Yeni Dünya İçin ÇAĞRI • Özel Sayı • Aralık 2014 • Fiyatı: 1,00 TL
METAL İŞÇİLERİ: MESS DAYATMASINA KARŞI MÜCADELEYE
İŞÇİ CİNAYETLERİ “FITRAT”DA MI VAR?
ASGARİ ÜCRET ZAMMINA İŞÇİLERDEN TEPKİ
Tunus Dersleri
Güvercin Anıldı
ÜLKER’DE İŞÇİ KIYIMI
İŞTEN ÇIKARILAN İŞÇİLER BELEDİYE’YE YÜRÜDÜ Emekçiler Torba'ya Girmeyecek!
MESS GÖRÜŞMELERİ UYUŞMAZLIK AŞAMASINDA… METAL İŞÇİLERİ KÖLELİĞE HAYIR DİYOR!
Aralık 2014 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
B
2
irleşi k Meta l İşçi leri S end i k a sı’n ı n M E S S i le bir süredir yürüttüğü Toplu İş Sözleşmesi görüşmeleri 6 Kasım’da Birleşik Metal İşçileri Sendikası Genel Merkezinde yapılan toplantının ardından uyuşmazlık ile sonuçlandı. Sendikanın Web sitesinde toplantı sonrası yapılan değerlendirmede MESS’in, toplu iş sözleşmesinin yürürlük süresinin 2 yıldan 3 yıla çıkarılmasını teklif ettiği, ilk 2 yıl 6'şar aylık enflasyon oranında zam yapılmasını önerdiği, 3. yıl için enflasyon üzerinde bir zam düşündüklerini, ancak bununla ilgili teklif vermedikleri belirtiliyor. İzin ve yakacak ödemeleri konusunda ise MESS’in teklifi yıllık enflasyon oranında zam şeklinde. MESS’in, zam miktarı konusunda olmasa da, ücret zam yöntemi konusunda sendikanın yüzdeli maktu zam yöntemini kabul ettiğini ancak iblağ (tamamlama) ve iyileştirme konusundaki teklifi kabul etmediği vurgulanıyor. Buna karşılık Birleşik Metal İşçileri Sendikası’nın enflasyona endeksli bir ücret zammının hiçbir şekilde kabul edilmesinin mümkün olmadığı, 3 yıllık bir sözleşmenin kabul edilmesinin söz konusu olamayacağı kaydedilerek, metal işçilerinin çalışma ve yaşam koşullarını iyileştirmek için 2 yıllık toplu iş sözleşmelerine devam edilmesi ve 2 yıllık dönem içinde mutlaka enflasyonun üzerinde ve ücret makasının aşamalı olarak kapatılmasını hedefleyen ücret zamları yapılması konusunda ısrarcı olduğu belirtiliyor. Ayrıca ücretlerde iblağ ve iyileştirme yapılmadan yani ücret makasının kapatılmasına yönelik düzenleme yapılmadan sözleşmede anlaşma sağlanmasının mümkün olmadığı vurgulanıyor. MESS ile yapılan toplantının ardından 8 Kasım günü sendika Merkez Toplu Sözleşme Kurulunu topladı. Bu toplantının sonuçları ile ilgili şu bilgiler veriliyor: “Toplantıda tüm işyerleri sendikamızın toplu sözleşme taslağının arkasında sonuna kadar durulması görüşünde birleşmişlerdir.
MTK üyeleri metal işçilerinin insanca çalışma ve yaşam taleplerini dikkate almayan sermayedar sınıf örgütü ve üyelerini protesto etmişler, en kısa sürede hayata geçirilecek eylem ve etkinliklerle sermayedar sınıf ve örgütün uyarılması gerektiğinin altını çizdiler. Metal işçilerin haklı taleplerinin karşılamayanların huzurunu kaçırmaya kararlı olduklarını vurgulayan MTK üyeleri, en ağır bedelleri ödemeye hazır olduklarını ve tüm üyelerin buna hazır hale getirilmesi için yoğun bir çaba harcayacaklarını vurguladılar. Grup sözleşmesi kapsamındaki işyerlerinde ucuz işçiliğe son vermeyen, ücretler arasındaki uçurumun kapatılması talebini dikkate almayan ve metal işçilerinin uzun ve ağır çalışma koşulları nedeniyle yaşadıkları yıpranmayı kar sayan sermaye yaklaşımının barış ve huzur getirmekten uzak ve işçileri çatışmaya çağırdığını, bu çağrıyı karşılıksız bırakmayacaklarını vurguladılar. 2010 sözleşmesinden sonra hiçbir şeyin 2010 öncesi gibi olmayacağını artık herkesin anlaması gerektiğine dikkat çeken MTK üyeleri, uzun yıllardır uygulanan eylem türlerine ek olarak daha radikal eylemlerin gündeme alınmasını istediler. Toplantının sonucunda genel
yönetim kurulu, MTK önerileri çerçevesinde eylem ve etkinliklerin vakit geçirmeden hayata geçirileceği ve bu dönem geçmiş dönemlerden farklı olarak, bir eylem takvimi açıklanmayacağını ama gerek sermayedar sınıfın gerekse onun örgütünün huzurunu ve uykusunu kaçıracak bir tarzın hayata geçirileceğini bildirdi.” (www.birleşikmetal. org) 8 Kasım’da yapılan toplantının ardından MESS’e bağlı işyerlerinde çeşitli eylem ve etkinlikler düzenleniyor. İşyerleri önlerinde toplanan işçiler işi durdurarak MESS’i protesto ediyor. Patronların örgütü MESS, bırakalım metal işçilerinin çalışma ve yaşam koşullarını biraz olsun iyileştirmeyi, işçilerin var olan haklarına göz dikerek kölelik koşullarına mahkum etmeye çalışıyor. Bu utanmazca saldırının sınırı
yok. Bu saldırıya izin vermeyecek ve geri püskürtecek olan ise metal işçisinden başkası değildir. Sadece Bi rle şi k Met a l İş Sendikasında örgütlü işçilerin sınırlı mücadelesi metal patronlarının saldırısını durdurmaya yetmeyecektir. Başta Türk Metal’e üye olan işçiler Türk Metal’e rağmen bu mücadelede yer almaları, tüm metal işçilerinin daha kararlı bir mücadele yürütmeleri gerekiyor. Çünkü metal işçilerin her kazanımı tüm işçi sınıfının kazanımı olacaktır. Biz devrimci kamuoyuna düşen görev ise bu mücadelelerin yanında yer almak, mücadeleyi daha fazla duyurmak ve mücadeleyi daha da büyütebilmek için metal işçilerine bilinç taşımak olmalıdır. Yaşasın Metal işçilerinin hak alma mücadelesi! Kahrolsun kapitalist sistem! 12.11.2014
İŞÇİ CİNAYETLERİ “FITRAT”DA MI VAR? oma madeninde gerçekleşen işçi kıyımı sonrası birçok sivil toplum kuruluşu ve siyasi partiler Kuzey Kürdistan ve Türkiye’nin her şehrinde ve her alanında binlerce işçi ve emekçi ile beraber alanlarda işçi cinayetlerine karşı eylemler gerçekleştirdi. Bunu rağmen 28 Ekim’de Karaman’ın Ermenek İlçesi nde Türk iye Maden Kurumuna ait madende taşeron firma tarafından çalıştırılan 18 işçi yerin 350 metre altında suya gömüldüler. Daha Soma katliamının üzerinden beş ay geçmemişken, yeniden bir işçi kıyımına şahit oluyoruz. Soma’dan sonra Ermenek faciası yer altında çalışan işçilerin iş güvenliği ve sağlığı konusunda hiçbir iyileştirme yapılmadığını ve Soma’dan hiçbir ders çıkarılmadığını gösteriyor. Madeni su basmasının nedeni olarak gösterilen çavuşların ihmali iddiası işçiler tarafından reddediliyor. Daha öncede iş güvenliği ve sağlığı ile ilgili eksikleri bulunun maden kapatılıyor ve göstermelik düzeltmelerden sonra tekrar açılıyor. Öğle saatlerinde meydana gelen faciada işçilerin yemek saatinde madenin dışında olması gerekirken, sermayedarların daha fazla kar hırsı işçileri daha fazla çalıştırmak için yemeği yerin 350 metre altında yediriyor. Eğer o işçiler patronların biraz daha zamandan tasarruf etme hırsı olmasaydı hayatta kalabilirlerdi.
İşçinin fıtratı ölüm mü?
Manisa'nın Soma ilçesinde, Soma Kömür İşletmeleri A.Ş.'ye ait Eynez ve Atabacası maden ocaklarında çalışan bir grup işçi, bu ayki maaşları ödenmediği gerekçesiyle Ankara'ya yürüyüş başlattı. Aynı gün meydana gelen Ermenek faciasını öğrenen Soma madenlerinde çalışan işçiler, rotalarını Ermenek’e çevirdiler. Karaman valisi, 81 ilin valilerine genelge göndererek Ermenek’e hiçbir eylemcinin kabul edilmeyeceğini açıkladı. Soma işçilerini Uşak’ta durduran çevik kuvvet polisi işçi sınıfının dayanışmasına engel olmak için elinden geleni yapıyor. Sermayenin kar hırsının kurbanları olan emekçilerin toplum tarafından sadece iş cinayetlerinde hatırlanması artık rutin hale geldi. Maden ocaklarında, inşaatlarda, fabrikalarda meydana gelen işçi katliamlarında ortaya tek bir şey çıkıyor, sınıf bilincinin oluşmadan katliamların önüne ge-
çilmeyeceği gerçeği. Hükümetin sermayeye açıktan verdiği destek patronların işçi katliamlarını çok normal günlük kazalarmış gibi ifade etme pişkinliği göstermesinin en büyük nedenidir. Kuzey Kürdistan ve Türkiye’de gerçekleşen iş cinayetleri günlük hayatımızın bir parçası haline geldi. Bu durum şu şekilde açıklanabilir, son bir haftada iş cinayetlerinde ölen ve yaralanan işçilerin sayısına bakarak görebiliriz. Ermenek’te meydana gelen faciada 18 işçi yerin 350 metre altında suya gömüldü, Ankara OSTİM’de her yıl rutin olarak gerçekleşen kıyımlara bir yenisi ekleniyor, üç işçi ağır olmak üzere dokuz işçi yaralandı ve hesap veren hiç kimse bulamıyorsunuz. Veysel Temur, 22 Ekim`de Gaziantep’te bir işçi inşaatta düşerek hayatını
kaybetti, Ardahan’da baraj inşaatında çalışan Aytaç Demir, üzerine düşen demirler nedeniyle can verdi. Adana’da 20 katlı rezidans inşaatında çalışan Mehmet Açar inşattan düşerek hayatını kaybediyor. Konya’da 12. Kattan düşen kalıp ustası Mehmet Candemir hayatını kaybetti. Son bir haftada ölen işçilerin sayısı genel olarak sadece Avrupa’yı değil dünyanın en geri kalmış ülkelerini bile geçiyor. İşçilerin anayasal hakkı olan sendikalaşma hakkı, sermaye tarafından baskı yoluyla ellerinden alınmaya çalışılıyor ve hükümet, patronların sendikalaşan işçileri işten çıkarmasına göz yummaya devam ediyor. Son olarak gündeme gelen Sütaş işçilerinin sendikalaşması sonucu firma tarafından işten çıkarılması bu durumu
güncel şekilde açıklamaya yeter. Sermayenin kar hırsına kurban giden işçilerin haklarını aramakla görevli olan sermayenin yanında olan sarı sendikalar, eski başbakan yeni cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “ölmek bu işin fıtratında var” düşüncesini aynı şekilde paylaşıyor ve bu şekilde düşünmeye devam ediyor. Basına yansıyan işçi kıyımlarının hesabının sorulması bir tarafa, sadece görünürde açılan soruşturmalar ketum bırakıldı ve bırakılmaya devam ediliyor. Burjuvazi bütün argümanlarını kullanarak işçi sömürüsünü yeni bir boyuta ulaştırıyor. İşçilerin sendikalaşmasını engellemeye çalışarak işçilerin örgütsüz ve güvencesiz olmasını istiyor. İşçilerin burjuvazinin sömürü sistemine karşın topyekun hareket etmesinden başka çaresi yok. İş cinayetine kurban giden her işçinin hesabı sorulmadan, yeniden gerçekleşecek olan iş cinayetlerine engel olmak ya da, olmaya çalışmak imkansız olmaya devam edecek. İş sağlığı ve güvenliğinin tam olarak oluşturulmasının önündeki tüm yasal engellerin kalkması için işçilerin sendikalardan örgütlenmesi ve örgütlü bir şekilde mücadele etmesi gerekiyor. Kuzey Kürdistan ve Türkiye’de günde ortalama üç işçi iş cinayetlerine kurban gidiyor. Bunun tek ve başlıca sorumlusu sermayenin kar hırsıdır. Sermayenin iktidarı devrimle yıkılmadıkça bu cinayetler son bulmayacaktır. 28.10.2014
Aralık 2014 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
S
3
ASGARİ ÜCRET ZAMMINA İŞÇİLERDEN TEPKİ
Aralık 2014 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
G
4
aziantep Başpınar Organize Sanayi Bölgesinde faaliyet yürüten Boyar Kimya işçileri asgari ücrete düşünülen yüzde 3+3’ük zamma tepki gösteriyor. Asgari ücretle geçinmekte zorlandıklarını dile getiren işçiler, yapılacak yüzde 3’lük zamla 2015 yılında 891 liradan 922 lira yükselecek asgari ücret için işçiler, “yüzde 3 ‘den başka rakam bilmiyorlar mı” diye soruyor. İşçiler, “Devletin bütçesi yok mu? ‘Ak Saray’ yapıyor. Devletin bütçesi var demek. Eğer devletin elinde 922 lirayla bir ailenin geçimini sağlayacak bir planı varsa bize bu planı açıklamasını bekliyoruz” diye konuşuyor. Antep Başpınar OSB’de faaliyet yürüten Boyar Kimya işçileri Demokrasi meydanında asgari ücrete yapılacak yüzde 3+3’lük komik zam için basın açıklaması yaptı. İşçilere birçok sivil toplum ve siyasi parti dertsek verdi “Asgari ücret köleliktir”, “Köle değil emekçiyiz. Sadaka değil, zam istiyoruz”, “Asgari ücret değil, halkça bölüşüm adil paylaşım istiyoruz” dövizleri açan işçiler, “Direne direne kazanacağız”, “İşçiyiz, haklıyız söke söke alırız”, “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” sloganları attı. İşçiler adına basın açıklamasını okuyan Mehmet Danaoğlu, yapılacak zammın hangi yaşam şartlarına
göre yapıldığının açıklanmasını istedi. 9 2 2 L İ R AY L A GE Ç İ M PLANI AÇIKLANSIN “Devletin elinde 922 lirayla bir ailenin geçimini sağlayacak bir planı varsa bize bu planı açıklamasını bekliyoruz” sözlerini kullanan Danaoğlu, şunları söyledi; “2015 yılında 922 lira yapılması planlanan asgari ücretle sadece 3 kişilik bir ailenin 30 gün boyunca nasıl bir hayat sürdüreceği düşünülmüştür. Ve bu ücretle sadece 1 çocuklu ailenin bile bir tek çocuğuna nasıl eğitimini verebileceği ve nasıl bir gelecek hazırlayacağı bu 922 lirayı belirleyen kişilerce hiç düşünülmüş müdür? Seçim zamanında vaatler veren, sürekli iş dünyasında ilerleme kaydettiğini dile getiren devlet yöneticilerine sesleniyorum, biz bu iş dünyasının bir çalışanı bir parçası değil miyiz? En düşük memur maaşı 1771 TL iken, açlık sınırı 1177 TL iken 891 lira olan asgari ücreti 922 lira yaparak açlık sınırının bile çok çok altında bir ücretle bir aileye hangi mantıkla çocuğunuzu okutun deniliyor. Eğer bu devletin elinde 922 lirayla bir ailenin geçimini sağlayacak bir planı varsa bize bu planı açıklamasını bekliyoruz.” ‘BAŞBAKAN BU MAAŞLA
GEÇİNEBİLİR Mİ?’ Basın açıklamasına katılan işçiler, gazetemize konuştu. Aldıkları maaşla geçinemediklerini söyleyen Emrah Tanrısevdi, çoğu zaman elektrik, su ve kiraya yapılan zamların kendi maaşlarına yapılan zamdan çok olduğunu dile getirdi. “Devlet sesimizi duysun” diyen Tanrısevdi, “891 lira maaş alıyoruz. 300 liralık evler 500 lira oldu. Ay sonunu getiremiyoruz. Sağdan soldan borç alıyoruz. Sayın Başbakanımız, Sayın Cumhurbaşkanımız sesimizi duysun. Kendileri bu parayla geçinebilir mi” diye konuştu. Asgari ücrete yapılacak yüzde 3’lük zamma tepki gösteren İrfan Çoban da, “Devlet diyor en az 3 çocuk yapın. 3 değil 1 çocuk yapsak da biz yine geçinemiyoruz. Bakkala versek, kasaba veremiyoruz. Kasaba versek fırına veremiyoruz. Biz nasıl geçineceğiz bilmiyorum” dedi. Yüzde 3’lük zammın ne olduğunu soran Çoban, “Yüzde 3’den başka rakam bilmiyorlar mı? Devletin bütçesi yok mu? ‘A k Saray’ yapıyor. Devletin bütçesi var. Biz çok bir şey istemiyoruz. Açlık sınırı 1777 TL diyor. Onu versinler bize. O da yok” dedi. ‘DEVLETİN VERDİ DE BEN SANA VERMEDİM Mİ?’ 3 çocuklu, kiracı olduğunu söyleyen Mahmut Güllü ise
“Ellerini vicdanına koysunlar. Çocuklarınızı okutun diyorlar. Ben çocuğumu nasıl okutayım, okutamayacağım. Babamın yanına gidiyorum ‘Baba tüpüm bitti.’ Anamın yanına gidiyorum; Ana ‘kira için yardım edin’ diyorum. Çocuğum hastalanıyor. Araba tutup götüremiyorum çocuğumu. Ne yapalım illa kötü iş mi yapalım. Açısız ya. Patronun yanına çıkıyoruz. ‘Devletin verdi de ben sana vermedim mi’ diyor” diye konuştu. ‘900 LİRAYLA BİR İNSAN GEÇİNEMEZ’ Konuştuğumuz işçilerin sorunları, talepleri hemen hemen aynı. Yusuf Çelik sadece “İnsanca yaşamak istiyoruz” derken, Hüseyin Özdemir ise, “yüzde 3+3 diyenleri getirsinler arkadaşlarla para toplayalım, verelim iki asgari ücret, bir ay geçinsin, ben sonra ona çalışacağım. Nasıl geçinilecekmiş bu paraya” diye soruyor. Servet İrkek de, “900 lirayla hiçbir insan geçinemez” dedi.Son olarak ise İlker Köşker de, Soma’da, Ermenek’te ölen işçilerin asgari ücretle çalışırken öldüğünü hatırlatarak, “Devlet artık işverenin kölesi olmasın. İşveren devletin kölesi olsun” dedi. 19.11.2014 Yeni İşçi Dünyası okuru/ Gaziantep
lker’in Topkapı da üretim yapan fabrikasında üç günden bu yana direniş var. Hak İş’e bağlı Öz Gıda İş te örgütlü olan işçilerden 10 tanesi DİSK’ e bağlı Gıda İş’e geçmek isteyince işlerine son verildi. Bizde Yeni İşçi Dünyası (YİD) çalışanları olarak direnişlerinin üçüncü gününde işçileri ziyaret ettik. İşçilerle yaptığımız sohbetin bir kısmını siz YİD okurlarıyla paylaşmak istiyoruz. YİD: Kaç senedir Ülker de çalışıyorsunuz? Birinci işçi: Benim 15 sene oldu. 25 senedir çalışan arkadaşlarımız var. YİD: Genelde çalışanların çoğunluğu eski işçi mi, yoksa belirli bir sirkülasyon oluyor mu? Birinci işçi: Genelde yeni işe başlayan insanların çoğunluğu çok kısa bir süre çalıştıktan sonra işi bırakıp gidiyorlar. Yüz de doksanı gidiyor. Kalanlarsa borcu olanlar ya da evde başka çalışanı olmayan insanlar oluyor. Çalışma koşuları ağır olduğundan kimse kalmak istemiyor. YİD: Çalışma koşulları ağır dediniz; açıklayabilir misiniz nasıl ağır? Birinci işçi: Günlük 8 saat olması gereken çalışma süresi 12 saat, 8 saatin üstü mecburi mesai olarak çalıştırılıyor. Mesai olacağı zaman ben mesaiye kalmıyorum diyemiyorsunuz, çoğu zaman Pazar günleri de çalışıyoruz. Resmi tatillerde mesai olarak ödenmiyor, normal çalışma süresi olarak hesaplanıyor. Biz çikolata ürettiğimiz için üretim hanenin soğuk olması gerekli ve sürekli soğuk hava üfleyen klimalar açık ve bunlar havayı mamule değil direk bizim üstümüze üfleyecek şekilde ayarlanmış, bu durumda da sık hastalanıyoruz. Bundan dolayı da işveren hastaneden aldığımız raporlara dahi itiraz ediyor. İkinci işçi: Ben hastalandım, bel fıtığı olmuşum. Hastanede meslek hastalığı diye rapor aldım. İşyerin de kabul etmediler. ‘‘Git bu raporu değiştir, sen bu rapora dayanarak işte yapmazsın. Biz bunu kabul etmeyiz’’ dediler. Doktora da işin ağır olmadığını, kolilerin 1 kg ağırlığında olduğunu bildirmişler. Koliler en aşağı 30-40 kg ağırlığında bunlarda insafta kalmamış. Y İ D : Ne kadar maaş alıyorsunuz? İkinci işçi: Asgari ücretten 30 TL fazla; yeni işe başlayan bir işçiden 30 TL fazla alıyoruz. Oysa
kıdem farkı olmalı. On sene çalışan bir işçi ile yeni işe başlayan bir işçi arasında bu kadar az bir fark olması haksızlık. Dışardan bakanlarda bizim çok yüksek maaş aldığımızı zannediyorlar. ‘‘Kocaman Ülker fabrikasında çalışıyorsunuz, maaşınız az olmaz.’’ Artık geçmişteki gibi yüksek maaşlar vermiyorlar. Çoktan geçti o günler. YİD: Bu kaçıncı dönem toplu sözleşmesi? Birinci işçi: Toplu sözleşmeler işveren ve sendika arasında işçilerin haberi olmadan yapılıyor ve bizler toplu sözleşmenin yapıldığını 4, 5 ay sonra öğreniyoruz. YİD: İşçiler arasında bu duruma karşı bir tepki var mı? Birinci işçi: Olmaz mı, ama işverenin adamları içeri ile olan bağımızı kesmek için her türlü yola başvuruyorlar. Bizim yanımıza gelip selam veren işçileri hemen kara listeye alıyorlar. Paydos saat-
lerinde her köşe başına birer adam dikiyorlar. O adamlarda diğer işçilerin yanımıza gelmesine kesinlikle müsaade etmiyorlar. İşçilerde işlerinden olmaktan korktukları için seslerini çıkartmıyorlar. Herkes borçlu, insanların çoğu ekonomik olarak zor durumda. YİD: Bildiğimiz kadarıyla Ülker fabrikasında toplu sözleşme HAK İŞ’te ve sizler HAK İŞ’ten ayrılıp DİSK’e geçmek istediğiniz için işveren sizlerin iş akitlerinizi bitirdi. Neden HAK İŞ’ten istifa ettiniz? Birinci işçi: HAK İŞ tamamen işverenden yana tavır alıyor. Hiçbir sorunumuzu çözmedi. Defalarca kendileriyle konuşup şikayetlerimizi iletmemize rağmen hiçbir şey yapmadılar. Bugün hal ederiz, yarın hal ederiz deyip sürekli bizi oyaladılar. En son işverene sendika değiştirmek için dilekçelerimizi verdiğimizde ise bizleri aynı gün işten çıkarttılar.
Benim kardeşimde burada çalışıyordu, ama sendika değiştirme ile alakası yoktu. Buna rağmen sırf kardeşim olmasından ötürü onu da işten çıkardılar. İkinci işçi: Bu fabrikanın iyi yönleri yok mu? Var, Allah razı olsun maaşlarımızı hiç aksatmadılar. Hep zamanında verdiler. Yemekleri de iyi yani, iyi yönleri de var. Yok dersek nankörlük ederiz. YİD: Bizler müsaadenizi isteyelim. Mücadeleniz bizimde mücadelemizdir. Elimizden geldiğince sizlere destek olmaya çalışacağız. Sizlere başarılar dileriz. İşçiler: Sizlerin desteği bizim için önemli, bu direnişimizi kamuoyuna ne kadar çok duyurursanız, bize o kadar çok destek sağlamış olursunuz. İşçilerin birliği sermayeyi yenecek! Zafer direnen işçilerin olacak! 30.10.2014 Aralık 2014 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
Ü
ÜLKER’DE İŞÇİ KIYIMI
5
İŞTEN ÇIKARILAN İŞÇİLER BELEDİYE’YE YÜRÜDÜ
Aralık 2014 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
M
6
ersin’de 30 Eylül’de işten atılan Belediye işçileri eylemde. DİSK Genel İş Sendikası önünde bir araya gelen işçiler, “Kocamaz şaşırdı bizi yola taşırdı!, Direne direne kazanacağız!” sloganları eşliğinde Büyük Şehir Belediyesine yürüdü. İşçilerin eylemine DİSK Genel Başkanı Kani Beko’da katılmıştı. Sivil toplum örgütleri, KESK bileşenleri ve Türk İş’e bağlı Yol İş ve Kristal İş sendikaları da destek sunmuştu. Yürüyüş boyunca taşeron sistemine ve Soma ve Ermenek’teki iş cinayetlerine de vurgu yapan işçiler, “Biz bankamatikten para çekenler değil alın terimizle çalışanlarız” diye tepkilerini dile getirdiler. 30 Eylül’den bu yana 2000 işçinin işine son verildiğini dile getiren Genel İş sendikası Genel Sekreteri Vakkas Kılınç, “Atılan işçiler iş olmadığı için değil, Belediye Başkanı Kocamaz’ın kendi yandaşlarını işe almak için bu işçileri sokağa attığını” sokakta yürüyen Mersin halkına duyurmaya çalıştı. Eylemde iş cinayetlerine dikkat çeken işçiler, “Soma’da, Ermenek’te, Isparta’da öldürül-
dük, Büyükşehirde İşten atıldık yaşarken Ölüyoruz.” “Soma’da Ermenek’te Isparta’da Bartın’da, Zonguldak’ta olan iş kazası değil, işçi katliamıdır ölümlere sessiz kalma!” “Müjde… Artık İşçi Ölümlerinde dünya birincisiyiz haberin var mı? İşçi haklarında sondan birinciyiz” dövizleri taşıdılar. Büyük Şehir Belediyesine yaklaşıldığında Polis bir Toma ile Belediye önünde yoğun güvenlik önlemi almıştı. İşçileri Belediye önüne almak istemeyen polisle görüşme sonucu, polis biraz geri çekildi. Burada kamuoyuna basın açıklamasını Kani Beko yaptı. Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz’ın ilk icraatının 1893 işçiyi işten çıkarmak olduğunu belirten Kani Beko: "Daha dün Soma’da 301 madenci arkadaşımızın yaralarını sarmadan, İstanbul Torunlar inşaattan acı bir haber aldık. Burada 10 işçi arkadaşımızı maalesef kaybettik. Daha sonra Ermenek’ten aldığımız acı bir haber üzerine DİSK üyeleriyle beraber Ermenek’e gittik. Ermenek’te 18’e yakın arkadaşımızın hala madenlerde olduğunu ve onlara
ulaşılamadığını maalesef Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’dan öğrendik. Orada gördüğüm gerçekten çok hummalı bir çalışma var. Oraya çevre büyükşehir belediyelerinden gelen kurtarma ekipleri de var. Devlet erki de orada. Kendilerine orada teşekkür ettim ama ’Bu yapmış olduğunuz çalışmaları keşke madenler açılmadan önce yapmış olsaydınız burada 18 işçi arkadaşımız bu madenlerin altında kalmamış olsaydı daha anlamlı olurdu’ diye söyledik" dedi. " TA ŞE RON SİST E M OL DU KÇ A ÖLÜ M L E R DEVAM EDER!" Taşeron sistemi olduğu sürece işçi ölümlerinin devam edeceğini vurgulayan Beko, "2002 yılından bugüne kadar 14 bin 500 işçi arkadaşımızı iş kazalarında kaybettik. 10 binlerce kardeşimiz sakat kaldı ve binlercesi yaralandı. Dilerim bundan sonra bu iş kazalarını görmeyiz, işçi arkadaşlarımız işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri alınır, sağlıklı bir şekilde çalışırlar. Bizler Mersin Büyükşehir
Belediyesi’nden aldığımız kararları zaman zaman değerlendirdik. Ben 30 yıldan bu yana belediyelerde çalışan, sendikacılık yapan bir arkadaşınızım, ama Cumhuriyet tarihinde hiçbir yerde yaşanmamıştır 2 bine yakın Mersin Büyükşehir Belediyesi’nden işten atılan bu arkadaşlarımız bunları hak etmemiştir. Burada yaşanan bir sosyal cinayet vardır. Bu arkadaşlarımız iş başı yapıncaya kadar DİSK ve Genel-İş Sendikası olarak bedeli ne olursa olsun biz mücadelemize demokratik bir şekilde devam edeceğiz" şeklinde konuştu. “Biz hanlar, hamamlar saraylar değil, işimizi, ekmeğimizi geri istiyoruz. Atılan işçiler geri alınsın” denilen basın açıklamasında, işçilerin birliğine ve halkların kardeşliğine vurgu yapıldı. Sermaye ve onun düzeni var olduğu sürece bu iş cinayetleri ve işçi kıyımları son bulmayacaktır. Bu düzenin gerçek alternatifi, işçilerin emekçilerin iktidarı olan demokratik halk iktidarıdır. Bu iktidar ancak işçilerin emekçilerin devrimi ile gerçekleşecektir. Yeni İşçi Dünyası/Mersin 06.11.2014
İŞÇİ KATLİAMLARINA KARŞI AVCILAR’DA BASIN AÇIKLAMASI Demokratik kitle örgütleri ve çeşitli siyasi partilerin katılımıyla Avcılar Marmara caddesinde Ermenek ve İsparta’da yaşanan işçi katliamlarını protesto eden bir yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirildi. Marmara caddesinin başında bir araya gelen yaklaşık 250 kişilik kitle saat 19.30 da yürümeye başladı. ‘‘Soma! Torunlar! Ermenek!... Sorumlusu hükümet! Avcılar emek ve demokrasi güçleri’’ Yazılı pankartın taşındığı eylemde birçok demokratik kitle örgütü ve siyasi parti de kendi flamalarıyla (BDSP, KÖZ, SYKP, YDİ ÇAĞRI, HALK EVLER İ, ÖDP, PARTİZAN, EĞİTİM SEN, HTKP vb) eyleme katıldı. Sloganlar atarak havuza kadar gelen kitle basın metnin okunmasından sonra dağıldı. Okunan basın metninde şunlar ifade edildi: “AKP hükümetinin, muhafazakarlık ve din ile örtülü neoliberal, baskıcı, oteriter vahşi kapitalizim uygulamalarının sıklaştığı bir dönemden geçiyoruz. Soma’dan sonra ermenek artık sözün bittiği yerdeyiz. Soma’daki 301 işçi cinayetinin acıları bitmeden ve hükümet hiçbir sorumluluk üstlenmeden torba yasa ile ‘‘Madenciye müjde’’ haberleri verirken, müj-
denin ne olduğu ermenek’te ortaya çıktı. Hiçbir denetime tabi olmayan, uzun mesai saatlerinde çalışmanın dayatılması, sendikalaşmanın önünün fiilen ve hukuki pek çok yönden kesilmesi, güvencesizliğin ve taşeronluğun yaygınlaştırılması sonucunda ülkemiz bir işçi mezarlığına dönüşmüştür. Maalesef bugün Isparta’nın yalvaç ilçesi yakınlarında insanlık dışı yöntemlerle taşınan, çoğu kadın 17 mevsimlik işçi kaza diyemeyeceğimiz bir olay sonucu hayatını kaybetmiştir. Çalışma koşulları kölelik düzenini aratmayan, hiç bir sosyal güvenceleri olmaksızın, çok düşük ücretlerle ve uzun sürelerle çalışmaya zorlanan, çoğu zaman kentlere bile sokulmayarak en kötü ko-
şullarda barındırılan mevsimlik tarım işçilerinin yaşadığı bu facia ne ilk nede sondur. Yıllardır ısrarla işçi sağlığı ve güvenliğinin bir kamu hizmeti olmaktan çıkarılmasının ölümlere davetiye çıkarmak olduğunu açıkça söylememize rağmen, bu alanı sermayenin insafına terk etmekten geri adım atmayan, hatta bu ölümlerin birinci derecede sorumlusu olan taşeronluk sistemini daha yaygın ve kalıcı hale dönüştürecek yasalar hayata geçiren cumhur-başbakana soruyoruz: Daha kaç işçinin ölümünü seyredeceksiniz? Daha kaç işçinin canını hiçbir önlemin alınmasını denetlemeden. Önlem almayanlara yaptırım uygulamadan işin fıtratına havale
edeceksiniz? İşçileri emekçileri bir yandan açlığa, bir yandan borç batağına, diğer bir yandansa ise ölüm çukurlarına iten bu koşullar görüldüğü gibi her geçen gün daha da ağır hale gelmektedir. Ücret, sosyal güvenlik hakları, kıdem tazminatı, bugüne kadar yoğun mücadeleler ile kazanılan tüm hakları lağveden soygun düzeni hızla sürdürülmekte, emekçilere 19. Yüzyıl kölelik koşullarında güvencesiz ve yarınsız bir çalışma yaşamı dayatılmaktadır. Emekçilerin birikimlerine el koyarak, ağır vergilerle toplanılan kaynaklar bugün bir kez daha savaşın, sömürünün, rantın ve gerici-muhafazakarlığın tesis edilmesine, kentlerimizin ve doğamızın talanına aktarılmaktadır. Biz emekçiler! Daha fazla can vermemek için, yarattığımız pastadaki payımızı almak için, insanca eşitözgür-demokratik bir yaşam için tüm emek ve demokrasi güçlerini mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz. Hükümeti acilen yaşanan iş cinayetlerinin sorumluluğunu üstlenmeye ve işçi katliamlarını durdurmaya çağırıyoruz.” 31.10.2014
Mevsimlik tarım işçileri en kuralsız-denetimsiz-keyfi koşullarda çalıştırılan en yoğun işçi kitlesidir. Barınma koşullarından keyfi ücret belirlemelerine, ulaşımdan beslenmeye ve aslında yaşamlarının bütün olarak altüst oluşlarına kadar, kelimenin gerçek anlamıyla kölelik koşullarında çalışırlar. Daha çok çadırlarda kalan işçiler, kimi zaman ısınmak için yaktıkları ateşin çadırı tutuşturmasıyla, kimi zaman da kamyon kasala-
rında, küçücük mi nibüslerde t a şı n ı rla rken yaşanan trafik kazalarında hayatlarını kaybederler. Bir midibüste 45 ya da daha fazla sayıda insanın taşındığı koşullarda ölümler kitleselleşir! S a b a h erke n s a at le r i nde elma bahçesinde çalışan işçileri Isparta'nın Yalvaç ilçesinden Gelendost’a götüren midibüsün kaza yapması sonucu 18 işçinin hayatını kaybetmesi, 27'sinin de yaralanması gibi... 26 kişilik midibüse 46 kişi işçiyi biraz daha kar etme düşüncesi bindirirseniz, o kaza değil artık cinayettir ve hesabı verilmedir. Bu cinayet yük fazlalığı nedeniyle mi-
dibüsün frenlerinin patlamasıyla yaşandı. Basına yansıyan bilgilere göre eski model midibüs kaza yerine 1 kilometre kala rampa çıktıktan sonra inişe geçti, bu sırada yük fazlalığından dolayı freninin patlaması sonucu kontrolden çıktı. İşçi sınıfının en güvencesiz bölüklerini oluşturan tarım işçileri, aynı zamanda sınıfın en korumasız kesimleri olan kadın ve çocuk emeği istihdamı üzerinden yükseliyor. Bugün Yalvaç'ta hayatını kaybeden, yaralanan işçilerin de ezici bir çoğunluğu kadınlardan oluşuyor! Sadece hayatlarını kaybetmekle kalmıyorlar bunun yanı sıra, Kuzey Kürdistanlı mevsimlik tarım işçilerine uygulanan faşist saldırı ve uygulamalar da çabası oluyor. Daha dün Antalya-Serik ilçe-
sinde çalışan Şırnak’tan gelen mevsimlik tarım işçileri, ırkçıfaşist bir grubun saldırısına uğruyor. 200 kişilik faşist grubun saldırılarından korunmaya çalışan çocuk ve kadınlardan oluşan 100 kişilik mevsimlik tarım işçisi, boş fabrikaya sığınmak zorunda kalıyor. Faşist grup tarım işçilerinin kaldığı çadırları yakma girişiminde bulunuyor. İşçilere saldıran faşist gruba müdahale etmeyen polis, tarım işçilerinden bazılarını gözaltına aldı. İşçilerin maruz kaldığı bu cinayet ve ırkçı faşist saldırıların sorumlusu kapitalist sistem ve onun devletidir. Bu kapitalist sistemi işçi ve emekçiler, devrimle yıkıp kendi iktidarları olan demokratik halk iktidarını kurmadan bu katliamlar ve ırkçı saldırılar son bulmayacaktır. 31.10.2014
Aralık 2014 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
MEVSİMLİK HAYAT
7
Kısa... Kısa... BİR YILDA İŞ CİNAYETLERİNDE ÖLEN KADIN SAYISI 122
A
ntalya-Burdur otoyolundaki Organize Sanayi Bölgesi’nde meydana gelen kazada 15 kadın işçinin hayatını kaybetmesinin ardından İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, bir açıklama yayımlayarak 2014 yılında en az 1676 işçinin yaşamını yitirdiğini ve bunlardan en az 122’sinin kadın olduğunu açıkladı.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi Antalya’da arızalı kazanın patlaması sonucu 2 kadın işçinin yaşamını yitirmesinin ardından bir açıklama yayımladı. Açıklamada 2014 yılında tespit edilebildiği kadarıyla 122 kadın işçinin yaşamını yitirdiği belirtilirken iş güvenliğinin hiçe sayıldığı ifade edildi.
BEDAŞ’TA İŞTEN ATILAN ENERJİ-SEN’Lİ İŞÇİLER ENERJİ ZİRVESİNDE EYLEM YAPTI
İ
stanbul’da, 99 gündür BEDAŞ işyerinde işten atıldıkları için direnişte olan Enerji-Sen üyesi 26 işçi, emperyalistlerin, bölgedeki işbirlikçi devletlerin enerji bakanlarının, “enerji devi” olarak adlandırılan şirketlerin Atlantik Konseyi Enerji ve Ekonomi Zirvesi’nde eylem yaptı. İstanbul Tarabya’daki The Grand Tarabya Otel’de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, ABD Enerji Bakanı Ernest Moniz, İk lim ve Enerji ’den Sorumlu AB Komisyonu üyesi Miguel Arias Canete’nin de ka-
diye slogan attı. İşçilerin 2,5 aydır görüşme talebine cevap vermeyen bakanlık tıldığı, 6. Atlantik Konseyi Enerji işçilere 3 Aralıkta randevu verdi. ve Ekonomi Zirvesi’ne, işçiler ‘enerji işçilerinin olmadığı ve işçilerin sorunlarının konuşulmadığı enerji zirvesi yapılamaz’ diyerek içeri girmek istedi. Saat 09.00’da otel önüne gelen işçiler Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ile görüşmek istedi. Otelin önünde, ‘BEDAŞ’ ta Can Güvenliği İstedik, İşten Atıldık, İşten Atılan İşçiler Geri A lınsın” diye pankart açan Enerji-Sen’li işçiler, ‘BEDAŞ Soma Olmayacak”, ‘BEDAŞ Ermenek olmayacak”, ‘İşimizi Geri İstiyoruz”
ENERJİ VE MADEN İŞÇİLERİ ÖZELLEŞTİRMEYE KARŞI YÜRÜDÜ
İşçiler işten atılan 26 arkadaşlarının yeniden işe alınmasını istiyorlar.
İŞTEN ÇIKARILAN NESTLE İŞÇİLERİ AÇLIK GREVİNDE
Aralık 2014 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
H
8
M
uğla’nın Milas ilçesinde enerji ve maden işçileri özelleştirmeye karşı yürüyüş düzenledi. Siyasi partilerin ve kitle örgütlerinin destek verdiği yürüyüş sonrası özelleştirmelerin durdurulması çağrısı yapıldı. Özelleştirmelere karşı 430 gündür çeşitli eylemler yapan Milas Yeniköy ve Yatağan Termik santrallerinde çalışan enerji işçileri ile kömür ocaklarından gelen madenciler, Milas’ta eylem yapma kararı aldı. Üçyol Kavşağı’nda toplanan
işçiler, buradan yürüyüşe geçti. Halilbey Bulvarı’ndan yürüyüşe geçen enerji ve maden işçilerine, bazı siyasi partiler ile kitle örgütü temsilcileri ve üyeleri ile halk da destek verdi. Yürüyüşte “Dişe diş kana kan sattırmayız Erdoğan!”, “Sermayenin itleri sattırmayız KİT’leri!”, “Birlik mücadele zafer!”, “İşçi gençlik el ele mücadeleye!”, “Asla teslim olmayacağız!”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”, “Her yer Milas, her yer direniş!” sloganları atıldı.
ak-İş’e bağlı Ö z G ı d aİş’in yönetimle yaptığı işbirliğinin ardından işten atılan Nestle işçileri Nestle’nin Maslak’taki merkezi önünde açlık grevine başladı. Haziran ayınd a n H a k-İ ş ’e bağlı Öz Gıda-İş yönetiminin patronla imzaladığı sözleşmenin ardı ndan ha ksı z yere işten çıkarılan Nestle işçileri, sendikaları Tek Gıda-İş ile fabrika önünde direnişe başladı. Aylardır fabrika önünde direnişi sürdüren işçiler Nestle Patronunun talepleri yanıtsız bırakması karşısında açlık grevine başladı. Haksız yere
işten çıkarıldıklarını açıklayan Nestle işçileri ellerinde ‘çocuklarımız için direneceğiz’, ‘iş emek yoksa barış da yok’ yazılı dövizlerle İstanbul Maslak’ta açlık grevini sürdürüyor
ARMSAN’DA DİRENİŞ
M
İ
anisa’nın Soma İlçesi’nde, Soma Kömür İşletmeleri A .Ş’ye ba ğ l ı Işı k la r Maden Ocağı’nda çalışan işçilerden 28’i işten çıkarıldı 301 madencinin öldüğü facianın meydana geldiği Eynez Ocağı’nı da
çalıştıran Soma Kömür İşletmeleri A.Ş’ye bağlı Işıklar Maden Ocağı’na sabah vardiyasına giden işçilerin içinde bulunduğu otobüsler, ocak girişine 8 kilometre kala durduruldu. Otobüslerde ismi okunan 28 işçiye işten çıkarıldıkları bildirildi.
stanbul Ümraniye’de Kurulu bulunan silah sanayinde üretim yapan Armsan fabrikasında çalışan işçiler Birleşik Metal İşçileri Sendikası’na üye oldular. 28 Ekim’de sendika Çalışma
Bakanlığı’ndan yetki aldı. Sendikal örgütlenmeyi öğrenen patron 7 işçiyi işten çıkardı. 6 Kasım Perşembe günü işten çıkarılan işçiler fabrika önünde direnişe geçti. İşçilerin direnişi sürüyor.
BEDAŞ’TA DİRENİŞ SÜRÜYOR
DANONE İŞÇİLERİ ÇADIR KURDU
İ
T
şçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınması ve işten atılan arkadaşlarının işe geri alınmasını istedikleri için işten atılan EnerjiSen üyesi 26 işçinin d i re n i ş i BE DA Ş Avcılar dağıtım şirketi önünde sürüyor. C L K (C e n g i z Limak-Kolin) ortaklığıyla yönetilen BEDAŞ’ta, işçiler üzerindeki baskılar yeni değil. DİSK’e bağlı Enerji-Sen’in BEDAŞ’ta örgütlenmesini istemeyen patronlar, özellikle son dönemlerde işçiler üzerindeki baskılarını giderek arttırdı. İşçilerin temel talepleri şunlar: -İş güvenliği ve sağlığıyla ilgili gerekli önlem ve çalışmaların ya-
pılması, koşulların iyileştirilmesi. -Atılan işçilerin geri alınması. -Sendikalaşma önündeki engellerin kaldırılması, baskılara son verilmesi -İşten atmaların durdurulması. -Sendikalar arasında fark yaratılmaması, TİS sonunda doğan haklardan tüm işçilerin eşit olarak yararlanması.
ek Gıda-İş Send i k a sı’n ı n t a l e pl e r i n i k a rşı la ma ma sı ü z erine istifa ederek DİSK’e bağlı Gıda-İş Sendi kası’na üye olan Danone işçileri, patronun Gıda-İş’in hazırladığı sözleşme taslağını kabul etmemesi üzerine fabrika önünde direniş çadırı kurdu. Çadır kurmanın yanı sıra işe geç başlama ve geç çıkma, sakal bırakma ve yemek boykotu gibi eylemler yapan işçiler, toplusözleşme imzalanana kadar mücadelelerini sürdürmekte kararlı. Patronun ise direnişi kırmak için işten atmakla tehdit etti-
ğini anlatan işçiler, şunu söyledi: “Patron 30 kişilik bir liste hazırlamış. Bunlardan yirmisi gönüllü olarak çıksın yoksa ben çıkaracağım diyor.” İşçiler baskılara rağmen mücadelelerini sürdürmekte kararlı.
ICF DİRENİŞİ 100 GÜNÜ GERİDE BIRAKTI
İŞÇİLER İNTİHAR ETMEK İSTEDİ
E
G
sk işehir Isı Cihazları Fabrikasında DİSK Birleşik Metal-İş’e üye oldukları için işten atılan işçiler, 100 gündür fabrika önünde kurdukları çadırda direnişlerini sürdürüyor.
Direnişin 100. gününde Disk Bölge Temsilcisi Bayram Kavak ve işten atılan ICF işçileri fabrika önündeydi. İşçiler sendikalaşmakta kararlı olduklarını vurguladı.
aziantep Havalimanı yolu üzerindeki Yeşilvadi toplu konutlarında çalışan 15 işçi, taşerondan paralarını alamadıkları gerekçesiyle toplu intihar girişiminde bulundu. Ga zia ntep’ i n Gü zelvadi Mahallesi’nde yapımı devam eden konutlarda çalışan işçiler 6 aydır paralarının ödemediğini iddia ederek eylem yaptı. Binaların çatısına çıkıp eylem yapan ve aşağıya inşaat malzemeleri atan yaklaşık 15 kişi paralarının ödenmemesi halinde toplu olarak intihar edeceklerini söylediler. İnşaatın elektrik işini yapan taşeron firma sahibi Abdülselam
Cengiz, 6 aydır işçilere ödeme yapamadığını ve karşılarında muhatap bulamadıklarını ileri sürerek, "Bizi oyalıyorlar, kimse de bize kulak vermiyor. Bu inşaat başladığında 400 işçi çalışıyordu, ödeme yapılamadığı için 250 işçi işten çıkarıldı. Buradaki işçiler evlerine para götüremiyor, bu mağduriyetin giderilmesini istiyoruz" dedi. 20.11.2014 Kaynak: sendika.org, evrensel. net
Aralık 2014 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
SOMA’DA 28 MADENCİ İŞTEN ÇIKARILDI
9
UMUDA YOLCULUK FACİA İLE SONUÇLANDI İ
stanbul Boğazı çıkışında bir facia yaşandı. İstanbul Boğazı’nın Karadeniz ç ı k ı şı nd a bu lu na n Ru mel i Feneri’nin açıklarında ve içinde çok sayıda göçmenin bulunduğu tekne battı. Sabahın ilk ışıklarıyla avlanmaya çıkan balıkçılar alabora olan tekneyi, etrafındaki cesetleri ve hayatta olan az sayıda göçmeni buldu. Arama kurtarma çalışmaları bundan sonra başladı. 7-8 kişilik olduğu tahmin edilen küçük bir tekneye 40’ın üzerinde insan doldurulmuştu. Teknedeki çocukların bir kısmına yetişkinlerin kullandığı, kendilerine büyük gelen can yelekleri, bir kısmına Çin malı ‘şişme’ can yelekleri verilmiş, fakat bunlar pek işe yaramamıştı. Ölenlerin çoğu çocuk. İstanbul Valiliği: “18.00 itibariyle 6 kazazede sağ olarak kurtarılmış, 24 kazazedenin cansız bedeni denizden alınmıştır.” Açıklaması yaptı. Kayıp 13 kişi aranıyor. Afgan mülteciler Florya sahilinde 12 metrelik Torun isimli tekneye bindirildiler. 7’si kadın, 12’si çocuk, 23’ü yetişkin erkek tam 42
kişiydiler. Avrupa ’ya gitmek istiyorlardı. Kendilerini Romanya’ya bırakmayı vaat eden insan tacirlerine kişi başı 7 bin Euro ödemişlerdi. Gece yarısı tekne hareket etti. İsta nbu l Boğa zı’nı aşara k Karadeniz’e açılan, Romanya’ya gitmek üzere burnunu batıya çeviren tekne, saat 05.00 sıralarında gelen büyük bir dalgayla, Rumeli Feneri’nin yaklaşık 3 deniz mili açığında alabora oldu. Saat 05.30’da avdan dönen balıkçılar denizin üzerindeki cesetleri fark etti. Durumu telsizle Sahil Güvenlik’e bildirdiler. Sahil Güvenlik teknesi gidip bölgeyi
kontrol etti ancak bir şey göremedi. Geri döndü. Balıkçı tekneleri saat 07.30’da denizin üzerinin cesetle dolu olduğunu fark etti. İlk etapta 6 kişi sağ olarak kurtarıldı. Hepsi yetişkin erkeklerdi. Üzerlerinde can yeleği vardı. Telsiz çağrıları üzerine olay yerine hemen Sahil Güvenlik ve Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü botları sevk edildi. Sonra 24 kişinin cesetlerine ulaşıldı. Cesetler can yelekleri nedeniyle suya gömülmemişti, hepsi soğuk suda donarak ölmüşlerdi. Hava aydınlandıktan sonra facianın boyutları daha net ortaya çıktı. Denizin yüzeyi kayıp insanlardan arta kalan eşyalar ile
doluydu. (radikal.com.tr) Savaşlardan, yoksulluktan, etnik çatışmalardan vb. kaçan insanlar; emperyalist metropollere gitmek için yola düşüyor. İnsan tacirlerine binlerce Dolar, Euro veriyorlar. Yolculuk birçok durumda ölümle sonuçlanıyor. Kötü teknelere, gemilere kapasitesi üzerinde tıkış tıkış bindirilen çocuk, kadın, erkek insanlar; yolda teknelerin, gemilerin batması sonucu yaşamlarını yitiriyor. Umuda yolculuk ölümle sonuçlanıyor. İnsanların yerini, yurdunu terk ederek, insan tacirlerine binlerce Dolar, Euro vererek, kötü koşullarda yola çıkmalarının nedeni, sorumlusu emperyalist dünya sistemidir. Dünyadaki savaşların, etnik çatışmaların, yoksulluğun, sömürünün, çevre talanın vb. sorumlusu emperyalizmdir. İnsanların insanca yaşayacağı, yoksulluğun, sömürünün, dil, din, renk ayrımının olmadığı bir dünyada; umuda yolculuk da olamayacaktır. Ye n i dü ny a s o s y a l i z m l e yaratılacak! 04.11.2014
25 KASIM KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI MÜCADELE GÜNÜ!
Aralık 2014 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
ŞİDDETE KARŞI ÖRGÜTLÜ MÜCADELEYE!
10
25 Kasım; Kadınlara yönelik şiddete karşı mücadele günü. 25 Kasım’ın tarihsel kökleri 1960’lı yıllara dayanıyor. 25 Kasım 1960 yılında Dominik Cumhuriyetinde faşizme karşı mücadele eden üç kız kardeş, “Mi-rabel Kardeşler”, o dönemin Trujilo diktatörlüğü tarafından tecavüz edilerek vahşice katledildiler. Katledilmelerinden günler önce Trujilo, “ülkede iki tehlike var. Kilise ve Mirabel kardeşler” şeklinde bir açıklama yapmıştı. Patria, Minerva ve Maria Teresa, faşizme ve erkek egemen sisteme karşı hayatları pahasına yürüttükleri mücadelede tüm dünyada kadına yönelik şiddete karşı mücadelenin sembolü haline geldiler. Bizler, erkek egemen emperyalist-kapitalist bir sistemde yaşıyoruz. Bu sistemde kadınlar sistematik olarak aşağılanıyor, taciz ve tecavüze uğruyor, katlediliyor. Türkiye artık kadınlar için bir katliamlar ülkesi haline geldi. Neredeyse her gün bir kadın çeşitli gerekçelerle erkekler tarafından
katlediliyor. Kadın katliamları artık kanıksanmış, hayatın akışının bir parçası gibi görülmeye başlanmış durumda. 2014 yılının ilk 10 ayında 235 tane kadın öldürüldü. Bu kadınların bir kısmı güya devletin koruması altındaydı. Devletin, kadına yönelik şidde te göz yumması, pratikte bu şiddetin önlenebi l me si için gerekli tedbirleri a l m a m a s ı ve kadın katillerine uygu¬lanan ceza indirimleri aslında gösteriyor ki kadınlar değil, kadınları katledenler devletin koruması altında! Yanı başımızda Kürtlere karşı bir savaş daha y ürütülüyor. Şengal’de faşist çetelerin eline ge-
çen Ezidi kadınlara her türlü zulüm uygulandı. Kadınlar köle pazarlarında satışa çıkarıldı. Emperyalistlerin ve onların işbirlikçilerinin besleyip büyüttüğü İslamcı faşist İŞİD çeteleri şimdi de Kobane’de Kürt halkına karşı barbarca katliamlar gerçekleştiriyor. Koba¬ne ise bu katliamlara karşı büyük bir direniş ve mücadele ile karşı koyuyor. Bu mücadelede kadın gerillalar da en ön saflarda yer alarak büyük bir direniş sergiliyorlar. İslamcı faşist güçlerin Kobane’de Kürt halkına karşı yürüttüğü barbarca katliamların ve yok etme politikasının bedelini yine işçi ve emekçi kadınlar ödüyor. Bu saldırılardan kaçıp canını
kurtarmak isteyen yüz binlerce kadın ve çocuk yine göç yollarında! İşçi ve Emekçi Kadınlar! Tüm bu haksız savaşların, ayrımcılığın ve kadın katliamlarının kaynağı erkek egemen kapitalist-emperyalist düzendir. Bu düzen yıkılmadıkça, bu gidişe dur denmedikçe bu zulüm devam edecektir. Sokağa çıkıp Kürt kadınlarının, Kobane halkının yanında olduğumuzu haykırmamız, bize reva görülen şiddet dolu düzene karşı öfkemizi haykırmamız gerekiyor! Çünkü bu gidişe dur diyecek olanlar biz işçi ve emekçi kadınlarız. Bizim devrim ve sosyalizm için yürüteceğimiz örgütlü mücadele bu gidişatı durdurabilir ancak! Bu bilinçle daha fazla mücadele içinde yer almamız, daha fazla ses çıkarmamız gerekiyor. Yaşasın Kadınların Örgütlü Mücadelesi! Yaşasın Kobane Direnişi! Kahrolsun Erkek Egemen Düzen!
25 KASIM YAKLAŞIRKEN… Bilindiği üzere 25 Kasım kadınlara yönelik şiddete karşı uluslararası alanda dayanışma ve mücadele günü olarak kabul edilmiş bir gündür. Dünyanın her yerinde olduğu gibi bizler de her zaman ama özellikle 25 Kasım’da biz kadınlara yönelen şiddetin her türüne karşı dur demek için alanlara çıkıyoruz. Gücümüz elverdiğince çeşitli araçlarla bu sorunu bilince çıkarmaya çalışıyoruz. Şiddetin her türüne karşı diyoruz, çünkü şiddet tek başına kaba kuvvet anlamına gelmez. Şiddetin, ekonomik, psikolojik, fiziksel, cinsel vb. farklı boyutlarda çok çeşidi vardır. Ve bu şiddet yalnızca aile bireyi olan erkeklerden doğru değil, patronlardan, dışarıdaki herhangi bir erkekten ya da bizzat devletten gelebilir. Ülkelerimizde başını feminist grupların çektiği kadın hareketi son yıllarda daha bir görünür hale geldi. Bu hareketin zorlamasıyla kadına yönelik şiddet daha fazla gündem olmaya başladı. Kadınlar şiddet davalarına müdahil olarak bu davaların takipçisi olmaya başladılar. Her alanda olduğu gibi yargı alanında da var olan erkek egemen anlayış, şiddet davalarından
çıkan kararlarda etkinliğini gösteriyordu. Şiddet gören kadın mahkemede daha en başından mahkum edilirken, şiddet uygulayan erkeğe tahrike kapılmış masum adam gözüyle bakılır, genelde iyi halden ve tahrik unsurundan kaynaklı ya çok az ceza verilir ya da kişi ceza bile almadan kurtulurdu. Kadınların mücadelesinin etkisiyle tek tük de olsa kimi davalarda şiddet uygulayan erkeğe daha ağır cezalar verilmeye başlandı. Birçok halde şiddet olayları mahkeme evresine bile varamıyor. Erkek egemen anlayış devletin her kademesine sinmiş durumdadır. Örneğin karakollar. Buralar şiddet gören kadınlar için güvenlik merkezleri değil biz kadınlara uygulanan şiddeti “barıştırma” yoluyla meşrulaştıran yerlerdir adeta. Şiddete uğrayan bir kadının ilk olarak başvurduğu bu kurumlarda genelde kadınlar kocaları ile “barıştırılıp”, olur böyle şeyler aile arasında denilip evlerine geri yollanır. Geçtiğimiz aylarda bir kadın cinayetini konuştuk… Ferdane Çöl adındaki bir kadın boşanmak üzere olduğu kocası tarafından tehdit edildiği ve şiddet gördüğü için karakola gidip şikayette bulunuyor. Tabi ilgilenilmiyor.
Tehditler devam ettiğinden kadın karakola gitmeye devam ediyor, mahkemeye başvuruyor ve koruma kararı alıyor. Buna rağmen tehditler devam ettiğinden ve koruma kararına rağmen polis tarafından hiçbir önlem alınmadığından kadın karakola gitmeye devam ediyor. Bunun üzerine bir polis kadına “her gün geliyorsun ölsen de kurtulsak” deyip kadını evine yolluyor. Ve kadın kocası tarafından öldürülüyor. Bu, polislerin bu konuya karşı duyarsızlıklarının bir göstergesidir. Devletin polisleri, sözde güvenlik kuvvetleri, kadına yönelik şiddetin uygulayıcılarıdır da aynı zamanda. Şiddet buralarda sistematik olarak uygulanan bir yıldırma taktiğidir. Kadına yönelik şiddet meselesi yalnızca belli bir kültürün ya da belli bir sınıfın sorunu değildir. Dünyanın en ileri ülkelerinde dahi, boyutları farklı da olsa kadınlar şiddete maruz kalabiliyorlar. Dünyanın bir köşesinde kadınlar köle olarak alınıp satılırken, bir başka ülkesinde tecavüze uğruyor, dayak yiyor ya da iş yerinde baskı görüyordur. Bu örneklerdeki şiddetin boyutları farklı da olsa her biri birer şiddet biçimidir. Bizler
sınıfsal konumlarımız dışında, sırf kadın olmamızdan kaynaklı şiddetle yüz yüze geliyoruz. Diğer yandan şiddet, özellikle de biz kadınlara yönelik şiddet kapitalist emperyalist sistemin ayrılmaz bir parçasıdır. Bu sistemin temel ayaklarından birisidir. Kapitalist devletlerin politikalarıdır şiddet. Sistem içi mücadele ile bu şiddetin boyutları daraltılabilir ama şiddeti ortadan kaldırmak bu sistemde mümkün değildir. Bu sorun sisteme karşı mücadele ile birlikte ele alınması gereken bir sorundur. Kuşkusuz kapitalist emperyalist sistem alaşağı edildiğinde biz kadınlara yönelik şiddet bir anda ortadan kalkacak değildir ama artık devlet politikası olmaktan çıkacak ve bu şiddetle mücadele etme işi bizzat devletin sorumluluğu olacaktır. Bu yüzden biz kadınlar devrim saflarında yerimizi almalıyız. Bu sistem bize sadece daha fazla şiddet ve baskı verebilir. Bu karanlıktan kurtulmak bizlerin elinde… Gelin bu 25 Kasım’da sokaklara çıkalım ve şiddetsiz bir dünya isteğimizi haykıralım. Devrim mücadelesinde yerimizi alalım. Yaşasın kadın dayanışması! 21.12.2014
2
0 Kası m Perşembe g ünü Birleşik Metal İş Sendikası, toplu iş görüşmeleri kapsamında giderek artan vergilerden dolayı geliri gün geçtikçe azalan milyonlarca işçi ve emekçinin durumuna dikkat çekmek için; Bilecik, Mersin, İzmir, Mudanya, Gebze, Eskişehir, Kocaeli, Çorlu Vergi Daireleri önünde basın açıklamaları yaptı. Mersin Vergi Dairesi önünde yapılan eylemde basın açıklamasını Birleşik Metal İş Anadolu Şube Başkanı Rasim Gündal okudu. “Bir yanda sefalet ve onurun, diğer yanda zenginlik, yolsuzluk ve ahlaksızlığın biriktiği bir sistemin tahakkümü altında yaşıyoruz.” sözleriyle başlayan basın açıklamasında vergideki adaletsizliğe dikkat çekilerek, geliri artmadan vergisi artan ve bu temelde geliri gün geçtikçe azalan milyonların durumuna vurgu yapıldı. Gelirlerin farklı olmasından dolayı, gelir dağılımının daha da bozulmasına neden olduğu, bu temelde yoksulluğumuzun nedeni sadece sermaye değil, ona hizmet etmeye kendini adamış siyasal ik-
tidarların da olduğu vurgulandı. “100 binin üzerinde metal işçisi insanca yaşamak ve çalışabilmek için yeni bir toplu sözleşme sürecinde uyuşmazlık aşamasına geldiler. Metal işçilerinin gerçek temsilcisi DİSK-Birleşik Meta- İş sendikasıdır. DİSK-Birleşik Metal-İş toplu sözleşme teklifinde vergi adaletsizliğine karşı bir teklif getirmiştir. Teklifin özü, işçilerden yüzde 15’in üzerinde vergi kesintisi yapılmamasıdır. Çünkü adaletsiz vergi sistemi işçilerin sermayenin sömürüsüne ek olarak devletin de bu sö-
mürüye ortak olması demektir. Bu sistem işçileri her geçen gün yoksullaştırmaktadır. Bütçe görüşmeleri süren parlamentoya ve siyasal iktidara sesleniyoruz: Ücretlerden kesilen vergileri kümülatife göre değil, aylık gelire göre ve yüzde 15 oranını aşmayacak şekilde düzenleyin.” BMİS vergi kesintilerinin yüzde 15 ile sınırlandırılmasını, bunun üzerinde kalan kısmın işverenler tarafından üstlenilmesini önermektedir. BMİS’nın bu talebine, patronların sendikası MESS’in cevabı “talep yüksek” oluyor. TİS görüşmelerinde taleplerinin çok net olduğu belirtilen basın
açıklamasında: “Ücret adaletine yaklaşılması için düşük ücretli işçilere ücret zammından önce iblağ ve iyileştirme yapılarak, ücret uçurumunun bir nebze kapatılması. Ardından herbir metal işçisine yüzde beş artı yüzbeş kuruş zam yapılması” talep edildi. MESS’in teklifi enflasyon oranında zamdır. Yani yüzde 3,78 ve TİS’i iki yıl değil üç yıl için imzalamaktır. Ücretlerden yüzde 15 üzerinde vergi kesintisi yapıldığı için, yıl baz alındığında maaşlar yükselmiyor tersine düşüyor. Sermayenin egemenliği var olduğu sürece işçi ve emekçiler yoksulluk ve sefaletten kurtulamayacaktır. Bugün işçilerin emekçilerin emeği üzerinde yükselen ve küçük asalak bir azınlığın el koyduğu bu zenginlik işçi ve emekçilerin kaderi değildir. Bugün de işçi ve emekçiler bolluk içerisinde yaşayabilir. Bunun için sermayenin iktidarını devrimle yıkıp, kendi iktidarları olan demokratik halk iktidarını kurmaları gerekir. İşçilerin birliği sermayenin egemenliğini yıkacaktır!
Aralık 2014 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
“VERGİDE ADALET İSTİYORUZ!”
11
YEŞİLVADİ’DE SULAR DURULMUYOR!
Aralık 2014 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
G
aziantep’te alt işveren taşeronlarla yüklenici firma ve Şahinbey Belediyesi arasındaki kriz devam ediyor. Önceki gün de şantiye önündeki yolu trafiğe kapatarak eylem yapan işçi ve taşeron temsilcileri, aynı saatlerde belediyeye görüşmeye gitti. Görüşmeden bir sonuç çıkmazken, temsilciler görüştükleri yetkilinin “Kendi çağırdığı kameralar önünde, kendisini haklı çıkarmak üzere bir düzen kurduğunu” ifade ettiler. Ş a h i n b e y B e l e d i y e s i ’n i n Havaalanı yolu üzerinde yaptırdığı Yeşilvadi projesi içinde bulunan toplu konutlarda sular durulmuyor. Başkan Tahmazoğlu’nun övünerek yaptırdığı projemiz dedikleri konutların yapımında çalışan işçiler 6 aydır paralarını alamadıkları için, önce topluca intihar girişimi arkasından şantiye içindeki bazı malzemeleri yakarak gündeme gelmişlerdi. Şahinbey Belediyesi’nin, yüklenici firması olan Haşemoğlu İnşaat Firması, belediyeden aldıkları hak edişleri, taşaronlara sadece ¼ nü verdikleri, her ay ileri ayda bunu telafi edeceğiz diye, sürekli oyalandıklarını iddia ediyorlar Evrensel ‘den Fatma Keskin Timur’un haberine göre; Bir gün önce duydukları “Lastik yakma, kendini yak, çevreyi kirletiyorsun” uyarısını hatırlatan bir işçi de “Lastik kadar değerimiz yok işte. Canımız, bedenimiz burada bir tek lastiğe değmiyor” diye konuştu. Hep bir ağızdan konuşan işçiler şunları söylediler: “Şahinbey Belediyesi göğsünü kabarta kabarta ‘702 daireli konutları ben yaptım’. Hayır, onlar yapmadı, biz yaptık. Alın terimizi döktük. Sattığın evlerden paralarını alıyorsun da bizim
yapılan işin %25dir. Bu hak edişte 4 parçada ödüyorlar. Ben yanımda çalıştırdığım işçilerin maaşlarını veremez duruma geldim. Yemiyor içmiyor işçilerin parası için mücadele ediyorum. Sayın Başkan gelsin paralarımızı nasıl verdiklerini bize anlatsınlar. Binaların bitmediğini söylüyorlarmış, gelsinler yapılan işçiliği ve işleri görsünler. Hatta şu an bir binada 5-6 daire taşındı. Biz bitirmemiş olsak bu insanlar nasıl o dairede otururlar. Bizler hakkımızı istiyoruz. Yapılan hak edişlerimizi tam olarak almak istiyoruz. 3 bayramdır evimde gülemiyorum. Çocuklarımın okul harçlığını veremiyorum. Gelmezlerse bizde yaptıklarımızı yıkar ve yakarız. Biz yetkililerden sorunlarımızı çözmelerini bekliyoruz.” Dedi. NE DİYORLAR Mecit YILDIZ, temizlik işleri firma sahibi: ”3 binanın ince temizliğini yaptım.30 bin TL hak ettiğim halde, tarafıma 5 bin TL ödeme yaptılar. Ben 5 bin TL’si ile elemanlarımın maaşlarını karşılayamıyorum. Gelsin yetki-
SEYİT RIZA VE BAŞKALDIRAN DERSİM başkaldırdığı, isyan çıkardığı ge r e k ç e s i y l e idam edildiler.
15 12
hakkımızı niye vermiyorsun? Diyorlar ki, ‘mahkeme kararı’... Ev sahibim mahkeme kararı beklemiyor, okuldaki çocuğum mahkeme kararı bilmez, para istiyor. Nasıl gideceksin, gidemiyoruz işte eve. Buradaki işçilerin parası ödenmediği sürece bu eylemler devam edecek. Türkiye Cumhuriyeti’nin kanunları belli, sömürgeciden yana, işçiden yana değil hiçbir zaman.” Ta ş e r o n f i r m a s a h i b i Abdüsselam CENGİZ: “Belediyenin kontrol mühendisi hak edişleri raporlamak için şantiyeye gelmiyor, sadece kafalarına göre rapor tanzim ediyorlar. Proje mühendisi Yakup BAŞEĞMEZ, Haşemoğlu’nun lehine projeyi yürütmektedir. Bizlere 5 ay önce Belediye Başkanı Mehmet TAHMAZOĞLU ve Haşemoğlu firması bizlerin maddi sorunlarını çözeceklerini söylediler. Bizler aylardır sorunun çözülmesi için bekledik, ne gelen nede giden oldu. Verdikleri sözle kaldılar. Defalarca isteklerimizi ilettiğimiz halde, kimse bizlere dönmediler. Gelen hak edişler
liler binaları dolaşsınlar, işimizi yapmamış isek ödeme yapmasınlar. Evime giderken bakkalın, kasabın, manavın önünden gidemiyorum. Borçlandık borçlarımızı ödeyemiyoruz…” Dedi. Şantiye şefi Reşat KAYMAR: “Hak edişleri Belediye Kontrol mühendisi ile şantiye şefi birlikte yapmak z or undadır. Bel ediye Kontrol müdür ü Makine Mühendisi Mustafa ERSALI, şantiyeye gelmeden hak edişleri kafasına göre raporluyor. Bu arkadaş Belediye Başkanı Mehmet Tahaoğlu’nun damadıdır. Bizleri sürekli tehditlerle sindirmeye çalışıyorlar. Bizler sinmeyeceğiz, hakkımızı sonuna kadar savunacağız. Bazı basın kuruluşları buradaki gerçekleri yazmaktan korkuyorlar. Aylardır süregelen bu olayları görmezden geliyorlar. Şu an taşeronlara bağlı 400 yakın işçi mağdur açlık ve yoksulluk içindeler. Bıçak kemiğe dayandı.“ dedi. Yeşilkent Projesine uyulmadığı iddialar var. Sitenin hemen 2530 metre yanında benzin istasyonu yapılmaktadır. Bu projede yeşil alan park olarak görünüyor iddiaları var. Yerleşim yeri olan sitenin yanı başına petrol istasyonu yapmak ne kadar tehlikelidir. Gerçekten yerleşim biriminin yanı başında petrol istasyonunun olması, ilerde bir patlama sonucu büyük facialar yaşanabilir. İşçilerin hepsi aynı düşünce içinde olduklarını, haklarımızı alana kadar bu alandan gitmeyeceğiz. Biz tek yumruk olduk sonuna kadar haklarımızı savunacağız dediler. 22.11.2014 Yen i İşçi Dü nya sı /Ok u r u Gaziantep
Kasım 1937’de Seyit Rıza ve arkadaşları Elazığ’daki buğday pazarında Türk devletine
Bu nasıl bir başkaldırıdır? Mustafa Kemal’in reisicumhur, İsmet İ n önü ’nd e Cu m hu r i ye t Halk Partisi genel başkanı ve başbakan olduğu 25 Ocak 1935’de Tunceli kanunu
çıkarılıyor. Asimilasyona yönelik bu kanun ile Dersim adı Tunceli olarak değiştiriliyor. 6 Ocak 1936’da Elazığ (Harput) merkezli genel valilik kurulup başına da General Abdullah Alpdoğan getiriliyor. Bugün AKP hükümetinin barış çığırtkanlığına yaslanarak Kuzey Kürdistan’daki stratejik noktalara kurulan beton çelikten inşa edilen karakollar gibi KARAKOL VE NİZAMİYE inşası başlatılıyor. Aynı şimdi de olduğu gibi o zaman da Dersim halkı karakol ve nizamiyelerin
kurulmaması için direniş gösteriyor. Bazı karakollar, nizamiyeler basılıyor. Türkiye devletine bunların yapılmaması için heyetler falan gönderiliyor. Gel gör ki Dersim bölgesini tamamen Kürt ve Alevilerden arındırma, onları Türkleştirme, Sünnileştirme niyetinde olan Faşist Türk Devleti korkunç bir katliama girişiyor. Direnişin başını çeken Seyit Rıza ve arkadaşları yakalanıp idam ediliyor. Celal Bayar’ın başbakan olduğu CHP hükümeti Dersim’de taş taş üstünde bırakmıyor. Köyler
yakılıp yıkılıyor. Mağaralara sığınan insanlar çoluk çocuk, yaşlı genç demeden katlediliyor.
10 Ağustos-31 Ağustos 1938 arasındaki kısa dönemde de katliamlardan kurtulmuş binlerce aile Batı Anadolu’ya sürgün ediliyor. Kız çocukları Türk ailelerine evlatlık veriliyor. Gelinen yerde değişen bir şey yoktur. O günden bugüne faşist Türk devleti aynı faşist zihniyetle Kuzey Kürdistan’ın çeşitli inanış ve milliyetlerden olan halklarını kanla, silahla susturmaya çalışmıştır. Ama artık öylesine bir çıkmazın içerisine sürüklenmiştir ki barış masallarını yeniden gündeme getirmek zorunda kalmış, kendi çıkarlarının lehinde yeni formülas-
yonlar kurma, zaman kazanmak için Kürdistan halkını yeniden aldatma yolunu seçmiştir. Çünkü hem ekonomik olarak bitmiştir hem de ulusal uyanış yeni boyutlar, yeni içerikler kazanmıştır. 15 Kasım 2014 Seyit Rıza ve 6 arkadaşının idam edilişlerinin 77.yıldönümü. 16 Kasım Pazar günü saat 16.00’da İzmir Konak’ta toplanan siyasi parti, dernek ve kuruluşlar bu günü bir direniş, bir başkaldırı günü olarak anıp, faşist Türk devletini protesto ettiler. “Senin yalan ve hilelerinle baş edemedim, bu bana dert oldu. Ben de senin önünde diz çökmedim ya, bu da sana dert olsun!”
Seyit Rıza Eyleme katılan örgütler: Eğitim Sen 2.No’lu Şube, DHF, DBP, Emep (Buca ilçe), HDP, Partizan, İHD, Aktepe Dersimliler Der., Hakkarililer Der., Konak Kent Konseyi, Demokratik Alevi Der., Mezopotamya Kültür Der. İdam edilen Seyit Rıza ve 6 arkadaşının mezarları hala bilinmemekte, Hükümetten buna ilişkin açıklama istenmekte, Dersime ilişkin devlet arşivlerinin açılması, açıklanması talebi de AKP hükümetine bildirilmektedir. 17.11.2014 YDİ Çağrı okuru/İzmir
KOBANE EYLEMLERİ
1
Kasım Dünya Kobane Günü dolayısıyla Taksim Tünel’de toplanan binlerce kişi Galatasaray’a yürüyerek Kobane’nin yanında olduklarını haykırdılar. İstanbul Kobane Dayanışması, 1 Kasım Dünya Kobane Günü dolayısıyla Taksim Tünel’den Galatasaray’a yürüyüş düzenledi. Yü r ü y ü ş e H a l k l a r ı n Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri Sebahat Tuncel ve Levent Tüzel’in yanı sıra bir çok demokratik kitle örgütü, siyasi parti ve dergi çevreleri katıldı.“IŞİD’e desteğe son. Kobanê’ye yardım koridoru açılsın!”, “1 Kasım Dünya Kobanê Günü’nde dünya Kobanê için ayakta” yazılı pankartlar taşıyarak Galatasaray’a yüründü. Yürüy üşe her kurum kendi f lama ve dövizleriyle katıldı. Sloganlar eşliğinde yürüyen kitle Galatasaray Lisesi önüne geldiğinde toprağa düşenler için bir dakikalık saygı duruşunun ardından HDP milletvekilleri Levent Tüzel ile Sebahat Tuncel ve İstanbul Kobane Dayanışması adına Dr. Samet Mengüç birer konuşma yaptı. Levent Tüzel yaptığı açıklamada: “Barış demek Kobane’yi tanımak demektir. 48 gündür Kobane’de direnenleri selamlayarak Irak Şam İslam Devleti’ne (IŞİD) karşı sokaklarda olduklarını belirten Tüzel,
Başbakan Ahmet Davutoğlu ve İçişleri Bakanı Ef kan Ala’nın Kobane’yle dayanışmayı kabul etmediğini söyledi. “Bizleri sokaklarda görmek istemeyen, Kobane’ de halkların dayanışmasını istemeyen bir rejim varsa o da AKP rejimi ve bu rejimin başındaki cumhurbaşkanı ve başbakandır. “Halklar IŞİD’ i lanetlerken bir tek AKP rejimi IŞİD’e karşı tavırsız kaldı, hatta destekledi. Bugün sokağa çıkanları tehdit ediyor. Başbakan Ahmet Davutoğlu diyor ki HDP barıştan söz etmiyor.“Bizde diyoruz ki; utanın, utanın, utanın. Biz ille de barış diyoruz. Barış demek Kobane’nin Rojava’nın statü-
sünü tanımak demektir.” Sebahat Tuncel yaptığı açıklamada: “Gördüğünüz gibi AKP’nin bütün yasaklarına rağmen burada toplanan kalabalık iyi bir mesajdır. AKP hükümeti ‘Kobane ile Dayanışma’ etkinliklerini yasadışı ilan etmiştir. Biz de Türkiye’de barış ve özgürlük mücadelesi yürütenler olarak ‘sokağa çıkılması’ çağrılarına kulak verdik.” “Bugün biz bu zulme direnmek için, IŞİD gibi katliamcı, tecavüzcü, halklara ölümü, zulmü reva gören bir zihniyete karşı sokaktayız. Biz AKP hükümetinden beklerdik ki, bizimle birlikte yan yana olmasa bile bu katliamcı zihniyetin yanında olmadığını, sokağa çıkan halk-
ların demokratik haklarını kullanması konusunda her türlü tedbiri alacağını ifade etmesini beklerdik.” “Başbakanından içişleri bakanına kadar sokağı tahrik eden, terörize eden açıklamalar içinde oldular. Özellikle HDP’ye yönelik yaptıkları çağrı aslında partimizi siyaset yapamaz hale getirmektir. Şimdi AKP hükümeti görmüştür ki bu halk ne olursa olsun sokağa çıkacaktır. Kobane’de direnen ve yaşamını yitirenleri saygıyla anıyoruz.” İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Samet Mengüç de yaptığı açıklamada AKP hükümetinin politikalarını eleştirerek taleplerde bulundu. “1 Kasım’ın Dünya Kobane Günü ilan edilmesiyle dünyanın dört bir yanında bugün halkl a r s o k a k t a , K o b a n e’n i n düşmeyece ğ ini h aykır ıyo r. AKP’nin Kobane’ de oynadığı uğursuz rolü ve bölgemizde yürüttüğü savaş politikalarını asla kabul etmeyeceğiz. Taleplerimizi ısrarla savunmaya devam edeceği. “IŞİD’e yapılan her türlü destek kesilsin. Kobani’ye her türlü yardımın geçmesi için koridor açılsın. Rojava’nın statüsü tanınsın. Savaş ve işgal tezkeresi geri çekilsin.” 01.11.2014
Aralık 2014 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
DÜNYA KOBANE GÜNÜ TAKSİM
13
DÜNYA KOBENÊ GÜNÜ MERSİN
D
ü nya Koba nê Gü nü etk i n l i k ler i ç erç e ve si nde Mersin’de yapılan eyleme yaklaşık 500 kişi katıldı. Özgür Çocuk Parkı’nda yapılan etkinlikte AKP Hükümetinin Kobanê politikası eleştirilirken, Kobanê halkıyla dayanışma mesajları verildi. Dünya Kobanê Günü nedeniyle Mersin Özgür Çocuk Parkı’nda yapılan etkinlikte, Kürtçe ve Türkçe atılan sloganlarla Kobanê’de IŞİD çetelerine karşı mücadele edenler selamlanırken, yapılan konuşmalarda Kobanê direnişinin tüm ezi-
len halkların direniş mücadelesi olduğu vurgulandı. Dünya Kobanê gününde yapılan basın açıklamasında, kobanê’nin düşmeyeceği belirtilirken, Rojava anayasası okundu. Birçok sivil toplum kuruluşunun yanı sıra siyasi partiler, yazarlar, öğrenciler etkinliğe destek olmak için alanlardaydı. Siyasi parti temsilcileri ve STK’ların temsilciler Kobanê ile ilgili konuşmalar yaptılar. Yazar-Şair Adil Okay, yaptığı konuşmasından Kürt halkını yalnız bırakmayacaklarını, sosyalistler
olarak her zaman ezilen halklardan yana olduklarını ve sosyalist olmanın ilk koşulunun mazlumdan yana olmak olduğunu ifade etti. Adil Okay, “Bir Türk olarak, bir sosyalist olarak Kürt halkının yanındayım, 80’lerde Filistin için nasıl savaştıysak, bu günde Kürt halkı için savaşacağız. Genç olsaydım bu gün Kobanê’de emperyalistlere karşı mücadele ederdim” diye konuştu. “Kobanê direnişi insanlık direnişidir. Kobanê düşerse insanlık düşer” ve “Rojava’dan Kobanê’ye
emperyalizm yenilecek” pankartının açıldığı etkinlikte, sık sık “Bijî berxwedana Kobanê” ve ”Katil IŞİD işbirlikçi AKP” sloganları atıldı. Etkinlikte, Kobanê’de yaşamını yitirenler için fotoğraf sergisi açıldı. Mersi n’ de yapı la n Dü nya Kobanê Günü etkinlikleri slayt gösterisi ile sona erdi. Etkinlik nedeniyle polisin sıkı güvenlik önlemi aldığı gözlendi Zafer direnen Kobanê halkının olacak! 02.11.2014
ADANA’DA KOBANE EYLEMİ
U
luslararası Kobane ile dayanışma günü olarak ilan edilen 1 Kasım günü dünyada ve ülkelerimizdeki birçok kentte düzenlenen yürüyüş ve çeşitli eylemlere Adana’da bir yürüyüş ve basın açıklaması ile destek olundu.
5 Ocak Meydanında toplanılıp Ç a k m a k C adde si üzerinden İsmet İnönü Parkı’na kadar bir yürüy ü ş gerçekleştirildi. Bu esnada sık sık ve hep bir ağızdan Kobane’deki direnişe atfen çeşitli sloganlar atıldı. İnönü Parkı’na gelindiğinde ise öncelikle Kobane’de yitirilen, iş cinayetlerinde kaybedilen ve devrim mücadelesinde yitirilen-
ler için bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Ardından “Kobane Dayanışması” adına bir basın açıklaması okundu. Basın açıklamasında “Suriye’de Rojava bölgesinde Kobane Kantonu günlerdir ağır silahlarla donatılmış IŞİD çetelerinin kuşatması altında onur ve yaşam mücadelesi veriyor. İnsanlık değerlerinin düşmanı IŞİD çeteleri tıpkı Şengal’de olduğu gibi Kobane’de de vahşi bir katliam gerçekleştirmek için saldırıyorlar. Ağır silahlar, tanklar, toplar eşliğinde sürdürülen bu kuşatmayı bütün dünya izliyor. Kobane’deki halklar bu saldırılara karşı öz
savunma yapıyor. Evlerini, toprağını, sanını IŞİD vahşetinden koruyor. Biz de Kobane’nin bu direnişinin yanında olduğumuzu ilan ediyoruz” denildi. Yanı sıra açıklamada hükümetin Suriye’deki çatışmaları kışkırtmaya çalıştığı ve IŞİD’e destek olduğu ifade edildi. Açıklamanın ardından eylem Kürtçe şarkılar ve marşlar ile devam etti. Daha sonra ise kimi örgüt temsilcileri söz alarak kısaca görüşlerini ifade ettiler. Eylem herhangi bir sorun yaşanmadan sona erdi. 01.11.2014
DÜNYA KOBANE GÜNÜ MİLAS
Aralık 2014 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
H
14
alkların Demokratik Partisi (HDP) önderliğinde bir Kasım Kobane günü eylemi, Milas İlçe Örgütü tarafından da yapıldı. Katılım az (35 kişi) olmasına rağmen, Kobane ile ilgili olarak basın açıklaması gerçekleştirildi. Açıklamada, Kobane için, insanlık için IŞİD karşıtı eylemlerin devam edeceği ifade edildi. HDP Milas İlçe Örgütü tarafından Cumartesi günü saat 14.00 sıralarında Milas Şehir Parkı önünde Kobane ile ilgili katılınan etkinlikte okunan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Arjantin’ den Hindistan’a, Ekvator’ dan İtalya’ya kadar dünyanın pek çok ülkesinden, aralarında Noam Chomsky ve Nobel Barış ödülü sahibi Adolfo Perez Esquıvel’in de bulunduğu aydınlar, insanlık için, Kobane için 1 Kasım’da küresel eylem çağrısı yaptı. IŞİD çetelerinin saldırılarına karşı Kobane halkının direnişi bu eylemle bütün
dünya tarafından selamlanarak desteklenecek. IŞİD çetesi hedefine, Rojava’ da Kürtler tarafından bölgede yaşayan diğer halklarla birlikte oluşturulan 3 kantonu koydu. Bu kantonlardan biri olan Kobane’ye 2014’den beri üç kez saldırdı. İlk iki saldırıda başarılı olmayan IŞİD, bu kez bütün cephelerden ağır silahlarla ve kapsamlı bir şekilde saldırdı. Yüz binlerce sivil, modern tarihin en vahşi soykırımıyla tehdit edildi. Kobane halkı ve YPG/ YPJ güçleri, IŞİD teröristlerinin vahşi saldırılarına karşı basit silahlarla direniyor. IŞİD ile savaşmak için oluşturulan sözde uluslararası koalisyon, Kobane’ye karşı devam eden soykırım suçuna tanıklık etmesine rağmen Kobane’deki direnişe etkili bir şekilde yardım etmiyor. Uluslararası yasal yükümlülüklerini yerine getirmiyor. Koalisyon güçlerinin
Kobane’ deki IŞİD mevzilerini bombalaması direnişi güçlendirmiş ise de koalisyonda bulunan bazı ülkeler, özellikle Türkiye IŞİD’i desteklemekten vazgeçmiyor. Kobane’ye yaşam koridorunu açmıyor. Peşmergelerin geçişi için bile günlerce ayak sürdüler. Kobane’nin ihtiyacı olan desteği zamana yayarak Kobane’nin güçten düşmesini bekliyorlar. Kobane ise bütün bu baskılara karşı haftalardır direnerek dünyaya insanlık dersi veriyor, dünyada bütün ezilen halklar için umut ve direnç kaynağı oluyor. Bu yüzden Kobane için, insanlık için IŞİD karşıtı eylemler devam edecektir. Rojava’ d a ki d e mok rat i k özerklik Suriye’ deki bütün halklar için özgür bir gelecek vaat etmektedir. Bu anlamıyla Rojava modeli, Rojava’ daki ırkçı, mezhepçi olmayan laik, demokratik, halkların birlik ve çeşitlilik içinde eşit yaşadığı
modeldir. Ortadoğu’da ve ülkemizde demokrasi isteyen herkes Kobane’deki direnişi desteklemelidir. Kobane için yaşam koridoru derhal açılmalıdır. Rojava kantonlarının statüsü biran önce tanınmalıdır. Şimdi harekete geçme zamanıdır! Bütün dünyaya ve halklarımıza emperyalistlerin baskıcı devletlerin gösterdiklerinden başka bir dünya, özgür ve eşit bir dünya olduğunu göstermenin tam zamanıdır. Bugün burada dünyanın her yerindeki insanlarla birlikte Kobane ile dayanışma için sokağa çıktık. Halklarımızı bundan sonra da Kobane’ye sahip çıkmaya, demokratik eylemliliği yükseltmeye çağırıyoruz.” Okunan açıklamanın ardından Milas Şehir Parkı’nda toplanan grup, olaysız bir şekilde dağıldı. Güney Ege’den YDİ ÇAĞRI okuru 03.11.2014
DÜNYADAN İŞÇİ HABERLERİ TATİLİ OLMAYAN İŞÇİLER ÜLKESİ: ABD
KEMER SIKMAYA KARŞI BU DEFA DA FRANSA HALKI SOKAKTA
S ünyanın bir dizi ülkesinde yıllık izin kazanılmış bir hakken, dünyanın en büyük ekonomik gücü olan ABD’de, çalışanların ücretli yıllık izni yasal güvence altına alınmış bir hak olmadığını biliyor muydunuz? ABD gelişmiş ülkeler içinde ücretli izni bir hak olmaktan çok ikramiye olarak gören tek ülke. Avusturya, Almanya, İtalya ve İspanya gibi ülkelerde çalışanlara 30 günü aşkın ücretli yıllık izin verilirken, ABD’de bu günlerin sayısı... sıfır. ABD’de 1938’de çıkarılan iş ya-
sası haftalık maksimum çalışma süresi, fazla mesai, asgari ücret, çocuk emeği gibi birçok konuyu ele almakla birlikte ücretli izin sorununa hiç değinmemiş. Bu durumda yıllık izin, hastalık izni gibi konular tek tek çalışanların işverenle yaptığı anlaşmaya göre düzenlenmiş oluyor. Ekonomik ve Politik Araştırma Merkezi ’nin verilerine göre, ABD’de birçok şirket çalışanlarına 5-15 gün arası ücretli izin hakkı tanırken, özel sektörde çalışan işçilerin yaklaşık dörtte birinin ücretli izin hakkı bulunmuyor.
BRÜKSEL’DE120 BİN İŞÇİ SOKAĞA ÇIKTI!
Y
eni Merkez Sağ Hükümetin tasarruf paketine karşı 3 büyük sendikanın çağrısıyla (CSC, FGTB ve CGSLB) Brüksel’de yapılan ulusal çaptaki protesto eylemine 120 bin kişi katıldı. Gare de Midi’de yaşanan çatışmalarda polis göz yaşartıcı bomba kullandı ve tazyikli su sıktı. Eylemde yaralananlar ve gözaltılar oldu. Sendi ka ların çağ rısı i le Belçika’nın dört bir yanından eyleme akın eden işçi ve emekçiler Gare de Nord’un önünde buluşarak yürüyüşe geçtiler. Brüksel’in merkezi caddeleri renkli pankart, döviz, iş kıyafetleriyle eylemde yer alan işçilere ve gözü yaşlı mutsuz palyaçolara tanık olurken kapitalist krizin yıkıntılarına ve yeni hükümete karşı atılan sloganlarla
yankılandı. Yüzbinler hep bir ağızdan “Hükümet gidecek, başka yolu yok” diye haykırdı. Yer yer polisin saldırgan tavrı sonucu çıkan çatışmalarda 26 eylemci yaralanırken, 33 eylemci gözaltına alındı. Brüksel eyleminden sonra; 24 Kasım günü provinces de Liège, Luxembourg, Limbourg et Anvers débrayeron şehirlerinde, 1 Aralık günü provinces de Namur, du Hainaut, de Flandre-Orientale et de Flandre-Occidentale, 8 Aralık günü région de Bruxelles et des deux Brabant de mener’de grevler yapılacak. Yapılacak uyarı grevlerine karşılık hükümet geri adım atmadığı taktirde, 25 Aralık günü ülke genelinde genel greve gidilecek.
kesinti, daha az hizmet”, “Patronla işbirliğine hayır”, “Kemer sıkma öldürür” gibi pankartlar ve dövizlerle alandaki yerini aldı. Kitle hep bir ağızdan sloganlarla Invalides Meydanı’na yürüdü. Fransa hükümeti, kemer sıkma politikaları kapsamında kamu giderlerinde, işgücü maliyetlerinde ve ailelere yönelik sosyal yardımlarda bir dizi kesinti öngören bir yasa hazırladı. Hükümetin sendikalarla yaptığı görüşmelerde ise sonuç çıkmadı. Hükümet temsilcileri “Yasayı her ne olursa olsun geçiririz” resti çekerken, sendikalar ise “Grev yolu açıktır” yanıtıyla reste rest ile karşılık verdi.
YUNANİSTAN İŞÇİ SINIFI AYAKTA
Y
unanistan'da PA M E ' n i n (Tüm İşçilerin Militan Cephesi) ç a ğ r ısıyla düzenlenen eyleme 100.000'i aşkın işçi katıldı. At i na'n ı n Sy nt a g m a Me yd a n ı'n a 9 ayrı koldan yapılan yürüyüşün ardından gerçekleştirilen mitinge ülke genelinden işçi, çiftçi, öğrenci sendikaları, emekli ve kadın örgütlerinin de aralarında bulunduğu 1000'e yakın örgüt katıldı. Mitingde konuşma yapan örgüt temsilcileri, kapitalizmin yükselen saldırıları altında bulunan işçi sınıfının, işsizlik, yoksulluk, güvencesiz ve esnek çalışma koşulları, kadın çalışanlara yönelik baskılar karşısında birleşik bir mücadele vermesi gerektiğini vurguladı. PA M E G e n e l S e k r e t e r i , PAME'nin asgari talepleri arasında işsizlik maaşının 600, asgari ücretin ise 751 Euro'ya çıkarılması, bütün çalışanların sigortalı ve toplu sözleşme hakkına sahip olarak işe alınması, emekli
maaşlarının devlet güvencesinde olması, sosyal güvenliği ortadan kaldıran emek karşıtı yasaların kaldırılmasının yer aldığını kaydetti. Yunanistan'da kriz sonrası Troyka'nın (Avrupa Birliği, Avrupa Merkez Bankası ve Uluslararası Para Fonu) dayattığı saldırı politikalarına karşı sınıfsal bir yanıt üretmek için bir araya gelinmesi gerektiğine dikkat çekti. Mitingde ayrıca, 27 Kasım'da gerçekleştirilecek genel greve çağrı yapıldı. Etkinlikte Karaman'ın Ermenek ilçesindeki madende mahsur kalan 18 işçi hakkında da bir mesaj yayımlandı. 21.11.2014 Kaynak: soL -Dış Haberler, Sendika.Org, BBC Capital.
Aralık 2014 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ
D
ermayenin kendi çıkardığı kriz ve daha fazla kar uğruna uyguladığı kemer sıkma politikaları, 2011 yılında kitlesel eylemlerin, grevlerin ve direnişlerin yaşandığı Avrupa’da bir kez daha gündemde. Yunanistan, İtalya, Belçika, İspanya derken Fransa’da da yüz binden fazla kişi hükümetin yeni yasa programına karşı sokakları doldurdu. Sendikal hareketten CGT, Solidaires, FO, FSU ile siyasi parti düzleminden Sol Cephe Partisi ve Komünist Parti’nin çağrıcılığını yaptığı eylemlere Paris, Touluse, Bordeaux ve Strasbourg’da kitlesel olmak üzere ülkenin hemen hemen tüm merkezi noktalarında katılım sağlandı. Yapılan açıklamalarda 100 binden fazla kişinin hükümeti uyarmak için sokakları doldurduğu belirtildi. Başkent Paris’teki eylemde Denfert-Rochereau Meydanı’nda bir araya gelen 30 bin kişi “Biz çalışıyoruz, onlar yiyor”, “50 milyar
15
KAPİTALİZM İŞÇİLERİ ÖLDÜRMEYE DEVAM EDİYOR! Yeni Dünya İçin ÇAĞRI Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Metin Yoksu • Yönetim Yeri ve Adresi: Fatih Mah. Bahçeyolu Cad. Ülbeği İş Merkezi No: 9 Kat: 4 Esenyurt - İstanbul • Tel/Fax: (0212) 620 67 57 • e-mail: info@ydicagri.net • web: www.ydicagri.net YDİ ÇAĞRI Sayı 171 nin İşçi Özel Sayısı •Aralık2014 • Fiyatı: Türkiye: 1,00 TL · Türkiye Dışı: 1,00 Avro Baskı: Berdan Matbaacılık Davutpaşa Cad. Güven San. Sit. C Blok No: 215-216-239 Topkapı/İstanbul Tel: (0212) 613 11 12 • Yayın Türü: Yerel Süreli