CİLT:7
SAYI:63
Ocak - Şubat -Mart: 2010
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
MARKSĠZM-LENĠNĠZM HER ZAMAN GÜNCEL VE BĠLĠMSEL ÖĞRETĠ
KAPĠTALĠST EMPERYALĠZMĠN KRĠZĠ VE ĠġSĠZLĠK Geçen sayıdan devam… Kapitalist üretim biçimi niteliği gereği artı değer üretimini artırmak, değer üretmek zorundadır. Bu değer üretilmekle kalmayıp tekrar sermayeye (para sermayeye- P‟) dönüşmek zorundadır. Aksi halde, depolarda biriken stoklar, raflarda, tezgahlarda bekleyen metalar, kullanım değerleri kapitalistin-burjuvazinin işine gelmeyecektir. Değere, (değişim değerine) paraya dönüşmeyen hiçbir meta, -ki buna işgücü metaı da, yani iş gücü kullanımı da dahildir, hiçbir anlam
taşımayacak, daha çok kapitalisti, kapitalizmi stresten strese, bunalımdan bunalıma sokacaktır. İçinde bulunulan dönemin en gözle görünen olgusu ve sorunu da zaten budur. Bunun için devletlerin ekonomi kurumlarından hükümetlerine kadar her kurum ve örgüt seferber edilmekte, bütün araçlar harekete geçirilmektedir. Başbakanlar, Devlet başkanları, bakanlar, ticaret müsteşarları, ticaret- sanayi odaları, kooperatifler, birlikler, dernekler akla gelen gelmeyen bütün kurumlar görevlendirilmekte, yazarlar, sanatçılardan destek istenmektedir. Bu her ülkenin çabasıyla örtüşmekte, ikili ve karşılıklı ilişkilerle bir bloktan diğer bloklara yönelinmektedir. Uluslar arası Ticaret, ekonomik ilişkiler konularında yeni sözleşmeler ve birlikler kurularak dünya kelimenin bütün anlamıyla birbiriyle tam ve bağımlı ilişkiler içinde sürdürülmektedir. Ülkelerin hava, kara, deniz ve limanları, depoları, antrepoları dünya ticaretinin hizmetinde tam bir lojistik ve dağıtım kanalları
www.proleter.org içerisinde geleceğin üretim ve dağıtım sürecine denk düşecek üretim ilişkilerinin yaratılmasına temel teşkil eden atılımlar kapitalist-emperyalist sistemin kendi güçleri tarafından yaratılmaktadır. ancak sermayenin yasaları ve özel mülkiyetin işlerliğini devam ettirmesi geleceğin bu dönüşümüne işçi sınıfının devrimci müdahalesi olmadan geçmesine mümkün kılmamaktadır. Bunun içindir ki üretimden dışlananlar bir yandan bu araçlardan mahrum bırakılırken üretilen değerler de bu kitlelere gereksinim duymaktadırlar. İşçi sınıfı maddi olarak geleceğin üretim biçiminin koşullarına bu kadar yakın ve parmaklarının ucundadır. Fakat burjuvazi ve emperyalizm bu konuda kolay ve kendiliğinden teslim olma niyetinde olmadığı gibi, ömrünü uzatmak için bütün gücüyle, yaratılan zenginliklerin heba olması pahasına kararlar üzerine kararlar, paketler üzerine paketler hazırlamakta, “önlemler” üzerine önlemler alınmaktadır. Ama nafile, alınan bütün önlemler kana susamış bu caninin hararetini söndürmek şöyle dursun, yangınını daha da artırmaktadır. “çözümler” çözümsüzlüğü yaratmakta, alınan “önlemler” sorunları daha da büyütmektedir. sorun2
larını hep geleceğe doğru ötelenmekte, halı altına süpürülmektedir. Bunlar açıkça dillendirilmeyip, görmezlikten gelinse de “damgalı eşek” gibi ortalıkta kabak gibi durmaktadır. ABD Ekonomi kurmaylarının onayladığı finans oligarşiyi kurtarma planları için pompalanan trilyonlarca ABD $ Doları ülke ve dünya ekonomisini bir başka alanda şişirerek enflasyon körüklenmekte, başka sermayeler başka bir yoldan dünya tekelci oligarşinin kollarına teslim edilmekte, sermayeler bu kez başka yollardan el değiştirmekte, yok olmakta, tahrip edilmektedir. Bunun sinyalleri daha bir yılını bile doldurmadan çözümlerin çözümsüzlükler ürettiğinin itirafı ve belirtileri olmaktadır. Tezlerimizi biraz somutlaştıracak olursak şunları görebiliriz: “ Prof. Dr. AyĢe Buğra/Boğaziçi Üniversitesi Ekonomideki iyileşmenin, istihdama etkisi yok. Türkiye başta olmak üzere pek çok ülkede işsizlik en ciddi sorun. Eğer kriz bitiyor diye aldığımız önlemlerden vazgeçersek yeni krizlere kapı açarız. Aşırı iyimserlikten kaçınmak lazım. Tüm dünyada 20, Türkiye‟de ise 2 milyon kişi krizle
Proleter Ocak – Şubat - Mart:2010 Sayı:63 birlikte işinden oldu. Türkiye‟de mevcut durumda işi olan beş milkadınların ve gençlerin çalışma yon kişi daha işsiz kalabilir.2” hayatına katılımı çok düşük. Yal“ABD'de işsizlik oranı yüznızca kadınların dörtte biri, gençde 10'u aşmış durumda. lerin de üçte biri iş piyasasında. Brookings adlı düşünce Bir taraftan da kayıt dışı istihdam kuruluşunda konuşan Obama, oranları artış gösteriyor. ILO bu küresel mali kriz sırasında zor konuda ciddi önlemler alınması durumdaki bankaları kurtarmak konusunda Türkiye‟yi uyarıyor1.” için oluşturulan 700 milyar dolarlık fonda kalan paranın küçük işletmelere aktarılabileceğini söy-“ Raymond Torres / ILO Sosyal ledi… Araştırmalar Enstitüsü Müdürü …Barack Obama'nın açıkEkonomide iyileşme sinyalleri ladığı önlemlerin mali büyüklüğü gelmesine rağmen destek tedbirtam olarak bilinmiyor.” ABD Başlerinden erken vazgeçilmemesi kanı, „Bazıları, bütçe açığını kagerekiyor. İşsizlikle birlikte partpamakla, istihdam yaratma ve time çalışan kişi sayısında da beekonomik büyüme arasında terlirgin bir şekilde yükselme var. cih yapmamız gerektiğini savuKüresel istihdam krizi henüz bitnuyor. Bu yanlış bir seçim‟ diye medi. İşin istihdam boyutunda konuştu. yaşanan kriz devam ettiği sürece Obama, halihazırda 1,3 ekonomik canlanma hem kırılgan trilyon dolar civarında olan bütçe hem de eksik kalır. ILO‟nun tahaçığını, dört yıllık görev süresinin minlerine göre küresel işsizlik sonunda yarıya indirme taahhü241 milyonu aşkın kişiyi etkileyedünü yineledi.3 rek bir rekora ulaşabilir. Uygun “TİSK, Ulusal İstihdam tedbirler alınmaması halinde Stratejisi Çalıştayı'na, „İşsizlikle Mücadele: Ülke Uygulamaları ve Türkiye İçin Öneriler‟ başlıklı bir 1 Uluslararası Çalışma Örgütü‟nün (ILO) rapor sundu…Raporda : hafta başında yayınladığı “Global "-Uzun süreli işsizleri veya gençKriz”Raporu. Rapordaki verilere dikkat etmek gerekiyor. leri işe alan işverenlere işe alma Çünkü buradaki işsizlik rakamları sadece teşvik ödemesi verilmeli. krizden dolayı işsiz kalanların sayılarını vermektedir. Krizden önceki veriler ilave edilecek olursa sayılar daha somut ve güncel olabilecektir.
2 3
Ag.Rapor. BBC TÜRKÇE 09.12.2009
3
www.proleter.org -Uzun süreli işsizleri veya gençleri işe alan işverenlere yönelik ücret sübvansiyonu sağlanmalı. -Ailevi sorumlulukları olan işçileri veya gençleri işe alan işverenlere nakit ödeme yapılmalı. -Özellikle KOBİ'lerde çalışan kadın ve gençlere yönelik ücret sübvansiyonları sağlanmalı. -İşsiz istihdam eden işletmelerin ilave ekipman ihtiyacına yönelik mali destek verilmeli. -İstihdamı koruyabilmek amacıyla bir fon kurulmalı. -İşçi ve işveren işsizlik sigortası katkı paylarında indirim yapılmalı. -Kısa çalışmada, çalışılmayan saatler için işverenin yaptığı katkılar Hazine tarafından karşılanmalı. -Kısa çalışmaya gidilen iş yerlerindeki işçiler için işveren tarafından yapılan sosyal yardımlarda geçici indirimler sağlanmalı. -Ekonomik toparlanma sürecinde hızlı biçimde istihdam yaratılması ve sürecin desteklenmesi amacıyla 2010 yılında 1 yıl süreyle Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılan işveren prim ödemeleri durdurulmalı. -Kendi hesabına çalışmak için iş kuran gençlerin ve yaşlıların sosyal sigorta primlerinde indirim sağlanmalı. 4
-Zor durumdaki işletmelerin sosyal güvenlik primleri ve vergi ödemeleri ertelenmeli. -İşsizlik oranları arttıkça aktif iş gücü programlarına tahsis edilen fonlar da otomatik olarak artırılmalı. -Uzun süreli işsizliğin önüne geçilmesi için istihdam, eğitim ve diğer destekleri reddedenlere yönelik yaptırımlar sıklaştırılmalı. -Genç işsizlere niteliklerini geliştirmeleri için 9 ay süreyle gelir desteği sağlanmalı. -İşsizlik yardımı alan kişilere bu parayı kendi işlerini kurmak için kullanmaları durumunda daha yüksek ödeme yapılmalı. -Kendi işini kuran işsizlere ve çalışanlara başlangıç hibesi verilmeli. -„Kıdem tazminatı yükü‟ azaltılmalı. -Sosyal sigorta primlerini düzenli ödeyen işverenler teşvik edilmeli. İstihdam yaratan işverenlere ücret sübvansiyonu sağlanmalı. -Özel istihdam büroları aracılığıyla geçici istihdam sistemi Türkiye'ye kazandırılmalı. -Kısa çalışma uygulaması uzatılmalı.
Proleter Ocak – Şubat - Mart:2010 Sayı:63 -Ülkede gerçekçi kur politikası kolektif kaynakların (köprüler, uygulanmalı, liranın aşırı değeryollar, barajlar, santralar vb.) 4 lenmesi önlenmeli…” “özelleştirme”, “kamu yararına” Görünüşte işsiz işçiler için deyip peşkeş çekmeler vb. isimtalepler gibi görünen TİSK‟in bu ler altında yapılırken diğer yanda raporu biraz yakından incelendiikinci kaynak kullanma yolu da ğinde görülecek ki tamamen kaMerkez Bankaları, Hazine, Yatıpitalistlere “sermaye aktarımı” tarım, Hibe vb. kurumlar aracılığıylepleri olduğu görülecektir. Bula doğrudan hisse, borç satın alnun için de işsizlik fonları, sigorta malar yoluyla piyasaya sürülen primleri, kıdem tazminatları, üc“karşılıksız para basmak” suretiyretler dahil kullanılabilir duruma le yapılmaktadır. Bunlar güçlüler getirilmekte. Hızını alamayıp datarafından güçsüzlere dayatılha da ileri giderek doğrudan nakit makta, sermayeler ve mülkiyete taleplerde bulunmaktadırlar. daha az ellerde toplama operasÖte yandan Özel İstihdam Büroyonları şeklinde yapılmaktadır. larını da unutmayan TİSK “günABD‟nin ve AB ülkelerinin başlıca delikçi başı” “dayıbaşılar”ın da tercihleri bu yönde devam etmekkayırılmasını istemektedir. tedir. Dünyanın farklı ülkelerindeki uygulamalar arasında farklılıklar gösterse de temelde iki tür kaynak kullanarak bunalımdan Gerek sermayelerin el deçıkılabileceği hayalleri kurulmakğiştirmesi, mülkiyet ve statü detadır. ğişikliklerinin gerekse, uygulanan Birinci kaynak kullanımı diğer yöntemlerin toplam toplumyolu elbette işçilerin ve emekçilesal sermayelerin üretimini ve dorin ücretleri, kıdem tazminatları, laşımını tam olarak sağlayamasigorta fonları, sendika dayanışmakta, başta değişen sermayema fonlarını kullanmak, el koynin –işgücü- büyük bir kısmı mak, bunları zorda kalan kapita(İLO verilerine göre 20 milyon kilist tekellere peşkeş çekmek yöşi) üretim sürecinin dışına atılırnündedir. Bunun içerisine birikken yenileri de kapıda bekletilmiş zenginliklerin, doğal kaynakmektedir. Çürümeye terk edilen ların, KİT ve benzer adlar altında metaların değeri trilyonlarca $ Doları bulurken, değersizleşen 4 meta sermayelerin sahipleri can 22 Aralık 2009 Salı www.patronlar dunyası.com 5
www.proleter.org çekişmekte, içten içe saman yığını gibi yanıp tutuşmaktadır. Kriz fırsatları denen bu tür kesimlerden yararlanan başta finans ve
işlerine devam etmektedirler. Elbette kendilerine beklemekte olan risklerin farkına varsalar da varmasalar da bu süreci bu şe-
bankacılık sektörü ise Türkiye gibi ülkelerde karlarına kar5 katma
kilde yaşamak zorundadırlar6.
5
lık karının ise 18 milyar 784 milyon lira düzeyinde olduğu, bu tutarın 2008 yılının aynı dönemine göre 5 milyar 740 milyon lira ve yüzde 44 oranında bir artışı ifade ettiği kaydedildi Açıklamada, sektörün Kasım 2008 ve Aralık 2008 döneminde sırasıyla yüzde 17,5 ve yüzde 18 seviyesinde olan sermaye yeterliliği standart oranının ise Kasım 2009 tarihi itibarıyla yüzde 20,4 seviyesine yükseldiği bildirildi.(www.patronlardunyası.com 04 Ocak 2010 ) 6 Bu konuda başta ödenemeyen K.Kartı kredileri, işletme kredileri, çekler, senetler, borçlar, tahsil edilemeyen alacak rakamlarının sayısı ve miktarları da bir hayli kabarık ve kabarmaya devam etmektedir de.
Türk bankaları, Kasım'da yüzde 11,5 büyüdü. Türkiye'de bankacılık sektörünün aktif büyüklüğü Kasım 2009 itibarıyla 803 milyar 798 milyon lira düzeyine ulaştı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından yapılan açıklamada, bankaların Kurumun veri tabanına gönderdikleri kesinleşmemiş geçici verilerine göre, sektörün aktif toplamının 2009 yılı Kasım ayında bir önceki yılın aynı dönenime göre 83 milyar 74 milyon lira (yüzde 11,5) artış gösterdiği belirtildi. Aktif kalemler içerisinde kredilerin 384 milyar 879 milyon lira ve menkul değerlerin 257 milyar 203 milyon lira bakiye arz ettiği ifade edilen açıklamada, sektörün on bir ay-
6
Proleter Ocak – Şubat - Mart:2010 Bu süreçte iflaslar, devir-
Sayı:63
•% 27,3'ü bir yıl ve daha uzun süredir iş aramaktadır. •İşsizler sıklıkla (% 31,9) "eş-dost" vasıtasıyla iş aramaktadır. •% 89'u (2 milyon 911 bin kişi) daha önce bir işte çalışmıştır. •Daha önce bir işte çalışmış olan işsizlerin % 48,2'si "hizmetler", % 23,3'ü "sanayi", % 17,4'ü "inşaat", % 8,8'i "tarım" sektöründe çalışmış, % 2,3'ü ise 8 yıldan önce işinden ayrılmıştır. •İşsizlerin % 28'ini çalıştığı iş geçici olup işi sona erenler, % 20,9'unu işten çıkarılanlar, % 16,3'ünü kendi isteğiyle işten ayrılanlar, % 8,2'sini işyerini kapatan/iflas edenler, % 7,1'ini ev işleriyle meşgul olanlar, % 9,9'unu öğrenimine devam eden veya yeni mezun olanlar, % 9,6'sını ise diğer nedenler oluşturmaktadır.
ler, yutulmalar yoluyla açıkta kalan bireysel küçük kapitalistlerde “Açılan, Kapanan İşletmeler” istatistiklerinde yerlerini alırken, bir süre sonra da işsizlik verileri arasında proleterlerin içinde yer almaktadırlar. Sermayenin bu şekilde açığa çıkardığı “işsiz” sayısı TUIK verilerine göre başta tarım olmak üzere 2000‟li yıllardan bu yana önemli artışlar oluşturmuşlardır7.
İstihdamın Yapısı Bu dönemde istihdam edilenlerin; •% 72,2'si erkek nüfustur. •% 59,4'ü lise altı eğitimlidir. •% 61'i ücretli, maaşlı ve yevmiyeli, % 25,9'u kendi hesabına ve işveren, % 13,1'i ise ücretsiz aile işçisidir. •% 59,1'i "1-9 kişi arası" çalışanı olan işyerlerinde çalışmaktadır. •% 2,7'sinin ek bir işi vardır. •% 3,3'ü mevcut işini değiştirmek için veya mevcut işine ek olarak bir iş aramaktadır. •Ücretli olarak çalışanların % 88,6'sı sürekli bir işte çalışmaktadır.
7
TUIK verilerinden şu değerlendirmeleri de görüyoruz:” Bu dönemdeki işsizlerin; •% 71,2'si erkek nüfustur. •% 56,5'i lise altı eğitimlidir.
Kamu İstihdamı Maliye Bakanlığı tarafından derlenen verilere göre 2009 yılı IV. Döneminde toplam kamu istihdamı 2 milyon 959 bin kişidir .
7
www.proleter.org Bu verilere işsizliliğin artması ve yeni iş alanlarının yetersizliğini ilginç ve komik yorumlar getiren Bakanlık düzeyinde kapitalist sermayenin yöneticileri de var. Bakın Maliye Bakanı (İngiliz Mehmet ! ) Mehmet Şimşek Ne diyor: “… kriz döneminde Türkiye'nin istihdam yarattığını ancak iĢgücüne katılım çok fazla olduğu için, bu dönemde iĢsizliğin yükseldiğini (abç) kaydetti. Mehmet Şimşek, Marmara Üniversitesi Maliye Araştırma ve Uygulama Merkezinin düzenlediği „Global Krizin Türk Kamu Maliyesine Yansımaları‟ toplantısında, bütçe açıklarında ciddi bir artışın, kamu borç dinamiklerinde inanılmaz bir kötüleşme ile birlikte ortaya çıktığını ve şu anda „Acaba bazı devletler borçlarını sürdürebilir mi, yükümlülüklerini yerine getirebilir mi?‟ sorunuyla karşı karşıya olunduğunu anlattı. Şimşek, „Yani bir özel sektör bilanço problemi şu anda, bir kamu sektörü bilanço problemine dönüşmüş durumda ve bazı ülkelerin iflası tartışılabilir bir noktaya gelmiş bulunmaktayız. Bence bu önemli bir konu. Yani tabii ki Yunanistan, Portekiz, İspanya vesaire gibi ülkelerle ilgili kaygılar bu 8
kadar ön plana çıkmadan önce piyasalara baksanız V formatında bir çıkış trendi...‟ diye konuşan Şimşek, şimdi ise acaba ikinci bir dip yaşanabilir mi kaygısının yaşandığını söyledi. Bu kaygılardan ötürü tabii ki piyasaların bu konuyu yeniden düşündüklerini belirten Şimşek, bu olayı sadece ve sadece bazı ülkelerin borç dinamiklerine ilişkin kaygılara indirgemek istemediğini, bu arada Çin'in bir miktar frene basması, Hindistan'ın ve diğer bazı ülkelerin para politikasında sıkılaştırmaya gitmeleri, örneğin Brezilya'nın mali canlandırma programlarını ortadan kaldırması ile ilgili hususların da global büyümeye ilişkin yeni soru işaretleri uyandırdığını anlattı. İşsizlik Sorunu Dünyanın ve Türkiye'nin krizin sonucu olarak karşı karşıya olduğu en ciddi sorunun işsizlik olduğunu dile getiren Bakan Şimşek, „Bu çok ciddi bir sorundur ve gerçekten de uzun bir süre bizim karşı karşıya olacağımız, sadece Türkiye'nin değil, bir çok ülkenin karşı karşıya olacağı bir sorundur. Bugün İspanya'nın yüzde 19,5 civarındadır, Avrupa ortalaması yüzde 10, ABD yüzde 10 civarındadır. Birçok ülkede yüzde 10-12'ler civarında bir işsizlik
Proleter Ocak – Şubat - Mart:2010 Sayı:63 oranı vardır. Türkiye'de de bu dan zorunlu hale getirdiğini vurdönemde işsizlik yüzde 10,3'ten guladı. 13,1'e kadar yükselmiştir. AslınLamy, küresel ticaretin bu yıl tekda kriz döneminde Türkiye istihrar toparlanmaya başladığını fadam yaratmıştır ama işgücüne kat bunun ne ölçüde kalıcı olakatılımın çok fazla olduğu bu döcağını henüz bilmediğini ifade etnemde işsizlik yükselmiştir‟ diye ti.”9 konuştu.”8 Dünya ticaretindeki bu düBir başka ekonomist ise şüşün küresel kapitalist krizin dünya ticareti konusunda şu veribüyüme ve küçülme rakamlarına lerle düşüncelerini yansıtıyor. ülkelere göre nasıl yansıdığını “Düşünce kuruluşu Avrupa Politibize vermekteka Merkezi'nde konuşan Lamy, dir.10 DTÖ'nün yüzde 10 düşüş beklentilerini aşarak yüzde 12'ye ulaşan kaybın küresel ticarette II. Dünya Savaşı'ndan bu yana en sert düşüş anlamına geldiğini kaydetti. Pascal Lamy, rekor daralmanın küresel ticaretin serbestleştirilmesi için 2001 yılında başlatılan
Doha turu müzakerelerinin sonuçlandırılmasını ekonomik açı-
9
www.patronlardunyasi.com 24 Şubat 2010
10 8
www.patronlardunyasi.com 24 Şubat 2010
Verileri aktaran Mustafa Sönmez. (08.02.2010, Pazartesi Cumhuriyet)
9
www.proleter.org gelecekte düşürülmesinin mümkün olmadığının da kanıtıdır12.
(TUIK verilerine göre işteki duruma göre İstihdamın dağılımı %) 2000 ile 2008 arasındaki değişimin bu kadar kısa bir sürede rakamlardaki yer değiştirmenin gerçek yaşamda bu kadar kolay olmadığı görülmüş ve görülmektedir. Biriken potansiyel nerede patlayacaktır belli değildir. Bu durum her ne kadar hükümet ve hakim kapitalistler tarafından bir öğünme gibi görünse de rakipleri ve dünya konjonktürü açısından emperyalist bir sermayenin serüvenine dayanmaktadır. Olacak olanlar, olanların “teminatıdır”. Türkiye‟de işsizliğin kronik rakamlarla yıllardır belli seviyelerde devam ederken Küresel kapitalizmin krizinden buyana artan rakamlarıyla11 birlikte yakın 11
"İşsizlik konusunda şu anda bakın biz dünyada yani işsizliğin artışı noktasında en az artış gösteren ülke konumundayız. Hatta bugün yine açıklamalar var bununla ilgili.
10
işsizlikle ilgili bir başka veri grubu da TUIK tarafından şöyle tespit edilmiştir. “2009 yılında kurumsal
olmayan çalıĢma çağında-
ABD'den tutun, Avrupa Birliği üyesi ülkelere baktığınız zaman en az artış gösteren ülke konumundayız."( Başbakan Erdoğan, işsizlik oranının yüzde 13,4'e çıkmasına ilginç bir yorum yaptı 16 Kasım 2009 Patronlar dünyası) İstanbul Sanayi Odasının (İSO) düzenlediği 8. Sanayi Kongresine kat ılan Bakan Ergün, gazetecilerin bugün açıklanan işsizlik rakamlarıyla ilgili sorularını cevapladı. Ergün, eylül ayı işsizlik rakamlarının bir önceki aya g öre değişmediğini ve aynı kaldığını dile getirerek, hükümetin Orta Vadeli Programında işsizliğin yüzde 13-14 bandında seyretmesini öngördüklerini kaydetti. Agy 12 Veriler Hazine Müsteşarlığı Ocak 2010 sunumundan alınmıştır.
Proleter
Ocak – Şubat - Mart:2010
Sayı:63
ki nüfus bir önceki yıla göre 914 bin kiĢi artmıĢtır.
Tarım dıĢı istihdam 155 bin kiĢi azalmıĢtır.
2009 yılında Türkiye'de kurumsal olmayan nüfus bir önceki yıla göre 818 bin kişilik bir artış ile 70 milyon 542 bin kişiye, kurumsal olmayan çalıĢma çağındaki nüfus ise 914 bin kişilik artış ile 51 milyon 686 bin kişiye ulaşmıştır.
2009 yılında istihdam edilenlerin sayısı, bir önceki yıla göre 83 bin kişi artarak, 21 milyon 277 bin kişiye ulaşmıştır. 2009 yılında tarım sektöründe çalışan sayısı 238 bin kiĢi artarken, tarım dışı sektörlerde çalışan sayısı 155 bin kiĢi azalmıĢtır.
Tablo 1. ĠĢgücü durumu (Yıllık) TÜRKĠYE 2008
KENT
2009
2008
2009
KIR 2008
2009
Kurumsal olmayan nüfus (000) 69 724 70 542 15 ve daha yukarı yaĢtaki nüfus (000) 50 772 51 686 ĠĢgücü (000) 23 805 24 748 Ġstihdam (000) 21 194 21 277 ĠĢsiz (000) 2 611 3 471 ĠĢgücüne katılma oranı (%) 46,9 47,9 Ġstihdam oranı (%) 41,7 41,2
48 349 48 747 35 697 36 197 16 063 16 585 14 010 13 839 2 053 2 746 45,0 45,8 39,2 38,2
21 375 21 795 15 075 15 489 7 742 8 163 7 184 7 438 558 724 51,4 52,7 47,7 48,0
ĠĢsizlik oranı (%) Tarım dışı işsizlik oranı (%) (1) Genç nüfusta işsizlik oranı (%) ĠĢgücüne dahil olmayanlar (000) (1) 15-24 yaş grubundaki nüfus
12,8 16,6 13,1 17,0 22,6 28,2 19 634 19 611
7,2 8,9 15,4 19,1 15,5 18,9 7 332 7 326
11,0 14,0 13,6 17,4 20,5 25,3 26 967 26 938
Not: Rakamlar yuvarlamadan dolayı toplamı vermeyebilir.
2009 yılında istihdam edilenlerin % 24,7'si tarım, % 19,4‟ü sanayi, % 5,9'u inşaat, % 50'si ise hizmetler sektöründedir. Bir önceki yıl ile karşılaştırıldığında, tarım sektörünün istihdam edilenler içindeki payının 1 puan, hizmetler sektörünün payının 0,5 puan arttığı, buna karşılık sanayi sektörünün payının 1,6 puan azal-
dığı, inşaat sektörünün payının ise değişmediği görülmektedir.
ĠĢsizlik oranı % 14 iken, tarım dıĢı iĢsizlik oranı % 17,4’tür. 2009 yılında Türkiye genelinde işsiz sayısı bir önceki yıla göre 860 bin kişi artarak 3 milyon 471 11
www.proleter.org bin kişiye yükselmiştir. İşsizlik oranı ise 3 puanlık artış ile % 14 seviyesinde gerçekleşmiştir. Kentsel yerlerde işsizlik oranı 3,8 puanlık artışla % 16,6, kırsal yerlerde ise 1,7 puanlık artışla % 8,9 olmuştur. Türkiye'de tarım dışı işsizlik oranı bir önceki yıla göre 3,8 puanlık artışla % 17,4 seviyesinde gerçekleşmiştir. Bu oran erkeklerde geçen yılın aynı dönemine göre 3,7 puanlık artışla % 16, kadınlarda ise 3,8 puanlık artışla % 21,9 olmuştur.
ÇalıĢanların % 43,8’i yaptığı iĢten dolayı sosyal güvenlik kuruluĢuna kayıtlı değildir. Yaptığı işten ötürü herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna kayıtlı olmadan çalışanların oranı, bir önceki yıla göre 0,3 puanlık artışla % 43,8 olarak gerçekleşmiştir. 2009 yılında bir önceki yıla göre tarım sektöründe sosyal güvenlikten yoksun çalışanların oranı % 87,8‟den % 85,8'e düşerken, tarım dışı sektörlerde % 29,8‟den % 30,1‟e yükselmiştir.
2009 yılında iĢgücüne katılma oranı % 47,9’dur. 12
2009 yılında Türkiye genelinde işgücüne katılma oranı, bir önceki yıla göre 1 puanlık artışla % 47,9 olarak gerçekleşmiştir. Erkeklerde işgücüne katılma oranı bir önceki yıla göre 0,4 puanlık artışla % 70,5, kadınlarda ise 1,5 puanlık artışla % 26‟dır. Kentsel yerlerde işgücüne katılma oranı 0,8 puanlık artışla % 45,8, kırsal yerlerde ise 1,3 puanlık artışla % 52,7 seviyesinde gerçekleşmiştir.”13 Devletin “verileri” bunları söylerken Hükümet, kapitalistlerin büyük bir kısmı ekonomi ve işsizlik verilerini gayet “makul” karşılamaktadırlar. (ki, bu verilerin gerçeği yansıtması konusunda birçok bilim insanının, iktisatçının vs. tespitlerine göre çelişkiler içermesine rağmen böyledir.)14 13
14
TUIK (Sayı: 35 2 Mart 2010)
“TÜİK, KAFA BULUYOR, HOCALAR SELAM DURUYOR… … İşin tuhaf ve acı yanı, TÜİK‟in bu bilim dışı yönteminin, adeta toplumla “kafa bulan” meşgalesinin, gerek akademik dünyada, gerekse medyada çoğu kanaat önderi olarak bilinen kişilerce, editörlerce hiç sorgulanmaması, sonuçların bir realite kabul edilip bunun üstüne ahkâmlar kesilmesi. Bu suskunluğun bir nedeni, söz konusu zevattan kimisi, TÜİK‟e danışmanlık yapıyor,
Ocak – Şubat - Mart:2010 Sayı:63 -Cezaların artırılması ve deneHükümetin patronların taleplerine timlerin güçlendirilmesi. karşılık aldığı kararlardan bazıları İşçiler , memurlar ve diğer emekbu sunumda sıralanmıştır.. çiler için aldığı karar ve uygula“İşgücü Piyasası Reformu: malar başka bir araştırmanın ko*İşgücü Maliyetlerinin Azaltılmanusu olmasına karşın şu kadarını sı. belirtelim ki hükümet bu konuda -Herkes için geçerli olacak, 5 putamamen kapitalistlerin isteklerini anlık iĢveren prim indirimi.(abç) harfiyen uygulamakla kalmamış -İstihdama yeni katılan, tüm kamemurları, işçileri yakından ilgidın ve genç iĢçilerin 5 yıl bolendiren ücret artışları ve çalışma yunca azalan oranlarla iĢveren koşulları konusunda, kazanılmış primlerinde indirim. (abç) haklarını birer birer tırpanlayıp, -Özürlülerin işveren primlerinin astığını astık, kestiğini kestik bütçeden karşılanması. mantığıyla doğrudan biber gazı *Aktif İşgücü Programlarını Arve dipçik darbeleriyle kabul ettirtırmak. me yolunu tercih etmiş ve uygu-Yıllık 511 Milyon TL ayrılması. lamaya geçirmiştir. Günlerdir *Doğrudan olmayan Mali Yüklemücadele içinde olan Tekel işçirin Azaltılması: lerinin şahsında 657 Sayılı Dev-Eski hükümlü çalıştırma zorunlulet Memurları Kanunun 4-a, 4-b, luğunun kaldırılması. 4-c, 4-d maddelerinden işçiler -Spor merkezi ve kreş zorunluiçin olan Geçici işçi çalıştırma 4-c luklarının esnetilmesi. maddesine karşı koyanlara acı-Sağlık merkezi açma ve doktor masızca hayata geçirmek üzere bulundurma zorunluluklarının esher türlü saldırı aracını kullananetilmesi. rak devletin bütün gücüyle saldı*Kayıt dışılıkla Mücadele: rısını ve tehdidini devam ettirmektedir. Bu konuda işçiler büyük toplumsal destek görseler de sınıf sendikacılığından uzak senilişkileri bozmak istemiyor, oradan para kadikal örgütlenmeler ve önderlik zanıyor. Bir kısmının hükümetle ya da hükümete yakın banka ve şirketlerle bağı var edecek Komünist Proletarya Parve durduk yerde bilim aşkına “çıkıntılık” tisi‟nin olmayışı yüzünden mücayapmak istemiyor. Çoğu da, ne yazık ki, delenin daha ileriye taşınması ve aymaz ve sorgulamayı bilmiyor. kalıcı kazanımlar elde edilmesi Mustafa Sönmez (Cumhuriyet) Proleter
04 Aralık 2009 “
13
www.proleter.org şimdilik pek olası görülmemektedir. Ocak-ġubat 2010 Mustafa Gündar TÜRKĠYE’DE DEVRĠM VE KARġI DEVRĠM “Sol” Mu? Sosyalizm mi? Ya da “Sol” Parti mi? Proletarya Partisi Mi? “Sol” ve sosyalizm üzerine tartışmalar, sonuçta, devrim ve sosyalizm de proletaryanın rol‟üne gelip dayanıyor. Bunun arkasında ise, proletaryanın, bizzat kendisi üzerine tartışmalar yer alıyor. İşçi ve memur‟a dair Türkiye‟de çeşitli çevrelerde ileri sürülen görüşler önemlidir. Her şeyden önce teorinin temeline ilişkindir. Marksizm‟in ABC‟ sinin temel teorik sorunu, asıl güçlüğü teşkil etmesi ise başlı başına bir sorundur. Oysa burjuvazinin devrimci olduğu günlerde, onun temsilcileri ve işçi sınıfının çeşitli temsilcileri arasında tartışma konusu oldu. En bayağı temsilcileri, üretken olmayan sınıflara, üretkenlik ve toplumsal gereklilik 14
Proleter Ocak – Şubat - Mart:2010 Sayı:63 vermek için en başta üretken olleyen, artı-değerden pay alan mayan emekçilere üretkenlik pabaşkalarına, toprak sahipleriyesi vererek bunu yapmaya çane, devlet memurlarına, rahiplıştılar. lere vb. ise harcama ve israf “Biriktir, biriktir! Musa da görevini veren bir işbölümünü bu peygamber de bu! „Sanayi, savunmuştu. „Harcama tutkusu tasarrufun biriktirdiği malzemeyi ile biriktirme tutkusunu birbirinsağlar.‟ Bunun için tasarruf, yani den ayrı tutmak‟ son derece artı-değerin yada artı-ürünün elönemlidir diyordu. İyi yaşamaya den geldiğince büyük kısmını ve bu dünyanın adamı olmaya sermayeye çeviriniz15. Bir kısmı uzun zamandır alışmış olan kapiiçin birikim, üretim için üretitalistler feryadı bastılar. Bunların min bu formülü ile klasik iktisözcülerinden birisi, bir Ricardo sat burjuvazinintarihsel göreöğrencisi, ne oluyoruz beyler, divini ifade etmiş, servetin doye sesini yükseltti. Üretken olğum sancıları üzerinde bir an mayan tüketiciler sanayicilerin bile kendisini aldatmamıştır. sırtından devamlı dürtü olsunAma tarihsel zorunluluk karşısınlar diye Bay Malthus, toprak da yanıp yakılmasının ne yararı rantının, vergilerin yükseltilvar? Klasik iktisat için, nasıl ki, mesini salık veriyor herhalde! proletarya bir artı-değer üretSlogan ne olursa olsun üretim, me makinesinden başka bir durmadan artan üretim idi. Ama şey değilse, kapitalistte onun „böyle bir süreç ile üretim ileriye gözünde bir artı-değeri ek itilmekten çok kösteklenecektir. sermayeye çeviren bir makiÜstelik, çalışmaya zorlanacak olneden başka bir şey değildir. salar başarabilecekleri kişilikleEkonomi politik, kapitalistin tarihrinden belli olan bir sürü insan, sel görevini son derece ciddiye aylak yaşamlar mı sürdürsünler alır. Yüreğindeki zevk isteği ile diye, başkalarını zora koşmak hiç zenginlik peşinde koşma tutkusu de adaletli bir iş değildir.‟ Bir arasındaki korkunç çatışmayı bir yandan, sanayici kapitalisti teresihirle söküp atmak isteyen yağlı ekmeğinden yoksun bırakaMalthus, 1820 yıllarında, fiilen rak zorlamayı adaletsiz bulurken, üretim işleriyle uğraşan kapitaaynı kimse „işçiyi gayrete getirlistlere, biriktirme ödevini yükmek için‟ ücretleri en alt düzeyi indirmeyi zorunlu kılmaktadır.” 15
Altını ben çizdim.
15
www.proleter.org (Karl Marks Kapital C.I.S.612613) Klasik iktisatçılar ile Malthus‟un kişiliğinde Vülger iktisatçılar arasındaki burjuvazi, proletarya ve “üretken olmayan tüketiciler” üzerine tartışma bunların üretim ve birikim ilişkileri üzerinde düğümlenmektedir. Malthus‟un “üretken olmayan tüketicilerin” tüketimini üstün ve kapitalizm için temel gerçeklilik olarak göstermesine klasik iktisadın itirazı vardır. Kapitalistin kişiliğine, tarihi rolüne gölge düşürülmesini istemez. Malthus gibi eğitimli, egemenliğini sağlamış burjuvazinin temsilcisinin buradaki görevi, toplumsal gereksizliği ortaya çıkan burjuvazin bu konumunu muhafaza etmektir. Bu ise öncelikle burjuvazi tarafından aşağılanan, hor görülen, üretken olmayan emekçilerin, devlet memurlarının, rahiplerin, itibarını iade etmekle mümkündür. Bu asalaklar sürüsünün, “üretken olmayan tüketicilik” eyleminin tüketiciliğinin kutsanması, kapitalizm için temel dürtü, üretim ve birikim içinde zorunluluk olarak ortaya sürülmesi bunu sağlayacaktır. Bütün bunlar arasında ortaya çıkan ise, bu üretken olmayan emekçilerin (en başta devlet memurları) burjuvazi ve proletar16
ya kategorileri dışında ifade edildiğidir. Malthus şarlatanı dahi onları proletarya içine sokmaya cesaret edememiştir. Bunları ifade etmek için “üçüncü kişiler” kategorisi de kullanıldı. Daha çok kullanılan Marks‟ın da tercih ettiği üretken olmayan emekçiler kategorisidir. Çünkü bu kategorileştirmede üretimle, üretkenlikle bağı, ilişki doğrudan kendini ortaya koyar. Proletarya kadar burjuvazinin klasik ekonomi politikçi temsilcileri için, “artı-değer üreten makine” olma, üretken emekçi olma önemlidir. Malthus gibi Vülger ekonomi politikçiler için ise tüketici olma önem arzeder. Bunlar artık üretken olmayan tüketiciler olarak kategorize edilir. Artık bunların emekçi olma yönü gitmiş, tüketicilikleri öne çıkmıştır. Burjuva toplumunun sınıflarına, onlar arasındaki ilişkilere böyle bakarlar, kapitalizmin krizlerine karşıda aynı burjuva sığ, yüzeysel, bayağı burjuvanın bakış açısı ile bakıp, tüketiciliği teşvik ederek, aynı çözümü öne sürerler. Bunun için vergilerin artırılıp, bu “üçüncü kişilerin”, devlet memurlarının gelirlerinin, dolayısıyla tüketimlerinin artırılması salık verilir. Bilindiği gibi vergiler, artıdeğerin bir parçası, dolaşımda aldığı bir biçimdir. Gelirlerinin
Proleter Ocak – Şubat - Mart:2010 Sayı:63 kaynağı artı-değer olan bu üretlir gelmez sokağa atılan ücretli ken olmayan bu emekçilerin geemekçiden başkası değildir. lirleri, vergi artışları ile artırılır ve „ilkel ormanın hasta proleteri‟ tüketimleri artar. Malthus‟un serRocher‟in uydurduğu boş bir mayeye çelişkilerini aşmak için imgedir. İlkel ormancı, ilkel oröne sürdüğü bu vergi artışı bunmanın sahibidir ve ilkel ormanı, ların tüketimlerini artırma önerisibir orangutan maymununun ranin, Ricardocuların tepkisini hatlığı ile malı gibi kullanır. İşte çekmesinin nedeni, üretimle doğbunun için de proleter değildir. rudan bağı olan sanayi kapitalistEğer o ilkel ormanı sömürecelerinin bakış açısından, çıkarlarığine, ilkel orman onu sömürnın savunulması çabasıdır. Kapiseydi o zaman proleter olabitalizmin krizlerini arz ve talep lirdi. Sağlık durumuna gelince dengesizliğine, talep düşüşüne böyle bir insan, yalnız modern bağlayıp, en kolay olarak da bu proletarya ile değil, frengili ve sı“üretken olmayan tüketicilerin” racalı üst sınıfların insanlarıyla tüketimlerini artırarak aşma çada pekala karşılaştırabilirdi.” bası, çözüm tarzı, asalak, çürü(A.g.e s.631) yen, can çekişen kapitalist sınıfın Marks, proletarya ve probakış açısıdır. Burjuvazinin üreleter kategorilerinden ne aradığıtimle bağının kopup rantiye, asanı bu satırlarda çok güzel ifade lak haline gelmesi, onun temsiletmiş. Burada, onu, “emekçi”, cisi ve sözcülerinin teorilerinde “üretici” ve “çalışan” dan ayıran bu tarz kategorileştirme ve forşeyin ne olduğunu da görüyoruz, mülasyonların artmasını getirdi. o da sermayeyi üretip artırmasıSermaye ve artı-değer dır. Üretim araçları ve paranın üretimi arasındaki ilişkinin üzeri sahibi ile girdiği bu iktisadi ilişki örtülmeye çalışıldı. Marks ise bükendisini proleter, üretim aracı ve tün tanım ve kategorileştirmelerparanın sahibini kapitalist yapar. de kendine nirengi noktası olarak Yani onu proleter yapan ilişki bunu almıştı. karşıtını da kapitalist haline geti“Bizim „proletarya‟ ekorir. Proleter de, küçük burjuva nomik bakımdan sermayeyi (sahibinin emeğine dayanan üreten ve artıran ve Peemülkiyetin sahibi) küçük köylü, gueur‟un taktığı adla „mösyö memur gibi emekçidir. Emekçi sermayenin‟ genişleme gerekolmak hepsinin ortak özelliğidir. sinmesi için fazlalık haline geProletaryanın onlardan farkı, 17
www.proleter.org onu proleter yapan (Bizde işçi kavramı ile proleter kavramı özdeş olarak kullanılır) sermayeyi üretip arttırmasıdır. Diğer emekçiler, sermaye ile böyle bir ilişki içinde değildirler. Proleterin emeğinin üretkenliği, sermayeyi üretmesinden gelir. Kapitalist toplumda sermaye üreten emek üretkendir. Bizim “sol” ve sosyalist çevrelerimizde üretken emek yüceltilir. Halbuki Marks bu durumu bir talih olarak değil, talihsizlik olarak görür. Çünkü sermaye üretmek, ücretli köle olmak demektir. Üstün olan yanı bu sınıfın geleceği temsil etmesidir. Marks yukarıdaki satırlarda “ilkel ormancı” nın modern proletaryanın üyeleri proleterler ile karıştırılmasını itiraz ediyor. Aynı benzer karışıklık biz de de yapılır. tarımsal nüfusun mülksüzleştirilmesi ile oluşan yoksul, sefalet içindeki yığınlar proleter olarak görülür. Bu ilkel birikim günlerinde onların oluşturduğu sınıfı Marks yersiz “yurtsuz” , yasadışı proletarya olarak kategorize eder. Bunların fabrikanın yolunu tutup, disiplin altına alınacağı, bunun kanlı yasalar ile yapıldığı uzun bir yol vardır. Ancak bundan sonra modern proletaryanın öğeleri haline gelirler. Memurlar ve “ilkel ormancı” örneğinde ora18
daki iktisadi ilişki göz ardı edildiği gibi bura da da tarih farkı hesaba katılmaz. Bunun için proletarya, büyük sanayinin özel ürünüdür denilmiştir. Elzanatları ve manüfaktürde sermaye, kapitalist üretim kendi ayakları üzerinde durmaz. Bunu ancak büyük sanayi sağladı. Sosyalizmin maddi temeli olarak büyük sanayinin, fabrikanın görülmesi bundan dolayıdır. Klasik iktisadın, proletaryayı artı-değer üretme makinesi olarak görmesi, gerçeğe en yakın, sanayi kapitalistin görüş açısı olurken, Malthus‟un “üretken olmayan tüketicileri” (ki bunların içinde toprak sahiplerini çıkarırsak, üretken olmayan emekçiler kalır) öne çıkarıp, yaşlı asalaklaşan kendi toplumsal düzenini savunma, koruma çabası içindeki kapitalist sınıfın çıkarlarının teori düzeyine yükseltilmesidir. üretken olmayan emekçilere, iadeyi itibar edilir, kırılan onurları tamir edilir. Sermayeyi krizden kurtarmada temel güç, kesim, ilan edilir, emekçinin gerekli ve üretken olduğu yüksek perdeden söylenir. Daha önceleri, devrimci burjuvalar, ucuz hükümet sloganı ile devlet memurlarını kendi artıdeğerlerinden aldıkları payı düşürmeye çalışırken, şimdi geçici, tutucu burjuvazinin temsilci ve
Proleter Ocak – Şubat - Mart:2010 Sayı:63 sözcüleri efendilerinin çıkarlarıve kategoriler, örneğin artı-değer, nın, bunların tüketimlerinin, üretken emek, ekonomik biçim “maaş”larının arttırılmasında olbelirleyici, belirli tarihsel ilişki ve duğu teorisini yapmaktadırlar. süreçleri ifade eder. 2008 krizini Değişik kılıklar altında olsa da açıklamak için kullandıkları “babenzer görüşler, bugünkü burjulon”, “köpük”, “toksit kağıtlar”, “fiva iktisadında yer almaktadır. Arz nans sektörü” birer söz iken talep dengesizliğinin üstesinden Marks ve Engels‟in aşırı üretim böyle gelinecek, kapitalist üretim tespiti bir kategoridir. Daha öndüştüğü bunalım çukurundan çıceki toplumlarda rastlanmayan karılacaktır. Üretken emek, üretkapitalizmin, sermayenin bunalıken olmayan emek ayrımı böylemının nedenini ifade eder. Kapice silinir, basit bir ayrıntı olarak talist sınıfın artık kategorilere degeri plana itilir. Daha ötesi, emek ğil, boş sözlere ihtiyacı var. kenve değer kavramları burjuva iktidisi, üretim gelişmesinin önünde sadının sayfaları arasında yok engel haline geldiği gibi, bilimin olur gider. Kapitalist üretimin sırgelişmesinde önünde engel halirını açıklayan, artı- değer üretine gelmiştir. Şimdi buradan haminden kurtulur. Değer teorisinin reketle , “söz, yetki, karar, iktidar geliştirilip mantıksal sonuçlarına halka”, ünlü sloganı üzerinde düilerletilmesi, kapitalist üretimin ve şünmek gerekir. Her şeyden önonun kişileşmiş ifadesi kapitalisce, devrimci sınıfın söze değil tin geçici, tarihsel bir öge olduklakavrama, teoriye, bilime ihtiyacı rına işaret etmişti. İşte bu günün vardır. Özellikle kategori (burjuva iktisadının tarihsel işlevi üzerine- okunamadı) kavramlasermayenin çelişkilerinin üstünü rın tanrısı durumundaki kavramın örtmektir. Kullandığı kavram ve (örneğin artı-değer böyle bir kavkategori değil, sözdür16. Kavram ramdır.) durumu belirleyicidir. Dün olduğu gibi bu gün de sosyalizmi, bilim olmaktan, prole16 taryanın teorik ve pratik kurtulu“… Nassua W. Senior dünyaya başka bir şun sorunu olmaktan çıkarma bulgumuzu ilan etmişti. „İşel diyordu böbürlenerek „sermaye‟ sözü yerine, bunu bir üreçabalarının arttığını görüyoruz. tim aracı gözüyle baktığım için perhiz sözünü koyuyorum‟ Bu Vülger ekonominin buluşları içinde eşi olmayan bir örnektir. Ekonomik bir kategorinin yerine dalkavukça bir söz konmuştur. Hepsi bu.” (age.s.
613) Katagori yerine söz kullanmanın amacı kapitalist sınıfa hizmettir.
19
www.proleter.org “Bundan sonra devrim olmaz demiyorum. Kimse böyle bir şey diyemez, olmayacak da diyemez. Devrim asla mutlak surette zorunlu, dolayısıyla genel ve evrensel değil, her zaman çok olağanüstü koşullarda gerçekleşebilen bir şeydir… Ama „teorik devrim‟ için durum çok farklı. Marks teorinin (veya „sosyalizmin bilimin öngördüğü, „mutlak olacak‟ dediği türden bir devrimin olmayacağı, orada burada olabilecek devrimlerin ise bu modele uymayacağı (zaten geçmişte uymamışken uymuş gösterildiği), tarihin hep yeni yeni sürprizlerle dolu olacağı ve „öngörülmeyen sonuçlar yasası‟nın (law of unitendet censegu encal) bizi şaşırtmaya devam edeceği rahatlıkla söylenebilir. Bunun çok önemli bir nedeni „kaçınılmaz‟ bir sosyalist devrimi ummaya, beklemeye ve buna göre örgütlemeye, bunun için hazırlık yapmaya ciddi aydın ve işçi kesimlerini ikna etmenin, bu yolla herhangi bir „kritik asgari başlangıç, kütlesini bir araya getirmenin artık imkansız olması. Bizim bildiğimiz tanıdığımız şekliyle komünizm çöktü… bütün bunlar geçiş anlarında sosyalist, sol sosyal demokrat, sol demokrat 20
veya sosyal adaletçi bir program oluşturmaya engel değil kuşkusuz. Ama birincisi bu program artık eski anlamıyla „bilimsel‟ değil, ahlaki ve vicdani bir tepkiyi yansıtmak zorunda. İkincisi kapitalist ekonominin neresine , ne kadar, hangi açıdan karşı çıkacağını yerinden ve dikkatle düşünmek zorunda. Çünkü bu sorunda reel sosyalizmin başarısızlığına sımsıkı bağlı… Üçüncüsü, yeni sol teoride devrime değil demokrasiye angaje edilmiş bir siyasi platform geliştirmek zorunda. Evet, hukuk devleti için ve hukuk devleti çerçevesinde mücadele etmeli. Evet parlamentoya ve her düzlemde, her kademede seçimleri temel almalı.” (Halil Berktay Taraf 27.02.2010) Yazar, bilim ve sosyalizm üzerine düşüncelerini bir başka yazısında şöyle açıklamakta: “Marks ve Engels‟in teorik temellerini attığı derken, Engels‟in „Bilimsel Sosyalizm‟ adını verdiği, bazen „Sosyalizm bilimi‟ diye büsbütün vülgerize edilen düşünce sisteminde ise, tarihin yönü diye bir şey söz konusu. Tarihi gelişimin kapitalizmden sosyalizme doğru aktığını „sosyalizm‟ bilimi bize öğretiyor…
Proleter Ocak – Şubat - Mart:2010 Sayı:63 belki daha bile önemlisi, bilimvarcı bakış açısı, köklerini dasellik iddiası ile devrimin yol ha eski bir Marks öncesi sosharitasından türeyen biricik yalizmden almaktadır. Kuşkudoğru çizgi saplantısı, partisuz bu gün Bolivarcı ilkeleri işçi çoğulculuk ve demokrasiyi içinde en çok imrendiğimiz, imkansız kılıyor… siyaset yelonun eşitliğin „yasalarının yapazesinin solundaki korkunç sası‟ olduğuna dair sarsılmaz boşluğu doldurmaya aday bir inancıdır. İnsanlığın eşitlikçi ve parti, ancak bilim değil vicdan evrensel kalkınmasına bağlılık ve ahlak temelinde, sınıf değil Marks içinde geçerlidir… Tüm kitle partisi olarak devrimcilikbunlar kapitalizmden sosyale değil özgürlük, demokrasi, lizme geçiş için düşündüğülaik, sosyal adalet, militarizm müz yolları değiştirmektedir. ve milliyetçilik karşıtlığı gibi Sosyalizm her zaman kapitalizçok basit bazı ilkelerde birleşmin sömürü ilişkilerini tersine çemekle kurulup, geniş meşrepli virmeyi ve bu ilişkilerin doğurduolarak yaşayabilir ve boy atabiğu çoklu toplumsal kötülükleri lir.” (Halil Berktay Taraf ortadan kaldırmayı hedefleyen 30.01.2010) bir toplum olarak düşünülmüşBilimsel sosyalizme, devtür… Sosyalizme geçiş, yalnızrime ve proletaryanın sosyalizm ca bizzat insanları devrimcileşde hegemonyasına, proletarya tiren devrimleştirici pratiklerle diktatörlüğüne karşı çıkışitiraz ve mümkündür.” (Ekoloji ve kapidüşmanlıklar bugün, ayrıksın, talizmden Sosyalizme Geçiş bazı kişi ve çevrelerle sınırlı deJohn Betlany Foster… ğil, genel ve güçlü bir eğilim ola01.02.2010 yazarın makalesi Kanak kendini göstermekte. sım 2008‟de Monthly Review “bu gün Latin Amerikan Dergisinde yayınlandı sosyalizminin devrimci karakteri, www.sendika.org) gücünü Sovyet deneyiminin Bu görüşlerin hedefi olumsuz (ve olumlu) örneklerinin marksizmdir. Ona saklandığı kabul edilmesinden kısmen de noktaların, devrim bilimsel sosyaChe tarafından ortaya atılan solizm, sınıf, ve tarihsel zorunluluk runa dair bakış açısından olmakolduğunu görüyoruz. Marksizm tadır, sosyalist uygarlığı geliştirtarihi boyunca, bu tarz düşünceme gerekliliği. Dahası, Chavez ler ile mücadele etti, onlarla mütarafından ortaya konan Bolicadele içinde gelişti. Onlara ba21
www.proleter.org karsanız, ekonomi, toplum bilim, tarih alanlarında, matematik, fizik, kimya vb. gibi doğa bilimlerinde olduğu gibi bilim olamaz. Bu alanlarda böyle bir kesinlik yoktur. Bunun için tarihin yönü yoktur, her an her şey olabilir. Devrim rastlantıya bağlıdır, zorunluluk yoktur. Halbuki raslantılarında, bir tür zorunluluk olduğunu biliyoruz. Kapitalizmden zorunlu olarak sosyalizme gidileceği düşüncesine burjuva toplumundaki sınıf mücadelesinin proletarya diktatörlüğüne götüreceği tespitine karşı çıkarlar. Kapitalizm aşamasındaki bir toplum, nasıl doğal ekonominin hakim olduğu bir topluma dönüştürülemezse, kapitalizmden sonra sosyalizmin gelmesi de engellenemez. Bu güne kadar tarih, sınıf mücadeleleri tarihi, belirli tarihi zorunluluk içinde oluşan, bilinçle, iradi olarak, özgürlük sonucu oluşmayan bir tarihtir. Böyle bir tarih ancak modern komünist toplumda sözkonusu olacaktır. Tarihte “sürpriz”lerin öngörülemeyen sonuçların olması onun kuvvetler bileşkesi olarak oluşması, onda bilincin rolünün olmadığını değil, bunun belirli koşullar içinde yer aldığını gösterir. Şimdi “Marks öncesi sosyalizm” savunucularının elinde, tarih, 22
vicdan ve ahlakın egemenliğine terk ediliyor. Burjuvanın vicdanın, vicdanı, ahlakı, proleterin bu günü ve geleceğini belirleyecektir. Marks bu ütopik sosyalizm anlayışına kendi döneminde bilimsel verilerle eleştirmiştir. O dönemin büyük ütopyacıları Saint-Simon, Fourier, Roberth, Owen‟in sosyalizme bu düşünürlerce katkıları olmuştur. Şimdi Marks ve Engels‟in bilimsel sosyalizmlerinden sonra, Marks öncesine dönme düşüncesi burjuvaziye hizmet etme, onun değirmenine su taşımaktan başka bir şey değildir. Modern burjuva toplumunun ekonomik hareket yasalarının ortaya konması, sermayenin ve kapitalistin geçici, sonlu, tarihi olgular olduğunu gösterdi. Bunlar, iktisat biliminin geldiği noktalarken, Marks öncesi sosyalizmin savunucuları, bu bilime, sermaye, “piyasaya” yapılan müdahaleleri sınırlandırmaya çalışmaktalar. Bir yandan da bilim ve din aynılaştırılıyor. Böylece bilimin üstünlüğüne, otoritesine son vermek daha kolay oluyor. Tabi ki karşısında bilimin savunucusu, işçi sınfı güçsüz, yenilmiş durumda olduğunda bu tür saldırıları daha rahat yapabiliyorlar. İşe de zaten gelişen, değişen, koşullardan proletaryanın ortadan
Proleter Ocak – Şubat - Mart:2010 Sayı:63 kalktığı yada burjuvalar dışında sahip olanlar, proletarya diktatörherkesin proleter haline geldiği lüğünü teoride savunsalar da, düşüncesini yayıp egemen hale pratikte ona hizmet edemezler. getirerek başladılar. Proletarya, İşçi ve memur arasındaki sözde de olsa teoride yok edildikilişkiye burjuvazinin temsilcileri ten sonra (yoksa gerçekte üretim nasıl bakıyor? Şimdi ondan bir ilişkileri içinde, sermaye, kapitaörnek görelim. list üretimin var olduğu müddetçe “Tasarı, memurlara, eğer onun yok olması mümkün değilyasalaşırsa (ki öyle olacaktır) dir) onun üzerindeki sömürü ve „çalışan‟ statüsü getiriyor. İşçi, baskılar daha kolay yapılır hale memur ayrımı ortadan kalkıgeldi bilimsel sosyalizmin proleyor, bütün emekçilerin ortak taryanın kurtuluşunun teori ve adı konuyor:Çalışan. Hele şüpratiği olması onların her zaman kür. Elbette aklın yolu budur. korkulu rüyası oldu. Şimdi “Marks Ama … İşin koskoca bir „amaöncesi sosyalizme” dönme çabası‟ var…. Memur işçiye „eşit ları, sosyalizmi, burjuvanın vicolmaya razı olacak mı‟dır? Yadanı, cüzdanı ve ahlakına sürgüni hem imparatorluk hem ne gönderiyor. O vicdan –cüzdan cumhuriyet dönemi boyunca ve ahlaki, proleter yapılan sömübeyni yıkandığı, şartlandığı şerü ve baskı ile lekelidir. Sosyakilde „kendini üstün görmekten lizm ve mimarı proleter onlar vaz geçecek mi‟dir? Kendisiönünde boyun eğip dilenci olmanin de alt tarafı bir „devlet işçiyacaktır. Bu onun için onursuzsi‟ olduğunu kabul edecek miluktur. Kapitalist sınıfın uşağı, dir? (örneğin maaşını, peşin onun akıl hocası, bilim ve sosyadeğil de ücretini „işledikten lizm düşmanının, proletarya ve sonra‟ almaya hazır mı?) kenproletarya diktatörlüğü korkuları dini cumhuriyetin temel direği ağzını her açışta kendini ele veolarak görmekten vaz geçip riyor. Çünkü sosyalizmin vazge„patronların işçiyi sömürmesi çilmez, zorunlu ön koşulu prolegibi alt tarafı devletinde onu tarya diktatörlüğüdür. Bunu da sömürdüğü bir emekçi olarak ancak burjuva toplum ve onun görmeye yanaşacak mı? „Kapı bağrındaki sınıf mücadelesi hakkullarının‟ yani „Osmanlı süper kında devrimci düşüncelere sasınıfının‟ mirasçısı olmayı bıhip olanlar yapabilir. Proletarya rakacak, biz işçiler gibi „alt sıüzerine yazılamalara, önyargılara 23
www.proleter.org nıf‟ olmayı hazmedecek mi?” (Engin Ardıç. Sabah 03.03.2010) Görüldüğü gibi burjuvazi ve onun liberal temsilcileri de, memurları işçilerle “çalışan”, “emekçi” paydasında eşitlemeye hazır. Memurun “beyninin yıkandığı”, “şartlandığı” olgusunun kendini üstün görmesini (kimden? Elbette işçiden, onu uşağı görür) sağlaması eski bir martavaldır. Sermaye dolayısıyla burjuvazi ile ilişkisidir onun proleter karşısında şişinip havalanmasını sağlayan. Toplumsal ilişkileri belirleyen ekonomik ilişkilerdir. toplumsal ilişkilerin kendini metalar arası ilişkiler olarak ortaya koyması meta fetişizmiyse burada da memura proleter karşısında üstünlük sağlayan düşüncesi, kültürü değil, oynadığı toplumsal roldür. Burjuva devletinin bir unsuru olarak işçi, halk ve emekçi baskı mekanizmasının bir parçasıdır. Onun için Marksistler proletarya partisi programı, bunların devletin en üst düzeydeki görevlisi dahil, ortalama işçi ücreti verilip, “özel türde işçiler” haline getirileceği talep ve hedefini vurgular. Yani memurlar proleterleştirilecektir. Kaldıki Sovyet deneyinin gösterdiği gibi işçi sınıfı, burjuva uzmanlara, şartların getirdiği zorunluluktan dolayı geçici olarak 24
haraç ödemeye, yüksek ücret ödemeye, devam etmiştir. Bütün bunlar bizi proletaryanın sermaye ile ilişkisinin , diğer sınıf ve tabakalardan farklı olduğunu ve sosyalizmin onun kendi eseri olacağını göstermektedir. Devam edecek… N.Işık
Mart 2010