akta, sadece bu konuda tartışmaların oluşması yönünden okuyucu kitlesine bilgilendirme açısından yayımlanmaktadır KURTULMAK YOK TEK BAŞINA YA HEP BERABER YA HİÇ BİRİMİZ!
PROLETER CİLT:2 SAYI:23
Geçen Sayıdan Devam. (TÜRKİYE SOSYO EKONOMİK YAPI)
ARALIK 2005 yansıtmamakta, sadece bu konuda tartışmaların oluşması yönünden okuyucu kitlesine bilgilendirme açısından yayımlanmaktadır.
Önemli Not: Bu yazı dizisi bu yayının görüşlerini BÖLÜM 7 BÖLGELERE GÖRE İŞLETMELERDE EMEK KULLANIM VE ÜRETİM DESENLERİNE GÖRE GELİRLERİNİN İNCELENMESİ İÇ ANADOLU: (1980) Toprak Dilimleri Dekar
Üc.Siz Hane H. Ç.İşl. %
1-19 20-49 50-199 200-499
67 74,7 64,2 53,7
Üc.li Üc.li Hane H. Hane H. Ç.İşl. Ç.İşl. % % Küçük İşletmeler 3,1 10,1 1,4 20,8 0,9 32,3 1,4 44,2
Mev. H.H Ç.İşl. %
Trak. Yarar. İşl. %
13,2 22,2 33 44,5
29,2 55,6 75,1 94,8 1
500-999
43,4
250-999 10004999 5000+ Toplam
13,2 6,9 0,0 553,618
-54,2 Büyük İşletmeler 1,1 79,9 1,7 91,3 6,2 13,128
38,1 215,718
49,0
100,0
83,3 88,1
100,0 100,0
100,0 226,718
100,0
Tablo 1
Kaynak:1981 KEE Toplam işletmeler içerisinde %40,95’i mevsimlik işçi kullanmaktadır. Toplam işletme sayısı 782,734 işletmedir. Toplam işletmeler içerisinde 268,478 işletme tahıl ekmektedir. Pazarlama oranı %50,9 olduğuna göre. 1-19 da işleten işletmelerde işlenen alanı 0,85 hektar (8,5 dekar) olduğuna göre toplam gelir tahıldan 29,533 TL olmaktadır. Gayri safi hasılanın 29,539 TL olması gelirin düşüklüğünü göstermektedir. Tarımda aktif nüfus oranının 5,6 kişi olduğu düşünülürse kişi başına gayri safi hasıla kişi başına aylık 440 TL 2
olmaktadır. Aynı dönemde sanayide veya herhangi bir kuruluşta asgari ücretle çalışan bir kişinin aylık geliri ücret ve KDV dahil 10,688 TL’dir. 20-49 da işleten işletmelerde tahıldan geliri gayri safi olarak ailede kişi başına gelir 1,603 TL olmaktadır. Toplam aile geliri ortalama gayri safi yıllık 107,728 TL. 50-99 da işleten işletmelerde bu gelir aylık 18,968 TL olmaktadır. İşlenen alanın %44’ünün nadasa ayrıldığı düşünülürse bu gelir alanın bölünmesine bağlı olarak azalacağını göz önüne alırsak 1-199 da işleten işletmelerde tahıldan gelen gelir sanayiden gelen gelirin çok altındadır. Ücretsiz hane
halkı çalıştıran işletmeler İç Anadolu’da 1-999 da işletenlerdeki gelir düşüklüğü ortadadır. Bu işletmelerde tarım, kuru tarım niteliğinde ve üretimin karekteri geçime yöneliktir. Pazara çıkan ürünün çok düşük olmasına rağmen pazarlanan ürün ailenin gereksinimini karşılamaya yöneliktir. 200-999 arası işletmelerde ise modernleşme eğilimi oldukça yüksektir. İşletmenin salt aile emeğine dayanması ailenin geniş olduğunu ve buna bağlı olarak kullanılan tarım araçlarının gücü emeğini yeterli hale sokmaktadır. Köylünün 1 Lt. mazotu 1985’de 2,92 kg buğday karşılığında, aynı şekilde 17,63 kg. buğdayda 1 kg tarım ilacı, yine 1 litre mazotu 14,21 kg pancarla aynı dönemde , 1 kg gübreyi 1,709 kg buğdayla almak durumundadır. (M.İ.E. Kapitalizm ve Tarım s.179) (Fiyat:1981 çiftçinin eline
geçen fiyatlar göre hesaplanmıştır.) 1 ha’dan toplam aldığı buğday 1829 kg. iken 1-50 da alan işleten işletmelerde bu harcama kalemlerini toplam gelir toplamını aşmaktadır. Bu işletmeler içerisinde yiyecek harcamaları nakit olduğundan genel tüketim maddeleri içinde çay, şeker, yağ, vb. kalanların harcamaları karşılamak ürünü pazara götürmeyi beraberinde getirecektir. Bu işletmelerde harcamalar 200-999 da işleten işletmelerden düşük olduğu halde nispi olarak tüketilen maddelerin düşüklüğüne göre satın almaları daha fazladır. Bunun yanında işletmenin birim başına gideri, büyük işletmelerin birim başına giderlerinden yüksektir. Yiyecek için yapılan nakdi harcamalar kır zenginleri ve kır proleterleri arasında gerek mutlak gerekse nispi oranda en yüksek düzeydedir. Alt grup geliri olan köylülerde 3
tüketimi orta köylülere göre daha az tükettikleri halde daha fazla satın almaktadır. Satın aldıkları ise temel tüketim maddeleri yanında yeteri kadar sahip olmadıkları tarımsal ürünlerdir. Zengin köylülükte ise satın alınan tarımsal olmayan mallardır. Ücretsiz hane halkı çalıştıran işletmeler içerisindeki 250 yukarı da işleten işletmeler kapitalist işletmeler niteliğinde işletilmektedir. Bu işletmelerin hemen hemen hepsi mevsimlik işçi çalıştırmaktadır. Diğer işletmelerde mevsimlik işçi çalıştıran işletmeler çoğunlukla aile emeği ve ücretli kullanmaktadırlar. Bu işletmelerde ürün genelde sanayi bitkileri ve sebzecilik üretimine dayanmaktadır. İç Anadolu’da sadece ücretli çalıştıran işletmelerde küçük işletmelerde %1 ve %3 arasında büyük işletmelerde %1 ile %6 arasındadır. Hane halkı ve ücretli işçi çalıştıranlar 4
küçük işletmelerde %10 ile %54 arasındadır. Büyük işletme grubundan aile emeğine dayanan işletmeler oldukça düşüktür. Oysa işçi kullanmak oranı ise %100 e yakındır. Traktör kullanma oranlarına göz atıldığında da anlaşılacağı gibi 200 da kullanan işletmelerden başlayarak traktör kullanma oranı %100’dür. Kullanılan emeğe ve araç gerece göre İç Anadolu gelirleri itibarıyla köylüyü şöyle sınıflandırmak mümkündür. 1-999 da işleten işletmelerde kuru tarıma dayanan işletmeler yoksul köylü işletmeleridir. Sebze, meyve ve s. Bitkileri üretiminde bulunan köylülerden 1-20 da işleten yoksul köylü grubunu oluştururken 200 da’dan yüksek tüm işletmeler kapitalist işletmeler grubudur. Tahıl üretiminin %34^gibi yüksek bir oranda olması yoksul köylülüğün ne kadar çok olduğunu gösterir. Bölgede yalnız ücretli işçi çalıştıran işletmeler
oldukça düşüktür. Bu durum söz konusu işletmelerin yapılarındaki kapitalist yapıyı gizlemektedir. Ama dikkat edilmesi gereken nokta bu işletmelerde traktör kullanma oranının yüksekliği ve aile emeğinin büyüklüğü KARADENİZ (1980) Toprak Ücretsiz Üc.li Dilimlerİ Hane H. Hane H. Ç.İşl. Ç.İşl. % % 1-19 20-49 50-199 200-999
80,2 76,3 65,9 44,4
250-999 10004999 5000+ Toplam
58,8 50,0 0 445,225
ve üretimin geniş çapta kuru tarıma dayanmasından kaynaklanmaktadır. İşçi kullanmakta en yaygın biçim aile emeği yanında mevsimlik işçi kullanmaya yöneliktir. Üc.siz Hane H. Ç.İşl. %
Küçük İşletmeler 1,3 9,9 0,8 20,7 1,2 31,7 -55,6 Büyük İşletmeler 2,9 38,2 -50,0 5,0 6692
50,0 114,727
Mev. H.H. Ç.İşl %
Trak. Yarar. İşl. %
11,2 21,5 32,9 55,6
14,2 30,2 55,7 66,7
41,1 100,0
67,6 100,0
100,0
100,0
Tablo 2
Karadeniz bölgesi yalnız ücretsiz işçi çalıştıran işltmeler açısından oldukça düşüktür. Toplam işletmelerin %1,18 gibi bir orandadır. Hane halkı
yanında ücretli işçi çalıştıran aileler %20,25’dir. Toplam hanelerin %78,57’si sadece aile emeğine dayanmaktadır. Bu da bölge işletme yapısının dağınık küçük işletmelerden 5
oluşmasından kaynaklanmaktadır. Bölgenin üretim deseni çoğunlukla %19 sanayi bitkisi, %18 meyveciliğe dayanmaktadır. Tahıl payı %15 bakliyat %13 sebzecilik %10’a yakındır. Tahıl ve bakliyat ürünlerine bağlı olarak köylü gruplarının gelirleri küçük işletme gruplarında 1-199 da işleten köylülüğün, geliri İç Anadolu’nun köylü gelirlerine yakındır. Tahıl ve bakliyat üretiminin geliri birbirine yakın oranlar içerdiğinden bu grupta sınıflandırma tüm ülke genelinde doğu ve güney doğu bölgeleri hariç üretimin büyüklüğü birbirine yakındır. Üretimin %80’ni tarla bitkilerine dayanırken %20’si bağ ve diğer meyvelerin üretimine dyanmaktadır. Bölgede 173-473 çiftçi hanesi çay üretmektedir. İşledikleri alan 59,835 ha alan ile tütün, şekerpancarı vb. sanayi bitkileri alanından yüksektir. 6
S.bitkileri ekilen alan 55,275 ha’dır. Bunların yanında baklagil sanayi bitkileri ve ağaç alanlarının bulunduğu alanlarda tahıl üretimi çoğunlukla ikinci ekim olarak yapılmaktadır. Bundan dolayı tahıl ekim alanı yüksek görünmektedir. Üretilen tarla ürünleri paylarından da yola çıkarsak Karadenizde sınıflandırma daha farklılıklar içerir. Tahıl ekimi ve diğer ekimlerin bir arada yapıldığı alanlarda sınıflandırırsak, kuru tarıma ilişkin sınıflandırma yukarıda verdiğimiz gibidir. İkinci ekimin yapıldığı alanlarda ve sebze çay alanlarında ve sanayi birkileri alanında 2049 da işleten aileler gelirleri ve emekleri açısından küçük işletme grubuna dahil olurken 201-99 da işleten aileler orta boy işletme girerken diğer işletmeler kapitalist işletmelere dahil olmaktadırlar.
ÜRETİLEN TARLA BİTKİLERİ: Ürünler Ekilen alan (Ha) Tahıl Baklagiller S.Bitkileri Y.Tohumlar Y.Kökler Çay Alanı Sebze Yem Bitkileri
1,025,401 70,936 55,275 26,547 38,381 59,835 45,955 124,975 1,347,302 Ha
% 76,11 5,27 4,11 1,97 2,85 4,44 3,41 1,84 100,00
Toplam Üretim (Ton) 1,913,372 46,067 609,244 34,357 524,595 575,051 1,107,574 24,952
Tablo 3
Kaynak: 1985 Tarımsal Yapı ve Üretim. Traktör kullanma oranı küçük işletmelerde özellikle 1-49 da işletenlerde düşük iken %100 kullanan işletmeler 5,000 da fazla olan yerlerdedir. Modern girdilerin yanında işletme büyüklüğü arttıkça aile emeği ve mevsimlik işçi çalıştıran işletmeler oranı yükselmektedir. Özellikle sanayi bitkileri, çay ve sebze ve köklerin üretiminde yoğun işgücü talebi aile emeği yanında yabancı işgücü ihtiyacını
duyurmaktadır. Toplam gelirin bu talebi karşılamaya yetmediği yerde çiftçinin bu ürünleri ekmesi sözkonusu olmayacğından işçi tutan işletmelerde kapitalist ilişkiler kendini bu anlamda ortaya koymaktadır. Bu kapitalist çiftçi ile yoksul ve tarım işçileri arasındaki sınıflandırmayı netleştirmektedir. Karadenizdeki tarım işçilerinin büyük bir kısmını az miktardaki toprağı işlemeye çalışıp ama temel 7
gelirini tarım ve tarım dışı fazla ürün elde eden işçilikte kazanan köylüler köylünün pazara sunduğu oluşturmaktadır. Bu ürünün gelirleri farklı köylülerin büyük bir kısmı alanlarda zaten elindeki toprakları değerlendirilmektedir. kiracı veya ortakçı olarak Pazara bağlanan köylünün dışarı vermektedir. kendi ihtiyaçlarını Ücretli emek karşılamak doğrultusunda kullanımı köylünün ve küçük pazarda paraya çevirdiği burjuva kavramının temel ürün onun tüketimi nakdi özelliği olamaz. Özellikle harcamalara dönüştüğünü ücretli kesimin artan oranda yani ayni tüketimden çok işçilere dönüşürken, Pazar nakdi tüketimin ağır için yapılan bağımsız üretimi basmasıdır. kapsar. Bu açıdan Karadeniz bölgesi karadenizde küçük burjuva ihracata dönük meta köylü kapsamı içinde üretiminin geliştiği bir bölge bulunan köylü gruplarını durumundadır. Samsun, belirlemekte fayda vardır. Ordu, Giresun, Trabzon gibi Şöyle ki özellikle Pazar iller bölge illerinin başında oranı yüksek ürünlerde 1-19 gelmektedir. Tütün ve fındık, da işleten köylünün Pazar pirinç ve mısır üretimi genel ilişkisi ihtiyaçlarını karşılama ihracatın çoğunluğunu yani geçimlik için üretimin oluşturmaktadır. pazara yönelmesi ile geçimlik ürünün dışında EGE VE MARMARA:(1980) Toprak Üc.Siz Üc.li Üc.Siz Mev. Trak. Dilimleri Hane H. Hane H. Hane H. Hane H. Yarar. Dekar Ç.İşl. Ç.İşl. Ç.İşl. Ç.İşl. İşl. % % % % % Küçük İşletmeler. 1-19 52,8 6,2 25,1 31,0 46,8 8
20-49 50-199 200-499 500-999
51,0 42,1 27,7 14,0
250-999 10004999 5000+ Toplam
2,8 1,8 -484,084
5,0 39,9 3,2 53,5 0,6 70,8 -86,0 Büyük İşletmeler. 30,6 66,6 18,1 80,0 71,4 47,900
28,6 404,731
44,8 56,6 71,4 86,0
64,1 80,0 94,5 100,00
98,0 97,6
100,00 100,00
95,2 450,820
100,00 100,00
Tablo 4
Ege ve Marmara’da sadece hane halkı çalıştıran yani aile emeğine dayanan işletmeler grubunda toprak alanı genişledikçe aile emeği ile işleyen işletmeler oranı düşmektedir. Ücretli işçi çalıştıranlarda ise işletme alanı genişledikçe bu oran artmaktadır. Buradan çıkarılacak sonuç ise yalnız ücretli işçi çalıştıran 47,900 işletme tamamen kapitalist işletme durumundadır. Üretimin niteliği Pazar ilişkileri burada kullanılan işgücü noktasından bakıldığında ücretsiz hane halkı ve ücretli ve ücretli işçi çalıştıran işletmelerde 1-19 da işletenler éküçük burjuva
iktisadi” biçimine dayanırken diğer bütün işletmeler kapitalist niteliktedir. Zira traktör kullanım dikkate alındığında, aile emeği ile birlikte ücretli işçi tutanların teknik girdileri yoğun olarak kullandıkları gözlenmektedir. Teknik girdilerine sahip olmayan küçük burjuva işletmeler ile diğer kapitalist işletmeler bunları kiralama yolu ile geçici olarak kullanmaktadırlar. Mülk eşitsizliklerindeki farklılıkların oluşması ve bunun gittikçe derinleşmesi toprakta “kapitalistleşme sürecinin başlangıç noktasıdırç” (Lenin R.K.G.Sy.157) 9
Tarımın kapitalist ilişkilerini bir yüzyıla yakın bağrında bulunduran Ege ve Marmara bölgesinde kapitalist ticari tarımda gelişimini sadece mülklerdeki farklılaşma ile değil aynı zamanda gelir ve işgücünün harcanmasındaki farklılaşmaya bağlı olarak tamamen dağılan ve yok olan kır küçük burjuvaları ve kır proletelerinin tarımdan yalıtılmasını ve tarıma kapitalist üretimin egemen olmasını görüyoruz. Kendi toprağında veya başkasının toprağında üretimdeki köylünün toprak kirası ve gereksinmeleri dışında orta ürün üreten köylülerin ekonomik yapılarındaki farklılaşma diğer emekçilei doğrudan sömürme yollarını açmasını beraberinde getirir. Bölge Üretim Deseni. Ürünler Ekilen alan (Ha) Tahıl 2,051,662 Baklagiller 212,832 S.Bitkileri 399,086 Y.Tohumlar 476,445 10
Bölgede iklim ve üretim deseninde ekim ve üretimde tahıl ağır basmaktadır. Ekime ayrılan alanlardan tahıl alanları ağır basmaktadır. Ekime ayrılan alanlardan tahıl alanları ağır basarken üretimde sebze alanlarındaki üretim daha yüksektir. Bunu ikincil olarak tahıl ve sanayi bitkileri izlemektedir. Bu verilerden çıkan sonuç şöyledir: Küçük işletmelerde tahıl ve sebze ekimi ilk planda gelmektedir. İkincil olarak tahıl ve sanayi bitkileri ve tahıl ve yağlı tohumlar gelmektedir. Bu yapı içerisinde işletmelerin geçimlik ve pazara yönelik olarak üretim ikili karakterlerde yapılmaktadır.
% 58,84 6,10 11,44 13,67
Toplam Üretim (Ton) 5,887,951 223,777 2,002,964 929,398
Y.Bitkiler Yem Bitkileri Sebzeler Toplam
65,264 41,841 239,590 3,486,720
1,87 1,2 6,87
1,151,583 1,463,,930 6,161,251
Tablo 5
Kaynak: DİE 1985 Tarımsal Yapı Ve Üretim çiftçiler olduğunu Tahıl alanlarının ağır belirtmiştik, 400,00’e yakın basmasındaki temel nedeni, ailenin yani toplam ailelerin ikinci ürününün tahıldan %46,5’i kiracı veya ortakçı sonra ekilmesinden ve DİE olarak toprak tutmaktadır. Ortakçı ailelerin 1-10 dekar istatistiklerinin alan içindeki toprak yansımamasından gruplarında toprak dışında kaynaklanmaktadır. çalışıp tarım veya tarım dışı Toprağın ve iklimin işlerle uğraşıp toprak verme yapısı nöbetleşe ekimin yolu ile gelir elde etmeye yapılmasına olanak çalışan ailelerden oluşması, tanıması, bunun yanında bunlara bağlı olarak kiracılık teknolojinin geniş yapılı ilişkisinin yaygın olması kullanılması ile birlikte işletmelerin gelirlerinin nadas alanlarının da artması toprak rantını karşılar üretim ölçeğini büyük nitelikte olmasını kapitalist çiftliklerde daha da artırmaktadır. Bu zengin ve öngördüğüne göre kiracılık kapitalist çiftçilerin bölgede ilişkileri içerisindeki köylüler topraklara daha çok zengin ve kapitalist sarılmasını da beraberinde işletmeler niteliğindeki getirmektedir. Zira kapitalist çiftçilerdir. işletmelerde toprak tutmanın Ayrıca bölgedeki fazlalığı bunu ortaya tarımsal ürünleri işleyen sanayilerin yoğunlaşması ki, koymaktadır. Ücretli işçi çalıştıran bunlar yağ, tekstil, yem, tüm işletmelerin kapitalist konserve sanayi ve bu 11
sanayi dallarında ürün yetiştirmeye bağlı olarak üretim yapısını kendilerine bağlamışlardır. Sanayilerin yan kolu olarak çalışan bir çok tefeci ve tüccar bir çok küçük işletmeyi parasal olarak temelde borçlandırma yolu ile kendilerine bağlamaktadır. Küçük üreticiler açısından tefeci sermayeyi genelde büyük kapitalist işletmeler ve sanayi sermayesinin oluşturması küçük üreticilerin bağımsızlıklarını yitirmelerini neden olurlarken zaman içinde bu işletmelerdeki çiftçiler topraktan sürülmektedirler. 1992-1993 Ege ekici tütün piyasasında açıklanan Şubat 1993 zamlarında devletin koyduğu fiyatları tüccarların işledikleri fiyatlara göre ayarlaması üreticiyi zor duruma sokmuştur. “Bu duruma göre A grad tütüne 42 bin, B grad tütüne 21 bin, Kapaya da 5 bin liradan fazla verilecek fiyat tüccarın piyasaya girmesine engel olacaktır. Zira bu yıl zararı göze 12
almalıyız. Sütten ağzımız yandığı için yoğurdu üfleyerek yiyeceğiz.” (Ege Tütün İhracatçıları Birliği Başkanı Esin Özgener’in Konuşması. Kaynak Sabah Gazetesi 26 ocak 1993) pek tabiidir ki bırakın yoğurdu üflemeyi, deveyi hamudu ile yutanın sonunda yine tüccar olması, küçük çiftçinin ne hale geldiğini siz tahmin edin. Ege bölgesinde tarımın kapitalist niteliğinin oldukça uzun süredir var olduğunu belirtmiştik. “Türkiye’nin batı ve güneybatı bölgelerindeki gelişmiş mülkiyet biçimleri köylüleri sömürmenin en geri biçimleri ile sıkı sıkıya örülmüştü, örneğin; tüccarlar köylüleri önce tefecilik koşullarından borçlandırıyor. Sonra da ürünlerini pazardakilere göre %7,10 düşük fiyatlarla ele geçiriyorlardı. Avans alan köylüler ürünlerini yalnızca avans aldıkları tüccarlara satmak zorunda idiler. “Mehmet OLUÇ Pazarlama
İlkeleri ve Türkiye Uygulaması sy.131-133) Bu gün ise aynı durumunu sürdüren tefeci tüccarlar artık piyasa fiyatlarını da belirlemektedir. Anadolu’nun ekonomik olarak en gelişmiş bölgelerinden biri Denizli, Aydın, Muğla, Manisa, Balıkesir, Isparta, Burdur gibi kentleri de içeri alan İzmir çevresiydi. Bölgenin hemen tüm ekonomik yaşamı Batı Avrupa ülkelerine tarım ürünleri ihracına dayanıyordu. Tahıl, tütün, haşhaş, pamuk, incir, zeytin, meyan kökü vb. buradan ihraç ediliyordu. Ege çiftçisinin birikim yapma olanağının olması onun modern araçların satın almalarına yol açarken, bu modernizasyona bağlı olarak kiracılık ve ortakçılık ilişkileri yaygınlaşmaktadır. Bu ilişkiler ayni ve para olarak iki türlüdür. Orta büyüklükteki zengin köylü işletmelerinde para-rant ilişkilerine dayanırken küçük işletmelerde ayni-rant biçiminde görülmektedir.
Birçok büyük kapitalist çiftlik, küçük üreticileri ve onların topraklarına kendilerine bağlamak doğrultusunda topraklarının 2000-3000 dekarında işletme sahibi kendisi üretim yaparken geri kalanını köylülere ortakçı olarak verip pamuk veya diğer sanayi bitkileri ektirmektedirler. Bunun sonucu küçük meta üreticisi konumundaki köylüler büyük çiftliklerin birer yan üretim olarak çalışmakta ve tamamıyla büyük çiftçilere bağlanmak zorunda kalmaktadır. Çoğunlukla tohum, gübre, ilaç giderlerini bu kapitalist çiftçilerden alan küçük çiftçiler borçlanmanın bedelini hasadın kötü olduğu dönemlerde topraklarını kaybetmelerine neden olmaktadır. Modernizasyonu genişleten 4000 da’dan fazla alan işleten bazı işletmeler ise dışarı toprak vermekten çok dışardan arazi kiralama yoluna gitmektedir. Ayrıca hasat 13
döneminde tuttukları işçiler sayesinde topraklarını fabrika gibi kullanmaktadırlar. “Söke’deki büyük çiftçi 2500 dekarlık alana pamuk ekmesine rağmen her yıl 1000 kişiden fazla AKDENİZ (1981 KEE) Üc.Siz. Toprak Dilimleri Hane.H. Dekar Ç.İşl. % 1-19 20-49 50-199 500-9991 250-999 1000-4999 5000+ Toplam
mevsimlik işçi getirmektedir. Bu işçilerin büyük bir bölümünü ortakçılarına da vermekte, böylece 10,000 dekar pamuk için gerekli hasat temin etmektedir.” Türkiye’de Tarımsal Yapılar s.216)
Üc.li. Üc.Siz. Mev. H.H. Hane Hane.H. Ç.İşl. Ç.İşl. H. % % Ç.İşl. % Küçük İşletmeler 60,2 2,6 20 22,5 59,5 3,1 35 37,8 43,5 3,5 51 54,9 28,2 2,0 69,8 70,9 Büyük İşletmeler 0,5 12,3 84,4 90,3 -14,3 84,7 98,7 -37,5 62,5 33,8 189,632 10,802 130,690 140,908
Trak. Yarar. İşl. % 39,3 69,2 86,2 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00
Tablo 6
1
500-999 dekarlık alan: Büyük işletmelerde 250-999 da alana dahil edilmiştir.
14
Akdeniz’de aile emeği yanında ücretli işçi çalıştıran işletmelerde 1-20 da arası işletmelerde %20’dir. İşletmelerde işlenen alan büyüdükçe aile emeği yanında ücretli işçi çalıştıran işletmeler oranı yükselmektedir. Ücretsiz hane halkı çalıştıran işletmeler oranı %60,2 iken traktörden faydalnma oranları %39,3’tür. İşletilen alan genişledikçe tüm işletmelerde traktör kullanma oranı yüksektir. Yalnız ücretli işçi çalıştıran işletmelerin tümü işletmenin içerdiği ilişkiler açısından kapitalist işletmeler grubuna dahildir. Bu işletmelerin genel işletmelere oranı %3,26’dır. Aile emeği ve ücretli işçi çalıştıran işletmelerde ise 1-49 da arası işletmeler küçük burjuva (orta işletme) grubuna dahilken 50 da’dan büyük tüm alanlarda kapitalist üretim ilişkileri hakim durumdadır. Bu işletmelerde aile emeğinin yanında işçi kullanmaları tarıma teknolojik girdileri
kullanma olanakları %100’e yakındır. Bu işletmelerde genelde yoğun emeğe dayanan sebze, meyve ve sanayi bitkileri ekimi ağır bastığından hasat ve çift zamanı yardımcı işgücü gereksinimi kendini göstermektedir. Bölgede çiftçi aile ortalaması 7,1 kişidir. Özellikle 1-20 da işleten aileler dışında işletmelerde ortalama kişi sayısı 7 kişinin üzerinde bulunmaktadır. En küçük arazi grubunda aile ortalaması 5,81 en büyük arazi grubunda ise 7,95’e yükselmektedir. Genellikle küçük işletmelerdeki nüfusun tarım dışı sektörlere kayması veya yurt dışına çalışma alanlarına kayması 1-20 da işleten işletmelerde nüfusun diğer işletmelere göre az olmasının başlıca nedenidir. Büyük işletmelerde aile ortalamasının 8’e yaklaşması aile bireylerinin araziyi parçalamadan çalışmak ve emeğe duyulan ihtiyaç nedeni ile çalışma çağında bulunan tüm aile 15
bireylerinin işgüçlerinin üretime katılmasından ileri gelmektedir. Genel olarak bölgedeki tarımsal faaliyetin yapısı gereği ücretli yabancı işgücü geniş ölçüde ihtiyaç duyulmaktadır. Bu ihtiyaç genellikle çapa, sulama, toplama zamanlarında olmaktadır. Küçük işletmelerde aile gücü %60,2 oranında hakim durumdadır. Bu işletmelerin %39,8’i dahil olmak üzere işletmeler büyüdükçe işgücü ihtiyacı kendini göstermektedir. Özellikle sulak alanlarda 250 da işleten işletmelerin tümü yabancı işgücüne ihtiyaç duymaktadır. Bu aile grubunda aile emeği kullanan işletmelrin %0,5 olması bunu açıkça göstermektedir. ÜRÜN DESENİ: Ürünler Ekilen alan (Ha) Tahıl 1,192,596 2
“Bölgede bir yıl içinde aynı araziyi ikinci bir ürün ekildiğinden (erkenci buğday çeşitleri ve sonra pamuk) veya iki ana ürün arasındaki zaman içinde ara bitkiler yetiştirildiğinden “(M.Bülbül Age.Sy81) işletmelerin gayri safi gelirleri oldukça yüksektir. Bölgede tarla tarımından en geniş sanayi bitkileri tutmaktadır. Fakat DİE istatistiklerinde genelde ilk ürün olarak tahıl gösterildiğinden tahıl en çok alan kapsamaktadır. Oysa bölgenin ikincil ve hatta arada diğer bitkisel üretimin yapılması ürün yapısı hakkında sağlıklı bir bilgi elde etmeyi zorlamaktadır. Yalnız tahıl ve sanayi bitkileri ekimi %67,61 en geniş alanı kapsamaktadır.
% 60,73
Toplam Üretim (Ton)2 3,039,374
Burada Ağaç alanları toplam alana dahil edilmemiştir. DİE 1985 Tarımsal Yapı ve Üretim.
16
Baklagiller S.Bitkileri Y.Tohumlar Y.Kökler Yem Bitkileri Sebze Alanı
133,864 378,490 92,746 20,459 4,122 139,877
6,83 19,29 4,72 1,04 0,21 7,13
128,504 577,747 609,178 309,463 138,692 3,755,634
Tablo 7
Ekilen ürünler içinde verimi en yüksek bitkilerden sebze üretimi başta gelmektedir. Bölgede Mersin, Antalya sebze üretiminin başında gelirken ayrıca bölgede sera üretimi yoğun bir biçimde gün geçtikçe artmaktadır. Seracılığın küçük alanlar üzerinde uygulanması yoğun bir işgücünü gerektirmektedir. Bütün arazi genişlik gruplarında işletmelerin ihtiyacı olan işgücü ihtiyacı bitkisel üretime aittir. Bitkisel üretimde de en çok pamuk ve sebzecilikte işgücü ihtiyacı duyulmaktadır. “Pamuk üretiminin modern sosyal sınıfları yaratışı dünkü-bugünkü iş değildir. Kuva-i-Milliyeciliğin kıyasla savaşlar verdiği ikinci bölge ziraatın
yüzyıllardır kapitalistleştirdiği pamuk Adana’sıdır. “ (H.K. Türkiye’de Kapitalizmin Gelişmesi sy.170) adana çiftçileri buharlı lokomotiflerle büyük küçük traktörleri ile topraklarını hazırladıktan sonra çiftliklerini tutma adı verilen sürekli tarım işçileri ile bir süre idare ettikten sonra pamukların çapa mevsiminde işçi ile kendini karşı karşıya bulur. (H.Kıvılcım AGE Sy:170) bölge tarımsal yapısında kapitalist ilişkilerin uzun zamandır varolması bölgenin üretim yapısını ve ilişkilerini pazara bağlamıştır. Bu Pazar ilişkisi hem ürünün pazarlanması hem de işgücü ile bir aradadır. Büyük çifçilerin daimi ve geçici mevsimlik işçiler 17
tutmaları küçük ve ortaboy işletmelerde ürünün yapısına göre işgücü ihtiyacı bu pazarıngenişlemesine yardımcı olur. Küçük çiftçilerin S.bitkileri ve sebze Toprak Dilimleri Dekar 1-19 20-49 50-199 200-499 500-999 250-999 1000-4999 5000 + Toplam
üretimine yönelmelerinin nedeni tahıla göre daha fazla işgücü içermesine rağmen birim başına gelirinin yüksek olmasından kaynaklanmaktadır.
GÜNEY VE DOĞU ANADOLU Üc.Siz Mevsim. Trak. Üc.Li Üc.Siz Hane.H Hane.H Hane.H Hane.H Yarar. Ç.İşl. İşl. Ç.İşl. Ç.İşl. Ç.İşl. % % % % % Küçük İşletmeler 68,1 0,9 8,8 9,6 15,5 74,5 1,6 20,9 21,2 49,9 71,6 1,3 23,9 24,8 62,2 70,8 1,8 25,2 27,0 77,3 51,3 2,5 41,2 41,2 93,9 Büyük işletmeler 15,9 3,1 80,3 94,0 99,4 2,7 7,0 90,2 95,9 100,00 -15,2 84,8 99,0 100,00 609,365 9,065 163,021 169,954
Tablo 8
Kaynak:1980 DİE KEE. Kıyı bölgeleri ve Orta Anadolu’nun tarımsal meta üretiminin yaygınlaşmasına karşılık Doğu ve Güneydoğu 19,yy boyunca ve 20,yy’ın 18
ilk yarılarına kadar, dünya ekonomisi ile bütünleşme sürecinin büyük ölçüde dışında kaldı. Bölgenin yapısına bağlı olarak
bölgedeki meta üretimi yerel kent pazarları ile sınırlıydı. Ancak 19.yy sonlarında ve 20.yy başlarında Musul, Bağdat ve Hindistan pazarlarına ayrıca Halep üzerinden İskenderun limanlarına tahıl gönderilmeye başlandı. Güneydoğu Anadolu kuzey bölgelerine göre daha kentleşmiş bir bölgeydi. Eski ticaret yolunun bu bölgeden geçmesi uzak pazarlar için olmasada kent pazarları için üretim yapılmaktaydı. (M.Sümer D.Anad.Hik.sy.79) Doğu arımında 1950’lerde başlayan pazara açılma, yavaşda olsa kapitalistleşme 1960’lı yıllardan sonra hızlanmştır. Köylüdeki farklılaşma bir yandan tarım proletaryası yaratırken bir yandan da çeşitli büyüklükteki üreticileri ve zengin köylülüğü ortaya çıkardı. Yukarıdaki tabloda özellikle yabancı işgücü kullanan ve yalnız ücretli işçi çalıştıran işletmelerin tümü ki toplam ailelerin %1,16’sı
kapitalist işletme niteliğindedir. Küçük burjuva işletmeler özellikle 1-499 dekar arası hane halkı ve ücretli işçi çalıştıran işletmeler olurken toplam işletmelerin yaklaşık %17’sini bulmaktadır. Bu gruba dahil iken 500 da işleten bu grup işletmelerin tümü yine kapitalist işletme biçimlerine dayanan ilişkiler içerisindedirler. Aile emeğine dayanan 1-499 da arası işleten işletmelerde özellikle traktörden yararlanma oranına bağlı olarak ve bölgedeki nadas payının %40 olduğu hesaba katılırsa işlenen alanlarının daralması ile birlikte ancak küçük işletme grubunda geçimlik işletmeler grubunda geçimlik işletmeler olarak kalırken 200-999 da işleten işletmelerin ki bunlar tamamen kuru tarıma dayandığını ifade edersek , ancak zengin köylü işletmeleri durumundadırlar. Büyük işletmeler grubunda yalnız aile emeği kullanan işletmelerin kullandıkları 19
modernizasyonun %100 olması ve ortalama aile fert sayısının kırsal alanda 7,76 olması ve işletmelerin büyüklüğüne bağlı olarak bu sayının ortalamam 9,44’e çıkması aile emeğinin modern girdiler yanında yeterli olmasını sağlamaktadır. Hane halkı ve ücretli işçi kullanımı işletme alanları genişlerken oran da yükselmektedir. Doğu bölgelerinde ekim alanının genişletilmesine bağlı olarak tahıl üretiminde oransal bir düşme sözkonusudur. Bunun nedeni bölgenin güneyinde s.bitkileri üretiminin ağırlık kazanmasıdır. Bölgede demiryollarının yanında karayolu ağının gelişmesi, başta traktör olmak üzere modern teknolojinin tarıma girmesi ve kentlerin bölge üzerinde çekim gücü oluşturması ile birlikte büyük toprak sahiplerinin daha çok toprağa sahip olma uğraşıları köylülükteki 20
farklılaşmayı hızlandırdı. Bölgede kapitalist ilişkilerin gelişmesi ve bu gelişimin yavaş ve sancılı olması bölgenin yarı feodal yapısını günümüze kadar korumasını sağlamıştır. “1980 başlarında doğu illerinde nüfusun kentlerde %36’sının yaşadığı görülüyor.” (Mustafa Sönmez AGE s 166) Kırdan kente göç ücretli emek ordusunu genişletirken iç pazarıda büyütüyordu. Topraktan kopan köylü şehirde yaşarken toprağını küçük ve orta işletmelere ortakçı ve kira yolu ile verilirken zaman içinde bu toprakları satarak tamamen proletaryanın saflarına katılmaktadırlar. Zengin köylünün makineleşmeye önem vermesi ve toprakları elinde toplaması sonucu Diyarbakır, urfa yörelerinde kapitalist çiftçi eğilimleri gelişmeye başlamıştır. Bölgede kapitalist ilişkilerin ağır ve sancılı geçmesinin temel nedeni
20-200 da işleyen küçük üreticilerin toplam toprakların %42’sini işlemeleri ve üretimin geleneksel doğal üretime dayanması sonucu modern girdilerin tarıma girmesini sınırlarken, “sınıf atlamaktan çok” yapılarını koruma çabaları bunun yanında bu kesimin feodal ağa ve aşiret reislerinin hakimiyetleri altında olmaları feodal bey ile köylü arasındaki ilişkiler tarımda kapitalistleşmeyi engelleyen unsundur. Yarı feodal ilişkilerin kendini korumasından daha çok feodal ağaların kendi topraklarını egemenliği altındaki köylülere küçük işletmeler halinde dağıtıp işlettirmesi köylülüğü toprak yolu ile kendilerine bağlamaları sonucu küçük meta üretimi yaygınlaştırılırken modern kapitalist tarıma geçmeyi güçleştirmiştir. Bu zorluk sadece zorlaştırmakla kalmış ama ilişkilerin gelişmesine hiçbir zaman tam anlamı ile engel olamamıştır.
Tarımda feodal ilişkilerin kendini korumasından toprak ağalarının köylüleri toprak vererek kendilerine bağlamaları önemli bir rol oynar. “Ortaçağlarda halkın toprağının feodal alınması değil, tam tersine onlara toprak verilmesi feodal baskının kaynağı olmuştur. Köylü toprağını koruyordu ama ona serf yada soylu olmayan köylü olarak bağlıydı. Beye emek yada ürün olarak haraç vermek zorunda bırakılmıştı.” (EngelsAktaran Lenin R.K.G. sy.170) Ortaçağda değil ama günümüzde doğudaki toprak ağaları bunu her iki biçimde yapmaktadır. Bir yandan köylünün toprağına el koyarken diğer yandan ona toprak vererek kendine bağlamayı seçmiştir. Geniş bir işgücü varlığı tarımda toprak ağaları açısından modern yatırımların yapılmasında bir dönem engelleyici rol oynarken, modernizasyonun gelişmesi ile birlikte son yıllarda artık 21
toprak verilerek bağlanan köylülerin traktörle ve biçerdöver gibi aletlerin tarıma girmesi ile işgücü fazlasının açığa çıkması, topraksızların oranını yükseltirken, iş gücünün bir kısmının şehirlere akmasını sağlamıştır. İşte bütün bu faktörler feodalizmin çözülmesi ve kapitalist ilişkilerin gelişmesinde en etkin faktörler olmuştur. Doğuda toprak birikimi toprakların daha çoğunu sahip olan büyük ağalar, kiracı ve ortakçı ilişkisi içinde işlettiği toprakların gelirlerini daha çok emek-rant ve ürün-rant oluşturuyordu. 1970’ler sonrası Urfa, Diyarbakır, Mardin, Adıyaman gibi illerde kapitalistleşme eğilimi daha da güçlenmiştir. Bölgede toprak dağılımının en adaletsiz olduğu bölge Urfa’dır. 1970’lerde il tarımının %4,3’ünün 500 da’dan büyük işletmeler sahipken, işletmelerin %0,3 ise daha büyük alanların ve büyük işletmelerin %17,5’ine 22
sahiptiler. Türkiye’deki 2500-5000 da’lık işletmelerin %44’ünün Urfa’da olması bu ildeki köylü işletme kutuplarının en açık göstergesidir. Bölgede başlatılan toprak reformu uygulaması sonucu “1978’de yürürlükten kaldırılan yasa sonucu 75,700 çiftçiden 1218’ine 23-100 ha toprak dağıtılabilmiştir.” (Başbakanlık Toprak ve Tarım Müsteşarlığı 1981 Toprak Reformu) Büyük toprak sahiplerinin toplandığı diğer il Diyarbakır’da toplam ailelerin %3,8’i 500 da’dan fazla toprakların %43’üne sahiptirler. Toplam ailelerin %0,2’si büyük toprak alanlarının :%17,2’sini ellerinde bulundurmaktadırlar. Ve bunlar arasında “1960’ların sonuna kadar topraklarını ortakçıya, icare, cariyek, marabacılık yöntemi ile işletmektedirler. Son yıllarda sayıları azalmakla birlikte marabaların çalışma koşulları oldukça ağırdır.
Ağanın kapısında çolukçocuk karın tokluğuna çalışırlar ve torak satılırsa yeni ağanın boyunduruğuna girerler.” M. Sönmez S.170) 1960’ların sonunda Diyarbakır’da makineli tarımın büyümesi toprak ağalarının topraklarını ortakçılık yerine kiraya verme veya kendileri işleme yoluna gitmeleri Diyarbakır’daki topraksızlaşma oranını artırmıştır. Mardin’de toprak dağılımındaki eşitsizlik bölge ortalamasının da üzerindedir. 5000 da’dan büyük toprağı olan toplam 37 hane toplam toprakların %10’una sahiptir. 1000 da’lık alanda büyük işletmeler toplam ailelerin %0,4’ünü oluştururken toplam ekilen alanın %18,5’ine sahipler. 1970 sonrası Mardin’deki toprak ağaları pamuk ve sınai bitkileri ekimine ağırlık vermeleri ücretli işçi kullanımını artırmıştır. Doğu Anadolu’daki yarı-feodal yapıyı
şekillendiren önemli etkenlerden biriside kent ve kasabada oturup köydeki toprağın kontrol edilmesidir. “Toplam arazinin %70’ini köyde oturanlar %30’unu da şehir ve kasabalarda oturup köylerde toprak sahipliği yapanlar kontrol etmektedirler. Köyde oturan ailelerin %95,5 olmasına karşılık şehirlerdeki toprak sahipleri oranı %4,5’dir.” (İ.Beşikçi D.And.Düzeni I.C sy.95) Bölgenin güneyi ve kuzeyi arasında belirgin bir farklılaşma vardır. Güney kesimde kapitalist ilişkiler hızla yayılıp geleneksel yapıları çözüp dağıtırken kuzeyde kapalı yapı daha yavaş dağıtılmaktadır. Burada aşiret yapısının ve göçebelik sisteminin kendini koruması yarı-feodal yapının göstergesidir. TC’nin bu bölgede kurduğu modern devlet üretme çiftlikleri örneğin “Urfa’daki Ceylan Pınar Devle Üretme Çiftliği . Ayrıca Kars’taki Göle, Muş’taki Alpaslan, Malatya’da Sultansuyu, 23
Sivas’ta Ulaş, Hefik, Van’da Altındere, K.Maraş’ta K.Maraş Devlet Üretme çiftliği “ (TİGEM Sayı 1) bölgede modern tarım ve hayvancılık tekniklerini kazandırmaya hedefleyen bu devlet çiftlikleri tarımda kapitalistleşme yolunda atılan en önemli adımdır. Bizzat bu çiftlikler işledikleri 2,065,716 dekar alanla bölgeni en büyük kapitalist tarım işletmeleridirler. Özellikle Urfa Ceylanpınar işletmesi işlediği 1,693,113 da alanla 1980’lerde 50 bin koyun, 2500 sığır besleme 2,500 işçinin çalıştığı 142 traktör ve biçer dövere sahip 40’ı aşkın ambar, depo ve atölyeye sahip oldukça karlı bir kapitalist tarım işletmesidir. Doğal tarımın hakim olduğu alanlarda küçük işletme birimlerinin yoğun olması üretim ve üretilen ürünün daha çok kişisel tüketime (aile tüketimine) ayrılmasını genellikle sağlar. Ancak kapalı pazar yapılarında artık ürün mübadele aracı 24
olarak kullanılır. Buna tarımsal oto tüketim dersek, kapitalist ilişkilerin temelde pazarın kendini hakim kıldığı bir yandan üretim araçları pazarının genişlediği bir yandan bireysel tüketimin (özellikle küçük işletmelerde) genişlediği bir ortamda tarımsal ürünler oto tüketimden çok pazara yönelik yapısını incelediğimiz illerin yapısında vermeye çalıştık. Küçük işletmelerin artık bağımsız küçük meta üreticilerinden çok genişleyen pazarın yapısına yönelik üretimin ağır bastığını ve ürün bileşiminin oto-tüketimden çok pazara yöneldiğini görüyoruz. Zira küçük işletmelerde tüketimin ürün tüketiminden çok gereksinimlerin Pazardan karşılamasının ağır bastığını biliyoruz. Sanırız feodal dönemdeki ürün değişim pazarı ve kapitalist Pazar ilişkileri içindeki ürün değişimlerindeki niteliksel farklılıklar herkes tarafından bilinmektedir.
Devam edecek...
MARKSİZM-LENİNİZM HER ZAMAN GÜNCEL VE BİLİMSEL ÖĞRETİ KOMÜNİSTLERİN GÖREVLERİ VE TDKP-KHK PROGRAM TASLAĞI ELEŞTİRİSİ II KOMÜNİST PARTİ VE PROGRAM TDKP’nin dağılan küllerinden oluşturulmaya, diriltmeye çalışılan TDKP’nin eski kadroları partiyi yeniden inşa edeceklerini, yayınlarını yeniden canlandıracağı iddiasıyla bir süreden beri bir takım çabalar sarf etmekteler. Bir dönem TDKP’nin yayın organı olarak faaliyet gösteren Devrimin Sesi’nin yeniden yayına geçirdiklerini duyurdular.
Partinin adının (TDKP-KHK) Türkiye Komünist Partisi Kongre Hazırlık Komitesi olarak duyurup yeniden partileşme sürecine başladıklarını duyurdular. Bu konuda komünistlere de partinin yeniden inşası için omuz verme çağrısında bulundular. Partinin eski kadrolarından oluştuğunu düşündüğümüz bu grubun bu muammalı çalışması eski parti yöneticilerinin tavırlarının eleştirisi ile bir takım değerlendirmeleri içeren yazılarıyla, TDKP’nin “eski” programını içeren bir program taslağıyla “yeni” kurulacak partinin programını oluşturma tartışmalarını başlattılar. TDKP’nin eski kadrolarının böyle bir çalışma başlatmalarını yadırgamıyor, doğal karşılıyoruz. Umarız başarılı olurlar. Bizde bu çağrılarına sessiz kalmamak, bu çalışmaya katkımız olması açısından görüşlerimizi 25
yansıtmaya, aktarmaya çalışacağız. TDKP’nin bu “eski” kadrolarının çalışmaları ile ilgili şevklerini kırmak istemiyoruz, ama sınıfsal sorumluluğumuz açısından kendi düşüncelerimizi belirtmekten de kendimizi alamıyoruz. 1- Tasfiyeci ve teslimiyetçi olarak adlandırılan kadroların (yönetici kadroların) tavırlarının değerlendirilmesi ve eleştirisi yetersiz ve net değildir. 2- Aynı eleştiri mantığının partinin yeniden canlandırılması çabalarında da devam etmesi bu çabanın daha başından ve hareket biçimi olarak da yanlış bir yolda ve düşüncededir. 3Kendileri dışındaki gelişmeler için bir görüş belirtilmiyor. Bizce TDKP’nin sınıfsal yapısı ve “dünya görüşü” tasfiyeyi ve teslimiyeti doğurdu. Bu bakımdan eski yöneticileri eleştirmeden ve 26
yargılamadan ziyade partinin sınıfsal yapısı ve dünya görüşünü irdelemek , eleştirmek gerekir. Bu bir küçük burjuva tavrıdır. Bizce TDKP’nin küçük burjuva, eklektik yapısı partiyi ve kadrolarını bu hale getirdi. Aynı düşünce yapısının devamı gibi görünen “yeni” çalışmalarının sonucu da bu yönde oluşmaya başlamıştır. Yazılarının kurgusu ve içeriği bunu yansıtmaktadır. İnsanların kendileri hakkındaki değerlendirmeleri yalnız kendilerini bağlamaktadır. Önemli olan tarihsel gelişimin ona addettiği değerlendirmedir. 3 PARTİ PROGRAMI Sosyalizm mücadelesi bu güne kadar komünistlerin parti programı konusunda zengin içeriklerle doludur. Ancak toplumsal koşullardaki gelişim ve 3
Karl Marks Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı.
değişimler mücadele sürecindeki birtakım toplumsal gerçeklerin çözülmesine, yok olmasına bağlı olarak nitelik yönüyle değil içerik yönüyle değişimler göstererek gelmiştir. Bu yönde başlangıcını Komünist Manifesto oluşturmaktadır. Feodalizmin bağrından doğan kapitalizm, feodal üretim ilişkilerinin üretici güçlerin önüne engel olmasının tarihi koşullarının zorunlu sonucu olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Kapitalist üretim ilişkileri de üretim araçlarını ve emeği toplumsal hale getirmiştir. Ancak mülk edinmenin özel niteliğinin devam etmesi toplumsal üretici güçlerin gelişmesinin önünde engeldir. Mülk edinmek (sadece menkul, gayri menkul sahibi olmak) mülkiyete sahip olmak değildir. İşgücü, emek-gücü metasının da sahipliliğini de içerir. Buradan bunun mülk olmaktan çıkarılması, değişimin
toplumsallaştırılması gerekir. Böylece üretici güçlerin önündeki engeller kalkmış, toplumsal krizlere neden olan dolaşımdaki tıkanma ortadan kaldırılmış, ürünlerin depolarda ve silolar da alıcı beklemelerine gerek kalmamış, ürünler tüketicilerine ulaştırılarak toplumsal üretimin sürekliliği sağlanmış olacaktır. Bu tamamen sosyalist üretim biçiminin koşullarını oluşturmaktadır. Bu oluşumun sağlanması mülk sahibi sınıfların toplumsal üretim sürecinden koparılması ile ancak mümkündür. Bu ancak bir toplumsal devrimle mümkündür. Bunu başaracak yegane sınıf ise proletaryadır. Böylece proletarya sadece kendini yoksulluk ve sefaletten kurtarmış olmayacak, yanı sıra büyük acılar çeken diğer küçük burjuvaları ve emekçileri de kurtarmış, insanlığı hak ettiği yaşama şartlarına kavuşturmuş, çalışabilecek herkesi üretime çekip 27
“herkesten yeteneği kadar, herkese ihtiyacı kadar” toplumsal dönüşümün yolunu açacaktır. İşçi sınıfının toplumsal yaşamı yeniden örgütlemesi ve şekillendirmesini sağlayacak, sosyalizm yolunu açacak, sınıfların sınıf olmaktan çıkıp, bütün toplumsal ihtiyaçların karşılanıp herhangi bir baskı mekanizması olmadan üretimin ve değişimin programlanması, yani komünizmin inşası için yola çıkanların bu günden yapılmış olanları ve yapılacakları tespit ederek başlaması zamanında işçi sınıfının önderleri Marks ve Engels tarafından Komünist Manifesto ile başlatılmıştır. İşçi sınıfı ve onun önderleri Komünist Manifesto’daki geleneği sürdürmek ve onu daha da geliştirmek zorundadır. Çünkü işçi sınıfının kurtuluşu, mücadelesi, örgütlenmesi, dünyaya ve diğer sınıflara bakışı kesin çizgileriyle 28
ayrılmış sınıfsal bakış açısıyla sürdürülecektir. Maddi hayatın her gün yeniden üretimi hayatın her alanındaki ansımasıyla birlikte bütün ilişki ve düşünceleri de yeniden üretir. Her üretim bir önceki üretimin aynısı değildir. Bir yandan önemini kaybetmiş, tarihi misyonunu tamamlamış ögeler terk edilirken, yenilerinin tohumları çimlenmeye başlamaktadır. Bu bakımdan toplumsal, ekonomik, siyasi vb. tüm yasaları incelerken bunları tarihsel koşulları ve gelişimi içerisinde değerlendirmeliyiz. Bizim için önemli olan tarihsel koşullarda ve süreçte bu yasaların nasıl işlediği sorunudur. Süreçteki her an’ın fotoğrafı bize o an’daki olguları yansıtır. Biz ancak buradan onun değişim ve gelişme eğilimlerine göre duruşumuzu ve mücadele biçimimizi belirleriz.
O AN’IN YEREL VE ULUSLAR ARASI TESPİTİ Bu gün işçi sınıfı ve önderleri sınıf bilincini, teorik birikim olarak belli bir bilince sahiptir. (Bunun yaygınlaştırılması için gerekli çalışma mücadelenin en baştaki görevlerinden biri olmalıdır.) Bu bilinci sürekli olarak artırmak, taze tutmak, kitlelere aktarmak gerekmektedir. Biz hangi yerel ve uluslar arası koşullarda yaşıyoruz, sorunlarımız ve bizi bekleyen görevlerimiz konusunda yanlışlıklara, sapmalara yer vermeyen bir değerlendirmeyi ivedilikle ortaya koymalıyız. Ülke gerçeklerinin (O An’ın) uluslar arası durumun tespiti önümüze koyacağımız görevler, tarihsel duruşumuz ve programımız. İşte işçi sınıfının önderlerinin sınıf mücadelesini örgütleyecek, yön verecek tarihsel görevlerinden biri budur.
TDKP-KHK PARTİ PROGRAM TASLAĞI “Partimizin kimliği devrimci komünisttir. Proletaryanın ve devrimin partisidir. Bu gün önümüzdeki temel görev, burjuvazinin sınıf egemenliğinin yıkılması, iktidarın işçi sınıfı tarafından ele geçirilmesidir. Burjuvazinin her türden gericiliği ve onun kaynaklık ettiği her sorunu çözmek egemen burjuva sınıfı devirmekten, onun egemenlik aygıtı olan mevcut devlet iktidarını şiddete dayanan bir devrimle yıkmaktan, yerine proletaryanın, tüm emekçilerin desteğine dayalı devrimci iktidarını kurmaktan geçmektedir. Emekçilerin sömürüden ve her türlü demokratik hak yoksunluğundan, ülkenin emperyalist kölelikten, mazlum Kürt halkının sömürgeci boyunduruktan kurtulabilmesinin biricik gerçek yolu buradan geçmektedir. Partimizin bu 29
günkü devrimci stratejik çizgisinin esası budur.”4 “Program Taslağı 1.” “Kapitalizm “1- üretimin kapitalist biçimi, meta üretiminin ve dünya ticaretinin belli bir düzeyde gelişmesi, üreticilerin bir kısmının işgüçlerini meta olarak sürekli bir şekilde satışa çıkaran ücretli emekçi yani işçi haline gelmesiyle ortaya çıkmıştır. Yeni kapitalist üretim biçimi genelleşmiş meta üretimine, sermaye tarafından artıdeğer sömürüsüne dayanır.” (Age) Kapitalizmin (üretimin kapitalist biçimi) tanımı için yeterli ve işçi sınıfı tarafından yıkılmasının zorunluluğunu ifade etmemektedir. Kapitalist üretim biçimi toplumsal gelişimin ve tüketimin ihtiyacına cevap vermeyen feodal üretim biçiminin üretici güçlerin önüne engel olmasının 4
Devrimin Sesi Eylül 2005
30
sonucu olarak onun bağrından çıkmış üretim araçlarının ve emeğin toplumsallaşması sonucunu doğurmuştur. Böylelikle meta üretimi, genelleşmiş, dünya ticareti kitlesel ve sistematik boyutlara ulaşmıştır. Sermayenin yoğunlaşması egemen olan üretim biçimi olarak kapitalizmi egemen duruma getirmiştir. Sermayenin yoğunlaşması kapitalizmi geliştirirken bir yandan da tekelleri doğurmuştur. Tekellerin egemenliği ile birlikte kapitalizm emperyalist aşamasına geçmiştir. Kapitalizmin bu aşaması onun ulaştığı son aşama olmuş artık üretici güçleri geliştirici yönü kalmamış, çürümeye yüz tutmuş, asalak hale gelmiştir. Artık kapitalizm tarihi misyonunu doldurmuş işçi sınıfının kölelikten kurtuluşunun koşullarını da üreterek , karşıtını içinde geliştirerek sosyalizmin yolunu açmıştır. Artık üretici güçlerin önüne engel olarak duran kapitalizmin, mülk
edinmenin özel biçiminin yıkılması süreci başlamıştır. Tüketimin (Değişimin) toplumsallaşmasının egemen hale gelecek sosyalist üretim biçiminin koşulları hazırlanmıştır. Kapitalizmin gelişimi bir yanda sermayeyi yoğunlaştırırken diğer yandan küçük üreticileri(köylü, zanaatçı, küçük mülk sahipleri, esnaf) üretim araçlarından kopartılarak işgüçlerinden başka satacak şeyleri kalmayan proleterler haline getirmiştir. “-4 Kapitalist toplumu oluşturan üç sınıf vardır. İşçiler, Kapitalistler ve büyük toprak sahipleri.” Bu tespit üretim araçlarına ellerinde bulunduran sermaye sahipleri (kapitalistler) ve bundan mahrum olan proletarya açısından yanlıştır. Kapitalist toplum temelde kapitalistler ve proletaryaya ayrışır. Proletarya ile burjuvazinin arasında her iki tarafında özelliklerini taşıyan sınırsız
sayıda küçük burjuva mülk sahibi katman vardır. Bunların hiç birisi proletarya ve burjuvazinin haricinde bir sınıf yapısı oluşturamaz. Eğer kapitalist toplumdan söz ediyorsak ellerinde tutukları mülkiyetin niteliği ne olura olsun üretim biçimindeki yeri itibarıyla bir mülk sahibi ise, bu özelliğinden dolayı bir artıdeğer sömürüsü elde ediyorsa biz buna kapitalist diyoruz. Bu ister fabrikalara sahip olan bir fabrikatör, ister çiftliklere sahip toprak sahibi olsun bunların tamamı için kullanılan yaygın terim kapitalisttir. Burjuvadır. Burada toprak mülkiyetinin büyüklüğü kapitalist üretim biçimi olarak onun sermaye olma niteliğini değiştirmez. Eğer burada sözü edilen “büyük toprak sahibi” “sınıf” kapitalizm öncesi üretim biçimine ait kullanılan toprak sahibi anlamında kullanılan bir terim ise o da (feodal) kapitalizm öncesi üretim biçimine ait bir sınıftır. Kapitalist üretim 31
biçimine ait sınıflara ait değildir. Burada toprağın yada sermayenin mülkiyetine bakılarak nitelendirilen sermayeler, yanlış değerlendirme sonucunda özelleştirme, vb. anlamıyla birtakım yanılgılara neden olarak özelleştirme karşıtlığı biçimine dönüşüp, mülkiyetin bu biçimi işçi sınıfı adına savunulmaktadır. “-6 İşçilerin toplumsal yoksulluğu, siyasi bağımlılığı gelecek güvensizliğinin temel nedenidir. Kapitalist üretim biçiminin gereği , üretimin plansız ve anarşik gelişmesinin sonucu aşırı üretimin sonucu sürekli kriz halindedir. Toplumsallaşmış üretimin mülk edinmenin özel biçimine başkaldırısının ifadesi olan bu bunalımlar, kitlelerin yoksulluk ve sefaletini çoğaltır. Yarınına güvensizlik tüm emekçiler için genel bir durum halini alır.” (Age) Kapitalist üretim biçimi toplam toplumsal üretimin dolaşımında bazı 32
evrelerinde bireysel, toplumsal kesintilere neden olurlar. Bunlar genelde metaların nihai tüketicilerinin “mülkiyetine” geçememesin den kaynaklanmaktadır. Diğer yandan mülksüzleştirenlerin kapitalist temelde mülksüzleştirilmeleri süreci de ayrı bir yıkım ve acıdır. Kapitalistler mülklerinden olurken işçilerde işlerinden olmaktalar. İşleri olanlarda daha az ücrete çalışma zorunluluğunu dayatmaktadır. Bu koşullar içerisinde daha da yoksullaşan işçiler, zaten kapitalizmin gelişmesinin eğilimi bir yandan metaların değerini düşürürken diğer yandan buna bağlı olarak işçi sınıfının ücretlerini de düşürerek toplumsal yoksulluğunu artırmaktadır. Devam edecek...
TÜRKİYE’DE KAPİTALİZM Kapitalizmin genel yasaları ve gelişme özellikleri üzerine ortaya konulan düşünceler ile Türkiye’de kapitalizmin gelişme özellikleri üzerine yapılan tespitler, çeşitli sınıfların teorik hazinelerinde önemli yer tutar. Büyük kapitalistler sınıfının sözcüleri iki ana kampa ayrılmış olarak hizmetlerini sürdürmekteler. Liberal burjuvalar “Modern dünyanın parçası Türkiye” temel hedefi etrafında toplanmış bulunuyorlar. Büyük kapitalistlerin “ulusal ekonomi” den yana olan kesimi şimdilerde muhalefetlerini sürdürmekte. Liberal burjuvazi “siyasi istikrar”, “mali disiplin” ve “reformlar” temel araçları ile hedefledikleri “Modern Türkiye’yi” konuşmaya çalışmaktalar. Bunun için engel ve sorun olarak gördüklerini tespit etmekteler. “Yeni bir yıla girerken Türkiye’nin belli başlı
sorunlarını özetleyebilecek temel bir gösterge var. MGK toplantılarında ‘iç göç sorunu’ diye gündeme geliyor. Ekonomi istatistiklerinde bunun adı ‘istihdam sorunu’dur. Şehirlerde ‘imar ve gecekondu sorunu’ adıyla karşımıza çıkıyor. Kültür hayatımızda ‘Kimlikler Çatışması’ şeklinde kendini gösteriyor. Siyasette ise ekonomi, işsizlik, kalkınma, sosyal adalet, aşırı akımlar, modernleşme diye dile getirdiğimiz her problemin bununla ilgisi var. 2006 ve sonraki yıllarda bu ‘temel gösterge’ Türkiye’nin gidişatını etkileyecek. Bu ‘temel gösterge’ TBMM’deki bütçe görüşmelerinde ifade edildi; ‘2002 yılında nüfusumuzun %38’i tarımda çalışıyordu. 2005 yılında bu oran %30,6’ya indi.’ Başka bir deyişle 2000 yılında nüfusumuzun %62’si şehirlerde, sanayi ve hizmet sektöründe çalışıyormuş, bu oran üç yılda %70’e 33
yaklaşmış.” (Taha Akyol 31.12.2005 Milliyet.) Liberal burjuvazinin “muhafazakar” sözcüsü bu “temel göstergeye” dikkat çekerek sınıfına hizmet sunmuş. Büyük burjuvazinin siyasi iktidar araçlarından Meclisin bütçe görüşmelerinde aynı olgunun dile getirildiğini not etmiş. Dünya kapitalizminin “merkez ülkelerinden” (siz emperyalist okuyun) Fransa çok kısa bir süre önce “göçmen sorunu ile boğuşmaktaydı. Bu dünya kapitalizminin kendi içinde ortaya çıkan bir durumdu. Dünya kapitalizminin Avrupalı kesiminin parçası olmak isteyen büyük Türk burjuvazisi “kendi topraklarında” ileri derecede “iç göç” var demekte. Bilindiği gibi kapitalizm gelişme özelliklerinden ve en önemlilerinden biri “iç göç” yaşamasıdır. Bunun sonucu sanayi nüfusu tarımsal nüfus aleyhine gelişir. Kırsal nüfusta hızlı bir farklılaşma yaşanır. Köylülük içinde kır 34
burjuvazisi ile kır proletaryası oluşur. Kır nüfusunun önemli bir bölümü sanayinin merkezleri şehirlerde toplanır. Kapitalist üretim ilişkileri kendi dışındaki üretim ilişkileri üzerinde egemenlik ve denetim sağlar. Tarımsal alanda yaşanan hızlı bir ticari tarımın ortaya çıkışı ve kapitalist tarıma zemin hazırlamasıdır. %70’lik sanayi nüfusu Türkiye’de kapitalist üretimin egemenliğinin “temel göstergesidir.” Büyük burjuvazinin sözcüleri bu tablonun bazı sorunları da beraberinde getirdiğine işaret etmekteler. Onların dilinde bunlar “istihdam sorunu” , “imar ve gecekondu sorunu” , “kimlikler çatışmasıdır”. Burjuvaların “sorun” dedikleri kapitalizmin gelişmesinin çelişkileridir. “iç göç” ilkel birikim sürecinin temel bir olgusudur. Bu süreçte sermaye birikiminin temel öğeleri, emek-gücü ve üretim araçları hazır duruma gelirler. İlkel birikim süreci
sonunda üretici güçler kapitalizmin üretici güçleri olurlar. Bu dönemde hızlı bir proleterleşme yaşanır. Köklerinden, temel üretim aracı topraktan koparılan tarımsal nüfus kalabalık bir proleter nüfus yaratır. Kapitalizm tarihsel olarak ilk gelişme dönemlerinde bu durum tarımsal nüfusun farklılaşması sonucu ortaya çıkıyordu. Bu dönemde ortaya çıkan “işsiz nüfus” ile kapitalist üretimin gelişmesi sonucu ortaya çıkan “nispi fazla nüfus” ve bunun içinde büyük bir yedek sanayi ordusu farklı şeylerdir. Kapitalizmin emperyalist aşamaya ulaşması ile kapitalist bir gelişmeyi yaşamakta olan toplumlar her iki sürecin ortaya çıkardığı olguları bir arada yaşamaktalar. Büyük kapitalist sınıfın sözcüleri “içe kapanık” “modern dünyanın dışında” bir “kalkınmanın” mümkün olmadığını yüksek perdeden ilan etmekteler. Yani “ulusal kapitalizm” başka bir ifade ile “tek ülkede kapitalizmin”
mümkün olmadığı söylenmekte. Burjuva köşe yazarları bunu tekrarlayıp durmaktalar. Bunlar “küreselleşme çağının” burjuva cephesinin temel argümanlarıdır. Mali sermaye bir ahtapot gibi tüm yeryüzünü sarmış bulunuyor. Kapitalist tekellerin hemen her yere sermaye ihraçları var. Bu ihraç edilen sermaye tekellerin sermayesinin devresinin içinde yer almakta. Yani P-M-P’ devresini ona ve “çevre” ülkelerdeki sermayelerin hareketi tamamlıyor. Bunun için IMF ve Dünya Bankası gibi dünya sermayesinin kuruluşları buraları denetimleri altında tutuyorlar. Artık tekelsiz, sermaye ihraçsız, yeni sömürgesiz bir kapitalizm tarihsel olarak çok gerilerde kaldı. Çağın kapitalizmi (Emperyalist-Kapitalizm) bunlarla birlikte var. Avrupalı kapitalistler kendileri ile birlikte olmak isteyenlere bazı “kriterler” getirmektedir. Bunların en önemlilerinden 35
biride tarımsal nüfusun %10’a çekilmesidir. Bizim burjuvalarımızın %30,6 olarak açıkladıkları oran daha epey gerilerdedir. Kaldı ki bu durumun getirdiği sorunlarla baş edememekten yakınıyorlar. Tarımsal nüfusun topraktan koparılması süreci kapitalizmin tarihsel – önkoşulu bir sürecin olgusudur. Tarımsal emek nesnelleşme koşullarından koparılır. Emek-iki anlamda artık özgürdür. 1- başta toprak gibi üretim araçlarının parçası olmaktan kurtulmuştur. 2- Feodal bey gibi efendilerinin zorunlu hizmetinde değildir. Tarihsel bağlarından kopan emekgücünün sahibi emekçi de serbest kalır. Artık bu iş yapabilme yeteneği üzerinde söz sahibidir. Değişim aracılığı ile başkasına satabilir. Potansiyel işçi bu gün ya İstanbul, İzmir gibi Türkiye’nin şehirlerine yada Paris, Londra gibi dünyanın şehirlerine gitmektedir. Emek-gücü alıcısı kapitalist 36
ile ancak buralarda buluşacaklardır. İlkel birikim ile kapitalist birikim tarihsel ve nitelik olarak birbirlerinden farklı olmalarına rağmen, emperyalist kapitalizm bu olguları bir arada yaşamakta. Emperyalizm döneminde, kapitalistleşme sürecini yaşayan toplumlarda gelişen kapitalizmin özellikleri farklı sınıfların sözcüleri tarafından değişik şekillerde tanımlanmıştır. Emperyalist sermayenin uzantısı yada parçası olarak gelişen kapitalizm, işbirlikçi kapitalizm, komprador kapitalizmi vb. nitelendirmelerle karşılandı. Küçük burjuva sosyalistlerinin dağarcığında bunlardan bol bol bulabilirsiniz. Onların “montaj sanayi” yatırımlarına karşılık bu günün liberal burjuvaları , “bakın AB’ye üye oluyoruz” böbürlenmeleri ile cevap vermekteler. Büyük burjuvazinin bir kesimi ile sosyalist küçük burjuvalar
hemen her zaman “ulusal kapitalizm” özlemi çektiler. Emperyalist tekellerin yerel parçası olarak gelişen “bayi,acente, servis vb.” küçük işletme sahibi küçük burjuvalar ise her zaman büyük sermayenin destekçisi olmaktalar. Türkiye’de kapitalizmin tarih sahnesine geç çıkması dolayısıyla belli bir kesim tarafından “işbirlikçi” damgasını üzerinde taşıdı. Osmanlı İmparatorluğu’nda kapitalistleşmeyi hızlı yaşayan uluslar bağımsız burjuva devletler olarak ayrıldılar. Sonunda kendisi de yarım kalan bir burjuva devrimiyle de olsa yerini burjuva cumhuriyetine bıraktı. Burjuvazinin yeterince güçlü olmadığı koşullarda , devlet KİT’leri kurdu. Burjuvazinin cılız olduğu koşullarda burjuva devriminin “yukardan aşağı” sürdürülme tarzı oldu. Olgunlaşmış kapitalizmde hisseli sermayenin daha sonraları tekellerin gelişmesi
sonrasında devlet üretime müdahale etmeye başladı. Bu tarihsel olarak sosyalizmin arifesi olarak devlet kapitalizminin boy göstermesiydi. Bizim burjuva devrimimizin başlarında ortaya çıkıp bu güne kadar gelen devlet kapitalizmi ise burjuvazinin güçsüzlüğü ve dünya kapitalizminin egemenlik savaşlarının dayatması sonucu ortaya çıktı. Kapitalizm, meta üretimi ve değişiminin genelleşmesi sonucu ortaya çıkar. Emekgücünün meta haline gelmesi bunun temel koşuludur. Tarımsal nüfusun mülksüzleşmesi meta üretimi için meta üretimi için uygun zemini hazırlar. Kapitalizm emperyalizm döneminde “bağımlı ülkelerde” sermaye ihraçları yanında ülke içindeki kırsal alanda meta üretiminin gelişmesi ile birlikte ilerler. Yani bizim gibi toplumlarda da kapitalizm salt “kökü dışarıda “ olarak gelişmez. “işbirlikçi kapitalizm” ile “ulusal kapitalizm” arasında 37
küçük-burjuva sosyalizminin kurmaya çalıştığı gibi Çin setti yoktur, iç içe bir gelişme vardır. Türkiye kapitalizminin durumu devrimciler ile Marksistleri ilgilendirdi. Yarım yamalak da olsa sosyo-ekonomik yapı tahlilleri üzerine devrim anlayışları inşa edilmeye çalışıldı. Bazıları kapitalizmdeki gelişmesinde geri olması sonucunu çıkaran burjuva devrimini tamamlama görevini işçi sınıfının önüne koymaya çalıştı. Bazıları ise kapitalizmi gelişmiş olması sonucuna varıp sosyalist devrim tespitleri yaptılar. Her iki tarafta yalıtık ülke koşullarından hareket etti. Halbuki çağımız emperyalizm ve proleter devrimler çağıdır. Bu dönemde hiçbir devrim ulusal sınırlar içindeki koşullar sonucu başlayıp sonuçlanmamaktadır. Bu emperyalizm öncesi dönem için geçerliydi. Daha önceleri ülke koşulları tahlil edilirken buradan hareket 38
edilirdi. Oldukça uzun bir süredir. Bu değişmiş bulunuyor. Enternasyonal bir sınıf olan proletaryanın başında olduğu devrim ulusal sınırlar ile çevrili değildir. Onun programında kapitalizmin genel yasalarının seçimi proletarya devriminin uluslar arası niteliğinin yansımasıdır. İlkel birikimin yasaları, tasarruf, tutumluluk , dolandırıcılık ve zor gibi öğelere dayanır. Bunlar sermaye birikiminin tarihi içinde yer almazlar. Kapitalist birikimin temel yasası ise emek-gücünden üretim sürecindeki kapitalist için yaptığı üretken çalışma sonucu ortaya çıkan artı emeğin billurlaştığı artıdeğeri kapitalistin el koymasına dayanır. Bu genel yasa farklı ulusal renkler altında da olsa işlevini sürdürür. N. Işık
31.12.2005
Aşağıdaki haber; İşçi sınıfıyla burjuvaları barıştırmak isteyen reformistlere, sarı sendika ağalarına ve küçük burjuvalara ithaf olunur. “MERCEDES’DEKİ SENDİKA İŞÇİ ATILMASINI SAVUNDU DAİMLER Chrhysler’in 3 yılda 8 bin 500 çalışanı işten atma kararına, şirketin Denetim Kurulu’nda bulunan 2 işçi temsilcisi destek verdi. Tensikata destek veren temsilcilerin sendikaların üst düzey yöneticileri olduğu ve bu yöneticilerin sendika içerisinde zor durumda kalacakları belirtildi. Mali kriz içinde bulunan Daimler Chrysler yönetimi Almanya’da lüks Mercedes’lerin üretildiği fabrikalarda 3 yılda 8 bin 500 işçiyi işten çıkartma kararı almıştı. Almanya’da yasa gereği, sendika temsilcileri şirketlerin yönetim ve denetim kurullarında görev alıyor ve çalışanların özlük haklarını ilgilendiren konulara doğrudan müdahil oluyor. Bu arada, Almanya Mercedes Yönetim Kurulu ile işçi sendikası arasında süren görüşmeler
hafta sonunda kesildi. Sendika yetkilileri, Mercedes Yönetimini çalışanların çıkarlarını göz ardı etmekle suçladı.” (Hürriyet 18.12.2005) Emperyalizm uluslar arası egemenliğini ve denetimi sağlamak için iletişim ve teknolojinin olanaklarını sonuna kadar zorlayarak kendini koruma ve egemenliğini artırma konusunda vardığı son nokta. İnternet üzerinden dünya petrol ve enerji hareketini denetim altında tutuyor.
“06.12.2005: Petrolde küresel arz-talep JODI'yle internetten takip edilecek Uluslararası Enerji Forumu'nda tanıtılan Küresel Petrol Veri Tabanı (JODI) ile dünya petrol üretimi, tüketimi ve talebi verilerine, internet üzerinden ulaşılabilecek. JODI
Projesi'nin
mimarları,
39
halen çalışmaları sürdürülen veri tabanıyla, petrol piyasası için kritik öneme sahip Çin'in petrol tüketimi, Suudi Arabistan'ın üretimi ve dünyanın genel talebine 'www.jodidata.org' internet adresinden ulaşılabileceğini belirtiyorlar. İngiltere Maliye Bakanı Gordon Brown, veri tabanının, uzun dönemde petrol piyasası ve dünya ekonomisinin istikrarına yardımcı olacağını ifade etti. Uluslararası Enerji Ajansı yetkilileri ise JODI'nın tamamlanmasıyla birlikte, Enerji Ajansı'nın aylık raporlarından daha kapsayıcı ve hızlı ulaşılabilen bir veri tabanına sahip olunacağını kaydettiler.” Kaynak: dünyagazetesi.com
40
Dünya proletaryasının büyük önderi ve öğretmeni Stalin -Josef Vissarionoviç Cugaşvili- 21 Aralık 1879'da Gürcistan'ın Tiflis kentinin Geri kasabasında ayakkabı tamircisi -daha sonradan fabrika işçisi- bir baba ve toprak kölesi bir annenin kızı olan bir annenin çocuğu olarak dünyaya gözlerini açtı. Henüz 15 yaşında bir daha kopmamak üzere devrimci mücadeleye atılan Stalin, 1898'de RSDİP'e üye oldu. 1903 yılındaki parti içi ayrışmada kararlı bir şekilde Bolşevik safta, Lenin'in yanında yerini aldı...