KOMÜNÝST DEVRÝM
MÝLLÝYETÇÝLÝK ve SOL HAREKET ÜZERÝNE DEÐÝNMELER
Bundan iki yýl önce Mersin'de bayrak yakma olaylarý sonucu Türkiye siyasetine hýzla yeniden giren ve onun yönünü belirlemeye baþlayan milliyetçilik ve þovenizm dalgasý geçen süreçte artarak gündelik hayatýmýzda yer alýr olmuþtur. Milliyetçilik rüzgârý küreselleþmeyle birlikte 90'larda ve 2000'lerde tekrar esmeye baþlamýþ ve Mersin'den baþlayarak daha sonra yaþanan olaylar bu sürecin somut mimarlarý olarak önümüze gelmiþtir/getirilmiþtir. Bu milliyetçilik dalgasýnda, çýkar çatýþmasý içerisinde olan egemen sýnýf içerisi klikler farklý þekiller ve düzeylerde; yer yer ortaklaþarak ve nihai olarak düzenin devamlýlýðýný saðlayarakçünkü görüyoruz ki yaþanan tüm çatýþmalara, gerginliklere raðmen egemen blok içerisinde ayrýþma olmakla birlikte bir çatlama yoktur- pay almaktadýrlar. Bir tarafta kastlaþmýþ devlet geleneði ve bürokrasiye alternatif olarak, halkýn gerçek temsilcisi söyleminin sahibi AKP öncülüðündeki Ýslami muhafazakâr kesim ve diðer tarafta kendini devletin kurucusu ve dolayýsýyla asli sahibi olarak gören, CHP ve TSK'dan oluþan Kemalist blok, cumhuriyetçi muhafazakâr kesim. Yeni sað politikalarýn Türkiye uygulayýcýsý olan AKP tek ulus, tek bayrak, ulusal baðýmsýzlýk retoriðini Kemalistler kadar kullanmamakla birlikte, milliyetçiliðin burjuva düzen için bir emniyet þeridi olduðunun farkýndadýr. Bu nedenle milliyetçilik rüzgârýna gereken enerjiyi saðlamaktadýr. Ki bunun 12 Eylül milliyetçiliðinin aldýðý yeni biçim; piyasa güçlerine ve uluslararasý ekonomik çevrelere duyulan güven ve Yeni Sað anti-komünist mücadele politikalarýnýn da Atatürk milliyetçiliðinin bir kolu olan bu milliyetçiliðin (TürkÝslam sentezinin beslediði milliyetçi muhafazakârlýk) özelliði olduðu söylenebilir (Taþkýn,2003:571). Küresel kapitalizmin yarattýðý toplumsal huzursuzluklarýn soðurulmasýnda en büyük katkýyý milliyetçilik saðlamaktadýr. Marx'ýn dini "ruhsuz dünyanýn ruhu" diye tanýmladýðý gibi geç modern dönemdeki-aslýnda küresel kapitalizm döneminde- milliyetçilik, yurtsuz dünyanýn ruhu diye tanýmlanabilir." (Bora,1995:8) IMF ve Dünya Bankasý politikalarýyla gasp edilen sosyal haklarýn, neo-liberalizmin yarattýðý
20
toplumsal uçurumun yarattýðý sonuçlarýn ve böylelikle bilenen sýnýfsal çeliþkinin üzerini 'millet menfaati' (küresel sermayeye eklemlenmekte yatan) illüzyonu ile örtebilecek bir güç olarak milliyetçilik ve þovenizm karþýmýza çýkmaktadýr. Kendi doðrultusunun milli çýkar gereði olduðu iddiasýyla Kemalist Blok milliyetçiliðin kabarmasýnda çok daha etkili bir rol oynamaktadýr. Türkiye'de küresel sermayeye eklemlenme sürecindeki birincil siyasi aktörün AKP hükümeti olmasý, eklemlenme aþamalarýnýn onlarýn ellerinde þekilleniyor ve saðlanýyor olmasý devletin geleneksel sahibi olan Kemalist bloðu rahatsýz etmektedir. Kemalizm Türkiye'de burjuvazinin iktidara geliþ süreci içinde biçimlenmiþ, bu sürecin izlerini taþýdýðý için de ister istemez sýnýrlý bir ömre sahip motiflerle yüklenmiþ bir devlet ideolojisi, bir burjuva ideolojisidir (Yardýmcý,1991:176). Ancak sahip olduðu yer kolay býrakýlacak bir yer olmadýðý için egemen sýnýflar arasý çatýþmada azalmakla birlikte gücünü koruma mücadelesi vermektedir. Ve ulusal baðýmsýzlýk, anti- ABD'cilik, cumhuriyet deðerlerine ve ulusuna sahip çýkmak, bu kesimlerin söylemsel silahlarý olarak siyaset sahnesine sokulmaktadýr. 80'lerden sonra Kürt Hareketi üzerinden üniter yapýya alternatiflerin dile getirilmesi ve Ýslami hareketin yükselmesi ile aþýnan Kemalist ideolojinin bir dirilme belirtisi gösterdiðinden söz edilebilir. Daha doðrusu siyaset arenasýnda olan þudur: Önceleri hemen hemen tek hegemonik güç olma özelliði gösteren Kemalist ideolojiye alternatifler göze çarpmaktadýr. Terazinin karþý kefesinde de bir aðýrlýk söz konusudur artýk ve Kemalizm/Kemalist ulusçuluk tekrar aðýrlýðýný hissettirmek zorunda kalmýþtýr. Cumhuriyet Mitingleri, Cumhurbaþkanlýðý üzerinde dönen tartýþmalar resmi Kemalist milliyetçiliðin sivilleþme olanaklarýný yaratmýþtýr. Atatürk'ün kurduðu cumhuriyetin tehlikede olduðu iddiasýyla emekli askerlerin baþýný çektiði Kuvay-i milliyeciler, vatansever kuvvetler gibi örgütlenmeler ve bunlara verilen destek dikkat çekici olmuþtur. Devletin ve milletin ülkesiyle bölünmez bütünlüðü þiarýyla hareket etmek, bu Kemalist milliyetçiliðin en büyük dayanaklarý anti-emperyalizm ve ulusal baðýmsýzlýk vurdevamý sayfa 19’da
DEVRÝM KOMÜNÝST
DEVRÝM ÝÇÝN DEVRÝMCÝ PARTÝ PARTÝ ÝÇÝN ÖRGÜTLÜ HAZIRLIK DEVRÝMCÝ KOMÜNÝST HAREKET MERKEZ YAYIN ORGANI SAYI : 26 ARALIK -OCAK 2008
FÝYATI: 1,50 YTL
2007 YILINDA HANGÝ SÝYASAL GELÝÞMELER YAÞANDI? BU GELÝÞMELERDEN NE TÜR SONUÇLAR ÇIKARMAK GEREKÝR?
Yeni bir yýlýn ilk sayýsýnda, geçen yýlýn bir deðerlendirmesini yapmak önemlidir. Ancak bir yandan da geçen bir yýlýn deðerlendirmesi, ocak ayýndan ocak ayýna göre deðil de, önemli siyasal gündemlerin dönüm noktalarýna göre yapýlmasý daha önemli olabilirdi. Bugünkü koþullarda siyasal konjonktürün herhangi bir dönemeci üzerinde ne bizim ne de devrimci hareketin bir etkisinden bahsetmek mümkün olmadýðý için bu tür bir dönüm noktasý yerine ocak ayýna göre bir deðerlendirme yapacaðýz. Bu deðerlendirmede geçen bir yýlýn önemli siyasal geliþmeleri üzerinden içinde bulunduðumuz dönemi, buradan devrimci hareket için hangi sonuçlarý çýkartmak gerektiði üzerinde duracaðýz. Bizler bu tür siyasal deðerlendirmeleri geçtiðimiz bir yýl içinde çýkardýðýmýz sayýlarda yapmýþtýk. Þimdi bu sayýlarda yazdýðýmýz, önemli siyasal geliþmelerle ilgili deðerlendirmelerimizi genel olarak hatýrlatmakla birlikte bir yýlýn ardýndan yaþananlarý toplu bir bakýþla deðerlendireceðiz. Geçtiðimiz bir yýl içinde yaþanan önemli gündemleri tek tek saymak mümkün olsa da, öncelikle genel politik atmosferi hatýrlatmak da fayda var. 2007 yýlý için en genel anlamda burjuva düzeninin tam bir saldýrý dönemi olduðunu söylemek yanlýþ olmaz. Burjuvazinin farklý kesimleri, devletin kurumlarý, burjuva düzeninin sivil uzantýlarý tarafýndan milliyetçi, þovenist, faþist siyasal manipülasyon kitleler içinde durmaksýzýn yerine getirildi. Toplumun geniþ kesimlerinin din üzerinden etki altýna alýndýðý bir zamanda bunu tamamlarcasýna kitlelerin milliyetçilikle etki altýna alýndýðý bir yýlý yaþadýk. Bu durum ayný zamanda AKP üzerinden Türk-Ýslam merkezli yeniden yapýlanmada düzenin mesafe aldýðýný gösteriyor. Rejim ayný
zamanda, karþýsýnda kitlesel ölçekte bir tehlike olarak gördüðü Kürtlerin mücadelesini bastýrmak, PKK’yi tasfiye etmek, DTP’yi zayýflatmak için ABD ve Ýsrail’le iþbirliði içerisinde gerek askeri gerek siyasal saldýrýlarýný arttýrdý ve bu süreç hala devam ediyor. 2007 yýlýný daha özel gündemler üzerinden hatýrlarsak; Hrant Dink’in öldürülmesiyle devletin yönlendirmesi altýnda faþist cinayetlerin iþlenmesi, 1 Mayýsta Taksim kutlamalarý ve devletle yaþanan irade mücadelesi, cumhuriyet mitingleri üzerinden AKP karþýsýnda laik, modernist, Kemalist kitlelerin tepkisi ve bunun soldaki yansýmalarý, sonrasýnda seçimlerde ortaya çýkan tablo ve hemen ardýndan cumhurbaþkaný seçimi ve yeni anayasa tartýþmalarý ve elbette son aylarda ABD’yle yapýlan pazarlýklar sonrasý Güney Kürdistan’a (Kuzey Irak’a) yapýlan operasyon süreciyle birlikte Kürt hareketine ve devrimci harekete dönük saldýrýlar sayýlabilir. En önemli olanlarýný saydýðýmýz bu gündemleri genel olarak hatýrladýðýmýzda dahi, düzenin önümüzdeki sürece dönük hazýrlýklarýný ciddi saldýrýlar eþliðinde yapmaya çalýþtýðýný, buna karþýlýk sýnýf ve kitle hareketinde anlamlý bir çýkýþýn yaþanmadýðý, cýlýz eylemler dýþýnda bir dibe vurmuþluk, örgütsüzleþmeyle beraber düzenin saðcýlaþtýrma manipülasyonuna boyun eðme vs. gibi
BU SAYIMIZDA
GEÇEN 1 YILDA SINIF HAREKETÝ
7 15
KÝTAP TANITIMI VE MÝLLÝYETÇÝLÝK ÜZERÝNE 15 9
KOMÜNÝSTLERÝN GENÇLÝK ÇALIÞMASI VAROÞLARDA 19 ARALIK EYLEMLERÝ DEVRÝM VE ÝKTÝDAR ANLAYIÞIMIZ
11 15
12 15
13 15
MÝLLÝYETÇÝLÝK ve SOL HAREKET ÜZERÝNE 15 20
KOMÜNÝST DEVRÝM
bir durumla karþý karþýya olduðumuz söylenebilir. Düzenin saldýrýlarý karþýsýnda sýnýf ve kitle hareketinin bu durumunun sebebi kuþkusuz yalnýzca kendi içsel sebepleriyle sýnýrlý deðildir. Bu hareketlere önderlik etmek sorumluluðu taþýyan devrimci ve sol hareketin toplamýnýn içinde bulunduðu durum en önemli sebep olsa da, burjuva düzeninin, tohumlarý uzun zamandýr atýlan, son yýllarda muazzam bir þiddetle pompalanan dinin ve milliyetçiliðin kitleleri pasifize etme, düzene baðlama iþlevinin ciddi bir etkisinin olduðu da bir gerçektir. Bugün kitlelerin önemli bir kýsmý, örneðin on yýl öncesine göre daha fazla saðcýlaþmýþ, muhafazakarlaþmýþtýr. Üstelik bu yýllar içerisinde, kitlelerin ekonomik, sosyal koþullarýnda kayda deðer bir ilerleme olmamýþ, tersine yoksullaþma ve gelir daðýlýmýndaki uçurum daha da artmýþ, þimdiye dek iþçi sýnýfýnýn bir kýsmýnýn ayrýcalýðý olan çeþitli sosyal haklarda gerileme yaþanmýþtýr. Dolayýsýyla burjuva düzeni açýsýndan ideolojik, siyasal araçlarýn önemi giderek artmýþ, kitle iletiþim araçlarýndan, devletin kurumlarýna, örgütlenme ve mücadele etme anlayýþýný törpüleyen, þükürcü anlayýþý yayan dinci yardým vakýflarýna kadar pek çok araç ve yöntem etkili olmuþtur. Tüm bunlardan devrimci ve sol harekete dair kýsa bir sonucu da belirtirsek, özellikle ekonomizmin etkisizleþtiði bir sürecin yaþandýðý söylenebilir. Bilindiði gibi sol ve devrimci hareketin pek çok bileþeni þu yada bu ölçüde ekonomizm hastalýðýný taþýmaktadýr. Ancak burjuva düzeninin kitleleri ideolojik, siyasal araçlarla böylesine etki altýna aldýðý bir süreçte ekonomist, sendikalist söylemler býrakalým sýnýf hareketinde bir etki yaratmayý, bu tür söylemleri temel alan hareketlerde bir güç kazanmaya dahi yol açmamýþtýr. Önümüzdeki süreçte sýnýf hareketine ekonomik, sosyal haklarýn korunmasý yada geliþtirilmesi yönünde bir müdahalenin siyasal argümanlarla yapýlmasý gerektiði daha yakýcý bir þekilde kendisini hissettirecektir. Þimdi bu kýsa deðerlendirmelerden sonra geçen bir yýlý önemli gündemler üzerinden daha ayrýntýlý tanýmlamaya geçebiliriz. “Türkiye Kapitalist Cumhuriyeti bugün, kendi tarihinde az rastlanan,
2
tekelci burjuvazinin programýný tek bir ses ve kaynaþmýþlýkla uygulayabilen, bunu geniþ kitleler içinde az çok meþrulaþtýrabilen ya da genel meþruiyet görüntüsü yaratabilen bir döneminden geçiyor. Bir süredir resmi ideolojisini Türk-Ýslam sentezinin oluþturduðu ideolojik söylemindeki yeniden yapýlandýrmayý yerine getirmeyi “baþarabilen” bir iktidar ile yürüyen burjuvazi, bu avantajýný sonuna kadar kullanmaktadýr ve gelecekte de kullanmak isteyeceði açýktýr. Ýçerde yarattýðý bu olanaðý uluslararasý alanda da hedeflerini gerçekleþtirmek için önemli bir avantaja dönüþtürmek için çaba içerisindedir.” “… bugünkü þovenist, milliyetçi etkinin arttýrýlmasý tüm burjuva cephesinin ortak politik tutumudur. Herhangi bir burjuva partisinin ya da özel bir kurumunun belirlediði, uygulamaya çalýþtýðý bir yönelim deðil, bir bütün olarak burjuva cephesinin ortak tutumudur. Devletin resmi aðýzlarýnýn dillendirdiði bir gerçek olmasýnýn yanýsýra burjuva partilerinden, medyaya, emniyetinden, eðitim kurumlarý ve belediyelere kadar tüm kurum ve kiºilerin bu yöndeki “hýzlý uyumlarý” bundan dolayýdýr. Ayný zamanda burjuva düzeninin 1980’li yýllardan bu yana girdiði dönüþüm sonucunda mevcut kurumlaþmalarýný bu zeminde oluþturduðunun da bir göstergesidir. Bugün burjuva cephesinin üzerinde anlaþtýðý milliyetçi, þovenist dalga geniþ kitleleri hedeflemektedir. Mevcut rejim için milliyetçiliðin birden çok iºlevi vardýr. Toplumdaki milliyetçiliðin yükseliþi, tekelci burjuvazinin programýný uygulamanýn uygun zeminini oluþturmaktadýr. Tekelci burjuvazinin programýnýn toplumsal sýnýflar arasýndaki gerilimi arttýrma etkisine karþý, milliyetçilik üzerinden genel bir kabul görmesine, bu gerilimi azaltma, perdeleme ya da bastýrma iþlevi ile yerine getirilmeye çalýþýlmaktadýr. Uluslararasý alanda emperyalist paylaþýmýn yaþadýðýmýz coðrafya üzerinden gündeme gelmesi karþýsýnda, burjuvazinin emperyalist paylaþýmda alacaðý roller ve bu paylaþýmda kendi hedeflerine ulaþabilmek için elini güçlendiren bir rol oynamaktadýr. Dolayýsýyla kitlelere nüfuz eden milliyetçi ortam, içerde burjuvazinin sömürüsünü sürdürmesine olanak saðlarken; dýþarda baþka burju-
KOMÜNÝST DEVRÝM
gusudur. Emperyalizm, bölücülük, irtica ve hatta neo-liberalizm ulus-devletin bölünmesini hedef alan baþlýca düþmanlardýr. Buradan hareketle, laik-anti-laik, ilerici-gerici, ulusalcý ve bölücü karþýtlýklarý toplumdaki kutuplaþmalar olarak kabul edilir ve öyle sunulur. Farklý türden ideolojilerle eklemlenebilme kapasitesi milliyetçiliði daha da hissedilir ve baskýn kýlmaktadýr. Örneðin dýþ (emperyalist) tehdit ve ulusal baðýmsýzlýk vurgularý onun toplumun geniþ bir kesimine ve özellikle emekçilere seslenebilmesini kolaylaþtýrmaktadýr. Ki toplumdaki farklý kesimlere seslenme olanaðý tanýyan bu emperyalist tehdit vurgusunun milliyetçiliðin en tehlikeli olduðu alanlardan olduðu hem tarihe hem bugüne bakarak kolayca söylenebilir. Çünkü buradan, sol Kemalizm denilen siyasetin unsuru olan Kemalist ulusalcýlýktan, sol milliyetçilik olarak adlandýrýlabilecek -bu iki kavramýn yan yana kullanýlmasý kulaða garip de gelse- bir durumun ortaya çýktýðýndan söz edilebilir. Solun özellikle anti-emperyalist motifler üzerinden Kemalizm'le 60'lý yýllarda kurduðu baðlar ve bunun yarattýðý gelenek sol milliyetçiliðin karþýmýza çýktýðý bir gelenektir. Solla olan bu riskli iliþkisi milliyetçilikle bezenmiþ Kemalist ideolojinin özünün deþifre edilmesinin önemini göstermektedir. Geldiðimiz noktadan bakacak olursak emperyalizme karþý ulusalcý duruþ en genel anlamýyla bir burjuva ideolojisi olarak tezahür etmektedir. Küresel kapitalizm çaðýnda ulusal çýkar kisvesiyle milli burjuvazinin gözetilmesi iddiasý bir yalandýr. Ancak Kemalizm'in milliyetçiliði ile doðrudan iliþkili ABD karþýtý söylemler kitlelerin gözünde bu yalaný görünmez ve küresel kapitalist saldýrý karþýsýnda ulus-devlete sýðýnma zeminini meþru kýlmaktadýr. Anti-kapitalist, sosyalist özünden uzak bir anti-emperyalizm 60li yýllarda olduðu gibi bugün de resmi ideolojiye kan taþýmaktadýr. Sol adýna burjuva siyasetin daha baðýmsýzlýkçý, daha ulusalcý, daha devletçi, daha laikçi modellerini (Pýnar, 2007:62) savunmak kabul edilemez. Bu nedenle, anti-emperyalizm üzerinden kitlelere seslenmek ve burjuva devletin sahiplenilmesinden öteye geçmeyen yurtseverlik söylemi sosyal þovenizme sýkýþýp kalmaktýr. 60li yýllarda az geliþmiþ ve üçüncü dünya ülkelerine özgü sosyalizmin basamaðý olarak sunulan anti-emperyalist
mücadele bugün de solun bazý kesimleri tarafýndan sosyalizm adýna sahiplenilmektedir. Burada önemli bir nokta üçüncü dünyacýlarýn anti-emperyalist olduklarý için sosyalist söylemleri sahiplendiði, sosyalistlerin ise sosyalist olduklarý için anti-emperyalist olduðudur. Tek baþýna anti-emperyalizm milliyetçiliktir. Dahasý, emperyalizme karþý mücadele, sosyalist perspektiften, emeðin kurtuluþu perspektifinden hareket etmediði surece, emekçileri kapitalizme baðlayan ve böylece sistemin yeniden üretimini saðlayan bir olgu olarak kalýr ve bu amaçla yurtseverlik fikrini ezilen, sömürülen kitle içerisinde canlý tutmaya çalýþan burjuva siyasetin ekmeðine yað sürülmüþ olunur. Daha önce de belirtildiði üzere bir ekonomik sistem olarak emperyalizm kapitalizmden ayrý ve emperyalist siyaset ve ideoloji de burjuva ideolojisinden ve bir burjuva ideolojisi olan milliyetçilikten ve gerektiðinde faþizmden ayrý düþünülemez. Yazý boyunca da ifade edildiði gibi, milliyetçiliðin þahit olduðumuz farklý yönelimleri burjuva ideolojinin temel direkleridir ve daha özelde ise Kemalist ulusalcýlýðýn solla kesiþen anti-emperyalizm, ulusal baðýmsýzlýk ve yurtseverlik gibi unsurlarý sol açýsýndan kritik bir noktada durmaktadýr. Devrimci hareketin önemli görevlerinden biri bu ideolojik konumlanýþý deþifre etmek ve bu hegemonyayý kýrmak için politik ve ideolojik mücadele yürütmektir. Ayrýca sýnýf mücadelesinin üstünü örtecek ve ona engel olacak her türlü yaklaþýma karþý sýnýfsal ve ideolojik duruþa sahip çýkýlmalýdýr. Kaynakça:
19
Bora, T. (1995) Milliyetçiliðin Kara Baharý, Ýletiþim Yayýnlarý: Ýstanbul. Pýnar, B. (2007) "Milliyetçilik Sosyalist Hareketin Kurdudur" içinde Milliyetçilik, Yurtseverlik ve Sol, Özgür Üniversite Kitaplýðý: Ankara. Yardýmcý, C.(1991) "Kemalist Ýktidar Emperyalizmle Ýyi Geçinmeye Özel Bir Önem Gösterdi" içinde Sol Kemalizm'e Bakýyor, Metis Yayýnlarý: Ýstanbul. Taþkýn, Y.(2003) "12 Eylül Atatürkçülüðü ya da Bir Kemalist Restorasyon Teþebbüsü olarak 12 Eylül" içinde Modern Türkiye'de Siyasi Düþünce, Cilt 2.
KOMÜNÝST DEVRÝM
1905 Devrimiyle 1917 Þubat ve Ekim devrimlerinde Bolþeviklerin tutumlarýnda(Ýki Taktik ve Nisan tezlerinde) Ýþçi sýnýfýnýn ve yoksul köylülüðün burjuvazinin politik hedefleri karþýsýnda baðýmsýzlýðýnýn saðlanmasý , devrimi burjuvazinin hegomonyasýna býrakmamanýn ve proletarya diktatörlüðü hedefine ulaþabilmenin somut adýmlarýnýn tariflenmesi konusunda tam bir sürelilik olduðunu söylemek gerekir. Anack Ýki Taktik ve Nisan tezleri arasýnda temel noktalarda tüm sürekliliðine karþý Nisan tezleri , emperyalizm ve sovyet eksenlerinde Ýki Taktik' te ortaya konan perspektiften farklýlýklarý ile bir konuþun hesaplaþmayý ifade etmektedir. 1905 ile 1917 Þubat -Ekim arasýndaki süreçte Bolþeviklerin tutumdaki temel farklýlýklardan birisi "Komün" sorunundadýr.1905 Devrimi'nde Menþeviklerin ; Bolþeviklerin iþçilerin köylülerin devrimci demokratik sloganý karþýsýnda öne çýkarttýðý "Devrimci Komünler" sloganýna karþýn Lenin þunlarý söylemekteydi:"Örneðin 1871 Paris Komününün anýsýn ne denli yüceltirsek onun yanlýþlarýný ve içinde yer aldýðý özel koþullarý tahlil etmeksizin ona geliþigüzel deðinmekte o denli hoþ görülemez....Bu "Devrimci Komün" konusunda ... soru soran iþçiye konferansçýný yanýtý ne olacaktýr. Söyleyebileceði tek þey , bunun tarihte bu adla bilinen belli bir iþçi hükümeti olduðu , o sýrada demokratik bir devrimle sosyalist bir devrimin öðelerini birbirinden ayýrma yeteneðinde olmayan ve ayýramamýþ bir hükümet olduðu , bir cumhuriyet uðruna savaþma görevini sosyalizm uðrana savaþma görevi ile birbirine karýþtýrmýþ, Versay'a karþý etkin bir askeri saldýrý düzenleyememiþ Fransa Bankasý' na el koymamakla bir hata iþlemiþ vb. bir hükümet olduðudur. Kýsacasý ister Paris komününe ister baþka bir komine deðiniyor olsun yanýtýmýz þu olacaktýr: Bu bizimkinin olmamasý gerektiði gibi bir hükmetti." (Ýki Taktik / Lenin / Sf:74 Sol yayýnlarý) 1917’ de Nisan Tezlerinde ise Lenin'in devrimin ortaya çýkarttýðý yeni devlet tipi hakkýnda söylediklri ise þunlardýr:" ...19. yy sonlarýndan bu yana devrimci dönemler demokratik devletin üstün tipinin ...artýk terimin gerçek analamýnda bir
18
devlet olmayan devleti gösteriyorlar. Bu devlet...Paris Komünü tipi bir devlettir...Rus devriminin 1905’ te ve 1917'de kurmaya baþladýðý devlet, iþte bu tipte bir devlettir." Emperyalizm döneminde demokrasiyle diktatörlük arasýndaki iliþkiden bahsetmek; parlementer burjuva Cumhuriyetiyle Paris Komünü tipinde bir devlet, 1917 Þubatý ile baþlayan Ekim Devrimi ile taçlanan Sovyet Cumhuriyeti arasýndaki farký ortaya koymak demektir:" B u devlet tipini eskisinden ayýran baþlýca özellikler þunlardýr:Burjuva parlamenter Cumhuriyetten krallýða dönüþ çok kolaydýr.(Tarih bunu gösterdi.) Çünkü tüm baský aygýtý ; ordu, polis, bürokrasi olduðu gibi kalýr.Komün ve iþçi, asker, köylü vb. vekilleri Sovyetleri bu aygýtý parçalar ve kaldýrýr. Burjuva parlementer Cumhuriyet yýðýnlarýn kendi öz siyasal yaþamýna, dipten doruða tüm devlet yaþamýnýn demokratik örgütlenmesine doðrudan doðruya katýlmalarýný engeller, boðar.Ýþçi, asker, köylü vb. Vekilleri Sovyetleri ise , bunun tan tersini yapar."(Nisan Tezleri/Lenin / Sf:44 Sol Yayýnlarý) Leninizmin bizlere býraktýðý deneyim þudur ki; bugün bir proletarya devriminin maddi koþullarý tüm dünyada olgunlaþmýþ, komünistlerin görevi kapitalizmin geliþim düzeyi hangi düzeyde olursa olsun burjuva diktatörlükleri yýkarak kömün tipinde sovyet iktidarlarýný siyasal yönetim biçimi olarak kurmak, bu iktidarýn alacaðý tedbirlerin (sosyalizmin inþasý yada toprak sorunu, hak ve özgürlükleri gerçekleþtirmek vs.) o iktidarýn gerçekleþtiði yerlerin farklýlýklarýndan biri olarak kavramak, þeklinde olmalýdýr. yapacaðýmýz da budur.
* Bu yazý, hareketimizin kuruluþu sürecinde, devrimci bir grupla yürütülen birlik görüþmeleri çerçevesinde oluþan tartýþma notlarýnýn derlenmesiyle hazýrlan mýþtýr. Kuþkusuz, ‘devrim’ ve ‘iktidar’ perspek tifleri mücadelemiz açýsýndan ayýrtedici noktalarý ifade etmektedir. Yoldaþlarýmýz ve devrimci dostlarýmýz yazýyý bu çerçevede ele almalýdýr. Bilinmelidir ki burada ortaya konan görüþler, eksiklerine karþýn, hareketimizin kuruluþu sürecinde ilkesel kalkýþ nokta larýný ifade etmiþtir...
KOMÜNÝST DEVRÝM
valar karþýsýnda da uluslararasý sömürüden alacaðý payý korumak ve arttýrmak için iþlev görmektedir.” (Komünist Devrim, Sayý 21, Baþyazý) Kuþkusuz bu milliyetçi, þovenist ortamýn salt Kürt hareketi ve sol hareket üzerinde bir toplumsal basýnç yaratmakla kalmayýp, ayný zamanda daha geniþ bir alanda etkilerini göstermesi kaçýnýlmazdý. Üstelik bu ortam yalnýzca sivil faþistlerin genel bir meþruiyet alaný bulmasýna yaramadý. Ayný zamanda düzenin resmi güçleriyle, onlarýn sivil uzantýlarýný da ayný hedeflere yönelmek konusunda iliþkilerini daha da organik bir hale getirdi. Ýþte Hrant Dink’in öldürülmesinin ardýnda düzenin resmi baský aygýtlarýyla onlarýn sivil uzantýlarýnýn birlikte eylemi söz konusudur. Hrant Dink cinayetinin birinci yýlýnda konuyla ilgili farklý çevrelerde pek çok yorumlar, deðerlendirmeler yapýlýyor. Ancak özellikle belirtmek gerekiyor ki, bu sayýmýz çýkacaðý sýralarda düzenin kimi çetelere operasyonlar yapmasý, Hrant’ýn ve daha baþka cinayetlerin arkasýnda bu tür çetelerin olduðu ve hükümetinde bunlarýn üzerlerine gittiði gibi bir görüntüyü kamuoyuna yansýtmaya çalýþýyorlar. Bilinmelidir ki, Hrant Dink ve bunun gibi daha baþka cinayetlerin arkasýnda düzenin resmi güçleriyle, onlarýn sivil faþist uzantýlarýnýn planlý bir cinayeti söz konusudur. Bu durum ise, ne derin devlet ne de birkaç çete iþi ile ilgili deðil, bizzat bu düzenin ve onun devletinin varoluþunun bir parçasý olan ideolojik, askeri, ekonomik yapýlanmasý söz konusudur. 2007 yýlý içinde yaþanan geliþmelerden biri de, laiklik, þeriat tartýþmalarý eþliðinde ordunun gece yarýsý verdiði emuhtýra ve cumhuriyet mitingleri dolayýsýyla pek çok kesimi etkileyen geliþmelerdir. Biz bu süreçteki geliþmeleri temelde, ordunun sürece müdahalesinin önümüzdeki sürecin laik olmayanlar için deðil, bizim için, devrimci hareket, emekçiler cephesi ve Kürt hareketi açýsýndan zor geçeceði þeklinde yorumlamýþtýk. “Cumhurbaþkanlýðý seçimi dolayýsýyla, hükümet, ordu ve diðer “zinde güçler” arasýndaki çekiþmeler uzunca bir süre siyasal gündemin ilk maddesini oluþturmuþtur. Hükümetin cumhurbaþkanýný meclisteki sandalye çoðunluðuna daya-
3
narak belirlemeye çalýþmasý karþýsýnda ordunun sopa göstermesi düzenin kendi mantýðýný yeniden yürürlüðe koymuþtur. Bu defa süreç farklý aktörlerle devam ettirilmiþtir. Anayasa mahkemesinin devreye girmesinden baþlayarak; genelkurmay destekli, sivil faþist karýþýmý, orta sýnýf aðýrlýklý belli bir kitlenin Türk bayraklý mitinglerle harekete geçirilmesine; gece yarýsý Ýnternet sayfalarýndan “muhtýra” verilmesine kadar pek çok taraf bir dizi enstrümaný birlikte çalmýþlardýr. 28 Þubat 1997’de gerçekleþen “postmodern darbe” diye anýlan müdahaleden sonra þimdiki süreç yeni müdahalelerle devam etmektedir. Düzenin devamlýlýðýný saðlamak zorunda olan kiþi ve kurumlar her dönem farklý bir kurtlar sofrasý kurmuþ gibi gözükse de aslýnda tüm müdahalelerde deðiþen yalnýzca giydikleri postlardýr, kurtlar deðiþmemektedir.” “…Ne þeriat ne darbe, yaþasýn demokratik Türkiye ” türünden söylemler, yalnýzca devletin ve düzenin dini araç olarak kullanan yanýný gizlemekle kalmaz ayný zamanda bugün var olan iþleyiþin gerçek bir demokrasi olduðu yanýlsamasýný yaratmaktadýr. Ýslamcý kesim, ordu, burjuva düzenin tüm kurumlarý ve partileri, emperyalizmin yeni paylaþým döneminin payýna düþen saldýrý politikalarýnýn uygulanmasý için emekçi sýnýflarýn örgütsüzleþtirilip, din ve milliyetçilikle uyutulmasý, Kürt halkýna yönelik artan saldýrýlar, devrimciler ve komünistlere karþý seçmeli terör uygulanmasý konusunda tam bir mutabakat içindedirler.” (Komünist Devrim, Sayý 22, Baþyazý) Bunun dýþýnda cumhuriyet mitingleri, laiklik tartýþmalarýyla birlikte sol ve devrimci harekete yönelik ulusalcýlýk ya da liberalizm seçeneklerinin dayatýldýðýný, ayrýca düne kadar az çok solda duran kitlelerin önemli bir kesiminin saða çekilmesi operasyonunun yapýldýðýný belirtmiþtik. “1990’lý yýllarýn içinde iþlenen kimi siyasal cinayetler ve katliamlar þeriatçý örgütlerin varlýðýný ve dinci yükseliþ sorununu gündeme getirmiþti. Kürdistan’da iþlenen cinayetlerin doðrudan devletin resmi ve gayri resmi kurumlarýnýn kendileri tarafýndan ya da onlarýn yönlendirilmesiyle oluþ-
KOMÜNÝST DEVRÝM
turulmuþ kontra örgütlenmeleri eliyle yapýldýðý biliniyor. Diðer cinayetler ve katliamlarýn ºeriat tehlikesine konu edilerek kitlelerde düzen propagandasýnýn yayýlmasýna çalýþýldýðý ayný dönemde bu gerçek, komünistler tarafýndan da dile getirilmiþtir. Özellikle Uður Mumcu, Bahriye Üçok cinayetleri ve Sivas’ta düzenlenen katliamla, alevi, sol-sosyal demokrat kesimleri laiklik ekseninde düzene baðlama, yedekleme çabalarý için gerçekleþtirilmiþtir. Ortaya çýkan tepkileri ve kitle eylemlerini laiklik temelinde düzene baðlama çabasý açýsýndan belli oranda baþarsalar da Gazi mahallesinde ayný sonucu özellikle devrimci hareketin ve buradaki emekçi halkýn karþýt çabalarý ile elde edememiþlerdir. Bir istisna olarak Gazi’deki emekçiler ve devrimci kuvvetler düzenin plânýný bozarak tepkileri düzene ve onun kurumlarýna yöneltmeyi saðladýlar. O dönemde kitleleri laiklik düzleminde düzene baðlama çabalarýyla, bu dönemde yapýlan cumhuriyet mitinglerini karþýlaþtýrdýðýmýzda ortaya þu sonuçlar çýkmaktadýr: Ýlk olarak, 1990’lardaki eylemlerde alevi kitlelerin ve emekçi sýnýflarýn aðýrlýðý belirginken, bugünkü mitinglerine katýlanlarýn hali vakti yerinde orta sýnýf aðýrlýklý kitlelerin olduðunu görüyoruz. Ancak katýlýmcýlarýn sosyal tabaný farklý olmasýna raðmen; demagojik söylemler, IMF karþýtlýðý, sosyal haklardaki gasplara dönük vurgular ve kimi sendikalarýn, sol kesimlerin bu zemine doðru eðilim gösterip eylemlere gitmesi gerçeðine baktýðýmýzda burjuva düzenin bu tip eylemlerle emekçi kesimler üzerinde yine benzer bir etkilenimi hedefledikleri bellidir. Üstelik bu dönemde kitleleri kapitalist sisteme baðlama hedefini siyasi cinayetler, katliamlar ve onlara karþý oluþan tepkileri yönlendirme biçiminde bir yol izleyerek gerçekleþtirmemektedirler. Bu özgün durum, düzenin daha insancýl hale gelmiþ olmasýndan kaynaklanmamaktadýr. Siyasal cinayetler ve onlarýn yarattýðý muhalif dalga emekçi kesimleri hedeflerken bugünkü hedef kitle olan orta sýnýfý bu tür yöntemlerle harekete geçirmelerinin mümkün olmamasýdýr. Ýkinci olarak, bugünkü mitinglerde, daha önceki dönemlerde düzenlenen laiklik eylemlerine göre Türk bayraklarý,
4
düzenin sembolleri, milliyetçi korporatist söylemin aðýrlýkta olmasý, hâkim þovenist havayý bu eylemlerle yaymaya çalýþtýklarýnýn göstergesidir ve ayný zamanda öncekilere göre sol diye tanýmlanan kitleleri daha da saða çektiklerinin bir göstergesi olmuþtur. Bugünkü mitinglere katýlan kitleler düzen solunun tabaný olsalar da ayný kitlelerin dün de ayný düzen solunun tabaný olmalarýna raðmen bugünkü konjonktürde daha saðcý ve þovenist söylemlere kan verdikleri bir gerçektir. Bir süredir genelkurmay eliyle yükseltilen þovenist ortamýn yansýmalarý CHP ve benzeri düzen partileri tarafýndan büyük bir heves ve görev bilinciyle sahiplenilmiþ ve siyasal söylem olarak benimsenmiþtir. Þimdi bu kesimlerin kitle tabanýnýn da bu söylemlere uyumlulaþtýrýlmasý süreci yaþanmaktadýr. Mitinge katýlanlarýn Avrupa Birliði ve Amerika karþýtlýðý ya da anti-emperyalist kimliklerini ön plana çýkarmalarý, siyasal kavramlarýn ve güncel geliþmelerin kavranýþýnýn bu kitlenin bilincinde çarpýtýlmýþ halde getirildiðinden baþka bir gerçekliði ifade etmemektedir. Emperyalist-kapitalizmin sýnýfsal bir kavrayýþý olmayýnca, kitlelerin bilincinde kavramlarýn anlamlarý da düzenin istediði biçimde þekillenmektedir. Sonuçta bu mitingler, düzen solunun kitle tabaný oluþturup tepkisini gösteriyor da olsa gerçekte bu kitleleri saðcýlaþtýrma operasyonunu iþlevini görmektedir.” (Age, Baþyazý) Geçen süre içinde yaþananlarý hatýrladýðýmýzda maalesef bu söylenenlerin doðrulandýðýný görüyoruz. Gerçekten de süreç, AKP gibi liberal Ýslamcý akýmýn düzen içinde kendini tahkim ettiði, seçimlerden kitlesel desteðini arttýrarak çýktýðý, buna karþýn Kürt hareketine, devrimci harekete dönük saldýrýlarýn yoðunlaþtýðý, iþçi sýnýfýnýn önemli bir bölümünün uzun iþ saatleri ile asgari ücrete mahkûm edildiði, sosyal haklara sahip olanlar açýsýndan ise bu haklarýn teker teker ellerinden alýndýðý bir þekilde yaþandý. Siyasal geliþmeler bu þekilde yaþanýrken sol ve devrimci hareketin ayný geliþmeler karþýsýnda doðru pratik, siyasal bir duruþu gerçekleþtirmek bir yana ideolojik düzlemde dahi doðru devrimci bir zeminde durabildiðini söylemek mümkün deðil. Düzen
KOMÜNÝST DEVRÝM
nun kitleler için ve de siyasal mücadele içindeki kimi akýmlar (Bolþevikler dýþýndaki diðer akýmlar) için böylesine açýk olup, bunun gerektirdiði politik sonuçlarý çýkartabildiðini söyleyebilmek zor. Üstelik emperyalizmden önce kapitalizmin geliþme çizgisini izlediði ve bu sayede toplumda proletarya dýþýndaki bazý tabakalarý-köylülük,küçük burjuvazi- burjuvazinin kendi siyasal hedeflerine yedekleyebilmenin nesnel olanaklarýný barýndýrdýðýný da düþünürsek bu söylediðimiz olgu daha iyi anlaþýlýr. Özetle emperyalizmden önce burjuvazi karþýsýnda proletaryanýn ve onun müttefiki olan yoksul köylülüðün burjuvazinin politik hedeflerinin yedegi olmaktan korumakkurtarmak, böylece iþçi sýnýfýnýn baðýmsýz sýnýf çýkarlarýný korumak Lenin ve Bolþeviklerin 1905 devrim deneyiminde tutumlarýnýn özünü oluþturmaktadýr. Ýki Taktik burjuva devrimi ile iliþkili olarak burjuva demokrasisinin niteliði konusunda tarihsel ilerlemeci, aþamacý yaklaþýmlara-yanýlsamalara yol açabilecek söylemlere raðmen iþçilerin köylülerin devrimci demokratik diktatörlüðü saptamasýnýn proleterya diktatörlüðü hedefine baðlý somut bir adým olarak kavranýþýyla marksizme sýnýflar mücadelesinin somut zemininden yapýlmýþ bir katkýdýr. Geçici Devrim hükümetine katýlma kararý devrimi burjuvazinin insiyatifine terk etmeyecek olan, iþçi sýnýfýnýn kendi baðýmsýz çýkarlarýyla devrimin önderi olabilme rolünü oynayabilmesi için öne sürülen, iþçilerin köylüleren devrimci demokratik diktatörlüðüne ulaþabilmenin somut bir adýmý olarak ele alýnmýþtýr. ii) Ýki Taktik'te Hedeflenen Þubatýn Geçici Hükümeti Deðildi. "Bir devrimden sonra , diye yazýyordu Neue Rhenische Zeitung 14 Eylül 1848'de , devletin her geçici örgütü , bir diktatörlüðü ve etkin bir diktatörlüðü gerektirir. Ta baþýndan beri Camphausen'i ( 18 Mart 1848 sonrasýnda bakanlar kurulu baþkaný) diktatörce hareket etmediðinden dolayý eski kurumlarýn kalýntýlarýný hemen ezmediði ve yok etmediði için suçladýk.... "(Ýki taktik/ Lenin /Sf: sol yayýnlarý ) Marks'ýn yukardaki sözlerini aktaran Lenin "Marks'ýn bu sözleri bize ne anlatýyor? Geçici bir devrim hükümetinin
17
diktatörce davranmak zorunda olduðunu ... ve böyle bir diktatörlüðün görevinin eski kurumlarýn kalýntýlarýný yok etmek olduðunu ... son olarak Marks'ýn devrim ve açýk bir iç savaþ döneminde burjuva demokratlarý anayasal düþler ile avunduklarý için kýnadýðý sonucu çýkmaktadýr." sözleriyle diktatörlük sloganýnýn anlamý iþte budur demektedir. Lenin'in anlayýþýný daha iyi anlayabilmek için son olarak ; Geçici Devrim Hükümeti konusunda nasýl bir iktidara yürüyüþün somut hedefi olarak öne çýkartýldýðýný yine Lenin 'in özlü anlatýmýndan aktaralým:"... Tarih açýsýndan incelemek isteyecek olursanýz, herhangi bir Avrupa ülkesi örneði size hiç de geçici olmayan birçok hükümetlerin , her ülkede , burjuva devrimin görevlerini yerine getirmediklerini ve devrimci yenilgiye uðratmýþ hükümetlerin bile , her þeye karþýn bu yenik düþmüþ devrimin tarihsel amaçlarýný gerçekleþtirmeye zorlandýklarýný göreceklerdir. Ama " geçici devrim hükümeti " diye , o sözünü ettiðiniz hükümete ve halk ayaklanmasýna dayana hükümete derler , halktan gelme bir tür temsili kurumlara dayanan hükümete deðil. Geçici Devrim Hükümeti , devrimin hemen zafere ulaþmasý için bir savaþým organýdýr, karþý - devrim giriþimlerini hemen ezmek için bir savaþým organýdýr , genel olarak burjuva devrimin tarihsel görevlerini yerine getiren bir organ deðil."(Ýki taktik / Lenin / Sf:33 Sol yayýnlarý) Lenin'in bu sözlerinden "Geçici devrim Hükümeti " ile kastedilen , otokrasiye karþý zaferin burjuva sýnýf egemenliði ile sonuçlanmamasýnýn , devrimi iþçi sýnýfýnýn baðýmsýz sýnýfsal varoluþu üzerinden burjuvazinin eline terk etmenin , burjuva sýnýrlara hapsetmeden proletarya diktatörlüðü hedefine yürüyebilmenin ve bunun somut bir iktidar -iþçilerin ve köylülerin devrimci demokratik diktatörlüðü biçimdeki-olarak kavranýþýyla 1917 Þubatýnda kurulan "Geçici Hükümeté ile tam bir karþýtlýk içinde olduðu görülür. Buna karþýlýk Ýki Taktik'te yukarýda saydýðýmýz nitelikte devrimci bir iktidarýn 1917 Þubatý'yla Ekimi arasýnda var olan "Sovyet" olduðu komünist devrimciler açýsýndan nettir. Emperyalizm Döneminde Burjuva Demokrasisi ve proletarya Diktatörlüðü
KOMÜNÝST DEVRÝM
minde "yeni bir" düzleme "taþýyan" ya da bütünleyen Leninizmi rehber edinen biz Komünistler 1905 Devrimi ve 1917 ÞubatEkim Devrimi süreçlerinden demokrasi ve diktatörlük konusundaki temel ilkesel yaklaþýmlarýnýn deneyimlerini çýkarma uðraþýsý içinde olacaðýz. i) "Ýki Taktik" de Demokrasi Ve Diktatörlük Ortaya Nasýl Konmuþtu Devrimci hareketlerin çoðu için "demokratik devrimin programý" þeklinde alðýlanan Ýki Taktik, devrimi demokratik ve sosyalist olarak aþamalandýranlar için temel baþvuru kaynaklarýndan biridir.1905 Devriminde Bolþeviklerin siyasal tutumlarýnýn Lenin tarafýndan anlatýldýðý Ýki Taktik; RSDÝP'in 3. Kongre kararlarýnýn gerekçelerinin açýklandýðý bir metindir. Yaklaþan devrimin burjuva demokratik karekterde olacaðýný belirten Lenin için devrimin yazgýsý þuna baðlýdýr: "Ýþçi sýnýfý burjuvazinin bir yardýmcýsý, otokrasi üzerindeki baskýsý yüzünden, kuvvet yönünden güçlü, ama siyasal olarak güçsüz bir yardýmcýsý rolünü mü oynayacaktýr, yoksa halk devriminin kýlavuzu ve önderi rolünü mü?" (Ýki Taktik /Lenin /Sf:9 /Sol Yayýnlarý) Lenin'de partinin yapmasý gereken görevlerde, devrimdeki tutumda iþçi sýnýfýnýn feodal soyluluk-monarþi karþýsýnda burjuvazinin bir yedeði-yardýmcýsý olmaktan onu uzak tutmak çabasý ile birlikte proletaryanýn müttefiki yoksul köylülüðünde burjuvazinin politik amaçlarýnýn peþinde sürüklenmekten kurtarýlmasý temel yaklaþýmdýr. Ýki Taktikte uzun uzun açýklanan ve RSDÝP'in 3. Kongresinin aldýðý kararlarýn esasýný oluþturan "Geçici Bir Devrim Hükümeti" konusunun iþçilerin köylülerin devrimci demokratik diktatörlüðü olarak diktatörlükle iliþkisini ele almadan önce Lenin'in o dönemde (1905'de) demokrasi meselesini nasýl anladýðýný inceleyelim. Lenin'in Ýki Taktik adlý kitabýnda en çok tekrarladýðý sonuçlardan biri; burjuvazinin demokrasi konusunda tutarsýz, ikiyüzlü, ilk fýrsatýný bulduðunda proletaryayý aldatmaya, monarþi ile anlaþmaya hazýr bir konumda olduðudur." Kýsacasý,tutarsýz burjuva demokrasisine karþý savaþýmda eli-kolu baðlý kalmaktan sakýnmak için, proletarya, sýnýf bilincine sahip olmalý ve köylülüðü devrimci bilince kavuþturacak kadar güçlü olmalý, savaþýmýna önderlik
16
etmeli, ve böylece, baðýmsýz olarak, tutarlý proleter demokratçýlýk çizgisini izlemelidir. …burjuvazi her zaman tutarsýz olacaktýr. Eðer yerine getirilecek olursa, bizim burjuva demokratlarýný halkýn içten dostlarý olarak görmemizi saðlayacak koþullar ve maddeler öne sürmekten daha aptalca ve boþ bir þey yoktur. Demokrasinin tutarlý savaþçýsý ancak proletarya olabilir. Ancak köylü yýðýnlarýnýn, proletaryanýn devrimci savaþýna katýlmasýyladýrki ,proletarya, demokrasinin baþarýlý bir savaþçýsý olabilir…" (Age. Sf:51) bununla birlikte demokrasi sorunuyla baðlantýlý olarak siyasal özgürlükler meselesinin ilkesel tutumlardaki dayanaklarý Lenin'de þu þekilde ortaya konulmuþtur: "Toplumsal ve ekonomik özü bakýmýndan Rusya'daki demokratik devrim bir burjuva devrimidir. Ancak ,bu doðru Marksist önermeyi yineleyip durmak yetmez. Bunun doðru dürüst anlaþýlmasý ve siyasal sloganlara doðru dürüst uygulanmasý gerekir. Genel olarak söylemek gerekirse, bugünün temellerine, yani kapitalist temellere, üretim iliþkileri temeline dayanan bütün siyasal özgürlükler, burjuva özgürlüklerdir. Özgürlük istemi esas olarak burjuvazinin çýkarlarýný ifade eder. Bu istemi ilk ortaya atanlar, burjuvazinin temsilcileri olmuþtur. Burjuvazinin yandaþlarý, elde ettikleri bu özgürlüðü, onu ýlýmlý ve kýlýkýrk yaran burjuva dozuna indirgeyerek, barýþ zamanlarýnda devrimci proletaryanýn üstü örtülü bir biçimde baský altýna alýnmasýyla birleþtirerek onu týpký ustalarý gibi kullanmýþlardýr." (Age. Sf:105) Kapitalizmin tekelci olmayan görece serbest rekabetçi denilen emperyalizm aþamasýndan önce ki dönemde feodalizm karþýsýnda "iþçi sýnýfý gibi" burjuvazide iktidar mücadelesi vermekteydi. Tabiiki iktidar olabilmek için bu "mücadelede" burjuvazinin iþçi sýnýfýna-ezilen yýðýnlara ihtiyacý vardý. Bunun için ise burjuvazi yýðýnlarýn taleplerini biçimsel anlamda bile olsa savunmak durumundaydý. Lenin'in yukarda aktardýðýmýz pasajlarýndan da anlaþýldýðý gibi burjuvazi siyasal özgürlükler-demokrasi biçimindeki yýðýnlarýn taleplerini devrimci bir içerik ve yöntemle savunabilmesi kendi sýnýfsal konumu gereði mümkün deðildi. Ancak bu olgu-
KOMÜNÝST DEVRÝM
kitleleri saða çekerken, ulusalcýlýkla liberalizm basýncý solda çeþitli biçimlerde etkisini gösterdi. Bu etki, cumhuriyet mitinglerini deðerlendirmelerden, Hrant Dink’in öldürülmesine karþý verilen tepkilerden, 1 Mayýsta ve seçimlerde alýnan tutumlara kadar bir dizi alanda görüldü. Seçim süreci gerek burjuva düzeni açýsýndan gerekse de toplam sol hareket açýsýndan çeþitli derslerle dolu bir süreç olarak yaþandý. Ancak yine de esas olarak devrimci hareket olarak nasýl bir sonuç çýkarmak gerektiði üzerine yoðunlaþmak gerekir. “Burjuva düzeninin kurumlarý, baþta meclis ve seçim olmak üzere, burjuva partileri kitleler gözünde itibarlý bir dönemini yaþýyor. Her biri burjuvazinin programýný uygulamak konusunda tekleþmiþ olmalarýna raðmen düzen partileri kitleler gözünde farklý seçenekleri temsil ediyormuþ gibi görünüyorsa bu durum, baþka nedenlerle birlikte öncelikle düzen karþýsýnda farklý bir seçeneðin, alternatifin yaratýlamamýþ olmasýndandýr. Boykot söylemleri ne kadar hareketlenmeye çaðýrýrsa çaðýrsýn pasifizm mesajý vermesinin yanýnda, siyasal mesajý zayýf, siyasallaþtýrýcý yönü düþük bir çaðrý olarak kaldý. Bugün siyasal mesajlarý net, siyasallaþtýrýcý yönü yüksek, burjuva düzeninin kendisini hedefe oturtmuþ söylemlerin geliþtirilebilmesi üzerine yoðunlaþmak gerekir. Bugün devrimci hareketin istisnasýz tümü bir asgari programa ya da acil demokratik, ekonomik talepler programýna sahip. Ancak bu asgari programlar ya da acil talepler kendi mantýki sonuçlarýný dahi üretemiyorlar. Oysa bu programlar kitlelerin en acil ve dolaysýz talepleri olarak, geniº kitleleri kapsayýp, harekete geçirme mantýðýyla formüle ediliyorlar. Fakat acil talepler üzerine kurulmuþ bir ajitasyon ne devrimcilerin öznel istekleri olarak kalabilirler ne de bu talepler, bugünkü kitlelerin durumu, sýnýf hareketinin durumundan baðýmsýz kendi baþlarýna bir etki yaratabilirler. Hele de bugünkü gibi geniº emekçi yýðýnlarýn düzen seçeneklerinden kopamadýðý durumlarda asgari programlar büyük oranda iþlevsizleþiyor. Dolayýsýyla öncelikle bu asgari programlar ya da acil talepler sistemi, adýna ne denirse densin bu anlayýþla hesaplaþ-
5
mak, kopmak gerekir. Önümüzdeki kýsa vadede kitlelerin düzenden hoþnutsuzlukla harekete geçmeleri, ister öznel müdahaleyle ister kendiliðinden bir dalgayla olsun böyle bir kitle hareketinin yükseliþinin olmayacaðýnýn anlaþýlmasýyla, öncelikle bugünkü önderlik boþluðunun nedenleri üzerinde durulup, tarihsel ve güncel sorunlarýn çözümleri üzerine yoðunlaþan, bunlardan çýkan sonuçlar ve sosyalizmi/komünizmi alternatif olarak öne çýkaran bir siyasal yöntemi temel almak gerekir. Kitleler geriledikçe siyasal sloganlarý budayan yöntemler sanýldýðýnýn aksine kimseye güç kazandýrmamaktadýr.” (Komünist Devrim, Sayý 23, Baþyazý) Seçim süreci devrimci harekette önderlik ve parti sorununu yakýcý bir biçimde ortaya çýkarýrken, genel tavýr böyle bir sorunun yok sayýlmasý, üzerinden atlanmasýydý. Ne asgari programlar, ne ekonomist söylemler ne de kriz tanýmlamalarý devrimci hareketin mevcut siyasal gerçekliði doðru anlamasýna yeterli olmadý. Üstelik bu seçimlerde liberal solun Kürt hareketiyle ittifak halinde uyguladýðý politikalar kafa karýþýklýðýný arttýrdý. “Bu seçimlerde görüldü ki, liberal sol, devrimci hareketin altýný oyuyor. Devrimci hareketin kitle tabanýn, en azýndan bir kýsmýnýn, liberal solun seçim önerilerine destek verdiði görüldü. Zaten giderek daralmýþ bir kitle tabanýna sahip devrimci hareket, bu durum üzerinde ciddi biçimde düþünmek zorundadýr. Esasýnda bu durumu yaratan sebep, liberallerin kendi becerilerinden çok, devrimci hareketin zaaflarý olmuþtur. Uzun bir süredir kitle tabanýnýn daralmasý, sýnýf hareketinin en geri noktalarda seyretmesi, bu durumun yarattýðý güçsüzlük psikolojisi, devrimci hareketlerin çoðunu en geniþ kesimlerle birlikte davranmak gerektiði sonucuyla liberallerle yeterince ayrýmlarýn çekilememesini doðurdu. Bu durum ise, devrimci harekete yüzünü dönmüþ kesimlerin gözünde devrimcilerle liberaller arasýndaki ayrýmlarýn silikleþmesine ve dolayýsýyla da seçim sürecinde böyle bir sonucun doðmasýna sebep oldu. Önümüzdeki dönemde liberallerle ayrýmlarýn net olarak çekilmesi, kendi baðýmsýz siyasal, örgütsel ve pratik zeminlerin yaratýlmasý büyük önem taþýmaktadýr.”
KOMÜNÝST DEVRÝM
(Age, Baþyazý) Son aylarda yaþanan geliþmelere baktýðýmýzda, düzenin tüm kurumlarý, ama beklide en çok medya, büyük bir heves ve çýðýrtkanlýkla terör, sýnýr ötesi operasyon, 29 Ekim kutlamalarý ve daha baþka pek çok söylemlerle tam bir þovenizm ve faþizm kustular. “Düzenin milliyetçi, þovenist histeriyi körüklemesinin geniº emekçi kitleleri hedefleyen bir yaný olduðu açýktýr. MHP’li faþistlerden, saðcý sendikalara, Kemalist elitlerden, okullardaki eðitimcilere, devlet kurumlarýndan, camilerdeki vaazlara kadar geniº bir sahada pompalanan milliyetçilik etkisini, harekete geçirilen kitlelerin eylemleri ve söylemleri yeterince kanýtlamaktadýr. Belirtilmesi gereken bir diðer noktaysa, temel hedef olarak Kürtlerin alýndýðý, ulusal þovenist duygularýn yükseltilmeye çalýþýldýðý bu ortamda DTP’ ye, Kürtlerin kurumlarýna dönük saldýrýlar Kürt hareketini geriletmeyi amaçlamakla birlikte bir bütün olarak solun toplumsal tabanýný daraltmaya dönük de bir iºlev görüyor.” (Komünist Devrim, Sayý 25, Baþyazý) Elbette düzenin içe dönük iþlevi olan müdahalelerinin yanýnda, Kürt hareketine yönelik müdahaleleriyle Ortadoðu’daki paylaþým savaþý üzerinden dýþa dönük hedefleri de vardýr. “…önümüzdeki süreçte Türkiye’nin Güneydeki Kürtler, PKK, sýnýr ötesi operasyon ve bir bütün olarak Kürt/Kürdistan sorunu konusunda yapacaðý hamlelerin, Ortadoðu’daki paylaþým savaþýnýn nasýl seyredeceði, Türkiye’nin bu paylaþýmda nereye kadar, nasýl roller üstleneceði ve ABD’nin Ýran saldýrýsý gibi konularý netleþtirmesi muhtemeldir” (Age, Baþyazý) Süreci bu þekliyle yorumlarken, son olarak da sol ve devrimci hareket açýsýndan olduðu kadar biz komünistler açýsýndan da temel bir hatýrlatma yapmakta fayda var. “Sonuç olarak Türkiye Kapitalist Cumhuriyeti önümüzdeki süreçte geleceðini belirleyecek kimi adýmlarý atmanýn eþiðindedir. Bu adýmlarýn gerek Kürtler, bölgedeki halklar ve emekçiler açýsýndan gerekse de bu topraklardaki iþçi sýnýfýmýz açýsýndan uygulanýþý, sonuçlarý ve gerici burjuva karakteri net olarak ortadadýr. Burjuva rejim, tarihsel sorunlarýnýn “çözümü” için, mevcut kapitalist geliþ-
6
menin nesnel gereksinimleri ve yapýsal bunalýmýný aþmanýn bir çaresi olarak baþka emperyalist güçlerle birlikte emperyal hedefler peþindedir. Ýçeriye dönük milliyetçi, þoven plânlar toplumu buna hazýrlamak, emekçileri kendi çýkarlarý peþinde savaþa sürmek için yapýlmaktadýr. Bir yandan da sola liberalleþmesi ve tavizler vermesi için “havuç”, eðer devrimci hedefler, yol ve yöntemlerde ýsrarcý olunursa “sopa” seçenekleri sunuluyor. Havucun ne olduðu açýktýr: Her türlü düzen dýþý, devrimci yönelimi býrakmanýn karþýlýðý burjuva legalitesi içinde varlýk, düzenin yönelimlerine soldan destek veren, sosyal þovenist konum ya da liberal düzlemde parlamenterist avanaklýktýr. Sopanýn ne olduðu da bellidir: Düzen dýþý, devrimci duruþun toplumsal basýnç altýna alýnmasý, yetmediðinde seçmeli terör, tecrit ve ezmedir. Komünistler bunlarý bilerek önümüzdeki sürece hazýrlanmalý, siyasal soðukkanlýlýðý býrakmadan baþkalarýný da uyarma görevlerini yerine getirmeye çalýþmalý, devrimci dayanýþmanýn güçlendirilmesine çalýþýrken, kendi baðýmsýz faaliyetlerini, önceliklerini unutmadan hazýrlýk faaliyetlerine yoðunlaþmalýdýrlar. Düzen sola gerici bir saflaþmayý dayatýyor. Bu saflaþmanýn önemli bir ayaðý ulusalcý, sosyal þoven bir konumu dayatmak olduðu gibi diðer ayaðý da liberal bir konumda legalizmdir. Buna karþý devrimci bir ideolojik zeminde, baðýmsýz devrimci bir siyasal çizginin varedilmesinde ýsrarcý olmak büyük önem taþýmaktadýr. Biz komünistlerin örgütlü hazýrlýk süreci böylesi bir dönemle çakýþmýþ olmasý nedeniyle geçilen süreç büyük bir sýnav niteliði taþýmaktadýr. Kadrolarýmýz birikimlerimizi küçümsemeden ama yapacak daha çok iþimiz olduðu bilinciyle, belirlenmiþ önceliklerimize yoðunlaþmak, gerek kiºisel geliºimlerine gerekse de kolektifin geliºimine bu pencereden bakarak tarihsel bir misyonu üstlendiklerini unutmamalýdýrlar. Düþmanlarýmýz korkuyla, dostlarýmýz güvenle bilmelidirler ki komünistler bu misyonu hakkýyla yerine getireceklerdir” (Age, Baþyazý)
KOMÜNÝST DEVRÝM
KOMÜNÝST DEVRÝM
içerisinde iþçi hareketinde Marks'ýn ve Engels'in görüþlerinin egemen olamayýþýnýn pek çok nedeni olsa da, Lenin daha sonralarý "Devlet ve Devrim" adlý kitabýnda "Bebel'in 36 yýl boyunca, yani 1875'ten 1911'e kadar, Engels'in þaþýrtýcý bir güçle, doðruluk ve açýklýkla, devlet konusundaki yaygýn sosyal demokrat görüþlerin oportünizmini sergilediði mektubunu hasýraltý etmiþ olduðunu" ifade etmiþtir. Paris Komününün yenilgiye uðramasýyla anarþizm ve blankizmde yenilmiþtir. Marksizm karþýsýnda bu iki akýmýn tarihsel olarak yenilgiye mahkum olduðunu söyleyebiliriz. Yukarýda söylediðimiz gibi bu akýmlarýn iþçi sýnýfýyla birlikte insanlýðý sýnýflý toplumlardan kurtarýp komünizmin yolunu açabilecek siyasal akýmlar olamayacaklarýný da söyleyebiliriz. Ancak bu iki akýmýn Paris Komününden sonra II. Enternasyonalden tasfiye edilmeleriyle birlikte, sonraki süreçte Avrupa'da iþçi hareketi içinde devrimci araç ve yöntemlerin ve de devrimciliðin tasfiye olduðunu vurgulamamýz gerekir. Artýk II. Enternasyonalle birlikte oportünizmin egemenliði dönemi baþlamýþtýr. Bu II. Enternasyonal içinde üye partilerden programýnda proletarya diktatörlüðünü hedefleyen tek parti RSDÝP (Rusya Sosyal Demokrat Ýþçi Partisi) dir. Lenin'in dediði gibi 1903 'ten beri bir siyasal akým olarak varolan bolþevizm, RSDÝP içinden doðan bir akým, siyasal hareket olarak II. Enternasyonal ile politik, örgütsel anlayýþ olarak baþtan beridir farklý olsa da I. Emperyalist Paylaþým savaþýnda bu enternasyonalin ihanetinin doruða ulaþtýðý döneme kadar onun üyesi olarak kalmýþtýr. Bolþevizmin politik, örgütsel deneyimlerininanlayýþýnýn baþlangýçta Rusya'ya özgü olduðunu düþünen, evrensel anlamýnýn daha sonralarý bilincine varan Bolþevikler; II. Enternasyonalin oportünist sosyal demokrat anlayýþýnýn karþýsýnda marksizmin devrimci yöntemini-özünü savunmuþlardýr. Proletarya Diktatörlüðü anlayýþýný marksizmin ilkesel anlayýþlarýndan biri olarak savunan Bolþevikler bu anlayýþý Rusya'nýn somut tarihsel koþullarýnda kimi zaman politik görevlerle iliþkisi içinde savunuþ "biçimleriyle" bugün ve o zamanki en yakýn muhataplarý (par-
15
tinin kimi militanlarý) için demokratik devrim-sosyalist devrim zemininde hem bir eksiklik, hem bir yanýlsama yaratsa da Paris Komünü'nden sonra 2. proletarya diktatörlüðünü bir Sovyet Cumhuriyeti biçiminde kurarak bizlere evrensel deðerde bir deneyim býrakmýþlardýr.Ýþçilerin ve köylülerin devrimci demokratik diktatörlüðünü Proletarya diktatörlüðü, bir Sovyet cumhuriyeti olarak kavramak Bolþevikler için içinde bulunan anda bir kopuþla ve süreklilikle gerçekleþtirmek þeklinde anlamýný bulmaktadýr. Emperyalizm Döneminden Önce Demokrasi ve Proletarya Diktatörlüðü Devrim sorununun tanýmlanmasýnda bugün yaygýn olan tanýmlarýn baþýnda; Demokratik Devrim-Sosyalist Devrim þeklinde bir kavramlaþtýrmayla ayrým yapýlmasý gelmektedir. Bu ayrýmý yapanlar açýsýndan devrimin þuan içinde bulunulan tanýmlanmasýna dayanak olarak; nesnel ve öznel koþullar tanýmlamasý içinde, o ülkenin ekonomik geliþmiþliði, köylülüðün toplumsal yapý içindeki yeri, burjuva iktidarý ya da burjuva olmayan iktidar, ülkedeki hak ve özgürlükler sorunu, sýnýflarýn içinde bulunduklarý bilinç ve örgütlenme düzeyi…tanýmlanmaktadýr. Ayný nesnel koþullar içinden Sosyalist devrimi bugünkü görev olarak öne çýkaranlar da vardýr. Kapitalizmin bir üretim biçimi olarak az çok geliþtiði tüm ülkelerde kapitalist üretim iliþkileri, emperyalizm dönemiyle birlikte egemen üretim biçimi olmuþtur. Proletarya bugün dünyanýn en uzak köþesindeki bir ülkede dahi sayýsal bir "nicelik" olarak aðýrlýðýndan ziyade, bir sýnýf olarak varlýðýný duyurmuþtur-duyurmaktadýr. Dolayýsýyla bizim devrim ve iktidar sorununa bakýþýmýzda kapitalizmin geliþmiþlik düzeyi, proletaryanýn nesnel olarak varlýðý yokluðu deðil,demokrasý ve diktatörlük temel eksen olacaktýr. Demokrasi ve diktatörlük konusu içinde iþçi sýnýfýnýn iktidar mücadelesi 1848 avrupa devrimleri, 1871 paris komünü ile birlikte daha çok 1905 Rus devrimi ve 1917 Þubat-Ekim devrimleri konu edilmektedir. Marksist Leninist olma iddiasýndaki bir hareket Leninizmin somut dvrim ve iktidar deneyimlerini tam ve doðru olarak binince çýkartmadan edemez. Marksizmi siyaset ve örgüt düzle-
KOMÜNÝST DEVRÝM
hükmetmiþ olan, Fransa'dan baþlamamýþ mýydý bir kez daha? Onun için, 1848 Þubatýnda Paris'te ilan edilen "toplumsal" devrimin, proletarya devriminin niteliði ve gidiþi hakkýnda fikirlerimizin , 1789 ve 1830 modellerinin anýlarýnýn damgasýný taþýmasý doðal ve kaçýnýlmaz bir þeydi. Ve hele Paris ayaklanmasý, zafere ulaþan Viyana, Milano ve Berlin ayaklanmalarýyla yankýlanýnca, Rusya sýnýrýna kadar bütün Avrupa harekete sürüklenince daha sonra Haziran ayýnda Paris'te proletarya ile burjuvazi arasýnda iktidar uðruna ilk büyük kavga verilince, kendi sýnýfýnýn zaferi ile bütün ülkelerin burjuvazisini daha yeni devrilmiþ bulunan kralcý-feodal gericiliðin kollarýna yeniden atýlacak kadar sarsýnca, biz, o günün koþullarý içinde, büyük belirleyici kavganýn baþlamýþ olduðundan ve bu kavgayý uzun süreli ve seçeneklerle dolu bir tek devrimci dönemde vermek gerekeceðinden, ama bu kavganýn ancak proletaryanýn sonal zaferi ile sonuçlanabileceðinden artýk hiçbir biçimde kuþkulanamazdýk." (Karl Marks'ýn Fransa'da Sýnýf Savaþýmlarý kitabýna giriþ / Friedrich Engels Sf:11 / Sol Yayýnlarý Ocak 1988 3.baský) Ezilen-sömürülen kitlelerin kendi sýnýfsal talepleriyle, kendi örgüt ve yöntemleriyle iktidarý burjuvazinin elinden alarak devrimi kendi iktidarlarý ile sonuçlandýrmanýn bir örneði olarak Rusya'da gerçekleþen 1917 Þubatý ile Ekimi arasýndaki süreç bugün öðrenmemiz gereken deneyimlerin baþýnda gelmektedir. "1917 Þubatý ile baþlayan kitlelerin devrimci ayaklanmasý üzerinde yükselen burjuva iktidarý, Bolþevik önderlikle Ekime taþýnan proleter devrimin ayaklarý altýnda ezilmiþ, proletarya, esasen kendisinin olan bir devrime (Þubat Devrimi) gerçek anlamda Ekim 1917'de ancak kendi programýna sahip çýkabildiði anda sahip çýkabilmiþtir. Devrimin sürekliliði vurgusunun týlsýmý bir yönüyle burada aranmalýdýr. Proletarya, kendisinin olan bir devrimi sürekli kýlarak Ekime varabilmiþtir, baþkasýnýn devrimini geliþtirerek, ilerleterek deðil." (Maya Enternasyonalist-Devrimci Gazete Sayý:21 / Mart 98 / Sf:12) Marksizm ve Proletarya Diktatörlüðü Komünistlerin ayýrt edici siyasal
14
tutumlarýndan biri olarak Proletarya Diktatörlüðü anlayýþý bir kavram olarak Marks'tan önce ilk kez Babeuf tarafýndan kullanýlmýþ, 1800 lü yýllarýn ortalarýndan 1871 Paris Komün'üne kadar Blankistler tarafýndan savunulmuþtur. Ýyi örgütlenmiþ bir azýnlýðýn "doðru anda" ve "yerde" gerçekleþtirecekleri devrimci bir eylemin iktidarý ele geçireceðini, böylelikle kitleleri peþinden sürükleyeceðini düþünen, böyle bir devrim anlayýþýna sahip Blankistler için iktidar ise; bu azýnlýðýn "akla yatkýn" , "doðru" politikalarý ile yýðýnlarýn ezilmiþliðine ve sömürülmesine son verecek bir iktidar þeklinde algýlanmaktaydý. Blankizm, marksizmin sýnýflar mücadelesini tarihsel oluþumu içinde, bilimsel zeminde ortaya koyuþu karþýsýnda iþçi sýnýfýnýn kurtuluþu ile birlikte tüm insanlýðýn kurtuluþunu gösterecek bir siyasal akým deðilse de burjuva düzenine karþý yýlmaz bir mücadele azmi ve devrimci araç ve yöntemlerdeki ýsrarý ile tarihsel bir onurun haklý taþýyýcýsý olmuþ, Paris Komünü ile birlikte tarihsel hatalarýyla yenilmiþtir. Komünistlerin örgütsel zeminde ilk programý olan manifestoda komünistlerin önündeki acil görev " proletaryanýn bir sýnýf olarak oluþumu, burjuva egemenliðinin yýkýlmasý, proletaryanýn iktidarý ele geçirmesi" þeklinde ifade edilmiþti. Ýktidarýn ele geçirilmesi anlayýþý o zaman (1848-50) Komünistler Birliðindeki Blankizm etkisi dolayýsýyla olsa da Marks daha sonra Paris Komünü deneyiminin proletaryanýn iktidarý ele geçirmekle yetinemeyeceðini gösterdiðini , burjuva devlet aygýtýnýn parçalanmasý, yerine kendi iktidar organlarý-yöntemlerini geçirmesi gerektiðini söyledi. Paris Komününden buyana proletarya diktatörlüðü anlayýþý marksizmin ilkelerinden biri haline gelmiþ, Marks ve Engels o dönem gerek yazdýklarý yapýtlarda (Fransa'da iç savaþ, Gotha programýnýn eleþtirisi…) gerekse de verdikleri siyasal mücadelede (II. Enternasyonal içinde) Avrupa'da hakim sosyal demokrat anlayýþýn karþýsýnda devrim ve iktidar sorununda proletaryanýn devrimci yöntemlerle kendi iktidarýný, proletarya diktatörlüðünü savunmuþlardýr. Bu dönemden taki devrimci mücadelenin merkezinin Rusya'ya kayýþýna kadarki dönem
KOMÜNÝST DEVRÝM
GEÇE BÝR YILDA SI IF HAREKETÝ ve SÝYASAL GELÝÞMELER
Son bir yýlda oluþan tabloya baktýðýmýzda sýnýflar mücadelesinin egemen sýnýflarýn lehine bir durumu yansýttýðýný görmek mümkün. Cumhurbaþkanlýðý seçimleriyle ortaya çýkan laik, dinci kargaþasý ve bu yapay gündemle yaratýlan toplumu düzene entegre etme politikasý, bayrak mitingleri, daha sonrasýnda yapýlan genel seçimlerle AKP'nin kitleler içinde desteðini arttýrmasý ve hükümetin toplumsal yapýnýn farklý alanlarýnda Ýslami tarzý, örgütlenmeleri güçlendirmesi gibi yaþananlar bu söylediðimizi daha iyi anlatmaktadýr. Bu söylediðimiz geliþmelerle birlikte, son süreçte Kürt ulusal mücadelesine dönük saldýrýlar, operasyonlar, gerek devrimcilerin ve komünistlerin gerekse de iþçi sýnýfýnýn aleyhine geliþen bir sürecin yaþandýðýný göstermektedir. Egemen sýnýfýn ve uþaklarýnýn 2000'li yýllardan bugüne toplumun büyük bir kesiminde yaratmýþ olduklarý milliyetçi-þoven etki, bu etkinin karþýsýnda duranlara yönelik yapýlan saldýrýlar, sýnýf mücadelesinin geri düþtüðü ve devrimcilerinde müdahale konusunda yetersiz olduklarý bir durumda yukarýda belirttiðimiz olumsuzluklarýn yaþanmasý elbette olasý bir þeydir. Sýnýf içerisinde örgütlenerek, devrimci komünist bir siyasetin varedilemediði bir dönemde, hele hele toplumun büyük bir kesiminin düzenin etkisinde olduðu böyle bir dönemde bugünkü geri düþüþ kaçýnýlmazdýr. Elbette bu durumun karþýsýnda kuþanýlmasý geren karamsar düþünceler deðil, tarihsel haklýlýðýmýzla elde ettiðimiz devrimci irademizdir. Bugünkü zor koþullarý yýrtacak olan devrimci komünist bir önderliði yaratma sorumluluðumuzdur. Seçimler ve Yapay Kutuplaþma Bahar aylarýyla birlikte baþlayan Cumhurbaþkanlýðý ve genel seçimler, öncesinde cumhurbaþkanýnýn "laik mi yoksa dinci mi?" olduðu tartýþmalarýyla ve
7
genelkurmayýn yaptýðý açýklamayla oluþan gerginliðin yarattýðý bir politik atmosferde geliþti. Bazý kesimlerin bir darbe daha geliyor, e-muhtýra gibi söylemleriyle bilinçlerde bulanýklýklar yaratýldý. Daha sonrasýnda ise oluþturulan bayrak mitingleri ile bilince kazýnan "biz laik sömürülmek istiyoruz" oldu. Tüm sýnýf çeliþkilerinin üstünün bir anda örtüldüðü, cumhuriyetçi olsun bizim olsun türünden anlayýþlarla meydanlara toplanan milyonlar bazý liberal solcularda bile hayranlýk uyandýrdý. Ýnsanlar artýk sokaða çýkmaya korkmuyorlardý ve bu büyük bir geliþmeydi. Bu anlayýþ en baþtan sakat bir anlayýþý ifade etmekteydi çünkü nicel olarak görünenin dýþýnda bu topluluk, düzenin siyasetine baðlanmýþ iþçi sýnýfýnýn çýkarlarý açýsýndan hiçbir þey ifade etmeyen tam tersi egemen sýnýflarýn koltuðunu saðlamlaþtýran bir niteliðe sahipti. Sonrasýnda ise genel seçim kararýnýn alýnmasý liberal cumhuriyetçi kesimlerde heyecan yaratýrken sonuç hiçte bekledikleri gibi olmadý. AKP hükümetinin ezici çoðunlukla seçimlerden birinci parti çýkmasý, burjuva iktidarýn beklentilerini de kafalarda açýk bir þekilde canlandýrýyordu. Toplumun geniþ kesimleri içinde dinci söylemlerle önemli yer edinen, ABD ve AB ile iliþkileri iyi yakalayan ve Kürdistan'da dahi önemli bir oy potansiyeli yakalayan AKP hükümeti, burjuvazinin önümüzde süreçte planlarýný en iyi þekilde omuzlayacaðýný bir kez daha gösterdi. Ancak önemli bir nokta var ki, oda Kürdistan'da yakalamýþ olduðu oy potansiyeli ve Kürtlere karþý bakýþ açýsýyla bu hükümet Kürt Ulusal mücadelesinin de altýný oymaya baþladýðýdýr. Yükselen Milliyetçi Dalga ve Kürtlere Yönelik Saldýrýlar Seçimlerin ardýndan, büyük bir gayretle yükseltilen milliyetçi dalga, kökleri daha eskiye dayanmakla birlikte, özellikle son birkaç yýldýr yürütülen bilinçli bir politikaydý. Devrimcilere ve Kürtlere yönelik
KOMÜNÝST DEVRÝM
saldýrýlarýn alanlarda, faaliyet yürütülen semtlerde, linç ve operasyonlar þeklinde yürütüldüðü bir sürecin devamý olarak bugünkü þoven dalga sürdürülmektedir. Ortadoðu'da paylaþýmýn emperyalistler arasýnda devam etmesi ve Türkiye burjuvazisinin de bu paylaþým içerisinde yer alma isteðinin önce kendi içerisinde muhalif güçleri, iþçi sýnýfý ve emekçileri kontrol altýna alabilmesiyle gerçekleþebileceði bir gerçek. Bugün üçüncü kez bir paylaþým savaþýnýn arifesindeyiz. Ömrünü doldurmuþ olan kapitalizmin son çýrpýnýþlarýnýn bir daha su yüzüne çýktýðý görülüyor. Ve bu çýrpýnýþlar emperyalist savaþlarla, en büyük gericiliðin baskýnýn habercisidir. Bu baskýnýn bir ayaðý yaþadýðýmýz topraklarda ezilen ve ulusal mücadele veren halklar üzerinde yaþanmaktadýr. On yýllarca imha ve inkâr politikalarýyla baský altýnda tutulan Kürt halký son aylarda yeni bir saldýrý altýnda. Güneyde bir Kürt devletinin oluþmasý ihtimaliyle huzursuz olan Türkiye, PKK' ye yönelik olduðunu söylediði operasyonlarla aslýnda hem güneyde kurulacak olan Kürt devletine karþý tahammülsüzlüðünü hem de Ortadoðu'daki paylaþýmda yer almakta ne kadar istekli olduðunu gösterdi. Ayrýca yükseltilen muazzam milliyetçi söylem ve yer yer linçlere varan eylemler bu baskýnýn geniþ yýðýnlar arasýnda meþru görülmesini saðlamaktadýr. Bu koþullarda, daha önce de belirttiðimiz gibi ezen ulusun komünistleri olarak, yaþadýðýmýz topraklarda iþçi ve emekçileri, þoven ve sosyal þoven etkiden uzaklaþtýracak olan enternasyonalist siyasetimizle sýnýf mücadelesine kazanmak gerekmektedir. Devrimci Hareket ve Sýnýf Mücadelesi Komünist siyasetin iþçi sýnýfýnýn geniþ kesimlerinin içerisinde kabul görmediði daha da önemlisi iþçi sýnýfýna siyasal bilinç taþýyarak toplumsal altüst oluþlarýn temel unsuru haline getirecek olan komünist bir
öznenin eksikliðinin yaratmýþ olduðu bir bunalým söz konusu. Böyle bir dönemde yaþanan küçük küçük kýpýrdanmalar heyecan yaratsa da belli bir süre sonra sönüyor. Kimi fabrikalarda ve iþyerlerinde örgütlenen grevler, tersanelerdeki iþ kazalarýna yönelik tepkiler ve örgütlenme çabalarý, 1 Mayýs, 8 Mart gibi gündemlerde yaratýlan devrimci irade önem taþýmakta. En son nicelik olarak uzun yýllardan beri yaþanan en büyük grev olan Türk Telekom grevi, tabanda birtakým militanlýklarýn gösterildiði ancak sendika bürokrasisinin etkisi altýnda söndüðü bir geliþmedir. Daha grevin ilk gününde burjuva meydanýnda karalamalarýyla etkisiz hale getirilmeye çalýþýlan, polis baskýlarýyla, milliyetçi söylemlerle bastýrýlmaya çalýþýlan grev tabanda kendiliðinden hareketlenmelerle devam ettirildi. Ancak bir çorbacýda varýlan uzlaþma sendika bürokrasisi ve burjuvazi arasýndaki iliþkiyi bir kez daha bizlere gösterdi. Devrimci harekete baktýðýmýzda, geliþen bu kendiliðinden geliþmelere müdahale etmekte yetersiz kalmýþtýr. Öyle ki, son TMY ile polise verilen yetkiler çerçevesinde, devrimcilere yönelik operasyonlarda artmýþtýr. Bu koþullarda kendi kadro potansiyelini güçlendirmek ayný zamanda baðýmsýz siyasetini örerek iþçi ve emekçiler içerisinden güçlü baðlar kurmak gerekmektedir. Bu baðlamda örgütlenen kurultaylar ve deðiþik örgütlenme biçimleri dikkate alýnmalýdýr. Devrimci komünistler böyle bir dönemde kendi görevlerine yoðunlaþarak, yerellerde ve alanlarýnda mücadelelerini gerektiði þekilde büyütmek sorumluluðunu omuzlayarak yürümekteler. Þovenizme ve sosyal-þovenizme karþý enternasyonalizme, emperyalist sömürüye karþý MarksizmLeninizm'den aldýðýmýz sýnýf bilincine, tasfiyeciliðe ve liberalizme karþý örgütlü irademizle yolumuza devam ediyoruz.
8
KOMÜNÝST DEVRÝM
PROLETARYA DÝKTATÖRLÜÐÜSOVYET CUMHURÝYETÝ EKSENÝNDE DEVRÝM VE ÝKTÝDAR ANLAYIÞIMIZ *
"Her devrimin sorunu iktidar sorunudur." Sözü devrimciler tarafýndan bilinen bir önermedir. Bir siyasal hareketparti gerçekleþtirmek istediði devrimin hangi iktidarý, sosyal-ekonomik düzeni deðiþtireceði ile birlikte yerine türde bir iktidar kuracaðýný ve bunu nasýl yapacaðýný araç, yöntemleriyle birlikte açýk bir þekilde tanýmlamalý, programýnda ifade etmelidir. Elbette bunu bugünden sýnýfsýz topluma geçiþ sürecine kadarki dönemde ilkesel tutumlarýyla birlikte, 'anýn' görevleri ya da ayaðýný bastýðý topraklarýn özgünlüðünün yansýmasýyla birlikte yapmalýdýr. Toplumsal Devrim-Siyasal Devrim Toplumsal devrim mülkiyet biçimine dayalý üretim iliþkilerinin deðiþtirilmesi yoluyla iktisadý, sosyal, kültürel v.s. yapýsý ile tüm toplum yapýsýnýn deðiþtirilmesidönüþtürülmesi demektir. Tarihte bir toplumsal yapýdan bir diðerine geçiþ dönemlerini tariflerken Marksizm; üretici güçler ile üretim iliþkisi arasýndaki çatýþmanýn temel bir dinamik olduðunu bilimsel zeminde ifade etmiþtir. Kuþkusuz Marksizm toplumsal geliþmeyi ilkel toplumdan köleci topluma, köleci toplumdan feodalizme, oradan kapitalizme ve nihayetinde kapitalizmden bir geçiþ dönemiyle komünizme yürüneceðini, kaba bir neden sonuç iliþkisi þeklinde deðilde; ekonomik, sosyal dönüþümün sýnýflarýn karþýlýklý mücadelesi-çatýþmasý zemininde ortaya koyuþuyla sosyalizmi ütopik düzlemden bilimsel düzleme taþýmýþtýr. Kapitalizme kadarki tüm toplumsal dönüþümlerde bir tür nesnel zorunluluðun rolü olsa da kapitalizm-burjuva egemenliðinin yýkýlmasý, sýnýfsýz topluma ulaþmak da bilinçli insan eyleminin ürünü olacaktýr. Siyasal Devrim ; siyasal iktidarýn ele geçirilmesi yoluyla, iktidarýn sýnýfsal niteliðinin deðiþtirilmesi demektir. Kapitalizme kadar tüm toplumsal dönüþümlerde siyasal iktidarýn bir sýnýftan diðer bir sýnýfýn eline geçiþinde iktidar; ezen-sömüren bir sýnýftan baþka bir ezensömüren sýnýfýn eline geçmiþtir. Tabiki iktidara geçen her yeni sýnýf toplumsal
deðiþim-geliþmelerle birlikte kendi iktidaryönetme biçimindeki deðiþikliklerle bunu gerçekleþtirmiþtir. Ayrýca bir toplumsal formasyondan diðerine geçiþte iktidara gelen yeni sýnýf genellikle eski toplumun hakim sýnýflarýyla bir uzlaþma ile iktidara gelmiþlerdir. Burjuvazinin iktidar olma mücadelesi verdiði dönemlerde feodal soyluluk-monarþi karþýsýnda ilerici olduðu kanýsý yaygýndýr. Ancak toplumsal geliþim yasalarýný determinist bakýþla deðerlendirmenin sonucu olan bu yaygýn kanýnýn aksine burjuvazi iktidara geldiði hemen her yerde ezilen-sömürülen yýðýnlar karþýsýnda eski düzenin (feodalizmin) sahipleriyle uzlaþmaya giriþmiþtir. Bu söylediðimize aykýrý bir örnekmiþ gibi duran 1789 Fransýz Ýhtilalinde ise burjuvazi gücünü yýðýnlardan alan bir devrim dalgasýna yaslanmýþ, yýðýnlarýn taleplerini sahiplenerek, manipüle ederek iktidara gelmiþ, "yükselen bir sýnýf" olmuþtur. Fakat daha sonra feodalizme karþý "radikal" tutum alan burjuvazinin sol kanadý Jakobenler, soylulukla uzlaþan bir baþka burjuva kanat tarafýndan iktidardan indirilmiþlerdir. Burada vurgulanmasý gereken temel nokta; burjuvazinin iktidar olabilmek, bir devrimi gerçekleþtirebilmek için ezilen-sömürülen kitlelere ihtiyacý olduðu, bunun için kitlelerin taleplerini görünüþtede olsa sahiplenmek zorunda olduðu, buna karþýlýk iktidar olduðundaolabilirse- gerek eski düzenin sahipleriyle gerekse de kendi sýnýfsal çýkarlarý doðrultusundaki "programýný" uygulamaya koyduðu-koyacaðý , dolayýsýyla da kitleler karþýsýnda gericileþmesinin kaçýnýlmaz olduðudur. 1848 Devrimlerinde ezilen proleter kitleler feodal soyluluk karþýsýnda da burjuvazi karþýsýnda da bir anlamda kendi programlarýyla buluþmuþ, ancak proletaryanýn kendi programýyla iktidar olmasý kýsa süreli de olsa 1871 Paris Komününde gerçekleþmiþtir.48 Devrimlerinin vurguladýðýmýz niteliðiyle ilgili Engels'in sözleri de öðreticidir; " Þubat Devrimi patlak verdiði zaman, biz hepimiz, koþullarý ve devrimci hareketlerin gidiþini kavrama bakýmýndan, geçmiþ tarihsel deneyimin, özelliklede Fransýz deneyiminin büyülü etkisi altýndaydýk. Genel alt üst oluþ iþareti, 1789 dan buyana bütün Avrupa'nýn tarihine
13
KOMÜNÝST DEVRÝM
VAROÞLARDA DEVLETÝN SALDIRISINA RAÐMEN 19 ARALIK EYLEMLERÝ YAPILDI
19 Aralýk saldýrýlarý sadece cezaevlerine yapýlan bir saldýrý olarak deðil, ayný zamanda iþçi sýnýfýna ve emekçilere karþý yapýlan, burjuvazinin kendi egemenliðini devam ettirecek olan siyasal ve ekonomik hedeflerine varabilmesi için atýlan bir adýmdý. Burjuva sözcülerinin de belirttiði gibi, dýþarýyý kontrol altýna alabilmek için iþe önce içerden baþlamak lazýmdý. Ýçerde ve dýþarýda hücre tipi bir yaþamýn koþullarýný yaratmanýn ilk adýmý olan "F Tipi" hücrelerin inþasý ve 19 Aralýk saldýrýlarý buna hizmet etmekteydi. 19 Aralýk ayný zamanda bu topraklarda bir gelenek haline gelmiþ olan direnme geleneðinin de sürdüðü bir gün oldu. Olumluluklarý ve hatalarýyla sürdürülen ölüm orucu ve saldýrýlara karþý günlerce teslim olmama iradesini gösteren devrimciler bu geleneði bir kez daha bayraklaþtýrdýlar. Bu iradeyi selamlamak, devrim yolunda düþenleri anmak için bulunduðumuz yerelde, devrimcilerin ortak düzenlemiþ olduklarý 19 Aralýk eylemine katýldýk. Örgütlenme süreci sorunlu geçen, eylem günüde devletin yürüyüþ baþlamadan saldýrdýðý etkinlik devrimcilerin iradelerini kullanarak saldýrýya karþýlýk vermesiyle çatýþmalý geçti. Bu yýl 19 Aralýk gündemi daha çok varoþlarda devrimci hareketin bileþenlerinin gerçekleþtirdiði eylemlerle hatýrlatýldý. Bu eylemler, devrimci hareketin kadrolarý ve taraftarlarýnca gerçekleþtirilen eylemler oldu. Ýçinden geçtiðimiz süreçte, daha önceki yýllarda olduðu gibi merkezi bir mitingle 19 Aralýk gündemini hatýrlamak, anmak mümkün olmadý. Varoþlarda bu gündemi eylemlerle anmak büyük önem taþýmakla birlikte, farklý devrimci gruplarýn bir dayanýþmayla, daha geniþ bir kitleyi hedefleyerek ve merkezi bir noktaya güçleri yoðunlaþtýrarak anamamasý üzerine düþünmek, bunun sebepleri, çözümleri üzerine yoðunlaþmak her devrimci grubun göre-
12
vi olmalýdýr. Burjuva devlet son yýllarda devrimcileri ve komünistleri büyük oranda alanlardan çýkarmanýn verdiði bir güçle þimdide varoþlarda devrimcilerin hareket alanýný ortadan kaldýrma ve bu sayede hâkimiyeti altýna almaya çalýþýyor. Devrimcilerin siyasetinin az çok etkili olduðu, kadro potansiyellerinin varolduðu varoþlarda bu etkinin kýrýlmasýna yönelik yürütülen politikalarýn en baþýnda yapýlan her eyleme saldýrmak geliyor. Bu saldýrýlarda özellikle mahallede yaþayan insanlarýn evlerine gaz bombalarý atarak, keyfi gözaltýlar yaparak hem eyleme katýlýmý etkiliyor hem de devrimcilere karþý bir tepki yaratmak istiyor. Diðer bir politikasý ise mahallede yaþayan iþbirlikçilerini kullanarak muhalif bir tabaka yaratmaktýr. Ýþte tüm bunlara karþýlýk devrimcilerin göstermiþ olduklarý kararlýlýk 19 Aralýk gibi bir gündemde daha da önemli bir yere sahip. Yerelde örgütleyici yapýlarýn mahallede yapmýþ olduklarý ajitasyon ve propaganda faaliyetinden eylem gününe kadarki süreç yoldaþlarýmýz açýsýndan bir eðitime dönüþtürüldüðü ölçüde anlamlý olacaktýr. Ayný zamanda bundan sonraki faaliyetlerde daha iyi verim almanýn zeminini de örecektir. Bu nedenle faaliyetin örgütlenme süreci ve alýnan görevleri gerektiði þekilde yerine getirme bilinci özellikle dikkat edilmesi gereken bir sorundur. Bizler bu söylediklerimiz doðrultusunda, fakat bir takým eksikliklerimizle birlikte görevlerimizi yerine getirdik. Düzenin tüm saldýrýlarýna karþý devrimci tutumu her yerde ve her koþulda kuþanmak gerektiðini bizlere tekrar gösteren 19 Aralýk direniþçilerine ve düþenlere selam olsun. DEVRÝM ÝÇÝN DÜÞENLER KAVGAMIZDA YAÞIYOR! ÝÇERDE DIÞARDA HÜCRELERÝ PARÇALA! Y. R E M Z Ý
KOMÜNÝST DEVRÝM tehdit vurgusu onun toplumun geniþ KÝTAP TANITIM VE bir kesimine seslenebilmesini MÝLLÝYETÇÝLÝK ÜZERÝNE kolaylaþtýrmaktadýr.Nitekim 22 NOTLAR Temmuz seçimleri ve sonrasýndaki Cumhuriyet Mitingleri, Yükselen milliyetçilik Türkiye gün- Cumhurbaþkanlýðý secimi sýrasýnda deminde son zamanlarda kulaða en donen tartýþmalar, Genelkurmay ve çok gelen kavramlardan. Medyanýn TSK'nin açýklamalarý ve son olarak bombardýmanýna tuttuðu þehit içinde bulunulan atmosfer bu haberleri ve özenle seçilmiþ "teröre söylemden beslenildiðini gösterlanet mitingleri" bu kavramýn gün- mektedir.Bu donemde deme gelmesinin en önemli ve ekmek,doðalgaz, benzin ve eleköncelikli nedenlerindendir. 12 Eylül triðe zam gelmesi; milli hassasiyet yerleþtirmeye çalýþtýðý ve yer- söylemiyle devrimcilerin baský altýnleþtirdiði kimlik siyasetiyle mil- da tutulmasý, toplumsal muhalefet liyetçiliðin yükselmesinin öncüsü ve hak taleplerinin görmezden olmuþtur. Yine bu dönemde can- gelinmesi egemen sýnýfýn milliyetçilanan Kürt Hareketi bu siyasetin en likten ne kadar çok nemalandýgýný güçlü meþruluk zemini olmuþtur. gözler önüne seren gerçeklerdir. Türkiye gibi geç kapitalistleþmiþ Ulusal çýkar yalaný ve anti-ABD, ülkelerde milliyetçiliðe toplumsal anti-emperyalizm retoriði milliyetçildüzenin devamlýlýðý açýsýndan daha iðin geniþ kesimlerle eklemlenmebüyük roller düþmektedir ve fakat sine olanak saðlamýþtýr. Ulusmilliyetçilik 90li yýllardan itibaren devletleþme döneminde kapitaldünya siyasetinde önemli rol oyna- izmin ulusal pazarda ciddi bir aracý maktadýr.Küresel kapitalizmin olan milliyetçilik bugün de burjuyarattýðý toplumsal huzursuzluklarýn vazinin elinde þekillenerek kapitalsoðurulmasýnda en büyük katkýyý izme hizmet etmektedir. milliyetçilik saðlamaktadýr. " Marx'in dini 'ruhsuz dünyanýn ruhu' diye tanýmladýðý gibi geç modern donemdeki- benim notum: küresel KÝTAP: Milliyetçilik Yurtseverlik kapitalizm- milliyetçilik yurtsuz ve Sol dünyanýn ruhu diye tanýmlanabilir." (Bora,1995:8-Milliyetçiliðin kara Editör: Fikret Baþkaya baharý) IMF ve Dünya Bankasý politikalarýyla gasp edilen sosyal hak- Ekim 2007, Özgür Üniversite larýn, neo-liberalizmin yarattýðý Kitaplýðý, Maki Basýn Yayýn: toplumsal uçurumun yarattýðý Ankara. sonuçlarýn ve böylelikle bilenen sýnýfsal çeliþkinin üzerini ulusal ÝÇÝNDEKÝLER: çýkar illüzyonu ile örtebilecek bir güç olarak milliyetçilik ve þovenizm Sunu: "Sol'un Tarz-i Siyasetleri mi, karþýmýza çýkmaktadýr. Farklý tür- Sol"un Metaforlarý mý? - Tolga den ideolojilerle eklemlenebilme Ersoy kapasitesi onu daha da görünür ve Türkiye'de Sol Hareketin Ýdeolojik baskýn kýlmaktadýr. Örneðin dýþ Geri Planý Üzerine Bazý Gözlemler 9
Fikret Baþkaya
Sýnýfsýz Bir Dünya Ýçin Dünya Devrimini, Dünya Devrimi Ýçin Enternasyonal Mücadeleyi Sabote Eden Bolucu Zehir: Yurtseverlik.Babür Pýnar
Türk Solu, Öteki ve Milliyetçilik: Türk Solunda Milliyetçiliðin Nedenleri Üzerine Bir Tartýþma Mete K. Kaynar
Sol ve Milliyetçilik - Gün Zileli Mevcut Duraðýnda Türk Irkçýlýðý Sibel Özbudun Milliyetçiliðin Türkçesi - Temel Demirer
Milliyetçilik: Cinsiyet ve Irk - Emine Özkaya Spor ve Sol Üzerine Bazý Gözlemler - Merdan Özüdoðru
Özgür Üniversite Kitaplýðýndan çýkan bu kitap genel olarak milliyetçiliðin kapitalizmle olan iliþkisini ortaya koymakta ve onun Türkiye soluyla eklemleniþini ve bu eklemlenmenin çarpýk bir sol gelenek yaratmaktaki etkisini sorgulamaktadýr. Kitaptaki on makaleden altýsý milliyetçilik ve sol arasýndaki iliþki üzerinedir. Buna dair genel bakýþý yansýtan haklý bir eleþtiri Tolga Ersoy' un milliyetçilik kapitalizm iliþkisini de içeren tespitinde özetlenebilir.: " Kapitalizmin çizdiði sýnýrlarý korumak ya da küreselleþen burjuvazimizin iç pazarýnýn sýnýrlarýný savunmak hiçbir çað da sosyalistlerin görevi olamaz...Direnç noktamýz var ve bu nokta son günlerde sýkça dile getirildiði üzere yurt sýnýrlarý deðil sýnýf ve ideoloji.... Tarihte olup bitenleri
10
yurtseverlik eksenli tartýþmaya baþlayýp sýnýf mevzuu atlandýðýnda tümüyle yanlýþ bir okumaya gidileceði unutulmamalýdýr."(13) Bu tespit Türkiye'de özellikle 60 yýllara damgasýný vuran anti-emperyalizm temelli, kalkýnma iktisadini sosyalizm olarak gören geleneðin eleþtirisi açýsýndan önemlidir.Fikret Baþkaya'nýn makalesinde bu tarihsel sürece yer verilmiþtir. Diðer makalelere de yön verenin bu geleneðin eleþtirisi olduðu söylenebilir. Kitapta ayrýca, devrimci harekete de sirayet eden yurtseverliðin sýnýfsal kökenlerinden, Türk milliyetçiliðinin tarihine, kökenine ve ideolojik kaynaklarýna yer verilmiþtir. Ulusalcýlýk eleþtirileri tespit düzeyinde doðru bir zeminle oturmakla birlikte yer yer somut duruma denk düþen somut öneriler sunmaktan uzak kalmaktadýr. Oldukça soyut tanýmlanan enternasyonalizm vurgusu devrimci pratik anlamýnda eksiklikler taþýmaktadýr. Makalelerin içeriðinde Troçkizmin etkisine ve anti-Stalinist vurguya rastlanmakta, bunun yani sýra yazarlarýn devrimcilerle aralarýna mesafe koymaya çalýþtýklarý görünmektedir. Kýsacasý bu kitap ciddi bir sol milliyetçilik eleþtirisini, kapitalizm ve milliyetçilik arasýndaki baðlarýn açýk bir tahlilini içermesiyle teorik açýdan oldukça faydalý bir kitap. Ancak kitabin genel olarak devrimci siyasetle iliksisi göz önünde bulundurulmalý ve devrimciler, komünistler bu tahlilleri kendi ideolojik politik süzgeçlerinden gecirirek deðerlendirmelidirler. K. DENÝZ
savaþlarýn zorunlu askerleri olmaktadýrlar. Tüm bunlar nasýl olmaktadýr? Düzen kendi zihniyetini kolayca gençliðe nasýl taþýmaktadýr? Burada devrimci hareketin eksiði yok mudur? Burada bizlerin de eksiði vardýr. Tabi þunu reddetmemek lazým ki, bugün düzenin araçlarý muazzam bir etki yaratmakta. Bizim araçlarýmýz düþmana göre son derece zayýf kalmaktadýr. Fakat gençlik içerisinde ciddi çalýþmalar yapmalýyýz. Onlara proleter devrimci bilinç taþýmalýyýz. Devrimci hareket içerisinde de genel bir yanýlgý vardýr. Fabrikada çalýþan bir gence ekonomik söylemler ekonomik haklar üzerinden bir bilinç verilmeye çalýþýlýr, üniversite gençlik içerisinde çalýþma yapýlýrken ise öðrenci haklarý üzerinden çalýþmalar yapýlýr, bu bilinç verilir. Oysaki biz gençik içerisinde çalýþma yaparken onlara þu bilinci vermeliyiz. Devrimin proleter devrim olmasýný gerektiði, sýnýfsýz sýnýrsýz ve sömürüsüz komünist bir dünyaya bu þekilde ulaþýlacaðý, devrimci kadrolar yaratýlmasý gerektiði bilincini vermeliyiz. Gençlik mücadelesini iþçi sýnýfýnýn mücadelesinden baðýmsýz bir gençlik mücadelesi, hak kazanma mücadelesi haline dönüþtürmemeliyiz. Çeþitli haklar için eylemler yapýlýr bu baþkadýr ama mücadeleyi salt hak kazanma mücadelesine dönüþtürmek, onu devrimci niteliðinden uzaklaþtýrmak yanlýþ olandýr. Üniversitelerde mücadeleyi sadece faþizme karþý mücadele haline getirmek (saðcýsolcu kavgasý) proleter devrimci bir çizgiden uzaklaþmak demektir. Faþizme karþý mücadele sýnýf mücadelesinden hiçte baðýmsýz bir þey deðildir. Ulaþtýðýmýz gençler içerisinde sýnýrlý araçlarýmýzý maksimum düzeyde kullanarak onlar üzerindeki düzenin etkisini kýrmalýyýz. Devrimci kadrolar bu bilinçle yaratýlýr. Profesyonel devrimci kadrolarýn yaratýlmasý, bizim araçlarýmýzý da çoðaltacaktýr. Bu da bizim mücadelemizin önünü açacaktýr. Gençliði kazanmanýn yolu örgütlülükten, kadro yaratmaktan geçmektedir. Bizler gençlik içersinde Marksist-Leninist ilkelerden sapmadan çalýþmalarýmýzý yürütürsek, proleter devrimci kadrolarý yaratýrsak iþte o zaman kapitalizimi tarihin derinlikerine gömeceðiz.
GENÇLÝÐÝN BUGÜNKÜ DURUMU ve KOMÜNÝSTLERÝN GENÇLÝK ÇALIÞMASINDAKÝ GÖREVLERÝ
Bu yazýmda burjuvazinin gençlik üzerinde kurduðu baskýyý ve onlarý düzene baðlama çalýþmalarýný, bunun karþýsýnda komünistlerin gençlik karþýsýnda tutumlarýný yazacaðým. Gerek bu topraklarda gerekse bütün dünyada gençlik her zaman toplumsal mücadelelerde önemli rol oynamýþtýr. Gençliðin içinde taþýdýðý potansiyel hem devrimci hareket açýsýndan hem de egemen sýnýflar açýsýndan her zaman önemini korumuþtur. Bizim açýmýzdan gençliðin ne gibi bir önem taþýdýðý açýktýr. Gerek üniversiteli ve liseli gençler gerekse okuyamayan, hayatýný emeðini satarak sürdürmeye çalýþan proleter gençler, devrimci mücadeleye kazanýlýrsa düzen için büyük tehdit oluþur. Türkiye'de ve dünyada bunun örneklerini hepimiz biliyoruz. 1960'lý yýllardan önce ve özellikle 80'li yýllara kadar kitleler halinde mücadele eden gençler burjuvazinin her zaman korkusu olmuþtur. O dönemlerdeki mücadelenin tam olarak bir proleter devrimci mücadele olduðunun söyleyemeyiz, fakat sokaklarda okullarda mücadele eden gençleri görmek bile burjuvazinin bacaklarýný titretmeye yetmiþtir. Bugün baktýðýmýzda burjuvazi gençliði kendi kontrolünde tutmaktadýr. Egemen sýnýf, gençliði yoðun bir þovenist dalganýn etkisine almýþtýr, alamadýðýný da çeþitli araçlarla hayata karþý kaygýsýz, lümpen bir hale getirmiþtir. Burjuvaziye göre bir genç devrimci olmasýn da ne olursa olsun! Ayrýca gençlik yine düzenin verdiði bilinçle çeþitli ekonomik kaygýlar gütmeye baþlamýþtýr ve bu da onlarýn devrimci mücadele ile baðlarýnýn kopma noktasýna gelmesine etki etmiþtir. Ayrýca burjuva düzeni için gençlik baþka açýlardan da önem taþýmaktadýr. Her þeyden önce gençlik kapitalizm için iþgücüdür (nitelikli veya niteliksiz) ve emperyalist hedeflerin de savaþ gücüdür. Özellikle içinden geçtiðimiz dönemde görüyoruz ki emperyalist hedefler güden devlet, milliyetçileþtirme politikalarýný en fazla gençlik üzerinde uygulamýþtýr. Çünkü gençler emperyalist savaþlarda ciddi bir fizik gücüdür. Ýþçi emekçi çocuklarý emperyalist
TAY L A N Y O L D A Þ
11