KOMÜNÝST DEVRÝM
yeni yönelimler doðrultusunda hareket ettiði bir dönemde anayasayý bu gidiþata uygun ve sorunsuz bir þekilde süreci tamamlamak istemektedir. Düzene sorun yaratabilecek yerler devrimci örgütlerdir. Bundan dolayý da devlet tarafýndan bundan sonra ki süreçte de devrimcilere dönük operasyonlarýn yaþanacaðý kaçýnýlmazdýr. Referandum sürecinde de Hareketimiz boykot üzerinden yürüttüðü çalýþmalarla düþman tarafýndan daha fazla göze battýðý bir dönem içerisine girmiþtir. Böyle bir dönemde hareketimiz alanlarda faaliyetin sürekliliðini kesintiye uðratmadan çalýþmalarýna devam edecektir. Parti ve devrim mücadelesini yükseltmeye ve komünizm bayraðýný daha yükseklere kaldýrmaya devam edecektir.
anayasasý yaþasýn proleter devrim' hareket imzalý pankart asýldý. Sloganlar eþliðinde korsan eylem bitirildi. Ýçinden geçtiðimiz tasfiyecilik-liberalizm döneminde illegal örgüt adýyla birçok faaliyet gerçekleþtirmek tasfiyeciliðe ve liberalizme bir darbe vurmanýn yaný sýra devrimci bir öncü parti yolunda ýsrarcý olduðumuzun ve illegal örgüte daha fazla önem verdiðimizin bir göstergesidir. Ayrýca politik kimlik adýyla 1200 tane bildiri daðýtýldý; 70 tane afiþ çalýþmasý yapýldý; merkezi yerlere 2 pankart asýldý. Referandum günü ve öncesi devrimci örgütlerin düzenlediði boykot eylemlerine militanlarýmýzda katýlarak bu safta yerlerini aldýlar. Referandum günü gerçekleþtirilen eylemlere emekçi halk tarafýndan katýlýmýn azlýðý dikkat çeken bir nokta oldu. Alanlarda çalýþma yürüten militanlarýmýzýn bu süreçte baðýmsýz inisiyatif geliþtirebilme referanduma dönük araçlarýn oluþturmasý noktasýnda bir nitelik sýçramasý yarattýðý da gözlenmektedir. Ayrýca alanlarda çalýþma yürüten yoldaþlarýmýzýn alanlarda sergiledikleri siyasal tutumlar, kolektif bir iþ paylaþýmý yürütülmesi noktasýnda geliþmesini saðlamýþtýr. Referandumla ilgili çalýþma yürütülürken yoldaþlarýmýz tarafýndan yaþanan belli eylemi organize etme eksiklikleri ve güvenlik zafiyeti meydana geldi. Eylem planlama eksikliklerinin güvenlik zafiyetine dönüþmesi bunun sonucunda da bazý militanlara dönük düþman tarafýndan taciz yaþanmasýna neden olmuþtur. Referandum oylamasýndan kýsa süre önce düþman devrimcilere dönük birçok operasyon gerçekleþtirdi. Düþman operasyonlarýn gerekçesini devrimcilerin halký referandumda oy kullanmamalarý yönünde sözde tehdit etmesine baðladý. Boykot Cephesinin düzlemi ne kadar geri olsa da gündem yaratmasý sonucu devlet tarafýndan düzen dýþý faaliyetlere ne düzeyde tahammülsüz olduðunu gösterdi. Düzen için önemli olan bu tür gündemler öncesi ve sonrasý devrimcilere dönük operasyonlar için bir fýrsat niteliðini de taþýmaktadýr. Ayrýca Türkiye Kapitalizmi neoliberalist sisteme entegre olabilmek ve
20
KOMÜNIST
DEVRIM
DEVRÝM ÝÇÝN DEVRÝMCÝ PARTÝ PARTÝ PARTÝ PARTÝ ÝÇÝN ÖRGÜTLÜ HAZIRLIK DEVRÝMCÝ KOMÜNÝST HAREKET MERKEZ YAYIN ORGANI
SAYI : 41 EYLÜL 2010 www.dkh2004.cz.cc
TÜRKÝYE DEVLETÝ’NÝN SON DÖNEM YÖNELÝMLERÝ VE TAKTÝKLERÝ, KÜRT HAREKETÝNÝN DURUMU, REFERANDUM SÜRECÝ-2 Son birkaç ay gündemlerin hýzlý deðiþtiði, sürekli yeni geliþmelerin yaþandýðý aylar oldu. Geçen yazýlarýmýzda deðindiðimiz gibi bu süreç Türkiye Kapitalizmi, iþçi sýnýfý ve Kürt ulusal hareketi açýsýndan önemli geliþmeleri içerisinde barýndýrýyor. Türkiye'nin Ortadoðu'da alt emperyalist bir güç olarak geliþtiði, bunun ise hem Ortadoðu hem de Kürt ulusal mücadelesine yönelik etkilerinin yoðun bir þekilde hissedileceði bir sürecin içerisindeyiz. Irak ve Afganistan'ýn yeniden inþasýnda, bunun yaný sýra Ortadoðu'da ki ticari ve altyapý iliþkilerinde Türkiye önemli roller üstleniyor. Kuþkusuz bu Türkiye burjuvazisinin Kürt hareketi açýsýndan da bazý adýmlarý atmasýný gerektiriyor. Türkiye'nin bir anlamda arka kapýsýný saðlama almasý önemli. Profesyonel askerlik projesiyle Irak sýnýrýna asker yýðýnaðý yapmaya uðraþmak bu anlamda yeterli olamayacaktýr. Önümüzde süreçte anayasa tartýþmalarýnda Kürt hareketinin durumu kuþkusuz daha fazla önem taþýyacaktýr. (Ki barýþ görüþmeleri de baþladý.) Bu açýdan geride býraktýðýmýz anayasa seçimlerini de bu açýdan deðerlendirmek önemlidir. Ayný zamanda anayasa referandumunda ortaya çýkan tablonun sýnýflar mücadelesi açýsýndan da deðerlendirilmesi gerekiyor. Bir anayasa referandumu geride kaldý. Bu süreç bazý deðerli veriler taþýyor. Ancak ortaya çýkan sonuç kimseyi þaþýrtmamalý. Anayasa tartýþmalarý uzun zamandýr sürüyordu ve bunun yanýnda toplumun büyük bir kesiminden güvenoyu almýþ olan AKP hükümeti döneminde böyle bir anayasa deðiþikliðini gündeme getirmek; kuþkusuz hem kitlelerin düzene baðlanmasý ve toplumun büyük bir kesiminde burjuva kurumlara olan saygýnlýðýn artmasý hem de bu deðiþiklikle devletin aklanmasý açýsýndan
bulunmaz bir fýrsat olarak ortaya çýkýyor. Son birkaç yýldýr Türkiye'nin bir deðiþim içerisinde olduðundan bahsediyoruz. Bu deðiþim bir dönem devletin görevlerinin yeniden tanýmlanmasý, üretim alanýnda tekelci burjuvazinin özgür ticaretinin varlýðýnýn garanti altýna alýnmasý olarak iþledi. Daha sonrasýnda Ergenekon davalarýyla beraber bu deðiþim devletin aklanmasý, eskiyen unsurlarýn deðiþtirilmesi ve savaþ açýldýðý iddia edilen "JÝTEM", "Derin Devlet" vb. kurumlarýn tasfiyesi deðil aslýnda restorasyonu saðlandý. Bugün ise bu geliþmelerden kopmadan deðerlendirilmesi gereken bir anayasa süreci var. Yeri gelmiþken bu anayasa deðiþikliðinin ilk olmadýðýný, þimdiye kadar T.C. Anayasasý'nýn 16 kez deðiþikliðe uðradýðýný belirtelim. Peki, neden bugün bu anayasa deðiþikliði için bir referanduma ihtiyaç duyuldu? Aslýnda elde edilen sonuçlar burjuvazi açýsýndan birkaç deðiþik þekilde deðerlendirilebilir. Bunlardan birincisi, geride kalan sekiz yýlýn bir deðerlendirilmesi olarak karþýmýza çýkýyor. Burada en baþarýlý sonuçlardan birisi kuþkusuz kitlelerin büyük bir çoðunluðunun yüzünü düzen içi seçeneklere dönmüþ oluþudur. Burjuvazi, AKP ile birlikte son sekiz yýlda hiç olmadýðý kadar kitlelerden güvenoyu almýþtýr. "Hayýr" oylarýnýn önemli bir çoðunluðu olmasý dikkate deðerdir ancak Kürt hareketinin de gerekli anayasa deðiþiklikleri yapýldýðýnda "Evet" oyu verecek www.dkh2004.cz.cc
BU SAYIMIZDA
Ýleri Militanlar Yaz Eðitim Kampý-Tutanaklar-1155
12 Eylül’e Sýnýfsal Bakýþ-1
11 15
12 Eylül Öncesi Ekonomik Durum
11 15
Darbeye Giden Yolda Dýþsal ve Ýçsel
13 15
12 Eylül 2010 Referandumu
16
KOMÜNÝST DEVRÝM
olmasý akýllarda tutulduðunda referandumun daha büyük bir etkiyle baþarýya ulaþabileceði de ortaya çýkýyor. Diðer yandan "hayýr" oylarýnýn anayasa deðiþikliði sebebiyle deðilde deðil de, AKP'ye muhaliflik üzerinden þekillendiði hesaba katýldýðýnda "hayýr" oylarýnýn dahi geçen sekiz yýllýk bir baþarýnýn ürünü olduðu görülecektir. Bu da çýkarabileceðimiz ikinci sonuç. Üçüncü bir deðerlendirme ise, sýnýf hareketinin; sol hareketin tüm iddialarýna raðmen yükselmediði aksine bir kýsmýnýn AKP ile birlikte demokrasi avcýlýðýna çýktýðý bir kýsmýnýnsa CHP'yi bir güvence alarak Kemal Kýlýçdaroðlu'nun önderliðini sahiplendiði görülmüþtür. Bu durum sol hareketin kitleler içerisindeki zayýflýðýnýn göstergesi olmuþtur. Anayasa seçimlerini "Boykot" eden siyasal hareketlerin etkisini de göz önüne alýrsak eðer, yüzde yirmilere ulaþan Boykot oylarýnýn bir baþarý olduðu söylenemez. Kürt kitlelerinin dýþýnda Boykot çaðrýsýna katýlým yok denecek kadar azdýr. Bu nedenle Türkiye devrimci hareketi açýsýndan Boykot sonuçlarýný bir baþarý olarak görmek, kendi gerçekliðinin üzerini örtmek anlamýna gelecektir.
kuþkusuz referandum süreci bir hayal kýrýklýðý olarak karþýmýza çýkýyor! Nitekim elde edilen sonuçlarý böyle deðerlendirmenin bir sakýncasý yoktur. Ancak referandum sonuçlarýný oy verip vermeme olarak deðerlendirmek yerine iþçi sýnýfýyla olan ya da olmasý gereken dinamik baðlarla açýklamak daha verimli olacaktýr. Bu açýdan deðerlendirmelerimizin koþulu iþçi sýnýfýnýn en yoksul kesimleriyle olan baðlar ve bu kesimleri harekete geçirebilme yeteneðidir. Marksizm, ütopik sosyalizme karþý bilimsel bir eylem kýlavuzu olarak ortaya çýktýðý ilk andan itibaren, iþçi sýnýfýna ya da sosyalist mücadeleye bakýþýnda her zaman ayaklarý yere basan proletaryanýn devrimci iktidarýný hedef alan ve buna göre örgütlenen, tüm enerjisini komünizme yönelten bir davranýþ tarzý içerisinde þekillenmiþtir. Bugün ve daha baþka tarihsel dönemeçlerde bu bakýþ açýsýný sahiplenmek önem taþýyor. Ancak yaþadýðýmýz topraklarda sýnýf ile baðlarý saðlam bir þekilde kurma sorunu bu güne kadar çözülemedi. Belli dönemlerde bu anlamda belli baþlý atýlýmlar yakalansa da pek etkili olduðu söylenemez. Son bir yýldýr CHP içerisinde yaþanan tartýþmalar ve Kemal Kýlýçdaroðlu'nun medyanýn da desteðiyle on beþ günde yeni bir Karaoðlan haline gelmesi ve sol hareketin tabaný dâhil toplumun belli bir kesiminde önemli bir etki yaratmýþ olmasý düþündürücüdür. Özellikle alevi kitleleri nezdinde büyük bir ilgi gören Kýlýçdaroðlu bir anda doksan yýllýk düzen partisi olan CHP'yi halkýn sorunlarýna çare haline getirdi. Ancak iþçi ve emekçilerin içerisinde böyle bir umudun yeþermesi tesadüf deðil. Ýþçi sýnýfý içerisinde etkin olabilmenin yolu saðlam baðlarla mümkündür. Bu baðlarý yaratmak belli bir hazýrlýðý, iþçi sýnýfý içerinde mevziler yakalamayý gerektirir. Ýþte sorun burada düðümlenip kalýyor. Bu anlamda sýnýfýn bir kesimin AKP diðer bir kesiminin ise CHP'yi bir umut olarak gördüðünü, devrimcilerin deðil tam tersine düzenin alýþkanlýklarýnýn ve ideolojisinin kitleler nezdinde kabul gördüðünü görmek gerek. Elbette belli bir muhalif kesim her zaman var oluyor. Ancak bu kesimleri siyasallaþmýþ bir proleter hareket yaratmadan ileriye taþýmak pek mümkün deðildir. Çünkü bu kesimler zaman
Sýnýf Hareketi ve Referandum 2010 anayasa referandumu siyasal mücadelenin yükseldiði ya da yükselmekte olduðu söylenen bir zamanda yapýldý. Kitlelerin siyasal bilincinin arttýðý, yüzünü devrimcilere döndüðü artýk AKP'ye illallah ettiði uzun zamandýr söyleniyor. Sýnýf hareketinin yükseliþinin ölçütü bugüne kadar bazý büyük fabrikalarda ki grevler, 1 Mayýs ya da Hrant Dink cenazesine katýlýmlar olmuþtur. Sýnýf mücadelelerinin geliþimini ve dinamiklerini nitelik baðlamýnda deðilde niceliksel olarak anlayan siyasal duruþlarýn girdiði bu çýkmaz birçok tarihsel sürecinden yanlýþ deðerlendirilmesine ve doðru ihtiyaçlarýn belirlenememesine neden olmuþtur. Anayasa tartýþmalarý ve sonrasýnda gerçekleþen referandum bu durumun tipik bir örneðidir. Peki, gelinen yerde sýnýf hareketinin yükselmekte olup olmadýðýný anayasa referandumunun sonuçlarýna göre belirleyebilir miyiz? Eðer yukarýda belirttiðimiz nedenler üzerinden sýnýf hareketinin yükseliþi kanýtlanýr oluyorsa
2
KOMÜNÝST DEVRÝM
sonuçlarý ve alanlarda sol hareketin referandumla ilgili yürüttüðü siyasal çalýþmayý deðerlendirerek bu bilgiyi çýkardýk. Devrimcilerin uzun yýllardýr siyasal faaliyet yürüttüðü yerlerde; Kýlýçdaroðlu'nun CHP'nin baþýna geçmesiyle birlikte bu yerlerde referandumda hayýr oraný yüksek çýkmýþtýr. Böyle bir sonuç salt CHP'ye yüklenmeyle geçiþtirilebilecek bir sorun deðildir. Sorunun kaynaðýný baþka bir noktada aramak gerekir. Özellikle alanlarda faaliyet yürüten yoldaþlarýmýzýn karþýlaþtýklarý durumlar bir ibretlik örneðidir. Düzen partisinin referanduma dönük bir emekçi semtinde miting düzenlemesi, miting öncesi devrimci örgütlerin hiçbir þekilde düzen partilerini teþhir edici propaganda-ajitasyon yürütmemeleri; eylem esnasýnda devrimci örgütlerin sözlü þekilde protestolarýný gerçekleþtirmesi bunun da sönük olmasý ve mitingde düzen partisi tarafýndan kullanýlabilir duruma dönüþmesine yol açmýþtýr. Ayrýca düzen partisini protesto eden devrimcilerin önüne yine devrimciler tarafýndan set çekilmesi de gelinen durumu kavramamýzda manidar bir örnek olmaktadýr. Sonuç olarak gelinen noktada referandum süreci solun, devrimcilerin, iþçiler-emekçiler içerisinde ne kadar etkili olduklarýný görmelerinde, yürütülen siyasal çalýþmanýn ürünün toplamýný görebilmelerinde bir veri olmuþtur. Referandum süreci hareketimizin örgütsel ve politik anlamda ulaþtýðý nitelik birikimini alanda çalýþma yürüten yoldaþlarýmýzýn geliþim düzeyini ve kendilerini örgütün ihtiyaçlarýna cevap verebilme noktasýnda ne düzeyde olduklarýný görebilmek açýsýndan hem de örgüt tarafýndan konulan materyallerin alanlarda çalýþma yürüten yoldaþlarýmýzýn ihtiyaçlarýna ne derece düzeyde karþýlýk verip vermediðini deðerlendirme imkâný sunmuþtur. Referandum sürecinde çalýþma yürütülen alanlarda devrimci komünist hareket olarak birtakým faaliyetler gerçekleþtirildi. 5000 kuþlama, boykot yazýlamalarý, referandumdan kýsa süre öncede korsan eylem yapýldý. Korsan eylem sýrasýnda iþçilere-emekçilere dönük burjuva anayasasýný teþhir eden ve emekçilere burjuva anayasasýný boykot etmeye dönük çaðrý yapýldý. 'kahrolsun burjuva
umudun peþinden sürükleyerek anayasayý oylatmasý durumu devrimci hareket tarafýndan demokratik talepler kullanýlýrken çok dikkatli olunmasýný da gösteren örnektir. Türkiye iþçi sýnýfýnýn küçük bir kesimi sarý sendikalar altýnda örgütlü, büyük kesimleri ise örgütsüz ve en zor koþullar altýnda çalýþmaktadýr. Sol hareketin durumuna bakýldýðýnda fabrikalarda-emekçi mahalleler içerisinde örgütlülük düzeyi çok zayýf; iþçilerle-emekçilerle organik bir baðýn varlýðý ise söz konusu deðildir. Devrimci hareketin iþçilere sýnýf bilinci verebilme eldeki unsurlarý ileri çekebilme açýsýndan yetersiz olduðu ortadayken birde etki alanýn kýsmi yerleri kapsamasý gerçekliðiyle karþý karþýyayýz. Böyle bir durumda ortaya çýkan tablo fabrikalarda yaþanan grev sürecinde iþçiler kapitalizmi tanýma anlamýnda belli deneyimler elde etseler de sýnýfsal bilinç bakýmýndan geri bir zeminde olduklarý yadsýnamaz bir gerçektir. Böyle bir durumda biz devrimcilerin temel görevi çalýþma yürüttüðümüz her alana sýnýfsal perspektiflerle gitmek olmalý ileri iþçi sýnýfýný sýnýfsal bakýþ açýsýyla ileri taþýmak adýna ilk adýmý atmak olmalýdýr. Referandum bu temel hedef üzerinde deðerlendirildiðinde bugün için elle tutulur kazaným saðlamasa da yarýn için mahalleleri, fabrikalarý düzene karþý örgütlediðimizde buralar bizim için sarsýlmaz kalelerimiz yapma yolunda bir adým olacaktýr. Bugünden bu hedef þuan ki durumumuza göre uzak bir noktada dursa da sýnýf savaþýnýn ilk adýmlarýný bugünden atmak zorundayýz. Referandum oylamasý var olan gerçeklikle deðerlendirildiðinde komünistlerin boykot kararý almasý gerçekliðe uygun bir adým olacaktýr. Burjuvazinin iþçilerin ayaðýna taktýðý prangayý çýkartmalarý için anahtarýn yerinin nerde olduðunu iþçilere göstermek zorundayýz. Hareketimiz boykot kararý alýrken devrimi örgütleme gerçekliðiyle yola çýkan; ayrýca anayasanýn sýnýfsal yönünü siyasal çalýþma yürüttüðü her alanda dile getiren, bildiri ve sloganlarda sýnýfsal vurguya aðýrlýk veren tek devrimci örgüttür. Ortaya koyduðumuz bu iddia bir hayal ürünün sonucu deðil; referandumdan çýkan
19
KOMÜNÝST DEVRÝM
niteliðini iþçilere-emekçilere anlatabilmek ve sýnýfsal bilinç taþýyabilmek için verimli dönemlerde olabilir. Burjuvazinin yasal araçlarýný kullanabilme yetisine de ancak proleter devrim perspektifiyle hareket eden öncü komünist örgüt sahip olabilir. Aksi takdirde yasal zemine göre hareket noktasýný belirleyenler parlamentarizm ve reformizmin kölesi olmaya mahkûmdurlar. Devrim mücadelesini teorik düzeye indirgeyenler pratikte bu mücadelenin araçlarýný yaratmak yerine muðlâk demokrasi arayýþlarýnýn peþine düþenlerde düzene yedeklenmekten kurtulamayacaklardýr. Yukarýda ki deðerlendirmenin sonucunda Hareketimiz referanduma dönük faaliyetlerini yoðunlaþtýrarak hem iþçi emekçi kesimine siyasal bilinç taþýmayý hem de alanlarda faaliyet yürütecek yoldaþlarýmýzýn siyasal geliþimini artýrmayý da amaçlamýþtýr. Örgütün en üst kademesinden en alt kademesine kadar yoldaþlarýmýz anayasa referandumu sürecinde gerek politik yazý materyallerin hazýrlanmasý, alan çalýþmalarýnýn organizasyonun yapýlmasý, gerekse de bir takým araçlarýn yaratýlmasý konusunda kolektif üretim içerisinde bir çalýþma yürütülmüþtür. Bu kolektif çalýþma bütün militanlarýmýzýn siyasal geliþimi açýsýndan ve birebir yürütülen çalýþma alanlarý içerisinde sol hareketi daha yakýndan tanýyarak, içinde bulunduklarý durumu kavramada; örgütün-militanlarýmýzýn kendi eksikliklerini belirlemede, en önemlisi ihtiyaçlarýmýzýn tespitinde bu süreç verimli bir þekilde deðerlendirilmiþtir. Devrimci Komünist Hareket olarak; referandumda boykot kararý alýrken bazý temel kalkýþ noktalarýmýz vardýr. Bunu da örgüt olarak, referandum sürecinde sorunu daha demokratik anayasa eksenin de kavrayan boykot cephesine katýlmayarak, pasif bir tutum sergilemeyerek gerekse de çalýþma yürütülen alanlarda reformistlereoportünistlere karþý açýk siyasal mücadele yürüterek siyasal ayrýmlarýmýzý ortaya koyduk. Refandumda boykot kararý alarak boykot cephesini oluþturan; içinde devrimci yapýlarýnda bulunduðu 3. cephe adýyla bir çalýþma yürütüldü. Bu çalýþmanýn temeli AKP
18
karþýtlýðý üzerinden þekillenmesi AKP nin demokratik barýþ açýlýmýnýn altýnda Kürt halkýna saldýrmasý, HSYK' nýn yapýsýný kendi isteðine göre deðiþtiriyor, var olan iki klik çatýþmasý vardýr. AKP nin de Kürt halkýna, alevi halkýna, kadýnlara, gençlere yönelik demokratik anlamda hiçbir somut adým atmadýðý üzerinden anayasayý ele alan boykot cephesi böyle bir durumda evet denilmez hayýr tarafýnda olmanýn da 12 Eylül rejimini sahiplenmek anlamýna geldiðini, hayýrý savunanlarýn Kemalist, þovenist yönünü vurgulayarak siyasal çalýþmasýnda aktif boykotla tabandan halkýn demokratik talepleri dikkate alýnarak bir anayasa yapýlmasý gerektiðini vurgulamýþtýr. Boykot cephesinin burjuva anayasasýna demokratik haklarýn varlýðý/ yokluðu üzerinden bakmasý sýnýfsal zeminin ne kadar kaygan olduðunu göstermiþtir. Özellikle boykot cephesinin siyasal çalýþmasýnýn ana halkasýný AKP nin oluþturmasý ve hükümeti ele alýrken devlet yapýsýný þekillendirebilecek yetiye sahip olduðunu yeri geldiðinde burjuvaziden de üstünmüþ gibi yansýtmasý da devletin özünü, bütün kurumlarýyla olan organik baðýný yüzeysel deðerlendirdiðini göstermektedir. Hayýr, cephesinin de referandumda hayýr demesinin temel sebebini AKP'nin ülkeyi karanlýða sürüklemesi, kamunun mallarýný özelleþtirmeye açmasý gibi deðerlendirmeler oluþturmasý göz önüne alýndýðýnda boykot cephesinin, hayýr veya evet cephesiyle arasýnda ki sýnýfsal ayrýmlarý da tam anlamýyla emekçilere yansýtamadýðýnýn da göstergesi niteliðindedir. Sýnýfsal zemini reformistler tarafýndan kullanýlmaya açýk ve iþçileri emekçilere muðlâk demokrasi altýnda anayasa yapma umudu taþýma anlamýnda yürütülen siyasal çalýþmalar devrimci harekete dezavantajda getirecektir. Sýnýfsal bilinçten yoksun olan iþçileremekçiler anayasanýn, hükümetlerin, sistemde ki iþlevini de doðru kavrayamayacaðýndan burjuva sýnýfýnýn daha somut ve daha hýzlý bir süreçte olabilirliði olan tekliflerine daha umutla da bakabilirler. Örneðin; burjuva sýnýfýnýn bugün 12 Eylül rejimini yeni anayasa yapma yolunda kullanabiliyor olabilmesi ve bu yolla iþçiler emekçileri bir
KOMÜNÝST DEVRÝM
içerisinde erime potansiyelini her zaman taþýmaktadýr. Örneðin, referandum sonuçlarýna baktýðýmýzda Dersim'de yüzde seksenlik bir kesimin hayýr oyu kullandýðý görülmektedir. Devrimci hareketin kalelerinden bir sayýlan bu bölgede kitlelerin yüzünü CHP'ye dönmesi dikkate deðer bir olgudur. Sadece Dersim deðil Kürdistan'da birkaç il dýþýnda büyük bir çoðunluðunun "Boykot" kararýna karþý sandýklara gitmesi ve "evet" oyu kullanmasýnýn anlamý üzerine, Kürt hareketinin de geldiði nokta deðerlendirilerek sonuçlar çýkarýlmalýdýr. Bu baðlamda deðiþken olan bu dinamik kesimleri sürekli canlý tutmak öncelikle siyasal tutarlýlýðý her koþulda saðlayacak olan; gündelik çýkarlarý sýnýf mücadelesini feda edecek þekilde öne çýkarmayan, günün ihtiyaçlarýný doðru belirleyen bu doðrultuda dönemin önemli bir eksikliði olan "devrimci komünist partiyi" yaratma hedefine kilitlenmiþ bir omurgayla mümkündür. Eðer bugünün yakýcý sorunlarýndan biri sýnýf ile olan baðlarýn zayýflýðýysa öncelikle bu zayýflýðýn nedenleri ortadan kaldýrýlmalýdýr. Kürt Hareketinde Yeni Dönem Geçtiðimiz günlerde hem yaþadýðýmýz coðrafyayý hem de devrimcileri ilgilendiren bir barýþ görüþmesi yaþandý. Hükümet yetkililerinin ve BDP'lilerin Ýmralý'ya giderek Abdullah Öcalan'la görüþmeleri ve bunun adýna da "barýþ görüþmeleri" demeleri Kürt hareketi açýsýndan yeni bir sürecin baþlangýcýdýr. Bilindiði gibi uzunca bir zamandýr demokratik açýlým, Kürtçenin kullanýlmasý, Kürtçe kanallar açýlmasý vb. durumlarla karþýlaþýyoruz. Son barýþ görüþmeleri ise bu sürecin yeni bir evresi anlamýna gelmektedir. Son sayýmýzda da tarihsel örneklerle Kürt hareketinin güncel sorunlarýný deðerlendirmeye çalýþtýk. IRA ve ETA örnekleriyle deðerlendirmeye çalýþtýðýmýz bu yazýlarýmýzda ulusal mücadelenin belli bir evresinde devletle olan iliþkiler ve çatýþmalar baðlamýnda ele aldýk. Tarihte ulusal mücadelenin belli bir evresinde hem devlet tarafýndan olsun hem ulusal baðýmsýzlýðý için mücadele eden tarafýndan olsun bir takým uzlaþmalar yaþanmýþtýr. Kürt hareketinde de uzunca süredir bir Kürdistan hedefinden çok demokratik özerklik adý altýnda misaký milli sýnýrlarýný kabul eden
ulusal mücadeleyi bir takým kültürel ve siyasal hakký almak olarak sürdüren bir tutum söz konusu. Burjuvazide bu siyasal süreci sahiplenen bir pozisyonda durmaktadýr. 1999'dan bu yana gerileyen Kürt hareketinin, baðýmsýz bir Kürdistan hedefinden vazgeçip hedeflerini kültürel haklara, demokratik özerkliðe kadar indirgemesi kuþkusuz burjuvazi için son otuz yýlýn en önemli fýrsatýdýr. Bu anlamda toplum geniþ kesimlerinin belleðinde yerleþmiþ olan Kürt imgesinin yýkýlmasý biraz zaman alacaktýr kuþkusuz. Kürt dili, kültürü, okullarda Kürt dil ve edebiyatýnýn okutulmasý vb. süreçler zamana yayýlarak çözülebilecek sorunlardýr. Ancak þunu belirtmek gerekir ki hem Kürt hareketi hem de burjuva cephesi bu konuda tavizler vermeye açýktýr. Kürt hareketinde ki bu geliþme Kürt kitlelerini hangi ölçüde etkileyeceði düþünülürse, deðiþen bu siyasal sürece uzun zamandýr adapte olduklarý görülmektedir. Yýllardýr süren savaþýn yorgunluðu, çekilen acýlar kitleleri bu sürece daha hýzlý baðladý. Ancak baþka bir gerçeklik ise AKP'yle birlikte burjuvazinin Kürdistan'da etkisini arttýrmasýdýr. Geçtiðimiz seçimlerin ve anayasa referandumunun bir deðerlendirmesi yapýldýðýnda bu gözden kaçmayacaktýr. Önceleri metropollerde yaþan Kürtlerin içerinde baþlayan Kürt mücadelesine olan yabancýlaþma bugün artýk Kürdistan'da da önemli derecede yaygýn hale gelmiþtir. Belki de Türkiye Kapitalist Cumhuriyetinin kuruluþundan bu yana ilk kez burjuva siyaseti buralara bu denli etkili girmiþtir. Bu durum dikkate deðer bir olgudur. Kürt mücadelesinin geldiði durumu sadece önderliðin siyasal hedeflerini deðiþtirmesi olarak tanýmlamak eksik olacaktýr. Bu siyasal hedeflerin deðiþmesindeki nedenleri ve bu nedenler içerinde burjuva siyasal etkinin kitlelerde yarattýðý bilincin sonuçlarýný deðerlendirmek gerekmektedir. Bu durum ayný zamanda Türkiye devrimci hareketi için ve sýnýf hareketi içinde önemlidir. Türkiye'de ki sol hareketlerinde Kürt hareketi karþýsýnda ki tutumunun deðerlendirilmesinin özel bir anlamý vardýr. Çünkü Türkiye de ki sol hareketlerin tutumu Kürt hareketini destekleme adýna ibretlik denecek davranýþlarý da beraberinde getirmektedir.
3
KOMÜNÝST DEVRÝM
Özellikle seçimlerde kendi siyasal zeminini Kürt hareketinin durumuna göre belirleyen, ana eksenini sýnýf mücadelesi deðilde Kürt'lerin parlamentodaki temsili üzerinden belirleyen bir sol var karþýmýzda. Bu durum son derece sakat bir durumdur. Son yýllarda önemli ölçüde artan sol hareketteki liberalizm, Kürt hareketinde geliþen insan haklarý, kadýn haklarý, ekolojik mücadele konusundaki liberal anlayýþlara eklemlenmesine de neden olmaktadýr. Kürt halkýyla dayanýþma denilen þey kendi ayak bastýðýn topraklardaki devrimci sorumluluðunu ne ölçüde yerine getirdiðinle alakalýdýr. Bunu baþaramadýðýn ölçüde Kürt hareketiyle dayanýþma denilen þey aslýnda bir dayanýþmadan çok Kürt hareketinin politikasýna eklemlenmek olacaktýr. Marksizm-Leninizm'in ulusal mücadeleye bakýþýyla bugünkü durumun uzaktan yakýndan bir alakasý yoktur. Bu durum ne sýnýflar mücadelesine ne de Kürt ulusal mücadelesine bir yarar saðlamayacak tam tersine düzen içi etkileri daha da yaygýnlaþtýracaktýr. Bunun bir örneðini son anayasa referandumunda yaþadýk. Bilindiði gibi anayasa referandumunu boykot etme kararý alan BDP' nin ve bazý devrimci hareketlerin yer aldýðý bir "boykot cephesi" kuruldu. Bu cephenin boykot gerekçelerinde ise BDP' nin istemleri ve etkisi göze çarpmaktadýr. Boykotun nedenleri düzeni hedef alan, burjuva anayasal düzenine karþý iþçi sýnýfýnýn mücadelesini öne çýkaran bir siyasal bakýþ açýsýndan yoksun bir þekilde ele alýnmýþtýr. Özgür, demokratik bir anayasa istemi öne çýkarýlmýþtýr. Bazý kesimlerce ise boykot önümüzdeki seçimler için Kürt'lerin parlamentoda temsilini güçlendirmek olarak kullanýlmýþtýr. Daha da dikkat çekici olan ise BDP' nin "evet" seçeneði üzerine devlete göndermeler yaparak istemlerini kabul ettirmeye çalýþýlmasý hiçbir þekilde eleþtirilmemiþtir. Kýsacasý bu boykot sýnýf mücadelesinin Kürt hareketinin güncel hedeflerine feda edilmesi olarak referandumdan çýkmýþtýr. Anayasa referandumunun ardýndan ise en önemli geliþmelerden birisi kuþkusuz devlet, BDP ve Abdullah Öcalan arasýnda baþlayan barýþ görüþmeleridir. Medya da "barýþ görüþmeleri baþladý" þeklindeki haberler ciddi
bir döneme de iþaret ediyor. Bu yöndeki görüþmelere deðinmeden önce ulusal mücadelelere bakýþ açýsýnýn bir gözden geçirilmesi gerekiyor. Komünistler için ulusal mücadelelere bakýþ tarihsel deneyimlerle netleþmiþtir. Bugün büyük tahribata uðramýþ olan ulusal mücadelelere bakýþ konusundaki ilkelerin kýsaca anlamý; uluslarýn kendi kaderlerini tayin hakký ayrý devlet kurma hakkýdýr. Bunun dýþýnda ulusal mücadeleyi, kültürel mücadeleye, anadilde eðitim ya da sýnýrlý bir demokratik hak taleplerine indirgemek tarihsel deneyimlerin ortaya çýkardýðý sonuçlarýn gerisine düþmektir. Lenin'de Rusya'da ki Bund hareketine karþý yapmýþ olduðu eleþtiriler tam da bu yöndedir. "Ne olursa olsun her türlü demokratik hak Kürtler için bir kazanýmdýr. Kürtlerle dayanýþmayý güçlendirip parlamento da daha güçlü temsil hakký tanýnmalýdýr." Türünden anlayýþlar bugünlerde sýkça karþýlaþtýðýmýz hatalardýr. Evet, bu söylemlerle Kürt halkýna bazý yararlar ve haklar getirilebilir. Hatta bir "demokratik özerklik" bile bu anlamda gerçekleþtirilebilir. Ancak burada iki türlü çýkmaz ortadadýr. Birincisi; zaten sýnýfsal bir siyasal zeminden sol hareket ipin ucunu iyice kaçýrmaktadýr. Ulusal mücadeleler konusundaki tarihsel deneyimlerin ortaya çýkarmýþ olduðu derslerin bir kenara itilmesi söz konusudur. Kürt hareketine yol göstermek bir yana Kürt hareketinin güncel siyasetinin en geri yanlarýný sahiplenmiþ, savunmuþ bu geri düþüþte bir pay sahibi olmuþtur. Ýkinci durum ise, barýþ görüþmeleri olumlu gittiði takdirde, Kürt hareketinin devimci harekete yönelik bakýþýnýn geleceðidir. Bu barýþ görüþmeleri ne kadar olumlu geçerse geçsin sorunlarýn biran önce çözülemeyeceði aþikârdýr. Bu sürecin devrimci harekete ve sýnýf mücadelesine getirilerini zaman içerisinde göreceðiz.
KOMÜNÝST DEVRÝM 4
KOMÜNÝST DEVRÝM
mücadele doðrultusunda bir adým attýrabilmenin bir yolu ve bugünün ihtiyaçlarýný kavramýþ uzun soluklu mücadele de kendi görevlerinin farkýnda olan ve buna göre hareket etmek isteyen iþçilerin-emekçilerin içerisinden öncüleri çýkarmak hedefi taþýmaktayýz. Ýstediðimiz sonucunda bir an önce gerçekleþebilecek bir durum olmadýðýnýn farkýnda olarak bunun da pratik süreç içerisinde mücadelenin sürekliliðini saðlayarak kazanýlabileceðinin bilincindeyiz. Burjuva sýnýfý kendinden önce var olan feodalizm de olduðu gibi, sömürüsünü, en açýk yollardan yürütemezdi. Kendi meþruluðunu halka onaylatmasý gerekirdi. Bunun için bir takým burjuva demokratik araçlarýný oluþturdu. Parlamenter sistem, anayasa ve güvenlik güçleri bu araçlarýn hepsi burjuva diliyle halkýn yönetimdeki üstünlüðünü saðlamak ve halk için oluþturulmuþtu. Burjuva sýnýfý kendinden önce ki sýnýflar çatýþmasýndan dersler çýkarmýþ ve bunu iktidarýna aktarmýþtýr. En önemli derslerden biriside 'demokrasi' kýlýfýnýn içine saklanarak iþçiler üzerinden elde ettiði zenginliðini gizlemeye çalýþmasýdýr. Dünyanýn nesnel durumu, örneðin; dünyanýn en zenginlerinin dünya gelirinden aldýðý pay %83 iken burjuva sýnýfýnýn var olan sýnýf savaþýnýn üstünü örtme çabalarý belli bir zaman için geçerli sonuç verse de yeni bir dünyanýn kurulmasýnda engel olamayacaktýr. Kapitalistlerin iþçileri düzen içine baðlamak ve kontrol altýnda tutmak için kullandýðý bu araçlar çoðu zaman da kapitalizme tepki duyan kitlenin varlýðý söz konusu olduðunda burjuvazinin aleyhine de dönük olabilmektedir. Örneðin; 1850 yýlýnda Avrupa da yaþanan bir durum bunun açýk kanýtýdýr: 'Burjuva diktatörlüðümüz þimdiye kadar halkýn istenciyle tutundu. Þimdi ise onu halkýn istencine karþý saðlamlaþtýrmak gerek. 10 Mart 1850'de genel oy açýkça burjuvazinin egemenliðine karþý belirmiþti. Burjuvazinin buna yanýtý genel oyu kaldýrmak oldu.'(haluk yurtseversýnýf savaþlarý ve devlet) Devlete içkin gündemler, seçimler insanlarýn politikleþmeye açýk olduðu dönemler olarak bakmak gerekir. Böyle dönemlerde doðru yol ve yöntemle hareket edildiðinde burjuvazinin temel
budur. Anayasanýn temel iþlevi ise üretim araçlarýný elinde bulunduran sömüren sýnýfýn sömürüsünün güvence altýna almak için vardýr. Ýnsanlarýn özgürlüðü denilen þey ise sömürülme özgürlüðünden öte gidememekte iþçilerin emekçilerin emek gücünün kapitalistler tarafýndan kaç kat sömürüleceðini belirlemek bunu da iþçilere onaylatarak anayasayý tüm halk kesiminde meþrulaþtýrma amacý yatmaktadýr. Ýþçiler yaþam koþullarýndan duyduðu sýkýntýlarý dile getirdiðinde bu burjuva beyler; sizin bu sýkýntýyý dile getirme hakkýnýz yok yasalar böyle deyip iþçilerin tepesine çökmektedirler. Burada vurgulanmak istenen temel nokta kapitalist devletin varlýk zeminini ortaya koyarak kendi varlýðýný devam ettirebilmek için hangi baský araçlarýný ihtiyaç duyduðunu bu ihtiyacýný da iþlevli hale getirebilmek ve meþru göstermek için oylamanýn burjuva düzende ne tür bir iþleve yaradýðýný bilince çýkarmaktýr. Bu son süreçte ortaya koyduðumuz burjuva anayasasýný boykot et tavrýda yukarýda anlatýlan baðlamda deðerlendirildiðinde özel bir önem taþýmaktadýr. Ayrýca uzun yýllardýr dünya ve Türkiye de burjuva örgütlülüðünün güçlü olduðu sol hareketin ise sürekli burjuva demokrasisini geliþtirme ekseninde hareket ettiði görülmekle birlikte sýnýf temelli siyaset yürüten bizler ise dogmatizm ile suçlandýk. Tasfiyeciliðin, reformizmin böylesine yüzü kýzarmadan gezdiði bir dönemde anayasayý sýnýfsal temeliyle kavrayýp boykotu da bu amaç doðrultusunda kullanmak reformizme tasfiyeciliðe karþý komünist mücadeleye bir adým olarakta deðerlendirip boykotun böyle bir özel anlam taþýdýðýný da vurgulamak gerekir. Devrimci komünist hareket tarafýndan ele alýnan boykot günün ihtiyaçlarýný ve görevlerini hem emekçilere hem de devrimci harekete hatýrlatmak açýsýndan önemlidir. Boykotu daha iyi bir anayasayý oluþturma adýna bir adým olarak görmedik nede daha iyi bir anayasa umudunu insanlara taþýyarak burjuva rüyalarýnýn içerisinde dolaþmalarýný saðladýk. Boykotun propagandasýný yaparken temel hedefimiz kitle eksenlide olmamýþtýr. Biraz önce de vurguladýðýmýz gibi boykot kararýmýzdaki hedefler komünist
17
KOMÜNÝST DEVRÝM Devrimci Komünist Hareket 12 Eylül 2010 Referandum Eylemi Genel Deðerlendirmesi Sosyal Demokrat Partiler her zaman ve her koþulda, yýðýnlarýn örgütlenmesi ve sosyalizmin yayýlmasý için en küçük legal olanaktan yararlanmayý ihmal etmemekle birlikte, legal çalýþmanýn kölesi olmaktan da, kendilerini kurtarmalýdýrlar. Ýçinde bulunduðumuz bunalýmlar, burjuvazinin bütün ülkelerde, en özgür ülkelerde bile, yasalarý ayaklar altýna aldýðýný göstermektedir; devrimci savaþým yöntemlerini savunmak, tartýþmak, deðerlendirmek ve hazýrlamak amacýyla bir illegal örgüt kurulmaksýzýn yýðýnlarýn devrime yöneltilmeleri olanaksýzdýr.(Age:27, sosyalizm ve savaþ-Lenin..) Hareketimiz sýnýf savaþý tarihimizin tüm boyutlarýný deðerlendirip temel ihtiyacýmýzýn proletarya diktatörlüðünü gerçekleþtirme yolunda devrimci profesyonel kadrolardan oluþan homojen ve iç disiplinini saðlamýþ bir öncü komünist parti kurma hedefi olduðunu belirlemiþtir. Devrimci Komünist Hareket tarafýndan atýlan tüm pratik adýmlarda bu somut ihtiyacýn ürünü olarak ortaya çýkmýþtýr. Örgütü örgütlendirme adýna 2004 yýlýndan beridir ekonomizm, oportünizm bataðýna, yasal araçlar üzerinden örgütlenme gibi daha cazip görünen ama hiçbir yapýya devrimci bir örgüt kurma yolunda somut ihtiyaca cevap vermeyen yöntemlere giriþmeden öncelikli görevimizin sorumluluðunun bilinciyle yukarýdan aþaðý örgütlendirilmiþ illegal devrimci komünist yapýyý kurma yolundan sapmadan; inatla yürümektedir. Son süreçte ise hem militanlarýmýzda ileri sýçrama hem de etki alanýmýzýn arttýðýný görmekteyiz. Özellikle bu süreç militanlarýmýzýn alanlarda inisiyatif geliþtirebilme açýsýndan yoldaþlarýmýza belli deneyimler kazandýrmýþtýr. Burjuvazi sýnýfý, kapitalist sistemin yeni yönelimleri doðrultusunda bir anayasa yapma özlemini referandum yoluyla halk oylamasýna sunmasý sonucu ýsýnan siyasi gündem biz devrimci komünistler tarafýndan komünizm propagandasý yapabileceði ve anayasanýn temel iþlevini iþçiler, emekçiler nezdinde gün yüzüne çýkarmak
16
için çalýþma yürütebileceði bir alan olarak deðerlendirilmiþtir. Referandum süreci içerisinde yaþanan tartýþmalarda solun bu gündeme dönük attýðý pratik adýmlarla burjuva anayasasýna bakýþ açýsýný da anlamýþ olmamýzýn yanýnda bu süreç bize halkçý akýmlar ve reformist hareketler ile biz komünistlerin arasýndaki temel ilkesel ayrýmlarý bir kez daha kavramamýzda temel nokta olmuþtur. Solun bu meselede dahi temel ilkesel noktalarda burjuva demokrasisinin içinde nasýl eridiklerini nasýl yalpaladýklarýný da gördük. Ne yazýk ki; sol tarafýndan yaþanan bu yalpalama bize, devrimi örgütleme adýmýnda daha fazla iþler düþeceðini ve þimdiye kadar emekçiler içerisinde örülmemiþ olan sýnýfsal bilincin (üstüne üstlük iþçiler içerisinde yerleþtirilen çarpýk anlayýþlarý) bilince çýkarma doðrultusunda da büyük yükümlülükler düþeceðini de göstermektedir. Devrimci hareketin burjuva düzeni içerisinde sýkýþýp kalmasýnýn ve gittikçede etki alanýnýn daralmasýnýn 3 nedeni vardýr. Birinci nedeni kapitalizmi eksik ve çarpýk kavrama devletin üretim sürecinin bir ürünü olarak doðduðunu haliyle var olan burjuva düzeniyle devletin iç içe geçmiþ baðýný ve bunun sonucu olarak ta burjuva devletinin her bir aracýný sýnýfsal olarak deðerlendirilmemesidir. Türkiye devrimci hareketinin burjuva düzenine yedeklenmesinin ikinci nedeni ise Türkiye kapitalist devletinin nesnel sürecini mekanik kavrayýp demokrasi ihtiyacýný ön plana almalarýnda yatar. Üçüncüsü ise günlük siyasi kazanýmlarý devrim mücadelesinde bir basamak olarak kullanma yerine devrim mücadelesini günlük kazanýmlar uðrunda feda etme vardýr. Türkiye devrimci hareketinin refandumda takýndýklarý boykot tavrýda yukarýda saydýðýmýz temel eksikliklerden kaynaklý olarak sýnýfsal temelde ele alýnamamýþ evet ya da hayýrýn zeminine düþmüþtür. Burjuva düzeni kendi baský araçlarýnýn devamýný saðlamak için farklý metotlarla hareket etmiþtir. Özellikle insanlarýn özgürlüðünün güvencesi olarak sunduðu anayasanýn emekçilere gösterilen yüzü
KOMÜNÝST DEVRÝM ÝLERÝ MÝLÝTANLAR YAZ KAMPI- TUTANAKLAR (1)
kampýmýz da bu sürecin bir parçasý olarak yeni bir niteliksel eþiði aþmayý hedeflemelidir. Bunun yaný sýra, konferanstan bu yana geçen zamanda konferansta koyulan hedeflerin ne kadarýnýn gerçekleþtiðini, o günden bu yana nereye geldiðimizi ve bugün gelinen noktada eksikliklerimiz gidermek adýna neler yapmamýz gerektiðini hep birlikte tartýþmak þu an içinde bulunduðumuz faaliyetin amaçlarýndandýr. Kýsaca ideolojik, politik konulardan çok örgütsel konulara aðýrlýk verilecektir. Örgütsel iþleyiþ bizler için bu alanlardan ayrýþýk düþünülecek bir alan deðildir ve örgütsel sistemin gözden geçirilmesi siyasal hedeflerin yerine getirilmesi noktasýnda bir gerekliliktir. Bu noktada hareketimizin zaaflarý ve ileri noktalarýný içeren bir özeleþtiri süreci de yaþama geçirilmelidir. Parti öncesi hazýrlýk döneminin görevlerinin neler olduðu yayýnlarýmýzda birçok kez dile getirildiðinden bunlarý tekrar ifade etmeye gerek olmayabilir ancak bu noktadaki eksikliklerimiz ve artýlarýmýzý daha doðrusu yapýlanlarý objektif bir gözle deðerlendirmek için buradayýz. Bu deðerlendirmeyi kolaylaþtýrmak açýsýndan konferans sonrasý süreçte neler yaptýðýmýza, konferansta belirtilen hedefleri ne kadar hayat geçirebildiðimiz bakmak bir hareket noktasý olarak alýnabilir. Kadrolarýn bulunduklarý birimde üstlerine düþen görevleri ne ölçüde yerine getirdiði sorusu sorulmalýdýr. Buna verilecek yanýt ise maalesef topyekûn bir olumluluk taþýmamaktadýr. Örgütsel disiplin ve sorumluluk bilinicinin hareketin tüm unsurlarý için ayný düzeyde olmasý ideal bir hedefken, bu idealin yakalanmadýðý ortadadýr. Bazý birimlerle bir takým aksaklýklar içsel ya da dýþsal nedenlerle devam etmektedir. Bunun yanýnda bazý genç yoldaþlarýmýzýn ve bazý iþçi yoldaþlarýmýzýn kaydettiði ilerleme ve gösterdiði performans dikkate deðerdir ve tabi bunun sürekliliðin saðlanmasý, bu tip geliþmelerin tesadüf olmaktan çýkarýlmasý da ana hedeflerimizdendir. Örgüt militanlarýndaki potansiyelin açýða çýkarýlmasý, verimli ve etkin bir biçimde yaþama geçirilmesi ise tam da eksikliði duyulan, sistematize olmuþ bir örgütsel disipline baðlýdýr.
EÐÝTÝM
MK Mesajý: Hareketimizin parti için hazýrlýk döneminde yarattýðý ve yaratacaðý niteliksel deðiþim dinamiklerinin bir parçasý olarak gördüðümüz bu kampýn örgütsel bir atýlým için bir basamak olmasý dileðiyle, kampýnýzý coþkuyla ve inançla selamlarýz. GÝRÝÞ:Bu bölüm yapýlan kampýn ne anlama geldiði ve ne amaçla organize edildiði fikrinin bilince çýkarýlmasýný amaçlar. Hareketimiz birçok defa farklý amaçlarla kamplar, eðitim faaliyetler, okuma çalýþmalarý örgütlemiþtir. Bu faaliyetleri örgütsel ilerleyiþin birer parçasý olarak görmek gerekir. Bu kampý bütün yoldaþlarýn hareketimize ve tabi en nihayetinde devrime bir katký olarak deðerlendirmenin vurgusu yapýlmýþtýr. Bunu politik örgütsel atýlýmýmýzýn bir aþamasý olarak kendi tarihimize ve tarihe bir katký olarak sunabilmeyi hedeflemekteyiz. Örgütsel niteliðin yükseltilmesi için bir konferans örgütlendi. Bugün bu kampý konferansý takip eden süreçte ne noktada olduðumuzun hareketin bütün unsurlarý için bir sýnamasý olarak da görebiliriz. Bu kampýn daha geniþ bir katýlýmda gerçekleþmesi planlanmýþtý ancak kampa katýlýmý amaçlanan bazý yoldaþlarýmýz farklý nedenlerle buraya gelememiþtir. Bu durumda bu faaliyetle, planlanan þeylerin hayata geçirilmesini bir ilke olarak bize dayatmasýný hep birlikte hedeflenmelidir. Sözü edilen faaliyetler farklý dönemlerde bazen genel olarak hareketin ihtiyaçlarýna, bazen de kadrolarýn, organlarýn ihtiyaçlarýna yanýt olarak organize edilmiþtir. Bugünkü kampýmýzýn amacý ise örgütsel iþleyiþimizin bir deðerlendirmesini yapmak, aksayan, eksik ve yetersiz kalan yanlarýný masaya yatýrmaktýr. Bir nitelik sýçramasý olarak tanýmladýðýmýz konferanstan bu yana hareketimiz belirli bir ilerleme kaydetti ancak bunun üzerine çýkmak, niteliksel yükseliþimizi devam ettirmek için yapýlmasý gerekenlerin hala gerisindeyiz. Kuþkusuz bu bir süreç iþidir ve
5
KOMÜNÝST DEVRÝM
En temel anlamýyla örgüt belirli bir amaç etrafýnda toplanmýþ kiþilerin oluþturduðu bir sistemdir. Bu sistemde bir yanda girdiler, diðer yanda ise çýktýlar vardýr. Örgüt sistemi ise bu girdilere farklý bir nitelik kazandýrarak onlarý birer çýktýya dönüþtürür ve bu çýktýya dönüþtürme iþlemi bir amaca dönüktür. Bu çýktýlar da örgütün kendi iþleyiþ mantýðý içerisinde bir sonraki aþamanýn girdileridirler. Çýktýlarý yeni aþamada girdi olarak sisteme tekrar dahil olmadan önceden çevresel faktörlere maruz kalabilirler. Örgüt kendinden menkul mekanik bir yapý deðildir, çevresel faktörlerden baðýmsýz düþünülemeyecek dinamik bir yapýdýr. Bir örgütün baþarýsý çevresel faktörlerin etkisini yok etmek mümkün olmadýðý için en aza indirmesi ya da bu faktörlerin örgütün lehine dönüþtürmesi ile iliþkilendirilebilir. Çevresel faktörlerin de etkisiyle de ortaya çýkan dinamizmi örgüt kendi dinamiði olarak harekete geçirebilmelidir. Bu dinamizm devrimci bir örgütün de varoluþsal bir unsurudur ve ilerlemesinin de motorudur. Devrimci bir örgütün iþleyiþine analoji yapacak olursak buradaki girdiler kadrolarýn potansiyeli olarak tanýmlanabilir. Bu potansiyel örgüt içerisinde, örgüt iradesi ve iþleyiþi içerisinde örgütsel faaliyetler aracýlýðýyla belirli sonuçlar doðurur ve bu sonuçlar her seferinde sistematik bir biçimde bir geri dönüþüm yoluyla var olan potansiyeli arttýrmak üzere harekete geçer veya geçmelidir. Bu düzeneði göz önünde bulundurarak sorulmasý gereken, devrimci bir irade olarak biz bu sistemin ne ölçüde var edilebildiðidir. Bu soruyla birlikte bunun bir sürece baðlý olduðu da akýllardan çýkarýlmamalýdýr. Çevresel faktörlere geldiðimizde ise devrimci bir örgüt için bu devrimci faaliyetin yürütülmesi sýrasýnda karþýlaþýlan ya da karþýlaþýlabilecek durumlarý ifade etmektedir. Hareketimiz için bunun yerine getirilmesinin yolu ise düzen dýþý özgür varoluþta ýsrardýr. Hazýrlýk döneminin öncelikli görevlerinden biri donaným ve iþleyiþin temellerinin atýlmasýdýr. Hareketimize dönük olarak ifade edilen örgütsel faaliyetlerin yerine getirilmesi noktasýndaki rastlantýsallýk bir sistemin oturtulmasý konusunda bir takým eksiklikler olduðunun
6
göstergesidir. Devrimi yapacak Bolþevik nitelikte bir partinin oluþturulmasý tarihsel bir görevdir ve yüksek bir disiplin ve konsantrasyon gereklidir. Profesyonel devrimcilerden oluþan bir omurga tam anlamýyla bu disiplinin yaþatýlmasýyla mümkündür. Kendimizi birer girdi olarak tanýmlayacaksak, bu sistem içerisinde nitelikli çýktýlar haline gelmemiz için gerekli deðiþkenlerden birisi bu disiplinse, bir diðeri de inancýmýz ve kolektif bir irade olmak yolundaki irademizdir. Bir bütün onu oluþturan parçalarýn toplamýndan daha fazlasýdýr. Her bir militanýn içsel bir disiplini saðlayabilmesi bütünsel olarak örgütsel disiplini var ederken, örgütsel disiplinin saðlanabilmiþ olmasý da içsel disiplinin yerleþtirilmesinde de itici bir güç olmaktadýr. Bu militanlarýn bir bütünün parçalarý olduðunun ve gündelik hayatlarýnýn da bu bütünün bir parçasý olarak yaþadýklarýnýn ayýrtýna varmalarý yani kiþisel yaþamý örgütsel yaþama tabi kýlmalarý örgütsel iþleyiþini oturtulmasýnýn ön koþuludur. Örgütlenme komitesinin deðerlendirmelerinde de yer alan güvenlik ve randevu konusundaki aksaklýklar bugün de devam etmektedir. Örgütsel güvenlik sadece teknik bir konu olarak ele alýnamaz. Ayný zamanda siyasal bir konudur. Çünkü devrimci faaliyetin sürekliliðiyle ilgilidir. Örgütsel iþleyiþ ve devrimci faaliyetin sürekliliðiyle de doðrudan iliþkili bir konudur. Rahatýna düþkünlük…Ya da bir kereden ne olur hem böyle-zaman ve mekan açýsýndan daha verimli gibi yanýlsamalara kapýlmadan, oturmuþ bir sistemin devamlýlýðýný saðlamak.Örgütlü yaþamýn gereklerine göre yaþamýný örgütlemek kolaycýlýktan kurtulmak için atýlmasý gereken en temel adýmdýr. Mümkün olan azami zamaný ve emeði devrime adamak her dönemin profesyonel devrimcilerinin görevidir. Bizler biliyoruz ki yeri geldiðinde milyonlarý harekete geçirebilecek güç niceliði az nitelikli devrimci bir örgüttür. Örgüt dýþýndaki çevresel faktörlerden söz ettik.Bu devrimci bir örgüt için düzenin saldýrýlarý olarak tanýmlanabilir-ki aslýnda devrimci örgüt için tanýmlayýcý nitelikte bir unsurdur çünkü devrimci bir örgüt yaratmak bu saldýrýlara göðüs gerebilecek ve bu saldýrýlar-
KOMÜNÝST DEVRÝM
% 20 olan enflasyon oraný, 1978-1980 döneminde % 75'e fýrlamýþtýr. Enflasyon ise, ithalatý özendirmiþ, ihracatý caydýrmýþ, dýþ ticaret açýðýný artýrýp ödemeler bilançosunu bozmuþtur. Cari açýk; 1973'te % 2,4, 1975'te % 5,1 ve 1977'de % 7,1 olmuþtur. Açýk artýnca dýþarýdan borçlanmaktan baþka bir çare kalmamýþ ve bu durumda sermayenin güdümündeki hükümet için tek çýkýþ yolu IMF ve Dünya Bankasý'nýn kapýsýný çalmak olmuþtur. Bu da 24 Ocak Kararlarý olarak da bilinen Ýstikrar Tedbirleri'yle sonuçlanmýþtýr. Bir baþka boyutuyla, Ocak 1980'e kadar uygulanan pragmatik politikalarla sistem krizden çýkamamýþ, ekonomi küçülmüþ, enflasyon artmýþtýr. Artan enflasyon sabit gelirlileri vurmuþ, gelir daðýlýmý daha da bozulmuþ ve yaþam koþullarý kötüleþen iþçi sýnýfý ve emekçilerin muhalefeti yükselmiþtir. Yüksek enflasyon ve döviz darboðazý sanayi burjuvazisi için hem artý-deðer oranýnýn düþmesi ve kârlarýn azalmasý, hem de kârlarýn fiilen realize edilememesi anlamýna geliyordu. Diðer taraftan, artý-deðeri artýrma çabalarý iþçilerin direniþleri ve grevleriyle sonuçsuz kalýyordu. 11 Eylül 1980 tarihi itibariyle 50 bini aþkýn iþçinin grevde olmasý bu durumu doðrulamaktadýr. Bu nedenle de Darbe öncesinde büyük sermayenin örgütü TÜSÝAD bu geliþmelere son verilmesi çaðrýsý yapmýþ, Darbe sonrasýnda TÝSK baþkaný Halit Narin ise " bugüne kadar iþçiler güldü, bundan sonra bizler güleceðiz." açýklamasýný yapmýþtýr. Ýç ve dýþ krizin yanýnda sýnýf mücadelesinin artmasý ve giderek sistemin egemenlerini tehdit etmeye baþlamasý Askeri Müdahaleyi gündeme getirmiþtir. Sýnýf mücadelesinin ve toplumsal muhalefetin yükselmesi, buna karþýlýk sermayenin o ana kadar aldýðý tedbirler ya da hayata geçirdiði uygulamalarýn yetersiz kalmasý, diðer taraftan 24 Ocak Kararlarýnýn normal bir yönetim altýnda uygulanmasýnýn zorluklarý sonucunda daha da yükselen bu mücadelenin önünü kesebilmek adýna egemenlere, askeri bir darbeden baþka bir yol býrakmamýþtýr. Nitekim G. Kore örneðinden de görüldüðü gibi iþçi sýnýfý mücadelesinin yükselerek sistemi tehdit eder
bir noktaya geldiði noktada, karþý devrim olarak askeri darbeler düzenlenmiþtir. Türkiye'de 1979 ortasýndan itibaren yönetenlerin giderek yönetmede zorlanmalarý bu sürecin hýzlanmasýna neden olmuþtur. Haziran 1979'da IMF ile yeni bir stand by imzalanmýþtýr. Ekim 1979'da Süleyman Demirel, MSP ve MHP'nin desteði ile hükümeti kurmuþ ve Demirel Hükümeti istikrar programý hazýrlamasý için MESS ve Sabancý Holding yöneticisi, IMF ve DB ile çok iyi iliþkilere sahip Turgut Özal'ý görevlendirmiþtir. Ocak 1980'da 24 Ocak Kararlarý yürürlüðe konulmuþtur. Ancak bu kararlara iþçi sýnýfýnýn tepkisi sert olmuþ, grev ve direniþler artmýþtýr. Nisan 1980'de Fahri Korutürk'ün cumhurbaþkanlýðý dönemi sona ermiþ, Cumhurbaþkanlýðý seçimleri kilitlenmiþtir. Haziran 1980'de IMF, 3 yýllýk stand by'ý onaylamýþ ve faiz oranlarý serbest býrakýlmýþtýr...
DEVAM EDECEK...
15
KOMÜNÝST DEVRÝM
hakký nedeniyle belli bir gücü olan halk arasýndaki bir dengenin varlýðýna dayalý ithal ikameci sanayileþme-büyüme modeli, dýþa açýlma modeline göre daha adil bir gelir bölüþümünü esas almaktaydý . Sanayileþme iç pazara ve iç tüketim harcamalarýna yönelik olduðundan, ücretlerin ve tarým kesimi gelirlerinin belirli bir düzeyde olmasý gerekliydi. Halkýn satýn alma gücü artarak sürebilmesi için toplam gelirin daha büyük bir kýsmý bu harcamalarý yapacak olan kesimlerin yani halkýn elinde olmalýydý. Ýç pazar büyüdüðünde özel sektör de, yatýrýmlarýndan saðlayacak kar elde edebileceðinden , kriz patlak verene kadar sermaye çevrelerinden modele ciddi bir tepki gelmemiþtir. Ayrýca o yýllarda bir sistem olarak güçlü bir þekilde varlýðýný sürdüren reel sosyalizm olgusu ve Batý ülkelerindeki sosyal devlet uygulamalarý böyle bir gelir bölüþümcü stratejinin toplumsal meþruiyetini artýrmýþtýr. Nitekim döneme ait istatistiklere bakýldýðýnda; 1980'e kadar, özellikle de sendikal hareketin militanlaþmasý neticesinde, ücretlilerin payý, verimliliklerindeki artýþ kadar olmasa da, artmýþ, buna karþýlýk sanayi kârlarýnýn payý azalmýþtýr. 1978'e kadar milli gelir içinde maaþ+ücretlerin payý % 35, tarýmsal gelirlerin payý % 30 ve sermaye gelirlerinin payý % 35 olmuþtur. 1980 sonrasýnda ise, 1988'e kadar imalat sanayideki ücretler % 30, çiftçi gelirleri % 39 oranýnda gerilemiþ ve örneðin çiftçiler, 12 Eylül sonrasýnda, 1929 bunalým dönemindekinden (% 24) daha aðýr bir kayba uðramýþtýr. Yine, tarýmsal gelir indeksi (1978=100 iken), 1980'de 84 ve 1985'te 76 olmuþ, 1970-1977 döneminde tarým lehine % 24 iyileþmiþ olan iç ticaret hadleri, 1980-1985 yýllarý arasýnda tarým aleyhine olmak üzere % 29 oranýnda kötüleþmiþtir. Ücretlilerin milli gelirden aldýklarý pay 1978 yýlýnda % 52 iken, bu 1980'de % 34'e, 1981'de % 27'ye, 1982'de % 23'e ve 1983 yýlýnda % 21'e gerilemiþtir. Reel ücret indeksi ise 1978 yýlýnda 100 iken 1983 yýlýnda 59'a inmiþtir. Bu dönemde hane halklarýnýn aldýklarý pay cinsinden hesaplanan gelir bölüþümü de hýzla kötüleþmiþtir.
14
Öyle ki, en yoksul % 40'lýk nüfusun milli gelirden aldýðý pay 1978 yýlýnda % 10,1 iken, 1983 yýlýnda % 9,5'e gerilemiþ, en zengin % 20'lik nüfusun payý bu tarihlerde % 54,7'den, % 56'ya çýkmýþtýr. Gini Katsayýsý 0,509'dan 0,522'ye yükselirken, en üst gelir grubu ile en alt gelir grubu arasýndaki fark 42 kattan 47 kata çýkmýþtýr. Yoksul nüfusun oraný artmýþ; 12,000 TL'nin altýnda gelir elde edenlerin oraný 5 puan artarak % 25'ten % 30'a çýkmýþtýr (beþte bir oranýnda artýþ). Kýsaca, 12 Eylül döneminde gelir bölüþümü hýzla kötüleþmiþ, yoksulluk artmýþtýr. 1980 sonrasý ile kýyaslandýðýnda, ithal ikameci dönemdeki iþçi ücretleri bir maliyet unsuru olarak ele alýnmaktan çok toplam efektif talebin bir parçasý olarak görülüyordu. Dolayýsýyla da toplam talebin önemli bir bileþeni olan reel ücretler yüksek olmak durumundaydý. Diðer taraftan, modelin ayný zamanda enflasyonist bir model olmasý nedeniyle, enflasyon artýþlarý ücret artýþý taleplerini sürekli kýlmýþ ve sendikalaþma yönündeki eðilimleri güçlendirmiþtir. Sanayileþme iç pazarýn sýnýrýna ulaþýncaya kadar ücretler üzerindeki baský fazla olmamýþtýr. Ancak, model týkanýnca ücretler üzerindeki baskýlar artmýþ ve emek gelirlerini baskýlamaya dönük politikalara geçilmiþtir.1980 sonrasý dýþa dönük modelde, dýþ pazar önemli olduðundan, emek lehine gelir bölüþümcü politikalara yer verilmemiþtir. Türkiye'de 1980 öncesindeki ücret politikalarý, sendikalaþma ve kamu kesimindeki istihdam politikalarý bir yönüyle buna hizmet etmiþtir. Sosyal güvenlik sisteminin geliþtirilmesi ve Toplu Sözleþme ve Grev Hakký Kanunu (1963) gibi düzenlemeler bu durumu güçlendirmiþtir. Bu durum, 12 Mart ve 12 Eylül Askeri Müdahalelerinden farklý özellikler taþýsa da, kendisi de bir askeri darbe olan 27 Mayýs Askeri darbesi sonrasýnda hazýrlanan 1961 Anayasasýnýn ücretli ve sendikal örgütlenmeler lehine olan düzenlemelerinin ardýndaki gerekçelerden en azýndan birisini oluþturmaktadýr Ýç talep yüksek tutulurken, ithalatýn darboðazda olmasý enflasyon artýþlarýný getiriyordu. 1972-1977 döneminde ortalama yýllýk
KOMÜNÝST DEVRÝM
güçlendirilip geliþtirilmeden burjuvaziye karþý mücadele olanaksýzdýr." Lenin. Teorik olarak doðru bir yerde duruyor olmak sýnýflý topluma son vermek gibi tarihsel bir yükün altýna girmiþ bir örgüt için çok açýktýr ki yetersizdir. Örgütlenme ilkesinin demokratik merkeziyetçi olmasý. Yatay iliþki olmaz Somut acil görevler kapsamýnda belirttiðimiz gibi dönemin görevlerini yerine getirme irade ve kapasitesine sahip … Bunun için ilk görev teorik yeniden üretim.. Teorik olarak doðru bir yerde duruyor olmak sýnýflý topluma son vermek gibi tarihsel bir yükün altýna girmiþ bir örgüt için çok açýktýr ki yetersizdir. Kadrolaþma-kadro eðitimi nitelikli bir nicelik sorunudur Parti öncesi dönemde Profesyonel örgüt çalýþmasý için hüner kazanma Aþaðýdan yukarýya rapor mekanizmasý input'system'output Hedef disiplini-strateji-iþleyiþ sistemi Devrimci faaliyetin örgütlenmesi Güvenlik -- legal/illegal Örgütün ihtiyaçlarýna cevap bulmak - kiþiler deðil kadro&organ üzerinden MOTÝVASYON-ADAMA ADANMA-KONSANTRASYON KOLAYCILIK Hata yapmak ders çýkarmak-Süreç ve adýmlar-yol yolun sonu Profesyonel devrimcilik - teori&pratik doðruyu söylemek doðruyu yapmak anlamýna gelmez; ama bu hale getirmek gerekir. Kitle kazanma vs hedeflere ulaþma,
dan güçlenmiþ olarak çýkacak bir örgüt yaratmak anlamýndadýr. Risk almamak için iþten kaçmak kadar komik bir durum olamaz. Teknik olarak bu risklerin nasýl azaltýlacaðý ise koþullara ve ihtiyaca göre deðiþiklik gösterebilir. Bu konudaki yöntemler genel geçer ve evrensel nitelikte deðildir. Dönemin koþullarýna göre ve ihtiyaca göre devrimci faaliyetin sürekliliðini saðlama hedefine yönelik temel ilke ve prensiplere bir örgütün bütün unsurlarýnýn tüm %100 uyumu saðlanmalýdýr. Randevu sisteminin ne demek olduðu-haberleþme+alarm. Randevu sistemi devrimci mücadelenin evrensel bir olmazsa olmazý olarak konulmalýdýr. Teknik araçlarýn kullanýlmasýna dikkat telefon, internet vb., facebook etc. Örgütsel materyallerin taþýnmasý, saklanmasý, iletilmesi Olaðandýþý durumlarda nasýl davranýlmasý gerektiði Konferans belgelerinde cep telefonu kullanýmýný tamamen býrakmak, hayatlarýmýzdan çýkarmak noktasýnda bir yaklaþým varken takip eden süreçte bunun pek de hayata geçirilmediði görülmektedir. Bugün için cep telefonunu hayatýnda çýkarmak marjinal ve dikkat çekici bir tutum olabilir ancak bunun kullanýmýný kýsýtlamak ve örgütsel herhangi bir duruma kesinlikle bulaþtýrmamak gerektiði bilincini taþýmalýyýz. Örgütün hiçbir unsuru cep telefonunu örgüt için bir iletiþim aracý olarak görmemeli ve herhangi bir faaliyet sýrasýnda randevular da dahil olmaz üzere cep telefonunun yanýnda bulundurmamalý.. Bunun dýþýnda gündelik ihtiyaçlar için cep telefonu sahibi olunabilir. Keza facebook, msn, vb. gibi sanal sosyal aðlara da ayný gözle bakýlmalýdýr Olaðan ya da barýþçýl dönemlerde bu sistem oturtmalý ve devrimci faaliyetin sürekliliði için örgütsel güvenlik bilinici neredeyse bir güdüye veya reflekse dönüþtürülmelidir ki zor dönemlerde, düþmanla sýcak temas dönemlerinde de devrimci faaliyete devam etmenin olanaklarý yaratýlsýn.
I.GÜNDEM: ÖRGÜTSEL GÜNDEM Örgütün iþleyiþ ilkesinin ne olduðu noktasý bellidir. Ancak bunun yaþatýlmasý noktasýnda bir bütün olarak örgüt dýþýnda onu oluþturan parçalarýn görev ve sorumluluklarý nelerdir sorusu tartýþma eksenini oluþturmuþtur. Kadrosal Birikimin Arttýrýlmasý. Hücrelerin daha iþlevli hala gelmesi. Örnek hücreye ne kadar yaklaþtýðýmýz bizim için bir ölçüt-hücreden-. Bir faaliyetin organize
"Devrimci disiplin, örgütlenme ve gizlilik
7
KOMÜNÝST DEVRÝM
Sürekli bir eleþtirinin olmasý bir olumluluk taþýr mý? Sürekli eleþtiri ileri de götürmüyor. Bunlarý kaldýrmak için de aslýnda tam bir adanmýþlýk gerektirmektedir. Eleþtiri mekanizmanýn iþleyiþinde bir yanlýþlýk söz konusu. Bu eleþtiri biçiminin terk edilmesi gerekiyor. Eleþtiri olgusunun gerçekçilikten uzak olmasý bazý yapýlarla karþýlaþtýrma üzerinden yapýlan eleþtiriler iþlevsiz kalmakta, hareketin ilerleyiþinde eleþtiri mekanizmasýnýn anlamýný yerine getirmemektedir. Eleþtiren eksikler bir daha tekrarlanmamasý durumuna dönüþtürülmesi için gerekli bir tavýrdýr. Geçen 6 yýllýk süreçte eleþtiri mekanizmasý uygulanmýþ çözümsüz konularda bazý unsurlarla yol ayrýmýna götürecek yaptýrýmlar uygulanmýþtýr. Geçmiþin deðerlendirmesini yenisiyle iç içe yapmak lazým. Dönemsel koþullarýn etkisiyle örgütsel faaliyetlerin çapý daralýyor. Bu dezavantajýn faaliyetlerin sürekliliðine olumsuz etki yapmasý söz konusu. Kuruluþ yýllarýndaki MYO ayný dönemde çýkan diðer yayýnlara göre olaylarý ve süreçleri sýnýfsal temelde ele almasý açýsýndan oldukça ileri bir zeminde durmaktadýr. Geçen 6 yýllýk süreçte örgüt bu zeminden ayrýlmamakla birlikte geliþen süreçleri iyi deðerlendirmek ve yöntemler belirlemek konusunda daha ileri bir zemine kavuþmuþ, hareketin perspektifleri daha netleþmiþ ve örgütsel perspektifler konusunda homojenleþme saðlanmýþtýr. Yapýlan faaliyetlere bazý yoldaþlarýn birtakým gerekçelerle katýlamamasý durumunda bu faaliyetlerin telafisi niteliðindeki hazýrlýklarý ve faaliyet örmeleri mutlaktýr. Birçok unsurun belli dönemlerde ayný ortamda bir süre birlikte oluþu örgütün aldýðý bir risktir. Bu risk faaliyetten beklenen sonucun alýnmasý durumunda bir kazanýma dönüþür. Konferansla birlikte ulaþýlan düzey kesinlikle tesadüf deðildir. Birtakým risklerin alýnarak hedef belirleme, sonuçlarý ölçme, karþýlaþýlan sorunlarý bulup çözüm üretmenin bir sonucudur. Son dönemde bazý militanlarýn düþman taciziyle karþýlaþmasý düþmanýn görüþ alanýnda olduðumuzu ve bundan haberdar
edilmesi noktasýnda çok þey öðrendik, kendi baþýmýza faaliyet örecek duruma geldik. Yazýlanlar her zaman yapýlanlardan daha iyi oluyor. Disiplin -randevu konusunda tam bir performans göstermediðimiz için faaliyetin bir ayaðý eksik kalýyor. Güvenlik meselesindeki zaaflarýmýz. Kolaycýlýða kaçýyoruz. Örgütün temelini oluþturan bir meselede ileri gidemiyoruz. Örgüt militaný belirler. Organlarýn kadrolarýn eksikliði örgütün eksikliðidir esasen.Örgütün eksikliði kadrolara nitelik kazandýrma konusunda ise..Örgüt nitelik kazandýrma ve perspektifleri ortaya koyma yöntem belirleme konusunda görevini yerine getiriyorsa oluþan eksiklikler kadrolarýn eksikliðine baðlanabilir. Ancak kadrolarýn eksikliði de süreç içinde örgütün iþleyiþine zarar vererek hareketin eksikliðine yol açar.Örgütün devrime yürüyüþünde her bir militanýn katkýsý zincirin ayrýlmaz halkalarýdýr düþüncesi bilince çýkarýlmalýdýr. Örgütte Strateji ve taktik konusu. Yapýlan kamplarda ve konferans süreci sonrasýnda özellikle üzerinde durulan örgütsel güvenlik meselesinde bu süreçte hedeflenen ilerleme kaydedilememiþtir. Randevu sistemi. Hareket konferans sürecinden sonra bir niteliði yakalamýþtýr. Örgütlü militanlarýnda duracaðý zemin bu nitelik çerçevesine uygun olmalýdýr. Ulaþýlan bu niteliði geriye düþürecek sorunlarda çözümcü bir yaklaþým sergilemekle birlikte çözümsüzlük yaratan her türlü sorunun gerekirse kaynaðý yok edilecektir. Yapýlan fedakârlýklarý her zaman ulaþýlmasý gereken noktadan tahlil etmek doðru deðildi. Bireysel koþullarýn zorlanmasý bu açýdan da anlamlýdýr. Bazen de zorlamak gerekiyor!!! Bolþevik Parti niteliðine bakarak da bir örgütü deðerlendirebilirsin, koþullara, içinde bulunulan durumlara ve yapýlabilenlere bakarak da deðerlendirilebilir. Ýkisinin de bazý olumluluklarý ve olumsuzluklarý vardýr. Bir idealden bakmak olumludur ama bir çözüm taþýmaz/taþýmayabilir. Eleþtirilerin yarattýðý güvensizliðin etkisi nedir? Olumlu-olumsuz sonuçlarý nelerdir?
8
KOMÜNÝST DEVRÝM
bankacýlýk hizmetleri ve türev araç piyasalarýyla ) aþýlmýþtýr. Neo-liberalizm ile saðlanan özelleþtirme, serbestleþtirme, örgütsüzleþtirme ve kuralsýzlaþtýrma uygulamalarýyla sermayeye sýnýrsýz hareket özgürlüðü saðlanmýþ böylelikle uluslararasý sermaye 1980'li yýllardan itibaren dünyada iktisadi ve politik hegemonyasýný ilan etmiþtir. 1980'lerin sonlarýnda reel sosyalizmin çöküþü ile bu süreç iyice saðlamlaþtýrýlmýþtýr. Uluslar arasý sermaye önce 1970'lerin metropol kapitalist ülkeler düzeyinde neo-liberal uygulamalara start verdi. Ancak metropol ülkelerle sýnýrlý kalmayarak, asýl hedef olan azgeliþmiþ kapitalist ülkelere de neo-liberal strateji dalga dalga yayýldý. Türkiye dâhil pek çok azgeliþmiþ kapitalist ülke son 30 yýldan bu yana küresel kapitalizme, eskisinden daha farklý, ancak daha güçlü baðlarla eklemlendi. Washington Uzlaþmasý ile IMF ve DB gibi örgütler, verdikleri krediler karþýlýðýnda dayattýklarý istikrar ve yapýsal uyum programlarý ile azgeliþmiþ kapitalist ülkeleri hem iktisadi, hem de politik, hem de toplumsal olarak yeniden biçimlendirilmeye razý ettiler. Latin Amerika ülkelerinden G. Kore'ye ve Türkiye'ye kadar geniþ bir yelpazede uygulattýrýlan bu politikalarýn hem içerikleri hem de yol açtýðý ekonomik-politik ve sosyal sonuçlar ayný oldu. Bu ülkelerin küresel sermayeye olan baðýmlýlýklarý daha da arttý, halklarý daha da yoksullaþtý ve kalkýnma çabalarý rafa kaldýrýldý. Pek çoðunda bu programlara karþý oluþacak toplumsal muhalefeti önlemek için askeri darbeler düzenlendi ve askeri diktatörlükler kuruldu. Öyle ki, 1972-1986 arasýnda Arjantin'de üç kez, Bolivya'da altý kez, Brezilya'da iki kez, G. Kore'de bir kez, Filipinler'de bir kez, Þili'de bir kez ve Türkiye'de iki kez olmak üzere 15 civarýnda askeri darbe ya da darbe giriþimi düzenlenerek askeri diktatörlükler kurdurulmuþtur. Darbeye giden yolda Türkiye'deki Dýþsal ve Ýçsel Dinamikler Diðer ülkelerle (örneðin Portekiz ya da Polonya) kýyaslandýðýnda Türkiye gibi ülkelerde dýþsal dinamiklerin aðýrlýðýnýn daha fazla
olduðu bir gerçekse de, 12 Eylül darbesi tek baþýna dýþsal iktisadi ve jeo-politik dinamiklerle açýklanamaz. Ýçsel dinamikler olarak, darbe öncesinde özellikle de, 1978'den itibaren giderek yoðunlaþan bir iktisadi krizin ve bunun beraberinde yükselen bir sýnýf mücadelesinin neden olduðu bir politik krizin ve egemen sýnýflarýn yönetmede zorlanma durumunun ortaya çýktýðý gerçeðini gözden kaçýrmamak gerekir. Darbe öncesinde ülkede, kapitalist dünya sisteminin kriziyle dolaylý bir biçimde iliþkili olan ama aslýnda, içerde yürütülmekte olan iktisadi büyüme ve sanayileþme modelinin týkanmasý sonucu ortaya çýkan bir iktisadi kriz söz konusuydu. 1962'den itibaren uygulamakta olan ithal ikameci büyüme modelinin yattýðý bu kriz; sanayileþmenin, ekipman ve ara mallarýna aþýrý dýþa baðýmlýlýðý nedeniyle dýþ ödemeler dengesi krizi olarak dýþ krizle aðýrlaþmýþ, ama içerdeki yapýnýn ürettiði bir kriz olarak kendisini göstermiþtir. 1980'in hemen öncesindeki verilere baktýðýmýzda iktisadi krizin varlýðýný tespit etmek kolaylaþmaktadýr. 1974-1977 canlýlýk dönemi olarak da bilinen kriz öncesi dönemde reel büyüme oranlarý yýlda ortalama % 7,3; yatýrýmlarýn GSYH içindeki payý yýlda ortalama % 23 ve enflasyon oraný yýlda ortalama % 20 dolayýndaydý. Buna karþýlýk krizin patlak verdiði yýl olan 1978 ile 1980 arasýnda reel büyüme oranlarý yýlda ortalama % 0,9'a; yatýrýmlarýn GSYH içindeki payý % 19'a gerilerken, enflasyon oraný yýlda ortalama % 75'e fýrlamýþtýr. Bu yýldan itibaren gelir daðýlýmý kentli çalýþanlar ve köylüler aleyhine hýzla bozulmaya baþlamýþ, petrol fiyatlarý hýzla artmýþ, döviz aþýrý deðerlenmiþ, kamu sektörü açýklarý hýzla büyümüþtür. Bunun sonucunda cari denge 1973'te 534 milyon $ fazladan, 1977'de 3,431 milyar $ açýða (eksiye) dönmüþtür. Bu açýk ise kýsa vadeli dýþ borçlanma ile kapatýlmaya çalýþýlmýþtýr. Bu geliþmeler sonucunda yabancý kreditörlerin de artan endiþeleriyle birlikte dýþ borç krizi patlak vermiþtir. 1980 öncesinde uygulanmýþ olan, büyük toprak sahipleri ile ticaret ve sanayi burjuvazisinden oluþan egemenler bloðu ile oy
13
KOMÜNÝST DEVRÝM
baþlarýndan itibaren uzun sürecek olan bir iktisadi durgunluk içine girmiþlerdi. Yani, kapitalizmin altýn çaðý (1945-1973) sona ermiþti ve kapitalistler sürekli büyümekte olan ekonomik artýðý emebilecek yeni talep kaynaklarý bulmakta zorlanýyorlardý. 2. Emperyalist Paylaþým Savaþý sonrasýnda ciddi bir canlýlýk-patlama yaþayan kapitalizmin böyle uzun sürecek bir durgunluða girmesinin ya da sermaye birikim süreçlerinin týkanmasýnýn nedeni kapitalizmin üretim tarzý olarak böyle birikim sorunlarý üreten bir sistem olduðudur. Özellikle sermaye yoðunluðunun artmasý (sermayenin organik bileþiminin artýþý) aþýrý üretim ve yetersiz talep sorunlarý ortaya çýkar. (1929 Büyük Bunalýmý ve 2008 küresel krizi.) Yeni bir savaþ olmadýðý sürece sanayinin temel yapýsýnýn yeni baþtan kurulmasýna ihtiyaç duyulmamasý, ekonomide çýðýr açacak yeni geliþmelerin olmamasý, dünya üzerinde gelir ve servet eþitsizliðinin artmasý ile yoksullarýn tüketim taleplerinin azalmasý, bunun sonucunda zenginler fonlarýný reel mal ve hizmetler sektöründen spekülatif faaliyetlere yatýrmasý ile atýl kapasiteler artmýþ, yeni yatýrýmlar azalmýþtýr. Oligopolleþme sürecinin hýzlanmasý fiyat rekabetinin sisteme saðladýðý dinamizmi de ortadan kaldýrmýþ ve yapýsal durgunluk meydana gelmiþtir.1973-1974 ve 1979-1980 petrol þoklarý ile derinleþen bir stagflasyon (durgun þiþkinlik) durumunu ile iyice belirginleþen krizden, stagflasyonla mücadele için tasarlanmýþ olmayan Keynesyen maliye ya da para politikalarýyla krizden çýkýlabilmesi mümkün olamamýþtýr. 1980'lere gelindiðinde dünya üzerinde artýk sermaye birikim sürecindeki týkanmanýn, yeni bir sermaye birikim modeliyle aþýlmasý gerekliliði ortaya çýkmýþtýr. Türkiye' de 1970' lerin sonlarýndan itibaren ekonomide ciddi krize girmiþtir. Ülkede izlenen büyüme ya da sanayileþme stratejilerinin dýþa baðýmlý özelliðinden kaynaklanan krizde ithal ikameci büyüme modeli týkanmýþtýr. Petrol þoklarýnýn stagflasyonist koþullarý azdýrmasý ile ortaya çýkan büyük çaplý bütçe açýklarý, enflasyonun çok hýzlý bir biçimde artmasýna neden olmuþtur. Ödemeler bilanço-
12
sundaki bozulma ile yerli üretimi sürdürebilmek, ithalat yapmakta dýþ kaynaða olan ihtiyaç (döviz darboðazý) artmýþtýr. Ýhracatýn ikinci planda tutulduðu ekonomik yapý içinde ihracat gelirleri ithalatý karþýlamada yeterli olmayýnca dýþ borç krizi içinden çýkýlmaz hale gelmiþtir. O yýllarda, en borçlu 15 ülkenin dýþ borçlarýna ait veriler incelendiðinde; 1978 yýlýnda 242 milyar $ olan dýþ borç stoku altý yýlda iki kattan fazla artýþ göstererek 1984'te 494 milyar $'a çýkmýþtýr. Faiz ödemeleri ise üç kattan fazla artarak 15 milyar $'dan 58 milyar $'a; dýþ borç faiz oranlarý 1960-1969 döneminde % 5,2 ve 1970-1979 döneminde % 8'lerden, 1980'de % 14,4' e ve 1981'de % 16,5' e yükselmiþtir. Dünya Bankasýnýn maksimum % 20-25 olmasý gerektiðini vurguladýðý borç servisi/ ihracat oraný % 40' a kadar çýkmýþtýr. Kýsaca bu ülkeler bir borç tuzaðýna düþürülerek, bu ülkelerde yaratýlan artý-deðer dýþ borçlanma aracýlýðýyla uluslar arasý finans kapitale aktarýlmýþtýr. Ýhracat gelirleri giderek borç geri ödemelerine harcandýðýndan bu ülkelerin kalkýnma ya da sanayileþmeleri için geriye yeterince kaynak kalmamýþtýr. Bu durum bu ülkeleri emperyalist sisteme daha da baðýmlý kýlmýþtýr. 1970'lerde ortaya çýkan ve aþýrý birikim sorunlarýnýn neden olduðu ekonomik durgunluk, Vietnam Savaþý gibi bölgesel savaþlar ve askeri harcamalarýn artýrýlmasý dýþýnda temelde üç ana yolla aþýlmaya çalýþýlmýþtýr: Üretimin küreselleþmesi, finansallaþma ve neo-liberalizm. Küreselleþme ile metropol ülkelerdeki sanayi üretim, dünyanýn ucuz ve örgütsüz, ama belli bir düzeyde verimliliði olan iþgücüne sahip bölgelerine kaydýrýlmýþtýr. Böylece, kapitalistler ücretleri düþürerek, çalýþma saatlerini artýrarak ve iþgücü verimliliklerini artýrarak hem mutlak hem de nispi artý-deðeri arttýrmýþ ve kar oranlarýný yükseltmiþlerdir. Sermayenin dünya üzerindeki birleþmesi sonucunda ortaya çýkan kar sýkýþmasý, aþýrý üretim vb. sorunlar finansallaþmanýn hýzlandýrýlýp, derinleþtirilmesiyle (bireysel
KOMÜNÝST DEVRÝM
kavuþmadýk mý). Bu durumda ortaya çýkacak eksikliklerin giderilmesi için farklý bir koordinasyon ve haberleþme kanalý saðlanmalýdýr, üst organla nasýl görüþüleceðinden baðýmsýz olarak. Ola ki bu koordinasyon saðlanamadý bu hücrenin kurulmasýnýn önünde bir engel deðildir. Bu süreç içerisinde kazanýlabilecek bir yetenektir. Leninist bir örgüt niteliðinin yaratýlmasý ve yaþatýlabilmesi açýsýndan baktýðýmýzda birimler bunun neresinde ve var olan eksiklikler birim tarafýndan nasýl çözülecektir? Öðrenme süreci… ve faaliyet örebilmek mesele. Bir hücrenin tüzükte de tanýmlanan görevleri yerine getirilebilmesi hedefiyle bir faaliyet örebilme niteliðini neresinde durulmakta. Bunlarýn hepsi bir anda yapýlamayabilir ancak çýkan sorunlarýn çözülmesi iradesini göstermek de bu sürecin bir parçasýdýr. Bunlarýn hepsini eksiksiz þekilde yapabilir misiniz? Yapamasak da bu en ilerisini yapacak niteliðe sahibiz. Bu bir güvenden çok bir ÝDDÝAdýr. Alaný tanýmlamak ve ona yönelik hedef ve planlama konularýnda eksikliklerimiz vardýr. Bundan sonra bir plan çizme konusunda bir kapasiteye sahibiz. En önemli nokta doðru hedefi belirlemek ve sonrasýnda plan ve yöntem çizmek. Siyaset, fikir, ideoloji her zaman bir þeyler ürettirmeli. Bazý konularda yöntem de üretmek gerekiyor ve bundan sonra kurulacak hücrelerin bunu yapmasý da beklenmelidir. Mantýksal ve ilkesel þeylerde anlaþýldýðýnda baðýmsýz faaliyet örülebilir, faaliyete yön verilebilir. Biz bu niteliðe eriþtik, eksiklikler deneyim eksikliðinden kaynaklýdýr kavrayýþ eksikliðindendir. Yaþanan eksiklikler biraz iliþkilerin iç içe geçmesinden kaynaklanmaktadýr (yatay mý dikey mi etc.). Ara hedefler, hedefler koymak bu sürecin önemli bir parçasýdýr. Tüm bunlar üst organla iliþkilerdeki yeni sistem hayata geçirildiðinde de yapýlabilecek midir? Alan önceden üst organ tarafýndan tanýmlanýyordu þimdi ise birim bunu kendisi yapacak ve bu birikimi üst organa aktaracak. Biz bunu yapabiliriz.
olmamýzý istediðini gösterir ve örgütsel güvenlik mekanizmasýnýn bu süreçten itibaren sorunu kaldýrmayacaðýný bilmek gerekir. Bundan sonraki adým ise bir operasyondur. Bu sebeple her bir militanýn Kiþisel ve örgütsel niteliklerini geliþtirmesi, örgüt iþleyiþi konusunda bir homojenleþmenin saðlanmasý bir operasyon halinde örgütün iþleyiþinin sekteye uðramadan devamý için oldukça önemli bir noktadýr. *** Faaliyetin sürekliliði, sonuç vermesi açýsýndan diðer yapýlarla yarýþmaktan deðil, tam tersine onlardan farklý olarak bazý yöntemlerini kullanmakla birlikte yeni yol ve yöntemler geliþtirmekten geçer. Bunun için zaman gerekli. Hemen bir sonuç beklemek yanlýþ bir tutum olur. Ayný þekilde örgütün iþleyiþini yavaþ bulup eleþtirmek, hareketin faaliyet yapmadýðý anlamýna gelmez. Bugün yapýlabilecek þeyler vardýr, ileride yapýlacak þeyler vardýr. Yeni karþýlaþýlan birtakým unsurlardan çok þey beklememek gerekir. Genellikle bu beklenti trajediye dönüþmektedir. Nitelikli kadro birikimi. Verilecek/verilen tavizlerin anlamý. Amaç disipliniyle hareket edilmesi. Kiþileri kendi koþullarý içerisinde de deðerlendirebilmek. Ýliþki yürütülen unsurlarý tanýmak. Yeni bir sisteme-hücrenin üst organla sadece sekreter aracýlýðýyla görüþtüðü bir sisteme geçildiðinde daha önceki sistemle iþ yapan unsurlarýn bunu baþarabilmesi mümkün müdür? Bunun olumsuz sonuçlarý neler olabilir ve nasýl baþa çýkýlýr konusunda bir tartýþma yürütüldü. Herkesin birbiriyle görüþtüðü ve dolayýsýyla daha fazla konunun tartýþýlabildiði bir süreçten hücrenin ayda bir toplandýðý bir sistemde bu yeni sistemin koordinasyonu baþarýyla gerçekleþtirilebilir mi? Baðýmsýz bir faaliyet yürütme gücünün, baðýmsýz inisiyatif geliþtirme yeteneðinin yaratýlmasý bu sürecin yürütülmesini koþullarýndandýr. Ýliþkileri profesyonelleþtirmek ve uzmanlaþtýrmak. Bu sistemin eninde sonunda oturtulmasý gerekiyor ve bunun oturtulmamasý noktasýndaki kiþisel engelleri aþabilme niteliðine kavuþtuk (mu
9
KOMÜNÝST DEVRÝM
Bu zaten bir örgüt için olmazsa olmazdýr, disiplini saðlayacak olan da birimler arasýndaki iliþkinin bu yeni sisteme göre örgütlenmesi gerekmektedir. Örgütümüz artýk yatay iliþkileri kaldýramayacak bir düzeydedir. Bunun devam etmesi bir dezavantaja da dönüþecektir bizim için (ya da avantaj mý?). Yoldaþca güvenden geçilmesi gereken sistem. Eksik bir yöntem, … Ýçinden geçtiðimiz dönemde birçok farklý açýdan hareketin unsurlarý önemli geliþmeler kaydetti. Pek çok anlamda -teknik, maddi,geleceðe dönük ciddi adýmlar atýldý. Kadrolarýn gündelik hayattaki kývraklýðýný arttýracak pratikler geliþti. Var olan potansiyelin tam bir performansa dönüþtürülememesi sorunu hareketin unsurlarý için devam etmekte. Amacýmýz daha fazla potansiyeli açýða çýkarmak. Performansý potansiyel ulaþtýrmak, denkliklerini saðlamak. Potansiyel sýnýrýna ulaþtýrmak. Bir hareket kiþinin hayatýnýn tamamýný kapsadýðý zaman performansla potansiyel arasýndaki makas daralacaktýr. Oluþan olumsuzluklar bireylerin hayatlarýný örgütsel disiplinle yaþamamalarýndan kaynaklanmaktadýr. Bu sorun da harekete direkt olarak yansýr. Olumlu olarak deðerlendirilen bazý süreçler yoldaþlarýn tesadüfî olarak o zaman diliminde boþ vakit bulmasýndan kaynaklý hareketli geçirdiði süreçlerden baþka bir þey deðildir. Verilen yazýlarýn oldukça uzun bir zamanda ulaþmasý da yoldaþlarýn harekete ayýrdýðý zamanýn kýsýtlý olduðunu gösterir. Örgütlü bir militanýn potansiyeli yaþamýný örgütlü yaþama tabi kýlarak planlý bir þekilde faaliyet sürdürmesine baðlýdýr. Her bir unsurun potansiyelini ulaþabildiði en yüksek seviyeye çýkardýðý ve yaþamýný örgütlü yaþama dönüþtürdüðü ölçüde alýnan risklerin verilen tavizlerin bir anlamý vardýr. Süreç böyle bir süreçtir. Devrimi görmek için birtakým fedakârlýklarýn yapýlmasý þarttýr. Bir hareket ancak bu ölçüde baþarýya ulaþabilir. Örgütlü unsurlarýn potansiyellerinin iniþli çýkýþlý bir çizgide bulunmasý nasýl nedene baðlanabilir? Nasýl çözülebilir? Birincil neden olarak unsurlarýn yaþamlarýný örgütlü mücadeleye adamamalarý olarak görebiliriz.
10
Eksiklik olarak motivasyon ve çevresel faktörler vb. Belli bir tempo gerekli. Bu iþi yapýyor muyuz yapmýyor muyuz sorusu önemli bir noktada durmaktadýr. Kendini devrimci mücadeleye adamýþ bir unsurun imkânlarý ölçüsünde yaptýðý katký, örgütlü olmayan bir bireyin vakit buldukça caný istedikçe yapacaðý katkýdan daha deðerlidir. Ancak anlýk birtakým ihtiyaçlar çerçevesinde bu unsurlarýn katkýlarý deðerlendirilebilir. Bu unsurlardan alacaklarýmýz bize bir güven veremez/vermemeli! Bu bir yöntem olarak kullanýlamaz. Eylül 2010
KOMÜNÝST DEVRÝM dan sergilendiði bu dönemde, devrimci kadrolar ve kitleler arasýnda ideolojik, politik, örgütsel açýdan bir kýrýlganlýk her yaný kapladý. 12 Eylül darbesiyle burjuvazi her alanda verilen mücadeleye saldýrýp devrimci mücadeleyi sonlandýrmayý amaçlamýþtýr. O günden bu güne burjuvazinin iþçi hareketi ve devrimci harekete karþý saldýrýlarý durmamýþ; darbenin etkileri farklý biçimlerde hayatýmýzda yer edinmiþtir. Bugün böyle bir açýktan ve kaba þiddete dayalý darbeye ihtiyaç duymuyor olmasý, bu tip kanlý darbelerin bir daha olmayacaðý anlamýna gelmemektedir. Ancak sýnýf mücadelesinin böyle sert savaþýmlarýndan baþarýyla çýkabilmek devrimciler, komünistler olarak yaþanan bu sürecin tüm yönlerinin derslerini bilince çýkartýp, gerekli ideolojik, politik, örgütsel donanýmý yaratmakla mümkün olacaktýr.
12 EYLÜL’E SINIFSAL BAKIÞ (1) 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi Yeni kuþaklar bu tarihi pek bilmeseler bile onu yaþayanlarýn hafýzalarýnda hale tazedir 12 Eylül tarihi. Yaþadýðýmýz topraklarda sýnýf mücadelesi açýsýndan önemli bir dönüm noktasýdýr bu tarih. Bu dönüm noktasýnýn anlamý, kuþkusuz her sýnýf için ayný deðildir. Burjuvazi için, bu tarihsel kesit kendi sýnýf egemenliðinin önemli bir tehlikeden kurtarýlýp, sistemin yeniden düzenlenmesini ifade ettiði gibi; iþçi sýnýfý açýsýndansa, sýnýf mücadelesinden, örgütsel ve pek çok ekonomik, sosyal, siyasal haklardan, mevzilerden geriye düþmek anlamýna gelmektedir. 12 Eylül’ün iki karþýt sýnýf için neyi ifade ettiðini bir burjuva, zamanýn Türkiye iþverenler sendikasý baþkaný olan Halit Narin þu sözlerle dile getirdi: “Þimdiye kadar iþçiler güldü, þimdi gülme sýrasý bizde” 1970 ile 1980 arasýndaki dönem için, Türkiye’de sýnýf mücadeleleri açýsýndan en yoðun dönemdir. Bu süreçte, iþçi sýnýfý kendisi için sýnýf olmak yolunda önemli mesafeler kat etmiþtir. Öte yandan, devrimci hareketler için de yeniden kuruluþ, geniþ kesimlerle baðlarýn kurulmasý, teorik, politik, örgütsel hareketlenmenin yoðun olduðu bir dönemdir yaþanan. Sýnýf mücadelesinin yükseliþi, tarihsel mantýðý gereði, iþçi sýnýfýn öznelerinin oluþumunu saðlamýþtýr. Bu döneme kadar, uluslararasý alanda Sovyetler Birliði’nde yaþanan siyasal yozlaþma, Türkiye’ye de yansýmýþ; oportünist sol akýmlar bu topraklarda hakim olan anlayýþ haline gelmiþlerdir. Bu etkilerden kýsmen kopan devrimci hareket, 1970-1980 arasýnda yeniden örgütlenme dönemini yaþamýþtýr. Böylece 6-7 yýllýk kýsa bir zaman diliminde devrimci hareket yeniden doðmuþtur. Ancak bu kadar kýsa bir süre gerçek anlamda kitlelere önderlik edebilecek bir partinin yaratýlmasýný imkansýz kýlmýþ; ve bu durum baþka pek çok faktörle birleþince, burjuvazinin 12 Eylül darbesi olmasý gerektiði karþýlanmamýþtýr. Gözaltýnda ve cezaevinde, çözülmenin, mücadeleden vazgeçmenin, direnmemenin birçok devrimci yapý tarafýn-
12 Eylül Öncesi Ekonomik Durum G-7 Ülkeleri olarak da bilinen metropol kapitalist ülkelerdeki iktisadi büyüme hýzlarý / oranlarý, iþsizlik oranlarý ve kar oranlarýnýn geliþimine baktýðýmýzda: Örneðin, büyüme hýzlarý 1971-1973 döneminde yýlda ortalama % 5 civarýnda seyrederken, 1974-1977 döneminde % 2,5' a ve 1978-1982 döneminde: % 2,2'ye gerilemiþtir. Yýl yýl baktýðýmýzda büyüme hýzlarýnýn; 1980'da % 1,3; 1981'de % 1,4 ve 1982'de % 0,4 olduðunu görüyoruz. Yani dünya kapitalizminin ana sürücüsü metropol ekonomiler giderek büyüme momentini kaybetmekteydiler. Kar oranlarý da benzer bir düþüþ içindeydi. Kapitalist ekonomilerin barometresi olan bu oranlar örneðin 1941- 1956 döneminde ortalama % 28 ve 1960 sonlarýnda % 29 iken, 1980 baþlarýnda % 17'lere gerilemiþti. Yani kapitalizmim krize girmesinin nedeni olan kar oranlarýndaki düþüþ eðilimi bu yýllarda kendisini gösteriyor ve olasý bir krizin habercisi oluyordu. Son olarak, iþsizlik oranlarý bu dönemde çok artmýþtý. Örneðin, 1971-1974 döneminde yýllýk ortalama % 3,6 olan iþsizlik, 1975- 1977 döneminde % 5,4'e ve 1978-1983 döneminde % 6,3' e yükselmiþtir. Kýsaca, geliþmiþ kapitalist ekonomiler 1970
11