14

Page 1

SINIF TEOR‹S‹

HAZ‹RAN 2010 YIL: 7 SAYI: 14 F‹YATI: 5 TL

DEVR‹MC‹ TEOR‹ OLMADAN, DEVR‹MC‹ PRAT‹K OLMAZ!

SINIF TEORISI HAZ‹RAN 2010 YIL:7 SAYI: 14

TEOR‹K DERG‹

KONU BAfiLIKLAR

14

√ Güncel-Siyasi Durum ve Görevlerimiz √ “Marksist Teori” Yazar›n›n Devrimci Demokrasi’ye Elefltirisi Üzerine Zorunlu Yan›t √ Devrim Semalar›nda Dolaflan Kara Bir Bulut: Revizyonizm √ Ulusal Hareket Hakk›ndaki De¤erlendirmemizi Elefltiren Partizan’›n Tavr› Üzerine √ 20 Ekim 2000 Ölüm Orucu Direnifli ve Yürüyüfl Dergisi’nin ‹nkarc› Tavr›


SINIF TEOR‹S‹ TEOR‹K DERG‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

KARDELEN BASIM-YAYIM REKLAM GÖSTER‹ ORGAN‹ZASYON L‹M‹TED fi‹RKET‹ Sahibi ve Yaz› ‹flleri Müdürü: Ferda Bafl Teknik Haz›rl›k: Mahmut fievket Pafla Mah. Sivas Sok. No:2 Kat:3 Okmeydan›/‹STANBUL Tel-Fax: (0212) 238 37 96 Bask›: Yön Matbaac›l›k Davutpafla Cad. 75/2 Güven Sanayi Sitesi B blok Kat 1 No: 366 Topkap›/‹STANBUL Tel ( 0212) 544 66 34



‹Ç‹NDEK‹LER

GÜNCEL-S‹YAS‹ DURUM VE GÖREVLER‹M‹Z

009

Dünyada Durum............................................................................... Ba¤›ml› Ülkeler Aç›s›ndan Emperyalizm Bir ‹ç Olgu mu?.................... Emperyalizme Biçilen “‹lericilik” Rolü Neo-liberal Safsatad›r............ ‹maj›n› Yenilemeye Çal›flan ABD ve Rusya-Çin Faktörü ABD-Rusya Aras›ndak› Çeliflki ve Öne Ç›kan Üç Kamp Devrimlerin F›rt›na Merkezleri Ve Maoist Halk Savafllar› Emperyalizmin Diriltilmesinde “YDD” Ve Bunun Belli Yans›malar› Türkiye-Kuzey Kürdistan Nesnel Durum Halk Savafl›’nda Derinleflmeyi Zorunlu K›lmaktad›r Maoist Komünistler ve Devrimci Hareketin Durumu Önü Aç›lan Yasalc›l›k ve Derinlefltirilen Tasfiyecilik Devrimci Dinamikler Hedef Tahtas›ndad›r Devrimci Durum Tespiti Üzerine K›sa Bir Kritik Sürecin Öne Ç›kan Görevleri

“MARKS‹ST TEOR‹” YAZARININ ELEfiT‹R‹S‹NE YANIT

009 010 011 013 015 016 018 022 022 023 024 025 027 028

031

“Kimlik Krizi” Nerededir?.................................................................. 032 Karfl› Ç›kmak ‹çin Karfl› Ç›kman›n Dinmeyen Tahrifat›..................... 035 Ezen Ulus Devrimcili¤i Pozisyonuna Çekilmek ‹steniyoruz............... 037 Yazar Neden Çürük-Pasl› Silah Tutmufltur....................................... 042 “Tarihi F›rsat” Argüman› Neden Geçifltirilmifltir............................... 043 Yazar›n Öznelcilik Ç›karsamas› Üzerine............................................ 043 Yazar Politik Rengini Diliyle Belirledi............................................... 046 Sürecin Kavranmas› ve Tan›mlanmas›nda Ayr›fl›yoruz..................... 047 Uygulanan Sürecin ‹çeri¤i Uluslararas› Geliflmelerden Besleniyor... 048 Politik Tökezleme Uzuyor................................................................... 048 Ulusal Harekete Hasrolmufl Ezilen Ulus Milliyetçili¤i Bak›fl Aç›s›..... 050 Politik Mücadele mi Onun Sa¤ ‹¤difli mi.......................................... 052 “Bar›fl”a Karfl› Bar›fl Görüflümüz!...................................................... 052 Devrimci Teori Üzerine Somut Bir Tart›flma...................................... 055


DEVR‹M SEMALARINDA DOLAfiAN KARA B‹R BULUT: REV‹ZYON‹ZM

059

Revizyonizm Hakk›nda Baz› Teorik Hat›rlatmalar.............................. 059 S›n›f Mücadelesi ve Revizyonizm...................................................... 060 ‹nkar ve Tasfiye Hareketi................................................................... 061 Burjuvazinin Karfl›-Devrimci Silah›.................................................... 062 Revizyonizmin Dayand›¤› Zemin ve Özellikleri.................................. 063 Siyasi Mücadele ile Silahl› Mücadelenin Karfl› Karfl›ya Getirilmesi... 065 Markisizm’i “Gelifltirme” Sahtekarl›¤›.............................................. 066 Revizyonizmin Özelliklerinden Birisi Tasfiyeci ‹fllevi ve Niteli¤idir... 067 Tasfiyecilik, Özellikle Sa¤ Tasfiyecilik.............................................. 068 Revizyonist Üretici Güçler Teorisi..................................................... 070 Revizyonizmin “Bar›flç›l Geçifl” Teorisi.............................................. 071 Bar›fl ile Savafl ‹liflkisi Hakk›nda Ay›r›m Noktalar›m›z...................... 073 Revizyonizmin Genel Hat ve Unsurlar›.............................................. 076 Sadece Sivil Toplumculuk Mu?......................................................... 077 “Globalizm” ve “Küreselleflme”........................................................ 079 Revizyonizmin Dogmatizm ‹ftiras›na Yan›t........................................ 079 Dogmatizm, MLM’nin Do¤as›na Ayk›r›d›r......................................... 080 Revizyonizmin T›kad›¤› Devrim Damarlar› Aç›lmal›d›r...................... 081 Sonuç Olarak...................................................................................... 082

PART‹ZAN DERG‹S‹N‹N ELEfiT‹R‹S‹ ÜZER‹NE

085

UKKTH ‹lkesi ve UH Politik Niteli¤i Karfl›s›ndaki Rolü..................... 086 Ulusal Sorunda S›n›fta Kalan Kimlerdir............................................ 089 At›l›m’›n paradoksu............................................................................ 091 Lenin, Partizan’›n ‹ddia Etti¤ini Do¤ruluyor mu?............................... 091 Birkaç Bafll›k Alt›nda Tan›mlarla Elefltirilere Yan›t........................... 093 Toptanc› Yaklaflan Partizan’›n “Tutars›zl›k” Elefltirisi!..................... 095 Partizan, Eksik Al›nt› Yaparak Yanl›fl Sonuca Gitmektedir............... 096 Ulusal Hareketlerin Üç Niteli¤inin Tan›mlanmas›............................ 097 Partizan Dergisinden Al›nt›larla Elefltirilerine Yan›t......................... 099 Önemli Bir Tart›flma Yeri.................................................................... 104 Ulusal Hareketlerin Niteli¤i Tart›fl›lmad› ‹ddias› ve......................... 108


‹brahim “Sözü Edilir Kürt Ulusal Hareketi Yokken”............................ 109 Dört Sene Sonra Partizan’› Bileyen Neydi?....................................... 110 S. Teorisi’nin Ulusal Hareketin Niteli¤i “De¤iflmedi” Tespitine “....... 113 Partizan Kendisiyle Çeliflmektedir......................................................115

ÖLÜM ORUCU D‹REN‹fi‹ VE YÜRÜYÜfi’ÜN TAVRI

119

K›saca Siyasi Durum ve Toplumsal fiartlar....................................... 119 Zindanlar Direnifli S›n›f Mücadelesinin De¤iflmez............................ 120 ÖO Koflullayan Etmenler ve Emperyalist Ekonomik Politikalar......... 122 Sald›r› ve Direnifllerle Ölüm Oruçlar›na Uzanan Yol......................... 123 ‹rade Direniflinin Genifllemesi ve Sürecin Niteli¤i ile Yönetilmesi... 125 Ölüm Orucu Silah› Hakk›nda Do¤ru ve Yanl›fl Fikir........................... 128 Yenilgi Teslimiyet De¤ildir; ‹hanet Hiç De¤ildir................................ 129 ‹lk Çatlak ve Direniflin Bitirilmesindeki Ayr›fl›m................................ 130 Alibeyköy ve Armutlu Direniflleri..................................................... 131 Direniflin D›flar› Deste¤i ve Silahl› Eylem......................................... 132 Direnifl ve Sakat Politikada Tipik Örnek............................................ 133 Adalet Bakanl›¤›’n›n Genelgesi ‹leri Sürüldü¤ü Gibi Zafer mi?........ 135 Ç›kar›lmas› Gereken Baz› Tecrübeler................................................ 137 Yürüyüfl Dergisine Yan›t.................................................................... 139 19-22 Aral›k Ve 20 Ekim Ölüm Orucu De¤erlendirmesi.................... 142 DHKP-C Elefltiri Mi Yürütüyor, ‹nkârc› M› Davran›yor?..................... 142 “Yürüyüfl” Kendisiyle Çeliflmektedir................................................. 148 Hem ‹nkârc›, Hem Sald›rgan............................................................. 149



SUNU

Türkiye-Kuzey Kürdistan’da ve dünyada gerek komünist ve devrimci hareketler, gerekse karfl›-devrimci cephe aç›s›ndan önemli geliflmeler yaflanmakta. Günümüzdeki objektif durumun bir anlamda dinamikleri ve belirleyeni olan bu geliflmelerin s›n›f mücadelesinin üç aya¤›ndan birisi olan ideolojik mücadele cephesinden yan›ts›z b›rak›lmamas›, Marksis-Leninist-Maoist bak›fl aç›s›yla ele al›n›p analiz edilmesi kuflkusuz ki önemli bir görevdir. S›n›f mücadelesinin ve dolay›s›yla devrimin her bir noktadaki sorununa proletaryan›n ideolojisi olan MLM rehberli¤inde bakmak, müdahale etmek ve bu özgülde gerek uluslararas› komünist hareket içindeki, gerekse Türkiye-Kuzey Kürdistan komünist ve devrimci hareketi içerisindeki tart›flmalara müdahil olmak devrimimizin gelece¤i aç›s›ndan önemli oldu¤u kadar an’da üzerinde yürütülen tart›flmalarda da do¤ru ve yanl›fllar›n yerili yerine oturtulmas› bak›m›ndan önemli bir yer tutmaktad›r. S›n›f Teorisi olarak, ‘Devrimci Teori Olmadan Devrimci Pratik Olmaz’ kavray›fl›yla ele ald›¤›m›z bu ideolojik-teorik görevi etkin bir flekilde yerine getirme gayreti içerisindeyiz. Bu bak›mdan gerek önemli gündemleri es geçmeme niyetimiz, gerekse de yay›n periyodumuzdaki gecikmenin de etkisiyle hayli kabar›k bir say›yla karfl›n›zday›z. I. konu bafll›¤›m›z olan; Güncel-Siyasi Durum ve Görevlerimiz bafll›¤› alt›nda son süreçte Türkiye-Kuzey Kürdistan’da ve dünyada yaflanan geliflmeleri ele alarak analiz etmeye, sonuçlar ç›kartmaya çal›flt›k. II. konu bafll›¤›m›z olan; “Marksist Teori” Yazar›n›n Devrimci Demokrasi’ye Elefl tirisi Üzerine Zorunlu Yan›t bafll›¤› alt›nda yer verdi¤imiz polemik yaz›s›nda “Marksist Teori” dergisinin “Kürt sorunu ve devrimci siyaset, Devrimci Demokrasi gazetesinin elefltirisi” bafll›kl› Ocak-fiubat 2010 tarihli 1. say›s›nda Özgür Günefl imzas›yla yay›nlanan yaz›ya cevap verdik. III. konu bafll›¤›m›z olan; Devrim Semalar›nda Dolaflan Kara Bir Bulut: Revizyonizm bafll›kl› yaz›da bir önceki say›m›zda MLM karfl›t› düflman ak›mlar olarak ele ald›¤›m›z reformizm yaz›s›n›n ard›ndan bu say›m›zda revizyonizmi ele al›yoruz. IV. konu olarak; Ulusal Hareket Hakk›ndaki De¤erlendirmemizi Elefltiren Partizan’›n Tavr› Üzerine bafll›¤› alt›nda; Aral›k-Ocak 2004 tarihli 5. say›m›zda ulusal hareketi de¤erlendiren yaz›m›zdan hareketle Partizan dergisinin A¤ustos-Eylül 2008 tarihli 66. say›s›nda “Ulusal hareketlerin politik niteli¤i sorunu ve S›n›f Teorisi’nin yan›lg›s›” bafll›¤› alt›nda yapm›fl oldu¤u elefltiri yaz›s›na cevap verdik. V. konu olarak, 20 Ekim 2000 Ölüm Orucu Direnifli ve Yürüyüfl Dergisi’nin ‹nkar c› Tavr› bafll›¤› alt›ndaki de¤erlendirme, elefltiri ve cevap yaz›m›zda, bir süre önce Yürüyüfl dergisinde yay›nlanm›fl olan “Direnifl, Zafer ve Sol” bafll›kl› Ölüm Orucu Direnifli ile birlikte komünist parti ve devrimci örgütleri de¤erlendiren ancak bunu yaparken Yürüyüfl gelene¤inin bildi¤imiz y›k›c›, sekter ve inkarc› yaklafl›m›n›n hakim oldu¤u dizi yaz›s›n› ve bu yaz›da öne ç›kan tavr›n›n elefltirisine yer verdik.



Güncel-Siyasi Durum ve Görevlerimiz Emperyalist güçler dünyay› yeniden dizayn ederken insan haklar› ve demokratik yönetimler safsatas› alt›nda daha büyük ve kapsaml› sald›r›lar haz›rlay›p gerçeklefltirmektedirler. Dünya sistemi ve buna ba¤l› tek tek toplumsal sistemler vahfli talan ve tahakküm prensibine uygun güçlendirilmekte, yoksul dünya “demir yumruk” alt›nda azametli kölelik koflullar›na gömülmektedir. Dünya halklar› ve ezilen mazlum uluslar›n sosyal ve ulusal kurtulufl mücadelelerini yükselterek emperyalist illeti bafllar›ndan def etmeleri zorunludur.

Dünyada Durum Emperyalizm dünya sistemidir. Dünyam›z emperyalizmin hükmetti¤i siyasi ve ekonomik sistemlerin de¤iflik biçimlerde devlet ve iktidar yap›lar› alt›nda bulunmaktad›r. Emperyalist dünya sistemi koflullar› alt›nda emperyalist güçler dünyan›n ekonomik çark›na damgas›n› vurdu¤u gibi, devletlerin siyasi örgütlenmesini de tayin etmektedir. Devrimci özdeki Halk Cumhuriyeti ve Sosyalist Cumhuriyet biçimleri mevcut de¤ildirler. Bugün dünya topraklar› üzerinde bulunan devlet nitelikleri, burjuva cumhuriyetleri ve faflist devlet biçimleridir. Hepsinin s›n›fsal karakteri ve ideolojik özü burjuva-feodal ve gerici olup, son tahlilde faflizmden beslenmektedirler. Yönetim biçimleri ise, geliflmifl ülkeler olan emperyalist-kapitalist ülkelerde genellikle burjuva demokrasisi, ba¤›ml› geri ülkelerde ise faflizmdir. Faflist diktatörlüklerin hüküm sürdü¤ü ülkeler, yar› sömürge-yar› feodal ülkelerdir esasta. Ba¤›ml› geri kapitalist ülkelerde faflizm yerine burjuva demokrasisi uygulanmakla birlikte; buralar›n burjuva demokrasisi anlam›ndaki demokrasi normlar› çok daha c›l›zd›r. Büyük emperyalist güçler, buralardaki nüfuzlar› ve buralara aktard›klar› krizleriyle, bu ülke halklar› üzerindeki sömürüyü art›rmakta, buna ba¤l› olarak demokratik hak ve özgürlükler günbegün budanmaktad›r. Mevcut koflullarda geliflmifl kapitalist-emperyalist ülkelerde de burjuva demokrasisinin k›rp›ld›¤› ve birçok faflist yönetim yasas›n›n yürürlü¤e girdi¤i de bilinmektedir. Bu, gerici öze sahip olan her devletin burjuva demokrasisine koflut olarak faflizmi uygulayabilece¤ini ya da belli koflullarda faflizmi uygulayaca¤›n› da aç›klamaktad›r. Yar› sömürge-yar› feodal geri ülkelerde ise, devlet-iktidar ve yönetim biçimi sürekli faflizm biçimindedir. Bu tamamen emperyalizme ba¤›ml›l›k düzeyinin a¤›rl›¤›n›n sonucudur. Burjuva demokrasisine duyulan hayranl›¤a karfl› söylemek gerekir ki ister faflist diktatörlükler olsun, isterse de burjuva demokrasileri olsun, hepsi gerici s›n›f egemenlikleri olarak bask› ve sömürüye dayanmakta ve burjuva egemenli¤in de¤iflik biçimlerini anlatmaktan öteye geçmemektedirler. Burjuva demokrasisinin faflist diktatörlüklerden s›n›fsal temsil veya öz aç›s›ndan hiçbir fark› yoktur. Yaln›zca yönetim biçiminde ve belli bir nitelik anlam›nda fark vard›r. Ama hepsinin özü ve s›n›fsal karakteri istisnas›z olarak halk düflman›, bask›c›, sömürücü ve gericidir. Dünya alenen emperyalizmin tahakkümü ve terörü alt›nda bulunmaktad›r. Emperyalist-kapitalist niteli¤e sahip olmamakla birlikte, demokratik ya da sosyalist olmayan devletler de gerici dünyan›n parçalar›d›r. Bunlar emperyalizmin ideolojisiyle nitelik al›p buradan yönetilmekte ve emperyalizmin ekonomik-siyasi-askeri bask›s› taraf›ndan biçimlendirilerek genellikle ileri karakollar› haline getirilmifl bu-

009 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


lunmaktad›rlar. Fakat bu yar› sömürge-yar› feodal ülkeler, siyasi bak›mdan göstermelik de olsa bir siyasi ba¤›ms›zl›¤a sahiptirler. Bu, kapitalizmin serbest rekabetçi döneminde baflvurdu¤u sömürgecilikten farkl› olarak, emperyalist dönemde baflvurdu¤u sömürgecilik biçimi olan yar› sömürgecilik ya da yeni sömürgecilik biçiminin gere¤idir. Sömürgecili¤in saklanmas›n›n biçimidir. Kapitalizm, çürüyen ve can çekiflen en yüksek aflamas› olan emperyalizm niteli¤ine ulaflm›flt›r. Kapitalist sistemin bu niteli¤inde kriz, bunal›m ve buhran derinleflmifltir. Emperyalist ç›kar ve dengeler ve onun iç çeliflkilerinin yaratt›¤› tüm sonuç ya da koflullar emperyalizmin kamplara bölünmesi biçiminde parçalanm›fll›¤›na kaç›n›lmaz olarak tan›kl›k yapmaktad›r. Emperyalizmin kendi içindeki kal›c› uyumunun mümkün olmamas›; emperyalist güçlerin dünyan›n hakan› ve dünya pazar›n›n tek hakimi olma özlemine ba¤l› olarak geliflen tüm özelliklerinin tabii bir sonucudur. Küreselleflme ve globalleflme gibi argümanlar bafltan sona emperyalist safsatad›r. Emperyalist sürecin iç çeliflki ve iç dinami¤inin tafl›d›¤› zay›fl›klar; onun mutlak bir hükme ulaflmas›n› engelleyen realitedir. Emperyalizmin do¤as›ndan kaynaklanan pazar dalafl› ve emperyalist dengeler de onun entegrasyonunu öngörmeyen unsurlard›r.

010 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Emperyalizm, neo-liberal ideologlar›n ve bu yönlü demagojilerden etkilenenlerin iddia ettiklerinin tam tersine, asla devrimci dinamik tafl›mamakta, toplumsal sistemlerde demokratikleflmeye ve toplumsal yaflam›n yeni nitel aflamaya ilerlemesine yol açmamaktad›r. Emperyalist güçlerle feodal-faflist diktatörlükler aras›nda gerici ç›karlar temelinde gündeme gelen çat›flmas›, emperyalizmin ilericili¤i olarak atfedilemeyece¤i gibi, bu çat›flmalarda taraf olmam›z düflünülemez.

Yar› feodal-yar› sömürge ülkelerde ve hemen tüm devletlerde geçerli bulunan kendi iç yasalar›, devlet politikalar› ve kararlar›, devlet örgütlenmeleri, flu veya bu biçimdeki siyasi ba¤›ms›zl›klar›, kendi pazarlar›ndaki nüfuz ve paylar› gerçe¤i, devlet ya da ulus devlet örgütlenmelerinin varl›¤›, yönetimleri ve devletsel, s›n›fsal ya da ulusal ç›karlar› gibi birçok gerçeklik, emperyalizmin bütün buralarda tamamen bütünleflip “küreselleflemedi¤i”ni göstermektedir.

Ba¤›ml› Ülkeler Aç›s›ndan Emperyalizm Bir ‹ç Olgu mu? Baflka bir ulusu ezen bir ulusun kendisi de özgür olamaz. Ba¤›ml› ülke ve uluslar› talan ederek kendi ülke halklar›na sus pay› veren ve ülkesinde burjuva demokrasisi ba¤lam›nda belli bir refah düzeyi tesis eden emperyalist burjuvazi, dünyan›n k›rlar›n› sömürmeden ve bura çocuklar›n›n r›zk›na el koymadan iç istikrar›n› sa¤lay›p sürdüremez. Bundand›r ki, emperyalizm ahtapot benzetmesindeki gibi dünyan›n tüm pazarlar›na girmifl bulunmakta, en el de¤memifl topraklar› avucuna alm›fl durumdad›r. Borçland›rma, haks›z rekabet, emperyalist talan ve ya¤ma sald›rganl›klar›yla raptu-zapt alt›na ald›¤› dünya uluslar› ve halklar›n›n zenginliklerini gasp ederek tekrar onlara hükmeden emperyalistler egemenliklerini sürdürebilmek için, elbette iflgal ve ilhaklarla da sömürgelefltirdikleri tüm ba¤›ml› ülke-ulus halklar›na ba¤›ml›d›r. Emperyalizm, bura devletleri ve sistemlerini ekonomik ve siyasi gücüyle bask› alt›nda tutup biçimlendirmektedir. Ne var ki, bu emperyalizm yerli olma özelli¤inde de¤il, her bak›mdan yerli sermaye karfl›s›nda baltalay›c›d›r. Yerli pazara hükmetmekte ama belli iflbirlikçi hakim s›n›flarla birleflmenin ötesinde, söz konusu ülkenin-ulusun milli kapitalizm ve burjuvazisiyle bütünleflmemektedir. Dahas›, bu emperyalizm, milli nitelik özünden uzak olmakla birlikte, milli sermayenin geliflimini de köstekleyip iflasa sürüklemektedir. Dolay›s›yla emperyalizmin cirit att›¤› bu ba¤›ml› ülkelerde milli sermayenin emperyalist düzeye ulaflmas› tasavvur edilemeyece¤i gibi, bu yabanc› emperyalizmin ba¤›ml› ülkelerde bulunma özelli¤i buralarda emperyalizmin iç olgu oldu¤u anlam›na gelmez-gelemez.


Leninist Emperyalizm teorisi, Lenin taraf›ndan kapitalist geliflmenin nesnel olgularla tahlil edilip, bu kapitalist geliflmenin ulaflt›¤› emperyalist evre ve bu evrenin iç çeliflkisi ile dünya ölçe¤inde gösterdi¤i özelliklerin ve dünya üzerindeki ekonomiksiyasi sistem olarak yaratt›¤› sonuçlar›n bilimsel kan›tlarla desteklenen tespitleriyle, Marksist-Leninist teori aç›s›ndan formüle edilerek tesis edildi. Ve Kautsky’nin emperyalizm teorisi tamamen çürütüldü. Kapitalizmin geliflmesi, karfl›t›n› da gelifltirme d›fl›nda iflleyemezdi. Nitekim öyle oldu. Bu geliflmeler paralelinde, burjuvazinin yaratt›¤› kendi mezar kaz›c›s› olan iflçi s›n›f› realitesinin art›k modern proletarya düzeyinde seyretti¤i de isabetle ayn› bilimsel düzlemde tespit edildi. Proletarya, s›n›fl› dünya toplumlar›n›n en devrimci s›n›f› olarak tarih sahnesine ç›kt›. S›n›flar mücadelesi ve s›n›f hareketleri ya da devrimleri de yeni bir nitelik al›yordu. S›n›flar mücadelesini, dünya toplumunun en modern s›n›flar› olan burjuvazi ile proletarya s›n›flar› temsil ediyor, dünya çap›nda temel s›n›f çeliflkisi bu iki s›n›f aras›ndaki çeliflki olarak gündeme oturuyordu. Burjuvazi devrimci barutunu tüketmifl, devrimler proletaryan›n omuzlar›na yüklenmiflti. Emperyalist kapitalizm koflullar›nda proleter devrimler kaç›n›lmaz bir zorunluluk ve önemle s›n›flar mücadelesi tarihindeki yerini al›yordu. Lenin, emperyalizm aflamas›n›, yapt›¤› bilimsel analizler sonras›nda bilinen özelliklerle belli bafll›klar alt›nda ortaya koydu. (Tekellerin do¤uflu, meta ihrac› yan›nda sermaye ihrac›n›n önem kazanmas›, s›nai sermayesiyle banka sermayesinin içi içe geçmesiyle mali sermaye ve mali oligarflinin do¤uflu, dünya topraklar›n›n kapitalist güçler aras›nda paylafl›lmas› ve dünya topraklar›n›n büyük kapitalist devletler aras›nda paylafl›lmas›n›n tamamlanmas›.) Kapitalist geliflme aflamas›n›n ekonomik ve siyasi sistemdeki merkezileflme düzeyini emperyalizm olarak tan›mlad›. Böylece, dünya ölçe¤inde temel çeliflki, ekonomik düzlemde emek/sermaye çeliflmesinde ifade bulan proletarya ile burjuvazi aras›ndaki siyasi çeliflme olarak tespit edilirken, bafl çeliflmeyse emperyalizm ile dünya halklar› ve ezilen ba¤›ml› uluslar aras›ndaki çeliflme olarak tespit edildi. Emperyalizmin dengesiz-eflitsiz geliflme yasas›na özel olarak ve önemle dikkat çekiyordu Lenin. Devrimlerin dengesiz geliflece¤ini yani, ayr› ülke devrimlerinin ayr› ayr› zamanlarda ve ayr› niteliklerde geliflece¤ini ortaya koyuyordu. Bununla, tek dünya devrimini öngöremeyerek, dünya devriminin, tek tek ülkeler proleter devrimlerinin emperyalizmi zay›f halkalar›ndan parçalayarak

ilerlemesi fleklinde mümkün görerek aç›kl›yordu. Özetle, “emperyalizm ve proleter devrimler ça¤›” aç›lm›fl oldu. Kapitalizm, geliflmifllik düzeyiyle emperyalizm niteli¤inde, dünya sistemi olarak belirdi. Emperyalizmin bu olgulaflmas›, proleter partilerin önderli¤ini ve proleter devrimleri de beraberinde zorunlu k›ld›. Yani proleter devrimler ça¤› aç›lm›fl oldu. Bu zemin üzerinde yaflanan geliflmeler aflamas›nda önemli bir halka olarak, (özellikle de II. Enternasyonal’in s›n›f iflbirlikçi ihanetçi çizgisine karfl›) emperyalist savafllar›n iç savafllara dönüfltürülmesi ya da devrimci iç savafllarla karfl›l›k verilmesi fleklindeki devrimci politika önemli bir ayr›m noktas› oldu. Esas ak›m›n savafl de¤il devrim oldu¤una bilimsel hakl›l›kla vurgu yap›ld›. Emperyalizm tahlili yap›l›rken, bu aflaman›n niteli¤i ve özü hakk›nda dikkat çekilen meseleler, Leninist emperyalizm teorisinin bütünlü¤ü ve proleter dünya devrimleri ile dünya devrimine gidifl için önemli unsurlara iflaret ediyordu. Emperyalizmin özünün kriz ve savafl oldu¤u belirlemesi son derece anlaml› sentezdi. Yine, eflitsiz geliflme yasas› öyleydi. Bunun gibi, emperyalizmin, kapitalizmin en yüksek-son aflamas› olup, onun can çekiflen ve çürüyen hali oldu¤u tahlili fevkalade bir önem tafl›yordu-tafl›yor. Emperyalizmin, iç çeliflkisine ve hegemonik emellerine uygun olarak, emperyalist kamplaflmalar›n kaç›n›lmazl›¤› ve bu kamp ya da bloklar aras›nda ç›kar amaçl› çeliflki ve çat›flman›n esas, bar›fl›n ve uyumun ise geçici oldu¤u saptamalar› tamamen isabetlidir. Emperyalizmin, sömürge, yar› sömürge-yar› feodal ba¤›ml› ülkelerde ifadesini bulan zay›f halkalar›ndan parçalan›p geriletilmek suretiyle giderek ortadan kald›r›lmas›n›n öngörülmesi, bu ba¤lamda tek ülke devrimlerinin geçerlilikle savunulmas› ve parçalardaki proleter devrimlerin dünya devriminin bir parças› oldu¤u ve proletarya enternasyonalizminin somut görevinin bu tek ülke devrimlerinin gerçeklefltirilmesi olarak tespit edilmesi yönündeki tezler, Leninist emperyalizm teorisinin içerikleri olup, bilimsel de¤erini koruyarak k›lavuz olmaya devam ediyorlar.

Emperyalizme Biçile n “ ‹lericilik” Rolü Neo-liberal Safsatad›r Emperyalizm, neo-liberal ideologlar›n ve bu yönlü demagojilerden etkilenenlerin iddia ettiklerinin tam tersine, asla devrimci dinamik tafl›mamakta, toplumsal sistemlerde demokratikleflmeye ve toplumsal yaflam›n yeni nitel aflamaya ilerlemesine yol açmamaktad›r. Emperyalist

011 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


güçlerle feodal-faflist diktatörlükler aras›nda gerici ç›karlar temelinde gündeme gelen çat›flmas›, emperyalizmin ilericili¤i olarak atfedilemeyece¤i gibi, bu çat›flmalarda taraf olmam›z düflünülemez. ‹ddia edildi¤i gibi emperyalizm, bu ülkelerine demokrasi götürme veya feodalizmi tasfiye etme durumunda de¤ildir-olamazda. Demokrasi götürme yaygaras› alt›nda ilhakç›-iflgalci gayelerini gerçeklefltirmektedir. ‹flgal ve ilhaklara karfl› olmakla birlikte, gerici s›n›flar aras›nda tercihte bulunmam›z söz konusu olamaz. Tüm emperyalist ve gerici savafllara karfl› ç›karak teflhir etmek ve karfl› mücadele yürütmek tek devrimci siyasettir. Emperyalizmin att›¤› ad›mlar›n neye yönelik oldu¤u, hangi amaçlarla gerçeklefltirildi¤i ve hangi s›n›flar taraf›ndan yürütüldü¤ü özüyle de¤erlendirilebilir.

012 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

“Globalleflme”, “küreselleflme”gibi emperyalist safsatalara karfl›n, günümüz geliflmeleri Leninist emperyalizm teorisini do¤rulayarak tan›kl›k yapmaktad›r. Emperyalizmin do¤as›ndaki kriz tarih sistemati¤ini sürdürerek, bugün büyük bir kriz olarak yine gündemdedir. Ve yine yoksul dünyaya fatura edilmektedir. Emperyalist krizde üretim anarflisinin-anarflik üretimin rolü yads›namaz. Tek yönlü, dengesiz geliflme-sanayileflme, özellikle silah-savafl sanayinde afl›r› yo¤unlaflma ve di¤er temel yaflam ihtiyaçlar›na dönük üretim alanlar›n›n ise daralmas›-zay›f tutulmas›, zengini daha çok zenginlefltiren yoksulu ise günbegün daha fazla yoksullaflt›ran a¤›r sömürüye dayal› kar h›rs› azami kar ilkesi vb ile ifade bulan), ihtiyaca ba¤l› üretim esas›ndan de¤il kara esas›na ba¤l› üretimin yap›lmas›, afl›r› sömürü ile al›m gücünün düflürülmesi ve üretim gibi sermayenin tekellerde toplanarak pazarda di¤er küçük-orta ölçekli üretim ve sermayeyi yok etmesi, büyük tekeller d›fl›ndaki sermaye ve meta dolafl›m›nda pazar canl›l›¤›-dinamizmi yok edilerek büyük sermaye ile daralt›lmas› ve benzeri etmenler krizlerin kayna¤›d›r. Kriz emperyalist sistemin bir tekerrürüdür. Daha somut olarak günümüzde, uluslararas› tekellerin-sermayenin dünya pazar› üzerindeki hakimiyetini pekifltirme ve rakip emperyalist güçlerin ya da sermaye tekellerinin pazar alan›n› daraltmak için yürüttükleri dalafl›n neticesinde kaç›n›lmaz olmaktad›r. Bir taraftan flirketler-iflletmeler iflas ettirilmekte, di¤er taraftan çeflitli biçimlerde ortaklaflarak ya da kendine katarak birlefltirilmektedir. Bu kaç›n›lmaz olarak ekonomi dünyas›n› sars›p etkilemekte, tekellerin ac›mas›z piyasas›n› toplumlara dayatmaktad›r. Ayn› zamanda bir taraftan tekeller alan›ndaki üretim

(bollu¤uyla) sat›fl-sürüm ya da pazar ihtiyac› büyümekte, öte yandan yoksul dünya halklar› a¤›r sömürü ile daha da yoksullaflt›r›lmakta ve tabiat›yla pazardaki al›m gücü yok edilerek pazarda durgunluklar›n yaflanmas›na yol aç›lmaktad›r. Krizin arkas›ndaki derin gerçekler öz olarak bunlard›r. Yeri gelmiflken not düflelim ki, krizin yükünü al›n terlerinin a¤›r koflullardaki gasp›yla ve nafakalar›ndan ödün vererek çeken emekçi halk kitlelerinin devrimci öfkesinin geliflmesi kaç›n›lmaz olacakt›r. Krizin devrimci durum ve devrimci hareket üzerinde pozitif etkide bulunmas› kaç›n›lmazd›r. ‹çinde bulundu¤umuz ya da önümüzdeki süreç karfl›-devrimin komplike sald›r›lar› gündeme gelirken, devrimci hareketin geliflmesi de ikinci e¤ilim olarak vücut bulacakt›r. Emperyalist kamplaflmalar ve bunlar aras›ndaki çeliflkiler derinleflerek gün yüzüne vurmufl durumdad›r. Devrim ihtiyac› her gün kendisini daha yak›c› olarak hissettirip dayatmaktad›r. Devrimler s›cak olarak gündemdedir. Nepal, Hindistan, Filipinler gibi ülkelerdeki Maoist devrim ve hareketler a¤›rl›kl› olarak gündemde olup, esas e¤ilimi göstermektedir. “Sosyal patlamalar yüz y›l›” olarak yap›lan de¤erlendirmeler anlams›z de¤ildir. Halk Savafllar› gibi ulusal ve di¤er biçimlerdeki sosyal kurtulufl devrimleri geçerlili¤ini korumaktad›r. Emperyalizm dünya çap›nda komünist ve devrimci harekete-sosyal kurtulufl mücadelelerine sald›rmakla birlikte, ulusal kurtulufl mücadeleleri ve fundamentalist-dinci siyasal hareketlere karfl› da savaflmakta, dahas› tüm dünya halklar› ve insanl›¤a sald›rmaktad›r. Buna paralel olarak do¤ay› da emperyalist emelleri u¤runa tahrip etmekte ve tüm yaflam› tehdit etmektedir. Anti-emperyalist hareket bu zemin üzerinde her gün daha fazla geliflmektebüyümektedir. Emperyalist güçler dünyan›n yeniden dizayn edilmesi sürecinde daha fazla totaliter yap›lanmaya do¤ru ilerlemektedir. Demagojiyle yaygara kopard›klar› insan haklar› ve demokratik yönetimler safsatas› alt›nda daha büyük ve kapsaml› sald›r›lar haz›rlay›p gerçeklefltirmektedirler. Dünya sistemi ve buna ba¤l› tek tek toplumsal sistemler vahfli talan ve tahakküm prensibine uygun güçlendirilmekte, yoksul dünya “demir yumruk” alt›nda azametli kölelik koflullar›na gömülmektedir. Dünya halklar› ve ezilen mazlum uluslar›n sosyal ve ulusal kurtulufl mücadelelerini yükselterek emperyalist illeti bafl›ndan def etmesi zorunludur. Ezen ile ezilen, sömüren ile sömürülen çeliflkisi, ça¤›m›z›n modern s›n›f› olan proletarya ile burjuvazi aras›ndaki çeliflki olarak,


dünya ölçe¤inde emek-sermaye zemininde baflat çeliflki olarak hüküm sürmektedir. Dünyada temel çeliflme, proletarya ile burjuvazi aras›ndaki çeliflmedir. Emperyalizm ile dünya halklar› ve ezilen uluslar› aras›ndaki çeliflme dünyada bafl çeliflmedir. ABD emperyalizmi, dünya halklar› ve ezilen uluslar›n›n bafl düflman›d›r. Emperyalist bafl düflman ve en genel anlamda emperyalizm; “terörizmle mücadele”, “demokrasi götürme”, gibi demagojilerle sürdürülen emperyalist sald›rganl›k ve talan savafllar›nda, ezilen ulus ve dünya halklar›na kan kusturmaktad›r. Di¤er emperyalist güçler ise, esasta ABD’den daha geri durumda ve fiili iflgal sald›r›lar›nda ancak ABD denen dünya jandarmas›na yedeklenmifl flekilde ortak emperyalist örgütlemeler vas›tas›yla yer almakta, bunun d›fl›nda esasta “yumuflak” yol ve yöntemlerle, komplolarla, ekonomik yapt›r›mlarla ve bazen de kaç›n›lmaz iç e¤ilimlerine uygun sald›rganl›klar›yla nüfuz alanlar›n› elinde tutup korumakta, güç olduklar›n› hissettirerek gücünü gelifltirmektedirler. Bu güçler aç›kça, “biz de var›z” demekte ve dünya jandarmas›na kafa tutmaya bafllam›fl durumdad›rlar. AB’li emperyalistler Çin-HindistanRusya ve hatta Japonya faktörlerine karfl›n ABD’ye yak›n durmay› tercih etmektedirler. Ama hepsi de esasta nüfuz alanlar›n› muhafaza etme ve geniflletme projeleri gelifltirmekte, uygun f›rsatlar› kollamaktad›rlar. ABD tüm geliflmelerin yönünü sezmekte, buna uygun ad›mlar atmaktad›r. Bu noktada en s›k karfl› karfl›ya geldi¤i Rusya olmaktad›r. Rusya, ABD ile dalafl›n› daha keskin ve askeri sahaya dökerek yürütme tutumuyla, mevcut durumda di¤erlerinden bir nebze de olsa önde bulunmaktad›r. Yaln›zca “terör” konseptlerinde birleflebilen emperyalist güçler, ortak düflman› olan devrimler ve devrimci mücadeleler karfl›s›nda köklü bir tasfiyecili¤i gelifltirip yürütmektedirler. Bu mesele d›fl›nda, bu belli emperyalist güçlerin uyum içinde olmay›p, bilakis örtülü ya da aç›k çeliflki içinde olduklar› her bak›mdan aç›kt›r. En son Danimarka’da gerçeklefltirilen “‹klim Zirvesi” de emperyalistler aras› çeliflkiler birçok alanda kendisini, çok aç›k bir flekilde göstermektedir. Irak iflgalinde son derece teflhir olup y›pranan, bir bak›ma burnu sürtülen ABD, dünya kamuoyu nezdinde ciddi bir prestij kayb›na u¤rad›. Dünya kamuoyunda küçümsenemeyecek bir karfl›tl›k toplamay› hakl› olarak sa¤lad›. ‹ç kamuoyu ve destek de Irak’tan giden ABD askerlerinin cenazeleriyle birlikte iyice gerileyip iktidar› zor duruma düflürdü. Talan ve ya¤maya dayal› emperya-

list sald›rganl›k ve iflgal savafl›, karfl› tepkiyi ve iç muhalefeti güçlendirdi. Ekonomik krizin de etkileyerek zay›flatt›¤› ABD, hâkim s›n›flar›n›n zay›flayan devlet konumu ve bozulan prestijini tazelemek amac›yla bilinçli bir politika olarak siyahî lider olarak Obama’y› bafla getirerek durumunu düzeltme çabas› içine girdi. K›sacas›, dünya kamuoyuna ve tabi iç kamuoyuna da yönelik “de¤iflim” mesajlar› vermek üzere genel bir proje gelifltirdi. Tüm bunlara uygun olarak daha ›l›ml› gözükmeye önem verdi. Fakat ›l›ml›l›k ve hofl görünme çabas›na karfl›n ya da toplam konjonktürel flartlar›n zorlad›¤› “geri çekilme” e¤ilimine karfl›n, Afganistan’› barbarca bombalay›p, Pakistan’da canice katliamlar gerçeklefltirmekten kendini geri tutamad›…

‹maj›n› Yenilemeye Çal›flan ABD ve Rusya-Çin Faktörü Ekonomik kriz ve yaflanan di¤er geliflmeler sonras›, emperyalist has›mlar› karfl›s›nda nispeten gerileme e¤ilimine giren ve pozisyonunu düzeltmek için giriflti¤i re-organizasyon prati¤i ile bozulan imaj›n› tazelemek üzere gelifltirdi¤i taktik süreç, ABD’yi amaçlar› ve sald›rgan niteli¤inden uzaklaflt›rmam›flt›r. Fakat, özellikle Rusya’n›n nüfuz alanlar›ndaki etkisinin k›r›lmas›na ve oralara müdahalesini zay›flatmaya yol açm›flt›r. ABD’nin son konjonktürdeki zay›fl›klar›n› iyi de¤erlendiren ve uzun zamand›r belli bir toparlanma sürecini gelifltiren Rusya aç›ktan meydan okuma tavr› gelifltirerek karfl› ataklara geçip eskisine oranla daha da güçlü duruma geçti. Rusya’n›n belli bir emperyalist baflar› gösterdi¤i aç›kt›r. Rusya ile Çin’in bafl›n› çektikleri fiengay Befllisi ad›ndaki emperyalist örgütlenmeyle, ABD’nin sald›rganl›¤› karfl›s›nda bir emperyalist kamp oluflturularak varl›¤›n› emperyalist ç›karlar› temelinde sürdürmektedir. Bu kamptaki aktörlerin yak›n gelecekteki geliflmesini hesaplayan ABD ve AB ço¤u kez ortak hareket etmeyi tercih etmektedir. Ancak, AB blo¤unun kendi bafl›na bir kamp oldu¤u ve yeri geldi¤inde emperyalist ç›karlar› temelinde ABD ile de ters düfltü¤ü inkâr edilemez bir realitedir. Rusya-Çin eksenli geliflmeden rahats›zl›k duymalar› ortaklaflt›klar› nokta olsa da esasta temel emperyalist ç›karlar›, örgütlenmeleri ba¤lam›nda ve her bak›mdan da söylemeye gerek yok ki AB ayr› bir kampt›r. Esas ihtiyaç duyularak oluflturulmas›n›n koflullar› ise, ABD emperyalizmine karfl› kendi nüfuzlar›n› veya ç›karlar›n› temsil edip bunun karfl›s›nda esas güç haline gelme arzular›d›r.

013 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


014 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Mevcut durumda dünyada belli bafll› üç emperyalist kamp vard›r. ABD’nin ba¤›ml›l›¤› çerçevesinde toparlad›¤› ülkelerle bafl›n› çekti¤i kamp, AB ve fiangay Befllisi esas kamplard›r. BMBMGK (Birleflmifl Milletler Güvenlik Konseyi), NATO, IMF, Dünya Bankas›, NAFTA ve benzeri örgütlemeler bunlar›n kurumlar›n› ifade ederler.

Hat›rlanaca¤› gibi, ABD’li Soros sivil toplum örgütleri çal›flmalar› ve benzeri örgütlenmelerle Rusya’n›n ön bahçesinde ABD’nin güç kazanmas› ve Rusya’n›n zay›flat›lmas› ere¤iyle örgütlenmelere girdi. Sonras›nda (1993) ABD Gürcistan’da “gül devrimi” ve Ukrayna’da “turuncu devrimi”ni gerçeklefltirerek Rusya’y› iyice s›n›rlay›p ablukaya ald›. Rusya bunlar› bir süre sonra esasta geri püskürttü denebilir. Gürcistan’da Osetya ve Abazya’n›n ba¤›ms›z özerk yap›s›n› tan›d›. Sonra gaz keserek Ukrayna üzerindeki bask›s›n› sürdürdü. AB’li emperyalistlerle ABD’ye mesaj vererek elindeki kozu etkili biçimde kulland›. En son Osetya’da yaflanan çat›flmayla hem ABD’ye mesaj›n› verdi, hem de orada “bar›fl gücü” olarak kalmay› bir zemine oturttu. Hemen her tarafta yaratt›¤› sorunlar, özellikle Irak ve Afganistan iflgallerinin yaratt›¤› sonuçlar›n a¤›rl›¤› alt›nda kalan ABD, Küba eksenli Venezuella ve Bolivya’daki karfl›t› geliflmelere istedi¤i gibi müdahale edemedi ve ‹ran’la ciddi bir gerilim düzeyine gelerek BM’de Rusya ile Çin’in kat›lmamas›yla istedi¤i yapt›r›m› uygulayamamakla birlikte belli bir yapt›r›m karar› ald›rmas›na karfl›n ‹ran’la bir savafl› göze alamad›. Özellikle Afganistan’da Taliban önderli¤inde gerçeklefltirilen darbeleme ve güçlü eylemlerle baflta ABD olmak üzere AB emperyalist iflgalci devletlerin savafl makinas› NATO güçleri a¤›r kay›plar almaktad›r. Bu durum ayn› emperyalistlerce dolayl› da olsa Taliban ile görüflme ve anlaflmalar›n mümkün olabilirli¤inin dillendirilmesini beraberinde getirmektedir. Afganistan’da emperyalist planl› seçim aldatmacas› da tam karfl›l›¤›n› bulamam›fl ve gerici ‹slami önderlikli Taliban güçlerinin hakl› ve meflru olarak emperyalist askeri NATO güçlerini hala darbeleyen eylemleriyle ABD ve AB emperyalistlerini flaflk›na çevirerek yeni aray›fllara itmifltir. Rusya özellikle Putin ile birlikte ABD’ye karfl› baflar›l› bir geliflme sa¤lad›. Daha önceden, Yugoslavya’da yaratt›¤› etnik çat›flma ve parçalamalar mizanseninde de S›rplar ile Rusya özellikle Kosova sorununda ABD ve NATO’ya aç›ktan karfl› ç›kt›lar. ABD ve NATO amaçlar›na tam ulaflamad›lar. AB belli bir e¤ilim gösterip örgütlenme ve etki alan›n› geniflletmeye devam etse de gerek iç durumu, gerek Rusya’ya enerjideki ba¤›ml›l›¤› ve gerekse de ABD’nin çöküntüsüyle kapitalist dünya sisteminde yaflanacak zafiyet ve bofllu¤un hali haz›rda doldurulamayaca¤›n› ve bunun kendisini de etkileyece¤i gerçe¤inden hareketle denge siyaseti gütmekte, çat›flman›n derinleflmesini kendi aç›s›ndan tercih etmemektedir. Dolay›s›yla esasta çat›flma Rusya ile ABD aras›nda sürmektedir. Ama aç›k ki, her emperyalist kamp nüfuzunu koruyarak toparlanmakta ve iyice güçlenerek gelecekteki çat›flmaya haz›rlanmakta ve olas› bir denge de¤ifliminde kendisinin imtiyazlar›n› korumakla birlikte bunlar› gelifltirme peflindedir. ABD’nin renkli devrimler ad›m›na karfl› Rusya’n›n gelifltirdi¤i strateji, ABD’nin arka bahçesi durumunda görülen Latin Amerika ülkelerinde özellikle Venezuella, Bolivya, Küba (Çavez, Morales, Kastro) ekseninde geliflen anti-ABD’ci harekete uzanmaktad›r. Buralar aç›ktan ABD’nin arka bahçesi de¤iliz diyerek “halkç›” söyleme sar›lmaktad›rlar. Bu geliflmenin anti-ABD’cilikten öteye herhangi bir “halkç›” ve “demokratik” niteli¤i olmad›¤› gibi, Küba-Venezuella ç›k›fl›n›n, Rusya’n›n ABD’nin renkli devrimlerinin karfl›t› olarak gelifltirdi¤i bir giriflim ve ters yönden bir türevi oldu¤u saklanamaz. Ne Çavez, ne Kastro, ne de bir baflkas› sosyalist ve de demokratik bir özellik tafl›mamaktad›r. “Halkç›” ve “sol” argümanlar›n kullan›lmas› tamamen ABD karfl›tl›¤›n›n ve hatta dünya ölçe¤inde geliflmekte olan anti-emperyalist hareketin suistimal edilmesini ifade etmektedir. Öte yandan gerçek devrimci ve sosyalist hareketin geliflmesi olana¤›na karfl› da hileli bir takti¤i anlatmaktad›r, “sol-sosyalist ve halkç›” söylemler.


Yine, Suriye-Libya-Yemen eksenli askeri üs kurma giriflimi de Rusya’dan ba¤›ms›z olmad›¤› gibi, ABD’nin stratejilerine karfl› geliflmeler olarak anlafl›lmak durumundad›r. Öte yandan ABD ile Hindistan aras›ndaki 100 milyar dolarl›k silah anlaflmas› da Rusya ve Çin’in kuflat›lmas› olarak okunmal›d›r. Hatta faflist TC’nin dâhil oldu¤u Mavi Ak›m projesi, Nabucco, Güney Ak›m gibi anlaflma ve projeler de ABD ile Rusya esasl› geliflen karfl›l›kl› sürecin parçalar› olarak yaflam bulmaktad›r. Rusya ile ABD’nin karfl›l›kl› ad›mlar att›¤› ve bu sürecin oldukça genifl bir yelpazede sürdü¤ü aç›kça gözlenebilmektedir. Peru ordusunun ABD ve ‹srail taraf›ndan e¤itilmesi, Hindistan ve Kolombiya’da teknik ve askeri donan›m›n güçlendirilmesine dönük at›lan ad›mlar vb. Maoist hareketleri hedeflemekle yetinmeyip, tüm radikal hareketlere yöneldi¤ini göstermektedir. ABD’nin sadece Rusya’ya karfl› de¤il, Çin’e karfl› da ad›mlar att›¤› teslim edilmelidir. Çin-Uygur bölgesindeki geliflmeler de bunun bir örne¤ini vermektedir. Yine Çin’in Afrika ülkelerine yay›lama siyaseti karfl›s›nda da ABD çok ciddi (tehdit içerikli) rahats›zl›¤›n› aç›kça dile getirmifltir.

ABD-Rusya Aras›ndak› Çeliflki ve Öne Ç›kan Üç Kamp ABD ile Rusya aras›ndaki çat›flma döneme damgas›n› vuran en belirgin çeliflki olmakla birlikte, gelecekteki çat›flmaya da ABD, Rusya ve Çin aras›ndaki bu dalafl damgas›n› vuracakt›r. Enerji kayna¤›n›n kontrolü üçünü kesin bir üstünlük mücadelesine sokarak boy ölçüflmelerine-restleflmelerine ve karfl›l›kl› ad›mlarla gelecekteki hakimiyeti tayin eden kap›flma tahtas› durumundad›r. K›talar aras› menzile sahip balistik füzelerin Çin ve Kuzey Kore’den sonra flimdi de ABD taraf›ndan denenmesi, öte yandan füze bataryalar›n›n yerlefltirilmesi ve kurulan üslere bak›ld›¤›nda, Rusya ile ABD’nin karfl›l›kl› el alt›ndan at›lan ad›mlar›ndan baflka bir fley olmad›¤› anlafl›lmaktad›r. Gürcistan’da yaflanan geliflme do¤rudan Rusya ile ABD’nin küçük çapta bir boy ölçüflmesiydi. Uluslararas› alanda çeflitli ülkeler aras›nda yap›lan anlaflmalar trafi¤i yo¤unlaflmakla birlikte, bunlar›n hepsi olmasa bile esas› Rusya ile ABD’nin karfl›l›kl› ad›mlar›n› anlatmaktad›r. Emperyalist dalafl ve yar›fl enerji kontrolü ve yollar›n›n denetimi üzerinde yaflanmaktad›r. Zira gelecek dengeler buna göre belirlenecektir. Kimin kimi köfleye s›k›flt›r›p öne geçece¤ini, di¤er ülkelere müdahaleyi ya da di¤er ülkelerin yedeklenmesi de belirleyecektir. Bu anlamda seyreden di¤er diplomatik ad›mlar, anlaflmalar

ve küçük çapl› çat›flmalar bu soruna ba¤l› olarak cereyan etmekte-bunun görüngüleri olarak yer almaktad›r. Mevcut durumda dünyada belli bafll› üç emperyalist kamp vard›r. ABD’nin ba¤›ml›l›¤› çerçevesinde toparlad›¤› ülkelerle bafl›n› çekti¤i kamp, AB ve fiangay Befllisi esas kamplard›r. BMBMGK (Birleflmifl Milletler Güvenlik Konseyi), NATO, IMF, Dünya Bankas›, NAFTA ve benzeri örgütlemeler bunlar›n kurumlar›n› ifade ederler. Eklemek gerekir ki, mevcut dünya koflullar›nda emperyalist dengeler de¤iflmeye müsait olup bu kamplarda oynamalar olabilece¤i gibi, bu kamplarda özellikle AB çatlaklar tafl›y›p belli çatlamalara gebeyken, fiengay Befllisi de çok sa¤lam bir beflli say›lmaz. ADB’nin ise, çevresinde toparlad›¤› kimi devletleri kaybetmesi mümkün gözükmektedir. Dengelerin tam oturmay›p yaflanan geliflmelerin de¤iflimi olanakl› k›ld›¤› kaygan bir zeminin oldu¤u söylenebilir. Her kampta belli güçlerin bafl çekti¤i ve bunlar›n ç›karlar› temelinde kamp›n politikalar›na yön verildi¤i do¤rudur. Rusya-Çin bir kamp›n bafl›n› çekmekte, AlmanyaFransa ve sorunlu da olsa ‹ngiltere bir kamp› tayin etmekte, ADB ise di¤er tarafta tart›flmas›z bir kamp komutan› durumundad›r. Ki, ABD’nin dünya üzerindeki otoritesi sars›nt› geçirse de hala bafl aktördür. Özellikle askeri bak›mdan tart›flmas›z tek güçtür. Dünyan›n birinci büyük ekonomisi olarak ABD ekonomisi ve ikinci büyük ekonomi olarak da Japon ekonomisi say›lmaktad›r. Avrupa ekonomisi gibi Rusya ve Çin ekonomisini de vuran emperyalist finans krizin flimdiki sonuçlar› bile, emperyalizmin geliflmesinin nereye do¤ru ilerledi¤ini ve nereye varaca¤›n› aç›kça ortaya koymaktad›r. Azami kar h›rs›yla ihtiyaç d›fl›-fazlas› tüketime dönük yap›lan dengesiz ve afl›r› üretim, emperyalist tekelleflme ve sömürünün yaratt›¤› yoksullu¤un sonucu al›m gücünün düflerek, bu üretim fazlas›n›n pazar bulamamas› krizin temelini oluflturmaktad›r. Yani emperyalist üretim krizin tek yarat›c› temelidir, bu üretimin varaca¤› yer ya da yarataca¤› tek fley krizdir. Krizin atlat›lmas› için girilen pazar aray›fl› ve pazar kapma dalafl›, krizi büyüterek yeni kriz ve çat›flmalar› gündeme getirmektedir. Emperyalizm-emperyalistler kriz yaratt›¤› gibi, bu krizden kurtulmak için birbirinin nüfuz alanlar›na göz dikmekte ve geri ba¤›ml› ülkeleri daha fazla sömürüp talan etmektedirler. Kapitalist emperyalist ülkelerdeki bask›c› yasalar ve faflistleflme e¤iliminin güçlenmesi, krizin yol açt›¤› bir sonuç oldu¤u kadar, önemli bir so-

015 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


016 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

nucunu ortaya koymaktad›r. Bu kriz faturas›n›n esasta geri ba¤›ml› ülkelere ç›kar›lmas› ise, buralarda devrimci durumun daha da geliflece¤i ve ciddi sonuçlar do¤urmaya yetece¤ini göstermektedir. Emperyalist sald›r›lar giderek artacak, devrimci geliflmeler bu zemin üzerinde daha da gürbüzleflerek boy verecektir.

r›n›n baflat hareketleri olacakt›r. Bu belirleme toplu ayaklanmalar yoluyla gerçekleflecek devrimlerin gündem d›fl› oldu¤unu varsaymaz. Dünya devrim cephesi her bak›mdan kabararak yükselecektir. Birçok devrimin patlak vermesi ve emperyalizmin geriletilmesi ufuktaki geminin yelken direkleri gibi görünmektedir.

Mevcut süreçte emperyalist h›rlaflma yer, yer belirse de k›sa ya da orta vadede her kamp kendisini gelecek kap›flmalara haz›rlamak üzere hummal› bir çal›flmayal meflguldür. Ve bu haz›rlanma-toparlanma ve güçlenme sürecini daha erken baflaran emperyalist güçler, mevcut süreçte belli bir tonda devam eden çeliflkiyi kendi leh(ler)ine k›flk›rtarak gelifltirecek, sürece damgas›n› vurarak öne ç›kacakt›r. Ama aç›k ki, ABD eski pozisyonunu koruyamayacakt›r. Rusya ve Çin’in oldukça önemli aktörler durumuna gelece¤i görülmektedir. Dünyan›n yeniden paylafl›lmas› ve yeni dengelerin oluflarak oturmas› bafllam›fl olan ve devam edecek olan bir süreçtir. K›sa-orta vadede bir büyük çat›flma olmasa da uzun vadede bir çat›flman›n yaflanmas› kaç›n›lmazd›r. Elbette bunun biçimi, önceki dünya savafllar›-paylafl›m savafllar› klasi¤inde olmayabilir. Daha dar çat›flmalar›n yan› s›ra, ekonomik yapt›r›m gücü üstünlü¤ü ve pazarlar hakimiyetindeki geliflmelerle sa¤lanan üstünlükle hasm›n belli bir kal›ba girmesi sa¤lanabilir ve bu durum bir müddet daha bir dengenin kurulmas› fleklinde sürdürülebilir. Ta ki dengelerin yeniden bozulmas›na kadar, çeliflkiler fliddet tonuna vard›r›lmadan devam edip gider. Mevcut durumda emperyalist dalafl ve çeliflkinin esas olarak keskinleflti¤ini söylemek gerekir. Bu durum, uluslararas›-devletleraras› yo¤unlaflan stratejik anlaflma ve ittifaklarla beliren e¤ilimle kamplaflmalar›n büyümesine yol açaca¤› gibi, emperyalist iflgal-ilhak sald›r›lar›na da tan›kl›k yap›yor, yapacak da. Önümüzdeki belli dönemde emperyalist sald›rganl›k ve müdahaleler neticesinde ulusal kurtulufl mücadelelerinin serpilip geliflece¤ini tespit etmek yanl›fl olmayacakt›r. Emperyalizmin ulus devlete yönelen ç›kar sald›r›lar› ulusal hareketlerin f›flk›rmas›n› kaç›n›lmaz olarak gündeme getirecektir. Emperyalist geliflme ilerici yan tafl›mad›¤› için ya da devrimci dinamik tafl›mad›¤› için, mevcut geliflmesinin daha fazla ilerlemesi düflünülemez, bu çarp›k ve özü çürük geliflmenin geri tepmesi-düflmesi zorunludur. Özellikle ulusal kurtulufl hareketlerinin serpilmesine tan›kl›k yapacak bu dalga, flüphesiz ki s›n›f hareketlerinin boy verip geliflmesinden mahrum olmayacakt›r. Daha flimdiden ciddi geliflmeler içinde olarak yay›lan Halk Savafllar› ya-

‹ster bu dönem olsun isterse de yak›n-orta vadede olsun, emperyalist dalafl, pazar ve nüfuz alanlar› olan ülkeler üzerinde lokal savafllar biçiminde cereyan edece¤e benzemektedir. Irak, Afganistan iflgalleri ve Irak devlet s›n›rlar› içinde bulunan Güney Kürdistan topraklar›nda özerk Kürt yönetimin oluflturulmas›, en son geliflen Gürcistan-Osetya, Çin Uygur özerk bölgesindeki Urumçi, (hatta ‹ran seçimlerinde yaflanan geliflmelerin bir yan› da) olaylar›n› böyle de¤erlendirmek, emperyalistlerin bilinen oyunlar› oldu¤unu söylemek yanl›fl olmaz. Elbette Çin Uygur özerk bölgesinde yaflanan geliflmelerin emperyalizmin k›flk›rtmas› olmas›n›n yan›nda Çin emperyalizminin milli bask› politikalar› da bir gerçektir. Dahas› Türkiye-Kuzey Kürdistan’da gelifltirilen “yeniden yap›lanma” ve Kürt ulusal hareketinin tasfiye edilmesi projeleri emperyalist politikalar d›fl›nda düflünülemez. Krizler nas›l ki bu ülkelere aktar›l›yor, ç›kar dalafl› da buralara aktar›larak buralarda gün yüzüne vurup yaflanacak-yaflat›lacakt›r. Dolay›s›yla bu geri, küçük ya da ba¤›ml› ülkelerde etnik temele dayal› çat›flmalar›n geliflmesi daha da yo¤unlaflacakt›r. ‹flgal-ilhak sald›r›lar›, emperyalist k›flk›rtmal› iç savafllar ve çat›flmalar yayg›nlaflacakt›r. Öte yandan, yar›-sömürge ve özellikle de yar› sömürge-yar› feodal geri ülkelerde devrimci koflullar ve hareket giderek geliflecektir.

Devrimlerin F›rt›na Merkezleri Ve Maoist Halk Savafllar› Gerek emperyalist kriz sonuçlar›n›n aktar›lmas›, gerek emperyalist dalafl›n yans›t›lmas› ve gerekse de emperyalist yay›lmac› hegemonya temelinde dünyan›n bu emeller do¤rultusunda dizayn edilmesi projelerinin yürütülmesinin getirileri genel olarak tabi ülkelerde ve dünyada devrimci durumun kabarmas›n› koflullamaktad›r. Daha fazla açl›k, yoksulluk ve ac›yla yüz yüze kalacak olan devrimci dünyan›n ezilen emekçi halklar› ve ezilen uluslar emperyalizm ve yerli gericili¤e karfl› ayaklanmaktan baflka çare bulamayacakt›r. Emperyalist politikalarla gelifltirilen dünya süreci, ezilen halklar›n ayaklanmas›n› haz›rlayarak devrimleri do¤uracakt›r.


Mevcut durumda dünyan›n birçok bölgesinde, özellikle Maoist Halk Savafllar› temelinde daha flimdiden ciddi geliflmelere gebelik etmektedir. Nepal, Hindistan, Filipinler’de Maoist Halk Savafllar› ciddi geliflmeler düzeyinde iken, onlarca yerde Maoist partiler serpilerek do¤makta ve geliflmektedir. Peru, Türkiye-Kuzey Kürdistan, ‹ran, Afganistan, ABD, Irak ve daha birçok yerde Maoist partiler iddialar›n› koruyarak sürdürmektedir. Dünya devrim cephesinde genel olarak anti-emperyalist e¤ilim güçlenmekte, demokratik-devrimci hareket geliflme e¤ilimi izlemektedir. Emperyalizmin sald›rganl›¤› ve a盤a ç›karak teflhir olan gerçek yüzü, bu e¤ilimin geliflmesine önemli bir katk› sunmaktad›r. “Marks hakl› m›yd›” fleklinde gündeme düflen geliflme, emperyalist kapitalizmin sorgulan›p sosyalizme yüz dönülmesi aray›fl›n› daha da canland›rmaktad›r. Demokratik de¤erlerin geliflmesi, emperyalist çürümüfllü¤ün sald›¤› kötü kokularda neden bulmaktad›r. Emperyalist haydutluk karfl›s›nda geliflen anti-emperyalist e¤ilim, demokrasi bilincinin geliflerek devrim ihtiyac›yla d›fla vurmas›na güçlü bir zemin yaratmaktad›r. Dünyan›n k›rlar›nda durum iyidir. Emperyalist kudurganl›¤›n art›fl›na karfl›t devrim dalgas› da yükselmektedir. Bilimsel ideolojimizin üçüncü nitel aflamas› olan Maoizm rehberli¤inde geliflen Nepal, Filipinler, Hindistan, Peru gibi ülkeler devrim mücadeleleri Maoist Halk Savafllar› stratejisiyle yoksul dünyay› ayd›nlatmaktad›r. Neo-liberal safsata ve emperyalist sald›r› ve sataflmalara karfl›n dünyan›n k›rlar›nda dipten gelen dalga emperyalizmin k›y›lar›na vurmaktad›r. ‹deolojik g›das›n› özü s›n›f iflbirlikçisi revizyonist üretici güçler teorisinden alan Avrupa Merkezci görüflü alabora edercesine, emperyalizmin yumuflak karn› olan geri ba¤›ml› ülke devrimleri-daha aç›kças› Halk Savafllar› dünya devrim hareketinin öncüleri durumundad›rlar. Önemli sorunlar›na ra¤men Nepal Halk Savafl›, Maoistleri hükümete kadar tafl›m›fl ve devrimin-siyasi iktidar›n efli¤ine tafl›m›fl bulunmaktad›r. Küçük bir ülkede devasa geliflmeler Maoizm önderli¤inde yank›lanmaktad›r. Söndürülmek istenen devrim umudu Halk Savafllar›yla yeniden parlamaktad›r. Eklemek gerekir ki, bu geliflmelerden Maoizm aflamas›n›n bilimsel zemin ve üstünlü¤e sahip oldu¤unu ç›karsamak mümkün oldu¤u gibi, ideolojimizin yeni nitel aflamas›nda-Maoizm evresi olarak kavranmas›n›n önemi de kendili¤inden ortaya ç›kmaktad›r. Geliflmelerin yönü, sosyalizm cephesinin, özellikle “reel sosyalizm” denen sosyal emperyalizmin aç›ktan emperyalist cepheye iltihak etmesiyle yaflad›¤› demoralizasyonunun önemli oranda afl›larak, yeniden sosyalizmin moral de¤erlerinin yükseldi¤i ve yükselece¤i e¤ilimini göstermektedir. Dünya ölçe¤inde proleter devrimler cephesinde gündemde olarak öne ç›kan Maoist hareketlerdeki geliflmelerin bu sürece önemli katk›lar sundu¤u aç›kt›r. Fakat bu sürecin Maoist hareket inisiyatifinde daha do¤ru ve etkin yönetilmesinde önemli zay›fl›klar oldu¤u da maalesef do¤rudur. Bu konuda mevcut bulunan Devrimci Enternasyonal Hareket (DEH) örgütüne büyük görevlerin düfltü¤ü, fakat bu örgütlenmenin özellikle iç sorunlar› nedeniyle görevlerinden geri kald›¤› söylenmek durumundad›r. DEH’in etkin k›l›nmas› zaruri ve büyük bir ihtiyaçt›r. DEH sorumlulu¤unu daha iyi idrak ederek, sa¤lam bir perspektifle hem nitelik ve hem de niceli¤ini büyüterek daha etkin ve aktif rol üstlenmelidir. ‹ç sorunlar›n› daha olgun tart›fl›p çözmeyi becermeli ve belli bir niteli¤e önem vererek daha kapsay›c› bir perspektifle hareket etmelidir. Ülke devrimleri ve devrimci hareketlerine perspektifler sunma yükümlülü¤ünü yerine getirmeli, çal›flmalar yürüterek gerekli desteklerini sunmal›d›r. S›n›rl› alanda sorunlar› tart›flarak içinde bo¤ulup

Emperyalist kudurganl›¤›n art›fl›na karfl›t paralellikte devrim dalgas› da geri kalmadan yükselmektedir. Bilimsel ideolojimizin üçüncü nitel aflamas› olan Maoizm rehberli¤inde geliflen Nepal, Filipinler, Hindistan, Peru gibi ülkeler devrim mücadeleleri Maoist Halk Savafllar› stratejisiyle yoksul dünyay› ayd›nlatmaktad›r. Neo-liberal safsata ve emperyalist sald›r› ve sataflmalara karfl›n dünyan›n k›rlar›nda dipten gelen dalga emperyalizmin k›y›lar›na vurmaktad›r. ‹deolojik g›das›n› özü s›n›f iflbirlikçisi revizyonist üretici güçler teorisinden alan Avrupa Merkezci görüflü alabora edercesine, emperyalizmin yumuflak karn› olan geri, ba¤›ml› ülke devrimleri-daha aç›kças› Halk Savafllar› dünya devrim hareketinin öncüleri durumundad›rlar.

017 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


kalmamal›, nerede devrimci bir hareket varsa onunla yak›ndan ilgilenip önderlik etmesini baflarmal›d›r. Geliflen anti-emperyalist e¤ilim ve devrimci-demokratik hareket DEH’in daha faal ve donan›ml› olmas›n› flart koflmaktad›r. Salt aç›klamalar yapmak ya da elefltiriler yürütmekle kendi görevini s›n›rlamamal›, dünyan›n her taraf›ndaki devrimci geliflme ve hareketle bir komite düzeyinde de olsa somut iliflki biçimiyle iliflkilenip somut dayan›flma ve perspektif sunma yeterlili¤inde kendisini konumland›rmal›d›r.

018 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Devrimci geliflmelerin t›rman›fl e¤ilimi DEH’e görev yüklemekte ve bu görevlere haz›rl›kl› olmas›n› emretmektedir. Kabararak geliflmesi muhtemel olan devrimci durum ve dalga devrimin objektif koflullar›n› daha fazla sunacakt›r. Bu durum, devrimin subjektif güçlerini haz›rlay›p tesis etmesini her zamankinden daha fazla önemli k›lmakta ve zorunlu hale getirmektedir. 21. yüzy›l›n Halk Savafllar› veya sosyal patlamalar yüzy›l› olmas› ancak devrimin subjektif güçlerinin devrimci durumu do¤ru yönetip devrimlere yürümesiyle mümkün olacakt›r. Bu yap›lmadan tüm tespitler hükümsüz kal›p gevezelikten öte anlam tafl›maz. Dünyada devrimci durum mevcut olup yükselifl e¤ilimi göstermektedir. Yoksul dünya devrim istemektedir. Emperyalizm ve yerel karakollar› durumundaki hâkim s›n›f iktidarlar›n› alafla¤› edecek devrimler, MLM ideolojiyle donanm›fl proletarya partisi önderli¤inde anlaml› hedeflerine var›p ilerleyecektir. Proletarya partileri önderli¤inde komünizm hedefli yeni demokratik devrim ve sosyalist devrimler geçerli olup gündemdedir. Dünya koflullar›n›n sosyal devrimlere aç›lan önümüzdeki dönemi ve içinde bulundu¤umuz flartlar sadece DEH’e sorumluluk yüklememektedir. Her devrimci ve komünist hareket gibi, bizlere de önemli görevler düflmektedir. Proletarya enternasyonalizmini benimsemifl ve bunun ödevleriyle karfl› karfl›ya olan her komünist parti üstüne düflen yükümlülü¤ü tafl›mak durumundad›r. Her ne kadar enternasyonalist görevin somut ifadesi, her komünist partinin bulundu¤u co¤rafyada devrimi gerçeklefltirmesi, emperyalizmi fiilen darbeleyip geriletmesi biçiminde anlam kazansa da salt bununla yetinilemez. Bu ba¤lamda, uluslararas› tek tek parti ve örgütler aras›nda enternasyonalist iliflki ve dayan›flmalar›n gelifltirilmesi, uluslararas› mücadele ve örgütlenmelerin desteklenip gelifltirilmesi, komünist ve devrimci hareketlerin teflvik edilerek yayg›nlaflt›r›lmas› ve benzeri ihmal edilemez görev ve çal›flmalard›r. Anti-emperyalist mücadelele-

rin desteklenmesi, yürütülmesi ve gelifltirilmesi, bu zemin üzerinde bulunan hareketlerle ortak mücadele ve eylem birliklerinin gerçeklefltirilmesi es geçilecek görevler de¤ildir. Özetle, daha etkin bir uluslararas› çizginin benimsenerek uygulanmas›, bugün çok daha yak›c› bir ödev olarak önümüzde durmaktad›r. Emperyalist birliklerin, kurulufl ve örgütlemelerin gerçek yüzünün teflhir edilerek uluslararas› devrimci dünyaya aç›klanmas› her zamanki daimi görev olup, bugün özellikle yo¤unlaflt›r›lmas› gereken bir eylem plan›n›n hedefi olmak durumundad›r. ABD emperyalizminin dünya halklar›n›n ve ezilen uluslar›n›n bafl düflman› oldu¤u tüm fiilleriyle ortada olmakla birlikte, buraya somut örneklerle yüklenip teflhir etmek ve bununla birlikte emperyalizm karfl›tl›¤›n› gelifltirme siyaseti es geçilmeden yürütülmelidir. AB, BMGK, NATO, G-8, G-20’ler, fiangay Befllisi ve di¤erlerinin halk düflman› yüzleri, tüm kanl› eylem, karar ve sald›r›lar› somut olarak sistemli bir teflhire tabi tutulmal›, bunlara karfl› mücadele önemsenmelidir. “Küreselleflme” karfl›t›, çevreci ve di¤er emperyalist kurulufllar karfl›t› eylemlerde yer almak da önemsenmelidir. Tüm bunlarda, uluslararas› örgütlenmeler içinde yer alarak hareket etmek zorunluyken, flartlara ba¤l› olarak kendi inisiyatifimizde de bu mücadeleleri örgütleyip yürütmek gerekmektedir.

Emperyalizmin Diriltilmesinde YDD” Ve Bunun Belli Yans›malar› Emperyalist “Yeni Dünya Düzeni” stratejisi, uzun bir tarihe yay›lan kapsaml› bir pland›r. Korkunç yüzü her geçen gün daha da belirerek felaketlere do¤ru h›zla ilerlemektedir. Emperyalizmin kendisi bir felaketken, onun somut felaket senaryosu “Yeni Dünya Düzeni” stratejisidir. Bu melanetin 1970’lerde ilk nüvelerinin gündeme geldi¤ini söylemek yanl›fl olmaz. Somut ya da aç›k dille, “baba Bush” döneminde “so¤uk savafl” sonras›nda gündeme getirildi. 2. Emperyalist Paylafl›m Savafl›’n›n ertesinde, 1947’de ABD baflkan› Truman taraf›ndan, “Truman Doktrini” olarak bilinen Sovyet karfl›tl›¤›yla belirledi¤i d›fl politikas› ve yine, ABD’nin 1947’de gündeme getirip, 1948-1951’de yürürlü¤e konulan “Marshal Plan›” ile yürütülen d›fl politika ve stratejileriyle devam eden “so¤uk savafl” y›llar›, “Sovyetler Birli¤i’nin” aç›ktan emperyalist kampa iltihak etmesi ya da bunu ilan etmesiyle birlikte ortaya ç›kan “tek kutuplu dünya” flartlar›nda, özellikle “baba Bush” döneminde “Yeni Dünya Düzeni”


fiilen ya da daha etkin olarak yürürlü¤e kondu. K›sacas›, “Truman Doktrini”-”Marshall Plan›” yerini, 1970’lerde beliren emperyalist “Yeni Dünya Düzeni” stratejisine b›rakt›. Bu tarihten itibaren “Yeni Dünya Düzeni” yürürlükte olup, aflama aflama gelifltirilip dünya ölçe¤inde bilinen emperyalist iflgal-ilhak sald›rganl›klar› ve ulusal-etnik sorunlar k›flk›rt›lmak suretiyle yarat›lan bölgesel savafllar ve tabi ki buralara “bar›fl gücü” yaftas›yla yerleflme, “bar›fl götürme” flemsiyesi alt›nda gerçeklefltirdi¤i ya¤ma-talan iflgal sald›r›lar›yla uygulanmaktad›r. Bu dönemle birlikte, “Globalleflme”, “Küreselleflme” kavramlar› yaflam›m›z›n bir parças› haline gelerek dillerden düflmedi. Bu y›llar› takiben, CIA dan›flman› Fukuyama, “tarih bitti” tezini ortaya atarak kehanette bulundu, emperyalist kapitalist sistemin sonsuz zaferini ve s›n›flar mücadelesinin “tarihe gömüldü¤ünü ilan etmekten” geri durmad›. Emperyalist, dengesiz geliflme, talan ve sald›rganl›k bir an bile soluklanmam›flken, emperyalist dalafl derinleflip, iç çeliflkisinin kaç›n›lmaz› olan krizleri ka¤›ttan kalelerini döverken ve keskin s›n›f çeliflkileri baflat gidip ulusal ve sosyal kurtulufl mücadeleleri ve Maoist devrimler emperyalizmin korkular› haline gelmiflken, emperyalist ideologlar›n bu emperyalist z›rvalar›n›n inand›r›c› bir tek de¤erinden söz edilemez elbet. Nitekim Fukuyama, bu emperyalist demogojisinden çark etmekte gecikmedi. “Yeni Dünya Düzeni’nin” uygulanaca¤› ilk co¤rafyalar, petrol-enerji kaynaklar› olarak öne ç›kan ve dünyan›n petrol-enerji rezervlerinin önemli bölümüne sahip olan bölgeler olmak durumundayd›. Gelece¤in hegemonya sahibi olabilmek için bu kaynaklara sahip olmak gerekecekti. Emperyalizmin buralara göz dikmesi ve buralar› dünya politikas›nda önceliklerine almas› son derece uygundu. Ayn› zamanda, bu bölgeler, genellikle geri feodal toplumsal sistemlere sahipti ve faflizm ile yönetiliyorlard›. Devrim-demokrasi sorunu buralarda yak›c› bir sorundu ve yönetilme biçimleri ile birlikte bu geri toplumlarda toplumsal sorun ve çeliflkilerden yararlan›larak mevcut iktidarlara karfl› muhalefetin yarat›larak iktidar de¤iflikliklerine gitmek de daha kolayd›, emperyalist k›flk›rtma ve politikalar zemin buluyordu. Emperyalizm, mevcut iktidarlar› ya y›karak ya da de¤iflime zorlayarak, uzun süreli dünya stratejilerine uygun iktidarlar yaratarak hegemonyas›n› pekifltirmeyi ihmal edemezdi. Dahas› ad› geçen bölge ülkeleri petrol-enerji gibi zenginliklerinin yan› s›ra, çok uluslu devletlerden teflkil olunan ülkeler olarak ulusal, kültürel, din-

sel zenginliklere sahip olup, bu zemin üzerinde iç savafllara sürülerek “böl-parçala-yönet” metodunun yürürlü¤e konmas›na da el veriflli ve uygundu. Emperyalizmin izlenen iflgal ve ilhak sald›r›lar› bu bölgelerin nereler oldu¤unu izah etmektedir. Kuflkusuz ki, bunlar›n bafl›nda Ortado¤u ve yak›n bölgeler gelmektedir. Kafkas, Balkan ülkeleri, Avrasya bölgesi, “Geniflletilmifl Ortado¤u Projesi” alan›na al›narak yo¤unlaflma bölgeleri olarak tarif edildiler. “Yeni Dünya Düzeni”nin somut uygulama plan› anlam›nda “Geniflletilmifl Ortado¤u Projesi” esas hale geldi. Türkiye-Kuzey Kürdistan co¤rafyas›, bu “fleytan üçgeninde” kalan bir ülkedir. Türkiye-Kuzey Kürdistan co¤rafyas›nda “Yeni Dünya Düzeni” 1980’de, “24 Ocak Kararlar›” ve bunlar›n uygulanmas›n›n koflullar›n› kolaylaflt›rarak yaratan Askeri Faflist Cunta ile fiilen bafllat›lm›fl oldu. Ülkemiz, “Yeni Dünya Düzeni” ve bunun flah damar› olan “Geniflletilmifl Ortado¤u Projesi”nde, gerek jeo-politik, jeo-stratejik co¤rafik konumu, gerek ilgili bölgede ABD’yle tarihsel uflakl›¤› ile birlikte, bölgenin büyük ülkelerinden olup küçümsenemez bir askeri güç olmas› bak›mlar›ndan ve gerekse de tarihsel olarak Rusya’ya karfl›t kampta yer alm›fll›¤› ile ABD’li ve Avrupal› emperyalistlerle tarihsel uflakl›k ba¤lar›na sahip olmas›ndan ötürü ABD için tam biçilmifl kaftand›. Ülkemiz, bölgede emperyalist dengeler aç›s›ndan da önemli bir yere sahiptir. Dahas›, faflist TC devleti, Müslüman kimli¤iyle ve bölgede Türk kökenli devletlerin-uluslar›n yayg›n bulunmas›yla tüm bu dünya üzerinde etkili olabilece¤i realitesi anlam›nda öngörülen rolle emperyalizmin dikkatini çekmeye hak kazanmaktad›r. Dolay›s›yla faflist TC devleti, emperyalistlerin göz ard› edemeyece¤i ve ürkütmeden-uzaklaflt›rmadan ince ayarlarla yaklaflt›klar› bir devlettir. Genel konumunu emperyalizme karfl› kullanarak, emperyalist paylafl›m savafllar› ve anlaflmalarda ya da genel olarak belli imtiyazlar edinmek üzere, politik uyan›kl›k ve burjuva faydac›l›¤› siyasetiyle ikili oynama gelene¤ine sahiptir, bu takti¤i avantajlar›n›n fark›nda olarak hala yürütmektedir. Özcesi, genel dengeler itibar›yla, faflist TC devleti hiçbir emperyalist güç taraf›ndan kaç›r›lmak istenmemektedir. Bu durumdan hareketle faflist TC, emperyalizmin “böl-parçala” siyaseti d›fl›nda ele al›narak, ekonomik-siyasi bask› ve k›smen de ç›karlar› do¤rultusunda kollan›l›p “yeniden yap›lanmaya” zorlanarak emperyalist ç›karlara uygun hale getirilmektedir. Bugün ülkemizde “demokratikleflme”, “aç›l›mlar” fleklinde vücut bulan yalanc› f›rt›nalarla yaflama

019 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


geçirilen “yeniden yap›lanma” TC’nin, emperyalist dünya projesine uygun hale getirilmesinden baflka bir fley de¤ildir. fiüphesiz ki, yürütülen süreç “Yeni Dünya Düzeni” projesinin uygulanmas›d›r. Bu ba¤lamda, a盤a ç›k›yor ki, ülkemizde toz-duman aras›nda yarat›lan yan›lsamal› “demokratikleflme” sürecinin özü emperyalist stratejiye dayanmaktad›r. Bunda hiçbir kuflkuya yer yoktur. Bu aç›dan aç›k bir flekilde ifade etmek isteriz ki ideolojik ve politik olarak mevcut ak›mlar içerisinde en tehlikelisi, gerek dünya genelinde gerekse Türkiye-Kuzey Kürdistan’da uzlaflmac› reformist tasfiyeci çizgidir. Bütün ilerici, demokrat, devrimci ve komünistlerin mücadele etmesi ve okun sivri ucunu bu uzlaflmac› reformist tasfiyeci çizgiye yöneltmesi gerekmektedir.

020 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Rusya’ya karfl› Avrupal› emperyalistlerin de görece deste¤ini alm›fl olan ABD emperyalizmi, dünya projesine uygun olarak, ‹slamc› kimli¤i daha önde olan AKP’yi, siyasi bir aktör olarak haz›rlay›p hükümete getirdi. Her fleyi adeta kendisi haz›rlayarak haz›r teslimat yapt›. Darbe giriflimlerini aç›klayarak önledi ve en uç örnek olarak “Ergenekon” operasyonuyla, di¤er kliklerin adeta belini k›r›p devre d›fl› b›rakmak suretiyle, AKP’yi tercih edip hükümete getirdi. Hem de bunu, Kemalist ideoloji ve damar›n oldukça güçlü oldu¤u ülkemizde, Kemalist kliklere ve Kemalist orduya karfl›n yapt›. Ordunun siyaset üstü durumu düflünüldü¤ünde, bunu büyük bir plan ve ciddi ekonomik güçle yapt›¤› aç›kt›r. S›radan bir klik b›rak›n bu baflar›y› sa¤lamay›, göze bile alamazd›. Bir fley kesinlik kazan›yor ki, bu hükümet de¤iflimi ve bununla girilen TC’nin “yeniden yap›lanma” süreci, ABD’nin dünya politikas›na ba¤l› olarak ve uzun vadeli bir çal›flma-haz›rl›k sonucu gerçeklefltirilmifltir, alelade bir süreç de¤ildir. Kemalist devlet renk ve el de¤ifltirmektedir. ‹ktidar dalafl›n›n iç derinli¤inde yatan bu gerçektir. Devletin temel kurumlar› ve bu kurumlardaki dengelere ve tabi ki bu kurumlardaki çat›flmaya, dahas› çat›flman›n ciddiyetine bak›ld›¤›nda; meselenin basit bir hükümet etme yetkisini alma sorununu aflarak devlet iktidar› (iktidarda bulunan ABD’ci kli¤i yeniden yap›land›rma ve devleti daha etkin k›lma) meselesi oldu¤u a盤a ç›kmaktad›r. En önemlisi de emperyalizm faktörü dâhil olarak yürütülen tüm geliflmelerin, devlet makinesi çap›nda yeni bir kurumlaflmaya gidildi¤i görülmektedir. AKP veya ‹slamc› kesimin devlet iktidar›n› elinde tutan ABD’ci klik içinde daha güçlü bir konuma getirilmesinde ve haz›rlanmas›nda-devlet bürokrasisi ve kurumlar›na yerleflmede Soros’un Türk ‹slamc› yerli versiyonu olan Fetullah Gülen’in ciddi bir rol oyna-

d›¤› yads›namaz. Ki, bunun CIA eleman› ABD destekli unsur oldu¤u da unutulmamal›d›r. Neden AKP sorusu, yukar›da sayd›¤›m›z belli özelliklerle anlam kazanmaktad›r. Ayr›ca Türkiye-Kuzey Kürdistan toplumunun ‹slami ideolojik motifle flekillendi¤i göz ard› edilmemelidir. AKP’nin; di¤er kli¤in siyasal sözcü ve temsilcilerinin geriletilerek ABD emperyalizmin iktidardaki konumun daha güçlü hale getirilmesi için “uzun” süreli bir flekilde hükümete oturtulmas›nda, y›pranmam›fl olmas›n›n ve önemli bir halk kitlesinin deste¤ine sahip olmas›n›n küçümsenemez bir pay› vard›r. Müslüman kimlikli bir iktidar alt›nda nüfuz bulan bir TC devletinin güçlendirilerek etkin k›l›nmas›, bölgede Türk-‹slam ve ‹slami devletlerin belirgin bir yayg›nl›¤a sahip olmas› gerçe¤ine dayanmaktad›r. Türk ‹slam konseyi örgütlenmeleri hasbel kader geliflmeler olmad›¤› gibi, ABD emperyalizminden ba¤›ms›z geliflmeler de de¤illerdir. Hatta Libya ve Suriye ile Türkiye aras›nda vizenin kald›r›lmas› bu genel emperyalist plan d›fl›ndaki geliflmeler de¤ildir. Faflist TC devleti baflbakan›n›n Latin Amerika’ya kadar uzanan ziyaretleri ve çeflitli anlaflmalar› rastlant› de¤ildir. TC’nin birden bire yaflad›¤› bu saç›lman›n ABD’nin plan› d›fl›nda oldu¤unu sanmak ham hayaldir. TC’nin, ABD’nin at›na binen süvari misali aç›lmas›ndan hareketle d›fl politikas›nda eksen de¤iflimine girdi¤i yönündeki yorumlar ise, tamamen temelsiz, yüzeysel ve yan›lg›l› de¤erlendirmelerdir. TC’nin uluslararas› alandaki manevra ve diplomasisi görünürdeki gibi ba¤›ms›z de¤il, ABD’ye ba¤l› ifllemektedir. Bu siyasetlerle TC’nin içinde bulundu¤u batak daha bir büyüyecektir. Tüm bunlara karfl›n TC’nin s›rt›n› dayad›¤› ve göbek ba¤›yla ba¤l› oldu¤u iliflkiler içinde belli imtiyazlar da elde edece¤i mümkündür. Özellikle, bölgede ciddi bir güç olarak ‹ran gibi ABD karfl›t›, Rus yanl›s› (çat›flmal› da olsa) bir devletin olup, ‹slam-Müslüman dünya üzerinde etki kuracak olmas›, ABD taraf›ndan bunun karfl›s›na dikilecek güç olarak TC’nin tespit edilmesi ve bölgesel aktör ya da emperyalist karakolMüslüman kimli¤iyle ikinci bir ‹srail olarak “güçlendirilmesi” son derece isabetli bir tercih ve emperyalist politikad›r. TC devletinin bu konumu hiç kuflkusuz ki, Rusya’n›n geliflmesi, yay›lmas›, bölge devletleri üzerinde etkili olmas› ve “ön bahçelerini”-çevresini ABD’ye karfl› tesir alt›na almas›na karfl› olarak da ele al›n›p haz›rlanmaktad›r. Rusya, Putin ile birlikte birçok sorununu düzelterek eski halinden ç›kt›, daha güçlü ve etkili bir ülke olarak ABD’nin karfl›s›nda yerini ald› ve ABD’nin, burnunun önündeki yay›lmac›


ad›mlar›n› esasta bofla ç›kard›. Hali haz›rda Rusya ile ABD emperyalist bir yar›fl ve dalafl içindedir. Dolay›s›yla bölgedeki ad›mlar da h›z kazanarak gelifltirilmektedir. TC’nin içine girdi¤i tüm süreç bununla alakal› geliflmektedir. ABD, TC devletini “yeniden yap›land›rarak” bölgedeki ç›karlar› temelinde Rusya ve ‹ran’a karfl› kullanmaya haz›rlamaktad›r. Ama sadece bununla s›n›rl› de¤ildir, ayn› zamanda AB emperyalistlerine karfl› da haz›rlamaktad›r, zira özellikle Fransa-Almanya merkezli AB emperyalistleri AB ordusu baflta olmak üzere bir dizi teorik pratik politikalar›nda TC’nin söz ve yetki sahibi olmamas›nda ›srarl›d›r ve ancak bu çerçevede AB ye üyelik düflünülmektedir, ancak ABD emperyalizmi ise TC’nin her noktada daha etkin olmas›n› istemektedir çünkü stratejik uflakl›kta biçilmez kaftand›r. Tabii ki, Irak’tan çekilirken, TC ile Irak’taki Kürt topraklar› yönetimi aras›nda, plan›na uygun olarak gelifltirdi¤i iliflki biçimi veya TC’nin orada belli ç›karlar temelinde ABD ad›na ald›¤› rol itibariyle, ABD çekildikten sonra geliflecek muhtemel bir Arap-Kürt çat›flmas› durumunda TC ile Irak’›n savaflmas› da uzun vade aç›s›ndan belli bir zemine kavuflturulmufl bulunmaktad›r. TC’nin ‹ran’la yapt›¤› anlaflmalar yan›lt›c› olmamal›d›r. Gelifltirilen bu iliflkiler belirli bir plan temelinde yürütülmekte ve uzun evrimde karfl›tlaflarak çat›flmalar› olanakl› k›lmaktad›r. Elbette TC’nin klasik Kemalist gelenekle ikili oynamay› düflünmesi, bu ba¤lamda ‹ran ile daha samimi anlaflmalar yapmas› muhtemeldir. Ne var ki, son tahlilde bu iliflkilere ve iliflkilerin alaca¤› do¤rultuya büyük bafl ABD yön verip biçimlendirecektir. TC’nin ABD’yi aflan bir inisiyatifigücü olamaz. ABD tüm gücüyle TC ile ‹ran’› çat›flmaya sürükleyecek kabiliyete, TC’nin ba¤›ml› özelli¤inden ötürü sahiptir. ABD’nin dünya projesine ba¤l› olarak gelifltirilen bu süreci uzun vadeli sonuçlar› ile okudu¤umuzda, TC’nin bölgede sald›rgan bir güç olarak haz›rland›¤›, emperyalistlere iyi bir karakol ya da karakol bekçili¤i olarak ABD’nin bölgedeki bir jandarmas› olarak görev üstlenip, bölgede savafllar›n kayna¤› haline gelerek, önümüzdeki dönemde ABD’nin sald›rganl›¤›na ba¤l› olarak bura devletleriyle savafllara sürüklenece¤i görülmektedir. Emperyalist politika ve ç›karlar›n ç›kaca¤› baflka bir yer olamaz. Hali haz›rdaki D›fliflleri Bakan› Ahmet Davuto¤lu’nun savunusuna göre s›n›r ve komflu ülkelerle uyumlu ve bar›fl içerisinde bir anlay›fl ve politikan›n izlenmesi gerekmektedir. Zira bu do¤rultuda bir politika da izlenmektedir. Suriye, ‹ran, Irak, Ermenistan vd ile son süreçlerde yap›lan anlaflmalar ve izlenen siyaset bunu kan›tlamaktad›r. “Faflist Türk devleti neden bu rolü üstlensin ya da kabul etsin ki?” sorusu d›fltan bak›ld›¤›nda haks›z say›lmaz. Ama iflin özü bu kadar yal›n de¤ildir. fiöyle ki, TC devletinin yay›lmac› bir gelenek ve arzuya sahip oldu¤u unutulmamal›d›r. Yani kendince belli emellere sahip oldu¤u ve bunlar peflinden kofltu¤u bir gerçek olarak bilinmelidir. Hatta Kürt ulusal hareketinin bir biçimiyle bafllar›ndan bertaraf edilmesi ve Güney Kürdistan co¤rafyas›nda belli imtiyazlar elde etmesi onun için yeterlidir. Dahas›, öyle ya da böyle bölgede belli bir güç olmas› bile onun her türlü ifltah›n› kabartmaya yine yeterlidir. Daha da ötesi, hakim s›n›flar›n s›n›f karakterleri ve pragmatist felsefeye dayal› s›n›fsal ç›karc›l›¤›, onu, ülkeyi ve halklar›m›z› savafla sürüklemesi için yeterli sebeplerdir. Emperyalist burjuvaziyle s›n›f kardeflli¤i ve s›n›fsal ç›karlar›yla birlikte, göbek ba¤›yla ba¤l› oldu¤u emperyalizmin menfaatleri, onun için milli kayg›lardan çok daha önemli ve öndedir. Bu tutumlar›, tarihleriyle sabit ve belgelidir. Daha da derine gidersek, emperyalist dünya sistemi koflullar›nda bir emperyalist güce ve benzeri s›rt›n› verip ona kölelikle dayanmadan ayakta kalmas›n›n mümkün olmad›¤› aç›kt›r. Dolay›s›yla, emper-

Emperyalist destekli tasfiyeci sald›r› dört koldan komünist ve devrimci hareketi hedeflemifl, sarm›fl durumdad›r. Tam bir ideolojik, politik, kültürel ve örgütsel erozyon yaflat›lmak üzere haz›rlan›p devreye sokulmufltur. “Kürt aç›l›m›” ad›yla ulusal hareketin tasfiye edilmesi plan› flimdilik sonuç vermemifltir. Ancak “Demokratikleflme”, “Kürt aç›l›m›” ve “aç›l›mlar” yaygaras›yla kopar›lan f›rt›nada, bu erozyonun ideolojik-politik-kültürel ve örgütsel aya¤› güçlü bir flekilde oluflturulmaya çal›fl›lmaktad›r. Bunu destekleyen fiziki sald›r›lar da sürdürülmekte ve ilerleyen süreçte bu sald›r›lar daha da a¤›r bir flekilde devreye sokulacaklard›r.

021 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


yalist politikalar ve çark d›fl›nda kalmas› düflünülemez. Hele hele Kürt ulusal sorunu en s›cak haliyle gündemdeyken ve emperyalizmin bu hareketi destekleyerek “ba¤›ms›z” devletine do¤ru ilerletmesi ihtimali söz konusuyken, TC devletinin bunu göze alarak emperyalist dayatmalara karfl› ç›kmas› asla olas› de¤ildir. Yugoslavya’da yaflananlar TC ve di¤er ba¤›ml› zay›f ülkeler için emperyalist bas›nç örnekleri olarak ciddi tehdit rolü oynamaktad›rlar. TC devleti hiçbir bak›mdan emperyalizme karfl› duracak ve onun d›fl›nda hareket edebilecek durum ve dinami¤e sahip de¤ildir. Son süreçlerde gerek ‹srail siyonizmine gerekse de Çin ve AB emperyalistlerine yönelik söylenen ya da sarf edilen elefltiri ve serzenifller ABD emperyalizminden ba¤›ms›z de¤ildir. ‹flte bundand›r ki, bölgede emperyalizm ad›na savafllara sürüklenmeye raz›d›r ve hatta belli imtiyazlarla bu görev için gönüllü durumdad›r.

Türkiye-Kuzey Kürdistan

022 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Ülkemiz, ABD emperyalizminin “Yeni Dünya Düzeni” projesi kapsam›nda “yeniden yap›land›r›lmaya” tabi tutulurken emperyalizmin ç›karlar›na uygun konumland›r›lmakla birlikte emperyalist tahakküm daha da derinleflerek sürmektedir. Bölgedeki ülkelerle çat›flt›r›lmas›n›n tafllar› sinsice döflenmekte, gelecekte kullan›lmak üzere emperyalizmin savafl oyunca¤› haline getirilmektedir. “Aç›l›mlar›n” bir özü böyle anlam tafl›maktad›r. Özellikle, 2007’den beridir devlet d›fl ifllerinin açm›fl oldu¤u ihale ve bunun uzant›s› olarak bugün gündeme gelen ABD’den 8 milyar dolara Patriot füzelerinin al›nmas›na iliflkin geliflme ve yine buna ba¤l› olarak TC devletinin ABD’nin füze savunma kalkan› plan›na dâhil edilmesi, ayn› zamanda daha önce dillendirilerek belli çal›flmalar›n›n yürütüldü¤ü ve muhtemelen yak›n zamanlarda daha somut geliflmelerle yeniden gündeme getirilecek olan nükleer santralnükleer enerji merkezlerinin kurulmas› gibi aktüel ad›mlar, TC devletinin özellikle Rusya ve ‹ran olmak üzere bölgede bir askeri karakol olarak emperyalist sald›rganl›¤›n üsü haline gelece¤ini göstermektedir. ABD üslerinin mevcudiyeti bile, TC devletinin bölgede gelifltirilecek olan bölgesel savafllarda kullan›lmas›n› kaç›n›lmaz k›lmaktad›r. Yine ABD’nin Irak’tan çekilmesi ile Irak Kürt topraklar›nda TC’nin belli bir ç›kar ve misyonla aktif-etkin k›l›nmas›, belki de “bar›fl gücü” olarak bölgeye yerlefltirilmesi, fiilen Irak merkezi devletiyle karfl› karfl›ya getirilip savafla sürüklenmesi tehlikesini iflaret etmektedir. Bölgede muhtemel bir Arap-Kürt çat›flmas›nda, ABD ad›na TC

askeri ve dolay›s›yla da devleti müdahil olup müdahaleci güç veya emperyalist gücün önemli unsuru olarak kullan›lacakt›r. Bütün bunlar demektir ki, TC devleti sald›rgan savafllara sürülerek felakete itilmektedir. Aç›kt›r ki yeni bir ‹srail versiyonu olarak TC devleti ABD’nin jandarmas› olarak yap›land›r›lmaktad›r.

Nesnel Durum Halk Savafl›’nda Derinleflmeyi Zorunlu K›lmaktad›r Ülkemiz emperyalizme göbekten ba¤›ml›, feodalizmi tasfiye edememifl, feodal üretim iliflkilerinin hakim oldu¤u yar› feodal-yar› sömürge sosyo-ekonomik yap›ya sahip bir ülkedir. Devlet ve iktidar›n karakteri buna uygun olarak feodal-faflisttir. Sosyo-ekonomik yap› niteli¤i devletin yönetim biçimini de sürekli faflizm olarak koflullamaktad›r. Faflizmin süreklilik niteli¤i ya da faflizmin benimsenerek uygulanmas› hâkim s›n›flar›n keyfi bir tercihi de¤il, özellikle emperyalizme ba¤›ml›l›¤›n bir sonucu olarak ekonomik bak›mdan c›l›z düflmesinden ileri gelmektedir. Devletin ekonomik olarak zay›f olmas›, hâkim s›n›flar›n iktidar›n› sürdürüp yönetebilmek için zor ve fliddete baflvurmas›n› dayatmaktad›r. Devleti elinde bulunduran egemenlerin feodal ve komprador bürokratik burjuva iflbirlikçi-uflak s›n›f özü ve niteli¤i devletin özü ve niteli¤ini de belirlemektedir. Hâkim s›n›flar›n niteli¤inden ileri gelen feodal cebir ile burjuva gericili¤in birleflik unsuru faflist diktatörlü¤ün kaba bir faflist diktatörlük olarak biçimlenmesine yol açmaktad›r. Faflizm, ülkemizde üstten infla edilmektedir, alttan örgütlenme biçiminde tesis edilmemifltir. Emperyalizme ba¤›ml› olan s›n›flar faflizmi temsil etmektedirler, faflizm emperyalist sermayenin iktidar› olarak var olup hüküm sürmektedir. Devlet ve hâkim s›n›flar›n feodal niteli¤inin yan› s›ra emperyalizme ba¤›ml›l›k statülerinin getirdi¤i toplumsal koflullar veya düzenin sosyo-ekonomik yap› flekilleniflinin ürünü olarak temel bulan faflizmin süreklilik hali, ülkemizde devrimci durumun süreklilik arz etmesini do¤urur. Emperyalizme ba¤›ml›l›¤›n bir sonucu olarak, dengesiz ve çarp›k geliflme tipik bir görünüm gösterir. Kimi bölgeler ileri ve geliflmifl, kimi bölgeler ise az geliflmifl ve geri durumdad›r. Bu realiteye ba¤l› olarak, devrimci durum da ülkemizde eflitsizlik gösterir. Baz› bölgelerde devrimci durum daha ileriyken, baz› bölgelerde nispeten geridir. Bu, bölgelerin ekonomik ve sosyal özellikleri ya da flartlar›yla da anlam kazanmaktad›r. Ülke genelinde devrimci durum mevcut olmakla birlikte, devrimci durumun bölgelere göre farkl›l›klar


gösterdi¤i aç›k bir flekilde gözlenebilmektedir. Sosyo-ekonomik yap› üzerinde biçimlenen devrim ile karfl›-devrim aras›ndaki güçler dengesi ve konumlan›fllar› ile birlikte, ayn› kaynaktan beslenerek karakterize olan bölgeler aras› eflitsizlik ve devrimci durumun farkl›l›klar tafl›mas›; devrimimizin belli bölgelerde yo¤unlaflmas›n› gerektirmektedir. Devrimimizin geliflim seyrine ba¤l› olarak önceli¤ine ald›¤› örgütlenme bölgeleri tabiat›yla devrimci durumun daha ileri oldu¤u, yani devrimin kitle taban›n›n daha kuvvetli oldu¤u bölgeler olarak öne ç›kmaktad›r. Nihayetinde, devrimimizin geliflme seyri, izledi¤i yol, esas örgütlenme alanlar› ve esas mücadele-örgüt biçimleri, ülkenin sosyo-ekonomik yap›s› taraf›ndan tayin edilmektedir. Zira, gündemimizdeki devrim, sosyo-ekonomik yap› tahliline göre belirlenmektedir. Bu zeminde tespit edilen devrimin niteli¤i Yeni Demokratik Devrim (YDD) biçiminde billurlaflmaktad›r. YDD’nin özünü toprak sorunu oluflturdu¤una ve toprak sorunu da bir köylü sorunu oldu¤una göre, devrimimiz de köylük-k›rl›k bölgelerden geliflmek ve Köylü Gerilla Savafl› niteli¤ini almak durumundad›r. K›sacas›, devrimimiz köylük bölgelerden geliflerek, k›rlardan flehirleri kuflatan ve K›z›l Siyasi ‹ktidarlar vas›tas›yla bütün bir iktidar› parça parça ele geçirmeyi hedefleyen Halk Savafl› stratejisi temelinde biçimlenmek durumundad›r. Yani, devrimimizin merkezi görevi, K›z›l Siya üsler için köylü gerilla savafl› olarak öne ç›kar. Buna uygun olarak, köylük bölgeler esas mücadele alanlar›, esas örgüt ve örgütlenme biçimi parti örgütlenmesi oldu¤u halde, partinin ordu biçiminde ve ordu içinde örgütlenmesi biçiminde ve esas mücadele biçimi silahl› mücadele ve bunun özgün biçimi olan gerilla savafl› olarak koflullan›rlar.

sanc›l› bir sürece girmifl ve gerilemelerin kuca¤›na düflmüfltür. Tüm olumsuzluk, zorluk ve dezavantajlara karfl›n 2. Kongresini gerçeklefltiren Maoist parti sürece olumlu anlamda müdahalede bulunulmufl, genel olarak süreç tersine çevrilebilmifltir. Mevcut durumda Maoist parti, merkezi görev temelinde konumlan›p Halk Savafl› kararl›l›¤›n› korumaktad›r. Dahas›, tüm örgüt ve örgütlenmeleriyle s›n›flar mücadelesi arenas›nda mütevazi de olsa yerini almakta, görev ve sorumluluklar›na gücü oran›nda sahip ç›kmaktad›r. Bu durufl çok büyük bir de¤er tafl›sa da ortaya ç›kan flartlara uygun dönemsel ve stratejik siyasetlerin belirlenip yürütülmesi geliflmeyi tayin edecek önemdedir.

Devrimci Hareketin Durumu

Maoist Komünistler

Türkiye-Kuzey Kürdistan’›n s›n›f bilinçli-örgütlü devrimci hareketinin durumunun iç aç›c› bir parlakl›¤a sahip oldu¤unu söyleyemeyiz. Hatta kimi devrimci hareketler aç›s›ndan durum son derece iç karart›c›d›r. Zira, tasfiyeci süreç karfl›s›nda devrimci bir tutum alamad›klar› gibi, sa¤ liberal tasfiyeci esintiden etkilenerek, yaflad›klar› bilinç bulan›kl›¤›yla süreç karfl›s›ndaki siyasetlerinde reformist e¤ilimler tafl›maktad›rlar. Genel olarak söylenebilir ki, devrimci hareket son derece zay›f ve da¤›n›k durumdad›r. Birçok örgüt iç sorunlar›yla bo¤uflmaktan kurtulamamakta, hatta süreç karfl›s›nda flafl›rt›c› bir biçimde ve esasta sessiz kalmay› sürdürmektedir. Di¤er bir k›s›m ise hâkim s›n›flar›n sald›r›lar› karfl›s›nda örgütsel güçlerini koruyamayarak ald›klar› darbelerin yaralar›n› sarmaya çal›flmaktad›rlar, kimileri ise varl›kyokluk aras›nda durmaktad›rlar. Önemli bir kesim ise, devrim ile reformizm aras›nda gel-git’ler yaflayarak bir bak›ma nötr durmaktad›r. Özetle, devrimci yelpazenin iyi durumda olmay›p iyi yönetilemedi¤ini üzülerek belirtmek gerekiyor.

Devrimin teorik meselelerindeki tahlil ve tespitlerde Kaypakkaya’n›n ortaya koydu¤u zemin esas olarak geçerlili¤ini korumaktad›r. Ne ki, Maoist komünistlerin geçmiflten bugüne uzanan pratik seyri, teorik temelinden hayli geri durumdad›r. Önderliklerin izledi¤i sa¤ ve sol çizgiler Maoist partinin pratik geliflimine ket vurdu¤u gibi, ideolojide tafl›nan zay›fl›klar bunda belirleyici olmufltur. 2002 Eylülünde Maoistlerin gerçeklefltirdikleri 1. Kongre Maoist partiyi yeniden ayaklar› üzerine dikerek, ideolojideki sorunu esasta gidermifl, hatalar›n muhasebe edilmesiyle önemli bir geliflmeye imza atm›flt›r. Maoist parti ve devrimimiz ad›na yaflanan talihsiz geliflmeyle (17’ler olay›), Maoist parti tam manas›yla

Devrimimiz ya da devrimci hareket aç›s›ndan tam bir tarihi dönemecin içinde bulunmaktay›z. Ya sürecin gerisinde kalarak tasfiyecili¤in diflleri aras›nda ö¤ütülerek sa¤a evirilip reformizm ile harmanlan›p eriyece¤iz ya da devrimci çizgide kararl› duruflla ›srar ederek devrim umudunun filizleri olarak gerici süreçten s›yr›larak gelece¤e damgam›z› vuraca¤›z. Bunda üçüncü bir yol yoktur. ‹flte tam da burada objektif bir siyasi çizginin tespit edilerek somutta uygulanmas› elzem olmaktad›r. Bunun için de siyaseten toplumsal flartlar›m›z›n iyi tahlil edilip geliflmelerin do¤ru de¤erlendirilerek, dönemsel ve taktiksel politikalar anlam›nda gerekli sonuçlar›n ç›kar›lmas› ihtiyaç haline gelmektedir. Yani, Türkiye-

023 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


Kuzey Kürdisan’›n genel karakteristikleri ve buna ba¤l› devrimin niteli¤i ve stratejisinin alt› çizilmekle birlikte, güncel geliflmelere paralel olarak somut siyasetlerin gelifltirilip uygulanmas› zorunluluk arz etmektedir. Buna uygun davranabilmek için de genel özellikleriyle birlikte, politik geliflme ve pratik-somut gündemlerle ülke flartlar›n›n bütünlüklü olarak de¤erlendirilip görülmesi kaç›n›lmaz bir ihtiyaçt›r.

024 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Devrimci durumun süreklili¤i ve kimi bölgelerde son derece elveriflli bulunmas›na karfl›n, devrimci hareket ayn› paralelde geliflmemekte-bulunmamaktad›r. Halk kitlelerinin ya da toplumdaki çeflitli sosyal-ekonomik örgütlülüklerin ve çeflitli kesimlerin ekonomik demokratik talepler ekseninde hoflnutsuzluklar›n› yans›tan hareketleri çok güçlü olmasa da küçümsenemez kadar yayg›n görülmektedir. Ne var ki bunlar, medya taraf›ndan hakim s›n›flar›n gündemlerinin arkas›nda b›rak›larak yans›t›lmay›p gizlenmektedirler. Çeflitli demokratik örgütler ve reformist örgütlenmelerin etkisi alt›ndaki örgütlemelerde, ekonomist ve kendili¤indenci hareketler izlenmektedir. Devrimci durum üzerinde devrimci hareket zemin bularak beslenmekte, bask› ve sömürü koflullar› devrimci hareketin boy vermesine olanak sunmaktad›r. Ekonomik kriz de emekçi halk kitlelerinin yaflam›n› zora sokup daraltarak hoflnutsuzluklar›n› gelifltirmektedir. Ancak, devrimci hareketin s›n›f bilinçli-örgütlü kesiminin hareketi son derece zay›f ve c›l›zd›r. Özcesi, devrimci durum mevcut oldu¤u halde ve belli düzeyde devrimci kitle hareketi söz konusu olmakla birlikte, örgütlü-s›n›f bilinçli devrimci hareket silik ya da son derece zay›ft›r. Bu durumda, devrimin objektif flartlar› uygun ve mevcutken, devrimin subjektif etmenlerinin c›l›z oldu¤unu söylemek do¤ru olacakt›r. Devrimin gerçek devrimci özdeki subjektif ö¤esinin zay›fl›¤› devrimci hareketin niteli¤ini etkilemektedir. Düzen içi yasal mücadele ve aray›fllar biçiminde nitelik alan reformist hareketler, gerçek devrimci hareketin bofllu¤unu doldurarak geliflmektedirler.

Önü Aç›lan Yasalc›l›k ve Derinlefltirilen Tasfiyecilik Faflist hâkim s›n›flar, düzen içili¤i pohpohlayarak reformist tasfiyeci e¤ilimi beslemekte, buna iliflkin kapsaml› siyasetler gelifltirmektedirler. Egemen s›n›flar reformist tasfiyecilerle birlikte devrimci dinami¤e hep bir a¤›zdan sald›r›p gözden düflürmek üzere iyice marjinallefltirip yok etmek istemektedirler. Devrimci mücadele ve özellikle bunun silahl› biçimi hedef tahtas›na

oturtularak her aç›dan tam bir bombard›mana tutulmufl durumdad›r. “Demokratikleflme-bar›flaç›l›m” yalanlar›yla tam bir manipülasyon yarat›lmakta, “kan akmas›n, analar›n göz yafl› dursun” gibi demagojik sahtekarl›klarla burjuva hümanizmi ve apolitik duygulara hitap edilerek bilinç bulan›kl›¤› yarat›lmaktad›r. Maalesef bunda önemli oranda baflar›l› olundu¤u da gerçektir. Burjuva yasalc› sa¤ tasfiyecili¤in geliflimi bunu göstermektedir. Ülkemiz hâkim s›n›flar› emperyalizmin tam deste¤ini alm›fl olmakla birlikte, emperyalizmin dünya stratejisinin bir parças› ve emperyalist ç›karlara uygun olarak, devleti “yeniden yap›land›rma” sürecini iflletmektedirler. Bunu yaparken, tüm toplumu negatif yönde etkileyecek içerikte kapsaml› düzenlemelerle emperyalizme uyum yasalar› ç›karmakla yükümlü bulunmaktad›r. Girilen bu kaç›n›lmaz süreç do¤ald›r ki toplumsal reflekslere yol açacakt›r. Do¤ru olarak öngörülen bu tepkinin önlenmesi için iki unsur kullan›lmaktad›r. Birincisi; demagoji silah›d›r. Demagojinin en popüler argüman› “demokratikleflme” safsatas› olmakla birlikte, bunun güncel ve özgün moda biçimi ise “aç›l›m-lar” yaygaras›d›r. Bilinen argümanlarla bezenen demagoji silah›n›n, biliflim avantajlar›n›n deste¤iyle de güçlü bir tesir yarat›p etkili oldu¤unu maalesef kabul etmek durumunday›z. ‹kincisi; tasfiyecilik silah›d›r. Tasfiyecilik, birinci silah olan demagojinin önemli deste¤iyle birlikte, özellikle silahl› devrimci muhalefet odaklar› baflta olmak kayd›yla, tüm devrimci dinamiklerin ideolojik, kültürel, örgütsel, politik ve benzeri her bak›mdan gelifltirilen sald›r›larla erozyona u¤rat›l›p felç edilmesi biçiminde yürütülmektedir. Düzen içi “devrimcilik”in kap›lar› aç›larak, yasalc› sa¤c›l›k ve reformizme meydan geniflletilip sunuldu¤u kadar›yla yasalc›l›k flirin gösterilerek devrimcilik çekilip al›nmak istenmektedir. Bunda da daha flimdiden belli bir baflar›n›n sa¤land›¤› söylenebilir. Devrimci ya da devrimci iddias›nda olan birçok yap› sars›nt›lar geçirip falsolar vermekte, net durufl gösterememektedir. Burjuva ayd›nlar, yazarçizer tak›m›, stratejistler, akademisyenler, sivil toplum örgütleri, çeflitli demokratik kurum-kurulufllar ve benzeri, gerek sat›n al›nmak üzere ve gerekse de “demokratikleflme-aç›l›m” teranelerine bir biçimiyle yedeklenerek genifl toplumsal kesimlere hükmedilip baflar›l› bir manipülasyon gerçeklefltirilmifl say›l›r. Kürt ulusal hareketi ha keza mevcut sürecin bir taraf› olarak ayn› atmosfere esasta çekilmifl bulunmaktad›r. Öyle ki, en milliyetçi kesimlerden bile belli kesimleri sürece dâhil edilmifl, “flehit” ailelerine varana kadar genifl bir


yelpaze piflirilerek ifllenmeye haz›r toprak durumuna getirilmifl durumdad›r. Özellikle, askeri ve siyasi aç›dan ciddi bir güç olmas› bak›m›ndan Kürt ulusal hareketinin tutumu tasfiyeci sürecin baflar›s›nda büyük bir role sahiptir. Yaz›k ki, demagoji hilesiyle sürdürülen burjuva oyunlarla derin bir tasfiyecilik gelifltirilmekte, devrimci hareket ve tüm toplum karanl›k bir gelece¤in efli¤ine getirilmifl bulunmaktad›r. ‹lgili emperyalist haydutlar iflletilen sürece aç›k desteklerini belirterek geliflmenin gizli olmayan yönünü ve mahiyetini kanl› a¤›zlar›yla deklere etmifl bulunmaktad›rlar. Özellikle Kürt ulusal hareketi flahs›nda “demokratikleflme” ve “aç›l›m” borazanlar›yla yürütülen tasfiyeci uzlaflma süreci, iki taraf›n e¤ilim ve aç›klamalar›ndan anlafl›ld›¤› üzere nihayetinde tamamlanacakt›r. Bunda Kürt ulusal hareketinin de özellikle tayin edici oldu¤unu belirtelim. Görünürde yans›yan gerginlik, sert söylem ve restleflmeler taktik manevra ve siyasetleri geçmemektedir. “Çözüm” denen ana temada temel bir uzlafl› her bak›mdan esas e¤ilimdir.

Devrimci Dinamikler Hedef Tahtas›ndad›r Emperyalist destekli tasfiyeci sald›r› dört koldan komünist ve devrimci hareketi hedeflemifl, sarm›fl durumdad›r. Tam bir ideolojik, politik, kültürel ve örgütsel erozyon yaflat›lmak üzere haz›rlan›p devreye sokulmufltur. “Kürt aç›l›m›” ad›yla ulusal hareketin tasfiye edilmesi plan› flimdilik sonuç vermemifltir. Ancak “demokratikleflme”, “Kürt aç›l›m›” ve “aç›l›mlar” yaygaras›yla kopar›lan f›rt›nada, bu erozyonun ideolojik-politikkültürel ve örgütsel aya¤› güçlü bir flekilde oluflturulmaya çal›fl›lmaktad›r. Bunu destekleyen fiziki sald›r›lar da sürdürülmekte ve daha da a¤›r bir flekilde devreye sokulacakt›r. Mevcut geliflmeler Kürt ulusal hareketi ile faflist Türk devleti aras›nda ciddi bir irade savafl› içinde oldu¤unu göstermektedir. Ullusal hareketin tasfiyeyi kabul etmeyerek özellikle son süreçte eylemlerini yo¤unlaflt›rm›fl olmas› tasfiyeci sürecin bitti¤i anlam›na gelmemektedir. Bilakis tasfiye sürecinin derinleflerek devam edece¤i-ettirilece¤i her bak›mdan aç›kt›r. PKK’nin ulusal demokratik anlamdaki talepleri do¤ru ve hakl›, ama girdi¤i hat ve taleplerini s›n›rland›rarak uzlaflmaya yatk›n e¤ilim ile faflist Türk hâkim s›n›flar›ndan beklentiler içine girmesi yanl›flt›r. Tam da bu aflamada bizlerin tavr› salt elefltiri ile s›n›rl› olamaz. Daha do¤rusu yaln›zca olumsuzluklar›n elefltirilmesine saplanmadan do¤ru siyaset yürütmemiz her zamankinden daha an-

laml›d›r. Dolay›s›yla Kürt ulusal sorununda ulusal demokratik taleplerin kararl› savunucular› olarak ulusal demokratik haklar mücadelesini sahiplenerek omuzlamay› salt söylemde de¤il, pratik mücadele sahas›nda da yerine getirmemiz flartt›r. Ulusal demokratik taleplerin dillendirilmesi ve mücadelesinin verilmesinde hiçbir ikileme düflmeden aç›k kafayla bunlar› savunmal›-görevlerimizi yürütmeliyiz. Bu noktada objektif koflullar ve geliflmeler, önümüzde k›sa, orta ve uzun vadede somut ve güncel görevler durmaktad›r ve pratik ad›mlar atarak bizleri göreve ça¤›rmaktad›r. Gerek PKK ve gerekse de hatal› politik hatta bulunan devrimci hareketle ideolojik mücadele önemsenerek sürdürülmelidir. ‹deolojik mücadelenin de¤ifltirici-dönüfltürücü etkisini küçümsemeden do¤ru siyaseti ›srarla savunmal›y›z. PKK’nin tüm ulusal demokratik hak ve mücadelesinin hakl› ve meflru oldu¤u ve tüm bu mücadelesinde Kürt ulusu ile birlikte oldu¤umuz bilinmelidir. Bunu da teorik savunu ve elefltirilerimizle birlikte, pratik çal›flmalar›m›zda sergilemek durumunday›z. PKK’nin ulusal hak ve özgürlükleri do¤rultusundaki mücadelesi hakl› iken, buna karfl›n uzlaflmac›-reformist yan› ile hatal› ideolojik düzlemi gibi, politik e¤ilim aç›s›ndan da hatal› bir çizgi içinde oldu¤u aç›kt›r. PKK’nin terk etmesi gereken, ulusal demokratik hak ve özgürlükleri için yürüttü¤ü mücadele de¤il, reformist e¤ilimidir. Ki, bunu terk ederek bu geri yan›ndan kurtulmak durumundad›r. PKK kavramal›d›r ki, üzerine tart›flma yürütülen bildik taleplerin karfl›lanmas› olumlu bir geliflmeyi ifade etse de bu, Kürt ulusunun ba¤›ms›zl›k ve özgürlü¤ü için asla yetmez ve Kürt ulusunun kurtuluflunu sa¤lamaz-sa¤layamaz. Dolay›s›yla talepleri do¤rultusundaki hakl› mücadelesini yürütmekle birlikte gerçek kurtuluflu perspektifinden kopmamak durumundad›r. Buradaki kusur, PKK’nin taktik meseleleri strateji düzeyinde ele al›p yürütmesi hatas›nda yatmaktad›r. PKK’nin ay›rmas› gerekti¤i mesele iflte buras›d›r. Dolay›s›yla PKK aç›kça, “en temel haklar›m yani ulusal eflitlik ve özgürlü¤üm tan›nmadan mücadelemi terk etmem” demelidir. Ulusal özgürlük ve ulusal eflitli¤ini basit taleplere kurban eden yaklafl›m› tamamen hatal›d›r ki, PKK’nin mevcut e¤ilimi budur. Kuflkusuz bu olumsuz realite yeni de¤ildir ve PKK nin ideolojik politik dokusundan ve çizgisinden kaynakl›d›r. Dolay›s›yla hali haz›rdaki ya da flimdiki durumdaki olumsuz yönelimi, onun uzlaflmac› reformist kökeni ya da dokusundan gelmektedir.

025 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


Burjuva-feodal hâkim s›n›flar›n gelifltirdikleri tasfiyecilik ve teslimiyet sald›r›s› bugün flöyle biçimlenmektedir: Siyasi aç›dan; “demokratikleflme” söylemindeki demagojik safsatayla devrim ve demokrasi mücadelesinin alt› boflalt›larak bu mücadele anlams›zlaflt›r›lmak ve özellikle silahl› mücadele tarihe gömülmek istenmektedir. Devrim sözünün unutturularak-buzlu sulara gömülmesi arzulanmaktad›r. Böylece s›n›flar mücadelesi minderinde devrimci-komünist siyasi parti ve örgütlerin tasfiyesiyle siyasi bir zafer elde edilerek, bu sahada reformcu erozyon tamamlanm›fl olacakt›r.

026 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

‹deolojik ve kültürel aç›dan; neo-liberal emperyalist politikalar reformizm de yedeklenerek hortlat›lmakta, burjuva hümanist duygulara hitap ederek devrimci dünyan›n moral de¤erlerinde ruhsal bir çöküntü yarat›lmakta, medya vas›tas›yla manipülasyon yarat›p bilinç bulan›kl›¤› derinlefltirilmekte, devrimci argümanlar burjuvazinin silahlar› haline getirilerek burjuva çürük içerikle sunulup yozlaflt›r›lmakta, her türlü ideolojik-politik-kültürel bombard›manla devrimci ideoloji ve kültür kendi de¤erlerinden uzaklaflt›r›larak yozlaflt›r›lmaya çal›fl›lmaktad›r. “Demokratikleflme”, “bar›fl”, “savafl karfl›tl›¤›” gibi erdemler haks›z ve temelsiz bir biçimde gelifltirilen toz duman aras›nda hâkim s›n›flara devredilmekte ya da reformist çevrelerin deste¤iyle burjuvaziye atfedilerek sahiplenilmektedir. Hâkim s›n›flar demokrasi havarisi kesilmekte ve inkârimhayla ezdikleri Kürt ulusunun sorununu çözme pozisyonuna oturmakta, maalesef bu derin hile kimi devrimci çevrelerdeki yan›lsamalarla da beslenmektedir. Devrimci ideoloji aran›r olmaktan ç›kar›larak geçerli olmad›¤› yalan› yüksek sesle hayk›r›lmaktad›r. Düzen içi yasalc› reformist mücadeleler meflrulaflt›r›larak devrimci ilke ve ideoloji fiilen darbelenmekte, yads›nmakta, gözden düflürülmek istenmektedir. Bu noktadaki erozyon son derece önem kazanmakta, kal›c› yaralar açmaktad›r. Örgütsel aç›dan; bütün bu zeminde alt› boflalt›lmaya çal›fl›lan devrimci örgüt-örgütlenme, öte yandan fiziki sald›r›, tutuklama, askeri operasyonlarla sürdürülmektedir. Bu fiili sald›r›lar›n daha da artaca¤›, sürecin do¤al sonucudur. ‹deolojik-politik düzlemde üzerinde duraca¤› kökleri zay›flat›larak yaflat›lan erozyon zaten örgütsel erozyon-tasfiyeyi de kendili¤inden yürütmektedir. Düzen içine çekilerek yedeklenen devrimci hareket tasfiye edilmifl demektir. Örgütsel tasfiye; devrimci ve komünist örgütlemelerin öz zemininden ç›kar›l›p sapt›r›lmas›d›r. Bunun temeli de ide-

olojik-politik sahadaki kaymadan beslenir. Yani, ideolojik-politik birçok aç›dan topra¤› çoraklaflt›r›lmaya çal›fl›lan komünist, devrimci parti-örgütlenmeler ve genel devrimci hareket fiziki sald›r›larla da karfl› karfl›yad›r. Tam bir tasfiyenin hedefine ulaflmas› için yarat›lm›fl olan bu f›rsat kaç›r›lmayacak, azg›n fiili sald›r›lar daha da artarak geliflecektir. Hâkim s›n›flar›n gelifltirdi¤i ve yürütecekleri yönelim bu do¤rultudad›r. Burada bir kere daha ifade etmekte fayda var ki Türkiye-Kuzey Kürdistan’da da okun sivri ucunu, uzlaflmac› reformist tasfiyeci çizgiye yöneltmeliyiz. Kürt ulusal devrimci hareketin tasfiye edilmesi TC’ye büyük bir soluk ald›r›p belli bir istikrara kavuflmas›n› gündeme getirecektir. Yani, k›sa süreli de olsa devrimci durumda duraksama, devrimci harekette düflüfl, halk kitlelerinde “bekle gör” tutumu yer edinecektir. Bu durum geçici de olsa, komünist ve devrimci hareketin önüne ciddi bir sorun olarak ç›kacak ve belli bocalamalar› gündeme tafl›yacakt›r. Devrimci hareket zemin bulmakta zorlanacak, belli aray›fllara girecektir. Do¤ru siyaset ve taktiklerle süreci geride b›rakmak mümkündür. Fakat genel devrimci hareket ve özellikle mevcut yasalc› (reformist-tasfiyeci) e¤ilim de göz önüne al›nd›¤›nda, önemli oranda sars›nt› yaflay›p gerilemeler yaflayacakt›r. Belli bir k›sm› tamamen düzen içine oturacakt›r. Ülkemizde iki ulus ve onlarca az›nl›k mevcut bulunmaktad›r. Ancak, Türk ulusu egemen ulus durumunda olup Kürt ulusu ile di¤er milliyetler tahakküm ve bask› alt›ndad›rlar. Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakk› çi¤nenmifl olup tan›nmamakla birlikte, ezilen ba¤›ml› ulus durumundad›r. Zorla tek devlet s›n›rlar› içinde tutulmaktad›r. Bütün ulusal hak ve özgürlüklerinden yoksun olup, askeri ve siyasi olarak ilhak edilmifl durumdad›r. K›sacas›, co¤rafyam›zda Kürt ulusu ve di¤er az›nl›klar, Türk ulusu hâkim s›n›flar›n›n en azg›n milli bask› ve zulüm uygulamalar› alt›nda bulunmaktad›rlar. Bunlar›n ulusal hak ve özgürlükleri tan›nmad›¤› gibi, egemen Türk ulusu hâkim s›n›flar› Türk ulusu d›fl›ndaki di¤er ulus ve az›nl›klara asimilasyon politikalar› ve imha-inkâr siyaseti dayatmaktad›rlar. Ac›mas›z bask›, sömürü ve katliamlar uygulayarak egemenli¤ini korumakta, ulusal imtiyazlar üstünlü¤ünü en barbar ölçülerde sürdürmektedir. Bunun gibi faflist Türk hâkim s›n›flar› iktidar› çeflitli inanç gruplar›na da bask› uygulamakta, hak ve özgürlüklerini yok saymaktad›r. Kendi inançlar›n›, kültürlerini özgürce yaflay›p gelifltirmelerinin tüm flartlar› hâkim s›n›flar taraf›ndan yasaklanm›fl olup her bak›mdan engellenmektedir. Dolay›s›yla bu kesimlerin sorunlar›na ba¤l› olarak hâkim s›n›flara


karfl› hakl› mücadele ve tepkileri mevcuttur. De¤iflik inanç gruplar›ndan emekçi halklar›m›z›n demokratik talepleri u¤runa mücadelesini desteklemek do¤rudur. Ne var ki, demokratik hak ve taleplerin desteklenmesi, gerici inanç ve dinsel-idealist felsefenin kuyru¤una tak›lmak anlam›na gelmez. Demokratik ve hakl› talepleri destekleyip hâkim s›n›flar›n bask› ve zulmüne karfl› ç›kmay› görev olarak yürütürken, ideolojik safl›¤›m›z› zedelemeden ve gerici ideoloji ve düflüncelerle mücadele etmeyi unutamay›z. Bu husus titizlikle ayr›flt›r›lmal›d›r. Kad›na yönelik erkek egemen bak›fl aç›s› son derece kaba bir biçimde uyguland›¤› gibi, kad›n›n ikinci s›n›f insan oldu¤u görüflü birçok ac› sonuç yaratacak kadar güçlüdür. Kad›n›n da burjuva-feodal hâkim s›n›flar›n ilkel bak›fl aç›s›, sömürü ve bask›s› alt›nda oldu¤u her bak›mdan aç›kt›r. Emperyalist finans krizin co¤rafyam›zdaki faturas›n› omuzlayan emekçi halklar›m›z a¤›r bir geçim sorunuyla yüz yüzedir. Toplumun her kesimini vurarak yaflamlar›n› kas›p kavuran krizin bir etkisiyle iflsizlik 盤 gibi büyümektedir. Memur, esnaf, çiftçi ve tar›m iflçisi köylüler adeta çökmüfl durumdad›r. Ara katmanlar›n bolca oldu¤u ülkemizde gençlerin de gelece¤i bu vesileyle karart›lmaktad›r. Buna karfl›n TC baflbakan› krizin “te¤et geçti¤i” teranelerini tekrarlamaktad›r. ‹nkârla saklayamad›¤› ç›plak gerçe¤i ise, “ABD’de de iflsizlik var, orada da krizin etkileri yans›yor” ve benzeri diyerek, “kaderimizin” onlara ba¤l› oldu¤unu iffla ederek, “orada açl›k varsa, bizde haydi haydi olmal›d›r”, “onlar›n da yaflad›¤› fleyden siz neden flikâyet ediyorsunuz” demeye getirmektedir laf›. Halklar›m›za reva görülen yaflam standartlar› ve yaflamsal sorunlar› iflte bu komik gerekçelerle aç›klanmaktad›r. ‹flte IMF’yle anlaflma yapmad›k diye kabaday›lanmaktan geri durmayan hükümetin bilinci ve halklar›m›z›n yaflam flartlar›nda ölçütü budur. Türkiye-Kuzey Kürdistan’da iflçi s›n›f›, köylülük ve devrimci halk katman ve kategorilerinin her kesimi egemen s›n›flar›n faflist sald›r›s›, sömürüsü, iflkencesi, bask›s› ve zulmü alt›nda kan kusar durumdad›r. Ezilen-sömürülen emekçi s›n›f ve halk kesimleri azg›n sömürü ve bask› alt›nda olduklar› gibi aç bilaç vaziyettedirler. Devrim, gerici hâkim s›n›flar›n devlet düzenine-iktidar›na ve sistemine ba¤l› olarak vuku bulan tüm toplumsal sorun ve çeliflkiler ›fl›¤›nda zorunludur. Üretenler açl›k ve ac› içinde tutularak yönetilmekte, yönetenler emekçi halklar›m›z›n eme¤ini gasp ederek varl›k içinde ve asalakça yaflamaktad›r. Devlet ve iktidar› haks›zca ve gerici-faflist zor yoluyla elinde tutmaktad›rlar. Devrimci halk kitlelerinin s›n›f bilinçli iflçi s›n›f› partisi önderli¤inde kendi devlet ve iktidar›na kavuflmas› ertelenemez temel bir ihtiyaçt›r.

Devrimci Durum Tespiti Üzerine K›sa Bir Kritik En önemlisi de co¤rafyam›zdaki bu özel geliflme, genel olarak gündemde olan emperyalist finans krizin ülkemizdeki etki ve sonuçlar›n›n yarataca¤› devrimci ürünler de toplanamaz olacakt›r. Krizin yarataca¤› devrimci koflullar ve etkileyece¤i devrimci durum, bu kapsaml› tasfiyeci süreçle fiilen baltalanm›fl, gölgede b›rak›larak atlat›lm›fl olacakt›r. Dolay›s›yla, devrimci durum ve hareketin k›sa vadede geliflmesini öngören yaklafl›mlar hatal›d›rlar. Elbette ekonomik kriz normal-ola¤an koflullarda ciddi geliflmelere yol açabilecek bir temeldi. Fakat ayn› sürece denk gelen ve popülist argümanlarla a¤›r manipülasyona yol açarak yürütülen ikinci emperyalist ur olan tasfiyeci süreç, krizin aktüalitesini geride b›rakarak beklenen sonuç ve etkilerini zay›flatmaktad›r. Hiç kuflkusuz krizin etkileri her halükarda olacakt›r, bu inkârla ötelenemez bir gerçektir. Ama gerekli rand›man› vermeyecek, gerçek sonuçlar›n› maddilefltirme etkisinden geri kalacakt›r. Devletin yap›land›r›lmas›na ba¤l› gelifltirilen süreç tüm içerik ve hedefleriyle de¤erlendirildi¤inde, k›sa vadede devrimci durumda bir duraksaman›n yaflanmas› gibi, devrimci harekette de ciddi gerileme ve düflüfller beklenmelidir. Ne var ki, k›sa zamanda yeniden devrimci durumun yükselifle geçmesi ve devrimci hareketin boy vermesi kaç›n›lmaz olacakt›r. Çünkü ister “demokratikleflme” teraneleri olsun, ister “çözüm” ninnileri olsun tüm bunlar›n devrimci dünya aç›s›ndan gerçekte ileri bir de¤eri olmayaca¤› gibi, emekçi halklar›m›z›n yaflam›n› olumlu yönde etkilemesi söz konusu olmayacakt›r. Tersine, yan›lsamal› olumlu havan›n egemenli¤i, kitlelerde bekle gör zaman›n› aflan k›sa bir süre sonras›nda daha da kötülefltirecektir. Krizin yaflam› bo¤an etkileri de düflünüldü¤ünde ibrenin tersine dönmesi kaç›n›lmaz olacakt›r. ‹flte, komünistler, hem k›sa vadedeki koflula, hem de uzun vadedeki gerçe¤e uygun olarak siyasetler, taktikler gelifltirerek haz›rl›klar›n› buna uygun belirlemelidirler. Strateji kadar taktikle u¤raflman›n-ilgili olman›n önemi burada da a盤a ç›kmaktad›r. Strateji, ilke ve amaçlar› bir kenara b›rakarak, güncel reel siyasetle s›n›rl› kalan politika dar görüfllü pragmatist bir yaklafl›md›r. Anl›k pratik ç›karlar u¤runa stratejik ç›karlar› feda eden politika devrimci politika olamaz. Devrimci politika ya da felsefe, dar görüfllü faydac›l›ktan uzak olarak devrimci faydac›l›¤› benimser. Bunun, yani proleter devrimci faydac›l›¤›n ay›rt edici özü ve biçimi ise; k›smi ve anl›k hedefler ya da faydalarla meflgul olmadan, en genifl, en genel ve en uzun vadeli hedef ve ç›karlara yönelme tutumudur. ‹flte oportü-

027 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


nist hareket toplam›yla aram›zdaki farkl›l›¤›n kaynaklar›ndan birisi de budur. Güncel siyasetimiz öz olarak bu temel üzerinden ayr›flmaktad›r. Kürt ulusal hareketinin mevcut “bar›fl” ve “çözüm” argümanlar›yla esasta ortaya koydu¤u uzlaflmac› e¤ilimine ve tamamen demokratik niteli¤ine karfl›n, biçimsel anlamda anayasa mahkemesi karar›yla da olsa anayasa hükümleri gere¤ince olup TC devleti hâkim s›n›flar›nca kapat›lmas› bir kez daha reformist yasalc›l›¤a neflter vururken, ayn› zamanda faflizm flartlar›ndaki mücadele esaslar›m›z›n nas›l biçimlenmesi gerekti¤ine de ›fl›k tutmufltur. Öte yandan “demokratikleflme” ve “çözüm” girdab›n›n iç yüzünü de yeniden gün ›fl›¤›na ç›karm›flt›r. Burjuva demokrasisine hayran sülale, sus-pus olmaya mahkûm olmufltur.

Sürecin Öne Ç›kan Görevleri

028 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Toplumsal tepkinin nötralize edilmesi gayesiyle gelifltirilen tasfiyecilik süreci iflletilirken, öncelikli olarak toplumun en diri dinamikleri olan devrimci odaklar-özellikle de silahl› mücadele, tasfiye sald›r›s›n›n hedef tahtas›na oturtulmaktad›r. Hâkim s›n›flar›n “y›lan›n bafl›n› ezme” biçimindeki geleneksel takti¤i s›n›f mücadelesi prati¤inde defalarca eskitilmifl olsa da burjuvazi hala bu demode siyasetine uygun davran›p, toplumu derin bir sessizli¤e bo¤mak için onun gerçek öncülerine ölümcül darbeler vurmay› esas almaktad›r. Ki, bu diri örgütlü güçler bertaraf edildikten sonra toplum tam bir cendereye al›nacakt›r-al›nmas› daha kolay olacakt›r. Dolay›s›yla komünist ve devrimciler azg›n faflist sald›r›lar bekleyerek buna karfl› haz›rl›kl› olup savunmas›n› gelifltirmekle yüz yüze olduklar›n› anlamak durumundad›rlar. Devrimci eylem birlikleri: Sürecin önümüze görev olarak ç›kartt›¤› önemli bir konu ise devrimci güçlerle iliflkiler ve eylem birlikleridir. Eylem birlikleri ve ortak çal›flmalar yürütmek ihmal edilmemelidir. Devrimci dayan›flman›n gelifltirilmesi küçümsenmemelidir, öne ç›kar›larak büyütülmelidir. Devrimci eylem birlikleri ve özellikle de Maoistlerin örgütsel birli¤i yak›c› bir ihtiyaç olarak bir kez daha ve ›srarla önümüze ç›kmaktad›r. Bu görev ve tarihi sorumluluk hiçbir gerekçeyle ertelenip ötelenemez. Topyekün sald›r›ya geçmifl karfl›devrimin nüfuzunu k›rmak üzere devrimci cephenin ortak direnifllerle aya¤a kalk›p karfl› koymas›ndan daha anlaml› bir fley olamaz. Bu devrimci direniflin gelifltirilmesi Maoistlerin tabii görevleri aras›ndad›r. Komünistlerin görev ya da döneme has taktiksel siyaseti, güçlü sald›r›lara geçmek üzere haz›rlanma, güç toplama biçiminde bir haz›rl›klar yapma

dönemi olarak biçimlenmek olmal›d›r. Yani, “temkinli ilerleme” takti¤i benimsenmelidir. Tüm bunlar, komünistlerin takti¤i anlam›nda fluna gelir; gerilla savafl›nda yayg›n ve macerac› eylem çizgisi yerine; daha s›n›rl›, seçici, nitelikli bir eylem çizgisini di¤er haz›rl›k ve çal›flmalar paralelinde yürütülüp uygulanmas› siyasetinin benimsenmesi gerekir. Yani, silahl› mücadele ve eylemde tatile girilece¤i fleklinde yorumlanmamal›d›r. Mesele, daha kontrollü ve koordineli geliflme seyrini flartlara ba¤l› olarak gelifltirip uygulamakt›r. Devrimci eylemden dönemsel de olsa mutlak uzak durma flekilde olunamaz, devrimci eylemden asla vazgeçilemez. Çal›flma ve dayan›flma gruplar›n›n-komitelerinin halk kitlelerinin içine girip onlarla bütünleflmesi dönemin iyi bir çal›flmas› olarak devrimci haz›rl›¤a hizmet edecektir. Demokratik haklar için mücadele alan›n›n çal›flma temposu ve tarz› anlaml› ve de¤erlidir. Bu yayg›nlaflt›r›l›p gelifltirilmelidir. ‹flçi s›n›f› içindeki çal›flmalara yo¤unlafl›lmas› önemlidir. ‹flçi s›n›f›na dönük gerçeklefltirilen a¤›r sömürü sald›r›lar› karfl›s›nda iflçi sendikalar› temsilcilerinin genel greve aç›k bilinci önemsenmelidir. Bu gelece¤in geliflmelerini yans›tmaktad›r. Tersanelerdeki iflçi cinayetleri, maden ocaklar›nda toplu katliamlarla sürmektedir. TEKEL iflçilerinin kararl› direniflleri desteklenerek iflçi ve emekçiler aras› dayan›flma, birlik ve mücadele gelifltirilmelidir. Sinan köylüsünün ölüm pahas›na toprak a¤as›na baflkald›rma örne¤inde sergilenen köylü toprak sorununa dönük çal›flmalar ayn› paralellikle yo¤unlaflt›r›lmal›d›r. Toplumun hemen her kesimi yaflam›n› sürdürme sorunlar› yaflamaktad›r ve bu nedenle büyük hoflnutsuzluk içindedir. Tüm bu somut çeliflki ve geliflmeler görevlerimizin en az›ndan önemli bir k›sm›n› aç›ktan belirlemekte ve emekçi halklar›m›z›n mücadelesine önderlik yapmam›z›n önemini ortaya koymaktad›r. Devrimci çal›flmalar›m›z› oturtarak büyük mücadelelere haz›rlanmam›z kaç›n›lmazd›r. Köylük bölgelerde: Yerel komiteler ve örgütlenmelerin gelifltirilerek köylü kitlelerinin yaflam›na girmek ve sa¤lam kökler oluflturmak fevkalade önemli olup, bast›¤›m›z ve üzerinde yükselece¤imiz zemini kuvvetlendirecektir. Dönemin gerektirdi¤i haz›rl›klar yap›larak bu alan faaliyetlerinin temkinli ilerleme taktik siyasetine ba¤l› kal›narak sürdürülmesi göz ard› edilmemelidir. Örgütlülüklerin oturtulup kal›c› flekilde köklefltirilmesi amac›yla alt yap› örgütlenme ve çal›flmalar›na a¤›rl›k verilmesi vazgeçilmez önemdedir. Gücün korunmas›yla birlikte, kuvvet toplay›p f›rsat kollamak ve zorlu sürecin atlat›larak güçlü sald›r› ve eylemlere


haz›rlan›lmas› en önemli görevlerdendir. A¤›rlaflm›fl sald›r›lara haz›rl›kl› olmak, bir çok s›n›rlama ve kuflatmaya karfl› haz›rl›klar› geniflleterek yaymak ve halk kitleleri içinde devrimci ajitasyon-propaganda çal›flmalar›na a¤›l›k verilerek devrim umudunu canl› tutmak son derece gereklidir. fiehirlerde: Somut flartlar ve objektif durum özellikle illegal örgütlenmede örgütün sa¤lam ve dar tutulmas› gerekti¤ini zorunlu k›larken bununla birlikte demokratik alan mücadelesi ve kurumlar›n› geniflleterek buralarda kitlenin elde tutulmas› veya haz›rlanmas› fleklinde bir siyaset yürütülmesi görevini öne ç›kartmaktad›r. ‹flçi s›n›f› içindeki çal›flma esas al›n›p burada yo¤unlaflmak, kitle hareketlerine önem vererek, özellikle ö¤renci gençli¤in örgütlenmesi ve kad›n örgütlenmesine bu dönem daha fazla yo¤unlaflmak faaliyetlerin hedefi olmal›d›r. Demokratik kurumlar›m›z her zamankinden daha büyük bir efor ve gayretle çal›flmal›, dönemin kendilerine yükledi¤i rolü yerine getirmelidirler. Bütün çal›flmalarda politik iktidar için mücadele gerçe¤i unutulmadan k›lavuz edilmelidir. Kürt ulusuna yönelik çal›flmalara ayr› bir önem verilerek prati¤e yans›t›lmal›, somut politikalar yürütülmelidir. Kürt ulusunun, ulusal demokratik talepleri ve ulusal ba¤›ms›zl›¤›n› elde etme hakk› propaganda edilmelidir. Bu konuda uygulanacak etkili siyaset ve prati¤in önemi, kazan›m› küçümsenmeden, Kürt ulusal sorunu devrimimizin bir sorunu olarak devrimci s›n›f perspektifiyle tabi olarak sahiplenilip kararl› bir mücadele çizgisi izlenerek temsil edilebilmelidir. Göz ard› edilmemesi gereken bir yan da bu tasfiye ve teslimiyet sald›r›s› sürecinde egemen s›n›f klikleri aras›ndaki iktidar pastas›ndan pay alma dalafl›n›n k›z›flaca¤› gerçe¤idir. ‹ktidarda olan klik ABD deste¤iyle de olsa di¤er klikleri “Ergenekon” çelmesiyle köfleye s›k›flt›r›p üstünlü¤ünü iyice güçlendirdi. Fakat do¤ald›r ki bu klikler iktidar paylar›n› kolay kolay b›rak›p pes etmeyeceklerdir. Yani, dalafl belki daha da k›z›flarak sürecektir. Bu realite devrimci siyaset ve ajitasyonpropagandaya önemli f›rsatlar ve malzemeler sunacakt›r. “Ergenekon” operasyonunda a盤a ç›kan gerçekler küçümsenecek türden de¤ildir. Devletin kirliliklerinin bir k›sm›yla da olsa ve zorunluluktan da olsa resmen aç›klan›p teyit edilmesi komünist ve devrimcilerin yararlanmas› gereken geliflmedir. Ordu içinde dönen darbe dolaplar› ve askerlerin katledilmeleri gibi gerçekler propaganda için olanak yaratmaktad›r. Her ne kadar bütün bunlar, devletin “temizlenmesi” olarak sunulup halk kitlelerinin devlete güvenini yenileyip pekifltirmek üzere at›lm›fl ad›mlar olsa da

göreli anda yararlanmam›za son derece elveriflli unsurlard›r. Dolay›s›yla hâkim s›n›flar›n kendi aralar›ndaki çeliflkiden devrim ad›na yararlanma siyaseti, bu dönem politikalar›nda özellikle ihmal edilmemelidir. Düzenin siyasal teflhirini yürütme çal›flmalar›nda burjuva klik dalafl› devletin birçok kirli çamafl›r›n› orta yere sermektedir, serecektir de. Bu devrimci propaganda ve çal›flma ad›na iyi bir avantajd›r. Sonuç olarak: ‹ki e¤ilim ve iki yan iç içe bulunmaktad›r. Bir taraftan zorlu bir süreçle karfl› karfl›ya kalaca¤›m›z söz konusu iken, di¤er taraftan devrimci koflullar mevcudiyetini koruyarak devrimci hareketin geliflmesine gebedir. Tasfiyeci gerici süreç geçici olmakla birlikte, ciddi gerileme ve kay›plara da yol açacakt›r. Devrimci çizgi ile her türden devrim karfl›t› çizgiler aras›nda daha aç›k bir ayr›fl›m ve netleflmeye gidilecektir. S›n›f çeliflkileri girdi¤i k›sa duraklama sonras› keskinleflerek yükselecektir. Devrimci durumdaki geçici duraksama, devlet ve hâkim s›n›flar›n de¤iflmeyen özü ve niteli¤i zemininde kaç›n›lmaz olarak gündeme gelen faflist bask›, sömürü ve sald›r›larla yeniden ivme kazanacakt›r. Sürecin yan›lt›c› özelli¤i k›sa sürede ters dönerek yerini devrimci hareketin boy vermesine b›rakacakt›r. Ancak, bu k›sa dönemde do¤ru taktik siyasetlerin belirlenip güdülmesi önem kazanmaktad›r. Tasfiyeci dönemecin atlat›lmas› ciddi ve zorlu mücadele sürecine tan›kl›k yapacakt›r. MLM ilke ve ideolojik-politik-örgütsel hatta bilinçli bir ›srar›n gösterilerek, zorlu sürecin gö¤üslenmesi mümkündür ve bu ayn› zamanda da tarihsel bir sorumluluktur. Maoist komünistler bu sorumlulukla birebir yükümlüdür. Devrimci hareketi eylem birlikleri temelinde ortak mücadelelerde buluflturmak, sürecin net duruflla gö¤üslenip do¤ru rotada tutulmas›na önayak olmak sürecin önemli bir görevidir. Emekçi halk kitlelerinin karart›lmak istenen devrim umuduna ›fl›k olmak temel bir sorumluluktur. Uzlaflmac› reformist tasfiyeci sürecin yarataca¤› muhtemel bofllu¤un doldurulmas› fedakâr ve zorlu mücadelelerle yerine getirilmek durumundad›r. Tasfiyecilik tehlikesi küçümsenemeyecek kadar büyük ve kapsaml›d›r. Emperyalizmin dünyay› hükümranl›k ç›karlar›na uygun olarak gelifltirdi¤i stratejiler uyar›nca yeniden düzenleme eyleminin bir parças› olarak co¤rafyam›zda yürütülmektedir. TC devletine buna paralel “yeniden yap›lanma” süreci dayat›lm›fl bulunmaktad›r. ‹flleyen sürecin özünde bu yatmaktad›r. Sürecin esas yan› tasfiyeciliktir. Devrim ile karfl›-devrimin pratik çat›flma yeri, “devrim mi, teslimiyet mi/devrimcilik mi, reformculuk mu?” meselesidir.

029 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


030 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

En genel anlamda ise, emperyalizmin Türk hâkim s›n›flar›na dayatt›klar› “yeniden yap›lanma” süreci; TC devletinin, ‹srail emsali gibi ABD’nin ileri karakolu olarak haz›rlan›p bölgede önemli bir askeri-sald›rgan aktör haline getirilerek, genifl bölgede özellikle Rusya ve ‹ran’a karfl› kullan›lmak üzere tesis edilip konumland›r›lmas› amac›yla yürütülmektedir. Bunun yan›nda, genifl bölgede yayg›n olarak bulunan Türk uyruklu ülkeler ile ‹slam dünyas› üzerinde bir etki unsuru vasf›yla da ele al›nmaktad›r. TC devleti bu misyona her koflulda tav olurken, göbekten ba¤›ml› oldu¤u efendisinin ç›karlar› için bunu kabul etmeye zorunluydu. Dahas›, bafl›ndaki Kürt ulusal hareketi “belas›” da bertaraf edilmifl olacak ve hatta Irak devlet s›n›rlar› içindeki Kürt hükümeti topraklar›nda da belli imtiyazlar edinmesi olas› olacakt›r. ABD emperyalizmine dayanarak bölge ülkeleri üzerinde bir üstünlük kuracak, kendi s›n›rlar›n› da özellikle Güney Kürdistan Özerk Yönetimi’yle iliflkiler ve stratejik anlaflmalarla belli bir garantiye alm›fl olacakt›r. “Kürt bölünmesi” kâbusunu atlatm›fl olacakt›r. ‹flte bu minval üzerinde, ABD’nin dayatt›¤› emperyalist ç›kar ya da stratejilere gönüllü olarak hizmet etmek üzere aya¤a kalkm›fl, “yeniden yap›lanma” sürecini bafllatarak “demokratikleflme”-”aç›l›m-lar” pozuna girilmektedir. Özetlemeye çal›flt›¤›m›z bu koflullar, TC’nin k›sa vade için de olsa belli bir istikrar yakalay›p, nefes alaca¤›n› iflaret eder. Bu da ifade etti¤imiz devrimci hareketin karfl› karfl›ya kalaca¤› zorlu koflullar›n gelece¤ini anlatmaktad›r. ‹flte görev ve sorumluluklar›m›z›n ciddiyeti bu labirentte ortaya ç›k›yor. Emperyalist tasfiyecilikle kol kola yürüyen co¤rafyam›zdaki tasfiyecilik, özellikle Kürt ulusal devrimci hareketine do¤rudan tesir etmekte ve di¤er s›n›f hareketi içinde de etki göstermektedir. Öyle ya da böyle sürecin yürütülece¤i aç›kken, devrimci hareketin örgütsel yeterlilik anlam›nda bu süreci püskürtme gücünde olmad›¤› aç›kt›r. Dolay›s›yla, tasfiyecili¤in belli biçimde baflar›lmas› ve buna ba¤l› olarak göreli k›sa bir “baflar›l›” dönemin hüküm sürece¤i muhtemeldir. Fakat devlet ile iktidar sahibi s›n›flar›n karakteri ve yönetim biçimleri, toplumsal yap› ile toplumsal sistemin özü gibi temel unsurlar devrimci durum ve hareketin fazla gecikmeden geliflmesine yeterli nedenler olarak bulunmaktad›rlar. Hem geçici olarak devrimci hareket ve tüm toplumun girece¤i karanl›k dönemi devrimci temelde gö¤üslemek ve hem de k›sa zaman sonras›nda ortaya ç›kacak olan devrimci koflullara haz›rl›kl› olmak için flimdiden gerekli yo¤unlaflmay› sa¤lamak gerekmektedir. Dünya ve bundan ba¤›ms›z olmayan, hatta özgün-

lükleriyle avantajlar sunarak daha elveriflli olan co¤rafyam›z›n genel koflullar›, s›n›f hareketlerini besleyerek devrimlerin geliflmesine esasta uygundur, k›sa vadede olmasa da buna tan›kl›k yapacakt›r. Dünya proletaryas›n›n co¤rafyam›zdaki bölü¤ü olarak Maoist komünistler; kuruntulara kap›lmadan, yersiz kayg›lara saplanmadan ama dönemin esas tehdidi olan sa¤c› ak›ma kap›lmadan (buna uzlaflmac› reformizm de denilebilir), MLM ideoloji ve ilkeler ›fl›¤›nda döneme denk gelen siyasetler gelifltirip devrimci yörüngede ilerleyerek dünya proleter devriminin bayra¤›n› co¤rafyam›zda dalgaland›rmak üzere, tepeden t›rna¤a devrimci ruh ve yetene¤iyle görevlerine s›k› s›k›ya sar›lmal›d›r. Ne devrime tövbe diyen döneklere, ne de devrimci geçmifline tüküren düflkün riyakârlara de¤il; tutucu, statik, subjektif dogmatiklere ve reçeteci slogan devrimcilerine de¤il; burjuva çöplü¤e tüneyen yasalc› sa¤ tasfiyeci oportünistlere ve tüm liberal sülaleye de de¤il; ama bütün gerçekçi, somut koflullar›n somut tahlili ilkesine ba¤l› kal›p, diyalektik ve tarihi materyalizmi titizlikle geliflmelere uygulayarak benimseyen bilimsel devrimcilere ve komünistlere, yani tasfiyeci sürecin karfl›s›nda direnç olabilecek gerçek devrimcilere ve komünistlere seslenip Mao yoldafl›n sözleriyle noktalayal›m:

“Halka canla baflla hizmet etmek, kitlelerden bir an bile kopmamak, her durumda bireyin ya da küçük bir grubun ç›karlar›ndan de¤il, halk›n ç›karlar›ndan hareket etmek, halka karfl› sorumlulu¤umuzun partinin yönetici organlar›na karfl› sorumlulu¤umuzla ayn› fley oldu¤unu anlamak: ‹flte hareket noktam›z budur. Komünistler gerçe¤i savunmaya her zaman haz›r olmal›d›rlar. Çünkü gerçek, halk›n ç›karlar›na uygundur. Komünistler hatalar›n› düzeltmeye her zaman haz›r olmal›d›rlar. Çünkü hatalar halk›n ç›karlar›na ayk›r›d›r. ” (Mao Zedung. Cilt:3. sf:329)


“Marksist Teori” Yazar›n›n Devrimci Demokrasi’ye Elefltirisi Üzerine Zorunlu Yan›t “Marksist Teori” dergisinin “Kürt sorunu ve devrimci siyaset, Devrimci Demokrasi gazetesinin elefltirisi” bafll›kl› Ocak-fiubat 2010 tarihli 1. say›s›nda Özgür Günefl imzas›yla bir yaz› yay›nland›. Yaz› imzal› oldu¤undan, pek tabii ki imza sahibine atfen konuflaca¤›z. Ancak bu durum, muhatab›n, anlay›fl ve çizgi oldu¤u gerçe¤ini de¤ifltirmez! Biçimsel olarak yazara hitap ederek “Marksist Teori” ve yazar›na cevap verece¤iz. “Marksist Teori” yazar› Özgür Günefl’in elefltirilerine yan›t verirken, ilk hat›rlataca¤›m›z mesele fludur; “oturdu¤umuz” ve bakt›¤›m›z yerlerin farkl› olmas›ndan dolay›, belirli meselelere farkl› aç›lardan bakt›¤›m›z, farkl› yorum ve tutumlara sahip oldu¤umuz do¤rudur. Birçok konuda ayr›flmam›z›n temeli buradan anlafl›lmal›d›r ki, bizler Marksizm-Lenizm’i Maoizm evresinde kavray›p bakarken, “Marksist Teori” ve yazar› Günefl, Maoizm’den geri olman›n da ötesinde baflka bir yerden, küçük-burjuva sosyalizmi penceresinden bakmaktad›rlar. Bak›fl aç›lar›m›z›n farkl›laflmas› bu bak›mdan ola¤and›r. Elefltiri konusu yap›lan meseleler, iflte bu bak›fl aç›s› farkl›l›¤›ndan ileri gelmektedir. Özcesi, belli tipiklerde sizler gibi düflünemezdik, sizler de bizler gibi düflünemezdiniz. Bunda flafl›lacak bir fley yok. Çünkü olgu bir de olsa, onu yorumlayan bak›fl aç›s›n›n ideolojik-politik penceresi baflka baflkad›r. Sorun, ideolojik-teorik mantaliteye yaslanmakt›r. Say›n Günefl’e göre bizimkisi “apolitizm hastal›¤›”, bize göre ise, Günefl’inkisi Marksizim-Leninizim’den etkilenmifl küçük-burjuva devrimcili¤iyle ML’yi kavrayamayarak buraya hapseden ve özellikle de Maoizm’e ulaflamama kusurudur… Günefl’in münakafla etti¤i meselelere bak›ld›¤›nda, aram›zdaki nizalar›n MLM ve esasta da Maoizm yetisi-yetisizli¤i ikileminden kaynakland›¤› aç›kça görülecektir. Maoizm kavray›fl›m›z›n getirdi¤i mülahazalara tersten yaklaflan Günefl, Maoizm’den geri kalm›fl realitesini kendine avantaj görüp, yal›nkat görüfllerle kurgulad›¤› elefltiriler temelinde Maoizm’i bize yük saymaktad›r. Her fleye karfl›n ideolojik mücadeleyi sevinçle karfl›lad›¤›m›z›, bu kapsamda yöneltilen elefltirilere de¤er verdi¤imizi belirtmek isteriz. Mutlak do¤ru-hiç hatas›z oldu¤umuz fleklinde anti-bilimsel fikre sahip olmad›¤›m›z gibi, genel olarak hata ve eksikliklerimizin olaca¤›na-oldu¤una kapal› de¤il. Devrimci elefltiriye her zaman aç›k oldu¤umuzun bilinmesini isteriz. Dostlar›m›zla iliflkilerimizde ö¤renme ve ö¤retme anlay›fl›m›z tamamen samimidir. ‹deolojik mücadeleye verdi¤imiz önem ile birlikte, “kimlik” tart›flmas›n›n yürütülüyor olmas› da yan›t vermemizi zorunlu k›lmaktad›r. Say›n Güneflin Devrimci Demokrasi gazetesine yönelik elefltiri ve de¤erlendirmeleri, gazetemizin Kürt ulusal sorunuyla ve dolay›s›yla hareketiyle ilgili, Türk ulusu hakim s›n›flar› (veya Türk hakim s›n›flar›) taraf›ndan gündemlefltirilen geliflmelere-tasfiyeci sald›r›lara ve bu sald›r›lar karfl›s›nda sa¤lam durmayarak egemen s›n›flar›n argümanlar›n› sahiplenen, dolay›s›yla da tasfiyeci bata¤a gösterilen e¤ilime; yani s›n›f hareketleri ile ulusal hareketteki yan›lg›lara dikkat çekerek yan›t veren ve proleter devrimci politikan›n ne olmas› gerekti¤ine iliflkin yaklafl›m›n konu edinmektedir. Elefltiriler belli bafll› birkaç noktada dü¤ümlenmektedir. Bunlar› ele al›p yan›tlamaya çal›flaca¤›z.

031 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


“Kimlik Krizi” Nerededir? Say›n Günefl’in yürüttü¤ü ilk tart›flma, önemle üstünde durdu¤u konu “kimlik krizi” meselesidir. Bunu devrimci hareket aç›s›ndan kendince tarif ettikten sonra, Devrimci Demokrasi’nin ilgili yaklafl›m›n› “kimlik krizi”ne oturtma çabas›na girerek; “Devrimci Demokrasi ezen ulus devrimcili¤i konumundan m›, ezilen ulus devrimcili¤i konumundan m› konufluyor?” sorusuyla bafllay›p yürütmektedir. Devrimci Demokrasi’den al›nt›lar aktararak, yine kendince çeliflkiler tespit ediyor ve bunlardan hareketle gazetemize “kimlik krizi” mührünü vurmaya kalk›fl›yor. Kanaatimiz o ki, say›n Günefl bu tart›flmas›nda tahrifata baflvuruyor.

032 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Hemen söyleyelim ki, kimli¤imiz her aflamas› ve her niteli¤iyle herkese ayand›r. “Kimlik krizi” ile itham edilmemizin gerçe¤i yans›tmad›¤› aç›kken, Türkiye-Kuzey Kürdistan proletaryas› ve halklar›n›n öncü kuvveti olarak, o kimlik ad›na konufltu¤umuzu yineleyerek hat›rlatal›m. Günefl, ezen ulus devrimcili¤i aç›s›ndan bakmam›z ile ayn› zamanda ezilen ulus devrimcili¤i aç›s›ndan bakmam›z› karfl› karfl›ya koyarak, ya ezen ulus devrimcisi olacaks›n›z ya da ezilen ulus devrimcisi olacaks›n›z flart›yla önümüze ç›k›p “kimlik kriziyle” damgal›yor bizleri. Oysa bizler, millet ve milliyeti fark etmeksizin proleter devrimci politika-s›n›f tavr› aç›s›ndan yaklaflarak, bu s›fatla, Türk-Kürt ve di¤er az›nl›k milletlerin s›n›fsal temsilcisi olarak, Türk ulusu bilinçli iflçi s›n›f› ad›na oldu¤u kadar Kürt ulusu bilinçli iflçi s›n›f› ad›na da hareket ediyoruz. Çeflitli millet ve milliyetlerden ülkemiz (yani Türkiye-Kuzey Kürdistan) proletaryas› ve halklar›n› öncüsü-öncü siyaseti aç›s›ndan konufluyoruz. Kendimizi ne salt Türk ulusu devrimcileri, ne de salt Kürt ulusu devrimcileri olarak izah etmiyor ya da milliyetlere göre oluflmufl politika ad›na konuflmuyoruz. Üstelik say›n Günefl gibi “Türkiye” demiyor, Türkiye-Kuzey Kürdistan diyoruz. Kuzey Kürdistan’› sömürge de¤erlendirmedi¤imiz gibi, ayr› örgütlenmeyi savunmuyor, de¤iflik milliyetlerden iflçi ve emekçilerin ortak s›n›f örgütlenmesini benimsiyoruz; milliyetlere göre örgütlenmeyi de¤il! Birleflik s›n›f devrimini öngördü¤ümüz gibi, birleflik örgütlenmeyi temsil ediyor ve kendimizi Türk devleti s›n›rlar› içinde yaflayan ulus ve az›nl›klar›n temsilcisi olarak tan›ml›yoruz; Türk ulusundan devrimciler veya Kürt ulusundan devrimciler olarak de¤il. Kuzey Kürdistan devrimini ne Kürt ulusal hareketinin önderli¤ine b›rak›yor, ne de d›fl›m›zda baflka bir yere havale ediyoruz, bilakis üstleniyor-omuzluyoruz. Kuzey Kürdistan devri-

mini ay›rarak, kendimizi destekçi-harici bir güç olarak tarif etmiyoruz. Türk-Kürt ulusu ve co¤rafyam›zdaki di¤er az›nl›klardan halklar›m›z›n ortak siyasi mevzisiyiz. Tamda burada söylemeliyiz ki, ezen ulus devrimcili¤i pozisyonunu benimsedi¤imiz biçiminde tespit edilen durum, ulusal sorun veya çözümü karfl›s›ndaki genel tutumumuz de¤il, yaln›zca mevcut ulusal hareketin demokratik-ilerici muhtevas›n› destekleme noktas›ndaki tutumumuzdur. “Destekleriz” dedi¤imiz veya destekledi¤imiz fley; bize ra¤men geliflen ulusal hareketin ilerici realitesi ve onun demokratik muhtevas›d›r. Ancak, bunun d›fl›nda elbette ki Kuzey Kürdistan devrimini d›fl›m›za atm›yor, tamamen sahipleniyoruz. Yani, destekleriz-destekliyoruz derken, bizim d›fl›m›zda geliflip var olan ulusal hareketin devrimci-demokratik yan›d›r destekledi¤imiz; dahas› destekledi¤imizi ifade ederken, Kuzey Kürdistan devrimine d›fltan yaklaflan-d›fl›nda gören bir pozisyonu etmiyoruz. “Destekleriz” yönlü sözlerimizin kast›, ulusal sorunu ulusal burjuva önderli¤e b›rakarak desteklemekle yetinece¤imiz-yetindi¤imiz anlam›na gelmez. Kuzey Kürdistan devrimini kendi sorunumuz olarak gördü¤ümüz gibi, oradaki mevcut harekete karfl› da kay›ts›z olamay›z. “Destekleriz” dedi¤imiz fley iflte bu geliflmifl olan hareketin ilerici muhtevas›d›r. Sorun ulusal sorunun çözümüne gelince, yegane çözümü proletarya önderli¤inde tarif eder ve proleter kimli¤imizle sorunun çözümünü üstleniriz. Türk ya da Kürt devrimcili¤i ad›na de¤il. Dolay›s›yla say›n Günefl’in al›nt›lar yaparak “kimlik krizi” olarak kan›tlamaya çal›flt›¤› sözüm ona tezatl›k, gerçekte tezatl›k de¤il, olsa olsa Günefl’in zorlamayla “kimlik krizi” dedi¤i ve milliyetlere göre örgütlenme anlay›fl›na s›¤mayan Maoist proleter yaklafl›m çerçevesidir. Aç›k ki, say›n Günefl ulusal soruna karfl› konumunu salt destekçi olarak tayin etmekte, d›fl›na atmaktad›r. Ulusal sorunu z›mnen de olsa burjuva milliyetçi önderli¤e havale etmekte, böyle de¤ilse bile seksiyoncu veya milliyetlere göre örgütlenme anlay›fllar›yla burjuva yaklafl›ma kurban etmektedir. Oysa Maoistler, somut ulusal hareketi demokratik içeri¤i kadar›yla desteklerken, öte yandan genel anlamda ulusal sorunu Yeni Demokratik Devrim yolu ve sosyalist çözüm ekseninde çözme hedefiyle hareket etmektedir. Ortak devrimi, ortak örgütlenmeyi savunmaktay›z. Bu anlamda da hem Kürt ulusu devrimcili¤i ve hem de Türk ulusu devrimcili¤i aç›s›ndan konuflmam›zda (ya da ne Türk devrimcili¤i, ne de Kürt devrimcili¤i aç›s›ndan de¤il, milliyetlerle tan›mlanan


devrimcilikle de¤il, proleter devrimcilikle yaklaflmam›zda) bir problem olmad›¤› gibi, s›n›f bilinçli politikan›n gere¤idir de bu. Ancak, ulusal hareketin geliflimi karfl›s›nda fendi bozulan ve tipik güce tapan küçük burjuva tavr›yla ulusal hareketin kuyrukçulu¤unu yegane görev belleyenler, elbette ki kendilerini ezilen ulus devrimcili¤i ad›na izah ederek d›flar›dan konumlanmay› benimserler. Burjuva milliyetçili¤ini alk›fllamakla yetinirler… Ve “apolitizm” illetini aflm›fl yaman devrimciler olarak caka satarlar… Ulusal sorun zemininde ulusal hareket d›fl›m›zda, yani ulusal sorun demokratik bir sorun olarak proleter devrimin d›fl›nda, salt bir ulusal hareket olarak burjuva milliyetçi önderlik alt›nda vücut buluyor-bulmufl ise, bu durumda proleter devrimci politika ad›na d›flar›dan bu hareketi demokratik içeri¤iyle destekleme yaklaflmam›z-böyle konuflmam›z son derece ola¤an ve anlafl›l›rd›r. Ancak genel olarak proleter devrimci politika, demokratik bir sorun olan ulusal sorunu Yeni Demokratik Devrim’in ya da sosyalist devriminin içeriklerinden biri olarak görür ve çözümünü omuzlayarak bu yolla sa¤lar. Dolay›s›yla d›flar›dan bakmaz, bizzat kendi meselesi olarak kavrar-ele al›r. Bu anlamda d›flar›dan bakma denen, hem ezen ulus devrimcili¤i aç›s›ndan yaklaflmak ile hem de içeriden, yani ezilen ulus devrimcili¤i aç›s›ndan bakmak-mücadeleyi böyle gelifltirmek son derece mümkün ve bilimseldir. Ezen ve ezilen ulus devrimcilerinin ortak s›n›f örgütü-örgütlülü¤ü olarak, milliyetlere göre ayr›lm›fl ayr› ayr› örgüt ve örgütlenmeleri reddederek tek s›n›f örgütünde TürkiyeKuzey Kürdistan devrimcili¤i konumunda birleflerek, hatta dünya proletaryas›n›n bir parças› olarak dünya devrimcili¤i konumuyla devrimci s›n›f politikas›n› gütmek “kimlik krizi” olmasa gerek… Enternasyonalist devrimcili¤i kovarak ve bunun co¤rafyam›zdaki somut ifadesi olan çeflitli millet ve milliyetlerden Türkiye-Kuzey Kürdistan proletaryas› rolü ve devrimcili¤ini öteleyerek, ezen ulus devrimcili¤inde s›k› duran say›n Günefl’in “kimlik krizi” içinde oldu¤u daha gerçektir. ‹flte kimlik krizi buradad›r; Devrimci Demokrasi’de de¤il. Özü pazar sorunu olan ulusal sorun burjuva demokratik nitelik tafl›r. Burjuva demokratik devrimler dönemi kapan›p, bu devrimler proleter devrim ve biçimlerinin parças› olarak proletaryan›n omuzlar›na yüklendikten sonra, proletaryan›n ulusal sorunu önderli¤indeki devrimlerle çözüme kavuflturmas›ndan baflka tutarl› devrimci çözüm yolu kalmam›flt›r. Dolay›s›yla biz, ulusal kurtulufl mücadelesi, proletaryan›n egemenli¤inde sosyalist devrim veya proleter devrimin bir biçimi olan Yeni Demokratik Devrim kapsam›nda görüp, onu burjuva demokratik özelli¤iyle görür ve onun karfl›s›nda proleter devrimci politikaya uygun misyonla tutum belirleriz. Yeri gelmiflken söyleyelim ki, ulusal çeliflkinin s›n›f çeliflkisinin önüne geçti¤i-temel çeliflki oldu¤u fleklindeki anlay›fl ve yaklafl›mlar› ileri süren tezler, MLM’nin özüne oldu¤u gibi, MLM’nin proleter devrimlerin tarihsel misyonu konusundaki ana kavray›fla taban tabana z›t e¤ilimi ifade ederler. Proleter devrimlerin bu içeri¤ini inkara düflmüfl olurlar. Öte yandan, ulusal kurtulufl mücadelesi ile proleter devrim ve biçimleri ayr› olgulard›r. Biri s›n›fsal, öteki ulusal devrimdir. Proleter devrim yaflan›rken ulusal sorunu çözer, ancak salt ulusal kurtulufl mücadelesi proleter devrimin görevlerini üstlenerek, yerine getiremez. Tersini varsaymak, proleter devrim teorisi ile MLM’yi karikatürize etmek olur. Bundand›r ki bizler, ulusal sorun veya çeliflkinin çözümüne MLM’nin temel bak›fl aç›s›ndan yaklafl›r›z. Ulusal meseleyi ne d›fltan ezen ulus devrimcili¤i pozisyonundan, ne de ezilen ulus devrimcili¤i pozisyonundan ele almay›z. Ezeni ezileni ile tüm uluslardan halklar›n ortak örgütlenmesi tezinden hareket ederiz. Dolay›s›yla say›n Günefl’in adeta, iki ulus devrimcili¤i

033 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

ulusal çeliflkinin s›n›f çeliflkisinin önüne geçti¤i-temel çeliflki oldu¤u fleklindeki anlay›fl ve yaklafl›mlar› ileri süren tezler, MLM’nin özüne oldu¤u gibi, MLM’nin proleter devrimlerin tarihsel misyonu konusundaki ana kavray›fla taban tabana z›t e¤ilimi ifade ederler. Proleter devrimlerin bu içeri¤ini inkara düflmüfl olurlar.


ad›na konuflamazs›n›z; ya biri ya da di¤eri ad›na konuflmal›s›n›z diyerek bizleri “kimlik krizi” ile itham etti¤i ve ezilen ulus devrimcili¤i pozisyonundan yaklaflmam›z› ö¤ütlemesi, asl›nda bizler flahs›nda MLM’yi itam ederek ondan kopmas›n› ifade etmektedir.

034 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Kendisini ezen ulus devrimcili¤i ad› alt›nda milliyetçi “devrimcilik”le s›n›rlayanlar ve ulusal sorunun çözümünü ezilen ulus devrimcili¤i ya da ulusal harekete havale edenler elbette ezen ya da ezilen ulus cephesinden de¤il, s›n›fsal cepheden bakmak gerekti¤ini anlayamazlar. Günefl’in, Devrimci Demokrasi’nin yaklafl›m›nda “Türkiye iflçi s›n›f› yoktur” elefltirisi de havada durarak yere basmamaktad›r. Birincisi, proleter devrimci politika dedi¤imiz fley iflçi s›n›f›n›n politikas›d›r. Böylece proletaryan›n siyaseti, görevleri ve benzerinden bahsetmekte ve proleter devrimci politika derken iflçi s›n›f›n›n politikas›n› anlatmaktay›z. ‹kincisi, Günefl gibi “Türkiye” ve “Kuzey Kürdistan’›” ayr› ele almamakta, bunlar›n iflçi s›n›f›n› uluslara göre bölmemekte ve Türkiye-Kuzey Kürdistan iflçi s›n›f›n›n ortak tek görevinden, yani proleter s›n›f birli¤inden söz ederek böyle ele almaktay›z. Say›n Günefl, ikisinin “birlikte yürütülemeyece¤ini” ileri sürerken kan›t ad›na gösterdi¤i ve dayand›¤› tek fley, Kuzey Kürdistan’da ulusal kurtulufl mücadelesinin geliflmesidir. Ulusal kurtulufl mücadelesinin geliflmesiyle bu anlay›fl›n iflas etti¤ini söylemektedir. Bu gerekçenin sa¤lam olmad›¤›n› söyleyelim. Unutmamak gerekir ki, çeflitli millet ve milliyetlerden proletarya ve halk kitlelerini kucaklayan devrim hala geliflmemifl ya da henüz uykudayken, ezilen ulusun ulusal kurtulufl mücadelesi parlayarak gündeme oturabilir. Fakat bu realite, söz konusu ülke-co¤rafya devrimini burjuva ulusal önderli¤e ve ulusal harekete terk ederek, proleter devrimi rafa kald›r›p devrimci politikay› geçersiz saymay› asla hakl› ç›karmaz. ‹flte, Günefl’in teslim oldu¤u yer; henüz proleter devrim serpilip ezen ve ezilen ulus proletaryas› ve halklar›n› kavrayamad›¤› dönemde, ulusal kurtulufl mücadelesinin yükselmifl olmas› gerçe¤idir. Ulusal kurtulufl mücadelesinin gücü, say›n Günefl’i cezp ederek kimlik sendromuna sokmufltur. Hat›rlatmak durumunday›z ki, ezen ya da ezilen ulustan halklar›n devrimci örgütlenmesinin öz örgütü, ulusa göre ayr› duran ulusal partiler de¤il, enternasyonalizm silah›yla kuflanm›fl tek bir devrimci s›n›f partisidir. Böyle bir partinin ezen ulus devrimcili¤i ya da ezilen ulus devrimcili¤i aç›s›ndan pozisyon almas›n› beklemek, onun proleter kimlik ve niteli-

¤inden soyunmas›n› istemek, onu geriye çekmek demektir. Acaba say›n Günefl bunu yapm›fl olmuyor mu? Günefl’in, Devrimci Demokrasi’yi kasten, “…, d›flar›dan bakt›¤›n› yans›t›yor…” diyerek, Kürt ulusal sorununa d›flar›dan bakt›¤›m›z› kan›tlamaya çal›fl›rken, uluslar›n kendi kaderlerini tayin hakk›n›n kay›ts›z flarts›z tan›nmas› ve uluslar›n tam hak eflitli¤ini savunup, bundan hareket etmemizi delil göstermesi isabetli ve hakl› bir gerekçe de¤ildir. Çünkü, bu iki prensip de proleter devrimci politika olarak hareket noktas›d›rolmal›d›r. Zira ulusal sorunda proleter devrimci çözüm, ancak bu temeller üzerinde gerçek anlamda yükselir ve mümkün olur. Yine, say›n Günefl’in Devrimci Demokrasiye atfen, “ … belirgin biçimde kimlik bildiriminde bulunuyor;…”, “ezen ulus devrimcili¤i pozisyonunu benimsemifl görünüyor.” diyerek, buna destek etti¤i Devrimci Demokrasi’nin, “Ülkemiz ve benzer ülkeler;…” fleklindeki sözleri de Günefl’i do¤rulamaz-do¤rulamamaktad›r. “Ülkemiz” ifadesiyle Türkiye-Kuzey Kürdistan bütünlü¤ünü, iki ulus ve birden çok az›nl›¤›n yaflad›¤› siyasal co¤rafyay› kast ettik-ediyoruz; yaln›zca Türk ulusunu de¤il. Ama say›n Günefl, ülkemiz sözünden her ne hikmetse Türk ulusunu anl›yor. “Ülkemiz” derken Kuzey Kürdistan’› anlam›yor, bunu içine koymuyor. Demek ki, “ülkemiz” ifadesinden Türk ulusunu-Türkler ülkesini anl›yor… Elbette “ülkemiz” ifadesinde vatan aidiyeti yans›r, fakat millet aidiyeti yans›maz. “Ülke” dedi¤imiz siyasal co¤rafya çok uluslu ise, “ülkemiz” ifadesi millet de¤il, birden çok millet aidiyeti yans›r. Bu aç›k de¤il midir? Ancak, say›n Günefl, ezen ulus devrimci¤i konumunu benimsedi¤imizi ve sonrada ezilen ulus devrimcili¤i konumunu da üstlendi¤imizi göstererek “kimlik krizimizi” teyit ettirmek için, “ülkemiz” fleklindeki ifademizden, “… bir vatan millet aidiyeti” yans›t›r diyerek, “ülkemiz” bildirimiyle Türk milletini kast etti¤imizi keyfiyetle yorumlay›p çarp›tmaktad›r. Bir noktaya daha aç›kl›k getirmekte fayda vard›r. “Ülkemiz” ifadesini kullan›rken, enternasyonalist görevin somut biçimi olarak flekillenen devrimimiz aç›s›ndan esas ald›¤›m›z co¤rafyay› tayin etme anlam›nda kullan›yoruz. Nerenin proleter devrimcileri oldu¤umuzun belirlenmesi ve nerede-hangi co¤rafya ya da devlet s›n›rlar› üzerinde devrimci görevimizi yürüttü¤ümüzün aç›k ifadesi anlam›nda “ülkemiz” vurgusunu anlat›m içinde kullan›yoruz. Spekülasyona yer yok ki, proletarya enternasyonalizmini benimsiyor, pro-


letaryan›n ancak devrimini gerçeklefltirip egemen s›n›f oldu¤u koflullarda ve bu anlamda ulusal olabilece¤ini düflünüyoruz. “Proletaryan›n vatan› yoktur” kavray›fl› kavray›fl›m›zd›r.

Karfl› Ç›kmak ‹çin Karfl› Ç›kman›n Dinmeyen Tahrifat› Say›n Günefl, ‘milli ç›karlar’›n sözcülü¤ünü yapmaya çal›flt›¤›m›z› söyledi¤i yerde de çarp›tmaya devam ediyor. Bu yorumlamas›na ba¤l› bir münakafla olsa da ç›kard›¤› “milli ç›kar sözcülü¤ü” tamamen mübala¤ad›r. Al›nt› yaparken, önemsiz de olsa, anlams›z bir eklentiye baflvurup, en az›ndan “dikkatsiz” davrand›¤› aç›kt›r. ‘Milli ç›karlar’›n sözcülü¤ünü yapmaya çal›flt›¤›m›z› söylerken dayanak etti¤i al›nt›m›z› flöyle aktarmaktad›r say›n Günefl: “Devrimci Demokrasi, ‘ülke hakim s›n›flar›… öte taraftan, ülke milli ç›karlar›n› uflakl›kla emperyalizme peflkefl çekti¤ini gizlemeye çal›flmaktad›r’ derken, sözcülü¤ünü yapmaya çal›flt›¤› ‘milli ç›karlar’ herhalde (ve her ne ise) Türk milletinin ‘milli ç›karlar›’ olmaktad›r.” Evet böyle demekte, böyle aktarmaktad›r. Anlams›z olarak veya özensizlikle, ‘ülke hakim s›n›flar›” eklentisini fazladan yapmaktad›r. Devrimci Demokrasi’nin ilgili yerdeki sözlerinde böyle bir ifade bulunmamaktad›r. Olmad›¤› halde varm›fl gibi göstermesi, al›nt›lar›n do¤ru aktar›lmam›fl olabilece¤i kuflkusuna yol açmas› itibariyle de önemlidir. Devrimci Demokrasi’nin söz konusu sözleri, “Türk hakim s›n›flar›” diye bafllamaktad›r. Önemlisi, Devrimci Demokrasi’nin anlat›m› bir gerçe¤i ifade ederek buna dikkat çekmekteyken, say›n Günefl bunu “milli ç›karlar sözcülü¤ü” olarak yorumlamakta ve dahas›, “herhalde” diyerek titrek bir biçimde, bu milli ç›karlar “Türk milletinin ‘milli ç›karlar›’ olmaktad›r” demektedir. Garip! Neden milli ç›karlar Türk milletinin olsun ki ve nerede böyle bir kast var ki? ‹flte Devrimci Demokrasi’nin ilgili sözleri aynen flöyledir: “Türk hakim s›n›flar›, önüne koyulan ödevlerin yerine getirilmesini ‘demokratik aç›l›mlar olarak lanse edip manipülasyona yol açarken, öte taraftan, ülke milli ç›karlar›n› uflakl›kla emperyalizme peflkefl çekti¤ini de gizlemeye çal›flmaktad›r.” Burada bir sorun yok. Tart›flma “demokratikleflme” denen emperyalist tasfiyeci süreç çerçevesinde yap›lmaktad›r. Sürecin de¤erlendirilmesinde Türk hakim s›n›flar›n›n uflakl›k misyonu ve ülke zenginlikleri-de¤erlerini emperyalizme peflkefl çekti¤i gerçekli¤i dile ge-

tirilerek gerçek yüzleri teflhir edilmektedir. Tart›flma budur, söylenenler de al›nt›da görüldü¤ü gibi bunlard›r. Ne var ki, “Marksist Teori” yazar› say›n Günefl, tüm bunlar› ters yüz ederek, zorlama bir flekilde Türk milletinin milli ç›karlar›n›n sözcülü¤ünü yapmaya çal›flt›¤›m›z› iddia etmektedir. Ezen ulus devrimcili¤i konumundan yaklaflt›¤›m›z› ispatlamaya çal›fl›rken, Devrimci Demokrasi’den ilgili al›nt›y› yaparak Türk ulusunun milli ç›karlar›n›n sözcülü¤ünü yapmaya çal›flt›¤›m›z› tespit ederek, tafl›d›¤›m›z “vatan millet” “aidiyet nedeniyle”, “ ‘milli ç›karlar’ ile bir empati ve özdefllik iliflkisi içinde” oldu¤umuzu yama gibi ekliyor. Kabul edilir ki, Türkiye-Kuzey Kürdistan emperyalizmin yar›-sömürgesi durumundad›r. Bu ba¤lamda gündemimizdeki somut devrimin hedeflerinden biri de emperyalizmdir. Millet kavram›n›n halk› da kapsad›¤› unutulmamal›d›r. O halde emperyalizme karfl› milli ç›karlar›n korunmas› devrimci özellik tafl›r. Elbette proletarya ve halk kitlelerinin ç›karlar› önceli¤imiz ve esas›m›zd›r, hareket noktam›zd›r. Bunda kuflkuya yer yok. Fakat, emperyalizmin tahakkümü durumunda devrimimiz anti-emperyalist nitelikte ihtiva eder-etmek durumundad›r. Dolay›s›yla anti-emperyalist kesimlerle birleflmek veya emperyalizmin yar›sömürgeci talan›na karfl› milli ç›karlardan söz etmek yerindedir. Hakim s›n›flar›n karakteri, devletleri iktidarlar› ve yönetimleri de emperyalizme ba¤›ml›l›k özelli¤inden ayr› olarak nitelenmemektedir. Bunlar›n emperyalizme uflakl›k iliflkisiyle ba¤l› olmalar›ndan ötürü edindikleri niteli¤e dikkat çekmek ve devlet iktidar› olarak oynad›klar› rolü deflifre etmek; böylece devrimci ajitasyon-propagandam›zda anti-emperyalist niteli¤e vurgu yaparak dikkat çekmek do¤ru olan›d›r. Hakim s›n›flar›n mevcut stratejileri veya yürürlükteki projeleri de emperyalizm d›fl›nda yaflanan geliflmeler de¤ildir. Bafl vurduklar› demagoji ve safsatalara ra¤men, yürüttükleri süreç emperyalizmin ç›karlar› temelinde-ona ba¤l› gelifltirilmektedir. Tüm bunlarla beraber, hakim s›n›flar›n emperyalizme uflakl›kla ülkenin milli gelirini emperyalizme peflkefl çektiklerini söylemek do¤ru ve gereklidir. Emperyalizm ve onun talan ve sömürüsüne karfl› mücadele, ayn› zamanda milli ç›karlar›n savunulmas›n› kapsamamakta m›d›r? Emperyalizme karfl› olan milli burjuvazi flartl› ve göreli bir devrimci yan tafl›mamakta m›d›r? Co¤rafyam›z gibi yerlerde milli burjuvazinin sol kanad› yok mudur? Bizim bunlara yan›t›m›z müspettir. Günefl’in yan›t› ise tersidir.

035 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


036 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

‹flte bu, Maoizm’i kavray›p kavramamakla ilgili bir nüans olup, ideoloji karfl›s›ndaki pozisyon farkl›l›¤›m›zdan beslenir. Milli ç›karlardan kast›m›z esasta emperyalizmle iflbirli¤i içindeki “bir avuç” hain komprador bürokratik kesimin ç›karlar› de¤il, halklar›m›z›n ve flartl› ve göreli de olsa halk tan›mlamam›z içerisinde yer alan, emperyalizme karfl› olan yerli burjuvazinin ç›karlar›n› ifade eder. Zira o komprador nitelikteki “bir avuç” hain iflbirlikçi ulusal-milli burjuvaziye dahil de¤ildir.

ulusu devrimcileri olarak ifade etseydik, bu durumda say›n Günefl’in söyledikleri bir parça do¤ru olur ve “herhalde” netsizli¤indeki titrek itham› (yani “Türk milletinin ‘milli ç›karlar›’ olmaktad›r.” itham›) daha güvenle-ikirciksiz ifade edilirdi yazar taraf›ndan. Ama böyle de¤il. Ezen ulus devrimcili¤i konumundan de¤il, iki ulus ve az›nl›klardan co¤rafyam›z proletaryas› devrimcili¤i konumundan-devrimci s›n›f platformu olarak seslendi¤imizden Günefl’in iddia ve ithamlar› temelsiz kalarak suya düflmektedir.

Emperyalizmle iflbirli¤i içinde olmay›p onun tahakkümüne-sömürü ve talan›na karfl› ç›kan ve emperyalizm taraf›ndan bask› alt›nda tutulan yerli burjuvazinin bir kesimi, özellikle sol kesimi dedi¤imiz devrimci kesimi, gündemdeki Yeni Demokratik Devrim’imizin anti-emperyalist yan› itibariyle ve bu devrimde ç›karlar› olmas›ndan dolay›, devrimde yer alarak devrimci rol icra eder. Bu anlamda milli burjuvaziyi bir bütün olarak d›fllamak veya karfl›-devrimci görmek hatal›d›r. Milli ç›karlara veya milli burjuvaziye yaklafl›m›m›z› en genel ifadeyle böyle özetleyebiliriz. Ne var ki, “Marksist Teori” ve yazar› Günefl milli ç›karlar veya milli burjuvaziye toptanc› ve çarp›k yaklaflmakta, dolay›s›yla da Türk hakim s›n›flar›n›n ülke milli ç›karlar›n› emperyalizme peflkefl çekti¤i yönlü söylemimizi, Türk milletinin milli ç›karlar›n›n sözcülü¤ünü yapt›¤›m›z fleklinde de¤erlendirmektedir. Aç›kça söylüyoruz; emperyalizm ve onun ufla¤› durumundaki komprador bürokratik burjuva hakim s›n›flar›n›n ifl birli¤i biçiminde efendi-uflak iliflkisi temelinde el koyup gasp etti¤i ülke zenginliklerinin yani milli gelirin talan edilmesine karfl› olmakla, bu anlamda olmak üzere milli ç›karlar›n da göreli olarak sözcülü¤ünü-savunuculu¤unu yapmaktay›z. Esas ve kesin sözcülü¤ümüz, ana do¤rultumuz proletarya ve onun önderli¤inde halk kitlelerinin ç›kar sözcülü¤üdür.

Ekleyelim ki, sömürge de¤erlendirmesi yap›ld›¤› durumda da bu durum, yani emperyalizme karfl› ba¤›ms›zl›kç›l›k temelinde milli ç›karlar›n savunulmas› tavr› de¤iflmezdi. Uluslar›n kaderlerini tayin etme hakk›, uluslar›n ba¤›ms›zl›¤›, tam hak eflitli¤ini savunmak ve emperyalist gericili¤in sömürgecili¤ine (yar›-sömürgecili¤ine de) karfl› ç›kmak reddedilmeyecekse, bu temelde olmak kayd›yla milli ç›karlar›n savunulmas› tarihsel ve toplumsal bir zorunluluk olarak devrimci aç›dan devreye girer. Ve unutmamak gerekir ki, milli ç›karlar halk›n ç›karlar›n› da kapsar ve esasta halka ait olan, gaspedilmifl ç›karlard›r. Bizlerin savundu¤u milli ç›karlar, burjuva milliyetçi imtiyazlar de¤ildir, Türkiye-Kuzey Kürdistan ad›n› verdi¤imiz siyasal co¤rafyadlardan halklar›n ç›karlar›d›r, emperyalist talan ve sömürüye karfl› ç›kma anlam›ndad›r. Bunun karfl›s›nda göreli de olsa devrimci rol üstlenen, yani emperyalizme karfl› duran yelpazedeki milli muhtevad›r, emperyalizmin ufla¤› durumunda milli kavram›ndan ç›km›fl olan bir avuç hainin ve emperyalizmin iflbirlikçisi hakim s›n›flar›n ç›karlar› de¤il. Daha da aç›kças›, emperyalist tahakküm flartlar›nda emperyalizme karfl› olup da devrimci role sahip olan milli kapsamd›r kastetti¤imiz milli ç›karlar.

Bu milli ç›karlar neden Türk milletinin milli ç›karlar› olmaktad›r anlayamad›k (!) Ülke milli geliri derken Türk milletinin geliri olarak anlamamakta, bunu asla kastetmemekteyiz. Bilakis, de¤iflik millet ve milliyetlerden teflkil olan Türkiye-Kuzey Kürdistan ülkesi milli ç›karlar›n› kast etmekteyiz. Ülke derken, Kuzey Kürdistan’› ay›r›p salt “Türkiye”yi anlam›yoruz ve ikisini Türkiye-Kuzey Kürdistan olarak tan›ml›yoruz. E¤er, Türkiye-Kuzey Kürdistan tan›mlamas›yla ezen ve ezilen ulusu da ifade eden siyasal co¤rafya tarifi kavray›fl›nda olmay›p, say›n Günefl gibi, Kürdistan sömürgedir diyerek, “Türkiye” tan›m›yla Türk milletini anlay›p kendimizi de Türk

Emperyalizmin sömürü, talan ve tahakkümüne karfl› ç›karak milli ç›karlar›n savunulmas›, milli devrim ile demokratik devrimin iç içe geçti¤i gündemimizdeki Yeni Demokratik Devrimin bir içeri¤i ve görevidir. Emperyalist tahakküm koflullar›nda, uluslar›n ba¤›ms›zl›¤›n› da içeren Yeni Demokratik Devrim, Sosyalizm ve Komünizm mücadelesi muhtevas›yla, emperyalist dünya gericili¤in ç›karlar› ve emperyalist tekellerin sömürü imtiyazlar›na karfl› milli ç›karlar›n savunulmas›nda daha do¤al ve devrimci ne olabilir ki?! Dahas›, söyledi¤imiz gibi, emperyalizmin ufla¤› durumundaki yerli hakim s›n›flar›n, kendi ulusuna ve devlet bütünlü¤ü içindeki uluslar ve az›nl›klar kapsam›n›n ç›karlar›na ihanet ederek, bu milli ç›karlar› emperyalizme peflkefl çekmesine karfl› mücadele etmek; do¤ru orant›l› olarak em-


peryalist gericili¤in di¤er ulus veya uluslar üzerindeki bask›, sömürü ve her türden hegemonyas›na karfl› ç›karak hakim s›n›flar›n ülke milli ç›karlar›n› emperyalizme peflkefl çekmesini teflhir etmek, bu anlamda da uluslar›n ba¤›ms›zl›¤›ndan yana tav›r almak; Türk milletinin milli ç›karlar›n›n sözcülü¤ünü yapmak anlam›na gelmedi¤i gibi, emperyalizm ile yerli iflbirlikçi-uflak s›n›flara karfl› mücadele etmekten baflka bir anlama hiç gelmez. Dolay›s›yla Devrimci Demokrasi’nin ilgili söylemlerinde ezen ulus milliyetçili¤i gibi fleyler aramak bofl bir çabad›r. “Kürt ulusal mücadelesini”, ulusal sorunu da çözecek muhtevayla yürüttü¤ümüz Halk Savafl› Stratejisiyle; Yeni Demokratik Devrimimizin içeri¤i ve bu devrimin hedefleriyle; Türkiye-Kuzey Kürdistan proletaryas›n›n öncü kurmay› olan Maoist Komünistler olarak, ideolojik-politik anlamda omuzlayan ve temsil eden konumday›z. Pratik önderlik/örgütsel önderlik rolünü pratik olarak temsil edemedi¤imiz do¤ruyken; bu tamamen komünist önderlikli devrimci mücadelenin henüz geliflememifl olmas›n›n sonucudur. Ne var ki, ideolojik-politik aç›dan sahip oldu¤umuz nesnel misyon ile birlikte, bunu örgütsel aç›dan da omuzlama durumuna geldi¤imizde, “ulusal mücadeleyi” bu çehresinden ç›kararak emperyalizme karfl› proleter devrim kapsam› ve kat›na ç›kararak ve bu özle omuzlam›fl olaca¤›zbu nitelikte omuzlayaca¤›z. Dolay›s›yla, ne ezen nede ezilen ulus devrimcili¤i aç›s›ndan yaklaflmam›z›n gere¤i yoktur; bunun bizden istenmesi gülünçtür. Milliyetçi devrimcili¤i de¤il, enternasyonalist devrimcili¤i temsil etti¤imiz unutulmamal›d›r. Ve unutulmamal›d›r ki, “Bilinçli pro letaryan›n denenmifl olan kendi bayra¤› vard›r ve onun, burjuvazinin bayra¤› alt›nda safa girmesinin gere¤i olamaz.”

Ezen Ulus Devrimcili¤i Pozisyonuna Çekilmek ‹steniyoruz “Türkiye Devrimcili¤i ve Kuzey Kürdistan Devrimcili¤i” modundan ç›kmayan “Marksist Teori” yazar› Günefl, “ezen ulus devrimcili¤i” konumundan bakt›¤›m›z› kan›tlamaya çal›flarak ille de “ulusal kimlik” tespitimizi yapmaya kalk›fl›yor. “Ulusal kimlik” tespitimizde verdi¤i ilk kararla (zira sonra bunu terk edip ayn› zaman da ezilen ulus devrimcili¤i konumundan konufltu¤umuzu da “baflar›yla tespit ediyor.”), ezen ulus devrimcili¤i pozisyonundan yaklaflt›¤›m›z› söyledikten sonra, “Bu do¤ru bir tutumdur. Burada yanl›fl olan bir fley de yoktur.” görüflünü ekler-

ken, objektif olarak kendi deyimiyle “ulusal kimli¤i”ni kabul edip aç›klam›fl olmaktad›r. Yani, “ezen ulus devrimcili¤i konumunda” oldu¤unu söylüyor. Ama daha sonra, ileri bölümlerde; “… serh›ldanlara akan Kürt halk›m›z›n…” ibaresiyle kimli¤ini de¤ifltirip “ezilen ulus devrimcili¤i konumuna” geçer gibi oluyor!... (Bizim kimli¤imiz ulusal de¤il, enternasyonalist özle TürkiyeKuzey Kürdistan proleter devrimcili¤i biçimindedir. Uluslararas› proletaryan›n bu co¤rafya koluyuz.) Bu ayr›nt›y› geçiyoruz. Yazar›n “ulusal kimlik” tak›nt›s›yla bizlere giydirmek istedi¤i ezen ulus devrimcili¤i gömle¤ine, yazar›n her gayretiyle karfl›laflt›¤›m›zda biz de döne döne de¤inece¤iz. ‹yi duysun diye tekrarlayaca¤›z; herhangi bir ulus devrimcili¤i ad›na de¤il, s›n›f devrimcili¤i ad›na konufluyoruz. Daha do¤rusu ne biri, ne öteki olma pozisyonunda de¤il, somutta iki ulus ve di¤er az›nl›klar›n ortak proleter devrimcili¤i pozisyonunda konuflmaktay›z; Türkiye-Kuzey Kürdistan proletaryas› ad›na… Böyle oldu¤u halde d›fl›m›zda bir ulusal hareket geliflti¤inden bunu uyarma görevini ihmal edemeyiz ama ulusal sorunun proleter devrimci çözümünü proletarya ad›na-temsilimizle sahiplendi¤imizden omuzlamaktay›z. Yani, bu durumda ezen ulus devrimcili¤i pozisyonundan da, ezilen ulus devrimcili¤i pozisyonunda da yaklaflt›¤›m›z fleklinde bulgulara rastlamak mümkün. Çünkü yaln›z biri ad›na de¤il, genel proleter aç›dan olmak üzere, ikisi ad›na da konufltu¤umuz izlenebilinir. Bunu yazar›n kendisi de görmektedir. Dolay›s›yla ezen ulus devrimcili¤i ad›na konufluldu¤unu kan›tlamaya çal›flma gayretiyle ayr›flt›rmaya girmesi gereksiz çabad›r. Zira yazar›n kendisi bunca ispat yoluna gidip yorulduktan sonra, ezilen ulus devrimcili¤i aç›s›ndan da yaklaflt›¤›m›z› ve dolay›s›yla hem ezen, hem de ezilen ulus devrimcili¤i aç›s›ndan yaklaflt›¤›m›z› keflfederek, bu kez de bunu elefltirmektedir. fiöyle diyor yazar; “Evet gösterdi¤imiz gibi ezen ulus devrimcili¤i konumundan konuflmaktad›r, ancak icab›nda ayn› zamanda ezilen ulus devrimcili¤ini de ayn› anda ve birlikte yürütebilece¤ini, bunun mümkün oldu¤unu sanmaktad›r.” Yani, görüldü¤ü gibi, yaln›z biri pozisyonundan de¤il, ezen ulus devrimcili¤i pozisyonu ile ezilen ulus devrimcili¤i ortak pozisyonunu da kapsayan Türkiye-Kuzey Kürdistan proletaryas› normundan konufltu¤umuzu, ikisini de ihtiva edecek flekilde birlikte yürüttü¤ümüzü keflfetmektedir. Özel yetene¤inden de¤il ama zorlamalara girmesinin tutars›zl›¤› nedeniyle bizleri nereye yerlefltirece¤i-

037 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


ne bir türlü karar verememektedir say›n Günefl. Bu anlamda bundan önceki aflamalarda birini ya da ötekini kan›tlamaya çal›fl›rken tam bir beyhude emek harcam›fl olmaktad›r yazar. Ancak eme¤ine kaba yaklaflmamak ad›na, burada verdi¤i eme¤i es geçmeyece¤iz.

038 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Ezen ulus devrimcili¤i olarak “ulusal kimlik”imizi kan›tlarken yine Devrimci Demokrasiden al›nt›lar almaktad›r. Örne¤in flu sözleri kan›t olarak almaktad›r; “…Geliflmelerin Kürt ulusal hareketi ve ülkemiz devrimci hareketi aleyhine…” Buradaki Kürt ulusal hareketi ile ülkemiz devrimci hareketi fleklindeki ayr›m›m›z, birinin ulusal hareket, di¤erinin s›n›f hareketi olmas› gerçe¤inden ileri gelmektedir. Dahas›, ulusal hareketi de politik olarak devrimci de¤erlendirdi¤imiz için, yaln›zca devrimci hareket ifadesini kullanmaktan sak›nd›k. Zira bu ifade durumunda, “ulusal hareket devrimci de¤il mi ki?” sorusu hakl› olarak ortaya ç›kacakt›. Buna mahal vermemek için Kürt ulusal hareketi ve ülkemiz devrimci hareketi tarz›nda ifade etmeyi uygun bulduk ve do¤rudur da. Öte yandan dedi¤imiz gibi, politik bak›mdan devrimci de olsa biri ulusal hareketti, öteki s›n›fsal özellikteki devrimci hareketti ve bu iki ayr› niteli¤in ayr› ifade edilmesi gerekmekteydi-gerekmektedir. Özcesi, bu ifade biçimimiz yazar›n iddia etti¤i gibi, ezen ulus devrimcili¤i konumundan konufltu¤umuzu kan›tlayan bir delil de¤ildir. ‹kinci al›nt› fludur: “a) Kürt ulusu ve Kürt ulusal hareketini uyarmak, tehlikeye iflaret ederek…” Bu ifade de yazar›n iddias›n› do¤rulamaz. Çünkü, Türkiye-Kuzey Kürdistan proletaryas› ad›na konufltu¤umuz halde, d›fl›m›zdaki ulusal hareket ve dolay›s›yla da ulusu uyarmak anlafl›l›r olmakla birlikte, ezen ulus devrimcili¤i pozisyonundan konufltu¤umuz anlam›na gelmez. Pek ala enternasyonalist proletarya görüfl aç›s›nda oldu¤umuz halde, reel gerçek olan hareketi uyarabiliriz-uyar›r›z. Bize ra¤men bir gerçeklik var, bunu görmezden gelemeyiz. Al›nt› olarak verilen üçüncü cümle de, Kürt ulusal sorununda devrimci çözüm aç›m›z› korumakla birlikte, Kürt ulusal hareketi ve Kürt ulusunun hakl› mücadelesinin de kazan›mlar› olarak gündeme gelen-tan›nan haklar›n kullan›lmas›na karfl› olmad›¤›m›z› aç›klayan makul bir yaklafl›md›r. Ki, bunda da Türkiye-Kuzey Kürdistan proletaryas› penceresinden bakmay› terk ederek, ezen ulus devrimcili¤i kefenine girdi¤imiz söylenemez. Dolay›s›yla yazar›n mant›ki sonuca götürece¤i bir fley yoktur. Yazar›n yapmas› gereken fley, ›srarla savunup do¤ru buldu¤u ezen ulus devrimcili¤i konumu biçimindeki tek ayakl› milli-

yetçi devrimcili¤i terk edip, Türk-Kürt ve de¤iflik milliyetlerden proletaryan›n ortak mücadele ve örgütlülü¤ünü savunmakt›r. ‹nkar ve ‹tiraf Yazar Devrimci Demokrasi’yi mahkum etme gayretiyle, Kürt ulusal sorunu ve “Kürt aç›l›m›” sorunuyla ilgili bir fley ortaya koyamad›¤›n› ileri sürüyor. Sözleri flöyledir: “…, flu anda Kürt ulusal sorunuyla ve ‘Kürt aç›l›m›’ süreciyle ilgili ne yapmas› gerekti¤ini ortaya koymamakta, koyamamaktad›r…” (sf: 37) Bu inkard›r. fiimdi de yine yazar›n aktar›mlar›ndan vererek itiraf›n› gösteren sat›rlar›na bakal›m. 46. sayfada flunlar› söylüyor:

“DD’nin belirledi¤i görevleri özetleyelim: -Türkiye devrimci hareketinin elefltirisi ve uyar›lmas›, onlara tehlikeyi göstermeye, kavratmaya çal›flmak; -Kürt ulusal hareketini elefltirmek, uyarmak; -Kürt ulusunu uyarmak; -Türk egemen s›n›flar›n›n karakterini ve gelifltirmekte olduklar› ‘Kürt aç›l›m›’ siyasetinin tasfiyeci, karfl›-devrimci karakterini sergilemek…” Evet bu sözler de yazara ait. “Marksist Teori” dergisinin 37. sayfas›nda Devrimci Demokrasi’nin “Kürt ulusal sorunuyla ve ‘Kürt aç›l›m›’ süreciyle ilgili ne yap›lmas› gerekti¤ini ortaya koymad›¤›n›” söyleyen yazar, yaz›s›n›n 47. sayfas›na geldi¤inde, 37. sayfada söylediklerini unutarak “D.D’nin belirledi¤i görevleri özetleyelim” diyerek, inkarc›l›¤›n› kendi a¤z›yla itiraf etmifl oluyor. ‹tiraf ediyor çünkü al›nt› yaparak aktard›klar›ndan görülüyor ki, görevler belirlenmifl ve ne yap›lmas› gerekti¤i ortaya konmufltur. (‹ster yanl›fl, ister do¤ru/ister yeterli, ister yetersiz olsun; her ne olursa olsun, ama öyle ama böyle, en kötü ihtimalle bile yap›lmas› gerekenleri ortaya koyuyor. Ki, bunlar›n neler oldu¤unu yazar›n özetinde yer almayan kapsam›yla afla¤›da aktaraca¤›z.) Kuflkusuz ki, ortaya konan görevlerin elefltirisi farkl› bir fleydir. Devrimci Demokrasi’nin belirledi¤i görevleri yetersiz, hatal›, yanl›fl, hatta kendince bofl da görebilir. Fakat bu ayr›, ama “ne yap›lmas› gerekti¤ini ortaya koymamakta, koyamamakta…” demek ayr› fleydir. Birincisi elefltiridir, ikincisi inkard›r. Bunu geçelim. Yazar Devrimci Demokrasi’nin ne yap›lmas› gerekti¤ini ortaya koymad›¤›n› söyledikten bir süre sonra, Devrimci Demokrasi’nin belirledi¤i görevleri özetlerken, haks›zl›k yap›yor ve iyi özetle-


miyor. O halde yazar›n yapmad›¤›n› biz yapmak durumunday›z. Zira yazar›n objektif mi, keyfiyetçi-yanl› m› yaklaflt›¤› böylece görülecektir. Yazar nal›nc› keseri misali kendisine do¤ru yontarak Devrimci Demokrasi’nin belirledi¤i görevleri k›rp›yor. Tekrar edelim ki, elefltirmek, be¤enmemek, yanl›fllamak gibi de¤erlendirmeler hak iken ve buna sayg› gösterilmesi gerekirken; ama inkarc›l›k sayg›n olmamakla birlikte hak de¤il haks›zl›kt›r. Sak›nmadan söylüyoruz ki, ulusal sorun ve ulusal hareket karfl›s›nda Türkiye-Kuzey Kürdistan proleterleri-proleter öncüsü olarak özellikle pratik görevlerimizi yerine getirmekte yetersiz kald›k, yetersizliklerimiz devam ediyor. Bizler durumumuzu tespit ederken, dostlar›m›z›n bunu nas›l de¤erlendirecekleri-nereye çekecekleri onlar›n kendi sorunudur. Ancak, görevlerimiz hakk›nda yapamad›klar›m›z›-yetersizliklerimizi kabul ederken, “ne yap›lmas› gerekti¤ini ortaya koymama” derecesinde derin bir basiretsizlik ve “apolitizm” içinde oldu¤umuzun kabulü olmad›¤› ve böyle de¤erlendirilmemizi do¤rulam›fl olmad›¤›m›z›n da alt›n› önemle çizmek isteriz. Öncelikle söyleyelim ki, yaz›m›z›n konusu, genel olarak Kürt ulusal sorununu tan›mlayan veya inceleyen bir amaç gütmemekte, bunu konu edinmemektedir. Dolay›s›yla yazar›n bunu yaz›dan istemesi-beklemesi gerçe¤e uygun de¤ildir. Yaz›n›n konusu Kürt ulusal sorununda geliflmekte olan süreçtir ve benzeri. Dolay›s›yla yazar›n istemesi gereken de bu süreçle ilgili olmal›d›r. Tasfiyeci süreç de¤erlendirilip Kürt ulusal hareketi ile co¤rafyam›z devrimci ve komünist hareketinin durumunu ve benzeri ele alan bir yaz›da, “neden ulusal sorunu tahlil etmediniz, neden genel olarak ulusal sorunla ilgili projenizi sunmad›n›z?” diyerek, bafll› bafl›na Kürt ulusal sorununu incelemeyi ve bunun hakk›nda genel çerçeveyi isteyip-aramak, nalburdan elma istemeye benzer. Dolay›s›yla genel olarak ulusal sorunla ilgili neler yap›lmas› gerekti¤i incelenmemifl ama mevcut süreçteki geliflmeler boyutuyla de¤erlendirmeler yap›lm›flt›r ve bu çerçeveye ba¤l› olarak ulusal sorun hakk›nda gerekli baz› de¤erlendirmelerde bulunulmufltur. Bir not daha düflelim; yazar söz konusu genel elefltirisini bir yaz›yla de¤il, baflka yaz›larla da desteklemifltir. Dolay›s›yla bizler de ilgili yaz›lardan aktar›mlarla yan›t verece¤iz. fiimdi, yazar›n özetledi¤ini söyledi¤i Devrimci Demokrasi’nin belirledi¤i görevleri ilgili yaz›lardan al›nt›lar yaparak biz vermeye çal›flal›m. Bakal›m Devrimci Demokrasi “Kürt ulusal sorunuy-

la ve ‘Kürt aç›l›m›’ süreciyle ilgili” bir fleyler ortaya koyuyor mu, koymuyor mu? Bakal›m yazar özetlemesiyle üzüm mü yemek istiyor, yoksa ba¤c›y› m› dövmek istiyor? Bakal›m inkar var m›, yok mu? Bakal›m yazar k›rp›p çarp›tarak m› özetlemifl, yoksa oldu¤u gibi veya özüne uygun olarak m› özetlemifl? Yazar›n gayreti bilimsel gerçek karfl›s›nda aç›k ve dobra olmak de¤il, y›lan e¤risi misali büküklüktür. Örne¤in Devrimci Demokrasi’nin özetlemesindeki flu sözleri; “Kürt ulusunun ba¤›ms›zl›¤› baflta olmak üzere, tüm ulusal demokratik hak ve taleplerini kararl› devrimci s›n›f siyaseti ve tavr›yla savunan mücadele bizlerin görevidir. Türk hakim s›n›flar›n›n Kürt ulusu üzerindeki her türlü bask›, zulüm ve tahakkümüne ve bu tahakkümün tüm yans›malar›na, sonuçlar›na, üstünlük ve imtiyazlar›na dayal› her türden eflitsizliklere karfl› kararl› bir savafl›m vermek; komünistlerin görevi olarak omuzlar›m›zdad›r.” yazar taraf›ndan es geçilerek, daha do¤rusu k›rp›l›p erozyona u¤rat›larak, yani içeri¤inden soyundurularak flöyle yans›t›lm›fl-özetlenmifl; “-Türk egemen s›n›flar›n›n karakterini ve gelifltirmekte olduklar› ‘Kürt aç›l›m›’ siyasetinin tasfiyeci, karfl›-devrimci karakterini sergilemek…” En az›ndan Devrimci Demokrasi’nin bu sözleri yazar taraf›ndan yap›lan özete yans›t›lmam›fl. Neden? fiayet yans›t›lm›fl ise, o halde revize edilerek ve tamamen farkl› içerikte verilmifltir. Bu örnek yazar›n etik davranmad›¤›n›, çarp›tmaya baflvurarak yan›ltma ihtiyac› duyup zay›fl›¤›n› göstermektedir. Zira, Devrimci Demokrasi “ne yapmas› gerekti¤ini ortaya koymamakta” demekle yetinmemifl, bu iddias›n› kan›tlarken, Devrimci Demokrasi’nin ortaya koydu¤u-tespit etti¤i görevleri ifline geldi¤i gibi-keyfiyetle özetlemifl, do¤ru davranmam›flt›r. Tabi, görmezden gelerek de olsa, iddias›n› kan›tlamaya çal›fl›rken yapt›¤› al›nt›larla yine kendisini çürütmesi de “unutkanl›¤›” de¤ilse, ayr› bir tutars›zl›¤›d›r. Yazar›n Devrimci Demokrasi ad›na yapt›¤› özetleme ile Devrimci Demokrasi’nin kendi özetlemesini karfl›laflt›rmak üzere, Devrimci Demokrasi’nin sözlerini geniflçe aktaral›m. (Yazar›n yapt›¤› özetlemeyi biraz yukar›da vermifltik. Ama noktas› noktas›na!...) Devrimci Demokrasi’nin 17-30 A¤ustos 2009 tarihli say›s›n›n ilgili yaz›s›nda, “Güncel somut geliflmeler karfl›s›nda … tutum ya da yaklafl›m›m›z ne olmal›d›r?” bafll›kl› bölümünde flunlar› söylüyor:

“1) Yukar›da ortaya koymufl oldu¤umuz temel prensip, anlay›fl ve gerçeklerden hareket etmeyi göz ard› edip, reel politik sürecin esiri olan e¤ri-

039 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


liklere düflemeyiz, tasfiyecili¤in bata¤›na saplan›p kalamay›z. Buna göre; a)… b)… c) Tasfiyecilikle ve tasfiyeci politikayla aram›za kal›n çizgiler çekmekten asla imtina edemeyiz. 2) Yukar›da temel yaklafl›m ve özetledi¤imiz de¤erlendirmelerimiz paralelinde; Kürt ulusal hareketinin tasfiyesi hedefiyle geliflen veya gelifltirilen uzlaflma sürecini ve bu yönlü tüm politikalar›, tasfiyeci özleri gere¤i desteklemiyoruz-destekleyemeyiz. … O halde; a)Emperyalist ve gerici hakim s›n›flar›n tüm demagoji, safsata ve yalanlar›n› teflhir ederek, gerçek yüzlerini ve niyetlerini a盤a ç›kar›p devrimci halk kitlelerine, özelde de Kürt ulusuna göstermeyi vazgeçilmez bir görev olarak kabul ediyoruz-ederiz.

040 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

b)… Kürt ulusal hareketi baflta olmak üzere, reel politika üzerinde bafl› dönercesine dönen tüm oportünist, tasfiyeci, teslimiyetçi ve sivil toplumcu liberal siyasetlere karfl› ideolojik mücadele yürütmeyi de önemseyerek üstleniriz. Tüm bunlar› ajitasyon-propagandam›z›n temel unsurlar› olarak öne ç›kar›r›z. 3)… Buna ba¤l› olarak; a)Kürt ulusu ve Kürt ulusal hareketini uyarmak, tehlikeyi iflaret ederek mevcut pratik e¤ilimlerinin hatal› ve sürecin yan›lt›c› oldu¤unu büyük bir aç›kl›kla ifade etmek; Kürt ulusunun gerçek kurtuluflunun nereden geçti¤ine vurgu yaparak bunu öne ç›karmak kaç›n›lmaz bir tutum ve ihtiyaç durumundad›r. b) Uluslar aras›nda eflitlik kabul edilip sa¤lanmadan, k›smi ulusal demokratik haklar ve özellikle de k›rp›larak kufla çevrilmifl güdük talepler u¤runa ba¤›ms›zl›k hakk›ndan vazgeçilemez, milli zulümcü tahakküm kabul edilip meflrulaflt›r›lamaz. c) Reformlar için mücadele, devrim ve devrimci kurtulufl mücadelesinin önüne asla ç›kar›lamaz. d) Öte yandan, Kürt ulusal hareketi ve Kürt ulusunun, hakl› mücadelesinin de bir sonucu-kazan›m› olarak tan›nan haklar›n› kullanmalar›na asla karfl› de¤iliz. Bilakis, her ulusal demokratik hak ve talebin gelifltirilip ilerletilmesini istedi¤imiz gibi, kullan›lmas›n› da isteriz, reddetmeyiz. 4)… bu sürecin tasfiyeci özü itibariyle devrimimizi ve Kürt ulusunun kurtuluflunu baltalayan gerici bir süreç oldu¤unu yads›yarak, ilerici görüp destekleyemeyiz. 5)… Kürt ulusal hareketi mevcut durumda uz-

laflmaya yatk›n tüm e¤ilim ve prati¤iyle sürece ortak olmakta, di¤er kimi devrimci hareketler de ayn› gidiflat› desteklemektedirler. 6)… Birinci ve esas yan tasfiyeciliktir. ‹kinci ve tali yan› k›rp›lm›fl k›smi demokratik-ulusal demokratik iyilefltirmeler fleklindeki sinsi aldat›c›l›kt›r. … a)… b)… O halde, bir bütün olarak iki yan›yla da sürecin desteklenmemesi do¤ru politikad›r. ‹kincinin aldat›c›l›¤›na kap›lmak, birinci amaca hizmet etmek olur. Fakat bu, iyilefltirmeleri reddetmek, kabul etmemek anlam›na gelmez. Temel ayr›m noktam›z; bunlar›n reddedilmesi de¤il, bunlar için mücadeleyi esaslaflt›ran, devrimci amaçlar›m›zdan vazgeçen ve bunlarla s›n›rl› politika yaparak devrimci politikadan uzaklaflan çizgiye karfl› mücadele etmektir. 7) Kürt ulusunun ba¤›ms›zl›¤› baflta olmak üzere, tüm ulusal demokratik hak ve taleplerini kararl› devrimci s›n›f siyaseti ve tavr›yla savunan mücadele bizlerin görevidir. Türk hakim s›n›flar›n›n Kürt ulusu üzerindeki her türlü bask›, zulüm ve tahakkümüne ve bu tahakkümün tüm yans›malar›na, sonuçlar›na, üstünlük ve imtiyazlar›na dayal› her türden eflitsizliklere karfl› kararl› bir savafl›m vermek; Komünistlerin görevi olarak omuzlar›m›zdad›r. Bundan hareketle; a) demagoji, yalan ve hileye dayal› olup, flartlar› mevcut olmamakla gerçekçi olmayan ve hakim s›n›flar›n› oyununun bir parças› durumuna gelen, “demokratikleflme”, “çözüm”, “bar›fl” gibi soyut söylemlere itibar edemez, bunlar›n hangi amaçlarla kullan›ld›¤›n›-ne anlama geldi¤ini aç›klayarak gerçekleri söylemekten geri duramay›z. b) Kürt ulusunun her ulusal demokratik talebini, politik ajitasyon-propaganda ve politik aktivitemizin birer parças› olarak kullanmakta tereddüt edemeyiz. … Komünistler, ‘Uluslar›n Kendi Kaderlerini Tayin Hakk›’n›n tan›nmas›ndan hiçbir koflul ve hiçbir flartta vazgeçemezler. Zoraki gerici birliklere karfl› ç›karak, uluslar aras›nda tam hak eflitli¤ine dayal› demokratik birlikleri savunurlar. Küçük uluslar›n büyük uluslara ba¤›ml›l›¤›n› öngören emperyalist birlikleri temelden redederler. Emperyalist “çözümün” nemenem “çözüm” oldu¤u dünü ve bugünüyle tüm tarihi tecrübede sabittir. Sabittir ki, emperyalizm, ulusal sorunu emperyalist ç›karlar›na ba¤l› olarak ileri sürüp


geri çekmek üzere elinde bir kart olarak tutmaktan, yine bu ç›karlar u¤runa de¤iflik uluslardan emekçi halklar› birbirine k›rd›rmaktan ve “bölparçala-yönet” siyasetinden baflka bir amaçla kullanmam›flt›r. Onun hayas›zca “ulusal sorunlar› çözme” misyonuyla ortaya ç›kmas›n›n, ikiyüzlülü¤ünden ve emperyalist sald›rganl›¤›n yeni “av”lara göz dikmesinden baflka bir anlam tafl›mad›¤›, ezilen dünya halklar› ve mazlum uluslar nezdinde kan›tlanm›fl bir sahtekarl›kt›r. Tarihin tüm tan›kl›¤›, sosyalist çözüm d›fl›nda, ezilen ulus milliyetçili¤inin “çözümü” de dahil olmak üzere hiçbir “çözümün”, gerçekçi ve kal›c› olmayaca¤›, ulusal sorunun devrimci yolla hal edilmesinin ise ancak proletarya partisi önderli¤inde geliflen devrimlerle geliflebilece¤ini göstermektedir.” Hemen hat›rlatal›m ki, özellikle bu son paragraflar ulusal sorunla ilgili genel yaklafl›m olup, Kürt ulusal sorunuyla da ilgili yaklafl›m› ifade etmektedir. Ulusal sorun veya Kürt ulusal sorununda öz fikir olarak, proletarya partisi önderli¤inde devrimci çözümü-kurtuluflu öngörmekte, konu etti¤i di¤er yol ve biçimleri reddetmektedir. Aktar›m›n üst bölümlerinde de uluslar›n eflitli¤i, kaderlerini tayin etme hakk› ilkesini ve benzeri temel bak›fl aç›s› olarak belirtmektedir… Kürt ulusunun gerçek kurtuluflunun nereden geçti¤ine vurgu yapmaktad›r. Üstelik görevler de tespit etmekte ve hatta kararl› bir savafl›m yürütme ödevini benimsemektedir. Özellikle Kürt ulusal sorunuyla ilgili görevlerin politik-pratik ajitasyon-propaganda ve aktivitemizin birer parças› olarak kullan›lmas›n› benimsemektedir. Görüldü¤ü gibi, durum yazar›n aksetti gibi de¤ildir. Dolay›s›yla yazar›n inkar etti¤i gibi, Kürt ulusal sorunuyla ilgili ne yap›lmas› gerekti¤ini ortaya koyma tutumu yok denemez. Bir fley ekleyelim; Devrimci Demokrasi’nin tespit etti¤i görevlerin ideolojik mücadele ve elefltiriyle s›n›rl› kal›p, gerici hakim s›n›flar›n sald›r›lar›na ve benzeri karfl› mücadele etmeye dönük bir fleylerin olmad›¤›n› ima eden- “söyleyen” yaklafl›m da temelsiz ve kabad›r. Devrimci Demokrasi’den aktard›¤›m›z uzun bölüm, yazara ve iddialar›na gerekli cevab› verdi¤inden daha fazla uzatm›yoruz.

Demokrasi’nin … politikas›n›n merkezinde Türk egemen s›n›flar›na karfl› mücadeleyi gelifltirme hedef ve amac›n›n durmad›¤› görülüyor!” Yani, salt dostlar›m›zla ideolojik mücadeleyi, elefltiriyi mücadele merkezimize koydu¤unu söylüyor. Peki, Devrimci Demokrasi Ne Diyor? Afla¤›da Görelim

“Denek tafl›, tasfiyecili¤e karfl› irade-eylem birli¤i içinde emperyalist ‘çözüm’ projesine karfl› al›nacak tav›rd›r.” “Tek cümleyle ifade edersek, bunlar›n kendi görevlerini gerçeklefltirmenin yöntemlerini gelifltirerek gerekli pratik mücadeleyi yeterince uygulamamalar› ve tasfiyecili¤e karfl› mücadelenin pratik mücadele cephesini örememeleridir.” “Tasfiyeci sald›r›n›n bofla ç›kar›lmas› için yürütülmesi gereken görevler tespit edilmeli, etkin mücadele prati¤i ortaya konulmal›d›r. Tespit edilen görevlerin bir yöntemi olarak devrimci platformlar oluflturularak; emperyalist tasfiyecilikle mücadele amac›yla gerçeklerin aç›klanmas› temelinde birçok etkinlik gerçeklefltirilmelidir. Emperyalist ve gerici faflist amaç, hedef ve gerçek yüz teflhir edilerek, halk kitleleri ve Kürt ulusunun aldat›lmas› önlenmeye çal›fl›lmal›-önlenmelidir.” “Maoistlerin tasfiyeci dalgaya verece¤i en anlaml› ve en temel yan›t›; hiç flüphesiz ki Yeni Demokratik ‹ktidar, Sosyalizm ve Komünizm perspektifiyle Maoist Halk Savafl› stratejisinin günümüzdeki özgün biçimi ve devrimimizin merkezi halkas› olan Köylü Gerilla Savafl›’n›n yükseltilmesinde ifade bulacakt›r. Daha genifl anlamda ise, tasfiyeci sürece karfl› tüm devrimci dinamikleri ortak paydada buluflturarak devrimci hareketi gelifltirmek ve gelifltirilmesine ön ayak olarak öncülük misyonunun yükümlülü¤ünü yerine getirmektir.

fiimdi de, Devrimci Demokrasi’nin 1-16 Eylül 2009, yani bir sonraki say›s›ndan baz› aktar›mlar yapal›m

Bize ra¤men ve önderli¤imiz d›fl›nda milliyetçi önderlik alt›nda da olsa geliflen ulusal hareket karfl›s›ndaki görevimiz; bu hareketin devrimcidemokratik muhtevas› ve tüm hakl› taleplerini desteklemektir. Bu ba¤lamda, ezilen ba¤›ml› ulusun, gerici ya da ulusal imtiyazlar edinme yan›n› ay›r›p bu yöne karfl› ideolojik mücadele yürütmekle birlikte, ulusal demokratik mücadele ve taleplerini temsil eden yönünü sahiplenerek desteklemek tek do¤ru tutumdur.

Önce yazar›n dikkatini kendi flu sözleri özerinde odaklamas›n› isteriz, okuyucunun da... Çünkü afla¤›da Devrimci Demokrasi’den aktaraca¤›m›z bölümler, yazar›n elefltirdi¤i, okudu¤u yaz›dand›r. Elefltirisi nedir yazar›n; “Ancak, Devrimci

Tasfiyeci e¤ilim ve geliflen süreç karfl›s›nda ise; devrimci s›n›f savafl›m›na tabi olarak ve s›n›f bak›fl aç›s› perspektifiyle, Yeni Demokratik Devrim program›m›z kapsam›nda-program›m›z›n bir parças›, görevi ve içeri¤ine uygun olarak, çeflitli

041 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


ulus ve milliyetlerden emekçilerin ortak tek devrim perspektifi ve kendi s›n›f önderli¤i örgütlenmesi çat›s› alt›nda olmak kayd›yla, ortak tek s›n›f örgütünde ve çeflitli millet ve milliyetlerden halklar›n birli¤i/Bütün Uluslara Tam Hak Eflitli¤i/Uluslar›n Kendi Kaderini tayin Etme Hakk› fliar›yla, ulusal sorunun devrimci çözümünü üstlenerek Kürt ulusal mücadelesini omuzlay›p, temsil etmek durumunday›z. Yani mevcut sürecin geliflme e¤ilimine ba¤l› olarak, ulusal mücadeleyi, kendi inisiyatif ve s›n›f perspektifli mücadelesiyle/örgütlemesiyle ele al›p üstlenme göreviyle daha aç›k biçimde karfl› karfl›yay›z.”

042 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Evet, burada söylenenler de bunlar. Son paragraflara bak›ld›¤›nda komünistlerin görevini (az ya da çok/yanl›fl ya da do¤ru da olsa) aç›klamakta-tarif etmektedir. ‹kinci olarak, ulusal hareket karfl›s›ndaki görevlere iflaret etmektedir, tutum belirlemektedir. Üçüncü olarak da, tasfiyeci e¤ilim ve geliflen süreç hakk›nda da görevimizi-ne yapmam›z gerekti¤ini ve temel yaklafl›m›m›z› özetlemektedir ve benzeri. Yine dikkat çekelim ki, bu son al›nt›larda da, yazar›n elefltirmek için elefltirip “aya¤› ayakkab›ya uydurmaya” çal›flan çabas›na karfl›n, ulusal soruna hangi konumdan bakt›¤›m›z da ç›plak olarak ortaya konmufl durumdad›r. Ayr›nt›l› aktard›¤›m›z için yeniden açmaya gerek duymadan dikkat çekti¤imizi özetle yetiniyoruz. Ama yazar›n karnesi fena halde kötülefliyor… Yazar, Devrimci Demokrasi’yi kasten, “ne yapmas› gerekti¤ini ortaya koymamakta” diyerek elefltirirken, sonraki sayfalarda kendisini yads›yarak, Devrimci Demokrasi’nin belirledi¤i görevleri özetleyerek, kendisinin ilk iddias›n›n tersine, Devrimci Demokrasi’nin ne yapmas› gerekti¤ini ortaya koydu¤unu aktararak bunu itiraf etmiflti. Karnesini daha da kötülefltiren fley ise flu; özetlemede do¤ru özetlemedi¤i gibi, Devrimci Demokrasi’den yapt›¤› aktar›m› da adeta c›mb›zlama usulüyle aktarm›fl ve böylece bilerek Devrimci Demokrasi’nin ortaya koydu¤u fleyleri saklamaya çal›flm›flt›r. Lütfen dikkat ediniz; Devrimci Demokrasi’den aktard›¤›m›z hemen yukar›daki son paragrafa bakman›z ve bunun yan›nda yazar›n bu al›nt›n›n nerelerini kesip ald›¤›n› karfl›laflt›r›n. Görülecektir ki, yazar (baflka bir konu için aktarm›fl olsa da) al›nt›y› c›mb›zlam›fl ve görevler bölümünü ç›kararak ifline gelen yerleri alm›flt›r. Yani, düflünce ve elefltirilerini gerçe¤e uyarlama yerine, gerçe¤i niyetine göre de¤ifltirmifltir. Tam da, “ne yapt›¤›n› ortaya koymamakta” diye elefltirdi¤i yerde-sayfada (yani bir paragraf sonras›nda!) aktard›¤› Devrimci Demok-

rasi’nin görüfllerini flöyle alm›fl; “… Ulusal sorunun devrimci çözümünü üstlenerek, Kürt ulusal mücadelesini omuzlay›p, temsil etmek durumunday›z… Yani, mevcut sürecin geliflme e¤ilimine ba¤l› olarak ulusal mücadeleyi, kendi inisiyatif ve s›n›f perspektifli mücadelesiyle/örgütlenmesiyle ele al›p üstlenme göreviyle daha aç›k biçimde karfl› karfl›yay›z.” Evet bu kadar›n› alm›fl. Oysa al›nt›n›n tamam› farkl›! E¤er tam aktarm›fl olsa, “ne yapmas› gerekti¤ini ortaya koymamakta” diyemeyecekti (belki). Gerçi bu dikkatini da¤›tarak birkaç sayfa sonra unutup ortaya koydu¤u görevleri özetlerken yine yakay› ele vermiflkendini inkara düflmüfltür ya… Evet, yazar al›nt›y› böyle alm›fl. Hemen yukar›daki Devrimci Demokrasi’den yapt›¤›m›z aktar›mlar›n son paragraf›na bakarak, yazar›n davran›fl çizgisi hakk›nda bilgi sahibi olabilirsiniz. “Siyasette dürüstlük güçlülü¤ün, iki yüzlülük zay›fl›¤›n ürünüdür.” K›sacas›, yazar›n dört kalemde özetledi¤i maddelere yeniden bak›p, Devrimci Demokrasi’den aktard›klar›m›zla karfl›laflt›rd›¤›m›zda, yazar›n yapt›¤› özetin gerçe¤i yans›tmay›p,tersine çarp›tt›¤› ve ‘ne yapmas› gerekti¤ini ortaya koymamaktad›r’ fleklindeki iddias›n›n da inkarc›l›k oldu¤u görülmektedir. Peki neden? Yazar bu duruma neden düflmektedir?

Yazar Neden Çürük-Pasl› Silah Tutmufltur Neden sorusunun karfl›l›¤› birçok yorumu ba¤r›nda tafl›d›¤› gibi, en genel ifadeyle söylersek bunun bir; siyaset yapma tarz› ve bundaki bozuklu¤unun, iki; ç›plak devrimci gerçek karfl›s›ndaki küçük burjuva s›n›fsal tutumu ve buna ba¤l› olarak, do¤rular karfl›s›nda tafl›d›¤› sorumluluk kayg›s›n› dar grup ç›karlar›na feda ederek tafl›d›¤› dar görüfllü pragmatizminin, üç; elefltiri-özelefltiri ve ideolojik mücadele kavray›fl›ndaki sakatl›¤›n›n, ML’yi küçük burjuva devrimcili¤i görüflüyle yorumlamak (ki bu da Maoizm’e ulaflamaman›n yüküdür) ve elefltiriyi hazmedememe ruh haliyle “mat etme” gayretiyle savrukça “sald›r›ya” geçme hali, ve dört; zaaf ve zay›fl›¤›n verdi¤i telaflla savunman›n takti¤i olarak “sald›r›ya” geçme sendromunun eseridir. Elbette ki, sorun çizgi sorunudur. ‹deoloji sorunudur. Yani söz konusu duruma düflmek yazar›n kiflisel özelli¤i de¤il, benimsedi¤i çizginin, ideolojik-politik statüsünün ürünüdür. Maoizm’den geri duran ideolojik kulvardan ileri gelmektedir sorun. Bu anlamda tart›flt›¤›m›z yazar›n kendisi


de¤il, kiflili¤i asla de¤il; onun sahip oldu¤u fikirler ve temsil etti¤i çizgidir.

“Tarihi F›rsat” Argüman› Neden Geçifltirilmifltir Dikkatimizi çeken bir yan da flu; Devrimci Demokrasi’nin ilgili yaz›s›nda Tük hakim s›n›flar›n›n emelleri paralelinde gündemlefltirdikleri “Tarihi f›rsat” argüman› de¤erlendirilmifl ve bu lügat› aymazca savunan siyasal yap›lar da hakl› olarak elefltirilmiflti! Yazar›n savundu¤u çizgi, devrimci yap›lara dönük yap›lan bu elefltirilerin hedefinin bafl›nda geleni idi. Yaz›k ki, yazar bu meseleyi sükunet içinde geçifltirmifltir. Ne savunmufl, ne de karfl› elefltiri getirmifltir. O halde yorum hakk›m›z› kullanarak, yazar›n bu zaaf› eflme yerine saklad›¤›n› söyleyebiliriz. Kuflku ve kanaatimiz bununla s›n›rl› de¤il. Yine yorum hakk›m›z› kullanarak söylüyoruz ki, öyle san›yoruz ki yazar bu zay›f yerini saklamaya çal›flm›fl ama zaaf› efleleyen elefltiriyi hazmedememifltir. Bundan olsa gerek, Devrimci Demokrasi’yi yerden yere vurmaya ant etmiflçesine ve gözünü kaparcas›na e¤reti salvolara sürüklenmifltir. Zira, hem “ne yapmas› gerekti¤ini ortaya koymamakta” dedikten sonra dönüp “görevleri flöyle tespit etmifltir” diyerek kendisini de yads›yan inkarc›l›¤a düflmesi baflka türlü nas›l izah edilecektir? Hem de özetleme yaparken, yaz›l› belge durumundaki gerçe¤i ters yüz etme-farkl› yans›tma pahas›na hareket etme durumuna düflmüfl olmas›... “Günah” yazar olarak kiflinin de¤il, ideolojik-siyasi çizginindir. Kürt ulusu ve hareketinin üzerinde yo¤unlafl(t›r›l)an kara bulutlar›, hakim s›n›flar “tarihi f›rsat” diye pazarlarken; bizler bunun “tarihe kara çalmak” oldu¤unu söyledik. Siz, “tarihi f›rsat” dediniz. Hakim s›n›flar aldatmacas› olan “Demokratikleflme” ve “Kürt çözümü” teranelerine, emperyalist tasfiye ve karfl›-devrimci karabasan dedik; tasfiyeci öze ›srarla vurgu yapt›k… Siz, “tarihi f›rsat kaç›r›lmamal›d›r” ö¤üdünde bulundunuz. Biz; “bar›fl-kardefllik” türküsünün sahte ve temelsiz oldu¤unu öne ç›kararak haz›rlanan bu hi leli tuza¤a düflülmemesi için çaba sarf ettik ve Kürt ulusunun özgürlü¤ü u¤runa devrimci savafl› sürdürmesini istedik… “Kiminle, niçin bar›fl” sorusunu bir bilinci uyarmak-uyand›rmak için sorduk… Siz; faflist ordunun, (o ordu ki, TürkiyeKuzey Kürdistan halklar› ve özellikle de Kürt ulusuna kan-katliam ve imhadan baflka bir fley götürmemifl olan ordudur) askerlerine “flehit” di -

yerek, “bar›fl” tamtamlar› çal›p, ayr›ms›z olarak savafl karfl›tl›¤›n› pohpohlayarak, fiilen Kürt ulusal hareketinin devrimci savafl-gerilla savafl›n› tasfiye ederek uzlaflma sürecine girmesini alk›fl lad›n›z. Her fley reel politika de¤il dedik; ilke ve amaçlar karart›lmas›n, reformlar u¤runa mücadele amaçlaflt›r›lmas›n; taktik siyasetler stratejik de¤erde ele al›nmas›n, stratejik de¤erler takti¤e kurban edilmesin dedik… Siz; politika ad›na-re el politika ad›na taktik siyasetleri esaslaflt›rd›n›z söz ve prati¤inizde… Daha uzatabiliriz bunlar› ama yeter. Peki, ne oldu? Kim hakl› ç›kt›? Bugünkü durum nedir? Sürece kim nas›l yaklaflt›, kimin yaklafl›m› pratik taraf›ndan do¤ruland›? Kim hangi görevini nas›l yerine getirdi?

Yazar›n Öznelcilik Ç›karsamas› Üzerine Devrimci Demokrasi’yi “öznelcilikle” elefltiren yazar›n kurgusu sa¤lam temellere dayanmad›¤› gibi, de¤erlendirmesi hatal› ve haks›zd›r. Tart›flma konusu olan tasfiyeci süreci hatal› de¤erlendiren yazar, aç›kça subjektivizm özrü tafl›maktad›r asl›nda. Bilimsel teoriye has bak›fl aç›s›n›, ML’den etkilenmenin ötesine geçiremeyip, hele Maoizm evresine ç›karamad›¤›ndan nesnel olarak geri düflmektedir. Gereksiz sataflmalar da yazar›n bir di¤er kusuruna iflaret etmektedir. “ ‘Kabul edilebilir egemen güç’ kavram›na bir anlam veremedi¤imizi belirtmekle yetiniyoruz.” demektedir yazar. Birincisi; aktar›lan paragraf› iyi okursa bunun nas›l söylendi¤i, ne kast edildi¤i ve ne anlama geldi¤ini rahatl›kla anlayabilirdi. Zira, hakim s›n›flardan beklentiler içinde olan anlay›fllar elefltirilmektedir. Bu yaklafl›m ve anlay›fllar›n Türk hakim s›n›flar›n›n egemenli¤ini ve benzeri belli haklar›n tan›nmas› flart›yla kabul ettikleri elefltirilmektedir. Mevcut birçok anlay›fl›n Türk hakim s›n›flar›n› egemen güç olarak kabul etme görüflüne yatk›n-yak›n olduklar› söylenmekte, Türk hakim s›n›flar›n›n Kürt ulusunun ç›karlar›n› düflüneceklerini sanmak… o anlay›fla sahip olmak anlam›na gelir demektedir. Her fley aç›k ve anlafl›l›r. ‹kincisi; “Kabul edilir egemen güç” fleklindeki ifade bir ayr›m› yapma bak›m›ndan da kullan›labilir bir kavramd›r. Diyelim ki, proletarya iktidar› kabul edilebilir egemen güçtür … Geçiyoruz. Bir “ayr›nt›y›” daha konu edinelim. Ki bu “ayr›n-

043 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


t›” Maoizm kavray›fl› aç›s›ndan önemli bir noktad›r. Yazar; “Toplumsal varl›k, toplumsal bilinci belirler.” demektedir. Yani, alt-yap› belirleyicidir demektedir. Genel olarak bu do¤rudur; bunu kabul etmeyen MLM olamaz. Ancak do¤runun tamam› bu kadar de¤ildir. Eklenmelidir ki, belli flartlarda üst-yap› da belirleyici rol oynar-belirleyicidir. Bilincin rolü yads›namaz. “Devrimci teori olmadan, devrimci pratik olamaz.” Dolay›s›yla, belli flartlarda üst yap›n›n belirleyici oldu¤unu kabul etmeyen de MLM olamaz. Yazar›n bu kusuru tafl›d›¤› anlafl›lmaktad›r. Bunu da geçiyoruz. Yazar, Türk ulusu hakim s›n›flar› fleklindeki ifademize “Türk hakim s›n›flar›” ibaresiyle satafl›yor, bir kez daha bunu da yazar›n hobisine verip, anlams›z tart›flma görerek geçiyoruz. Yazar, Devrimci Demokrasi’nin; Türk ulusu hakim s›n›flar›n›n Kürt ulusu hakk›nda en küçük bir iyi niyet besleyeceklerini, hay›rhah tutum benimseyeceklerini… varsaymak s›n›f bak›fl aç›s›ndan uzak durmakt›r… fleklindeki de¤erlendirmelerini elefltirmekte; öznelcilik tabirini özetledi¤imiz bu yaklafl›mdan ç›karmaktad›r.

044 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Daha aç›k söylersek, Devrimci Demokrasi; Kürt ulusal hareketi ve baflka büküntülü belli yan›lg›lar› hedef al›p elefltirirken, bu yan›lg›lardan yola ç›karak ve bunlara atfen; ‘TC hakim s›n›flar›ndan beklentilere girmeyin, onlar Kürt ulusuna karfl› küçük bir dostluk dahi beslemezler, Kürt ulusu yarar›na ve onun özgürlükleri ad›na bir fley yapmazlar-yapmak istemezler’ diyerek, tasfiyeci uzlaflmac›l›¤a ve oportünist-pragmatist anlay›fllara seslenmektedir elefltirel olarak. Yazar›n münakafla etti¤i ve öznelcilikle suçlad›¤› yaklafl›m iflte budur. Yazar flöyle karfl› ç›k›yor;

“… Türk hakim s›n›flar›n›n Kürt ulusuna ‘dostluk duygular›’ besleyip beslemeyecekleri yani, niyetleri, duygular› ayr›d›r, ‘imtiyazlar›ndan’ vazgeçip-geçmeyecekleri ayr›d›r!” “Fakat istekler, niyetler, duygu ve amaçlar ayr›d›r, gerçekler ayr›! …” “Ezilen s›n›flar›n, ezilen uluslar›n da bir gücü vard›r. O güç ….. , egemenleri ödün vermeye, kimi ‘imtiyazlar›ndan’ vazgeçmeye zorlayabilir, zorlar.” S›n›fl› toplum(lar)da yafl›yoruz. S›n›fl› toplum yaflam›nda her fleyin s›n›f zemininde var oldu¤unu, bir s›n›f damgas›n› tafl›d›¤›n› ve s›n›f çat›flmas›yla süren toplumsal yaflamda s›n›flar üstü davran›fl, duygu, düflünce ve benzerinden bahsedilemeyece¤ini, (yazar da dahil) kabul ediyoruz. Niyet ayr›, gerçek ayr› olsa da, bunlar bir birinden

alakas›z de¤ildir. Egemen s›n›flar›n duygu, istem, düflünce ve amaçlar›n›n; s›n›f egemenlikleri, iktidar› ve ç›karlar›ndan ba¤›ms›z öz’lenmedi¤i konusunda ortaklafl›yoruz. Yine hem fikiriz ki, niyetler, duygular, istemler ayr›, ama gerçekler ayr›d›r. Ama bir fleyde ayr›fl›yoruz: “Gerçek” denen fleyin biçimi veya yorumunda ayr›l›yoruz. “Ayr› olan gerçek” nedir? Buna verilen yan›t yazarla kopufl noktam›zd›r. “Gerçek” denen fley, “demokratikleflme”, “aç›l›m-lar” ve nihayet “milli mutabakat projesi” olarak adland›r›lan ve Kürt ulusal hareketinin tasfiye edilmesinin temel bir argüman oldu¤unun aç›klanmas›yla ünlenerek mevcutta gelifltirilen tasfiyeci sald›r› sürecinin ya da devletin yap›land›r›lmas› sürecine ba¤l› olarak, Türk hakim s›n›flar›n›n güttü¤ü projenin, yine Türk hakim s›n›flar› bak›m›ndan imtiyazlar›ndan vazgeçip-geçmeyecekleri ya da vazgeçip-geçmedikleri, taviz verip-vermedikleri meselesidir; bu anlama gelip-gelmedi¤idir. ‹flte bunun üzerindeki yorumdur aram›zdaki fark›n özü. Daha a盤›; egemen s›n›flar›n bugün ödün verir gibi olmalar› ya da imtiyazlar›ndan vazgeçer gibi görünmeleri, gerçekten öyle midirdo¤ru mudur; bu gerçekten ödün verip imtiyazlar›ndan vazgeçmek midir? Bu anlama gelir mi, gelmekte midir? ‹flin özü nedir? Yazar›n buradaki görüflü flöyledir; sorunu niyetlerle aç›klamak öznelciliktir. Buna kaynakl›k yapan görüflünün temeli ise, ‘Türk hakim s›n›flar› niyetlerinden, amaçlar›ndan ba¤›ms›z olarak ödün vermek zorunda kalm›fllard›r’ biçimindedir. Bizim itiraz›m›z ise fludur: Bir; ödün denen fley gerçekte ödün de¤ildir. Yani, egemenler imtiyazlar›ndan taviz verip bu imtiyazlar›ndan vazgeçmemektedir-vazgeçmemifllerdir. Bilakis, ödün denen fleyler imtiyaz ve egemenliklerini daha da pekifltiren bir oyundur, hiledir, aldatmaca ve kand›rmacad›r. Demagoji ve sahtekarl›kt›r; ikiyüzlülük ve karfl›-devrimci tasfiye sald›r›s›d›r, ödün diye lanse edilen. Evet, t›rnak içi iyilefltirme ve esneme söz konusudur. Fakat, bu bir parmak bal çal›p, pete¤i garantiye alma ifllemidir. Verir gibi gözüküp, her fleye sahip olma takti¤idir. Milli bask› ve tahakkümü perçinleme hareketidir ayn› zamanda… Ulusal hareketi tasfiye etmeyi ciddi olarak önüne koymufl gerici, karfl›-devrimci bir süreç ya da hareket, nas›l egemenlerin imtiyazlar›ndan vazgeçerek ödün verdikleri biçiminde alg›lanabilir. Vazgeçebilirler-vazgeçmek zorunda kalabilirler var-


say›m›yla somut süreci öyle de¤erlendiremeyece¤imiz bilinmek durumundad›r. Gerçek mi? ‹flte gerçek budur; imtiyazlar›ndan vazgeçmek zorunda kald›klar› bir durum yok, tersine imtiyazlar›n› günün flartlar›na uygun olarak tahkim etmektedirler. “Ödün veriyorlar” ama Kürt ulusal hareketini tasfiye etme pahas›na, Kürt ulusal sorununu adeta “sorun olmaktan” ç›karmak için veriyorlar… ‹ki; söz konusu “ödünler”in “verilmesi”; Türk hakim s›n›flar› eliyle gelifltirilen emperyalist projenin gere¤idir. Tamamen onlar›n hakimiyet ve inisiyatifiyle bilinçli-planl› olarak gelifltirdikleri ve amac› belli! olarak uygulad›klar› plan›n parçalar›d›r. Yani, s›n›f mücadelesi veya ulusal hareketin bask›s› sonucu, zorunda kalarak verdikleri taviz ve ödünler de¤ildir esasta. Elbette ulusal hareketin kopard›¤› taviz ve ödünler vard›r, hatta mevcut süreçte belli bir pazarl›k gücüne sahip olan ulusal hareket gerçe¤i önemli bir güç ve roldür. Fakat, önemle ayr›flt›r›lmal›d›r ki, hakim s›n›flar taraf›ndan gelifltirilen bu süreç (taviz-ödün veriyor denen bu süreç), esas olarak ve hatta direkt, emperyalizmin dünya projesi ba¤lam›nda ve bunun bir parças› olarak co¤rafyam›zda yürürlü¤e konmufltur. fiayet geliflen-gelifltirilen süreç bu de¤il de, salt ulusal hareketin dayatmas› neticesinde vukuu bulmufl olsayd› elbette hakl› olurdunuz. Yaz›k ki, durum bu de¤il. Ulusal hareketin tasfiyesini kesin amaç edinmifl bir süreç, nas›l olur da ulusal hareketin hakim s›n›flar› tavize zorlam›fl oldu¤u biçiminde okunabilir? Üç; Sorunu niyetlerle aç›klamad›k, aç›klam›yoruz. Dedi¤imiz flu; geliflen sürecin özü yukar›daki gibidir. Dolay›s›yla bu süreci hatal› olarak de¤erlendirip; Türk hakim s›n›flar›ndan Kürt ulusunun lehine ad›mlar ataca¤›, Kürt ulusu hakk›nda olumlu bir fende sahip olabilece¤i, Kürt ulusal sorununa demokratik bir çözüm getirebilece¤i gibi beklentilere düflenlerin son derece talihsiz ve k›r›lgan oldu¤unu söylüyoruz. Söyledi¤imiz budur. Elbette niyetleri, amaçlar› bak›m›ndan da Türk hakim s›n›flar› Kürt ulusuna karfl› müspet de¤ildirler. Ama bu somut süreç için de böyledir, kan›tl›d›r, vurgulad›¤›m›z budur. Zira, somut süreçtasfiyeci sald›r› süreci hatal› de¤erlendirilmekte, Türk hakim s›n›flar›n›n demokratik aç›l›mlar yapaca¤›, ulusal sorunda belli bir çözüm getirece¤ine inan›lmaktad›r. Nitekim, “bar›fl”, “uzlaflma”, “çözüm”, “tarihi f›rsat” gibi söylemler bu çürük inanc›n ip uçlar›yd›… ‹flte bizlerin; “Türk hakim s›n›flar›ndan Kürt ulusuna dostluk duygular› besleyece¤i ve imtiyazlar›ndan vazgeçece¤i beklenmemelidir” fleklinde, Türk hakim s›n›fla-

r›ndan beklentiye girenlere-böyle bükülmelere dikkat çekerek uyar›da bulunmam›z bu zeminden destek almaktad›r. E¤er Türk hakim s›n›flar›na karfl› bu kap› aç›k olmasa idi, sözlerimiz anlams›z kalabilirdi. Ancak böyle de¤il. Bizler, somut bir tehlikeye ve gerçe¤e iflaret ediyordukediyoruz. Özetle, Türk hakim s›n›flar› esasen zorunlu kalarak bu süreci gelifltirmifl de¤il, tam tersine derin bir tasfiyeci sald›r› plan› olarak bilinçli ve inisiyatiflerinde yürütmektedirler, böyle gündeme getirmifllerdir. Dolay›s›yla, hakim s›n›flar›n ödünler vermek zorunda kalaca¤› varsay›m›yla, somut durumu da bununla ayn›laflt›rmak-de¤erlendirmek hatal›d›r. E¤er ödün vermek-imtiyazlar›ndan vazgeçmek zorunda kalarak bu süreci iflletmifl olsalard›, bu durumda elbette gelifltirilen süreci niyet, istek, duygu ve amaçlar›ndan farkl› olarak de¤erlendirilirdi. Fakat, aç›k ki, zorunda kalmadan bilinçli-planl› ve belli bir amaçla bu süreci iflletmektedirler. Dolay›s›yla bu amaç ve niyetlerine dikkat çekmek do¤ruyken; yan›lg›l› yaklafl›mlar›n uyar›lmas› ve bilinçlerine kamç› vurmak için de bu niyetlerini aç›klamak gerekliydi-gerekti… “Verdikleri ödünlerin” tam da bir niyete, amaca ba¤l› olarak gündeme geldi¤i aç›kt›r. Sürecin esas yönü budur. Zorunda kald›klar› mesele, emperyalist ve devlet projelerini yürütmek için Kürt ulusal hareketini tasfiye etmek ve Kürt ulusal sorununu “sorun olmaktan ç›kararak” geriye-düzen içi uysall›¤a çekmektir. Yap›lan da budur. Bütün bu gerçekleri atlayarak, “sorunu niyetlerle aç›klamak öznelciliktir” demek subjektif belirlemedir. Yani, elefltiri konusu yap›lan söylemlerimiz öznelcilik de¤il, bilakis öznelcili¤e karfl› nesnel yaklafl›m› ifade etmektedir. Yeniden alt›n› çizelim ki, bizler her fleyin d›fl›nda tamamen somut durumu ve buradaki hatal› anlay›fllara karfl› bir elefltiri yürüttük, genel olarak hakim s›n›flar›n ödünler vermek zorunda kald›klar› koflulu tart›flmad›k. (Gerçi zorunlu kald›klar›nda bile, niyet ve amaçlar› kesinlikle rol oynar, eksik olmaz ya…) Yani, somut durum yukar›da belirtti¤imiz gibi de¤il de, yazar›n alg›lad›¤› gibi hakim s›n›flar›n imtiyazlar›ndan vazgeçmek zorunda kald›klar› bir durum olsayd›, hakim s›n›flar›n niyetleri befl para etmezdi. Fakat sürecin belli bir amaca ba¤l› niyetlerle yürütüldü¤ü kesindir. E¤er tasfiyecilik gerçe¤i reddedilmiyor, emperyalizmin Türk hakim s›n›flar›na devletin yap›land›r›lmas›n›n dikte ettirildi¤i reddedilmiyorsa, sürecin niyetlerle yürütüldü¤ü kabul edilmelidir. Yok e¤er, böyle bir fley yok diye düflünülüyor ve Türk hakim

045 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


046 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

s›n›flar› öyle ya da böyle bir “demokratikleflme”, “çözüm” ve benzeri süreci gelifltiriyor deniyor ise, o zaman de¤il zorunlu kald›klar›n› söylemek, ilerici olduklar›n› da söylemek gerekir… Biz bu görüflü asla kabul etmiyoruz.

dir. Yoksa yazar baflka m› düflünmektedir? De¤ilse, neden karfl› ç›kmaktad›r söylediklerimize?

Hakim s›n›flar geliflen mücadeleler karfl›s›nda ödünler vermek zorunda kalabilir-kal›rla da. Bunda bir sorun yok, tamamen paylafl›yoruz. Ama tart›flt›¤›m›z mesele bu de¤il. Somutumuzda cereyan eden süreç bu realiteye uymamakta, tersine hakim s›n›flar imtiyazlar›n› gelifltirip garanti etmek ve devletlerinin tahkim edilmesinin gere¤i olarak yürütülmektedir.

Önce bir noktay› aradan ç›karal›m. Ulusal sorunlar›n emperyalizm koflullar›nda çözümünün olanakl› olup olmad›¤› ayr› bir fley, Türk hakim s›n›flar›n›n Kürt ulusal sorununu demokratik bir çözüme kavuflturamayacaklar›-çözemeyecekleri fleklindeki somut tespit baflka bir fleydir. Dolay›s›yla yazar›n de¤inip geçti¤i gibi, biz de de¤inip geçelim ki, “emperyalist ekonomizm” elefltirisi yersizdir.

Ayr›ca, hakim s›n›flar›n ödünler vermek zorunda kald›¤› koflullarda dahi, s›n›f ç›karlar› ve s›n›f egemenli¤inden ba¤›ms›z olmayan dünya görüflleri ve ideolojileri onlar›n davran›fl›na mutlaka yön verir. Bu onlar›n-s›n›flar›n içsel e¤ilimidir. Ödünler vermeye zorunlu kald›klar›nda bile s›n›f ç›karlar› ve imtiyazlar›n› kollamay› terk etmezler. Hatta yenildiklerinde bile, devrimi y›kmak için u¤raflmaktan caymazlar. Nitekim geri dönüfller esprisi ve proletarya diktatörlü¤ü koflullar›nda s›n›f mücadelesinin sürdürülmesi ihtiyac› bunu aç›klamaktad›r. Yani, düflünce ve amaçlar›n›n, onlar›n pratik uygulamalar›na yön verece¤i ve hatta baz› durumlarda bu düflünce ve amaçlar›n belirleyici rol oynad›¤› do¤rudur. ‹deolojinin belirleyicilik fonksiyonu inkar edilemez. Türk hakim s›n›flar› malum niyetlerinden dolay› ödün vermezler demedik, böyle tart›flm›yoruztart›flmad›k. Yazar›n aktard›¤› al›nt›ya bak›ld›¤›nda da yazar›n bunu görmesi gerekirdi. Ama yazar elefltirilerimizi kendince kurgulay›p öyle elefltirmifl: “… veya niyetleri nedeniyle olmazl›¤›n› tart›flmak, tamamen öznel bir yaklafl›m olur.” demektedir yazar. Oysa biz, geliflen-gelifltirilen somut süreci ve bu süreç karfl›s›ndaki hatal› anlay›fllar› de¤erlendirerek hakim s›n›flardan beklentiye girilmesinin yanl›fl-özürlü oldu¤unu söyledik. Genel olarak “olmazl›¤›n›” de¤il, ama flimdiki durumda yani, mevcut yaflanan süreçte olmad›¤›n› söyledik-söylüyoruz. Mevcut süreçte ve Türk hakim s›n›flar› taraf›ndan Kürt ulusal sorununa demokratik çözüm getirilemeyece¤ini, bunun hayal edilmemesi gerekti¤ini söyledik-söylüyoruz. Zaten niyet, amaç ve duygular bak›m›ndan asla imtiyazlar›ndan vazgeçmez-vazgeçmeyi düflünmezler. Ancak zorunlu kald›klar›nda ödünler verirler. Dolay›s›yla zorunlu kald›klar›nda da niyetlerini, amaçlar›n› bir kenara b›rakmazlar. Bu niyetleri basit bir tercih de¤il, s›n›fsal karakterleri-s›n›f gereklikleri ile ilgili aç›klanacak mesele-

Yazar Politik Rengini Diliyle Belirledi

Yazar, Türk hakim s›n›flar›n›n Kürt ulusal sorununu “belli bir demokratik çözüme” kavuflturaca¤›n› ummaktad›r. Aç›kça bunu ifade etmiyor ama bunu ürkekçe savunuyor. Bu umudunun ipuçlar›n› sözlerinde ele vermektedir. Türk hakim s›n›flar›n›n Kürt ulusal sorununa demokratik çözüm getiremeyecekleri fleklindeki görüfllerimize karfl›l›k olarak;(aç›ktan “getirirler” dememekte, ama…) “Peki Türk hakim s›n›flar› flu veya bu düzeyde ‘demokratik bir çözümü’ kabullenmek, boyun e¤mek zorunda kalabilirler mi?...” diyerek, Türk hakim s›n›flar›n›n “Demokratikleflme” ve “Kürt çözümü” ad›yla gelifltirdikleri sürece olumlu bakt›¤›n›, mevcut sürecin bu nitelikte oldu¤u içten inanc›n› aç›klam›fl oluyor! “Tarihi f›rsat” ve bunun “kaç›r›lmamas›” fleklindeki yaklafl›m tam olarak anlam kazanmaktad›r. Üstelik varsay›mlarla konuflman›n manas› yok. Aç›k bir soru: TC hakim s›n›flar› gerçekten Kürt ulusal sorununu çözüyorlar m›? Bugün yapt›klar› nedir? Geliflen süreç en az›ndan bir bölümüyle bu mudur? Yoksa Kürt ulusal hareketinin tasfiyesi mi hedefleniyor gelifltirilen süreçle? Cevap verilmesi gerekenler bunlard›r! Bizlerin yan›tlad›¤› da bunlard›r. Ama yazar, “ … ‘demokratik bir çözümü’ kabullenmek, boyun e¤mek zorunda kalabilirler mi?...” diyerek tart›flmay› kayd›rmakta, acaba’l›, muammal› ve varsay›msal genel bir olas›l›¤› dillendirerek, meseleyi buland›r›p karartmakta, aç›k kap› tutarak yan›t› ayr› bir boyuta tafl›yarak tart›flman›n özü olan soruya yan›t vermekten adeta kaçmaktad›r. Elbette ki, Türk hakim s›n›flar› böyle bir fleye boyun e¤mek zorunda kalabilirler, hatta iktidarlar›n› kaybetmek durumunda kalabilirler… Ama flimdi yapt›klar› bu mudur, bununla aç›klanabilecek bir durum mudur? Teorik do¤ru ayr›, somut gerçek ayr›d›r. Genel olarak öyle bir olas›l›k mümkün görülebilir, fakat bu, gelifltirdikleri tasfiye sürecinin böyle oldu¤u anlam›na gelmez ya


da tasfiye sald›r›s›n› “çözebilirler” esnek ifadesiyle mükafatland›ramay›z. “… bizim Türk egemen s›n›flar› da ‘belli bir demokratik çözüme’ boyun e¤mek zorunda kalabilirler… Bugün böyle bir durum ancak k›smi ve geçici bir durum, deyim uygunsa ‘bir ara çözüm’ olabilir.” kanaatini beyan eden yazar, aç›k ki, Türk hakim s›n›flar›n›n “demokratikleflme”, “çözüm” demagojileriyle bezedikleri tasfiyeci sald›r› sürecine tav olmufl durumdad›r. Süreç karfl›s›nda rengini kendisi belli etmifltir yazar. Bu, Kürt ulusal hareketinin tasfiye edilmesine çanak tutmak demek de¤il midir? Bu, Türk hakim s›n›flar›n›n tasfiyeci sald›r› sular›na gömülmek, onlara az da olsa bel ba¤lamak, onlara ilerici pay ç›karmak, onlar›n yalan ve hilelerini aklamak, onlar›n Kürt ulusunun bafl›na geçirmek istedikleri çorab› tutmak, boyunduruk alt›na almak gayretlerine destek vermek… de¤il midir? Bu, somut durumu tahlil edememe subjektivizm’i, o meflum öznelcili¤in dik alas› de¤il mi? Burjuva demokrasisine sadakat de¤il mi bu? Kürt ulusal hareketinin tasfiyesinde kararl› olduklar›, aç›ktan muhatap almaya yanaflmad›klar›, herkesin “Kürtsüz Kürt çözümü” dedi¤i, herkesin “tasfiyeci süreç” dedi¤i, Kürt ulusuna karfl› imha-inkarda ›srar edildi¤i, s›n›r ötesi ölçekte bile tasfiyeci sald›r› konseptleri gelifltirildi¤i, partilerinin kapat›ld›¤›, genifl tutuklama operasyonlar›yla içeri t›k›ld›klar›, çocuklar›n bile hapsedildi¤i-katledildi¤i, kelimenin tam anlam›yla linç edildikleri, iradelerinin tan›nmad›¤›… en önemlisi de bütün bunlar›n son derece aç›k oldu¤u halde; her fley ortadayken mevcut süreci;

“ … bizim Türk egemen s›n›flar› da ‘belli bir demokratik çözüme” boyun e¤mek zorunda kalabilirler… Bugün böyle bir durum ancak k›smi ve geçici bir durum, deyim uygunsa ‘bir ara çözüm’ olabilir.”diye karfl›lay›p aç›klamak, en hafif deyimle siyasi miyopluktan baflka ne anlam tafl›r?

Sürecin Kavranmas› ve Tan›mlanmas› Hakk›nda Temelden Ayr›fl›yoruz Yazar Devrimci Demokrasi’den al›nt›lar yapt›ktan sonra, neden öz gerçek ulusal kurtulufl hareketinin kazan›mlar› de¤il de, ulusal hareketin tasfiye edilme yan› oldu¤unu sorarak, ikinci gerçek olarak belirtilen analizin neden birinci gerçek olmad›¤›n› elefltiriyor. Kürt ulusal hareketinin sa¤lad›¤› kazan›mlar hakk›nda yapm›fl oldu¤umuz de¤erlendirmeleri oldu¤u gibi devam ettiriyoruz. Bunda bir kuflkumuz yok. Ne var ki, gelifltirilen süreci; ulusal hareketin dayatmas› ve kazan›mlar›ndan ziyade, emperyalizmin genel dünya projesi ve buna ba¤l› olarak TC devletine dikte etti¤i yeniden yap›lanma politikas›yla aç›kl›yoruz. Bu bak›mdan analizin birinci unsuru olarak bunu koyuyor, ulusal hareketin kazan›mlar›n› ikinci gerçek olarak aç›kl›yoruz. E¤er, emperyalist tasfiye ve yap›lanma sürecinden ba¤›ms›z olarak bugünkü geliflmeler gündeme gelmifl olsayd›, yani böyle bir gerçek olmay›p ulusal mücadelenin Türk hakim s›n›flar›n› zorlamas› sonucu bu süreç gündeme gelmifl olsayd›, elbette ki yazar hakl› olurdu. Ancak maalesef, süreç direktmen emperyalist plan temelinde gelifltirilen bir süreçtir. Kürt ulusal hareketinin gerçe¤i ise, bu süreç içinde kendisini kabul ettirmifl bir güç olmas›yla öne ç›kmaktad›r. Ama süreci bafllatan etken de¤il, ama gerçekli¤ine uygun olarak bafllam›fl olan süreç içinde yer tutan aktördür. Yürütülen emperyalist yap›lanma sürecinde kesin bir rol oynayan, görmeden geçilemeyecek, emperyalist plan gere¤i ve

Bizler, yaflanan süreci salt ulusal sorun ve hareketle s›n›rl› bir çerçevede görmüyoruz. Aksine, sürecin esas yönünün uluslar aras› alanda yaflanan geliflmeler kapsam›na sahip oldu¤u ve bunun ba¤›nt›s›nda ulusal ölçekte devletin yap›land›r›lmas› ihtivas›na sahip oldu¤unu söylüyoruz. Ulusal sorun ve hareketle ilgili meselenin de bu genel kapsam›n içinde önemli bir sorun olarak yer tuttu¤unu düflünüyoruz. Ki bu, her bak›mdan aç›kt›r.

047 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


emperyalist “çözüme” göre “çözülmeden”(yani emperyalizm ve Türk hakim s›n›flar›n›n ç›karlar›na uygun olarak “sorun olmaktan ç›karma” anlam›nda çözüm olmayan “çözüm”) üstünden geçilemeyecek bir kuvvet, önemli bir sorundur. Tekrar edelim ki, genel süreci bafllatan-gündeme getiren ve muhtevas›n› dolduran ana etken emperyalist projedir, yap›lanma ve tasfiyeci içeriktir. Tasfiyeci sürecin bafllamas›, emperyalizmin yeni ihtiyaçlar›ndan ve bu ihtiyaçlara göre biçimlendirilen TC devletinin rektifikasyonundan feyiz almaktad›r. Dolay›s›yla sürecin özü budur. Bu ifllem yürütülürken, süreç içinde ulusal hareketin belirgin bir yer tutmas› ise, sürecin iç geliflmesi yani, sürdürülmesi bak›m›ndan önemli bir mesele haline gelmektedir.

Uygulanan Sürecin ‹çeri¤i Uluslararas› Geliflmelerden Besleniyor

048 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Bizler, yaflanan süreci salt ulusal sorun ve hareketle s›n›rl› bir çerçevede görmüyoruz. Aksine, sürecin esas yönünün uluslar aras› alanda yaflanan geliflmeler kapsam›na sahip oldu¤u ve bunun ba¤›nt›s›nda ulusal ölçekte devletin yap›land›r›lmas› ihtivas›na sahip oldu¤unu söylüyoruz. Ulusal sorun ve hareketle ilgili meselenin de bu genel kapsam›n içinde önemli bir sorun olarak yer tuttu¤unu düflünüyoruz. Ki bu, her bak›mdan aç›kt›r. Evet, ABD ile AB emperyalistleri ve Türk hakim s›n›flar›n›n Kürt ulusal sorunu ve dolay›s›yla da Kürt ulusal hareketi karfl›s›nda geldikleri pozisyonda; gerilla savafl› baflta olmak üzere ulusal hareketin her aflamada gelifltirdi¤i mücadele kesin ve merkezi bir rol oynamaktad›r. Ama sadece ulusal sorun ve hareket karfl›s›nda!... Ulusal sorun ve hareket karfl›s›ndaki pozisyonlar› itibar›yla, ulusal hareket gerçe¤i tayin edici faktör olsa da, ABD, AB ve TC devleti hakim s›n›flar›n›n genel pozisyonu ve buna ba¤l› olarak ulusal sorun karfl›s›nda ald›klar› pozisyonlar› tamamen uluslararas› emperyalist gericili¤in dalafl› ve dünya hegemonyas› emeliyle gelifltirdikleri dünya stratejisiyle alakal›d›r öncelikle. Bu ulusal hareketin ve özellikle de yürüttükleri gerilla savafl›n›n kazan›mlar›n› inkar etmek anlam›na gelmez. Zira tart›flt›¤›m›z fley, ulusal hareketin kazan›mlar› ve benzeri olmad›¤› gibi, mevcut sürecin hangi ihtiyaçtan gelifltirildi¤i-neden bafllat›ld›¤› meselesidir. Dikkat edilirse, Türk hakim s›n›flar›n›n “demokratikleflme”, “Kürt sorununun çözümü” ve “aç›l›m” (veya en son milli birlik ve kardeflli yada

mutabakat) argümanlar›yla ve devletin, ABD güdümlü “yeniden yap›land›r›lmas›” ana temal› ilgi tasfiyeci sürecin somut olarak gelifltirilmesi; Öcalan’›n d›flar›da oldu¤u ve dolay›s›yla da bu anlamda ulusal hareketin daha güçlü-avantajl› oldu¤u koflullarda de¤il, Öcalan’›n komployla hapsedilmesi ve bu anlamda da ulusal hareketin nispeten dezavantajl› duruma getirilmesi sonras› flartlara denk gelmektedir. Yani, ulusal hareketin daha güçlü oldu¤u koflullarda de¤il, görece daha zay›f oldu¤u koflullarda ilgili güçlerin yeni pozisyonu gündeme gelmifltir. Ki, yeni pozisyon dedi¤imiz fley de tasfiye hareketinin daha etkin yürütülmesinden ve bu u¤urda tamamen aldatmacadan ibaret olan “demokratikleflme”, “çözüm” safsatalar›ndan baflka bir fley de¤ildir. Tabi, “Marksist Teori” yazar›na göre, ilgili güçlerin bu yeni pozisyonu “belli bir demokratik çözümün” getirilmesi anlam› tafl›maktad›r. Dolay›s›yla da “… bu nas›l oldu?” diye sormas› anlafl›l›rd›r. Anlafl›l›rd›r ama do¤ru de¤ildir. Biz bu yeni pozisyon denen fleyin Kürt ulusal hareketi ve sorunu karfl›s›nda “demokratik çözüm” getirebilece¤i kanaatine kat›lm›yoruz. Ve bu yeni pozisyonu sinsi tasfiyenin hortlat›lmas› olarak de¤erlendiriyoruz. Bunun gibi, bu yeni pozisyonun, direktmen emperyalist strateji ve buna uygun olarak TC devletinin yap›land›r›lmas› içeri¤iyle ve bu nedenle gelifltirildi¤ini ileri sürüyoruz. Yazar›n sürece dar ve salt ulusal ölçekten bakt›¤›n›, sürecin büyük kapsam›n› kavramad›¤›n› söylemek durumunday›z. Yazar iki ayr› meseleyi harmanlayarak bir ediyor. Ulusal hareketin kazan›m ve gerçekli¤i ile süreç içinde tuttu¤u yer baflka bir fleydir; ama bu sürecin hangi ihtiyaç ve amaçla, neden-nas›l ve kimlerin inisiyatifinde gelifltirildi¤i ile ne için bafllat›ld›¤› meseleleri ise ayr› bir fleydir. Tüm bunlardan sonra, analizin birinci s›ras›na-merkezine yerlefltirdi¤imiz konunun isabetli oldu¤u a盤a ç›kmaktad›r. Tersi iddian›n ise özürlü oldu¤u…

Politik Tökezleme Uzuyor Hakim s›n›flar›n karar k›ld›¤› tan›m; ne “Kürt aç›l›m›”, ne de “demokratik aç›l›m” olmad›, ikisini de yanl›fllayan “milli birlik ve mutabakat projesi” oldu!... Nitekim kulland›klar› her tan›m taktiktir; toplumsal reaksiyona göre tan›mlamaktad›rlar. Ancak, son tan›mlamalar› amaçlar›na daha uygun düflmekte ve amaçlar›n› deflifre etmektedir. Dolay›s›yla onlar›n gerçe¤ini daha iyi yans›tmaktad›r. Türk hakim s›n›flar›n›n belli bir esas› ve özellik-


le de iktidar kli¤i taraf›ndan yürütülen devlet politikas›; yazar›n söyledi¤i gibi, “ödünler ya da reformlar politikas›…” de¤ildir. Evet, emperyalist tasfiyeci süreç olarak formüle etti¤imiz süreci, yazar ödünler verme ve reformlar siyasetinin uygulanmas› olarak kabul etmektedir. fiöyle diyor yazar; “… sorunu çözemeyece¤ini ‘anlam›fl’ olmas›n›n da bir sonucu olarak, Türk egemen s›n›flar›n›n gelifltirmekte oldu¤u ödünler verme, reform siyasetini yans›tmaktad›r.” Peflinen söyleyelim ki, süreç ödünler verme ve reformlar uygulama süreci de¤il, tasfiyeci sald›r› ve devletin emperyalizmin ç›karlar›na uygun olarak biçimlendirilmesi ile maluldür. Yazar temel yan›lg›s›ndan kopmadan onu sürdürmektedir. Sanki söz konusu süreci, Türk hakim s›n›flar› emperyalizmden ba¤›ms›z olarak, kendileri karar verip bafllatm›fl ve yürütmektedirler!... Sanki, kendilerine dayat›l›p önlerine konan emperyalist proje de¤il yürüttükleri… Sanki, iktidar kli¤inin memuriyetle üstlenip somutta yürüttü¤ü bu plan›, bu operasyonlar›, bu içlerindeki tasfiyeyi kendi gücüyle gelifltirebiliyorlarm›fl… Sanki gerçekten ödün vermekte ve kelimenin olumlu manas›nda reformlar siyaseti uygulamaktad›rlar… Sanki, gerçekten de imha-inkarla sonuç alamad›klar›n› görüp, demokratiklefliyorlar Türk hakim s›n›flar›… Feci flekilde tökezlemektedir yazar. Belirtelim ki, yazar›n tav oldu¤u “ödünler” gerçekte ödün de¤il, göstermelik söylemdir. Bunu “ödünler verme ve reform siyaseti” olarak alg›lamak kaba bir yan›lg›d›r. Bunun gibi “reform”lar da yazar›n alg›lad›¤› gibi müspet de¤erdeki geliflmeler de¤ildir. Bu anlamda “reform” de¤erlendirmesine karfl› ç›k›yoruz. Gerçekten halklar›m›z veya Kürt ulusuna dönük iyilefltirmeleri ifade eden reformlar› m› anlat›yor, yoksa faflist devletin daha güçlü tahkim edilmesine hizmet eden reformlar› m›? Bizce ve aç›k ki, birincisi de¤il, ikincisi do¤rudur. Dolay›s›yla bunlara, olumlu yönde “reformlar siyaseti” demek son derece sakat bir görüfltür. Ki, yazar›n görüflü budur. Yani, yazar aç›kça ödünler verildi¤i ve reformlar yap›ld›¤› tespitini yaparak süreci böyle tan›ml›yor. Bu bölümde yazar›n yürüttü¤ü tart›flman›n iskeleti, Devrimci Demokrasi’nin süreci de¤erlendirirken yaln›zca karfl›-devrimci imkanlar› görüp, devrimci imkanlara de¤inmedi¤i meselesidir. Genel olarak bilinir ki yaz›lar›n içeri¤i iflledi¤i konuya ve belli bir hedefe ba¤l› olarak biçimlenir. Dolay›s›yla belli temalar üzerinde biçimlenen yaz›dan her konuda aç›klama getirmesini beklemek do¤ru olmaz. Buna karfl›n, sürecin devrimci olanaklar itibar›yla da analize tabi tutulmas› yaz›da yer alabilirdi. Fakat, yaz›da hedefledi¤imiz, konu etti¤imiz mesele, sürecin karfl›-devrimci özü ve ayn› zamanda süreç içinde devrimci cephedeki hatal› yaklafl›mlar›n elefltirisi ile görevleri ele ald›¤›ndan bu yaz›(veya bu iki yaz›da) devrimci olanaklar›n analizi yap›lmam›flt›r. Yazar bir yaz›yla s›n›rl› elefltiri yürütmemifl iki yaz›y› konu edinmifl, dahas› Devrimci Demokrasi’yi kimlik olarak de¤erlendirmifltir! Dolay›s›yla, yazar›n Devrimci Demokrasi’nin di¤er yaz›lar›na bakmas›n› da beklerdik. Bakt›ysa, salt iki yaz›yla de¤il, di¤er yaz›lar› da göz önüne alarak elefltirseydi daha isabetli davranm›fl olurdu. Bunu yapmamas› aç›kça maksatl› bir yaklafl›ma sahip oldu¤u izlenimi vermektedir. Zira, yazar›n hakl› olarak iflaret etti¤i gibi, sürecin devrimci imkanlar itibar›yla analiz edilmesi Devrimci Demokrasi’nin muhtelif say›lar›nda yer almaktad›r. Devrimci ç›k›fl yapman›n koflullar›ndan bahsederek, bunun mümkün oldu¤unu, komprador bürokratik burjuva klikler aras›nda derinleflen çatla¤›n devrimci f›rsatlar sundu¤u ve benzeri de¤erlendirmelerimiz gazete say›lar›nda yer almaktad›r. Elefltiri konusu yap›lan ilgili yaz›lar›m›zda

049 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

“Demokratik at›l›m için elveriflli koflullar oluflmaktad›r…” fleklindeki belirleme de Türk hakim s›n›flar›na ve onlar›n yürüttü¤ü tasfiyeci süreç ile devletin yap›land›r›lmas› eylemlerine bel ba¤layan, devrimci imkanlar› burada ve bunlardan bekleyen, ayn› zamanda burjuva demokrasisine duyulan inanç ve hayranl›k yans›maktad›r.


devrimci imkanlar›n analizine girilmemifl olsa da, devrimci politika ve görevler üzerinde durulmaktad›r. Bu yaz›larda tasfiyecilik ve yans›malar› konu edilip devrimci cephenin ve özelde de kendimizin durufluna yer verilmifltir. Dolay›s›yla yazar›n elefltirisinin belli bir zorlamaya dayand›¤› aç›kt›r. Halk›n menfaatleri ve devrimin ç›karlar› temelinde tüy kadar hafif-en küçük bir hatam›zdan dolay› ac›mas›zca sorgulanmay› sevinç ve sayg›yla karfl›lar›z. Ne var ki, küçük burjuva kayg› ve tahammülsüzlü¤ünden ilham alan haks›z suçlamalar›n tek bir dirhemini bile kabul edemeyiz.

050 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Yazar kendisinin alg›lad›¤› zemini Devrimci Demokrasi’nin ayn›l›kla alg›lamam›fl olmas›n› hayretle karfl›lay›p flafl›rt›c›-ilginç bulmakta. Oysa düflündürücü olan yazar›n Devrimci Demokrasi’nin ilgili tespitlerini görmezden gelmesidir. Dedi¤imiz gibi, gazetenin muhtelif say›lar›nda devrimci f›rsatlara ve devrimci ç›k›fl yapman›n koflullar›na özellikle dikkat çekmekte, ifllemektedir. Bunlar›n görülmemesi, Devrimci Demokrasi’nin kusuru de¤il, görmeyen-görmek istemeyenlerin kusurudur! Ki, yazar Devrimci Demokrasi’nin Köfle yaz›lar›ndan bile al›nt›lar yapmaktad›r ama ne hikmetse Devrimci Demokrasi’nin ilgili bafll›klar›n› görmezden gelmektedir.

fiu tamamen zorlama ve onun da ötesinde bilerek yap›lm›fl haks›zl›kt›r. Yazar flunu iddia etmektedir; “Devrimci Demokrasi’nin ‘durum’ analizinin teorik arka plan›nda, s›n›flar mücadelesinin devrimci imkanlar bar›nd›rmayan, yaln›zca karfl›-devrimci imkanlarla yüklü an’lar›n›n, durumlar›n›n da oldu¤u, olabilece¤i görüflü ve anlay›fl› durmaktad›r...” Anlat›mda düflüklük olsa da söylenen anlafl›lmaktad›r. Söz konusu iki yaz›m›zda sürecin devrimci imkanlar itibar›yla analiz edilmemesi, ya da bu yan›yla eksik kald›¤›n› kabul etsek de, bu yazar›n ilgili de¤erlendirmede bulunmas›n› hakl› ç›karmaz. Yani, Devrimci Demokrasi’nin durumun teorik analizinin arka plan›nda s›n›flar mücadelesinin devrimci imkanlar bar›nd›rmayan, yaln›zca karfl›-devrimci imkanlarla yüklü oldu¤u anlay›fl›n›n durdu¤unu söylemek mesnetli olmaz. Bu analizin yap›lmam›fl olmamas›n› eksiklik olarak elefltirmek anlafl›l›r karfl›lanabilirken, s›n›flar mücadelesinin devrimci imkanlar bar›nd›rmayan bir görüfle sahip oldu¤unu ileri sürmek fleklindeki iddia gülünç olur… Dedi¤imiz gibi, mesele tamamen yaz› konumuzla ilgili bir durumdur. Yazar do¤ru olarak, “Demek ki, her an’›n, her durumun devrimci politikas› yap›labilir, gelifltirilebilir.” demektedir. Bunu kan›tlamaya kalk›flmak anlams›z bir çabad›r. Ancak yazar›n devrimci politika dedi¤i; yapt›klar›ndansöylediklerinden anlafl›lmaktad›r ki, süreci “tarihi f›rsat” olarak belleyip bu f›rsat›n “kaç›r›lmamas›”, ayr›ms›z olarak savafl karfl›tl›¤› ve yine belirsiz bir “bar›fl” 盤›rtkanl›¤›, dahas› Kürt ulusal hareketini “uzlaflmaya” davet ederek tasfiyesine hizmet etmektir. Öyle ya, süreci “ödünler ve reformlar siyaseti”olarak tan›mlamakta, “bir ara çözüm”den söz etmektedir ve benzeri… Biz buna hay›r diyoruz. Bu devrimci politika de¤il, sa¤ tasfiyeci reformist politikad›r.

Ulusal Harekete Hasrolmufl Ezilen Ulus Milliyetçili¤i Bak›fl Aç›s› fiu sözleri de okuyal›m:

“Türkiye proletaryas›n› ve Türk halk›n›, Türk egemen s›n›flar›na ve burjuva devlete ba¤layan en muhkem ba¤ Türk milliyetçili¤i ve flovenizmi gerilemekte, hatta çözülmekte, demokratik at›l›m için elveriflli koflullar oluflmaktad›r…” Tam manas›nda talihsiz beyanlar. “Türkiye” yani Türkiye-Kuzey Kürdistan proletaryas›n›n Türk egemen s›n›flar›na ve Türk devletine ba¤l› oldu¤unun (ba¤land›¤›n›) ileri sürmek son derece hatal› bir yaklafl›m. Devrimci politika için özellikle ve öncelikle devrimci imkanlara dayan›lmas› gerekti¤ini hakl›l›kla sal›k veren (tamamen kat›l›yoruz buna) yazar, “Türkiye proletaryas›” Türk egemen s›n›flar›na ba¤lanm›flt›r fleklinde de¤erlendirmede bulunurken, bu “Türkiye” proletaryas›n›n en az›ndan bilinçli ve örgütlü kesimini tamamen göz ard› etmektedir. S›n›f bilincinden yoksun proleterlerin Türk egemen s›n›flar› ve devletine göreli olarak ba¤l› oldu¤unu kabul etsek de, bunlar›n bilinçli ve örgütlü kesimlerini böyle atfetmek hem subjek-


tif-öznelci ve hem de birinci iddias›n› inkara düflen yaklafl›md›r. Hatal› ve gerçe¤in gerisinde, sa¤, karamsar ruh halidir. Hiç de¤ilse “Türkiye” kavram›n›z içindeki Türk olmayan proleterin Türk egemen s›n›flar›na karfl› mücadelesini teslim etmek gerekir… Yine “Türkiye” proletaryas› ve Türk halk›n› Türk milliyetçili¤i ve flovenizmiyle özdefllefltirmek son derece sakat bir yaklafl›m, haks›z bir zand›r. Gerek “Türkiye” proletaryas› ve gerekse de Türk halk›n›n hiç de¤ilse önemli bir ço¤unlu¤unun Türk egemen s›n›flar›n›n milliyetçi ve floven politika ve sald›r›lar›na karfl› devrimci-demokratik bir mücadele ve tepki gösterdi¤i aç›kt›r. Yazar bu devrimci güçleri, devrimci dinamik ve tutumu görmeden toptanc› biçimde “Türkiye” proletaryas› ve Türk halk›n› Türk hakim s›n›flar›n›n milliyetçili¤i ve flovenizmiyle ayn› kefeye koymaktad›r. Türk milliyetçili¤i ve flovenizminin kimlere ait oldu¤u konusunda da yazar›n kafas› kar›fl›kt›r. Bu milliyetçilik ve flovenizm Türk hakim s›n›flar›na hast›r, “Türkiye” proletaryas› ve Türk halk›na de¤il! “Türkiye” (Türkiye-Kuzey Kürdistan) proletaryas› ve Türk halk›n› Türk milliyetçisi ve floveni olarak de¤erlendiren bak›fl aç›s›, olsa olsa dar görüfllü ezilen ulus milliyetçili¤ine teslim olmufl bir yetene¤in mahareti olabilir. Al›nt›da, “demokratik at›l›m için elveriflli koflullar oluflmaktad›r…” fleklindeki belirlemeden Türk hakim s›n›flar›na ve onlar›n yürüttü¤ü tasfiyeci süreç ile devletin yap›land›r›lmas› eylemlerine bel ba¤layan, devrimci imkanlar› burada ve bunlardan bekleyen, ayn› zamanda burjuva demokrasisine duyulan inanç ve hayranl›k yans›maktad›r. Türk milliyetçili¤i ve flovenizmi gerileyip çözülmekte ve böylece demokratik at›l›m için f›rsat do¤maktad›r denmekte ve bunu Türk hakim s›n›flar›n›n gelifltirdi¤i süreçle alakal› görmektedir. Bunlardaki gerileme ve çözülmenin yani, yazar›n deyimiyle getirecekleri “ara çözümün”, “ödün verme ve reform siyaseti” sürecinin demokratik at›l›m için elveriflli koflullar sundu¤unu söylüyor. Hemen söyleyelim ki, Türk milliyetçili¤i ve flovenizminde yaln›zca “gerileme” ve “çözülmeden” bahsetmek do¤ru ve yeterli de¤ildir. Bu aç›dan da do¤ruyu de¤il, yanl›fl› ifade eder. Meselenin bir yan› oyken, ikinci yan› da Türk milliyetçili¤i ve flovenizminin giderek kabuklafl›p kastlaflmas› ve geliflmesi durumudur. Genel olarak ise, Türk milliyetçili¤i ve flovenizminin geliflti¤i-gelifltirildi¤ini söyleyebiliriz. ‹mha ve inkardaki ›srar,

Kürt ulusu ile di¤er az›nl›klara karfl› gelifltirilen sald›r›lar bunun somut göstergesidir. Yani esas yan, milliyetçilik ve flovenizmin temsil edilip gelifltirilmesidir, buna karfl›n tali yön olarak ve esasta hakim s›n›flar›n belli kesimi ile bunlar d›fl›ndaki nispeten genifl bir kesimde göreli olmak üzere belli bir sars›nt›n›n yafland›¤› da do¤rudur. Öte taraftan söz konusu sürecin özü ve genel niteli¤i de yazar›n tan›mlad›¤› gibi, flartl› da olsa “çözümcü”, “demokratik nitelikle reformcu” vs de¤il, faflist diktatörlü¤ü pekifltiren zemine sahiptir. Faflist devleti yeniden yap›land›rmay› ve Kürt ulusal hareketi ile devrimci s›n›f hareketini tasfiye etmeyi hedefliyor… (Yazar›n “burjuva devlet” tan›m›yla yetinmesi de tüm anlay›fllar›yla anlam kazanmaktad›r. Faflist tan›m›ndan sak›n›lm›fl; anlay›fl›na göre tutarl›d›r. Öyle ya, yazara göre, Kürt ulusal sorununa “belli bir çözüm” getiriyor, reformlar yap›yor, milliyetçilik ve flovenizm bak›m›ndan gerileyip hatta çözülüyor…) Dolay›s›yla, demokratik at›l›m için ortaya ç›kan flartlar, esasta yazar›n belirtti¤i unsurlarda ya da unsurlarla de¤il ve yazar›n alg›lad›¤› ya da kast etti¤i tarzda hakim s›n›flar cephesinden gelifltirilen “demokratik at›l›m” zemini de¤il; bilakis, hakim s›n›f klikleri aras›ndaki çat›flman›n keskinleflip derinleflerek devrimci ajitasyon-propagandaya zemin sunmas›, hakim s›n›flar›n siyasal ve ekonomik olarak belli bir istikrars›zl›k yaflamas›, hakim s›n›flar›n uygulamakla yükümlü olduklar› sürecin vesile olup gündeme getirdi¤i çeliflki ve çat›flmalar ve bunlar›n hakim s›n›flar ve devletlerinin kirli-kanl› yüzünün deflifre olmas›n›n derinleflmesi, finans krizin etkileri, halk kitlelerinin giderek yoksullaflmas›, halk kitlelerinin giderek hakim s›n›flar ve devletlerine karfl› güvensizliklerinin derinleflmesi, devrimci durum zeminindeki geliflme dinamikleri, kendili¤indenci s›n›f hareketinin geliflmesi, tasfiyecili¤in karfl›t› olarak bilinçli devrimci hareketin reaksiyonu, ulusal hareketin teslimiyet dayatan tasfiyecili¤e karfl› gösterdi¤i direnç ve bu genifl kapsamda devrimci mücadelenin geliflme e¤ilimi fleklindeki bütünlüklü koflullar, devrimci güçlerin devrimci ç›k›fl›na uygun flartlar-f›rsatlar sunmaktad›r. Yazar kendisinin alg›lad›¤› zemini Devrimci Demokrasi’nin ayn›l›kla alg›lamam›fl olmas›n› hayretle karfl›lay›p flafl›rt›c›-ilginç bulmakta. Oysa düflündürücü olan yazar›n Devrimci Demokrasi’nin ilgili tespitlerini görmezden gelmesidir. Dedi¤imiz gibi, gazetenin muhtelif say›lar›nda devrimci f›rsatlara ve devrimci ç›k›fl yapman›n koflullar›na özellikle dikkat çekmekte, ifllemek-

051 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


tedir. Bunlar›n görülmemesi, Devrimci Demokrasi’nin kusuru de¤il, görmeyen-görmek istemeyenlerin kusurudur! Ki, yazar Devrimci Demokrasi’nin Köfle yaz›lar›ndan bile al›nt›lar yapmaktad›r ama ne hikmetse Devrimci Demokrasi’nin ilgili bafll›klar›n› görmezden gelmektedir.

Politik Mücadele mi Onun Sa¤ ‹¤difli mi Kürt ulusal sorununda Türkiye-Kuzey Kürdistan proletaryas› platformu olarak esasta görevlerimizi yerine getiremedi¤imizi kabul etmekle birlikte, yapmam›z gerekenlere de iflaret ettik. Görev ve sorumluluklar›m›z› yetersizliklerimizle birlikte ve yetersizliklerimize vurup bunlar› aflma ad›na hat›rlatmakta herhangi bir problem görmeden, bilakis gerekli ve ihtiyaç olarak tespit ederek tart›flt›k. Bundan böyle de tart›flmaktan sak›nmayaca¤›z. Zira kayg›m›z devrimdir-devrimcidir; dar örgütçülük savunusu ve örgüt böbürlenmesiyle gerçe¤e s›rt dönme k›skançl›¤› kadar basit de¤ildir.

052 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Görev ve sorumluluklar›m›z ba¤lam›nda yapmam›z gerekenleri dillendirirken; do¤ru siyaset ve taktik ile do¤ru strateji ve ilkeler aras›nda gerekli olan uyum veya dengenin kaç›r›lmamas›na gayet ola¤an olarak dikkat çektik. Bu dikkati, reel politikayla ufku daral›p tasfiyecili¤e yamanan, meyleden politik hareketleri elefltirme ihtiyac› anlam›nda yapt›¤›m›z gibi, kendi noksanl›klar›m›z› gidermenin gere¤i olarak da biçimlendirdik. Söz konusu politik yap›lar iyi s›nav vermiyor, ulusal hareketin tasfiyesine hatal› politik tutumlar›yla objektif olarak destek sunan duruma düflüyorlard›. Yaz›k ki ayn› do¤rultu hala devam etmektedir. Yazar›n mevcut yaz›s›ndaki pozisyonu da bu anlamda gölgelidir. Yan› s›ra, takti¤in stratejiyi/siyasetin ilkeyi yemesi-kemirmesi gibi bir tehlike vard›r. Genellikle taktik ve siyasetler, stratejiyi beslerler. Ama bunlar, yani taktik ve siyaset, belirli ilkelere sad›k kalmaz, stratejik güzergahtan kayarlarsa; iflte bu durumda stratejiyi de, ilkeleri de yerler. Yine, bizlerin politikay› hor gördü¤ümüz ve benzeri fleklindeki elefltiri do¤ru bir yak›flt›rma de¤ildir. Bizlerin hangi kayg›larla ve neye dikkat çekti¤imiz, yukar›da söyledi¤imiz gibidir. Buna uygun olarak da, genel olarak ya da kat›ks›z haliyle politikaya karfl› temkinli durdu¤umuz, ondan korktu¤umuz söz konusu de¤il, bilakis reel politika ya da politik mücadele ad›na gelifltirilen ilkesiz ve bir o kadar da tasfiyeci reformist, k›r›lgan-kaygan politikalara elefltiri yürüttük. Bunun-

la da birlikte, salt strateji ve ilkeler argüman›yla politika yap›lamayaca¤›n›, dolay›s›yla da somut geliflmelere müdahale edecek siyaset-araçlar kullan›lmas› gerekti¤ine iflaret ettik. O halde aç›k ki, taktik siyaset, güncel-reel politika ile strateji ve ilkeler aras›ndaki ba¤ ve tutarl›l›¤a dikkat çekmemiz her bak›mdan gerekli ve do¤ruydu-do¤rudur. Yani, yaklafl›m›m›z politika yapmaktan kayg› duyup korktu¤umuz fleklinde de¤erlendirilemez. Ya da politikas›zl›¤›n politikas› olarak lanse edilemez ve benzeri. Yazar, “… politik mücadeleyi küçümseyen, afla¤›layan, hor gören bir tav›r tak›namazs›n›z.” diyerek bunu yapt›¤›m›z› iddia ediyor. Tabii ki tak›namay›z, tak›nm›yoruz da. Bu iddian›n gerçek olmad›¤›n›, asla böyle bir tutum içinde olmad›¤›m›z› ve tutumumuzun içeri¤inin yukar›da anlatt›¤›m›z gibi oldu¤unu tekrarlayal›m. ‹thaf etti¤iniz yerde-pozisyonda olmad›¤›m›z halde öyle gösterilmemizi kuvvetle reddediyoruz.

“Fakat politik mücadeleyi neden afla¤›l›yor, küçük görüyor, gösteriyor, önemsizlefltirmeye çal›flarak sald›r›yorsunuz?” demekte yazar. Hay›r politik mücadeleye sald›rm›yoruz, bizzat onu yürütüyoruz. Dikkat ederseniz t›rnak içinde politik mücadele diyor ve “ad›na” sözünü kullan›yoruz. Bunun bir anlam› olmal›… Ancak siz, t›rnak iflaretini yok say›p “ad›na” sözcü¤ünü kald›rarak, direkt politik mücadele biçiminde elefltirinizi biçimlendiriyorsunuz. Yani, do¤ru davranm›yorsunuz. Kast›m›z›n ne oldu¤u aç›k; “… ‘politik mücadele’ ad› alt›nda, burjuva liberal sa¤ do¤aya sahip…” olan politikadan bahsediyoruz. Özcesi ve görüldü¤ü gibi, “sald›rd›¤›m›z” ve benzeri politik mücadele de¤il, burjuva liberal sa¤ mantaliteye sahip politikad›r. Buna her zaman “sald›r›r›z.” Sizin gocunman›z isabetli ama çarp›tman›z talihsizdir. Burjuva liberal sa¤ politikaya elefltirilerimiz, politik mücadeleye sald›r› olarak ters yüz edilemezler… “Sald›rd›¤›m›z” fley “politik mücadele” argüman›yla onun yozlaflt›r›larak tasfiyeci reformist sulara gömülmesi halidir. Politik mücadelenin sa¤a do¤ru i¤difl edilmesidir.

“Bar›fl”a Karfl› Bar›fl Görüflümüz! Çeflitli yaz›lar›m›zda yan›tlam›fl oldu¤umuz ve elefltiri konusu yap›lan yaz›lar›m›zda da bu yan›tlar› özetlemifl oldu¤umuz halde, yazar›n sorarak yan›t istemesi üzerine biz kez daha yan›tlayal›m. Öncelikle, yazar›n okuyup elefltirdi¤i yaz›larda vermifl oldu¤umuz ve arkas›nda durdu¤umuz ilgili paragraflar› yeniden aktaral›m:

“… ulusal hareket karfl›s›ndaki görevimiz; bu


hareketin devrimci-demokratik muhtevas› ve tüm hakl› taleplerini desteklemektir. Bu ba¤lamda, ezilen ba¤›ml› ulusun, gerici ya da ulusal imtiyazlar edinme yan›n› ay›r›p bu yöne karfl› ideolojik mücadele yürütmekle birlikte, ulusal demokratik mücadele ve taleplerini temsil eden yönünü sahiplenerek desteklemek tek do¤ru tutumdur.” “Kürt ulusunun ba¤›ms›zl›¤› baflta olmak üzere, tüm ulusal demokratik hak ve taleplerini kararl› devrimci s›n›f siyaseti ve tavr›yla savunan mücadele bizlerin görevidir. Türk hakim s›n›flar›n›n Kürt ulusu üzerindeki her türlü bask›, zulüm ve tahakkümüne ve bu tahakkümün tüm yans›malar›na, sonuçlar›na, üstünlük ve imtiyazlar›na dayal› her türden eflitsizliklere karfl› kararl› bir savafl›m vermek; komünistlerin görevi olarak omuzlar›m›zdad›r.” “a) Demagoji, yalan ve hileye dayal› olup, flartlar› mevcut olmamakla gerçekçi olmayan ve hakim s›n›flar›n oyununun bir parças› durumuna gelen, ‘demokratikleflme’, ‘çözüm’, ‘bar›fl’ gibi soyut söylemlere itibar edemez, bunlar›n hangi amaçlarla kullan›ld›¤›n›-ne anlama geldi¤ini aç›klayarak gerçekleri söylemekten geri duramay›z.” “b) Kürt ulusunun her ulusal demokratik talebini, politik ajitasyon-propaganda ve politik aktivitemizin birer parças› olarak kullanmakta tereddüt edemeyiz.” “O halde, bir bütün olarak iki yan›yla da sürecin desteklenmemesi do¤ru politikad›r. ‹kincinin aldat›c›l›¤›na kap›lmak, birinci amaca hizmet etmek olur. Fakat bu, iyilefltirmeleri reddetmek, kabul etmemek anlam›na gelmez. Temel ayr›m noktam›z; bunlar›n reddedilmesi de¤il, bunlar için mücadeleyi esaslaflt›ran, devrimci amaçlar›m›zdan vazgeçen ve bunlarla s›n›rl› politika yaparak devrimci politikadan uzaklaflan çizgiye karfl› mücadele etmektir.” Kanaatimizce bu aktar›mlar›m›z belli bir yan›t vermektedir. Net soru flu; “Devrimci Demokrasi’nin, Kürt halk›n›n bu kitlesel bar›fl talebi karfl›s›nda teorik ve politik/pratik tavr›, yani politikas› nedir? Bugüne kadar nedir; bundan sonra ne olacakt›r?” Soruya net ve k›sa yan›t verelim: Nas›l ki, ulusun öz iradesi kendisiyle ilgili kararlarda tek ba¤lay›c› özne ise ve bu iradesini hangi yönde kullanaca¤› tamamen ona kalm›fl bir ifl olmakla, onun tayin etti¤i iradeye sayg› göstermek durumundaysak; öyle de ulusal hareket ve kitlelerinin bar›fl talebi ve tercihine de salt tercih ve iradesi oldu¤u bak›m›ndan sayg› gösteririz. Lakin

tercih ve talebinin ne oldu¤u, veyahut da iradesini do¤ru yönde kullan›p-kullanmad›¤› ayr› bir konudur. Dolay›s›yla, onu do¤ru bulup-bulmama/destekleyip-desteklememe tamamen apayr› bir konudur ki, iflte burada ulusal hareketin tercihi ve talebini do¤ru bulmayarak desteklemiyoruz. Görevimiz hatal› olarak kullan›lan tercihin sak›ncalar›n›, zararlar›n›, tehlikelerini anlatarak do¤ru tercihlerde bulunmalar›n› sa¤lamakt›r. Yani, pratik bir engel oluflturmadan-karfl›lar›n›a fiilen dikilmeden ideolojik mücadele yöntemiyle do¤ru tercihi-talebi benimsetmeye çal›flmakt›r görev. Tercih ve talepleri ya da hatal› tayin edilmifl iradelerine karfl› kay›ts›z kalamay›z elbet. Devrimci talep ve kurtulufl yolunun tersine, ‘kendi burjuvazinizin bask› ve sömürüsüne tav olun, kendi burjuvazinizin bayra¤› alt›na girin, iyi yap›yorsunuz’ diyemeyiz. Bu kararlar›n› tan›r›z ama desteklemeyiz…

“Kitlesel bar›fl talebi” diyerek kitlelerin “bar›fl” talebine eklenmesi; eflitsizlikle tek tarafl› TC devlet ve hakim s›n›f ç›karlar› esas›na ba¤lanan “bar›fl” gerçe¤ini de¤ifltirmez. Tayin edici olan önderlik ve içeriktir. Genel olarak halk kitlelerinin çeflitli vehimlerle ulusal burjuvazinin pefline tak›lmas› görülmüfl-görülmektedir. Halk kitlelerinin ulusal harekete kat›lmas›n›n zemini genel olarak mevcuttur. Demokratik sorun ve meseleler bu zemini oluflturur. Ulusal hareket bu durumda halk kitlelerinin kat›l›m›na tan›k olarak, bu kesimleri kapsar. Ulusal sorun özünde pazar sorunuyken, ayn› zamanda toprak sorunudur da, ayn› zamanda dil sorunudur da… derken kast edilen-anlat›lan budur. Ancak halk kitlelerinin hakl› demokratik talepleriyle ulusal harekete kat›lm›fl olmalar›, ulusal harekete baflka bir anlam yükleyip onun ulusal hareket olma gerçekli¤ini de¤ifltirmez. Nihayetinde belirleyici olan harekete önderlik yapan kesimlerdir-önderlik, amaç ve hedeflerdir. Bunun gibi, “bar›fl” talebinin kitleler taraf›ndan dillendirilmesi de¤il, ne için, nas›l, hangi politikayla, kimin ç›karlar›na binaen kullan›ld›¤›d›r önemli olan. O halde “kitlesel bar›fl talebi” diyerek “bar›fl” politikas›n›n özü de¤ifltirilmifl olamaz. Ulusal hareketin kitlesel bar›fl talebi somut bir realite. Genel olarak veya devrimci takti¤e ba¤l› olarak devreye sokulan “bar›fl” siyaseti elbette benimsenecek-uygulanacak politikad›r. Ama devrimci taktik de¤il de, stratejik bir politikaysa, uzlaflmac›l›¤a ve somut durumda tasfiyecili¤e yatan bir içeri¤e sahipse, bu koflullarda ve bu ikinci özellikle biçimlenen bar›fl talebi ve politikas›n› destekleyemez-desteklemeyiz. Bilinçli

053 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


proletaryan›n görevi nedir? Kitleleri ve somutta da Kürt ulusunu-hareketini uyarmak, bilinçlendirmek ve devrimci yola çekmektir. Ne yaparlarsa pefline tak›lmak öncü-devrimci siyaset de¤il, kuyrukçuluktur. “Bar›fl” talebini desteklemek, Kürt ulusunun-hareketinin devrimci yan›n› köreltip, düzen içine çekerek, pazarl›k masalar›nda heder ederek ve tasfiyesini h›zland›rarak köleli¤inin devam etmesine, hatta derinleflmesine hizmet etmek anlam›na geliyorsa, dahas› Kürt ulusu ve hareketi aç›s›ndan daha ileri-demokratik bir ortam-yaflam elde etmiyor ise, bu “bar›fl” talebi ve siyasetinin desteklenmemesinden daha do¤ru bir tutum olamaz.

054 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Somut “Bar›fl” talebi veya politikas›nda önem arz ederek öne ç›kan bir boyutta elbette ki, “bar›fl›n” hangi koflullarda, nas›l bir “bar›fl” ve gerçek bir bar›fl›n koflullar›n›n olup-olmad›¤› meselesidir. Mevcut durumda, gerçek bir bar›fl›n, “demokratik, onurlu, adil” bir “bar›fl›n” sa¤lan›p sa¤lanamayaca¤› meselesidir. Ve tabi ki, Türk hakim s›n›flar›n›n niteli¤i, yürüttükleri süreç ve “bar›fl›n” hangi zemin ve içerikle gündeme getirildi¤idir. Bu meselelerde pozitif de¤il, negatif de¤erlendirmelere sahip oldu¤umuz için, somut “bar›fl” talebini do¤ru bulmuyor ve desteklemiyoruz. ‹flte bu sebeplerden ötürü “bar›fl” talebini desteklemiyoruz. Aksi halde devrimci bir taktik olarak ve gerçekten uluslar›n tam hak eflitli¤ine, özgür yaflamlar› ve karfl›l›kl› sayg› iliflkilerine dayanan “onurlu, adil ve demokratik” bir “bar›fl” olanaklar›n›n oldu¤u koflullarda “bar›fl” politikas›n›n güdülmesine karfl› de¤iliz. Özetledi¤imiz bütün bu sebeplerden ve özellikle de somut sürecin özelli¤inden dolay›, “bar›fl” talepli “mücadeleyi” objektif olarak Kürt ulusal hareketinin kötü bir uzlaflma zemininde tasfiye edilmesine hizmet eden zamans›z, gerekli koflullar temeline oturmayan ve bir o kadar da taktik siyaset olmaktan öteye reformlar için mücadeleyi amaçlaflt›ran içerikle ele al›nd›¤›ndan ötürü hatal› de¤erlendiriyor, tüm bunlar›n toplam›nda desteklemiyoruz. Temel yaklafl›m›m›z fludur: Nesnel karfl›l›¤› olmayan siyasetler belirleyip kararlar almay› ve bu zemindeki fliarlarla somut pratik mücadeleler örgütlemeyi gerçekçi bulmuyoruz. “Bar›fl” slogan›n› yükseltmenin, mevcut süreç ve hakim s›n›flar›n mevcut gerçekli¤i göz önüne al›nd›¤›nda do¤ru temelinin olmad›¤› görüflündeyiz. Bunun, Kürt ulusal mücadelesini ileriye de¤il, geriye götürece¤ini öngörmekteyiz. “Bar›fl” talebinin tek tarafl› olarak Kürt ulusal hareketinin “silah b›rakmas›” ve gerilla savafl›n› bitirmesi pratik an-

lam›na geldi¤ini; Kürt ulusal hareketinin de genel somut stratejik e¤ilimi göz önüne al›nd›¤›nda “bar›fl” talebini devrimci içerik ve makul flartlarla de¤il, uzlaflmac› çizgiyle ve Türk hakim s›n›flar›n›n gelifltirdi¤i karfl›-devrimci sürece hizmet edecek tarzda ele ald›klar›n› düflünüyoruz. Dolay›s›yla, bu talepli mücadeleyi “taktik” olarak kabul edenleri esas al›rsak bile, bunlar›n “takti¤inin” de isabetli olmad›¤›n›, dahas› her bak›mdan belli ki “bar›fl›n” ulusal hareket taraf›ndan “taktik” de¤il, stratejik önemde ele almalar› gerçe¤i karfl›s›nda da yan›lg›lar›n› sürdürmektedirler. K›saca, bugüne kadar “bar›fl” talebi noktas›ndaki politikam›z buydu, bundan sonra da bu olacak. “Bar›fl” talebi karfl›s›ndaki bu de¤erlendirmemiz, tamamen somut talep ve ele al›flla ilgili olup, esasta soru kapsam›nda verdi¤imiz yan›t çerçevesindedir. “Bar›fl” talebine karfl› bu tutumumuz, ulusal hareketin demokratik muhtevas› ve genel olarak ulusal demokratik taleplerinin desteklenmemesi anlam›na gelmez. Fakat aç›kt›r ki, ideolojik k›r›lganl›klar› dahil, ulusal hareketin her talep ve siyaset tarz› ve politik çizgisiyle birleflemez, gözü kapal› koflulsuz olarak destekleyemeyiz. Dolay›s›yla, Kürt ulusunun ulusal demokratik taleplerini sahiplenmenin, “bar›fl” talebi anlam›na gelece¤i söylenemez. Ulusal hareketin gücü karfl›s›nda dizlerinin ba¤› çözülerek kuyrukçulu¤a varan siyaseti de güdemeyiz. Kald› ki, “bar›fl›” her durumda ve klasik biçimde demokratik bir talep derekesine indirgeyip tan›mlaman›n da do¤ru olmad›¤› aç›kt›r. Örne¤in, devrimci savafla karfl› bir hile olarak rol oynayan “bar›fl” argüman› demokratik de¤il, gerici bir içerik tafl›r. Hakim s›n›flar›n da s›k›flt›klar›nda bu silaha sar›ld›klar› do¤ru olmakla birlikte, sivil toplumcu, burjuva liberal ve burjuva hümanizmiyle ve benzeri çok daha genifl kesimlerin geri yaklafl›mlarla “bar›fl” slogan›n› talep olarak ayyuka ç›kard›klar› bilinmektedir. Bu “bar›fl” talebinin demokratik olmayaca¤› aç›k. O halde yine aç›k ki, söz konusu slogan, fliar veya taleplerin kimin dillendirdi¤i, ne için ve hangi politika ve hedeflerle dillendirdi¤i gibi gerçek içeriktir siyasete, silaha, talebe ve benzerini demokratik ya da gerici içerik veren. Mevcutta dillendirildi¤i biçimiyle “bar›fl” talebi, öz itibar›yla Kürt ulusal hareketinin geliflmesi ve Kürt ulusunun kurtuluflu do¤rultusunda bir mücadele mevzisi, silah› olarak ifllev görmemektedir. Bilakis, somut “bar›fl” talebi ya da politikas› Türk hakim s›n›flar›-


n›n tasfiyeci özle yürüttükleri sürece hizmet etmeye yaramaktad›r. Dolay›s›yla politik mücadele unsuru olarak ya da demokratik talep misyonuyla alg›lanmas› do¤ru olamaz. ‹flte yazar›n kavrayamad›¤› ve ayr›flt›¤›m›z nokta tam da buras›d›r. Dahas› “bar›fl” talebi s›n›f niteli¤inden ve tavr›ndan yal›tarak, s›n›fsal anlam yüklemeden, bu anlamda da ayaklar› havada olarak bofl, kendi bafl›na salt “bar›fl” kavram›, demokratiktir-de¤ildir tart›flmas›na al›namaz. Zira s›n›f niteli¤i yüklenmeden, adeta s›n›flar üstü bir kavram olarak ele al›nd›¤›nda demokratik gibi bir yak›flt›rma tamamen anlams›z kal›r. Demokratik olmas›n›n temeli, gerici-faflist vb. s›n›f, bask›, sömürü, adaletsizlik, haks›zl›k ve zulümkar egemenliklere karfl›; ilerici, özgürlükçü, halkç›, adil, ba¤›ms›zl›kç› vb. yöndeki de¤erlerin temsil edilmesinde yatar… Ancak mevcutta savunulan “bar›fl” talebi ya da yaklafl›m›n›n, Türk hakim s›n›flar›n›n imtiyazlar› esas›nda geri bir uzlaflma bayra¤› biçiminde kullan›lmas›ndan ötürü, demokratik bir talep olmad›¤› izlenmektedir. Bu anlamda da, “bar›fl›n” sa¤lanmas›; ulusal ya da s›n›fsal aç›dan direkt-dolayl› ileri tafl›yan, özgürlükleri hedefleyen, adaletsizlik, imtiyaz ve haks›zl›klar› ortadan kald›ran bir mücadelenin benimsenmesi, uygulanmas› yani, savafl›lmas›n› gerektirmektedir. Ancak görülüyor ki, stratejik anlay›flla dillendirilen “bar›fl” talebi ya da demokratik talep olarak adland›r›lan “bar›fl” talebi; Türk hakim s›n›flar›yla onlar lehine uzlaflmay› öngören tasfiyeci minvalde yürüyen-yürütülen meflum proje ba¤lam›nda; Kürt ulusunun devrimci pusatlardan ar›nd›r›larak uysal ba¤›ml›l›¤a ça¤r›lmas› ve hareketinin kesin tasfiye edilmesi atmosferine denk spesifiklerle suland›r›lmaktad›r. Unutulmamal›d›r ki, demokratik bar›fl, en az›ndan demokratik normlar›n iki taraf niteli¤inde geçerli oldu¤u, karfl›l›kl› taraflar aras›nda kabul edildi¤i, uyguland›¤› flartlarda olanakl› ve mümkündür. Bunun gibi, “bar›fl” talebinin demokratik talep olarak adland›r›lmas› ancak, söz konusu edilen “bar›fl›n” en az›ndan taraflar aras›ndaki imtiyaz ve egemenlik eflitsizliklerini ortadan kald›rmay›, karfl›l›kl› olarak taraflar›n irade ve haklar›na sayg› gösterilmesini, tan›nmas›n›, sa¤lamas›n› hedefleyen nitelikte ve bu niteli¤inin gerçek zeminde olmas› gerekir. Bar›fl›n temeli ve k›staslar› demokratik normlar›n nesnel zeminine oturtulmadan, salt sözde “demokratik bar›fl” denmesi, bilimsel gerçe¤i ifade etmeyece¤i gibi; demokratik olmaktan uzak, safi bir aldatmaca olarak kal›r “demokratik bar›fl” sözü.

S›n›fl› toplumlar gerçe¤inde bu tamamen böyledir. Savafl› ortadan kald›rmak üzere savaflmak, devrimci s›n›flara dayat›lm›fl bir zorunluluktur. Gerçek bir bar›fl›n sa¤lanmas›, bar›fl için savafl›lmas›n› gerektirmektedir. Bu s›n›flar mücadelesi gerçe¤inin nesnel kanunudur. En genel anlamda bar›fl meselesine yaklafl›m›m›z böyledir.

Devrimci Teori Üzerine Somut Bir tart›flma Yazar Devrimci Demokrasi’nin kendini elefltiri tutumunu alaya al›p-ironi yaparak ve bu öz-elefltirel erdemden faydalanarak, Devrimci Demokrasi’nin bilimsel çizgisini mahkum etmeye yelteniyor. Devrimci Demokrasi’den ödünç sözler de alarak flöyle diyor:

“ ‘Olumlu bir irade ve de¤erlendirmeye sahip’ olacaks›n›z ve de ‘tahlil ve tespitleriniz devrimci teoriye uygun’ olacak, ama ortaya devrimci pratik ad›na kayda de¤er bir sonuç ç›kmayacak! Sizce de burada bir tuhafl›k, bir terslik yok mu?” fiöyle devam ediyor: “Devrimci pratikte karfl›l›¤›n› bulmayan, eyleme ifllemeyen bir ‘irade’ nas›l bir iradedir? Yola ç›kt›¤›, ›fl›k tuttu¤u devrimci eylem taraf›ndan teyit edilmemifl, ‘de¤erlendirme’, ‘tahlil ve tespitler’in, teorinin, ‘devrimci teori’ oldu¤unun ölçütü nedir? Bu, nas›l oluyor da ‘devrimci teori’ olarak tan›mlanmay› hak etmektedir? Bunun sa¤lamas› nas›l yap›lmaktad›r?” Öncelikle flu özeti yapabiliriz: Yazar›n bu ilk sözlerinden (ve devam eden sözlerinden de); “e¤er gerekli-devrimci sonuç alam›yor iseniz ve e¤er kayda de¤er bir pratik ortaya koyam›yorsan›z; bu demektir ki teoriniz devrimci-do¤ru de¤ildir” dedi¤ini anlamak, ç›karmak san›r›z yanl›fl olmaz. Bu bak›fl aç›s›n›n tamamen indirgemeci, salt pratikçi, maddiyatç›, bir o kadar da ekonomist oldu¤unu, bilimsel teori veya devrimci teori karfl›s›nda bulan›k bir bilince sahip oldu¤unu söyleyelim. Bilinir ki, devrimci teori olmadan, devrimci pratik olamaz. Bu, iflin abc’si oldu¤u kadar, genel kabul gören evrensel bir do¤rudur. Tersini iddia etmek paradokstur. E¤er devrimci teori olmadan, devrimci pratik olamaz bilgisini kabul ediyorsak; teori de¤il ama devrimci teorinin, pratik de¤il ama devrimci pratikten önce geldi¤ini de kabul etmifl oluyoruz! Devrimci teori önce ise, teoriye devrimci demek için, ille de hemen-an›nda sonuç almam›z, hemen maddi kazan›mlar elde etmemiz flart olmamakla birlikte, onu ille de kendi prati¤i-

055 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


056 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

mizde kan›tlamam›za da gerek olmaz. O evrenseldir, evrensel pratiklerden ç›km›flt›r.

tumu, burjuva pragmatizminin türevi ve son tahlilde idealist yaklafl›md›r.

Elbette teorinin do¤ruluk-yanl›fll›¤›nda k›stas son tahlilde pratiktir. Bu do¤ru. Ama evrensel bilimsel teorinin ölçülerine uygunlukla biçimlenmifl, bundan feyiz alm›fl ve ama elimizdeki haliyle henüz prati¤e sokulmam›fl veya pratikte somut kazan›m ve sonuçlara ulaflt›r›l(a)mam›fl olmas›, ona devrimci teori demememizi hakl› k›lmayaca¤› gibi, onun yeniden veya hemen pratikte ispatlanmas›n›n gereklili¤i de ileri sürülemez. Genel olarak ya da baflka pratiklerde ispatlanm›fl devrimci teori, göreli her durumda ispata muhtaç olmayacak kadar-en az bu kadar devrimcidir. ‹spatlanm›fl teorinin ise yeniden ispata ihtiyac› yoktur.

Devrimci teori ile devrimci pratik karfl› karfl›ya konamayacak kadar ba¤›ld›rlar. Kendi bafl›na devrimci teori ve kendi bafl›na devrimci pratik tasavvur edilemez. ‹kisini ayr› fleyler olarak telafuz etmedik-etmiyoruz. Devrimci teorimizin gerekliliklerini tam olarak, esasta, kayda de¤er miktarda yerine getirmedi¤imizi söyledik, hiç getirmedik demedik-demiyoruz. Bas›n-yay›n, sözlü-yaz›l› ajitasyon-propagandam›z›n kitleleri bilinçlendirmede mütevazi bir pratik, bir eylem oldu¤unu düflünüyoruz. Ulusal hareketle s›n›rl› ve sorunlu da olsa yürüttü¤ümüz demokratik mücadele platformlar› ve benzeri bu prati¤i ifade eder. Halk Savafl› stratejisi perspektifiyle yürüttü¤ümüz savafl›, yeni demokrasi, sosyalizm ve komünizm mücadelemiz bu prati¤in istense de inkar edilemez örne¤idir. Alt›n› çiziyoruz ki, pratikte hedefledi¤imiz performans› sergileyemedik. Yetersizliklerimizin çok oldu¤unu ve bunlar›n giderilmesinin flart oldu¤unu bilmekteyiz. Devrimci teorimizden ya da teorimizin devrimci oldu¤undan söz ederken, bunun pratikte tamamen kifayetsiz-karfl›l›ks›z oldu¤unu söylemedik, böyle de düflünmüyoruz. Arzulad›¤›m›z gibi bir pratik sergileyemedik ve teorimize uygun davranamad›k diyoruz. Bu anlamda teorimizin devrimci oldu¤unu söylerken hakl›yd›k ve pratikte geçersiz de olsa yine de devrimcidir demedik. Teorimiz geçersiz de¤il, teorimize uygun prati¤imiz zay›ft›r. Bu da teorimizin pratikte karfl›l›ks›z oldu¤u ve benzeri anlam›na gelmez.

Göreli pratikte ve izafen kayda de¤er sonuçlara ulaflmam›fl, ciddi somut kazan›m ve maddi güce ulaflamam›fl olan devrimci teori, bu geçici zay›fl›k-baflar›s›zl›k flartlar›ndan ötürü devrimci unvan›ndan ç›kar›lamaz. Böyle olmasayd›, sosyalizmin geçici-taktik yenilgisinden hareketle bilimsel sosyalizm teorisinin devrimci olmad›¤› sonucuna varmam›z gerekirdi. Henüz pratik anlamda gerçekleflmemifl olan komünist toplum ütopyam›z›n bilimsel olmad›¤›n› söylemek zorunda kal›rd›k… Zira komünist toplum pratikte kan›tlanm›fl de¤il. Buna karfl›n, komünist toplum idealimiz tamamen bilisel teori taraf›ndan kan›tlanm›fl, toplumlar tarihinin geliflme yasas›, çeliflki yasas›, s›n›flar mücadelesi yasas› ve ön toplumsal pratiklerle de desteklenmifl kesin bir gerçektir. Devrimler gerçeklefltirilmeden önce devrimci teorinin gelifltirildi¤i ve devrimlerin bu teori ›fl›¤›nda gerçeklefltirildi¤i inkar edilemez! Devrimci pratiklerden ç›kar›lan devrim teorisi; mevcut pratiklerden ve teorilerden daha ileri nitelikte geliflmifl, bütünlüklü yeni bir teorisidir. Nitekim proleter devrimler prati¤i, bu devrimler gerçekleflmeden önce oluflturulup bunlar›n gerçeklenmesine ön ayak olmufl teoridir. Yeni olarak gelifltirilen devrimci siyasetlerin hepsi böyledir örne¤in. MLM bilgi teorisi nedir? Teoriyi prati¤e sokmak, prati¤in a盤a ç›kard›klar›yla yeni-daha güçlü bir teori oluflturmak, yeniden prati¤e gitmek ve teoriyi daha üst düzeye ç›karmak… Teorinin, siyaset veya politikan›n do¤rulu¤u veya yanl›fll›¤›n›, genel bilimsel k›staslardan kopararak, yaln›zca andaki somut-maddi kazan›mlar› ya da salt pratik-maddi kazan›mlar›na göre ölçmek, böyle karar vermek; “hareket her fley” görüflüyle, bilimsel teori ile devrimci teorinin hiçlefltirilmesi ve ayn› zamanda evrenselli¤inin reddedilmesi oldu¤u kadar, tipik ekonomizm tu-

Teorinin devrimcili¤i ya da do¤rulu¤unun biricik ölçütü-denek tafl› elbette sosyal pratiktir. Fakat bu, flu anlama m› gelir? E¤er teori k›sa vadede maddi kazan›mlar-sonuçlar ortaya koymam›fl, elde etmemifl ise; e¤er hemen toplumu harekete geçirip dalgalanmalara yol açmam›fl ve sürecin dinamiklerini toparlayamam›fl, büyük baflar›lara kavuflmam›fl ise; bu teori devrimci de¤ildir mi demektir. Peki öyleyse, devrim teorisine sahip oldu¤unuzu söyledi¤iniz halde, devrim prati¤i ortaya koymufl, gerçeklefltirmifl de¤ilsiniz! Buna ne diyeceksiniz? Devrimci teorinin tan›m› için genel olarak flunlar› söyleyebiliriz: Devrimci ilerleme ve de¤iflimdönüflümü öngören; bu de¤iflim ve ilerlemenin plan›n›, takti¤ini, siyasetini, politikas›n›, stratejisini aç›klayarak prati¤i buyuran, ona yön, biçim, içerik veren, genel ve özel hareket plan›n› aç›klayan vb. çerçevede bütünlük oluflturarak sistemati¤e kavuflmufl fikri etkinlikler düzlemine devrimci teori demek genellikle mümkün. Teorinin dev-


rimcili¤i nereden ileri gelir? Onun de¤ifltirme prati¤ini besleyip yolunu ayd›nlatmas›ndan, devrimci de¤iflimi öngörüp zorunlu saymas›ndan ve benzeri ileri gelir. Dahas›, teorinin devrimcili¤i; onun pratikle uyumundan, pratikçi olgular› kavrayarak onlar üzerinden maddi güce dönüflmesinden, maddi yaflam üzerinde devrimci etkide bulunmas›ndan, devrimci dönüflüme uygunlu¤u ile bu de¤iflim-dönüflümü sa¤lama prensiplerine sahip olmas›ndan ve devrimci dinamikleri do¤ru konumland›ran yetene¤inden ileri gelir; en nihayetinde prati¤e girerek orada s›nanmas›ndan sonra bu niteli¤ini orada da göstermifl olur. Hemen her sahada zihni ve maddi-pratik olmak üzere iki temel eylem türü bulunur. Teorik ve pratik… Bir birinden kopar›lamaz flekilde birleflik olsalar da, devrimci görevler bu iki ana alanda ifade bulur, yürütülürler. Prati¤i reddetmeden ve ondan kopuk tasarlanmadan oluflturulan formülasyonlar veya kuram düzeyi, devrimci görevlerin icras›yla olan ilgisinden dolay›, ama göreli anda henüz devrimci pratik görevini tamamlamam›fl olsa bile devrimci teoridir. Devrimci oldu¤undan dolay› da pratikte bu ifllevi yürütür. Pratikteki baflar›s› ve maddi kazan›m› yani elde edece¤i sonuçlar, muhtelif zamanlarda ve flartlarda gerçekleflir. K›sa vadede sonuçlar sa¤layabilece¤i gibi, bu kazan›mlar uzun bir tarihsel döneme kadar da uzayabilir. Devrim ihtiyac›n›n politik pratik görevlerinin yerine getirilmesi maddi araçlar›n iflidir. Teori bunlar vas›tas›yla pratikte can bulur. Devrimin teorik meselelerinin çözülmesi, görevlerinin yerine getirilmesi ise, daha çok devrimci teorinin iflidir. Daha do¤rusu devrimci teori, devrim hedefinin teorik meselelerini hal eder. O halde, devrim çal›flmas›, devrimin teorik meseleleri ve pratik meseleleri olarak hem birdirler ve hem de ayr›d›rlar. Dolay›s›yla teorik ve pratik olmak üzere iki cephenin oldu¤u ç›plak bir do¤rudur. Devrimci teori ile devrimci pratik hem kopmaz bir ikili olarak tektir ve hem de iki ayr› fonksiyondur. Devrimci pratik için devrimci teorinin öncelikle olmas› gerekti¤ini yeniden hat›rlatal›m. Bir partinin niteli¤i hakk›nda karara varmak için belirleyici unsurlar›n bafl›nda ne gelir; onun program› ve eyleminin içeri¤i… Yani programa bakmam›z öncelikle gerekliydi. “O her kesin gözleri önünde göndere çekilmifl bir bayrakt›.” Program neydi, savunulan görüfllerin vb. platformu. Buna bakarak herhangi bir partinin niteli¤i hakk›nda karar verebiliriz. Elbette bu yetmez, eyleminin içeri¤ine de bakmam›z gerekir… En az›ndan niteli¤in ne oldu¤unun tespitinde iki ana kriterden birinin program oldu¤u nettir. Program teorik bir düzlemdir. Uluslararas› çizgiden, parçadaki devrimin sorunlar›na kadar bir dizi meseleyi aç›klar, yani genel siyasi çizgiyi deklare eder. Programa bakarak niteli¤in ne oldu¤u hakk›nda karar verebiliriz… Program›n devrimci bir program oldu¤unu söylemek, teorik düzlemin devrimci oldu¤unu söylemek anlam›na gelmez mi? Gelir. Çünkü ilgili partinin vb. eylemini, sosyal prati¤ini yöneten esasta, ola¤an koflullarda bu programd›r. Özcesi, devrimin meselelerini teorik düzlemde de ortaya koymam›z nas›l ki flart ise, devrimci içerikle ortaya konan teoriye devrimci teori demek de tutarl› ve mümkündür. Devrimin sorunlar›n› çözen, ortaya koyan, aç›klayan ve devrimin bu alandaki görevlerini karfl›layan teori; yani, teori düzleminde bu niteli¤i ve görevleri temsil eden platform devrimci teoridir. Bu teorinin devrimcili¤ine kanaat getirmek için, onun yürürlü¤e konar konmaz, ya da kendi maddi güç ve araçlar›yla buluflmadan hemencecik ciddi sonuçlar elde etmesini görmek ölçüt olamaz. Komünist Manifesto yay›nland›ktan sonra, devrim de¤erindeki pratik sonuçlar› uzun y›llar sonra elde edilebildi… Teorimiz neden devrimci de¤il ki? Ulusal sorundaki temel yaklafl›mlar›-

057 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Tasfiyecili¤e kucak açm›yor, taktik ve tek tek uzlaflmalar› de¤il, ama uzlaflmalar siyasetini elefltirerek benimsemiyoruz, hakim s›n›flar›n tasfiyeci sald›r›s›n› deflifre ederek karfl› mücadelenin zorunlulu¤una iflaret ediyoruz.


m›z bilindi¤inden, yazar›n da bildi¤inden emin oldu¤umuzdan dolay› burada tekrar etme gere¤i duymuyoruz. Bunlarda bir problem varsa yazar itiraz›n› söylemelidir. Somut güncel siyasette de bu temel argümanlar›m›za uygun taktik siyasetler benimsiyoruz. Tasfiyecili¤e kucak açm›yor, taktik ve tek tek uzlaflmalar› de¤il, ama uzlaflmalar siyasetini elefltirerek benimsemiyoruz, reformlar için mücadeleyi amaçlaflt›ran ve taktik mücadele unsurlar›n›n stratejik de¤erde ele al›nmas›na karfl› ç›k›yoruz, Kürt ulusunun ulusal demokratik talepleri ve mücadelesini destekliyoruz (pratikte gerekli varl›¤› istedi¤imiz ölçüde gösteremesek de, belli düzeyde gösteriyor ve önemlidir ki, teoride net olarak ifade edip savunuyoruz), Kürt ulusunun politik olarak devrimci olan çizgisinden ayr›l›p reformizme kaymamas› için ideolojik mücadele yürütüyoruz, hakim s›n›flar›n tasfiyeci sald›r›s›n› deflifre ederek karfl› mücadelenin zorunlulu¤una iflaret ederek bu mücadelenin gelifltirilmesi için devrimci eylem birlikleri ve platformlar›n›n oluflturulmas› için ça¤r› yap›p çaba sarf ediyoruz ve benzeri.

058 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Tüm bunlar, etkin olarak maddilefltirilememeleri itibariyle kabul ederiz ki pratik bak›m›ndan elefltiriyi hak ederler, fakat bunlar›n teori bak›m›ndan “devrimci” olmamakla de¤erlendirilmesinin yeri var m›? Hadi diyelim teori aç›s›ndan da yetersiz bulabilirsiniz, ancak “devrimci teori” oldu¤una karfl› ç›kman›z› gerektirecek ne var? Ya da siz farkl› olarak hangi teoriyi ileri sürüyorsunuz? “Tarihi f›rsat kaç›r›lmas›n” dememizi, ulaflma siyasetini benimsememizi, her bak›mdan kusurlu oldu¤u belli olan “bar›fl-uzlaflma” ve devrimci savafl›n bitirilmesi siyasetini gütmemizi mi istiyorsunuz? Bunlar d›fl›nda bu konuda bizden farkl› olan devrimci teoriniz-siyasetiniz nedir? Buyurun, söyleyin. Bizler de bunun yan›t›n› istiyoruz.

Yazar bizlerden ulusal hareketin bir kolu olarak çal›flmam›z› istiyorsa o ayr› bir sorun… Dolay›s›yla yazar›n, “Bu, nas›l oluyor da ‘devrimci teori’ olarak tan›mlanmay› hak etmektedir?” fleklindeki kendi tuhaf açmaz› bir anlam ifade etmiyor. Ve ayn› zamanda yukar›dan beri söylediklerimizle teorimizin nas›l devrimci teori tan›mlanmas›n› hak etti¤inin “sa¤lamas›”n› da yapm›fl olduk san›r›z. Yazar›n, “… sömürgecili¤in tasfiyeci plan›n› bofla ç›karacak, yenilgiye u¤ratacak bir devrimci hareket plan›n› kapsam›yor.“ “… Keza Kürt ulusunu ve halk›n› uyarmak, Türk egemen s›n›flar›n›n karakterini ve tasfiyeci ‘Kürt aç›l›m›’ siyasetini teflhir etmek… Afla¤› yukar› bunlar de¤il mi?” diyerek Devrimci Demokrasi’nin sürece karfl› politikas›n›, yazar›n deyimiyle “hareket plan›n›”; “afla¤› yukar› bunlar” ifadesiyle küçümsemesi bir yana, küçümsedi¤i fleyi küçümsenecek biçimde tahrif etmektedir. Oysa belirledi¤imiz görevlerin, yazar›n “afla¤› yukar› bunlar” dedi¤inden çok daha farkl› oldu¤unu yaz›m›z›n içinde gazeteden aktarm›fl oldu¤umuz uzun pasajlarla ortaya koymufltuk. Keyfiyetle de¤il, sorumlu ciddiyetle elefltiri yürütmek yazardan uzak durmaktad›r. Son bir söz; siz devrimci dostlar›m›z›n kimi hatal› politikalar›n›z› elefltirirken, di¤er bir k›s›m devrimci dostlar›m›z›n olumlu tutum ve iradelerinden söz etmifl, kald› ki kendimiz de dahil bu dostlar›m›z›n eksikliklerini de dile getirmifltik. Dostlar›m›z›n olumlu politika ve iradelerinden söz ederek de olsa, sizlerin bu devrimci güçlerin iradelerine vb. laf etmenize vesile oldu¤umuzdan dolay› dostlar›m›zdan özür dileriz. Elbette gerçek yan›t›m›z söz ve prati¤imizdir.


Devrim Semalar›nda Dolaflan Kara Bir Bulut: Revizyonizm “Marksist felsefenin iki önemli özelli¤i vard›r: Birincisi; onun s›n›fsal niteli¤idir: Diyalektik materyalizmin proletaryan›n hizmetinde oldu¤unu aç›kça ilan eder. ‹kincisi; uygulanabilir olufludur: Teorinin prati¤e ba¤›ml› oldu¤unu, teorinin prati¤e dayand›¤›n› ve prati¤e hizmet etti¤ini vurgular. Herhangi bir bilgi ya da teorinin do¤rulu¤u öznel duygular taraf›ndan de¤il, toplumsal pratikteki nesnel sonuçlar taraf›ndan belirlenir. Do¤rulu¤un biricik ölçütü toplumsal pratiktir. Diyalektik materyalist bilgi teorisinde bafll›ca ve temel bak›fl aç›s›, prati¤in Mao ZEDUNG -Pratik Üzerinebak›fl aç›s›d›r.” Revizyonizm Hakk›nda Baz› Teorik Hat›rlatmalar Marksizm, kendisine yabanc› ideoloji ve ideolojik ak›mlar karfl›s›nda kay›ts›zl›k sergileyemez, asla nötr de¤ildir. Bilakis bunlarla mücadeleyi, hem kendi gelifliminin bir unsuru ve hem de genel zaferini mümkün k›lan bütünlüklü mücadelenin üçlü sacayaklar›ndan biri sayar. Dahas›, bunlara karfl› ilgisiz kalmas›, eflyan›n tabiat›na ayk›r› olup, onun ideoloji olarak kendi varl›k gerekçelerinin inkar› anlam›na gelir. Marksizm bunu yapmaz; bunlar›n tam bir kemirgen oldu¤unu unutmadan belle¤ine ekler, onlarla savafl›m›n› ertelemez. Burjuva ideolojik ak›m ve bu özdeki problemleri etkin mücadele konusu format›nda kavrar-de¤erlendirir. Aksi görüflün en nihayetinde “renk de¤ifltirme” yolu oldu¤unu kabul ederek hat›rlat›r. ‹deolojik mücadelenin nesnel kaç›n›lmazl›k yata¤› ve bu mücadelenin önemi hakk›nda Mao flöyle demektedir: “Parti içinde durmadan farkl› türden düflünceler aras›nda karfl›tl›k ve mücadele ortaya ç›kar. Bu, toplumdaki s›n›flar aras›ndaki ve eski ile yeni aras›ndaki çeliflmelerin Parti içindeki bir yans›mas›d›r. parti içinde çeliflmeler ve bu çeliflmeleri çözmek için verilen ideolojik mücadeleler olmasayd›, partinin hayat› sona ererdi.” (Mao. Çeliflme Üzerine) Komünistler hakl› olarak, ideolojik savafl›m›n en uzun, en tehlikeli ve en zorlu etab› olarak revizyonizm kulvar›n› tespit ederler. Revizyonizm, devrim fleridinde ters yönden gelen burjuva ideolojik katar›n bafl›nda yer alan h›zl›, ama motoru iflas etmifl bir vas›tad›r. Tek kelimeyle revizyonizmi, Marksizm’in tahrif edilmesi ya da Marksizm’in “Marksizm” tabelas› alt›nda çarp›t›lmak suretiyle yorumlanmas› olarak tarif etmek mümkündür. Neden ve nas›l ortaya ç›kt›¤› ise, tarifinde de geçen amaca sahip olup, uzun ve keskin antagonist s›n›f karfl›tl›¤›yla boy gösteren s›n›flar çat›flmas›n›n ideolojik yans›madaki tezahürü olarak anlam kazanmaktad›r. Revizyonizmin, Bernstein taraf›ndan reformizmin biçimlendirilifliyle ortaya ç›kt›¤›n› ve reformizmden türedi¤ini tekraren söyleyelim. Sorunun genifl ve ayr›nt›l› çerçevede ortaya konmas› gerekli ve zorunludur. Çünkü, revizyonizm, her devrimin bütünlüklü mücadelesini en genel ölçekte sekteye u¤ratma çabas›yla ve her dönem tasfiyeci tahrifat oda¤› olma realitesiyle tam bir stratejik mücadele konusu olma vas›flar›na sahip burjuva ideolojik bir ak›md›r. Özü bir de olsa, beslendi¤i topraklar ve kulland›¤› biçimler oldukça genifl-çeflitlidir. MLM’ye düflman sataflman›n bafl›nda gelen bu ideolojik ak›m tan›nmadan, karfl›-mücadelenin temsil edilmesi düflünülemez. Hiçbir devrim, revizyonizmle muhatap olmadan gerçekleflmemifltir. Revizyonizmin musallat olmad›¤› bir tek devrimci iktidar da olmam›flt›r. Tüm bunlar bile bizi, revizyo-

059 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


nizm ile mücadelenin küçümsenemeyece¤i ve asla es geçilemeyece¤ine götürür. Marksizm, idealist felsefe ba¤lant›l› tüm ideolojik ak›mlar karfl›s›nda mücadelede baflar›lı olacak kadar güçlü, yenilgiye u¤ramayacak kadar dayan›klıdır. Ama hiçbir ideolojik ak›m› taktik anlamda hakir görme hatas›nda de¤ildir. Pald›r küldür yürümez, önündeki her sorunu diyalektik ve tarihi materyalizm bilimiyle aflmay› benimser, analiz ve senteze dayanarak bunu uygular. Ciddi olmayan yaklafl›mın Marksizm felsefesinde yeri yoktur.

S›n›f Mücadelesi ve Revizyonizm

060 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Toplumlar›n ilerleyip kapitalizm aflamas›na ulaflmas›n› sa¤layan s›n›flar mücadelesi, kapitalizm dönemiyle birlikte özellikle Avrupa’da yo¤un köylü hareketleri ve iflçi s›n›f› mücadelelerinin keskin biçimlerine sahne oluyordu. ‹flçi s›n›f›n›n kendili¤inden mücadelesi, s›n›f bilinçli devrimci teorisiyle bu dönem buluflarak daha uzman mücadelelere büründü. Proletarya, s›n›f ideolojisiyle siyasi iktidar konulu s›n›f devrimlerine yönelerek “kendisi için bir s›n›f” haline geldi. Komünist Manifesto ile güçlü devrim program›, teorisi ve ilkelerine kavufltu. ‹flçi s›n›f› ideolojisi bir toplum ve do¤a bilimi niteli¤iyle, s›n›flar mücadelesi teorisini toplumlar›n geliflme yasas› olarak aç›klad› ve bunu toplumlar yaflam›na uyarlad›. Böylece di¤er bilim ve felsefeden üstün olarak ayr›ld›. Felsefe ve bilim alan›nda ve s›n›flar mücadelesi tarihinde yeni bir 盤›r açt›. ‹flçi s›n›f›n›n bilimi olan Marksizm, toplumlar tarihi ve yaflam›na girdikten sonra iflçi s›n›f› içinde muazzam bir etki yaratarak h›zla geliflip yayg›nlaflt›. Elbette bu geliflme gerici hakim s›n›flar›n dikkatini de üstüne çekerek, korku ve huzursuzluklar›na yol açt›. Revizyonizm; Marksizm’in bu yükselifli karfl›s›na, iflçi s›n›f› hareketi içinde ve ideoloji sahas›nda burjuvazinin bir orta¤› olarak dikilmekte gecikmedi. ‹flçi s›n›f› hareketi içinde do¤sa da iflçi s›n›f› ideolojisine karfl› ve düflman cephede konumland› revizyonizm. O s›n›f hareketi içinde tam bir burjuva mamulü olup, veba salg›n› etkisiyle tahripkar fenal›kta Marksizm’e has›m ideolojik ak›m durumundad›r. Revizyonizmin iflçi s›n›f› hareketi ve iflçi s›n›f› ideolojisi karfl›s›ndaki burjuva ideolojik karakteri ya da devrimler karfl›s›ndaki menfur düflmanl›¤›; onu sömürücü egemen s›n›flar›n yandafll›¤›na götürürken, di¤er taraftan da devrimci dünyan›n ortak hedefi-düflman› oldu¤unu aç›klar. Bundan hareketle, revizyonizm; yaln›zca bir devri-

min, herhangi bir partinin ya da herhangi bir dönemin vb. meselesi olmay›p, evrensel olarak her komünist, devrimci partinin, her devrim cephesi ve devrimci iktidar sürecinin ideolojik mücadele konusu olarak (iktidar koflullar›nda bu mücadele siyasi muhtevaya da bürünebilir) ortak bir düflmand›r. ‹stisna tan›mayan bir kural olarak her devrim hareketi revizyonizmle mücadeleyle yüz yüze kal›r. Revizyonizmin genel bir sorun oldu¤u her bak›mdan aç›kt›r. Revizyonizmin salt bir burjuva ideolojik ak›m olarak alg›lan›fl› yetersizdir. Onun böyle bir ak›m oldu¤u do¤rudur. Fakat bu do¤runun bir bölümüdür. Do¤runun ikinci yan› ise, bu ak›m›n, burjuvazi lehine iktidar›n el de¤ifltirmesi somut prati¤inde bir araç rolüyle edindi¤i siyasi karakterdir. O halde, revizyonizmle mücadele, iktidar öncesi koflullarda tamamen ideolojik mücadele cephesine has özellikteyken, iktidar sonras› dönemlerde niha bak›mdan ve belli somutta kazand›¤› siyasi iktidar›n burjuvaziye devri konusundaki araç rolüyle siyasi mücadele niteli¤ini alm›fl-almak durumundad›r. Büyük Proleter Kültür Devrimi bunun ispat›d›r. Burada bir not düflmek yerinde olacakt›r: ‹ktidar›n iki düflman s›n›f aras›ndaki el de¤iflimi kesinlikle bir devrim sorunudur. Bunu kabul etmemek paradokstur. Ancak ayn› s›n›f güçleri aras›ndaki iktidar de¤iflimi; köktenci bir de¤iflimi ihtiva etmeyece¤i gerçe¤inden ve bir s›n›f›n yerine di¤er s›n›f› koymayaca¤›ndan hareketle, buna devrim demek en hafif deyimiyle abart› olacakt›r. Bunun Marksist devrim tan›m›na tezat oldu¤unu söylemeye bile gerek yoktur. Dolay›s›yla, Kültür Devrimi hakk›ndaki kimi kavray›fllar›n (devlet iktidar› bahis konusu de¤ilken ya da parti içi iktidar›n›n devlet iktidar› niteli¤i henüz yokken; parti içi sorunlarda ve revizyonizm tespiti yap›lsa bile bununla mücadelenin ilkeleri aç›k olmas›na karfl›n Kültür Devrimi ça¤r›s›nda bulunmalar›) alabildi¤ine sorunlu anlay›fl ve tutumlar oldu¤unu hat›rlatmakta fayda vard›r. ‹lk ad›m›ndan itibaren son aflamas›na kadar tüm devrim-devrim süreci ve komünizm mücadelesi, ideolojinin yönlendiricili¤inde siyasi iktidar hedefiyle birçok cephede (siyasi, teorik ve ideolojik) ama birbirini tamamlayan ayaklarda sürer. Bunlardan her biri; tam bir yetkinlik, sa¤laml›k, tavizsiz durufl ve kararl› mücadele ister. Bu cephelerin belki de en “nazik”-kritik olan› ideolojik mücadele alan›d›r. Ki, di¤er sahalardaki baflar›y› besleyen ve belirleyen zeminin ideolojik mücadele oldu¤u söylenebilir. “‹deolojik çizgi belirleyicidir” sözü bunu aç›klamaktad›r. Dahas›, prole-


ter devrim, devrimci iktidarlar ve genel sosyalizm tecrübesi de ayn› fleyi kan›tlar durumdad›r. Kan›tlamaya gerek olmayacak kadar aç›kt›r ki, ideolojik mücadele hem kaç›n›lmazd›r ve hem de tayin edicidir.

‹nkar ve Tasfiye Hareketi Proletarya enternasyonalizmi ilkelerini benimsemifl olan gerçek komünist partileri aç›s›ndan, revizyonizme karfl› mücadele (ve zorunlulu¤u) oldukça uzun vadeli bir ifl olup, belli aflamalarda gözükür. ‹ç mücadele sorunu olmakla birlikte, daha çok d›fl mücadele konusu olan revizyonizme karfl› mücadele, anlafl›ld›¤› üzere iki durumda (iç mücadele, d›fl mücadele) karfl›m›za ç›kar. ‹ç mücadele biçiminde söz konusu olan revizyonizmle mücadele asla sonsuz de¤il, belli flartlara ba¤l› olarak göreli bir zaman dilimine s›¤ar. Revizyonizmle mücadelede uzlaflma-belli flartlar d›fl›nda bir arada kalmak bahis konusu olmad›¤› için (ve tabi revizyonist çizgi dönüfltürülememifl ise), kopufl zorunlu ve tabii bir kaç›n›lmazl›kt›r. D›fl olgu durumundaki revizyonizmle mücadele meselesi ise, s›n›flar mücadelesinin ömrü kadar uzun-bu anlamda sonsuz bir mücadeledir. Revizyonizm ile mücadelenin en do¤ru kavran›fl›, muhakkak ki revizyonizmin tüm detaylar›yla tan›nmas› veya tamam›yla “ölümcül” aksiyon olan öneminin yeterince anlafl›lmas›yla mümkündür. Revizyonizmin s›n›flar mücadelesindeki yeri nedir? Devrimci s›n›f hareketini bölüp parçalama, s›n›f iflbirlikçisi teorisi olan özüyle s›n›f bilincini yozlaflt›r›p s›n›flar aras›ndaki uzlaflmazl›¤› gizleyerek devrimci s›n›f› burjuvaziye yedekleme-uzlaflt›rma ve nihayetinde s›n›flar mücadelesini baltalayan-yok sayan gerici inkar kalesi olarak rol oynamak. S›n›f bilimi karfl›s›ndaki yeri nedir? Kesinlikle Marksizm’e (MLM’ye) karfl›d›r. Bunu kan›tlayan nedir? S›n›flar mücadelesi tarihidir. Peki daha somut olarak revizyonizmin devrim karfl›s›ndaki tutumu ya da ifllevi nedir? Aç›k ki, devrimi inkar ve tasfiye hareketidir. Revizyonizmin bu özelli¤i onu burjuvazi ile ayn› gaye-kulvarda birlefltirmekte midir? Hiç kuflkusuz ki; evet, birlefltirmektedir. Tüm bunlardan hareketle, revizyonizme karfl› mücadeleyle burjuva hakim s›n›flara karfl› mücadelenin bir ba¤› var m›? Tüm gerçekdevrimci tarih ikisi aras›nda kopmaz bir ba¤›n oldu¤unu göstermektedir. Ama bu ikisine karfl› mücadele her bak›mdan bir ve ayn› fley midir? Politik gerçek bunlar› birbirinden ay›rmay› gerektirerek, ayn› fleyler olmad›¤›n› söyler. Diyalektik ve tarihi materyalizm bilimi, iktidar öncesi koflullarda revizyonizmin siyasi mücadelenin d›fl›nda tutularak bu mücadeleye kar›flt›r›lmamas›n› do¤rular. ‹ktidar döneminde ise, belli flartlara ba¤l› olarak, yani iktidar›n el de¤ifltirmesinin söz konusu oldu¤u flartlarda siyasi mücadele devreye girer. Son olarak, revizyonizmin tehlikesi nedir ve revizyonizme karfl› mücadele ne anlama gelir? Bir; revizyonizmin devrimden karfl›-devrime geçiflin arac› (iktidar öncesi ideolojik, iktidar sonras› siyasi nitelik de alan bir araç) olma tehlikesidir; iki, revizyonizme karfl› mücadele; parti-devrim ve iktidar›n korunup sürdürülmesi anlam›na gelir. Komünist partisi niteli¤i mi yoksa burjuva-revizyonist parti niteli¤i mi? fleklindeki can al›c› tarihsel soru, daha sonra devrimci iktidar koflullar›nda ise, sosyalist yol mu yoksa kapitalist yol mu? tercihleri aras›ndaki di¤er tayin edici-can al›c› tarihsel noktaya biner. Revizyonizmin “ilerleme” derken, çoktand›r geriye dönüp yol ald›¤›n› ve geriye do¤ru ça¤›rd›¤›n› devrimden haberi olan herkes bilmektedir art›k. Komünist parti niteli¤i ve öncü rolü, devrimin zora dayal› özü (aç›kça devrim), ve proletarya diktatörlü¤ünün zorunlulu¤u (ve sürdürülmesi) fleklindeki MLM ilkeleri ortadan kald›rmakla maluldür revizyonizmin tam ifadesi. Bütün bunlar neyi gösterir? Revizyonizme karfl› mücadelenin her dönem hayati bir so-

Revizyonizmin iflçi s›n›f› hareketi ve iflçi s›n›f› ideolojisi karfl›s›ndaki burjuva ideolojik karakteri ya da devrimler karfl›s›ndaki menfur düflmanl›¤›; onu sömürücü egemen s›n›flar›n yandafll›¤›na götürürken, di¤er taraftan da devrimci dünyan›n ortak hedefidüflman› oldu¤unu aç›klar. Bundan hareketle, revizyonizm; yaln›zca bir devrimin, herhangi bir partinin ya da herhangi bir dönemin vb. meselesi olmay›p, evrensel olarak her komünist, devrimci partinin, her devrim cephesi ve devrimci iktidar sürecinin ideolojik mücadele konusu olarak (iktidar koflullar›nda bu mücadele siyasi muhtevaya da bürünebilir) ortak bir düflmand›r.

061 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


run oldu¤unu ve ayn› zamanda revizyonizmin tarihsel olarak ma¤lup oldu¤unu gösterir.

Burjuvazinin Karfl›-Devrimci Silah›

062 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Marksizm doktrini flahs›nda s›n›flar mücadelesi teorisi ve devrim mant›¤›n›n dayand›¤› “de¤iflmez ilkeler” temeline yönelmifl en büyük ideolojik sald›r›lar›n bafl›nda kuflkusuz ki revizyonizm gelir. Revizyonizm, ideoloji dünyas›nda Marksizm’e düflman burjuva ideolojik bir ak›m olup, Marksizm’in genifl emekçi kitleler içinde yay›l›p kök tutmas› flartlar›nda; iflçi s›n›f› hareketi içinde ama ayn› zamanda ona karfl› ortaya ç›kan ve s›n›f hareketi saflar›n› burjuvazi lehine bölen sa¤ tasfiyeci oportünist bir ak›m-gerici bir aç›d›r. Bu burjuva stepne komünist ideoloji karfl›s›nda tam bir düflman ak›md›r. Liberal burjuvazinin felsefi ve ideolojik temelini miras edinerek, tekrar›n tekrar›yla biçimsel de¤iflimler-geliflmeler kaydeden bu burjuva ideolojik ak›m; Marksizm’in temel ilkeleriyle tam bir husumet içinde olmufl; Marksizm’in üç bilefleni olan felsefe, ekonomi politik ve bilimsel sosyalizm gibi temel unsurlar›n› afl›nd›rmaya yeltenmifl; Marksist kuram›n komünist program›, stratejisi ve temel taktiklerini “yenileme-gelifltirme” argüman›yla yeniden ele al›nmas› suretiyle erozyona tabi tutup eklektik ilkesiz bulamaçta konaklam›fl; Marksizm’i devrimci ve canl› ruhundan kopar›p subjektivizmi yayman›n görevini üstlenmifl ve tüm ezeliyle s›n›f hareketi içindeki unutulmaz ihanetiyle devrimi boynuzlayan “büyük bafllar›n” en azg›n› durumunda olmufltur. Burada bir not daha düflülmelidir. Burjuvaziyle ba¤lar› ideolojik gen yap›s›na dayanan revizyonizm; karfl›-devrimlerin, yani emperyalist kapitalizm lehine, sosyalist toplumdan kapitalist düzene do¤ru “geri dönüfllerin” gerçekleflmesi ya da gerçeklefltirilmesinde oynad›¤› “mimari” rolle, tüm burjuvazinin etkili bir karfl›-devrimci silah› oldu¤unu kan›tlam›flt›r. Emperyalist-kapitalist burjuvazi ve uzant›s› veya önceli durumundaki tüm gerici hakim s›n›flara karfl› mücadelenin d›fl›nda tutulamaz olan revizyonizm; karfl›-devrimci özünü, “geri dönüfller” prati¤inde edindi¤i fiili-pratik misyon ve kapitalist restorasyon arac› olarak ulaflt›rd›¤› pratik eylem düzeyiyle, daha somut ve pratik bir tehdit olarak ortaya koymufltur. Bütün bunlara karfl›n revizyonizmin yenik oldu¤u, onun s›n›fsal ideolojik dokusu ve felsefi bunal›m›n›n kuflku götürmez biçimde tan›tlad›¤› bilimsel do¤rudur. Onun “ka¤›ttan kaplan” oldu¤unu söylemek; onu taktik olarak küçümsemek de¤il, stratejik olarak küçümsemenin hakl›-bi-

limsel ifadesi olacakt›r. Onu sinsi k›lan fleyin, MLM’nin gelifltirilmesi ya da yenilenerek ilerletilmesi maskesi alt›nda tuzakç› gelmesi ve Marksizm ad›na konuflmas›d›r ki, onun bu metodu asla unutulmamal›d›r. Zira, bu özelli¤iyle genifl s›n›f hareketi cephesinde paye bulmakta, sald›r›s›n› gizleyerek göz boyayabilmektedir. Ve MLM’ye her sald›r›n›n arka yüzü olarak önümüze, bu özü çürük ama pratik hükmünü doldurmam›fl hile ç›kmaktad›r. Devrime cephe alanlar›n genellikle bu k›l›f alt›nda gelmesi flafl›rt›c› de¤ildir ve dikkate de¤erdir. Unutulmamas› gereken di¤er özelliklerinden birisi de muhakkak ki, onun Marksizm’in idealist cenaha karfl› baflar› sa¤lay›p ata¤a geçti¤i koflullarda gündeme gelmesi-gelmifl olmas›d›r! Marksizm’in büyük geliflme ve ilerlemesi koflullar›nda ve onun engellenmesi amac›yla devreye giren ona karfl› ç›k›fl, elbette ki, aç›ktan cephe almay› göze alamazd›. Marksizm’in engellenmesinin arac› revizyonizmdi. Bu, onun çok da masum olmad›¤›n› iflaret etmektedir. Revizyonizm istese de dürüst olamaz-de¤ildir. Bu, onun bilim karfl›s›ndaki duruflu gibi, ideolojik-s›n›f karakteriyle ilgilidir. Nereden ve nas›l, isterse en “iyi niyetle” bile ç›karsa ç›ks›n, s›n›flar mücadelesi tarihi karfl›s›ndaki ihanetçi-s›n›f iflbirlikçisi pozisyonu aç›kt›r. Bernstein iflin erbab› olarak, bu çat›flma sahas›nda hala aktüel k›lavuz olarak günün çat›flmas›n› burjuvazi lehine yöneten yükümlülü¤ü tafl›maktad›r. “Dönek Kautsky” ve II. Enternasyonal oportünistlerinin tarihi ihaneti, bofl ve basit bir niyetler vakas› olarak de¤erlendirilemez. “Geri dönüfller” serüvenini besleyen ideolojik dokuyu; s›n›f zemini, ç›karlar› ve özünden, burjuva amaç ve iradi çabalardan vb. ba¤›ms›z, salt “günahs›z” ve samimi bir düflünce e¤ilimi olarak kabul edemeyiz. Aç›k ki, revizyonizm, bir çocu¤un safl›¤› ve masumiyetiyle aç›klan›p tan›mlanamaz. “fiekere bulanm›fl mermiler” yak›flt›rmas›, revizyonizm için biçilmifl kaftand›r. Revizyonizme, proletarya ile burjuvazi veya iki dünya aras›ndaki uzun tarihsel savafl›m boyunca oynad›¤› rol itibar›yla; “Truva at›” benzetmesinde bulunmak gerek. Ona, basitlefltirilmifl tan›t›mla; burjuvazinin çürük ürünlerini tarihsel hesaplaflman›n ideolojik pazar›nda yoksul dünyaya ustaca (deyim yerindeyse) “kakalayan” kabz›mal demek; iltifat de¤ilse, haks›zl›k de¤ildir. Bu burjuva simsar›n tüm hesab›; Marksizm’in (bugün MLM’nin) teorisi, program›, ana ideolojik ilkeleri, k›sa ve uzun vadeli amaçlar›yla uzlaflmaz bir kavga yürütmek olmufltur. S›rtlad›¤› malul görev; proletarya ve emekçi s›n›flar›n asalak burjuvaziye kar›fl› yürüttükleri tarihsel


savafl›m›nda, devrimci s›n›flar›n silahs›zland›r›lmas›n› tipik olarak hedefler, bunu temsil ederek burjuvazinin kuvvetli destekçili¤iyle ünlenir. Revizyonizmin takti¤i olan kaleyi içten fethetmek; burjuvazinin en büyük siyaset silahlar›ndan birinin felsefi yata¤›n› ifade eder veya yeflertir! Daha özgün olarak, has›m gözükmemeye çal›flarak ya da has›ml›¤›n› gizleyerek en büyük has›ml›¤› yürütmek! Ve, “K›z›l bayra¤a karfl› k›z›l bayrak sallamak” gibi! Marksizm’e karfl› ç›karken Marksizm’i kullanmas›, “kaleyi içten fethetme” siyasetinin bir biçimi ve onu besleyen halidir. S›n›flar aras› farkl›l›k ve çeliflkiyi saklayan s›n›f iflbirlikçisi teorik savunusu ve ideolojik-pratik davran›fl›yla; emekçi s›n›flar karfl›s›nda burjuva düzen ve felsefenin en sad›k eleman›d›r revizyonizm. ‹flçi s›n›f›n› hedeflerinden sapt›rarak, onlar› reformlarla ya da gerici egemen s›n›flar›n, daha da do¤rusu liberal burjuvazinin “bir eliyle verip öteki eliyle ald›¤›” ekonomik-demokratik haklarla uyutulmas›n› sa¤layan bir “afyon” görevini üstlenerek, düzen içi aray›fllara çekerek kölelefltirilmesine hizmet eder. “Hareket her fley, amaç ise hiçbir fley” özet formülasyonundaki idealist-felsefi pragmatizmiyle; çatlaklardan girip yan›lsamalara hitap eden söylemiyle; s›n›f kökenleri itibariyle halk saflar›ndaki “ilkesiz muhtaçlara” ve devrimci s›n›f bilinci zay›f halk kitlelerinin geri yanlar›na ça¤›ran zehirli davetinde, tamamen burjuvazi ad›na konuflmaktad›r revizyonizm. Tasfiyecili¤in en temel ve ortak karakterini en özlü flekilde ifade eden; “reform her fley, nihai amaç hiçbir fley” ilkesini sözde savunmad›¤›n› iddia ederek tasfiyeci olmad›klar›n› söyleyen birçok somut tasfiyeci ak›m, tüm savunu ve uygulamalar›yla bu tasfiyeci ilkenin doldurdu¤u içerik ya da tan›m› karfl›lamaktad›rlar. Revizyonizm de Marksizm’e ve devrime tasfiyeci özde karfl› ç›karken kendisini revizyonizm olarak tan›tmaz. Ama Maksist ilkeler karfl›s›ndaki tüm teori ve eylemi budur. Marksizm’le u¤rafl›rken Lenin ve Stalin’in sa¤lam duvar›na çarparak sendeleyen revizyonizm, Leninizm’le u¤rafl›rken Maoizm’in flamar›yla sersemledi ama her defas›nda dönüp aya¤a kalkmaktan usanmad›. Önemlidir ki, bu aya¤a kalkma ritmi¤i bir tekerrürden ibarettir. Revizyonizm de özünde, tarihin tekerle¤ini geriye do¤ru döndürmek isteyen gerici s›n›flar›n tarihsel olarak kendisini tekrar etmesi gibi bir tekerrürdür. O, lekeli beyaz bayrak olarak, Marksizm’in k›z›l bayra¤› karfl›s›nda hep gericili¤i temsil etme do¤rultuyla belirdi.

“Düflman bize sald›r›yorsa, bu iyi yolda oldu¤umuzu gösterir.” (yba) Revizyonizm, Marksist devrim tezine; zor ilkesini yads›yarak karfl› ç›kar. Bar›flç›l geçifli savunarak, mücadele ve örgütlenme biçimlerini buna uygun olarak savunur. Savafl-bar›fl meselelerinde Marksizm’den derin ay›r›mlarla kopar. Marksizm’i dogmatizmle suçlamas› tam bir ironidir. Çürümüfl otlakta yay›lmas› özüne denk düflen ayr› bir “bahtiyarl›¤›d›r”. S›n›f çat›flmas› ve çeliflkisini siliklefltirip ortadan kald›rma gayreti, Marksizm’e egzotik olan baflka niteli¤idir. S›n›flar mücadelesi karfl›s›ndaki gerici rolü, onu Marksizm karfl›s›nda talihsiz k›lan en temel fonksiyonudur. Yine, kapitalizm ad›na üstlendi¤i, Devrimci iktidarlar›n yozlaflt›r›larak kapitalizme evirilmesini sa¤lama arac› oldu¤unu da eklemek gerekir.

Revizyonizmin Dayand›¤› Zemin ve Özellikleri MLM teorinin dünyay› de¤ifltirme görevi ya da bu zincir üzerindeki devrimler prati¤i; tarihsel olarak oluflmufl kal›n gerici kabuklar›n k›r›lmas› ve s›n›fl› toplumlar boyunca hüküm sürmüfl-süren gerici siyasi sistemlerin her sonucuyla birlikte ortadan kald›r›lmas›n›n somut hedefleriyle yükümlü ve bu engellerin yengisini fliddet esas›na dayal› çat›flmalarla ele al›p tan›mlayan çetinlikler yoludur. En büyük zorluklar› öngörerek gö¤üsleyen ilerleme çizgisidir MLM devrim teorisi-do¤rultusu. Haliyle, ayn› nitelikte bir mücadeleyi tabii k›lar. Yeterli bilimsel donan›ma sahip olmay›p kaç›n›lmaz olan gelece¤i göremeden ve “özgür gelece¤in” kazan›lmas› için gerekli feda ruhuna sahip olunmadan, gö¤üslenemeyecek kadar a¤›r bedeller eylemiyle döfleli ac›mas›z yoldur elbet. Ne var ki, MLM bilimi teorik-pratik-örgütsel tüm temellerde kendisini kan›tlayarak ispatlam›flt›r. Dolay›s›yla, MLM’ye karfl› mücadele de aç›ktan göze al›nabilecek bir tercih olamaz. Bundand›r ki MLM’ye sald›r› cephesinin, sald›rd›¤› bu fleyin (MLM’nin) peçesini kullanmas› son derece anlafl›l›rd›r. (Faflist diktatörlü¤ün demokrasi düflmanl›¤›yla en azg›n faflizmi bile uygularken demokrasi peçesi ya da lafz›n› a¤z›ndan düflürmemesinde oldu¤u gibi…) Revizyonizmin MLM’ye karfl› zay›fl›¤› ve MLM’nin bir bak›ma zorluklar yolu olmas› gerçe¤i; revizyonizmin zay›fl›klar zemininde yay›lmas› yan›n› da tayin eder. Bu, kesinlikle s›n›fsal dokudan ba¤›ms›z olarak, basit cesaret-korku esas›na dayanan bir de¤erlendirme de¤ildir. Ama elbette

063 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


ki, proleter sa¤laml›¤a-s›n›f karakterine (ideolojik ve s›n›fsal nitelik olarak) sahip olmayan bilumum burjuva çevrenin devrim karfl›s›nda sa¤lam durmad›¤›, bunun tersine daha kolay yolu tercih etmesi anlafl›l›rd›r. K›sacas› revizyonizmin, ideolojik-politik y›lg›nl›klar, inançs›zl›klar, zay›fl›klara seslenerek buralarda yay›l›p serpildi¤i ve bu kesimler içinde etkin olarak benimsendi¤i do¤rudur. Revizyonizmin önemli bir sosyal taban›n›n, devrimin do¤as› karfl›s›nda siyasi-ideolojik k›r›lmalar yaflayan bölüklerden olufltu¤unu söylemek isabetli olacakt›r. Revizyonizm taban olarak buradan da beslenir. Onun devrime ideolojik düflmanl›¤› devrimin s›n›f düflmanlar›yla ortaklaflmas›na ç›kar. Karfl›-devrim revizyonizmin bu özelli¤ini kullanarak devrimi çeflitli biçimlerde baltalar. Bu iliflki içinde revizyonizmin karfl›-devrimci eylemleri azg›nca serpilir. Bu bak›mdan devrime ihanet zemininin revizyonizm için ideal bir zemin olup buradan da beslendi¤ini söylemek do¤ru olacakt›r.

064 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Stalin’in sarih biçimde tespit ederek bir kez daha iffla etti¤i bir gerçe¤i ondan dinleme mutlulu¤unun önüne geçemeyiz: “…Devrim dalgas›n›n f›rt›nal› kabar›fl› s›ras›nda burjuva çevrelerden gelip devrim saflar›na kat›lan ‘yol arkadafllar›’, gericilik günlerinde partiyi terk ettiler. Bunlar›n bir kesimi devrimin aç›k düflmanlar›n›n kamp›na geçti, bir baflka kesimi, iflçi s›n›f›n›n ayakta kalabilmifl olan legal derneklerinde mevzilenip, proletaryay› devrim yolundan sapt›rmak, proletaryan›n devrimci partisini gözden düflürmek gayretine girifltiler. Devrimi terk eden yol arkadafllar›, kendilerini gericili¤e uydurmaya, çarl›kla bar›flmaya gayret ettiler.

Çarl›k hükümeti, devrimin yenilgisinden yararlanarak, devrimin en korkak ve ç›karc› yol arkadafllar›n› ajan-provokatör kaydetti. Bu afla¤›l›k dönekler, çarl›k Okhrana’s›n›n iflçi-ve parti örgütlerine gönderdi¤i bu provokatörler, buralarda hafiyelik hizmeti yapt›lar ve devrimcileri ele verdiler.” (Stalin Eserler- Cilt 15- Sayfa: 122) Revizyonizmin çürüklerden beslenmesi rastlant› olmay›p özünün karfl› ç›k›lmaz buyurganl›¤›n›n icab›d›r. Kutsal birliklerinin tercihten de öteye zorunlulu¤u; hepsinin devrime karfl› kin besleyen gerici ideolojik odaklar olmas›ndan ileri gelmektedir. Devrim karfl›s›ndaki düflmanca tutum, Marksizm’in di¤er ilkeleri karfl›s›ndaki tutumu da do¤ru orant›l› olarak koflullar. Ayn› karfl›-devrimci sald›r›lar ideolojik ve felsefi cephede de kaç›n›lmaz olarak devreye girip t›rman›fl gösterir. Marksizm’i alaya alarak iflini bitirme giriflimleri, büyük deha edalar›yla sefil

“elefltirileriler”-teoriler piyasaya sürme, devrime kara çalarak övgüyle ihaneti yücelten ve kah dogmatizm, kah “kifliye tapmac›l›k” vb maskeleri alt›nda burjuva ideolojik cephede eserlerken; Marksizm’i “elefltirme” boyas› alt›nda onu revizyondan geçirme çabalar› ve bilimsel teori örtüsü alt›nda çeflitli idealist ak›mlar moda rüzgar›yla uçuflurlar. Ama revizyonizmin en keskin olarak yüklendi¤i tasfiyecilik noktas›nda hepsi birleflirler. Revizyonizmin hem ortaya ç›k›fl koflullar› ve hem de beslendi¤i önemli zemin Marksizm’den kurutulmufl olan bu felsefi ve ideolojik çamurdur. Revizyonizm buradan tecrit edilerek anlafl›lamaz. Bu bak›mdan onun en gerçek sosyal forumu, idealist dünya görüflüyle zehirlenip burjuva dünyayla birleflen s›n›fsal dokusunda tam anlam›n› bulur. Kayna¤› liberal burjuvazi olan reformculu¤un “iyilefltirme” demagojisini besin edinerek, bu hileyi Marksist teori flahs›na uyarlay›p, ona karfl› mantaliteyle ideoloji ve teorinin çarp›t›lmas› özüyle çizgilefltirir. Tarihsel kayna¤› liberal burjuvazidir yani. Emperyalist kapitalistler eliyle gelifltirilen iflçi aristokrasisi revizyonizmin en büyük sosyal-s›n›fsal dayanaklar›ndand›r. Burjuva-küçük burjuva s›n›f katmanlar› ve iflçi s›n›f› içindeki ideolojik etki alan› onun genifl sosyal zeminidir. S›n›f iflbirlikçisi teori onun teorik dayana¤›; liberal burjuva ideoloji ise ideolojik yata¤›d›r. Hiç kuflkusuz ki, revizyonizmi döneklik, kaçk›nl›k ve ihanetçilik olarak tarif etmek mümkün ama revizyonizmin dayanak bünyesini “korkaklarla”, “zora gelemeyenlerle” vb. aç›klamak, buna indirgemek do¤ru anlay›fl ve bilimsel yaklafl›m olamaz. Burjuva dünyan›n pratik nimetlerine ifltah› kabar›k duran, bencil ç›karlarla daralan ve kans›zl›kla titrek olan bu burjuva ideolojik tür; burjuva ç›karlara yönelen devrimin “büyük karmafla” ve “huzursuzluk” yaratan “düzen bozucu” alt-üst olufllar eylemi karfl›s›nda tedirgin olan; devrimin tüm “huzur-rahat bozucu ç›lg›nl›klar›n›”, anlams›z-yersiz ve anarflist-terörist eylem, hatta ça¤d›fl› gerilikte hareketlerden ibaret gören; burjuva dünyan›n “muazzam” düzenini muhafaza ederek bu düzen içindeki art›klarla yetinen ve ayn› düzenin kaç›n›lmaz olarak kendili¤inden “özgür topluma” evirilece¤i safsatas›na sar›larak, s›n›flar mücadelesini beyhude bir ifl olarak ö¤ütleyen; böylece burjuvazinin ebedi varl›¤›n› garantilemeye kalk›flarak onun kutsall›¤›n› vaaz eden; proletarya enternasyonalizmini reddederek ve s›n›f iflbirlikçili¤ini alçakça gerçeklefltirerek burjuvaziyle ebedi bar›fl›n› imzalay›p tamamlayan; burjuva hakim s›n›flar›n ideolojik yönlendiricili¤ine giren ve burjuva hakim s›n›f


ideologlar›n›n kendi s›n›f ideolojileriyle harmanlay›p iflçi s›n›f› hareketi içinde nifak olarak büyüttükleri ve iflçi s›n›f›n›n kurtuluflu davas›na burjuvazi lehine ideolojik-teorik cephede sald›ran bir aktör olup, tüm bunlarla devrim ve yoksul dünyaya düflmanca darbeler vuran burjuva ideolojik bir faktördür. Revizyonizmi var eden temel bunlarla (ve daha fazlas›yla) aç›klanabilir.

Siyasi Mücadele ile Silahl› Mücade lenin Karfl› Karfl›ya Getirilmesi Geliflen s›n›f hareketinin siyasi iktidar do¤rultusundan sapt›r›larak geriletilmesi ve düzen içine çekilip hapsedilmesi ya da gerici burjuva sistemle bar›fl›k hale getirilip uysallaflt›r›larak devrimci özünden ar›nd›r›lmas› amac›yla, hakim s›n›flar taraf›ndan tan›nan burjuva demokratik k›r›nt›larla umutlan›p yetinen, bu aldat›c› illüzyonlara kan›p kapitalist burjuvaziye bel ba¤layarak devrimi burjuvazinin ellerine b›rakan-ona havale eden ve büyük toplumsal ilerlemeyi bu geliflmelerle mümkün görüp devrimden uzaklaflan görüfl aç›s› olmakla birlikte, burjuva liberal politikalardan ilham al›p burjuva düzeni pekifltirerek proletarya diktatörlü¤ünü redde oturan kurguya dayan›r. Burjuva demokratik ortam, hem onun yan›lsamas›na yol açar ve hem de içsel istemlerine hitap eder. Dolay›s›yla, gerici sistemlerin devrimci geliflme ve kitle hareketleri karfl›s›nda vermifl oldu¤u ama özünde yine kendi düzenlerinin bekas› için kulland›¤› ve vermeyi gerekli gördü¤ü tavizleri, burjuvazinin ilerici dinamikler tafl›d›¤› fleklindeki çürük görüfle varmakta tereddüt etmez, bunu teorilefltirmekten geri durmaz. Bu durum revizyonizmi revizyonizm olarak burjuva düzene sürükler.

“acil talep” fleklindeki “gösteriflli” slogan›na karfl› ‹brahim yoldafl flunlar› söyler: “Aç›kt›r ki, bu anlay›fl, baz› flartlarda, kifliyi reformizmin en derin çukuruna bat›r›r. Yar›n, köylülerin silahl› mücadelesini bo¤mak için, gericiler k›smi bir toprak reformu uygulamas›na giriflirse, fiafak revizyonistleri bunlara destek olacakt›r. Çünkü böyle bir fley, emperyalizmin -bütün mevzilerden sökülüp at›lmama amac›yla- bir ad›m gerilemesi olacakt›r. … Gericiler, bütünü kurtarmak için parçay› neden feda etmesinler? … Kitlelerin bizzat bugünkü sistemi y›kmak için silaha sar›ld›¤› flartlarda ve yerlerde, “acil talep ve ihtiyaçlar› savunmak” gibi gösteriflli bir slogan›n arkas›na saklanmak, düpedüz reformist ve gerici bir tutumdur.” Evet, revizyonizm-reformizm, devrimci halk kitlelerinin silaha sar›ld›¤› flartlarda özellikle “acil talepleri” öne al›rlar. Çünkü onlar da bir proleter ve halk devriminden en az hakim s›n›flar kadar korkmaktad›rlar. Onun için devrimci savafl›m› elinin tersiyle itip düzen içi iyilefltirmelerle ilgilenirler ve bunun için de “acil talepler” üzerinde tepinip dururlar. Elbette ki, komünistler bu talepleri görmezden gelmez ve bunlar için mücadele etmeyi reddetmezler, ama tek farkla, bunlar› amaçlaflt›rmazlar. Ama revizyonizmin ufku sadece reformlarla s›n›rl›d›r. Dolay›s›yla, “acil talepler” slogan›, bu güruhun belirgin özelli¤i olarak ve genellikle özlerine uygun olarak ileri sürülür. (Demagojiye yer yoktur ki, kitlelerin silaha sar›l›p sar›lmamas› her dönem için önemli ya da tek ölçüt de¤ildir. Önemli olan, bu slogan›n nas›l ele al›nd›¤› ve özellikle de ayn› anlay›fl›n her flartta bunu devrimin önüne ç›kard›¤› gerçe¤idir.)

Emekçi halk kitlelerinin geri bilinç ve duygular›na hitap etmek, acil ve günlük taleplerini esas alarak bunlar› öne ç›kararak vas›ta etmek ama emekçi s›n›flar›n kal›c› gerçek ç›karlar›n› feda edip burjuvaziye satt›klar›n› gizleyerek devrimci s›n›flar ad›na hareket ettiklerini sahtekarca ba¤›rarak, iflçi s›n›f› kesimlerini pefline takmay› baflarabilmektedir revizyonizm.

Revizyonistlerin, burjuvazinin sahte iyilefltirme k›r›nt›lar› ortaya serpti¤i ve “demokratikleflme” söylemlerini gelifltirdi¤i koflullarda, “acil talepleri” öne ç›karmalar› onlar›n gerici sistemden beklentilerine ba¤l› oldu¤u gibi, bu sahte ortam› teorilefltirmelerine de yol açar. Revizyonistler, bu k›r›nt›lar› abartarak büyük kazan›mlar olarak sunar ve kendi yollar›na kan›t olarak gösterirler. Hevesleri gittikçe artar ve giderek gerici sistemin kutsay›c›lar› haline gelirler.

Revizyonizm-reformizmin üzerinde yükseldi¤i ve genel özelliklerinden birini de emperyalizm ve tüm gerici egemen s›n›flar›n devrimci savafl›mla tasfiye edilmesi yerine, tamamen “iflçi s›n›f›n›n acil talepleri ve ihtiyaçlar›n›” esas alan teorisi oluflturmaktad›r. fiafak revizyonizminin ayn› savunusuna karfl› ‹brahim yoldafl›n söyledikleri, meselenin anlafl›lmas› için baflvurulmas› gereken bilimsel yaklafl›mlard›r. Revizyonistlerin

Revizyonizmin de münakafla etti¤i ama kesinlikle bocalad›¤› di¤er bir husus da, siyasi mücadele ile silahl› mücadele ve savafl›m› karfl› karfl›ya koyma çabalar›d›r. Bu nokta onlar›n devrim düflmanl›¤›ndan ileri geldi¤i gibi, e¤er böyle de¤ilse de derin cehaletlerini gösteren aynad›r. Revizyonist havuz her yerde ayn› kabarc›klar› üretmektedir. Ancak hemen söyleyelim ki ikisi bir ve ayn› fleylerdir, kopmaz flekilde içi içedirler. Siya-

065 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


si mücadele ile silahl› mücadeleyi karfl› karfl›ya koyman›n mant›ki bir gerekçesi olmad›¤› gibi, iki ayr› fleymifl gibi ifade edilmesi de kusurlu veya niyetli bir çabad›r. Silahl› mücadele, siyasi mücadele bütününün bir biçimi, özgül koflullardaki esas›, bazen bir parças› ve onun genel anlat›m› içindedir.

066 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Siyasi mücadele, en özlü ifadeyle ve k›saca; geçerli olan sistemin toplumsal yaflam›n her sahas›nda yaratt›¤› sonuçlarla kaynaklar›yla birlikte bütünlüklü olarak ilgilenen ve siyasi devrimle iktidardaki s›n›flar›n zor ilkesine ba¤l› olmak kayd›yla alafla¤› edilmesini konu edinir. Bu savafl›m, kimi toplumsal flartlarda son aflamada devrimci zoru kullanma fleklinde geliflir, di¤er baz› toplumsal flartlarda ise, bu flartlar›n zorunlulu¤una ba¤l› olarak devrimin bafl›ndan sonuna kadar silahl› zor temelinde geliflmesi biçimini al›r. Çünkü, buralarda demokrasi yok, tersine gericifaflist bask› ve fliddet vard›r. Partinin uzun bar›flç›l mücadele döneminde haz›rl›klar›n› yapmas›n›n koflullar› yoktur vb. Devrimin baflka türlü örgütlenip geliflmesinin koflullar› yoktur. Ve e¤er söz konusu flartlarda bu yol benimsenmezse, devrimin unutulmas› gerekti¤i aç›kt›r. Stalin yoldafl, önce anlayamad›¤› ama sonra görerek, Çin devriminin üstün özelli¤inden bahsederken bunu anlat›yordu. Bu k›sa aç›klamadan da anlafl›laca¤› gibi, siyasi mücadele ile silahl› mücadele asla karfl› karfl›ya konamaz, bilakis, siyasi mücadelenin kimi özgüllerde silahl› savafl›m biçimini almas›n›n zorunlulu¤unu gösterir. Ama revizyonistlerin niyeti, siyasi mücadeleyi kavramak de¤il, onu baltalamakt›r. Onun için de pasl› olan her silah› kullanmaktan geri durmamaktad›r. “Baltay› aya¤›na vurmaktad›r. Bunu yaparlarken, komünistleri veya devrimcileri “salt askeri bak›fl aç›s›yla” vb. suçlamay› da ihmal etmezler. Daha fazla uzatmadan sözü bir kez daha KAYPAKKAYA’ya b›rakal›m: “fiafak revizyonistleri, siyasi mücadeleyle silahl› mücadeleyi karfl› karfl›ya koyuyorlar. ‘Siyasi mücadele’ bayra¤› alt›nda, siyasi mücadelenin silahl› biçimlerini reddediyorlar. Silahl› propaganda ve ajitasyonu reddediyorlar.” ‹brahim yoldafl›n bu alt bafll›klar›, günümüzdeki tasfiyeci anlay›fl ve yaklafl›mlar› da ortaya koyma aç›s›ndan ve ayn› tayfan›n ortak görüngülerini yans›tmak aç›s›ndan isabetli özetlemelerdir. “Salt askeri bak›fl aç›s›” kara çalmalar›na karfl› da: “ ‘Salt askeri’ görüfl aç›s›, savaflmak için savaflmak tutumuna sahip olanlar›n görüfl aç›s›d›r. Biz, devrimin siyasi görevlerini yerine getirmek

için savaflmak istiyoruz. K›rl›k bölgelerde, parti önderli¤inde halk ordusunu yaratmak, mahalli ve merkezi otoriteyi ad›m ad›m parçalayarak, halk›n iktidar›n› gerçeklefltirmek için silahl› mücadeleyi savunuyoruz. …” diyerek tarihi yan›t› vermifl olmaktad›r. Ayn› noktada yürütülen tart›flma, hiç kuflkusuz komünist partinin niteli¤i hakk›ndaki nifak› da içermektedir. Siyasi savafl partisi niteli¤i, revizyonist cenah›n asla kavrayamad›¤› ve fersah fersah uzak durduklar› di¤er gerçekliktir. Yukar›da özetlemeye çal›flt›¤›m›z tarihsel ve toplumsal flartlarda, devrim mücadelesi yürüten komünist partinin savafl içinde infla edilip pekifltirilmesi espirisi ve partinin ordu içinde-ordu biçiminde örgütlenmesinin zorunlulu¤u tamamen bu flartlar›n koflullamas› oldu¤u halde, revizyonizm dogmatikçe ve körce bunu inkar etmektedir. Lenin, proletarya partisini “savafl kurmay›” olarak tan›mlarken ve proletarya böyle bir örgüte sahip olmadan s›n›f mücadelesini baflar›ya götüremez derken do¤ru söylüyordu. “Proletaryan›n siyasi iktidar mücadelesinde örgütten baflka silah› yoktur” derken, revizyonizmin kutsad›¤› yasal partiden de¤il, gizlilik prensiplerine dayanm›fl partiden bahsediyordu. Revizyonizm burada dogmatik savunu içine girerek sald›r›yor. Çünkü, böyle bir parti, belli koflullarda uzun bar›flç›l mücadeleler içinde iktidara yürürken, belli baflka koflullarda ise, bafl›ndan itibaren silahl› savafl›m içinde devrimi örgütleyerek iktidara yürürler. Revizyonizm bunu neden anlam›yor, bunu bilmek zor olmasa gerek: Devrimin ilkelerine kesin düflmanl›kla devrimin mant›¤›n› anlamamaktaki inat onu, bu gerçekli¤i anlamamaya itmektedir. Son olarak flu soruyla silahl› mücadele ile siyasi mücadeleyi karfl› karfl›ya koyan anlay›fla söz verelim; madem bu ayr›mda ›srarl›ysan›z, o halde ikisinin yürüttü¤ü-yerine getirdi¤i görev ve hedefleri ayr› ayr› s›ralay›n!

Markisizm’i “Gelifltirme” Sahtekarl›¤› Örgütlü genifl s›n›f hareketi içinde; Marksizm’in eskidi¤i, art›k geçersiz ve yetersiz kald›¤› vaaz›na ba¤l› olarak, yeniden ele al›nmas› ve gelifltirilmesinin zorunlulu¤unu kullanan revizyonizm, taraftar bulabilmektedir. Bunu yaparken Marksizm’i aç›ktan reddetme fleklinde de¤il, Marksizm’in gelifltirilmesi yalan›yla hareket etmektedir. Marksizm’in devrimci özüne ba¤l› olarak gelifltirilmesini de¤il, onun özünü de¤ifltirerek bunu yapmaktad›r. Bu yan›yla günümüzdeki birçok örnekle tam bir benzerlik tafl›mas› dikkate de¤erdir.


Polemi¤e mahal yaratmamak için söyleyelim ki, revizyonist amaç ve nitelik d›fl›nda, yani Marksizm’in özü ve temel ilkelerine ba¤l› kal›narak ve Marksizm’in eskidi¤i sav›na sahip olmadan ama gelifltirilmesinin nesnel gereklilik oldu¤unun kavray›fl›yla gelifltirilmesi; Marksizm’in kendi talimat› olup, özü-iç dinamikleri olarak tafl›d›¤› üstün niteliklerinin, kabulü ile tan›d›¤› bir sonuçtur. Bu yasaylad›r ki, Marksizm özünü koruyarak iki nitel aflama geliflip Marksizm-Leninizm-Maoizm seviyesine kadar ç›kt›. Bundan sonra da geliflmesi kaç›n›lmazd›r. Komünistlerin yaklafl›m› özetle budur. Dolay›s›yla, statik olan›n Marksizm de¤il, revizyonizm oldu¤u berrak iken; sa¤-sol oportünist çizgilerin revizyonizmle ortaklaflan; “geliflmeyi inkar etme”, “de¤iflimleri görmeme”, “yenilenmeme”, “dogmatiklik” vb. vs. suçlama ve iftiralar› gülünç olup, önyarg›lar› geçemeyen “Marksizm’i ölü dogma haline çeviriyorlar” ezberleri de temelsiz gevezeliktir. Ayn› biçimde, nesnel gerçe¤in bilimsel zeminine oturmad›¤› halde; ideolojik-teorik kaosun sanc›lar›n› tafl›yan yapay zorlamalarla MLM’nin ana ilkelerini tart›flmaya açarak gelifltirilmesini gerekçe edinenler de keskin bir yol ay›r›m›ndad›rlar.

bir kambur ve kara bulut olarak durmas›n› devam ettirmektedir.

Revizyonizm z›rvas› nas›l bezenirse bezensin burjuva çöplükte kalmaktan kurtulamaz. Devrim bu “yaka bitini” temizleye temizleye ilerlemifltir, bundan sonra da ayn› yetenekle ilerleyecektir. Bundan kuflku duyan komünist olamaz.

Revizyonizmin En Kesin Özelliklerinden Birisi Tasfiyeci ‹fllevi ve Niteli¤idir

Yaz›k ki, revizyonizm tüm çürümüfllü¤üne ra¤men devrimci saflarda-s›n›f hareketi içinde kuvvet bulabilmektedir. Bunda, revizyonizmin emperyalist neo-liberal politika ve genifl burjuva ideologlardan destek al›p ayn› kulvar üzerinde yürümesi ve kabuksal kimi de¤ifliklikleri-geliflmeleri basamak edinmesi kadar, komünist ve devrimci hareketin zay›fl›klar› ve özellikle de yaflad›¤› pratik gerilemeler son derece büyük bir rol oynamaktad›r. S›n›flar mücadelesinin aktüel olarak devam etmesi, yani iki temel kamp›n çat›flma içinde bir birlerini gelifltirme esprisine uygun olarak ve s›n›fl› toplum realitesindeki karfl›l›kl› etkileflim temelinin her bak›mdan mevcudiyeti ile birlikte ara katmanlar›n ideolojik, siyasal, kültürel, ekonomik vb. varl›¤› revizyonizme olanak tan›yan uygun zemindir. S›n›flar mücadelesi ideolojik sahadan ba¤›ms›z olmad›¤›na göre, farkl› ideolojik ak›mlar›n boy vermesi ya da yaflamlar›n› sürdürmesi, tüm koflullar›yla son derece elveriflli demektir. Revizyonizm, tüm bunlardan palazlanmakta ve bu zemini ustal›kla kullanmaktad›r. Bütün bunlardand›r ki, devrim ve devrimci iktidarlar tarihinin önünde ideolojik

Revizyonizm, kesinlikle iflçi s›n›f› ve ideolojisinden beslenmez. Proletarya ve proleter devrimle hiçbir düzeyde alakas› yoktur. Devrim mant›¤›yla uzaktan yak›ndan bir ba¤› olmad›¤› tart›flma götürmeyecek kadar nettir. Onu, asla devrimci s›n›flar›n kurtulufl davas› beslememektedir. Hiçbir devrimci ö¤e revizyonizmi destekler durumda de¤ildir. Revizyonizm, devrimci her nüveye düflman olup, s›n›f mücadelesinin tasfiye edilmesi göreviyle onun ideolojik düflman› durumundad›r. Büyüdü¤ü batak tasfiyecilik bata¤›d›r. Beslendi¤i kaynak, burjuva ideolojisidir. Burjuvaziyle sözbirli¤i içinde olan revizyonizm, devrim karfl›s›nda emperyalist argümanlar›n yumuflat›larak savunulmas› platformu durumundad›r. Revizyonizm, tarihsel olarak reformculu¤un temellerinden beslenir, bu unsurlar üzerinde yükselir. Dolay›s›yla liberal burjuva beslemesidir. Onu biçimde de olsa farkl› k›lan yan Marksizm ad›na hareket etme ikiyüzlülü¤üdür. Revizyonizmin girift yan› ya da zahir noktas› iflte budur.

Revizyonizm, keskin bir tasfiyeci olmakla birlikte, her türlü tasfiyecili¤i kullan›r, bir biçimiyle di¤er ak›mlarla tasfiye amac›nda birleflir. Tasfiyecilik de¤iflik k›l›f ve biçimlerde ortaya ç›kar. Ayn› biçimde revizyonizm de tasfiyecili¤in de¤iflik biçimlerini kullan›r. Tasfiyecili¤in sa¤ ya da sol biçimi de kuflkusuz ki zararl›d›r. Fakat sa¤ tasfiyecili¤in daha tehlikeli oldu¤u her zaman do¤rudur. Günümüz dünya flatlar›nda oldu¤u gibi, somut koflullar›m›zda da bu tehlike esas yand›r. Gerek ülke ve gerekse dünya ölçe¤inde, tasfiyecilikle kesin bir mücadele ve zafer kaç›n›lmaz bir görevdir. Lenin; “Partimiz, tasfiyecili¤i kesinlikle tasfiye etmedikçe ilerleme sa¤layamaz.” derken büsbütün hakl›yd›. Hatta tasfiyecilikle mücadelenin, bir bak›ma partinin bütün bir yaflam›n› oluflturdu¤unu söylerken, bunun önemini en çarp›c› flekilde ortaya koyuyordu. “Gerek devrim öncesinde, gerek devrim s›ras›nda bu kanatlar aras›ndaki savafl›m, partinin tüm tarihini yapm›flt›r demek, hiç de abartma say›lmamal›.” (Tasfiyecilik Üzerine. Sf: 48) Bu de¤erlendirme Rusya’da o dönem ve flartlar için yap›lm›fl olsa da tasfiyecilikle mücadelenin

067 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


genel bir sorun oldu¤u ve son derece hayati sorun olarak her devrimci partinin önünde oldu¤uolaca¤› do¤rusunu da dile getirmektedir. Tasfiyecili¤in revizyonizmle ayn›laflt›¤› (ki, revizyonizm ayn› zamanda tasfiyeciliktir) veya tasfiyecili¤in revizyonizmle birlikte tart›fl›lmas›n›n gereklili¤i, ikisinin en içkin amaçlar›nda a盤a ç›kan soysuz kabahatlerinden ileri gelir. Bunun için Lenin’in tasfiyecilik hakk›ndaki flu tan›m›na bakmak yeterli olacakt›r: “Sözcü¤ün dar anlam›yla tasfiyecilik, Menfleviklerin güttü¤ü tasfiyecilik, genel olarak sosyalist proletaryan›n verdi¤i devrimci s›n›f savafl›m›n›n ideolojik yönden yads›nmas›, özel olarak da burjuva demokratik devrimimize proletaryan›n egemenli¤inin kabul edilmemesidir. Bu yads›ma, kuflkusuz, de¤iflik biçimler alm›flt›r, ancak, az ya da çok bilinçlidir, keskindir, kararl›d›r.” (Age. Sf:49-50)

068 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Bunun, yani tasfiyecilik için söylenen bu temel unsurlar›n (devrim ve diktatörlü¤ün reddi) revizyonizmin özü oldu¤unu söylemeye gerek yoktur. Yine, tasfiyecilerin Rusya’da “yasa-d›fl›” komünist parti ve “RSD‹P’ne gerek olmad›¤›n› savunan” “çok cesur oportünistler” oldu¤unu söylerken Lenin, tasfiyecilerin komünist parti noktas›nda da revizyonizm ile ayn› soysuz amaca sahip olduklar›n› göstermektedir. Elefltirilen revizyonizmdir de elbette. Burada söylemekten sak›namay›z ki ülkemizdeki tasfiyeciler tasfiyeci olduklar›n› kabul etmek durumundad›rlar. Devrimci savafl› nerde-nas›l savunmaktad›rlar? Proletarya diktatörlü¤ünü ve komünist partisini nas›l-hangi aç›dan savunmaktad›rlar? ‘Yasad›fl›’ bir partiyi hesaplar›ndan ebedi olarak silip yasal partinin kul-köle e¤ilimi içinde de¤il midirler? Devrimci savafl›ma hesapl›-kitapl› bir sahtecilik, karfl› durufl ve hatta inceltilmifl sald›rlar içinde de¤il midirler? Proletarya diktatörlü¤üne inat, burjuva demokrasisi ve mevcut egemen s›n›flardan dilenme prati¤i ve anlay›fl› içinde ve tastamam anadan do¤ma oportünistler gibi konuflmamakta m›d›rlar? O halde kabul etmelerini beklemeden bunlar› teflhir tahtas›na koymak görevdir, “soylu bir öfke” göstermenin gere¤idir. Bunlar tasfiyeciliklerini kabul etsinler; onlar›n revizyonist oldu¤unu kan›tlamak süt difllerini dökmüfl çocu¤un ifli olacakt›r.

Tasfiyecilik, Özellikle Sa¤ Tasfiyecilik Tasfiyecili¤e kesinlikle özel yer verilmelidir. Emperyalizmin tasfiyeci sald›r›lar› çok yönlü ve komplike olarak bugün her zamankinden daha azg›n olup h›z kazanm›fl ve etki yapm›fl durum-

dad›r. Devrimci dünya genel bir da¤›n›kl›k içinde olman›n da pay›yla, yaflad›¤› gerilemeyi tam olarak atlatamam›fl ve devrimci hareket bunun adeta bunal›m sonuçlar› içinde (baz› durum ve özgüller hariç) k›vranmaktad›r. Dünya ölçe¤inde, özellikle ulusal kurtulufl mücadeleleri, dokular› gere¤i emperyalizmin bu sald›r›s›ndan birebir etkilenmifl durumda olup, di¤er devrimci hareketler genel olarak bu etkilerle içinde meflgul durumdad›r. Da¤›n›k, zay›f ve tart›flmal› durumdad›r. Neyse ki, Maoist hareket için bu durumun daha farkl› oldu¤unu ve genel olarak ciddi geliflmeler içinde olundu¤unu izlemekteyiz. Tasfiyeci sald›r› koflullar›yla bo¤uflan genel devrimci hareket, bundan kurtulma bir yana önemli oranda negatif bir de¤iflim içindedir. Tüm bu etkilenmeler proleter dünya devrim cephesi için büyük kay›p ve talihsiz geliflmelerdir. Ezilen ulus ve halklar›n kurtuluflunun burjuvaziye havale edilmesine varan bu etki, son derece üzücüdür. Ülkemiz devrimci hareketinin durumu da dünya çap›ndaki geliflmelerle paralel bir e¤ilim gösterip ayn› a¤›r yaralar› tafl›maktad›r. Revizyonistrevizyonist tasfiyeci e¤ilim ve söylem; genel s›n›f mücadelesi unsurlar›nda köklü bir e¤ilim olarak yerleflmiflken, özellikle Kürt ulusal sorununda tam bir uçurum politikas›na yol açmakta, dönüflmektedir. “XX. yy demokrasisi”, “demokratik çözüm”, “bar›fl”, “demokratikleflme” gibi mu¤lak olarak kullan›lan birçok kavram ve liberal anlay›flla; yasal zemine hapsolan ufuk ve burjuvaziden medet bekleyen özsüzlükle adeta, Marksizm ve s›n›f mücadelesi ötelenmekte, devrim unutturulmakta-unutulmaktad›r. Tekraren söyleyelim ki, bunlar›n hiç biri masum de¤ildir. Öyle ya da böyle, her halükarda ciddi bir karfl› yükselifl ve mücadele flartt›r. Gözler önünde cereyan eden bu tasfiyeci politika, argüman ve yaygaralar› daha iyi anlamak için Lenin’den bir al›nt› yapmay› gerekli görüyoruz. Bu gün yap›lanlar›n-yap›l›yor olanlar›n hiç de Lenin’in dedikleri d›fl›nda fleyler olmad›¤›n› görmek yararl› olacakt›r: “TASF‹YEC‹L‹K, kökü derinlerde olan toplumsal bir olgudur, liberal burjuvazinin karfl›-devrimci ruh haliyle, demokratik küçük burjuvazideki da¤›lma ve parçalanmayla ayr›lmaz biçimde ba¤l›d›r. Liberallerle küçük burjuva demokratlar, devrimci sosyal-demokrat partinin maneviyat›n› bozmak, onu alttan kundaklay›p devirmek, çat›s› alt›nda baflar› sa¤layabilecekleri yasal iflçi örgütleri için yolu temizleyip açmak amac›yla her çareye baflvuruyorlar, bin bir türlü yol deniyorlar. Yaflad›¤›m›z flu günlerde tasfiyeciler, ideolojik ve örgütsel yön-


den, dünün devriminden arta kalan en önemli fleye ve yar›n›n devriminin en önemli siperlerine karfl› savafl›yorlar.” (Tasfiyecilik Üzerine. Sf: 6869) Revizyonizmin sald›rd›¤› fleyin baz› unsurlar›n› “nal›nc› keseri” misali kendisine yontup patenttabela olarak kulland›¤› bilinmektedir. Kendisince en zay›f halka, vurgunculu¤a en müsait ve çekifltirmeye en yatk›n gördü¤ü ö¤eleri sahtekarca payende etmesi belirgin özelli¤idir. Marksizm’e karfl› riyakarl›¤› da buradan ileri gelir. Revizyonizmin u¤rafl› kesinlikle Marksizm’in kendi mant›¤›yla yorumlanmas› ve ilerletilmesi yönünde de¤il, tam tersine Marksizm’in yozlaflt›r›lmas›na dönüktür. Revizyonizm Marksizm’i ›s›rmadan duramaz. Marksizm’i Marksizm’e karfl› kullanma aymazl›¤›ndaki kör yetenek ezelden beri revizyonizm çeflnisine has paradokstur. Revizyonist sülale, Marks’›n “Bar›flç›l yoldan sosyalizme geçifli baz› flartlarda ve amaca bar›flç›l ajitasyonlarla daha çabuk ve daha emin ulafl›lmas›n›n mümkün oldu¤u yerlerde…” diyerek; tamamen kapitalizmin henüz serbest rekabetçi döneminin tarihi flartlar›nda istisnai bir ihtimal olarak, ve özellikle; bu flartlar› tafl›yan ‹ngiltere ile Amerika için ve buralar›n; güçsüz, az geliflmifl bir bürokrasi ve militarizme sahip olufllar› ve yine buralar›n geleneksel siyasi özgürlükçü niteli¤i, yan› s›ra proletaryan›n nitelik ve nicelik olarak oldukça güçlü s›n›f oluflu, kapitalizmin ise daha kolay teslim al›nabilece¤inin koflullar›n›n geçerli oldu¤u flartlarda bu ihtimalden bahsetmesini, revizyonist teorilerine kalkan edinerek kullanmaktad›r. Lenin Marks’›n bu istisna ve ihtimalden bahsetmesini, revizyonistlerin tersine Marks’›n bilimsel mant›¤›na uygun olarak ele al›p revizyonist sald›r›lara yan›t verdi. Yukar›da Marks’›n kapitalizmin hangi niteli¤inde ve tarihsel flartlar›nda ve devrimin zora dayal› genel kural›n› korumakla birlikte istisnai bir ihtimal olarak sosyalizme bar›flç›l geçifli özellikle ‹ngiltere ve ayn› flartlara yak›n olan Amerika için öngördü¤ü zemini kastederek; “O s›rada, iflçilerin ‹ngiliz kapitalistlerine bar›flç›l yoldan boyun e¤dirmelerinin mümkün oldu¤u fikrini yaratan flartlar bunlard›.” diyordu Lenin. (Devlet ve Devrim.) Yani revizyonistlerin Marks’› payande ederek devrimin zor ilkesini reddederek bar›flç›l geçifli genellefltiren teorilerini çürütüyordu. Ve, kapitalizmin tekelci aflamas›yla birlikte bu istisnan›n da ortadan kalkt›¤›n› kesin bir dille söyleyerek revizyonizmin savunusunu iyice y›k›yordu Lenin. Stalin, “Sa¤ ve Sol Sapmalar Üzerine” adl› ese-

rinde Lenin’i de referans alarak ayn› meseleye iliflkin olarak flunlar› söylüyordu: “Marx’›n ‹ngiltere ile Amerika için tan›d›¤› s›ralama, daha do¤rusu istisna, bu ülkelerde geliflmifl bir militarizm ile geliflmifl bir bürokrasi olmad›¤› sürece yerindeydi. Lenin’in görüflüne göre, bu s›ralama, ‹ngiltere ile Amerika’daki militarizm ile bürokrasi, Avrupa k›tas›ndaki öbür ülkelerde oldu¤undan daha çok de¤ilse bile daha az olmayan bir geliflmeye uzan›nca, tekelci kapitalizm flartlar›nda ortadan kalk›yor. Bu yüzden büyük proletarya devrimi, istisnas›z bütün emperyalist devletlerde, sosyalizme yönelmifl geliflme için kesinkes bir ön flartt›r.” Evet bu “s›ralama” yani istisna olan sosyalizme bar›flç›l geçifl, tekelci kapitalizm döneminde “bütün emperyalist devletlerde” “kesinkes ortadan kalkm›flt›r” ve “sosyalizme yönelmifl geliflme için kesinkes bir ön flart” olmufltur. Revizyonist teorinin bu s›¤›na¤› yak›larak kül edilmifltir. Kuflku yok ki revizyonizmin defteri burada dürülmüfltür. Ancak, devrimlerin ilk önce Avrupa’dan beklendi¤i görüflün izlerini içinde bulunulan tarihsel-toplumsal flartlarda da hala tafl›yor olmas›n›n bir eksikli¤i olarak; sosyalizme yönelen hareketleri ve devrimleri kapitalist emperyalist ülkelerle s›n›rl› tart›flan bir yaklafl›m eksikli¤i sorunu bulunmaktad›r, bu ifadelerde. Marks’›n, tarihsel flartlara uygunlukla ve flartlar›n koflullad›¤› anlafl›l›rl›l›k içinde, devrimin Avrupa’da patlak verece¤i fleklindeki hakl› öngörüsü veya beklentisi, daha sonra de¤iflen flartlara ba¤l› olarak Lenin taraf›ndan esasta yenilenmifl, ça¤ içindeki geliflmelerle ilerletilmifltir. Rusya’da proleter devrimin patlak vermesi önceki ufku geniflleterek, “devrimin ilk önce Avrupa’da patlak verece¤i” tezini geçersiz k›lm›flt›r. Mao Zedung’un sonradan daha güçlü olarak ortaya koydu¤u berrak düzey ya da teori; Marks’›n bu tahlilini hileci k›vrakl›kla kullanan revizyonist savunu ve Avrupa merkezci görüflü tamamen yerle bir etmeye yeterlidir. Yayg›n olan ilk inan›fl ve genel kan›lara karfl›n; kapitalizmin hakim olmad›¤› yar› sömürge-yar› feodal, sömürge geri toplum ve ülkelerde proleter devrimin sadece olanakl› olmay›p zorunlu oldu¤unu; buralarda devrimci durumun sürekli oldu¤u ve buralar›n emperyalizmin en zay›f halkalar› olarak devrime daha çok elveriflli oldu¤unu, dolay›s›yla devrimin öncelikle buralardan patlak verece¤ini ve buralar devrimlerinin yolunun “devrim ile karfl› devrimin silahl› savafl›m içinde oldu¤u”-devrimin böyle geliflti¤i fleklindeki devrimin “üstün yan›n›” veya yasas›n› gelifltirip kan›tlayarak, bu

069 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


konuda da Marksizm Leninizm’i daha ileri düzeye ilerleterek gelifltirmifltir. Devrimin zor ilkesinin istisna tan›mayan evrensel geçerlili¤e sahip kural oldu¤unu daha güçlü perçinlerle kan›tlayarak, sosyalizme bar›flç›l geçifl biçimindeki revizyonist tezi yeniden “buzlu sulara gömmüfl” ve Marks’›n arkas›na utanmazca s›¤›nan revizyonist teori ile takipçisi olan özü revizyonist-sa¤ oportünist Avrupa merkezci görüflü yere çalm›flt›r. Bu, Marksizm’in geliflme özünün tan›d›¤› ve koflullad›¤› tutarl› bir seyirdir.

Revizyonist Üretici Güçler Teorisi

070 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Revizyonizm ve dayand›¤› teorik zeminden bahsederken, revizyonist üretici güçler teorisini atlamak olmaz. Bu teori, Avrupa’da kapitalizmin geliflmesini takiben ve bu geliflmelere göz dikme neticesinde ve Marksist teoriyi çarp›tarak ondan tersten kopufl yorumuyla ortaya ç›kt›. Özü karfl›-devrimci s›n›f iflbirlikçili¤i olan bu teori, revizyonizmi teorik olarak besleyen ve ayn› zamanda revizyonizmin palazlanarak biçimlendi¤i temel bir halkad›r. Özü s›n›f iflbirlikçi¤i olan üretici güçler teorisi, en k›sa ve yal›n anlat›mla; üretici güçlerin geliflmesinin kendili¤inden bir flekilde kapitalist toplum-sistemden sosyalist topluma geçilece¤ini öne sürerek temel alan teoridir. Bu savunusuyla, s›n›f mücadelesini reddedip devrimi olanaks›zlaflt›rmakta ve iflçi s›n›f›n› burjuvaziye yedekleyerek s›n›f iflbirli¤ini pekifltirmekte-savunmaktad›r. Böylece Marksizm’in ana ilkelerini inkar ederek revizyonizme oturmaktad›r. Avrupa merkezci görüfl de her ne kadar Marks’› gerekçe etse de Marksizm’den geriye do¤ru koparak ve Marksizm’i çarp›tarak, Avrupa’daki kapitalizmin ve üretici güçlerin geliflmesinden esin ald›. Devrimi Avrupa’dan bekleme yan›lg›s›n› görmeyerek, bunu ilerletti ve di¤er devrimlere karfl› gerici rota ald›. Proleter devrim teorisini teorik k›s›rl›kla daraltarak, di¤er dünya devrimlerini anlamad› ve hatta onlar› burjuva atfedip gerici çabalar olarak teflhir etti. Ora devrimlerini kendine ba¤lay›p tabi k›larak objektif olarak engelleme savunusuna düfltü. Onlar›n devrime kalk›flmas›n›n anlams›z oldu¤unu ve devrimlerini olanaks›z görerek fiilen burjuvazilerine yamanmalar›n› telkin etti. K›sacas›, Avrupa merkezci görüfl de s›n›f iflbirlikçi revizyonist üretici güçler teorisinden ba¤›ms›z olmay›p ayn› öze sahiptir. Kautsky’ci “ultra emperyalizm” teorisi ve Troçkist “aflamal› devrim teorisi”, 2. Enternasyo-

nal’in oportünist önderlerinin (Bernstein, Pelekhanov, Kautsky, Turati…) enternasyonalizme s›rt çeviren “ana vatan savunmas›” ad› alt›ndaki büyük ihanet(i) teorisi, Kuruflçev-Brejnev sosyal emperyalistlerinin “bar›fl içinde yar›fl”, “bar›fl içinde bir arada yaflama”,”bar›flç›l geçifl” ve “bütün halk›n devleti”, “bütün halk›n partisi” teorileri ayn› damar› takip eden Deng Siao-ping flahs›nda sosyalist yol ile kapitalist yol aras›ndaki niteli¤i silen, “kara kedi beyaz kedi fark etmez…” fleklinde pragmatist felsefeyle somutlaflan revizyonist teori (ve “sosyalist piyasa ekonomisi” fleklindeki aç›k kapitalizm bayra¤›), Lin Biao’cu özü s›n›f iflbirlikçi “üç dünyac›” görüfl, Enver Hoca’n›n, Mao Zedung’un ölümü sonras› ars›zca bafllayan ve “Devlet ve Devrim” kitab›nda ayr›nt›l› olarak ortaya koydu¤u revizyonist tezleri, gibi türevler ve silsile de s›n›f iflbirlikçisi revizyonist çizgi ve tezler kategorisinde ünlü olanlard›r. Revizyonizmin ulusal s›n›rlara has lokal bir mesele olmay›p uluslararas› niteli¤e sahip oldu¤unu daha önce de vurgulam›flt›k. Ancak flu tablo bu niteli¤i somut olarak ortaya koymaktad›r. Revizyonizmin “it ölüsü gibi kokan” iç kald›ran kokusu komünistlerin burnundan eksik olmad›. “Tasfiyecilerin ceset” oldu¤unu söyleyen Lenin, tarihteki köklerinden semirerek gelen tasfiyeci ak›mlar›n topunu ter dökerek mezara gömüp proletarya diktatörlü¤ünü aya¤a dikti. Stalin emperyalist kamp ve sald›rganl›klar›na karfl› sosyalizmi baflar›yla savunurken, di¤er taraftan da tasfiyeci revizyonist ak›m ve ihanet çizgilerinin yakas›na yap›flarak proletarya diktatörlü¤ünü ayakta tutup gelifltirdi. Mao Zedung, revizyonizmle hesaplaflmay› ulusal ve uluslararas› boyut ve niteliklerdeki mücadelelerle omuzlay›p asil bir görevi gerçeklefltirdi. Büyük Proleter Kültür Devrim’iyle revizyonizmi kapitalizmin restorasyonu ad›mlar›ndaki modern revizyonizm düzeyinde siyasi yenilgiye u¤ratarak proletarya diktatörlü¤ünü koruyup ilerleyifl yönünü gösterdi. Her devrim ve devrimci iktidar yürüyüflünün revizyonizmle tan›flmas›, tamamen onun ortak ideolojik s›n›f niteli¤i ve s›n›flar mücadelesinin evrensel çizgi-ilkeleriyle alakal›d›r. Bu muazzam tecrübe toplam›; revizyonizm hakk›nda gerekli ip uçlar›n› verip ihanetçi bir suç oldu¤unu kan›tlarken, revizyonizmle mücadelenin tayin edici muhtevas›n› da gözler önüne sermektedir. *** Tekrar da olsa öneminden dolay› söylemekten geri duramay›z ki, ideolojik mücadele siyasi mücadeleden farkl› olarak fliddet unsurunu bar›n-


d›rmaz, bunun d›fl›nda yürür-yürütülür. Fakat bu kadar›n› söylemek yetmez, tam do¤ruya varmak için ideolojik mücadelenin siyasi iktidar› “paylaflmada” büründü¤ü role uzanmak gerekir. ‹deolojik mücadele kendi mecras›nda kald›¤› müddetçe bu niteli¤e ba¤l› olarak mücadelede de farkl›l›k olmaz. Zira o, siyasi iktidar› elinde tutan siyasi bir s›n›f halinde de¤ildir, proletarya ve genifl halk kitlelerini ezen, sömüren, iktidara gelmelerinin önünde zor engelini teflkil etmemektedir. Ancak, revizyonist çizgi iktidara gelip kapitalizmi temsil etme durumuna gelerek siyasi niteli¤e büründükten sonra, siyasi mücadele geçerli ve zorunlu hale gelebilir-gelir. Dolay›s›yla, bu evrede fliddeti bar›nd›ran siyasi mücadele, ideolojik mücadelenin önüne geçerek belirleyici biçim olur. Bu aflamada da ideolojik mücadele boyutu ortadan kalk›p kaybolmaz, ancak siyasi mücadele güncelli¤inde daha geri duruma düfler. K›sacas›, bu özgülde ideolojik mücadele iktidar›n tayini için kollar› s›vayarak siyasi mücadeleyi do¤urmufl, siyasi mücadele niteli¤ine s›çram›flt›r. Yani revizyonizm burjuva lapayla beslenmekle yetinmez, daha ileri gittikten sonra, sosyalist devletin veya iktidarlar›n içten “y›k›lmas›” suretiyle kapitalizmin infla edilmesindeki rolüyle resmen kapitalist nitelik olarak belirir, kapitalizme var›r. Burada kapitalist ve tekelci burjuvazinin ideolojisi haline gelir ya da bu ideolojinin özel biçimlenifli, özgün ama öne ç›kan parças›arac› ve sosyalizmin kendi iktidar› koflullar›nda “yenilgiye” u¤rat›lmas›nda (geçici de olsa) özel bir niteli¤i olur. Modern revizyonizmin kapitalist-emperyalist sistem ve ideolojiden ayr› olmad›¤› aç›kt›r art›k. Devrimci iktidarlar öncesi dönem Marksizm’e düflman bir ideolojik ak›m olan revizyonizm, iktidar dönemi y›llarda ise modern revizyonizm olarak siyasi bir nitelik olarak tamamlan›r. Sosyal emperyalizm ve nihayetinde “sosyal” maskeye de gerek duymayarak aç›k emperyalizm olarak tesis olan gerçeklik, revizyonizm ve modern revizyonizmden baflka bir fley de¤ildir. Sosyalizm koflullar›ndaki kapitalizmin ideolojik varl›k ve geliflim biçimi revizyonizmden baflka bir fley de¤ilken, modern revizyonizmin geliflimini tamamlama hali ise kapitalizm-emperyalizmden baflka bir fley de¤ildir. Burjuvazinin revizyonizmi besledi¤i, ama revizyonizmin de burjuvaziye iktidar vererek onunla ayn›laflt›¤›, devrimler ile karfl›-devrimler tarihi tecrübesinde sabittir. Mao Zedung yoldafl›n, “Düflman› d›flar›da aramay›n o içimizdedir” biçimindeki muazzam belgisi, son derece anlaml› olup, revizyonizme ve

revizyonizmin içimizdeki zeminine dikkat çekiyordu. Elbette revizyonizmle mücadelenin en önemli halkas›n› aç›klayarak, bu mücadelenin önemini anlat›yordu. O halde unutulmamal›d›r ki, revizyonizm d›flta oldu¤u kadar, kesin bir iç mesele-olgudur da! Onun Marksizm’den çizgi olarak kopufl ve d›fllanm›fll›¤›, içimizde olmad›¤› veya olamayaca¤› anlam›na asla gelmez. Bilakis o, içimize çöreklenebilmekte ve belli koflullarda içimizdeki düflman olma olana¤›n› yakalamaktad›r. “Geri dönüfller” ve Kültür Devrimleri gerçe¤i tam da bunun ifadesiydi. Özetle, revizyonizmle mücadeleyi d›fl bir mesele olarak görüp, d›fl mücadele sorunu olarak ele almak; hatal› yaklafl›m olarak bizleri yanl›fl mücadelelere sevk eder ve yanl›fl yerde dövüflerek baflar›s›z olmam›z› sa¤lar. Bu, revizyonizmin siyasi hedef de olabilece¤ini (iktidara gelmesi halinde) yads›maz, tersine aç›klar.

Revizyonizmin “Bar›flç›l Geçifl” Teorisi Revizyonizmin temel tezlerinden birisi olan “bar›flç›l geçifl” teorisinin yafll› kalbini yerinden almak için ve ayn› zamanda bu teoriden ba¤›fl›k olmay›p, reformist-revizyonist tasfiyecilik zincirinin aktiviteleri bafl›nda yer alarak genifl kesimleri cazibesiyle etki alt›na al›p güncelli¤ini koruyan “bar›fl” kavram›n›n Marksist ve revizyonist içeri¤ini a盤a ç›karmak için bar›fl›n koflullar›n› ya da bar›fl flartlar›n› tespit edip netlefltirmek, daha do¤rusu hat›rlamak yerinde olacakt›r. Bu tart›flma, savafl anlay›fl› ve gerekçelerini de fiilen aç›klam›fl olacakt›r. Atlamayal›m: Faflizmin köklü ve devletten itibaren afla¤› do¤ru kurumsal olarak ifl bafl›nda oldu¤u ve gerek sosyal, gerekse de ulusal kurtulufl mücadelesinin silahl› temeldeki varl›klar› özellikle ve baflta olmak üzere, tüm devrimci hareket ve geliflmeye azg›nca sald›r›lar içinde bulundu¤u koflullarda “bar›fl”tan söz etmek hem gülünçtür ve hem de bu “bar›fl” dili devrimci savafla karfl› sa¤dan yönelen tasfiyeci özüyle, “ciddi bir sorunda nazik bir ima” olmay› geçmektedir. Hemen söyleyelim ki, bar›fl, savafl›n gündemde oldu¤u flartlarda anlaml› ve konuflulacak olgudur. Yan› s›ra, bar›fl›n; s›n›flar aras›, ezen-ezilen aras› ve temel karfl›tlar aras› zeminde geçerli bir tart›flma oldu¤u-olaca¤› alenidir. Ve somut tart›flmam›zda da uzlaflmaz s›n›flar aras›ndaki bar›fl›n mevzubahis edildi¤inin-oldu¤unun alt›n› çizelim. Buradan hareket edersek, s›n›f farkl›l›klar› ve çeliflkilerinin hüküm sürdü¤ü koflullar alt›nda kal›c› ve gerçek bar›fl›n flartlar› mevcut de¤ildir. E¤er

071 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


bir s›n›f›n diktatörlü¤ü söz konusuysa, s›n›flar aras› uzlaflmaz çeliflkiler ortadan kalkm›fl olamaz. Bask›, sömürü, eflitlik, adalet, özgürlük gibi k›s›tlama ve haks›zl›klar varsa, bunlara karfl› baflkald›r› da hakl› olarak gündemde demektir. Daha aç›kças› s›n›flar var oldukça s›n›flar aras›nda sürekli-ebedi bir bar›fltan bahsedilemez. Tersini söylemek akla ayk›r› olup abesle ifltigaldir. Bar›fl›n taktik ve propagandif vb amaçlarla kullan›lmas›n› bir kenara b›rakacak olursak, stratejik bar›fl anlay›fl›n›n düflman s›n›flar realitesi koflullar›nda savunulmas›n›n derinli¤inde elbette s›n›f iflbirlikçisi revizyonist siyaset yatar.

072 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

fiayet bir s›n›f›n di¤er s›n›f, bir ulusun di¤er ulus üzerinde ve karfl›s›nda; eflitsizli¤i, tahakkümü, bask›s›, imtiyaz› vb söz konusu ise; bu unsurlar ezilen, sömürülen, bask› ve tahakküm alt›nda olan kesimin eflitli¤i, onuru ve tabii öz haklar› temelinde demokratik normlara uygun olarak düzenlenmemiflse veya düzenlemesini olanakl› k›lm›yorsa, burada bar›fl demagojik bir safsata olmaktan ileri gitmez. Dahas›, tüm bu eflitsiz-haks›z realite, bar›fl›n de¤il, hakl› savafl›n gerekçelerini oluflturur. Dolay›s›yla, siyasetin baflka araçlarla ya da kanl› bir flekilde sürdürülmesinin biçimi olan savafl›n, düflman s›n›flar aras›nda iktidar meselesini hal etme ve çeliflkileri çözme yöntemi olarak tamamen geçerli oldu¤u bu flartlarda, stratejik bar›fl›n-kal›c› gerçek bar›fl›n somut flartlar›n›n oldu¤unu ileri sürerek savunmak, devrimci s›n›flar karfl›s›nda karfl›-devrimci s›n›flara hizmet etmekten ve gerici hakim s›n›f iktidar›n›n sürgit devam etmesini istemekten baflka bir anlam tafl›maz. ‹flte revizyonizmin yapt›¤› tam da budur. Onun “bar›flç›l geçifl” tezi ve onurlu-demokratik bar›fl›n koflullar›n› aramadan-oluflturmadan-oluflmas›n› flart koflmadan bar›fl sloganlar›yla ortaya ç›kan birçok çevre; devrimci s›n›f tavr› ve bar›fl anlay›fl›n›n tersine, gerici hakim s›n›flar›n yarar›na bar›fl› savunmaktad›rlar. “Sosyalizme bar›flç›l geçifl” revizyonist savunusu aç›kça uzlaflmaz s›n›f çeliflkisini yok say›p, düflman s›n›flar›n burjuvazi lehine uzlaflmas›n› tembih etmektedir. Evet, e¤er bir s›n›f iktidar› elinde tutarak di¤er s›n›f› sömürüyor, eziyor, bask› ve zulme tabi tutuyorsa, ezilen-sömürülen devrimci s›n›flar neden bar›fl yaps›n ve neden kurtulufllar› için savaflmas›nlar ki? E¤er karfl›l›kl› eflit koflullar ve ç›kar birli¤i söz konusu edilmiyorsa nas›l bir bar›fl olabilir ki? Egemen s›n›flar›n üstünlü¤ü ve imtiyazlar›na dayanan tek tarafl› “bar›fl”, bar›fltan uzak teslimiyet ve uzlaflma de¤il midir? Gerici bask›ya karfl› isyan meflru de¤il midir? Devrimci

savafl hakl› de¤il midir? Bask›, sömürü ve zulmü rutin olarak uygulayan gerici s›n›flara karfl› savafl meflru de¤il midir? Gerici s›n›flar›n iktidardaki varl›¤› veya faflizmi uygulamalar› savafl gerekçesi de¤il midir? Devrimci savafl›n mutlak bir ihtiyaç oldu¤u toplumsal-tarihsel flartlarda, bunu inkar edip, yerine bar›fl› somut slogan ve görev haline getirerek savunmak, her durumda revizyonizm olmasa da onun siyaset tarz›d›r. K›sacas›, kapitalizmden sosyalizme bar›flç›l geçifl biçimindeki revizyonist siyaset, nas›l ki s›n›flar mücadelesini görmezden geliyor-inkar ediyorsa, bar›fl flartlar› mevcut olmadan savunulan bar›fl anlay›fl› da özünde s›n›flar› ve s›n›f çat›flk›lar›n› görmezden geliyor. Daha derinlemesine yorumland›¤›nda, ilgili flartlarda ve s›n›flar üstü bir realiteyle dile getirilen bar›fl görüflü, s›n›flar mücadelesini aç›ktan reddetmektedir. Bu anlamda da kapitalizmden sosyalizme bar›flç›l geçifl fleklindeki revizyonist teori, elefltiri konusu yapt›¤›m›z bu bar›fl savunusunu besleyen kökendir. ‹ki aç› da s›n›flar mücadelesi karfl›s›ndaki gerici tutumda birleflmektedir. Günümüzde özellikle Kürt ulusal hareketi ve mücadelesi aç›s›ndan savunulan bar›fl görüflünün esasta reformist-revizyonist çizgide geliflti¤ini görmek gerekir. Bar›fl diyenlerin, bar›fl›n s›n›fsal niteli¤i hakk›nda yeterli fleyler söylemeyip çarp›kl›kla mu¤lak bir bar›fl anlay›fl›n› savunduklar›; faflist diktatörlük veya emperyalizm koflullar›nda olanakl› olup olmad›¤›na bakmadan-bu zemini göz ard› ederek “adil bar›fl”, “demokratik bar›fl” gibi argümanlar›n arkas›na s›¤›narak bar›fl anlay›fllar›n› temelsiz savunmalar›ndan a盤a ç›kmaktad›r. “Demokratik”, “adil” vb demek yetmiyor. Bunu burjuvazi de söylüyor. Adil, demokratik ve onurlu bar›fl›n mümkün olup olmad›¤›n› tespit etmeden, bunun zeminini aray›p flart koflmadan ve bu koflullar›n yarat›lmas›n› ileri sürüp savunmadan, adil-demokratik-onurlu bar›fltan söz etmek siyasi sahtekarl›ktan öteye bir fley de¤ildir. Savafl ve ayn› paran›n arka yüzü kadar bileflik olan bar›fl meselesindeki tutum Marksizm’le revizyonizm aras›nda ezeli ve bir o kadar da önemli bir ayr›m konusu olmufltur. Dolay›s›yla tart›flma ne kadar yürütülürse o kadar iyidir, güncelli¤i bak›m›ndan da geçerli olup yararl› olacakt›r. Bu konudaki anlay›fl›m›z›n; s›n›f bilincinden uzak geri duygular temelinde yapay olarak oluflturulmufl “bar›fl heveslilerinin” yuhalamalar›, hakir gören alayc› cehaletleri ve tabiî ki s›n›f düflmanlar›m›z›n sald›r›lar› karfl›s›nda bir an bile tereddüde düflmeden ç›plak bir flekilde savunulmas› ekmek-su kadar ihtiyaçt›r. Özel-


likle revizyonist-reformist ve tüm tasfiyeci mahallenin duymaya tahammül edemeyerek, bizleri “bir kafl›k suda bo¤ma” istençlerini k›flk›rtan görüfllerimizi devrimin dilinden söyleyerek ileri ç›kal›m:

“Baz› kimseler bizim ‘savafl her fleye kadirdir’ tarafl›s› oldu¤umuzu ileri sürerek bizimle alay ediyorlar. Evet, do¤rudur, biz devrimci savafl›n her fleye kadir olmas› tarafl›s›y›z. Bu kötü de¤il, iyidir. Marksisttir, Rus Komünist Partisi’nin tüfekleri sosyalizmi yaratt›. Biz de ortaya bir demokratik cumhuriyet ç›karaca¤›z. Emperyalizme karfl› s›n›f mücadelesinin tecrübesi bize iflçi s›n›f› ile emekçi y›¤›nlar›n›n, silahl› burjuvazi ve toprak a¤alar›n› ancak tüfek gücüyle yenebileceklerini göstermifltir. Bu anlamda bütün dünyan›n ancak tüfekle de¤ifltirilebilece¤ini söyleyebiliriz.” (Mao Zedung.)

Bar›fl ile Savafl ‹liflkisi Hakk›nda Reformist-Revizyonist Cenah ve Çeperindeki Tayfa ile Aram›zdaki Ay›r›m Güncelli¤i ve devrimci savafl karfl›s›nda yükselen parazit sesler olmas› itibariyle bu mesele üstünde enine boyuna durmak kesinlikle gereklidir. Dolay›s›yla savafl ve bar›fl meselesi hakk›nda daha önce söylediklerimizi biraz daha ayr›nt›land›rarak tekrardan ifade etmek faydal› olacakt›r. Bar›fl ad›na kula¤a gelen seslerden yola ç›karak bar›fl›n büyük bir arzu, derin bir özlem ve sayg›n bir de¤er oldu¤u sonucuna varmak, di¤er içerik ve faktörleriyle beraber de¤erlendirildi¤inde formel bir sonuç olmayacakt›r. Türkülerin bir zeminden do¤du¤u ve bir e¤ilimi iflaret etti¤i kesindir. Ne var ki, her “bar›fl” sözünün manas› ve amac›, bu kavram›n soylu de¤eriyle buluflmaz. Hatta bazen bunu yozlaflt›r›p de¤ersizlefltirmeyi hedefler veya bu amac› güder. Dolay›s›yla, her meselede oldu¤u gibi, “bar›fl” kavram›nda da seçici davran›p, ne amaçla-niçin-nas›l kullan›ld›¤›na özenle bakmam›z ve sahte “bar›fl” sözleriyle gerçeklerini birbirinden ay›rmam›z gerekmektedir. Bu bizi fluraya götürür; bar›fl›n ne oldu¤unu, bar›fl›n nas›l mümkün oldu¤unu, nas›l savunuldu¤unu, bar›fl›n flartlar›n›n ne oldu¤unu ve bar›fl›n niteli¤ini tespit etmeye… Bunlar› kendi mant›klar› içinde ve mant›klar›na uygun olarak yerli yerine oturtmadan, ne sahte bar›flla gerçek bar›fl› birbirinden ay›rabiliriz ve ne de bar›fl meselesinde bilimsel s›n›f bak›fl aç›s›yla tutum belirleyebiliriz. Bu ayr›mlar› yapmak ve s›n›f bak›fl aç›s›yla tutum belirlemek neden önemlidir?

Çünkü bunlar, bugün de oldu¤u gibi, genellikle kar›flt›r›lm›fl, kar›flt›r›ld›¤› için de halklar›n ve ezilen uluslar›n kurtulufl davas› ciddi tahribatlara, hatta ihanetlere u¤ram›fl ve öte yandan burjuvazi devrimci savafllara karfl› “bar›fl” sözcü¤ünü büyük bir hile ve taktik olarak kullan›p, bar›fl›n “sihirli t›ls›m” gücünü suistimal ederek devrimleri baltalamak için kullanm›flt›r. Ve nihayetinde, burjuvazi bu kavram›n içini boflalt›p yozlaflt›rarak devrimci s›n›flar›n elinden al›p onlara karfl› bir silaha dönüfltürmektedir. Bar›fl›n bir sebebi, bir mant›¤› illa da vard›r. Bunlardan soyutlanm›fl bir bar›fl› tarif etmek imkans›zd›r. Bar›fl›n sebebi, savafla yol açan etmenin yok edilmesi ya da ortadan kald›r›lmas›na dayan›r. E¤er bar›fl gerekçeleri-flartlar› oluflmufl veya oluflturulmufl de¤ilse, bar›fl›n sebepleri haz›rlanmam›fl olup savafl›n gerekçeleri var ve devam ediyor demektir. En temel sebep olarak; sömürü, bask› ve zulüm üzerine kurulu gerici diktatörlükler hüküm sürüyor ise ve hatta bu gerici s›n›flar öyle ya da böyle varl›klar›n› sürdürüyorlar ise, devrimci savafl›n hakl› zemini-savafl gerekçesi var demektir. Savafl gerekçelerinin geçerlilikte olmas› ise, egemen olarak bar›fl flartlar›n›n olmad›¤›n›, stratejik bar›fl flartlar›n›n olmad›¤›n› aç›klar. Demek ki, bar›fl koflullar›, savafl gerekçelerinin ortadan kalkmas› flartlar›d›r. fiayet gerici hakim s›n›flar›n tüm imtiyaz ve haks›z temelde iktidar› elinde tutup en genifl halk kitlelerine sömürü ve zulüm uygulamas› onaylanm›yor; grici sistemlerin sürgit devam edip ezilen kesimlerin-bu dünyan›n demir yumru¤u alt›nda kalmas› reva görülmüyorsa; gerici s›n›flara karfl› savafl›n gerekli ve zorunlu oldu¤unu kabul etmekten baflka bir görüfl do¤ru de¤ildir. Ayn› koflullarda bu iki dünya aras›nda bar›fltan yana olmak ise, gerici dünyadan yana olmaktan veya onlara hizmet etmekten baflka bir anlam tafl›maz. (Bar›fl› söz konusu ederken, tamamen stratejik ve kal›c› gerçek bar›fltan söz edip, taktik bar›fl meselesini esasta d›flta tutu¤umuzu özellikle söyleyelim.) ‹ki biçimde bar›fl için savafl flartt›r. Birincisi; e¤er savafl yoksa bar›fltan bahsetmek düpedüz z›rval›kt›r. ‹kincisi ise, savafl realitesi zemininde gündeme gelen bar›fla varmak için, bar›fl için savafl›lmas›d›r. Savafl›n ancak savaflla ortadan kald›r›laca¤› esprisi, proleter devrimler tarihinin kan›tlad›¤› do¤rudur. Bunun d›fl›nda gerçeklefltirilecek bar›fl›n niteli¤i teslimiyet ve köleli¤in kabulüdür ki, bu asla bar›fl olarak kabul edilemez. S›n›f bak›fl aç›s›na ya da tavr›na uygun olan bar›fl mant›¤›, kölelik ve boyunduru¤a do¤ru ifllemez; ba¤›ms›zl›k, kurtulufl ve özgürlük temelinde

073 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


çal›fl›r. Bar›fl›n mant›¤›, iflte bu do¤rultuda anlaml› olur ve ifller. Bunun ötesindeki bir bar›fl anlay›fl› kesinlikle ezilenlerin lehine olmad›¤› gibi burjuva ufku da aflmaz.

074 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Tek bafl›na bar›fl›n ya da tek bafl›na savafl›n olamayaca¤› aç›kt›r. T›pk› karanl›kla ayd›nl›k gibi. Bir fley salt kendi bafl›na tam bir anlam ifade etmez, ancak karfl›t›yla birlikte var olabilir. Zira evrendeki her fley iki karfl›t yandan oluflur. Monolitik olan, bir fleyden meydana gelen, tek yanl›, çeliflkisiz-çat›flmas›z olan hiçbir fley yoktur, var olamaz. Savafl ile bar›fl da bunun içinde ifade bulurlar. Aksi halde olamazlar. Olmalar› ancak nitelik de¤iflimi ile dönüflmelerinde mümkündür. Savafl›n içinde bar›fl, bar›fl›n içinde savafl vard›r. Aksi halde bunlar yok yere sebepsiz bir flekilde ve birden bire ortaya ç›kmazlar. Biri egemen yan olarak sürece damgas›n› vurarak esas hale gelir, di¤eri “gizli-görünmeyen” yan olarak varl›¤›n› sürdürür. Ve bunlar belli flartlar alt›nda birbirlerine dönüflürler. ‹flte varl›klar› böyle gerçekleflir. Yani savafl bar›fla dönüflerek bar›fl var olur, tersinden de bar›fl savafla dönüflerek savafl var olabilir. Baflka bir halde var olamazlar. Özetle; savafl gerekçeleriyle birlikte yürürlükte olup geçerli bir durumken, bunu yok sayarak bar›fl›n flartlar› varm›fl gibi somut-pratik olarak bar›fl gerçeklefltirmek mümkün olmay›p, bar›fl› hemen ve geçerli taktik olarak savunmak do¤ru olamaz. Burada, bar›fl ancak savaflla yani gerici hakim s›n›flar›n yenilgiye u¤rat›lmas›yla elde edilebilir. Bar›fl anlay›fl› stratejik ve taktik anlamda iki biçimde savunulur. Stratejik bar›fl anlay›fl›, savafl koflullar›n›n en genel biçimde ortadan kald›r›larak; yani gerici s›n›f iktidarlar›na son vererek dünya ölçe¤inde bar›fl flartlar›n› haz›rlamakt›r. Ve kuflkusuz ki, komünistler bunun için u¤rafl›r, savafl›r, gerçek ve kal›c› bar›fl› böyle öngörürler. Böyle bir bar›fl›n en kararl› ve samimi savunucular› hiç kuflkusuz ki komünistlerdir. Ne var ki, stratejik bar›fl anlay›fl›, asla gerici s›n›flar›n imtiyazlar›n› tan›yan, iktidarlar›n›n hüküm sürdü¤ü flartlarda olanakl› sayan ve bunlarla herhangi bir uzlaflma ya da ittifak ve gerici s›n›f egemenli¤ini tan›ma biçiminde de¤ildir, olamaz. Mutlaka bunlar›n yenilgiye u¤rat›lmas›yla ortaya ç›kan zemine dayan›r. Dünya çap›nda yenilgiye u¤rat›lmalar›yla birlikte dünya bar›fl›n›n koflullar› yarat›lm›fl olur. Dolay›s›yla gerici egemen s›n›flarla böyle bir bar›fl telaffuz edilemez. Taktik bar›fl ise, formel olup devrimin koflullar›na veya ihtiyaçlar›na ba¤l› olarak nispeten k›sa süren ve geçici bir anlaflma biçimidir. Devrimin toparlan›p güçlerini organize etme, soluklanma

veya burjuvazinin demagojisini bofla ç›karma gibi amaçlarla baflvurulan taktiktir. Ve bunda ilkelerden ve amaçtan taviz vermek, ba¤›ms›zl›k ilkesinden vazgeçmek gibi ideolojik uzlaflmalara düflen zafiyet vb kabul edilemez. Ayn› zamanda taktik bar›fl, her zaman geçerli say›labilecek bir taktik de¤ildir. Genel olarak söyleyecek olursak, söz konusu bar›fl ya da bar›fl slogan› devrimin gelifltirilmesi fonksiyonuna sahip de¤il de burjuvazinin ifline yar›yorsa, bu durumda taktik bar›fl› savunmak do¤ru de¤il, yanl›flt›r. Taktik bar›fl ilkesel olarak elbette reddedilemez ama taktik e¤er stratejimize hizmet etmiyor ise o takti¤in o anda kullan›lmas› savunulamaz-desteklenemez. Taktik bar›fl anlay›fl›n›n stratejik bar›fl siyaseti anlam›nda savunuya dönüfltürülmesi hali ise, tamamen reformist-revizyonist siyaset tarz›d›r. Bugün Kürt ulusal hareketi aç›s›ndan gündemlefltirilen bar›fl›n bu zeminde dile getirildi¤ini de söyleyelim. Bar›fl› dillerinden düflürmeyen en genifl çevre esasta bu olumsuzluk içindedir. Bar›fl›n ortal›kta eksilmeyen görünürdeki tüm “sevdal›lar›na”, hatal› savunuyla yüklenmifl olduklar› bu vazifenin derin bir kay›fl› ifade etti¤ini söylemek gerekmektedir. Devamla söylemeliyiz ve bilinmelidir ki, hangi savafla karfl› ç›kt›klar›n› ve hangi bar›fl› istediklerini aç›k izah etmeleri temel bir ihtiyaçt›r. Çünkü, flartlar›ndan mahrumiyetle sahte ve bilimsel olmayan bar›fl anlay›fl›, s›n›f iflbirlikçi zeminde bulunmakla tehlikelidir. Savafla karfl› ç›kma anlay›fl› da e¤er do¤ru temellerde de¤ilse, hakl› devrimci savafllara karfl› ç›kma kusuruyla burjuva yard›mc›s›d›r. Do¤ru ve yanl›fl bar›fl savunusu, ayn› biçimde do¤ru ve yanl›fl savafl karfl›tl›¤›; ayr›flt›rarak içeri almam›z gereken kap›daki ikili niteliklerdir. Bar›fl savunuculu¤unun öteki yüzü olan savafl karfl›tl›¤› da bar›fl anlay›fl› gibi bilimsel do¤ru zemine oturtulmak durumundad›r. Aksi halde gerçek bar›fl anlay›fl› savunulamaz. Birine yaklafl›m›m›z ötekine yaklafl›m›m›z› tayin eder. Bu bak›mdan savafl karfl›tl›¤›n› bar›fl savunusundan ay›ramayaca¤›m›z gibi, savafl karfl›tl›¤›n› bilimsel ölçülerle aç›klamak ve bu zeminde ele almak zorunday›z. Yani bar›fl› savunup savafla karfl› ç›karken, savafl karfl›tl›¤›n› nerede ifade edece¤imizi bilmek durumunday›z. S›n›flar üstü bir yaklafl›mla her türlü savafla karfl› ç›kmak, tabiidir ki devrimci savafla karfl› ç›kmakla burjuvazinin borusunu çalmakt›r. K›sacas›, savafl›, hakl› ve haks›z olmak üzere ikiye ay›rmal› ve haks›z savafllara karfl› ç›kmakla birlikte hakl› savafllar› sonuna kadar savunup desteklemeliyiz. Tersi durumda, gerçek savafl karfl›tl›¤› mümkün olamayaca¤› gi-


bi, savafl karfl›tl›¤› ad›na devrimci savafllar karfl›s›nda gerici duruma düflmekten kurtulamay›z. Savafl karfl›tl›¤›n› s›n›f bak›fl aç›s›ndan yoksun olarak (ve isterse de salt hümanist duygularla olsun), hakl› ve haks›z savafllar ayr›m›na gitmeden genellefltirmek; burjuva yaklafl›m oldu¤u kadar, savafl› önlemekten-hele hele ortadan kald›rmaktan kesinlikle uzakt›r ve tam da bu nedenle gerçek bar›fl savunuculu¤u olamaz. Toptanc› bir flekilde savafla karfl› ç›kma tutumu flu sorulara muhatapt›r: Siz sömürülen, zulme u¤rayan, kana bo¤ulan, onuru ayaklar alt›na al›nan, horlan›p hakir görülen, boynundaki boyunduruktan kurtulmak isteyen halk kitlelerinin ve tabi ezilen uluslar›n kurtuluflunu istemiyor musunuz? Siz bu yoksul ve çilekefl dünyan›n vahfli kapitalizm dünyas›na karfl› savaflmas›n› istemiyor musunuz? Siz bu barbarl›k düzeninin baki kalmas›n› m› istiyorsunuz? vb. vs. E¤er bunu istemiyorsan›z, ezilen sömürülen s›n›flar›n ve ba¤›ml› uluslar›n kurtulufl savafllar›na karfl› de¤il, onlar› desteklemek pozisyonunda rol oynamal›s›n›z. Devrimci s›n›flara sadakatin en aç›k göstergesi, onlar›n kurtulufl savafllar›n› sahiplenmekten-desteklemekten geçer. Ve elbette savafl karfl›tl›¤›n›z› da haks›z savafllara karfl› ç›kma biçiminde formüle etmek durumundas›n›z. Emperyalizmin hüküm sürdü¤ü dünya koflullar›nda, devrimci savafllara karfl› ç›kman›n ve kal›c› bar›fl› gerçeklefltirmenin tutarl› yan› olabilir mi sizce? Proleter devrimci cephede tutarl› bar›fl savunusu, ancak bu nitelikteki bar›fl flartlar›n›n varl›¤› ya da devrimci savafllar yoluyla yarat›lmas› kofluluyla mümkün olabilir. Peki devrimci s›n›f ve hareketler aç›s›ndan tutarl› ve kal›c› bar›fl flartlar› nelerdir ve nas›l yarat›labilirler? ‹ki bölümlü bu soruya en genel anlamlar›yla yan›t verilecek olursa; Bir; ilgili flartlar›n yarat›lmas› ancak komünist partileri önderli¤inde devrimci savafllar›n gelifltirilerek gerçeklefltirilen devrimlerle, emperyalizm ve tüm gerici iktidarlar›n dünya çap›nda yenilgiye u¤rat›p iktidarlar›na son verilmesiyle yarat›l›r-yarat›lm›fl olurlar. Daha lokal anlamda ise, yerel gerici iktidarlar›n y›k›l›p proletarya diktatörlü¤ü ya da bunun parças› olan yeni demokratik iktidar›n kurulmas›yla sa¤lanabilir. Ki, tüm bunlarda proletarya önderli¤inde devrimci savafllar tayin edici olgular olarak kaç›n›lmaz metotlard›r. Daha da somut anlamda yani somutumuza indirgeyecek olursak, Halk Savafl› bu flartlar›n yarat›lmas› için bafl vurulacak zorunlu, yegane silaht›r. ‹ki; kal›c› bar›fl›n flartlar›; a) ezen ve sömüren gerici s›n›f iktidar(lar)›na son verilmifl ve s›n›f ayr›cal›klar›n›n devrimci s›n›flar lehine düzenlenmifl ya da gerici s›n›f imtiyazlar›n›n ortadan kalkm›fl olmas›, gerici bask› ve sömürüye son verilmesi, b) buna ba¤l›-uygun olarak, demokratik hak ve özgürlüklerin gelifltirilmifl, önündeki gerici engellerin etkisizlefltirilmifl ya da ortadan kald›r›lm›fl olmas›, adil-demokratik sistemin egemen k›l›nmas›, c) bunun da uzant›s›nda; ba¤›ms›zl›k, eflitlik, üretim, paylafl›m ve tüketim ve tüm hukukun ezilen halk ve uluslar lehine, bunlar›n s›n›fsal ç›karlar› temelinde uygunlukla düzenlenmifl olmas›, devrimci iktidar›n varl›¤›, d) gerici zor, fliddet ve her türlü gerici bask› ve zulmün ortadan kald›r›lm›fl olmas›, e) insan›n insan üzerindeki her türlü bask›s›, üstünlük ve egemenli¤inin önlenmifl olmas› ya da önlenmesinin yasalarla düzenlenmifl olmas›, insan ve eme¤in üstün tutulup merkeze al›nmas›, f) dil, din, renk, cinsiyet bask›s› ve ayr›cal›¤›n›n giderilmifl olmas› ya da giderilmesinin yasal garantiler alt›na al›nmas›, s›n›fs›z-s›n›rs›z toplum amac›n›n güdülmesi… Bir cümleyle söylersek, dünya bar›fl›n›n flartlar›; kapitalist-emperyalist sistemin (devrimci yolla olacakt›r) ve tüm sonuçlar›n›n tasfiye edilmifl olmas›, yerel anlam-

075 SINIF TEOR‹S‹ fiayet bir s›n›f›n di¤er s›n›f, bir ulusun di¤er ulus üzerinde ve karfl›s›nda; eflitsizli¤i, tahakkümü, bask›s›, imtiyaz› vb söz konusu ise; bu unsurlar ezilen, sömürülen, bask› ve tahakküm alt›nda olan kesimin eflitli¤i, onuru ve tabii öz haklar› temelinde demokratik normlara uygun olarak düzenlenmemiflse veya düzenlemesini olanakl› k›lm›yorsa, burada bar›fl demagojik bir safsata olmaktan ileri gitmez.

HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


da ise; ulusal olan gerici, faflist vb devlet ya da iktidar›n devrimci s›n›flarca devrimci yoldan tasfiye edilmifl olmas› anlam›na gelir bu flartlar. Bunlardan ç›kan sonuç fludur; gerçek ve kal›c› bar›fl ancak bu flartlarla olanakl› olabilir. Dolay›s›yla da öz anlam›nda bir bar›fl› isteyenler ve böyle bir bar›fl için çal›flanlar›n; ister istemez gerici s›n›flara karfl›, devrimci savafllar›n yan›nda-içinde yer almas› tek gerçek tutumdur. Devrimci s›n›flar›n onurlu davas›n› sürdüremeyenler onurlu bir bar›fl kazanamazlar. Tarihin en büyük bar›flç›lar›, savafllar tarihinin hakl› savafllar cephesini temsil edenlerdir. ‹ki düflman kampa bölünmüfl dünya flartlar›nda s›n›flar savafl›m› savunulmadan sa¤lam bar›fl görüflü savunulamaz.

Revizyonizmin Genel Hat ve Unsurlar›

076 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

“Baz› kimseler bizim ‘savafl her fleye kadirdir’ tarafl›s› oldu¤umuzu ileri sürerek bizimle alay ediyorlar. Evet, do¤rudur, biz devrimci savafl›n her fleye kadir olmas› tarafl›s›y›z. Bu kötü de¤il, iyidir. Marksisttir, Rus Komünist Partisi’nin tüfekleri sosyalizmi yaratt›. Biz de ortaya bir demokratik cumhuriyet ç›karaca¤›z. Emperyalizme karfl› s›n›f mücadelesinin tecrübesi bize iflçi s›n›f› ile emekçi y›¤›nlar›n›n, silahl› burjuvazi ve toprak a¤alar›n› ancak tüfek gücüyle yenebileceklerini göstermifltir. Bu anlamda bütün dünyan›n ancak tüfekle de¤ifltirilebilece¤ini söyleyebiliriz.” Mao Zedung

Revizyonizm, bütünlüklü Marksist devrim teorisini yeniden ele alarak ifle bafllarken, onun zor ilkesini tozlu raflara kald›rma gayesiyle; “zora baflvurmadan kapitalist sistemden sosyalist sisteme geçilebilece¤i” fleklindeki pasl› ö¤ütle sald›r›s›n› bafllatt›. Kapitalizmden sosyalizme kendili¤inden-bar›flç›l yolla geçilebilece¤ini öne sürdü. Bu, Marksist ilkeleri bozup suland›rma ya da özünü boflaltarak yozlaflt›rma amac›yla revizyonizm ak›m›n›n ilkede kopuflunu ya da ayr›m ilkelerini yans›t›yordu. “Bar›fl içinde bir arada yaflama”, “Bar›fl içinde yar›fl”, “Bar›flç›l geçifl”, “Kedinin beyaz m› yoksa siyah m› oldu¤u fark etmez, önemli olan fare yakalamas›d›r” gibi teorilerle s›n›f iflbirlikçi karfl›-devrimci revizyonist teori, ayn› a¤ac›n üzerinde dal budak saçarak geldi. Marksizm’in devrimci zor ilkesini retle geliflen bu seyir; komünist parti niteli¤i-rolü, devrimin zora dayal› olma zorunlulu¤u ve proletarya diktatörlü¤ünün gereklili¤i-zorunlulu¤unu reddetme gibi (parti-devrim-devlet) ilkelerinde kopuflu haz›rlayarak tamamlad›. Revizyonizmin ortak ideolojik özü, çürük burjuva ilkeleri ve tüm niteli¤i bu zemin üzerinde bir araya gelir. Dünüyle bugünüyle revizyonizmin her biçimi, özünde ayn› pazarda peydahlanmakta, ayn› kusmukla palazlanmakta ve ayn› pasl› k›l›c› sallamaktad›r. Günümüz f›rsatlar›nda kabararak çabalayan ayn› revizyonizm ise, emperyalist stratejiler flemsiyesi alt›nda ayn› nakarat› okumaktad›r. Revizyonizmin, salt temel ilkelerdeki sald›r›larla s›n›rl› kalmad›¤›n›, bu esasa ba¤l› olarak taktik politikalar ve hemen birçok ayr›nt›da da bütünlüklü olarak ortaya ç›kt›¤› bilinmek durumundad›r. Bu, temel ilkelerin, taktikleri ve genel do¤rultu unsurlar›n› etkileme ve belirleme gerçekli¤ine ba¤l› bir sonuçtur. ‹lkede farkl› düflünenin taktikte de farkl› düflünmesi ola¤an ve kimi durumlarda iç tutarl›l›¤›n kaç›n›lmaz neticesidir. Devrimde farkl› düflünenin mücadele biçimlerinde de farkl› düflünmesi gibi… Burada dikkat edilmesi gereken fley ise, her farkl› çizginin revizyonizm olarak tan›mlanamayaca¤› gerçe¤idir. Yoksa, ideolojik safl›¤›m›z› bozup baltalamak için binlerce dereden revizyonist sular›n topra¤›m›za s›zaca¤› ve devrime her söz ve ayr›nt›da sald›raca¤› bilinmek, buna karfl› uyan›k olmak durumunday›z elbette. ‹lkeler d›fl›nda, siyasette, taktikte ve devrimi ilgilendiren her k›lcal damarda, ideolojik ve örgütsel meselelerde, ilke özünün yans›mas› olarak zuhur edece¤i muhakkakt›r. Yeri gelmiflken bir parantez aç›p, revizyonizm saptamas›n›; bu üç temel Marksist -MLM- ilkede -isterse birinde- yaflanacak ayr›fl›mla söz konusu yapabilece¤imizi belirtelim. Bunlar d›fl›ndaki sapma ve ayr›l›k-farkl›l›k biçimlerini revizyonizm olarak de¤erlendirmek hatal› olup, ancak sa¤-sol oportünist çizgiler vb. olarak tan›mlamak mümkündür. Bu konuda do¤ru belirleme ve tespitlerde bulunmak; devrimin müttefikleri ve itici güçlerini do¤ru tayin etmemize yol açmakla birlikte, ideolojik mü-


cadele cephesinde bilimsel tutumla etkili olmam›za da güç katar. Ayn› biçimde, parti içi iki çizgi mücadelesini do¤ru yönetip bilimsel zeminde sürdürmemizin ve buna ba¤l› olarak hatal› solsekter yaklafl›mlar› düzelterek, bölünme ve hizipleflmelerin zeminini sakatl›ktan kurtar›p geride b›rakmam›zda önemli bir etken olacakt›r. Parantezimizi kapat›p devam edelim. ‹ster MLM teorinin gelifltirilmesi ad›na (ana ilkeleriyle oynayarak) konuflma biçiminde olsun, isterse de emperyalist demagoji ve safsatalar›n vb. göz al›c› flatafat› karfl›s›nda yan›lsaman›n dibine vurarak, MLM ve s›n›f mücadelesinin “geçersizli¤ini” emperyalist geliflmelerle yeniden kan›tlamaya çal›flan burjuva ideologlar ve di¤erleri olsun, hepsinin ortaklaflan çabas› devrim ve MLM ilkelerinin öldürülmesi amac›na hizmet etmektedirler. “Glastnost”, “Perestroika” sald›r› çal›mlar›yla tamamlanarak kapanan sosyal emperyalizm sonras›, emperyalizm taraf›ndan “globalleflme”, “küreselleflme” moda argümanlar›yla canland›r›lmak istenen emperyalist stratejipolitika; revizyonizmin yeni manevra biçimlerine f›rsat sunup dürtükleyerek ata¤a kalkmas›n› sa¤lasa da, revizyonizm; bilinen hedefleri, niteli¤i ve özünden bir fley kaybetmemifltir. B›kt›r›c› olarak tekrar ettikleri fley; s›n›f çeliflkilerinin uzlaflmaz olmad›¤›, hatta ortadan kalkt›¤› ve dolay›s›yla s›n›f mücadelesinin art›k anlams›z oldu¤u vb fleklindeki s›n›f iflbirlikçisi karfl›-devrimci teori ve bir ad›m ileri ç›karak tarihin sonunu ilan etmeleridir. Hepsi farkl› aç›lardan biçimlense de MLM teoriyi yarg›lay›p mahkum etme üzerine kurulu olan amaçta birleflmekte, bu özü korumaktad›rlar. Özellikle silahl› devrimci savafllar temelinde geliflen Halk Savafllar› baflta olmak üzere (ki, gündemde olan bunlard›r) devrimleri mutlak tasfiye etme ere¤inde birleflen emperyalist güçler, dünya ölçekli stratejilerle ideolojik-kültürel alanda sald›r› salvolar›n› yürütürken, askeri alanda da azg›nca sald›r›lar gerçeklefltirmektedir. Revizyonist-reformist ideolojik güruhun silahl› mücadele ve devrimler flahs›ndaki ideolojik-kültürel sald›r›s› bak›m›ndan bu emperyalist sald›r›larla benzeflip birleflti¤ini ve güç ald›¤›n› tespit etmek objektif gerçe¤i söylemek olur. Bugün emperyalist neo-liberal sald›r› politikalar›yla kol kola yürüyen tasfiyeci revizyonist-reformist ak›m›n yayg›nlafl›p güçlendi¤ini teslim etmek isabetle yerinde olacakt›r. Emperyalizm eliyle imal edilen sivil toplumcu burjuva politika, bilumum tasfiyeci, reformistrevizyonistlerin bafl tac› ettikleri güçlü bir e¤ilimdir. ‹llegal örgütlerden, gizli örgütlenme ve çal›flmalardan, devrimci eylem ve savafltan, pro-

leter ideolojiye dayal› parti ve faaliyetlerden, s›n›f çeliflkisinden bahseden teoriden, silahl› mücadele ve hatta zoru ça¤r›flt›ran kavgac› biçimlerden, proletaryan›n önderli¤i gibi “demode” söylem ve komünist parti önderli¤i ya da proletarya diktatörlü¤ü gibi “despotik” “ürpertileri” anmaktan vb kal›n çizgilerle fark›n› koyar sivil toplumcu görüfl. Burjuva hümanizmini kullanarak toplumun çeflitli kesimlerine yay›l›p, egemen s›n›flara makul gelen ve hatta aç›k-kesin destekleriyle gelifltirilen bir örgütlenme türü olarak, devrimci örgütlenmenin topra¤›n› ele geçirir bu burjuva hile. “Bar›fl›” kullanarak, gerici s›n›flar›n fliddet ve faflizminin önündeki devrimci engeli kemirir. “Savafla karfl› ç›karak” devrimci savafl› baltalar. “Terörizme karfl› ç›karak” silahl› mücadeleyi gözden düflürüp, gerici s›n›flar›n haks›z savafl ve katliamlar›n› z›mnen destekler, devletin “teröre karfl› meflru müdafaas›” bilincini yayar. “‹nsan haklar›n›” kullanarak, devrimci eylemin karfl›s›na dikilip hakl› zeminini gizleyerek haks›zl›¤›n› ispat etmeye gayret eder, vb. vs. Buradan da görülür ki, demagoji burjuva egemen s›n›flar ve tasfiyeci ak›mlar›n de¤iflmez silah› olarak daima ellerindedir. Halk kitlelerini aldat›p burjuvazinin pefline takma rolüyle demagoji tam bir ihanet metodudur. Demokrasiyi devrim d›fl›nda arama, burjuva demokrasisine tutkuyla sevdalanma, bar›flç›l-uysal yasal mücadeleler içinde ilerleme, gerici dünyan›n ölçüleri içinde meflruiyet kazanma çabalar›, devrim ihtiyac› ve zorunluluklar›n› burjuva yasall›k s›n›rlar›na çekerek burada tan›mlama ve böylece de devrimi öz ilkeleri ve taktiklerinden koparma, parlamentarizmi devrimin kanunlar›n›n yerine geçirme, kendili¤indenci evrimcili¤i s›n›f mücadelesinin yerine atama gibi hayaller bütün reformist-revizyonist tasfiyeci ak›m›n üzerinde topland›¤› zemindir.

Sadece Sivil Toplumculuk Mu? Günün tasfiyecili¤inin ve revizyonizminin görünümü ya da kulland›¤› eleman ve ald›¤› biçimler elbette sivil toplumcu taktikle s›n›rl› de¤ildir. Revizyonist mant›k her halkas›nda bütünlük oluflturmakla birlikte, en genifl alana yay›larak de¤iflik biçimler al›r. Parlamentarizm bata¤›na saplanarak yasal partici örgütlenme ve mücadeleyi stratejik de¤erde tek ve temel alan (taktik siyasetten bahsetmiyoruz!), dolay›s›yla da mevcut devlet ve sistemlerin gerçek nitelik ya da faflist özlerini yumuflatarak gizleyen-görmeyen, böylece de proleter devrim ve tabi uzant›lar›ndan köklü kopuflu içeren ak›m ve hareketler el-

077 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


078 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

bette revizyonizmin izinde bulunmaktad›rlar. Bu burjuva ideolojik 盤›r›n sar›ld›¤› tüm argümanlar devrimci çizgiden ters aç›yla ar›nd›r›lm›fl rotaya yelken açmaktad›r. Gerici veya faflist hakim s›n›flardan gerçek bir demokrasi-halk için demokrasi beklemeleri bunlar›n en zavall› ufuklar›ndand›r. Daha tan›d›k somutta; faflist diktatörlük ve devletin (Türkiye-Kuzey Kürdistan ve benzer ülkelerin) demokratikleflece¤ine dair duyduklar› derin güven, bunlar›n devrimci görüflten uzaklaflt›klar›n›n kan›t›d›r. Ya da somut koflullara ra¤men silahl› mücadeleye, Halk Savafl›’na, devrimci eyleme egemen s›n›flardan önce küfretmeye bafllayan mant›k, reformizm-revizyonizmden tamamen ayr› düflünülebilir mi? ‹llegal parti örgütlenmesini belle¤inden silerek legalizm çöplü¤üne musallat olan heves ayn› tasfiyecilikten baflka bir yere gidebilir mi? “fiiddet kimden ve nereden gelirse gelsin karfl›s›nday›z” diyerek, devrimci eylemleri k›namakta egemen s›n›flarla yar›flan çürük-köhne e¤ilim devrimci s›n›f tavr›, tutumu ve bilinci ile aç›klanabilir mi? Proleter devrim teorisi, stratejisi ve takti¤ini bofla ç›karan burjuva fonksiyonel politika ve ilkeler platformu durumundaki bu zemin, devrimci çizgiyi de¤il, tasfiyeci reformist-revizyonist hatt› temsil eder. Tasfiyecili¤i ya da burada birleflen ideolojik ak›mlardan reformist-revizyonist do¤rultuyu tan›y›p tespit etmek için bu argüman ve reaksiyonlara bakmak gerekmektedir. Aksi halde mutlak bir flekilde ve her zaman, programda yaz›lan-sözde söylenenlerle bunlar› tespit etmek nispeten zor ve polemi¤e aç›k spekülatif bir sahad›r. Ama bu, tasfiyecili¤in, revizyonizmin vb. sosyal pratikte oldu¤u gibi, savunu-söylem ve sözlerinde de kendisini ele verdi¤ini inkar etmek anlam›na gelmez. Bilakis, tüm bunlar onun iç çeliflkisi gere¤i olarak kaç›n›lmaz flekilde d›fla vururlar. Demagoji, safsata, lafazanl›k ve polemikçi ilkesiz oportünizm silahlar› onlar›n gizlenmeye ve gerçe¤i karartmaya kalk›flt›klar› siyaset tarz›d›r. En büyük savunma-manevra kalkanlar› da “geliflmeler-de¤iflimler” gibi “sihirli” kavramlar›n arkas›na s›¤›nmakt›r. Ki, buralardaki ustal›klar›na karfl›n, devrimci gerçek karfl›s›nda ipliklerinin pazara ç›kmas›n› engelleyemezler. Yapay temellere dayanan “yenilenme-ilerleme” aray›fllar›n›n tasfiyeci revizyonizmin etki alan›n› geniflletti¤i izlenmektedir. Emperyalizmin haydut özünü gizleyip, azg›n vahfli yüzünü yumuflatmak ve ayn› zamanda s›n›f farkl›l›klar›n›n-çeliflkilerinin küllendi¤i yalan›yla s›n›flar mücadelesi tarihinin, aç›kça tarihin sonunun geldi¤i z›rvas›yla ebedi oldu¤unu ilan ederek gelifltirdi¤i “globalleflme” ve “küreselleflme” gibi emperyalist stratejileri dillerine pelesenk edip kayda alarak basamak edinen

(böylece bir anlamda “üç dünyac›l›¤a da” ç›kanç›kabilen) ve Lenin yoldafl›n paramparça etti¤i Kautsky’nin “ultra emperyalizm” teorisine uzanan; e¤ilimin tutarl› iç iliflkisiyle Kuruflçev’in “bütün halk›n devleti”, “bütün halk›n partisi” revizyonist siyasetlerini bir biçimiyle aks ettirerek komünist parti niteli¤i ve proletarya devleti-iktidar› gibi MLM teori ve ilkeleri redde yönelen seslerin a¤›z kalabal›¤›na da bugün tan›k olunmaktad›r. Teorik kaosun ideolojik çöküntüye varaca¤› ö¤üdü kulaklar›m›zda ç›nlamaktad›r. Sosyalist kamp ya da devletlerin “çöküflü”-geçici yenilgisinin flartlar› ve emperyalist stratejilerin tesiriyle bulan›kl›¤a düflen kimi çevrelerin; proleter devrimler ça¤›n› kapatt›klar›, sosyalizmi diriltilmeye de¤mez eskimifl bir sistem olarak de¤erlendirdikleri ve ‘MLM’nin ça¤›m›zda demode oldu¤u’nu say›klayan karamsar ve temelsiz “yeni” (eskinin türevi) e¤ilimlere s›kça rastlanmaktad›r. Dünya ölçe¤inde aktüel olan Halk Savafllar›n›n MLM teori ve ilkeler rehberli¤indeki geliflimine karfl›n, onlar; gözlerini ve beyinlerini de s›k›ca kapayarak MLM’ye “eskidi” gerekçesiyle karfl› ç›kmakta ›srar etmekte ve MLM’yi takip edenlere “dogmatiklik” suçlamas›nda bulunmaktan usanmamaktad›rlar. Objektif olarak revizyonizm ve tasfiyecilikle birleflenlerin gidece¤i yer (düzelmedikleri taktirde), devrimi terk edenlerin mezarl›¤›ndan baflka bir yer olamayacakt›r. Daha flimdiden, parlamento ah›r›nda yer almaktan baflka çare görmemekte ve tüm gerçe¤i silerek, devrimde stratejik araç olarak legal parti kurma yar›fl› vermektedirler. Madem söylediklerimizi abart›l› buluyor, haks›z görüyorsunuz, o halde soruyoruz; devrimci bir partinin inflas› vb sizleri hiç ilgilendirmekte midir? Ya da neden ilgilendirmemektedir? Dahas›, mücadele ve örgütlenme biçim ve ilkelerini salt olarak legal yasal biçimlerle s›n›rlayarak, ebediyen devrimci zoru reddetmekle vb. dogmatik olmuyor musunuz? Yukar›daki sözlerimizin ilgili bölümünün yanl›fl ça¤r›fl›mlara yol açmamas› bak›m›ndan k›sa bir not düflelim. Legal partiye ilkesel olarak karfl› ç›kt›¤›m›z anlafl›lmamal›d›r sözlerimizden. Bilakis devrime hizmet etme flart›yla kullanmakta tereddüt etmeyiz. Amaç ve ilkelerimize uygunluk flart›yla, kesin kapal› oldu¤umuz herhangi bir taktik biçim vb. yoktur. “Tek strateji, bin bir taktik” prensibimizi korumaktay›z. Öte yandan geliflmeleri görmüyor, hesaplam›yor ve buna uygun konumlanm›yor da de¤iliz. Dogmatizm dedi¤iniz nedir ki?! Aç›k ki tasfiyeci revizyonizm bata¤›na davettir. Bu davet karfl›s›nda Lenin’i taklit etmek durumunday›z: “Hay›r baylar. Centilmen davetiniz için teflekkürler, siz istedi¤iniz sofraya gitmekte özgürsünüz. Fakat biz de gelmemekte özgürüz.” (yba)


“Globalizm” ve “Küreselleflme” Günün bunal›ml› teorilerine kaygan zemin sunan “globalizm” ve “küreselleflme” safsatas›na birkaç söz daha söylemek gereklidir. Bu kavramlarla tan›mlanan bir süreci karfl›layan geliflme ve gerekçelerin mevcut bulunmad›¤› aç›kt›r. Söz konusu teorilerin içini dolduran bir tekleflme, ortaklaflma (etkileflim d›fl›nda) ve s›n›f farkl›l›klar›n›n ortadan kalkt›¤› koflul yaflan›yor de¤ildir-yaflanmas› da mümkün de¤ildir. Bu kesinlikte konuflmam›z›n dayana¤›, emperyalizm ve onun zorunlu sonuçlar›d›r. Emperyalizmden söz edilen koflullarda, geliflmeler ne olursa olsun, parçalanmalar ve ç›kar gruplar›na ba¤l› kamplaflmalar ve bu kamplar›n yakalanm›fl birli¤inin de yine emperyalist emellere ba¤l› olarak parçalanaca¤› temel-genel bir e¤ilimdir. Gerici ç›kar emelleriyle ve büyük emperyalist güçlerin temel ç›karlar› esas›na dayanan birlik ve ortakl›klar›n nihayi olmay›p, da¤›lma e¤ilimi tafl›d›klar›, gerici ç›karlar›n karfl› karfl›ya gelme zorunluluklar›nda yatmaktad›r. Emperyalist ç›karlar geçici birlikleri olanakl› görür, ama daha ilerisini de¤il. Uluslararas› tekel birliklerine karfl›n, bunlar›n ulusal nitelikten tamamen yal›t›k oldu¤u düflünülemez ve ulusal tekellerin hala geçerli oldu¤u da inkar edilemez. Ulusal çitlerin ortadan kalkt›¤› veya kalkaca¤› sav› yan›lg›l›d›r. Mevcut geliflmelerin ulusal çitleri ortadan kald›rmaya varmas› tezi, emperyalizme ilericilik misyonu yüklemekten baflka bir anlama gelmez ki, bu tamamen saçmad›r. Andaki birliklerin daha flimdiden içinde tafl›d›¤› çatlaklar ve mevcut emperyalist kamplaflma, dalafl da bu parçalanmalar›n zorunlu oldu¤unu göstermekle birlikte, “küreselleflme”, “globalleflme” teorileri ve hatta “tarihin sonu” oldu¤u pespaye görüflünü yalanlamaktad›r. Revizyonizm-reformizmin referans ald›¤› bu emperyalist demagoji batak oldu¤u gibi, bunun etkilerini çeflitli düzeyde tafl›yan anlay›fllar da görsellik kurban› olup formel ve rölatif geliflmeler niteli¤iyle dayan›ks›z s›¤›n›klar peflinde at koflturmaktad›rlar. Yan›lg›lara yol açan geliflmeleri inkar etmek elbette bir baflka yan›lg›d›r. Emperyalist sistemde derinleflmenin-kökleflmenin oldu¤unu tan›mamak yaflama gözlerini kapayan kuru bir karfl› ç›k›flt›r. Ne var ki, bugünkü geliflmeleri (ki, geliflme do¤rultusunu “küreselleflme” ve s›n›f farkl›l›klar›n› ortadan kald›ran düzeye asla sürdüremeyecek olan bugünkü geliflmeleri), bugünden bu tekleflmeye ve s›n›f çeliflkilerini-s›n›flar› ortadan kald›racak düzeyde tan›mlamak ya da varsaymak kesinlikle ön yarg›l› ve yan›lg›l› bir yaklafl›md›r. Yani, geliflme belirlemesini tan›makla

birlikte bu geliflmenin ileri sürülüp iddia etti¤i yere varmad›¤› ve varamayaca¤› MLM emperyalizm teorisine uygun olarak (ve genel MLM teoriye uygun olarak) iddia edilmeli veya kabul edilmelidir. Emperyalist ve reformist-revizyonist teori MLM emperyalist teoriyi reddederek ça¤›n gerisine düflmektedir, ileriye de¤il. Ve elbette, MLM’yi emperyalizm teorisiyle tahrif etmektedirler. MLM emperyalizm teorisini inkar eden yaklafl›m›n MLM ad›na savunacak hiçbir fleyi kalamaz. Emperyalizmin daha da derinleflip etkin bir surat kazanmas› noktas›ndaki geliflmeye illa da isim takmaya çal›flan yaklafl›m, e¤reti bir flekilde; “o anlamda de¤il, bu anlamda” vb. diyerek “küreselleflme” tan›m›nda karar k›l›p burjuva ideologlar›n ortaya att›¤› safsataya yak›nlaflmaktad›rlar. Bu bak›mdan kavramlar›n önemi üzerinde durulmas› gerekti¤ini, yeniden ve yeniden düflünülmesini önermekteyiz. Anlafl›lmas› sorunlu olan bu meselede, revizyonistlerin hokkabazl›kla tersten, Maoist’lerin ise diyalektik düzünden okudu¤u kavramlar gerçe¤i (ki, Maoist Parti I. Kongre önderli¤i de kavram kargaflas›n›n teorik kaosa uzanma yan›na dikkat çekmiflti) hakk›nda k›sa bir al›nt› yapmay› yararl› görüyoruz: “Kavramlar›m›zdaki her farkl›l›¤›n nesnel bir çeliflmeyi yans›tt›¤› kabul edilmelidir. Nesnel çeliflmeler öznel düflüncede yans›rlar ve bu süreç, kavramlar›n çeliflmeli hareketini oluflturur, düflüncenin geliflmesini sa¤lar ve insan düflüncesindeki sorunlar› durmadan çözer.” (Mao. Çeliflme Üzerine.) Emperyalist birlikleri savunma düzeyinde flaflk›nl›¤a düflen yaklafl›mlar›n “küreselleflme” ateflinin “çekici” cazibesinden ileri geldi¤ini de hat›rlatarak ekleyelim uyar›m›za. ‹lkesel olarak karfl› mücadelede ikiyi bir etmememiz gereken, di¤er küçük, güçsüz ulus ve devletlerin büyük emperyalist devletlerin ba¤›ml›l›¤› alt›na alarak kölelefltirilmesinden baflka anlam tafl›mayan emperyalist birliklerin savunulmas›, emperyalist gerici geliflmeye (onu tan›y›p onaylayarak) ayak uyduran bu c›l›z ve zavall› anlay›fl, tasfiyeci reformizm-revizyonizm hevesine aç›ktan sahiptir. Revizyonizm çorap ipli¤inin çekilmesi gibi sökülüp gitmektedir.

Revizyonizmin Dogmatizm ‹ftiras›na Yan›t Büyük-ça¤sal aflamay› ifade eden de¤iflimlere kapal› durma ve bunlar› anlamama ya da bunlar› tersten okuyarak, geriye do¤ru istikamet alan özelli¤iyle ve toplumsal geliflmenin temelini ya-

079 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


ratan s›n›f çeliflkisinin yegane çözüm biçimi olan s›n›f mücadelesini ve rolünü inkar ederek gerici tutuculukla tafl›d›¤› derin dogmatizm yan›na karfl›n (ki, mücadele ve örgütlenme ilkelerinde de yasal biçimi teklefltirerek dogmatizme düflüyorlar), revizyonizmin; Marksizm’i dogmatiklikle suçlayan küstahl›¤› ve en önemlisi de bilinç buland›ran demagojik safsatac›l›¤›yla yaratt›¤› tahrifatlar›; onun mercek alt›na al›n›p teflhirinin büyütülmesi ve ideolojik minderde yere serilerek ayaklar› alt›ndaki topra¤›n al›nmas›yla önlenebilir. Mao Zedung yoldafl, MLM’ler ile dogmatikler aras›nda ayr›fl›m› bir ilkeyle aç›klayarak, revizyonizmin dogmatiklik suçlamas›na net olarak yan›t vermektedir: “Farkl› çeliflmeleri çözmek için farkl› yöntemler kullanma ilkesi, Marksist Leninistlerin kesinlikle uymalar› gereken bir ilkedir. Dogmac›lar bu ilkeye uymazlar;…” (Mao Zedung. Çeliflme Üzerine.)

080 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Lenin, Marksizm’in en temel olan iki özelli¤inin, Marksizm’in yaflayan ruhunun, somut koflullar›n somut tahlili oldu¤unu söylüyordu. Marksizm’in yaflayan canl› özü, onun “somut koflullar›n somut tahlili” ilkesinden ileri gelir. Bu ilke, ölü-donuk de¤il, canl› ruhu temsil eder. Ve bu, idealist revizyonizmin aksine, materyalist Marksizm’e aittir. Onun, “z›tlar›n birli¤i” ve mücadelesi (yasas›) diyalekti¤inde özetledi¤i çeliflki-geliflim yasas› ve çeliflkinin evrenselli¤i-uyumun (birli¤in) izafili¤i ve çeliflki yasas›n› do¤ada oldu¤u gibi, topluma da uyarlayarak tek geçerli temel saymas›; d›fl faktörlerin etkileyici-iç çeliflkinin belirleyicili¤i esas›yla ve olumlama-yads›maolumlama helezonu fleklinde geliflmenin sonsuzlu¤unu tan›yan felsefi bilim niteli¤i, onun dogmatizme do¤ufltan düflman oldu¤unun en aç›k kan›t›d›r. Demagojiye yer b›rakmayacak kadar kuvvetli olan bu kan›t e¤er revizyonizmin dar ufkuna s›¤m›yorsa; Marksizm’in bilimsel-felsefi savunusuna uygun yol izleyerek, Leninizm ve orada da kalmayarak Maoizm’e kadar geliflip ilerlemesi, revizyonizmin asla kaç›p karartamayaca¤›, Marksizm’in de¤iflimi görerek geliflmeyi uygulad›¤›n›n bir baflka aç›k kan›t›d›r. Böylece, revizyonizmin söyleyecek tek sözü kalmam›flt›r art›k. Buna ra¤men, revizyonizmden bilimsel dürüstlü¤e ba¤l› kalmas› beklenemez-bekleyemeyiz.

Dogmatizm, MLM’nin Do¤as›na Ayk›r›d›r E¤er Marksizm (MLM), her aflamada dikte etti¤i çeliflki-geliflim yasas›n› illüzyonist cambazl›kla flafl›rt›c› flekilde unutup, kendisinin geliflmesi

veya gelifltirilmesinin olanakl› olmad›¤›n›, kesin bir reçete olarak sonsuz bir geçerlili¤e sahip oldu¤unu vb. paradoksa düflerek söyleseydi ve böylece diyalektik ve tarihi materyalist özelli¤inin önüne bent çekmifl olsayd›, yani ironik biçimde tüm özüne ayk›r› bir buyruk önümüze koymufl olsayd›, bu durumda dogmatizm suçlamas› fevkalade hakl› olurdu. Bunu desteklemekte bir an bile tereddüt edilemezdi. Ancak Marksizm de¤iflim ve geliflime karfl› ç›kma bir yana, tam tersini ileri sürüp temsil ederek, tüm suçlamalar› çürütmektedir. Ve e¤er tasfiyeci blok ve revizyonizm, Marksizm’in üzerinde yükseldi¤i temel tafllar›na dokunmadan onun gelifltirilmesinden genel olarak söz etmifl olsayd›, buna Marksizm’in itiraz› yoktu, kimsenin de olmazd›. Lakin, Marksizm’in dogmatiklik suçlamas›na maruz kalmas›n› sa¤layan “de¤ifltirme-yenileme” arzusundaki iddia Marksizm’in özünü terk edip kendisi olmaktan ç›kmas›na dayanan istemdir. Zaten revizyonizm de burada ortaya ç›kmaktad›r, budur. O halde bahis konusu gelifltirme veya yenilenmeye karfl› ç›kmaktan daha anlaml›, daha hakl› ve zorunlu bir fley olamaz. Revizyonizmin Marksizm-Leninizm-Maoizm’e atfen “dogmatizm” suçlamas›, Marksizm’in temel ilkelerini revizyonizm yarar›na terk etmesi veya özünden ar›narak revizyonist posaya dönüflmesi istemi üzerinde yükselmektedir. Bu bak›mdan anlaml› ve önemlidir. Dolay›s›yla, klasik bayatl›ktaki dogmatizm iftiras›na devrimci cevap vermek, MLM ilkelerin sahiplenilmesiyle direkt ilgili olup devrimci ilkelerin korunmas› anlam›na gelir. Bu tart›flma, yoksul dünyan›n vars›l dünyaya (proletaryan›n burjuvaziye) karfl› hakl› devrimci savafl›m›nda, ezilen yoksul dünyan›n “silahs›zland›r›lmas› ya da tersini yapma” aras›nda tercih yapma de¤erinde bir tart›flmad›r. Yani, dogmatizm demagojisinin do¤ru kabul edilmesi en temel devrimci ilkelerin terk edilmesi anlam›nda, proletaryan›n elindeki yenilgi tan›mayan tek silah›n›n al›nmas› demektir. Marksizm’le dogmatizmi bir arada düflünmek, akl›n ve tüm gerçe¤in soy-sap›na yabanc›laflmakla eflde¤erdir. Dogmatizmle Marksizm’in do¤as›, birbiriyle uyuflmayan en keskin ve dinamik tezatl›klardan birini temsil eder hiç kuflkusuz. Revizyonizmin kendisini var etme çabas›n›n yo¤unlaflt›¤› ve edepsizce ç›kard›¤› dogmatizm gürültüsünün sonuç vermedi¤i her bak›mdan aflikard›r. Büyük bir gayret ve h›fl›mla daimilefltirilen bu klasik sald›r›lar›n en iyi halli sonucu; tek kelimeyle “da¤ fare do¤urdu” tabirini geçmez.


Öte yandan, Marksizm’in kendisini dogmatizmden korumas› do¤runun di¤er bir yan›d›r. Dogmatizm tehlikesi, komünist partisi içinde de genellikle mevcuttur, geliflme zemini bulunmaktad›r. Subjektivizm dogmatizmi besleyen felsefi kaynakt›r. Politik-siyasi gerilik bu sahadaki kaynakt›r. Do¤matizmi tek yanl› dar bak›fl aç›s›, ezberci tek yanl› bilgi ve düflünüfl tarz›, de¤iflimdönüflümü izleyememe ve geliflmeyi alg›layamama s›¤l›¤›, somut koflullar› tahlil edememe ve önceden belirlenmifl plan ya da reçetelerle yetinme-hareket etme hali, kitabi bilgiyle yetinip gerçe¤i görmeme ve tersi olarak dar prati¤e dayanarak deneycilikle hareket etme vb. birçok biçimde ortaya ç›kar-görünür. Özcesi, Marksizm ad›na hareket edip ve gerçekten de Marksist olan kimselerin ya da komünist partilerin dogmatiklik hatas›na düflmesi tamamen mümkündür. Bunun zemini her bak›mdan vard›r. Dolay›s›yla dogmatizmin mümkün olmas›ndan da öteye, dogmatizm tehlikesi daima vard›r. Komünist partiler içinde nas›l ki di¤er ideolojik problemler, yozlaflma ve çürümeler yaflan›yor ve bunun zemini her zaman var ise, öyle de dogmatizminki de sürekli olarak vard›r.

de oluflum koflullar›n› tamamlamas›yla, yani çeliflki yasas›n›n tarif edilen herhangi bir irade d›fl›nda ifllemesiyle; fleylerdeki hareketi iç çeliflkisi ve d›fl ba¤›nt›lar›yla aç›klayarak ve felsefenin temel sorusu olan “madde-bilinç” denkleminde bilimsel yan›t› veren özüyle, kesinlikle dogmatizm suçlamas›n›n muhatab› edilemez. Marksist kuram›n mevcut en ileri aflamas›n› temsil eden büyük Marksist (MLM) otoritenin sözleriyle dogmatizm karalamas›na yan›t›m›z› tamamlayal›m:

“Marksistler, evrenin mutlak ve genel geliflme sürecinde her özel sürecin geliflmesinin göreli oldu¤unu ve dolay›s›yla da mutlak gerçe¤in sonsuz ak›fl›nda, herhangi bir belirli geliflme aflamas›ndaki özel bir sürece iliflkin insan bilgisinin yaln›zca göreli olarak do¤ru oldu¤unu kavrarlar…” (Mao ZEDUNG. Pratik üzerine.) MLM’lerin geliflme ve bilgi hakk›ndaki bu felsefi temel yaklafl›m› asla ikoncu olmad›klar›n›Marksist felsefenin sonsuz ak›fl›n› aç›klar. Ve iflte Marksist(ler)in de¤iflim karfl›s›ndaki somut bir görüflüne örnek:

“Devrimci bir dönemde durum çok h›zl› de¤iflir. E¤er devrimcilerin bilgisi de de¤iflen duruma uygun bir h›zla de¤iflmezse, o devrimciler devrimi zafere götüremezler.” (Mao. age.)

Marksist saflar çeliflkisiz olmad›¤› gibi, etkilenmelere de kapal› de¤ildir. ‹deolojinin tafl›y›c›s› ve pratik-maddi güce dönüfltürücü unsuru ve tek objesi insan ö¤esi oldu¤u için ve insan›n da çeliflkilerle dolu s›n›fl› toplum içinde bir varl›k olmas›; Marksist saflar›n ve ideolojinin yabanc› ideolojilerden etkilenmesini-bozulmaya u¤rat›lmas›n› her zaman olanakl› k›l›p, objektif gerçek olarak gündeme getirir.

Revizyonizmin “günefli balç›kla s›vama” çabas›nda ayak diremesi nafiledir.

Ne var ki, Marksizm tüm bunlar› görerek “yabanc›larla” mücadeleyi ihmal etmez. ‹deolojik sorunlarda asla uzlaflma yoluna gitmeden ilkeli mücadeleyi benimser. Her flartta ilkelerinden taviz vermeden onlar› korur. Ve mücadeleyi zorunlu sayar. Bu mücadeleyi geliflmesinin bir gerekçesi sayar. ‹flte bu yan, Marksizm’i (MLM’yi) güçlü ve üstün k›lan yan olarak, onu di¤er oportünist burjuva-küçük burjuva ak›m ve idealist felsefeden ay›ran bir özelliktir. Marksizm bilimi, diyalektik ve tarihi materyalist felsefi dünya görüflünü temsil eden tek bilim olma özelli¤iyle ve evrende bulunan fleylerdeki (tüm do¤a ve toplum yaflam›ndaki de) geliflmeyi sonsuz bir süreç olarak aç›klamakla; asla dar kal›pç›, tekçi, dura¤an ve dogmatik de¤ildir. Yani, var olufl ve fleylerdeki hareketi “mutlak güç” ve rastlant› ile aç›klayan idealizmin mistik her versiyonundan temelden koparak; varl›¤› evrenin hareketli kanunlar› ve var olufl sebeplerinin bu hareket için-

Revizyonizme has bütün vukuatlar; (hiçte s›n›flar mücadelesinden ayr› bulgular göstermeyen, bilakis s›n›flar mücadelesinin rahminden ölü genlerle felç do¤an ve bu sahan›n “kötü kalpli-kör dövüflçü” aktörlerinden olma gerçe¤i) s›n›flar mücadelesi arenas›n›n ideolojik-teorik cephesinde revizyonizm ile en büyük kavgalardan birini yürütmeyi zorunlu ve kaç›n›lmaz bir görev olarak önümüze koyar. Elbette, ideolojik-teorik mücadele cephesinin tek-yegane hasm› revizyonizm de¤ildir, MLM’nin ufku bu darl›¤a ve tek yanl›l›¤a indirgenemez. Fakat revizyonizmin sa¤tasfiyeci özelli¤i, bilimimizi kullanma kayd›yla onun karfl›s›nda onunla kamufle olma takti¤i, ideolojimizin temel ilkeleriyle kesin hesaplaflma içinde oluflu, burjuvazinin en dar an›nda ikiyi bir etmeden yard›m›na tam bir yandafll›kla koflma“can simidi” olma görevi ve “Truva at›” rolüyle s›n›f mücadelesini içten bölüp baltalama gerçekli¤i; hepsinden de öteye genellikle burjuvazi-

Revizyonizmin T›kad›¤› Devrim Damarlar› Aç›lmal›d›r

081 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


nin en gözde silah› durumunda olup, ayn› genellikle s›n›f hareketinin özellikle radikal geliflimi karfl›s›na en önde dikilen-neredeyse her dönem(mutlak olmasa da) bafl tehlike veya tehdit olma vasf›yla ve “geri dönüfller” tecrübesinde somutlanarak görülen rolüyle, bu illetin ilgili mücadele cetvelinde son derece önemli bir yer tutarak öne ç›kar›lmas›n› do¤rular. “Düflman›n› lokma lokma yutma” “analiz-sentez” ve “esastali” ayr›m› esprilerine uygun olarak, baflat çeliflkinin di¤erlerinden farkl› olarak ele al›n›p mücadele konusu edilmesi bilimsel metottur. Bu mücadele, politik uyan›kl›l›kla yetkin; uzlaflmaz s›k›l›k anlam›nda sert; dinmeyen süre¤enlilikle unutulmaz ve taviz tan›mayan ilkeli sald›r›lar›n ac›mas›z ideolojik darbeleriyle amans›z olmak ve kazan›lmak durumundad›r. Çünkü; bu etaplarda zafer kazan›lmadan, siyasi iktidar etab› kazan›lamaz-belli bir garantiye ba¤lanamaz.

Sonuç Olarak

082 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Bafl›ndan itibaren en keskin mücadele uçlar›ndan biri olan revizyonizmle mücadele konusu, devrimin iktidar yaratt›¤› flartlarda daha da fliddetlenerek sosyalist yolla kapitalist yol aras›ndaki mücadelede tayin edici yere oturur. Tamda burada, Büyük Proleter Kültür Devrimi’ni yad ederek, bu devrimin ideolojik zafer esas›yla siyasi iktidar zaferini sa¤lay›p güvence alt›na almay› hedefleyen içeri¤ini hat›rlamak anlaml› olacakt›r. Siyasi iktidar›n ele geçirilmesinin tamamen mümkün olup daha kolay bir yol olmas›na karfl›n, Mao yoldafl›n ideolojik-kültürel devrim at›l›m›yla siyasi iktidar› almay› tercih etmesi; siyasi iktidar zaferinin ideolojik zaferden kopar›lamayaca¤›n› ve bu cephenin doldurulmas›n›n gereklili¤ini parlak olarak aç›klamaktad›r. Kültür Devrimi; bilim ve ideolojimizin doruk noktas›, en geliflmifl aflamas›n›n patlayarak d›fla vuran halkas›yd›. Ve tüm tecrübelerin özetini sunuyordu. Sosyalizm koflullar›nda kapitalist restorasyonun, komünist partinin ba¤r›nda ortaya ç›kan modern revizyonizm eliyle gerçekleflme tehlikesinin en yak›n, en güçlü ve somut tehdit olarak esas oldu¤unu ve di¤er taraftan bunun bertaraf edilmesinin, ancak kültürel-ideolojik at›l›m niteli¤i öne ç›km›fl bir siyasi devrimle mümkün olabilece¤ini kan›tlayarak gösterdi. Sosyalizm koflullar›nda modern revizyonizm eliyle (ve biçiminde) kapitalizmin restore edilmesi gerçe¤i; genel tecrübeye dayanmayan-evrensel tecrübelerin do¤rulamad›¤› tek-yetersiz deneylerden hareketle dile getirilen ampirik de-

¤erde bir sonuç de¤ildir. Dünyan›n üçte birinde kurulan devrimci iktidarlar›n; ayn› yolu izleyerek, ayn› yoldan olmak kayd›yla ve ayn› tehdide maruz kalarak ve yaz›k ki kendini koruma yetene¤ini esasta gösteremeyerek (Kültür Devrimi bu ad›m› at›p yolu açm›flt› fakat bu devrimin sürdürülmesinin dinamikleri oldukça zay›flam›flt› ve bunlar da karfl›-devrimci darbe ile etkisizlefltirildiler…), paylaflt›klar› ortak ak›betlerinin kan›tlad›¤› bir tecrübedir. Bütün sosyalist iktidar-devlet temsillerinin ald›¤› taktik yenilginin alt›nda revizyonizm yatmaktad›r. Devrik-yenik olan kapitalizm, sosyalist yönetimlere karfl› baflar›s›n›, komünist parti ve sosyalist devlet yönetimi içinde gündeme gelen burjuvalaflma-revizyonizm üzerinden sa¤lad› esasta. Sosyalizm koflullar›nda kapitalizmin yeniden restore edilmesinin tüm pratik ve tecrübeleri, bunun revizyonizm biçimiyle gerçeklefltirdi¤ini gösterir. Bu urun beyinde, yani komünist parti-sosyalist yönetim ya da iktidar içinde türeyip ç›kmas› da onun ne kadar tehlikeli oldu¤unu aç›klar. Bu bak›mdan revizyonizmin ideolojik cephede bafl düflman ilan edilmesi, son derece isabetli ve bilimseldir. Böylece, revizyonizmle mücadelenin önemi de kendili¤inden a盤a ç›km›fl durumdad›r. E¤er s›n›f mücadelesi, ideolojik, teorik ve siyasi mücadele cephelerini ihtiva ediyor ise, o halde s›n›f mücadelesinin bütünlü¤ünü-tamam›n› oluflturan ayr› ayr› her parças› ya da cephesinde mücadeleyi aksatmadan zafere ulaflt›rmak gerekli ve ertelenemezdir. ‹flte tüm bu bilimsel do¤ru ve tecrübeler; revizyonizmle mücadeleyi zay›flat›p ötelemeden-tersine önemseyerek, ideolojik mücadele cephesinde bafl düflman olarak de¤erlendirmemizi ve “oklar›n sivri ucunu” ona do¤rultma tespitimizi hakl› gösterir. ‹deoloji (ve kültür) alan›nda devrimi-MLM’yi temsilen, revizyonizme karfl› mücadelede etkili olunmadan; devrimci geliflmenin önündeki köstekleri kald›r›p, devrimin ayak ba¤› zincirlerinden kurtar›larak gelifltirilmesi sa¤lanamaz. Bunun gibi, devrimin gelece¤i, iktidar dönemi ve nihai amaca do¤ru ilerleyen süreç; bu mücadeleyi daha büyük önemle geçerli k›l›p kapsamaktad›r. Revizyonizmle mücadele; tüm yak›c› önemiyle komünizme kadarki bütün bir döneme damga vurup sarmalad›¤› gibi, günün de temel bir sorunu olup ertelenemezdir. Parti, devrim ve iktidar kanallar›yla komünizm ütopyas›na kan tafl›yan damarlar revizyonizm mikrobundan temizlenmeden, “özgürlükler dünyas›” at›l›m›na do¤ru koflan devrimler etab› gemlerinden kurtar›lamaz.


Revizyonizm aç›ktan cephe almayan ama en temel ve ana damarlara hücum ederek ölümcül virüs ifllevini; varl›k gerekçelerimiz olan kuram›m›z›n ana ilkeleri ve amaçlar› üzerinde odaklaflt›rarak, burjuvaziden sa¤lad›¤› destekle birlikte, devrimci s›n›f bilincinin zay›fl›¤›ndan ve teorik kavray›fl darl›¤›ndan da yararlanarak; s›n›f hareketi saflar›n› bölme, burjuvaziye yedekleme ve ideolojik-teorik kaosa yol açma biçimlerinde göstererek; oklar›n› isabetli yollayan bir has›m olma kademesinde büyük tahribatlarla yürütmektedir. Ne var ki, MLM’nin bilimsel hazinesi, tüm sald›r›lar› salvolar›n› gö¤üsleyerek mezara gömme yetene¤indedir. Bu, diyalektik ve tarihi materyalizmin, kuflku duyulamayacak kadar emin do¤rultusudur. MLM felsefenin s›n›fl› toplum flartlar›nda proleter s›n›fa ait olarak ve di¤er felsefe ve ideolojilerin “s›n›flar üstü olma” iddias› ya da s›n›f niteliklerini gizleyen sahtekarl›klar›na karfl›n, bunlardan temelde koparak kendisinin proleter s›n›fa hizmet etti¤ini aç›kça söyleyerek karakterize etti¤i teori, ideoloji meselelerinde revizyonizmin hesab› iyi görülmek durumundad›r. Bu, devrimci yürüyüflün kesin görevidir. Çünkü Marksizm, iflçi s›n›f›n›n ideolojisidir ve bunu aç›kça beyan ederek hareket eder. Revizyonizm ise bu üstün karakterden yoksun olup, hizmet etti¤i s›n›f ad›na de¤il, sald›rd›¤› s›n›f ad›na hareket etti¤ini söyler. Bu onu hem tehlikeli k›lar, hem de Marksizm karfl›s›nda güdük kalmas›na yol açar. K›sacas›, düflünsel eylem alan›nda ayn› düzlük üstünde ama birbirine tezat duran ideolojiler olarak Marksizm’le revizyonizm daha ilk bafltan hesaplaflmak durumundad›rlar, daha aç›kças› Marksizm revizyonizmin hesab›n› iktidardaki tehdit haline gelmeden önce iflin bafl›nda ve ideoloji-teori tahtas›nda hesaplaflarak ilerlemek zorundad›r. Zorundad›r çünkü, devrimin ideolojik anlamdaki en büyük köstekleyicisi bu ak›md›r ve “yar›n›n” kapitalizmi tam da buradan do¤maktad›r. Devrim, birbiriyle kesin ba¤larla iliflki içinde olan hedeflerine karfl›, birbirini tamamlayan bütünlüklü bir mücadeleyle yürür. Devrimin hedefleri ayr› aç›lara da sahip olsa ve her biri farkl› özelliklere sahip olarak özel yöntemler gerektirse de her biri kendi içinde ayr› nitelikler olsa da hepsi bir cephede birleflir-ayr› ayr› kategoriler olarak bir mücadelede birleflir: Siyasi devrim mücadelesinde! Ve mutlak bir flekilde iç içe olan bu süreçte, sürece damgas›n› vuran bir çeliflki mutlaka vard›r ve bu çeliflki bafl çeliflki olarak rol oynar. Di¤er birçok çeliflme bunun gerisinde ama buna ba¤l› ya da destekçisi durumunda bulunurlar. Süreç de¤iflmedikçe bafl çeliflki de¤iflmez ama süreçle birlikte bafl çeliflki de de¤iflir-baflkalafl›r. Di¤er tüm çeliflkiler bu bafl çeliflkinin çözümüyle çözülür, çözülme yoluna girer ve bafl çeliflkiye uygun olarak devrimin niteli¤i belirlenmifl olur. Bunun gibi, ideolojik mücadele cephesinde de belli ideolojik ak›mlar çeflitlili¤i vard›r. Bu çeflitlilik, ayr› ayr› nitelik, çap ve boyutlarda genifl bir zeminde, farkl› kategorilerde bulunur, de¤iflken özellikler tafl›rlar. Ve hepsi ideolojik mücadele tahtas›n›n bütünlü¤ünü oluflturur. Hepsi de devrim düflmanl›¤› yapmakta ve Marksizm’in ilkelerine sald›rmakta birleflirler. Ama somut de¤erleri ana ba¤l› olarak de¤iflir. Bu cephede, somut süreçlere ba¤l› olarak, mutlaka öne ç›karak ideolojik mücadelede bafl çeliflki haline gelen bir ideolojik biçim vard›r. Bu ideolojik ak›mlardan hangisinin bafl ve def edilecek “bela” olaca¤› daha çok somut koflullar, yani somut devrimci sürecin önüne dikilenin hangi ak›m oldu¤uyla alakal›d›r. Fakat, esas olarak revizyonizmin eksilmeden devrimin karfl›s›na tasfiyeci eforla ç›kt›¤› genel e¤ilimdir. Devrim mücadelesinin bütünlü¤ünü oluflturan farkl›-ayr› aç›lardan biri olan ideolojik mücadelede baflar› sa¤lamadan, devrim mücadelesi tamamlanamaz-zafere götürülemez. Ve bu cephede, her ne kadar somut-

Amaç ve ilkelerimize uygunluk flart›yla, kesin kapal› oldu¤umuz herhangi bir taktik biçim vb yoktur. “Tek strateji, bin bir taktik” prensibimizi korumaktay›z. Öte yandan geliflmeleri görmüyor, hesaplam›yor ve buna uygun konumlanm›yor da de¤iliz. Dogmatizm dedi¤iniz nedir ki?! Aç›k ki tasfiyeci revizyonizm bata¤›na davettir. Bu davet karfl›s›nda Lenin’i taklit etmek durumunday›z: “Hay›r baylar. Centilmen davetiniz için teflekkürler, siz istedi¤iniz sofraya gitmekte özgürsünüz. Fakat biz de gelmemekte özgürüz”

083 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


ta bir baflka ak›m güçlense de (anarflizm, ekonomizm-sendikalizm gibi), stratejik aç›dan ve taktik olarak da revizyonizme karfl› etkili mücadele yürütmek her zaman geçerli ve kaç›n›lmazd›r. Revizyonizm alt edilmeden devrime yürünemez, iktidar elde tutulamaz. Yak›n, somut ve esas-büyük tehdidi özel yönelimle önceli¤e alma kayd›yla; di¤er ak›mlara karfl› uyan›kl›¤› bir an bile elden b›rakmadan; ideolojik mücadeleyi bütünlüklü ele al›p güdüklefltirmeden ama “dört bir yana da yumruk sallamadan” hedeflerde seçici olmak, devrimin mant›¤›na uygun taktiktir. ‹deolojik savafl›mda revizyonizmin kapsad›¤› yer, ekseriyetten devrimci ideolojinin karfl› karfl›ya kald›¤› en sert geçittir. Dönem dönem di¤er faktörler boy verse de revizyonizm duvar› her zaman y›k›lmak üzere yükselir. O, y›k›lmak üzere ayaktad›r. Y›k›lmak üzere çünkü, s›n›flar mücadelesi teorisi karfl›s›nda ayaklar› yere sa¤lam basmaz. Devrimin ilke-

084 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

leri esnetilmeden s›k› ve bilimsel sadakatle uygulad›kça, revizyonizme darbe vurularak hareket alan› daralt›lm›fl olur. Bilinmek durumundad›r ki, devrim ne kadar zay›flar ise devrim düflmanlar› o kadar güçlenir. Devrim ne kadar gerilerse karfl›-devrim o kadar ilerler. Proleter s›n›f ideolojisi ne kadar muazzam ve sa¤lam savunulursa, her türden gericilik ve burjuva ideoloji o kadar cüceleflir. ‹deolojikkültürel de¤erlerde emperyalizm ve kalfas› revizyonizmin zehirli tortular› temizlendi¤i oranda, devrimin siyasi mecras› berraklafl›r ve heyecanla engelleri y›k›p “dört bafl› mamur” ilerleyifllere f›rsat bulmufl olur. ‹ster genel devrim saflar› aç›s›ndan düflünelim ve isterse yaln›zca bir komünist parti aç›s›ndan düflünelim; revizyonist ve/veya bilumum tasfiyecili¤in külleri savrulmadan, kesin zafere giden baflar› yolu aç›lamaz, devrime ç›k›lamaz.


Ulusal Hareket Hakk›ndaki De¤erlendirmemizi Elefltiren Partizan’›n Tavr› Üzerine Aral›k-Ocak 2004 tarihli 5. say›m›zda ulusal hareketi de¤erlendiren yaz›m›zdan hareketle Partizan dergisi A¤ustos-Eylül 2008 tarihli 66. Say›s›nda “Ulusal hareketlerin politik niteli¤i sorunu ve S›n›f Teorisi’nin yan›lg›s›” bafll›¤› alt›nda bir elefltiri yaz›s› yay›mlad›. Partizan’›n elefltirilerine cevap verece¤imiz bu yaz›m›zda her ne kadar tekrara düflmeyi do¤ru bulmazsak da meselenin nispeten karmafl›k ve iç içe olmas›, zorunlu olarak baz› bölümlerde ‘tekrara düflmemizi’ koflullamaktad›r

Ulusal sorun; karmafl›k ve çözülememifl bu tarihsel ve reel durumuyla gündemimizdeki yerini uzun süre koruyarak bir nevi “tükenmez” tart›flmalara yol açmaktad›r. Soruna ciddi olarak e¤ilip etkin siyaset ve ele al›flla üzerinde durmak gerekiyor. Bu, devrimci çözümün bilimsel ve geçerli olmad›¤› anlam›na gelmez. Tersine, devrimci çözüm ve politika tek gerçekçi bilimsel çözüm ve politikad›r. Yaflanan devrim tecrübelerinden de tan›k oldu¤umuz üzere ulusal sorunun devrimci iktidarlar alt›nda esasta çözüldü¤ü inkar edilemez bir do¤ruyken, bu dönem kimi sorunlar›n yaflanmas›-devam etmesi nesnel bir süreç olup, ulusal-milliyetçi duygu ve istemlerle proleter amaç ve hedefler aras›ndaki çeliflkinin objektif uyumsuzlu¤unun son derece izah edilebilir sonucudur. Yeni demokratik, sosyalist toplumlar tüm sorunlar› çözmüfl, s›n›f çeliflkilerini yok etmifl de¤illerdir. Burjuvazinin oldu¤u yerde, burjuva özlemler kaç›n›lmazd›r ve bunlar sorun olmaya devam ederler. (O halde konumuz itibariyle ulusal sorunun da bir burjuva sorunu oldu¤unu söylemeliyiz. Ayr›ca ulusal sorunun oldu¤u toplumlarda komünistlerin çözüm projesi ortaya konmal›d›r, yoksa o bir burjuvad›r ve burjuva sorunudur diyerek iflin içinden ç›k›lmamal›d›r.) Ulusal duygular, burjuva milliyetçi arzu ve emeller yok edilmifl de¤ildir. Gerici olanla ilerici olan, demokratik halk iktidar› ve sosyalizmde henüz çat›flma içindedir. Devrimci politikan›n somut uygulanmas›ndaki sorunlar› ve pratikte karfl› karfl›ya kald›¤› engelleri, uluslararas› emperyalist egemenlik ve dünya flartlar›n› da bu realiteye eklemek gerekir. Tüm bunlardan anlafl›lmas› gereken yeni demokratik, sosyalist çözümün tek gerçek çözüm oldu¤unun hiçbir gerekçeyle inkar edilemeyece¤idir. Dolay›s›yla, ister genel teorik politikam›zda olsun ve isterse de güncel pratik geliflmeler karfl›s›ndaki politikalar›m›z aç›s›ndan olsun veya özgünlükler aç›s›ndan olsun, MLM ilke ve çözümlerden geriye dönmeden, bilakis bunlar› kararl›ca savunmak de¤iflmez do¤rultumuz olmak zorundad›r. Kürt ulusal sorunu ve Kürt ulusal hareketi flahs›nda yaflanan somut geliflmeler de ulusal sorun hakk›nda derin tart›flma ve irdelemelere girerek hatal› anlay›fllar› ay›klamam›z› ve komünist yaklafl›m› kullanarak somut geliflmelerin alt›n› çizip teslimiyetçi ekonomist-reformist tasfiyecili¤i a盤a ç›karmam›z›-teflhir etmemizi gerekli k›lmaktad›r. Bu ba¤lamda öncelikli olarak söyleyelim ki, daha çok çeflitli biçimlerde gündeme gelen hatal› anlay›fllar üzerinde durup, çeflitli de¤erlendirmelerimiz üzerine yürütülen elefltirilere yan›t vermeye çal›-

085 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


flaca¤›z. Ama bu, genel anlay›fllardan ba¤›ms›z olmayacakt›r. Kürt ulusal hareketinin de¤erlendirilmesinde göz ard› edemeyece¤imiz bir gerçeklik hiç kuflkusuz ki onun direkt emperyalizmin müdahalesiyle yüz yüze olmay›p tek devlet s›n›rlar› içindeki yerli hakim s›n›flar›n tahakkümü alt›nda bulunuyor olufludur. Bu, onun direkt anti-emperyalist temelde geliflmesi yan›n› zay›flatmakta ve daha çok yerli hakim s›n›flara karfl› tutum almas›n› sa¤lamaktad›r. Oysa direkt emperyalizmin iflgali alt›nda bulunan sömürge ülke-uluslardaki ulusal hareketlerde anti-emperyalist tutum ve nitelik daha aç›k ve güçlüdür.

086 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Bizlerin program› UKKTH ilkesine ba¤l› biçimlenip içerik al›r. Özerkli¤i program›m›za alarak savunamay›z, onu gerici olarak de¤erlendiririz. Genel olarak buna karfl› ç›k›lamaz. Ama tarihsel somut flartlara ba¤l› olarak özerkli¤i bir ulusun edinmesini benimseyebiliriz. Çünkü bizler, Kürt ulusunun tüm haklar›ndan yoksun olarak Türk ulusu hakim s›n›flar›n›n milli bask› ve zulmü alt›nda kalmas›ndansa, özerk bir statüye kavuflmas›n› isteriz. Bu çok aç›kt›r. Fakat bunu tercih etmek, Kürt ulusunun ayr›lma hakk›n›n tan›nmamas› ya da savunulmamas› anlam›na m› gelir! Kesinlikle hay›r.

Ulusal sorunda bilimsel, do¤ru ve ilkeli (ayn› zamanda özgünlüklerden kaynakl› olarak somut) bir politika ve prati¤e sahip olmam›z, MLM inisiyatifindeki devrim(ler) ve komünizm perspektifli mücadelemize uygun olup, bu do¤rultumuzun önündeki görevlerin yerine getirilerek son hedefine tafl›nmas› bak›m›ndan kaç›n›lamaz bir zorunluluktur. MLM teoriye bilimsel anlamda hakim olunmadan, elbette ulusal sorunda do¤ru kavray›fl ve teori temsil edilemez. Teorinin bir k›sm›nda do¤ru olmak, di¤er bir k›sm›nda ise hatal› olmak eklektizmin en kat›ks›z›d›r. Teori cetvelinde oldu¤u gibi, teorinin yön verdi¤i tahlil ve tespitler ve bunlarla alakal› taktik siyasetler ve sosyal pratikte de tutarl› bir çizgide bulunmak aranan düzlemdir. Dolay›s›yla, ulusal sorunda, teoride yaflanan hatalara dikkat çekmek ve her aflamada tutarl› bütünlük flart›n› oluflturmak, bu anlamda da belli bir eksikli¤e dikkat çekmek için, Lenin yoldafl› referans almay› do¤ru buluyoruz:

“Siyasal demokrasinin istemlerinden bir tekini bu bak›mdan ay›rt etmek, özellikle de uluslar›n kaderini tayin etme hakk›n› ele al›p, geri kalan demokratik istemlerin karfl›s›na dikmek, teoride temel bir yanl›flt›r.” (Uluslar›n Kaderlerini Tayin Hakk›. Sf:147) Düflülen hatalar›n en önemlilerden baz›lar›n›n; ilkeyle siyasetin karfl› karfl›ya getirilmesi ve demokratik mücadelenin unsuru olan reformlar için mücadelenin bir türlü do¤ru ele al›n›p kavranmamas› ya da tersinden reformlar›n esaslaflt›r›lmas› ve ilkeler ihmal edilerek siyasetin ilkesizlefltirilmesi vb. oldu¤u do¤ru olarak kabul edilirse, Lenin’in bu sözlerindeki mana anlafl›lacakt›r.

UKKTH ‹lkesi ve Ulusal Hareketin Politik Niteli¤i Karfl›s›nda ki Rolü Bütün anlay›fl, pratik ve politikalar›n belirli ilkelere dayand›¤›-dayanmas› gerekti¤i, hangi aç›dan olursa olsun illa da ilkelere ba¤lanaca¤› muhakkakt›r. ‹lkeler belirlenip saptanmadan, bilimsel politika, taktik ve stratejilerin belirlenmesi ya da herhangi bir tezin kan›tlanmas› çabalar›, ayaklar› havada kalmaktan kurtulamaz. Uluslar›n (Kendi) Kaderlerini Tayin Etme Hakk› ve uluslararas›nda tam hak eflitli¤i (bütün uluslar›n tam hak eflitli¤i) ilkesi savunulmadan, bu ilkeye dayanmadan, ulusal sorunda tamamen kal›c› veya demokratik bir çözüm baflta olmak üzere, do¤ru ve bilimsel bir çizgi temsil edilebilir mi? Soruya evet demek paradokstan baflka bir de¤er tafl›maz. Genel olarak, devrimci ilkeler olmadan devrimci siyasetten bahsetmek sadece gülünç duruma düflmek olur. Proleter devrimcilik ve siyaset anlam›nda bu böyleyken, ayn› fley ulusal hareketin politik olarak devrimci olup olmamas›nda geçerli olmaz. Zira onun özgünlü¤ü daha farkl› olup devrimci oluflunun ölçütleri daha baflkad›r. Dolay›s›yla ayn› devrimci ilkelerle onun politik olarak devrimcili¤i ölçülemez. En baflta o, ideolojik özü ve ilkeleri anlam›nda temelde burjuvad›r. Ama pratik durufl, mücadele, iliflkileri ve siyasi pozisyonu itibariyle, bu özüne ra¤men devrimci ilkelere sahip olup devrimci olabilir. Aç›k ki, ilke ayn› kalmakla birlikte, bunun her somut koflulda uygulanmas› de-


¤iflik biçimler al›r. Dahas›, özellikle siyasi meselelerde tüm her fley için geçerli bir tek ilke olmaz, her özelin kendine ait ilkeleri, yani de¤iflik tarih ve koflullarda baflka baflka ilkeler olur. Bir ilke, ötekinin varl›¤›na engel olmak, onu mutlaka veya her koflulda yads›mak durumunda de¤ildir. Bir çerçeve, bir tan›m baflka çerçeve ve tan›mlar›n olamayaca¤› anlam›na gelmez, özellikle söylemek gerekir ki, tan›mlar, kal›plar, alt ilkeler vb. de¤iflir-geliflirler. Örne¤in, halk tan›m›n›n içeri¤i de¤iflir. Ve eklemek gerekir ki, bu, temel Marksist kanunlar›n, felsefenin sa¤lam olmad›¤›, uluorta fleyler oldu¤u anlam›na gelmez. Ancak, bu ilkeler özlerine ba¤l› kalarak, ayn› özleri üzerinde bir geliflme ve de¤iflme kaydederler. Mesela s›n›flar mücadelesi yasas› tüm s›n›fl› toplumlar boyunca geçerli kal›r-özü de¤iflmez ama farkl› flartlarda farkl› ilkelerle biçimler al›r. Devrimin temel ilkeleri de¤iflmeden, baflka koflullarda farkl› ilkeler ortaya ç›kar›r. Devrimin ihtiyaç olarak söz konusu oldu¤u koflullarda, devrimin zora dayanmas› bir ilkedir, bu evrensel geçerlilikle ve genel prensip olarak de¤iflmez, istisnalar ise bu kaideyi bozmaz. “Sömürgenin sömürgesi olmaz” belirlemesi de¤iflmez ama buna karfl›n bu istisnay› tan›r. Ulusun kaderini tayin etmesini kay›ts›z flarts›z savunuruz, ama bu hakk›n› kullanmalar›n› her flartta savunup desteklemeyiz. Bir koflulda desteklerken, ötekinde desteklemeyebiliriz. Ve ikisini (ayr›lma hakk›yla, bu hakk›n kullan›lmas›n›) ayr› fleyler olarak de¤erlendiririz. Ba¤›ml› ulusun ba¤›ms›zl›¤›n› savunmak ilkedir ama bu ilkenin uygulanmas› flartlara ba¤l› olarak anlam kazan›r-de¤iflir. O halde, her ilke geçerli oldu¤u flartlar içinde de¤iflmez, ama geçerlilik flartlar› ortadan kalkt›¤›nda o ilkeler de ortadan kalkar-de¤iflirler. Ya da ilke ayn› kalmakla birlikte, de¤iflik biçimlere bürünür. Örne¤in, komünistler milliyetçili¤in düflman›d›rlar. (Bunu genel anlamda söylemek yanl›fl olmaz.) Ama komünistlerin milliyetçili¤e düflman olmalar›, onlar›n ezen ulus milliyetçili¤i karfl›s›nda ezilen ulus milliyetçili¤ine ehven durmamalar›-olmad›klar› ve ikisini kesin bir flekilde ayr›flt›rmad›klar› anlam›na gelmez. Öte yandan ikisini ayn›laflt›rmamalar› ve birine ehven bakmalar›, onlar›n milliyetçi olduklar› ya da milliyetçili¤i destekledikleri anlam›na gelmez. Söylenmemifl olarak geride kalan bir söz varsa o da, yaln›zca ana ilke, kanun ve yasalar›n de¤iflmeyece¤idir. Anlatmak istedi¤imizi daha anlafl›l›r k›lmak ve somut bir örnekle aç›klamak için Lenin’den bir pasaj aktaral›m:

“Uluslar›n kaderlerini tayin hakk› dahil, demokrasinin çeflitli istemleri mutlak fleyler de¤ildir, bunlar, dünya demokratik hareketinin (bugün sosyalist hareketinin) tümünün bir parças›d›r. Baz› somut durumlarda, parçan›n, bütün ile çeliflkiye düflmesi olas›l›¤› vard›r; o zaman parça at›l›r. …” (age. Sf:182)

Evet, görüldü¤ü gibi, UKKTH ulusal sorunda MLM’lerin en temel ç›k›fl noktas› olup, devrimci ilkesidir. Buna ra¤men, mutlak bir fley de¤ildir, daha genel ilke karfl›s›nda bu parça bütüne feda edilebilir, at›labilir. Unutulmamal›d›r ki, önemli olan, ilkenin nas›l bir ilke oldu¤u, ne için tart›fl›ld›¤›, nerde nas›l söylendi¤idir bir bak›ma. Bir durumda feda edilen ya da daha genel ilke karfl›s›nda somut önemini yitiren bir ilke, kendi flartlar›nda veya bir baflka zeminde yine geçerli olup ortadan kalkmaz. MLM’lerin program›nda UKKTH olmas› onun devrimci olup olmad›¤›na kan›t sunarken, ayn› ölçüt ulusal hareketin program› için emsal olamaz örne¤in… Bunlardan ç›kar›lacak ya da ç›kar›lmas› geren bir sonuç da her özgülün veya ayr› niteli¤in ayr› olarak ele al›nmas›n›n gereklili¤idir. Bu reddedilemez. Genele bak›ld›¤› kadar özele de bakman›n kaç›n›lmazl›¤› her bak›mdan ortadad›r. Genel ilkelere ba¤l› kalmak, özel ilkeleri ihmal etmek ya da göz ard› etmek anlam›na gelmez. Bu anlamda her durumu kendi özel-özgün flartlar› içinde ele al›p de¤erlendirmek o kadar kaç›n›lmazd›r ki, bu yap›lmadan do¤ru politika ve çizgi oluflturmak mümkün olmaz. Hele somut bir hareketin/ulusal hareketin de¤erlendirilmesi söz konusu ise, onu kendi özgünlükleri içinde de¤erlendirmenin zorunlulu¤una hiç kimse karfl› ç›kamaz. Bu bak›mdan tart›flmaya vesile olan Kürt ulusal hareketinin de¤erlendirilmesinde; elbette ulusal hareketin genel karakter ve e¤ilimi, ideolojik özü, politik niteli¤i atlanmadan; genel MLM ilkeler tersyüz edilip unutulmadan; onu kendi özgünlükleriyle de¤erlendirmemiz, soyut söz tekrar›ndan ve benzeri çok daha önemli olup zorunludur da. Ulusal hareketin pratikte ileri sürece¤i somut talepler ya da politik bak›mdan alaca¤› nitelikte, genel dünya ve ülke flartlar›, kendi özgünlük ve genel e¤ilimleri vb paralelinde ayr› biçim ya da özellikler tafl›yaca¤› gerçe¤i es geçilecek kadar önemsiz olamaz-de¤ildir. fiüphesiz ki her sosyal sorunu de¤erlendirirken, onu belirli bir tarihsel çerçeve içine koymak ve ayn› tarihsel dönemlerde onu di¤erlerinden farkl›laflt›ran somut özelliklerini göz önünde bulundurmak gerekir. Bu,

087 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


MLM teorinin mutlak gere¤idir. UKKTH ilkesinin somut talep olarak savunulmamas› ulusal hareketin politik olarak devrimci ol mas›n›n önünde engel midir? Lenin’in gerçektende devrimci olan ulusal hareketleri destekledi¤ini kendi sözlerinden hat›rlamaktay›z. Bu sözlerinde flunu ifade etmektedir: “…dünya demokratik hareketinin (bugün sosyalist hareketinin)…” fleklindeki sözlerinden, demokratik hareketin devrimci hareket oldu¤u bir bak›ma a盤a ç›kmaktad›r ki, bu, kan›tlanmaya gerek duymayan bir do¤rudur da.

088 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Gelmek istedi¤imiz yer flu: Lenin, “devrimci olduklar› taktirde” destelenece¤ini söylerken, ve di¤er yerde ulusal hareketlerdeki demokratik muhtevay› desteklemekten ve bu demokratik muhteva unsurlar›n›n devrim yönünde at›lm›fl ad›mlar oldu¤unu söylerken; bu durumda devrimci dedi¤i ulusal hareketin bir anlamda demokratik muhteva ve yan tafl›yan demokratik hareketler oldu¤unu bir bak›ma söylemifl oluyor. Bu hareketlerin dünya devriminin bir parças› durumunda olmalar› anlam›nda devrimci olduklar› inkar edilemez. Burjuva milliyetçi çizgilerine ra¤men ulusal hareketin devrimci olmas› mümkündür ve bu devrimcilik milliyetçi ideolojiden baflka bir fleydir. Hem burjuva milliyetçi çizgide olup hem de politik olarak devrimci olmas› son derece anlafl›l›rd›r. Yani devrimci ulusal hareket derken, bundan demokratik muhtevaya sahip olan ulusal hareketi d›fllamam›z ya da bunu devrimcilik tan›m› d›fl›nda tutmam›z gerekti¤i sonucu ç›kmaz-ç›kmamal›d›r. Hele hele komünist ilke ve program de¤il de ulusal program ve çizgiden bahsedildi¤i yerde devrimcili¤in ölçütü bir ve ayn› görülmemelidir. Elbette, ulusal hareketin devrimci olup olmad›¤›, yaln›zca sahip oldu¤u demokratik taleplere indirgenemez, bilakis bunun daha birincil olan ö¤eleri vard›r. Politik pozisyonu, oynad›¤› rol ve hakim s›n›flar karfl›s›ndaki tutumu önemlidir. Ve kuflkusuz ki demokratik muhteva denen fley, muhteva kavram›n› karfl›lamayacak kadar s›n›rl› bir kaç ulusal demokratik taleple ayn›laflt›r›lamaz. Ama esas itibariyle demokratik nitelikte olan ulusal hareketin ayn› zamanda genel olarak devrimci oldu¤u söylenebilir-söylenmelidir de. Politik olarak somut durumda devrimci olmas› ise bu taleplerle birlikte baflka özellikleri ihtiva eder ki, bu tan›m› ileride yapmaya çal›flaca¤›z. Uluslar›n Kaderlerini Tayin Etme Hakk› ilkesi (ayr› devlet kurma hakk›) ve bu ilkeye ba¤l› ilkeler özüne dayanan proleter çözümü atlayan hiç bir çözüm, gerçek ve devrimci bir çözüm olamaz.

Komünistlerin program› UKKTH ilkesine dayan›r, bu temelden feyiz al›r. Ne var ki, komünistler flartlara ba¤l› olarak ya da gerekli oldu¤u durumlarda di¤er çözümleri de tercih edebilirler. Bu tamamen somut tarihsel durum ve di¤er birçok sebep ve geliflmeye ba¤l›d›r. Örne¤in; Marks ‹rlanda sorununda böyle yapm›flt›r. Ya da Norveç örne¤ini verirken Lenin flunu söylüyor:

“Reform olarak özerklik ile devrimci bir önlem olarak ayr›lma özgürlü¤ü aras›nda ilke fark› vard›r. Bu tart›flma götürmez. Ama herkesin bildi¤i gibi, reform, pratikte, devrim do¤rultusunda bir ad›md›r. Bir devletin s›n›rlar› içinde zorla tutulan bir ulusun, kesin olarak uluslaflma sürecini tamamlamas›na, kuvvetlerini toplay›p onlar› tan›may› ve örgütlendirmeyi ö¤renmesine, ve Norveçlilerin yapt›¤› gibi, en uygun zaman› seçerek, ‘biz falan ulusun ya da falan bölgenin özerk meclisi olarak, bütün Rusya çar›n›n bundan böyle Polanya kral› vb. olmad›¤›n›’ ilan etmesine dayanak sa¤layan, özerkli¤in kendisidir.” (Uluslar›n Kaderlerini Tayin Hakk›. Sf:168) Elbette bizlerin program› UKKTH ilkesine ba¤l› biçimlenip içerik al›r. Özerkli¤i program›m›za alarak savunamay›z, onu gerici olarak de¤erlendiririz. Genel olarak buna karfl› ç›k›lamaz. Ama tarihsel somut flartlara ba¤l› olarak özerkli¤i bir ulusun edinmesini benimseyebiliriz. Çünkü bizler, Kürt ulusunun tüm haklar›ndan yoksun olarak Türk ulusu hakim s›n›flar›n›n milli bask› ve zulmü alt›nda kalmas›ndansa, özerk bir statüye kavuflmas›n› isteriz. Bu çok aç›kt›r. Fakat bunu tercih etmek, Kürt ulusunun ayr›lma hakk›n›n tan›nmamas› ya da savunulmamas› anlam›na m› gelir? Kesinlikle hay›r. Ya da Kürt ulusunun özerk statü elde etmesini kabul etmek, bir biçimiyle desteklemek; UKKTH ilkesinden vazgeçmeyi mi gerektirir? Bizce hay›r. Ama ayr›lma özgürlü¤ü ya da hakk›n› kay›ts›z flarts›z savunarak ve hatta bunun için özerk statüyü benimseyebiliriz, tabiî ki ba¤›ms›zl›k hakk›n› ortadan kald›rma pahas›na de¤il. Demek ki, komünistler ilhak›n söz konusu oldu¤u koflullardaki ve en genel anlam›yla ulusal ba¤›ml›l›k flartlar›ndaki tüm ulusal meselede, ayr›lma-ba¤›ms›z devlet kurma hakk›n› birinci temel ilke ve görüfl olarak sahiplenirken, bundan asla vazgeçmemesi, tersine bunu yak›nlaflt›r›p mümkün k›lmas› ve f›rsat yakalay›p flartlar›n› oluflturmas› kayd›yla ba¤›ms›zl›ktan daha geri mevzileri de (ama bir öncekine göre ileri) kerhen tercih ederler. Hiçbir hakka sahip olmadan ezen ulus hakim s›n›flar›n›n milli bask›s› alt›nda zorla bir devlet s›n›rlar› içinde tutulan herhangi bir ulu-


sun, (e¤er ayr› devletini ilan etmeye birçok sebepten ötürü haz›r de¤ilse vb.) özerk bir statüyü elde etmesi daha ye¤dir. Bu her durumda ya da genel olarak ayr›lma özgürlü¤ünden vazgeçme anlam›na gelmez, onun terk edildi¤i mutlakl›¤›nda yorumlanmaz. Hatta onu mümkün k›lan bir geliflme olarak da rol oynar, oynayabilir. Reform devrim yönünde at›lm›fl bir ad›m ise, kazan›lm›fl özerklik hakk›, neden ayr›lma özgürlü¤üne hizmet etmesin ve tersinden onunla mutlak flekilde çeliflsin ki? Norveç örne¤i bunun ta kendisidir, bunu kan›tlar. Yani her durumda ya da tüm flartlar göz önüne getirilmeden her özerklik kabulünün ve bu anlamda da savunusunun ayr›lma özgürlü¤ü-ba¤›ms›zl›k ilkesiyle çeliflti¤i söylenemez. Özerkli¤in ne için savunuldu¤u ya da özerkli¤in savunulmas›yla birlikte ayr›lma hakk›ndan vazgeçilip geçilmedi¤i önemlidir. Ayr›lma hakk›n› ret ya da inkar etmeden ve flartlara ba¤l›-belli flartlarda özerkli¤in ileri, taktik bir ad›m olarak kabul edilip savunulmas›, devrimci program›n kesin reddedilmesi veya UKKTH ilkesinin reddedilmesi manas›na gelmez. Bunun tersini söyleyenler, yani ulusal hareketin devrimcili¤ini ya da politik olarak devrimcili¤ini UKKTH flart›na ba¤layanlar kesinlikle hata yapmaktad›rlar. Norveç özerkli¤i kulland› ve sonra uygun f›rsatta ba¤›ms›zl›¤›n› kazanarak ilan etti. Ulusal hareketin program›n›n ve politik olarak devrimci de¤erlendirilmesini UKKTH flart›na ba¤layanlar bunu nas›l aç›klayabilirler? Diyelim ki, Ulusal hareketin önderli¤ini büyük toprak a¤alar› ve en gerici s›n›flar çekmektedir! Tesadüfe bak›n ki, ulusal hareketin bafl›n› çeken bu en gerici s›n›f önderli¤i, ba¤›ms›zl›k-ayr›lma (UKKTH) ilkesini program›na koydu, bu do¤rultuda yola ç›kt›! (Ki, bu çok ola¤and›r, zira sorun pazar sorunudur.) Bu durumda, söz konusu ulusal hareket tüm gerici önderli¤ine ra¤men ve yine diyelim ki, hatta pek tabii olarak, komünist ve devrimcilerin örgütlenmesine engel olma vb özelliklere sahip olsun (sahip olur da) ve ayr›lma özgürlü¤ünden hareket etse de emperyalizm ve di¤er hakim s›n›flara eylemiyle dolayl›-dolays›z pratik darbe vurmuyor-vurmaktan esasta sak›n›yor vb. Bu ulusal harekete devrimci diyebilir miyiz? Salt UKKTH ilkesini program›na koydu diye bu en gerici s›n›flar›n önderli¤ini yapt›klar› ulusal harekete devrimci demek mümkün mü? Sorumuzun ilk muhatab› Partizan dergisidir. Gerici s›n›flar›n önderli¤ini nas›l destekleriz? Lenin, “…yeter ki, bu ayaklanma, gerici s›n›f›n bir hareketi olmas›n.” derken destek-

lemeyece¤imizi söylemifl oluyordu. Ulusal hareket gerici s›n›f›n hareketi olarak gelifliyorsa desteklenemez. Bu tart›flma ya da durum, ABD’nin Irak’a sald›r›s› karfl›s›nda Saddam’›n desteklenmesi tavr›na uzat›yor bizi… Ulusal hareket tüm devrimci özelliklerine karfl›n, flu veya bu sebepten, flu veya bu biçimde ba¤›ms›zl›k ilkesini program›ndan ç›kard› ya da koymad› diyelim. Bundan hareketle ulusal harekete devrimci de¤il, reformist s›fat› yak›flt›rmak hakl› olabilir mi?

Ulusal Sorunda S›n›fta Kalan Kimlerdir Yeri gelmiflken söyleyelim. E¤er bugün Kürt ulusal hareketi Türk hakim s›n›flar›yla belli bir anlaflmaya giderse, daha do¤rusu, bu “uzlaflmaya” ra¤men “uzlaflma” ile elde etti¤i haklar› d›fl›ndaki ulusal-demokratik di¤er taleplerinden vazgeçmez, mücadelesini demokratik alanda sürdürür, hakim s›n›flara, bura mücadele araçlar›yla dolayl› veya yumuflak da olsa darbeler vurursa, bu “anlaflma-uzlaflma” ile, örne¤in bir özerklik elde ederse, salt bundan dolay› reformist olarak de¤erlendirilebilinir mi? Bizce hay›r. Di¤er genel hedefleri, politik talep ve tutumlar› vb. bütünlü¤ü aç›s›ndan ortaya koyaca¤› pozisyon ve sa¤layaca¤› anlaflman›n içeri¤i, politik olarak bürünece¤i hal vb. tüm bu aç›lardaki durumu somut de¤erlendirmeyi belirleyecektir. Bir varsay›m olarak; ayr›lma hedefini flimdilik saklay›p ileri sürmeyerek ama bundan da vazgeçmeden “uzlaflarak” özerkli¤i kabul etse, ne diyece¤iz? Hiç kuflkusuz ki, bundan hareketle reformist diyemeyiz. (Söylediklerimizden, Kürt ulusuna bir özerkli¤in verilece¤i inanc›m›z›n oldu¤u san›lmas›n, zaten veriler de bu yönlü de¤ildir.) Elbette somuttaki Kürt ulusal hareketinin sa¤lad›¤› anlaflman›n içeri¤i, anlaflmadaki talepleri, politik e¤ilimi, emperyalizm ve yerli hakim s›n›flarla iliflkileri ve devrimci ya da komünistlere karfl› yaklafl›mlar›n›n ne olaca¤› (daha somut olarak örgütlenmeleri karfl›s›ndaki tutumu), bunlar›n hepsinde esasta gösterece¤i duruma ba¤l› olarak iki nitelikten birini hak edecektir. Diyelim ki, ba¤›ms›zl›k perspektifinden kopmakla-kopmufl olmakla birlikte, s›n›rl› taleplerle “uzlaflt›” ya da özlü olarak uzlaflt›, daha ileri talepler için (anlaflmayla birlikte s›n›rl› olarak ald›¤› haklardan ileri ve genel ulusal demokratik haklar› için) mücadeleyi unuttu-yürütmedi-ciddi olarak yürütmedi, hakim s›n›flarla bar›fl›k durmay› sürdürdü-iliflkiler içinde oldu, komünist ve devrimcilerle aras›na kesin mesafe koydu, örgütlenmelerini

089 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


engelleyen pozisyona düfltü vb. ‹flte bu durumda o ulusal hareketin devrimcili¤inden bahsedilemez-reformist oldu¤u kesinleflerek netleflmifl olur. Yani, reformist e¤ilim tamamlanarak kesinleflmifl, noktalanm›fl olur. Ve diyelim ki, daha da ileri gitti, emperyalizm ve yerli hakim s›n›flarla tam ve aç›k-dolays›z bir iflbirli¤ine girdi, komünist ve devrimcilere karfl› fiili-fiziki sald›r›lara giriflerek engelleyici-sald›rgan duruma geçti, iflte bu koflulda o ulusal hareket gerici faflist hakim s›n›flar›n elinde aç›ktan bir karfl›-devrimci alete dönüflerek karfl›-devrimci bir hareket olur. Bunlar çok aç›kt›r. Ama tüm bunlardan ba¤›ms›z olarak ve yaln›zca ayr›lma talebi ve perspektifini ileri sürmedi diye devrimci olmaktan ç›kmaz-ç›kar›lamaz.

090 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Ayr›lma hakk›n› gündeminden ç›karmakla ve bu hedeften kopmakla birlikte; emperyalizm ve gerici s›n›flara karfl› ulusal ve demokratik di¤er tüm talepleri u¤runa tutarl› bir mücadele yürüten ve direkt-dolayl› darbeler vuran, dahas› komünistler veya devrimcilerin örgütlenmelerini engellemek bir yana do¤ru devrimci iliflkiler içinde olan bir ulusal harekete ne diyece¤iz? Politik bak›mdan devrimci oldu¤u su götürmez de¤il midir? Ulusal hareketin ayr›, komünist hareketin ayr› fleyler oldu¤unu tekrarlayal›m. Proleter devrimcilik (komünistlik)-ideolojik-politik bak›mdan gerçek devrimcilik ile devrimcilik ya da ulusal devrimcili¤in titizlikle ayr›flt›r›lmas›n›n gereklili¤i ortadad›r. Ulusal hareket burjuva milliyetçi ideoloji ve çizgiye sahiptir, onun s›n›fsal realitesi budur. ‹kinci realitesi ezen ulusun bask›s› alt›nda ba¤›ml› vb. olmas›ndan ötürü, ezen ulus milliyetçili¤iyle bir ve ayn› de¤ildir onun milliyetçili¤i. Ve zorla bir devlet s›n›rlar› içinde belli bir ilhak flartlar› alt›nda tutulmas›; ona tarihsel olarak ilerici rol yükleyip, milli bask› ve zulüm uygulayan ezen hakim s›n›flar karfl›s›ndaki hakl›-ilerici-demokratik mücadelesiyle devrimci özellik tafl›r o. Tahakküm alt›nda oluflu, ona demokratik nitelik vererek tarihsel olarak devrimcilefltirir. Ekleyelim ki, bizlerin karfl› ç›kaca¤›m›z tek yan, yaln›zca onun burjuva milliyetçi ayr›cal›klar elde etme e¤ilimidir. Her ulusal hareketin, burjuva milliyetçi ideoloji ve çizgisinin yan› s›ra, genel bak›mdan ve tarihsel olarak demokratik bir muhteva tafl›d›¤›n› göz ard› edemeyiz. Ulusal hareketin reformist yan›na kesin olarak karfl› ç›karak elefltiririz ama demokratik muhtevas›n› da bir o kadar destekleriz. Kürt ulusal hareketi politik niteli¤ini de¤ifltirecek rotada daha belirgin bir yere oturmak üzeredir ve oturmas› muhtemeldir. Ancak, henüz her

fley bitmifl, tamamlanm›fl de¤ildir. Kesin nokta konulmamas›na ra¤men, tüm geliflmeler uzlaflman›n ipini çekmektedir. Kopar›lan gürültü bofl de¤ildir ama “da¤›n fare do¤uraca¤›” kesindir. Bizler, bugün Kürt ulusal hareketinin ba¤r›nda tafl›d›¤› e¤ilimi daha belirginlefltirerek aç›k bir flekilde ilerledi¤i reformist potay› onaylayamaz, devrimci çizgiyi terk etmelerini elbette destekleyemez, bunu alk›fllayamay›z. Bu reformist e¤ilim çizgisiyle do¤ru ideolojik mücadele etmeyi tek do¤ru politika olarak yürütürüz. Buna karfl›n, ulusal hareketin demokratik talep ve yanlar›n› desteklemeye devam eder, bu yan›n› sahipleniriz. Onun ulusal demokratik hak ve özgürlükleri temelindeki demokratik mücadelesini ve elde edece¤i ileri haklar statüsünü (eski inkarc›, imhac›, ›rkç› faflist bask› ve milli zulmün en a¤›r koflullar› alt›nda kalmas›ndansa), daha iyi koflullarda, daha genifl hak ve özgürlükler koflullar›nda yaflamas›n› ister-tercih ederiz. Elde edece¤i her hakk› kullanmas›n›-kullanabilmesini ve ulusal demokratik haklar›n› elde etmesini isteriz. Ve tüm bunlar› daha ileri özgürlükleri için basamak edinmesini ister-bekler, do¤ru buluruz. Ne var ki, söylediklerimizden, bugünkü “bar›fl-çözüm” demagojileri ile gelifltirilen “uzlaflma” süreciyle Kürt ulusunun çok ciddi ulusal-demokratik hak ve özgürlüklere kavuflaca¤›, çok daha ileri ve demokratik, özgür koflullarda yaflamay› elde edece¤i veya bu demokratik flartlar›n tan›naca¤› görüflünde oldu¤umuz anlafl›lmamal›d›r. Elbette belli önemsiz hak veya k›r›nt›lar verilecektir (bunlara da karfl› ç›kmay›z), ama sürecin esas ve önemli taraf› bu de¤il, devrimci ulusal hareketin tasfiye edilmesi ve Kürt ulusunun üzerindeki ulusal tahakkümün perçinlefltirilmesidir. Bu bak›mdan uzlaflma e¤ilim ve çabas›na karfl› olup elefltirerek, devrimci çizgide yürümelerini savunuruz. “Çözüm”, “bar›fl” demagojilerine ve bunlar›n yaratt›¤› yan›lg›lara, bu özden ötürü karfl› ç›kmaktay›z-karfl› ç›k›lmas›n› savunmaktay›z. Ulusal hareketin gündeme gelebilecek reformist çizgisini ›srarla elefltirmeyi ihmal etmez, bu yan›yla ideolojik olarak mücadele eder ama demokratik içerik ve taleplerini göz ard› etmeden bunu ayr› tutar›z-desteklemeye devam ederiz. Partizan dergisine kal›rsa günün geliflmelerine ne deriz? (ESP, EMEP gibilerinin dedikleri bilinmektedir). Bugün PKK hakim s›n›flarla “uzlaflma” sa¤layarak silahl› mücadeleyi-silahlar› b›rakacak, vb. vs. ve zaten ayr›lma hedefini (en az›ndan irade beyan›nda, bugün veya görünürde, program olarak) terk etmifl durumdad›r. Tüm bunlar›n bir nitelik de¤iflikli¤ini gündeme getire-


bilece¤i aç›kt›r. Bizlerin de¤erlendirmesi, devrimci olmaktan reformist olmaya çekildi¤i fleklinde olacakt›r. Fakat Partizan, bu uzlaflma ve yeni flartlardan önce reformist de¤erlendirmekteydi, peki bu nitelik de¤iflikli¤ini gerektiren yeni flartlarda de¤erlendirmesi ne olacakt›r? Dün de reformistti, bugün de reformisttir diyemez. Zira hakim s›n›flarla bir uzlaflma gerçekleflti¤inde (gerçekleflecek gibi görünüyor) çok daha ciddi nitelik farklar› ortaya ç›kacakt›r. Hem de “ba¤›ms›zl›k çizgisini-hedefini terk etti” vb. gerekçelere dayanarak politik niteli¤inde de¤ifliklik oldu dendi¤i flartlardan çok daha ciddi de¤ifliklikler olacakt›r. Bu durumda iki durum ayn›laflt›r›larak, “de¤iflen bir fley yok”, “dün reformistti, bugün de reformisttir” diyemez. Bu soruyu sormam›z›n önemi, tespit ve tahlillerin tutarl›l›¤›n› a盤a ç›karmak içindir.

set ve ajitasyon unsurundan öteye derin bir gerçe¤e sahip olmasa; “Tarihi f›rsat›n efli¤indeyiz, kaç›r›l›rsa çok kan dökülür” tarz›nda samimi ve ayn› beklenti-inanç paralelinde iç tutarl›l›¤a sahip çözüm paketi-öneriler, dahas› bu önerilerin bir içeri¤i olarak çözüm f›rsat›n›n oldu¤u inanc› beyan edilebilir mi? Yani, “biçimdir, taktiktir, önemli de¤il” deyip geçmek istesek bile, geçemeyiz, çünkü, ileri sürülen çözüm önerilerinde bu biçimle birleflen bir samimiyet-tutarl›l›k ve dedi¤imiz gibi, ifade ettikleri “tarihi çözüm f›rsat›” inançlar› yatmaktad›r ki, bu, içeri¤in de çürük olarak taktikle bütünleflti¤ini göstermektedir. At›l›m’›n tüm iddialar›na ra¤men pratikte savunduklar›yla düfltü¤ü durum tam bir tutars›zl›k arz etmektedir. Ve elbette ki, ulusal sorun konusunda s›n›fta kalan Maoist komünistler de¤il, bu oportünist politika temsilcileridir.

At›l›m’›n paradoksu

Lenin, Partizan ’›n ‹ddia Etti¤ini Do¤ruluyor mu?

Kürt ulusal sorununda somut güncel geliflmeler karfl›s›nda, “çözüm” ve “bar›fl” politikas›n› politik program haline getiren çevrelere (EMEP’i saymazsak, özellikle At›l›m çizgisine) k›saca gelirsek; belli ilkeler ifade edilmekle beraber, di¤er taraftan ve gerçekte ise ilkesiz politika yap›ld›¤› rahatl›kla izlenebilmektedir. Bar›fl›n flartlar› ve zeminine, ilkeler ve devrimci normlar içinde gerçek koflullar›na vb. bak›lmaks›z›n oportünist-belirsiz bir tarzda ve tüm burjuva liberal, ekonomist-reformist çevrelerle a¤›z birli¤i yaparak gerçekte hiçbir karfl›l›¤› olmayan “bar›fl” ya¤murlar› ya¤d›rmak için duaya ç›km›flt›r, At›l›m. ‹lkelerden bahsedilmekte ama garip bir safdillilikle, hakim s›n›flar›n demagojisi tekrar edilerek, ulusal hareketin tasfiye plan›nda sinsi ve aldat›c› argüman olarak öne ç›kar›lan “tarihi f›rsat” safsatas› inan›larak sahiplenilmektedir. Çözüm paketleri aç›klanmakta, vaatlerde bulunulmasa da umut da¤›t›lmaktad›r. Belirsiz ifadelerle burjuva hümanist çizgide savafl karfl›tl›¤›n› ilan etmekte, devrimci ve hakl› savafl› olumlama tutumunu reddetmektedir. “Asker flehitleri ve gerilla mezarl›klar›” ifadeleriyle bir yerlere el uzatmaktad›r. “Çözüm f›rsat› heba edilmemelidir” nasihatlerinde bulunarak, tasfiyeci süreci desteklemekte ve “çözüme” gizli-aç›k bir inanç beslemektedir. Bütün bunlar› anlamak oldukça zor. Politik ajitasyon, taktik olarak siyasi meselelerde münakafla yürütmek akla yatk›n olup anlafl›l›r bir gerekliliktir de. Ama böyle kamufle edilmeye çal›fl›lsa da iflin özünde çürük bir siyasetin oldu¤u her bak›mdan ortadad›r. E¤er çözüm ve bar›fl beklentisi ciddi olmasa, taktik siya-

UKKTH ‹lkesi Ulusal Hareketin Politik Niteli¤ini n Ölçütü mü? Komünistler kendi ulusal programlar›n› ilhak veya sömürgeci tahakkümün biçimleri alt›ndaki ulusun ayr›lma hakk›n› savunma ve tan›ma temelinde tespit ederken, reformist programdan elbette kökten ayr›l›rlar. Ve elbette ki, tamamen iki ayr› aç› olan bu fleyleri, s›k› bir flekilde birbirinden yal›tmal›y›z. Ki, reformist sular devrimci havuza s›zmas›n, berrak suyu buland›rmas›n. Komünistler bu iki program aras›ndaki en özlü farka iflaret ettiklerinde ve tabiî ki, kendi programlar›n› aç›klarken, UKKTH noktas›ndaki tutumu-ayr›lma özgürlü¤ünü esas alarak gösterirler. Tart›flmalar ba¤lam›nda Lenin’den baflvurulan al›nt›y› biz de (ama daha eksiksiz olarak!) aktar›p devrimci ulusal programla reformist program aras›ndaki farka ve komünistlerin ulusal program›n›n ne olmas› gerekti¤i, ne oldu¤u sorununa aç›kl›k getirmeye çal›flal›m:

“Polonyal› sosyal-demokratlar, bizim program›m›z›, ‘ulusal reformist’ buluyorlar. fiu iki pratik öneriyi k›yaslay›n›z: (1) özerklik için (III, 4, Polonyal›lar›n tezleri) ve (2) ayr›lma özgürlü¤ü için. Program›m›z özellikle ve yaln›zca bu noktada birbirinden ayr›lmaktad›r! Bunlardan birincisinin reformist oldu¤u ve onu ikinciden ay›rt eden fleyin, bu reformizm oldu¤u aç›k de¤il mi? Reformist bir de¤ifliklik, egemen s›n›f iktidar›n›n temellerini sarsmayan, bu s›n›f›n bir ödünü olan ve onun tahakkümünü sürdüren bir de¤iflikliktir. Devrimci bir de¤ifliklik ise, bu iktidar› temelleri-

091 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


ne kadar sarsar. Ulusal programda reformizm, egemen s›n›f›n bütün ayr›cal›klar›n› ortadan kald›rmaz; reformizm, ulusal bask›n›n tüm biçimlerini yok etmez. ‘Özerk’ bir ulus, ‘egemen’ bir ulusla, haklar bak›m›ndan eflit durumda de¤ildir; Polonyal› yoldafllar (eski ‘ekonomistler’ gibi) siyasal kavramlar›n ve kategorilerin tahlilini yapmamakta direnmeselerdi, bunun fark›na varmazl›k etmezlerdi.” Anlat›m-al›nt› Norveç’in ‹sveç’e ba¤›ml›l›k flartlar›ndaki (“parças› olma” fleklinde) özerk durumunu anlatt›ktan sonra, flöyle devam etmektedir: “Norveç yaln›zca özerk iken, ‹sveç aristokrasisinin fazladan bir ayr›cal›¤› vard› ve bu ayr›cal›k, ayr›lma sonucu ‘azalt›lmakla’ kalmad› (reformizmin özü, kötülükleri azaltmakt›r, onlar› yok etmek de¤il), tamamen yok edildi (devrimci nitelikte bir program›n bafll›ca belirtisi budur). …” (age. Sf:184-185)

092 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Kanaatimizce, burada komünistlerin ulusal program›n›n ne olmas› gerekti¤i aç›kl›¤a kavufluyor. Yan› s›ra, bunun, komünistlerin ulusal program›n›n “ulusal reformist” olarak suçlanmas›na karfl›, bu program›n devrimci oldu¤unu kan›tlamakta ve ulusal reformist programla devrimci program›n aras›ndaki ay›r›m net olarak gösterilmektedir. Ancak tüm bunlar, somut ulusal hareketin özellikle politik olarak devrimci niteli¤i ya da somut ulusal hareketin desteklenip desteklenmeyece¤inden bir ölçüde ayr› fleylerdir. Elbette tamamen ba¤›ms›z tart›flma ve ölçüler de¤il, fakat esas itibariyle burada yürütülen tart›flma, Polonyal›lar›n komünistlerin program›n›n “ulusal reformist” oldu¤u elefltirisine karfl›, bu program›n devrimci oldu¤unun kan›tlanmas›na dönüktür daha çok. K›sacas› komünistlerin program› aç›klanmakta ve bu program›n özerklik de¤il, ayr›lma özgürlü¤üne dayand›¤›n›, dolay›s›yla da reformist olmay›p devrimci oldu¤u kan›tlanmaktad›r. Genel olarak ulusal hareketin devrimcili¤i (özellikle siyasi olarak) ve desteklenip desteklenmemesi meselesinin baflka ölçü ve nüanslara sahip konular oldu¤u ve Lenin’in yürüttü¤ü tart›flman›n daha baflka bir fley oldu¤u aç›kt›r. Bunlar› birbirine kar›flt›rmak ya da ayr›flt›rmamak son derece hatal›d›r. E¤er bizler, devrimci program için söylenenleri (yukar›daki Lenin’in sözlerini) do¤ru okumaz isek ve herhangi bir ulusal hareketi de¤erlendirirken, salt bu söylenenlerden, yani komünistlerin devrimci program› için belirtilen kriterlerden hareket eder ve o ulusal hareketin politik niteli¤ini (politik olarak devrimci olup olmad›¤›n›) bunlara göre tespit edersek,

yan›laca¤›m›z-hataya düflece¤imiz kesindir. Partizan’›n yapt›¤› tam da budur. Ve Partizan al›nt›n›n bafl taraf›n› almayarak yorumunda eksikli¤e düflmüfltür. Zira, Lenin yukar›da ilgili tart›flmadaki sözlerinde “devrimci nitelikte bir program›n bafll›ca belirtisi budur.” derken ulusal hareketin program›n› de¤il, komünistlerin program›n› kast etmektedir. Belirtti¤i anlamda “devrimci” olmayan, yani özerklik program› karfl›s›nda ayr›lma özgürlü¤ü program› olmayan ama kuflkusuz ki, demokratik muhteva tafl›yan ulusal hareketleri desteklemektedir. Desteklemek için devrimci program olarak tan›mlad›¤› programa sahip olmay› flart koflmamaktad›r. Desteklemesi politik olarak devrimci olduklar›n›n göstergesidir. Çünkü, gerçekten devrimci olduklar› takdirde destekleriz demiflti Lenin. Böylece devrimci olmalar›n› UKKTH ilkesine ba¤lamad›¤› a盤a ç›kar. Partizan’›n feci flekilde yan›ld›¤› ortadad›r. Yan›lg›s› ise, komünistlerin program› için söylenenleri, ulusal hareketin program›na uyarlayarak kar›flt›rmas›ndan ve tab i î ki onlar›n politik bak›mdan devrimcili¤ini bununla ölçmesinden ileri gelmektedir. Dahas›, ulusal sorunun farkl› taleplerle, farkl› biçimlerde ortaya ç›kt›¤›-ç›kaca¤›, yani programlar›n›n farkl› farkl› olaca¤›, genel kabul gören ve ustalar›n iflaret ettikleri ortak do¤rudur. O halde, komünistlerin devrimci program›na yön vererek yerleflen temel ilkeyi (ayr›lma hakk›n›), di¤er ulusal hareketlerin politik olarak devrimci olup olmad›klar›n›n tek reçetesi olarak sunamay›z. Aksi halde, ayr›lma özgürlü¤ü ya da ayr›lma prati¤ini örnek göstererek, devrimci program›n belirtisi budur dedi¤i halde, “burjuva demokratik” terimi yerine “devrimci ulusal” terimini tek do¤ru terim kabul edip kullanman›n ne anlam› olabilirdi? Ve dahas›, “Bu terim de¤iflikli¤inin anlam› fludur ki, biz, sömürge ülkelerin burjuva kurtulufl hareketlerini, ancak bu hareketler gerçekten devrimci olduklar› taktirde, bu hareketlerin temsilcilerinin o ülkelerdeki köylülü¤ü ve sömürülen genifl kitleleri, devrimci bir ruhla örgütlendirmemize engel olmad›klar› taktirde desteklemeliyiz ve destekleyece¤iz.” (age. Sf:223) demenin manas› ne olabilir ki? Bu sözlerde ulusal hareketleri desteklemek için tek flart olan iki vurgu var: Birincisi, gerçekten devrimci olmalar› ve ikincisi, devrimci örgütlenmemize engel olmamalar› fleklindeki vurgudur. Ki, ikinci flart-vurgu hiç kuflkusuz ki, birinci flart›n mant›ki sonucu ve ayn› zamanda devrimci olman›n göstergesidir ya da devrimcili¤in gere¤i-


dir. Devrimci olmas›n›n d›fl›nda ba¤›ms›z ayr› bir flart de¤il, onunla bir ve ayn› flartt›r-vurgudur özünde. Burada kast edilen devrimcili¤in, “ayr›lma hakk›” meselesi olmad›¤› aç›kt›r. fiayet böyle olmasayd›, yani kastedilen bu devrimcilik “ayr›lma hakk›” meselesi olsayd›, bu flartla birlikte ikinci vurgu olarak örgütlememize engel olmamalar›n› vurgu-flart olarak koymazd›. Zira, devrimci ulusal hareketin örgütlenmemiz önünde engel olmas› genel olarak söz konusu olmazd›, çünkü ayn› paralelde-ayr›lma temelinde birleflen bir programda birleflilmektedir. Bu durumda neden engel olsunlar ki? Tekrar da olsa söylemek gerekir ki, ulusal mücadelede demokratik hareket denen fley ulusal anlamdaki devrimcilik ya da devrimcili¤in bir biçimidir. fiayet böyle olmasayd›, gerçekten devrimci olduklar› takdir de destekleriz diyen Lenin’in ulusal demokratik hareketi desteklemesi söz konusu olamazd›. Ulusal demokratik hareketin ya da bu tan›mda kabul edilen ulusal hareketin, demokratiklik niteli¤i ayr›lma özgürlü¤ü (UKKTH) flart›na ba¤l› de¤ildir. Olmad›¤›na göre, devrimci hareket diye ifade etti¤imiz de yani ulusal hareketi devrimci de¤erlendirmemizde neden bu flart olsun ki? Ulusal hareketlerde demokratik de¤erlendirilenlerin genellikle politik olarak devrimci olanlar oldu¤unu Lenin’in anlat›mlar›ndan anlamaktay›z. “… hemen her durumda, ‘burjuva-demokratik’ terimi yerine ‘ulusal-devrimci’ terimini koymak oldu¤una karar verdik.” sözünü Lenin’in dedi¤ini bilmeyen yok ama anlamayan›n oldu¤unu anlam›fl oluyoruz. Demokratik hareketlerin dünya devrimci hareketinin parçalar› oldu¤u kan›tlanmaya gerek olmayacak kadar aç›kt›r. Ulusal devrimci kavram›-tan›m› ile proleter sosyalist devrimcilik kavram› ve tan›m› ölçülerinin illa da farkl› fleyler oldu¤u gözden kaç›r›lamaz önemdedir.

093

Ulusal hareketin devrimcili¤i-politik devrimcili¤i noktas›ndaki kafa kar›fl›kl›¤›na dönerek aç›kl›k getirmek için, yukar›da esasta açt›¤›m›z tan›mlar› yeniden ama zorunlu olarak ve bir özetleme anlam›nda bir kez daha ifade edelim.

SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Birkaç Bafll›k Alt›nda Tan›mlarla Elefltirilere Yan›t Mücadele varl›¤› ve politik çizgisine ba¤l› olmak kayd›yla, UKKTH ilkesini somut program›na koyup koymad›¤›na bak›lmaks›z›n; a) emperyalizm ve yerli hakim s›n›flara veya yerli hakim s›n›flara ve onlar flahs›nda emperyalizme, direkt ya da dolayl› olarak herhangi bir biçimde darbe vuruyorsa (ve bunun mant›ki sonucu olarak pek tabii emperyalizmle veya gerici hakim s›n›flarla kukla vb. iliflkisi içinde de¤ilse ve yine bunun ikinci mant›ki sonucu olarak ve esasta baflka temel bir flart olarak, proleter dünya devrimine hizmet ediyorsa); b) komünist ve devrimcilerin kitleleri örgütlemesinin -ya da genel devrimci çal›flmalar›-eylemleri önünde esasta ve genel olarak engel olmuyorsa (ve bunun mant›ki gere¤i olarak, Komünist ya da devrimcilere karfl› esasta fiziki zor-fliddet uygulam›yorsa); iflte bu ulusal hareket çok aç›k bir flekilde devrimcidir. Devrimci ulusal hareketin tan›m›n› böyle yapmakta hiçbir sak›nca yoktur-görmüyoruz da. Devrimci ulusal hareketin kriterleri de göstergeleri de bunlard›r esasta. (‹leride bu tan›m› yeniden, daha derli toplu yapmaya çal›flaca¤›z) fiimdi yapt›¤›m›z tan›ma k›sa birkaç aç›l›m ekleyelim: Bir; bu hareketin ulusal ayr›cal›k ve imtiyazlar sa¤lama e¤ilimini-yan›n› kesinlikle demokratik muhtevas›ndan-devrimci yan›ndan ay›rmak ve böyle yaklaflmak olmazsa olmazd›r. Komünistlerin kesin aç›kl›kla bu ay›r›m› yaparak, birinci e¤ilime karfl› mücadele etmesi, ama ikinci yan› kay›ts›z flarts›z desteklemesi ertelenemez-ihmal edilemez.

Sistemli ve genel bir politika ve pratik olarak komünist ve devrimcilere fliddet uygulayan, örgütleme veya çal›flmalar›n› gerçek anlamda engelleyen bir ulusal hareket (isterse UKKTH ilkesiyle hareket etsin), dünya devrimine hizmet eden olamaz, devrimci olarak de¤erlendirilemez. Bu pratik bir gerçektir.


‹ki, bu hareketin, söz konusu ulusun en gerici kesimleri olan büyük burjuvazisi, büyük toprak a¤alar› ve büyük feodal beyleri vb önderli¤inde olmamas›; gerici hakim s›n›flar önderli¤inde olmamas› mutlak bir önemdir. Üç; bu hareketin mutlak bir flekilde ayr›lma hedefiyle yola ç›kmamas› meselesi, tek bafl›na onun politik olarak devrimci olup olmad›¤›n› kan›tlamaz-kan›tlamaya yetmez. Ayr›lma hedefiyle hareket etmeyen bir ulusal hareket ve hareketin politik program› devrimci olabilir. Ayr›lma özgürlü¤ü ilkesi devrimcidir, ama somut politik program›n devrimcili¤inin tek ölçütü de¤ildir. Ayr›lma hakk› hiçbir flartla tart›fl›lamazken, bu hakk›n kullan›lmas›n›n desteklenmesi ise flartl›d›r. Dört; bu hareketin komünist ve devrimcilere karfl› sistemli veya genel-kapsaml›, merkezi siyaset olarak bir sald›r› politikas› ve prati¤i olmamal›d›r. Ama tek tek münferit eylemler, davran›fllar vb. ciddi olumsuzluklar olmas›na karfl›n, bunlar onun genel niteli¤ini belirlememize yetmez.

094 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Befl; isterse UKKTH ilkesini program›na alm›fl olsun, bu hareketin önderli¤ini gerici-en gerici olan s›n›flar çekiyor olmas›n. Büyük toprak a¤alar›, büyük afliret reisleri, feodal bey ve büyük burjuvazi ulusal hareketin önderli¤ini çekiyorsa, harekete damgas›n› vuruyor demektir. Bunlar tamamen ulusal ayr›cal›klar e¤ilimini, burjuva milliyetçi ç›karlar›n› temsil ederler. Biz ulusal hareketin bu yan›n› kesinlikle ay›r›rken ve bunu desteklemeyece¤imizi söylerken proleter bir siyaset benimsemifl oluyoruz. Tersini yapanlar ise, burjuva milliyetçili¤iyle körelmifl oportünistler olabilirler. Alt›; bu hareket, mutlaka proleter dünya devriminin bir parças› olma vasf›n› alma-temsil etme durumunda olmal›d›r. Dolay›s›yla da proleter dünya devrimine hizmet eden olmak zorundad›r. Bu özellikleri bar›nd›rm›yorsa, proleter devrimlerle hiçbir iliflkisi kalmay›p, devrimci olarak de¤erlendirilme hakk›n› en bafl›ndan kaybetmifl demektir. Dünya proleter devrimiyle ilgisi olmayan ve dolay›s›yla da ona hizmet etmeyen, emperyalizm ve gerici s›n›flar› zay›flatmayan bir hareket ne olabilir, nas›l devrimci olabilir ki? O, kesinlikle gerici-gerici s›n›flar önderli¤inde bir harekettir ki, bunun için devrimcilik tart›flmas› yürütmek abesle ifltigaldir. Burada hemen dikkat çekelim! Partizan dergisinin S›n›f Teorisi’ni elefltirirken karfl› ç›kt›¤› ve sadece sonuçtur dedi¤i, hemen yukar›da yapt›¤›m›z tan›mda “a” fl›kk›n›n bir mant›ki sonucunda ve “b” fl›kk›nda koydu¤umuz ölçüt neden ve

niçin gerekli ya da isabetlidir? Çünkü, herhangi bir ulusal hareket di¤er politik ve benzeri genel niteli¤ine ve hatta UKKTH ilkesini program›na koymas›na ra¤men; komünist ve devrimcilerin faaliyetlerini engelleyebilir, dahas› bunlara genel-sistemli bir fliddet uygulayabilir. Bu, burjuva milliyetçi ideolojik özden ileri geldi¤i ya da daha baflka de¤iflik sebepleri olabilece¤i gibi; bu, birçok aç›dan olas›l›k olarak veya teorik olarak tamamen mümkündür. Öte yandan, söz konusu ulusal hareket pek tabiidir ki, gerici dünyan›n bir parças› olarak boy verebilir ve dünya devriminin bir parças› olup ona hizmet etmek yerine, karfl›s›na dikilebilir. (Bu dikilifliyle örgütlenmemizi de engeller…) ‹flte, e¤er böyle bir realite söz konusu olur ise, o ulusal hareketi devrimci de¤erlendirmek oldukça zordur-ak›l d›fl›d›r. S›n›f Teorisi’nin aranmas› gereken özellikler olarak, “neye bakar›z” diyerek bu ölçülere bakmas›-bunlar› saymas› hatal› de¤ildir, isabetlidir. Dolay›s›yla bu k›stas› koymak tamamen bilimseldir. Sistemli ve genel bir politika ve pratik olarak komünist ve devrimcilere fliddet uygulayan, örgütleme veya çal›flmalar›n› gerçek anlamda engelleyen bir ulusal hareket (isterse UKKTH ilkesiyle hareket etsin), dünya devrimine hizmet eden olamaz, devrimci olarak de¤erlendirilemez. Bu pratik bir gerçektir. Ayr›ca, bazen, bir fleyin hem sebep hem de sonuç olabilece¤i unutulmamal›d›r. Sonucu do¤uran sebepler ise, bunlar aras›nda kopmaz bir ba¤ var ise, bu söyledi¤imiz do¤rudur. Herhangi bir ulusal hareketin devrimcilerin örgütlenmelerine engel olmamas›-onlara sald›rmamas›, bir bak›mdan o ulusal hareketin devrimci oluflunun sonucudur, ama ikinci bir bak›mdan da o ulusal hareketin komünist ve devrimcilerin örgütlenmesini engellememesi-onlara fliddet uygulamamas› onun devrimci olup olmamas›n›n bir flart›nedenidir, nedeni haline gelir. S›n›f Teorisi’nin buna bakmas› da son derece hakl› ve anlafl›l›rd›r. Lenin, bir örgütün niteli¤ini belirleyen fley, onun eyleminin içeri¤idir derken haks›z-hatal› de¤ildi. Yukar›da yapt›¤›m›z tan›m referans al›nd›¤›nda; S›n›f Teorisinin 5. say›s›nda (ve tabiî ki Kürt ulusal Hareketinin o günkü -2004- durumunda) Kürt ulusal hareketini politik olarak devrimci de¤erlendirerek, devrimci olmas›n›n kriterleri olarak da ortaya koydu¤u görüfllerin (Partizan’›n elefltiri konusu etti¤i S›n›f Teorisi’nin görüfllerinin) do¤ru oldu¤u, ama Partizan dergisinin elefltirilerinin ise yanl›fl oldu¤u a盤a ç›kmaktad›r.


Bu tan›ma göre, Kürt ulusal hareketinin durumu neydi? Sadece milliyetçi çizgi ve reformist e¤ilimi daha çok belirmifl, bu do¤rultuda e¤ilimi daha da güçlenmiflti, ama girdi¤i bu e¤ilim tamamlanm›fl-sonuçlanm›fl de¤ildi. Di¤er tüm özellikleri bak›m›ndan ve esasta, politik olarak devrimci pozisyondayd›. Ancak, söz konusu koflullarda ulusal harekette yaflanan bu geliflmeler, hemen “reformist oldu” fleklinde erken-aceleci yap›lan de¤erlendirmelere sahne oldu. Temel argümanlar da ulusal hareketin ba¤›ms›zl›k fliar›ndan vazgeçti¤i vb. olmufltu. Sebepler bir yana, de¤erlendirmeler subjektiftir. Oysa ulusal hareket nitelik olarak de¤iflmemiflti, muhtemel bir de¤iflimi tamamlam›fl de¤ildi(r). Bu subjektif de¤erlendirmelerin acelecili¤i burada a盤a ç›k›yordu. Nitekim günümüzdeki pratikte PKK ile iliflki ve destekleme-dayan›flmalar› (örne¤in seçimlerdeki pratik vb.), bu de¤erlendirmelerinin tam tersi olarak geliflti-devam ediyor. Yoksa pragmatizm mi var? Ve Partizan’›n atlad›¤› bir de gerçek fluydu; ulusal hareketlerin tüm tecrübelerinin gösterdi¤i, ulusal hareketlerin genellikle ba¤›ms›zl›k hedefiyle do¤mufllard›r. Elbette özerklik, otonomi gibi istemler ve dil, kültür gibi taleplerle de ulusal hareketlerin do¤du¤una tan›kt›r tarih. Ancak genel e¤ilim olarak ba¤›ms›zl›k temelinde gelifltikleri ve bundan kolay kolay vazgeçmeyecekleri esas tecrübedir. Öte yandan, UKKTH ilkesini ya da bu talepli mücadeleyi ulusal hareketin devrimcili¤i için tek ölçüt sayan yaklafl›m›n gözden kaç›rd›¤› bir baflka gerçek de fluydu. Ulusal hareketlerin emperyalizmin k›flk›rtmas› olarak ve tamamen yapay ve gerici özellikte gündeme gelebilecekleri, bunlar›n ba¤›ms›zl›k talebiyle ortaya ç›kaca¤› da unutulmamal›d›r. Balkanlar, Kafkaslar ve Rusya’dan kopan ulus ve devletlerdeki geliflmeler s›cak örneklerdir… Ortado¤u co¤rafyas›ndaki benzer sorunlarda emperyalizmin hain politika ve planlar› bu tecrübenin di¤er trajik örnekleridir. (“Sonuçtur-sebeptir” tart›flmas›na bo¤arak gerçek de¤ifltirilip karart›lamaz ve zemin kayd›rman›n tam da bu oldu¤u aç›kt›r.) Bu yön neye göre belirlenir? sorusuna ileride yapaca¤›m›z tan›mla esasta yan›t vermifl olaca¤›m›z› düflünüyoruz.

Toptanc› Yaklaflan Partizan’›n “Tutars›zl›k” Elefltirisi! Di¤er bir nokta da fludur: Partizan S›n›f Teorisi’ni elefltirirken, PKK’nin çeflitli karfl›-devrimci eylem ve pratiklerini gösterip, “S›n›f Teorisi’nin

mant›¤›na göre, o dönem PKK’yi reformist de¤erlendirmesi gerekiyordu” diyerek tutars›zl›k elefltirisi yürütüyordu. Elefltirinin sa¤lam bir temele dayanmay›p, çürük oldu¤u birçok bak›mdan aç›kt›r. Öncelikle; k›sa dönemler, geçici özel politikalar veya genel de¤il tek tek karfl›-devrimci pratik ve eylemler ile genel politika, sistemleflmifl eylem ve davran›fl çizgisi toptanc›l›kla ayn› kefeye konamazlar. Sistemleflmifl genel politika ve pratik siyaset haline gelmifl olan özellik kuflkusuz ki, bir niteli¤i tespit etmeye yeterlidir, ama birkaç eylem ve davran›fl, tepki vb. genel bir nitelik tespiti için yeterli de¤ildir-olamaz da. Kald› ki, söz konusu dönemlerde ve genellikle PKK’nin Maoistlerin faaliyetlerini engelleme ve sistemli olarak oturmufl, (merkezi yap›dan ba¤›ms›z olmad›¤›n› düflünsek de) merkezi kapsamda her alanda vb. uygulanan genel bir politikas›n›n (ayn› do¤rultuda) oldu¤u iddia edilemez. Söz konusu eylemler, bölgesel-lokal ve tek tek geçici eylemler olarak kalm›flt›r. Hatta bu dönemler belli iliflkilerin varl›¤›ndan da bahsedilebilir. Bu politikalar›n›n, politik niteli¤inden ziyade, burjuva milliyetçi çizgi-ideolojiden ileri geldi¤i ve bu aç›dan da beklenmeyecek fleyler olmad›¤›n› da belirtelim. PKK’de Maoistlerin Kuzey Kürdistan’daki faaliyetlerini engelleme e¤ilimi vard›r, bunu ideolojik-felsefi dokusunda tafl›maktad›r. Fakat geçici dönemi geçmeyen ve oturan politik çizgi haline gelmeyen bu iç e¤ilimini genel-kal›c› bir de¤erlendirmeye ç›karmak do¤ru olamaz. Evet, eylemin içeri¤i, örgütün niteli¤ini tayin eder ama PKK’nin genel eyleminin somut içeri¤i bu ya da salt bu kapsamda de¤ildi. Bu PKK’nin esas eylem çizgisi ya da içeri¤i de¤ildi. Dolay›s›yla PKK’nin niteli¤ini belirlemeye yetmezdiyetmez de. Dolay›s›yla, ulusal hareketin politik devrimcili¤i için ileri sürdü¤ümüz (S›n›t Teorisi’nde), örgütlememizin önünde engel oluflturup oluflturmad›¤›-yarat›p yaratmad›¤› flart› ile PKK’yi o gün reformist de¤il, devrimci de¤erlendirmemiz aras›nda bir çeliflki-tutars›zl›k yoktur. ‹kinci olarak; ülkemiz devrimci örgütlerinin hemen hepsi ve Partizan gelene¤i de dahil, “sol içi fliddet” noktas›nda ciddi kusurlar ifllemifltir. Bölgecilik, yani, “benim bölgemdir giremezsin” gibi pratiklerle di¤er devrimci faaliyetleri bir nevi engelleme tutumu söz konusuydu. Bunlar abart›l› olmasa da ve en az›ndan baz› anlay›fllarda bugün de devam etmektedir. Hatta devrimcilere fliddetin çeflitli biçimleri gerekçelendirilerek bugün uygulanmaktad›r, kararlar! al›nmaktad›r. Bunlar aç›k olup bilinmektedir. PKK’nin ilgili pra-

095 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


096 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

tiklerinden dolay›, bu gerekçeyle, bizlerin onu reformist de¤erlendirmemiz gerekti¤ini ileri sürerek, tutars›zl›¤›m›z› ispatlama hevesiyle elefltiren Partizan dergisi, bizlerin bu eylem ve davran›fllardan dolay› bahsini etti¤imiz devrimci örgütleri ve Partizan gelene¤ini reformist de¤erlendirmedi¤imizi biliyor olmal›d›r. Ve e¤er bunu biliyorsa, neden buradan bafllayarak daha sa¤lam bir sorgulama yapmay›p do¤ru sonuçlara varmay› denemiyor da sadece PKK’nin söz konusu eylemleri-tutumlar›n› göstererek zoraki sonuçlar› ileri sürüyo? Öyle ya madem salt o eylemlere dayanarak, o kadar basit bir yaklafl›mla “reformist” de¤erlendirmesini savunuyor olsak, Partizan gelene¤i dahil, and›¤›m›z devrimci örgütleri de reformist de¤erlendirmemiz gerekir ve Partizan’›n “tutars›zl›¤›m›z›” buradan da sorgulamas› gerekir. Partizan gelene¤i de devrimcilere fliddet uygulama suçuna bulaflm›flt›r, ama onu reformist de¤erlendirmiyoruz! Ama buraya kadar gitmesinin kendi elefltirilerini-savlar›n› bofla düflürece¤ini bildi¤i için kolayc› yolla zorlama sonuçlara gitmeyi benimsiyor. Evet, mant›¤›m›z›n itham edildi¤i kadar basit olmad›¤› ve tabiî ki, sayd›¤›m›z flart›n da geçerli oldu¤u, Partizan’›n söz konusu haks›z elefltirisiyle çürümemektedir. E¤er ulusal hareket ya da her hangi bir hareket-örgüt; genel ve merkezi anlamda-sitemli biçimde pratik-politik davran›fl çizgisini, komünistlerin örgütlenmesini engelleme ve devrimcilere fliddet sald›r›lar› üzerinde sürdürürse, onu devrimci olmamakla suçlamaktan bir an bile çekinmeyiz. fiayet ulusal hareket örgütlenmemizi engelliyor ise onun devrimcili¤ini tart›fl›r›z elbet. Ulusal hareketi devrimci k›lan flartlar› yukar›da tan›mlad›k. Ve ancak bu özelliklerin toplam›yla ulusal hareket tam devrimcili¤ini sa¤lama alm›fl olabilir. Ama bu, söz konusu (UKKTH) flart›n tamamen yersiz ve anlams›z oldu¤u anlam›na gelmez, tersine olmas› gerekli ve iyidir. Ancak ulusal hareketin devrimcili¤ini belirlemek için program›nda aranmas› gereken tek flart de¤ildir ya da her durumda belirleyici de¤ildir, hepsi bu. K›sacas›, UKKTH ilkesinin olmas› kuflkusuz önemlidir, bunun olmas› en idealidir, fakat ulusal hareketin politik niteli¤i için tek ç›ta olmay›p, devrimci mi, reformist mi ikileminde belirleyici de¤ildir. E¤er yaln›zca, UKKTH ilkesini ölçü al›rsak hataya düflece¤imiz aç›kt›r. Ulusal hareket bafl›ndan itibaren özerklik, otonomi gibi fliarlarla ve çeflitli taleplerle gündeme gelebilir. Ve bunlar›n da politik olarak devrimci ulusal hareketler olabileceklerini anlat›mlar›m›zda ortaya koymufltuk. Bu flart›n tek bafl›na ve her durumda yetmedi¤i aç›kt›r.

Salt emperyalizm veya ezen ulus hakim s›n›flar›na direkt ya da dolayl› darbe vurmas› da (çok temel bir flart olsa da) her durumda yetmez. Örne¤in, bir emperyalizmin k›flk›rtmas›yla geliflen ve bir nevi kukla olan bir ulusal hareket, baflka bir emperyalist güce ve yerli hakim s›n›flara darbe vurabilir. Ama aç›k ki, buna ra¤men bu ulusal hareket emperyalist bir k›flk›rtma unsuru ve emperyalist güçle iflbirlikçilik durumunda oldu¤u için devrimci olamaz. Ve elbette tek bafl›na (di¤erlerinden mahrum olarak) örgütlenmemiz önünde engel olmamas› flart› da (bu temel bir flart olsa da) yeterli de¤ildir ama aç›k ki en sa¤lam flartlardand›r. Bunlara dikkat çektikten sonra, flimdi bir parantez açarak küçük ama önemli bir tart›flma yürütmek, zorunlu-gereklidir. Ondan sonra tan›m üzerine olan sözlerimize tekrar devam edece¤iz. Bu söylediklerimizle birlikte, Partizan flunu söyleyebilir: ‘Elefltirimizi do¤rulad›n›z, çünkü bu söylediklerinizle eski tan›m›n›z› reddediyorsunuz...’ Zira, Partizan’›n elefltirilerini do¤rulam›yoruz. ‹kinci olarak da eski tan›m›m›z› reddetmiyoruz. Çünkü, eski tan›m›m›zda, tek ölçüt olarak örgütlenmemizin önünde engel olup olmad›¤› flart›yla tan›m koymad›k. Ve bunda haks›z-yanl›fl de¤ildik, dolay›s›yla Partizan’› do¤rulamad›¤›m›z gibi söylediklerimizle de çeliflmiyoruz. S›n›f Teorisi, “Söz konusu iki hareket aras›nda yani reformist karakterli olanla devrimci karakterli ulusal hareket aras›nda en belirgin ve ayn› zamanda aralar›ndaki temel ayr›m noktas› olarak kendisini, proletarya önderli¤inde yürütülen devrim hareketlerine karfl› yaklafl›m›nda gösterir. Yani, ad› geçen ulusal hareketlerin niteli¤i, ‘dünya proleter devrimine hizmet ediyor mu’ ve ‘komünistlerin propaganda ve örgütlenme çal›flmas›n› engelliyor mu, engellemiyor mu’ ölçütleri baz al›narak de¤erlendirilir-de¤erlendirilmelidir.” (S.Teorisi say› 5. Sf:8) fleklindeki görüflünü flimdi de koruyor, son derece do¤rudur, karfl› ç›k›fl›n›z yersizdir.

Partizan, Eksik Al›nt› Yaparak Yanl›fl Sonuca Gitmektedir Partizan’›n S›n›f Teorisi’nde elefltiri konusu yapt›¤› di¤er görüfl, PKK veya KONRA-GEL’li kasten, “‹flte onu reformist de¤il, devrimci k›lan ana noktalar da bu yönlerdir.” diye yürütülen somut tart›flma ve de¤erlendirmeydi. Partizan, al›nt›y› bütünlü¤ünden koparar›p yar›m aktararak asl›n› ya da anlat›m bütünlü¤ünü bozarak (genellikle buna c›mb›zlama denir), yani anlat›m› bir bak›ma gü-


düklefltirerek bizi elefltiriye tabi tutmaktad›r Partizan’›n k›rparak yapt›¤› al›nt›lar›n daha do¤ru anlafl›labilmesi için, tüm anlat›m› olmasa da biraz daha genifl fleklini aktararak gerçe¤i göstermeye çal›flal›m:

“Ulusal partisi var m›, var. Ordusu var m›,var. Di¤er kurumsal örgütlenmeleri devam ediyor mu, ediyor. Bir baflka soru. Hem de bir ulusal hareketi de¤erlendirirken göz önünde bulundurmam›z gereken temel bir nokta: KONGRA-GEL’in ileri sürdü¤ü ulusal demokratik talepler ve bu taleplerin çözüm yöntemi olarak mücadele araçlar›n› ortaya koyarken, mevcut mücadele ve örgütlenme biçimiyle Türkiye-Kuzey Kürdistan’da faaliyet yürüten komünist ve devrimci ak›mlar›n propaganda-ajitasyon çal›flmas›; örgütlenme faaliyetini bilfiil engelliyor mu? Dahas› sözü geçen güçlerle devrimci eylem birlikleri ve ittifak kuruyor mu? Mevcut durumda pratik olarak ne engelliyor ne de ittifaklardan uzak kaç›yor. ‹flte onu reformist de¤il devrimci k›lan ana noktalar da bu yönlerdir.” (S.T. Sf:10) Evet, görüldü¤ü gibi somut bir tart›flma olarak KOGRA-GEL’i de¤erlendiriyor, reformist de¤erlendirenlere karfl›, devrimci oldu¤unu savunup ortaya koyuyur. Ve anlat›m›n bir yerinde sorular sorarak yan›tlar›n› verip ve bunlardan sonra; “‹flte onu reformist de¤il devrimci k›lan noktalar da bu yönlerdir.” diyor. Oysa Partizan’›n yapt›¤› al›nt›da di¤er sorular ve KONGRA-GEL’in esamesinden eser yok! Neden? Paragraf›n ortas›ndan ve cümlenin noktas›ndan da de¤il, cümlenin ortas›ndan kopar›p aktarman›z›n nedeni nedir? En önemlisi de al›nt›n›n bafl›na; sorular› vb. kapsayan bölümü koymay›p, tersine aradan ald›¤›n›z, “ ’bir ulusal hareketi de¤erlendirirken göz önünde bulundurmam›z gereken temel bir nokta’ diyerek flunlar› yaz›yor:” sözünü koyman›z, aç›kça anlat›m› çarp›tarak de¤ifltirip, alg›lan›fl›n› da baflka yöne yönlendiriyor. Dolay›s›yla, keyfiyetle bir görüfl oluflturup sonrada elefltirmifl oluyorsunuz! Yine dolay›s›yla, niyet olarak tart›flmasak bile, en az›ndan objektif olarak Partizan’›n yapm›fl oldu¤u çarp›tma oldu¤u gibi elefltirileri de yanl›fl yap›lmaktad›r. Örne¤in Partizan, “Politik nitelik sorununun incelendi¤i, de¤erlendirildi¤i bir yerde siyasal hedef ve amaçlara ilgi duyulmamas›, de¤erlendirmenin bu alana tafl›nmamas› ba¤›fllan›r gibi de-

¤ildir.” diyerek devam etmektedir. Al›nt›da Partizan’›n almad›¤› (yukar›da daha tam›n› verdik) bafl yerde, “KONGRE-GEL’in ileri sürdü¤ü ulusal demokratik talepler ve bu taleplerin çözüm yöntemi olarak mücadele araçlar›n› ortaya koyarken, mevcut mücadele ve örgütlenme biçimiyle …” bölümünde siyasal hedefleri belli ölçüde de olsa ortaya koyulmufl de¤il mi? “ulusal demokratik talepler” siyasal hedefler de¤imlidir? Yoksa ille de devrim ve komünizm mi demesi gerekiyordu KONGRE-GEL’in… Dahas› genel anlat›m içinde bu sorun (siyasal hedefleri vb) tart›fl›lm›yor mu-geçmiyor mu? Zaten anlat›lan›n esas›, özü odur. Bu durumda elefltirinizin esasta temelsiz oldu¤u a盤a ç›km›fl oluyor. Uzatmayal›m; genel elefltiri kurgunuzun e¤reti temeller üzerine bina edildi¤ini söylemeliyiz. Bundan sonra tan›m›m›z› özetleyerek, di¤er tan›mlamalarla ilgili tart›flmam›za dönelim.

Ulusal Hareketlerin Üç Niteli¤inin Tan›mlanmas› Devrimci Ulusal Hareketin Tan›m›: Hiçbir flart›n tek bafl›na yeterli olmad›¤›n› söyledik. O halde ölçüt nedir? Ulusal devrimci hareketin flartlar›, göstergeleri nelerdir? (E¤er bir gösterge yans›tm›yorsa, flart› da tafl›m›yor ve e¤er flart› tafl›yorsa, bunun göstergesi de vard›r) Bizce, derli toplu sa¤lam tan›m flöyle olmal›d›r: Söz konusu ulusal hareketin; a) emperyalizmle ilkesiz-pragmatist vb iliflkilerinin olmamas› ve herhangi bir emperyalist güce dayanmamas› (en az›ndan veya mutlak flekilde emperyalizmle, tayin edici de¤erde hiçbir onursuz iliflkiyle güdüme girme fleklinde ba¤›n›n olmamas› veya emperyalist emellerle k›flk›rt›lan kukla bir hareket olmamas›) b) “a” fl›kk›ndaki özelli¤ine ba¤l› ve mant›ki tutarl›l›¤› sonucu-icab› olarak, anti-emperyalist olmas›, c) bu iki fl›kka tabii uygunlukla emperyalizmden ba¤›ms›z-kendi devrimci dinamikleriyle geliflmesi ve emperyalizme ya da yerli hakim s›n›flar flahs›nda dolayl›-dolays›z darbe vurmas›, d) bütün bu üç fl›kla birlikte dördüncü fl›k olarak, komünist ve devrimcilerin kitleleri örgütlendirmesi gibi devrimci çal›flmalar›na engel olmamas›, ayn› zamanda bunlarla belli iliflkiler içinde olup (olmasa bile), bunlara karfl› düflmanl›k çizgisiyle sistemli fliddet uygulama içinde olmamas›, e) ulusal ayr›cal›klar elde etme amac›yla beliren, dolay›s›yla da gerici s›n›f›n damgas›n›-önderli¤ini temsil eden bir hareket olmamas›, f) ‹flgal, ilhak (kendine katma, zorla bir devlet s›n›rlar› içinde tutma) ve

097 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


her türden ulusal bask›, zulüm ve tahakküme karfl›; ulusal demokratik hak-talep ve özgürlükler u¤runa, ulusal ba¤›ms›zl›k ya da göreli di¤er statüler (özerklik, otonomi gibi…) elde etme hedefiyle yola ç›k›p, hakim ulus hakim s›n›flar›n›n tahakkümünü ortadan kald›rmaya dönük geliflen bir hareket olmas›, (bu, program›na ba¤›ms›zl›k hedefini somut olarak koymas› anlam›na gelmez. Örne¤in, somut program›nda özerklik talebiyle yola ç›kan bir ulusal hareket de, bütün bu özelliklere sahiptir, sahip olabilir. Dolay›s›yla, pratik-politik olarak devrimcidir, devrimci olabilir.) ve g) hepsinin bir araya gelerek besledi¤i ve oturttu¤u yer olarak, bu hareketin bütün bu özellikleriyle birlikte, gerici dünyadan kopuk veya kopmufl olmakla, onun karfl›s›nda, ama dünya proleter devriminin bir parças› olup ona hizmet etmesi niteli¤i ve karakteriyle onun saflar›nda olmas›; aranmas› gerekenler olarak, ulusal devrimci hareketin bir arada olmas› gereken ve görülece¤i gibi birbiriyle ba¤›nt›l› genel ortak özellikleridir.

098 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Burada, tekrar da olsa eski say›lar›m›zda uzunca aktard›¤›m›z, Lenin’in ulusal hareketin devrimci ve reformist ayr›fl›m›n› yap›p, dolay›s›yla da destekleyip desteklemeyecekleri üzerine yürüttü¤ü tart›flmadan, konumuza denk düflüp aç›kl›k getirece¤inden dolayl› k›sa bir pasaj aktaral›m:

“Komünistler olarak biz, sömürgelerdeki burjuva kurtulufl hareketlerini, bu hareketler ancak gerçekten devrimci oldu¤u ve bizim, sömürülen y›¤›nlarla köylüleri devrimci bir ruhla örgütleyip e¤itme çal›flmalar›m›z› engellemedi¤i ölçüde desteklemeliyiz ve destekleyece¤iz. E¤er bu koflullar yoksa, bu ülkelerdeki komünistler, ‹kinci enternasyonalin kahramanlar›n› da kapsayan reformcu burjuvaziyle savaflmal›d›rlar.” (Lenin. Ulusal Sorun ve Ulusal Kurtulufl Savafllar›. Sf:405) Görüldü¤ü gibi, Lenin, “E¤er bu koflullar…” diyerek, bunlar›n koflul oldu¤unu aç›kça söylüyor. Yani Partizan’›n, S›n›f Teorisi’ni elefltirirken, “S›n›f Teorisi’nin k›staslar› nedenleri de¤il, kimi sonuçlar› içeriyor.” elefltirisi, Lenin taraf›ndan bofla ç›kar›l›yor. Al›nt›da görüldü¤ü gibi, Lenin, e¤er bu koflullar yoksa, komünistler reformcu burjuvaziye karfl› savaflmal›d›rlar derken, örgütlenmemiz önünde engel olup olmaman›n ne kadar temel bir koflul oldu¤unu son derece çarp›c› biçimde ortaya koymaktad›r. Partizan ise karfl› ç›kmakta ve sadece UKKTH ilkesine endekslemektedir meseleyi. “Burjuva-demokratik” terimi yerine “ulusal-devrimci” terimini koyarken de sömürge ülkelerdeki reformcu burjuvazinin-ulu-

sal hareketin genel olarak devrimci (ve desteklenmesi gereken) oldu¤unu kararlaflt›rd›klar›n› anlatmaktad›r. Bunlar, bizlerin tan›mlar›n›-k›staslar›n› do¤rularken Partizan’›n elefltirilerine kesin itiraz etmektedirler. Reformist ulusal hareket: ‹ster UKKTH ve isterse özerklik, otonomi gibi ilkelerden yola ç›ks›n, (UKKTH ile federasyon, özerklik, otonomi savunusu ya da programlar› aras›nda ilkesel fark olsa da!) e¤er söz konusu ulusal hareket mücadelesiyle emperyalizm ve dolay›s›yla da yerli hakim s›n›flara darbe vurmuyorsa ve/veya onunla iflbirli¤i içinde-maflas› durumunda da de¤ilse; ulusal demokratik hak ve özgürlükleri u¤runa mücadeleyi, ilkesel olarak düzen içi s›n›rlarda yasal mücadele ve örgütlenmelerle formüle ediyor, politik niteli¤ini böyle oluflturuyorsa; öte yandan taleplerini son derece belirgin flekilde daralt›p kufla çevirerek program›n› adeta “oyunca¤a” endeksliyorsa; ve komünistlerin çal›flmalar›n› bilfiil engellemiyor, gerici dünyan›n parças› de¤ilse; tüm bunlarla birlikte ulusal hak ve taleplerini düzen içi iyilefltirmelerle kesin s›n›rl›yor, hedeflerini böyle mutlaklaflt›r›yorsa; bu özellikleri bir arada bulunduran her hareket aç›ktan reformisttir, bundan ileri gitmez. Elbette reformist programla devrimci program› birbirinden ay›ran temel unsurlardan biri, ayr›lma özgürlü¤ü ile özerklik vb. ilkeleridir. Bu komünistlerin program› aç›s›ndan kesinlikle böyledir. Ama ulusal hareketin program› aç›s›ndan böyle olmaz. Ayr›lma ilkesi ulusal program aç›s›ndan rol oynar ama bu ayr›m› yapmaya tek bafl›na yetmez, di¤er özelliklere de bakmak gerekir. Bunlarla anlam kazan›r-kazanabilir. Örne¤in, yukar›daki reformist hareket tan›m›n›n tüm özelliklerini bir arada tafl›yan bir ulusal hareket, sadece bunlardan farkl› olarak program›na ayr›lma hakk› ilkesini koymufl olsun; bu durumda, bu harekete, salt ilgili program ilkesinden ötürü reformist de¤il, devrimci diyebilir miyiz? Bizce hay›r. Ayn› biçimde program›n›n içeri¤ine bakmakla birlikte; eyleminin içeri¤ine, yani politik eylem ve iradesine, bu anlamda somut politik hedef ve niteli¤ine bakmak gerekir. Program›na ayr›lma hakk›n› koymakla birlikte, buna tezat bir do¤rultu izleyebilir. Ya da tersinden, program›na ayr›lma hakk›n› koymamas›na karfl›n; politik hedefleri, eyleminin içeri¤i ve genel do¤rultusuyla birlikte, örgütlenme ve mücadelesiyle emperyalizme darbe vurmakta, proleter dünya devrimine hizmet etmektedir-edebilir. Bu durumda, salt ayr›lma ilkesi de¤il de özerkli vb var diye bu hareketi reformist de¤erlendirebilir miyiz? Dolay›s›yla, bir


ulusal hareketin reformist ya da devrimci de¤erlendirilmesinde, program›na ayr›lma hakk› ilkesini koymamas› esasta k›stas olarak al›namaz. Kald› ki ister program›na koysun ister koymas›n; her ulusal hareket ba¤›ms›zl›k do¤rultusunda geliflir, bu e¤ilim objektif ve iç e¤ilim olarak esasta ortadan tam olarak kalkmaz. Çeflitli sebeplerle bu ilkenin geri çekilmesi ya da somut olarak ileri sürülmemesi gerçe¤i de¤ifltirmez. Bunu hepimiz de iyi bilmekteyiz. “Biz var olan üzerinden de¤erlendirme yapar, reel olana bakar›z.” denebilir. Ama bu, bir yan›yla do¤ru olmas›na ra¤men, genel kaide olsa da her zaman ve durumda geçerli olmaz. Olmad›¤› gibi, bu do¤ru tam do¤ru de¤il, do¤runun bir k›sm›d›r. Bizler devrimci gerçekçileriz. Sakl› olana da ilgi duyar, gizli olan› da de¤erlendirmeye al›r›z. Programda yaz›l›p söylenene bakmakla birlikte, esasta o devrimci gerçe¤e bakar›z. Gerçek-reel olan ve söylenen-yaz›lan her zaman do¤rudur ya da tamamen do¤rudur görüflü MLM de¤ildir. Bazen, hatta ço¤u kez, “gerçek”-reel olan, do¤ruyu ifade etmez. Bundand›r ki, gerçe¤i de¤ifltirme çabas› veririz. Bizler reel gerçekçiler de¤il, devrimci gerçekçileriz. Partizan, her fleye karfl›n, “ben fleylerin iç çeliflkisini-derinli¤ini incelemem, görünen yan›yla ilgilenir-ona bakar›m” diyorsa ve “ben programa bakar›m ama eylemin içeri¤i-sosyal pratik beni ilgilendirmez”, bir anlamda “ben yap›lana de¤il, söylenene bakar›m” diyorsa, diyece¤imiz fazla bir fley olmaz(?!) Ama yine de hat›rlatal›m; programlar›na “demokrasi” ilkesini, hatta “devrimcilik” ilkesini koyan düzen partilerine ne diyece¤iz? Devrimci lafazanlara ne diyece¤iz, o reformistlere!... Evet, e¤er ulusal hareket devrimci özellikler gösteriyorsa, bu özellikleriyle birlikte onun genel e¤ilim olarak ayr›lma e¤ilimi tafl›yaca¤›n›-bunun genel bir do¤ru oldu¤unu söylemek neden yanl›fl olsun ki? “Ben gerçe¤e-söylenene bakar, ona göre de¤erlendiririm” demekte ›srar ediyorsan›z, o zaman PKK “ben sosyalistim” diyordu, neden sosyalist demiyor da karfl›devrimci diyordunuz? Karfl›-devrimci ulusal hareket: Bu hareketler daha çok emperyalizmin k›flk›rtmas› olarak patlak veren, emperyalist politikalar›n maflas› durumundaki emperyalist iflbirlikçisi hareketlerdir. Ancak, böyle ortaya ç›kmasa da e¤er, emperyalizmle iflbirli¤ine girmifl ve hizmetkar› olarak kendisini var edip onun aleti haline gelmifl ise, komünistlerin örgütlenme ve çal›flmalar›n› bilfiil engelleyerek sistemli çizgi olarak düflman cephesinden fiziki sald›r›larda bulunuyor ve dolay›-

s›yla da dünya devrim cephesine hizmet de¤il, ona karfl› görev icra ediyorsa, böylece de gerici dünyadan yana aç›kta duruyorsa; bu hareket hiç kuflkusuz ki karfl›-devrimcidir. ‹sterse, program›na ayr›lma özgürlü¤ü ilkesini koysun!.. Partizan’a bir soru sormadan edemeyece¤iz. E¤er emperyalizmin k›flk›rtmas› ve ayn› zamanda gerici, karfl›-devrimci bir ulusal hareket, program›na UKKTH ilkesini koyarsa, ki tamamen inan›yoruz ki böyle bir hareket mutlaka koyar, evet, e¤er koyarsa ne demeliyiz? Neden mi bu soruyu size soruyoruz? UKKTH ilkesinin programa konulmas› ya da konulmamas›n› ulusal hareketi reformist ya da devrimci de¤erlendirmenin tek k›stas› olarak koyan sizsiniz de ondan.

Partizan Dergisinden Al›nt›larla Elefltirilerine Yan›t Yaz›m›z›n ak›fl› içinde de¤inmemize ra¤men baz› anlay›fllar üzerinde tekrar da olsa durman›n faydal› olaca¤›na inan›yoruz. Zira elefltiriler daha somut biçimlenecek ve do¤ru ile yanl›fl daha iyi anlafl›lacakt›r. De¤inilmemifl meseleler de ele al›nm›fl olacakt›r. Partizan hedefte ›srar edip di¤er fleyleri bir bak›ma es geçiyor, en az›ndan önemsemiyor diyebiliriz. Hedefte ›srar iyi ama baflka fleyleri görmemek kötüdür. fiöyle diyor: “Aslolan gelifltirdi¤i iliflkiler kombinasyonu de¤il siyasal süreçlerini belirleyen hedefleridir.” Bir anlamda-esasta do¤ru ama do¤runun hepsi de¤il. Amaçlar elbette belirleyici önemdedir; ama ilkeler de öyle… “‹liflkiler kombinasyonu” denen fley kapsaml› içeri¤e sahiptir. Örne¤in, bu iliflkiler gerici ve karfl›-devrimciyse, bu nas›l temel bir sorun oluflturmaz? Hedef do¤ru olsa da ilkelerde sapma-sakatl›k varsa, hedefin pratik bir de¤eri, bir anlam› kal›r m›? Anarflistlerle ayn› amaçlara-hedeflere (sömürünün ortadan kalkmas›, devletin ortadan kald›r›lmas›…) sahip oldu¤umuzu ama ilkelerde tamamen farkl› oldu¤umuzu Lenin söylüyor, biz de kat›l›yoruz buna. Hedeflere ancak ilkelerle gidilebilir, kuru hedef saptamas› sihirli de¤nek ifli görmez. E¤er, tek bafl›na “belirleyen” “hedefler” yani bir anlamda amaçlar olsa ve baflka fleylere ya da ilkelere bu anlamda ihtiyaç olmasayd›, anarflistlerden nas›l farkl› olurduk? Demek ki, di¤er özellikleri (ilkeleri) önemsemeden, yaln›zca hedefler (amaçlar) belirler dersek bunun bilimsel olmayaca¤› aç›kt›r. Nas›l olur da bir hareketin gelifltirdi¤i iliflkiler kombinasyonu önemli olmaz. Çok aç›k ki Partizan’›n bu yanl›fl felsefi görüflü

099 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


onu, UKKTH ilkesini bir ulusal hareketin reformist veya devrimci de¤erlendirmesinin tek k›stas› yapma hatas›na kadar sürüklemektedir. Partizan’da, tarihteki Kürt isyanlar›n› bir ç›rp›da ortadan kald›ran teknik-unutkanl›k oldu¤una inand›¤›m›z, Kürt ulusal hareketini PKK ile bafllatan veya di¤er Kürt isyanlar›n› Kürt ulusal hareketinden saymayan kusurlu görüfle de (bir ayr›nt› olarak) dikkat çekmek isteriz. Mesele biraz da tarih bilinciyle alakal›d›r, onun için ayr›nt› da olsa önemlidir. Partizan, KAYPAKKAYA’ya atfen flöyle söylüyor:

“Henüz ortada sözü edilir bir Kürt ulusal hareketi yokken ulusal hareketlerin genel karakteristiklerini ve ülkemiz tarihindeki geliflimini tahlil edip, ulusal hareketlerdeki demokratik öze dikkat çekip, bu hareketlerin hangi durum ve koflullarda desteklenmesi gerekti¤ini gözler önüne sermifltir.” (Partizan. Sf:12)

100 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Kaypakkaya yoldafl, özellikle Kürt isyanlar›n›n hepsini say›p bunlar› Kürt ulusal isyanlar› ve hareketleri olarak tan›ml›yor. Demek ki, ortada Kürt ulusal hareketi vard›. Ve hiç kuflkusuz genel ulusal hareketlerdeki demokratik öze dikkat çekerken, bunu Kürt ulusal hareketi aç›s›ndan da yap›yordu. Revizyonist, reformist ve tüm sosyal flovenlerle bunun köklü münakaflas›n› yürütüyor, Türk hakim s›n›flar›n›n milli zulmünü teflhir ederek, Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakk›n› savunuyordu vb. Partizan’›n söyledikleri (“ulusal hareketlerdeki demokratik öze dikkat çekip,”) bu gerçe¤in baz›lar›n› karart›yor. Yani, sanki KAYPAKKAYA Kürt ulusal hareketinin demokratik özüne dikkat çekmemifl… Partizan dergisindeki, “Bugün politik durumu de¤iflmifltir,…” diye bafllayan söze göre, ya da bundan da anlafl›l›yor ki, Partizan’›n meram›, Kürt ulusal hareketini reformist de¤erlendirme gayretiyle melüldür. Kaypakkaya’n›n, “…ulusal hareketlerin genel karakteristiklerini ve ülkemiz tarihindeki geliflimini tahlil edip, ulusal hareketlerdeki demokratik öze dikkat çekerken,…” sözlerini aktar›rken ve sonras›nda da Kürt ulusal hareketinin politik durumunun de¤iflti¤ini eklerken, sözü Kaypakkaya’n›n Kürt ulusal hareketini demokratik-devrimci de¤erlendirmedi¤i iddias›na getirdi¤i utangaçça ama ustal›kla yapt›¤› anlafl›lmaktad›r. Aya¤› ayakkab›ya uydurma denen fley bu olsa gerek. Bak›n Kaypakkaya ne diyor! “Kürt milli hareketinin genel e¤ilimi de elbette milli bütünlü¤ü olan bir devlet kurulmas› yönündedir. Fakat genel e¤ilimi baflka fleydir, bir milli hareketin formüle

etti¤i somut istekler baflka fleylerdir. Somut istekler bu genel e¤ilime ayk›r› düflmezler. Fakat her milli hareket bu e¤ilimi yani ayr› devlet kurmay› kendine somut olarak hedef olarak seçmeyebilir. Bu durumu etkileyen say›s›z faktörler vard›r.” (Sf:198) Hiç kuflkusuz ki, somut gerçek farkl›, evrensel gerçek farkl›d›r. Ya da genel-evrensel bir do¤ru ayr›, somut-tek bir do¤ru ayr› fleylerdir. Dolay›s›yla, Lenin; “burjuva-demokratik” terimi yerine “ulusal-devrimci” terimini do¤ru bulduk derken, genel olarak ulusal hareketlerin istisnas›z demokratik bir muhteva tafl›d›klar›ndan ötürü ve gelinen aflamada ulusal-devrimci hareketler fleklinde de¤erlendirilmelerinin en do¤ru oldu¤unu söylerken, genel bir do¤ruyu, yani genel ulusal hareketlerin niteli¤ini aç›kl›yordu, herhangi somut bir ulusal hareketi de¤il. Bu bak›mdan, Partizan’›n, bu de¤erlendirmeyi bofla ç›karma gayesiyle zorlamaya girip, hem de Lenin’in aç›k sözlerini karfl› karfl›ya getirme suretiyle, bir çaba içerisine girmesi son derece anlams›zd›r. S›n›f Teorisi’nin görüflüne karfl› ç›kan Partizan dergisi flöyle diyor; “O bölüm S›n›f Teorisi’nin anlad›¤› ve zannetti¤i gibi ulusal hareketlerin niteli¤i sorununa de¤il geri ve ezilen ba¤›ml› ve sömürge ülkelerde komünistlerin ve Komünist Enternasyonal’in desteklemesi gereken ulusal hareketleri içeriyor.” (Partizan. Sf:18) Biraz ileride Lenin’in a¤z›ndan aktararak (bizce eksik alg›ya dayanan hatas›n› onun a¤z›yla do¤rulamaya çal›fl›yor.); “ ‘Komünist Enternasyonal’in ve komünist partilerin, geri ülkelerdeki burjuva demokratik hareketi desteklemeleri gerekti¤ini ifade etmenin ilke ve teori aç›s›ndan do¤ru mu, yanl›fl m› oldu¤unu tart›flt›k.’ (Lenin. agy)” diyor. Partizan (aç›k de¤ilse, gizli) flu yaklafl›mdad›r; ulusal hareketi devrimci-reformist de¤erlendirmenin yeri yoktur, tek mesele onun desteklenip desteklenmeyece¤i sorunudur. Ulusal hareketin politik aç›dan devrimci mi, reformist mi ikileminde UKKTH talebiyle yola ç›km›fl olmas›n› flart koflarak bu meseleyi dillendiriyor ama mant›¤› baflkad›r. Partizan’›n devrimcilik için flart kofltu¤u “UKKTH talepli” anlay›fl›n›n, ulusal hareketleri devrimci de¤erlendiremeyece¤imiz anlam›na gelece¤ini-devrimci de¤erlendirmemizin önünde engel oldu¤unu ileride açaca¤›z! Hemen söyleyelim; desteklenmesi gereken hareketler meselesi tart›fl›l›rken bu hareketlerin niteli¤ini tart›flmamak gibi bir “ola¤anüstülük” ne Lenin’in ve ne de di¤er komünistlerin ifli olamaz! Niteliklerini tart›flmadan, destekleyip destekle-


meyeceklerini kararlaflt›rmak nas›l mümkün olabilir!? Nitekim, tart›flmaya bak›ld›¤›nda-Lenin’in söylediklerine ve tabiî ki Partizan’›n aktard›klar›na bak›ld›¤›nda da bu aç›k de¤il midir? Burjuva-demokratik terimi yerine ulusal-devrimci terimini kullanmay› do¤ru bulduk-kararlaflt›rd›k derken, bir niteli¤i ifade edip tart›flm›fl olmuyorlar m›? Ve bu nitelik üzerine destekleyip desteklemeyeceklerini kararlaflt›rm›yorlar m›? Ancak gerçekten devrimci olduklar› taktirde destekleriz derken niteli¤i tart›flm›fl olmuyorlar m›? vb. Partizan’›n aktard›klar›ndan da al›nt›layarak bunun böyle oldu¤unun örneklerini ço¤altmak mümkün. Ama gerek yok, zira her fley aç›k. Lenin ve di¤erlerinin Komünist Enternasyonal’de mant›ks›z bir tart›flma yürüttüklerini düflünmüyoruz. Ama elbette ki, komünistlerin desteklemesi gereken ulusal hareketler meselesi tart›fl›lmakta ve somut-tek hareketin politik niteli¤i tart›flma konusu yap›lmay›p, genel ulusal hareketin niteli¤inin tart›fl›lmas› yürütülmektedir. Bu o kadar aç›k ki, karfl› ç›kmaman›n yanl›fll›¤›n› kan›tlamak sadece zaman kayb› olacakt›r. ‹kinci nokta olarak; Lenin’in “… ilke ve teori aç›s›ndan do¤ru mu, yanl›fl m› oldu¤unu tart›flt›k.” demesi, baflka fleyleri tart›flmad›k (politik niteliklerini tart›flmad›k) anlam›na m› geliyor-bu anlamda m› söylüyor? Yani, “bofluna ç›rp›nmay›n biz onu tart›flmad›k” demek için mi öyle söylüyor? Böyle bir ihtiyaçla m› söylüyor yoksa tart›flma sonucu salt var›lan karar›n (destekleme flartlar› ya da karar›) nas›l geliflti¤ini anlatmak için mi söylüyor?! Ve dahas›, “flunu tart›flt› demekle” baflka fleyi tart›flmad›klar›n› (sizin yapt›¤›n›z gibi) kan›tlamak için mi söylüyor? Bak›n söylenenler nedir ve nerde tart›fl›l›p, nas›l söyleniyor: Tart›flman›n “Uluslar ve Sömürgeler Komisyonunun Raporu” ile ilgili olup, bu raporun tart›fl›lmas›nda ya da yeni tezler sunularak yürütülen ve sonuçland›r›lan bir tart›flma oldu¤unu bilmek son derece önemlidir! Lenin kendilerinin tezlerini madde madde aç›kl›yor ve aç›klarken üçüncü maddede flunu söylüyor; “Üçüncüsü, ben, burada, dikkatleri özellikle geri kalm›fl ülkelerdeki burjuva demokratik hareket sorunu üzerine çekmek istiyorum. Aram›zda baz› görüfl ayr›l›klar›na neden olan sorun, iflte budur. III. Enternasyonal’in ve komünist partilerin geri kalm›fl ülkelerdeki burjuva demokratik hareketi desteklediklerini ilan etmelerinin, ilkelerde ve teoride do¤ru olup olmad›¤›n› aram›zda tart›flt›k; bu tart›flma sonunda ‘burjuva demokratik’ hareket teriminin yerine ‘devrimci-ulusal hareket’ terimini kullanmay› oybirli¤iyle kararlaflt›rd›k. …” (Lenin. Uluslar›n Kaderlerini Tayin Hakk›. Sf:222) Evet, ne için ve nas›l-nerede söyledi¤i aç›kl›¤a kavuflmufltur. Ki, bundan Partizan’›n ispatlamaya çal›flt›¤› sonuç ç›kmamaktad›r. Lenin’in rapor olarak ileri sürdü¤ü yeni tezler, hiç kuflkusuz ki, bu ülkelerdeki ulusal hareketlerin emperyalizm ça¤›nda ne özellikler gösterdi¤i ve tabiî ki niteliklerini incelemekte ve buna binaen desteklenmelerinin ve ayn› zamanda yeni biçimde “ulusal-devrimci hareket” fleklinde ifade edilmelerini oybirli¤iyle kararlaflt›r›ld›¤›n› içermektedir, Partizan’›n dedi¤i gibi de¤il. Aç›k ki, bu, yürütülen tart›flman›n bir bölümüydü. Ve, Lenin o sözlerine bitiflik olarak devam ederek, “Kuflkusuz, her ulusal hareket, ancak burjuva demokratik bir hareket olabilir,…” derken bir niteli¤i tart›fl›yordu. Dolay›s›yla Lenin’in bu sözünü bir iddia için ileri sürmek yerinde de¤ildir. Elbette tart›flma bafll› bafl›na ulusal hareketin politik niteli¤i de¤il, ama bunu tamamen yads›yor mu? Hay›r. Zira ayn› sözlerinde-biraz ileride terim de¤iflikli¤inin anlam›n› aç›klarken; “… biz, sömürge ülkelerin burjuva kurtulufl hareketlerini, ancak bu

Lenin; “burjuvademokratik” terimi yerine “ulusaldevrimci” terimini do¤ru bulduk derken, genel olarak ulusal hareketlerin istisnas›z demokratik bir muhteva tafl›d›klar›ndan ötürü ve gelinen aflamada ulusaldevrimci hareketler fleklinde de¤erlendirilmelerinin en do¤ru oldu¤unu söylerken, genel bir do¤ruyu, yani genel ulusal hareketlerin niteli¤ini aç›kl›yordu, her hangi somut bir ulusal hareketi de¤il. Bu bak›mdan, Partizan’›n, bu de¤erlendirmeyi bofla ç›karma gayesiyle zorlamaya girip, hem de Lenin’in aç›k sözlerini karfl› karfl›ya getirme suretiyle, bir çaba içerisine girmesi son derece anlams›zd›r.

101 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


102 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Ulusal imtiyazlar sa¤lama e¤iliminiyan›n› kesinlikle (evet kesinlikle!) demokratik muhtevadan ay›rmam›z gerekir! diyor Lenin. Bu durumda flu soruyu sormak gerekiyor. Ulusal imtiyazlar sa¤lama e¤ilimi (demokratik muhtevadan kesin ay›rmam›z gereken yan›), acaba ba¤›ms›zl›k e¤ilimiyle yani istemiyle alakal› m›d›r-alakal› olabilir mi? Bunlar aras›nda bir ba¤-iliflki var m›d›r? Yan›tlayal›m. Olmad›¤›n› söylemek, bunlar› birbirinden ay›rmak fazlas›yla akla ayk›r› olur. Yani aralar›nda kesin bir akrabal›k, alaka-ba¤ vard›r. En büyük ulusal ayr›cal›k ulusal ba¤›ms›zl›k hakk›ayr›cal›¤› de¤il midir? Evet öyledir. Zira her ulusal hareketin genel e¤ilimiydi ba¤›ms›z devletini kurma e¤ilimi. Ulusal ayr›cal›klar ba¤›ms›zl›ktan mutlak kopmaz, onun karfl›s›na kesin veya genel olarak retle ç›kmaz.

hareketler gerçekten devrimci olduklar› takdirde, bu hareketlerin temsilcilerinin o ülkelerdeki köylülü¤ü ve sömürülen genifl kitleleri, devrimci bir ruhla örgütlendirmemize engel olmad›klar› takdirde desteklemeliyiz ve destekleyece¤iz. E¤er bu koflullar yerine getirilmezse, bu ülkelerde reformcu burjuvaziye karfl› (ki bunlara II. Enternasyonal kahramanlar› da dahildir) savafl›m veririz.” (age. Sf:223) diyerek bu hareketlerin niteli¤ini tart›flmaktad›r ayn› zamanda. Koflul yok mu bu sözlerde? Var! Koflul, flartlar, k›staslar, kriterler, ölçüler de¤il midir? Öyledir! O halde ST’nin bunlar› baz almas› ya da baz al›nmal› demesi neden yanl›flt›r? Salt tart›flma “desteklenir tart›flmas›” olup, nitelik belirleme tart›flmas› olmad›¤› için mi? Kald› ki, koflullardan bahsederken, arad›¤›, ifade etti¤i niteliktir, baflka bir fley de¤il. Tan›m›, tart›flmay›, do¤ruyu, ifadeyi vb. teklefltirmek kadar hatal› bir yöntem olamaz. Bu a盤a ç›k›yor. Partizan’›n tüm çabas›, “Lenin’in tart›flt›¤› k›staslar m›d›r, yoksa de¤il midir?” darl›¤›ndad›r. Dolay›s›yla da Lenin’in tart›flt›¤› fleyin, komünistlerin hangi nitelikteki hareketleri destekleyece¤i meselesi oldu¤udur ispatlanmak istenen. Bununla da S›n›f Teorisi’nin savunduklar›n› çürütme peflindedir. Oysa, bu tart›flmada, ulusal hareketin niteli¤i için bize ›fl›k tutan ölçülere de önem vermesi gerekir. S›n›f Teorisi, “Lenin yoldafl›n iflaret etti¤i noktalardan hareket etmeliyiz.” diyor ve do¤ru söylüyor. Bu hareketler, ancak devrimci olduklar›nda ve örgütlenmemiz önünde engel olmad›klar› taktirde desteklenebilirler ve bu koflullar› yerine getirdiklerinde-tafl›d›klar›nda devrimci olup reformist de¤erlendirilemezler! Bunda yanl›fl olan nedir? Bir baflka nokta, bak›n ne diyor Partizan Lenin’e atfen: “Burada da ‘… bu hareketleri ancak gerçekten devrimci oldu¤u…’ durumda destekleyece¤ini vurgularken buradan anlafl›lmas› gerekenin UKKTH talepli ulusal mücadele oldu¤udur.” (Partizan. Sf:19) Hemen söyleyelim ki, Lenin ve onun flahs›nda di¤er komünistler bir ç›rp›da demokratik muhteva tafl›yan ulusal hareketleri ya da bunlar›n demokratik muhtevas›n› desteklemekten men edildiler. Büyük bir haks›zl›k! Bütün komünistler, ulusal hareketin somut talep olarak UKKTH talebini al›p almad›klar›na bakmadan, onun demokratik muhtevas›n› desteklemifllerdir, yani bu muhtevay› tafl›yan ulusal hareketleri desteklemifllerdir! Ulusal hareketlerin demokratik muhtevas› devrimci muhtevas› olsa da, bu devrimci muhteva UKKTH’n›n somut talep edilmesine mutlak ba¤l› bir muhteva-devrimcilik de¤ildir. Devrimci ya da demokratik muhtevay› UKKTH ile s›n›rlamak anti MLM oldu¤u gibi, bu devrimci demokratik muhtevan›n ulusal bask›ya karfl› hemen tüm ulusal demokratik talepleri karfl›layan kapsamda oldu¤unu bilmeyen varsa ‹brahim’i okuma “zahmetine” lütfen katlans›n. Kaypakkaya ve Lenin’den aktaral›m.

“Kürt milli hareketi genel bir demokratik muhteva tafl›r. (Hani o zaman Kürt ulusal hareketi yoktu? Aktaran›n notu.) Çünkü bir yönüyle ezen ulusun hakim s›n›flar›n›n zulmüne, zorbal›¤›na, imtiyazlar›na, bencil ç›karlar›na yönelmifltir. Milli bask›n›n kald›r›lmas›, milliyetler aras›nda eflitli¤in sa¤lanmas›, dil üzerindeki yasaklamalar›n ve s›n›rlamalar›n son bulmas›, her alanda uluslar aras›nda eflitli¤in ve ulusal devlet kurma hakk› eflitli¤inin tan›nmas›, bütün bunlar demokratik ve ilerici taleplerdir.” (‹.K. Seçme yaz›lar.II. Sf:202) Lenin’i dinleyelim: “…Her ezilen ulusun burjuva milliyetçili¤i, zulme


karfl› yönelmifl olan genel demokratik muhteva tafl›r ve bizim, ulusal imtiyazlar› sa¤lama e¤iliminden bunu kesin olarak ayr›ddederek… kay›ts›z flarts›z destekledi¤imiz iflte budur.” (Hani, desteklemeyi tart›fl›rken ancak gerçekten devrimci olduklar› takdirde destekleriz derken bundan UKKTH talebiyle hareket edenleri kastediyordu, bu anlafl›lmal› diyordunuz!) San›r›z demokratik muhtevan›n ne oldu¤u hakk›nda daha fazla konuflmaya gerek yoktur. Dönelim bafla, peki neden bunu anlamal›y›z, siz nerden ç›kar›yorsunuz? Lenin öyle bir fley mi söylüyor? Lenin (özellikle yaklafl›m›n›za at›f olsun diye söylüyoruz) destekleme tutumunu tart›fl›yor, hiç de gerçekten devrimci olmas›n›n UKKTH ilkesiyle alakal› oldu¤unu söylemiyor. Tersini kan›tlayabilir misiniz? Hay›r. Özellikle Lenin’in bu tart›flmay› yürüttü¤ü koflullarda somut ba¤›ms›zl›k hedefi-UKKTH ilkesiyle hareket eden hareketlerden söz edilemez. Dahas›, her ulusal hareketin de¤iflik muhteva, de¤iflik karakter ve taleplerle ortaya ç›kt›¤› bilinmektedir. Evet, her milli hareketin genel e¤ilimi ulusal bütünlü¤ü olarak devletini kurmakt›r, ama buna karfl›n ulusal hareketin somut olarak formüle etti¤i talepler baflka baflka olurlar. Bunun çok de¤iflik sebepleri vard›r. Bunlar› Stalin ve ‹brahim yoldafllar çok aç›k bir flekilde beyan etmektedirler. Peki somut hedef ya da talep olarak UKKTH de¤il de özekli¤i vb formüle ettiklerinde bu hareketler otomatikman reformist olup devrimci olmaktan ç›karlar m›, ç›kmaktad›rlar m›? MLM’ye ve elbette ki bize göre hay›r! Komünistlerin program› aç›s›ndan bak›l›rsa evet, ama ulusal hareket aç›s›ndan bak›l›rsa hay›r. Çünkü bu, onun özgünlü¤üdür, bu özgünlü¤ünden ileri gelir. Ulusal hareket, komünist hareketten tamamen farkl›d›r. Dolay›s›yla, onun devrimcili¤i ile proleter devrimcilik ayn› özellikleri tafl›mad›¤› gibi ayn› ölçüleri bar›nd›rmaz-talep etmez. Ulusal hareketin devrimcili¤i, dünya devrimi karfl›s›ndaki pozisyonu, emperyalizm ve hakim s›n›flara darbe vuran bir hareket olup olmamas›nda a盤a ç›kar daha çok. Çünkü onlar›n politik olarak devrimci olufllar› ayr› fley ama UKKTH’yi somut olarak ileri sürüp sürmemeleri ayr› fleylerdir. E¤er böyle olmasayd›; “Her milli hareketin genel e¤iliminin, milli bütünlü¤ü olan devletler kurulmas› yönünde oldu¤unu, meta üretiminin ve kapitalizmin ihtiyaçlar›n› en iyi bu devletlerin karfl›lad›¤›n›, en güçlü ekonomik etkenlerin bu yönde iflledi¤ini…” (‹.K. Seçme Yaz›lar II. Sf:213. Ocak Yay›nlar›) diyen ‹brahim yoldafl›n,

bilimsel olarak tespit etti¤i bu genel e¤ilimle, her milli hareketi devrimci de¤erlendirdi¤ini, politik aç›dan bakmadan her ulusal hareketi devrimci de¤erlendirdi¤ini iddia etme durumunda kalmaz m›y›z? Öyle ya, Partizan herhangi bir ulusal hareketin de¤erlendirilmesi, ancak, UKKTH hedefli mücadelesine, bu ilkeyi benimseyip benimsemedi¤ine sabitliyor. Bunun kendi devletini kurma oldu¤unu biliyoruz. O halde ‹brahim’in her ulusal hareketin genel e¤ilimi devletini kurma yönündedir demesi, her ulusal hareketi devrimci de¤erlendirdi¤i anlam›na gelir! Tabiî ki Partizan›n mant›¤›na göre… Ya da her milli hareketin genel e¤ilimini böyle de¤erlendiren ‹brahim yoldafl, bu genel e¤ilime karfl›n neden politik pozisyonu-somut olarak formüle etti¤i isteklerini ayr› fleyler olarak de¤erlendirme gere¤i duysun ki? “Somut istekler, bu genel e¤ilime ters düflmezler.” derken de yan›lm›yordu ve somutta formüle edilen fleyin UKKTH fleklinde formüle edilmifl olmasa da o hareketin devrimci olaca¤›na-olabilece¤ine ihtimal sunmufl olmuyor mu? Yani, somut olarak baflka fleyler formüle edilmifl olsa bile, bütün bu formüle edilenlerin o genel e¤ilime yönelik, onun ad›mlar›, parçalar› vb. olarak aç›klam›fl olmuyor mu, bu anlama gelmez mi? Bizce öyledir. Demek ki, söz konusu ulusal hareketin UKKTH ilkesi somut hedefiyle pratik program›n› formüle etmesi flart de¤ildir ve gerçek devrimcilikten kas›t UKKTH somut talebi de¤ildir-bu anlafl›lmaz. Bir baflka aç›dan yaklafl›rsak; e¤er UKKTH talepli mücadele aç›s›ndan somut tutumu, o ulusal hareketin devrimci ya da reformist de¤erlendirilmesinde tek ç›k›fl noktas› olsayd› Partizan’›n ileri sürdü¤ü gibi… evet e¤er böyle olsayd›; yeryüzünde kaç tane ulusal devrimci hareket gösterebiliriz-çok aramam›z gerekti¤i aç›kt›r. Ama emperyalizm ve yerli hakim s›n›flara darbe vuran, ayn› zamanda örgütlemelerimizin önünde engel olmayan ve böylece dünya devrimine hizmet eden ulusal hareketleri (UKKTH somut mücadelesi-talebiyle yola ç›kmamalar›na ama bu genel e¤ilimi tafl›d›klar› halde) nereye yerlefltirece¤iz? ‹flte, zaman›nda bunlar›n en önemlilerinden biri olan PKK (KOGRA-GEL)’ye ne derdik? Partizan’a göre reformist, S›n›f Teorisi’ne göre devrimci. Aç›k ki, sekter siyaset Partizan’a yön veren özürlü siyasettir. ‹deolojik çizginin tayin edici oldu¤unu söylemek anlams›z de¤ildir! ‹deolojik çizgide yaflanan k›r›lman›n, siyasi çizgiye yans›mamas› düflünülemezdi. Evet e¤er Partizan’›n dedi¤i gibi (ayr›ms›z olarak

103 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


104 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

hem de), UKKTH talepli mücadele söz konusu ulusal hareketin devrimci olmas› için kesin bir kural-mihenk tafl› ise, emperyalizmin en vahfli ç›kar ve emellerle Balkanlar’da, Kafkaslar’da k›flk›rtt›¤› ulusal hareketler, hatta renkli “devrimler” politik olarak devrimci olmal›(!?) Zira bunlar, “ba¤›ms›zl›klar›” için mücadele ediyorlar(?!) Evet evet, bu ba¤›ms›zl›kla ancak alay edilebilir! Onun için savafl›yorlar ama ABD ve AB emperyalizmine köle olmak üzere savafl›yorlar. Ba¤›ms›zl›k talebiyle mücadele ediyorlar, ama bu ba¤›ms›zl›k hangi flartlardaki ba¤›ms›zl›k içindir, nas›l bir ba¤›ms›zl›kt›r, gerçekte ba¤›ms›zl›k m›d›r, de¤il midir, bu hiç de gizli de¤il. Buradan flu sonuç kesinlikle ç›kar: Ba¤›ms›zl›k talebi, Lenin’in de dedi¤i gibi, mutlak bir fley de¤il. Dahas› bu, ulusal hareket aç›s›ndan (yine dikkat edin ulusal hareket aç›s›ndan tart›fl›yoruz, komünistler ve programlar› için de¤il), ulusal hareketin politik niteli¤i aç›s›ndan flart olmamakla birlikte, de¤iflkendir-flartlara ve koflullara ba¤l›d›r. (Bazen baflka biçimlere bürünür, di¤er bir koflulda baflka bir biçime bürünür.) Dahas›, bu ilke (UKKTH talebi), ulusal hareketin niteli¤ine ba¤l› olarak anlam kazan›r. Demin verdi¤imiz örneklerde (bu gibi hareketler bak›m›ndan) ba¤›ms›zl›k hedefi (UKKTH talebi) sözde kalmakta veya gerici bir isteme bürünmektedir. Ama böyle bir hareket de¤il de politik olarak devrimci olan bir hareket bu ilkeyi kullanm›fl olsayd›, bunun fevkalede bir anlam›-de¤eri olurdu. Yani bu politik olarak devrimci olan hareket, emperyalizme darbe vuran, dolay›s›yla onun güdümünde olmayan bir harekettir vb dolay›s›yla bunun bu taleple hareket etmesi anlaml› olurdu. Ama Kafkas ve Balkan örneklerinin birço¤unda kullan›lan bu talepilkenin hiçbir de¤eri olabilir mi? Var ama nedir bu? Aç›k ki, devrimci de¤il bu de¤er. Her fleyden anlafl›l›yor ki, UKKTH talebiyle hareket etmesi, ancak o hareketin politik olarak devrimci oldu¤u koflulda de¤erli-anlaml›d›r, ama politik olarak devrimci olmayan bu kukla hareketlerin elinde adeta bir oyuncak ve sahtekarl›k arac›d›r. Demek ki, ulusal hareketlerin politik niteli¤ini (özellikle her durumda diyelim) belirleyen UKKTH-ba¤›ms›zl›k talepli mücadele de¤il, tersine UKKTH-ba¤›ms›zl›k talebinin devrimcili¤ini belirleyen ulusal hareketin politik niteli¤idir. Bu, aç›kça görülmektedir. K›sacas›; Lenin’in, “ancak gerçekten devrimci oldu¤u” taktirde desteklemeliyiz-destekleriz sözünden, Partizan’›n iddia etti¤i gibi, UKKTH talepli mücadele anlafl›lamaz-anlafl›lmaz. Ve bundan da hareketle, S›n›f Teorisi’nin PKK’yi reformist de¤il, devrimci de¤erlendirmesi do¤ru ama

Partizan’›nki hatal›d›r. E¤er Lenin’in o söylediklerinden (“gerçekten devrimci oldu¤u” sözünden) ulusal hareketlerin UKKHT talepli ulusal mücadeleyi yürütmeleri sonucu ç›km›yorsa, o zaman aç›kt›r ki, Lenin, onu kast etmiyor, tersine ondan ba¤›ms›z olarak gerçekten devrimci olmalar›n› söylerken, somut talepleriyle birlikte politik olarak devrimci olmalar›n› kast ediyor. Dolay›s›yla da ulusal hareketin politik niteli¤ini de tart›fl›yor-konu ediniyor. Baflka türlü olamaz.

Önemli Bir Tart›flma Yeri Yukar›daki bölümün sonunda bu tart›flma ihtiyaçt›r: Lenin yoldafl›n yukar›daki sözlerini buraya alarak tart›flmam›z› yürütelim.

“…Her ezilen ulusun burjuva milliyetçili¤i, zulme karfl› yönelmifl olan genel demokratik muhteva tafl›r ve bizim, ulusal imtiyazlar› sa¤lama e¤iliminden bunu kesin olarak ay›rt ederek… kay›ts›z flarts›z destekledi¤imiz iflte budur.” Evet, Lenin demokratik muhtevadan ulusal imtiyazlar sa¤lama e¤ilimini kesin olarak ay›rarak kay›ts›z flarts›z desteklememiz gereken yan olarak bu demokratik muhtevay› iflaret ediyor. Yani, her ulusal harekette bir arada bulunan “ulusal imtiyazlar sa¤lama” yan›n› “demokratik muhtevadan” ay›rmam›z gerekti¤ini söylüyor-ay›r›yor. Zira zaten her ulusal hareket bu e¤ilimi (ba¤›ms›zl›k e¤ilimini) tafl›yordu. Ama her ulusal hareket politik olarak devrimci de¤ildi-desteklenemezdi. O zaman ay›rmam›z gereken ulusal imtiyazlar sa¤lama e¤ilimi hangisidir ve bu nedir-nas›l anlafl›lmal›d›r? Bu aktar›mlarda ortaya koydu¤umuz al›nt›larda görülmektedir ve ilerleyen bu anlat›mlar›m›zda da aç›klanacakt›r. Ulusal hareketin politik olarak de¤erlendirilmesinde ulusal ayr›cal›klar yan›yla demokratik-devrimci muhteva yan› ve devrimci-reformist özelli¤i meseleleri üzerinde duraca¤›z vb. Dikkat çekmek, tart›flmak istedi¤imiz fley flu; açal›m: Ulusal imtiyazlar sa¤lama e¤ilimini-yan›n› kesinlikle (evet kesinlikle!) demokratik muhtevadan ay›rmam›z gerekir! diyor Lenin. Bu durumda flu soruyu sormak gerekiyor. Ulusal imtiyazlar sa¤lama e¤ilimi (demokratik muhtevadan kesin ay›rmam›z gereken yan›), acaba ba¤›ms›zl›k e¤ilimiyle yani istemiyle alakal› m›d›r-alakal› olabilir mi? Bunlar aras›nda bir ba¤-iliflki var m›d›r? Yan›tlayal›m. Olmad›¤›n› söylemek, bunlar› birbirinden ay›rmak fazlas›yla akla ayk›r› olur. Yani aralar›nda kesin bir akrabal›k, alaka-ba¤ vard›r. En büyük ulusal ayr›cal›k ulusal ba¤›ms›z-


l›k hakk›-ayr›cal›¤› de¤il midir? Evet, öyledir. Zira her ulusal hareketin genel e¤ilimiydi ba¤›ms›z devletini kurma e¤ilimi. Ulusal ayr›cal›klar ba¤›ms›zl›ktan mutlak kopmaz, onun karfl›s›na kesin veya genel olarak retle ç›kmaz. Hatta bu ayr›cal›klar ba¤›ms›zl›k e¤ilimini besler, ona hizmet eder de. En önemlisi de ulusal burjuvazinin kendi pazar›na rakipsiz sahip ç›kma istemi ve emeli asla ya da kesin bir flekilde ortadan kalkmaz. E¤er ulusal ayr›cal›klar e¤ilimi tafl›yorsa bir ulusal hareket, bu, onun ba¤›ms›zl›k e¤iliminden kesin bir flekilde koptu¤u anlam›na gelmez. E¤er ulusal ayr›cal›klar e¤ilimi tafl›yorsa, daha ilerisinde kendi ba¤›ms›z devletini istememesinin nedeni ne olabilir ki? Ulusal ayr›cal›klar elde etmek için mücadele ediyor ama ba¤›ms›z devleti için mücadele etmez, böyle bir e¤ilimi kesin yoktur demek kabul edilir bir görüfl de¤ildir.

lerin tafl›d›¤› genel e¤ilim (ba¤›ms›z devletlerini kurma), bu ulusal ayr›cal›klar e¤ilimden tam ve kesin olarak temizlenmez-temizlenemez. Bu, ulus burjuvazisi-egemen s›n›flar›n›n s›n›f nitelikleri gere¤idir. Tersini düflünmek burjuvaziyi anlamamak-tan›mamakt›r. Tahakküm alt›ndaki ulus burjuvazisi ulusal harekete giriflerek ya da önderli¤ini ele geçirerek ba¤›ms›z devletini kurup burjuva egemenli¤ini tesis etmek ve imtiyaz-ayr›cal›klar›n› koruyarak garanti etmek ister. Dolay›s›yla da ulusal hareketlerdeki ba¤›ms›zl›k e¤ilimiyle hareket eder, bu e¤ilimi tafl›r ve ortaklafl›r. Ama bunu burjuva ayr›cal›k ve tahakkümü için-sömürü “hakk›” ya da üstünlü¤ü için yapar. Yine de bu, ba¤›ms›zl›k e¤ilimi içine girer, onun bir bölümünü oluflturur. Yani, “ulusal ayr›cal›klar” yan›yla, ba¤›ms›zl›k e¤ilimi ulusal harekette birleflir, bir arada bulunur.

Ulusal ayr›cal›klar yan›, söz konusu ulusal hareketin somut pratikte ba¤›ms›zl›k talebinden koparak belli ulusal demokratik talepler için mücadele ediyor olmas›n› anlat›r bir bak›ma ve bu durumda anlam kazan›r. Ama somut pratikte böyle mücadele etmesi o ulusal hareketin her durumda ve mutlak bir flekilde ba¤›ms›z devletini kurma isteminin ortadan kalkt›¤› anlam›na gelmez. Bundan dolay› da politik olarak devrimci olmad›¤› sonucu hemen ç›kar›lamaz. Esasta di¤er faktörlere bak›larak karar verilir. Ve zaten, bu anlamda ulusal ayr›cal›klar için mücadele, demokratik mücadelenin d›fl›nda de¤ildir.

Bunlardan anlafl›lmas› gereken bir fley, ba¤›ms›zl›k e¤iliminin her zaman, her durumda “ulusal ayr›cal›klar” e¤ilimi ya da yan›ndan ayr› olmad›¤›-olamayaca¤›d›r. ‹kici fley, bizlerin bu iki yan› bir birinden ay›rmam›z gerekti¤idir. Üçüncü fley, burjuva milliyetçi ulusal hareket aç›s›ndan bakt›¤›m›zda bu iki e¤ilimin daima iç içe olaca¤› ve bizlerin o ulusal hareketi politik olarak de¤erlendirirken, bunu, ancak en genel anlamda, ba¤›ms›zl›k e¤ilimiyle iç içe giden “ulusal ayr›cal›klar” yan›na ra¤men, (ama bunu ay›rarak) di¤er somut özelliklerine bakarak yapmam›z gerekti¤i do¤rulanmaktad›r. De¤erlendirmemizde ulusal hareketin politik olarak gösterdi¤i-tafl›d›¤› özellikler öne ç›kar. Dördüncü fley, genel anlam›yla “ulusal ayr›cal›klar” yan›, her durumda ve mutlak flekilde ba¤›ms›zl›k yan›ndan farkl› de¤ildir. O halde, ba¤›ms›zl›k e¤ilimi (UKKTH hedefli mücadele) her durumda ulusal hareketi devrimci k›lmaz ve ulusal hareketin politik olarak de¤erlendirilmesinde mihenk tafl› olmaz-olamaz. Beflinci fley, ulusal hareketin içinde kesinlikle yer alan (daha çok ya da ço¤u kez önderli¤ini yapan) ulusun burjuvazisi, önderlikte ya da önderli¤in bir parças› olarak ulusal harekette yer al›p, belirleyici veya belirgin biçimde harekete kat›ld›¤›na, öyle ya da böyle hareket içinde kayda de¤er bir nüfuza sahip oldu¤una göre; her hareketin genel e¤ilimi olan ba¤›ms›zl›k e¤ilimi bu kesimi de kapsar (bunlar bu e¤ilim d›fl›nda de¤ildir) ve bu kesimle de ifade edilir-edilmifl olur.

‹kinci anlamda ise (ve esas burada gerçek anlam›n› kazan›r, Lenin’in kast etti¤i de budur), ulusal hareketin gerici s›n›flar›n›n önderli¤inde olmas›yla bu kesimin-s›n›f›n burjuva-gerici ç›kar ve tahakkümünü amaçlayan, bu s›n›flar›n egemenlik, imtiyaz ayr›cal›klar›n› hedefleyen bir muhteva tafl›yan yan› veya bir hareket olma özelli¤idir! fiayet böyle olursa, yani ulusal hareket her bak›mdan buysa ya da esas yan› buysa, yani di¤er demokratik muhteva ve politik anlamda devrimci oluflunu koflullayan özellikleri yitirerek tam bir gerici s›n›f hareketi olmufl, gerici dünyan›n parças› durumdaysa, bu hareket devrimci olamaz, desteklenemez. Ulusal harekette ay›rmam›z gereken temel yan budur iflte. Ve bu anlamdaki ulusal ayr›cal›klar yönünü elbette demokratik yan›n›n d›fl›nda görür ay›r›r›z, dahas› desteklemek bir yana bu yana karfl› mücadele ederiz! Yine, bu yan›n› ulusal hareketin genel e¤iliminden ç›kar›p atmak gerekir. Ama, bu ç›kar›p atma istemimiz ne kadar devrimci ve hakl› olursa olsun, buna ra¤men, bütün burjuva milliyetçi ideolojiye-önderli¤e sahip ulusal hareket-

Bununla birlikte, bu genel anlamdaki ba¤›ms›zl›k e¤ilimi, hareketin içinde-önderli¤inin bir bölümü olarak (ya da tamamen önderlikte) olan ulus burjuvazisinin ulusal ayr›cal›klar edinme yan›yla kaynafl›r. Ulusal demokratik hak ve ta-

105 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


106 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

lepler anlam›nda geliflen ya da bunu anlatan ulusal ayr›cal›klar edinme fleklindeki yan, milli bask›ya yönelmifl olan demokratik muhtevan›n bir biçimi-parças› olarak belirir. Ulusal ayr›cal›klar e¤ilimi hareketin genel niteli¤ine damgas›n› vuran as›l ö¤e de¤ilse, bu düzeydeki e¤ilim, o ulusal hareketin genel olarak gerici de¤erlendirilmesi ya da desteklenmemesi için yetmez. Bu tali e¤ilime (her harekette vard›r) ra¤men o hareket, politik olarak devrimci olabilir. Ama ulusun gerici s›n›flar› önderli¤inde ve bunlar›n sömürü ve s›n›f ayr›cal›klar›n› hedefleyip korumaya yönelen anlamdaki “ulusal ayr›cal›klara” yönelmifl, bu damgay› tafl›yan ve bunun için var olan ulusal hareket, elbette ki demokratik muhtevadan esasta yoksun olup, bu yan›n›n mutlaka ayr›lmas› gerekir. Bu devrimci de¤ildir ve desteklenmez. Böyle de olsa hareketin demokratik muhtevas›n› tamamen tasfiye eden ve kesin flekilde bitiren bir rol oynayamaz. Her ulusal hareketin demokratik muhtevas› milli zulme yönelmifl olmas›ndan ileri gelir. E¤er bu demokratik muhtevay› ya da hareketin politik aç›dan devrimci olmas›n›, salt her ulusal hareketin ortak genel e¤ilimi olan ba¤›ms›zl›k e¤ilimiyle aç›klarsak, gerici s›n›f önderlikli reformist hareketleri devrimci de¤erlendirme ve karfl›-devrimci hareketleri destekleyerek en kötü yanl›fl› yapmaktan kurtulamay›z. Öte yandan bellidir ki, hangi anlamda olursa olsun ulusal ayr›cal›k edinme e¤ilimi, ba¤›ms›zl›k e¤ilimiyle bir yerde buluflur, bundan mutlak biçimde ayr›lmaz. O halde, ba¤›ms›zl›k e¤ilimi ya da daha do¤ru ifadeyle ayr›lma mücadelesi (bu, ayr›lmay› kullanma anlam›na gelir, ayr›lma hakk›n›n tan›n›p tan›nmamas› baflka fleydir) “ulusal ayr›cal›klar” edinme e¤ilimini de ihtiva eden bir karakter gösterebilir-gösterir. E¤er bu söyledi¤imiz do¤ruysa (do¤rudur), ulusal hareketi politik bak›mdan devrimci de¤erlendirmenin k›stas› olarak UKKTH talepli mücadeleyi nas›l mihenk tafl› olarak ileri sürebiliriz? Bir bak›ma olmak üzere, e¤er UKKTH talepli mücadele veya ayr›lma-ba¤›ms›zl›k e¤ilimi (her durumda de¤il, baz› durumlarda olmak kayd›yla), hareket somutunda “ulusal ayr›cal›klar” edinme yan›n› içeriyorsa (içerdi¤ini aç›klam›fl bulunuyoruz) ve yan› s›ra hareketteki “ulusal ayr›cal›klar” denen yan-e¤ilim flayet komünistler bak›m›ndan destek bulmayan gerici unsursa (öyledir); o halde, her ulusal harekette bir arada bulunan (egemen ya da de¤il) bu iki özellik göz önüne al›nd›¤›nda, herhangi bir ulusal hareketi politik aç›dan devrimci de¤erlendirmek söz konusu olamaz. Bu anlamda, “UKKTH talepli mücadele” flart›n›n en az›ndan belli anlamda da olsa, herhangi bir ulu-

sal hareketi politik olarak devrimci de¤erlendirmemizin önünde engel oluflturdu¤u-bir handikap olarak durdu¤u söylenebilir. Özetle, her ulusal hareket öyle ya da böyle ba¤›ms›zl›k e¤ilimi tafl›yorsa (ba¤›ms›z devletini kurma e¤ilimi ya da istemini tafl›yorsa), karfl›devrimci ya da reformist olan ulusal hareketler de bu e¤ilimi öyle ya da böyle, flu veya bu biçimde tafl›yor demektir. Bu do¤rudur. Bu e¤ilimi tafl›mak, herhangi bir talep-hedefli mücadelenin ve mücadelenin flu ya da bu biçim ve özde de olsa oldu¤unu iflaret eder. (Zira hareketten bahsediliyorsa, mücadele var demektir) Bu da do¤ru. Bunlarla birlikte flunu düflünelim; herhangi bir ulusal hareketin politik olarak devrimci mi, reformist mi oldu¤unu tepsi ederken, o hareketin UKKTH talepli mücadele etmesini tek temel kriter-mihenk tafl› olarak tespit edersek; bu flu anlama gelmez mi? Baz› gerici, reformist, karfl›devrimci, emperyalist k›flk›rtmas› ulusal hareketleri “devrimci”, ama öte yandan da baz› devrimci ulusal hareketleri (UKKTH somut talepli mücadele etmeyen) reformist vb olarak de¤erlendirmemize yol açmaz m›? Hemen söyleyelim; UKKTH ilkesini savunmak ayr›d›r, ama Partizan’›n flart olarak ileri sürdü¤ü biçim olan “UKKTH talepli mücadele” etmek farkl› fleylerdir. Biri bu hakk›n tan›nmas›yken, di¤eri bu hakk›n fiilen kullan›lmas› eylemidir. Burada ulusal hareketin genel e¤ilimiyle, yani UKKTH talepli somut mücadele ediyor-etmiyor olmas›yla, politik olarak devrimci oluflunun ayr› fleyler oldu¤u ve reformist ya da devrimci de¤erlendirme sorununda somut ba¤›ms›zl›k talebinin ölçü olmayaca¤› da bir kez daha a盤a ç›km›fl olup, ç›kt›¤› söylenmelidir. ‹flte, onu genel e¤ilimi d›fl›nda politik olarak devrimci ya da reformist k›lan fley, somut olarak UKKTH talepli mücadele ediyor olmas› ve/veya harekete damgas›n› vurmayan genel anlamdaki ulusal ayr›cal›klar edinme yan› de¤il, bu yan›na karfl›n emperyalizme vb darbe vurmas›, proleter dünya devrimine hizmet ediyor olmas› ve bunun mant›ki sonuçlar› olarak gündeme gelen di¤er olumlu özelliklerdir. Elbette ayr›lmay› savunmas› onun demokratik hakk›d›r. Ama bu hakla birlikte bu hakk› nas›l, ne yönde kulland›¤› önemlidir. Buna s›n›f mücadelesi ç›karlar› aç›s›ndan yaklaflaca¤›m›z bilinmektedir. Hakk›n demokratik olmas›, hakk›n her durumda kullan›lmas›n› do¤ru ve desteklenir k›lmaz. Bu hak gerici yönde kullan›ld›¤›nda, bu kullan›l›fl devrimci olmay›p deste¤imizi almaz. Örne¤i tarihte mevcuttur bunun. Bu durumda, ayr›lma hakk› (UKKTH) talebini somut olarak ele almay› her


flartta do¤ru bulmay›p desteklemeyece¤imiz de aç›kt›r. O halde nas›l olur da ulusal hareketin politik olarak devrimci olmas›n› somut olarak UKKTH talepli bir mücadeleye kilitleyebiliriz? Öyle ya bu ulusal hareket bunu kötü yönde kullan›rsa veya devrimin ç›karlar›na ters olarak kullan›rsa, biz bunu desteklemez ve devrimci bir tercih olarak de¤erlendirmeyiz. Yoksa, Partizan; o hareket ayr›lma hakk›n› kötü yönde, devrimin ç›karlar›na zarar veren tarzda kulland›¤›nda da biz bunu destekleriz-bu tercih devrimcidir mi diyecek?! E¤er, “De¤erlendirme konusu ulusal hareketlerin politik niteli¤i olunca bu de¤erlendirmelerde mihenk tafl› olarak UKKTH’nin al›nmas› gerekir.” (Partizan. Sf:13) diyorsa, ayr›lma hakk›n› olumsuz yönde-devrimci olmayan tercihle kullanan ulusal harekete elbette devrimci diyip hakk›n böyle kullan›lmas›n› destekliyor, destekler demektir. Neden mi? Çünkü Partizan, bu hakk› ulusal hareketin politik niteli¤i aç›s›ndan mihenk tafl› görüyor ve UKKTH’nin al›nmas›n› flart koflarken bunu kullanmamas› için de¤il, kullanmas› için veriyor, kullanmamas› flart›yla vermiyor herhalde. Politik olarak devrimci olmas›n›n flart› olarak ileri sürdü¤ü fleyi, kullanmas› için bir istemde bulunamaz, kulland›¤›nda da bu kez kalk›p bu hakk› kullanmak devrimci de¤il diyerek elefltiremez. Zira devrimci olman›n tek flart› olan bir fley, kullan›ld›¤›nda, kullanan özneyi devrimci olmaktan ç›karmaz. Ayr›lma hakk›n› kullanman›n devrimci olup olmamas›n› tamamen flartlar belirler. O zaman bu hakta politik olarak devrimci olman›n mihenk tafl› olamaz, flartlara ba¤l› olarak de¤iflir. Bir durumda veya genellikle bu hak devrimci olman›n bir gere¤iyken, baz› durumlarda buna gerek olmadan da ulusal hareket devrimci olabilir. (Bunlar› ulusal hareket aç›s›ndan tart›flt›¤›m›z ve komünistler aç›s›ndan bu tart›flman›n absürt olaca¤›n› tekrar hat›rlatal›m.) Ulusal hareketin farkl› taleplerle vb. belirece¤ini, bazen dil, bazen toprak, bazen kültür biçimlerinde gündeme gelece¤ini ustalar›n söylediklerinden biliyoruz. Hatta emperyalizmin k›flk›rtmas› ve kuklas› olarak tamamen gerici dünyan›n parças› birer karfl› devrimci hareketler olarak da patlak verip gündeme gelebileceklerini biliyoruz. Bunlar›n “ba¤›ms›zl›k” talebi de olabilir-olur. KafkasBalkan co¤rafyas› bu tür örnekler bak›mdan zengindir. ‹flte politik niteli¤i ve tüm realiteleriyle gerici, karfl›-devrimci olan bu hareketler söz konusu oldu¤unda nas›l olur da bunlar›n niteli¤ini, reformist mi devrimci mi olduklar›n› tart›flabilir ve her fleyi atlayarak, politik nitelikleri söz konusu oldu¤unda mihenk tafl› UKKTH

talepli mücadele etmesidir diyebiliriz! Bu tart›flmadan flu sonucu ç›karmak hem mümkün ve hem de isabetlidir: Ulusal hareketlerin politik niteli¤ini belirleyen (bunda mihenk tafl› olan) UKKTH talepli mücadele de¤il, aksine UKKTH talebini-talepli mücadeleyi devrimci k›lan ulusal hareketin politik niteli¤idir! Politik olarak devrimci olmayan bir ulusal hareketin kullanaca¤› ayr›lma talebi ya da UKKTH talepli mücadelesi nas›l devrimci olabilir? (Ayr›lma hakk›n›n kullan›lmas›n› kay›ts›z flarts›z tan›mak do¤ru, fakat kullan›lan bu ayr›lman›n do¤ru olup olmad›¤› ve desteklenip desteklenmeyece¤inin ayr› fleyler oldu¤unu söyleyelim. Ayr›ca, söylediklerimizden bu hakk› ya da hakk›n kullan›lmas›n› tan›mad›¤›m›z ç›kar›lmamal›d›r.) Evet, ulusal hareketin kayna¤›n›n pazar meselesi-sorunu oldu¤u, dolay›s›yla da kendi devletini kurmaya dönük oldu¤u fleklindeki genel e¤iliminin oldu¤u bilinmektedir. Milli zulme yönelmifl olmakla vb. genel bir demokratik muhteva tafl›d›¤› yine bilinmektedir. Tüm bunlara ra¤men ulusal hareketin politik niteli¤ini tayin eden etkenlerin; kendi devletlerini kurma e¤ilimini de belli koflullarla kapsayan (ama belli flartlarda, her durumda ve mutlak de¤il) ve demokratik muhtevas›yla birlikte; bunlarla birlikte ama esasta da somut pratikte emperyalizm ve gerici hakim s›n›flara darbe vurmas›, örgütlenmelerimizin önünde engel olmamas› ve dolay›s›yla da dünya devrimine hizmet edip etmemesinin yan› s›ra gerici dünyan›n parças› olmamas› flartlar› oldu¤u aç›kt›r. Yukar›daki anlat›mlar›m›z bunu do¤rulamaktad›r. Kendi devletini kurma gibi genel bir e¤ilim olmas›na karfl›n, ulusal hareket bu di¤er flartlara uymazsa politik olarak devrimci olamaz. Bizce, ulusal hareketin politik niteli¤i de¤erlendirildi¤inde UKKTH’nin mihenk tafl› al›namayaca¤› kan›tlanm›fl bulunmaktad›r. Genel olarak ulusal hareketin ayr›lma hakk›n› kullan›p-kullanmamas› hakk›ndaki tavr›m›z› somut koflullara (s›n›f mücadelesinin ç›karlar› aç›s›ndan) ba¤l› olarak kararlaflt›r›rken, söz konusu Kürt ulusal hareketinin (PKK’nin) UKKTH ilkesi veya hedefinden kopmas›n›, ulusal demokratik taleplerini daraltmas›n›, burjuva milliyetçi çizgisindeki derinleflme ve reformist e¤ilimini hiçbir bak›mdan tasvip etmiyoruz. Ve çok aç›k belirtiyoruz ki PKK’nin yönelimini do¤ru bulmuyor, ciddi k›r›lmalar-gerilemeler olarak elefltirip onaylam›yoruz. (Konumuz özel olarak PKK’nin de¤erlendirilmesi olmad›¤› için bu bölümü geçiyoruz.)

107 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


Ulusal Hareketlerin Niteli¤i Tart›fl›l mad› ‹ddias› ve Ulusal Hareketin De ¤erlendirilmesinde Bilimsel K›staslar Üzerine Bir Kez Daha Partizan, “O bölüm S›n›f Teorisi’nin anlad›¤› ve zannetti¤i gibi ulusal hareketlerin niteli¤i sorununa de¤il geri ve ezilen ba¤›ml› ve sömürge ülkelerde komünistlerin ve Komünist Enternasyonal’in desteklemesi gereken ulusal hareketleri içeriyor.” demektedir. Lenin’e, baflvurup: “… ilke ve teori aç›s›ndan do¤ru mu, yanl›fl m› oldu¤unu tart›flt›k.” diye biten sözlerini aktararak, S›n›f Teorisi’nin zannetti¤i gibi ulusal hareketin niteli¤inin tart›fl›lmad›¤›n›, yani reformist mi, devrimci mi tart›flmas›n›n yürütülmedi¤ini vb. kan›tlamaya çal›fl›yor. Bunun böyle olup olmad›¤›na bakal›m: Bak›n ayn› yerde (Lenin’in sundu¤u rapor üzerine konuflmas›nda!) neler söyleniyor-tart›fl›l›yor.

108 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

“… Ama flöyle itirazlar olmufltur: E¤er biz, burjuva demokratik hareketten söz edersek, reformist hareketle devrimci hareket aras›ndaki ayr›m silinmifl olacakt›r. Oysa, son zamanlarda, bu ayr›m, geri kalm›fl ülkelerde ve sömürgelerde bütün aç›kl›¤›yla belirli bir hal alm›flt›r, çünkü emperyalist burjuvazi bütün araçlara bafl vurarak, reformcu hareketi, ezilen halklar aras›na da ekmeye çal›flmaktad›r. Sömürücü ülkelerin burjuvazisiyle sömürgelerin burjuvazisi aras›nda bir ölçüde yak›nlaflma olmufltur, öyle ki, s›k s›k ve belki de ço¤u durumda, ezilen ülkelerin burjuvazisi, bir yandan ulusal hareketleri desteklerken, ayn› zamanda, emperyalist burjuvaziyle anlaflma halindedir, yani emperyalist burjuvaziyle birlikte devrimci hareketlere karfl› savafl›m vermektedir. Bu, komisyonda yads›namaz bir biçimde tan›tlanm›flt›r ve bu yüzden, bu ay›r›m›n (dikkat edin ay›r›mdan bahsediliyor! Aktaran›n notudur.) göz önünde tutulmas›n›n ve hemen her yerde ‘burjuva demokratik’ terimi yerine ‘devrimci-ulusal’ teriminin kullan›lmas›n› tek do¤ru davran›fl sayd›k. …” Al›nt›y› uzatmaya gerek yok, bu söylenenler yeterli yan›t› verip, hangi iddian›n do¤ru oldu¤unu aç›klamaya yeterlidir. Büyük bir önemle bu ay›r›ma dikkat çekildi¤i yerde, tersini söylemek anlams›z gelmektedir! Karar al›n›p (oybirli¤iyle hem de) “devrimci-ulusal” hareket demenin kararlaflt›r›ld›¤› bir tart›flma, ancak, bu niteli¤in tart›fl›lmas›n› konu edinerek karara varabilir, baflka türlü de¤il. fiimdi, bu al›nt› ve tart›flmada a盤a ç›kan ikinci fleye bakal›m. Ki bu da S›n›f Teorisi ile Partizan

aras›nda (tart›flma flahs›nda) önemli bir niza yeridir. Nedir bu ikilem? Ulusal hareketin politik olarak devrimci olmas›n›n k›staslar›… S›n›f Teorisi Lenin yoldafl›n yukar›daki sözlerini temel alarak bu k›staslar› belirliyor ve bu yap›lmadan ulusal hareket hakk›nda do¤ru tutum belirlenemez diyor! Partizan buna fliddetle karfl› ç›k›yor! Orada o tart›fl›lmad› diyerek, o tart›flmada o k›staslar yok vb. demeye getiriyor-diyor. fiimdi yukar›daki Lenin’in sözlerini büyüteç alt›na al›p bakal›m: Ne diyor; “… Sömürücü ülkelerin burjuvazisiyle sömürgelerin burjuvazisi aras›nda bir ölçüde yak›nlaflma olmufltur, öyle ki, s›k s›k ve belki de ço¤u durumda, ezilen ülkelerin burjuvazisi, bir yandan ulusal hareketleri desteklerken, ayn› zamanda, emperyalist burjuvaziyle anlaflma halin,dedir, yani emperyalist burjuvaziyle birlikte devrimci hareketlere karfl› savafl›m vermektedir.” Ulusal hareketler için yap›lan bu temel tespitten ve hayati belirlemeden yola ç›karak ve bunu temel bir ay›r›m noktas›-k›stas› olarak da kabul ederek, hangi ulusal hareketlerin devrimci, hangilerinin reformist ya da devrimci de¤il ayr›fl›m›n› yapmak yani, devrimci mi, de¤il mi sorusuna yan›t vermek için ola¤anüstü bir dayanak de¤il midir? Bir hareketin devrimci mi, reformist mi oldu¤una karar verirken veya bunlar› ayr›flt›r›rken ve bunlar› ay›rman›n flartlar›-ölçütleri olarak; bunlar›n “… emperyalist burjuvaziyle birlikte devrimci hareketlere karfl› savafl›m …” vermelerini almak nas›l Partizan’›n o elefltirilerine maruz kalmaya sebep olabilir ki? Çok aç›k, S›n›f Teorisi k›staslar›n› olufltururken ve bunlarda Lenin’e dayan›rken son derece hakl› ve bilimseldir. Partizan’›n itiraz› Lenin’in bu sözlerinin gerçe¤i yans›tmayan anlams›z sözler oldu¤u kan›s›na dayanm›yorsa nedir? E¤er, bu ad› geçen ülkelerdeki burjuvazi bir taraftan ulusal hareketleri desteklerken, di¤er yandan emperyalist ülkelerin burjuvazisiyle iliflki-anlaflma içinde bulunup emperyalist burjuvaziyle birlikte devrimci hareketlere karfl› savafl›yorsa; tüm bunlardan hareketle, ulusal hareketin devrimci mi reformist mi oldu¤unun k›staslar›n› S›n›f Teorisi’nin yapt›¤› gibi tespit etmek:

“Kilit nokta; yürüttükleri ulusal mücadelenin devrimci bir karakter tafl›y›p tafl›mad›¤› politik gerçekli¤i olmal›d›r.” (sf:10) “Yani, ad› geçen ulusal hareketlerin niteli¤i ‘dünya proleter devrimine hizmet ediyor mu, etmiyor mu ve ‘komünistlerin propaganda ve örgütlenme çal›flmas›n›


engelliyor mu, engellemiyor mu’ ölçütleri baz al›narak de¤erlendirilir-de¤erlendirilmelidir.” (sf:8) gerekli ve zorunlu de¤il midir? S›n›f Teorisi’nin oluflturdu¤u ya da ölçüt al›nmas› gereken k›staslar olmal›d›r diye oluflturdu¤u k›staslar›n dayana¤›-hakl› zemini Lenin’in yukar›daki sözlerinde var m›d›r, yok mudur? Var. Yok diyenler yeniden okumal›d›r. Tart›flman›n daha fazla uzat›lmas›na gerek yok, ki, dikkatle bak›ld›¤›nda, k›staslar› Lenin’in dikkat çekerek gösterdi¤i öze göre belirlememiz gerekti¤i alenidir. Keyfiyetle oluflturulan görüfller hangileridir? S›n›f Teorisi’nin görüflleri mi Partizan’›nkiler mi?

‹brahim “Sözü Edilir Kürt Ulusal Hareketi Yokken” Ulu sal Hareketlerin Genel Karakteristiklerini De¤erlendir mekle mi Kald›! Partizan’›n bir iddias› da flu:

“‹brahim Kaypakkaya yoldafl, (….) Henüz ortada sözü edilir bir Kürt ulusal hareketi yokken ulusal hareketlerin genel karakteristiklerini ve ülkemiz tarihindeki geliflimini tahlil edip, ulusal hareketlerdeki demokratik öze dikkat çekip, bu hareketlerin hangi durum ve koflullarda desteklenmesi gerekti¤ini gözler önüne sermifltir.” (Partizan. Sf:12.) Kürt ulusal hareketinin PKK öncesi dönemlerinde sözü edilir Kürt ulusal hareketi yoktu yaklafl›m›n›n hatal› olup, tarihteki Kürt ulusal isyan-hareketlerini nitelikleri ve sonuçlar›yla birlikte küçümsemek oldu¤unu daha önce söylemifltik. 29 isyan gerçe¤i böyle ele al›nmamal›yd›. Dolay›s›yla meselenin bu yan›n› yeniden tart›flmaya gerek duymuyoruz. Ancak yukar›daki ifadelerde (Partizan’›n) baflka inkarc› bir yaklafl›m söz konusudur. Bunu k›saca da olsa tart›flaca¤›z. ‹brahim’in Leninizm’in (en do¤rusu MLM’nin) izinden giderek bilimsel sosyalist görüflleri her sorunda ülkemiz gerçekli¤iyle (ulusal sorunda da) buluflturdu¤unu söylemek do¤rudur. ‹brahim gerçe¤inin yanl›fl ele al›narak objektif olarak içinin boflalt›lmas› ise düflülen hata olarak Partizan’a aittir. En keskin sol (sözlerin de¤il) laflar›n edilmesi en sol (kelimenin olumlu manas›nda sol) olmak anlam›na gelmiyordu, bunu hat›rlad›k! Tumturakl› söz her fley de¤ildir, do¤ru savunulmazsa laf olur. Bu de¤erlendirmeleri yapmam›z›n sebebi-dayana¤› flu: “‹brahim”, “bilimsel sosyalist görüflleri… ülkemiz gerçekli¤iyle buluflturmufltur.” dedikten sonra hemen alt›nda da (yukar›daki aktar›mda görüldü¤ü gibi) kalk›p; “…, ulusal hareketlerdeki demokratik öze dikkat çekip, bu hareketlerin… gözler önüne sermifltir.” dersen, biraz önce söyledi¤in o olumlu-hakl› övgüyü bofla ç›karm›fl olursun ki, yap›lan budur, de¤erlendirdi¤imiz de budur. Elefltirimizin özü fludur: Partizan’›n söylediklerinden ç›kan sonuç; ‹brahim yoldafl sanki Kürt ulusal hareketini de¤erlendirmemifl, demokratik ya da gerici yan›n› tahlil etmemifl, sadece genel ulusal hareketleri de¤erlendirmifl ve bu ba¤lamda ülkemizdeki geliflimlerini incelemifl… Evet, Partizan’›n anlat›mlar›ndan bu ç›k›yor. Buna fliddetle karfl› ç›k›yoruz. Bu, en hafifiyle ‹brahim yoldafla haks›zl›kt›r. Onun Kürt ulusal hareketi karfl›s›nda sahiplendi¤i sorumlulu¤u, yerine getirdi¤i görevi, meseleye aç›kl›k getirmesini vb. yok sayan yaklafl›md›r, Partizan’›nki. (Hani “Türkiye’de Kürt ulusal hareketi de de¤il, devrimci demokratik hareket, söz konusu ‘milli mesele’ olunca ‹brahim yoldafl›n hakk›n› teslim etme çabas› içinde olmufltur.” diyordunuz?! “Milli mesele” derken ülkemizdeki milli meseleyi kastetmiyor ya da göz ard› ediyor olamazs›n›z!) Devam edelim. Partizan’›n bu anlat›m›na karfl›n Kaypakkaya’n›n gerçe¤i bu mudur? ‹bra-

Partizan’›n söylediklerinden ç›kan sonuç; ‹brahim yoldafl sanki Kürt ulusal hareketini de¤erlendirmemifl, demokratik ya da gerici yan›n› tahlil etmemifl, sadece genel ulusal hareketleri de¤erlendirmifl ve bu ba¤lamda ülkemizdeki geliflimlerini incelemifl… Evet Partizan’›n anlat›mlar›ndan bu ç›k›yor. Buna fliddetle karfl› ç›k›yoruz. Bu, en hafifiyle ‹brahim yoldafla haks›zl›kt›r. Partizan, onun Kürt ulusal hareketi karfl›s›nda sahiplendi¤i sorumlulu¤u, yerine getirdi¤i görevi ve bütünlüklü yaklafl›m›n› yok sayan bir yaklafl›m içerisindedir,

109 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


him gerçekten Kürt ulusal hareketini somut olarak, niteli¤ini vb. de¤erlendirmemifl ve sadece , “Henüz ortada sözü edilir bir Kürt Ulusal Hareketi yokken ulusal hareketlerin genel karakteristiklerini ve ülkemiz tarihindeki geliflimini tahlil edip, ulusal hareketlerdeki demokratik öze dikkat çekip,…” gözler önüne sermekle mi yetinmifl-s›n›rl› kalm›flt›r? Evet diyorsan›z, ‹brahim’in sayfalarca yürüttü¤ü tart›flmalardan sadece birkaç sat›r›n› aktararak hay›r diyelim. Bu sözlerinde, sizlerin “Henüz ortada sözü edilir bir Kürt ulusal hareketi yokken…” dedi¤iniz o Kürt milli hareketinin olup olmad›¤›na da yan›t vermifl oluyor ‹brahim yoldafl. Uzun anlat›mlar›ndan sonra iflte ‹brahim yoldafl›n o sözleri: “Özetlersek, her milli harekette oldu¤u gibi Kürt milli hareketinin de iki niteli¤i vard›r:

Birincisi, Türk burjuva ve toprak a¤alar›n›n milli bask›lar›na, imtiyazlar›na, devlet kurma imtiyaz›na, zulmüne ve zorbal›¤›na karfl› yönelmifl, genel demokratik muhteva.

110 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

‹kincisi, Kürt milliyetçili¤ini güçlendirmeye, böylece Kürt burjuva ve toprak a¤alar›n›n üstünlük ve imtiyazlar›n› gerçeklefltirmeye yönelen gerici muhteva.” (‹.K. Seçme Yaz›lar II. Sf:205. Ocak Yay›nlar›) Evet, ‹brahim’in “henüz ortada sözü edilir Kürt ulusal hareketi yokken”, kafas›ndaki hülyalarla yaratt›¤›(!) Kürt ulusal hareketinin niteli¤inin (buradaki) de¤erlendirmesi bu. “Ulusal hareketlerin genel karakteristiklerini” mi, yoksa Kürt ulusal hareketini ve niteli¤ini mi de¤erlendirmifl, bunu Partizan’a b›rak›yoruz! Partizan ikna olmuyorsa, yukar›da KAYPAKKAYA’dan aktard›¤›m›z, “Kürt milli hareketinin genel e¤ilimi de elbette milli bütünlü¤ü olan bir devlet kurulmas› yönündedir. …” cümlesiyle bafllayan sözlerine de bakabilir. Yetmezse, KAYPAKKAYA’y› yeniden okumas›n› öneririz.

Dört Sene Sonra Partizan’› Bileyen Neydi? Partizan Ulusal Sorunun Çözümünü Ulusal Harekete Havale Ediyor! Karfl›-elefltirinin bu kadar gecikmesini dahi anlayabiliriz. Gecikmenin çeflitli sebepleri vard›r mutlaka, dolay›s›yla yad›rgam›yoruz. Ama verilen elefltirel yan›t›n PKK’deki mevcut e¤ilimin daha da güçlenip belirginleflmesine ve PKK ile TC aras›nda (z›mnen de olsa) yaflanacak muhtemel uzlaflman›n sinyallerinin artt›¤› bir döneme

denk gelmesi, yaflanan geliflmelerden güç al›narak (“bak›n süreç bizi do¤rulad›” fleklinde ve buna inan›larak) yap›ld›¤› görüflünü bizlerde has›l etmektedir. Ne var ki, bizler bu göreceli geliflmelerin bizlerin o günkü tepsilerimizi geçersiz k›ld›¤›na kani de¤iliz. Bilakis Partizan’›n yan›lg›l› oldu¤unu düflünmekteyiz. Ulusal hareketlerde defalarca “bar›fl›n”, uzlaflman›n yaflan›p bozuldu¤una, bunlar›n ortak karakterleri gere¤i mücadele tarihlerinde bolca rastlamaktay›z. Tarihin tan›kl›¤› budur. E¤er stratejik görüflümüzü kaybetmezsek, yap›lan “bar›fl” ve uzlaflmalarla bu sorunun çözülmedi¤i ya da gerçek anlamda çözülmedi¤i, hatta daha bir derinleflti¤i gerçe¤ini göz ard› etmeyiz. Ulusal sorun gerici ve emperyalist politikalarla çözülemeyece¤ine göre, ulusal hareketin tamamen ortadan kald›r›lmas› k›sa vadede belli bir biçime çekme biçiminde mümkün olsa da orta ve uzun vade de gündeme gelmesi önlenemez. Esasta, S›n›f Teorisi’nin; “Birçok küçük burjuva hareketin ‘Kürdistan’›n sömürge oldu¤u’ tezinden tutal›m da seksiyon örgütlenmesine, oradan da Kürdistan devrimini PKK’ye havale etme, …. Savunulan tezlerin hemen hepsinin PKK’nin silahl› mücadeleyi bafllatmas› ve önemli bir siyasi güç haline gelmesi dönemine denk düflmesi rastlant›sal bir geliflme de¤ildir.” fleklinde yapt›¤› elefltirel belirlemenin Partizan’› öfkelendirmifl olabilece¤ini düflünmekteyiz. Ç›karsamam›zda yan›labiliriz fakat böyle düflünmemizi sa¤layan zemin Partizan’›n baz› sözlerinde mevcuttur diye düflünüyoruz. Bak›n ne diyor Partizan. Bölümün bafl›nda; “Ulusal hareket, ezen ve ezilen ulus gerçekli¤inin do¤urdu¤u çeliflkilerin çözüm gücü olarak ortaya ç›kar.” dedikten birkaç sat›r sonra flunlar› söylüyor: “Bugünkü s›n›rlar dahilinde bir TC devleti olgusundan bahsediyorsak bu, ezilen ulusun kendi kaderini tayin hakk›n›n, efl deyiflle devlet kurma hakk›n›n elinden al›nmas›yla, ilhak edilmesiyle mümkün olmufltur. Kürt ulusu e¤er siyasal özgürlü¤ünü kazansayd› ya halihaz›rdaki s›n›rlar de¤iflmifl ya da siyasal sistemin biçimi farkl›laflm›fl olacakt›.” (Partizan. Sf:11. Sütun. 2. paragraf) Öncelikle, mevcut s›n›rlardaki bir TC devleti olgusundan bahsetme mümkünat›n›n ezilen ulusun kendi kaderini tayin hakk›n› çi¤nemifl vb olmas›yla aç›klamak elbette do¤rudur. Bu tespite kat›lmak kaç›n›lmazken, ayn› tespit içindeki baz› tespitlere ve söylediklerindeki mu¤lak ya da hatal› görüfl(ler)e kat›lmamak da bir o kadar kaç›n›lmazd›r bizler için.


Bunlar nelerdir? Birincisi, “ilhak edilmesiyle” fleklindeki tespitine kat›lm›yoruz. Herkesin bildi¤i gibi KAYPAKKAYA gelene¤i, ilhak savunular›na karfl›, daha bilimsel bir tutuma sahip olup, ülkemizdeki devrimci hareketin geleneksel ilhak savunular›ndan farkl› düflünmektedir. Partizan’›n bunu unutmas›n› neye yorumlamal›y›z?! Genel olarak bir ilhaktan bahsedip geçmek bilinç bulan›kl›¤› yaratmaktan öteye ifle yaramaz. ‹lhak konusundaki tart›flmalar›n duyarl›l›¤› gere¤i, Partizan genel ilhak ifadesi kullan›p geçmeyi tercih etmemeliydi. Ama temel savunusu buysa, o zaman durum daha farkl›. Ki, görülen o ki, Partizan tam bir ilhak olarak de¤erlendirmektedir. ‹flte, S›n›f Teorisi’nin elefltirel belirlemelerine dört sene sonra öfkelenmesine neden olan da ilhak, seksiyon vb. meseleleridir. Partizan gocunmufl, üstüne al›nm›fl, ne diyelim! Çok yal›n olarak ilhak tan›mlamas›-tespitini yapan Partizan, sömürge vb. de desin olur biter(!?) ‹lhak meselesini biraz tart›flal›m. Lenin flunu söylüyor: “Ne kadar evirip çevirseniz, gene de ilhak, bir ulusun kendi kaderini tayin etme hakk›n›n çi¤nenmesidir, halk›n iradesine karfl› olarak devlet s›n›rlar›n›n saptanmas›d›r.” (UKTH. Sf:166) Partizan ilhak› kullan›rken san›r›z ya da ilhak› kullan›rken salt bu öz tan›mdan destek al›yor. Ama aç›k ki, Maoist KAYPAKKAYA gelene¤inin savunusundan kopuyor. Tabii ki, kopup kopmamas› bu tart›flmada önemli ya da esas bir mesele de¤il. Bunu tart›flmayaca¤›z. Peki, KAYPAKKAYA gelene¤inin savunusu, Lenin yoldafl›n tan›m›yla çat›fl›yor mu? Kim bunu iddia ederse etsin, biz, çat›flmad›¤›n› ve hatta daha da ileri giderek çak›flt›¤›n› söyleriz-söylüyoruz. Açmaya çal›flal›m. Lenin yoldafl, bu tan›m›n› ilhak›n uluslar›n kaderini tayin etme meselesindeki önemi-ele al›n›fl›yla ilgili olarak yürüttü¤ü tart›flmada yapmaktad›r. Yani, ilhak›n, ulusun kendi kaderini tayin hakk›n›n çi¤nenmesi oldu¤unu ve ilhaka karfl› ç›kman›n, ulusun kaderini tayin hakk›n› savunmaktan geçti¤ini söylüyor. Bu tart›flmada karfl›t görüfle karfl› söylüyor. Bu ba¤lamda da ilhak›n neyi içerdi¤ini ve ilhak›n genel bir tan›m›n› yap›yor. Dolay›s›yla da do¤ru bir tan›md›r. Ama herhangi bir meselede oldu¤u gibi, ilhak sorununda da yap›lan genel bir tan›mla ve özellikle belli bir tart›flma içinde, bu tart›flmaya ba¤l› olarak yap›lan genel bir tan›mla yetinilemeyece¤i aç›kt›r. Ya da böyle ve somut yap›lan bir tan›m›n tüm ayr›nt› ve tüm do¤ruyu ortaya koyaca¤›koydu¤u söylenemez-beklenemez de. Örne¤in, ulusal sorun toprak sorunudur! Bu elbette bir do¤ruyu ifade ediyor ama do¤runun hepsini de¤il. Ya da ulusal sorun özünde pazar sorunudur demek elbette do¤rudur, fakat bu do¤ru tan›m her fleyi söylemifl oluyor mu? Kuflkusuz ki hay›r. Çünkü meselenin özünü koyuyor ama ayr›nt›lar›n› açm›yor, tüm ayr›nt›lara de¤inmesi de beklenemez. Yani, genel olarak bir ilhaktan bahsetmek do¤ru olmakla birlikte, bu farkl› fley, ama ilhak›n nas›l gerçeklefltirildi¤i ya da genel anlamda geçerli olan ilhakla birlikte bu ilhak›n hangi bak›mlardan gerçeklefltirildi¤i, hangi bak›mlardan tamamlanmad›¤› ise ayr› bir fleydir. K›sacas› tam bir ilhaktan bahsetmek için, ekonomik, siyasi, kültürel, askeri ve örgütsel aç›lardan ilhak›n tamamlanmas› gerekmektedir. Bu ayaklar›n toplam›nda ilhak gerçeklefltirilmemifl ya da tamamlanmam›flsa ve örne¤in iki aya¤›nda ilhak tamamlanm›fl, di¤er ayaklar›nda tamamlanmam›flsa, burada bir ilhaktan genel olarak bahsetmek mümkün, ama tam (her ayakta tamamlanm›fl) bir ilhaktan bahsetmek mümkün de¤ildir. Bunu söylemekle, meseleyi evirip çevirmifl mi oluyoruz? Hay›r. Lenin’in tan›m›na ve

Partizan’›n “meydan okudu¤u” en önemli alanlardan biri, S›n›f Teorisi’nin PKK’nin nitelik de¤ifltirmedi¤i görüflüdür. Fakat karfl› koyuflu do¤ru de¤il. Hemen söyleyelim ki S›n›f Teorisi ile Partizan aras›ndaki tart›flma (ikisi aç›s›ndan da) gecikmeli geliflti¤i için, bugün yürütülen tart›flmalar, bugünün durumuna de¤il, dünün durumuna göre yürütülmektedir. Genel olarak kabul etmek gerekir ki, flimdi yürütülen tart›flma (en az›ndan belli boyutlar›yla) dün üzerinde yürüyordünün geliflmelerinin de¤erlendirilmesini kaps›yor!

111 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


Lenin’e karfl› m› ç›km›fl oluyoruz? Hay›r. Söyledi¤imiz tam da Lenin’le örtüflüyor. Kuzey-Kürdistan ve Kürt ulusunun askeri ve siyasi bir ilhak alt›nda oldu¤u, yani Kürdistan’›n ilhak edildi¤i do¤rudur, bunu söylüyoruz. ‹flte Lenin’inde söyledi¤i ilhak budur. Bu anlamdaki ilhak› kabul etmekle birlikte, bu ilhak yak›ndan incelendi¤inde ise, yani bu ilhak›n nas›l bir ilhak oldu¤unu tart›flt›¤›m›zda ise, Kürt ulusunun alt›nda oldu¤u ilhak›, askeri ve siyasi anlamda tamamlanm›fl ama ekonomik anlamda tamamlanmam›fl bir ilhak oldu¤unu söylüyoruz. Bu bak›mdan söyledi¤imiz anlamda tam bir ilhak›n olmad›¤›n› ileri sürüyoruz. Tekrar edelim; ilhak var ama bunu demekle yetinemeyiz, ilhak›n nas›l bir ilhak oldu¤unu söylemek durumunday›z. Aksi halde, yani, ilhak var demekle yetinirsek-yetiniliyorsa bunun alt›nda baflka bir e¤ilim var demektir.

112 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Partizan ise, “ilhak edilmifl” deyip geçiyor. Aç›k ki, bunda bir mu¤lakl›k ya da tam bir ilhak savunusu vard›r. Zira ilhak meselesi bizlerle ülkemiz devrimci hareketinin hemen hepsinin farkl›laflt›¤› ve hatta KAYPAKKAYA gelene¤inin de içinde tart›flama yaflad›¤› önemli meselelerdendir. Biliyoruz ki, her anlamda ilhak›n gerçeklefltirilmifl olmas›, Kürdistan’›n sömürge de¤erlendirilmesine gitmektedir. Dolay›s›yla böylesine hassas olan bir meselede “ilhak edilmifl” deyip geçmek çok da masum bir görüntü sergilemiyor. “‹lhakt›r” görüflünün son tahlilde de olsa “sömürge” de¤erlendirmesiyle eflde¤er oldu¤u ve bu savunuya sahip olanlar›n genel olarak “sömürge” tespiti yapt›klar›n› söylemeye gerek yok. Ulusal sorunun-çeliflkinin “çözüm gücü” olarak ulusal hareketi iflaret etmesi de bu anlamda manidard›r.

baflka bir fley mi olacakt›? Siyasal sistemin niteli¤ini-biçimini belirleyen fley, hakim s›n›flar›n emperyalizme ba¤›ml›l›¤› ve s›n›f nitelikleri de¤il midir? Yoksa Kürt ulusunu “ilhak” etmeleri midir onlar›n yönetim biçimini faflist k›lan(?!) Ki, Kürt ulusu siyasal ba¤›ms›zl›¤›n› kazand›¤› durumda bu siyasal sistemin biçimi farkl›lafls›n! De¤iflebilece¤i ihtimalini ifade etmek ayr›, bizzat de¤iflece¤ini iddia etmek farkl›d›r. Kald› ki, bu siyasal sistemin neye göre ve nas›l biçimlendi¤i de ortadad›r. Evet, Kürt ulusunun siyasal ba¤›ms›zl›¤›n› kazanmas›yla birlikte, Türk devletinin de¤iflecek dedi¤iniz siyasal sisteminin biçimi nas›l de¤iflecekti? Bu emin görüflünüzü-tespitinizi besleyen nedir acaba? Kürt ulusunun siyasal ba¤›ms›zl›¤›n› can› gönülden ve herkesten önce biz isteriz. Bu, tahakküm alt›ndaki her ulusun kimsenin laf edemeyece¤i hakk›d›r. Ama bu siyasal ba¤›ms›zl›¤›n›n flartlar› ne olacak, hangi yönde bir ba¤›ms›zl›k olacak, ne gibi bir ba¤›ms›zl›k olacak? gibi sorularla ilgilenmeme tutumu içinde olamay›z. Dolay›s›yla bu siyasal ba¤›ms›zl›k hakk›n› kullan›rken nas›l, hangi yönde kullanaca¤› meselesi, bizim bu kullanmay› somutta destekleyip desteklemememizi belirleyen nokta olacakt›r. Acaba Partizan; Kürt ulusu siyasal ba¤›ms›zl›¤›n› kazansayd› TC denen devletin siyasal sistemi de¤iflik bir biçim alacakt› derken, “ayr›ls›n da ne ve nas›l olursa olsun” mu demeye getiriyor. “Onlara b›rakal›m, ayr›ls›nlar, bizim iflimiz kolaylafl›r” m› demek istemektedir? Ne de olsa ayr›ld›klar›nda (siyasal ba¤›ms›zl›klar›n› kazand›klar›nda) TC devletinin siyasal sisteminin biçimi de¤iflecek ya…(!?)

Partizan’›n yukar›daki anlat›m›nda “… ya da siyasal sistemin biçimi farkl›laflm›fl olacakt›.” biçiminde yer alan sözlerinin ne anlatt›¤›n› da tam anlayamad›k. Anlayamama kusuru bizim ama aç›klama görevi de Partizan’›nd›r. Ülkemizde devletin özü faflizm (sürekli faflizm) oldu¤u gibi, yönetim biçimi de böyledir. Bunun nedenleri özet olarak emperyalizme ba¤›ml›l›¤›n getirdi¤i ekonomik c›l›zl›kt›r.

Önemli gördü¤ümüz bir noktaya da vurgu yapal›m. Partizan’›n kafas›n›n net olmad›¤›; ilhak kavram›nda yapt›¤›, kavaram› “kimsesiz” bir flekilde orta yere b›rakarak mu¤lak b›rakt›¤› gibi, “çözüm gücü” argüman›nda da ayn› yolu izleyerek meselenin ucunu aç›k b›rak›yor. Tart›flmal› konular oldu¤u halde net ifadeden kaç›n›yor. Ya görüflünü aç›kça söyleme cesareti göstermiyor, ya da özensiz davran›yor. Bak›n ne diyor; “Ulusal hareket, ezen ve ezilen ulus gerçekli¤inin do¤urdu¤u çeliflkilerin çözüm gücü olarak ortaya ç›kar.”

Siyasal iktidar gerici faflist s›n›flar›n niteli¤ine ba¤l› olarak faflisttir. Parlamenter maskeli faflizm biçimindedir. Devletin özü de siyasal sistemi-biçimi de faflisttir. Kürt ulusunun siyasal ba¤›ms›zl›¤›n› kazanmas› durumunda siyasal sistemin biçimi nas›l farkl›laflacakt›? Faflizm de¤il de

Do¤ru, çözüm gücü olarak ortaya ç›kar ama bu gerçekten çözüm gücü müdür? Ulusal sorunda gerçek çözüm gücü komünist parti önderli¤i, yeni demokratik devrim veya sosyalist devrim ve politikalar de¤il midir. Bu vurguyu atlayarak ulusal hareketi, “çözüm gücü olarak ortaya ç›kar”

‹kinci bir nokta:


diyerek geçifltirmesi do¤ru olabilir mi? Ve bu ulusal sorunu ve sorunun çözümünü ulusal harekete-ulusal burjuvaziye havale etmek de¤il midir? Ulusal sorunu d›fl›na atarak, bunun çözümünün kendi pratik sorunu olmad›¤›n› ilan etmek de¤il midir? fiimdi S›n›f Teorisi’nin bu içerikli elefltirilerine neden bilendi¤i, neden üstüne al›nd›¤› daha iyi anlafl›lm›fl durumdad›r.

S›n›f Teorisi’nin Ulusal Hareketin Niteli¤i “De¤iflmedi” Tespitine “De¤iflti” Diyen Partizan Hakl› m›yd›? Partizan’›n “meydan okudu¤u” en önemli alanlardan biri, S›n›f Teorisi’nin PKK’nin nitelik de¤ifltirmedi¤i görüflüdür. Fakat karfl› koyuflu do¤ru de¤il. Hemen söyleyelim ki S›n›f Teorisi ile Partizan aras›ndaki tart›flma (ikisi aç›s›ndan da) gecikmeli geliflti¤i için, bugün yürütülen tart›flmalar, bugünün durumuna de¤il, dünün durumuna göre yürütülmektedir. Genel olarak kabul etmek gerekir ki, flimdi yürütülen tart›flma (en az›ndan belli boyutlar›yla) dün üzerinde yürüyor-dünün geliflmelerinin de¤erlendirilmesini kaps›yor! ‹deolojik çizgi olarak yap›lan de¤erlendirmede ikisi de birlefliyor. “‹deolojik ya da öz olarak de¤iflmedi” noktas›nda birlefliyorlar. Ayr›flt›klar› nokta; ulusal hareket somutunda yaflanan geliflmelerin ulusal hareketin niteli¤ini de¤ifltirip de¤ifltirmedi¤i meselesidir. Bu bölümün husumetini, politik bak›mdan “reformist mi, devrimci mi” münakaflas› oluflturmaktad›r. S›n›f Teorisi, “de¤iflmedi, devrimcidir” diyor ve temellendiriyor; Partizan ise, “de¤iflti, reformisttir” diyor ama temellendirmesinde güdük kal›p hatal› savunulara sap›yor. S›n›f Teorisi ne diyor, Partizan nas›l elefltiriyor bakal›m:

“Bilinmelidir ki PKK’den KONGRA-GEL’e uzanan ‘de¤ifliklikler’ söz konusu ulusal devrimci hareketin özünde henüz (italik aktarana aittir.) niteliksel bir de¤iflikli¤e yol açacak boyutta de¤ildir. ‹deolojik ve politik çizgi olarak dün de, bugün de ayn› milliyetçi çizgidedir.” (S.Teorisi Say› 5. Sf:8) Partizan’›n itiraz› nitelikte de¤ifliklik oldu¤u yönündedir. S›n›f Teorisi daha ileride “Tayin edici olan ideolojik-siyasi çizgidir.” derken hakl›yd› ve zemin kayd›rm›yordu. Zira Kürt ulusal hareketine de yön verenin bu oldu¤unu söylemekteydi. Ve bu anlaml› bir tespittir. Yoksa Partizan bir hareketin niteli¤ini belirleyenin, onun ideolojik-siyasi çizgisi oldu¤una kat›lmamakta m›d›r? Kat›lm›yor olmal› ki, S›n›f Teorisi’nin bu görüflünü zemin kayd›rma olarak de¤erlendiriyor. O zaman

Partizan belirleyici olan›n ne oldu¤unu söylemelidir! Partizan böyle karfl› ç›k›yor: “O, politik niteli¤ini burada kazan›r; hangi amaç ve görevleri önüne koymufltur? Bu soruya verdi¤i yan›t politik karakteri belirler.” Evet, böyle diyerek S›n›f Teorisi’ne karfl› ç›k›p, zemin kayd›rmakla itam ediyor. Peki, S›n›f Teorisi’nin “ideolojik-siyasi çizgi” dedi¤i fley ne anlama geliyor? “… niteli¤ini kazan›r; hangi amaç ve görevleri” dedi¤iniz fley ideolojik-siyasi çizgi konusu de¤il midir? S›n›f Teorisinin ideolojik ve siyasi çizgi diye vurgulad›¤› fleyi c›mb›zlayarak ve sadece “tayin edici olan ideolojidir” ifadesini al›p elefltiri yürütülmesi baflka bir beceridir. Biraz sonra aktaraca¤›z ki S›n›f Teorisi, tayin edici olan›n ideolojik-siyasi çizgi oldu¤unu (da) söylemektedir. Gerçekten S›n›f Teorisi, sadece kan›t olarak ideolojik olarak ayn› olduklar›n› m› gösteriyor? Siyasi durumundan, örgütlenmelerinden, taleplerinden vb. bahsetmiyor mu? Aç›n bir daha okuyun demekten baflka ne diyebiliriz ki!? Baflka ne diyor: “Daha aç›k bir ifadeyle dünün PKK’sine yön veren ideolojik çizgi neydiyse bugünkü KOGRA-GEL’in genel ideolojik hatt› da odur. Tayin edici olan ideolojik-siyasi çizgidir. Bir hareket buna göre de¤erlendirilir. Yoksa bir ulusal hareket sadece ulusal taleplerdeki darlaflmaya göre de¤erlendirilemez.”(ST. Sf:8) Peki bunlar do¤ru de¤il mi? Do¤ru. Do¤ru de¤ilse tayin edici olan nedir o halde? Taleplerdeki darlaflmaya göre mi de¤erlendirilir? Hay›r. Yok deyip “önüne koydu¤u hedef ve görevler” mi diyorsunuz? ‹yi ama S›n›f Teorisi’nin ideolojik-siyasi çizgi dedi¤i bu de¤il midir? “Bu hedef ve görevlerin ne oldu¤u önemli” mi diyorsunuz? Yaz›m›z içinde de geçti¤i gibi, buna ‹brahim’den, Lenin ve Stalin’den örnekler gösteririz ki, bu hedefler yerden yere, hareketten harekete de¤ifliyor. Ba¤›ms›zl›ktan dil sorununa kadar geniflçe bir yelpazeye serpiliyor-somutlafl›yor bu hedef ve görevler. Hedef ve görevlerinin de¤iflmesi bunlar›n taleplerinin daralmas›-genifllemesi de¤il midir? Öyledir. Ve bu hedef ve görevlerinin de¤iflmesi onlar›n politik olarak devrimci de¤erlendirilmemeleri için yetiyor muydu? Hay›r. Size göre UKKTH talepli mücadele yürütüyor olmalar›yd› ancak tüm MLM otoritelere göre daha farkl›yd›. Buna yaz›m›z içinde defalarca yan›t verildi¤i ya da verilmifl oldu¤u için yeniden açm›yoruz. Demokratik muhtevalar› nereden ileri geliyordu? Zulme vb. yönelmifl olmas›ndan… Özetle, do¤ru iz üzerinde bulunmad›¤›n›z aç›kt›r. Özellikle flunu söylüyor:

113 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


“Bu ulusal hareket için reformist de¤ildir derken bununla söz konusu hareketin kuruluflundan bugüne kadar hiç mi de¤ifliklik olmad› veya devrimci dinamizminde hiç mi zay›flama-k›r›lma olmad› (italikler aktarana aittir) gibisinden bir anlay›fl savundu¤umuz san›lmas›n. Bizim üzerinde durmak istedi¤imiz kilit nokta son de¤iflikliklerle bu hareketin özünde bir de¤iflim olup olmad›¤› gerçekli¤idir.” (S.T. Sf:8) Bunun bir anlam› yok mu? Yani, Partizan elefltirirken, S›n›f Teorisi’nin “dünün PKK’si neydiyse bugünün KONGRA-GEL’i de odur.” (yba) demesini elefltirmekle meflgul olup baflka söylenenleri görmüyor. S›n›f Teorisi’nin “PKK’deki politik k›r›lma”dan söz etti¤ini hiç görmüyor. Bak›n S›n›f Teorisi ne diyor ve yaflanan “de¤iflimin” nereden kaynakland›¤›n›, bu de¤iflimin hangi ideolojik-politik zemin ve k›r›lmadan ileri geldi¤ini, tarihçesinin ne oldu¤unu nas›l aç›kl›yor: “K›sacas› PKK’deki politik k›r›lman›n en ciddi dönemeci bu y›llar oldu. (Bu y›llardan kas›t, en az›ndan 1990’l› y›llard›r. Aktaran›n notu)

KONGRA-GEL’in program› ve tüzü¤ünde ortaya konulanlar PKK’nin ideolojik-siyasi dokusundan kaynaklan›yor. Burada d›fla vurulan söylemlerin tarihsel aç›dan en belirgin dönemeci ise dedi¤imiz gibi 90’l› y›llar›n bafl›d›r.” (ST. Sf:11) Politik k›r›lmadan, ‹mral› sürecinden bahsetmesi (bunu daha baflka da dillendiriyor) anlaml› de¤il midir? Bu yaklafl›m sadece ideolojinin belirleyicili¤iyle mi kal›yor yoksa politik durum ve de¤iflimine de vurgu yap›yor mu? “Yap›yor ama reformist demiyor, bunun niteli¤i de¤ifltiren bir de¤iflim oldu¤unu söylemeyerek yanl›fl yap›yor.” diyorsunuz.

114 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Bu de¤iflimin yorumlanmas›nda farkl›laflt›klar› do¤rudur. Mesele de budur zaten. Bu konuda Partizan’›n söylediklerinin toplam›-özeti fludur:

Partizan dergisi 67. say›s›nda, “Teori ve Politika” dergisinde yazan Serhat Y›ld›r›m’a yan›t verip pozitif elefltiriler yürütmektedir. Genel anlamda do¤ru görüfller ortaya koymaktad›r ki, bunlara kat›l›yoruz. Ne var ki Partizan, 66. say›s›nda S›n›f Teorisi’ni elefltirirken söylemifl olduklar›yla, 67. say›s›nda söyledikleriyle çelifliyor. 67. say›s›ndaki görüflleri 66. say›s›ndaki görüfllerini olumlu anlamda yads›yor. Bu destekledi¤imiz bir geliflmedir.

“Abdullah Öcalan’›n devlet, üçüncü alan, konfederalizm fikriyat› ‘iktidar› hedeflemeden, tüm toplumu demokratiklefltirmeye yönelik çal›flmalar gerçeklefltirildi¤inde as›l hedefe ulafl›laca¤›’ anlay›fl›, ‘sivil toplum sistemini benimsiyorum’ aç›klamalar› ve daha niceleri yeni siyasal görev ve amaçlar›d›r. Ve bunlar tamamen reformist karakterleridir.” (Partizan. Sf:17) Bunlar›n hemen hepsini (tabiî ki reformist de¤erlendirmesi hariç) S›n›f Teorisi söylemektedir, baflka yaz›lar›nda Abdullah Öcalan’›n söz konusu görüfllerini kapsaml› olarak elefltirmektedir. Özetle aktar›rsak flöyle diyor S›n›f Teorisi: “… KONGRA-GEL’in tüzü¤ünde yer alan ‘alternatif olarak devlet kurmay› ve s›n›fl› toplum uygarl›¤›n› hedeflemeyen… demokratik-ekolojik toplumu kurmak,’ gibisinden savundu¤u tezlerin de kitlelerin bilincini buland›rmak ve burjuvaziye hizmet etmek oldu¤unu belirtmeden geçmeyelim.

Bu tez, tamam›yla emperyalist burjuvazinin, özellikle de gerici sosyal demokrat burjuvazinin ‘üçüncü alan teorisi’ ad› alt›nda ortaya att›¤› burjuva tezlerdir. …Dolay›s›yla PKK ve KONGRA-GEL’in bu tezleri sanald›r. …. KONGRA-GEL’in gerek program›, gerekse tüzü¤ünde elefltirilecek onlarca tez vard›r. …” (ST. Sf:17) Dolay›s›yla, S›n›f Teorisi ulusal hareketi (PKK’yi) reformist de¤il de devrimci de¤erlendirirken, sizin söylediklerinizin daha fazlas›n› çok daha önceden elefltirmiflti-biliyordu. Yapt›¤› “devrimci” de¤erlendirmesini bunlar› bilerek-elefltirerek yap›yor yani. Tüm bu elefltirilerine karfl›n, PKK’deki ideolojik-politik k›r›lmaya, siyasi çizgisinde yaflad›¤› k›r›lmalara, ‹mral› aç›klamalar›na ve bunlara ba¤l› de¤iflen hedeflere, tüzük ve programa vb. ra¤men, reformist de¤erlendirilemeyece¤ini söylüyor, elbette ki devrimci de¤erlendiriyor. Bir ulusal hareketin de¤erlendirilmesinin MLM k›staslar›n› (“dünya proleter devrimine hizmet ediyor mu, etmiyor mu” ve “Komünistlerin propaganda ve örgütlenme çal›flmas›n› engelliyor mu, engellemiyor mu” ortaya koyarak, PKK’yi bunlara ba¤l› olarak de¤erlendiriyor. Ve hakl› ola-


rak flöyle diyor: “Ulusal taleplerde geçmifle oranla bir darlaflmaya (“…devlet s›n›rlar›na dokunmadan sa¤lamak…” gibisinden) gitme siyasetini benimsemesi, bu hareketin milliyetçi özünü de¤ifltirmedi¤i gibi ‘Kürt ulusal sorununu bar›flç›l-demokratik siyasal yöntemlerle çözmek,’ siyasetini savunan KONGRA-GEL’le de o hareketi reformist de¤erlendirmek do¤ru bir bak›fl aç›s› olamaz.” (ST. Sf:8) Bu bölümde son olarak söylenmesi gereken; “o günün geliflmeleri-de¤iflimi itibar›yla niteliksel bir de¤ifliklik oldu” diyip Kürt ulusal hareketinin reformist de¤erlendirmesi, isabetli olmad›¤› gibi, erken, yani, S›n›f Teorisi’nin de iflaret etti¤i siyasi k›r›lma ve “de¤iflimlere” ra¤men henüz nitelik de¤iflimine yol açan düzeye var›p netleflmeden veya girilen süreç tamamlan›p yerine tam oturmadan, objektif gerçekli¤in ilerisinde, aceleci yap›lan de¤erlendirmelerin (reformist) sübjektif oldu¤udur. Ulusal hareketin (KONGRA-GEL) politik niteli¤ini, S›n›f Teorisi bir çok aç›dan aç›klayarak, “yeni tezlere” karfl›n ve ulusal hareketin taleplerinde de¤iflim olmas›na karfl›n, tüm bunlar›n komünist hareketten farkl› olarak ulusal hareketlerin özgünlükleri ve genel karakteri oldu¤unu kavrayarak; mevcut ulusal hareketi, hedef ve talepleri ya da derinleflen milliyetçi çizgisi ve reformist yöndeki ad›mlar›na karfl›n, bütün bunlar›n pratik politik nitelik de¤iflimini henüz de¤ifltirmedi¤i sonucuna var›p, temsil etti¤i politik pozisyonu-niteli¤iyle ulusal devrimci hareket oldu¤unu de¤erlendirdi. Andaki geliflmelerin, dünkü tart›flmalardan birinin belirlemesine do¤ru geliflmesi, dün yap›lan tespitin do¤rulu¤unu kan›tlamaz. Ancak, elbette ki dün girilen rota ya da e¤ilimin bugün tamamlan›yor, netlefliyor oluflu da do¤rudur. O gün yaflanan de¤iflimin ciddi oldu¤u do¤ruyken, bu ciddi de¤iflim o gün pratik siyasi çizgisi ya da zulme yönelmifl ilerici-devrimci mücadelesiyle desteklenen bir bütünlü¤e varmam›fl ve bu mücadelesini, eski özelliklerini kaybetmesine ulaflmam›flt›. Dolay›s›yla, emperyalizme ve yerli hakim s›n›flara darbe vurarak dünya devrimine hizmet etmeyi sürdürüyor, dahas› örgütlenmelerimizin önünde engel olmuyor ve daralm›fl da olsa taleplerinden vazgeçmeyerek mücadelesini sürdürüyor, demokratik muhtevas›n› koruyordu vb. Lenin’in dedi¤ini yeniden hat›rlamal›y›z. Bu ülkelerin reformcu ulusal burjuvazisi ya da ulusal burjuvazi, bir taraftan ulusal hareketi destelerken, di¤er taraftan emperyalizmle iflbirli¤i içinde devrimci harekete karfl› savafl›yordu. Bu bilimsel gerçek göz önüne getirildi¤inde; somut ulusal hareketin desteklenip desteklenmemesiyle bir-

likte, özellikle de politik olarak “devrimci mi reformist mi” oldu¤u fleklinde niteli¤ini tespit ederken; mücadelemizin önünde engel olup olmad›¤›na, yerli hakim s›n›flar ve bunlar flahs›nda direkt ya da dolayl› olarak emperyalizme darbe vurup vurmad›¤›na bakmak, bunu ölçü alarak o ulusal hareketi de¤erlendirmek en do¤ru tutum de¤il midir? De¤ilse; emperyalizme darbe vurdu¤u halde, komünistlerin örgütlenmesini engellemedi¤i ve bu anlamlarda da proleter dünya devrimine hizmet etti¤i halde devrimci dememeli miyiz? Ve de¤ilse, bu devrimci özelliklerine karfl›n, sadece UKKTH talepli mücadeleden “vazgeçti” diye, yani ulusal hareketin talepleri darald› diye devrimci demememiz mi gerekiyor? Dikkat edelim lütfen! Ulusal hareket, kendisi üzerindeki milli tahakküme karfl› flu veya bu taleple, flu veya bu mücadele anlay›fl›yla bafl kald›r›yor (ezen ulus hakim s›n›flar›n›n milli zulmüne yöneliyor), dahas› ona darbeler vurmay› sürdürüyor (emperyalizme bu anlamda darbe vuruyor) ve komünistlere karfl› ne emperyalizmle vb. birlikte savafl›yor, ne de komünistlerin örgütlenmesinin önünde engel oluyor (tersine belli düzeylerde de olsa ortak hareket ediyor, ortak hedeflere karfl› mücadele ediyor!), tüm bunlarla birlikte dünya devrimci hareketinin bir parças› olma özelliklerini yerine getirerek ona hizmet etme ifllevini sürdürüyor! Ama tüm bunlara karfl›n da somut politik mücadele anlam›nda da UKKTH talepli mücadele etmiyor (etmiyor olsun), etmedi¤ini söylüyor. Salt bu son özelli¤inden ötürü bu ulusal harekete “politik bak›mdan devrimci de¤il reformisttir” demek akla yatk›n m›d›r, ulusal sorunda MLM bir çizgi midir ve haks›z olup sekter de¤il midir? ‹flte S›n›f Teorisi ile Partizan aras›ndaki nüans bu nizad›r.

Partizan Kendisiyle Çeliflmektedir Partizan dergisi 67. say›s›nda, “Teori ve Politika” dergisinde yazan Serhat Y›ld›r›m’a yan›t verip pozitif elefltiriler yürütmektedir. Genel anlamda do¤ru görüfller ortaya koymaktad›r ki, bunlara kat›l›yoruz. Ne var ki Partizan, 66. say›s›nda S›n›f Teorisi’ni elefltirirken söylemifl olduklar›yla, 67. say›s›nda söyledikleriyle çelifliyor. 67. say›s›ndaki görüflleri 66. say›s›ndaki görüfllerini olumlu anlamda yads›yor. Bu destekledi¤imiz bir geliflmedir. Ancak bu geliflmeyi Partizan da fark edip, hatal› görüfllerini hiç de¤ilse bu say›s›nda yads›d›¤›n› teslim etmelidir. Kaderine b›rak›lm›fl kendili¤indenci bir olumluluk, tersine dönmeye müsait durup olumlulu¤u yeniden terk etme potansiyelini her zaman bar›nd›-

115 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


r›r. Bundand›r ki geliflmenin fark edilerek teslim edilmesi ve bilince ç›kar›lmas› flartt›r. E¤er görüfllerde eklektizm düzeltilmez ve tutarl›-kararl› bir görüfl bütünlü¤ü ya da sistemati¤i oluflturulmazsa, bunun politikaya yans›y›p savrulmalara yol açmas› kaç›n›lmaz olacakt›r. Partizan’daki birbiriyle çat›flan durumu tart›fl›rken, Partizan’›n ilgili say›lar›ndaki ilgili sözlerini aktararak çeliflkisini giderip tutarl›l›¤a dönüfltürmesini beklemekteyiz. Amac›m›z, 67. say›da söylenenleri elefltirmek ya da de¤erlendirmek de¤il, sadece 66. say›da söylenenlerle olumlu yönde çeliflen bir iki örne¤i aktararak çeliflkiyi örneklemektir. fiimdi Partizan’›n bir biriyle çeliflen de¤erlendirmelerini aktararak yorumlayal›m. Ve ayn› zamanda 67. say›daki hatalar›na de¤inelim. Partizan’›n kendiyle çeliflti¤i do¤ru ama bu çat›flman›n, MLM görüfllerle olmayanlar aras›ndaki bir çat›flma oldu¤unu ve çat›flman›n özünün de bu oldu¤unu özellikle belirtelim.

116 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Partizan’›n 1)”De¤erlendirme konusu ulusal hareketlerin politik niteli¤i olunca bu de¤erlendirmelerde mihenk tafl› olarak UKKTH’nin al›nmas› gerekir.” (Partizan. Say›:66. Sayfa:13) En önemlisi de; 2)”Burada da ‘… bu hareketleri ancak gerçekten devrimci oldu¤u…’ durumda desteklenece¤ini vurgularken buradan anlafl›lmas› gerekenin UKTH talepli ulusal mücadele oldu¤udur.” demektedir! (Partizan. Say›:66. Sayfa:19) Birinci al›nt›da ne diyor; herhangi bir ulusal hareketin politik niteli¤ini de¤erlendirirken belirleyici olan ya da k›stas olarak esas al›nmas› gereken temel, UKKTH’dir. Herhangi bir ulusal hareketin politik niteli¤i ancak UKKTH karfl›s›ndaki tutumuna-bunu somut olarak ileri sürüp sürmedi¤ine veya pratik olarak savunup savunmad›¤›na göre de¤erlendirilebilir. Ve elbette, e¤er somut ya da pratik olarak UKKTH’yi savunmuyorsa, bu ulusal hareket politik olarak devrimci olamaz ve bezeri demektedir. Bu görüflün temelsiz, subjektif, sekter ve yanl›fl oldu¤unu yaz›m›zda aç›klam›flt›k. ‹kinci al›nt›da da özetle flunu diyor; desteklenmesi gereken ulusal devrimci hareketin UKKTH talepli mücadele etmesi gerekir ya da UKKTH talepli mücadele yürütmüyorsa o ulusal hareket devrimci de¤ildir, olamaz! Ancak UKKTH talepli mücadele yürüten ulusal hareketler devrimcidir ve desteklenirler ve benzeri demektedir. Baflka bir fley: Al›nt›da “…UKKTH talepli ulusal mücadele oldu¤udur.” fleklinde söylenenler, ulusal hareketin devrimci olup desteklenmesi

için, o ulusal hareketin ayr›lma-ba¤›ms›zl›k hedefiyle mücadele etmesi flart kofluluyor. Yani, “… UKKTH talepli mücadele oldu¤udur.” söylemiyle kast edilmifl olan fley, ayr›l›p ba¤›ms›z devletini kurmak hedefiyle mücadele etmesi gerekti¤i söylenmifl oluyor. Ayr›lmak veya ba¤›ms›z devletini kurmak için ya da bu somut taleple mücadele etmiyorsa, o ulusal hareket devrimci de¤ildir. Somut ayr›lma hedefiyle mücadele etmesi istenmektedir! Tüm bunlarla birlikte, yani “… UKKTH talepli mücadeleyi…”, dolay›s›yla da ayr›lma-ba¤›ms›z devletlerini kurma talepli mücadelesini ulusal hareketin devrimci olmas› ve desteklenmesi için flart koflmak, tutarl› sa¤lam bir görüfl olamayaca¤› aç›k de¤il midir? Zira emperyalist emelle ve k›flk›rtmas› sonucu gerici temelde ortaya ç›kan bir ulusal hareket ba¤›ms›zl›k talepli olarak belirebilir. Buna nas›l devrimci deyip destekleyebiliriz? Dahas› bu durumda, komünistlerin, emperyalist “böl-parçala-yönet” politikas› uyar›nca gündeme gelen ve tamamen gerici olan ulusal hareketin ayr›lma talepli mücadelesini de savunmalar› ve destekledikleri anlam›na gelmez mi, öyle de¤il midir? Aç›kça öyledir. E¤er ayr›lma talepli mücadeleyi, desteklemenin ve devrimci de¤erlendirmenin temel flart› olarak görürsen, objektif olarak gerici hareketleri destekleme ve devrimci de¤erlendirme durumuna düflersin. En önemlisi de ayr›lma talepli mücadele edilmesi, ulusal hareket için devrimci olmas›n›n flart› haline getirildi¤inde, bu görüfl ulusal hareketin ayr›lma hakk›n› kullanmas›n›n da her flartta desteklenmesi görüflüne ç›kaca¤› gerçe¤idir. Ayr›lma talepli mücadeleyi ulusal hareket aç›s›ndan desteklenmesinin flart› yap›ld›¤› durumda, ayr›lma tavr›n›n da devrimci oldu¤u anlam›na gelir, baflka yere ç›kmaz. Ve anlay›fl, ayr›lma tavr›n›n her koflulda desteklenmesi sonucuna var›r. Ayr›lma talepli mücadelenin desteklenmesinindevrimci olmas›n›n flart› haline geldi¤i yerde, ayr›lma yönünde ortaya koyulan iradesinin de desteklenmesi kaç›n›lmaz olur. Anlafl›lmas› için ya da bu söyledi¤imizin do¤rulu¤unu göstermek için soyutlama yapal›m:

“E¤er ayr›lmak için yani ba¤›ms›z devletini kurmak için mücadele etmiyorsan devrimci de¤ilsin-olamazs›n ve seni desteklemem” diyerek, ulusal hareketi her flartta bu mücadeleyi yürütmeye iteceksin, sonra da kalk›p “ben senin ayr›lma-ba¤›ms›z devletini kurman› veya kurma mücadeleni desteklemiyorum” diyeceksin!? (Öyle ya her flartta ayr›lmas›n› destekleyemeyizdesteklemiyoruz.) Mant›k ancak bu kadar ray›ndan ç›kar›l›p ter yüz edilebilir. Devrimcili¤inin öl-


çütü-olmazsa olmaz› olarak ulusal hareketin önüne ba¤›ms›zl›k mücadelesini koyacaks›n, peflinden kalk›p ben her durumda ba¤›ms›zl›k talepli mücadeleyi desteklemem diyeceksin… (Zira, gerici hareketin bu mücadelesini desteklemiyoruz-destekleyemeyiz.) Ulusal hareketin politik olarak devrimci olmas›n›n yolu, onun ba¤›ms›zl›k talepli mücadele yürütmesinden geçer demek, ayr›lma tutum-tavr›n› her durumda desteklemekten baflka bir anlama gelmez. Desteklemenin ölçütü ayr›lma talepli mücadele olur ise, ayr›lman›n her koflulda desteklenmesi fiili bir zorunluluk haline gelir. Bunun baflka anlam› yoktur. Bu ikinci görüflün de do¤ru olmad›¤›n› geride kalan sayfalarda elefltiri hakk›m›z› kullan›rken aç›klam›flt›k. Hakk›m›z› bir kez daha kullanarak, iki görüflün de yanl›fl mecrada oldu¤unun alt›n› çizelim. Bunlar Partizan’›n sayfalar›nda MLM görüfle ayk›r› “k›rm›z› flerit” gibi geçmektedirler. Bir not düflelim; bu sözler hasbelkader söylenmifl de¤il. S›n›f Teorisi’nin görüfllerine karfl› söylenmekle birlikte, Kürt ulusal hareketi için ve Kürt ulusal hareketinin reformist de¤erlendirilmesi zemininde söyleniyor. Kürt ulusal hareketi için burada söylenenler, baflka yerde söylenenlerle çeliflmekle ayr› bir anlam kazan›yor. fiimdi di¤er söylenenleri alarak k›yaslayal›m. Peki 66. say›da söylenenlere karfl›n, 67. say›s› ne diyor Partizan’›n: 1)”Yani, komünistlerin her durumda ‘ayr› devlet kurma’ fikrini savunmalar›n› veya bu yöndeki bir ulus talebini/karar›n› her durumda desteklemelerini ‹brahim Kaypakkaya olumsuzluyor, tart›flma konusu yap›p elefltiriyor.” (Partizan. Say›:67 Sf.56) Bu tamamen do¤ru, size de ‹brahim yoldafla da yürekten kat›l›yoruz. Ama yukar›da bir önceki say›n›zdan verdi¤imiz al›nt›daki söylemlerinizle bir paralelli¤i var m›? Biz paralellik kuram›yor, çeliflti¤ini söylüyoruz ve gözden geçirmek için dikkatinizi çekiyoruz. Yukar›da söylediklerinizle, ulusal hareketin mutlaka ba¤›ms›zl›k talebiyle mücadele yürütmesi gerekti¤ini ileri sürüyordunuz, flimdi her durumda desteklemeyiz deyip onu yar› yolda b›rakm›fl olmuyor musunuz? Yolda b›rak›yorsunuz, çünkü siz onu teflvik ederek önüne flart koydunuz. Baflka söylediklerine bakal›m: 2)”Aç›kças›, e¤er flimdi görece güçlü bir ulusal hareket ayr›l›k yönelimini ortaya koysayd›, Partizan gene bu yönelimi desteklemeyecekti. Çünkü içinde bulundu¤umuz koflullar ayr› bir devlet kurman›n Kürt halk›n›n kurtuluflunu sa¤lamada ileri derecede

bir geliflime neden olmayaca¤›n› göstermektedir.” (Partizan. Say›:67 Sf.60) E¤er ulusal hareket ayr›l›k yönelimini ortaya koysayd› desteklemeyecektim diyor. Buna bir fley demeyece¤iz, ayr› bir tart›flma. Tart›flma yerimize gelince; “desteklemeyecektim” beyan›n›n, ulusal hareketin niteli¤inin önüne tek köprü olarak konulan “…UKKTH talepli mücadele...” sözüyle anlat›lan ulusal hareketin her flartta ayr›lma tavr› olmal›d›r fleklindeki gizli-aç›k beyan›yla ters durdu¤unu belirtelim. Yukar›da ayn› do¤rultudaki de¤erlendirmemizi koymufltuk, tekrarlamayal›m. Bu yönelimi desteklemezdim diyorsun ama bu yönelimi bir önceki say›da o hareketin devrimci olup olmamas›n›n k›stas› olarak mutlaklaflt›r›p önüne flart olarak koyuyor, ayr›lma mücadelesine “zorla” itiyordun… Problemli bir halin ortada oldu¤u her bak›mdan belli. Al›nt›n›n ikinci cümlesinde ise; “… ayr› bir devlet kurman›n Kürt halk›n›n kurtuluflunu sa¤lamada ileri derecede bir geliflime neden olmayaca¤›n› göstermektedir.” fleklindedir. Ayr› bir devlet kurma tart›flmas›n›n, do¤ru düflünme yetene¤i gösterildi¤inde Kürt ulusu için söz konusu olabilece¤i-tart›fl›labilece¤i aç›kken, “… Kürt halk›n›n…” fleklinde bir ifadenin kullan›lmas›n›n, eski tart›flma ve eskimifl görüfllerin bugün baflka a¤›zlardan da olsa yeniden dillendirilmesinden baflka bir “anlam› yoktur.” Kürt halk›, yani halk için böyle bir tart›flma yürütmek abestir. Neden? Tart›fl›lan ulusal hareket veya bir ulusun kendi devletini kurmas› meselesidir. Ve bu (devletini kurma) zaten ulus için tart›fl›labilir. Halk›n devrim sorunu-hakk› herhangi flarta m› ba¤lanabilir? Hal böyleyken, halk›n kurtuluflu tart›flma konusu yap›l›yorsa aç›ktan sapma var demektir. ‹ster Kürt olsun isterse baflka bir ulustan olsun, halk›n kendi devletini kurmas›n›n iyi olaca¤›/kötü olaca¤›, desteklenece¤i/desteklenmeyece¤i gibi bir tart›flma yürütülebilir mi? Tart›flmaya konu olan ulusun devletini kurma yönelimidir, halk›n de¤il. ‹kisi benzefltirilemez. Ulusun ayr›l›¤›n› ilan etmesinde, ulus tahakkümden ç›karak ba¤›ms›zlaflm›fl olur. Ulusal devrim ve ba¤›ms›zl›¤›n halk›n kurtulufluyla aç›k ya da do¤rudan bir ba¤lant›s› yoktur. ‹kisi ayr› fleylerdir. Biri ulusun kurtuluflu, öteki halk›n kurtuluflu. Ulusal hareketin ideolojik niteli¤i ya da çizgisi genel olarak bellidir. Burjuva milliyetçi bir çizgidir. Bu önderlik ve çizgiyle ulusal hareket elbette ki bir burjuva devlet-diktatörlük olacakt›r. Zira bu, komünist devrimcilerin önderli¤inde de¤il, ulusal burjuva önderli¤indeki bir harekettir. ‹deolojik-

117 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


politik dokusu da öz olarak budur. K›sacas› ulusal burjuva bir hareketin kendi ulusundan halk›n kurtuluflunu gelifltirip güçlendirmesi beklenemez. E¤er ulusal harekete halk hareketi yak›flt›rmas› yap›lm›yorsa, burjuva ulusal harekat ve kurtuluflun halk›n kurtulufluna ciddi katk›lar sunaca¤› beklenemez. Ama Partizan bekliyorsa, ya ulusal hareketi halk hareketi olarak tasavvur ediyor ya da ulusal hareketlerin burjuva milliyetçi ideolojisini tam olarak do¤ru saptayam›yor demektir. Veya politik aç›dan devrimcili¤ini proleter devrimcilikle kar›flt›r›yor demektir. Ulusal hareketin politik devrimcili¤i ölçütleriyle komünist hareketin ölçütlerini kar›flt›r›yor. Ki, bu konuda (komünistlerin program›yla ulusal hareketin program›n› ayn› görerek…) sorunlu yanlar›n›n oldu¤unu geçti¤imiz bölümlerde ifade etmifltik. Böylece Partizan’›n bu anlay›fl›yla, genel olarak hiçbir ulusal hareketi desteklemeyece¤i de bir kez daha ortaya ç›km›fl olmaktad›r. Dikkate de¤erdir ve görülmelidir ki, bir anlay›fl sorunu varsa, bu, yans›ma yaparak birçok noktada karfl›m›za ç›kar, kal›plar› içine çekilip beklemez.

118 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Elbette ki ulusun ayr›lma tutumu ya da talebi, proleter devrimin ya da halk›n ç›karlar› aç›s›ndan de¤erlendirilir. Ayr›lma tavr› buna uygun olarak desteklenir ya da desteklenmez. Hepsi bu. Ama Partizan’›n dedi¤i bunun ötesinde bir fleydir. Sanki ulusal hareket, kendi ulusundan halk›n ç›karlar› ya da kurtuluflu güdülerine sahiptir-bu temelde geliflir gibi beklentilere girip, ulusal harekete adeta halk hareketi pozu yüklüyor. B›rakal›m ideolojik özünü, ulusal hareketin üzerinde boy verdi¤i zemin olan ulusal sorun realitesinin özü pazar sorunu de¤il miydi? Ve bunun da aç›ktan burjuvazinin meselesi oldu¤u, halk›n böyle bir sorununun olmayaca¤› aç›k de¤il miydi? Ulus ayr›lma yönelimini ortaya koysayd› bu desteklenmezdi dendikten sonra, sebep olarak da ulusunun devletini kurma yöneliminin “Kürt halk›n›n kurtuluflunu sa¤lamada” ciddi bir avantaj olmayaca¤› ekleniyor! Bu yönelimin Kürt halk›n›n kurtuluflunu sa¤lamada ciddi bir geliflime neden olamayaca¤› nerden ç›kar›l›yor ve nas›l anlafl›labiliyor? Bu yönelimin (dikkat çekiyoruz yönelim!) halk›n kurtulufluna hizmet edip etmeyece¤i neye göre kararlaflt›r›lmaktad›r? Partizan bunu nas›l yapm›flt›r? Hem de sadece bir “yönelim”!? Hani bu yönelimli (talepli) mücadele yürütmeden devrimci olam›yordu ulusal hareket? fiimdi bu yönelim halk›n kurtulufluna yarar sa¤lamaz denilerek desteklenmekten imtina ediliyor! Son derece garip bir girdap… Bir baflka al›nt›: 3) “Ayr› bir devlet kurman›n cid-

di bir olas›l›k olmad›¤› koflullarda komünistler nas›l olur da Kürt ulusunu ‘ayr› bir devlet kurma’lar› yönünde destekleyebilir ki?” (Partizan. Say› :67 Sf.59-60) Ya da ayn› muhtevada baflka sözleriniz: “Halihaz›rda Kürt ulusal hareketinin bir ayr›lma talebi olmad›¤›ndan ve halen devrimin geliflimi ayr›lma ile beraber ileri seviyelere ç›kmayaca¤›ndan Partizan Kürt ulusunun ayr›lmas› yönündeki politikalar› elefltirmektedir.” (Partizan. Say› :67 Sf:59) Do¤ru olmayan bir fley desteklenemez. Peki bu desteklemeyece¤iniz fleyi, neden “ulusal hareketlerin” politik nitelik bak›m›ndan devrimci olabilmesinin k›stas› olarak zorluyordunuz? Öyle ya, ba¤›ms›zl›k talepli mücadele yürütmesini flart kofluyordunuz. Ne için flart kofluyordunuz? (66.say›da). Devrimci, hatta en tam ifadeyle “gerçekten devrimci” olmas› için ve elbette desteklenebilmesi için UKKTH talepli mücadeleyi flart kofluyordunuz. Gariptir ama di¤er sözlerinizde ise (67. say›da), “ciddi bir olas›l›k” olmama kofluluyla da olsa, “… ayr› bir devlet kurmalar›” yönünde destekleyebiliriz diyorsunuz. Yani devrimci de¤erlendirmenin k›stas› ve desteklemenizin belki tek unsuru olan ba¤›ms›zl›k talepli mücadele flart›n›, bu kez de flartl› da olsa nas›l oluruz da destekleriz diyerek, onun o devrimci olmas›n›n kriterini desteklemekten feragat etmifl olmuyor musunuz? Kürt ulusunun ayr›lmas› yönündeki politikalar› desteklememeniz, e¤er di¤er tezlerinize tak›lmam›fl olsayd›, son derece s›n›f bilinçli bir tav›r olurdu. Lakin bir önceki tart›flmada ileri sürdükleriniz, do¤ru tezlerinizin güvenilirli¤ine gölge düflürmektedir. Sonuç olarak; Partizan’›n, Uluslar›n Kendi Kaderini Tayin Hakk›n›n ayr› ama bu hakk›n kullan›lmas›n›n ayr› fleyler oldu¤una ve ayn› zamanda birincisini kay›ts›z flarts›z savunurken, ikincisi olan bu hakk›n kullan›lmas›n› flartlara ba¤l› olarak de¤erlendirmek gerekti¤ine hakl› ve do¤ru olarak dikkat çekip bu bilimsel ayr›fl›m› yaparken, ulusal hareketlerin politik niteli¤inin de¤erlendirmesinde “… UKKTH talepli mücadele…” ediyor olmalar›n› flart koyarak, yukar›daki do¤ru yaklafl›mlar›n› bofla ç›kard›¤›n› fark etmemesi ve bu flart›n do¤urdu¤u çarp›kl›klarla objektif olarak “kendi kendisine fakirlik belgesi” ç›karmas› anlafl›l›r gibi de¤ildir.


20 Ekim 2000 Ölüm Orucu Direnifli ve Yürüyüfl Dergisi’nin ‹nkarc› Tavr› 20 Ekim 2000 Ölüm Orucu Direnifli’nden 19-22 Aral›k Katliam Sald›r›s›na Karfl› 19-22 Aral›k Kahramanl›¤›yla Taçlan›p Devam Eden Ölümüne Direnifl Üzerine

Bölüm -IKarfl›-Devrim Cephesinde K›saca Siyasi Durum ve Toplumsal fiartlar

119 SINIF TEOR‹S‹

1980 Askeri Faflist Darbesi sonras›, 1983 y›l›nda tek partili Özal’l› ANAP hükümetleri sonras› dönemde, Özal’›n cumhurbaflkan› olmas›yla birlikte bafllayan koalisyon hükümetleri, ekonomik-siyasi istikrars›zl›¤›n ve konjonktürel koflullar›n dayatt›¤› hükümet biçimleri olarak uzunca y›llar (tek partili AKP hükümetine kadar) devam etti. Özal cumhurbaflkan› olduktan sonra, 1991 ile 1993 aras› Demirel baflbakanl›¤›nda DYP-SHP koalisyon hükümet kuruldu. 1993 y›l›nda Özal’›n ölümü sonras› Demirel cumhurbaflkan›, Çiller baflbakan oldu. 1993 ile 1995 Çiller baflbakanl›¤›nda DYP-SHP koalisyonu; 1995 ile 1996 Çiller; 1996 Mesut Y›lmaz, 1996 ile 1997 Erbakan-Çiller; 1997 ile 1999 yine Y›lmaz baflbakanl›¤›nda ANAP-DSP-DYP koalisyonu, 1999 Ecevit baflbakanl›¤›, 1999 ile 2002 aras› Ecevit baflbakanl›¤›nda DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümeti ve 2002 de flimdinin cumhurbaflkan› Gül liderli¤inde AKP hükümetleri dönemi gibi, son derece istikrars›z bir dönem yafland›. Eklemek gerekirse, AKP’nin Gül baflkanl›¤›ndaki hükümet döneminde cumhurbaflkanl›¤› devam eden Ahmet Necdet Sezer, cumhurbaflkanl›¤›n› Abdullah Gül’e devretti. AKP hükümetinin baflbakan› ise, flimdinin baflbakan› olan ve siyasi yasakl› oldu¤undan milletvekili olamayan ama sonra bu yasa¤›n kalkmas›yla bölgesinden milletvekili seçilmifl olan “Jet Fad›l” olarak bilinen Fad›l Akgündüz’ün milletvekilli¤i düflürülerek, yerine R. Tayyip Erdo¤an seçildi. Yukar›daki tablo, tek partili AKP hükümeti dönemini belli bir siyasi istikrar bak›m›ndan ay›r›rsak, hâkim s›n›flar›n siyasi ve ekonomik istikrars›zl›klar› aç›s›ndan çarp›c› görünümüdür. Bir sene içinde iki-üç hükümetin y›k›l›p kuruldu¤u bu flartlar, hâkim s›n›flar iktidar›n›n siyasal istikrars›zl›kla çalkant›lar içinde oldu¤unu göstermesi bak›m›ndan çarp›c›d›r. Yine bu koflullara bak›ld›¤›nda, buradan ekonomik istikrar›n olmad›¤› veya ekonomik darbo¤az›n yafland›¤›n›da eklemek gerekir. Hükümetlerin emperyalist ekonomik politikalar› uygulamada zorland›¤›, savafl ekonomisine dayanamay›p yap-boza döndü¤ü, yiyicili¤in, hortumculu¤un, talan›n hoyratça yürütüldü¤ü, yolsuzluk ve soygunculu¤un kurals›z s›n›rlarda pervas›zca sürdürüldü¤ü, iflsizlik, yoksulluk ve enflasyonun bafl›n› al›p

HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


gitti¤i bu koflullarda tersini iddia etmek düflünülemezdi. Yine bu süreçte “kay›plar”, sokak ortas›nda infazlar büyük bir art›fl göstermekteydi. Vahfli sömürü ve bask› yasalar›n›n ç›kar›ld›¤›, faflist sald›r›lar›n gerçeklefltirildi¤i; Kürt ulusuna karfl› en zalim sald›r› ve katliamlar›n gerçeklefltirildi¤i, Jitem ve kontrgerillan›n cirit att›¤›, iç hesaplaflmalar›nda fiziki tasfiyelere gidilip cinayet ve suikastlar›n gerçeklefltirildi¤i, Kürt kimli¤iyle bilinen gazete binas›n›n bombalan›p, ifl adamlar› ve ayd›nlar›n hedef gösterilerek katledilmesi, Kürt ayd›nlar› ve ifladamlar›n›n kaç›r›l›p infaz edildi¤i, örtülü ödeneklerin kiflisel kasalara aktar›ld›¤›, uluslararas› alanda komplo ve darbelerin yap›lmas›na giriflildi¤i, savafltan rant elde edildi¤i ve bu rantç› çevrelerin Susurluk’ta a盤a ç›kan mafya-polis-siyasetçi üçgeninde döndü¤ü, rant›n paylafl›m› üzerine yaflanan iç dalafl›n patlak verdi¤i, baflbakan›n (M. Y›lmaz) yumrukland›¤› vb. tam bir faflizm cenneti dönemiydi…

120 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Komünist ve devrimci hareketlerin hapishaneler mücadelesini merkezi bir görev olarak ele almalar›, bütün çal›flmalar›n› hapishanelere odaklamalar›, buradaki direniflleri üzerinden merkezi örgüt ve faaliyetlerini biçimlendirip, tüm motivasyonu hapishaneler üzerinden sa¤lamaya çal›flmalar› do¤ru bir zemin ve politika olamaz. Böyle yapmak, ilgili örgütlerin temel bir zaaf›, yetersizli¤i olup, zay›fl›¤›n› gösterir. Hapishane direniflleri üzerinden kendini var etme durumu özgün bir hal olsa da, devrimci çal›flma ve görevler hapishaneler mücadelesine hapsedilemez.

Bu karakteristik özellikleri tafl›yan süreçte, emperyalist ekonomik politika ve programlar›n uygulanmas› h›z kazand›. 2000’e geldi¤inde yeni bask› ve sömürü yasalar›n›n ç›kar›lmas› gerekiyordu. Buna karfl› geliflecek devrimci toplumsal muhalefetin önüne geçilmesi için, ekonomik-demokratik talepleri karfl›lama-sus pay› verme durumunda de¤ildi faflist egemen s›n›flar. Faflist katliam sald›r›s›yla toplumun sindirilmesi, ekonomik ve siyasal niteliklerinin sonucu olarak “kaç›n›lmazd›.” Bunun ilk ad›m›, diri devrimci dinamiklerin bulundu¤u hapishanelerdi. 1996 y›l›nda Ölüm Oruçlar›yla sa¤lanan dalgadan hâkim s›n›flar ürkmüfl ve ders alarak tecrübe ç›karm›fllard›. Öte yandan ‹flçi-emekçi hareketi aç›s›ndan da 1996 y›l› olumlu geliflmeler gösteriyordu. 1 May›s gösterileri bu ivmeyi yans›t›yordu… Hat›rlanaca¤› gibi, 24 Ocak kararlar›n›n uygulanmas› için 1980 AFC’si devreye sokulmufltu. 1997’de hâkim s›n›flar›n siyasi krizi, 28 fiubat’ta tanklar›n Ankara sokaklar›nda yürütülmesiyle sembolize olan, kimilerince “post modern” darbe, kimilerince de “muht›ra” denen darbeyle mevcut hükümet y›k›l›p yeni hükümet kurularak ifle devam edildi. 2000’e gelindi¤inde ise, 19 Aral›k sald›r›s›yla gerçeklefltirilen katliam ve F tiplerine geçiflle toplumsal muhalefet terörize edilerek emperyalist programlar uygulan›p devlet taraf›ndan ihtiyaç duyulan yasalar ç›kar›ld›.

Zindanlar Direnifli S›n›f Mücadelesinin De¤iflmez Cephelerindendir Bizimki gibi ülkelerde, hapishane-zindanlar kal›c› mücadele alanlar›ndand›r. Buradaki direnifl ve mücadelele de hayati önemdedir. Co¤rafyam›zda, devrim ile karfl›-devrimin çat›flmas›n›n kaç›n›lmaz bir sahas› hiç flüphesiz ki, zindanlard›r. Bu ülkenin toplumsal flartlar› ve devlet gerçekli¤iyle alakal› bir özgünlüktür. Genel olarak devrimci veya komünist mücadelenin söz konusu oldu¤u flartlarda zindanlar da olacakt›r. Devrimci mücadele ve s›n›flar mücadelesi devam etti¤i müddetçe, hapishaneler daima gündemde olacakt›r. Devrimci ve komünistler, gerici faflist iktidarlar taraf›ndan takibat ve soruflturmalara u¤rayarak, “yarg›lan›p” hapse at›lacaklard›r. Kaç›n›lmaz olarak bir k›sm›m›z zindanlara düflecek ve burada da devrimci yaflam›n› sürdürecektir. Dolay›s›yla buradaki direnifl ve mücadelelerde var olup, s›n›f mücadelesinin bir parças›n› temsil edecektir. Hapishaneler, s›n›flar mücadelesinin bir cephesi olmalar›n›n yan›nda en keskin olan alanlar›ndan birisidir. Zor örgütü olan devletin bafll›ca hâkimiyet ve bask› araçlar›ndan biri, yarg›


kurumuna ba¤l› olan mahkemeler ve hapishanelerdir. Devleti elinde bulunduran hâkim s›n›flar, tüm komünist devrimci ve muhalif olan kesimleri etkisizlefltirip bask› alt›nda tutmak ve dolay›s›yla da iktidarlar›n› sürdürmek için mahkeme ve hapishaneleri etkin olarak kullan›rlar. S›n›fsal iktidar ve sömürü düzenlerini sürdürmek-garanti alt›na almak amac›yla yaratmak istedikleri “dikensiz gül bahçesinin” dikenlerini a¤›r hapis cezalar›na çarpt›r›r, burada çürütüp yok etmek isterler. Hakim s›n›flar iktidarlar›n› korumak için emekçi halk kitlelerine ac›mas›zca sald›r›r, her türlü zulmü reva görür, uygularlar. Faflist hâkim s›n›flar, devrimci savafl ve silahl› mücadeleye en ac›mas›z bir flekilde sald›r›rken; demokratik mücadelelere ve hatta elefltirel düflüncelere karfl› da son derece tahammülsüz olup, tüm muhalif ve alternatif güçleri hapsetmektedirler. Katliam, iflkence gibi eylemleriyle yetinmeyip, sald›r›lar›n› a¤›r para ve hapis cezalar› uygulayarak sürdürmektedirler. Katletmediklerini-edemediklerini, yani fiziki olarak ortadan kald›rmay› tercih etmedi¤i veya bunu yapmaya cüret edemedi¤i durumlarda, has›mlar›n› hapsederek etkisizlefltirme yoluna gitmektedir. Özetle, etkili-diri mücadele odaklar›n› tasfiye etmek için katliam d›fl›nda tuttuklar›n› ya da katliamlardan kurtulanlar› hapsetmektedir. Dolay›s›yla, içerde bulunanlar›n bafll›ca diri devrimci kesim oldu¤u do¤ruyken; ço¤u kez komünist ve devrimci hareketin en militan, pratik kadro ve hatta önderlerinin oldu¤u da do¤rudur. Ne var ki, tutsak edilip esaret alt›na al›nan komünist ve devrimciler bedensel olarak zincire vurulmufl, pratik hareket ve etkinlikleri s›n›rlanm›fl olsa da, asla beyinsel olarak zincire vurulmufl ve düflünce eylemlerinden kopar›lm›fl olmaz. Bundand›r ki, onlar gerçekte özgür tutsaklard›r. Bu zeminde, s›n›f mücadelesi kesintisiz olarak hapishanelerde de sürdürülür. Bu çat›flmada genellikle katliam ve iflkenceler sistemli olarak uygulan›r. Düzenli bask› uygulanarak tutsaklar›n teslim al›nmalar› ve siyasal kimliklerinden ar›nd›r›larak düzene uygun kiflilikler haline getirilmeleri hedeflenir. Hâkim s›n›flar bu amaçlar›na ulaflmadan, tutsaklara bask› ve iflkence uygulamaktan, katliamlar gerçeklefltirmekten geri durmazlar. Tutsaklar üzerinde uygulanan politikalar›n baflar›ya ulaflmas› için, hapishanelerin fiziksel koflullar›ndan tutal›m da, bin bir türlü proje gelifltirip uygularlar. ‹hanetin dayat›lmas›ndan tutal›m da

insan onuruna ayk›r› her türlü politikaya baflvururlar. ‹zolasyonla tutsaklar›n yaln›zlaflt›r›l›p iradelerinin k›r›larak teslim al›nmas› en kal›c› uygulamalar›ndand›r. Hatta bir çok tutsa¤›n uzun y›llar süren tecrit ve izolasyon uygulamalar› sonras›nda psikolojik olarak y›prat›ld›klar› görülmüfltür. Fakat her fleye karfl›n komünist ve devrimci iradenin üstünlü¤ünü k›rmay› baflaramam›fllard›r. Tutsaklar›n çeflitli kirli amaçlar u¤runa denek olarak kullan›ld›¤› da bilinmektedir. Bu bak›mdan hapishanelerin s›n›f mücadelesinin en keskin alanlar›ndan birisi oldu¤unu söylemek yanl›fl de¤ildir. K›sacas›, s›n›f mücadelesinin zorunlu duraklar›ndan birisi olan hapishaneler; devrim ile karfl›devrimin çat›flmas›n›n en eflitsiz koflullarda ve en keskin flartlarda sürdü¤ü alanlardan birisi olup, devrimci s›n›f bilinci ve tavr› ile iradenin s›nand›¤› bir mücadele siperidir. O halde buralardaki örgütlülük ve buralardaki mücadelelerin desteklenip gelifltirilmesi devrimci görevlerimizin bafll›calar›ndand›r. Fakat bir noktaya dikkat çekmekte fayda var ki; komünist ve devrimci hareketlerin hapishaneler mücadelesini merkezi görev olarak ele almalar›, bütün çal›flmalar›n› hapishanelere odaklamalar›, buradaki direniflleri üzerinden merkezi örgüt ve faaliyetlerini biçimlendirip, tüm motivasyonu hapishaneler üzerinden sa¤lamaya çal›flmalar› do¤ru bir zemin ve politika olamaz. Böyle yapmak, ilgili örgütlerin temel bir zaaf›, yetersizli¤i olup, zay›fl›¤›n› gösterir. Hapishane direniflleri üzerinden kendini var etme durumu özgün bir hal olsa da, devrimci çal›flma ve görevler hapishaneler mücadelesine hapsedilemez. Örgütsel gerçe¤i bu olan hareketler tabiat›yla hapishanelerdeki direnifl ve mücadeleleri varl›kyokluk meselesi olarak görüp, buradaki direnifllerinde örgütsel-taktik yenilgileri kabul etmekte zorlan›r, kabul etmezler. Yaz›k ki, kimi dostlar›m›z›n durumu ve hareket tarz› esasta budur. Öteden beri hapishaneler, bu dostlar›m›z›n örgütsel varl›¤›nda önemli bir rol oynam›fl ve hapishaneler mücadelesi bu dostlar›m›z›n parti-örgüt çal›flmas›n›n merkezi çizgisipolitikas› olagelmifltir. Yani, d›flar›daki mücadele içerideki mücadeleyle biçimlendirilip yönlendirilmesi gerekirken, içerisi belirleyici olmufltur. D›flar›daki mücadele esas olup içerideki mücadeleye yön verece¤ine içerisi d›flar›ya yön vermifltir. Genel inisiyatif içerideki mücadelede olmufl, d›flar›daki mücadele buradan feyiz al›p,

121 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


içeriden yönetilmifl, buraya endeksli yürütülmüfltür esasta. Hapishaneler sorunu s›n›flar mücadelesi boyunca devam eden kal›c› bir sorundur. Hiç flüphesiz ki, hapishaneler mücadelesi s›n›f mücadelesinde rol oynayan bir çat›flma cephesidir. Bu bak›mdan ihmal edilemez de¤erde bir örgütlenme ve mücadele alan›d›r. Fakat tüm önemine karfl›n, hapishane merkezli bir s›n›f mücadelesi düflünülemez; s›n›f mücadelesinin kumanda merkezine hapishaneler yerlefltirilemez. ‹çeriden, d›flar›n›n yönetilmesi politika haline getirilemez.

Ölüm Orucunu Koflullayan Etmenler Olarak; Faflist ‹ktidar ve Emperyalist Ekonomik Politikalar Çiller-Erbakan koalisyon hükümeti 28 fiubat (“post modern”) darbesi sonras›nda son bulurken; bunun yerine DSP-ANAP-MHP koalisyon hükümeti 28 May›s 1999’da kuruldu. (Yap›lan erken seçimle birlikte 18 Kas›m 2002’de bu hükümet yerini AKP’ye b›rakm›flt›…)

122 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Büyük Ölüm Orucu süreci, Bülent Ecevit baflbakanl›¤›ndaki DSP-ANAP-MHP hükümeti döneminde gündeme geldi. Adalet bakan› DSP’den Hikmet Sami Türk, ‹çiflleri bakan› ANAP’tan Sadettin Tantan idi… Eklemek gerekir ki, bu iki faflist bakan›, MHP’li sa¤l›k bakan› Osman Durmufl da tamaml›yordu. Adalet bakan›, hapishanelere katliam sald›r›s›n›n gerçeklefltirilmesine-müdahale edilmesine onay ve direktif vererek; içiflleri bakan› ilgili sald›r› güçlerini temin edip yöneterek; sa¤l›k bakan› ise denetimindeki sa¤l›k ekipmanlar›yla sald›r›y› destekleyen ve kendi cephesinden katliamdaki görevlerini üstlenerek, ittifak içinde katliam sald›r›s›nda gerekli güçleri organize edip flartlar› oluflturdular. Üçlü konseptle sald›r›n›n sorumlulu¤u ve planlamas› üstlenildi. Bülent Ecevit baflbakanl›¤›ndaki bu üç faflist partili koalisyon hükümeti uyum ve ittifakla sald›r›n›n yürütücü aktörleriydi. Kuflkusuz ki, bu sürecin arka plan›ndaki mimarlar, her zamanki gibi yine emperyalist güçlerdi. Emperyalist tekellerin sömürü cenneti olan ülkede, komprador bürokrat burjuvazinin emperyalist tekelci burjuvaziyle kol kola yürüttü¤ü vahfli sömürü ve talan›n daha iyi-karl› koflullarda at oynatmas› için, iflçi-köylü halk ve emek düflman› yeni yasalar›n ç›kar›lmas› gerekiyordu. IMF ve Dünya Bankas›yla yap›lan anlaflmalar ve

bunlar›n dayatt›¤› ekonomik politikalar›n uygulan›p, bu emperyalist tekelci kurulufllar›n menfaatlerinin korunmas›, daha fazla bask› ve sömürü yasalar›yla tekelci sermayenin önünün hoyratça aç›lmas›, Türk hâkim s›n›flar›na toplumu sindirip toplumsal muhalefeti bast›rmalar›n› emrediyordu. Toplumsal muhalefet bast›r›l›p, toplum korku ve terör iklimi alt›na al›nmadan tüm bunlar›n yürütülmesi ve ihtiyaç duyulan faflist yasalar›n ç›kar›lmas› kolay olmayacakt›… Emperyalizme uflakl›k ve gönüllü hizmetkârl›k baflka türlü yerine getirilemez, IMF ve Dünya Bankas›’n›n dayatt›¤› ekonomik programlar› uygulanamazd›. Mezarda emeklilik yasas› ile di¤er iflçi ve emekçilerin temel ve yaflamsal haklar›n› gasp eden faflist yasalar eflli¤inde a¤›razg›n sömürü faflist teröre baflvurmadan yürütülemezdi… Nitekim faflist yasalar ç›kar›lmadan önce veya bu yasalar› ç›kar›p dayat›lan yeni emperyalist ekonomik politikalar›n uygulanmas› için sald›r› iflareti verildi. Sald›r›n›n ilk dalgas› fiziksel sald›r› olarak, toplumun en dinamik devrimci güçlerinden olan komünist ve devrimci tutsaklar›, ve tabii ki hapishaneleri hedef al›nd›… F Tipi hapishaneler denen tabutluklar sald›r›s› bu dinamiklerin bast›r›lmas›-susturulmas› için yeniden aç›l›p devreye sokuldu. Gerçeklefltirilen hapishaneler katliam›yla, ç›kar›lacak faflist bask› ve sömürü yasalar›na karfl› buralardan geliflen veya gelifltirilen muhalefet-direnifl önceden ezilip yok edilmek istendi. Bununla, toplumsal yaflam da denetim alt›na al›n›p sindirilerek hapishaneler modelindeki gibi hücrelefltirilip karanl›¤a gömülmek isteniyordu. Özetle 19 Aral›k katliam operasyonu böyle gündeme geldi. 19-22 Aral›k katliam sald›r›s›nda kahramanca bir direnifl gösteren tutsaklardan 28 devrimci ve komünist katledildi. Katliam operasyonu televizyonlardan yay›nlanarak, uygulanan vahflet üzerinden topluma mesaj verildi. 20 hapishaneye ayn› gece gerçeklefltirilen sald›r›da tutsaklar yak›larak, kurflunlan›p bombalanarak, gazlarla ve iflkencelerle katledilip, tüm görüntüler yay›nlanarak toplum tam bir korku ve terör atmosferine al›nmak istendi. Sonras›ndaki faflist bask› ve yasalarla toplumsal muhalefet üzerindeki kuflatma iyice derinlefltirildi, Ölüm Oruçlar› karfl›s›ndaki duyarl› tüm kesimlerin önemli bir bölümü sindirilerek susturuldu, susturalamayanlar da sert müdahale ve sald›r›larla engellenip yine bir k›sm› F tipi hücrelere konulmaya devam edildi. ***


F Tipi hapishaneler projesi, toplumu ve özellikle de emekçi halklar›m›z› kuflatarak cendereye sokup kontrol etmeyi hedefleyen emperyalistlerden al›nma bir sald›r› projesiydi. Örgütlü toplumsal muhalefeti veya toplumun örgütlü gücü ve örgütlülü¤ünü da¤›t›p örgütsüzlefltirerek, ona hükmedip emperyalist ekonomik politikalar›n uygulanmas›n›n önü aç›lmak isteniyordu. Topluma hükmetmek ve toplumu teslim almak için, toplumun en diri uçlar›n› faflist terörle bertaraf etmeyi, teslim almay› gerektiriyordu. Dolay›s›yla tabutluklar projesiyle, komünist ve devrimci tutsaklardan bafllamak uygun görülmüfltü. Zira esir al›n›p tutsak edilmifl bu kesimler toplumsal muhalefetin en ileri kesimleriydi ve fiziksel olarak kontrol alt›nda tutulan, el alt›nda bulunan “kolay lokmalar”olarak görülüyordu. Bu anlamda hapishanelerdeki örgütlülü¤ü da¤›tmak ve böylece buradaki devrimci güçleri etkisizlefltirmek için, hapishanelere sald›r›n›n zemini çeflitli oyunlarla-komplolarla haz›rland› ve sald›r› flartlar› oluflturuldu. F tipi sald›r›s›yla, içerideki örgütlülük yok edilip tam bir izolasyon, tecrit ve bunun da ötesinde tretman flartlar›nda komünist ve devrimci tutsaklar›n teslim al›nmas›, siyasal kimliklerinden ar›nd›r›lmas›, yani siyasal ölümleriyle fiziki ve politik tasfiyeleri hedeflendi. Örgütlü güç, hâkim s›n›flar için her zaman tehlikeydi. Toplumu örgütsüzlefltirip teslim almak için, örgütlü ve etkili dinamik olan tutsaklar›n örgütsüzlefltirilip teslim al›nmas› önemli bir ad›m olmakla birlikte, hapishaneler üzerinden topluma mesaj vermek de son derece etkili ve önemliydi. Üstelik siyasi iktidar, güçlü oldu¤unun ve istedi¤inde neler yapabilece¤inin mesaj›n› da vermeyi ihmal etmeyip önemsiyor, güç gösterisine ihtiyaç duyuyordu. F tipi sald›r›s›, fiziki koflullar itibariyle tecrit, izolasyon, yaln›zlaflt›rma; tretman uygulamas›ndaki ideolojik içeri¤i itibar›yla teslim alma, kifliliksizlefltirme, örgütsüzlefltirme ve siyasal kimlikten ar›nd›rma, yok etmeyi kapsamaktad›r. Sald›r›n›n salt tutsaklarla s›n›rl› kalmay›p toplumsal yaflam› da hedeflemesi en büyük boyutudur. Sald›r›n›n tam gerçek ve bütün anlam› budur. Dolay›s›yla sald›r›n›n direniflle püskürtülmesi tarihsel bir görevdi. Bu stratejik sald›r› ancak stratejik bir mücadeleyle ve en güçlü silahlarla gö¤üslenebilirdi. Yeri gelmiflken söyleyelim ki, sald›r› amac›na esasta ulaflamam›flt›r. Toplumsal yaflam üzerindeki etkisi geçici kalm›fl ve faflist vahflet karfl›s›nda toplumsal bilincin demokratik de¤erlerde

uyar›lmas›na hizmet etmifltir. Tutsaklar teslim al›namam›fl, Ölüm Orucu direnifli sona erdirilmifl olsa da, direnifl bitirilememifl, hala devam etmektedir. F tiplerine geçilse de di¤er hedeflere ulafl›lamam›flt›r. Direniflin devam etmesi, onun stratejik bir direnifl veya mücadele oldu¤unu gösterir. Bir muharebede al›nan geçici-taktik-örgütsel yenilgiyle mücadelenin nihayeti tayin edilemezdi-edilemedi de… Dolay›s›yla, gerçek bir yenilgiden bahsedilemeyece¤i gibi, tam bir baflar›dan da bahsedilemez. Bunda, komünist ve devrimci tutsaklar›n direnifli ve en önemlisi de teslim olmamalar› elbette ki rol oynamaktad›r. Fakat sald›r›n›n görülen kapsam›na-stratejik sald›r› oldu¤u tespitine uygun olarak, k›sa süreli bir baflar› öngörüsüyle ve buna uygun tek dönemli bir direnifl ve mücadeleyle de¤il de uzun vadeli stratejik bir mücadele plan›n›n uygulanmas› en do¤rusuydu. Yani, makul koflullarda ölüm orucu silah› kullan›l›p baflar› elde edilmedikten sonra, durumun de¤erlendirilip yeni biçimlerle sürece yay›lm›fl farkl› mücadele biçimlerinin daha tez devreye sokulmas› gerekirdi. Ki bugün süren mücadele-direnifl bu stratejik mücadeledir. Ama bu taktik daha erken devreye sokulmufl olsa idi, direniflin kay›plar› daha az olur ve yenilgi atmosferinin yaratt›¤› tahribat daha planl›-bilinçli karfl›lanm›fl, asgariye indirilmifl olurdu.

Sald›r› ve Direnifllerle Ölüm Oruçlar›na Uzanan Yol Özal cumhurbaflkan› olduktan sonra, Mesut Y›lmaz’l› ANAP hükümeti döneminde 1991 y›l›nda ç›kar›lan “Terörle Mücadele Yasas›” kapsam›nda düzenlenen infaz yasas›yla ceza indirimi konusu öne ç›kar›larak, “Terörle Mücadele Yasas›”n›n özü adeta gözden kaç›r›ld›. Bu faflist sald›r› yasas›yla hücre-tabutluk tipinin yasal zemini haz›rland›¤› gibi, devreye sokulmas›n›n gerekçeleri de yarat›larak haz›rlanm›flt›. Nitekim hemen sonras› y›llarda hücre-tabutluk sistemi hapishanesi Eskiflehir’de aç›larak devreye sokuldu. Sürgün sevklerde devrimci tutsaklar ring araçlar› içinde flehit düfltü. Geliflen direnifl neticesinde Eskiflehir kapat›larak süreç ertelenmifl oldu. 1996 y›l›na gelindi¤inde içiflleri bakan› faflist Mehmet A¤ar bir genelge ç›kararak Eskiflehir tabutluklar› sald›r›s›n› yeniden bafllatt›. Bu genelgeyle aç›lm›fl olan Eskiflehir tabutlu¤unun kapat›lmas› ve genelgenin iptali için bilinen 1996 Ölüm Orucu direnifli gerçeklefltirildi. Dire-

123 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


nifl, 12 devrimcinin yaflam›n› yitirmesi-flehit düflmesi sonras› 63. gününde zaferini ilan etti. Hat›rlanaca¤› gibi, 1996 y›l›nda Diyarbak›r zindan›nda 10 yurtsever devrimci hunharca katledildi… Yine 1996’da Buca ve Ümraniye’de toplam 7 devrimci katledilmiflti. Nitekim 1997 y›l›nda, yay›nlanan A¤ustos genelgesiyle F tipi tabutluklar›n›n inflaatlar› bafllat›larak sald›r› süreci h›zland›r›ld›. Hâkim s›n›flar direnifller karfl›s›nda ald›klar› yenilgilerle geri ad›mlar atsalar da stratejik hedeflerinden vazgeçmediler. Bilindi¤i gibi, 2000 Ölüm Orucu öncesi dönemde, siyasi tutsaklar›n bulunduklar› hapishanelere ciddi sald›r›lar gerçeklefltirilerek katliamlar yap›lm›flt›. Ulucanlar ile Diyarbak›r zindanlar›nda gerçeklefltirilen vahfli katliamlar, bu sald›r›lar›n o güne kadarki en büyükleriydi. Türkiye-Kuzey Kürdistan zindanlar tarihi, kuflkusuz ki, iflkenceli kanl›katliaml›, bir o kadar da direnifl dolu bir tarihtir. Ancak böylesine barbar ve böylesine aç›k yürütülen toplu katliamlara, tutsaklara dönük pervas›z k›y›m›n bu düzeyine-böylesine ilk olarak tan›k olunuyordu.

124 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

20 Ekim 2000 tarihinde MKP, TK‹P ve DHKP-C taraf›ndan bafllat›l›p, 19 Aral›k sald›r›s› sonras› hapishanelerde bulunan di¤er devrimci hareketlerin kat›l›m›yla, (PKK hariç) tüm devrimci-komünist parti ve örgütleri kapsayarak geniflleyen; parçal› bafllama biçimiyle tafl›d›¤› kusura uygun olarak yine parçal› ve ayr› durufllarla muhtelif tarihlerde bitirilen büyük Ölüm Orucu direnifline iliflkin söylemek gerekir ki, bu parçal› durumlardan kaynakl› her bir parti ve örgüt farkl› farkl› yaklaflmaktad›r.

De¤iflik türden ateflli silahlar, gaz bombalar›, yang›n bombalar› ve di¤er öldürücü tesire sahip bombalar, zehirli kimyasallar gibi zengin yo¤unlaflm›fl gazlar ve savafl araçlar› kullan›larak, “devletin güvenli¤inde” hapishanede tutulan devrimci ve komünist tutsaklar vahfli katliamlardan geçirildiler. Binlerce asker-polis-kontra tak›m› devlet talimat›yla sald›r› gerçeklefltirip canice katliamlar gerçeklefltirdiler. 1999 Ulucanlar zindan›nda 10 komünist ve devrimci, iflkenceler eflli¤inde ve otomatik silahlarla katledildi, onlarcas› yaraland›… F tipleri sald›r›s› esasta bu sald›r›yla bafllam›flt›. 2000 Temmuz’unda Burdur zindan›nda gerçeklefltirilen sald›r›larda kimi a¤›r olmak üzere onlarca devrimci ve komünist yaraland›, tutsaklar iflkenceden geçirildi, bir devrimcinin kolu ifl makinesiyle kopar›ld›. Burdur’da kopan kolu, Isparta çöplü¤ünde köpekler bulup insan müsvettelerine gösterdi. Di¤er birçok hapishanede ayn› bilançolar oluflmasa da benzer sald›r›lar gerçeklefltirildi… Bu kapsaml› sald›r›lar; “F tipi-hücre sistemi” ya da tabutluk modeli olan zindanlara geçifl için gerçeklefltirilecek olan daha büyük sald›r›n›n haz›rl›k provalar›yd›. F tipi inflaatlar› da h›zla devam ediyordu. Büyük sald›r›n›n di¤er haz›rl›klar› da devletçe yap›l›yor, yo¤un propaganda faaliyetleri yürütülüyordu. Komünist ve devrimci tutsaklar bu geliflmeleri anlamland›rm›fl, genel geliflmelerle birlikte büyük sald›r›y› öngörmüfllerdi. Tart›flmalar bafllay›p yo¤unlaflm›flt›. Ölüm orucu direniflinin kaç›n›lmaz oldu¤u anlafl›lm›fl, görülmüfltü. Stratejik bir sald›r›, ancak güçlü bir direniflle püskürtülebilinirdi… Bunun biçimi elbette ölüm orucu olacakt›. Buna ba¤l› olarak sald›r›y› genifl bir direnifl cephesiyle gö¤üsleyip püskürtmek için haz›rl›klara bafllanm›flt›. Belli çal›flmalar yürütülse de direnifl cephesinin tam olarak örülmesi sa¤lanamad›. Hatta devrimci ve komünist tutsaklar aras›nda bile, direniflin niteli¤i ve zamanlamas› anlam›nda hemfikir olunamam›flt›. Zira sürecin içeri¤i ve ciddiyeti tam olarak ve herkes taraf›ndan tam olarak anlafl›lamam›flt›… Tutsaklar aras›nda, yani, zindanlarda bulunan komünist ve devrimci parti-örgütler aras›nda genel bir uzlafl›n›n sa¤lanamamas› nedeniyle direnifl cephesinin örülmesi, genifl dinamiklerin duyarl› hale getirilerek harekete geçirilmesi ve aktif direnifle kat›lmalar› tam ve esas ola-


rak sa¤lanamad›. D›flar›daki genifl destek yeterli olarak haz›rlanamad›¤› gibi, içerde de parti ve örgütlerin direnifle birlikte bafllamalar› sa¤lanamayarak, parçal› bir durum ortaya ç›kt›. Bu kuflkusuz ki bafllayacak olan direniflin önemli zaaf›yd›… 20 Ekim 2000 tarihine gelindi¤inde tart›flmalar noktalanm›fl, MKP, TK‹P ve DHKP-C d›fl›ndaki di¤er devrimci parti ve örgütler Ölüm Orucunu erken-zamans›z bularak kat›lmazken, bu komünist ve devrimci partiler Ölüm Orucu direniflini bafllatm›fl oldular. Eylem bafllarken, demokratik kitle örgütleri, sendikalar, ayd›n ve sanatç›lardan olumlu destek al›n›yor; tutsak aileleri ve demokratik devrimci çevrelerin de destekleri önemli bir etki gösteriyor, direnifl cephesi geniflleyerek büyüyordu. Eylemin bu aflamalar›nda geliflmeleri gören devlet, Adalet Bakan› Hikmet Sami Türk eliyle karfl› bir manevra gelifltirerek, F tiplerinin ileri bir tarihe ertelendi¤ini aç›kland›. “Arabulucu” tabiriyle de¤erlendirilen ve hükümet ile tutsaklar aras›nda müzakereleri yürüten sanatç› ve ayd›nlar grubu, adalet bakan› taraf›ndan aldat›ld›. Sonra ayd›n ve sanatç›lar ile direnifli destekleyen demokrat çevreler bilinen bask› yöntemleriyle susturuldular. Taktik manevraya destek edilen muhalif kesimlerin susturulmas›, bas›na haber yasa¤› ve cezai müeyyidelerin devreye sokulmas›yla sald›r› için uygun zemin sa¤lanm›fl oldu.

‹rade Direniflinin Genifllemesi ve Sürecin Niteli¤i ile Yönetilmesi 20 Ekim 2000 tarihinde MKP, TK‹P ve DHKP-C taraf›ndan bafllat›l›p, 19 Aral›k sald›r›s› sonras› hapishanelerde bulunan di¤er devrimci hareketlerin kat›l›m›yla, (PKK hariç) tüm devrimci-komünist parti ve örgütleri kapsayarak geniflleyen; parçal› bafllama biçimiyle tafl›d›¤› kusura uygun olarak yine parçal› ve ayr› durufllarla muhtelif tarihlerde bitirilen büyük Ölüm Orucu direnifline iliflkin söyemek gerekir ki, bu parçal› durumlardan kaynakl› her bir parti ve örgüt farkl› farkl› yaklaflmaktad›r. Dahas›, tüm bunlara karfl›n tart›flmaya konu olan Ölüm Orucu’nun da hatal›-hatas›z yanlar›yla birlikte, münakafla götürmez bir zemini, belli bir gerçekli¤i vard›r. Yani, büyük, hakl›, meflru, onurlu ve nesnel zemini güçlü olarak bilimsel bir direnifl mücadelesi olmas› ile birlikte; bafllamas›ndan sürdürülmesi aflamalar›na, ödenen bedellerden elde edilen kazan›mlara, oradan da bitirilmesi biçiminin gösterdi¤i farkl›l›k ve çat›rt›lar›na, oradan da “zafer mi, yenilgi mi” de¤erlendirmelerine kadar genifl içerikte tart›flmaya muhtaç olan yanlar› da mevcuttur. Anlafl›l›rd›r ki, her süreç do¤ru ve yanl›fl yanlar, tart›flma ve farkl› bak›fl aç›lar› bar›nd›r›r…

Sald›r›n›n bir y›ldan beridir haz›rland›¤› daha sonradan içiflleri bakan› ve yetkili a¤›zlarca itiraf edildi. Bu itiraflarda katliam amaçlar› da gizlemeden aç›klan›yordu… “Daha fazla ölüm olay› bekliyorduk, bekledi¤imizden daha az ölüm olay› gerçekleflmifltir” diyerek katliam operasyonlar›n›n “baflar›l›” oldu¤u anlat›l›rken, nas›l bir sald›r›-katliam tasarland›¤› ortaya konuyordu…

Ölüm Orucu direniflinin bafllat›lmas› ve ilk örgütleyici öznelerinden olan Maoist partinin de söz konusu muhtelif de¤erlendirme ve tart›flmalardan farkl› olarak, bu süreç hakk›nda belli de¤erlendirmeleri mevcuttur. Fakat gerek Ölüm Orucu direnifl sürecinin baz› dostlar›m›z taraf›ndan bitirilmemifl olmas› ve gerekse de di¤er baz› nedenler, ilk elden yap›lan bu de¤erlendirmelerin eksik kalmas›n› koflullam›flt›r. Buna karfl›n, bütünlüklü bir de¤erlendirme ihtiyac› ve görevi devam etmektedir. Sürdürülen Ölüm Orucu direnifli sonland›r›lm›flt›r. Dolay›s›yla gelinen aflamada, bütünlüklü bir de¤erlendirme yapman›n imkânlar› haz›r bulunmakta ve bu görevin tamamlanmas› olanakl› hale gelmektedir. Öte yandan bu büyük direniflten do¤ru dersler ç›kararak ö¤renmek ve sürecin tecrübelerini gelecek pratiklerimize aktarmak için ciddiyetle ele al›p irdelemek gerekmektedir.

Faflist sald›r›da 28 tutsa¤›n katledilmesiyle bafllayan planl› katliam, büyük irade savafl›m› olan Ölüm Oruçlar›nda 122 devrimci-komünist tutsa¤›n öldürülmesiyle tamamlanm›fl oldu. Sald›r›da yüzlerce tutsak gazi olurken, onlarcas› da zorla müdahale neticesinde Ölüm Orucu gazisi olarak sakat b›rak›ld›…

Bu de¤erlendirme yaz›m›z›n gereklili¤i ve zemini iflte budur. Tabiat›yla bu de¤erlendirme genel anlay›fl ve yaklafl›m›m›z› ortaya koymakla birlikte, dostlar›m›z›n hatal› de¤erlendirmelerine objektif bir elefltiri anlam›na gelecektir. Dahas› yaz›m›z›n ikinci bölümünde kimi hatal› anlay›fl ve elefltiri ad› alt›nda yürütülen sald›r›lara da so-

Nitekim 19 Aral›k gecesi, “Hayata Dönüfl” dedikleri katliam sald›r›s› gerçeklefltirilerek, 28 devrimcinin katledilmesi suretiyle, bütün komünist ve devrimci tutsaklar iflkencelerden geçirilip yaral› bir flekilde F tipi hücrelere zorla götürüldüler...

125 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


mut yan›tlar vererek tart›flma yürütece¤iz. Yine bu bölümde Maoist partinin Ölüm Orucu’na iliflkin yapt›¤› de¤erlendirmeleri aktaraca¤›z. Hemen belirtelim ki, 20 Ekim 2000 Ölüm Orucu direniflinin bafllat›lmas›, bu silah›n o gün kullan›lmas› yerinde ve hakl› oluflu, somut hal ve koflullarda geçerli-isabetli bir savunma ve direnifl biçimi oldu¤u… gibi konularda do¤ru orant›l› olarak pozitif düflünürken; ancak, geliflen zaman içinde direniflin yönetilmesi, sürdürülme süresi, sürdürülme biçimi, zaman›nda ve do¤ru anda bitirilmemesi, bitirilmesi biçimleri ve genel olarak do¤ru bir önderlik yetene¤i alt›nda yönetilip-yönetilmedi¤i, ödenen bedeller ile sonuçlar› ve elde etti¤i kazan›mlar… gibi aç›lardan birçok zaaf tafl›d›¤› düflüncesindeyiz. Direnifl devrimci tutum olarak son derece anlaml›yd›-anlaml›d›r. ‹deolojik-politik içeri¤i ve anlam› da fevkalade büyüktür. Fakat tüm bu olumlu içeri¤ine karfl›n, önderlik rolünün do¤ru yürütülememesiyle hatalar yap›lm›fl ve direnifl gerçek içeri¤ine uygun olarak genel baflar› normlar›nda mant›ki sonuçlar›na ulaflt›r›lamadan noktalanm›flt›r.

126 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Bunun yan›nda objektif flartlar›n da direniflin ak›betinde pay› büyüktür. Sald›r› büyük stratejik bir sald›r›yd› ve toplumu terörize edip sindiripsusturma sald›r›lar›yla avantajl› flartlardayd›. Ama direnifl veya devrimci cephe yeterli, gerekli ve sa¤lam bir örgütlülük ve haz›rl›¤a sahip de¤ildi. Direnifl boyunca objektif flartlar kimi zaman uygun iken, kimi zaman ve esasta da uygun olmay›p aleyhteydi. Bu özelli¤i yakalamas› gerekenler, mevcut yap›lar›n hapishaneler örgütlülü¤ü iken, ama esasta da ilgili parti ve örgütlerin merkezi yap› ve önderlikleriydi. Somuttaki önderlik ve dolay›s›yla da sorumluluk, direniflin öncülü¤ünü yürüten hapishanelerde ki örgütlülük olsa da, merkezi düzeyde yürütülen ciddi bir direnifl olmas› ve direniflin merkezi kararlarla yürütülmesi ve benzeri, son tahlilde tayin edici olan önderlik, bu anlamda da esasta d›flar›daki merkezi önderlik ve yap›lard›. Nitekim d›flar›dan merkezi düzeyde hem içerideki önderli¤e ve hem de genel sürece yap›lan müdahalelerle gerekli önderlik yap›labilir, direniflin yönürotas›, takti¤i de¤ifltirilebilinirdi. Gerek içeride ve gerekse de d›flar›da, direnifli daha olumlu noktada bitirme yetene¤i gösteremeyen önderli¤in baflar›s›zl›¤› esasta burada, yani flartlar› do¤ru tahlil edip buna uygun politika ve ad›mlar atmamas›nda yatmaktad›r. Lehte-

ki flartlarda ve daha avantajl› durumda gerekli manevralar›-esnekli¤i gösteremeyen önderlik veya önderlik fonksiyonu, direniflin somut kazan›mlar anlam›nda baflar›s›z kalmas›nda esas etkendir. Direniflin nihayeti, ideolojik-politik yönü ayr›, ama askeri-örgütsel-pratik aç›dan bir yenilgiydi-yenilgidir. Her hakl› devrimci direnifl, teslimiyeti reddeden muhtevas› ve tüm do¤as›yla (içindeki tali olumsuzluklar ve askeri-örgütsel yenilgisine ra¤men) olumlu bir eylem olarak devrimcidir, siyasal kazan›md›r ve bu yönüyle baflar›d›r. Direniflin anlam› budur; siyasal özelli¤i ve yan› itibar›yla bu böyledir. Her direniflin kesin pratik zaferle sonuçlanmas› gibi bir kural yoktur; tersini tasavvur etmek s›n›flar mücadelesi diyalekti¤ine ters ve ayk›r›d›r. Bu bak›mdan, direnifli salt somut kazan›mlar› üzerinden hareket ederek toptan mahkûm etmek anlay›fl› yanl›flt›r. Bunun gibi, salt siyasal zaferden hareketle tam bir zaferden söz etmek de sübjektiftir. ‹ç ve d›fl bütünlüklü flartlar› içinde ve her yönüyle ele al›p de¤erlendirme tutumu bilimsel metottur. Komünist ve devrimci tutsaklar›n kahramanca direnip siyasal kimliklerine uygun davrand›klar› tart›flmas›zken, iyi bir s›nav verdikleri esasta do¤rudur. Muazzam bir irade, direnifl, fedakârl›k sergilendi¤i, büyük kararl›l›k gösterildi¤i, adeta bir destan yaz›ld›¤› tesbit edilmelidir. Direniflin oldukça a¤›r ve büyük bedellerle yürütüldü¤ü, siyasal olarak kazan›mlar›n›n oldu¤u ama pratik kazan›mlar›n›n esasta olmad›¤› görülmek durumundad›r. Esasta diyoruz, çünkü direniflin oda¤›ndaki somut talepler kazan›lamasa da, direniflin do¤al ürünü olarak düflman sald›r›lar›nda daha fazla ileri gidememifl, direnen tutsaklar direniflten kalan miras zemininde kalarak teslimiyet sald›r›s›n› kabul etmemifl, belli bir statünün fiilen sürmesi sa¤lanm›flt›r. Tutsaklar›n geri ve yetersiz de olsa kullanabildi¤i c›l›z hak ve koflullar hiç flüphesiz ki direniflin kazan›mlar›d›r. Ama bunlar›n direniflin talepleri-hedefleri vb anlam›nda son derece güdük oldu¤u aç›kt›r. Direniflin kahraman› olan flehitler ve gaziler, ola¤an koflullarda her çat›flma ve direniflin önemli bedelleri olarak kaç›n›lmazken; bu direniflte bedellerin son derece fazla olmas›, bir taraftan direniflin karfl› karfl›ya oldu¤u sald›r›n›n kapsam›yla ilgiliyken, öte yandan izlenen hatal› politikalar›n da bu a¤›r neticede pay sahibi oldu¤unu söylemek ve görmek durumunday›z.


Elbette gerekti¤inde tüm bedeller göze al›narak mücadele yürütülecektir. Burada kastetti¤imiz bu de¤ildir. Ancak bu, kay›plar›n aza indirilmesi, önlenmesi amac›n›n güdülmemesi anlam›na gelmez. Önlenmesi mümkün olan kay›plar›n önlenmesi ve asgariye indirilmesi hedefi, devrim ile karfl›devrimin her çat›flmas›nda geçerli olan stratejik, temel bir kurald›r. Kendini korumadan düflmanla savaflamazs›n. “Kendini koru, düflman› yok et!” Bu her zaman temel bir prensiptir. Özcesi, direnifl önderli¤inin baflar›s›z oldu¤u bir nokta da budur. Onlarca, belki yüzlerce devrimcinin ideolojik-politik-örgütsel k›r›lma yaflayarak gerilemesine, mücadeleden geri kalmas›na, hatal› politikalarla bir anlamda yol aç›ld›. Zay›fl›k gösteren devrimcilerin sorumsuzca teflhir edilmesi, dahas› “ihanetçi” ilan edilerek kiflilik sald›r›lar›na u¤ramas› gerçe¤i, bu hatal› yaklafl›mlar›n en kaba, uç örneklerini oluflturmaktad›r… Elbette ideolojik k›r›lmalarda bireylerin sorumlulu¤u vard›r. Hatta belli bir yapt›r›ma tabi tutulmalar› mümkündür. Ama bu yapt›r›m, kesip atmaya de¤il, dönüfltürüp kazanmaya dönük olmal›d›r. Ne var ki, bu noktada özellikle baz› dostlar›m›z›n oldukça olumsuz örnekler sergiledi¤ini söyleyelim. ‹deolojik k›r›lmalarda ana sebep bireylerde aransa da, bu k›r›lmalar›n nedeni tek yanl› olarak de¤erlendirilemez. K›r›lman›n flartlar› olufltu¤unda bunun yaflanmas› kaç›n›lmaz olur. ‹ç çeliflki ile birlikte, d›fl etken-koflullar da k›r›lmalarda rol oynar. Bunu böyle görmeyip, yani kendimizin veya genel koflullar›n etkisini görmeden, sorumlulu¤u sadece kiflilerin iç zay›fl›klar›nda aramak do¤ru-bilimsel bir tutum olamaz. K›r›lmalarda tayin edici olan ‘iç çeliflkidir, d›fl etken belirleyici de¤ildir ne de olsa…’ diyerek iflin içinden ç›kamay›z. Yani, d›fl koflullar›, yanl›fl politika ve önderli¤in rolü ve pay›n› yok sayamay›z. Maalesef ço¤u kez ya da genellikle sorunlar kiflilerin zay›fl›klar› ve kiflilerle aç›klanm›fl, böylece zaaf gösteren devrimciler ya tasfiye edilerek ya da daha fazla geriletilerek tahribat derinlefltirilmifltir. “B›rakt›” diyerek d›fllanan, “hain” ilan edilen, yenilgisiyle bafl bafla b›rak›l›p bir biçimde terk edilen-bir köfleye at›lan devrimci say›s› az de¤ildir. Böylesine büyük bir direniflten sonra önemli siyasal sonuçlar›n ürün olarak toplanmas› gerekirken, genel olarak yaflanan da¤›n›kl›k, gerileme, zay›flama gerçekli¤i yaflanm›flt›r. ‹kisi aras›nda do¤ru orant›l› bir tutarl›l›ktan söz etmek son derece zor. Bilakis, büyük direnifl sonras›nda toparlanma de¤il, da¤›lma hüküm etmifltir. Zira, komünist ve devrimciler devasa bir direnifl göstermifl, büyük bedeller ödemifl ama somut bir kazan›m elde edilememifl, bu anlamda aç›k bir yenilgi al›nm›flt›r. Hatal› politikalar da düflünüldü¤ünde moral bozuklu¤u ve k›r›lmalar derinleflerek bu sonuçla karfl›lafl›lmas›n› flartlam›flt›r. Yenilgi ruh hali, tüm iddialara ve her fleye ra¤men egemen olmufl, da¤›lma-gerileme realitesi kap›ya dayanm›flt›r. Devrimci hareket direniflin ürünlerini de¤il, hatal› politika ve pratik-örgütsel yenilginin sonuçlar›n› toplam›fl, bu süreçten h›rpalanarak ç›km›flt›r. Zafere kilitlenmek kesinlikle do¤rudur. Fakat sadece zafer yaklafl›m›yla motive olup yenilgi ihtimalini görmeyen genel yaklafl›m; yenilgi karfl›s›nda-yenilgi al›nd›¤›nda anlafl›l›r biçimde k›r›lma yaflam›flt›r. Yenilgi; beklenen, öngörülen bir olas›l›k olarak hiç hesaplanmam›fl, süreç do¤ru tahlil edilemeyerek yaln›zca zafer beklenmifltir. Böyle motive olan-edilen kitleler de, direniflin taktik yenilgisi karfl›s›nda hayal k›r›kl›¤›na u¤ram›fl, adeta moral çöküntüsüne u¤ram›fllard›r. Yaflanan demoralizasyon devrimci yap›lar›n zeminini gevfletmifltir, zay›flatm›flt›r. Oysa yengi gibi yenilgiye de haz›rl›kl› olmak gereklidir. Bu gerçekli¤i atlayarak yanl›fl flekillenifl ve bilinçlenme yarat›larak, yenilginin flartlar› daha da a¤›rlaflt›r›lm›flt›r. Burada gerçe¤e uygun hareket edilmedi¤i gibi, dire-

Ölüm Orucu direniflinin bafllamas› aç›s›ndan, direnifli koflullayan özel flartlar belirleyici olsa da, ancak direniflin baflar›l›baflar›s›z sonuçlanmas› aç›s›ndan, genel olarak hapishaneler gerçe¤i ve sald›r›n›n kapsam› ile niteli¤ine, devrim ile karfl›-devrimin göreli güç dengesi durumuna, genel konjonktürel duruma bakmak gereklidir. Do¤ru tespit ve tahlilleri yerli yerine oturtman›n yolu, bütün flartlar› bilimsel bak›fl aç›s› ve devrimci diyalekti¤e uygun olarak tüm ba¤›nt›lar› içinde objektif olarak incelemekten geçer. Diyalektik ve tarihi materyalist bilime dayanan yorum ve yöntem tek anahtard›r.

127 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


nifl içinde de gerçek görülmeyip direnifl gere¤inden fazla uzat›lm›fl ve kör dövüfl-kör inatla iradecili¤e düflülüp, bu hatal› politika ve önderlik çizgisiyle yenilginin a¤›rlafl›p derinleflmesine katk› sunulmufltur. Tüm bunlarda do¤ru fikre varmak için, sadece “zafer-yenilgi” ikilemine tak›l›p kalarak tart›flmak, d›fl›m›zdaki gerçe¤i inkâr etmek ya da niyetlerin ispat›na veya kendimize ait pratiklerin övgüsüne kilitlenen anti-bilimsel yaklafl›m hiç yetmez, dahas› hiçbir fley ve hiçbir süreç onu çevreleyen-koflullayan flartlardan yal›t›larak salt kendi özgünlükleri içinde tecrit edilmifl halde ele al›narak aç›klanamaz. O halde, o günün konjonktürel flartlar›n›n ba¤r›nda tafl›d›¤› lehteki ve aleyhteki dinamiklere, düflman cephesi ile devrimci cephenin genel durumuna, içyap›s›na ve sürecin genel karakterine, siyasal-ekonomik geliflmelere, hatta uluslararas› geliflmelerle olan ba¤lant›lar›na bakmak gerekmektedir.

128 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Ölüm Orucu direniflinin bafllamas› aç›s›ndan, direnifli koflullayan özel flartlar belirleyici olsa da, ancak direniflin baflar›l›-baflar›s›z sonuçlanmas› aç›s›ndan, genel olarak hapishaneler gerçe¤i ve sald›r›n›n kapsam› ile niteli¤ine, devrim ile karfl›-devrimin göreli güç dengesi durumuna, genel konjonktürel duruma bakmak gereklidir. Do¤ru tespit ve tahlilleri yerli yerine oturtman›n koflulu, bütün flartlar› bilimsel bak›fl aç›s› ve devrimci diyalekti¤e uygun olarak tüm ba¤›nt›lar› içinde objektif olarak incelemekten geçer. Diyalektik ve tarihi materyalist bilime dayanan yorum ve yöntem tek anahtard›r.

Ölüm Orucu Silah› Hakk›nda Do¤ru ve Yanl›fl Fikir Her yenilgi sürecinin tezahürü olarak hüküm süren muhtemel bir ruh hali, sa¤ e¤ilimdir. Al›nan pratik yenilginin sa¤ tesiri de ortaya ç›km›flt›r. Bu yan›lg›l› anlay›fla de¤inmekte fayda vard›r. Özellikle 20 Ekim 2000 tarihli bafllayan büyük Ölüm Orucu direniflinden sonra, genel olarak ölüm orucu direniflinin anlay›fl düzeyinde hepten mahkûm edilmesine yeltenerek reddeden kimi yaklafl›mlar›n gündeme geldi¤i bilinmektedir. Bu hatal› yaklafl›m ya da anlay›fla kat›lmad›¤›m›z› belirtelim. Ölüm Orucu’nun s›radanlaflt›r›lmamas›, uluorta kullan›lmamas›, çeflitli direnifl biçimleriyle elde edilecek haklar için ya da siyasi kimli¤e a¤›r sald›r›lar ile onurlu yaflam› a¤›r biçimde baltalay›p siyasal yaflam ve hatta fiziksel yaflam tehdidine varan sald›r›lar söz konusu olmadan, olur-olmaz ölüm orucuna baflvurulmas› do¤ru ol-

maz. Fiili direnifl ve di¤er çeflitli eylem biçimleriyle sonuç al›nabilirken, ölüm orucuna baflvurmak; yine fiili direniflleri göze almay›p her sorunda ölüm orucu silah›n› devreye sokmak ya da “nas›lsa ölüm orucu etkili silaht›r mutlaka sonuç al›r” fleklindeki hatal› alg›yla ölüm orucunu adeta oyunca¤a çeviren tutum elbette do¤ru de¤ildir-olamaz da. Tersi durumda ölüm orucu silah›n› basitlefltirip dejenere etmek kaç›n›lmaz olur. Ciddiyet ve yapt›r›m gücü zay›flat›l›p önemsizlefltirilmifl olur. Dolay›s›yla her silah›n yerinde, zaman›nda ve en uygun zeminde kullan›lmas› do¤ru olan›d›r. Ancak, ölüm orucunu ilkesel olarak reddeden yaklafl›m, bunlar›n ötesinde köktenci bir elefltiri ve ret yaklafl›m› olarak, s›n›flar çat›flmas› do¤as›n› kavramayan salt insanc›-hümanist olup, elbette ki geri bir yaklafl›md›r. Benimsemedi¤imiz bu anlay›fl cephesinin yaklafl›m›n› yan›tlamay› atlayamay›z. Genel olarak ölüm orucu silah›n›n gerekti¤inde baflvurulmas› gereken bir direnifl ve mücadele biçimi oldu¤u hususunda bir tereddüt tafl›m›yoruz. Ölüm orucu silah›; tutsakl›k koflullar›nda geçerlilikle meflru, devrimci ve kullan›labilir bir mücadele biçimidir. Ne var ki, somutta anlam kazanan herhangi bir ölüm orucunun do¤rulu¤uyanl›fll›¤› veya ölüm orucu direniflinin iç özellikleri ya da baflar›-baflar›s›zl›klar›, zaaflar› ve benzeri itibar›yla de¤erlendirilmesi tamamen ayr› bir konudur. Bu ikinci özellikteki tart›flmay› gerekli ve hatta kaç›n›lmaz bulmakla birlikte; birinci anlay›fl›, “her fley pahas›na, yani nas›l bir sald›r› olursa olsun ölüm orucuna gidilmemelidir” fleklinde toptanc› ve ilkesel anlamda karfl› ç›kan anlay›fl› reddediyoruz. Yaflamlar›m›z› feda etmekten baflka bir arac›m›z›n olmad›¤› anlar ve özgünlüklerle genel olarak karfl›laflabiliriz. Ki, tutsakl›k koflullar› bunun örneklerini yaflatan flartlara daha çok sahiptir. Esirlik, tutsakl›k koflullar›nda; siyasal ölüm ile fiziksel ölüm ikilemi karfl›m›za ac›mas›zca ve daha s›kl›kla ç›kar. Siyasi ölümün dayat›ld›¤› flartlarda fiziksel yaflam›m›z pahas›na direnmekten daha do¤al bir fley olamaz. Bilinçli bir devrimci ve komünist için bu böyledir… Ölmek son tercih olmal›d›r elbet. Ama gerekli ve zorunlu hale geldi¤inde bundan kaç›nmak; gerçek devrimci tutuma yak›flmayan teslimiyet yoludur! Teslimiyet de¤il, direnifltir devrimci olan. Onursuz ve kimliksiz yaflamaktansa, onurlu bir ölümü tercih etmek her zaman ye¤dir.


Yenilgi Teslimiyet De¤ildir; ‹hanet Hiç De¤ildir Herhangi bir mücadele ya da direniflte, pratik manada yenilgi almak veya örgütsel aç›dan yenilgiye u¤ramak asla teslimiyet de¤ildir. Mücadele yürüten herhangi bir parti-örgüt bak›m›ndan olsun ya da direnifl yürüten bir komünistdevrimci bak›m›ndan olsun, düflman›n taktik güç üstünlükleri karfl›s›nda geçici-taktik olarak yenilgiye u¤ramas› ne teslimiyet, ne de ihanet anlam›na gelmez. Taktik, pratik geçici yenilgi; mevcut durumdaki güçler dengesi ve di¤er koflullar bak›m›ndan zay›f durumda olan taraf›n hasm› karfl›s›nda göreli olarak yenik düflmesi ve mücadeleyi kaybetmesi demektir. Bu bitmifl bir mücadele veya direnifl de¤il; ileriye ertelenmifl bir hesaplaflma veya geri çekilme halidir. Oysa teslimiyet, daha çok direnilmeden veya direnifli öngörmeyen, içermeyen nitelikte düflman›n tüm dayatma ve koflullar›n› kabul etme tutumudur. Dahas›, iddia ve hedeflerinden vazgeçme ve tamamen düflman›n belirledi¤i kural veya flartlar› tan›yarak benimsemektir. fiayet yenilgi, yenilen taraf›n kendi iradesini, niteli¤ini, hakl›l›¤›n›, amaç ve hedeflerini yok sayarak ve en önemlisi de düflman›n belirledi¤i kimlik ya da statüyü gönüllü, isteyerek ve kendisini inkarla kabul ediliyor-edilmifl ise, yani istem ve iradesi d›fl›nda geçici olarak ve zorla-zorunlu olarak kabul edilmifl de¤il de, yenilgi flartlar›yla bir entegrasyon temelinde içsellefltirilmifl ise, bu durumdaki yenilginin teslimiyet oldu¤undan bahsetmek hakl› ve yerindedir. En nihayetinde e¤er yenilgi, ideolojik-politik amaç, hedef ve zeminden kopmay›-kaymay›-de¤iflimi içermiyor ve sadece subjektif zemine oturuyor ise, yani izlenen çizgi ve hatalardan ya da objektif güç dengesindeki flartlar›n sundu¤u reel durumdan ileri gelen bir yenilgi ise, bu yenilgi taktik-geçici bir yenilgi olup, stratejik yenilgi ve teslimiyet de¤ildir.

Fakat buradaki flartlarda da flayet yenilgi geçici olarak kabul edilmifl ve ama yenilgiyi kabul eden taraf aç›k bir biçimde ba¤›ms›z siyasi kimlik ve iradesinden vazgeçmeden koruyor, buna uygun olarak ideal ve amaçlar›n› koruyor ise, karfl›l›kl› bir anlaflma sa¤lanmadan da olsa direniflin b›rak›lmas› teslimiyet biçiminde asla de¤erlendirilemez. ‹hanet ise, mücadele-direnifl yürüten örgütlü güç veya bireyin mücadeleyi kaybetmesi (veya kaybetmemesi) durumunda, çeflitli biçimlerde düflman saf›na geçerek kendi ideolojik-politik de¤erlerine düflmanlaflmas›, kendi taraf›na karfl› düflmanca hareket veya mücadeleye girmesi anlam›na gelir. Yani, birey veya örgütün kendisini, davas›n› inkâr ederek bundan kopmas› ve kendine düflmanlaflmas›, direnifle-mücadeleye, devrime ve halka düflmanlaflmas› anlam›na gelir. Bir ayr›nt›y› daha belirtelim ki, ihanet verilen pratik-maddi zararlarla ölçülemez. Daha do¤rusu, davaya-direnifle-mücadeleye veya baflka türlüsünden her zarar verme ve zarar verme biçimi ihanet olarak tan›mlanamaz. Kiflinin istemi d›fl›nda, zorunlu kalarak yani, zay›f düflerek zarar vermesi ciddi bir olumsuzluktur fakat ihanet de¤ildir. Bu zarar› bilerek, isteyerek veriyor ise ya da davadan-direniflten vazgeçmekle birlikte davaya düflmanl›k temelinde veya düflman saf›na geçerek zarar veriyor ise (esasta da bir zaaf an›nda de¤il, sistemli olarak zarar veriyor, vermeyi sürdürüyorsa), bu aç›k ihanet ve düflmanl›kt›r. Ki bunun nedeni ya da temeli tamamen ideolojiktir. ‹deolojik-politik temele oturmayan, ayn› biçimde bu zemine oturarak tutarl›l›k arz etmeyen, fakat anl›k veya geçici zaaf, zay›fl›k ve yenilgi ruh haliyle geçici, tekil davran›fl, içsellefltirilmemifl, zor alt›nda kalarak ve sürdürülmeyen türden verilen zararlar ciddi suç veya kusurlar olsalar da ihanet olarak görülemezler.

‹deolojik-politik-örgütsel hedefler ve ideallerden s›yr›lm›fl bir yenilgi durumu, yenilginin teslimiyetle bütünleflmesi anlam›na gelir. Tersi durumda yani ideolojik-politik hedef ve kimlik korunuyor ise, bir teslimiyetten söz etmek bilimsel bir yaklafl›m olamaz.

Ne yaz›k ki, zaaf ve zay›fl›k gösteren, direnifli b›rakan ama teslim olmayan ve özellikle de ihanet etmeyen-düflmanlaflmayan birçok devrimcinin, baz› dostlar›m›z taraf›ndan ihanetçi gibi kaba ve a¤›r ithamlarla teflhir edilip d›flland›klar›na tan›k olduk. ‹lgili devrimcilerin büyük bir haks›zl›k ve hakarete maruz kald›¤› herkesçe aflikârd›r. Benzer haks›zl›klar komünist ve devrimci örgütlere de yap›ld›-yap›lmaktad›r.

Tek tarafl› flartlar›n geçerli olmas› ve bu anlamda da taraflar aras›nda karfl›l›kl› bir anlaflmaya vararak mevcut mücadelenin durdurulmas› veya direniflin b›rak›lmas› elbette aç›k bir yenilgidir.

Dahas›, örgütsel-taktik yenilgiyi kabul ederek ama düflman›n dayatt›¤› koflullar› fiziki flartlar d›fl›ndaki esas boyutlar›yla, yani tretman politikas›, siyasi kimlikten ar›nmay› ve teslimiyeti ka-

129 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


bul etmeyerek direnifli bitiren tüm devrimci parti ve örgütler, yine kimi dostlar›m›z taraf›ndan “bozguncu”, “direnifl k›r›c›l›¤›”, “direnifl iradesine düflmanl›k” gibi a¤›r ithamlarla de¤erlendirilmifl, suçlanm›flt›r. Bu yaklafl›m ve de¤erlendirmelerin kaba ve bilimsellikten uzak oldu¤unu söylemeliyiz. Teslim etmek gerekir ki, genel olarak devrimci parti ve örgütler esasta yukar›da elefltiri konusu yapt›¤›m›z kaba sekter yaklafl›m›n tersine olumlu bir yaklafl›m ve de¤erlendirme içinde olmufllard›r. Maoistler bu konuda son derece do¤ru, kazan›mc›, yap›c› ve bilimsel bir tutum sergilemifltir.

Tutsaklar Cephesinde ‹lk Çatlak ve Ölüm Orucu Direniflinin Bitirilmesindeki Ayr›fl›m

130 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Ölüm Orucu direniflini bafllatan üç yap› direniflin Ölüm Orucu boyutuyla sonland›r›lmas› konusunda hem fikir olmayarak ayr›flt›lar. Bu aflamadaki ayr›fl›m, esasta bir yap›yla di¤er tüm yap›lar aras›ndaki farkl›l›kla belirdi-somutlaflt›. Direnifle 19 Aral›k sald›r›s› sonras› dahil olan partiler MKP ile birlikte ortak bir iradeyle eylemi 28 May›s 2002’de bitirirken, DHKP-C ve TKEP/L eylemi bitirmeyerek, 22 Ocak 2007’ye kadar sürdürdüler. Eylem bitirildi¤inde 122 flehit ve onlarca gaziyle büyük bir bedel ödenmiflti… Ölüm Orucu direniflini bafllatan MKP, TK‹P ve DHKP-C’nin tutumu esasta do¤ruydu. Stratejik sald›r› ve tüm muhtevas› esasta görülmüfl, bunun püskürtülmesi için sald›r›n›n mahiyetine denk gelen ölüm orucu direnifli isabetli olarak tespit edilmiflti. Ölüm orucu için konjonktürel durum uygundu. Tutsaklar, gelen sald›r› sürecini somut sald›r›larla da tespit edip kamuoyunun haz›rlanmas›na dönük önemli oranda haz›rl›klar yapm›flt›. Eylemin bafllar›nda görülen destek de bu haz›rl›k ve koflullar›n lehte oldu¤unu teyit etmekteydi. Ölüm Orucu direniflinin bafllat›lmas›nda problem yoktu; fakat sald›r›n›n içeri¤i ve kapsam› hakk›nda yap›lan hakl› tespit ve öngörülere karfl›n, direniflin mutlak zafer görüflüyle ele al›nmas› sol sübjektif de¤erlendirmeydi. Ölüm Orucu biçimindeki direnifl gerekli ve objektif bir yaklafl›md›, fakat yenilgi ihtimalini kabul etmeyen yaklafl›m bu objektiflikten kopmaktayd›. Dahas›, ölüm orucu biçimiyle eylemin belli bir aflamadan sonra sürdürülmesi de hatal›yd›. Di¤er bir zaaf ise, tutsaklar cephesinde birli¤in

sa¤lanamam›fl olmas› ve parçal› duruflla direniflin bafllam›fl olmas›yd›. Direniflin tüm dinamik ve öznelerinin ortak davran›fl› önemliydi. Ancak bu baflar›lamad›. Bu tabloda, ölüm orucuna ikilemli-temkinli yaklaflan hareketlerin tutumu esasta hatal›yd›. Beklenen sald›r›yla birlikte eyleme geçme anlay›fl› do¤ru de¤ildi. Zira eylemin meflruiyeti ve bafllama gerekçeleri her bak›mdan yeterli ve aç›k olmakla birlikte, sald›r› an› beklenmeden gelecek olan sald›r›n›n önüne geçme-sald›r›y› önceden püskürtme daha do¤ru yaklafl›md›. Sald›r› bafllay›p gerçeklefltikten veya F tiplerine geçildikten sonra eyleme geçip geri ad›m att›rma yaklafl›m› hatal›yd› ve sald›r›n›n bu aflamas›nda gö¤üslenmesi çok daha zor-zorluydu… Ölüm Orucu direnifli üç parti taraf›ndan bafllat›lm›fl, daha sonra 19-22 Aral›k sald›r›s› gerçekleflmifl ve F tiplerinde di¤er devrimci parti-örgütler de dâhil olarak, y›llarca süren devasa bir ölüm orucu süreci yaflanm›flt›r. Bu uzun zaman diliminde flartlar her bak›mdan direniflin aleyhine dönme mecras›na girerek geliflmifl, direniflin niteli¤i zayflat›larak, direnifl güçleri son derece y›pranm›fl, olumsuz sonuçlar birçok aç›dan belirerek ortaya ç›km›fl, direnifl birçok aç›dan tart›fl›lmaya muhtaç hale gelmifltir. Direniflin somut kazan›m ve taleplerine ulaflamayaca¤› toplam flartlarla anlafl›lm›fl olup, direniflin geri çekilerek yeni biçimlere bürünmesi veya soluk almas› gibi taktik manevralara geçilmesi gerekli hal alm›flt›. Direniflin ölüm orucu biçimi itibar›yla bitirilmesi kendisini dayatmaktayd›. Tüm bu gerçe¤e karfl›n bu süreci do¤ru de¤erlendirerek zaman›nda tutum gelifltirme aç›s›ndan yetersiz kal›nm›fl ve hatal› davran›lm›flt›r. Nitekim gecikmifl de olsa, komünist ve devrimci yap›lar bu gerçe¤i görerek tav›r gelifltirebilmifl, Ölüm Orucu direniflini bitirme karar› alm›fllard›r. Pratik yenilginin aç›k oldu¤u ve mevcut koflullarda somut bir baflar›n›n sa¤lanamayaca¤› iyice a盤a ç›kt›ktan sonra; kuru-kör inatla kullan›lan tek direnifl biçiminde ›srar etmenin anlams›zl›¤› görülerek kabul edilmifltir. Zafere ulaflamayaca¤› belli olmakla birlikte, direniflin daha kötü flartlara sürüklenmesi ve direniflçilerin sol dogmatik politik tutumla daha fazla y›prat›lmas› ve kay›plar›n derinlefltirilmesinin önüne geçilmeye çal›fl›lm›flt›r. Tersi tutum yenilgiyi daha a¤›rlaflt›racak, moral de¤erleri daha fazla çökertecekti. Nitekim dünya ölçe¤inde efline az rastlan›r destans› bir direnifl sergilenmesine karfl›n; sürecin sonuçlar›, direniflin özüne ve büyüklü¤üne denk düflmeyen, tersine genel olarak ilgili tüm hare-


ketlerde ve kitlesinde çözülme ve da¤›lmalar›n, moral bozukluklar›n›n derinleflmesi sonucuyla karfl› karfl›ya kal›nm›flt›r. En nihayetinde, sürecin do¤ru yönetilmemesi ve tahribat›n derinlefltirilmesiyle; elde edilmifl olan siyasi zaferin kazan›mlar› da do¤ru orant›l› sonuçlar›na ulaflt›r›lamam›fl, bu süreç devrimci cephenin moral bozuklu¤u ve mücadelenin kan kayb›yla sonuçlanm›flt›r. *** Ölüm Orucu’nun yönetilmesindeki hatal› tutumlardan biri de, taleplerin somut duruma uygun olarak formüle edilememesi tarz›ndaki sol subjektif yaklafl›md›. Ortaya ç›kan kimi f›rsatlarda bu talepler do¤ru formüle edilmifl olsayd›, kamuoyu nezdinde daha fazla meflru zemin elde edilmifl ve hâkim s›n›flar daha fazla s›k›flt›r›lm›fl olacakt›. Kald› ki, daha sonraki aflamalarda taleplerde belli bir düzenlemeye gidilmesine karfl›n, yine de nesnelli¤e denk düflmeyen talepler bafla koyulup, hakim s›n›f sözcülerinin bunlar üzerinden demagoji yürütmelerine zemin sunulmaktayd›. Siyasi talepler abart›l›p öne ç›kar›larak, son derece insani, kamuoyunca duyarl›l›k gösterilen somut talepler göz ard› edilmekteydi. Böylece, taleplerin genifl kitlelerce sahiplenilmesi fiilen engellenmifl ve hatta düflman›n direnifl aleyhine kullanabilece¤i savunma-sald›r› kozlar› eline verilerek manevra ve manipülasyon yapmas›na flans tan›nmaktayd›. Adeta direnifle devrim görevleri yüklenmekteydi. Oysa daha makul taleplerle direnifl zemini güçlendirilip, taleplerin en genifl kesimlerde meflruluk ve destek bulmas› sa¤lanabilirdi. “Üç kap›-üç kilit” talebine odaklanm›fl bir ç›k›fl›n uygun zamanda öne ç›kar›lmas› gerekiyordu ki, bunda hatal› davran›lm›flt›r. F tiplerinin kapat›lmas› vb gibi nesnel gerçeklikten uzak talepler hatal› olarak bu dönemde de öne ç›kar›lm›flt›r… Elbette siyasal talepler olmal›d›r. Ancak bunlar daha uygun ve flartlara ba¤l› olarak düzenlenip, somut taleplerin önüne ç›kar›lmaya bilinirdi. En az›ndan belli bir aflamadan sonra, yani flartlar direniflin aleyhine geliflti¤i koflullarda, direniflin belli somut kazan›mlarla sonuçland›r›lmas› için siyasal talepler öne ç›kar›lmayabilirdi. Ama flartlar›n tamamen direnifl aleyhine döndü¤ü ve söz konusu taleplerin elde edilemeyece¤inin a盤a ç›kt›¤› en a¤›r koflullarda da bu siyasi talepler ileri sürüldü. Önderli¤in gerekli manevralar-taktikler gelifltiremedi¤i burada da görülmüfltür.

Duvarlar› Aflan Ölüm Orucu Mevzisinde Alibeyköy ve Armutlu Direniflleri Büyük Ölüm Orucu direniflinin kararl›l›¤› tart›flmas›z bir gerçekti. Her ne kadar kimi dostlar›m›z sonradan direnifli inkâr edip yok saysa da direniflin kararl›l›¤› ve direnifl tavr› kendisini kan›tlayan ç›plak bir gerçektir. Direniflin kararl› do¤as› tüm süreciyle ortadayken, direniflin tahliye rüflvetiyle bofla ç›kar›lmas› takti¤iyle ve direniflin bir kazan›m› olarak b›rak›lan tutsaklar›n d›flar›da da Ölüm Orucu direniflini sürdürme prati¤i ve d›flar›da bulunan gönüllü militanlar›n kat›l›m›yla da örgütlenip yürütülmesi, direniflteki berrak bilinci ve kararl›l›¤› sergilemektedir. Bu direniflten flu veya bu sebeple kuflku duyanlar veya bu direnifli yok sayanlar, inkârc›lar ve politik körlerden baflkalar› olamazlar. Evet, Ölüm Orucu direniflinin tüm ihtiflam›yla birlikte; zindan direniflleri veya ölüm oruçlar› tarihinde, d›flar›da ölüm orucu direnifl evlerinin

Ölüm Orucu direniflinin d›flar›da, içeriye ba¤l› olarak sürdürülmesi son derece isabetli bir tav›r ve ad›md›. Fakat bu direnifle daha önce içeride k›r›lma yaflayan direniflçilerin dâhil edilmesi hatal›yd›. K›r›lma yaflayan direniflçiler kendilerini yeniden ispatlama ve ald›klar› yenilgiden duyduklar› eziklikten ötürü duygusal yaklafl›p ölüm orucuna d›flar›da yeniden bafllama tutumu gelifltirebilirler. Bu anlafl›l›rd›r. Ne var ki, bir kere yenilgi alm›fl direniflçilerin k›sa zamanda ayn› s›nava tabi tutulmas› do¤ru bir yaklafl›m de¤ildi.

131 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


örgütlenmesinde yakalanan bu düzey ve ortaya konan pratik, yeni halka ve bir ilk de¤erindedir. Bu direnifl evleri, kitlelerle buluflma ve direnifl merkezleri olarak kitlelerin üzerinde b›rakt›¤› etki itibariyle son derece etkili örgütlenmelerdi. Buralarda yürütülen politik faaliyet, Ölüm Orucu direniflinin propaganda edilmesinde fevkalade rol oynad›. Direnifl evleri kitlesel ziyaretlere ve etkinliklere sahne oluyordu… Ölüm Orucu direniflinin d›flar›da, içeriye ba¤l› olarak sürdürülmesi son derece isabetli bir tav›r ve ad›md›. Fakat bu direnifle daha önce içeride k›r›lma yaflayan direniflçilerin dâhil edilmesi hatal›yd›. K›r›lma yaflayan direniflçiler kendilerini yeniden ispatlama ve ald›klar› yenilgiden duyduklar› eziklikten ötürü duygusal yaklafl›p ölüm orucuna d›flar›da yeniden bafllama tutumu gelifltirebilirler. Bu anlafl›l›rd›r. Ne var ki, bir kere yenilgi alm›fl direniflçilerin k›sa zamanda ayn› s›nava tabi tutulmas› do¤ru bir yaklafl›m de¤ildi. Ancak bu hatan›n direnifle ciddi zararlar verdi¤i söylenemez. Tersine eksikliklerine ra¤men direnifl evleri büyük bir etki yaratm›flt›r.

132 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Esas olarak olumlu ve etkin rol oynayan direnifl evlerine, düflman daha fazla tahammül etmedi. Alibeyköy direnifl evinde yedi, Küçük Armutlu direnifl evinde dört ölüm orucu direniflçisi bulunurken, onlarca devrimci de direnifl evlerinde görev yürütmekteydi. 6 Kas›m 2001’de Küçük Armutlu direnifl evine düzenlenen faflist sald›r›da, dört devrimci katledilirken, on devrimci de yaraland›. ‹kinci faflist sald›r› da 14 Kas›m 2001’de Alibeyköy direnifl evine yap›ld›, direniflçiler gözalt›na al›nd›, kimisi tutukland›. Böylece direnifl evleri de tasfiye edilmifl oldu, ayn› devlet terörüyle da¤›t›lm›fl oldu. Direnifl kuvvetlerinin tam kitleselli¤i sa¤lamam›fl olmalar› tayin edici bir eksiklik olarak direniflin kaderinde rol oynuyordu. Direnifl evleri daha büyük kitlesel desteklerle sahiplenilmifl olabilseydi veya bu direnifl evleri daha yayg›n olarak mümkün olan en genifl kitlelerce sahiplenilmifl olsayd›, karfl›-devrim bu kadar kolay sonuç alamazd›. Bir gerçe¤i kabul etmek gerekir ki, karfl›-devrimin her fley pahas›na sald›r›s›n› gerçeklefltirece¤i bir gerçek iken, direniflin çok uzun sürmesi kitleleri yorgun düflürmüfl ve direniflin aktif deste¤i zamanla pasifleflip düflüfl göstermifltir. Kitlelerin en duyarl› olup ayakta oldu¤u, kamuoyu deste¤inin en diri oldu¤u dönemlerde bu direnifl evleri yürürlükte olsayd›, F tiplerinin kapat›lmas› vb. de¤il ama tecritte gedik aç›lmas› anlam›n-

da daha ileri kazan›mlar elde edilebilirdi. Asl›nda direnifl evleri prati¤inden flu sonucu ç›karmak gerekmektedir: ‹çeride böyle bir direnifl bafllat›ld›¤›nda, eflgüdümlü olarak d›flar›da da direnifl evlerinin aç›lmas› do¤ru olacakt›r.

Direniflin D›flar› Deste¤i ve Silahl› Eylem Zindan direniflleri ve zaferinde d›flar›n›n deste¤i sürekli olarak rol oynam›flt›r. Her direniflin içeri ve d›flar› aya¤› daima olmufltur. Buradaki dayan›flma ve eflgüdüm etkili bir enerji ve kuvvet oluflturmufltur. Direniflin sesi zindan duvarlar›n› aflarak sokaklara, tarlalara, fabrikalara, da¤lara ve yoksul barakalara ulafl›r; oralardan egemen s›n›flar›n rüyalar›na girer. Direnifl her bilefleni ve biçimiyle bir bütündür. S›n›r ve co¤rafya tan›mad›¤› gibi, zaman da, mekân da tan›maz. Hakl›l›¤› onu dinamikleriyle buluflturur, harekete geçirir ve en nihayetinde hedeflerine yöneltir. Direniflin esas kazan›m›, gücü ve zaferi böyle ortaya ç›kar. Yaln›zlaflt›r›larak dar çeperlere hapsedilen veya salt belirli güçlere havale edilerek di¤er dinamiklerin deste¤inden tecrit edilmifl bir direnifl ne kadar kararl› olursa olsun, hedeflerine ulaflmakta zorlan›r veya baflar›s› baltalanm›fl olur. Dolay›s›yla, ölüm orucunda d›flar› aya¤›n›n örgütlenip devreye sokulmas› isabetli-tabii oldu¤u kadar, de¤erlidir de. Nitekim d›flar›da direnifli destekleme muhtevas›yla gelifltirilen mücadele, büyütülebildi¤i veya gelifltirilebildi¤i oranda belli bir rol oynam›fl, en az›ndan kamuoyunun duyarl› hale getirilmesi ve direniflin propaganda edilip duyurulmas› anlam›nda ifllev görmüfltür. Bu anlamda duyarl› kesimlerin harekete geçirilmesi; ayd›n, yazar, sanatç› ve tüm demokratik kurum ve kiflilerin deste¤inin sa¤lanmas› asla küçümsenemez. Zira tüm bu kesimlerin direnifllere büyük destekleri olmufltur. ‹flte d›flar›daki bu mücadelenin en önemli ayaklar›ndan birisi aileler cephesi aya¤›d›r. Özellikle tutsak ve flehit ailelerinin direniflle bütünleflen kararl› durufllar›, fedakâr mücadeleleri derin bir anlam yüklüdür. Direniflin hiçbir aflamas›nda ondan kopmayan, tüm yaflamlar›n› direnifle endeksleyen ve iflkenceden hapse kadar de¤iflik bedeller gö¤üsleyen en kararl› güçlerden birisi de genellikle aileler olmufltur. Bu bak›mdan direnifllerin her türlü baflar›s›nda son derece sayg›n emeklerden biri ailelere aittir. Oynad›klar› rol, gösterdikleri fedakârl›k ve kararl›l›k baflta olmak üzere, kitlelerin en ileri ve direnifle en yak›n güçleri aras›nda yer alan aileleri


örgütlemek, yani tutsak ve flehit yak›nlar›na özel önem vermek gerekmektedir. Bunun ötesinde komünist ve devrimci parti ya da örgütlerin, örgütlü güçlerini içerideki direniflin desteklenmesi do¤rultusunda harekete geçirmesi de büyük öneme sahiptir. Buna uygun olarak, ilgili yap›lar belli bir çaba göstermifltir. D›flar›da devrimci parti ve örgütlerin gelifltirece¤i mücadele demokratik mücadele alan›nda olaca¤› gibi, silahl› mücadele alan›nda da olmak durumundad›r. Devlet veya iktidar kurumlar›na karfl› askeri eylemlerin yap›lmas›, ekonomik hedeflerin vurulmas›, karfl›-devrimin çeflitli güçlerine karfl› cezaland›rma eylemlerinin gerçeklefltirilmesi gibi bir dizi görev yürütülebilir. Ne var ki bütün bunlarda sistemli bir etkinlik göstermek önemlidir. Karfl›-devrimi zorlayacak en etkili biçim, silahl› eylem biçimidir. Dolay›s›yla bunun kullan›lmas› önemsenmelidir. Bununla birlikte kuflku yok ki, bu eylemler örgütlenirken içinde bulunulan koflullar do¤ru bir flekilde de¤erlendirilmelidir. Aksi halde do¤ru bir mücadele araca, hatal› bir zemine düfler; kazand›rmaz, kaybettirir. Bu ba¤lamda MKP’nin çevik kuvvet polisine karfl› gerçeklefltirdi¤i silahl› eylem, hedefi itibariyle do¤ru iken zamanlamas› aç›s›ndan do¤ru de¤ildi. Yine silahl› eylem çizgisinin sürdürülemeyip tek eylemle s›n›rl› kal›nmas› gerekli sonuçlar› vermemifltir. Eylemin niteli¤i ve hedefi göz ard› edilerek kimi yasalc› pasifist anlay›fl ve reformistlerce “provokasyon” olarak de¤erlendirilmesi, silahl› eyleme aç›k bir sald›r›yken, bunun gibi, eylemi redde dayanan elefltiriler de sa¤ anlay›fl› temsil etmektedirler. Karfl›-devrime yönelen meflru silahl› eylemleri flu veya bu gerekçeyle kesin retle yeren yaklafl›m devrimci özde k›r›lgand›r. Katleden düflmana karfl› anlad›¤› dilden yan›t vermekten daha anlafl›l›r bir fley olamaz. Kald› ki, yukar›da da dedi¤imiz gibi, karfl›-devrimi zorlayan en etkili eylem biçimlerinin bafl›nda silahl› eylem gelir. Bir de¤il de on silahl› eylem gerçeklefltirilseydi, yani devrimci güçler düzenli ve ciddi darbeler vuracak durumda olsayd›, bunun süreç üzerindeki etkisi daha aç›k görülecekti. Ve belki de sürecin ak›fl› de¤ifltirilebilecekti… Ama silahl› eylemin münferit kalmas› hiç kuflkusuz ki, tam ve gerçek bir bask›lanma yaratamam›flt›r. Tekrarlamak gerekirse MKP’nin çevik kuvvet polislerine karfl› gerçeklefltirdi¤i silahl› eylem niteli¤i ve hedefi itibariyle do¤ru iken içinde bulunulan flartlar itibariyle do¤ru de¤ildi.

Direnifl ve Sakat Politikada Tipik Örnek Komünist ve devrimci hareket, somut taleplerin elde edilememesi ve dolay›s›yla da F tiplerinin engellenmesi ya da kapat›lmas› hedeflerinde, sonuç olarak di¤er taleplerine de ulaflamay›p pratik-taktik bir yenilgi almas›na ra¤men ve bu yenilgi flartlar›nda; devrimci kararl›l›k, devrimci irade üstünlü¤ünün sergilenmesi, dayat›lan teslimiyet ve tretman›n kabul edilmemesi, siyasi kimli¤in korunarak temsil edilmesi gibi meselelerde ölüm pahas›na bir direnifl sergileyerek siyasi zafer kazanm›flt›r. Fakat bunun ötesinde, Ölüm Orucu taleplerinde esasta somut bir kazan›m elde edemeyip ileri düzeyde yürüttü¤ü direnifl biçimini bitirerek örgütsel-taktik bir yenilgi alm›flt›r. Ölüm Orucu irade direnifli iyi bir önderlik rolüyle do¤ru yönetilememifl, yenilgi flartlar› belirmesine karfl›n statik biçimde ayn› direniflte ›srar edip sürdürülerek örgütsel-taktik bak›mdan koflullar› a¤›rlaflt›r›lm›flt›r. Esnek davran›p gerekli manevralar yaparak daha uygun pozisyonda bu direnifl biçimini bitirme yetene¤i gösterilemeyerek yenilginin derinleflip a¤›rlaflmas›na meydan verilmifltir. Özellikle ölümler üzerinden politika yapmaya yatk›n olan dostlar›m›z, kendi kay›plar›n›n a¤›rlaflmas›na raz› olmufllard›r. Elbette faflizmin sald›r›lar› ve karfl›-devrimle çat›flma süreçleri bedel gerektirir ve kanl› olur. Kay›plar›n tüm sorumlulu¤u faflist devlet ve iktidarlar›na aittir. Ne var ki, bu çat›flman›n taraf› olan komünist ve devrimciler güçlerini korumay› esas al›p, do¤ru önderlikle az kay›p vermeyi hedeflerler. Bunu baflaramayan önderlikler, güçlerini faflizmin sald›r›lar› karfl›s›nda esasta savunmas›z b›rak›p, kay›plar›n›n artmas›nda rol oynarlar. Bu çat›flmadaki sorumluluklar›n› reddedemeyecekleri gibi, do¤ru olarak yerine getirmek durumundad›rlar. Tek tek muharebelerde ve özellikle konjonktürel koflullar ve güçler dengesinin karfl›-devrimci kuvvetler lehine oldu¤u eflitsiz flartlar alt›nda yürütülen çat›flmada, taktik yenilgi ve a¤›r tahribatlar söz konusu ise, “kay›p ne kadar a¤›r olursa olsun, mutlaka somut sonuç-zafer almal›y›m ve taktik de olsa yenilgiyi kabul edip geri çekilemem” anlay›fl›yla hareket edemezler. Güçlerini yanl›fl yönetip, hoyratça kullanarak her fleye karfl›n ve inatla gücünü sonuna kadar tüketme lüksüyle hareket edemezler. Kaybedecekleri kavgaya girmez, girmifl olduklar› kavga-

133 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


da kaybedecekleri belirdi¤i anda geri çekilmeyi ihmal edemezler… Yaz›k ki, kimi dostlar›m›z insan merkezli anlay›fltan geri düflerek, iradeci öznellik hatas›na düflmüfl ve adeta son çat›flma alg›s›yla bir muharebede sonuna kadar flehit vermekten imtina etmemifl, sol subjektif anlay›flla kay›plar›n›n derinleflmesinde rol oynam›fllard›r. Kay›plar yaln›zca düflman gerçekli¤iyle aç›klanmaz. Bunda çat›flman›n taraf› olarak bizlerin politikalar›n›n da etkisi vard›r. Dar örgüt flovenisti anlay›flla, kör kahramanl›¤a soyunup, “ben” egosuyla s›¤ kayg›lara saplanan bu baz› dostlar›m›z; direniflin girdi¤i süreci, de¤iflen koflul ve geliflmeleri görmek istememifl, bilimsel hareket etme yerine duygusal davranm›fllard›r. Salt iradeci yaklafl›mla nesnel davranmaktan uzaklafl›p, a¤›rlaflan bedel ve kay›plar› önleme yerine, kay›plarla kendilerini ispat ve “en direniflçi” örgüt olduklar›n› kan›tlama yoluna gitmifllerdir. Böylece faflist devletin katliamlar›yla ço¤alan flehitler üzerinden örgütsel aç›dan övünmeye çal›flm›fllard›r. Dahas›, direnifli bitirmenin ola¤an flartlar›n›n çok çok ötesindeki zaman dilimi içinde direnifllerini uzun bir sürece yayarak hatal› zeminlerini büyütmüfl, hatal› bir önderlik sergilemifllerdir. Neticede somut bir kazan›m elde etmeden, yani daha önce di¤er yap›lar taraf›ndan (gecikmifl de olsa) bitirilmifl olan flartlardan ileri olmayan flartlarda direnifllerini bitirmek zorunda kalm›fllard›r. Gerçek buyken, bu dostlar›m›z kendileri d›fl›ndaki tüm direnifl güçlerini, parti ve örgütleri kaçk›nl›k, direnifl k›r›c›l›¤› ve benzeri ile suçlamaktan geri durmamaktad›rlar. Kendilerini ise, tek direniflçi olarak gösterip, zaferlerini ilan etmektedirler.

134 SINIF TEOR‹S‹

Devrimcilere sald›rarak politika yapmay› adet haline getiren benmerkezci sol sekter anlay›fl, bu yöntemle kendi zaaflar›n› kapatmay›, kitlesini motive etmeyi düfllemektedir. Di¤er devrimcilerin direnifllerini de yok saymaktad›r bu inkârc› tutumla.

HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Söz konusu edilen siyasi zafer ise, bu zafer zaten önceden elde edilmifl bir zaferdir. Bu b›rakma tarihinde, öncekinden farkl› olan kazan›m var m›d›r? Elde edilen somut veya siyasal zafer var m›d›r, varsa nedir?

Yeni ve eski genelgeler karfl›laflt›r›ld›¤›nda; yeni genelgeyle hiç de öyle sözü edildi¤i gibi tecritte bir gedik aç›lmad›¤›, asl›nda yeni denilen genelgenin bir iki küçük rütufl d›fl›nda eskisinin bire bir ayn›s› oldu¤u bariz bir flekilde görülmektedir.

Siyasal zafer vard›r ve bu direniflin her aflamas› için geçerlidir. Somut kazan›m ise, genel direnifl miras›n›n zeminindeki k›smi olumluluklar d›fl›nda, ek olarak befl saatlik flartl› ve idarenin keyfiyetine ba¤l› olan tutsaklar aras› görüflme yine ayn› özde on saate ç›kar›lm›flt›r. Ama bu direniflin talepleri bak›m›ndan devede kulak bile de¤ildir. Özünde veya zafer olarak nitelenebilecek ciddi bir kazan›m›n olmad›¤› aç›kt›r. Yeni genelge ile eski genelge aras›ndaki fark› yine genelgelerden aktararak görece¤iz afla¤›da. K›sacas›, dostlar›m›z›n siyasi zaferi kendilerine mal etmeleri anlams›z olmakla birlikte; bu zafer propagandas›yla, Ölüm Orucu direniflini bitirme-b›rakma tutumlar›n› gerekçelendirip izah etmeye çal›flma gayesindedirler. Hatal› da olsa, faflizmin ve gericili¤in her türden bask› ve zulmüne karfl› direnifl, her koflulda onurlu ve hakl›d›r. Dolay›s›yla dostlar›m›z›n da direnifli hatal› yanlar tafl›sa da öz itibar›yla devrimci bir tutumdur. Bu anlamda tüm elefltirilerimize karfl›n, direnifl tutumunu ayr› tutuyor, de¤er veriyoruz. Elbette direniflin onurlu bir davran›fl olmas›, onun bütün yönleriyle, yani yönetilmesi, sürdürülmesi, bilinçlili¤i, getirdi¤i sonuçlar› ve benzeri itibariyle do¤ru oldu¤u ve toptanc› anlay›flla olumlu de¤erlendirilmesi gerekti¤i anlam›na gelmez. Dostlar›m›z›n direnifline


yürüttü¤ümüz elefltiriler de bu kapsamda görülmek durumundad›r. Bunun gibi, dostlar›m›z da kendi d›fllar›ndaki direnifllere karfl› sayg›l› olmak durumundad›rlar. Taktik-geçici-örgütsel ya da belli sebeplerle bulundu¤u çat›flma özgülünde göreli bir yenilgi alan (hele hele teslimiyeti kabul etmemifl olan), bir direnifl olumsuzlan›p at›lamaz. Ki, bu durumda di¤er direniflleri direnifl k›r›c›l›¤› olarak de¤erlendiren dostlar›m›z, gelinen noktada kendi direnifllerine de ayn› de¤erlendirmeyi yapmak durumundad›rlar. Zira kendi direniflleri de ayn› yenilgiyi alm›fl durumdad›r ve daha geç de olsa ayn› flartlarda bitirilmifltir. Ne var ki, ilgili dostlar›m›z, yaln›zca kendilerinin direniflini görmekte, di¤er öznelerin direnifllerini salt daha erken bitirdikleri için direnifl k›r›c›s› vb. olarak de¤erlendirmektedir. Öte yandan direniflin tek biçimle veya kullan›lm›fl olan biçimle s›n›rl› görülüp, bu direnifl biçiminin bitirilmesi; bir geri ad›m, bir yenilgi biçimi olarak de¤erlendirilse de, bunun direniflin-direnifl tutumunun hepten bitirilip terk edildi¤i, dolay›s›yla da teslimiyet anlam›na gelmeyece¤i aç›kt›r. Objektif de¤erlendirmeler neticesinde somut biçimdeki direniflin bitirilmesi direnifl k›r›c›l›¤› anlam›na gelmez. Bu görüfl aç›s› dar olup, direniflten ne anlad›¤›n› da ortaya koymaktad›r. Direnifl de¤iflik biçimlerde oldu¤u gibi, bir bütündür, tek biçime s›¤d›r›l›p hapsedilemez. Bir direnifl kaybedilebilir, ama baflka bir direnifl devreye girer. Nitekim bir üst direnifl biçimi sonland›r›lm›fl fakat farkl› direnifl türleri sürmektedir. ‹çerideki tutsaklar›n her gün direnmedi¤ini veya teslim oldu¤unu, tretman› kabul etti¤ini kim söyleyebilir ki? Ölüm Orucu direnifli b›rak›lm›flt›r ama faflist dayatma ve uygulamalar, insan onuruna ayk›r› tüm yapt›r›mlar kabul edilmeyerek iflkencelere maruz kal›nmakta ve kesintisiz bir direnifl sergilenmektedir. Ölüm Orucu direniflinin gö¤üsledi¤i sald›r›lar, flimdi ölüm orucu yap›lmadan gö¤üslenmektedir. Hepsi bu. DHKP-C’nin di¤er bütün direnifl öznelerinden tek fark›; hatal› politikada ›srar ederek Ölüm Orucu direniflinin zoraki-hatal› olarak tafl›nd›¤› noktadan daha ileri tarihlere kadar tafl›mas›-uzatmas› ve direnifl boyunca verdi¤i flehit say›s›n›n ezici bir ço¤unlu¤u oluflturmas›d›r. Sayg› duydu¤umuz direnifl flehitlerini d›flta tutarak söylemeliyiz ki, DHKP-C’nin yapt›¤› di¤er fley fludur: Hatal› politikay› sürdürerek derinlefltirip,

zafer kavram›na asla denk düflmeyen flartlarda direnifli bitirmek ve buna karfl›n tüm direnifli kendine ipotek ederek di¤er direniflleri inkâr etmektir. Keskin ayr›fl›m› burada yatmaktad›r; baflka da bir ayr›cal›¤› yoktur. Direniflin bafllamas›ndan tutal›m da di¤er birçok biçim ve içerik meselelerde genel devrimci hareket içinde belli nüanslar olsa da, direniflin yenilgi mi, zafer mi oldu¤u hakk›nda genel olarak tüm ak›l birleflmektedir. Ne var ki, yaln›zca DHKP-C bu akla ters düflmektedir. Bunda küçük-burjuva kibri, dar görüfllü subjektivizmi ve sekterizmi rol oynarken; ben merkezi havas› onu uçurmaktad›r. Sürecin de¤erlendirmesinde iki keskin kutup, esasta DHKP-C ile di¤er devrimci-komünist yelpaze aras›nda netleflmektedir. DHKP-C, bütün direnenleri veya direnifli inkâr ederek, kendisi d›fl›ndaki komünist, devrimci özneleri a¤›r ithamlarla suçlamakta, kendisine de zafer bayram› ilan etmektedir. Bunu da Adalet Bakan›’n›n genelgesine ba¤lamaktad›r. Ama nesnel durum DHKP-C’nin bu savunular›n› bofla düflürmektedir.

Adalet Bakanl›¤› ’n›n Genelgesi ‹leri Sürüldü¤ü Gibi Zafer Anlam›na Gelir mi? Özellikle Av. Behiç Aflç›’n›n tecride karfl› ölüm orucuna bafllamas›yla birlikte son y›llardaki en genifl kamuoyu deste¤ini alan tecrit karfl›t› mücadele, hükümetin bu sorunu gündemine almas›nda önemli bir etken oldu. Öte yandan çeflitli meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri, ayd›n ve sanatç›lar›n da çabalar› sonucu, bakanl›kla yap›lan görüflmeler neticesinde afla¤›da ayr›nt›lar›n› verece¤imiz genelgenin yay›mlanmas› ve bakanl›k taraf›ndan “F tiplerinde daha fazla iyilefltirme yapaca¤›z” yönündeki sözlü taahhüt sonucu, Behiç Aflç›, Sevgi Saymaz, Gülcan Görüro¤lu taraf›ndan sürdürülen ölüm orucu direniflinin, bu geliflmeler olumlu bulunarak bitirildi¤i, daha do¤rusu ara verildi¤i duyuruldu. Burada bir “geliflmeden” söz etmek mümkündür. Fakat geliflmenin, sarf edilen sözde kald›¤›, pratikte fazla bir de¤erinin olmad›¤› aç›kt›r. Gelinen aflamada halen tecrit sorunu devam etti¤i için esasta bu soruna karfl› sürdürülen parçal› mücadeleyi hem içeride, hem de d›flar›da ortaklaflt›rman›n zeminini yaratman›n daha öncelikli oldu¤unu düflünmekteyiz. Bunun için ba-

135 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


kanl›¤›n söz konusu genelgesinin “kazan›lm›fl zafer” olup olmad›¤›n› tart›flmak da gereklidir. Genelgenin tecritle ilgili yan› olan ortak kullan›m alanlar›na iliflkin bölümünü ele alaca¤›z. Bir önceki genelgede yer alan ve ayn› flekilde yeni genelgede de yer verilen maddeleri buraya aktarmayacak, sadece yeni olarak sunulan de¤ifliklikleri aktarmakla yetinece¤iz. Bakanl›¤›n 01/ 01/2006 tarihli 45 No’lu bir önceki genelgesinin 3. bölümünde, “Ortak Etkinlikler” bafll›¤› alt›nda yer verilen birinci madde flöyle:

136 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

“(1) Hükümlü ve tutuklular iflledikleri suçlara, kurumdaki davran›fllar›na, ilgi ve yeteneklerine göre grupland›r›larak, güvenlik bak›m›ndan tehlike yaratmad›¤› ölçüde, kendileri için haz›rlanm›fl iyilefltirme programlar› çerçevesinde e¤itim, spor, meslek kazand›rma ve çal›flma ile di¤er sosyal ve kültürel faaliyetlere kat›l›rlar. Programlar›n süresi ve kat›lacak hükümlü tutuklu say›s› her program›n özelli¤i, güvenlik koflullar› ve kurumun olanaklar› dikkate al›narak idare ve gözlem kurulunca belirlenir. ‹yilefltirme programlar›n›n amaca ayk›r› sonuçlar verdi¤i tespit edilen hükümlü ve tutuklular yönünden bu uygulamaya son verilebilir veya gerekli de¤ifliklikler yap›labilir.” fleklindeki madde yeni genelgeye flu flekilde aktar›ld›: “(1) Hükümlü ve tutuklular iflledikleri suçlara, kurumdaki davran›fllar›na, ilgi ve yeteneklerine göre grupland›r›larak, güvenlik bak›m›ndan tehlike yaratmad›¤› ölçüde, kendileri için haz›rlanm›fl iyilefltirme programlar› çerçevesinde e¤itim, spor, meslek kazand›rma ve çal›flma ile di¤er sosyal ve kültürel faaliyetlere kat›l›rlar. Bu faaliyetler yüksek güvenlikli kurumlar ile di¤er kurumlar›n yüksek güvenlikli bölümlerinde on kifliyi aflmayacak gruplar hâlinde yürütülür. Programlar›n süresi ve kat›lacak hükümlü tutuklu say›s› her program›n özelli¤i, güvenlik koflullar› ve kurumun olanaklar› dikkate al›narak idare ve gözlem kurulunca belirlenir. ‹yilefltirme programlar›n›n amaca ayk›r› sonuçlar verdi¤i tespit edilen hükümlü ve tutuklular yönünden bu uygulamaya son verilebilir veya gerekli de¤ifliklikler yap›labilir.” Eski genelge ile yeni genelge aras›ndaki temel fark ise 13. maddede yap›lan de¤ifliklik merkezlidir.

“(13) Güvenlik bak›m›ndan tehlike yaratmad›¤› ölçüde, idare ve gözlem kurulu taraf›ndan belirlenen istekli hükümlü ve tutuklular, 10 kifliyi aflmayacak gruplar hâlinde ve idarenin gözetimin-

de, aç›k görüfl alanlar›nda veya di¤er ortak yerlerdeki sosyal faaliyetler çerçevesinde haftada toplam 5 saati aflmamak üzere sohbet amac›yla bir araya getirilebilir. Bu faaliyet hafta içerisinde aç›k görüfl, avukat ve ziyaretçi görüfllerini aksatmayacak flekilde yapt›r›l›r.” (Eski genelge). Eski genelgede bu flekilde yer alan ve 10 tutsa¤›n birbiri ile 5 saatlik bir konuflmas›n› belirleyen 13 madde, yeni genelgede flu flekilde yer ald›: “(13) Güvenlik bak›m›ndan tehlike yaratmad›¤› ölçüde, idare ve gözlem kurulu taraf›ndan belirlenen istekli hükümlü ve tutuklular, 10 kifliyi aflmayacak gruplar hâlinde ve idarenin gözetiminde, aç›k görüfl alanlar›nda veya di¤er ortak yerlerdeki sosyal faaliyetler çerçevesinde haftada toplam 10 saati aflmamak üzere sohbet amac›yla bir araya getirilebilir. Bu faaliyet hafta içerisinde aç›k görüfl, avukat ve ziyaretçi görüfllerini aksatmayacak flekilde yapt›r›l›r.” ‘Yeni’ geneldeki temel de¤iflimi bu iki maddedeki de¤iflim olufltururken, son yay›nlanan genelgede eskisine ek olarak:

“(2) 13/12/2004 tarih ve 5275 say›l› Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin ‹nfaz› Hakk›nda Kanun’un 102/1 maddesi ile Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Üye Devletlere Avrupa Cezaevi Kurallar› Hakk›ndaki R (87) 3 say›l› Tavsiye Karar›na Ek 70.1 maddesi ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Üye Devletlere Avrupa Cezaevi Kurallar› Hakk›nda Rec (2006) 2 say›l› Tavsiye Karar›’na Ek 7’nci maddesinde ifade edildi¤i üzere hükümlü ve tutuklular›n topluma uyum sa¤lama çabalar›n›n desteklenmesi için özellikle aileleri, kifliler ve sosyal kurulufllarla olan iliflkilerinin korunmas› ve gelifltirilmesi ile e¤itim ve iyilefltirme faaliyetlerinde kuruma yard›mc› olmak üzere mümkün oldu¤unca toplumsal kurulufllardan ve sosyal hizmet servislerinden yard›m al›n›r.” fleklindeki madde eklenmifltir. Yukar›da da görüldü¤ü üzere yeni ve eski genelgeler karfl›laflt›r›ld›¤›nda; yeni genelgeyle hiç de öyle sözü edildi¤i gibi tecritte bir gedik aç›lmad›¤›, asl›nda yeni denilen genelgenin bir iki küçük rütufl d›fl›nda eskisinin bire bir ayn›s› oldu¤u bariz bir flekilde görülmektedir. Yeni olarak sunulan genelgedeki tek yenilik; 13. maddede yer alan tutsaklar›n haftal›k görüflme saatlerinin 5 saatten 10 saate ç›kart›lmas› ve 2. maddenin eklenmifl olmas›d›r. Kald› ki 13. maddeden yararlanma hakk›, hapishane idaresinin keyfine b›rak›lm›flt›r. Bütün bunlar›n yan› s›ra genelgenin temel mesaj›: “Devletin hapishanelerdeki politika ve ku-


rallar›na itaat edin, boyun e¤in, s›n›rlar›n d›fl›na ç›kmay›n biz de size 10 saat görüflme izni verip vermeyece¤imizi düflünelim”dir. Bu ise tecritin, hapishanelerdeki devlet uygulamalar›n›n, hak gasplar›n›n meflrulaflt›r›lmas›ndan öte bir anlam ifade etmemektedir. fiu haliyle yeni olarak lanse edilen genelgenin bizler aç›s›ndan bir zafer olarak tan›mlamayaca¤› aflikârd›r. Bu gerçeklikten hareketle devrimci, demokrat güçlerin hapishaneler ve tecrite yönelik faaliyetlerinin merkezine genelgeyi oturtmas›, genelgenin gerçekli¤i ile örtüflmedi¤i gibi, onu halk›n gözünde ileri bir ad›m gibi gösterecek ve bilinçlerde bir bulan›kl›k yaratarak, devleti, tecrit sorununu çözmek üzere ad›m atm›fl olarak gösterecektir. Oysa yeni genelgenin yay›nlanmas›n›n ard›ndan birçok hapishanede tutsaklar yine eskisi gibi muamele görmeye devam etmekte, tutsaklar aras›nndaki 10 saatlik görüflmeler engellenmekte, k›sa tutulmaktad›r. Bunun yan› s›ra hapishanelerdeki genel hak ihlalleri, iflkence ve tecrit ise daha da yo¤unlaflarak sürmektedir. fiu halde tecrit ve hapishaneler sorunu merkezli mücadelede merkeze oturtmam›z gereken ana tema; genel anlamda hapishanelerdeki hak ihlalleri ve taleplerimiz, özel anlamda ise üç kap› üç kilit talebi olmal›d›r. Kuflkusuz ki bu çal›flmalar içerisinde, genelge de taktik bir ad›m olarak, devletin verdi¤i sözlere ne denli uydu¤unu halka teflhir edebilmek için kullan›labilinir, politik mücadelede araç edinme biçiminde bunun takibi yap›labilinir. Buradaki tart›flmalar›m›z› ç›kar›lmas› gereken tecrübeler biçiminde alt bafll›kla noktalay›p kimi somut meseleleri ikinci bölümde Yürüyüfl dergisine verdi¤imiz yan›tta ortaya koyaca¤›z.

Ç›kar›lmas› Gereken Baz› Tecrübeler Yaflan›lan süreçten do¤ru derslerin ç›kar›lmas›, sürecin do¤ru alg›lan›p kavranmas› ve yeni mücadelelere ›fl›k tutmas› aç›s›ndan gerekli bir temeldir. Yaflanan çat›flmalar›n, flu veya bu yönüyle devrimcilere karfl› bir imtiyaz haline getirilmesi kayg›s› yerine, bu süreçlerin karfl›-devrime karfl› yürütülen mücadeleye basamak edilmesi tek do¤ru tutumdur. Yapt›klar›m›zla övünme yerine, onlardan ders ç›karmak ve ö¤renerek daha do¤rusunu-ilerisini yapmak esast›r. Tecrübelerimize yaklafl›m›n özü bu olmak durumundad›r. Bedeller üzerine oturup böbürlenmek yetmez; bu ileri tafl›maz.

Ödedi¤imiz bedellerin en do¤ru de¤erlendirilmesi, onlardan ö¤renerek baflar›l› çat›flmalara haz›rlanmakla mümkündür. Üstünlük ispatlar› için k›s›r tart›flmalar de¤il, devrimci birlikleri gelifltirmek için tart›flmal›y›z. Dolay›s›yla tecrübelerin özetlenmesi ihtiyaçt›r. Süreçten ç›kar›lmas› gereken dersleri genel bir özetle flöyle s›ralayabiliriz: 1) ‹ktidar mücadelesinde oldu¤u gibi, tek tek mücadelelerde de devrimci güçlerin ortak müfltereklerde birlikte hareket etmeleri; bu paydalarda birleflmeleri önemli olmakla birlikte, temel bir ihtiyaçt›r. Kendi özneleriyle birleflemeyen hareket gerçek gücünü ortaya koyamad›¤› gibi, büyük baflar›lara ulaflmakta zorlan›r ve objektif olarak kendi davas›na zarar verip, hasm›na f›rsat sunmaktan kurtulamaz. Direnifl güçlerinin ortak hareketi veya birlikleri; direnifli büyüten, etkisini artt›ran ve zafere ulaflmas›nda güç katan bir ihtiyaçt›r. Bölünmeleri ise, güçlerini zay›flat›p baflar›s›z kalmalar›n› beslemekle birlikte, düflman›n sald›r› amaçlar›na ulaflmas›nda ona zemin sunar. Bu anlamda, gerekli tüm hallerde devrimci eylem birliklerine, ortak hareket ve davran›fllar›na büyük önem atfedilerek, buna uygun davranmaya özen gösterilmelidir. Bu u¤urda sonuna kadar samimi bir çaba sarf edilmelidir. Birlefltirilebilecek tüm güçler birlefltirilmeli, en genifl direnifl cephesinin örgütlenmesi, bütün dinamiklerin harekete geçirilmesi hedeflenmelidir. Tüm bunlar sa¤lanamad›¤›nda, mevcut güçlerle direnifl ve mücadelenin gelifltirilmesindebafllat›lmas›nda tereddüt edilmemelidir. Ancak, bu durumda da di¤er güçlerin direnifle dâhil edilmesine çal›fl›lmal›, kapal› kap›c›l›k oynanmamal›d›r. 2) Düflman stratejik olarak küçümsenmeli ama taktiksel olarak asla küçümsenmemelidir. Aksi tutum sol sapma hatas›d›r. Bu sol sapma, düflmanla çat›flmada veya direniflte bizleri hatalar yapmaya, yanl›fl politika ve hedefler belirlemeye sürükleyerek yenilgiler almam›za veya yenilgilerimizi a¤›rlaflt›rmaya yol açar. Yenilgimizin esas olas›l›k olarak belirdi¤i koflullarda çat›flmay› sürdürmek; savaflta oldu¤u gibi, her çat›flma flahs›nda da yanl›flt›r. Güçlerini taktik bir çat›flmada-bu çat›flmay› kazanma u¤runa sonuna kadar tüketmeyi göze alan bir komutan veya yönetim sorunludur. Düflmanla girilen çat›flmadan en az kay›pla ç›kmay› ilke olarak benimseyip irademiz dâhilinde uygula-

137 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


mal›y›z. Bu, teslim olmak veya direnmemek anlam›na gelmez. Tersine en olumlu ve faydam›za olan flartlarda çat›fl›p kazanma anlam›na gelir. En nihayetinde insan merkezli bir anlay›flla hareket edece¤imiz için, alelade her çat›flama veya göreli kazan›mlar için fazlas›yla kay›p vermeyi göze alamay›z-bu metotla hareket edemeyiz. 3) Sayg›n direnifl tutumu kadar, do¤ru bir çizgi, politika ve takti¤e sahip olmak oldukça önemlidir. Bu do¤ru önderlik meselesidir. Do¤ru önderlik do¤ru siyasetle yap›labilir. Do¤ru siyaset alt›nda do¤ru önderlik icra edilmeden baflar›ya ulafl›lamaz. Zaferi, do¤ru önderlik, do¤ru yönetim, az kay›p ve ak›l ile cesaretin bileflkesiyle elde etmeyi de¤il de, salt flehit vermeye endeksleyen anlay›fl savruk-sorumsuz ve araç ile amac› kar›flt›ran s›¤ görüflün etkisi alt›ndad›r. Do¤ru önderlik, en az kay›pla mümkün olan en iyi sonucu alma yetene¤idir. Feodal ya da küçük-burjuva gurur, saplant› ve inatla hareket edip, göreli gerçe¤in veya nesnel durumun do¤durdu¤u sonuçlar› reddederek, iradecilikle gerçe¤e uygun olmayan istemlerinde ayn› rotada ›srar eden önderlik idealist yolda ilerleyendir. Do¤ru önderlik yetene¤ini kullanabilmeli ve bunun için tart›flma ve farkl› fikirlere aç›k olmal›, gerekti¤i kadar tart›flarak alternatif politikalar› zenginlefltirmelidir. Güçlerimizi do¤ru seferber etmeyi ve korumay› gözetmeli, kolayca a¤›r kay›plar vermeyi kabul etmemeliyiz. Yenilginin belirdi¤i durumlarda geri çekilmesini bilmeli, politik manevralarla düflman›n büyük sald›r›lar›n› bofla ç›karabilmeliyiz.

138 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Ölüm Orucu direnifline öncülük eden güçlerden biri olan MKP, direniflin önemini ve devrim mücadelesine katt›¤› büyük de¤eri, ideolojik kazan›m›n›, stratejik zaferini her zaman derinlemesine kavram›flt›r. Ayn› flekilde bu zorlu savafl›mda kendi hatal› yanlar›n› da tespit etmifl ve aç›klam›flt›r.

Do¤ru önderlik, tüm koflullar› de¤erlendirerek do¤ru siyaset ve taktiklerin devreye sokulmas›nda rol oynar; bu pratikte ortaya ç›k›p somutlafl›r. Güçlerini koruyamayan, ilke sorununda kat› oldu¤u gibi taktik siyasette esnek davranamayan, geliflen koflullar› görüp ona uygun yol çizmeyen, duruma göre sald›r›-duruma göre geri çekilmeyi uygulamayan, yaln›zca bir siyaset veya takti¤e ba¤l› kalarak hareket eden, de¤iflen duruma göre konum al›p taktik de¤ifltirmeyen ve yeni taktik gelifltirmeyen, düflman lehine yaflanan somut çat›flmay› güçlerinin imhas› pahas›na körü körüne sürdüren bir önderlik do¤ru önderlik olamaz. Güçlerimizi korumadan gücümüzü büyütemez ve düflman› yenemeyiz. 4) Taktik-geçici yenilgi ayr›, stratejik yenilgi ayr› fleylerdir. Bunun gibi, somut zafer ile stratejik zafer de ayr› ayr› fleylerdir. Her somut direnifl mutlaka somut kazan›m ve zaferle sonuçlanmazsonuçlanamaz. Göreli koflullara ba¤l› olarak göreli sonuçlar ortaya ç›kar. Her çat›flmay› kazanmak mümkün olmad›¤› gibi, tek tek taktik çat›flmalar›n baflar›s› mevcut güç dengesine, konjonktürel koflullara, çat›flma taraflar›n›n tafl›d›klar› taktik niteli¤e, yönetme becerisine ve çat›flman›n bütünlüklü flartlar›na ba¤l›d›r. Yaln›z kendi gücünü hesaba katan ama düflman›n gücünü hesaba katmayan bir plan eksik ve hatal›d›r. Hiçbir plan tam olarak veya mükemmel biçimde hayat hakk› bulamaz. Her çat›flmadan mutlak ve kesin zaferle ç›kmay› düflünemeyiz. Tersini tasavvur etmek diyalekti¤e ayk›r›d›r. Çat›flmada yengi gibi yenilgiyi de göze almal›, bu ihtimali hesaplamal›y›z. Düflman›n lehine olan veya devrimci güçlerin s›n›rlanm›fll›klar içinde dezavantaja sa-


hip oldu¤u ve hatta düflman›n kontrolü alt›nda olan flartlarda, taktik yenilgilerin kaç›n›lmaz olarak yaflanaca¤›n› görmeliyiz. 5) Ölüm orucu gibi büyük eylem biçimlerimizi suland›rmamaya ve ciddiyetini gölgeleyip sarsmamaya azami derecede dikkat göstermeliyiz. Ayn› biçimde belli eylem biçimlerine saplan›p kalmamal›, gerekti¤inde baflka eylem biçimlerini devreye sokmaktan sak›nmamal›, eylem-direnifl tarz›m›z› s›n›rl› biçimlere hapsetmemeliyiz. Tek eylem biçiminde sonsuz bir ›srarda bulunmamal›, bir direniflle her fleyi haletme yan›lg›s›na kap›lmadan, özellikle stratejik sald›r›lar karfl›s›nda süreklileflen ve sürece yay›lan eylemler çizgisiyle hareket etmeliyiz. Yine stratejik sald›r›larda, dejenere etmeme kayd›yla ölüm orucu gibi keskin direniflleri devreye sokmal›y›z. Siyasal kimlik ve yaflam›m›za yönelen ciddi sald›r›larda meydan okumaktan geri kalmamal›, ama haz›r olmad›¤›m›z veya ulu orta biçimde bilek gürefline tutuflmaktan sak›nmal›y›z. Ölüm orucuna sa¤dan gelen sald›r›lar› gö¤üslemeliyiz. 6) Kendi gücümüze güvenmeyi esas almal› ama dost güçlerle birleflme ve onlar›n direnifllerini küçümseme hatas›na da düflmemeliyiz. Elefltirilerimizde devrimci iliflki normlar›n› aflan y›k›c› olumsuz elefltirilere girmemeli, dostluklar› zedelemekten kaç›nmal›y›z. ‹nkâr ve iftiradan mutlak biçimde sak›nmal›y›z. 7) En nitelikli ve ciddi direnifller, en kararl› seçkin güçlerle omuzlanmal›d›r. Ölüm orucu gibi direnifllerde nitelikli direnifli temsil edebilecek en nitelikli çekirdeklerin seçilmesine dikkat edilmeli; bu direnifl ulu orta bir direnifl olarak ele al›nmamal› ve kitlesel nitelik ya da genifl tabanla omuzlanmamal›d›r. Genel anlamda söyleyecek olursak; bu direnifl veya eylem biçimi en son noktada devreye sokulmal› ama bafllad›ktan sonra da özüne uygun yürütülmelidir. Silah›n yerinde ve do¤ru kullan›lmas› gibi, içeri¤ine uygun olarak ve niteli¤i bozulmadan kullan›lmal›d›r. 8) Ölüm orucu yaln›zca içerde de¤il, içerde bafllat›lmakla birlikte d›flar›da da ölüm orucu direnifl evleri örgütlenip direnifl bafllat›lmal›d›r. Kitlelerin gözü önünde cereyan eden bu irade direniflinin hem daha etkili olaca¤› ve hem de düflman›n “onlar gizli gizli yiyor” gibi çirkef sald›r›larla kitlelerin bilincini manüple etmesi engellenmifl olacakt›r. Dahas› daha erken sonuç al›nmas› anlam›nda da d›flar›daki direnifl evleri belirleyici bir rol oynayacakt›r.

BÖLÜM -IIYürüyüfl Dergisine Yan›t Gerçeklerle yürüyelim ve yan›lg›lardan kurtulal›m. 20 Ekim Ölüm Orucu’ndan do¤ru sonuçlar ç›karal›m .

20 Ekim 2000 Ölüm Orucu direnifli ve sonuçlar› ayn› düzlemde birbirinden ayr›lamaz flekilde bütünleflen 19 Aral›k direnifli üzerine, MKP, 2002 Eylül’ünde gerçeklefltirdi¤i 1. Kongresi’nde kapsam›n›, önemini ve sonuçlar›n› ele ald›¤› bir de¤erlendirme yaparak halkla paylaflm›flt›r. Ölüm Orucunun zorunlulu¤u ve bunu ortaya ç›karan koflullar ile devrimci komünist tutsaklara yönelecek olan kapsaml› teslim alma sald›r›s›na haz›rl›¤›n ancak ölüm orucuyla karfl›lama siyasetini Maoist parti do¤ru bulmufltur. Bu tarihten günümüze uzun zaman geçti. Ölüm Orucu direnifline öncülük eden güçlerden biri olan MKP, direniflin önemini ve devrim mücadelesine katt›¤› büyük de¤eri, ideolojik kazan›m›n›, stratejik zaferini her zaman derinlemesine kavram›flt›r. Ayn› flekilde bu zorlu savafl›mda kendi hatal› yanlar›n› da tespit etmifl ve aç›klam›flt›r. Maoist parti de¤erlendirmesini yapt›¤› dönemde, iki örgüt (DHKP-C ve TKEP/L) halen Ölüm Orucunu sürdürmekteydi. 2002'de yap›lan de¤erlendirmeler bugün do¤rulu¤unu korumaktad›r. Fakat bir noktada farkl›l›k vard›r. Ölüm Orucu’nun sonland›r›lmas› 3 y›l› bulmufltur. Bütün sonuçlar›yla devrimci direnifl cephesinde yer alan hareketin dersler ve sonuçlar ç›karma ad›na karfl›l›kl› elefltiriye ve özelefltiriye ihtiyaç vard›r. Maoist hareket polemik tarz›nda bir tart›flma yürütme yanl›s› de¤ildir. Kendisine yap›lan temelsiz “elefltirinin” önemini belirtme ihtiyac› duymuyoruz, ama devrimci tarz, üslup ve do¤ru aktar›m zorunludur. Yaz›m›z›n bu bölümünde, direniflin birlikte örgütlendi¤i DHKP-C'nin, Maoist partiye yönelik ve genel anlamda da devrimci hareketlerin tümüne yönelik yapt›¤› baz› ithamlara cevap vermeye çal›flaca¤›z. DHKP-C taraf›ndan “Direnifl, zafer ve sol” bafll›¤›yla, 20 Ekim 2000 ölüm orucu ve 19 Aral›k de¤erlendirmesi (20 Ekim 2009 say›: 199 ve

139 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


devam›ndaki 4. say›da 5 bölüm) halinde de¤erlendirmeler yap›lm›flt›r. Bizim aç›m›zdan burada kabul edilemez ithamlar vard›r. 2007'de sonland›r›lan ölüm orucu ve sonras›nda somut kazan›mlar bak›m›ndan ileri sürülen “zafer kazan›ld›” tespitine kat›lmad›¤›m›z› devrimci kamuoyu bilmektedir. DHKP-C d›fl›nda da bu mevcut sonuca “zafer” diyen hiçbir devrimci hareket yoktur. Bilindi¤i için somut al›nt›lar yaparak uzatmak gereksizdir. Türkiye-Kuzey Kürdistan devrimci hareketi, yürüttü¤ü savafl›m›n fliddeti oran›nda hapishanelerde sald›r›ya u¤ram›fl, politik olarak teslim al›nmak istenmifltir. Devrimci-komünistler vahfli sald›r›lara direnmifl, düflman›n sald›r›lar›n› devrimci iradeyle can bedeli direnifl ile karfl›lam›fllard›r.

140 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

1970'lerde devrimci hareketi ezmek, önder kadrolar›n› yok etmekle yetinilmedi, devrim mücadelesi verilmeye devam edildikçe bu irade savafl›m› hapishanelerde tüm fliddeti ile devam etti. 12 Eylül 1980 cuntas›nda, devrimci tutsaklar› teslim almak için denenmeyen yöntem kalmam›flt›r. Tekrar tekrar belirtiyoruz; devrim günefli hapishanelerde söndürülemez. Dünyada da tersinin örne¤i yoktur. S›n›f mücadelesi hapishanelerde irade savafl›m›na tutuflur. Hapishaneler bir sonuçtur. Onu yaratan sömürüye, zulme baflkald›ran s›n›flar›n zorunlu mücadelesinden baflka fley de¤ildir. Bundan dolay› mücadele hapishanelerde bafllamad›¤› gibi hapishanelerde de bitirilemez. Ezilen s›n›flar teslim al›namaz. Egemenler bir amaç olarak her dönem devrimci tutsaklar› teslim almak, geriletmek, zay›flatmak ve tasfiye etmeyi önlerine koyarlar. Sistemin kendisine karfl› olan güçleri, sistem yarar›na ö¤ütmek için düflünülmüfl bir makine olarak kondu¤unu unutmayal›m hapishaneleri. Sald›r›lar›n sürekli olmas› ve bundan sonra da kaç›n›lmaz olarak devam edece¤i gerçe¤i buradan gelir. Tüm askeri cunta dönemlerinde en azg›n flekliyle faflizmin devrimci tutsaklar› teslim almak, tüm de¤erlerini yok etmek için baflvurdu¤u iflkenceleri unutmadan, sadece 1990'l› y›llarda devrimci tutsaklara yönelik yap›lan sald›r›lar ve verilen bedelleri hat›rlamak hapishanelerdeki irade savafl›m›n›n boyutunu ortaya ç›kartmaktad›r.

Devrimci tutsaklar için “tek kiflilik ve üç kiflilik oda sistemine göre infla edilen özel infaz kurumlar›nda infaz edilir” hükmü, Terörle Mücadele Kanunu'nda 1989'da oluflturulmufltur. Sonras›nda gelifltirilen sald›r›lar›n tepe noktas› F-tipi olmufltur. Eskiflehir tabutlu¤u F tipi sisteminin ilk denemesi olarak görülmelidir. Çünkü hukuksal zemini oluflturulan ve gerçeklefltirilmeye çal›fl›lan, ama direnifl karfl›s›nda uygulanamayan bir sald›r›d›r. 19 Aral›k'a uzanan süreç bu anlam›yla uzun devrimci irade ile emperyalist iflbirlikçi burjuva-feodal s›n›flar›n faflist düzeniyle bir dizi çat›flmalara sahne olmufltur. Bugün F tipinin dayand›¤› hukuksal zemin, bu yasan›n kendisidir. 1995 Buca, 1996 Ümraniye, yine ayn› y›l yeniden aç›lan Eskiflehir tabutlu¤u... 1996 ölüm orucunun sald›r›lar› püskürten zaferi... 1996 Amed ve 1999 Ulucanlar'da vahflice öldürülen devrimci-komünist tutsaklar… Göze çarpan tek do¤ru, teslim al›namayanlar›n ödedikleri bedel... Özet olarak 90'l› y›llar›n tüm sald›r›lar› devletin devrimci tutsaklara karfl› daha da kapsaml› sald›r›lar›n›n birer provas› gibiydi. Amac›m›z bu süreci ayr›nt›lamak de¤il. K›sa hat›rlatmalar› yeterli buluyoruz. Yani 20 Ekim ölüm orucu direnifline 19-22 Aral›k sald›r›s› ve kahramanca direnifline varan süreç dura¤an de¤il dinamik, teslimiyet de¤il direnifltir. Rehavete yatmak de¤il haz›rl›kl› olmakt›r. Yeni sald›r›lara karfl› devrimci görev ve sorumlulu¤unu yerine getirmektir. Bugün F tipi tecrit ve tretman sald›r›s› karfl›s›nda direnen devrimci hareketin dönem dönem Ölüm Orucu direniflinin sonuçlar›, somut kazan›mlar› üzerine sürdürdü¤ü tart›flmalar› daha iyi anlamak için 1990'l› y›llar›n sald›r›lar›, hemen Ölüm Orucu öncesi tart›flmalar› ve haz›rl›klar› o anki koflullar› içinde düflünüp de¤erlendirmek zorunludur. Maoist hareket, devletin devrimci tutsaklar› politik olarak teslim almak için daha da kapsaml› sald›r›ya haz›rland›¤›n› görmüfltür. 2000 y›l›n›n bafl›ndan itibaren de bu sald›r›ya karfl› uygun haz›rl›k yapm›flt›r. Cezaevleri Merkezi Kordinasyonu (CMK) içerisindeki örgütlerle, bu sald›r›n›n kapsam›, amaçlar› ve önemi hakk›ndaki tespitlerini tart›flm›fl ve ortaya koymufltur. CMK'da aylarca tart›flmalar sürmüfltür. Sald›r›ya karfl› politika gelifltirilmesi politik haz›rl›k


yap›lmas› yönünde sürecin haz›rlanmas›na MKP ve DHKP-C öncülük yapm›flt›r. Maoist parti bu kapsaml› sald›r›n›n ancak ölüm orucu direnifli ile geri püskürtülebilece¤i konusunda nettir. Maoist parti 1. Kongresinde gerek ölüm orucuna bafllamay›, gerekse de zamanlamas›n› do¤ru de¤erlendirmifltir. Yaflanan süreç o tarihi anda Maoist partinin do¤ru tav›r tak›nd›¤›n› ortaya ç›kartm›flt›r. CMK içindeki di¤er örgütlerin 19 Aral›k öncesi direnifle kat›lmamalar› do¤ru de¤ildi. Gerekçeleri günü kurtarmaya yönelik ve oportünistçeydi. MKP, DHKP-C ve TK‹P’in kat›l›m›yla 20 Ekim 2000 ölüm orucu direnifli bafllat›ld›. (TK‹P ayn› tarihte direnifle kat›lm›flt›r.) Üç örgüt d›fl›nda kalan devrimci hareketlerin direnifle kat›lmamas› olumsuzluktu. Direnifl cephesini zay›flatan bir pratiktir. MKP 1. Kongresinde ölüm orucu direnifli süreci sadece olumluluklar›yla de¤erlendirmekle kal›nmam›fl kendi hatalar›n›n da özelefltirisini yapm›flt›r. Konumuzu ilgilendirdi¤i için sadece iflaret etti¤i hatalardan birisini aktaral›m:

“Devletin ‘operasyon yapar›z’ tehditine karfl›l›k 19 Aral›k'›n öngünlerinden DHKP-C ile birlikte ‘sald›r›rsan›z kendimizi yakar›z’ yönlü dilekçelerin yaz›l›p idareye verilmesi yanl›fl ve hatal›yd›. Her ne kadar intihar eylemlerini savunmasak da ancak savunulmayan bu tür anlay›fllar›n tehdit amaçl› da olsa yaz›lmas› do¤ru bir siyaset de¤ildi. Bu ciddiyetsiz yaklafl›m›n birinci dereceden sorumlusu Cezaevleri Parti Komitesi (CPK)'dir.” (S›n›f Teorisi 2003 Haziran-Temmuz) Ölüm orucu direnifli F tipi sald›r›s›n› püskürtmeye yeterli olamad›. Direnifl gerek ülkede, gerekse uluslararas› alanda henüz ikinci ay›nda önemli etkiler b›rakm›flt› bile. Direniflin 60. gününde 19 Aral›k'ta devletin bafllatm›fl oldu¤u sald›r›larda baflta ölüm orucu direniflini sürdüren hareketler olmak üzere, hapishanelerdeki tüm devrimci harekete yöneldi. Sald›r›ya karfl› tüm devrimci hareket (PKK d›fl›nda) fiili olarak kahramanca direnerek bir tarih yazm›flt›r. 28 flehit ve onlarca yaral›... Kuflku yok ki ölüm orucu sürdürülüyorken yaflan›lan bu sald›r› ve ortaya konulan destans› direnifl dünya devrim tarihine kanla yaz›lm›flt›r. 19 Aral›k kitlesel kahramanl›k örne¤idir. Hiçbir küçük hesap, dar görüfllü de¤erlendirme bu devrimci gerçe¤i de¤ifltiremez. Eylem do¤ru,

direnmek meflrudur! Halka, iflçi s›n›f›na karfl› sorumlulu¤un yerine getirdi¤i için tutsaklar sald›r›n›n hedefi oldular. 19 Aral›k engellenemezdi! Maoistler bu tarihi geliflmenin bilincindedir. Baz› küçük burjuva örgütler ufuksuz teorilerle, sonradan yak›n›r gibi, direnenleri suçlar gibi “flöyle olsayd› engellenebilirdi”, “böyle olsayd› engellenebilirdi”, “direnifl b›rak›lsayd› engellenebilirdi”, “zamans›z baflland› da böyle oldu” söylemlerini öne sürmektedirler. Bu söylemler temelsiz ve bilimsel olmayan söylemlerdir. Maoistler tüm bu liberal sa¤ teorileri derinlemesine mahküm etmifltir. Bu tarih bizim ve tarihimizi hakk›yla sahiplenme onurunu kimse elimizden alamaz. Sadece fiili direnifl bak›m›ndan de¤il, onlarca ölüm orucu direniflçisinin oldu¤u koflullarda ve sald›r›n›n içerisinde flehit düflmeleriyle, kitlesel kahramanca direnifl örne¤iyle 19 Aral›k devrim tarihine örne¤i olmayan bir deneyim ve bir tarih b›rakm›flt›r. Evet, 19 Aral›k'ta Ölüm Orucu direnifl ruhu vard›r. Devrimci hareketin bu görkemli direnifli s›n›f mücadelesi tarihine unutulmaz bir sayfa eklemifltir. F-tiplerine fiili olarak geçifl sa¤land›ktan sonra da artarak devam eden direnifl, tecrit sald›r›s›n› geri püskürtmeye yeterli olamad›. Bu süreçteki iç ve d›fl geliflmeler herkes taraf›ndan bilinmektedir. Bu yüzden tekrar etmeyece¤iz. Maoistler, iç ve d›fl koflullar› kendi mevcut durumunu de¤erlendirerek geri çekilme karar› alm›flt›r. Düflman›n› elindeki güç ve araçlarla yenemiyorsan ve güç kaybediyorsan geri çekilmek zorundas›n. Yeni ve daha güçlü sald›r›lar yapmak için bu zorunlu bir kurald›r. F tiplerinde politik teslimiyet gibi bir durum hiç olmad›. Bu geri çekilme de olsa teslimiyet anlam›na gelmez. Maoistlerin d›flar›da sürdürdükleri Ölüm Orucu direnifli 11 Ocak 2002'de hapishanelerde sürdürdükleri Ölüm Orucu direnifli ise 28 May›s 2002'de Ölüm Orucu’nu sürdüren di¤er örgütlerle birlikte sonland›rm›flt›r. ‹ki örgüt Ölüm Orucu’nu sürdürüyordu. Gelinen aflamada 22 Ocak 2007 itibariyle direnifl sonland›r›lm›flt›. Her parti ve grup kendileri aç›s›ndan de¤erlendirmeler yapm›flt›r, genel hatalara yönelik elefltiriler yap›lmaktad›r-yap›lacakt›r da. Fakat gerçeklerden sapmadan, do¤rular› çarp›tmadan elefltiri yap›lmal›d›r.

141 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


19-22 Aral›k Ve 20 Ekim Ölüm Orucu De¤erlendirmesi MKP’nin 19-22 Aral›k direniflini “kahramanl›k haftas›” ad›yla anmas›, bu direnifle yükledi¤i anlam› ve verdi¤i önemi anlamam›za yeter. Devrimci hareketin, sald›r› karfl›s›nda fiili tarihi direnifli; devrim mücadelemizin önemli ve unutulmaz bir tarihi olarak de¤erlendirmektedir. fiehitlerin verildi¤i ve onlarca gazinin oldu¤u ölüm orucu direniflini tarihi bir eylem ve direnifl olarak de¤erlendirmifltir. Ölüm Orucu direnifli s›n›f bilinçli proletaryay› ve halklar› politik ve ideolojik olarak etkilemifltir. Direniflin Türkiye-Kuzey Kürdistan ve dünya devrim mücadelesindeki ideolojik siyasi zaferini kimse silemez. Direniflin siyasi zaferini belirtirken somut kazan›mlar› bak›m›ndan da de¤erlendirmeyi unutmamal›y›z.

142 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

MKP 2002’de gerçeklefltirdi¤i 1. kongresinde flu de¤erlendirmeleri yap›lm›flt›r: “Direnifl, direniflin talepleri bak›m›ndan esas› elde edilmedi¤inden baflar›s›zd›r. Bu ba¤lamda yani (ÖO) direnifli eylemi (DHKP-C'nin sürdürmesini saymazsak) taktik aç›dan yenilgiye u¤ram›flt›r fakat bu direniflin bitti¤i anlam›na gelmez. Ölüm Orucu direniflinin sonuç al›c› olmamas› bak›m›ndan yenilgi ald›k diyoruz.” (S›n›f Teorisi-2003-Haziran-Temmuz) Direniflin kazan›mlar› olmad› m›? Elbette oldu. MKP, bugün F tiplerindeki mevcut statünün direniflin bir sonucu oldu¤unu de¤erlendirmektedir. Direnifl olmasayd› teslimiyet, ihanet ve siyasi ölüm olurdu. Dün oldu¤u gibi bugün de bu kazan›mlar› sahiplenmektedir. Bugün F tipinde bafl e¤meyen devrimci irade, dünün temeli üzerinde kendisini halk›na sunmaya devam ediyor. Direniflin temel amac› somut olarak tecridin k›r›lmas›yd›. Ortak alanlar›n kal›c› biçimde oluflmas›yd›. Bu baflar›lamad›. Adalet Bakanl›¤›n 01/ 01/2006 tarihli 45 No’lu genelgesinin 13. Maddesinde daha önce “haftada 10 kiflinin 5 saat sohbet etme” hakk›n›n 2007 y›l›nda 10 saate ç›kar›lmas› elbette direniflin bir kazan›m›d›r. Ama tüm bunlar -aç›k görüfl, telefon, sohbet hakk› vs. direniflin temel talebini karfl›lamaktan uzakt›r. Taleplerin esas›n› oluflturmad›¤› ve karfl›layamad›¤› için 2002'de yap›lan tespit bugün de do¤rudur. Sohbet hakk›na 5 saatin eklenmesini direniflin maddi talepleri aç›s›ndan bir zafer olarak de¤erlendiremeyiz. Bu direniflin kazan›lmar›n› görmezden gelmek, inkâr etmek anlam›na asla gelmez. Maoistler ölüm orucunu sonland›rd›ktan sonra tüm kazan›mlar› sahiplendi¤i gibi bundan sonra-

ki tüm kazan›mlar› sahiplenmeyi bilecektir. Maoistler, grupçu ç›karlarla tüm hareketlerin direniflteki duruflunu görmezden gelerek, küçük hesaplar yapmaktan uzakt›rlar Direnifl çizgisini savunmak devrimci gelene¤i savunmakt›r. Bu ideolojik bilinçle hareket edilmektedir. Ama somut durumu gere¤inden fazla abartarak bir zafer havas›na büründürmek do¤ru bir politika de¤ildir. Kald› ki somut durum ve ortada duran mevcut realite direniflin büyüklü¤ü, kapsam› ve talepleriyle örtüflmüyor. DHKP-C, bu sonucu zafer olarak de¤erlendirebilir, bu de¤erlendirme kendisini ba¤lar, ama bu subjektif, yüzeysel de¤erlendirmeye kat›lmayanlar› “hazmedemiyorlar, teslimiyetçi, direnifl k›r›c›lar›” vb. olarak niteleyemez.

DHKP-C Elefltiri Mi Yürütüyor, ‹nkârc› M› Davran›yor? Yaz›n›n bafl›nda belirtti¤imiz de¤erlendirme dizisinde o kadar çok sald›r› var ki nereden tutsan elinde kal›yor. Maoistler, nas›l ki dün Ölüm O Oruçlar›na önderlik eden direnifl çizgisini kararl›ca yükseltenlere yönelik iftira, karalama ve her türlü ideolojik politik sald›r›ya karfl› tutarl›ca mücadele yürüttüyse, bugün de direnifl ad›na sol sekter çizgiye düflen hatal› yaklafl›mlara karfl› ideolojik mücadele yürütecektir. Abartmadan, inkar etmeden ve sald›rmadan!... Belirtti¤imiz gibi ölüm orucu direniflinin örülmesinde MKP ve DHKP-C önderlik etmifllerdir. De¤erlendirmenin bafl›nda da “direnifl karar› MKP ile al›nd›” diyor, fakat DHKP-C hemen ikinci bölümde bunu “unutuyor” ve flöyle yaz›yor: “... gerek 20 Ekim 2000'de gerek F tipi öncesi bafllayan direnifle kat›lan MKP ve TK‹P…” Sanki direnifli baflkalar› bafllatm›fl da MKP sonradan kat›lm›fl, MKP'nin sürece önderli¤i yokmufl gibi... Bu, do¤ru bir yaklafl›m de¤ildir. DHKP-C direnmeyi tekeline ald›¤› için kendisi d›fl›ndaki devrimci-komünist partilerin direndi¤ini, direnifl bafllatabilece¤ini söylemekte bile zorlan›yor. Bu bak›fl aç›s› de¤erlendirmelerinin tümüne damgas›n› vurmaktad›r. Kelime oyununa gerek yok, do¤rular› aktar›n. Devrimci sorumluluk bunu gerektirir. Biraz daha açal›m; “Gerek 20 Ekim 2000'de Ftipleri öncesi bafllayan direnifle kat›lan MKP ve TK‹P, gerekse de 19-22 Aral›k katliam› sonras› sürgün-sevk edildikleri F tiplerinde direnifle bafllamak zorunda kalanlar›n direnifl d›fl›na düflmelerinin nedeni karmafl›k de¤ildir. En baflta geleni de F tiplerinin “devlet politikas› oldu¤u” tes-


pitinden hareketle devlete geri ad›m att›r›lamayaca¤› düflüncesinde olmalar›d›r.” (Yürüyüfl say›-200-27 Aral›k 2009) Maoist hareket tüm politikas›n› iktidarlaflma-devrimci iktidar bak›fl aç›s›yla ele al›r. Hapishanede düflmanla giriflti¤i irade savafl›m› da bu bak›fl aç›s›ndan ba¤›ms›z de¤ildir. Yürüyüfl ya da bir baflkas› “devlete geri ad›m att›ramayaca¤›” vb. düflüncelerin Maoistlerin dile getirdi¤ini iddia edemez. ‹ddia edenler de do¤ru konuflmuyor demektir. DHKP-C, “Direnmediler kaçt›lar, bunlar›n yüzünden a¤›r bedeller verdik” türünden kavramlarla sorunun özünü tart›flmay› baflaramaz. Hatalar› ve kavray›fls›zl›klar› ortaya ç›karamaz. Bu yönlü MKP'nin tek ifadesini bulamaz. Maoistler tarihlerinin hiçbir döneminde hapishaneleri ve ba¤lant›l› olarak devrimci komünist tutsaklara yap›lan sald›r›lar› emperyalizmin ve iflbirlikçi egemen s›n›flar›n ç›karlar›n› koruyan faflist Türk devletinden ba¤›ms›z düflünmemifltir-düflünmeyecektir de. Bundan dolay› direnifl karar›n› al›rken de bu bak›fl aç›s›n› bir an olsun bir kenara b›rakm›fl de¤ildir. fiu anda da bu bak›fl aç›s›na sahiptir. Rahatl›kla diyebiliriz ki Yürüyüfl, gerçekleri çarp›t›yor. Maoistlerin sürece iliflkin de¤erlendirmeleri bilinmez de¤ildir. Her ne hikmetse 19-22 Aral›k ve 20 Ekim Ölüm Orucu direniflini de¤erlendiren kongre belgelerini esas al›p (S›n›f Teorisi'nde yay›nlanm›flt›r) elefltiri yürütmek yerine, 1990'l› y›llarda hapishanelerde izlenen sol sekter çizgiye yönelik elefltiriyle yorumu al›p, MKP'nin ölüm orucu direnifline ya da genel anlamda direnifle karfl› ç›kacak kadar savrulmufl gibi sunulmas›, ibret vericidir. Do¤ru da de¤ildir, dostça da de¤ildir!.. E¤er merak ediyorsan›z (TKP/ML'den MKP'ye Bu Tarih Bizim 1. Kongre Belgeleri) bakabilirsiniz. Bak›n DHKP-C ne diyor, MKP'yi kastederek: “... Yay›nlar›nda birbiriyle tamamen farkl› de¤erlendirmeler yapm›fl olsalar da geldikleri nokta 20 Ekim 2000'in çok uza¤›ndad›r. Öyle ki oligarflinin F tipi politikas›n›n nedenlerinin devrimci tutsaklar oldu¤unu söyleyebilecek kadar meflrutiyet yitimine u¤ram›fllad›r. ‹flte söylediklerinden k›sa bir bölüm: '... Devrimci hareketin özellikle 1990'l› y›llar boyunca izledikleri hapishane politikas›nda F tiplerinin hayata geçirilmesinde belli boyutlar›yla zemin sundu¤u da görülmesi gereken bir gerçek' (Özgür Durufl-Aral›k 2005-say›-17) (San›r›z Özgür Düflün dergisi kastedilmektedir) Bu flekilde bir ele al›fl devrimci bir ele al›fl de¤ildir. Bu yaklafl›m devlet taraf›ndan ileri sürülmekteydi zaten.” (Yürüyüfl. Say›: 201-3 Ocak 2010) Oradan da flu sonuca var›yor: “'Radikal militan direnifller olmasa F tiplerine gerek kalmazd›' deniyor. MKP'nin söyledi¤inin özü budur. Evet, do¤rudur devrimci tutsaklar teslim olsalard› F tipleri olmazd›” (Yürüyüfl age.) Aç›k sald›r› ve karalama budur iflte! Devrimci olmayan yaklafl›m tam da budur. Karalamak, çarp›tmak... Evet, 1990'l› y›llarda sol taktik çizgi izlenmifltir tespitimiz vard›r. Elefltirilerimiz de vard›r, sol çizgiye iliflkin özelefltirimiz de vard›r. Bu durum, hapishanelerde direnmeyelim anlam›na gelmez. Sizler var olan gerçekli¤in yerine kafan›zdaki soyutlamalar› yerlefltiriyorsunuz. Maoistlerin y›llard›r söyledi¤i fleyler ortadad›r, neden görmezden gelip çarp›t›yorsunuz? Dostlar›m›za, biraz yavafl olmalar›n› öneriyoruz. Herkesi teslimiyetçilikle suçmlamay› b›rak›n!

Direnifli ipote¤ine alan ve baflkalar›na sorumsuzca sald›ranlar, kendisini inkar etti¤i gibi, komünist ve devrimci yap› tutsaklar›n›n yi¤it direnifllerini de inkar etmektedir. Muazzam direnifllerin sergilendi¤inden, bedeller ödendi¤inden kimin kuflkusu olabilir? Kim inkar edebilir? Tutsaklar›n bunca direnifli ve ödedi¤i bedeller nas›l inkar edebilinir? Olsa olsa inkarc›lar bu direnifle gözlerini kapayabilirler, dürüst olanlar de¤il.

143 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


Maoistler, 20 Ekim'in, 19 Aral›k'›n ruhunu tafl›d›, tafl›yor; ondan uzaklaflamaz, bu ruhun yarat›lmas›nda ideolojik öncülü¤ümüz, savaflç›lar›m›z›n kan›, can›, unutulmaz eme¤i vard›r. Buna sayg› gösterilmelidir. DHKP-C önce sayg› göstermeyi ö¤renmelidir. Gerek 19-22 Aral›k öncesi, gerekse de sonras› ölüm oruçlar› direnifli kavray›fl›m›z› özetledik. DHKP-C'nin bu söylemlerini devrimci ve dostça bulmuyoruz. Maoistlerin ölüm orucunu sonland›rm›fl olmas›ndan sonra da baz› küçük burjuva ayd›nlara, liberallere ve ak›l almaz demagoji ve karalamalarla direnifli bafllatan örgütleri hedefleyen Selim Açan ve T‹KB'ye yöneltdi¤i elefltiriler birer belgedir. Onlar›n yalanlar›n› ortaya ç›karan sa¤ liberal çizgisini mahkûm eden yaz› (2005-10 Ocak-fiubat S›n›f Teorisi) yay›nlanm›flt›r. Özetle hat›rlatal›m. Bakal›m Maoistler hapishanelerde direnmeyelim mi diyor? Bakal›m “Direndik bu yüzden bafl›m›za bunlar geldi, suçlu biziz” mi diyor?

“19-22 Aral›k bir tarihtir. Önlenemezdi!” demifliz-diyoruz! Peki, baflka ne yazm›flt›r Maoistler hat›rlatal›m: - Devlet neden sald›rd›?

- F tipi stratejik plan›n› gerçeklefltirmek için - Devlet silah ve bombalarla, niçin bombalad›, yak›p y›kt›! - Teslim olmad›klar› için! - Devlet ne zaman sald›rmaz? - Onun saf›nda yer tuttu¤un zaman!

144 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

DHKP-C öylesine gözü kapal› bir flekilde tüm devrimci hareketi teslimiyetçilikle suçluyor ki somut durumlar› b›rak›p varsay›mlara baflvuruyor. “DHKP-C'nin olmad›¤› bir 19 Aral›k ve F tipi gerçe¤i düflünün” devrimci tutsaklar teslim olmam›flsa “bizim sayemizdedir.” Olmasaylarm›fl hepsi teslim olurmufl! Bire bin aktarmak istemiyoruz ama dönüp vard›¤› nokta tam olarak budur. Bu bak›fl aç›s›n›n kaba ve inkârc› olmas›n›n yan›nda politik ve ideolojik bir de¤eri de yoktur.

- Düflman ne zaman katletmez? - Politik olarak direnip, savaflmad›¤›n zaman! - K›sac›s› devlet neden katletti? - Direnifl k›rmak ve F tipine geçmek için... Biri direnen ve teslim olmayan devrimci güç, di¤eri ise bu güçleri teslim almak isteyen düflman güç. O halde direnmek ve savaflmak m› suç, ya da teslim olmak m›? ‹flte H. Selim Açan'›n “19 Aral›k'› önlemek mümkündü” sözünü gerçekli¤e dönüfltürmek için geriye tek bir fley kal›yor: O da direnmemek ve teslim olmak.” Bunlar› 2005'te söyleyen Maoistlerin, nas›l oluyor da sizler “Radikal militan direnifller olmasa F tiplerine gerek kalmazd›” dedi¤ini iddia edebiliyorsunuz? Biraz dürüstlük!... Maoistlerin, 19-22 Aral›k ve 20 Ekim ölüm orucu direnifline yönelik de¤erlendirmelerinde bir de¤iflim yoktur. Bu düflüncelerimizi DHKPC bilmiyor da olamaz, ama küçük-burjuva, ben-merkezci sol çizgisiyle tek direniflçi olarak kendisini gördü¤ü için tüm hareketleri ayn› tarafa koyup, teslimiyetle ve savrulmayla suçluyor. Söylediklerimiz aç›kt›r. Bizler do¤rular›m›z› savunmaya da devam edece¤iz. Bu tarih bizim! Tarihimize s›rt›m›z› dönerek de¤il, köklerimize sar›larak yürüyoruz. fiöyle devam ediyorlar: “MKP de 19 Aral›k öncesi al›nan, feda eyleminin alt›na att›¤› imzay› 'blöf' olarak tan›mlamas› ve feda eylemlerine karfl› ç›kmas› baflta olmak üzere direniflin ilerleyen günlerinde yaflad›¤› savrulmalarla di¤erleriyle ayn› platforma düflmüfltür” (Yürüyüfl Say›: 200-27 Aral›k 2009)


Oysa MKP'nin intihar eylemlerine bak›fl› 19 Aral›k öncesi neydiyse, flimdi de ayn›d›r. Do¤rudur operasyon olmas› halinde kendilerini yakacaklar›na iliflkin dilekçenin alt›na imza atm›flt›r. Tehdit amaçl› yaz›lm›flt›r, siz de bunu biliyorsunuz ve yine de çarp›t›yorsunuz. Maoistler bu prati¤i de mahkûm etmifltir. Kongre de¤erlendirmesini aktard›k. Maoistler bu eylem biçimini savunmuyor. Tehdit amaçl› yaz›lm›fl (dilekçe) olmas› da do¤ru de¤ildir. O dönemin Cezaevleri Parti Komitesi’ni (CPK) sorumlu tutmufl ve bu prati¤i, ciddiyetsiz de¤erlendirerek özelefltiri vermifltir. Dostlar›m›z bu de¤erlendirmeleri yeterli bulmuyorlar demek ki? Ayn› tarzla savaflm›yoruz, b›rak›n da özgül yanlar›m›z olsun. K›saca Maoistlerin ölüm orucu sürecinde ortaya ç›kan ve sonras›nda da “savrulan” intihar eylemlerine yönelik anlay›fl› yoktur. ‹ntihar eylemlerine yönelik anlay›fl›m›z eskidir. Tart›fl›lan pratik esasta anlay›fl›m›zdan o özgülde bir sapma olarak nitelenmektedir. (Tehdit amaçl› dile getirilse de) Tüm bu anlay›fl farkl›l›klar› bilinmesine ra¤men DHKP-C ›srarla savrulma ve direnifl kaçk›nl›¤›yla ilintileyerek teslimiyetçilikle suçluyor. ‹zaha muhtaç bir durum: Düflmana 10 metre de¤il de 100 metreden, seri de¤il de tek tek atefl edelim desen bile, kendilerine 10 metreden atefl etmenin zararlar›n› söyledi¤in için, seni savaflmamakla, korkakl›kla suçlayabilecek kadar dar görüfllü, sekter bir bak›fl aç›s› ile karfl› karfl›yay›z. “Asla hata yapmayan bir yaklafl›m” (!) ve elefltiriye tahammülsüz bir yap›... Emperyalist burjuvuzinin kukla devleti, politik olarak devrimci-komünist tutsaklar› teslim almak için büyük bir sald›r› bafllatt›. Ne 19-22 Aral›k direnifli boyunca, ne de F tipi süresince de karfl›s›nda teslim olacak devrimciler bulamad›. F tipi sürecini de¤erlendirdi¤imizde politik teslimiyet durumu yaflanmam›flt›r. Militan devrimci hareket dün oldu¤u gibi bugün de ayn› koflullar alt›nda yafl›yor. Herhangi bir hareketin direndi¤i, ama baflka bir hareketin politik olarak teslim oldu¤u bir durum yoktur. F tipinin hiçbir döneminde de olmam›flt›r. Peki, bu gerçeklik varken DHKP-C neden sürekli “teslim oldular, kaçt›lar, direnmediler” vb. kavramlar› kullan›yor. Teslimiyet kavram› devrimcili¤i nereden geliyor. Art›k bu söylem bir demagojiye dönüflmüfltür.

19-22 Aral›k sald›r›s› bafllad›¤›nda PKK gibi “biz bu iflte yokuz, bizi kar›flt›rmay›n” diyen devrimci bir hareket de yoktur. DHKP-C, de¤erlendirmesinin temel omurgas›n› flu ikilem üzerine kurmufltur: “DHKP-C direndi, di¤er tüm örgütler teslim oldu.” Gerçek bu denli ters yüz edilemez…

“Direnifl öncesi tart›flmalarda ölüm orucuna alternatif (!) olarak barikat direnifllerini öneren ’F-tiplerine götürmek için geldiklerinde direnmeliyiz’ diyenlerin pek ço¤u 19-22 Aral›k direnifl de¤il operasyonu kay›ps›z atlatmay› düflündüler; çat›flmay› de¤il, uygun yerlere girmeyi, gizlenmeyi temel ald›lar.” (Yürüyüfl Say›:20210 Ocak 2010) Bu direniflin her aflamas›nda yer alan bir hareket olarak böyle bir fleyi “kaçan, gizlenen ve uygun yerlere saklananlar” olarak suçlanan bizler bilmiyoruz. DHKP-C saklanan ve çat›flmayan bu örgütleri aç›klamal›d›r. 19 Aral›k öncesi ölüm orucuna bafllama karar›na kat›lmayan örgütler aç›s›ndan bu durumu; politikas›zl›k, sürüklenme ve oportinizm olarak de¤erlendirdi¤imiz do¤rudur. Ama tart›flmalar ne olursa olsun 19-22 Aral›k sald›r›s› bafllad›¤›nda bu ayn› örgütlerle omuz omuza direndi¤imizi, bu flanl› direnifli, tüm devrimci militan hareketin bafl e¤mez durufluyla yaratt›¤›m›z› neden görmezden gelelim? Neden bunu belirtmekten kaç›nal›m? Biz bundan kaç›nmad›k-kaç›nm›yoruz. Sahipleniyoruz, mücadelemiz aç›s›ndan tarihi önem biçiyoruz. Omuz omuza siper yoldafll›¤›n›n en güzel örneklerini görmezden gelenler ortak direnifllerin zorunlulu¤undan bahsedemez. Baz› küçük burjuva hareketler bu süreçte de özellikle DHKP-C “yaln›zca ben direnirim” yan›lg›s›ndan kendisini kurtarmal›d›r. Bu kavray›fl do¤ru da de¤ildir. Karar verilip inan›ld›¤›nda devrimci ve komünistlerin baflaramayaca¤› fley yoktur. Gerek F tipi, gerekse de 19 Aral›k sürecinde ideolojik farkl›l›klara ra¤men en genifl yelpazede örülen direniflle bu gerçek pratik olarak da bir daha geri dönülemez flekilde bedellerle kan›tlanm›flt›r. “Say›lar› en az olan” örgütlerin gazileri ve flehitleri vard›r. Güçleri oran›nda direnifl sürecini omuzlamaya gayret göstermifllerdir. Örnek al›nmas› gereken, öne ç›kart›lmas› gereken bu devrimci hatt›n, yokmufl-yaflanmam›fl gibi de¤ersizlefltirilmesi kabul edilemez.

“Direnifli en zor koflullarda, büyük panik içerisinde b›rakm›fllard›r. (...) Direnifl k›r›c›l›¤› ya-

145 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


panlar o koflullarda direnifli b›rakman›n teslimiyet oldu¤unu bilmiyor olamazlar. Çünkü tam bir bozgundur yaflad›klar›.” (Yürüyüfl ) DHKP-C'nin ideolojik yaklafl›m›na göre de¤erlendirildi¤inde 2007'de DHKP-C'nin ölüm orucunu b›rakmas› teslimiyettir. Arada zaman fark›n›n olmas› hiçbir fley de¤ifltirmez. Direniflin fiziki (somut) talepleri bak›m›ndan zafer olarak de¤erlendirilebilecek bir fley yoktur. Hiçbir devrimci örgütde bu geliflmeye zafer demiyor. Direniflin siyasi ve ideolojik zaferi devrimci mücadelenin tarihine yaz›lm›flt›r. Tart›fl›lan fley, direniflin temel taleplerinin karfl›lanmamas› anlam›ndaki zaferdir.

146 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

2007'den 2010'a geldik. F tiplerinde var m› (10 y›ll›k süreçte) bir de¤ifliklik? Daha önce 5 saatlik sohbet genelgesi ne idiyse -saatlerin artt›r›lmas› elbet direniflin bir kazan›m›d›r- bugün 10 saatlik sohbet genelgesi de odur. Bugün içeride 10 y›ld›r tecrit alt›nda olan, yaflayarak gözlemleyen tüm devrimci tutsaklar da çok iyi biliyorlar ki zafer olarak nitelendirilebilecek somut ad›mlar söz konusu de¤ildir. Bu bir inkâr de¤ildir. Somut bir durumdur. Olmayan bir fleyi abartarak kitlelere sunmak bizim iflimiz de¤ildir. Direniflin temel amac› tecridi k›rmakt›. Bu baflar›lamad›. Günümüzde de tecrit karfl›t› mücadele çeflitli flekillerde devam etmektedir. fiayet bu sald›r›y› geri püskürtseydik, flu anda tecrit karfl›t› mücadele gündemimiz olmazd›. Evet, F tiplerinde kazan›lan tüm haklar direniflimizin bir sonucudur. Ama bu direniflin temel amac›n› düflündü¤ümüzde ölüm orucu direnifli -tecridin k›r›lmas›, somut flartlar›n›n kal›c› de¤iflmesi talebi bak›m›ndan- yenilgiyle sonuçlanm›flt›r. Bu tespiti yapmak direnifl karfl›t› olmak de¤ildir. Gerçekçi olmak ve do¤ru sonuçlar ç›kar›p yeni muharebelere daha güçlü haz›rlanmakt›r. Maoistler, 19-22 Aral›k öncesi ve sonras› devrimci hareketin ideolojik yan›lg›lar›na hatal› politik yönelimlerine karfl› elefltiri yürütmektedir, ama teslim olanlar ve direnenler ikileminde de¤il, böyle bir durum da yoktur. Maoistler, elefltirilerini somut ve dostça, olumlu ve olumsuz yanlar›yla yaparlar. MKP, bedellerle yürüyen bir harekettir. Kendi tarihi görevlerinin bilincindedir. Uzun zamana yay›lan direniflin eksiklikleri, taktik hatalar›n›

do¤ru de¤erlendirmek yerine tüm devrimci hareketi hiçe alarak suçlamak bir de¤erlendirmedir, ama bir fley söyleyen bir de¤erlendirme de¤ildir. Savafl›mda zaferin gücü, kazand›¤› de¤erlerden gelir, uzun tan›mlamalara ihtiyac› yoktur. DHKP-C'nin sürecin sonunu zafer olarak tan›mlamas›na ra¤men, kendisi de bu tespitinden pek memnun de¤ildir:

“Direnifle kat›lmayanlar, direnifli b›rakanlar F tiplerinin mevcut uygulamalar›n› (tecrit-tredman baflta olmak üzere) nesnel olarak kabul etmifllerdir. Çünkü yerine baflka bir etkili direnifl gelifltirememifller, adeta y›llarca direniflin gölgesinde yaflamlar›n› idame ettirmifllerdir. 'Biz de benzer koflullarda yaflad›k', 'Biz de direndik' iddialar› gerçekçi de¤ildir.” (Yürüyüfl-say›:20317 Ocak 2010) Yine bu mat›¤a göre ölüm orucunu b›rakan DHKP-C, nesnel olarak (tretman›, tecriti) kabul etmifltir. 2000'den 2010'a geldik, ama 19 Aral›k'tan günümüze F tipinde somut de¤ifliklikler yok. Tüm devrimci tutsaklar da ayn› koflullarda yaflamaktad›r. Peki, bu nas›l somut zaferdir ki görülüp hissedilmiyor? DHKP-C ölüm orucunu sonland›rd› “fiimdi bu kadar direniflin gölgesinde yaflayan” devrimci hareket bundan sonra neyin gölgesinde yaflayacak? Fark›nda olmadan hepimiz “teslimiyetçi ve kaçk›n” olmufl olmayal›m! Kullan›lan üslup, yaklafl›m birlefltirici de¤il, parçalay›c›d›r. Nesnel de¤il özneldir, kurguya dayal›d›r. DHKP-C öylesine gözü kapal› bir flekilde tüm devrimci hareketi teslimiyetçilikle suçluyor ki somut durumlar› b›rak›p varsay›mlara baflvuruyor. “DHKP-C'nin olmad›¤› bir 19 Aral›k ve F tipi gerçe¤i düflünün” devrimci tutsaklar teslim olmam›flsa “bizim sayemizdedir.” Olmasaylarm›fl hepsi teslim olurmufl! Bire bin aktarmak istemiyoruz ama dönüp vard›¤› nokta tam olarak budur. Bu bak›fl aç›s›n›n kaba ve inkârc› olmas›n›n yan›nda politik ve ideolojik bir de¤eri de yoktur. Gerçekleri halktan gizlemeyin, dürüst olun!... Diyorlar ki direniflin somut zaferini kabul etmek devrimci hareketin söylediklerinin iflas› demektir. “Bu iflas pratikte gerçekleflmifltir zaten” bu durumda dostlar›m›z›n pek u¤raflaca¤› bir fley yok-kalmam›flt›r. Oysa bizler ilk de¤erlendirmelerimizden itibaren F tiplerindeki tüm kazan›mlar› direniflin birer ürünü olarak de¤erlendirdik. Burada DHKP-C'yi tatmin etmeyen


fley, ölüm orucunun sonucunu bir zafer olarak de¤erlendirmememizdir. Oysa bizler ölüm orucunu de¤erlendirdi¤imizde, bugün geçerli olan tespitler yapm›fl›z. Devam ettirilen ve 2007'de bitirilen direniflde mevcut durumu de¤ifltirmeye yeterli olmam›flt›r. Gerçe¤i kabul etmeyenler eninde sonunda onun gücü karfl›s›nda ezilirler. Ayr›ca reformizm ve oportünizmin iflas etti¤i de yok, görece devrimci hareketin geriledi¤i, reformizmin güç kazand›¤›, tasfiyecili¤in geliflti¤i bir süreçten geçiyoruz. Devrimci hareketin her zamankinden çok birlikte hareket etmeye ihtiyac› vard›r. Belli bir toparlanma ve s›n›f hareketinin canlanmaya bafllad›¤› bu dönemde, siper yoldafll›¤›n gereklerini yerine getirmeliyiz. Devrimci baflar›lar›n sadece baflar›y› yaratan partileri de¤il genel anlamda tüm devrimci cepheyi güçlendirdi¤i bilinmektedir. Bu nedenle Maoist hareketin somut bir kazan›m› görmezden gelmesi düflünülemez. DHKP-C de kalk›p bize, olmayan bir fleyi “al›n size zafer” diyerek kabul ettiremez. Teslimiyet ve kaçk›nl›kla suçlad›klar› devrimci hareketle ayn› noktadayken kendini zorlayarak bir zafer havas› yaratmas›yla kendi gerçekli¤ini cesaretle de¤erlendirmekten uzaklaflt›rm›flt›r DHKP-C, çareyi kendi d›fl›ndaki devrimci hareketleri suçlamakta bulmufltur. Oysa akl›selim düflünülen 2002'de devrimci hareketler ölüm orucunu sonuçland›rd›. Koflullar›m›z nas›ld›? Neydi? 5 saatlik sohbet hakk›n›n tan›nmas›na dönüp bakan m› vard›? Ya da bu hakk› kabul edip bir zafer ilan etmek hangi hareketin akl›ndan geçiyordu?

147

Peki, 2007'de DHKP-C ölüm Orucu’nu bitirdi¤inde F tiplerinde ne de¤iflti? Hiçbir fley de¤iflmedi! Elbet 5 saate 5 saat daha eklenmiflti... Ama bu bir zafer de¤ildi. Tecrit boynumuza as›l› duruyordu. Daha önce var olan sohbet hakk›n› da 5 saatin üzerine 5 saatin eklenmesini devrimci harekete zafer olarak dayat›yor ve halk›m›z› yan›lt›yorsan›z, sizi zaferinizle bafl bafla b›rak›yoruz. Kald› ki, 5 saat esprisi flartl› bir hak kullan›m› olarak, idarenin keyfiyetindedir… Türkiye-Kuzey Kürdistan'da uzun y›llar›n mücadele deneyiminde kararl›l›¤›n› ortaya koymufl hareketlerin “biz direniriz, baflkalar› direnemez”, “biz direndik, baflkalar› teslim oldu” vb. gerçek d›fl› ve devrimci olmayan tarz ve ikilemden bir an önce kurtulmalar› gerekiyor. Ne olursa olsun F tipi sald›r›s›na karfl› 19-22 Aral›k sald›r›s›ndan bafllayarak tüm olumsuzluk ve yalpalamalar›na ra¤men can bedeli bir kararl›l›kla uzun sürece yay›lan bir direnifli örmesi, bedeller ödemesi, devrimin gelece¤i aç›s›ndan da önemlidir. Bizler ölüm orucunun siyasi zaferinin yan›nda F tiplerinde kazan›lan haklar›n tümünün direniflimizin birer kazan›m› oldu¤unu gördük ve öyle de görmeye devam edece¤iz. fiehitlerimizin düfltükleri siperler bizim devrald›¤›m›z ve ileriye tafl›yaca¤›m›z siperlerdir. DHKP-C resistanceometre (direnifl ölçer) aletiyle gezinmeyi b›rakmal›d›r. Süreç devam ediyor. Polemik tarz›ndan kurtulup sürecin eksikliklerini ortaya ç›kartmak baflar›n›n kriteridir. Maoistler, ölüm orucunun görkemli, bükülmez iradesine ideolojik gücüne sar›lm›flt›r. Hatalar›n›, taktik yenilgilerini asla gizlemeden gelece¤i kazanma, devrimci iktidar u¤runa mücadelede proleter devrimci perspektife sahiptiler.

SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Dostlar›ndan ö¤renmesini bilmeyen, d›fl›ndaki deney ve tecrübelere kapal› durarak salt kendi dar prati¤ine dayanan dar deneyci anlay›fl›n çap›, bafl›nda oturdu¤u çark›n büyüklü¤ünü geçemez. “Elefltiren düflman›md›r” fleklindeki kör ufuk asla önünü görme becerisini gösteremez.


“Yürüyüfl” Kendisiyle Çeliflmektedir “Yürüyüfl” kendi sözlerinde kendisiyle çeliflmektedir. Gözü kapal› olarak mesnetsiz suçlamalarda bulunanlar›n de¤iflmez kederidir bu. Bak›n ne diyor, bir sat›r sonra kendisiyle nas›l çelifliyor “Yürüyüfl”: “…, o koflullarda direnifli b›rakman›n teslimiyet oldu¤unu bilmiyor olamazlar.” diyor. Yani söz konusu parti ve yap›lar›n teslim olduklar›n› söylüyor. Hemen sonras›nda gerçek karfl›s›nda itirafa düflmekten kurtulam›yor ama. Devam›nda ne diyor? “Ama süreç teslimiyet do¤rultusunda yaflanmam›flsa bunun tek nedeni vard›r, o da DHKP-C’li tutsaklar›n direnifli sürdürmeleridir.” Bu sözler, birinci sat›rda iddia ettikleri o “teslimiyetin” gerçek olmad›¤›n›n utangaç itiraf›d›r. “Teslimiyet” oldu¤unu söyleyip, arkas›ndan da “… Teslimiyet do¤rultusunda yaflanmam›flsa…” demek, ilk iftiray› ikinci söylemle tamir etmeye zorlanmak ve kendini inkârd›r. Gerçekler inatç›d›r. “Yürüyüfl”ün kendisini yads›yan tavr› ya da ilan etti¤i zaferini nas›l bofla ç›kard›¤›n› yazd›klar›nda görmek mümkün.

148 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Burada, siyasi zaferi konu etmiyoruz. Genel-di¤er anlamdaki zaferi tart›fl›yoruz. Daha önce, somut kazan›m-baflar› ilan›n›n bir anlamda zafer ilan› oldu¤unu söylemifltik. “Yürüyüfl”, “…, neden zaferdi, nas›l bir zaferdir, sorular›n›n cevaplar›…” diyerek, siyasi zafer d›fl›nda da bir zafer tespit edip aç›klamaktad›r, bizi do¤rulamaktad›r. ‹ki soru koyuyor, birinde neden zafer oldu¤unu, ikincisinde nas›l bir zafer oldu¤unu aç›klamaktad›r. Yaz›n›n bütünlü¤ünde de bunlar› açmakta, somut kazan›n savunusu ve genelgenin neler anlatt›¤›na dair yapt›¤› aç›klamalar bu savunuyu özetliyor. Yani, siyasi zaferden öteye, somut kazan›m anlam›nda da örgütsel bir zaferin oldu¤unu iddia ediyor. Bu parantezimizi kapay›p, “Yürüyüfl”ün zaferini bofla ç›karan ve kendisini inkâr eden de¤erlendirmelerine geçelim. “Yürüyüfl”, gerçe¤in tam olarak anlafl›lmas›n›n hapishaneler gerçe¤i ile kimin nas›l bir pratik izledi¤inin bilinmesiyle mümkün oldu¤unu söyleyerek, 10 madde s›ralanm›flt›r. Bu maddelerin son ikisinde söylenenlere dikkat edelim. Gereksiz oldu¤undan 9. madenin ilk sat›rlar›n› almadan süren ilgili yönleriyle aktarmay› do¤ru buluyoruz. ‹fadenin anlam›n› de¤ifltirmeyece¤inden bunun sak›ncas› yoktur.

“9- … K›sacas› direnifl, karfl›-devrimin tüm plan ve hesaplar›n› bofla ç›kart›ncaya, politika-

lar›nda geri ad›m att›r›ncaya kadar her ne pahas›na olursa olsun sürdürülmeliydi.” “10- Karfl›-devrimin politikalar›n› bofla ç›karmadan direniflin b›rak›lmas›, karfl›-devrim iradesinin üstün gelmesi, yenilginin kabulüydü. Direnifl somut bir kazan›m elde edinceye kadar sürdürülmeliydi. (Pratikte de böyle olmufltur; direnifl siyasi zaferi çok önceden kazanm›fl olmas›na karfl›n, somut bir kazan›m hedefiyle sürdürülmüfltür.)” Evet, “Yürüyüfl”ün, gerçe¤in özeti budur. Buna uygun davranmayan tüm parti ve örgütler teslimiyet, bozgun ve direnifl k›r›c›s› tan›mlar›yla de¤erlendirilmektedir. Peki, ilgili özetlemeyi yapanlar hangi flartlarda direnifllerini bitirmifllerdir? Ve bitirme gerekçeleri ile ilk özetlemeleri aras›nda bir benzerlik var m›d›r? Dahas›, bu özete uymayanlar “direnifl k›r›c›s›” ise, ilgili dostlar›m›z›n direnifli bitirmesi ne anlama gelir? Di¤erlerinden özde fark› var m›d›r? Bunu anlamak için, direnifli b›rakmak için yeterli gördükleri-gösterdikleri gerekçelerle ilk özetlerine bakmak yeterli olacakt›r. Bu karfl›laflt›rmayla kendini inkâr ve iddialar›n› bofla ç›kard›klar› tavr› a盤a ç›karak görülecektir. Bakal›m eylemi bitirme ve zafer ilan etme gerekçelerinde ne diyor, ne ileri sürüyor dostlar›m›z. Direnifli bitirmek için yeterli gördükleri ve kendileri direniflçi, di¤erlerinin ise “direnifl k›r›c›s›” oldu¤una kanaat etmelerinin dayana¤› olan genelgede neler var görelim. “Halklar ve Özgürlükler Cephesi”nin de¤erlendirmesi flu ifadelere dayanmaktad›r: “… Teslim alma politikalar›n› püskürterek siyasi bir zafer kazand›¤›m›z büyük direnifli, somut bir kazan›mla sona erdirdik.” Hani, ‘‘karfl›-devrimin tüm plan ve hesaplar›n› bofla ç›kar›ncaya, … ne pahas›na olursa olsun sürdürülmeliydi.” ?! Madde 9’a dönüp bak›n…

“… Tecridin k›r›lmas›nda önemli bir ad›md›r.” “…, direniflimizin geliflimi aç›s›ndan belirleyici olan noktalar flunlard›r.” ‹yi de özetledi¤iniz maddeleri neden unuttunuz ki?! 9. ve 10. maddelere göre bak›n lütfen. Direniflin nas›l ve nereye kadar sürdürülmesi gerekti¤ini orada aç›klam›flt›n›z. fiimdi “geliflimi aç›s›ndan belirleyici noktalar” aç›klaman›z ilk iddia veya özetlemenizle çat›flmaz m›, çat›flm›yor mu? Zaferin ölçütü, ilgili maddelerdeki özet de¤il mi-


dir? Zira tam gerçek öyle anlafl›l›r, direnifl böyle sürdürülürdü…

çümsemeyiz. Fakat mübala¤a edilmesini kabullenmez, benimsemeyiz.

“-Söz konusu genelgeyle tutsaklar›n tredman koflulu olmadan bir araya gelmesi mümkün hale gelmifltir. Tecridin kald›r›lmas›nda belirleyici olan ad›m budur.”

Evet, eylemi bitirme veya zafer ilan etmenin gerekçeleri böyle özetlenmifl, zaten baflka bir fley de yoktur. Aktard›klar›m›zda görüldü¤ü gibi, “Yürüyüfl” kendi söylemlerinde kendisiyle çeliflmektedir. Ama bununla yetinmeyip komünist ve devrimci yap›lara sorumsuzca sald›rmaktan geri durmamaktad›r. Bunda sorumluk duymayarak ileri gitmektedir. Elefltirinin hazmedilememesi, demokrasi kültüründeki s›¤l›k, sol sekter tarz, subjektif önyarg› ve küçük burjuva s›n›f kibrinin varaca¤› yer elbette bu olabilir. Herkes teslimiyetçi, direnifl k›r›c›s›, ben tek kahraman direniflçi edas›yla a¤z›n› aç›p kulaklar›n› t›kamaktad›r adeta.

Bu söyledi¤inizi bir an do¤ru kabul etsek bile ki do¤ru de¤il, tredman-tecrit oldu¤u gibi devam etmekde, direniflte sürmektedir- evet do¤ru varsaysak bile, 10. maddede belirtti¤iniz, “Karfl›-devrimin politikalar›n› bofla ç›karmadan direniflin b›rak›lmas›, karfl›-devrim iradesinin üstün gelmesi, yenilginin kabulüydü.” ve 9. maddede, “K›sacas› direnifl, karfl›-devrimin tüm plan ve hesaplar›n› bofla ç›kart›ncaya, … kadar her ne pahas›na olursa olsun sürdürülmeliydi.” sözünüze ters düflmüfl olmuyor musunuz? Zira kabul edersiniz ki, karfl›-devrimin tüm hesap ve politikalar› bofla ç›kar›lm›fl de¤ildir.

“- ‹kinci olarak bu genelgeyle tutsaklar›n haftada 5 saat bir araya getirilmesi (dikkat, gelmesi de¤il, getirilmesi. Parantez bize aittir.) öngörüldü¤ü gibi bizzat Adalet Bakan› bu sürenin 10 saate ç›kar›lmas›n› taahhüt etmifltir.” Bir araya getirilme süresinin 5 saatten 10 saate ç›kar›lmas› ve bunu Adalet Bakan›’n›n taahhüt etmesi Ölüm Orucu direniflinin bitirilmesi için yeterli görülerek, somut kazan›m ve zafer ilan edilmifltir. Ama özellikle 9. ve 10. maddelerdeki de¤erlendirmelerinizde ortaya koyduklar›n›zla, bu zafer ilan›n›z aç›kça bir biriyle çeliflmektedir. Yani, hiçde özellikle ilgili iki maddede özetledi¤iniz hedeflere ve anlay›fla ba¤l› kalmad›¤›n›z, bu hedeflere ulaflmadan Ölüm Orucu direniflini bitirdi¤iniz aç›kt›r. O halde kendinizi inkar etti¤iniz ve mübala¤a etti¤iniz do¤ru de¤il midir? Karfl›-devrimin “tüm plan ve hesaplar›n› bofla ç›kard›¤›n›z›” iddia edebilir misiniz? E¤er dedi¤iniz gibi, “karfl›devrimin politikalar›n› bofla ç›karmadan direniflin b›rak›lmas› yenilginin kabulü” ise, sizin de yenilgi ald›¤›n›z do¤ru de¤il midir? Yan› s›ra, bu çeliflik gerçe¤inize ra¤men ve buna dayanarak d›fl›n›zdaki herkese “direnifl k›r›c›s›” s›fat›n› hak görmeniz ne kadar objektif, ne kadar tutarl› olabilir?! Tüm bunlar gösterir ki,”Yürüyüfl”ün sayfalar›nda kendisiyle çeliflti¤i aç›kt›r. Yanl›fl anlafl›lmas›n ki, hatal› da olsa gösterilen direnifle her koflulda sayg› göstermek ya da küçük de olsa bir hedefin kazan›ld›¤› kabulümüzdür. Bundan mutluluk duyar›z, her devrimci nüveyi ortak de¤erimiz olarak sahiplenir, asla kü-

Direnifli ipote¤ine alan ve baflkalar›na sorumsuzca sald›ranlar, kendisini inkar etti¤i gibi, komünist ve devrimci yap› tutsaklar›n›n yi¤it direnifllerini de inkar etmektedir. Muazzam direnifllerin sergilendi¤inden, bedeller ödendi¤inden kimin kuflkusu olabilir? Kim inkar edebilir? Tutsaklar›n bunca direnifli ve ödedi¤i bedeller nas›l inkar edebilinir? Olsa olsa inkarc›lar bu direnifle gözlerini kapayabilirler, dürüst olanlar de¤il. Yüzlerce tutsak yaraland›, kolu-kafas› parçalan›p k›r›ld›, her gün dayak ve iflkenceden geçirildi. Gazlar içinde bo¤uldu, bomba ve mermilere karfl› koyup teslim olmad›. Tredman-tecrit uygulamalar›na karfl› ç›karak aylarca iflkencelere maruz kald›. Teslim olmad›, direndi. Yüzlerce gün Ölüm Orucu ve açl›k grevleri yapt›. 122 olmasa da bu direnifllerde flehit düflenlerimiz oldu, sakat kalanlar›m›z hala yafl›yor. Bunlar direnmedi de sizlere su tafl›rken mi flehit ve gazi oldular? Teslim olanlar, direnifli k›ranlar m›yd› bunlar? Hala ayn› koflullarda direnenler kimlerdir, direnifl k›r›c›lar› m›d›r?

Hem ‹nkârc› , Hem Sald›rgan “Yürüyüfl”, direnifli inkâr etmekten öteye geçerek sald›rmay› da ihmal etmemektedir. “Teslimiyet, bozgun, direnifl k›r›c›l›¤›” suçlamalar›yla damgalayarak, bir taraftan kendisinin zaaflar›n› saklamaya çal›fl›p kitlesini biçimlendirmekte, öte yandan kitlesine hedef göstererek devrimci iliflki ve dayan›flmalara kapatmakta-kapanmaktad›r. Öyle ki, herkesi “tu kaka” ilan edip gözden düflürmeye çal›fl›rken, ileri giderek kendisi d›fl›ndaki herkesi direnifllerine ve kendi

149 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14


iradelerine düflmanlaflmayla itham etmektedir. ‹flte ifade flu; “San›r›z …, DHKP-C’nin direnifline ve direnifle önderlik eden iradeye düflmanlaflm›fllard›r.” Devrimci politikada ve hele hele ciddi iddia ve ithamlar durumunda “san›r›z”larla hareket edilemeyece¤ini bilinmek durumundad›r. “San›r›z”larla böylesi bir tespitin yap›lmas› sorumsuzlu¤una asla girilemez. Dahas›, herkesi öyle ya da böyle “düflmanlaflm›fl” gören bir bak›fl aç›s›n›n devrimci dayan›flma içinde olamayaca¤› ve kitlesiyle birlikte kendisini de böyle flekillendirece¤i aç›kt›r. Tereddüt etmeden söyleyebiliriz ki, “Yürüyüfl” en az›ndan bu noktada devrimci sorumlulu¤a uygun davranmay›p, devrimci iliflkilerin geliflmesine hizmet etmemektedir. Ayn› tabiat›n› de¤ifltirmemesi flart›yla, bu anlay›fl›n daral›p kendisini tüketmesi kaç›n›lmazd›r.

150 SINIF TEOR‹S‹ HAZ‹RAN 2010 SAYI 14

Dostlar›ndan ö¤renmesini bilmeyen, d›fl›ndaki deney ve tecrübelere kapal› durarak salt kendi dar prati¤ine dayanan dar deneyci anlay›fl›n çap›, bafl›nda oturdu¤u çark›n büyüklü¤ünü geçemez. “Elefltiren düflman›md›r” fleklindeki kör ufuk asla önünü görme becerisini gösteremez. Kendi kitlesini devrimci ve komünist yap›lara sald›rma siyaseti üzerinde motive edip flekillendiren ya da kendi motivasyonunu güçlendirme arzusuyla bu yap›lar› karalamay› siyasette araç edinen bir anlay›fl›n devrimci aç›dan s›n›fta kalaca¤› kesindir. Dar gurupçu güdünün tüm hüneri kapal› kap›c›l›kla kendisini tecrit etmektir. “Yürüyüfl” dergisi meseleye kendi penceresinden bakarak süreci de¤erlendirmektedir. Bunda sorun yok elbette. Sorun, bu pencerenin do¤ru mu, yanl›fl m› oldu¤u meselesidir. “Yenilenler ve zafer kazananlar” ayr›fl›m›yla, kendi kendisine zafer belgesi veren, di¤er herkese ise “yenilen” mührünü vuran “Yürüyüfl” dergisi, direnifl payesini yaln›z kendisine al›p di¤er herkesi direnifl k›r›c›s› olarak “mundarlarken”, son derece duyarl› olarak yüceltti¤i direnifli, kendisi d›fl›ndaki boyutuyla inkâr ederek çeliflkiye düflmektedir, kendisiyle çeliflmeye devam etmektedir. Deyim yerindeyse Yürüyüfl dergisi, dönem sonu karnesi k›r›klarla dolu ö¤rencinin, notlar›n› çamafl›r suyuyla silip, kendisine sahte takdir belgesi haz›rlamas› gibi bir tutumla, kendisine “zaferci kahraman” plaketi vermektedir. Direniflin yenilgiyle bitmesi, direniflin olmad›¤›yürütülmedi¤i anlam›na gelmez. Lakin “Yürüyüfl”ün direnifl olarak kabul etti¤i fley, sadece DHKP-C’li tutsaklar›n yürüttü¤ü direnifl olarak

tarif edilmektedir. Zira bunu ilgili yaz› içinde; “direnifl k›r›c›lar›” ve “direnifl” tan›mlamas›yla bu ayr›fl›m› net olarak ortaya koymaktad›r. O bir toplam “direnifl k›r›c›s›”, yaln›z DHKP-C’ de “direnifl” tabiriyle imgelenmektedir. Peki, ama bitirilme zaman›na kadar yürütülen direnifl de¤il miydi? Dahas›, direnifl sadece ölüm orucu olarak m› tan›mlanabilir? Tretman, tecrit ve teslimiyet dayatmalar›na karfl› ç›karak kabul etmemek bir direnifl de¤il midir? Direnifl de¤il deyip tüm bunlar› direnifl d›fl›nda de¤erlendirmek için, teslimiyet ve tredman›n kabul edilmesi gerekmez mi? Peki böyle bir fley söz konusu mu? Hay›r. O halde “Yürüyüfl” direnifli istedi¤i gibi keyfiyetle yorumlay›p ölüm orucu direnifliyle daraltmakta ve direnifli sahiplenme yaklafl›m›nda tutars›zl›¤a düflmektedir.


14

HAZ‹RAN 2010 I YIL:7 I SAYI: 14

SINIF TEOR‹S‹


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.