145

Page 1

15 Günlük Siyasi Gazete

Y›l: 7

Say›: 145

• 16-31 Aral›k 2008 • Fiyat›: 1 YTL

e-mail:devrimcidemokras@ttmail.com

Altayl›, medya ve namus

Kriz üretici köylüyü vuruyor

‹nsan haklar›n›n ad› var kendisi yok

Kad›nlar› toplumsal düzen içerisinde kimliksizlefltiren ve ötekilefltiren ‘namus kavram›’, burjuva medyan›n ve temsilcilerinin ‘zehri’

Geçti¤imiz y›l kurakl›¤›n vurdu¤u ve büyük bir borç bat›¤›na sürükledi¤i üretici köylü; bu y›l ise ekonomik krizin pençesinde kan kaybeSayfa 6 diyor.

‹nsan Haklar› Beyannamesi’nin kabul ediliflinin 60. y›ldönümünde kimileri insan haklar›nda ileri olduklar› ile övünseler de gerçekler tam aksini Sayfa 2 gösteriyor.

olmaya devam ediyor.

Sayfa 7

CERRAH B‹Z‹ TEHD‹T ED‹YOR, FARKINDA MISINIZ? GÜNCEL

IIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIII

SAYFA 4

Polisin toplum üzerinde estirdi¤i terör çeflitli vakalarla gündeme gelirken, devletin gözde ‘emniyet’ müdürü Celalettin Cerrah, konuya iliflkin yapt›¤› aç›klamalar› ile toplumu adeta tehdit etti. Sahte polis olaylar›nda ortaya ç›kan devletin yaratt›¤› polis vizyonu, demokratik kitle örgütlerinin sert tepkisini çekerken, Cerrah, kendi polisinin ‘kimlik göster’ diyenlere gösterdi¤i devlet ‘flefkatini’ ise topluma karfl› tehdit olarak kulan›yor. Cerrah, “Her yelekliyi polis sanmay›n, kimlik sorun” diyedursun, yap›lan anketler, ülkemizdeki her 100 kifliden 99’unun polise kimlik sormaktan ‘çekindi¤ini’ ortaya koyuyor. Cerrah’›n bu tavsiyesine uyanlar›n polis fliddetine maruz kalmalar›, 1 May›s eylemlerinde herkesin gördü¤ü, izledi¤i, yaflad›¤›, polis terörünün ‹stanbul ‘emniyeti’nin konu ile ilgili haz›rlad›¤› raporda hiçbir flekilde yer almamas› yüzde 99’un korkusunun hiç de as›ls›z olmad›¤›n› ortaya koyuyor.

Yunanistan’da patlayan öfke egemenleri kayg›land›r›yor

‹flçi, köylü ve emekçileri yak›ndan ilgilendiren hükümet ile IMF toplant›lar› anlaflmaya do¤ru gidiyor. fiu ana kadar yap›lan görüflmeler Baflbakan’›n iflçi, köylü ve emekçilerin ‘ümü¤ünü’ s›kmakta kararl› oldu¤unu gösteriyor. Her kriz döneminde IMF ve benzeri emperyalist finans kurulufllar›n›n ete¤ine sar›lan devlet, bu kurumlara verdi¤i taahütler do¤rultusunda ald›¤› borçlar› yoksul halktan toplad›¤› vergilerle, ücret kesintileri ile, özellefltirmeler ile ödemeye çal›fl›yor. AKP hükümeti, IMF’ye sosyal haklar›n budanaca¤›n›, iflten ç›kartmalara gidilece¤ini, özellefltirmelerin sürece¤ini, vergilerin artt›r›laca¤›n› ve kamu harcamalar›nda yeni kesintilere gidilece¤ini taahüt ediyor. SAYFA 13

‘LA‹KL‹K VE DEMOKRAS‹ ‹Ç‹N D‹YANET‹fiLER‹ BAfiKANLI⁄I LA⁄VED‹LS‹N’ GÜNCEL

IIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIII

AÜ’DE YEMEKHANE ‹fiÇ‹LER‹N‹N D‹REN‹fi‹ SÜRÜYOR

SAYFA 5

Aleviler demokratik taleplerinde ›srarl› olduklar›n› aç›klamaya devam ederken ayn› zamanda, devletlefltirilmifl Alevi aç›l›mlar›na da tepkilerini yükseltiyorlar. Alevilerin tepkilerinin merkezinde ise Alevili¤in asimile edilmesine hizmet eden Cem Vakf› ve AKP hükümeti geliyor. AKP’nin sözde aç›l›m›n›n Aleviler taraf›ndan tart›fl›ld›¤› bu süreçte, Aleviler içerisinde de Cem Vakf› gibi, Alevilerin demokratik kitle örgütlerinden ba¤›ms›z, devletçi çizgide hareket edenlerin varl›¤›, AKP’nin iflini kolaylaflt›r›yor. Cem Vakf›’n›n zaman zaman Alevilerin taleplerine tezat ç›k›fllar yapmas› AKP taraf›ndan, “Alevilerin taleplerini dikkate alabilmemiz için önce kendi aralar›nda birlik olmalar› gerekiyor”, “muhatap al›nacak bir birlik yok” fleklinde propaganda malzemesi olarak kullan›l›yor.

Yunanis’tanda, bir gencin polis taraf›ndan öldürülmesinin ard›ndan bafllayan kitlesel eylemlerde uluslararas› flirketler hedef al›n›rken, krizin derinleflmesi ve halka dönük ekonmik sald›r›lar›n artmas›yla bu eylemlerin birçok yerde yaflanmas› muhtemel görünüyor

Bir kurflun ve patlayan öfke

‘Gelece¤imiz için sokaktay›z’

Yunanistan, 15 yafl›ndaki bir gencin polis taraf›ndan öldürülmesinin ard›ndan bafllayan eylemlere sahne oluyor. Devletin e¤itimden sa¤l›¤a hemen tüm kamu hizmetlerini ve kurulufllar›n› özellefltirmek istedi¤i ülkede halk; yaflanan yoksulluk, iflsizlik, yolsuzluk, polis fliddeti ve AB-ABD gibi güçlere ba¤›ml›l›¤›n derinleflmesi nedeniyle uzun süredir tepkiliydi. Emek örgütlerinin genel greve haz›rland›klar› bir süreçte gerçekleflen bu polis cinayeti, yukar›daki sorunlar nedeniyle içten içe kabaran öfkenin sokaklara taflmas›na vesile oldu.

Günlerdir sokaklar› terk etmeyen binlerce kifli devlet dairelerini, polis karakollar›n›, bankalar baflta olmak üzere uluslararas› flirketleri hedef al›yor. “Biz gelece¤imiz için sokaktay›z” diyen 23 yafl›ndaki Konstantinos Sakkas, “Bankalar gibi büyük finansal iflletmeleri hedef al›yoruz, çünkü say›s›z insan karn›n› zar zor doyururken, bu kurumlar büyük bir haks›z kazanç elde ediyorlar ve ülkeyi boyunduruk alt›na al›yorlar” sözleri ile kitlenin hedefini do¤ru bir flekilde belirledi¤ini ortaya koyuyor.

PERSPEKT‹F Proleter devrimci bellek üzerine k›sa notlar SAYFA 8

FORUM sayfa 11

KAZIM ÖZ’LE BAHOZ ÜZER‹NE Bir süre önce gösterime giren Bahoz, kamuoyunda hem teknik aç›dan, hem de kurgu aç›s›ndan be¤eni toplayan bir film oldu. Kürt sinemas›n›n ülkemizdeki zorlu seyrinde sa¤lam ad›mlar atan Kaz›m Öz’le, bu yürüyüflte karfl›laflt›¤› zoruluklar› ve Bahoz’u konufltuk. SAYFA 12

KÜRT ULUSAL SORUNU VE YEREL SEÇ‹MLER...

BAHOZ YÇKM’de ‹SMA‹L BEfi‹KÇ‹ Türkiyelileflme çabalar›n›n Kürtlere hiçbir yarar› yoktur

HASAN B‹LD‹R‹C‹ Uygarl›k çekirge gibidir

IMF, HÜKÜMET EL‹YLE HALKIN ÜMÜ⁄ÜNÜ SIKACAK

MKM bünyesinde yer alan Kürt sinemac› Kaz›m Öz’ün k›sa bir süre önce gösterime giren Bahoz (F›rt›na) filmi Yüz Çiçek Açs›n Kültür Merkezi (YÇKM)’nde gösterime giriyor.

‹RT‹BAT: www.yckm.info

IIIIIIII

GÜNCEL

Adli T›p tecavüz(cü)lere hizmet ediyor Adli T›p Kurumu, taciz ve tecavüze u¤rayan küçük yafltaki k›zlar için ‘ruh sa¤l›¤› bozulmam›flt›r’ raporu vermeye devam ediyor. Öyleki babas› ve amcas›n›n tacizine u¤rad›¤› hastane raporlar›yla kesinleflen 14 yafl›ndaki küçük k›z çocu¤una, tacizden dolay› psiklojisinin bozulmad›¤› yönde rapor verdi. Bu tip raporlar›n artarak ç›kt›¤› Adli T›p Kurumu’nda pedagog veya çocuk psikiyatr› bulunmuyor! SAYFA 15

Ankara Üniversitesi Rektörlü¤üne ve TADAL-Tamsofra tafleronuna karfl›, güvenli gelecek ve insanca yaflamaya yetecek ücret talebiyle mücadele yürüten yemekhane iflçileri, ö¤renciler ve ö¤retim üyeleri, polisin sald›r›s› ile direnifllerinin bitirilemeyece¤ini duyurdu. Yapt›klar› iflgal eylemine polis sald›r›s›n›n ard›ndan bir araya gelen Ankara Üniversitesi Meclisi direnifli devam ettirme karar› alarak, yeni yol haritas›n› aç›klad›. toplant›da, iflçilerden ve sendika temsilcisinden oluflan bir iflçi komitesi oluflturuldu. SAYFA 9

CHP ‘de¤iflim’ mesajlar› m› veriyor? SAYFA 3

Köklerimize sar›larak umudu büyütüyoruz

19-22 Aral›k “Devrimci Kahramanl›k Haftas›”n›n y›l dönümünde, bundan 8 y›l önce yaflanan devlet katliam›n› ve devrimci tutsaklar›n yaratt›¤› flanl› direnifli unutturmayacaklar›n› söyleyen Yeni Demokrasi fiehit ve Tutsak Aileleri Birli¤i, “Köklerimize tutunarak umudu büyütüyoruz” fliar›yla YÇKM’de bir etkinlik düzenledi. SAYFA 14

Y

AZARLAR

3

SINIF TAVRI/‹smail Uçar Yerel seçimler

6

EME⁄‹N KÜRSÜSÜ/Dursun Bafltu¤ Krize karfl› esas olan do¤ru yönelimdir

7

ÖNCÜ KADIN/Rojda Demir Yönetme, yönetilme ve kad›n -I-

9

GENÇ YORUM/Sinan Çak›ro¤lu Yerel yönetimler ve gençlik

13

UFUK Ç‹ZG‹S‹/Bak›fl Can Teori, pratik ve devrimcilik -II-

16

KONUK YAZAR/M. Kemal Coflkun Emek örgütleri ve kriz


güncel

2 16-31 Aral›k 2008

“EY ‹NSANLAR YILIN B‹R HAFTASINDA HAKKINIZ VAR” Birleflmifl Milletler Genel Kurul’u taraf›ndan 10 Aral›k

t›rlat›ld›, kutland› ya da an›ld›. Kimi kesimler insan hak-

Milletin ‘vekilleri’ halinden memnun: ‹nsan

1948 tarihinde Paris’te yap›lan oturumda kabul edilen

lar›nda ne kadar ilerledikleriyle övünürken, kimileri de

haklar›nda ilerdeyiz

‹nsan Haklar› Beyannamesi’nin kabul ediliflinin 60. y›ldö-

en temel haklar›n yok say›ld›¤›n›, insanl›¤›n felaket için-

nümü nedeniyle çeflitli kesimler kendi cephesinden

de oldu¤unu, insan haklar› ve eflitli¤i noktas›nda derin

dünyadaki hak ihlallerine dikkat çekti, insan haklar› ha-

uçurumlar oldu¤unu belirtti.

Vekillinden bakanlara, cumhurbaflkan›na kadar devlet ad›na yap›lan aç›klamada, insan haklar›nda bir standart yakaland›¤› ve durumun iyi oldu¤u yalan› dillendirildi. Standard›n yakaland›¤› do¤ru, ama nas›l bir standart, hangi ölçüte göre stardart? AB kriterleri de bir standart, ‘iflkenceye s›f›r tolerans’, demokratikleflme ad› alt›nda yap›lan iflkenceler, katliamlar, tutuklamalar, infazlar da bir standart. ‹flkence, polis kurflunuyla insanlar›n öldürülmesi, hapishanelerdeki bask›lar, çocuklar›n yafllar›n›n büyütülerek idam edilmeleri, 13 yafl›ndaki çocuklar›n

” K A M N A “ I N I R ‹NSAN HAKLA

‘terörist’ denilerek kurflunlanmalar›, hapsedilmeleri, çocuklar›n kolunun k›r›lmas›, kad›nlara fliddet ve töre-namus cinayetleri, düflüncesini ifade etti¤i için insanlar›n linç edilmesi, hapis yatmalar›, öldürülmeleri, en ufak bir hak talebine en inan›lmaz bask›lar ve fliddetle yan›t verilmesi… hepsi insan haklar›nda yakalanan standart›n ürünü. Hiçbiri ‘münferit’ de¤il, devletin insan haklar› standard› çerçevesindeki sistemli uygulamalar›! Ülkemizde insanlar haklar›n›n karfl›l›¤›n› yukardaki seçeneklerden biri üzerinden al›rken, polis cinayetine iliflkin haz›rlanan raporlarda ‘münferit’, ‘fliddet gerekli oldu¤u yerde kullan›l›r’, ‘polisin psikolojisi bozulabilir’ de¤erlen-

“‹nsan›n zulüm ve bask›ya karfl› son çare olarak ayaklanmaya mecbur kalmamas› için insan haklar›n›n bir hukuk rejimi ile korunmas›n›n esasl› bir zaruret...” Birleflmifl Milletler ‹nsan Haklar› Beyannamesi’nin önsöz k›sm›ndan al›nm›flt›r bu aç›klama. Dünyan›n durumuna bak›nca yukar›da söylenmek istenen çok daha net anlafl›labilir.

dirmesi yap›l›rken, TBMM ‹nsan Haklar›n› ‹nceleme Komisyonu, ‹nsan Haklar› Haftas› vesilesiyle yapt›¤› aç›klamada; “Görevimiz, insan haklar›n› gelifltirmek, hak ihlal-

Dünya halklar›n›n yoksulluk ve yoksunluklar›yla ilgili sürekli raporlar haz›rlayan, öneriler sunan, insanlara ‘yard›mda’ bulunan ve açl›kla terbiye eden, ama her zaman için sömürüyü devam ettirme misyonerli¤indeki BM de söz söyledi bu hafta için. ‹kiyüzlülü¤ünü bir kez daha ortaya serdi. Timsah gözyafllar› dökerek kaç kiflinin açl›ktan öldü¤ünü, kaç yoksulun oldu¤unu, insanlar›n savafltan etkilendi¤ini, ihlallerin artt›¤›n› vb s›ralad›.

lerini incelemek, sorunlar›n çözümü için öneriler getirmektir. Hak ihlallerini en aza indirmektir. Biz de bunu yapmaya çal›fl›yoruz” dedi! Bunu, cumhurun reisinin “Türkiye yapt›¤› reformlarla insan haklar›na sayg› bak›-

BM, ‹nsan Haklar› Haftas› kutland› ya da BM Yüksek Komiserli¤i üst düzey görevlisi Craig Mokhiber’in deyimiyle “an›ld›.” Kutlamak demek durumu anlatm›yor mu da “an›ld›”! Mokhiber, “Dünyada zorluklar içinde yaflayan birçok insan için kutlanacak bir durum olmad›¤›n›” ifade ediyor, “anman›n” daha do¤ru oldu¤unu vurguluyor. Ama hiçbir tan›mlama gerçekleri de¤ifltirmiyor.

m›ndan yüksek standartlara sahip bir ülke haline gelmifltir. Söz konusu yüksek standartlar›n uygulanmas›n›n kusursuz ve kapsay›c› hale getirilmesi yönünde Türk toplumunda ortak bir bilincin geliflmifl olmas› memnuni-

Evet, belki de Mokhiber hakl›, insan haklar›n›; hiçe say›ld›¤›, ayaklar alt›na al›nd›¤› için anmak gerek. Mesela Guantanamo Hapishanesi’nde BM üyesi ABD’nin terörist olarak tan›mlad›¤› ve her gün türlü iflkenceden geçirdi¤i kiflilerin haklar›n› “anmak” gerek. Irak iflgalinin sadece ilk günlerinde tecavüze u¤rayan 4000 kad›n›n (aradan geçen sürede bunlara eklenen binlerce kad›n›n) haklar›n› “anmak” gerek. BM’ye göre sadece Etiyopya, Somali, Eritre ve Cibuti’de açl›k tehlikesi ile karfl› karfl›ya olan 17 milyon kiflinin haklar›n› “anmak” gerek. Y›llarca inkâr edilen ve imha edilmek istenen Kürt ulusunu, topraklar›ndan edilen ve her gün katledilen, milyonlar› mülteci olan Filistin halk›n› ve tüm ezilen ulus ve milliyetleri “anmak”, yer alt› ve yer üstü zenginlikleri için birbirine k›rd›r›lan ve BM’nin gözleri önünde kara Afrika’da yaflanan soyk›r›mlar› “anmak” anmak gerek. Dünyan›n gözü önünde dünyayla hiçbir iletiflimi olmayan ve adeta bir aç›k hava hapishanesine çevrilen g›das›z, ilaçs›z, elektriksiz, yak›ts›z Gazze ile fliddetle, silah zoruyla evlerinden, topraklar›ndan kovulan Bat› fieria’da yaflayan ‘insanlar› “anmak” gerek. Polis kurflunu ile öldürülenlerin, iflkence ile öldürülenlerin her geçen gün artt›¤› ülkemizde devlet terörü ile her an ölebilecek olan insanlar›n haklar›n› “anmak” gerek! Açl›k s›n›r›n›n alt›ndaki ücretlerle kölece çal›flt›r›l›rken ifl cinayetlerine ‘kurban’ giden iflçi ve emekçilerin, üretimden kopart›lan ve yoksullu¤un pençesine at›lan köylülerin haklar›n› “anmak” gerek.

yet vericidir” sözleri takip etti ve gerçekler görmezden gelinerek, bir bayram havas›nda kutlamalar yap›ld›.

T‹HV: ‹hlaller artarak devam ediyor Türkiye ‹nsan Haklar› Vakf› (T‹HV) Genel Baflkan› Yavuz Önen, ülkemizde geçti¤imiz y›l yaflanan hak ihlalleri ile ilgili veriler sundu. Önen, iflkencenin sistemli olarak artt›¤›n›n tespit edildi¤ini dile getirdi. Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’nun polise keyfi davranma olana¤› tan›d›¤›na dikkat çeken Önen, ifade özgürlü¤ü konusundaki bask›lar›n artarak devam etti¤ini vurgulad›. 2007 y›l›nda A‹HM’e yap›lan baflvurular›n üç kat artt›¤›n› da ifade eden Önen, Kürt sorunu, toplant› ve gösteri yürüyüflü özgürlü¤ü, kad›n haklar› alanlar›nda sorunlar›n artarak devam etti¤ine dikkat çekti.

‹HD: Kürt illerinde hak ihlalleri daha yo¤un ‹nsan Haklar› Derne¤i (‹HD) ‹stanbul fiubesi ise Sultanahmet’te yapt›¤› aç›klamayla bu y›l›n ilk alt› ay›nda 451 iflkence vakas› yafland›¤›n› belirtti. ‹HD ‹stanbul fiube Baflkan› Gülseren Yoleri, ‹nsanlar› yaflam savafl›na mahkûm eden devletlerin insan haklar› konusundaki samimiyetsiz yaklafl›mlar›n›n bugün kendi ülke vatandafllar› aç›s›ndan da etkisini gösterdi¤ine dikkat çekerek yaflam hakk› yan›nda e¤itim, sa¤l›k, adalet anlay›fl›, adalete ulafl›m, hukuk, yarg› ba¤›ms›zl›¤›, çal›flanlar›n haklar›, çocuk ve kad›n haklar›, et-

Kalemin ve k⤛d›n s›¤d›ramayaca¤› istatistik veriler listelere dâhil olacak dünya halklar›n›n az›nl›k s›n›f karfl›s›nda olmayan haklar›n› “anmak” evet, BM ‹nsan Haklar› Günü’nde yap›labilecek tek fley “anmak” olur.

nik kimliklere yaklafl›m, Kürt sorunu, farkl› inanç ve düflüncelere yaklafl›m konular›nda sorunlar ve tart›flmalar›n devam etti¤ini söyledi. ‹HD’nin verilerine göre, Kürt illerindeki hak ihlallerine iliflkin oranlar çok daha yüksek olarak yafland›. Buna göre, bölgedeki illerde 2008 y›l›n›n ilk 10 ay›nda yaflanan 32 bin 115 hak ihlalinin neredeyse her alanda yafland›¤›na dikkat çekildi.

‘Demokrasi cenneti’ Avrupa’da insan haklar› ihlalleri art›yor Tüm dünyaya demokrasinin, özgürlüklerin ve insan haklar›n›n ‘befli¤i’ olarak gösterilen Avrupa, insan haklar›nda hiç de masum de¤il. Özellikle son zamanlarda ç›kar›lan bask› yasalar›, emekçilerin ekonomiksosyal haklar›n›n budanmas›, göçmenlere yönelik uygulamalar Avrupa’n›n insan haklar›nda gösterildi¤inin aksine hiç de ileri olmad›¤›n› gösteriyor. ‹nsan haklar›na emsal gösterilen A‹HM, Uluslararas› Ceza Mahkemesi, Adalet Divan›, Savafl Suçlular› Mahkemesi gibi kurumlara sahip Avrupa’da hak ihlalleri

YURT‹Ç‹ HESAP NO: Ertafl ÖZTÜRK Yap› Kredi Bankas› ‹st. Aksaray fiubesi: 0094208-6 ‹fl Bankas› ‹st. Aksaray fiubesi: 1002 30000 1153314

artarak devam ediyor. Uluslararas› insan haklar› savunucusu kurumu ICAD (Uluslararas› Kay›plara Karfl› Komite)’›n, insan haklar› haftas› nedeniyle yay›mlad›¤› bildiride Avrupa’daki ihlallere dikkat çekti. ICAD aç›klamada özellikle 11 Eylül’den sonra ‘güvenlik gerekçesiyle pefl pefle ç›kar›lan ‘anti terör’ yasalar›yla toplumun gözetim ve bask› alt›nda tutuldu¤una; AB çerçevesinde belirlenen bu yasalarla iflçi ve emekçilerin direnifllerinin, mücadelelerinin ‘terörizm’ kapsam›na al›nd›¤›na de¤indi. Bundan hareketle baflta ‹ngiltere’de olmak üzere birçok AB ülkesinde herkesin po-

YURTDIfiI HESAP NO: Ertafl ÖZTÜRK Yap› Kredi Bankas› ‹st. Aksaray fiubesi: (Euro) 3013710-9 ‹fl Bankas› ‹st. Aksaray fiubesi: (Euro) 1002 301000 1107308 Emlak Bankas› ‹st. Atatürk Bulvar› fiubesi: (FRF) 00235699

tansiyel ‘flüpheli’ görüldü¤ü, gözalt› sürelerinin uzat›ld›¤›, ‘terör bilgi bankalar›n›n’ oluflturuldu¤u uygulamalar›n yasalaflt›r›ld›¤› belirtildi. Göçmenlere yönelik ç›kar›lan yasalarla Avrupa’da ›rkç›l›k ve ayr›mc›l›¤›n pekifltirildi¤ine ve bu nedenle birçok göçmenin s›n›r d›fl› edildi¤ine, yaflam›n› yitirdi¤ine dikkat çekti. Aç›klamada, son zamanlarda ç›kar›lan neo-liberal y›k›m yasalar›yla iflçi ve emekçilerin haklar›n›n gasp edildi¤ine, yoksullu¤un art›r›ld›¤›na ve geliflebilecek muhalefetin önüne geçilmek istendi¤ine dikkat çekildi.

ABONE OL - ABONE BUL OKU - OKUT

’den Yunanistan’da yaflanan çat›flmalarla ilgili yorumlarda, bir kiflinin ölümü üzerinden yaflanan olaylar›n büyüklü¤ünden bahsediliyor. Burjuva bas›n Yunanistan’da yaflananlar› “demokrasi düflmanlar›”n›n sald›r›lar› olarak sunarken, asl›nda ‘alt› üstü bir kifli ölmüfl, bu kadar olaya ne gerek var?’ mesaj› veriyor. Zira neredeyse her gün -oldukça iyimser bir rakamla- en az bir kiflinin polis fliddetine maruz kald›¤› ülkemizde, polislerin insanlar› sokak ortas›nda öldürmesi, panzerle çocuklar›n ayaklar›n› paramparça etmesi ola¤an bir fley olarak karfl›lan›yor. Polis taraf›ndan vurulan Baran Tursun’un babas› Mehmet Tursun, bir baban›n ac›l› yüre¤i ile Yunanistan’daki duyarl›l›¤a dikkat çekerek ülkemizdeki duyars›zl›¤a, kan›ksam›fll›¤a aç›kça sitem ediyor: “Yunanistan ve Türkiye fark› ortaya ç›kt›. Ben ortal›k yak›l›p y›k›ls›n demiyorum, ama insanlar›n olaya verdi¤i duyarl› tepkiye de imreniyorum.” Mehmet Tursun’un, o¤lunu polis kurflunuyla kaybetmifl bir baba olarak, bu cinayete karfl› çok s›n›rl› bir tepki d›fl›nda refleks gösterilememifl olmas›n›n ve katiller ile onlar› yönetenlerin ellerini kollar›n› sallayarak sokaklarda dolaflmalar›n›n verdi¤i ac›yla, sitem ediyor ve Yunanistan’a imrendi¤ini söylüyor. Hakl› de¤il mi? Milyonlarca kifli ülkemizde yaflanan polis cinayetlerinin çetelesini tutman›n, kendilerinin bile zor duyacaklar› k›s›k bir sesle ah vah etmenin ötesinde bir fley yapm›yor. Cinayetlere karfl› verilemeyen tepkiler tamda, krizin sorumlusu tutulmam›z›n, gasp edilen haklar›m›za karfl› duyars›zlaflmam›z›n vb birçok fleye vermedi¤imiz tepkinin bir baflka görüntüsü de¤il mi? Yunanistan’daki direnifl hiçbir fley de¤il ise bile Yunanistan devletine, kimsenin can›n›n ucuz olmad›¤›n› göstermifltir. Yunanistan’dakine benzer bir flekilde ülkemizde de polis, halk›n ‘emniyetini’ sa¤lamak ad› alt›nda Yunanistan’dakinden çok daha fazla cinayete, iflkenceye, sald›r›ya imza at›yor, devlet ad›na ve devletin yönlendirmesiyle. AKP’nin yetkisini oldukça geniflletti¤i, silah kullan›m›n› polisin keyfiyetine b›rakt›¤› yasalar sonucunda; sokakta ‘durmad›¤›’ için ölenlerin, polis ‘düflünce’ silah› patlad›¤› için ölenlerin, iflkence görenlerin, kimlik sordu¤u için polis taraf›ndan ölesiye dövülenlerin, polis taraf›ndan ölümle tehdit edilenlerin say›s› her geçen gün art›yor. Buna paralel bir flekilde halk›n, tüm öfkesine karfl›n polisten duydu¤u korku da art›yor. Ve denilebir ki devletin halk›n üzerinde korku yaratmak suretiyle onlar› daha rahat yönetme ve kendisini tek güvenilir güç olarak gösterme emelinin önemli bir k›sm›, polis eliyle yaratt›¤› bu korku üzerinden gerçeklefltiriliyor. Bas›nda genifl yer bulan sahte polis vakalar›, özellikle bir kad›n›n saçlar›ndan sürüklenerek bardan ç›kart›ld›¤› sahneler ve yine ayn› görüntülerde polis yelekleri karfl›s›nda y›lm›fl, genç kad›n› kurtarmak için en ufak bir giriflimde bulunmaya cesaret edemeyen onlarca kifli, polisin yaratt›¤› bu korkunun çarp›c› örnekleri olarak önümüzde duruyor. Yapt›¤› iflkenceler, katliamlar, ya¤d›rd›¤› tehditler ile halk›n üzerinde hat›r› say›l›r bir korku yaratm›fl olan devletin ‘kap›kulu’ polislerin ‹stanbul’daki flefi Celalettin Cerrah, sanki halk›n korktu¤u polislerin icraatlar›n›n koordinatlar›n› belirleyen, cinayet iflleyen polisleri koruyan kendisi de¤ilmifl gibi, “polisim diyenden kimlik sorun” aç›klamas› yap›yor. Bu aç›klama ile trajikomik bir hal alan durumun sosu, Emniyet Genel Müdürü O¤uz Köksal’›n aç›klamas› oluyor. Köksal, ‘büyük teflkilattaki bu küçük olaylar’ fleklinde tarif etti¤i ve flirin göstermeye çal›flt›¤› polis cinayetlerini duyunca çok üzüldü¤ünü ve iki gün uyuyamad›¤›n› söylüyor. Köksal, polis taraf›ndan öldürülen kiflileri “küçük olaylar” olarak görüyor. Asl›nda Köksal tamda devletin anlay›fl›n› dillendirerek yaflamlar›m›z›n bu devlet için “küçük olaylar” olmaktan öte birfley olmad›¤›n› itiraf ediyor. Devletin; polisi, askeri, yarg›s›, M‹T’i, J‹TEM’i ve bilimum teflkilatlar› ile üzerimize çullanmas›, yaflamlar›m›z üzerinde her türlü tasarrufta bulunmas› bizleri isyan etmeye götürecekken, bizler suskunlu¤umuza biraz daha gömülmeyi tercih ediyor, “bana dokunmayan y›lan bin y›l yaflas›n” sözünü yaflam felsefemiz haline getiriyoruz. Do¤al›nda bin y›l yaflayan y›lan›n bizleri de sokmas› kaç›n›lmaz oluyor. Biz suskunlu¤umuza gömülüp kabu¤umuza çekildikçe onlar aram›zdan birilerini alarak bizleri eksiltiyorlar. Bizler kabu¤umuza çekildikçe onlar emperyalizmin krizinin faturas›n› omuzlar›m›za bindiriyor, iflten ç›kartmalar› h›zland›r›yor, ifl cinayetlerini s›radanlaflt›r›yor, ülkemizi bi uçtan bir uca uzanan bir hapishaneye ve bir iflkencehaneye çeviriyorlar. Biz suskunlafl›p kabu¤umuza çekildikçe onlar, her sokak bafl›na koyduklar› kameralarla, dinleme istasyonlar› ile daha fazla yaflam›m›za giriyorlar. Biz sustukça onlar namus cinayetlerini alk›fllayarak bizleri kardefllerimize, sevdiklerimize, babalar›m›za öldürtmeyi sürdürüyorlar. Ve biz suskunlaflt›kça onlar, bizim olan bu güzelim ülkeyi, bu güzelim ülkenin her türlü zenginli¤ini daha rahat bir flekilde efendileri emperyalist güçlere peflkefl çekiyorlar. Biz suskunlaflt›kça IMF ile yeni anlaflmalar imzal›yor, bizleri bo¤az›m›za kadar borcun içine sokuyorlar, açl›k s›n›r›n›n alt›ndaki ücretlerle çal›flmam›z› dayat›yorlar, komflu ülkenin halklar›n› iflgal için ABD’nin ordusunda saf al›yorlar. Küçük bir kesim d›fl›nda hepimiz susuyor ve tüm bunlar› kabulleniyoruz. Bu da asl›nda bizi, “küçük olaylar” olmaya do¤ru götürüyor. Yani kurflunla de¤ilse de açl›ktan ölmememiz için yak›nda hiçbir nedenimiz kalmayabilir. Bu cendere içerisinde direnebilenler de, tamda bu uyuflukluktan memnun olanlar›n can›n› s›k›yor ki sald›r›lar gerçeklefltiriliyor. Ankara Üniversitesi’nde devrimci ö¤renciler ve hocalarla birlikte bir örgütlülük yaratarak direnebilen TADAL iflçilerinin direnifli buna örnek. Direnifle yüzlerce polisle sald›ran devletin bu tepkisi ise dedi¤imiz gibi rahats›z olman›n korkman›n ve sindirmenin örne¤i. Elbette ki temel nedenini TADAL iflçilerinin çözümün mücadele etmenin d›fl›nda hiçbir flekilde gelmeyece¤inin bilincine varm›fl olmalar›d›r. Art›k zaman›d›r. Bakal›m, görelim, susmayal›m. Biz konufltukça, karfl›lar›na dikildikçe, haks›zl›klara ve zulme karfl› isyan ettikçe, üzerlerine gittikçe onlar geri çekilecektir. Kurtulman›n ve bu cendereyi k›rman›n tek yolu budur! Bir ad›m öne!

Abonelik Süresi 6 AYLIK 1 YILLIK

Yurtiçi 12 YTL 24. YTL

Yurtd›fl› 35 EURO 70 EURO


güncel

16-31 Aral›k 2008 3

B‹R ‘DE⁄‹fi‹M‹N’ ARKA PLANI Devletin kurucu partisi ünvan›n›, Kemalizm ve ‘Cumhuriyetin’ bekçili¤i misyonunu her daim övünç konusu eden CHP, yerel seçimler öncesine de denk düflen son günlerde arka arkaya aç›l›mlar yap›yor. Aç›l›mlar ister istemez çeflitli kesimleri ‘flafl›rt›p’ gündemlerini meflgul ediyor, bir tak›m sorular›n sorulmas›na vesile oluyor. ‘Cumhuriyet ve devrimleri için zaruriydi’ yönünde savunulan tek partili dönem ve zihniyeti bizzat CHP lideri Deniz Baykal taraf›ndan elefltirildi. Çarflaf aç›l›m›na gelen sert tepkilere yan›t veren Baykal, “Tek parti döneminin yasakç› anlay›fl›na geri mi dönelim?” CHP’nin tek partili dönem elefltirisi birçok yazar taraf›ndan ‘laik cumhuriyet’ slogan›yla toplumun üstten ve zorla de¤ifltirmenin ve siyasetten din gibi bir olgunun azledilmesi stratejisinin art›k kabul edilemeyece¤inin itiraf› fleklinde de¤erlendirildi. AKP deneyiminden ders ç›karm›fl olacak ki CHP, yerel seçimler ve bundan sonraki siyasi biçimlenifli düflünerek çeflitli aç›l›mlar getiriyor. Ya da CHP yaflama ayak uydurabilmek için Can Dündar’›n

te Türk devleti taraf›ndan bölgede birden fazla irtibat ve koordine bürolar›, heyetleri oluflturulmufl, en çok da M‹T’in a¤›rl›¤›nda bir sürecin bafllat›lmas› hayata geçmiflti. Toplant›n›n üzerinden birkaç hafta geçmeden, bas›na yans›d›¤› kadar›yla, Kürt Yönetiminin yapt›¤› aç›klamada al›nan kararlar›n prati¤e geçirilmeye baflland›¤› duyurulmufl oldu. Yap›lan aç›klamada KYB ve KDP’nin, PKK’yi ‘yasad›fl›’ ilan etmesi gündeme getirildi. Bu paralelde PKK’ ye silah b›rakmas› yönünde bask› uygulanarak “Türkiye’ye dön”mesi ça¤r›s› yap›lacak. PKK’nin ‘eve dönüflünü’ öngören planda öngörülen bu geçiflin Birleflmifl Milletlerin (BM) denetimigözetiminde yap›lmas› düflünülüyor.

‘fieriata geçifl yok’tan ‘Ne olursan ol gel’e

‘Laiklik elden gidiyor’ 盤›rtkanl›¤› ile türban tart›flmalar›ndaki tavr›n›n, ‘cumhuriyetin güçlerini’ seferberli¤e kalk›flt›¤› cumhuriyet mitinglerindeki bayrakç›l›¤›n›n vb üzerinden daha çok geçmemiflken CHP flimdi, türbanl› kad›nlar› rozet töreni eflli¤inde partisine üye yap›yor. Türbanl›lar›n da siyaset yapma hakk›n›n oldu¤unu söyleyen Deniz Baykal aç›l›mlar›n› teorize ederek, savunmaya çal›fl›yor. “‹nsanlar›n yasalar çerçevesinde ve özel yaflam alan›nda k›l›k-k›yafetlerini özgürce seçmelerine, kullanmalar›na sayg› gösterilmesini istemek, k›yafeti bir siyasal d›fllama, bir etiketleme, bir yaftalama nedeni saymay› reddetmek ›l›ml› ‹slam’›n ifadesiyse, dini siyasi simge niteli¤indeki k›yafetlerin kamusal alanda kullan›lmas›n› sa¤lamak için anayasa de¤iflikli¤i girifliminde bulunmak neyin ifadesidir?’’ sözleriyle halk›n inançlar›na ve özgürlük taleplerine sayg›l› olduklar› ikiyüzlülü¤ünü göstermeye çal›fl›yor. Baykal, yo¤un elefltiri ve sert tepkileri de hesaba katarak bu aç›l›m›n AKP’nin anlay›fl›ndan apayr› bir fley oldu¤unu belirtme ihtiyac› hissediyor. AKP ve geçmiflteki örneklerinin projelerinin ›l›ml› ‹slam ad› alt›nda bir CHP’nin, yapmaya çal›flt›¤› ‘aç›l›mlar’ beraberinde budin projesi, bir siyaset projesi oldugüne kadarki devlet partisi özelli¤inden s›yr›l›p, is¤unu söyleyen CHP, aç›l›mlar›n›n mine yarafl›r bir flekilde ‘halk›n partisi’ olmaya siyasi bir niteli¤inin olmad›¤›n› m› karar verdi ve ‘Ergenekon operasyonu ekliyor, bundan da herkesin devlete de bir çeki düzen verdi, statüko siyamutluluk duymas›n› talep setine neflter att›, bu de¤iflim içerisinde CHP ediyor! “Laikli¤in ve cumhuride bir pozisyon al›yor, devletin siyasetinde yetin bekçisi” CHP, geçmifli ifade bulman›n siyasi kanallar›n› oluflturmak’ gözlerden ›rak tutarak, böylece için mi de¤iflim rüzgarlar› estiriliyor? fleklindeki bu aç›l›m›n laikli¤e ve cumhurisoru ve tart›flmalarla CHP önemli bir gündem yap›yete ters olmad›¤›n›n savunusuna larak yak›ndan izlenmeye al›nm›fl durumda. Kuflkusuz giriyor. Lakin kimsenin inanas› gelmiyor, ziCHP’deki ‘aç›l›m›n’ arkas›nda bunlarla birlikte baflkaca da nera arkada koca bir 85 y›ll›k cumhuriyet taridenler aranabilir. Nitekim CHP’nin aç›l›mlar› tam da bize Ergehi ve prati¤i duruyor. nekon operasyonu ekseninde Türk hakim s›n›flar›n›n hat›r› Laiklik sorununu çözen CHP flimdi de Kürt say›l›r bir yap›land›rmadan geçti¤i hengameli süreci gözlerimizin önüne getiriyor. Gözlerimizin önüne sadece Ergenekon sorununu çözüyor! ve anlam› olan devletin emperyalizmin ihtiyaçlar› do¤rultuÇarflaf aç›l›m›yla laik, demokrat, özgürlükçü sunda yap›land›r›lmas› gelmesin. Bununla birlikte emperyave de de¤iflimci görüntüsü vermeye çal›flan lizmin kendisini temel yönleriyle yap›land›rmas› ve bunun CHP, h›z›n› alamad›, Kürt raporu haz›rlayarak tüm dünya genelinde gerçeklefltirmesi süreci-bu sürecin ka‘aç›l›m’ patlatt›. Gerek seçimlere gerekse de releri gelsin (yaflanmakta olan kriz ve bu krizle birlikte olas› önümüzdeki süreçteki siyasi haritas›na yat›de¤iflim-dönüflümler vb.). Acaba Ergenekon meyvelerini alr›m yapan CHP, Kürt ulusuna yönelik bugümaya m› bafll›yor? CHP, temsil ettikleri, bunlar›n paradigmas› ne kadar imha ve inkâr politikalar›n› uyguyenilgisini mi ilan etti? Görünen o ki de¤iflime ayak direyen layan devletin ve ideolojisinin partisi olduya da diretti¤i yan›lsamas› verenler pes edip ‘de¤iflen dünya¤unu unutarak, Kürt sorunun çözümünün ya’ ayak uydurma karar›na vard›lar. Daha düne kadar ‘itiraz’ kendisinden geçti¤ini iddia ediyor. AKP’den eden CHP, bunun tam z›tt› söylem ve pratiklerle, arenada bekleneni kendisinin de karfl›layabilece¤ini derhal yer edinmenin, konum alman›n telafl›na giriyor. vitrine sokan CHP, son günlerdeki Kürt uluCHP, aç›ktan ba¤›r›yor: Bu süreçte rol almak istiyorum, beni suna yönelik ›rkç› ve imhac› söylemlerini bir alternatif olarak görebilirsiniz. Buna göre kendimi sars›yokenara alarak Kürt halk›na, ‘Cumhuriyetin rum, k›sacas› AKP misyonunu ben almak istiyorum, AKP’le›fl›¤› ve ilkeleri’ do¤rultusunda halklar›n birflebilirim! Bas›na yans›d›¤› kadar›yla CHP’deki ‘yeni’ siyasi birine kaynaflmas›n›n sa¤lanabilece¤i ça¤r›söylemler ve aç›l›mlar basit bir seçim yat›r›m› fleklinde des›nda bulunuyor. Bilindi¤i üzere ayn› CHP ¤erlendirmemeyi isabetli k›l›yor. Afakî, abart› de¤erlendir1989 y›l›nda buna benzer bir rapor haz›rlamelere gerek yok; fakat bu ‘de¤iflim’ hamlelerinin hakim s›m›flt›. Ne var ki ‘çeflitli nedenlerle!’ hayata n›flara-devlete karfl› m› yoksa onun deste¤i ve refakatiyle geçirilememiflti. Kürt ulusunun uygulanan mi olaca¤› sorusu temel espriyi oluflturuyor. De¤iflimin ‘devher türlü politikaya ra¤men imha ve asimile lete karfl›’ de¤il aksine, devletin deste¤iyle oldu¤unu ya da edilemedi¤ini anlam›fl ki CHP, bunu farkl› fleolaca¤›n› söylemek yanl›fl bir kan› olmayacak. Ki bu aç›l›m kilde gerçeklefltirmenin yollar›n› ar›yor. Dütarih sayfalar›na geçen yap›land›rma, konumland›rma hamne kadar ‘Kürt’ laf›n› dahi kabullenemeyen, lesine ters düflmemekte. Mesela CHP aç›l›mlar›n›n, ABD önbuna tahammül edemeyen, Kürt kelimesini cülü¤ünde AKP-ordu aras›nda sa¤lanan mutabakata (birçok ‘terörle’ eflitleyen CHP, Kürt sorunundan, datemel noktada) ters düflmedi¤i aleni. Sürecin gerisinde seyha da ötesi çözümünden dem vuruyor. Direden ve bunun ceremesini çeken CHP ve cemaati böylece ¤er yandan Kürt sorunundan ve çözümünsürece ifltirak etmeye nail oldu. den bahsetmeyen, ad›m at›yoruz demeyen ne bir parti ne de baflbakan-cumhurbaflkan› kald›. Bugün devlet bile bu durumun fark›nda. Yaln›z her ‘çözüm’, ‘çözüm için ad›mlar’ vb dendi‘Mustafa’ filminden dersler ç›kartm›fl olacak ki baz› temel ¤inde daha fazla inkâr daha fazla imha politikalar›n›n uymeselelerin yaflama uyarlan›p güncellenmesi eylemine guland›¤› bilinen-görülen bir gerçeklik. girme yolunu tutuyor. Karfl›m›zda eskiyen Kemalizm’in ‘Etnik kimlik flereftir’; ama bu flerefin yaflanmas›na izin ‘‹nsan Mustafa’yla güne uyarlanmas›; ölen cumhuriyetin vermeyiz! CHP lideri Baykal, özelde seçimler çerçevesinise insan Mustafa’yla birlikte yeni aç›l›m ve söylemlerle de yapt›¤› gezilerin fianl›urfa dura¤›nda, “Etnik kimlik flediriltilmesi süreci iflliyor! reftir ve bu kimlik devlet taraf›ndan sorgulanamaz” de-

‘Ben de altarnatifim’ çabas›

SINIF TAVRI ‹smail UÇAR

Yerel seçimler Yerel seçimler yaklaflt›kça her kesim bulundu¤u noktadan sürece iliflkin haz›rl›klar›n› h›zland›rarak bu yerel seçimler sürecinden kendi lehine kazan›mlarla ç›kman›n yo¤un hesaplar›n› yapmakta. Düzen partileri aç›s›ndan durum tam bir yar›fla dönüfltürülerek “sa¤›n merkez partisi AKP” ile “solun merkez partisi CHP” kamplaflmas› zemininde kitlelere esasta bu iki kamp aras›nda “tercih” yapmalar› sal›k verilmektedir. Bu genel tabloya asl›nda DTP”yi de eklemek mümkün. Son genel seçimlerde Kürt kitlesinden hat›r› say›l›r oy alm›fl olan AKP’nin yerel seçimler sürecinde de devlet partisi olarak öne ç›kar›lmas›, di¤er düzen partilerinin dolayl› da olsa bölgede AKP’yi destekleyecek bir konum alm›fl olmas› Kürt illerinde DTP ile AKP’nin hesaplaflmas› görüntüsü yaratmaktad›r. DTP bu sürece iliflkin merkezi yaklafl›m›n› flu anda yönetimde oldu¤u belediyeleri koruman›n yan›nda toplamda 100 belediyede seçimi kazanma hedefiyle ortaya koyarak, genelde AKPCHP aras›nda süregiden yar›fla Kuzey Kürdistan boyutuyla dahil olmufl du-

Daha düne kadar ‘itiraz’ eden CHP, bunun tam z›tt› söylem ve pratiklerle, arenada derhal yer edinmenin konum alman›n telafl›na giriyor ve aç›ktan ba¤›r›yor: Bu süreçte rol almak istiyorum, beni alternatif olarak görebilirsiniz. Buna göre kendimi sars›yorum, k›sacas› AKP misyonunu ben almak istiyorum, AKP’leflebilirim! magojisiyle Kürt sorununda ne kadar demokrat, ne kadar çözümcü oldu¤u havas› estirmek istedi. Fakat ayn› konuflmada e¤itim birli¤ini bozacak önerilere ve etnik taleplere s›cak bakmad›¤›n›n alt›n› çizerek, ‘flerefli olan etnik kimli¤in’ Kürt ulusunun ve di¤er milliyetlerin bunu yaflamas›na izin vermeyeceklerine iflaret etti. Bir yandan özgürlük havarili¤ine soyunurken di¤er yandan aba alt›ndan sopa göstermifl oldu. Baykal, etnik kimli¤in ve bundan do¤an haklar›n sorgulanamayaca¤›ndan bahsederken, ‘ancak’ diyerek bu haklar›, bireysel insan hak ve özgürlüklerine yönelik taleplere indirgiyor. Hem etnik kimlik ve demokratik-kültürel haklar›ndan bahsedecek hem de bunun bireysel bir hak talebiyle olabilece¤ini söyleyecek! Bu da bir ulusu, milliyeti ve mensuplar›n› inkar etmek ve asimile etmeye tekabül ediyor. CHP’den Kürt raporu imha ve inkâr› tekrar ediyor: ‘Kürt sorununun çözümü’ noktas›nda AKP ile ordu aras›ndaki mutabakata ters olmayan hatta bu yönde siyasi rota belirlemeye koyulan CHP, yerel seçimler gündemiyle de birlikte Kürt raporu hamlesi gelifltirdi. AKP’nin takti¤ine benzer bir flekilde CHP, raporu Kürt kökenli vekillere haz›rlatt›. Haz›rlanan ve Genel Merkeze sunulan raporda Kürt sorununun çözümünün CHP’de oldu¤u belirtilerek, ‘K›smi af’, Kürt Kimli¤inin tan›nmas›’ ve ‘Kültürel haklar›n verilmesi’ gibi konulara yer veriliyor. Ayr›ca parti program ve tüzü¤ünün bu sorunlar› da içine alacak flekilde yeniden düzenlenmesi düflünülüyor. Haz›rlanan raporda Kürt illerinde sosyal-ekonomik-bölgesel kalk›nma planlar›n›n hayata geçirilmesi öngörülüyor. ‘Türkiyelilik’ ve Türkiye Vatandafll›¤›n›n’ propaganda edilmesi, bundan hareketle Kürt kimli¤inin tan›naca¤›n›n Kürtlere anlat›lmas›, raporda yer alan baflka bir madde. Yan› s›ra 12 y›ll›k zorunlu e¤itim sürecinde isteyenlerin, seçmeli ders yoluyla Kürtçe ö¤renebilece¤i, bunun için dershanelerin aç›labilece¤i, baflta bölgedeki üniversitelerde olmak üzere Kürt Dili ve Edebiyat› Fakülteleri’ ile ‘Kürt Kültürünü Araflt›rma ve Gelifltirme Enstitülerinin’ aç›lmas› de¤erlendirmeleri yer al›yor. Hemen hemen her Kürt sorunun çözümü gündeminde söylenen de, vaat edilen de CHP’nin Kürt raporundan farkl› de¤il ve özellikle son y›llarda çokça dillendiriliyor. Hele ki CHP gibi, 85 y›ll›k imha-in-

rumda. Kürt ulusal hareketi ve DTP bu süreci ayn› zamanda Kürt sorununun, Kürt ulusal hareketi elimine edilerek “çözülmesi” yönelimine karfl› güçlü bir direnifle zemin haz›rlanmas›, yerel yönetimlerin fiili-özerk yönetimlere dönüfltürülmesi noktas›nda da de¤erlendirmek istiyor. Genel kamuoyu aç›s›ndan yerel seçimlerin “belirleyenleri” olarak AKP-CHP ve Kürt illeri boyutuyla DTP öne ç›ksa da DTP’nin de bir parças› oldu¤u demokratik kesimler içerisinde de süreç yo¤un olarak tart›fl›lmakta, AKP, CHP ve di¤er düzen partilerine karfl› demokratik kesimlerin mutabakat›yla demokratik bir alternatifin yarat›lmas› ve kitlelerin gündemine sokulmas› hedeflenmekte. Ancak önceki süreçlere k›yasla devrimci-demokratik kesimlerin daha fazla önemseyerek yapt›klar› ve ciddi ilerleme sa¤lanan bu tart›flmalardan halen net olarak birlik-ortaklaflma karar› ç›km›fl ve kamuoyuna sunulmufl de¤il. Demokrasi güçleri aç›s›ndan bu yerel seçimler sürecinden kazan›mla ç›k›lmas› kuflkusuz önemli. Ancak her bir meselede oldu¤u gibi ‘kazan›m’dan da neyin anlafl›ld›¤› farkl› siyasal çizgiler söz konusu olunca ciddi oranda de¤iflebiliyor. Dolay›s›yla farkl› siyasal programlara sahip olan demokrasi güçlerinin ortak devrimci-demokratik paydalarda somutlaflm›fl bir kazan›m hedeflemesi ve bu ortak hedef do¤rultusunda kitlelere gitmesi, onlarla birlikte bir alternatif yarat›lmaya çal›fl›lmas› en makul olan›d›r. Aksi durumda bir birlik-ortakl›k gelifltirmek çok da olanakl› görünmemektedir. Bu süreçte DTP’nin devletin genelde Kürtlere yönelik özelde kendi varl›klar›na yönelik sald›r›lar›n› gerekçe yaparak Kuzey Kürdistan’› demokrasi güçlerinin ortak hareket etme hedefli tart›flmalar›n›n d›fl›nda tutmas› ve bu bölgenin d›fl›nda ortak hareket etme tart›flmalar›na dahil olmas› eksik ve

kâr-asimilasyon vb politikalar›n›n sahibi ve temsilcisi bir kurucu devlet partisinin Kürt aç›l›m› Kürt ulusuna yönelik geleneksel devlet politikas›ndan ayk›r› olmay›p, bu politikaya devam niteli¤ini tafl›maktad›r. ‘Terör sorunu de¤il, entegre olamama sorunu’: CHP’nin haz›rlad›¤› raporda dikkati çeken nokta Kürt ulusunun bir türlü asimile edilip entegre edilemedi¤inin itiraf› oldu. Raporda, Kürt sorunu ‘terör’ sorunu olarak tan›mlanmay›p, halklar›n entegre olamama sorunu olarak de¤erlendiriliyor. Bu de¤erlendirmede bile Kürtlerin bir türlü imha edilemedi¤i, asimile edilemedi¤i, bunun bir flekilde yap›lmas› gerekti¤i ima edilmekte. PKK’ ye olan sempatinin ise, gerçeklerin çarp›t›lmas› ve entegre olamaman›n verdi¤i içgüdüsel tepkilerden kaynakland›¤› ifade ediliyor. fiirin de¤erlendirmeler alt›nda bugüne kadar uygulanan resmi politikalar›n devam›nda ›srar›n tekrarland›¤› raporda daha da ileri gidilerek, muhatap al›nmas› yönünde kendisini iflaret eden CHP, Kürt halk›n›n meflru taleplerini istismar edenlerin itibarlar› ve güçlerinin ellerinden al›nmas› gerekti¤ini, Kürtlerin eskiden oldu¤u gibi yeniden CHP’ye yönelece¤i ve Cumhuriyet ilkeleri ›fl›¤›nda entegrasyona uyum sa¤layacaklar›n› raporuna kaydederek bir yönüyle Kürt ulusal hareketinin imhas›n› iflaret etmifl oldu. CHP aç›l›mlar›n›n kerameti nedir, yoksa kendinden mi menkul sorular› bir kenarda dursun önümüzdeki günler resmedilmek istenen tablonun belirginleflece¤i aç›k. Yerel seçimleri de hesaba katarak, bu perdenin kapanmas›yla yeni ve büyük bir sahnenin cereyan edilmesi için bir y›¤›n neden duruyor.

ABD öncülü¤ündeki müttefiklerin ‘PKK projesi’ somutlan›yor ABD nezaretinde Türk devleti ve Bölgesel Kürt Yönetimi aras›ndaki yo¤un diplomasi somut ad›mlar›n yeflerdi¤i iflbirli¤ini boyutland›r›yor. Türk Devleti’nin PKK ve Kürt sorunu ekseninde aylard›r yürüttü¤ü yo¤un diplomasi yavafl yavafl meyvelerini vermeye bafllad›. Hat›rlanaca¤› üzere geçti¤imiz haftalarda ABD-TC-Kürt Bölgesel Yönetimi-Merkezi Irak Yönetimi aras›nda gerçekleflen kapsaml› toplant›da Kürt Yönetimi’nin PKK’nin silahs›zland›r›lmas› üzerine bir projeyi hayata geçirmesi karar› ç›km›flt›. Bununla birlik-

kendi içerisinde problemli bir yaklafl›md›r. Her bir bölgedeki somut durum ve bu somut durum içerisindeki demokrasi güçlerinin kitleler içerisindeki etkisi kuflkusuz ki gözard› edilmemelidir. DTP’nin Kuzey Kürdistan’daki kuvveti yok say›larak mutlak eflitlikçi bir anlay›fl›n savunulmas› do¤ru olmad›¤› gibi gerçekçi de de¤ildir. Ancak ayn› flekilde DTP’ninde ‘ben buralarda gücüm’ diyerek Türkiye Kuzey-Kürdisan genelinde, gerçek anlamda ortak demokratik müfltereklerde buluflmufl, kitlelerin ç›karlar› eksenli bir yerel seçimler sürecinin örgütlenmesini zay›flatan bu politikadan vazgeçmesi gerekir. Sadece bat›da ortak hareket etme ve adaylar› ortaklaflt›rma çabalar› önemli olmakla birlikte eksiktir, yetersizdir ve esasta da güce dayal› siyaset yapman›n götürdü¤ü do¤al sonuçtur. Demokrasi güçleri aras›ndaki birlik ve ortaklaflma gereklili¤inin zay›fl›¤›n ve da¤›n›kl›¤›n neden oldu¤u bir zorunluluk zemininde kavranmas› bir anlay›fl sakatl›¤›d›r. DTP’nin Kürt illerindeki gücüne yaslanarak buray› ortak hareket etme tart›flmalar›n›n d›fl›nda tutma tavr›, bugün ortak hareket edelim dedi¤i di¤er bölgelerde de Kürt illeri kadar etkisi olsa zorunlu kalmad›kça ortak hareket etmek istemeyece¤inin belirtisi kabul edilmelidir. Ayn› tutum devrimci hareket içerisinde de geçmiflten bu yana etkisini sürdürmektedir.

Yerel seçimler ve Dersim Yukar›da k›saca özetledi¤imiz tart›flmalar›n, özgünlü¤ünden dolay› olumlu anlamda hayat bulaca¤› yerlerden birisi Dersim’dir. Yeni demokrasi güçlerinin yerel seçimlere iliflkin genel siyaseti ile demokrasi güçlerinin bu anlay›fl zemini üzerinden ortaklaflt›r›lmas›n› hedefleyen pratik yönelimi önemsenmelidir. Anlay›fl çerçevesinde genel kabul gören bu yaklafl›m pekâlâ Dersim somutunda nesnelli¤e dönüfltürülebilir. Çal›flmalar› aylar önce-

Kürt sorununun çözümü etraf›nda tart›flmalar›n yo¤unlaflt›¤› ve taraflar›n birbirlerine göz k›rpt›¤› bu süreçte PKK aç›klama yaparak, son zamanlardaki politik söylemlerini ve taleplerini yineledi. Geçen hafta ANF’ye yapt›¤› röportajda KCK Yürütme Konseyi Baflkan› Murat Karay›lan, Türk devletine çift tarafl› bir ateflkes ça¤r›s›nda bulundu. Tek tarafl› ateflkesin bugüne kadar sonuç vermedi¤ini belirten Karay›lan, çat›flmal› durumdan bar›fl ve demokratik çözüme geçmek için çift tarafl› ateflkes anlaflmas›na haz›r olduklar›n› ifade etti. Çat›flmal› durumun devam etmesi durumunda yerel seçimlerin meflrulu¤unun kalmayaca¤›n›n uyar›s› ise dikkatleri üstüne çekmekte. Böylesi bir uyar› bir yönüyle çözüm noktas›nda bir beklentinin oldu¤unu ve bunun için haz›r beklediklerini gösterirken, di¤er yandan PKK’nin bir politik-taktik yönelim içerisinde de oldu¤unu sal›k veriyor. PKK bu uyar›s›yla politik kozunu iflletmekle beraber, yerel seçimleri iflaret ederek de facto uygulayabilece¤ini, taleplerin yaflamsallaflmas› için kendi meflruluklar›n› ortaya koyabilece¤ini iflaret etmeye çal›flmakta. Nitekim somut gerçekli¤e bak›ld›¤›nda yerel seçimler Kürt ulusal hareketi taraf›ndan önemsenmekte ulusal-demokratik taleplerin elde edilmesi aç›s›ndan ciddi bir argüman oluflturmaktad›r. En az›ndan DTP’nin yerel seçimlere ‘demokratik özerklik’ projesiyle giriflmesi bir tak›m hassasiyetlerin gözetildi¤ini gösteriyor. Madalyonun di¤er yüzünde de PKK’nin ‘çözüm’ noktas›ndaki suleti var. Kabul edelim ki PKK, bugün itibariyle gelinen aflaman›n bir ‘çözüm süreci’, kendisinin de bu sürecin asli öznesi oldu¤unu görüyor. Keza bu de¤erlendirmeleri emin bir flekilde yapmaktad›r da. Çözüm tart›flmalar›n›n ‘bir sürece’ tekabül buyruldu¤u bu günlerde PKK’siz ad›m at›lmas› ve do¤rudan bir diyalogun olmamas› (PKK’nin rahats›zl›¤›n› oluflturuyor) ise bir handikap oluflturuyor. Hem Türk devleti bu tablonun fark›nda, hem de PKK ve ABD. Tüm taraflar sürecin hassasiyetini ve önemini biliyor. Buna uygun bütünlüklü ve ivedi yönelimin yaz›ld›¤› çizildi¤i de malum. Kürt sorununun çözümü ya da Kürt ulusal hareketinin tasfiyesinin gündem oldu¤u bu günlerde CHP’nin yapt›¤› aç›l›m belki direk olmasa da dolayl› bir iliflkilenmeye dayan›yor. Bu meseledeki olas› geliflmelere göre konum almak, do¤acak siyasi rant› ifllemek gayet tabi CHP’nin de hamle gelifltirmesine neden olmufltur. Birkaç gün önce de Ahmet Türk baflkanl›¤›nda DTP’nin Kürt Bölgesel Yönetimini ziyaret edip Barzani ve Talabani’yle görüflmesi dikkate de¤er bir geliflmedir. Kuflkusuz bu ziyaret bir mezar ziyareti ya da bayramlaflma ziyareti fleklinde görülemez. Kendinden menkul bir hamle de olmasa gerek. Kuflkusuz yo¤un diplomasi ve tart›flmalar sarmal›nda, PKK’ye yönelik öngörülen projenin prati¤e geçiriliyor oldu¤una dair aç›klamalar›n ortas›nda DTP, bu ziyaretle politik hamle gelifltirmifltir. Görüflme sonucu ise görüflmelerin olumlu geçti¤i, Kürt sorununun çözümünde taraflar›n çaba sarf edece¤i ve Kürtler aras›nda bir kavga-çat›flma döneminin bitti¤i yönünde yans›t›ld›. Yüksek ihtimalle bu görüflmede PKK’nin silahs›zland›r›lmas›, Kürt sorununun çözümü, DTP’nin bu konuda neler yapabilece¤i gibi taraflar›n tasarruflar›n›n ne olabilece¤i istiflare edilmifltir. PKK’nin tasfiye edilmesi ve Kürt sorununun ABD-TC’nin istedi¤i flekliyle çözümü noktas›nda ivedi bir stratejinin oldu¤u her haliyle görülüyor. Ne var ki bu konuda herhangi somut söylem, bir emare yok, ya da bir tak›m hesaplar çerçevesinde iffla edilmemekte. Ancak önümüzdeki günlerde bu yönde geliflmeler kendisini gösterecektir.

sinden bafllayan faaliyet bugün Dersim Demokratik Halk Dayan›flmas› olarak genifl bir kesimin içerisinde yer ald›¤›, sadece yer almakla da kalmay›p kendi öz çal›flmas› olarak sahiplenip sürdürdügü bir boyuta geldi. Bu çal›flman›n as›l hedeflerinden birisi demokratik halkç› yerel yönetimler zemininde il merkezi ve ilçelerde güçlü alternatifler yaratmak ve bununla da yetinmeyerek çevreye do¤ru yay›lan güçlü bir etkiye ulaflmakt›r. Bu hedeflere ulaflmak, Dersim’i alternatif bir yerel demokrasi prati¤inin nüveleriyle donatmak mümkün ve gereklidir. Demokrasi güçleri içerisindeki tüm odaklar, bu olana¤› halk›n ç›karlar› do¤rultusunda kullanman›n sorumlulu¤unu tafl›mal›d›r. Bilinmelidir ki devrimci-demokratik kurumlar›m›z kendi aralar›ndaki iliflkide asgari demokratiklik k›staslar›n› pratik olarak yaflama geçirmiyorlarsa halkla birlikte yönetme, bir kesimin de¤il tüm halk›n temsilcisi olma noktas›nda söylenenler gerçekleflmeyecek vaatler olmaktan öteye gidemez. Aradan y›llar geçmifl olmas›na karfl›n hala yerel seçimler söz konusu oldu¤unda, 7 ayl›k Fatsa deneyimi olumlu olarak örnek gösterilmektedir. Hozat ve birkaç örne¤in d›fl›nda olumlu örnek olarak gösterilebilecek baflka bir yerel yönetim prati¤i gösterilememektedir. Dersim ve ilçeleri bugün aç›s›ndan bu olumlu örnekleri ço¤altman›n dinamiklerini tafl›maktad›r. E¤er gerçekten hedefimiz demokratik halkç› yerel yönetimler zemininde buralar› kitlelerle birlikte her bir bölgenin yerel yönetim organlar› olarak ele almak ise o zaman hiçbir ön koflul, dayatma, kifli ve grup-çevre ç›kar› gözetmeksizin program zemininde bir araya gelmeli ve kimden olursa olsun içimizdeki ve çevremizdeki “en iyileri” öne ç›kararak kitlesel bir seferberlik bafllatabilmeliyiz.


güncel

4 16-31 Aral›k 2008

CERRAH TOPLUMU TEHD‹T ETT‹ FARKINDA MISINIZ? Devletin gözde emniyet müdürü, iflkenceci, dayakç› polislerin koruyucu amiri Celaletin Cerrah ‘lütfen’ ön ekiyle sesleniyor bize; “Her yelekliyi polis sanmay›n, kimlik sorun”. Cerah’›n bu konuflmas›n› kimileri durumu kurtarmaya dönük, kimileri toplumun polise güvenmesini sa¤lamak ad›na oldu¤u fleklinde yorumlasada aç›kça söyleyelim Cerrah ‘yele¤e/polise’ devlet taraf›ndan verilen misyonla hareket ederek, toplumu aç›kça tehdit ediyor. - “‹nin lan afla¤›”... “Kimli¤ini ç›kar”... “Hadi lan h›zl› ol, iflimiz var”... * “Pardon siz kimsiniz?” - “Biz devletiz” * “Kimli¤inizi görebilir miyim?” - “Al o... çocu¤u sana kimlik” Polis, Avc›lar’da polis yelekleri ile “rahatça terör estiren kiflileri” yakalamas›n›n ard›ndan, “Hiçbir suçlu elimizden kaçamaz” havas›yla gazete ve televizyonlara servis etti¤i görüntülerin, kendilerinin bafl›na dert olaca¤›n› bilmiyordu. Kalabal›k içerisinde birini rahatça kaç›ran, sald›rgan, tecavüzcü kiflileri yakalamas›yla alk›fl almay› bekleyen polis, gelen elefltiriler karfl›s›nda hayal k›r›kl›¤›na u¤ram›flt›. Görüntülere yans›yan tecavüzcüler yakalanm›flt› ama halk görüntülerin arka plan›nda yatan gerçek zanl›lar›n yakalanmas›n› talep etmiflti.

Kimdi bu as›l zanl›lar? Polis taraf›ndan servis edilen kaç›rma görüntülerinin medyada “flehir eflkiyalar›”, “herkes izledi”, “flehir eflkiyalar› polisler tarf›ndan yakaland›” gibi manfletlerle yans›t›lmas›yla gizlenmeye çal›fl›lan bir gerçek de ortaya ç›km›fl oldu. Bu gizlenen gerçek ne polisin baflar›s›n› gösteriyordu, ne de insanlar›n duyars›z oldu¤unu. Görüntülerde ortaya ç›kan ve devlet taraf›ndan gizlenen gerçek, halk›n her daim tan›k oldu¤u ve terörü ile karfl› karfl›ya kald›¤› bir gerçekti. Ve bu gizlenen gerçe¤i yeniden yaflayan halk o görüntülerde yer almayan as›l zanl›lar› istiyor. Kendilerini bask› alt›nda tutan, rahat b›rakmayan, vuran, döven, tecavüz eden, iflkence eden zanl›lar› istiyor.

fiimdi olay›m›za geri dönelim, zanl›lar› ortaya ç›kartal›m Polisin ‘kahramanl›¤›n›’ yükseltecek, sahte polislerin yaratt›¤› te-

Polis panzeri yaflam›n› kabusa çevirdi; Paral› sa¤l›k ise tedavisine engel Baflbakan’›n Hakkari ziyaretinde polis panzerinin ezmesi sonucu ayaklar› parçalanan 14 yafl›ndaki çocuk, yeni yasal düzelemelerle paral› hale getirilen sa¤l›k düzenlemeleri yüzünden tedavi olam›yor. Ailesi ise sorumlular›n yarg›lanmas›n› isterken çoçuklar›n›n sa¤l›¤›na kavuflabilmesi için yard›m talebinde bulundu.

‹lk önce polis panzeri ezdi, flimde de paral› sa¤l›k! Bir yandan sa¤l›ktaki ‘reform’larla, di¤er yandan insan haklar›na getirdikleri ‘düzenleme’lerle ülkeyi daha iyi yaflanabilir hale getirdiklerini söyleyenlere ra¤men, devletin ülke insan›na yükledi¤i ac›lar halen artarak sürüyor. Baflbakan Recep Tayyip Erdo¤an’›n 2 Kas›m’da Hakkari’ye yapt›¤› ziyaret s›ras›nda yaflanan eylemlerde, polis panzerinin alt›nda kalan ve yaral›yken yine ayn› panzerin ikinci kez üstünden geçmesiyle a¤›r yaralanan Sinan Çift-

Polis kimdir? Polisin halk üzerinde etkilerini fazla anlatmaya gerek yok. Zaten toplumsal düzen içerisinde polisin, devlet taraf›ndan yarat›lan vizyonuyla beraber eline sunulan s›n›rs›z yetkilerine yaslanarak giriflti¤i ‘koruyucu’ müdahalelerinden hepimiz bir nasip alm›fl›zd›r.

çi’nin ekonomik nedenlerden dolay› tedavisi yap›lamad›. Polis panzerinin ezdi¤i 14 yafl›ndaki Sinan Çiftçi, Van Devlet Hastanesi’nde bir süre tedavi edildikten sonra gerekli tedavinin yap›labilmesi için Mersin’in Tarsus ‹lçesi’ndeki özel bir hastaneye sevk edildi. Ancak hastane masraflar›n›n yüksek olmas› nedeni ile Sinan’›n ailesi, tedavi için gerekli paray› bir türlü bulamad›. Aileye devlet kurumlar›ndan ise hiçbir yard›m yap›lmad›.

“Tedavi edemiyoruz” Sinan Çiftçi’nin ailesi, duyarl› kakuoyundan yard›m talebinde bulundu. Polis panzerinin yaflam›n› mahvetti¤i Sinan Çiftçi’nin amcas› Avdel Çiftçi, olay

ile ilgili flunlar› söyledi: “35 günden beri Tarsus’ta özel bir hastanede tedavi etmeye çal›fl›yoruz. Biz ailece elimizde ne var, ne yok harcad›k. Bugüne kadar iki defa ameliyat oldu. Diz kapaklar›n›n parçalanmas›ndan dolay› yatalak durumda. fiu an iki aya¤›n› da kullanam›yor. Doktorlar tedavinin 5 ay daha sürece¤ini söyledi. Ancak maddi olanaklar›m›z olmad›¤› için yar›m kalacak. Özel hastanenin geceli¤i 180 YTL ve biz art›k verecek durumda de¤iliz”.

sonra ikinci kez gelip ezdiler. Sinan

“Yaral›yken bir kez daha ezdiler”

dar takipçisi olacaklar›n› kaydetti. So-

Sinan’›n yaflam›n› kabusa çeviren olay gününü ise Çiftçi, flu sözlerle anlatt›: “Evimiz Biçer Mahallesi’nde. Yani özel harekat biriminin konuflland›¤› yerde. Özel harekat timleri Sinan’› ezdikten

rumlular›n adalet önüne ç›kar›lmas›

Herkes gördü, onlar görmemifl ‹stanbul Emniyet Müdürlü¤ü, Valilik talimat›yla iddialar hakk›nda araflt›rma bafllatm›flt›. Öncesinde de ‹nsan Haklar› Derne¤i (‹HD) Genel Baflkan Yard›mc›s› Kiraz Biçici ve 8 arkadafl› 1 May›s’ta fliddet gördükleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulunmufllard›. Araflt›rma sonucu haz›rlanan raporda, suç duyurusu kapsam›nda konu edilen, fiiflli Etfal Hastenesi Acil Servisi’ne gaz bombas› at›lmad›¤› iddia edildi. Hastane Baflhekimi Dr. Ali ‹hsan

Dokucu’nun rapora geçen ifadesinde, hastane içinde toplanan bir grubun hastane önünde slogan at›p yolu kapatt›¤› yer ald›. Hastanenin güvenlik flefi Metin Y›ld›r›m’›n raporda yer alan ifadesinde ise, göstericilerin acil servis ve kafeteryada pankart açarak eylem yapt›¤›, eylemcilerin yaral› polisi getiren ambulans›n yolunu kapatmas› üzerine gruba müdahale edildi¤i ileri sürüldü.

Rüzgâr yönlendirmifl! Raporda yer alan bir di¤er ilginç tespit ise, müdahale s›ras›nda hastane içine gaz bombas› at›lmad›¤›, kafeteryada bulunanlar›n rüzgâr›n etkisiyle s›zan gazdan etkilendi¤i yönündeki belirleme oldu. Raporda ayr›ca, suç duyurusunda yer alan CHP’li gruba yönelik müdahale konusu da yer ald›. Bu çerçevede, da¤›lmas› yönünde ikazlar yap›ld›ktan sonra gruba su s›k›larak kademeli olarak zor kullanma yoluna gidildi¤i, ikaz sonuç vermeyince göz yaflart›c› gaz ile müdahale edildi¤i vurguland›. Raporda, da¤›lmamakta ›srar eden gruba son olarak gazla müdahale edilip, “Direnme ve sald›r›n›n nitelik ve derecesine göre zor kullan›ld›¤› ve zor kullanman›n ‘orant›l›l›k’ ilkesine uygun olarak yerine getirildi¤i” aç›kland›. fiikâyetçilere yönelik müdahalenin, “Yaflam› tehlikeye sokan bir durum olmad›¤›, basit bir t›bbi müdaha-

O hep ‘do¤rudur’. O hep ‘koruyucudur’. O hep en ‘güçlüdür’. O hep ‘toplumu hizaya getirendir’. O hep toplum içerisinde ‘bir numarad›r’. Bu nedenle hiçbirimiz ona iliflemeyiz, ulaflamay›z, o bize ulafl›r, o bize iliflir. O’nu sorgulayamay›z, o bizi sorgular. O’na kimlik soramay›z, o bize kimlik sorar. Biz ona karfl› ç›kamay›z, ç›karsak o bize müdahale eder, da¤›t›r, gözalt›na al›r, iflkenceyle sorgular, çok itiraz edersen ‘dur ihtihar›na uymayanlar›n aras›nda yer ald›rarak’ ya da, Festus Okey gibi silah› sana zorla ald›rmaya çal›flt›r›p bu arbedede vurur, öldürür. Gel gelelimki ülke tarihinde polis, muhalefetin s›rt›na devletin copunu indirmesi ile, yarg›s›z infazlar›yla, kad›nlar› kaç›rarak tecavüz etmesiyle, devrimcileri ve komünistleri sorgulamak ad›na yapt›¤› iflkenceleri ile, dur ihtihar›na uymayanlar›n kafas›na s›kmas› ile, tokad›yla, copuyla, silah›yla bilinir. Bir de her ‘kanunsuz’ davran›fl›n›n ard›ndan TC mahkemeleri, amirleri ve devlet erkan›n›n onlar› korumas›yla.

arac›n alt›nda 20 metre sürüklendi. Sonra yaral› haldeyken gözalt›na alma-

fiimdi gelelim Cerrah’a

ya çal›flt›lar, ancak çevredekiler buna

Devletin gözde emniyet müdürü, iflkenceci, dayakç› polislerin koruyucu amiri Celaletin Cerrah ‘lütfen’ ön ekiyle sesleniyor bize; “Her yelekliyi polis sanmay›n, kimlik sorun”

izin vermedi. Bunun tek sorumlusu Baflbakan’d›r”.

“Pefllerini b›rakmayaca¤›z” Yaflanan olaydan sonra ‹HD ve savc›l›k baflta olmak üzere gerekli bütün yerlere baflvurduklar›n› dile getiren sinan›n anne ve babas› ise, olay›n sonuna ka-

gerekti¤ini de belirten Çiftçi ailesi, baflta insan haklar› kurulufllar› ve Kürt iflverenleri olmak üzere yetkililerden destek talebinde bulundu.

Polisten flafl›rt(may)an rapor ‹STANBUL- ‹stanbul’da yaflamayan kalmad›, bütün dünya izledi, ama ‹stanbul Emniyet Müdürü ve ‹stanbul Valisi görmedi. Vali ve Emniyet Müdürü’ne göre ‹stanbul’da 1 May›s’taki terörün uygulay›c›s› polisin hiçbir suçu yokmufl! Yüzlerce insan›n hastanelik edildi¤i 1 May›s gösterilerindeki polis fliddetini ‹stanbul Emniyet Müdürlü¤ü görmemifl. Öyleki medyada günlerce tart›fl›lan, polislerin hastanenin acil servisine bilinçli flekilde att›¤› gaz bombalar›n› bile görmemifl. 1 May›s’ta polisin sald›r›s›n› soruflturan ‹stanbul Emniyet Müdürlü¤ü’nün raporuna göre, polis ‘orant›l› güç’ kullanm›fl, bu nedenle suçlu memur yok! ‹stanbul Valili¤i de, rapor do¤rultusunda cezai bir ifllemin yap›lmamas›na karar vererek, ‹stanbul Emniyet Müdürlü¤ü’ne destek verdi.

rörü belgeleyen görüntülerin analizini yaparak bafllayal›m. Müzikolde onlarca insan içip e¤leniyor. ‹ki-üç kifli geliyor. Üzerlerinde polis yele¤i var, arabalar›nda polis lambas›. Önce önlerine gelen güvenli¤e yöneliyorlar. “Yelek”lerine karfl› koyacak bir davran›fl sergilemeyen, bafl› afla¤›da teslim olmufl adam›, yere yat›r›yorlar, sopayla vuruyorlar. Vuracaklar... Üzerlerindeki ‘yelek’ tek bafl›na durumu kurtarm›yor, bir de o yele¤in sundu¤u ve bu zamana kadar yaratt›¤› davran›fllar› sergilemeleri gerekiyor, yoksa inand›r›c›l›¤› olmaz. Bunu iyi biliyorlar ve hatta polislerin psikolojik durumlar›na kendilerini o kadar kapt›r›yorlar ki “yele¤in’ daha neler yapabilece¤ini kan›tlamak için daha da azg›nca davran›yorlar. Sonra içeri giriyorlar, hem de ilk girdikleri gibi de¤il. Unutmam›fllard›, daha önce gelmifllerdi buraya, talepleri müzikol görevlileri taraf›ndan geri çevrilmiflti ve karfl› koyamayacaklar›n› anlayarak efendi efendi oradan uzaklaflm›fllard›. fiimdi ilkinde oldu¤u gibi ‘savunmas›z’ de¤iller, üzerlerinde herkese nasip olmayan ‘yelekleri’ var, ve davran›fllar›ndan da bu yele¤in onlara nas›l bir rahatl›k verdi¤i gözlemleniyor. Çok rahatlar müzikol kap›s›ndan içeri girdiklerinde. Bir ‘yelek’li gidiyor, müzikol sanatç›s›n› elindeki sopayla dövüyor. Hekes onlar› izliyor. Gözler yeleklerde, kimse elini k›p›rdatm›yor. Korkuyorlar, çünkü sald›rganlar ulafl›lmazlar; güçlüleri temsil eden yelekleri görüyorlar ve tereddüte düflmüyorlar. Zaten düflerlerse ve karfl› bir davran›fl sergilelerlerse kendi statülerinde olanlar›n bafllar›na gelen ‘korunç’ olaylar› hat›rl›yorlar ve olduklar› yerde kendilerine yönelmemeleri için sessizce duruyorlar. Sonra bir kad›n ‘yelek’li iki kifli taraf›ndan saçlar›ndan tutulup d›flar›ya do¤ru sürükleniyor, onlarca insan›n aras›ndan. Orada bulunan insanlar yine oturduklar› yerlerinde, güvencede olmalar›n›n rahatl›¤›yla izliyorlar. Rahat izliyorlar, ki bu davran›fl› ‘yele¤in’ davran›fllar› içerisinde görüyorlar. Terreddüte düflmüyorlar: Bunlar polis. O yele¤e sahip olan›n böylesi büyük yetkileri ve davran›fllar› var. Oradaki hiç kimse ses ç›karm›yor. Davran›fl› sergiliyenleri daha önceki benzer olaylardan tan›yorlar ve korkuyorlar. Çünkü halka her türlü fliddet ve bask›y› uygulayan polisti bu. Görüntülerin analizi k›saca böyle. Görüntülerde yatan ve devlet taraf›ndan gizlenen gerçek, ülkemizdeki insanlar›n polis karfl›ndaki konumlan›fl›yd›.

le ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte oldu¤u” belirtildi.

Raporu haz›rlayana bak Emniyet Müdürlü¤ü, iddialar›n soyut ve genel nitelikte olmas›, kifli veya olay belirtilmemesi, iddialar›n ciddi bulgu ve belgelere dayanmamas› nedeniyle raporun iflleme konulmamas›n› talep etti. ‹stanbul Valili¤i de talebi uygun gördü. Kitab›na uydurularak yap›lan araflt›rman›n ise, 6 Mart 2005’teki Dünya Emekçi Kad›nlar Günü’nde polisin fliddetine karfl› gelen tepkiler nedeni ile Çevik Kuvvet Müdürlü¤ü görevinden al›nan ve halen ‹stanbul Emniyet Müdür Yard›mc›s› olan Mehmet K›z›lgünefl taraf›ndan haz›rland›¤› ortaya ç›kt›

Emniyet bu raporda ilk söyledi¤ini yalanlad› ‹stanbul Emniyet Müdürlü¤ü, 1 May›s olaylar›yla ilgili olarak TBMM ‹nsan Haklar› Komisyonu’na sundu¤u raporda, fiiflli Etfal Hastanesi’ne at›lan gaz bombas›n›n, “Yaral› polisin palaskas›na tak›larak kazara patlad›¤›”n› iddia etmiflti. Raporda, Acil’e götürülen yaral› memur Hakan Balc›’n›n araçtan indirilmesi s›ras›nda memur Muammer Karademir’in üzerindeki gaz bombas›n›n piminin, Balc›’n›n palaskas›na tak›ld›¤› ve gaz ç›k›fl› oldu¤u anlat›lm›flt›.

Cerah’›n bu konuflmas›n› kimileri durumu kurtarmaya dönük, kimileri toplumun polise güvenmesini sa¤lamak ad›na oldu¤u fleklinde yorumlasada aç›kça söyleyelim Cerrah ‘yele¤e/polise’ devlet taraf›ndan verilen misyonla hareket ederek, toplumu aç›kça tehdit ediyor. Yaz›m›z›n bafl›nda aktard›¤›m›z konuflma cümleleri bir polis noktas›nda çevrilen bir insan›n bafl›ndan geçenler... Küfür ettikten sonra ‘yelek’li polisler, yeleklerinin vizyonunu koruman›n ve onlara verilen talimatlar› yerine getirmenin, manevi rahatl›¤›na eriflmek için ifle koyuluyorlar. Ve kimlik soran insan›m›z geceyi karakolda, sabah› ise hastanede, yo¤un bak›mda geçiriyor. Böylece polisler, devletin gücünü “yelek” üzerinden vatandafl›na gösteriyor. Çünkü O’nun görevi toplumu devlete göre flekillendirmek ve devletin istedi¤i flekilde hareket etmesini sa¤lamak. fiimdi Cerrah aç›ktan hepimizi tehdit ediyor: “Kimlik sorun”!

100 kifliden 99’u polise kimlik sormaktan korkuyor ‹stanbul Barosu Avukat Haklar› Merkezi'nden U¤ur Poyraz, vatandafl›n polise kimlik sorup soramayaca¤› tart›flmalar› üzerine yapt›¤› bir de¤erlendirmede, polislere kimlik sorulmas›n›n mukavemet etme olarak de¤erlendirildi¤ini, bu nedenle sokaktaki insan›n polise karfl› çok ciddi bir güvensizlik yaflad›¤›n› belirtiyor. “Vatandafl polise kimlik soruyor mu? diye soruyorsan›z yüzde 99'u sormaz” diyen Poyraz, Polis Vazife ve Selahiyeti Kanunu’ndaki ‘durdurma ve kimlik sorma' bafll›¤›nda, “polis görevini yerine getirirken, kendisinin polis oldu¤unu belirleyen belgeyi gösterdikten sonra kiflilere kimli¤ini sorabilir” fleklindeki düzenlemede, vatandafllar›n polise kimlik sorabilece¤inin aç›kça belirtildi¤ini de ekliyor. 24 y›ld›r avukatl›k yapan Poyraz, bu düzenlemenin uygulamada hiç ifllemedi¤ini, polise kimlik soruldu¤u taktirde birçok s›k›nt›l› olay yafland›¤›n› aç›kl›yor. Avukatlar›n da benzer nedenlerle sorun yaflad›¤›na dikkat çeken Poyraz, geçti¤imiz yaz yaflanan Avukat Muammer Öz olay›n› örnek veriyor. Öz, ailesiyle birlikte Moda Park›’nda otururken kendisine kimlik soran polislere önce kendilerinin kimlik göstermelerini istedi¤i için, burnu ve kolu k›r›lm›fl, kaburgalar›nda çatlak oluflmufltu. Bu da yetmezmifl gibi polise mukavemetten hakk›nda dava aç›lm›flt›. Polisin bu tutumu nedeniyle, vatandafllar›n bafl›ma bir fley gelecek kayg›s›yla ürktü¤ünü belirten Poyraz, bu çekinceyle hareket edildi¤ini ve 100 kifliden 99’unun, kimlik gösterip oradan bir an önce uzaklaflmak istedi¤ini söylüyor.


güncel Alevilerden AKP’ye ve Cem Vakf›’na tepkiler yükseliyor Devlet politikas›n›n gere¤i olarak sürdürü- ve Alevilerin bu süreçte maruz kald›¤› bask›n›n olan devlet kadrolar›n›n len asimilasyonun hedefindeki Aleviler, uygulay›c›lar›ndan önemli bir k›sm› bugün AKP, MHP, DYP gibi dübugün ulaflm›fl olduklar› örgütlülü¤ün bir zen partilerinde siyaset yapmaktad›rlar. Emperyans›mas› olarak, kendi taleplerini tart›flt›- yalist politikalar›n hizmetinde olduklar› aç›k bu kiflilerden eski AKP ‹çiflleri Bakan› Abrabilmekteler. Her ne kadar hükümet tara- olan dülkadir Aksu, 1978 y›l›n›n Aral›k ay›nda gerf›ndan kabul edilmese ve özü çarp›t›larak çeklefltirilen Marafl katliam› s›ras›nda bu ilin yans›t›lsa da, Aleviler demokratik taleple- emniyet müdürlü¤ü görevini yürütüyordu. M‹T, polis gibi devlet teflkilatlar›n›n ülkücü faflistler rinde ›srarl›lar eliyle gerçeklefltirdi¤i bu katliamda hedefte

A

levi kurumlar›n›n Ankara’da düzenledikleri mitingin ard›ndan AKP hükümetinin sözde aç›l›mlar›yla gündemde olan Alevi sorunu, yeni geliflmelerle tart›fl›lmaya devam ediyor. Alevi kurumlar›n›n talepleri, hükümet taraf›ndan Türk devleti için zararl› olabilece¤i düflüncesiyle karfl›lan›rken, AKP hükümeti, Alevilerin, talepleri noktas›nda birlik olamad›klar›n› savunarak, bir taraftan da onlar› bölme amaçl› giriflimlerini sürdürüyor. Alevilerin bu süreçteki temel elefltirisi, devletin kendisine ba¤l›, yani yolu asimilasyondan geçen bir Alevilik yaratmak istemesi oldu. Devletin bu yönlü giriflimleri için ise bafl›n› Cem Vakf›’n›n çekti¤i çevreler haz›r k›ta bekliyor. Cem Vakf›, birçok Alevi kurumunun ve dedelerinin Alevi-

lik için asimilasyon tehlikesi gördü¤ü talepler konusunda AKP ile pazarl›k yap›yor.

Dedelere maafl asimilasyondur Daha önce Muharrem ay›nda Alevi iftar› ç›k›fl›yla sözde aç›l›m›n›n start›n› veren AKP, buradan bafllayarak, sözde aç›l›m›n› güçlendirecek bir pazarl›k süreci bafllatt›. Alevilerin kutsal kabul etti¤i ve yas tuttu¤u bu ayda, Sünni geleneklerine göre ‘Muharrem iftar›’ düzenlemek isteyen AKP’ye Alevi dedeleri taraf›ndan Alevili¤i asimile etmek istedi¤i yönünde elefltiriler yap›l›rken, buraya kat›lan Alevilerin de düflkün kabul edilece¤i aç›klanm›flt›. Bu giriflimle, AKP’nin kendi anlay›fl› çerçevesinde bir Alevilik yaratmak istedi¤i, bu giriflimin biçimiyle aç›kl›¤a kavuflurken, buraya kat›lan Alevi derneklerinin tabela derne¤i olduklar› da burjuva bas›n›na yans›m›flt›. Alevi dedelerine devlet kadrosu verilmesi, maafl ba¤lanmas› gibi önerilerin bas›na yans›t›ld›¤› bu toplant› nedeniyle büyük tepki alan AKP hükümeti, bir yandan da Sünni ‹slam’›n ö¤retildi¤i zorunlu din dersleri ile ilgili talepleri mahkeme kararlar›na ra¤men görmezden geliyordu. Alevili¤in yok say›ld›¤› ve asimilasyon politikas›n›n sürdürüldü¤ü bu süreçte, AKP’nin sözde aç›l›m›n›n Alevili¤i asimile etme amac› tafl›d›¤› Alevi dedeleri ve kurumlar› taraf›ndan aç›kça belirtilerek elefltirildi.

Marafl’›n, Çorum’un, Sivas’›n aktörlerinden az›lar› bugün AKP’de Emperyalizmi 70’li y›llarda ülkemizde gelifltirdi¤i bu a¤›r karfl› devrimci süreçte Türkiye-Kuzey Kürdistan’›n emekçi halk› büyük eziyet gördü. ‹flçiler, köylüler ve emekçilerin yo¤un bask› gördü¤ü bu süreçte, ezilen ulus ve inançlar da bask›dan katmer katmer etkilendiler. Kürtler

olan Alevilerdi. Devlet kendi Alevi’sini yaratmak istiyordu ve bu, bugünkü gibi maafl ba¤lama yoluyla de¤il, bugüne kadar Kürtlere de yap›ld›¤› gibi silahla, iflkenceyle bask› alt›na alarak yap›l›yordu. Bir devlet politikas› olarak hiçbir süreçte eksik olmayan katliamlar›n uygulay›c›lar› hala devlet makamlar›nda rollerini sürdürüyorlar.

Asimilasyon flimdi de ‘Ali Cengiz’ oyunlar›yla dayat›l›yor Devlet politikas›n›n gere¤i olarak sürdürülen asimilasyonun hedefindeki Aleviler, bugün ulaflm›fl olduklar› örgütlülü¤ün bir yans›mas› olarak, kendi taleplerini tart›flt›rabilmekteler. Her ne kadar hükümet taraf›ndan kabul edilmese ve özü çarp›t›larak yans›t›lsa da, Aleviler demokratik taleplerinde ›srarl›lar. Aleviler, kendilerini ait hissetmedikleri ve karfl›s›nda yer ald›klar› devlet düzeninin, kendileri için bar›nd›rd›¤› tehlikenin de fark›nda. Marafl’ta, Çorum’da,

Sivas’ta, Gazi’de katleden ‘modern zaman›n devleti’, bu kez de ‘Ali Cengiz’ oyunlar› ile ilerliyor. Alevili¤e tan›naca¤› söylenen haklar (Cem evlerinin yasal ibadethane kabul edilmesi, Alevi dedelerinin devlet kadrosuna al›nmas› ve kendilerine maafl ba¤lanmas› vs.), Alevi dedelerinin ve kurumlar›n›n hakl› olarak söyledikleri gibi, asimilasyoncu anlay›fl›n ürünü. Dedeler, dini inan›fllar›n›n biçimi ve özü gere¤i sürdürdükleri görevlerinin, bir iktidar taraf›ndan maafla ba¤lanmas›n› kabul edilemez bir asimilasyon uygulamas› olarak de¤erlendiriyorlar.

AKP’nin elini Cem Vakf› tutuyor AKP’nin sözde aç›l›m›n›n tart›fl›ld›¤› bu süreçte, Aleviler içerisinde de Cem Vakf› gibi, Alevilerin demokratik kitle örgütlerinden ba¤›ms›z, devletçi çizgide hareket edenlerin varl›¤›, AKP’nin iflini kolaylaflt›r›yor. Cem Vakf›’n›n zaman zaman yapt›¤› ç›k›fllar, AKP taraf›ndan, “Alevilerin taleplerini dikkate alabilmemiz için önce kendi aralar›nda birlik olmalar› gerekiyor”, “muhatap al›nacak bir birlik yok” fleklinde propaganda malzemesi olarak kullan›l›yor. Devletçi, Kemalist yan› a¤›r basan Cem Vakf›, bu süreçte “AKP’nin elini tutuyor.” Dedelere maafl ba¤lanmas›, zorunlu din derslerinde Alevili¤in de okutulmas›, cem evlerinin yasal statüye kavuflturulmas›, Diyanet’te Alevili¤i temsil edecek bir kurumun oluflturulmas› gibi talepleri olan bu Vak›f, di¤er Alevi örgütlerinin ve Alevi dedelerinin demokratik taleplerini ‘uç’ bulanlar aras›nda. Alevi kurumlar›n›n Ankara’da düzenledi¤i miting hakk›nda yorum yapan Vak›f Baflkan› ‹zzettin Do¤an, gerici Zaman’›n manfletine tafl›d›¤› “provokasyon” de¤erlendirmesini yapm›flt›. Oysa Aleviler bu mitingde demokratik taleplerini hayk›rm›fl, ulaflt›klar› kitlesellik ile de, AKP’nin iddia etti¤inin tersine, muhatap al›nacak bir güç

olduklar›n› göstermifllerdi. Sonraki günlerde de TBMM Baflkan› Köksal Toptan’› ziyaret eden bu kurumlar, taleplerinde ›srarc› olduklar›n› yinelediler. Ayn› tarihlerde Ankara’da toplanan Alevi dedeleri de, devletin kendine ba¤l› olarak bir Alevilik yaratmak istedi¤ine vurgu yaparak, asimilasyon tehlikesine dikkat çekmifllerdi. AKP hükümetinin Baflbakan› Tayyip Erdo¤an ile Dolmabahçe’de görüflen ‹zzettin Do¤an, kendi talepleri noktas›nda olumlu bir görüflme oldu¤unu aç›klad›. Cem Vakf›, AKP’nin sözde aç›l›m›n›n seçim yat›r›m› olmad›¤›n› da savundu, oysa Ankara’daki mitinge destek veren DTP’yi bu noktada elefltirmekten geri durmam›flt›. Dolmabahçe’deki zirveye Alevilerin fikirlerine ‘uç’ diyen Bakan Said Yaz›c›o¤lu ile Alevi kurumlar›n›n düflkün ilan etti¤i Reha Çamuro¤lu da kat›ld›.

Alevi kurumlar› ve dedelerinin AKP ve Cem Vakf›’na tepkileri ‘AKP Alevileri parayla vuracak’- Alevi Bektafli Federasyonu (ABF) Genel Baflkan› Ali Balk›z: AKP Alevileri parayla vuracak, en yumuflak karn›m›z da odur. Paraya tamah edebilecek kimi insanlar›n aram›zdan ç›kabilece¤ini tahmin ediyorduk, o tahminimiz gerçe¤e dönüfltü. ‹zzettin Do¤an bütün Alevi kamuoyuna, bütün Alevi dedelerine, mitinge kat›lan ve onlar› destekleyen milyonlarca insana ra¤men dedelere para istedi… Bizi katliamlar bozmad›, sürgünler, k›y›mlar bozmad›, ama para mikroptur, bulafl›r

ve bozar. Dedelere maafl› da rüflvet kabul ediyoruz… Bu do¤rudan Alevili¤in özüne nüfuz etmeye çal›flan bir sald›r›d›r. ‘Sistem sorunu’- Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) Baflkan› Turgut Öker, AKP ve Cem Vakf›’n›n birçok ortakl›¤› oldu¤unu belirterek flunlar› söyledi: ‹kisi de bu toplumun muhafazakar, dinsel, geri unsurlar›n› örgütleyerek ayakta duruyorlar. O anlamda yan yana gelmeleri sürpriz de¤il… Baflbakan yar›n ABF’yi de masaya ça¤›rsa bir görüflme ile bu sorun çözülmez. Sistem sorunu. Türkçülük ile Sünnilik üzerine kurulu devlet yap›s›n›n demokratiklefltirilmesi, ülkenin farkl›l›klar›n›n zenginlik olarak kabul edilmesi bir sistem de¤iflikli¤i ile olabilecek bir fley. ‘Alevilik öldürülmek isteniyor’- Hac› Bektafl-› Veli Dergâh› Postnifli Velayettin Ulusoy: Üzerinde önemle ve dikkatle duraca¤›m›z en önemli konulardan birisi de dedelere, zakirlere maafl verilmesidir. Bu teklif ancak Alevi-Bektafli inanc›n› içinde özümsemeyen veya bilmeyenler taraf›ndan yap›labilir. Alevi-Bektafli yolu, bir r›zal›k yoludur. E¤er Dedelere maafl verilir ve toplumumuzdan buna heves eden olur ise, bunlar yolumuza ihanet edenlerdir. Alevi-Bektafli inanc› ve toplumu taraf›ndan asla kabul görmeyecektir. Bunlar ancak kendi Alevi’sini yaratmak isteyen zihniyetin ürünü olur. fiimdiye kadar Aleviler öldürülüyordu, flimdi ise Alevilik öldürülmek isteniyor. Mevcut durumda sorunumuz, ‹slam içi meflruiyetimizin tescili ve baflbakanl›¤a veya bir bakanl›¤a ba¤l› bir genel müdürlük veya diyanette temsil de¤il, kültürel ve bireysel düzeyde eflitlik ve özgürlük elde etmektir. Diyanet ise laiklik ve demokrasi aç›s›ndan la¤vedilip, inanç tercihlerinin inananlara b›rak›lmas› gerekmektedir.

16-31 Aral›k 2008 5

“GÜL BURADA BURADA, RAKS ETMEL‹S‹N”

F

Emrah Cilasun Cumhuriyet rejimi, 1919-1923 aras› kanl› iç savafllar›n ard›ndan kuruldu. Befl koalisyon orta¤›n› kerte kerte tasfiye ettikten sonra, iktidar oldu. Komünistler, siyasal ‹slamc›lar, Kürtler, Çerkesler ve Aleviler, adeta, birer mendil gibi kullan›l›p kenara f›rlat›ld›lar. ‹lelebet düflman› olan Komünistler, bugünkü özgül ortamdan ötürü, rejimin, öncelikler listesinde bulunmuyor. Yoksa rejim, komünizmle aras›ndaki antagonizman›n gayet bilincindedir. Çerkesler’in ise, bugün, sadece folklörik az›nl›k olman›n ötesinde hiçbir özellikleri kalmam›flt›r. Rejim’in, Kürtler, siyasal ‹slamc›lar ve Aleviler’le aras›ndaki çeliflki ise katiyen, antagonist de¤ildir. Dolay›s›yla, bugünün özgül koflullar›, rejimin, bunlarla bir mutabakata varmas›n› zorunlu k›lmaktad›r. Her mutabakata, kanl› çat›flmalar›n ve uzlaflmazm›fl gibi gözüken büyük pat›rt›lar›n nihayetinde var›l›r. Eh, art›k 85 sene sonra, dünyan›n ve bölgenin özgül koflullar›, taraflar›, mutabakat hatt›na sokmufltur. Velhas›l, büyük bir seferberlik bafllam›fl gibi gözüküyor. Sonucu flimdiden belli olmayan bu seferberlik, resmi ideolojiyi dolay›s›yla da, resmi tarihi, yeniden tanzim etmeyi amaçl›yor. Yeni konjonktürde, suyun üzerinde biriken ya¤ tortusu misali, gözüken elementler s›ras›yla flunlar: 1- Kas›m 2006’da, Perinçek’in Kaynak Yay›nlar›, Celal Bayar’›n fiark Raporu’nu yay›nlad›. Celal Bayar’›n, ‹ktisat Bakan› s›fat›yla, 30’larda kaleme ald›¤› bu rapor, fieyh Sait ve A¤r› isyanlar› sonras›, Kürt milli meselesinin feodalizmden kaynakland›¤›na iflaret ediyor ve Kürdistan pazar›n›n, Türkiye pazar› ile entegre edilmesinin zorunlulu¤una de¤iniyor. (Bu senenin 10 Kas›m’›ndaki "Siyaset Meydan›"›nda da, Ali K›rca, kendisine tarihçi Cemal Kutay taraf›ndan gönderilen bu raporu, stüdyo konuklar›yla tart›flarak, Türkiye’yi, böylesi bir raporun varl›¤›ndan haberdar etti.) 2- Aral›k 2007’de, Susurluk ve Ergenekon’un gönüllü avukat›, muh(a)bir Sayg› Öztürk’ün, ‹smet ‹nönü taraf›ndan, 1935’de kaleme al›nan Kürt Raporu’nu derledi¤i bir çal›flmas›, Do¤an Kitap taraf›ndan yay›nland›. Kitab›n ad›, ‹smet Pafla’n›n Kürt Raporu. Rapor, yeni bir fley söylemeyip, klasik devlet politikas›n›n devam ettirilmesini savunmaktad›r. Kitab›n ise en önemli yan›, derleyicisinin seçti¤i bafll›kta yatmaktad›r. 3- Ocak 2008’de, 12 Eylül öncesinin MHP’li, bugünlerin liberal kalemflörü Taha Akyol’un, Ama Hangi Atatürk (Do¤an Kitap) adl› incelemesi yay›nland›. Akyol’un kitab›n›n en önemli yan›, Mustafa Kemal’in, ABD Mandas›’ndan, Bolfleviklerle iliflkisine, ‹slamc›lar ve Kürtlerle kurdu¤u dirsek temas›na, velhas›l, bilumum pragmatizmine dikkat çekmesi ve bunu öve öve bitirememesidir. (Hat›rlanacakt›r. Kaypakkaya, y›llar evvel bu pragmatizme "iki yüzlülük" demiflti.) Akyol, kitab›nda adeta, "madem rejim Kemalist, o halde, fievket Sürreya Aydemir, Do¤an Avc›o¤lu, Atilla ‹lhan ya da Do¤u Perinçek’in y›llard›r, Mustafa Kemal’e biçtikleri ‘Sol’cu dona bugün gerek yok" demeye çal›fl›yor. Akyol, okuyucuya, global dünyaya uygun yeni bir Mustafa Kemal profili çiziyor. (24 Kas›m’da, sol çevrelerin "a¤abey"i Oral Çal›fllar da, Radikal’deki köflesinde, Akyol’un kitab›na övgüler diziyor.) 4- 10 Kas›m 2008’de, Can Dündar’›n "insan" Mustafa Kemal’i anlatt›¤› Mustafa’s› vizyona giriyor. (Ortal›ktaki onca toza ve dumana ra¤men, en önemli geliflme, 14 Kas›m’da yay›nlanan, 32. Gün’de, fiu Ç›lg›n Türkler’in yazar› Turgut Özakman ile nedense, bütün devrimcilerin ve ilericilerin canla baflla, ba¤›ms›z vekil adayl›¤›n› destekledi¤i eski Ayd›nl›k yeni Agos yazar›, Bask›n Oran’›n, aralar›ndaki kimi nüans farkl›l›klar›na ra¤men, esasen, Mustafa Kemal meselesinde hemfikir olduklar›n›n beyan edilmesidir.) Sevilebilmesi ve rahat haz›m edilebilmesi için, ortalama erke¤in profiline uygun olarak, Can Dündar’›n, bol sigara, bol içki, bol kad›n magaziniyle, "insan" Mustafa’y› anlatmaya çal›flmas›nda flafl›lacak bir fley yok. Belgesel’in aras›na, bugünkü konjonktür gere¤i, Taha Akyol’un bahsetti¤i pragmatizmden bir tutam at›p, Mustafa’n›n, asl›nda, Kürtlere muhtariyet vermek istemesinden bahsedilmesi de sansasyonel bir yenilikmifl gibi sunuluyor. Devrimci çevrelerin sempatiyle bakt›klar› Dündar (bunu bir türlü anlayabilmifl de¤ilim), "insan" Mustafa’da, Mustafa Kemal’in, Çerkes Ethem ve onun gerilla ordusuna, Mustafa Suphi ve yoldafllar›na, Koçgiri’de isyan eden Kürtlere ya da, Meclis’te, kendisine muhalefet eden karfl› klik mensuplar›na (mesela, Trabzon vekili Ali fiükrü’ye) nas›l "insani" (!) davrand›¤›ndan hiç bahsetmiyor. 5- 1993-1995 aras› Hakkari Da¤ Taburu’nun kumandan› Osman Pamuko¤lu’nun reklam filmi diyebilece¤imiz Kan Uykusu adl› belgeselinin (2007) yap›mc›s›, flehit edebiyatç›s› Serdar Akinan, büyük bir "u" dönüflü yap›yor. 17-21 Kas›m tarihleri aras›nda, "Kan Uykusundan Uyanmak" bafll›¤› alt›nda, toplam, 20 saatlik aç›k oturumlar serisinde, Akinan, Kürt Sorunu’nu tart›flt›r›yor. Kat›l›mc›lar›n aras›nda yok yok. MHP Genel Baflkanl›¤›’na adayl›¤›n› koymufl olan Ümit Özda¤, DTP’li S›rr› Sak›k, Aysel Tu¤luk, Hasip Kaplan, CHP’li Onur Öymen, Troçkist Sungur Savran, ‹slamc› Ali Bulaç, fierafettin Elçi, Özden Sanberk, Mehmet Metiner, Kemal Burkay, Hüsammetin Cindoruk... Sayd›¤›m

aktörlerin hepsi, Kürt Sorunu’nun çözümü için tart›fl›yor. 6- 16 Kas›m’da, CHP lideri Baykal, Mustafa Kemal’in pragmatizmini örnek alarak, "Bafl örtülüsü, türbanl›s›, aç›k bafll›s›, genci, yafll›s›, kad›n›, erke¤i hep birlikte yola ç›k›yoruz. Kardeflçe, birbirimize de¤er vererek, sayg› göstererek yola ç›k›yoruz. Yolunuz, yolumuz aç›k olsun" diyerek, kara çarflafl› kad›nlara parti rozeti tak›yor. 7- 17 Kas›m’da, Milliyetçi Hareket Partisi, "alevi kardefllerimizin sorunlar›n›n çözümü için bu konuda ‘karfl›l›kl› anlama ve anlafl›lma’ süreci bafllat›lmas›na katk›da bulunmaya samimiyetle haz›rd›r" diyen Devlet Bahçeli, vaktiyle, Mustafa Kemal’in, Alevilere karfl› izledi¤i pragmatist politikay› hat›rl›yor. 8- AKP geri kal›r m›? 21 Kas›m tarihli NTVMSNBC’nin haberine göre, "Hükümet Alevilerin taleplerini resmiyete döküyor. Devlet Bakan› Sait Yaz›c›o¤lu ve Alevi kökenli AKP milletvekili Reha Çamuro¤lu’nun" (kendisi, Türkiye’nin ilk anarflist dergisi Kara’y› ç›kartand›r) "inisiyatifinde bafllat›lan çal›flman›n ana hatlar› flunlar: "- Aleviler Kültür Bakanl›¤› ya da Baflbakanl›k’a ba¤l› bir birimde temsil edilecek "- Cemevlerine yasal statü getirilecek "- Alevi dedelerine maafl ba¤lanacak "- Hükümet tüm Alevi kurulufllar›yla diyalog kuracak "- Alevi aç›l›m› için tüm siyasi partilerle görüflülecek "- Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤› süreci destekleyecek" 9- Gene ayn› tarihte, AKP hükümeti, ‹mral›’da yeni düzenlemelere gidilece¤ini duyuruyor. 10- 22 Kas›m tarihli Radikal’de Çengiz Çandar, ABD ile Irak hükümetleri aras›nda yap›lan anlaflma gere¤i, 2011’den itibaren ABD ordusu, Irak’tan çekildi¤i taktirde, Irak’›n olas› bir iç savafla sürüklenmesi beklenmekte oldu¤u için, Türkiye’nin elini çabuk tutup, Kürtlerle bir an evvel anlaflmas›n› öneriyor. Suyun üzerindeki elementlerin bafll›calar› bunlar. Ve tabii tüm bunlar, aktörlerin ortak ideolojileri gere¤i ve o ideolojinin bir kurumu olan rejimin bekas› esas al›narak yap›lmaktad›r. Bu elementlerin birincil ifllevi, niteliksel olarak birbirinden çok farkl›ym›fl gibi gözüken aktörler üzerinden, kendilerini tart›flt›rtmas›d›r. ‹zleyicinin, okurun, ezberini bozup, resmi ideoloji ve resmi tarihte "bilinmeyen" ne çok "yenili¤in" varoldu¤una inand›r›p, hayrete düflürmektir. Geriye, taraflar›n kendilerini bulacaklar› bir Anayasa’n›n haz›rlan›p oylat›lmas› kalacakt›r. Sonunda da tüm bunlar bir "devrim" (!) olarak takdim edilecektir. Kaç›n›lmaz olarak, bu yeni "devrim" furyas›, farkl› mezhep ve milliyetlerden ezilen s›n›flar› bir süreli¤ine kand›rsa bile, onlarla rejimin kendisi aras›nda kökleri derinlerde yatmakta olan çeliflkileri çözemeyecek, bilakis, daha da keskinlefltircektir. ‹nanmayan tarih okusun. Zira bu eski bir oyundur. Tarihte onca örne¤i vard›r. Mesela, 1848-1851 aras› Fransa’da (resmi ideolojinin de kendisine örnek ald›¤› ülke) yaflanan büyük alt üst olufllar gibi. Yaz›m›za, Marx’›n, o alt üst olufllar› irdeledi¤i, eflsiz tespitiyle son verelim: "Bir devrimle güçlü bir hareket gücü kazand›¤›na inanan bütün bir halk, birdenbire, ortadan kalkm›fl bir ça¤a aktar›lm›fl buluyor kendisini, ve bu geri düflüfle iliflkin hiçbir kuruntunun olanakl› olmamas› için, uzun zamandan beri derin bilginlerin ve antikac›lar›n alan›na girmifl bulunan eski tarihler, eski takvimler, eski adlar ve eski fermanlar, ve çoktan beri bozulup da¤›lm›fl gibi görünen eski hizmetkarlar, yeniden ortaya ç›k›yorlar... "19. yüzy›l›n toplumsal devrimi, fliirsel anlat›m›n›, geçmiflten de¤il, ancak gelecekten alabilir. Geçmiflin bütün hurafelerinden kendisini s›y›rmadan, kendisiyle bafllayamaz. Daha önceki devrimlerin kendi içeriklerini kendilerinden gizlemek için tarihsel an›msamalara gereksinimleri vard›. 19. yüzy›l›n devrimi ise, kendi içeri¤ini gerçeklefltirmek için, b›rakmal›d›r ölüler kendi ölülerini gömsünler. Eskiden söz içeri¤i afl›yordu, flimdi içerik sözü afl›yor... "18. yüzy›ldaki gibi burjuva devrimleri, h›zla baflar›dan baflar›ya at›l›rlar, onlar›n dramatik etkisi kendilerini de aflar, insanlar ve fleyler, elmaslar›n par›lt›lar›n›n cazibesine yakalanm›fl gibidir, ruh her gün esirdir, ama bu devrimler k›sa ömürlüdür, çabucak, en yüksek noktalar›na var›rlar ve devrimin f›rt›nal› döneminin sonuçlar›n› so¤ukkanl›l›kla ve a¤›rbafll›l›kla sindirmeyi ö¤reninceye kadar, uzun bir huzursuzluk toplumun yakas›na yap›fl›r. Buna karfl›l›k, 19. yüzy›ldaki gibi proletarya devrimleri, durmadan kendi kendilerini elefltirirler, s›k s›k kendi ak›fllar›n› durdururlar, yeni bafltan bafllamak üzere daha önce yerine getirilmifl gibi görünene geri dönerler, ilk giriflimlerinin karars›zl›klar› ile, zaaflar› ile ve zavall›l›¤› ile alay ederler, has›mlar›n›, salt topraktan yeniden güç almas›na ve yeniden korkunç bir güçle karfl›lar›na dikilmesine meydan vermek için yere serermifl gibi görünürler, kendi amaçlar›n›n belirsiz sonsuzlu¤u karfl›s›nda durmadan geri çekilirler, ta ki, her türlü geri çekilifli sonunda olanaks›z k›lan durum yarat›l›ncaya ve bizzat koflullar ba¤›r›ncaya kadar: Hic Rhodus, hic salta! Gül burada, burada raks etmelisin! "(Karl Marx, Louis Bonaparte’›n 18 Brumma›re’i, Sol Yay›nlar›, Ankara, 1976, s. 15-18)

F Marx


emek

6 16-31 Aral›k 2008

‘Kriz 27 bin iflçiyi iflinden etti’ Türk-‹fl’in mali krizin iflçiler üzerindeki etkisine iliflkin yapt›¤› araflt›rma, krizle birlikte iflsizli¤in artt›¤›n› ortaya koydu. Yap›lan araflt›rmada; kriz sürecinde 27 bin iflçinin iflten at›ld›¤›, yaklafl›k 10 bin iflçinin de zorunlu olarak ücretsiz ‘izne’ ayr›ld›¤› aç›kland›. Türk-‹fl’in araflt›rma sonuçlar›nda çefllitli ifl kollar›nda yaflanan iflten atmalar flöyle aç›kland›: Dok Gemi-‹fl Sendikas›’n›n örgütlü oldu¤u tersaneler bölgesinde

sendika üyesi 250 iflçi ifllini kaybetti. Türk Metal Sendikas›’n›n örgütlü oldu¤u iflyerlerinde 5 bin 277 iflçi, di¤er iflyerlerinde bin 881 iflçinin ifline son verildi. 4 bin 328 iflçi ücretsiz izne ç›kar›ld›. Petrol-‹fl Sendikas›’na üye 229 iflçinin ifl akdi feshedildi, 436 iflçi ücretsiz izinde. Tekstil sektöründe son 3 ayda 2 bin 520 iflçi iflten ç›kar›ld›, 2 bin 72 iflçi ücretsiz izne ç›kart›ld›. Böylece tekstilde son bir y›lda iflsiz kalan iflçi say›s›

EME⁄‹N KÜRSÜSÜ 10 bine ulaflt›. Çimento, toprak, cam ifl kolu Ç‹MSE-‹fl sendikas›n›n örgütlü oldu¤u ifl yerlerinde son bir y›l-

Dursun BAfiTU⁄

da 9 bin 200 sendikal› iflçi iflten ç›kar›ld›, yaklafl›k 3 bin iflçi ücretsiz izne ç›kart›ld›. Deri-‹fl Sendikas›’n›n örgütlü oldu¤u iflyerlerinde 217 iflçinin ifl akdi feshedildi. K⤛t, g›da ve a¤aç ifl kollar›nda da Türk-‹fl’e üye

Esas olan do¤ru yönelimdir

166 iflçi iflten ç›kar›ld›. Örgütlü olmayan toplumlarda, geliflmekte olan sald›r›lar›n boyutu farkl› oldu¤undan, bu sald›r›lara karfl› ortaya konan refleksler de kendili¤inden biçim almaktad›r. Fakat bizlerin temel görevi kendili¤inden geliflmekte olan kitle hareketlerine do¤ru önderlik ederek, elde edilecek kazan›mlar› dönemsel olmaktan ç›kar›p, kal›c› hale dönüfltürmektir. Bu sebepledir ki, her mücadele kendi içerisinde anlaml› olsa da, bizler aç›s›ndan önemli olan, bu mücadelenin genel hedefleridir. E¤er sadece sorunun varl›¤›na dikkat çeker, do¤ru yönde bir mücadele gelifltiremezsek, oluflacak sonucun da de¤iflmesini bekleyemeyiz. Ancak bu krize karfl› tutarl› bir mücadele gelifltirmek ve bu krizin faturas›n› uflaklara ödetmek pek de kolay de¤il. Çünkü ülkenin sosyo-ekonomik yap›s›ndan dolay›, yaflanan geliflmeler karfl›s›nda baflar›lar elde etmek, dünden bugüne geliflen örgütlü güçlerin durumuna ba¤l›d›r. E¤er bu örgütlü güçlerden yoksunsak, çal›flanlara yüklenmek istenen faturan›n engellenmesi mümkün olamaz. Ancak her daim yap›lmas› geren, bu krizin yarataca¤› sonuçlar› düflünerek kitlelerin mücadeleye dahil edilmesini sa¤lamakt›r. Bunu yapman›n temel iki nedeninden biri, kitlelerin yaflad›¤› ekonomik tahribat› aza indirgemek, ikincisi ise; bu krizlerin bir daha yaflanmamas› için kökten çözüm için mücadele yürütmektir. Bu kökten çözüm, kitlelerin gelece¤ini güvenceye alacak bir iktidar mücadelesidir. Bu mücadele olmadan ortaya konan bütün çözüm önerileri gelip geçici olur.

N

Madencilerden oturma eylemi KAYSER‹

Kayseri'nin P›narbafl› ilçesinde, krom madeninde, taflerona ba¤l› çal›flan 205 iflçi, 3 aydan beri maafllar›n› alamad›klar› için oturma eylemi bafllatt›. Ali Coflkunca adl› iflçi yapt›¤› aç›klamada, 3 aydan beri maafllar›n› alamad›klar›n› ve madende çal›flan 205 iflçinin taflerondan yaklafl›k 750 bin YTL alacaklar› bulundu¤unu söyledi. “Saha sahibi holding yetkililerinden, tafleronlar› ile konuflup problemlerimizi çözmelerini istiyoruz” diyen Coflkunca, bafllatt›klar› oturma eylemine, maafllar›n› alana kadar devam edeceklerini söyledi.

N

Açl›k s›n›r› 817 YTL ANKARA

Memur Sendikalar› Konfederasyonu (Memur-Sen), 4 kiflilik bir ailenin asgari mutfak giderleri göz önüne al›narak hesaplanan açl›k s›n›r›n›n 816 YTL 969 YKr, yoksulluk s›n›r›n›n 2.251 YTL 734 YKr oldu¤unu aç›klad›.

N

SSK ödemedi¤i ilaçtan dolay› ceza ald› ‹ZM‹R

SSK emeklisi olan Avukat Senih Özay, fleker hastas› oldu¤u için kulland›¤› 51.45 YTL’lik ilac›n SSK taraf›ndan karfl›lanmamas› üzerine Sa¤l›k Bakanl›¤›, Çal›flma ve Sosyal Güvenlik Bakanl›¤›, Tepecik E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi ve ‹zmir Eczac› Odas› aleyhine açt›¤› davay› kazand›. 9 fiubat 2005’te, SSK hastanelerinin Sa¤l›k Bakanl›¤›’na devredildi¤i gün, biten ilac›n› kendi imkanlar›yla almak zorunda kalan Özay’›n, ‹zmir Bölge ‹dare Mahkemesi’ne baflvurarak ilaç bedeli olan 51.45 YTL’si maddi, 2 YTL’si manevi olmak üzere 53.45 YTL’lik dava dosyas› 4 y›l mahkeme mahkeme dolaflt›ktan sonra ‹zmir 3. ‹fl Mahkemesi’nde karara ba¤land›. Mahkeme Özay’›n ödedi¤i ilaç bedeli ile 2 YTL’lik manevi tazminat›n ödenmesine karar verdi.

Sorunlar› de¤erlendirirken, bu sorunlar›n çözümüne dair ortaya sürülen düflünceler itibariyle, sa¤dan ve soldan yaklafl›mlar elbette olacakt›r. Bu yaklafl›mlar›n nedeni, ekonomik ve politik mücadeleyi önemseme düzeylerinden kaynaklanmaktad›r. Bunlar›n diyalektik ba¤lar› bir yana, bizlerin genel anlamda savunaca¤›m›z politik mücadelenin öne ç›kmas› esas oland›r. Çünkü ekonomik taleplerle elde edilecek haklar›n tek güvencesi siyasal kazan›mlard›r. Siyasal kazan›mlar olmadan ekonomik kazan›mlar›n uzun vadede yaflamas› mümkün de¤ildir. Ancak bahsini etti¤imiz politik-siyasal taleplerle, bizlerin dar örgütsel ç›karlar›m›z› ifade etmek de¤ildir. Mevcut ekonomik kriz karfl›s›nda, IMF, DB ve emperyalistlerle olan iliflkilerin kesilmesi, haftal›k çal›flma saatlerinin 35 saate indirilmesi, özellefltirmelere son verilmesi, gibi talepler politik talepler iken, yap›lan zamlar›n geri al›nmas›, çal›flanlar›n zararlar›n›n ödenmesi vb. gibi talepler ise ekonomik taleplerdir.

Döviz fiyat› artt›, mahsul elde kald› ABD’de patlak veren ekonomik krizin ard›ndan yabanc› sermayenin, ülkemizdeki s›cak paras›n› çekmesi nedeniyle döviz fiyatlar›nda büyük bir art›fl yafland›. Dövizdeki art›fl nedeniyle gübre fiyatlar› yüzde 130 oran›nda artt› ve bunu tar›msal ilaç ve tohum fiyatlar›ndaki büyük art›fllar izledi. Maliyetlerdeki art›fl nedeniyle fiyatlar›n artmas› ve yine al›c› ülke ekonomilerinin yaflad›klar› çalkant›, yurt d›fl›na yap›lan tar›msal sat›fllar›n düflmesine neden oldu. Özellikle Avrupa Birli¤i, Amerika ve Rusya’ya ihraç edilen baflta f›nd›k, zeytin, zeytinya¤›, yafl meyve ve sebze olmak üzere tüm ihraç ürünlerinde büyük s›k›nt› yaflan›yor. Ükemize en fazla ihracat geliri getiren f›nd›k fiyatlar› sadece kas›m ay›nda yüzde 43 oran›nda düfltü. Meyve ve sebze mamullerinde ihracat yüzde 22.35 azal›rken, ayn› dönemde zeytin ve zeytinya¤› ihracat›nda yüzde 14.51, tütünde yüzde 22.39, tar›ma dayal› ifllenmifl sanayi ürünleri ihracat› da yüzde 22.21 oran›nda geriledi. ‹hracattaki bu düflüfllerin, ekonomik kriz süresince devam etmesi bekleniyor. D›flar›ya sat›fl›n düflmesi; ülke içinde afl›r› bir ürün birikmesine ve üretici köylünün ürününü maliyetinin alt›nda satmak zorunda kalmas›na neden oluyor.

Geçti¤imiz y›l kurakl›¤›n vurdu¤u tar›m, üretimin düflmesi ve buna ba¤l› olarak fiylar›n büyük oranda artmas›, tüketimin azalmas› sonucunda büyük bir yara alm›flt›. Kurakl›¤›n vurdu¤u üretici köylü borçlar›n› öde(yeme)menin s›k›nt›s› içerisindeyken; tar›m bu y›l da, ekonomik krizin pençesinde kan kaybediyor Tekstilde yaflanan bu durum do¤al›nda pamuk üretimine de yans›yor. Dünyada pamuk fiyatlar› h›zla düflerken, eylül ay›nda 2.20 YTL olan lif pamuk fiyat› kas›m ay›nda 1.75 YTL’ye kadar geriledi. Bunda, kriz nedeniyle ülkemizdeki 371 iplik fabrikas›ndan 201’inin kapanmas› da büyük rol oynad›.

‹flas f›nd›k üreticisinin kap›s›n› çal›yor

Elbette burada, ülkemizde henüz tam anlam›yla bir kapitalist üretimin infla edilememifl olmas› sonucunda, üretici köylünün pazarla do¤rudan bir ba¤ kurmaktan öte; tüccarlar üzerinden ürünlerini pazara sürmelerinin yaratt›¤› büyük haks›z kazanca da dikkat çekmek gerekiyor. Ürününü maliyetinin alt›nda satan üreticinin üzerine akbabalar misali üflüflen ve stok yapan tüccarlar, vurgunlar› için piyasalar›n normalleflmesini bekleme pozisyonundalar.

Devlet ad›na f›nd›k al›m› yapan ve en büyük f›nd›k al›c›s› konumundaki Toprak Mahsulleri Ofisi, krizi ve piyasada fazla f›nd›k olmas›n› gerekçe göstererek, f›nd›k üreticisine ödeme yapm›yor. Üretim sürecinde bankalardan ve tefecilerden borç alan küçük ve orta ölçekli f›nd›k üreticisi, TMO’nun ödeme yapmamas› nedeniyle zor durumda. Özellikle Orta ve Do¤u Karadeniz’de f›nd›¤›n en büyük ekonomik gelir kayna¤› oldu¤u dikkate al›nd›¤›nda, TMO’nun bu tutumunun bölge halk›n› ne denli güç bir duruma soktu¤u daha iyi anlafl›lacakt›r.

Kriz tekstili, tekstil ise pamu¤u vurdu

Yafl sebze ve meyve ihracat›

Ekonomik kriz ve Çin’in ucuz ürünleri ile dünya pazarlar›na büyük oranda nüfuz etmesi ülkemiz tekstil sektörünün küçük ve orta ölçekli aktörlerini iflas›n efli¤ine getirmifl durumda.

tehdit alt›nda

Çiftçilerin örgütlenmesi engellenmek isteniyor

Süregiden ekonomik kriz, ithalatç› ülkelerin ekonomik kriz ortam›nda daha seçici ve agre-

sif zorlamalarla hareket etmeleri, yafl sebze ve meyve ihracat› için büyük bir tehdit oluflturuyor. Ekim ay›nda yafl sebze ve meyve ihracat›nda gözlenen yüzde 2'lik düflüfl, kas›m ay›n›n ilk 24 günlük periyodunda yüzde 22.4'e ç›kt›. Y›l içerisinde Rusya ile yaflanan siyasal gerilim sonras›nda, Rusya Federasyonu’nun ülkemizden ithal etti¤i yafl sebze ve meyveye engel ç›kartmas›, yine Avrupa Birli¤i üyesi ülkelerin ilaç kal›nt›s› tafl›d›¤›n› ileri sürerek ülkemizden ald›klar› yafl sebze ve meyve üzerindeki denetimi artt›rarak ithal ettikleri miktar› azaltmalar› da üreticiyi olumsuz etkileyen geliflmeler oldu.

Zeytinde de tablo karanl›k Dünyan›n en büyük zeytin ve zeytinya¤› üreticisi olan ‹spanya’da ve di¤er üretici ülkelerde yaflanan fiyat düflüflleri, ülkemizde de zeytin ve zeytinya¤› fiyatlar›n›n düflmesine neden oldu. Zeytinya¤› fiyatlar› 4.5 YTL’den 2.5 YTL’ye dek düflerken, zeytin fiyatlar› ise 1.5 YTL’ye kadar geriledi. Tar›msal üretimde oldu¤u gibi hayvansal ürünlerde de benzer s›k›nt›lar yaflan›yor. Süt fiyatlar› yüzde 10 civar›nda düflerken, hayvan fiyatlar› da benzer bir düflüfl içerisinde.

Küçük ve orta ölçekli üretici köylü üretimden çekiliyor Bir yandan tar›m› bitirmek için yar›flan hükümetlerin AB, IMF ve Dünya Bankas› patentli politikalar› hayata geçirmeleri ile ald›¤› darbelerle kan kaybeden küçük ve orta ölçekli üretici köylü, krizin y›k›c› etkisi ile birlikte üretimden ayr›l›yor. Kendisine baflka bir seçenek sunulmayan küçük-orta ölçekli üretici köylünün, do¤ru bir siyasal yönelime sahip örgütlülü¤e olmamas›, kendi seçene¤ini yaratma imkan›n› da ortadan kald›r›yor.

‹ç hukuk düzenlemelerini yapmad›¤› gerekçesiyle Ankara Valili¤i'nin baflvurusuyla kapat›lmak istenen Çiftçi Sendikalar› Konfederasyonu (Çiftçi-Sen) ile ilgili olarak aç›lan kapatma davas›n›n ilk duruflmas› 2 Aral›k’ta, Ankara Adliyesi’nde görüldü. Çiftçi-Sen yöneticileri, çiftçilerin ve üretici köylülerin sendika kurma ve sendikal› çal›flma hakk›n›n engellenmemesine yönelik savunma verdikleri duruflma sonras›, dava 10 fiubat 2009 tarihine ertelendi. Duruflma sonras› Çiftçi Sen ad›na bir aç›klama yapan Genel Baflkan Abdullah Aysu, “ILO ve uluslar aras› anlaflmalarla güvence alt›na al›nan üreticilerin sendikal› olma hakk›n›n hem yasal hem de meflru oldu¤unu” söyleyerek, hükümetin ivedilikle iç hukuk düzenlemesini yapmas›n› ve iç hukuk düzenlemesi yap›lana kadar da davan›n geri çekilmesini istedi.

Politik ve siyasal talepleri önde tutmam›z, ekonomik taleplerden veya sorunlardan bahsetmeyece¤imiz anlam›na gelmez. Her ne kadar siyasal sorunlar›n temelinde ekonomik nedenler dursa da, ekonomik mücadele ile ekonomik kurtuluflun ayn› olmad›¤›n› düflünerek, bunlar›n fark›n› görmeliyiz. Bundan dolay› ekonomik mücadeleyi yok sayarak, sadece politik mücadeleye yönelmemiz, kitlelerin alg›s›nda sorun yaratabilir. Bu iki yönelim birbirinden kopmaz iki parçad›r. Mevcut tabloya bakt›¤›m›zda sendikal hareketin mücadelenin sadece ekonomik boyutunu, devrimci hareketin ise büyük oranda politik boyutu pratiklefltirerek sonuç almaya çal›flt›¤› göörülmektedir. Ancak bu iki yaklafl›m yerine ekonomik ve politik, siyasal mücadelenin diyalektik ba¤›n› kurarak bir bütünü ifade etmenin en do¤rusu oldu¤unu görmek gerekir. Böylesi durumlarda, temel yönelimimiz, kitlelerin yaflad›¤› yak›c› sorunlar› temel almak olmal›d›r. E¤er bu boyutunu örgütleyip istedi¤imiz sonuca varabilir isek, hakim güçlerin bu geliflmeler karfl›s›nda seyirci kalmas› beklenemez. Yap›lacak müdahaleler karfl›s›nda kitlelerin neden kendi iktidar mücadelesini vermeleri gerekti¤ini daha kolay anlatm›fl oluruz. Çünkü faflizm veya gerici iktidarlar›n kendi kurulu düzenlerini korumak için ellerinden geleni yapacaklar›n› ve gerekti¤inde kan dökeceklerini bilmekteyiz. Bu tutum bizlerin kitlelerle birlikte hareket etmesini sa¤layacak ve verdi¤imiz politik mücadelenin, onlar›n ekonomik talepleriyle birleflmesini kolaylaflt›racakt›r. Fakat bahsini etti¤imiz bu ekonomik ve politik mücadelenin birlikteli¤ini savunup hayata geçirmenin bugün aç›s›ndan pek kolay olmad›¤›n› görmek gerekir. Özellikle sendikal hareketin mevcut durumlar›ndan dolay›, sadece ekonomik talepleri dillendirdiklerini ve yine devrimci hareketin de kendisine yönelen sald›r›lardan kaynakl›, yüzünü politik ve siyasal yana çevirerek ekonomik boyutu fazlaca önemsemedi¤i görülmektedir. Yani sendikalar›n yürüttü¤ü ekonomik mücadele ile devrimci hareketin yürüttü¤ü politik mücadele ayr› iki parça halinde yürümektedir. Tam da bugünlerde yaflanmakta olan krize karfl›, bu iki çal›flmay› birlefltirerek hayata geçirmenin hayati önem tafl›d›¤›n› görmek gerekir. E¤er kitleleri harekete geçirmek istiyorsak, onlara götürdü¤ümüz siyasetin can al›c› yerde durdu¤unu görmek durumunday›z. Mesela bir yürüyüflte iktidar perspektifli söylemler kadar, yaflanan ekonomik sorunlar› da dile getirmek büyük önem tafl›maktad›r. Ülkemizdeki sendikal hareketin, Avrupa sendikac›l›¤›na özenerek, mevcut koflullardan ba¤›ms›z k›sa vadeli sonuçlar almaya çal›flmas›, nesnel gerçekli¤i olmayan öznel yaklafl›md›r. Yunanistan hükümeti, 155 emeklilik fonunu, yeni bir yasal düzenlemeyle 5 fonun çat›s› alt›nda toplamay› hedefleyen sosyal güvenlik reformunu gündeme getirirken, buna karfl› yap›lan genel grev hayat› durdurdu. Yine Fransa’da çal›flanlar›n haklar›na dönük sald›r›lar karfl›s›nda gerçeklefltirilen grevler ülkede hayat› felç etti. Fakat bizim ülkemizde Sosyal Sigortalar ve Genel Sa¤l›k Sigortas› gibi a¤›r kay›plar› getiren bir de¤iflime karfl› yap›lan eylemler belli bir seviyeyi geçmedi. Bu da toplumsal yap›n›n iç dinamiklerini belirleyen sosyo-ekonomik yap›yla alakal›d›r. Ancak gerek Yunanistan’daki genel grev, gerekse de Fransa’daki genel grevler iktidar› hedefleyecek duruma gelmedikçe, bu eylemlerin k›sa vadede getirisi olsa da, uzun vadede bu kazan›mlar›n kayba dönüflmesi kaç›n›lmazd›r. Her iki ülkedeki eylemlere bak›ld›¤›nda, iktidar› hedefleyen bir yerde durmamaktan ziyade, burjuva demokrasisinin nimetlerini korumaya dönüktür. Var olan haklar› büyütmek de¤il, kendilerinden al›nmak istenene karfl› gelifltirilen bir direnifltir. Dünyan›n birçok yerinde, sendikal hareket zay›flayarak egemen s›n›f iflbirlikçili¤ine dönüflmüfltür. Bunun temel nedeni devrimci ve komünist hareketin kan kaybetmesiyle önderlikte oluflan boflluktur. ‹flte bu gerçekli¤i görerek, mevcut sorunlar›n üstesinden gelmenin imkanlar›n› zorlamal›y›z. Bu sald›r›lara karfl›, sadece kendi güçlerimize dayanarak bir sonucun al›nmas›, bugün aç›s›ndan hayli güç. Bundan dolay›d›r ki, sürecin ihtiyaçlar›n› karfl›lamak için bütün kesimlerin mücadelesini birlefltirmek durumunday›z. Öyleyse, sendikal bürokrasinin Avrupa hayranl›¤›na seyirci kalmadan, temel görevimiz ideolojik ve politik önderli¤i sa¤lamakt›r. Yerellerde halk güçleriyle yürütece¤imiz parçal› mücadeleyi sendikal hareketin devrimci taban›yla birlefltirebiliriz. Bu bir yandan bizlerin sendikal hareket içerisinde etkinleflmemizi sa¤larken, di¤er yandan da sendikal hareket içerisinde ekonomist yaklafl›mlara karfl› daha tutarl› mücadeleyi gelifltirir.


kad›n

16-31 Aral›k 2008

Töre ve namus cinayetleri do¤ru kavranm›yor icle Üniversitesi (DÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Ö¤retim Üyesi Doç. Dr. Mazhar Ba¤l› baflkanl›¤›nda, ‘töre’ ve ‘namus’ cinayetlerine iliflkin 46 hapishanede, töre ve namus cinayeti iflleyen 190 kifli üzerinde yap›lan araflt›rman›n sonuçlar› aç›kland›. 8 kiflilik bir ekip taraf›ndan 18 ayda tamamlanan araflt›rma sonucunda, töre ve namus cinayetlerinin toplum, kamuoyu ve akademik düzeyde do¤ru alg›lanmad›¤›na dikkat çekildi.

D

‘Aileler faillerin fedakârl›k yapt›¤›n› düflünüyor’ Töre ve namus cinayeti iflleyen 190 kifli üzerinde yap›lan araflt›rma sonuçlar›na göre, öldürülenlerin yüzde 58.4’ü kad›n, yüzde 32.6’s› ise erkek. Eflini öldürenler yüzde 25.3 ile ilk s›rada yer al›rken; annesini, eflini, k›z kardeflini taciz edeni öldürenlerin oran› yüz-

ÖNCÜ KADIN Rojda DEM‹R

Yönetme, yönetilme ve kad›n -I-

de 16.3; k›z kardeflini veya ablas›n› ‘namusunu’ koruyamad›¤› gerekçesi ile öldürenlerin oran› ise yüzde 14.7 olarak belirtiliyor. Araflt›rmada, cinayeti iflleyenlerin yüzde 47’sinin piflman olmad›¤›n› söyledi¤i belertilirken, yüzde 44’ünün ise piflman oldu¤u yer al›yor. Ayr›ca cinayeti iflleyenlerin yüzde 42’si ailelerinden, yüzde 46’s› da çevrelerinden olumlu tepki ald›klar›n› söylerken, yüzde 50’sinden fazlas›na ailesinin bakt›¤› belirtiliyor. Eflini öldüren bir damad›n ihtiyaçlar›n›n fedakârl›k yapt›¤› düflüncesi ile kay›npederi taraf›ndan karfl›lanmas› ise, töre ve namus cinayetlerinin toplumsal alg›da nas›l karfl›land›¤›n› çarp›c› bir biçimde ifade ediyor.

‘Önyarg›lar gerçekli¤i yans›tm›yor’ Doç. Dr. Mazhar Ba¤l›, töre ve namus cinayetleri-

ne iliflkin gerçekli¤in do¤ru kavranmad›¤›n› belirterek, Ankara, ‹zmir ve ‹stanbul gibi büyük kentlerde ifllenen töre cinayetlerini iflleyenlerin Kürt kökenli oldu¤u yönündeki önyarg›lar›n do¤ru olmad›¤›n› vurgulad›. Ba¤l›, “Trabzon, Çank›r›, Zonguldak ve Amasya gibi illerde de töre ve namus cinayeti iflleyenleri gördük. Bu cinayetleri iflleyenlerin yüzde 24'ü bu bölgede do¤mufl. Bu cinayetlerin k›rsalda m› kentlerde mi ifllendi¤i yönündeki araflt›rmaya göre, k›rsalda çok daha yayg›n gibi bilinmesine ra¤men k›rsal alanla kent aras›nda büyük fark›n olmad›¤›n› tespit ettik” dedi. ‘Namus’ cinayeti iflleyenlerin aras›nda k›rsal kökenli ancak yaflam›n›n büyük kesimini büyük kentlerde geçirenlerin oran›n›n yüzde 50 oldu¤unu söyleyen Ba¤l›, genel görüfllerin aksine ‘töre’ ve ‘namus’ cinayetlerinde erkeklerin de kad›nlar kadar ma¤dur oldu¤unu ileri sürdü.

ALTAY’LI VE ‘NAMUS’

“Bilirsiniz, hakl›l›¤›ma inand›¤›m zaman bunlar› umursamam. Yine umursam›yorum. Beni kad›n düflman› ilan ettiler. Güldüm. Bana ‘Bizim namusumuzun bekçisi sen misin’ diyenler var. Bana ne sizin namusunuzdan… Benim söz etti¤im namus onlar›n insanl›k onurudur. Onlar da bunun zerresi yoksa elbette ki, bana küfrederler” diyen Altayl› kendisi gibi, resmi ideolojinin bafl temsilcisi olan orduya biat etmeyenleri onursuzlukla, namussuzlukla suçluyor. Ordu savunuculu¤una kendisini fazlas›yla kapt›ran Altayl›, kad›n›n cinsel kimli¤ine hakaret niteli¤indeki sözleri nedeniyle kendisini elefltiren Gazeteci Perihan Ma¤den’e de, “Perihan Ma¤den isimli yarat›k herkese sald›rd›¤› gibi, her f›rsatta bana da sald›r›yor” gibi hakaretler savuruyor. Ve elefltiri ad› alt›nda ele al›namayacak tehdit, hakaret dolu sözlerini ordunun y›prat›lmamas›, korunmas›, önemi gibi hakim güçlerin borazanl›¤›na yaslanan sözlerle aç›klamaya çal›fl›yor. Altayl›’n›n onurdan anlad›¤›, insanlar›n kimliklerini, dillerini, kültürlerini yok saymaksa; bu do¤rultuda her türlü bask›, zulüm, katliam› kendine hak görmekse, bu ülkede hala insani de¤erlerini yitirmemifl olan bir kesim var ve bu kesim böyle bir ‘onur’ alg›lay›fl›n› sahiplenmiyor.

Altayl›’ya k›nama Altayl›’n›n ‘Ordu kad›nlar›n bacak aras›n› da korur’ sözleri, Kad›nlar›n Medya ‹zleme Grubu taraf›ndan yap›lan yaz›l› bir aç›klamayla k›nand›. MED‹Z (Kad›nlar›n Medya ‹zleme Grubu) yaz›l› bir aç›klama yaparak, hem Fatih Altayl›’y›, hem de onun yaz›lar›n›n yay›nlanmas›na zemin sunan yay›n kurulufllar›n› k›nad›. Aç›klamada, “Fatih Altayl›’n›n bu ifadelerle yapt›¤› kad›nlara yönelik hak ihlallerini yani yanl›fllar›n› s›ralamak çok uzun olaca¤› için biz sadece Fatih Altayl›’n›n sürekli olarak görmezden geldi¤i do¤rulardan bir kaç›n› s›ralamakla yetinece¤iz” diyen MED‹Z, 6 bafll›k alt›nda flunlara de¤indi:

SKY Türk’te yay›nlanan “Kan Uykusundan Uyanmak” adl› programda gazeteci Gülay Göktürk’ün orduya yönelik elefltirel görüfllerini aç›klamas›n›n ard›ndan, Fatih Altayl›’n›n Haber Türk’ün internet sitesindeki köflesinde, 24 Kas›m’da yay›nlanan yaz›s›nda kulland›¤› baz› ifadeler, medyada kad›n›n ele al›n›fl› üzerine birçok tart›flmay› da beraberinde getirdi. Altayl›’n›n yaz›s› baflta kad›n örgütleri olmak üzere, çok say›da gazeteci ve demokratik kitle örgütü taraf›ndan tepkiyle karfl›land›

Medya ve kad›n

Fatih Altayl›, geçmiflte Eren Keskin’in ‹nsan Haklar› Derne¤i’nde çal›flt›¤› dönemlerde yurt d›fl›nda yapt›¤› bir konuflmada ordu için kulland›¤› ifadeler nedeniyle, Keskin’e aç›kça tecavüz tehditleri savurmas›yla ad›ndan çokça bahsettirmiflti. Gazeteci Gülay Göktürk’ü ‘elefltiren’ yaz›s›nda, “Han›mefendi o ordu asl›nda neyi koruyor biliyor musunuz? Ne yan›t verece¤ini bilmiyorum… Han›mefendi belki fark›ndas›n›z, belki de¤ilsiniz ama o ordu sizin bacak aran›z› da koruyor… Türk ordusuna sallayan han›mefendi bilmelidir ki, Türk ordusu Türkiye’nin s›n›rlar›n› korur. O s›n›r ne yaz›k ki, kad›nlar›m›z›n bacak aras›na kadar uzan›r” diyen Altayl›, orduya yönelik elefltirilere karfl› tahammülsüzlü¤ün ötesine geçerek, kad›n›n cinsel kimli¤ini alenen afla¤›layan sözler sarf ediyor. Bunun üzerine kendisine yönelik elefltirel yaz›lar yay›nlayan (Yeni fiafak Yazar› Ayfle Böhürler Akflam Yazar› Mehvefl Evin, Taraf Yazar› Y›ld›ray O¤ur, Radikal Yazar› Perihan Ma¤den…) yazarlar›n yaz›lar› karfl›s›nda da ayn› tahammülsüzlük ve aymazl›¤› sergilemekten geri durmuyor. 8 Aral›k tarihinde yine ayn› sitede “Bu bir aç›klama, bu bir piflmanl›k yaz›s› de¤ildir” bafll›¤›yla yay›nlad›¤› ikinci yaz›s›nda da ayn› tehditkar tavr› ve hakaretleri kullanmaktan geri durmuyor.

Gündelik yaflam›m›zda, yaz›l› ve görsel bas›nda s›kça karfl›laflt›¤›m›z birçok verili örnek üzerinde kendisini gösteren medyada kad›n sorunu bu somut örneklere s›k›flt›r›lamayacak kadar çok boyutlu ve derinlikli bir gerçekli¤e sahiptir. Kimi zaman bir otomobil reklâm›nda karfl›m›za ç›kan ç›plak kad›n figürlerinde, kimi zaman ise art›k s›radan bir hal alan kad›n› afla¤›layan, onun cinsel kimli¤ini ön plana ç›karan ve erkek alg›lay›flla ele al›nan haberler vesilesiyle dönemsel tart›flmalara yol açsa da hem toplumsal alg›lay›flta çarp›k ve bulan›k bir ortakl›k yaratan, hem de sistemin devaml›l›¤›n› sa¤lamada en önemli arac› haline gelen medyada kad›n sorunu, çok daha bütünlüklü olarak ele al›nmal›d›r. Medyada kad›n sorunu, haber kaynaklar›ndan tutal›m da, dil, foto¤raf gibi biçimlerde haberin yans›t›l›fl›nda, toplumsal sorunlar› ele alan konulara iliflkin programlarda medya alan›nda çal›flan kad›nlar›n yok say›l›fl›na, yine kad›n çal›flanlara yönelik ücret vb. konularda uygulanan cinsiyet ayr›mc›l›¤›na kadar çok genifl bir yel-

pazeye yay›lmaktad›r. Bu sorunlar›n en görüneni gerek haberlerde, gerekse medya sektöründe çal›flanlara kadar uzanan kad›n›n cinsel bir meta olarak görülmesidir. Ana haber bültenlerinin sunumundan tutal›m, muhabirli¤e, çeflitli programlar›n sunuculu¤una kadar al›nan e¤itim, mesleki bilgi, deneyim ve beceriden önce ve hatta temel olarak ortaya koyulan ölçüt, kad›n›n fiziki görünümü olmaktad›r. Bu kategoride ele al›nabilecek bir di¤er sorun da konuyla uzaktan yak›ndan bir ba¤lant›s› olmayan bol dekolteli, güzelli¤iyle göz dolduran kad›nlar›n ya da daha yerinde bir ifadeyle ‘kad›n bedenlerinin’ reklâmlarda kullan›lmas› fleklinde tan›mlanabilir. Haberin içeri¤i ve yans›t›l›fl biçiminin yan› s›ra, medya sektöründe çal›flan kad›nlar›n karfl›laflt›klar› sorunlar da medya ve kad›n sorunu kapsam›nda ele al›nmas› gereken önemli bafll›klardan birisidir. Zira bu alan›n kad›nlar›n kendilerini mesleki bilgi ve yetilerinden ziyade fiziksel görünüflleriyle yer edinebilecekleri bir niteli¤e sahip oldu¤unu kim yads›yabilir ki? Ya da ülke gündemine damgas›n› vuran herhangi bir toplumsal konu hakk›nda kad›n gazeteci-yazar vb. kiflilerin görüfllerine baflvuruldu¤unun örneklerinin yayg›n oldu¤unu kim savunabilir? Sadece öne ç›kan temel baz› bafll›klar dahi bizlere medyada kad›n sorunsal›n›n ulaflt›¤› boyutlar›n ve biçimlerin ne denli çarp›c› boyutlarda yafland›¤›n› gösteriyor.

“1- Kad›nlar toprak ya da eflya de¤ildir! 2- Kad›nlar›n ak›llar›, fikirleri, düflünceleri vard›r! 3- Kad›nlar kimsenin mülkü de¤ildir! 4- Kad›nlar›n bedenleri, bacak aralar›, dirsekleri, topuklar› veya herhangi bir uzuvlar› savafl alan› ya da kimsenin koruma alan› de¤ildir. 5- Kad›nlar ve bedenleri ve cinsellikleri ve kad›nlara karfl› ifllenebilecek tecavüz gibi suçlar medya mensuplar›n›n, siyasilerin, herhangi bir siyasi tart›flman›n malzemesi ya da tehdit arac› de¤ildir! 6- Erkek gazeteciler, yazarlar, fikrine kat›lmad›klar› kad›nlara yan›tlar›nda o konudaki farkl›, karfl›t fikirlerini yazabilirler. Fikir k›tl›¤› çekmeleri söz konusu olsa dahi kad›nlar›n ‘bacak aralar›’, ‘yatak odalar›’ yani cinselliklerini anarak sald›rmak yoluna gidemezler. Erkeklerle tart›fl›rken yap›lmayan bu bedensel ve cinsel at›flar› kad›nlarla tart›fl›rken kullanmak cinsiyet ayr›mc›l›¤› ve kad›n düflmanl›¤› yapmak demektir. Böyle yap›ld›¤› durumda, tekil olarak o kad›na ve onun flahs›nda tüm kad›nlara yönelik cinsiyet ayr›mc›l›¤› ve taciz söz konusudur! Cinsiyet ayr›mc›l›¤› yapmak ve cinsel taciz gazetecilik eti¤iyle asla ba¤daflmayaca¤› gibi yasal olarak da suçtur!” Altayl›’n›n daha önce de fikrine kat›lmad›¤› kad›nlarla olan tart›flmalar›nda ‘bacak aralar›n›’, ‘yatak odalar›n›’ yani cinsiyetleri ve cinselliklerini hat›rlayan ve hat›rlatmay› al›flkanl›k haline getiren ifadeler kulland›¤›na de¤inilen aç›klamada, Altayl›’ya bu bilgileri bir gazeteci olarak dikkate almama lüksü ve sorumsuzlu¤u içinde olamayaca¤› hat›rlat›ld›. Ayr›ca “Gazetecili¤i, kad›nlara yönelik fliddet ve suç arac› haline getiren bu ve benzer yaz›lar› yoluyla yapt›¤› cinsel tacizlerinden dolay› Fatih Altayl›’y› ve bu tür ifadeleri yay›nlayarak söz konusu suçlara ortak olan tüm medya kurulufllar›n› k›n›yoruz!” denildi.

Dünyan›n farkl› yerlerindeki seçim dönemlerinde yürütülen tart›flmalar, seçimde aday olan partilerin ve adaylar›n›n mücadelesi s›ras›nda yaflananlar ve yürütülen mücadelenin biçimi ve niteli¤i, ilginç ve çarp›c› veriler sunuyor bizlereTrajik olan flu ki; izlenen ve üzerine yorum yap›lan, takip edilen bu süreçlerde yönetmeye aday olanlar›n istedikleri gibi flekil verdikleri bu senaryo ile de¤iflen-de¤ifltirilen, izleyici konumundaki milyonlar›n yaflamlar› oluyor. Yüzy›llard›r devam eden bu ayn› yönetme ve yönetilme biçiminin kendini her geçen gün daha da gelifltirerek güçlenmesinin, ezilen milyonlar›n Kendi yaflam›n›n ya¤malanmas›n›, egemenlerin ihtiyaçlar›na göre en küçük detaylar›yla programlanmas›n› film izler gibi izlemelerinin ve yorumlamalar›n›n nedenleri nelerdir? Birçok neden s›ralanabilir önem derecelerine göre. Ancak en önemlisi devlet dedi¤imiz mekanizman›n sars›lmaz, de¤iflmez ve mutlak bir otorite olarak yaflam›m›zda en yüksek bir yere, hatta bizim bile dokunamayaca¤›m›z, elde edemeyece¤imiz kutsal bir mertebeye oturtulmufl olmas›d›r. Tanr›lara isyan ederek onun taraf›ndan cezaland›r›lmay› göze alan insano¤lu, flimdi kendisinin üretti¤i bu ‘somut tanr›ya’ tapmaya, ona tap›n›lmas›n› zorlamaya devam ediyor. ‹kinci önemli neden de ezilme durumunun yüzy›llard›r kendi içerisinde bir gelene¤i, kültürü, yaflam biçimini içsellefltirmifl olmas›, kendi sözü, eylemi düflüncesi olmadan ad›na ‘temsiliyet’ denilen ama asl›nda kölenin efendisini seçme özgürlü¤ünden farkl› olmayan bir yönetilme durumuna boyun e¤erek kendine yabanc›laflmas›d›r. Bu iki önemli nedeni bir de kad›nlar›n penceresinden sorgulad›¤›m›zda sonuçlar›n›n çok daha ciddi boyutlarda oldu¤unu rahatl›kla görebiliriz. Kad›n›n yönetilme durumu ve yönetilme kültürüne hapsoluflu en güçlü, en yayg›n ve en köklü iktidar biçimi olmaya devam ediyor. Erkek egemenli¤i, tüm egemen sistemlerin mayas›nda olan ve bugüne kadar kökleflerek derinleflen, devlet gelene¤i kadar eski ve güçlü bir olgu olarak yaflamlar›m›z› kuflatmaya, zehirlemeye devam ediyor. T›pk› yoksulluk kültürünün yoksullu¤u aflan bir durum olmas› gibi yönetilme kültürü, kad›n›n yönetilen taraf olmas›ndan çok daha derin sonuçlara yol açmaktad›r yaflam›nda. Ezilenin, yoksul olan›n de¤iflmez bir kader gibi gösterilen bu tan›mlamaya uygun bir alg›s›, yaflam tarz›, be¤enileri ve kültürü de oluflmaktad›r. Bu kültür, ayn› zamanda düzeni vareden bu kültürü ayakta tutarak milyonlar›n bilincini çarp›tarak kendine eklemledi¤i, milyonlar› yönetti¤i bir ezenler zümresini var etmeye yaramakta ve onlar›n iktidar›n›n en güçlü dayanaklar› olmaya devam etmektedir. Ezilen toplumun y›¤›nlar halinde ezenler taraf›ndan bu kadar rahat yönetilebilmeleri, mevcut üretim iliflkileri sonucu oluflan bu nesnel durumdan kaynakl›d›dr. Ezilen y›¤›nlar, kendilerinin ne oldu¤u ile bulunduklar› durumu tamamen özdefl olarak görmekte, bu yan›lsamada onlar›n her iktidar›n varl›k zeminini oluflturan en güçlü dinamik olmalar›na hizmet etmektedir. Bu kültür, egemenlerin yönetebilmesi için gereklidir. Bugün egemenlerin yoksul kitlelere, varofllarda yaflayanlara yönelik özel politikalar uygulamalar› bu gerçekli¤in ürünüdür. Torba torba da¤›t›lan unlar, kömürler kadar bu yoksul kesimlerin mekanlar›na giderek pefli s›ra yalanlar› s›ralamak için dahi orada bulunmak “alçak gönüllülük”, “halka inmek”, “yerellere inmek”, “kitle faaliyeti yürütmek” olarak gösterilebiliyor, takdir edilebiliyor. Kad›n ister bu iktidar›n ‘öznesi’ ister nesnesi olsun her durumda asl›nda yöneten olmaktan uzakt›r. Peki iktidarda az say›da da olsa yönetim mekanizmalar›nda yer alan, ünlü patroniçeler, milletvekilleri, bakan ve hatta baflbakan olan, olabilen kad›nlar hangi kategoriye giriyor, neyi temsil ediyor? D›flar›dan bak›ld›¤›nda bu kad›nlar, gelebilecekleri en üst aflamaya gelmifl, gücünü ispatlam›fl ve erkeklerle eflit derecede temsiliyet ve yönetme hakk›na sahip gibi duruyorlar. Kad›nlar›n egemen iktidar içerisinde ona benzemeden var olma koflullar›n›n olmad›¤›n› tekrar anlatmaya gerek yok. Ancak kad›n›n erkekle ayn›laflarak onunla eflitmifl yan›lg›s›yla kendini en güçlü olarak duyumsad›¤› anlarda dahi karfl›laflt›¤› sald›r›lar, perdede yans›yan›n bir oyun oldu¤unu, çok trajik bir biçimde örneklerle göstermeye devam ediyor. Dünyay› yöneten ABD’de sürdürülen son seçim yar›fllar›nda Demokrat Parti ad›na yar›flan iki isim olan Bayan Clinton ve Bay Obama aras›ndaki rekabet dönemlerinde Clinton’a karfl› yürütülen kampanya, kad›n›n asl›nda asla iktidar olamayaca¤›n›, erkekle eflit olamayaca¤›n› da bir kez daha gösterdi. Clinton’a temsil etti¤i cins kimli¤i üzerinden a¤za al›namayacak derecede a¤›r hakaretlerde bulunulmaktan biran olsun geri durulmad›. ‘sen git gömleklerimi ütüle’, ‘difli köpek’, ‘kal›n bacak’ …Siyasette belden afla¤› vurman›n bu kadar kolayl›kla yap›labilmesi ve dünyay› yönetmeye aday olan bir kad›n›n dahi bu uygulamalara maruz kalmas›, tüm dünyan›n gözleri önünde afla¤›lanmak için kad›n olman›n en güçlü gerekçe oldu¤unu, ‘zenci olman›n’, ‘az›nl›k olman›n’, ‘az›nl›k dine mensup olman›n’ vs. dahi böylesine yayg›n ve aleni bir afla¤›lamaya maruz kalmad›¤›n› aç›kça gösteriyor. ‹flte dünyay› yönetme azmiyle önüne ç›kan engelleri aflarak yar›fla eflit flartlarda girdi¤ini düflünen en güçlü kad›n›n düfltü¤ü durum bu. Peki bu mevcut düzenle bu kadar bar›fl›k olan ve milyonlarca ezilenin ve ezilen kad›n›n ezilmesine hizmet etmekten kaç›nmayan kad›nlar›n dahi gerçekli¤i buyken, kad›nlar› özgürlefltirecek ve kurtaracak bir temsiliyetin bu zeminde söz konusu olabilece¤ini savunmak mümkün mü? Kad›n› iktidara tafl›man›n ve kad›n› kendi kendini yönetebilecek bir güce dönüfltürmenin yolu ve yöntemi devlet gelene¤inden ve onun güçlü, kurumsal mekanizmalar›ndan geçmiyor.

7


perspektif

8 16-31 Aral›k 2008

Proleter devrimci bellek üzerine k›sa notlar Marksizm doktrininin ilk kurucular›, Marks ve Engels’tir. Marksizm, geliflmeyen ölü bir dogma de¤il, geliflen canl› bir olgudur. Somut koflullara uyarlanarak biçim almas›, tarihsel ve toplumsal flartlara, yani de¤iflen dünya flartlar›na paralel olarak geliflip ilerlemesi, onun dogmatizme düflman canl› ruhudur. Marksizm’in bu geliflmesini, Lenin taraf›ndan gelifltirilen Marksizm’in ikinci nitel geliflim aflamas› olan, Leninizm aflamas› oluflturur. Üçüncü nitel geliflim düzeyi ise, Mao Zedung taraf›ndan temsil edilen Maoizm’dir. Marksizm’in oluflum ve nitel geliflim aflamalar› bu üç aflamad›r. Marksizm geliflerek Leninizm ve Maoizm düzeyine ç›km›flt›r. Doktrinin tam ifadesi Marksizm-Leninizm-Moizm (MLM)’dir. MLM, statik, de¤iflip geliflmeyen haz›r reçeteler dizini de¤il, bir eylem k›lavuzudur. Marksizm-Leninizm (ML) savunulmadan Maoizm savunulamaz, Maoizm savunulmadan ML savunulamaz.

ise karfl›-devrimdir. Proleter devrim; Yeni Demokratik ve direk Proleter Sosyalist ve Kültür Devrimi olmak üzere üç nitelik gösterir. Bu nitelikler; tarihsel ve toplumsal koflullar›n özelliklerine ba¤l› olarak ulusal biçimde ayr›fl›r ama MLM’nin ortak evrensel ilkelerinde-özde birleflirler. Proletaryan›n devrimini gerçeklefltirmek üzere, ac›mas›zl›klarla süren s›n›f savafl›mlar›na haz›rlanmas› ve örgütlenmesi flartt›r. Genel olarak bu haz›rl›k; örgütlenmede, proletarya önderli¤inde bütün devrimci s›n›f ve katmanlar›n birlefltirilmesi ve proletaryan›n öncü kurmay› olarak komünist parti önderli¤inin tesis edilmesi... Mücadele metodunda, devrimin zora dayal› gerçeklefltirilmesi prensibini temel alarak her türlü mücadele araç ve biçiminin siyasi iktidar perspektifiyle kullan›l›p birlefltirilmesi ve bütün bu çal›flma ve haz›rl›klar›n; devrimin proletarya diktatörlü¤ü hedefiyle yola ç›k›p proletarya diktatörlü¤ünü gerçeklefltirmesi ve sonras›nda proletarya diktatörlü¤ünden Kültür devrimi vas›tas›yla Komünist topluma ulaflma amac›yla ele al›nmas›n› kapsar.

MLM komünist ideolojinin evrensel ilkeleri; parti, devrim, devlet ve Kültür Devrimi dörtlüsünün niteli¤i alt›nda toplan›r. Bir; devrim, ça¤›m›z›n en modern ve devrimci s›n›f› olan proletaryan›n ideolojisiyle donanm›fl ve onun en ileri örgüt biçimi olan komünist parti önderli¤i alt›nda gerçek ve nihai kazan›mlar›na ulaflabilir. Proletarya d›fl›nda hiç bir s›n›f ve siyasi partisi bu dinamiklere ve yetene¤e sahip de¤ildir. Maoist komünist partinin devrime önderli¤i flartt›r. Proletarya diktatörlü¤ünün bir arac› olarak komünist parti; iflte komünist partinin rolü ve önemi...

Yar›-feodal, yar›-sömürge olan ülkemizde silahl› mücadele ve illegal ör¤ütlenme esast›r Ülkemiz ve benzeri ülkelerde bu haz›rl›k, ayn› özü takip etmekle birlikte, kendine has toplumsal özelilkelere uygun olarak kimi farkl› somut biçimler ve özel ilkeler gösterir. Türkiye-Kuzey Kürditan yar›-feodal, yar›-sömürge sosyo-ekonomik yap›ya sahiptir. Emperyalizme ba¤›ml›l›k realitesi, yar›-sömürgelik statüsünü; feodalizmin kal›nt›lar› olarak feodal üretim iliflkilerinin hakimiyeti ise yar›-feodal niteli¤ini oluflturur. Ülkemizde devrim, bafl›ndan sonuna kadar silahl› mücadele içinde geliflme yolu izler, devrim ile karfl›-devrim silahl› savafl içindedirler. Zor ilkesinin özgülümüzde ald›¤› somut biçim budur. Dolay›s›yla, silahl› mücadele ve illegal örgütlenme esast›r. Tüm örgütlenmeler içinde parti örgütlenmesi esast›r. Parti, siyasi savafl partisidir. Esas örgütlenme biçimi ordu örgütlenmesidir. Bu, ülkemizde demokrasinin olmamas›n› ve devlet karekterinin ve yönetim biçiminin sürekli faflizm olmas›n›n yaratt›¤› sonuçtur.

‹ki; devrim, proletaryan›n damgas›n› tafl›yarak proletaryan›n siyasi önderli¤ini tesis etme görevini icra eder. S›n›f egemenli¤ini ters yüz ederek, gerici s›n›flar› zor yoluyla iktidardan alafla¤› edip devrimci s›n›flar› iktidara tafl›may› benimser. Proletaryan›n s›n›f savafl›m›nda kulland›¤› biricik silah komünist partisidir. Her devrimin temel sorunu siyasi iktidar sorunudur. Devrimde, zor ilkesi evrensel ve de¤iflmez bir kanun olarak geçerlidir. Devrim olmaks›z›n, siyasi iktidar›n s›n›f orijinli el de¤ifltirmesi beklenemez. Gerici egemen s›n›f iktidar›n› y›kmak, gerici devlet mekanizmas›n› da¤›tmak flartt›r. Üç; devrim, proletarya diktatörlü¤ü perspektifini tafl›yarak, proletarya devletini infla görevini gerçeklefltirir. Proleter devlet iktidar›, gerici s›n›flar üzerinde s›n›f diktatörlü¤ü ve halk kitleleri için demokrasi anlam›na gelir. Proletarya diktatörlü¤ünün anlam› öz olarak budur. Komünist parti önderli¤i olarak proletarya diktatörlü¤ü, iflte proletarya diktatörlü¤ünün biçimi budur. Proleter karekterdeki devlet, bütün halk›n en gerçek ç›karlar›n› temsil eder. Proleter devlet, kendisi de dahil, her türlü devletin ortadan kalmas›n›n koflullar›n› haz›rlayarak devletsizli¤i hedefler. Devletin ortadan kalkmas›n›n en etkin koflullar›ndan biri proletarya diktatörlü¤ünün güçlendirilmesidir. Proleter devlet, tarihsel-toplumsal koflullar›n zorunlu sonucu olup, bir geçifl devleti biçimidir. Dört; MLM k›lavuzlu¤unda komünist parti, sosyalizmde s›n›flar›n varl›¤›n› ve s›n›f mücadelesinin daha da fliddetlenerek sürdü¤ünü kabul eder. Proletarya diktatörlü¤ü koflullar›nda-alt›nda antogonist s›n›f çat›flmas› zemininden hareketle devrimlerin devam ettirilmesini öngörür. Proleter kültür devrimleriyle proletarya diktatörlü¤ünü koruyup güçlendirerek, devletin kendili¤inden sönüp gidece¤i komünist toplum koflullar›na ulaflmay› mümkün k›lar. Komünizm, proletarya diktatörlüklerinin Proleter Kültür Devrimleri vas›tas›yla ilerletilmesi suretiyle sa¤lanacak flartlarda kurulacakt›r. Devlet giderek gereksizleflip ihtiyaç olmaktan ç›karak yok olacak ve devletsiz tek dünya toplumu biçiminde komünist dünya kurulacakt›r. MLM komünist ideoloji, proletarya enternasyonalizmini benimser. Buna uygun olarak, enternasyonlist proletaryan›n ç›karlar›n› en yüksekte tutar, enternasyonalist görevleri esas al›r. Somut enternasyonalist görevi, her parçadaki bölü¤ün kendi devrimini gerçeklefltirme olarak belirler. Parçadaki devrimleri, proleter dünya devriminin parçalar› ve zorunlu duraklar› olarak de¤erlendirir. Enternasyonalizmle millili¤i karfl› karfl›ya koymadan, birinciyi öz, ikinciyi biçim sorunu olarak aç›klar. Bir komünist hem enternasyonalist olup ayn› zamanda milli olabilir mi? sorusuna, olabilir demekten öteye olmas› gerekir diye yan›t verir. Enternasyonalist proletaryan›n en yüksek uluslararas› örgütlülü¤ü, komünist enternasyonaldir. Komünist enternasyonal, komünist teori ve ideoloji önderli¤inde dünya ülkeleri komünist partileri ve devrimci s›n›f güçlerinin ortak, tek pratik örgütü ve dünya halklar›n›n ortak mücadele arac›-silah›d›r. (Günümüzdeki nüvesi, DEH’tir.) Ulusal çaptaki örgütlülü¤ü ise, komünist partisidir. Komünist partinin uluslararas› çizgisi, proletarya enternasyonalizmidir. Komünist partinin ideolojisi komünizmdir. Komünizm ideolojisi, evrensel ideoloji olup, enternasyonalizmi savunur. Enternasyonal Komünist ideoloji, bütün ülkelerden iflçiler ve ezilen halklar birleflin! ça¤r›s›nda bulunur. Ulusal ve uluslar aras› ölçekte, tüm gerici hakim s›n›flara karfl›, s›n›f dayan›flmas›, birli¤i ve mücadelesini örgütleyerek önde tutar. Parça-bütün uyumsuzlu¤u ikileminde, bütünün ç›karlar›n› esas al›r, parçay› bütüne feda eder. Tek ülke devrimini reddetmeyip tarihsel-toplumsal flartlar›n nesnel bir zorunlulu¤u olarak kabul eder-aç›klar. Ve bu devrimleri, proleter dünya devrimini olanakl› k›lan gerekli ad›mlar olarak görür. Proleter dünya devrimi, tek tek ülke devrimlerinin gerçeklefltirilmesi yolunu izler.

Toptan çöküfl ve toptan zafer tezi, mümkün olmay›p revizyonist teoridir Dengesiz geliflme yasas›, tüm gerici sistemlerde mutlak hüküm süren geçerli yasad›r. Dünya çap›nda tek devrim, mümkün olmayan Trotskist-revizyonist görüfltür. MLM, özü s›n›f iflbirlikçili¤i olan üretici güçler teorisini revizyonist politika olarak de¤erlendirip reddeder. Yine, ‘bar›fl içinde yar›fl, bar›fl içinde geçifl, bar›fl içinde bir arada yaflama’ fleklindeki revizyonist özlü s›n›f iflbirlikçi teoriyi reddeder. Revizyonizm, MLM’nin özünü boflaltmak kayd›yla temel ilkelerine sald›rarak onu yozlaflt›ran ideolojik bir ak›md›r. MLM’nin ideolojik cephede bafl düflman› revizyonizmdir. MLM’nin devrimci öz ve niteli¤ine karfl›n, revizyonizm evrimci yoldur. Revizyonizmin özü, devrimi reddeden devrim tasfiyecisili¤idir. MLM ideolojisi, Uluslar›n Kendi Kaderlerini Tayin Etme Hakk› ilkesine ba¤l› kalarak, bütün uluslara tam hak eflitli¤i ve bütün uluslardan halklar›n birli¤i fliarlar›n› savunur. Uluslar›n Kendi Kaderlerini Tayin Etme Hakk›’n› kay›ts›z flarts›z savunurken, ayr›lma hakk›n›n kullan›lmas›n› somutta destekleyip desteklemeyece¤ini ayr› bir sorun olarak ele al›r. Ayr›lma hakk›n›n kullan›lmas›n›, proletaryan›n ortak davas›n›n ç›karlar›na uygun olarak destekler ya da desteklemez. Ancak, ayr›lma hakk›n›n kullan›lmas›n›n önünde, hiç bir flartla fiili engelleme yoluna gitmez, bunu reddeder. MLM, Uluslar›n Kendi Kaderini Tayin Etme Hakk›n›n ihlal edilmesi baflta olmak üzere, her türlü ulusal ayr›mc›l›k, bask›, eflitsizlik ve zulme kararl› olarak karfl› ç›kar. Milli zulmün amans›z düflman› olarak ona her biçim ve boyutta karfl› koyarak teflhir eder ve savafl›m yürütür. Tek devlet s›n›rlar› içinde sorunun çözümünü, proletarya önderli¤inde Milli Demokratik Devrim yöntemiyle gerçeklefltirir. Çeflitli millet ve milliyetlerden halklar›n ortak

Ülkemizde, devrim k›rl›k bölgelerden flehirlere do¤ru geliflme yolu izler. ‹ktidar parça parça K›z›l Siyasi ‹ktidarlar vas›tas›yla ele geçirilecektir. Bu, eflitsiz geliflme yasas›na ba¤l› olarak, s›n›flar›n konumlan›fl›, pozisyonu, niteli¤i, devrim ile karfl›-devrimin güçler dengesi iliflkisi ve devrimin niteli¤ine ba¤l›d›r.

Her geliflme belli bir sistematik izler. Feodalizmden, kapitalizm atlanarak sosyalizme geçilemez. Burjuva demokratik devrim tamamlanmadan -ça¤›m›zda Yeni Demokratik Devrim- es geçilerek, proleter sosyalist devrim gerçeklefltirilemez. Devlet olmadan devletsizli¤e gidilemez. Burjuva devlet, devletsizli¤in devleti olamaz. Devletsizli¤e do¤ru giden devlet niteli¤i, proletarya devletidir. Proletarya devletine geçiflin arac› proletarya partisi olup, geçifl biçimi ise, bu partinin önderli¤inde proleter devrimdir. Devrim olmadan yeni bir nitel toplumsal düzen getirilemez. Komünizm için porleter devrim çal›flmas›n›n proleter devletle tamamlanmas› baflar›s› ve oradanda Proleter kültür devrimleri at›l›mlar›yla ilerlemek flartt›r. “Düflman lokma lokma yutulacakt›r.’’ s›n›f örgütlenmesini esas alarak, sosyal kurtulufl mücadelesiyle ulusal sorunun gerçek çözüme kavuflturulabilece¤ini savunur. Millet ve milliyet temeline göre örgütlenmeyi reddeder, iflçi s›n›f›n›n millet ve milliyetlere göre örgütlenerek s›n›f hareketinin bölünüp parçalanmas›n› burjuva milliyetçi yaklafl›m-politika olarak mahkum eder. Proletaryan›n kendi iktidar› alt›nda ulusal sorunun giderilmesine iliflkin somut politikas›, genifl demokratik özerklik ve yerel kendi kendini yönetim sistemidir. Ulusal özerklik slogan›n› burjuva milliyetçi niteli¤inden ötürü reddeder. MLM, uluslar aras›nda kurulacak iliflkilerde, büyük ulus-küçük ulus ayr›fl›m› fleklindeki düzenlemeyi esas alan yaklafl›m› flöven sayarak benimsemez ve kabul etmez. Komünistlerin bundaki temel yaklafl›m›, uluslara tam hak eflitli¤i ilkesidir. Uluslar ars›ndaki iliflkilerde, her türlü imtiyaz, üstünlük ve eflitsizli¤e karfl› koyar; ulusal s›n›rlara karfl›l›kl› sayg›, iç ifllerine kar›flmama ve ulusal ç›karlar›n karfl›l›kl› olarak korunmas› prensipleriyle hareket eder. Bu temellere dayanan onurlu bar›fl koflullar›n›n sa¤lan›p korunmas› kay›d›yla, uluslar aras›ndaki iliflkileri onaylar ve sürdürmeyi benimser.

Emperyalizm ve proleter devrimler ça¤› Ça¤›m›z, emperyalizm ve proleter devrimler ça¤›d›r. Serbest rekabetçi kapitalizm dönemi kapanm›fl, emperyalizm dört bafl› mamur do¤mufltur. Bununla, eski biçim sömürgecili¤i geride b›rakarak daha karl› ve “kabul edilir” biçime bürünmüfl olan yeni sömürgecilik dönemini, yani yar›-sömürgecilik dönemini açm›flt›r. Emperyalizmi öncesinden ay›ran belli bafll› temel özellikleri; meta ihrac›n›n yerini sermaye ihrac› alm›flt›r, sanayi sermayesiyle banka sermayesinin iç içe geçmesiyle mali sermaye-mali oligarfli do¤mufltur, tekeller-uluslararas› tekeller do¤arak pazara hakim olmufltur, dünya emperyalistlerce bölüflülmüfl ve bu bölüflüm tamamlanm›flt›r fleklinde özetlenir. ‹flte emperyalizm bu özelliklerle karakterize olmufl, vücut bulmufltur. Emperyalizm, kapitalizmin en yüksek ve en son aflamas›, çürüyencan çekiflen halidir. Emperyalizm, dünyay› ahtapot misali kollar›yla sarmalam›fl bir dünya sistemidir. Emperyalist sistemi, kriz, bunal›m, burhan kayna¤› olup, iflgal, ilhak, talan, savafl ve kan demektir. Emperyalist sistemin iki temel s›n›f› burjuvazi ve proletaryad›r. Burjuvazi kendi mezar kaz›c›s› olan proletaryay› yaratm›flt›r. Emperyalist sistemin iç çeliflkisinin yaratt›¤› sonuçlar proleter dünya devriminin üzerinde yükselece¤i zemindir. Emperyalizm, asalak, çürüyen ve devrimci s›n›flar karfl›s›nda tamamen gerici bir ayak diremeden ibarettir. Kapitalist bireysel özel mülkiyeti s›n›rs›z gelifltirme, bu u¤urda sömürü ve zulmü hak sayarak s›n›rs›z serbestiyle sürdürme, üretim anarflisiyle dengesiz üretimi esas almas›, tüketime dönük tek yönlü üretimin afl›r› birikime karfl›l›ks›z, yani tüketim gücünü düflüren sebeplerle birlikte yol açmas› ve tüketimin üretimi karfl›layamamas›, ihtiyaca de¤il kar ve tüketime dönük üretim yapmas›, haks›z kazanc› meflrulaflt›rarak azami kar ilkesiyle azg›n bask› ve sömürü politikas›n› halklara reva görüp uygulamas› ve ›rkç›l›¤a vard›rmas›, kar h›rs›n›n dünyan›n tek hakimi olma düzeyine ç›kmas›yla iflgal, ilhak savafllar› sald›rganl›¤›n›n canl› bir kudurganl›k olarak öne ç›kmas›, geliflmeleri toplumlar›n hizmetine de¤il, bencil kiflisel menfaatlere sunmas› ve elinde tutmas›, toplumsal zenginliklerin toplumsal paylafl›m›n› uygulamayarak bu zenginlikleri az›nl›k bir zümrenin elinde toplamas›, toplumsal geliflmeler ve tüm geliflmelerin önünde s›n›f ç›karlar› ve karekteri gere¤i köstek olmas›, vb. bütün bunlar onun gerici karekterini göstermekle birlikte, ortadan kald›r›lmas›n›n da zeminini döfleyen olgulard›r. “Demir pençe” alt›nda ezilen devrimci s›n›flar›n devrime kalk›flmaktan baflka bir tercihi yoktur. S›n›f savafl›m› tüm canl›l›¤›yla gündemdedir. Gerici bask›, devrimci isyan›, devrimci isyan ise devrimi do¤urur. Emperyalizm yeni bir nitel aflamaya varman›n

dinamiklerine sahip de¤ildir. Devrimci-ilerici rolü yoktur, tamamen gericidir. Yeni nitel bir aflama, proletarya önderli¤inde gerçeklefltirilen devrimle mümkündür. Emperyalizm kendisini yats›maz, onu yads›yacak olan, çeliflkinin dinamik yan› olan karfl›t› s›n›flard›r. Tekleflmifl dünya gerçek manada tek kutuplu dünya, yani s›n›f ve çeliflkilerinin ortadan kalkarak do¤a ile insan aras›ndaki çeliflkinin egemen oldu¤u dünya; ancak ve ancak komünizmde mümkündür.

Zincirin zay›f halkalar›ndan k›r›lmas› kac›n›lmazd›r Emperyalizmin dengesiz geliflme yasas›, proleter devrimlerin emperyalizmin zay›f halkalar›ndan patlak vermesini koflullamaktad›r. Proleter devrimlerle proleter dünya devrimine yürümek kaç›n›lmazd›r. Ça¤›m›zda burjuvazi devrimci barutunu tüketmifl, burjuva demokratik devrimler dönemi kapanm›flt›r. Burjuva milliyetçi önderli¤e sahip ulusal hareketlerin ba¤›ms›zl›kç› çizgide devrimlerini gerçeklefltirip ba¤›ms›z devletlerini kurma flans› kalmam›flt›r. Bu devrimler proletaryan›n omuzlar›na yüklenmifltir. Proletarya bu devrimlere, ideolojik-politik ve örgütsel olarak önderlik yapmaktad›r. Biçimde burjuva demokratik, özde proleter olan yeni tipte (YDD) demokratik devrim-milli demokratik devrim, ça¤›m›zda geçerli olan bu tip devrimlerin yeni niteli¤idir. Yeni demokratik devrim, burjuva demokratik devriminin görevlerini tamamlamakla yerinde çak›l›p kalmaz, kesintisiz olarak sosyalizmin inflas›na geçer. Emperyalist dünyan›n temel çeliflkisi, emek-sermaye çeliflkisinin siyasi s›n›f alan›ndaki ifadesi olan proletarya-burjuvazi çeliflkisidir. Emperyalizm ile dünya halklar› ve ezilen mazlum uluslar aras›ndaki çeliflki bafl çeliflkidir. Dünya halklar› ve mazlum uluslar›n bafl düflman› ABD emperyalizmidir. Gerici s›n›flar, iktidarda olup devleti elinde bulundurmaktad›rlar. Bu koflullarda, gerici s›n›flar kendili¤inden iktidar› b›rakmaz, kendi r›zalar›yla devleti devrimci s›n›flara vermezler. Bu, s›n›fsal ç›karlar›yla do¤ru orant›l›d›r. Ne var ki, proletaryan›n iktidar› ele geçirip devletini kurmas› tarihsel bir zorunluluk ve toplumlar tarihinin geliflme yasas›na uygun bir kaç›n›lmazl›kt›r. Proletaryan›n iktidar› ele geçirip devletini kurmas› için, kanl› ve çetinliklerle dolu geçen s›n›f savafl›yla burjuvaziyi yere sermesi zorunludur.

Devrimci zor yads›narak devrimci iktidar tesis edilemez Proletarya ve onun önderli¤inde genifl devrimci halk kitleleri, iktidar› gerici s›n›flar›n elinden almak için, iktidardaki s›n›flar› zora dayal› olarak y›kmakla yüz yüzedirler. Gerici s›n›flar›n iktidardan uzaklaflt›r›lmas› suretiyle mülksüzlefltirilmeleri ve özel mülkiyet dünyas›na son verilmesi; illa da iki s›n›fsal zorun-iki s›n›f›n karfl› karfl›ya gelmesi, yani s›n›f savafl›n›n yaflanmas›n› gerekli k›lar. Devrimci zoru koflullayan, tamamen gerici s›n›flar›n zora dayal› örgütlenmesi ve devrimci s›n›flara karfl› gerici zora bafl vurup uygulamalar›d›r. Zorun iki niteli¤ vard›r. Bunlardan, gerici s›n›flar›n temsil edip uygulad›klar› zor; s›n›f karekterlerinin gere¤i olarak, gerici ve karfl›-devrimci olup tamamen haks›z zordur. Buna karfl›n, proletarya ve di¤er devrimci s›n›flar›n bafl vurduklar› zor ise, tamamen hakl› olup devrimci zordur. Devlet bir zor örgütlenmesidir. ‹ktidardaki s›n›flar, yönetilen durumda bulunan karfl›t s›n›flar› kontrol ve denetim alt›nda tutup yönetmek ve egemenliklerini koruyup sürdürebilmek ere¤iyle, bask› uygulama yoluna giderler. Devlet, bir bask› mekanizmas›n›n bütünüdür. Bir s›n›f›n di¤er s›n›f üzerindeki bask› ve egemenlik arac›d›r. Devletin temel bask› kurumlar›; polis, ordu, mahkeme ve hapishanelerdir. Hükümet ise devletin bir yönetim biçimi veya arac›d›r. Devrim; bir s›n›f›n di¤er s›n›f› zor ve fliddete dayal› olarak y›k›p iktidar› ele geçirmesi hareketidir. ‹lerici s›n›flar›n bu hareketi devrim, gerici s›n›flar›nki

Devrimimizin niteli¤i, Yeni Demokratik Devrim’dir. Devrimin yolu Halk Savafl› stratejisidir. Devrimin önder gücü proletarya, temel gücü köylülüktür. Devrimimiz, proletarya önderli¤inde iflçi-köylü temel ittifak› esas› üzerinde, flehir küçük burjuvazisi ve milli burjuvazinin sol kanad› gibi tüm devrimci s›n›f ve katmanlar›n ittifak›n› öngörerek, bu itici güçler üzerinden geliflecektir. Halk›m›z›n devrimde kullanaca¤› üç temel silah, Maoist komünist parti, bu partinin önderli¤inde halk kurtulufl ordusu ve yine komünist partisinin önderli¤inde yarat›lacak olan halk›n devrimci birleflik cephesidir. Devrimimizin düflmanlar›, emperyalizm-feodalizm-komprador bürokrat kapitalizmdir. Bu s›n›flarla genifl halk y›¤›nlar› aras›ndaki çeliflki toplumumuzun temel çelikisidir. Bunlardan, feodalizm ile genifl halk y›¤›nlar› aras›ndaki çeliflki bafl çeliflkidir. Emperyalizm ile ülke halk› aras›ndaki çeliflme, burjuvazinin kendi aras›ndaki çeliflme, proletarya ile burjuvazi aras›ndaki çeliflme, ezen Türk ulusu hakim s›n›flar›yla ezilen Kürt ulusu aras›ndaki çeliflme di¤erleriyle birlikte ülkemizdeki bafll›ca çeliflmeleri olufltururlar. Farkl› biçimlerde ama ayn› öze sahip proleter devrim nitelikleri; MLM ideolojisinin öngörerek ileri sürdü¤ü, komünist parti önderli¤inde olma, devrimci yolla siyasi iktidar› ele geçirme, proletarya diktatörlü¤ünü kurup gerçeklefltirme ve proletarya diktatörlü¤ü alt›nda devrimi sürdürme-kültür devrimleriyle komünizme ilerleme gibi MLM’nin evrensel ilkelerini benimsemek ve üzerinde yükselmek durumundad›rlar.

Proletarya diktatörlü¤ü bir zorunluluktur S›n›f mücadelesi proletarya diktatörlü¤ü koflullar›nda da antogonist uzlaflmazl›k biçiminde sürmektedir. ‹ktidar›n› kaybeden s›n›flar onu geri almak için yeniden örgütlenip proletarya iktidar›na karfl› savaflacaklard›r. Buna karfl›, proletarya, iktidar›n› korumak ve sürdürerek komünizme ulaflmak için proletarya diktatörlü¤ü niteli¤inde örgütlenmek zorundad›r. Devrimde, ideolojik-politik-örgütsel aç›lardan devrimci halk kitlelerine önderlik yapan s›n›f proletaryad›r. Proletarya ça¤›m›z›n en devrimci, kararl›, geliflkin ve en modern s›n›f›d›r. Proletaryadan baflka hiç bir s›n›f, kendi varl›¤›na da son vermek üzere aya¤a kalkarak devrime kalk›flm›fl de¤ildir. Proletaryan›n iktidar savafl›m›nda örgütten baflka bir silah› yoktur. Proletarya, devrimde, komünist parti arac›l›¤›yla önderli¤ini tesis eder. Komünist parti, komünizm yürüyüflünde stratejik bir araçt›r. maoist komünist parti, proletaryan›n en seçkin unsurlar›n› ba¤r›nda toplayarak onun önderli¤ini temsil eden öncü müfrezesi ve savafl kurmay›d›r. Parti, profesyonel devrimcilerden teflkil olunur. Komünist parti olmadan proletaryan›n önderli¤i tesis edilemez. Proletaryan›n komünist parti arac›l›¤›yla devrimlere önderlik yapmas› flartt›r. Bu önderlik d›fl›nda baflka bir önderlik alt›nda geliflen devrimler ba¤›ms›zl›klar›n› koruyamayarak emperyalist burjuvaziyle ilflkiler içinde ona yedeklenmekten ve burjuva diktatörlüklerine dönüflmekten kurtulamazlar. Komünist topluma, ancak, proleter ideoloji ve MLM bilimiyle donanm›fl Maoist komünist partisi önderli¤inde devrimlerin gerçeklefltirilip proletarya diktatörlü¤ünün kurularak sürdürülmesi koflullar› alt›nda gidilebilir.

Devrimin ilkelerinden ar›nd›r›larak savunulmas› revizyonizmdir Özetle, dünya proleter devrimler cephesinin tüm parçalar›ndaki her proleter devrimci çal›flma, mutlaka, MLM’nin asgari düzeyde özetlenmifl olan bu ilkeler belle¤i taraf›ndan ayd›nlat›lm›fl olup yönetilmek durumundad›r. Devrim, kaç›n›lmaz olarak belli ilkeleri takip eder, bu ilkeler temelinde yükselir. ‹lkesizlik, oportünizmin siyaset tarz›d›r. Oportünizm, ilkesizlik ve ilkesiz siyasetin davran›fl biçimidir. Devrimin, ilkelerinden ar›nd›r›lm›fl savunusu revizyonizmdir. Devrimin temel ilkeleri, devrimin geçerli oldu¤u flartlarda ve devrimin evrensel ilkeleri de evrensel çapta de¤iflmez. Revizyonist politika ile devrimci politika taban tabana bir birine tezatt›r. ‹lkelerden kopan siyaset, günü birlik aray›fl ve teorik kaos içinde gidilen ideolojik bozulma, ne ad›na olursa olsun, kabul edilemez. Neo liberal etkilerle harmanlan›p yenilik ve geliflme ad›na ileri sürülen tasfiyeci revizyonist bulamaç teorilerine itibar edilemez. Devrime, devrimci yoldan gidilebilir. Her nitelikte s›n›flar›n hükmünde olan dünya toplumlar›n›n devrimlerle sars›l›p s›n›fs›zl›¤a varmas›, s›n›flar mücadelesi yasas›n›n önlenemez ak›fl›d›r. devrimler zorunlu, Komünizm kaç›n›lmazd›r!


gençlik

AÜ’de yemekhane iflçilerinin direnifli sürüyor

GENÇ YORUM Sinan ÇAKIRO⁄LU

Halk için yerel yönetimler ve gençli¤in dinamik rolü Demokratik Haklar Federasyonu, geçti¤imiz haftalarda, yerel seçim çal›flmalar›na yön veren yaklafl›m ve ilkelerini “2009 Yerel Seçimlerinde Gerici Sald›r›lar Karfl›s›nda Halk›n Ç›karlar›n› Temsil Edebilmek için Demokrasi Güçlerinin Birli¤ini Anlay›fl ve Program Zemininde Gerçeklefltirelim!” bafll›kl› aç›klamas›yla deklere etti. Halk› “oy kullanan”, yerel yönetim çal›flmalar›n› ise “benim aday›m kazans›n” düflüncesiyle s›n›rlayan anlay›fllar›n elefltirilerinin aç›k ve net bir biçimde yap›ld›¤› aç›klamada, Yeni Demokrasi güçlerinin amaç ve hedefleri de ortaya koyuldu.

Ankara Üniversitesi Meclisi’nin sürdürdü¤ü yemekhane iflgalinin polis sald›r›s›yla sona ermesinin ard›ndan, 14 Aral›k günü tekrar bir araya gelen Meclis, direnifli devam ettirme do¤rultusunda yeni kararlar ald›

A

nkara Üniversitesi Cebeci Kampusu yemekhanesinde iflçilerin bafllatm›fl oldu¤u iflgal polis sald›r›s›yla son bulurken, sald›r›n›n ard›ndan bir araya gelen Ankara Üniversitesi Meclisi, rektörlü¤e ve tafleron Tam Sofra flirketine karfl› direniflin devam edece¤ini aç›klad›. ‹flten at›lan yemekhane iflçilerinin ifle geri al›nmalar›n› ve tafleron sisteminin hak gasplar›ndan kurtulmalar›n› hedefleyen direnifl, AÜ kampuslar›nda yemekhane boykotlar›n›n örgütlenmesi ve daha fazla kamuoyu oluflturulmas› hedefleriyle devam edecek.

TADAL gitti, Tam Sofra geldi Ekim ay›nda Ankara Üniversitesi yemekhanesinde tafleron firmaya ba¤l› çal›flan iflçiler, ücretlerinin ödenmemesi, keyfi iflten ç›karmalar, SSK primlerinin yat›r›lmamas› gibi bask›lar karfl›s›nda, ö¤rencilerle birlikte direnifl bafllatm›fllard›. ‹flçilerin direniflini örgütlemek amac›yla, iflçilerin, ö¤rencilerin ve ö¤retim görevlilerinin yer ald›¤› Ankara Üniversitesi Meclisi oluflturulmufltu. Meclisin bafllatt›¤› yemekhane boykotu, tafleron TADAL flirketini zor duruma sokmufl ve flirket Rektörlü¤ün arac›l›k yapmas› ile iflçilerin taleplerini kabul etmiflti. Bu direnifl sürecinde iflçiler de D‹SK’e ba¤l› OLEY‹S sendikas›na üye oldular. Talepleri kabul edildikten sonra ifle devam eden iflçiler, TADAL flirketinin maafllar›n› ödememesi sonucunda greve gittiler. ‹flçilerin grevi devam ederken, TADAL firmas› da ihaleye girmeyerek, üniversitedeki iflinden çekildi. Ard›ndan gelen Tam Sofra isimli tafleron flirket de iflçilerin da-

ha önce TADAL taraf›ndan kabul edilen taleplerini kabul etmeyerek, iflçileri ifle almayaca¤›n›, kendi iflçilerini burada çal›flt›raca¤›n› aç›klad›. Yeni tafleron flirket, iflçiler D‹SK’e ba¤l› OLEY‹S sendikas›nda örgütlü oldu¤u için onlar› çal›flt›rmak istemiyordu. Bunun üzerine Ankara Üniversitesi Meclisi, Cebeci Kampusu’ndaki ana yemekhaneyi iflgal etti. ‹flgalle birlikte üniversitenin di¤er kampuslar›nda da yemek da¤›t›m› engellendi. Bu flekilde devam eden iflgalin 17. gününde rektörlük taraf›ndan verilen izinle polis iflgale müdahale etti. Daha önce ‘emekten yana’ oldu¤unu söyleyen AÜ Rektörü Cemal Talu¤, süren direnifl karfl›s›nda acizleflerek polisi üniversiteye ça¤›rd›. Durumu f›rsat bilen polis, üniversiteyi ablukaya ald›. Polisin müdahale s›ras›nda içerdekilere, “zorluk ç›karmay›n, burada bulunmam›zdan rektörlük sorumludur” dedi¤i ö¤renildi. Sabah saat 5 sular›nda yemekhaneye giren polis, buradaki iflçi ve ö¤rencileri gözalt›na ald›. Gözalt›na al›nan yemekhane iflçileri ve ö¤renciler, “kamu binas›n› iflgal, zorla ve tehditle çal›flmay› engelleme ve h›rs›zl›k” iddialar›yla tutuksuz olarak yarg›lan›yorlar.

Rektörlük ve polis bask›s›na ra¤men direnifl devam edecek Ankara Üniversitesi Meclisi’nin sürdü¤ü yemekhane iflgalinin polis sald›r›s›yla sona ermesinin ard›ndan, 14 Aral›k günü tekrar bir araya gelen Meclis, direnifli devam ettirmek amac›yla yeni kararlar ald›. Daha önce denenen iflgal yöntemi yerine, tüm kampuslarda yap›lmas› hedeflenen yemekhane boykotu, direniflin kamuoyuna daha fazla yans›t›lmas› ve bu süreçte iflçilerin ekonomik ihti-

yaçlar›n›n giderilmesi hedeflendi. AÜ Meclisi’nin bir araya geldi¤i toplant›da, iflçilerden ve sendika temsilcisinden oluflan bir iflçi komitesi oluflturuldu. ‹flçi komitesi, direniflle ilgili al›nan kararlar›n daha h›zl› hayata geçmesini sa¤layacak ve gerek rektörlükle, gerekse de tafleron flirketle görüflmeleri do¤rudan kendisi gerçeklefltirecek. Toplant›da ‘yemekhane çal›flanlar›’ imzas›yla direnifli anlatan bir metin haz›rlanmas› kararlaflt›r›l›rken, kamuoyunun daha fazla dikkatini çekmek ve rektörlük üzerinde bask› uygulamak amac›yla demokratik kitle örgütleri, sendikalardan destek talep edilecek. Direniflteki iflçilerin maddi s›k›nt›lar›n› gidermek için de bir dayan›flma etkinli¤i örgütlemesi karar› al›n›rken, Demokratik Gençlik Hareketi (DGH)’nin direniflle ilgili haz›rlam›fl oldu¤u sinevizyonun ço¤alt›larak, buradan da iflçilere gelir elde edilmesi kararlaflt›r›ld›. Tam Sofra adl› tafleron flirketin Gaziantep Üniversitesi’nde iflletti¤i yemekhanede de Ankara’daki direnifle destek olmas› amac›yla bir boykot örgütlenmesi planlan›rken, iflçilerin talepleri do¤rultusunda D‹SK, KESK ve milletvekillerinden rektörlükle görüflme gerçeklefltirmeleri için harekete geçmeleri istenecek. Toplant›da konuflan iflçiler, iflgal ve boykot önerileri tart›fl›l›rken, iflgal fikrine s›cak bakmad›lar. Ekonomik flartlar›n›n kötü olmas› ve polis bask›s› gibi nedenlerle iflgale karfl› ç›kan iflçiler, ö¤rencilerin gerçeklefltirece¤i boykot fikrinin ise olumlu oldu¤unu ifade ettiler. Boykot sürecinde iflçiler, ö¤rencilerle birlikte bildiri da¤›t›mlar›na kat›lacak, akademisyenleri ziyaret edip, onlardan rektörlü¤e bask› uygulamalar›n› isteyecekler.

“Üniversite yönetiminde söz, yetki, karar hakk› istiyoruz!” “Bu ülkede hükümete gelmenin yolu Beyaz Saray’dan geçer” sözünü üniversitelere uyarlad›¤›m›zda, üniversiteye rektör olabilmenin yolu da hükümetten geçiyor. Üniversitelerde son y›llarda yap›lan rektörlük seçimleri(!), egemen s›n›flar›n farkl› kliklerinin üniversitelerde kadrolafl›p, üniversiteleri kendilerine yedeklemek için yapt›klar› etkiyi gözler önüne seriyor. Sözde seçim yönetmeli¤i, sadece ö¤retim görevlilerinin içinde yard›mc› doçentlerin, doçentlerin ve profesörlerin oy kullanabilmesini olanakl› k›larken, di¤er akademik kadronun ve üniversitenin di¤er bileflenleri olan ö¤rencilere ve üniversite çal›flanlar›na herhangi bir söz hakk› vermeyi gerek görmüyor. Yap›lan bu seçim içinden en fazla oyu alan alt› aday YÖK taraf›ndan herhangi bir kritere ba¤l› olmaks›z›n üçe indirilerek cumhurbaflkanl›¤›na gönderiliyor. Cumhurbaflkan› da yine herhangi bir kriter aramadan bu üç aday içinden herhangi birini rektör olarak at›yor. ‹flleyen bu sözde seçim yönetmeli¤i, kuruldu¤u günden itibaren üniversiteler üzerine karabasan gibi çöken YÖK’e ve cumhurbaflkanl›¤›na kritik misyonlar biçiyor. Dolay›s›yla cumhurbaflkanl›¤›n› ve onun atamas›yla flekillenen YÖK’ü elinde tutan taraf, üniversitelerde kadrolaflmay› sa¤lay›p, üniversiteleri ç›karlar›-ihtiyaçlar› do¤rultusunda flekillendirme hakk›n› elde etmifl oluyor. Bir önceki cumhurbaflkan› Ahmet Necdet Sezer döneminde rektör adaylar›n›n hakk›nda çeflitli istihbarat raporlar› toplanarak mümkün mertebe, söylemlerinde orduyu göklere ç›kartan Kemalist adaylar›n atanmas›, Abdullah Gül döneminde ise flu ana kadar yap›lan 43 rektör atamas›nda 41’nin AKP’ye yak›n adaylar ya da kendisini aç›ktan AKP’li olarak ifade eden adaylar›n atanm›fl olmas› olmas› tablonun vahametini sergiler niteliktedir. Son y›llarda laiklik-gericilik tart›flmas› üzerinden yap›lan bu “köfle kapmaca oyunu”, özellikle sahte demokrasi söylemleri üzerinden meflrulaflt›r›lmaya çal›fl›l›yor. Bu kurumlar› ele geçirmek için sahte demokrasi söylemleriyle halk› aldatan AKP, bu kurumlar› ele geçirdikten sonra daha önce Kemalistlerin yapt›¤›ndan farkl› bir fley yapmayacakt›r -zaten böyle bir fley yapmas› beklenemez-. Daha önce bu atamalar› yapan Kemalistlerin ise bu kurumlar› kaybettikten sonra AKP’den sahte demokrasi söylemlerini devralmas› her iki kesimin de üniversiteleri “Eski tas, eski hamam” usulü yönetti¤inin, yönetece¤inin göstergesidir. Zira üniversite bileflenlerinin edilgen k›l›nd›¤›, her türlü akademik, demokratik, ekonomik hak ve taleplerinin zorla bast›r›l-

16-31 Aral›k 2008

d›¤› bir yönetim anlay›fl›ndan baflka bir fley de beklenemez. Üniversite gençli¤ini idare-polis iflbirli¤i ile haz›rlanm›fl soruflturma, gözalt› ve tutuklama terörüyle sindirmeye çal›flanlar, sivil faflistleri onlara sald›rtanlar, kendi fikirleri d›fl›nda hiçbir fikre yaflam flans› tan›mayanlar, “ücretli kölelik” flartlar›nda çal›flmak istemeyen ve sosyal y›k›m politikalar›na karfl› mücadele eden üniversite emekçilerini kap› d›fl›na koymaya çal›flanlar elbette ki kendilerinin rahatça at koflturabilecekleri bir üniversite modeli oluflturmaya çal›flacaklard›r. Bu konuda son dönemde rektörlük seçimleriyle gündemde

olan ‹stanbul Üniversitesi’nin rektör adaylar›n›n vaatleri de bunu do¤rular niteliktedir. Rektör adaylar›n›n befl y›ld›zl› otel, al›flverifl merkezi, helikopter, teknopark, fuar alan›, ulusal TV, ö¤retim görevlileri için huzur evi gibi vaatleri en çok göze çarpanlardan. Yaklafl›k 500 milyon YTL’lik bütçesiyle rektörlük için adeta ifltah kabartan ‹stanbul Üniversitesi, rektör adaylar›n›n vaatlerinin daha çok oy hakk› bulunan ö¤retim görevlilerine yönelik “rüflvet” niteli¤inde olmas›, di¤er üniversite bileflenlerinin herhangi bir akademik, demokratik ve ekonomik talebinin yer almamas› egemenler aç›s›ndan çok anlaml› olmal›d›r.

Nas›l bir üniversite istiyoruz? Bu duruma karfl› yürütülecek mücadele bu sorundan muzdarip herkesin taleplerini içeren bir hatta ilerlemelidir. Dar grupçuluktan kaç›n›l›p üniversite bileflenlerinin ortak talepleri etraf›nda örülmelidir. Bu konuda özellikle üniversitelerde uygulanan k›flla uygulamalar›na dikkat çekilerek, örgütlü, örgütsüz birçok kesimi rahats›z eden fakülteler aras› geçifl yasa¤›, Özel Güvenlik Birimi (ÖGB) ve polisin üniversitelerde “arama “ maskesi alt›nda uygulad›¤› terör, üniversitelerde ö¤rencilerin kendilerini gelifltirecekleri kültür, sanat kurumlar›na bütçe ayr›lmamas›n›n teflhiri yap›lmal›d›r. Üniversite bileflenleri kendilerine uygulanan bu anti-demokratik uygulamalara karfl›, birlikte ortak talepler ekseninde hareket etmelidirler. Bu konuda Ankara Üniversitesi’nde yaflanan TADAL direnifli örnek teflkil etmelidir. Ayn› flekilde son günlerde ‹stanbul Üniversitesi özgülünde yaflanan rektörlük atamas›na ve di¤er atamalara karfl› da tüm üniversite bileflenleri ortak hareket etmelidirler. Yap›lan seçimlerin! göstermelik oldu¤unu, demokrasi havarili¤i yapanlar›n üniversitenin di¤er bileflenlerine yönetimde söz hakk› vermeyerek demokrasiyi hiçe sayd›¤› kavran›lmal›d›r. Ayn› zamanda üniversite ve ba¤l› kurumlar›n yönetiminin tüm yetkisinin üniversite bileflenlerinin içinde yer ald›¤› kurullara devredilmesi gereklili¤i anlat›lmal›d›r. Üniversitelerin, egemen s›n›flar›n ideolojisinin empoze edildi¤i, flovenizmin afl›land›¤›, gençli¤in sahte gelecek hayalleriyle kand›r›ld›¤›, üniversite emekçilerinin sosyal y›k›m politikalar›yla ücretli kölelik flartlar›nda yaflamaya zorland›¤›, akademisyenlerin bilimsel çal›flmalar›n›n engellendi¤i bugünkü durumundan kurtarmak için bu kurullar›n gereklili¤i anlat›lmal›d›r. Üniversitelerin “Yüz çiçek açs›n yüz fikir ak›m› yar›fls›n” fliar› etraf›nda örgütlenerek, farkl› düflüncelerin kendini özgürce ifade etti¤i alanlara dönüflmesinin zorunlulu¤u anlat›lmal›d›r.

“Halk için yerel yönetimler” eksenli bafllat›lan çal›flmalar›n merkezine bu sürecin haz›rl›k aflamas›nda ve sonras›nda elde edilecek yönetimlerde as›l inisiyatifin kitlelerde olmas› anlay›fl› oturtulmaktad›r. Devrimci hareketin, özelde ise Maoist örgütlenmelerin bugünkü mevcut kitle ba¤lar›n›n çok da güçlü olmad›¤› gerçekli¤inden hareket edersek, yerel seçimlere iliflkin iddial› ama gerçekçi söylemlerimizin yaflam bulabilmesi için bu sürecin kitlelerin kendi sorunlar›na sahip ç›kt›¤›, bu sorunlara yine kendi ihtiyaçlar› do¤rultusunda müdahil oldu¤u ve alternatiflerini üretti¤i kanallar› yaratacak bir zemin üzerinden ele al›nmas› temel bir gereksinimdir. Farkl› kesimlerin özgün çeliflkileri göz ard› edilmeden kitlelerin aktif bir konuma getirilebilece¤i seferberli¤in bugünden oluflturulmas›nda tüm güçlerin kendi hedef kitleleri üzerinden daha etkin bir rol oynamas› çal›flmalar›n verimlili¤inde ve baflar›ya ulaflmas›nda etkin bir rol oynayacak ve yerel seçimler vesilesiyle at›lan bu ad›mlar›n 2009 Mart’› sonras›na tafl›nmas› bir süreklilik yaratacakt›r. Yeni Demokrasi güçlerinin, halk›n kat›l›mc›s› oldu¤u yerel yönetimleri hakim k›labildi¤i alanlarda halk›n ihtiyaçlar› do¤rultusunda hizmet veren ve do¤rudan halk›n kontrol ve denetiminde olacak yönetimlerin yaflam bulabilmesi ve kitlelere güven vermesi seçim çal›flmalar› süresince yaklafl›m›m›z olacakt›r. “Nas›l bir yerel yönetim?” sorusunun yan›tlar›n› halkla birlikte aramayan, bunun propagandas›n› halkla birlikte yapamayan herhangi bir güç, kitleler karfl›s›ndaki inand›r›c›l›¤›n› daha yolun bafl›nda yitirmifl demektir. Bu yönüyle yerel yönetimlerde uygulan›lacak politikalar kadar önem tafl›yan di¤er bir husus da 2009 Mart’›na kadar sürecek olan çal›flmalar› kitlelere ra¤men ve kitleler ad›na olan hatal› yaklafl›mlardan uzak ve bu gibi anlay›fllarla uzlaflmayarak halk›n içersinde ve halkla birlikte örgütlemektir. Bugünden att›¤›m›z her ad›m, yar›n için bir gösterge ve baflar›lar›m›z›n zemini olacakt›r. Bu çerçevede halk›n yönetime etkin kat›l›m›n› sa¤lamak için mahalle meclisleri, kad›n meclisleri, gençlik meclisleri gibi organlar oluflturulmas› ça¤r›s› yerel seçimlerin sonras›nda hayata geçirilecek bir proje olarak alg›lanmamal›d›r. Halk›n sorunlar›n› tart›fl›p çözümlerini üretmede söz, yetki ve karar hakk›n›n ellerinde oldu¤u bu meclislerin oluflturulabilmesi için, Yeni Demokrasi güçlerinin bugünden bu modellerin ilk ad›mlar›n› atmalar› ertelenemez bir ihtiyaçt›r. Özellikle de gençlik, niteli¤i gere¤i daha bask›n olarak sahip oldu¤u dinamizmini, en genifl çevresiyle birlikte harekete geçirerek yerel seçim çal›flmalar›n›n kitlelerle buluflmas›nda etkin rol oynamal›d›r. Merkezi ve yerel örgütlenmelerini oluflturmufl olan gençlik, kendisine özel bir faaliyet plan› beklemeksizin, tüm güçlerini ve olanaklar›n› merkezi amaç ve hedefler dahilinde organize edebilmelidir. Zira, bizleri bekleyen bu yo¤un pratik sürecin en verimli flekilde hayata geçirilebilmesinde, Türkiye-Kuzey Kürdistan’›n birçok ilinde kurumsal yap›s›n› oluflturmufl olan halk gençli¤inin bu yükün bir k›sm›n› omuzlamas›n›n önemli derecede rol oynayaca¤› aflikard›r. Liselerde, üniversitelerde, semtlerde, köylerde k›sacas› tüm faaliyet alanlar›ndaki gücün ele al›narak ihtiyaçlar dahilinde yerel seçimler çal›flmalar›na kanalize edilebilmesi sa¤land›¤› taktirde, “halk için yerel yönetimler” iddiam›z›n nesnelleflmemesinin hiçbir nedeni yoktur. Tüm çal›flmalar›m›zda oldu¤u gibi yerel seçim çal›flmalar›nda da güçlerimizi merkezi politikaya en uygun flekilde yönlendirebilmek için yo¤unlafl›lm›fl bölgelerin tespiti, esastali ayr›mlar›n›n yap›lmas› gereklidir. Gençli¤in kendi mevcut alan faaliyetlerinin seçim çal›flmalar›yla karfl› karfl›ya getirilerek, biri di¤erine tercih edilecek bir yaklafl›m, gençli¤in kendi sorunlar›n› toplumsal sorunlardan yal›tarak, kendi iç deviniminde çözümsüzlü¤e iteklemek anlam›na gelecektir. Buradan hareketle bütünlüklü bir alternatif sa¤lamasa da yerel yönetimleri elde etmenin sunaca¤› olanaklar do¤ru anlafl›lmal› ve halk gençli¤inin dinamik, yarat›c› yap›s› ile bu eksenli yürütülen çal›flmalar zenginlefltirilerek kitlelere tafl›nmal›d›r. Yeni Demokrasi güçlerinin mevcut potansiyeli göz önünde bulunduruldu¤unda, halk gençli¤inin de önünde duran ilk öncelikli bölge, yerel yönetimi kazanman›n koflullar›n›n bulundu¤u Dersim olmal›d›r. Yeni Demokrasi güçlerinin aylar öncesinde Dersim'de bafllatm›fl olduklar› çal›flmalar bugün belirli bir olgunlu¤a eriflmifl bulunmaktad›r. Halk gençli¤i bu geliflmelere kay›ts›z kalmadan, gençli¤in bu çal›flmalardaki etkinli¤inin önemine uygun, hiçbir fedakarl›k, özveriden kaç›nmayan bir anlay›fl bütünlü¤üyle kendi önerilerini, plan, program›n› ç›kartarak tüm güçlerini "halk için yerel yönetimler" projesinin somut bir kazan›ma dönüflmesi için seferber etmelidir.

9


10

dünya

16-31 Aral›k 2008

YUNAN‹STAN: G‹ZLENENLER VE GERÇEKLER

Y

çok daha güçlü bir flekilde a盤a ç›kmas›n›n önünü ald›.

unanistan, polisin 15 yafl›ndaki bir genci öldürmesinin ard›ndan öfkesini soka¤a tafl›yan halk›n eylemleri ile sars›l›yor. Eylemlerin 5. gününde ülkedeki iki büyük sendikan›n da bir günlük genel grev ilan ederek eyleme destek vermesi, ülkede yaflam› durma noktas›na getirdi.

Yunanistan Baflbakan› Kostas Karamanlis olaylar› “300-500 maskeli ya¤mac›”, “demokrasi düflman›”na y›karak ülkede t›rman›fl gösteren polis terörünü ve derinleflen ekonomik y›k›m› gizleyerek, kendilerini güvenilir tek güç olarak göstermeye çal›fl›yor. Kimi “sol”cu “kanaat önderleri” de, gençleri “kör bir fliddete teslim olmak”la suçlayarak Karamanlis’in korosuna ses katsa da, kitle eylemlerinin hedefleri bu söylemleri bofla ç›kart›yor. Sokaklara isyanlar›n› tafl›yan kitlenin uluslararas› flirketleri, devlet dairelerini, polis karakollar›n› ve bankalar› hedef al›nmas›, asl›nda hedeflerini iyi seçtiklerini ortaya koyuyor. Zira Yunanistan’da iflçi-emekçi ve ö¤renciler; devletin e¤itimden sa¤l›¤a hemen her alan› özellefltirmeye çal›flmas›na, uluslararas› tekellerin ülkeyi soymas›na, ülkede art›fl gösteren polis-devlet sald›r›lar›na, emperyalist devletlere olan ba¤›ml›l›¤›n derinleflmesine, öfkeliler ve tam da bu nedenle hedeflerini bu flekilde belirlemifl görünüyorlar. Bir gencin öldürülmesinin ard›ndan bu denli genifl kitle eylemlerinin bafllamas›, grev ilan edilmesi, iflçiemekçilerin sokaklara ç›kmalar›n›n alt›nda yatan temel etken de bu yaflananlara yönelik öfke olsa gerek. Tekelci medyan›n, halk›n bu meflru eylemleri karfl›s›nda avaz avaz ba¤›rarak yaflananlar› çarp›tmas› ve bir grup “demokrasi düflman›”n›n ifli olarak göstermesi de, asl›nda kitlenin hedefinin do¤ru belirlendi¤ini gösteriyor. Sözünü etti¤imiz bu medyan›n (sahiplerinin) kendilerini yanan bankalarla, uluslararas› flirketlerle, polis karakollar› ile özdefllefltirmeleri, eylemlerin gerçek niteliklerini gayet iyi anlad›klar›na iflaret ediyor!

Beklenen bir tepkinin d›fla vurumu... Bizlere refah›n, zenginli¤in ve demokrasinin anahtar› olarak sunulan Avrupa Birli¤i’nin üyesi olan Yunanistan, son y›llarda yo¤un eylemlere sahne olan bir ülke. AB politikalar› çerçevesinde sosyal güvenli¤in tasfiye edilmesine dönük ad›mlar›n at›lmas›, ülkede halk›n büyük tepkisine neden olmufltu. Bunu, özel üniversitelerin

Bu arada hükümeti istifaya ça¤›ran muhalefetteki PASOK partisinin, kitle eylemlerini besleyen özellefltirme politikalar›n›n bafllat›c›s› ve yine Aleksis’i öldüren polisin ba¤l› oldu¤u birimin kurucusu olmas› ise, PASOK’un ve düzen partilerinin sahtekar niteliklerinin çapr›c› bir göstergesi. Görünen o ki, 15 yafl›ndaki Aleksis’in öldürülmesi, Yunanistan halk›n›n düzene tepkisini daha da derinlefltirmifl bulunuyor. Bu anlamda Karamanlis’in; “demokrasi düflmanlar›” söylemi bir gerçekli¤i de ifade ediyor. Yunanistan halk› sadece sermaye sahiplerine ve devlet erkan›na hizmet eden bir demokrasiye düflman. Henüz gerçek manada bilince ç›kartm›fl olmasa da, talep edilen genifl kitleler için bir demokrasidir, yani gerçek demokrasi! Sokaklara ç›kan binlerin ortaya koyduklar› militan ve hedefi belli eylemler, do¤ru bir önderlik ve örgütlülükten büyük oranda yoksun olmas› nedeniyle bir ç›kmaz ile karfl› karfl›ya olsa da, belirli kazan›mlar elde etmesi kuvvetle muhtemel görünüyor.

Polis cinayetlerine tek yan›t birleflik direnifltir!

“Biz küçük dükkanlara yönelik eylemlere karfl›y›z. Bankalar gibi büyük finansal iflletmeleri hedef al›yoruz; çünkü say›s›z insan karn›n› zar zor doyurabilirken, bu kurumlar büyük bir haks›z kazanç elde ediyorlar ve ülkeyi boyunduruk alt›na al›yorlar. Amac›m›z sesimizi duyurabilmek. Ama duyurmaya çal›flt›¤›m›z sadece bizim de¤il, hepimizin sesi.” (Konstantinos Sakkas-23 yafl›ndaki bir eylemci) aç›lmas›na izin veren yasanan ç›kart›lmas› ve e¤itimin özellefltirilmesinin önünü açan düzenlemelerin yap›lmas› karfl›s›nda patak veren ve halk›n da büyük destek verdi¤i kitlesel ö¤renci eylemleri izlemiflti. Sosyal ve ekonomik sald›r›yla atbafl› bir flekilde ülkedeki polis teflkilat›n›n güçlendirilmesi, polislerin halka karfl› daha da sald›rgan bir hal almas›n› beraberinde getirmiflti. Yunanistan

halk› gibi, ülkede yaflayan çok say›da göçmen de devletin bu sald›r›lar›ndan fazlas›yla etkileniyordu. Böylesi bir tablo içerisinde Alexandros Grigoropoulos adl› gencin bir polis taraf›ndan öldürülmesi, barda¤› tafl›ran damla oldu. Ne var ki ekonomik y›k›m›n derinleflmesine ve iflçi-emekçilerde büyük bir tepki yaratmas›na karfl›n sendikalar›n devletle iyi geçinme kayg›lar›, bu eylemlerin

Peru Komünist Partisi eylemlerini artt›rd›

Pakistan'da NATO ve ABD konvoyuna büyük sald›r› Afganistan'daki NATO ve ABD birliklerine askeri teçhizat götüren 96 kamyon, s›n›r›n Pakistan taraf›nda atefle verildi. Sald›r›da 160'dan fazla askeri araç kullan›lamaz hale gelirken, polis olayda, yaklafl›k 250 militan›n Pakistan'›n Peflaver kenti yak›n›ndaki iki terminale füze ve di¤er silahlarla sald›rd›¤›n› kaydetti. Peflaver'den Afganistan'a giden yol Afganistan'da görev yapan Bat›l› birlikler için önemli bir ikmal hatt›.

El Fetih-Hamas gerginli¤i çat›flmaya dönüfltü El-Fetih ve Hamas aras›ndaki siyasi gerginlik, çok say›da Filistinli mültecinin yaflad›¤› Lübnan’da silahl› çat›flmaya dönüfltü. 9 Aral›k günü El-Fetih ve Hamas taraftarlar› aras›nda Lübnan’›n güneyindeki Sayda kenti yak›nlar›nda yer alan Miye Filistin mülteci kamp›nda yaflanan çat›flmada bir kiflinin öldü¤ü, iki kiflinin de yaraland›¤› bildirildi.

Medvedev’den Hindistan’a yard›m

ABD emperyalizminin Peru yönetimini eline almas›, Latin Amreki’daki sol ideolojiyi yeniden gündeme getirirken, bu süreç PKP’nin de gücünü artt›rmas›na sahne oldu.

Peru Komünist Partisi (PKP) geri dönüyor Peru devleti her ne kadar PKP’nin sadece bir kaç yüz gerillas›n›n kald›¤›n› iddia etse de, PKP gerillalar› gerici Peru güçlerine a¤›r darbeler vurmay› sürdürüyor ve bu darbeler gittikçe s›klafl›yor. PKP, 80. kurulufl y›ldönümü olan bu y›l içerisinde ülkedeki etkinli¤ini ve devlet güçlerine vurdu¤u

Budapeflte havaalan›nda bafllayan grev sürüyor Budapeflte'deki uluslararas› Ferihegy Havaalan›’nda 10 Aral›k’ta bafllayan grev devam ediyor. Aralar›nda uçufl kontrolörleri, yer hizmetleri ve güvenlik personelinin de bulundu¤u havaalan› çal›flanlar›n›n ücret art›fl› talebiyle yapt›klar› grev nedeniyle Macaristan Havayollar› (MALEV) seferlerinin büyük bölümünü iptal etmek zorunda kal›rken, grevdeki iflçiler, grevin ancak talepleri kabul edildi¤inde bitirilece¤ini kaydettiler.

Peru Komünist Partisi, 1980 y›l›nda Devrimci Enternasyonal Hareket’e kat›lmas›n›n ard›ndan Halk Savafl› yolunu tutmufltu. PKP, Gonzalo’nun baflkanl›¤›ndaki yeni önderlik taraf›ndan yeni bir düzenlemeye tabii tutulmufl, kadro ve kitleler Baflkan Mao’nun siyasal çizgisi do¤rultusunda konumland›r›lm›flt›

PKP’nin giderek büyüyen askeri gücü ve kontrol etti¤i alanlar sonucunda, Peru’da, “devlet içinde devlet” olma durumu ortaya ç›kt›. PKP’nin liderli¤i bu nedenle sürekli bir flekilde ABD destekli gerici Peru devletinin hedefi olageldi. Gonzalo ve çok say›da önder kadronun ABD destekli gerici Peru devletine tutsak düflmesinin ve PKP’nin büyük bir güç kayb› yaflamas›n›n ard›ndan, yeni önderlik kademesi de, PKP’nin toparlanmas›n› engellemeye çal›flan ABD destekli Peru devletinin bafll›ca hedefi oldular. PKP, bugün faaliyetlerini esasta Apurimak ve Ene ›rmaklar› boyunca uzanan ormanl›k alanda yo¤unlaflt›rmaktad›r.

Aralar›nda Maoist Komünist Partisi (MKP)’nin de yer ald›¤› Balkan ‹flçi ve Komünist Partiler Konferans›, polis cinayetine iliflkin yaz›l› bir aç›klama yaparak tüm ilerici güçlere eylemleri destekleme ça¤r›s›nda bulundu. “Bu cinayet göstermifltir ki, burjuvazi sadece demokratik hak ve özgürlükleri çi¤nemekle kalm›yor, ayn› zamanda halklar›m›z›n evlatlar›n› sokaklarda aç›kça katletmekten de geri durmuyor. Derinleflen ekonomik krizle birlikte iflçi ve emekçilere yönelik her türlü bask› da t›rmanmaya devam edecektir. Ancak yi¤it Yunan halk› polis cinayeti karfl›s›nda susmam›fl ve Yunan sol hareketi polis terörünü derhal ve militanca yan›tlam›flt›r” ifadelerine yer verilen aç›klamada, “Balkan Komünist ve ‹flçi Partileri Konferans› olarak bizler, polis terörüne karfl› tüm araçlarla militanca direnen Yunan halk›yla dayan›flmam›z› ifade ediyoruz. Tüm ilerici, anti-emperyalist, devrimci ve komünist güçleri, bu keyfili¤i ve bask›y› protesto etmeye, ülkelerindeki Yunan konsolosluklar› önünde protesto eylemleri gerçeklefltirmeye, burjuva devletin sald›r›lar›na tüm yollarla direnen ve adalet isteyen Yunan halk›yla dayan›flma göstermeye ça¤›r›yoruz.” denildi.

Resmi ziyaret için Hindistan’a giden Rusya Devlet Baflkan› Dmitriy Medvedev, ‘Mumbai sald›r›s›n›n ayd›nl›¤a kavuflmas› ve olas› yeni sald›r›lar›n›n engellenmesi için’ Hindistan’a yard›m sözünde bulundu.

darbeleri artt›raca¤›n› duyurdu. Bu çerçevede yap›lan 9 ekim eyleminde 14 Peru askeri gerillalar taraf›ndan saf d›fl› edilmiflti. PKP ayn› ay içerisinde ülkede faaliyet yürüten ABD’ye ait Doe Run maden firmas›n›n çal›flma sahas›n› basarak götürebildi¤i tüm teknik, t›bbi ve g›da malzemelerini kamulaflt›rd›. Kas›m ay› da PKP’nin yo¤unlaflan eylemlerine tan›k oldu. 12 Kas›m günü PKP gerillalar›na dönük bir sald›r› için arazi taramas› yapan helikopter gerillar taraf›ndan vuruldu, 2 asker yaraland›. Bunu, Huallaga Vadisi’nde gerçeklefltirilen ve 27 askerin öldü¤ü sald›r› izledi. Kas›m ay›ndaki son sald›r›, Huallaga’n›n ac›s›yla gerillalar› imhaya kalkan gerici Peru odusuna indirilen son y›llar›n en büyük darbesi oldu. Askerlere pusu kuran gerillalarla Peru ordusu aras›nda 29 Kas›m günü ç›kan çat›flmada 60 Peru askeri öldü.

PKP’nin, 29 Kas›m’da Peru’nun baflkentinde gerçeklefltirilen ve aralar›nda ABD Devlet Baflkan› Bush, Rusya Devlet Baflkan› Medvedev’in de bulundu¤u çok say›da gerici devlet baflkan›n›n bir araya geldi¤i Asya Pasifik Ekonomik ‹flbirli¤i Örgütü (APEC)’ne yönelik sald›r› haz›rl›¤› yapt›¤›, eylem plan›n›n Peru devletinin eline geçmesi nedeniyle sald›r›n›n iptal edildi¤i Peru bas›n›na yans›m›flt›.

Peru devrimini destekleyelim Geçmiflte Peru devrimine verilen destek bir hayli güçlüydü. PKP’nin ald›¤› darbeden sonra yaralar›n› sarmaya ve yeniden aya¤a dikilmeye baflla¤›d› bu dönemde, DEH içindeki ve d›fl›ndaki tüm Maoist partiler, devrimci-ilerici tüm kurum, parti, örgüt ve kifliler yeniden flahlanma sürecine giren PKP ve onun önderli¤i alt›ndaki Peru devrim mücadelesini desteklemek görevi ile karfl› karfl›ya.

Hindistan’da Maoistlerden eylem Hindistan’›n Tamar bölgesinde devriye gezen polis arac› Hindistan Komünist Partisi (Maoist)’e ba¤l› Halk Kurtulufl Gerilla Ordusu taraf›ndan vuruldu. 6 Aral›k günü gerçeklefltirilen eylemde 5 polisin öldü¤ü, Maoistlerin, polislerin silahlar›n› alarak geri çekildikleri aç›kland›.

Hindistan maden iflçilerinden Maoistlere destek Uttar Pradesh bölgesindeki maden iflçileri, maden ç›kartmak için kullan›lan çeflitli patlay›c›la-

r› Maoistlere tafl›yarak, Maoistlerin mücadelelerine destek oluyor. Hindistan polisinden bir yetkili yerel bir gazeteye yapt›¤› aç›klamada, HKP(M) taraf›ndan çeflitli bölgelerde kullan›lan patlay›c›lar›n maden ç›kartmada kullan›lan türden oldu¤una dikkat çekerek, “Aç›k ki Maoistler maden sektöründe güçlü iliflkilere sahipler” ifadesinde bulundu. Bu y›l Kas›m ay›na kadar ülkenin çeflitli yerlerinde Maoistlere ait 35 bin fünye, 3 bin elektirik-

li fünye, 700 kilo patlay›c›, 2 bin fitil, 33 ton amonyum nitrat ve 200 patlay›c› fifle¤in ele geçirildi¤ini söyleyen polis yetkilisi, bu patlay›c›lar›n büyük bölümünün Chandauli, Mirzapur, Allahabad, Mahoba, Mugalsaray, Balrampur ve Sonebhandra gibi Maoistlerin etkin olduklar› ve maden iflletmelerinin bulundu¤u bölgelerde ele geçirildi¤ine iflaret ederek, bunun, Maoistlerin madenciler içinde güçlü bir örgütlülü¤e sahip oldu¤unu ortaya koydu¤unu belirtti.

Hindistan hükümetinin ülkedeki tehlike ile ilgili uyar›lar›na ra¤men Hindistan’a giden Medvedev, gazetecilerin terör sald›r›lar›ndan korkup korkmad›¤› yönündeki sorular› karfl›s›nda, “E¤er bu sald›r›lardan çekinip gelmeseydik, teröristler as›l ozaman hedeflerine ulaflm›fl olurlard›” dedi. Medvedev’in bu sözleri, Rusya’n›n Mumbai’deki sald›r›n›n, Rusya-Hindistan iliflkilerinin geliflmesinin engellenmesi için gerçeklefltirildi¤i düflüncesinde oldu¤u fleklinde yorumland›. Medvedev’in Hindistan ziyaretinde, Rusya’n›n Hindistan’da iki nükleer santral infla etmesi, Hindistan’›n Rusya’dan 80 askeri tafl›ma helikopteri almas› konusunda anlaflma imzaland›¤› aç›kland›.

Somali kanl› bir çat›flmaya do¤ru gidiyor Somali’nin sadece Mogadiflu kentinde hakim olan ABD yanl›s› “devlet baflbakan›” Nur Hasan Hüseyin, Somali aç›klar›nda onlarca yabanc› gemiyi kaç›ran korsanlar› tek bafllar›na durduramayacaklar›n›, uluslararas› güçlerden yard›m istediklerini aç›klad›. BM flemsiyesi alt›nda bir gücün ülkeye konumland›r›lmas› isteyen Hüseyin, bu durum gerçekleflmeden Etiyopya’n›n Somali’deki askerlerini çekmemesini istedi. Bilindi¤i üzere Hüseyin baflkanl›¤›ndaki hükümet ABD taraf›ndan do¤rudan ve Etiyopya eliyle dolayl› olarak desteleniyor. Ne var ki söz konusu hükümet ülkenin sadece Mogadiflu kentine hakim, ülkenin di¤er alanlar› ABD ve Etiyopya karfl›t› ‹slam Mahkemeleri Birli¤i’nin denetimi alt›nda. Hüseyin’in BM flemsiyesi alt›nda asker istemesi, bir anlamda ülkede ABD destekli hükümetinin tek iktidar haline gelmesi amac›n› da bar›nd›r›yor. Söz konusu güçlerin Somali’de konufllanmalar› ‹slam Mahkemeleri Biri¤i’ne yönelmeleri halinde ülkede büyük bir y›k›m›n yaflanmas› kaç›n›lmaz duruma gelecektir.

YÖNEL‹M Kaz›m C‹HAN Yazar›m›z›n yaz›s› gelmedi¤inden dolay› yay›nlayam›yoruz


forum Türkiyelileflme çabalar›n›n Kürtlere hiçbir yarar› yoktur

16-31 Aral›k 2008 11

politikalara uyarl› uygulamalar›n hedefi Kürt milli de¤erlerini çürütmektir. Bu bak›mdan, baflta anadil olmak üzere Kürt milli de¤erleri etraf›nda toparlanma kaç›n›lmaz olmal›d›r. Baflbakan, 2005 y›l›nda, “Kürt sorunu benim sorunumdur, bu konuda devletin de hatalar› olmufltur. Bu sorun daha fazla demokrasiyle çözülecektir” demiflti. Fakat bu sözleri dile getirdikten sonra, söylediklerinin arkas›nda durmad›. Yukar›da, k›saca sözünü etti¤im geziler s›ras›nda da, “ya sev, ya terk et” noktas›na kadar geldi. Anayasa Mahkemesi’nin, 2008 yaz›nda, Adalet ve Kalk›nma Partisi hakk›nda verdi¤i karardan sonra, art›k, AKP’nin, Baflbakan Recep Tayyip Erdo¤an’›n Kürt sorunu konusunda, 2005’te oldu¤u gibi sa¤l›kl› bir tutum sergilemesi mümkün görünmüyor. Art›k, geleneksel devlet görüflleriyle, resmi görüfllerle, daha s›k› bir bütünleflme içinde olmas› kaç›n›lmazd›r. Kürtlerin TBMM’de temsil edilmeleri önemli olabilir. Ama, yerel yönetimlerde bir güç olmalar›, çok daha önemlidir. Diyarbak›r, Batman, Van, Hakkari, Dersim, K›z›ltepe, Nusaybin, Yüksekova, Malazgirt, Do¤ubeyaz›t, Silvan, Bismil, Tatvan, Cizre, Silopi gibi flehirlerde yerel yönetimlerde olmak, Kürtler için büyük bir moral kayna¤› olacakt›r. Yerel yönetimlerde güç olma, “çözüm” için elveriflli bir ortam›n oluflturulmas›na büyük katk›lar sa¤layacakt›r. Soruda, “Kürt sorununda taraflar”dan söz ediliyor. Devlet Kürt sorununu kabul etmiyor. ‹nkarc› ve imhac› tutumunu sürdürüyor. Kürtlerle bir araya gelip soruna çözüm arama olas› görünmüyor. Bu bak›mdan Kürtlerin kazan›mlar› fiili kazan›mlar olacakt›r. Bu da bütün insanlar›n, bütün halklar›n do¤al olarak sahip olduklar› haklara, Kürtlerin neden sahip olmad›klar›n›n bilincine varmakla bafllar. Ortado¤u’da Araplar›n, Farslar›n, Türklerin sahip oldu¤u haklara Kürtler neden sahip de¤il? Bu yasaklar›n, eflitsizliklerin bilincine varanlar herkesin do¤ufltan sahip oldu¤u haklara, Kürtlerin de sahip olabilmesi için mücadeleye bafllar. Bu haklar, bireysel haklar de¤il, elbette kolektif haklard›r. Dünyada hiçbir anayasada, “Herkes özgürce su içebilir”, “Herkes özgürce hava alabilir” fleklinde maddeler yoktur. Bunun gibi, “Herkes anadilini özgürce konuflabilir” fleklinde maddeler de yoktur. Çünkü anadilini kullanma, anadili ile yaflama, su içmek gibi, hava almak gibi do¤al kabul edilmifltir. Bunun, anayasada veya yasalarda belirtilmeyecek kadar do¤al oldu¤u kabul edilmektedir. Ama, herkes için, bütün halklar için do¤al olan, ola¤an olan bu temel haklar, kiflilik haklar›, Kürtler için yasaklanm›flt›r. Kürt sorunu dedi¤imiz sorun da, do¤al olandan, olmas› gerekenden, ola¤an olandan sap›lmas› nedeniyle ortaya ç›kmaktad›r. Cumhuriyet döneminde, Kürtçe’yi yasaklaman›n, Kürtleri asimile etme çabalar›n›n, devlet terörü eflli¤inde yürütüldü¤ü de aç›kt›r.

‹SMA‹L BEfi‹KÇ‹ Yerel yönetim seçimlerinin, Kürtler için siyasal anlam› büyüktür. Kürtler, yerel yönetimlerde güç olma durumunu korumal›d›r ve gelifltirmelidir. 2004 yerel yönetim seçimlerinde Van, A¤r›, Siirt, Bingöl gibi illerde kay›plar yaflanm›flt›r. 29 Mart 2009 seçimlerindeyse, mevcut olanlar›n korunmas› yan›nda, 2004’te kaybedilmifl belediyelerin yeniden al›nmas› hedef olmal›d›r. Hükümet bir y›l› aflk›n bir zamand›r Diyarbak›r üzerinde bir söylem gelifltiriyor. Baflbakan Recep Tayyip Erdo¤an, Kas›m ay› bafllar›nda, Diyarbak›r, Van, Hakkari gibi Kürt flehirlerine ziyaretler yapm›flt›. Bu ziyaretlerde Baflbakan çok yo¤un ve sürekli protestolarla ve tepkilerle karfl›laflt›. Örne¤in, Diyarbak›r’da bofl bir flehirle karfl›laflt›. Bu protestolardan sonra, art›k, Diyarbak›r’dan vazgeçmifl görünüyor. Daha do¤rusu Diyarbak›r’› alman›n olanaks›z oldu¤unu anlam›fl görü-

nüyor. Buna ra¤men, Kürtler Diyarbak›r üzerinde ›srarla durmak durumundad›r. Adalet ve Kalk›nma Partisi’nin, hükümetin gelifltirece¤i uygulamalar› hükümsüz b›rakman›n yolunu bulmal›d›r. Kömür, un, fleker, çay, ya¤, makarna, zeytin, peynir gibi temel maddeleri da¤›tmak, bunlar› oya çevirmek hükümetin, partinin önemli bir uygulamas› olabilir. Demokratik Toplum Partili belediyeler de bu uygulamalar›, Kürtlerle, daha genifl ittifaklar kurarak aflabilirler. Kürtlerin Türk soluyla kurdu¤u ittifakta bir art› bir iki etmemektedir. Ama, Kürtlerin Kürtlerle kurdu¤u ittifakta bir art› bir ikiyi de geçebilir. Bu sürecin Kürtlerde bir moral yarataca¤›, bir sinerji yarataca¤› aç›kt›r. Türkiyelileflme çabalar›n›n, çat› partisi anlay›fllar›n›n Kürtler için hiçbir yarar› yoktur. Resmi ideoloji, resmi ideolojinin gere¤i olan politikalar, Kürtlerin milli de¤erlerini da¤›tm›flt›r. Bu

Bugün, devlet en çok ‘terör’den flikayet etmektedir. Devlet, ‘terör’ tarifini bat›l›lara, Avrupa Birli¤i, Avrupa Konseyi, ‹slam Konferans› gibi kurumlara kabul ettirmifl durumdad›r. Halbuki, do¤al olan›n yasaklanmas› süreci irdelendi¤i zaman, bütün bu iliflkilerin temelinde devlet terörünün oldu¤u aç›kça ortaya ç›kmaktad›r. Anadil Kürtçe yasaklanm›fl. Yasaklanan bu kategorilerden söz etti¤iniz zaman, bunlar› talep etti¤iniz zaman art›k, siz bir ‘terörist’siniz. Anadilin talep edilmesi ise çok do¤al, ola¤an bir durumdur. Devlet, bu tür talepleri önlemek için yine devlet terörüne baflvurmakta, yalana dayal› politikalar üretmektedir. Yalan› yeni yalanlarla gizlemek yine baflvurulan bir politika ve uygulama olmaktad›r. Bu bak›mdan, ‘terör’ denen sürecin temelinde devlet terörünün oldu¤unu görmek kaç›n›lmazd›r.

Birbirinin gözünü oyan kardefllik

Uygarl›k çekirge gibidir Uygarl›k, çekirge gibidir. Tarih boyunca bir yerden ötekisine z›plam›fl durmufl. Bir zamanlar dünyan›n hakimi Roma ‹mparatorlu¤u idi. Bütün yollar Roma’ya ç›k›yordu. ‹ngiltere, güneflin batmad›¤› bir imparatorluk idi. ‹ngiltere’nin hakimiyeti alt›ndaki topraklar o kadar geniflti ki, ayn› anda gece ve gündüz, akflam ve sabah yaflan›yordu. Onun için Günefl’in batmad›¤› ülke deniyordu. Uygarl›k ve güç çekirgesi daha sonra Amerika’ya s›çrad›. Servet avc›lar›n›n, alt›n aray›c›lar›n›n, Avrupa’daki feodal bask›dan kaçanlar›n, keflif tutkunlar›n›n, iflsizlerin, haydutlar›n, kanun kaçaklar›n›n gidip yerlileri katlederek kurduklar› devletten; dünyaya hükmeden bugünkü ABD ç›kt›... Para, güç ve servet için yola ç›km›fl bu kadar insafs›z ve gözü pek insan›n yaflad›¤› ülkenin dünya birincisi olmas› çok normal...

HASAN B‹LD‹R‹C‹

Fakat iflte Türkiye’yi de on parça olmufl Kemalist de¤erlerle ayakta tutmak çok kolay de¤il. Yeni felsefelere, yeni ideolojilere ihtiyaç var. Amerikan destekli 12 Eylül’ün gündeme koydu¤u ve bugün iktidarda olan Türk-‹slam sentezi flimdiki zamanlar için düflünülmüfltü. Ad›na Il›ml› ‹slam diyorlar. Fethullah Gülen zaten bu ifl için Amerikan korumas› alt›nda. Parçal› Türk devlet yap›s›na ve güvenli¤ine güvenilmedi¤i için Amerika’ya apar topar götürüldü. San›r›m, Ortado¤u’da kartlar henüz kar›lmad›. ABD, ‹ran ve Suriye rejimlerini de y›kmak istiyor, ama Irak’ta h›z› kesildi. Asl›nda ABD’nin Irak’taki h›z›n› Türk devleti kesti. E¤er ABD ilk gün Irak’› üçe bölüp ç›ksayd› burnu bu kadar sürtmeyecekti... ABD’yi Ortado¤u’da Irak’›n birli¤i çabas› çok güç durumda b›rak›r. Irak federalizminin sosyolojik bir temeli yok. fiimdiye kadar ölen insan say›s›n›n bir buçuk milyon oldu¤u söyleniyor ki, do¤rudur. Hangi sosyalist devrimde bir buçuk milyon insan öldü? Herhangi bir sosyalist ülkede ufac›k bir insan hakk› ihlalini da¤ büyüklü¤ünde sorun haline getiren Bat›, 20 milyonlu Irak’ta bir buçuk milyon insan›n ölmesini önemsemedi...

Dünya birincisi kalabilmek için ise silahlar›n ve sanayinin moderne edilmesi yetmez. Kanunlar›n ve yasalar›n da modern olmas› gerekiyor. Bugün hala Roma Hukuku’nun geçerli oldu¤unu söylersek, dünya gücü olabilmek için imparatorluklar›n ayn› zamanda nas›l bir hukuk savafl› verdiklerini anlatm›fl oluruz.

Kürt sorununu temel alm›fl DTP’nin ufku ve beklentileri Türkiye’nin yanl›fl iliklenmifl tüm dü¤melerini çözmeye yönelik de¤il. Temelsiz bir kardefllik söylemiyle bu ifli çözece¤ini san›yor ama, sonunda birbirinin gözünü oyan problemli bir kardefllik ç›kt› ortaya. Ayr›ca kardefllik feodal bir kavramd›r. Aileseldir. Bat›, feodal ayr›cal›klara karfl› mücadele ederek, anayasal vatandafll›k sistemi kurarak sorunlar›n›n ço¤unu çözdü. Kürtlerin ve Türklerin hala bu devirde birikmifl sorunlar›n› bofl bir kardefllik söylemiyle çözeceklerini sanmalar›, farkl› kimliklerden ve inançtan insanlarla dalga geçmektir. Bunun ‹slami karfl›l›¤› Ümmetçiliktir. Laik karfl›l›¤› anayasal Türklüktür... Kardeflli¤in Osmanl›’daki karfl›l›¤› ise kementti. Padiflah öldü¤ünde, padiflah›n tabutunun yan› s›ra bir sürü de küçük tabut yürütülürdü. Bu tabutlarda, Osmanl› saltanat›n›n gelece¤i için boyunlar›na kement at›lm›fl ölen padiflah›n çocuklar›, yani yeni padiflah›n kardefllerinin cesetleri olurdu. Her padiflah›n haremi ve haremde yüzlerce cariyesi oldu¤u için, yaflad›¤› süre içinde padiflah yüzünü görmedi¤i bir çok çocuk dünyaya gelirdi. Bu çocuklardan biri tahta ç›kar, ötekilerin hepsi öldürülürdü. Ölen padiflahla birlikte kement at›lm›fl birçok padiflah çocu¤unun gömülmesi bir hüzündü. ‹mparatorlu¤un hüznüydü. Osmanl›’da kardefllik kurumu buydu. Hem madem bu kadar kardefllik isteniyor, o zaman küçük kardefl Kürtlerin, a¤abey olan Türk devletinin her koflulda sözünü dinlemesi gerekiyor. Bu itiraz neden?

AKP, Amerikan projesidir ABD Ortado¤u’da ç›karlar› için vard›r

AKP, Amerika’n›n Irak’a müdahalesi hesaplanarak Türkiye için düflünülmüfl bir iktidar biçimidir. AKP, bir Amerikan projesidir. Güdümlü Il›ml› ‹slam’›n iktidarda olmas› Irak müdahalesi aç›s›ndan ABD için çok önemliydi. AKP iktidardayken hiçbir camide ABD karfl›t› hutbeler okunmad›, cami ç›k›fl› ABD bayraklar› yak›lmad›, Türk ‹slamc›l›¤› taraf›ndan ABD düflman ilan edilmedi. Halbuki ABD, ‹slamla özdeflleflmifl flehirleri en geliflmifl silahlar›yla vurdu. Bunlar olurken oportünist Türk ‹slamc›l›¤› suskundu. Hatta ABD’nin iflini kolaylaflt›r›yordu.

Ancak sistem ve devlet büyüdükçe bu devletin, bu sistemin ihtiyaçlar› da art›yor. Dünya enerjisinin en çok kullanan› olup, ancak kulland›¤› enerji kaynaklar›n›n çeyre¤ine dahi sahip olamamak ABD’nin en büyük ç›kmaz›. Onun için ABD’yi Ortado¤u’ya salan strateji uzmanlar› flöyle demifllerdi: “ABD’nin gelecek elli y›lda dünya lideri olarak kalabilmesi için Ortado¤u’nun ve ora ülkelerinin enerji kaynaklar›n›n Amerika’n›n kontrolünde olmas› gerekiyor.” ABD’nin Ortado¤u’daki varl›¤›n›n temel gerekçesi budur. Amerika’n›n Ortado¤u’da bulaflt›¤› çeliflkiler ise, varl›¤›n kal›c›l›¤›n› sa¤layacak sorunlard›r. Sorunlar› bazen çözer gibi görünür, bazen gerçekten çözer, bazen çözülmüfl bir sorunu yeniden kafl›r. Bütün bunlar› yaparken tek amaç güdülür: Amerikan sisteminin temel ç›karlar›. Amerika’n›n temel ç›karlar› o gün için sükunet gerektiriyorsa ABD gerçekten iyi bir arac› rolü oynar. Savafl gerekiyorsa, kendi yaratt›¤› Bin Ladin için Afganistan’›, y›llarca komflular›na karfl› bir el bombas› gibi kulland›¤› Saddam’› vurur. Tabii Saddam’› vurunca da, y›llarca Saddam bask›s› alt›nda kalanlara bir miktar özgürlük ve statü düfler. Bu, bütün savafllar›n ve alt üstlerin do¤al sonucudur. Irak’ta Kürtler ve fiiiler bir miktar özgür olamayacaksa, Saddam’› düflürmenin bir mant›¤› herhalde olmazd›.

Türk sistemi çökerse Bat› sistemi çökebilir Fakat tafllar yerinden oynad› m› bu kez baflka fleyler oluyor. Örne¤in, normalde üç benzemezli Irak’tan Yugoslavya gibi üç ayr› devletin ç›kmas› gerekirken, bu kez devreye Türk devletinin Kürt özgürlü¤ü kayg›s› girdi ve da¤›t›lan Irak’›n birli¤inin sa¤lan-

mas› bu kez ABD’nin yeniden temel u¤rafl› halini ald›.

Neden? Ortado¤u’da Türk sistemi çökerse Bat› sistemi çöker. Borsalar alt üst olur. Dünya krizi kontrol d›fl›na ç›kar. Ortado¤u’da Bat› de¤erleri, Bat› egemenli¤i, Bat› güvenli¤i çöker. Amerika ve Avrupa’n›n; dünyan›n bütün sistemlerini de¤ifltirdikleri bir ça¤da, Türkiye sistemini ufak tefek reformlarla ayakta tutmak istemelerinin tek nedeni budur: ‹slam radikalizmine ve do¤udan gelecek açlar›n sald›r›lar›na karfl› bir duvard›r Türkiye... Bat› sistemini koruyan bir duvar. Onun için Türk sisteminin zaafa u¤ramamas›, zaafa u¤rad›¤› yerde ekonomik ve askeri desteklerle yeniden aya¤a kald›r›lmas› kendileri için çok önemli...

Bir Amerikan projesi olan AKP, neo faflist bir partidir. Temeli 12 Eylül askeri diktatörlük döneminde at›ld›. Daha adil ve insanca bir ülke ve dünya için mücadele veren on binlerce de¤erli Türk ve Kürt genci öldürülürken, iflkencelerden geçirilirken Türk-‹slam sentezinin tosuncuklar› ‹mam Hatiplerde veya devrimcileri tasfiye edilmifl üniversitelerde bugün için yetifltirildi. Devlet bürokrasisi, M‹T, polis teflkilat› art›k bu tür insanlardan oluflma. Il›ml› ‹slam’›n etkin hale getirildi¤i neo faflist bir düzen hakim Türkiye’de. Zaten Amerika’n›n gelecekte ön gördü¤ü Türkiye de bu Türkiye. Bat› de¤erlerinin k›r›nt›lar›yla buluflmufl ‹slam a¤›rl›k bir ülke. Bat›’n›n ‹slam›... Reform edilmifl ‹slam... Bat›’n›n güvenli¤ini koruyan ‹slam... Art›k ne ad verirseniz verin. ABD’nin Bin Ladin’li Yeflil Kuflak’› tersine dönünce, ›l›ml›s›na el at›ld›. Tabii, ›l›ml› kal›rsa... Türk-‹slam senteziyle donanm›fl neo-faflist bu zihniyetin Türkiye’de Kürt sorununu çözmesini beklemek, gerçekçi bir beklenti de¤il. Türkiye, tepeden t›rna¤a yanl›fl iliklenmifl bir palto gibidir. Alt veya üst dü¤melerini çözmekle paltoyu do¤ru iliklemifl olmuyorsunuz. Türkiye paltosunun do¤ru iliklenebilmesi için bafltan afla¤› tüm dü¤melerin aç›lmas› gerekiyor.

Demokratik Özerklik projesi tutmaz PKK’nin söylediklerini bile anlamakta s›k›nt›s› olan DTP’nin Demokratik Özerklik projesi tutmaz. Demokrasi, siyasal bir kavramd›r, bir statü de¤ildir, ayr›ca biçimi iktidarlara göre de¤iflebilir. Halbuki Kürtlerin; sa¤, sol veya dinci iktidarlara göre de¤iflmeyecek kal›c› bir statüye ihtiyaçlar› var. Bunun da en iyi çözümü federal sistemdir. Dünyan›n geliflmifl tüm ülkeleri federaldir. Federasyondan etnik bölünme sonucu ç›kar›lmamal›. Türkiye etnik bölücülü¤e, etnik s›n›rlara elveriflli bir ülke de¤il. Türkiye basit bir aya¤a kalk›flla yedi bölgesini yedi federasyon yapabilir. Güney Do¤u ve Do¤u Anadolu olarak adland›r›lan k›sma, özgünlü¤ünden dolay› Kürdistan Federasyonu ad› verilir. Genel insan haklar›na ters düflmeyecek ufak tefek farkl›l›klar d›fl›nda, federasyonlardaki yasalar benzer olur. Nüfusa göre federasyonlardan ç›kan milletvekillerinden genel Türkiye parlamentosu oluflur. Diyarbak›r’›n anadilinin Kürtçe, ‹stanbul’un anadilinin Türkçe olmas› vatandafll›k haklar›n›n kullan›lmas›nda bir sorun yaratmaz. Örne¤in ‹sviçre’de Cenevre Frans›zca, Zürih Almanca konuflur. Bu iki flehrin insanlar›na hanginiz ‹sviçre’yi daha çok seviyorsunuz diye bir soru sorulamaz. ‹sviçreliler bu konuda öyle ileri bir noktadalar ki, ayn› sosyalist partinin Zürih dili Almanca, Tesin dili ‹talyanca, Cenevre dili Frans›zca’d›r... Federasyonlara göre örgütlenmifl bir Türkiye’de devletin Kürdistan aya¤›n›, yani yüzde otuzunu diyelim kurum ve kurulufllar›yla Kürtlefltirip demokratiklefltirirseniz, sorunu çözmüfl olursunuz. Kürt-Türk ayr›m› o zaman kalkar gündemden. Diyarbak›r’a yerleflecek bir Türk, federasyonun tüm vatandafll›k haklar›ndan bir Kürt vatandafl gibi kay›ts›z flarts›z yararlan›r. Kürt as›ll› biri de ‹stanbul’un tüm hak ve özgürlüklerinden faydalan›r.


kültür-sanat

12 16-31 Aral›k 2008

KAZIM ÖZ BAHOZ’UN ÖYKÜSÜNÜ ANLATIYOR... Dili yasak, kültürü yasak bir ulusu, Kürtleri kimli¤iyle, diliyle, kültürüyle görünür k›lan Kürt sinemas›, son y›llarda kendi alan›n› yaratma olanaklar›n› gelifltirdi. Devlet politikas›n›n bir uzant›s› olarak hayat bulan, egemen dilin ve kültürün etkisiyle yap›lan sineman›n yaratt›¤› cendereyi k›ran Kürt sinemas›n›n üretimleri, son y›llarda takdire de¤er bir art›fl yaflad›. Uzun metrajl› filmler, belgeseller vb. üretimlerle festivallerde ilgi çeken yönetmenler, Kürt sinemas›n›n geliflimine ve kök salmas›na katk›da bulunuyor… Sinemada beyaz perdeye yans›ma olana¤›na geç kavuflan, öte yandan gerici kültür içerisinde kimli¤i, dili ve kültürü inkar edilen Kürtler, Türk filmlerinde, dil bak›m›ndan sadece bir fliveydiler ve figüranl›ktan öteye gidememekteydiler. Kürtler, Kürt yönetmenlerin üretimleri olan, mücadelenin kazan›mlar›ndan ve açmazlar›ndan beslenen filmlerle -sansür vb. yapt›r›mlarla birlikte- ilk defa kendilerini kimlikleriyle gör-

me ve gösterme olana¤›na kavufltu diyebiliriz. Bu üretimler beyaz perdede genifl izleyici kitlelerine ulaflarak, imha ve inkar politikalar›n›n müdahale alan›n› sinema sanat› ile k›rarken, ayn› zamanda kimli¤ine yabanc›laflt›r›lan Kürtlerin de kendilerini görme ve tan›ma görevini üstlenmektedir. Çünkü sinema bir ulusun ya da Kürt yönetmenlerin kendilerini dünyaya gösterme arac› olmas›yla birlikte, esas olarak kimli¤ine yabanc›laflt›r›lan Kürtlerin kendilerini görme ve tan›ma arac›d›r. Çünkü kimli¤i, kültürü yok say›lan Kürtler, sinema yoluyla dünyan›n çeflitli yerlerindeki seyircilere Kürtçe seslenerek kendilerini ve yaflamlar›n› anlatt›lar. Kürt filmleri yak›ndan incelendi¤inde yönetmenlerin Kürtlerin içinde bulunduklar› sosyal, siyasal ve ekonomik çeliflkilerden beslendi¤i ve iflledi¤i, bunu yaparken de Kürtlerin mücadelelerini simgeleyen birçok temay› kulland›klar› göze çarpmaktad›r. Bu aç›dan Kürt sinemas› ve filmleri sa-

natsal bir u¤rafl› olmakla birlikte politik bir üretimdir de. Kürt Sinemas›’n›n gelece¤i elbette Kürtlerin mücadelesiyle, bir ulusun kendisini var etme mücadelesiyle paralellik tafl›r. Ancak mücadelenin talepleri do¤rultusunda, inkar edilen Kürt ulusunun kültürü görünür k›l›nabilir. Bundan hareketle bask› ve engeller göz önüne al›nd›¤›nda Kürt sinemas› asimilasyon politikalar›na karfl› sergilenen güçlü bir tav›rd›r da ayn› zamanda. Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) bünyesinde 1995 y›l›nda çal›flmalar›na bafllayan Kaz›m Öz’ün k›sa bir süre önce gösterime giren Bahoz filmi ise hem teknik aç›dan hem de kurgu aç›s›ndan be¤eni toplayan bir film oldu. Kaz›m Öz’ün senaryosunu yazd›¤› film, 1990’l› y›llarda Kürt ö¤rencilerin mücadelesini konu ediniyor. Daha önce Ax, Dûr, Foto¤raf gibi çal›flmalar› olan yönetmen Kaz›m Öz’le Bahoz üzerine konufltuk.

Kendi kimli¤ini, kendi halk›n›n gerçekli¤ini keflfedifl —Tek dil, tek bayrak, tek millet söyleminin devlet politikas› olarak yükseltildi¤i bir ülkede, ötekilerden biri olarak henüz do¤makta ve geliflmekte olan Kürt sinemas› son y›llarda, ‹ran, Suriye ve Türkiye-Kuzey Kürdistan yap›mlar›yla ciddi bir geliflme kaydetti ve Kürtleri beyaz perdeye tafl›d›. Sizin Kürt sinemas›na bak›fl aç›n›z nedir? Son y›llarda gerek ülkede gerekse Avrupa’da –diasporada- Kürt sinemas›yla ilgili büyük geliflmeler oldu. Kürt filmlerinin say›s› artmaya bafllad›. Konusu bir flekilde Kürtleri ele alan filmler k›smen de olsa artmaya bafllad›. Biraz daha Kürt kimli¤iyle, Kürt prodüksiyonlar›yla ortaya ç›kan filmler artmaya bafllad›. Bu tabi ki bir sineman›n do¤uflu olarak de¤erlendirilebilir. Ve bunlardan baz›lar› dünya çap›nda büyük baflar›lar elde ettiler. S›n›rlar› aflan çeflitli filmler ortaya ç›kt›. Sadece Kürtlerin izledi¤i de¤il, dünya seyircisinin çokça izledi¤i filmler dolaflmaya bafllad›. Uluslararas› festivallerde büyük baflar›lar ortaya ç›kt›. Bu da asl›nda gözleri Kürt sinemas›na çevirdi. Bu önemli bir geliflme, bunun temelinde, Kürtlerin verdi¤i mücadelenin yaratt›¤› etki yer al›yor. fiu an yaflanan mücadele, savafl bir flekilde sinemay› etkileyen, besleyen bir fley. ‹leriki dönemde bu ürünlerin daha da fazla artaca¤›n› tahmin etmekteyim. —Kaz›m Öz Kürt sinemas› için ne yapmak istiyor? Sineman›n kendisi bir anlat›m biçimi. Sizin dünyaya dönük, yaflad›¤›n›z çevreye dönük, yaflad›¤›n›z tarihe dönük bir tavr›n›z, onu anlama çaban›z, e¤iliminiz asl›nda. Burada yaflayan bir birey olarak beni etkileyen, toplumu etkileyen, çevremdeki insanlar› etkileyen olaylar›, olgular› anlamaya, anlatmaya çal›fl›yorum. Sonuçta sinemay›, sanat› sadece bir yans›ma olarak da görmüyorum. Yaflama bir müdahale arac›d›r asl›nda sinema. Kendinizi ifade ederken, sadece bireysel olarak da ifade etmiyorsunuzdur asl›nda, toplumsal bir kesimi, bir çeliflkiyi ortaya koyuyorsunuzdur. Dolay›s›yla bir yönüyle bir taraf oluyorsunuz. Mücadelenin bir parças› olabiliyorsunuz. Bu anlamda bir birey olarak da üzerime düflen sorumluluklar› yerine getirmeye çal›fl›yorum. Bu film ve Kürt meselesiyle ilgili daha önce yapt›¤›m birkaç film henüz bafllang›ç aflamas›nda. Bir halk›n kendi dilini, kendi kültürünü hala rahat bir flekilde yaflayamamas›, konuflamamas›, bunun yaratt›¤› fliddet ortam›, toplumsal olarak Türkiye’nin gördü¤ü, Kürtlerin gördü¤ü zararlar bireysel olarak bizim gördü¤ümüz, etkilendi¤imiz psikolojik ortam bizi ciddi bir flekilde etkiliyor. Asl›nda buna bir tav›r gelifltirmeye çal›fl›yoruz. Bir flekilde haklar› ellerinden al›nm›fl insanlar›m›z›n mücadelesini vermeye çal›fl›yoruz asl›nda. — Bir röportaj›n›zda Kürtlerin halk olarak yaflad›¤› sorunlardan dolay› Kürt sinemas›n›n flimdilik sadece uluslararas› alanda baflar›lar gösterebilece¤ini ifade etmiflsiniz? Bunun nedeni? Kürdistan’da bizim sinemam›z›n geliflme koflullar› s›n›rl›. Mesela Bahoz’u Kürdistan’›n her yerinde göstermek istiyoruz ama bunun teknik alt yap›s› yok. B›rakal›m onu, sinema olmayan dünya kadar flehir var Kürdistan’da. Dolay›s›yla gösterememifl oluyorsunuz. Gösterimle ilgili çeflitli engeller önünüze ç›kabiliyor. Yan› s›ra Kürdistan’da çok yo¤un bir savafl yaflan›yor. Savafl ortam›nda sanat›n de¤eri, rolü çok anlafl›lamayabilir. Bu noktada eksikliklerimiz, yetersizliklerimiz söz konusu. Dolay›s›yla dünya seyircisi biraz daha iyi anlayabilir, daha iyi karfl›layabilir. —Burada asimilasyon ve inkar politikalar›n›n pay› da çok önemli bir yer tutuyor… Tabii toplumsal bask› burada çok büyük bir problemdir. Biraz daha özgür alanlarda daha rahat bir flekilde izlenebilir. —Kürtler kendi dillerinde bir film izleme flans›na çok geç kavuflmufllard›r. Özellikle Türkiye’de yap›lan filmlerde Kürt karakterler hep “k›r›k Türkçe” konuflan köylü karakterler olarak verilmifltir. Kürt sinemas› ise beyaz perdede Kürtçe konuflan karakterler ile bu afla¤›lamay› k›rarak Kürt kimli¤ini sahiplenmenin önünü aç›yor. Bu noktada sinema sanat›n› nas›l bir araç olarak görüyorsunuz? Türkiye sinemas›nda Kürtlerin kullan›l›fl› bafll› bafl›na bir tez… Çok büyük çözümlemeler belki birçok anlay›fl› ortaya ç›karabilir. Y›llarca Kürt hikayeleri, Kürt destanlar›, Kürt karakterleri çarp›t›larak ifllendi Türk sinemas›nda. Sadece afla¤›lanma olarak de¤il, yi¤itlik kahramanl›k ö¤elerinin de adlar› de¤ifltiriliyor. Mesela Keflanl› Ali Destan› çarp›t›larak Keflan’a konulmufl, ancak Marafl’t›r hikayenin kayna¤›. Bunu yapanlar da salonlara ad›n› veren edebiyata ismini yazd›rm›fl birileri. Bunlar nas›l konuflulup tart›fl›lacak? Yeni ürünlerle, yeni çal›flmalarla madalyonun di¤er yüzü gösterilmifl olacak. Bir taraftan da Kürtler, Kürt kimliklerinden kaynakl› afla¤›lanma içgüdüsüyle perdeye tafl›nm›fllard›r. Karikatür fleklinde diyebilece¤imiz bir tip haline getiriliyor. Y›llarca Kürtler gülünecek, dalga geçilecek, afla¤›l›k karakterler gibi yans›t›lm›fl oldular. Son on y›ld›r baz› sinemac›lar›n yapt›¤› ifllerde de¤ifliklikler oldu, fakat burada da baflka bir siyaset uygulanmaya baflland›. Kürtlerin verdi¤i mücadeleler görülmeyip, Kürtlerin hepsi çok feodal, çok geri, çok köylü gibi gösterilmeye çal›fl›ld›. Diziler sömürünün bir arac› ola-

B

ahoz’da kendi kimli¤ini, kendi halk›n› gerçekli¤ini keflfedifl söz konusu. Kendi co¤rafyas›n›, kültürünü kendi varl›¤›n› keflfetme hikayesi… Temalar tabiî ki Kürt sinemas› do¤al olarak içerisinde var olan fleyleri Kürt yaflam›n›n çok belirgin problemleri, bask›n özellikleri… Kürtlerin Türk sinemas›nda ifllenifli ile ilgili bir tespitte bulunmufltuk benzer bir tespit devrimci karakterlerin Kürt sinemas›nda ifllenifli ile de yap›labilir

rak kullan›ld›. Mardin’de, F›rat’ta diziler çekildi. Dizilerde yarat›lan atmosferle Kürdistan’daki atmosferin birbiriyle alakas› yok. Bir kere savafl›n etkisini görüyorsunuz. Dizilerde; a¤al›k sistemi varm›fl da Kürtler bu sistem içersinde çal›fl›yormufl gibi yans›t›l›yor. Mücadelenin ortaya ç›kard›¤› yeni insan›, yeni kültürü, yeni yaflam› görmek istemeyiflle ilgili bir yaklafl›m söz konusu. Art› dilin kullan›l›fl›yla ilgili bir fley var… Kürdistan’da geçen hikayeler çekiliyor mesela, Kürt hikayeleri çekiliyor. Hiçbir yönetmen Kürtçe diyalog koyma kayg›s› duyulmuyor. Kendilerine devrimci, demokrat diyen yönetmenlerin de böyle fleyleri olabiliyor. Diyelim Bitlis’te film çekiliyor. Kürt hikayesi, Kürt mekan›, Kürt karakterleri ama bozuk Türkçe konufluyorlar. Burada milliyetçi bir yaklafl›m söz konusu. Sömürgeci bir anlay›flla, psikolojiyle hareket etme durumu söz konusu. Bahoz’da Türkçe a¤›rl›kl› ama gerçek neyse onu koyuyoruz. Kürt ö¤renciler aralar›nda büyük oranda Türkçe konufluyorlarsa bunu Kürtçe yapal›m demiyoruz. Tersi bir milliyetçi yaklafl›m›m›z yok, ama Kürtçeyi kullanmaktan çekinmiyoruz. Bir ortamda Kürtçe konufluluyorsa orada en iyi flekilde Kürtçe konuflturmaya çal›fl›yoruz. —Kürt Sinemas› denilince zihinlerimizde beliren temalar; özgürlü¤ü, kendi kimli¤ini, dilini ve kültürünü yaflatmak için verilen mücadelelerdir. Siz, Bahoz’un bu noktada nas›l bir yerde durdu¤unu düflünüyorsunuz? Bahoz’da benzer bir tema söz konusu. Kendi kimli¤ini, kendi halk›n›n gerçekli¤ini keflfedifl söz konusu. Kendi co¤rafyas›n›, kültürünü kendi varl›¤›n› keflfetme hikayesi… Tabii ki Kürt sinemas›n›n temalar› do¤al olarak Kürt yaflam›n›n çok belirgin problemleri, bask›n özellikleri… Kürtlerin Türk sinemas›nda ifllenifli ile ilgili bir tespitte bulunmufltuk benzer bir tespit devrimci karakterlerin Kürt sinemas›nda ifllenifli ile de yap›labilir. Y›llarca Türk sinemas›nda devrimci karakterler karikatürist bir yaklafl›mla ortaya kondu. En fazla tip olabilecek bir konumda oldular. Onlar da kaba, geri,

kas kafal›, anlamayan, sonunda yenilen, umutsuz, tepkici yani çok negatif bir flekilde ele al›nd›lar Türk sinemas›nda. Tabiî ki devrimci mücadele içerisinde böyle karakterler vard›r, ama büyük kahramanl›k gösteren, çok inançl›, sonuna kadar mücadele eden, hayat›n› bunun için feda eden dünya kadar devrimci olmufltur bu memlekette. Bununla ilgili bir fley konulmam›flt›r, tersine bunlar çarp›t›lm›flt›r. Bugün Türkiye devrimci hareketi aç›s›ndan bakt›¤›m›zda bile belki kazan›lm›fl çok fley olmayabilir, birçok yenilgi yaflanm›fl olabilir. Yenildiler ama ölmediler, yenildiler ama vazgeçmediler olgusu da var Türkiye devrimci hareketi içerisinde. Türkiye devrimci hareketi ile ilgili film yapt›¤›n›zda bunu da görmek zorundas›n›z. Sadece ihaneti, sadece kaçan› göremezsiniz. Bilinçli bir yaklafl›m var burada. Kald› ki Kürt devrimcileriyle ilgili, Ortado¤u’da yap›lan filmlerde Kürt karakterler, Kürt devrimciler feodal, gerici, kötü özellikleri olan insanlar olarak gösterildi. Böyle bir gerçeklik yok asl›nda. Bask›n olan o de¤il, onun için mücadeleler sürüyor. Kendini feda eden, bunun mücadelesini veren inançl› insanlar var ki devam ediyor. Bahoz’la birlikte bunu de¤ifltiriyoruz, k›r›yoruz asl›nda. Filmimizde yenilen de var ama büyük oranda inanan, devam eden, koflturan, çal›flan karakterler, devrimciler söz konusu. Filmin finalinde de yenilmiyorlar, flartlar gelip dayatt›¤›nda baflka bir alana gitmeyi, baflka bir seçene¤i düflünen karakterlerimiz var. —Bahoz, 1990’l› y›llarda üniversitedeki devrimci ö¤rencilerin mücadelesini, özellikle Kürtlerin mücadelesini konu ediniyor. Filmde kürt ulusal mücadelesine ve kimlik bilincine önemli bir vurgu var. Peki, neden ’90’l› y›llar? O y›llar›n Kürtler aç›s›ndan büyük bir önemi var. Kürtlerin halk olarak kendi kimli¤ini keflfedifli ‘90’l› y›llara dayan›r asl›nda. Öncesinde de çok büyük mücadeleler var ancak kitleselleflti¤i bir dönem, özellikle gençli¤in kendisini mücadeleye katt›¤› bir dönem, k›sacas› Kürt gençli¤inin ‘68’i gibi bir dönem ’91- 92 y›llar›. Ben de ay-

n› dönemde üniversiteyi okumufl biriyim. Bunun kiflisel olarakbenim üzerimde büyük bir etkisi var. Di¤er yandan ‘90’l› y›llar Türkiye aç›s›ndan da, dünyadaki geliflmeler aç›s›ndan da büyük k›r›lmalar›n yafland›¤› bir dönemdir. Böyle bakt›¤›m›zda hikayeyi ‘90’l› y›llarda tutmak, bugüne de getirebilirdik hikayeyi ama üzerinden zaman geçtikten sonra daha sa¤duyulu bakabiliyoruz. Bugün yapm›fl olsayd›k birçok insan propaganda filmi diye bakabilirdi. Bizim özellikle bir taraf çabas›yla, propaganda arac› olarak sinemay› kulland›¤›m›z yan›lsamas›na girebilirlerdi. Objektif bakmaya çal›flt›k. Bu yönüyle daha do¤ru oldu ‘90’larda kalmak. —Rojda, Cemal ve Orhan karakterleri nas›l do¤du? Cemal karakterini tercih etmemin sebebi kendi kimli¤ini tamamen reddeden bir yap›da olmas›d›r. Bu de¤iflim süreci ilgimi çekti. Belli bir ulusal bilince gelen bir kiflinin de¤iflimi film aç›s›ndan çok etkili olmayabilir ama tamamen reddedip, devletten tokat yiyip peflinden yaflam›n içinden tokat yiyip yavafl yavafl kendi kimli¤ini keflfetmesi iyi bir hikaye asl›nda. Rojda’da s›n›fsal biri, zengin bir aileden geliyor. Onda bir intihar, bir red, bir de¤iflim durumu söz konusu. Çok iyi izleyemedik gerçi onu. Belki filmin içinde daha genifl bir anlat›m gerekiyordu. Milletvekili çocu¤u olup da¤a ç›kan hikayeler vard›. Biraz da ondan esinlenerek yapt›m. Orhan ise; biraz daha farkl› bir karakterdi. Ulusal bilincinin fark›nda olan, oradaki çat›flmalardan etkilenip içine giren biri. —Cemal’in üniversitede babas›yla karfl›laflt›¤›nda derin bir çeliflki yaflad›¤›n› görüyoruz. Ama bu sahnenin diyalogsuz verilmesi seyirciye bu an› çözmede daha etkili bir olanak sa¤l›yor… Bu Cemal’deki dönüflümü daha net ortaya koyuyor… Filmde Cemal’in eve gitme olas›l›¤› da vard›. Ama film bafl›ndan itibaren Cemal’i savaflç› yapman›n üzerine kuruluydu. Do¤ru mu? Asl›nda bizim öyle olmas›n› istememizle ilgili bir fley de¤ildi. Hikayenin sonu bir flekilde da¤da bitecekti. Seyircinin karakteri nereye götürebilece¤ini ona b›rakt›m. ‹yi izlendi¤inde film hiçbir çeliflki b›rakmayacak kadar aç›k. Sinemada kimi zaman dolayl›, kapal› anlat›m daha çekici olabiliyor. Dedi¤iniz o sahnede çok düflündüm, diyaloglar yazd›m, çizdim, hiçbir diyalog yak›flmad› oraya. Bir cümle ç›kt› sadece “Niye böyle oldu?”, “Böyle olmas› gerekiyordu.”. Baba ile o¤ul aras›nda büyük bir uçurum oluflmufl. Seyircinin de düflünebilece¤i, hikayeye dahil olabilece¤i, kendini katabilece¤i biçimde film yapmak daha güzel geliyor bana. —Devrimci sanata yönelik sansürler hala devam ederken, s›n›r ötesi harekat›n, halka, Kürt ulusuna yönelik katliamlar›n yo¤unlaflt›¤›, devletin Kürt ulusunun taleplerini görmezden geldi¤i bir dönemde filminizin engellenmemesini nas›l de¤erlendiriyorsunuz? Tabiî ki iktidar›n birçok takti¤i, manevralar› olabiliyor. Bahoz’un flu anda gösteriliyor olmas› ilginçlikleri de bar›nd›r›yor. Daha do¤rusu film yasaklansa flafl›rmazs›n, çünkü Türkiye’de neler yap›lm›yor ki. Ama engelleme sonuçta onlar› da y›pratacakt›r. Mesela bizim Ax adl› filmimiz yasaklanm›flt›r. AB uyum sürecinin yap›lan görüflmelerle Türkiye’de bir tak›m zorunlu reformlara yol açt›¤›n› söyleyebiliriz. Yoksa biz flu an gösteriyor olamazd›k Bahoz’u. Burada DTP’nin mecliste oluflunun ve politikas›n›n bahsetti¤imiz fleyler üzerinde etkisi oldu¤unu da belirtmek gerekir. DTP son birkaç y›ll›k siyasetiyle literatürü biraz k›rd›. Türk toplumunu bu kavramlara al›flt›rd›. Öcalan’›, PKK’ yi tart›flt›, tart›flt›rd›. Kürt meselesine iliflkin, PKK’ye iliflkin daha aç›k siyaset yürütüyor. Biz ayn› zeminde hareket ediyoruz, belki büyük oranda hedeflerimiz ayn› ama yöntemlerimiz farkl›. Her gün bas›nda bu yönlü aç›klamalar varken bir filmi yasaklamak onun gerisinde kalacakt›r. Vermifl oldu¤u siyasal mücadeleleri Kürtlerle ilgili haklar›n pratik tehdidi olarak kullan›lmas›na yol açm›fl. Bir di¤er etken de asl›nda halk da burada çok aç›k bir tav›r koymufltur. Özellikle Kürt illerinden aç›kça PKK’yi, çeflitli kavramlar›, Kürdistan kavram› içinde bahsetti¤imiz her fleyi sokak zaten tart›fl›yor, aç›kça yap›yor. Baflbakan bile Kürt illerinde ciddi protestolarla karfl›land›. Yani sokakta bunca fley yaflan›rken Bahoz çok da anormal bir gösterim süreci yaflam›yor. Hatta biraz gerisinde bile diyebiliriz. Mecliste bile bunlar tart›fl›l›rken biz bir filmde bunu tart›flm›fl›z çok bir fley de¤il. fiöyle bir durumda var; filme dönük bir engelleme yok ama çok da rahat hareket edemiyoruz. Mesela Antalya Alt›n Portakal Film Festivali filmi kabul etmedi. Adana Alt›n Koza yar›flmaya almad›. Ön seçici kurullar› bunu elediler. Elemelerinin temel sebebi filmin politik olmas›d›r. Gizli bir sansür durumu söz konusudur. Birçok salonda bizim filmimiz çok iyi gitmesine ra¤men gösterimden ç›kar›ld›. Belki tehdit ald›lar, belki rahats›z oldular. Bir engelleme durumu yok ama filmi çok rahat bir flekilde da¤›tam›yoruz. —fiimdi neler yapmay› düflünüyorsunuz? Çal›flmalar›n›za nas›l devam edeceksiniz? Düflündü¤ümüz yeni birkaç proje var. Birkaç y›ld›r projelerimizden biriydi Bahoz. Baflka projeler var ama onlar için biraz daha düflünmek gerekiyor. Asl›nda biraz da dinlenmek istiyoruz. Benim yeni bir belgeselim geliyor. Çekimleri bitti, montaj› tamamlanmak üzere. 1- 2 ay sonra gösterimde olacak. Ad› “fiAVAKLAR”, do¤a belgeseli, kültür, insan belgeseli. Bu teman›n d›fl›nda bir belgesel, biraz daha farkl› olacak…


yorum

IMF ile kal›nan yerden devam: Halk›n ‘ümü¤ünü s›kma’ anlaflmas›na var›l›yor Baflbakan’›n “Ümü¤ümüzü s›kt›rmay›z” ç›k›fl›yla yaratmaya çal›flt›¤› IMF’ye ‘mecbur de¤iliz’ görüntüsü, yerini anlaflmaya b›rakt›. Efendi-uflak el ele krizin maliyetini emekçilere fatura etmeye haz›rlan›rken, anlaflmayla birlikte ba¤›ml›l›k iliflkilerinin daha da güçlendirilmesi, sosyalekonomik haklar›n budanmas›, yoksulluk ve iflsizli¤in artt›r›lmas›, kamu harcamalar›nda kesintilere gidilmesi öngörülüyor

K

‹ktisatç›lar uyar›yor: IMF ile anlaflma ülkede krizi derinlefltirir

‹ktisatç› Korkut Boratav: “Maliye politikas›n› daha da s›k, faizleri yüksek tut, iflgücü piyasalar›n› esneklefltir. Özel sektörün, öncelikle bankalar›n d›fl borçlar›n› devlet üstlensin vs. Bunlar IMF’nin isteyecekleri. Alternatif düflünmeye yatk›n de¤ilseniz bunu kabul edersiniz. Ama bu reçetenin reddedilmesinin zaman›n›n geldi¤ini düflünüyorum” de¤erlendirmesinde bulunuyor. Boratav, de¤erlendirmesinin devam›nda flu uyar›y› yap›yor: “IMF politikalar›n›n yerine her fleyi yeni bafltan tan›mlayacak, sermaye hareketlerini denetleyecek, sermaye kaç›fl›n› kontrol alt›na alacak, iç piyasaya yeni bafltan önem verecek, Gümrük Birli¤i anlaflmas›n› revizyona tabi tutacak veya ask›ya alacak, döviz politikas›n› yeniden aktif hale getirecek, iflsizli¤e karfl› kararl› önlemler alacak bir tutuma ihtiyaç var.” ‹ktisatç› Hayri Kozano¤lu: IMF’nin krizli havalar› sevdi¤ini, anlaflmayla birlikte sermaye kesiminin günahlar›n›n yine sade yurttafllar, emekçiler taraf›ndan ödenmesi anlam›na gelece¤ini söylüyor. Kanadal› ‹ktisatç› David McNally: IMF’nin aktaraca¤› paralar› geri alabilmek için kamu harcamalar›nda k›s›nt›ya gidilmesini öngörece¤ini, bu durgunlukta k›s›nt›ya gitmenin ekonomik düflüflü do¤uraca¤›n› söylüyor. Kamu harcamalar› kayna¤›n›n emekçilerden oluflturuldu¤unu, bu nedenle IMF ile yap›lacak anlaflmadan emekçilerin olumsuz yönde etkilenece¤ini ekliyor.

UFUK Ç‹ZG‹S‹ Bak›fl CAN

Teori-pratik ba¤lam›nda devrimcilik -IITeorinin do¤rulu¤unun ispatlad›¤› yer, pratik sahad›r. Denek tafl› pratiktir. Pratikte s›nanmam›fl teori, kan›tlanmaya muhtaç olup kesinlik kazanmam›fl bir teoridir. Y›¤›nca toplumsal-sosyal pratik taraf›ndan geçer not alamam›fl bir teori, bilimsel bir teori olamaz. Teori, prati¤e girmedikçe bir y›¤›n laftan öteye anlam› olmaz. Ka¤›t üzerinde kal›p prati¤e sokulmayan teorinin, “beygir teze¤inden daha de¤ersiz olaca¤›” aç›kt›r. fiayet prati¤in önemi ve belirleyicili¤i hakk›nda söylenmifl bu belirlemelerin bir anlam› olmam›fl olsayd›, o vakit bütün burjuva ayd›n ve ideologlar son derece sayg›n devrimciler olurlard›. Kitleleri yönetilmeye muhtaç koyun sürüsü olarak görüp, kendilerine haiz olan kölelikle yetinip büyük insanlar›n (ayd›nlar›n-bilginlerin-kurtar›c›lar›n vb.) ifli olan siyasete-felsefeye bulaflmamalar›n› ö¤ütleyerek boylar›n› aflan ifllere-devrime, iktidar›n al›nmas›na, s›n›f mücadelesine yani yaln›zca bir avuç elitin (mürekkep yalam›fl cahil anlay›n siz) mahareti olan ifllere kalk›flmamalar›n› söyleyerek, bilim karfl›s›nda gerici durumda olan ayd›n müvetteleri, yar›-ayd›n silüetler, lllafazanlar ve hatta gevezeler iyi devrimciler say›l›rlard›.

rizle birlikte, IMF’nin kendisine ba¤lad›¤› ülkelerde nas›l bir ekonomik politika izlenece¤i tart›flmalar›n›n ortas›nda Baflbakan Tayyip Erdo¤an, “Ümü¤ümüzü s›kt›rmay›z, bizim belirledi¤imiz koflullar› dikkate al›rsa buyursun gelsin…” ç›k›fllar›yla IMF’ye efelenmiflti. Ne var ki bu külhani ç›k›fllar yerini, efendileri karfl›s›nda el pençe divana b›rakt›. “IMF’ye ümü¤ümüzü s›kt›rmayaca¤›z” diyen Baflbakan, efendilerine olan ba¤›ml›l›¤›n› hat›rlayarak bu ‹ktisatç›lar krizin merkezi olan sözünden çark etmifl oldu. SloABD, ‹ngiltere gibi ülkelerde uygan›n› ise, ‘IMF ile el ele, mevcut gulanan kriz önlemlerinin tam krizin faturas›n› halka yükleyetersinin emperyalist sermayeye rek halk›n ümü¤ünü s›kacak bir ba¤›ml› ülkelere IMF arc›l›¤›yla program imzalama’ fleklinde forönerildi¤ini ifade ediliyor. müle etmifl oldu. IMF’nin Türk devletine önerdik-

lerinin krizi derinlefltirece¤i uyar›s›nda bulunuyor.

16-31 Aral›k 2008 13

IMF ile anlaflmada oldu bitti yöntemi ‘Ümü¤ümüzü IMF’ye s›kt›rmay›z’ biçimindeki “diretme” tümüyle bir göz boyamayd›. Özlü bir ifadeyle; IMF ile olan ba¤›ml›l›k iliflkileri, yeni bir kapsaml› anlaflmayla oldu bittiye getiriliyor. Diretiyor görüntüsüyle IMF’ye meydan okuyanlar sonunda pes edip IMF’nin dedi¤ine gelmifl bulunuyor. Yeni bir stand-by anlaflmas› için herhangi bir pürüz yok. IMF’nin sundu¤u reçeteye tamam deyip, Baflbakan’›n deyimiyle y›lbafl›ndan önce anlaflmaya var›lmas› düflünülüyor. IMF’nin taleplerinin aras›nda oldu¤u iddia edilen, ülkenin 2009 y›l› için büyüme hedefi öngörüsü her ne kadar hâkim s›n›flar taraf›ndan ç›k›fla sebep olmuflsa da, bunun pek bir anlam›n›n olmad›¤› ortadad›r. Zira IMF gibi emperyalist bir kurum, kendisine ba¤›ml› hiçbir devlete yüzde s›f›r büyüme öngörüsünde bulunmaz, bulunmam›flt›r da. Geçti¤imiz haftalarda IMF’nin Ukrayna, Macaristan ve Pakistan’la yapt›¤› anlaflmalarda en az›ndan ‘s›f›r büyüme’ öngörüsünün olmad›¤› görülmüfltür.

IMF’den beklentiler ve bu beklentilerin bofllu¤u

IMF ile anlaflma noktas›nda baz› konularda bir homurdanma olsa da bugün için bir rahatlamaya ulafl›lm›flt›r. Her fleyden önce dünyada yaflanan bir mali kriz söz konusu ve bu krizden etkilenmemek, krize karfl› ihtiyati tedbir almak kayg›s› söz konusu. Bunun IMF’siz olmas› bizim ki gibi ülkeler için mümkün görünmez. Emperyalist sermayenin krize girmesi, ayn› zamanda bizim ki gibi ülkelerin mali sisteminin, ithalat- ihracat dengesinin, cari ifllemlerin, sermaye dolafl›m›n›n iplikte sallanmas› demektir. Böylesi bir risk IMF’nin reçetelerini zorunlu k›l›yor. Türk hâkim s›n›flar› bir yandan ‘kriz bizi etkilemez’ di-

yedursun, di¤er yandan kur flokunun, s›cak para giriflinin, sermaye dolafl›m›n›n, iç pazar› canl› tutman›n derdine düflüyor. fiekle büründürülen düflünce de, IMF ile anlaflarak baflta s›cak para giriflini sa¤lamak, böylece ekonomik istikrar› sa¤lamak. Anlafl›lan o ki 2001 krizindeki yöntem tekrar edilmek isteniyor. Oysaki o döneme bakt›¤›m›zda emperyalist sermayenin bir likidite bollu¤u vard› ve IMF ba¤›ml› devletlere bol keseden para ak›t›yordu. Bugün ise o ‘refah devri’ söz konusu de¤il.

Kim demifl IMF’nin ekonomiyi büyüttü¤ünü? Di¤er yandan IMF’nin anlaflma sonucunda verece¤i 25 milyar dolar›n cazibesine kap›l›p hüsnü kuruntular içerisine giriliyor. Buna göre IMF ile anlaflmaya var›ls›n, kaynak gelsin, gelsin ki iç talep geliflsin, ekonomi büyüsün, istikrar sa¤lans›n düflüncesi gelifltirildi. Ne var ki bu yöntem tamam›yla yan›lsamad›r. fiu soruyu soral›m: IMF kendisine ba¤›ml› hangi ülkeye ve ne zaman bir büyüme-geniflleme politikas› izlemesine olanak tan›m›flt›r? Bugüne kadar IMF’nin asli görevi, emperyalizme ba¤›ml› ülkelerin ekonomilerini kendi sermaye sistemlerine entegre etmek, sömürü kayna¤› sa¤lamak olmam›fl m›d›r? Bizim ki gibi ülkelerde bir büyüme-genifllemeden bahsedilecekse flayet, bu, sermaye sisteminin izledi¤i stratejinin gereklili¤i de¤il midir? Dolay›s›yla büyüme-kalk›nma-geniflleme bizim ki gibi ülkeler örne¤inde her zaman için emperyalizme uyum sa¤lama paralelinde olmufltur ve dolay›s›yla yan›lsamal›d›r. Bununla birlikte, emperyalist ekonomik sistem bugün için bir kriz yafl›yor. Bu kriz hâkim devletlerin ekonomilerinde küçülme yarat›yor, küçülmeyi en aza indirmek için planlar gelifltiriliyor. Gerek d›flta gerekse de içte ekonomik canl›l›k-talep yok, ihracat donuk, sermaye geçifli k›rm›z› ›fl›kta vb. ‹nsaf, bu halde ba¤›ml› ülkelerin hangi büyümesinden bahsedilebilir? Ya da IMF ve emperyalist ülkeler kendinden vazgeçip, d›fl halkadaki ülkelerin ekonomisini büyütecek programlar m› önerecek? Zira ülkemiz ekonomisinin üretim kab›zl›¤› ve kangrenleflen yap›s› y›llard›r izlenen IMF reçeteli politikalar neden olmam›fl m›d›r?

IMF reçetesinde hangi talep ve öngörüler var? Kendisine olan ba¤›ml›l›k durumundan ve bu ülkelerin krizden her flekilde etkilenecekleri gerçekli¤i ve kayg›s›ndan hareketle IMF, elinde bir y›¤›n koz-gerekçe tutmakta. Türk devletinin IMF ile anlaflmas› ve bunun karfl›l›¤›nda 25 milyar dolar›n cebine indirmesi karfl›l›¤›nda hangi taahhütlerin verildi¤ine bakal›m. IMF, mali disiplin ad› alt›nda vergilerin artt›r›lmas›n›, kamu harcamalar›n›n k›s›lmas›n› buyuruyor. Keza bu buyruktan hemen sonra Baflbakan ve flürekâs›n›n a¤z›ndan bas›na dökülen KDV’nin yüzde 8’den yüzde 18’e ç›kar›lmas› sözleri yer ald›. E¤itim, sa¤l›k, tar›m vb harcamalar›n›n mümkün oldu¤unca k›s›lmas› IMF’nin istek listesinde yer al›yor. ‘‹stikrar’ ad› alt›nda 2009’da enflasyonun yüzde 14-15’lerde tutulmas› ve 2009 y›l› için öngörülen yüzde 4’lük büyümenin yüzde 2.3 civar›na çekilmesi isteniyor. Anlaflma imzalanan tüm ülkelerde afla¤› yukar› ayn› standarttaki IMF reçetesinde ayr›ca yüksek reel faiz izlenmesi, sermayeye hareketlerinde serbestlik (engel olan her fleyin yasalarca da desteklenerek budanmas› anlam›na geliyor), daralt›c› mali politikalar›n uygulanmas›, d›fl borçlar›n ödenmesi ve bu anlamda kamu kaynaklar›n›n kullan›larak yabanc› yat›r›mc›lara güvence sa¤lanmas›, ücretlerin düflürülmesi vb sal›k veriliyor. IMF reçetesinde göze çarpan önemli bir nokta da IMF ve Dünya Bankas› (DB) eliyle haz›rlanan Kamu Personel Reformu’nun rafa kald›r›lmas›n›n istenmesi. Zira bu reform kamu personelinin maafl›n›n art›fl›n› öngörüyordu. Yan› s›ra sa¤l›kta ‘dönüflümün’ devam etmesi ile bu alanda en sert k›s›nt›lara gidilmesi buyruluyor.

IMF anlaflmas›yla halk›n ümü¤ü nas›l s›k›lacak? IMF ile anlaflmaya var›ld›, ifl imzalara kald›. Bu anlaflman›n ilk aflamas› 18 ayl›k bir dönemi kapsamakla birlikte ilerleme oldu¤u takdirde ihtiyati stand-by anlaflmas›yla daha da güçlendirilecek. Anlaflma noktas›nda taraflar memnun görünürken, el ele vererek özelde bu anlaflman›n genelde de emperyalizmin krizinin maliyetini emekçi halklara yüklemeye koyulacakt›r. Emekçi halklara maliyetinin ne oldu¤unu sordu¤umuzda flöyle bir özet yapmak mümkün: ‹flsizlik ve yoksulluk artacak: Düflük bir ekonomik büyümenin öngörülmesi beraberinde iflsizli¤i getirecek. ‹ç piyasan›n cans›zl›¤›, üretim düflüklü¤ü, ithalat ba¤›ml›l›¤› vb sonuçta istihdam› etkileyecektir. 2009 y›l› için öngörülen yüzde 4 oran›ndaki Gayri Safi Yurt ‹çi Hâs›la (GSYH)’n›n, IMF anlaflmas›yla birlikte yüzde 2’ler hatta daha afla¤›da tutulmas› isteniyor. GSYH ayn› zamanda bir ülkenin yoksulluk ve istihdam›yla do¤ru orant›l›d›r. Di¤er yandan kamu kaynaklar›ndaki k›s›nt›lar (Bütçeden 8–10 milyar YTL’lik bir k›s›nt›dan söz ediliyor), çeflitli sektörlere yat›r›m› engelledi¤inden iflsizlik sorununu a¤›rlaflt›racakt›r.

1

Al›m gücü düflecek, pahal›l›k artacak: Anlaflma koflullar›nda enflasyonun yüzde 1415’lerde gerçekleflmesi öngörülüyor. Bunun için KDV’nin yüzde 8’den yüzde 18’e ç›kar›lmas› düflünülüyor. Bu da ihtiyaç maddelerinin pahal› olmas›n›, dolay›s›yla al›m gücünün düflmesini ve iç pazarda talebin düflmesini do¤uracak. Para kurlar›nda yüksek faiz uygulamas› düflüncesi haliyle enflasyonun artmas›na neden olacakt›r. Gerek dünya gerekse de ülke bankalar›n›n piyasaya verdikleri paralar›n yüksek kurdan-faizden hesaplanmas› ciddi bir enflasyon art›fl›n› getirecek. Sonuç olarak emekçi kesimlerin mutfa¤›n›n temel g›da ihtiyaçlar›nda bir pahal›l›k olacak, bu da zaten yoksul olan emekçi kesimlerin durumunu perçinleyecektir.

2

Kamu emekçilerinin maafllar› k›rp›lacak: Daha önce IMF direktifleriyle yasalaflt›r›lan ve büyük tepkileri üstüne çeken Kamu Personel Reformu, IMF ile yap›lacak yeni anlaflmayla flimdilik rafa kald›r›lacak. Bu uygulaman›n rafa kald›r›lmas› ise, kamu emekçilerinin maafllar›nda kesintilere, düflüfllere ve di¤er haklar›n›n budanmas›na neden olacak. Nitekim bunun için 2009’da yasalar ç›kart›lmas› taahhüt edildi.

3

Sa¤l›k ve sosyal güvenlik haklar› ve harcamalar› dibe vuracak: ‘Sa¤l›kta dönüflüm’ ad› alt›nda SSGSS, ‹stihdam Paketi, K›dem Tazminat›, Sendikalar Kanunu gibi de¤iflikliklerin yasalaflt›r›lmas›yla uygulanan sosyal-sa¤l›k y›k›mlar›, IMF ile yeni anlaflman›n temel koflulunu oluflturup bu y›k›mlara devam edilmesi kararlaflt›r›ld›. Sa¤l›k ve sosyal alana ayr›lan bütçenin düflürülmesi ve harcamalar›n en aza indirilmesi öngörülüyor. Bu nedenle sa¤l›k hakk›n›n kullan›lmas›nda ciddi engeller oluflacak, sa¤l›k hakk›ndan yararlanma zorlaflacak. ‹flçi-emekçilerin sosyal-ekonomik haklar›n›n gasp› yo¤un bir flekilde devam ettirilecek.

4

Yerel yönetimlerin bütçesinde kesinti olacak: Kaynak aktar›m›n›n düflürülmesi ve harcamalar›n kesintisinden belediyeler de nasibini alacak. IMF ile yap›lacak olan anlaflmaya göre, yerel yönetimlere bütçeden ayr›lan 4 milyar YTL’nin 1.7 milyar YTL’si ‘Piyasan›n canl› tutulmas›’ gerekçesiyle kesilecek. Yerel yönetimlere kaynak kesintisi çeflitli altyap›lar›n oluflturulmas›n›n, baraj, yol ve çeflitli inflaat yap›m›n›n önünde engeller oluflturacak. Ayn› zamanda istihdam sorunu da yaratacak. 1.7 miyar YTL’lik kesinti AKP’nin yerel seçim için yaratt›¤› bir yat›r›m olarak de¤erlendiriliyor.

5

Ve e¤er prati¤in önemi üzerine söylenenler yerinde fleyler olmam›fl olsayd›, kitapl›klar, anfiler, paneller, sanal internet ortamlar› vb. yeterli olur ve iflçi ve köylülerin pratik hareketlerine kat›l›p onlarla birlikte yürümeden, savafl prati¤ine, s›n›f mücadelesinin bedellerini gö¤üsleyen pratiklere girmeden oturdu¤umuz yerden devrimi örgütleyip, yönetirdik (örgütlenip yönetilecekler her kimse!?), devrimci eylem ve prati¤in bilumum zorluklar›na girmeden devrimimizi gerçeklefltirirdik. Pratikten prati¤e koflan devrimci önderler düflünememifl(!?) olmal› ki, teoriyle yetinmemifl gereksiz(!?) yere y›¤›nca ter döküp devrimi örgütlemifl, bedeller ödemifller… Oysa, köleler k›y›mlar›na yol açan ayaklanmalara giriflmeseydi köleci imparatorluklar sars›l›p y›k›lamaz, toplumsal sistemler ilerleyemezdi… Bütün bunlar›n toplam›nda, teori-pratik birli¤inin zorunlulu¤u ve önemi ortaya ç›kmakla birlikte, gerçek devrimci niteli¤in pratikte kilitlendi¤i kesinlik kazanm›fl oluyor. Devrimci teorinin yolu; teori, pratik, yine teori, yine pratiktir. Yani, teori pratik içindir, pratik ise teorinin anas›d›r. Teorinin kaderi, prati¤in elindedir. Halk kitleleri aya¤a do¤rulup harekete geçmeden, teori pratikle buluflup maddi güce dönüflmeden; en güçlü teori bile, kendi bafl›na devrimci dönüflüme yol açmay› b›rakal›m, kurtlanm›fl bir a¤ac› dahi deviremez. Devrimci teorinin özü prati¤in dilidir. Bu dili unutan teori, devrimci teori olmaktan çok burjuva oportünist teoridir. Devrimci bir parti, devrimci pratikten ne kadar çekilir ve ne kadar s›n›rl› devrimci pratikte yay›l›r-devrimci çal›flmas›n› s›rlarsa, o derece devrimci özünden uzaklafl›r, çürümeye yüz tutar. Bir devrimci, içinde oldu¤u devrimci pratikle orant›l› olarak devrimci yan›n› koruyup ilerletebilir. Yaflam aktivitemizin toplam›n›n içeri¤i, düflüncelerimizin niteli¤ini de belirler. Gerçek devrimci yaflam ve devrimci bütünlük için, yo¤un ve canl› devrimci parati¤e at›lmak flartt›r. Bir ayak devrimde, bir ayak düzende olarak yürünemez. Devrimcili¤in bozulmalara u¤ramas›nda, tasfiyeci e¤ilimlerin güçlenmesinde, lafazanl›k ve elefltiri hastal›¤›n›n geliflmesinde vb. vs. tüm bu hastal›klarda maddi yaflam koflullar›n›n büyük rol oynad›¤› inkar edilemez. Madde düflünceyi belirliyorsa, canl› devrimci pratikten kopuk olan, bireysel yaflamla devrimci yaflam›n bütünlefltirilmeye çal›fl›ld›¤› devrimcilik tarz›nda yani düflük devrimci aktivite koflullar›nda yabanc› düflünce ve e¤ilimlerin ortaya ç›kmamas› düflünülemez. Hele bir de genel koflullar ve emperyalist burjuvazinin ideolojik-politik-kültürel tasfiye sald›r›lar› düflünüldü¤ünde bozulma hepten boyutlanmaktad›r. Bozulmaya karfl› gerçek direnç, dünyay› de¤ifltirme prati¤ine biraz de¤il tamamen kat›lmakla oluflturulabilir. Gerçek devrimciler, sorumluluk ve görevlerini keyfiyetle-kiflisel arzular›na göre de¤il, devrimin ve devrimci partinin ihtiyaçlar› temelinde belirler-yürütürler. Elefltirmek de¤ifltirmenin bir parças›d›r, salt elefltiri yorumda kalan yetersizliktir, elefltirel tutumla do¤ruyu pratikte temsil etmek de¤ifltirmenin en devrimci halidir. “Araflt›rma yapmayan›n söz hakk› yoktur“ sözü, mekanik olarak yorumlanmaz, bilimsel bir derinli¤e sahiptir. Bilmeden ve yaflamadan konuflup elefltirmek ne kadar anlaml› olabilir ki? Yeterince bilmedi¤imiz, yapmad›¤›m›z, yani araflt›rmad›¤›m›z fleyler hakk›nda, herkesten çok konuflup elefltirmek, yaflay›p yapanlardan ve bilenlerden daha çok konuflup elefltirmek hak olabilir mi? Bilmek neyle ilgilidir; yaflamak, yapmak ve araflt›makla yani dolayl›-dolays›z bilgilerle ö¤renmekle ilgili de¤il midir? Yaz›k ki yeterince araflt›r›p ö¤renmedi¤imiz halde, sürekli ve hep elefltirdi¤imiz, herkesten -en az›ndan daha çok konuflmas› gerekenlerden- daha çok konufltu¤umuz karfl›lafl›lan bir durumdur. Bu, bir yan›yla elefltiri hastal›¤›, bir yan›yla da gerçekleri –zaaflar› sözle gidermeye çal›flma çabas› ve konuflmaktan öteye yetene¤i olmayan ama kibirden de sak›nmayan tipik burjuva ayd›n tutumudur. Her fleyin konuflmayla haledilebilece¤ini düflünmek tamamen hatal› bir tarzd›r. Devrimci tarzda, mutlaka sözün bitip s›ran›n eyleme gelmesi gerekmektedir. Yorumlay›n ama de¤ifltirin, konuflun ama yap›n, elefltirin ama durmay›n! Yanl›fl› görün ama do¤ruya gözlerinizi kapay›p beyninizi inkar çubu¤uyla terbiye etmeyin. Hep yanl›fl› gören aç›dan kalk›p do¤rular› da görebilece¤iniz yere oturun. Bak›fl aç›n›z› düzeltip, yapma fiilini öne ç›kararak ad›m at›n! Unutmayal›m ki, devrimcilik de¤ifltirmektir. De¤ifltirmenin bir zorunlulu¤u ise de¤iflmektir. Korkmadan deneyin! Düflünmek iflin yar›s›ysa, yapmak tamam›d›r. Salt düflünüp ad›m atmamak pasifizm batakl›¤›d›r. Sonuç, sebeplerin do¤umudur. Sebeplerle ilgilenip sonuçla ilgilenmemek ve ayn› biçimde düflüncede durup eyleme geçmemek halleri, de¤iflim do¤uramaz, devrimci olamaz. ‘‘Bilmek yapmakt›r‘‘ sözü fevkalede anlaml›d›r. Yapmayan›n bilenden say›lmas›, yarat›c› eme¤i ve devrimci dinami¤i inkar eden lafazanl›¤›n yüceltilmesi teorisidir. Yapmakla bilmenin tamamlay›c› iliflki ba¤› içinde aç›klanmas› ve ele al›nmas› ise do¤ru devrimci yaklafl›md›r. Kazanaca¤›m›z dünya, edilgen dura¤anl›¤›n dar kuflatmas› ve pratik ruhtan yoksun devrimci lafazanl›¤›n tutan engellerinden kurtularak, özgürleflmifl engin devrimci ufuklarla s›n›f mücadelesi prati¤ine dalman›n ürünü olacakt›r.


güncel

14 16-31 Aral›k 2008

16-31 Aral›k 2008

Köklerimize sar›larak umudu büyütüyoruz Yeni Demokrasi fiehit ve Tutsak Aileleri Birli¤i, “Devrimci Kahramanl›k Haftas›”n›n y›l dönümü vesilesiyle, 14 Aral›k Pazar günü, Yüz Çiçek Açs›n Kültür Merkezi’nde(YÇKM) bir etkinlik düzenledi. Ailelerin 19 Aral›k katliam›n› ve devrimci tutsaklar›n bu sald›r› karfl›s›nda gösterdi¤i direnifli kendi yaflad›klar›ndan anlatmas›n›n ard›ndan, sinevizyon gösterimi yap›ld› ve etkinlik yine ailelerden baz›lar›n›n söyledi¤i ezgilerle son buldu “Hayata dönüfl” operasyonu ve flanl› direnifl: 19-22 Aral›k 2000 tarihlerinde 20’yi aflk›n hapishanede ‘Hayata dönüfl’ ad› alt›nda efl güdümlü olarak düzenlenen operasyonda 28 devrimci tutsak yaflam›n› yitirmifl, onlarcas› da yaralanm›flt›. Halk›n öncü güçlerini etkisizlefltirmek, onlar› düflünce ve ideallerinden koparmak isteyen devlet güçleri, bedenlerinden baflka karfl› koyacak hiçbir fleyi olmayan devrimci tutsaklar› silahlarla, gaz bombalar›yla katlederek, teslim almak istemiflti. Ancak günlerce süren sald›r›lar karfl›s›nda, tutsaklar›n bedenlerini siper ederek gösterdikleri can bedeli direnifl, zalimlerin zulmü karfl›s›nda bafl e¤meyenlerin tarihinde yerini alm›flt›. Ve tutsaklar bir kez daha, hiçbir koflulda ve bask› karfl›s›nda halk›n kurtuluflu için yürüttükleri mücadelede ›srar etmekten vazgeçmeyeceklerini gösterdi. Ailelerden örgütlü mücadele ça¤r›s›: 19-22 Aral›k “Devrimci Kahramanl›k Haftas›”n›n y›l dönümünde, bundan 8 y›l önce yaflanan devlet katliam›n› ve devrimci tutsaklar›n yaratt›¤› flanl› direnifli unutturmayacaklar›n› söyleyen Yeni Demokrasi fiehit ve Tutsak Aileleri Birli¤i, “Köklerimize tutunarak umudu büyütüyoruz” fliar›yla YÇKM’de bir etkinlik düzenledi. Aileler ad›na yap›lan sunumla bafllayan etkinlik, flehit yak›nlar›n›n konuflmalar›yla devam etti. “Biz onlar›n yan›na gidip gelirken onlardan çok fley ö¤rendik” diyen R›za Cangöz, onlar›n düflüncelerini yaflatmak için engellerden, zorluklardan kaç›lmamas› gerekti¤ini vurgulad›. Devletin 19-22 Aral›k tarihlerinde tutsaklar› katletmesi gibi politikalar›n›n karfl›s›nda, ailelerin de üzülmek, s›zlanmakla yetinmeyerek baflka fleyler de yapabileceklerini belirten Vural Akdeniz, onlar›n düflüncelerinin yaflat›labilmesi için ailelerinin de örgütlenmesi gerekti¤ini vurgulad›. H›d›r Sabur ise egemenlerin tarih boyunca kendisine karfl› direnenleri katletti¤ini ifade ederek, “Devletin en çok korktu¤u fley silahl› mücadeledir. Onlar› silahs›z b›rakmak istediler ama b›rakamad›lar. Umutsuz de¤iliz. Vartinik, Kardelen, Mercan gibi birçok tecrübemiz var” dedi. 650’den fazla flehidimiz olmas›na ra¤men onlar›n ailelerinin büyük ço¤unlu¤unun etkinlikte bulunmad›¤›na dikkat çeken Haydar Kayar daha çok ailenin bu çal›flmalara kat›lmas› gerekti¤ini belirtti.

‘Bush için uygun bir u¤urlama’ Irak’a ziyaret gerçeklefltiren George W. Bush, Irakl› bir gazeteci taraf›ndan ayakkab› f›rlat›larak protesto edildi Bush, Irak’a gerçeklefltirdi¤i ziyarette yap›lan bas›n toplant›s›nda gazeteci Muntasar El Zeydi taraf›ndan protesto edildi. Ayakkab›s›n› ç›kartarak Bush’a f›rlatan gazeteci Zeydi, olay›n ard›ndan sorguya al›nd›. Irak Baflbakan› Nuri El Maliki’nin makam korumalar› taraf›ndan sorgulanan Zeydi’nin ayakkab›lar›na da, delil olarak el konuldu. Yetkililerden protestoya iliflkin gelen aç›klamada ise hayli ilginç oldu. Zeydi’nin alkol ve uyuflturucu testinden geçirildi¤ini aktaran yetkililer bu eylem için kendisine para verilip verilmedi¤inin araflt›r›laca¤›n› söyledi.

El Zeydi’ye ülkesinden destek Zeydi’nin ayakkab›l› protestosunu yay›nlayan El Ba¤dadi televizyonu Zeydi’nin serbest b›rak›lmas›n› istedi. Irak’ta iflgal karfl›t› yay›nlar yapt›¤› için yasaklanan ve Kahire’den yay›n yapan kanal›n yöneticisi Abdülhamid El Sayeh, muhabirlerinin serbest b›rak›lmas› için herkesi seferber ettiklerini, dünya çap›nda birçok kuruluflun da kendileriyle birlikte oldu¤unu ifade etti. Kanal, El Zeydi’nin serbest b›rak›lmas› için dünya çap›nda tüm gazetecilere dayan›flma ça¤r›s›nda bulundu. Amerikan bayraklar› yakan göstericiler "Bush Bush dinle bizi, kafanda iki pabuç izi" sloganlar› atarak Bush’u protesto etti. Yap›lan birçok aç›klamada da El Zeydi kahraman olarak nitelendirilirken, eylem içi ‘Bush için uygun bir u¤urlama’ de¤erlendirilmesi yap›ld›.

Ailelerin konuflmalar›n›n ard›ndan “19 Aral›k’ta harlanan direnifl ateflini unutma” bafll›kl› sinevizyonun gösterimi yap›ld›. Ailelerin tecrit karfl›t› mücadelelerini, 19 Aral›k sald›r›lar›n› ve sald›r›lar sonucu ölümsüzleflen tutsaklar› konu edinen sinevizyon gösterimi s›ras›nda aileler coflkulu ve duygulu anlar yaflad›. Sinevizyon gösterimi bittikten sonra, “Sizler

de bize kat›l›n” adl› tiyatro oyunu gösterildi. Oyunun bitiminde oyuncalar taraf›ndan “Atefl düfltü¤ü yeri yakar demeyin, Tutufltuk evlatlar›m›zla halaya” yazan Yeni Demokrasi fiehit ve Tutsak Aileleri Birli¤i imzal› pankart aç›lmas› izleyicilerin olumlu tepkileriyle karfl›land›. Etkinlik son olarak ailelerin verdi¤i müzik dinletileriyle son buldu.

MKP’li Tutsaklar, 19 Aral›k direniflini selamlad› Maosit Komünist Partisi (MKP) dava tutsaklar› yaz›l› bir aç›klama yaparak, 8. y›l›na giren 19 Aral›k direniflini selamlad›klar›n› duyurdular. Devletin 20’yi aflk›n hapishanede efl zamanl› olarak düzenledi¤i yok etme sald›r›s› karfl›s›nda devrimci tutsaklar›n yaratt›klar› flanl› direniflin dünya hapishaneler tarihinde önemli bir kilometre tafl› oldu¤una vurgu yap›lan aç›klamada, Maoist öncünün bu bilinçle 19-22 Aral›k tarihlerinde devrimci ve komünistler taraf›ndan yarat›lan flanl› iradeyi “Devrimci kahramanl›k haftas›” olarak ilan etti¤i hat›rlat›lat›ld›.

“Özgürlük savaflarak kazan›l›r”: Hakim s›n›flar›n, halk üzerinde

sömürücü, bask›c› politikalar›n› hayata geçirebilmek için, hapishanelerde ‘hayata dönüfl’’ ironisiyle komünist ve devrimcileri katletti¤ini aktaran aç›klamada, buna karfl› tutsaklar›n kahramanca direnerek, özgürlü¤ün savafl›larak kazan›laca¤›n›n da en somut örne¤inin yafland›¤›na dikkat çekildi. Hapishanelerde 20 Ekim’den 19 Aral›k’a uzanan büyük direniflin kazan›mla sonuçland›¤›n›n ifade edildi¤i aç›klamada, “Kazan›ld› diyoruz çünkü yirmi hapishanede ayn› anda tek yumruk, tek yürek, tek barikat kuruldu. ‹nsanlar bilinçlerinden barikatlar yaratt›lar” denildi. 19 Aral›k direnifli ve ondan önceki direnifllerle, fiziki tutsakl›¤›n zay›fl›k olmad›¤›n›n kan›tland›¤›-

na dikkat çekilen aç›klamada, “‹nsan bilincinin özgürlü¤ü körelmedi¤i müddetçe, her zaman özgürlük için savaflan kardelenler vard›r, var olacakt›r” denildi.

“Zulüm varsa, direniflte var” F tiplerinin kamuoyunda olumsuzluklar›yla s›kça anlat›ld›¤›na dikkat çekilen aç›klamada, komünist ve devrimci tutsaklar›n buralar› da yaflan›labilir mücadele alanlar›na çevirdi¤i ise flu sözlerle anlat›ld›: “Unutmayal›m ki yaflam›n oldu¤u her yerde daima hareket ve mücadele vard›r, dolay›s›yla buralarda faflizmin zulümkar gerçe¤i ile birlikte dire-

Narenciye üreticileri hükümeti uyard› K›br›s'ta sulama hortumlar›n› yakma eylemi gerçeklefltiren narenciye üreticileri, narenciye politikas›n› protesto ederek, uyar›da bulundu. Hükümetin narenciye sektörüne çözüm getirmemesi ve üreticilerin zor durumda kalmas› narenciye üreticilerinin tepkisiyle karfl›lafl›yor. Hükümetin narenciye sektörünün sorunlar›na çözüm getirmesini talep eden Güzelyurt’taki üreticiler, eylem gerçeklefltirdi. Güzelyurt-Lefkofla anayolu üzerinde düzenlenen eylemde üreticiler, sulama hortumlar›n› yakt›. Üreticiler hükümetin narenciye politikas›n› protesto ederek 11 ayd›r ödenmeyen ürün girdi destek paralar›n›n verilmesini istedi. K›br›s Türk Narenciye Üreticiler Birli¤i, Kuzey K›br›s Narenciye Üreticiler Birli¤i, Lefke Güzelyurt Narenciye Üreticiler Birli¤i, Kamyoncular Birli¤i, Kesim Ekipleri Birli¤i ve ‹hracatç›lar Birli¤i ve Akdeniz Narenciye Üreticileri Birli¤i’nin düzenledi¤i eylemde “Bin y›l çal›fl didin, üret, 20 kg. ürünle al bir ekmek”, “Fuhufla, kumara destek, üretene köstek”, “Üretim olmayan yerde kalk›nma olmaz”, “Haklar›m›z› söke söke alaca¤›z”, “Üreten yiz, yiyip bitiren siz” sloganlar› at›ld›. Üreticiler, sorunlar›n›n çözülmemesi durumunda eylemi 26 Aral›k günü Lefkofla’ya, Baflbakanl›k önüne tafl›yacaklar›n› belirttiler.

nerek yaflam› anlaml› ve mutlu k›lan direnifl de var”

‹LAN ANMA

9 Aral›k 2004’te Dersim’in Mazgirt ilçesinde girdikleri çat›flmada flehit düflen Ebru Aslan ve Ecevit Bulut’u sayg›yla an›yoruz. An›lar›lar› mücadelemizde yaflayacak.

9 Aral›k 2004’te Dersim’in Mazgirt ilçesinde girdikleri çat›flmada flehit düflen Ebru Aslan’› sayg›yla an›yoruz. ‹dealleri idealim, kavgalar› kavgamd›r.

9 Aral›k 2004’te Dersim’in Mazgirt ilçesinde girdikleri çat›flmada flehit düflen Ebru Aslan’› sayg›yla an›yoruz. An›lar› mücadele bayra¤›m›zd›r.

8 Aral›k 1989’da Dersim’in Alibo¤az mevkiinde girdikleri çat›flmada flehit düflen Yeter Koç ve Hasan Ben’i sayg›yla an›yoruz. An›lar›lar› mücadelemizde yaflayacak.

YEN‹ DEMOKRAS‹ fiEH‹T VE TUTSAK A‹LELER‹ B‹RL‹⁄‹

‹stanbul Sar›gazi’den bir yoldafl›

Demokratik Gençlik Hareketi

YEN‹ DEMOKRAS‹ fiEH‹T VE TUTSAK A‹LELER‹ B‹RL‹⁄‹

fiÜKRÜ ERBAfi fi‹‹R D‹NLET‹S‹ BARIfi AYDIN HALK OYUNLARI BAHARA ÇA⁄RI MÜZ‹K GRUBU TAR‹H:27 ARALIK 2008 CUMARTES‹ SAAT:19:00 YER: CAN DÜ⁄ÜN SALONU UfiAK

DÜZENLEYEN: UfiAK DEMOKRAT‹K HAKLAR DERNE⁄‹


güncel

YEN‹ NES‹L CEPLER GEL‹YOR PARALAR CEPTEN G‹D‹YOR

16-31 Aral›k 2008 15

Adli T›p tecavüz(cü)lere hizmet ediyor Vakit gazetesi yazar› Hüseyin Üzmez 'i kurtaran raporu ile tart›flmalar yaratan Adli T›p Kurumu, taciz ve tecavüze u¤rayanlar için ‘ruh sa¤l›¤› bozulmam›flt›r’ raporu vermeye devam ediyor Ali T›p Kurumu’nun cinsel istismara u¤rayan çocuklar hakk›nda düzenledi¤i raporlar, sadece tacizcileri aklamak için ifllev görüyor. Üzmez’in cinsel istismarda bulundu¤u 14 yafl›ndaki B.Ç hakk›nda ‘bedensel ve psikolojik bir sorun yaflamad›¤›’ yönünde rapor veren Adli T›p Kurumu 6’nc› ‹htisas Dairesi’nin tek sorunlu raporu bu de¤il. Adli T›p’›n, ‹zmir’de babas› ve amcas› taraf›ndan cinsel tacize u¤rayan 17 yafl›ndaki E.U için de ayn› raporu verdi¤i ortaya ç›kt›. Amcas› H.U ve babas› H.U taraf›ndan taciz edilen E.U bu kifliler hakk›nda flikâyette bulunmufl, baba ve amca tutuklanm›flt›. E.U’nun ifadeleri üzerine amca ve baba hakk›nda Cumhuriyet Savc›s› taraf›ndan 8 y›la kadar hapis cezas› istendi. 5 ay tutuklu kalan kifliler daha sonra tutuksuz yarg›lanmak üzere serbest b›rak›ld›lar.

“Utanmasalar” tecavüz ruh sa¤l›¤›na iyi gelir diyecekler!

Teknolojik geliflmelerle içerisine bir sürü özelliklerin s›k›flt›r›ld›¤› cep telefonu, ayn› zamanda oldukça önemli bir ticari ürün. Telefonda yap›lan her de¤ifliklik telefon ve operatör flirketlerine milyarlarca dolar kar olarak geri dönüyor “Maden parçac›klar›n›n yerine bir zar yerlefltirdi ve zar› titreflimlerine göre direnci de¤iflen bir elektrik devresine ba¤lad›. Sonra telin öbür ucunda çal›flmakta olan asistan›na seslendi: Bay Watson, gelin! Size ihtiyac›m var.” 10 Mart 1876’da asistan›na seslenen Graham Bell oldukça önemli bir buluflun müjdesini verdi; Telefon... Telgraf› gelifltirme çal›flmalar› sonucunda telefonu bulan Alexander Graham Bell buldu¤u fleyin bugün cebe girmenin de ötesinde birçok teknolojiyi içerisine alan bir teknoloji harikas› olabilece¤ini muhtemelen hayal bile etmedi. Mors alfabesi ile telgraf hatlar›ndan ulaflt›r›lmaya çal›fl›lan mesajlar Graham Bell ile yerini sese b›rakt› ve 1973 y›l›nda ilk cep telefonunun mucidi olan Martin Cooper ile de ses ‘ceb’e girdi. Motorola’da mühendis olarak çal›flan Cooper’›n ilk cep telefonu, çok da öyle cebe girecek cinsten de¤ildi, fakat bugün oldukça küçülen ve incelen teknoloji harikas› telefonlar›n ‘anas›’ idi. Cooper’›n tu¤la cep telefonu 850 gram a¤›rl›¤›nda, 25 cm yüksekli¤inde, 8 cm derinli¤inde, 4 cm geniflli¤indeydi. En az telefonun bulunmas› kadar önem tafl›yan cep telefonunun amac›n› Cooper flöyle ifade ediyor, “Temel hayalimiz insanlar›n arabalarda konuflmas›yd›. ‹nsanlar bir masay› ya da bir duvar› aramak istemiyorlard›. Di¤er insanlar› aramak istiyorlard›.” Yani Cooper’›n amac› da Graham Bell gibi insanlar›n iflini kolaylaflt›rmak, iletiflim kurabilmelerini sa¤lamak, pratik ve rahat bir yöntem yaratmak idi.

‹htiyaçtan öte bir fley!

Cep telefonlar›n›n ekonomik, sosyal zararlar›n›n yan›nda kuflkusuz sa¤l›¤a ve çevreye verdi¤i zararlar da göz ard› edilemeyecek kadar büyük. Yeni telefon al›m›ndan sonra ikinci el olarak sat›fl› yap›lmayan telefonlar çöpe at›l›yor, a¤›r metal ve plastik içeren bu telefonlar yak›l›yor ve bu da çevreye ve insan sa¤l›¤›na büyük oranda zarar olarak geri dönüyor

Telefon, yaflam›m›zda kolayl›k sa¤layan en önemli icadlardan bir tanesi olma özelli¤ini hala koruyor. 1973 y›l›ndan buyana cep telefonunun geliflim sürecine bak›l›nca gerçekten h›zl› ve önemli bir de¤iflim geçirdi¤i görülebilinir. ‹lk icad edilen cep telefonun özellikleri ürün tan›t›m etiketinde flöyle geçiyor; “Fonksiyonlar›: Konuflma, dinleme ve tufllu arama.” Bugün telefonda yap›labileceklerle hayli uzun bir liste oluflturmak mümkün. Cep telefonundaki son geliflmelerden bir tanesi olan 3G (Third Generation) olarak adland›r›lan üçüncü nesil uyumlu telefon ile yeni özellikler bu listede yerini al›yor. ‹nternet ba¤lant›s› olan, görüntülüsü, foto¤raf çekeni, video çekeni, onu yapan› bunu yapan› vs vs. Telefonlarda her geçen gün artan özellikler ve bunlara paralel olarak da ihtiyaçlar›m›z›n artt›r›lmas›. Yap›lan her de¤iflikli¤in ard›ndan nedense hemen ona ihtiyac›m›z oldu¤unu fark ediyoruz! Telefonda oyun oynamak Cooper’un ilk tu¤la telefonu ç›kt›¤›nda ihtiyac›m›z de¤ildi, foto¤raf çekmek ihtiyaç de¤ildi ve daha birçok özellikler. Bir y›ll›k getirisi milyar dolarla hesap edilen cep telefonu sektörü, do¤al olarak bu sektördeki flirketleri cep telefonunda sürekli yenilikler

yapmaya, “盤›rlar” açmaya itiyor. Yap›lan reklâmlar ve pazarlama taktikleri ile ç›kan her yeni marka, yap›lan her de¤ifliklik akl›m›zda olmad›¤› bir anda karfl›m›za ç›k›p, ihtiyac›m›z oluveriyor. Özellikle bizimki gibi ülkelerde cep telefonu gibi tüketim ürünleri daha bir can al›c› ve her kesimce tüketilmesi zorunlu bir fley oluveriyor. Ülkemizde toplam 65 milyon cep abonesi bulunuyor. Her 11-14 ay içerisinde kifliler cep telefonunu yeniliyor ve bu yenilemelerle binlerce telefon çöpe gidiyor. Ülkemizde 2007 y›l›nda baz› kaynaklar taraf›ndan belirlenebilen rakamlara göre bir ayda 1 milyon cep telefonu sat›fl› yap›l›yor. Ayr›ca telefonlarda yer alan e¤lence özellikleri ile de, konuflman›n d›fl›ndan ayda 1 milyar YTL harcan›yor. Ülkemizde genelin ekonomik durumuna bak›ld›¤›nda cep telefonlar›n›n bu denli fazla tüketiliyor olmas› nas›l bir tüketim kültürünün içerisine sürüklenildi¤inin göstergesi. Kendini ifade etmenin, bir yerlere ait oldu¤unu kan›tlaman›n arac› haline getirilen cep telefonlar›, kiflilerce özellikleri ne kadar çok olursa statünün o kadar yüksek oldu¤u anlay›fl› ile tüketilebiliyor. ‹nternet kullan›m›n›n da yine en az telefon kadar sa¤l›ks›z ve ihtiyaçlar ötesinde kullan›ld›¤› ülkemizde bunun telefona da tafl›nmas› tam bir teknoloji kirlili¤i yarat›yor. Msn’nin cebe tafl›nmas›ndan sonra flimdi de 3N ile “facebook” gibi “sosyal” network siteleri de cepten kullan›labilecek. Elbette internetle birlikte insanlar› asosyallefltiren, yabanc›laflt›ran sitelerin alanlar›n›n yayg›nlaflmas› ve bunlar›n bir de bu 3N ile telefonlara tafl›nmas› telefonlar›n sat›fllar›nda pazar› canland›r›yor ve bizim de yan›m›zda tafl›yabilece¤imiz, cebimize girebilecek kadar pratik bir Msn’ye, Facebook’a ihtiyac›m›z oluveriyor ve bu da yeni bir telefon demek… Ülkemizde 1 milyon 709 bin 131 facebook üyesi var ve bunlar›n büyük bir k›sm› için 3N teknolojisi art›k bir ihtiyaç! Büyük bir tüketim ç›lg›nl›¤› hortumuna kap›lan bizler flirketlerin milyar dolarlarla her geçen gün karlar›n› katlamalar›n› sa¤larken, önemli oranda bir yabanc›laflmay› da ci¤erlerimize kadar teneffüs etmifl oluyoruz.

g›nl›¤› ile cep telefonu tüketimini her geçen y›l artt›r›l›yor. Ve bu art›fl telefon üreticileri ve operatör flirketler için milyar dolarla ifade edilen kar anlam›na geliyor. Araflt›rmalara göre dünyada cep telefonu kullan›c› say›s› 3 milyar 300 milyon dolay›nda. Sadece 2002 y›l›nda dünya genelinde 423 milyon adet cep telefonu sat›ld›. 2006 y›l›nda belirlenen rakamlara göre cep telefonlar› sat›fllar› yüzde 22.5 oran›nda artt›. Önemli oranda karlar›n sözünün edildi¤i cep telefonu pazar›n›n devlerinin s›ralamas› ise flöyle: Nokia birinci, Motorola ikinci ve Sony Ericcson üçüncü s›rada. Ve 65 milyon cep abonesinin bulundu¤u ülkemizde mobil telefon pazar› ise her y›l yüzde 15.3 oran›nda büyüyor. Telefonda yap›lan her de¤ifliklik pazar›n canlanmas›na neden oluyor ve bu da daha fazla kar anlam›na geliyor. Son olarak ç›kart›lan ve ülkemizde lisans ihalesi gerçeklefltirilen 3N teknolojisi de bunlardan bir tanesi. Bu teknolojinin kullan›m›nda Turcell, Avea ve Vodafon’un yar›flt›¤› lisans ihalesi sonras›nda devletin cebine giren para miktar› 969 milyon Euro. 3. nesil olarak adland›r›lan bu teknolojik de¤iflikli¤in piyasaya girmesi ile ülkemizde 8 milyon cep telefonu çöpe gidecek ya da ikinci el piyasas›nda kay›t d›fl› sat›lacak. Çünkü 3N’nin sundu¤u, görüntülü görüflme, TV seyredebilme, h›zl› internet kullan›m› gibi birçok özellikler fluan kullan›lan cep telefonlar›yla mümkün olmuyormufl! Teleses Yönetim Kurulu Baflkan› Recep Uzelli yapt›¤› yaz›l› aç›klamada, yeni telefonlarla saniyede 2 megabayt h›zla internete ba¤lan›ld›¤›n›, kullan›c›n›n konumuna ba¤l› olarak gelifltirilen reklam, sohbet, arkadafll›k uygulamalar› sayesinde dünyada 2010 y›l› itibari ile 1 milyar adet GPS'li telefon olaca¤›n› söyledi. Uzelli, ayn› dönemde internetten indirilen flark›lar›n ekonomik büyüklü¤ünün de 32 milyar dolara ulaflaca¤›n› aç›klad›. Mobil e¤lence pazar›n›n da 77 milyar dolara ç›kaca¤›n›n belirtildi¤i aç›klamada, 2010 y›l› sonuna kadar facebook gibi sitelerde cep üzerinden 175 milyon abonenin hizmet almas›n›n beklendi¤i ifade ediliyor.

Cep’in zararlar› Devasal bir pazar; cep telefonu Teknolojik geliflmelerle içerisine bir sürü özelliklerin s›k›flt›r›ld›¤› cep telefonu ayn› zamanda oldukça önemli bir ticari ürün. Telefonda yap›lan her de¤ifliklik telefon ve operatör flirketlerine milyarlarca dolar kar olarak geri dönüyor. Cep telefonu üretiminde dünyan›n en büyük ikinci firmas› olan Motorola, 100 milyon dolar ciro hedefi ile kurdu¤u cep telefonu bölümünden, sadece 2002 y›l›nda 3.3 milyar dolarl›k ciro yapt›. Pazarlama teknikleri noktas›nda s›n›r tan›mayan ve yarat›lan tüketim ç›l-

Cep telefonlar›n›n ekonomik, sosyal zararlar›n›n yan›nda kuflkusuz sa¤l›¤a ve çevreye verdi¤i zararlar da göz ard› edilemeyecek kadar büyük. Yeni telefon al›m›ndan sonra ikinci el olarak sat›fl› yap›lmayan telefonlar çöpe at›l›yor, a¤›r metal ve plastik içeren bu telefonlar yak›l›yor ve bu da çevreye ve insan sa¤l›¤›na büyük oranda zarar olarak geri dönüyor. Milyonlarca telefon sat›fl›n›n yap›ld›¤› ve her de¤iflik özelli¤in bizi cezb etti¤i, s›k s›k telefon de¤iflimine götürdü¤ü flu durumda, çöpe at›lan telefonlar›n say›s›n› da az çok kestirmek mümkün ve bu tablo da oldukça ürkütücü. Ayr›ca kalp rahats›zl›klar›, haf›za zay›flamas› ve beyin tümörü, yo¤un stres ve yorgunluk hissi, kal›c› iflitme bozukluklar›, kan hücrelerinin bozulmas› gibi birçok sa¤l›k sorunlar› da telefonlar› kulland›¤›m›z süre meydana gelebilecek sa¤l›k sorunlar› içerisinde. Ayr›ca GSM iletifliminin kapsama alan›n› geniflletmek amac› ile binalara kurulan mikrodalga yayan baz istasyonlar› da telefon kullanmasak da her flekilde hayat›m›z› tehdit ediyor. Baz istasyonlar› taraf›ndan yay›lan mikrodalgalar hücrelerin kimyas›n› bozuyor. Bunun sonucunda da; sinir zarlar›nda bozulma, uykusuzluk, sinirlilik, unutkanl›k, depresyon, bafl a¤r›s›, bafl dönmesi, Alzheimer, Parkinson, Multipl Skleroz gibi dejeneratif beyin hastal›klar› ve DNA tahribine neden oluyor. Tu¤la cep telefonundan ‘cihan-› alem’i içine alan telefon evrimine gelen süre zarf›nda, telefon tekelleri, tekneloji ad›na oldukça önemli bir geliflme gibi her dafas›nda piyasaya sürdükleri ‘yeni’ ürünleri ile, insanlar› sosyal, ekonomik ve kültürel aç›dan, cep telefonun içine hapsetmifl gibi gözüküyor.

Babas› ve amcas› taraf›ndan taciz edilen E.U hakk›nda 9 Eylül Üniversitesi T›p Fakültesi Hastanesi ile Manisa Ruh ve Sinir Hastal›klar› Hastanesi’nden verilen iki ayr› rapor da genç k›z›n, cinsel istismara u¤rad›¤› yönünde oldu. Fakat bu raporlara karfl›n ‹stanbul Adli T›p Kurumu’nun raporu ise cinsel istismara u¤rayan geç k›z›n ruh sa¤l›¤›n›n bozulmad›¤› yönünde oldu. Genç k›za ‘ruh sa¤l›¤› bozulmam›flt›r’ raporu veren kurumun bu karar› ise Üzmez ile bafllayan tart›flmalar› yeniden canland›rd›. Daha önce Urla ilçesinde Barbaros Çocuk Köyü’nde meydana gelen tecavüz ma¤durlar›ndan biri olan E.U bu olay›n ard›ndan ailesi ile kalmaya bafllam›flt›. Fakat bu defa da babas› ve amcas›n›n cinsel tacizlerine ma¤ruz kalan 17 yafl›ndaki E.U’ya Adli T›p’›n hala ‘ruh sa¤l›¤› bozulmam›flt›r’ yönünde rapor verebiliyor olmas› ise ak›llara durgunluk veren bir olay. Daha öncesinde böyle bir olay› yaflam›fl ve sonras›nda da aile içinde böyle bir fliddete ma¤ruz kalm›fl birisinin ruh sa¤l›¤›n›n bozulmamas› daha öncede psikologlar›nda belirtti¤i gibi mümkün de¤ilken, Adli T›p tamamen tersini düflünüyor.

Bu nas›l heyet? Üzmez baflta olmak üzere verdi¤i kararlarla asl›nda ‘tacizcileri aklama kurumu’ olarak görev yapan Adli T›p Kurumu’nda bir tane bile pedagog veya çocuk psikiyatr› yok. Taciz ve tecavüze u¤rayan kiflilerin neredeyse hepsine ‘ruh sa¤l›¤› bozulmama›flt›r’ raporu veren heyet üyeleri flöyle; Dr. Cemal Yalç›n Ergezer (Baflkan - Ruh sa¤l›¤› ve hastal›klar› uzman›) Dr. Yasemin Çakmak (Adli t›p uzman›), Dr. Gökhan Erifl (Adli t›p uzman›), Prof. Dr. Seyfettin Uluda¤ (Kad›n hastal›klar› ve do¤um uzman›), Doç. Dr. Gülgün Engin (Radyoloji uzman›) ve Prof. Dr. Hamdi Özkara (Üroloji uzman›).

Topbafl, ‹stanbul’u peflkefl çekmekte kararl› ‹stanbul Büyükflehir Belediyesi Baflkan› Kadir Topbafl, Sama Dubai firmas›n›n almak istedi¤i, ancak mahkeme karar› ile sat›fl› iptal edilen ‹ETT arazisi ile ilgili soruya “Çok inatç› bir tavr›m›z var. Vazgeçmeyece¤iz. Paray› kasam›za koymak istiyoruz” diyerek cevap verdi. Topbafl, arazinin sat›fl›n› engellemek isteyenlerin bunu marifet sayd›klar›n› söyleyerek, "Bu arazinin sat›fl›na karfl› ç›kanlar var. Baz› insanlar›m›z bir yerlere çomak sokuyor. Bu ifli durdurmay› maharet say›yorlar. ‹fli engelleyip bunu maharet sayanlar flimdi gitsinler orada piknik yaps›nlar" fleklinde konufltu.

“Vazgeçmeyece¤iz” Levent’teki araziyi satmaktan vazgeçmeyeceklerini ve 1 milyar 156 milyon dolar geliri kasalar›na koymak istediklerini belirten Topbafl, "Oras› bizim için bir kaynakt›. Engel olmaktan baflka bir fley yapm›yorlar. Bu ifl iptal edilirse dünyaya yans›mas› farkl› olur. Küresel sermaye ülkemize gelmekte daha dikkatli davran›r. Bu arazi ile ilgili aç›lan davalar tek tek düflüyor. Hem iflsizlikten bahsediyorlar, hem de paran›n gelmesini engelliyorlar. Kimse bu arazilere halat tak›p bir yerlere götürmeyecek" ifadelerine yer verdi. Topbafl, "Çok inatç› bir tavr›m›z var. Vazgeçmeyece¤iz. Paray› kasam›za koymak istiyoruz. 20 ay geçmifl olsa da bu paray› kasaya koyma çal›flmam›z devam ediyor. ‹htiyac›m›z da var. E¤er bu ifl iptal edilirse kimse güvenmez küresel sermaye art›k bu flehre gelmekte daha dikkatli davran›r" dedi. ‹stanbul Büyükflehir Belediye Baflkan› Topbafl daha önce de ‹ETT’nin Levent’deki arazisine iliflkin, “Arazimizi en iyi flekilde de¤erlendirece¤iz, bize para laz›m, paras› olan herkese a盤›z” demiflti.


Sahibi ve Yaz› ‹flleri Müdürü: Hakan ERTEN Yay›n Türü: Yayg›n Süreli Yönetim Yeri: Katip Mustafa Çelebi Mah. Tel Sok. No:20 Daire:2 Beyo¤lu/‹stanbul Tel: (0212) 243 91 92

BÜROLAR

KARDELEN BASIM-YAYIM REKLAM GÖSTER‹ ORGAN‹ZASYON L‹M‹TED fi‹RKET‹

Teknik Haz›rl›k: Kardelen Yay›mc›l›k Adres: Mahmut fievket Pafla Mah. Sivas Sok. No:2 Kat:3 Okmeydan›/‹STANBUL Tel:(0212) 238 37 76 Faks:(0212) 238 37 96 Bask›: SM. Matbaac›l›k Adres: Çobançeflme Mah. Sanayi Cad. Altay Sokak NO:10 A Blok Yenibosna Bahçelievler-‹ST. Tel ( 0212) 654 9418

‹ZM‹R: 853. Sok. Bilen ‹flhan› No: 27 Kat:8/802 Konak/‹zmir Tel-Fax: : (0232) 482 01 63 KARTAL: ‹stasyon Cad. P›nar ‹flhan› Kat:2 Daire:38 KARTAL Tel-Fax: (0216) 389 65 63 MERS‹N: Hastane Cad. 5111 Sok. Ekrem Örkün ‹flhan› No:71/8 Kat:3 MALATYA: Dabakhane mah. Boztepe Cad. Babacan ‹flhan› Kat:4 No:28 Tel: (0422) 323 06 97 KONYA: B. Hekim Mah. Kale Önü Sokak NO:2-7 Meran Tel Fax: : (0332) 351 59 55 AMED: ‹skender Pafla Mah. ‹nönü Cad. MA-GÜL ‹flhan› Kat:4 No:109 Da¤kap›/Amed AT‹NA: Spiro trikoupi 21 10683 eksarxia GREECE/Yunanistan e-mail: devrimcidemokrasi_yunanistan@yahoo.com.tr YD TEMS‹LC‹L‹⁄‹: Kaiser-Wilhelm Str. 275 47169 Duisburg/DEUTSCHLAND Tel: 0049 175 642 00 27- e-mail: d.demokrasi@googlemail.com

Çarflafa Dolanan Özgürlük!!!

Mahsus Mahal Dergisinin ödülleri sahiplerini ar›yor

Ünlü foto¤rafç› Gérard Rancinan, s›k s›k sansürle karfl›laflan Delacroix’n›n tablosundaki gö¤üsleri ç›plak kad›n› çarflafl› olarak tasvir etti. Türkiye’de 5 y›l boyunca “‹lkö¤retim Vatandafll›k ve ‹nsan Haklar› E¤itimi” 7. s›n›f ders kitab›nda yer alan 19. yüzy›l Frans›z ressam› Eugene Delacroix’n›n “Halka Yol Gösteren Özgürlük” yap›t›n›n da, özgürlü¤ü simgeleyen kad›n›n “gö¤üslerinin ç›plak olmas›” gerekçe gösterilerek 2005 y›l›nda Milli E¤itim Bakanl›¤› (MEB) taraf›ndan yenileme izni ifllemleri s›ras›nda ders kitaplar›ndan ç›kar›lm›flt›. S›k s›k yaflanan bu sansür olay› dünyaca ünlü foto¤raf sanatç›s› Gérard Rancinan’›n çal›flmas›na ilginç bir biçimde yans›d›.

Hapishanedeki tutsaklar taraf›ndan haz›rlanan Mahsus Mahal dergisinin ödüllerinin ikincisi veriliyor. Hapishane ve edebiyat dergisi Mahsus Mahal Ödülleri’ne fliir ve öykünün yan› s›ra bu y›l karikatür ödülleri de eklendi. fiiir, öykü ve karikatür dal›nda verilecek yar›flmaya son kat›l›m tarihi 27 Mart 2009 olarak belirlendi. Yar›flmaya sadece hapishanelerdeki tutsaklar kat›labilecek. Kat›l›mc›lar, alt› nüsha olarak haz›rlad›klar› eserleri, k›sa özgeçmiflleri ve iki adet foto¤raf›, Mahsus Mahal dergisi PK.138 Beyo¤lu/ ‹stanbul adresine gönderebiliyor. Yar›flmaya son kat›l›m tarihi 27 Mart 2009 olarak belirlendi. Jüride Müge ‹plikçi, Dervifl Zaim, fiükrü Erbafl, Semih Poroy gibi kifliler yeral›yor.

KONUK YAZAR M. Kemal Coflkun Emek Örgütleri ve Kriz Yaflanan küresel mali kriz ile birlikte özellikle ileriki günlerde reel sektörün giderek daha fazla etkilenece¤ini söylemek yanl›fl olmaz. Elbette ki böylesi bir durumda emekçi ailelerinin pay›na düflen, iflsizlik, yoksulluk, sendikas›zl›k, ücretlerin düflürülmesi vb.den baflka bir fley olmayacakt›r. Devletin piyasaya müdahalesi de bilinen sosyal refah devleti modeli gibi olmayacakt›r. Önümüzdeki süreç sosyal refah devleti gibi bir beklenti içine düflenlerin nas›l hayal k›r›kl›¤›na u¤rayacaklar›n› gösterecek gibi görünüyor. Zira, devletin piyasaya müdahalesi, bundan sonra emekçilerin sömürülmesinin sadece piyasa mekanizmas› arac›l›¤›yla de¤il ayn› zamanda devletin zor ayg›tlar›n›n kullan›lmas›yla gerçekleflece¤i anlam›na gelir. Kriz ile birlikte emekçilerin taleplerini de yükseltmeleri gerekir. Böylesi krizlerde sendikalar aç›s›ndan tek çare mücadeledir ve mücadele de ancak emekçilerin kat›l›m›yla olur. Ne var ki hali haz›rda emekçilerin sendikalara güveni son derece zay›ft›r. Emekçilerin sendikalara güveni sa¤lanmaks›z›n hiçbir giriflimin baflar›ya ulaflmas› mümkün de¤ildir. Di¤er taraftan emekçiler taraf›ndan dillendirilecek talepler burjuva demokratik talepleri aflan bir niteli¤e bürünmek zorundad›r. Çünkü art›k eski refah devleti dönemine dönmeyi arzulay›p o döneme iliflkin talepleri ortaya sürmenin emekçiler aç›s›ndan hiçbir faydas› yoktur. Yani sosyal refah devletine dönmeyi amaçlayan ve ona yönelik taleplerle yola ç›kan bir emek hareketi, asl›nda geriye gidiyor demektir.

ANKARA

‹STANBUL

DHF, kampanyas›n› baflar›yla sonuçland›rd›¤›n› duyurdu ANKARA– Demokratik Haklar Federasyonu (DHF)’nun tan›t›m kampanyas› çerçevesinde Ankara Demokratik Haklar Derne¤i (Ankara DHD), tan›t›m ve örgütlenme kampanyas›n› yapt›¤› bas›n aç›klamas›yla sonland›rd›¤›n› aç›klayarak, demokratik haklar mücadelesini daha da yükselteceklerini deklare etti. Yüksel Caddesi’nde toplanan federasyon üyeleri, “Eme¤in ve Gelece¤in ‹çin, Demokratik Haklar Mücadelesine Kat›l” pankart›n› açarak, “Kahrolsun AB, ABD Emperyalizmi”, “Yaflas›n Demokratik Haklar Mücadelemiz” sloganlar›n› att›. Grup ad›na yap›lan aç›klamada, “Demokratik Haklar Federasyonu Yeni Demokrasi Mücadelesi’ni yükseltme hedefiyle hareket etmektedir” denildi. Aç›klamada, DHF’nin Ankara yerelinde sürdürdü¤ü 5 haftal›k kampanya faaliyetlerinin öncelikle semtlere tafl›nd›¤›, kitlele-

DHF, "Eme¤in ve gelece¤in için, demokratik haklar mücadelesine kat›l" fliar›yla ülke genelinde bafllatm›fl oldu¤u kampanyas›n›, baflar›yla sonuçland›rd›¤›n› duyurdu re, sorunlar›na sahip ç›k›p çözümde özne olmas› bilincinin verilmeye çal›fl›ld›¤›n›n alt› çizildi. Ankara Üniversite Yerleflkesinde direnifl sergileyen yemekhane iflçilerinin destek verdi¤i aç›klama, “Eme¤in ve Gelece¤in ‹çin Demokratik Haklar Mücadelesine Kat›l” ça¤r›s›yla sonland›r›ld›. ADANA- DHF’nin 3 Kas›m’da bafllatm›fl oldu¤u kampanyan›n Çukurova aya¤›, Adana’da yap›lan bas›n aç›klamas›yla sonland›r›ld›. Aç›klamaya Ezilenlerin Sosyalist Platformu (ESP) desteklerini sundu. DHF temsilcisinin okudu¤u aç›kla-

mada, “Ülkemizin demokratik haklar mücadelesi tarihinde yerini alan Demokratik Haklar Federasyonu, faaliyetinin merkezine baflta iflçi s›n›f› ve emekçi köylülerimiz olmak üzere tüm ezilen halk›n kurtulufl kavgas›n› koymaktad›r. Toplumda ezilen, hor görülen, ötekilefltirilen, etnik, dini ve cinsel kimli¤inden kaynakl› ayr›mc›l›¤a ve zulme maruz kalan tüm kesimlerin yan›nda oldu¤umuzu ve bu kesimlerin demokratik haklar›n›n kazan›m› için çal›flma yürütece¤imizi bu kampanyam›z ile hayk›rm›fl bulunmaktay›z” denildi. Aç›klama, “Eme¤in gelece-

Nurtepe halk› iflsizli¤i ve zamlar› protesto etti stanbul Nurtepe halk› bir eylem gerçeklefltirerek krize, zamlara ve iflsizli¤e karfl› tepkisini dile getirdi. Demokratik Haklar Federasyonu, Dayan›flma Sendikas›, Toplumsal Özgürlükler Platformu, Ezilenlerin Sosyalist Platformu, Halk Kültür Merkezleri, Proleter Devrimci Durufl ve Sosyalist Dayan›flma Platformu’nun da kat›ld›¤› eylem, Nurtepe Mahallesi fiehit Kubay ‹lkö¤retim Okulu önünde bir araya gelen kitlenin yürüyüfle geçmesiyle bafllad›. Yürüyüfl boyunca s›k s›k “‹nsanca yaflamak istiyoruz”, “Yap›lan zamlar geri çekilsin”, “Zam, zulüm, iflkence, iflte AKP”, “Yaflas›n devrimci dayan›flma”, “Susma, sustukça yeni zamlar gelecek”, “‹flçilerin birli¤i sermayeyi yenecek” sloganlar› at›ld›. Güzeltepe Meydan›’na kadar süren yürüyüflün ard›ndan kitle ad›na ortak bas›n aç›klamas› okundu. Aç›klamay› okuyan Oktay Aslan, “Dünyada herkese yetecek kadar su ve ekmek varken egemenlerin para h›rs› biz emekçileri her geçen gün açl›¤a ve yoksullu¤a sürüklemeye devam ediyor” dedi. Seçim-

lerden sonra ülkenin durumunun daha da kötü olaca¤›na dikkat çeken Aslan, krizin emekçilere yap›lan zamlarla kapat›lmaya çal›fl›ld›¤›n› söyledi. “Krizlerde yoksullar daha da yoksullafl›yor zenginler daha da zenginlefliyor” diyen Aslan, emekçilere harcanmas› gereken paralar›n kardefl Kürt halk›na bomba olarak kullan›ld›¤›na dikkat çekti. AKP’nin sözde krize karfl› aç›klad›¤› önlem paketinin sadece iki mad-

desinin dahi paketin kimin için ç›kart›ld›¤›n› ortaya koydu¤unu söyleyen Aslan, bu iki maddenin “ ‹flçi ç›kartmalar›n› önlemek için ücretlerin yar›ya düflürülmesi ve sözde krizi önlemek ad›na iflverenlerin vergisinin düflürülmesi” oldu¤unu belirtti. Krizin ülkemizle s›n›rl› olmad›¤›na dikkat çeken Aslan, “emekçiler sokaklara ç›karak bu krizin faturas›n› burjuvaziye ödetmelidir” dedi.

¤in için DHF’ye kat›l, TADAL iflçileri yaln›z de¤ildir, Bask›lar bizi y›ld›ramaz, yaflas›n devrimci dayan›flma” sloganlar›yla son buldu. ‹STANBUL- ‹stanbul Gazi Mahallesi’nde bir araya gelen DHF üyeleri, ‘Krize, yoksullu¤a, iflsizli¤e karfl› demokratik haklar mücadelesini büyütelim’ vurgusuyla bir eylem gerçeklefltirerek, kampanyay› sonland›rd›¤›n› duyurdu. Gazi Mahallesi Eski Karakol Meydan›'nda bir araya gelen DHF üyeleri, “Krize, yoksullu¤a, iflsizli¤e karfl› demokratik haklar mücadelesini büyütelim” pankart›n› açarak, sloganlar eflli¤inde Cemevin’in oldu¤u alana kadar kortejler eflli¤inde yürüdü. Yürüyüfl s›ras›nda “Zamlar geri çekilsin”, “Haklara özgürlük kahrolsun faflist diktatörlük”, “Yaflas›n demokratik haklar mücadelemiz”, “Söz yetki karar halka”, “Yozlaflmaya, çeteleflmeye, karfl› mücadeleyi büyütelim”, “Biji bratiya gelan”, “Krizin bedelini biz ödemeyece¤iz” dövizlerini açan DHF üyeleri, ayr›ca ses arac›ndan da Gazi halk›na yönelik sesli ajitasyon yapt›lar.

DHF’nin tan›t›m ve örgütlenme kampanyas› Dersim’de yap›lan halk dayan›flma gecesiyle sonland›r›ld› Dersim Demokratik Haklar Derne¤i’nin ''Ba¤›ms›z bir ülkede özgür bir halk olarak yaflamak için demokratik haklar mücadelesine kat›l'' fliar›yla düzenledi¤i halk ile dayan›flma gecesi 13 Aral›k Cumartesi günü kapal› spor salonunda gerçeklefltirildi. Devrim, sosyalizm ve komünizm mücadelesinde flehit düflenler için bir dakikal›k sayg› duruflu ile bafllayan gece sonras›nda DHF’nin haz›rlam›fl oldu¤u tan›t›m sinevizyonu gösterildi. DHF ad›na Ozan Do¤an yapt›¤› konuflmada; Demokrasi mücadelesini yükseltmek için Demokratik Haklar Federasyonun önemini, ekonomik krize, her türlü imha ve inkâr politikalar›na de¤inerek önümüzdeki yerel seçimler sürecinde gerici düzen partilerine karfl› halk› hakl› mücadelelerini yükseltmek için örgütlenmeye ça¤›rarak bua her zamankinden daha fazla ihtiyaç oldu¤una vurgu yapt›. Burhan Gün'ün tek kiflilik 'insan' adl› tiyatro oyununun sergilenmesinin ard›ndan 2009 yerel seçimlerine yönelik Dersim Demokratik Halk Dayan›flmas› ad› alt›nda oluflturulan demokrasi güçlerini temsilen H›d›r Mercan konuflma yapt›. Söz alan Hozat Belediye Baflkan› Cevdet Konak konuflmas›nda yerel seçimlere de¤inerek, Demokratik Haklar Federasyonu’na mücadelesinde baflar›lar diledi. Kat›l›m›n yo¤un oldu¤u gecede Kürt sanatç› Hozan Beflir ve Grup Munzur sahne ald›. Beflir ve Grup Munzur, söyledikleri türkü ve marfllarla geceye coflku katt›lar. Etkinlik, EMEP ‹l Baflkanl›’¤›, Ovac›k Kültür Derne¤i, Dersim Halk Cephesi ve gazetemizin Malatya temsilcili¤inin göndermifl oldu¤u mesajlar›n okunmas›yla son buldu.

Ne yaz›k ki özellikle KESK’in yay›nlam›fl oldu¤u “Krize Karfl›, Emekçilerin Ekonomik, Sosyal ve Demokratikleflme Program› (Taslak)” ile bu türden talepler üretti¤ini gördük. KESK, bugün ülkede yaflanan sorunlar› demokratikleflme ve insan haklar› meselesine indirgemekte, meseleyi s›n›f mücadelesi çerçevesinde ele almamaktad›rlar. Dolay›s›yla krizden ç›k›fl için önerilen talepler de fazlas›yla reformist özellikler göstermektedir. Örne¤in taslakta geçen “yeni K‹T’ler kurularak, sermaye-yo¤un ileri teknoloji kullanan sanayi yat›r›mlar›na yönelinmelidir” gibi sermayeye ve hükümete yol gösterme iddias›nda olan öneriler tam da böylesi reformist taleplerin göstergeleridir. Asl›nda bu türden öneriler kriz durumlar›ndan çok normal dönemlerde sendikalar taraf›ndan öne sürülen talepler zaten. Ancak kriz dönemleri, daha farkl› mücadele biçimleri ve dolay›s›yla daha ileri talepler gerektiren ortamlar yarat›rlar. Ne var ki talepler aras›nda sistemin devaml›l›¤›n› sa¤lamaya yönelik örnekler de var. Örne¤in “Makro Politikalar” bafll›¤› alt›nda “çal›flanlar›n kat›l›m›yla yeniden befl y›ll›k ve y›ll›k planlar yap›lmal›, planlar kamuya emredici, özel sektörü özendirici olmal›d›r” talepler zincirinden bahsedilmekte. Al›nan kararlara çal›flanlar›n da kat›lmas› demokratik görünmekle beraber, sömürü düzeninin devam›na iliflkin politikalara iflçileri de alet etmekten, dolay›s›yla sistemi onlar›n gözünde daha fazla meflrulaflt›rmaktan baflka bir ifle yaramaz halbuki. Böylesi talepler, krizin gerçek nedenini göz ard› ederek krizin tamamen hükümetten kaynakland›¤› gibi yanl›fl ve tehlikeli bir düflünce uyand›rmaktad›r. Kim emekçilerin bu taleplerle kurtar›laca¤›n› düflünebilir? Bu türden talepler sistemin devaml›l›¤›n› sa¤layacak, dolay›s›yla emekçileri sömürüden kurtarmak yerine onu tekrar sömürü zincirlerine ba¤layacak öneriler de¤il midir? Kald› ki “yerli üretim ve istihdam desteklenmelidir” gibi bir öneri, büyük bir olas›l›kla ileriki dönemlerde burjuva s›n›f›n›n en fazla ihtiyaç duyaca¤› politikalardan birisi olacakt›r. Zira krizin olumsuz etkilerinin sonucu devletin piyasaya müdahalesi, her ülkenin kendi ulusal sermayesini korumac› politikalar gelifltirmesi olacakt›r. Bunun siyasal ve ideolojik alandaki sonucu, ister istemez milliyetçilik/ulusalc›l›k/›rkç›l›k politikalar›n›n gelifltirilmesi olacakt›r. Bu durumda yerli üretimin desteklenmesine yönelik bir öneri, egemen s›n›flar d›fl›nda baflka hiç kimsenin ifline yaramayacak bir politika olacakt›r. Böylesi bir öneriyi ise bizzat emek örgütlerinin dillendirmesi ise flafl›lacak fleydir. Burada KESK gibi bir sendikan›n neden böylesi reformist taleplere yöneldi¤ini de aç›klamak gerekir. Bu durumun temel nedeninin gerek KESK’in gerekse ona ba¤l› en büyük sendika olan E¤itim Sen’in yönetimlerinin, son y›llarda fazlas›yla sosyal diyalogcu ve sivil toplumcu anlay›fla sahip yurtsever hareket ve DSD’nin Ufuk Uras kanad›ndan oluflmas› oldu¤u söylenebilir. Dolay›s›yla bu türden yönetimlerle “devrimci, s›n›f perspektifli” bir sendikal anlay›fl oluflaca¤›n› düflünen ve bu “kutsal ittifak›” destekleyen di¤er devrimci gruplar bütünüyle yan›lm›flt›r. Bu konuyu baflka bir yaz›da uzunca tart›flmak üzere burada b›rakal›m. Oysa gerek sendikalar›n gerekse di¤er emek örgütlerinin yapmas› gereken, krize karfl› politikalar üretmek ve bunu yaparken kapitalist sisteme karfl› iflçi s›n›f›n› devrimci politikalar etraf›nda birlefltirmektir. Bu kriz ortam› iflçi s›n›f›n› tam da bu çerçevede örgütleme olanaklar›n› yarat›r ayn› zamanda. E¤er kapitalist sistemi do¤rudan hedef alan politikalar üretilmez ve buna yönelik eylemler örgütlenmezse var›lacak yer sistemin yeniden üretimini sa¤layacak mekanizmalar›n oluflturulmas›na payanda olmaktan baflka bir fley de¤ildir. Bu yolla sosyal refah devletine varacaklar›n› ve iflçi s›n›f›n›n yaflam koflullar›n›n düzelece¤ini sananlar büyük bir yan›lg› içindedirler. S›n›f› devrimci politikalar çerçevesinde mücadeleye çekmek için yar›n çok geç olabilir.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.