruyu bildi¤i halde partiden at›lmaktan-kellesinin git55

bozgun niteli¤indeydi” diyor. 1994 geliflmelerinin temelinde yatan ideolojik-siyasi-örgütsel hatalar›n toplumsal nedenlerini ve çözümü üzerinde yo¤unlaflmak yerine, taraf oldu¤u pragmatizmi ve pragmatizmin sebep oldu¤u amaç için her araç mübah misali ekonomist kötü ünlü icraat ve grup sevdas›yla, onu objektif olarak mazur gösteren çizgisiyle mi (gerçekten de derdi ona karfl› ç›kmak de¤il, kullanmak olan) NT gibi çizgilere karfl› ç›kacak. “Partizan” çizgisi:


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

“Otuz y›ll›k proletarya partisi tarihi incelendi¤inde görülecektir ki, parti düfl mana yönelmekten çok kendi içinde ç›kan hizip, darbe ve kaçk›nl›kla mücadele et mifl, kendi yöneliminde yürümesi, bir bi çimiyle ‘tali’ bir düzeyde kalm›flt›r” diyor. (Partizan say› 49, sf 36) Parti, z›tlar›n birli¤i ise iki çizgi mücadelesi sürekli bir bilefleni ise, partinin geliflmesinin itici gücü bu ise, parti içinde mücadele onu düflmana yönelmekten, kendi devrim stratejisi yöneliminden yürümesinden zay›f düflürmez, güçlü k›lar. Geriletmez, ilerletir. Olmam›flsa, sorunu ele al›flta kendi problemleri var demektir. Hiziplerin, örgütsel ayr›l›klara baflvurmas›n›n bir yan› yanl›fl çizgisiyle ilgiliyken, di¤eri yine uygulanan yanl›fl “Partizan” çizgisi sonucudur. Yanl›fl çizgilerine ra¤men ÇKP’de hizipler örgütsel ayr›l›¤a her seferinde baflvurmam›fllarsa da, bu Maoist çizgi önderli¤inin, onun yaratt›¤› canl› ideolojik-politik atmosferin, kitlelerin e¤itilerek seferber edilmesinin, Maoist proleter demokrasi ve hukukun vb sonucudur. “Partizan” dergisi niye bu ayr›l›klarda bizim de iki çizgiyi ele al›fl metodu, yanl›fl çizgimiz-yasaklamalar›m›z gibi hatalar›m›z›n da pay› oldu¤unu düflünmüyor. “Partizan” çizgisi hem enternasyonal ve hem de onun bir parças› olarak kökleri parti tarihimizde de mevcut olan yanl›fl çizgilerden beslenmektedir. Kükremek, tarihimizin bir parças› olan önderlik çizgilerini “kaçk›n-güruh-y›lg›n-hain” misali hiç de öyle olmad›klar› halde basitçe damgalamak, ama yanl›fl çizgilerini de devralmak iyi de¤ildir. 1. MK’n›n parti

ve parti içi iki çizgi mücadelesi anlay›fl›, “Partizan”›n da yönelimidir. 1. MK:

“ÇKP iki çizgi, yani proleter çizgi ile burjuva çizgi aras›ndaki mücadeleyi meflru gördü. Bu do¤ru bir anlay›fl de¤il dir. Meflru olan partide ideolojik müca deledir. Bunun iki çizgi mücadelesine dö nüflüp dönüflmeyece¤i bir dizi objektif ve sübjektif faktöre ba¤l›d›r” diyordu. Yani “Partizan” gibi iki çizgi mücadelesi her zaman olmaz, “var” diyenler onu “meflrulaflt›r›yor”lar, izin veriyorlar diyorlard›. Oysa böyle de¤il iki çizgi mücadelesi meflru görüp görmemenin ötesinde partinin objektif olgusudur. 1. MK’n›n bu hatal› Enver Hocac› yaklafl›m›na “Partizan” çizgisi ‹flçi-Köylü Kurtuluflu (‹KK)’nda flöyle savunuyor: “Özellikle s›n›f mücadelesinin dönüm noktalar›, (…) her büyük at›l›m burjuva çizginin do¤mas› tehlikesini artt›r›r.” (‹KK say› 82) Yani iki çizgi mücadelesi partide her zaman yok. “Dönüm noktalar›” “her büyük at›l›m”da da olmayabilir. “Do¤ma tehlikesi” olur. Her zaman olmayaca¤›na göre, iki çizgi mücadelesini yürütmek yerine ML’lere flu öneriliyor:

“Do¤abilecek olan burjuva çizgisinin kokusunu almak için daha dikkatli olma l›d›rlar.” (‹KK say› 82) Maoist felsefenin her fley ikiye bölünür gerçe¤inin her fley gibi partiye de uygulanarak iki çizgi mücadelesinin süreklili¤ini kavratmak, onu Maoist temelde yürütmeye haz›r olmak yerine sal›k verilen “koku alma” görevinin hiçbir bilimsel 56


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

Yılmaz Güney Olayı Sanatçı Sorumluluğu ve

Devrimci Kültür Hareketimiz Bugün ülkemizin bilim ve sanat insanlarının çok büyük bir bölümü utanç verici biçimde halkın acılarına, ülkenin sorunlarına karşı ilgisiz hale gelmiş ve halka yabancılaşmış durumdadır. Bu durum son yıllarda yoğunlaşan dünya mali sermayesinin saldırılarıyla iyice pekişiyor. Ülkenin geniş entelektüel kitlesi, tahkim ve özelleştirme yasalarıyla dünyanın büyük mali güçlerinin şubesi haline gelen her büyük holidingin kurduğu medya gruplarında istihdam ediliyor ve onlar tarafından yönetiliyorlar

73

Y

aflad›¤›m›z ülke, dünya uygarl›k tarihinin pekçok "ilk"lerine sahip bir co¤rafya'da yer al›r. Bu her zaman halklar›m›z için kendine güven ve moral kayna¤› olmufltur. Bu co¤rafyada tarih boyunca büyük bilginler, filozoflar ve büyük gülmece ustalar›, mimarlar, heykeltrafllar, flairler, yazarlar yetiflti. Bunlar›n baz›lar› dünyay› sarsan etkiler yapt›lar. Her kar›fl topra¤› bu kültürel zenginli¤e tan›kl›k eden Anadolu bugünkü Bat› uygarl›¤›n›n da büyük ölçüde temelini oluflturur. O yüzden halklar›m›z kültürel gücün önemini belirten çok say›da deyim ve atasözü ile bunu yayg›n bir bilinç olarak tafl›rlar. Pir Sultan Abdal, fieyh Bedrettin ve ötekilerin aradan yüzlerce y›l geçmesine karfl›n halklar›m›z›n moral ve tinsel yaflam› üzerindeki yaflayan etkisi, tarihsel miras›n gücünü ve önemini tan›tlamaktad›r. Bu ayn› zamanda halk olarak, bilginlerin,


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

düflünürlerin ve sanatç›lar›n belli tarihsel dönemeçlerinde oynad›klar› role dair zengin tarih tecrübelerine sahip oldu¤umuz anlam›na da gelir. Biz kendi topra¤›m›zda yaflanm›fl çok say›da tecrübe ile biliriz ki, bir toplumun sanatç›lar›, bilginleri, filozoflar› ç›kar pefline düflüp da¤›ld›klar›nda, halk› terk edip halk düflman› iktidarlar›n sofralar›nda onur ve erdemlerini tükettiklerinde, o toplum da¤›lm›fl, moral ve dinamizmini yitirmifl ve çökmüfltür. Ama tersine onlar, iktidarlar›n tehdit ve y›ld›rmalar›na, her türlü rüflvet ve bafltan ç›kar›c› tekliflerine karfl›n halk için onurlu ve erdemli biçimde kendini ortaya koyduklar›nda ise, halk birleflmifl, büyük bir moralle aya¤a kalkm›fl, toplum dirilmifl ve kendini yeniden devrimci biçimde üretmeye bafllam›flt›r. Günümüzde ülkenin ayd›nlar› kiflisel kayg›lar, özel veya grupsal (buna etnik ve dinsel aidiyet de eklenebilir) ç›karlar peflinde da¤›lm›fl ve parçalanm›fllard›r. Ayn› flekilde halk›n demokratik siyasal hareketi de büyük ölçüde parçalanm›fl ve halk›n birli¤i malesef ruhunu önemli ölçüde yitirmifltir. 12 Eylül ve onu izleyen faflist sald›r› dalgas› ayd›nlanma hareketini büyük ölçüde k›rd›, binlerce ayd›n hapishanelerde, iflkencelerde veya etkinliklerinin bask› alt›na al›nmas› yoluyla sindirildi, iflsiz b›rak›ld›, binlercesi ülkeden sürüldü, baz›lar› öldürüldü. Bu durumdan etkilenen büyük bir grup ise, ayd›n olmaktan adeta vazgeçti, "teknik" ve "entelektüel" yetenek olarak gericili¤in hizmetine girdi. Art›k yüzlerce eski "demokrat ayd›n" pek çok gerici parti ve kuruluflta yeral›yor, onlar ad›na toplumu "modern"ce etkiliyor ve gericili¤e itibar kazand›r›p güçlendiriyorlar. "Ayd›nlar Dilekçesi", "temiz toplum" vb. hareketler-

le dirilmeye çal›flan ayd›nlar, özellikle 19 Aral›k hapishaneler katliam›ndan sonra ilginç biçimde susukunlu¤a büründüler. Orhan Pamuk olay›nda oldu¤u gibi art›k en s›radan ayd›nca tav›rlar bile kara gürültünün k›nama ve yuh sesleri aras›nda mum ›fl›¤› gibi titreyip sönüyor. Demokratik kültür hareketinin direnifl ve sald›r› ruhunun bu zay›f durumu, gerici kültür dalgas›n›n rahatça yay›lmas›na olanak veriyor. Hayat›n s›n›rs›z zorluklar›, bitmez tükenmez ac›lar›, yoksulluklar›, haks›zl›klar›, dehflet ve endifle ortamlar› halk› devrimcilefltirece¤ine, oldukça örgütlü gerici kültür cephesinin etkisiyle teslimiyete ve kadercili¤e yöneltiyor. Toplumda yayg›nlaflan ortaça¤ görüntüleri, kitleselleflen uyuflturucu kullan›m› ve yozlaflma, dehflet verici ac›mas›zl›k ve vandalizm, milyonlar›n niteliksiz ve on para etmez sözde sanat eserlerine hayranl›k duymas› ve horra çekmesi, ruhsal çöküntüyü ve gerilemeyi gösteren çarp›c› belirtilerdir. Bu, emperyalistlerin ve ülkedeki iflbirlikçilerinin bafl›ndan beri öngördü¤ü, sistemli ve planl› biçimde, karfl›-devrimci fliddet eflli¤inde yukardan bilinçli olarak yarat›lan bir durumdur. Bugün ülkemizin bilim ve sanat insanlar›n›n çok büyük bir bölümü utanç verici biçimde halk›n ac›lar›na, ülkenin sorunlar›na karfl› ilgisiz hale gelmifl ve halka yabanc›laflm›fl durumdad›r. Bu durum son y›llarda yo¤unlaflan dünya mali sermayesinin sald›r›lar›yla iyice pekifliyor. Ülkenin genifl entelektüel kitlesi, tahkim ve özellefltirme yasalar›yla dünyan›n büyük mali güçlerinin flubesi haline gelen her büyük holidingin kurdu¤u medya gruplar›nda istihdam ediliyor ve onlar taraf›ndan yönetiliyorlar. Bunlar polis copu, hapis ve say›s›z 74


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

ac›larla bafl›n› derde sokmaktansa buralarda ücretlerini hak etmek için bütün yeteneklerini kullanarak halk› uyutmay› kabullenmifl durumdad›rlar. Nerdeyse bütün kanallar, milyonlar› ekranlara çivileyen, birbirini izleyen Brezilya türü televizyon dizileri, sosyete ve magazin programlar›, manken defileleri, fliddet ve büyü-kurgu filimleri, arabesk ve dinsel propaganda programlar›, ›rkç› floven tart›flma arenalar› ve flovlarla doludur. Bütün haberler manipülasyondan geçirilerek veriliyor, yada hiç verilmiyor. fiiirde, romanda, filimde halka sunulan fley tamamen kendi gerçek yaflam›ndan farkl› bir fleydir. Sanat eserleri halk›n, ac›lar ve zorluklar içinde kendisini yenilemesini, yeniden yaratmas›n› özendirmek yerine, yarat›lan sahte modellerle hayallere dald›r›yorlar. Irak iflgali s›ras›nda, belki de ülke tarihinde ilk kez emperyalist sald›r› politikas›na korkusuzca onay veren genifl bir "ayd›n" grubunun ortaya ç›kmas›, durumu bütün vahametiyle ortaya koydu. Gerçek düflmanlar› gizleyen, dostlar› düflman gösteren bu gerici kültür hareketi giderek linççi bir toplum, insanl›k d›fl› bir ortaça¤ azg›nl›¤› yarat›yor. Anadolu'nun kardefl halklar›n› ç›karlar› ve varl›klar› birbirlerine z›t, birbirlerine düflman unsurlar olarak gösterilip halk›n birlik ruhu ve dostlu¤u paramparça edilirken, emperyalistler ve emperyalist tekeller "dost" ve "kardefl" gösteriliyorlar. Gerici sistemin bir parças› haline gelmifl ve köflebafllar›na oturtulmufl sahte "ayd›nlar", yaln›z halk› aldatmakla yetinmiyorlar, yaln›zca yaflayan gerçek ayd›nlar› sindirme çabas›yla yetinmiyorlar, ayr›ca ülkenin ilerici tarihsel miras›na ve büyük sanat dehalar›na da sald›r›yorlar, böylece devrimci kültür hareketimizin geçmiflini de yok etmek istiyorlar. Geçen y›llardaki Y›lmaz Güney 75

karfl›t› kampanya böyleydi ve flimdi Orham Pamuk için yap›lan fley budur. Kuflkusuz bu olumsuz manzaraya karfl›n, hala inad›na direnen, halk›n ve ülkenin yarar›na u¤rafl veren epey genifl bir demokrat ayd›n kitlesi vard›r, onlara yeni yeni genç insanlar kat›l›yor ve hareket büyüyor. Bunlar kendi etkinliklerini ortaya koymak için yol, yöntem ve kanallar ar›yorlar. Halk›n hayat›n›, isteklerini, sorunlar›n› ve ac›lar›n› konu edinen sanat eserleri üretmeye çal›fl›yorlar. Ne var ki, oldukça da¤›n›k ve edilgen durumdad›rlar, çünkü militan bir birlikten ve örgütlülükten yoksunlar. Onlar›n bu da¤›n›kl›¤›, halk›n da da¤›n›k, moralsiz ve ülke sorunlar› karfl›s›nda pasif kalmas›na büyük ölçüde etki ediyor. Bu duruma son vermek bilinçli, sab›rl› ve kararl› bir mücadele gerektiriyor. Yani Y›lmaz'ca kültür insan› modeline yak›fl›r bir u¤rafl vermek ve o eksen üzerinde güçlü bir kültür hareketi gelifltirmek, yeni gerici kültür dalgas›n› karfl›lamak ve k›rmak için önemlidir. O yüzden, "Y›lmaz Güney Olay›"n› kültür-sanat insanlar›m›z›n tekrar tekrar dikkatine sunmaya de¤er buluyoruz. Ülkemizin kültür ve sanat insanlar› gerici kültür cephesinden daha güçlü üretici/yarat›c›l›k, militanca istikrarl› hareket birli¤i yaratamazlarsa, karfl›-devrimci sald›r› dalgas›n› k›ramay›z. Kültür hareketimizin yeniden yekindi¤i flu dönemde Y›lmaz Güney örne¤inin e¤itici özelliklerine dikkati çekmek isabetli olacakt›r.

YILMAZ GÜNEY OLAYI Y›lmaz Güney sürgünde öldü, hem de üç y›l zarf›nda. Sürgün'de veya sürgün yolar›nda yaflam›n› yitiren tek kültür insan›-


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

m›z Y›lmaz de¤il. Naz›m Hikmet, Sabahattin Ali, Fakir Baykurt, Abuzer Karakoç, Ahmet Kaya ve daha pek ço¤u.. Hala yüzlercesi de "sürgün" durumundad›r. Fakat halk›ndan zorla uzaklaflt›r›lm›fl sürgün sanat ve kültür insanlar›n›n görevlerini Y›lmaz'dan daha iyi özetleyen olmad›. Yurt d›fl›na ç›k›fl›ndan bir y›l sonra yapt›¤› bir konuflmada flöyle demiflti:

"Benim için sürgün, ülkemin tafl›na top ra¤›na, havas›na suyuna, a¤ac›na kufluna, insan›na afl›na özlem demektir... Benim için sürgün, ülkeme yeniden dö nebilmek için, kararl› bir mücadele de mektir... Benim için sürgün, dünyan›n çeflitli halklar›yla iliflki kurmak demektir. Benim için sürgün, bir anlamda sansür süz film yapabilmek ve özgürce düflünebil mek demektir... Benim için sürgün, sürgün demek de¤il dir!.." Bunlar kürsülerde yank›y›p, orada kalan kuru ajitasyon de¤il, her de¤iflik koflulda devrimci görevler belirleyip üstlenme bilinci ve yaflay›fl tarz›n›n bir özetidir. Yoksul köylü ve yar› proleter yaflam›n hayallere imkan vermeyen ac›mas›z gerçekli¤inden suyunu alan her devrimci sanatç› afla¤› yukar› böyle davran›r. Emekçi yaflam›n kat› zorluklar›n›n belirledi¤i bu öz, devrimci bilinçle donand›kça kendisini daha da kavgan›n öngörülerine uyar özellikte tan›mlamaktad›r. fiöyle diyor:

mektir." Y›lmaz, asl›nda her devrimcinin tafl›mas› gereken niteli¤i özetlerken, gerçekten kendisi de aynen böyle yafl›yordu. Y›lmaz, Siverekli Zaza bir baba ile Kürt bir annenin o¤ludur. Bu aile, kan davas› nedeniyle Siverek'ten göç ederek Adana'ya 27 kilometre uzakl›kta bulunan Yenice Köyü’ne yerleflir. Yoksul, topraks›z ve ayn› zamanda kan davas› nedeniyle endifle içinde bir ailedir. Y›lmaz 1 Nisan 1937'de bu köyde do¤du. Do¤du¤u ev, üç defa ifllev de¤ifltiren bir ›rgat evidir; önce ah›r, sonra okul, daha sonra da Pütün’lerin evi olur. Leyla ile birlikte iki kardefller. Baba Hamit Pütün, Y›lmaz Kayseri hapishanesinde tutsak iken 1976'da ölür. Anne Güllü, okuma yazma bilmez dindar bir Kürt kad›n›d›r; 9 Ocak 1996'da ‹zmir'in Hatay semtinde k›z› Leyla'n›n yan›nda yaflama veda etti¤inde tam 103 yafl›ndayd› ve hala o¤lu Y›lmaz'›n öldü¤ünden habersizdi. Y›lmaz, biri yine sinema sanatç›s› ve ayn› zamanda 1960 Türkiye Güzeli Nebahat Çehre olmak üzere üç evlilik yapt›. Sürgünde birlikte oldu¤u son efli Jale Fatma (Fatofl Güney)'dan Güney adl› bir k›z› ve Y›lmaz adl› bir de o¤lu var. Önceki evlili¤inden de Elif adl› bir k›z› var. "Umut" filmini, Fatofl'la evlendikten sonra baba Hamit Pütün'ün Oymakl› Köyü’nde çekimi yap›lan hayat›n› hikaye ediyordu asl›nda.

Y›lmaz dokuz yafl›nda ailenin hayat kavgas›na ortak oldu¤unda karfl›s›nda iki büyük bela bulunuyordu; kan davas› ve "Bir sanatç› olarak Y›lmaz Güney diye yoksulluk.. Bu yüzden ölümü kan›ksayan bilinirim. As›l ad›m Y›lmaz Pütün’dür. ve her an tetikte duran bir insan olarak büAd›m, zorluklar karfl›s›nda e¤ilmez, umut - yüdü. Daha o y›llarda bütün "›rgatl›k" messuzlu¤a kap›lmaz, y›lg›nl›¤a düflmez ve bafl leklerini birer birer yaflad›. Dana gütmek, e¤mez anlam›na gelir. Soyad›m Pütün ise, suculuk, çapa çekiminde atç›l›k, pamuk bir da¤ meyvesinin k›r›lmaz çekirde¤i de - toplama, ba¤ bekçili¤i, simitçilik, gazoz sa76


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

t›c›l›¤›, akl›n›za ne gelirse..

laflt›¤› "Yeflilçam"da... Yine "menderesçi", Bir kolonya dükkan›nda çal›fl›rken, köy- "milliyetçi-vatanperver" film flirketinde çalüsü, flair Yakup'tan Naz›m Hikmet'in fliir- l›flmaktad›r. Fakat 1955'te yazd›¤› öykülerini dinlemiflti. Ruhuna sanat büyüsünün sünde "komünizm propagandas› yapmaktan" hüküm giyince, hemen ifliniksirinin düflmesinde bunun büyük etkisi den at›ld›. ‹ki saat sonra bafloldu¤u anlafl›l›yor. 1953'te, sonraYılka bir ifl buldu, hem de üldan ünlü Sürü filminde rol alacak maz dokuz yakenin en önemli sinema olan Melike Demira¤'›n babaşında ailenin hayat yönetmenlerinden s›n›n film flirketinde purflanAt›f Y›lmaz'›n "sekavgasına ortak oldutaj memurlu¤una bafllad›naryo yard›mc›s›" ğunda karşısında iki büyük ¤›nda henüz 16 yafl›ndayolarak! Bu ilk d›. Böylece sonradan dün- bela bulunuyordu; kan davası iflinde, ülkenin ya çap›nda ün salaca¤› ve yoksulluk.. Bu yüzden ölübüyük roman ussanat alan›na ilk ad›m›n› mü kanıksayan ve her an tetiktas›, ayn› zamanatm›fl oluyordu. "And te duran bir insan olarak büyüda hemflehrisi Film", "Kemal Film", dü. Daha o yıllarda bütün "ırg a tYaflar Kemal de "Dar Film" flirketlerinde lık" mesleklerini birer birer yamoral destek olaçal›fl›rken ufkunun daha şadı. Dana gütmek, suculuk, çarak 500 lira verda genifllemesini sa¤la- pa çekiminde atçılık, pamuk miflti. ‹lk senaryoyan ülkenin de¤ifl›k yerletoplama, bağ bekçiliği, simitsunu da yine bu iki rini gezme ve tan›ma olaçilik, gazoz satıcılığı, aklıseçkin sanat ustana¤› buldu. Ayn› dönemde nıza ne gelirse.. s›yla birlikte yazd› bas›n alan›na da ad›m att›, arve bafl rol oyuncusu kadafllar›yla birlikte "Püret" ve olarak oynad›. "Alage"Doruk" adl› iki sanat dergisi ç›yik"le bafllayan ve "Bu Vakard›lar. 17 yafl›ndayken kitapl›¤›ntan›n Çocuklar›" ile birden Yeda tam 400 kitap vard›. 1955'te "On Üç" adl› bir dergide yay›mlanan "Üç Bilinmi- flilçam'›n nadide bahçelerini dalgaland›ran yenli Eflitsizlik Sistemleri" adl› öyküsü ile bu da¤ rüzgar›, hemen tüm dikkatleri üstüilk "rejim suçu" da ifllemifl oldu. Lise'den ne çekti. Tabii en çok ta düzenbazlar›n diksonra Ankara Hukuk Fakültesi'ne girdi, fa- katini!.. Necati Cumal›’n›n "Tütün zaman›" kat vazgeçti ve tekrar Adana'daki ifline roman›ndan yine ayn› adla uyarlanan üçündöndü. Sonra ‹stanbul ‹ktisat Fakültesi'ne cü filmi tamamlanmak üzereyken, öyküsünden dolay› ald›¤› mahkümiyet kesinleflgirdi. ti ve film setinde kollar›na kelepçe vurulaArt›k ‹stanbul'dayd›. Pek çok yönüyle rak Nevflehir hapishanesine götürüldü. Y›l Çukurova'ya benzeyen, pek çok yönüyle de 1961, yani 27 May›s "Milli Egemenlik ve hiç benzemeyen, insan manzaralar› ve çeAnayasa ‹nkilab›" y›llar›. liflkileri ile farkl›l›klar› da çok ‹stanbul'da... Nevflehir hapishanesinde 1,5 y›ll›k ceAz ötesinde baflka dünyalar›n uzand›¤›, ülkenin yaflam koflullar›ndan soyut, eli-aya¤› zas›n› yatarken, sinemaya haz›rl›kl› ve düzgün artist ve aktiristlerin sükseyle do- planl› olarak dönmeye kararl›yd›. Hapisha77


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

nede ayr›ca, 1972'de Orhan Kemal roman ödülü alacak olan "Boynu Bükük Öldüler" roman›n› da yazd›. Alt› ayl›k sürgün cezas› için Konya'ya verdiler. Anti-komünist, tutucu bir ilde "komünist" damgas› yemifl birine ne yak›nl›k gösterilebilir, ne de ifl verilebilirdi. Ama birkaç kabaday› onu yanlar›na al›p 6 ay boyunca bar›nma ve bak›m›n› üstlendiler. Tabii bu kabaday›lar, 28 Aral›k 1968'de Kad›köy'de kan ak›tan, bir nevi Bat› ihracat› uyuflturucu mafya kabaday›s›, Amerikal› gangaster Ralp Gary çizgisinde biçimlenen ve günümüzde her türlü i¤renç ifllere bulaflan "Babalar"dan de¤illerdi, mert, namuslu, cesur, kallefllik ve tetikçili¤i flerefsizlik sayan bile¤ine sa¤lam Anadolu çocuklar›. Y›lmaz onlarla tan›fl›p dost oldu ve çok deste¤ini gördü. Ayn› zamanda bu f›rsat› sinema gözüyle de¤erlendirmeyi de unutmad›. Zaten aflina oldu¤u kabaday› yaflam› ve jargonu hakk›ndaki gözlemini zenginlefltirdi ve O'na popülarite kazand›ran hapishane ç›k›fl›nda yapt›¤› "‹kisi de Cesurdu" adl› ilk filminin de konusu oldular. Cezaevinden ç›kt›ktan sonra Y›lmaz'a kimse ifl ve rol vermek istemiyordu. Bu k›skac› aflmak için, kapkaçç› firmalarla çal›flmay› denedi ve baflard› da. 1964'te 10 film, 1965'te ülkede yap›lan 280 küsür filmin 21'ini, 1966'da 13 film, 1964'te 14 film çevirdi. Bu filmlerin yaklafl›k yar›s›n›n senaryosunu ya tek bafl›na yada birlikte yazd›, baz›lar›nda ise yönetmenlik de yapt›. At›f Y›lmaz'›n yan›nda bafllayan "komple sanatç›" niteli¤ini bu süreçte iyice pekifltirdi. "Çirkin Kral" filmiyle yeni bir popüler isim kazand›¤›nda art›k ünlüydü ve kendi filmlerini yapabilirdi. 1968'de büyük ço¤unlu¤u destans›, sosyal içerikli olan 9 film yapt›. Bunlardan

"Seyit Han", benzerlerinden farkl› zengin imaj ve görüntü ustal›¤›n›n yan›s›ra, Y›lmaz'›n sinema çizgisinde eski tarz ‹talyan western film uslubuyla yeni, nitelikli sinema çizgisi aras›nda bir geçifli de ifade etmektedir. Seyit Han filminden sonra askere al›nd›. Askerlik süresi içinde sanat ve politika üzerine, özellikle marksist teori üzerine araflt›rmalar yapt›, çok say›da kitap okudu. Ayr›ca bu süreyi senaryo ve öykü yazma ve film çekimi için de f›rsat buldukça de¤erlendirdi. Örne¤in "Aç Kurtlar" ve "Bir Çirkin Adam"› bu sürede çevirdi. Bu dönemdeki 8 filminden 4'ünün senaryosunu, ikisinin de yönetmenli¤ini yapt›. Ama askerlik dönemi birikimi as›l "Umut"ta ortaya ç›kacakt›. Askerlik dönüflü bunu de¤erlendirdi ve pek çok ödül alan Umut'u gerçeklefltirdi. Y›lmaz Umut'tan sonra Ac›, A¤›t, Baba gibi ünlü filmlerini yapabilmek için bu dönemde de bir dizi vurdulu-k›rd›l› filmler yapt›. Fakat sistemli olarak sosyal gerçekçili¤e ve sanat› devrim mücadelesinin hizmetine sunmaya yönelen Y›lmaz, yeniden hapishaneye t›k›ld›. 12 Mart faflist cuntas›, May›s 1972'de on binlerce ayd›n gibi O'nu da gözalt›na ald› ve bir hafta sonra serbest b›rakt›. Fakat 16 Mart 1972'de "teröristlere yard›m yapt›¤›" iddias›yla yeniden tutukland› ve 9 y›l a¤›r hapis cezas›na çarpt›r›ld›. Gerçekten de cuntan›n "Balyoz Harekat›" s›ras›nda Mahir Çayan ve arkadafllar›n› evinde saklayarak kurtarm›flt›. Hapishanedeyken öykü, roman ve senaryo yazmaya devam etti. 20 May›s 1974'te ç›kan afla özgürlü¤üne kavuflunca, 26 ayl›k tutsakl›¤› boyunca tasarlad›¤› planlar› bir bir uygulamaya giriflti. ‹lkin "Zavall›lar" ve "Arkadafl" filmlerini ard› ard›na yapt›ktan sonra Endifle'nin haz›rl›klar›na geçti. Endifle'nin 78


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

çekimini Adana'n›n Ceyhan ilçesinde bizzat pamuk iflçilerinin içinde ve onlar›n da oyuncu olarak rol ald›¤› Egenler Çiftli¤i'nde bafllad›. Bu kez karfl›-devrimcilerin daha ac›mas›z ve do¤rudan provokatif müdahaleleriyle karfl›laflt›. Devletin hakimi provokasyonda bizzat rol alm›flt›. 13 Eylül 1974'te, yani hapishaneden ç›t›ktan sadece 3 ay sonra çekimin yap›ld›¤› Yumurtal›k ilçesinin bir sahil gazinosunda sanatç›lar yorgunluk giderirken, oraya olay ç›kartmak üzere gelen ve zil zurna içerek küfür savuran, tutuklama tehdidinde bulunan ve çocuklar›n›n yan›nda y›lmaza fiili sald›r›ya kalk›flan Sefa Mutlu ç›kan kavgada silahla öldürüldü. Y›lmaz'a 19 y›l ceza verilerek yeniden hapishaneye konuldu. Olay› üstlenen ye¤eni Abdullah Pütün ise "adaleti yan›ltmaktan" 2 y›l cezaya çarpt›r›ld›, fakat hapishaneden ç›kar ç›kmaz da faflistler taraf›ndan öldürdü. Y›lmaz Adana, Ankara, Kayseri, ‹zmit, Bursa, Toptafl›, Bayrampafla, sonra ‹mranl› Yar›-aç›k, oradan ‹sparta Yar›-aç›k hapishanesi derken tam 15 hapishaneyi dolaflt›rd›lar. Hapishanelerden, "isyan" yapmaktan dolay› sürülüyordu. Gerçekten de hapishanelerdeki bütün direnifllere kat›lmaktan hiç bir zaman çekinmedi. Böylesine hareketli ve gerilimli ortamda O, durmadan okuyor, yaz›yor, dergi ç›kar›yor, senaryolar yaz›yor, içerden film çekimlerini yönlendiriyor ve sinema dünyas›nda flok etkisi yapan Sürü gibi filmler yap›yordu.

12 EYLÜL CUNTASI S‹NS‹ PLANLARINI ALT ÜST ED‹YOR Hapishanede O'nu bir biçimde yok etmek istiyorlard›. 12 Eylül faflist cuntas› ül79

kenin yönetimine el koyduktan bir süre sonra 350 jandarmayla bulundu¤u ‹mranl› Yar›-aç›k hapishanesi bas›ld›, bütün kitaplar›na elkonuldu ve O'nu faflistlerin yo¤unlukta bulundu¤u Toptafl› hapishanesine koydular. Baz› hapishane yöneticileri, üstten gelme kötü senaryoyu farkettikleri için O'nu kabul etmek istemediler, bir süre hastahanede tuttuktan sonra Isparta Yar›-aç›k hapishanesine koymak zorunda kald›lar. Fakat bu geçici bir durumdu, ilk f›rsatta kapal› bir hapishaneye koymak ve dünyayla bütün iliflkilerini kesmek için senaryolar haz›rl›yorlard›. Cuntan›n emriyle hakk›nda yeni iddianameler haz›rlan›yor, politik yaz›lar›ndan ve fimlerinden dolay› yüzlerce y›la varan "bölücülük", "düzeni y›kma amac›yla örgüt kurmak", "komünizm propagandas›" ve daha y›¤›nla suçlamayla mahküm etmek istiyorlard›. Halbuki zaten az kalm›fl “cezas›n›” tamamlay›p hapishaneden ç›kmak ve ülkesinde yeni eserler yaratmak, haz›rlad›¤› yeni projeleri uygulamaya koymak, d›flardan yönetti¤i film çal›flmalar›n›n bizzat bafl›na geçerek tamamlamak istiyordu. Çünkü tam da halk›n yürekli sanatç›lara ihtiyaç duydu¤u bir dönemden geçiliyordu. Bu yüzden yoldafllar›n›n uyar› ve firar tekliflerini sürekli red ediyordu. Nevar ki cunta O'nun için son derece sinsi bir haz›rl›k yapmaktayd›. Avukatlar›ndan yeni davalar aç›laca¤›n› ö¤renince durumun ciddiyetini hemen fark etti ve firar etmeye karar verdi. Yoldafllar›na "bu ifli ben kendim yapar›m, siz kendi iflinize bak›n" dedikten k›sa bir süre sonra, 9 Ekim 1981'de firar etti. Kurban Bayram›'nda Mufl'ta bulunan annesini "ziyaret" gerekçesiyle yasal izin hakk›n› kullanarak ç›kt›. Kendisine ait otomobiliyle Antalya'n›n Kafl ilçesine, oradan da tekneyle 4 mil uzakl›ktaki Yunan adas› Meis'e geçti. Atina'da,


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

"Yunanistan makamlar›ndan iltica talebinin olmad›¤›n›" belirtti ve ‹sviçre'nin Zürih kentine gitti. Burada hemen Yol filmini 35. Uluslararas› Cannes Film Festivali'ne yetifltirmek için çal›flmaya giriflti. Yorucu ve aral›ks›z bir çal›flmayla bunu baflard›. 1982'de Cannes Festivali, tarihinde görülmemifl iki flokla çalkaland›: Biri, Yunan sanatç› Costa-Gavras'›n "Missing" (Kay›p) filmiyle Alt›n Palmiye'yi paylaflan Yol filminin ola¤anüstü etkisi, di¤eri ise, firar›ndan beri alt› ay geçmesine karfl›n hala izine rastlanmayan Y›lmaz Güney'in birden Cannes'te ortaya ç›kmas› oldu!.. Bütün bas›n yay›n kurulufllar› Y›lmaz Güney'den ve Cannes'de bomba etkisi yapan Yol filminden söz ediyorlard›. Cunta hemen harekete geçti ve O'nun iadesi için diplomatik bask› yapmaya bafllad›. Tam bir diplomatik kriz baflgöstermiflti. Frans›z hükümeti "s›n›r d›fl›" karar›n› bildiriyor, ‹ngiliz hükümeti "Firar bir kaatili ülkesine sokmayaca¤›n›" aç›kl›yor, baz› ülkeler ise O'nu konuk etmekten onur duyacaklar›n› ç›tlat›yorlard›. Öte yanda Yol filminin yaratt›¤› heyecanla film üzerinde görüflmek, konuflmak ve randevu almak için birbirini çi¤neyen gazeteciler, ilgililer ve merakl›lar... Sonunda Frans›z hükümeti, s›n›r d›fl› karar›n› geri al›p "Y›lmaz Güney gibi bir insan› ülkesine kabul etmekten onur duyaca¤›n›" aç›klad› ve gerilimin bu yan› flimdilik dinmifl oldu. Y›lmaz, çok sevdi¤i ülkesinden ayr›lmak zorunda kald›¤› için derin bir üzüntü içindedir. Geride faflist cuntan›n zulmü alt›nda inleyen halk› için yüre¤i burkuluyor, sürekli onlar için neler yapabilece¤ini düflünüyordu. Yüre¤i hücrede, hapishane avlusunda, sorgularda, iflkencelerde, açl›k grevlerinde, mahkeme salonlar›nda, da¤da, sokakta, fabrikada, tarlada kalm›flt›... Duvar filminde halk›na karfl› sanatç› sorumlulu¤unu yerine getirirken, bir yandan da cunta karfl›t› yürüyüfllere, toplant›lara kat›l›yor, yürütülen kampanyalarda görevler al›yordu.

Yılmaz, Umut'tan sonra Acı, Ağıt, Baba gibi ünlü filmlerini yapabilmek için bu dönemde de bir dizi vurdulu-kırdılı filmler yaptı. Fakat sistemli olarak sosyal gerçekçiliğe ve sanatı devrim mücadelesinin hizmetine sunmaya yönelen Yılmaz, yeniden hapishaneye tıkıldı. 12 Mart faşist cuntası, Mayıs 1972'de on binlerce aydın gibi O'nu da gözaltına aldı ve bir hafta sonra serbest bıraktı. Fakat 16 Mart 1972'de "teröristlere yardım yaptığı" iddiasıyla yeniden tutuklandı ve 9 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. Gerçekten de cuntanın "Balyoz Harekatı" sırasında Mahir Çayan ve arkadaşlarını evinde saklayarak kurt a rmıştı. H a p i s h a n e d e y ken öykü, roman ve senaryo yazmaya devam etti

Ocak 1983'te TC. vatandafll›¤›ndan ç›kart›ld› ve 160 film kopyas› da yok edildi. Bu arada dünya sine80


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

ma sanatç›lar›yla görüflüyor, yeni film projeleri üzerinde planlar yap›yordu. Fakat talih düzgün gitmedi. Hapishanede bafllayan mide a¤r›s› dayan›lmaz bir hal ald›. Paris Uluslararas› Üniversite Hastanesi'nde ameliyat›n› yapan ünlü Frans›z operatörü efli Fatofl'a, O'nun kansere yakaland›¤›n› ve ancak bir y›l daha yaflayabilece¤ini söyledi¤inde herkes flok olmufltu. Ama O, "biz demir parmakl›klar› delip ç›karak hayata uzand›k, bunu da yeneriz ci¤erim" diyerek çevresine moral vermekten geri durmad› ve sahiden bunu da yenece¤ine inan›yordu. Fakat 21 Nisan 1984'te Paris Bastille Meydan›'ndan bafllamak üzere Strasburga kadar devam eden 20 günlük Uzun Yürüyüfl, O'nun son eylemi oldu. Hapishanelerdeki ölüm orucunu desteklemek için yoldafllar›yla kolkola ilk befl kilometresini yürüdü¤ünde ölümüne sadece dört ay kalm›flt›. 9 Eylül 1984'te tedavi gördü¤ü hastanede, "Çok üflüyorum beni komünarlar›n battaniyesine sar›n" dedikten k›sa bir süre sonra hayata veda etti. 13 Eylül'de naafl› komüncülerin battaniyesine sar›larak kendi vasiyeti üzerine Paris Komün Mezarl›¤›'na, yani Pere Lachaise mezarl›¤›na gömüldü ve flimdi orada yat›yor. 1987'den bafllamak üzere "Y›lmaz Güney'e Özgürlük" ve "An›t Kampanyas›" sonucunda "ölümsüzlük" anlam›na gelen an›t mezar› yap›ld›. 1871'de katledilen Frans›z komünarlar›n›n toplu olarak gömüldü¤ü alan, Y›lmaz'›n an›t mezar›n›n az ilerisinde. Buran›n az yukar›s›nda 95'nci paftada Enternasyonal Marfl›'n›n flairi Eugen Pottier gösteriflsiz, zor farkedilir mezar›nda O'na komfluluk ediyor.

ZORLUKLARLA KUfiATI81

LMIfi "‹NSAN‹ ÖZ"ÜN DEVR‹MC‹ YARATICILI⁄I Bugünkü dünya, insani özün bütün devinimlerinde oldu¤u gibi, sanatsal yarat›m için de zorluklarla doludur. Bu zorluklar bizimki gibi ülkelerde büsbütün a¤›rlafl›r ve dolays›z bir biçim al›r. Böyle koflullarda insani özün ancak çok dinamik ve dövüflken biçimleri ileri at›l›p yaflayabiliyor ve büyük sanat eserleri yaratabiliyorlar. Kuflkusuz ülkenin zorluklarla dolu flartlar› bütün sanatç›lar için geçerlidir. Fakat baz›lar› için daha özgün, daha ac›mas›z, daha y›k›c› oluyorlar. Pekçok sanatç›y› y›ld›ran, kendini yenilemesini önleyen ve sonunda pes ettiren bu koflullard›r. Fakat "y›k›c› koflullar" herkes için y›k›c› olamayabilirler, tersine yarat›c› kabiliyeti büsbütün körükleyen bir rol da oynayabiliyorlar. Sa¤lam insani özün çelikleflmesi, devrimcileflmesi diyebiliriz buna... Yukar›daki k›sa otobiyografik özetlemde Y›lmaz'›n bu kategoriye girdi¤i tart›flma götürmez. Y›lmaz her fleyden önce yoksul köylü, yar›-proleter bir aileden gelir ve üstelik Zaza'd›r. Yoksul köylü, yar›-proleter koflullar›n, proleter koflullardan daha a¤›r oldu¤u bilinir. Bu koflullar, bugünkü arabesk kültürü yaratan koflullard›r. Sanatç›y› ideolojik, siyasi ve ekonomik olarak kuflatan bu koflullardan s›yr›l›p ç›kabilmek ve devrimci eserler yaratabilmek her babayi¤idin harc› de¤il. Çünkü paran›z yok, sizi destekleyen kimse yok, geleneksel kültür ve dinsel al›flkanl›klar›n bask›s› alt›ndas›n›z, e¤itimsiz bir aileden geliyorsunuz ve kendinizi e¤itme flans›n›z yok denecek kadar s›n›rl›d›r. Üstelik sanatsal eylemine kesinlikle hemen "komünist/y›k›c›/bölücü"


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

damgas› vurulaca¤› belli emekçi bir s›n›fa ve ezilen bir ulusa mensupsunuz. Tabii, kendi kimli¤inizi inkar etmezseniz, kendinize, kendi s›n›f›n›za, kendi etnik kökeninize, yani içinde yaflad›¤›n›z toplumsal gerçe¤e yabanc›laflmaz ve verili koflullar›n insani özünü silip bir baflka insana, düzenin kendine uydurdu¤u bir insana dönüflmemiflseniz, dönüflmek istemiyorsan›z, bütün bunlar sizi kuflatacak ve yarat›c› kabiliyetinizi engelleyecektir. Engellemifltir de... Bütün bunlar›n hepisi Y›lmaz için fazlas›yla geçerlidir. Y›lmaz, henüz çok toy bir genç iken bunlarla karfl›laflt›. Bu erken karfl›laflma biraz da kendi özgün kiflili¤iyle ilgilidir. Bu kiflilik, ruhunda devrimci f›rt›nalar bar›nd›ran, yürekli, isyankar, direniflçi, istikrarl›-disiplinli ve ayn› zamanda zeki kifliliktir. Y›lmaz'›n bu kiflili¤ini yaflam›n›n bütün evrelerinde tesbit etmek mümkün. 15-16 yafllar›nda Yenice köyündeki yar›-proleter k›s›rdöngülü yaflama isyan (veda) ederken, Adana'n›n lümpenlefltirici ortam›na kendini kapt›rmadan zorluklara karfl› direnifl içinde kendi kiflili¤ini yeniden üretti ve her defas›nda büyük bir disiplinle yeniledi. 18 yafl›nda yazd›¤› ve kendisinin ilk mahkümiyetine neden olan "Üç Bilinmiyenli Eflitsizlik Sistemleri" öyküsü, asl›nda yaflam›ndaki bu dönüm noktas›n› ifade eder. Sanatsal etkinli¤in bu ilk mahsumane k›sac›k denemesinde sistemin gerici gerçekli¤inin ac›mas›zl›¤›yla karfl›laflan Y›lmaz, gerçekten ayn› eserde sahip bulundu¤u, mücadelede kendisine büyük olanak ve esneklik sa¤layan sanatç› kiflili¤inin yarat›c› ve çok boyutlu özelli¤i ve sinemaya olan e¤ilimi ile de dikkati çeker. Film da¤›t›mc›l›¤› (pursantajc›l›k) iflinde çal›flmas› belki tesadüftür, ama sanatsal etkinlik türü olarak sine-

may› seçmesi pek tesadüfe benzemiyor. Say›s›z dramatik Anadolu gerçe¤i kare kare, resim resim onun kafas›ndad›r. Yüre¤inde ve kafas›nda büyük f›rt›nalar estiren bu görüntülerden memnun de¤il, elefltirmek ve onlardan insanca bir hayat yaratmak istemektedir. fiiir, roman ve öykülerle bunu tam ve istedi¤i gibi yapamayaca¤›n› düflünür. Ayr›ca pursantajc›l›k döneminde sineman›n toplumsal etkisini çok iyi kavrad›¤› da bellidir. Söz ve yaz› sanki ona biraz "soyut" gelmektedir, o gerçek sesler, hareketler ve görüntülerle konuflmak ister. Bu tercihte Y›lmaz'›n son derece özgün gerçekçi tutumunun da rolü var. Böylece fliir ve edebiyat yetene¤ini sinema içinde yeniden konumland›r›rken, koflullara baflkald›rma ve direniflte onlar› da en iyi biçimde kulland›¤›n› ve gelifltirdi¤ini gösteriyor. Yaz› yazma, dergi yay›mlama engelleriyle karfl›lafl›nca sinemaya yöneldi, sinemadan kopar›l›p hapishaneye konulunca direniflini romanlar, öyküler, senaryolar yazarak sürdürdü. Tabii bu süreçte yeni yeni olanaklar denedi¤ini ve kulland›¤›n› da görüyoruz. Örne¤in içerden sinema yönetmenli¤i herhalde sanat tarihinin kaydedece¤i ilginç bir denemedir. Y›lmaz bunu yeterince baflaramad›¤›n› düflünmektedir. Bize kal›rsa hiçte baflar›s›z say›lmaz. Setten, kameradan, ›fl›ktan, oyunculardan ve çekim mekanlar›ndan uzak, ayr›nt›l› senaryo yaz›lar›yla, çok say›da ses band› ve foto¤raf görüntüleriyle yönetmen, kameraman ve oyuncular› tasarlad›¤› havaya sokmas›yla en az›ndan Sürü'de bunu da baflard›¤› söylenebilir. Yine koflullar›n zorlamas› sonucu gelifltirdi¤i ve adeta filmi yeniden yaratan montaj ustal›¤› da kaydedilmeye de¤erdir. Montajda filmi korkmadan kesip biçen ve sa¤l›¤a kavuflturan bir cerraha benzemektedir. Eline makas› ald›¤› zaman hayat›n basit kopyac›82


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

l›¤›yla gerçekçi sanat eserinin fark›n›, ortaya ç›kan sonuçtan görmek insana büyük bir haz ve heyecan verir. Her halükârda bir sanatç›n›n en etkili silah› olan sanat silah›yla direniflin bir yolunu bulan ve silah›n› en iyi biçimde kullanan Y›lmaz, temasa geldi¤i her durumu sinema konusu yapmaktaki yarat›c›l›¤› da ilginçtir. O, konu bulmakta s›k›nt› çekmez, yaflayan toplumun zengin, renkli, hareketli ak›fl›n› izlerken, birden elveriflli bir yerde ifle kar›fl›r ve hayat›n ak›fl› içinde eserini yarat›r. Bu, onun geçmiflteki bir yaflam› de¤il flimdiki yaflam›, geçmiflteki düflmanlarla de¤il flimdiki düflmanlarla dövüflmeyi önemsedi¤ini, spekülatif, hayali, tasarlanm›fl gerçeklerle de¤il yaflad›¤› gerçeklerle, "bizzat burnumuzun dibindeki" gerçeklerle ilgilenme tercihinden geliyor. Kuflkusuz her sanatç› azçok insanl›k tarihini, sanat tarihini, insanl›¤›n genel ideolojik, politik, ekonomik yönelimlerini bilmelidir. Kendi ülkesinin tarihini, önemli olaylar›n›, sanat tarihini, ideolojik, politik, ekonomik yönelimlerini ise daha çok bilmelidir. Yerine göre onlar› sanat eserlerinde de kullanmal›d›r. Fakat bir sanatç›n›n as›l ilgisi tarihi olaylarla de¤il, aktuel yaflamla, onun tan›kl›¤›, elefltirisi ve yeniden yarat›m›yla ilgili olmal›d›r. Esasen sanatç›n›n yarat›c›l¤›n› gerçeklefltirece¤i sahne aktar›lan hayat (tarih) de¤il, toplumlar›n dolays›z hayat›, bizzat yaflad›¤›m›z hayatd›r. Y›lmaz bunu esas al›rken sanat›n toplumsal dönüflümdeki rolünü ne denli sa¤lam kavrad›¤›n› da gösteriyor. Kuflkusuz o "Kozano¤lu" gibi tarihi halk kahramanlar›n› da oynad›, ama kendi iradesiyle yapt›¤› daha sonraki eserlerinde kendi tercihini özgürce uygulad› ve as›l baflar›s› da onlarda ortaya ç›kt›. Onun olaylar› yaflad›¤›m›z olaylar, kahramanlar› da bil83

di¤imiz bugünkü insanlar. Geçmifli elefltirmek çok fazla yürekli olmay› gerektirmez, ama yaflanan gerçekleri elefltirmek, yaflayan düflmanlarla u¤raflmak, yaflayan emekçileri, ezilenleri uyarmak hem zordur ve hem de son derece tehlikelidir. Yani tam Y›lmaz'a göre bir ifl, gerçek militan devrimci sanatç›ya göre bir ifl, sanat› devrim ve halk için kavrayanlara göre bir ifl!.. "‹kisi De Cesurdu" filmini Konya'da sürgündeyken, tutucu ortamda kendisine sahip ç›kan iki kabaday›n›n yaflam›ndan hareket ederek yapt›. "Soba, Pencere Cam› ve ‹ki Ekmek ‹stiyoruz" roman›n›, Ankara Kapal› Cezaevi'ndeyken yaflad›¤› ve içinde yerald›¤› bir direniflten hareketle yazd›. "Umut" filminde esin kayna¤› asl›nda kendi babas›d›r. Arkadafl, Duvar, Yol, Endifle ve daha bir dizisi böyledir. O daima "en iyi bildi¤i fleyler" üzerine sanat eserlerini yapt›. En iyi bild¤i fleyler, Adana tar›m iflçilerinin yaflam›d›r, Kürt köylüsünün yaflam›d›r, Türkiye-Kuzey Kürdistan hapishanelerinin yaflam›d›r, ülkenin devrimci siyas› kadrolar›n›n, ayd›n ve sanatç› insanlar›n›n, gençlerinin, kad›nlar›n›n yaflam›d›r. Y›lmaz Güney'in zorluklara karfl› mücadelede uygulad›¤› taktikler de an›lmaya de¤erdir. Her mücadeleye azçok bir haz›rl›kla giriflir ve kesinlikle kuflatmaya boyun e¤mez. "Komünist" bir "sab›kal›" olarak Nevflehir hapishanesinden ç›k›nca kimse filminde ona ifl vermedi. Tahmin etti¤i bu duruma karfl›l›k cezaevi ve sürgündeyken tasarlad›¤› plan› yürürlü¤e soktu. Maddi ve manevi olarak sömürülme pahas›na kapt› kaçt›c› film flirketleriyle ifl yapmaya karar verdi. Bu filmlerle popülarite kazanmak istedi¤i için içeri¤ine çok fazla önem vermedi. Çünkü önemli olan kuflatmay› yarmak, as›l kendi filmlerini yapabilmenin koflulla-


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

r›n› yaratmakt›. Bu yüzden At›f Y›lmaz'la bafllad›¤› filmlerin içeri¤inde bir gerileme göze çarpar. Ço¤u ‹talyan Western ve Amerikan Texsas film örneklerinin "Marmara Hasan" gibi yerli biçimleri veya "On Korkusuz Adam", "Da¤lar›n O¤lu", "Bin Defa Ölürüm" gibi tamamen yabanc› filmlerin yerli uyarlamas› olan filmlerde oynad›. Sonunda amac›na ulaflt› ve kendi sinema anlay›fl›n› uygulamaya koyuldu. Fakat yine de bir problem vard›, istedi¤i baflar›y› yakalayam›yordu. 12 Mart sürecinde bunun ideolojik, politik yetersizli¤e dayand›¤›n› farketti ve kendisini bu yönde e¤itmeye a¤›rl›k verdi. Burada onun sanatç› sorumlulu¤unun bir baflka önemli yönünü yakal›yoruz. Y›lmaz sürekli kendisini yenileyen, kendi kendisiyle yar›flan, her eserinde kendisini yeniden yaratan bir insand›r. 1974'te hapishaneden ikinci kez ç›kt›¤›nda hayli bilinçlenmiflti, fakat gerçek proleter partiyle iliflkisi daha sonra gerçekleflti. Bu sürecin ayn› zamanda Y›lmaz'›n sinema hayat›n›n doruk noktas› olmas› da raslant› de¤il. Devrimci sanatç›, proletaryan›n ideolojik ve politik ekseninde etkinlik göstermeye bafllad›¤› zaman, karfl› konulmaz bir güç haline geliyor. Çünkü daha dolays›z evrensel bir nitelik kazan›yor ve gerçek anlamda bir dünya sanatç›s› oluyor. Y›lmaz'›n, talihsiz ölümle kesintiye u¤rayan hayat›n›n gerçek çizgisi ve niteli¤i buydu. Ve onun yapmak istedi¤i as›l sinema, genç sinemac›lar›m›za bir vasiyet ve ayn› zamanda bir görev olarak kald›. Umuyoruz ki, sanatç›lar›m›z onun eserlerini dikatle inceleyecek ve ülke sinemas›n›n bu doruk noktas›n› kald›¤› yerden devam ettireceklerdir. O'nun Nanterre Tiyatro Okulu'nda "Sanat Üzerine Gelifligüzel Düflünceler" ad›

alt›nda, gerçekten de "gelifligüzel" yapt›¤› konuflmay›, genç sinemac›lar›m›z için aktarmak istiyoruz: "Sanat, Sinema, Oyunculuk ve Yönetmenlik Üzerine Gelifligüzel Düflünceler" diyece¤im konuflmalar›ma. Çünkü hiç bir konuda tam anlam›yla sistemleflmifl sonuçlara varm›fl de¤ilim. Çünkü hayat ve onun çeflitli ürünleri, hiçbir teorik kal›p ve fleman›n içine s›¤mayacak kadar genifl, hareketli ve de¤iflkendir. Ancak genel olarak sanat, özel olarak sinemaya nas›l yaklaflt›¤›m, oyuncu-yönetmen, yönetmen-çevre, çevre-oyuncu iliflkilerini nas›l ele ald›¤›m, yöntem anlay›fl›m tart›fl›labilir. Bugüne kadar yapt›klar›m, esas olarak kendi deneyimlerime, kiflisel teorik-pratik tespitlerime dayan›yor. Deneylerin ve bilgilerin baflkalar›na aktar›m›, çal›flma ve kavray›fl ufkumuzu geniflletir. Bu anlamda, umar›m ki, konuflmalar›m sizlere yararl› olur. Sanat, bir çeflit yabanc›laflt›rma eylemidir. Kökünü hayattan, gücünü ve etkinli¤ini ise hayattan hesap sormaktan, meydan okumaktan al›r.. Bana göre sanat, insan›n, kendi d›fl›ndaki nesnel ve öznel fleylerle, kavrayabildi¤i oranda baflkalar›nca yarat›lm›fl, duygular, düflünceler, tutkular ve de¤iflik iliflkiler bütünüyle aras›ndaki iliflkinin özel bir biçimidir. Ayr›ca sanat ve sanatç›l›k toplumsal iflbölümünün bir biçimidir. Bir doktor, bir mühendis, bir iflçi gibi. ‹nsan, do¤ayla iliflkisinde, onu de¤ifltirmeye çal›flarak ifle bafllam›flt›r. ‹nsan›n do¤aya egemen olma gizi burada sakl›d›r: De¤ifltirmek için bilinçli müdahale. Sanat için de ayn› fleyi söyleyebiliriz. De¤ifltirilmeden kullan›lan, yani insan eme¤inin kat›lmad›¤› hiçbir fley nas›l meta de¤ilse, hayattan aktar›lan ve fakat de¤ifltirilmeden 84


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

sunulan hiçbir "sanatsal" eylem de sanat ve sanat eseri de¤ildir. Sanat, baflkalar›nca yaflanm›fl, yarat›lm›fl duygular›n, tutkular›n, ac› ve sevinçlerin, bir baflkas›nca, yani sanatç› arac›l›¤› ile yeniden yarat›larak, kendi öz gerçe¤inden ve kimli¤inden kopart›lmas› ve yeni bir kimli¤e, yeni bir gerçekli¤e kavuflturulmas›, yani yabanc›laflt›r›lmas› eylemidir. Örne¤in do¤al yaflam içinde ya¤mur, rüzgar, toprak kaymas›, erime vb. etkenlerle biçim de¤ifltirmifl do¤a harikalar› vard›r. Heykele benzeyen kayalar, yataklar›n› de¤ifltiren ve hayranl›k yaratan görünümler çizen ›rmaklar, ça¤layanlar, y›llarca u¤rad›¤› de¤iflikliklerle çarp›c› özelliklere sahip a¤aç kökleri vard›r. Bunlar›n hiçbiri sanat eseri de¤ildir... Tesadüflerin yaratt›¤› sanat olamaz; sanat, bilinçli müdahalenin, yeniden yaratman›n, heyecan›n, tutkunun sonucu vard›r. En etkin toplumsal ya da bireysel olaylar› kendi gerçekli¤i ve kendi bütünlü¤ü içinde aktarmak da, onun sanat eseri olmas› için yeterli de¤ildir. Belgesel çal›flma ile sanatsal çal›flma ayr› iki fleydir. Sanatç›ya, "sanatç›" s›fat›n› kazand›ran fley, onun bilinçli sanatsal eylemi ve yaratt›¤› fleye katt›¤› büyüdür. Bir anlamda, hayat›n sihirini, gizini, hayat›n içinde sakl› olup da herkesin göremedi¤i fleyi yakalamadan ve onu yeni bir biçimde yaratmadan sanatç› olunamaz. Çünkü sanatç›l›k bir teknik sorun de¤ildir. Sanatç›l›k bir tutku, delice heyecan, bilinçli eylem, kararl› çal›flma ve toplumun resmi anlay›fl›na, ideolojik kal›plar›na, geleneksel tan›mlar›na meydan okuma iflidir. Her sanat›n ve her sanatç›n›n kendine özgü teknik ve çal›flma yöntemi, onun yarat›c›l›¤›n›n sadece araçlar›d›rlar. Sanatç› bir yarat›c›d›r ve ürünlerini ya85

rat›rken, bir yan›yla tükenir, bir yan›yla da kendini yeniden yarat›r. Kendini yeniden yaratmak, kendini aflmak, kendini boyutland›rmak demektir. Kendisiyle, toplumla özdeflleflen bir sanatç› kendisini yeniden yaratamaz, tükenir. Sanatç›, ayn› zamanda, toplumdaki çeflitli sorunlar›n, aray›fllar›n da sözcüsüdür. Bu anlamda cesaret ve kararl›l›k, sanatç›n›n kiflili¤ini belirleyen belli bafll› ö¤elerden ikisidir. Baz› sanatç›lar, kendilerini yeniden ve yeniden yaratamazlar. Kendilerini belli s›n›rlar içinde tekrarlarlar. Kendini aflamayan sanatç›y› bekleyen tehlike esnafl›kt›r.

KEND‹N‹, ‹NSANI, TOPLUMU VE B‹R BÜTÜN OLARAK DÜNYAYI TANIMANIN VE DE⁄‹fiT‹RMEN‹N B‹R ARACI OLARAK SANAT Sanat›n ve sanatç›n›n kayna¤› yaflad›¤›m›z hayatt›r. Ancak sanatç› yaln›zca kendi yaflam› ile yarat›c›l›¤›n› s›n›rlayamaz. O, hayat› gözlemeli, ona tan›kl›k etmelidir. Kitap, sinema, gezi, insan iliflkileri ile dolayl› bilgiler edinmelidir. Toplumsal, siyasal hayat›n çalkant›lar›, ahlaki sars›nt›lar, umutsuzluk, hayal k›r›kl›¤›, özlem vb. onun için hammaddelerdir. Bu hammaddelerin sanatsal bir de¤ere kavuflmas› için, sanatsal eylemin ateflinden geçmesi, özüne uygun biçim bulmas› gerekir. Sanatç›, kendi içindeki ve kendi d›fl›ndaki iliflkiler, duygular bütününü yeniden üreten insand›r dedik. ‹flte bu noktada, bilinçli seçim, bilinçli eylem, siyasal-ideolojik do¤ruluk, sanatç›n›n hem kiflili¤ini belirler, hem de onun kiflili¤ine ve sanat›na damgas›n› vurur. Sanatç›lar›n ilgi alanlar›


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

ile, onlar›n özel sosyal-siyasal konumlar›, yetiflme koflullar› aras›nda kopmaz bir ba¤ vard›r. Bu anlamda, her bireysel eylem, ayn› zamanda siyasal ve iedolojik bir tav›rd›r. Her sanatsal eylem de siyasal-ideolojik bir tav›rd›r. Bu anlamda sanat, içeri¤i ne olursa olsun, siyasal bir eylem arac›d›r. Sanat eserine niteli¤ini veren öz, yarat›c›s›n›n tafl›d›¤› ve eserine yans›tt›¤› dünya görüflüdür. Burada, sanat›n siyasal ifllevini tart›flmayaca¤›m›z için, bu konuyu geçiyorum.

ve derinlefltirme ifllemi, yönetmenin kendi d›fl›ndakilerle iliflkilerinde önemli bir rol oynar. Kendini tan›mayan yönetmen, çevresini tan›makta da zorluk çeker. Kendini tan›mak, kendi yetene¤ini, s›n›rlar›n›, bilgilerini, deneyimlerini tan›mak demektir. Kendini tan›ma olgusunu oyuncu üzerinde aç›klamaya çal›fl›rsak, belki düflüncelerim ve neyi anlatmak istedi¤im daha da aç›kl›k kazanacakt›r.

KEND‹N‹ TANIMANIN B‹R ARACI OLARAK SANAT

a) Oyuncunun fizi¤i, onun kaba biçimidir.

Sanat genifl bir kavramd›r ve birçok sanat dal›n› kapsam›na al›r. Soruna genifl aç›dan de¤il, sadece sinema sanat› aç›s›ndan yaklaflaca¤›m. Ve giderek konuflmalar›m› oyunculuk, oyuncu-yönetmen iliflkileri üzerinde yo¤unlaflt›raca¤›m. Oyunun ve oyuncunun yararlanaca¤› kaynaklar ve malzemeler üzerinde duraca¤›m. Sinema sanat›, ça¤›m›z›n en etkin ve en güçlü sanat›d›r... Kitlelerle iliflkisinin gücü, onun üzerinde sermaye ve devlet denetimi ola¤anüstü boyutlara ulaflm›flt›r. Di¤er sanat dallar›yla k›yasland›¤›nda, özgürlü¤ü en çok k›s›tlanan, sermayeye en çok ba¤›ml› olan›d›r. Yine de, onunla çok etkili fleyler yap›labilir. Çünkü sermaye, kendisine kazanç sa¤layan her fleye kap›lar›n› açar. Bir anlamda, sermayenin belirli kurallar› yoktur. Onun tek kural›, daha çok kazanmakt›r. Yönetmen, hem tek bafl›na yarat›c›, hem de, yarat›c›lar›n yöneticisidir. O, bir çeflit orkestra flefidir ayn› zamanda. Bu anlamda tasar›lar›n› en ince noktas›na kadar bilmek, yarat›c›lar›n› iyi tan›mak, onlarla kullanaca¤› malzemeler aras›ndanki iliflkiyi ayr›nt›lar›yla bilmek zorundad›r. Kendini tan›ma

Bir oyuncu kendisini nas›l tan›mal› ve kendi s›n›rlar›n› nas›l aflmal›d›r?

Bir oyuncu, herfleyden önce fizi¤i ile s›n›rl›d›r. Bu nedenle bir oyuncu, herfleyden önce fizi¤ini iyi tan›mal› ve fizi¤ine egemen olmal›, onu denetim alt›nda tutabilmelidir. Oyuncunun bedeni, yüzü, kollar› oyuncunun silahlar›d›r. Bu silahlar›, hem fiziki sa¤l›¤a, hem bilinçsel sa¤l›¤a kavuflturmal›d›r. Bu anlamda, oyuncu genel olarak kendini e¤itirken, organ ve duyumlar›n› da e¤itmelidir. Birkaç basit örnek verelim: ‹nsanlar, hangi iflte çal›fl›yorlarsa, bedenleri, durufllar›, tav›rlar›, bilinçleri esas olarak o ifl taraf›ndan belirlenir. Sürekli ayn› ifli yapmak, insan›n yüzünü de biçimler. Bir gardiyan ile bir tezgahtar birbirlerinden farkl› biçimlere sahiptirler. Bir gangaster ile bir papaz, hiçbir fleyleri ile birbirlerine benzemezler. Özel bir ifl bölümünün bir unsuru olan oyuncu da, kendi ifli taraf›ndan biçimlenir. O, kendisini hem gardiyan, hem tezgahtar, hem gangaster, hem papaz olabilecek yumuflakl›k ve seneklikte tutmal›d›r. Kendi fizi¤ini tan›yan oyuncu, karfl›laflt›¤› rolleri canland›r›rken, ona yönetmeni rol gösterecektir. Ancak yönetmen ne denli baflar›l› olursa olsun, ona yard›mc› olman›n temel koflulu, canland›ra86


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

ca¤› tipleri tan›mak, incelemek olacakt›r... Tipi incelemek, onu belirleyen, di¤erlerinden ay›ran ana noktalar› bulmak ve bu temelde ayr›nt›lara inmek demektir. Durufl, oturufl, el ve kollar›n hareket biçimi, gözlerin durumu ve yüzün ald›¤› biçimler, konuflma ile di¤er organlar aras›ndaki iliflki, sesin ve sessizli¤in kullan›l›fl› vb. bütün bunlar d›fl görünümlerdir. Ancak, oyunda bütünlük sa¤lamak için, bu biçime can veren özü bulmak ve yaflamak gerekir. Bir oyuncunun, oyunu aflabilmesi, ancak oyunu yaflama düzeyine yükseltmesi ile mümkündür. Yaflayabilmek zordur ve fakat baflar› için zorunludur. Oyunun süreklili¤ini sa¤lamak için oyuncu, özel hayat›n› silmeli ve rolünü hayat›nda yaflamal›d›r. Oyuncunun fiziki davran›fllar›yla psikolojik konumu uyum içinde olmal›d›r. b) Oyuncunun organlar›na egemen olmas› ve diledi¤i gibi kullanmas›. Oyuncu, organlar›na egemen olmal›d›r ki, onu de¤iflen durumlara göre yönlendirebilsin. De¤iflik duygular› tan›madan, onlar›n organlara nas›l yans›d›¤›n› bilmeden, organlar›m›z› kullanamay›z. Örne¤in, korku, sevinç, endifle, heyecan çeflitli dozlar› olan kavramlard›r. Ölüm korkusu ile polise yakalanma korkusu, ikisi de korkudur. Ama aralar›nda farklar vard›r. Bu ikisi aras›ndaki fark› bilmek, fizi¤imizi farkl› biçimde yönlendirmeyi emreder. Duygular› tan›mak, o ruh haline girmeyi ve fizi¤imizi etkilemeyi kolaylaflt›r›r. Tan›mad›¤›m›z duygular› teorik aray›fllarla bulmaya çal›fl›r›z. Teorik aray›fl, bilimsel araflt›rmay› gerekli k›lar. Hayat›nda hiç genelev kad›n› görmemifl bir kad›n oyuncu, hayat›nda hiç psikopat görmemifl bir erkek oyuncu, bu tipleri nas›l oynar? ‹flte burada yönetmen devreye girer ve duygular›, davran›fllar›, somut davran›fl87

larla almas›n›n yolunu bulur. Ki, o gerçekli¤i tan›yorsa. Bir yarat›c› olarak yönetmen: Her fleyin bir biçimi oldu¤u gibi, duygular›n, heyecanlar›n da insan bedenine, organlar›na yans›y›fl›n›n biçimleri vard›r. Yönetmen, hayata tan›kl›¤› sürecinde, de¤iflik ac›lar, sevinçler, kayg›lar, korkular görmüflse, gördü¤ü de¤iflik duygular›n yüze, ele, bedene nas›l yans›d›¤›n› ve biçimlendi¤ini kavram›flsa, günün birinde bu duygular› yeniden üretebilir ve biçimlenmelerini sa¤lar. Oyuncunun en önemli bölgesi yüzüdür ve özellikle gözleriyle a¤z›d›r. Duygular› ifadede iki temel araç... A¤›z ile göz aras›nda mant›kl› bir iliflki vard›r. Yönetmen oyuncu ile iliflkisinde, oyuncunun niteli¤i, yetene¤i, deneyimi, önemli bir rol oynar. E¤er oyuncu, profesyonel bir oyuncu ise, yönetmenin onunla iliflkileri, profesyonel olmayan, ya da deneyimli olmayan oyuncu iliflkilerinden farkl›d›r. Yönetmenin oyuncusundan baflar›l› bir sonuç alabilmesi için, onu çok iyi ayr›nt›lar›yla tan›mas› gerekir. Oyuncusunu derinli¤ine tan›mayan bir yönetmen, ondan iyi sonuçlar alamaz. Oyuncuyu tan›ma, onun zay›f, aksayan yanlar›n› da tan›makt›r. Oyuncuyu iyi tan›mak, onu nas›l yönetece¤ini bilmesine yard›m eder. Yönetmen oyuncusunu yönlendirirken, ikili bir yol izlemelidir. Birincisi, onu sürekli rolüne yatk›n bir atmosfer içinde tutmal›. ‹kincisi, sette ayr›nt›l› yönetim. E¤er yönetmen, oyuncusunu, hayat›n gerçekli¤inden koparmazsa, onu, rolüne yarafl›r hale sokmazsa, baflar›l› sonuç alamaz. Oyuncu kendi hayat›n›, kiflili¤ini unutmal›, rolünün kiflili¤ini yaflamal›d›r.


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

Burada belirleyici rol yönetmene, onun oluflturaca¤› iliflkilere, yarataca¤› atmosfere düfler. Bu anlamda otoritesi olmayan, bürokrat karakterli, kiflili¤i silik bir yönetmen bu iflleri baflaramaz. Gerçek bir yönetmen, otoriter, güçlü ve deli olmal›d›r... O bir ç›lg›nd›r, o bir tutku simgesidir, o bir güven ve inanç anahtar›d›r. O, kendine sonsuz bir güven duyan ve gerekti¤inde, hayat›n, oyuncular›n, yeni iliflkilerin getirdi¤i geliflmeleri hesaba katarak, her fleyi yeniden ele alabilen ve biçimleyen biri olmal›d›r. Yönetmen bir yarat›c› olarak, eserinin tanr›s›d›r. ***

YILMAZ'IN ÜLKEN‹N KÜLTÜR VE SANAT HAYATINA KATTI⁄I ZENG‹NL‹K MEDYA DEVLER‹N‹N KÜÇÜK KUfiLARINI AfiA⁄ILIK KOMPLEKS‹NE DÜfiÜRÜYOR! Y›lmaz Güney 1958'den öldü¤ü 9 Eylül 1984’e kadar 26 y›lda 111 film yapt›. Bunlar›n ço¤unun senaryosunu yazd› ve baz›lar›n›n da rejisörlü¤ünü yapt›. Filmleri ulusal ve uluslararas› 32 ödül ald›. Bunlar›n baz›lar›, örne¤in Alt›n Palmiye, Alt›n Leopar, Alt›n Portakal, Alt›n Koza gibi ödüllerdir ve sinema dal›nda eriflilmesi kolay olmayan büyük bir baflar›y› ifade ediyorlar. Üstelik bu 26 y›l›n en verimli dönemine raslayan 12 y›l› hapishanelerde geçti Y›lmaz'›n. Ayn› süre içinde yaz›n alan›nda da önemli baflar›lara imza att›. O¤luma Hikayeler, Salpa, San›k, Hücrem adl› öykü kitaplar›, "Soba, Pencere ve ‹ki Ekmek ‹stiyoruz" ile "Boynu Bükük Öldüler" adl› iki de roman

yazd›. Boynu Bükük Öldüler adl› roman› 1972'de Orhan Kemal Roman Ödülü ald›. Bunlar›n tümü "fildifli kulelerinde" veya düzenin sundu¤u bol olanaklar içinde de¤il, her yandan kuflat›lm›fl hapishane koflullar›nda yazd›! Günümüzde bile pek çok sanat olay› ve tart›flma O'nun ismi etraf›nda ortaya ç›kmaktad›r. Ankara'da yap›lan Dokuzuncu Ulusal Belgesel Film Yar›flmas›'›nda "Çirkin Kral" yap›t›yla Musa Çözen birincili¤e lay›k görüldü. Can Dündar ve daha baflkalar› taraf›ndan yap›lan Güney belgeselleri büyük yank› uyand›rd›. 1985'te Hindistan'›n "Pencap Sanat Festivali"nde, bu ülkenin "Y›lmaz Güneyi" diye tan›nan ünlü tiyatro sanatç›s› Gursharan Sing, Y›lmaz için özel bir bölüm haz›rlam›flt› ve büyük bir övgüyle söz ediliyordu. 1987'de yönetmen Claude Weisz'in "Ona Çirkin Kral Derlerdi" belgeseli büyük seyirci kitlesi ile buluflmufltu. Sinema alan›nda dünyaca ün kazanm›fl Elia Kazan, Marlon Brando vb. Türkiye'den söz ederken Y›lmaz'› anmadan geçemezlerdi. 2003 Cannes Film Festivali'nde en iyi erkek oyuncu ödülü kazanan "Uzak" filminin yönetmeni Nuri Bilge Ceylan, ödül törenin'de flöyle konuflmufltu: "Ödülü, 21 y›l önce burada Alt›n Palmiye ödülü alan, Fransa'da yaflam›n› yitiren Y›lmaz Güney'e ithaf ediyorum." Tabii kendi ülkesinde egemenlerin utanç verici ilgisini de unutmamal›. Halk›n Y›lmaz'› sevdi¤i kadar, onlar da nefret ediyorlar. Bu Y›lmaz'›n bilerek, isteyerek, sanat yoluyla ve yaflam tarz› arac›l›¤›yla sa¤lad›¤› bir durumdu ve onun s›n›fsal durufltaki sa¤laml›¤›n› kan›tl›yor. Çünkü Y›lmaz halk›n› sevdi¤i ölçüde, onlar› ezen, sömüren, emperyalizme onursuzca yaltaklananlardan da nefret ederdi. ‹mranl› Yar›-aç›k 88


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

hapishanesindeyken, Maoist partinin Konferans tart›flmalar›n› izlemek istemiflti. Onunla ilgilenmeyi Süleyman Cihan üstlenmiflti. Her görüflmede "Ne istersiniz?" sorusuna hep, "‹flçi kalabal›klar›n› özlüyorum, burada halk›n kokusuna hasret kald›m" derdi. Otosan'dan, Porfilo'dan, Man'dan, Prezis'ten, Mensucat Santral'dan, Pfeizer'den, Roch'tan, Tersaneler'den, Tekel'den, Deri ‹fl'ten, Demiryollar›ndan ve baflka yerlerden gruplar halin-

emekçi sevgisini anlat›rken gözleri parl›yordu. Bu görüflmeleri, kendi yaflamlar›n› konu edinen "Yeni bir film çal›flmas›na" yorduklar› için, fabrikalarda olan bitenleri bütün yönleriyle O'na anlatmakta yar›fl›rlar, O da hazla dinler ve sonraki görüflmelerde yeni sorularla iflçileri konuflmaya k›flk›rt›r, durumlar›n› bütün yönleriyle ö¤renmeye çal›fl›rd›. ‹flçilere karfl› böylesine ilgili, sevecen, alçakgönüllü, dost, kadife gibi yumuflak olan Y›lmaz, egemen çevrelerin Yılmaz Güney 1958'den öldüğü 9 Eylül 1984’e kadar 26 unsurlar›na karfl› birden sert, haflin bir yılda 111 film yaptı. Bunların çoğunun senaryosunu yazdı kartal görünüflüne ve bazılarının da rejisörlüğünü yaptı. Filmleri ulusal ve bürünürdü. Yani hauluslararası 32 ödül aldı. Bunların bazıları, örneğin Altın yattaki rolü, filmleP a l m i ye, Altın Leopar, Altın Portakal, Altın Koza gibi ödülrindekinden çok dalerdir ve sinema dalında erişilmesi kolay olmayan büyük bir ha etkili ve ö¤retibaşarıyı ifade ediyorlar. Üstelik bu 26 yılın en verimli döne- ciydi. fiimdi O'nun mine raslayan 12 yılı hapishanelerde geçti Yılmaz'ın. Ay n ı ard›ndan kinle öc almaya çal›flanlar, bu süre içinde yazın alanında da önemli başarılara imza attı. Oğluma Hikayeler, Salpa, Sanık, Hücrem adlı öykü kitapları, ülkede Y›lmaz'›n on milyonlarca emekçi "Soba, Pencere ve İki Ekmek İstiyo ruz" ile "Boynu Bükük Ölsevgilsinin bulundudüler" adlı iki de roman yazdı ¤unu unutuyorlar!

de iflçiler O'nu ziyaret etmeye bafllad›lar. ‹lk ziyarette börek, çörek gibi hediyeler götürülmüfltü. Müthifl üzülmüfltü. "Abiler, ellerinizi öperim, bir daha böyle fleyler getirmeyin, beni seviyorsan›z bunlar› götürüp çocuklar›n›za yedirin, ya da bir daha görüflümeyelim" demiflti! Sonraki ziyaretlerde O'nun dedi¤i gibi yapt›lar. "‹flte flimdi birbirimizi anlamaya bafllad›k yoldafllar" demiflti. ‹flçiler, O'ndaki 89

2000 y›l›nda çekimi Costa Gavras taraf›ndan yap›lmak üzere Güney'in yaflam›n› konu edinen ‹nci Aral'›n senaryosu bas›na yans›y›nca aylarca süren tart›flmalar patlak verdi. Gericiler giderek yeniden alevlenen Y›lmaz Güney sevgisini manipüle etmek için kudurganca sald›rd›lar. Hürriyet Gazetesi’nden her salataya yeflillik olmaktan baflka bir niteli¤i olmayan, sahibinin paças›na sürtünerek m›r›ldayan Fatih Altayl›, köflesinde büyük bir afla¤›l›k kompleksiyle


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

flöyle m›r›ldan›yordu:

"Güney'in hayat› film olacakm›fl (...) Y›l maz Güney kad›n döven, entelektüel yönü zay›f, maço bir adamd› asl›nda. ‹lk efli Ne bahat Çehre'yi dayaktan geçiren, Çehre'nin kaç›p kurtuldu¤u adam. Hapisten kaç›p yurtd›fl›na gitmesinin ise fikir mikirle alaka s› yok. Adam katil. Baya¤› katil. ‹çki masa s›nda Yumurtal›k Hakimini vurmufl. Siyasi yön falan yok olayda. Adi bir katil. Sonra hapisten kaç›p yurtd›fl›nda tutunmak için kendine siyasi bir hava yaratm›fl. Senaryoyu yazan ‹nci Aral, roportajda bu cinayetten söz etmiyor. Üzerinden "Yumurtal›k Olay›" diye geçiyor. Yumurtal›k olay› denen mese le, Y›lmaz Güney'in basit bir katil oldu¤unu ortaya ç›karaca¤› için atlan›yor."

Star flarlatan› Engin Ard›ç devreye giriyor: "Y›lmaz Güney belki yetenekli ama e¤itim siz, tipik bir lümpen sinemac›yd›. (...) Y›l maz Güney de kad›n döven, adam öldüren, kumarhane iflleten tipik bir maçoydu, Be yo¤lu'nun yan sokaklar›n›n bir unsuru... 'Si yasi bask›lardan' falan de¤il hapishaneden kaç›p Fransa'ya gitmiflti, suçu da politik fa lan de¤il, düpedüz adam öldürmekti, cina yet ifllemekti yani." Ve Engin Ard›ç kendine özgü bir atmasyon ciddiyetiyle (!) devam ediyor: "Y›lmaz PKK yanl›s›yd›. Apo ne ka dar devrimciyse, Y›lmaz da o kadar devrim cidir" diyor. Y›lmaz'›n düflünceleri ve yaflam›yla ilgili hiç bir fley bilmedi¤i anlafl›lan bu Uzan uzant›s› zavall›n›n saçmal›klar›na gülmekten baflka ne denir ki!

Halk›n sefaleti üzerinde yükselen zenginlerin çana¤›ndan yalanan fl›mar›k zibidilerin "tabular› y›kma" ad›na halkç› devrimci de¤erlere sald›rma adili¤i günümüzün geçer akçesi oldu. B›rakal›m tarih bütünüyle onlar› kayda geçsin, yoksa halk› için çileli yaflam içinde eflsiz eserler yaratanlar›n büyüklü¤ü yeterince iyi anlafl›lmaz!

Cüneyt Ülsever arkadafllar›n›n "tabular› y›kma mücadelesinde" fazla ileri gitti¤ini anlam›fl olacak ki Fatih Altayl›'n›n baz› görüfllerine kat›lmad›¤›n› aç›klad›ktan sonra "Arkadafl" filmindeki sosyal elefltiriye hak veriyor ve Y›lmaz'›n yapt›klar›n› "hepten yok saymamak" gerekti¤i konusunda onlar› uyar›yor.

Hemen Altayl›'n›n a¤z›ndan laf›, yine ayn› gazetenin dönekli¤inden mutlu yazar› Serdar Turgut al›yor ve köflesinde o da m›r›ldanmaya bafll›yor. Do¤an H›zlan'›n "Kardefllere ö¤ütler" yaz›s›nda, ünlü edebiyat elefltirmeni Fethi Naci'nin Y›lmaz'›n roman› hakk›ndaki "baflar›" de¤erlendirmesini hat›rlatarak yapt›¤› uyar›ya "ilerici komi serlerle de u¤raflmak zorunda oldu¤unu" aç›kl›yor ve Y›lmaz'a karfl› az çok dürüst olmaya çal›flan yazarlar› bile sindirmeyi deniyordu. Daha da ileri giderek Y›lmaz'› "entelektüel düzeyi düflük bir "lümpen" oldu¤unu kan›tlamaya kalk›fl›yordu.

Proleter enternasyonalizmin büyük ustalar›ndan Mao Zedung ne de güzel demifl "Ayn› türler ayn› yerde toplan›r" diye...

Bu sald›r›dan 2-3 gün sonra Uzan'lar›n

Bu korodan tabii ki Hadi Uluengin de eksik olmayacakt›, o da sözde Naz›m Hikmet'i savunma ad›na anti-liberal rampadan, "Ben Güney tart›flmas›nda taraf davrand›m ve sinemac›n›n lumpen karakterini, ente lektüel zaafiyetini ve siyasi sloganc›l›¤›n› bir vak›a olarak saptad›m" dedikten sonra, "Evrensel s›fat›na hak kazanmam›fl, vasat üstü kalm›flt›r. Hepisi o kadar!" diye c›v›ldad›ktan sonra ayn› dala tüneyiveriyor. Manipülasyon kampanyas›na Do¤an Heper de bir "an›s›yla" katk›da bulunaca¤›90


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

n› düflünüyor ve üfürüyor: Gece yar›s› bir vakitte birkaç arabayla "grup halinde Niflantafl› kavfla¤›nda yo¤un "trafik içinde" yol almaya çal›fl›rken, "fark›nda olmadan, otomobiliyle onun yolunu kesti¤ini" ve bu yüzden yumruklu sald›r›s›na u¤rad›¤›n›, ama grubundaki "iri yap›l›" arkadafllar›n›n Y›lmaz'› h›rpalad›klar›n›, biriken kalabal›¤›n da "vurun, vurun fl›mar›k adama" diye teflvik etti¤ini söylüyor. Y›lmaz da "çabuk arabamdan tabancam› getirin" diye sesleniyormufl, falan filan.. Ay›p say›n yazar, insan biraz inand›r›c› atar. Gecenin saat 24'ünde o yo¤un trafik nerden türedi, o kadar kalabal›k nas›l topland› da Y›lmaz'a dayak atman›za teflvik tezahürat› yapt›? Üstelik birkaç arabadan oluflan bir burjuva zibidi grubu Y›lmaz gibi halk›n yüre¤ine taht kurmufl bir kifliyi h›rpalayacak da, ‹stanbul kalabal›¤› h›rpalayanlar› destekleyecek! Buna kim inan›r. Sonra bir burjuva zibidi, fl›mar›k grubunu dövmeye kalk›flan Y›lmaz gibi bir adam silah›n› niye arabas›na b›raks›n? San›r›z bunun "yorumunu" halka b›rakmak daha uygun düfler say›n Heper. Bu an›n›z iyi bir senaryo de¤il ve kimse on para de¤er vermez. Acele etmeyin, daha iyi yazmaya çal›fl›n, inand›r›c› olsun, gece de olsa görmüfl olanlar olabilir! Bu olay y›llar önce bas›n manfletlerinden hat›rlad›¤›m›z bir olay olsa gerek. O olay bas›nda flöyle yer alm›flt›: "Y›lmaz T›pk› Filmlerdeki Gibi Dövdü" Alt bafll›¤›nda da, "Bir gezinti es nas›nda efline laf atan grubu, Y›lmaz t›pk› filmlerdeki gibi evire çevire dövdü" diye yaz›yordu ve lumpence sataflmalara iyi bir ders verdi¤ini övüyordu. Umar›z bu lumpenler sizler de¤ildiniz say›n Do¤an Heper! Kuflkusuz bu malûm "entelektüellerin" (!) Y›lmaz Güney'e böyle bir senaryo dahilinde sald›rmalar› anlafl›l›r bir durumdur. 91

Onlar, patronlar›ndan ald›klar› emirle koro halinde devrimin bütün de¤erlerini gözden düflürmek, h›rpalamak, ülkenin namuslu gerçek entelektüellerini, yazarlar›n›, sanatç›lar›n› y›ld›rmak ve manipüle etmek istiyorlar. Bunlar büyük ço¤unlu¤u patronlar›yla birlikte ABD emperyalizminin Büyük Orta Do¤u Projesi dahilinde Ortado¤u ülkelerinin iflgalini bile alk›fllayacak kadar alçalmad›lar m›? Faflist 12 Eylül Cuntas›na karfl› en etkili ayd›nca tavr› sergileyen Y›lmaz'a sald›rmakla, asl›nda cuntan›n yüzlerce film yakmas›n›, onbinlerce kitab› imha etmesini, tiyatro ve müzik eserleri yasa¤›n›, binlerce bilim insan›n›n kürsülerinden kovulmas›n› destekliyorlar. Zengin medya tekellerinin dallar›na tüneyen bu kufllar›n c›v›lt›s› o yüzden yad›rganamaz. Ancak baz› gerçek entelektüellerin ve Y›lmaz'›n dostlar›n›n bu sald›r›lara karfl› düfltükleri yalpalamay› görmek de insan› üzüyor. Örne¤in Atilla Dorsay'›n bu lumpenlerin sald›r›s›na onay vermesi kendisine hiç yak›flmad› ve gerçekten tutars›zl›¤a düfltü. Dorsay, "Güney lümpen miydi? San›r›m evet" dedikten sonra, “Bu cinayet onun lümpenli¤inin ve kamudaki imaj›n›n kaç›n›lmaz bir sonucuy du" diyor. Serdar Turgut da hakl› olarak bu tutars›zl›¤› yakal›yor ve bu tart›flmadaki tek do¤ru laf›n› söylüyor: Atilla Dorsay "Ne yazd›¤›ndan öylesine habersiz ki!" Benzer tutars›zl›¤a bir baflka yönden Ali Sirmen de düflüyor. Sirmen bir dizi do¤ru fleyler söyledikten ve "Y›lmaz Güney gibi karizmatik bir sanatç›n›n toplumun belle¤i ne kaz›nm›fl imaj›, patronuna göre kiflneyen enginar›n dejeneresini ça¤r›flt›ran 'kariz matik' bir köfle kalemflörü taraf›ndan m› ze delenecekti ki?" "Rüktay Aziz'in hakl› ola rak belirtti¤i gibi yar›n esamesi okunmaya cak kiflilerin, Y›lmaz Güney'i flu veya bu bi -


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

çimde nitelemeleri dava konusu olmamal›" dedikten sonra, diyor ki: "Hemen belirte yim Y›lmaz Güney'in siyasi fikirlerinin, davran›fllar›n›n hepisini benimsedi¤imi söyleyemem. Hatta, böylesine büyük bir sa natç›n›n böylesine basit, çocuksu siyasi gö rüflleri olmas›na hep flafl›rm›fl›md›r." Say›n Sirmen gibilerinin önemli kültür ve fikir insanlar›n›n zaten bütün hatalar› da burdan kaynaklanm›yor mu? Bilinmesi gerekir ki, pekçok entelektüelin "çocuksu" ve "flafl›rt›c›" buldu¤u bu siyasi düflünceler, devrimci düflüncelerdir ve Y›lmaz gibi büyük sanatç›lar›n ortaya ç›kmas›na yol açan fleyler, onlar›n bu kural d›fl›, "flafl›rt›c›" ve "çocukça" düflünceleridir ve hiç kuflkusuz bürokratik rejim ve al›flkanl›klara ve al›fl›lm›fl düflünce ve kurallara itaatten bin kat daha iyi ve ciddidirler. Bu son 20-30 y›lda çok iyi anlafl›lm›fl olmal›. Dünyay› sarsan Maoist düflünceleri "çocuksu" diye afla¤›lamak yerine, art›k onlar› anlamaya çal›flmak, halkç›, yurtsever entelektüellere daha çok yak›fl›r. Bu tutars›z dostluklar›n en iç s›zlatan› ise, y›llarca Güney'le arkadafll›k ve yoldafll›k yapan flair Nihat Behram'›nkisi oldu. Ülkeye dönme u¤runa veya birkaç kurufl telif ücreti için, bu zengin medya gazetelerinde Y›lmaz'la an›lar›n›n aras›na bir dizi kompleksini olgu diye t›k›flt›r›verdi ve kuflkusuz bu gerici kampanyan›n önek parças› oldu. 10 fiubat 1999'da Y›lmaz Güney'in Yol filminin galas›n›n yap›ld›¤› gece, Y›lmaz Erdo¤an'›n "Sen Hiç Atefl Böce¤i Gördün mü?" tiyatro oyununun galas›n› yapmas› da hiç kimse taraf›ndan tesadüf gibi alg›lanmad›. Bunlar, herbiri kendi yönünden gerici sald›r›lara kolayl›k sa¤layan "dostlar"d›r ve üzücüdür.

Buna karfl›l›k, Do¤an H›zlan, Özdemir ‹nce, ‹lhan Selçuk ve tabii ‹nci Aral gibi yazarlar›n, kendini "entelektüel" sanan kalem lümpenlerine nas›l ders verdi¤ini de gördük. Do¤an H›zlan, "Tabular› y›kmak, idol leri yok etmek isterken, ormanlar kral› eda s›yla davrananlar›n, sonradan evcil ars lanlara dönmelerine üzülürüm do¤rusu" diyerek bu "kardeflleri" alçakgönüllülü¤e davet ediyor. Fethi Naci'nin "Yüzy›l›n 100 Roman›" kitab›ndan Y›lmaz Güney'in Orhan Kemal Roman Arma¤an› alan "Boynu Bükük Öldüler"i için yapt›¤› flu de¤erlendirmeyi aktar›yor:

"Boynu Bükük Öldüler'de (1971) köylü lere Yaflar Kemal bak›fl› var. Y›lmaz Güney de, çok iyi tan›d›¤› köy gerçekli¤ini ve köy lüleri oldu¤u gibi anlat›yor, ama elbette bir roman yap›s› içinde, elbette yak›ndan tan› d›¤›, yaflad›¤› insan ve toplum gerçeklerini seçerek, düzenleyerek. ‹lk romanlar ço¤u zaman, yaflanm›fll›kla doludur. Y›lmaz Güney, gereksiz ay›klama y› bildi¤i için, yaflanm›fll›¤a dayanan ro man› baflar› çizgisini tutturmufl." Do¤an H›zlan flöyle devam ediyor:

"Y›lmaz Güney'in roman› da, filmleri de bugün yafl›yor. Sanatsal gücünü, okunurlu ¤unu, seyredilirli¤ini koruyor. Genç kardefllerim bunlar› be¤enmeye bilirler ama bir sanatç›n›n bütün çabas›n›, trajedesini de, lumpen ve katil parantezine alma haks›zl›¤› da, yazarl›k sorumlulu¤u ile ba¤daflmaz." ‹lhan Selçuk, her zamanki gibi ironik bir yolla kendini "bilgin" sanan bu "burjuva lümpenleri"nin ne kadar cahil olduklar›n› ustaca ortaya koydu¤u için yaz›s›n› oldu¤u gibi aktar›yoruz: 92


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

“Kimileri 'lumpen'e Türkçede 'ayaktak› m›' karfl›l›¤›n› yak›flt›r›yorlar; ama yerli ye rine pek oturmuyor. Lumpen Almanca 'pa çavra' sözcü¤ünden kaynaklanm›fl, Mark sist ö¤retide kullan›lm›fl bir kavram. S›n›f d›fl› edilmifl emekçilerin serseri katmanlar›, iflsiz güçsüz tak›m›, bafl› bozuk tayfas›, tam deyiflle 'lumpen proletarya..." Toplumun çöp tenekesine at›lm›fl, benli ¤ini yitirmifl iflçi kitleleri... 20'nci yüzy›l›n ilk çeyre¤inde Alman Nazizmi ve ‹talyan faflizmi lumpenlerden vurucu güç olarak yararlanm›fl, halk› bask› alt›na al›p sindirmiflti. *** Ancak Frans›z Marksistleri ö¤retiye bir deyim eklediler.:

Toplumsal bozulman›n s›n›flar› bile yozlaflt›r›p kokuflturdu¤u flu dönemde Tür kiye'nin burjuvas› da proletaryas› da lum penli¤in bata¤›nda ç›rp›n›rken bizim med yada Y›lmaz Güney tart›fl›lmaz m›?.. Kimi meslektafl diyor ki: Y›lmaz Güney lumpendir. Ne dersiniz? Bilgimi tazelemek için 'Büyük Larous se'u aç›p bakt›m. Ne yaz›yor: 'Y›lmaz Güney, Türk sinemas›n›n oyun cusu, yönetmen ve yazar.' 'Soyad›: Pütün, (Adana 1937-Paris 1984)' Demek ki bu yetmiyor. ***

'Lumpen burjuvazi!..' Belçikal› ünlü Marksist Ernest Mandel'e göre h›rs›zlar, lotaryac›lar, üçka¤›tç›lar, vurguncular, f›rsatç›lar, kumarhaneciler, mafioziler, tefeciler, 'rantiyeci'ler, burjuva s›n›f›n›n lumpen katmanlar›n› oluflturur, bizim 'kay›t d›fl› ekonomi'nin bafl›n› çeken sözüm ona burjuvalar›n tümünü lümpen saymak bilmem yanl›fl olur mu?..

Almanlar›n Heinrich Heine'si ya da Frans›zlar›n Jean Genet'si veya s›ra s›ra benzerlerinin yaflamlar› s›radan bir insa n›n ölçütlerinden oluflan teraziye vuruldu ¤u zaman iflin içinden ç›k›lmaz, çünkü bu gibi kifliliklerin arfl›n› endezesi sanatt›r.

Y›lmaz'›n de¤erini sinema sanat›n›n gerçe¤inde aramay› biz becermezsek bu ifl Paradan para kazanarak vergi de ver - biraz gecikir. Gelecek kuflaklara kal›r. meyen para babas›na yak›flan sözcük ne olabilir?..

‹flte, o kadar." ***

Say›n Selçuk kayg›lanmas›n, Y›lmaz'›n dürüstlü¤e dayanan siyasal cüreti nedeniyLumpen burjuvazi, Türkiye'de son yirmi le "gelecek kuflaklara" ertelenmeksizin taky›l süresince ald› bafl›n› gidiyor. tir eden ve mücadele içinde yaflatan yoldaflEmekçinin lumpeni, kiflili¤ini yitirmifl, lar› ve çok genifl bir emekçi kitle var, onlar, irtican›n pefline düflmüfl, lumpenin burjuva "toplumsal bozulma"y› temsil eden "lums›, parababas› olmufl, görgüsüz yaflam›n pen burjuvazi"nin sald›r›lar›n› gö¤üsleyekahyas›na dönüflmüfl... cek güçtedirler! Ülke allak bullak, çallak mallak... Lümpen tart›flmas›na Özdemir ‹nce mü93


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

tats›zl›klar. Y›lmaz'›n da köprücük kemi¤i "Lümpen proletaryay› iflsiz, mesleksiz k›r›ld›, o da hastanede yatm›flt› bir süre. bir insan güruhu oluflturur. Bu güruh öyle - Elinde olmayarak yapt›¤› fleylerdi." sine umutsuzdur ki, önüne at›lan her kemik Fatih Altayl›, Serdar Turgut, Engin Ariçin ruhunu ve bedenini satar. Faflistle fa - d›ç, Do¤an Heper ve di¤er sözde yazarlar›n flist, devrimciyle devrimcidir. sald›r› ve yak›flt›rmalar›na, yoldafllar›n›n Y›lmaz Pütün (Güney), iflçi-köylü s›n› - yan›tlar›yla de¤il, Y›lmaz'in siyasi görüfllef›ndan geldi¤i ve bu güruhun belirleyici rini paylaflmayan baz› sayg›n yazarlar›n taözelli¤i olan sadakatsizlikle tan›fl›k olmad› - v›rlar›yla yan›t verdik. Y›lmaz Güney'in sa¤› için "Lümpen" olamaz. Y›lmaz Güney nat tavr›ndan, halkç› tavr›ndan etkilenen en yaln›z Orhan Kemal ödülü alan "Boynu sa¤c›s›ndan en solcusuna kadar milyonlarBükük Öldüler" adl› roman›yla edebiyat ta - ca sempatizan› oldu¤u bilinir. Onlar›n görihimizin modern klasikleri aras›na girmifl - rüfllerine de yer vermedik. dahale ederek flöyle diyor:

Bu zevata, lumpenli¤ine kan›t sayd›klar› "Yumurtal›k Hakimi Sefa Mutlu" olay›Y›lmaz Güney'e büyük sinemac› demek n›n hangi koflullarda ne flekilde geliflti¤ini bana düflmez. Sinema tarihi böyle tan›ml› mahkeme tutanaklar›ndan ve fiubat 2000'de yor onu" dedikten sonra uyar›yor: Tuncay Da¤l› imzas›yla Hürriyet'te yay›m"Yazarlar› ve sanatç›lar› rahat b›raka - lanan "Y›lmaz Güney tart›flmas›" yaz›s›n› l›m, ifllerini yaps›nlar. Y›lmaz Güney hak - yeniden okumalar›n› tavsiye ederiz. k›nda karar›, tarih ve sanat tarihi vermifl Görgü tan›klar›ndan Mehmet Uyulhas, tir, verecektir." Hakim'in göreviyle ba¤daflmayan tutumuY›lmaz'›n "lümpenli¤i"ne kan›t zanet- nu ve olaydaki rolünü objektif olarak anlatikleri Nebahat Çehre iftirac›lar› 2 Ocak t›yor: 2005'te bir bas›n söyleflisinde yalanlayarak, "Gazinoda kalabal›k bir grup vard›. Y›l umutlar›n› bofla ç›kard›. Y›lmaz Güney'i maz Güney, filmde rol alanlarla yak›n dost karalama kampanyas› s›ras›nda, Fatih Allar›na yemek veriyordu. Yan›nda Adana tayl›, Ahmet Kahraman, Do¤an Heper vb. Belediye Baflkan› Ege Ba¤atur, efli Fatofl, kimselerin Y›lmaz'›n "kabal›l›¤›n› ve lümo¤lu Y›lmaz da vard›. Ben gazino iflletmeci penli¤i"ne kan›t olarak Nebahat'› kastederek "kar›s›n› döverdi" iddialar›n› Nebahat sinin yan›nda oturuyordum. Bir ara Güney, Çehre yalanlad›. Tersine son derece nazik, masada oturanlara 'film setinde tabanca duygulu, set disiplininin d›fl›nda kimsenin n›n sesi iyi kaydedilmemifl. Burada atefl et ifline kar›flmayan büyük bir entelektüel ol- sem iyi ç›kar m› acaba?' diye sordu. Yan›n du¤unu, ondan çok fley ö¤rendi¤ini ve ona da oturan Ege Ba¤atur 'Gözünü seveyim her zaman sayg› duydu¤unu söyledi. Çeh- Y›lmaz, yapma. Adana'ya gel roket at. Ama re, arkadafllar› Abdurrahman Keskiner'in beni burada zor duruma düflürme' diyerek ço¤u yalan olan iddialar›ndan sadece "çarp- engel olmaya çal›flt›. Bu s›rada ayn› gazi ma olay›"n› do¤rulayarak flöyle diyor: "Bo - noda baflka masada oturan hakim Sefa flanmak üzereydik, ben mahkeme açm›flt›m. Mutlu'nun kardefli Kaya Mutlu, a¤abeyine Y›lmaz beni ikna edemedi¤i için yafland› bu bu durumu iletince Sefa Mutlu, 'Adamsa

tir.

94


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

atefl etsin. O sineman›n Çirkin Kral› ise, ben de buran›n kral›y›m. Hemen tutukla r›m' dedi. Hakimin çok alkol ald›¤› davra n›fllar›ndan belli oluyordu. Ayn› anda Y›l maz Güney ardarda üç el havaya atefl etti. Hakim bu duruma çok sinirlendi ve Gü ney'in yan›na gelip küfür etti. Bu arada ge zino iflletmecisi ve çal›flanlar› araya girip hakim Mutlu’yu gazinodan ç›kar›p sahile indirdiler. Y›lmaz Güney ise çok sinirlen mifl tirtir titriyordu. Ortal›k tam yat›flt› der ken Sefa Mutlu koflarak geldi ve sandalyeyi kapt›¤› gibi Y›lmaz Güney'e do¤ru savurdu. Ayn› anda da Y›lmaz Güney elindeki taban cas›n› Sefa Mutlu'ya do¤rultup, teti¤e bas t›. Hakim aln›ndan vurulup yere y›¤›lm›flt›. Keflke Sefa Mutlu bu kadar alkol almam›fl olsayd›. ‹kisine de yaz›k oldu." Bu olay› soruflturan dönemin Yumurtal›k Savc›s› ve daha sonra DYP'den milletvekili seçilen Yalç›n Ö¤ütcan fiubat 2000'de Tuncay Da¤l›'ya flöyle diyor:

"Asl›nda Sefa Mutlu'nun bir hakim ola rak tutuklama yetkisi yok. Yaln›zca atefl edildi¤ini emniyet görevlilerine bildirip so ruflturma aç›lmas›n› sa¤layabilirdi. Ancak alkolün etkisiyle birbirine girmifller ve Y›l maz Güney, bu arkadafl›m›z› vurmufl. Ben olay yerine gitti¤imde herkes tan›k olma mak için gitmiflti. Daha sonra orada oldu ¤u tesbit edilen kime sorulduysa, tuvalette oldu¤unu söyledi. Hatta zaman›n Adana Belediye Baflkan› Ege Ba¤atur bile olay an›nda tuvalette oldu¤u fleklinde ifade ver di. Gazinonun yaln›z iki tuvaleti vard› ve ayn› anda onlarca kiflinin buraya s›¤m›fl ol mas› espiri konusu bile olmufltu. Y›lmaz Güney ise kaçmam›flt›. Kendisini jandarma karakoluna davet ettik. Hiç itiraz etmeden geldi. Bana, 'Ben hümanist bir insan›m. 95

Kimseyi öldürmedim' dedi. Davran›fllar› çok kibar, beyefendiydi. Soruflturma için gözalt›na al›nd›. Ancak suç aleti tabanca ortada yoktu. Sabaha ka dar nezarethanede kald›. Bu arada ertesi gün ye¤eni Abdullah Pütün tabancayla ge lip, Sefa Mutlu'yu kendisinin vurdu¤unu söyledi. Ancak olay›n tatbikat› s›ras›nda yalan söyledi¤i ortaya ç›kt› ve Y›lmaz Gü ney adam öldürmek suçundan Ceyhan A¤›r Ceza Mahkemesi'ne ç›kar›l›p tutukland› ve cezaevine kondu." Y›lmaz Güney'in önemli bir çal›flma s›ras›nda, kendi dostlar›n›n, eflinin ve o¤lunun bulundu¤u bir toplulukta böyle bir olay›n olmas›n› arzu etti¤i düflünülebilir mi? Ama bir provokasyon tezgahlanm›fl ve Hakim buna isteyerek veya istemeyerek alet olmufltur. hakim can›ndan olmufl, Y›lmaz'›n da sanat çal›flmas› ve özgürlü¤ü mahfolmufltu. Bu arada tezgahç›lar amac›na eriflmifl oldular. Gazetecilere yak›flan fley, o dönemde ardarda geliflen karanl›k hareketlenmelerin, faflist tertip ve oyunlar›n›n bu olayla ba¤lant›s›n› araflt›rmak iken, Y›lmaz Güney'in olay›n gerçek ma¤duru olmas›na karfl›n üstelik 19 y›la mahküm edilmesi de yetmemifl gibi, kampanya halinde "katil", "lumpen" damgas› vurman›n adaletle ve objektivite ile tabii ki alakas› olamaz. Y›lmaz'›n kiflili¤i ile ilgili iyi bir tan›k oldu¤unu düflündü¤ümüz Isparta Yar›-aç›k hapishanesinde gardiyan olan Döndü Deriga'n›n (Döndü Ana) anlat›m›yla yaz›m›z›n bu bölümünü noktalayal›m. Hürriyet Gazetesi’nde Recep Tan›tkan'la Döndü Ana aras›nda 27 Eylül 2001'de geçen söyleflinin Y›lmaz Güney'le ilgili bölümü flöyle: R. Tan›tkan: Y›lmaz Güney nas›ld›?


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

Döndü: Çok efendi idi. Y›lmaz Güney Isparta Cezaevi'ne geldi, kapal›da durdu. R. Tan›tkan: Nas›l tan›flt›n? Döndü: Han›m› var ya. Ziyarete geliyordu. Han›m›n›, çocuklar›n› ben ar›yordum. Bana Döndü Ana derdi. ‹yi halinden dolay› Y›lmaz Güney'i a盤a ald›lar. Orada odun yarar, briket döker, domates diker, hal› dokurdu. Dikti¤i domatesleri toplar, ikiye böler yerdi. Bizlere de verirdi. Ama çok briket döktü, iyi odun yar›yordu. Oduna vurdu mu ikiye biçiyordu. Güzel güzel hal›lar dokudu. Dokudu¤u bu küçük hal›lardan baz›lar›n› kendisini ziyarete gelenlerden Belçikal›lara, Almanlara hediye ederdi. R. Tan›tkan: Ziyarete gelenler çok muydu? Döndü: Çok yabanc› gelirdi. Onu görmek için ufac›k çocuklar bile gelirdi. Ona polisler gelirdi, albaylar gelirdi. Herkesi severdi. Çocuk ile çocuk, büyük ile büyük olurdu. Bir gün mahpushaneye türkücü Belk›s Akkale geldi. Mahkûmlara moral gecesi yap›lacakt›. O da türkü 盤›racakt›. O zaman Y›lmaz Güney ko¤uflundan ç›kmad›.

muydu? Döndü: Benden yufka isterdi. Yufka ekme¤i getirirdim. ‹darenin yeme¤ini yerdi. Kendisi yemek yapmazd›. Önüne ne konsa yerdi. Efli Fatofl da cezaevi ziyaretlerinde karavanadan çok yedi. Isparta'da Kirazl›dere diye bir mesire yeri vard›. Buray› iyi halli mahkûmlar çal›flt›r›rd›. Y›lmaz Güney de burada iki üç gün çal›flt›. "Ben oray› sevmedim Döndü Ana" dedi. Biz Y›lmaz Güney'in han›m› Fatofl ile beraber oturur, sohbet ederdik. Bir gün han›m›n›n yan›nda rahmetlik bana, "Evin yok mu Döndü Ana" dedi. "Evim yok, ben tuvalette yatmaya, yolda yatmaya raz›y›m, ev almaya raz› de¤ilim" dedim. Bana yard›m etmek istemiflti. Belki de bana ev bile alacakt›. Ben hiç e¤ilmedim. "Allah bana emekli olunca bir ev verir" dedim. Ço¤u zamanda Y›lmaz Güney ile havadan sudan konuflurduk. Çok iyi adamd›. 36 tane yamal›k vard› pantolonunda. R. Tan›tkan: Düzgün bir pantolon al›p giyemiyor muydu?

Döndü: Fatofl ile Y›lmaz görüflürlerken yanlar›nda ben olurdum. Adam görüflme s›ras›nda kar›s›n› öperdi, s›kard›, m›nc›klard›. Ben de onlar› seyrederdim. Bunlar ola¤anüstü fleylerdi. Çok güzeldi. Kad›n› çok güzeldi, dalyan gibiydi. Fatofl çok iyiydi, köylü kad›n olurdu, flalvar giyerdi. fiehirli kad›n olurdu, pantolon etek giyerdi. Y›lmaz Güney için Isparta'da ev tuttu. Valinin, paflan›n yan›nda.

Döndü: Cezaevinde adama iyi pantolon giydirirler miydi? O pantolonu giymek zorundayd›. Y›rtt›kça yama yap›yordu. Kimseye de yamatmazd›. Kendisi yamard›. K›ç›ndaki 36 yamal› donu bana gösterir, ben de ona, "Bunlar da geçer Y›lmaz'›m" derdim. Y›lmaz, "Ee Döndü Ana, nereden nereye geldik" derdi. Hiç kavga etmezdi. Çok konuflmazd›. Az konuflur, öz konuflurdu. K›z›m bir gün benden ç›ra istedi. Ben de Y›lmaz Güney'in odun yard›¤›n› biliyorum ya, ona "Bana ç›ra laz›m" dedim. O da bana, "Yar›n yaray›m, getireyim" dedi. Ertesi gün bir sürü ç›ra getirdi. Ben de Elaz›¤'da k›z›ma gönderdim. Y›lmaz Güney yaramaz bir adam de¤ildi. Temiz kalpli bir çocuktu.

R. Tan›tkan: Sizden istekte bulunur

R. Tan›tkan: Fatofl Güney'le d›flarda gö-

R. Tan›tkan: Efliyle görüflürken yan›nda kim olurdu?

96


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

rüflüyor muydunuz? Döndü: Tabii ki görüflüyordum. ‹ki sefer evimi ziyarete geldi. Sonra bana, "Senin evine s›k s›k gelirsem laf olur, sana zarar gelir" dedi. R. Tan›tkan: Y›lmaz Güney ile çektirdi¤iniz foto¤raf var m›? Döndü: Vard›. Almanlar, Belçikal›lar geldi¤inde foto¤raf çekerlerdi. bana da vermifllerdi. Y›lmaz Güney kaçt›¤› zaman baflsavc› Cevat Bey vard›. "Onunla çekilmifl foto¤raf›n var m›?" diye sordu. "Var" dedim. "Onlar› hemen yak" dedi. Foto¤raflar› yakt›rtt›. Ben kofla kofla eve geldim, foto¤raflar› banyoda yakt›m. Küllerini de bahçeye att›m. Savc› yakmazsan bafl›n belaya girer demiflti. Öyle sak›ncal› bir adam de¤ildi ama anlayamad›m, yine de yakt›m iflte.

oluyorsa, onlar›n devrimci s›n›f bilincini yükseltiyorsa, devrimci ruh ve kararl›l›¤›n› kabart›yorsa, onlara bütün dünya emekçi lerinin kardefllik duygular›n› götürüyorsa, bilimsel sosyalizmin ideolojisi ve teorisini kendisine klavuz ediyorsa, bu sanatç› pro leter devrimci bir sanatç›d›r. Eksikleri, za aflar›, yetmezlikleri olsa bile halk›n sanat ç›s›d›r.

Güzellikleri, bilgileri, yetenekleri, sa natlar› ve eserleriyle ve en önemlisi top lumsal iliflkileri ile büyük burjuvazi, büyük toprak a¤alar› ve büyük toprak kapitalistle rine, soyguncu ve vurguncular›n her türden s›n›f ç›karlar›na, gizli ya da aç›k, dolayl› ya da dolays›z toplumsal dayanaklar olufltura rak hizmet ediyorlarsa, kitlelerin s›n›f mü cadelesine yönelmelerini engelleyen, hafif R. Tan›tkan: Hiç d›flar›ya ç›kar m›yd›? leten, onlar› söz, yaz›, müzik, demeç, flakla Döndü: Yedi gün d›flar› ç›kt›. Ç›k›fl o ç›- banl›k, gösteri, toplant› vb. çal›flmalar›yla, s›n›f ç›karlar›n› savunmaya de¤il de kölelik k›fl. P›rr kaçt›. Bir daha da dönmedi. uzlaflmalar›na ça¤›r›yorsa, ya da uzlaflma lar›n› kolaylaflt›r›yorsa, sanat çal›flmalar› *** n› ve ünlü olman›n avantajlar›n› sömürü Burada bir parantez açarak, Y›lmaz Günün niteli¤ini gözlerden saklamaya yaraya ney’in sanat-sanatç›, sanat-halk ve sanatç›cak biçimde sunuyorlarsa, bu sanatç›lar öz mücadele ileflkilerine nas›l bakt›¤›n› da itibariyle karfl›-devrim yanl›s›d›rlar, özün onun sözlerinden aktaral›m. de halk düflman›d›rlar. Bunlar kendi arala “Soru: Bir sanatç›n›n niteli¤ini belirle r›nda da, gerici, faflist, tutucu gibi s›n›fla yen ölçü sizce nedir? malara ayr›labilirler. Fakat devrime karfl› Cevap; Genel anlam›yla sanatç›n›n ni - birle-flirler. teli¤i-ni belirlerken, toplumsal prati¤inin, Demokrat, yurtsever sanatç›lar›n yan› yani siyasal ve kültürel çal›flmalar›n›n, top s›ra, bir de, karfl›-devrimle devrim aras›nlum-sal tutum ve iliflkilerinin ve eserlerinin da bocalayan sanatç›lar vard›r. Bilinç yet hangi s›n›flar›n hizmetinde oldu¤una bak mezliklerinden ötürü, ne yapt›klar›n›, yap mal›y›z. ‹flçi s›n›f›n›n, yoksul köylülü¤ün t›klar›n›n kime hizmet etti¤ini bilmeyen sa sorunlar›na, toplumsal kurtulufl mücadele natç›lar vard›r. si do¤rultusunda hizmet ediyorsa, emekçi Ülkede ne kadar s›n›f ve tabaka varsa, o kitlelerin eylemleriyle yak›ndan ilgileniyor denli de¤iflik siyaset ve ideolojilere sahip sa, bu eylemlere maddi ve manevi destek sanatç›lar da olacakt›r. Bunlar›n rengi, da 65


2006 *11* Temmuz-Ağustos SINIF TEORİSİ

ha çok toplumsal iliflkileri, siyasal iliflkile - den önce bir devrimcidir, militand›r, sana riyle a盤a ç›kmaktad›r. Örne¤in bir tak›m t› devrimin bir arac›d›r, bir silah›d›r. sinema oyuncular›n›, yapt›klar› iflle pek Genel olarak ifade etmek gerekirse, aç›k olarak kavrayamay›z. devrimci sanat, halk›n yaflam›n›, halk› ezen Tarihi olarak, dünya çap›nda geliflen s›n›f bask›lar›n›, bu bask›lara karfl› halk›n toplumsal ve siyasal hareketler, kapitaliz - mücadelesini, yeni bir topluma duydu¤u min güçleriyle sosyalizmin güçlerini haya - özlemleri, ezen s›n›flara duyulan kini, nef t›n her alan›nda karfl› karfl›ya getirmekte - reti temel almal›, onlar›n devrimci müca dir. Ülkemizde de böyledir. Toplumsal saf - dele ruhunu gelifltirmeli, halk kahramanl› laflmalar›n, yani s›n›f saflaflmalar›n›n net - ¤›n›, halk için fedakarl›k ruhunu derinlefl leflmeye do¤ru gitti¤i günümüzde, saflar›n› tirmeli, olumlu ve olumsuz insan örnek belirlememifl sanatç›lar›n da yerlerini be - lerini karakterize ederek, mücadeleyi bü lirlemeleri gerekir. tün boyutlar›yla konu edinmelidir. Kimden yana olacaklard›r?

Sanat›n ana konusu, iflçiler, köylüler, halk ayd›nlar›, devrimci militanlar, k›saca ... sosyalist mücadele süreci olmal›d›r. Bu sü Kendilerini üne, paraya kavuflturan reç içerisinde, olumlu olumsuz, s›n›f daya emekçi kitlelerin yan› m›? naklar›yla birlikte ifllenmelidir. ‹flçiyi anla Yoksa halk›n s›rt›ndan geçinen burjuvat›rken patronu, köylüyü anlat›r-ken toprak zinin, toprak a¤alar›n›n yan› m›? a¤as›n›... toprak kapitalistini, devrimci mi Emekçi kitlelerin saf›na geçen sanatç› litan› anlat›rken kaypak küçük burjuva un için yeni soru fludur: surlar›...polisi...bürokrasiyi ve devlet me Revizyonist, reformist bir ideoloji ve si - kanizmas›n›n iflleyiflini de birlikte, s›n›f yaset mi? gerçeklerine ba¤l› olarak anlatmal›d›r. ... Sadece toplumun objektif tan›mlanmas›, Herhangi bir ülkede, devrimci bir sa natç›n›n görevlerini ve sorumluluklar›n› saptarken, o ülkenin tarihi, toplumsal, eko nomik ve siyasi yap›s›n›, o ülkedeki toplum sal kurtulufl mücadelesinin düzeyini, kitle lerin sanat ve kültür iliflkilerinin düzeyini do¤ru kavramak gerekir. Devrimci sanatç›, devrimci tabiat› gere ¤i militand›r, yenilefltirici ve de¤ifltiricidir. Toplumsal kurtulufl mücadelesinden ayr› düflünülemez...devrimci mücadeleye orga nik bir biçimde ba¤› olmal›d›r. Bu nedenle, devrimci bir sanatç›, o ülkenin devrimci mücadelesinin hedefleri ve görevleri do¤ rultusunda görevlerle yüklüdür. O herfley -

sadece elefltirel gerçeklik yeterli de¤il-dir. Devrimci sanat, toplumun geliflen güçleri nin sanat›d›r, bu güçlerin geliflmesini ve mücadelesini sergilerken, ayn› zamanda yol gösterici olmal›, fakat kuru sloganc›l› ¤a düflülmemelidir, ifli basite indirgememe lidir. Toplumun geliflen güçleri önündeki en gelleri, engellerin ideolojik, siyasi, kültü rel, toplumsal niteliklerini kavratmada devrimci sanata büyük görevler düflmektedir. Devrimci sanat, sosyalist ve ilerici ola n› ele al›rken, gerici ve olumsuz güçleri gerçe¤e ters düflecek biçimde ele al›rsa, kü çümserse, ya da oldu¤undan çok önemser se hayalci olur, oportünizme kayar, dev 66


2006 *11* Haziran-Temmuz SINIF TEORİSİ

rimci görevleri yerine getiremez. Ayn› za manda, devrimin zaaflar›n› vurgularken, bu zaaflar› da ne abartmal›, ne de küçüm semelidir. Devrimci sanat, devrim güçleri nin yar›na "duyduklar› inanc› pekifltirir ken, devrimin önündeki zorluklar› da ob jektif olarak belirtmelidir. Sanat ve kültürde, yarat›c› çal›flmam›z›n kayna¤› halkt›r, halk›n devrimci müca delesidir. Devrimci sanat kayna¤›n› halk tan al›r, ürünlerini halka götürür. Karfl›l›k l› etkileme ve etkilenme süreci içersinde halk sanat›n, sanat da halk›n geliflmesine yard›mc› olur. Önemli noktalardan biri de fludur: Devrimci sanat, halk›n ve özellikle gençli¤in bilincini yozlaflt›ran, halka za rarl› düflüncelere karfl› verilen mücadelede etkin ve güçlü bir temizleme silah›d›r. Ken dinden olan fleyleri küçümseyen, kendinden olan her fleye güvensizlik duyan, yabanc› fleyler karfl›s›nda kölece e¤ilen, yabanc› olan fleylere hayranl›k duyan bir anlay›fl›n y›k›lmas›nda, bu anlay›fl›n y›k›lmas›nda, bu anlay›fl›n maddi temellerinin kavranmas›n da, kendine ve kendinden olanlara güven duygusunun gelifltirilmesinde devrimci sa nata büyük görevler düflmektedir. Yabanc› sigaraya, yabanc› damgal› giysiye, yabanc› müzi¤e ... sanata...edebiyata, körü körüne ba¤lanan, kendi sigaras›n›, giysisini, kendi sanat ve fikir adamlar›n› hor gören bir an lay›fl, emperyalizmin bilincimize yerlefltir di¤i organik ajanlard›r. Bu anlay›fl, kayna¤› ayn› olmakla birlik te, farkl› biçimlerde siyaset ve devrimci mücadele alan›nda da belirgin biçimde kendini göstermektedir. Biçimsel olarak taklit etmek, benzemeye çal›flmak. Hatta devrim yapm›fl ülkelerin halk deyimlerini kullanmak, onlardan örnekler vermek. Her ülkenin tarihi ve toplumsal koflullar› kendi devrimini ve devrimcisini biçimler. Bu ne denle, flu ya da bu ülkenin devrimcilerine biçimsel olarak özenmek, taklit etmek, ez 67

bercilik, kopyac›l›k gibi fleyler yanl›flt›r. Bir a¤ac›n gölgesinde a¤aç yetiflmez. Yetiflse bile o a¤ac›n gölgesinde kal›r, kendini bu lamaz. Kendini küçük gören, kendi öz gü cüne, kendi iflçisine köylüsüne, kendi siya setine ve siyasal önderlerine, kendi sanat ç›s›na, kendi kültürüne dayanmayan, umu dunu d›fltan gelecek yard›mlara ba¤layan bir halk, kesinlikle ekonomik, toplumsal, kültürel ve siyasal boyunduruktan kurtula maz. Sözün k›sas› devrim yapamaz...yapsa bile devrimini yaflatamaz. Köylümüz darda kald›¤›nda elini hava ya açar, havaya bakar, havaya konuflur. Ama ürünü topraktan, topra¤› iflleyerek, topra¤›n kahr›n› çekerek al›r. Bitkilerin, a¤açlar›n kökü topraktad›r, havada de¤il. Din kitaplar›nda, kökü havada olan a¤aç resimleri vard›r. Oysa as›l dayana¤›m›z kendi topra¤›m›zdad›r. Hava havad›r. Umut d›flta de¤il, içtedir. Umut kendi top ra¤›m›zda ve kendi halk›m›zdad›r. Her türlü olumsuz e¤ilimlere karfl› yürü tülecek ideolojik mücadelenin bir unsuru olarak devrimci sanat, do¤ru bir ideolojik ve teorik temellere dayanmal›d›r. Sanatç›, sanatsal kayg› ve titizli¤inin yan›s›ra, bir devrimci oldu¤unu ak›ldan ç›kartmamal›d›r ... Sanat›n›n ustas› olmal›d›r. Seçti¤i sanat dal›nda sanat›n›n inceliklerini, pratik zo runluluklar›n› ö¤renmeden, disiplinli ve il keli bir biçimde çal›flmadan, fedakarl›klara katlanmadan, toplumun insanlar›n› ta-n› madan sanatç› olunamaz. Sanatç› yetenekleri, duyarl›¤›, ustal›¤›, sab›rl› bir çal›flma içerisinde kazan›labilir fleylerdir. O, kitle lerin içinde erimek, halk›n›n organik bir parças› olmak zorundad›r. Sadece do¤ru fikirleri ve toplumsal yaflam›, hikaye, fliir, roman, film vb. kal›plar içinde kabaca yan s›tan, sanat› kuru slogan düzeyine indiren tutum, niyeti ne olursa olsun, devrimci sa nat ad›na lay›k olamaz. Böylesi ucuzluklar la çok karfl›laflaca¤›z. Ve böylesi ucuzluk -


2006 *11* Haziran-Temmuz SINIF TEORİSİ

larla mücadele etmek devrimci görevdir.” Y›lmaz Güney, sanat-sanatç›, sanatç›halk, sanatç›-mücadele aras›ndaki iliflkiyi ve görevleri, kendi dünya görüflüne göre yukar›da özetle ondan aktard›¤›m›z çerçevede ortaya koyduktan sonra, hemen ard›ndan kendisine “Siz bu görevleri eserlerinizde yerine getirdiniz mi?” diye sorulur. Y›lmaz’›n bu soruya verdi¤i cevapla flimdilik yaz›m›z› noktalayal›m: “Tam anlam›yla de¤il... k›smen...özel likle Salpa, Hücre, Soba, Pencere Cam› ve ‹ki Ekmek istiyoruz, Umut, Arkadafl, Endi fle bu kayg›lar›m›n ürünüdürler... Eksiktir ler tek tek... ama birbirlerini tamamlarlar. Yönleri gelece¤e dönüktür... Hayat o denli çok boyutludur ki, bir sanatç›n›n ömrü tek bafl›na hayat› aktarmaya yetmez ... Yüzler ce, binlerce sanatç›n›n ortak çabas› gerek lidir...” (Y›lmaz Güney Siyasal Yaz›lar 1 May›s Yay›nlar›)

68


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.