KOMÜNÝST DEVRÝM
MARKSÝZM TARTIÞMALARI, MARX'IN KÝTAPLARINA ARTAN ÝLGÝ ve DEVRÝMCÝ MÜCADELE Marksizm tartýþmalarý son derece genel bir kavram. Marksizmin kendisi üzerine bir tartýþma mý? Marksizmin üzerine teori ürettiði, yorum getirdiði çeþitli alanlar üzerine bir tartýþma mý? Marksizmin çeþitli bileþenleri diye tarif edilenler ya da Marksizmin çeþitli alt kategorileri üzerine bir tartýþma mý? Yoksa somut bir gündem üzerine, örneðin ekonomik kriz üzerine Marksizmin görüþleri üzerine bir tartýþma mý olduðu bu tartýþmayý yapanlarýn netleþtirmesi gereken bir durum. Bizim burada üzerinde duracaðýmýz konu, söylediðimiz bu alanlarýn kendisi üzerinde deðil de, daha çok tartýþmalarýn kendisi olacak. Kimi zamanda özel bir iki noktaya gireceðiz. Bu anlamda yazýmýz notlar biçiminde de görülebilir. Öncelikle Marksizm tartýþmalarýnýn tarihi, çýkýþý, ihtiyacý üzerine bir iki þey söyleyelim. Marksizmin çeþitli alanlardaki görüþleri üzerindeki tartýþma Marx ve Engels'in zamanýndan bugüne kadar gelen uzun bir tarihi olsa da, yine de hem çeþitli alanlardaki görüþlerinin hem de bir bütün olarak Marksizmin kendisi üzerine tartýþmalarýn tarihi o kadar da uzun bir zamana yaslanmýyor. Anladýðýmýz kadarýyla özellikle 80'lerden sonra baþlayan emperyalistkapitalizmin neoliberal dönüþümleri dönemiyle ve Sovyetler Birliði, Doðu Avrupa'daki rejimlerin yýkýlmalarýyla baþladý ya da artýþ gösterdi. Türkçede konu üzerine yayýnlanmýþ yayýnlara bakýldýðýnda hepsinin söylediðimiz zaman diliminde yayýnlandýðý görülebilir. Belki de bu topraklara tartýþma geç girmiþ olabilir. Yinede Türkçe dýþýndaki literatüre baktýðýmýzda orada da Marksizm tartýþmalarýnýn kastettiðimiz dönemde yoðunlaþtýklarý görülebilir. Bu durumun, yani Marksizm tartýþmalarýnýn Sovyetler Birliði ve Doðu Avrupa rejimlerinin yýkýlýþýnýn ardýndan yoðunlaþmasý hem normal hem de bir dereceye kadar olumlu sayýlabilir. Zira bir kuramýn/teorinin/anlayýþýn somut uygulama alanlarýndaki sonuçlarýnýn ardýndan tartýþýlmasý normaldir. Ayrýca sosyalizm deneyimlerinin sonuçlarý bir ihtiyacý da ortaya çýkarýyor. Salt sonuçlardan yola çýkarak bile teorideki bozulmanýn/donmanýn/kýrýlmanýn varlýðýný görebilmek mümkün. Kuþkusuz sonuçlar, kendilerini
yaratan nedenler zincirinin son halkasýdýr. Bu nedenler zincirini çözümlemek esas olmalýdýr. Ancak þuan bahsettiðimiz yöntem sorunu ya da tartýþmalarýn þu ya da bu zamanda baþlamasý gerektiði üzerine bir tartýþma da deðil. Sonuçlarý hangi biçimde ele alýrsak alalým ortada Marksizm zemininde tartýþýlmasý gereken pek çok sorunun varolduðudur. Bu anlamda Marksizm tartýþmalarýný olumlu saymak gerekir. Fakat yine de bir dereceye kadar olumlu saymak gerektiði açýktýr. Tartýþmayý yapanlar otomatikman bu sorunlarý çözmüþ, doðrusunu ortaya koymuþ hatta Marksizm zemininde durmuþ bile olmuyorlar. Maalesef tartýþmalarýn pek çoðunda bu söylediklerimiz yaþanmaktadýr. 80'lerden baþlayarak 90'larýn ilk yarýsýnda Marksizmi, sosyalizmi tartýþan öznelerin ve geleneksel aydýnlarýn pek çoðu bunun sonucunda Marksizm dýþýnda yerlere savruldular. Bugünde Marksizm tartýþýlýyor. Ancak bu tartýþmalardan devrimci bir sonuç ya da yönelim çýkmýyor. Böylece tartýþmaya neden olan olumsuzluklara geri dönülmüþ olunuyor. Marksizmin "öz-kaynaklarý"na dönmek olumlu bir baþlangýç olsa da yeterli olmuyor. Sonrasýnda bozulmaya neden olan süreçlerin anlaþýlmasý, buradan ileriye dönük sonuçlar çýkarmak gerekiyor. Devrimci hareket Marksizm'e 60'lardaki ya da biraz daha eski saflaþmalarýn gözlüklerinden baktý. Bu saflaþmaya neden olan anlayýþlar sonuçlarýna ulaþtýlar. SBKPÇKP saflaþmasý ya da Arnavutluk Emek Partisinde dile gelen anlayýþ, Küba, Vietnam'daki uygulamalarýn ortaya çýkardýðý anlayýþlar, bunlarýn hepsi kastettiðimiz saflaþmalar olarak bir döneme damga vurdular. Bu anlayýþlarýn herhangi birisine baðlanarak Marksizm zeminindeki sorunlarý çözebilmek mümkün gözükmüyor. Doðrusu bu saflaþmalara hala baðlý olduðunu söyleyenlerin kendileri de bu zeminde tartýþmaya cesaret edemiyor. Burada yeniden öz-kaynaklara dönme sorununa geliyoruz. Sonuçta bahsettiðimiz saflaþmalara neden olan Marksizm anlayýþlarý eleþtirilmeden sorunlar tartýþýlamaz. Son 10-15 yýldýr Marksizm alaný içindeki tartýþmalar yoðunlaþtý. Son yýllarda da sýk sýk, kapitalizmin devamý sayfa 19’da
20
KOMÜNÝST
DEVRÝM
DEVRÝM ÝÇÝN DEVRÝMCÝ PARTÝ PARTÝ ÝÇÝN ÖRGÜTLÜ HAZIRLIK DEVRÝMCÝ KOMÜNÝST HAREKET MERKEZ YAYIN ORGANI SAYI : 32 ARALIK-O OCAK 2009
FÝYATI: 1,50 YTL
KRÝZ ve SEÇÝM GÜNDEMÝ EÞLÝÐÝNDE BURJUVA DÜZENÝNÝN SALDIRILARI ve DEVRÝMCÝ HAREKETTE SORUNLAR Yoðun gündemlere sahne olan 2008 yýlýnýn son günleri de benzer þekilde sarsýcý geliþmelere tanýklýk etti. Toplumsal mücadele dinamikleri bakýmýndan son iki yýldýr 1 Mayýs dolayýsýyla çatýþmalý bir sürecin içerisinden geçiliyordu. Bununla birlikte son süreçte giderek kendisini hissettiren ekonomik kriz ve sonuçlarý üzerinden çeþitli hareketlenmeler yaþanýyor. Yýlýn son günlerinde baþlayan Gazze saldýrýsý dolayýsýyla da Filistin davasýyla dayanýþma eylemleri diðer eylemli gündemler olarak öne çýktýlar. Burjuvazinin gündeminde kriz olmasýna raðmen ergenekon operasyonu ve Ýsrail'in Gazze saldýrýsýnýn her yaný kapladýðý kesin. Tüsiad son toplantýsýnda dikkatleri kriz gündemine çekmeye çalýþsa da dikkatlerin baþka alanlara yoðunlaþmasýnýn onlarýn da iþine gelen bir durum olduðu bellidir. Doðrusu Tüsiad'ýn söylemek istediði, devlet ve hükümetin burjuvazi için krizin etkilerini azaltacak tedbirleri-siz bunu kaynak aktarmak olarak anlayýn-almasý, buna karþýlýk kitleleri ise baþka gündemlerle oyalamasý idi. Düzenin asli partisi AKP de belediye seçimleri öncesi kendi yönettiði belediyelere yardýmcý olmak, kitleler karþýsýnda zor duruma düþmeden durumu idare etmek, seçimlerden sonra sermaye için devletin imkânlarýný seferber etmek þeklinde zevahiri kurtarmaya çalýþýyor. Bu süreçte devrimci ve sol hareketin ekonomist damarý çatlarcasýna öne çýktý. Ekonomik krizden kitle hareketinin yükseliþi beklentileriyle beraber, yapýlan her eylemin övgüsü devrimci basýnda bol bol yer buldu. Bugünkü krizi 29 bunalýmýyla karþýlaþtýrýp, o zamanki dünya durumuyla bugünkü dünyanýn durumu, o zamanki öznelerin durumuyla þimdikilerin durumu arasýndaki farklar bilinmezcesine süreçlerin kendi doðal sonuçlarýna ulaþacaðý beklentileriyle "nesnelci teoriler" hortladý. Dolayýsýyla kriz gündemi dolayýsýyla
devrimci hareketin gündelik faaliyeti varolanýn övgüsüne hapsoldu. Kitle hareketinin yükseldiði zamanlarda "öznelliði" öne çýkaranlar, bugün düþmanýn saldýrýlarýyla yaþanan güçsüzlük, kitlelerden yalýtýk, "kitlesizlik" ortamýnda varolan en geri eylemlerin peþinde sürüklenmekten kurtulamýyor. Oysa bugün varolanýn peþinden sürüklenen, onun övgüsünü yapan deðil, nesnelci, ekonomist tutumlarla hesaplaþma ile öznelliði öne çýkaran, hareketin kendisini özeleþtirel bir süzgeçten geçiren, nesnellikle öznelliðin arasýndaki farký bilince çýkaran, varolan ortama müdahaleyi adým adým ve kendini yenileyen bir sürecin gerektirdiðini vurgulayan bir tarzý hayata geçirmek gerekir. 90'larýn sonu 2000'lerin baþlarýndan itibaren düþmanýn saldýrýlarýyla karþý karþýya kalan devrimci hareket bugüne kadar gelen tasfiyecilik rüzgarýnýn etkisi altýndadýr. Giderek legal alanlara sýkýþan devrimci faaliyet, oportünist-liberal hareketle aradaki ayrýmý silikleþtirmekte, düþmanýn saldýrýlarýyla birlikte tasfiyeciliðin etkisini arttýrmaktadýr. Devrimci hareketle liberal hareket arasýnda siyasetin içeriðinde farkýn olmadýðý yerde siyaset yapýþ tarzý arasýnda da bir fark kalmayýnca devrimci kadrolardaki erozyon da artmaktadýr. Bugün devrimci hareketteki ya da soldaki herhangi bir gruptan yaþanan kopmalar devrimci bir arayýþla, devrimci bir
BU SAYIMIZDA Birlik Sorunu Dünyada 68 Hareketi ve Gençliðe Bakýþýmýz
8 1
19 Aralýk Kavga Bilinci!
9
68 Dönemi ve Gençliðe Bakýþ
1
Ekonomik Krizler ve Solun Kriz Saplantýsý Siyonizm ve Filistin Hrant Dink Eylemi ve Devrimci Dayanýþma
KOMÜNÝST DEVRÝM
örgütlülük ve eylemlilikle sonlanmamaktadýr. Bu durum tarif ettiðimiz süreçle doðrudan baðlantýlýdýr. Ýþte tasfiyeciliðin esas tehlikeli boyutu buradadýr. Düþmanýn saldýrýlarý devrimci hareketi ya da tek tek çeþitli özneleri güçten düþürebilir. Ancak siyasetin içeriði, örgütlenme, eylem, siyaset tarzý gibi konularda reformist-liberal hareketle bir farkýn kalmadýðý yerde, esas tasfiyecilik burada ortaya çýkar. Bugünkü durumdan çýkýþý kitle hareketinde arayanlar yanýlmaktadýrlar. Sözünü ettiðimiz sorun salt nicel bir sorun ya da bugüne ait konjoktürel etmenlerle ortaya çýkmýþ geçici bir sorun deðil, niteliksel-yapýsal ve uzun bir zamandýr varolan bir sorundur. Devrimci ve komünist hareketteki yapýsal sorunlarýn bir boyutu kitle hareketine bakýþ, çalýþma tarzý vs. olsa da daha bütünsel bir sorundan bahsetmekteyiz. Tarihsel deneyimler göstermektedir ki kitle hareketi öznel bir sorunun çözümünün anahtarý olamamaktadýr. Üstelik neoliberal süreçlerle iþleyen emperyalist-kapitalizmin yeni döneminde iþçi sýnýfýnýn yapýsýndaki deðiþiklikler, kitle hareketinin karakterinin bu süreçlerden nasýl etkilendiði ve bunlara politik, örgütsel yanýtlarýn üretilememesi gibi faktörler de sorunu aðýrlaþtýrmaktadýr. Dolayýsýyla bugün için krizin tetikleyeceði kitle hareketinin yükseliþinden öznel alanýn tablosunun deðiþeceði beklentilerinden kurtulmak gerekir. Öznel alanýn tablosu öznel müdahaleyle deðiþir. Bu müdahalenin sorunlarýna yoðunlaþmak gerekir. Devrimci ve sol hareketin tablosunu uzun süredir gündemi meþgul eden ergenekon davasý açýsýndan da deðerlendirebiliriz. Ergenekon operasyonuyla düzenin önceki süreçlerden kalan pisliklerini temizlediði, kendi gerçek karakterini böylece temize çýkarmaya çalýþtýðý kesindir. Ayrýca bunlarýn yerine yenisini koymaya çalýþtýðý ve düzen karþýtý tehtidlerle topyekûn tüm devlet mekanizmasýyla mücadele etmeyi önüne koyduðu da gerçektir. Bunun dýþýnda yaþanan süreçte özellikle Kürt hareketinin düzenle barýþ sürecine girmesi ve devrimci hareketin geri düþüþü de bir etkendir. 90'larýn sonunda Abdullah Öcalan'ýn yakalanmasý, ateþkes ve gerillanýn sýnýrlarýn dýþýna çekilmesi sürecinde bir bakýma eli boþ kalan düþman devrimci harekete karþý saldýrýya geçmiþti. Bu tarihten sonra hatýrlanacaðý üzere 2000'li yýllarýn ilk
yarýsýnda bir MGK toplantýsýnda iç tehtidler sýralamasýnda ilk defa "radikal sol" sýralamadan çýkartýlmýþ ve radikal solun yumuþama eðiliminde olduðu ibaresi yer almýþtý. Bu süreçte devrimci hareketin silahlý kanadý ciddi saldýrýlarla yüz yüze kalmýþtý. O tarihten bugüne kadar da devrimci hareket bugün içinde bulunduðu legal alanlara sýkýþan duruma geldi. Bugün ergenekonla düzenin kendi pisliklerini temizliyor görüntüsü verilmesi Kürt hareketi dýþýnda devrimci hareketin mevcut tablosunun etkisi vardýr. Susurluk da ergenekon benzeri bir davaydý. Üstelik de ortaya çýkarýlmasý için yapýlan kitlesel eylemlilikler bugünküyle kýyaslanmaz bir düzeydeydi. Ancak o tarihte devrimci hareketin ve Kürt hareketinin tablosunun bugünkü geri düzeyinde olmamasý düzeninin susurluk olayýný göstermelik davalarla geçiþtirmesi sonucunu çýkardý. Bugün Kürt ve devrimci hareket farklý bir konumda olsa idi ergenekonun bu þekilde ortaya saçýlmasý mümkün olmazdý. Dolayýsýyla yaþananlar öznel alanýn bu tablosu dikkate alýnmadan anlaþýlamayacaðý gibi liberal ya da ulusalcý bir konuma düþmekten de kurtulamaz. Öznel alanýn tablosunun deðerlendirilmesinden sonra gündemdeki diðer konulara geçersek, son aylarda özellikle Kürt hareketi açýsýndan yaþananlara bakabiliriz. Bu konu farklý açýlardan pek çok defa bizim yayýnýmýzda da iþlendi. Burada son süreçteki geliþmelerden çýkan sonuçlarý ele almak yeterli olur. Uzun zamandýr düzen PKK'nin tasfiyesini hedeflemektedir. Bunun için çeþitli açýlýmlar diye bahsedilen Kuzey Irak yönetimiyle iliþkiler geliþtirme böylece PKK'nin lojistiðini, barýnma olanaklarýný vs. ortadan kaldýrýp, tecrit edip ezmek bu hedefin planýný oluþturmaktaydý. Buna karþýlýk Kuzeydeki yönetimi Türkiye'nin tanýmasý ve ayrýca bu tasfiyenin PKK'nin bir daha toparlanamamasý için bir af ile birlikte yapýlamasý tartýþýldý. Aralýk ayýnda Talabani'nin ziyareti de muhtemelen bunlarý kapsýyordu. Türkiye'nin Kuzey Irak Kürt yönetimiyle iliþkiler geliþtirmesi düzenin her kesimi tarafýndan zaten dile getiriliyordu. Bunun kendileri açýsýndan da çýkarlarýna olacaðý bellidir. Zira üçe bölünmüþ bir Irak'ýn en azýndan kuzeyinde etkilerinin olmasý ve diðer ticari çýkarlar açýsýndan düzenin lehineydi. Böylece PKK giderek tecrit edilmiþ olacaktýr. Af konusu
2
baþtarafý sayfa 20’de krizi,
KOMÜNÝST DEVRÝM
sosyalizmin krizi, iþçi hareketinin krizi gibi baþlýklarda çeþitli tartýþmalar yapýlýyor. Bu tartýþmalardan devrimci bir sonuca varýldýðýna da rastlamadýk. Örneðin sosyalist harekette en can alýcý sorunlardan biri olan örgüt-parti sorunu tartýþýldýðýnda ortaya "kanatlý parti", "çoðulcu parti", "komplex parti", "yatay parti" gibi ve daha baþka pek çok adla ifade edilen anlayýþlara varýldýðýna da tanýk oluyoruz. Bu tartýþmalarý yapanlarýn kendilerinin zaten devrimci olmadýklarý, o yüzden de devrimci sonuçlarýn çýkmamasý normal denilebilir. Kuþkusuz bunun doðruluk payý var. Ancak bu durum Marksizm zemininde tartýþmalara ihtiyaç olmadýðý anlamýna gelmediði gibi Marksizm tartýþmalarýnýn devrimci bir zemininde nasýl yapýlacaðýný da söylemiyor. Yöntem sorunu büyük önem taþýmakla birlikte öznel amaç ve hedeflerin koþulladýðý yorum, ayný derecede önem taþýmaktadýr. Marksizmin bütünsel bir yaný var. Bu bütünsellik doða, toplum, insan üzerine ya da ekonomi, siyaset, felsefe üzerine kuruludur denilebilir. Bütünsellik, kapalýlýk ya da tamamlanmýþlýk olarak anlaþýlamaz. Her yeni deneyde geliþtirilmesi, zenginleþtirilmesi gereken sürekliliði anlatýr. Eskiden Sovyetler Birliði'ndeki "uzmanlarýn" yazdýklarý ekonomi-politik ya da diyalektik materyalizm üzerine kitaplar neredeyse her þeyin yanýtlarýný içerir gibi bir içerikle yazýlmýþtý. Sürekli mekanik bir indirgemecilik, özellikle ekonomik indirgemecilik bu kitaplara sinmiþ gibiydi. Adeta Marksizm tüm yorumlarýyla dondurulmuþtu. Sonradan Marksizmi bütünsel olarak ifade etmeye çalýþan çeþitli el kitaplarý farklý yorumlarla yeniden yazýlmaya baþlandýlar. Ya da Sovyetlerde üretilmiþ donmuþ kalýplara karþý çýkan yayýnlar yeniden basýldýlar. Bugünlerde de Marksizmi farklý yanlarýyla daha anlaþýlýr anlatmaya çalýþan kitaplarýn basýmý görülüyor. Devrimci bir örgüt için kendi eðitim materyallerini oluþturmak önemlidir. Kendi eðitim materyallerini oluþturmuþ pek az çevre olduðu düþünüldüðünde Marksizmi anlatan bu tip el kitaplarýnýn bu alandaki eðitim ihtiyacýný karþýlayabilmek açýsýndan bir boþluðu doldurmaya aday olduklarý görülebilir. Ancak devrimci hareketteki kuramsal zayýflýk, bu alandaki zayýflýk göz önüne alýndýðýnda kafa karýþýklýklarý yaratmalarý
da muhtemeldir. Son yýllarda onlarca yayýnevi Komünist Manifesto'nun yeni basýmlarýný yayýnladýlar. Eskiden devrimci mücadelenin az çok yükseldiði yýllarda bile manifesto bu kadar revaçta deðildi. Zaten bilinen bir iki yayýnevi dýþýnda yayýnlayan da yoktu. Þimdilerde manifestonun pek çok basýmýnýn yapýlmasýný Marksizmin öz kaynaklarýna dönme arayýþýna mý ya da yukarda söylediðimiz, Marksizm üzerine bir eðitim materyali olarak daha fazla kullanýlýr olmasýna mý yormak lazým? Bizce manifesto bir eðitim aracý olarak da hala eþsiz bir yapýttýr. Fakat yine de devrimci harekette eðitim materyali olarak yaygýnlaþtýðýndan bahsetmek mümkün gözükmüyor. Bunu þöyle de açýklayabiliriz. Manifesto, Marksizmin görüþlerini açýklayan bilimsel bir yapýt olmasýndan çok, muhataplarýný devrimci mücadeleye çaðýran, sýnýf mücadelesini yükseltmeye çaðýran bir niteliktedir. Bu niteliði bakýmýndan Manifestonun yaygýnlaþmasý devrimci mücadele için olumlu bir durum olurdu. Bugünlerde devrimci hareket saflarýnda her düzeyde, gerek kadrosal gerekse de çevresel düzeyde bir erozyonun yaþandýðý düþünüldüðünde, manifesto çok okunuyor olsa bile doðru anlaþýlamadýðýný göstermektedir. Kuþkusuz bu manifestonun "kusuru" deðildir. Marksizmin de devrimci olmayan yorumu vardýr. Bu durum yorum farkýnýn ötesinde, devrimci siyasal bir öznenin müdahalesi ve somut mücadelesiyle Marksizmi yaygýnlaþtýrmasý gerektiðinin önemine iþaret etmektedir. Dolayýsýyla ne Manifestonun çok okunmasý ne de Marx'ýn kitaplarýnýn son zamanlarda ilgi görmesi kendi baþýna devrimci mücadelenin yükseliþine, bu mücadeleye katýlanlarýn sayýsýnýn artýþýna yol açmýyor. Marksizmi, tüm yapýtlarýnda dile gelen devrimci mirasýný, kendi somut mücadelesi içinde muhataplarýna ulaþtýrýp, bu mirasý devrimci pratik içinde yaþatmak ve geliþtirmek komünist öznenin omuzlarýndadýr.
19
KOMÜNÝST DEVRÝM oruz.Sýnýf Savaþýndan. Gelelim eylemin sonuna.Eylem bittikten sonra kitle Taksime doðru yürüyüþe geçti.Sloganlar eþliðinde yürürken poliste tahriklerden geri durmuyordu.Sürekli kitlenin yanýndan doðru koþuþturmalar,her 100 metrede bir insanlarýn önünü kesmeler psikolojik bir savaþtý da ayný zamanda.Geçen yýl müdahale etmeyen polis bu yýl farklý bir þey yapacaktý.En sonunda kitleye panzerden su sýkýlmaya baþlandý.Gazlar atýldý fakat insanlar halen daðýlmamýþtý.Özellikle dikkat çeken bir þey vardý.Bir polisin 50-60 kiþinin içinden bir genci gözaltýna almaya çalýþmasý aslýnda polisin eylemcileri umursamadýðýný,korkmadýðýný göstermesinden,istediðimi yapabilirim mantýðýný hayata geçirmesinden baþka bir þey deðildi.Fakat iþ hiçte istedikleri gibi olmamýþtý.Gözaltýna alýnmaya çalýþýlan devrimci,oradaki tüm devrimcilerin dayanýþmasýyla geri püskürtülmüþtü,polis ise geriye nasýl kaçacaðýný þaþýrmýþtý adeta.Özellikle ESP lilerin polise karþý duruþu,oradaki tüm devrimcilerin de ayný tavrý sergilemesi bir anda polise caddeyi dar etmiþti.Tabi bu sýrada liberal,aman polisle karþý karþýya gelmeyelimciler,kendilerini oldukça belli ediyorlardý.Hatta bazý insanlarýn ESP provokasyon çýkarttý gibi söylemleri de bu insanlarýn devrimciliði nasýl anladýðýný,devrimci dayanýþmadan ne kadar yoksun olduklarýný,devletle ayný söylemleri kullanmaktan hiç çekinmediklerini gözler önüne seriyordu.Taksime çýkýlýr veya çýkýlamaz,orada bir tavýr alýndý,Hrant'ýn katili ile pozlar veren katil sürüsü polisler ise devrimcileri yürütmemek için elinden geleni yaptý.Þimdi þunu söylemek lazým biz bu katliamlarýn hesabýný sorarýz demekle hesap sorulmuyor.Bugün için hesap eline taþý alýp polise fýrlatmakla oluyor.Birgün daha farklý olacak tabi.Devrimci bir karþý koyuþa bazý ''devrimcilerin!'' provokasyon demesi kimin ne olduðunu bize çok iyi anlatmýþtýr.Polisle çatýþmak için ilk önce polis saldýrmalýymýþ.Bu da maðduriyetçi anlayýþýn bir ürünüdür.Bir devrimci hareket kendi faaliyet planýný belirler ve bunu uygular.Bunu uygularken faaliyetinin güvenliðini alýr.Eðer polis bu faaliyeti dur-
KOMÜNÝST DEVRÝM
durmak istiyorsa da polise gereken cevabý vermek onun hakkýdýr.Bu devrimci hareketin faaliyetine karýþmak kimsenin görevi deðildir,eleþtiri yapýlacaksa da faaliyet sonrasý çeþitli kanallarla yapýlýr.Zaten eylemde ESP nin tutumunu eleþtirenleri de biliyoruz.Liberal oportünist gruplar. Gelelim devrimci dayanýþmaya.Bizim için devrimci dayanýþma sadece slogandan ibaret bir þey deðildir.Bazýlar için öyle çünkü bir tarafta devrimciler polisle mücadele ederken yandan doðru Yaþasýn Devrimci Dayanýþma sloganlarýyla olaydan uzaklaþmaya çalýþanlarý da gördük.Gözaltýna alýnan bir devrimciyi kurtarmaktýr bizim dayanýþmadan anladýðýmýz,devrimcilerle ortak faaliyetler yapmaktýr,polis müdahalelerini tüm devrimcilere yapýlan bir müdahale olarak kavramak ve düþmana karþý ortak hareket etmektir bizim dayanýþmadan anladýðýmýz.Eylem anýnda bize küfür eden,tahrik eden,ben buralarýn aðasýyým mantýðýyla davranan polise oradaki tüm devrimcilerle birlikte taþ atmak provokasyonsa provokatör oluruz,sorun deðil bizim için. Liberallerle ve sözde devrimcilerle biz komünistleri birbirinden ayýrmak için uzun uzun düþünmeye çok gerek kalmýyor böyle pratikleri yaþayarak.Bizim dayanýþmadan ne anladýðýmýzý ancak pratikte bunu var edenler anlayabilir. YAÞASIN DEVRÝMCÝ DAYANIÞMA
i.
18
CAN
ise çözemedikleri bir konudur. Piþmanlýk yasasý bu iþlevi görmüyor, bir yandan da ortamýn buna hazýrlanmasý gerekiyor. Son süreçlerdeki geliþmelere bakýlýrsa PKK'nin de askeri kapasitesi en alt düzeylere düþmüþ ve kendi iç sorunlarý ile boðuþmaktadýr. Dikkati çeken bir noktada bugünlerde özellikle Ýslamcý medyanýn bu konuyu sürekli iþlemesidir. PKK'yi tasfiye eden bir baþarýnýn kamuoyundaki olumlu imajýný Ýslamcý harekete kazanmak için yerini yapýyor diyebiliriz. Ýslamcý hareketin ve düzenin bu hevesinin kursaðýnda kalmasýný isteriz. Ancak yaþananlar hiç de iç açýcý deðildir. Hükümet de bu süreçte TRT 'de Kürtçe kanal açarak, üniversitelerde Kürt dili bölümü açma çalýþmalarýyla havuç politikasýný devreye sokuyor. Bir yandan da yaklaþan yerel seçimlerde bölgede pirim yapmaya çalýþýyor. Ordunun bunlara bir tepki vermemesine bakarak onlarýnda AKP'nin Kürdistan'da mevcut Kürt hareketin kitle tabanýnýn eritilmesi, düzene çekilmesinde tek rol oynayacak aktör olduðunu kabullendiðini söyleyebiliriz. Daha öncekilerde olduðu gibi bu yerel seçimlerinde Kürdistan'da, Kürt hareketiyle AKP þahsýnda düzen arasýnda geçeceði ve buradan çýkacak sonuçlarýn önümüzdeki döneme dair bir gösterge iþlevi olacaðý bellidir. Türkiye'de muhafazakârlaþma öteden beridir tartýþýlýr. Özellikle AKP hükümet olduktan ve çeþitli uygulamalarýnýn sonuçlarý daha fazla görüldüðünden beridir bu tartýþma yoðunlaþtý. Tartýþmayý en fazla yapanlar Kemalistler, eski solcular olsa da bugün herkes gündelik yaþamdaki gözlemlerden de bu yönde-muhafazakârlaþma yönünde-bir deðiþimi görebilir. Son aylarda bu tartýþmayý alevlendiren, Boðaziçi üniversitesinden bir grup akademisyenin "Din ve muhafazakârlaþma ekseninde ötekileþtirilenler" baþlýklý araþtýrmasý oldu. Araþtýrma bir grup insanla yüz yüze yapýlan mülakatlarda bu kiþilerin yaþadýklarý örneklerin anlatýlmasý üzerine kurulmuþ. Biz þimdi bu araþtýrma üzerinde durmayacaðýz. Söylediðimiz gibi muhafazakârlaþma, dini eðilimlerin gündelik hayata yansýmalarý herkes tarafýndan görülebilir. Belediyeler ve devlet kurumlarýnda karþýlaþýlanlar, ramazan ayýnda yapýlanlardan Cuma namazlarýnýn gösteriye dönüþmesine, iþ hayatýnýn bu yönde kayýrmalarla iþlemesi gibi pek çok þey sayýla-
bilir. Yani son dönemin meþhur kavramýyla dile getirilen "mahalle baskýsý" her alanda görülebilir. Ancak sorunu siyasal nedenleriyle tartýþmak, siyasal bir düzleme taþýmak gerekir. Aksi taktirde gündelik yaþamdaki görüngülerden yola çýkarak kýlýk, kýyafet gibi bir düzlemin, dolayýsýyla da meselenin esas özünden uzaklaþmadan kurtulunamaz. Bu söylediðimizi son aylarýn önemli bir gündemi çerçevesinde açýklayalým. Ýsrail'in Gazze operasyonuyla yaþananlar tüm dünya da olduðu gibi Türkiye'de de etkisini gösterdi. Öncelikle bu gündemi yukarýdaki konuyla ilgili olan kýsmýný sonra da diðer boyutlarýyla ilgili görüþlerimizi açýklayalým. Ýsrail'in Gazze operasyonuyla Ýslamcý medya, hükümet konuyu yoðun bir þekilde iþledi. Fakat sanýldýðý gibi bu gündeme getiriþ Ýsrail'in yapmak istedikleri, emperyalizmin bölgeyle ilgili planlarýný ve Türkiye'nin bundaki rolünü iþlemek gibi biçimde olmadý. Özellikle sorunun insani kýsmý, yardým meselesi gibi boyutlarda iþlendi. Ýlk bakýþta bunda da bir sorun olmadýðý düþünülebilir. Çünkü sorunun bu anlamda da önemli bir boyutu vardýr. Ancak Ýslamcý medya, hükümet, Ýslami yardým kuruluþlarý konuyu sürekli yardým boyutuyla iþleyip, baþka boyutunu, siyasal boyutunu sürekli gözlerden uzak tutmaya çalýþtýlar. Konuyu siyasal düzlemden insani düzleme indirgemek onlar açýsýndan önemliydi. Çünkü konunun siyasal düzlemde tartýþýlmasý hem bunu yapanlara siyasal bir sorumluluk yüklüyordu hem de kendi iþbirlikçi konumlarýnýn açýða çýkma ihtimali vardý. Büyük Ortadoðu Projesi'nin gönüllü figüraný olmaya heveslenenlerin bu konumlarýnýn kitleler nezdinde anlaþýlmamasý gerekiyordu. Emperyalizmin Ortadoðu'daki Truva atý rolünü oynayan Türkiye'nin bu rolü en iyi Ýslami kimliðe sahip bir hükümetle oynamasý onlar açýsýndan önemliydi. Dahasý Ýsrail'le çok boyutlu, askeri, ekonomik, siyasi iliþkilerinin varlýðý bu iþbirlikçi konumun somut göstergeleri olarak ortadadýr. Sanýldýðý gibi Ýsrail'in Ortadoðu'daki varlýðý ve uygulamalarý yalnýzca ABD'ye dayanmýyor, baþta Türkiye olmak üzere Mýsýr, Ürdün gibi iþbirlikçilere de dayanmaktadýr. Uluslararasý alanda emperyalizmin politikalarýný dünyaya benimsetme yumuþak yüzlü Birleþmiþ Milletler genel sekreterleri-dün Kofi Annan, bugün Banki Mun-eliyle yapýlýyorsa Ortadoðu'ya
3
KOMÜNÝST DEVRÝM
benimsetmekte Türkiye ve onun Ýslami kimlikli hükümeti eliyle yapýlýyor. Sonuç olarak Gazze saldýrýnýn insani düzlemde içinde olmak üzere pek çok boyutu emperyalizmin ve Türkiye'nin siyasal planlarýnýn deþifre edilmesi, mevcut hükümet ve diðer Ýslamcý kuruluþlarýnýn sorunu bu düzlemden kaçýran tutumlarýna karþý bir duruþla ele alýnabilir. Ayný þekilde Muhafazakârlaþma konusu da bunu yaratan düzenin siyasal konumunun açýða çýkartýlmasý, iþçi sýnýfý ve emekçi kitlelerin bu yönde bir siyasal bilinçlenmesiyle iþlenmelidir. Ýsrail'in Gazze saldýrýsýnýn diðer boyutlarýna gelirsek, öncelikli hedefinin buradaki Hamas hükümetini devirmek olduðunu açýkça söylüyor. Bilindiði gibi Filistin zamanla ikiye bölündü ve parçalardan birinde emperyalizmle uyumlu Mahmut Abbas hükümeti getirildi. Diðer parça Gazze'de ise ayný þeyi yapamadýlar. Amerika'da Obama'nýn henüz baþkanlýðý devralmadan bu saldýrýnýn gerçekleþmesinin özel bir anlamý bulunmuyor. Sanki Obama Ortadoðu'da daha yumuþak bir politika izleyecek, bu yüzden o gelmeden Ýsrail iþini halletmek istiyor. Bu düþüncenin yayýlmaya çalýþýlmasý Obama'nýn ezilen halklara pazarlanmasýndan baþka bir þey deðildir. Cellâdýn kurbanlarýný kendi benzerleriyle öldürmesi gibi bir þey. Obama'nýn nasýl bir iþlevi olacaðýný da gösteriyor. Bu arada Türkiye'nin Ýsrail ile Suriye arasýnda arabuluculuk yaparken bu saldýrýnýn olmasý da Türkiye'ye biçilen rolün ne olduðunu da gösteriyor. Bu saldýrýyla Ýsrail'de yakýnda yapýlacak seçimler öncesinde mevcut hükümet partisinin pirim yapma amacý taþýdýðý da dile getirildi. Ýsrail kamuoyunun büyük bir kýsmýnýn saldýrýlarý desteklediði düþünüldüðünde bu doðruda olabilir. Ýsrail'de kitlelerin emperyalist politikalarýn destekçisi haline getirildiðini de gösteriyor. Bunda þaþýlacak bir durumda yok. Örneðin Türkiye'de de kitleler uzun zamandýr bu tür politikalara yedeklenmiþ durumdadýr. Sorun bunun karþýsýnda olanlarý ne yaptýklarýndadýr. Yeri gelmiþken bu konuda bir þeyler söyleyelim. Filistin'de ya da emperyalizmin iþgali altýndaki her hangi bir yerde Ýslamcý bir örgütün direnmesi meþru bir davranýþtýr. Asýl devrimci güçlerin ne yaptýklarý önemlidir. Hamas sorunu yalnýzca Ýsrail'e karþý direnme þeklinde görmedi. Ayný zamanda
bir iktidar mücadelesi verdi. Zaten emperyalizm döneminde her emperyalist iþgal-Irak'ta olduðu gibi-ve ulusal kurtuluþ mücadelesi ayný zamanda bir iç savaþ, bir iç mücadele olarak iþliyor. Ýç savaþ ise bir iktidar mücadelesidir. Bizdeki devrimci güçler ise ulusal kurtuluþ sorununu bir iktidar mücadelesinden uzak genel bir ulusal birlik çerçevesinde gördü. Bugün Irak'ta da benzeri bir durum yaþanýyor aslýnda. Emperyalizm egemenliðini iþbirlikçi iktidarýyla sürdürüyor ve emperyalizme karþý direniþ bu iþbirlikçilere karþý bir iktidar mücadelesi verilmeden olamýyor. Dolayýsýyla ulusal sorunu iktidar sorunu olarak, hangi sýnýfýn iktidar olacaðý ve baþka sýnýflarla paylaþýlmasý mümkün olmayan bir iktidar sorunu olarak görmek gerekir. Son olarak ergenekon gündemini ele alacaðýz. Bu konudaki görüþlerimizi daha önceki sayýlarýmýzda çeþitli yönleriyle yazmýþtýk. Þimdi yazacaklarýmýz bunlarýn bir özeti þeklinde olacak. Böylece konuyla ilgili düþüncelerimizi toplu halde ifade etmiþ olacaðýz. 1. Baþýndan beri sorunu düzen içindeki çeþitli güçlerin iktidar mücadelesi olarak gören yaklaþým pek çoklarý tarafýndan dile getirildi. Tüsiad ile Müsiad, Ýslamcýlar ile Kemalistler, Anadolu sermayesi ile Ýstanbul sermayesi vs. hangi türden sayarsak sayalým Türkiye'de iktidar mücadelesi veren düzeniçi her hangi iki farklý kesim yoktur. Hele burjuvazi içinde bu tür ayrýmlarla ifade edilebilecek farklý kesimler hiç yoktur. Ýktidar bir bütün olarak burjuva sýnýfýn, son tahlilde de tekelci burjuvazinindir. Partiler ve hükümetlerde onun adýna, onun çýkarlarý ve programlarýný yürütürler. Bugün ne ergenekon dolayýsýyla ne de baþka bir konuda burjuvazi ve bir bütün olarak devlet içinde farklý yönelimlere, farklý programlara sahip bir kesim yoktur. Düzenin tüm güçleri ve burjuvazi arasýnda emperyalizmle uyumlu neoliberal politikalarýn devam ettirilmesi, iþçi sýnýfý ve emekçilerin örgütsüzleþtirilmesi, sürekli bir iþsizlik rejimiyle sömürü cenderesinde tutulmasý, Kürt hareketine karþý imha ve inkâr, devrimci güçlere karþý seçmeli terör uygulanmasý konusunda bir ortaklýk vardýr. "Hükümet olan bir partinin, devlet erkinin çeþitli avantajlarýný kullanarak önemli güçler elde edebileceði doðru olmakla bir-
4
KOMÜNÝST DEVRÝM büyük önem taþýyor. Burjuvazi ve Ýslami hareketlerin dýþýnda sol hareketin -en azýndan devrimci unsurlarýnýn- daha farklý bir siyasi hat izlemesi gerektiði ortadýr. Temel perspektif dünyanýn her yerinde hakim olmuþ kapitalist-emperyalist sisteme karþý bir örgütlülüðü ve savaþý varetmektir. Elbette bir politik hat olarak bu söylemi kullanmaktadýr. Ancak iþ gündelik politikalara bakýnca böyle olmuyor. Popülizm bataðýndan çýkamamanýn sancýlarý devrimci hareketin gündelik politikalarýna da yansýyor. Ve özelde Filistin genelde ise temel siyasal mücadele maalesef týkanma noktasýna gelmektedir. Bunun sonucu ise oportünizmin ve teslimiyetçiliðin güçlenmesidir. Ýsrail'i kurulduktan sonra ilk tanýyan Müslüman ülke olma özelliðini taþýyan Türkiye bugün; Lübnan, Suriye, Ýran ve Filistin'le Ýsrail arasýnda bir arabuluculuk misyonunu aldýðýný söylüyor. Ancak siyasal bir bakýþ açýsýna sahip herkes bu durumun Ortadoðu'nun emperyalist politikalarla yeniden yapýlandýrýldýðýnýn farkýnda olacaktýr. Irak ve Afganistan savaþýyla birlikte prestiji büyük hasar gören ABD'nin yanýnda Müslüman Türkiye Ortadoðu'da pastadan pay almak için bu giriþimlerini daha da arttýracaktýr. Rusya'nýn yanýnda yer alan Ýran ve müdahale gücü zayýflayan Mýsýr'ýn -
HRANT DÝNK EYLEMÝ VE DEVRÝMCÝ DAYANIÞMA 2 Yýl önce genel yayýn yönetmenliðini yaptýðý Agos gazetesinin önünde burjuva devletinin faþist kurþunlarýyla öldürülen gazeteci-yazar Hrant Dink'in öldürülüþünün 2.yýlýnda Þiþli'de yapýlan eyleme yaklaþýk 6 bin kiþi katýldý.Sloganlar saygý duruþu ve çeþitli konuþmalarla sonlanan eylemde en çarpýcý nokta ise eylem bittikten sonra polisin Taksime yürüyen kitleye müdahalesiydi.Burada yaþananlar gerçekten bizim için birçok ders çýkarmamýza sebep olmuþtur. Eylemin içeriðine biraz deðinirsek,istisnalar hariç oldukça liberal sloganlar hakimdi.Barýþ,kardeþlik gibi düzen içi söylemler-
elbette Mýsýr'ýn konumu da dikkate alýnmalýdýr- dýþýnda, Araplar arasýndaki yeri ve sermaye birikimiyle Türkiye Ortadoðu'da önemli bir yere sahiptir. Bu nedenle nasýl ki, her proleterin görevi kendi topraklarýnda bir devrimin inþasýný omuzlamaksa, Ortadoðu ve Filistin'in de kurtuluþu yine biz komünistlerin her türlü popülist siyasete karþý ilkeli komünist siyasetin ihtiyaçlarýna göre hareket etmesi ile baþarýlacaktýr. Temel hedef siyonizme kan taþýyan kapitalist-emperyalist sistemdir. Türkiye burjuvazisinin Ortadoðu'da ki hedefleri göz önüne alýnýrsa bu topraklarda ki mücadelenin etkisi anlaþýlacaktýr.
le geçen eylemi devrimcileþtiren ise eylemin bitiþiyle beraber yaþananlar olmuþtur.Bizler de barýþ kardeþlik gibi kavramlara lanet okumuyoruz elbette fakat bunun ancak devrimci bir savaþla,proleteryanýn sýnýfsýzlýðýn kapýsýný açacak proleter devrimini gerçekleþtirmesiyle ve insanlarýn sosyalist bir düzende kapitalizmin onlardan aldýklarý tüm insani nitelikleri geri kazanmalarýyla barýþýn ve kardeþliðin geleceðine inanýyoruz.Sýnýflý toplumlarda kardeþlikten,kapitalist bir düzende barýþtan söz etmek hayalciliktir.En azýndan görüyoruz iþte yapýlan katliamlar,vahþi kapitalizmin vahþi savaþlarý ve olup biten birçok þey bize bu düzenin yýkýlmadan kardeþliðin ve barýþýn gelmeyeceðini çok iyi gösteriyor.Bizler bugün barýþtan deðil savaþtan söz ediy-
17
KOMÜNÝST DEVRÝM SÝYONÝZM VE FÝLÝSTÝN Bir kez daha alanlar Filistin bayraklarýyla, dillerine Ýsrail'e karþý öfkeyi dolayarak evlerinden çýkan insanlarla dolar oldu. Ýsrail'in bir kez daha Filistin'e saldýrmasý yeni acýlarý da beraberinde getirdi. Tarihte geriye doðru gittiðimizde uzun bir süreci olan bu savaþ hem Ýslami hareketler içinde hem de sol hareket içinde siyasal önemini her zaman korudu. Bugün de bu durum devam etmektedir. "Filistin'in iþgal altýnda oluþu, Siyonizm, emperyalizm, Ortadoðu", bu siyasal düzlemin omurgasýný oluþturmaktadýr. Bu konuyla ilgi devrimci hareket uzunca bir araþtýrma ve politik tahliller ortaya koymaktadýr. Ýslami hareketlere nazaran daha politik tahliller olmasýna karþýn nitelik olarak bazý benzerlikler taþýmasý gibi bir durumda yaþanmaktadýr. Bunun sebebi elbette politik ve örgütsel sorunlarýn hala bu topraklarýn komünistleri tarafýndan aþýlamamasýdýr. Bu nedenle Ortadoðu, Filistin ve Siyonizm meselelerinin bu ihtiyaç doðrultusunda ele alýnmasý önemlidir. 1895 yýlýnda bir Yahudi devleti kurma ve tüm Yahudilerin birliðini saðlama iddiasýyla kurulan "Siyonizm", Filistin topraklarýnda hem ekonomik hem de askeri bir güç olarak bölge halkýnýn terör yoluyla göçe zorlanmasýný temel alýyordu. Bölgede öncelikle ekonomik anlamda hakim olmayý saðlayacak, toprak satýn alma, üretim vb. yollarýyla hareket eden Siyonistler, daha sonra terör yoluyla bu durumu desteklediler. "1895'de Siyonizmin baþ peygamberi Theodor Herzl günlüðünde sýrrýný açýklayarak Filistin'i yerlilerle paylaþmak gibi bir tercihinin olmadýðýný söyledi. Yazýsýnda "beþ parasý olmayan (Filistin) halkýna bizim ülkemizde hiçbir þekilde iþ vermeyerek onlarý sýnýr dýþýna gitmeleri için zorlamaya çalýþmanýn daha iyi olacaðýný," "yoksul [Filistinlilerin] hem mal ve topraklarýnýn istimlâkýnýn hem de onlarý uzaklaþtýrarak sýnýr dýþýna atma süreçlerinin akýllýlýkla ve gizlice sürdürülmesi gerektiðini" söylüyordu. Herzl, Yahudi göçmenlerle yerli halkýn kesinlikle birbirinden ayrýlmasý poli-
tikasýyla Filistinlileri bir göçe zorlama programý öneriyordu. Basitçe ifade edilirse, Siyonist organizasyonlarýn Filistin'de geniþ araziler satýn alýp ekonominin baþlýca sektörlerini ellerinde tutmalarýný ve bu bir kez baþarýlýnca Yahudilerin yönettiði bir ekonomide Filistinlilerin toprak iþleme ve çalýþma haklarý inkâr edilerek ülkeyi terk etmeye zorlanabileceðini umuyordu. Amacý etnik ayrýþtýrma yoluyla Filistinlileri uzaklaþtýrmak veya etnik temizlikti. Herzl, Filistin'de Filistinli çoðunluðun yaþýyor olmasý problemine iki Siyonist çözüm olabileceðini öne sürüyordu: ayrýþtýrma ve nakil. Bu iki çözüm birbirlerinin alternatifi deðil fakat karþýlýklý olarak birbirlerini kuvvetlendirici olabileceklerdi. Bunlarýn bir arada kullanýlmasý etnik temizlik sürecinin gönüllü olduðu, kurbanlarýnýn da tercih ettiði bir þey olduðu görüntüsünü oluþturabilecekti. Bu onun en sürekliliði olan mirasýydý ve kendisi bununla göçmen sömürgesini ilk icat eden kiþi oldu." (Siyonizmin çýkmazý -Jonathan Cook, 17 Temmuz 2008 - sendika.org) Bu uzun alýntý Siyonizmin baþlýca hedefleri konusunda açýklayýcý bir fikir vermektedir. Bugün gelinen durum Filistin halkýný pek kolay bu göçe razý edemeyeceklerini göstermektedir. Ancak böyle olmasa bile bölgede bu baský ve sömürünün tam anlamýyla ortadan kalkmasý daha farklý bir politikayý ve pratiði gerektirmektedir. Bu nedenle Ýsrail'in eleþtirisinin yanýnda Filistin cephesinde de varolan siyasal hareketin doðru bir eleþtirisini yapmak gerekli. FHKO'dan bugünkü siyasal düzeye kadar birçok þeyin deðiþime uðradýðý bir dönemde durum bölgedeki emperyalist hedeflerden de baðýmsýz halde deðerlendirilemez. Siyonizme kan saðlayan, bölgedeki kapitalist-emperyalist sistemin kendisidir. Filistin'de ki hakim odaklara baktýðýmýzda ise Ýslami etkinin hakim olmasý bu sisteme karþý gerçek bir kurtuluþ mücadelesinin önüne set oluþturmaktadýr. Yaþadýðýmýz topraklarda da bu durum önem taþýmaktadýr. Bir yandan Müslüman olmasý diðer yandan Ortadoðu'da bulunmasý, burjuvazi, Ýslami hareketler ve sol hareketler için ayrý ayrý
16
KOMÜNÝST DEVRÝM
likte-ki bu bile mevcut düzenin temel yönelimlerine uyum saðlamasýyla mümkündür-esas olarak iktidar, ekonomik temelden kaynaklanan toplumsal bir güç demektir. Bu açýdan baktýðýmýzda, Ýslamcý sermayenin küçüðünden büyüðüne, tekelci düzeye ulaþanlarýna kadar büyümesi onun siyasal alandaki yerinin kaynaðýný oluþturmaktadýr. Liberal Ýslamcýlarýn toplumsal yaþamýn her alanýnda söz sahibi olmalarýnýn arkasýnda burjuva sýnýfýna dayanmalarý gerçeði vardýr. Dolayýsýyla AKP'nin bugünkü konumu burjuva sýnýfýn yönelimleriyle, bu sýnýfýn içinde yaþanan deðiþikliklerle birlikte düþünülmelidir. Geniþ kitlelerin muhafazakârlaþtýðý, saðcýlaþtýrýldýðý bir dönemden geçiyoruz. Çünkü burjuvazi muhafazakârlaþmýþsaðcýlaþmýþtýr. Kitleleri etkileyebilecek alternatif bir devrimci önderli?in olmadýðý yerde, burjuvazinin gericileþmesi kitlelere ayný biçimde yansýr ve Ýslamcýlar, kitlelerdeki bu gericileþmeyi siyasal açýdan kullanýp bunun üzerinden faaliyet yürüttükleri için onlarýn iktidar olma konumlarý burjuvazinin gericileþmesinden ayrý düþünülemez." (Komünist Devrim, Sayý 27, Baþyazý) Farklý emperyalist odaklarýn ergenekon davasý çerçevesinde rekabet/iktidar savaþý verdiklerini söyleyen görüþler abartýlý yorumlardýr. Ergenekon operasyonunda alýnanlarýn bir kýsmýnýn Türkiye'nin ABD merkezli emperyalist odaktan uzaklaþmasýný, Nato'dan çýkýlmasýný vs. istedikleri bilinen bir gerçek olsa da düzenin yönelimlerini etkileyebilecek bir düzeyde olmadýklarý bellidir. Zaten ordunun operasyona verdiði destekten görüldüðü gibi ABD merkezli emperyalist odaktan uzaklaþmayý savunanlarýn iktidar mücadelesi verebilecek düzeyde bir güç olmadýklarý, hýzla tasfiye edilebildikleri görülmektedir. 2. Ergenekon dahil yaþananlar düzenin yeniden yapýlandýrýlmasýndan ayrý düþünülemez. Yeniden yapýlandýrma 12 Eylül sonrasýndan baþlasa da emperyalizmin yeni dönemdeki politikalarýyla paralel özellikle 2000'li yýllardan itibaren daha fazla gündeme gelmiþtir. Ekonomiden siyasete her alanýn yeniden yapýlandýrýlmasý süreci iþlemektedir. Bu yeniden yapýlanmanýn hukuki üstyapýsal alanda, dolayýsýyla düzenin statükosunda yansýmalarý kaçýnýlmazdýr. Kemalist ideolojiye dayanan statüko deðiþmekte, Türk-Ýslam
merkezli yeni statüko yerleþtirilmektedir. Ergenekon dolayýsýyla yaþananlarda bunun sancýlarýdýr. 3. Baþýndan sonuna dek tüm süreçlerde ideolojik manipülasyon iþlemektedir. Bunlardan en önemlisi hükümet þahsýnda demokrasi güçleri, diðer tarafta hukuk dýþý, demokrasi karþýtý güçlerin olduðudur. "2000'li yýllardan önce "karanlýk" diye söylenen hemen her olayýn ergenekon örgütünün üstüne yýkýlýp, rejimin asli karakteri gizlenmeye çalýþýlýyor. Bu sayede düzenin pislikleri aklanmaya çalýþýlýyor. Gazi mahallesine yapýlan saldýrýdan çeþitli kiþilere yapýlan suikastlara kadar pek çok eylem bu örgütün üstüne atýlarak güya hem bu olaylar aydýnlatýlmýþ hem de devlet aklanmýþ oluyor. Adý geçen olaylarda ergenekonun rolü ne olursa olsun tüm bunlarý kendi baðýmsýz amaçlarý için yaptýklarý doðru deðildir. Bunlarý düzeni, devleti korumak için yaptýklarý ve dolayýsýyla bu düzenden baðýmsýz olmadýklarý kesindir. Ancak bu gerçekler muazzam bilgi kirliliði içinde ters yüz edilmektedir… Burjuva düzeninin asli karakteri deðiþmemiþtir. Burjuvazi, devletini þimdi yeniden biçimlendirirken hem eskiyen, ayaðýna dolanan yanlarýný buduyor hem de bunun sayesinde kendini temize çýkarmýþ oluyor." (Komünist Devrim, Sayý 29, Baþyazý) 4. Ergenekon dolayýsýyla yaþananlarda hükümet partisi kendisini demokrasi þampiyonu gibi göstermeye çalýþmasa da bizler bilmekteyiz ki tüm bu süreçler, Kürt hareketi ve devrimci güçler baþta olmak üzere toplumsal mücadelenin öznelerinin etkisizleþtirilmesi, ezilmesinin üzerinden bu þekilde yaþanmaktadýr. Yeniden yapýlanma arayýþlarýnýn daha öncesinden baþlamýþ olmasýna raðmen özellikle 2000'li yýllardan sonra hýzlanmasý, düzen açýsýndan yolun bu dönemde düzlenmiþ olmasý gerçeði vardýr. Ayný þekilde bu sayede hem Ýslamcý hareket kendini demokrasinin savunucusu olarak pazarlayabiliyor hem de burjuva düzeni aklanma görüntüsü verebiliyor.
KOM N ST 5
KOMÜNÝST DEVRÝM BÝRLÝK SORUNU Komünistlerin birliði sorunu temelde iþçi sýnýfýnýn önderliðini kazanmýþ, Bolþevik tipte komünist bir partinin gerekliliði sorunudur. Daha özel anlamda bu tip bir partinin inþasý, yaratýlmasý için komünist kadro, birikim ve imkânlarýn birleþtirilmesi sorunudur. Önderlik krizi yalnýzca bugünün sorunu deðildir; uzunca bir süredir varlýðýný sürdürmektedir ve bu sürece müdahale edebilecek komünist bir partinin eksikliði açýk bir olgu olarak ortadadýr. Bu ihtiyacý hisseden, bunun için mücadele edenler için devrimci komünist bir parti ihtiyacý doðrultusunda birlik, her dönem gündemde olan bir sorundur. Konunun her dönem gündemde olmasý, söylediðimiz anlamda bir parti yaratýlana kadar normal bir durumdur. Çünkü sorun güncel bir güçsüzlük sorunundan öte iþçi sýnýfýna önderlik edebilecek bir parti niteliðine kavuþma meselesidir. Dolayýsýyla sorunu bu açýdan çeþitli yönleriyle ele almamýz, birlik perspektifimizin esaslarýný bu yaklaþýmla ortaya koymamýz gerekir. Komünistlerin birliði sorununa kýsa bir tarihsel hatýrlatmayla baþlarsak karþýmýza þu önemli gerçekler çýkar. Yaþadýðýmýz topraklarda komünistleri tek bir partide birleþtiren ilk ve tek örnek 1920'de kurulan TKP'dir. Bilindiði gibi bu dönem dünyada yeni yeni kurulan komünist partiler, Komintern'in otoritesi, yönlendirmesiyle kurulmuþlardý ve onun politik zeminini sahipleniyorlardý. Komintern'in varlýðý tüm ülkelerde komünistleri tek bir partide birleþtiren bir etken olarak çok önemli bir rol oynadý. TKP de bir anlamda bunun sonucuydu. Ýki dünya savaþý arasýnda Komintern'in varlýðý birleþtirici bir tutkal iþlevi görse bile bu dünya partisinde yaþanan sorunlar, Sovyetler Birliði'nde yaþananlar bu durumu devam ettirmedi. Bununla birlikte sonraki yýllarda Çin, Küba, Vietnam devrimleri, Doðu Avrupa'da ortaya çýkan geliþmeler uluslararasý alanda devrimci hareketi yeniden saflaþmaya götürdü. Türkiye'de de devrimci hareket uluslararasý arenada belirginleþen bu saflaþmanýn etkisiyle günümüze kadar gelen bir parçalanmýþlýðýn içine girdi. Bahsettiðimiz tarihsel sürecin irdelenmesi bir yana-ki bu yazýmýzýn
6
konusunun dýþýndadýr-bugünkü durumda komünistlerin birliði sorununa, Komintern ya da ona benzer baþka bir uluslararasý örgütün birleþtirici otoritesinin olmadýðýný bilerek hareket etmek zorundayýz. Özellikle 1960'larda baþlayan uluslararasý alandaki saflaþma bugün de þu ya da bu düzeyde varlýðýný korumaktadýr. Ancak bugün, bu saflaþmalarýn herhangi birisine baðlanarak komünistleri birleþtirmenin mümkün olmadýðý ve olamayacaðý yaþanan pratiklerden çýkarýlan derslerde açýkça görülmektedir. Dahasý bu saflaþmanýn öznesi olan rejimler ve onlarýn partileri bugün bulunmamaktadýr. Dolayýsýyla 1960'lardaki saflaþmalardan herhangi birine baðlanmak devrimci önderlik sorununu çözemeyeceði gibi Komintern deneyimini de aynen tekrarlamak bizleri devrimci bir sonuca götürmeyecektir. Bugün komünistlerin birliðini ya da komünist bir partinin inþasýný öngören bir arayýþ, baðlanabilecek uluslararasý bir akýmýn olmadýðýný tespit etmek durumundadýr. Yukarýda çizdiðimiz genel bir tarihsel panoramanýn ardýndan cevaplamamýz gereken en önemli soru þudur: Komünistlerin birliðini, komünist bir partinin inþasýný önüne koymuþ her hareket birlik perspektifinin temellerini nasýl oluþturmalýdýr? Birlik perspektifi kuþkusuz ki ideolojik-teorik, politik-pratik ve örgütsel alanlarda bir dizi ön kabulleri gerektirir. Bu ön kabuller bir kýsmýna yukarýda deðindiðimiz tarihsel sürecin ve güncel mücadelenin ilk sonuçlarý tarafýndan belirlenmektedir. Birlik sorununun çerçevesi ideolojik, politik ve örgütsel alanlarý içeren kapsamlý bir boyuttadýr. Bizim çýkardýðýmýz ilk sonuçlar meselenin öncelikle tarihsel, yöntemsel yanlarýyla ilgilidir. Bu yöntemsel çerçeve "yenilenme", "yeni bir gelenek" ve "yeniden baðlanma" þeklinde ifade edilebilir. Yazýmýzýn bundan sonraki bölümünde bunlarýn daha ayrýntýlý tanýmlamalarýna yer verilecektir. Ýlk olarak "yenilenme" kavramýyla baþlanabilir. "Yenilenme" mevcut politik durumda herhangi bir devrimci yapýda ya da genel olarak solda yaþanan bir týkanýklýk, devrimci mücadelenin ivme kaybetmesi ve bizlerin sosyo-politik arenada etkinliðimizin azalmasýyla kendini hissettiren bir ihtiyaç olarak karþýmýza çýkmaktadýr. Ancak mevcut
KOMÜNÝST DEVRÝM
birlikleri örgütlendi. Bizlerde çalýþma yürüttüðümüz bir bölgede örgütleyicisi olarak katýldýðýmýz bir eylemde gücümüz oranýnda yer aldýk. Kurulan eylem birliðinin temel hedefi bulunduðumuz bölgede iþçi ve emekçilerin bilinç ve örgütlü hareket etme niteliðini geliþtirmek, krize karþý bir muhalefet unsuru yaratmaktý. Eylemin örgütlenme sürecine ve eylem gününe baktýðýmýzda ders çýkarmamýz gereken çok þey olduðunu söylememiz gerekir. Ekonomik söylemlerin yaygýn olmasý, kitlesellik vurgularý, mekan ve temsil sorunu üzerinden þekillenen tartýþmalarýn yoðunluðu hem örgütleyicilerin azalmasýna hem de politik etkinin yaratýlamamasýna neden olmuþtur. Krizlerin toplum içerisinde bir geleceksizliðin ifadesi olmasý, iþsizlik ve yoksulluðun geniþ kesimler için bir tehdit haline gelmesi üzerinden söylemler ekonomizmin mayalarýný da içinde barýndýrmaktadýr. Tek baþýna ekonomik sorunlar kendiliðinden geliþen bir sýnýf hareketi için birçok þey ifade edebilir, ancak siyasallaþtýrma misyonunu üstlenmiþ siyasal hareketler için tek baþýna alýndýðýnda ekonomizm bataklýðýna düþmek anlamýna da geldiði unutulmamalýdýr. Ve bugün maalesef gelinen yerde siyasal hareketlerin bu sorunla muzdarip olduðu görülmektedir. Bu gün kapitalizmden bahsederken bir artý deðer sömürüsü temel alýnmasý gerekirken, sermaye birikimi ve sýnýflar savaþýnýn temel ilkesel tahlilleri yerine iþsizlik ve yoksulluk gibi söylemler bir eyleme yön veren politika olursa bu ekonomizim tehlikesi her zaman yanýbaþýmýzda duracaktýr. Bunun yaný sýra sýnýfla olan baðlarýmýzýn durumuna bakmadan katýlým sayýsý ve kitleselliði üzerine ortaya çýkan beklentiler her zaman karþýmýza çýkmaktadýr. Bu durumun bir özlem halinin ürünü olduðu da söylenebilir. Ancak ne kadar masum olursa olsun siyasallaþma gerekliliðinin önüne geçen popülist anlayýþlarýn zeminleri olduðunu söylemek gerek. Ve en kritik þey ise bulunduðun bölgede çözülmesi gereken, bölgenin siyasallaþmasý ya da neden siyasallaþamadýðý vb. sorunlarýnda gerektiði kadar deðerlendirilememesinin getirdiði anlaþýlmaktadýr. "Þurda þu kadar insan sokaklara döküldü burada da böyle olabilir" þeklinden anlayýþlarýn ve buna yapýlan vurgular eylemin tarihinden pro-
gramýna kadar bir takým þeylerin deðiþmesine neden olmasýna izin verilmemelidir. Bizler için temel sorun bir eyleme ne kadar kiþinin katýldýðý deðil, öncesi ve sonrasýyla nasýl bir etki yaratýldýðýdýr. Örgütsel ve politik süreç, bu sürecin güvenliði ve etkili bir þekilde sürekliliðinin saðlanmasý bizi ilgilendiren þeylerdir. Ýlginç olan tartýþmalardan biride eylemi örgütleyen siyasetlerin kitleler içindeki meþruluðu ve katacaklarý sayýyla orantýlý bir deðerlendirmenin gündeme gelmesi. Kýsaca böyle bir tabloyla bir eylemlilik sürecini geride býraktýk. Bunda sonrasý içinse bu konuda uyanýk olmak krizden gerekli dersleri ve politikalarý üretmek konusunda her siyasetin üstüne düþeni yapmasý gerekmektedir. Kriz yaþadýðýmýz topraklarda etkilerini, burjuva ekonomistlerinin demagojilerinin aksine gün geçtikçe daha fazla göstermektedir. Ýhracatýnýn yüzde ellisinden fazlasýný krizden etkilenen Avrupa'ya yapan bir ülkenin krize iyimser bakabilmesi elbette tuhaf olacaktýr. Bu nedenle reel sektör temsilcilerinden bankacýlara kadar herkes artýk önümüzde ki dönemi pembe tablolarla göstermemektedir. Ancak bugün krizler bize heran bir öncünün eksikliðini öðrettiði ölçüde gerekli dersler ve pratik bir hat çizilecektir.
15
KOMÜNÝST DEVRÝM
lerinde 3.000 kiþinin iþten atýlmasýna karar verildi. Bu süreç çok daha kapsamlý bir þekilde geliþecektir. ( sendika.org, Mustafa Peköz ) Buradan da anlaþýlacaðý gibi ayný zamanda iþsizlik gibi bir sorununda önemli bir yer tutacaðý görülmekte. Borsa ve tablolarla yaratýlan spekülasyonlarýn yanýnda reel sektöre ve iþsizlik oranlarýna bakýldýðýnda resim daha da net önümüze çýkacaktýr. Bunun yaný sýra Türkiye'de durumlar pek farklý deðil. Ýhracatýnýn yüzde 60 kadarýný Avrupa ülkelerine yapan, yaþamsal anlamda ABD ve Avrupa ekonomisiyle iliþkileri olan bir ülke için bu sarsýntý elbette kýsa ve uzun vadede birtakým sorunlarý gündeme getirmektedir. TÜSÝAD yönetim kurulu üyesi Ali Kibar, " hiçbir tahminin öngörülen süreç içerisinde, öngörüldüðü neticeleri vermediðini, çok büyük sapmalarýn yaþandýðý bir dönemden geçildiðini ifade ederek, önümüzdeki yýl içinde de muhtemel sapmalarla karþýlaþacaðýz dedi." (haberaktüel.com) Reel sektöre yönelik baþka bir açýklayýcý notsa þöyle; " ÝSO yönetim kurulu baþkaný Tanýl Küçük, kasým ve aralýk aylarýnda sanayi üretiminde muhtemelen daha büyük oranlý küçülmenin meydana gelebileceðini belirterek, 2009'da ise en azýndan yýlýn ilk yarýsý için çok büyük olasýlýkla daha da karanlýk bir tablonun kendilerini beklediðini söyledi. Sanayinin, küresel krize direnci ve rekabet gücü zayýflamýþ, adeta pamuk ipliðine baðlý dengeler üzerinde üretim ve ihracat mücadelesi verirken yakalandýðýný ifade eden Küçük, krizle birlikte sanayi için ihracat ekseninde üretimi artýrma sürecinin de ciddi anlamda riske girmiþ göründüðünü, otomotiv baþta olmak üzere neredeyse tüm sektörlerin üretim ve ihracatýnýn gerilediðini vurguladý.(age.) Görülen o ki, yaþanmakta olan süreç birçok anlayýþýn sorgulanmasýný da beraberinde getirecek. Ancak emperyalist döneme girdiðinden beridir zaten çürümekte olan kapitalizmin, doðumuyla beraber bir kötürüm misali taþýdýðý bu yapýsal özellik burjuvazi içindeki çeliþkilerin ve ayný zamanda sýnýflar mücadelesinde önemli bir araç olan devletlerin niteliðinin de açýk bir þekilde görünmesini saðlayabiliyor. Krizden etkilenen ABD'nin önde gelen bankalarýndan Bear Stearns'e FED tarafýndan yapýlan bir açýklamada, þirketin J.P.Morgan'a devri gerçek-
leþmese yardým etmeyeceðini açýklamasý ve þirketin, 84 dolara açýklanan hisse baþýna defter deðerine raðmen hisseleri J.P.Morgan'a 2 dolara devretmeye razý olmasý krizlerden fýrsat yaratma ya da hiyerarþik konumunu koruma gayretlerinin de bir göstergesi olmaktadýr. Krizler kapitalimin yapýsal bir özelliðidir. Sermayenin düþmaný yine kendisidir. Ancak unutulan ya da pek söylenmek istenmeyen þeyse kapitalizmin bir artý deðer sömürüsü üzerine yükseldiðidir. Bitmek tükenmek bilmeyen kar hýrsýnýn, büyük çaplarda yaratýlan sermaye birikimlerinin özünde yatan bu sömürü sisteminin teþhirini yapmak bugün krize karþý ve kapitalizme karþý gerçek bir duruþ var edilebilecekken, salt iþsizlik, yoksulluk vb. ekonomik sorunlarýn öne çýkarýlmasý ekonomizmi güçlendiren bir etkende olmaktadýr. Herkoþulda sýnýf çeliþkilerinin, bu düzensizliklerin, bu yýkýntýlarýn nedeni olduðu vurgulandýðý ölçüde krizlerden iþçi sýnýfý adýna dala yol gösterici bir politika üretilecektir.
KRÝZÝN VE TOPLUMSAL HAREKETLERÝN BÝZE ÖÐRETTÝKLERÝ Bugün kriz bize neler öðretti? Elbette bugün mücadele etmekte olan komünistlere sadece Marksizmin tarihsel haklýlýðýnýn yanýnda baþka bir þey daha öðretmesi gerekir. Kriz dönemlerinin devrim dönemleri için bir eþik olarak ifade edilmesi çok fazla karþýlaþtýðýmýz þeydir. Bu tür dönemlerde sýnýfla olan baðlarýn daha da kuvvetleneceði, kendiliðinden ve sendikal eylemlerin artacaðý beklenir. Kitlelerle kurulacak baðlarýn önemine dikkat çekilir. Bu gibi söylemler elbette devrimci hareketin arkasýný döneceði þeyler deðildir ancak ya var olan ideolojik ve örgütsel anlamda karþýmýza çýkan yapýsal sorunlarýmýz ne kadar gündeme gelmektedir. Bu sorunlar kitlelere ulaþma güçlüðü olarak anlaþýlabilir ancak bu sorun kriz dönemlerinden güç kazanarak çýkacaðýmýzý saðlayacak siyasal ve örgütsel perspektiflere sahip olan öncünün eksikliðidir. Varoþlarda yaþadýðýmýz deneyimler bu konuda bir bilinç açýklýðýnýn gerekli olduðunu bir kez daha bizlere göstermiþtir. Krizle birlikte birçok bölgede devrimciler tarafýndan platformlar ve deðiþik eylem
14
KOMÜNÝST DEVRÝM
durumdan bir çýkýþ için gerekli görülen yenilenme, belki de her dönem için bir gereklilik olmasýna raðmen aslýnda daha temel ve stratejik bir noktayý ifade etmek için kullanýlmalýdýr. Bu temel ve stratejik nokta dediðimiz noktaysa güncel yenilenme ihtiyacýnýn ötesinde uzun bir dönemdir varolan bozulma ve týkanýklýðý aþma olarak anlaþýlmalýdýr. Daha açýk olarak ifade edersek, Lenin sonrasý dönemden bugüne kadar geçen uzun zaman aralýðýnda pek çok açýdan olumlu ve olumsuz deneyimler yaþandý. Eðer bu süreç bir anlamda Marksist-Leninist perspektifte kýrýlma yaþanan bir ara dönem olarak tabir edilirse, yenilenmenin temel gerekçelendirilmesi bu ara dönemin bozulmalarýnýn ayýklanmasý, olumlu mirasýnýn sahiplenilerek olumsuzluklarýndan kopuþ olarak anlaþýlabilir. "Yeni bir gelenek yaratma" zorunluluðuysa meselenin bir diðer kritik yanýný oluþturmaktadýr. Bugün dünya çapýnda baðlanabilecek uluslararasý devrimci bir akým yoksa ve bu durum uzunca bir zamandýr devam ediyorsa; kendisini teorik, politik, örgütsel bütünlükte bir siyasal akým olarak oluþturma/yaratma iddiasýndaki her arayýþ için yeni bir gelenek yaratma bir gerekliliktir. Kuþkusuz bu yenilik iddiasý, sosyalizm adýna yaþanan her þeyi sil baþtan alan; mücadele için beyaz bir sayfa açmak türünden ciddiyetsiz bir yaklaþýmla köklerimizden, miras aldýðýmýz birikimlerimizden koparak yaþananlarýn sorumluluðunu kendi üstünden atan bir tutumla gerçekleþtirilemez. Bu anlamda bizler her ne kadar yukarýda ara dönem olarak tanýmladýðýmýz sürecin tüm bozulmalarýyla hesaplaþýp, bunlardan kurtulma gibi bir anlayýþla görevlerimizi yerine getirilebilecek olsak da bir noktayý kaçýrmamalýyýz. Yeni bir gelenek, yaþanan olumsuzluklarýn sorumluluðundan kaçmadan bunlarý tüm sonuçlarýyla ortadan kaldýrmayý hedefleyen bir süreklilik perspektifine de sahip olmak zorundadýr. Meseleye böyle bir süreklilik perspektifiyle yaklaþýrsak, ciddi bir erozyonu kapsayan bu ara dönemin akýmlarý ve deneyimleriyle hesaplaþabilir; Lenin dönemine, Bolþevik deneyime eleþtirel bir gözle bakarak oradaki devrim-
ci mirasý sahiplenebilir ve sonrasýndaki bozulmalara kaynaklýk eden yanlarý aþma anlayýþýna girebiliriz. "Yeniden baðlanma" kavramýysa bundan önceki iki tanýmýn doðal bir sonucu olarak Ekim devrimini yaratan BolþevikLeninist geleneðe baðlanma olarak anlaþýlmalýdýr. Leninist-Bolþevik geleneðin kendi döneminin hâkim geleneði II. Enternasyonal geleneðiyle hesaplaþarak Marks ve Engels'in devrimci mirasýyla buluþtuklarý gibi bizlerin de görevi Lenin sonrasýndan bugüne kadar gelen bu dönemde yaþanan yozlaþmayla hesaplaþýp, Bolþevizm'le buluþmak olmalýdýr. Yukarýda saptadýðýmýz yöntemsel çerçeve sadece uluslararasý alandaki akýmlar için deðil yaþadýðýmýz topraklardaki devrimci akýmlarý deðerlendirirken de kullanabileceðimiz bir çerçevedir. Yani yaþadýðýmýz topraklardaki devrimci hareketi deðerlendirirken de bu meseleye yenilenme, yeni bir gelenek yaratma ve yeniden baðlanma anlayýþýyla yaklaþmak gerekir. Dün varolan ve bugüne kadar belirli bir süreklilikle geldiði iddiasýný taþýyan bu topraklardaki devrimci akýmlarýn yenilenmesi esastýr. Mustafa Suphi'ler sonrasý TKP'den baþlayarak 1971 devrimci çýkýþýnýn özneleri ve bugünkü mirasçýlarý dahil ulusal anlamda baðlanabilecek devrimci bir gelenek yoktur. Bu anlamda yaþadýðýmýz topraklarda ulusal anlamda da yeni bir gelenek yaratýlmasý gerekir. Mustafa Suphi ve yoldaþlarýnýn TKP'yi kurduklarý andan katledilmelerine kadar geçen kýsa süreli dönem TKP'nin devrimci dönemi olarak görülebilir. Ancak bu kýsa süreli dönem politik, örgütsel bir gelenek yaratmaya olanak bulamadan sonlandýðýndan bugün için yaþadýðýmýz topraklardaki devrimcilerin yeniden baðlanabileceði bütünsel bir geleneði ifade etmemektedir. Ruhuna ve lafzýna baðlanmak anlamýnda Mustafa Suphiler'in mirasýna sahiplenmek gerektiði devrimci bir çýkýþ için saptanmalýdýr. Birlik anlayýþýmýzýn temelinde devrimci komünist bir partinin yaratýlmasý vardýr. Her örgütsel birlik ilk adým olarak komünist partinin kurulmasýyla sonuçlanmayabilir. Parti bir nitelik ise, her örgütsel birleþme
7
KOMÜNÝST DEVRÝM
bu tip bir niteliði ortaya çýkarmayabilir. Ancak örgütsel birlik önüne partinin inþasýný koymuþ, bu doðrultuda plan ve programýný belirlemiþ olmalýdýr. Bu tip örgütsel birliklerin amacý partiye giden yolu kýsaltmaktýr. Birlik konusunda ideolojik alandaki kimi ilkesel konularda anlaþmak önemli olsa da yeterli deðildir. Tarih, ayný ya da benzer ideolojik zeminde olanlarýn ayný örgüt çatýsý altýnda buluþamadýklarý örneklerle doludur. Bugün de ayný gelenekten gelen fakat politik, örgütsel anlayýþlarý dolayýsýyla farklý yerlerde duran pek çok örnek vardýr. Hele de geçmiþte yaþanan sosyalizm deneyimlerinin devrimci hareketi parçalayan faktörlerden biri olduðu düþünüldüðünde ideolojik alanda komünizm iddiasýnda bulunan herkesi kapsayan bir zemin, mümkün görülmemektedir. Ýdeolojik alanýn birleþtiriciliði ancak bunu savunan özenin pratik süreçlerdeki baþarýsýyla mümkün olabilecektir. Pratik süreçlerdeki baþarýnýn nihai ölçüsüyse devrimdir. Ekim Devrimi Bolþevizm'i, Komintern gibi bir örgüt þahsýnda evrensel bir akým olarak varetti. Çin devrimiyle birlikte Maoizm dünyanýn diðer devrimci hareketleri tarafýndan benimsendi. Yani örgütsel birlik anlayýþýmýzý oluþtururken, pratik baþarýlarýn ikna ediciliðinin olmadýðý durumda, ideolojik konularýn, birliði yapanlarý birleþtirirken baþkalarý karþýsýnda ayrýþtýrýcý bir özellik taþýyacaðýný göz önünde bulundurmak gerekir. Birliðin ideolojik çerçevesi yukarýda açýkladýðýmýz yenilenme, yeni bir gelenek yaratma yönteminin ýþýðýnda; Komünist Manifesto'dan bugüne Marksizm'in tarihsel deneyimlerinin eleþtirel bir süzgeçten geçirilerek, süreklilik ve kopuþ noktalarýna net bir bakýþ geliþtirmelidir. Manifesto ve 1848 devrimlerinin derslerinden Paris Komünü'ne, oradan Ekim Devrimi'ne ve emperyalizm dönemine devrim programýnýn evrimi bu çerçeveye girer. I. ve II. Enternasyonallerin deneyimleri ve Komintern'e varan sürecin dersleri, sonrasýnda sosyalizm deneyimlerinin özellikle tek ülkede sosyalizm anlayýþýnýn ortaya çýkardýðý sonuçlar, ekonomist-determinist, ulusal sosyalizm anlayýþýnýn yarattýðý kýrýl-
malar konusunda nasýl bir bakýþ açýsýna sahip olunduðu önemlidir. Bunun dýþýnda yaþadýðýmýz topraklardaki devrimci ve komünist hareketin tarihi, bugüne nasýl bir miras býraktýðý konularýnda ortak bir bakýþa sahip olmak gereklidir. Birliðin ideolojik anlaþma konularý dýþýnda kuþkusuz örgütsel inþada ve parti sorununda temel ve ilkesel noktalarda ortaklaþmak büyük önem taþýmaktadýr. Parti inþasýnýn görevlerinde, partinin nasýl bir nitelik ifade ettiðinde, ayaðýný bastýðý topraklarda devrimci hareketin mevcut tablosunun parti sorununda nasýl bir imkân tanýdýðý ancak bunlarýn yanýnda ne türden problemleri içerdiðinin saptanmasýnda ortaklaþmak birliðin önemli bir alt baþlýðýdýr. Gerek bu topraklarda gerekse de dünyada yaþanan deneyimler göstermektedir ki kapitalizmi yýkmayý hedefleyen bir güç daha baþtan illegal temelde örgütlenmek zorundadýr. Hele de bugünkü gibi tasfiyeciliðin ve illegal örgütten kaçýþýn, legalizm hastalýðýnýn her yaný sardýðý bir zamanda illegal bir örgüt omurgasýnýn inþasýný önüne koymuþ, legal-illegal alan ayrýmlarýný ve diðer görevleri buna göre belirlemiþ bir yaklaþým, örgütsel birlikler için ilkesel önemde bir konu olmak zorundadýr.
8
KOMÜNÝST DEVRÝM EKONOMÝK KRÝZLER VE SOLUN KRÝZ SAPLANTISI Dünya yaþamakta olduðu krizle, uzun zamandýr varolan görece rahatlýðýn ortadan kalkmaya baþladýðý bir döneme girdi. Emlak kredilerinin etkisiyle ancak birçok öteki üretim ve bölüþüm iliþkilerinden de baðýmsýz olmayan bu kriz önümüze öyle senaryolar çýkardý ki, güncel kapitalist iliþkiler tekrar sorgulanmaya baþlandý. "Tarihin Sonu" ile baþlayan ideolojik mücadele, Fukuyama'nýn son yýllarda sorgulamaya baþladýðý devlet ve ekonomi iliþkileriyle adeta kendini yalanlamaya baþlamýþtý. Krizle birlikte üretim iliþkilerine yapýlan eleþtirilerde sýk sýk sosyalizm ve Marx'a atýflarda bulunulmasý ile son tohumunu da kuruttuklarýný sandýklarý korkulu rüyalarýnýn hala kendileri açýsýndan bile gündemde olduðunu gösteriyor. Kendileri açýsýndan! Çünkü bir proleter devrimle baþlayacak olan kapitalizmin çöküþü bizim için her zaman gündemdeydi. Bu son kriz ise yüzeli yýlý aþkýn bir zamandýr mücadele eden biz komünistlerin tarihsel haklýlýðýnýn kanýtlarýndan sadece bir tanesidir. Fakat vahim olan bir þeyde var ki, o da bu yapýlan atýflarýn sahiplerinin burjuva ideologlarý ve liberaller olmasý.(devrimci hareketin iþçi sýnýfýyla olan baðlarýnýn zayýflýðý ve örgütsel sorunlar etkili bir ses olmasýnýn önüne geçmektedir.) Elbette büyük ekonomik krizler emperyalizm dönemiyle iyice çürümüþ olan kapitalizmin niteliðini daha net gözler önüne sermektedir ancak bu tek baþýna yeterli deðildir. Ne zaman ki, burjuvazi ve onun ideologlarý deðil, öncüsüyle birlikte örgütlenmiþ iþçi sýnýfý kapitalizmin devamýný sorgular iþte o zaman gerçek anlamda kapitalizmin sonunun yaklaþtýðý söyleyebiliriz. Henüz yaþadýðýmýz toraklarda ve dünyada proletarya'nýn öncüsünden yoksun olmasý böyle bir sorunu bizlere yaþatýyor. Ancak komünistler ihtiyaçlarý doðrultusunda bu tür kriz durumlarýndan yararlanacaklardýr. Bir diðer dikkat çekici ve bilinçleri bunaltýcý bir þey var ki, sosyalimle ilgili söylentilerin daha çok, bankalara yapýlan devlet destekleri ve bazýlarýnýn da devletler tarafýndan satýn alýnmasýyla iliþkilendirilmesi! Bu durum hem "burjuva devlet" niteliðinin anlaþýlamamasýna neden
olmakta hem de sosyalizmin ucuz bir devletçilik anlayýþýna indirgenmesine neden olmaktadýr. Uzun yýllar Kemalizm'in etkisiyle devletçiliðin sosyalist literatürde yer almasý bugün artýk büyük ölçüde aþýlmýþ olsa da bu ideolojik çarpýklýk hala ayaklarýmýza dolanmaktadýr. Yapýlan devlet müdahalelerine baktýðýmýzda, burjuva devletin gerçek niteliðini, yani bir sýnýfýn egemenlik ve önemli bir yaþamsal aracý olduðunu görmekteyiz. ABD'nin 700 milyar dolarlýk bütçesi yeni yeni kurulmakta olan çadýr kentler için deðil, ellerindeki her þeyi yavaþ yavaþ kaybetmeye baþlayan büyük sermaye kuruluþlarý içindir. Krizlerin yaþandýðý dönemler elbette içinde yaþadýðýmýz toplumun çeliþkilerinin daha fazla açýða çýktýðý dönemler olabilmektedir. Büyük çapta yaþanan iþsizlikler, devletlerin sermayeye büyük oranlarla ayýrdýðý kurtarma paketleri, güvenlik önlemleri, yoksullaþma vb. birçok sorun kendiliðinden bir bilincin tohumlarýný oluþturabilmektedir. Ancak komünistler için sorun, kendiliðinden bilincin, siyasal bilince dönüþmesi sorunu olunca tek baþýna krizin varlýðý da bir deðiþim için yeterli olmamaktadýr. Hatta geçmiþte krizlerin burjuvazi için sýçrama tahtasý olduðunu da unutmamak gerekir.
KRÝZLER VE SERMAYE ABD'de baþlayan ve kendi coðrafyasýnýn dýþýna çýkan krizin nedenleri birkaç baþlýkla sayýlabilir. ABD dolarýnýn düþmesi ve petrol fiyatlarýnýn düþmesi, gýda da yaþanan kriz ve en sonu 10 trilyon dolarlýk bir piyasaya sahip olan morgage piyasasýndaki sorunlar. Küresel hiyerarþide üst basamaklarda olan birçok banka ve þirketin batmasýna neden olan, kýsa sürede Avrupa ülkelerine ve dünyaya yayýlan kriz Türkiye'de de etkisini fazlasýyla gösteriyor. "Kriz sadece finans alanýnda deðil, otomotiv sektörü baþta olmak üzere birçok üretim dalýnda ciddi olarak hissedilmeye baþlandý. Ayrýca küresel kapitalist ekonomideki durgunluk, iþsizliði ciddi boyutlara taþýdý. ABD'de bir hafta içerisinde iþsizlik kurumuna baþvuranlarýn sayýsý 516 bin olup ülke genelinde son aydaki oran 1,3 olarak belirlendi. Örneðin, DHL þirketi 9.500 kiþinin, Ford Motors 7.000, General Motors 5.500, Circuit City çalýþanlarýn yüzde 17'sinin, Fidelity yatýrým 1.300, City Group dünya genelinde 10.000, Ýngiltere'de Royal Bank of Scotland þirket-
13
KOMÜNÝST DEVRÝM
baþlayarak ümitsizlik içinde boðulan, kocaman bir gelecek kaygýsý taþýyan, dönemini algýlayamamýþ-apolitik gençler yaratýlýyor ve üniversitelerde de bu devam ettiriliyor. Ancak üniversiteler geçmiþte bu kadar geri deðildi. Aslýnda gençlik hareketinin bizlere býraktýðý devrimci bir mücadele geleneði vardýr. Bugün bu geleneðin ne olduðunu anlamak ve onu daha da aþmak için öðrenci hareketinin 68 kesitine ve DEV-GENÇ tarihine bakmak gereklidir. Fikir Kulüpleri'nin federasyonlaþmasý ve DEV-GENÇ, o dönemde öðrenci hareketine ivme kazandýran örgütlenmelerdi ve bu dönemdeki çabalar öðrenci gençliðin ilgi alanlarýnýn ne olduðunu bize gösteriyor. Bu durum örgütlü siyasal mücadele ve gençlik arasýnda önemli bir baðý ifade etmektedir. Örgütlenme ve siyasallaþma sýnýf mücadelesinde ki yeri itibariyle gençlik hareketinde de bir ihtiyaç olarak ortaya çýkmýþtýr. "DevGenç'ten söz etmeksizin gençlik hareketinden söz edilmez oluþu bir rastlantý deðildir. Yalnýzca bu olgu bile, Marksist hareketin gençlik kitleleri ile iliþkisi bakýmýndan çok deðerli derslerle doludur." (Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi) Bu denli büyük bir hareketin yaratýcýsý olan gençler, içinden geçtiðimiz dönemde emekçi mahallelerinde dahi olsa siyasetten tamamen koparýlmýþ ve düzene baðlanmýþlardýr. Bugünü böyle algýlayan bizler 68 döneminin de eksik taraflarýnýn farkýnda olarak birazda onlara deðinmek istiyoruz. Bize göre 68 çokça yiðidin var olduðu ve bu insanlarýn devrimci mücadeleyi yaþamýnýn bir parçasý haline getirdiði bir dönemdir. Ýnançlarýndan hiç sual olmayan gençlerle doludur. Kemalizm'in etkisinden bir türlü kurtulamamýþ olsalar da onlar bu topraklardaki komünistlere büyük dersler vererek geçtiler. O dönemde Kemalizm' in yaygýn olmasýnýn sebebi bu gençlerin Türkiye'yi Amerika'ya baðýmlý bir ülke olarak tanýmlamalarýndan gelir. Kemalizm anti-emperyalizmin bir sembolü olarak görünmüþtür yani Kemalizm'i savunmak anti-emperyalist
olmaktýr, Amerika'ya karþý durmaktýr. Çünkü zamanýnda Atatürk ve kadrolarý da emperyalizme karþý savaþmýþtýr. Tam olarak Marksist felsefeyi ve Leninizm'i anlayamayan ya da eksik kavrayan bir savaþ verdiler. Aslýnda bizim 68 e bakýþýmýz, Lenin'in narodniklere bakýþýyla hemen hemen aynýdýr. Nasýl ki narodnikler sýnýf mücadelesi adý altýnda deðil de daha çok halk ve köylü direniþi adý altýnda savaþmýþlarsa, 68'de Türkiye'deki direniþlerde sýnýf hareketinden çok böyle bir pusulayý takip etmiþtir. Bugünkü halkçý geleneklerin temelleri atýlmýþtýr ve ne yazýk ki hala bu geleneði sahiplenenler yukarda da belirttiðimiz gibi MarksizmLeninizm'in ilkesel kalkýþ noktalarýnda ki gerekli dersleri çýkaramamýþlardýr. Bunun sonucu olarak da iþçi sýnýfýna ve sýnýf mücadelesine katkýlarý devrimci demokrat ya da liberal demokrat bir siyasal düzlemden öte deðildir. Bize düþen Lenin'in yaptýðý gibi bu gelenek ve hareketleri, onlarýn yiðitliklerini selamlamakla beraber, bu hareketlerin eleþtirisini de yapmaktýr. Bizim için devrime giden tek bir yol vardýr o da iþçilerin örgütlenmesiyle kurulacak partinin oluþturulmasýdýr. Nasýrlý elleriyle her þeyi yaratan, dünyayý var eden iþçi sýnýfý ve komünistler partisini de yaratacak ve partisiyle sýnýfsýz topluma giden devrimin öncülüðünü alacaktýr. Lenin'in bize miras býraktýðý bu bilgiler ýþýðýnda, biz komünistler de iþçi sýnýfýnýn partisini kuracak ve onu devrime taþýmak için can pahasýna emeðimizi ortaya koyacaðýz. Bugün öðrenci gençliðe düþen görev, kendi ayrýcalýklarý ve sýnýf atlama hayalleri peþinde koþmak deðil sýnýflar mücadelesinde bir taraf olarak sýnýfsýz ve sömürüsüz bir dünya için mücadeleye katýlmak olmalýdýr. Komünist bir dünya kuracaðýz!
ZAFER
12
G.
KOMÜNÝST DEVRÝM DÜNYADA 68 HAREKETÝ GENÇLÝÐE BAKIÞ AÇIMIZ
sokmuþtu. Özgürlükler ve rahatlýðýn ülkesi ABD'de on binlerce insan sokaklara dökülmüþtü, silahlarýný eline alýp Beyaz Saray'a yürümeye çalýþan insanlar, Amerika'daki durumu çok iyi ifade ediyordu aslýnda. Dünyada yaþanan buhranlar ve kapitalizmin doðal ürünü olan savaþlar, baskýcý rejimler, yoksulluk gibi birçok faktör Avrupa'da kapitalizmi sarsmaya baþlamýþtý. Binlerce öðrencinin ve iþçinin sokaklardaki militan tavýrlarý Fransa baþbakanýný ülkeden kaçýrmaya yetmiþti. Türkiye'de bu seyir ayný sayýlýr aslýnda. Üniversite iþgalleri ile baþlayan süreç iþçi sýnýfýnýn da uyanýþýyla devam etmiþti.6877 arasýnda yaþanan birçok olay, askeri darbe, baskýlar derken 77 1 Mayýsý tüm bunlarýn bir sonucu olarak kendisini var etmiþti. Hem Avrupa'da hem Türkiye'de bu sürece önderlik eden, iþçi sýnýfýnýn da öðrencilerin de hareketlerine yön veren siyasetler oldu elbette. Türkiye'de ki FKF, DEV-GENÇ gibi gençlik örgütlenmelerinin benzerleri Avrupa'da da var olmuþtur. Avrupa'da sendikal hareketin güçlü olmasý iþçi sýnýfýnýn belirli bir eylemlilik içinde tutmuþtu elbette fakat bu iktidarý alma perspektifine hiçbir zaman oturmamýþtý. Öðrenci eylemleri ise tam anlamýyla iþçi sýnýfýnýn devrimci mücadelesiyle komünist bir zeminde birleþmemiþti. Kapitalizmin var olduðu her yerde proleter devrimlerin olabileceðini Lenin 1917 de dünya komünistlerine ve proletaryasýna söylüyordu.68'lerde Avrupa'nýn da en büyük eksiði komünist bir önderliðin eksikliðiydi. Sovyetler Birliðinin var oluþu bu hareketlenmelere destek vermekten öte gidemiyordu çünkü Sovyetler'in anlayýþý bir enternasyonali ve dünya devrimci ayaklanmalarýna komünist bir önderliði barýndýrmýyordu, aksine bazý ülkelere çizilen kaderler oldukça yanlýþtý. Türkiye'ye çizilen MDD kaderi gibi. Sovyetlerin dýþýnda ulusal anlamda komünist önderliklerin de olmayýþý Avrupa'da da Türkiye'de de kapitalizmin sonunu getirecek devrimlerin oluþmamasýnda en önemli etkendir. Kapitalizm savaþlarla ve krizlerle sallanmýþtýr, kendisini yenileye-
VE
Ýkinci Dünya Savaþý, Vietnam savaþý ve bu savaþta emperyalizme karþý kazanýlan zafer, Emperyalist Amerika'nýn baþucunda Küba'da yaþanan devrim ve Che Guevara gibi bir devrimci… Ýnsanlýk tarihinde ezilenlerin mücadelesi tekrardan kendini gösteriyordu. Vahþi kapitalizm ve onun en yüksek aþamasý olan emperyalizm döneminde,68 yýlýnýn Mayýs ayýnda baþta Fransa olmak üzere tüm Avrupa'da duvarlarý ''Gerçekçi ol imkânsýzý iste''sloganlarý süslüyordu. 68 hareketi Türkiye'de olduðu gibi Avrupa'da da bir öðrenci hareketi olarak anýlýr. Ýþçi sýnýfýyla güçlü öðrenci hareketleri arasýnda organik bir bað ya kurulamamýþtýr ya da zayýf kalmýþtýr. Fakat Türkiye'de nasýl 15-16 Haziran yaþanmýþsa Avrupa'da ve ABD de yani kapitalizmin kalbi sayýlan yerlerde de büyük iþçi eylemleri, grevleri söz konusudur. Zaten öðrenci gençlik hareketini ve iþçi sýnýfý hareketini birbirinden baðýmsýz bir þekilde yükselen ve geri çekilen þeyler olarak görmek yanlýþ olur dýþarýda mücadele ne kadar yüksekse, toplum ne kadar hareketliyse üniversitelerde o paralellikte bu durumdan etkilenir. Fransa'nýn Sorbonne üniversitesi öðrenci eylemlerinin en yoðun olduðu yerdi. 3 Mayýs'ta baþlayan öðrenci eylemleri polisin müdahalesiyle sabaha kadar süren çatýþmalarla devam etmiþ, yaklaþýk 1 hafta sonra sendikalarýnda öðrencilere destek vermeleriyle 1 milyona yakýn insan Fransa'nýn sokaklarýna dökülmüþtü.14 Mayýs'ta 3 bin kiþiyle baþlayan grev, kýsa bir süre içinde 9 milyona yakýn bir kitleye ulaþmýþtýr. Brezilya'da yaþanan genel grev kýsa da sürse(1 gün) 20 milyon iþçiyle gerçekleþmesi Fransa'yý bile geride býrakýyordu. ABD'de, emperyalizmin kalbinde özellikle siyahlarýn ýrkçýlýk karþýtý tepkileri oldukça yoðunlaþmýþ, Vietnam Savaþý'nýn kaybý hükümeti oldukça zora
9
A L A N L A R D A N -Y YOLDAÞLARDAN cek iken proletarya ve gençlik tarafýndan dövülmeye baþlanmýþtýr, fakat komünist bir güçle hareket edecek ulusal sýnýrlar içinde devrimci partilerin, uluslar arasý anlamda da komünist enternasyonalin eksikliðinden ötürü kapitalizm, bu zorlu sýnavdan elbette ki bazý zararlar görerek ama kendisi için deneyimler de çýkararak kurtulmuþtur. Bizim 68 kuþaðýna bakýþ açýmýz bellidir. Biz komünistler gençlik hareketini proletaryanýn devrimci mücadelesinden baðýmsýz görmeyiz. Üniversite iþgallerini, kitlesel boykotlarý her zaman selamlarýz bunlar bizi heyecanlandýran þeylerdir de ayný zamanda bugün Yunanistan'daki öðrenci ayaklanmasý bizleri oldukça heyecanlandýrmýþtýr. Fakat öðrenci gençlik hareketleri ne kadar kitlesel ve militan olursa olsun iþçi sýnýfýndan kopuk ve komünist bir zemine basmayan bir anlayýþla hareket ederse kaybetmek ve geri çekilmek kaçýnýlmazdýr. Avrupa'da 68 hareketlerinde iþçi sýnýfý da var yukarýda bahsettiðimiz gibi. Fakat bizim bahsettiðimiz bu deðil. Öðrencilerin de iþçilerin de iþsizlerin de eylemlere katýlmasý militan duruþlarý oldukça önemlidir olmasý gereken de budur zaten fakat bu hareket, bu baþkaldýrý devrimci komünist bir partinin önderliðinde devrimci bir kavgaya dönüþtürülmezse, sýnýf savaþýna dönüþtürülmezse bir müddet sonra düzen içine çekilecektir. Öðrencinin mücadelesi en fazla demokratik akademik üniversite talepleri düzeyine inecek ve bundan öte gidemeyecektir, iþçinin mücadelesi ise yine en fazla sarý sendikalar aracýlýðýyla ekonomizm den öte gitmeyecektir. Bizim sýk sýk devrimci bir partiden, Bolþevik bir partiden, iþçi sýnýfýnýn politik iktidarý ele alacak tek sýnýf olduðundan bahsetmemiz ne uydurduðumuz þeylerdir ne de yanlýþ þeyler. Yunanistan'da yaþananlar kitleseldir, militandýr fakat devrimci deðildir. Onu devrimci yapacak olan komünist bir önderlikte iþçi sýnýfýyla organik baðlarý olan bir mücadeledir. Yunanistan sadece bir örnektir.68 hareketlerinin, bugünkü öðrenci hareketlerinin ve ilerde
yaþanacak öðrenci hareketlerinin tarafýmýzdan deðerlendirilmesi bu þekildedir. Bugün görüyoruz ki öðrenci hareketi oldukça geridedir, tüm devrimci niteliðini kaybetmiþtir,''devrimciyim'' diyebilmesini meþru kýlan iþçi sýnýfýnýn mücadelesini vermemekle birlikte 68'lerdeki gibi ortak birleþik mücadele gibi daha sistemsiz, kendiliðinden bir mücadelenin yürütülmesi bile söz konusu deðildir. Sendikalar gitgide nasýl biraz daha düzene baðlandýkça, öðrenci hareketleri de o þekilde düzene baðlanmaktadýr. Bu kötü gidiþatý kýracak olan ise ne bu öðrenci hareketleridir ne de sarý sendikalar. Bu gidiþatý komünistler durduracaktýr. Görevimiz ulusal sýnýrlar içerisinde komünist bir partiyi inþa etmektir, bunun için örgütlü bir mücadele vermektir, bir görevimiz de enternasyonaldir. Ýþte bizler o zaman yeni 68'ler yaratacaðýz fakat bu sefer tam anlamýyla komünist bir fýrtýna olacaktýr bu ve kapitalizm iþte o zaman bir daha kurtulamayacaktýr ezilenlerin ellerinden.
19 ARALIK KAVG A BÝLÝN C Ý! Burjuvazinin içte ve dýþta alt emperyalistmeþme hayallerinin ve siyasal egemenliðini dahada pekiþtimek için yaptýðý bu katliamýn üzerinden tam 8 yýl geçti. 2000 aralýðýnda burjuvazinin öncelikle havuç ve sopa politikalarý ile ehlileþtirmeye çalýþtýðý Devrimci hareket sonrada sonrada cezaevlerinde yaptýðý "Hayata dönüþ" yalanlarýyla yaptýðý saldýrýlarla hem sýnýfý hemde öncülerini yalnýzlaþtýrmaya çalýþmýþtý. Bizler bu katliamý unutmadýk Burjuvazi ne kadar unutturmaya çalýþsada bizlere kendi bulunduðumuz alanda eylemi örgütledik. Zaten kriz ile ilgili eylem birliðinin içinde bulunan devrimcilerle 19 Aralýk Eylemi’ni birlikte örgütledik. 19 Aralýk eylemine kriz eylemindenden daha çok ilgi vardý. Eylem birliði bileþenleri ile 19 Aralýk Eyleminin örgütlenmesi üzerine birkaç kez toplandýk. Son toplantýdabazý çevreler yer ile ilgili gereksiz alan tartýþmalarý baþlattý. Bazý çevreler polisin saldýrýsýna uðramamak için 68 DÖNEMÝ VE GENÇLÝÐE BAKIÞ
T.
10
YOLDAÞ
Yozlaþmanýn ve gericiliðin hýz kazandýðý bir dönemden geçerken gençliðin buna nasýl ayak uydurduðunu görüyoruz. Emekçi mahallelerindeki gençlerin esrar ve uyuþturucu gibi maddelerle polis eliyle zehirlendiðine tanýk oluyoruz. Gençleri ait olmadýklarý ve asla da ait olamayacaklarý bir hayatýn hayalcileri yapan medyanýn bu yozlaþmadaki rolünü görüyoruz. Üniversitelerde de durumun varoþlardan farklý olmadýðý açýkça ortada. Devletin yeniden yapýlandýrma olarak adlandýrdýðý üniversite planlarýnda, kampüslerin içine sokulan internet kafeler, bilardolar ve benzeri oyun araçlarýyla gençleri siyasetten uzak tutmak, sýnýf çeliþkilerinin farkýna varýlmasýný engellemek için gerekli her þey saðlanmýþ durumda… Öðrencilerle dayanýþma halinde olan öðretim üyelerinin yerine burjuva yalakalarý liberaller hoca yapýldý. Gençliðin bilime olan ilgisi yok edildi. Amfilere sýðmayan tartýþ-
eylemin biraz daha gerilden baþlamýsýný istediler. Bu gündem toplantýlarýn gittikçe uzamasýna ve eylem birliðinin ortadan kalkmasýna neden olacaðý için sonunda bizde çoðunluðun kararýný destekleyerek orta bir yerde karar alýnmasýný istedik. Devrimci mücadelenin tarihinde direniþi ve devrimci karalýlýðý ifade eden 19 Aralýk gündeminde ortaya çýkan en çarpýcý sonuç, hiç kuþkusuz, aradan geçen 8 yýlýn devrimci mücadelenin kavga bilincinde ne derece tahrifat yarattýðý idi. Eylem gününde, belirlenen yerden kitlenin gür sloganlarýyla yürüyüþe baþladýk. Geçtiðimiz yerlerden bizi destekleyen alkýþlar hiç eksik olmadý. Bizler bu eylemde gücümüz oranýnda hem kütlesel hem de dik durduk. Önceden belirlenmiþ olan, basýn açýklamasýnýn yapýlacaðý yere gelindiðinde basýn açýklamasýnýn okunacaðý yerin neresi olacaðý konusunda yeniden bir tereddüt ve kararsýzlýk yaþandý. Ve kitle birkaç kez yürütülüp durduruldu. Ve bunun böyle olmasýný isteyen de Köz Dergisi çevresi idi. Polisin gözünden uzak biraz daha geride kitD. veya SINAN malar artýk medya aracýlýðýyla yapýlýyor ama niteliði deðiþti. Dedikoduya bilim, küfürleþmeye tartýþma denerek gençlik medya oyuncaðýna dönüþtürüldü. Sanat piyasa ekonomisine ayak uydurdu. Gençlik, toplumun sorunlarýný konu eden tiyatrolar yerine içinde kadýnýn cinsel bir meta olarak kullanýldýðý sinema ve TV programlarýna yönlendirildi. Ýnsanlarý düþünmeye iten mizah anlayýþýna ise medya maymunlarýnýn ahlaksýz el kol þakalarýyla son verildi. Ýçinden geçtiðimiz gericilik dönemi sebebiyle bu tür yozlaþmalar iþçi ve öðrenci gençlik içinde çok daha yoðun hissedilmektedir. 68'de olduðu gibi THKPC, THKO, TKP/ML gibi dönemin en saðlam kadrolarýnýn oluþturulduðu, kadro bulduðu üniversiteler artýk yok denebilir. Gençliðin sahip olduðu yetenek ve beceriler, düzen partileri içinde eriyip yok oluyor. Düzenin; bugüne deðin bütün yapýlarýn kadro devþirme alaný olan üniversitelerin, iþçi sýnýfýyla baðlarýný koparma çabasý büyük ölçüde baþarýya ulaþmýþtýr. Ortaokullardan
11