46-47-PROLETER

Page 1

CİLT:4

SAYI: 46-47

Kasım - Aralık: 2007

----------------------------------------------------------------------------------------------------

LİBERAL BURJUVAZİ “DEMOKRASİ” MÜCADELESİ Mİ VERİYOR? (Geçen Sayıdan devam) Liberal burjuvazinin “demokrasi”ye ilişkin politikalarını incelerken, onların yazınına sıkça başvurduk, gerekli olduğunda yine onların görüşlerini buraya aktaracağım. Şimdiye kadar olanları özetleyecek olursak şu temel yaklaşımı görürüz: Türkiye’de Cumhuriyet, monarşiden iktidarı almış fakat onu halka vermemişti. II. Cumhuriyet iktidarı halka verecektir. Kemalist Cumhuriyet bunun için demokratik değildir. 22 Temmuz seçimleri öncesi, ülkede “Cumhuriyet Mitingleri” yapılmıştı. Halbuki demokrasi mitingleri yapılmalıydı. Bu gün gerekli olan Cumhuriyet değil, o zaten vardır, demokrasidir.

Liberal burjuvazi, demokrasinin önündeki engel olarak, “asker ve sivil bürokrasi” ile onların egemen olduğu “vesayet sistemi”ni görür. Ve bu sistemin adına “vesayet demokrasisi” der. Onların Cumhuriyetinde vesayet edenler, cumhuriyete koruma, kollama görevi yapanlar değil halk iktidarda olacaktır. Tabi bunun temel şartları, “hukuk devleti” ve “çoğulculuk” “sivil” anayasa üzerinde yükselen bir yönetim sistemi olacaktır. “Demokrasi” ve anayasa tartışmalarının yürütüldüğü liberal burjuva – demokrat yazın “sivil”leşmeyi kendi Sine temel hedef olarak almış görünüyor. Anayasayı sivillerin yapması, yönetimde sivilleşme, seçimlerin atanmışlara üstünlüğü onların temel düsturudur. Bu olanlardan ne olduğunu ne yapılmak istendiğini anlamak için “sivil toplum” kavramı ile ifade edilmek istendi-


www.proleter.org

ğine bakmamız gerekir. burjuvazinin devrimci olduğu tarihi dönemdeki bir çok felsefeci, politikacı, sanatçı lideri, “sivil toplum” ile burjuva toplumu anlatmak ister. Bunların en ünlülerinin başında Hegel gelir. Gençlik yıllarında, onun örgencileri sol-hegelciler arasında yer alan Karl Marks da bu kavramı kullanır. Daha sonraları, onun yerine burjuva toplum kavramını kullandığını görürüz. Kavram, kategori ve dizgeler, içi boş soyutlamalar olarak değil de, belirli ilişki ve süreçlerin teorideki yansımaları olarak düşünülürse, ete, kana ve cana sahip oldukları görülür. Burjuvazinin ideologlarının çoğu, düşünce ile maddeyi, teori ile pratiği birbirinden kopuk olarak ele aldıkları için, onların kavramları, gerçeklikten kopuk olarak ele aldıkları için, onların kavramları, gerçeklikten kopuk soyutlamalar, kendi sistemleri dışında bir yaşama sahip değildirler. onların “sivil toplumu” kavramı da böyleydi. Onun karşıtı askeri toplumdu. Bu günkülerde aynı anlamda kullanmaktalar. halbuki bu kavramın, tarihsel ve toplumsal belirlenimden uzaktır. Marks bunu fark ettiğinde onu terk eder. Toplumları sivil 2

ve askeri olarak katagorize etmenin tarih dışılığı artık ortadadır. “Sivil toplum” ile anlatılmak istenen, burjuva toplum kavramı ile tam bir netlik için ifade edilmiş olur. Ama liberal burjuvalarımızın böyle bir derdi yoktur. Zaten sınıf yapıları gereği olamaz da bunun için Marksistlerin “sivil toplum” kavramı ile burjuva toplumu ifade etmeleri bir yanılgı olur. Çünkü bu kavramı, liberal burjuvazi ile birlikte küçük burjuva demokrasisi de kullanmakta, sık sık, 12 Eylül askeri faşist diktatörlüğünün yerine “sivillerin yaptığı demokratik yönetim özlemlerini dile getirmekteler. Türkiye de burjuva toplumun (sivil toplumun) yani burjuvazinin sınıf hareketinin devletten bağımsız olup olmadığı, hiçbir zaman bağımsız olmadığında ya burjuva demokrasisinin yaşayıp yaşamayacağı, “demokrasi” konusunu bir başka boyutu olarak ortaya atılır. Liberal burjuvazi bunun için bütün gücüyle, devleti küçültüp, “sivil toplumu” güçlendirmek ister. Marksizm bize somut koşulların somut tahlili yapılması gerektiğini öğretir. Bu oldukça sık yinelenip, devrimci ve Marksistler arasında genel


Proleter Kasım-Aralık: 2007 Sayı:46-47 oluştu. Çoğunluğu otoriterdi, kabul görüp, onun üzerine gediktatörlük uyguladı, “çoğunnel alıntılar yapılmasına rağluk” yoktu, halk yönetiminin dımen, aşırı genel, soyut “deşındaydı. Bizim liberal burjuvamokrasi” tanımlamaları ile yelarımız için bunlar kabul editinilir. Bunun sonucu liberal lemezdir. Devrimci burjuva burjuvazi ile aynı terim ve kavcumhuriyetçileri ve o cumhuriramları kullanım ortak dil kulyetler, monarşiler ile kıyaslanlanmak olmuştur. Tabiî ki ardıklarında elbette birer demokkasından zorunlu sonuç geldi. ratik cumhuriyettiler. Tek kişiKüçük burjuvazinin bir kesimi, nin iktidarının yerini “halkın” Avrupa Birliğinin “ilerleme raiktidarı aldı. Feodal toplumun porları” ve AB üyeliği sonucu “demokrasi”ye ulaşılacağı egemen sınıflarına karşı müinancına sarıldı. Bu durum elcadele eden devrimci burjuvazi, o dönemin tarihi koşulları bette salt politik hataların sonucu değil, küçük burjuvazinin içinde “halk” içinde yer almaksınıf yapısındaki değişiklik, taydı. Ayrıcalıklı feodal sınıflasonucunda oldu. Tekelci burrın egemenliğine son vermek juvazinin üretim yapısının paristiyordu. Onun bu devrimci çası, onun eklentisi, bir küçük mücadelesidir ki, burjuva deburjuvalar sınıfının ortaya çıkımokrasinin kavram kurallarını, şı, onları, egemen sınıfların genel oy, parlamento ve “siyaçıkarlarının savunulmasında si partileri” yarattı.işte bu sobirleştirdi. Evet liberal burjuva mut tarihi koşullar, burjuva demokratlarımız ne diyorlardı? demokrasisinin temellerini or1923 Cumhuriyeti “Kemalist taya çıkardılar. Önemli olan cumhuriyet” demokratik değilneyi neyle karşılaştırdığınızdır. dir. Biz onların bu önermesini Devrimci burjuvazi, dinin yeribiraz daha zorlayıp daha da ne bilimi koydu. Bütün bilimlerde dev ilerlemeler sğladı. genelleştirelim, bu onların örneklerin de de böyle olduğu Her şey akıl terazisinde tartıldı. Gerçek akla uygunsa geriçin yanlış olmaz. Monarşilerin çekti. Bu tarihi koşullarda geryerine geçen cumhuriyetler çeğin kavranması, özgürlük, demokratik değildirler, bunlar burjuvazinin çıkarına onun, zamanla demokratikleştiler. soyluların egemenliğinden kurBunun için, Fransa, İspanya tuluşunu sağlamıştı. Bunun vb. “Numaralı cumhuriyetler” 3


www.proleter.org

için elindeki bayrak özgürlük ve demokrasi bayrağıydı. Felsefede Aydınlanma, ekonomipolitikte klasik iktisat, burjuvazinin, feodalizm karşısındaki çıkarlarının dile getirilişinin doruk noktaları oldular. Bunun, bayrağının üzerindeki özlü ifadesi, eşitlik, özgürlük, kardeşlik oldu. Bir orta sınıf olan burjuvazi egemen sınıf durumuna geldi. Burjuvazi kendi toplumunu ulus olarak örgütledi. Bu tarihi süreç, ulus olarak örgütlenme Batı Avrupa için 17891871 tarihleri arasında gerçekleşti. Batı Avrupa’nın burjuva toplumları için ulusal hareket, ulus olma süreci tamamlandı. 1871’de proletaryanın kurtuluşunu dile getirdiği, burjuva toplumun ulus olarak örgütlenmesinin sona erip çözülme döneminin başladığını müjdeliyordu. Bu yeni bir tarihsel dönemin başlangıcıydı. Bu somut tarihi koşullarda, burjuva demokrasisinin, devlet biçimi olarak ve demokratik hak ve istemler olarak durumu nedir? İşte asıl cevap verilmesi gereken soru budur. Burjuvazinin, feodal toplumun egemen sınıfları ile çatışması tarihi olarak sona ermiş, onun yerini burjuvazi ile işçi sınıfı arasındaki çatışma 4

almıştı. Buradaki sınıf çatışması egemen ve belirleyici olan anlamındadır. Daha önceleri, burjuvazinin her alandaki sınıf tavrını artık, özgürlüğünü kazanması değil egemenliğini koruma belirleyecektir. Metafizik nesneleri inceler, onları birbirinden kopuk, bağlantısız olarak ele alır. diyalektik ise ilişki ve süreçleri inceler. Bunları tarihi gelişmeleri içinde mantıksal sonuçlarına vardırır. Onun için diyalektiğin kavramları tarihi ve mantıksaldırlar. “Demokrasi” de tarihi ve toplumsal olarak belirlenmiş sınıflar arasındaki ilişkilerin ürünüdür. Şimdi geldiğimiz noktada, burjuva toplumun tarihsel aşamasında, emperyalist kapitalizm koşullarında egemen burjuvazi “demokrasi” mücadelesi mi vermektedir? “Ekonomik açıdan emperyalizm1 (ya da mali sermaye ‘çağı’- sözcükler önemli değil.) kapitalizmin gelişmesindeki en yüksek aşamadır, üretimin çok büyük ve engin boyutlara ulaşmasıyla serbest rekabetin yerini tekele bıraktığı aşamadır. Emperyaliz1

Altını ben çizdim.


Proleter Kasım-Aralık: 2007 Sayı:46-47 min özü budur. Tekel kendimokrasisinin su götürmez ni, tröstlerde, birliklerde biçimde, “yadsınması”dır. (syndicates), vb. dev bankalaGenel olarak demokrarın mutlak kudretinde, hamsinin “yadsınması” oluşundan madde kaynaklarının kapatılötürü emperyalizm, aynı zamasında, vb. banka sermayemanda ulusal sorun da da sinin yoğunlaşmasında, vb. or(yani ulusal kaderini tayinde taya koyar. Ekonomik temel de) demokrasinin “yadsınması”dır: demokrasiyi ihlal etmeher şey demektir. nin yollarını arar. EmperyaBu yeni ekonominin, tekelci kapitalizmin (emperlizmde demokrasinin geryalizm tekelci kapitalizmdir.) çekleştirilmesi (tekelci kapisiyasal üst yapısı, demokratalizm öncesiyle karşılaştırıldığı zaman) tıpkı cumhurisiden siyasal gericiliğe deyetin, milis gücünün, görevğişimdir. Demokrasi serbest lilerin halk tarafından seçilrekabete tekabül eder. siyamesinin vb. gerçekleştirilsal gricilik tekele tekabül eder. Rudolf Hilperding, Mali mesinde olduğu gibi aynı Sermaye adlı kitabında gayet anlamda ve aynı ölçüde dahaklı olarak “mali sermaye, ha zordur. Demokrasinin “ekonomik bakımdan” elde özgürlük için değil, egemenedilmezliği diye bir sorun yoklik için çabalar” der. Dış politikayı iç politikatur.”2 nın karşısına koymak bir yana, Liberallerimizin demok“dış politika”yı genel olarak porasi hakkındaki düşünceleri ile litikadan çekip ayırmak esas Lenin’in yukarıdaki, aynı koitibarıyla yanlıştır, Marksist ve nuya ilişkin görüşlerini karşıbilimsel değildir. Gerek dış polaştırdığımızda ne görüyoruz? litikada, gerek iç politikada Tabiî ki en küçük bir ortak nokemperyalizm demokrasiyi ihlal ta olmayacaktır, çünkü onlar, etme, gericiliği kurma eğilikarşıt sınıflar, burjuvazi ve işçi mindedir. Bu anlamda empersınıfının temsil enleridir. liberaller, monarşiyi yıkan cumhuyalizm, genel olarak demokriyette, demokrasinin olmadırasisinin, onun istemlerinden yalnızca birinin, yani 2 ulusların kendi kaderini taLenin Emperyalist Ekonomizm. yin isteminin değil, tüm deMarksizmin Bir Karikatürü S.39-40) 5


www.proleter.org

ğını söylüyorlar, Lenin aynı düşüncede değildir. Monarşiyi yıkan devrimci cumhuriyetler, burjuva demokrasisidirler. Demokrasisinin serbest rekabete tekabül edip emperyalist kapitalizmde siyasi gericiliğin, egemenlik peşinde koşması onlardaki genel yasaların sonucudur. Serbest rekabetler dönemindeki kapitalizme demokrasinin denk düşmesi, onun devrimci olması, üretici güçleri geliştirici, feodalizm ve küçük-meta üretimi karşısında ileri olanı temsil edip özgürlük için çabalamasındandır. monarşilere karşı, Jakoben (tepeden inmeci) burjuva devrimcileri, tek kişinin iktidarına, krala, çara, sultana karşı “ulusun iktidarı”nın, (ki o belirli koşullar içinde halkın iktidarıdır.) meclis ve parlamentolar aracılığıyla gerçekleşmesi için mücadele ettiler. Onların cumhuriyetleri devrimciydi. Devrim, cumhuriyet aynı tarihi koşulların sonucu ortaya çıkan olgulardı. Şimdi liberallerimizin politikalarına baktığımızda 1923 cumhuriyetini küçümsediklerini görüyoruz. Onlar bu tip burjuva cumhuriyetlerini, tarihi koşulları içinde değil, daha ileri “çağdaş” dedikleri demokrasiler ile karşılaştırmaktalar. Elbette, 6

1923 Türk Devrimi ve Cumhuriyeti, 1789 Fransız Cumhuriyeti ile karşılaştırıldığında zayıf ve geri özgül nitelikleri vardır. Her şeyden önce, o, emperyalist – kapitalizm döneminde, burjuvazinin en gelişmiş kesimlerinin gericileştiği dönemde gerçekleşen yukarıdan aşağı burjuva devrimlerinden biridir. Güçlü bir burjuva ve halk hareketine dayanmamış, asker ve sivil bürokrasi içindeki burjuvazinin temsilcilerinin önderliğinde olmuştur. Bu tarihi dönemde (emperyalist kapitalizm dönemi) kapitalizmin bir dünya sistemi olması unutulmamalıdır. Çünkü bu olguları göz önünde bulundurmayan yaklaşımlar, darbeci, cuntacı devrim teorileri oluşturulmasına kaynaklık etmiştir. Şimdi burada bizim için önemli olan Türk Burjuva Devriminin tahlilini yapmak değil, “demokrasi”, devlet ve devrim arasındaki nesnel ilişkinin kavranılmasını sağlamaktır. “Demokrasi”, devrim ve özgürlük, tarihi koşullarda, aynı ilişki ve süreçlerin yansımaları oldular. Onlardan ayrılan, burjuvazi oldu, gericileşen burjuvazi, şimdi içinde yaşadığımız koşullarda, onların arkası-


Proleter Kasım-Aralık: 2007 Sayı:46-47 na gizlenerek (ki devrim ve çatışmayı şiddetlendirir. kapiözgürlük kavramını artık ağzıtalizm ve emperyalizm anna almaz oldu.) kendi egecak iktisadi devrimle devrimenliğini sürdürmeye çalışılebilir, demokratik dönüşümyor. Monarşilere, feodalizme lerle, en “ideal” demokratik karşı savaşırken özgürlük için dönüşümlerle bile devrilemez. mücadele ediyordu, emperyaNe var ki demokrasi savalist-kapitalizm ve onun parçası şımı okulunda okumamış olan kapitalizmin burjuvazisi olan bir proletarya, iktisadi kendi egemenliğini korumak bir devrim yapma yetisine sahip değildir. Bunlara el için uğraşıyor. Feodal egemen sınıfların karşısında burjuvazi, koymaksızın, üretim araçları kendi sınıf egemenliğinin, araç üzerindeki özel mülkiyeti kalve kurumları olan, Cumhuriyet, dırmaksızın kapitalizm yenik demokrasi, özgürlük, meclis, düşürülemez. Ne var ki, tüm genel oy’un üstünlüğünü sağhalkı, burjuvazinin elinden alılamaya çalışıyor. Bunu yapnan üretim araçlarının demokmak, feodal hasımlarının ratik yönetimi için örgütlenmeegemenliğini yıkmayı, gerektidikçe emekçi halkın tüm kütleriyordu, tabiî ki bu jakoben sini, proleterleri, yarı(tepeden inmeci) devrimci burproleterleri ve küçük köylüleri, juvazinin izlediği yoldu. Liberal saflarını, güçlerini, devlet işleburjuvazi o zamanda gericilik rine katılımlarını, demokratik ile uzlaştı, onlarla flört etti. bir biçimde örgütlenmeleri için Şimdi, emperyalizm ve proleseferber etmedikçe, bu devtarya devrimleri çağında, burrimci önlemler uygulanamaz. Denebilir ki, emperyalist sajuvazinin durumu nedir? “Genel olarak kapitavaş, demokrasinin üçlü bir yadsınmasıdır. (a-her savaş lizm ve özel olarak emperya“hak”ların yerine şiddeti kolizm demokrasiyi bir hayal yar, b-emperyalizm, bu hahaline getirir- ama aynı zaliyle demokrasinin yadsınmanda kapitalizm, yığınlarda masıdır. c-emperyalist sademokratik erimler uyandıvaş, cumhuriyeti monarşiye rır, demokratik kurumlar yatümüyle eşitler.), ne var ki ratır, emperyalizm demokrasiemperyalizme karşı sosyalist yi yadsıyışıyla demokrasi için başkaldırı, uyanış ve büyümeyığınsal savaşım arasındaki 7


www.proleter.org

si, demokratik direnç ve huzursuzluğun artışıyla ayrılmaz biçimde bağlantılıdır. Sosyalizm her devletin, dolayısıyla her demokrasinin yavaş yavaş silinip ortadan kalkmasına yol açan, ama sosyalizm yalnızca, burjuvaziye, yani nüfusun azınlığına karşı şiddeti, demokrasinin tam gelişimiyle, yani tüm halk yığınlarının bütün devlet işlerini ve kapitalizmin ortadan kaldırılmasının tüm karmaşık sorunlarına gerçekten eşit ve genel biçimde katılmasıyla bağdaştıran proletaryanın diktatörlüğü yoluyla gerçekleşebilir. (a.g.e S.20-21) Bunlar, Marksist teorinin, kapitalizm, emperyalizm, sosyalizm, devlet devrim, demokrasi: özgürlük alanındaki görüşlerinin Lenin tarafından yapılan formülasyonlarıdır. Bu genel teorik yaklaşımlar gerekli midir? Elbette değil, bunun böyle olduğunu kimse iddia edemez. Komünist işçi sınıfı hareketi her şeyden önce enternasyonal bir harekettir. sözü edilen konulardaki genel teorik yaklaşım ve genel yasaların seçimi ve bunların, işçi sınıfı partisi programında yer alması, bu hareketlerin enter8

nasyonal niteliğinin teorik alandaki yansımalarıdır. Ne var ki komünist işçi sınıfı hareketi, bu genel teori ile yetinemez, kendi özgül koşullarının, somut koşullarının tahlilini yapmak zorundadır. Şimdiye kadarki olumlu tarihsel deneylerin gösterdiği gibi yapmıştır da. Marksizm, burjuvazinin devrimcilikten siyasi gericiliğe, özgürlük mücadelesinden, egemenlik peşinde koşmaya doğru yöneldiğini tespitini yapmakta. Bu siyasi önermenin iktisadi karşılığı, kapitalist üretim tarzının üretici güçlerin gelişiminin önünde engel haline gelmesi, kapitalizmin, tekelci kapitalizm aşamasına ulaşmasıdır. Burjuva toplumunun siyasal biçimi demokrasiden, gerici devlet biçimlerine doğru evrilir. Burjuvazi özgürlük değil, işçi sınıfı, diğer sömürülen emekçiler ve ezilen uluslar üzerinde egemenlik kurmaktadır. Lenin’in bir başka önemli tespiti, emperyalist sınıfın, cumhuriyeti monarşiye eşitlemesi, haklar yerine doğrudan şiddeti koymasıdır. emperyalist savaş, emperyalist burjuva sınıfların aralarındaki rekabetin, zor araçlarıyla çö-


Proleter Kasım-Aralık: 2007 Sayı:46-47 zülmesidir. Bu koşullarda, emve proletarya arasında patlaperyalist burjuvazi demokratik yan sınıf savaşımındadır. hakların yerine, onların sahipMarx bunun için burjuva cumlerine şiddet uygular. Örneğin huriyetinin asıl ortaya çıkışını 1789 değil, 1848 de olduğunu işçilerin grevleri yasaklanır, söyler. Egemenliğini kaybetme sendika ve siyasi örgütleri dakorkusuna kapılan burjuvazi ğıtılır. Bunlar kapitalizmin çürüme aşamasında, bir ayrıksın devrime sırtına dönüp karşıve istisna olarak yer almaz, devrimci bir rol üstlenir. 1871 devrimi sonunda bu bütün çıpgenel eğilim olarak ortaya çılaklığı ile ortaya çıkacaktır. kar. Daha 1851 de emperyaAlman devriminin gelişmesinlizm öncesi dönemde, burjuva de aynı sınıf ilişkileri sonucu cumhuriyeti Bonapartçı Krallıortaya çıkan Bonapartçı kralğa yerini bırakmak zorunda lık, burjuvazinin, feodal soylukalmıştı. Burjuvazi, proletarluk ile ittifakı sonucu, karşıyanın tehdidi karşısında, toplumsal egemenliğini, siyasi devrimin gelişimi ile burjuva devrimin gerçekleştirilmesi. taegemenliğini orduya bırakarak sürdürebilmişti. Emperyalistrihin cilvesi olarak burjuva topkapitalizm döneminde ortaya lumun çelişkili ilerleyişidir. çıkacak, faşist diktatörlüklerin Proletaryanın tehditleri nedenleri tohum halinde burakarşısında Alman burjuvazisi da ortaya çıkmıştı. burjuvazikendini, soyluluğun ve papaz nin siyasetindeki devrimcilik takımının kollarına atmış bu giderek körelmekteydi. 1980 karşı-devrimci topluluk ile öncesinde Türkiye’de, devrimuyuşmuştur. Burjuvalar işçileciler, serbest rekabetçi kapitarin nefesini enselerinde hislizm koşullarının ürünü olarak setmektedir. Burjuva toplumun ortaya çıkan devlet biçimini bu temel sınıfları arasındaki devrimci olarak niteleyip, façatışmanın ilerleyişi bundan şizm ile ilişkilendirilemeyeceği böyle bütün burjuva devrimlerinin üzerine gölgesini düşetespitini yapmışlardı. Aslında cektir. Burjuvalar işçileri heburjuvazinin gericiliği, empersaba katmak zorunda kaldılar. yalizmde bir “kırılma noktası” Türk burjuva devriminin sonrası ortaya çıkmıştı, tarihgelişmesinde de böyle oldu. sel kökleri Fransa’daki 1848 Çağ, emperyalizm ve proletarHaziran devrimiyle, burjuvazi 9


www.proleter.org

ya devrimleri çağıydı. Dünya proletaryasının başkaldırdıkları ve yanı başındaki proletarya iktidarı gelişmesini önemli ölçüde etkileyecekti. Daha Osmanlı da burjuva devrimi sürecindeki hareketler, “batılılaşma”, “modernleşme” olarak ortaya çıkacaktır. Bunların içinde en önemlileri, Jöntürk, 1908 devrimi, İttihat ve Terakki hareketleri ile 1923 burjuva devrimidir. Osmanlıyı değerlendirmeye çalışan burjuva aydınlarının kimi onun için Asya tipi üretim tarzına dayalı, kimi feodal kimi de pre-kapitalist dedi. Siyasal biçiminde onlar için tartışmalıydı, onda, “batı”daki monarşilerin özelliklerini görmeyip, Askeri demokrasi diyenler oldu. Kapitalizmin gelişmesi ise, çoğu için, “batı”nın özelliklerinin ithal edilmesi olarak gelişmekteydi. Kapitalizmin temellerini meta ekonomisinde ve onun genelleşmesinde görmeyip, doğuştan dünya kapitalizminin (özellikle başlangıçta Avrupa kapitalizminin) eklentisi olma, siyasal ve toplumsal yaşamda da onun “taklit” edilmesi olarak algılayıp teorileştirdiler. Burjuva aydını, dünyayı kendi sınıf yapısının sınırlılığı içinde değerlendirdi. 10

Şimdi, liberal burjuvalar, 1923 cumhuriyetinin demokratik olmadığı, demokratikleştirilmesi gerektiği temel tezi ile ortaya çıkmaktalar. Önce burjuva devrimleri ve cumhuriyetin genel gelişmesine bakalım, ondan sonra1923’ün özgüllüğünü geliriz. 1789 sonrasında kurulan burjuva cumhuriyeti devrik feodal sınıflar üzerinde baskı uyguladı, bunun karşısında kralcı, monarşist burjuvazi özgürlük istedi. Hiç olmazsa, birkaç prens’i bize bırakın diye yalvarıyordu. devrimci Jakoben (tepeden inmeci) burjuvaların cevabı ise “özgürlük düşmanlarına özgürlük yok” oldu. Şimdi bizim burjuva liberallerimize bakalım ne görüyoruz? Bir taraftan, 1923 “modernleşmesi”nin (onların dilinde böyledir) zayıf, güçsüz, yanlarını sıralar, ardından demokratikleştirilmesinden dem vururlar. “Ulusalcı”- cumhuriyetçi burjuvalar ise, “laik cumhuriyeti” koruma kaygısı içindedirler. Onlarda sözüm ona, pek ağızlarına almasalar da devrimlerin koruyucusuydular. “Şeriat” tehlikesine karşı, “aydınlanma” bayrağını gönülsüzce sollar görünürler. Asker ve sivil burjuva sınıfın temsilcileri, “demokrasi” ve özgürlük


Proleter Kasım-Aralık: 2007 Sayı:46-47 gibi değerlerin ellerinden kaçartmakta olduğunu görüp derin tığı gerçeğini bönce dile getirderin iç geçirmekteler. Liberal mekteler. Bunun karşısında burjuva bu “kötülükler” konuhasımları liberal burjuvalar elsunda ünlü tanrılarından “hoşgörü” önünde secdeye kalerini ovuşturup kıs kıs gülmekte. Kendi öğütlerine kulak panmaktalar. Liberal burjuvazi bütün asılmamasını sonuçları olduğu bunları AB sürecinde reformlar nazik ve keyifli hatırlatmalarını yapmaktalar. Yapmakta oldukyoluyla yapmak istemekte. Bunun için de en temel araç ları, “Muhafazakar İslamcı” olarak ilk defa yapılacak dediği burjuvazi ile ittifakın, “modern“sivil anayasa”yı göstermekteleşme” ve demokratikleşme dirler. 1923’ün cumhuriyetçileri için zorunluluğunu tam bir güven ve iç huzuru içinde sürdevrimden söz ederken, bu günün “ikinci cumhuriyetçileri” dürmekteler. Yani, egemen reformdan söz etmekten, devburjuvazinin bir kesimi “bağımsızlık” , “aydınlanma” ve rimin lafsından dahi korkmak“laik-cumhuriyet”, diğer kesimi tadırlar. Bunun yerine bol bol “demokrasi” ve özgürlük kav“demokrasi”, özgürlük ve reramlarını kullanmayıp bunlar form nutukları çekilmektedir. ile oluşun kendi bayraklarını 1923’ün cumhuriyetçileri modalgalandırmakta. Liberal burnarşi ve monarşistler üzerinde juvalara bakarsınız onların diktatörlük uyguladı. padişahcumhuriyetleri “herkese” en lığa son vererek, son Osmanlı baştan da, 1923 cumhuriyetiSultanı’nı ve sülalesini sürgünin ezdiği, hor gördüğü, “İsne gönderip, geri dönmemesilamcı” kesime özgürlüğünü ve nin anayasal tedbirlerini aldı. itibarını geri verecektir. Bunun Tıpkı 1789 burjuva cumhuriyeiçin “Türbanın serbest bırakıltinin yaptığı gibi. Liberal ve geması”nı savunup, hoşgörü ve rici burjuvazi bugün onlarında “toplumsal uzlaşma”nın eritibarını iade çabası içindedir. demlerini saya saya bitiremePadişah Vahdettin’in “kurtuluş mekteler. Onlarca bu gün en savaşı”na katkılarını ispatlama tehlikeli olan “toplumun kutupgayretleri, burjuva basınındaki laşması”dır. Ama nereye bakköşelerinde sürüp gitmektedir. salar, Türk-Kürt, Suni-Alevi, Yukarıdan-aşağı bir burjuva Laik-Şeriatçı vb. karşıtlıkların devrimi olsa da monarşi ile 11


www.proleter.org

karşılaştırıldığında, ona göre 1923 cumhuriyeti demokratiktir. Bu gün burjuva cumhuriyetinin demokratikleşmesi ise egemen sınıf burjuvazinin hiçbir kesiminin siyasal eylemi sonucu olmayıp, işçi sınıfının demokrasi ve demokratik haklar mücadelesinin sonucu olacaktır. İleri kapitalist ülkelerde şimdiye kadar tarihte olduğu gibi. Burjuva devletinin, burjuvazi ve işçi sınıfı karşıtlığının ürünü olan bir burjuva cumhuriyetinin, demokratikleşmesi, ancak o toplumun ezilen sömürülen tek tutarlı devrimci sınıfı işçi sınıfının mücadelesi ile olacaktır. Monarşileri deviren, cumhuriyetler demokratiktir, çünkü burjuva niteliktedirler. Demokratik kavramında başka sihir, büyü ve onda olmadık nitelikler arama, komünistlerin işi değil, burjuvazinin çeşitli renklerdeki temsilcilerinin sınıf görevidir. Bilindiği gibi burjuvazinin devrimci olduğu çağda, onun devletlerinin hepsi Devrimci Burjuva Cumhuriyet başlığı altında toplanamazlar. Yaşanan devrimin niteliğine göre farklılıklar gösterirler. Kapitalizmin, emperyalist dönemdeki burjuva devrimlerinin ne oldukları, kapitalist sınıflara dayanıp, sonuçta hangi tipte 12

devrimler ortaya çıktığı konusunda bu günün aydınları ve küçük burjuva demokrasisinin temsilcileri onulmaz çelişkiler içine yuvarlandılar. 1923 Türk burjuva devrimi ile ortaya çıkan devleti, “Devrimci cumhuriyet” olarak niteleyen olduğu gibi faşist diktatörlük diyenlerde oldu. Farklı sınıflar ve farklı temsilcilerinin dünyayı ve onun konularını algılayışındaki karşıtlıklar, bu konumlarına uygun olarak etmekteydi. 1960 ve 1970 yıllara gelindiğinde de devlet biçimi için … anlayışlar farklı kavramlarla ifade edildiler. “Filistin tipi demokrasi” cici “demokrasi”nin yanında “açık faşizm”, faşist diktatörlük, oligarşi- nitelendirmeleri teorik yansımalar olarak ortaya çıktı. Devrimci burjuva cumhuriyetinden, faşist diktatörlüğe varış, doğuştan ölüme, beşikten, mezara yaşadığı süreci gösteriyordu. Bu ikisi arasında bir çok ara siyasal biçimler yer aldı. Burjuva toplumun bağrındaki, sınıf mücadelesi, proletarya diktatörlüğüne doğru zorunlu gidişi işaret ediyordu. Burjuva cumhuriyeti, genel olarak burjuvazinin işçi, emekçiler üzerindeki egemenliğini işaret ederken, burjuvazinin çeşitli kesimleri (Mali aristok-


Proleter Kasım-Aralık: 2007 Sayı:46-47 ramlarının temel siyasal hedefi rasi-sanayi burjuvazisi, tefeci cumhuriyet oldu. Tabiî ki bu ve ticaret burjuvazisi) arasın1800’lü yılların sonları için gedaki siyasi egemenlik el değişçerlidir. Böylece “demokrasi” tirdi. Emperyalist-kapitalizmde dedikleri güçler iktidara gelirise mali sermaye sahiplerinin ken, “halk” tarafından yönetim tekelci burjuvazinin egemenliği sağlanacaktı. Daha sonraki kendini oligarşi olarak göstersüreçte ise “halk” içindeki kardi. Emperyalist savaş ve şidşıtlıklar gelişip sınıfsız toplum detli bunalım günlerine denk yolunda ilerlenecekti. Engels, düşen siyasal biçim olarak ta yaşanan süreci böyle değerfaşist diktatörlük, “finans kapilendiriyordu. Rusya’da da, işçi talin en gerici, en şoven, en sınıfı partisinin ilk asgari progemperyalist unsurlarının siya3 sal diktatörlüğü” oldu. Bu Leramı aynı taleple ortaya çıktı. nin’in, emperyalist savaş moDaha sonra, devrimin gelişimi, Rus liberal burjuvazisi narşiler ile cumhuriyet arasınKatedlerin politikalarındaki dedaki farkı siler dediği olgudur. ğişikler sonucu, Lenin, cumhuEmperyalizm öncesi burjuva riyet hedefi yerine işçi sınıfı ve monarşilerinin, yerine faşist köylülüğün devrimci demokradiktatörlükler geçti. Tabiî ki bu tik diktatörlük hedefini formule benzerlik, ayrılık, tarihi sınıfsal etti. Bu işçi-köylü ittifakı, devfarkları yokluğu demek değilrimci-demokrasi kavramlaştırdir. ması ile ifade edildi. Marks ve Burjuvazinin kampında Engel’sin dönemindeki, “debunlar olurken, proletarya tamokrasi” nitelendirmesinin yerafında aynı olguya ilişkin nerine devrimci-demokrasi ler oldu? Burjuva devrimin formülasyonu geçti. İleri kapisürmekte olduğu, burjuvazinin talist ülkelerde ise işçi sınıfı siyasal egemenliği ele geçirmediği burjuva devriminin tapartisinin asgari programının mamlanması gerektiği toplumen önemli siyasal hedefi prolelarda, proletaryanın temsilcileri tarya diktatörlüğüydü. Almankomünistler hangi ilk hedefler ya’da komünistler, Engls’in ile ortaya çıkıp, sınıflarını eğituyarılarına rağmen, programtiler. Buralarda, asgari proglarına Cumhuriyet talebini koymazlar. Lenin bu onlar için 3 anlaşılır ama bizde mümkün Dimitrov böyle tanımlamaktadır. 13


www.proleter.org

değildir der. Onun yukarıda sözünü ettiğimiz burjuva devrimi anlayışı ise, demokratik devrimde işçi sınıfının hegemonyası, olmazsa olmaz koşulunu getirmiştir. Bu ise burjuvazi adına devrimci barutu yitirmenin Marksist teorideki yansımasıdır. Kapitalizmin emperyalist döneminde, burjuvazinin gericiliğinin genel bir yasa, siyasal demokrasi karşıtı bir anlayış olarak kendisini göstermesi, onun, burjuva devrimlerindeki durumunda da kendini gösterir. Bu gün liberal burjuvaların, “birinci cumhuriyete” demokratik değildi demelerinin nedenlerinde biri de burjuvazinin sınıf yapısındaki değişikliklerin önemli etkisi vardır. Lenin’in emperyalist savaşların cumhuriyet ile monarşiler arasındaki farkı silmesi tespitinden hareketle, birinci emperyalist paylaşım savaşının yarattığı koşulların ürünü olan 1923 Türk burjuva devrimi değerlendirildiğinde, devrimin ve devletin niteliği ve özgül yapısı kavranabilir. Osmanlı monarşisine son veren burjuva devriminin ünlü burjuva devlet, monarşik özellikteler, (Liberallerin terimleri ile “tek parti diktatörlüğü”) sergiler. Bir burjuva monarşisine 14

yakın duran burjuva cumhuriyetidir. Bu özelliklerine başka bazı, küçük-burjuva demokrasinin temsilcileri faşist olarak nitelendirecektir. Bazıları da “Kemalist” burjuvazinin yarattığı siyasi havanın egemenliğin de kalıp, ondan “sosyalizme” köprü kurmaya çalışacaklardır. Küçük burjuva sosyalizminin temsilcileri Türkiye’de kendilerine temel olarak “devletçiliği” aldı. Bu daha sonraki “sosyal devlet” savunmaya dönüştü. Burjuva toplumda, burjuva devletinde hizmetler, “kamu hizmeti” adı altında toplamış, işçi ve emekçilere, onların dilinde “halka” korunup, geliştirecek temel olarak gösterildi. Bu politikalar bu günde bir çok grup ve siyasi hareket tarafından savunulmaktadır. Anlayış yina aynıdır. Burjuva toplumdan, burjuva devletin bazı hizmetlerini koparıp, sosyalizme, temel yada köprü kurma çabasıdır. Aslında, küçük-burjuva sosyalizminin burjuva devlete ilişkin bu politikaları onun devlet ile ilişkisini ortaya koymaktadır. Burada da devletçidir. Burjuva devriminin bir diğer ayağı “bağımsızlık” olgusunda benzer bir tutum içindedir. “Bağımsızlık” onlar için başlı başına bir amaçtır.


Proleter Kasım-Aralık: 2007 Sayı:46-47 sermayenin hareketi için engel Hatta bunu “Tam bağımsızlık” olarak görmekte. Aslında söolarak ele alıp savunurlar. Yazü edilen, devletin biçimi ile ilni, emperyalist- kapitalizm kogilidir, öz olarak burjuva devleşullarında, siyasi, ekonomik ve tidir. Devlet, emperyalist- kapitoplumsal “bağımsızlıktır” hetalizmin merkezinde de aynı deflenen. Tabi bunlar, kendi biçimde, -“ulusal” nitelikte-, kendine yeterli, küçük meta onun parçası, yada bağımlı ülüretimine dayalı, küçük burjukelerdeki devlet te aynı biçimvazinin talepleridir. emperyadedir. Bu konuya daha geniş list kapitalizmin parçası olan olarak almak gerekir. küçük-burjuvazi –ki, bu günkü Liberal burjuvazinin başartlarda, bu tip, küçükburjuva sınıf içinde egemen zı demokratik hakları savunuduruma gelmiştir.- “bağımsızyor görünmesinden onun “demokrasi” için mücadele ettiği lık” ve “demokrasi”yi bağlı olunan emperyalist gücün parçası sonucu çıkmaz. O burjuvazinin olmada görmektedir. Örneğin egemenliği için, “demokrasi” AB üyeliğinde. havarisi kesilmekte. İşçi sınıfı İşçi sınıfının “bağımsızise burjuvazinin egemenliğini lık” karşısındaki tavrı ne olmayıkmak için mücadele edeceklıdır? Komünist işçi sınıfı hatir. Yani, komünist işçi sınıfı reketi “bağımsızlıktan” siyasi hareketi, demokratik haklar bağımsızlığı yani, ulusların için yaptığı mücadeleyi, yürütkendi kaderini tayin hakkını tüğü toplumsal devrim mücaanlamaktadır. Bunun yaşamadelesine bağlamayı bilmelidir.” sı için ise, bir dizi demokratik devrim ve sosyalizmle taçlanN. IŞIK Kasım 2007 dırılması gerektiğini bilir. Ulusal özgürlüğün, siyasi bağımsızlık, “ulusal-devlet” kurma -ki bu burjuva devlettir- olduğunu hiçbir zaman, kapitalizm sınırları dışına çıkma demek olmadığını anlar. Burjuvazi, “küresel” kapitalizmle birlikte “ulusal-devlet”e “ulus-devlet” demeye başladı. Ve onu mali 15


www.proleter.org

MARKSİZM – LENİNİZM HER ZAMAN GÜNCEL VE BİLİMSEL ÖĞRETİ SERMAYENİN “ETİK” İLKELERİ; HUKUK-ANAYASA TARTIŞMALARI VE PROLETARYANIN TAVRI (II) Geçen sayımızda aynı başlık altında ele aldığımız tartışmalarda burjuvazinin çeşitli kesimlerinin ve özelde tek tek sermaye gruplarının iş süreçlerinde ve diğer sermayelerle ilişkilerinde neleri dikkat edecekleri, dikkat etmeleri gereken konuları kendi bünyelerinde yazılı “anayasalar” haline nasıl getirdikleriyle ilgili bir takım örnekler ve sözleşmelerden söz etmiştik. buradan kalkarak bunların bir kısmının uluslar arası emperyalist sermayenin oluşturduğu kuruluşların tüm diğer sermayelere ve sermaye gruplarına “tavsiye” niteliğindeki ilkelerini,”anayasa”larını örnek göstermiştik. Bunların sosyal ve toplumsal hayatta, sermaye 16

ilişkilerinin yanında, dolaylı sosyal ilişkilerin, çevrenin ve toplumsal sınıf mücadelelerinin karşısındaki tavırlarını, “tavsiyelerini”, “talimatlarını”, “emirlerini” aktarmıştık. Öte yandan AB ile ilgili olarak, oluşturulmaya çalışılan bölgesel sermaye ilişkilerinin hukuksal ilişkilerini ve toplumsal örgütlenmesini yasal çerçeveye oturtmaya çalıştığı müktesebatlarından, anayasa taslaklarından4 da örnekler ortaya koyarak bunların nasıl bir toplumsal örgütlenme istediklerini, bunun “yasal” ifadesi olan anayasa çerçevesinde nasıl dile getirdiklerini sergilemeye çalıştık. Burjuvazinin sınıfsal olarak ortaya çıkışı ve sınıf olarak egemen hale gelmesi Avrupa’da yüz yıla yakın bir tarihi sürece tekabül ettiği görülür. (1789-1871) Burada 1789 Fransız ihtilali olarak burjuva sınıf mücadeleleri tarihinde adı geçen mücadelenin Fransız burjuvazisinin Fransız soylularına, feodallerine karşı verdikleri mücadelenin zaferini simgeler. İhtilalin talepleri ve kabul edilen içeriği onun, burjuvazinin o denemdeki tarihi 4

AB Anayasa Taslağı 2003


Proleter Kasım-Aralık: 2007 Sayı:46-47 neyimi burjuvaziye önemli ip koşullardaki sınıf yapısı, üretim ilişkilerinin gelişme dereuçları vermiş artık bundan sonra burjuvazi, gerek soylucesi, burjuva üretim ilişkilerinin luğa gerekse işçi sınıfına karşı artık bağrından çıktığı feodal mücadelelerinde devlet erkini üretim ilişkilerini, önündeki enordularının eline vererek sınıf gelleri kaldırmak için giriştiği mücadelelerini burjuva-feodal, mücadelenin ulaştığı doruk monarşik hareketlerinde, burnoktasıydı. juva- proletarya arasındaki Burjuvazinin bu tarihsel mücadelelerinde bunu her koşullarda soyluluğa, feodazaman ön planda tutma eğililizme karşı verdiği sınıfsal mümini göstererek faşist diktatörcadelenin karakterine denk lüklerin önceli oldular. düşen sloganlarıyla bayraklaProletaryanın sınıf mürındaki “eşitlik, özgürlük, karcadelesi içerisinde ideolojik, deşlik” bunu ifade ediyordu. siyasi örgütsel alandaki mücaBurjuvazi bu tavrıyla feodalizdelesi bunlardan çıkardığı me karşı egemenliğini tahsis dersler ve gösterdiği eğilimleetmeye çalışıyordu. burjuvazinin bu başarısı eskinin tüm rin siyasi ve toplumsal sonuçüstyapısını ve ekonomik ilişkilarına göre tavrını belirlemesi içinde yaşadığı toplumsal verileri darmadağın ederek bütün lere göre değişiklikler gösterir. yapıları kendi örgütlediği uluFakat bütün bunlara ilişkin sal yapı içerisinde uydurmaya mücadelesinin hedefinde burçalışıyordu. Burjuvazinin egejuvazinin toplumsal düzeni, menliği, süreç içerisinde güçegemenlik araçları vardır. Prolenerek örgütlediği ulusal teletarya bunları toplumsal devmeldeki ilişkilerini, karşıtı prorimiyle yerle bir etmeyi hedefletaryaya karşı bir örtü olarak ler. Bu hedefine ulaşırken, kullanıyordu. Proletarya burjuproletaryanın ekonomik, ahlaki vazinin ensesinde hissettiği ve fiziki bozulmasına karşı da mücadele ile burjuvazi kendi mücadelesini, bu hedeflerine mücadelesi içinde hesaba kabağlı olarak sürdürür. tılması gereken bir gücün daBu gün emperyalistha farkına varıyor buna göre kapitalist sistemin, toplumsal siyasi taleplerini ve toplumsal ilişkilerini dünya çapında yeniegemenliğini oturtmaya çalışıden yapılandırma çabası içinyordu. 1871 Paris Komün de17


www.proleter.org

deki Türkiye burjuva sınıflarının emperyalist güçlerle ortaklaşa örgütlemeye çabaladığı sınıfların hukuksal yapılarının, ekonomik ve siyasi konumlarının yeniden belirlenmeye çalışıldığı, diğer sermaye grupları ve sermayeler arasında ilişkilerin yeniden düzenlenmeye çalışıldığı ortamın ne kadar karmaşık, ne kadar çelişkili ilişkiler yumağı içerisinde özlerinin çekip çıkarılması da o derece zorlaşıyor. Sapla samanın karışmadığı bir görüntüyü ortaya çıkarmak, sınıfsal tavrı tespit edebilmek komünist işçi hareketinin bu günkü mücadelesinin gündemini oluşturmaktadır. Bu tartışmaların yoğun olarak hükümet, burjuva kapitalist çevrelerin, sendikaların, meslek odalarının vb. yanı sıra çeşitli grupların ve siyasi çevrelerin bu “egemenlik” aracının yani “anayasa” üzerindeki tartışmalarına biraz daha genişleterek bakalım. Burjuvazi ve onun temsilcisi siyasi partiler, oda ve birlikler “anayasal” çerçevedeki görüşleri her birinin ekonomik yapı içerisindeki konumlarına göre belirlenmekte ve buna uygun olarak kendilerini ifade etmektedirler. Araların18

daki biçimsel farklılıklar bir yana bırakılırsa bunların ortak noktası burjuva mülkiyet, sermaye ilişkilerinin devam edeceği, devam etmesi gerektiği üzerine kurulu olan sömürü ilişkilerinin devamından yana olmalarıdır. Ütopik küçük burjuva girişimler biryana bırakılarak gözlemlediğimiz sözde “işçi sendikalarının”, “memur” vb. küçük burjuva dernek, sendika ve partilerinin ortak noktası da sermayenin toplumsal örgütlenmesinden yana tavırlardır. Biçimsel farklılıklarla özü kapatılmaya çalışılsa da diyalektik açılımı bunlara ele vermektedir. Toplumsal üretim ilişkilerinin yarattığı hukuki ilişkilerin gelişimini, tersinden bakarak iradi olarak oluşturulacak “hukukun” ekonomik ilişkileri belirleyeceği gözle bakılmaktadır. Biz biliyoruz ki sınıf ilişkilerinin başladığı günden bu güne toplumsal üretim ilişkilerinin gelişmesi üzerine müdahaleler (hukuk, askeri, devlet, vb.) ancak bu ilişkileri ya ileriye taşıyan bir tarzda, ya önünde engel teşkil edecek biçimde, yada bir yönün önüne engel teşkil ederken bir başka yönünün gelişmesi yönünde müdahalelerdir. Daha çok


Proleter Kasım-Aralık: 2007 Sayı:46-47 rulan yasalar –anayasalar da üçüncü biçimde yer alan müdahil- uygulamada hep çiğdahaleler kapitalistnenmiş ya da çevresinden doemperyalizm döneminde gölanılmış yasalar olagelmiş ve rülmekte, emperyalist sistem devlet toplumsal üretimin yadünya kapitalist-emperyalist saları karşısındaki güçsüzlüörgütlenmesini buna göre şeğünü kabullenmek, sineye killendirme yoluna gitmektedir. çekmek zorunda kalmıştır5. Bunun bazı sanayi, tarım, enerji, ticaret ve ulaşım alanla5 rında örneklerini sıkça görüp, şahit olmaktayız. Kapitalist29 Kasım 2007 Perşembe 08:47 emperyalist sermayenin dünya Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Basistemi içerisinde örgütlemeye kanı Kürşad Tüzmen, Türkiye'de yaçalıştığı bu çabaların “ulus bancı sermayenin önündeki en büdevlet”lerin “ulusal çıkarlarına” yük engelin arazi sorunu olduğunu aykırı olsa da sermayenin gesöyledi. nel ve emperyalist sermayenin İstanbul'daki sanayinin bir kısmının işleyişine denk düşmektedir. Anadolu'ya kaydırılması ve 2B araziBu gün bir çok ülkenin, başta leri de dahil olmak üzere hazine araİran ve Kuzey Kore’nin Nüklezilerinin yatırımcılara tahsisi konuer sanayisini geliştirmesini nasunda bir dizi çalışma içinde olduklasıl Amerikan Emperyalist terını belirten Tüzmen, "Eskiden sözümüzü geçiremezdik. Şimdi büyükelleri istemiyor ve engel oldük Bakan olduk da ne oldu. Hala maya çalışıyorsa buna benzer sözümüzü dinleyen yok" diye yakınsilah sanayi, bazı teknolojilerin dı. gelişimi, enerji konularında da müthiş bir rekabeti ve dayat2006 yılında 20 milyar dolar yabancı yatırım çeken Türkiye'nin 2007'de 22 mayı gerçekleştirmektedirler. milyarlık yabancı yatırım hedefi koyBöylesi bir ekonomik, duğunu belirten Tüzmen, yatırımcı siyasi yapılanmanın parçası çekilmesi konusunda hükümetin olan ülkelerde ve Türkiye’de 2013'e kadar çok ciddi açılımlar yaelbette sermayenin egemen pacağını belirtti. siyasi temsilcileri bunlara kaİETT iyi örnek olmadı yıtsız kalmamakta, egemenlik araçları ve organları aracılığıyDubai Emiri Şeyh Muhammed El la hayata geçirmeye çalışmakMaktum'a satılan İETT arazisi örnetadırlar. Dönem dönem oluştuğini veren Tüzmen, "Yabancı yatı19


www.proleter.org

Niçin Bir Anayasa? “Türkiye’de 2002 yılından itibaren yakalanan güçlü siyaset ortamında istikrar ve ekonomide gelişme ve istikrar sağlanırken, yönetim alanında yapılan reformlarla devlet ile toplum arasında daha etkin bir yönetişimi hayata geçirmenin önü açılmıştır. Ancak Anayasa ve yönetim konusundaki düzenlemelerde, insan hak ve özgürlüklerini iyileştirme dışarıdan empoze ediliyormuş gibi bir izlenim vardır. Oysa şeffaf, adil ve rekabetçi bir ekonomik düzen oluşturmak için de gerekli olan bu düzenlemeler halkımızın en doğal hakkıdır.

rımcılar bir takım işler yaparken onlara önceden verilen öneri ve sözlerden sonra farklı şeylerle karşılaşınca ister ister istemez üzülüyorlar" dedi. Özellikle Körfez sermayesinin Türkiye'ye çekilmesi gerekiğini vurgulayan Tüzmen, "Körfez sermayesinin 500 milyar dolarları var. Yağacak bir bulut gibiler. Nereye çekersen oraya yağacak. Sen çıkıp kusura bakma şurası hukuka takıldı dersen, olmuyor. "diye konuştu. Ceyda Çağlayan/Referans

20

60. hükümet reformlara ciddiyetle devam etmeli, Türkiye’nin insan hakları, yargı, güvenlik, hukuk devleti, yüksek öğrenim konularında toplumsal krize sebep olan sorunlarını aşabilmek için köklü bir Anayasa reformu gerekmektedir”6 “Eşitlikçi, Özgürlükçü ve Demokratik Bir Anayasa İçin İzmir Yurttaş Meclisin'nin 12 Aralık 2007 tarihinde yapmış olduğu son toplantıda, Anayasa tartışmalarında ortaya çıkan son durum üzerine değerlendirme yapıldı. Bu değerlendirmede anayasa tartışmalarına bir şekilde müdahil olunması ve buna göre bir süreç tasarlanması konusunda mutabakat sağladı. Anayasa sürecinin teknik bir çalışma olmaktan çıkarılması için atölyeler ve beyin fırtınası çalışmaları yapmak fikri benimsendi. Anayasa taslağı açıklandığı sırada hazırlıksız yakalanmamak ve kendi anayasa önerilerimizi oluşturmak üzere farklı

6

MÜSİAD (MÜSTAKİL SANAYİCİ VE İŞADAMLARI DERNEĞİ) Anayasa Raporu 13.12.2007


Proleter Kasım-Aralık: 2007 Sayı:46-47 “insan hakları” derken tek tek bir adım daha atmanın zamasoyut insan ilişkisinden söz nının geldiği belirlendi.”7 “ ANAYASASA edilmediği bunun burjuva üretim ilişkileri içinde burjuvazi ÇALIŞTAYI Ankara platformu açısından sermaye sahipleri – burjuvaları- diğerleri de yine aynı diyalektik sonuca uygun 8/9-12-2007 tarihlerinolarak küçük-burjuva sınıf kade, TEPAV ( Türkiye ekonomi tegorilerini algılamaktadırlar. politikaları araştırma vakfı) tarafından Ankara da "yeni sivil Bunların proletaryanın sınıf bakış açısıyla bakmaları ve anayasa" nın temel ilkelerinin değerlendirmeleri elbette bekbelirlenmesine katkı sağlamak lenemez. Ama ne var ki değeradına ilk anayasa çalıştayı düzenlendi. lendirmelerin sınıfsal çıkar ve konumlara kamufle etmenin biricik yolu bunların “sınıflar TOBB, TÜSİAD, TİST, TÜRüstü” bir bakış açısıyla sunulKİŞ, KAMUSEN, TESK, maya çalışılmasıdır. TZOB, TBB, gibi 20 kuruluşu Şimdi MÜSİAD’ın hazırbir araya getiren "Anayasa lamış olduğu “Anayasa RapoPlatformu Ulusal Çalıştayı na 70’e yakın da sivil toplum kuru” üzerinde biraz duralım. ruluşu katıldı” Bilindiği gibi Müsiad Burjuva toplumunu adını “Müslüman İş adamları” oluşturan çeşitli kesimlerinin benzetmesine uygun olmasınböylesi bir tartışma içerisine dan dolayı “yasaları” atlatmak, katılmalarının ve bulunmalarıkıvırtmak amacıyla “Müstakil nın gerekçeleri birbirinden biİş Adamları” olarak anılır. çimsel olarak ayrılsa bile Çünkü yasalar dini vb. sözcüközünde benzer nedenlerden ler ve terimlerle ifade edilmeyi dolayı hemfikirdirler. Söylem“yasaklamıştır”. Bunu aşmanın lerini aynı sözcüklerle ifade bir yolu olarak Müsiad, Müsederlerken içeriklerini kendilelüman burjuvalarımız böyle bir rine göre yorumlamaktadırlar. tanımlamayı keşfetmiştir. Müsiad diyor ki, “insan hak ve özgürlüklerini iyileştir7 Eşitlikçi, Özgürlükçü ve Demokratik me dışarıdan empoze ediliBir Anayasa İçin İzmir Yurttaş Mecliyormuş gibi bir izlenim vardır. si 21


www.proleter.org

Oysa şeffaf, adil ve rekabetçi bir ekonomik düzen oluşturmak için de gerekli olan bu düzenlemeler halkımızın en doğal hakkıdır.” Buradan: 1-İnsan hak ve hürriyetleri 2-Şeffaf, Adil, Rekabetçi bir ekonomik düzen oluşturmak için …” anayasal düzenleme halkımızın hakkıdır. Bu düşüncenin açılımı bizce şunu ifade etmektedir: Türkiye Cumhuriyeti feodal bir üretim yapısından ve buna denk düşen monarşi yönetiminin yerini almasından bu güne ekonomik gelişimini zamanın varlıklı sınıfları, büyük toprak sahibi, tefeci, ticaret burjuvazisi, asker ve bürokrasinin egemenliğindeki sermaye grupları tarafından yönetile gelmiştir. Bunlar içerisinde gelişen küçük sermaye grupları dünya ekonomik konjonktürünün ve kapitalist-emperyalist yapılanmasının sonucu sermayenin işleyişine engel durumuna gelen “ulusal” sermaye yapılarının dağıtılmasını (KİT’lerin özelleştirilmesi vs) gerekli kılmıştır. bununla beraber “yerli” ve “yabancı” sermayelerin bu yapılanma içerisindeki konumlarının belirsizliği giderilmeli, devlet sermaye22

sinin lağvedilen, özelleştirilen alanlarında bu yapılanmanın tescili gerekmektedir. Ünlü 24 Ocak kararlarının hayata geçirilebilmesi için emekçi sınıfların toplumsal mücadeleleri bahane edilerek, “terörün, anarşinin kökünün kazınması” hedeflenerek gerçekleştirilen 12 Eylül Faşist Darbesi arkasından oluşturulup halka dayatılan 12 Eylül Anayasası, sermayeye dikensiz gül bahçesi sunmuş buna rağmen 28 yıllık serüvenin sonunda yine anayasa talepleriyle gündeme gelmiştir. Hem de 12 eylül’ün darbeci ordusunu karşısına alarak savunduğu siyasi taleplerini uluslar arası kapitalist –emperyalizmin açık pazarı haline getirmek istemiyle. Bunun bir ayağını ABD emperyalizmi oluştururken diğer ayağını da AB emperyalizmi oluşturmaktadır. Türkiye burjuvazisi bu emperyalist güçlerin ekonomik ve siyasi nüfuzlarını kullanarak Orta Doğu’da, eski “Doğu Bloğu” ülkelerinde, Afrika ve Asya’nın vb. ekonomik yapısını kendine bağlama, emperyalist efendilerinin ağlarına iliştirme gayret ve çabası içindedirler. Ülke içinde sömürünün ortaklaşa organize edilip em-


Proleter Kasım-Aralık: 2007 Sayı:46-47 yaşamları burjuva düzenine peryalist yapının ağlarında yebağlı olanların demokrasisidir. ni yerlerini sağlamlaştırmak Bugün uluslar arası emperyaiçin bütün gayretleri ve çabalalist sermayenin ve onların yerli rıyla emekçi halka dayattıkları ayakları ve organlarının yükekonomik, siyasi yapılanmayı selttiği demokrasi, kendileri Anayasal ve Hukuk çerçeveiçin gerekli ortamları yaratan sinde de yerlerini almak ve koşulların oluşması ve yerpekiştirmek istemektedirler. İşçi sınıfının burjuvazileşmesi içindir. Bunlar, kendi aralarındaki paylaşım kavgaladen ve diğer emekçi sınıflarrının sonucunda oluşan güçler dan farklı talepleri ve bu talepdengesine uygun bir demokleri gerçekleştirme mücadeleleri vardır. Bu bakımdan sınıfrasi içinde hareket etmek istisal çıkarları sömürücü sınıflayorlar. Bunun için burjuvazinin emrindekiler sermayeyi rın çıkarlarıyla örtüşmez, çakışır. Çıkarların çatıştığı her oremperyalist sermayeyi- rahattamda küçük ya da büyük mülatacak, işçi sınıfı ve ezilen, cadeleler, sınıf mücadeleleri sömürülenlerin boyunduruğusöz konusudur. Bu mücadelenu daha da ağırlaştıracak, burlerin “demokrasi içinde” çöjuvazi ve uşakları için demokzülmesi gerektiği ifadeleri rerasiyi genişletip, burjuva düformistlerin ve burjuva ideolozenine karşıt olanlar ve işçi sınıfı için diktatörlüğü pekiştirejisini yayan liberal burjuva yacek bir anayasa ve hukuki pazarlarından, sözcülerine, sendikalarından oda temsilcileriketler hazırlıyorlar. Bir yanda DTÖ yaptıne, dernek, vakıf temsilcilerinrımları, AB Kopenhag kriterleden siyasi partilerine kadar ri, diğer yanda özelleştirme, ABD ve AB emperyalistlerinin ABD emperyalistlerinin DB ve istediği bir demokrasi adınadır. IMF direktifleri ve emirleriyle Her demokrasi anlayışı ve uysıkışan hukuki ilişkilerin Anagulaması işçi sınıfının lehine yasal düzeyde yer alarak ilişkiolmadığı gibi, burjuvazinin de aleyhine değildir. “Kim için” lerdeki rahatlama sermayeyi demokrasi, “hangi sınıfın dezorlarken bunların üst yapıda mokrasisi?” soruları yanıtlanyarattığı eğitim, kültür, din, malıdır. Burjuva demokrasisi sosyal yapılar ve yerel örgütburjuvazi, onun yandaşları ve lenmelerle ilgili yapılandırma23


www.proleter.org

lar yeniden belirlenip organize edilmelidir. Burjuvazinin ve emperyalist sermayenin istediği budur. İşçi sınıfı ve emekçilerin bu uygulama ve yapılanmadan bir çıkarları yoktur. Burada burjuva yönetim ve egemenlik araçlarının yönetimine, bir sömürücüler kümesinin yerine, bir başka sömürücüler kümesinin gelmesi veya bir egemenlik aracının yerine bir başka egemenlik aracının getirilmesinin işçi ve emekçilerin sınıf çıkarlarına uymadığı gibi. Bunlardan tarafta da yer almayacak, bu yönde yapılan çağrılara da kulak asmayacak, kendi iktidarını hazırlayan koşullara uygun tespitler yaparak, bunlara hayata geçirip burjuvaziyi ve onun egemenlik araçlarını yerle bir edecektir. Bu gün ivedilikle yerine getirilmesi gereken, Devrimci Komünist Programının oluşturulması ve sınıfının öncüsünü (Komünist Partisini) yaratmasıdır. İşçi sınıfının bu günkü acil görevleri ve amacı bir sömürü biçiminin yerine bir başka sömürü biçimini, bir sömürücüler grubunun yerine bir başka sömürücüler grubunu getirmeyi değil, insanın insan tarafından her türlü sömürülmesini ortadan kaldır24

mayı, kim olursa olsun bütün sömürücü grupları ortadan kaldırmayı, proletaryanın diktatörlüğünü kurmayı, bu güne dek var olan bütün ezilen sınıflar en devrimci sınıfın iktidarını kurmayı, yeni bir toplum, sınıfsız sosyalist toplumu örgütlemeyi almaktadır.8 Küçük burjuva sosyalistlerinin, liberal küçük burjuvaların kuyruğuna takılıp, burjuva ideolojisini yaymaya ve yaygınlaştırmaya çalışanların gerçek yüzlerini gösterip, onların burjuva sömürü düzeni sınırları içerisindeki “çözüm” önerilerinin işçi sınıfını aldatma, sömürü düzeninin devamını sağlama araçları olduğunu açığa çıkaracaktır. Onların vazettikleri anayasalar ve yasaları ne kadar demokratik, özgürlükçü, eşit olurlarsa olsunlar sömürücü sınıfların işçi sınıfı ve emekçilere sömürme özgürlüğü, eşitliği sağlamaktan başka bir anlama gelmediğini ve gelmeyeceğini dünya aleme bir kez daha ilan eder ve kendi sınıfının, işçi sınıfının egemenlik biçimi olarak proleter demokrasiyi koyar. M.GÜNDAR Kasım-Aralık 2007 8

Leninizmin Sorunları S.223 J.Stalin


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.