Demokrasi ve Özgürlük 2

Page 1


İçindekiler

3

Ayşe Batumlu Askeri vesayetin son perdesi

8 13

Veysi Sarısözen Bölgesel emperyalizm bölgede devrimin şafağı

Ayla Yıldırım BDP’de özgünlüğü koruyarak mücadelede sosyalist duruşun teorik temelleri...

Demirer 18 Temel Kıtasal Bolivarcı Hareket’in anlattığı

Edre 22 İsmail “Yer yüzü sıcak olsun diye” Karabacak 24 Yakup İran’da bir ayetullah portresi

Yıldız 26 Yaman Bölgesel güç olma stratejisi Şen 30 Tayfun İşçi sınıfının temel sorunları üzerine Kurulu 34 Yayın Olanlar ve olması muhtemeller Pehlivanoğlu 39 Koray AKP’nin barışla imtihanı Zarakolu 44 Deniz Anti-emperyalizm ve sol Altan 48 Ertan “Piyasacı”, “liberal” deyip hafife alma devrimci kardeş Öztürk 50 Bahattin Bir tutam kontrgerilla “ergenekon” Can 56 A. Yiğit Diyarbakır cezaevi müzesi için öneriler Çavuşoğlu 60 Sevinç Barışı kucaklar gibi Suphi 64 Mehmet Kısa bir tarihi gezi: Neden demokrasi ve özgürlük? Demokrasi ve Özgürlük Dergisi - Aylık Yerel Süreli Yayın - Adına İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü Yaman Yıldız - TEL-FAX: 0212 2520156-53 Hamalbaşı Cad. No:8 Conga Han Kat 6 Beyoğlu / İstanbul - Basım Yeri Ezgi Matbaacılık - Sanayi Cad. Altay Sk. No:10 Yenibosna Bahçelievler / İstanbul Tel: 0212 452 23 02 - posta@demokrasiveozgurluk.org

2


güncel

askeri vesayetin son perdesi Ayşe Batumlu

sasen Şark Cephesinde yeni bir şey

E

ifade edilebilecek bu asker olma hali, milita-

yok. Varlığı, adının konulmasından

rizmin somut egemenlik biçimlerinden olan

da eski olan askeri vesayetin,

askeri vesayetin yaşam koşullarındandır.

söz edemeyiz şimdilik. Hatırlanacak ol-

milletleri de Türkleştirme çabası cumhuri-

ursa sürdürücülerinin daha bin yıllık bir

yet tarihinin en çok enerji tüketilen, kafa

hesaplarının olduğu Kıvrıkoğlu tarafından

yorulan, planlar ve katliamlarla sürdürülen

ifade edilmişti.

projesi olmuştur.Bu projenin mağdur ettiği

etkisinde de hızında da bir azalmadan

Ancak bu bin yıllık planın sallantıda olduğu ve yeniden yapılanma ya da gücünü tesis etme sürecine gereksinim duyduklarını ifade etmek sanırım yanlış olmaz. Türkiye’de Askeri Vesayet, militarizmin

Biraz da bu yüzden asker doğmayan diğer

en geniş kesimi ise Kürtler oluşturmaktadır. Bugün askeri vesayet rejimi derin bir kriz içindedir. Bu kriz, yirmi beş yıldır süren kirli savaşın doğurduğu yozlaşmanın ve bu arada Türk

tek partili dikta rejiminden, çok partili

kapitalizminin bölgedeki çıkarları gereği

parlamenter rejime geçiş sürecinde, parla-

AKP gibi bir ılımlı islam partisini tercih

mentonun halk oyuna dayanıyor oluşunun

etmesinin sonucu ortaya çıkmıştır.

yaratacağı “tehditlere” karşı 27 mayıs dar-

Kürt Özgürlük hareketinin yıllar süren

besiyle ortaya çıkmış; 12 Mart ve 12 Eylül

mücadelesi ile, gerek darbe planlarının ve

darbeleriyle pekişmiştir.

gerekse 25 yıllık savaşta kullanılan gayri

Askeri vesayetin siyasi varoluş biçimi,

hukuki ve gayri meşru yöntemlerinin deşifre

somut tarihsel koşullar ve ülkedeki güçler

olduğu bir dönemde prestij yitiren asker,

arası oran tarafından belirlenir.

yerini korumak adına yeni eylem planları

Tabi bir de “Türk Milleti” asker bir millet-

oluşturmaya başlamıştır. Aba altından sopa

tir. Yani öyle olduğuna inanması istenir. Ama

göstermeye devam eden,tehdit eden, mah-

rütbesizinden. Komuta kademesinin her

kum eden,ayrıştıran, ve böylelikle bir takım

emrini sorgusuz, cansiperane yerine getirme,

çevreleri korkudan da olsa kendi taraflarına

öncesinde sonrasında bunu sorgulamama

çekme gayreti içeren bir dildir kullanılan.

ve olası bir kayıpta (can da dahil) gerçek anlamda hesap soramama durumu olarak da

Bunun en son örneği, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un toplumun demokrat

3


güncel

ve sosyalist kesimlerini hedef aldığı Trabzon

d- )HEPSİ!

konuşmasıdır.

Asker ne yapamazdı? Siyaset.

Başbuğ, tehdit içerikli cümlelerle bir yandan siyasiler, akademisyenler ve

hukuk kuralıdır.Ama gelinen aşama,askerin

medyayı suçlarken; bir yandan da askerlerin

siyaset yapmasının çok daha ötesindedir.

yargılandığı davalar için hakim ve savcılara

Siyasette teamülen de olsa eşitler arası bir

telkinde (biz telkin diyelim, muhatabı baskı

ilişki söz konusudur ve beğenmeyen seç-

anlasın) bulunmaktan geri durmamıştır. Üç

mez (baraj gibi seçmen iradesine set çeken

kuvvet komutanıyla Trabzon Limanı'nda

düzenlemeyi saymazsak bu da teamülen).

demirli savaş gemisinden yapılan açıklama,

Oysa Başbuğ’un kullandığı bu üslup,

başta Ergenekon olmak üzere Kafes planı

seçme şansı vermeyen, düpedüz tehdit eden

ve amirallere suikast soruşturmasını yürüten

bir üsluptur.

savcılara da bir tehdit içermektedir.Bir

Bu tahdide fon olarak Oruç Reis

yandan bilgi teatisi ve işbirliği teklif ediyor

Fırkateyni yani savaş gemisi seçilmiş,

olması da aslında daha çok kendi sözünü

topların önünde “gövde gösterisi” hatta

yeterli kabul etmelerini dikte etmekten başka

adeta darbe provası yapılmıştır.

bir şey değildir.Gerçekten işbirliği teklif ediyorsa TSK'nın arşivlerini açmalıdır. Hele ki o "Oruç Reis Firkateyni'nde

Ama topların önünde bu tehditkar duruşun aynı zamanda bir çeşit sığınma olduğunu da görmek gerek. Genelkurmay Başkanı’nın,

konuşmamın özel bir anlamı var. Herkes ne

tek bilebildiği “savunma” yöntemi olan taar-

demek istediğimi anlıyor" cümlesi yok mu!

ruzu sembolize eden bir yer seçmiş olması

Ne anlamışız bir bakalım: Başbuğ demektedir ki; a- ”Oruç Reis savaşçı bir karakterdir, ben de öyleyim”,

biraz da bundandır. Evet vesayet bir krizdedir.Girişte bahsettiğimiz asker doğan millet de Kürt Özgürlük mücadelesinin yıllardır sürdürdüğü

b- ”Bu gemi bir savaş gemisidir, savaş

mücadele sayesinde bazı gerçekleri gör-

gemisi ile mavi yolculuk yapacak değiliz”,

meye, artık bu ebedi “rütbesiz” askerlik

c- ”Poyrazköy’de çıkan cephanelikler(ki

durumunu yavaştan sorgulamaya başlamıştır.

bunlara o zaman “boru” demiştir) ve son

Kontrgerilla-mafya ortaklığı ile halka karşı

dönemin en kanlı darbe planı, namı diğer

suç işlenmiş olduğu gerek ordu gerekse

“kafes” birer deniz mahsulüdür. Ben deniz

jitem içinden yapılan itiraflarla iyiden iyiye

mahsullerini çok severim”,

açığa çıkmış,ordu mensupları kriminal bir

ve evet bildiniz

4

Bu herkesin bilmesi gereken basit bir

çürümeye uğramıştır.


güncel

Üstelik üzerlerinde her türlü simetrik-

coğrafyamızda Kürt Özgürlük Hareketi ile

asimetrik, militer-paramiliter, legal-illegal

dayanışma göstermekten kaçmak için ardına

yöntemler denen Kürt Hareketi’nin pes

saklanılan sahte bir antiemperyalizmdir.

etmeye ve kimliğini yok saydırmaya hiç niyeti yoktur. Bu nedenlerle de yıllardır Kürtlere yöne-

Kaldığımız yerden devam edecek olursak, apoletlere sığınarak işgal ettikleri yerin nimetlerinden mahrum kalmayı göze alama-

lik kullanılan imha yöntemleri hakkında

yanlar, eskiyen bazı taktiklerin yerine yeni-

Kürt olmayan unsurlara anlatılan yalanlar

sini uygulamaya devam edeceklerdir. Ara

artık işe yaramamaya başlamıştır.

sıra, çocukları savaşta ölen yoksul halkımızı

Ama söz konusu olan çok büyük bir

ne kadar sevdiklerini vurgulamaları büt-

ganimettir.İktidarın bazılarına verdiği ve hiç

çeden aslan payını isterken o halkın eğitim

anlaşılır bulmadığım “manevi tatmin”den

sağlık gibi yaşamsal gereksinimlerini dik-

bahsetmiyorum elbette.

kate almalarını sağlamaya yetmemektedir.

Yasal olmayanlara hiç değinmeyeceğim

Aslında bu işte bir ters orantı olduğunu

ama, yasal olanlardan Oyak bile tek

söylemek yanlış olmaz sanırım. Laikliği

başına “mesele”nin büyüklüğünü ve

TSK'nın en kırmızı çizgilerinden olarak

vazgeçilmezliğini anlatmaya yeter. Öyle

ifade edenlerin hizbullah ile ilişkisi bunun

ki Karabük Demir Çelik işletmeleri

en somut örneklerindendir.

özelleştirilirken, özelleştirilmesine,peşkeş

Hukuk ise, ellerinin altında varsaydıkları

çekilmesine falan değil de yabancı bir firma-

bir mekanizmadır nasılsa.Üstelik artık

ya satılmasına karşı “vatanın bağımsızlığı”

hakimleri korkutmak için evlerinin

nutukları atanlar, Oyak yabancı bir sermay-

yakınlarında bomba patlatmaya da gerek-

eye satıldığında gık dememişlerdir. Önemli

sinim duymamaktadırlar zira hiza durumu

olan musluğun aynı yeri doldurmaya devam

sağlanmıştır.

etmesidir çünkü. Tabi bu arada bir paran-

Bu yüzden,Başbuğ,son konuşmasıyla da

tez açıp enternasyonalizmin etrafından

başta adli yargılamayı etkilemek olmak

dolaşarak bir garip antiemperyalizm söy-

üzere birden fazla suç işlemiştir ne gam.

lemiyle, emperyalizmin sayılı müttefikler-

Eskiden bizlere “asker suç işlemez” der-

inden olan TSK'nın ardına dizilen bazı sol

lerken, şimdi “asker sizin suç dediğiniz fiili

olma iddiasındakilere de birkaç cümle ile

gerçekleştirse de bunun hesabı sorulamaz”

değinmek gerekir.Bu yaklaşımı samimi

demeye getiriyorlar.

bulmaya imkan yoktur. Bu da enternasyonalizmin yüklediği en önemli görevlerden,

Biz bu filmi daha önce de görmüştük. Büyükanıt hakkında iddianame düzenleyen

5


güncel

savcı Ferhat Sarıkaya örneğinde olduğu gibi. Başbuğ'un "Bu gibi durumlarda Türk Silahlı Kuvvetleri ile bilgi teatisi ve

dışına bunlar tarafından itiliyor. Kürt Özürlük Hareketi, devletin kendisini

işbirliğinde bulunulmalıdır. Aksi durumlarda

yok etmek isteyen kanadını “vesayete karşı”

kurumlar arası çatışmalara neden olunabilir."

desteklemeye ve böylece devletin vesayet

Cümlesinin tercümesi de aynen “demokrasi

karşıtı kesimi tarafından tasfiye edilmeye

de hukuk da bizi bağlamaz.Askeri sor-

zorlanıyor. Bu taktik, Batıdaki vesayet

gulamaya kalkan karşı taraftan olur yani

karşıtı demokratik güçlerle, Doğudaki Kürt

karşısında bizi bulur.” şeklindedir. Böylece

özgürlük hareketi arasındaki ittifakın önüne

yalnızca adli makamlara değil,siyasilere ve

en büyük engeli çıkarıyor.

medyaya da gerekli mesaj verilmiştir. Hukuksuzluklar ve örtbas etme gayretleri

Hükümetin düne kadar belki de çok net olmayan bu tasfiye taktiği bugün açıkça

gündeme geldiğinde ise ,”TSK Yıpratılıyor”

görülüyor. Vesayete karşı tutum alan devle-

söylemine sığınılmaktadır. Darbe planları

tin sözde “demokrat” kanadı, Kürt Özgür-

yapmak, müzede çocuk katliamı planla-

lük Hareketine karşı açık saldırıya geçmiş

mak, sağa sola cephane gömmek, askerlerin

bulunuyor.

eline pimi çekilmiş bomba verip katletmek,

Şu durumda vesayete karşı mücadele-

küçük kızları havan mermisiyle parçala-

nin, devletin iç kavgası olarak yürüdüğünü

mak yıpratmıyor da bunların hesabının

söyleyebiliriz.

sorulmasını istemek mi yıpratıyor? Açık ki askeri vesayet rejiminin güçleri şu anda ağır bir kriz yaşıyorlar. Ancak Askeri vesayete karşı mücadele, ne

Görünürde AKP ve çevresinin yürüttüğü bu mücadelede vesayetçi, Ergenekoncu güçlerin tasfiye edilmesi demokratik bir adım olacaksa da bu demokratik

yazık ki, Türkiye’nin batısında demokratik

adımın, otomatik olarak demokrasiye yol

güçlerin ve halkın taraf olduğu bir mücadele

açmayacağını görmek gerekiyor.

değil. Halkın çoğunluğu vesayete karşı olsa

Asker başarısızlığı nedeniyle savunmada

da bu halk vesayete son vermenin öznesi

dururken, AKP bütün meselelere büyük

değil.

tüccar olmaya çalışan küçük bir esnaf gibi

Vesayetin asıl mağduru olan Kürt halkı ise,

baktığından askeri vesayetin geriletilmesi

başka düzlemde birbiriyle çatışan devletin

konusunda tam kararlılık ve güçlü bir irade

her iki kanadı tarafından düşman olarak

gösteremiyor.

görülüyor ve bu halka karşı bu iki kanat bölgede birleşiyor. Kürt demokratik güçleri

6

de vesayete karşı yürüyen mücadelenin

O da tıpkı asker gibi,Kürt Özgürlük Hareketi karşısındaki güçsüzlüğünü taarruza


güncel

geçerek giderebileceği yanılgısına düşüyor. Anayasa Mahkemesine DTP'nin

çekilmeyi düşünmediği de açıktır. Şu halde,AKP Hükümeti neyin karşısında

kapatılması konusunda yaptığı telkin de son

olduğuna karar vermeli, Kürt sorununun

DTP (BDP-KCK) operasyonu da bunun açık

barışçıl ve demokratik çözümü için üzerine

kanıtıdır.

düşeni yapmadıkça demokratikleşme ve

Bu son gelişmeler, ve savaşın devamı gösteriyor ki, devletin iç kavgasından kim galip çıkarsa, o halkın üstünde güçlü bir egemenlik ve baskı aracı olacaktır. Askeri vesayet ile Kürt sorununun çözü-

askeri vesayet karşıtlığı söyleminin inandırıcı olmadığını anlamalıdır. Liberal çevrelerin iddiasının aksine Kürt Özgürlük hareketiyle ittifak kurmadan, hatta onu “iki halkın düşmanı” ilan ederek

münde paralel adımlar atılmadığı sürece

askeri vesayetle mücadele edilemeyeceği,

ikisinin de çözülemeyeceği bir gerçek.

bu vesayet kalksa bile, üstün gelecek olan

Birinin çözümü diğeri için olmazsa olmaz koşuldur. Bu yüzden askeri vesayetten esasen kendisi de muzdarip olan hükümet,

devlet gücünün demokratik olmayacağı, son gelişmelerle kanıtlanmıştır. O nedenle AKP’ye dayanarak AB

Kürt sorununa da askeri vesayete de aynı

üyeliğine gidileceğini, bunun da demokrasi

düzeyde kafa yormak ve demokratik kanal-

getireceğini sanan liberal çevreler büyük bir

larla çözüm üretmek zorunda.

yanılgı içindedirler.

Bu, gerektiğinde askeri karşısına al-

Çözüm bir yandan vesayete karşı mücadele

abilmeyi becermekle, askerin devlet mem-

etmek, ama diğer yandan da vesayete karşı

uru olduğu ve nihayetinde karar merciinin

olduğu söylenen devlet kanadının suçuna

hükümet ve meclis olduğunu hatırlamakla

ortak olmamak, onun bölgede vesayetçil-

mümkündür.Kuşkusuz bu zorlu bir müc-

erle yan yana giriştiği saldırıya karşı, Kürt

adeledir.

Özgürlük Hareketiyle dayanışma içine

27 Nisan fiyaskosundan sonra bile asker siyasete müdahaleyi bırakmamış, güç

girmektir. İttihat ve terakkiden günümüze 2 yüzyıllık

arayışına devam etmiştir.Hazırlanan bilgi

devlet anlayışının değişikliğe uğratılması ve

notları, “eylem planları”, andıçlar, me-

askeri vesayetin son bulması ancak böyle-

dya ve internet manipülasyonları ve sivil

likle mümkün olacaktır.

toplum organizasyonlarıyla TSK siyasetin

*****

tam göbeğinde durmaya devam etmektedir. Bir takım belgeler ortaya çıktı, bazı eylem planları deşifre oldu diye siyasetten

7


tartışma

bölgesel emperyalizm bölgede devrimin şafağıdır Veysi Sarısözen

T

etmiyorlar.

Diğer özelliklerinin yanısıra tekelci kapi-

savaş etkeni olma durumu var, bölgesel güç

talizm demek pazarları yeniden ve yeniden

olma halleri var, var oğlu var. Ama içinde

paylaşmak demektir. Asalaklaşma, toplumun

yaşadıkları bu “varların” var olduğunu

militarizasyonu ve savaş demektir. Türkiye

herkes kabul ediyor, lakin bunun “bölgesel

kapitalizminin “tekelci” olduğunu hiç kimse

emperyalizm” olduğunu anlayamıyor.

ürkiye bölgesel emperyalist bir ülkedir Emperyalizm Lenin’in

Tıpkı, tekelcilik var, pazar paylaşımı var,

sözüyle tekelci kapıtalizmdir.

finans kapitalin egemenliği ve asalaklığı var,

inkar edemiyor. Emperyalizmin bölgesel olmasına gelin-

helva yapsak ya” diyoruz, o arkadaşlar bize

ci, bu da, kapitalizmin hareket yasaları

“tamam, bunlar var ama, helva nerede?”

bakımından diğerlerinden farkı olmamakla

diye yeniden soruyorlar. Düşünme niyeti

birlikte, gecikerek tekelci aşamaya yükselen

yok. Bu arkadaşlarla başa çıkmak elbette

Türk kapitalizmi Pazar paylaşım kavgasına

kolay değildir.

“dünya çapında” değil, ama ancak bölge

Türkiye’de sosyalist hareket, ül-

çapında girebilir demektir; bölge çapında

kenin sosyo-ekonomik yapısını ne ka-

girebilir demek, emperyalist merkezler

dar “geri” gösterirse, devrimi de o kadar

arasındaki rekabete ayak uydurmak, bu

yaklaştıracağını sanmıştır. Gariptir ama,

merkezlerden birisine dayanarak bölgesel

o gerilikten “demokratik devrim” tezini

rakiplerinin üzerinde üstünlük kazanmak

ürettiği zaman, sosyalizmden uzak olsak da

demektir. Bugün artık Türkiye’nin “bölgesel

“demokratik devrime” yakınız sanmıştır.

güç” olmasından ve bölge pazarlarında reka-

Bir ülkenin geri ya da ileri olması devr-

bet etmesinden, aynı zamanda bölge çapında

ime yakın ya da uzak olduğumuzu elbette

militarist hegemonya peşinde koşmasından

göstermez. Devrime yakınlığın göstergesi,

söz etmeyen kalmadı.

gerilik ya da ilerilik değildir, Devrime yakın

Yani durum şu: Un var, şeker var, yağ var;

8

Biz arkadaşlara “un var, şeker var, yağ var,

mı, yoksa uzak mı olduğumuzun göstergesi,

bunlar üstelik aşçı tarafından karıştırılmış,

o ülkede snıf çelişkilerinin keskinlik derece-

tam kıvamında pişirilmiş. Lakin yiyenler,

si, emperyalist zincirin o ülkede zayıflama

yediklerinin helva olduğunu bir türlü kabul

derecesi ve giderek de devrimci sürecin


tartışma

derinlik derecesi, devrimci durumun varo-

stratejik yönelimi bu sonuçlara dayandırma

lup olmadığı gibi nesnel ve öznel etkenlerin

sorunudur. Bu yapıldıktan sonradır ki,

varlığıdır.

külahlarımızı önümüze koyup, acaba devr-

Bu bilinenleri tekrar etmekten dolayı okurlardan

özür

dilerim. Ama

bunları

imi ne yaparsak yakınlaştırırız, ne yaparsak uzaklaştırırız diye düşünmeye başlamalıyız.

not edeyim ki, “bölgesel emperyalizmin”

Malum, bizim tarihimiz bu sorunun

Türkiye’yi devrimden uzaklaştırdığını sanan-

her aşamada önemli tartışmalara neden

lar telaşlanmasın. Hatta emperyalizmin bütün

olduğunu gösterir. Sosyalist hareketin

çelişkilerinin düğümlendiği dünyanın bu böl-

bilimsel karakter kazanması, hepsinden öte

gesinde bir ülkenin “bölgesel emperyalist”

Marks’ın Das Kapital adlı yapıtı sayesinde-

olması, onu, emin olunuz ki, “yarı feodal,

dir. Lenin devrimcilik yaşamının ilk dönemi-

yarı

bağımlı”

oluşundan çok zla

daha

fa-

devrime

y a k ı n l a ş t ı r ı r. Türk

empery-

alizminin bir

başka

Devrimci sürecin öncüsü Kürt Özgürlük hareketidir. Kürt özgürlük hareketi, sosyalizm yönelimli, emekçi halka dayanan büyük bir devrimci, demokratik kitle hareketidir. Bu hareket, Kürtlerin bulunduğu bütün parçalarda ve bu parçalara komşu parçalarda, büyük bir devrimcileştirici etkiye sahiptir

nde Rusya’da Kapitalizmin Gelişmesi adlı eserle ortaya çıkmıştır.Sömürge ülkelerin geriliğini, olduğundan da geri göstererek, buradaki devrimci sürecin

emperyalizmle, örneğin ABD emperyal-

toplumsal-sınıfsal yanını zayıf gösterenlere

izmi ile dahi çelişkisi vardır dediğimizde,

karşı Hindistanlı komünist Roy’la, Lenin

ABD emperyalizmine karşı kendi em-

sonrasında Stalin arasındaki farka da dikkat

peryalizmine destek vermekten kurtulur-

çekmek gerekir. Çin devrim süreci boyunca

sun, aynı zamanda da bu iki emperyal-

Kominternin yaptığı hataların teorik arka

ist çelişkiden, devrimci süreç açısından

planında bu “geri gösterme” eğiliminin rolü

yararlanırsın. Yani devrimci “namus” gürül-

vardı.

tüye gitmez. Tersine. Böyle olunca, devrime

Bizde bu soruna kapsamlı bir şekilde

yaklaşmanın yoluna da koyulmuş olursun.

ve Marksist temelde yalnızca Dr. Hikmet

Ama sorun. yakınlık, uzaklık sorunu

Kıvılcımlı yanaşmış, onu özgün tezleriyle

değildir. Sorun Türkiye kapitalizminin

soruna kafa yormayı teşvik etmesi bakımdan

hangi aşamada olduğunu doğruya yakın

önem

bir şekilde saptama ve buradan politik

izlemiştir. Bu arada, bu sorunda geniş bil-

sonuçlar çıkartarak, devrimci program ve

imsel çalışmalar yapmamış olmakla birlikte,

taşıyan

Prof.

İdris

Küçükömer

9


tartışma

TKP Genel Sekreterlerinden Zeki Baştımar

Buna benim ekonomi-politik bilgim yetmez

Türk kapitalizminin tekelci aşamaya geldiğini

ve bilimsel bilgi, veri, yöntem bakımından

çağrıştıran bir yazısıyla Sovyetler Birliği Bil-

da bu iş benim üstesinden geleceğim bir iş

imler Akademisi Şarkiyat Enstitisü içindeki

değildir. Ben teorisyen değilim, bir örgütün

bir tartışmada, azınlıkta kalan Rosalyev’i sa-

başına geçince kendilerini teorisyen sanan-

vunan bir makale yazmıştır. Geçerken belir-

lara diyeceğim olamaz, ama kendimle ilgili

telim ki, Rozalyef yapıtlarında Türkiye’den

gerçekleri ne diye okurdan saklayayım.

söz ettği her yerde, Dr. Kıvılcımlı’nın tezlerine, bunları tümüyle destekliyor olmasa bile daima referans olarak yer vermiştir.

şişiriyorsun?” diyebilirsiniz. Kafaların içini doldurmak için, o kafaların

Bizim kuşağın içinde bu soruna kafa yoran-

peşinen şişmesinde zarar yoktur. Amacım

lar elbette var. Onları unutmadan, Abdullah

tam da bu şikayetin aksini yapmak, kafaları

Öcalan’ın

adını

vermek sanırım yeterli olacaktır. Eğer böyleyse, sosyalistlerin bugünkü ağır

çok

koşullara,

h a r e k e t i n yaşadığı

kötü

kavgalara

ve

önümüzde

du-

ran

10

“O halde ne konuşup, kafamızı

ve

gücü-

Yedincisi, bu hipotezimizin dayandığı en önemli olgu, giderek Kürt coğrafyasının bütün parçalarını etkisi altına alan bir devrimci sürecin varlığıdır. Bu devrimci sürecin öncüsü Kürt özgürlük hareketidir. Kürt özgürlük hareketi, sosyalizm yönelimli, emekçi halka dayanan büyük bir devrimci, demokratik kitle hareketidir. Bu hareket, Kürtlerin bulunduğu bütün parçalarda ve bu parçalara komşu parçalarda, büyük bir devrimcileştirici etkiye sahiptir

şişirmektir. Şişsin ki içine de bir şeyler girsin. Şaka bir yana. Ben, bugüne kadar okuyup, işittiklerimden hareketle ve kendi sezgilerime dayanarak, işe, Türkiye kapitalizminin geldiği

müzle orantısız dehşetli görevlere rağmen,

aşamayı tartışarak başlamanın ve ortaya

Türkiye kapitalizminin geldiği aşamayı ve

bir hipotez olarak “Bölgesel emperyalizm”

bunun özelliklerini tartışması sanıyorum,

görüşünü tartışmaya sürerek ilerlemenin

hem görevlerimizi aydınlatma, hem de

doğru olacağını sanıyorum.

krizimizi aşma bakımından yararlı olacaktır.

Çünkü, eğer benim hipotezim tartışmaya

Bu söylediklerimden anlaşılacağı gibi, ben

katılacak olan bilgili arkadaşların ürünleri-

kişisel olarak Türk kapitalizminin geldiği

yle kanıtlanırsa, ortaya bazı politik sonuçlar

aşama sorununu çözdüğümü söylemiş

çıkarmamız mümkün olacaktır; derginin

olmuyorum. Ben üstelik bunu çözemem de.

basılmasına bir iki gün kala alelacele kaleme


tartışma

aldığım bu yazıda, sözünü ettiğim sonuçları,

arasındaki rekabet tüm bölge halklarını

aklıma geldiği gibi, yani önem sırasını pek

tehdit etmektedir. Bu ülkeler bölgede savaş

gözetmeden ve elbette ancak bir kaç tanesine

etkenidirler.

yer verebileceğim: Birincisi Türk tekelci kapitalizmi, kendi iç

Beşincisi, neredeyse tüm dünyanın emperyalist ve bölgesel emperyalsit devletleri

pazarını yağmalamış, daraltmıştır; tekeller

arasındaki çelişkilerin, rekabetin düğüm

kendi sınırlarına sığmaz,dünya pazarı

noktası halini alan bu bölge, hem savaş süre-

çelişkili ama bütünsel bir pazardır; pazarda

cinin, hem de devrim sürecinin iç içe geçtiği

büyüyen yaşar, büyümeyen ölür; tekelci

“emperyalizmin zayıf halkasını” oluşturuyor.

rekabetin yasası budur, onun dış Pazar

Olacaksa zincir burada kopabilir.

ihtiyacı bir çok nedenden dolayı ölüm kalım sorunudur. İkincisi, Türk kapitalizmi bu Pazar soru-

Altıncısı, bilimsel olarak açıklama olanağım olmasa bile, gözlemlerim şunu gösteriyor: Marksizm, devrimin yaklaşık

nunu, Emperyalist merkezlerle ittifak içinde,

eş zamanlı bir dünya devrimi olacağını

hem onların çıkarları, hem de kendi “milli”

öngöryordu. Emperyalizm çağında Lenin

çıkarları adına, bölgede güç merkezi olma

emperyalist zincirin bir ya da bir kaç ülkede

yoluyla Avrupa Birliğine entegrasyonu

kırılacağını söyledi. Devrimin önce tek bir

sağlayarak çözmek istiyor.

ülkede zafere ulaşması Leninin bu görüşünü

Üçüncüsü, Türk bölgesel emperyalizmi,

doğruladı. Ama bu görüş zamanla daha

rakip bölgesel emperyalist ülkelerle geçici

yakın geçmişe kadar benim de savunduğum

taktik ittifaklar kursa bile, keskin bir rekabet

“her şey SSCB için, gerisi teferruat”

içindedir. İran, Pakistan, İsrail, Rusya gibi

görüşüne teorik temel teşkil eden “tek

ülkelerle ilişkileri bu çerçevede değişken bir

ülkede sosyalizmin kesin zaferi” görüşüyle

nitelik taşıyor.

bilimselliğini yitirdi. Günümüzde bütün

Dördüncüsü, her zaman olduğu gibi, dış

belirtiler, emperyalizmin dünya ölçüsünde

pazarların paylaşılması hem küresel em-

çöküşünü de, zincirin tek tek ülkelerde

peryalist ülkeler, hem de ve onlardan çok

kırılsa bile bunun zafere yol açacağını da

daha fazla bölgesel emperyalist ülkeler için

göstermiyor; ama belirtiler, dünyada hem

ölüm kalım meselesi olduğu için, emperyal-

küreselleşme süreçlerinin, aynı zamanda

ist ve bölgesel emperyalist ülkeler bölgesel

da “bölgeselleşme” süreçlerinin işlediğini

savaşların asıl kaynağıdırlar. Türk bölgesel

gösteriyor. Buradan bir başka kanıtlanmamış

emperyalizmi rakiplerini, rakipleri Türk

hipotez çıkarılabilir: Küreselleşmeye

emperyalizmini tehdit etmekte, ama bunların

rağmen devrimin yaklaşık eş zamanlı dünya

11


tartışma

ölçeğinde başlayacağını söyleyemediğimiz gibi, kapitalizmin eşitsiz gelişmesi nedeniyle devrimin tek bir ülkede sınırlanmayacağını,

şafağı olarak tanımlamıştı. Biz de bölgesel emperyalizmi bölge devri-

emperyalist zincirin en zayıf olduğu

minin şafağı olarak tanımlayamaz mıyız?

“bölgede” kopacağını söyleyebiliriz.

Asıl soru şu; Tanımlayamayız diyenler,

Yedincisi, bu hipotezimizin dayandığı en

şafağın nerede sökeceğini düşünüyorlar;

önemli olgu, giderek Kürt coğrafyasının

ulusalcılar Çankaya tepesinin ardından

bütün parçalarını etkisi altına alan bir

sökecek şafağın “kuvayı milliye devriminin

devrimci sürecin varlığıdır. Bu devrimci

şafağı” olacağını düşünüyorlar; liberaller

sürecin öncüsü Kürt özgürlük hareketidir.

şafağın sökmesini Brüksel’de izliyorlar.

Kürt özgürlük hareketi, sosyalizm yönelimli,

İslamcılar zaten bu şafağın dünya dönse

emekçi halka dayanan büyük bir devrimci,

de dönmese de, hep Kabe’nin arkasından

demokratik kitle hareketidir. Bu hareket,

söktüğüne inanıyorlar; sosyalistler devrimin

Kürtlerin bulunduğu bütün parçalarda ve

şafağının nerede sökeceğini düşünüyorlar?

bu parçalara komşu parçalarda, büyük

İşte böyle. Bu ve benzer sorular, daha

bir devrimcileştirici etkiye sahiptir. Bu

yüzlerce çözülmemiş tartışma konusu Bölge-

parçaların bulunduğu ülkelerdeki çoğunluk

sel Emperyalizm hipotezini tartıştığımız an

halkların devrimci güçleriyle Kürt özgürlük

karşımıza çıkacaktır.

hareketi arasında her geçen gün güçlenme eğilimi gösteren ittifaklar, tüm bölgede devrimci sürecin yükselişinin habercisidir. Ve bu harekete karşı saldırı da, bizim bildiğimiz karşı devrimci sürecin ta kendisidir. Ve genel sonuç: İslamcılar bir İslam birliği; liberaller Avrupa Birliği, milliyetçiler Türk birliği hakkında konuşuyorlar. Biz hangi birlikten söz ediyoruz; bunu hangi teorik çerçeveye dayandırıyoruz. Sanırım tartışmanın bir yönü böyle. Yeter; bu makalede her şeyi yazmamız gerekmiyor. Şu soruyla yazımızı bitirelim:

12

Lenin emperyalizmi dünya devriminin

O tartışmanın kendisi bile başlı başına devrimci bir enerji yayacaktır. *****


analiz

BDP’de özgünlüğü koruyarak mücadelede sosyalist duruşun teorik temelleri hakkında... Ayla Yıldırım

K

ürt özgürlük hareketi sözcüğün tam

tifak dediğiniz bir kesim hergün saldırıya

anlamıyla “topyekün” bir saldırı

uğrarken, partileri kapatılırken, tutukla-

ile karşı karşıya. Bir süreden beri

malar, operasyonlar hızla yükselirken basın

tasfiyesi sürecinde, sistematik olarak medya

açıklamalarıyla

dayanışma

içerisindeyiz

üzerinden de devam ettiği haliyle açıkta olan,

demekle ya da bu saldırıları kınıyoruz de-

yasal Kürt demokratik hareketinin içine,

mekle sağlanabilmesi mümkün de, sahici de

“şahin”, “güvencin” diye oynanması per-

değildir. Stratejik ittifak demek aynı zamanda

spektifinde içeriden bu tuzağa düşülmedi,

kader birliği içindeyiz de demektir. Bu tes-

hareket kendi içinde bölünmedi. Hal böyle

pite evet diyenler için, buradan sonra sorunu

olunca, “şahin” kanadı diye adres göstererek

birkaç düzeyde tartışmak ve netleştirmek

saldırıların meşrulaştırılması perspektifiyle

kalır…

kampanya da, Hükümet ve “derin devlet”

Fırat’ın Batısın da “durgunluğa” karşın,

harekete geçti, “tasfiye” süreci hızlandırıldı.

doğusun da “devrimci sürecin yükselişi”

Hedefleri Kürt özgürlük hareketinin kitlesel

önümüzde reddedilemez bir gerçeklik olarak

yasal hareketinin “bileşimini” değiştirmek,

durmaktadır. Bizler bu saptamayı, bilindiği

hareketi bölmek ve PKK’nin kitlesel halk

gibi ayrıldığımız geleneğin saflarındayken

desteği temelini zayıflatarak, onu yeni askeri

yapmıştık. Ve Kürt coğrafyasında yükselen

saldırılarla tasfiye etmektir.

devrimci süreçle sadece “dayanışma”da

Sürecin analiziyle birlikte önümüzdeki

mı bulunacağız, yoksa aynı merkezi devlet

devrimci görevlerimizi ve sosyalist hareketin

egemenliğine karşı yükselen bu devrimci

yaşadığı tıkanıklığı tartışan bizler, bilindiği

sürecin organik bir bileşeni mi olacağız?

gibi, uzun bir süredir Kürt toplumunun müc-

diye önümüzde duran kilit sorunun cevabını

adelesiyle olan ilişkimizin düzeyi ne olursa

tartışmaya çalışmıştık.

olsun salt bir “dayanışma” ilişkisi olmaktan

Bu kilit sorunun cevabı için; somut devr-

çıkarılması gerektiğini görüyor ve buna ait

imci görevlerin belirlenmesi önünde temel

somut yürüyüşün nasıl olması gerektiğini

birkaç noktanın aşılabilmesi gerekmektedir.

tartışıyoruz.

Bunlardan bir tanesini, geleneksel Sosyal-

Kürt Özgürlük Hareketiyle stratejik ittifakı

ist anlayışın aşılamamasıyla olsa gerek ki,

savunanlar için, bu ilişki sadece stratejik it-

sosyalistler, yıkmak istedikleri oligarşik dik-

13


analiz

taya karşı, patlayan devrimci süreç, kendi

Kürt işçi ve emekçiler, Fırat’ın Doğusunda

“vatanlarında” patlamadığı için, bu uzaktaki

yükselen devrimci sürecin organik bir parçası

devrimci sürece, sıradan bir “dayanışma”

iken, geniş işçi ve emekçi kitleler, yoksul-

gözlüğü ile bakma yanılgısı içinde olmaları

lar, kadınlar ve gençler Türk milliyetçiliğinin

ve bu yanılgıya devam etmelerini söyleyebil-

hegemonyasındadır.

irim.

Metropollerde durgunluğu aşmayı, amansız

bölünmüşlük,

İkincisi ise; Fırat’ın doğusundaki temel so-

sömürüye ve yoksulluğa karşı sınıf mücade-

run, yani, Kürtlerin kendi ulusal demokratik

lesini geliştirmeyi önlüyor, sınıf mücadele-

birliği ve bütün farklı etnisitelerden, inançlar-

sinin yükselmesinin, demokratikleşmenin de

dan toplumsal kesimlerin cephesi sorunları

önündeki en önemli engel olan askeri ves-

temel olarak çözülmüşken, Fırat’ın Batısında

ayete ve Kürt sorununda çözümsüzlüğe karşı

işçi sınıfı, emekçi halk ve yoksul kitleler,

güçlerin birleştirilmesini engelliyor, güçlü bir kadın kurtuluş hareketinin

kadınlar ve gençler bölünmüş durumda olması, aynı zaman-

örgütlenmesini

da Fırat’ın Batısında Kürt

ruhuyla gençliği birleştirmeyi

olmayan demokratik güçler-

imkansız kılıyor.

ve

68’lerin

le Kürt demokratik güçleri

Demek ki, Türkiye sosyalist

arasında güçlü bir demokratik

hareketinin karşı karşıya olduğu

cephe kurulamamış olmasıdır.

temel sorun, işçi sınıfının, eme-

Şimdi hep birlikte sorarak cevabını arayalım: Bu bölünme nasıl bir

kçi halkın etnik ve yer yer de dini temelde bölünmüşlüğüne son vermek.

bölünmedir? Batı Avrupa’da geçmişte olduğu

Her zaman olduğu gibi, bu bölünmeyi somut

gibi enternasyonal devrimci öncüyle, sosyal

olarak analiz etmek ve siyasi mücadelemizin

şoven, reformcu kesimler arasında mı? İşçileri

temel sorunu olarak gündemimizin en başına

“reformistler” mi bölüyor? Biz 1900’lerde

yerleştirmektir.

işçi sınıfının tam orta yerinden “komünist ve

Somut olarak baktığımız zaman, esas

sosyal demokrat” partiler olarak bölündüğü

olarak AKP, MHP ve CHP gibi düzen par-

bir durumu mu yaşıyoruz? İşçi sınıfı günü-

tileri tarafından milliyetçi ve dini ideolo-

müzde hangi temelde bölünmüş?

jilerle Kürt işçilerinden ve emekçilerinden

Tabi, Dogmatik anlayışların yanıt vermesi imkansız sorulardır bunlar. Türkiye işçi sınıfı, emekçi kitleler, yoksullar, kadınlar, gençler, günümüzde esas olarak etnik temelde bölünmüştür. Varoşlardaki

14

Bu

kopartılan Türk ya da Kürt olmayan bu geniş kitleler içinde işçi sınıfının, emekçi halkın birliği şiarıyla çalışmak Türkiye sosyalistlerinin temel görevidir. Burada temel bir sorunun cevabı yine bizi


analiz

beklemekte: Bu birlik nasıl sağlanacak?

la hem bölünmüşlüğün sürmesine, hem de

Kendilerine bin bir isimle öncülük misyonu

devrimci sürecin Fırat’ın Batısın da da yük-

yükleyen günümüzdeki sosyalist partiler,

selmesinin temel koşulununun zayıflamasına

çevreler, gruplar bu birliğin adresi ola-

hizmet etmektedir.

bilir mi? Yani bazılarının iddia ettiği gibi,

Pratik göstermiştir ki, 12 Eylülden bu yana

Türkive’li Kürt işçiler, bu partilerden birinde,

tüm çabalara karşın, Kürt olmayan emekçi

ya da bu partilerin birleşmesinden oluşan bir

kitlelerini saflarında birleştirmeyi başarabilen

partide birleşebilir mi?

sosyalist birlik partisi kurulamamıştır. Teorik

“Birleşebilir” diyenler var tabii. Hatta

olarak mümkün olmasa da, bugün Fırat’ın

onların kimisi, Kürt özgürlük hareketini

ötesinde ki devrimci sürecin bizi karşı karşıya

salt bir “ulusal hareket” olarak tanımlayıp,

bıraktığı görevleri, kurulacağı bilinmeyen bir

bu hareketi ya fiilen “ayrıştırmak” için

zamandaki partiye ertelemek devrimci so-

uğraşmakta ya da zaman içinde böyle bir

rumlulukla bağdaşmaz.

beklemekte.

Şimdi başka sorularla devam edelim:

Kürt coğrafyasında “örgütlenme” perspe-

Türkiye’de Kürt olmayan emekçilerle, Kürt

ktifleri bu görüşe dayanmaktadır. Ve Fırat’ın

emekçiler arasındaki bölünmeye son vermek

doğusundan yükselen devrimci sürecin or-

için nasıl bir örgütsel adım atılmalıdır? Önce

ganik bir parçası olmaya yönelmeyen ama

Kürt olmayan emekçileri, ya da Türkiye

en devrimci dinamiğin aslıda Kürtler olduğu

işçi sınıfını saflarında birleştiren bir sosyal-

gerçeğini de bilerek, (şimdiler de buna bir de

ist partisi kurmak, bu parti ile Kürt özgürlük

Aleviler eklendi) Kürtleri bir kitlesi olarak

hareketinin partisi arasında kurulacak ilişki

örgütleyebilmeyi anlatmaktadır son noktada.

sayesinde bu etnik temelde bölünmeye son

Kabul edilir ya da edilmez bu tezin vardığı yer

vermek çizgisi derdimize çare olabilir mi?

“ayrışmanın”

yaşanmasını

burasıdır. Varacağı yer, zafer de, içinde bulunulan tıkanıklığın aşılması da olmayacaktır. Fırat’ın Doğusun da yükselen devrimci

Bu yolun neredeyse otuz yıldır denendiğini ve iflasla sonuçlandığını gördük. Bu otuz yıl, devrimci sürecin Fırat’ın ötesine kaydığı

süreci, Batısın da da yükselebilecek devrimci

dönemi kapsar.

süreci tasfiye etmeye çalışanların dayandığı

özgün örgütlülük ve görevlerini koruma

milliyetçi hegemonyanın yükseldiği bugünkü

temelinde, var olan bütün sosyalist par-

koşullarda

tilerin, hareketlerin ve çevrelerin, Fırat’ın

yukarıda

kısaca

anlatmaya

Öyleyse; güçlerin, kendi

çalıştığım yaklaşım, işçi sınıfının birliğini

Doğusundaki

sağlayamayacağı gibi, devrimci sürecin

gesel çaptaki- devrimci sürecin öncüsüyle

öncü gücünü “ayrıştırmak” ya da bu güçle

birleşmesi mümkün olmaz mı? Aslında bu

birleşmek yerine ondan “ayrı” durmak yoluy-

soruya Sosyalist Hareketinin tarihi “müm-

–üstelik

enternasyonal-böl-

15


analiz

gibi, kendi örgütlülüklerini koruyarak yer

kün” yanıtını veriyor. Devrimci sürecin merkezi Fırat’ın ötesine

alamıyorlar? Devrimci sürecin yasal partisi-

bu denli kaymadığı dönemde, 27 Mayıs dar-

yle neden örgütsel, politik organik bir ilişki

besinden sonra işçi sınıfı hareketi metro-

kuramıyorlar?

pollerde yükselirken kurulan Türkiye İşçi

Üstelik, metropoller de Türk emekçile-

Partisi’nin saflarında o zamanki yurtsever

rini, bugünkü egemen şovenist ortamda Kürt

Kürt hareketinin pek çok ismi gönül rahatlığı

solcularının uyandırması ve örgütlemesi çok

ile katılmamış mıydı? Canip Yıldırımlar,

zor bir süreçtir. Bu görev, Kürt devrimcileri-

Tarık Ziya Ekinciler ve daha pek çok Kürt

yle birleşen, onlarla bütün merkezi konularda

aydını TİP yöneticiliği ve milletvekilliği

birlikte hareket eden Kürt olmayan sosyalis-

yapmamış mıydı? Dev-Genç saflarında bin-

tler tarafından yerine getirilebilir.

lerce Kürt genci örgütlü değil miydi? Deniz

Gelecekte devrimci sürecin nasıl bir

Gezmiş’le Ömer Ayna aynı THKO üyeliği

yol izleyeceği şimdiden bilinemez. Devr-

yapmamış mıydı? Kürt olmayan devrimciler-

imci sürecin Kürt ve Kürt olmayan solu-

in çoğunlukta olduğu THKP-C aynı zamanda

nun bugünkü Barış ve Demokrasi Partisi

Kürt devrimcilerinin de örgütü değil miydi?

saflarında, kendi özgünlüklerini koruyarak

Peki nasıl böyle olmuştu? Çünkü o zaman

metropoller

de

de

atağa

devrimci süreç, Kürt toplumunun “azınlıkta”

geçmesiyle mümkündür. Ancak böyle bir

olduğu Türkiye Metropollerin de yükseli-

durumda, Kürt olmayan sosyalistlerin işçi

yordu. (yakılıp yıkılan köylerin sürgünleri-

sınıfının ve emekçi halkın etnik temeldeki

yle, yoksulluğun, savaşın zorunlu göçleriyle

bölünmüşlüğüne son verme sürecindeki roll-

ve Kürt Özgürlük Mücadelesinin geldiği

eri belirleyici olacaktır.

bugünün tablosuyla, geçmişin tablosu aynı 12 Eylülden beri bu süreç, 1900 başlarında nasıl

Avrupa’nın

Neden bunu “bağımsız” ve Kürtlerden “ayrı” saf ve temiz bir “Türk partisinde”

değildi)

16

birleşmesiyle

Batısından

yapmayalım? Böyle soranlar vardır. Onlar

Rusya’ya

bunu kuyrukçuluk sanmaktadırlar. “Türkler-

kaydıysa, tıpkı öyle Fırat’ın Doğusuna kaydı

in” çoğunlukta olduğu partilerde Kürt devr-

ve Kürt devrimcilerinin ezici çoğunluk

imcilerinin vaktiyle ve hatta şimdi de yer

oluşturduğu büyük bir Kürt özgürlük hareketi

almasını doğal karşılayanların, Kürt özgürlük

karşımıza çıktı.

hareketinin yasal partisinde “kürt olmayan”

Şimdi neden Türk olan ya da Kürt olma-

devrimcileri olarak yer almanın istenmeme-

yan sosyalistler böyle bir harekette, tıpkı

sinin altında gizli bir sosyal şoven önyargının;

Kürtler TİP’e katıldıklarında aynı zamanda,

sosyalist hareketin bir türlü aşamadığı küçük

o zamanki KDP’yle bağlarını koparmadıkları

olsun benim olsun dediği iktidar hırslarının;


analiz

ya da ateşten gömlek giymek istememenin

Somut görevlerimize gelirsek: Şimdi biz,

paylarının oranı nedir? Emekçilerin etnik

yukarda dile getirdiğim görüşler temelinde

temeldeki

vermek

radikal bir adım atıyoruz. Kendi özgün

isteyenlerin kendileri ayrı partilerde sınıfın

yapılanmamızı koruma temelinde, yalnız

bölünmüşlüğüne

dayanışma için değil, devrimci sürecin küçük

bölünmüşlüğüne kendilerini

son

uydurmaları

de olsa devrimci öznelerinden biri olmak için

büyük bir çelişki değil midir? Şu anda, Ortadoğu’nun kalbinde bir devr-

ve bu tehlikeli ortamda Kürt sol ve devrimci

imci süreç yükseliyor. Onun öncülüğünü

güçleriyle bedelleri, acıları, zorlukları, her

Kürt özgürlük hareketi yapıyor. İktidar

türlü felaketi paylaşmak için BDP saflarında

güçleri saldırıyı hızlandırmıştır. Ne acıdır

diğer “radikal demokratlarla” birlikte yer-

ki, daha sekiz dokuz ay öncede bu saldırının

imizi alıyoruz.

artacağını, kara bulutların büyük fırtınalara

Biz umuyoruz ki, Barış ve Demokrasi

gebe olduğunu, savaşın büyük bir tehlike

Partisi, Türkiye metropollerinde emekçi

olarak önümüzde durduğunu anlatmaya

sınıfların etnik bölünmesine son veren bir

çalıştığımda, sürecin eskiye dönmesinin

Çatı Partisine dönüşür; bu Çatı Partisinde

mümkün olmadığını anlatabiliyorlardı kimi-

hepimiz, Türkiye Metropollerindeki bütün

leri.. Hal böyle olunca, görevler, öncelikler

demokratik güçleri, liberalleri, demokratları,

farklılaşır, yollar farklılaşır.. Ve bugün Dev-

kısaca genel olarak militarizme, özel olarak

letin, hükümetin hem fikirliliğiyle kapatılan

askeri vesayete, genel olarak şovenizme, özel

DTP’nin

tehlikededir.

olarak Kürt sorununda çözümsüzlüğe karşı

Yukarıda anlatmaya çalıştığım görev ve so-

olan herkese kapısı açık olan bir cephe için

rumluluklar üzerinden süreci Türkiye eme-

de çalışırız.

ardından

BDP

kçilerinin, Halklarının lehine döndüremeyip,

Temennimiz BDP etnik bölünmeye son

“açılımın” gerçek yüzünü açığa çıkarıp ile-

versin, emekçilerin, halkların birlik çatısı

riye hep birlikte taşıyamayınca, “Açılım”

olsun. Demokratik Toplum Kongresi nasıl

oyunu içinde Kürtler Devletin ve taşeronu

Fırat’ın doğusunda

AKP’nin oyununa gelmeyince saldırılar

Anayasa Konferansı katılımcılarının hareke-

artmıştır, artamaya da devam edecektir.

ti demokratik cephenin temeli olsun.

Kürt halkının “özerk iktidar”ını temsil eden Belediyeler tasfiye tehdidi altındadır. İnkar,

en geniş cepheyse,

Adım bizden, üye formları Barış ve Demokrasi Partisi’nden…

imha konseptti yürürlülüktedir. Buna teslim olmayacak bir halkın olduğu gerçeğini de

*****

düşünürsek, çok kişinin canının yanacağı acı ve karanlık günler kapıdadır.

17


dünya

kıtasal bolivarcı

hareketin anlattığı

Temel Demirer

“Miaynkağaparın e, voç mah uni, voç tadavor, voç kerezman yev voç al takağ.”[1]

müthiş bir şeydi bu toplantı... Şüphe yok! Evet, evet “Zamanın Değiştiği” yalanı nihayete eriyor; boyun eğmeyenler, yeniden tarihin sahnesine

Belkemiksiz liberaller; postmodernist ucubeler; “sivil toplum”cu/ serbest piyasacı zevzekler... Özellikle sizlerin ve herkesin ha-

ma” ezberciliğinin ezberini alt üst ederek! Kim ne derse desin; devrimci söylemin,

beri olsun; postmodern mazeretlerle betimle-

silahlı isyanın “mümkün olmadığı”ndan,

nen bir vazgeçişte ifadesini bulan “dönem”,

geçersizliğinden, dünyanın eskisi gibi

“kesit” ya da her ne deniyorsa o işte; bitti...

olmayıp, “değiştiği”nden söz ederek

Dünya “yeniden dönmeye” başlıyor; Abya

Bolívar’dan Emiliano Zapata’ya, Che

Yala’da umutları yeşerten bir kalkışma yani

Guevara’dan Raul Reyes’e silaha sarılan

7, 8 ve 9 Aralık tarihinde gerçekleştirilen

kim, ne varsa onu “müzelik” ilan edenlere

Kıtasal Bolívarcı Hareket’in Üçüncü Kon-

yanıttı bu toplantı...

gresi, biz(ler)e bunu anlatıyor. ***** Müthiş kararlı bakışları; “ama”sız,

***** “Yürümek aynı zamanda tökezlemek ve düşmektir,” diyenlerin, hata yapmaktan

“fakat”sız kısa ve net cümleleriyle onlar

korkmayarak ilerlemekten yana olanların

bana; bir kez daha “Bitti, tükendi” dedikleri

yıllardır oluşturulması kavgasını ver-

şeyin, kapımızı gümbür gümbür çalmakta

dikleri Kıtasal Bolívarcı Hareket (CCB)

olduğunu duyumsattı...

Koordinasyon’dan Hareket’e dönüştü…

1 Mayıs 2009’da Taksim’e çıkanlara,

Dünyanın dört bir yanından gelen yüzlerce

6-7 Ekim 2009 İstanbul’unda IMF/DB’ye

devrimci, Latin Amerika’da yeni bir bölgesel

karşı çıplak elle dövüşenlere benziyorlardı;

hareket başlatmak icin Caracas’ta toplandı.

“benziyorlar”dı da ne kelime? Tıpatıp onlardı... İleri yaşlarına karşın, ilk gençliklerinde kavradıkları silahın coşkusuyla hayata bağlı ak saçlılarından; dağlardaki güneş yanığıyla toplantıya gelen filinta endam gençlere

18

çıkıyorlar. Hem de postmodern “ezber boz-

26 ülkeden yaklaşık 950 delege, Latin Amerikalı bağımsızlık kahramanı Simón Bolívar’a atfen Kıtasal Bolívarcı Hareketi oluşturdular. Kolektif başkanlığı Kolombiyalı devrimci tarihçi Juvenal Herrera Torres; FARC-


dünya EP’nin 2008 yılında yitirdiğimiz efsanevi

yayılmasını sağlamak ve özellikle öğrenciler

önderi Manuel Marulanda Velez; Dominikli

ile gençlerden oluşan Uluslararası Tugayları

bağımsızlık önderi Caamaño’nun oğlu Fran-

oluşturarak bu mücadelenin devrimci,

cisco Caamaño; Haitili Marksist teorisyen ve

militan ayağını kurmak amacıyla yola çıkan

Duvalier diktasına karşı mücadele eden Suzi

500 dolayında devrimcinin, Caracas’ta,

Castor; Herri Batasuna’nın Marksist teorisy-

Fuerte Tiuna bölgesinde 1700 kişiyle birlikte

enlerinden Basklı İñaki Gil de San Vicente;

gerçekleştirdiği CCB Kuruluş Kongresi’ni

ABD’li Marksist sosyolog ve aydın James

2008 yılı Şubatı’nda Ekvador’un başkenti

Petras; devrimci monsenyor Pedro Casaldá-

Quito’da düzenelenen İkinci Kongre takip

liga; FARC-EP’nin Merkez Kurmay Heyeti

etmişti…

Sekreteryası Başkanı Alfonso Cano; Dominik

Bu ise üçüncü Kongre’ydi; bu toplantıda,

Komünist Partisi yöneticilerinden Narciso

Türkiye’den İsviçre’ye, Avustralya’ya dek,

Isa Conde; Brezilya Komünist Partisi’nin

kıta dışından pek çok katılımcı yer aldı.

(PCB-ML) yayın organı Inverta’nın editörü

Aluisio

Beviloqua; Brezilya

Komünist

Partisi üyesi ve mimar

Oscar

Niemeyer’den

Etnisite ile sınıf, kültür ile ekonomipolitikayı devrimci eksende yeniden harmanlayarak dünyanın “11. Tez”deki üzere değiştirilip, dönüştürülebileceğinden kuşku duymayanlar; Marx’ın ‘Kapital’ine, Lenin’in ‘Devlet ve İhtilal’ine hâlâ inananlar; sürdürülemez kapitalizmin krizinin bir kez daha kanıtladığı üzere, yanılmadılar

oluşan Kıtasal Bolívarcı Hareket’in

yeni

genişletilmiş

Katılımcılar, dünya emperyalizmine karşı kıtasal/ enternasyonalist direnişi bir isyana dönüştürmenin imkânlarını

ararken; yığınsal veya yığınlarla buluşmuş bir silahlı müc-

kolektif başkanlığına, 2009 Aralık’ındaki

adelenin Latin Amerika gibi yerkürenin

Kongre’de Türkiyeli Temel Demirer, Ar-

dört yanında emekçilerin, ezilenlerin

jantin Komünist Partisi’nden ekonomist ve

kurtuluş umudu olduğunun altını çizdiler.

devrimci aydın Jorge Beinstein ve Salvador

Toplantının açılışında, Kolombiya Devr-

Allende hükümetinde Çalışma Bakanlığı

imci Silahlı Güçleri (FARC) komutanı

yapmış olan, Şili Komünist Partisi yöneticile-

Alfonso Cano’nun gönderdiği mesajda,

rinden Mireya Baltra Moreno da eklendi…

ABD emperyalizminin bölgede artan askeri

Yedi yıl önce Kolombiya’nın Cartagena şehrinden Latin Amerika ve Karayip halklarının emperyalizm karşısındaki birliğini kurmak, Bolívarcı düşüncenin

tehdidi karşısında “siyasi bir kıta hareketi” oluşturulması çağrısında bulundu. Bir delege kürsüden; eleştiri silahını kullanmaktan, silahların eleştirisine geçme

19


dünya

fikrinin yeniden ve bir kez daha güncellen-

olarak öldü ve bulduğundan çok daha ada-

mesi gerekliliğinin altını çizdi; bir diğeri de

letsiz bir dünya bıraktı arkasında. Yine barış

Carlos Marighella’nın “Kent Gerillası” ko-

ve adalet haykırarak doğan XXI. yüzyıl da

nusundaki görüşlerinin kent varoşlarındaki

önceki yüzyılın izinden gitmekte.

(favelalardaki) yoksullarla bulusturulmasının yaşamsal önemine dikkat çekti.... Venezüella Komünist Partisi liderlerinden

şeyin Ay’a gittiğine inanıyordum. Ne var ki, Ay’a giden astronotlar orada ne

Yul Jabour, Kolombiya’daki devrimciler

tehlikeli rüyaları, ne tutulmayan vaatleri ne

gibi “Her isyancı hareketin” ideallerini

de kırık umutları buldular.

paylaştıklarını söyleyecek kadar radikal ve açık sözlü bir pozisyonda konumlanıyordu.

Eğer bunlar Ay’da değilseler, neredeler o zaman?

*****

Yoksa dünyada kaybolmadılar mı?

Etnisite ile sınıf, kültür ile ekonomi-

Yoksa dünyada saklanıyorlar mı?”[2]

politikayı devrimci eksende yeniden har-

Evet, dünyadaki hiçbir şey kaybolmadı;

manlayarak dünyanın “11. Tez”deki üzere

isyancılar da, isyan da yerli yerinde duruyor;

değiştirilip, dönüştürülebileceğinden kuşku

aya falan gitmedi...

duymayanlar; Marx’ın ‘Kapital’ine, Lenin’in

*****

‘Devlet ve İhtilal’ine hâlâ inananlar;

Kıtasal Bolívarcı Hareket’in Üçüncü

sürdürülemez kapitalizmin krizinin bir kez

Kongresi’nin hepimize bir kere daha

daha kanıtladığı üzere, yanılmadılar...

anımsattığı üzere; hayat bizi, onu

“Silahlı mücadele”, “isyan”, “devrim” ve bu ülküler için mücadele bir kez daha tarihin gündem maddesi oluyor! Hayır, “hayal” görmüyorum; beliren alâmetlerin neyi muştuladığından söz ediyorum... Liberal “demokratik” rehavetin beni anlaması mümkün değil; zaten onlardan böyle bir şeyi beklediğim falan da yok.... Ben de, Eduardo Galeano’nun

20

Ben çocukken, dünyada kaybolan her

değiştireceğimiz eyleme, sahiciliğe çağırıyor… Şimdi sahici olana, her zamankinden daha çok muhtacız… Bugün ne kadar sahici olabilirsek gelecekte de o kadar var olabileceğiz… Bu da tamı tamına kapitalizmle köktenci bir kopuşu gerekli kılıyor… Tam da bu noktada Hannah Arendt’in; “Konuşmadan ve eylem yapmadan yaşanan

‘Aynalar’ında dediği gibi düşünüyorum...

bir hayat, kelimenin tam anlamıyla, insanın

Bakın ne der O: “Barış ve adalet haykırarak

hayatı boyunca yaşadığı bir ölümdür...” “Ey-

doğan XX. yüzyıl, kanın içinde boğulmuş

lem, insanı açıklayan temel kavramdır; in-


dünya

san, öz varlığını ancak bu şekilde sergileyebilir...” “[İnsanlar] konuşarak ve eylemde bulunarak daha önce görünür olmadıkları

Sonra, “İnsanın kurtuluşu doğruluktadır,” diye haykıran Hz. Ali’yi... “İnsanın kendi kendini fethetmesi, zaferl-

dünya sahnesine ayak basar...” “İnsan,

erin en büyüğüdür”. “Cesaret, tehlike anında

önceden belirlenemez bir sürecin başlatıcısı

akıl ve zekânın kullanılmasıdır,” uyarısıyla

olabilir...”[3] uyarılarına kulak vermeliyiz...

Platon’u ve “Cesaretin modası hiç geçmez,”

Kolay mı? “Alacakaranlık gün doğumudur,” vurgusuyla Max

diyen Thackeray’i... Nihayet Emile Zola’nın, “Gerçek daima

Horkheimer’in eklediği üzere, “Engizisyon

muzaffer olur”; ya da “Gerçek gecikmeyi

karşıtları için alacakaranlık gün doğumudur.

sevmez” diye ekleyen Seneca’nın sözlerini...

Kapitalist alacakaranlığıysa, günü

El özet Kıtasal Bolívarcı Hareket’in

batırmaya insanlığı gerçekte tehdit eden

Üçüncü Kongresi, bana bunları yani isyanın

geceyi başlatmaya gerek duymaz,”[4] diye

gülümseyen kararlılığını anımsattı…

betimlediği tabloda sürdürülebilir olan tek sahici şey isyandır...

16 Aralık 2009 20.33.41, Paris.

***** Diyeceklerimi toparlarsam; “şimdilik”

*****

kaydıyla sözüm şu: Eşitlikçi-özgürlük ütopyaları için aşkla

N O T LA R

yanılan bir zaman dilimi yeniden kapımızı

1- “Bir tek fikirdir ki; ne ölür, ne yargıcı

çalıyorken; tahakkümsüz bir toplumsallık

vardır, ne mezarı ve ne de tabutu.” (Ermeni

düşüncesi düzenin sınırlarına aldırmayan bir

Atasözü.)

isyanı “olmazsa olmaz” kılar...

2- Eduardo Galeano, Aynalar: Neredeyse

Şimdi bunun için umut ve isyan zamanı!

Evrensel Bir Tarih, Çev: Süleyman Doğru,

Bu elbette kolay değil; bunu bilmiyor,

Sel Yay., 2009.

anlamıyor değilim! Ancak bana verili koordinatlarda İranlı

3- Hannah Arendt, Doğumunun 100. Yılında Hannah Arendt, Yayıma Hazırlayan: Sanem

şairin, “Aşka uçarsan kanadın yanar…”

Yazıcıoğlu, Yapı Kredi Yay., 2009, s. 63-11.

sözünü anımsatanlara; izin verin, ben de

4- Max Horkheimer, Alacakaranlık, Çev:

Mevlana’nın, “Aşka uçmazsan kanat neye

İlknur Aka, Kırmızı Yay., 2009.

yarar?” yanıtını anisatayım....

5- “Amacım zayıflık tanımaz” (Ermeni

Bir de “Nıbadagıs dıgarutyun çican-

Atasözü.)

çnar”[5] diyen Ermeni Atasözü’nü....

21


emek

“yer yüzü sıcak olsun diye” İsmail Edre

“Yüz karası değil, kömür karası,

Alabildiğine donuk bir tonlama ile

Böyle kazanılır ekmek parası..”

Bursa’da onlarca işçinin göçük altında

Orhan Veli Her defasında yeryüzünün en anlamlı ve

“Yeryüzü sıcak olsun” diye maden ocağına

en mühim meselesinden bahsedermiş gibi

inen işçiler o gün son kez indiler maden

başlardı söze…

ocağına…

Aşk hali ile anlatırdı o elleri… Büyük bir vefa ve saygı olurdu ses tonunda… Ağzından dökülen sözcükler miydi

Hayranlıkla sevdikleri babalarını bekleyen çocuklar veyahut eşlerini bekleyen kadınlar büyük bir yıkım yaşadılar o gün.

sihirli olan yoksa bende mi öyle bir etki

Fecaatti yaşanan ve ilk değildi kuşkusuz.

yaratıyordu bilemiyorum.Her kelimesi içten,

Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK)

her kelimesi alın teri kokan bir hikâye… Belki de bende bu etkiyi yaratan

Genel Müdürlüğü’nün istatistiki verilerine göre 1955-2009 yılları arasında kömür

anlattıklarının bizim eşsiz hikâyelerimizden

ocaklarındaki ‘iş kazalarında’ 2687 işçi öldü,

birisi olduğunu biliyor olmamdı.

326.321 işçi ise yaralandı.

Değerli yoldaşım Bülent Çalık’tan bahsediyorum. Aşk hali ile anlatırdı babasının o siyah,

İş kazası dediler ama kaza filan denemezdi buna, düpedüz cinayetti. İşçilerin anlattığından çıkan sonuca göre, devlet de bu

yaralı, kocaman ellerini… Bir maden

cinayetin ortağıydı. Maden ocağını denetime

işçisiydi Muharrem Amca; yıllarca

giden müfettişler maden ocağını denetlemek

Zonguldak’ta maden ocaklarında çalıştı,

yerine, ofisinde işveren ile sohbet edip çay

şimdilerde emekli. Birdenbire hatırlamadım

içmeyi yeğlemişlerdi. Panik haliyle midir

Bülent’i ve Muharrem Amca’yı. Oysa

bilinmez; daha önce çalıştırılmasında hiçbir

birdenbire ve sebepsiz yere hatırlamayı çok

sakınca görülmeyen maden ocağı, yaşanan

isterdim.

fecaatin sonrasında 6 ay süreyle kapatıldı.

Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesindeki

22

kaldığını söylüyordu haber spikeri.

10 Aralık tarihinde gerçekleşen göçük-

maden ocağında yaşanan grizu patlamasını

ten sonra sırra kadem basan Büyükköy

duyduğumda anımsadım Bülent’le

Madencilik’in sahibi Nurullah Ercan ancak 8

yaptığımız o sohbetleri.

gün sonra ortaya çıktı.


emek

Ortalıktan kayboluşu sessiz olmuştu ama dönüşü alabildiğine pervasızdı. Nurullah Ercan gazetelere verdiği ilanda

ocağının eksiklerini tamamlasın” dediler. Her şeye bir eder biçebileceğini sanan burjuvaların pervasızlığını boşa çıkaran bu

olaydan büyük bir üzüntü duyduğunu ve

reddediş, göründüğünden daha büyük bir

bu yüzden işçilerin ailelerine 15.000 lira

anlam taşımaktadır. Tuzla’da yaşanan iş

kan parası vereceğini ve ölen maden-

cinayetlerinin karşısında güçlü bir hareke-

cilerin çocuklarının eğitim masraflarını

tin oluşamamasının en önemli sebeplerin-

üstleneceğini, onlara iş bulacağını açıkladı.

den birisi işveren tarafından ödenen kan

Devlet erkânını selamlamayı da unutmamış

parasıdır.

ve Enerji Bakanı Taner Yıldız, Çalışma

İş cinayetlerinin önüne geçme kavgası

Bakanı Ömer Dinçer ve Bakan Faruk

veren işçi sınıfı hareketinin bu alanda

Çelik’e teşekkürlerini bildirmişti Nurullah

kazanım elde edebilmesinin koşullarından

Ercan.

birisi işverenlerin kan parası hamlesini boşa

Bu ilan burjuvalara has bir kibir ve

çıkarmaktır. Bu anlamda işçi sınıfı hareketi,

pervasızlık örneğiydi. Yaşamı paradan yahut

ölen işçilerin acılı ailelerine bir teşekkür ve

para kazanmaktan ibaret olanlar, paranın

dayanışma borçludur.

her şeye muktedir olduğunu zannederler.

Alınterinden başka satacak hiçbir şeyi

Bu yüzden ölüm sonrasında yaşanan acıya

olmadığı için yeryüzünün dehlizlerine

paha biçebilecek kadar pervasız olabilirler.

sürgün edilen madencilerden 19’u artık

Döktüğünüz gözyaşının, gördüğünüz kâbu-

yaşamıyor.

sun, çektiğiniz acının, yitirdiğiniz canın bir ederi vardır onlar için. Bu kez öyle olmadı. Bu kez ölen işçilerin

Nazım Hikmet bir şiirinde söylüyordu; “Yaşamı adil olmayanın ölümü de adil olmaz” diye… Bu hayatın adil davranmadığı

aileleri alabildiğine mağrurdu. Reddettiler

ve güneşi hepimizden az görmeye mahkûm

kan parasını. Acılarına paha biçilmesine

ettiği madencilerin ölümü de adil olmadı.

izin vermediler. Maden ocağının sahib-

Madenciler karanlıkta öldüler.

inin serbest bırakılmasına itiraz etmek için

Bir gazete ilanı çileden çıkarabiliyor insan

adliyeye giden işçi yakınları adliye önünde;

olanı, dilin küfre değdiği zamanlardan geçi-

“Maden sahibinin gazete ilanıyla vereceğini

yoruz.

açıkladığı 15’er bin lirayı hiçbirimiz kabul

Kapitalizm her şeye fiyat biçiyor ve bu

etmeyeceğiz” dediler. Ölen işçilerin eşleri

böyle devam edecek… Ta ki fiyat biçilenler

40’a yakın çocuğun yetim kaldığını belirtip;

arasında yer alan yeryüzünün lanetlileri bir

“Bize vereceğini söylediği para ile maden

araya gelip kapitalizme kefen biçene kadar!

23


yorum

İran’da bir ayetullah portresi Yakup Karabacak

M

untezeri, “Biz devrimi yaparken

inancında önemli bir yer tutan “taklit

bağımsızlık, özgürlük ve

mercii” olma vasfına nail olmuş ender

İslami cumhuriyet kurmayı

ayetullahlardan birisidir. Üstelik devrimde

hedeflemiştik. Bağımsızlığı elde ettik. Ama,

üstelendiği rol neredeyse Humeyni ile

özgürlük ve İslami cumhuriyete ulaşamadık.

eşdeğerdir. Velayat-i fakih düşüncesinin ve

Aydın insanların siyasi partiler kurmasını,

uygulanmasının da sahiplerinden biri idi.

partilerin yönetimi eleştirebilmelerini, mecli-

Buna rağmen Humeyni halefi olarak onu

sin yönetimi denetleyebilmesini istiyorduk.

değil Hamaney’i göstermişti. Muntezeri’nin

Bu olmadı. Şimdi, yönetim partiler üzerinde

amansız muhalefeti de bugünleri mütakip

baskı kuruyor. Oluşturulan dini kurumlar

başlamıştı.

yüzünden İslami cumhuriyet hedefinden de uzaklaştık” diyordu. Geçtiğimiz günlerde hayata veda etti

Oratadoğu’nun Arap ulusunun egemenliğinde rol oynamadığı münhasır

Hüseyin Ali Muntezeri. İran’da gerçekleşen

ülkesi. Öyle bir algı yaratılmıştır ki zih-

son seçimlerde Ahmedinejad iktidarına

nimizde bu ülke hakkında, baştan aşağı

yönelttiği ağır eleştirilerle muhalefetin

cehalet zırvalarına dayanıyor tamamı.

ruhani önderliği görünümüne kavuşmasaydı,

Refah partisi iktidara geldiğinde, lise

ölümü basında ne derece yer tutardı, bizleri

öğrenimimin ilk yıllarında, “İran’a mı

ne kadar düşüncelere sevk ederdi bilin-

dönüyoruz” korkusunu, neden hissettiğimi

mez. Ancak ölümü bile kendi “deyimiyle

dün gibi hatırlıyorum. Damarlarımıza

yozlaşmış devrime” bir uyarı niteliği taşıdı;

kadar işlemiş pozitivizm, bütün siyasal

binlerce muhalif Muntezeri’nin ömrünün

algımızın önüne kalın bir zırh gibi ilişmişti.

çoğunu geçirdiği, Şiiler’in kutsak kenti

Devrimciliğimizin amentülerinden biri

Kum’a akın etti.

“İslamcılarla ittifak etmenin, TUDEH

Muntezeri’nin muhalefeti, 1979 devrimi

24

İran, yanı başımızdaki ülke,

akıbetine” kaçınılmaz (!) dönüşümüydü.

üzerinden fazla zaman geçmeden başlar.

Hazırda bu amentüye sebep bakış açısının

Kendisi Ayetullahlar hiyerarşisinde,

Türkiye solunda değiştiğini iddia etmek

Humeyni’nin halefi olarak gösterdiği

iyimserlik olacaktır. Pozitivizmin kaba ve

Hamaney’den çok daha kıdemlidir. Şii

kalın zırhı karşımızda duruyor.


yorum

Deriz ya “beni bir sen anladın sen de

konu;ancak belirtmek gerekecek ki önemli ay-

yanlış anladın” diye; İran tasavvurumuz,

etullahlardan bir kısmı gerçekten bu iddiaların

tarih bilgimiz tam da bu minvalde seyrede-

hayata geçirilmesi için mücadele ediyorlardı.

duruyor. Evet; İran solunun ve İran müc-

Öyleki, hakın mücahitleri, halkın fedaileri

adele tarihinin yaşadığımız topraklarla ilk

gibi sol örgütleri destekleyen ayetullahların

akla gelenden fazla ortak yönleri var. Ancak

gücü

bu ortaklıklardan çıkacak sonuç “amentümüz” olmamalıydı.

de

azımsanacak

gibi

değildi.

Muntezeri’nin ölümü bazı soruları hatırlattı; belki de yanı başımızdaki bu

İran, Ortadoğu tarihinde de, İslam tarihinde

medeniyete ilişkin çok da sorma ihtiyacı

de fark yaratan bir ülke ve medeniyet. Öyle

hissetmediğimiz soruları. Bu yazının bu

anlatılır ki; islamiyetin dahi teolojik varlığının

soruların cevaplarının tartışılmasında bir

maddi yaşamda tartışma yaratması, incelen-

başlangıç olduğunu varsayalım.

mesi, karşılaştırması İranlıların İslamiyeti kabulü ile mümkün olmuştur. En ateşli mezheplerin ve en

İran solunun temel yanllışının ayetullahlarla ittifak yapmak olmadığı, mücadelenin yalnızca

fazla mezhebin de

anti-emparyal-

bu

izm eksenine

medeniyetten

çıkmasının nedeni

indirgenmiş

bu

olduğu da

olabilir

mi?

Müntezeri’nin yazının

basit bir tarih

başında

okumasıyla gay-

yaptığımız alıntısı aslında

İran

et anlaşılabilir

is-

gerçek.

lam devriminin en

Bu iki başlığı

temel iddiasını belirtiyor. Devrimin mimarlarının temel söyle-

iki ayrı yazıda ele almayı umuyorum. Yazılardan biri İran

mi 70’lerin başından itibaren “eşitlik, adalet,

devriminin temel iddialarını ele alırken,

bağımsızlık” gibi dönemin öne çıkan sol tale-

diğeri İran solunun algısını irdeleyecek.

pleriydi. Humeyninin ne büyük destekçileri,

Ölümü bu yazıları yazmama vesile

Tahran’ın yoksullarıydı. Şah ve yöneticiler

olan Hüseyin Ali Muntezeri’ yi saygıyla

bir avuç zengin azınlık, sömürücü olarak ilan

anıyorum.

edilmiş, iktidarın asıl sahiplerinin “ezilenler” olduğu belirtilmişti. Humeyninin bu id-

*****

dialara o dönem ne kadar inandığı başka bir

25


politika

bölgesel güç olma stratejisi Yaman Yıldız

T

ürkiye, bölge ülkeleri arasında dış

politikadaki aktif siyaset ve gelişim

bölgede güç merkezi olma yoluyla, küresel

bakımından son yıllarda isminden

kapitalizmin AB merkezinde yer kapmak.

en fazla bahsedilen ülke durumunda. Bunu

Atılan bütün adımlar bu stratejinin gereği.

nasıl açıklamak gerekir? Türkiye bölgenin

Bu analizi bizler, daha ÖDP içindeyken

“parlayan yıldızı” mı? AKP bir “bölgesel

yapmış, ünlü “sarı sayfalarda” geliştirmiş,

barış havarisi” mi? Yoksa ABD emperyal-

daha sonra da, SDP saflarındayken

izminin basit bir “taşeronu”; onun tarafından

derinleştirmiştik.

“itilen kakılan” ve küresel güçlerin “zavallı bir kurbanı” mı? Liberal çevrelere bakarsak, birinci şık geçerli.

Bu analiz bize sınıf karşıtımızın görünüşteki adımlarının emperyal iç yüzünü göstermektedir. Böylelikle; sol liberallerin kendi burjuvazilerinin kapitalist çıkarlarını

Ulusal çevrelere bakarsak, ikinci şık...

“demokrasi” adına ve sol milliyetçilerin

Sınıf açısını kaybetmeyenler için her iki

kendi burjuvazilerinin kapitalist çıkarlarını

şık da bilimsel temelden yoksun. Türkiye G20’lerle birlikte dünya pazarlarında söz söyleyen bir ülke.

“bağımsızlık” adına savunmalarına karşı bizi ideolojik bakımdan silahlandırmaktadır. Uzunca bir süredir savunulan bu fikirlere

Türkiye’den söz eden küresel kapitalizmin

karşı, ülkede yaşanan ve yaşanmakta olanlar

strateji uzmanları, Türk kapitalizminin

üzerine doğru analizler yapmak ve doğru

emperyal yönelimlerinden söz ettiklerini

sonuçlar çıkartmak için Türkiye kapital-

biliyorlar.

izminin bu stratejik yönelimini kavramak

Türkiye bölgede ne “barış” misyonuyla hareket ediyor ne de emperyalizmin basit bir aracı rolünü oynuyor. Türkiye, Sovyetler’in dağılmasının

bize yol gösterici olacaktır. Bu çerçevede bakıldığında, Türkiye kapitalizminin esasen saymakla bitmeyecek antidemokratik uygulamaları ve yasakları

ardından yaşanan eski reel sosyalist

devam ederken; ‘demokrasi, özgürlükler,

pazarlarının paylaşım savaşında, kendi

komşularla sıfır sorun’ söylemindeki

bölgesindeki pazarları elde etme kavgasına

çelişkiyi bizim için daha anlaşılır kılacaktır.

girdi.

26

Türk kapitalizminin emperyal stratejisi,

Bu stratejinin doğru algılanması, çeşitli


politika

düzlemlerde ittifak ve mücadelenin sivri

peryalist mücadelenin merkezi sayıyorlar.

ucunu nereye yönelteceğimiz sorusuna da

Oysa antikapitalizmi es geçen, bunun

doğru yanıtlar üretmemizi sağlayacaktır.

yanında özgürlükler söz konusu olduğunda bile, atılan adımların emperyalizmin oyunu

SOL MİLLİYETÇİ TAVIR Emperyalist

güçler

tarafından

“kişiliksizleştirilen” Türkiye fikrine sahip ulu-

olduğunu iddia eden bu odak; reel politik ve enternasyonalist görevleri kaçırmaktadır.

sal sol aynı zamanda içeride kendisi açısından

Ve BÖLGE …

birinci tehlike olarak şeriatı belirlemiş du-

ABD’nin bölgeye yönelik askeri müda-

rumda. Türkiye egemenlerini bu gözle

halesinin üzerinden 6 yıl geçti. Bölgeye

ayıran söz konusu anlayış, şeriatçı güçlere

demokrasi ve barış getireceğini iddia eden

karşı “bağımsızlıkçı” güçleri

destekleyen

bir ittifak politikası izlemeyi koyuyor.

önüne Aynı

za-

30 yıldır Kürtlere karşı yürütülen savaş tamamen yenilgiyle sonuçlanmış durumda. Zap’tan dönen askeri operasyon bu yenilginin en son halkası oldu

ABD ve koalisyon güçlerinin yarattığı tahribat tarif edilemez boyutta. Ölü sayısı 1 milyona

manda Türkiye üzerine oynanan “Kürt oyu-

yaklaşmış durumda. Bunların yüz binlercesi

nunu” görerek, sol milliyetçilerimiz, empery-

çocuk. Binlerce kişi göç etmek ve mülteci

alizmin bölücü emellerini de açığa çıkarıyor.

hayatlar yaşamak zorunda bırakıldı.

Bu fikir ve duruş onları demokrasi

Şimdi ABD, bölgedeki enerji kaynaklarına

mücadelesinde ve enternasyonalist görev-

el koyarak bölgeyi avantajlı biçimde terk

ler söz konusu olduğunda, sosyal şoven

etmeyi planlıyor. Bu yeni durum, 1990’da

politikaların sürdürücüleri haline getiriyor.

başlayıp 2003’te başka bir düzleme sıçrayan

HKP’nin 2. Kurtuluş Savaşı’nı başlatma

sürecin yeni bir safhaya evrileceğini gösteri-

söylemi; CHP’nin, son örneğini Dersim

yor.

Katliamı’nı olumlayan yaklaşımlarında

ABD’nin çekilme tartışmaları ile öne çıkan

gördüğümüz imhacı zihniyeti; TKP’nin ve

Türkiye, Nabucco gibi anlaşmalar yaparak

tüm bu tarza sahip olanların Kürt özgürlük

ekonomisini de güçlendiriyor. İran’la da

mücadelesini emperyalizmin oyunu gibi gös-

anlaşma sağlandığında Türkiye üzerinden

terme çabaları bu duruma verilebilecek bazı

3 ayrı boru hattı geçecek. Şu anda var olan

örnekleri oluşturuyor.

2 boru hattında da taşınma sağlanmıyor.

Sol milliyetçilerimiz; kendi egemenlerinin

Enerji, güvenli geçişi sever. Bu topraklarda

işbirlikçi ve aynı zamanda bölgede güç olma

güvenlik bu sebeple dünden daha önemli bir

amaçlarını boş geçerek, kendilerini antiem-

hale gelmiş durumda.

27


politika

ABD bölgeyi terk ederken en fa-

toplulukları etkisi altına alma ve demokrasi

zla inisiyatifi kendi çıkarlarını en iyi

mücadelesinde bunları birleştirme potansi-

koruyabileceğini düşündüğü ve bölge-

yelini taşıdığı gibi, işçi sınıfının ete kemiğe

sel olarak en uygun konumda gördüğü

büründüğü bir hareket olma niteliğini de

Türkiye’ye vermek istiyor. Fakat güney-

taşımakta.

deki Federe Kürt Devleti’nin korunmasını da çıkarları açısından gerekli buluyor. Hâl

açısından bu kitle mücadelesi ve politik

böyle olunca; Kürtleri yıllarca kendisine

öncüleri ile yapılacak ittifak, ülke sınırlarını

tehdit olarak algılayan Türkiye de, Federe

aşarak bölgeye ve Orta Doğu’ya uzanan bir

Kürt Devleti ile ilişkiler geliştirmek, bununla

ittifak ilişkisi içine girmek anlamına geliyor.

kalmayıp ülkesindeki Kürtlere yaklaşımında da eski politikaları terk etmek zorunda. Sınırın bir tarafındaki Kürtlerin federe

Kürt açılımı ile başlayıp demokratik açılıma ve oradan da milli birlik projesine evrilen açılım sürecini oluşturan uluslararası

devleti varken diğer tarafındaki Kürtlerin,

durumun fotoğrafının yanı sıra, bu açılıma

yaşam hakkı da dahil, en temel haklarına

sebep olan Kürt özgürlük mücadelesinin

dahi kast ediliyor olması bu anlamda ciddi

kazanımlarını eklemeden yapacağımız her

bir çelişki oluşturuyor.

değerlendirme, gerçekten kopuk olacaktır.

Bölgede en önemli demokratik güç Kürt

30 yıldır Kürtlere karşı yürütülen savaş

Özgürlük Hareketi olarak öne çıkıyor.

tamamen yenilgiyle sonuçlanmış durumda.

Taşıdığı dinamizm ve yürüttüğü mücadele-

Zap’tan dönen askeri operasyon bu yenilg-

nin devrimci karakteri Kürtleri bölgede en

inin en son halkası.

önemli demokrasi öznesi konumuna getirmiş durumda. Bölgenin kalbinde yer alan Kürtler dört ayrı ülkede yaşıyor ve bölgedeki demokratik değişimin en büyük gücünü oluşturuyor. Bu bölgede devrimci bir süreç yaşandığını

Silahlı seferin başaramadığını sandıkta başarabileceğini düşünen AKP’nin seferi ise 29 Mart seçimlerinde sandıktan cevabını aldı. Sandıkta kıramadığı inisiyatifi; DTP’ye PKK operasyonu yaptığını iddia ederek

tespit etmek gerekiyor. Kendi kimliği ve

kırmaya çalışıyor. Bu durumun, şimdilik son

özgürlüğü ile ilgili her sorunda, talebini ve

örneği, BDP’ye yapılan KCK operasyonu

tepkilerini sokakta etkin bir biçimde dile

ile demokratik siyaset yapan ve aralarında

getiren bir kitle mücadelesi yürüyor.

belediye başkanlarının da bulunduğu

Bu hareket; Türk, Süryani, Çerkez, Laz, Arap, Fars, Suni, Şii, Alevi bütün

28

Türkiyeli demokrat ve sosyalistler

yüze yakın insanın gözaltına alınması ve hatta birçoğunun tutuklanması oldu. Habur


politika

dönüşü ve kapatılan DTP’nin milletvekil-

ve sosyalizm mücadelesi veren her hareket

lerinin BDP çatısı altında meclise dönmeleri

ve kitle mücadelesi bu durumdan etkilendi.

ile inisiyatif kaybeden AKP ve devlet bu

Sosyalizme yönelik saldırıların giderek

operasyonlar ile muhatabını zayıflatmaya

yükseldiği bu evrede; bölgesel çapta devrim-

çalışıyor.

ci süreç yaşayan, işçi sınıfını ve tüm ezilen-

Askeri vesayeti güçlendirerek devam

leri bünyesinde barındıran bu kitle hareketi

ettirmek isteyen ordu ise, başarısız olduğu

ile kurulacak ilişki ve ittifakın önemi bir kez

tescilli olan askeri yöntemleri, böylelikle

daha gün yüzüne çıkıyor.

çözümsüzlüğü de devam ettirme eğiliminde. Oysa savaşan taraflar açısından da 30

Kurulacak mücadele birliği, devrimci savaşın ve devrimci birliğin gelişmesini

yıldır süren savaşın bir çözüm olmadığı

ve olgunlaşmasını sağlayacaktır. Bölgenin

görüldü. Bu savaşta ısrarın yıkımı

savaş potansiyelinin gücü, hatta nükleer

artıracağı somut bir gerçek olarak ortaya

silahlanmanın boyutu dikkate alındığında;

çıktı. Darbe planları ortalara dökülen,

bu ortak mücadelenin aynı zamanda savaş

Cumhurbaşkanı’nın eşinin türbanına ‘takan’,

karşıtı bir özellik taşıdığı da görülmelidir.

367 komedisi ile Cumhurbaşkanlığı seçi-

Bu tespitler ışığında; geçmişte yapılan

mine karışan ordu, iktidarının tartışmasız

hataların tekrarından ibaret olacağını

devamını istedi. Özellikle, bu savaştan

saptadığımız geleneksel tarzların terk edi-

güç alıp görev biçilen Ergenekon çetesi bu

lerek bölgede en dinamik, en devrimci ve

savaşın yarattığı ortamda büyüdü ve kirli

tek kitlesel güç olan Kürt özgürlük hareketi

yöntemler ile sürecin belirleyen bir unsuru

ile daha gelişkin bir ilişki biçimi ve ittifak

oldu.

sosyalistlerin önünde kaçınılmaz bir görev

Kendi suçlarını örtmek, savaşı ve çözümsüzlüğü devam ettirmek için darbeler planladı. Fakat bu ekibin ve anlayışının iflası ile

olarak durmaktadır. İşçi sınıfının ve tüm ezilenlerin çıkarlarını en iyi biçimde koruyacak, devrimci mücadelenin ve birliğin olgunlaşarak gelişmesini

tasfiyesi gündeme geldi. Sürekli “sorun”

de sağlayacak ve savaş karşıtı karakter

çıkartan bir ordu ile kimsenin ittifak kurmak

taşıyan bu mücadele birliğinin; ortak

istemeyeceği açıktır.

hedefler doğrultusunda ve özgünlüklerimizi

Berlin Duvarı’nın yıkılmasının üzerinden 20 yıl geçti. 70 yıllık reel sosyalizm deneyi dünyadaki bütün ezilenlerin mücadelesinin

koruyarak yürütüldüğünde, başarılı olacağı kesindir. *****

üzerine çöktü. Demokrasi, özgürlük, eşitlik

29


politika

işçi sınıfının temel sorunları üzerine... Tayfun Şen

“İşçi

sınıfının

ve

emekçilerin

temel

sorunları” cümlesi, türk sosyalist yazınında oldukça sık ve gereğinden fazlaca kullanılır.

Küreselleşme adı verilen yeni dönem, benzer ekonomizmi sosyalizm içinde or-

Türk sosyalizmi siyasal demokrasi müc-

taya çıkardı. Ekonomizmin değişik ger-

adelesi karşısında, siyasal liberalizmden ve

ekçelendirmeleri olmakla birlikte, teme-

devrimci demokrasiden kendi ayrımını bu

linde, siyasal savaşımın küçümsenmesi, yok

cümlede bulduğunu sanır. Bulduğunu sanır

sayılması ve dolayısıyla sermaye kesimine

diyoruz, çünkü bu cümle türk sosyalizmind-

bırakılması yatar.

eki ekonomizm dışında başkaca bir şeyi açıklayıcı değildir. Ekonomizm sosyalizm içinde genellikle kapitalizmin gelişim aşamalarında ortaya

Türk

sosyalizminde

oldukça

yaygın

kullanılan “işçi sınıfı ve emekçilerin temel sorunları” türü yaklaşımlarda ekonomizm açıkça görülür.

çıkar. Lenin bu gelişim aşamaları için şunları

İlk olarak, bu tür cümlelerin nerelerde,

yazar : “ 1894-1902 yılları arasında görülen

hangi sorunların tartışılması sırasında or-

eski ekonomizmin mantığı şuydu: narodnik

taya sürüldüğüne dikkat edin. Görecek-

teoriler çürütülmüştür; Rusya’da kapitalizm

siniz ki, tartışmalar siyasal demokrasi, de-

zafer kazanmıştır. Bu durumda siyasal devrim

mokratik cumhuriyet gibi siyasal sorunlar

sorunu sözkonusu olamaz Pratik vargı şudur:

etrafında yürümeye başladığında, bizim türk

Ya “iktisadi savaşım işçilere, siyasal savaşım

sosyalizmimiz ortaya atılır hemen haykırır:

liberallere bırakılmalıdır” –bu sağa doğru bir

“Demokrasi mücadelesini sınıfsal içerik-

sıçrayıştır- ya da siyasal devrim yerine, sosy-

ten yoksun, işçi sınıfı ve emekçilerin temel

alist devrim için genel greve gidilmelidir....

sorunlarından azade, devrim stratejisinden

Şimdi yeni bir ekonomizm doğuyor. Onun

bağışık “demokratizm”e indirgiyorsunuz”

mantığı da benzer biçimde, iki sıçrayış üzer-

Siyasal demokrasi mücadelesi sınıfsal

ine kuruludur: “Sağa doğru”- biz kendi ka-

içerikten nasıl yapılır da yoksun bırakılmaz?

derini tayin hakkına karşıyız....”Sola doğru”

30

(Emperyalist Ekonomizm’den)

Yanıt

hazırdır:

Bu

burjuva

eşitlik

– biz, sosyalist devrimle “çatıştığı” için, as-

kavramıdır. İşçi sınıfının ve ezilenlerin eşitlik

gari programa karşıyız (yani reformlar ve de-

kavramı toplumsal olarak eşit olmayanların

mokrasi için savaşım verilmesine karşıyız.)”

hukuksal veya siyasal eşitliğini reddeder.


politika

Bu derin açıklamaların, yukarda Lenin’den tanımlamasını

yaptığımız

ekonomizm

yaklaşımları ile benzerliğini fark ettiniz mi?

mokratik cumhuriyet tanımlamasını, kapitalizm koşullarında olabilecek en ileri demokratizmi gördüğünde; bunun bir siyasal devrim

En eski ekonomizm siyasal devrimi red-

olduğunu kavrayamaz. Çünkü o toplumsal

dedip, sağa doğru siyasal eşitlik mücadele-

eşitlikten, toplumsal bir devrimden yanadır.

sini liberallere, sola doğru ise sosyalist devr-

Ama, böylesi bir eşitlik için gerekli olacak bir

im için genel greve gidilmesini öneriyordu.

siyasal aracı önemsemez.

Bizim yerli ekonomistimiz de bize, toplum-

Ekonomizm, Rusya’da Çarlığa karşı siyas-

sal eşitsizlik karşısında siyasal demokra- al eşitlik mücadelesi içine girmeyen bir işçi sinin burjuva Ve Lenin toplumsal eşitliğin veya sınıfının başarılı kandırmacası ve

kapitaliz-

min

kendini

ürettiği bir alan olarak nitelemek suretiyle,

si-

yasal demokrasi mücadelesini küçümseyerek,

toplumsal bir devrimin nasıl gelişebileceği konusunda ekonomistlere şöyle diyordu: “ Toplumsal devrim, ancak, ileri ülkelerde proletaryanın burjuvaziye karşı iç savaşıyla, gelişmemiş, geri ve ezilen uluslarda, ulusal kurtuluş hareketi dahil, bir dizi demokratik ve devrimci hareketi içinde birleştiren bir çağ biçiminde sökün edebilir”

olma

olasılığının

olmadığını

gör-

müyordu.

Ve

İran’da olası bir ekonomizm molla karşı

de,

rejimine siyasal

eşitlik

mücade-

lesinin

önemini

toplumsal eşitlik ve sosyalist demokrasiye

anlayamayacaktır. Molla rejimine karşı si-

sarılmak gerekir diyor. Bir toplumsal devrim

yasal eşitlik uğruna mücadeleye atılmayan

için hazırlanalım diyor.

bir işçi sınıfının, kendi kurtuluşu için başarılı

Türk sosyalizmi-“Kürt” sorununa yakın

olma olasılığı sıfırdır. Türkiye’de, dile, dine,

duranları- soldan bir ekonomist yaklaşım

ırka, tarihe dayalı bir eşitsizlik rejimine karşı

sergiler. Yani siyasal demokrasi sorununun

siyasal eşitlik mücadelesi vermeyen işçi sınıfı,

yerine toplumsal eşitlik sorununu, bir

siyasal eşitlik talebini programına yazmayan

başka deyişle siyasal devrim sorunu yerine,

bir sosyalist partinin başarılı olması mümkün

toplumsal devrimi koyar. Bunun politik

değildir.

anlamı, siyasal demokrasinin burjuvazinin liberalizmine terk edilmesidir.

Burada bahsettiğimiz tam da ekonomizmin küçümsediği siyasal eşitliktir.

Özgürlük hareketinin siyasal dönüşüm poli-

İşçi sınıfına bu siyasal bilinç, kendi

tik programı karşısında da onun için bocalar.

koşullarından ortaya çıkarılamaz. İşçi sınıfı,

Orada aradığı toplumsal eşitliği değil, de-

kendi ekonomik mücadelesi içinden, siyasal

31


politika

alana yönelik bir politik perspektif yaratamaz.

eşitlik”tir....Ne var ki, toplumsal alanda eşit

Bu sosyalist partilerin, sosyalistlerin görevi-

olmayanların yalnızca hukuksal düzlemde

dir. İşçi sınıfına bu siyasal eşitlik için müc-

eşitlenmesi, özünde verili eşitsizliği “hukuk

adele etme politik yönelimi taşınamazsa, işçi

örtüsü” altında yeniden üretmekten başka bir

sınıfı kendi ekonomik mücadele alanından,

işlev görmez.”

egemen ulusçuluğa dayalı dışlayıcı tutumları

Kapitalizm koşullarındaki siyasal eşitlik

geliştirir. İşlerinden olmalarının, ücretlerinin

sorununu ele alış tarzı bu olunca, geriye

düşük

göçmenlerin

toplumsal eşitlik meselesi kalıyor. Madem,

varlığına, kürtlerin ucuza çalışmalarına vb.

kapitalizm koşullarında siyasal eşitliğin bir

bağlaması hiç de ihtimal dışı değildir.

anlamı yok, o zaman toplumsal eşitlik için

olmasının

nedenini,

O halde yazımıza başlık yaptığımız cüm-

işçi sınıfını seferber etmek lazım. Bir başka

leyi soru haline getirip yeniden yazalım: İşçi

deyişle, siyasal eşitliğin önemli olmadığı

sınıfının temel sorunu nedir?

koşullarda, siyasal bir devrim için çabalama-

Bir sosyalist buna politik olarak bakar

ya gerek yok; amaç toplumsal devrim olmalı.

ve sorar: İşçi sınıfının temel politik sorunu

Rusya’daki ekonomistler de aynen böyle

nedir? Buna, ülkedeki sınıfların durumu,

demiyorlar mıydı: Siyasal eşitliğin, cum-

ilişkileri, mücadelelerinin aldığı biçimleri

huriyetin vb. talep etmenin bir anlamı yok,

değerlendirip yanıtlar: İşçi sınıfının temel

Çünkü kapitalizm koşullarında gerçekleşme

politik sorunu siyasal demokrasi mücadele-

şansı yok. Toplumsal bir devrim için, toplum-

sinin önüne geçmektir. Bir sosyalist partinin

sal bir eşitlik için çalışmalıyız.

görevi de, bu mücadelede gerekli siyasal ve

Bu politik yaklaşımın anlamı nedir?

örgütsel donanımı işçi sınıfın sağlamaktır.

Açık biçimde siyasal eşitlik etrafında, si-

Bir ekonomist ise bu soruyu şöyle sorar:

yasal demokrasi etrafında şekillenen sınıfsal

İşçi sınıfının temel sorunları nedir? Şöyle

mücadeleye işçi sınıfını uzak tutmak. Bunun

yanıtlar, sağdan; işsizlik, yoksulluk, ücretler-

pratik anlamı, sınıflar arasındaki mücadelede,

in düşüklüğü vb.dir. Soldan şöyle yanıtlar;

işçi sınıfını siyasal devrim, siyasal iktidar

bu sorunlardan bağışık bir siyasal eşitlik

alanından uzak tutmaktır. Siyasal iktidar

mücadelesi demokratizmdir der ve şöyle

savaşımından uzak tutulan bir işçi sınıfının

devam eder: “Oysaki ezilenlerin demokrasi

toplumsal eşitliği nasıl sağlayacağı ve siyasal

mücadelesi pratiği kapitalizm koşullarında

eşitlik dışında sosyalizme geçişin bir yolunun

böyle bir demokrasinin olmadığına işaret

olup olmadığı sorusu ise anlamsızlaşmaktadır

eder....Çünkü burjuva demokrasisinin siyasal

kuşkusuz.

alandaki yegane eşitlik anlayışı “hukuksal

32

Ve Lenin toplumsal eşitliğin veya toplum-


politika

sal bir devrimin nasıl gelişebileceği konusun-

eşitlik diyerek yan çiziyor ve ortaya kapi-

da ekonomistlere şöyle diyordu: “ Toplumsal

talizmin yarattığı bütün sorunları çıkararak,

devrim, ancak, ileri ülkelerde proletaryanın

bakın bunlar da var diyor. Ve kapitalizmi

burjuvaziye karşı iç savaşıyla, gelişmemiş,

yok etmeden bu kötülüklerden kurtulamayız

geri ve ezilen uluslarda, ulusal kurtuluş

diyerek, siyasal demokrasi sorununu küçüm-

hareketi dahil, bir dizi demokratik ve devr-

süyor.

imci hareketi içinde birleştiren bir çağ biçiminde sökün edebilir”

Biz, işçi sınıfının kapitalizmi alt edebilmesi ve böylece kapitalizmin kötülüklerini ortadan

Yine aynı biçimde emperyalist ekono-

kaldırabilmesi için en uygun koşulları bir de-

mizm kitabında Lenin “aynı şey demokra-

mokratik cumhuriyette sağlayabileceğini ve

tik cumhuriyet için de sözkonusudur. Bizim

bunun gerçekleştirilmesi için mücadeleye

programımız demokratik cumhuriyeti “halk

atılması gerektiğini söylüyoruz.

tarafından yönetim” diye tanımlar. Ama bütün

Türkiye’nin

önündeki

dönüşüm,

si-

sosyal demokratlar pek iyi bilirler ki, kapital-

yasal eşitlik, siyasal demokrasi ekseninde

izmde en demokratik cumhuriyette bile, bur-

gelişmektedir. Siyasal demokrasi mücadelesi

juvazinin, görevlileri rüşvetle ayartmasından,

içinde kendini eğitmemiş bir işçi sınıfının so-

hisse senetleri borsasıyla hükümet arasındaki

syalizmi gerçekleştirme olasılığı yoktur.

ittifaktan kurtulmanın yolu yoktur. Buna ba-

O halde işçi sınıfının temel sorunu, siyas-

karak, ancak, doğru dürüst düşünemeyenler

al demokrasi mücadelesi içine demokratik

ya da marksizm hakkında hiçbir bilgisi ol-

cumhuriyet talebine sahip çıkarak girmesi-

mayanlar, öyleyse cumhuriyet olmanın hiçbir

dir. Sosyalizmin işçi sınıfına önereceği temel

anlamı yok.....sonucuna varırlar.”

politik eksen budur. Bu talep, işçi sınıfını

İşçi sınıfının temel sorunları dendiğinde, ekonomist türk sosyalizmi ile aramızdaki

toplumun bütün ezilenleri ile ortak noktada buluşturacaktır.

fark; siyasal mücadele alanındaki siyasal eşitlik mücadelesi noktasında ortaya çıkıyor.

*****

Biz işçi sınıfının temel sorununun siyasal eşitlik mücadelesine önderlik etmesi olarak görüyoruz. Bu anlamıyla işçi sınıfını temsil iddiasındaki bir partinin demokratik cumhuriyet talebini asgari programına almasını zorunlu görüyoruz. Ekonomizm, siyasal eşitlik mücadelesine, asıl sorun toplumsal

33


politika

olanlar ve olması muhtemeller Demokrasi ve Özgürlük

S

ıklıkla kullandığımız bir cümledir;

2006 genel seçimlerinden de zaferle ve tek

”beş dakikada değişir işler”. En çok

başına hükümet olarak çıkmayı bildi. Bir tek

da ülke siyaseti için kullanırız. Çok

farkla; artık mecliste var olan bir de DTP gru-

fazla yanıltıcılığı da yoktur bu cümlenin.

bu vardı. Devam ede gelen darbe girişimlerini

Türkiye siyasetinin bir kaç gün içerisinde

anımsadığını varsayarak değinmiyoruz....

nasıl değiştiğine defalarca tanıklık etmişizdir.

İkinci iktidar döneminde artık hükümetin

Geçtiğimiz Aralık ayının da bu tarife son de-

önünde çözüm bekleyen dağ gibi iddiaları

rece uygun olduğunu iddia etmek yanılgı

vardı. Uzunca bir süre herhangi bir adım

olmayacaktır.

atılmayan süreç, 2008 kışında TSK’nin

Nereden nereye....

gerçekleştirdiği büyük çaptaki sınır ötesi

Bir özet olarak geçmek gerekirse; özellikle

harekattan hüsranla dönmesinin ardından

Kürt sorunun gelişimi/değişimi noktasında

eksen değiştirdi. Hükümet bu kez TRT 6

nereden nereye geldiğimizi hatırlayalım.

açılımı ile yerel seçimlere hazırlandı; an-

2002 seçimlerinde AKP’nin tek başına ikti-

cak bu kez Kürt illerinde kayda değer bir

dara gelişi ülke siyaseti açısından görünürde

başarı gösteremedi. Kürt halkı, genel seçim

bir istikrarın ve değişimin başlangıcı oldu.

havasında geçen yerel seçimlerde net olarak

Görünürde diyoruz çünkü; AKP’nin iktidarı

temsilcilerinin adresini gösterdi: DTP.

döneminde defalarca darbe teşebbüsüyle

AKP Nereye Açılıyor ?

karşı karşıya geldiğini biz de diğer herkes

Demokratik

gibi çok sonradan öğrenmiş olduk.

34

da popüler

açılımın

kimin

eseri

ya

tabirle planı olduğu oldukça

Başbakanın ilk dönem iktidarının sonlarına

tartışıldı. Aslında tartışılır gibi göründü de-

doğru Diyarbakır’da yaptığı “Kürt sorunu

mek daha yerinde olacaktır; zira ulusalcılığın

hepimizin sorunudur” çıkışı bu eksende yeni

soldan sağa tüm “renksizlikleri” bu açılımın

bir dönemi araladı. Ancak AKP hükümetinin

tek başına bir ABD dayatması olduğudur.

konuya ilişkin atacağını ima ettiği adımları

Şüphesiz

yakınlaşan genel seçimlere ertelemesi, kend-

Erbil-Ankara üçgeninde koordine edildiği

isini Kürt illerinde DTP karşısında tek parti

gerçeği onun yalnızca bir ABD dayatması

konumunu sağlarken, bu avantaj Kürtlerin

özelliğinden değil, “Kürt sorununun” ve el-

umutlarıyla da birleşince sandığa da yansıdı.

bette politikalarının bölgesel ve uluslararası

açılım

sürecinin

Washington-


politika taşıdığı önemdedir. AKP ise bizce kendi

sırada yer alacağı, 2050 yılında, Japonya,

açısından daha tutarlı bir izahta bulunarak,

Fransa, Almanya, İtalya ve Kanada gibi

sürekli uluslararası konjonktürün elverişli

sanayileşmiş ülkelerin Türkiye’yi geriden

şartlarından dem vurdu. Bu elverişli şartların

takip edeceği iddia ediliyor. Türkiye halen

neler olduğu konusunda kimse ayrıntıya gir-

IMF ile bir anlaşmaya yanaşmıyor ve fonun

medi.

mali yardımı olmadan ekonomisinin ayakta

Türkiye dış politikasının son yıllardaki

kalabileceğini savunuyor. Başka bir ifade

rota değişikliğinin, makro ölçekte niteliği

ile dünyanın en büyük mali fonuna bugüne

olduğu kanaatindeyiz. AKP hükümeti ne-

değin benzeri olmayan rest çekme gücünü

zdinde sembolleşen yeni rotanın merkezinde

kendinde bulabiliyor. Bu parçalar ilk bakışta

“geleneksel Türk politikasının” değişimi

yan yana geldiğinde, ekonomik olarak düne

bulunuyor. Başka bir ifade ile “statüko” bir

oranla daha istikrarlı ve güçlenmiş bir ekono-

boyutuyla tasfiye ediliyor. Şüphesiz burjuva

mi görüntüsünün ortaya çıktığını iddia etmek

politikasında, sonuç ezilenlerin iktidarı ele

yanlış olmayacaktır.

alması yani bir devrim olmayacaksa(onun da

Artı görüntü oluşturan bu ekonomik

statükodan kesin bir kurtuluş olmadığını be-

tabloya paralel bir dış politika da ülke siya-

lirtmek lazım), her değişim yeni bir statükoya

setine rengini vermiş durumda. İlk olarak

da gebedir. O halde hedeflenen nedir; özel-

bölünmüş Kıbrıs’ta, işgalci taraflardan biri

likle son iki yılda yaşananlar neye işaret edi-

olan Türk politikasının eksenin değişmesi ve

yor?

BM hakemliğinde bir çözümde ısrar etmeye

Yazının kapsamı itibariyle derin iktisadi

başlaması ile başlayan süreç, dönem dönem

açılımdan kaçınsak da, gördüklerimizi söy-

kesintilere uğrasa da, Dış İşleri Bakanlığının

lememiz gerekiyor Küresel ölçekte yaşanan

resmi söylemiyle “komşularla sıfır prob-

ekonomik krizin Türkiye’de diğer çevre ül-

lem” olarak ifade edilmeye devam ediyor.

kelerde yaşanan tahribatı yaratmadığı açık.

Dışişlerinin İsrail- Suriye arasında arabu-

Üstelik AB üyesi de olan Yunanistan ekono-

luculuk görevine talip olması ancak Mısır’ın

misinin son iki ay içerisinde yaşadığı çöküş

bu girişime taş koyması ve İsrail’in de kend-

ortada. Uluslararası yatırım danışmanlık

isinin bölgesel konumundan kaynaklı olarak

kuruluşu Goldman Sachs’ın 2050 yılına

bu girişime çok da taraftar olmadığının

ilişkin

projeksiyonu

anlaşılması ile, AKP hükümetinin bölgesel

raporlarında; Türkiye’nin, küresel ekono-

dış politikası Davos zirvesinde yeni ve ger-

mideki yeni güç dengesi içinde yer alacağı

çek rengini buldu. Uzlaştırıcılık görevi ile

öngörüsü yapılırken, dünyanın 12 en büyük

kazanılamayan “ağabeylik” artık çatışma ile

ekonomisi arasında, Türkiye’nin 9’uncu

kazanılmaya çalışılacaktı.

dünya

ekonomik

35


politika

Nitekim bu çatışma politikası ilk adımını,

“Araplaşmak” olarak tanımlamak dışarıdan

ABD’nin şer ekseninde ifade ettiği İran’la ku-

bakanlar için bir ölçüde doğru olabilir; ancak

rulan yakın ilişkilerde kendini gösterdi. Son

Türkiye’nin ve özellikle AKP hükümetinin

bir yıl içerisinde Suriye ile hem ekonomik

AB yolunda (bir süredir sessiz sedasız da olsa)

hem de siyasal alanda imzalanan protokoller,

tam yol devam etmesi bu iddiayı oracıkta

Ermenistan ile imzalanan tarihi(!) protokol,

bırakıverir. Türkiye en yalın ifadesi ile artık

başka birçok Ortadoğu ülkesi ile kaldırılan

bölgesel bir güçtür. Politik tüm önceliklerini

vizeler, Afganistan’a ABD’nin dolaysız tale-

de bu motivasyonla belirlemektedir. AKP’nin

bine rağmen muharebe gücü gönderilmemesi

dış politikada, bölgesel olarak attığı adımlar,

ve yine imzalanan antlaşmalar ve İsrail ile

onun bölgesel güç olma gerçekliğini, aynı

uygulana gelen “kardeş dış politika” dönemi-

zamanda da AB ve ABD için de vazgeçile-

nin Türkiye’nin sert çıkışları ile zedelenmesi

mez ortaklık konumunu güçlendirmektedir.

akla gelen ilk gelişmeler.

Bu konum güçlendirme kuşkusuz Rusya ile

Dış basında da sıkça yer bulan bir fikre

olan ilişkiler için de geçerlidir. Türkiye bu

göre, Türkiye dış politikası Araplaşıyor;

avantajlı konumu içerisinde merkez ülkeler

Türkiye’den bazıları da bu fikre ses vererek

arasında “top sektirmektedir”. Kuşkusuz

dış politikada “yeni Osmanlıcık” faslının

ulusalcı, “emperyalizmin kulu olmuş” bir

başladığını ilan ediyor. Türkiye politikasının

ülke iddiasından bahsetmenin yersizliği

“Araplaşması” gibi bir durum söz konusu

açıktır. Bölgesel bir güç olma kapasitesine

olmadığı gibi, Türkiye’nin Süveyş kriz-

kavuşmuş Türkiye’ nin politik önceliklerini,

inde olsun, Filistin sorununda olsun Arap

artık olası bölgesel ihtilaflara karşı önleyici

dünyasında sahip olduğu negatif imajın bu

ittifaklar oluşturmaktadır. İran’la yaşanan

dönemde onarıldığı söylenebilir. Oysa ki

“nükleer silah” krizinde önemli bir aktör olan

bu negatif imaja ve özellikle komşularıyla

Türkiye’nin de “bölgesel nükleer bir güç”

yaşadığı sorunlara rağmen, Türkiye hiç bir

olma hevesi olmadığını kimse iddia ede-

dönem, bölgesel ittifakların dışında (CEN-

mez. Aynı şekilde ABD’nin Irak’tan çekilm-

TO, İKO,..vb) kalmamıştır.

esi ile iyice açığa çıkacak Irak pazarının

Ulusalcılar mı? Onlar bıraktığımız yerde;

yağmalanmasında Türkiye’ nin elde etmeye

belki de en tehlikeli yerde durmaya devam

çalışacağı avantajlı konum, bu ittifaklar ve

ediyorlar: Her şey Amerikan,CIA oyunu,

bölgesel güç olma stratejisini anlamamız için

yaşasın bağımsızlık!

olası örnekler olarak tartışılabilirler.

Türkiye’nin

36

bölgesel

ilişkilerindeki

Bu dönemi “asimetrik karşılıklı bağımlılık”

değişikliğini, yalnızca yukarıdaki örneklerle

olarak tarif etmek, bizi daha objektif bir bakış


politika

açısına götürecektir. Türkiye’nin, ABD’ye,

nedendir. Oligarşi, PKK ve DTP’ nin tasfi-

AB’ye, Rusya’ya, bilcümle merkez ülkeye

yesi şartı ile açılım konusunda kerhen mu-

karşı olan bağımlılığı asimetrik olarak tersin-

tabakat sağlamıştı. Militarist güçlerin önce-

den bu ülkeler açısından da geçerlidir. Reel

likli pazarlık başlığının da Ergenekon davası

sosyalizmin yıkılışı ile başlayan evladiye-

olduğunu

lik yazılarımızın, artık Türkiye’nin bu yeni

davanın inişli çıkışlı seyrini, bir ciddileşip bir

konumunu irdelemesi, anlaması ve buna uy-

sulanmasını, askerlerin alınıp salınmasını bu

gun mücadele araçlarını ve programlarını inşa

pazarlığa yormakta bizce bir sakınca yoktur.

etmesi gerekecektir. Bu konuya da yazının ilerleyen kısmında kısaca değineceğiz.

teslim

etmek

gerekecektir;ki

Açılımın, tutmayan hesabı ise PKK’nin ve DTP’ nin tasfiyesi olmuştur. Diyarbakır

açılım/milli

başta olmak üzere bir çok ilde gerçekleşen

birlik projesi, adına ne derseniz deyin, bu

KCK operasyonu da bu fikrin uzantısıdır.

gelişmenin ancak bu çerçevede, hem bir kom-

Başta Kürtlerin seçilmiş belediye başkanları

plo teorisine (!) bulaşmadan hem de objektif

olmak üzere demokratik Kürt siyasetini

olarak, ele alınması gerektiğini düşünüyoruz.

hedef alan bu operasyonun da, Kürt halkının

Kürt

açılımı/demokratik

Evdeki hesap çarşıya uymadı

seçtiği kendi temsilcileriyle mesafe açmasını

Türkiye’nin en önemli sorunu “Kürt soru-

sağlayamayacağı açıktır.

Hükümetin

nudur” dediğimizde yalnızca kendi pencer-

Kürt siyasal temsilcilerini marjinalleştirme

emizden gördüğümüzü değil, objektif olanı ,

çabalarının tamamı, DTP’ nin anayasa mah-

gerçeği de ifade ettiğimize artık bu dönem de

kemesi tarafından kapatılması da dahil, boşa

inanmadıysak, elden bir şey gelmez.

çıkmıştır. Kürt halkı temsilcilerini ve siyasal

Türkiye’nin bölgesel planların da, AB

önderliğini yalnız bırakmamıştır.

üyeliğinin de, merkez ülkelerle kuracağı

Kapatılan DTP, Açılan Yollar

ilişkinin de, küresel ekonomide oynamak

Kapatılan

DTP

vekillerinin

siyasal

istediği büyük rolün de önünde ki ne büyük

yaşamlarına Barış ve Demokrasi Partisi’nde

engeli şüphesiz “askeri ve adli vesayet re-

devam edeceklerini ve meclisten çekil-

jiminden”

politikaları

meyeceklerini açıklamasıyla beraber, esen

oluşturuyor. AKP’nin hedefi bu politikaların

savaş ve linç rüzgarları biranda (!) duru-

tasfiyesi ise, kaçınılmaz olarak çözüme

luverdi. Beşir Atalay “sokaklara hakimiz”

kavuşturması gereken ivedi sorun da, bu

derken sanırız bu “bir andalığı” tarif etme-

politikalara güç kazandıran 30 yıllık savaştır.

kteydi. En yalın ifadesi ile savaşın ve de

İşte açılım sürecini Türkiye oligarşisinin

çözümün tarafları bu kısa sürede alenen or-

çoğunluğu açısından zaruri kılan tamda bu

taya bir kez daha çıkmıştır. Vekillerin sine-

beslenen

statüko

37


politika

i millete dönmekten vazgeçmesinde etkisi

indir, vesayet rejiminindir. Peki açılması

tartışılmaz olan A. Öcalan’ın açıklamaları

muhtemel bu yeni yolda sosyalistlere, de-

eski BDP’ yi, DTP’den farklı kılan durumu

mokrasi güçlerine düşen rol nedir ya da bu

da açığa çıkarmıştır. Kürt sorunun çözü-

güçler bir rol üstlenmeye talip midir?

münün doğrudan muhatapları Kürt Özgürlük

Solun

Hareketinin bütününün temsilcileri yeniden

süreçte

meclistedirler.

olduğunu düşünmek istiyoruz. Ancak esas

bir

rol

güçlerinin

üstlenmek

bu

arzusunda

Aksi mümkün müdür; yani savaşta, inkar

sorun bu rolün demokrasi güçleri tarafından

ve imha da ısrar etmek; Başbakan’ın dey-

nasıl üstlenileceği. Demokrasi ve Özgür-

imiyle “sil baştan” yapmak ? Elbette müm-

lük Hareketi ilan edildiği günden kısa bir

kündür; ancak düne oranla daha zordur. AKP

süre sonra, A. Öcalan’nın da çağrısına yanıt

açılımın adını ağzına aldığı anda (bir adım

vererek, KÖH ve siyasi partisi ile ortak

atması gerekmedi bile) 70 milyon vatandaşın

çalışmalar ve mücadele birliğinin en pra-

yaşamına ve günlük hayatına Kürt sorununu

tik ve formel uygulaması olarak gördüğü

sokmuş oldu; görünmez olanı görünür kıldı.

“dayanışma üyeliği” fikrini ve niyetini tüm

Sokak artık; savaş gerekli mi gereksiz mi

sol kamuoyu ve KÖH ile de paylaşmış bu-

ikilemini tartışmaktadır. AKP’nin vazgeçiş

lunuyor. Böylesi bir adımın, değişen Türkiye

şansını elinden alan tam da kendi attığı veya

politikasını, demokrasi mücadelesinden yana

atmadığı bu adımdır. Aksi, olası bir siyasal

derinleştirebilecek ve bu değişimin sunduğu

istikrarsızlık ve olası bir “askeri darbe” de-

fırsatları en iyi şekilde değerlendirecek ye-

mek olacaktır ki; AKP hükümeti böyle bir

gane araç olduğuna ilişkin inancımız devam

gelişmeden 30 yıldır zaten savaşan Kürtler’

etmektedir. Bu sebeple aralarında merkez

den daha çok kendi tabanının muzdarip

yürütme üyelerimizin de bulunduğu heyetin

olacağının ayırtına varmalıdır. Umarız, “iki

çağrısına ses vererek Barış ve Demokrasi

halkın düşmanı” olarak PKK’ yi ilan edenler

Partisi’ne üye oluyoruz.

de, aslında tam tersi bir durumun olduğunun

Türkiye oligarşisinin, bölge ülkeleri ile

tez vakitte ayırtına varırlar. Aksi durum-

işbirliği içerisinde bölgesel güç olma strate-

da, vesayet rejiminin kolay lokmalarından

jisine karşı halkların bölgesel demokrasi

birinin de kendileri olacağını biz yine de

cephesi alternatifinin tohumlarını bugün-

hatırlatalım.

den atalım. İşlerin “beş dakikada değiştiği”

Açılan Yollar ve Demokrasi Güçleri

bu ülkede kimse fazla zamanımız olduğunu

KÖH’ nin eli düne göre daha güçlüdür.

düşünmesin.w

Zayıflayan el devletindir, ulusalcı güçler-

38

enternasyonalist

*****


güncel

AKP’nin barışla imtihanı Koray Pehlivanoğlu

D

evlet ve Kürtler 30 yıldır

la, kendi vatandaşlarını öldüreceği skorski-

rutinleşmiş bir savaşı sürdürüy-

yle takas etmezdi.

ordu. Kanıksanmış alışılmış bir

Kürt sorunu denen şeyi yaratanda aslında

savaş, 40 bin insan ölmüş, köyler yakılmış,

bu gün adına ergenekon yada askeri ves-

çocuklar kurşunlanmış, yoksulların en

ayet dediğimiz TC. nin kuruluşundan, hatta

yoksulu memetler neye karşı olduğunu

osmanlının son dönemlerinden beri iktidarı

bilmedikleri bir savaşta öldürülmüştü. İki

elinde tutan yapıydı. Bu yapı aydınlanmanın

halkın en genç, en üretken insanları birbirini

Osmanlı’daki temsilcilerinden oluşuyordu.

kırmıştı. Bir devlet düşününki 30 yıldır ken-

Son derece milliyetçi hatta ırkçı, savaş

di vatandaşlarını sürgünlere yollasın, köy-

yanlısı, militarist bir yapıydı bu.

lerini yaksın, kendi dağlarını bombalasın, 17 bin insanı karanlık çetelere öldürtsün. Bütün bunları devlet, ülke bölünmesin

Bütün tezleri şu basit iki argümana dayanıyordu ilki; “osmanlı parçalanıyor, bir ulus ve millet yaratmamız lazım” teziydi.

adına yapıyordu. Oysa 30 yıllık savaşta

Bu tez hayali bir ırk ve milliyetçilik yarattı.

kürtler artık ayrılığın adını anmıyor, birlikte

Bu hayali ırkın ve milletin adı “türk” idi.

yaşamaktan sözediyordu. Üstelik istedikleri

Osmanlının bütün halkları Osmanlı’dan

şeyler dünyanın ortalama bir demokrasi-

savaşarak ayrılmış kendi uluslarını

sinin kolayca kabul edeceği şeylerdi. Kendi

kurmuştu. Bu aydınlanmacı yapıya göre;

dillerinin kabülü, anayasal güvenceler,

eldeki kalanları bir arada tutmanın yolu

dağlardaki militanlarının evlerine dönebilm-

onları bir ırk ve tek bir millet olduğuna

esi... kısaca kürtler, türkler nasıl yaşıyorsa

inandırmaktı. Bu inandırmayı müslüman

öyle yaşamak istiyordu.

olmayanlara yapamayacakların biliyorlardı.

Dedim ya, ortalama bir demokrasinin

Çünkü dinin kendisi bu hayali ırktan ve mil-

kolayca kabul edeceği şeyler bunlar. Or-

let kavramından çok daha eski ve güçlüydü.

talama bir demokraside kimse bu talepler

O nedenle müslüman olmayanları mesela

için dağlara çıkmaz, kimse bu talepleri

ermenileri ve rumları açıktan öldürerek,

önlemek için kendi ormanlarını yakıp,

sürerek, soykırıma uğratarak yokettiler.

kendi çocuklarını kurşuna dizmez, trilyon dolarlarını kendi dağlarına atacağı bombay-

Ama müslüman olanları ki sayıları çok daha fazlaydı, Türk olduklarına ikna etmeye

39


güncel

karar verdiler. Gönüllü olmuyorlarsa, zorla

ve türk olmayı kabul etmeyen kürtleri her

edeceklerdi.

seferinde ezdi ve birbirine düşman etti. TC

İşte bu gün önümüzde dağ gibi duran kürt sorunu. Bu zorla türkleştirme

devlet iktidarını belirlemek onu yönet-

politikasının, ırka dayalı ulus yaratma

mek anlamına gelmedi. Bütün hükümetler

çabasının kaçınılmaz sonucudur. Kart kurt

kendisine verilen emri uygulayan memurlar

eden dağlı türk masallarına kimse inanmadı.

olarak varoldular. Politika küçük sınırlar ve

Cahil bıraktılar, yoksul bıraktılar, ağalar

çatlaklar arasında minik değişikler yaparak

üzerinden kontrol etmeye çalıştılar olmadı.

etkili olmaya çalıştı. Kim ki, bu oligarşiyi

Ayaklanmaları katliamlarla bastırdılar

yıkmayı değil ama en azından değiştirmeyi,

olmadı. Olmadı, olmadı. Üstelik kürtler 60’lı

bir miktar topal bırakmayı denedi. Onlara

yıllarla birlikte sol ile ilişki kurarak bilinç

bunu canlarıyla ödettiler. Hatta kimi kez

kazanmanında yolunu açmıştı. O döne-

burjuvaları da öldürmekten, susturmaktan

min pek çok sol örgütlenmesinin yönetici

çekinmediler.

kadrolarını ve insan kaynaklarının çoğunu yine kürtler oluşturuyordu. Askeri veyaset yada oligarşi ‘neden bu

TC’nin 86 altı yıllık tarihinin son 20 yılı hariç dünyanın kutuplaşmış yapısı, bu tür bir devletin varlığına uygundu, bu zorba

sorunu ortalama bir demokrasinin yoluyla

diktanın varlığı dünya dengeleri açısından

çözmedi’ sorusu bizi 2. argümana götürür.

kabul edilebilir durumdaydı. Ama kutuplar

Bu argümanın adı aydınlanma felsefesidir.

yıkıldı, dengeler değişti ve kapitalizm ulusal

Cumhuriyeti kuran yapı zaten Osmanlı

sınırları aşarak yeni bir yapıya büründü.

iktidarını son dönemde elinde tutan yapıydı.

Artık dünyadan kopuk, yalıtık kendinden

Bu yapının temel fikri “halkın cahil olduğu,

menkul uluslar kalmadı.

cahilleri bir gurup seçkin insanın yönetmesinin zorunlu olduğu” idi. Bu teze göre; cahil halk kendi başına bırakıldığında bir devleti

40

tarihinin hiç bir döneminde hükümet olmak,

İşte bu yeni kapitalizmin taşıyıcısı olarak ortaya çıkan Parti AKP oldu. AKP nin taşıyıcısı olduğu yeni kapitalizm,

yönetmeyi beceremez ve tehlikeli akımlar

86 yıllık arkaik diktayla bir arada olamazdı.

tarafından kandırılabilirdi.

AKP hem içerden, hem de dünyayla

Bu nedenle askeri vesayet, bütün TC

bütünleşerek dışardan bu askeri vesayet reji-

tarihi boyunca demokrasinin yeşermesine

mini geriletmeye çalıştı. Osmanlı geleneğini

izin vermedi. Bütün sınıflar üzerinde bir

taşıyan askeri vesayette bütün gücüyle bu

diktatörlük, olarak hayat buldu. Kendisi

değişime “osmanlıda oyun çoktur”u her

için tehlikeli bulduğu iki ana akımı, din

seferinde bize anımsatarak direniyor. Adı


güncel

konulmamış bu savaş, devlet iktidarını kimin

altında tutulması gereken bir karşı din olarak

alacağı üzerinden halen bütün şiddetiyle

kabul etti.

sürüyor. Bir solcunun bu savaşa kayıtsız kalması beklenemez. AKP ergenekon operasyonları üzerinden

86 yıllık cumhuriyet tarihi boyunca muhalif akımların önemlice bir kısmı, ezilen dine dayanmak zorunda kaldılar. AKP nin yapısında bu ezilen din artık birincil sırada

askeri vesayeti tarihinde olmadığı kadar

olmasa da hala bir temel belirleyendir. Bu

geriletti. Meşruiyetlerini yine hiç olmadığı

AKP’nin hem güçlü yanını hemde zayıf

kadar yıprattı. Askeri vesayetin gerilediği

yanını oluşturuyor. Güçlü yanını oluşturuyor

ve sırtını yasladığı biricik yer bu gün kürt

çünkü din, AKP nin vicdanında bir belir-

savaşıdır.

leyen ve AKP bu din üzerinden ezilenlerle

Bu savaşın sürüyor olması, ölen asker

bağ kuruyor. Ve yine bu din onun kemalizme

cenazelerinin yaratığı milliyetçilik ve öfke,

eklemlenmesini önleyen bir panzehir işlevi

diğer cephede de ölen, eziyet gören kürtlerin

görüyor. Ama bir diğer yanıyla da zayıf yanı.

yarattığı karşı öfke askeri vesayeti ayakta

AKP sünni islamın geri bir yorumunu refer-

tutan, ona kan veren, ölümünü geciktiren

ans alıyor. Bu durum AKP’nin demokrasiyle

yegane şeydir.

sorunlu ve ikircimli bir ilişki kurmasına

Bu şavaşın sürmesinin askeri vesayeti

neden oluyor. Ve konumuz itibariyle kürt

güçlendireceğininin farkında olan iki ana

sorunun bir kimlik sorunu, bir demokratik

siyasi güç var. Bunlardan biri AKP, bir diğeri

hak sorunu olduğunu görmesini engelliyor.

DTP içinde Ahmet Türk’te ifadesini bulan

Müslümanlığa imanın, kürtlere yeteceği

akım ve tabi Öcalan.

yanılgısına sahip. Kürt kimliğinin üst kimlik

Şimdi burada duralım ve gözlerimizi AKP ye çevirelim; AKP nasıl bir parti? Bu konu için belki ayrı bir yazı yazmak

diye düşündüğü islamın altında eriyeceğini düşünüyor. Bu belki 200 yıl önce olabilirdi. AKP’nin bir diğer belirleyeni garip ama kemalizm. Biraz önce yazdıklarımızla

gerekebilir ama biz temel başlıklar üzeri-

bir çelişki gibi görünsede bu bir realite.

nden olguya bakalım. AKP çıkış itibariyle

Türkiye’de marksist akımlar dahil, kemal-

askeri vesayetin ezdiği ana akımlardan

izmden etkilenmemiş akım yoktur. AKP’de

birinin üzerine yaslanıyor. Bu akım islam.

SP ayrılığı sonrası yaşadığı değişim ve

Askeri vesayet kendine ait özel bir din

kitleselleşme ile din olgusunun epey dışına

yarattı, laikçilik ve kemalizmle ifade edilen

taştı. Din belirleyenlerden sadece biri artık.

bu yeni din. İslamı hep ezilmesi ve baskı

Ve büyüyen AKP, Cemil Çiçek örneğinde

41


güncel

simgeleştiği gibi, önemli bir devletçi, ke-

etin kazanması halinde, AKP’yi içindeki

malist ve tabi milliyetçi bir yan taşıyor. Bu

ayrımlara bakmakdan ezmesi ihtimali ve

akım ergenekonun derinleştirilmesinden,

Erdoğan’ın pek az liderde görülen doğal

kürt sorununun çözümüne, dünyayla bağ

karizması. Eğer bu iki etkenden biri çuval-

kurulmasından, AB ile ilişkilere ve tabi

larsa AKP dağılabilir.

demokrasinin sınırlarına kadar her değişimi

Açılım Nedir?

devletin bekası açısından tehlikeli buluyor.

Açılım sürecini başlatan dinamikleri daha

Bir yanıyla ergenekonla da dünyaya bakış

önce çok yazdık bunu burada tekrar etmeye-

olarak bir bağları var.

lim. Ama açılımı yaratan içerden etken,

AKP içindeki bir diğer akımsa liberal ve sol aydınlar. Sayıca az olmalarına rağmen

gücüdür.

entellektüel güçleri üzerinden AKP içinde

AKP’nin açılımı için çokça söylenen “ta

önemli bir etkiye sahip oluyorlar. AKP nin

baştan sahteydi, tasfiyeydi” söylemlerinin

bu güne kadar geldiği yerde, ergenekonla

bir gerçekliği yok. AKP pek az partinin

mücadeleden , AB’ye ve açılıma kadar

yapmaya cesaret edebileceği bir risk aldı.

önemli belirleyen oldular. AKP’nin bu güne

Bu risk oy oranlarında bence AKP’nin

kadarki tarihini büyük oranda onlar belirle-

ummadığı kadar bir düşmeye yol açtı. Ve

diler.

üstelik askeri vesayet bu açılımın aslında

AKP denen parti; bu üç ana akımın kimi zaman açık, kimi zaman gizli ama sürekli olarak devam eden mücadelesine yataklık ediyor. Bu denli büyük ve hızla gelişen bir partide

kendisini vurmak için yapıldığının gayet farkında. Bülen Arınç’ın evinin önünde yakalanan suikastçılar, AKP’ye açık bir mesajdır. Seçilen isim Bülent Arınç, bu güne kadar

farklı akımların bulunması ve bunların ciddi

adeta AKP’nin vicdanı olan, AKP içindeki

bir mücadele yaşaması hem beklenen hem

etkisi tartışılmaz olan bir simge isimdir. O

de kaçınılmaz bir durum.

sesi ve AKP içindeki o sesin sahiplerini sus-

Kendi küçük partilerimiz ve örgüt-

turmak, onlara gözdağı vermek, kanatlarını

lerimizde bile aynı şiddette mücadelelerin

budamak için bir açık uyarıdır. Biz bu

olduğunu ve halen sürdüğünü unutmayalım.

uyarıyı bu suikast üzerinden kavradık ve

AKP bu farklı akımlara, kimi zaman savaşa dönen mücadelelere rağmen nasıl

42

AKP içindeki mücadele de liberal aydınların

sadece görebildiğimiz bu. AKP kürt sorunun çözmek istiyor. Ama

oluyorda bölünmüyor sorusunun yanıtı

bu çözümün nasıl olacağı konusunda kendi

için iki şey söyleyebiliriz. Askeri vesay-

içinde bir netlik sağlayamadığı gibi, kürtler


güncel

dışında anlamlı bir destekte bulamıyor. Ki

koyan kitlesel sivil meşru eylemler üzerine

kürtlerin desteği de haklı olarak ve bütün

inşa edersek, hem tüm toplumdaki barış

yaşanmışlıklar sonucu olarak güvenmeme

talebini güçlendirmek hem de AKP içindeki

üzerine kurulu. Ve AKP bir türlü anlamlı bir

barış yanlılarına güç ve cesaret vermek

adım atamayarak, bu güvensizliği perçinledi.

mümkün olacak.

CHP-MHP ikilisinin yarattığı baskı,

Ergenekon’un yenilmesi savaşın bitme-

AKP’nin açılım süreci üzerinden oy

sine, savaşın bitmesi ergenekonun yenilm-

kaybediyor oluşu. Üstelik açılımın

esine bağlıdır artık. Barıştan başka hiç bir

gerçekleşmesi halinde bile bunun AKP’ye

şansımız yoktur.

oy olarak dönemeyeceği iddiaları daha yüksek sesle tartışılır oldu. Haburdan barış elçilerinin girişindeki

AKP topluma özellikle kürtlere verdiği bu barış umudunu devam ettirmek, bunu realiteye dönüştürmek zorunda. Barıştan vazgeç-

kitlesellik, AKP’yi süreci elimde

menin yaratacağı umutsuzluk, ergenekondan

tutamayacağım diye korkuturken, savaş

başka kimsenin karlı çıkmayacağı gibi

yanlılarını ise “barış olma” ihtimaliyle

savaşı yeniden şiddetlendirecek. CHP-MHP

tanıştırdı. Savaş ergenekon’un artık tek

ve ergenekon cenahını güçlendirecektir.

dayanağıdır.

Ergenekon kazanırsa, bu savaş daha çok

AKP gerek kendi içine, gerekse dışarıdaki kitlesel milliyetçiliğe mesaj vermek zorunda hissediyor kendini. KCK’nın yeniden

uzun bir zaman hakları birbirine kırdırmaya devam edebilir. AKP barışı sağlayamazsa seçimi kaybeder.

gündeme getirilmesi, belediye başkanlarının

Üstelik tarihen biliyoruz. Ergenekon tekrar

tutuklanması, sokak eylemlerinde polisin

kazanırsa kaybedecekleri sadece seçim yada

tavrı, DTP’nin kapatılması karşısındaki

partileri olmayacaktır.

sessizlik vb. AKP içindeki Cemil Çiçek

AKP nin kaderi tarihin bir cilvesi gibi,

çizgisi ve ergenekon uzantılarının ipleri ele

kürtlerin ve demokrasinin kaderiyle içiçe

aldığının yada ipleri kolay bırakmayacağının

geçmiş durumda.

göstergesi. Demokrasi güçleri eğer bu saldırıya “şiddet” üzerinden yanıtlar üretirlerse, bu Cemil Çiçek ve ergenekon yanlılarının

AKP kaybederse, demokrasi ve kürtlerde kaybeder. Demokrasi ve kürtler kaybederse AKP de kaybeder. Hepimiz kaybederiz. Barıştan başka hiç bir yolumuz yok.

daha güçlenmesinden başka bir sonuç vermeyecek. Eğer bu süreci; barış talebini yük-

*****

selten, bunu eylemin ve söylemin merkezine

43


analiz

anti-emperyalizm ve sol Deniz Zarakolu

“Her halkın ana düşmanı kendi

önyargılara aldırmadan, sermayeye karşı

ülkesindedir” (Karl Liebknecht)

verdiği mücadelesini bağlı olduğu devle-

Proleterya enternasyonalizmi, Marksizm’in

tin sınırları içinde değil ama uluslararası

en az proleteryanın sermayeye karşı verdiği

düzeyde yürütmesi ve mücadelesini sözde

mücadele kadar kurucu bir bileşenidir.

en “düşman” olduğu ulusun proleterleri ile

Proleterya enternasyonalizminin anlamı, işçi

bile ortaklaştırması gerekmektedir. Bütün ül-

sınıfının sermayeye karşı verdiği mücadele-

kelerin proleterlerine birleşme çağrısı yapan

nin özü itibariyle milliyetçi olamayacağıdır.

Karl Marks, tam da, işçi sınıfı mücadelesinin

Diğer bir ifade ile, tek tek her ülkedeki ezen

bu özelliğine işaret etmektedir.

sınıflar, aralarındaki her türlü mücadeleye

44

Dolayısıyla, verili bir ülkenin işçi sınıfı

rağmen, bıçak kemiğe dayandığında, ezenler

mücadelesinin iki boyutu vardır; lokal ve

ve ezilenler arasındaki mücadelede ezilen-

uluslararası. Bir yandan, içinde bulunduğu

ler ezenleri alaşağa edecek bir güce sahip

ülkedeki diğer ezilen sınıflarla birlikte o

olduğunda veya bizzat ezilenleri alaşağı

ülkedeki egemen sınıflara karşı mücadele

edip yeni düzen kurduklarında, 1789 Fransız

vermektedir; diğer yandan, uluslararası

devrimini takiben devrimin savunduğu ve

düzeyde ise, diğer ülkelerdeki ezilen

kabul ettiğiç değerlerin yerine yeniden eski

sınıflarını kendi egemen sınıflarına karşı ver-

rejimin değerlerini ve yönetim biçimini

dikleri mücadelede desteklemektedir. Tam

tesis etmek için bir araya gelen İngiltere

da Liebknecht’ten yapılan alıntıda olduğu

ve Rusya’nın başını çektiği Kutsal İttifak

gibi, ezilenlerin düşmanı, başka halklar veya

örneğinde olduğu gibi, nasıl biribirinin

uluslar değil ama o halkın bağlı bulunduğu

yardımına koşuyorsa ve her hangi bir ülkede

devletteki egemen sınıflardır. Tam da bu

ezen sınıfın uğradığı yenilgiye normalde o

nedenle, Lenin, I. Dünya Savaşı’nın patlak

ülke ile keskin bir çelişki içinde olsa bile

vermesiyle beraber kendi ülkelerinin egemen

kendi uğradığı bir yenilgiymişcesine tepki

güçlerle el ele bu savaşın bir parçası haline

veriyorsa, ezilen sınıfın en örgütlü ve en ileri

gelen II. Enternasyonal partilerinin bu mil-

kesimi olan işçi sınıfının da, ülkesindeki

liyetçi ve şöven sapmasına karşı, o zamanki

hakim sınıfların ezilen sınıflar içinde diğer

adıyla sosyal demokrat partilere ve işçi

ülkelerdeki halklar hakkında yaydığı

sınıfına, silahlarını diğer ülkelerin ezilen-


analiz

lerine değil kendi ülkelerindeki ezenlere

olan kendi devletlerine karşı silah çevirme

doğrultma ve bu savaşı bir iç savaşa çevirme

pahasına ezilenlerin enternasyonalist

çağrısı yapmıştır.

dayanışmasını yükseltmek yerine, ege-

Bu çağrı yanıtsız kalmışdır. RSDİP ve

men sınıfların ezilen sınıflar içinde yaydığı

Rosa Luxenburg ile Karl Liebknecht gibi

milliyetçi-söven dalgaya uyup içinde yer

istisnai devrimci önderler dışında, sosyal

aldıkları parlamentolarda savaş bütçel-

demokrasi savaşın sonuna kadar halkların

erinin lehine oy kullnamışlar ve halkalrın

bu kırımının bir parçası olmuştur. Daha

boğazlşmasının bir parçası olmuşlardır (tabii

da kötüsü, bu sosyal demokrat partiler,

ki bunun da istisnaları vardı ama bunlar

zen sınıflarla beraber kendilerinden ayrılıp

genel gidişatı değiştiremeyecek kadar nadir

bağımszı bir örgütlenme içine giden ko-

bireysel kahramanlıklardı sadece). Sonuç

münist partilere karşı da düşmanca bir

olarak, o döneme hakim olan anlayış, “vatan

tutum benimse-mişlerdir. Gerek Rusya’daki

haini olarak” damgalanmama adına, mi-

bolşevik devrimi bastırma çabalarının

ras aldıkları devrimci Marksist geleneğe

gerekse de Almanya’daki spartaküslerin

ihanet etmiş ve egemen sınıfların kuyruğuna

bastırılmasının bir aracı olacak olmuşlardır.

takılmışlardır. Bunlar, devrimci bir anti-

Peki neden köken olarak şövenizmi ve

emperyalist mücadele geliştirmek yerine,

milliyetçiliği dışlayan bir düşünsel mirasa

egemen güçlerin kendi ülkelerinin empery-

dayanan bu koca koca partiler ve otori-

alist çıkarlarını diğer emperyalist ülkelere

tesi tüm Marksistler üzerinde kabul gören

karşı savunmanın ve daha da önemlisi de

Kautsky gibi önderler, nasıl olup da böylesi

kendi egemenliklerini sürdürmenin bir

bir pozisyona yuvarlanmışlardır. Kısa da

aracı olarak geliştirdikleri milliyetçi bir

olsa bir yanıt verecek olursak, bunun bu

sözde anti-emperyalizmin “sol kanadını”

partilerin ve asıl olarak da onları yöneten-

oluşturmaktadırlar.

lerin kapitalizmin girdiği yeni aşamaya

Dolayısyla, ezilenlerin mücadelesini

–emperyalizm- ve bu yeni aşamanın ge-

mecrasından çıkaran ve bu mücadeleyi ege-

rek ezen-ezilen gerekse de bizzat ezen

men sınıfların varlığının devamının bir aracı

sınıflar arasındaki ilişki bağlamında se-

raddesine indirgeyen anti-emperyalizmin

bep olduğu değişimlere karşı düşünsel ve

bu “sol kanadına” karşı, “anti-emperyal-

pratik olarak hazırlıksız yakalanmalarından

izm” ve “anti-emperyalist mücadele” gibi

ve bu eksikliği en kolay reçete olan mil-

kavramların sorunsallaştırılması ve bu

liyetçilik ile telafi etmeye çalışmalarından

kavramların Marksizmin kurucu öğelerinin

kaynaklandığını söyleyebiliriz. Bunlar, zor

ve günüzmüz mücadelesinin gereklilikleri

45


analiz

ışığında yeniden tanımlanması gerekme-

aslında dış düşmanların bir ajanlarıdır) bu

ktedir. Tek başına alındığında, anti-em-

poltik anlayış, aynı zamanda, ülke içinde

peryalist” bir müca-delenin ezilen sınıfların

yaşayan diğer ulusların kültürel ve politik

çıkarına olmak zorunda olmadığının ve

taleplerine de sırtını dönmektedir. Böylesi

anti-emperyalizmn adına söylenen her sözün

bir anti-emperyalizm, enternasyonalist değil

ve bulunulan her edimin sol ve devrimcilik

ama milliyetçi bir politik hat tutturduğundan,

adına desteklenmek zorunda olunmadığının

bu talepler için mücadele edenler de em-

görülmesi gerek-mektedir.,“anti-em-

peryalist dış güçlrin beşinci kolu olarak

peryalizm” denilen kavramın yeniden

görülmekterdir. Dahası, böylesi bir anti-

tanımlanması ve çeşitli yan kavramlarla

emperyalizm, poltik mücadeleyi dış tehdi-

tamamlanması gerekmektedir.

tlerin vesayeti altına sokmaktadır. Diğer bir

Tarihin gösterdiği gibi, toprakları işgal

46

ifade ile, ülke içindeki gerçek poltik müc-

edilen veya bu tehditle yüz yüze olan

adele, artık dış tehditlerin var olmadığı, ülke

ülkelerde, bunlara karşı yürütülen anti-

üzerindeki emperyalistler emellerin ortadan

emperyalist bir mücadele, kolayca, toplum-

kalktığı uzak bir tarihe ertelenmiştir. Belirsiz

sal ve sınıfsal bölünmelerin üstünü örten ve

ve ulaşıdığına kimin karar vereceğinin belli

toplum içindeki çatışmaları dışarı yansıtan

olmadığı bu ana kadar, ülke içinde yükse-

bir düşünsel akım olarak milliyetçiliğe

lecek her türden demokrasi talebi de, tıpkı

eklemlenebilir. İşgal altında olmayan veya

yukarıda değinilen farklı uluslardan yüksel-

böylesi bir tehditle yüz yüze olmayan ülkel-

en taleplerde gibi, emperyalistlerin bir oyunu

erde de, ezilen sınıfların politik temilcileri,

olarak görülecektir. Böylesi bir anti-emper-

anti-emperyalizm adına egemen sınıfın

yalist anlayışın iktisadi alanda güttüğü po-

güttüğü politikalara yedeklenmektedir.

ltikalar da milliyetçi anlayışa paralellik arz

Türkiye örneği çok iyi göstermektedir ki, bu

etmektedir. Ne kadar solcu olduğunu iddia

yedeklenmedeki en temel faktör, sol adına

ederse etsin, bu anlayış, ekonomik alandaki

poltika yapan veya yaptığını iddia edenlere

mücadeleyi ulusal sermayeler arasındaki

sinmiş milliyetçiliktir ve bir çok durumda bu

mücadele olarak görmektedir ve dolayısıyla

kendini anti-emperyalist bir söylem kis-

da en keskin şekilde anti-kapitalist söyleme

vesi altında ortaya koymaktadır. Devletin

başvurduklarında bile, hedefe ulusal sermay-

ulusal birliğinin ve devletin egemenliğinin

eyi değil kendi dışlarındaki uluslara ait ser-

dışlarındaki emperyalist devletlere karşı sa-

mayeyi oturtmaktadır. Dolayısyla, asla sınıflı

vunan, diğer bir ifade ile, düşmanı içte değil

toplumu ortadan kaldırmayı amaç-lamazlar;

ama dışta arayan (içte aradığı düşmanlar da

tersine, sınıflı toplumun varlığını daha


analiz

sorunsızca sürdürmesi adına, ezilenlerin yel

yalizmin tam da Lenin’in takip ettiği şekliyle

değirmenleriyle savaşmasını sağlarlar ve bir

devrimci özünün her zaman korunması

çok solcu olduğunu iddia eden de bilerek

gerekmektedir. Devrimci mücadelenin

veya bilmeyerek buna alet olur.

pusulasının enternasyonalizm olmasıdır.

Bundan dolayı, Kürt sorunu karşısında

Aynı zamanda, emperyalizme karşı verilecek

bu anti-emperyalist anlayış boğazına ka-

mücadele basit bir ulusal egemenlik mücade-

dar şövenizme batmıştır. Solcu olduğu

lesi değil demokrasi mücadelesi olmasıdır.

iddia eden bazıları, yıllarca Amerika’ya

Anti-emperyalizm adına, demokratik talepler

karşı mücadele ettiğini ileri sürüp kendi

feda edilmemeli veya ertelenmemelidir. Aynı

halkına karşı kimyasal silah kullanmak

şekilde, anti emper-yalizm adına ezilenlerin

da dahil her türlü ünsanlık suçunu işleyen

verdiği mücadelenin hedefi yabancı sermaye

Saddam Hüseyin’i desteklemiş ve II. Kör-

değil bizzat sermayenin kendisi olmalıdır.

fez savaşında tüm bu gerçeklere rağmen

Diğer bir ifade ile emperyalizme karşı

Kürtlere ABD’ye karşı Saddam’ı destekleme

verilecek en kararlı mücadele, ezilenlerin

çağrısı yapmışlardır; buna karşın Kürtler,

kendi ülkelerindeki ezenleri alaşağı edip,

emperyalistliği hakkında kuşku duyulmaya-

sermaye egemenliğine son vererek, sınıfsız

cak ABD’nin desteğiyle Güney Kürdistan’da

topluma doğru giden bir demokratik devlet

bağımsızlığa giden bir sürece girdiğinde bu

kurmasıdır.

oluşumu kınamış ve onun kukla bir devlet olduğunu yazmışlardır. Ezenler de, ezilenlerin mücadelesini

Egemenler tarafından tanımlanmış bir antiemperyalizmin “solu” değil ama dünyanın dört bir yanında ezilenlerin hakları için

saptırmak, kendi egemenliklerinin devamını

mücadelece verecek gerçek bir sol anti-

sağlamak adına ve çıkarlarıyla örtüştüğü

emperyalizm olabilmesi için şu dört husus

oranda, anti-emperyalist söylemlere ve pol-

olmazsa olmazdır:

tikalara başvurmaktadır (bunun en uç örneği

a-)Milliyetçiğe karşı enternasyonalizm

sosyalist gelenekten gelen Mussoli’nin pro-

b-)Ulusal egemenlik anlayışına karşı

leter bir ülke olarak tanımladığı İtalya’nın diğer büyük güçlere karşı giriştiği sömürge

demokrasi c-)Soyut bir uluslararası sermaye

kazanma mücadelesini emperyalist güçlere

karşıtlığına karşı somut ve gerçek bir anti-

karşı verilen bir anti-emperyalist müca-

kapitalizm

dele olarak göstermesidir) ve bunların sol

d-)Devletlerin ve egemen sınıfların anti-

olduğunu iddia edenler nezninde bile kabul

emperyalizmine karşı ezilenlerin anti-em-

görmektedir. Bundan dolayı, anti-emper-

peryalizmi.

*****

47


polemik

“Piyasacı”, “liberal” deyip hafife alma devrimci kardeş

Ertan Altan

A

rtık tekrarlaya tekrarlaya bıkkınlık

ime hizmet içinmiş gibi bir izlenim yaratıldı.

veren Kuruçeşme, BTDK, BSP,

Aslında izlenim yaratıldı demek pek doğru

ÖDP macerası esas konuya gire-

değil. Bu bir ideoloji yani gerçeklikle ku-

meden bitti. Ufuk Uras esas konuya yeni

rulan tek ilişki biçimi haline geldi. Gerçek,

kuracakları partinin serbest piyasayı destek-

Ufuk Uras’ın çok yalın bir biçimde ifade

leyip desteklemeyeceğini soran bir gazeteciye

ettiği gibiydi: “Liberal politikalar karşısında

verdiği cevapla girdi: “Günümüz dünyasının

emekçiler için sosyal politikaları savunmak.”

piyasası küresel bir piyasa. Salıpazarı değil ki

Bu işçiler için de kamu çalışanları için de

kaldırıyorum diyebilesin.”

öğrenciler için de böyle.

Eskiden çok olurdu; EMEP, ÖDP, TKP gibi partilerin genel başkanlarına televizyonda

Artık kapitalizmin dışı yok. Balta girmemiş

“Seçimi kazanırsanız sermaye ne olacak,

Amazon ormanlarında, Machu Picchu’nun

fabrikalar kamulaşacak mı” türünden sorular

zirvelerinde bile turizm şirketleri var. Kapi-

sorulur hiçbir genel başkan (Ufuk Uras da

talizm, Çin hatta Kuzey Kore’nin bile bir

dâhil) bu soruya anlaşılır bir cevap veremez-

parçası olduğu küresel bir makine. Dünya-

di. Çünkü bu soruya verilebilecek bir cevap

daki herkes kapitalizmin kuralları içinde ona

yoktu. “Kamulaşacak” desen çocuklar bile

mecburen uyarak yaşıyor. Sosyalist partiler

inanmaz. “Sermaye kalacak” desen; diğer

de kapitalizmin bir parçası, küreselleşme

gruplarla, polemikler, parti içinde hesap sor-

karşıtı renkli eylemciler de.

malar, ayrışmalar ve daha bin türlü bela.

48

Kapitalizmin dışı var mı?

Ufuk Uras’ı “ufuksuzlukla” suçlayan an-

Sosyalist partilerin hepsi ikiyüzlülük yap-

ti-kapitalist dostlar sanki kapitalizmin dışı

maya mahkûm oldu böylece. Sosyalist par-

varmış, kendileri de orada durup kapitalizme

tilerin sokaklarda, iş yerlerinde diğer bütün

saldırıyorlarmış illüzyonu yaratmakta ustalar.

alanlarda yürüttükleri politika fiilen, serbest

Hâlbuki gerçek çok açık: Yasal bir sosyalist

piyasa ve küresel kapitalizm karşısında eme-

partin varsa yaptığın şey kapitalist sistem

kçilerin, yoksulların korunması için müc-

içinde emekçilerin ezilmesine engel olmaya

adele etmekten ibaretken, sanki bu partilerin

çalışmaktır. Sen halis niyetlerle sosyalist ola-

gizli bir çekirdeği varmış, yapılan zahiri işler

bilirsin. Ama bu sosyalizm, müminin hay-

titizlikle planlanan sosyalist-proleter devr-

alindeki mahşer günü gibi bir şey olmaktan


polemik ileri gitmez: O gün bütün sosyal demokratlar,

Sosyal demokratların ve sol liberallerin

sol liberaller cehennem çukurlarında yana-

üçüncü yolu yani bir çeşit “insani kapital-

cak. Anti-kapitalistler işçi sınıfıyla birlikte

izm”, küreselleşme ve rekabet için düşürülen

komünizm cennetine girecek.

vergiler

nedeniyle

sosyal

devleti

zora

Eğer herkesin amacı kitlesel bir sol parti

sokuyor hatta savunulmasını iktisadi açıdan

kurmak, seçimlerde gülünç olmayan oylar al-

imkânsız hale getiriyor. Bugün kitlesel bir sol

mak, güçlü ve birleşik bir sendikal hareket or-

partinin argümanları arasında piyasaya karşı

taya çıkarmak, emekçilerin iş, eğitim, sağlık,

çıkmadan, ezilenler lehine sosyal hakları

çalışma saatleri, sosyal haklar gibi “kısa va-

savunmak siyasetinin ömrü uzun değil gibi

deli” tabir edilen ama bir türlü çözülemeyen

görünüyor. Avrupa başkentlerinde kapital-

sorunlarının çözümünde etkili olarak kalıcı

izme karşı zilli, davullu, salkım saçak eylem-

ve örgütlü ilişkiler kurmaksa, Türkiye’de

ler ise küreselleşmenin turistik ve vazgeçil-

kapitalizm içi bir mücadeleyle, kendimizi ve

mez bir unsuru olarak varlığını sürdürmeye

taraftarlarımızı kandırmadan bunu sağlamak

devam edecek.

mümkün. Günümüzde anti-kapitalist olmak mümkün mü?

Benim kapitalizm dışı bir duruş olarak bel bağladığım Meksika’daki Zapatista hareketi, aralarında Slavoj Zizek’in de olduğu bazı

Peki, anti-kapitalist nasıl olunur, kapitalizm

düşünürlere göre, “Dışarıdaki büyük kapi-

nasıl yok edilir? Bunun cevabını kimse bilmi-

tali görmezden gelerek, günlük pratiklere

yor. Çok uluslu şirketlerin hızla artan küresel

odaklanmayı öğütleyen” bir konumda.

rekabeti nedeniyle vergilerini düşük tutabilen

Nasıl

olacak?

Kapitalizm

canavarı

ülkeler, diğerleri arasında öne geçiyor. Verg-

(vampiri) nasıl öldürülecek? Bio-genetik

iler düştükçe sosyal harcamalara ayrılan büt-

çalışmalarının yarattığı tehlikeler, çevre fela-

çeler de hızla düşüyor. Kapitalizm içinde so-

ketleri, çok uluslu şirketleri ve ABD’yi önlem

syal devleti ayakta tutmak giderek zorlaşıyor.

almaya zorluyor. Kapitalizm doğal felaketler

Durum buyken ekonomide hala merkezi

karşısında nasıl bir konum alır bilemiyoruz.

planlamayı savunan-savunabilen sol, bu-

Bu uçsuz bucaksız evrende hiçbir şey bizim

nun için mutlaka bir devlete ihtiyacı olduğu

ölçerek denetim altına alabileceğimiz kesin-

gerçeğinden hareketle demokrasi mücade-

likte değil zaten. Galiba en doğrusu deter-

lesindeki konumunu nasıl tarif ediyor. Yalçın

minizmden kurtulmak. Yoksa piyasadaki so-

Küçük’ün çizdiği çizgide, devleti “gericil-

syalist partilerin siyaset yapma çapı üç aşağı

erden” korumak için mi mücadele ediyor

beş yukarı birbirinin aynıyken “piyasacı”,

yoksa devlete karşı mı? Bunlar cevabı çok

“liberal” diye birbirimizin gözünü oymaya

zor sorular. Öyle hemen hafife alınıp hüküm

değer mi devrimci kardeş.*

verilecek gibi değil.

49


yorum

bir tutam kontrgerilla

“ergenekon1”

Bahattin Öztürk

“Ava da seri, ha bohstek ha çar tılî2” Bugün “Ergenekon davası” olarak

lerinin kullanmasını kabul eden, mili-

adlandırılan sürecin algılanması, her şeyden

ter/paramiliter, legal/yarı legal/illegal

önce kontrgerilla gerçeğinin kendisinin

yapılanmadır. Esasen kapitalist düzenin

algılanması ile mümkündür. Zira son za-

devamını garanti etme amacına sahip olan

manlarda sık ve yaygın olan “politik” olanın

kontrgerilla örgütlenmeleri, bu nedenle esas

“hukuki” olan üzerinden adlandırılması,

olarak sola ve sosyalizme, ulusal kurtuluş

yapılan tahlilin zahiri içermesi gibi

mücadelelerine karşı kullanılmıştır. Tüm

talihsizliği ve batını kaçırmak gibi bir teh-

kontrgerilla örgütleri varlık sebepleri

likeyi barındırmaktadır.

nedeni ile devletler -uluslararası sermaye -

Kontrgerilla, bu ülke egemenleri tarafından icat edilmiş değildir. Kapitalist devlet düzeni, bu tür bir örgütlenmeyi

uluslararası emperyalist yapılar tarafından örgütlenmişlerdir. Egemen sınıflar, kendi egemenliklerinin

kuruluş felsefesinde barındırmaktadır.

sağlama alınması uğruna, şiddet ve baskı

Bu topraklarda kontrgerilla, çok öncesine

kurumları inşa etmişler, zaman zaman

dayanmaktadır. Bu örgüte ne isim verilirse

bunları “hukuk”, “demokrasi” sınırları

verilsin, bugün kabul ettirilmeye çalışıldığı

içinde ambalajlamışlardır. Ve gerektiğinde

gibi tamamen illegal ya da devlet dışı bir

oluşturdukları ambalajın dışına kolayca

örgütlenme değildir. Kontrgerilla örgütü;

taşarak bu türden yapılanmalar kurmuşlardır.

varlığını güvence altına alan hukuk metin-

Bu örgütlerle gerçekleştirilen muhaliflerin

leri/mevzuatı, mali kaynakları, bilinen fakat

gizlice yok edilmesine yönelik eylemler,

gizli tutulan yapılanması ve cezadan muaf

terör ve provokasyon ortamları yaratarak

oluşuyla “legal” ve “devlet içi”dir. Bu an-

egemenliğin kalıcılığını sağlayacak yeniden

lamda da özel bir ilgiyi hak etmektedir.

yapılandırma operasyonları tarihin çok sık

Kontrgerilla mevcut düzene karşı

50

türden karşı mücadele unsur ve yöntem-

rastladığı olgulardır. Bu faaliyetlerin en

yönelmiş her türden muhalif örgütlenme,

önemli köşe taşlarından biri dünya çapında

eylem ve mücadelenin şiddet kullanılarak

kapitalist düzeni sosyalizmin etkisinden

bastırılmasını amaçlayan; bu amaçla da

korumayı amaçlayan bir organizasyona

teorik-ideolojik, politik-psikolojik her

gidilmesi amacıyla 2. Dünya Savaşının


yorum

sonlarına doğru gelişmiştir. Çünkü İkinci

İspanya örneğinde açıkça ortaya çıkar.

Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında sö-

Öyle ki bu ilişki ortak talimatlarda

mürge ve yarı sömürgelerdeki isyanlar halk

kendini gösterecek kadar fütursuzdur.

savaşına dönüşmüştür.

Türkiye’de çoğu gizli tutulan NATO tali-

Halk savaşları sonunda Çin, Kore,

matnameleri, düzene muhalif olanlara karşı

Vietnam-Çin Hindi, Burma, Filipinler,

kullanılan tüm tarihsel birikimi içerisinde

Endonezya bağımsızlılarına kavuşmuşlardır.

taşımakta olup, kontrgerillanın önemli yazılı

Aynı durum Sahra Ülkeleri denilen Kuzey

kaynaklarındandır. Bu talimnamelerden ilki

Afrika Ülkelerinde (Cezayir, Mısır, Tu-

Amerikan Kontrgerilla örgütüne ait olan

nus), Mozambik, Rodezya, Güney Afrika,

FM-31 kod ile başlayan bir dizi talimname-

Angola gibi diğer Afrika ülkelerinde ve

dir. Türkiye’de ise bu talimnamenin bire-

bazı Ortadoğu ülkelerinde de söz konusu-

bir çevirisi olan ST.31-15 talimnamesinde

dur. Avrupa’nın çok büyük bir bölümü

“kontrgerillanın düşmanları kimlerdir?”

faşist işgalden Sovyet karşı saldırısı ile

açıklamasına bakmanın açıklayıcı olacağı

kurtarılmış ve bazı ülkelerde anti-faşist halk

kanısındayız.

demokrasileri kurulmuştur. Balkanlar çok

“Büyük çaptaki mukavemet hareketlerinin

ciddi bir gerilla savaşına sahne olmuş, Yu-

temel sebebi halkın bir kısmının yürür-

goslavlar Tito önderliğinde Alman faşistleri

lükteki politik ekonomik ve sosyal

ve kendi faşistlerini yenerek bağısızlıklarına

şartlardan gerçek, hayali veya kışkırtılmış

kavuşmuşlardır. Yunanistan da sol ve

memnuniyetsizliğinden doğar. Bu memnuni-

sosyalist güçler sırasıyla İtalyan ve Al-

yetsizlik kural olarak aşağıdaki hususlardan

man faşistlerini yenilgiye uğrattıktan sonra

bir veya birkaçına duyulan bir arzu etrafında

kendi gerici ve faşist güçleriyle bir iç savaşa

toplanır:

girmiştir. Bu gelişme kapitalist sistemin

1. Milli egemenlik,

etkin saldırı örgütleri ile karşılaşmıştır.

2. Fiili veya varsayılan bir baskıdan kur-

Kontrgerillanın düsturu; dünya çapında sosyalizme ve özgürleşme mücadelelerine karşı sınırsız karşı saldırı savaşıdır.

tulmak, 3. Düşman işgalini veya sömürgeciliği ortan kaldırmak,

Bu nedenle kontrgerilla her şeyden önce

4. Ekonomik veya sosyal tekâmül,

uluslararası bir örgütlenmedir. Bu ulusal

5. Manevi çöküntüyü bertaraf etmek.

faşist organizasyonların kendi aralarında

6. Dini belirti. “

çok sıkı ilişkiler geliştirdikleri, nerdeyse

Yani “milli egemenlik”, ”sömürgeciliği

enternasyonal faşist bir yapı oluşturdukları,

ortadan kaldırmak”, ”fiili baskıdan kur-

51


yorum

tulmak için“ savaşanlar kontrgerillanın

canlandığı her yerde tekrar faaliyetlerine

düşmanlarıdır.

devam etmekte ve aksaksız olarak işlevini

Avrupa’daki kontrgerilla soruşturmaları kısmen soğuk savaşın son bulması, Sovyet tehdidinin azalması süreci ile gelişmiştir.

sürdürmektedir. Buna en iyi örnek Türkiye gerçeği olsa gerek. Türkiye’de meydana gelen kontrgerilla

1982’de başlayan soruşturmalar özellikle

fiillerinin bir listesini çıkarmanın başka

İtalya merkezli olarak gelişmiş ve İtalya’da

ülkelere göre iki temel engeli vardır. Bun-

Başbakan Andreotti

lardan ilki faaliyetlerin yoğunluğu ve

ve

Cumhurbaşkanı

Cossiga’nın istifalarına, İspanya’da bazı

sayısal çokluğudur. İkinci husus ise bu alana

bakanların hapis cezaları almalarına kadar

ilişkin soruşturmaların ve yargılamaların

uzanırken, birçok ülkede uykuya yatılmış,

yapılmamış olmasıdır. Ancak yakın tarihi-

İngiltere ve Almanya gibi ülkelerde ise

mizin sadece gündelik belleklerimizde kalan

açığa dahi çıkarılmamıştır. Üzerine en çok

kanlı olaylarının gözden geçirilmesi, dev-

gidilen İtalya ve İspanya’da dahi her şeyin

letin kontrgerilla faaliyetleri açısından bize

temizlendiğini söylemek mümkün değildir. açık ipuçları verebilecektir. K a m u o y u n d a Türkiye’de özellikle 1980 sonrası gelişen kontrgerillanın bir

soğuk

savaş

örgütü

olduğu,

soğuk

savaş

bittiğine göre kon-

52

Kürt Özgürlük Hareketi, kontrgerilla faaliyetlerinin ana hattının yeniden organizasyonunu gerekli kılmıştır. Biçim ve içerik bu muhalefete yönelik olarak kendisini yeniden şekillendirmiştir

6-7 Eylül 1955 olayları, Rumların büyük göç dalgalarıyla ülkeden ayrılmasına

trgerilla yapıları gibi antidemokratik, hu-

neden olmuş tarihimizin en utanç dolu

kuk dışı yapıların kendiliğinden veya çeşitli

olaylarından biridir. Büyük kışkırtma ile

müdahalelerle

başlayan bu yağma ve linç dalgası doğrudan

ortadan

kalkacağı

yanlış

düşüncesi hâkimdir. Yanlıştır, çünkü bu

kontrgerillanın bir faaliyeti olarak her

anlayış kontrgerillanın uluslararası sermaye

aşamasında tipikliğini göstermiştir. Provo-

tarafından uluslararası emperyalist-kapitalist

kasyonu gerçekleştiren ajanın daha sonra

düzeni, sol ve sosyalist muhalif hareketlere

Valilik katına ulaşmasından tutun, gazete ve

karşı korumak amacıyla inşa edildiğini

bildiriler ile halkın hazırlanması, silah ve

unutmaktadır. Solun ve sosyalizmin görece

benzeri aletler ile donatılmasına, yargılama

geri çekildiği prestijini kaybettiği dönem-

safhasında olayın kapatılmasından, güvenlik

lerde işlevleri azalsa bile, bu muhalefetin ya

kuvvetlerinin tutumuna kadar tüm tertip bir

da herhangi bir özgürleşme mücadelesinin

devlet organizasyonudur.


yorum

1 Mayıs 1977’de yükselen işçi sınıfının en barışçıl eylemine yapılan saldırı da CIA ile Türk kontrgerillasının ortak çalışmasıdır. 16 Mart katliamı, devrimci ve demokrat güçlerin sindirilmesi ve fiziksel olarak ortadan kaldırılması için emniyet/paramili-

kadar her şeyi ile 12 Eylül bir kontrgerilla organizasyonu olarak da okunabilir. 12 Eylül darbesinden sonra özellikle Kürt muhalif hareketine yönelen saldırılar 1990’lı yıllara damgasını vurmuştur. Vedat Aydın’ın işkence ile öldürülmesinin

ter faşist ülkücü örgütlenme ilişkisi olarak

ardından cenaze töreni sırasında 6 kişinin

karşımızda durur.

ateş açılarak öldürülmesi, Musa Anter cinay-

Savcı Doğan Öz’ün öldürülmesi, yargı içerisinde

kontrgerillanın

soruşturulmaya

başlanması durumunda yaşanması muhtemel sonucu göstermektedir. Doğan Öz cinayetinin aydınlatılamaması, yargının

da

kon-

trgerilla etkisi altına girebileceğine işaret

etmektedir.

Malatya Katliamı, Bedrettin Cömert’in öldürülmesi,

Abdi

İpekçinin öldürülmesi, Balgat katliamı,

eti gibi olaylar önemli kontrgerilla eylemlerinden sadece ikisidir. 1992-1995 yılları arasında SAPANCAADAPAZARI-HENDEK üçgeninde yaşanan ölümler aynı

Bugün geldiğimiz noktada; bütün amaç birliği ve irtibatlarına rağmen kontrgerilla örgütleri içerisinde bazen tasfiyeye gitmek zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Yenilenme ve biçim değiştirme ihtiyacı içerisinde olan ulusal ve uluslararası sermayenin kaygıları, zaman zaman bazı yapıların tasfiyesini zorunlu kıldığı gibi, müttefikleri de değiştirilebilmektedir

zamanda Türk devletinin kontrgerilla faaliyetlerinin dönüşümüne de tanıklık yapan tipik olaylardır. Sivas katliamı, Kulp

Bahçelievler katliamı, Maraş katliamı, Çorum

katliamı, Lice katliamı, Gazi Mahal-

katliamı ve Kemal Türkler’in öldürülmesi…

lesi katliamı asla tatmin edici cevapları

Olaylar ve katliamlar benzerdir. Hedef; toplumun aydın, ilerici kesimleri ile işçi önderleridir, Alevilerdir.

olmayan, soruşturulmayan büyük çaplı provokasyonlardır. Sadece 1995 ve 1996 yıllarında 386 kişi

12 Eylül faşist darbesi belki de kon-

evlerinden güvenlik güçleri tarafından

trgerilla faaliyetinin kurumsal olarak en

alındıktan sonra kendilerinden bir daha

net açığa çıktığı andır. Darbe koşullarının

haber alınamamıştır, kaybedilmişlerdir.

hazırlanmasından, darbenin hâkim

Cezaevlerinde yaşanan kıyımlar ve

unsurlarına, darbe sırasında kullanılan

kırımlar da işin başka bir yüzüdür.19 Aralık

yöntemlerden, bugüne yansıyan sonuçlarına

Cezaevleri Operasyonu, Ulucanlar Opera-

53


yorum

syonu en önemli örneklerdendir. Tamamının sayılması imkânsız olan bu

asla toz kondurmaksızın sermaye zaman za-

olay ve eylemlerin sadece anımsananların

man ”silahlı bürokrasiyi”, despotik yapının tek

yazılması bile “Ergenekon Davası” olarak

sorumlusu olarak göstererek kendi arınmasını

adlandırılan dava ile ortaya çıkan sürecin

gerçekleştirmekte; militer/paramiliter güçler

kısırlığının göstergesi olacaktır. Bu kısırlığın

arasındaki

tahlili aynı zamanda burjuva devlet yapısının

çatışmaları

kullanmaktadır.

Bu bağlamda Ergenekon davası olarak

ve uzantısı olan kendi yasallığı dışındaki

nitelenen ergenekon davaları, 12 ayrı (dalga)

faaliyetlerinin analizi ile de örtüşmektedir. Türkiye’de özel-

toplu kolluk operasyonu, 193 kişi hakkında dava, 3 iddianame,

likle 1980 sonrası

devam eden 2

gelişen

toplu soruşturma

Kürt

Özgürlük Hareketi,

ve 1 tefrik edilmiş

kontrgerilla

faa-

soruşturmayı

liyetlerinin

ana

içermektedir. Bu

hattının

yeniden

davalar gerçek kişi

organizasyonunu

ev ve işyerleri, vakıf

gerekli

büro ve eklen-

kılmıştır.

Biçim

ve

bu

muhalefete

yönelik

içerik olarak

tiler, dernek büro ve eklentileri, siyasi parti binaları, şehir

kendisini yeniden

içi ve dışı kırsal alan

şekillendirmiştir.

kazıları, deniz dibi

Bugün geldiğimiz noktada; ün ve

54

değiştirilebilmektedir. Bu bağlamda kendisine

amaç

büt-

araması, yasal ve yasa dışı fiziksel ve

birliği

teknik takip, izleme,

irtibatlarına

dinleme, kayıtlarına

rağmen kontrgerilla örgütleri içerisinde bazen tasfiyeye git-

dayanmaktadır. Temel belgelerin birçoğu 2001 ve sonrasında

mek zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır.

elde edilmiş ancak bu kapsamda bir

Yenilenme ve biçim değiştirme ihtiyacı

soruşturmaya dayanak yapılmamış belgeler-

içerisinde olan ulusal ve uluslararası sermay-

dir. Darbe belgeleri olarak belirtilen evrak ve

enin kaygıları, zaman zaman bazı yapıların

kayıtlar Genel Kurmay ve TSK kadrosunun

tasfiyesini zorunlu kıldığı gibi, müttefikleri de

düzenli faaliyetlerinin çok küçük bir kısmına


yorum

K.K.K. Seferberlik Tetkik Kurulunda

karşılık gelmektedir.

yapılan aramaya kadar, askeri bürokrasinin

Dava sürecinin kısıtlılığının en veciz ifadesi, davanın “fıratın doğusu ile kışlanın

etkinlik alanını daraltacak müdahaleler

kapısına” yaklaşamamış olmasıdır.

mevcuttur. Temizöz davası ile gelinen durum da bir başka dış etki olarak karşımızda

SONUÇ YERİNE… 3

“Mızrak çuvala sığmaz ” ERGENEKON olarak nitelendirilen

durmaktadır. Kürt özgürlük hareketine ve devrimci muhalefete yönelik yargısız

bu örgütlenme ile ilgili soruşturma ve

infazların soruşturulması için yapılan

davanın gündeme gelmesi ile birlikte, bu

girişimler, çatışmanın derinleştirilerek halka

soruşturma ve dava sürecinin esasen, AKP

karşı suç işleyen kontrgerilla çetelerinin bir

savcıları ile ulusalcı yurtsever-muhalif

bütün olarak açığa çıkarılması, teşhir edilm-

güçler arasındaki çatışmanın ürünü olduğu,

esi ve yargılanarak cezalandırılması sonu-

hatta antiemperyalist-ulusalcı güçlere

cunu doğurması imkânını taşımaktadır.

karşı, emperyalist odakların güdümünde

Bu anlamda tüm ilerici güçlerin bir kere

gerçekleştirildiği öne sürülmüştür. Gerçekte

daha egemenler arası hesaplaşmaların halkın

ise yukarıda belirttiğimiz gibi NATO gibi bir

düşmanlarından hesap sorulması için büyük

örgütün güdümünde kurulmuş olan kontrge-

olanaklar taşıdığı gerçeğinden yola çıkarak

rilla örgütlenmesinin bir parçası olan ER-

kendini sürecin unsuru olarak görmesi ve

GENEKON yapılanması, anti-emperyalist

taraf olması, tarihsel bir görev ve zorunlu-

olamayacağı gibi aksine varlığını emperyal-

luktur.

ist odaklardan almış bir yapılanmadır. AKP

*****

hükümeti de antiemperyalist olmadığı gibi

NOTLAR:

özgürlükçü ve demokrat hiç değildir. Dava

1- Bu yazıda Çağdaş Hukukçular Derneği

ile ortaya çıkan sürecin öz kısıtlılıkları

İzmir Şubesi tarafından Ergenekon davası

bunun en iyi göstergesidir. Dolayısıyla bu

olarak adlandırılan İstanbul 13. Ağır Ceza

dava ve devam eden soruşturmalar, her ikisi

Mahkemesi ( CMK m.250’ye göre özel yet-

de gerici olan devlet içerisindeki iki güç

kili) 2008/209 verilen katılma dilekçesi ile

odağının çatışmasının ürünüdür.

Çağdaş Hukukçular Derneği genel Merkezi

Ancak Ergenekon olarak nitelenen dava sürecinin bir de dışsal etkileri mevcuttur. Başlayan sürecin yarattığı karışıklık ve iç hesaplaşma dengelerin sağlanamadığı durumlarda fırsatlar yaratmaktadır. Bugün

tarafından Gerçek ve Adalet İnisiyatifi’ne sunulan çalışmalardan yararlanılmıştır. 2- Başı aşan su; ha bir karış olmuş, ha dört parmak. (Kürt atasözü) 3- Türk atasözü

55


güncel

diyarbakır cezaevi müzesi için öneriler

A. Yiğit Can

ir önceki yazımızda somut öner-

B

gereklidir: Mekân, Bağlam ve Koleksi-

iler geliştirmenin önemine dik-

yon. Bu üçlü kurulmadan getirdiğimiz

kat çekmiş ancak somut öneriler

öneriler, genellikle sadece anımsamak için

getirmemiştik, bu yazı umarım eksikliğimizi

duyduğumuz ihtiyacın dile gelişi olsa da,

giderir.

ayakları yere basmayan istekler olarak görül-

Müze bir hatırlama mekânı olmanın yanında sürdürülebilir bir eğitim ve

ebilir bir yorum aynı zamanda, bağlam

iletişim merkezidir. Diyarbakır Cezaevi

metnin temasını, mekân olay örgüsünü,

bölge halkına ve ülkenin geri kalanına

koleksiyon da karakterleri gerçekleştirir.

hatırlamak ve yüzleşmek için önemli veriler

Bu üçlünün yan yana getirilmesi de bir

sağlamaktadır. Ancak neyi hatırlayacağımız

üslup oluşturur. Böylece tarihi yapı sadece

ve nasıl hatırlayacağımız, hatırladıklarımızla

bir anımsatıcı olmaktan kurtularak bir

ne inşa edeceğimiz, ne yapacağımız

iletişim olanağına dönüşür. Yaşamın yeniden

tercihlerle ilgili olacaktır. Diyarbakır

dönüştürülmesinde aktif bir rol oynar. Yaşam

Cezaevi’nde yaşanan olaylar Türk ve Kürt

boyu öğrenme deneyimleri için olanaklar

halkları içerisinde nefret ve zulmün sembolü

yaratır, tarihimize, yaşadıklarımıza bakarken

olmuştur ve coğrafyamızda yaşayan her

bugünle bağ kurmamızı, yarını daha sağlıklı

birey 1980 darbesi ve onun sembolleri ile

kurmamızı sağlar. Diyarbakır Cezaevi Müze-

yüzleşmelidir. Yüzleşmeden kaçınmamız

si projesi üzerine inşa edileceği bu üçlüye

bugünü kurmaktaki zayıflığımızın da

gelmeden birkaç soruya cevap vermelidir.

nedenlerindendir. Bu yüzleşme unutma

Bu müzeye ihtiyaç duymamızı gerektiren

yerine anımsamayı merkezine almalı an-

nedenler nelerdir? Eğer sadece yaşanan

cak çok uluslu coğrafyamızda nefret yerine

olayları anımsamak ve yüzleşmek ise müze

kardeşlik ve dostluğu öne çıkarmalıdır. Yani

yerine birçok başka yapı önerilebilirdi. Bir

Diyarbakır Cezaevi’nde oluşturulacak müze

heykel, bir sanat merkezi, bir çağdaş sanat

hatırlattıkları ne olursa olsun tercih edilen,

enstalasyonu ya da abide gibi. Ancak müze

eğitim ve iletişim politikaları ile bizi başka

tam da bugün bize anımsamanın ötesinde

bir noktaya götürecektir.

olanaklar sunmaktadır.

Bir müze kurmak için üç önemli nokta

56

mektedir. Her müze bir metindir, sürdürül-

1-Diyarbakır Cezaevi’ni yaşattıkları ile


güncel

unutmamak ve geleceğimizi kurarken dersler

hip oldukları ulusal kimlikleri gizlemeye

çıkaracağımız bir hatırlama mekânı olarak

ihtiyaç duymadan, resmi ve tekleştirici tarih

sürdürülebilir bir görsel imge olarak tutmak,

anlayışıyla boğmadan, sosyokültürel bağlamı

bu mekânı insan hakları ve demokrasinin bir

içerisinde yan yana getirmek ve sergilemek, 4-Böylece Kürt ulusunun yan yana

zafer anıtına dönüştürmek,

yaşadığı diğer kültürlerle birlikte eserl-

2-Kürt halkının tarihsel, kültürel ifade araçlarındaki eksikliği, bilinçli geride

erini daha iyi anlama ve anlatma olanağına

bırakılma çabalarından kaynaklanan, gi-

kavuşmak, 5-Başta Kürt halkı olmak üzere bu

derecek bir kültür kurumu yaratmak, coğrafyamızın çok kültürlü yapısı içerisinde

coğrafyada yaşayan halkların, masal, türkü,

Kült ulusunun yerini diğer kültürleri

oyun gibi somut olmayan kültürel miras

dışlayıcı olmayan bir şekilde göstermek

öğelerini derleyerek, benzerliklerimizi

3-Kürt,

Türk,

Ermeni,

Arap

gibi

ve farklılıklarımızı cesurca sergileyecek,

coğrafyamızın bileşeni olan ve bölgede

farklılıklarımızın bir arada yaşama deney-

yaşayan kültürlerin etnografik eserlerini sa-

imimize katacağı zenginliği lafzi olmayan

57


güncel

bir şekilde göstermek,

zelerde sesine yer verilmeyenlerin aktif bir

6-İnsan hakları, demokrasi ve kardeşlik kavramlarını vurgulayan ve bu kavramların

ulusuna aittir kuşkusuz, hiç değilse demo-

üzerine inşa edilecek bir müze ile bölgenin

grafik nedenlerle, ancak müze, Ermenilere,

geleceğinde aktif bir rol oynamak.

Araplara, Süryanilere ve bölgede yaşayan tüm halklara ve kimliklere kapsayıcılık

Yukarıda ilk elden sıraladığımız gerekçeler, müzenin bağlamını oluşturmak için

ilkesi çerçevesinde yer vermelidir. Çok

gerekli veriyi sağlamaktadır. Coğrafyamızın

kültürlülüğün anlaşılması ve yaşanması,

kardeşlik, demokrasi ve insan haklarını öne

kalıcı barışın ve eşitliğin anahtarı olarak öne

çıkaran, çok kültürlülüğü sergileyen, kamu-

çıkarılabilir.

suyla iletişim içerisinde kurulacak ve barış

Müze özellikle sahne olduğu travmatik

için aktif bir rol oynayacak bir kültür kuru-

geçmiş göz önüne alındığında, insan hakları

mundan kazanımı büyük olacaktır. Müzenin bağlamı kardeşlik, de-

kavramına ve mücadelesine önemli bir yer vermelidir. Diyarbakır

mokrasi ve insan hakları

İnsan Hakları Derneği

olmalıdır.

başta olmak üzere, tüm ancak

İnsan Hakları Dernekleri

barındırdığı bir kolek-

bu konuda bir koleksiyon

siyon ile var olduğunu

oluşturmak ve sunum

bilmek

bağlamı

hazırlamak için işbirliğini

şeklimizi

müzeden elbette ki esirge-

Bir

müzenin

ele

alış

de

oluşturacaktır.

meyecektir. Ülkemizin

S e r g i l e n m e k

insan hakları mücade-

için

yan

dan,

koleksiyonun

uzanan

yol,

yana kendi

getirilen

koleksiyon-

lesi tarihi pek çok belge, fotoğraf ve hatıra

oluşturacağı

metne

eşyası ile küçümsenmeyecek bir koleksiyon

gerçekliğini

aşarak

oluşturulmasını sağlayacaktır.

coğrafyamız için bir umut ışığı olabilir. Müzenin koleksiyonları bu doğrultuda

Yine sahip olunan mekânsal geçmişinin hatırlattığı temel bir kavram da demokra-

yan yana getirilmelidir. Kardeşlik kavramı,

sidir. 12 Eylül askeri darbesi ve anti de-

etnografik sergilerde, bir arada yaşama kül-

mokratik uygulamalarına yanıtımız de-

türünün geliştirilmesi ile ve somut olmayan

mokrasi kavramını daha fazla öne çıkarmak

kültürel mirasın hiyerarşik olmayan sunumu

olmalıdır.

ile öne çıkarılabilir. Müze bugüne kadar mü-

58

sesi olmalıdır. Bu kültürlerin en büyüğü Kürt

Diyarbakır Cezaevi müzenin ihtiyaç


güncel

duyduğu üçlü saç ayağından birini tanımı

12 Eylül darbesinin susturmak için harekete

gereği sağlamaktadır. Belli bir tarihsel

geçtiği emekçi yığınlar, dilleri yasaklanan

ve kültürel değere sahip yapıların ko-

analar, Kürt ulusu ile demokrasi ve özgür-

runabilmesi için onlara yeni işlevlerin

lük için bir yudum nefes almak isteyen tüm

verilmesi sık karşılaştığımız bir durum-

ezilenler proje ortağı kabul edilmelidir.

dur. Kalelerin, sarayların, sarnıçların

Bileşenlerin içinden oluşturulan bir komi-

yeniden işlevlendirilmesi ile ülkemizde de

syon, Diyarbakır Cezaevi Müzesi’nin kurucu

sıkça karşılaşıyoruz. Müze binaları da bu

ekibini oluşturmak için harekete geçmelidir.

işlevlendirmelerin başında gelmektedir.

Ekibe profesyonel müzeciler, toplumsal tarih

Mekân yalnızca bir yapı değil aynı zamanda

yazarları, tasarımcılar dahil edilerek hızla bir

bağlamı oluşturacak önemli bir veridir.

müze projesi oluşturulmalıdır.

Diyarbakır Cezaevi Müzesi için

Bir müze projesinin dergi sayfalarına

seçeceğimiz mekân, bağlam ve oluşturulacak

sığmayacak kadar geniş bir çalışma

koleksiyon birbirine sıkıca geçmiş, girift bir

gerektireceğinin ve sıraladığımız önerilerin

bütündür.

yetersizliğinin farkındayız. Önemli olan

Günümüzde müzeler toplulukların ilgi

yalnızca imza toplamak ve basın açıklaması

ve ihtiyaçlarını kendi kamularına ve toplu-

yapmakla kalmadığımızın, konuya duyarlı

luk dışına iletebilmenin nesneye dayalı ve

kültür emekçilerinin, Diyarbakır halkı ve

sürdürülebilir olanaklarıdır. Ülkemizde bu

demokratik kültür örgütlerinin işbirliği ile

yeni yaklaşım, her ne kadar müzeciliğimiz

müzeyi bugünden kurmaya başladığının

devlet merkezli geliştiği için pek uygula-

bilinmesidir. Yaşamın her alanında karşı

namasa da, müzeler yaşayan topluluklarla

çıktığımız kültürel, sosyal ve politik yapılara

kalıcı bağlar kurmadan bir anlam taşımazlar.

alternatif yapıları bugünden kurma bilinciyle

Müzeler, toplumun ihtiyaçlarına yanıt

hareket etmemiz gerektiğinin anlaşılmasıdır.

veren, kamularının özlemleri ile yoğrulan ve

Diyarbakır Demokrasi, Kardeşlik ve

onların mücadelelerinin aktif bir parçası olan

İnsan Hakları Müzesi bu bakış açısıyla

kültür kurumlarıdır. Diyarbakır Cezaevi’nde

kurulmalıdır.

kurulacak müze bu demokratik yapının ilk örneklerinden biri haline getirilebilir

*****

ve müzelerin köhne ve karanlık mekanlar olarak görülen yaygın imajının kırılmasında da rol oynayabilir. Bu anlamda konunun tüm tarafları müze projesinin tarafı kılınmalıdır.

59


kadın

barışı kucaklar gibi.. Sevinç Çavuş

Em koçeren rîya durun

Günyüzü Kadın Dayanışma Derneği de 6

Birîndarin birîn kurin

Aralık 2009 tarihinde her yıl düzenlediği

Tî u birçî li van çolan

‘’25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle

Pîr u kalin jin u hurin

Mücadele Günü’’ etkinliklerden birini

Uzak yolların sürgünüyüz

gerçekleştirdi. ‘’Barış İçin Sanat’’ diyerek

Yaralıyız, yaramız derin

yola çıkan, Güldünya Müzik Topluluğu

Aç, susuz bu çöllerde

ile kesişti yolları Bursa’da Ördekli Kültür

Yaşlı, kadın ve çocuğuz

Merkezinde..

Dominik Cumhuriyetinde Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele veren

lazım,

üç kadın.. Patria, Minerva ve Maria Te-

özgürlüğe kucak açmak,

resa Mirabel kardeşler..Diktatör Trujillo,

sevgiyi çağırmak lazım,

diktatörlüğünü tehdit eden iki tehlikeden

şiddetsiz günlere özlemle şarkılar söy-

biri olarak görüyordu Mirabel kardeşleri.

lemek lazım dediler, Türkçe, Kürtçe, Arap-

25 Kasım 1960 yılında tecavüz edilerek

ça, İspanyolca, Gürcüce, Lazca.. Çünkü

öldürülen Mirabel kardeşlerin, özgürlük ve

farklı da olsa dilleri aynı akmaktaydı göz

insan hakları için verdikleri mücadele insan

yaşları, farklı da olsa dilleri acıları aynıydı.

hakları savunucuları ve kadın hareketleri

Aynılıklarıydı kadınları bir araya getiren bu

için bir sembol haline gelmiştir. 1999 yılında

gece.. Çünkü, erkek egemen şiddet her yerde

da Birleşmiş Milletler 25 Kasım’ı Kadına

aynı yakmaktaydı kadınları.

Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması

Dünyanın neresinde, ülkenin hangi böl-

için Uluslararası Mücadele Günü olarak

gesinde yaşarsak yaşayalım, ister doğusunda

benimsemiştir.

ister batı, ister kuzeyinde ya da güneyinde.

1999 yılından sonra kadınlar için 25

60

Bu yıl, bir kez daha barışı haykırmak

Evde, okulda, işyerinde, sokakta, gözaltında,

Kasım, kadına yönelik her türlü şiddetin

gündüz ya da gece..İster Kürt olalım bu

tanımlandığı ve teşhir edildiği çeşitli et-

coğrafyada istersek Türk, istersek Laz ya

kinliklerle dikkatin erkek egemen şiddetin

da Gürcü. Barışta da savaşta da hep eli

her türlüsüne çekildiği bir gün olmuştur.

üzerimizdedir şiddetin. Kimi zaman bu el


kadın

kocamızın, sevgilimizin elidir, kimi zaman

samimiyetsizliği ise yaptıklarıyla ortada..

baba ya da abimizin. Kimi zaman devletin

Günyüzülü Kadınlar, kadına yönelik

görünmeyen elidir üzerimizde olan. Elleri

her türlü şiddetle mücadele etmek, erkek

bedenimizde, elleri kimliğimizdedir..

egemenliğine karşı durmak ve kadınların

Savaşlarda vatan toprağı sayılır bedenimiz,

özgürleşmesinin önünü açmak için çıktıkları

fethedilmesi gereken. Tepinirler üzerimizde,

yolda Kürt kadınlarının, Kürt annelerinin

ağlarız. Gencecik evlatlarımızı kurban veri-

ezilmişliklerini görmekte ve acılarını

riz bir karış toprak için, yine biz ağlarız.

paylaşmaklar. Bu yüzden, Kadına Yönelik

Hani ‘’ağlarsa anam ağlar’’derler ya, gerçek-

Şiddete son, erkek egemenliğine son, savaşa

ten de anaları ağlatır en çok savaşlar, bir de

son dediğimiz gecemizde barış isteklerimizi

çocukları elbette.. Otuz yıldır süren bir savaş

dile getirmek için henüz evlatlarını savaşa

devam etmekte ülkemizde. Otuz yıl, dile kolay.

Kimilerine

göre ‘’Küçük Ölçekli Çatışmalar’’

olarak

da nitelendirilse, binlerce insanın öldüğü, binlerce

annenin

evladını

yitirdiği

büyük ve kirli bir

Otuz yıldır süren savaşta ölenlerin acısını yüreklerimizde yaşa yaşamaktayız. Ama şimdi yaşayanları ölüme göndermeme şansımız var. Onları sadece yüreklerde değil hayatta da tutabiliriz. Gelin ey tüm kadınlar, Kürt annelerinin yıllardır uzattıkları barış elinine ellerimizi uzatarak çocuklarımızı yaşatalım

kurban vermemiş Türk, Kürt annelerini bir araya getirdiler, diğer buluşmalardan farklı olarak. Bu gecede ‘’Bir kadın ne hisseder, bir anne, bir sevgili, bir evlat…

savaş bu. Gerilla annesi de olsa asker annesi

Nasıl dayanır nasıl sabreder. Ancak çeken

de olsa en büyük bedelleri anneler ödediler ve

bilir. Ateş düştüğü yeri yakar. İlk değil bu

ödemeye devam etmekteler bu kirli savaşta.

yaşananlar. Ne zaman son olacak, daha

AKP hükümetinin dili ile ‘’Milli Birlik

kaçımız bu acıları yaşamaya devam edeceğiz

ve Demokratik Açılım’’projesi ile yine

? Bir kadın bir anne ne hisseder, bunu biz

kadınlar, anneler politikanın kirli eller-

biliyoruz. Kimse artık bizim acılarımız

inde gündemimizde yer almaktalar. Kimi

üzerinden siyaset yapmasın. Ben Kürtlerle

kurumlar aracılığı ile evlatlarını yitirmiş

özgür, eşit ve kardeşçe yaşayabilmek için

Türk, Kürt anneler buluşturulmakta ve barış

akan kanın durmasını istiyorum, artık

mesajları verilmekte kamuoyuna. Samimi-

evlatlarımızın ölmesini istemiyorum.

ler kadınlar, anneler ’’bu savaş bitsin, başka

Otuz yıldır süren savaşta ölenlerin acısını

analar ağlamasın’’ derken. AKP hükümetinin

yüreklerimizde yaşadık, yaşamaktayız.

61


kadın

Ama şimdi yaşayanları ölüme göndermeme

Nenni yaşamımın umudu

şansımız var. Onları sadece yüreklerde değil

Gözlerimin önünde eriyorsun

hayatta da tutabilme şansımız var... Gelin

Çare gelmez elimden

ey tüm kadınlar, anneler, Kürt annelerinin yıllardır uzattıkları barış ellerini havada

Evet, Günyüzülü kadınlar, din, dil, renk,

bırakmayarak, ellerine ellerimizi uzatarak

statü hiçbir ayrım olmaksızın herkesin

çocuklarımızı yaşatalım’’diyen bir Türk

özgürce yaşayabilmesinin kadına yönelik

annenin farklı değildi istekleri Kürt annenin-

ayrımcılığın ve şiddetin önlenmesinde ön

kinden..”

önemli etken olduğunu haykırdılar farklı

‘’Henüz bizler evlatlarımızı otuz yıldır süren bu kirli savaşta yitirmedik, ama savaş

dillerde seslendirdikleri türküleriyle. Günyüzülü kadınlar ve barış için yola

bitmediği sürece, karşılıklı olarak silahlar

çıkan Güldünya Müzik Topluluğu, yıllardır

bırakılmadığı sürece bu tehlike hep var ve

süren savaşın doğrudan muhatabı olan

var olacak. Biz çocuklarımızı savaşlarda öl-

yakınlarını savaşta, faili meçhullerde kay-

sünler diye doğurmadık, barış istiyoruz hem

betmenin yanı sıra köyü yakılan göç etmek

de hemen şimdi’’ dediler Türk, Kürt kadınlar

zorunda kalan, tacize, tecavüze maruz kalan

hep bir ağızdan.

yok sayılan Kürt kadınlarının sorunlarının

Barış istekleri ortaktı, kullandıkları dil farklı da olsa. Türk kadınlar Kürt Kadınların söylediklerini, Kürt Kadınlar da Türk

hala çözümlenmedikçe kimsenin özgür olamayacağını haykırdılar bir kez daha. Dünyanın neresinde olursa olsun rakamsal

Kadınların söylediklerini tercüme edilene

olarak iki eksik, beş fazla da olsa kadına

kadar anlamamıştı. En azından büyük bir

yönelik şiddet hep var, erkek egemenliği

çoğunluğu anlamamıştı ama, duygularının

olduğu gibi. Gazete sayfalarına, TV

aynı olduğu bakışlarından, akan göz

ekranlarına yansıyan-yansımayan, kafası

yaşlarından belliydi. Sildiler gözyaşlarını,

duvarlara vurularak, gırtlağı kesilerek,

kucakladılar birbirlerini barışı kucaklar gibi

boğazlanarak, pompalı tüfekle vurularak,

ve birlikte söylediler türkülerini, ninnilerini..

dövülerek, haşlanarak, yakılarak öldürülen kadınlar var. Katledilmelerine intihar süsü

62

Lorî lorî lorika min

verilen, intihara zorlanan, ya da kendile-

Sebr u arama jîna min

rine intihardan başka açar yol bırakılmayan

Tu dihalê ber çave min

kadınlar… Aile içinde ya da dışında bir kişi,

Çare naye ji dasre min

beş kişi, on kişinin tecavüzüne uğrayıp da

Nenni, nenni yavrum neni

konuşmasın diye başı taşla ezilen el kadar


kadın

bebeler, gencecik kadınlar, anneler var.

şiddetin ayrımsız karşısındayız dediler

Bunları sadece erkeğin özel alanda kadına

cesurca ve samimiyetle…

yönelik “münferit” vakaları olarak kabul et-

Ve savaşlar sürerken, Filistin’de, Irak’da,

mek mümkün değil, öyle bile kabul edilse bu

ya da bizim coğrafyamızda..Nice ağıtlar

şiddeti ardı ardına sıraladığımızda bir “kadın

yükselirken etrafımızda sindirdik içimize

kırımı” tablosu çıkmakta ortaya… Fakat

savaşı, alıştık zorbaca insanların öldürülm-

bir gerçek var ki, bu şiddet sadece erkekten

esine, kadınların tecavüzüne.. Savaş sahn-

değil, sistemden, militarizmden, savaşlardan

eleri çoğaldıkça görünmez olduk. Büyüdü

da beslenmektedir. Militarizm savaşları,

kadınların acıları, feryatları..Yürekleri

savaşlar şiddeti, bu şiddet kadınlara yönelik

tedirgin, kanatları kana bulanmış güvercin

saldırganlığı, şiddeti besleyerek büyütmek-

tedirginliğinde Kürt kadınlarının. Yıllardır

tedir.

söylenir savaşın yıkıcılığı, kadınların en

Irak’ta, ABD’nin saldırısı sırasında “Iraq

birincil mağdurları olduğu. Yıllardır yazılır,

Body Count” (Irak Ceset Sayımı) diye bir

savaşlara kadınların, emekçilerin değil

oluşum, ABD saldırılarında öldürülen Iraklı

egemenlerin karar verdiği, bedelini ise

asker ve sivilleri sayıyor, kamuoyuna duy-

önce kadınların ödediği. Öyleyse sözün

uruyor, ABD’nin resmî kaynakları dışında,

bittiği yerdir artık. Yazmak, konuşmak değil

vahşetin boyutları konusunda bilgiler

yürümek, koşmak korkusuzca ve buluşmak

vermeye çalışıyordu. Kadınlar için de böyle

gerek barışla. Türkiye’de yaşayan tüm

bir örgüt kurulacak bu gidişle : Kadın Ölüm

halklar için barışı haykırmalı.. Bu toprak-

Sayımı!

larda barışın, “Kürt Sorununda Demokratik

Kadına yönelik şiddetin her nerde ve

Çözüm”den geçtiğini, barışın anahtarının, si-

kimden gelirle gelsin karşısında olmaya

lah yerine diyalogun başlamasında olduğunu

devam edeceğiz derken, ister Bursa’da ya

duyurmalı...

da başka bir kentte namus adına öldürülen, her gün şiddete maruz kalan kadınlar olsun, bir ekmek parası için kamyon kasalarında,

SİLAHLAR SUSSUN, BARIŞ OLSUN, ANALAR AĞLAMASIN

otobüs duraklarında ölüme giden kadınlar olsun, İran’da, 27 yaşında beş dakikalık

ARTIK BES E..

duruşmayla avukatı bile olmaksızın idama mahkum edilen Zeyneb Celaliyan ve diğer

*****

tutsaklar olsun, ister Kızıltepe’de, Şırnak’da, Amed’de, Zilanlara, Ceylanlara olsun bu

63


yorum

kısa bir tarihi gezi: neden demokrasi ve özgürlük? Mehmet Suphi

H

ayat o kadar çabuk akıp geçen bir

Hayat o zamandan birlikteliklerin güç

film ki hiçbirimiz onu durdurmaya

getireceğini zihnime yerleştiriyordu.

muktedir değiliz. Unutmuyo-

Belki farklı gelenekler vardı ama ilk etapta

rum, unutamıyorum…80’lerin sonuydu ve

kazanılacak zaferler yurt genelindeki güçler-

televizyon denen o kutunun karşısında o

in beraberliğinin elzem olduğunu; tarihi

duvarın yıkılışını izliyorduk. Babam, annem,

tartışmaların yol yürünürken ortaklıkları

kardeşim ve ben... İçimde hâkim olunamaya-

yaratacağı içimizde yeşeriyordu.

cak çocuksu bir öfke vardı. O zamanlarda yavaş yavaş oluşmaya başlayan “doğuştan”

o “tarihi” toplantıların sonrasında ÖDP

bilgilerim beni o kadar zorluyordu ki o halde

“projesi” hayata geçti. Herkes çok heyecanlı

kala kalmıştım. Dünyamızda kutup diye bir

idi. Hem dünya genelinde yaşananlar, hem

şey kalmamıştı. İşlerin iyi gitmeyeceğine

de Türkiye’ de olanlar bir şekilde gün-

dair hissiyatım kabarmıştı. Ama asıl

deme dokunabileceğimizi gösteriyordu.

tartışmak istediğim şey bu değil. Hayat bize

Tabii bunun için doğru adımların, doğru

ne dayatacaktı görecektik.

politikaların izlenmesi ve ülke genelindeki

Bu süreçte yurtdışından gelen TİP ve

sorunlara doğru teşhisler gerekiyordu. Şu

TKP birleşmesi ayrı bir hava yaratmıştı.

zaman üzerinde durduğumuz askeri ves-

Fakat ülkeye dönüşler sonucunda hayat

ayet, bölgesel emperyalizm gibi konularda

SBP’ ye evirilmişti. O zamanlarda yaşım

doğru teşhisleri koymak gerekiyordu. Tam

ve tecrübesizliğim gibi nedenlerle olayları

da bu sırada 28 Şubat denilen süreç yaşandı

uzaktan izliyordum. Aslında hiçbir zaman

ve canım cicim günleri çabuk son buldu.

eskimemiş devrimciler ve tabii ki bazı ken-

Marksın’ da zamanında üzerinde kelam

dini bilmez zevatlar bir araya geliyorlardı.

ettiği fetişizm boy gösterdi. Ve kimileri “biz

Darbe sonrası kıpırtılar artıyordu.

yürüyoruz” hayaline kapılıp çevresindekile-

Benim aktif politik hayatım bir birleşme

64

Daha sonra isimlerini hepimizin bildiği

ri, dostları unutup; benmerkezci siyasetin

sonrası başlamıştı; BSP’ de. Toplantılar,

altına imza atmıştır. Ve tam en dipten,

koşuşturma ve seçimler... Her akşam o kutu-

gençlikte başlayan çözülme ve çatışma

nun karşısında izlediğimiz ülke sorunları ile

başlamıştır. Ankara toplantılarında “parti içi-

yüzleşmek de bu zamana denk düşüyordu.

dışı gençlik” kavgaları hayata hiç de doğru


yorum

bir noktadan dokunmadı, kariyerizm boy

bir özeleştiriyi gerektirecektir. Belki de bu

gösterdi ve dayanışmama duyguları kendini

hatayı, özeleştiri bile temizleyemeyecektir.

üst seviyeye çıkardı ve ayrılık elzem hala

O nedenle sorumluluğumuz bilerek hareket

geldi. Ama ayrılık askeri vesayet ve Kürt

etmenin zamanıdır. Nedir bu sorumluluklar:

sorununda demokratik çözüm düzleminde gerçekleşti. Devrimci mücadelede kimi zaman ileri kimi zaman geri adımlar yaşanabilecek gerçekliklerdir. Ve bu noktada SDP’ yi hayata geçirdik. Hedeflerimiz bir öncekinden daha da ileri, daha zor, daha da çetrefilli idi. Bu süreçte sancılı da başlasa; bilinen tartışmalar (?!) ile, tekrar askeri vesayet, Kürt soru-

1. Türkiye’yi iyi tanımak (ekonomik, sosyolojik, politik, psikolojik vs.), 2. Türkiye’nin sorunlarını iyi tanımlamak ve anlatmak, 3. Orta Doğu, Kafkasya ve Balkanları iyi bilmek, 4. Dünyayı ve geçirdiği süreçleri iyi tespit etmek, 5. Tarihi iyi okumak ve nesnel olmak,

nunda demokratik çözüm konularında çıkan

bunlar başlıcaları olarak sayılabilir. Şimdi

gerilimler bizi iki etaplı bölünmeye götürdü.

diyeceksiniz ki bunu politikayı bilen her

Bunlar üzerine de şu an için pek söz

hareket yapmalı. Evet, belki haklısınız

söylemeyeceğim. Ama asıl sorun; özellikle

ama geriye dönüp yukarıda saydıklarımı

bu önemli sorunlarda gelinen noktanın hep

düşündüğünüz zaman yapılmayan veya

ayrılıkları doğurmuş olması henüz “devrimci

eksik yapılan çok şey olduğu pek de az

demokrasi”nin daha gelişmemiş olması;

değil.

“birilerinin” “birilerini” dinlememesi, kimi

Biz tüm bu saydıklarımızı hayata geçire-

zaman aba altından, kimi zaman da açıktan

mezsek; başlangıç noktasına dönmüş oluruz.

sopa göstermesi (hem ÖDP, hem de SDP

Kısa sürede yapılmış olan bu hataları bir kez

süreçlerinde) düşüncelerde oluşan ve dile ge-

daha tekrarlamak (en azından son 30 yıl)

tirilen ideallerin henüz hayata geçemeyecek

artık bu yanlışı “hata” kapsamında yer al-

kadar ham olduğunun göstergesidir.

amayacak kadar büyük olacaktır. Çokça ter-

Şimdi gelelim asıl sorumuza: Neden demokrasi ve özgürlük? Ülke öyle bir süreçten geçmektedir

minolojide yararlandığımız Yoldaş Lenin’i ve yaptıklarını iyice gözden geçirmemiz gerekliliği ve Lenin’in devrim öncesi ve

ki; bu noktada atılacak bir geri adım,

sonrası Rusya’yı ne kadar iyi incelediği ve

bizi eleştirdiğimiz zihniyetlerin arasına

bunu hayata geçirdiğini bir kez daha gözden

itecektir. Ve tarihe, topluma ve aynı za-

geçirip hareket etmenin gerekliliği gün gibi

manda geleceğe vermemiz gereken ciddi

aşikârdır.

*****

65


haber

Aydınların da aralarında bulunduğu de-

da bulunduğu çok sayıda kişi gözaltına

mokrasi, özgürlük ve barış yanlılarından

alındı. AKP hükümetinin açılımdan kastının

BDP’ye üye ol çağrısı:

Kürtsüz bir açılım ve bu doğrultuda Kürt

“Biz Barıs ve Demokrasi Partisi’ne üye oluyoruz….

siyasi hareketinin tasfiyesini amaçladığı alenileşmiştir. Hükümetin bu tavrını açıkça

Artık kan dökülmesin istediğimiz için…

protesto ediyor, bu yaklaşımın Türkiye’yi bir

Kürtlerin barış istediğine, dunun DTP’si,

iç savaşın eşiğine getirdiğine dikkat çeki-

bugunun BDP’si olmaksizin barisin

yoruz. Olası olumsuz gelişmelerin sorumlusu

mumkun olmadigina, bunun için BDP’yi

bizatihi bu politikaların mimarı AKP hükü-

guçlendirmek gerektigine inandigimiz icin…

metidir.

DTP’nin kapatilmasini, ardindan 24 Ara-

Demokrasi ve Özgürlük Hareketi, BDP’ye

lik sabaha karsi ev baskinlariyla baslayan

yönelik baskıların başladığı bugünlerde,

DTP operasyonlarini protesto ettigimiz

aralarında MYK üyelerimizin de bulunduğu

icin…

heyetin, “BDP’ye üye olmak için yaptıkları”

Yeni kurulan Baris ve Demokrasi Partisi’yle dayanismamizi dile getirmek icin… Biz Baris ve Demokrasi Partisi’ne uye oluyoruz… Ayla Yıldırım, Ayşe Batumlu, Ayşe Günay-

çağrıyı desteklediğini ilan eder. Demokrasi ve Özgürlük Hareketi olarak önceliklerimizi ilan ettiğimiz kuruluş deklerasyonunda, Türkiye demokrasi mücadelesinin bir cephe etrafında bir araya gelmesinin önceliğine işaret etmiştik.

su, Cezmi Ersöz, Eren Keskin, Filiz Ada

Demokrasi cephesinin oluşumu için bugüne

Stephenson, Hurriyet Sener, Leman Yurtsev-

değin birçok adım atılmış olmasına rağmen,

er, Müjgan Arpat, Yaman Yıldız, Zeynep

bu adımların hiçbiri hem günlük politik

Tanbay”

ihtiyaçları karşılayacak dinamizme sahip

Demokrasi ve Özgürlük Hareketinin

olamamıştır hem de, demokrasi mücadele-

“BDP’ye dayanışma üyesi oluy-

sinin steretejik gereklerini yerine getirmekte

oruz” açıklamasının bir bölümünü

aciz kalmıştır.

yayımlıyoruz: “Demokratik Toplum Partisi üye ve

……… Tüm demokrasi güçlerini bu çağrıya

vekillerinin Barış ve Demokrasi Partisine

destek vermeye, BDP çatısında güçlerini

katılımlarının hemen ardından, ülke genel-

birleştirmeye çağırıyoruz.”

inde BDP üyelerine yönelik geliştirilen operasyonlarda aralarında 16 belediye başkanın

66

*****


Çocuğun Gördüğü Düştür Barış Çocuğun gördüğü düştür barış. Ananın gördüğü düştür barış. Ağaçlar altında söylenen sevda sözleridir barış. Akşam alacasında, gözlerinde ferah bir gülümseyişle döner ya baba elinde yemiş dolu bir sepet; ve serinlesin diye su, pencere önüne konmuş toprak bir testi gibi ter damlalarıyla alnında... barış budur işte. Evrenin yüzündeki yara izleri kapandığı zaman, ağaçlar dikildiğinde top mermilerinin açtığı çukurlara, yangının eritip tükettiği yüreklerde ilk tomurcukları belirdiği zaman umudun, ölüler rahatça uyuyabildiklerinde, kaygı duymaksızın artık, boşa akmadığını bilerek kanlarının, barış budur işte. Barış sıcak yemeklerden tüten kokudur akşamda yüreği korkuyla ürpertmediğinde sokaktaki ani fren sesi ve çalınan kapı, arkadaşlar demek olduğunda sadece. Barış, açılan bir pencerden, ne zaman olursa olsun gökyüzünün dolmasıdır içeriye. Bir tas sıcak süttür barış ve uyanan bir çocuğun gözlerinin önüne tutulan kitaptır. Başaklar uzanıp, ‘ışık! ışık! ‘ diye fısıldarken birbirlerine! Işık taşarken ufkun yalağından. Barış budur işte. Kitaplık yapıldığı zaman hapishaneler geceleyin kapı kapı dolaştığı zaman bir türkü ve dolunay, taptaze yüzünü gösterdiği zaman bir bulutun arkasından cumartesi akşamı berberden pırıl pırıl çıkan bir işçi gibi; barış budur işte. Geçen her gün yitirilmiş bir gün değil de

bir kök olduğu zaman gecede sevincin yapraklarını canlandırmaya. Geçen her gün kazanılmış bir gün olduğu zaman dürüst bir insanın deliksiz uykusunun ardısıra. Ve sonunda hissettiğimiz zaman yeniden zamanın tüm köşe bucağındaki acıları kovmak için ışıktan çizmelerini çektiğini güneşin. Barış budur işte. Barış ışın demetleridir yaz tarlalarında, iyilik alfabesidir o, dizelerinde şafağın. Herkesin ‘kardeşim’ demesidir birbirine, ‘yarın yeni bir dünya kuracağız’ demesidir; ve kurmamızdır bu dünyayı türkülerle. Barış budur işte. Ölüm çok az yer tuttuğu gün yüreklerde, mutluluğu gösterdiğinde güven dolu parmağı yolların, şair ve proleter eşitlikle çekebildiği gün içlerine büyük karanfilini alacakaranlığın... barış budur işte. Barış sımsıkı kenetlenmiş elleridir insanların sıcacık bir ekmektir o, masası üstünde dünyanın. Barış, bir annenin gülümseyişinden başka bir şey değildir. Ve toprakta derin izler açan sabanların tek bir sözcüktür yazdıkları: Barış. Ve bir tren ilerler geleceğe doğru kayarak benim dizelerimin rayları üzerinden buğdayla ve güllerle yüklü bir tren. Bu tren barıştır işte. Kardeşler, barış içinde ancak derin derin soluk alır evren. Tüm evren, taşıyarak tüm düşlerini. Kardeşler, uzatın ellerinizi. Barış budur işte.

Yannis Ritsos 67



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.