KOMÜNÝST DEVRÝM
ÖRGÜTLÜ DEVRÝMCÝLÝK
Devrimcilik, varolaný deðiþtirme ve köktenci bir deðiþim, yenilenme hareketidir. Komünist devrimcilik, bugünkü toplumsal gerçekliðin reddi ve komünist bir dünya kurma amacýna yönelmiþ yeniden kuruluþun yöntemidir. Komünist devrimciler böylesine büyük bir toplumsal deðiþimi/dönüþümü bugüne kadar ki insanlýk tarihinin bilimsel, bütünsel bir sonucunun ifadesi olarak görseler de, esas olarak komünizm amacýna yönelmiþ iradi bir insan (sýnýf anlamýnda) eylemi olarak görürler. Komünistler bu amaca ulaþmak için tüm faaliyetlerini, gerçekte sýnýfsýz toplum hedefine ulaþmak, dolayýsýyla siyaset yapmanýn gereklerini, siyasetin kendisini ortadan kaldýrmak için yaparlar. Bu anlamda komünistler zorunlu olarak siyaset yaparlar. Bir baþka boyutuyla komünist siyasetin zorunluluðu özgürleþmenin bir aracýdýr. Amacýmýz sýnýfsýz toplum ve bu sayede özgürleþme ise komünistlerin amaçlarýna baðlýlýðý her zaman onlarýn tutkularý olacaktýr. Komünistler için amaçlarýna tutkuyla baðlýlýk tüm faaliyetlerinin bu amaca yönelik, bu amaçla uyumlu olmasýný gerektirdiði gibi yalnýzca amacý tanýmlamakla, onu ifade etmekle yerine getirilemez. Bu amaca ulaþmak için yürünmesi gereken yol ve yöntemin netleþtirilmesini þart koþar. Bu yanýyla komünizme yürüyüþün genel hatlarýyla tanýmlanmasý kadar, bugünkü görevlerin, önceliklerin net, doðru ifade edilmesi büyük önem taþýr. Komünizme giden yolda proletarya diktatörlüðünün bir geçiþ aþamasý olarak zorunluluðu, komünistleri anarþistlerden ayýran önemli bir farksa da salt bu kadarla da sýnýrlý deðildir. Sýnýfsýz topluma ulaþmak için iþçi sýnýfýnýn önderliðini yapabilecek nitelikte devrimci bir partinin varlýðý devrim öncesi olduðu kadar, devrim sonrasý süreçlerde de bu niteliði gösterebilmesinin önemi yaþanan deneyimlerle ortadadýr. Devrimci parti sorunu tüm yakýcýlýðýyla komünistlerin önünde durmaktadýr. “ Devrim isteyen onun aracýný da istemelidir” sözü uzun bir zamandýr bilinen, tekrarlanan bir söz olsa da ayný ölçüde yerine getirilebildiðini söylemek mümkün deðil. Dahasý tüm süreçler devrimci komünist bir partinin eksikliðinin izlerini taþýyor. Bugün tüm komünistler iþçi sýnýfýnýn önderliðini yapabilecek devrimci partinin inþasýna yoðunlaþ-
20
mak, bu görevin gereklerine odaklanmalýdýrlar. Böyle bir partinin varolup olmadýðý tartýþmasý bir yana, nasýl yaratýlacaðý/inþa edileceði üzerinden siyasal bir mücadele vermek, bu mücadeleyi hedefine ulaþtýrmak komünistlerin varlýk sebebidir. Devrimci parti sorunu ertelenemez, sürece, zamana havale edilemez, kendiliðindenliðe býrakýlamaz bir sorundur. Parti sorunu bizim tanýmladýðýmýz bütünsel görevlerle birlikte her þeyden önce devrimci bir örgüt sorunudur. Devrimci örgüt onu kuracak kadrolardan baðýmsýz bir þey deðildir. Öyleyse devrimcilikte, devrimci kadroda bu siyasal hedefle birlikte tanýmlanmalýdýr. Devrimciliðin genel tanýmý, kimi özellikleri olsa da öncelikle örgütlü devrimcilik olarak kavranmalýdýr. Devrimcinin tipolojisi, yaþayýþý, davranýþý, hatta kýlýk kýyafetiyle biçimsel görünüþü yada çeþitli dönemlerde beliren özellikleriyle tanýmlanmasý, “resmedilmesi” genel bir ilgi ve tartýþmanýn konusudur. Devrimciliðe atfedilen niteliklerle birlikte düþünülen devrimcinin, kendisine ait olmasý gereken özellikler soyut bir devrimcilik tanýmlanmasý üzerinden yapýlamayacaðý gibi kiþisel özellikler baðlamýnda da düþünülmemelidir. Ýçinde yaþanýlan kapitalist toplumun izlerini her devrimcinin taþýmasý olgusu kadar, devrimcilikten anlaþýlan ne ise, bu anlayýþýn kendi tipolojisini yaratmasý kaçýnýlmazdýr. Komünistler kapitalist toplumun içinde komünist adacýklar yaratmayý düþlemedikleri gibi siyasal hedeflerinden baðýmsýz, bu siyasal hedeflerinin gereklerinin donanýmýndan baðýmsýz bir devrimci tipolojisi yaratýlmayacaðýnýn bilincindedirler. 12 eylül darbesinin, Sovyetler Birliðinin yýkýlýþýnýn ardýndan yaþanan kýrýlmalar, geçmiþin bürokratik, sekter yahut solcu söylemlerin ardýnda gizlenen saðcý örgütlenme siyasetlerinin eleþtirisi görünümüyle yaþananlar ibret verici niteliktedir. Devrimciliði, örgütlülüðün sýnýrlandýrýcý etkilerinden kurtarmak söylemleriyle liberal görüþleri ortaya saçanlarýn akýbetleri ortadadýr. Bu gibileri yaþam, kendi yanlýþ örgütlenme pratiklerinin yorgunluðuyla layýk olduklarý yere, liberal kampa göndermiþtir. Geçmiþin hem bürokratik hem liberal özellikleri taþýyan örgütlenme pratiklerinin devrimci eleþtirisi komünistlerin yapacaðý bir iþtir. Devrimciliði örgütlülükle birlikte savunmak, liberalizmin bozucu etkilerine karþý durmak kadar, özgürlüðün ancak bu zorunlulukla birlikte gerçekleþebileceðini savunmak devamý sayfa 19’da
DEVRÝM KOMÜNÝST
DEVRÝM ÝÇÝN DEVRÝMCÝ PARTÝ PARTÝ ÝÇÝN ÖRGÜTLÜ HAZIRLIK DEVRÝMCÝ KOMÜNÝST HAREKET MERKEZ YAYIN ORGANI
SAYI : 18
EYLÜL 2006
YENÝ DÖNEMÝN BELÝRGÝNLEÞEN SÝYASAL ÇÝZGÝLERÝ VE ÖRGÜTLÜ PROLETER DEVRÝMCÝLÝÐÝN ARTAN ÖNEMÝ
Türkiye’de bir süredir milliyetçi-þovenist histeri kol geziyor. Türk ordusunun, Kuzey Kürdistan’da verdiði yeni kayýplar; faþistlerin “þehit” cenazelerini kullanarak güç gösterisi yapmalarýna, pek çok ilde ve ilçede Kürt halkýna yönelik saldýrýlara hatta linçlere bahane oluyor. Ordu ve devlet aracýlýðýyla toplumun bilinçsiz kesimleri arasýnda yayýlan; gün geçtikçe de artan “þiddete þiddetle karþýlýk verme eðilimi” hem bu coðrafyada hem de Ortadoðu’da yaþanan pek çok siyasal geliþmeyi yalnýzca perdelemekle kalmýyor; ayný zamanda ordunun atacaðý adýmlarý kitleler gözünde haklý hale getirmeyi hedefliyor. Son iki aydaki geliþmeler içerisinde sol ve devrimci hareketi en yoðun meþgul eden gündemlerden biri, Lübnan’a Türkiye’nin asker gönderme konusudur. Ýsrail’in, beklenmedik bir anda Lübnan’a girip 35 gün boyunca ülkeyi yerle bir etmesinin ardýndan, onu Hizbullah saldýrýlarýndan koruyacak ve onun istediði doðrultuda konumlanacak Birleþmiþ Milletler birliklerini bölgeye talep etmesi, emperyalistlerin paylaþým konusunda iþtahýný kabartmýþtýr. Türkiye burjuvazisi ve ordusu da bu paylaþýmdan faydalanmak üzere asker gönderme konusunda hýzla adým atmýþ, bölgeye hakim olacak güçler arasýnda yerini almak için siyasal-askeri manevralarýný baþlatmýþtýr. Türkiye’de 2003 yýlýnda Irak savaþýyla yükselen “savaþ karþýtlýðý”, bu kez gündem yeni bir savaþ olduðunda burjuva ideologlarýndan, muhalefet partilerine, aydýnlardan, toplumun geniþ kesimlerine, devrimci hareket ve sol tarafýndan yeniden dillendirilmiþtir. Birleþmiþ Milletler genel sekreteri Kofi Annan’ýn Ýsrail’e asker gönderme konusunda ikna için Türkiye’ye gelmesi üzerine Ýstanbul ve Ankara’da, emperyalizm ve savaþ karþýtý iki büyük miting; çeþitli illerde de protestolar gerçekleþtirilmiþtir. Ancak bu kez yaratýlan toplumsal basýnca, burjuva ideologlarýnýn karþýtlýðýna raðmen hükümet hýzlý bir biçimde Lübnan’a asker gönderecek tezkereyi geçir-
FÝYATI: 1 YTL
miþtir. Türkiye’de ve dünyada yaþanan geliþmelerle ilgili bu panorama, siyasal gündemi dikkatli takip eden her Marksist-Leninist’in kolayca çizebileceði bir tablodur. Ancak örgütlü yürüyüþünü her koþulda, dimdik sürdürmek iradesini gösteren biz devrimci komünistler, bu siyasal olaylarýn altýnda yatan sýnýf savaþýmýn gerçeklerini irdelemek ve bu gerçeklerden örgütlü yürüyüþümüzü geliþtirmesi için birtakým perspektifler çýkarmak zorundayýz. Bu açýdan, dikkatle incelenmesi gereken önemli gündem baþlýklarýndan ilki Lübnan’ýn iþgali ve asker gönderme konusudur.
ÝRAN’A YAPILACAK SALDIRININ ÖNGÜNÜNDE LÜBNAN ÝÞGALÝ Emperyalistler uzunca bir süredir dünya kamuoyunun gözü önünde Ýran’ý hedef tahtasý haline getirmiþlerdir. Irak’ýn iþgalinden önce gerçekleþtirilen askeri-politik saldýrýyý meþrulaþtýrma süreci, bu ülke için de iþletilmeye baþlanmýþtýr. Büyük medya tekelleri Ýran’ýn uranyum zenginleþtirme adý altýnda nükleer silah ürettiðine dair haberler yayýnlamýþ; BM, NATO, Avrupa Parlamentosu vb. burjuva kurumlarý Ýran karþýtý açýklamalarda bulunmuþ; Amerikan ve Ýngiliz burjuva politikacýlarýnýn tehditkar demeçler vererek emperyalist müdahale sýrasýnýn bu ülkeye kaydýðýný açýk bir biçimde göstermiþlerdir. Ancak böyle bir politik konjonktürde, beklenmedik bir saldýrý Temmuz ayýnýn ortalarýnda Komünist Devrim’den...
BU SAYIMIZDA 6 15
Tarihsel Haklýlýðýmýzdan Aldýðýmýz Güçle Yürüyelim15 6
Tarihsel Deneyimler Iþýðýnda Önümüzdeki...
7 15
Alanlardan - Yoldaþlardan
10 15
Örgütlü Devrimcilik
20 15
Teorik Yeniden Üretim ve Somut Acil Görevler 15 14
KOMÜNÝST DEVRÝM
emperyalistlerin Ortadoðu’daki büyük müttefiki ve kendisi de ciddi bir emperyalist odak olan Ýsrail tarafýndan gelmiþtir. Lübnan’ýn güneyindeki pek çok yerleþim bölgesini askeri operasyonlarýyla harabeye çeviren Ýsrail ordusu, bu ülkeye ait tüm alt yapýyý ortadan kaldýrmýþ, Hizbullah’ý etkisizleþtirinceye kadar gerekirse güneydeki tüm yerleþim bölgelerini yakýp yýkacaðýný beyan etmiþtir. Etkisizleþtirme adý altýnda pek çok sivili katletmiþ, kadýn çocuk dinlemeden vurmuþ, gerisinde yýkýk köyler ve binlerce patlamamýþ bomba, mayýn býrakarak BM’ye ait birlikleri bölgeye çaðýrarak geri çekilmiþtir. Hem devrimci hareketi hem de kitleleri uzunca bir süre meþgul eden Lübnan’ýn iþgali, özünde emperyalistlerin Ýran’a önümüzdeki süreçte yapacaðý müdahaleyle ilgilidir. Ýsrail, emperyalistler tarafýndan uygulanmaya baþlanan planýn ilk oyununu oynayan aktör olmuþtur. Ýran, Suriye ve büyük ihtimalle Kuzey Kore’ye dönük savaþlarýn ilk ayaðýný, Ýran’ý zayýflatma projesi oluþturmaktadýr. Ýran’ýn ileriki günlerde herhangi bir þekilde hedef alýnmasý durumunda, ona destek olacak en önemli gücü Lübnan’daki Hizbullah örgütü oluþturmaktaydý. Bu yüzden Ýsrail, Ýran’ýn askeri-siyasal desteðini oluþturan Lübnan Hizbullahý’ný hedef alarak; hakim olduðu bölgede ona askeri saldýrý düzenleyerek bu örgütün halk arasýndaki etkinliðini ve askeri gücünü zayýflatmak istemiþtir. 35 gün süren saldýrýyla, Hizbullah’ý bütünüyle bitiremese de askeri-lojistik olarak kýsmen zarara uðratmýþ ancak bölgede ona verilen halk desteðini kýramamýþtýr. Bu süreçte kendine verilen görevi yerine getiren Ýsrail hedefini kýsmen gerçekleþtirmiþ; þimdiyse planýn ikinci oyunun BM tarafýndan gerçekleþtirilmesini istemektedir. Bu oyun þundan ibarettir: Hizbullah’ýn askeri saldýrýlarýna karþý kendini tam olarak güvenlik altýna alabilmek için bir tampon bölgenin Birleþmiþ Milletler tarafýndan onun adýna oluþturulmasýdýr. Lübnan’a gidecek uluslar arasý gücün ikinci iþlevi, bu bölgede emperyalist statükolarý bozabilecek Hizbullah ya da farklý devrimci gruplarýn silahsýzlandýrýlarak kendilerine karþýt bir güç olarak hareket etmelerini engellemektir.
LÜBNAN’DA ve DÝÐER COÐRAFYALARDA ASIL HEDEF EMPERYALÝZMÝ TEHDÝT EDEN YAPILARI SÝLAHSIZLANDIRMAKTIR Lübnan’a asker gönderme ve emperyalist savaþta rol alma süreci, burjuvazi ve ide-
2
ologlarý tarafýndan çeþitli manipülasyonlarla açýklanmaya çalýþýlmaktadýr. Ayný zamanda bu konu hakkýnda sol hareket de çeþitli yanýlsamalar bulunmaktadýr. Daha önce 1 Mart tezkeresi ile “bozulan ABD ile iliþkilerini düzeltmeye çalýþan AKP hükümetinin” geçirdiði tezkereyle yaptýðý hatayý telafi etmeye çalýþtýðý anlayýþý bu yanýlsamanýn bir örneðidir. Bu söylem gerçeði tam olarak yansýtmamaktadýr. Her þeyden önce Lübnan’a asker gönderme kararý AKP’nin kendi baþýna aldýðý bir karar deðildir, ordu ve burjuvazi tarafýndan önümüzdeki süreçteki adýmlarýn bir parçasý olarak alýnmýþ bir karardýr. Yaklaþan seçimlerde AKP, ABD’nin gözüne girerek yeniden iktidar olmayý istese bile Lübnan’a asker göndermekle özellikle oradaki silahlý güçleri de bitirmeyi amaçlamaktadýr. Radikal Ýslamcý bir örgüt olarak Hizbullah’ýn silahsýzlandýrýlmasý uluslararasý emperyalist gücün yönelimidir. Öte yandan, çok güçlü olmasalar da Ortadoðu’daki en köklü devrimci gruplar geçmiþten bu yana Lübnan’da varlýk göstermiþlerdir. Hizbullah’ýn yaný sýra devrimci güçler de bu bölgede elimine edilmek istenmektedir. Komünistlerin esas olarak bu yüzden Türkiye’nin yönelimine karþý durmalarý gereklidir. Yoksa savaþ karþýtý söylemlerle insan haklarý düzleminde burjuvazinin barýþýný istedikleri için asker gönderilmesine karþý deðildirler. Diðer yandan, burjuvazi tarafýndan Lübnan’da asýl hedef olarak kitlelere yutturulmaya çalýþýlan argüman ,yani uluslararasý askeri gücün kendi ismini barýþ gücü koyup Lübnan’da gerçekleþtirecekleri imar-iskan iþleri, gösterildiði gibi “masum” hedefler deðildir. Emperyalistler, BM gücünü sivil otoriteye yardýmcý olacak güç olarak tanýmlayarak kitleleri yanýltmak ve esas hedefi gizlemek amacýndadýr. Daha önce de altýný çizdiðimiz gibi uluslar arasý güç, baþta Hizbullah olmak ve devrimci güçleri de içine alan silahlý güçleri, yani Lübnan’da emperyalist statükoyu bozabilecek örgütlenmeleri etkisizleþtirmek amacýyla konumlandýrýlmak istenmektedir. Özellikle Sovyetler Birliði’nin daðýlýþýnýn ardýndan Doðu Avrupa’da, Ortadoðu’da, Uzak Asya’da yaþanan pek çok savaþta da görüldüðü gibi savaþ olgusu tekeller için muazzam bir kar olanaðýný ifade etmektedir. BM güçleri tarafýndan kontrolün devralýndýðý bölgelerde, savaþýn yarattýðý yýkýmýn ortadan kaldýrýlýp yeniden inþa sürecine geçilmesi kapitalistlere yeni
baþ tarafý sayfa 20’de
KOMÜNÝST DEVRÝM
anlamý taþýdýðýný unutmamak gerekir. Devrimciliði örgütlülükten koparmak yalnýzca liberal özgürlük tutkunlarýnýn deðil, burjuvazinin, onun devletinin de hedefindedir. Burjuvazinin devrimcilere dönük saldýrýlarý zaman zaman farklý þiddetlerde, farklý biçimlerde olsa da her daim sürmüþtür. Kuþkusuz burjuvazi sýnýf bilinciyle davranmaktadýr. Burjuva düzenini yýkmakla yükümlü olanlarda kendi sýnýf bilinçlerinin gerekleriyle davranmalýdýrlar. Bugün çeliþkili siyasal süreçler yaþanmaktadýr. Ýþçi sýnýfýnýn, emekçilerin yoksullaþmasý, yaþam koþullarýnýn, ekonomik, sosyal sorunlarýnýn artmasý açýsýndan yaþanan nesnellik, muazzam olanaklarý barýndýrýrken, devrimci öznenin/öznelerin durumlarý adeta ters orantýlý bir þekilde siyaseten en etkisiz dönemini yaþamaktadýr. Burjuvazinin önümüzdeki süreçte atmayý planladýðý adýmlar, emperyalist paylaþýmda rol almayý önüne koymasý, sürece kendi ihtiyaçlarý doðrultusunda hazýrlanacaðýný gösteriyor. Ýki binli yýllarýn baþlarýndan itibaren Avrupa Birliðine giriþin gerektirdiði uyum yasalarý etrafýnda demokrasi söylemlerini dillendiren burjuvazi, son süreçte bu söylemlerini azaltsa da, bununla birlikte düzendýþý devrimci konumlananlara dönük saldýrýlarý arttýrmýþ durumda. Burjuvazinin saldýrýlarý genel anlamda toplumsal mücadeleyi yürüten tüm kesimlere dönük olsa da öncelikli hedefinin düzen dýþý örgütlenen devrimcilere dönük olduðu açýktýr. Burjuvazinin hedefi her türlü muhalefeti ezmek, engellemek deðil, bunu yapamayacaðýný biliyor. Dahasý buna gerekte duymuyor. Türkiye’deki burjuvazi kendi yaþadýðý deneyimlerle yeterince sýnýf bilincine sahiptir. Kendi sýnýf bilincine sahip burjuvazi reform ve þiddeti birlikte kullanýyor. Muhalefet hareketlerinin tamamýný kendisine bir tehtid olarak görmüyor. Tersine düzeniçi bir muhalefetin varlýðýnýn, kendisini öncelikli tehtid eden düzendýþý hareketlerin düzeniçine çekilmesinin bir aracý olarak görüyor. Zaman zaman teþvik ediyor. Burjuvazinin hedefinde devrimciliðin her türlüsü de yoktur. Devrimciliði düzen dýþý örgütlenmelerle yerine getirenleri esas hedef olarak görüyor. Devrimci, komünist kavramlarý ve bu kavramlarla siyaset ve örgütlenme yürütenler içinde artýk bir yanda düzenin kabul ettiði devrimci ve komünist kavramlarý diðer yanda düzenin istemediði içerikte ve araç, yöntemde devrimci, komünist kavramlarý vardýr.
19
Düzenin þiddet ve reformu birlikte kullanmasýnýn ardýnda, düzendýþý örgütlenmelerle yaþanan devrimciliði tasfiye etmek, ezmek, yok edemediði durumda zararsýz marjinal konumlara mahkum etmek yada düzeniçine çekmek vardýr. Devletin son dönemde devrimci örgütlere yaptýðý saldýrýlarýn ardýndaki en temel sebep, devrimciliði devrimci zeminde örgütlenmelerle savunanlara dönük tasfiye giriþimidir. Devrimciliði, örgütlü devrimcilik olarak kavramak, örgütlülüðü en baþta ideolojikpolitik olarak ve örgütlenme, araç ve yöntemlerde düzendýþý karakteriyle birlikte var etmek temel önemdedir. Devrimciliði örgütlü zeminde kavramayan, örgütlülüðü de, ideolojik-örgütsel olarak düzendýþý bir zeminde kavramayan yaklaþýmlar ne kadar iyi niyetlerle yapýlýrsa yapýlsýn, özellikle bugün burjuvazinin devrimcileri çekmek istediði zemine “yaklaþmak” demektir. Türkiye kapitalist cumhuriyeti kurulduðu günden beri seksen küsür yýldýr devrimcilere, komünistlere karþý saldýrýlarýný, tasfiye yöntemlerini sürdürdü. 80’lerden sonra devletin, burjuva düzeninin tekelci tipte yeniden örgütlenmesi bu saldýrýlarýný farklý yöntemlerle geliþtirdiði yýllar oldu. Burjuvazi kendi sýnýf bilinciyle davranýrken, onun karþýsýndaki komünistler, kuþkusuz yalnýzca saldýrýlar karþýsýnda direnip, varlýðýný koruma düzeyine gerileyerek deðil, siyasal hedeflerine ulaþan bir irade ve niteliði göstermekle yükümlüdürler. Burjuvazinin saldýrýlarý ne olursa olsun sorunlarýn varlýðýný da, çözümünü de kendi dýþlarýndaki faktörlerle açýklamazlar. Bugün iþçi sýnýfýnýn, emekçilerin devrimci örgütlenmelerle arasýndaki mesafenin, farklý boyutlardaki sorunlarýnda varlýðý ve çözümü komünistlerin kendi zaaflarý ile açýklanabilir. Yalnýzca kitlelerin deðil, az çok öncülük potansiyeli taþýyan kesimlerin de devrimci örgütlenmelerden görece uzak duruþu kendimizle, kendi zaaflarýmýzla açýklanabilir. Ancak tüm sorunlarýn, en baþta iþçi sýnýfýnýn devrimci önderliðini yapabilecek komünist öncünün yaratýlmasý yine devrimci komünist örgütlenmenin kendi içinde, örgütlü bir mücadeleyle çözülebilir. Öyleyse bugün, özellikle içinden geçtiðimiz bu gericilik döneminde, daha zor dönemleri yaþayacaðýmýzýn iþaretlerinin olduðu bugün, kavranacak halka en baþta devrimcilik, ama bilinmelidir ki; devrimcilik ÖRGÜTLÜ DEVRÝMCÝLÝKTÝR.
KOMÜNÝST DEVRÝM
ve egemen ideolojik akýmlarla Bolþevizm zemininde hesaplaþmasý, devrimci bir program yaratma hedefine dönük ideolojik çalýþmalara hýz vermesi gerekir. Gerksinimi duyulan devrimci önderliðin, baþka bir yoldan yaratýlamayacaðý ise, hem uluslar arasý, hemde yaþadýðýmýz topraklarýn devrimci hareketinin deneyimleriyle kanýtlanmýþtýr” ... “Bolþevizmden esinlenen devrimci hareketin içinde bulunduðu bunalýmýn, öncelikle ideolojik bunalým olduðunu görmek, harekete baþarýlý bir müdahalenin çýkýþ noktasýný oluþturmaktadýr. Hareketin politik sorunlardaki sallantýlý konumunun temel nedenleri arasýnda, bu ideolojik bunalým yatmaktadýr” Yine baþka bir satýrda “...politik seçenek olmak.... asýl olarak bir güç sorunudur ve komünist hareket mevcut konumuyla böyle bir güçten yoksundur. Yakýn bir etkileþim, mevcut komünist potansiyeli ileri çýkarmanýn önemli bir koþuludur. Bu etki ise, öncelikle politik etkiden çok ideolojik alanda saðlanmalýdýr” sözleriyle ideolojik mücadele ve teorik faaliyetle politik sorunlara müdahalenin iliþkisi kurulmaktadýr. Devrimci bir partinin hazýrlýk görevlerinin iki temel önceliðinin kadrolaþma ve devrimci bir programýn oluþturulmasý olduðu söyledikten sonra, kadrolaþma çaýlýþmasýnýn ise, “öncü, kurucu bir devrimci örgütlenme zemininde, asýl olarak Bolþevizmden esinlenen devrimci hareketin saflaþtýrýlmasý temelinde birikmiþ devrimci potansiyelin ideolojik olarak kazanýlmasýný zorunlu kýldýðý gibi, kendiliðinden öne çýkan taze-dinç güçlerin komünizme kazanýlmasýný da gerektirmektedir” deniyor. “Devrimci örgütlenme zemini”, “propaganda çalýþmasý”, “taze-dinç güçlerin kazanýlmasý” gibi cümleler etse de bu yaklaþýmýn sahipleri gürüþlerini, programýn oluþturulmasý ve kadrolaþma olarak belirlemiþ, ardýndan da, programý teorik çalýþmaya, kadrolaþmayý da saflaþtýrýlacaðý düþünülen devrimci hareketten kazanýlan kadrolarla çözmek olarak belirledikleri ortadadýr. Programýn teorik üretimlerle ve hazýrlýk dönemindeki diðer görevlerle iliþkisi üzerine görüþlerimizi önceki alt baþlýkta açýkladýðýmýz için burada tekrar etmeyeceðiz. Ancak þunu belirtmeliyiz ki, programýn “belirlenen”-program için önemli olduðu düþünülenteorik konular üzerine üretimlerle yerine getirileceði görüþü yalnýzca konu ettiðimiz öznenin görüþü deðil, yaygýn bir bakýþtýr. Program sorunu, teorik üretimin konularý ne kadar “önemli”, bir dizi karmaþýk ve derinlikli konular olursa olsun, somut olarak inþa faaliyeti yürüten örgütün içinde bulunduðu siyasal sorunlar ve ihtiyaçlar üzerinden þekil-
18
lendirilmediði durumda çözülemeyeceði gibi niyetlerden baðýmsýz teoriyi kendi alanýnda yücelten, aydýnca bir yaklaþýmdan öteye gitmeyecektir. Nitekim devrimci parti güçleri örneðinde bu durum kendini açýk bir þekilde göstermiþtir. Programýn oluþturulmasý için öncelik olarak seçilen konular, 96-98 arasýnda somut inþa faaliyeti yürüten bir örgütün kendisine belirlediði konularken, sonrasýnda ayný konularý Maya grubu ayný örgütle yürüyormuþ gibi önüne alarak, sorunun örgütlü siyasal faaliyetle iliþkisini kopartmýþ, dolayýsýyla teori alanýnýn sorunlarýndan öteye gidememiþtir. Sorunun bir baþka önemli boyutu, kastettiðimiz özne þahsýnda teorinin kadrolaþmayla iliþkisinin kurulma yönteminde de görülmektedir. Komünistlerin hazýrlýk dönemi boyunca yerine getirmeleri gereken önemli bir görev olan kadrolaþma görevi, devrimci hareket içindeki kimi kadrolarýn ideolojik etkiyle saflaþtýrýlýp, kazanýlmasýna indirgenmiþtir. Adeta “güçsüz olan komünistlerin elinde tek sihirli deðnek vardýr, ideolojileridir. Bu sihirli deðnekle güç olacaklar, sorun da bu deðneðin nasýl kullanýlacaðýdýr.” Biçiminde bir yaklaþýmý yansýtmaktadýr. Hazýrlýk döneminde baþka komünizan gruplarla birleþme sürecinin tüketilmesi, parti inþasýna ortak yöntemlerle yürüme yöntemlerinin geliþtirilmesi ve devrimci hareketteki komünist potansiyelin ayrýþtýrýlarak partide birlik saðlanmasý, komünistler için de önemli bir görevdir. Ancak bilinmelidir ki bu görev, komünistlerin salt ideolojik etkileriyle olmayacaðý gibi devrimci bir partinin bu yolla oluþturulacaðý görüþü pek çok deneyim tarafýndan da yanlýþlanmýþtýr. Komünistlerin etkinliðini ideolojik alana hapseden yaklaþýmlar, sonuçta mücadelenin gerçekleri tarafýndan, siyasal ve örgütsel olarak eðreti mevzilerini de kaybetmekle yüzyüze getirilirler. Yaþadýðýmýz topraklarýn ve dünyadaki diðer deneyimlerin ortaya çýkardýðý esas deneyim budur. Teorik dergi çýkarmanýn örgütten kaçýþýn sýðýnaðý haline geldiði bugünkü koþullarda kadrolar bir yandan “teori bombardýmanýna” maruz kalýrken bir yandan da devrimci hareketin ve kadrolarýn önündeki teorik, siyasal sorunlar azalmadan devam etmektedir. Örgütten kaçan tasfiyecilerin teorik üretimlerinin niteliði bir yana, bu çabalarýn, komünistlerin devrimci bir parti inþasýna, faaliyetlerine katkýlarýndan bahsetmek için iyimser olmak gerekir. Siyasal, örgütsel görevlerden baðýmsýz, kendi alanýnýn sorunlarý içindeki “teori” ve “program” komünistlerden uzak olsun.
KOMÜNÝST DEVRÝM
kar olanaklarý oluþturmaktadýr. Lübnan’a emperyalistlerin imar için gittikleri demagojisi hem gerçek niyetlerini gizlemenin hem de inþaat, alt-yapý, enerji vb. alanlardaki tekellerinin çýkarlarýný arttýrmanýn bir araçtýr.
EMPERYALÝST PAYLAÞIM SÜRECÝNDE TÜRKÝYE BURJUVAZÝSÝNÝN ETKÝNLÝK ÝSTEÐÝ Baþyazýmýzýn ilk bölümünde de belirttiðimiz gibi Türkiye’de yaratýlan toplumsal basýnca ve birden fazla kesimin karþý olmasýna raðmen, Lübnan’a asker yollayacak tezkere parlamentodan hýzla geçirilmiþtir. Ancak 1 Mart 2003’te Irak için geçmeyen tezkere, bu kez Lübnan için ivedilikle onaylanmýþtýr. Ýlk olarak þu kritik gerçeðin altýný çizmeliyiz ki 1 Mart’ta geçmeyen tezkere, bugün medyada sunulan ve devrimci hareket tarafýndan da iddia edilenin aksine ne AKP’nin hatasýdýr ne de toplumsal muhalefetin basýncýyla reddedilmiþtir. 2003’te asker göndermeme kararý, asýl olarak ordu ve büyük burjuvazinin tercihiydi ve bugün de ayný klik tam tersi bir tercih yapmýþ, Ortadoðu’daki paylaþýma katýlmak için asker göndermeyi kabul etmiþtir. Türkiye’de burjuvazi Ortadoðu’daki emperyalist savaþta þu ya da bu düzeyde de olsa yer almasý gerekliliðini artýk daha fazla hissetmektedir. Bu gereklilik öncelikle kapitalizmin ihtiyaçlarý çerçevesinde þekillenmektedir. Ancak bu yönüyle de sýnýrlý deðildir. Ýlk olarak söylemeliyiz ki Türkiye’deki kapitalist sistem 1980’den beridir yeni bir yönelim içerisindedir. Alt-emperyalistleþme diye tarif ettiðimiz bu yönelim mevcut kapitalist sistemin nesnel ihtiyaçlarýnýn belirlediði bir eðilimdir. Bugüne kadar devletin tekelci tipte yeniden örgütlenmesi, reform ve þiddet araçlarýnýn siyasal yönetim aygýtýnýn esas siyasetini oluþturmasý gibi olgular yukarda söylediðimiz yönelimin bir gereði olarak burjuvazi tarafýndan hayata geçirilmeye çalýþýlmýþtýr. Emperyalist hiyerarþide yukarý týrmanmak isteyen, bu sayede büyük bir emperyalist merkezin bölgedeki taþeronu olmayý hedefleyen Türkiye burjuvazisi, Ortadoðu’daki paylaþým savaþýnda emperyalist yöneliminin önünü açacak ya da bu yöneliminin gerçekleþmesinde baþka rakiplerinin karþýsýnda avantajlar saðlayacak bir þekilde yeralabilmenin yollarýný aramaktadýr. Altemperyalistleþme hedefindeki Türkiye, 2003 yýlýnda bir taraftan ABD’nin ve Ýngiltere’nin Irak’ý iþgalinden sonra ortaya çýkacak paylaþýmda rol alýp, bölgede etkin olma ve
3
ekonomik çýkarlarýný arttýrma hayalini kurmuþ, diðer taraftan da bu savaþýn kendisiyle ilgili muhtemel sorunlarý barýndýrdýðýný görerek bu adýmý atmakta tutuk kalmýþtýr. Onu tereddüde düþüren sorunlardan en önemlisi Kürt hareketi ve Kürdistan sorunu olmuþtur. Bugünse gerek içerde kapitalizmin yaþadýðý yapýsal bunalýmdan kurtulmak için gerekse de burjuvazinin tekelci kesiminin yöneliminin istekleriyle emperyalist paylaþýmda rol almaya çalýþmaktadýr. Bu yüzden, Türkiye Kapitalist Cumhuriyeti onun için en kritik sorunu oluþturan Kürt ulusal mücadelesini kendi yöntemleriyle çözmek için çabalarýný yoðunlaþtýrmaktadýr. Ayný zamanda orduda, burjuvazinin ve devletin kendisinin içinde de bu yönelimi “sorunsuz” uygulayabilecek þekilde yeniden düzenlemelere gidilmektedir. Son süreçte Avrupa Birliði ile ilgili hayaller yayma iþine ara verilip; ordu, bürokrasi, siyasal yönetim aygýtlarýnda Amerika yanlýsý düzenlemeler yapýlmasý bütünüyle bu durumla ilgilidir. Avrupa Birliði’ne üyelik, aslýnda burjuvazi için toplumun geniþ kesimlerine bir hedef gibi gösterilen ideolojik bir yanýlsama aracýdýr. Bundan bütünüyle vazgeçilmese de ABD merkezli siyaset burjuvazi içerisinde hakim olan anlayýþtýr. Sonuç olarak Türkiye’de sistem emperyalist savaþ yanlýsý bir yönelime girmiþtir. Önümüzdeki dönem hem içte hem de dýþta bu yönde adýmlarýn hýzlandýrýlacaðý bir süreç olacaktýr. Yeni dönemde ordu-burjuvazi-devlet üçlüsü tarafýndan hayata geçirilecek siyasal ve ekonomik planlar içerde de yoðun bir manipülasyonu, kitlelere yanlýþ bir anlayýþýn bombardýmanýna tutmayý zorunlu kýlmaktadýr. Ýlk olarak, bugün Türkiye’de devlet eliyle yükseltilen þovenizm dalgasý ve medyanýn dincifaþist güruha “objektif gazetecilik” pozlarýyla sunduðu tam destek sýnýf savaþýmýnýn gerçeklerinin üstünü örtmek amaçlýdýr. Ordu-burjuvazi-devletin ortak planlarý, Lübnan’a asker gönderme öncesinde ve Kuzey Kürdistan’da devam eden savaþta kimi manipülasyonlarla gizlenmektedir. Siyasal açýdan Lübnan’a asker gönderme konusunda sorumluluk bu gizlenen adýmlardan biridir. Bu süreçte özellikle asker gönderme kararýnýn AKP’ ye ait bir karar gibi sunulmasý, ordunun rolünün masum bir þekilde gösterilmesine hizmet etmektedir. TC ordusu, Kuzey Kürdistan’da týpký 1990larda olduðu gibi operasyonlarla gerillalarý ve Kürt halkýný fiilen imha etmeye çalýþýlmakta, kontra-gerillanýn attýðý bombalarý PKK’nin eylemiymiþ gibi lanse etmektedir.
KOMÜNÝST DEVRÝM
Dahasý batýda PKK karþýtlýðýný arttýrarak, gözaltýnda insanlarý kaybederek, korucular aracýlýðýyla Kürt halký arasýnda iþbirlikçiliði yaygýnlaþtýrarak savaþa devam eden TC ordusu, bu kez savaþýn coðrafyasý Lübnan olduðunda iþgale son derece gönüllü gitmektedir. Ancak medya ve burjuva ideologlarý bunu yalnýzca AKP’nin siyasal kararýymýþ gibi yansýtýp, ordunun ileride yaþayacaðý kayýplarýn sorumluluðunu yine bu “güzide” kurumunun üzerinden almýþ olacaklardýr. Burjuvazi ve ordu bu tip hamlelerle iþini daha çetrefilsiz hale getirmeye çabalamaktadýr.
EMPERYALÝST YÖNELÝMLER BOYUTLANDIKÇA SALDIRILAR ARTIYOR Türkiye’de yaþanan diðer önemli gündem maddelerinden biri de 30 Aðustos’ta Genelkurmay Baþkanlýðý’ný devralan Yaþar Büyükanýt’ýn yaptýðý gözdaðý verme hedefli konuþmaydý. Bu konuþma kendi cephelerinden düzeni tehdit ettiði düþünülen kesimlere yönelik tehditlerle doluydu. Düzenin sözcüleri irtica ve bölücülük kavramlarýyla bu durumu tanýmlamaya çalýþsalar da asýl saldýrý her zaman olduðu gibi devrimci-sol harekete ve toplumsal mücadele dinamiklerine karþý geldi. Bu konuþma, gelecekte de sürecek olan saldýrýlarýn adeta habercisiydi. Komünist Devrim’in önceki sayýlarýnda Türkiye’de önümüzdeki süreçte burjuvazinin atmayý hedeflediði adýmlar için içerde baskýcý yöntemlerini arttýracaðýný iþaret ettik. Yaþadýðýmýz coðrafyada, kapitalizmin yalnýzca dönemsel sorunlarýný atlatmak için deðil; ayný zamanda yapýsal çeliþkilerinin devrimci bir alt-üst oluþa yol açmamasý için yönetenler toplumun öncüleri olan devrimcilere her fýrsatta büyük bir kinle saldýrmaktadýr. Ýþte en güncel ve somut örnekleri: Lübnan’a asker gönderilmesine karþý yapýlan eylemlere bir çok yerde polis müdahale etmiþ, kimi yerlerdeyse Cumhurbaþkanýyla ayný argümaný yani “Ýsrail için asker gönderilmesinin doðru olmadýðýný” haykýrsalar da devrimciler linç edilmek istenmiþtir. Bu eylemler dolayýsýyla birden fazla ilde tutuklamalar olmuþ, gözaltýna alýnan kimi devrimciler örgüt üyeliyle yargýlanmak üzere F tiplerine atýlmýþlardýr. Sadece bu gündem dolayýsýyla saldýrýlar çoðalmamýþtýr. Devrimcilerin etkin olduðu emekçi mahallelerinde polis keyfi bir biçimde baskýsýný arttýrmýþ; kimlik kontrolü, arama
4
yapmýþ ve hatta 1 Mayýs mahallesi özelinde olduðu gibi yapýlan þenliklere müdahale etmiþtir. Devrimcilerin faaliyet yürüttüðü derneklere saldýrýlmýþ, sosyalist basýnýn pek çok organý basýlmýþ, kapatma cezalarý verilmiþtir. Cezaevlerindeki tutsaklar aðýrlaþan koþullara, týpký 1980 döneminde olduðu gibi askeri iþleyiþ yaratýlma çabalarýna, keyfi hücre cezalarýna, birçok haklarýna konulan yasaklara karþý mücadelelerini arttýrmýþlar; Ortadoðu’da ve dünyada yaþanan geliþmelere karþý açlýk grevlerine gitmiþlerdir. Kürt halký da günlük yaþamýnýn her alanýnda maruz kaldýðý saldýrýlarýn bir yenisini, 1 Eylül Dünya Barýþ Günü DTP’nin düzenlediði mitingde yaþamýþtýr. Hemen sonrasýnda Diyarbakýr’da patlatýlan bombayla pek çok sivil yaþamýný kaybetmiþtir. Düzene karþý devrimci bir duruþu sürdürmekte ýsrar edenler her zaman olduðu gibi bugün de burjuvazinin ve onun kolluk kuvvetlerinin saldýrýlarýnýn hedefi halindedir. Bunlarýn bir yenisi de MLKP’ye dönük psikolojik savaþ yöntemleriyle yapýlan tutuklama saldýrýsýdýr. Kýsa zaman önce baþlatýlan operasyon, Ýstanbul özelinde de sürdürülmüþ pek çok kiþi göz altýna alýnmýþtýr. Tüm bu gündem maddeleri bu topraklarda yaþanan siyasal-toplumsal gerçekliðin son derece açýk bir özetidir: Sosyal yaþamýn pek çok arenasýnda yaþanan sýnýf çeliþkilerinin yarattýðý hoþnutsuzluk hýzla büyümektedir. Toplumun geniþ kesimlerinin sorunlarý gün geçtikçe artmaktadýr. Ancak öncüden, örgütlülükten yoksun olduðunda devrimci bir sonuca ulaþýlamayacaðýný iyi bilen burjuvazi, devrimcilerin sýnýfýn geniþ kesimleriyle bað kurmasýný önlemek, hoþnutsuz kesimlerin düzen dýþý arayýþlarýna yanýt olabilecek devrimci örgütlenmelerin etkisizleþtirilmesi ve düzen içine çekilmesi için bir taraftan devrimcilere yönelik saldýrýlarýnýn dozunu arttýrmakta bir taraftan da kitlelerin hoþnutsuzluklarýný faþist, dinci kanallara akýtarak onlarý düzen içinde tutma yöntemini de devreye sokmaktadýr. 2000 yýlýndan itibaren AB uyum yasalarý doðrultusunda burjuva demokrasisinin sözde özgürlükçü ortamý düþünce özgürlüðü, insan haklarý vb. söylemlerle geliþtiriliyormuþ gibi gösterilmiþ, özünde devrimci araç ve yöntemlerden vazgeçip legal tasfiyeciliðin önü açýlmýþtýr. Yasal yayýnlar, dernekler, demokratik kitle örgütlerinde faaliyet özendirilmiþ ancak devrimci duruþta ýsrar edenler yine kolluk kuvvetlerinin saldýrýlarýndan nasibini almýþtýr. Fakat son
KOMÜNÝST DEVRÝM
açýklanýp, çözümlenmesi doðrultusunda bir nitelik anlamýna gelmiyor. Tersine bugünkü teorik üretimler, bu söylediðimiz nitelikleri son derece cýlýz bir þekilde taþýrken, daha çok da siyasal zeminde fiziksel bir hacim kaplýyor. Ancak çok sayýda teorik yayýn varken devrimci hareketin yada genel olarak sol hareketin iþçi sýnýfý, emekçiler içerisindeki siyasal etkisine yansýmalarý zayýf kalýyor. Dahasý siyasal zeminlere baktýðýmýzda teorik çabalarýn siyasal alanda bir ilerlemeye ciddi bir katkýsýndan bahsetmekte mümkün deðil. Üstelik soldaki kadro niteliðinin arttýðýnýnda belirtisi yok. Bu durum teorik çalýþmalarýn niteliðiyle ilgili bir sonucu versede asýl önemlisi, teorik üretimin siyasal-örgütsel faaliyetlere yansýmasýnýn ne düzeyde olduðunu göstermesi açýsýndan zaaflý bir sonucu ortaya koyuyor. Dolayýsýyla teori, siyaset, örgüt iliþkisinin doðru kurulabildiðini söylemek mümkün olmuyor. Bir baþka açýdan ise teorinin deðiþtirme eylemiyle arasýndaki açýnýn bu kadar açýlmasý, teorinin kendisini de zayýflatan ve teorik bunalýmý arttýran bir durum yaratýyor. Kuþkusuz teorinin bunalýmý dediðimiz önceki alt baþlýklarda da söylediðimiz gibi bugün ortaya çýkan bir durum deðil. Uzun bir zamandýr teori, örgüt, siyaset vs. gibi farklý boyutlarý kapsayan, bütünsel bir bunalým yaþanmaktadýr. Teorideki bunalým, bütünde yaþanan bunalýmýn hem sebeplerinden bir tanesi hemde bütünsel bunalýmýn teorik alandaki yansýmasýdýr. Nicelik anlamda çok sayýda teorik yayýnýn varlýðýnýn teorideki bunalýmý gidermediði gibi bunalýmý arttýran bir faktör olduðunu söyledik. Solun düzeniçi kesiminin solun düzeniçi kesimleri olarak, kullandýklarý araç ve yöntemler bakýmýndan ve temel örgütlenme þekilleri açýsýndan yasallýðý esas alanlarý kastediyoruz. Bu anlamda baþta yasal partiler olarak örgütlenenler olmak üzere, legal dergi çevrelerini de bu kategoride görüyoruz. teorik üretimleri, bu kesimin kendi varoluþ zeminini “sarsmayan” bir içerikte olmasý, bu nitelikte olmasý dolayýsýyla teorideki bunalýmýn çözümünün bu kanaldan olmasýnýn beklenmeyeceði kesindir. Teorinin, devrimci eylemin, devrimci örgütlenmenin faaliyetiyle paralel, bu bütünselliðin bir parçasý olmasý gerektiðinden hareketle düzeniçi kesimlerin üretimleri, deneyimleri üzerine deðil, devrimci zeminlerde yapýlan, yapýlma iddiasýndaki teorik faaliyetlerin sorunlarýna yoðunlaþmak önemli olmaktadýr. Ýþçi sýnýfýnýn devrimci önderliði sorunu marksizmin teorik yeniden üretimi boyutunda da kendini gösteriyor. Solun devrimci kesimlerinde de teori ile siyaset, örgüt bütünsel-
17
liðinin kurulmasý, teorik üretimlerin devrimci öndrliðin inþasýnda ilerletici etkisinin zayýflýðý kendini gösteriyor. Bu genel tespitlerden sonra devrimci harekette özellikle iki özne þahsýnda konumuzla ilgili ortaya çýkan sonuçlarý ve bu sonuçlarla ilgili nedenler hakkýnda kimi saptamalar yapmaya çalýþacaðýz. Ancak bu iki özneden özellikle de ikincisi üzerinde önemli gördüðümüz sorunlarla ilgili kimi detaylar üzerinde duracaðýz. Ýlk olarak devrimci hareket içinde önemli bir yere sahip, köklü bir geçmiþe ve kendine özgü özelliklerle kimi gelenekler yaratmýþ bir özne olarak Alýnteri-Ufuk Çizgisi ardýndaki siyasal öznenin yaþadýðý deneyime dikkat çekeceðiz. Buna göre ikibinli yýllarýn birinci yarýsýnda devrimci proletarya dergisi ile ciddi üretimlerin, hacimli teorik üretimlerin yapýldýðý dönem, bu siyasal öznenin kendi ifadesine göre (Ufuk Çizgisi 1. sayýsý, çýkarken yazýsý) tasfiye halini yaþadýðý dönemdir. Bu deneyim en genel anlamda, teori ile siyaset, örgüt arasýndaki sorunu ortaya çýkarmasý bakýmýndan çarpýcýdýr. Biz bu yazýmýzda, kastedilen siyasal öznenin teorik üretimlerini, siyasal-örgütsel hedefleriyle uyumunu, uyumsuzluðunu derinliðine incelemeye çalýþmayacaðýz. Bunu yapmak öncelikle bu öznenin arkasýnda duranlarýn yapmalarý gereken bir görevdir. Ancak biz burada teorik faaliyetle, partileþmenin diðer görevleri arasýndaki iliþkinin yöntemli, planlý ele alýnamayýþý, belirlenmiþ doðru önceliklerle birlikte ele alýnmasý arasýnda kopukluðu, daha doðrusu kastettiðimiz yöntemli bakýþýn olmayýþýnýn yarattýðý sonucu vurgulamak istiyoruz. Ýkinci örnek, devrimci parti güçleri, Maya örneðidir. Bu grup teorik çalýþmalarý yayýn, kitaplar üzerinden, üstelik kendisine çizdiði plana uyarak yaptýðý halde ayný süreçte býrakalým örgütlü zeminde durmayý, legal dergi yada politik platform zemininde dahi duramamýþtýr. Böylece ortaya çýkan sonuç teorik üretimlerle devrimci bir örgüt inþasý arasýnda bir sorun olduðunu göstermektedir.Kuþkusuz bu örneklerden sonuca bakarak içeriðe iliþkin yargýlara varmak deðil (elbette bir örgütü tasfiyeye götüren teorinin kendisininde eleþtirilmesi gerekir) ama yönteme iliþkin dersler çýkarýlabilir. Yakýn zamana kadar kendini devrimci parti güçleri olararak ifade eden siyasal öznenin teorik yeniden üretim ve siyasal-örgütsel görevler arasýndaki iliþkiyi kuruþ biçimi temel olarak “Parti Yolunda” adlý teorik-politik derginin 1. sayýsýnda, çýkarken yazýsýnda yeralýyor. “komünist hareketin kendi varlýk hakkýný öncelikle ideolojik alanda kazanmasý
KOMÜNÝST DEVRÝM
görevide vardýr. Komünistler için içinde bulunulan nesnelliðin açýklanmasý önemli olmakla birlikte, teoriye yöntemli bir þekilde yaklaþýyorsak, “nesnelliðin açýklanmasý” kavramýný da doðru bir þekilde ortaya koymak zorundayýz. Herþeyden önce nesnel süreçlerin açýklanmasý, en genel anlamda siyasal faaliyet yürüten militanlara teþhir ve propaganda argümanlarý saðlamayý hedeflese de, bunun ötesinde, dünya çapýnda emperyalist-kapitalizmin ve yaþadýðýmýz topraklardaki burjuvazinin yönelimlerinin komünistlerin görevlerine yansýmalarýný ve sýnýf mücadelesine etkilerini ortaya çýkarmayý hedeflemelidir. Ýkinci olarak da; nesnel geliþmelere öncelikle ilkesel zeminde yanýt vermek durumunda olan komünistler, ortaya çýkan nesnel süreçlerin açýklanmasýnda tarihsel mirasýmýzdan devraldýðýmýz ilkesel zeminlerin netleþtirilmesine yoðunlaþmalýdýr.
Teorik Yeniden Üretim ve Program Somut acil görevler baþlýðý altýnda teorik yeniden üretimin iþlevini; “komünist program, propaganda, eðitim ve siyasetin teorik temellerini döþemektir. Hazýrlýk dönemi açýsýndan bu çalýþmanýn somut hedefleri, bir devrimci muhasebe çýkarmak, programý üretmek, propaganda ve eðitim materyalleri hazýrlamak, araçlarýný örgütlemektir” þeklinde ifade etmiþtik. Teorik yeniden üretimin önemli bir boyutu devrimci bir programýn üretilmesidir. Program sorunu, herhangi bir uluslar arasý akýmýn programýna bu topraklardaki kimi talepleri ekleyerek yerine getirilemeyecek bir sorun ise, hazýrlýk dönemi bir bütün olarak programýn oluþturulacaðý bir dönemdir. Ancak teorik yeniden üretimin iþlevi devrimci bir programýn üretilmesini içerse de, program tek baþýna teorik üretim boyutuyla yerine getirilemez. Programýn oluþturulmasýnýn elbette teorik-ideolojik zeminin netleþtirilmesi, derinleþtirilmesiyle bir iliþkisi var. Ancak devrimci komünist bir program iþçi sýnýfýný iktadara taþýmanýn, proletarya diktatörlüðüne yürümenin yol, yöntemini tarifleyen bir “zemin” ise, bunun için somut siyasal mücadelenin içerisinde edinilebilecek politik niteliði ve bu mücadelenin içerisinde oluþturulabilecek savaþým hedefleri, geçiþ taleplerini içermesi bakýmýndan program sorunu salt teorik üretimle çözümlenemez. Dolayýsýyla programý, teorik yeniden üretim göreviyle birlikte hazýrlýk dönemi görevlerinin bütününün ortaya çýkaracaðý siyasal, örgütsel niteliðin ifadesi olarak görmek gerekir. Komünistler hazýrlýk dönemini bir programýn ilanýyla taçlandýrýp, sonlandýracaklar.
16
Program hazýrlýk döneminin sonunda ilan edilecek, farklý boyutlarýyla bu hazýrlýk döneminin içinde oluþturulacaktýr. Öyleyse programýn kuruculuk döneminin herhangi bir evresinde anlamý, teorik üretimle iliþkisi nasýl kurulacaktýr? Program inþa sürecine baþlar baþlamaz komünistlerin gündeminde olacaktýr. Ancak programýn kuruculuk döneminin baþýnda yada örneðin partiye altý ay kala örgütün gündeminde yeralýþý farklý biçimlerde olacaðý kesindir. Bu durum programýn hazýrlýk döneminin farklý evrelerinde farklý biçimlerde gündemde olmasý dolayýsýyla teorik üretimle iliþkisininde farklý biçimlerde olacaðý anlamýna geliyor. Hazýrlýk döneminin henüz baþýnda olan bir örgüt için program öncelikle tarihsel mirasýn derslerinden süzülen ilkesel zeminin netleþtirilmesi boyutuyla yeralmak durumunda. Bu açýdan teorik üretimin çerçevesi bu ilkesel zemini netleþtirmeye, ilkesel zeminlerdeki kýrýlmalarý “temizlemeye” giriþmek þeklinde olmalýdýr. Farklý evrelerde programýn diðer boyutuyla oluþturulmasý teorik üretimin çerçevesini belirleyecektir. Geleceði bugünden en genel anlamda ve kaba hatlarýyla resmetmek þeklinde de olsa bir benzetme yaparak söyleyelim. Partiye altý ay kala örgütün gündeminde programýn yeralýþý, teorik yeniden üretim boyutuyla deðilde, daha çok biçimsel, teknik boyutlarýyla olmasý muhtemeldir.
Teori Bolluðu ve Teorik Bunalým Marksizmin uzun bir zamaný kapsayan teorikpratik deneyimlerini anlama, ortaya çýkarma, yeni geliþen süreçlerin açýklanmasý, gerek yaþadýðýmz topraklarda gerekse de uluslararasý çapta ortaya çýkan yenilginin anlaþýlmasý baðlamýnda çeþitli düzeylerde solun teorik çabalarýndan bahsetmek mümkün. Bugün önemli miktarda teorik yayýn çýkmakta ve solun pek çok kesimi teorik çalýþmalar yapmaktadýr. Teoriye düzeniçi, oportünist gruplarýn daha fazla ilgi gösterdiði doðru olsa da oportünist ve devrimci kesimleriyle solun önemli bir kesimi tarafýndan çýkarýlan ciddi sayýda teorik yayýn vardýr. Sol ve devrimci hareketin örgütsel, siyasal çeþitliliðiyle ayný sayýda teorik çeþitliliðin olup olmadýðý baþka bir tartýþmanýn konusu olmakla birlikte baþka dönemlere göre belki de bu dönem çok daha fazla sayýda teorik yayýn faaliyetine tanýklýk ediyor. Adeta bir “teori bolluðu” yaþanýyor. Fakat teori bolluðu kavramý; teorik açýlýmlardaki zenginlik, siyasal tutumlardaki farklýlýklarýn teorik arka planýndaki derinlik, marksizmin yada devrimci ve komünist hareketin yaþadýðý tarihsel deneyimler ve sorunlarýn
KOMÜNÝST DEVRÝM
süreçte, AB ile olan iliþkilerini en aza çeken ve büyük ölçüde Amerikan merkezli bir emperyalist odaðýn ekseninde karar kýlan burjuvazi artýk baþka bir politik atmosferin yaratýlmasýna çalýþmaktadýr. Sýnýflar mücadelesinin devrimci potansiyelinin öncüyle açýða çýkartýlmasýnýn önüne her hak arayýþýnda fiziksel güç kullanarak kitleleri yýldýrma, sýradan kalabalýklarý linççi bir ruh haliyle devrimcilere saldýrmaya, gözaltýlar tutuklamalar ve operasyonlarla devrimci örgütleri güçsüzleþtirmeye çalýþmaktadýr. Bütün bunlar tesadüf deðildir ve bu olumsuz gerçekliði devrimciler-komünistler kendi lehlerine çevirmelilerdir.
YENÝ DÖNEM ve BÝZ Sýnýfsýz ve sýnýrsýz bir dünya kurma hedefinde olan biz komünist devrimcilerin sýnýf mücadelesindeki öncü rolünü oynamamýz gerekliliði kendini daha da fazla hissettirmektedir. Parti inþa planýn önemli bir süreci olarak örgütlü hazýrlýk döneminin sorumluluklarýný gerçekleþtirmek bizlerin önemli görevidir. Bu yüzden, burjuvazinin belirlediði gündemlerinin çerçevesinde kýsa dönem hedefleriyle yüklü gündelik siyaset tarzý yerine; hedefliplanlý bir biçimde gerçekleþtirmek istediðimiz somut acil görevlerin yön verdiði siyasete yoðunlaþmak biz proleter devrimcileri diðer siyasetlerden farkýdýr. 2004 yýlýndaki çýkýþ bildirgemizde ve yayýnýmýzýn ilk sayýsýndan itibaren her defasýnda ýsrarla vurguladýðýmýz düzen dýþý konumlanýþýmýz ve örgütlü devrimcilik anlayýþýmýz, bugün baskýnýn gittikçe arttýðý gericilik döneminde hayati önemini göstermektedir. Lenin’in de “Sosyalizm ve Savaþ” adlý broþürde iþaret ettiði gibi, “Ýçinde bulunduðumuz bunalýmlar, burjuvazinin bütün ülkelerde, en özgür ülkelerde bile, yasalarý ayaklar altýna aldýðýný göstermektedir; devrimci mücadele yöntemlerini savunmak, tartýþmak, deðerlendirmek ve hazýrlamak amacýyla bir illegal örgüt kurulmaksýzýn yýðýnlarýn devrime yöneltilmeleri olanaksýzdýr.” (Lenin, Sosyalizm ve Savaþ Ankara:Sol, 1975) Emperyalist savaþ konjonktürü, baský aygýtý devletin emperyalist hamleleri ve iþçi sýnýfýnýn örgütsüzlüðü nesnel etkenler olarak bizim dýþýmýzdaki gerçekliði oluþturan önemli parçalardýr. Ancak esas olan, Leninist öncü örgütün geliþkinleþtirilmesi ve öncünün bu nesnelliði devrimci görevleri yerine getirme çabasýna akýtabilmesidir. Komünistler hiçbir nesnelliðin kendi görevlerini yerine getirme gerekliliðini kolaylaþtýrmadýðýný
bilmektedirler. Bunun için sonuç alýcý yöntem ve planla doðru önceliklerin saptanýp, bunlara yoðunlaþýlmasý gerekir. Bugün iþçi sýnýfýnýn, genel olarak tüm emekçilerin ekonomik, sosyal, siyasal sorunlarý katmerleþmiþ ve toplumsal patlama dinamikleri birikmiþtir. Ancak, bu nesnelliðin devrimci harekete kan akýtmadýðý açýktýr. Bugün nesnelliðe bakarak kolayca güç olunacaðýný sanmak büyük bir yanýlgýdýr. Kitle ve sýnýf hareketinin durumu, içinde bulunan sorunlarla paralel geliþmemektedir. Tersine mevcut konjonktürde toplumun geniþ kesimlerinin artan sorunlarý dinci ve faþist hareketin kitle tabanýný geniþleten ya da bu kanala kan veren bir durumdadýr. Komünistler propaganda faaliyetlerini bu durumu göz önüne alarak yürütmelidirler. Komünistlerin en temel görevini, iþçi sýnýfýnýn devrimci komünist partisinin, devrimci sýnýf önderliðinin inþasý olarak ifade etmekteyiz. Önümüzdeki dönemde komünistlerin görevleri deðiþmeyecektir. Devrimci bir partinin inþasýný baþka komünizan öznelerle birlikte çeþitli yöntem ve þekillerle yerine getirme önerilerine kapalý olmamakla birlikte belirlediðimiz plan ve öncelikler dahilinde görevlerimize yoðunlaþacaðýmýz kesindir. Ancak komünistler, parti inþa görevlerini önümüzdeki dönemin zorluklarýyla ðögüslemek ve inþa görevlerinde faaliyetlerini hýzlandýrmalarý gerektiðini bilince çýkarmalýdýrlar. Öncelikli olarak belirlenmiþ alanlarda iþlevli bir organlaþmayla, yeni kadro adaylarýnýn kazanýlmasý görevlerini bütünsel olarak yerine getirme niteliðini göstermelidirler. Merkezi görevler açýsýndan, öncelikle komünistlerin tarihsel deneyimlerinden süzülen temel ilkesel düzeydeki ideolojik-politik perspektiflerin açýmlanmasý gerekmektedir. Böylece propaganda faaliyetinin içeriðini bu açýdan netleþtirip, derinleþtiren bir faaliyeti yerine getirmemiz mümkün olacaktýr. Tarihsel deneyimleri, özellikle Bolþevik deneyimi ve komünist Enternasyonal’in parti inþasý konusundaki deneyimlerini inceleyerek, bugünkü örgütsel faaliyetimize ýþýk tutan yönleriyle niteliðimizi yükseltmemiz gerekmektedir. Komünistler önümüzdeki sürece, görevlerinin ve tarihsel misyonlarýnýn bilinciyle hazýrlanmalýdýrlar. Politik-örgütsel bir atýlýmýn güçlerini biriktirmenin bu yoldan geçtiðini unutmadan komünistler görev baþýna!
5
KOMÜNÝST DEVRÝM
KOMÜNÝST DEVRÝM
olsa da hiçbir biçimin, formun içeriðin iþlevini yerine getiremeyeceðini biliyoruz. Ancak þunu da unutmamak gerekir ki; biçimsel, teknik sorunlar ne basit bir “estetik” sorunla ilgilidir ne de kendi baþlarýna bir siyasal hedefleri vardýr. Yayýnýmýzýn biçimindeki deðiþiklikleri, teknik donanýmýzdaki deðiþiklikleri, siyasal hedeflerimizin bir parçasý olarak görmek gerekir. Biçim, özü yansýttýðý sürece içeriðin etkisini arttýran bir iþlevi yerine getireceði gibi hazýrlýk dönemi boyunca teknik donaným ve becerinin arttýrýlmasýnýn partinin teknik alt yapýsýný döþeyeceðini vurgulamak gerekir. Tüm yoldaþlarýmýz attýðýmýz ve atacaðýmýz adýmlarý bu gözle deðerlendirmeli, önümüzdeki sürecin zorluklarýný siyasal hedeflerimize yürüyüþle birlikte göðüsleme iradesini ortaya koyarak görevlerine yoðunlaþmalý, partimize yürüyüþü tam bir bilinç açýklýðý ile bu moral, motivasyonla yerine getirmelidir. Komünizm amacýmýz bize güç versin, güzel günlere yürüyelim.
KOMÜNÝST DEVRÝM’DEN
Komünist Devrim’in bu sayýsý yeni bir biçimle çýkýyor. Yayýnýmýzýn önümüzdeki süreçte yeni bir biçim ve daha “zengin” bir içerikle çýkmasý, siyasal hedeflerimizle ilgilidir. Aslýnda yoldaþlarýmýz bir süredir, teknik donaným ve becerilerimizin arttýrýlarak en baþta yayýnýmýzdan baþlayarak, diðer propaganda, ajitasyon araçlarýmýzýn daha iyi bir teknik biçimle üretilmesinin hazýrlýklarýnýn farkýndaydýlar. Ancak istediðimiz deðiþikliklerin yerine getirilmesi zaman aldýðý gibi emek isteyen, yoðunlaþmayý gerektiren bir iþ olduðu yaþadýðýmýz pratikle de tecrübe ettiðimiz bir durum oldu. Þimdi edindiðimiz tecrübelerimizi siyasal hedeflerimizle uyumlu bir þekilde adým adým yerine getirmeye çalýþacaðýmýz bir sürece giriyoruz. Kuþkusuz bir siyasal organýn biçimine iliþkin deðiþiklikler baþlangýçta moral motivasyonu arttýran bir etken
TARÝHSEL HAKLILIÐIMIZDAN ALDIÐIMIZ GÜÇLE, SINIF BÝLÝNCÝMÝZLE YÜRÜYELÝM
Pas kokulu tozlarý kalkarken göðe tanklarýn, Eylül’ün üzerine çöküyordu, kara bir bulut. Kendi çürümüþlüðü içerisinde ayakta kalmaya çalýþan, kendisini sürekli yenilemek zorunda olan bir sýnýfýn, tüm gayretiyle karþýsýndaki diðer bir sýnýfa saldýrýsýydý, 12 Eylül. Altmýþlý yýllarýn sonlarýndan baþlayarak bir yükseliþe geçen ve Kemalizm, ulusal sorun gibi konularda düzenden kopuþa yönelen, kitlesel bir karakter kazanan devrimci hareketin, bununla birlikte, 15-16 Haziranlarý, fabrika iþgallerini, 1 Mayýslarý omuzlayan iþçi sýnýfýnýn, büyük bir yenilgisi olarak ortaya çýkan darbe, sýnýflar tarihinin sonuçlarýndan biriydi ayný zamanda. Ancak 12 Eylül’le birlikte baþlayan karþý saldýrý, ne tek baþýna bu tarihle kaldý ne de nihai bir zaferle sonuçlandý. Nitekim devrimci harekette büyük çözülmelerin ve çöküþlerin yaþandýðý, iþçi sýnýfý içerisinde etkili parçalanmalarýn olduðu da bir gerçektir. Devletin özellikle sýnýf mücadelesinin yükseldiði dönemlerde, iþçi sýnýfýnýn öncülerine karþý, devrimcilere, komünistlere yaptýðý saldýrýlar, iþçi sýnýfýnýn, düzene karþý artan huzursuzluluðunu bastýrmak için bir araç olarak sürekli gündeme gelmiþtir. 12 Eylül, 99 Ulucanlar direniþi ve birçok saldýrýlarla beraber son yýllarda devrimci örgütle mücadelede ýsrarlý olanlara karþý, yeni olarak ta MLKP’ye yapýlan saldýrýlar bunlarýn bazýlarýdýr. Bir anlamda Eylül ayý adeta devletin bir karþý saldýrý ayý olmuþtur. Ancak ayný zamanda eylül ayý, büyük direniþlerin, yeniden dirilmenin ve asla boyun eðmemenin tarihinin yazýldýðý da bir ay olmuþtur.
6
Henüz 12 Eylül’ün tüm sýcaklýðý sürerken TÝKB militaný Osman Yaþar Yoldaþcan’ýn büyük direniþi, ayný þekilde bu örgütün bu baský döneminde ortaya koymuþ olduklarý devrimci irade, tüm baskýlara karþý asla boyun eðmemeyi göstermiþtir. Devrimci iradenin teslim alýnamadýðý ve her ne koþulda olursa olsun alýnamayacaðýný Ulucanlar direniþinde bir kez daha dostta, düþmanda gördü. Son günlerde yapýlan MLKP’ ye yönelik saldýrýlarýnda, komünizm mücadelesine ve devrimci kalma iradesini gösterenlere, bir sopa gösterme, zayýflatma ve tasfiyeye sürükleme yönünde hamleler olduðunu bilmek gerek. Her ölümde bin kere doðan bu mücadele, her yeni filizinde biraz daha arýnmýþ ve tarihinden dersler çýkararak büyümekte. Seksendeki büyük yenilgiden sonra, bir arayýþ ve birleþme çabasýnýn ürünü olarak çýkan MLKP, kendi iddialarý çerçevesinde de olsa bir geleneðe, örgütsel sürekliliðe sahiptir. 94’ün eylül ayýnda kurulan, þimdiye dek devrimci zeminde durma iradesiyle devrimci hareketin bir parçasý olarak, bu topraklarda devrimci kalma iradesini kuþananlarýn bitirilemeyeceðinin de örneðini vermektedir. Bizler bugün sýnýf mücadelesinde bir taraf olarak, sýnýfsýz, sýnýrsýz, özgür bir dünya yaratmak iddiasýyla yola çýkan komünistler olarak, yaratýlan ve yaratýlmakta olan tüm devrimci deðerlerin öneminin farkýndayýz. Bu bayraðý daha yükseklere taþýmak, her türlü karanlýðý, aydýnlýðýmýzla ve tarihimizden aldýðýmýz haklýlýðýn gücüyle yarmak isteðiyle daha fazla sorumluluklarýmýzý kuþanalým. DEVRÝM ÝÇÝN DÜÞENLER KAVGAMIZDA YAÞIYOR! DEVRÝMCÝ ÝRADE TESLÝM ALINAMAZ!
KOMÜNÝST DEVRÝM
Parti inþa görevlerimizden birini marksizmin teorik yeniden üretimi oluþturuyor. Marksizmin teorik yeniden üretimi yada komünistlerin önündeki teorik görevler, bugünkü görevlerimiz tarafýndan ortaya çýkan ihtiyaçlarýmýza yanýt vermeyi hedeflese de salt bugünkü görevlerin ortaya çýkardýðý bir ihtiyaç deðildir. Yada en azýndan Sovyetler Birliðinin yýkýlýþýyla birlikte ortaya çýkan yenilgi döneminin ve Türkiye’de 12 Eylülle birlikte yenilgi yaþayan devrimci hareketin sorunlarýndan kaynaklanan bir ihtiyaç deðildir. Uzun bir zamandýr Marksizmin-Leninizmin üzerini külleyen, bolþevizmin çizgisinden kýrýlmanýn, yenilgilere yol açan nedenler arasýnda yeralan ihtiyacýn ürünüdür. Bu anlamýyla teorik yeniden üretim, iþçi sýnýfýnýn devrimci önderliðinin inþasý sürecinde yeniden bolþevizmin temellerine baðlanmak anlamý taþýmaktadýr. Hem bugün komünistlerin en temel görevleri olan Bolþevik tipte bir partinin inþasý çerçevesind e hem de uzun bir sürecin ortaya çýkardýðý ihtiyaçlar çerçevesindeki marksizmin teorik yeniden üretimi; “az yada çok bizimde teorimiz olsun” yada “siyasal tutumlarýmýza bilimsel bir cila çalmak” için deðil, iþçi sýnýfýnýn ulusal ve uluslar arasý eylemine önderlik edebilecek nitelikte bolþevik tipte bir partinin teorik-politik temellerini döþemek, oluþturmak için yapýlan, dolayýsýyla yalnýzca dar anlamda bir örgütün siyasal ihtiyaçlarýna yanýt veren deðil, eksikliði duyulan bolþevik tipte devrimci sýnýf önderliðinin inþasý doðrultusunda, bu niteliðine ulaþmanýn gereklerinden biri olarak-bu niteliði geliþtirebilecek düzeyde bir teorik üretim-kapasitedir. Elbette bu nitelik, kapasite bir anda ortaya çýkmadýðý gibi yalnýzca bu üretimi yerine getirebilecek kadrolarýn eksikliði ile ilgili de deðildir. Parti inþasýnýn diðer görevleriyle birlikte ele alýndýðýnda, diðer görevleri yerine getirme niteliði-kapasitesiyle birlikte geliþecek bir niteliktir. Dolayýsýyla hazýrlýk döneminin herhangi bir evresinde teorik faaliyet, ulaþýlmasý düþünülen partinin teorik zeminine göre marksizmi yeniden üreten bir nitelikte olmayabilir. Bu anlamda hazýrlýk döneminin herhangi bir evresindeki teorik üretimin, o örgütün kendini yeniden üretmesi olarak düþünülebilir. Ancak hazýrlýk görevlerinde ilerledikçe, parti niteliðine yaklaþtýkça teorik faaliyetin marksizmin teorik yeniden üretimi anlamý kazanacaðýný vurgulamalýyýz. Hedeflediðimiz parti niteliðine ulaþmak için belirlediðimiz görevler bu sürecin bütününde yerine getirilmesi gereken görevlerdir. Örneðin programýn oluþturulmasý inþa sürecinde planlý bir þekilde, adým adým yerine getirilmesi
15
gereken, bir bütün olarak ve bu adla sürecin sonunda ilan edilmesi gereken bir görev. Ancak teorik yeniden üretim hazýrlýk sürecinde yol alabilmek, diðer görevlerin yerine getirilebilmesi için bir koþuldur. Bir baþka anlatýmla teori kendi baþýna ayrý bir alan olarak “kendi kanalýnda” geliþtirilecek, siyasal örgütsel görevler de “kendi kanallarýnda” ayrý ayrý gelitirilecek görevler deðildir. Birinde geliþmenin koþulu diðerinde/diðerlerinde geliþmektir. Kadrolaþma-organlaþma için, militan siyasal özellikler kazanabilmek, profesyonelleþme doðrultusunda adým atabilmek için, iþçi sýnýfý, taze dinç güçlerden yeni unsurlar kazanabilmek için vs. teorik faaliyet bir gereklilik olarak kavramalýdýr. Burada bizim somut ihtiyaçlarýmýz, inþa görevlerinin içinde bulunduðumuz evresinin ihtiyaçlarý göz önüne alýndýðýnda teorik faaliyetimiz hangi öncelikler ve çerçevede yürütülmelidir sorusuna geliyoruz. Öncelikle bugün bizim görevlerimiz içinde yeralan militan, siyasal özellikler kazanmak, netleþmek, kadrolaþma-organlaþma görevleri doðrultusunda yeni kadro adaylarýna ulaþmak ve eldeki güçlerin niteliðinin yükseltilmesi sorunu belirmektedir. Dolayýsýyla bugünkü durumda-ve hazýrlýk döneminin büyük bir kýsmýnda-propaganda, faaliyetimizde önemli bir yeri oluþturacaktýr. Propagandanýn kuruculuk döneminin farklý evrelerinde farklý içerik, biçim, araç, yöntem ve ölçeklerde olabileceðini, bugünkü propaganda görevlerimizin sýnýrlarý olduðunu unutmadan teorik faaliyetimizin çerçevesini ifade edelim. Teorik üretimlerimiz propaganda faaliyetimizin içeriðini derinleþtiren, zenginleþtiren bir muhtevada olmalý. Bu derinleþme ve zenginleþme öncelikle marksizmin-leninizmin temel ilkesel zeminini netleþtiren, geçmiþ deneyimlerimizin bu konuda eleþtirel bir deðerlendirmesini, netleþmesini saðlamalýdýr. Bu içerik komünist enternasyonalin ilk dört kongresinin zeminin bu yönden dersleriyle zenginleþtirilmelidir. Ancak komünist enternasyonalin ilk dört kongresinin kendi tarihsel döneminde komünist partilerin iþçi sýnýfýnýn geniþ kesimlerinin önderliðini nasýl kazanacaklarý yönündeki derslerinden önce komünistlerin temel ilkesel zeminlerinin netleþtirilmesi ve parti inþa deneyimleri bakýmýndan derslerini ortaya çýkarmaya çalýþmak durumundayýz. Bu bakýþla yine teorik faaliyetimizin çerçevesini, ekim devrimini yaratan Bolþevik partinin inþa deneyimleri, farklý dönemlerdeki siyasal mücadele deneyimlerinin bugüne yansýmalarý belirlemelidir. Kuþkusuz teorinin önünde içinden geçtiðimiz tarihsel dönemin nesnelliðinin açýklanmasý
KOMÜNÝST DEVRÝM
TEORÝK YENÝDEN ÜRETÝM VE SOMUT-ACÝL GÖREVLER
Ýçinden geçtiðimiz dönemin en belirgin özelliði emperyalist paylaþým ve gericilikle karakterize oluþudur. Çoktan beridir yýkýlmayý hakketmiþ emperyalist-kapitalist sistem, Sovyetler Birliðinin yýkýlýþýyla, sosyalizmin dünya çapýnda yaþadýðý bunalýmla dizginlerinden boþalýrcasýna paylaþým mücadelesini yoðunlaþtýrmýþ durumda. Yaþadýðýmýz topraklarda hakim Türkiye kapitalist cumhuriyeti hem kapitalist çýkarlarýnýn bir gereði hem de yaþanan paylaþýmda rol alabilmek için yeniden yapýlandýrma saldýrýsýný ve adýmlarýný sýklaþtýrýyor. Kapitalizmin dünya çapýnda gerici karakteri nesnel bir veri olsa da sorunun esas kaynaðý onu yýkacak öznel öðenin, iþçi sýnýfýnýn devrimci önderliðini yapabilecek öznenin eksikliðinde yatýyor. Komünistlerin önündeki temel görev, kapitalizmi yýkacak ve yeni bir toplumu kurabilecek yegane sýnýf olan iþçi sýnýfýnýn önderliðini kazanmaya aday devrimci önderliðin/partinin inþa edilmesidir. Ekim devriminin öznesi Bolþevik partinin ve bolþevizmin deneyimlerinin genelleþtirilip, dünya komünistlerine mal edilmeye çalýþýldýðý komünist enternasyonalin ilk dört kongresine baðlanmayý hedeflemesi gereken devrimci bir partinin inþasý, kendiliðinden sürecin ifadesi olmayacaktýr. Bunun için doðru önceliklerle, planlý, yöntemli bir þekilde bu partinin inþasýna yoðunlaþýlmalýdýr. Komünistler parti inþasýnýn görevlerini bütünsel bir yaklaþýmla “somutacil görevler” baþlýðýyla tariflediler. Parti inþasýnýn görevlerini, birbirlerinden yalýtýk, tek tek yada sýrayla yerine getirilemeyeceðini, görevlerden birinin yerine getirilmesinin diðerlerinin ne kadar yerine getirildiðine baðlý olduðunu, dolayýsýyla bu görevlerin organik bir bütünün parçalarý gibi ve bir yöntemle ele alýnmasý gerektiðini, yaþanýlan deneyimlerden hareketle açýkladýlar. Parti inþa görevlerinin önemli bir boyutu teorik yeniden üretimdir. Teorik yeniden üretim-teorik sorunlar yalnýzca bizim deðil, bizden öte devrimci hareketin, baþka öznelerinde gündemlerinde yeralýyor. Teorik sorunlar, marksizmin teorik alanda yeniden üretimi, teorinin yöntemi, konularý-baþlýklarý, yaþanýlan nesnelliðin açýklanmasý vs. yönleriyle üzerinde duruluyor. Teorik yeniden üretim, teorik sorunlar baþlýðýnýn kapsamlý, farklý alt baþlýklarda ele alýnabilecek çeþitli yönleri olsa da biz burada teorik yeniden üretimin parti inþa görevleri içerisinde, özellikle bugün bizim somutumuzda ihtiyaçlarýmýz çerçevesinde neyi
14
ifade ettiðini açýklayacaðýz. Yapmaya çalýþtýðýmýz þey, henüz teori yapmadan önce teorinin kendisi üzerine söz söyleme kolaycýlýðý deðil, teoriyi kendi baþýna bir alan olarak ele almayan, parti inþa görevlerinin diðer boyutlarýyla birlikte nasýl ele alýnmasý gerektiði üzerine yöntemsel bir açýklýk saðlamak ve bugünkü ihtiyaçlarýmýz çerçevesinde kapsamýný netleþtirmek için üzerinde duracaðýz. Ýþçi sýnýfý söz konusu olduðunda kendiliðinden sýnýf, kendisi için sýnýf ayrýmlarýnýn her Marksist, devrimci farkýndadýr. Ýþçi sýnýfýnýn kendisi için sýnýf olmasý bir olumluluðu ifade etse de örneðin teorinin yada örgütün kendisi için olmasý doðru olmuyor. Kendisi için olan bir örgütün (örgütün amaç haline gelmesi) komünizme yürüyüþten uzaklaþmasý gibi teorinin kendisi için olmasý da marksizmin dünyayý deðiþtirme eyleminden uzaklaþmasý sonucuna götüreceði kesindir. Teoriyi kendi baþýna bir alan olarak ele almak aydýnca bir yaklaþýmdan öteye gitmeyecektir. Çoðu kez siyaset ve örgüt sorunlarýnýn farkýnda olunduðu söylense de teorinin bu alanlarla (siyaset ve örgütle) iliþkisinin doðru bir þekilde kurulabildiðini söylemek zor. Üstelik teoriyi, siyaset ve örgüt sorunlarýyla birleþtirmek/birlikte ele almak için yapýlan, mekanik bir tarzda iliþki kurmak da sorunu çözmüyor. Teori, örgüt, siyaset arasýndaki baðlarý açýklamak gerekiyor. Bizim için teorinin siyaset ve örgütle iliþkisinin en önemli boyutu, parti inþa görevleri içerisindeki yerini, iþlevini açýklamak demektir. Kuþkusuz burada önemli bir yan, kendisine parti inþa görevleri belirlemiþ bir örgütün teoriyi el alýþý, teorik sorunlarýn kapsamýný ifade ediþi ile böyle bir partinin zaten varolduðunu düþünen bir örgütün teorik sorunlara yaklaþýmýnda bir farklýlýk olacaktýr. Bu farklýlýk en azýndan teorik sorunlarýn konularý, kapsamý boyutunda olacaktýr. Ancak yöntemsel açýdan parti öncesi örgütte, partide ayný net bakýþta olmalýdýr. Bu net bakýþ en genel anlamda; teorik sorunlarý, teorinin iþlevinin, kapsamýnýn örgütsel, siyasal ihtiyaçlar tarafýndan koþullanmasý demektir. Bugün teorik faaliyetin çerçevesini, komünistlerin parti inþa görevlerinin diðer boyutlarýyla birlikte paralel, diðer boyutlarýn yerine getirilmesinin ihtiyaçlarýna yanýt verme ekseninde çizmek demektir. Bu yaklaþýmdan hareketle hazýrlýk döneminde teorik faaliyetin nasýl ele alýnmasý gerektiðini ve bizim hazýrlýk döneminin içinde bulunduðumuz evresinde ihtiyaçlarýmýz çerçevesinde kapsamýný, iþlevini açýklayalým. Hazýrlýk Döneminde Teorik Faaliyet ve Marksizmin Teorik Yeniden Üretimi
KOMÜNÝST DEVRÝM
TARÝHSEL DE EYÝMLER IÞIÐI DA Ö ÜMÜZDEKÝ GÖREVLERE YOÐU LAÞALIM “Devrim’in her bir zaferi, savaþçýlarýn kaný pahasýna elde edildi. Kavga ne kadar þiddetli olursa, düþenlerimiz o kadar çok olacak. Ýnsanlar yok olabilir, fikirler asla!” (Komünist Enternasyonal’in 8 Kasým 1922 tarihli Kapitalizmin tutsaklarýna selamý) “8-12 Eylül tarihleri arasýnda sömürgeci faþist diktatörlüðün partimize yönelik bir gözaltý ve tutuklama saldýrýsý gerçekleþti. Ýstanbul Valisi ve Emniyet Müdürü, zafer naralarý arasýnda son yýllarýn en büyük yakalama operasyonunu gerçekleþtirdiklerini açýkladýlar. Partimizle ilgili ve ilgisiz çok sayýda devrimciyi; kamuoyunun yakýndan tanýdýðý gazeteci ve yayýncýyý ‘terörist’ olarak lanse ettiler ve tutukladýlar. MLKP’yi tümüyle çökerttiklerini söylediler ve yaygýn bir psikolojik savaþa giriþtiler.” (Devrimin Zaferi Ýçin Yaþasýn MLKP- MLKP Merkez Komitesi,13.09.2006) 13 Eylül tarihli MLKP Merkez Komitesi bildirgesinde de belirtildiði gibi devrimci güçler yeni bir saldýrýyla karþý karþýyadýr. Düzen güçlerinin, bir süredir varolan saldýrgan yönelimlerine ve pratik müdahalelerine bakarak böyle bir saldýrýnýn geliþini, bu saldýrýlarýn yönünü ve kapsamýný belli oranda kestirebiliyorduk. Özellikle son sayýmýzda, yeni bir döneme girildiðini ve karþý-devrim güçlerinin saldýrýlarýnýn doðrudan devrimcileri hedef alan bir sistematiðe dönüþeceðini belirtmiþtik. Bölgedeki emperyalist emellerini gerçekleþtirmenin fýrsatýný kollayan burjuva cumhuriyet kendi ülke sýnýrlarý içinde kararlý ve sorunsuz bir yapýyý hedeflemektedir. Bir süredir belirli alandaki hazýrlýklar da tam da bu yöndedir: TMY, yýkýmlar, hücre saldýrýsý, yeni genelkurmay baþkanýnýn açýklamalarý vb. Düþman, daha önce baþka bir devrimci yapýya beþ ülkede birden ayný anda gerçekleþtirdiði operasyonlarýn ardýndan, þimdi de MLKP’ye benzer bir kapsamla yedi ilde birden ayný anda operasyonlar düzenlemiþtir. Düþman cephesinde oldukça baþarýlý geçen operasyonlarýn ardýndan akla ilk gelen nokta düþmanýn ulaþtýðý bu ileri düzeydir. Gerek teknolojik imkânlarýn ve donanýmlarýn kullanýmý gerek haber alma aðlarýnýn yetkinliðine bakarak düþmanýn oldukça yol kat ettiðini kabul etmemiz gerekir. Düþman, dünyanýn pek çok coðrafyasýnda süren sýnýf mücadelesinin deneyim ve birikimini dünya genelinde devrimcilere karþý bir savaþým bilinci olarak kuþanmaya devam etmektedir. Ulaþýlan düzey, bu süreci tavizsiz yerine getirdiklerinin bir göstergesidir. Tüm bu gerçeklere karþýn, mücadele tarihimizdeki bu tip
7
operasyonlar, saldýrýlar (hatta MLKP’ye yönelen bu son saldýrý da dahil) dikkatle incelendiðinde ve düþmanýn bu düzeyde baþarý kazanmasýnýn nedenleri sorgulandýðýnda; düþmanýn yöntemlerinin mutlak üstünlüðü ya da onun yeteneklerinden çok devrimcilerin ve devrimci örgütün hata ve zaaflarý ön plana çýkmaktadýr. Buna karþýn ayný hatalarýn her defasýnda en baþa dönerek tekrarlanýyor olmasýysa mücadele eden örgütlerin politik, örgütsel ve kadrosal anlamda sürekliliði saðlayamýyor olmasýndan kaynaklanmaktadýr. Düþman saldýrýlarýnýn ve operasyonlarýn deðerlendirmesi yapýlýrken dikkate alýnmasý gereken bir diðer nokta da saldýrýlarýn sýnýfsal anlamýdýr. Öncelikli hedefin MLKP olmasý, düþmanýn MLKP’ye yönelik özel bir kinden kaynaklanmamaktadýr. Bunun nedeni temelde, içinden geçilen süreçte burjuvazinin yönelimlerine uygun olarak devrimci öznelere dönük zayýflatma, özelde söylediðimiz özneyi devrimci temellerden koparma çabasýyla ilintilidir. Biz de bu saldýrýlarý sýnýflar mücadelesinin bir olaðan bir durumu ve gereði olarak kavrýyoruz. Sýnýf mücadelesini sürdüren, bu mücadelede taraf olan tüm devrimci öznelere yönelik bir saldýrý olduðunu ve MLKP’ye vurulan darbenin devrimci örgüte ve devrimci örgüt bilincine yönelik olduðunu düþünüyoruz. Hiç kuþku yok ki mücadele eden her örgüt düþmanýn hedefidir. Her devrimci yapý düþmana karþý yürüttüðü mücadelenin biçimine, düzeyine ve þiddetine göre karþý-devrim güçlerinin hedefi haline gelir. Gözaltýlar, operasyonlar, tutuklamalar mücadelemizin vazgeçilmez kesitleridir. Önemli olan nokta, düþmanla mücadelede aldýðýmýz darbelerin þiddeti deðil; örgütsel faaliyet ve sürekliliðimize verdiði zararlardýr. Bu noktayý gözden kaçýrmak, meseleye yaklaþýmýmýzý da derinden etkilemektedir. Bu noktada, moment noktasý olarak örgütsel faaliyetin sürekliliðinin alýnmasý, devrimci özneyi, düþmanýn her türlü saldýrý ve darbesine karþýn, mücadelenin her alanýnda (içerde-dýþarýda) devrimci örgütün, örgütsel duruþun, örgütsel faaliyet ve politik perspektiflerinin sürekliliðinin saðlanmasýný koþullar. Böyle bir kavrayýþýn tam tersi durumundaysa, yani moment noktasý olarak örgütün yediði darbenin þiddetini alan devrimci özne ise hiç darbe almamak ya da darbe almamak için mücadelesinde düþmanla olan karþýtlýklarýnýn azaltýr. Bu durumun en uç örnekleri olarak hiç darbe almamak için örgütsel faaliyeti tatil etmek, örgütün faaliyetini durdurmak ve son olarak örgütü tasfiye etmek sayýlabilir. (En uç örnekleri oluþturmalarýna karþýn mücadelemizde bu yönlü kavrayýþlarý benimseyen yapýlarýn sayýsý giderek artmaktadýr.)
KOMÜNÝST DEVRÝM
Mücadele tarihimiz dikkatle incelendiðinde, düþmanýn manipülasyonlarýnýn ve iddialarýnýn aksine hiçbir devrimci örgütün, düþman saldýrýsýyla ‘çökmediði’ görülebilir. Düþmanýn, fiziksel bir saldýrýyla devrimci bir örgütü fiziksel olarak imha etmesi mümkün de deðildir zaten. Herhangi bir politik - örgütsel var oluþ çok ciddi fiziksel tahrifata uðrasa dahi; politik kavrayýþ ve örgütsel bilinç olarak yok olmaz. Politik örgütsel süreklilik de zaten bu politik kavrayýþ ve örgütlü davranýþ bilinci ve düzeyinin sürekliliði olarak ele alýnacak olursa tüm fiziksel saldýrýlara karþýn bir öznenin politik kavrayýþýnda ve örgütlü davranýþ bilincinde herhangi bir tahrifat olmamýþsa geriden gelen militanlar bu kavrayýþ ve davranýþ bilincini yeniden yaþatacak, pratik bir mücadeleyle buluþturacaktýr. Düþmanýn fiziksel imhasý çabasýyla olmasa da tarih baþka nedenlerle pek çok devrimci örgütün tasfiyesine tanýklýk edilmiþtir. Tasfiyeciliðin kökeni araþtýrýldýðýnda, devrimci yapýlara dýþardan bir etki olmasýna karþýn öznenin kendisinin bilinçli(!) tercihi ve savrulmalarýnýn tasfiyede esas etken olduðu görülür. Bu süreçte, düþmanýn doðrudan ya da dolaylý fiziksel-psikolojik müdahaleleri, dönemin hakim siyasal atmosferi ve devrimci mücadelenin etki alanýnýn darlýlýðý gibi tüm potansiyel etkenler; öznenin politik-örgütsel ve ideolojik savrulmasýyla tasfiyeci etkiye dönüþür. Devrimci mücadele tarihimizde benzer bir durumun geliþtiði en canlý örnek Mustafa Suphi döneminin TKP’si sürecidir. 10 Eylül 1920’de kurulup 28–29 Ocak 1921’de düþmanýn fiziksel imha saldýrýsýna uðrayan TKP, yaþanan imha sürecine karþýn ortaya koyduðu politikörgütsel kavrayýþ ve davranýþ bilinciyle devrimci harekete ýþýk tutmaktadýr. Düþmanýn fiziksel imha saldýrýsýna karþýn Komünternin devrimci döneminin bir yansýmasý olarak tasfiye edilemeyen TKP’nin tasfiyesi süreci Þefik Hüsnü ile (ve Komünterndeki kýrýlmayla birlikte) baþlar. Ortaya konulan politik, ideolojik ve örgütsel zeminde yaþanan savrulma TKP’nin programatik görüþlerini tasfiye ederek 1926 programýyla sonucuna ulaþtýrýlýr. Aðýr yenilgi dönemlerinde ya da düþmanýn fiziki saldýrýlarýnýn doðrudan hedefi olunduðunda, bu saldýrýlarý ideolojik ve örgütsel anlamda saðlam ve kararlý bir duruþla karþýlayan devrimci örgüt, düþmanýn, tüm saldýrýlarýna raðmen umut ettiði sonuçlara ulaþamamasýný da saðlamýþ olur. Bu saldýrýlar sýrasýnda devrimci örgütün temel hedefi; bu süreçteki kendi eksiklerini bilince çýkarýp yetersizliklerini gidermek ve düþmanýn eksik, zayýf yönlerini tespit edip ona uygun bir hazýrlýða giriþmektir. Bahsedilen bu hedefleri yerine getiren devrimci bir örgüt için, düþman saldýrýlarý, fiziksel imha deðildir
aksine devrimci örgütün eðitim sürecidir ve unutmamak gerekir ki bu süreçlerde sýnanýp eðitilmeden nihai zaferi yaratmak mümkün deðildir. Elbette bu süreç herkes için ayný anlama gelmemekte ya da bu yönde bir kavrayýþa sahip olunmasýna karþýn tam tersi yönde davranýþlar geliþtirilebilmektedir. Saldýrýlar karþýsýnda herkes ayný kararlýlýk ve inatla bir karþý koyuþ sergileyememektedir ve maalesef genel açýsýndan durum böyledir. Sýnýf mücadelesi içinde O’na uygun ideolojik ve örgütsel kavrayýþý taþýmayan ya da mücadelesi içinde bu kavrayýþý içselleþtiremeyen, devrimci duruþu ve devrimci iradeyi kuþanmayan hareketler, düþman saldýrýlarý karþýsýnda savrulmakta ve mücadelesinin tam tersi yönünde tavýr ve yönelim sergileyebilmektedirler. 150 yýllýk mücadelemiz içinde böyle pek çok örnekle karþýlaþýlmýþtýr. Ama tarihimizde öyle bir dönem vardýr ki böyle yönelimler tek tek ya da birer ikiþer kiþilerde deðil yýðýnlarla görülmüþtür. Elbette bahsedilen 12 Eylül sürecidir. Bugün, yaþananlarýn ardýndan 12 Eylül sürecinin genel hatlarýyla bile olsa yeniden hatýrlanmasý ve bu döneme taþýnmasý gereken derslerin ilk elden çýkarýlmasý bir görev haline gelmiþtir.
8
12 EYLÜL SALDIRILARI–12 EYLÜL TASFÝYECÝLÝÐÝ 12 EYLÜL tarihsel kesiti, gerek bizim açýmýzdan gerekse de devrimci hareketin diðer özneleri açýsýndan gereðince incelenip deðerlendirilememiþ, dersler çýkarýlamamýþtýr. Kuþkusuz, bunun bir nedeni, devrimci hareketin, temel öncelikli mücadelesinin görevlerine yoðunlaþmak yerine; dönemsel-gündelik iþlerin yoðunluðuna boðulmuþ olmasýdýr. Bununla birlikte asýl olarak 12 Eylül döneminin öncesi, kendisi ve sonrasý diyalektiðinde, onu hakkýyla deðerlendirebilecek düzeye ulaþamamýþ olmamýzdýr. Bu düzeye ulaþmak, o dönem yaþananlarý gözden geçirip bir iki beylik laf etmekle sýnýrlý bir giriþim deðil; aksine eksiklerin yeniden mücadele içinde kavranýp, kolektif-örgütsel bir deneyime dönüþtürülerek, temel ve öncelikli alanlardaki sorunlarýn çözümüne yansýtarak, adeta bir silah gibi kuþanýlmasýdýr. Bu yazýnýn iddiasý da bütün bir 12 Eylül sürecini bilince çýkarmak deðil; bugün yaþananlarla 12 Eylül sürecinin yeniden gözden geçirilmesi, temel noktalara vurgularý arttýrmaktýr. Çabamýz, o dönem yapýlan hatalardan ve doðru iþlerden bugüne dersler, sonuçlar çýkarýp; birtakým deneyimler aktarmaktýr. 12 Eylül Darbesi, siyasal, ekonomik, toplumsal alanda yaþanan gelmiþlerin sonucunda ortaya çýkan bir sonuç olmuþtur. Bir kýsým liberaller tarafýndan, o dönemin demokrasisinin zaaflarý
KOMÜNÝST DEVRÝM
turmaktadýr. Bunun dýþýnda örgüte bakýþ, parti inþa görevlerinin kavranýþý gibi daha temel konulardaki farklýlýklar da bu sürecin diðer yönlerini oluþturmaktadýrlar. Bir dönem düþmanýn yönelimine karþý en keskin söylemleri takýnanlar, pratikte en tasfiyeci biçimlere savrulmuþlardýr. Bugün KDH’den ayrýlan hiçbir kavrayýþ, mücadelesini örgütsel süreklilik zeminine taþýyamamýþtýr. Bu durum, daha önce kimi yerlerde de vurguladýðýmýz gibi, KDH’nin sürekliliðini saðlama ya da politik-örgütsel mirasýný sürdürme iddialarýna raðmen her bir grup, partileþme sürecinin görevlerinin farklý yönlerini tek baþlarýna öne çýkarma, tek bir yönünü belli ölçüde abartarak kavrama sonucu, inþa sürecinin bütünselliðinden kopmuþ, örgütsel zeminlerde tutunamamýþlardýr. Bu deneyimler parti inþa görevlerini “parçalý” kavrayýþlarýn nasýl sonuçlar doðuracaðýný göstermesi bakýmýndan önemlidir. Bu süreçte, düþmanýn devrimci örgüt zeminine yönelik saldýrýlarýnýn düþmanýn hedefleri doðrultusunda bir biçim aldýðý söylenebilir. Biz devrimci örgütlerle devrimcilik alanýnda yarýþamayýz, bizim esas üstünlüðümüz ideolojik yanýmýzdýr bu dönem ideolojik mücadeleyi öne çýkarmalýyýz diyenler ve kitle mücadelesi adý altýnda devrimci örgüt faaliyetini tatil edenler!!! Düþmanýn hedefleri doðrultusunda adým atmýþlardýr. Bu yazýlanlar bizim açýmýzdan bir günah çýkarmayý deðil ders çýkarmayý hedeflemektedir.
SALDIRI DEVRÝMCÝ ÖRGÜTEDÝR! ÖRGÜT MEVZÝSÝNÝ ÝLERÝ TAÞIYALIM! Kamuoyu, MLKP operasyonunu 12 Eylül günü, kutlama havasýnda geçen bir gösteriyle öðrenmiþtir. Bu gösteri için 12 Eylül tarihinin seçilmiþ olmasý rastlantý deðildir. Düþman bu operasyonla 12 Eylül’e bir gönderme yapmaktadýr. Ýkisi arasýnda kurmaya çalýþtýðý paralellik 12 Eylül’deki eþitsiz güç daðýlýmýnýn sürdüðü ve kendi yöntemlerinin mutlak olarak üstün olduðudur. Gerek 12 Eylül döneminde gerekse de bugün; dönemin niteliðine, devrimci güçlerin ve karþý devrim güçlerinin ideolojik, örgütsel ve politik düzeylerine bakýldýðýnda oldukça orantýsýz bir güç farký olduðu görülebilir. Hatta denebilir ki bugün bu güç farký daha da derinleþmiþ durumdadýr. Buna karþýn gözden kaçýrýlmamasý gereken nokta düþmanýn yöntemlerinin dönemsel üstünlüðüne karþýn mutlak bir üstünlüðü taþýmadýðýdýr. Geriye dönüp baktýðýmýzda da düþmanýn 12 Eylül’de elde ettiði kazanýmýn düzeyinin nedeninin devrimci güçlerin hata ve zaaflarýndan kaynaklandýðýný görebiliriz. Devrimci güçlerin temel zaafý bozguna uðramýþçasýna kaçýþmýþ olmasýdýr. Bu yenilgi
13
devrimci hareketin geneli açýsýndan dövüþsüz bir yenilgidir. Bu yenilgi, mücadele eden taraflarýn birbirine olan mutlak üstünlüðünden çok, bir tarafýn teslimiyetçi pratiðinden dolayý alýnmýþtýr. Bu noktada, asýl sorgulanmasý gereken, devrimci hareket 12 Eylül’de teslimiyetçi deðil de mücadeleci bir çizgiyi benimseseydi neler olacaðý tartýþmasýdýr. Komünistler açýsýndan, devrim mücadelesinin herhangi bir evresinde alýnan yenilgi, mücadelemizi geriye atýp devrimcilere aðýr bedeller ödetse de eksiklerimizi gidermek devrimci örgütü devrimci duruma daha güçlü biçimde hazýrlamak için de bir fýrsattýr aslýnda. Paris Komünü’nde yenilen devrimciler Paris Komünü’nün derslerini kuþanýp Rusya’da 1905 devrimini, 1905 devrimindeki yenilginin dersleriyle kuþanan devrimciler de 1917 Ekim Devrimini yaratmýþlardýr. 1917 Devrimi için 1905 yenilgisi kaçýnýlmazdýr. Lenin’inde döne döne vurguladýðý gibi yenilgi en büyük okuldur ve devrim, bu okulda sýnanýp yenilginin dersleriyle daha da güçlenen devrimci Komünistler tarafýndan gerçekleþtirilebilir. Bizim topraklarýmýzdaysa böyle yenilgi dönemlerinin ardýndan mücadele sürekliliði saðlayan, aðýr saldýrý koþullarýnda kendisinin ve düþmanýn eksiklerini kavrayýþa çýkaracak biçimde planlý mücadele yürüten devrimci örgütler yok denecek kadar azdýr. Bu nedenle de devrimci bir örgüte dönük saldýrý koþullarý veya genel bir saldýrý koþulunda devrimci güçler disiplinsiz biçimde daðýlýp plansýz ve yalnýzca kendisine saldýrýlmýþlýðýn verdiði hýrsla sonuçsuz biçimde düþmana yanýt vermeye çalýþýyor. Sonuç olarak mücadele sürekliliði, kadro sürekliliði saðlanamadýðý gibi bu yenilgini dersleri de bir biçimde çýkarýlamýyor. 12 Eylül’ün derslerinin 26 yýlýn ardýndan bilince çýkarýlamamýþ olmasý da yaþanan bu örgütsel ve kadrosal erozyonla birlikte henüz mücadelenin evreleri arasýndaki bað ve geçiþleri tam olarak bilince çýkarmamamýzla ilgilidir. Devrimci örgüt bugün de saldýrý altýndadýr. MLKP operasyonu devrimci örgüt mevzisine karþý yapýlan bir saldýrýdýr. Ve görülen o ki düþman saldýrýyý boyutlandýrmak ve çeperini geniþletmek isteyecektir. Düþman saldýrýlarýna karþý beklemeci ya da düþmanla karþý karþýya gelmekten kaçýnan ve düþmanla çeliþkilerini azaltmaya çalýþan tasfiyeci görüþler bizden uzak olsun. Bizler Paris Komününden ve Ekim Devriminden kuþandýðýmýz kavga bilinciyle mücadele sürekliliðimizi saðlayalým! Devrimci partinin inþa görevlerine yoðunlaþalým! Dönemin devrimciliðinin derslerini kuþanalým ve bu derslerle parti inþa planýmýzý güçlendirelim! Devrimci örgüt mevziimizi partiye taþýyalým! Sýnýfsýz bir toplum için…
baþ tarafý sayfa 9’da
KOMÜNÝST DEVRÝM
karþýsýnda devrimcilerin kaybettiði güveni yerine getirmiþ, devrimci yöntemlere ve devrimci mücadelenin mutlak zaferine duyulan inancý tazelemiþtir. Elbette devrimcilerin bu dönemdeki kazanýmlarý burada sayýlan moral-motivasyon gibi psikolojik etkenlerle sýnýrlý deðildir. Hücrelerde, cezaevlerinde sürdürülen direniþlerle pek çok fiili kazanýmlar da yaþanmýþtýr. Sürecin ortaya çýkardýðý gerçeklik þudur: Yasal araçlara baðýmlý partilerin kapýsýna kilit vuran karþý-devrim güçleri legalistlerin direniþiyle karþýlaþmamýþlardýr. Devrimci hareket ise köklü yapýsal zaaflarý sonucu aðýr bir yenilgi almýþ, pek çok grup önceki süreçte iyi kötü tutunduklarý devrimci zemini terk ederek tasfiyeye uðramýþ, ancak sýnýrlý da olsa kimi kadrolar bu süreçten direnerek, zayýflamýþ örgütsel temellere raðmen bu zeminde ýsrarlarýný sürdürmüþlerdir. Bu gerçeði zamanla en açýk biçimde fark eden de yine düþman olmuþtur. Devrimcilere yönelik toptan fiziksel imha hedefiyle azgýnca saldýran düþman, süreç içinde devrim topraklarýnda devrim mücadelesinin ve devrimci yöntemlerin asla tam olarak teslim alýnamayacaðýný anlamýþtýr. Bu topraklarda devrimci mücadele geleneðimizin kökleri düþmanýn teslim alamayacaðý kadar derinlerdedir. Böylesine köklü ve nesnel temellere dayanan devrimci sýnýf hareketini yok edemeyeceðini anlayan düþman, hedeflerini ve planlarýný yeniden düzenlemiþtir. Önceden, sisteme karþý tüm muhalif unsurlara karþý ayný þiddette bir mücadele yürüten düþman, daha sonra muhalif unsurlar içinde bir ayrýþtýrma yaparak, düzen içi mücadele yürüten liberal, yasal partilere yeniden özgürlükler tanýmýþtýr. Burada amaç, devrimci güçler içindeki kararsýz unsurlarý düzen içine çekmek ve düzen dýþý illegal örgütleri kitleler gözünde seçenek olmaktan çýkarmaktýr. Bu dönem, devrimciler açýsýndan örgütsel ve ideolojik tahrifatýn çok fazla arttýðý bir dönemdir. Mücadele kaçkýnlarý bu dönemde yenilginin derslerini çýkarmak adýna; devrimci örgüte, Marksist-Leninist yönteme karþý saldýrýya geçerek tam bir ideolojik bulanýklýk ve karmaþa yaratmayý hedeflemiþlerdir. Yurtdýþýndan dönen liberal unsurlar, Kuruçeþme toplantýsýyla devrimci örgüte ve örgütlü mücadeleye karþý saldýrýya geçerek yeni bir çekim merkezi yaratmayý hedeflemiþlerdir. Uzlaþmaz ve devrimci görüntünün altýnda en çok devrimci örgüte küfredilmiþ ve hedef düþmanla uzlaþmak olmuþtur. Bu dönem devrimci örgüt faaliyetleri kýrtasiyecilik olarak deðerlendirilmiþ, devrimci yöntemler sekter bulunmuþtur. Burjuvazinin þiddetten sonra düzen içine çekme yöntemleri belirli kesimler üzerinde etkili olmuþ, legalist tasfiyeciliðin düzen tarafýndan önü açýlmýþtýr. Liberal,
12
açýk sosyalist parti toplantýlarýnýn etrafýnda toparlanan sayýya ve ortaya atýlan iddialara bakarak düþmanýn bu dönemde, fiziksel imha döneminden çok daha fazla verim aldýðý söylenebilir. Özellikle SSCB’nin yýkýlmasýyla bu saldýrýlar çok daha açýktan ve doðrudan Marksizm’i, Leninizm’i hedef alan bir biçimde yapýlmýþtýr. 1990lý yýllarda bu tasfiyeci girdabýn içine düþen ve savrulan TDKP, bu dönemin ibret verici bir örneðidir. Önceki süreçle geleneksel baðlarý olan ve belli bir kadrosal birikim ile avantajlara sahip TDKP, var olduðu süre içerisinde illegal örgüt propagandasýný kendi ölçüleri içinde yaygýn ve etkili yapanlardandýr. Devrimin Sesi bu süreçte onbinlerce daðýtýlmýþtýr. Ancak tüm bu avantajlý zemine sahip olduðu halde TDKP’nin o süreçte girdiði legalist yönelim, burjuvazinin düzen içine çekme politikalarý ile birleþince ciddi zaaflý durumlar yaratmýþtýr. Sonuçta devlet indirdiði bir darbeyle bu süreci hýzlandýrmýþ ve bu partiyi illegal mücadele araçlarýndan arýndýrmýþtýr! 1995–96 yýllarý devrimci hareket açýsýndan bir yükseliþ dönemini ve devrimci araçlarýn kullanýmý açýsýndan bir nitelik sýçramasýný ifade etmektedir. Bu sürecin devamýnda yaþanan 1999–2000 cezaevleri operasyonu, pek çok kesim tarafýndan 12 Eylül süreciyle örtüþtürülmüþtür. Bu süreç bize göre de, kapsamý bakýmýndan olmasa bile düþmanýn hedefleri ve yöntemi açýsýndan ve kimi devrimci hareketlerin yönelimi açýsýndan 12 Eylül süreciyle bire bir örtüþmektedir. Düþmanýn hedefi devrimci örgüttür. Bu saldýrý belli bir niteliðe ulaþan devrimci örgüt bilincinde yeni kýrýlmalar yaratmak içindir. Bugünden bakarak netlikle söylenebilir ki, düþman belli oranda baþarýya ulaþmýþtýr. O dönem bu düþman bu saldýrý planýnýn bir parçasý olarak 1998–2000 yýllarýnda çok kapsamlý operasyonlarla saldýrmýþtýr. Düþmanýn hedefi yine devrimcilerle devrimci olmayan yöntemleri ayýrmak, devrimci olana dönük fiziksel saldýrýlarý gerçekleþtirmek biçimindedir. Bu dönem devrimci hareket içinde de yine ideolojik bulanýklýk, örgütsel faaliyetten ve örgütlü mücadeleden kaçýþlar yaþanmýþtýr. Bu süreci bu detayda deðerlendirme nedenimiz bu tasfiyeci sürecin öznelerinden birinin de KDH olmasýdýr. Ýki binli yýllarýn ön gününde, daha zor bir dönemin belirtilerinin olduðu bir süreçte KDH, bu zor sürecin nasýl karþýlanacaðý üzerinden içindeki farklý yönelimlerin basýncýyla tasfiyeye uðrayýp, farklý örgütlere bölünmüþtür. Ancak zor bir dönemde örgütsel, politik taktik ve yönelimlerin nasýl olmasý gerektiði konusundaki farklýlýk, tasfiyeye götüren sebeplerin, söylediðimiz deneyimin bir yönünü oluþ-
KOMÜNÝST DEVRÝM
olarak anlaþýlsa da aslýnda burjuva diktatörlüðünün bir mücadele yöntemidir ve bugün burjuvazi deðiþmiþ deðildir. Kendi sisteminin tehlikede olduðunu düþündüðü vakit; benzer þiddet araç ve yöntemlerine baþvuracaktýr. Bu yüzden, onu hazýrlayan koþullarýn doðru biçimde ele alýnýp ortaya konulmasý gerekmektedir. Türkiye devleti sýnýrlarý içinde 60’lý yýllardan itibaren uygulanan ekonomik politikalar, dünyada yaþanan petrol krizi ve büyük ekonomik buhranlarýn ardýndan çökmeye baþlamýþtýr. Darbe öncesi süreç, iþçi sýnýfýnýn, emekçilerin sermaye karþýsýnda örgütlenme ve mücadelelerini arttýrdýklarý ve devrimci hareketin toplumsal yaþamla kitlesel düzeyde baðlar kurduðu bir dönem olmasý dolayýsýyla sermayenin politikalarý karþýsýnda “direngenliðin” olduðu, engellerin olduðu bir süreçtir. Burjuvazinin, gerek yapýsal düzeydeki çeliþkilerin kendi lehine çözümü gerekse de sermaye birikiminin gereklerine uygun yeni adýmlarý atabilmesinin koþulu toplumsal mücadeleyi ezip, etkisizleþtirmesi idi. 12 Eylül Darbesi’ni hazýrlayan diðer bir koþul da burjuva hükümetlerin politik çözümsüzlüðü ve siyasal alternatif olarak devrimci güçlerin öne çýkmýþ olmasýdýr. 70’li yýllar boyunca yükselen devrimci dalga ve devrimci hareketin toplumsal yaþamdaki etkinliði, yýðýnlarýn örgütlü mücadeleye katýlýmý ve aðýr ekonomik koþullar altýnda yaþayan kitlelerin hükümetlere ve sisteme güvenlerini kaybetmiþ olmasý devrimci durumun iþaretleridir. Yaþanan ekonomik krizler siyasal krizlerle daha da derinleþmiþtir. Öyleyse askeri bir müdahale gerekmektedir… Devrimci hareketin siyasal niteliði ve örgütlülük düzeyine karþýn 12 Eylül askeri darbesi kendisinin dahi hayal edemeyeceði bir baþarý düzeyine ulaþmýþtýr. Düþman, elde ettiði baþarý düzeyinin çok daha azý sayýlabilecek bir hedef için uzun yýllar askeri hazýrlýklar yürütmüþ ve teknik donanýmýný güçlendirmiþtir. Askeri müdahalenin ardýndan, karþýsýnda, eldeki hiçbir mevzisini korumayýp; korku, panik ve çaresizlik içinde teslimiyet bayraðýný çeken devrimci hareketi gören faþist diktatörlük müdahalenin etki alanýný geniþleterek çok geniþ bir kesime karþý kýsa sürede olaðan dýþý baþarýlar elde etmiþtir. Aðýr yenilgi koþullarýnda yaþanan bu ihanet yarýþýndan kimi kesitleri yeniden hatýrlatmak istiyoruz. Ýlk örnek olarak, mücadelesinin ana yöntemi olarak legal araç ve yöntemleri benimseyen ve hatta legal araçlara baðýmlý bir mücadele yürüten liberal partiler, askeri cuntanýn kapýlarýna kilit vurmasýyla, mücadeleyi terk ederek uzlaþma ve teslimiyet yarýþýna giriþmiþlerdir. TÝP’in genel baþkaný Behice Boran cuntanýn kendine verdiði pasaportla yurt dýþýna
çýkarken, bu partinin diðer yöneticileri mahkeme salonunda partilerinin mücadelesinin anayasal düzene karþý olmadýðýný, aksine TÝP’in 1961 Anayasasýnýn savunucusu olduðunu iddia ediyorlardý! Diðer örnek olarak, TÝÝKP bir yandan kendi mücadelesinin, devletin ‘terörist’ örgütlere karþý mücadelesiyle paralelliðini kurmaya çalýþmýþ; öte yandan seksen öncesinde olduðu gibi devrimcilerin isim ve adreslerinin teþhirine devam etmiþtir. Bugünden bakýldýðýnda legalizmin bataðýnda devrimci kavga bilincini ve devrimci reflekslerini kaybeden bu liberaloportünist partilerin aldýðý bu tutumlar çok da þaþýrtýcý deðildir. Ayný dönemde, bu söylediðimiz oportünist, düzeniçi hareketlerle benzer tutumlar alan kimi gruplar da vardýr. Örneðin TKP, bunlardan biridir. Devrimciler içinde 12 Eylül rejimine en ýlýmlý ve sempatiyle yaklaþanlardan olan TKP, Askeri diktatörlük rejiminin, MHP ve ‘silahlý terörist sol gruplara karþý eþit mesafede yaklaþtýðý görüþünü savunmaktaydý. Hatta hem MHP hem de revizyonist Maoculara karþý mücadele eden askeri cuntayla kendi mücadeleleri arasýndaki benzerliklerden yola çýkarak ortak amaç birliðinde buluþtuklarýný iddia etmiþlerdir. Ayný dönemde kitlesellik bakýmýndan en önde gelenlerden olan Dev-Yol da alýnabilecek en kötü tutumu almýþtýr. Askeri darbenin ardýndan örgüt faaliyetlerini iki yýl terk ederek cuntanýn ilk anda yapamadýðý faaliyetin durdurulmasý sürecini kendisi bir taktik olarak uygulamýþtýr. Dev-Yol’un kurmaylarý sonradan yaptýklarý savunmalarda, 1980 öncesi mücadelelerinin devrimci bir örgüt ile ve devrimci çizgide deðil, politik bir dergi olarak halkýn istekleri doðrultusunda olduðunu savunmuþlardýr. Yani kendileri için hata olan geçmiþ mücadelelerinin günahlarýndan adeta arýnmýþlardýr. Ayný dönemde, askeri darbenin geçici karakterde olduðunu savunup hedef olarak kadrolarýn korunmasýný belirleyen Kurtuluþ Hareketiyse, örgüt mevzisini terk edip organlý mücadeleyi tatil ederek tekil kadrolarýn güvenliðinin saðlanmasýný amaç edinmiþtir.
9
DEVRÝMCÝ ÖRGÜT BÝLÝNCÝ VE ÖRGÜTLÜ MEVZÝYÝ SAVUNMAK 12 Eylül denildiðinde akla ilk gelenler yalnýzca aðýr yenilgi ve tasfiyecilik koþullarý deðildir. Ayný dönem, devrimcilerin, mücadelenin pek çok alanýnda gösterdikleri direniþleri ve inatçý duruþlarýný da içerir. Sürecin tamamýnda ve her alanýnda hakim olamasa da bu direniþ ve mücadele geleneði o dönem devrimcilerin itibarýný artýrmýþ, düþman karþýsýnda kimi yerlerde ayaklar altýna alýnan devrimci onuru yükseltmiþtir. Hücrelerde, iþkencehanelerde, cezaevlerinde verilen kahramanlýk örnekleri düþman devamý sayfa 12’de
ALANLARDAN YOLDAÞLARDAN
SAVAÞ KARÞITI MÝTÝNG
Kadýköy’de düzenlenen savaþ karþýtý eylemde düzenli bir kortej olarak deðil bireysel olarak katýlým gösterdik. Sendikalar, siyasi partiler Numune Hastanesinin önünden yürüyüþe baþladýlar.Devrimci gruplarsa Carrefour yolu üzerinden Kadýköy meydanýna ulaþtýlar. Eylem tüm gruplarýn alana girmesiyle birlikte baþladý.Burada dikkat çeken bir olay, her eylemde yapýlan saygý duruþunun bu eylemde yapýlmamasýydý. Havanýn çok sýcak olmasý olumsuz bir etken gibi gözükse de alanýn dolmasýna engel olamadý. Eylem sýrasýnda kürsüden çeþitli konuþmalar yapýldý. Yapýlan konuþmalar ve atýlan sloganlar hemen hemen ayný temeldeydi. “KAHROLSUN ABD-ÝSRAÝL, KAHROLSUN EMPERYALÝZM, KATÝL ABD ORTADOÐUDAN DEFOL, KATÝL BUSH, SAVAÞA HAYIR…’’ Ayrýca kimi gruplar tarafýndan Hizbullah lehine atýlan bazý sloganlar oldukça þaþýrtýcýydý. Ýþgale karþý direnen her kim olursa olsun verdikleri mücadele meþrudur, fakat bu bizim Hizbullah’ý destekleyeceðimiz anlamýna gelmez. Hizbullah dinci-gerici bir örgüttür ve Türkiye’deki uzantýsý da özellikle Kürt hareketine karþý devletin kullandýðý bir örgüttür. Biz dünyanýn herhangi bir coðrafyasýnda iþgale karþý komünist bir örgütlenme ve onun yarattýðý bir mücadele varsa onu destekleriz. Lübnan’da da komünist partiyi veya baþka devrimci yapýlar varsa onlarý destekleriz, Hizbullah’ý deðil. Bir de þuna eylemle ilgili gözlemimde þu noktaya deðinmek istiyorum. Savaþ karþýtý tüm eylemlerde ve faaliyetlerde savaþý sanki Bush bir birey olarak tek baþýna çýkarmýþ gibi, savaþ yalnýzca onun kararýyla baþlamýþ gibi bir Bush karþýtlýðýna vurgu yapýlýyor.Bush veya gelmiþ geçmiþ Amerikan baþkanlarý burjuva sýnýfýnýn sadece birer kuklalarýdýr. Savaþa karar veren büyük burjuvaziyi oluþturan sermaye gruplarýdýr ve Ortadoðu’da emperyalist iþgallerden pay kapmayý planlayan devletlerin burjuvazileridir. Çünkü kapitalist sistemde tek bir kiþinin deðil, güçlü sermaye gruplarýnýn borusu öter. Yani Ortadoðu’yu kana bulayan Bush kuklasý deðil, silah þirketleri, uyuþturucu pazarlayýcýlarý, petrol-inþaat þirketleridir. Türkiye burjuvazisi de bu paylaþýma dahil olmak isteyip, Ortadoðu’dan pay kapma niyetindedir. Bu yüzden bu mitingde ve diðer baþka faaliyetlerde Bush-ABD karþýtlýðý üzerinden atýlan sloganlar ;“burjuva sýnýfýna karþý proletaryanýn uluslar arasý düzeydeki mücadelesinin gerekliliðini” vurgulayan biz komünist devrimcilerin sloganlarýndan uzaktýr. Bu uzaklýðýn, bizlerin emperyalist savaþa bakýþ açýmýzdan yani hem siyasal hem ideolojik olarak tutumumuzdaki farklýlýktan kaynaklandýðýný düþünüyorum. Bu eylem özelinde ve diðer faaliyetlerde gözlemlediðim son bir önemli konu daha var. “Savaþa Hayýr!, Bir arada yaþam ” sloganlarý. Biz komünistler bunu desteklemiyoruz. Biz emperyalist-kapitalist savaþlarýn ancak ve ancak devrimlerle son bulacaðýný biliyoruz. Kapitalist düzen içinde bir arada yaþamak ve burjuva sýnýfý ve yönetsel aygýtlarý olan kapitalist devletleri savaþý bitirmek için ikna etmeye çalýþmak (!) tamamen düzeniçi ve Ýkinci Enternasyonalden miras alýnan oportünist siyasal anlayýþýn yarattýðý tutumlardýr. Açýkçasý biz savaþ karþýtý deðiliz. Biz de savaþý örgütlemeye çalýþýyoruz yani “Ýçerdeki burjuvaziye karþý sýnýf savaþýný”. Çünkü emperyalizm ve kapitalist sistem, iþçi sýnýfýnýn proleter devrimleriyle yeryüzünde sonlandýrýlacaklardýr. Ortadoðu ve tüm dünyadaki ezilenler iþçi sýnýfýnýn savaþýnýn sonucunda özgürleþecektir. Tüm emperyalist savaþlara son vermenin yolu, sýnýf savaþýndan ve onunla örgütlenen proleter devrimlerden geçer. Emperyalizme ve onun uþaklarýna karþý savaþmak için proletaryanýn komünist partisini kurmak bizim için öncelikli görevdir. Bu görevimizi yerine getireceðiz ve iþçi sýnýfýnýn enternasyonalist bilinciyle kapitalist barbarlýðý yeryüzünden yok edeceðiz. ÖZGÜRLÜK SAVAÞAN ÝÞÇÝLERLE GELECEK! SAVAÞA KARÞI SINIF SAVAÞI!
ULUCANLAR KATLÝAMI ANMASI
TAYLAN YOLDAÞ
Bulunduðumuz mahalle son zamanlarda düþmanýn devrimcilere özelde ESP’ ye saldýrýlarý ile gündemde idi. 1 Mayýs Mahallesi ve Gülsuyunda Devlet adeta tüm ESP lileri toplamýþ, bazý devrimcileri gözaltýna almýþtý. Bunun üzerine bende bulunduðum mahallede devrimcilerin kurumlarýný dayanýþmaya yönelik ziyarette bulundum. Yapýlan konuþmalarda bu saldýrýlarýn iþçi sýnýfýna ve Devrimcilere yönelik olduðu çeþitli þekillerde vurgulandý. Ancak bu saldýrýnýn pek de beklenmeyen bir saldýrý olduðu görüþü hakimdi. Bizim içinse saldýrýlarýn ne zaman ve kime yapýldýðý yönüyle deðil, ama saldýrýlarýn geleceði beklenmeyen bir durum deðildi. Bu saldýrýlar ayný zamanda düþmanýn seçmeli terörünün bir göstergesiydi. Bu sohbet üzerine bir sonraki günkü Ulucanlar anmasý ve ESP’nin bu saldýralara dönük Basýn açýklamasý için görüþmek üzere oradan ayrýldým. Saat 1:00’ de Karacahmet mezarlýðýnda Zeynep Kamil tarafýndaki giriþinde buluþuldu. En son sloganlara ile gelen grup ile birlikte yürüyüþ düzenine geçilip, Ümit Altýntaþ’ýn mezarýna doðru yaklaþýk 300 kiþi sloganlarla yürüyüþe geçti. Sloganlar; “Yaþasýn Ulucanlar Direniþimiz”, “Ulucanlar Þehitleri Ölümsüzdür”, “Katil Devlet Hesap verecek”, “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma”, “Analarýn Öfkesi Katilleri Boðacak”, “Faþizmi Döktüðü Kanda
10
Boðacaðýz”, “Ýçerde dýþarýda Hücreleri Parçala”, “Devrim Ýçin Düþenler Kavgamýzda Yaþýyor” ve düþenlerin tek tek isimleri söylenerek kitle tarafýndan “yaþýyor” sloganlarý ile alkýþlandý. Burjuvazinin kolluk güçleri çevrede mezarlýk dýþýnda ve de mezarlýk içinde bazý yerler yine mevzilenmiþ bir grup sivil uþaklarý da kitlenin arkasýna takýlarak boy gösterisinde bulundular. Mezar Baþýnda yapýlan anmada yine sloganlar susmadý. Yapýlan basýn açýklamasýnda Burjuvazinin 1999 yýllarýndaki yaptýðý bu katliamýn üzerinde durularak devrim davasýnda hala dimdik ayakta durulduðu vurgulandý. Her þeye raðmen devrimcilerin mücadeleye devam etmesi ve bu anmayý gerçekleþtiriyor olmanýn bunun bir göstergesi olduðu vurgulandý. Sýk sýk sloganlarla kesilen basýn açýklamasýndan sonra Ümit Altýntaþ’ýn kardeþine söz verildi. En son düþen devrimcilerden birinin annesi tarafýndan tüm devrimcilere kendi tarzýyla “..birleþin” mesajý verildi. Ve devletin cezaevlerinde Kadýn Tutsaklara yönelik son zamanlarda saldýrýlarýný anlattý. Bunun için Ankara’da ve Ýstanbul’da bir basýn açýklamasý yapýlacaðýný, herkesin sahiplenmesini istedi. Beþiktaþ’ DGM sinde yapýlacak olan duruþmaya herkesi çaðýrdý, sahiplenilmesini istedi. Sonra söz alan ESP’liler Kadýkoyde ki Basýn açýklamasýna buradaki kitleyi beklediklerini söyledi. En son marþlar söylenerek kitle mezarlýk giriþine kadar daðýnýk bir þekilde yürüdü ve ardýndan daðýnýldý. Saat 3:00 ‘te Baþlayan basýn açýklamasýna teknik bir aksaklýk yüzünden son anda daðýlýrken yetiþtim. Aslýnda Ulucanlar saldýrýsý bugünlerin bir baþlangýcýydý. Toptan tavsiyeye yönelik bir hareket olduðu söylenebilir. Ancak toptan sonuç alamasalar da geçicide olsa kýsa vadede istedikleri hedeflere ulaþabildikleri de bir gerçek. D. SÝNAN
1 MAYIS MAHALLESÝ ETKÝNLÝKLERÝNE VE 2 EYLÜL EYLEMÝNE KATILDIK
Bu yýl dördüncüsü düzenlenen 1 Mayýs Mahallesi kuruluþ festivaline biz de katýldýk. 1 Mayýs Mahallesi kuruluþ festivalleri ilhamýný 1977’de devrimcilerin önderliðinde verilen mücadelelerden alýr. Geçmiþte devrimcilerin canlarý pahasýna ortaya koyduklarý mücadele bir mahallenin kurulmasýyla birlikte mahallenin kurtarýlmasýyla ilgilidir. Bugünkü festivaller de o dönem ortaya konan devrimci deðerlerin temel olarak alýndýðý mücadeleyi yeniden öne çýkarmak için gerçekleþtirildi. Bu sene ki festivallerin öne çýkardýðý görüþ de bu anlayýþý temel alan yozlaþma karþýtlýðýydý. Ve bütün festivaller boyunca yapýlan etkinliklerde yozlaþmaya karþý devrimci deðerleri kuþanmak gerektiði vurgulandý. Kapitalizm koþullarýn en temel insani deðerlerin dahi yozlaþtýrýldýðý bu dönemde yozlaþmaya karþý çýkmak gerekliliði bize göre de doðru bir zemindir. Ancak þunu unutmamak gerekir ki, devrimin öncüsü komünist partinin öncülük edemediði koþullarda devrimci deðerlerin kitleler tarafýndan içselleþtirilmesi de mümkün deðildir. Yozlaþmaya karþý devrimci deðerlerin devrimci ve örgütlü bir mücadele ile birlikte çýkarýlmasý gerekmektedir. Biz de üç gün boyunca bu kavrayýþý öne çýkarmaya çalýþtýk. Gerek propaganda materyallerimiz gerek sloganlarýmýzla devrimci deðerleri ve devrimci mücadeleyi devrimci bir örgütten baðýmsýz düþünülmemesi gerektiði noktasýný öne çýkardýk. Ýki Eylül günü yürüyüþ sýrasýnda da bu bilinçle devrim örgüt imzalý kuþlarýmýzla yürüyüþ alanýný kýzýllaþtýrdýk. bu sene geçen yýldan farklý olan bazý noktalar öne çýktý. Birinci nokta düþmanýn yürüyüþe ve öne çýkarýlan devrimci deðerlere olan saldýrýsýydý. Devrimcilerim oldukça geniþ bir platformla yozlaþmaya karþý devrimci deðerleri öne çýkarma çabalarý bizce de olumlu bir tutumdu ve biz de orada diðer devrimcilerle yaptýðýmýz sohbetlerde bu noktayý öne çýkardýk. Elbette bu durum bizim için olumlu olduðu kadar düþman açýsýndan bir o kadar olumsuz bir durumdur. Devrimcilerin ortaya koyduðu bu iradeye karþý düþman, son dönemde kendi sunduðu zeminin dýþýnda daha ileri zeminleri zorlayanlara dönük saldýrýlarýný giderek arttýrdýðý gibi burada da benzer biçimde saldýrdý. Bu düþmanýn devrimcilere ilk saldýrýsý deðil ve son da olmayacak. Burada önemli olan bu saldýrýlar ve buna karþý geliþtirmeye çalýþtýðýmýz tutum bizim için iyi bir deneyim oluþturmuþtur. Bu olumluluklarýn yanýnda kimi olumsuzluklarda vardýr. Bu olumsuzluklar dönemle ilgili olduðu kadar daha çok öznel nedenlerledir. Devrimci mücadelenin kapsamý, ölçeði ve niteliðiyle ilgilidir. Bu kapsamda bir deðerlendirme yapmak bu yazýnýn konusu deðildir ama þu noktayý belirtmeliyiz ki devrimci güçler 2 Eylül günü hiç de disiplinli, iradeli bir nitelik ortaya koyamamýþtýr. Düþmanýn gaz bombasý saldýrýsýyla daðýtýlmýþ, düzensiz biçimde geri çekilmiþ ve kaçak dövüþmüþtür. Buradaki eksiklerimizi tespit etmek ve gidermek elbette bir süreç iþidir. T. ADNAN
11