KOMÜNÝST
KOMÜNÝST DEVRÝM 8 Mart 1857… baþkaldýrýlarýyla yarattýklarý 8 Mart'ýn devrimci ruhu ve geleneði eþitlik ve özgürlük isteminin ancak diþe diþ bir mücadeleyle kazanýlacaðýný ispatladý. Yalnýzca bunu da deðil, "kadýn sorunu, büyük toplumsal sorunun yalnýzca bir parçasýdýr ve yalnýzca onunla birlikte proletarya, cinsiyet farký olmaksýzýn tüm sömürülenlerin, tüm ezilenlerin ortak mücadelesiyle kapitalizmi ezdiði ve sýnýflý toplumlarý ortadan kaldýrdýðýnda çözülebileceðini de pratikleriyle gösterdiler. Yüzyýllardýr ezilenlerin en ezileni olan emekçi kadýnlar, burjuva kapitalist düzende, toplumsal köleliðin ve aþaðýlanmanýn kölesi olarak yaþamaya mahkum edildiler. Burjuva kapitalist düzeni, kadýnýn ücretli emek sömürüsüne cins ayrýmcýlýðý prangasýný da takmýþtýr. Emeði, ruhu ve bedeni sömürülmektedir. Bu yüzden 8 Mart sömürü ve zulme karþý kadýnlarýn dayanýþmasý, direniþi ve özgürlüðe çaðrýsý demektir. 8 Mart iþte bu yüce erdemler için kan ve can pahasýna dövüþenlerin yarattýðý kazaným ve devrimci semboldür. 8 Mart, emekçi kadýnlarýndýr. Çünkü 8 Mart'larýn ruhunda ve eyleminin ateþinde, bütün ezilenlerin ve sömürülenlerin kurtuluþu uðruna emperyalizme, faþizme, kapitalizme ve her türden gericiliðe karþý devrim ve sosyalizm için savaþmak vardýr. Kýsaca 8 Mart feminist gruplarýn ya da burjuva kadýnlarýnýn elinde oyuncak olmayacak kadar anlamý derin bir gündür. Kadýn iþçilerin kapitalist düzende erkeklerle eþit haklara sahip olmak gibi bir derdi yoktur. Onlar düzenin, sömürünün kendisine karþýdýrlar ve kadýn olarak burjuva kapitalist düzende iki kez sömürülmektedirler. Burjuva Devleti'nin iþçi sýnýfýný bölme politikalarýnýn etnik ayrýmcýlýk ayaðý, emekçileri birbirine düþürmede büyük ölçüde iþe yarýyor. Ýþte bu yüzden çoðu emekçi kadýn ulusal kimliklerinden dolayý üçüncü bir sömürüye maruz kalmaktadýr. Amerika'da siyahi, Türkiye'de Kürt, Almanya'da da Türk emekçi kadýnlarýn sömürüldüðü gibi… 8 Mart Emekçi Kadýnlar Günü, sömürüye, zulme, ýrkçýlýða, cins ayrýmcýlýðýna, erkek egemen deðerlere, baský ve aþaðýlanmaya karþý baþkaldýrýdýr! 8 Mart'ýn ruhunda devrim ve sosyalizm için savaþmak vardýr. 8 Mart emekçi kadýnlarýndýr. Ve gelecek güzel günlerin habercisidir. YAÞASIN 8 MART DÜNYA EMEKÇÝ KADINLAR GÜNÜ!
ABD'nin New York kentinde 40.000 dokuma iþçisi kadýn, "eþit iþe eþit ücret, çalýþma koþullarýnýn düzeltilmesi, sendikalaþmanýn önündeki egellerin kaldýrýlmasý, 8 saatlik iþ günü ve oy hakký" için direniþe çýktýlar. Ekçi kadýnlarýn bu hak arama direniþine burjuvazi polisiyle saldýrdý. Fabrikanýn kapýlarý kilitlendi. Çünkü patronlar bu ayaklanmanýn diðer fabrikalara sýçramasýný istemiyorlardý. Kapýlarý kilitlemek yetmedi ve fabrika ateþe verildi. Fabrikada mahsur kalan yüzlerce iþçi kadýn direnmeyi, mücadele etmeyi sürdürmüþlerse de direniþ, 129 emekçi kadýnýn katledilmesi, onlarcasýnýn da aralanmasýyla durduruldu. Ancak direniþ ölmedi. 50 yýl sonra 1908'de direniþ, olabilecek en canlý haliyle burjuvazinin karþýsýna dikildi. New York'ta 15.000 emekçi kadýn; yine aha az çalýþma saati, daha fazla ücret ve oy hakký için yürüdü. Doðum izni istediler. Bu kez kullandýklarý slogan "ekmek ve gül" idi. "ekmek" hayatýn güvencesini, karýn tokluðunu, "gül" de daha kaliteli hayatý simgeliyordu. "Yaþamak için ekmek, ruhlarý için gül" istiyorlardý. Bu tarihlerde mücadele, emekçi kadýnlarý sýk sýk bir araya toplar olmuþtu. Ve ilk kadýn günü 1909, 28 Þubat'ýnda ABD'de kutlandý. Avrupa'da ki kadýnlarda Þubat ayýnýn son Pazar gününü kadýn günü olarak kutlamaya baþladý. 1910 Aðustos'un da Alman Sosyal Demokrat Partisi delegesi olan Clara Zetkin, Kopenhag'da toplanan 2.Enternasyonal'e 8 Mart'ýn "Dünya Emekçi Kadýnlar Günü" olarak kutlanmasýný önerdi ve bu öneri coþkuyla kabul edildi. 1911'de Kopenhag kararýndan sonra ilk defa Avusturya, Danimarka, Almanya ve Ýsviçre'de " Dünya Emekçi Kadýnlar Günü" kutlandý. Yüzbinlerce kadýn ve erkek emekçi, deðiþik faaliyetler yaptýlar. Emekçi kadýnlar oy verme, seçme ve seçilme haklarý yanýnda meslek edinme ve mesleki eðitim görme haklarýný da istediler. Bu kutlamalardan iki hafta sonra Triangel yangýnýnda 140 emekçi kadýn öldü. Bu olay Amerika'da çalýþma koþullarýný büyük ölçüde etkiledi. 8 Mart 1917'de bu kez Rus emekçi kadýnlar "ekmek ve barýþ" için grev yaptýlar. Hayat þartlarýnýn kötülüðünü protesto ettiler. Bu grevle birlikte 8 Mart artýk bütün Avrupa ülkelerinde kabul gördü. Ve 16 Aralýk 1977'de Birleþmiþ Milletler 8 Mart'ý siyasal ve sýnýfsal içeriðinden soyutlayarak "Dünya Kadýnlar Günü" olarak kabul etti. Fakat bizler biliyoruz ki, 8 Mart vahþi kapitalizm koþullarýnda çalýþan, emeðini en elveriþsiz koþullardan satan kadýnlarýn günüdür. Bu unutulmamalýdýr. New York'lu emekçi kadýnlarýn
D. SELMA
20
DEVRÝM
DEVRÝM ÝÇÝN DEVRÝMCÝ PARTÝ PARTÝ ÝÇÝN ÖRGÜTLÜ HAZIRLIK DEVRÝMCÝ KOMÜNÝST HAREKET MERKEZ YAYIN ORGANI SAYI : 33 ÞUBAT-MART 2009
FÝYATI: 1,50 YTL
SEÇÝM SONUÇLARI ÜZERÝNDEN BURJUVA DÜZENÝ, KÜRT HAREKETÝ ve SOL HAREKET Geçen aylarda yoðunlaþan gündemlere bakýldýðýnda seçimlerin doðal olarak ön planda yer aldýðý görülmektedir. Öncelikle bu seçimi burjuva düzeni ve onu partileri açýsýndan kýsaca tanýmlayalým. Seçimin burjuva düzeni açýsýndan sonuçlarý itibariyle çok önemli deðiþiklikleri olduðunu söylemek yanlýþ olur. Hükümet partisinin bir miktar oy kaybetmesi, muhalefet partilerinin oylarýný arttýrmalarý görülse de AKP ve burjuva düzeni belli bir istikrarda devam ediyor. Ekonomik kriz ve özellikle en önemli sonucu olan iþsizlik olgusunun seçimlere nasýl yansýyacaðý bir merak konusuydu. Bu çerçevede hükümet partisinin biraz zayýflayýp, muhalefetin bir miktar oylarýný arttýrmasý beklenmedik bir geliþme deðildi. Fakat ekonomik kriz ve sonuçlarý düzen partileri tarafýndan fazlaca propaganda konusu edilmedi. Düzen açýsýndan bunun anlaþýlýr bir tarafý var. Düzen partilerinin kriz ve onun sosyal, siyasal sonuçlarýný konu etmesi düzenin bunalýmýna katký yapabilir, toplumsal hoþnutsuzluðu derinleþtirebilirdi. Bu yüzden kontrollü bir þekilde, fazlaca derinleþtirilmeden muhalefet partileri tarafýndan kullanýldý. Düzen partilerinin siyasal ufuklarý ve varlýk koþullarý emekçi sýnýflara dönük bir söylemi üretemeyeceklerinin bir kanýtý olmakla birlikte, sýrf mevcut krizin sonuçlarýný arttýrmamak için bu tür söylemlerden kaçýndýklarý da açýktýr. Zaten böyle bir tutum derhal sermaye sýnýfý tarafýndan kulaklarý çekilerek yanýtlanýrdý. Bunun yerine en çok yolsuzluk söylemini kullanmayý tercih ettiler. Böylece hep birlikte düzenin selameti için emekçi sýnýflarý oyalamayý baþardýlar. Bu seçimde de burjuva düzeni, tarihsel alternatifinin olmayýþýnýn rahatlýðýný yaþadý. Ýþçi sýnýfýnýn en yoksul kesimlerinin desteðine sahip, devrimci bir siyasal alternatif bu ortamda düzeni zorlayabilecek bir fýrsata sahip olabilirdi. Böylesi kriz dönemlerinde seçimlerin iþçi ve emekçileri daha da siyasallaþtýracaðý, mücadele isteklerini ve düzen
partilerinden kopuþlarýný arttýracaðý genel olarak kabul görür. Bu durumun düzen için istenmeyen bir durum olduðu, buradan emekçi sýnýflarýn mücadelesinin ve kitle hareketinin yükseleceði varsayýlýr. Aslýnda bu seçim süreci bu söylediðimiz ve solda yaygýn olan anlayýþlarýnýn yanlýþlýðýný bir kez daha kanýtladý. Kriz sürecinden geçtiðimiz þu günlerde burjuva düzeni bu konuda fazla "hýrpalanmadan" yoluna devam ediyor. Böylesi bir dönemde seçimler, kitleler arasýnda düzene yönelik güvensizliðin artmasýna yaramadýðý gibi tersi bir durum görüldü. Seçime katýlým oraný çok yüksek olduðu gibi kapitalist düzen kitlelere sahte umutlar göstermeyi de baþardý. Bu konuda özellikle Batý illerinde CHP düzene önemli yardýmlar saðladý. CHP'nin oylarýný arttýrmasý ve kimi illerde yüksek oranlara kavuþmasýna bakarak onun, önceki dönemde sandýða gitmeyen, güvensizlik besleyen, yüzünü sola dönmüþ kesimlerin yeniden düzene baðlanmasý iþlevini gördüðü söylenebilir. Bir zamanlar Gazi mahallesinden kovulan CHP'liler bu seçimde ayný yerde Kýlýçtaroðlu vitrini sayesinde ciddi bir kitle tarafýndan karþýlandýlar. Ekonomik krizin etkilerini giderek daha þiddetli hissettirdiði bir süreçte krize karþý yapýlan mitingler 20-30 binlere ulaþýrken düzen partilerinin mitinglerine yüzbinler aktý. Salt bu olgu bile kendiliðindenci,
BU SAYIMIZDosya- Gençlik Hareketi
8
Devrimci Komünist Hareket 5. Yýlýnda14 Kapitalizm ve Ýþsizlik
15 9
Emek Demokrasi Mitingi
17
8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü18 Gazi Ayaklanmasýnýn 14. Yýldönümü 19 Hrant Dink Eylemi ve Devrimci
20
KOMÜNÝST DEVRÝM
ekonomist teorileri alt üst eden bir durumdur. Böyle bir süreçte seçime gitmek düzen için hiç de tehlikeli bir durum yaratmadý. Tersine kitlelerin havasýný almak gibi bir iþlev de gördü. Seçimler dolayýsýyla kitleler hareketlendirildiler, sahte alternatifler çerçevesinde umutlarý tüketildi. Böylece krizin etkileri tarafýndan oluþan tepkiler de düzen kanallarýnda eritildi. Hükümet ya da muhalefet partilerinin, yani düzen partilerinin belediyecilik hizmetlerinde kitleler için anlamlý yaþamsal hiçbir ilerleme saðlanmamasýna raðmen, ekonomik temelden kaynaklanan sýnýfsal tepkiler düzen tarafýndan "ustaca" manipüle edilip, düzen kanallarýna akýtýlabiliyor. Özellikle AKP'nin belediyecilik anlayýþý yoðun bir ideolojik faaliyetler üretme üzerine kuruludur. Belediye imkânlarý gençlik çalýþmalarý, kuran ziyafetleri, tasavvur konserleri, Osmanlýcýlýk panelleri gibi bu tip faaliyetleri üzerinde yoðunlaþtý. Tüm bu gerçekler üzerinde dikkatlice durmak, gerekli sonuçlarý çýkarmamýz gerekir. Ekonomist ve kendiliðindenci beklentilerden kurtulmak büyük önem taþýmaktadýr. Düzen partilerinin siyasal, ideolojik faaliyetleri karþýsýnda bizim üreteceðimiz faaliyetler ne kadar sýnýrlý olursa olsun, karþý ideolojik faaliyetlerin önemi daha da artmaktadýr. Bu seçimlerin düzen açýsýndan önemli bir baþka sonucu daha üzerinde durmak gerekir. Bu çerçevede özellikle MHP'nin yükseliþine dikkat çekmek lazým. Onun bu seçilmedeki oyunu ne kadar arttýrdýðýndan daha önemli olan, klasik bir parlamenter parti görünümü altýnda meþruiyetini arttýrmasýdýr. Düzenin sivil sopasý olan faþistlerin bundan 10-15 yýl öncesine kadar meþruiyetleri bu düzeyde deðildi. Son on yýlda bu militarist-faþist parti düzen içinde ve geniþ kitleler gözünde önemli yerler edindi ve parlamenter parti görünümü altýnda milliyetçi, þovenist, faþist zihniyeti ve kimliðini yaygýnlaþtýrdý. Ýþte esas tehlikeli olan budur. MHP'nin çeþitli belediyeler elde etmesi de onun faþistþovenist karakterinin yaygýnlaþmasýna hizmet ediyor. Ayný zamanda bu saðcýfaþist zihniyet giderek kitleler içinde normal ve doðal siyasal seçeneklerden biri gibi deðerlendirilip, toplumun vasatý haline geliyor. Seçimin son günlerinde BBP helikopterinin düþmesi ve baþkanlarýnýn ölmesi üzerinden bu parti de ayný þekilde kamuoyuna pazarlanmaya çalýþýldý. Sonrasýnda ergenekon üzerinden baðlar kurularak, Muhsin Yazýcýoðlu'nun güya
"barýþ" projesi üzerinde durduðu þeklinde söylemler üretildi. Son yýllarda düzenin tetikçiliðini yapan bu odaðýn imajýnýn kamuoyunda düzeltilmesi için yoðun çaba gösteriliyor. MHP'nin kitleler gözünde meþrulaþmasý bir bakýma bu parti içinde iþletiliyor. Düzenin Türk-Ýslam sentezi yürüyor. Bu sentez, AKP, MHP, BBP ve SAADET partisi düzleminde belli bir vücut buluyor. CHP'nin de burada bir iþlevi olmakla birlikte özellikle bu partiler düzleminde kitlelere götürülüyor. Bunlarýn parçalý durumda olmalarý Türk-Ýslam sentezinin bütünlüklü olmadýðý anlamýna gelmiyor. Politikalarýna, düzen için gördükleri iþlevlere bakýldýðýnda bir bütünlük görüldüðü gibi seçimdeki oy kaymalarýna bakarak muhafazakâr, saðcý, Ýslamcý partilerin kitle tabanlarýnda da bir paralellik görülüyor. Kýsacasý düzenin tüm aktörleri rollerini oynamýþ, burjuva düzeni de kendini tahkim etmiþ olarak bu seçimden çýktýlar. Kürt sorunundaki geliþmelere dikkat çekmek gerekir. Cumhurbaþkanýnýn Irak ziyareti öncesinde "önümüzdeki günlerde güzel þeyler olacak" sözleriyle baþlayan beklenti çok geçmeden anlaþýldý. Kuzeydeki Kürt yönetimini Türkiye'nin giderek daha fazla tanýmasý, ABD'nin askerlerini önümüzdeki yýldan itibaren çekmeye baþlamasýyla buradaki sorunlarýn ve istikrarýn korunmasý için Türkiye'den beklentiler muhtemelen gündeme geldi. Buna karþýn PKK'nin silah býrakarak tasfiye edilmesi konuþuluyor. Bunun için af konusu gündeme getirildi. Bu arada Mart ayý içinde bir baþka iddia basýna yansýdý. Bazý PKK'lilerin ABD ordusuna katýlarak Afganistan'a götürüldüðü iddialarý ortaya atýldý. Genelkurmay bu iddialarla ilgili net bir þey söylemezken araþtýrdýklarýný söylemekle yetindi. Bu arada PKK'nin eylemlerini durdurduðu da gözlenmektedir. Bu olgu PKK'nin de bu süreçteki geliþmelerden beklentisinin olduðunu anlatýyor. Irak'da istikrarý üçe bölerek saðlamaya çalýþan ABD, en az sorunlu bölge olan Irak'ýn kuzeyindeki Kürdistan özerk bölgesinin istikrarlý kalmasýna çalýþýyor. Bunun içinde Türkiye'ye ihtiyaç duyuyor. Türkiye ise PKK'nin tasfiye edilmesini gündeme getiriyor. Tüm kesimler arasýnda bir orta yol bulunup, PKK'yi de razý ederek bir an önce baþka bölgelere müdahaleyi yapmak istiyorlar. Afganistan ve Pakistan'daki durum düþünüldüðünde emperyalistlerin ilk müdahalelerinin buralara olacaðý açýktýr.
2
KOMÜNÝST DEVRÝM
emekçiler önderlik etmiþtir fakat iþçi sýnýfýný biz enternasyonalist bir bakýþla tanýmlarken, proletaryanýn vataný yoktur derken bir de onu kadýn erkek diye mi ayýracaðýz. Bu Marksizmin reddinden ziyade tüm mantýk kurallarýnýn reddidir. 8 Mart iþçi sýnýfýnýn günüdür. Kapitalizmin yýkýlýþý ve insanlýðýn kurtuluþu mücadelemizin kilometre taþlarýndan biridir. Þubat Devrimi'nin bu gün baþlayan ayaklanmalarla gerçekleþtiðini biliyoruz. Bizim görevimiz tüm 8 Mart'larda alanlarda
olmaktýr. Bu günü burjuvaziye ve feministlere býrakmamalýyýz. Görülen o ki 8 Mart'ýn kýzýllýðýna komünistlerden baþka kimse sahip çýkmamaktadýr ki doðal olan da budur zaten. Daha güçlü 8 Mart'lar yaratmak için sürekli mücadele edeceðiz. Bizim için her gün kavga günüdür. Mücadelemizin meyvelerini toplayacaðýz. 8 MART KIZILDIR KIZIL KALACAK KOMÜNÝST BÝR DÜNYA KURACAÐIZ!!!
T. YOLDAÞ bir parti olduðunu gösterdi. Yürüyüþ baþladýðýnda sloganlar ardarda ve coþkulu bir þekilde atýlýyordu. Fakat bir süre sonra DTP'nin seçim propagandasý çerçevesinde eylem DTP'nin seçim mitingine dönüþtü. Bu da eylemin niteliðine gölge düþürdü.Yürüyüþ boyunca çevik kuvvet ortalýkta yoktu. Bu da bize Gazi Mahallesinde herþeye raðmen devrimcilerin bir gücünün olduðunu ve bir varoþun ne kadar farklý olduðunu oralarýn bizim alanlarýmýz olduðunu gösterdi. Yürüyüþ Gazi'de düþenlerin kabirlerinin bulunduðu yerde son buldu. Gazi þehitlerinin isimleri tek tek okunurak saygý duruþunda bulunuldu. Akýn Birdal'ýn konuþmasýya birlikte kitle yavaþ yavaþ daðýlmaya baþladý. Geriye dönerken Halk Cephesi'nin kitlesel bir þekilde mezarlýða yürüdüðünü gördük. Biz de eylemde özgür pankartýmýzý açtýk. "Gazi Ayaklanmasý Sýnýfa Karþý Sýnýf Savaþýdýr'' yazýlý pankartýmýz bizim bu ayaklanmaya bakýþ açýmýzýn net bir ifadesidir. Gazi ayaklanmasýnýn yýl dömünümde orada bulunmamýz yaþadýðýmýz devrimci pratiklerin içinde önemli bir yere sahip olmuþtur.Yürüyüþ sýrasýnda yoldaþlarýmýzla eylemi deðerlendirme fýrsatý da bulduk ve pratik esnasýnda bu deðerlendirmeleri yapmamýz bilincimize ayrý bir ýþýk tuttu. Ýþte bu bilinçle þunu haykýrýyoruz ki
GAZÝ AYAKLANMASININ 14. YILDÖNÜMÜ Gazi ayaklanmasýnýn 14.yýldönümünde biz de Gazi Mahallesindeydik. Yýl içinde katýldýðýmýz diðer eylemlere oranla kitlede daha eylem baþlamadan büyük bir coþku vardý. Varoþlarda katýldýðýmýz en kalabalýk eylemlerden biriydi ve bu eylemin Kadýköy'deki eylemlerden daha farklý olduðunu anladýk. Kitlesel eylemlerin aksine bu eylemde Gazi Mahallesinin emekçilerinin kortejlerde bulunmasý dikkatimizi çekti. Eylem öncesinde yoldaþlarýmýzla kýsa süreli de olsa sohbet etme fýrsatý bulduk. Önceki gece devrimcilerin ikili kortejler halinde ellerinde meþalelerle mahalleyi bir uçtan bir uca yürüdüðünü öðrendik. Ayrýca Gazi olaylarýnýn bir direniþ deðil ayaklanma olduðunu konuþuk. Eylemde devrimci hareketlerin sýkça vurguladýðý katliam vurgusuna da deðinmek gerekir. Gazi'de düþen insanlarýmýz pasif bir þekilde deðillerdi. Mesela Gazi'yi Maraþtan ayýran bir özellik vardýr. Bu da bir ayaklanma niteliðidir.Böyle bir olaya göre direniþ daha pasifist bir söylemdir.Gazi olaylarýný baþlangýcýndan bitiþine kadar bir düþünürsek þunu görürüz. Devrimciler ve Gazi halký çeþitli saldýrýlara karþý zaten örgütlüydüler ve son saldýrýda bu örgütlülüðü bir ayaklanmaya dönüþtürdü. Yani ortada direniþ diyebileceðimiz bir unsur yok. Bu sebepten dolayý eylemde çok fazla atýlan direniþ ve katliam sloganlarýna biz katýlmadýk. Eylemden bir kaç gün önce operasyona uðrayan ESP'nin alana kitlesel ve güçlü bir þekilde çýkmasý da bize MLKP'nin (kendi görüþleri çerçevesinde) gerçek ve iradeli
DEVRÝM ÝÇÝN DÜÞENLER KAVGAMIZDA YAÞIYOR!!
Y. ÝSMAÝL
19
KOMÜNÝST DEVRÝM bu krizde iþçi sýnýfýna nasýl bir yol yöntem gösteriyor, bu eylemde onu anlamak pek kolay olmadý. Ama sarý sendikalarýn bugüne kadar yaptýklarý ve bu günden sonra yapacaklarýný bilmek için çok fazla düþünmeye gerek yok. Salt ekonomizm ve sýnýfý devrimci niteliðinden arýndýrma, onu düzen içinde tutma çabasý. Herþeyin bir varlýk sebebi vardýr. Sarý sendikalarýn varlýk sebebi de bunlardan dolayýdýr. TÜRK-ÝÞ eyleme en kalabalýk katýlan sendika oldu. Ergenekon operasyonu kapsamýnda alýnan Mustafa Özbek'in faþist TürkMetal'i,sendikaya katýlýþ amacýný çok açýk belli etti. Birleþik Metal-Ýþ'in ''Hain Mustafa Özbek hesap verecek''pankartý açmasýyla birlikte hýzla Özbek þovunu sürdüren, ülkü ocaklarýndan toplama faþist güruh, Birleþik Metal üyelerine kortejine saldýrýya geçti. Polisin güvenlik alaný içerisine sýðýnarak saldýrýlarýný sürdüren faþistlere Birleþik Metal ve devrimci gruplar sert bir þekilde karþýlýk verdi. Olay faþistlerin eylemi terk etmesiyle son buldu. Ergenekoncu yavru kurtlara alaný dar etmek, bu denli düzen içi
8 MART DÜNYA EMEKÇÝ KADINLAR GÜNÜ
8 Mart 1857'de 40.000 dokuma iþçisi kadýnýn ''eþit iþe eþit ücret'' sloganlarýyla direniþe baþlayýp fabrikalarýn kapýlarýný kilitlemesi karþýsýnda burjuvazinin karþýlýðý onun sýnýf kinini ortaya koyan þekilde olmuþtu. Fabrikada çýkarýlan yangýn sonucu çoðu kadýn 129 iþçi hayatýný kaybetti. Bundan 50 yýl sonra iþçi sýnýfý yine mücadelenin içindeydi. New York'ta 15.000 kadýn iþçi daha insanca bir yaþam için sokaklara dökülmüþtü. Ýnsana insanca yaþam sunmak kapitalist bir sistemin yapýsýna oldukça aykýrýdýr. Burjuvazi yine bunu ýspatladý ve 140 emekçi kadýný öldürerek direniþi yine kanla bastýrdý. Tarih 1910'a geldiðinde Alman Sosyal Demokrat Partisi delegesi Clara Zetkin 8 Mart'ýn ''Dünya Emekçi Kadýnlar Günü''olarak kutlanmasý önerisini 2.Enternasyonal'de dile getirdi. Öneri kabul edildi ve iþçi sýnýfý kendi mücadelesiyle kendi kanýyla bir mücadele günü daha yaratmýþ oldu. Günümüze deðin Türkiye'de 8 Mart'lar çeþitli þekillerde kutlandý. Bazen kutlamalar polisin sert müdahalesi ile karþýlaþtý. 2004 Beyazýt eylemi buna bir örnektir. Bu
18
KOMÜNÝST DEVRÝM
bir eyleme anlam katan tek þey oldu diyebiliriz. Biz komünistler þunu çok iyi biliyoruz ki kapitalizmin sonu gelmeden krizlerin sonu gelmeyecektir. Kapitalizmin sonunu ise ne sarý sendikalar getirecektir ne de liberal reformist hareketler. Ýþçi sýnýfýnýn önderliðini alýp sýnýfla birlikte kapitalist süzeni alaþaðý etme görevi biz komünistlere düþmektedir. Görevlerimizi büyük bir özveriyle yerine getirip devrimci partinin inþasý için sürekli çýtamýzý yükselterek yürüyüþümüzü sürdüreceðiz.
D. SÝNAN sene ise miting Kadýköy meydanýnda yapýldý. Binlerce insanýn katýlýmýyla gerçekleþen miting Kadýköy Meydaný'ndaki konuþmalarla ve müzik dinletisiyle sona erdi. Kadýköy'de iki ayrý miting vardý bu sene. Birincisi 8 Mart'ýn sýnýfsal içeriðini unutan! feminist çevreler ikincisi ise sol ve devrimci hareketler. Biliyoruz ki burjuvazi son yýllarda 8 Mart'a yönelik saldýrýlarýný iyice artýrdý. Bu saldýrý fiziksel bir saldýrý olarak anlaþýlmasýn. Saldýrý onun içeriðine karakterine idi. Emekçi Kadýnlar Günü ''Kadýnlar Günü'' olarak ilan edildi. Burjuvazi 8 Mart'ýn sýnýfsal içeriðini yok etmekle kalmayýp onu sýradan bir anneler babalar günü düzeyine indirgedi ve bu günde tüketim yapýlmasý için elinden geleni yapmaya devam ediyor. Kadýnlara hediye alýn kadýnlar bizim geleceðimizdir analarýmýzdýr gibi toplumu duygusal yönlerinden yakalayarak alýþveriþ yapmaya zorluyor. Peki burjuvazi bunu yapýyor da kendisini sol olarak tanýmlayan çevreler bunu yapmýyor mu? Feministlerin bu güne bakýþ açýsý da burjuvaziden pek farklý deðil.Kortejlerin içine erkekleri sokmama gibi hastalýklý bir tavýr bunun en net ifadesidir.8 Mart'ý yaratan sadece kadýnlar olmamýþtýr. Bu günün yaratýlmasýnda kadýn
Yani süreç karmaþýk denklemlerle yürüyor. ABD herkese mavi boncuk daðýtarak durumu kotarmaya çalýþýyor. Fakat durum kolayca çözülecek gibi görünmüyor. Ancak burada önemli olan Kürt hareketi ve PKK'nin konumunun ne olacaðýdýr. Çeþitli tavizler ya da anlaþmalarla PKK tasfiye edilirse Kürt hareketi açýsýndan önümüzdeki süreç faklý geliþmelere gebedir. Bu çerçeve de özellikle seçimler düzen açýsýndan Kürdistan'daki sonuçlarý itibariyle büyük önem taþýmaktaydý. Þimdi bunu deðerlendirelim. Seçimler Kürt hareketi açýsýndan büyük önem taþýyordu. Son süreçte PKK'nin tasfiyesi gündemdeyken Kürt hareketinin kitle tabanýnýn eritilmesi, AKP eliyle düzene baðlanmasý hedefleniyordu. Bu yüzden düzen Kürdistan'da, DTP'nin zayýflatýlmasý, onun karþýsýnda tek düzen içi alternatif olabilecek AKP'yi yükseltmek için elinden geleni yaptý. Ýslamcý medya da bu seçimlerde terör demagojisiyle düzenin isteðini yerine getirmeye çalýþtý. PKK'nin tasfiye edilmesinin ardýndan Kürt hareketinin kitle tabaný da zayýflatýlýp, marjinal düzeye indirilmiþ olsaydý düzen hedefine ulaþmýþ olacaktý. Hedefleri kursaklarýnda kaldý. DTP'yi zayýflatamadýlar. Ancak yinede düzen bu hedefinden vazgeçmiþ deðildir. Zira AKP hala Kürdistan'da tek düzen partisi olarak gücünü korumaktadýr. Ayrýca AKP hala Kürt illerinde DTP'den daha fazla oy almaya devam ediyor. Kürtçe TV açýlýmýyla hükümet hamle yapacaðýný düþündü. Fakat bu havuç yeterli etki yapmadý. DTP'nin ise birkaç ilde daha belediyeleri almasýna raðmen oy oranýnda önemli bir yükseliþ yoktur. Mevcut konumunu koruduðu söylenebilir. Ayrýca DTP'nin Kürdistan'ýn Irak sýnýrýndaki üçgendeki illerde yer aldýðý, Kürt coðrafyasýnýn diðer bölgelerinde önemli bir varlýk gösteremediði de göz ününe alýnmalýdýr. Kürdistan'ýn diðer bölgelerinde AKP, MHP, SAADET ve BBP'nin varlýðý tarafýndan kuþatýlmýþ durumdadýr. CHP'nin elitist ve statükocu söyleminin ve geçmiþinin tutmayacaðý bilindiðinden, Ýslamcý ve faþist seçenekler düzen tarafýndan pompalanmakta, bölgedeki mevcut yapý da bunu kolaylaþtýrmaktadýr. Kürdistan'da uzun zamandýr saðcý, muhafazakâr partiler yer bulurlar. Düzen, Kürt ulusal uyanýþýnýn karþýsýna din faktörünü sürekli olarak çýkarmaktadýr. DTP'nin imamlý açýlýmý da bir sonuç getirmedi. Baþka türlü bir siyasal seçenek
de þimdiye kadar ortaya konulamadý. Bu süreçte meydana gelen bir geliþmeye daha deðinmek gerekir. Diyarbakýr'da bir meydanda mevlit okutma adý altýnda, valilik izniyle kitlesel bir Hizbullah gösterisi yapýldý. Hizbullah'ýn Kürdistan'da düzen için ne gibi iþler yaptýðý bellidir. Yýllar sonra Hizbullah'ýn yeniden çýkartýlmasý düzenin Kürt sorununda "yumuþak" çözümler uygulamaya niyeti olmadýðýný gösteriyor. Diyarbakýr'daki bu gösteriyle Kürtlere, AKP yerine DTP'ye oy verirseniz Hizbullah var diyerek sopa göstermek amaçlandý. Düzenin sopasý yalnýzca askeri cenahtan gelmiyor. MHP gibi sivil bir sopayý kullanamayacaklarýna göre bu anlamda eldeki sopa din temelinde iþleyen Hizbullah olmaktadýr. Önümüzdeki süreçteki geliþmeler bu sopayý ne düzeyde kullanacaklarýný da gösterecek. Bundan baþka AKP bu seçimde düzenin selameti için önemli bir konuyu Kürtler içinde yaygýnlaþtýrmaya çalýþtý. Sürekli olarak DTP'nin kimlik siyaseti yaptýðýný, belediyelerde bir hizmet vermediðini, Kürt illerinde belediyecilik hizmetlerinde kötü örnekler yaþandýðýný propaganda etti. Ýkiyüzlüce, sanki Kürdistan'ýn mevcut "geri kalmýþ" konumu kendilerinin de dahil olduðu düzen güçlerinin sorumluluðu deðilmiþ gibi davrandý. Bu politikayla ne amaçlandýðý bellidir. Kimlik deðil, hizmet diye yutturulmaya çalýþýlan demagojiyle, Kürt kitleleri arasýnda ulusal hak ve özgürlükler konusundaki bilinci zayýflatmak amaçlandý. Bu politikanýn Kürt kitlelerinin en azýndan belli bir bölümünde tutmadýðý ortadadýr. Sonuç olarak burjuva düzeni Kürdistan'da hedeflerine ulaþmak için din öðesini kullanmaktan Kürtçe TV açýlýmýna, Hizbullah sopasýndan muhtemel seçim hilelerine kadar pek çok yolu denemiþ, bunlarla istediði sonucu alamamýþ olsa da Kürt hareketini kuþatmaya devam etmektedir. PKK'nin þu ya da bu þekilde tasfiyesinin ardýndan Kürt hareketinin kitle tabanýnýn eritilmesi, marjinal düzeye çekilmesi hedefi, düzen açýsýndan hala devam etmektedir. Seçim düzleminde devrimci ve sosyalist hareket deðerlendirmesi önem taþýmaktadýr. Zira düzen güçlerinin ne yaptýklarý kadar bizlerin, devrimci ve komünistlerin ne yaptýklarý da en az onun kadar önemlidir. Bu çerçevede ilk söylenmesi gereken nokta, Devrimci ve sosyalist hareket için alarm zilleri çaldýðýdýr. Kuþkusuz devrimci ve sosyalist hareketin bugünkü vahim tablosu salt gelinen noktayla ilgili ya da
3
KOMÜNÝST DEVRÝM
bugünkü durumla ilgili, konjoktürel bir gerilemenin sonucu deðil, bunun daha ötesinde bir durumu ifade etmektedir. Seçimler bu konuda yalnýzca bir gösterge olmuþtur. Seçimlerin gösterge oluþu hiç de kitle desteðinin olmamasý ile ilgili deðildir. Sosyalist hareket varoluþunun baþýndan beridir, hiçbir dönemde zaten önemli bir kitleye ulaþýp, düzen karþýsýnda kitlesel bir hareket olmayý baþaramamýþtýr. Þimdi seçimler söz konusu olduðunda ayný tespiti yapmak yeni bir þey söylemek anlamýna gelmiyor. Bugün baþka noktalara dikkat çekmek lazýmdýr. Çünkü devrimci ve sosyalist hareket tarihinin hiçbir döneminde kitlesel bir alternatif olamamýþtýr ancak, çeþitli dönemlerde belli kadrosal güçleri toparlayýp, siyasal-örgütsel bir etkinliði ve toplumsal meþruiyeti yaratmayý baþarabilmiþtir. Bugün kitlesellik dýþýnda bunlardan da yoksunuz. Kendi siyasal, örgütsel temellerini yaratamayan bir sosyalist hareket, ya Kürt adaylarýnýn kuyruðuna takýlmýþ ya da daha beteri, düzen güçlerinden CHP'ye kan taþýmýþtýr. Seçim denen etkinlik sonuçta kimin ne düzeyde bir toplumsal, kitlesel desteðe sahip olduðunu gösteren bir iþleve sahip. Fakat buna raðmen devrim ve komünizm hedefine sahip bir siyasal özne, burjuva düzenindeki seçimleri kendi yürüyüþünün belirleyici bir ölçütü gibi göremez. Seçimler, burjuva demokrasisi için uzun zamandýr profesyonelce manipüle edilen, eþitlik görüntüsünü yaygýnlaþtýran, pek çok faktörü içinde barýndýran bir duruma geldi. Burjuva düzenleri için sýnýf mücadelesini bastýrma, salt baský araçlarý ve yöntemleri ile yürümüyor. Diðer pek çok yöntemle birlikte seçimlerde bu konuda düzenin uzun zamandýr iþine yarýyor. Dolayýsýyla devrimci bir özne, bu düzende, seçim düzleminde siyaset yaparken kurallarýný kendisinin belirlemediði bir oyunda ya da düþmanýn minderinde dövüþtüðünü baþtan kabul ederek bu düzleme girmektedir. Devrimci özne bu durumu bilerek, ona göre bir yöntem belirleyerek kendisini konumlandýrmak durumundadýr. Yoksa seçimlerde, herkesin eþit þartlarda yarýþtýðý bir yarýþa giriyormuþ gibi bir davranýþ, hem bu özne için sonucu hüsranla biten bir oyun olur hem de düzenin meþruiyetine katkýda bulunulmuþ olunur. Peki bu durumu, yani seçimleri, düzenin bin bir türlü oyun ve manipülasyon çevirdiði, düþmanýnýn minderinde dövüþtüðünü bilerek tutum belirlemek nedir? Bu sorunun yanýtý, seçim düzle-
minde siyaset yapmaya soyunmuþ öznenin mevcut gücü, sýnýf ve kitle hareketinin durumu gibi faktörlerle birlikte ele alýnabilir. Devrimci özne kendi örgütsel kapasitesini harekete geçirmek, kitle çalýþmasýna dönük açýlýmlar yapabilmek, kitle hareketinin bir eðilimini kuvvetlendirmek için fýrsat olarak görmek, kendi dýþýndaki güçlerle ittifak yaparak, sosyalizm eðilimlerini güçlendirmek, vs. gibi hedeflerle ya da daha dar hedeflerle, örneðin kitle çalýþmasý için veri edinmek, bir tür kitle anketi yapmak gibi þekillerde kendisini konumlandýrabilir. Bunlar dýþýnda daha geniþ, daha ileri hedeflere de sahip olsa sonuçta seçim düzleminde mevcut güçleri dikkate alan hedefler belirlemek zorundadýr. Bir bakýma nitel hedefler ön planda olmalýdýr. Ölçüyü en geniþ, þu kadar belediye, falanca belediyeyi almak gibi biçimde belirlemek bir sonuca varmayacaktýr. Bu durumda hemen baþka bir soru akla geliyor. Kitleler bizim kendimizle ilgili belirlediðimiz bu tip nitel hedefleri bilmezler ve onlarla ilgilenmezler. Sizin ne kadar oy aldýðýnýza bakarlar. Ancak devrimci özne, kendi etki alanýndaki güçlerin bilincini bu þekilde þekillendirir ve ona göre yönlendirirse sonuç, sayýsal olarak önemli olmasa bile bu nitel hedeflere ulaþýldýðýnda bu ileri bir durum olur. Bir dahaki sefere daha ileri hedefler için mevzi kazanýlmýþ olur. Buraya kadar herhangi somut bir durumdan, somut bir özneden bahsetmeden mücadelenin deneyimlerinden yola çýkarak konuyu temel perspektifler düzleminde ele aldýk. Son seçimlerin ýþýðýnda devrimci ve sosyalist hareketi ya da genel olarak sol hareketi ele alýrsak tablo nasýldýr? Þimdi buna bakalým. Yukarýda konuya giriþ yapan paragrafta, devrimci ve sosyalist hareketin kendi örgütsel siyasal temellerini yaratmadýðý durumda baþkalarýnýn kuyruðuna takýlmaktan kurtulamadýðýný belirtmiþtik. Bu durum tip bir eðilimdir. Az çok kadrosal güçlere sahip olanlar içinde benzer durum yaþanmaktadýr. Siyasal, ideolojik temellerini kuvvetlendirmeye çalýþýp, bunun çerçevesinde bir kadrosal, örgütsel güç yaratmaya giriþmek, bu çerçevede bir süre daha kendi gündemine sahip çýkarak mevziler kazanmak unutulmuþ görünüyor. Bunun yerine kitlelere ulaþmak, kiminle ittifak yapacaðýný belirlemek gibi düþünceler yaygýndýr. Oysa kitlelere ulaþmak da, doðru, güçlü ve sonuç alýcý ittifaklar yap-
4
KOMÜNÝST DEVRÝM tahribata da dikkat etmek gerekiyor. Ancak hem yaþadýðýmýz topraklarda hem de ABD ve Avrupa'da krize karþý önlem paketlerinde özellikle öne çýkarýlanýn, talebi artýrmak yani meta tüketiminin düþmesini önlemek þeklinde olmasý kapitalizmin çürümüþlüðünü (ancak kendi içerisinde tutarlý bir davranýþ çünkü kapitalizm sürekli bir meta hareketini canlý tutmak zorundadýr) bir kez daha göstermekte. Kriz, ekonomik ve siyasal alanda birçok hareketliliði beraberinde getirdi. Özellikle devrimci hareket açýsýndan yoðun bir çalýþma ve beklenti dönemini açtý. Üzerindeki ölü topraðýný atmak, kitlesel bir sýnýf hareketi yaratmak, krize karþý politikalara yoðunlaþmayý arttýrmýþtýr. Krizle beraber ortaya çýkan sorunlara karþý mücadele etmek önemlidir ancak krizle birlikte kapitalizmin sonunun geleceði, ya da sanki krizden önce iþsizlik vb. sorunlar yokmuþ gibi yapýlan politikalar tutarlý bir politik hattýnda önünü kesmektedir. Artý deðer sömürüsünün var olduðu her dönem iþsizliðinde var olduðu dönem olacaktýr. Ve bilince çýkarýlmasý gereken baþka bir þeyde, krize karþý mücadeleyle, ekonomizm arasýnda çok ince bir çizgini olduðudur. Ýþsizlikle ilgili yapýlan politikalarda bu ince
çizgiye dikkat etmek önem taþýmaktadýr. Ýþçiler arasý rekabetin besleyici bir unsuru olan iþsizlik burjuvazi açýsýndan politik bir önem taþýmakta, sýnýfsal baðlarý itibariyle komünistler içinde önemli bir sorundur. Hatta süreç içerisinde paralý askerlik vb. gibi durumlarýnda ortaya çýkma ihtimalini düþünürsek burjuvazi açýsýndan bir güvenlik mekanizmasý kendi elleriyle de yaratýlmýþ olacaktýr. Lenin'den de aldýðýmýz dersle iþsizliðe karþý mücadelenin iþçi sýnýfýnýn bütününün çýkarlarý doðrultusunda örülmeden baþarýya ulaþamayacaðýný bilince çýkarmak gerekmektedir.
EMEK VE DEMOKRASÝ MÝTÝNGÝ, KRÝZ VE SINIF HAREKETÝ
þekilde kendisini hissettirmektedir. Bu durumun kaynaðýnda, kapitalist ekonomi sisteminin pazar için üretim yapmasý ve düzensiz anarþik bir karaktere sahip olmasý vardýr. Tabi bu bu kadar kýsa açýklanabilecek bir þey deðildir. Krizin sebepleri daha derinlemesine ele alýnmalýdýr. Fakat burada eleþtirdiðimiz mantýk hükümetlerle krizler arasýndaki baðýn en güçlü bað olmasý mantýðýdýr. Türkiye'de sendikalarýn ve birçok çevrenin faturayý AKP'ye çýkarmasý siyasal perspektif yoksunluðu ve herþeyi düzeniçi araçlarla açýklama alýþkanlýðýndan gelmektedir. Oysa ki biz hükümetlerin burjuvazinin birer yürütme kurulu olarak görev gördüðünü çok iyi biliyoruz. Burada teþhir edilmesi gerekilen kapitalist ekonomi ve onun yarattýðý tüm aygýtlardýr. Yani burjuva düzenin tümü teþhir edilmelidir. Gelelim sendikalarýn taleplerine. Mitingde üç sendikanýn da baþkanlarý konuþtu bizlere krizi anlattý. Aslýnda krize dair duyabildiðimiz þey çoðunlukla hükümet eleþtirisiydi bu sebepten dolayý sendikalar
15 Þubat 2009 'da DÝSK-KESK ve TÜRK-ÝÞ öncülüðünde Kadýköy Meydaný'nda düzenlenen Emek ve Demokrasi mitingine, binlerce insanýn katýlýmý ve faþist Türk Metal'in Mustafa Özbek þovu yaparken aldýklarý cevap damgasýný vurdu. Miting, ekonomik krizin iyice derinleþtiði bu dönemde sendikalarýn krize ve içinde bulunduðumuz siyasal atmosfere karþý nasýl konumlandýðýný bizlere net bir þekilde gösterdi. Öncelikle ekonomik krizin iyi tahlil edilememesi bir sorun olarak karþýmýzda durmaktadýr. Sendikalarýn ve sol hareketin çoðunun krizin faturasýný AKP hükümetine çýkartmasý ve tüm alanlarda krizin teþhirini hükümete yönelik eleþtirel bir tutumla yapmasý kapitalist ekonominin ve genel olarak burjuva düzeninin siyasal, sosyal yönlerinin yeterince anlaþýlamamasýnýn ürünüdür. Ekonomik kriz bugün kapitalizmin var olduðu her yerde yakýcý bir
17
KOMÜNÝST DEVRÝM Ekim ayý sonrasý hýzlanan daralmanýn ortaya çýkardýðý iþsizlik fotoðrafýný henüz vermiyor. Þimdiden anlaþýlmýþtýr ki, sanayi (inþaat dahil) istihdam yaratmak yerine istihdam kaybý yaþayan sektör durumunda. Sanayideki daralmanýn ve iþsizlik artýþýnýn hýzla hizmet sektörüne yansýyacaðý açýk. Dolayýsýyla, önümüzdeki aylarýn iþsizlik verileri daha endiþe verici boyutlarda olacak. Kýsa adý TÜÝK olan Türkiye Ýstatistik Kurumu'nun Kasým 2008 için açýkladýðý son iþgücü-istihdam-iþsizlik verileri, açýk iþsiz sayýsýnýn neredeyse 3 milyona (2 milyon 995 bin kiþi) ulaþtýðýný, iþsizlik oranýnýn yüzde 16,3'e çýktýðýný ortaya koyuyor. 2007 Kasým ayýnda iþsiz sayýsý 2 milyon 350 bin, iþsizlik oraný yüzde 10 olarak açýklanmýþtý. Demek ki, bir yýlda 645 bin kiþi açýk olarak iþsizler ordusuna katýlmýþ. Yine 1 yýlda iþgücündeki deðiþime bakýldýðýnda, iþgücü ordusunun 1 milyon 93 bin kiþi arttýðýný, ama bunlarýn ancak 448 bininin iþ bulduðunu, buna karþýlýk 645 bin kiþinin iþ bulamayarak açýk iþsiz sayýsýný 3 milyona yaklaþtýrdýðý anlaþýlýyor." (Mustafa Sönmez, sendika.org) Bu verilere baktýðýmýzda önümüzdeki sürecin biraz daha karmaþýk olacaðýný söylemek mümkün. Özellikle iþçi sýnýfý örgütlülüklerinin zayýf olduðu, sendikalarýn düzenin etkisinden çýkamadýðý, bunun sonucu olarak iþsizlikle tutarlý bir mücadelenin de yaratýlamayýþý, krize ve sonuçlarýna karþý, iþçi ve emekçilerin müdahalesini de çok sýnýrlý bir hale getiriyor. ÝÞSÝZLÝÐE KARÞI MÜCADELE "Ýþsizler Konseyi toplantýsýnýn yapýldýðý günün ardýndan, yoldaþ Karski ve ben iþsizler konseyini örgütlemek için neler yaptýðýmýzý bildirmek üzere Lenin'e gittik. Vladimir Ýlyiç söylememiz gerekenleri dinledikten sonra, iþsizler konseyinin, ortaya koyduðu programý, yalnýz kendi çabasýyla gerçekleþtirip gerçekleþtiremeyeceðine dair bazý þüphelere sahip olduðunu söyledi. "Tek baþýna bu örgütlenmeyle" dedi Lenin, "burjuvaziye etki yapamazsýnýz; yeterince güçlü olamazsýnýz ve iþsizler kendi baþlarýna iþçi sýnýfýnýn tümünün çýkarlarý zemininde bu iþe geniþletemezler. Bu yüzden derhal, iþsizler konseyini St. Petersburg'un tüm fabrika ve atölyelerindeki çalýþanlarýn temsilcilerini kapsayacak þekilde geniþlet-
16
melisiniz. Þimdiden fabrikalarda ve atölyelerde bu amaçla ajitasyona baþlamalýsýnýz ve derhal bu temsilcilerin seçimlerini düzenlemelisiniz… Bu, iþsizlere þehir dumasý ve burjuvazi üzerinde gerçekten baþarýlý bir basýnç oluþturabilen hakiki bir yönetici proleter organ saðlayacaktýr." (Bolþevikler Ýþsizleri Nasýl Örgütledi? S. 25, Tohum yay.) Bu satýrlarda bahsedilen dönem 1905 devriminden sonra geliþti. Bugün baktýðýmýzda ne bir iç savaþ sonrasý bir dönemdeyiz ne de sýnýf mücadelesi yükselmiþ, kitleler örgütlenmeye açýktýr. Ancak ekonomizm denilen bataða düþmemek, ayný zamanda iþsizleri iþçi sýnýfýnýn kurtuluþu uðrula vermiþ olduðu mücadelenin bir parçasý haline getirmek açýsýndan yukarda ki alýntý önemli bir þeyi anlatmaktadýr. Ýþçi ve iþsizlerin, siyasal çýkarlarýnýn ortaklaþtýrýlmasý. Bugün komünistler siyasal ve örgütsel olarak güçsüz bir dönemden geçmekte. Henüz öncü partisinden yoksun komünistler, kapitalizmin krizlerine karþýda sýnýrlý ve önceliklerinden vazgeçmeden hareket etmek zorun kalmýþlardýr. Tabi bu durum dönemin sorunlarýna sessiz kalacaðýmýz anlamýna gelmemelidir. Bu nedenle önümüzdeki süreçte iþsizliðin daha da yakýcý bir sorun olacaðýnýn farkýnda olarak müdahalelerde bulunmak gerekmektedir. "Sektörel Dernekler Federasyonu (SEDEFED) yönetim kurulu Baþkaný Bülent Akgerman, Türkiye ekonomisi ile ilgili son dönemde açýklanan verilerin olumsuz sinyal vermeye devam ettiðini, TÜÝK tarafýndan bugün açýklanan büyüme ve iþsizlik verilerinin, iþ dünyasýnýn kaygýlarýný "haklý çýkarýr" nitelikte olduðunu öne sürdü". (cumhuriyet, 15.12.2008) Ýþ dünyasý hangi bakýþ açýsýyla kaygý duyduðu bir kenara iþsizlikle ilgili politik bir hat hem kapitalistlerin hem de komünistlerin önemli bir sorunu olmaktadýr. Burjuvazi bu duruma kendisi açýsýndan bir takým önlemler almaktadýr. Belediyelere geçici iþçi almak, ücretleri düþürmek vb. kararlar alan burjuvazi ayný zaman da karlarýnýn düþmemesi içinde özel çaba harcýyor. ABD ve Avrupa'da da bu yönde bir takým önlem paketleri çýkarýlýyor. Sosyalizmin çokça adýndan söz ettirdiði bir döneminde açýlmasýna neden olan bu önlemlerin sosyalizm üzerinde yaratacaðý
KOMÜNÝST DEVRÝM
mak da bu söylediklerimiz yerine getirilmeden mümkün olmayacaktýr. Bizim söylediðimiz köklü ve yapýsal bir sorundur. Seçim konjonktürü bu yapýsal zaaflarýn güncel dýþavurumundan baþka bir þey deðildir. Solun reformist kanadý, kendi varlýk zemini olan seçimlerde hiçbir varlýk gösteremedi. Önceki seçimlerde aldýklarýndan daha az oyla yetindiler. Kürt adaylarýný destekleyerek ya da sözüm ona ortak aday etrafýnda baþarýsýzlýklarýný gizleyerek kendilerinden memnun þekilde yollarýna devam ediyorlar. Liberal-reformist sol, liberal programlar etrafýnda ve toparladýklarý kitle desteðiyle varlýklarýný sürdürmüyorlar. Kürt adaylara yaslanarak varlýklarýný sürdürdükleri gibi solun geneline liberal zehirlenmeyi yayarak iþlev sürdürüyorlar. Ýkibinli yýllarýn baþýndan itibaren solun liberal kanadý da pek çok parçaya bölündü. Bu bölünme sonucunda solun reformistliberal kanadý yalnýzca legal partiler þeklinde deðil, yasal dergiler, platformlar þeklinde geniþ bir alana yayýldý. Ayný dönemde devrimci kanattan da yaþanan kopmalar, tasfiyeler bu reformist kanadý geniþletti. Ne þekilde olursa olsun solun liberal kanadýnýn ortak özelliði, siyaset ve örgüt bazýnda her türlü devrimcilikten kaçýþ ve varlýðýný Kürt hareketine tutunarak sürdürme þeklindedir. Liberal-reformist kanadýn eleþtirisi bu cenahtan yayýlan liberal hayallere karþý durmak için olmalýdýr. Sola yüzünü dönmüþ kesimlerin, gençliðin dinamik kesimlerinin bu liberal sol cenahtan yayýlan düzeniçi, oportünist görüþlerin ve devrimci örgütlülüðe karþý eðilimlerin bertaraf edilmesi için gereklidir. Son yýllarda seçimler olsun, yerel ya da genel kimi eylemlerde olsun solun reformist kesimleri ile çok çeþitli platformlar, birlikler yapýlmaktadýr. Daha kitlesel olmak için bunlara tavizler verilmesi yanlýþ olduðu gibi bu tip durumlarda eleþtirel tutumlarý ve mücadeleyi elden býrakmamak gerekir. Seçimler söz konusu olduðunda devrimci harekette boykot mu, baðýmsýz aday taktiði mi sürekli tartýþýlmaktadýr. Bu tartýþmalarýn dýþýnda kalan bazýlarý ise çözümü Kürt adaylarýný desteklemek üzerine kurmaktadýr. Son birkaç seçimdir "ortak aday" adý altýnda solun devrimci kesimlerini de etkileyen bir tutum vardýr. Bu ortak aday denilen tutumun Kürt hareketinden baðýmsýz olmadýðý açýktýr. Solun kitlesel bir gücü olmadýðý için bu ortak adaylar Kürt kitlesinin desteðine ihtiyaç duymaktadýr.
Dolayýsýyla Kürt hareketinin onayýný alan adaylar çýkarýlabilmektedir. Bu durum ise ne söylenirse söylensin sonuçta Kürt hareketine yaslanmak dýþýnda bir sonucu getirmemektedir. Kendi örgütsel, kitlesel desteklerini yaratamamýþ bir devrimci hareket Kürt hareketiyle de saðlýklý bir ittifaký kuramamaktadýr. Bu durumda devrimci harekete yüzünü dönmüþ az sayýda insanýn bilinci bulanmakta, devrimci olmayan sonuçlar yayýlmaktadýr. Bir devrimci hareket için Batý illerinde Kürt halkýnýn ulusal-kültürel her türlü haklarýnýn savunulmasý esas olsa da, Kürt hareketinin mevcut düzlemi liberalizmden ötede deðildir. Buda sonuçta liberalizmi yaygýnlaþtýran bir faktör olmaktadýr. Boykot mu, baðýmsýz aday mý tartýþmasý soyut bir düzlemde tartýþýlamaz. Her ikisi de belli güçlerle yapýlýrsa bir sonuç alýnabilir. Bugüne kadar boykot deyip de, bunu somut, ölçülebilir, belirgin sonuçlara ulaþtýran bir örnek yoktur. Bu yüzden mevcut güçsüzlük durumunda hiçbir þey yapmamayý boykot diye adlandýrmak bir ciddiyetsizliktir. Boykot, somut bir güçle yapýlan, aktif bir taktiktir. Bunlarý unutmamak gerekir. Bunun dýþýnda ister baðýmsýz aday göstererek, ister göstermeyerek sosyalizm propagandasý yapmak tutumu anlamlý olsa da bunun da belli bir güçle ve hedeflerle yapýlmasý gerektiði gözden kaçýrýlamaz. Baðýmsýz aday gösterenlerin bunu hangi somut hedeflerle yaptýðý, nasýl sonuçlara ulaþtýklarý yeterli düzeyde belirgin deðildir. Bu çerçeve de ajitasyon-propaganda araçlarýnýn nicel olarak ne düzeyde kullanýldýðý bir ölçü sunsa da yeterli deðildir. Ne gibi nitel hedeflere ulaþýldýðý, çýkarýlan sonuçlarýn devrimci hareketin geneline mal edilerek nasýl bir deneyime dönüþtürüldüðü sorularý orta yerde durmaktadýr. Bugün devrimci hareketin genelinin içinde bulunduðu olumsuz tablo, pek çok kesim tarafýndan bilinçli ya da bilinçsiz hissedilmekte, belirtilmektedir. Seçim düzleminde bu tablonun ne durumda olduðu bir kez daha görüldü. Fakat sorun ayný zamanda mevcut durumu konjoktürel nedenlerle açýklamanýn ötesine geçebilmek, aslýnda daha köklü ve yapýsal nedenlerden kaynaklandýðýný tespit edip, buna yoðunlaþmaktýr.
KOMÜNÝST DEVRÝM 5
DOSYA-Ö ÖÐRENCÝ HAREKETÝ ÜZERÝNE ÖÐRENCÝ HAREKETÝ ÜZERÝNE DEÐÝNMELER Son süreçte öðrenci gençlik hareketinin yaþadýðý týkanýklýk çok daha gözle görülür hale gelmiþtir. Bu týkanýklýðýn sebeplerini sadece öðrenci gençlik hareketinin durumunu irdeleyerek ortaya koymak mümkün deðildir. Bu týkanýklýðý öncelikle sýnýf hareketinin ve komünistlerin durumu üzerinden tahlil etmek gerekiyor. Komünist mücadelenin, dolayýsýyla öðrenci gençlik hareketinin yolunu açacak politik hattý çizebilmenin ilk adýmý süreci doðru tahlil edebilmektir. Ve bu tahlil içinden geçmekte olduðumuz kriz döneminde çok daha yakýcý bir ihtiyaç olarak kendisini dayatmaktadýr. Biz içinden geçtiðimiz süreci "gericilik dönemi" þeklinde tanýmlarken, devrimci hareketin ana eðilimleri "yükseliþ dönemi" þeklinde tanýmlamaktadýr. Bunun sebebi olarak da Hrant Dink'in cenazesi, Alevi derneklerinin eylemlilikleri, son iki yýldýr 1 Mayýs'ta Taksim'in zorlanmasý, geniþ katýlýmlarla yapýlan Ýstanbul'daki SSGSS ve 29 Kasým Ankara eylemleri, tersanelerde yaþanan süreç ve son dönemde grev-grevci sayýsýnda yaþanan görece artýþ vs. gösterilmektedir. Sürecin görece hareketlilik taþýdýðý doðru bir tespit olmakla birlikte, buradan çýkartýlan sonuç doðru deðildir. Þimdi, yükseliþ döneminin belirtisi olarak ortaya konan örnekleri ele alýp kökenlerini biraz açarsak sürecin yükseliþ dönemi olmadýðý çok daha net bir þekilde anlaþýlacaktýr. Öncelikle Hrant Dink'in cenazesi ve Alevi derneklerinin eylemlilikleri belli bir kitleselliðe sahiptir. Ancak her ikisinin de sýnýf hareketiyle doðrudan bir baðý yoktur, her ikisi de sýnýf hareketinden beslenmemektedir. Devrimciler destek verse de özünde Hrant Dink'in cenazesi, insan haklarý ve demokrasi; alevi derneklerinin eylemleri ise Sünnilere tanýnan haklarýn Alevilere de tanýnmasý perspektifiyle þekillenmiþtir. 2007 ve 2008 1 Mayýs'larýnda yaþananlarý devrimci hareketten biraz daha farklý koymak gerekiyor. Devrimciler yýllardýr Taksim'e çýkmaktan bahsediyor, ancak sonrasýnda sendikalarýn bulunduðu alana gidiyordu. Son iki yýldýr Taksim'e çýkma kararý alýnmasýnýn
6
sebebi devrimcilerin sendikalarla ya da sendikalar olmadan Taksim'e çýkacaðýný söylemesi deðil, "DÝSK" ve "Türk-Ýþ"in Taksim çaðrýsý yapmasýydý. Bu çaðrýnýn sebebiyse sýnýfýn kendisinden gelen bir istek ya da basýnçtan ziyade dibe vuran sendikal örgütlenmelerin çýkýþ aramasý ve kitlelerin biriken öfkesini almaktý. Ancak þunu vurgulamak gerekir ki devrimciler sendikalarýn kararý ve çaðrýsý üzerinden Taksim'e çýksa da gün boyu devletle çatýþmýþ, devrimci iradeyi koymuþtur. Asýl çatýþmaya giren ve iki senedir 1 Mayýs'ýn sýnýfsal özüne daha uygun þekilde gerçekleþtirilmesini saðlayan yine devrimcilerin kendisi olmuþtur. Fakat buradan yola çýkarak bir yükseliþten bahsetmek mümkün deðildir. Çünkü 1 Mayýs'ta ortaya konan devrimci irade, -devrimcilerin kendi kitlesinin takýndýðý tavýr olmasý itibariyle- Gazi'nin 96 1 Mayýs'ýnýn 19 Aralýk Direniþi'nin mirasýdýr ve en nihayetinde devrimcilerin gücünün ürünüdür. Ýstanbul'daki SSGSS ve 29 Kasým Ankara eylemlerine gelecek olursak, karþýmýzdaki tablo diðer gerekçelerden çok ciddi bir farklýlýk taþýmamaktadýr. Her iki eylemde de ana kitleyi ekonomik anlamda orta düzeydeki emekçiler oluþturmaktadýr. En yaygýn katýlým da bu kesimin temsilciliðini yapan "KESK" tarafýndan saðlanmýþtýr. Bu iki eylemin genel kitlesine ve temel sloganlarýna baktýðýmýzda karþýmýza þöyle bir sonuç çýkýyor: iþçi sýnýfýnýn ve emekçilerin daha ayrýcalýklý kesimlerinin var olan ayrýcalýklarýnýn korunmasý çabasý bu iki eyleme rengini vermiþtir. Ýstanbul ve Ankara eylemlerinin elbette ki sýnýfsal nitelikleri vardýr ancak eylemlerin daha belirgin özelliði sýnýfsal bilinçten yoksun olmasý ve ekonomik istemler üzerinden þekillenmiþ olmasýdýr. (bu iki eylemde gözümüze çarpan bir diðer noktaysa, sendikalarýn ve reformist partilerin zaten temel argümaný olan "AKP" karþýtlýðýnýn devrimci hareketlerin bir kýsmýna da bulaþtýðýnýn çok net görülmesidir.) Üzerinde tartýþacaðýmýz son örnekse son dönemde grev ve grevci sayýsýndaki göreli artýþýn "yükseliþ dönemi" nin bir gerekçesi olarak sunulmasý. Bahsettiðimiz göreli yükseliþin ne anlama geldiðini ifade ederken aþaðýdaki tablo iþe yarayacaktýr: Görüldüðü gibi 2007'de grev sayýsý düþse de
KOMÜNÝST DEVRÝM mücadelesinde iþsizler ve iþçilerin baðýný anlamak açýsýndan önemlidir. Her an iþsiz kalma sorunuyla karþýlaþan iþçilerin sömürünün farkýnda olmasý ancak düþmaný yanlýþ yerde görmesi gerçek bir kurtuluþ saðlayamamýþtýr. Ýþsizlik her dönem burjuvazi açýsýndan iþçileri düzene baðlama ve baský aracý olarak kullanýldý. Ayný zamanda sürekli bir zayýf halka anlamýna da gelebilecek bu kitle, kurtuluþu için iþçilerle birlik içinde burjuvaziye karþý savaþýmý da vermek zorundadýr. KRÝZ VE ÝÞSÝZLÝK Þuan geldiðimiz noktada, iþsizliðin, artýk "ev kadýnlarýnýn eve biraz daha para gelsin diyerek iþ aramalarýndan" kaynaklý olmadýðýný kuþkusuz herkes anlamýþtýr. Gelecek döneme dair yüzde üçlerde bir daralma ve buna baðlý olarak da iþsizliðin artacak oluþu (þuan her ay büyük oranda artýþý sürmekte) kimsenin saklayamayacaðý bir hale gelmiþtir. Kriz dönemleri, içinden geçtiði koþullar itibariyle iþsizliðinde en fazla yaþandýðý dönemlerdir. Ýþyerlerinin kapanmasý bir yana maliyetlerin düþürülmesinin en kestirme yolu her zaman iþçi sayýsýný azaltmak çalýþma saatlerini uzatmak olmuþtur. Ders kitaplarýnda da sürekli öðretilen iþletmelerin amacýnýn kar olduðu gerçeði, karýn sürekliliðini saðlamanýn da pratiðini yaratmýþtýr. Son dönemde açýklanan verilere baktýðýmýzda, önceleri boyutlarýnýn fazla ürkütücü olmayacaðý söylenen ekonomide ki daralmalarýn aslýnda ne kadar endiþe verici olduðu ardý ardýna açýklanýr oldu. Geçmiþten bolca kriz deneyimleri yaþamýþ bir Türkiye'nin, "artýk bir sonraki krizlere daha kendine güvenli bir þekilde gireceði" gibi kapitalizmin koþullarýndan bihaber söylemlerin aslýnda geçerli olmadýðýný gün geçtikçe daha çok görüyoruz. Kapitalist üretim iliþkilerine baðlý bir ekonomi küresel boyuttaki bir krizden elbette etkilenecektir. Ve Türkiye gibi ihracatýnýn büyük bölümünü Avrupa'ya yapan, ABD'yle göbek baðý olan bir ülke ekonomisi bu durumu iliklerine kadar da hissedecektir. Mustafa Sönmez'in verilerine baktýðýmýzda daralma ve istihdamýn krizden nasýl etkilenmekte olduðu görülecektir; "Kasým 2008 iþsizlik verileri, ekonomide
KAPÝTALÝZM VE ÝÞSÝZLÝK Kapitalizm, eski sömürü ve sýnýf çatýþmalarýnýn yerine, yeni sömürü ve çatýþmalarý var ederken, üretim, üretim araçlarý ve iliþkilerindeki yani alt yapýdaki deðiþim bu durumun ana gövdesini oluþturuyordu. Artýk eski sýnýf farklýlýklarýnýn yerini yeni sýnýf farklýlýklarý almýþtý. Kapitalist üretim iliþkilerinin bir parçasý olan iþçi sýnýfý da, geçmiþte ki ezilen sýnýflardan farklýlýklar taþýyarak geliþti. Kölelik döneminde ki kölelerin aksine, emeðini özgürce satabilme hakký, feodal köylünün tersine topraðýný terk edip istediði üretim dalýnda çalýþabilme hakký, iþçi sýnýfýnýn üretim iliþkileri içinde geçmiþte ki sýnýflardan faklýlýklarýnýn bazýlarýdýr. Ýþçi sýnýfý emeðini özgürce satan ancak, ezilen sýnýf olma unvanýný koruyarak ücretli köle haline gelen bir sýnýf olarak kapitalist toplumda var olmuþtur. "Sermayenin ortaya çýkmasý için iki tarihsel önkoþul söz konusuydu: önce, belirli miktarda paranýn genel olarak meta üretiminin, nispeten yüksek bir geliþme düzeyi koþullarý altýnda, bireylerin elinde birikimi; sonra da, iki anlamda "özgür" bir iþçinin, emek gücünü satarken, bütün sýnýflama ve engellerden uzak ve genel olarak topraktan ve bütün üretim araçlarýndan arýnmýþ, özgür ve baðlarýndan kopmuþ varlýðýný ancak emek gücünü satarak koruyabilen, bir emekçinin, bir "proleter"in varlýðý." (V.Ý.Lenin, Marks, Engels, Marksizm, s.29, sol yay.) Ancak emeðini satabildiði sürece yaþama ve düzenin nimetlerinden yararlanabilme hakkýnýn kazanan bir proletarya. Bununla birlikte kapitalist üretim iliþkilerinin geliþmesi proletaryanýn yanýnda, ancak ondan baðýmsýz olmayan yedek sanayi ordusunu da paralelinde yarattý. Süreç içerisinde makine üretiminin geliþmesi, bir meta üretimi için gerekli emek-zamanýn kýsalmasý, hem iþsizliðin artmasýna hem de kadýn ve çocuk emeðinin ucuz kullanýmýna yol açmasýna ve ayný zamanda da bu yönde ilk tepkilerin doðmasýna yol açtý. Örneðin; Bunlardan en fazla etki yatanlardan biri olan makine kýrýcýlarýn (çartist hareket) makineleri iþsizliðin ve yoksulluðun kaynaðý olarak görmesi ütopik bir tepki olsa da sýnýf
15
KOMÜNÝST DEVRÝM
KOMÜNÝST DEVRÝM
grevci sayýsý artmýþtýr. Hatta 2007'de greve giden iþçi sayýsý kendinden önceki 6 yýlýn toplamýndan daha fazladýr. Peki, bu sayý bize neyi ifade etmektedir? Devrimci hareketin neredeyse tamamý 70'lerin sonunu ve 90'larýn baþýný devrimci yükseliþ
YIL
kanallarý deðildir. Dönemin niteliði sadece iþçi sýnýfýnýn ve diðer katmanlarýn kendiliðinden gerçekleþmiþ, ekonomik istemler, demokrasi vs. vurgusu üzerinden tanýmlanamaz. Sürecin "gericilik dönemi" mi yoksa "yükseliþ dönemi" mi olduðunu belirleyen en temel koþul; komünistlerle iþçi sýnýfýnýn iliþkisinin durumu, iþçi sýnýfýnýn sýnýf bilincine ne kadar sahip olduðu ve komünist siyasetin kitlelere ne kadar nüfuz ettiðidir. Bugün dönem tanýmlamasýný da bunun üzerinden yapmak gerekir. Komünistlerin hareket alanýnýn bu kadar daraldýðý, komünist siyasetin etki alanýnýn sýnýrlýlýðýnýn çok açýk görüldüðü, iþçi sýnýfýnýn en yoksul-ayrýcalýksýz kesimlerinin yaþadýðý varoþlarýn büyük oranda düzene eklemlendiði, öncü-devrimci partinin eksikliðinin en yakýcý þekilde hissedildiði bu dönem deðil "yükseliþ dönemi" tam anlamýyla bir "gericilik dönemi" dir. Yazýnýn baþýnda da ifade ettiðimiz gibi öðrenci gençlik hareketinin düþüþ ve yükseliþleri sýnýf hareketinin durumuyla paralellik gösterir. Bu paralelliði ortaya koymasý bakýmýndan öðrenci gençlik hareketinin yükseliþe geçtiði baþlýca dönemler olan 1968-1972, 1974-1980, 1992-1995 tarihleri arasýndaki genel iþçi durumunu ifade eden tabloyu aþaðýya alýyoruz:
GREV GREVCI KAYIP ISGÜNÜ
2000
52
18705
368.475
2001
35
9911
286.015
2002
27
4618
43.885
2003
23
1535
144.772
2004
30
3557
93.161
2005
34
3529
176.824
2006
26
2061
165.666
2007
15
25920
1.363.558
dönemi diye tanýmlar. O dönemden örnek verecek olursak 1980'deki grevci sayýsý 85 bindir. 1990-1995 arasýndaki dönemde farklýlýklar ve keskin düþüþ/yükseliþler gösterse de- grevdeki ortalama iþçi sayýsý 100 bindir. Bu anlamda aslýnda son dönemde gerçekten de greve giden iþçilerin sayýsýnda belli bir artýþ olsa da bizlerin devrimci yükseliþ dönemi diye tanýmladýðýmýz dönemlerden çok daha düþük sayýlardan bahsediliyor. Bahsedilen örnekler üzerinden yürütülen tartýþmaya son vermeden önce bir noktaya daha deðinmek gerekiyor. Yukarda bahsettiðimiz eylemlilikler önemi bütünüyle reddedilebilecek þeyler deðildir. Bir anlamda belli bir olumluluðu da ifade etmektedir. Ancak buradaki asýl sorun devrimci hareketin bu sürece gereðinden fazla bir politik önem atfetmesi ve buralarý devrimcilerin geniþleme kanallarý olarak görmesidir. Ancak dönem "yükseliþ dönemi", SSGSS eylemleri vs. de devrimcilerin beslenme
14
Tabloda da görüldüðü gibi öðrenci hareketinin yükseliþe geçtiði dönemlerde sýnýf hareketinde de bir canlýlýk söz konusudur. Bu tesadüfi bir durum deðildir. Bu güne baktýðýmýzda bunu çok daha iyi görmekteyiz. Sýnýf hareketi ciddi bir düþüþ yaþamaktadýr ve ayný þey öðrenci hareketi için de geçerlidir. Sýnýf hareketiyle ayný toplumsal dinamizmden beslenen öðrenci hareketi bu dinamizmden yoksun kalýnca geriye düþmektedir. Bu geriye düþüþ kitleselliði ifade etmekle birlikte niteliksel bir
YIL
7
GREV GREVCI KAYIP ISGÜNÜ
1968
54
5289
174.905
1969
77
12601
235.134
1970
72
21158
220.189
KOMÜNÝST DEVRÝM
düþüþü de ifade etmektedir. Sýnýf hareketinin týkanýklýðýyla birlikte devrimcilerin de
kuvvetlendiði faþist cunta döneminin üniversitelere býraktýðý bazý miraslarý oldu. Bunlardan birincisi ülkücü faþist güruhun artýk daha organize bir þekilde üniversitelerde yoðunlaþmasýydý. Üniversitelerde her zaman devrimciler karþýsýnda güçsüz durumda olan, vur kaç taktiðiyle devrimcileri sindirmeye çalýþan faþistler artýk birçok taþra üniversitesinde en büyük güç olarak var olmaktadýr, büyükþehirlerdeki üniversitelerde de solculardan daha kitlesel bir hal almýþtýr. Darbe sonrasý geliþen bir diðer kesim ise gerici dinci kesimdir ki bu kendisini toplumun her alanýnda hissettirmektedir. Zorunlu Din Kültürü dersleri, yeþil sermayenin söz sahibi olmaya baþlamasý ile birlikte toplumun her alanýndaki gericilik, üniversitelerde özellikle Fettullah Gülenin örgütlenme araçlarýyla büyük bir güç haline gelmiþtir. Fakat 12 Eylül'ün býraktýðý en büyük miras apolitik bir gençlik olmuþtur. Bugün okullarda en büyük çoðunluðu bu kesim oluþturmaktadýr. Zamanýnda alanlarý hýnca hýnç dolduran gençlikten geriye bugün hiçbir þey kalmadý. Okumayan, yorum yapamayan, siyasallaþmayan, hazýrcý bir gençlik bu düzenin iþine daha çok yaramaktadýr. Bunu saðlamak için birçok aracýný kullanmýþtýr ve baþarýlý da olmuþtur. Gelelim bu dönemde sol hareketin gençlik içerisindeki genel tutumuna. 80 sonrasýnda düzenin kendisini yenilediði aþikâr. Bunu yaparken toplumsal mücadelenin önünü sadece baskýlarla kesmekle kalmadý. En etkili silahlarýndan biri de mücadelenin içini boþaltacak olan unsurlarýn önünü açmak oldu. Bugün üniversitelerdeki mücadelenin düzeyine bakarsak bunu çok daha iyi anlayabiliriz. Bir zamanlar okullarda gerek faþizme karþý gerekse devletin tüm silahlarýna karþý radikal tutumlarýndan hiç ödün vermeyen ve hatta içinden 71 devrimci kuþaðýný çýkaran gençlik hareketi bugüne geldiðimizde bu çizgiyi kaybetmiþ durumda. Mücadele iþçi sýnýfýnýn siyasal mücadelesinden oldukça yabancýlaþmýþ ve üniversite içine sýkýþmýþ durumda. Sloganlar genelde Demokratik-Akademik üniversite gibi düzen içi liberal bir düzlemde. Savaþýn sýnýf savaþý olduðu, bunun örülmesi gerektiði okullardaki mücadelenin gündemi olmamakla beraber okullarda ise mücadele bazen salt faþizme karþý veya okul yönetiminin tutumlarýna yönelik eleþtirel bir mücadele olarak kendisini göstermektedir. Salt faþizme karþý
KAYIP ISGÜNÜ
YIL
GREV
GREVCI
1971
78
10916
476.116
1974
110
25546
1.109.401
1975
116
13708
668.797
1976
58
7240
325.830
1977
59
15682
1.397.124
1978
87
9748
426.127
1979
126
21011
1.147.721
1980
220
84832
1.303.253
1990
458
166306 3.446.550
1991
368
164968 3.809.354
1992
98
62189
1.153.578
1993
49
6908
574.741
1994
36
4782
242.589
1995
120
1996
38
199867 4.838.241 5461
274.322
faaliyet alanýnýn daralmasý, sýnýfla arasýndaki baðýn kopukluðu üniversitelerde de güçlü, devrimci bir faaliyetin örülememesini beraberinde getirmektedir. 12 Eylül sonrasý toplumsal mücadelenin gerileyiþi ile birlikte bu durum üniversitelerde de kendisini fazlasýyla hissettirdi. Türk-Ýslam sentezinin biraz daha
8
KOMÜNÝST DEVRÝM
apolitiklere seslenmek ise oldukça güç bir þeydir. Devrimcileri dinleyen, onlarla iliþkilenen yine kendisini solcu olarak tanýmlayan gençlerdir. Peki, biz neden bu insanlara siyasal olmayan, güncel taleplerle sýkýþan bir ajitasyonla gidelim. Bizim görevimiz eðer nitelikli kadro birikimiyse okullardan da nitelikli kadrolar çýkarmalýyýz. Yani ulaþtýðýmýz insan sayýsý ne kadar olursa olsun onlarý daha siyasal bir aracýn çerçevesinde birleþtirmeliyiz. Onlarýn en ilkel niteliksiz hallerini liberal düzen içi söylemlerle güçlendirmek yerine siyasal bir ajitasyonla ve devrimci çalýþmalarla onlarýn niteliklerini yükseltmek zorundayýz. Öðrenciler küçük burjuva kesimler olarak kabul edilir. Emeðini patrona satanlar elbette var özellikle þehir dýþýndan gelip büyükþehirlerde öðrencilik yapanlarýn bir kýsmý buna örnek olarak verilebilir. Fakat genel olarak ele alýrsak öðrenciler ne sömürendir ne de bir iþçi kadar sömürülen. Onlarý sistemle karþý karþýya getiren durumlar, bir iþçiyi sistemle karþý karþýya getiren durumlardan daha azdýr. Türkiye devrimci hareketinin tarihinde birçok öðrenci eylemine, kitle mücadelelerine rastlarýz. Fakat dikkat çeken önemli bir nokta vardýr. O da bu kesimin mücadelesinin yükseliþinin toplumsal mücadelenin yükseliþinden baðýmsýz olmayýþýdýr. Bugün ise burjuvazi toplumun hemen hemen her kesimine egemen durumdadýr. Þovenizm ve gericilik insanlarýn büyük çoðunluðunu etkilemektedir. Bu durum öðrencilerde de hemen kendisini göstermektedir. Hatta býrakýn herhangi bir öðrenciyi, çeþitli sol! Çevrelerde bile özellikle þovenizm etkisini göstermektedir. Zamanýnda kitleler halinde devrimci mücadeleye katýlan öðrencilerden geriye eser kalmamýþtýr. Dolayýsýyla bu durumdan çýkartýlabilecek sonuç; en geniþ kesimleri hedefleyen bir örgütlenme arayýþý yerine gençlik içinde öncüleri çýkartacak, onlarýn siyasal geliþimlerini saðlayacak, eðitim, kültür, bilim alanlarýnda alternatif sosyalist perspektiflerin üretilmesine yoðunlaþan yayýn, örgütlenme vs. gibi yönelimler olmalýdýr. Bugün komünistler önceliklerini doðru belirlemelidirler. Bizim en temel sorun olarak gördüðümüz devrimci önderlik boþluðu halen yakýcý bir þekilde önümüzde durmaktadýr. Devrimci parti gökten inmeyecektir onu bizler yaratacaðýz. Sýnýf savaþýný göðüsleyebilecek kadar güçlü ve
nitelikli bir partiyi yaratabilmek için öncelikle parti öncesi örgütlü bir hazýrlýk süreci gerekmektedir. Bu süreçte kadrolaþmaorganlaþma saðlanmalý, örgütün etki alanýndaki tüm insanlarýn teorik birikimleri ve pratik deneyimleri artýrýlmalý. Bugün Marksizm-Leninizm ideolojisinden bihaber, pratikte oldukça acemi, örgütlü kavrayýþ ve davranýþ bilincini içselleþtirememiþ kadrolarla komünistlerin baþarýya ulaþmasý imkansýzdýr. Çünkü düþman acemi deðildir. O halde bizim öncelikli görevimiz nitelikli kadro birikimi saðlamak ise üniversitelerde ulaþmamýz ve yaratmamýz gereken insanlar da böyle kadrolar olmalýdýr. Tekrar söylemek gerekirse ister en geri zeminde, sorunlar talepler düzeyinde bir siyaset yürütelim ister ileri düzeyde devrimci bir siyaset yürütelim okullarda seslendiðin kitle belirli bir kitledir. Yani birçok siyasetin okullarda kitle çalýþmasý yürütüyoruz dediði þey aslýnda gerçekten bir kitle çalýþmasý deðildir. GENÇ-SEN örneðine bakalým. Gençlik sendikasýdýr geniþ kitle örgütüdür, siyasal perspektifi oldukça geridir, öðrencilerin taleplerini dillendirir bunu da birçok yerde en devrimci olmayan yöntemlerle yapar. Fakat bir düþünmek gerekir yüz binleri kapsayan üniversite gençlik içerisinde GENÇ-SEN' in etki alaný ne kadardýr. Ýstanbul'un en önemli üniversitelerinde yaptýðý eylemlere gelen kiþi sayýsý 150'yi geçmemektedir. Durum bu kadar kötüyken bizim de bugün okullarda ulaþacaðýmýz kiþi sayýsý elbette binlerle ifade edilemeyecektir. Fakat kiþi sayýsý ne kadar olursa olsun oralardan çýkardýðýmýz siyasal kadrolar devrimci örgütün birer militaný olacaktýr.
13
KOMÜNÝST DEVRÝM
muhalefetin yaratýlmasýný imkansýz kýlmaktadýr. Bugün devrimci ve sosyalist hareketin kimi büyük þehirlere sýkýþmýþ durumu düþünüldüðünde buralardaki öðrenci gençliðin sýnýfsal konumu devrimci hareketin kitle tabanýný daralmaktadýr. Bu olgu büyük kentlerde kitlesel bir öðrenci hareketinin yaratýlamayacaðýný gösteren bir etkendir. Aslýnda bu muhalefet sýnýf hareketi yükselmedikçe hiçbir zaman yaratýlamayacaktýr. Üniversite özelinde yapýlan çalýþmalar ister en siyasal radikal çalýþmalar olsun, ister en geri zeminden en güncel talepler çerçevesinde yapýlan mücadele olsun asla on binlere ulaþamayacaktýr. Bugün bunu net bir þekilde görmekteyiz zaten. 80 sonrasý öðrenci gençliðin en kitlesel mücadelesi 90'lý yýllarýn ilk yarýsýnda yaþandý. Fakat bu kitlesel hareket 60-80 arasýndaki düzeyle kýyaslanamayacak bir durumda yaþandý. Bu yýllardaki öðrenci hareketi harçlar, yurt sorunu, YÖK uygulamalarý gibi güncel sorunlar etrafýnda bir duyarlýlýða sahip olsa da, devrimci hareketteki yeniden toparlanma eðilimi ve öncü kesimlerin siyasal aktiviteleri de burada önemli bir rol oynadý. Bu deneyim bize kitlesel bir öðrenci hareketi beklentisinin temellerinin olmadýðýný gösteriyor. Soldaki pek çok akým kitlesel bir öðrenci hareketi yaratýlmasý beklentisi içinde kitle çalýþmasý yapýyor. Bu doðrultuda güncel talepler etrafýnda bir ajitasyon yapýyor. Fakat daha geniþ kesimleri örgütleyeceði beklenen bu tarz çalýþmalar sýnýrlý bir kesime hitap etmekte ve bu kesimlerde zaten yüzünü sola dönmüþ kesimler olmaktadýr. Bu þekilde yüzünü sola dönmüþ kesimlerde en geri zeminlere sýkýþan, siyasal niteliði düþük perspektif ve eylemlere mahkum olmaktadýr. Son yýllardaki pek çok örnek bunu göstermektedir. Örneðin, Ýstanbul Üniversitesi gibi bir zamanlarýn kalesi olarak kabul edilen, bugün de en politik okul olarak bilinen bir yerde YÖK eylemine 300 den fazla insan çýkmamaktadýr. (onlarýnda büyük çoðunluðu liberal-reformist hareketlerin etkisindedir) Bu tablo bize gösteriyor ki en geri zeminlerden yürütülen mücadele, insanlarýn en güncel sorunlarýný yakalayarak oradan yapýlan mücadele ile herkesi etkileyecek ve bir kitle muhalefeti oluþturacak bir durumu yaratmamaktadýr. O halde biz ne yapmalýyýz? 1) Bugün öðrenci gençliðin sýnýfsal ayrýþmasý, düzenin politikalarýna yedeklen-
12
mesi, devrimci ve sosyalist hareketin önündeki acil siyasal ve örgütsel görevler düþünüldüðünde geniþ bir kitle hareketi beklentisi içinde olmadan öncü kesimlerin yaratýlmasý için siyasal bir çalýþma yürütülmelidir. 2) Görevlerin çok yönlülüðü düþünüldüðünde öncelikler belirlenmelidir. Büyük kentlerde kitle hareketinin imkanlarý son derece dardýr. Ýþçi sýnýfýnýn koþullarýnda yaþamak dýþýnda bir olanaðý olmayan öðrenci gençlik kesimlerine ulaþmak için ise elimiz uzanmamaktadýr. Siyasal ve örgütsel görevlerin en önemlisi devrimci bir partinin inþasý ve bunun için gerekli olan kadro birikimi düþünüldüðünde bu kesimlere ulaþmak zaman istemektedir. Taþra üniversiteleri ve orta büyüklükteki kentlerin üniversitelerinde öðrenci gençlik daha fazla sorunlarla karþýlaþmakta ve büyük üniversitedekiler kadar düzen içinde yer bulma þanslarýnýn azlýðý dolayýsýyla bir potansiyeli barýndýrsalar da buralarda çalýþma yapmak için ayný sýkýntý devam etmektedir. 3) Devrimci ve sosyalist hareketin gençlik perspektiflerinde ciddi yanlýþlýklar vardýr. Güncel talepler olarak formüle edilen sloganlar geniþ bir kesimin sorunlarý gibi lanse edilseler de sýnýfsal ayrýþmalar bunlarý eritmiþtir. Bugünkü durumda hareketlenen kesimler daha çok öncü diyebileceðimiz ya da yüzünü sola dönmüþ kesimlerdir. Bu kesimlerin güncel talepler döngüsü içinde siyasallaþmasý da sýnýrlanmaktadýr. En geri zeminlerde yürütülen çalýþmalar týkanýklýðýn hem nedeni hem de sonucu olmaktadýr. Gençliðin nispeten geniþ kesimlerini kapsayan en önemli sorun YÖK, harç sorunundan çok iþsizlik sorunudur. Fakat iþsizlik sorununu sýnýfsal bir perspektifle iþleyip, bu þekilde gençliðe ulaþtýrmak mevcut durumda mümkün gözükmemektedir. En fazla propaganda düzeyinde siyasal olarak iþlenebilir. 4) Eðitimin içeriði ise araþtýrma ve sonuçlar çýkarma çabalarý ile devrimci öðrencilerin sosyalist-materyalist bir eðitim talepleri çerçevesinde iþlenmelidir. Ancak bununda geniþ bir kesime hitap etmek yerine öncünün eðitimini saðlayan, alternatif eðitim perspektiflerini geliþtirmek düzleminde olacaðý unutulmamalýdýr. Bugün okullarda oldukça örgütlü olan ülkücü-dinci kesime seslenmek imkânsýz gibiyken okullardaki en büyük güç olan
KOMÜNÝST DEVRÝM
yürütülen mücadele bile oldukça pasifist bir çizgidedir. Faþist saldýrýlara karþý protestocu, maðduriyetçi anlayýþ hem siyasal mücadelenin buralarda ne kadar gerilediðinin hem de güçsüzlüðün net bir ifadesidir. Eðitimde Yaþanan Deðiþiklikler ve Öðrenci Tipolojisine Yansýmalarý 12 Eylül sonrasý süreç üniversiteler, gençlik, eðitim alanýnda önemli sonuçlarý olan deðiþikliklere sahne oldu. Yaþadýðýmýz topraklardaki burjuva düzeni, gençliðin 6080 arasý dönemde yoðunlaþan geliþmelerinden duyduðu kaygýlarla özellikle gençlik ve eðitim alanýnda büyük müdahalelere gitti. Bu çerçevede eðitim alanýnda yaþanan sosyal, ekonomik ve siyasal düzeydeki yapýsal deðiþiklikler etkisi bugüne kadar gelen bir sonucu yarattý. Bu alanda yaþanan sosyo-ekonomik deðiþiklikler kapsamlý araþtýrma ve incelemeleri gerektirse de burada özetle ele almak mümkündür. Bildiðimiz gibi üniversitelere girmek için öðrencilerin önünde Öðrenci Seçme Sýnavý gibi bir duvar bulunmaktadýr. ÖSS sistemi sadece sýnavdan ibaret deðildir ayrýca birçok misyonu da vardýr. Öncelikle dershane sektörünün büyümesinde en büyük etken olduðu kadar özel okullar, Anadolu liseleri vs. gibi farklý çeþitlerde eðitim kurumlarýnýn oluþumu eðitimdeki sýnýfsal ayrýþmayý yaratan faktörler olarak göze çarpmaktadýr. Milyonlarca liranýn döndüðü bu pastadan birçok sermaye grubu payýný almaktadýr. ÖSS'nin ikinci etkisi ise üniversitelere giren öðrenci tipolojisindeki deðiþikliktir. Burada ciddi bir sýnýfsal ayrýþma boy gösterir. Dershaneler, özel kurslar, iyi bir lise eðitimi üniversiteye girebilmenin ön koþullarýdýr. Proletaryanýn en yoksul kesimleri kendi çocuklarýný okutabilme imkânýna sahip olamamaktadýr. Buna bir de özellikle büyükþehirlerdeki pahalýlýk eklenince üniversitelerin kapýsý emekçi çocuklarýna kapanmaktadýr. Sýnavý kazanýp sorunsuz veya küçük ekonomik sorunlar yaþayarak okuyan gençler ise daha çok orta kesimlerden gelmektedirler. Üniversitelerdeki bu sýnýfsal ayrýþma(eleme) mücadelenin de önünde duran büyük bir sorundur. Orta kesimlerden gelen bir genç, daha yoksul bir ailenin çocuðuna göre bu düzenden daha fazla pay aldýðý için devrimci mücadeleden de bir o kadar uzaklaþýr. Sistemle onu karþý karþýya getiren unsurlar daha siliktir. Bu durum üniversitelerdeki
devrimci potansiyeli de oldukça düþürmektedir. Sýnav sistemini biraz daha açarsak sýnýfsal ayrýþmayý daha iyi anlayabiliriz. Bunun için dershane sistemini ele alalým. Eðitim-Sen'in yaptýðý araþtýrmaya göre 2006-2007 eðitim yýlýnda dershaneye giden öðrenci sayýsý 1 milyon 71 bin 827'dir. Bugün dershanelerin ücreti 1500 ile 10000 lira arasýnda geniþ bir aralýðý kapsamaktadýr. Yoksul bir emekçi çocuðunun üniversiteye girebilmesinin bedeli ciddi bir rakamdýr. Çocuðunu okutabilecek, dershaneye yollayabilecek kadar durumu olan insanlar doðal olarak ya orta kesimlerden insanlardýr ya da emekçi sýnýflarýn çocuklarý düþük kaliteli bir eðitimle yetinmek zorundadýrlar. Yoksul bir emekçi gencin dershaneye muhtaç olmadan kendi çabalarýyla üniversiteye girebilmesi giderek daha istisnai bir durum olmaktadýr. Çünkü dershaneye gidip okulun yanýnda alternatif bir eðitim alan öðrenciyle, okul dýþýnda alternatif bir eðitim olanaðý olmayan öðrencinin sýnav karþýsýnda koþullarý asla eþit olamaz. Zaten üniversiteleri kazanan öðrencilerin büyük bir çoðunluðunun dershanelerden gelmiþ olmasý bu durumu açýklamaya yetmektedir. Emekçi çocuklarýna üniversitelerin kapýlarýnýn kapanmasý (ya da en fazla büyük þehirlerdeki "iyi" kalitedeki üniversitelerin kapýlarýnýn kapanmasý) üniversitelerdeki öðrenci kitlesinin sýnýfsal kimliðini deðiþikliðe uðratmýþtýr. Orta sýnýflardan gelen gençlerin de küçük burjuva alýþkanlýklarýnýn ve yaþam tarzýnýn getirdiði olumsuzluklar, bu kitlenin siyasallaþmasýnýn önünde bir engel olarak durmaktadýr. Sonuç olarak 80 sonrasýndan bugüne geçen sürede eðitim alanýnda yaþanan yapýsal deðiþiklikler büyük bir sýnýfsal ayrýþmayý getirmiþ, bu sýnýfsal ayrýþmada Türkiye solunun yanýtlar üretmesi mümkün olamamýþtýr. Bugünkü durumda bu durumun en önemli sonucu, siyasal mücadelenin az çok varolduðu büyük kentlerde, gençlik kitlesinin daha fazla orta ve üst sýnýflardan gelenlerin oluþturmasý ile solun buralardaki kitle tabaný da oldukça daralmýþtýr. Öðrenciler ve Ýþçi Sýnýfý: Meslek Yüksekokullarý ve Meslek Liseleri Türkiye'de kapitalizmin hýzla geliþmesiyle birlikte nitelikli iþçi ihtiyacýnda da artýþ oldu. Meslek Liseleri ve Meslek Yüksekokullarý bu ihtiyacýn ürünü olarak ortaya çýkmýþlardýr. Öncelikle staj adý altýn-
9
da her yýl birçok öðrenci, patronlar için ucuz ve hatta ücretsiz iþgücü olarak temin edilmektedir. Yine meslek liseleri ve meslek yüksekokullarý da burjuvazi için vasýflý iþ gücü yetiþtirmeye yarayan kurumlardýr. Son yýllarda meslek liselerinde görülen bir durum, buralarýn nasýl kar merkezleri haline dönüþtürüldüðünü gösterir. Birçok firma, okul bütçesine küçük bir yardým sonucu, o okuldaki öðrencileri birer iþçi olarak kullanmaktadýr. Endüstri liselerinde otomobil firmalarýnýn öðrencilere otomobil tamiri yaptýrmasý, tekstil aðýrlýklý liselerdeki öðrencilerin giyim firmalarýnýn basit iþlerini yapmalarý birkaç örnektir. Meslek yüksekokullarý ise kapitalistler için büyük önemini korumaktadýr. Çünkü buradan mezun olan öðrenciler birçok üretim alanýnda nitelikli ve ucuz iþgücü olarak çalýþmaya baþlamaktadýr. Geleceðin iþçi sýnýfý buralardan yetiþmektedir. Buradan çýkarýlmasý gereken sonuç buralarýn bizim için önemli alanlar olduðudur. Çünkü henüz iþçi olmasa da mezun olduktan sonra bu sýnýfa katýlacak olan insanlarýn örgütlenmesi oldukça önemli bir taktiktir. Meslek yüksekokullarýndaki çalýþmalar sadece öðrenci gençlik içerisinde yapýlan bir çalýþma deðildir, sýnýf içerisinde yapýlan çalýþmanýn da tohumlarýnýn atýldýðý bir yerdir, onun bir parçasýdýr. Üniversitelerde deðiþen öðrenci yapýsýna baktýðýmýzda sadece sýnýfsal konumlarý farklý kesimlerin üniversite eðitimi alýp alamamalarý yanýnda üniversiteyi kazanan ve/veya kazanmak için hazýrlýðýný yapan öðrencilerinde buralardan beklentileri önemlidir. 12 Eylül öncesi ve sonrasýna bakarak yüzeysel bir deðerlendirme yaptýðýmýzda dahi önemli farklýlýklar göze çarpmaktadýr. Diðer kesimleri bir yana koyduðumuzda alt sýnýflardan gelen öðrencilerde gözlemlenen temel özelliklerden biri, üniversitelerin birer sýnýf atlama aracý olarak görülmesidir. Bu durum üniversitelerde sýnýf mücadelesine daha yakýn ve açýk olmasý gerektiðini düþündüðümüz kesimlerin düzenin etkilerine daha açýk hale gelmesine de neden olmaktadýr. Ancak daha vahim olaný kuþkusuz sýnýf mücadelesinin geri düþmesi ve iþçi sýnýfý ve emekçilerinde yaþamlarýnýn devrimcilerin etkisinin dýþýna çýkmasý, gençliðin sýnýf atlama hayallerini besliyor olmasýdýr. Aslýnda burjuva düzeninin son 20 yýlda
10
yarattýðý bencil, lümpen, kültürel dejenerasyona uðramýþ bir gençliðin kollektif hareket etme, kendisi dýþýndakileri düþünme, bu çerçeve de mücadele verme yanlarýný budamasý bu sýnýf atlama hayallerinin yaygýnlaþmasýna yol açtý. Kuþkusuz böyle hayaller kurabilmek de çok küçük bir kesim için mümkündür. Meslek liseleri ve meslek yüksek okullarýnda okuyan gençlik için bu tip sýnýf atlama ya da ayrýcalýk sahibi olma durumu pek mümkün deðildir. Onlar mezun olup iþ bulma þansýna sahip olduklarýnda da iþçi sýnýfýnýn koþullarýndan ötede bir yaþama sahip olma þansýna sahip deðildirler. Bu açýdan baktýðýmýzda bu kesimler devrimci ve sosyalist hareketin potansiyel muhataplarý olmasý gereken en önemli kesimdir. Sýnýfsal konumunun farkýnda olmayan veya olup da sýnýf atlama hayalleriyle bir anlamda kendi sýnýf kardeþlerine karþý burjuvazinin yanýnda saf tutar hale gelen gençliðin, öncelikle yaþam alanlarýnda sýnýf mücadelesiyle baðlarýnýn kurulmasý saðlanmalý, üniversite yaþamýnda ise daha kolay sahip olabildiði, araþtýrma ve üretme fýrsatlarýný-araçlarýný burjuvaziye karþý, iþçi sýnýfýnýn çýkarlarý doðrultusunda kullanmasý için adýmlar atýlmalýdýr. Kuþkusuz bunlar yapýlmasý gerekenlerdir. Yapýlmasý gerekenle varolan durum arasýnda büyük bir açý vardýr. Öðrenci gençlik içindeki bu kesimlere ulaþmak, siyasal perspektif, araç ve kurumlaþmalar, en önemlisi bir kadro birikimi gerektirmektedir. Devrimci ve sosyalist harekette bu sorunlar ise devam etmektedir. Özellikle son yýllarda öðrenci gençlik içinde daha da artan bu kýrýlmanýn, bugünün komünistlerinin, örgütsel ve siyasal yöneliminden de baðýmsýz olmadýðýný görmek zorundayýz. Sýk sýk vurgu yaptýðýmýz gibi, iþçi sýnýfýnýn içinde, yaþam alanlarýnda ve üniversitelerde var edilen siyasal mücadelenin, MarksizmLeninizm'in kýlavuzluðunda, ilkesel bir kararlýlýkla, liberal ve küçük burjuva ayrýcalýklarýnýn peþinden koþmadan yaratýlacaðýný bilincimize çýkarmalýyýz. Her ne olursa olsun öðrenci gençliðin sýnýf atlama hayallerinden arýndýrýlýp, sýnýf mücadelesine katýlmasýnýn yolu, sýnýfla baðlarýnýn, sýnýf mücadelesi ekseninde kurulmasýna baðlýdýr. Öðrenciye Ýþ, Çalýþana Öðrenim Hakký sloganý diðerleriyle birlikte en çok bu kesimlerin ihtiyacýdýr. Faþizme Karþý Mücadele ve Öðren-
A L A N L A R D A N -Y YOLDAÞLARDAN ci Hareketi maalesef daha da liberal bir kanala çekResmi tarihte kullanýlan birtakým mektedir. Düzenin dinci-faþist akýmlarý terimler vardýr. Özellikle 12 Eylül öncesi için devrimcilerin karþýsýnda konumlandýrmasýsýkça söylenenlere bir göz atarsak; sað na karþý, mücadeleyi salt anti-faþizm ekssol çatýþmasý, öðrenci çatýþmalarý, kardeþin eninde kýsýr ve siyasal mesajlarý sýnýrlý, kardeþi vurmasý vb. bunlardan bazýlarýdýr. yaþananlarý ülkücülerle solcularýn kavgasý Elbette yaþanmýþ olan gerçek, resmi gibi gösteren, dýþýndakileri yabancýlaþtýran söylemin çok ötesinde bir þeydir. Yaþanmýþ yaklaþýmlara düþmeden, ancak faþistlere olan, basit bir sað - sol çatýþmasý ya da karþý mücadeleyi militan, aktif, siyasalbuna benzer bir öðrenci hareketi deðil, bu laþtýrýcý bir þekilde vermekten de asla düzene karþý mücadele edenlerle, düzenin vazgeçmeyen bir tutum içinde olmak bekçiliðini yapanlar arasýndaki bir gerekir. Faþistler dýþarý, bütün eðitim savaþýmdýr. Var olan resmi söylem bu özü kurumlarý emekçilerindir sloganý ya da bengözlerden uzak tutmak için vardýr. zer bir sloganla tutum geliþtirmekten geri Bu durumun yaný sýra ders çýkarýldurmamak gerekir. masý gereken önemli baþlýklarda bu Öðrenci gençliðin öncü kesimsöylemde göze çarpýyor. Bir gerçek var ki, lerinin bu konuda doðru bir noktada buluþbu topraklarda devrimci hareketle, iþçi masý ve tutarlý bir sýnýf siyaseti ekseninde sýnýfý arasýnda güçlü bir organik bað kurutoparlanmasý, uzun zamandýr bu topraklarlamamýþtýr. Proleter devrimci bir geleneðin da mücadele eden komünistlerin bir özlemi yaratýlamadýðý gerçeðini bir kenara olmaya devam ediyor. koyarsak, var olan hareketlerin, devrimci KOMÜNÝSTLERÝN GÖREVLERÝ demokrat bir omurgaya sahip olmasý, Üniversitelerdeki sýnýfsal ayrýþma, toplumdemokrasi, baðýmsýzlýk vb. söylemlerin sal mücadelenin taban seviyede olmasý gibi proleter devrim anlayýþýnýn önüne geçmesi nesnel durumlar göz önüne alýndýðýnda bu organik baðýn kurulamamasýnda önemli komünistlerin de üniversitelere dönük bir yere sahiptir. çalýþmalarýný yeniden gözden geçirmeleri 80 öncesi devletin ülkücü-faþist gerekmektedir. örgütlenmelerle, devrimcilere karþý bir Bizim bugün görevimiz parti öncesi örgütkarþý duruþ sergilemesi, üniversitelerde de sel inþanýn görevleridir. Partinin inþa faþist saldýrýlarýn yoðunlaþmasý ve artýk sürecinin en yakýcý ihtiyaçlarýndan biri de devrimci hareketin söylemlerinin faþizm nitelikli kadro birikimidir. Bu kadrolar aðýrlýklý bir eksene kaymasý, öðrenci örgütün organlarýnýn iliþkilendiði bireysel gençliðin aðýrlýklý olduðu devrimci tanýþýklýklar aracýlýðýyla saðlanabilse de bu hareketin, iþçi sýnýfýndan ve sýnýf kesinlikle yetersiz kalmaktadýr. Kuþkusuz siyasetinden uzaklaþmasýna neden olmuþtekil unsurlar üzerinden kadro devþirmeye tu. Burjuva düzeni devrimci ve iþçi harekeçalýþmak son derece dar bir çalýþmadýr. tinin karþýna sivil faþistleri çýkartarak, özelBöyle bir çaba her zaman yapýlabilir ve likle gençliðin mücadelesini bu þekilde paryapýlmalýdýr. Ancak dar çalýþma þeklini mutalize etmeyi, böylece devrimci gençliðin laklaþtýrmamak, bunun nasýl giderileceði bütün enerjisini burada tüketmeyi üzerinde yoðunlaþmak gerekir. Bunun için amaçladý. Düzen bu çabalarýyla belli bir etki alanýnýn geniþletmek için yeni araçlar sonuç alsa da, 15-16 Haziran iþçi kalkýþve yöntemler yaratmak gerekmektedir. masýnda, faþizme ihtar eylemlerinde Gençliðin öncü kesimlerini yaratmak, devrimci gençliðin sosyal sýnýf mücadeonlarýn siyasal eðitimlerini saðlayýp, perlesinin müttefiki olarak önemli roller oynaspektiflerini geliþtirmek, araç ve kurumlaþmasýný engelleyemedi. Günümüzde ise malarla donanýmlarýný arttýrmak gerekmekdaha vahim bir sonuç karþýmýza çýkmaktedir. Üniversitelerde izlenecek yöntemtadýr. Öðrenci ayrýcalýklarý doðrultusunda lerde, nitelikli kadro birikiminin yaratýlma iþleyen politikalarýn yoðunluðu, öðrenci amacý kesinlikle unutulmamalýdýr. Öðrenci hareketini büsbütün iþçi sýnýfýndan uzakgençlik içinden öncünün yaratýlmasý, laþtýrmaktadýr. Bir örnek verecek olursak, siyasallaþtýrýlmasý, parti inþasý için kadro yakýn bir tarihte kurulan GENÇ-SEN'in adaylarýnýn çýkartýlmasý önemli bir görev býrakalým öðrenci gençliðin iþçi sýnýfýyla olarak durmaktadýr. baðlarýnýn güçlenmesi için çaba harcaGericilik dönemi, üniversitelerdeki öðrenci masýný ya da gerici akýmlarla militan tarzda tipolojisinin deðiþimi gibi etkenler bugün mücadele etmeyi, öðrenci hareketini üniversitelerde on binleri kapsayan bir
11