İçindekiler
3
Ayşe Batumlu Askeri vesayetin son perdesi
8 13
Veysi Sarısözen Bölgesel emperyalizm bölgede devrimin şafağı
Ayla Yıldırım BDP’de özgünlüğü koruyarak mücadelede sosyalist duruşun teorik temelleri...
Demirer 18 Temel Kıtasal Bolivarcı Hareket’in anlattığı
Edre 22 İsmail “Yer yüzü sıcak olsun diye” Karabacak 24 Yakup İran’da bir ayetullah portresi
Yıldız 26 Yaman Bölgesel güç olma stratejisi Şen 30 Tayfun İşçi sınıfının temel sorunları üzerine Kurulu 34 Yayın Olanlar ve olması muhtemeller Pehlivanoğlu 39 Koray AKP’nin barışla imtihanı Zarakolu 44 Deniz Anti-emperyalizm ve sol Altan 48 Ertan “Piyasacı”, “liberal” deyip hafife alma devrimci kardeş Öztürk 50 Bahattin Bir tutam kontrgerilla “ergenekon” Can 56 A. Yiğit Diyarbakır cezaevi müzesi için öneriler Çavuşoğlu 60 Sevinç Barışı kucaklar gibi Suphi 64 Mehmet Kısa bir tarihi gezi: Neden demokrasi ve özgürlük? Demokrasi ve Özgürlük Dergisi - Aylık Yerel Süreli Yayın - Adına İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü Yaman Yıldız - TEL-FAX: 0212 2520156-53 Hamalbaşı Cad. No:8 Conga Han Kat 6 Beyoğlu / İstanbul - Basım Yeri Ezgi Matbaacılık - Sanayi Cad. Altay Sk. No:10 Yenibosna Bahçelievler / İstanbul Tel: 0212 452 23 02 - posta@demokrasiveozgurluk.org
2
güncel
askeri vesayetin son perdesi Ayşe Batumlu
sasen Şark Cephesinde yeni bir şey
E
ifade edilebilecek bu asker olma hali, milita-
yok. Varlığı, adının konulmasından
rizmin somut egemenlik biçimlerinden olan
da eski olan askeri vesayetin,
askeri vesayetin yaşam koşullarındandır.
söz edemeyiz şimdilik. Hatırlanacak ol-
milletleri de Türkleştirme çabası cumhuri-
ursa sürdürücülerinin daha bin yıllık bir
yet tarihinin en çok enerji tüketilen, kafa
hesaplarının olduğu Kıvrıkoğlu tarafından
yorulan, planlar ve katliamlarla sürdürülen
ifade edilmişti.
projesi olmuştur.Bu projenin mağdur ettiği
etkisinde de hızında da bir azalmadan
Ancak bu bin yıllık planın sallantıda olduğu ve yeniden yapılanma ya da gücünü tesis etme sürecine gereksinim duyduklarını ifade etmek sanırım yanlış olmaz. Türkiye’de Askeri Vesayet, militarizmin
Biraz da bu yüzden asker doğmayan diğer
en geniş kesimi ise Kürtler oluşturmaktadır. Bugün askeri vesayet rejimi derin bir kriz içindedir. Bu kriz, yirmi beş yıldır süren kirli savaşın doğurduğu yozlaşmanın ve bu arada Türk
tek partili dikta rejiminden, çok partili
kapitalizminin bölgedeki çıkarları gereği
parlamenter rejime geçiş sürecinde, parla-
AKP gibi bir ılımlı islam partisini tercih
mentonun halk oyuna dayanıyor oluşunun
etmesinin sonucu ortaya çıkmıştır.
yaratacağı “tehditlere” karşı 27 mayıs dar-
Kürt Özgürlük hareketinin yıllar süren
besiyle ortaya çıkmış; 12 Mart ve 12 Eylül
mücadelesi ile, gerek darbe planlarının ve
darbeleriyle pekişmiştir.
gerekse 25 yıllık savaşta kullanılan gayri
Askeri vesayetin siyasi varoluş biçimi,
hukuki ve gayri meşru yöntemlerinin deşifre
somut tarihsel koşullar ve ülkedeki güçler
olduğu bir dönemde prestij yitiren asker,
arası oran tarafından belirlenir.
yerini korumak adına yeni eylem planları
Tabi bir de “Türk Milleti” asker bir millet-
oluşturmaya başlamıştır. Aba altından sopa
tir. Yani öyle olduğuna inanması istenir. Ama
göstermeye devam eden,tehdit eden, mah-
rütbesizinden. Komuta kademesinin her
kum eden,ayrıştıran, ve böylelikle bir takım
emrini sorgusuz, cansiperane yerine getirme,
çevreleri korkudan da olsa kendi taraflarına
öncesinde sonrasında bunu sorgulamama
çekme gayreti içeren bir dildir kullanılan.
ve olası bir kayıpta (can da dahil) gerçek anlamda hesap soramama durumu olarak da
Bunun en son örneği, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un toplumun demokrat
3
güncel
ve sosyalist kesimlerini hedef aldığı Trabzon
d- )HEPSİ!
konuşmasıdır.
Asker ne yapamazdı? Siyaset.
Başbuğ, tehdit içerikli cümlelerle bir yandan siyasiler, akademisyenler ve
hukuk kuralıdır.Ama gelinen aşama,askerin
medyayı suçlarken; bir yandan da askerlerin
siyaset yapmasının çok daha ötesindedir.
yargılandığı davalar için hakim ve savcılara
Siyasette teamülen de olsa eşitler arası bir
telkinde (biz telkin diyelim, muhatabı baskı
ilişki söz konusudur ve beğenmeyen seç-
anlasın) bulunmaktan geri durmamıştır. Üç
mez (baraj gibi seçmen iradesine set çeken
kuvvet komutanıyla Trabzon Limanı'nda
düzenlemeyi saymazsak bu da teamülen).
demirli savaş gemisinden yapılan açıklama,
Oysa Başbuğ’un kullandığı bu üslup,
başta Ergenekon olmak üzere Kafes planı
seçme şansı vermeyen, düpedüz tehdit eden
ve amirallere suikast soruşturmasını yürüten
bir üsluptur.
savcılara da bir tehdit içermektedir.Bir
Bu tahdide fon olarak Oruç Reis
yandan bilgi teatisi ve işbirliği teklif ediyor
Fırkateyni yani savaş gemisi seçilmiş,
olması da aslında daha çok kendi sözünü
topların önünde “gövde gösterisi” hatta
yeterli kabul etmelerini dikte etmekten başka
adeta darbe provası yapılmıştır.
bir şey değildir.Gerçekten işbirliği teklif ediyorsa TSK'nın arşivlerini açmalıdır. Hele ki o "Oruç Reis Firkateyni'nde
Ama topların önünde bu tehditkar duruşun aynı zamanda bir çeşit sığınma olduğunu da görmek gerek. Genelkurmay Başkanı’nın,
konuşmamın özel bir anlamı var. Herkes ne
tek bilebildiği “savunma” yöntemi olan taar-
demek istediğimi anlıyor" cümlesi yok mu!
ruzu sembolize eden bir yer seçmiş olması
Ne anlamışız bir bakalım: Başbuğ demektedir ki; a- ”Oruç Reis savaşçı bir karakterdir, ben de öyleyim”,
biraz da bundandır. Evet vesayet bir krizdedir.Girişte bahsettiğimiz asker doğan millet de Kürt Özgürlük mücadelesinin yıllardır sürdürdüğü
b- ”Bu gemi bir savaş gemisidir, savaş
mücadele sayesinde bazı gerçekleri gör-
gemisi ile mavi yolculuk yapacak değiliz”,
meye, artık bu ebedi “rütbesiz” askerlik
c- ”Poyrazköy’de çıkan cephanelikler(ki
durumunu yavaştan sorgulamaya başlamıştır.
bunlara o zaman “boru” demiştir) ve son
Kontrgerilla-mafya ortaklığı ile halka karşı
dönemin en kanlı darbe planı, namı diğer
suç işlenmiş olduğu gerek ordu gerekse
“kafes” birer deniz mahsulüdür. Ben deniz
jitem içinden yapılan itiraflarla iyiden iyiye
mahsullerini çok severim”,
açığa çıkmış,ordu mensupları kriminal bir
ve evet bildiniz
4
Bu herkesin bilmesi gereken basit bir
çürümeye uğramıştır.
güncel
Üstelik üzerlerinde her türlü simetrik-
coğrafyamızda Kürt Özgürlük Hareketi ile
asimetrik, militer-paramiliter, legal-illegal
dayanışma göstermekten kaçmak için ardına
yöntemler denen Kürt Hareketi’nin pes
saklanılan sahte bir antiemperyalizmdir.
etmeye ve kimliğini yok saydırmaya hiç niyeti yoktur. Bu nedenlerle de yıllardır Kürtlere yöne-
Kaldığımız yerden devam edecek olursak, apoletlere sığınarak işgal ettikleri yerin nimetlerinden mahrum kalmayı göze alama-
lik kullanılan imha yöntemleri hakkında
yanlar, eskiyen bazı taktiklerin yerine yeni-
Kürt olmayan unsurlara anlatılan yalanlar
sini uygulamaya devam edeceklerdir. Ara
artık işe yaramamaya başlamıştır.
sıra, çocukları savaşta ölen yoksul halkımızı
Ama söz konusu olan çok büyük bir
ne kadar sevdiklerini vurgulamaları büt-
ganimettir.İktidarın bazılarına verdiği ve hiç
çeden aslan payını isterken o halkın eğitim
anlaşılır bulmadığım “manevi tatmin”den
sağlık gibi yaşamsal gereksinimlerini dik-
bahsetmiyorum elbette.
kate almalarını sağlamaya yetmemektedir.
Yasal olmayanlara hiç değinmeyeceğim
Aslında bu işte bir ters orantı olduğunu
ama, yasal olanlardan Oyak bile tek
söylemek yanlış olmaz sanırım. Laikliği
başına “mesele”nin büyüklüğünü ve
TSK'nın en kırmızı çizgilerinden olarak
vazgeçilmezliğini anlatmaya yeter. Öyle
ifade edenlerin hizbullah ile ilişkisi bunun
ki Karabük Demir Çelik işletmeleri
en somut örneklerindendir.
özelleştirilirken, özelleştirilmesine,peşkeş
Hukuk ise, ellerinin altında varsaydıkları
çekilmesine falan değil de yabancı bir firma-
bir mekanizmadır nasılsa.Üstelik artık
ya satılmasına karşı “vatanın bağımsızlığı”
hakimleri korkutmak için evlerinin
nutukları atanlar, Oyak yabancı bir sermay-
yakınlarında bomba patlatmaya da gerek-
eye satıldığında gık dememişlerdir. Önemli
sinim duymamaktadırlar zira hiza durumu
olan musluğun aynı yeri doldurmaya devam
sağlanmıştır.
etmesidir çünkü. Tabi bu arada bir paran-
Bu yüzden,Başbuğ,son konuşmasıyla da
tez açıp enternasyonalizmin etrafından
başta adli yargılamayı etkilemek olmak
dolaşarak bir garip antiemperyalizm söy-
üzere birden fazla suç işlemiştir ne gam.
lemiyle, emperyalizmin sayılı müttefikler-
Eskiden bizlere “asker suç işlemez” der-
inden olan TSK'nın ardına dizilen bazı sol
lerken, şimdi “asker sizin suç dediğiniz fiili
olma iddiasındakilere de birkaç cümle ile
gerçekleştirse de bunun hesabı sorulamaz”
değinmek gerekir.Bu yaklaşımı samimi
demeye getiriyorlar.
bulmaya imkan yoktur. Bu da enternasyonalizmin yüklediği en önemli görevlerden,
Biz bu filmi daha önce de görmüştük. Büyükanıt hakkında iddianame düzenleyen
5
güncel
savcı Ferhat Sarıkaya örneğinde olduğu gibi. Başbuğ'un "Bu gibi durumlarda Türk Silahlı Kuvvetleri ile bilgi teatisi ve
dışına bunlar tarafından itiliyor. Kürt Özürlük Hareketi, devletin kendisini
işbirliğinde bulunulmalıdır. Aksi durumlarda
yok etmek isteyen kanadını “vesayete karşı”
kurumlar arası çatışmalara neden olunabilir."
desteklemeye ve böylece devletin vesayet
Cümlesinin tercümesi de aynen “demokrasi
karşıtı kesimi tarafından tasfiye edilmeye
de hukuk da bizi bağlamaz.Askeri sor-
zorlanıyor. Bu taktik, Batıdaki vesayet
gulamaya kalkan karşı taraftan olur yani
karşıtı demokratik güçlerle, Doğudaki Kürt
karşısında bizi bulur.” şeklindedir. Böylece
özgürlük hareketi arasındaki ittifakın önüne
yalnızca adli makamlara değil,siyasilere ve
en büyük engeli çıkarıyor.
medyaya da gerekli mesaj verilmiştir. Hukuksuzluklar ve örtbas etme gayretleri
Hükümetin düne kadar belki de çok net olmayan bu tasfiye taktiği bugün açıkça
gündeme geldiğinde ise ,”TSK Yıpratılıyor”
görülüyor. Vesayete karşı tutum alan devle-
söylemine sığınılmaktadır. Darbe planları
tin sözde “demokrat” kanadı, Kürt Özgür-
yapmak, müzede çocuk katliamı planla-
lük Hareketine karşı açık saldırıya geçmiş
mak, sağa sola cephane gömmek, askerlerin
bulunuyor.
eline pimi çekilmiş bomba verip katletmek,
Şu durumda vesayete karşı mücadele-
küçük kızları havan mermisiyle parçala-
nin, devletin iç kavgası olarak yürüdüğünü
mak yıpratmıyor da bunların hesabının
söyleyebiliriz.
sorulmasını istemek mi yıpratıyor? Açık ki askeri vesayet rejiminin güçleri şu anda ağır bir kriz yaşıyorlar. Ancak Askeri vesayete karşı mücadele, ne
Görünürde AKP ve çevresinin yürüttüğü bu mücadelede vesayetçi, Ergenekoncu güçlerin tasfiye edilmesi demokratik bir adım olacaksa da bu demokratik
yazık ki, Türkiye’nin batısında demokratik
adımın, otomatik olarak demokrasiye yol
güçlerin ve halkın taraf olduğu bir mücadele
açmayacağını görmek gerekiyor.
değil. Halkın çoğunluğu vesayete karşı olsa
Asker başarısızlığı nedeniyle savunmada
da bu halk vesayete son vermenin öznesi
dururken, AKP bütün meselelere büyük
değil.
tüccar olmaya çalışan küçük bir esnaf gibi
Vesayetin asıl mağduru olan Kürt halkı ise,
baktığından askeri vesayetin geriletilmesi
başka düzlemde birbiriyle çatışan devletin
konusunda tam kararlılık ve güçlü bir irade
her iki kanadı tarafından düşman olarak
gösteremiyor.
görülüyor ve bu halka karşı bu iki kanat bölgede birleşiyor. Kürt demokratik güçleri
6
de vesayete karşı yürüyen mücadelenin
O da tıpkı asker gibi,Kürt Özgürlük Hareketi karşısındaki güçsüzlüğünü taarruza
güncel
geçerek giderebileceği yanılgısına düşüyor. Anayasa Mahkemesine DTP'nin
çekilmeyi düşünmediği de açıktır. Şu halde,AKP Hükümeti neyin karşısında
kapatılması konusunda yaptığı telkin de son
olduğuna karar vermeli, Kürt sorununun
DTP (BDP-KCK) operasyonu da bunun açık
barışçıl ve demokratik çözümü için üzerine
kanıtıdır.
düşeni yapmadıkça demokratikleşme ve
Bu son gelişmeler, ve savaşın devamı gösteriyor ki, devletin iç kavgasından kim galip çıkarsa, o halkın üstünde güçlü bir egemenlik ve baskı aracı olacaktır. Askeri vesayet ile Kürt sorununun çözü-
askeri vesayet karşıtlığı söyleminin inandırıcı olmadığını anlamalıdır. Liberal çevrelerin iddiasının aksine Kürt Özgürlük hareketiyle ittifak kurmadan, hatta onu “iki halkın düşmanı” ilan ederek
münde paralel adımlar atılmadığı sürece
askeri vesayetle mücadele edilemeyeceği,
ikisinin de çözülemeyeceği bir gerçek.
bu vesayet kalksa bile, üstün gelecek olan
Birinin çözümü diğeri için olmazsa olmaz koşuldur. Bu yüzden askeri vesayetten esasen kendisi de muzdarip olan hükümet,
devlet gücünün demokratik olmayacağı, son gelişmelerle kanıtlanmıştır. O nedenle AKP’ye dayanarak AB
Kürt sorununa da askeri vesayete de aynı
üyeliğine gidileceğini, bunun da demokrasi
düzeyde kafa yormak ve demokratik kanal-
getireceğini sanan liberal çevreler büyük bir
larla çözüm üretmek zorunda.
yanılgı içindedirler.
Bu, gerektiğinde askeri karşısına al-
Çözüm bir yandan vesayete karşı mücadele
abilmeyi becermekle, askerin devlet mem-
etmek, ama diğer yandan da vesayete karşı
uru olduğu ve nihayetinde karar merciinin
olduğu söylenen devlet kanadının suçuna
hükümet ve meclis olduğunu hatırlamakla
ortak olmamak, onun bölgede vesayetçil-
mümkündür.Kuşkusuz bu zorlu bir müc-
erle yan yana giriştiği saldırıya karşı, Kürt
adeledir.
Özgürlük Hareketiyle dayanışma içine
27 Nisan fiyaskosundan sonra bile asker siyasete müdahaleyi bırakmamış, güç
girmektir. İttihat ve terakkiden günümüze 2 yüzyıllık
arayışına devam etmiştir.Hazırlanan bilgi
devlet anlayışının değişikliğe uğratılması ve
notları, “eylem planları”, andıçlar, me-
askeri vesayetin son bulması ancak böyle-
dya ve internet manipülasyonları ve sivil
likle mümkün olacaktır.
toplum organizasyonlarıyla TSK siyasetin
*****
tam göbeğinde durmaya devam etmektedir. Bir takım belgeler ortaya çıktı, bazı eylem planları deşifre oldu diye siyasetten
7
tartışma
bölgesel emperyalizm bölgede devrimin şafağıdır Veysi Sarısözen
T
etmiyorlar.
Diğer özelliklerinin yanısıra tekelci kapi-
savaş etkeni olma durumu var, bölgesel güç
talizm demek pazarları yeniden ve yeniden
olma halleri var, var oğlu var. Ama içinde
paylaşmak demektir. Asalaklaşma, toplumun
yaşadıkları bu “varların” var olduğunu
militarizasyonu ve savaş demektir. Türkiye
herkes kabul ediyor, lakin bunun “bölgesel
kapitalizminin “tekelci” olduğunu hiç kimse
emperyalizm” olduğunu anlayamıyor.
ürkiye bölgesel emperyalist bir ülkedir Emperyalizm Lenin’in
Tıpkı, tekelcilik var, pazar paylaşımı var,
sözüyle tekelci kapıtalizmdir.
finans kapitalin egemenliği ve asalaklığı var,
inkar edemiyor. Emperyalizmin bölgesel olmasına gelin-
helva yapsak ya” diyoruz, o arkadaşlar bize
ci, bu da, kapitalizmin hareket yasaları
“tamam, bunlar var ama, helva nerede?”
bakımından diğerlerinden farkı olmamakla
diye yeniden soruyorlar. Düşünme niyeti
birlikte, gecikerek tekelci aşamaya yükselen
yok. Bu arkadaşlarla başa çıkmak elbette
Türk kapitalizmi Pazar paylaşım kavgasına
kolay değildir.
“dünya çapında” değil, ama ancak bölge
Türkiye’de sosyalist hareket, ül-
çapında girebilir demektir; bölge çapında
kenin sosyo-ekonomik yapısını ne ka-
girebilir demek, emperyalist merkezler
dar “geri” gösterirse, devrimi de o kadar
arasındaki rekabete ayak uydurmak, bu
yaklaştıracağını sanmıştır. Gariptir ama,
merkezlerden birisine dayanarak bölgesel
o gerilikten “demokratik devrim” tezini
rakiplerinin üzerinde üstünlük kazanmak
ürettiği zaman, sosyalizmden uzak olsak da
demektir. Bugün artık Türkiye’nin “bölgesel
“demokratik devrime” yakınız sanmıştır.
güç” olmasından ve bölge pazarlarında reka-
Bir ülkenin geri ya da ileri olması devr-
bet etmesinden, aynı zamanda bölge çapında
ime yakın ya da uzak olduğumuzu elbette
militarist hegemonya peşinde koşmasından
göstermez. Devrime yakınlığın göstergesi,
söz etmeyen kalmadı.
gerilik ya da ilerilik değildir, Devrime yakın
Yani durum şu: Un var, şeker var, yağ var;
8
Biz arkadaşlara “un var, şeker var, yağ var,
mı, yoksa uzak mı olduğumuzun göstergesi,
bunlar üstelik aşçı tarafından karıştırılmış,
o ülkede snıf çelişkilerinin keskinlik derece-
tam kıvamında pişirilmiş. Lakin yiyenler,
si, emperyalist zincirin o ülkede zayıflama
yediklerinin helva olduğunu bir türlü kabul
derecesi ve giderek de devrimci sürecin
tartışma
derinlik derecesi, devrimci durumun varo-
stratejik yönelimi bu sonuçlara dayandırma
lup olmadığı gibi nesnel ve öznel etkenlerin
sorunudur. Bu yapıldıktan sonradır ki,
varlığıdır.
külahlarımızı önümüze koyup, acaba devr-
Bu bilinenleri tekrar etmekten dolayı okurlardan
özür
dilerim. Ama
bunları
imi ne yaparsak yakınlaştırırız, ne yaparsak uzaklaştırırız diye düşünmeye başlamalıyız.
not edeyim ki, “bölgesel emperyalizmin”
Malum, bizim tarihimiz bu sorunun
Türkiye’yi devrimden uzaklaştırdığını sanan-
her aşamada önemli tartışmalara neden
lar telaşlanmasın. Hatta emperyalizmin bütün
olduğunu gösterir. Sosyalist hareketin
çelişkilerinin düğümlendiği dünyanın bu böl-
bilimsel karakter kazanması, hepsinden öte
gesinde bir ülkenin “bölgesel emperyalist”
Marks’ın Das Kapital adlı yapıtı sayesinde-
olması, onu, emin olunuz ki, “yarı feodal,
dir. Lenin devrimcilik yaşamının ilk dönemi-
yarı
bağımlı”
oluşundan çok zla
daha
fa-
devrime
y a k ı n l a ş t ı r ı r. Türk
empery-
alizminin bir
başka
Devrimci sürecin öncüsü Kürt Özgürlük hareketidir. Kürt özgürlük hareketi, sosyalizm yönelimli, emekçi halka dayanan büyük bir devrimci, demokratik kitle hareketidir. Bu hareket, Kürtlerin bulunduğu bütün parçalarda ve bu parçalara komşu parçalarda, büyük bir devrimcileştirici etkiye sahiptir
nde Rusya’da Kapitalizmin Gelişmesi adlı eserle ortaya çıkmıştır.Sömürge ülkelerin geriliğini, olduğundan da geri göstererek, buradaki devrimci sürecin
emperyalizmle, örneğin ABD emperyal-
toplumsal-sınıfsal yanını zayıf gösterenlere
izmi ile dahi çelişkisi vardır dediğimizde,
karşı Hindistanlı komünist Roy’la, Lenin
ABD emperyalizmine karşı kendi em-
sonrasında Stalin arasındaki farka da dikkat
peryalizmine destek vermekten kurtulur-
çekmek gerekir. Çin devrim süreci boyunca
sun, aynı zamanda da bu iki emperyal-
Kominternin yaptığı hataların teorik arka
ist çelişkiden, devrimci süreç açısından
planında bu “geri gösterme” eğiliminin rolü
yararlanırsın. Yani devrimci “namus” gürül-
vardı.
tüye gitmez. Tersine. Böyle olunca, devrime
Bizde bu soruna kapsamlı bir şekilde
yaklaşmanın yoluna da koyulmuş olursun.
ve Marksist temelde yalnızca Dr. Hikmet
Ama sorun. yakınlık, uzaklık sorunu
Kıvılcımlı yanaşmış, onu özgün tezleriyle
değildir. Sorun Türkiye kapitalizminin
soruna kafa yormayı teşvik etmesi bakımdan
hangi aşamada olduğunu doğruya yakın
önem
bir şekilde saptama ve buradan politik
izlemiştir. Bu arada, bu sorunda geniş bil-
sonuçlar çıkartarak, devrimci program ve
imsel çalışmalar yapmamış olmakla birlikte,
taşıyan
Prof.
İdris
Küçükömer
9
tartışma
TKP Genel Sekreterlerinden Zeki Baştımar
Buna benim ekonomi-politik bilgim yetmez
Türk kapitalizminin tekelci aşamaya geldiğini
ve bilimsel bilgi, veri, yöntem bakımından
çağrıştıran bir yazısıyla Sovyetler Birliği Bil-
da bu iş benim üstesinden geleceğim bir iş
imler Akademisi Şarkiyat Enstitisü içindeki
değildir. Ben teorisyen değilim, bir örgütün
bir tartışmada, azınlıkta kalan Rosalyev’i sa-
başına geçince kendilerini teorisyen sanan-
vunan bir makale yazmıştır. Geçerken belir-
lara diyeceğim olamaz, ama kendimle ilgili
telim ki, Rozalyef yapıtlarında Türkiye’den
gerçekleri ne diye okurdan saklayayım.
söz ettği her yerde, Dr. Kıvılcımlı’nın tezlerine, bunları tümüyle destekliyor olmasa bile daima referans olarak yer vermiştir.
şişiriyorsun?” diyebilirsiniz. Kafaların içini doldurmak için, o kafaların
Bizim kuşağın içinde bu soruna kafa yoran-
peşinen şişmesinde zarar yoktur. Amacım
lar elbette var. Onları unutmadan, Abdullah
tam da bu şikayetin aksini yapmak, kafaları
Öcalan’ın
adını
vermek sanırım yeterli olacaktır. Eğer böyleyse, sosyalistlerin bugünkü ağır
çok
koşullara,
h a r e k e t i n yaşadığı
kötü
kavgalara
ve
önümüzde
du-
ran
10
“O halde ne konuşup, kafamızı
ve
gücü-
Yedincisi, bu hipotezimizin dayandığı en önemli olgu, giderek Kürt coğrafyasının bütün parçalarını etkisi altına alan bir devrimci sürecin varlığıdır. Bu devrimci sürecin öncüsü Kürt özgürlük hareketidir. Kürt özgürlük hareketi, sosyalizm yönelimli, emekçi halka dayanan büyük bir devrimci, demokratik kitle hareketidir. Bu hareket, Kürtlerin bulunduğu bütün parçalarda ve bu parçalara komşu parçalarda, büyük bir devrimcileştirici etkiye sahiptir
şişirmektir. Şişsin ki içine de bir şeyler girsin. Şaka bir yana. Ben, bugüne kadar okuyup, işittiklerimden hareketle ve kendi sezgilerime dayanarak, işe, Türkiye kapitalizminin geldiği
müzle orantısız dehşetli görevlere rağmen,
aşamayı tartışarak başlamanın ve ortaya
Türkiye kapitalizminin geldiği aşamayı ve
bir hipotez olarak “Bölgesel emperyalizm”
bunun özelliklerini tartışması sanıyorum,
görüşünü tartışmaya sürerek ilerlemenin
hem görevlerimizi aydınlatma, hem de
doğru olacağını sanıyorum.
krizimizi aşma bakımından yararlı olacaktır.
Çünkü, eğer benim hipotezim tartışmaya
Bu söylediklerimden anlaşılacağı gibi, ben
katılacak olan bilgili arkadaşların ürünleri-
kişisel olarak Türk kapitalizminin geldiği
yle kanıtlanırsa, ortaya bazı politik sonuçlar
aşama sorununu çözdüğümü söylemiş
çıkarmamız mümkün olacaktır; derginin
olmuyorum. Ben üstelik bunu çözemem de.
basılmasına bir iki gün kala alelacele kaleme
tartışma
aldığım bu yazıda, sözünü ettiğim sonuçları,
arasındaki rekabet tüm bölge halklarını
aklıma geldiği gibi, yani önem sırasını pek
tehdit etmektedir. Bu ülkeler bölgede savaş
gözetmeden ve elbette ancak bir kaç tanesine
etkenidirler.
yer verebileceğim: Birincisi Türk tekelci kapitalizmi, kendi iç
Beşincisi, neredeyse tüm dünyanın emperyalist ve bölgesel emperyalsit devletleri
pazarını yağmalamış, daraltmıştır; tekeller
arasındaki çelişkilerin, rekabetin düğüm
kendi sınırlarına sığmaz,dünya pazarı
noktası halini alan bu bölge, hem savaş süre-
çelişkili ama bütünsel bir pazardır; pazarda
cinin, hem de devrim sürecinin iç içe geçtiği
büyüyen yaşar, büyümeyen ölür; tekelci
“emperyalizmin zayıf halkasını” oluşturuyor.
rekabetin yasası budur, onun dış Pazar
Olacaksa zincir burada kopabilir.
ihtiyacı bir çok nedenden dolayı ölüm kalım sorunudur. İkincisi, Türk kapitalizmi bu Pazar soru-
Altıncısı, bilimsel olarak açıklama olanağım olmasa bile, gözlemlerim şunu gösteriyor: Marksizm, devrimin yaklaşık
nunu, Emperyalist merkezlerle ittifak içinde,
eş zamanlı bir dünya devrimi olacağını
hem onların çıkarları, hem de kendi “milli”
öngöryordu. Emperyalizm çağında Lenin
çıkarları adına, bölgede güç merkezi olma
emperyalist zincirin bir ya da bir kaç ülkede
yoluyla Avrupa Birliğine entegrasyonu
kırılacağını söyledi. Devrimin önce tek bir
sağlayarak çözmek istiyor.
ülkede zafere ulaşması Leninin bu görüşünü
Üçüncüsü, Türk bölgesel emperyalizmi,
doğruladı. Ama bu görüş zamanla daha
rakip bölgesel emperyalist ülkelerle geçici
yakın geçmişe kadar benim de savunduğum
taktik ittifaklar kursa bile, keskin bir rekabet
“her şey SSCB için, gerisi teferruat”
içindedir. İran, Pakistan, İsrail, Rusya gibi
görüşüne teorik temel teşkil eden “tek
ülkelerle ilişkileri bu çerçevede değişken bir
ülkede sosyalizmin kesin zaferi” görüşüyle
nitelik taşıyor.
bilimselliğini yitirdi. Günümüzde bütün
Dördüncüsü, her zaman olduğu gibi, dış
belirtiler, emperyalizmin dünya ölçüsünde
pazarların paylaşılması hem küresel em-
çöküşünü de, zincirin tek tek ülkelerde
peryalist ülkeler, hem de ve onlardan çok
kırılsa bile bunun zafere yol açacağını da
daha fazla bölgesel emperyalist ülkeler için
göstermiyor; ama belirtiler, dünyada hem
ölüm kalım meselesi olduğu için, emperyal-
küreselleşme süreçlerinin, aynı zamanda
ist ve bölgesel emperyalist ülkeler bölgesel
da “bölgeselleşme” süreçlerinin işlediğini
savaşların asıl kaynağıdırlar. Türk bölgesel
gösteriyor. Buradan bir başka kanıtlanmamış
emperyalizmi rakiplerini, rakipleri Türk
hipotez çıkarılabilir: Küreselleşmeye
emperyalizmini tehdit etmekte, ama bunların
rağmen devrimin yaklaşık eş zamanlı dünya
11
tartışma
ölçeğinde başlayacağını söyleyemediğimiz gibi, kapitalizmin eşitsiz gelişmesi nedeniyle devrimin tek bir ülkede sınırlanmayacağını,
şafağı olarak tanımlamıştı. Biz de bölgesel emperyalizmi bölge devri-
emperyalist zincirin en zayıf olduğu
minin şafağı olarak tanımlayamaz mıyız?
“bölgede” kopacağını söyleyebiliriz.
Asıl soru şu; Tanımlayamayız diyenler,
Yedincisi, bu hipotezimizin dayandığı en
şafağın nerede sökeceğini düşünüyorlar;
önemli olgu, giderek Kürt coğrafyasının
ulusalcılar Çankaya tepesinin ardından
bütün parçalarını etkisi altına alan bir
sökecek şafağın “kuvayı milliye devriminin
devrimci sürecin varlığıdır. Bu devrimci
şafağı” olacağını düşünüyorlar; liberaller
sürecin öncüsü Kürt özgürlük hareketidir.
şafağın sökmesini Brüksel’de izliyorlar.
Kürt özgürlük hareketi, sosyalizm yönelimli,
İslamcılar zaten bu şafağın dünya dönse
emekçi halka dayanan büyük bir devrimci,
de dönmese de, hep Kabe’nin arkasından
demokratik kitle hareketidir. Bu hareket,
söktüğüne inanıyorlar; sosyalistler devrimin
Kürtlerin bulunduğu bütün parçalarda ve
şafağının nerede sökeceğini düşünüyorlar?
bu parçalara komşu parçalarda, büyük
İşte böyle. Bu ve benzer sorular, daha
bir devrimcileştirici etkiye sahiptir. Bu
yüzlerce çözülmemiş tartışma konusu Bölge-
parçaların bulunduğu ülkelerdeki çoğunluk
sel Emperyalizm hipotezini tartıştığımız an
halkların devrimci güçleriyle Kürt özgürlük
karşımıza çıkacaktır.
hareketi arasında her geçen gün güçlenme eğilimi gösteren ittifaklar, tüm bölgede devrimci sürecin yükselişinin habercisidir. Ve bu harekete karşı saldırı da, bizim bildiğimiz karşı devrimci sürecin ta kendisidir. Ve genel sonuç: İslamcılar bir İslam birliği; liberaller Avrupa Birliği, milliyetçiler Türk birliği hakkında konuşuyorlar. Biz hangi birlikten söz ediyoruz; bunu hangi teorik çerçeveye dayandırıyoruz. Sanırım tartışmanın bir yönü böyle. Yeter; bu makalede her şeyi yazmamız gerekmiyor. Şu soruyla yazımızı bitirelim:
12
Lenin emperyalizmi dünya devriminin
O tartışmanın kendisi bile başlı başına devrimci bir enerji yayacaktır. *****
analiz
BDP’de özgünlüğü koruyarak mücadelede sosyalist duruşun teorik temelleri hakkında... Ayla Yıldırım
K
ürt özgürlük hareketi sözcüğün tam
tifak dediğiniz bir kesim hergün saldırıya
anlamıyla “topyekün” bir saldırı
uğrarken, partileri kapatılırken, tutukla-
ile karşı karşıya. Bir süreden beri
malar, operasyonlar hızla yükselirken basın
tasfiyesi sürecinde, sistematik olarak medya
açıklamalarıyla
dayanışma
içerisindeyiz
üzerinden de devam ettiği haliyle açıkta olan,
demekle ya da bu saldırıları kınıyoruz de-
yasal Kürt demokratik hareketinin içine,
mekle sağlanabilmesi mümkün de, sahici de
“şahin”, “güvencin” diye oynanması per-
değildir. Stratejik ittifak demek aynı zamanda
spektifinde içeriden bu tuzağa düşülmedi,
kader birliği içindeyiz de demektir. Bu tes-
hareket kendi içinde bölünmedi. Hal böyle
pite evet diyenler için, buradan sonra sorunu
olunca, “şahin” kanadı diye adres göstererek
birkaç düzeyde tartışmak ve netleştirmek
saldırıların meşrulaştırılması perspektifiyle
kalır…
kampanya da, Hükümet ve “derin devlet”
Fırat’ın Batısın da “durgunluğa” karşın,
harekete geçti, “tasfiye” süreci hızlandırıldı.
doğusun da “devrimci sürecin yükselişi”
Hedefleri Kürt özgürlük hareketinin kitlesel
önümüzde reddedilemez bir gerçeklik olarak
yasal hareketinin “bileşimini” değiştirmek,
durmaktadır. Bizler bu saptamayı, bilindiği
hareketi bölmek ve PKK’nin kitlesel halk
gibi ayrıldığımız geleneğin saflarındayken
desteği temelini zayıflatarak, onu yeni askeri
yapmıştık. Ve Kürt coğrafyasında yükselen
saldırılarla tasfiye etmektir.
devrimci süreçle sadece “dayanışma”da
Sürecin analiziyle birlikte önümüzdeki
mı bulunacağız, yoksa aynı merkezi devlet
devrimci görevlerimizi ve sosyalist hareketin
egemenliğine karşı yükselen bu devrimci
yaşadığı tıkanıklığı tartışan bizler, bilindiği
sürecin organik bir bileşeni mi olacağız?
gibi, uzun bir süredir Kürt toplumunun müc-
diye önümüzde duran kilit sorunun cevabını
adelesiyle olan ilişkimizin düzeyi ne olursa
tartışmaya çalışmıştık.
olsun salt bir “dayanışma” ilişkisi olmaktan
Bu kilit sorunun cevabı için; somut devr-
çıkarılması gerektiğini görüyor ve buna ait
imci görevlerin belirlenmesi önünde temel
somut yürüyüşün nasıl olması gerektiğini
birkaç noktanın aşılabilmesi gerekmektedir.
tartışıyoruz.
Bunlardan bir tanesini, geleneksel Sosyal-
Kürt Özgürlük Hareketiyle stratejik ittifakı
ist anlayışın aşılamamasıyla olsa gerek ki,
savunanlar için, bu ilişki sadece stratejik it-
sosyalistler, yıkmak istedikleri oligarşik dik-
13
analiz
taya karşı, patlayan devrimci süreç, kendi
Kürt işçi ve emekçiler, Fırat’ın Doğusunda
“vatanlarında” patlamadığı için, bu uzaktaki
yükselen devrimci sürecin organik bir parçası
devrimci sürece, sıradan bir “dayanışma”
iken, geniş işçi ve emekçi kitleler, yoksul-
gözlüğü ile bakma yanılgısı içinde olmaları
lar, kadınlar ve gençler Türk milliyetçiliğinin
ve bu yanılgıya devam etmelerini söyleyebil-
hegemonyasındadır.
irim.
Metropollerde durgunluğu aşmayı, amansız
bölünmüşlük,
İkincisi ise; Fırat’ın doğusundaki temel so-
sömürüye ve yoksulluğa karşı sınıf mücade-
run, yani, Kürtlerin kendi ulusal demokratik
lesini geliştirmeyi önlüyor, sınıf mücadele-
birliği ve bütün farklı etnisitelerden, inançlar-
sinin yükselmesinin, demokratikleşmenin de
dan toplumsal kesimlerin cephesi sorunları
önündeki en önemli engel olan askeri ves-
temel olarak çözülmüşken, Fırat’ın Batısında
ayete ve Kürt sorununda çözümsüzlüğe karşı
işçi sınıfı, emekçi halk ve yoksul kitleler,
güçlerin birleştirilmesini engelliyor, güçlü bir kadın kurtuluş hareketinin
kadınlar ve gençler bölünmüş durumda olması, aynı zaman-
örgütlenmesini
da Fırat’ın Batısında Kürt
ruhuyla gençliği birleştirmeyi
olmayan demokratik güçler-
imkansız kılıyor.
ve
68’lerin
le Kürt demokratik güçleri
Demek ki, Türkiye sosyalist
arasında güçlü bir demokratik
hareketinin karşı karşıya olduğu
cephe kurulamamış olmasıdır.
temel sorun, işçi sınıfının, eme-
Şimdi hep birlikte sorarak cevabını arayalım: Bu bölünme nasıl bir
kçi halkın etnik ve yer yer de dini temelde bölünmüşlüğüne son vermek.
bölünmedir? Batı Avrupa’da geçmişte olduğu
Her zaman olduğu gibi, bu bölünmeyi somut
gibi enternasyonal devrimci öncüyle, sosyal
olarak analiz etmek ve siyasi mücadelemizin
şoven, reformcu kesimler arasında mı? İşçileri
temel sorunu olarak gündemimizin en başına
“reformistler” mi bölüyor? Biz 1900’lerde
yerleştirmektir.
işçi sınıfının tam orta yerinden “komünist ve
Somut olarak baktığımız zaman, esas
sosyal demokrat” partiler olarak bölündüğü
olarak AKP, MHP ve CHP gibi düzen par-
bir durumu mu yaşıyoruz? İşçi sınıfı günü-
tileri tarafından milliyetçi ve dini ideolo-
müzde hangi temelde bölünmüş?
jilerle Kürt işçilerinden ve emekçilerinden
Tabi, Dogmatik anlayışların yanıt vermesi imkansız sorulardır bunlar. Türkiye işçi sınıfı, emekçi kitleler, yoksullar, kadınlar, gençler, günümüzde esas olarak etnik temelde bölünmüştür. Varoşlardaki
14
Bu
kopartılan Türk ya da Kürt olmayan bu geniş kitleler içinde işçi sınıfının, emekçi halkın birliği şiarıyla çalışmak Türkiye sosyalistlerinin temel görevidir. Burada temel bir sorunun cevabı yine bizi
analiz
beklemekte: Bu birlik nasıl sağlanacak?
la hem bölünmüşlüğün sürmesine, hem de
Kendilerine bin bir isimle öncülük misyonu
devrimci sürecin Fırat’ın Batısın da da yük-
yükleyen günümüzdeki sosyalist partiler,
selmesinin temel koşulununun zayıflamasına
çevreler, gruplar bu birliğin adresi ola-
hizmet etmektedir.
bilir mi? Yani bazılarının iddia ettiği gibi,
Pratik göstermiştir ki, 12 Eylülden bu yana
Türkive’li Kürt işçiler, bu partilerden birinde,
tüm çabalara karşın, Kürt olmayan emekçi
ya da bu partilerin birleşmesinden oluşan bir
kitlelerini saflarında birleştirmeyi başarabilen
partide birleşebilir mi?
sosyalist birlik partisi kurulamamıştır. Teorik
“Birleşebilir” diyenler var tabii. Hatta
olarak mümkün olmasa da, bugün Fırat’ın
onların kimisi, Kürt özgürlük hareketini
ötesinde ki devrimci sürecin bizi karşı karşıya
salt bir “ulusal hareket” olarak tanımlayıp,
bıraktığı görevleri, kurulacağı bilinmeyen bir
bu hareketi ya fiilen “ayrıştırmak” için
zamandaki partiye ertelemek devrimci so-
uğraşmakta ya da zaman içinde böyle bir
rumlulukla bağdaşmaz.
beklemekte.
Şimdi başka sorularla devam edelim:
Kürt coğrafyasında “örgütlenme” perspe-
Türkiye’de Kürt olmayan emekçilerle, Kürt
ktifleri bu görüşe dayanmaktadır. Ve Fırat’ın
emekçiler arasındaki bölünmeye son vermek
doğusundan yükselen devrimci sürecin or-
için nasıl bir örgütsel adım atılmalıdır? Önce
ganik bir parçası olmaya yönelmeyen ama
Kürt olmayan emekçileri, ya da Türkiye
en devrimci dinamiğin aslıda Kürtler olduğu
işçi sınıfını saflarında birleştiren bir sosyal-
gerçeğini de bilerek, (şimdiler de buna bir de
ist partisi kurmak, bu parti ile Kürt özgürlük
Aleviler eklendi) Kürtleri bir kitlesi olarak
hareketinin partisi arasında kurulacak ilişki
örgütleyebilmeyi anlatmaktadır son noktada.
sayesinde bu etnik temelde bölünmeye son
Kabul edilir ya da edilmez bu tezin vardığı yer
vermek çizgisi derdimize çare olabilir mi?
“ayrışmanın”
yaşanmasını
burasıdır. Varacağı yer, zafer de, içinde bulunulan tıkanıklığın aşılması da olmayacaktır. Fırat’ın Doğusun da yükselen devrimci
Bu yolun neredeyse otuz yıldır denendiğini ve iflasla sonuçlandığını gördük. Bu otuz yıl, devrimci sürecin Fırat’ın ötesine kaydığı
süreci, Batısın da da yükselebilecek devrimci
dönemi kapsar.
süreci tasfiye etmeye çalışanların dayandığı
özgün örgütlülük ve görevlerini koruma
milliyetçi hegemonyanın yükseldiği bugünkü
temelinde, var olan bütün sosyalist par-
koşullarda
tilerin, hareketlerin ve çevrelerin, Fırat’ın
yukarıda
kısaca
anlatmaya
Öyleyse; güçlerin, kendi
çalıştığım yaklaşım, işçi sınıfının birliğini
Doğusundaki
sağlayamayacağı gibi, devrimci sürecin
gesel çaptaki- devrimci sürecin öncüsüyle
öncü gücünü “ayrıştırmak” ya da bu güçle
birleşmesi mümkün olmaz mı? Aslında bu
birleşmek yerine ondan “ayrı” durmak yoluy-
soruya Sosyalist Hareketinin tarihi “müm-
–üstelik
enternasyonal-böl-
15
analiz
gibi, kendi örgütlülüklerini koruyarak yer
kün” yanıtını veriyor. Devrimci sürecin merkezi Fırat’ın ötesine
alamıyorlar? Devrimci sürecin yasal partisi-
bu denli kaymadığı dönemde, 27 Mayıs dar-
yle neden örgütsel, politik organik bir ilişki
besinden sonra işçi sınıfı hareketi metro-
kuramıyorlar?
pollerde yükselirken kurulan Türkiye İşçi
Üstelik, metropoller de Türk emekçile-
Partisi’nin saflarında o zamanki yurtsever
rini, bugünkü egemen şovenist ortamda Kürt
Kürt hareketinin pek çok ismi gönül rahatlığı
solcularının uyandırması ve örgütlemesi çok
ile katılmamış mıydı? Canip Yıldırımlar,
zor bir süreçtir. Bu görev, Kürt devrimcileri-
Tarık Ziya Ekinciler ve daha pek çok Kürt
yle birleşen, onlarla bütün merkezi konularda
aydını TİP yöneticiliği ve milletvekilliği
birlikte hareket eden Kürt olmayan sosyalis-
yapmamış mıydı? Dev-Genç saflarında bin-
tler tarafından yerine getirilebilir.
lerce Kürt genci örgütlü değil miydi? Deniz
Gelecekte devrimci sürecin nasıl bir
Gezmiş’le Ömer Ayna aynı THKO üyeliği
yol izleyeceği şimdiden bilinemez. Devr-
yapmamış mıydı? Kürt olmayan devrimciler-
imci sürecin Kürt ve Kürt olmayan solu-
in çoğunlukta olduğu THKP-C aynı zamanda
nun bugünkü Barış ve Demokrasi Partisi
Kürt devrimcilerinin de örgütü değil miydi?
saflarında, kendi özgünlüklerini koruyarak
Peki nasıl böyle olmuştu? Çünkü o zaman
metropoller
de
de
atağa
devrimci süreç, Kürt toplumunun “azınlıkta”
geçmesiyle mümkündür. Ancak böyle bir
olduğu Türkiye Metropollerin de yükseli-
durumda, Kürt olmayan sosyalistlerin işçi
yordu. (yakılıp yıkılan köylerin sürgünleri-
sınıfının ve emekçi halkın etnik temeldeki
yle, yoksulluğun, savaşın zorunlu göçleriyle
bölünmüşlüğüne son verme sürecindeki roll-
ve Kürt Özgürlük Mücadelesinin geldiği
eri belirleyici olacaktır.
bugünün tablosuyla, geçmişin tablosu aynı 12 Eylülden beri bu süreç, 1900 başlarında nasıl
Avrupa’nın
Neden bunu “bağımsız” ve Kürtlerden “ayrı” saf ve temiz bir “Türk partisinde”
değildi)
16
birleşmesiyle
Batısından
yapmayalım? Böyle soranlar vardır. Onlar
Rusya’ya
bunu kuyrukçuluk sanmaktadırlar. “Türkler-
kaydıysa, tıpkı öyle Fırat’ın Doğusuna kaydı
in” çoğunlukta olduğu partilerde Kürt devr-
ve Kürt devrimcilerinin ezici çoğunluk
imcilerinin vaktiyle ve hatta şimdi de yer
oluşturduğu büyük bir Kürt özgürlük hareketi
almasını doğal karşılayanların, Kürt özgürlük
karşımıza çıktı.
hareketinin yasal partisinde “kürt olmayan”
Şimdi neden Türk olan ya da Kürt olma-
devrimcileri olarak yer almanın istenmeme-
yan sosyalistler böyle bir harekette, tıpkı
sinin altında gizli bir sosyal şoven önyargının;
Kürtler TİP’e katıldıklarında aynı zamanda,
sosyalist hareketin bir türlü aşamadığı küçük
o zamanki KDP’yle bağlarını koparmadıkları
olsun benim olsun dediği iktidar hırslarının;
analiz
ya da ateşten gömlek giymek istememenin
Somut görevlerimize gelirsek: Şimdi biz,
paylarının oranı nedir? Emekçilerin etnik
yukarda dile getirdiğim görüşler temelinde
temeldeki
vermek
radikal bir adım atıyoruz. Kendi özgün
isteyenlerin kendileri ayrı partilerde sınıfın
yapılanmamızı koruma temelinde, yalnız
bölünmüşlüğüne
dayanışma için değil, devrimci sürecin küçük
bölünmüşlüğüne kendilerini
son
uydurmaları
de olsa devrimci öznelerinden biri olmak için
büyük bir çelişki değil midir? Şu anda, Ortadoğu’nun kalbinde bir devr-
ve bu tehlikeli ortamda Kürt sol ve devrimci
imci süreç yükseliyor. Onun öncülüğünü
güçleriyle bedelleri, acıları, zorlukları, her
Kürt özgürlük hareketi yapıyor. İktidar
türlü felaketi paylaşmak için BDP saflarında
güçleri saldırıyı hızlandırmıştır. Ne acıdır
diğer “radikal demokratlarla” birlikte yer-
ki, daha sekiz dokuz ay öncede bu saldırının
imizi alıyoruz.
artacağını, kara bulutların büyük fırtınalara
Biz umuyoruz ki, Barış ve Demokrasi
gebe olduğunu, savaşın büyük bir tehlike
Partisi, Türkiye metropollerinde emekçi
olarak önümüzde durduğunu anlatmaya
sınıfların etnik bölünmesine son veren bir
çalıştığımda, sürecin eskiye dönmesinin
Çatı Partisine dönüşür; bu Çatı Partisinde
mümkün olmadığını anlatabiliyorlardı kimi-
hepimiz, Türkiye Metropollerindeki bütün
leri.. Hal böyle olunca, görevler, öncelikler
demokratik güçleri, liberalleri, demokratları,
farklılaşır, yollar farklılaşır.. Ve bugün Dev-
kısaca genel olarak militarizme, özel olarak
letin, hükümetin hem fikirliliğiyle kapatılan
askeri vesayete, genel olarak şovenizme, özel
DTP’nin
tehlikededir.
olarak Kürt sorununda çözümsüzlüğe karşı
Yukarıda anlatmaya çalıştığım görev ve so-
olan herkese kapısı açık olan bir cephe için
rumluluklar üzerinden süreci Türkiye eme-
de çalışırız.
ardından
BDP
kçilerinin, Halklarının lehine döndüremeyip,
Temennimiz BDP etnik bölünmeye son
“açılımın” gerçek yüzünü açığa çıkarıp ile-
versin, emekçilerin, halkların birlik çatısı
riye hep birlikte taşıyamayınca, “Açılım”
olsun. Demokratik Toplum Kongresi nasıl
oyunu içinde Kürtler Devletin ve taşeronu
Fırat’ın doğusunda
AKP’nin oyununa gelmeyince saldırılar
Anayasa Konferansı katılımcılarının hareke-
artmıştır, artamaya da devam edecektir.
ti demokratik cephenin temeli olsun.
Kürt halkının “özerk iktidar”ını temsil eden Belediyeler tasfiye tehdidi altındadır. İnkar,
en geniş cepheyse,
Adım bizden, üye formları Barış ve Demokrasi Partisi’nden…
imha konseptti yürürlülüktedir. Buna teslim olmayacak bir halkın olduğu gerçeğini de
*****
düşünürsek, çok kişinin canının yanacağı acı ve karanlık günler kapıdadır.
17
dünya
kıtasal bolivarcı
hareketin anlattığı
Temel Demirer
“Miaynkağaparın e, voç mah uni, voç tadavor, voç kerezman yev voç al takağ.”[1]
müthiş bir şeydi bu toplantı... Şüphe yok! Evet, evet “Zamanın Değiştiği” yalanı nihayete eriyor; boyun eğmeyenler, yeniden tarihin sahnesine
Belkemiksiz liberaller; postmodernist ucubeler; “sivil toplum”cu/ serbest piyasacı zevzekler... Özellikle sizlerin ve herkesin ha-
ma” ezberciliğinin ezberini alt üst ederek! Kim ne derse desin; devrimci söylemin,
beri olsun; postmodern mazeretlerle betimle-
silahlı isyanın “mümkün olmadığı”ndan,
nen bir vazgeçişte ifadesini bulan “dönem”,
geçersizliğinden, dünyanın eskisi gibi
“kesit” ya da her ne deniyorsa o işte; bitti...
olmayıp, “değiştiği”nden söz ederek
Dünya “yeniden dönmeye” başlıyor; Abya
Bolívar’dan Emiliano Zapata’ya, Che
Yala’da umutları yeşerten bir kalkışma yani
Guevara’dan Raul Reyes’e silaha sarılan
7, 8 ve 9 Aralık tarihinde gerçekleştirilen
kim, ne varsa onu “müzelik” ilan edenlere
Kıtasal Bolívarcı Hareket’in Üçüncü Kon-
yanıttı bu toplantı...
gresi, biz(ler)e bunu anlatıyor. ***** Müthiş kararlı bakışları; “ama”sız,
***** “Yürümek aynı zamanda tökezlemek ve düşmektir,” diyenlerin, hata yapmaktan
“fakat”sız kısa ve net cümleleriyle onlar
korkmayarak ilerlemekten yana olanların
bana; bir kez daha “Bitti, tükendi” dedikleri
yıllardır oluşturulması kavgasını ver-
şeyin, kapımızı gümbür gümbür çalmakta
dikleri Kıtasal Bolívarcı Hareket (CCB)
olduğunu duyumsattı...
Koordinasyon’dan Hareket’e dönüştü…
1 Mayıs 2009’da Taksim’e çıkanlara,
Dünyanın dört bir yanından gelen yüzlerce
6-7 Ekim 2009 İstanbul’unda IMF/DB’ye
devrimci, Latin Amerika’da yeni bir bölgesel
karşı çıplak elle dövüşenlere benziyorlardı;
hareket başlatmak icin Caracas’ta toplandı.
“benziyorlar”dı da ne kelime? Tıpatıp onlardı... İleri yaşlarına karşın, ilk gençliklerinde kavradıkları silahın coşkusuyla hayata bağlı ak saçlılarından; dağlardaki güneş yanığıyla toplantıya gelen filinta endam gençlere
18
çıkıyorlar. Hem de postmodern “ezber boz-
26 ülkeden yaklaşık 950 delege, Latin Amerikalı bağımsızlık kahramanı Simón Bolívar’a atfen Kıtasal Bolívarcı Hareketi oluşturdular. Kolektif başkanlığı Kolombiyalı devrimci tarihçi Juvenal Herrera Torres; FARC-
dünya EP’nin 2008 yılında yitirdiğimiz efsanevi
yayılmasını sağlamak ve özellikle öğrenciler
önderi Manuel Marulanda Velez; Dominikli
ile gençlerden oluşan Uluslararası Tugayları
bağımsızlık önderi Caamaño’nun oğlu Fran-
oluşturarak bu mücadelenin devrimci,
cisco Caamaño; Haitili Marksist teorisyen ve
militan ayağını kurmak amacıyla yola çıkan
Duvalier diktasına karşı mücadele eden Suzi
500 dolayında devrimcinin, Caracas’ta,
Castor; Herri Batasuna’nın Marksist teorisy-
Fuerte Tiuna bölgesinde 1700 kişiyle birlikte
enlerinden Basklı İñaki Gil de San Vicente;
gerçekleştirdiği CCB Kuruluş Kongresi’ni
ABD’li Marksist sosyolog ve aydın James
2008 yılı Şubatı’nda Ekvador’un başkenti
Petras; devrimci monsenyor Pedro Casaldá-
Quito’da düzenelenen İkinci Kongre takip
liga; FARC-EP’nin Merkez Kurmay Heyeti
etmişti…
Sekreteryası Başkanı Alfonso Cano; Dominik
Bu ise üçüncü Kongre’ydi; bu toplantıda,
Komünist Partisi yöneticilerinden Narciso
Türkiye’den İsviçre’ye, Avustralya’ya dek,
Isa Conde; Brezilya Komünist Partisi’nin
kıta dışından pek çok katılımcı yer aldı.
(PCB-ML) yayın organı Inverta’nın editörü
Aluisio
Beviloqua; Brezilya
Komünist
Partisi üyesi ve mimar
Oscar
Niemeyer’den
Etnisite ile sınıf, kültür ile ekonomipolitikayı devrimci eksende yeniden harmanlayarak dünyanın “11. Tez”deki üzere değiştirilip, dönüştürülebileceğinden kuşku duymayanlar; Marx’ın ‘Kapital’ine, Lenin’in ‘Devlet ve İhtilal’ine hâlâ inananlar; sürdürülemez kapitalizmin krizinin bir kez daha kanıtladığı üzere, yanılmadılar
oluşan Kıtasal Bolívarcı Hareket’in
yeni
genişletilmiş
Katılımcılar, dünya emperyalizmine karşı kıtasal/ enternasyonalist direnişi bir isyana dönüştürmenin imkânlarını
ararken; yığınsal veya yığınlarla buluşmuş bir silahlı müc-
kolektif başkanlığına, 2009 Aralık’ındaki
adelenin Latin Amerika gibi yerkürenin
Kongre’de Türkiyeli Temel Demirer, Ar-
dört yanında emekçilerin, ezilenlerin
jantin Komünist Partisi’nden ekonomist ve
kurtuluş umudu olduğunun altını çizdiler.
devrimci aydın Jorge Beinstein ve Salvador
Toplantının açılışında, Kolombiya Devr-
Allende hükümetinde Çalışma Bakanlığı
imci Silahlı Güçleri (FARC) komutanı
yapmış olan, Şili Komünist Partisi yöneticile-
Alfonso Cano’nun gönderdiği mesajda,
rinden Mireya Baltra Moreno da eklendi…
ABD emperyalizminin bölgede artan askeri
Yedi yıl önce Kolombiya’nın Cartagena şehrinden Latin Amerika ve Karayip halklarının emperyalizm karşısındaki birliğini kurmak, Bolívarcı düşüncenin
tehdidi karşısında “siyasi bir kıta hareketi” oluşturulması çağrısında bulundu. Bir delege kürsüden; eleştiri silahını kullanmaktan, silahların eleştirisine geçme
19
dünya
fikrinin yeniden ve bir kez daha güncellen-
olarak öldü ve bulduğundan çok daha ada-
mesi gerekliliğinin altını çizdi; bir diğeri de
letsiz bir dünya bıraktı arkasında. Yine barış
Carlos Marighella’nın “Kent Gerillası” ko-
ve adalet haykırarak doğan XXI. yüzyıl da
nusundaki görüşlerinin kent varoşlarındaki
önceki yüzyılın izinden gitmekte.
(favelalardaki) yoksullarla bulusturulmasının yaşamsal önemine dikkat çekti.... Venezüella Komünist Partisi liderlerinden
şeyin Ay’a gittiğine inanıyordum. Ne var ki, Ay’a giden astronotlar orada ne
Yul Jabour, Kolombiya’daki devrimciler
tehlikeli rüyaları, ne tutulmayan vaatleri ne
gibi “Her isyancı hareketin” ideallerini
de kırık umutları buldular.
paylaştıklarını söyleyecek kadar radikal ve açık sözlü bir pozisyonda konumlanıyordu.
Eğer bunlar Ay’da değilseler, neredeler o zaman?
*****
Yoksa dünyada kaybolmadılar mı?
Etnisite ile sınıf, kültür ile ekonomi-
Yoksa dünyada saklanıyorlar mı?”[2]
politikayı devrimci eksende yeniden har-
Evet, dünyadaki hiçbir şey kaybolmadı;
manlayarak dünyanın “11. Tez”deki üzere
isyancılar da, isyan da yerli yerinde duruyor;
değiştirilip, dönüştürülebileceğinden kuşku
aya falan gitmedi...
duymayanlar; Marx’ın ‘Kapital’ine, Lenin’in
*****
‘Devlet ve İhtilal’ine hâlâ inananlar;
Kıtasal Bolívarcı Hareket’in Üçüncü
sürdürülemez kapitalizmin krizinin bir kez
Kongresi’nin hepimize bir kere daha
daha kanıtladığı üzere, yanılmadılar...
anımsattığı üzere; hayat bizi, onu
“Silahlı mücadele”, “isyan”, “devrim” ve bu ülküler için mücadele bir kez daha tarihin gündem maddesi oluyor! Hayır, “hayal” görmüyorum; beliren alâmetlerin neyi muştuladığından söz ediyorum... Liberal “demokratik” rehavetin beni anlaması mümkün değil; zaten onlardan böyle bir şeyi beklediğim falan da yok.... Ben de, Eduardo Galeano’nun
20
Ben çocukken, dünyada kaybolan her
değiştireceğimiz eyleme, sahiciliğe çağırıyor… Şimdi sahici olana, her zamankinden daha çok muhtacız… Bugün ne kadar sahici olabilirsek gelecekte de o kadar var olabileceğiz… Bu da tamı tamına kapitalizmle köktenci bir kopuşu gerekli kılıyor… Tam da bu noktada Hannah Arendt’in; “Konuşmadan ve eylem yapmadan yaşanan
‘Aynalar’ında dediği gibi düşünüyorum...
bir hayat, kelimenin tam anlamıyla, insanın
Bakın ne der O: “Barış ve adalet haykırarak
hayatı boyunca yaşadığı bir ölümdür...” “Ey-
doğan XX. yüzyıl, kanın içinde boğulmuş
lem, insanı açıklayan temel kavramdır; in-
dünya
san, öz varlığını ancak bu şekilde sergileyebilir...” “[İnsanlar] konuşarak ve eylemde bulunarak daha önce görünür olmadıkları
Sonra, “İnsanın kurtuluşu doğruluktadır,” diye haykıran Hz. Ali’yi... “İnsanın kendi kendini fethetmesi, zaferl-
dünya sahnesine ayak basar...” “İnsan,
erin en büyüğüdür”. “Cesaret, tehlike anında
önceden belirlenemez bir sürecin başlatıcısı
akıl ve zekânın kullanılmasıdır,” uyarısıyla
olabilir...”[3] uyarılarına kulak vermeliyiz...
Platon’u ve “Cesaretin modası hiç geçmez,”
Kolay mı? “Alacakaranlık gün doğumudur,” vurgusuyla Max
diyen Thackeray’i... Nihayet Emile Zola’nın, “Gerçek daima
Horkheimer’in eklediği üzere, “Engizisyon
muzaffer olur”; ya da “Gerçek gecikmeyi
karşıtları için alacakaranlık gün doğumudur.
sevmez” diye ekleyen Seneca’nın sözlerini...
Kapitalist alacakaranlığıysa, günü
El özet Kıtasal Bolívarcı Hareket’in
batırmaya insanlığı gerçekte tehdit eden
Üçüncü Kongresi, bana bunları yani isyanın
geceyi başlatmaya gerek duymaz,”[4] diye
gülümseyen kararlılığını anımsattı…
betimlediği tabloda sürdürülebilir olan tek sahici şey isyandır...
16 Aralık 2009 20.33.41, Paris.
***** Diyeceklerimi toparlarsam; “şimdilik”
*****
kaydıyla sözüm şu: Eşitlikçi-özgürlük ütopyaları için aşkla
N O T LA R
yanılan bir zaman dilimi yeniden kapımızı
1- “Bir tek fikirdir ki; ne ölür, ne yargıcı
çalıyorken; tahakkümsüz bir toplumsallık
vardır, ne mezarı ve ne de tabutu.” (Ermeni
düşüncesi düzenin sınırlarına aldırmayan bir
Atasözü.)
isyanı “olmazsa olmaz” kılar...
2- Eduardo Galeano, Aynalar: Neredeyse
Şimdi bunun için umut ve isyan zamanı!
Evrensel Bir Tarih, Çev: Süleyman Doğru,
Bu elbette kolay değil; bunu bilmiyor,
Sel Yay., 2009.
anlamıyor değilim! Ancak bana verili koordinatlarda İranlı
3- Hannah Arendt, Doğumunun 100. Yılında Hannah Arendt, Yayıma Hazırlayan: Sanem
şairin, “Aşka uçarsan kanadın yanar…”
Yazıcıoğlu, Yapı Kredi Yay., 2009, s. 63-11.
sözünü anımsatanlara; izin verin, ben de
4- Max Horkheimer, Alacakaranlık, Çev:
Mevlana’nın, “Aşka uçmazsan kanat neye
İlknur Aka, Kırmızı Yay., 2009.
yarar?” yanıtını anisatayım....
5- “Amacım zayıflık tanımaz” (Ermeni
Bir de “Nıbadagıs dıgarutyun çican-
Atasözü.)
çnar”[5] diyen Ermeni Atasözü’nü....
21
emek
“yer yüzü sıcak olsun diye” İsmail Edre
“Yüz karası değil, kömür karası,
Alabildiğine donuk bir tonlama ile
Böyle kazanılır ekmek parası..”
Bursa’da onlarca işçinin göçük altında
Orhan Veli Her defasında yeryüzünün en anlamlı ve
“Yeryüzü sıcak olsun” diye maden ocağına
en mühim meselesinden bahsedermiş gibi
inen işçiler o gün son kez indiler maden
başlardı söze…
ocağına…
Aşk hali ile anlatırdı o elleri… Büyük bir vefa ve saygı olurdu ses tonunda… Ağzından dökülen sözcükler miydi
Hayranlıkla sevdikleri babalarını bekleyen çocuklar veyahut eşlerini bekleyen kadınlar büyük bir yıkım yaşadılar o gün.
sihirli olan yoksa bende mi öyle bir etki
Fecaatti yaşanan ve ilk değildi kuşkusuz.
yaratıyordu bilemiyorum.Her kelimesi içten,
Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK)
her kelimesi alın teri kokan bir hikâye… Belki de bende bu etkiyi yaratan
Genel Müdürlüğü’nün istatistiki verilerine göre 1955-2009 yılları arasında kömür
anlattıklarının bizim eşsiz hikâyelerimizden
ocaklarındaki ‘iş kazalarında’ 2687 işçi öldü,
birisi olduğunu biliyor olmamdı.
326.321 işçi ise yaralandı.
Değerli yoldaşım Bülent Çalık’tan bahsediyorum. Aşk hali ile anlatırdı babasının o siyah,
İş kazası dediler ama kaza filan denemezdi buna, düpedüz cinayetti. İşçilerin anlattığından çıkan sonuca göre, devlet de bu
yaralı, kocaman ellerini… Bir maden
cinayetin ortağıydı. Maden ocağını denetime
işçisiydi Muharrem Amca; yıllarca
giden müfettişler maden ocağını denetlemek
Zonguldak’ta maden ocaklarında çalıştı,
yerine, ofisinde işveren ile sohbet edip çay
şimdilerde emekli. Birdenbire hatırlamadım
içmeyi yeğlemişlerdi. Panik haliyle midir
Bülent’i ve Muharrem Amca’yı. Oysa
bilinmez; daha önce çalıştırılmasında hiçbir
birdenbire ve sebepsiz yere hatırlamayı çok
sakınca görülmeyen maden ocağı, yaşanan
isterdim.
fecaatin sonrasında 6 ay süreyle kapatıldı.
Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesindeki
22
kaldığını söylüyordu haber spikeri.
10 Aralık tarihinde gerçekleşen göçük-
maden ocağında yaşanan grizu patlamasını
ten sonra sırra kadem basan Büyükköy
duyduğumda anımsadım Bülent’le
Madencilik’in sahibi Nurullah Ercan ancak 8
yaptığımız o sohbetleri.
gün sonra ortaya çıktı.
emek
Ortalıktan kayboluşu sessiz olmuştu ama dönüşü alabildiğine pervasızdı. Nurullah Ercan gazetelere verdiği ilanda
ocağının eksiklerini tamamlasın” dediler. Her şeye bir eder biçebileceğini sanan burjuvaların pervasızlığını boşa çıkaran bu
olaydan büyük bir üzüntü duyduğunu ve
reddediş, göründüğünden daha büyük bir
bu yüzden işçilerin ailelerine 15.000 lira
anlam taşımaktadır. Tuzla’da yaşanan iş
kan parası vereceğini ve ölen maden-
cinayetlerinin karşısında güçlü bir hareke-
cilerin çocuklarının eğitim masraflarını
tin oluşamamasının en önemli sebeplerin-
üstleneceğini, onlara iş bulacağını açıkladı.
den birisi işveren tarafından ödenen kan
Devlet erkânını selamlamayı da unutmamış
parasıdır.
ve Enerji Bakanı Taner Yıldız, Çalışma
İş cinayetlerinin önüne geçme kavgası
Bakanı Ömer Dinçer ve Bakan Faruk
veren işçi sınıfı hareketinin bu alanda
Çelik’e teşekkürlerini bildirmişti Nurullah
kazanım elde edebilmesinin koşullarından
Ercan.
birisi işverenlerin kan parası hamlesini boşa
Bu ilan burjuvalara has bir kibir ve
çıkarmaktır. Bu anlamda işçi sınıfı hareketi,
pervasızlık örneğiydi. Yaşamı paradan yahut
ölen işçilerin acılı ailelerine bir teşekkür ve
para kazanmaktan ibaret olanlar, paranın
dayanışma borçludur.
her şeye muktedir olduğunu zannederler.
Alınterinden başka satacak hiçbir şeyi
Bu yüzden ölüm sonrasında yaşanan acıya
olmadığı için yeryüzünün dehlizlerine
paha biçebilecek kadar pervasız olabilirler.
sürgün edilen madencilerden 19’u artık
Döktüğünüz gözyaşının, gördüğünüz kâbu-
yaşamıyor.
sun, çektiğiniz acının, yitirdiğiniz canın bir ederi vardır onlar için. Bu kez öyle olmadı. Bu kez ölen işçilerin
Nazım Hikmet bir şiirinde söylüyordu; “Yaşamı adil olmayanın ölümü de adil olmaz” diye… Bu hayatın adil davranmadığı
aileleri alabildiğine mağrurdu. Reddettiler
ve güneşi hepimizden az görmeye mahkûm
kan parasını. Acılarına paha biçilmesine
ettiği madencilerin ölümü de adil olmadı.
izin vermediler. Maden ocağının sahib-
Madenciler karanlıkta öldüler.
inin serbest bırakılmasına itiraz etmek için
Bir gazete ilanı çileden çıkarabiliyor insan
adliyeye giden işçi yakınları adliye önünde;
olanı, dilin küfre değdiği zamanlardan geçi-
“Maden sahibinin gazete ilanıyla vereceğini
yoruz.
açıkladığı 15’er bin lirayı hiçbirimiz kabul
Kapitalizm her şeye fiyat biçiyor ve bu
etmeyeceğiz” dediler. Ölen işçilerin eşleri
böyle devam edecek… Ta ki fiyat biçilenler
40’a yakın çocuğun yetim kaldığını belirtip;
arasında yer alan yeryüzünün lanetlileri bir
“Bize vereceğini söylediği para ile maden
araya gelip kapitalizme kefen biçene kadar!
23
yorum
İran’da bir ayetullah portresi Yakup Karabacak
M
untezeri, “Biz devrimi yaparken
inancında önemli bir yer tutan “taklit
bağımsızlık, özgürlük ve
mercii” olma vasfına nail olmuş ender
İslami cumhuriyet kurmayı
ayetullahlardan birisidir. Üstelik devrimde
hedeflemiştik. Bağımsızlığı elde ettik. Ama,
üstelendiği rol neredeyse Humeyni ile
özgürlük ve İslami cumhuriyete ulaşamadık.
eşdeğerdir. Velayat-i fakih düşüncesinin ve
Aydın insanların siyasi partiler kurmasını,
uygulanmasının da sahiplerinden biri idi.
partilerin yönetimi eleştirebilmelerini, mecli-
Buna rağmen Humeyni halefi olarak onu
sin yönetimi denetleyebilmesini istiyorduk.
değil Hamaney’i göstermişti. Muntezeri’nin
Bu olmadı. Şimdi, yönetim partiler üzerinde
amansız muhalefeti de bugünleri mütakip
baskı kuruyor. Oluşturulan dini kurumlar
başlamıştı.
yüzünden İslami cumhuriyet hedefinden de uzaklaştık” diyordu. Geçtiğimiz günlerde hayata veda etti
Oratadoğu’nun Arap ulusunun egemenliğinde rol oynamadığı münhasır
Hüseyin Ali Muntezeri. İran’da gerçekleşen
ülkesi. Öyle bir algı yaratılmıştır ki zih-
son seçimlerde Ahmedinejad iktidarına
nimizde bu ülke hakkında, baştan aşağı
yönelttiği ağır eleştirilerle muhalefetin
cehalet zırvalarına dayanıyor tamamı.
ruhani önderliği görünümüne kavuşmasaydı,
Refah partisi iktidara geldiğinde, lise
ölümü basında ne derece yer tutardı, bizleri
öğrenimimin ilk yıllarında, “İran’a mı
ne kadar düşüncelere sevk ederdi bilin-
dönüyoruz” korkusunu, neden hissettiğimi
mez. Ancak ölümü bile kendi “deyimiyle
dün gibi hatırlıyorum. Damarlarımıza
yozlaşmış devrime” bir uyarı niteliği taşıdı;
kadar işlemiş pozitivizm, bütün siyasal
binlerce muhalif Muntezeri’nin ömrünün
algımızın önüne kalın bir zırh gibi ilişmişti.
çoğunu geçirdiği, Şiiler’in kutsak kenti
Devrimciliğimizin amentülerinden biri
Kum’a akın etti.
“İslamcılarla ittifak etmenin, TUDEH
Muntezeri’nin muhalefeti, 1979 devrimi
24
İran, yanı başımızdaki ülke,
akıbetine” kaçınılmaz (!) dönüşümüydü.
üzerinden fazla zaman geçmeden başlar.
Hazırda bu amentüye sebep bakış açısının
Kendisi Ayetullahlar hiyerarşisinde,
Türkiye solunda değiştiğini iddia etmek
Humeyni’nin halefi olarak gösterdiği
iyimserlik olacaktır. Pozitivizmin kaba ve
Hamaney’den çok daha kıdemlidir. Şii
kalın zırhı karşımızda duruyor.
yorum
Deriz ya “beni bir sen anladın sen de
konu;ancak belirtmek gerekecek ki önemli ay-
yanlış anladın” diye; İran tasavvurumuz,
etullahlardan bir kısmı gerçekten bu iddiaların
tarih bilgimiz tam da bu minvalde seyrede-
hayata geçirilmesi için mücadele ediyorlardı.
duruyor. Evet; İran solunun ve İran müc-
Öyleki, hakın mücahitleri, halkın fedaileri
adele tarihinin yaşadığımız topraklarla ilk
gibi sol örgütleri destekleyen ayetullahların
akla gelenden fazla ortak yönleri var. Ancak
gücü
bu ortaklıklardan çıkacak sonuç “amentümüz” olmamalıydı.
de
azımsanacak
gibi
değildi.
Muntezeri’nin ölümü bazı soruları hatırlattı; belki de yanı başımızdaki bu
İran, Ortadoğu tarihinde de, İslam tarihinde
medeniyete ilişkin çok da sorma ihtiyacı
de fark yaratan bir ülke ve medeniyet. Öyle
hissetmediğimiz soruları. Bu yazının bu
anlatılır ki; islamiyetin dahi teolojik varlığının
soruların cevaplarının tartışılmasında bir
maddi yaşamda tartışma yaratması, incelen-
başlangıç olduğunu varsayalım.
mesi, karşılaştırması İranlıların İslamiyeti kabulü ile mümkün olmuştur. En ateşli mezheplerin ve en
İran solunun temel yanllışının ayetullahlarla ittifak yapmak olmadığı, mücadelenin yalnızca
fazla mezhebin de
anti-emparyal-
bu
izm eksenine
medeniyetten
çıkmasının nedeni
indirgenmiş
bu
olduğu da
olabilir
mi?
Müntezeri’nin yazının
basit bir tarih
başında
okumasıyla gay-
yaptığımız alıntısı aslında
İran
et anlaşılabilir
is-
gerçek.
lam devriminin en
Bu iki başlığı
temel iddiasını belirtiyor. Devrimin mimarlarının temel söyle-
iki ayrı yazıda ele almayı umuyorum. Yazılardan biri İran
mi 70’lerin başından itibaren “eşitlik, adalet,
devriminin temel iddialarını ele alırken,
bağımsızlık” gibi dönemin öne çıkan sol tale-
diğeri İran solunun algısını irdeleyecek.
pleriydi. Humeyninin ne büyük destekçileri,
Ölümü bu yazıları yazmama vesile
Tahran’ın yoksullarıydı. Şah ve yöneticiler
olan Hüseyin Ali Muntezeri’ yi saygıyla
bir avuç zengin azınlık, sömürücü olarak ilan
anıyorum.
edilmiş, iktidarın asıl sahiplerinin “ezilenler” olduğu belirtilmişti. Humeyninin bu id-
*****
dialara o dönem ne kadar inandığı başka bir
25
politika
bölgesel güç olma stratejisi Yaman Yıldız
T
ürkiye, bölge ülkeleri arasında dış
politikadaki aktif siyaset ve gelişim
bölgede güç merkezi olma yoluyla, küresel
bakımından son yıllarda isminden
kapitalizmin AB merkezinde yer kapmak.
en fazla bahsedilen ülke durumunda. Bunu
Atılan bütün adımlar bu stratejinin gereği.
nasıl açıklamak gerekir? Türkiye bölgenin
Bu analizi bizler, daha ÖDP içindeyken
“parlayan yıldızı” mı? AKP bir “bölgesel
yapmış, ünlü “sarı sayfalarda” geliştirmiş,
barış havarisi” mi? Yoksa ABD emperyal-
daha sonra da, SDP saflarındayken
izminin basit bir “taşeronu”; onun tarafından
derinleştirmiştik.
“itilen kakılan” ve küresel güçlerin “zavallı bir kurbanı” mı? Liberal çevrelere bakarsak, birinci şık geçerli.
Bu analiz bize sınıf karşıtımızın görünüşteki adımlarının emperyal iç yüzünü göstermektedir. Böylelikle; sol liberallerin kendi burjuvazilerinin kapitalist çıkarlarını
Ulusal çevrelere bakarsak, ikinci şık...
“demokrasi” adına ve sol milliyetçilerin
Sınıf açısını kaybetmeyenler için her iki
kendi burjuvazilerinin kapitalist çıkarlarını
şık da bilimsel temelden yoksun. Türkiye G20’lerle birlikte dünya pazarlarında söz söyleyen bir ülke.
“bağımsızlık” adına savunmalarına karşı bizi ideolojik bakımdan silahlandırmaktadır. Uzunca bir süredir savunulan bu fikirlere
Türkiye’den söz eden küresel kapitalizmin
karşı, ülkede yaşanan ve yaşanmakta olanlar
strateji uzmanları, Türk kapitalizminin
üzerine doğru analizler yapmak ve doğru
emperyal yönelimlerinden söz ettiklerini
sonuçlar çıkartmak için Türkiye kapital-
biliyorlar.
izminin bu stratejik yönelimini kavramak
Türkiye bölgede ne “barış” misyonuyla hareket ediyor ne de emperyalizmin basit bir aracı rolünü oynuyor. Türkiye, Sovyetler’in dağılmasının
bize yol gösterici olacaktır. Bu çerçevede bakıldığında, Türkiye kapitalizminin esasen saymakla bitmeyecek antidemokratik uygulamaları ve yasakları
ardından yaşanan eski reel sosyalist
devam ederken; ‘demokrasi, özgürlükler,
pazarlarının paylaşım savaşında, kendi
komşularla sıfır sorun’ söylemindeki
bölgesindeki pazarları elde etme kavgasına
çelişkiyi bizim için daha anlaşılır kılacaktır.
girdi.
26
Türk kapitalizminin emperyal stratejisi,
Bu stratejinin doğru algılanması, çeşitli
politika
düzlemlerde ittifak ve mücadelenin sivri
peryalist mücadelenin merkezi sayıyorlar.
ucunu nereye yönelteceğimiz sorusuna da
Oysa antikapitalizmi es geçen, bunun
doğru yanıtlar üretmemizi sağlayacaktır.
yanında özgürlükler söz konusu olduğunda bile, atılan adımların emperyalizmin oyunu
SOL MİLLİYETÇİ TAVIR Emperyalist
güçler
tarafından
“kişiliksizleştirilen” Türkiye fikrine sahip ulu-
olduğunu iddia eden bu odak; reel politik ve enternasyonalist görevleri kaçırmaktadır.
sal sol aynı zamanda içeride kendisi açısından
Ve BÖLGE …
birinci tehlike olarak şeriatı belirlemiş du-
ABD’nin bölgeye yönelik askeri müda-
rumda. Türkiye egemenlerini bu gözle
halesinin üzerinden 6 yıl geçti. Bölgeye
ayıran söz konusu anlayış, şeriatçı güçlere
demokrasi ve barış getireceğini iddia eden
karşı “bağımsızlıkçı” güçleri
destekleyen
bir ittifak politikası izlemeyi koyuyor.
önüne Aynı
za-
30 yıldır Kürtlere karşı yürütülen savaş tamamen yenilgiyle sonuçlanmış durumda. Zap’tan dönen askeri operasyon bu yenilginin en son halkası oldu
ABD ve koalisyon güçlerinin yarattığı tahribat tarif edilemez boyutta. Ölü sayısı 1 milyona
manda Türkiye üzerine oynanan “Kürt oyu-
yaklaşmış durumda. Bunların yüz binlercesi
nunu” görerek, sol milliyetçilerimiz, empery-
çocuk. Binlerce kişi göç etmek ve mülteci
alizmin bölücü emellerini de açığa çıkarıyor.
hayatlar yaşamak zorunda bırakıldı.
Bu fikir ve duruş onları demokrasi
Şimdi ABD, bölgedeki enerji kaynaklarına
mücadelesinde ve enternasyonalist görev-
el koyarak bölgeyi avantajlı biçimde terk
ler söz konusu olduğunda, sosyal şoven
etmeyi planlıyor. Bu yeni durum, 1990’da
politikaların sürdürücüleri haline getiriyor.
başlayıp 2003’te başka bir düzleme sıçrayan
HKP’nin 2. Kurtuluş Savaşı’nı başlatma
sürecin yeni bir safhaya evrileceğini gösteri-
söylemi; CHP’nin, son örneğini Dersim
yor.
Katliamı’nı olumlayan yaklaşımlarında
ABD’nin çekilme tartışmaları ile öne çıkan
gördüğümüz imhacı zihniyeti; TKP’nin ve
Türkiye, Nabucco gibi anlaşmalar yaparak
tüm bu tarza sahip olanların Kürt özgürlük
ekonomisini de güçlendiriyor. İran’la da
mücadelesini emperyalizmin oyunu gibi gös-
anlaşma sağlandığında Türkiye üzerinden
terme çabaları bu duruma verilebilecek bazı
3 ayrı boru hattı geçecek. Şu anda var olan
örnekleri oluşturuyor.
2 boru hattında da taşınma sağlanmıyor.
Sol milliyetçilerimiz; kendi egemenlerinin
Enerji, güvenli geçişi sever. Bu topraklarda
işbirlikçi ve aynı zamanda bölgede güç olma
güvenlik bu sebeple dünden daha önemli bir
amaçlarını boş geçerek, kendilerini antiem-
hale gelmiş durumda.
27
politika
ABD bölgeyi terk ederken en fa-
toplulukları etkisi altına alma ve demokrasi
zla inisiyatifi kendi çıkarlarını en iyi
mücadelesinde bunları birleştirme potansi-
koruyabileceğini düşündüğü ve bölge-
yelini taşıdığı gibi, işçi sınıfının ete kemiğe
sel olarak en uygun konumda gördüğü
büründüğü bir hareket olma niteliğini de
Türkiye’ye vermek istiyor. Fakat güney-
taşımakta.
deki Federe Kürt Devleti’nin korunmasını da çıkarları açısından gerekli buluyor. Hâl
açısından bu kitle mücadelesi ve politik
böyle olunca; Kürtleri yıllarca kendisine
öncüleri ile yapılacak ittifak, ülke sınırlarını
tehdit olarak algılayan Türkiye de, Federe
aşarak bölgeye ve Orta Doğu’ya uzanan bir
Kürt Devleti ile ilişkiler geliştirmek, bununla
ittifak ilişkisi içine girmek anlamına geliyor.
kalmayıp ülkesindeki Kürtlere yaklaşımında da eski politikaları terk etmek zorunda. Sınırın bir tarafındaki Kürtlerin federe
Kürt açılımı ile başlayıp demokratik açılıma ve oradan da milli birlik projesine evrilen açılım sürecini oluşturan uluslararası
devleti varken diğer tarafındaki Kürtlerin,
durumun fotoğrafının yanı sıra, bu açılıma
yaşam hakkı da dahil, en temel haklarına
sebep olan Kürt özgürlük mücadelesinin
dahi kast ediliyor olması bu anlamda ciddi
kazanımlarını eklemeden yapacağımız her
bir çelişki oluşturuyor.
değerlendirme, gerçekten kopuk olacaktır.
Bölgede en önemli demokratik güç Kürt
30 yıldır Kürtlere karşı yürütülen savaş
Özgürlük Hareketi olarak öne çıkıyor.
tamamen yenilgiyle sonuçlanmış durumda.
Taşıdığı dinamizm ve yürüttüğü mücadele-
Zap’tan dönen askeri operasyon bu yenilg-
nin devrimci karakteri Kürtleri bölgede en
inin en son halkası.
önemli demokrasi öznesi konumuna getirmiş durumda. Bölgenin kalbinde yer alan Kürtler dört ayrı ülkede yaşıyor ve bölgedeki demokratik değişimin en büyük gücünü oluşturuyor. Bu bölgede devrimci bir süreç yaşandığını
Silahlı seferin başaramadığını sandıkta başarabileceğini düşünen AKP’nin seferi ise 29 Mart seçimlerinde sandıktan cevabını aldı. Sandıkta kıramadığı inisiyatifi; DTP’ye PKK operasyonu yaptığını iddia ederek
tespit etmek gerekiyor. Kendi kimliği ve
kırmaya çalışıyor. Bu durumun, şimdilik son
özgürlüğü ile ilgili her sorunda, talebini ve
örneği, BDP’ye yapılan KCK operasyonu
tepkilerini sokakta etkin bir biçimde dile
ile demokratik siyaset yapan ve aralarında
getiren bir kitle mücadelesi yürüyor.
belediye başkanlarının da bulunduğu
Bu hareket; Türk, Süryani, Çerkez, Laz, Arap, Fars, Suni, Şii, Alevi bütün
28
Türkiyeli demokrat ve sosyalistler
yüze yakın insanın gözaltına alınması ve hatta birçoğunun tutuklanması oldu. Habur
politika
dönüşü ve kapatılan DTP’nin milletvekil-
ve sosyalizm mücadelesi veren her hareket
lerinin BDP çatısı altında meclise dönmeleri
ve kitle mücadelesi bu durumdan etkilendi.
ile inisiyatif kaybeden AKP ve devlet bu
Sosyalizme yönelik saldırıların giderek
operasyonlar ile muhatabını zayıflatmaya
yükseldiği bu evrede; bölgesel çapta devrim-
çalışıyor.
ci süreç yaşayan, işçi sınıfını ve tüm ezilen-
Askeri vesayeti güçlendirerek devam
leri bünyesinde barındıran bu kitle hareketi
ettirmek isteyen ordu ise, başarısız olduğu
ile kurulacak ilişki ve ittifakın önemi bir kez
tescilli olan askeri yöntemleri, böylelikle
daha gün yüzüne çıkıyor.
çözümsüzlüğü de devam ettirme eğiliminde. Oysa savaşan taraflar açısından da 30
Kurulacak mücadele birliği, devrimci savaşın ve devrimci birliğin gelişmesini
yıldır süren savaşın bir çözüm olmadığı
ve olgunlaşmasını sağlayacaktır. Bölgenin
görüldü. Bu savaşta ısrarın yıkımı
savaş potansiyelinin gücü, hatta nükleer
artıracağı somut bir gerçek olarak ortaya
silahlanmanın boyutu dikkate alındığında;
çıktı. Darbe planları ortalara dökülen,
bu ortak mücadelenin aynı zamanda savaş
Cumhurbaşkanı’nın eşinin türbanına ‘takan’,
karşıtı bir özellik taşıdığı da görülmelidir.
367 komedisi ile Cumhurbaşkanlığı seçi-
Bu tespitler ışığında; geçmişte yapılan
mine karışan ordu, iktidarının tartışmasız
hataların tekrarından ibaret olacağını
devamını istedi. Özellikle, bu savaştan
saptadığımız geleneksel tarzların terk edi-
güç alıp görev biçilen Ergenekon çetesi bu
lerek bölgede en dinamik, en devrimci ve
savaşın yarattığı ortamda büyüdü ve kirli
tek kitlesel güç olan Kürt özgürlük hareketi
yöntemler ile sürecin belirleyen bir unsuru
ile daha gelişkin bir ilişki biçimi ve ittifak
oldu.
sosyalistlerin önünde kaçınılmaz bir görev
Kendi suçlarını örtmek, savaşı ve çözümsüzlüğü devam ettirmek için darbeler planladı. Fakat bu ekibin ve anlayışının iflası ile
olarak durmaktadır. İşçi sınıfının ve tüm ezilenlerin çıkarlarını en iyi biçimde koruyacak, devrimci mücadelenin ve birliğin olgunlaşarak gelişmesini
tasfiyesi gündeme geldi. Sürekli “sorun”
de sağlayacak ve savaş karşıtı karakter
çıkartan bir ordu ile kimsenin ittifak kurmak
taşıyan bu mücadele birliğinin; ortak
istemeyeceği açıktır.
hedefler doğrultusunda ve özgünlüklerimizi
Berlin Duvarı’nın yıkılmasının üzerinden 20 yıl geçti. 70 yıllık reel sosyalizm deneyi dünyadaki bütün ezilenlerin mücadelesinin
koruyarak yürütüldüğünde, başarılı olacağı kesindir. *****
üzerine çöktü. Demokrasi, özgürlük, eşitlik
29
politika
işçi sınıfının temel sorunları üzerine... Tayfun Şen
“İşçi
sınıfının
ve
emekçilerin
temel
sorunları” cümlesi, türk sosyalist yazınında oldukça sık ve gereğinden fazlaca kullanılır.
Küreselleşme adı verilen yeni dönem, benzer ekonomizmi sosyalizm içinde or-
Türk sosyalizmi siyasal demokrasi müc-
taya çıkardı. Ekonomizmin değişik ger-
adelesi karşısında, siyasal liberalizmden ve
ekçelendirmeleri olmakla birlikte, teme-
devrimci demokrasiden kendi ayrımını bu
linde, siyasal savaşımın küçümsenmesi, yok
cümlede bulduğunu sanır. Bulduğunu sanır
sayılması ve dolayısıyla sermaye kesimine
diyoruz, çünkü bu cümle türk sosyalizmind-
bırakılması yatar.
eki ekonomizm dışında başkaca bir şeyi açıklayıcı değildir. Ekonomizm sosyalizm içinde genellikle kapitalizmin gelişim aşamalarında ortaya
Türk
sosyalizminde
oldukça
yaygın
kullanılan “işçi sınıfı ve emekçilerin temel sorunları” türü yaklaşımlarda ekonomizm açıkça görülür.
çıkar. Lenin bu gelişim aşamaları için şunları
İlk olarak, bu tür cümlelerin nerelerde,
yazar : “ 1894-1902 yılları arasında görülen
hangi sorunların tartışılması sırasında or-
eski ekonomizmin mantığı şuydu: narodnik
taya sürüldüğüne dikkat edin. Görecek-
teoriler çürütülmüştür; Rusya’da kapitalizm
siniz ki, tartışmalar siyasal demokrasi, de-
zafer kazanmıştır. Bu durumda siyasal devrim
mokratik cumhuriyet gibi siyasal sorunlar
sorunu sözkonusu olamaz Pratik vargı şudur:
etrafında yürümeye başladığında, bizim türk
Ya “iktisadi savaşım işçilere, siyasal savaşım
sosyalizmimiz ortaya atılır hemen haykırır:
liberallere bırakılmalıdır” –bu sağa doğru bir
“Demokrasi mücadelesini sınıfsal içerik-
sıçrayıştır- ya da siyasal devrim yerine, sosy-
ten yoksun, işçi sınıfı ve emekçilerin temel
alist devrim için genel greve gidilmelidir....
sorunlarından azade, devrim stratejisinden
Şimdi yeni bir ekonomizm doğuyor. Onun
bağışık “demokratizm”e indirgiyorsunuz”
mantığı da benzer biçimde, iki sıçrayış üzer-
Siyasal demokrasi mücadelesi sınıfsal
ine kuruludur: “Sağa doğru”- biz kendi ka-
içerikten nasıl yapılır da yoksun bırakılmaz?
derini tayin hakkına karşıyız....”Sola doğru”
30
(Emperyalist Ekonomizm’den)
Yanıt
hazırdır:
Bu
burjuva
eşitlik
– biz, sosyalist devrimle “çatıştığı” için, as-
kavramıdır. İşçi sınıfının ve ezilenlerin eşitlik
gari programa karşıyız (yani reformlar ve de-
kavramı toplumsal olarak eşit olmayanların
mokrasi için savaşım verilmesine karşıyız.)”
hukuksal veya siyasal eşitliğini reddeder.
politika
Bu derin açıklamaların, yukarda Lenin’den tanımlamasını
yaptığımız
ekonomizm
yaklaşımları ile benzerliğini fark ettiniz mi?
mokratik cumhuriyet tanımlamasını, kapitalizm koşullarında olabilecek en ileri demokratizmi gördüğünde; bunun bir siyasal devrim
En eski ekonomizm siyasal devrimi red-
olduğunu kavrayamaz. Çünkü o toplumsal
dedip, sağa doğru siyasal eşitlik mücadele-
eşitlikten, toplumsal bir devrimden yanadır.
sini liberallere, sola doğru ise sosyalist devr-
Ama, böylesi bir eşitlik için gerekli olacak bir
im için genel greve gidilmesini öneriyordu.
siyasal aracı önemsemez.
Bizim yerli ekonomistimiz de bize, toplum-
Ekonomizm, Rusya’da Çarlığa karşı siyas-
sal eşitsizlik karşısında siyasal demokra- al eşitlik mücadelesi içine girmeyen bir işçi sinin burjuva Ve Lenin toplumsal eşitliğin veya sınıfının başarılı kandırmacası ve
kapitaliz-
min
kendini
ürettiği bir alan olarak nitelemek suretiyle,
si-
yasal demokrasi mücadelesini küçümseyerek,
toplumsal bir devrimin nasıl gelişebileceği konusunda ekonomistlere şöyle diyordu: “ Toplumsal devrim, ancak, ileri ülkelerde proletaryanın burjuvaziye karşı iç savaşıyla, gelişmemiş, geri ve ezilen uluslarda, ulusal kurtuluş hareketi dahil, bir dizi demokratik ve devrimci hareketi içinde birleştiren bir çağ biçiminde sökün edebilir”
olma
olasılığının
olmadığını
gör-
müyordu.
Ve
İran’da olası bir ekonomizm molla karşı
de,
rejimine siyasal
eşitlik
mücade-
lesinin
önemini
toplumsal eşitlik ve sosyalist demokrasiye
anlayamayacaktır. Molla rejimine karşı si-
sarılmak gerekir diyor. Bir toplumsal devrim
yasal eşitlik uğruna mücadeleye atılmayan
için hazırlanalım diyor.
bir işçi sınıfının, kendi kurtuluşu için başarılı
Türk sosyalizmi-“Kürt” sorununa yakın
olma olasılığı sıfırdır. Türkiye’de, dile, dine,
duranları- soldan bir ekonomist yaklaşım
ırka, tarihe dayalı bir eşitsizlik rejimine karşı
sergiler. Yani siyasal demokrasi sorununun
siyasal eşitlik mücadelesi vermeyen işçi sınıfı,
yerine toplumsal eşitlik sorununu, bir
siyasal eşitlik talebini programına yazmayan
başka deyişle siyasal devrim sorunu yerine,
bir sosyalist partinin başarılı olması mümkün
toplumsal devrimi koyar. Bunun politik
değildir.
anlamı, siyasal demokrasinin burjuvazinin liberalizmine terk edilmesidir.
Burada bahsettiğimiz tam da ekonomizmin küçümsediği siyasal eşitliktir.
Özgürlük hareketinin siyasal dönüşüm poli-
İşçi sınıfına bu siyasal bilinç, kendi
tik programı karşısında da onun için bocalar.
koşullarından ortaya çıkarılamaz. İşçi sınıfı,
Orada aradığı toplumsal eşitliği değil, de-
kendi ekonomik mücadelesi içinden, siyasal
31
politika
alana yönelik bir politik perspektif yaratamaz.
eşitlik”tir....Ne var ki, toplumsal alanda eşit
Bu sosyalist partilerin, sosyalistlerin görevi-
olmayanların yalnızca hukuksal düzlemde
dir. İşçi sınıfına bu siyasal eşitlik için müc-
eşitlenmesi, özünde verili eşitsizliği “hukuk
adele etme politik yönelimi taşınamazsa, işçi
örtüsü” altında yeniden üretmekten başka bir
sınıfı kendi ekonomik mücadele alanından,
işlev görmez.”
egemen ulusçuluğa dayalı dışlayıcı tutumları
Kapitalizm koşullarındaki siyasal eşitlik
geliştirir. İşlerinden olmalarının, ücretlerinin
sorununu ele alış tarzı bu olunca, geriye
düşük
göçmenlerin
toplumsal eşitlik meselesi kalıyor. Madem,
varlığına, kürtlerin ucuza çalışmalarına vb.
kapitalizm koşullarında siyasal eşitliğin bir
bağlaması hiç de ihtimal dışı değildir.
anlamı yok, o zaman toplumsal eşitlik için
olmasının
nedenini,
O halde yazımıza başlık yaptığımız cüm-
işçi sınıfını seferber etmek lazım. Bir başka
leyi soru haline getirip yeniden yazalım: İşçi
deyişle, siyasal eşitliğin önemli olmadığı
sınıfının temel sorunu nedir?
koşullarda, siyasal bir devrim için çabalama-
Bir sosyalist buna politik olarak bakar
ya gerek yok; amaç toplumsal devrim olmalı.
ve sorar: İşçi sınıfının temel politik sorunu
Rusya’daki ekonomistler de aynen böyle
nedir? Buna, ülkedeki sınıfların durumu,
demiyorlar mıydı: Siyasal eşitliğin, cum-
ilişkileri, mücadelelerinin aldığı biçimleri
huriyetin vb. talep etmenin bir anlamı yok,
değerlendirip yanıtlar: İşçi sınıfının temel
Çünkü kapitalizm koşullarında gerçekleşme
politik sorunu siyasal demokrasi mücadele-
şansı yok. Toplumsal bir devrim için, toplum-
sinin önüne geçmektir. Bir sosyalist partinin
sal bir eşitlik için çalışmalıyız.
görevi de, bu mücadelede gerekli siyasal ve
Bu politik yaklaşımın anlamı nedir?
örgütsel donanımı işçi sınıfın sağlamaktır.
Açık biçimde siyasal eşitlik etrafında, si-
Bir ekonomist ise bu soruyu şöyle sorar:
yasal demokrasi etrafında şekillenen sınıfsal
İşçi sınıfının temel sorunları nedir? Şöyle
mücadeleye işçi sınıfını uzak tutmak. Bunun
yanıtlar, sağdan; işsizlik, yoksulluk, ücretler-
pratik anlamı, sınıflar arasındaki mücadelede,
in düşüklüğü vb.dir. Soldan şöyle yanıtlar;
işçi sınıfını siyasal devrim, siyasal iktidar
bu sorunlardan bağışık bir siyasal eşitlik
alanından uzak tutmaktır. Siyasal iktidar
mücadelesi demokratizmdir der ve şöyle
savaşımından uzak tutulan bir işçi sınıfının
devam eder: “Oysaki ezilenlerin demokrasi
toplumsal eşitliği nasıl sağlayacağı ve siyasal
mücadelesi pratiği kapitalizm koşullarında
eşitlik dışında sosyalizme geçişin bir yolunun
böyle bir demokrasinin olmadığına işaret
olup olmadığı sorusu ise anlamsızlaşmaktadır
eder....Çünkü burjuva demokrasisinin siyasal
kuşkusuz.
alandaki yegane eşitlik anlayışı “hukuksal
32
Ve Lenin toplumsal eşitliğin veya toplum-
politika
sal bir devrimin nasıl gelişebileceği konusun-
eşitlik diyerek yan çiziyor ve ortaya kapi-
da ekonomistlere şöyle diyordu: “ Toplumsal
talizmin yarattığı bütün sorunları çıkararak,
devrim, ancak, ileri ülkelerde proletaryanın
bakın bunlar da var diyor. Ve kapitalizmi
burjuvaziye karşı iç savaşıyla, gelişmemiş,
yok etmeden bu kötülüklerden kurtulamayız
geri ve ezilen uluslarda, ulusal kurtuluş
diyerek, siyasal demokrasi sorununu küçüm-
hareketi dahil, bir dizi demokratik ve devr-
süyor.
imci hareketi içinde birleştiren bir çağ biçiminde sökün edebilir”
Biz, işçi sınıfının kapitalizmi alt edebilmesi ve böylece kapitalizmin kötülüklerini ortadan
Yine aynı biçimde emperyalist ekono-
kaldırabilmesi için en uygun koşulları bir de-
mizm kitabında Lenin “aynı şey demokra-
mokratik cumhuriyette sağlayabileceğini ve
tik cumhuriyet için de sözkonusudur. Bizim
bunun gerçekleştirilmesi için mücadeleye
programımız demokratik cumhuriyeti “halk
atılması gerektiğini söylüyoruz.
tarafından yönetim” diye tanımlar. Ama bütün
Türkiye’nin
önündeki
dönüşüm,
si-
sosyal demokratlar pek iyi bilirler ki, kapital-
yasal eşitlik, siyasal demokrasi ekseninde
izmde en demokratik cumhuriyette bile, bur-
gelişmektedir. Siyasal demokrasi mücadelesi
juvazinin, görevlileri rüşvetle ayartmasından,
içinde kendini eğitmemiş bir işçi sınıfının so-
hisse senetleri borsasıyla hükümet arasındaki
syalizmi gerçekleştirme olasılığı yoktur.
ittifaktan kurtulmanın yolu yoktur. Buna ba-
O halde işçi sınıfının temel sorunu, siyas-
karak, ancak, doğru dürüst düşünemeyenler
al demokrasi mücadelesi içine demokratik
ya da marksizm hakkında hiçbir bilgisi ol-
cumhuriyet talebine sahip çıkarak girmesi-
mayanlar, öyleyse cumhuriyet olmanın hiçbir
dir. Sosyalizmin işçi sınıfına önereceği temel
anlamı yok.....sonucuna varırlar.”
politik eksen budur. Bu talep, işçi sınıfını
İşçi sınıfının temel sorunları dendiğinde, ekonomist türk sosyalizmi ile aramızdaki
toplumun bütün ezilenleri ile ortak noktada buluşturacaktır.
fark; siyasal mücadele alanındaki siyasal eşitlik mücadelesi noktasında ortaya çıkıyor.
*****
Biz işçi sınıfının temel sorununun siyasal eşitlik mücadelesine önderlik etmesi olarak görüyoruz. Bu anlamıyla işçi sınıfını temsil iddiasındaki bir partinin demokratik cumhuriyet talebini asgari programına almasını zorunlu görüyoruz. Ekonomizm, siyasal eşitlik mücadelesine, asıl sorun toplumsal
33
politika
olanlar ve olması muhtemeller Demokrasi ve Özgürlük
S
ıklıkla kullandığımız bir cümledir;
2006 genel seçimlerinden de zaferle ve tek
”beş dakikada değişir işler”. En çok
başına hükümet olarak çıkmayı bildi. Bir tek
da ülke siyaseti için kullanırız. Çok
farkla; artık mecliste var olan bir de DTP gru-
fazla yanıltıcılığı da yoktur bu cümlenin.
bu vardı. Devam ede gelen darbe girişimlerini
Türkiye siyasetinin bir kaç gün içerisinde
anımsadığını varsayarak değinmiyoruz....
nasıl değiştiğine defalarca tanıklık etmişizdir.
İkinci iktidar döneminde artık hükümetin
Geçtiğimiz Aralık ayının da bu tarife son de-
önünde çözüm bekleyen dağ gibi iddiaları
rece uygun olduğunu iddia etmek yanılgı
vardı. Uzunca bir süre herhangi bir adım
olmayacaktır.
atılmayan süreç, 2008 kışında TSK’nin
Nereden nereye....
gerçekleştirdiği büyük çaptaki sınır ötesi
Bir özet olarak geçmek gerekirse; özellikle
harekattan hüsranla dönmesinin ardından
Kürt sorunun gelişimi/değişimi noktasında
eksen değiştirdi. Hükümet bu kez TRT 6
nereden nereye geldiğimizi hatırlayalım.
açılımı ile yerel seçimlere hazırlandı; an-
2002 seçimlerinde AKP’nin tek başına ikti-
cak bu kez Kürt illerinde kayda değer bir
dara gelişi ülke siyaseti açısından görünürde
başarı gösteremedi. Kürt halkı, genel seçim
bir istikrarın ve değişimin başlangıcı oldu.
havasında geçen yerel seçimlerde net olarak
Görünürde diyoruz çünkü; AKP’nin iktidarı
temsilcilerinin adresini gösterdi: DTP.
döneminde defalarca darbe teşebbüsüyle
AKP Nereye Açılıyor ?
karşı karşıya geldiğini biz de diğer herkes
Demokratik
gibi çok sonradan öğrenmiş olduk.
34
da popüler
açılımın
kimin
eseri
ya
tabirle planı olduğu oldukça
Başbakanın ilk dönem iktidarının sonlarına
tartışıldı. Aslında tartışılır gibi göründü de-
doğru Diyarbakır’da yaptığı “Kürt sorunu
mek daha yerinde olacaktır; zira ulusalcılığın
hepimizin sorunudur” çıkışı bu eksende yeni
soldan sağa tüm “renksizlikleri” bu açılımın
bir dönemi araladı. Ancak AKP hükümetinin
tek başına bir ABD dayatması olduğudur.
konuya ilişkin atacağını ima ettiği adımları
Şüphesiz
yakınlaşan genel seçimlere ertelemesi, kend-
Erbil-Ankara üçgeninde koordine edildiği
isini Kürt illerinde DTP karşısında tek parti
gerçeği onun yalnızca bir ABD dayatması
konumunu sağlarken, bu avantaj Kürtlerin
özelliğinden değil, “Kürt sorununun” ve el-
umutlarıyla da birleşince sandığa da yansıdı.
bette politikalarının bölgesel ve uluslararası
açılım
sürecinin
Washington-
politika taşıdığı önemdedir. AKP ise bizce kendi
sırada yer alacağı, 2050 yılında, Japonya,
açısından daha tutarlı bir izahta bulunarak,
Fransa, Almanya, İtalya ve Kanada gibi
sürekli uluslararası konjonktürün elverişli
sanayileşmiş ülkelerin Türkiye’yi geriden
şartlarından dem vurdu. Bu elverişli şartların
takip edeceği iddia ediliyor. Türkiye halen
neler olduğu konusunda kimse ayrıntıya gir-
IMF ile bir anlaşmaya yanaşmıyor ve fonun
medi.
mali yardımı olmadan ekonomisinin ayakta
Türkiye dış politikasının son yıllardaki
kalabileceğini savunuyor. Başka bir ifade
rota değişikliğinin, makro ölçekte niteliği
ile dünyanın en büyük mali fonuna bugüne
olduğu kanaatindeyiz. AKP hükümeti ne-
değin benzeri olmayan rest çekme gücünü
zdinde sembolleşen yeni rotanın merkezinde
kendinde bulabiliyor. Bu parçalar ilk bakışta
“geleneksel Türk politikasının” değişimi
yan yana geldiğinde, ekonomik olarak düne
bulunuyor. Başka bir ifade ile “statüko” bir
oranla daha istikrarlı ve güçlenmiş bir ekono-
boyutuyla tasfiye ediliyor. Şüphesiz burjuva
mi görüntüsünün ortaya çıktığını iddia etmek
politikasında, sonuç ezilenlerin iktidarı ele
yanlış olmayacaktır.
alması yani bir devrim olmayacaksa(onun da
Artı görüntü oluşturan bu ekonomik
statükodan kesin bir kurtuluş olmadığını be-
tabloya paralel bir dış politika da ülke siya-
lirtmek lazım), her değişim yeni bir statükoya
setine rengini vermiş durumda. İlk olarak
da gebedir. O halde hedeflenen nedir; özel-
bölünmüş Kıbrıs’ta, işgalci taraflardan biri
likle son iki yılda yaşananlar neye işaret edi-
olan Türk politikasının eksenin değişmesi ve
yor?
BM hakemliğinde bir çözümde ısrar etmeye
Yazının kapsamı itibariyle derin iktisadi
başlaması ile başlayan süreç, dönem dönem
açılımdan kaçınsak da, gördüklerimizi söy-
kesintilere uğrasa da, Dış İşleri Bakanlığının
lememiz gerekiyor Küresel ölçekte yaşanan
resmi söylemiyle “komşularla sıfır prob-
ekonomik krizin Türkiye’de diğer çevre ül-
lem” olarak ifade edilmeye devam ediyor.
kelerde yaşanan tahribatı yaratmadığı açık.
Dışişlerinin İsrail- Suriye arasında arabu-
Üstelik AB üyesi de olan Yunanistan ekono-
luculuk görevine talip olması ancak Mısır’ın
misinin son iki ay içerisinde yaşadığı çöküş
bu girişime taş koyması ve İsrail’in de kend-
ortada. Uluslararası yatırım danışmanlık
isinin bölgesel konumundan kaynaklı olarak
kuruluşu Goldman Sachs’ın 2050 yılına
bu girişime çok da taraftar olmadığının
ilişkin
projeksiyonu
anlaşılması ile, AKP hükümetinin bölgesel
raporlarında; Türkiye’nin, küresel ekono-
dış politikası Davos zirvesinde yeni ve ger-
mideki yeni güç dengesi içinde yer alacağı
çek rengini buldu. Uzlaştırıcılık görevi ile
öngörüsü yapılırken, dünyanın 12 en büyük
kazanılamayan “ağabeylik” artık çatışma ile
ekonomisi arasında, Türkiye’nin 9’uncu
kazanılmaya çalışılacaktı.
dünya
ekonomik
35
politika
Nitekim bu çatışma politikası ilk adımını,
“Araplaşmak” olarak tanımlamak dışarıdan
ABD’nin şer ekseninde ifade ettiği İran’la ku-
bakanlar için bir ölçüde doğru olabilir; ancak
rulan yakın ilişkilerde kendini gösterdi. Son
Türkiye’nin ve özellikle AKP hükümetinin
bir yıl içerisinde Suriye ile hem ekonomik
AB yolunda (bir süredir sessiz sedasız da olsa)
hem de siyasal alanda imzalanan protokoller,
tam yol devam etmesi bu iddiayı oracıkta
Ermenistan ile imzalanan tarihi(!) protokol,
bırakıverir. Türkiye en yalın ifadesi ile artık
başka birçok Ortadoğu ülkesi ile kaldırılan
bölgesel bir güçtür. Politik tüm önceliklerini
vizeler, Afganistan’a ABD’nin dolaysız tale-
de bu motivasyonla belirlemektedir. AKP’nin
bine rağmen muharebe gücü gönderilmemesi
dış politikada, bölgesel olarak attığı adımlar,
ve yine imzalanan antlaşmalar ve İsrail ile
onun bölgesel güç olma gerçekliğini, aynı
uygulana gelen “kardeş dış politika” dönemi-
zamanda da AB ve ABD için de vazgeçile-
nin Türkiye’nin sert çıkışları ile zedelenmesi
mez ortaklık konumunu güçlendirmektedir.
akla gelen ilk gelişmeler.
Bu konum güçlendirme kuşkusuz Rusya ile
Dış basında da sıkça yer bulan bir fikre
olan ilişkiler için de geçerlidir. Türkiye bu
göre, Türkiye dış politikası Araplaşıyor;
avantajlı konumu içerisinde merkez ülkeler
Türkiye’den bazıları da bu fikre ses vererek
arasında “top sektirmektedir”. Kuşkusuz
dış politikada “yeni Osmanlıcık” faslının
ulusalcı, “emperyalizmin kulu olmuş” bir
başladığını ilan ediyor. Türkiye politikasının
ülke iddiasından bahsetmenin yersizliği
“Araplaşması” gibi bir durum söz konusu
açıktır. Bölgesel bir güç olma kapasitesine
olmadığı gibi, Türkiye’nin Süveyş kriz-
kavuşmuş Türkiye’ nin politik önceliklerini,
inde olsun, Filistin sorununda olsun Arap
artık olası bölgesel ihtilaflara karşı önleyici
dünyasında sahip olduğu negatif imajın bu
ittifaklar oluşturmaktadır. İran’la yaşanan
dönemde onarıldığı söylenebilir. Oysa ki
“nükleer silah” krizinde önemli bir aktör olan
bu negatif imaja ve özellikle komşularıyla
Türkiye’nin de “bölgesel nükleer bir güç”
yaşadığı sorunlara rağmen, Türkiye hiç bir
olma hevesi olmadığını kimse iddia ede-
dönem, bölgesel ittifakların dışında (CEN-
mez. Aynı şekilde ABD’nin Irak’tan çekilm-
TO, İKO,..vb) kalmamıştır.
esi ile iyice açığa çıkacak Irak pazarının
Ulusalcılar mı? Onlar bıraktığımız yerde;
yağmalanmasında Türkiye’ nin elde etmeye
belki de en tehlikeli yerde durmaya devam
çalışacağı avantajlı konum, bu ittifaklar ve
ediyorlar: Her şey Amerikan,CIA oyunu,
bölgesel güç olma stratejisini anlamamız için
yaşasın bağımsızlık!
olası örnekler olarak tartışılabilirler.
Türkiye’nin
36
bölgesel
ilişkilerindeki
Bu dönemi “asimetrik karşılıklı bağımlılık”
değişikliğini, yalnızca yukarıdaki örneklerle
olarak tarif etmek, bizi daha objektif bir bakış
politika
açısına götürecektir. Türkiye’nin, ABD’ye,
nedendir. Oligarşi, PKK ve DTP’ nin tasfi-
AB’ye, Rusya’ya, bilcümle merkez ülkeye
yesi şartı ile açılım konusunda kerhen mu-
karşı olan bağımlılığı asimetrik olarak tersin-
tabakat sağlamıştı. Militarist güçlerin önce-
den bu ülkeler açısından da geçerlidir. Reel
likli pazarlık başlığının da Ergenekon davası
sosyalizmin yıkılışı ile başlayan evladiye-
olduğunu
lik yazılarımızın, artık Türkiye’nin bu yeni
davanın inişli çıkışlı seyrini, bir ciddileşip bir
konumunu irdelemesi, anlaması ve buna uy-
sulanmasını, askerlerin alınıp salınmasını bu
gun mücadele araçlarını ve programlarını inşa
pazarlığa yormakta bizce bir sakınca yoktur.
etmesi gerekecektir. Bu konuya da yazının ilerleyen kısmında kısaca değineceğiz.
teslim
etmek
gerekecektir;ki
Açılımın, tutmayan hesabı ise PKK’nin ve DTP’ nin tasfiyesi olmuştur. Diyarbakır
açılım/milli
başta olmak üzere bir çok ilde gerçekleşen
birlik projesi, adına ne derseniz deyin, bu
KCK operasyonu da bu fikrin uzantısıdır.
gelişmenin ancak bu çerçevede, hem bir kom-
Başta Kürtlerin seçilmiş belediye başkanları
plo teorisine (!) bulaşmadan hem de objektif
olmak üzere demokratik Kürt siyasetini
olarak, ele alınması gerektiğini düşünüyoruz.
hedef alan bu operasyonun da, Kürt halkının
Kürt
açılımı/demokratik
Evdeki hesap çarşıya uymadı
seçtiği kendi temsilcileriyle mesafe açmasını
Türkiye’nin en önemli sorunu “Kürt soru-
sağlayamayacağı açıktır.
Hükümetin
nudur” dediğimizde yalnızca kendi pencer-
Kürt siyasal temsilcilerini marjinalleştirme
emizden gördüğümüzü değil, objektif olanı ,
çabalarının tamamı, DTP’ nin anayasa mah-
gerçeği de ifade ettiğimize artık bu dönem de
kemesi tarafından kapatılması da dahil, boşa
inanmadıysak, elden bir şey gelmez.
çıkmıştır. Kürt halkı temsilcilerini ve siyasal
Türkiye’nin bölgesel planların da, AB
önderliğini yalnız bırakmamıştır.
üyeliğinin de, merkez ülkelerle kuracağı
Kapatılan DTP, Açılan Yollar
ilişkinin de, küresel ekonomide oynamak
Kapatılan
DTP
vekillerinin
siyasal
istediği büyük rolün de önünde ki ne büyük
yaşamlarına Barış ve Demokrasi Partisi’nde
engeli şüphesiz “askeri ve adli vesayet re-
devam edeceklerini ve meclisten çekil-
jiminden”
politikaları
meyeceklerini açıklamasıyla beraber, esen
oluşturuyor. AKP’nin hedefi bu politikaların
savaş ve linç rüzgarları biranda (!) duru-
tasfiyesi ise, kaçınılmaz olarak çözüme
luverdi. Beşir Atalay “sokaklara hakimiz”
kavuşturması gereken ivedi sorun da, bu
derken sanırız bu “bir andalığı” tarif etme-
politikalara güç kazandıran 30 yıllık savaştır.
kteydi. En yalın ifadesi ile savaşın ve de
İşte açılım sürecini Türkiye oligarşisinin
çözümün tarafları bu kısa sürede alenen or-
çoğunluğu açısından zaruri kılan tamda bu
taya bir kez daha çıkmıştır. Vekillerin sine-
beslenen
statüko
37
politika
i millete dönmekten vazgeçmesinde etkisi
indir, vesayet rejiminindir. Peki açılması
tartışılmaz olan A. Öcalan’ın açıklamaları
muhtemel bu yeni yolda sosyalistlere, de-
eski BDP’ yi, DTP’den farklı kılan durumu
mokrasi güçlerine düşen rol nedir ya da bu
da açığa çıkarmıştır. Kürt sorunun çözü-
güçler bir rol üstlenmeye talip midir?
münün doğrudan muhatapları Kürt Özgürlük
Solun
Hareketinin bütününün temsilcileri yeniden
süreçte
meclistedirler.
olduğunu düşünmek istiyoruz. Ancak esas
bir
rol
güçlerinin
üstlenmek
bu
arzusunda
Aksi mümkün müdür; yani savaşta, inkar
sorun bu rolün demokrasi güçleri tarafından
ve imha da ısrar etmek; Başbakan’ın dey-
nasıl üstlenileceği. Demokrasi ve Özgür-
imiyle “sil baştan” yapmak ? Elbette müm-
lük Hareketi ilan edildiği günden kısa bir
kündür; ancak düne oranla daha zordur. AKP
süre sonra, A. Öcalan’nın da çağrısına yanıt
açılımın adını ağzına aldığı anda (bir adım
vererek, KÖH ve siyasi partisi ile ortak
atması gerekmedi bile) 70 milyon vatandaşın
çalışmalar ve mücadele birliğinin en pra-
yaşamına ve günlük hayatına Kürt sorununu
tik ve formel uygulaması olarak gördüğü
sokmuş oldu; görünmez olanı görünür kıldı.
“dayanışma üyeliği” fikrini ve niyetini tüm
Sokak artık; savaş gerekli mi gereksiz mi
sol kamuoyu ve KÖH ile de paylaşmış bu-
ikilemini tartışmaktadır. AKP’nin vazgeçiş
lunuyor. Böylesi bir adımın, değişen Türkiye
şansını elinden alan tam da kendi attığı veya
politikasını, demokrasi mücadelesinden yana
atmadığı bu adımdır. Aksi, olası bir siyasal
derinleştirebilecek ve bu değişimin sunduğu
istikrarsızlık ve olası bir “askeri darbe” de-
fırsatları en iyi şekilde değerlendirecek ye-
mek olacaktır ki; AKP hükümeti böyle bir
gane araç olduğuna ilişkin inancımız devam
gelişmeden 30 yıldır zaten savaşan Kürtler’
etmektedir. Bu sebeple aralarında merkez
den daha çok kendi tabanının muzdarip
yürütme üyelerimizin de bulunduğu heyetin
olacağının ayırtına varmalıdır. Umarız, “iki
çağrısına ses vererek Barış ve Demokrasi
halkın düşmanı” olarak PKK’ yi ilan edenler
Partisi’ne üye oluyoruz.
de, aslında tam tersi bir durumun olduğunun
Türkiye oligarşisinin, bölge ülkeleri ile
tez vakitte ayırtına varırlar. Aksi durum-
işbirliği içerisinde bölgesel güç olma strate-
da, vesayet rejiminin kolay lokmalarından
jisine karşı halkların bölgesel demokrasi
birinin de kendileri olacağını biz yine de
cephesi alternatifinin tohumlarını bugün-
hatırlatalım.
den atalım. İşlerin “beş dakikada değiştiği”
Açılan Yollar ve Demokrasi Güçleri
bu ülkede kimse fazla zamanımız olduğunu
KÖH’ nin eli düne göre daha güçlüdür.
düşünmesin.w
Zayıflayan el devletindir, ulusalcı güçler-
38
enternasyonalist
*****
güncel
AKP’nin barışla imtihanı Koray Pehlivanoğlu
D
evlet ve Kürtler 30 yıldır
la, kendi vatandaşlarını öldüreceği skorski-
rutinleşmiş bir savaşı sürdürüy-
yle takas etmezdi.
ordu. Kanıksanmış alışılmış bir
Kürt sorunu denen şeyi yaratanda aslında
savaş, 40 bin insan ölmüş, köyler yakılmış,
bu gün adına ergenekon yada askeri ves-
çocuklar kurşunlanmış, yoksulların en
ayet dediğimiz TC. nin kuruluşundan, hatta
yoksulu memetler neye karşı olduğunu
osmanlının son dönemlerinden beri iktidarı
bilmedikleri bir savaşta öldürülmüştü. İki
elinde tutan yapıydı. Bu yapı aydınlanmanın
halkın en genç, en üretken insanları birbirini
Osmanlı’daki temsilcilerinden oluşuyordu.
kırmıştı. Bir devlet düşününki 30 yıldır ken-
Son derece milliyetçi hatta ırkçı, savaş
di vatandaşlarını sürgünlere yollasın, köy-
yanlısı, militarist bir yapıydı bu.
lerini yaksın, kendi dağlarını bombalasın, 17 bin insanı karanlık çetelere öldürtsün. Bütün bunları devlet, ülke bölünmesin
Bütün tezleri şu basit iki argümana dayanıyordu ilki; “osmanlı parçalanıyor, bir ulus ve millet yaratmamız lazım” teziydi.
adına yapıyordu. Oysa 30 yıllık savaşta
Bu tez hayali bir ırk ve milliyetçilik yarattı.
kürtler artık ayrılığın adını anmıyor, birlikte
Bu hayali ırkın ve milletin adı “türk” idi.
yaşamaktan sözediyordu. Üstelik istedikleri
Osmanlının bütün halkları Osmanlı’dan
şeyler dünyanın ortalama bir demokrasi-
savaşarak ayrılmış kendi uluslarını
sinin kolayca kabul edeceği şeylerdi. Kendi
kurmuştu. Bu aydınlanmacı yapıya göre;
dillerinin kabülü, anayasal güvenceler,
eldeki kalanları bir arada tutmanın yolu
dağlardaki militanlarının evlerine dönebilm-
onları bir ırk ve tek bir millet olduğuna
esi... kısaca kürtler, türkler nasıl yaşıyorsa
inandırmaktı. Bu inandırmayı müslüman
öyle yaşamak istiyordu.
olmayanlara yapamayacakların biliyorlardı.
Dedim ya, ortalama bir demokrasinin
Çünkü dinin kendisi bu hayali ırktan ve mil-
kolayca kabul edeceği şeyler bunlar. Or-
let kavramından çok daha eski ve güçlüydü.
talama bir demokraside kimse bu talepler
O nedenle müslüman olmayanları mesela
için dağlara çıkmaz, kimse bu talepleri
ermenileri ve rumları açıktan öldürerek,
önlemek için kendi ormanlarını yakıp,
sürerek, soykırıma uğratarak yokettiler.
kendi çocuklarını kurşuna dizmez, trilyon dolarlarını kendi dağlarına atacağı bombay-
Ama müslüman olanları ki sayıları çok daha fazlaydı, Türk olduklarına ikna etmeye
39
güncel
karar verdiler. Gönüllü olmuyorlarsa, zorla
ve türk olmayı kabul etmeyen kürtleri her
edeceklerdi.
seferinde ezdi ve birbirine düşman etti. TC
İşte bu gün önümüzde dağ gibi duran kürt sorunu. Bu zorla türkleştirme
devlet iktidarını belirlemek onu yönet-
politikasının, ırka dayalı ulus yaratma
mek anlamına gelmedi. Bütün hükümetler
çabasının kaçınılmaz sonucudur. Kart kurt
kendisine verilen emri uygulayan memurlar
eden dağlı türk masallarına kimse inanmadı.
olarak varoldular. Politika küçük sınırlar ve
Cahil bıraktılar, yoksul bıraktılar, ağalar
çatlaklar arasında minik değişikler yaparak
üzerinden kontrol etmeye çalıştılar olmadı.
etkili olmaya çalıştı. Kim ki, bu oligarşiyi
Ayaklanmaları katliamlarla bastırdılar
yıkmayı değil ama en azından değiştirmeyi,
olmadı. Olmadı, olmadı. Üstelik kürtler 60’lı
bir miktar topal bırakmayı denedi. Onlara
yıllarla birlikte sol ile ilişki kurarak bilinç
bunu canlarıyla ödettiler. Hatta kimi kez
kazanmanında yolunu açmıştı. O döne-
burjuvaları da öldürmekten, susturmaktan
min pek çok sol örgütlenmesinin yönetici
çekinmediler.
kadrolarını ve insan kaynaklarının çoğunu yine kürtler oluşturuyordu. Askeri veyaset yada oligarşi ‘neden bu
TC’nin 86 altı yıllık tarihinin son 20 yılı hariç dünyanın kutuplaşmış yapısı, bu tür bir devletin varlığına uygundu, bu zorba
sorunu ortalama bir demokrasinin yoluyla
diktanın varlığı dünya dengeleri açısından
çözmedi’ sorusu bizi 2. argümana götürür.
kabul edilebilir durumdaydı. Ama kutuplar
Bu argümanın adı aydınlanma felsefesidir.
yıkıldı, dengeler değişti ve kapitalizm ulusal
Cumhuriyeti kuran yapı zaten Osmanlı
sınırları aşarak yeni bir yapıya büründü.
iktidarını son dönemde elinde tutan yapıydı.
Artık dünyadan kopuk, yalıtık kendinden
Bu yapının temel fikri “halkın cahil olduğu,
menkul uluslar kalmadı.
cahilleri bir gurup seçkin insanın yönetmesinin zorunlu olduğu” idi. Bu teze göre; cahil halk kendi başına bırakıldığında bir devleti
40
tarihinin hiç bir döneminde hükümet olmak,
İşte bu yeni kapitalizmin taşıyıcısı olarak ortaya çıkan Parti AKP oldu. AKP nin taşıyıcısı olduğu yeni kapitalizm,
yönetmeyi beceremez ve tehlikeli akımlar
86 yıllık arkaik diktayla bir arada olamazdı.
tarafından kandırılabilirdi.
AKP hem içerden, hem de dünyayla
Bu nedenle askeri vesayet, bütün TC
bütünleşerek dışardan bu askeri vesayet reji-
tarihi boyunca demokrasinin yeşermesine
mini geriletmeye çalıştı. Osmanlı geleneğini
izin vermedi. Bütün sınıflar üzerinde bir
taşıyan askeri vesayette bütün gücüyle bu
diktatörlük, olarak hayat buldu. Kendisi
değişime “osmanlıda oyun çoktur”u her
için tehlikeli bulduğu iki ana akımı, din
seferinde bize anımsatarak direniyor. Adı
güncel
konulmamış bu savaş, devlet iktidarını kimin
altında tutulması gereken bir karşı din olarak
alacağı üzerinden halen bütün şiddetiyle
kabul etti.
sürüyor. Bir solcunun bu savaşa kayıtsız kalması beklenemez. AKP ergenekon operasyonları üzerinden
86 yıllık cumhuriyet tarihi boyunca muhalif akımların önemlice bir kısmı, ezilen dine dayanmak zorunda kaldılar. AKP nin yapısında bu ezilen din artık birincil sırada
askeri vesayeti tarihinde olmadığı kadar
olmasa da hala bir temel belirleyendir. Bu
geriletti. Meşruiyetlerini yine hiç olmadığı
AKP’nin hem güçlü yanını hemde zayıf
kadar yıprattı. Askeri vesayetin gerilediği
yanını oluşturuyor. Güçlü yanını oluşturuyor
ve sırtını yasladığı biricik yer bu gün kürt
çünkü din, AKP nin vicdanında bir belir-
savaşıdır.
leyen ve AKP bu din üzerinden ezilenlerle
Bu savaşın sürüyor olması, ölen asker
bağ kuruyor. Ve yine bu din onun kemalizme
cenazelerinin yaratığı milliyetçilik ve öfke,
eklemlenmesini önleyen bir panzehir işlevi
diğer cephede de ölen, eziyet gören kürtlerin
görüyor. Ama bir diğer yanıyla da zayıf yanı.
yarattığı karşı öfke askeri vesayeti ayakta
AKP sünni islamın geri bir yorumunu refer-
tutan, ona kan veren, ölümünü geciktiren
ans alıyor. Bu durum AKP’nin demokrasiyle
yegane şeydir.
sorunlu ve ikircimli bir ilişki kurmasına
Bu şavaşın sürmesinin askeri vesayeti
neden oluyor. Ve konumuz itibariyle kürt
güçlendireceğininin farkında olan iki ana
sorunun bir kimlik sorunu, bir demokratik
siyasi güç var. Bunlardan biri AKP, bir diğeri
hak sorunu olduğunu görmesini engelliyor.
DTP içinde Ahmet Türk’te ifadesini bulan
Müslümanlığa imanın, kürtlere yeteceği
akım ve tabi Öcalan.
yanılgısına sahip. Kürt kimliğinin üst kimlik
Şimdi burada duralım ve gözlerimizi AKP ye çevirelim; AKP nasıl bir parti? Bu konu için belki ayrı bir yazı yazmak
diye düşündüğü islamın altında eriyeceğini düşünüyor. Bu belki 200 yıl önce olabilirdi. AKP’nin bir diğer belirleyeni garip ama kemalizm. Biraz önce yazdıklarımızla
gerekebilir ama biz temel başlıklar üzeri-
bir çelişki gibi görünsede bu bir realite.
nden olguya bakalım. AKP çıkış itibariyle
Türkiye’de marksist akımlar dahil, kemal-
askeri vesayetin ezdiği ana akımlardan
izmden etkilenmemiş akım yoktur. AKP’de
birinin üzerine yaslanıyor. Bu akım islam.
SP ayrılığı sonrası yaşadığı değişim ve
Askeri vesayet kendine ait özel bir din
kitleselleşme ile din olgusunun epey dışına
yarattı, laikçilik ve kemalizmle ifade edilen
taştı. Din belirleyenlerden sadece biri artık.
bu yeni din. İslamı hep ezilmesi ve baskı
Ve büyüyen AKP, Cemil Çiçek örneğinde
41
güncel
simgeleştiği gibi, önemli bir devletçi, ke-
etin kazanması halinde, AKP’yi içindeki
malist ve tabi milliyetçi bir yan taşıyor. Bu
ayrımlara bakmakdan ezmesi ihtimali ve
akım ergenekonun derinleştirilmesinden,
Erdoğan’ın pek az liderde görülen doğal
kürt sorununun çözümüne, dünyayla bağ
karizması. Eğer bu iki etkenden biri çuval-
kurulmasından, AB ile ilişkilere ve tabi
larsa AKP dağılabilir.
demokrasinin sınırlarına kadar her değişimi
Açılım Nedir?
devletin bekası açısından tehlikeli buluyor.
Açılım sürecini başlatan dinamikleri daha
Bir yanıyla ergenekonla da dünyaya bakış
önce çok yazdık bunu burada tekrar etmeye-
olarak bir bağları var.
lim. Ama açılımı yaratan içerden etken,
AKP içindeki bir diğer akımsa liberal ve sol aydınlar. Sayıca az olmalarına rağmen
gücüdür.
entellektüel güçleri üzerinden AKP içinde
AKP’nin açılımı için çokça söylenen “ta
önemli bir etkiye sahip oluyorlar. AKP nin
baştan sahteydi, tasfiyeydi” söylemlerinin
bu güne kadar geldiği yerde, ergenekonla
bir gerçekliği yok. AKP pek az partinin
mücadeleden , AB’ye ve açılıma kadar
yapmaya cesaret edebileceği bir risk aldı.
önemli belirleyen oldular. AKP’nin bu güne
Bu risk oy oranlarında bence AKP’nin
kadarki tarihini büyük oranda onlar belirle-
ummadığı kadar bir düşmeye yol açtı. Ve
diler.
üstelik askeri vesayet bu açılımın aslında
AKP denen parti; bu üç ana akımın kimi zaman açık, kimi zaman gizli ama sürekli olarak devam eden mücadelesine yataklık ediyor. Bu denli büyük ve hızla gelişen bir partide
kendisini vurmak için yapıldığının gayet farkında. Bülen Arınç’ın evinin önünde yakalanan suikastçılar, AKP’ye açık bir mesajdır. Seçilen isim Bülent Arınç, bu güne kadar
farklı akımların bulunması ve bunların ciddi
adeta AKP’nin vicdanı olan, AKP içindeki
bir mücadele yaşaması hem beklenen hem
etkisi tartışılmaz olan bir simge isimdir. O
de kaçınılmaz bir durum.
sesi ve AKP içindeki o sesin sahiplerini sus-
Kendi küçük partilerimiz ve örgüt-
turmak, onlara gözdağı vermek, kanatlarını
lerimizde bile aynı şiddette mücadelelerin
budamak için bir açık uyarıdır. Biz bu
olduğunu ve halen sürdüğünü unutmayalım.
uyarıyı bu suikast üzerinden kavradık ve
AKP bu farklı akımlara, kimi zaman savaşa dönen mücadelelere rağmen nasıl
42
AKP içindeki mücadele de liberal aydınların
sadece görebildiğimiz bu. AKP kürt sorunun çözmek istiyor. Ama
oluyorda bölünmüyor sorusunun yanıtı
bu çözümün nasıl olacağı konusunda kendi
için iki şey söyleyebiliriz. Askeri vesay-
içinde bir netlik sağlayamadığı gibi, kürtler
güncel
dışında anlamlı bir destekte bulamıyor. Ki
koyan kitlesel sivil meşru eylemler üzerine
kürtlerin desteği de haklı olarak ve bütün
inşa edersek, hem tüm toplumdaki barış
yaşanmışlıklar sonucu olarak güvenmeme
talebini güçlendirmek hem de AKP içindeki
üzerine kurulu. Ve AKP bir türlü anlamlı bir
barış yanlılarına güç ve cesaret vermek
adım atamayarak, bu güvensizliği perçinledi.
mümkün olacak.
CHP-MHP ikilisinin yarattığı baskı,
Ergenekon’un yenilmesi savaşın bitme-
AKP’nin açılım süreci üzerinden oy
sine, savaşın bitmesi ergenekonun yenilm-
kaybediyor oluşu. Üstelik açılımın
esine bağlıdır artık. Barıştan başka hiç bir
gerçekleşmesi halinde bile bunun AKP’ye
şansımız yoktur.
oy olarak dönemeyeceği iddiaları daha yüksek sesle tartışılır oldu. Haburdan barış elçilerinin girişindeki
AKP topluma özellikle kürtlere verdiği bu barış umudunu devam ettirmek, bunu realiteye dönüştürmek zorunda. Barıştan vazgeç-
kitlesellik, AKP’yi süreci elimde
menin yaratacağı umutsuzluk, ergenekondan
tutamayacağım diye korkuturken, savaş
başka kimsenin karlı çıkmayacağı gibi
yanlılarını ise “barış olma” ihtimaliyle
savaşı yeniden şiddetlendirecek. CHP-MHP
tanıştırdı. Savaş ergenekon’un artık tek
ve ergenekon cenahını güçlendirecektir.
dayanağıdır.
Ergenekon kazanırsa, bu savaş daha çok
AKP gerek kendi içine, gerekse dışarıdaki kitlesel milliyetçiliğe mesaj vermek zorunda hissediyor kendini. KCK’nın yeniden
uzun bir zaman hakları birbirine kırdırmaya devam edebilir. AKP barışı sağlayamazsa seçimi kaybeder.
gündeme getirilmesi, belediye başkanlarının
Üstelik tarihen biliyoruz. Ergenekon tekrar
tutuklanması, sokak eylemlerinde polisin
kazanırsa kaybedecekleri sadece seçim yada
tavrı, DTP’nin kapatılması karşısındaki
partileri olmayacaktır.
sessizlik vb. AKP içindeki Cemil Çiçek
AKP nin kaderi tarihin bir cilvesi gibi,
çizgisi ve ergenekon uzantılarının ipleri ele
kürtlerin ve demokrasinin kaderiyle içiçe
aldığının yada ipleri kolay bırakmayacağının
geçmiş durumda.
göstergesi. Demokrasi güçleri eğer bu saldırıya “şiddet” üzerinden yanıtlar üretirlerse, bu Cemil Çiçek ve ergenekon yanlılarının
AKP kaybederse, demokrasi ve kürtlerde kaybeder. Demokrasi ve kürtler kaybederse AKP de kaybeder. Hepimiz kaybederiz. Barıştan başka hiç bir yolumuz yok.
daha güçlenmesinden başka bir sonuç vermeyecek. Eğer bu süreci; barış talebini yük-
*****
selten, bunu eylemin ve söylemin merkezine
43
analiz
anti-emperyalizm ve sol Deniz Zarakolu
“Her halkın ana düşmanı kendi
önyargılara aldırmadan, sermayeye karşı
ülkesindedir” (Karl Liebknecht)
verdiği mücadelesini bağlı olduğu devle-
Proleterya enternasyonalizmi, Marksizm’in
tin sınırları içinde değil ama uluslararası
en az proleteryanın sermayeye karşı verdiği
düzeyde yürütmesi ve mücadelesini sözde
mücadele kadar kurucu bir bileşenidir.
en “düşman” olduğu ulusun proleterleri ile
Proleterya enternasyonalizminin anlamı, işçi
bile ortaklaştırması gerekmektedir. Bütün ül-
sınıfının sermayeye karşı verdiği mücadele-
kelerin proleterlerine birleşme çağrısı yapan
nin özü itibariyle milliyetçi olamayacağıdır.
Karl Marks, tam da, işçi sınıfı mücadelesinin
Diğer bir ifade ile, tek tek her ülkedeki ezen
bu özelliğine işaret etmektedir.
sınıflar, aralarındaki her türlü mücadeleye
44
Dolayısıyla, verili bir ülkenin işçi sınıfı
rağmen, bıçak kemiğe dayandığında, ezenler
mücadelesinin iki boyutu vardır; lokal ve
ve ezilenler arasındaki mücadelede ezilen-
uluslararası. Bir yandan, içinde bulunduğu
ler ezenleri alaşağa edecek bir güce sahip
ülkedeki diğer ezilen sınıflarla birlikte o
olduğunda veya bizzat ezilenleri alaşağı
ülkedeki egemen sınıflara karşı mücadele
edip yeni düzen kurduklarında, 1789 Fransız
vermektedir; diğer yandan, uluslararası
devrimini takiben devrimin savunduğu ve
düzeyde ise, diğer ülkelerdeki ezilen
kabul ettiğiç değerlerin yerine yeniden eski
sınıflarını kendi egemen sınıflarına karşı ver-
rejimin değerlerini ve yönetim biçimini
dikleri mücadelede desteklemektedir. Tam
tesis etmek için bir araya gelen İngiltere
da Liebknecht’ten yapılan alıntıda olduğu
ve Rusya’nın başını çektiği Kutsal İttifak
gibi, ezilenlerin düşmanı, başka halklar veya
örneğinde olduğu gibi, nasıl biribirinin
uluslar değil ama o halkın bağlı bulunduğu
yardımına koşuyorsa ve her hangi bir ülkede
devletteki egemen sınıflardır. Tam da bu
ezen sınıfın uğradığı yenilgiye normalde o
nedenle, Lenin, I. Dünya Savaşı’nın patlak
ülke ile keskin bir çelişki içinde olsa bile
vermesiyle beraber kendi ülkelerinin egemen
kendi uğradığı bir yenilgiymişcesine tepki
güçlerle el ele bu savaşın bir parçası haline
veriyorsa, ezilen sınıfın en örgütlü ve en ileri
gelen II. Enternasyonal partilerinin bu mil-
kesimi olan işçi sınıfının da, ülkesindeki
liyetçi ve şöven sapmasına karşı, o zamanki
hakim sınıfların ezilen sınıflar içinde diğer
adıyla sosyal demokrat partilere ve işçi
ülkelerdeki halklar hakkında yaydığı
sınıfına, silahlarını diğer ülkelerin ezilen-
analiz
lerine değil kendi ülkelerindeki ezenlere
olan kendi devletlerine karşı silah çevirme
doğrultma ve bu savaşı bir iç savaşa çevirme
pahasına ezilenlerin enternasyonalist
çağrısı yapmıştır.
dayanışmasını yükseltmek yerine, ege-
Bu çağrı yanıtsız kalmışdır. RSDİP ve
men sınıfların ezilen sınıflar içinde yaydığı
Rosa Luxenburg ile Karl Liebknecht gibi
milliyetçi-söven dalgaya uyup içinde yer
istisnai devrimci önderler dışında, sosyal
aldıkları parlamentolarda savaş bütçel-
demokrasi savaşın sonuna kadar halkların
erinin lehine oy kullnamışlar ve halkalrın
bu kırımının bir parçası olmuştur. Daha
boğazlşmasının bir parçası olmuşlardır (tabii
da kötüsü, bu sosyal demokrat partiler,
ki bunun da istisnaları vardı ama bunlar
zen sınıflarla beraber kendilerinden ayrılıp
genel gidişatı değiştiremeyecek kadar nadir
bağımszı bir örgütlenme içine giden ko-
bireysel kahramanlıklardı sadece). Sonuç
münist partilere karşı da düşmanca bir
olarak, o döneme hakim olan anlayış, “vatan
tutum benimse-mişlerdir. Gerek Rusya’daki
haini olarak” damgalanmama adına, mi-
bolşevik devrimi bastırma çabalarının
ras aldıkları devrimci Marksist geleneğe
gerekse de Almanya’daki spartaküslerin
ihanet etmiş ve egemen sınıfların kuyruğuna
bastırılmasının bir aracı olacak olmuşlardır.
takılmışlardır. Bunlar, devrimci bir anti-
Peki neden köken olarak şövenizmi ve
emperyalist mücadele geliştirmek yerine,
milliyetçiliği dışlayan bir düşünsel mirasa
egemen güçlerin kendi ülkelerinin empery-
dayanan bu koca koca partiler ve otori-
alist çıkarlarını diğer emperyalist ülkelere
tesi tüm Marksistler üzerinde kabul gören
karşı savunmanın ve daha da önemlisi de
Kautsky gibi önderler, nasıl olup da böylesi
kendi egemenliklerini sürdürmenin bir
bir pozisyona yuvarlanmışlardır. Kısa da
aracı olarak geliştirdikleri milliyetçi bir
olsa bir yanıt verecek olursak, bunun bu
sözde anti-emperyalizmin “sol kanadını”
partilerin ve asıl olarak da onları yöneten-
oluşturmaktadırlar.
lerin kapitalizmin girdiği yeni aşamaya
Dolayısyla, ezilenlerin mücadelesini
–emperyalizm- ve bu yeni aşamanın ge-
mecrasından çıkaran ve bu mücadeleyi ege-
rek ezen-ezilen gerekse de bizzat ezen
men sınıfların varlığının devamının bir aracı
sınıflar arasındaki ilişki bağlamında se-
raddesine indirgeyen anti-emperyalizmin
bep olduğu değişimlere karşı düşünsel ve
bu “sol kanadına” karşı, “anti-emperyal-
pratik olarak hazırlıksız yakalanmalarından
izm” ve “anti-emperyalist mücadele” gibi
ve bu eksikliği en kolay reçete olan mil-
kavramların sorunsallaştırılması ve bu
liyetçilik ile telafi etmeye çalışmalarından
kavramların Marksizmin kurucu öğelerinin
kaynaklandığını söyleyebiliriz. Bunlar, zor
ve günüzmüz mücadelesinin gereklilikleri
45
analiz
ışığında yeniden tanımlanması gerekme-
aslında dış düşmanların bir ajanlarıdır) bu
ktedir. Tek başına alındığında, anti-em-
poltik anlayış, aynı zamanda, ülke içinde
peryalist” bir müca-delenin ezilen sınıfların
yaşayan diğer ulusların kültürel ve politik
çıkarına olmak zorunda olmadığının ve
taleplerine de sırtını dönmektedir. Böylesi
anti-emperyalizmn adına söylenen her sözün
bir anti-emperyalizm, enternasyonalist değil
ve bulunulan her edimin sol ve devrimcilik
ama milliyetçi bir politik hat tutturduğundan,
adına desteklenmek zorunda olunmadığının
bu talepler için mücadele edenler de em-
görülmesi gerek-mektedir.,“anti-em-
peryalist dış güçlrin beşinci kolu olarak
peryalizm” denilen kavramın yeniden
görülmekterdir. Dahası, böylesi bir anti-
tanımlanması ve çeşitli yan kavramlarla
emperyalizm, poltik mücadeleyi dış tehdi-
tamamlanması gerekmektedir.
tlerin vesayeti altına sokmaktadır. Diğer bir
Tarihin gösterdiği gibi, toprakları işgal
46
ifade ile, ülke içindeki gerçek poltik müc-
edilen veya bu tehditle yüz yüze olan
adele, artık dış tehditlerin var olmadığı, ülke
ülkelerde, bunlara karşı yürütülen anti-
üzerindeki emperyalistler emellerin ortadan
emperyalist bir mücadele, kolayca, toplum-
kalktığı uzak bir tarihe ertelenmiştir. Belirsiz
sal ve sınıfsal bölünmelerin üstünü örten ve
ve ulaşıdığına kimin karar vereceğinin belli
toplum içindeki çatışmaları dışarı yansıtan
olmadığı bu ana kadar, ülke içinde yükse-
bir düşünsel akım olarak milliyetçiliğe
lecek her türden demokrasi talebi de, tıpkı
eklemlenebilir. İşgal altında olmayan veya
yukarıda değinilen farklı uluslardan yüksel-
böylesi bir tehditle yüz yüze olmayan ülkel-
en taleplerde gibi, emperyalistlerin bir oyunu
erde de, ezilen sınıfların politik temilcileri,
olarak görülecektir. Böylesi bir anti-emper-
anti-emperyalizm adına egemen sınıfın
yalist anlayışın iktisadi alanda güttüğü po-
güttüğü politikalara yedeklenmektedir.
ltikalar da milliyetçi anlayışa paralellik arz
Türkiye örneği çok iyi göstermektedir ki, bu
etmektedir. Ne kadar solcu olduğunu iddia
yedeklenmedeki en temel faktör, sol adına
ederse etsin, bu anlayış, ekonomik alandaki
poltika yapan veya yaptığını iddia edenlere
mücadeleyi ulusal sermayeler arasındaki
sinmiş milliyetçiliktir ve bir çok durumda bu
mücadele olarak görmektedir ve dolayısıyla
kendini anti-emperyalist bir söylem kis-
da en keskin şekilde anti-kapitalist söyleme
vesi altında ortaya koymaktadır. Devletin
başvurduklarında bile, hedefe ulusal sermay-
ulusal birliğinin ve devletin egemenliğinin
eyi değil kendi dışlarındaki uluslara ait ser-
dışlarındaki emperyalist devletlere karşı sa-
mayeyi oturtmaktadır. Dolayısyla, asla sınıflı
vunan, diğer bir ifade ile, düşmanı içte değil
toplumu ortadan kaldırmayı amaç-lamazlar;
ama dışta arayan (içte aradığı düşmanlar da
tersine, sınıflı toplumun varlığını daha
analiz
sorunsızca sürdürmesi adına, ezilenlerin yel
yalizmin tam da Lenin’in takip ettiği şekliyle
değirmenleriyle savaşmasını sağlarlar ve bir
devrimci özünün her zaman korunması
çok solcu olduğunu iddia eden de bilerek
gerekmektedir. Devrimci mücadelenin
veya bilmeyerek buna alet olur.
pusulasının enternasyonalizm olmasıdır.
Bundan dolayı, Kürt sorunu karşısında
Aynı zamanda, emperyalizme karşı verilecek
bu anti-emperyalist anlayış boğazına ka-
mücadele basit bir ulusal egemenlik mücade-
dar şövenizme batmıştır. Solcu olduğu
lesi değil demokrasi mücadelesi olmasıdır.
iddia eden bazıları, yıllarca Amerika’ya
Anti-emperyalizm adına, demokratik talepler
karşı mücadele ettiğini ileri sürüp kendi
feda edilmemeli veya ertelenmemelidir. Aynı
halkına karşı kimyasal silah kullanmak
şekilde, anti emper-yalizm adına ezilenlerin
da dahil her türlü ünsanlık suçunu işleyen
verdiği mücadelenin hedefi yabancı sermaye
Saddam Hüseyin’i desteklemiş ve II. Kör-
değil bizzat sermayenin kendisi olmalıdır.
fez savaşında tüm bu gerçeklere rağmen
Diğer bir ifade ile emperyalizme karşı
Kürtlere ABD’ye karşı Saddam’ı destekleme
verilecek en kararlı mücadele, ezilenlerin
çağrısı yapmışlardır; buna karşın Kürtler,
kendi ülkelerindeki ezenleri alaşağı edip,
emperyalistliği hakkında kuşku duyulmaya-
sermaye egemenliğine son vererek, sınıfsız
cak ABD’nin desteğiyle Güney Kürdistan’da
topluma doğru giden bir demokratik devlet
bağımsızlığa giden bir sürece girdiğinde bu
kurmasıdır.
oluşumu kınamış ve onun kukla bir devlet olduğunu yazmışlardır. Ezenler de, ezilenlerin mücadelesini
Egemenler tarafından tanımlanmış bir antiemperyalizmin “solu” değil ama dünyanın dört bir yanında ezilenlerin hakları için
saptırmak, kendi egemenliklerinin devamını
mücadelece verecek gerçek bir sol anti-
sağlamak adına ve çıkarlarıyla örtüştüğü
emperyalizm olabilmesi için şu dört husus
oranda, anti-emperyalist söylemlere ve pol-
olmazsa olmazdır:
tikalara başvurmaktadır (bunun en uç örneği
a-)Milliyetçiğe karşı enternasyonalizm
sosyalist gelenekten gelen Mussoli’nin pro-
b-)Ulusal egemenlik anlayışına karşı
leter bir ülke olarak tanımladığı İtalya’nın diğer büyük güçlere karşı giriştiği sömürge
demokrasi c-)Soyut bir uluslararası sermaye
kazanma mücadelesini emperyalist güçlere
karşıtlığına karşı somut ve gerçek bir anti-
karşı verilen bir anti-emperyalist müca-
kapitalizm
dele olarak göstermesidir) ve bunların sol
d-)Devletlerin ve egemen sınıfların anti-
olduğunu iddia edenler nezninde bile kabul
emperyalizmine karşı ezilenlerin anti-em-
görmektedir. Bundan dolayı, anti-emper-
peryalizmi.
*****
47
polemik
“Piyasacı”, “liberal” deyip hafife alma devrimci kardeş
Ertan Altan
A
rtık tekrarlaya tekrarlaya bıkkınlık
ime hizmet içinmiş gibi bir izlenim yaratıldı.
veren Kuruçeşme, BTDK, BSP,
Aslında izlenim yaratıldı demek pek doğru
ÖDP macerası esas konuya gire-
değil. Bu bir ideoloji yani gerçeklikle ku-
meden bitti. Ufuk Uras esas konuya yeni
rulan tek ilişki biçimi haline geldi. Gerçek,
kuracakları partinin serbest piyasayı destek-
Ufuk Uras’ın çok yalın bir biçimde ifade
leyip desteklemeyeceğini soran bir gazeteciye
ettiği gibiydi: “Liberal politikalar karşısında
verdiği cevapla girdi: “Günümüz dünyasının
emekçiler için sosyal politikaları savunmak.”
piyasası küresel bir piyasa. Salıpazarı değil ki
Bu işçiler için de kamu çalışanları için de
kaldırıyorum diyebilesin.”
öğrenciler için de böyle.
Eskiden çok olurdu; EMEP, ÖDP, TKP gibi partilerin genel başkanlarına televizyonda
Artık kapitalizmin dışı yok. Balta girmemiş
“Seçimi kazanırsanız sermaye ne olacak,
Amazon ormanlarında, Machu Picchu’nun
fabrikalar kamulaşacak mı” türünden sorular
zirvelerinde bile turizm şirketleri var. Kapi-
sorulur hiçbir genel başkan (Ufuk Uras da
talizm, Çin hatta Kuzey Kore’nin bile bir
dâhil) bu soruya anlaşılır bir cevap veremez-
parçası olduğu küresel bir makine. Dünya-
di. Çünkü bu soruya verilebilecek bir cevap
daki herkes kapitalizmin kuralları içinde ona
yoktu. “Kamulaşacak” desen çocuklar bile
mecburen uyarak yaşıyor. Sosyalist partiler
inanmaz. “Sermaye kalacak” desen; diğer
de kapitalizmin bir parçası, küreselleşme
gruplarla, polemikler, parti içinde hesap sor-
karşıtı renkli eylemciler de.
malar, ayrışmalar ve daha bin türlü bela.
48
Kapitalizmin dışı var mı?
Ufuk Uras’ı “ufuksuzlukla” suçlayan an-
Sosyalist partilerin hepsi ikiyüzlülük yap-
ti-kapitalist dostlar sanki kapitalizmin dışı
maya mahkûm oldu böylece. Sosyalist par-
varmış, kendileri de orada durup kapitalizme
tilerin sokaklarda, iş yerlerinde diğer bütün
saldırıyorlarmış illüzyonu yaratmakta ustalar.
alanlarda yürüttükleri politika fiilen, serbest
Hâlbuki gerçek çok açık: Yasal bir sosyalist
piyasa ve küresel kapitalizm karşısında eme-
partin varsa yaptığın şey kapitalist sistem
kçilerin, yoksulların korunması için müc-
içinde emekçilerin ezilmesine engel olmaya
adele etmekten ibaretken, sanki bu partilerin
çalışmaktır. Sen halis niyetlerle sosyalist ola-
gizli bir çekirdeği varmış, yapılan zahiri işler
bilirsin. Ama bu sosyalizm, müminin hay-
titizlikle planlanan sosyalist-proleter devr-
alindeki mahşer günü gibi bir şey olmaktan
polemik ileri gitmez: O gün bütün sosyal demokratlar,
Sosyal demokratların ve sol liberallerin
sol liberaller cehennem çukurlarında yana-
üçüncü yolu yani bir çeşit “insani kapital-
cak. Anti-kapitalistler işçi sınıfıyla birlikte
izm”, küreselleşme ve rekabet için düşürülen
komünizm cennetine girecek.
vergiler
nedeniyle
sosyal
devleti
zora
Eğer herkesin amacı kitlesel bir sol parti
sokuyor hatta savunulmasını iktisadi açıdan
kurmak, seçimlerde gülünç olmayan oylar al-
imkânsız hale getiriyor. Bugün kitlesel bir sol
mak, güçlü ve birleşik bir sendikal hareket or-
partinin argümanları arasında piyasaya karşı
taya çıkarmak, emekçilerin iş, eğitim, sağlık,
çıkmadan, ezilenler lehine sosyal hakları
çalışma saatleri, sosyal haklar gibi “kısa va-
savunmak siyasetinin ömrü uzun değil gibi
deli” tabir edilen ama bir türlü çözülemeyen
görünüyor. Avrupa başkentlerinde kapital-
sorunlarının çözümünde etkili olarak kalıcı
izme karşı zilli, davullu, salkım saçak eylem-
ve örgütlü ilişkiler kurmaksa, Türkiye’de
ler ise küreselleşmenin turistik ve vazgeçil-
kapitalizm içi bir mücadeleyle, kendimizi ve
mez bir unsuru olarak varlığını sürdürmeye
taraftarlarımızı kandırmadan bunu sağlamak
devam edecek.
mümkün. Günümüzde anti-kapitalist olmak mümkün mü?
Benim kapitalizm dışı bir duruş olarak bel bağladığım Meksika’daki Zapatista hareketi, aralarında Slavoj Zizek’in de olduğu bazı
Peki, anti-kapitalist nasıl olunur, kapitalizm
düşünürlere göre, “Dışarıdaki büyük kapi-
nasıl yok edilir? Bunun cevabını kimse bilmi-
tali görmezden gelerek, günlük pratiklere
yor. Çok uluslu şirketlerin hızla artan küresel
odaklanmayı öğütleyen” bir konumda.
rekabeti nedeniyle vergilerini düşük tutabilen
Nasıl
olacak?
Kapitalizm
canavarı
ülkeler, diğerleri arasında öne geçiyor. Verg-
(vampiri) nasıl öldürülecek? Bio-genetik
iler düştükçe sosyal harcamalara ayrılan büt-
çalışmalarının yarattığı tehlikeler, çevre fela-
çeler de hızla düşüyor. Kapitalizm içinde so-
ketleri, çok uluslu şirketleri ve ABD’yi önlem
syal devleti ayakta tutmak giderek zorlaşıyor.
almaya zorluyor. Kapitalizm doğal felaketler
Durum buyken ekonomide hala merkezi
karşısında nasıl bir konum alır bilemiyoruz.
planlamayı savunan-savunabilen sol, bu-
Bu uçsuz bucaksız evrende hiçbir şey bizim
nun için mutlaka bir devlete ihtiyacı olduğu
ölçerek denetim altına alabileceğimiz kesin-
gerçeğinden hareketle demokrasi mücade-
likte değil zaten. Galiba en doğrusu deter-
lesindeki konumunu nasıl tarif ediyor. Yalçın
minizmden kurtulmak. Yoksa piyasadaki so-
Küçük’ün çizdiği çizgide, devleti “gericil-
syalist partilerin siyaset yapma çapı üç aşağı
erden” korumak için mi mücadele ediyor
beş yukarı birbirinin aynıyken “piyasacı”,
yoksa devlete karşı mı? Bunlar cevabı çok
“liberal” diye birbirimizin gözünü oymaya
zor sorular. Öyle hemen hafife alınıp hüküm
değer mi devrimci kardeş.*
verilecek gibi değil.
49
yorum
bir tutam kontrgerilla
“ergenekon1”
Bahattin Öztürk
“Ava da seri, ha bohstek ha çar tılî2” Bugün “Ergenekon davası” olarak
lerinin kullanmasını kabul eden, mili-
adlandırılan sürecin algılanması, her şeyden
ter/paramiliter, legal/yarı legal/illegal
önce kontrgerilla gerçeğinin kendisinin
yapılanmadır. Esasen kapitalist düzenin
algılanması ile mümkündür. Zira son za-
devamını garanti etme amacına sahip olan
manlarda sık ve yaygın olan “politik” olanın
kontrgerilla örgütlenmeleri, bu nedenle esas
“hukuki” olan üzerinden adlandırılması,
olarak sola ve sosyalizme, ulusal kurtuluş
yapılan tahlilin zahiri içermesi gibi
mücadelelerine karşı kullanılmıştır. Tüm
talihsizliği ve batını kaçırmak gibi bir teh-
kontrgerilla örgütleri varlık sebepleri
likeyi barındırmaktadır.
nedeni ile devletler -uluslararası sermaye -
Kontrgerilla, bu ülke egemenleri tarafından icat edilmiş değildir. Kapitalist devlet düzeni, bu tür bir örgütlenmeyi
uluslararası emperyalist yapılar tarafından örgütlenmişlerdir. Egemen sınıflar, kendi egemenliklerinin
kuruluş felsefesinde barındırmaktadır.
sağlama alınması uğruna, şiddet ve baskı
Bu topraklarda kontrgerilla, çok öncesine
kurumları inşa etmişler, zaman zaman
dayanmaktadır. Bu örgüte ne isim verilirse
bunları “hukuk”, “demokrasi” sınırları
verilsin, bugün kabul ettirilmeye çalışıldığı
içinde ambalajlamışlardır. Ve gerektiğinde
gibi tamamen illegal ya da devlet dışı bir
oluşturdukları ambalajın dışına kolayca
örgütlenme değildir. Kontrgerilla örgütü;
taşarak bu türden yapılanmalar kurmuşlardır.
varlığını güvence altına alan hukuk metin-
Bu örgütlerle gerçekleştirilen muhaliflerin
leri/mevzuatı, mali kaynakları, bilinen fakat
gizlice yok edilmesine yönelik eylemler,
gizli tutulan yapılanması ve cezadan muaf
terör ve provokasyon ortamları yaratarak
oluşuyla “legal” ve “devlet içi”dir. Bu an-
egemenliğin kalıcılığını sağlayacak yeniden
lamda da özel bir ilgiyi hak etmektedir.
yapılandırma operasyonları tarihin çok sık
Kontrgerilla mevcut düzene karşı
50
türden karşı mücadele unsur ve yöntem-
rastladığı olgulardır. Bu faaliyetlerin en
yönelmiş her türden muhalif örgütlenme,
önemli köşe taşlarından biri dünya çapında
eylem ve mücadelenin şiddet kullanılarak
kapitalist düzeni sosyalizmin etkisinden
bastırılmasını amaçlayan; bu amaçla da
korumayı amaçlayan bir organizasyona
teorik-ideolojik, politik-psikolojik her
gidilmesi amacıyla 2. Dünya Savaşının
yorum
sonlarına doğru gelişmiştir. Çünkü İkinci
İspanya örneğinde açıkça ortaya çıkar.
Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında sö-
Öyle ki bu ilişki ortak talimatlarda
mürge ve yarı sömürgelerdeki isyanlar halk
kendini gösterecek kadar fütursuzdur.
savaşına dönüşmüştür.
Türkiye’de çoğu gizli tutulan NATO tali-
Halk savaşları sonunda Çin, Kore,
matnameleri, düzene muhalif olanlara karşı
Vietnam-Çin Hindi, Burma, Filipinler,
kullanılan tüm tarihsel birikimi içerisinde
Endonezya bağımsızlılarına kavuşmuşlardır.
taşımakta olup, kontrgerillanın önemli yazılı
Aynı durum Sahra Ülkeleri denilen Kuzey
kaynaklarındandır. Bu talimnamelerden ilki
Afrika Ülkelerinde (Cezayir, Mısır, Tu-
Amerikan Kontrgerilla örgütüne ait olan
nus), Mozambik, Rodezya, Güney Afrika,
FM-31 kod ile başlayan bir dizi talimname-
Angola gibi diğer Afrika ülkelerinde ve
dir. Türkiye’de ise bu talimnamenin bire-
bazı Ortadoğu ülkelerinde de söz konusu-
bir çevirisi olan ST.31-15 talimnamesinde
dur. Avrupa’nın çok büyük bir bölümü
“kontrgerillanın düşmanları kimlerdir?”
faşist işgalden Sovyet karşı saldırısı ile
açıklamasına bakmanın açıklayıcı olacağı
kurtarılmış ve bazı ülkelerde anti-faşist halk
kanısındayız.
demokrasileri kurulmuştur. Balkanlar çok
“Büyük çaptaki mukavemet hareketlerinin
ciddi bir gerilla savaşına sahne olmuş, Yu-
temel sebebi halkın bir kısmının yürür-
goslavlar Tito önderliğinde Alman faşistleri
lükteki politik ekonomik ve sosyal
ve kendi faşistlerini yenerek bağısızlıklarına
şartlardan gerçek, hayali veya kışkırtılmış
kavuşmuşlardır. Yunanistan da sol ve
memnuniyetsizliğinden doğar. Bu memnuni-
sosyalist güçler sırasıyla İtalyan ve Al-
yetsizlik kural olarak aşağıdaki hususlardan
man faşistlerini yenilgiye uğrattıktan sonra
bir veya birkaçına duyulan bir arzu etrafında
kendi gerici ve faşist güçleriyle bir iç savaşa
toplanır:
girmiştir. Bu gelişme kapitalist sistemin
1. Milli egemenlik,
etkin saldırı örgütleri ile karşılaşmıştır.
2. Fiili veya varsayılan bir baskıdan kur-
Kontrgerillanın düsturu; dünya çapında sosyalizme ve özgürleşme mücadelelerine karşı sınırsız karşı saldırı savaşıdır.
tulmak, 3. Düşman işgalini veya sömürgeciliği ortan kaldırmak,
Bu nedenle kontrgerilla her şeyden önce
4. Ekonomik veya sosyal tekâmül,
uluslararası bir örgütlenmedir. Bu ulusal
5. Manevi çöküntüyü bertaraf etmek.
faşist organizasyonların kendi aralarında
6. Dini belirti. “
çok sıkı ilişkiler geliştirdikleri, nerdeyse
Yani “milli egemenlik”, ”sömürgeciliği
enternasyonal faşist bir yapı oluşturdukları,
ortadan kaldırmak”, ”fiili baskıdan kur-
51
yorum
tulmak için“ savaşanlar kontrgerillanın
canlandığı her yerde tekrar faaliyetlerine
düşmanlarıdır.
devam etmekte ve aksaksız olarak işlevini
Avrupa’daki kontrgerilla soruşturmaları kısmen soğuk savaşın son bulması, Sovyet tehdidinin azalması süreci ile gelişmiştir.
sürdürmektedir. Buna en iyi örnek Türkiye gerçeği olsa gerek. Türkiye’de meydana gelen kontrgerilla
1982’de başlayan soruşturmalar özellikle
fiillerinin bir listesini çıkarmanın başka
İtalya merkezli olarak gelişmiş ve İtalya’da
ülkelere göre iki temel engeli vardır. Bun-
Başbakan Andreotti
lardan ilki faaliyetlerin yoğunluğu ve
ve
Cumhurbaşkanı
Cossiga’nın istifalarına, İspanya’da bazı
sayısal çokluğudur. İkinci husus ise bu alana
bakanların hapis cezaları almalarına kadar
ilişkin soruşturmaların ve yargılamaların
uzanırken, birçok ülkede uykuya yatılmış,
yapılmamış olmasıdır. Ancak yakın tarihi-
İngiltere ve Almanya gibi ülkelerde ise
mizin sadece gündelik belleklerimizde kalan
açığa dahi çıkarılmamıştır. Üzerine en çok
kanlı olaylarının gözden geçirilmesi, dev-
gidilen İtalya ve İspanya’da dahi her şeyin
letin kontrgerilla faaliyetleri açısından bize
temizlendiğini söylemek mümkün değildir. açık ipuçları verebilecektir. K a m u o y u n d a Türkiye’de özellikle 1980 sonrası gelişen kontrgerillanın bir
soğuk
savaş
örgütü
olduğu,
soğuk
savaş
bittiğine göre kon-
52
Kürt Özgürlük Hareketi, kontrgerilla faaliyetlerinin ana hattının yeniden organizasyonunu gerekli kılmıştır. Biçim ve içerik bu muhalefete yönelik olarak kendisini yeniden şekillendirmiştir
6-7 Eylül 1955 olayları, Rumların büyük göç dalgalarıyla ülkeden ayrılmasına
trgerilla yapıları gibi antidemokratik, hu-
neden olmuş tarihimizin en utanç dolu
kuk dışı yapıların kendiliğinden veya çeşitli
olaylarından biridir. Büyük kışkırtma ile
müdahalelerle
başlayan bu yağma ve linç dalgası doğrudan
ortadan
kalkacağı
yanlış
düşüncesi hâkimdir. Yanlıştır, çünkü bu
kontrgerillanın bir faaliyeti olarak her
anlayış kontrgerillanın uluslararası sermaye
aşamasında tipikliğini göstermiştir. Provo-
tarafından uluslararası emperyalist-kapitalist
kasyonu gerçekleştiren ajanın daha sonra
düzeni, sol ve sosyalist muhalif hareketlere
Valilik katına ulaşmasından tutun, gazete ve
karşı korumak amacıyla inşa edildiğini
bildiriler ile halkın hazırlanması, silah ve
unutmaktadır. Solun ve sosyalizmin görece
benzeri aletler ile donatılmasına, yargılama
geri çekildiği prestijini kaybettiği dönem-
safhasında olayın kapatılmasından, güvenlik
lerde işlevleri azalsa bile, bu muhalefetin ya
kuvvetlerinin tutumuna kadar tüm tertip bir
da herhangi bir özgürleşme mücadelesinin
devlet organizasyonudur.
yorum
1 Mayıs 1977’de yükselen işçi sınıfının en barışçıl eylemine yapılan saldırı da CIA ile Türk kontrgerillasının ortak çalışmasıdır. 16 Mart katliamı, devrimci ve demokrat güçlerin sindirilmesi ve fiziksel olarak ortadan kaldırılması için emniyet/paramili-
kadar her şeyi ile 12 Eylül bir kontrgerilla organizasyonu olarak da okunabilir. 12 Eylül darbesinden sonra özellikle Kürt muhalif hareketine yönelen saldırılar 1990’lı yıllara damgasını vurmuştur. Vedat Aydın’ın işkence ile öldürülmesinin
ter faşist ülkücü örgütlenme ilişkisi olarak
ardından cenaze töreni sırasında 6 kişinin
karşımızda durur.
ateş açılarak öldürülmesi, Musa Anter cinay-
Savcı Doğan Öz’ün öldürülmesi, yargı içerisinde
kontrgerillanın
soruşturulmaya
başlanması durumunda yaşanması muhtemel sonucu göstermektedir. Doğan Öz cinayetinin aydınlatılamaması, yargının
da
kon-
trgerilla etkisi altına girebileceğine işaret
etmektedir.
Malatya Katliamı, Bedrettin Cömert’in öldürülmesi,
Abdi
İpekçinin öldürülmesi, Balgat katliamı,
eti gibi olaylar önemli kontrgerilla eylemlerinden sadece ikisidir. 1992-1995 yılları arasında SAPANCAADAPAZARI-HENDEK üçgeninde yaşanan ölümler aynı
Bugün geldiğimiz noktada; bütün amaç birliği ve irtibatlarına rağmen kontrgerilla örgütleri içerisinde bazen tasfiyeye gitmek zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Yenilenme ve biçim değiştirme ihtiyacı içerisinde olan ulusal ve uluslararası sermayenin kaygıları, zaman zaman bazı yapıların tasfiyesini zorunlu kıldığı gibi, müttefikleri de değiştirilebilmektedir
zamanda Türk devletinin kontrgerilla faaliyetlerinin dönüşümüne de tanıklık yapan tipik olaylardır. Sivas katliamı, Kulp
Bahçelievler katliamı, Maraş katliamı, Çorum
katliamı, Lice katliamı, Gazi Mahal-
katliamı ve Kemal Türkler’in öldürülmesi…
lesi katliamı asla tatmin edici cevapları
Olaylar ve katliamlar benzerdir. Hedef; toplumun aydın, ilerici kesimleri ile işçi önderleridir, Alevilerdir.
olmayan, soruşturulmayan büyük çaplı provokasyonlardır. Sadece 1995 ve 1996 yıllarında 386 kişi
12 Eylül faşist darbesi belki de kon-
evlerinden güvenlik güçleri tarafından
trgerilla faaliyetinin kurumsal olarak en
alındıktan sonra kendilerinden bir daha
net açığa çıktığı andır. Darbe koşullarının
haber alınamamıştır, kaybedilmişlerdir.
hazırlanmasından, darbenin hâkim
Cezaevlerinde yaşanan kıyımlar ve
unsurlarına, darbe sırasında kullanılan
kırımlar da işin başka bir yüzüdür.19 Aralık
yöntemlerden, bugüne yansıyan sonuçlarına
Cezaevleri Operasyonu, Ulucanlar Opera-
53
yorum
syonu en önemli örneklerdendir. Tamamının sayılması imkânsız olan bu
asla toz kondurmaksızın sermaye zaman za-
olay ve eylemlerin sadece anımsananların
man ”silahlı bürokrasiyi”, despotik yapının tek
yazılması bile “Ergenekon Davası” olarak
sorumlusu olarak göstererek kendi arınmasını
adlandırılan dava ile ortaya çıkan sürecin
gerçekleştirmekte; militer/paramiliter güçler
kısırlığının göstergesi olacaktır. Bu kısırlığın
arasındaki
tahlili aynı zamanda burjuva devlet yapısının
çatışmaları
kullanmaktadır.
Bu bağlamda Ergenekon davası olarak
ve uzantısı olan kendi yasallığı dışındaki
nitelenen ergenekon davaları, 12 ayrı (dalga)
faaliyetlerinin analizi ile de örtüşmektedir. Türkiye’de özel-
toplu kolluk operasyonu, 193 kişi hakkında dava, 3 iddianame,
likle 1980 sonrası
devam eden 2
gelişen
toplu soruşturma
Kürt
Özgürlük Hareketi,
ve 1 tefrik edilmiş
kontrgerilla
faa-
soruşturmayı
liyetlerinin
ana
içermektedir. Bu
hattının
yeniden
davalar gerçek kişi
organizasyonunu
ev ve işyerleri, vakıf
gerekli
büro ve eklen-
kılmıştır.
Biçim
ve
bu
muhalefete
yönelik
içerik olarak
tiler, dernek büro ve eklentileri, siyasi parti binaları, şehir
kendisini yeniden
içi ve dışı kırsal alan
şekillendirmiştir.
kazıları, deniz dibi
Bugün geldiğimiz noktada; ün ve
54
değiştirilebilmektedir. Bu bağlamda kendisine
amaç
büt-
araması, yasal ve yasa dışı fiziksel ve
birliği
teknik takip, izleme,
irtibatlarına
dinleme, kayıtlarına
rağmen kontrgerilla örgütleri içerisinde bazen tasfiyeye git-
dayanmaktadır. Temel belgelerin birçoğu 2001 ve sonrasında
mek zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır.
elde edilmiş ancak bu kapsamda bir
Yenilenme ve biçim değiştirme ihtiyacı
soruşturmaya dayanak yapılmamış belgeler-
içerisinde olan ulusal ve uluslararası sermay-
dir. Darbe belgeleri olarak belirtilen evrak ve
enin kaygıları, zaman zaman bazı yapıların
kayıtlar Genel Kurmay ve TSK kadrosunun
tasfiyesini zorunlu kıldığı gibi, müttefikleri de
düzenli faaliyetlerinin çok küçük bir kısmına
yorum
K.K.K. Seferberlik Tetkik Kurulunda
karşılık gelmektedir.
yapılan aramaya kadar, askeri bürokrasinin
Dava sürecinin kısıtlılığının en veciz ifadesi, davanın “fıratın doğusu ile kışlanın
etkinlik alanını daraltacak müdahaleler
kapısına” yaklaşamamış olmasıdır.
mevcuttur. Temizöz davası ile gelinen durum da bir başka dış etki olarak karşımızda
SONUÇ YERİNE… 3
“Mızrak çuvala sığmaz ” ERGENEKON olarak nitelendirilen
durmaktadır. Kürt özgürlük hareketine ve devrimci muhalefete yönelik yargısız
bu örgütlenme ile ilgili soruşturma ve
infazların soruşturulması için yapılan
davanın gündeme gelmesi ile birlikte, bu
girişimler, çatışmanın derinleştirilerek halka
soruşturma ve dava sürecinin esasen, AKP
karşı suç işleyen kontrgerilla çetelerinin bir
savcıları ile ulusalcı yurtsever-muhalif
bütün olarak açığa çıkarılması, teşhir edilm-
güçler arasındaki çatışmanın ürünü olduğu,
esi ve yargılanarak cezalandırılması sonu-
hatta antiemperyalist-ulusalcı güçlere
cunu doğurması imkânını taşımaktadır.
karşı, emperyalist odakların güdümünde
Bu anlamda tüm ilerici güçlerin bir kere
gerçekleştirildiği öne sürülmüştür. Gerçekte
daha egemenler arası hesaplaşmaların halkın
ise yukarıda belirttiğimiz gibi NATO gibi bir
düşmanlarından hesap sorulması için büyük
örgütün güdümünde kurulmuş olan kontrge-
olanaklar taşıdığı gerçeğinden yola çıkarak
rilla örgütlenmesinin bir parçası olan ER-
kendini sürecin unsuru olarak görmesi ve
GENEKON yapılanması, anti-emperyalist
taraf olması, tarihsel bir görev ve zorunlu-
olamayacağı gibi aksine varlığını emperyal-
luktur.
ist odaklardan almış bir yapılanmadır. AKP
*****
hükümeti de antiemperyalist olmadığı gibi
NOTLAR:
özgürlükçü ve demokrat hiç değildir. Dava
1- Bu yazıda Çağdaş Hukukçular Derneği
ile ortaya çıkan sürecin öz kısıtlılıkları
İzmir Şubesi tarafından Ergenekon davası
bunun en iyi göstergesidir. Dolayısıyla bu
olarak adlandırılan İstanbul 13. Ağır Ceza
dava ve devam eden soruşturmalar, her ikisi
Mahkemesi ( CMK m.250’ye göre özel yet-
de gerici olan devlet içerisindeki iki güç
kili) 2008/209 verilen katılma dilekçesi ile
odağının çatışmasının ürünüdür.
Çağdaş Hukukçular Derneği genel Merkezi
Ancak Ergenekon olarak nitelenen dava sürecinin bir de dışsal etkileri mevcuttur. Başlayan sürecin yarattığı karışıklık ve iç hesaplaşma dengelerin sağlanamadığı durumlarda fırsatlar yaratmaktadır. Bugün
tarafından Gerçek ve Adalet İnisiyatifi’ne sunulan çalışmalardan yararlanılmıştır. 2- Başı aşan su; ha bir karış olmuş, ha dört parmak. (Kürt atasözü) 3- Türk atasözü
55
güncel
diyarbakır cezaevi müzesi için öneriler
A. Yiğit Can
ir önceki yazımızda somut öner-
B
gereklidir: Mekân, Bağlam ve Koleksi-
iler geliştirmenin önemine dik-
yon. Bu üçlü kurulmadan getirdiğimiz
kat çekmiş ancak somut öneriler
öneriler, genellikle sadece anımsamak için
getirmemiştik, bu yazı umarım eksikliğimizi
duyduğumuz ihtiyacın dile gelişi olsa da,
giderir.
ayakları yere basmayan istekler olarak görül-
Müze bir hatırlama mekânı olmanın yanında sürdürülebilir bir eğitim ve
ebilir bir yorum aynı zamanda, bağlam
iletişim merkezidir. Diyarbakır Cezaevi
metnin temasını, mekân olay örgüsünü,
bölge halkına ve ülkenin geri kalanına
koleksiyon da karakterleri gerçekleştirir.
hatırlamak ve yüzleşmek için önemli veriler
Bu üçlünün yan yana getirilmesi de bir
sağlamaktadır. Ancak neyi hatırlayacağımız
üslup oluşturur. Böylece tarihi yapı sadece
ve nasıl hatırlayacağımız, hatırladıklarımızla
bir anımsatıcı olmaktan kurtularak bir
ne inşa edeceğimiz, ne yapacağımız
iletişim olanağına dönüşür. Yaşamın yeniden
tercihlerle ilgili olacaktır. Diyarbakır
dönüştürülmesinde aktif bir rol oynar. Yaşam
Cezaevi’nde yaşanan olaylar Türk ve Kürt
boyu öğrenme deneyimleri için olanaklar
halkları içerisinde nefret ve zulmün sembolü
yaratır, tarihimize, yaşadıklarımıza bakarken
olmuştur ve coğrafyamızda yaşayan her
bugünle bağ kurmamızı, yarını daha sağlıklı
birey 1980 darbesi ve onun sembolleri ile
kurmamızı sağlar. Diyarbakır Cezaevi Müze-
yüzleşmelidir. Yüzleşmeden kaçınmamız
si projesi üzerine inşa edileceği bu üçlüye
bugünü kurmaktaki zayıflığımızın da
gelmeden birkaç soruya cevap vermelidir.
nedenlerindendir. Bu yüzleşme unutma
Bu müzeye ihtiyaç duymamızı gerektiren
yerine anımsamayı merkezine almalı an-
nedenler nelerdir? Eğer sadece yaşanan
cak çok uluslu coğrafyamızda nefret yerine
olayları anımsamak ve yüzleşmek ise müze
kardeşlik ve dostluğu öne çıkarmalıdır. Yani
yerine birçok başka yapı önerilebilirdi. Bir
Diyarbakır Cezaevi’nde oluşturulacak müze
heykel, bir sanat merkezi, bir çağdaş sanat
hatırlattıkları ne olursa olsun tercih edilen,
enstalasyonu ya da abide gibi. Ancak müze
eğitim ve iletişim politikaları ile bizi başka
tam da bugün bize anımsamanın ötesinde
bir noktaya götürecektir.
olanaklar sunmaktadır.
Bir müze kurmak için üç önemli nokta
56
mektedir. Her müze bir metindir, sürdürül-
1-Diyarbakır Cezaevi’ni yaşattıkları ile
güncel
unutmamak ve geleceğimizi kurarken dersler
hip oldukları ulusal kimlikleri gizlemeye
çıkaracağımız bir hatırlama mekânı olarak
ihtiyaç duymadan, resmi ve tekleştirici tarih
sürdürülebilir bir görsel imge olarak tutmak,
anlayışıyla boğmadan, sosyokültürel bağlamı
bu mekânı insan hakları ve demokrasinin bir
içerisinde yan yana getirmek ve sergilemek, 4-Böylece Kürt ulusunun yan yana
zafer anıtına dönüştürmek,
yaşadığı diğer kültürlerle birlikte eserl-
2-Kürt halkının tarihsel, kültürel ifade araçlarındaki eksikliği, bilinçli geride
erini daha iyi anlama ve anlatma olanağına
bırakılma çabalarından kaynaklanan, gi-
kavuşmak, 5-Başta Kürt halkı olmak üzere bu
derecek bir kültür kurumu yaratmak, coğrafyamızın çok kültürlü yapısı içerisinde
coğrafyada yaşayan halkların, masal, türkü,
Kült ulusunun yerini diğer kültürleri
oyun gibi somut olmayan kültürel miras
dışlayıcı olmayan bir şekilde göstermek
öğelerini derleyerek, benzerliklerimizi
3-Kürt,
Türk,
Ermeni,
Arap
gibi
ve farklılıklarımızı cesurca sergileyecek,
coğrafyamızın bileşeni olan ve bölgede
farklılıklarımızın bir arada yaşama deney-
yaşayan kültürlerin etnografik eserlerini sa-
imimize katacağı zenginliği lafzi olmayan
57
güncel
bir şekilde göstermek,
zelerde sesine yer verilmeyenlerin aktif bir
6-İnsan hakları, demokrasi ve kardeşlik kavramlarını vurgulayan ve bu kavramların
ulusuna aittir kuşkusuz, hiç değilse demo-
üzerine inşa edilecek bir müze ile bölgenin
grafik nedenlerle, ancak müze, Ermenilere,
geleceğinde aktif bir rol oynamak.
Araplara, Süryanilere ve bölgede yaşayan tüm halklara ve kimliklere kapsayıcılık
Yukarıda ilk elden sıraladığımız gerekçeler, müzenin bağlamını oluşturmak için
ilkesi çerçevesinde yer vermelidir. Çok
gerekli veriyi sağlamaktadır. Coğrafyamızın
kültürlülüğün anlaşılması ve yaşanması,
kardeşlik, demokrasi ve insan haklarını öne
kalıcı barışın ve eşitliğin anahtarı olarak öne
çıkaran, çok kültürlülüğü sergileyen, kamu-
çıkarılabilir.
suyla iletişim içerisinde kurulacak ve barış
Müze özellikle sahne olduğu travmatik
için aktif bir rol oynayacak bir kültür kuru-
geçmiş göz önüne alındığında, insan hakları
mundan kazanımı büyük olacaktır. Müzenin bağlamı kardeşlik, de-
kavramına ve mücadelesine önemli bir yer vermelidir. Diyarbakır
mokrasi ve insan hakları
İnsan Hakları Derneği
olmalıdır.
başta olmak üzere, tüm ancak
İnsan Hakları Dernekleri
barındırdığı bir kolek-
bu konuda bir koleksiyon
siyon ile var olduğunu
oluşturmak ve sunum
bilmek
bağlamı
hazırlamak için işbirliğini
şeklimizi
müzeden elbette ki esirge-
Bir
müzenin
ele
alış
de
oluşturacaktır.
meyecektir. Ülkemizin
S e r g i l e n m e k
insan hakları mücade-
için
yan
dan,
koleksiyonun
uzanan
yol,
yana kendi
getirilen
koleksiyon-
lesi tarihi pek çok belge, fotoğraf ve hatıra
oluşturacağı
metne
eşyası ile küçümsenmeyecek bir koleksiyon
gerçekliğini
aşarak
oluşturulmasını sağlayacaktır.
coğrafyamız için bir umut ışığı olabilir. Müzenin koleksiyonları bu doğrultuda
Yine sahip olunan mekânsal geçmişinin hatırlattığı temel bir kavram da demokra-
yan yana getirilmelidir. Kardeşlik kavramı,
sidir. 12 Eylül askeri darbesi ve anti de-
etnografik sergilerde, bir arada yaşama kül-
mokratik uygulamalarına yanıtımız de-
türünün geliştirilmesi ile ve somut olmayan
mokrasi kavramını daha fazla öne çıkarmak
kültürel mirasın hiyerarşik olmayan sunumu
olmalıdır.
ile öne çıkarılabilir. Müze bugüne kadar mü-
58
sesi olmalıdır. Bu kültürlerin en büyüğü Kürt
Diyarbakır Cezaevi müzenin ihtiyaç
güncel
duyduğu üçlü saç ayağından birini tanımı
12 Eylül darbesinin susturmak için harekete
gereği sağlamaktadır. Belli bir tarihsel
geçtiği emekçi yığınlar, dilleri yasaklanan
ve kültürel değere sahip yapıların ko-
analar, Kürt ulusu ile demokrasi ve özgür-
runabilmesi için onlara yeni işlevlerin
lük için bir yudum nefes almak isteyen tüm
verilmesi sık karşılaştığımız bir durum-
ezilenler proje ortağı kabul edilmelidir.
dur. Kalelerin, sarayların, sarnıçların
Bileşenlerin içinden oluşturulan bir komi-
yeniden işlevlendirilmesi ile ülkemizde de
syon, Diyarbakır Cezaevi Müzesi’nin kurucu
sıkça karşılaşıyoruz. Müze binaları da bu
ekibini oluşturmak için harekete geçmelidir.
işlevlendirmelerin başında gelmektedir.
Ekibe profesyonel müzeciler, toplumsal tarih
Mekân yalnızca bir yapı değil aynı zamanda
yazarları, tasarımcılar dahil edilerek hızla bir
bağlamı oluşturacak önemli bir veridir.
müze projesi oluşturulmalıdır.
Diyarbakır Cezaevi Müzesi için
Bir müze projesinin dergi sayfalarına
seçeceğimiz mekân, bağlam ve oluşturulacak
sığmayacak kadar geniş bir çalışma
koleksiyon birbirine sıkıca geçmiş, girift bir
gerektireceğinin ve sıraladığımız önerilerin
bütündür.
yetersizliğinin farkındayız. Önemli olan
Günümüzde müzeler toplulukların ilgi
yalnızca imza toplamak ve basın açıklaması
ve ihtiyaçlarını kendi kamularına ve toplu-
yapmakla kalmadığımızın, konuya duyarlı
luk dışına iletebilmenin nesneye dayalı ve
kültür emekçilerinin, Diyarbakır halkı ve
sürdürülebilir olanaklarıdır. Ülkemizde bu
demokratik kültür örgütlerinin işbirliği ile
yeni yaklaşım, her ne kadar müzeciliğimiz
müzeyi bugünden kurmaya başladığının
devlet merkezli geliştiği için pek uygula-
bilinmesidir. Yaşamın her alanında karşı
namasa da, müzeler yaşayan topluluklarla
çıktığımız kültürel, sosyal ve politik yapılara
kalıcı bağlar kurmadan bir anlam taşımazlar.
alternatif yapıları bugünden kurma bilinciyle
Müzeler, toplumun ihtiyaçlarına yanıt
hareket etmemiz gerektiğinin anlaşılmasıdır.
veren, kamularının özlemleri ile yoğrulan ve
Diyarbakır Demokrasi, Kardeşlik ve
onların mücadelelerinin aktif bir parçası olan
İnsan Hakları Müzesi bu bakış açısıyla
kültür kurumlarıdır. Diyarbakır Cezaevi’nde
kurulmalıdır.
kurulacak müze bu demokratik yapının ilk örneklerinden biri haline getirilebilir
*****
ve müzelerin köhne ve karanlık mekanlar olarak görülen yaygın imajının kırılmasında da rol oynayabilir. Bu anlamda konunun tüm tarafları müze projesinin tarafı kılınmalıdır.
59
kadın
barışı kucaklar gibi.. Sevinç Çavuş
Em koçeren rîya durun
Günyüzü Kadın Dayanışma Derneği de 6
Birîndarin birîn kurin
Aralık 2009 tarihinde her yıl düzenlediği
Tî u birçî li van çolan
‘’25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle
Pîr u kalin jin u hurin
Mücadele Günü’’ etkinliklerden birini
Uzak yolların sürgünüyüz
gerçekleştirdi. ‘’Barış İçin Sanat’’ diyerek
Yaralıyız, yaramız derin
yola çıkan, Güldünya Müzik Topluluğu
Aç, susuz bu çöllerde
ile kesişti yolları Bursa’da Ördekli Kültür
Yaşlı, kadın ve çocuğuz
Merkezinde..
Dominik Cumhuriyetinde Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele veren
lazım,
üç kadın.. Patria, Minerva ve Maria Te-
özgürlüğe kucak açmak,
resa Mirabel kardeşler..Diktatör Trujillo,
sevgiyi çağırmak lazım,
diktatörlüğünü tehdit eden iki tehlikeden
şiddetsiz günlere özlemle şarkılar söy-
biri olarak görüyordu Mirabel kardeşleri.
lemek lazım dediler, Türkçe, Kürtçe, Arap-
25 Kasım 1960 yılında tecavüz edilerek
ça, İspanyolca, Gürcüce, Lazca.. Çünkü
öldürülen Mirabel kardeşlerin, özgürlük ve
farklı da olsa dilleri aynı akmaktaydı göz
insan hakları için verdikleri mücadele insan
yaşları, farklı da olsa dilleri acıları aynıydı.
hakları savunucuları ve kadın hareketleri
Aynılıklarıydı kadınları bir araya getiren bu
için bir sembol haline gelmiştir. 1999 yılında
gece.. Çünkü, erkek egemen şiddet her yerde
da Birleşmiş Milletler 25 Kasım’ı Kadına
aynı yakmaktaydı kadınları.
Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması
Dünyanın neresinde, ülkenin hangi böl-
için Uluslararası Mücadele Günü olarak
gesinde yaşarsak yaşayalım, ister doğusunda
benimsemiştir.
ister batı, ister kuzeyinde ya da güneyinde.
1999 yılından sonra kadınlar için 25
60
Bu yıl, bir kez daha barışı haykırmak
Evde, okulda, işyerinde, sokakta, gözaltında,
Kasım, kadına yönelik her türlü şiddetin
gündüz ya da gece..İster Kürt olalım bu
tanımlandığı ve teşhir edildiği çeşitli et-
coğrafyada istersek Türk, istersek Laz ya
kinliklerle dikkatin erkek egemen şiddetin
da Gürcü. Barışta da savaşta da hep eli
her türlüsüne çekildiği bir gün olmuştur.
üzerimizdedir şiddetin. Kimi zaman bu el
kadın
kocamızın, sevgilimizin elidir, kimi zaman
samimiyetsizliği ise yaptıklarıyla ortada..
baba ya da abimizin. Kimi zaman devletin
Günyüzülü Kadınlar, kadına yönelik
görünmeyen elidir üzerimizde olan. Elleri
her türlü şiddetle mücadele etmek, erkek
bedenimizde, elleri kimliğimizdedir..
egemenliğine karşı durmak ve kadınların
Savaşlarda vatan toprağı sayılır bedenimiz,
özgürleşmesinin önünü açmak için çıktıkları
fethedilmesi gereken. Tepinirler üzerimizde,
yolda Kürt kadınlarının, Kürt annelerinin
ağlarız. Gencecik evlatlarımızı kurban veri-
ezilmişliklerini görmekte ve acılarını
riz bir karış toprak için, yine biz ağlarız.
paylaşmaklar. Bu yüzden, Kadına Yönelik
Hani ‘’ağlarsa anam ağlar’’derler ya, gerçek-
Şiddete son, erkek egemenliğine son, savaşa
ten de anaları ağlatır en çok savaşlar, bir de
son dediğimiz gecemizde barış isteklerimizi
çocukları elbette.. Otuz yıldır süren bir savaş
dile getirmek için henüz evlatlarını savaşa
devam etmekte ülkemizde. Otuz yıl, dile kolay.
Kimilerine
göre ‘’Küçük Ölçekli Çatışmalar’’
olarak
da nitelendirilse, binlerce insanın öldüğü, binlerce
annenin
evladını
yitirdiği
büyük ve kirli bir
Otuz yıldır süren savaşta ölenlerin acısını yüreklerimizde yaşa yaşamaktayız. Ama şimdi yaşayanları ölüme göndermeme şansımız var. Onları sadece yüreklerde değil hayatta da tutabiliriz. Gelin ey tüm kadınlar, Kürt annelerinin yıllardır uzattıkları barış elinine ellerimizi uzatarak çocuklarımızı yaşatalım
kurban vermemiş Türk, Kürt annelerini bir araya getirdiler, diğer buluşmalardan farklı olarak. Bu gecede ‘’Bir kadın ne hisseder, bir anne, bir sevgili, bir evlat…
savaş bu. Gerilla annesi de olsa asker annesi
Nasıl dayanır nasıl sabreder. Ancak çeken
de olsa en büyük bedelleri anneler ödediler ve
bilir. Ateş düştüğü yeri yakar. İlk değil bu
ödemeye devam etmekteler bu kirli savaşta.
yaşananlar. Ne zaman son olacak, daha
AKP hükümetinin dili ile ‘’Milli Birlik
kaçımız bu acıları yaşamaya devam edeceğiz
ve Demokratik Açılım’’projesi ile yine
? Bir kadın bir anne ne hisseder, bunu biz
kadınlar, anneler politikanın kirli eller-
biliyoruz. Kimse artık bizim acılarımız
inde gündemimizde yer almaktalar. Kimi
üzerinden siyaset yapmasın. Ben Kürtlerle
kurumlar aracılığı ile evlatlarını yitirmiş
özgür, eşit ve kardeşçe yaşayabilmek için
Türk, Kürt anneler buluşturulmakta ve barış
akan kanın durmasını istiyorum, artık
mesajları verilmekte kamuoyuna. Samimi-
evlatlarımızın ölmesini istemiyorum.
ler kadınlar, anneler ’’bu savaş bitsin, başka
Otuz yıldır süren savaşta ölenlerin acısını
analar ağlamasın’’ derken. AKP hükümetinin
yüreklerimizde yaşadık, yaşamaktayız.
61
kadın
Ama şimdi yaşayanları ölüme göndermeme
Nenni yaşamımın umudu
şansımız var. Onları sadece yüreklerde değil
Gözlerimin önünde eriyorsun
hayatta da tutabilme şansımız var... Gelin
Çare gelmez elimden
ey tüm kadınlar, anneler, Kürt annelerinin yıllardır uzattıkları barış ellerini havada
Evet, Günyüzülü kadınlar, din, dil, renk,
bırakmayarak, ellerine ellerimizi uzatarak
statü hiçbir ayrım olmaksızın herkesin
çocuklarımızı yaşatalım’’diyen bir Türk
özgürce yaşayabilmesinin kadına yönelik
annenin farklı değildi istekleri Kürt annenin-
ayrımcılığın ve şiddetin önlenmesinde ön
kinden..”
önemli etken olduğunu haykırdılar farklı
‘’Henüz bizler evlatlarımızı otuz yıldır süren bu kirli savaşta yitirmedik, ama savaş
dillerde seslendirdikleri türküleriyle. Günyüzülü kadınlar ve barış için yola
bitmediği sürece, karşılıklı olarak silahlar
çıkan Güldünya Müzik Topluluğu, yıllardır
bırakılmadığı sürece bu tehlike hep var ve
süren savaşın doğrudan muhatabı olan
var olacak. Biz çocuklarımızı savaşlarda öl-
yakınlarını savaşta, faili meçhullerde kay-
sünler diye doğurmadık, barış istiyoruz hem
betmenin yanı sıra köyü yakılan göç etmek
de hemen şimdi’’ dediler Türk, Kürt kadınlar
zorunda kalan, tacize, tecavüze maruz kalan
hep bir ağızdan.
yok sayılan Kürt kadınlarının sorunlarının
Barış istekleri ortaktı, kullandıkları dil farklı da olsa. Türk kadınlar Kürt Kadınların söylediklerini, Kürt Kadınlar da Türk
hala çözümlenmedikçe kimsenin özgür olamayacağını haykırdılar bir kez daha. Dünyanın neresinde olursa olsun rakamsal
Kadınların söylediklerini tercüme edilene
olarak iki eksik, beş fazla da olsa kadına
kadar anlamamıştı. En azından büyük bir
yönelik şiddet hep var, erkek egemenliği
çoğunluğu anlamamıştı ama, duygularının
olduğu gibi. Gazete sayfalarına, TV
aynı olduğu bakışlarından, akan göz
ekranlarına yansıyan-yansımayan, kafası
yaşlarından belliydi. Sildiler gözyaşlarını,
duvarlara vurularak, gırtlağı kesilerek,
kucakladılar birbirlerini barışı kucaklar gibi
boğazlanarak, pompalı tüfekle vurularak,
ve birlikte söylediler türkülerini, ninnilerini..
dövülerek, haşlanarak, yakılarak öldürülen kadınlar var. Katledilmelerine intihar süsü
62
Lorî lorî lorika min
verilen, intihara zorlanan, ya da kendile-
Sebr u arama jîna min
rine intihardan başka açar yol bırakılmayan
Tu dihalê ber çave min
kadınlar… Aile içinde ya da dışında bir kişi,
Çare naye ji dasre min
beş kişi, on kişinin tecavüzüne uğrayıp da
Nenni, nenni yavrum neni
konuşmasın diye başı taşla ezilen el kadar
kadın
bebeler, gencecik kadınlar, anneler var.
şiddetin ayrımsız karşısındayız dediler
Bunları sadece erkeğin özel alanda kadına
cesurca ve samimiyetle…
yönelik “münferit” vakaları olarak kabul et-
Ve savaşlar sürerken, Filistin’de, Irak’da,
mek mümkün değil, öyle bile kabul edilse bu
ya da bizim coğrafyamızda..Nice ağıtlar
şiddeti ardı ardına sıraladığımızda bir “kadın
yükselirken etrafımızda sindirdik içimize
kırımı” tablosu çıkmakta ortaya… Fakat
savaşı, alıştık zorbaca insanların öldürülm-
bir gerçek var ki, bu şiddet sadece erkekten
esine, kadınların tecavüzüne.. Savaş sahn-
değil, sistemden, militarizmden, savaşlardan
eleri çoğaldıkça görünmez olduk. Büyüdü
da beslenmektedir. Militarizm savaşları,
kadınların acıları, feryatları..Yürekleri
savaşlar şiddeti, bu şiddet kadınlara yönelik
tedirgin, kanatları kana bulanmış güvercin
saldırganlığı, şiddeti besleyerek büyütmek-
tedirginliğinde Kürt kadınlarının. Yıllardır
tedir.
söylenir savaşın yıkıcılığı, kadınların en
Irak’ta, ABD’nin saldırısı sırasında “Iraq
birincil mağdurları olduğu. Yıllardır yazılır,
Body Count” (Irak Ceset Sayımı) diye bir
savaşlara kadınların, emekçilerin değil
oluşum, ABD saldırılarında öldürülen Iraklı
egemenlerin karar verdiği, bedelini ise
asker ve sivilleri sayıyor, kamuoyuna duy-
önce kadınların ödediği. Öyleyse sözün
uruyor, ABD’nin resmî kaynakları dışında,
bittiği yerdir artık. Yazmak, konuşmak değil
vahşetin boyutları konusunda bilgiler
yürümek, koşmak korkusuzca ve buluşmak
vermeye çalışıyordu. Kadınlar için de böyle
gerek barışla. Türkiye’de yaşayan tüm
bir örgüt kurulacak bu gidişle : Kadın Ölüm
halklar için barışı haykırmalı.. Bu toprak-
Sayımı!
larda barışın, “Kürt Sorununda Demokratik
Kadına yönelik şiddetin her nerde ve
Çözüm”den geçtiğini, barışın anahtarının, si-
kimden gelirle gelsin karşısında olmaya
lah yerine diyalogun başlamasında olduğunu
devam edeceğiz derken, ister Bursa’da ya
duyurmalı...
da başka bir kentte namus adına öldürülen, her gün şiddete maruz kalan kadınlar olsun, bir ekmek parası için kamyon kasalarında,
SİLAHLAR SUSSUN, BARIŞ OLSUN, ANALAR AĞLAMASIN
otobüs duraklarında ölüme giden kadınlar olsun, İran’da, 27 yaşında beş dakikalık
ARTIK BES E..
duruşmayla avukatı bile olmaksızın idama mahkum edilen Zeyneb Celaliyan ve diğer
*****
tutsaklar olsun, ister Kızıltepe’de, Şırnak’da, Amed’de, Zilanlara, Ceylanlara olsun bu
63
yorum
kısa bir tarihi gezi: neden demokrasi ve özgürlük? Mehmet Suphi
H
ayat o kadar çabuk akıp geçen bir
Hayat o zamandan birlikteliklerin güç
film ki hiçbirimiz onu durdurmaya
getireceğini zihnime yerleştiriyordu.
muktedir değiliz. Unutmuyo-
Belki farklı gelenekler vardı ama ilk etapta
rum, unutamıyorum…80’lerin sonuydu ve
kazanılacak zaferler yurt genelindeki güçler-
televizyon denen o kutunun karşısında o
in beraberliğinin elzem olduğunu; tarihi
duvarın yıkılışını izliyorduk. Babam, annem,
tartışmaların yol yürünürken ortaklıkları
kardeşim ve ben... İçimde hâkim olunamaya-
yaratacağı içimizde yeşeriyordu.
cak çocuksu bir öfke vardı. O zamanlarda yavaş yavaş oluşmaya başlayan “doğuştan”
o “tarihi” toplantıların sonrasında ÖDP
bilgilerim beni o kadar zorluyordu ki o halde
“projesi” hayata geçti. Herkes çok heyecanlı
kala kalmıştım. Dünyamızda kutup diye bir
idi. Hem dünya genelinde yaşananlar, hem
şey kalmamıştı. İşlerin iyi gitmeyeceğine
de Türkiye’ de olanlar bir şekilde gün-
dair hissiyatım kabarmıştı. Ama asıl
deme dokunabileceğimizi gösteriyordu.
tartışmak istediğim şey bu değil. Hayat bize
Tabii bunun için doğru adımların, doğru
ne dayatacaktı görecektik.
politikaların izlenmesi ve ülke genelindeki
Bu süreçte yurtdışından gelen TİP ve
sorunlara doğru teşhisler gerekiyordu. Şu
TKP birleşmesi ayrı bir hava yaratmıştı.
zaman üzerinde durduğumuz askeri ves-
Fakat ülkeye dönüşler sonucunda hayat
ayet, bölgesel emperyalizm gibi konularda
SBP’ ye evirilmişti. O zamanlarda yaşım
doğru teşhisleri koymak gerekiyordu. Tam
ve tecrübesizliğim gibi nedenlerle olayları
da bu sırada 28 Şubat denilen süreç yaşandı
uzaktan izliyordum. Aslında hiçbir zaman
ve canım cicim günleri çabuk son buldu.
eskimemiş devrimciler ve tabii ki bazı ken-
Marksın’ da zamanında üzerinde kelam
dini bilmez zevatlar bir araya geliyorlardı.
ettiği fetişizm boy gösterdi. Ve kimileri “biz
Darbe sonrası kıpırtılar artıyordu.
yürüyoruz” hayaline kapılıp çevresindekile-
Benim aktif politik hayatım bir birleşme
64
Daha sonra isimlerini hepimizin bildiği
ri, dostları unutup; benmerkezci siyasetin
sonrası başlamıştı; BSP’ de. Toplantılar,
altına imza atmıştır. Ve tam en dipten,
koşuşturma ve seçimler... Her akşam o kutu-
gençlikte başlayan çözülme ve çatışma
nun karşısında izlediğimiz ülke sorunları ile
başlamıştır. Ankara toplantılarında “parti içi-
yüzleşmek de bu zamana denk düşüyordu.
dışı gençlik” kavgaları hayata hiç de doğru
yorum
bir noktadan dokunmadı, kariyerizm boy
bir özeleştiriyi gerektirecektir. Belki de bu
gösterdi ve dayanışmama duyguları kendini
hatayı, özeleştiri bile temizleyemeyecektir.
üst seviyeye çıkardı ve ayrılık elzem hala
O nedenle sorumluluğumuz bilerek hareket
geldi. Ama ayrılık askeri vesayet ve Kürt
etmenin zamanıdır. Nedir bu sorumluluklar:
sorununda demokratik çözüm düzleminde gerçekleşti. Devrimci mücadelede kimi zaman ileri kimi zaman geri adımlar yaşanabilecek gerçekliklerdir. Ve bu noktada SDP’ yi hayata geçirdik. Hedeflerimiz bir öncekinden daha da ileri, daha zor, daha da çetrefilli idi. Bu süreçte sancılı da başlasa; bilinen tartışmalar (?!) ile, tekrar askeri vesayet, Kürt soru-
1. Türkiye’yi iyi tanımak (ekonomik, sosyolojik, politik, psikolojik vs.), 2. Türkiye’nin sorunlarını iyi tanımlamak ve anlatmak, 3. Orta Doğu, Kafkasya ve Balkanları iyi bilmek, 4. Dünyayı ve geçirdiği süreçleri iyi tespit etmek, 5. Tarihi iyi okumak ve nesnel olmak,
nunda demokratik çözüm konularında çıkan
bunlar başlıcaları olarak sayılabilir. Şimdi
gerilimler bizi iki etaplı bölünmeye götürdü.
diyeceksiniz ki bunu politikayı bilen her
Bunlar üzerine de şu an için pek söz
hareket yapmalı. Evet, belki haklısınız
söylemeyeceğim. Ama asıl sorun; özellikle
ama geriye dönüp yukarıda saydıklarımı
bu önemli sorunlarda gelinen noktanın hep
düşündüğünüz zaman yapılmayan veya
ayrılıkları doğurmuş olması henüz “devrimci
eksik yapılan çok şey olduğu pek de az
demokrasi”nin daha gelişmemiş olması;
değil.
“birilerinin” “birilerini” dinlememesi, kimi
Biz tüm bu saydıklarımızı hayata geçire-
zaman aba altından, kimi zaman da açıktan
mezsek; başlangıç noktasına dönmüş oluruz.
sopa göstermesi (hem ÖDP, hem de SDP
Kısa sürede yapılmış olan bu hataları bir kez
süreçlerinde) düşüncelerde oluşan ve dile ge-
daha tekrarlamak (en azından son 30 yıl)
tirilen ideallerin henüz hayata geçemeyecek
artık bu yanlışı “hata” kapsamında yer al-
kadar ham olduğunun göstergesidir.
amayacak kadar büyük olacaktır. Çokça ter-
Şimdi gelelim asıl sorumuza: Neden demokrasi ve özgürlük? Ülke öyle bir süreçten geçmektedir
minolojide yararlandığımız Yoldaş Lenin’i ve yaptıklarını iyice gözden geçirmemiz gerekliliği ve Lenin’in devrim öncesi ve
ki; bu noktada atılacak bir geri adım,
sonrası Rusya’yı ne kadar iyi incelediği ve
bizi eleştirdiğimiz zihniyetlerin arasına
bunu hayata geçirdiğini bir kez daha gözden
itecektir. Ve tarihe, topluma ve aynı za-
geçirip hareket etmenin gerekliliği gün gibi
manda geleceğe vermemiz gereken ciddi
aşikârdır.
*****
65
haber
Aydınların da aralarında bulunduğu de-
da bulunduğu çok sayıda kişi gözaltına
mokrasi, özgürlük ve barış yanlılarından
alındı. AKP hükümetinin açılımdan kastının
BDP’ye üye ol çağrısı:
Kürtsüz bir açılım ve bu doğrultuda Kürt
“Biz Barıs ve Demokrasi Partisi’ne üye oluyoruz….
siyasi hareketinin tasfiyesini amaçladığı alenileşmiştir. Hükümetin bu tavrını açıkça
Artık kan dökülmesin istediğimiz için…
protesto ediyor, bu yaklaşımın Türkiye’yi bir
Kürtlerin barış istediğine, dunun DTP’si,
iç savaşın eşiğine getirdiğine dikkat çeki-
bugunun BDP’si olmaksizin barisin
yoruz. Olası olumsuz gelişmelerin sorumlusu
mumkun olmadigina, bunun için BDP’yi
bizatihi bu politikaların mimarı AKP hükü-
guçlendirmek gerektigine inandigimiz icin…
metidir.
DTP’nin kapatilmasini, ardindan 24 Ara-
Demokrasi ve Özgürlük Hareketi, BDP’ye
lik sabaha karsi ev baskinlariyla baslayan
yönelik baskıların başladığı bugünlerde,
DTP operasyonlarini protesto ettigimiz
aralarında MYK üyelerimizin de bulunduğu
icin…
heyetin, “BDP’ye üye olmak için yaptıkları”
Yeni kurulan Baris ve Demokrasi Partisi’yle dayanismamizi dile getirmek icin… Biz Baris ve Demokrasi Partisi’ne uye oluyoruz… Ayla Yıldırım, Ayşe Batumlu, Ayşe Günay-
çağrıyı desteklediğini ilan eder. Demokrasi ve Özgürlük Hareketi olarak önceliklerimizi ilan ettiğimiz kuruluş deklerasyonunda, Türkiye demokrasi mücadelesinin bir cephe etrafında bir araya gelmesinin önceliğine işaret etmiştik.
su, Cezmi Ersöz, Eren Keskin, Filiz Ada
Demokrasi cephesinin oluşumu için bugüne
Stephenson, Hurriyet Sener, Leman Yurtsev-
değin birçok adım atılmış olmasına rağmen,
er, Müjgan Arpat, Yaman Yıldız, Zeynep
bu adımların hiçbiri hem günlük politik
Tanbay”
ihtiyaçları karşılayacak dinamizme sahip
Demokrasi ve Özgürlük Hareketinin
olamamıştır hem de, demokrasi mücadele-
“BDP’ye dayanışma üyesi oluy-
sinin steretejik gereklerini yerine getirmekte
oruz” açıklamasının bir bölümünü
aciz kalmıştır.
yayımlıyoruz: “Demokratik Toplum Partisi üye ve
……… Tüm demokrasi güçlerini bu çağrıya
vekillerinin Barış ve Demokrasi Partisine
destek vermeye, BDP çatısında güçlerini
katılımlarının hemen ardından, ülke genel-
birleştirmeye çağırıyoruz.”
inde BDP üyelerine yönelik geliştirilen operasyonlarda aralarında 16 belediye başkanın
66
*****
Çocuğun Gördüğü Düştür Barış Çocuğun gördüğü düştür barış. Ananın gördüğü düştür barış. Ağaçlar altında söylenen sevda sözleridir barış. Akşam alacasında, gözlerinde ferah bir gülümseyişle döner ya baba elinde yemiş dolu bir sepet; ve serinlesin diye su, pencere önüne konmuş toprak bir testi gibi ter damlalarıyla alnında... barış budur işte. Evrenin yüzündeki yara izleri kapandığı zaman, ağaçlar dikildiğinde top mermilerinin açtığı çukurlara, yangının eritip tükettiği yüreklerde ilk tomurcukları belirdiği zaman umudun, ölüler rahatça uyuyabildiklerinde, kaygı duymaksızın artık, boşa akmadığını bilerek kanlarının, barış budur işte. Barış sıcak yemeklerden tüten kokudur akşamda yüreği korkuyla ürpertmediğinde sokaktaki ani fren sesi ve çalınan kapı, arkadaşlar demek olduğunda sadece. Barış, açılan bir pencerden, ne zaman olursa olsun gökyüzünün dolmasıdır içeriye. Bir tas sıcak süttür barış ve uyanan bir çocuğun gözlerinin önüne tutulan kitaptır. Başaklar uzanıp, ‘ışık! ışık! ‘ diye fısıldarken birbirlerine! Işık taşarken ufkun yalağından. Barış budur işte. Kitaplık yapıldığı zaman hapishaneler geceleyin kapı kapı dolaştığı zaman bir türkü ve dolunay, taptaze yüzünü gösterdiği zaman bir bulutun arkasından cumartesi akşamı berberden pırıl pırıl çıkan bir işçi gibi; barış budur işte. Geçen her gün yitirilmiş bir gün değil de
bir kök olduğu zaman gecede sevincin yapraklarını canlandırmaya. Geçen her gün kazanılmış bir gün olduğu zaman dürüst bir insanın deliksiz uykusunun ardısıra. Ve sonunda hissettiğimiz zaman yeniden zamanın tüm köşe bucağındaki acıları kovmak için ışıktan çizmelerini çektiğini güneşin. Barış budur işte. Barış ışın demetleridir yaz tarlalarında, iyilik alfabesidir o, dizelerinde şafağın. Herkesin ‘kardeşim’ demesidir birbirine, ‘yarın yeni bir dünya kuracağız’ demesidir; ve kurmamızdır bu dünyayı türkülerle. Barış budur işte. Ölüm çok az yer tuttuğu gün yüreklerde, mutluluğu gösterdiğinde güven dolu parmağı yolların, şair ve proleter eşitlikle çekebildiği gün içlerine büyük karanfilini alacakaranlığın... barış budur işte. Barış sımsıkı kenetlenmiş elleridir insanların sıcacık bir ekmektir o, masası üstünde dünyanın. Barış, bir annenin gülümseyişinden başka bir şey değildir. Ve toprakta derin izler açan sabanların tek bir sözcüktür yazdıkları: Barış. Ve bir tren ilerler geleceğe doğru kayarak benim dizelerimin rayları üzerinden buğdayla ve güllerle yüklü bir tren. Bu tren barıştır işte. Kardeşler, barış içinde ancak derin derin soluk alır evren. Tüm evren, taşıyarak tüm düşlerini. Kardeşler, uzatın ellerinizi. Barış budur işte.
Yannis Ritsos 67