61-PROLETER

Page 1

CİLT:7

SAYI:61

Ağustos - Eylül :2009

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

BURJUVAZĠ VE PROLETERYA Sosyalist yazında uzunca bir süredir memurlar proleter mi küçük burjuva mı? tartışmasıyla beraber sınıf kavramları yeniden ele alınıp tekrar tekrar tartışılıyor. Marksizm ile ilgilenen özellikle Kapital‟ in genç okuyucularının da sıkça katıldığı dar çevrelerde yapılan tartışmalarda proleter in tanımı genel emekçi tanımıyla aynılaştırılarak, emek gücünden başka satacak bir mülkiyeti olmayan tüm devlet memurlarının, kamu emekçilerinin, mühendisin doktorun, yöneticilerin, askerlerin, uşakların, ev hizmetçilerinin, büro memurlarının, sanatçıların, öğretmenlerin belirli bir ücret karşılığında çalışan tüm aydınların Marks'a dayandırılarak proleter olduğu ileri sürülüyor. Bu tartışma Marksizm'i öğrenmeye çalışan, kapital‟in genç okuyucularının yeni bir dil öğrenirken baş-

langıç aşamasında ki zorluklarından kaynaklı alıştırmaları, egzersizleri olarak kalsaydı bu haliyle hoş bir tebessüm olarak karşılanır, bu gençlerin samimi, iyi niyetli çabaları olarak görünürdü. Oysa Marksizm‟i kitlelere öğretmek için sahne alan, başta Kapitallerin ciltlerinden yapılan aktarmalarla üzerinde konuştukları konuya ne kadar hakim olduklarını, kanıtlama uğraşı içerisinde alaycı bir üslup takınarak çok bilmişliklerini gösteren işçi sınıfının küçük burjuva öğretmenleri, Marksizm‟ in düşmanlarının bilgi dağarcığını zenginleştiriyorlar. Burjuvaziye kölece hizmet eden sermayenin iktisat ve siyaset adamları uzunca bir süredir işçi sınıfının başkalaştığını, mavi tulumluların yerini beyaz yakalıların aldığını, teknolojik devrimin proleter tanımlamasını ve bunun sonucu Marks‟ın öngörülerini sınıf savaşımı öğretisini yıktığını her fırsatta dile getirerek burjuvazinin yüreğine su serpiyorlar. Burjuva ideologları işçi sınıfının başkalaştığını, “Elveda Proletar-


www.proleter.org

ya” çığlıklarıyla, proletaryanın kapitalizmi alaşağı etmek yerine kendini bu sisteme entegre ettiğini – bilgi çağının, bu onların hoşlanarak kullandıkları bir deyim, kapitalist toplum yerine bu deyimi kullanmak hoşlarına gidiyor. – ileri sürerek kapitalizmi ebedileştirme uğraşısı verirken, işçi sınıfının küçük burjuva öğretmenleri, her türden solcular, sosyalistler burjuva toplumunu bir bütün olarak ele alıp her türden faydalı emeği, bu emeğin niteliğinden ayrı olarak burjuvazi için faydalı yada faydasız emek görüntüsü içinde proleterleştirerek, işçi sınıfının başkalaşımına burjuva ideologlarının bakış açısıyla katkıda bulunuyorlar. Burada önemli olan bu ikincilerin yani proletaryanın küçük burjuva öğretmenlerinin kendileri açısından kimin yanında yer aldıkları değil, komünistler açısından kime hizmet ettikleridir. Tartışılan konuya son olarak “küçük” bir derginin 2006 Mart sayısında bu derginin o güne kadar ki altı sayısıydı, tartışmaya memurlar proleterdir diye on iki sayfalık bir yazıyla katıldı. Devrimin Sesi, adlı bu derginin bugün çıkıp çıkmadığı akıbetinin ne olduğu en azından bizce bilinmemesine rağmen, söz konusu olan tartışmanın sosyalist çev2

relerde devam etmesinden kaynaklı olarak, burada, birkaç satırına yer vereceğiz. Bu sorun işi gücü olmayan sosyalist aydın çevrelerin basit bir teorik tartışmalarından daha da ileri, kökleri çok daha derine inen, işçi sınıfı hareketi içerisinde ki sınıf uzlaşmacı oportünistlere uzanan bir çarpıtma olduğu gerçeğinden dolayı, bunca pratik görev içerisinde sanki gereksiz bir gevezelik, bir ayrıntı olarak görenler, ne denli basite indirgenirse indirgensin gerçekte, Marksizm‟in abc si demek olan bilimsel sosyalizmin en basit, en temel öğretilerinin bile tartışma konusu olması açısından ele alınıp, incelenmesi gerektiğini gösterir. Bir Müslüman için Fatiha suresi ne anlama geliyorsa, bir Marksist, komünist içinde proletarya ve burjuvazi tanımlamaları aşağı yukarı aynı anlama gelir. İşçi sınıfı hareketinin geriliğine bakarak, pratik görevlerin her türlü teorik tartışmadan çok daha önemli olduğu, üzerine durmadan gevezelik yaparak, kendi günlük koşuşturmalarını işçi sınıfının siyasallaşması görevleri olduğunu sanan ve bu inanca kendini kaptırmış olan, öte yandan, ne hikmetse sıkı sıkı sarıldığı pratik görevlerinin üretkensizliği, kendi hareketinin bırak, işçi hareketiyle bütünleşme-


Proleter Ağustos - Eylül:2009 Sayı:61 sini, kendi içinde bile bütünlüğüğundan yer yüzüne yaklaştığınü, siyasal birliğini, neden korumızda önce okyanusları, denizleyamadığı ve durmadan dağılıp ri, büyük kara parçalarını, yani birer aile şirketleri, küçük dar kısacası dışsal coğrafi şekilleri komünler, burjuvazi için zararsız görürüz. Toplumlar da böyledir. mezhepler haline geldiğini göUzaktan, dıştan bakıldığında beremeyen, bizim zavallı pratik lirli bir toplum şekillerini kabaca hayranlarımıza söyleyecek bir görürüz. Ne var ki, soruna daha sözümüz yok. Kumda oynaması yakın ve daha derinden, bütünbir çocuğun zekasını geliştirir, ileden onun içinde yer alan parçaride gerçek hayatta ona deneyim lardan birine, farklı toplumsal yazenginliği sağlar, yetişkin bireyin pılar ve bu yapıların içinde yer ise üstünü başını kirleten, onu alan üretim, dolaşım ve mülkiyet gülünç duruma düşüren, aylak ilişkileri, sınıflar, devlet vb. ile kızamanlarını doldurmaktan başka sacası önümüze karmaşık ve bir işe yaramaz. muazzam bir bütün toplumsal Proleter, emek gücünü sailişkilerin birbirleriyle ilişkileri, tan herhangi bir “mülk sahibi” olfarklılıkları, birlikleri, çatışmalamayan işçi, emekçi ise, o halde rından oluşan ayrıntılar, detaylar, ücretli emekçiler, memurlar birer ilişkiler çıkar. Şeytan ayrıntıda proleter değiller midir? En kaba gizlidir. en sıradan, yüzeysel, genel bir Siz sorunu memurlar, ücifadeyle bakılıp ele alındığında retli emekçiler, olarak bir genelgörünen tanımlanan olgu budur. leme içinde ele aldığımızda başAynı, dünyaya uzaydan bakan ka bir deyişle nesnelere onlar da birisinin karmaşık renklerden var olan özelliklerden birisini geoluşan bir küre görmesi gibidir; nelleştirerek ele alıp incelediğibu şekilde dünyayı ele alan birinizde, peynirle, tebeşiri aynı yere sine dünya nedir diye sorduğukoyarsınız. Çünkü ikisinde de var nuzda, size bir küre olduğunu olan beyazlıktır. Renklerini öne söylemesine benzer bu tanımlaçıkardığınızda varacağınız yer ma. Soruna nereden baktığınıza, burasıdır. Memurların, emek güyada nasıl ele aldığınıza bağlıdır. cünden başka bir şeyi olmayan Bu bakış açısı bize, dünya haktoplumsal iş bölümünün farklı kında ne kadar bilgi verir? Eksik, alanlarına yayılmış bir kalabalık tek yanlı ve genel bir coğrafi bilolarak, onların emeğine, kapitagiye sahip oluruz. Uzay boşlulist toplum açısından, burjuvaziye 3


www.proleter.org

faydalı emek olarak proleterleştirirseniz, burjuva toplumunun eski toplumlardan devraldığı diğer emek türlerini de, örneğin, fahişenin emeğini yada bir kiralık katili vb. de proleterleştirirsiniz. Memura proleter olarak baktığınızda, devlette ve kapitalist sanayide, en kaba tanımıyla, kamu hizmeti gören, yığını görürsünüz. Nitelik olarak aynı, nicelik olarak farklı farklı insanlardan oluşan bir hizmetliler sınıfı çıkar karşınıza. Böyle bakıldığında örneğin, polis, asker, doktor, öğretmen, din adamları, kapitalistin gelir ve giderlerinin defterini tutan sermayenin iktisadi ve siyasi akıl hocaları, kendi içlerinde aldıkları ücret farklılıkları ve rütbe, kıdem vb. ile ayrılan devlet bürokrasisini modern burjuva toplumunda, kapitalist devletin gelirlerinin, giderlerinin düzenleyicileri, toplumsal sınıflar arasında ki uzlaşmaz çelişkilerin zor yoluyla bastırıldığı, geniş bir silahlı insanlardan oluşan örgütlenmesini ve bu örgütlenme içerisinde ki hiyerarşi düzeni, astları, üstleri en alttan en üste doğru muazzam bir örgütlenmeyi görürüz. Bu muazzam örgütlenme, elle tutulan kolektif bir aygıt olarak, farklı iş bölümleri içerisinde ortaya çıkar. Birileri, toplumun burjuva temelinde örgütlenmesi için, bir sınıf adına, 4

yani sermaye adına, toplumu eğitir, kutsal bir meslek sahipleri olarak çalım satar, birileri tüfek ve dipçikle sömürülenlere boyun eğdirir, başkaları okuyup, üfleyerek huşu içinde, işçi sınıfına tanrısal bir boyun eğmeyi öğütleyerek, proleteri teselli eder. Bir başkaları, tüm bu insan sürüsünün gelirlerini, ücret şeklinde aldıkları gelirlerini karşılamak için doğrudan ve dolaylı, zor alım vergileri toplar. Para şeklinde ki bu gelirin, kapitalistin artı değerinin bir kısmını, kişisel gelir olarak harcadığı, üretim sürecine yatırmadığı gelirinden mi alındığı, yoksa, ücretli emekçinin gelir olarak harcadığı ücretinden bir kısmına el koyma şeklinde mi olduğunun, şimdilik burada bizin açımızdan önemi yok. Bu hizmetlerinin karşılığında ise, bu alanda harcadıkları emek güçlerini yerine koymak için, ücret şeklinde paraya dönüşmüş gelire sahip olurlar. Burjuva toplumunun siyasal örgütlenmesine Marksist bakış açısı budur. Marksın kapitalist toplumda, her türlü emeğin ücretli emek şekline dönüşmedi dediği olgu budur. Bizim sosyalistlerimizin, ücretli emek denince, Marks‟ı geliştirerek, ücretli emeğin tümünü proleterleştirmeleri, kapitalist üretim biçimi ve bu biçim içerisinde ki emeğin niteliğini karış-


Proleter Ağustos - Eylül:2009 Sayı:61 tırmalarından ileri gelen, burjuva zam bir meta dolaşımını, tüccarı, dar kafalılığıdır. Marks, daha metaların kullanım değeri olarak kapital in birinci cildinde “ devlet gerçekleşeceği alanlara ikmalini memurları, rahipler, hukukçular, sağlayan ulaşımını ve en son saaskerler – başkalarının emeğini tışın gerçekleştiği pazarı görür. rant faiz vb. şekillerde sömürerek Ve bu karmaşık ilişkiler ağına tageçinenler, dilenciler, serseriler nık olur. Her birey bu ilişkiler ağı ve suçlular - ı” ideolojik sınıflar içinde, belirli bir iş bölümü, kenolarak adlandırarak proleterden disine bir gelir getiren bir çaba ayırır. (Cilt 1 Sayfa 458). içerisinde kafasını, kolunu, paraBir Marksist burjuva topsını ortaya kor. Ve tüm bu çabalumunun siyasal örgütlenmesinlarının sonucunda bir gelire sahip den, üretimin örgütlenmesi alanıolur. Bir Marksist için sorun bu na, fabrikaya, burjuva toplumugelirin niteliğidir. Birey sahip olnun gelirlerinin oluştuğu, üretim duğu geliri ne şekilde hangi tip alanına, gözünü çevirdiğinde, de bir emek harcayarak elde etkarşısına, kapitalist üretim ilişkimiştir? Gelirin bu elde ediliş ve lerinin, artı değerin gerçekleştiği, sahip olma biçimi bu ilişkiler içefabrika çıkar. Sermayenin özgül risinde hareket eden insanın olarak üretildiği ve yeniden ürekendi arzusu ve isteminden ayrı tildiği fabrikaya çevirdiğinde, oraolarak, onu bir toplumsal ilişkiler da, kapitalist para babasını, serve bu ilişkilerin dışa vurduğu dümaye sahibini ve ücretli emeğinşünce ve davranış biçimlerine den başka satacak bir metası sokar. Bireyi kişisel görünümünolamayan işçiyi görür. Fabrika da den, başkalarının ona uygun kapitalistle üretken emekçi aragördüğü sıfatlardan bağımsız sında üretim sürecinde kapitalist olarak, onun belirli bir sınıfın içeadına hareket eden denetçileri, risinde yer almasına neden olur. işin teknik yönünü düzenleyen, Buraya kadar kapitalist mühendisi, kapitalistin gelir ve roplumun kaba ve genel bir gögiderlerinin defterini tutan muharünümünü ifade ettik. Bilimsel sebeciyi görür. Bu ikinciler üretsosyalizmin kurucuları Marks ve ken işçiye göre her zaman sayıEngels burjuva toplumunun üreca önemsiz bir azınlıktır. Kapitatim ilişkilerini ve bu üretim ilişkilelist üretim sürecinin zorunlu bir ri içinde yer aşan bireylerin sınıf işlevi olarak metanın paraya dökarakterlerini, hangi sınıfa dahil nüştüğü dolaşım alanını, muazolduklarını bilimsel olarak hare5


www.proleter.org

ketin içinde ortaya çıkardılar. Bu karmaşık yapıyı, diyalektik materyalist yöntemle açıkladılar. Kapitalist üretim ilişkilerinin yasalarını, bu yasaların kaçınılmaz sonuçlarını, tarihsel eğilimini, derinliğine incelediler. O güne kadar tesadüfi ilişkiler olarak görülen bu ilişkileri, kendi içsel bağları, belirli bir tarihsel koşullar altında, birbiriyle sıkı sıkıya bağlı, birisi diğerinin varlık koşulu olarak ele alıp incelediler. Sermayenin üretimi ve yeniden üretimini, en saf biçimleriyle, bozucu etkilerinden ayırarak, bu ilişkilerin iki temel sınıf ilişkisi olarak burjuvazi ve proletarya sınıflarının uzlaşmaz ilişkisi çerçevesinde temel alarak ortaya serdiler. Marks ve Engels‟in yapıtlarında, diyalektik materyalist felsefede, insanın değişmeyen, hazırlop, her zaman için geçerli tanımlar bulabileceğini sananlar, Marksizm i dogmalar, formlardan oluşan Hegelci idealizmden kopmamış aydın dar kafalılığıdır. Marks da ayetler ve sureler her zaman her yerde geçerli kesinleşmiş tanımlamalar dogmalar arayanlar, yada Marks ı , Engels‟i bu kalıplara sokmaya çalışanlar, idealist, küçük burjuva sosyalistleridir. Yaşama ak, aktır, kara, karadır, mantığıyla bakan hareketin zenginliğini, çeşitliliğini, 6

farklı özelliklerini, en kaba deyimle dogmalar ve forumlara sığdırarak, tasnif edip ele aldıklarında, karşımıza her zaman, genel tanımlamalarla çıkarlar. Ak aktır, kara kara.. PROLETER NEDĠR? “Burjuvazi ile sosyal üretim araçları sahibi çağdaş kapitalistler kastedilmektedir. Proletarya, kendi üretim araçları olmadığından ötürü yaşamak için emek güçlerini satmak zorunda bırakılan çağdaş ücretli emekçiler sınıfıdır.” (1) “İşçi sınıfı yaşayabilmek için iş bulmak zorunda olan ve ancak emekleri sermayeyi arttırdığı sürece iş bulabilen emekçilerdir. Kendilerini perakende satmak zorunda olan bu emekçiler herhangi bir ticaret eşyası gibi metadırlar. Ve bu yüzden rekabetin bütün iniş çıkışlarıyla, piyasanın bütün dayatmalarıyla yüz yüzedirler” (2) “Proletarya çağdaş sanayinin özel ve asli ürünüdür.” (3) “Geçim araçlarını herhangi bir sermayeden elde edilen kardan değil tamamıyla ve yalnızca kendi emeğinin satışından sağlayan, sevinci ve üzüntüsü, yaşaması ve ölmesi, tüm varlığı emek talebine, dolayısıyla işlerin iyi gittiği


Proleter Ağustos - Eylül:2009 Sayı:61 dönemler ile kötü gittiği dönemleproleter sınıfı yada proletarya rin birbirlerinin yerlerini almasına, denir.” (5) sınırsız rekabetten doğan dalgaEngels, proleteri manifaklanmalara dayanan sınıfıdır.” (4) tür işçisinden ayırt eder. ManiBir kez daha tekrar edefaktür işçisiyle proleterin faklılığılim; bazılarının iyice anlaması nı ifade ederken, “manifaktür işiçin bir kez daha tekrar edelim; çisinin hemen her zaman kırsal proletarya, çağdaş sanayinin kesimde ve kendi toprak beyi ve özel ve asli ürünüdür. Ve devam işvereni ile az çok ataerkil ilişkiler edelim geçim araçlarını, herhangi içerisinde yaşar. Proleter ise çobir sermayeden elde edilen karğunlukla büyük kentlerde yaşar dan değil, tamamıyla ve yalnızca ve işvereni ile yalnızca para ilişkendi emeğinin satışından sağlakisi içerisindedir. Manifaktür işçisi yan sınıftır. büyük sanayi tarafından ataerkil Engels, proletaryanın doilişkilerinden koparılır, hala sahip ğuşunu zanaatkârların el aletleri olduğu mülkünü yitirir ve böylelikvb. sahibi kendisi için üretim yale ancak o zaman proleter haline pan işçilerin kapitalist sanayi tagelir.” (6) rafından gittikçe proletere dönüş“Proletarya hiçbir üretim türülmesini anlattıktan sonra, büaracına sahip olmayan ve emek tün öteki sınıfları yavaş yavaş yugücünü satmak zorunda bırakınla tan iki yeni sınıf; burjuvazi ve ve artı-değer üreten emekçilerproletarya çıktı oraya der. Komüden meydana gelen sınıftır. İşçi nizmin İlkelerin de. sınıfı; proleterden, yarı proletere, “Bütün uygar ülkelerde, yarı proleterden küçük köylüye, bütün geçim araçlarının ve bu küçük zanaatçı ve genel olarak geçim araçlarının üretimi için geküçük işletmeciye küçük köylürekli ham maddelere ve aletlere den orta köylüye vb. geçişi yansı(makineler, fabrikalar vb.) daha tan son derece çeşitli toplumsal şimdiden sahip büyük kapitalistgruplarla çevrilidir. İşçi sınıfı kenler sınıfı. Bu sınıf burjuvalar sınıfı disinden daha yoksul olsalar bile, yada burjuvazidir. bu gruplardan özce ayrılır. Çünkü Tamamıyla mülksüz olan bu grupların tek, küçük çapta da ve bu yüzden emeklerini karşılıolsa üretim araçları ile ilişkileri ğında, zorunlu geçim araçları vardır. İşçi sınıfına ise emeğinedinmek için, burjuvalara satmak den başka bir şey bırakılmamışzorunda kalanlar sınıfı. Bu sınıfa tır. Dolayısıyla işçi emekçidir. 7


www.proleter.org

Ama bütün emekçiler işçi değildir. Başka bir deyişle bütün emekçiler proleter değildir. Marks ve Engels, proletaryanın ilk bağımsız sınıf partisi programı niteliği taşıyan, burjuvazi ve proletaryanın, kapitalist toplumun iki temel sınıfının en kalın çizgileri ile ifade edildiği Komünist Manifesto da proletaryanın tanımlanması “fabrikaya doluşmuş emekçi yığınları” (7), “ burjuva sınıfının ve burjuva devletinin kölesi” , “ makine tarafından, denetleyici tarafından vb. hepsinden çok tek tek burjuva imalatçıları” tarafından köleleştirilen bir sınıf olarak tanımlarlar. Marks ve Engels daha burada ham haliyle bile denetleyiciyi proleterden ayırır. Köle çalıştıranların ellerindeki kamçının yerini şimdi gözcülerin ellerindeki ceza kitabı alıyordu. (Marks, Kapital Cilt I ) Burjuva sınıfı ve burjuva devletini proleterin karşısına kor. Burjuva devleti deyince kafası karışık sosyalistler, hayal alemine dalar. Bu muazzam örgütlenmeyi, toplumsal üretim ilişkilerinin ve bunun oluşturduğu sınıfları, sınıfların neresine koyacağına bir türlü karar veremezler. Burjuva devletinin işleyişini gerçekleştiren burjuvazinin hizmetkarlarını, bürokrasiyi, geniş memurlar yığınını bir çuvala doldurup, prolete8

rin çalıştığı fabrikanın kapısına bırakıp giderler. Bundan önce fabrikanın içinde dolaşmaya başlayan bizim saygı değer sosyalistlerimiz Marksizm konusunda ki derin fikirleri ile bizleri zenginleştirmek için harcadıkları çabayla, fabrikanın içinde kapitalist dışında koşuşturan herkesi, eğer elinde bir tomar para taşımıyorsa İngiliz Parlamentosunun toptancılığıyla proletaryanın içine katıverirler. (8) Denetleyici, yönetici, teknik personel, muhasebeci hepsi ücretli emekçi değil midir? O halde buyurun proleterin içine. Şimdi konuya biraz daha yakından bakalım. Proletarya, burjuva üretim ilişkilerinin doğurduğu, yarattığı ve kendi karşıtına dönüştürdüğü modern işçi sınıfıdır. Burjuva üretim ilişkileri dediğimizde açıktır ki tarih öncesi tüccar ve tefeci sermayesinden söz etmiyoruz. Tüccar sermayesi, tefeci sermaye ile birlikte kapitalizmden çok öncesine ait antik çağdan beri var olan sermaye biçimleridir. Modern burjuvazi ise sanayinin gelişmesi ile ortaya çıkan bir sınıftır. Burjuva üretim biçimi kapitalist üretim, modern sanayinin ortaya çıkması ve gelişmesi ile birlikte büyür, egemen bir biçim haline dönüşür. Tüccar sermayesi bu toplumda yani kapitalist toplumda


Proleter Ağustos - Eylül:2009 Sayı:61 sanayi sermayesinin bir eklentisi burjuva hukuku açısından ele alonun zorunlu bir işlevi olarak eski dıktan sonra birden zıplayarak biçiminden sıyrılmış ve sermayedevletten kamudan bir çırpıda nin üretimi ve yeniden üretimi bikurtularak tüccar sermayesini atçimine bürünmüştür. Tüccar lar. “ Memurlar yaptıkları işte desermayesi kapitalist toplumda ğer ve artı-değer üretmezler, bu sanayi sermayesinin yanında nedenle işçi değildirler. Marksizm ikincil bir biçim olarak yer alır. Ve e göre işçi olmak için artı-değer onunla birlikte gelişir. Şimdilik kaüretmek şart mıdır?” Diye sofa karışıklığı yaratmamak için rar.Yağlı güreşte hasmının kıspebanka sermayesini diğer bir detinin paçasını ele geçirdiğini düğişle kredi veren para sermayeşünerek tüm enerjisini buraya venin bu biçimini bir tarafa koyalım. ren pehlivan gibi tüccar sermaMarks‟ın incelediği toplum en saf yesine ve dolaşım alanına sanayi teorisyenlerimizce bile bilinen sermayesinden dolaşım alnında kapitalist toplumdur. Kapitalist ki tüccar sermayesine atlar. Geüretim ve dolaşım ilişkileridir. Bu lirlerin yaratıldığı alandan, kapitaikisinin birliğidir. Marks bu serlist üretimin dolaşım alanına damaye biçimlerini kapitalist toplar. Okurdan biraz sabır isteyelumda üretken sermaye olarak lim. Proletaryanın bir sınıf olarak tanımlar. Bunların satın aldığı doğduğu kapitalist üretim alanınemekden de doğal olarak üretda önce işimizi görelim. Bundan ken emek olarak söz eder. sonra ben uzun bir süre kenara “Türkiye De Memur Kimçekilerek meydanı kendi gerçek dir?” Diye soran Devrimin Sesi sahibine Marks‟a bırakacağım. yazarımız; kamu bürokrasisi, Okuru Kapital‟in 4.cildi Artı-Değer memur sözcüklerini ard arda sıTeorileri ile baş başa bırakıp raladıktan ve memurların kenditembelliğin tadını çıkarayım. lerini işçi olarak görmeyişlerinden Arada bir aranıza girersem beni sızlandıktan sonra burjuva hukumazur görün. kunda 657 sayılı yasanın işçi ile “Bir filozof fikir üretir, bir memur arasında tam bir açıklaşair şiir, bir rahip vaaz üretir, bir mayı yapamadığını söyleyerek profesör uzmanlık kitabı vb. bir Marksist bakış açısının yerine suçlu suç üretir. Bu sonuncu üreburjuva hukuksal tanımlamaları timle bir bütün olarak toplum arakoyarak bu yasanın memuru sındaki bağıntıya biraz daha yaaçıklayamadığını belirtir. Sorunu kından bakarsak kendimizi bir 9


www.proleter.org

çok önyargılardan kurtarabiliriz. Suçlu yalnızca suç üretmez, aynı zamanda ceza hukuku üretir. Ve bununla birlikte ceza hukuku derleri veren profesör üretir. Buna ek olarak aynı profesör kaçınılmaz olarak aynı derslerini içeren yapıtını genel piyasaya “meta” olarak sürer. Suçlu ayrıca bütün bir polis örgütünü ve hukuk yargılama kurumunu, polis komiserini yargıçları, cellâtları, jürileri, vb. üretir.” Sayfa 363 Polisi, yargıçları, cellatları bu devlet memurlarını emek gücü satıcısı işçi olarak gören mantık bu durumda suçluyu da onun işvereni olarak görmek durumunda kalır. Ne var ki Marks‟ta doğrudan sermayeye dönüştürülebilen emek üretkendir. Ve dolayısıyla sahibi de üretken emekçi işçi haline gelir. “Sermayenin kapsamı altında toplanan emekçiler bu toplumsal oluşumun öğeleri haline gelirler. Yalnızca doğrudan sermayeye dönüştürülebilen emek üretkendir, yani değişen sermayeyi değişken bir büyüklük yapan ve bunun sonucu [toplam sermaye S‟yi] S+‟ ya eşit yapan emek üretkendir. Yani artı-değer üreten yada sermayeye artı- değer üretimi için etmen olarak hizmet 10

eden ve böylece kendini sermaye olarak, kendini genişleten değer olarak ortaya koyan emek. ( dolayısıyla bu emeğin satıcısına, sahibine de emekçi denir. NB) Kapitalist üretimi kesin bir biçim olarak gören burjuva dar kafalılığı sermaye açısından üretken emek nedir sorusuna – biz buna sermayeyi üreten emek olarak baktığımızda NB.- genelde hangi emeğin üretken olduğu yada üretken emeğin ne olduğu sorusuyla karıştırır, ve sonuçta herhangi bir şey üreten herhangi bir sonuç yaratan emeğin bu gerçek çerçevesinde üretken olduğu yanıtını vererek ne kadar akıllı olduğunu düşünür.” Sayfa 368 Marks, ince bir üslupla akıllı burjuvanın sermaye için herhangi bir şekilde sonuç yaratan emeğin, örneğin polisin copu, fabrikada emekçinin başında kapitalistin gözleriyle işçinin bir an bile kaymasına göz yummadığında harcadığı çabayla denetçinin enerjisini, yöneticinin kurnazlığını vb. zora dayalı kapitalist üretimin uzantılarını üretken emek olarak görmesini ince bir üslupla alaya alır. “Üretken emek, - değer üreten emek olarak- sermayeyle her zaman birersel emek gücünün emeği olarak yalıtılmış


Proleter Ağustos - Eylül:2009 Sayı:61 emekçinin emeği olarak karşı doğrudan dönüşümüyle, para ile karşıya gelir. Bu emekçiler üretim önce sermayeye dönüştürülmüşsürecine hangi toplumsal bileşimtür bu üretim aracı yada emek ler içerisinde girerlerse girsinler koşulları biçimi alan kısmı da içebu böyledir. Bu nedenle sermaye rir. Bu noktaya kadar para – ister emekçi ile ilişkide emeğin topkendi biçimiyle var olsun , ister lumsal üretken gücünü temsil yeni metalar üretime hizmet edeederken, işçilerin üretken emeği, cek üretim aracı türünden metasermayeyle ilişkide her zaman lar ( ürünler) olarak var olsun anyalnızca yalıtılmış emekçinin cak kendide sermayedir. emeğini temsil eder.” Sayfa 369 Yalnızca emekle olan bu “Sermayenin üretkenliği, belirli ilişki parayı yada metaları sermayenin emekle, ücretli emek sermayeye dönüştürür ve üretim olarak karşı karşıya gelmesi olkoşullarıyla bu ilişki aracılığıyla – gusuna, emeğin üretkenliği de ki bu ilişkiye fiili üretim sürecine emeğin, emek araçlarıyla sermabelirli bire davranış tekabül eder ye olarak karşı karşıya gelmesi– parayı yada metaları sermayene dayanır. –Burjuva, proleter ye dönüştüren, başka deyişle olarak karşı karşıya gelme. NBemek gücü karşısında bağımsız Üretim sürecinin içindeyse duruma gelen maddeleşmiş canlı emek bir yandan ücretleri – emeğin değerini sürdüren ve artyani değişen sermaye değerinitıran emek üretken emektir. yeniden üreterek ve öte yandan Üretken emek kapitalist üretim artı-değeri yaratarak sermayeye süreci içerisinde emek gücünün dönüşür, ve bu dönüşüm süreci aldığı biçimin, tarzın ve tüm ilişkiaracılığıyla tüm toplam para – lerin kısa adıdır. Ancak onu her ne kadar bunun değişen emeğin öteki türlerinden ayırt kısmı ücretlere harcanan kısmı etmek çok büyük önem taşıise de – sermayeye aktarılmış maktadır; çünkü bu ayrım tüm olur. kapitalist üretim tarzını ve Bizzat üretim süreci içerisermayenin kendisinin de üzesinde, emek gerçekte sermayeye rinde temellendiği emeğin özdönüşür, ancak bu dönüşümü gül biçimini ifade eder. (Altını para ile emek gücü arasında ki ben çizdim.Mahir.) ilk değişim koşullandırır. Emeğin Dolayısıyla üretken emek emekçiye değil ama kapitaliste – kapitalist üretim sistemi içeriait olan maddeleşmiş emeğe sinde – işvereni için artı değer 11


www.proleter.org

üreten yada emeğin nesnel koşullarını sermayeye ve onların sahibini de ( bu üretim araçlarının sahibi NB.) kapitaliste dönüştüren emektir; yani kendi ürününü sermaye olarak üreten emektir. Şu halde üretken emekten söz ettiğimiz zaman, toplumsal olarak belirlenmiş emekten, emeğin alıcısı ile satıcısı arasında ki özgül bir ilişki anlamına gelen emekten söz ederiz.” Sayfa 371 Sermayenin hareketi kapitalistin kişisel özelliklerinin bir sonucu değil bu üretim ilişkilerinin bir sonucuysa başka bir ifadeyle sermayeyi büyüten kapitalistin öz olarak kişisel yetenekleri değilse, iş gücünün satıcısı olarak proleterin de emek gücünden başka satacak bir şeyi olmayan potansiyel iş gücü satıcısı olmasından dolayı emeği artı-değer yaratmaz. Emekçinin emeği üretken olarak işlev gördüğü sürece artı değer ve sermaye yaratır. Emekçinin canlı emeği üretken olarak tüketildiği sürece artı değer yaratır. Sermayenin büyümesine hizmet eder. Bu üretim sürecinde yer alan kişilere yani artı-değer ve sermayenin üretimi sürecinde yer alan kişilere burjuva ve proleter dediğimiz için burjuva yada proleter olmazlar. Ka12

pitalist üretimde aldıkları konum içinde birbirlerinin karşısında yer aldıkları ölçüde burjuva ve proleter tanımlamalarını alırlar. “Üretken emeğin sermaye ile doğrudan değişilen emek olduğu şeklindeki ifade, tüm bu evreleri kucaklar; ( P-M….R….M‟-P‟ nb.) ve parayı sermayeye dönüştüren emektir; anlamında türetilmiş bir formüldür, emek sermaye olarak üretim koşulları ile değişilmiştir. Ve dolayısıyla, bu üretim koşullarıyla ilişkisinde emek onlarla basit üretim koşulları olarak karşı karşıya gelmez, o koşullarla özgül toplumsal niteliği olmayan genel emek olarak da karşı karşıya gelmez. (altını ben çizdim.nb.) sayfa 373 Her türden emek genel emek bu koşullarla birlikte ele alınmaz. Oysaki proleterin tanımını karmaşıklaştırırken bizim sosyalistlerimiz emeğin her türden biçimini kapitalist üretimin sermayenin üretiminin içine sokarak İngiliz Parlamentosunun toptancılığıyla sermayenin üretiminin bir işlevi sayarak emek gücünün satıcısı olan tüm insanları sermayenin üreticisiymiş gibi kapitalizmin özgül üretiminin sonucu olan proleterin emeğinin yanına gönderir. Ve bunları proleter sınıfın bir unsurları olarak görür.


Proleter Ağustos - Eylül:2009 Sayı:61 Dipnotlar: “SUÇLU KĠM?” 1-1888 İngilizce baskıya Engels‟in notu. K.Manifesto S.91 Sol Yayınları. “Tufan değil, cinayet.” 2-Age. S.49 (Mehmet Tezkan. Vatan) 3-Age. S.54 Sel 31 kişinin ölümüne 4-Komünizmin İlkeleri S.158 neden oldu diyorlar. Kimisi iktidaK.Manifesto Sol Yayınları. rı, kimisi devleti suçluyor. Kimisi 5-Komünizmin İlkeleri S.160 kader, böylesi 100 yılda bir olur K.Manifesto Sol Yayınları. diyor. M2 ye 100 kg yağış olmuş. 6- Komünizmin İlkeleri S.162 İstanbul‟da dereler taşmış, Tem K.Manifesto Sol Yayınları. Otoyolu su altında kalmış. Kimi 7-K.Manifesto Sol Yayınları. de “çarpık kentleşmeye” faturayı 8-Bknz.Kapital C.I S.160-163 kesiyor. Dere yataklarına ev yaDipnot 98. pılmamalıymış. Yatakları evler ve oto yollarla kesilen derler, doğa MAintikam alıyormuş. Başbakan bir HĠR atasözünü hatırlattı. “Dere yatağında akar.” Yani O da “ev sahipEylül-2009 lerine” sorunu fatura etti fakat kimse –zaten onlar bunu yapamaz- bütün bunların arkasında Not : Devamı bir sonraki sayıda asıl ne var? Sorusunu sormuyor. Sermaye var, kapitalizm var. Doğanın dengesini bozan o. Onun kar temelli üretimi. Kapitalist üretime uygun kentleşme, ulaşım, orman yangınlarından sonra villa yapımı, bütün bunlar sizin o biricik , gözde düzeninizin sonucu. Yani olan değil yazarın da dediği gibi tufan, doğal afet değil, toplumsal afet. Zaten sermayenin kendisi bir toplumsal felaket. Gerçi yazar “ cinayet” derken devleti ve görevlileri sorumlu tutmuş. Ama zaten onlar , bu ke13


www.proleter.org

simlerin arkasındaki asıl gücü çarmıha geremezler. Sermaye onların olmazsa olmazıdır. O zaman bu sahte göz yaşları niye? Ve yağmayı lanetliyorlar. İnsanları öylesine kapitalist ruh ile donattınız ki, işte böyle, o berbat durumlarda dahi, bencil, bireyci açgözlülüklerinin gereğini yapıyorlar. Bu duygularda zaten sizin sermayenizin ilkel birikiminin kaldıraçları olmadılar mı? Tarih böyle yazıyor. Dün kapitalist market açılışlarındaki sembolik satışlarda bu görüntüleri “yağmayı” sergileyenler, şimdi, sel suları önlerinden “o canım metalarınızı” geçirirken, affedersiniz ama öküzün treni seyrettiği gibi seyretmez herhalde. Ve de “yağma” yapmışlar. Bir taraftan insanlar canı ile uğraşır, ortalarda cesetler var iken bu nasıl yapılır diye şaşırıyorsunuz! Siz Tuzla‟daki iş cinayetlerinde nasıl umursamaz olabiliyorsanız? İşçileri dikkatsizlikle suçluyorsunuz. Şimdi onu yapsınlar da sel baskınının nedenini insanların, dinin gereklerini yerine getirmesinde bulup, bir yandan da sel içindeki “kütükleri” kapmaya devam ediyordu. İşte böyle bir insan tipi üretti sizin o kapitalist üretiminiz. Sonuçlarına hiç şaşmayınız. Çünkü siz kapitalistler, “felaket” dışı günlerde de 14

yağmanızı devam ettiriyor, işçilerin kanını emiyorsunuz. “Sadece devlet ve belediye de değil, insanlara böyle vahşice davranan, işverenler de aynı insafsızlığı paylaşıyor. Bir tekstil firması işçilerini penceresi kapısı olmayan bir minibüse tıkıştırmış. Minibüsü selin ortasında kalınca, arabanın ön tarafında oturanlar kendilerini dışarı atmışlar ama arkadakiler çıkacak ne bir kapı, ne bir pencere bulmuşlar. Yedi kadın o minibüsün içinde boğulmuşlar… o zavallı kurmanlar gelişmiş bir ülkenin vatandaşlar olsalardı ölmeyeceklerdi… Bu ülkede insanlar „afetten‟ ölmüyor, „devletten ölüyor‟.” (Ahmet Atlan. Taraf) liberal yazarlarda suçu “devlete” atmış, daha doğrusu, onun deyimiyle demokratik olmayan devlete. Bunlar, devletin arkasında kendi düzenlerinin olduğunu, sermayenin, kapitalist üretimin olduğunu söylemezler. Burjuva, sınıf çıkarları buna engeldir, asıl suçlu sermayedir. “Ticaretin kalbi vuruldu, zarar 100 milyon Dolar. İhracatın merkezi Halkalı ve ticaretin kalbi İkitelli, sel felaketinde büyük yara aldı. İş kayıpları hariç sadece mal kayıplarının 100 milyon Doları aştığı belirtiliyor. İstanbul‟un vuran yüzyıllık sel felaketinin fa-


Proleter Ağustos - Eylül:2009 Sayı:61 turası büyük oldu.” (Star Gazetecanlı bir yol… bu yol TIR‟ları, besi) lediye otobüsleri, kamyonları, işçi işte yukarıdaki satırlar, taşıyan minibüsleri, kamyonetleri, sermayenin kapitalist mantığının otomobilleri, içindekilerle birlikte olayları nasıl değerlendirdiğinin yutup boğan hırçın, acımasız bir örneği. İnsanlar canı ile uğraçamurlu, delirmiş tufan suyuna şırken onlar kar, zarar hesabı dönüştüğü … Sadaka çadırı beyapıyor. Bu iki kavram kapitalist lediyeciliği, İstanbul‟u taşıyamaüretimin ruhunu gayet güzel andı.ekspres yolu insanların canları latır. “Üstelik formül belli ve basit: ve mallarını yutan kirli çamurlu Aşırı eğinme ve hamaset yerine tufan suyuna dönüşmesine zeçarpık yapılaşmadan vicdansız min hazırladı.” (Necati Doğru Vayağmaya karşı azıcık özeleştiri.” tan) (Ahmet Atlan Star) Elbette “Sadaka çadır beBir başka liberal burjuva lediyeciliğinin”, daha doğrusu fedemokratın formülü. Siyasetle liodal kafalı burjuvaların siyasal beralizm olacak, “hamaset” yaiktidarının, son yaşanan, toplumsak, çarpık yapılaşma ve çarpık sal ayette büyük payı vardır. kapitalizm yerine modern kapitaGerçekte yaşanan bir doğal afet, lizm (AB) olacak ve “vicdansız tufan değil toplumsal afettir. Büyağmacılar” a vicdan gerekli, tün insanlığın doğa üzerindeki cüzdanlı “vicdansız” kapitalistler egemenlik kurma çalışmalarının ise “yağmaya” kapitalist sömürüsonucu oluşudur. Kapitalizm beye gönül rahatlığı içinde devam lirli ölçüde diğer daha önceki topedebilirler. Yollarının üstündeki lum biçimlerine göre ilerleme taşlar temizlenmeli. kaydedilmiştir. Her ilerleme gibi, 12.09.2009 sınıflı toplumlardaki bu gelişme “Çadır Belediyeciliği” de aynı zamanda gerilemedir. “Sadaka çadır belediyeciKapitalist üretimin doğayı tahrip liği ekspres yolda boğuldu… beş etmesi dünyanın damının delingidişli , beş gelişli iki yanında son mesi, doğal ürünlerin genlerinin teknoloji ile dikilmiş plaza gökdedeğiştirilmesi, büyük doğal denlenler, alış veriş çarşıları, televizgesizlik ve toplumsal afetleri hayon gazete binaları, marka olmuş zırladı. Bunun sorumlusu, bazı ürünler üreten firmaların genel siyasi iktidar muhaliflerinin gösmerkez binaları, organize sanayi termek istediği gibi siyasi iktidasiteleri bulunan ve 24 saat akan rın yanlışlarının değil, kapitalist 15


www.proleter.org

üretimin, sermayenin bizzat kendisidir. Salt rantçılığa vurmak, onu günah keçisi ilan etmekte, sermayenin akıl dışı, toplumun bir bölümünü (işçi sınıfı) köleleştirip-sömürerek sürekli katleden, yüzünü gizlemektedir. Rantçılık sadece sermayenin meyvesi, ürünüdür. “Kast yağması” olarak tanımlanan devrimin arkasındaki gerçek, sermayenin işçi sınıfının emeğini yağmalayan sömürüsü, kapitalist köleliktir. “Ne var ki, „topluma karşı muhalefet‟ geleneği olmadığı için yönetim felaketi baş gösterme, muhalefet iktidarı suçlar ama kendi iktidar olduğunda da bir şey değişmez. Çünkü suçlanması ve hedef gösterilmesi gereken ana unsur „yağmacılığa‟ göz yuman toplumsal siyasal sistemdir. Bunun temelinde de toprak rantı var. O ranttan vatandaş da, müteahhitte, siyasetçide , hatta bürokrat da yararlanınca bir sel otuz insanı ve milyarlarca lirayı yutuveriyor… aç gözlülük… beleşçilik, avantacılık, kurnazcılık, karşılıksız kalmaz, bu hayat er veya geç ama muhakkak ödetir.” (Mehmet Atlan Star) Son cümledeki sıralanan karakter özellikleri, burjuva bireyin özellikleridir. Sermayenin ilkel birikiminin kaldıraçlarıdırlar. Ne varki bunlar sermayenin birikim 16

tarzı değildir. Onun tarihi içinde yer almazlar. Onun birikiminin kaynağı, işçinin artı-emeğidir. Şimdiki aç gözlülüğü beleşçiliği, avantacılığı, kurnazlığı, kapitalistin kişiliğinde devam eder. Otuz insan ile “milyarlarca liraya” yan yana eşdeğer olarak ancak sıradan kapitalist ile böyle bayağı temsilcileri yan yana koyanlar onların göstermek istediği gibi modern kapitalizmin egemenliği bu toplumsal ve doğal afetlerin çözümünü getirmeyecektir. Bir kez daha tekrarlayayım, suçlanması ve hedef gösterilmesi gereken “yağmacılık” değil, bizzat sermayenin kendisidir. Çünkü kapitalizmin kişiliğinde, dere yatağına imara açan plazaları, otoyolları, yapan, altyapı yerine lale getiren, işçileri kapalı, kapısı olmayan servis aracına tıkan “rantçılığı” başat ve gözde ekonomik faaliyet haline getiren odur. “Bu bir rastlantı değildir. Bu kenti yönetenlerin ve seçimlerde halkın karşısına çıkarak, başarı masalları anlatanların suçudur.! … Eğer suçluyu doğru tanımlamazsak; „doğaya‟, „eski yönetimlere‟ , „takdiri ilahiye‟ flana bağlarsak, bu bütün halkın bu belalardan kurtulması olanaklı olmayacaktır.” (İhsan Çoradan Evrensel)


Proleter Ağustos - Eylül:2009 Sayı:61 Evet “suçluyu doğru” tadir”. Yani sıradan olağan normal nımlamalı yazarımız da diğerleri bir “doğal afet”, pardon Tanrı gibi amacının doğru olmasına parmağı olsaydı farklı olurdu. En rağmen , “suçlu” olarak yerel yöazından bu kadar rezil olmazdık netim ile mevcut siyasi iktidarı demek istiyorlar. Kocaeli depregöstermiş . Şimdi sormak gereminde 7.4 yetmedi mi diyenler bu kir. Mevcut, ekonomik ve toplumgün “yüz yılın felaketi”nden söz sal ilişkiler varlığını sürdürdükçe, ediyor. Yani işlerine geldiği zasiyasi iktidarı ve diğer yönetimleman Tanrı buyruğu, gelmediği rin egemen sınıf burjuvazisinin zaman “yüz yılın felaketi”. Serelinde kalarak değişmesi durummayenin feodal kafalı kesiminin da değişiklik yapamayacaktır. bu temsilci ve sözcüleri isteseler Onları bu rantçılığın açgözlülüğü, de mızrağı çuvala sığdıramıyoravantacılığı yücelten temeldeki lar. Sermayenin çelişki, bunalım üretim tarzı, sermayedir. Sermave açmazları, bütün dikişlerini yenin temsilci ve sözcüleri olarak patlatmış, “vahşi” acımasız, aronlar sermayenin kölesidirler. sız, yüzü ile sırıtıyor. “İstanbul ve Türkiye‟de meydana gelen yağışlar Başba12.09.2009 kan Erdoğan‟ın da dediği gibi yüz “Kıpırdayamayan ağır , yılın felaketine neden oldu. Bahantal, yerel yönetim „küresel şak şehir, Bağcılar ve Küçük ısınmayı‟ suçluyordu. Anladık ki, Çekmece‟de etkili olan sağanak yıllardır İstanbul‟u rehin alan büyağış nedeniyle Ayamama, Tayük ve arsız organizma neovukçu ve Hamam dereleri taştı. liberalizm şehri çoktan yutmuşSelden Tekirdağ, Silivri ve Çataltu…. Şehir sadece altyapısal kriz ca‟da nasibini aldı. Sonuç mayönetimi olarak değil, sosyal yapı lum. Suçlu da aynı. Aşırı yağış olarak da çökmüştü… Neove bir türlü çözülemeyen dere liberalizmin gücü şehri ve insantaşmaları.” (Arzu Erdoğral Vakit) ları dümdüz etmişti. Toprağı kalKemalist burjuvazinin demayan çamur kentte toplum olayimi ile “İslamcı” yazar, daha bilmenin bütün zamkı da bitmişdoğrusu feodal kafalı AKP desti… Esas yağmanın eriyen sosyal tekçisi, Başbakan‟ın koltuğunun doku olduğunu kimse anlayamıaltından kafasını uzatmış, “sel yordu. Yedi işçi kadının cesetleri baskınını” oradan izliyor. Onun kaldırım üzerinde yatarken yolun için de “suçlu” “yüz yılın felaketikarşısında ellerindeki mallarla 17


www.proleter.org

koşanları izledik… Çürümüş sosyal sistemin kurbanları ya ölü yada suçlu haline geliyordu… Mal taşınan minibüste pekala işçi taşınmıştı. Hanidir „emek‟ alınıp satılan , kiralanan bir mal bu piyasada ölünceye dek kimsenin merak etmediği „pervasız hayatların‟ sahipleri kadın tekstil işçileridir. Tekstil sektörün en ucuz işçileridir. Sendikasız, güvencesiz, iradesiz sessiz bir mala dönüşen kadın işçiler çöküntü semtlerdeki merdiven altı ekonomisini var ederler. Ünlü tekstil markalarının özgür kadına yönelik reklamlarının „ikiyüzlülüğü‟nü tekstil kadın1 işçisinin çalışma koşulları oluverir. Maliyetleri düşüren, karlılığı körükleyen ve sosyal hakları yıkan neo-liberalizm İstanbul‟da şahlanır. Zorunlu göç ile İstanbul‟a gelmiş kalabalık ailelerin kızları vasıfsız, ucuz, emeğin özneleri olur. Sonra penceresiz yük minibüsünü binerek yoksulluğun mahallelerine dönerler. Şehri görmezler, bilmezler. Bildikleri, 1

“Yürüme mesafesine servis koyduk, günah keçisi olduk. Bunu hak etmiyoruz… Bizim için çalışanlar çok önemlidir. 26 yıldır üretim yapıyoruz. Hem ihracat hem vergi konusunda birçok ödül sahibiyiz. Şimdi ..(okunamadı) yılın bedeli bu mu olmalıydı. Korkunç bir karalama var.” (Star 13.09.2009 Tekstil patronun ayrıcalıklarının kaybolmasını yazıyor.)

18

apartman altlarında havasız, karanlık dokuma atölyeleridir. Emeğin yağması, kanunun talan için İstanbul büyük merkezdir. İstanbul „varaki kamuflajını‟ düşününce, tenekeden çatma, çamurdan yapma metropol varoş olduğunu gördük.” (Nihal Kemaloğlu. Akşam) İstanbul Türkiye kapitalizminin merkezidir. Sermayenin kalbi orada atar. Siyasi iktidar Merkez Bankasının onun için bu ekonomik merkeze taşımak ister. Son sel baskını, yukarıdaki satırdakiler de olduğu gibi, burjuva yazınında bir özeleştiri zorunluluğunu dayatmış bulunuyor. Daha dün bu özeleştiri sahipleri de İstanbul‟un “varaki” –burjuvalıyüzü ile övünür. Onun reklamlarını yaparları. Şimdi su ve çamur onlara, onun diğer yüzünü- işçiçarpık olarak ta olsa- yüzüne çarpmış bulunuyor. Bazılarına göre de suçlu neo-liberalizmdir. Emeği ucuzlatıp ”kamu” ile birlikte yağmalatan o dur. Vasıfsız işçilerin çalışma koşulları kötüdür. Sosyal devlet yıkılmasa, sosyal haklar var olsa bütün bunlar olmayacaktır. Yani, açıkçası sermaye varolmaya devam edip uygulanan ekonomi-politikalar ile siyasi iktidar değişirse bütün bu “kötülükler” olmayacaktır. Halbuki emek-gücü doğrudan satıldığın-


Proleter Ağustos - Eylül:2009 Sayı:61 da da, işçilerin sömürüsü emeğin değişmeyeceğini göstermektedir. patronlar tarafından yağması deHalk için yönetim, halk için ekovam eder. Emek pahalı olduğunnomi, halk için iktidar diyen bir da da oran değişse de artı-değer yönetimde bunların yaşanması üretmeye devam ederler. Sermümkün değil. Halk için tedbirler mayeyi İstanbul metropol meralmayan bir sistemin değiştirilkezlerde yoğunlaştıran kapitalist mesi, yıkılması, her gün felaketsınıfın kendisidir. Kişileşmiş serlerle yaşamaktan, her gün yıkılmaye olarak sermayenin yasalamaktan iyi olsa gerek.” (Ender rının zorunluluğunu yerine getiİrmek Evrensel. Felaketin Soren onlardır. Sermayenin yağmarumlusu Kim?) sı, sınırsızca arttığı koşullarda Bu Evrensel yazarı “Kapionun dizginlenip yasalarla bağlı talist sistem ve halk düşmanlarıhaline getirilmesi gerekir. Tuzla nın iktidarını” gösteriyor. Evet tersanesindeki işçi ölümleri ve yaşananların nedenlerinden biri son “sel baskınları” bunun gerektemel nedeni kapitalizmdir. İkinci liliği uyarısını yapmaya başladı. neden olarak gösterilen “emek ve Bunun yetmediği, yetmeyeceği halk düşmanı iktidar” formülü görülüyor. İşçi sınıfı mücadelesi bulanık bir ifadedir. Bilmiyor gibi ile bunları kapitalistlere kabul etemek, emekçinin çalışması sotirmelidir, ettirecektir de. nucu ortaya çıkan faaliyettir. Bu “Kapitalist sistem ne kana meta üretimi ve kapitalist meta ne cana doyuyor. Doğayı, çevreüretiminde metalarda billurlaşır, yi, havayı, suyu… her şeyi kar‟a kristalize olup maddileşir. Değeri dönüştürmenin peşinde. Karcı oluşturur. Yani emek, canlı ve ölü sistem her gün her alanda insanemek olarak farklılaşır. Kapitalist ların ölümünü sürdürüyor. Bizler sistemin emek düşmanlığı bir sadece toplu katliamlar, büyük yanılsamadır. Çünkü kapitalistler felaketler karşısında feveran ediölü emek, değişim değeri, para yoruz, ama toplumsal bir tepkiyi, için ona sahip olmak için rekabet güçlü bir örgütlenmeyi gerçekleşiçinde savaşırlar. Eğer işçinin tiremiyoruz. Son yaşadığımız fesimgesi, sembolü olarak düşülaket yaşadıklarımızı bir kez danüldüğünde doğru olarak ifade ha çarpıcı bir biçimde hatırlatıp, eder. kapitalist sistem devam ettiği, Bunun böyle olmadığını emek ve halk düşmanları iktidarçözüm olarak sunulan “halk için da oldukları sürece, bu durumun iktidar, halk için ekonomi” prag19


www.proleter.org

matik taleplerince hedeflenen belli olmakta. Kapitalizmin, sermayenin ve burjuvazinin alternatifi “halk iktidarı” halk ekonomisi değil, proletarya iktidarı ve sosyalizmdir. Halkçılığa dayalı küçük burjuva sosyalizminin kategorileştirilmesidir bunlar. Onlar için halk uyum içinde çatışmasız, burjuvaziyi “halk düşmanlarını devirip”, “sosyalizm” yolunda ilerleyecektir. Bunun böyle olmadığını tarih ve bilimsel sosyalizm gösteriyor. Sosyalizm proletaryanın kurtuluşunun teori ve pratiğidir. Küçük burjuva sosyalizmi için ise halkın ve emeğin kurtuluşudur. Egemen sınıf yapısı ile sosyo-ekonomik yapı değişse, yazılanda bolca sermaye ve burjuvazinin egemenliğinden bahsetseler se de onların kafalarında işçi ile küçük burjuva, bürokrat dosttur ve öyle kalacaktır. Bunu her fırsatta dile getirip yegane tutarlı politika olarak savunmayı kendi asli görevleri bilirler. Dünyada olduğu gibi Türkiye‟de de kapitalizmin gelişmesi ile “halk” içindeki çelişkilerin artıp çatışmaya dönüştüğü kendini sert gerçekler olarak dayatıyor. Küçük burjuva önyargıları ise geçmişe bağlı onlarla yaşamaya devam ediyor. “Malların sürüklenip gittiği bir durumda, sigorta ekipleri malların bir araya toplanmasını iste20

miş. Hangi malı? Mal yok ki toplansın. Bir başkası da bir başka firmaya „malının altında neden palet yoktu?‟ diye sormuş. Bu firmanın içini komple su basmış, onlar palet soruyorlar. Bazı sigorta şirketleri „mal yok‟, „fatura yok‟ diyerek pürüz çıkarmaya çalışıyorlar. Bir çok firmamızın malı kayboldu. (İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri Başkanı Hikmet Tanrıverdi. Milliyet) Bazı kapitalist ve iktisatçı dalkavukları sermayenin toplumsal sorumluluk olduğunu, eski bencil, bireyci “vahşi” özelliklerinin kapandığını vaaz ederler. Böyle durumlar onların nasıl da sermayenin ruhundaki bencil, bireyci, başkalarının artı-emeği için can atan kapitalistler olduğunu açıkça ortaya koymakta. Cesetlerin yanında , yağma yapanları suçlayanların nasıl da özel mülkiyetin kutsallığının bekçileri ve sahipleri olduğunu gösterirken, kendilerinin de, insanların cesetleri soğumadan kar-zarar hesabına düşüp, sermayeler arası rekabetin köleleri olduğunu gösteriyor. Sigorta şirketleri de birer kapitalist kurum olarak kendi karlarının gereğine yerine getirmekten başka bir şey yapmamaktalar. Tıpkı bundan yakınan Tekstil patronları gibi.


Ağustos - Eylül:2009 Sayı:61 ni vermemiş ama kapitalist sis13.09.2009 temi tarif ettiği belli oluyor. 2- Bu sistem “kar ve rant bataklığına “Ülkemin metropolünde yağmur batmış” değildir. Kar ve rant, biryağar, onlarca insan sele kapılıp de yazarımız bunların yanına boğulur. .. Felaket midir?.. Bu koymadığı, ayrılmaz üçlü, yada „görülmemiş „ denilenler, bir sis“üçlü formülün” öğelerinden üctemin gayri insanlığının en çıplak rette onlarla birlikte yan yana yer haliyle görülür olmasından başka alır. Yani kar-rant-ücret, kapitalist bir şey değil oysa. Bütün aç göztoplumun üç temel gelir biçimlelülüğün kefaretini ezilene, emekridir. Kar ve rant ne kadar “kötü” çiye ödeten, lanet bir sistemin en ve “bataklık”sa ücrette aynı, onolağan halleri. Artık kendisini lardan farksızdır. İşçiler için ücgizleyememekte, iliklerine karet, köleliğin sembolü, onu ifade dar kattığı kar ve rant batağıneden iktisadi kavramdır. Ücretin da kulaç atarken, fütursuzca, kaynağı emek gücü iken, kar ve hoyratça tepelediği2 toplumsal rantın kaynağı artı-değerdir. Kar yapıdan çaldıklarının yerine acı, ve rant artı-değerin dolaşımında ölüm, ve yoksulluktan başka bir aldığı biçimdir, kapitalist üretimin şey koyamamaktadır. Sefil ve inmeyveleridir. Kapitalizm eğer lasanlık dışı bir sistemdir bu. Felanetlenecekse, bu üç iktisadi kaketin kendisidir.” (Vedat İlbeyoğtegori ile birlikte aşağılanarak lu. Evrensel) yapılabilir. Çünkü, kar ve rantın Evrensel yazarları farklı kaynağı artı-değer, işçinin ücret değerlendirmelerde bulunuyor. karşılığı çalışıp, bunun üstüne Bu yazı da da sistemi sorumlu fazladan bir artı-değer üretmesi tutmuş. Ve sorumlu sistemin ile mümkün olur. Bu ücretli emek özelliklerini saymış. 1- Gayri in– sermaye ilişkisi bütün kapitalist sanı. 2- Kar ve rant batağına ilişkilerin, sermaye birikiminin batmış sistem. 1- Genel olarak temelidir. Uzun sözün kısası ücinsanlık yoktur. Belirli tarihsel koretli kölelik dışarıda tutularak şulların ürünü insan vardır. Ör“kar ve rant” bataklığı ile sistem nek-kapitalist- işçi köylü, küçük analizi, yada teşhiri ne derece burjuva. Bunun için tarihsel bir doğru bir teorik bakışla yapılabilir insan kapitalistin sistemidir. İsmimeçhuldür. “sistemi” değiştirmek isteyenler önce “sistemin” yasa2 larını doğru kavramalıdırlar. DerAltını ben çizdim. 21 Proleter


www.proleter.org

yayı bilmeyen balık deryasının dışına çıkamaz. Yada dünyayı doğru ve gerçeğe uygun yorumlamadan değiştiremez. Onun kar yasaları üzerinde egemen olamaz. “Görüyoruz değil mi Ayamama deresinin verdiği dersi. Her kes tam olarak ne anladı bilemiyorum ama Ayamama deresi 15 yıl süren Erdoğan zihniyetini ağır bir bedel karşılığında yerle bir etti. Ayamama deresi maddi zarar verdi, can aldı. İnsanları üzdü, tamam. Ama akıl sahiplerine ders de verdi. Takdiri ilahi „bizim indirdiğimiz din den beslenerek siyaset üretenlerin gerçek yüzü budur.‟ Dedi”. (Ahmet Gürsoy. Yeni Çağ) Faşist ırkçı yazarda, fırsattan istifade kendisini de tanrının arkasına sığınarak, pardon onun ağzından “İslamcı” siyasi rakiplerine darbe vurmak istemiş. Aslında kafa ve sınıf olarak bir birleriyle ayrılıkları yok. Sadece çıkar çatışmaları var. Olanları o da “Takdiri ilahi”nin verdiği ders olarak sunuyor. Sözünü ettiği “Erdoğan zihniyetinden” ayrıldığı yer neresi? Bu özel olaya böyle “dini reform” yaparken genel dünya görüşünde “Türkçü”lüğü, faşist milliyetçiliği referans alması . 14.09.2009 22

“Kimse kendini kandırmasın! 100 yılın yağmuru yağdı. „büyük tufan‟ ! lafları bahanedir. Bahanelere, yenilmişler, mağluplar ve suçlular sığınır. Türkiye‟nin şehirlerini yağmur düştüğünde emecek toprak bırakmayarak kadar beton ve asfalt cinnetine saplanan „hastalıklı kentleşme‟ 40-50 yıl önce başladı, son 16 yılda hızlandı. Bilim şunu söylüyor. Dere yatakları, boşalmazsa İstanbul‟daki kişi başına düşen yeşil alan 17 bin metre kareye çıkarılmazsa selleşme her yıl patlayacak. Çamur gaddarlaşacak. Daha çok can alacak” (Necati Doğru. Vatan) Son 40-50 yıl da başlayan beton – asfalt dökmenin artması neyin göstergesidir? Bu yıllar Türkiye‟de kapitalizmin gelişmesinin hızlandığı yıllardır. Kapitalizm planlı bir üretim tarzı değil, rekabete dayalı anarşik üretimdir. Bunun için kapitalistler ve sözcüleri “piyasayı” el üstünde tutarlar. İsteseler de bunların önüne geçemezler. Çünkü kapitalistin ruhu, iradesi sermayenin ruh ve iradesidir. Ve ortaya çıkan şehirleşme dedikleri sermayenin bu merkezlerde toplanmasıdır. Şimdi onun battığı çamur ve suyun içinden çıkarmaya çalışıyorlar. Yaptıkları başka bir şey yok.


Proleter Ağustos - Eylül:2009 Sayı:61 Sermaye ücretli işçilerin taryanın yönetimi eline alması, artı-emeğini sömürdüğü gibi dobu gücü alamadığı durumlarda ğayıda sömürür. Daha önceki ve yerlerde ise buna hazırlanmadönemlerde toprağı çoraklaştırıp sı onun temsilcileri komünistlerin çölleşmesi olarak ortaya çıkan en temel görevleri arasındadır. olgu, kapitalizm çürüme, can çekişme döneminde kendi itirafları Eylül 2009 ile “küresel doğal dengenin boN.Işık zulması” olarak kendini gösteriyor. Şindiye kadarki var olan hiçbir toplum biçimi ve üretim tarzı bu denli doğayı ve emekçiyi sömürüp, tahrip etmeyi başaramadı. Bu şeref sermayeye aittir. Bununla kendi ölüm fermanını elinde taşıyor. Onun dalkavukları ile hizmetkarları istedikleri kadar onun bu “suç”tan arındırmayıp şirin göstermeye çalışsınlar bunlar başarılı olamıyorlar, olamayacaklardır da. Çünkü onun çelişkileri kapitalist sınıfın iradesi ile çözülecek ilişkiler değildir. Onun iradesinden çeşitli temsilcileri sıradan kapitalist, yerel yöneticiler ile siyasi iktidarın sahipleri hep birlikte, yönetim aczi içinde olMARKSĠZM-LENĠNĠZM duklarını söyleyip “sel baskını HER ZAMAN afeti”nin “küresel kirlenmenin” bir GÜNCEL parçası olduğu “mazereti”nin arVE kasına gizlenmeye çalışıyorlar. BĠLĠMSEL ÖĞRETĠ Bunun için ulusal sorunda olduğu gibi her kesi yardımına çağırıp BĠR PAZARLAMA kendi kazanımlarını güçlendirPROFESÖRÜNÜN meye çalışıyorlar. Kapitalist sınıPOLĠTĠK fın , burjuvazinin yönetemediği, TAVRI toplumlarla onun alternatifi prole23


www.proleter.org

İki Üniversite mezunu bir profesörümüz3 bir tarafta üniversite öğrencilerine “Pazarlama4” dersleri verirken diğer yanda da günlük bir gazetenin5 köşe yazarlığını da yapmaktadır. Kendi dalında yayımlanmış epeyce de “eseri” var. “Yurdum” insanın tipik espri içeren üslubuyla ela aldığı konuları, gerek “eserleri”nde gerekse köşe yazılarında sergilemektedir. Sayın Profesörümüz de kendi meslektaşları gibi mesleğini, yaşamın her “alanı” ile ilişkilendirerek ele alıp işlemeyi – anlatmayı- seven ve bu yolla da konularını geniş tutmaya çaba gösteren (ürününü çeşitlendiren), böylece “sonsuz” bir metalara sahip tüccar kafasıyla ürünlerini “pazarlamaya” çalışmaktadır. (Bu yöntemle epeyce bir para da kazandığını sanıyoruz. - Parasın da gözümüz yok.) 3

Prf.Dr. İsmail Kaya İstanbul Üniversitesi Makine Mühendisliği Fakültesi’nden mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi İşletme Fak. Bitirdi. Halen aynı fakültenin Pazarlama Anabilim Dalı Başkanı ve Öğretim Üyesi. 4 Pazarlama, Pazarlama Yönetimi, Pazarlama Araştırmaları, Pazarlama Planlaması, Fiziksel Dağıtım, Bilgi Sistemleri, Satış Yönetimi konularında ders, seminer vb. vermektedir. 5 Türkiye Gazetesi (Her hafta pazartesi günleri “Pazarola” köşesinde yazıyor)

24

Bu yazıyı her okuyan mutlaka merak edecektir, böyle bir konunun, böyle bir derginin sayfaları arasında niçin, neden yer aldığını. Okuyucuyu fazla meraklandırmadan biz de konuya girelim. Bütün burjuva bilim insanları toplumsal üretim ilişkileri içinde bulundukları yer itibarıyla burjuva düzenin hizmetinde yer almaktadırlar. Bireysel olarak farklı tavırlar ve işlevler üstlenseler de istisnalar kaideyi bozmayacaktır. Zaten başka türlü davranması da mümkün değil, patronları – burjuvazi – buna izin vermeyecektir. İzin vermediği de türlü olaylar ve eylemler tarafından da doğrulanmaktadır. Bunların (Bilim insanlarınınAkademisyenlerin) kah devlet, kah özel üniversitelerde “görev” almaları yerine getirdikleri işlev olarak pek fazla bir şey değişmemektedir. Birinin ücreti burjuva devlet tarafından –dolayısıyla burjuvazinin ortaklaşa karşıladıkları Genel Bütçe‟den – diğerleri ise doğrudan kapitalist tarafından – çalıştığı üniversitenin işletmecisi – karşılanmaktadır. Yerine getirdikleri görev ise kapitalist düzenin devamını sağlayacak, ona yeni “eleman”, yeni üretim ve iş yapma yöntemleri, yeni makine, araç, malzeme vs. kazandı-


Proleter Ağustos - Eylül:2009 Sayı:61 racak projeler üretmekle görevlialınıp, işten atılan, soruşturma dirler. Bunların bir kısmı kapitayapılıp hapse atılan binlerce bilim listler aracılığıyla bu işleri götüinsanı mevcuttur. Konuyu daha rürken bir kısmı doğrudan, kendi fazla dallandırıp budaklandırmaadlarına ve hesaplarına götürdan (ürün çeşidini artırmadan) mektedirler. Yaptıkları çalışmalakonumuza –Sayın Profesörümürın bedelleri, laboratuar, araştırze- dönelim. ma, malzeme giderleri devlet – Sayın Profesörümüz (03 burjuvazinin ortak yönetim aygıtıAğustos 2009 Pazartesi) günü yatarafından karşılanırken patentleyınlanan7 yazısında şöyle yazri (mülkiyeti) bu sayın akademismakta: ” Bir akademik disiplin 6 yenlere yapılmaktadır . Hatırı saolarak pazarlama 1881‟den beri yılır gelir içerenler ve yatırımları konuşuluyor. İlk pazarlama dersi karşılayabilenler kendi adlarına 1902 yılında ABD‟de verilmiş. Bir bu “yeni” buluşlarına üretime geasır geçmiş olmasına rağmen çebilmektedirler. Doğrudan pathâlâ pazarlamanın ne olduğu ron –kapitalist- olabilmektedirler. tam olarak bilinmiyor.”(a.g.y) Akademisyenlerin (bilim “Pazarlama” kavramı bir ekonoinsanlarının) üniversitelerde kenmik faaliyet olarak ticaretin ve tedi adlarına bu şekilde çalışma feciliğin konusuna ve faaliyetleriyapmalarına (kapitalist düzenin ne daha yakın. Tarihsel olarak da devamına hizmet edecek, geliştien az ticaret kadar da eski bir recek ve güçlendirecek faaliyetlekonu. Kısaca ticari metaın alıcılarine) izin verilirken, düzeni sorgurına –müşterilerine- tanıtımı, billayan, değiştirmek isteyen faaligilendirilmesini içeren faaliyetler yetlere kesinlikle izin verilmeyen, olarak alınır. Kralların, Padişahlaizin verilmemekle kalınmayıp rın, Beylerin, görkemli saraylarışiddetle cezalandırılan, görevden nı, şatolarını, hanlarını, köşklerini vb. süsleyen eşyalardan, sofrala6 rını süsleyen yüzlerce yiyecek Yıllardır Üniversitelerin Araştırma, laboratuar çalışmalarına devletin içecek malzemelerini bir kıtadan yeterli bütçe ayırtmadığı söylenir öbür kıtaya, bir müşteriden diğer durur. Bunun en önemli nedeni müşteriye ulaştıran tüccar, beziremperyalist sermayenin butür çalışmalara finanse ettiği üniversitelerin karşısına yeni rakipler çıkarmama, denetim altında tutma çabası yatmaktadır..

7

Pazarola-İşimiz gücümüz pazarlama . İsmail Kaya . 3Ağustos 2009 Türkiye Gazetesi

25


www.proleter.org

ganların faaliyetleri bu tanıtım faaliyetiyle gelişmiş, iş ve değerin (meta dolaşımının) yayılmasına vesile olmuştur. Fakat asıl işlevini kapitalist üretim ilişkileri içerisinde bulmuş, gelişimini kapitalizmle birlikte devam ettirmiştir. Bu bir yandan da kapitalizmin bekası için gerekli, bir faaliyet ve çalışma alanı olarak üniversitelerin ders ve araştırma konularına (“Bilim dalı”) kadar kariyer yapmıştır. Çünkü kapitalizm ilk ve büyük krizini kapitalistlerin metalarını Pazar bulamamaktan ortaya çıkmış (1876) ve bunun ardından yine kapitalizmin gelişmesi ve emperyalizm evresine dönüşmesiyle birlikte bu Pazar kavgası ve kapitalizmin krizi tüm dünyaya yayılarak emperyalistler arası Pazar ve paylaşım savaşlarına vesile olmuştur. Bu kadar önemli bir konuda burjuvazi ve kapitalistler elbette boş durmayacak, konuyla ilgili olarak gerekli “önlemleri” alacaklardır. Bu bakımdan ilk olarak konunun Sayın Prof. Tespiti ile 1881‟de konuşulup, 1902‟lerde akademik ders olarak ABD‟de başlamış olması bir tesadüf değil, kapitalizmin gelişimine denk düşen bir evrenin ürünüdür. Bizdeki (Türkiye) uygulamaları da bu bakımdan akademik olarak 60‟lı 70‟li yıllara denk gelip 26

pazarın araştırılması konusunda kapitalistlerin talepleriyle üniversiteli oldu. Bir çok kişiye iş, ekmek kapısı, bir çoğuna kariyer yapma “şansı” doğurdu. Kapitalizm devam ettikçe de gelişme daha da devam edecektir. Ancak kapitalist sistemin geçirdiği evrelere uygun olarak gelişim gösteren süreç içinde bulunduğumuz dünya emperyalist krizinin ortaya çıkmasıyla diğer yandaşları iktisatçılar gibi, ezberleri şaştı. Şimdi yeni şeyler bulmakla meşguller. Sayın Profesörümüz diyor ki, “Bir asır geçmiş olmasına rağmen hâlâ pazarlamanın ne olduğu tam olarak bilinmiyor. Üzerinde mutabık kalınan bir tanımı bile yok. Tam tarif edilemeyen, konusu ve sınırları belirlenememiş bu disiplinle yıllardır meşgul biri olarak bana şu sıralar pazarlamayı tanımla deseler, „pazarlama, iş yapmanın adıdır‟ der, keser atarım.” Ve devamla:” Yani, işle pazarlamayı eş görürüm.” Der. İşin tarifini ise şöyle yapar:” İş; dünyayı, memleketi, kurum ve kuruluşları, firmaları, kişileri ve benzerini daha güçlü bir konuma getirmek amacıyla değiştirmeye ve dönüştürmeye girişmektir. „Hareket berekettir‟ sözü de buradan gelse gerektir.” Dünyayı, memleketi, kurum, ku-


Proleter Ağustos - Eylül:2009 Sayı:61 ruluş, firmaları güçlü kılan egeDemek ki sermayeyi güçlendirmen oldukları sermayenin büyükmek, diğerlerine karşı güçlü kıllüğü ve egemenliğidir. Bunu damak için, çok sayıda “destekçi, ha da güçlü kılmanın yolu da raişbirlikçi, yardakçı”.. vs. ile birlikkip sermaye güçlerine egemen te „iş‟ yapmak gerekmektedir. olmaktan, daha fazla Pazar sahiFakat bu iş öyle kolay olbi olmaktan geçmektedir. Bu ülmaz bunların da muhalifleri ve kenin Başbakanı Tayip Erdoğan karşı koyanları da vardır. “Her iş da bir zamanlar siyasi rakiplerine (değişme) bir başka işi (tepki) yanıt verirken “Evet ben pazardoğurur. İş yapanların muvafıklalamacıyım, Türkiye‟yi Türkiye‟nin rı ve destekçileri kadar muhalifledeğerlerini dış pazarlara, ülkelere ri ve köstekçileri de olur veya pazarlıyorum.) dememiş miydi? sonradan oluşur. İşin büyüklüğü, Profesörümüzün hedefi de butaraftarları kadar muarızlarının dur. çokluğundan da anlaşılır.” ProPeki bu iş kiminle ve nasıl fesörümüz bu uyarısının ardınolacaktır? Yanıtı Profesörümüzdan yaptığı tespitler ve önerilerini den alalım: “Hiçbir iş tek başına de şöyle sırlar. “Siyasette, adayapılmaz. İnsanlar tek başlarına lette, askeriyede, bürokraside, çalışabilirler ama iş yapamazlar. sanayide, ticarette, piyasalarda İş, insanlarla birlikte yapılır. İnşu sıralar bir bir gün yüzüne çısanların el birliğiyle yaptıklarına kan çürümüşlükler, direnmeler, „iş‟, tek başlarına yaptıklarına „çabu memlekette önemli şeylerin lışma‟ denir. yapılmakta olduğunun da işareti. İş yapmak için, birlikte hareket İş yapmak istiyorsanız, pazarlaetmek; maksadı ve işi tarif ettikmanız kuvvetli olacak, kendinize ten sonra, bu iş etrafında olabildüşmandan çok taraftar toplayadiğince çok sayıda insanı birer caksınız. Davanıza inanıyor, tataraftar, destekçi, ortak, işbirlikçi, raftarlarınıza güveniyorsanız, siavukat, yandaş, yardakçı, alkışçı, ze yönelik engellemeler ve saldımuvafık ve benzeri hale getirmek rılar karşısında dik duracak ve gerekir. gerekirse işin kavgasını verecek‟Şeyh uçmaz, müridi uçurur‟ hesiniz. Açılımlarınızda ve girişimlesabı, işe ve bu işi yapanlara sarinizde sizi her alanda hararetle hip ve arka çıkanlar ne kadar çoalkışlayacakların sayısının yuhağalırsa işin başarılma ihtimali de layacaklardan çok daha fazla o kadar büyük olur”. olacağından eminseniz, durmak 27


www.proleter.org

yok, kavgaya devam. Başka türlü iş (pardon pazarlama) yapılmıyor, tarih yazılmıyor.” Diyor kendince. Bir yandan toplumsal ilişkileri yönlendirmeye çalışan işbirlikçileri, destekçileri cesaret ve motive ederken nasıl davranmaları gerektiğinin reçetesini veriyor. Diğer yandan da yeniden şekillendirmeye çalıştıkları “dünyayı” entegre olmanın yolunu gösteriyor. 17 Ağustos 2009 tarihli (Türkiye Gazetesi) makalesinde de daha somut önerilerle patronlarının karşısına “yeni” projelerle çıkıyor.” Ülke olarak onlarca yılımızı ve nice değerlerimizi tahrip eden bir millî meselemizin çözümü yolunda adımların atıldığı bu dönemde, süreci tek elden yönetmek ve ortaya çıkacak hayırlı geleceğe şimdiden hazırlanmak gerekiyor. Bu tarihî adımın, içeriden ve dışarıdan kazanılacak, olabildiğince çok sayıda taraftar ve katılımcıyla desteklenmesinin büyük önem taşıdığı malumlarınızdır… Siz de bilirsiniz ki, iyi işler yapmak kadar, bunları satmak da lazımdır. Satış, işin ayrılmaz bir parçasıdır.” Artık burada söylenenler doğrudan adresine gönderilmekte, destekçileri, işbirlikçileri ve yandaşlarına durumu izah etmeye çalışmaktadır. 28

“İşletmelerde misyon, vizyon, amaç, hedef, strateji gibi hususların önemi de zaten buradan kaynaklanıyor. Çok sayıda insanı belli bir amaca yöneltmenin, onları birer taraftara dönüştürmenin yolu, mideler kadar beyinlere ve gönüllere de sistemli bir şekilde hitap etmekten geçiyor ve bunun adına da iletişim deniyor.” Bir yanda pazarları genişletmek isterken öbür yanda olabileceklere karşı alınması gereken ”önlemleri” sıralayarak pazarlamasına devam ediyor. Sonuç olarak şunları “arz” ederek düşüncelerini aktarmayı sürdürüyor.” Türkiye‟yi tanıtma kampanyaları, tanıtma fonları, basın ve halkla ilişkiler ekipleri ve hatta hariciye teşkilatının çalışmaları maalesef yetmedi, yetmiyor, yetmeyecek. Harpte bir savaşı kazanmak kadar zaferi taçlandırmak ve zihinlerde de kazanmak için etkin iletişim ekiplerine ve faaliyetlerine de ihtiyaç duyuluyor. İşte bu düşüncelerle, kırk yıldır pazarlamayla ilgilenen bir akademisyen olarak, firmalardaki „Kurumsal İletişim Baş sorumlusu‟na benzer bir „Ulusal İletişim Bakanlığı‟nın hiç gecikmeden teşkilini teklif ediyorum.


Proleter Ağustos - Eylül:2009 Sayı:61 Dilerseniz buna „Ulusal Pazarlakıdem tazminatları, halkın birikma Bakanlığı‟ adını da münasip miş tasarrufları, vergiler, harçlar görebilir ve dünyaya bu bakımvb. yoluyla el koyup geçici olarak dan da örnek olur, tarihe geçerkullanılmaya hazır bütün parasal siniz... kaynakları sermayeye dönüştürArz ederim.” Sayın Başbakanım. mektedirler. Bir avuç mali sermaNe diyelim. Kırk yıllık bir akadeye sahipleri elde ettikleri mali ve misyenin sözlerini ve tespitlerini siyasi ayrıcalıkları9 –imtiyazlarıkaleye almamak elbet abesle işsayesinde ülke içerisinde yaratıtigal olur. lan değerleri emerek, el koymak“Yapmak istediğiniz deta, böylece kendi sermayelerini ğişmeyi görmek için sesinizin çok çoğaltıyor, yatırımlarını artırıyorçıkması gerekmez. Etkili ve güzel lar ve bu da doğal olarak mali konuşmanız şart değil. (olsa iyi sermayeye sürekli yeni karlar geolur) seçim kazanmak zorunda tiriyor. Öte yandan emekçilerin, değilsiniz. Özellikle çok zeki ve bankalara ve kredi veren kurumiyi eğitilmiş olmanız da icabetlara karşı kredi kartı, tüketici kremez. Ancak, çok, ama çok kararlı dileri vb borçları ve diğer yüküm8 olmalısınız. lülükleri yoğun bir biçimde artSınıf mücadelesinin üretim ması onların karlarını katlayarak ilişkilerinin gelişme ve değişim artırmaktadır. evrelerine göre şekil değiştirdiği, Gerçi her ülkenin ve emproletarya ile burjuvazi arasındaperyalizmin çarkı içerisindeki yerki sınıf yelpazesini daraltarak, lerine göre projeler üreten kariyer mülksüzleştirip, proleter saflara sahibi bir çok akademisyen mevdoğru iten toplumsal ilişkiler farklı cut. Bunların bir kısmı Dünya yerlerden farklı görülmesi aynen Merkez Bankası yönetimi ve öryazarımızın zihnine de yansımış. gütlenmesi öğütlerken bazıları da Toplumsal gelişmenin dercesine göre burjuva bürokrasisini ve yö9 Yabancı sermayenin Sermaye Piyasasınneticilerini pozisyon almaya salık dan elde ettiği kazançlardan vergi alınmazveriyor. ken, “yerli” yatırımcıların bu türden gelirlerinden %11 oranında stopaj –vergi- almakDindirilmez kar hırslarıyla tadırlar. İstanbul Menkul Kıymetler Piyasahareket eden tekelci burjuvazi, sında dönen toplam sermayenin %70’inden emekçilerin emeklilik kesintileri, fazlası “Yabancı”ların elinde bulunması bu 8

Pazaryeri Pazarola.S.183 Prf.İsmal Kaya

sömürünün niteliğini ve niceliğini göz önüne sermekte yeter de artar da.

29


www.proleter.org

askeri alanlarda NATO‟nun daha da geliştirilerek Dünya Ordusu biçimine dönüştürülmesini önermektedir. Ulusal devletlerin kendi sınırları içerisinde sınırlı kalması artık ekonomik, siyasi, askeri olarak mümkün değil, tam tersine gerek ortak para birimleri (Dolar, EURO ve Kafkasya, Orta Doğu bölgesi için dillendirilen Ortak Para Birimi) , ortak ekonomik örgütlenmeler, Enerji, petrol, Doğalgaz hatları ve işletmeleri gibi bir entegrasyona bağlı olarak böyle şeyler düşünmeleri de hayali bir düşüncenin ürünü değil, mevcut somut koşulların şekillendirdiği siyasi ve ekonomik şekillenmenin ürünüdür. Bu bakımdan ulusal sınırlar, halklar arasında ilişkiler tamamen bu ekonomik ve siyasi şekillenmenin doğasına uygun olarak değişmeli, pürüz çıkaranlar ıslah edilerek, sisteme uydurulmalıdır. Sistemin dayattığı ekonomik gelişmenin önündeki tüm ekonomik, politik, siyasi engeller ortadan kaldırılmalıdır. Bir kısmı “açılım”, bir kısmı “siyasi, kültürel, sosyal ve ekonomik kriterler” olarak sisteme uydurulmalıdır. Bu süreç içerisinde yaşanacak sosyal ve ekonomik tasfiye, sisteme zarar vermeyecek bir biçimde yönetilmeli ve halklar zaptı-rap altına alınmalıdır. Yaşanan bu sürecin karşısında işçi sınıfı30

nın, proletaryanın talepleri, örgütlenmesi, ekonomik ve siyasi alternatif oluşturması engellenmelidir. Bu konuda küçük burjuva sosyalistlerine, liberallerine destek verilmeli, proletaryanın hedefleri karartılmalıdır. Aksi halde korkulan başa gelecek, bu kriz ile birlikte sistemin dayattığı mülkiyete el koyanların mülklerine el konularak, bugün tekellere ve devlet yönetimine giren sermayenin mülkiyeti proletaryanın mülkiyeti ve denetimine geçecektir. Elbette burada proletaryanın örgütlenmesinin ve uluslar arası birliğinin sağlanması konusunda göstereceği çabaların, ideolojik, siyasi birliğinin sübjektif koşullarını atlamış değiliz. Bu koşullar bu gün birer birer olgunlaşmakta, pratik bütün gücüyle sınıf içindeki safraları temizlemekte, yerine işçi sınıfının saf, berrak ideolojisi ve dinamiği almaktadır. Proletaryanın devrimci teorisi burjuvazinin adımlarını, kararlarını, uygulamalarını birer birer ortaya çıkarıp, işçi ve emekçileri bilinçlendirerek burjuvaziye karşı kendi siyasi, ideolojik, örgütsel konumunu güçlendirmeye ve kitlelere yön vererek sosyalizm hedefine doğru adım adım ilerlemesini sürdürmekte, burjuvazinin iktidarını alaşağı edeceği güne yaklaşmaktadır.


Proleter Ağustos - Eylül:2009 Varsın burjuvazi ve onun işçi sınıfı içindeki işbirlikçileri, ajanları işçi sınıfını yolundan saptırmak için elinden geleni geri koymasınlar, onları alaşağı edecek onun, işçi sınıfının devrimci teorisi, Marksizm-Leninizm kılavuzluğunda onlara karşı gerekli yanıtı verecektir. Vermektedir. İşçi sınıfı onlara karşı sosyalizm mücadelesini daha da güçlendirecek, zaferini sosyalizm ve komünizmle taçlandıracaktır.

Sayı:61

Eylül 2009 M. Gündar

31


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.