dpg4

Page 1


Öðrenciler için uzun süren bir eðitim yýlýnýn sonuna geliniyor... Irak halkýna ve tüm dünya halklarýna açýlmýþ emperyalist savaþ, IMF'in savaþ bütçeleri, TÜSÝAD ve tekelci patronlarýn "savaþtan bize de pay" baðýrtýlarýný, YÖK-YEK tartýþmalarýný geride býrakmýyoruz ama...Onlar tatile girmeden, ara vermeden geleceðe ve ileriye yürümemize engel olmaya devam ediyorlar; 'geriye doðru çekiyor'lar. Mayýs ayýna da Bingöl depremi vesilesiyle 'kapitalizmden devlet manzaralarý' MGK'nýn yeni "milli güvenlik krizleri", iþadamlarýna "iþ güvencesi", iþçilere kölelik yasasý ve "sýký" özelleþtirme programlarýyla girdik... Bugünlerde eðitimin özelleþtirilmesi programlarý bangýr bangýr gündeme konarken, öbür taraftan F tipleri de yetmemiþ, ya da bunca yaptýklarýnýn ardýndan kendilerini korumaya yetmeyecek olmasý anlaþýlýyor olmalý ki yeni tip yüksek güvenlikli cezaevleri sessiz sedasýz hayata geçirilmeye hazýrlanýlýyor... Ama biz esir, müþteri veya köle deðiliz/olmayacaðýz! Yalnýz saldýrýlar deðil her bakýmdan yeni bir evreye giriyoruz. Saddam diktatörünün ihanetinin ardýndan Irak halkýnýn ve beraberinde Ortadoðu halklarýnýn emperyalizme karþý mücadelesinde, özgürlük mücadelesinin yükseltilmesinde, iþçi sýnýfýnýn yazla beraber iyice ýsýnacak gibi görünen "kölelik yasasý"na karþý mücadelesinde... Yalnýz tüm boyutlarýyla süren bize karþý açýlmýþ savaþý deðil, gençlik hareketinin edindiði tarihsel deneyim birikimlerimizi, emperyalist savaþýn baþlamasýna karþý yükseltilen boykotlarý, emperyalist savaþ karþýnda geliþtirilen 'ortak ruh'la, dayanýþmayla, yeni bir toplumsallaþmaya girilen 1 Mayýs’ý da geride býrakmýyoruz; daha ileri yürümek için! Ýþte bu yüzden bizim de aklýmýz ve kalbimiz tatilde deðil, geliþen sürece, özellikle hareketlenmeye baþlayan iþçi sýnýfýnýn kölelik yasasýna karþý mücadelesine, kazandýklarýmýzdan ne katacaðýmýz ve ne kazanacaðýmýzda...

ADKF çetesi devrimci dayanýþmayla cezalandýrldý

-9

Enkazýn altýndan yine devlet çýktý- 11 Yeni cezaevi modeli -13 Her þey satýlýk, okullar da... -16 ODTÜ boykot deneyimi -18 Renkleri arttýrmak kontrastý zayýflatmak -20 Güvensizlik; kalabalýk içinde yalnýzlýk - 24 Meslek Yüksek Okullarý - 27 Ma te ma tik - 30 Kelebek etkisi -33 Made in USA - 35 Croeger parký - 37

Devrimci Proleter Gençlik Sayý: 4 Þubat Basým Yayýn Ltd. Þti. Adýna Sahibi: Sakine Yalçýn - Sorumlu Yazý iþleri Müdürü: Yasemin AYAZ - Yönetim Yeri: Katip Mustafa Çelebi Mahallesi Büyükparmakkapý Sokak No:23/2 BEYOÐLU/ÝSTANBUL - Telefon-fax: 0 212 244 66 76 - Banka hesap no: Ýþ Bankasý 1042-30000-611255 - Web sitesi: www.d-p-g.net - Baský:Kayhan Matbaasý


DPG | Mayýs 2003

Emperyalist savaþ baþta olmak üzere sürecin tetiklediði kitle hareketi tüm kesimlerde olduðu gibi gençlik içerisinde de yeni bir mayalanmayý getirdi. Özellikle üniversitelerde yaþanan canlýlýk buna iyi bir örnektir. Tek baþýna büyük illerle sýnýrlý kalmayan, taþra illere-ilçelere kadar yayýlan emperyalist savaþ karþýtý hareket, ABD ve iþbirlikçilerinin Baðdat'ý düþürmesinden sonra yeni bir dönemece girdi. Her ne kadar genel olarak "asýl savaþ yeni baþlýyor, vb." söylemler kullanýlsa da direniþi belli oranlarda Saddam ve askerleriyle sýnýrlý düþünmenin bir getirisi olarak moral bozukluðu içten içe yaþanmakta. Ve müdahale edilemeyip yeni araçlarla ele alýnamazsa, sürecin soðuma tehlikesini de kendi içinde barýndýrýyor. Bu tehlikenin ilk belirtilerini 1 Mayýs'ta öðrenci gençliðin (özellikle üniversitelerden) katýlýmýnýn düþüklüðünde gördük. Okul kitlesinin sürece katýlmasýnda büyük bir yol alýnmýþ olsa da ne tek baþýna öðrenci gençlik cephesinden bu yeterlidir ne de tüm gençliði kapsamadýðý için fazla abartýlý anlamlar yükleyeceðimiz bir tablodur. 1 Mayýs öncesi, emperyalist savaþ gündeminin en sýcak günlerinin yaþandýðý süreçte üniversitenin kendi eylemli çizgisini yaratmasý, platform vb. oluþumlarla yeni örgütlenme kanallarý açmasý, il düzeyinde kurulan platformlara katýlýmý, yine okul dýþýnda yapýlan eylemlere en kitlesel katýlýmlarýn öðrenci gençlikten olmasý önemlidir. Bunlar bir yana yýllar sonra anfilerin boþaltýlýp boykotlara çýkýlmasý bile ileriye dönük bir enerjinin açýða çýktýðýnýn kanýtý deðil midir? Fakat sorgulanmasý gereken Baðdat iþgalinden sonra eylemli çizginin genel olarak geriye doðru gitmesiyle gençlik kitlesinin de hareketin dýþýna doðru düþmeye baþlamasýdýr. Bu da gösteriyor ki emperyalizmin saldýrýlarý kitlelere iyi anlatýlamamýþ, bu eksende bir hareket geliþtirilememiþ ve dar bir eylem çizgisine düþülmüþtür. ABD'nin Irak'ý iþgalinden sonra hýzlý bir yeniden yapýlandýrmaya giriþmesi Irak emekçi halký üzerindeki savaþýn getirdiði yýkýmýn katlanarak artmasý anlamýna

geliyor. Emperyalist kapitalizmin dünyayý yeniden paylaþýmýnýn bir parçasý haline gelen emperyalist savaþ ve iþgal sürecinin Türkiye'ye yansýmalarý ve dönemsel olarak çakýþmalarý bir rastlantý deðildir. Savaþ ekonomisi olarak adlandýrýlan IMF paketi, KÝT'lerin son kalanlarýndan olan baþta TEKEL ve PETKÝM olmak üzere hazýrlýklarý yapýlan özelleþtirmeler, kölelik yasasý (iþ yasasý), bunlarýn üzerine gelen deprem yýkýmý... saldýrýlarýn kapsamý ve derinliði dönemsel olarak ayýrt edicidir. Burjuvazinin sürece yönelik ve stratejik saldýrýlarý her zaman bir bütünlük taþýmakta, birbirinden kopuk geliþmemektedir. 90'larýn ortalarýndan itibaren yoðunlaþtýrýlan ve Marmara depremi gölgesinde çýkarýlan mezarda emeklilik saldýrýsýný bugün kölelik yasasý olarak adlandýrýlan iþ yasasýyla yan yana koyacak olursak bir kitabýn ard arda gelen iki sayfasýna benzedikleri görülecektir. Eþyanýn tabiatý gereði saldýrýlarýn kapsamý geniþledikçe hareketin de kendi iç dinamiklerinde olgunlaþma ve yaygýnlaþma artmaktadýr. Kölelik yasasý üzerinden geliþen tepkiler, özelleþtirme ve diðer saldýrýlarla birlikte ele alýnmalý, iþçi sýnýfý ve emekçilerin ilk elde parça parça da olsa geliþen hareketi, birleþerek büyütülmelidir. Emperyalist savaþ süresi boyunca alanlara çýkmakta oldukça zayýf kalsa da sendikalý iþçi ve emekçiler, kölelik yasasý ve özelleþtirmelere karþý startýný alan yeni bir sýnýf hareketinin de mayalanmakta olduðunun ipuçlarýný veriyor. Her ne kadar sendika aðalarý doldur boþalt için ellerinden geleni yapsalar da, süreç onlarý da aþan, taban dinamiðinin yükseldiði bir seyirde izliyor. Sendika aðalarý tabandan gelen basýnç karþýsýnda bölgesel mitingler örgütlemekten tutun da masalara vurup kalkacak kadar zor durumdadýrlar. Öbür taraftan yine 1 Mayýs'ta birçok sendika kortejlerinde genç iþçilerin çoðunlukta olmasý yeni bir iþçi kuþaðýnýn geliþmekte olduðunun da habercisi olarak düþünülmelidir. Genç iþçi sýnýfý devrimcileri açýsýndan farklý bir yazýnýn konusu

D P G ’ den

Bir yol alýndý…

3


D P G ’ den

DPG | Mayýs 2003

4

olsa da- bu ayýrt edici bir özellik taþýmaktadýr. Ýçinden yeni geçtiðimiz Mart-Mayýs sürecinin temel belirleyeni doðal olarak emperyalistlerin Irak saldýrýsý ve iþgali oldu. Fakat yeni geliþen dönemde popüler söylemle- savaþ bitmemiþ ve yeni baþlamýþ olsa da süreci tek belirleyen olmayacaðý da gün gibi açýk. Emperyalist savaþla da baðlantýlý olarak saldýrýlarýna hýz veren IMF-MGK-TÜSÝAD-AKP dörtlüsü ve bilcümle tekelci kapitalist mekanizmalar yollarýný düzleyebilmek için karþýmýza yukarýda da saydýðýmýz ve kapsamý daha da geniþleyecek bir saldýrý dalgasýný yaymaya baþladýlar. Yaþamýn her alanýna yayýlan saldýrý dalgasý iþçi sýnýfý, emekçiler ve biz gençler cephesinden birleþik bir mücadelenin de kanallarýný açtý. Önümüzdeki süreçte yüklenilmesi gereken halka burasýdýr. Mücadelenin en geniþ bileþenlerle bütünlüklü ve kazanýmlarý hedefleyen bir þekilde örülmesi -en az burjuvazi için olduðu kadar- bizim için de yaþamsal önemdedir. Hükümet programýnda yer alan YEK saldýrýsý ilk elde geri çekilmiþ gibi gözükse de asýl amaçlarý olan üniversitelerin yeniden yapýlandýrýlmasý hýzla sürmekte. Özellikle son günlerde gündeme gelen sýnavla "yoksul öðrencilerin özel okullara yerleþtirilmesi" ve birçok okulun satýþa çýkarýlýp eðitim tekellerine peþkeþ çekilecek olmasý yine bütünsel bir saldýrýnýn parçalarýndan ancak birkaçýdýr. Eklemeden geçmeyelim, lise müfredatlarýna alýnacak TÜSÝAD patentli felsefe kitabý da iþin "traji-komik" kýsmýný oluþturuyor. Mart-Mayýs ve onu öncelleyen birkaç ay içerisinde savaþ karþýtý harekete kendi iç çeliþkileri ve efendileri ile pazarlýklarýnda elini güçlendirmesi ama en önemlisi de hareketin dünya çapýndaki gücü dolayýsýyla pek "iliþmeyen" rejim, doðrudan ABD kurum ve sembollerine yönelik eylemlere azgýnca saldýrdý. Yine Bingöl halkýnýn daha dökülen kanlarý bile kurumadan devletin deprem bölgesindeki tutumunu protesto eden halk kurþun yaðmuruna tutuldu. Yaný sýra emekçi memurlarýn Ankara çýkartmalarýnda saldýrýya uðramalarý, üniversitelerde ADKF çetesiyle birlikte devrimci-demokrat öðrencilere saldýrmalarý gelecek ve özgürlük mücadelemizin karþýsýnda nasýl bir tavýr

alacaklarýnýn ipuçlarý olmaktan öte bir anlam taþýmaktadýr. Keza daha F tipi hücrelerin yakýcýlýðýný koruduðu bir süreçte 16 bin kiþilik mezarlýk tipi cezaevlerinin inþa edilmesi, asýl olarak yükselen bir kitle eylemini bastýrmaya yönelik hazýrlýklardýr. Birkaç hafta sonra okullar kapanacak. Fakat yaþanan geliþmeler yaz aylarýnýn tatille deðil dolu dizgin bir mücadeleyle, yakalanan halkalarýn geniþletilmesiyle geçmesi gerektiðini yeterince açýklýyor. Hem alansal, hem de iþçi-emekçi hareketiyle birleþik militan bir mücadelenin örülmesi yaþamsal bir sorun olarak karþýmýzda durmakta. Emperyalist savaþ sürecinin öðrenci kitlesini örgütlü mücadeleye yakýnlaþtýrmasýnýn olanaklarý da göz önünde bulundurularak, bu zemin iyi deðerlendirilmelidir. Kitlelerle örgütlü bir tarzda iliþki kurulmalý, çok çeþitli yöntem ve araçlarý bulunarak, ulaþýlan güçler bir araya getirilmeli, ayný zamanda yeni güçlere doðru kesintisiz geniþletilmelidir. Gerek emperyalist savaþ karþýtý harekette bugün yaþanan kýrýlmanýn, gerekse onca azgýn saldýrýya karþý iþçi ve emekçilerin gereken düzey ve þiddette cevap verememesinin temelinde örgütsüzlük yatmaktadýr. Yakalanan kitlesel eylemli çizgi korunmalý ve bunun üzerine yenileri eklenmelidir. Ama kitlelerle iliþki sadece eylem anlarý ve alanlarýyla sýnýrlanmadan. Hem savaþ bitmemiþtir ve bu bize antiemperyalist mücadeleyi sürekli yükseltme zemini sunar; hem de bugün iþçi ve emekçilere yönelik saldýrýnýn sivri ucu olan özelleþtirme ve yeni iþ yasasýna karþý derin bir öfkenin kabarmasý ve kendini eylemlerle ifade etmeye baþlamasý, iþçi ve emekçilerle iliþki açýsýndan yeni kanallar açar. Buraya yüklenilmelidir. Yaz sýcak geçecek. IM-F tipi prangalarýn kýrýlýp atýlmasý, antiemperyalist halk hareketinin yükseltilmesi, özgürlük ve geleceðimizi ellerimize alma gücü ve inancýmýzla olacaktýr. Biraz yüklendik, sýnýf düþmanlarýmýza geri adým attýrdýk. Yazýn sýcaklýðýnda dökülen terlerimizle yeni kazanýmlara kulaç atacak ve geleceði kazanacaðýz. Þimdi tatil planlarý deðil, mücadelenin yeni halkalarýný örmenin planlarýný yapmak için kollarý sývamanýn zamanýdýr. Bir yol alýndý. Ama o yola döþenecek daha çok taþ var.


DPG | Mayýs 2003

1 Mayýs’ta tek ses

Ýstanbul: Ýþçi sýnýfý ve emekçi halklarýn birlik, mücadele ve dayanýþma günü olan 1 Mayýs'ta, Ýstanbul Çaðlayan Meydaný'nda on binlerin katýlýmýyla bir miting yapýldý. Þiþli ve PERPA yönlerinden alana giriþ yapan kitlenin sayýsý elli binin üzerindeydi. DÝSK, KESK, HADEP, kitle örgütleri, dernek ve platformlar alana PERPA yönünden girerken, Deri-Ýþ, TezKoop Ýþ, TMMOB, TKP Þiþli yönünden alana girdiler. Alýnteri, Özgürlük Ýçin Mücadele Platformu, Konfeksiyon Ýþçileri Derneði, Kundura Ýþçileri, Yapý Sanatevi, Yaþamevi, Devrimci Proleter Gençlik, Öðrenci Birliði ve Demokratik Üniversite Komiteleri ise yaklaþýk 700 yüz kiþilik kortejiyle alana Þiþli kolundan giriþ yaptý. Mitinge katýlýmýn önceki seneye oranla artmýþ olmasýna karþýn iþçi ve memur sendikalarýnýn katýlýmý sembolik rakamlarla sýnýrlý kalmaktan öteye gidemedi. Özellikle KESK ve DÝSK'in örgütlü kesimlerini bile alana tam olarak getiremeyiþi dikkatleri çekiyordu. Mitingin en canlý ve en kitlesel katýlýmýný gençlik örgütlülükleri oluþturdu. Gençlik gruplarýnýn hemen hemen hepsinin gündemi emperyalist savaþ ve YÖK-YEK sistemi oldu. En çok atýlan sloganlar ise "YEK'e de YÖK'e de Hayýr!", "Emperyalist Savaþa Hayýr!", "YÖK Kalkacak, Polis Gidecek, Üniversiteler Bizimle Özgürleþecek!", "Kurtuluþ Yok Tek Baþýna Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz" oldu. Devrimci Proleter Gençlik okurlarý "Gençlik Gelecek

Gelecek Sosyalizm" pankartý ve flamalarýyla mitinge katýlýrken, Öðrenci Birliði, "Biz Bu Yeni Çaðýn Çocuklarý Emperyalizme Karþý Savaþacaðýz" pankartý ve ÖB flamalarýyla, Demokratik Üniversite Komiteleri ise "YÖK'e, Savaþa, IM/F Tipi Geleceksizliðe Karþý Mücadeleye!" pankartýyla alandaki yerlerini aldýlar. Mitingde genel anlamýyla hakim olan "geldik, eylemi yaptýk, hadi artýk bitirip gidelim" tarzý hava eylemdeki duruþa da yansýdý. Mitingin baþlamasýndan itibaren çevredeki yeþillik alanlar, uzanan Çaðlayan Meydaný. 1 Mayýs insanlarla doldu. Alýnteri ve DPG kortejleri ise mitingin baþýndan sonuna kadar sloganlarýyla ve alanda DPG'nin oluþturduðu halayla coþkulu ve disiplinli bir duruþ sergileyen kortejlerden biri oldu. Bu durum çevredeki insanlarýn da dikkatlerinden kaçmadý. Alanda dikkati en çok çeken diðer bir grup da çay saatinde iþ býrakarak eyleme "Kahrolsun Ücretli Kölelik Düzeni" pankartýyla mitinge (yaklaþýk yüz kiþilik kitlesiyle) katýlan Konfeksiyon Ýþçileri Derneði oldu. Ayrýca alana asýlan üzerinde "Krize Karþý Devrim, Kapitalizme Karþý Sosyalizm" yazýlý TÝKB pankartý da dikkatleri üzerinde topladý. Mitingin sonunda Alýnteri ve DPG korteji, pankartlarý ve sloganlarýyla Þiþli toplanma noktasýna doðru yürüyüþe geçtiler. Tüm kortejlerin alandan daðýlarak ayrýlmasýna karþýn Þiþli yönüne yapýlan yürüyüþ daðýlan kitlenin ilgisini üzerine topladý.

H A B E R

Dünya Emeðin Olmalý!

5


H A B E R

DPG | Mayýs 2003

Ankara: 1 Mayýs Ankara'da da yürüyüþ ve miting ile kutlandý. Saat 10:00'dan itibaren Ankara Garý önünde toplanmaya baþlayan 10 bine yakýn kitle, kortejlerin oluþturulmasýyla saat 11:00'e doðru yürüyüþe geçti. En önde "Emperyalist Ýþgale, Saldýrýlara, Sömürüye ve Kölelik Düzeni Yasalarýna Hayýr" pankartýnýn bulunduðu yürüyüþ kolunda, DÝSK'e, Türk-Ýþ'e, KESK'e baðlý sendikalar sýralanýrken onlarýn hemen arkasýnda, odalar, dernekler, üniversiteler, Halkevleri, devrimciler ve siyasi partiler oluþturdu. Yürüyüþ boyunca sýk sýk "Kölelik Düzeni Yasalarý Geri Çekilsin" , " Katil ABD Ortadoðu'dan Defol" , "Kurtuluþ

geçilen programda tertip komitesi adýna bir açýklama yapýldý. Açýklamada emperyalist iþgal ve saldýrganlýk kýnanýrken, yeni iþ tasarýsýyla köleliðin resmileþtiði belirtilerek buna karþý tüm gücümüzle mücadele edeceðiz dendi. Kürsüden sürekli olarak Bingöl depremine deðinilirken, sorumlularýn cezalandýrýlmasý istendi. Alanda DPG ve DÜK kortejlerinde "Gençlik Gelecek Gelecek Sosyalizm'' ,'' YÖK' e de YEK'e de Hayýr'' ve Bingöl Depremi üzerine de ''Katil Devlet Hesap Verecek '' sloganlarý sürekli atýldý. Miting saat 15:00'te daðýlmaya baþladý.

Ýzmir: 1 Mayýs mitingine 20 bin kiþi 3 ayrý noktadan girerek katýldý. Alýnteri korteji 4 pankartla mitinge katýlýrken hemen arkasýndan DPG ve DÜK de pankartlarýyla yerlerini aldýlar. Özellikle iþçi sendikalarýndan Petrol Ýþ ve Tek Gýda Ýþ'te özelleþtirme karþýtý sloganlar aðýrlýktaydý. 2003 1 Mayýs'ýnda daha önceki yýllara oranla Belediye Ýþ ve özelleþtirme kýskacýndaki sendikalarýn (Petrol Ýþ) katýlýmlarýnýn daha fazla olduðu, KESK'in katýlýmýnýn ise düþük ve cansýz olduðu gözlendi. Ýþten atýlan Tire Tekstil Ýþçileri alana "Direniþimize Destek Ýstiyoruz" yazýlý pankartlarýyla gelmiþlerdi.

Adana 1 Mayýs mitingi

Yok Tek Baþýna, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz" , "Yaþasýn Ýsçilerin Birliði" sloganlarý atýlýrken kölelik yasalarý ve emperyalist saldýrganlýk gündemlerinin öne çýktýðý gözlemlendi. Özellikle Tez-Kop Ýþ kortejinde coþkulu ve tam katýlýmla atýlan "Emperyalist Savaþa Karþý Sýnýf Savaþý" sloganlarý, alýnacak tutumda biricik yolu gösteriyordu. DPG ve DÜK de pankartlarýyla yürüyüþteki yerlerini aldýlar. Saat 12:00 gibi alanda müzik grubunun verdiði dinletinin ardýndan son kortejlerin alana gelmesiyle miting programý baþladý. Bingöl'de çöken devletin altýnda kalarak can veren kardeþlerimiz ve devrim þehitleri anýsýna yapýlan saygý duruþunun ardýndan 1 Mayýs Marþý kitlenin de katýlýmýyla söylendi. Yürüyüþ baþlama noktasýnda pankartlarýný açarak maratonlarýný 1 Mayýs'ta sürdüren direniþçilerin Yaþamevi pankartý iþçi ve emekçiler tarafýndan ilgi ile karþýlandý. Tertip komitesinin konuþmalarýna

6

Adana:

Mimar Sinan Açýk Hava Tiyatrosu önünde toplanan 10 bin kiþilik kitle, yolun iki kolundan Uður Mumcu Meydaný'na doðru yürüyüþe geçti. Yürüyüþe sendikalarýn yaný sýra, TMMOB, Tabip Odasý, ÝHD ve çeþitli kitle örgütleri ile devrimci dergiler katýldý. Tekel ve Mensa iþçileri mitinge iyi bir katýlým saðladýlar. Tekstil ve TÜMTÝS'te örgütlü iþçiler Tekel iþçileriyle birlikte özeleþtirme karþýtý sloganlarýyla eyleme katýldýlar. Alýnteri ve DPG okurlarý "Kahrolsun Ücretli Kölelik Düzeni, Yaþasýn 1 Mayýs!"ve "IM/F Tipi Yaþama / Eðitime Hayýr!" pankartlarýyla eyleme katýldý. Ýþçi kortejlerinde özelleþtirme ve kölelik yasasýna karþý sloganlar atýldý. Bingöl'de yaþanan depremde hayatýný kaybedenler ve 1 Mayýs þehitleri için saygý duruþunda bulunuldu. Çeþitli konuþmalardan sonra program deprem nedeniyle erken bitirildi.

Çanakkale: 1 Mayýs, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi


DPG | Mayýs 2003

Eskiþehir: 1 Mayýs Eskiþehir'de yaklaþýk 2000 kiþinin katýlýmýyla gerçekleþti. Alanda Demokratik Üniversite Komiteleri de yerini aldý. DÝSK ve Türk-Ýþ'e baðlý sendikalarýn kitlesel katýldýðý alanda; Emek Barýþ Demokrasi Bloku, Gençlik Derneði, Atýlým ve SDP de yer aldý. DÜK'ün "Çentik Atacak Yer Kalmadý Düþlerimizde, UZLAÞMA YOK!" pankartý ilgi topladý ve içinde bulunduðumuz süreçte düþündürücü oldu. Saat 17:00 civarýnda baþlayan yürüyüþ yaklaþýk bir buçuk saat sürdü. DÜK korteji, disiplinli duruþunu ve diri sloganlarýný yürüyüþ boyunca sürdürdü. Yürüyüþ sýrasýnda F tipleri, emperyalist savaþ ve YÖK karþýtlý sloganlarýn yaný sýra sýk sýk devrim ve sosyalizm sloganlarý atýldý.

Trabzon: Trabzon'daki 1 Mayýs mitingine yaklaþýk olarak bin kiþi katýldý. Gençlik korteji ise

120 kiþiydi. DÜK mitinge "KTÜ Öðrencileri" pankartý arkasýnda emperyalist savaþý ve sosyalizmi simgeleyen dövizleriyle katýldý. Pankartýn arkasýnda DÜK dövizlerinin dýþýnda Paralý Eðitim Karþýtý Öðrenci Platformu (PEKÖP) ve Þiir Dokumacýlarý imzalý dövizler taþýndý. DPG ve Ekim Gençliði imzalý dövizlere ise polis, “Yasadýþý örgütleri simgelediði” gerekçesiyle izin vermedi. Ayný gün yaþanan Bingöl Depremi nedeniyle miting kýsa sürdü.

H A B E R

öðrencileri tarafýndan coþkuyla kutlandý. Eðitim-Sen, DÝSK ve Türk-Ýþ'in organize ettiði mitinge yaklaþýk 1500 kiþi katýldý. Mitinge DPG, DGH, Öðrenci Koordinasyonu, ÖG, EG ve baðýmsýz öðrenciler "Emperyalist Ýþgale Karþý 1 Mayýs'la Devrime Sosyalizme / Devrimci Demokrat Öðrenciler" imzalý pankartla katýldýlar. Pankartýn arkasýnda ellerinde kýzýl bayraklar ve dövizlerle yaklaþýk 130 öðrenci yürüdü. Öðrenciler alandaki en kalabalýk ve disiplinli korteji oluþturdu. Salý Pazarý'ndan, Cumhuriyet Meydaný'na kadar olan yürüyüþ boyunca "Yaþasýn Devrim ve Sosyalizm", "Gençlik Gelecek , Gelecek Sosyalizm" , "Tek Yol Devrim" , "Bedel Ödedik Bedel Ödeteceðiz" gibi gençliðin sosyalizm özlemini, antifaþist, antiemperyalist öfkesini dile getiren sloganlar atýldý. Özellikle IMF, TÜSÝAD ve özelleþtirme karþýtý sloganlar iþçi sýnýfý ile beraber haykýrýldý. Mitingde iki iþçinin gelip öðrencilere; "Biz sosyalistiz sizinle birlikte yürümek istiyoruz" demesi gençlik kortejindeki coþkuyu ispatladý. Mitinge sendikalardan katýlýmýn oldukça az olmasý dikkat çekiciydi. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi'nde 1 Mayýs hazýrlýklarý çerçevesinde DPG tarafýndan 30 Nisan günü sabah saatlerinde Fen-Edebiyat Fakültesi'nde sýnýflara ve otobüs duraklarýna yoðun olarak "Özgürlüðümüz ve Geleceðimiz için 1 Mayýs'ta Alanlara!" yazýlý afiþler ve "1 Mayýs'ta Boykotla Alanlara" DPG imzalý bildiriler daðýtýldý. Ayný gün öðle saatlerinde ise yine 1 Mayýs çaðrýlarý yapýlan DPG imzalý kuþlamalar yoðun olarak yapýldý.

Denizli: Denizli'deki 1 Mayýs'a genel katýlýmýn düþük olmasýna raðmen devrimcilerin inisiyatifi ile 1 Mayýs özüne uygun kutlandý. Alana tam bir hakimiyet kurularak atýlan "Emperyalist Savaþa Karþý Sýnýf Savaþýmý", "Ýçerde Dýþarýda Hücreleri Parçala", "Yaþasýn Devrim ve Sosyalizm", "Yaþasýn 1 Mayýs, Býji Yek Gulan" sloganlarý bütün kitleye ulaþtýrýldý. Alanda inisiyatifin liberal reformist partilerin eline geçmesine izin verilmedi. Alandaki devrimcilerin hakimiyeti sloganlarla, YÖK, F tipi ve emperyalist savaþ karþýtý karikatür baskýlý tiþörtlerle ve kortej disipliniyle saðlandý. Alanda üniversiteli gençlikle ortak bir tavýr sergileyen liseli gençlik de tavrýný net bir devrimci duruþla gösterdi. Atýlan sloganlardan gösterilen duruþtan rahatsýz olan ÖDP'li Eðitim-Sen Denizli þube baþkaný Hüseyin Öztürk, kürsüden müzik dinletisi veren öðrencileri ilk parçadan sonra engelleyerek eylemi bitirdi.

Kütahya: Kütahya'da 25 yýl aradan sonra ilk defa kutlanan 1 Mayýs, katýlýmýn düþük olmasýna raðmen coþkulu geçti. Miting kararýnýn alýnmasýnda da ciddi bir etkisi olan Dumlupýnar Üniversitesi Öðrenci Platformu, 120 kiþilik katýlýmýyla mitinge damgasýný vurdu. Mitinge KESK'e baðlý sendikalar, Eðitim-Sen, SES, Dev-Maden Sen, ÖDP katýldý. 1 Mayýs için baþka þehirlere giden insanlar olmasýna raðmen, katýlýmý ve coþkusuyla mitingi taþýyan öðrenci platformuydu. Saat 16:30'da Þeker Fabrikasý'nýn önünden baþlayan yürüyüþ, Atatürk Bulvarý'ndan devam ederek þehrin merkezinde, Zafer Meydaný'nda son buldu. Meydanda yapýlan konuþmalardan sonra miting halay ve konserle devam etti. Platformdaki öðrencilerin oluþturduðu geniþ halay miting sonuna kadar coþkusunu hiç kaybetmedi. Bu arada

7


H A B E R

DPG | Mayýs 2003 bayraklarýyla halaya girmek isteyen ÝP'lilere öðrenciler tarafýndan müdahale edildi. Miting saat 19:00'da, seneye daha geniþ bir katýlýmla tekrar buluþmak sözüyle sona erdirildi.

Bandýrma: Bandýrma'da Cumhuriyet Meydaný'nda yapýlan mitingde tamamen devrimci bir hava hakimdi. Mitingin en coþkulu katýlýmcýlarý ise yine gençlikti. Ýçerisinde Devrimci Proleter Gençlik, Özgür Gençlik ve diðer baðýmsýz öðrencilerin çalýþma yürüttüðü Bandýrma Gençlik Platformu eyleme kendi pankartýyla katýldý. Liseli gençlik ise 60 kiþilik kortejiyle, savaþ ve tecrit karþýtý sloganlarýyla alandaki yerlerini aldýlar. Eylemde sýk sýk "Emperyalist Savaþa Karþý Sýnýf Savaþý", "Kahrolsun Ücretli Kölelik Düzeni" sloganlarý atýldý. Eylem B.G.P.'nin

“Bu özgeçmiþ eksiktir!” Eskiþehir Osmangazi Üniversitesi Necla Özdemir Konferans Salonu'na 30 Nisan 2003’te okul içerisinde faþist örgütlenmenin yapýldýðý bir kulüp tarafýndan konuþmacý olarak çaðrýlan 1000 operasyon katliamlarýyla meþhur Mehmet Aðar, içerisinde DPG okurlarýnýn da yer aldýðý devrimcidemokrat-yurtsever öðrenciler tarafýndan oradaki tüm öðrenci, halk ve basýna teþhir edildi. Salonda, Eskiþehir Emniyet Müdürü, vali ve rektör de ön sýrada yerini almýþtý. Salonu daha önceden dolduran devrimci-demokrat örencilerin, Mehmet Aðar'ýn özgeçmiþi okunduktan hemen sonra "Bu özgeçmiþ eksiktir!" demesiyle sivil faþistler, ÖGB ve korumalarýn saldýrýsýyla salonda çatýþma baþladý. Ýkinci katta bulunan salondan dekanlýk önüne yayýlan çatýþmada iki kiþi gözaltýna alýndý. Saldýrýda birçok öðrenci de yaralandý. Bu sýrada sýk sýk "Faþizme Karþý Omuz Omuza!", "Faþizmi Döktüðü Kanda Boðacaðýz!", "Uzlaþma Yok Direniþ Var!", "Çeteler Mecliste Öðrenciler Hapiste!", "Üniversiteler Bizimdir Katillerin Deðil!" sloganlarý atýldý.Tüm gözaltýna alma çabalarýna raðmen dekanlýk önünde toplanýldý. Yerel ve büyük basýna faþist katiller bir kez daha teþhir edildi. Dekanlýk önünde sürdürülen eylem sonrasý sloganlar eþliðinde üniversite hastanesine yüründü. Yaralanan öðrencilerin muayenesi yapýldý. ÖGB hakkýnda suç duyurusunda bulunmak amacýyla raporlar tutuldu. Faþist Mehmet Aðar'ýn çýkýþýný bekleyen kitle, konvoyun çýkýþý sýrasýnda da alkýþlarla protestoyu sürdürdü. 30 Nisan, bu sene OGÜ'de yoðunlaþan antifaþist mücadeleye eklenen yeni bir soluk oldu!

8

oluþturduðu halaydan sonra bitirildi. Niðde: 25 yýl aradan sonra Niðde'de Ýmam Hatip Meydaný'nda, 700 kiþinin katýlýmýyla 1 Mayýs mitingi yapýldý. Mitinge Eðitim-Sen, Harb-Ýþ, Genel-Ýþ, Birleþik Metal-Ýþ, Tüm Bel-Sen'in yaný sýra çeþitli partiler ve Niðde Demokratik Üniversite Komiteleri de kendi pankartlarýyla katýldýlar. Yoðun polis ablukasýnýn olduðu mitingde, "Emperyalist Savaþa Karþý Sokaða, Eyleme, Boykota!" pankartý ve dövizleriyle katýlan DÜK korteji zaman zaman polisin tacizine uðradý. Coþkunun hiç eksik olmadýðý mitingde DÜK kortejinin attýðý "Savaþ Deðil Eðitime Bütçe", "Yaþasýn Halklarýn Kardeþliði" sloganlarý diðer kortejler tarafýndan da destek buldu. Mitingde yapýlan konuþmalarda 25 yýl aradan sonra yapýlan mitingin anlamýna ve önemine vurgu yapýldý.

Protesto meydaný protestoyla açýldý Çukurova Üniversitesi Rektörlüðü, 13 Mayýs’ta Balcalý Kampusü'nde öðrencilerin tepkilerini daha "rahat" dile getirmeleri için bir Protesto Meydaný açtý. Güzel Sanatlar Fakültesi'ne yakýn bir yerde yapýlan meydanýn açýlýþýný Ç.Ü. Rektörü Yalçýn Kekeç yaptý. Açýlýþ konuþmasýný yapan rektör; "Yasaklar istek doðurur. Ýnsanlara seçeneklerini sunmadan davranýþlarýný kýsýtlamak gerekir. Üniversiteler çaðdaþ bilimin ve aklýn egemen olduðu, özgür düþüncelerin yaratýcý düþüncelere dönüþtüðü eðitim-öðretim çatýlarýdýr. Ancak özgürlük baþkalarýnýn özgürlük sýnýrlarýnda biter" þeklinde bir açýklama yaptý. Rektörün kürsüde konuþma yaptýðý sýrada öðrenciler eylem yaparak meydanýn, protestolarý kampus merkezinden uzaklaþtýrmak ve eylemlere yapýlacak saldýrýlarý meþrulaþtýrmak amacýyla açýldýðýný belirterek sloganlarla rektörü protesto ettiler. Ve bundan sonraki eylemlerini de istedikleri zaman, istedikleri yerde yapacaklarýný söylediler. Öðrenciler eylem sýrasýnda üzerlerine "Satýlýk Üniversite Ýstemiyoruz!", "Meyhane Deðil Üniversite Ýstiyoruz!", "Protesto Alanýný Protesto Ediyoruz!" yazýlý dövizler taþýdýlar.


DPG | Mayýs 2003

devrimci dayanýþmayla cezalandýrýldý Ýstanbul Üniversitesi'nde Atatürkçü Düþünce Kulüpleri Federasyonu adý altýnda örgütlenen karþýdevrimci çete, 2 Mayýs günü ÝÜ Edebiyat Fakültesi'ni iþgal ederek devrimci demokrat öðrencilere saldýrdý. Ýþçi Partisi'nden ayrýlan bu grup polis desteðiyle ve direkt Ýstanbul Üniversitesi Rektörlüðü tarafýndan beslenip büyütülmekte, her türlü finansal olanak saðlanmakta. Özellikle savaþ karþýtý eylemlerle hareketlenen öðrenci gençlik üniversitelerde de bir dizi eylem ve boykotlar örgütlemiþti. Polis destekli bu grubun saldýrýlarý da 1 Mart'tan bu

2 Mayýs günü okul dýþýndan da tüm güçleriyle fakülteyi iþgal eden bu karþýdevrimci çete; "Okulda hiçbirinize siyaset yaptýrtmayacaðýz" diyerek asýl hedeflerini ortaya koydular. Fen-Edebiyat fakültesini iþgal eden ADKF çetesi 2 Mayýs Cuma günü 3'ü DPG okuru 7 devrimci-demokrat-yurtsever öðrenciye demir boru ve sopalarla saldýrýp aðýr yaralanmalarýna sebep oldular ve devrimci demokrat öðrencileri sorgulamaya ve üst aramasýna tabi tutmaya kalktýlar. Karþýlarýnda tavýr alanlara da öldüresiye saldýrdýlar.

Herkese anladýðý dilden...

Barbaros Bulvarý’ndaki çatýþma

yana sürüp, son dönemde pervasýz bir hale geldi. Okul içinde ve dýþýnda devrimci demokrat öðrencilere karþý saldýrýlarýný yaygýnlaþtýrdýlar. Yine son günlerde Taksim'de yurtsever öðrencilere pusu atýp ve saldýrdýlar. 1 Mayýs öncesi devrimci öðrenci gruplarý okullarda yaygýn bir afiþ, bildiri çalýþmasý yürütüp, zaman zaman bu grupla da sorunlar yaþandý. Bire bir polis ve rektörlük tarafýndan beslenen bu çete, devrimci demokrat öðrencilerin örgütlenme ve eylemlerine yönelik bilinçli ve organize bir harekettir. ÝÜ Edebiyat Fakültesi'ne okulun öðrencileri bile çoðu zaman üst aramasý, kimlik kontrolü yapýlarak alýnýyor, okulda istedikleri gibi hareket ediyor. Saldýrýnýn olduðu 2 Mayýs günü ise giriþte hiçbir polis kontrolü yapýlmadý. Karþýdevrimci çete, devrimci-demokrat-yurtsever öðrencilere saldýrdýðýnda ise polisler müdahale etmedi. Yaralanan öðrenciler hastaneye kaldýrýlýp tutanaklar hazýrlanýrken polis, olay saatini 7:30 dolaylarýnda geçerek olayýn kendi mesai saatleri dýþýnda olduðunu, müdahale etme þanslarýnýn olmadýðýný ileri sürdü.

H A B E R - Y O R U M

ADKF çetesi

ADKF çetesine gereken cevap anladýklarý dilden konuþularak 5 Mayýs Pazartesi günü verildi. Sabah saat 08:00 sularýnda ÝÜ'ye toplu halde giriþ yapan devrimci-demokrat-yurtsever öðrenciler, "Üniversite artýk bizim, burada solculara siyaset yaptýrmayacaðýz" tehdidini savuran ADKF'li karþýdevrimcileri beklemeye baþladýlar. Ancak ADKF'lilerin bu kadar iddialý konuþmalarýna raðmen okulda tek bir çete mensubu bile yoktu. Bu arada okulda toplu halde beklenirken ayný deðirmenin suyundan olan Ýþçi Partili bir öðrenci daha önce cezalandýrma kararý aldýklarýný söyleyen bir grup tarafýndan cezalandýrýldý. Daha sonra ADKF çetesinin Yýldýz Teknik Üniversitesi'nde toplandýðýnýn haberini alan ÝÜ'de bulunan kitleden yaklaþýk 50 öðrenci Y.T.Ü.'ye gitti. Buradaki devrimci demokrat yurtsever öðrencilerle bir araya gelerek sayýlarý yaklaþýk 120 kiþiyi bulan devrimci-demokratyurtsever öðrencilerle ADKF'liler arasýnda çatýþma çýktý. Saat 10:00'da baþlayan çatýþmada birçok ADKF'li karþýdevrimci aðýr yaralandý. Daha sonra polis okula girerek 30 kiþiyi gözaltýna aldý. Ýlk baþta daðýlan fakat daha sonra tekrardan toparlanan devrimci-demokrat-yurtsever öðrencilerdeki öfke dinmiyordu. Ve ikinci bir çatýþma baþladý. Bu sefer okulun dýþýnda baþlayan çatýþmada ADKF'liler bir yandan kaçtýlar bir yandan da devrimcilerin attýklarý taþlarla yaralandýlar. Kesinti vermeden süren kovalamacanýn sonucunda Barbaros Bulvarý'na gelindi. Burada ADKF'lilerin taþlarla karþýlýk vermeleri üzerine devrimciler Mecidiyeköy istikametindeki yolu keserek trafiði durdurdular ve taþ ve sopalarla saldýrýya geçtiler. Atýlan taþ, bardak vs. ile

9


H A B E R - Y O R U M

DPG | Mayýs 2003

10

akþamý býrakýldýlar. Gözaltýnda tutulan öðrencilyaralanan ADKF'lilerin baþýnda bekleyen diðererse DGM'den 3 gün ek süre alýnarak Cuma leriyle devrimciler sýcak temasa girdiler. Bu gününe kadar TMÞ'de tutuldular. Cuma günü sýrada kurtulabilen ADKF'liler kurtuluyor, kurDGM'ye çýkartýlan öðrenciler DGM'nin görevsitulamayanlar ise dövülerek cezalandýrýlýp bir zlik kararý vermesi üzerine Sultanahmet Asliye kenara býrakýlýyordu. Barbaros Bulvarý'nda dört Ceza Mahkemesi’ne sevk edildiler. Burada kez sýcak temasa girildi. Her seferinde de yapýlan mahkemenin ardýndan DPG okuru bir ADKF çetesi aðýr kayýplar vermek zorunda öðrenci dýþýnda diðerleri tutuksuz yargýlanmak kalarak geri çekildi. üzere serbest býrakýldý. Okurumuz ise ifade verYaklaþýk 45 dakika sonra gelen polisler gaz bombasý atarak kitleyi daðýtmaya çalýþtý. Etrafa yayýlan gaz nedeniyle bir ara kimse kimseyi göremez oldu. Bunun ardýndan kitle sokak aralarýna yönelerek daðýldý. Bu arada gözaltýna alýnan birkaç ADKF' linin "Abi bizi niye gözaltýna alýyorsunuz, biz ADKF'liyiz ve sizinle beraberiz" demesi kimin malý olduklarýný açýklamaya yetiyordu. Devrimci öðrencilerin kararlý ve militan duruþu sayesinde üniversitelerde kimin kime siyaset yaptýrmayacaðý cümle aleme gösterilmiþ oldu. 2 Mayýs’ta saldýrýya uðrayan okurlarýmýz için 4 Mayýs’ta Bu cezalandýrmanýn ardýndan ertesi ÝHD’de yaptýðýmýz basýn açýklamasý. gün devrimci öðrenciler okulda gerginlik mesi gereken bir mahkemesi olduðu bahanesiyle yaþanabileceðini düþünerek okula toplu giriþ bir gün daha Güvenlik Þubede tutularak 10 yapmak üzere Beyazýt tramvay duraðýnda buluþMayýs'ta çýkarýldýðý mahkemenin ardýndan tular. Okulun Edebiyat Fakültesi kapýsýndan serbest býrakýldý. giriþ yaparken 137 öðrenci gözaltýna alýnarak Yaþananlar göstermiþtir ki tarih boyunca egeÝstanbul Emniyet Müdürlüðü güvenlik þubesine menler; demokrasi, devrim ve sosyalizm götürüldü. Ardýndan gözaltýna alýnanlardan 33 mücadelemizin karþýsýna ADKF ve onun gibileri kiþi TMÞ'ye götürüldü diðerleri ise ayný günün her zaman çýkaracaktýr. Karþýdevrimci çetelere karþý mücadele ne tek baþýna günün getirdikleri üzerinden düþünülmeli ne de tek baþýna "stratejik" mücadele adýna belli olmayan tarihlere ertelenmelidir. Hem günün devrimci görevleri yerine getirilmeli, hem de uzun soluklu, sabýr ve inançla yükselen bir devrimci hareket geliþtirmeye yönelik bütünlüklü çalýþmalara yüklenilmelidir. ADKF gibi karþýdevrimci çetelere yaþam hakký tanýmamalý, uygun koþul ve zamanlarda anladýklarý dilden cevap verilmelidir. Ki bugüne kadar ADKF'nin palazlanýp güçlenmesi de yine biz devrimcilerin býraktýðý boþluklar olarak algýlanmalýdýr. Bu saldýrýlar ne ilktir ne de son olacaktýr. Çalýþmalarýmýzda yakalayacaðýmýz yeni halkalar, kitlelerle buluþma kanallarý ve militan mücadele anlayýþýmýzla bu ve bunun gibi çeteler karþýmýzda duramayacak ve tarih sahnesinden silinip gitmeye mahkum olacaklardýr. Son yaþanan geliþmelerden önemli halkalardan birisi de özellikle öðrenci hareketi cephesinden militan bir devrimci dayanýþmanýn üzerine düþüldü mü olabilirliðini de gözler önüne sermesidir. Buradan aldýðýmýz güçle, gençliðin birleþik militan mücadelesini örgütleBarboros Bulvarýndaki çatýþmada bir ADKF’li aðýr yaralandý. mek görev olarak karþýmýzda durmaktadýr.


DPG | Mayýs 2003

Bingöl'de 1 Mayýs günü 6.4 þiddetinde yaþanan depremin ardýndan ölü sayýsý 176'yý buldu. Yýkýlan konut sayýsý 309, hasarlý ve oturulamaz konut sayýsý 2 bin 557, hasarlý fakat oturulabilir konut sayýsý ise 2 bin 9. Yer ve mekan farklý olsa da senaryo yine ayný. Biz bu filmi 4 sene önce Marmara ve Sakarya depreminde izlemiþtik. Yýkýlan evler, okullar ve hastaneler... Enkazýn altýnda kalan, kolu bacaðý kýrýlan/kopan çoðunluðu çocuk onlarca insan... 17 Aðustos ve Kasým depremini onlar belki evlerinde televizyonlardan izlemiþlerdi ama þimdi canlýsýný kendileri yaþýyorlar. Ve baþlarýna gelecekleri bilerek, devlete karþý biriken öfkeleriyle. Enkazýn altýnda kalan ve kurtarýlmayý umut eden bir ilkokul öðrencisi, kurtarma ekibinin sesini duyunca sevincini zafer iþareti yaparak gösteriyor ve kurtarma ekibiyle, "Bizi buradan kurtardýktan sonra köyümüze gelin annem size tandýrda et piþirir" diye sohbet etmeye baþlýyor. Enkazýn altýndan kurtulduktan sonra da; " Ne olur arkadaþlarýmý da kurtarýn" diye aðlayarak yalvarmaya baþlýyor. Fakat arkadaþlarý onun kadar þanslý olamýyor. 11 ve 13 yaþlarýndaki Recep ve Ýsmail kardeþler enkazýn altýnda kalarak ölen arkadaþlarýndan sadece ikisi. Yaþanan depremler arkasýnda sadece cesetler býrakmýyor. Halkýn devlete karþý biriken öfkesi enkazýn altýndan çýkan her cesetle biraz daha bileniyor ve toplumsal patlamalar noktasýna varýyor. Ýhmale öfkenin çadýr daðýtýmýnda patlamasý sonucu Bingöl halkýnýn yaptýðý eyleme bile tahammül edemeyen devlet, havaya ateþ açarak ve halkýn üzerine polis arabalarýný sürerek eylemi engellemek istedi. Bingöl halkýnýn, gereken cevabý vermesinin üzerine de eylemin provokasyon sonucu gerçekleþtirildiði açýklamalarý yapýldý. Fakat kamuoyunda oluþan tepkiler sonucunda geri adým atarak Emniyet Müdürünü görevden alýp yerine baþkasý atanmak zorunda kalýndý. 1999'da yaþanan Marmara Depremi'nden sonra devlet, "Depremin (kendi) yaralarýný sarmak için" yeni bir soygun olan "Zorunlu deprem

ÝTÜ’de protesto

vergisi" ni çýkararak bütçe açýðýný kapatmanýn bahanesini bulmuþtu. 1999'da uygulamaya konan bu vergi 31 Aralýk 2003'e kadar devam edecek. 1999-2002 yýlý sonuna kadar deprem için harcanan para 4 katrilyon lira. 2002 yýlýnda ise toplanan vergi 1.2 katrilyon iken bunun sadece 350 trilyonu deprem için harcanýyor. Yani 2002 yýlýnda vergi yolu ile toplanan paranýn sadece %29'u deprem için kullanýlmýþ. Geriye kalan para ise devletin bütçe açýklarýný kapatmak için kullanýlmýþ. Yine Marmara Depremi'nden sonra, mali zararlarý karþýlamak için kurulan Doðal Afet Sigortalarý Kurumu'nun (DASK) Genel Koordinatörü Hüseyin Yunak; "Yýkýlan binalarý yine devlet yapacaksa, bu durum devlete gücenip sigorta yaptýranlara haksýzlýk olur" (Radikal-7 Mayýs 2003) þeklinde bir açýklama yaparak devlete olan güvensizliðini ortaya koydu. Diðer taraftan da yeniden yapýlacak olan konutlarýn ihalesi henüz enkazlarýn altýndan cesetler çýkarýlmadan baþlamýþ durumda. Devlet, Türkiye'nin deprem ülkesi olduðunun bilincinde. Ve bunun için de elinden gelen her þeyi yapýyor! Pek çok konuda tedbirler alýyor!. Ceset torbalarý... Tabutlar... Cenaze arabalarý... Morglar... Toplu mezarlýklar... Yýkým sonrasý ihale paylaþýmlarý... Emekçi halklardan topladýklarý vergilerle onlarýn cenaze hazýrlýklarýný yapmayý önlem olarak göstermeye çalýþýyor. Ve "Devletimiz bu konuda bilinçlidir, gereken önlemleri alýyor" mesajlarý yolluyor. Bingöl'deki deprem sonrasýnda bölgeye giderek hastaneleri gezen baþbakan sedyede yatan yaralý bir çocuða; "Kaderimizde bunlar varsa göreceðiz. Allah sabýr versin" diyebilmekte hiç utanýp sýkýlmadan. Eðer iþçi sýnýfý ve emekçi halklar olarak bizim "kaderimizde" bu varsa, sizlerin de "kaderinde" er ya da geç tarihin çöplüðünü boylamak var. Ve bu "kaderi" yazacak olan da sizin sisteminizin enkazý altýnda kalan milyonlarca Recep, Ýsmail ve Sevim'ler olacak. Bunu asla unutmayýn!

ÝTÜ þenliklerinin ilk günü olan 5 Mayýs'ta yurtsever öðrenciler Bingöl'de yaþanan depremde devletin tutumunu protesto eden bir basýn açýklamasý yaptý. Þenlik alanýndan kortej oluþturarak baþlanan eyleme yaklaþýk 250 kiþilik bir kitle katýldý. Kortej halinde yürüyen kitle 200 metre yürüdükten sonra kampus kapýsýna gelerek basýn açýklamasý yaptý. Yürüyüþ sýrasýnda sýk sýk "Deprem Deðil Devlet Vurdu Bingöl'ü!", "Bingöl Faþizme Mezar Olacak!" sloganlarý atýldý. Basýn açýklamasýndan sonra daðýl-

H A B E R - Y O R U M

Enkazýn altýndan yine devlet çýktý!

mayan kitle yine kortej oluþturarak þenlik alanýna doðru yürüyüþe geçti. Þenlik alanýna gelindiðinde Herne Peþt marþý okunarak daðýlýndý. Eylemde "Bingöl'de Devlet Yardýmý Deðil Devlet Katliamý" pankartýný açan kitlenin coþkusu ve faþizme karþý atýlan sloganlar eylemin olumlu tarafýný oluþtursa da yalnýzca yurtsever öðrenciler tarafýndan yapýlmasý, diðer devrimcidemokrat kesimlerin eyleme katýlmamasýkatýlmasýnýn olanaklarýnýn yok edilmesi olumsuz olan kýsmýydý.

11


H A B E R

DPG | Mayýs 2003

Ta b a n d i m a n i ð i n i n ilk kýpýrtýlarý... Türk-Ýþ'e baðlý Tek Gýda-Ýþ'in TEKEL'in özelleþtirilmesine karþý baþlattýðý yürüyüþ devam ediyor. Sendikanýn genel sekreteri Mustafa Türkel, "Zor bir yoldayýz. Hedefe ulaþana kadar elimizden geleni yapacaðýz. Yýllardan beri çalýþan, kâr eden bir kurumun, özelleþtirme adýyla birilerine peþkeþ çekilmesine izin vermeyeceðiz'' þeklinde bir açýklama yaptý. Tekel Tütün Ýþleme ve Ýþletme Fabrikasý'nda çalýþan iþçiler ise,

Ýstanbul'dan Ankara'ya yürüyüþ yapan yöneticilerine destek olmak amacýyla 13 Mayýs'ta fabrikalarýnýn olduðu yerden sendika binasýna yürüyüþ yapmak isteyince polislerin müdahalesiyle karþýlaþtýlar. Bunun üzerine basýn açýklamasýný fabrika binasý önünde yapan iþçiler, TEKEL'in özelleþtirilmesine izin vermeyeceklerini söyleyerek 17 Mayýs'ta Ankara'da yapýlacak olan mitinge katýlacaklarýný açýkladýlar.

Ye n i i þ y a s a s ý n a geçit yok! Türk-Ýþ'in Ýzmir Gündoðdu Meydaný'nda düzenlediði "Ýþine, Ekmeðine, Haklarýna, Vatanýna Sahip Çýk" mitingine 50 bin iþçi katýldý. Ankara, Konya, Kayseri, Ýstanbul, Uþak, Bursa, Afyon ve daha birçok ilden gelen Yol-Ýþ üyesi iþçiler Köy Hizmetleri'nin kapatýlmasýný ve Ýþ Yasasý Tasarýsý'ný protesto eden pankartlar ve dövizler taþýdýlar. Petrol-Ýþ'in 2 bin kiþilik kortejinde ise PETKÝM ve TÜPRAÞ'ýn özelleþtirilmesi ile ilgili pankartlar ve dövizler taþýndý. Maden iþçileri ile orman iþçileri de eyleme kendi talepleri ile katýldýlar. HarbÝþ, Demiryol-Ýþ, Haber-Ýþ, TÜMTÝS, Þeker-Ýþ, Genel Maden-Ýþ, Tes-Ýþ 1 No'lu Þube, Belediye Ýþ ve KESK gibi sendikalarýn yaný sýra EMEP, DEHAP, SDP ve ÖDP gibi partiler de katýldý. DÝSK ise mitinge katýlmadý.

Fransa'da Genel Grev Fransa'lý iþçi ve emekçiler, hükümetin saldýrýlarýna karþý bazý sendika ve konfederasyonlarýn çaðrýsýyla iþ býrakarak, 13 Mayýs'ta, baþta toplu ulaþým, eðitim ve devlet daireleri olmak üzere %90'larý aþan bir katýlýmla genel grev yaptý. Uçak seferlerinin %80'i iptal edildi, her 10 trenden 9'u hareket

12

Yeni Ýþ Yasa Tasarýsý'na karþý DÝSK ve Belediye Ýþ, 8 Mayýs'ta Saraçhane Parký'nda bir basýn açýklamasý yaptý. Yaklaþýk 1000 kiþinin katýldýðý eyleme Ýstanbul Sendikalar Birliði de destek verdi. Saraçhane'den Bölge Çalýþma Müdürlüðü'ne yapýlan yürüyüþ boyunca sloganlar atýldý. DÝSK'e baðlý 126 sendika temsilcisi ve iþyeri temsilcileri üzerlerine siyah pantolon ve siyah gömlek giyinerek 13 Mayýs'ta TBMM önünde ve daha birçok ilde Ýþ Yasa Tasarýsý'na karþý basýn açýklamalarý yaptý. Eylemde konuþma yapan DÝSK Baþkaný Süleymen Çelebi, yasanýn onaylanmasý halinde eylemlere devam edeceklerini açýkladý. Ayný gün Ýstanbul'da Aksaray metro önü ve Kadýköy Meydaný'nda da basýn açýklamalarý yapýldý. etmedi, metro ve otobüsler sadece mitinge giden insanlarý taþýdý, devlet daireleri ise bomboþ kaldý. Özellikle özel sektörün genel greve katýlýmý oldukça yüksek oranlardaydý. Ülke çapýnda yapýlan miting ve yürüyüþlere bir milyonun üzerinde iþçi ve emekçi katýldý. Ýþçi ve emekçilerin iþ býrakma eylemi medyaya "Kara Salý" manþetleriyle taþýndý.


DPG | Mayýs 2003

"Tabutluktan mezarlýða" Adalet Bakanlýðý'nýn, siyasi tutsaklar için hazýrladýðý, Diyarbakýr ve Denizli'de kullanýma hazýr hale getirilen, Ýstanbul ve Tekirdað'da ise yapýmý halen sürmekte olan "Yüksek Güvenlikli Cezaevleri" hakkýnda ÝHD Cezaevleri Komisyonu'nda çalýþan ve ayný zamanda ÝHD'nin yönetiminde bulunan Ali Armutlu ile yaptýðýmýz ropörtaj: DPG: Yüksek Güvenlikli Cezaevleri hakkýnda bilgi verebilir misiniz? Ali Armutlu: Ben size bu cezaevlerinin nereden kaynaklandýðýný söyleyeyim ilk önce. 1777'de Amerika'da inþa edilen bir cezaevi modeli. Amerika çok farklý bir cezaevi yapmýþtý. Yüksek Güvenlikli Cezaevleri'nin Amerika'da bir katý yer altýndaydý. Ama Türkiye'de öyle deðil. Amerika'daki tüm hücreler havalandýrmaya bakýyor. Yani tüm herkesin ortak havalandýrmaya çýktýðý bir cezaevi. Orada politik tutsaklarý linç ettirmek için özellikle gangster ve esrar, eroin kullanan insanlarý da oraya koyup daha sonra politik tutsaklarla birlikte havalandýrmaya çýkarýyorlar yan yana. Daha sonra þiþleniyorlar siyasi tutsaklar. Bu yöntemlerle; "kavga çýktý iþte þiþlendi" üzerinden yok ediliyorlar. Bu cezaevi projesi de CIA tarafýndan çizilmiþ bir proje. Tecrit ve izolasyonun tamamen yaþandýðý, insanlar kesinlikle yeryüzüyle temas etmeyecek bir düzeyde yapýlmýþ bir cezaevi modeli. DPG: Bu tür cezaevleri Amerika'da þu anda da var mý? Ali Armutlu: Bu cezaevlerini kapattýlar. Halkýn tepkileriyle, çeþitli protesto gösterileriyle vs. Duyulduktan sonra müthiþ bir tepkiyle karþýlandý. Politik tutsaklarýn da þiþlenmesi ve öldürülmesi bir halk muhalefetini geliþtirdi. 1790'lara doðru kapattýlar. Daha sonra Ýngiltere, Fransa, Almanya gibi yerlerde uygulamaya çalýþtýlar. Ama bu da geniþ halk kitleleri tarafýndan tepki görünce F tipi cezaevlerini gündeme getirdiler. Fransa, Almanya, Ýngiltere'deki cezaevleri þu anda F tipi. Yine izole edilmiþ bir durumda ama Türkiye'deki cezaevleri daha farklý bir durumda. Orada halk hareketleriyle, çeþitli tepkilerle özellikle Almanya'daki F tiplerinde RAF, yani komünist partinin önderlerinin sorgulanýp, götürülüp öldürülmesinden sonra halk tarafýndan bir tepki gördüðü için oradaki F tiplerini de kapattýlar. F tiplerine benzeyen ama ortak alanlarý da paylaþan bir biçimiyle yaptýlar. Þu anda Almanya'da F tipleri var ama orada, ortak alanlarý

var, yemekhaneleri ayný, birbirleriyle görüþebiliyorlar. Mesela Almanya'da kendi ailenle görüþ günlerinde sürekli açýk görüþ yapýyorsun. Kapalý görüþ diye bir þey yok. DPG: Türkiye'deki bu cezaevlerinin yapýsý nasýl? Ali Armutlu: Þimdi Türkiye'ye geldiðimiz zaman bu yüksek güvenlikli cezaevlerinin F tiplerinden önce projesi yapýlmaya baþlandý. Ýþte buna ilk Diyarbakýr'da baþlandý 1999'da. Yine baðýmsýz düþünmüyoruz. Bu CIA tarafýndan planý çizilmiþ Türkiye'deki Terörle Mücadele Yasasýnýn 16. maddesine göre yapýlan bir cezaevi. Tamamen tecrit. Mezarlýk diye adlandýrdýðýmýz, mezara inme diye adlandýrdýðýmýz bir cezaevi modeli. Türkiye'deki biraz daha geliþtirilmiþ, yani onlara göre geliþtirilmiþ ve tamamen oradaki mahkumlarýn birbirlerine tecrit ve izolasyonu yaþama koþulu var. Duvarlarda ses geçirmeme özelliði var. Siz kendi sesinizi bile duymuyorsunuz. Yani baðýrýyorsunuz ama duymuyorsunuz. Karþýdaki, siz kendi karþýnýzdaki hücreyi görmüyorsunuz. Hiçbir hücre birbirini göremiyor, kapýlarýný görüyorsunuz ama çýkarken görebiliyorsunuz onun dýþýnda asla göremiyorsunuz. Tamamen izole edilmiþ. Her odada 100 hücre var bizim aldýðýmýz bilgiye göre. Oda þeklinde. Her odada 100 hücre var ve her duvarda 25'er tane hücre. Her hücre 3.5-4 metrekare. Mutfaðý, tuvaleti, banyosu, vs. her þeyi içinde. Kaldýðýnýz hücrenin tam arkasýnda bir kiþilik bir havalandýrma var ve o havalandýrmaya tek baþýnýza çýkabiliyorsunuz, hiçbir koþulda oradaki baþka mahpuslarla bir baðlantý kurma olanaðý bulamýyorsunuz. Hepsi tek kiþilik. Þu anda 700 kiþilik bir bölüm açýlýyor. Biz 3 bin kiþilik bir cezaevi açýlacaðýný duyduk net olmamakla birlikte. Diyarbakýr Cezaevi'ne 700 kiþinin taþýnacaðý bilgisini aldýk. Þu anda 700 kiþilik. Cezaevinin 2. katý açýlmak üzere. Her þey tamamlanmýþ. Ranzasý, sandalyesi vs. gibi ihtiyaçlarý taþýnmýþ durumda ve açýlmayý bekliyor. Yapýsý þu: 2 kat yerin dibinde karanlýk odalar var. Hiç ýþýk yok, havalandýrma yok. Sadece karanlýk odalarýn olduðu bilgisini aldýk. Ýkincisi, 2. katta ýþýklandýrma var, havalandýrma demin de dediðim gibi hücrenin tam arkasýnda ve tek kiþilik. Hiç güneþ görmeyen bir özelliðe sahip. Çünkü yerin altýnda hiç güneþ görmeyen bir özelliðe sahip. Sadece elektrik ýþýðýný görüyor. Karþýnýzdaki hücrede kimin kaldýðýný bilmiyorsunuz ve hiçbir baðlantý kuramýyorsunuz. Hücreler 380 kamerayla izleniyor. Sizin tüm yaþamýnýz izleniyor. Banyo

R Ö P O R T A J

Yeni cezaevi modeli:

13


Y O R U M

DPG | Mayýs 2003

14

yaparken, diþinizi fýrçalarken, týraþ olurken, tüm ihtiyaçlarýnýzý görürken sürekli izleniyorsunuz. Ve tavaný eðik bir biçimde yapýlmýþ. Yani normal boyda olan insanlar eðik durmak zorunda. Eðik durabiliyorsunuz, eðer kýsa boyluysanýz þanslýsýnýz. Çünkü orada sürekli eðik durarak kambur olursunuz. Bu sistemin alýndýðý diðer ülkelerde böyle bir eðiklik yok ama Türkiye'de planý tamamen deðiþtirilmiþ bir vaziyette. Kesinlikle bir kere boyu uzun olan insanlar kambur olur. Biliyorsunuzdur, sürekli eðik durunca belli bir süreden sonra kambur olunur. Hücrede eðik gezebiliyorsunuz, eðik yürüyebiliyorsunuz, onun dýþýnda, en saðlýklý olan insanýn yaþama standardý 10 yýl. En saðlam, doktordan rapor alan bir insanýn. F tiplerindeki tecrit ve izolasyonun daha da kapsamlýsý orada var. Ziyaretler, Ýnsanlar ziyarete geldiðinden itibaren deðiþik, deðiþik yerlerden, herkes kendi hücresine gidiyor. Kimse kimseyi, ziyaretçiler bile cezaevine girdikten sonra birbirlerini göremiyorlar. Mesela F tiplerinde þöyle bir þey var. Ayný hücrede kalan insanlar baþka insanlarý görme imkanýna sahip. F tipi hücrelerdeki insanlar güneþi görebiliyor, havayý alabiliyor, baðýrýp çaðýrabiliyor, sesleri duyabiliyor. Burada asla hiçbir þeyi göremiyor ve duyamýyorsunuz. Görevli olan insaný da göremiyorsunuz. F tiplerinde, görevli olan insanlarý belden aþaðýya görebiliyorsunuz. Yani kýsacasý dünyayla hiçbir baðlantýnýz olmuyor. Ziyaretçileriniz dýþýnda kimseyi göremiyorsunuz. Onu da, F tiplerindeki gibi soyadý tutan ve belli bir akrabalýk baðýnýz olan insanlarý görebiliyorsunuz. Çeþitli hastalýklara çok çabuk yakalanabiliyorsunuz. Havalandýrmada bulunan borulardan hava alabiliyorsunuz. Hücrelerde cam yok, karanlýk odalar. Bu karanlýk odalar da bizi ürkütüyor. Nedir bu karanlýk odalar? Ne için yapýldý? Biz bu konuyla ilgili bir basýn açýklamasý yaptýk fakat esas sorularýmýzý henüz sormadýk. Bunu önümüzdeki günlerde yapacaðýz. Tabip Odasý bunu saðlýk boyutuyla, TMMOB mimarisi boyutuyla biz de ÝHD olarak insan haklarý boyutuyla ilgili sorularýmýzý soracaðýz. Adalet Bakanlýðý, Ýçiþleri Bakanlýðý ve Baþbakanlýða soracaðýz. Bu cezaevleri niçin ve ne amaçla yapýldý, yapýmý niçin kamuoyundan saklandý? Denizli'deki de bitmek üzere. Kandýra'da F tipinin tam yanýnda yapýlýyor. Orada çalýþan iþçilerden alýnan bilgilere göre çok derinlerden yapýlýyor. 2-3 kat yerin altýndan yapýlýyor. DPG: Böyle bir cezaevi modeli daha önceden gündemde hiç yer almýþ mýydý? Ali Armutlu: Daha önceden F tipleri tartýþmasýnda Adalet Bakaný Sami Türk; "Cezaevleriyle ilgili yeni sürprizlerimiz olacak size. Daha konforlu, daha saðlýklý cezaevleri yapýyoruz" diye bir açýklama yapmýþtý. O dönem

herkes F tiplerine odaklandý. Þu anda devletin planý bize göre, adli tutuklularý F tiplerine taþýmak, siyasi tutsaklarý da yeni yapýlan bu yerlere taþýmak ve eski cezaevlerini de (Ümraniye, Bayrampaþa, vb.) kapatarak bu yerlerin arsalarýný da parayla satmak yani özelleþtirmek. Bizim aldýðýmýz bilgilerin bir tanesi de budur. Zaten devlet bunu bazý þeyleri satýr aralarýna sýkýþtýrarak çok da belli etmeden ifade etmiþtir. Biz bunu iðneyle kuyu kazar gibi çýkarttýk açýða. Aslýnda bu cezaevi modeli Terörle Mücadele Yasasýnýn 16. maddesinin gereklerini tam olarak taþýyan bir modeldir. TMY tam da bunu istiyor. Bu yasa da zaten MGK'nýn kararýyla çýktý. Bu mesele sadece mahpuslarý ilgilendiren bir konu deðil. F tipleri bugün, sendikasýndan tut, iþçi sýnýfýndan tut, emekçi halklarýndan tut, öðrencisinden tut, köylüsünden tut herkesi izole etmeye baþlamýþken, yüksek güvenlikli cezaevleri bu tecrit ve izolasyonu ikiye katlayacak. Herkesin tüm yaþamýný izole edecek. Biz daha önceden F tipleri döneminde de gündeme getirdik. Örgütlülükleri yok etmek için en örgütlü kesime saldýrdýlar, þimdi de bunu topumun tüm kesimlerine yayacaklar ve bu tecrit ve izolasyon oraya doðru da gidiyor. 1475 sayýlý yasanýn çýkmasý da tüm bu F tipleri uygulamalarýnýn bir ürünüdür. Bunlarý birbirinden baðýmsýz düþünemeyiz. Ýþçi sýnýfýnýn örgütsüzlüðünü F tipleriyle birlikte düþünmeliyiz. Sistem hiçbir þeyi birbirinden baðýmsýz olarak yapmaz her þey birbirine baðýmlýdýr. DPG: ÝHD yeni cezaevi modeline ve bunun uygulamasýna karþý neler yapacak? Somut hedefleri var mý? Ali Armutlu: ÝHD'nin bazý projeleri var. Bu projeleri sadece ÝHD gerçekleþtirmeyecek. Mahpus yakýnlarýný duyarlý bir hale getirmek lazým, toplumun tüm kesimlerini duyarlý bir hale getirmek lazým. Bu çalýþmalarý örgütlemek görevi ise ÝHD'ye düþüyor. TUYAB, TUAD hatta gerçekleþebilirse TAYAD'ý da çalýþmalarýmýza katmayý düþünüyoruz. Bu iþin özneleri olarak bir plan çizmek gerekir. Ondan sonra sendikalara, odalara, Baro'lara, kendine insaným diyen herkesin gündemine sokmayý, örgütlü bir biçimde yapmayý düþünüyoruz. Örgütsüz hiçbir zaman için baþarýlý olamayýz. Bu cezaevlerine girmek demek diri diri mezara girmek demek. Ve o mezarlara sadece tutuklular girmiyor, toplumun tüm kesimleri giriyor. Bu nedenle toplumun geniþ kesimlerine gitmeliyiz. Paneller olur, geceler olur, eylemler olur. Biraz daha kaþýmak gerekir bu yarayý. Ýnsaným diyen herkesi bu çalýþmaya katmak gerekir. Biraz da bedel ödemek zorundayýz. Yani þimdiye kadar ödedik, bundan sonra da ödemek zorundayýz. Bu bedel farklý þekillerde de olur. Herkes yapabileceði þeyi yapabilmeli.


DPG | Mayýs 2003

"Sarp yamaçlardaki yokuþlarý týrmanýrken, katlandýðýmýz eziyetlerin miktarýný aydýnlýk yarýnlarý seyrederek alacaðýz." K.Marx

Merhaba sevgili yoldaþlar, Öncelikle o güzel mektubunuzu aldýk. Bizi bayaðý bir sevindirdiniz. Maalesef ben de sizin gibi bir hafta sonra cevap yazabiliyorum. Umarým beni mazur görürsünüz. Saðlýk durumumuzu sormuþsunuz. Kötü olabilmemizin imkaný var mý? Hele bir de sizlerden mektup almýþken. Yanýmda Mustafa yoldaþ varken kötü olabilme durumum var mý? Her sabah kýr çiçeklerimize günaydýn derken kötü olabilir miyiz? Anlayacaðýnýz sapasaðlamýz. O kadar saðlamýz ki çelikten yapýlmýþ ufak bir leblebiyiz diyebiliriz. Evet yoldaþlarýn iyi olmasýna çok sevindim. Onlarda bu inanç ve irade varken (karalama) inadýna sapasaðlam ayakta olacaklardýr. Þu anda buradan bile onlarýn coþku ve enerjisini hissedebiliyorum. Bizim yoldaþlar da tahmin edebileceðiniz gibi. Her sabah günaydýnlaþýyoruz. Yüzlerini göremesek de, yanlarýnda olamasak da seslerini duymak güzel, bize yetiyor. Gönderdiðiniz mektubu okudular. Onlara ilettik. Birbirimizden ayrý olsak da tam tecrit sayýlmayýz. Devrimci yaratýcýlýk önünde hücre duvarlarý mý dayanýr?

Geçen seferki mektubumu ölüm orucunda olmanýn bütün coþkusuyla yazmýþtým. Bu sefer de bütün coþkumla fakat ölüm orucunda olamamanýn burukluðuyla. Yarýþta deðiliz þu anda ama daha asýl yarýþtan çekilmedik. O yarýþý da biliyorsunuz. Her kýr çiçeðimiz ipi göðüslemek için yarýþýrken bizler de onlara söz veriyoruz. Bizler de 21 yüzyýla sosyalizmi yazmak için birbirimizle yarýþacaðýz. Yarýna en önde, en saðlam þekilde varmak için, onlarý yarýna taþýmak için þimdi bu yarýþtayýz. Hadi bakalým kim en önde tamamlayacak? Gönderdiðiniz mektuba tarla resmi koymuþsunuz. Bizim F tipi cezaevleri de bu güzelim, düzgün iþlenmiþ ve bereketli tarlalarýn yakýnýnda, hatta tam ortasýnda. Adamlar tarlalarý bile çirkin emellerine alet etmiþler. Bizler her þeyi insanlýk yararýna düþünürüz. Onlar ise kendi çýkarlarýný ve kokuþmuþ düzenlerini sürdürebilmek için. Ama tarih olduðu gibi doða da bizden yana. Gün gelecek ( karalama) Evet yoldaþlar bu sefer, geçen seferki kadar uzun bir mektup olmayacak herhalde. Her þeyden önce kýr çiçeklerimizi alýnlarýndan öperek coþkuyla kucaklýyorum/kucaklýyoruz. Bütün inanç ve irademizle beraber onlarlayýz. Oradaki tüm dostlara da çok çok selamlar. Hepinizi bir kez daha ihtilalci yüreðimle kucaklýyorum. Yoldaþça sevgiler ve selamlar.

H A B E R

“Onlarý yarýna taþýmak için þimdi bu yarýþtayýz”

Okan Külekçi

Son model mezarlýklar ÝHD Cezaevleri Komisyonu, Ýstanbul Tabip Odasý ve TMMOB, Adalet Bakanlýðý'nýn "Özel Güvenlikli Cezaevi" projesinin kamuoyuna açýklanmasý için 12 Mayýs'ta bir basýn açýklamasý yaptý. Ölüm orucu direniþçilerinin ve tutuklu ailelerinin de katýldýðý basýn açýklamasýnda; "Yüksek güvenlikli olduðu söylenen ve bitirilen Diyarbakýr Cezaevi, Denizli Cezaevi ve yapýmý süren diðer "yüksek güvenlikli" cezaevlerinin

mimari yapýsýný, fiziksel özelliklerini, buna baðlý bina programýný, infaz hukuku içinde yer alýþ gerekçesini, binasý yapýlmýþ olan cezaevi için tasarlanmýþ " yüksek güvenlikli cezaevi iç yönetmeliðini", tutuklu ve hükümlülerin burada bulunma koþullarýný ve hükümlülerin haklarýnýn ne olduðunu toplumsal duyarlýlýklarýmýz ve anayasal kuruluþlar olarak görevlerimiz bakýmýndan öðrenmek istiyoruz" denildi.

15


H A B E R - Y O R U M

DPG | Mayýs 2003

Her þey satýlýk sýra okullarda Yine eðitim sistemindeki o "harika" projelerin biriyle daha karþý karþýyayýz. Milli Eðitim Bakanlýðýnýn liselerle ilgili olarak sunduðu son "yenilik", "özel okullarý destekleme projesi", (Milli Eðitim Bakanlýðý tarafýndan bu ismin kullanýlmamasýna özen gösteriliyor) apar topar gündeme sokuldu. Liselerde paralý eðitime geçiþi hýzlandýran bu proje "10 bin fakir çocuða özel okul" reklamýyla yutturulmaya çalýþýlmaktadýr.

donanýmlý okul yapýlabilir. 20 bin öðrenciye bilgisayar saðlanabilir. 300 okula kütüphane ve laboratuar yapýlabilir. 100 bin öðrencinin bir yýllýk okul masrafý karþýlanabilir. 20 bin öðrenciye bir yýllýk burs verilebilir. 1000 okulun bir yýllýk elektrik, su ve yakýt giderleri ödenebilir. 2000 öðretmenin bir yýllýk maaþý karþýlanabilir. (Veriler Eðitim Sen’den) Veriler bu þekilde devam ededursun, böyle pahalý bir proje için bahanelerin ne kadar ucuz olduðu çok açýk YÖK Yasa Tasarýsý ve daha nice yeni saldýrý görülmektedir. Yýllardýr birçok paketi ile atýlmaya çalýþýlan birçok adým, getirilen devlet okulunun arazisine diken sermaye yeni düzenlemeler asýl olarak IMF DB ve TÜSÝAD göz sahipleri bu bahaneyle üzerindeki okulla birlikte saldýrý programlarý ekseninde belirleniyor. bu arazilere de sahip olabilecekler. Çünkü birçok okul satýþ sýrasýna girmiþ Bakanlýk tarafýndan bu proje, "devlet durumda. Bu konuyla ilgili Milli Eðitim okullarýndaki yetersizliklerden ve altyapý Bakaný Hüseyin Çelik'in söylediklerine bir eksikliðinden kaynaklý iyi eðitim alamayan bakalým: öðrencileri, birçoðu boþ olan özel okullara "...Türkiye'de özel eðitim kurumlarý yüzde kaydýrma" olarak açýklanýyor. Yapýlacak olan 40 - 45 kapasitede çalýþýyor. Boþ derbir sýnavda baþarýlý olan öðrencilerin özel shaneleri, sýralarý var. Saðlýk Bakanlýðý özel okullara kaydý yaptýrýlacak ve bunun parasýný sektörden hizmet alýnca sorun olmuyor, da devlet ödeyecek! Bakanlýk bu proje için Tarým Bakanlýðý tapusunu getirene doðrudan ilk etapta 15 trilyonluk bir bütçe ayýrmýþ gelir desteði verince sorun olmuyor da atýl bile! Elbette ki bu durum Milli Eðitim eðitim hizmetinden yararlanýnca neden Bakaný'nýn açýklamalarýndaki gibi saf ve sorun oluyor? Türkiye'de eðitim sistemi temiz deðil. Devlet okullarýnýn birer birer içinde özel eðitim kurumlarýnýn payý yüzde kapatýlmasý ve hatta satýlmasýyla bir yandan 1,5. Bu on bin çocuðu da sisteme kataparalý eðitime hýzlý bir geçiþ yapýlýrken bir bilirsek yüzde 2 olacak. Özel eðitim kurumyandan da özel eðitim sektörüne yatýrým larýmýzýn çoðalmasýný teþvik ediyoruz. Biz bu yapýlarak özelleþtirmeye hýz verilmekte, seryolla insanlarý eðitime yatýrým yapmaya mayenin karýna kar katýlmaktadýr. teþvik ediyoruz. Yakýnda bazý okullarý satýþa Devlet okullarýnýn yetersizliklerinden çýkaracaðýz." kaynaklý bu projeye baþvurulduðu Fabrikalarýn satýlmasý, (Tekel, Petkim, söylenirken, proje için ayrýlan (ilk etapta) 15 Seka...ve daha niceleri) ormanlýk alanlarýn trilyonla devlet okullarýna neler yapýlabilesatýlmasý, okullarýn satýlmasý... ceðini bir göz atalým: Yani her þey satýlýk! Tam donanýmlý 30 derslikli bir okulun Ve þimdi de gelelim bu on bin "þanslý" maliyeti 1 trilyon. Bu parayla 15 tane tam çocuðun kimler olacaðýna. Yazýmýzýn baþýnda

16


DPG | Mayýs 2003

dahil olmak üzere son dönemde iþ kanunu ve iþ güvencesi kanunu, kamu personel rejimi kanunu, YÖK Yasa Tasarýsý ve daha nice yeni saldýrý paketi ile atýlmaya çalýþýlan birçok adým, getirilen yeni düzenlemeler asýl olarak IMF, DB ve TÜSÝAD saldýrý programlarý ekseninde belirleniyor. Bunlara sýnýfsal bir karþýtlýk ekseninde etkin bir ajitasyon Hüseyin Çelik ve propaganda faaliyeti içinde olmadýðýmýz, hedefe bunlarý çakýp eylemlerimizi, öfkemizi bunlara akýtmadýðýmýz sürece býrakalým okullarýn satýlmasýný engellemeyi, yarýn devlet bunlar da iþe yaramýyor, bari bir iþe yarasýnlar deyip bizi de köle pazarlarý kurarak satmaya baþlayacak. Ki bunu ilk örneklerini meslek liselerinde ve meslek yüksekokullarýndaki öðrencilerin ucuz iþgücü haline getirilmeye çalýþýlmasýyla görmüyor muyuz?

H A B E R - Y O R U M

özel okullara gönderilecek öðrencilerin sýnavla seçileceðini söylemiþtik. Týpký Anadolu Liseleri, Fen Liseleri ve üniversite sýnavlarýnda olduðu gibi bu sýnavda da baþarýlý olacak öðrenciler daha baþtan bellidir. Burjuvazinin ilkokul 1. sýnýftan itibaren özel öðretmenlerle, dershanelerle yetiþen çocuklarý yerlerini çoktan garantilediler. Ýþçi ve emekçi çocuklarýnýn binbir güçlükle okula giderek, öðretmen ve ders araç gerecinden yoksun olarak al(ama)dýðý eðitimle bu sýnavda ne kadar baþarýlý olabileceði de iþin bir baþka yönüdür. Üniversitelerden sonra liselerin kapýlarý da iþçi ve emekçi çocuklarýna kapatýlmaktadýr. Önümüzdeki süreçte burjuvazinin bu konuda atmaya çalýþacaðý daha nice yeni adýmla karþýlaþacaðýz. Okullarýn satýlmasý konusu da

“Özel okullarýn kapýsýna kilit vuralým.” Merhaba, Umarým bu mektubu son sayýnýza yetiþtiririm. Anlatmak istediklerim, benim ve benim gibi çocuklarýný okutan velilerin yaþadýðý ortak sorunlardýr. Bu da yavaþ yavaþ özelleþmeye doðru giden eðitim sisteminin ileride baþýmýza çok büyük bela olacaðýdýr. Bizlere, çocuklarýmýzý özel dershanelere ve özel okullara göndermemiz dayatýlmaktadýr. Bunu velilerin hepsi bilir. En son gittiðim veli toplantýsýnda çocuklarýmýzý iyi dershanelere göndermemizi önerdiler. Benim çocuðum 7. sýnýfa gidiyor. Eðer özel ders aldýrmazsak iyi okullara giremezlermiþ. Bizim okulun müdürü bu konuyla ilgili saatlerce nutuk attý. 55 kiþilik bir sýnýfta 25 ya da 30 veli

vardýk ve yapýlmak isteneni anlayamadýklarýndan herkes müdürü onayladý. Ben söz istedim ve sordum: "Ýyi de hoca, biz çocuklarýmýzý hiç okula göndermeyelim, ayrý bir masraf yapmaya gerek yok. Özel dershanelere gönderelim, okullarýn kapýsýna da kilit vuralým." Ve tartýþma baþladý. Ben devam ettim: "Siz burada eðitim mi veriyorsunuz yoksa ticaret mi yapýyorsunuz" Müdürün cevabý ise; “Tamam haklýsýnýz, sistem böyle iþliyor“ þeklinde oldu. Müdüre bu anlattýklarýyla insanlarý yönlendirdiðini ve kendisinin de bu sisteme katkýda bulunduðunu söyledim. Onun dönüp dolaþýp söylediði tek þey ise, parasý olanlarýn iyi okullara gireceði, çünkü dershanelerden destek aldýðý

oldu. Bizleri paralý kurslara mecbur býrakýyorlar. Benim çocuðum okulun açtýðý Matematik, Fen, Türkçe derslerinin yani en temel derslerin kursuna katýlamadýðýndan notlarý 2'den yukarý çýkmýyor. Oysa kurslara katýlan çocuklarýn notlarý 4 ve 5'ten aþaðý deðil. O kadar velinin içinde kimse doðrudur ya da yanlýþtýr diye fikrini söylemedi. Bizlerin maaþlarýndan son kuruþuna kadar kesilen vergilerle yapýlan okullar paralý eðitime yani özelleþmeye doðru yol almýþ. Biz veliler olarak biraz düþünüp bir þeyler yapmalýyýz. Aksi taktirde bir yýl sonrasý bile bizim için geç olabilir. Altýndan kalkamayacaðýmýz senetler imzalamak zorunda kalýrýz. Bir öðrenci velisi

17


D E N E Y Ý M

DPG | Mayýs 2003

18

ODTÜ boykot deneyimi Irak savaþý ODTÜ'nün üzerindeki ölü topraðýný atmasýnda oldukça etkili bir süreç oldu. 1 Mart eylemine öncesinde çok yoðun bir çalýþma olmamasýna raðmen binin üzerinde öðrenci katýldý. Katýlým daha çok savaþa karþý biriken öfke üzerinden, kendiliðinden ve “ ODTÜ Öðrencileri” gibi muðlak, örgütsüz bir zemin üzerinden geliþti. 1 Mart eyleminin ardýndan, tezkerenin meclisten geçmemesinin rehavetiyle de birlikte belli bir süre sessizlik ve durgunluk havasý hakimdi okulda. 21 Mart'ta dünya çapýnda grev ve boykotlarýn gündeme gelmesiyle yeniden bir toparlanma ve hareketlenme süreci baþladý. Topluluklarýn çaðrýsýyla boykot toplantýlarý alýnmaya baþlandý. Bu toplantýlarda hazýrlýkta ve bölümlerde boykot komiteleri oluþturuldu, etkinlik programý çýkarýldý. Bizim cephemizden ilk elde yaþanan sorun boykotun tarihiyle ilgiliydi. Dünya çapýnda 26 ülkenin destek verdiði çaðrýya Türkiye'deki sendikalar ve kitle örgütlerinden yanýt verilmemiþti. Böyle bir eylemin tüm dünyayla birlikte ve içeride de iþçi ve emekçilerle ayný gün yapýlmasý yönündeydi tercihimiz. Sendikalardan ses çýkmamasý üzerine 21 Mart'ý esas tarih kabul ederek çalýþmalara baþladýk. Hazýrlýkta ve yurtlarda DÜK boykot komiteleri oluþturma fikrimizi hayata geçirmedik. Ortak bir çalýþma olarak kabul ettiðimiz için DÜK'le birlikte topluluklar tarafýndan oluþturulan boykot komitelerinde yer aldýk. Çalýþmalar daha çok baðýmsýz insanlar tarafýndan yürütülüyordu. Emek Gençliði bunu ve kimi topluluklarda önceden yer alýyor olmasýný 'biz baðýmsýzýz, sað sol yok boykot var' þeklinde ifadesini bulan ve örgütsüzlüðü dayatan tarzý hakim kýlmak için bir fýrsat olarak deðerlendirdi. Çalýþma yaptýðýmýz komitelerde, topluluklarda ve toplantýlarda bu anlayýþýn karþýsýnda yer alarak deðiþtirmeye çalýþtýk. Ortak çalýþmalarýn dýþýnda kendi a/p faaliyetimizi yürüttük. Ayný süreçte diðer devrimci siyasetler alýnan toplantýda ‘Topluluklar nasýl olsa etkinlik yapýyor, onlarýn yapmadýðý zamanlarda etkinlik yaparýz’ anlayýþýyla hareket ettiler. Oluþturulan komitelerde veya dýþýnda aktif olarak boykot çalýþmasý yapmayarak boykota ilgisiz kaldýlar ve daha çok sürecin uzaktan izleyicisi olmayý tercih ettiler. Bu düþünüþ tarzý býrakýn kitle hareketine yön vermeyi, öncülük etmeyi; peþinden gitmeyi bile imkansýz hale getiriyordu. Boykot öncesinde sürekli afiþ ve bildirilerle, bölümlerde standlar açarak, öðretim görevlileri ve asistanlarla boykota destek verilmesi yönünde konuþarak ve sýnýf konuþmalarýyla boykotun yaygýn bir duyurusu yapýldý. Çeþitli etkinlikler düzenlendi. Bu çalýþmalar devam ederken savaþ baþladý. Bunun üzerine önceden alýnan karar doðrultusunda sabahtan itibaren bölümlerde toplanan öðrenciler 'ODTÜ uyuma savaþ baþladý' sloganlarýyla tüm ODTÜ'yü

dolaþtýlar. Klasik eylem güzergahýnýn dýþýna çýkýlarak okulun tüm bölümleri tek tek dolaþýldý. Bu sýrada her bölüm kantininde ve sýnýflarda boykota ve dýþardaki eyleme destek vermeye çaðýran konuþmalar yapýldý. Bu arada 'bombardýman baþladý' baþlýklý DÜK bildirileri ve 'Ýlk bombayý boykotla karþýla' baþlýklý DPG bildirileri de yaygýn bir þekilde boykot çaðrýsýyla daðýtýldý. Savaþ baþladýðý gün tüm dünyada alanlara çýkma kararý alýnmýþtý. Bu doðrultuda eylemde öðlen Kýzýlay'da yapýlmasý planlanan eyleme çaðrý yaptýk. Bu çaðrýyý Emek Gençliði, ‘Yapýldýðý sýrada okulda kalmalýyýz! Boykot var, isterseniz tartýþalým, Kýzýlay'a gitmeyin’ tarzýnda engellemeye çalýþtý. (Boykot sürecinde okulda kalmanýn önemini yadsýmýyoruz. Burada eleþtirdiðimiz tamamen merkezden kopuk, yerele hapsolmuþ, merkezde geliþebilecek militan eylemlilikleri tamamen gözardý eden anlayýþ. Kaldý ki bu çaðrý boykotun aktif yürütücülerinden çok eyleme gelen kitleye yönelikti). Benzer tavýr boykot öncesi alýnan kitle toplantýlarýnda özellikle Kuzey Irak üzerinden geliþtirilecek þovenizme karþý Newroz'da alanlara da çaðrý yapýlmasý gerektiði vurgulanýrken de gösterildi. Ki bu ayný zamanda savaþ eylemi olacaktý. Yurtlarda, yemekhanede, dersler kesilerek sýnýflarda yapýlan konuþmalarla, etkinliklerle boykot çaðrýsý devam etti. 21 Mart sabahý erken saatlerden itibaren bölümlerde toplanmaya baþlayan öðrenciler bölümlerinin önünde stand açarak beklediler. Tek tek gelenler ikna edilmeye çalýþýldý. Dersler baþladýðýnda ise koridorlarda sloganlarla dolaþarak ve sýnýflara girerek boykota katýlým çaðrýsý yapýldý. Ayný anda Newroz olduðu ve süreçte kazandýðý önemden kaynaklý güçlerimizin büyük kýsmýný okulda býrakarak birkaç kiþiyi eyleme gönderdik. Devrimcilerse bütün güçleriyle Newroz'a katýldýlar. Daha sonra boykota katýlan öðrencilerle, sloganlarla okul dolaþýldý. 19 Mart'ta tezkerenin meclise geldiði gün AÜ Cebeci Kampüsünde, ODTÜ ve Hacettepe'de yol kesme eylemleri yapýldý. Ayný yol üzerinde bulunmasýndan kaynaklý Hacettepe'den öðrenciler ODTÜ kapýsýna geldiler. ODTÜ'den de yaklaþýk 80 kiþiyle sloganlarla kapýya yüründü. Kapýdan çýkýþta jandarmayla, Hacettepe’den gelenler de dýþarda polisle kýsa bir arbede yaþadý. Eskiþehir yolu da kýsa bir süre trafiðe kapatýldý. Daha sonra iki okuldan gelen öðrenciler biraraya geldi, içerde kalanlarýn da gelmesiyle basýn açýklamasý yapýlarak geri ODTÜ'ye dönüldü. Daha çok devrimcilerin refleks tarzda tüm okulda yaygýn duyurusunu yaptýðý bu eylem özellikle Emek Gençliði tarafýndan birkaç öncünün kendi kendine yaptýðý militan eylemler olarak kitleye teþhir edilmeye çalýþýlmýþtý. Boykot günü yaklaþýk 1000 kiþiyle okul


DPG | Mayýs 2003 Reformizmin sýnýrý belli. Burada asýl sorumlular kitleyi jandarmaya gösterip geri döndüren anlayýþtan çok baþýndan beri boykotu önemsemeyen ve boykot günü de alaný boþ býrakan devrimcilerdi. Bizim cephemizden birçok eksikliði taþýyordu boykot. Acemilik boykot örgütlemede deðil daha çok kitle çalýþmasý ve refleks tavýr gösterebilmekteydi. Ýnisiyatif sorunu oldukça sýk yaþandý ama bu daha çok önceden de belirttiðimiz devrimcilerin alanda etkinliðinin olmayýþýnýn bir yansýmasýydý. Boykotun bir boykot nasýl örgütlenmeli ya da tersinden nasýl örgütlenmemeli noktasýnda kazandýrdýðý deneyimler oldukça önemliydi. Fakat bir o kadar önemli bir yaný ise olmaz denilenin, özellikle kitlenin rahatsýzlýlarýný da göz önünde bulunduran, bunun üzerinden þekillenen bir çalýþmayla ne kadar kolay olacaðýný göstermesiydi. Önümüzdeki en büyük engelin umutsuzluk ve güvensizlik olduðunu bir kez daha anladýk.

D E N E Y Ý M

dolaþýlýrken ve artk dolaþacak yer kalmadýðý sýrada getirilen Eskiþehir yoluna çýkma önerisi kitle tarafýndan genel kabul görünce Eskiþehir yoluna doðru yürüyüþe geçildi. Kapýya yürüyen kitle oldukça coþkulu ve kararlýydý. Kapýda jandarmayla karþýlaþýldýðýnda ise daha bir gün önce ‘Sað-sol yok boykot var’ üzerine çýkan tartýþmada birbirine giren TKP'li öðrenciler ve Emek Gençliði ayný zeminde buluþtu. Bir yandan biz baðýmsýzýz anonslarý yapýlýrken öte yandan da 2 gün önceki olayý hatýrlatarak bizi zor duruma sokmayýn diye yalvaran jandarmaya, 'Onlar örgütlüydü, biz baðýmsýzýz sizi zor durumda býrakmak istemeyiz. Bilim aðacýný görüp geri döneceðiz' denilmesi üzerine 80 kiþinin açtýðý kapýyý 300’ün üzerinde kiþi açamadý. Eskiþehir yolu da kesilemedi. Geri dönülerek bölümlere gelindi burada yapýlan etkinliklerin ardýndan boykot bitirildi. Boykota katýlým ise oldukça yüksekti.

ÝTÜ Þenlikleri Üzerine 17. Geleneksel ÝTÜ Öðrenci Þenlikleri 5-8 Mayýs tarihleri arasýnda gerçekleþtirildi. ADKF saldýrýlarýnýn gölgesinde kalan ve geçen senelere oranla son derece ruhsuz olan þenliklerin bu seneki sloganý "ABD Emperyalizmine Karþý Mücadeleye" idi. Geçmiþ yýllarda 10 gün boyunca süren þenlikler, bu yýl 4 güne sýkýþtýrýlmasýna raðmen yine de içerik ve etkinlikler yönünden doyurucu deðildi. Oysa ÝTÜ Þenlikleri öðrenci hareketi için büyük bir kazaným olmakla beraber ayný zamanda sene içinde okullarda yürütülen çalýþmalarýn alanlara bire bir aktarýldýðý bir etkinliktir. Þenliklerin final dönemine denk gelmesi ÝTÜ'lü öðrencilerin katýlýmýný olumsuz etkilese de, þenliklerin istenilen düzeyde geçmemesi için yeterli bir neden deðildir. 5 Mayýs'ta açýlýþ konserleriyle baþlayan þenlik programý 6 Mayýs sabahý ADKF saldýrýlarý nedeniyle kesintiye uðradý. Aslýnda ADKF saldýrýsý yaþanmasaydý da 6 Mayýs þenliðin en zayýf günü olacaktý. 5 Mayýs'ta yurtsever öðrencilerin yaptýðý Bingöl Depremi'yle ilgili basýn açýklamasý ve eyleminin ortaklaþamamasý, 6 Mayýs'ta ikili anmaya dönüþtü. Þenlik komitesi ve yurtsever öðrenciler ayrý ayrý iki anma yaptý. 6 Mayýs sabahý, Ýstanbul Üniversitesi'nde ADKF ile yaþanan çatýþmanýn sonucu olarak gözaltýna alýnan arkadaþlarýmýz için okulun kapýsýna kadar yürünerek basýn açýklamasý yapýldý. Ayný gün öðleden sonra Fuat Ercan'ýn konuþmacý olarak katýldýðý YÖK ve YEK üzerine bir panel gerçekleþtirildi. 7 Mayýs'ta emperyalist savaþ gündemli panel gerçekleþtirildi. 'Savaþýn Ýktisadi Boyutu ve Toplumsal Hareketler' baþlýklý iki bölümden oluþan panelin geniþ bir panelist yelpazesi vardý. Akþam üzeri ÝTÜ oyuncularý savaþ konulu küçük bir tiyatro ile þenliðe destek verdiler. Yurtsever öðrencilerin þenliðe yönelik hazýrladýklarý sýra gecesinde dengbejlerin türküleri eþliðinde halaylar çekildi. Gündüz geçen yoðun tartýþmalara neden olan, sansürlenmeye çalýþýlan (ulusal hareketin sembollerini içeren) þarký sözleri olduðu gibi söylenebildi. Bu karar çýktýðý

için Ekim Gençliði þenlik inisiyatifinden çekilmiþti. 8 Mayýs'ta ise kapanýþ konserleriyle þenliðin en coþkulu günü yaþandý. Gündemin gerektirdiði þekilde kapanýþ konserlerinde ADKF'nin ve devletin saldýrýlarýna konuþmalarla daha yoðun vurgu yapýldý. Yayýnlarýmýzý koyduðumuz standlar açýldý. Konserlere 1000 civarýnda öðrenci katýldý. Grup Yorum, Grup Munzur gibi devrimci müzik gruplarýnýn þenlik alanýný coþturduðu etkinlik, sloganlar eþliðinde sona erdirildi. ÝTÜ þenlikleri organizasyon toplantýlarýna da yansýdýðý gibi kendini üretmekten çok geçmiþ yýllardaki kazanýmlarýný tüketmektedir. ÝTÜ öðrencilerinden kopuk olduðunun bilincinde fakat bunu aþmak için ;"bildiri daðýtýlmasýn" ýn dýþýnda bir þey üretemeyen þenlik organizasyon komitesi baðýmsýz (ama siyasetlerden daha çok koþturan ve organize olan) arkadaþlarý alan komitesine almayarak ve ayrýca alanda da þenlik toplantýsý yerine siyasetler toplantýsý alarak ne kadar týkanýklýðý aþmaya niyetli olduðunu göstermiþtir! Örgütlü mücadelenin yapýlan çalýþmalarla yükseltilip diðer arkadaþlara yol gösterici olmasý gerekirken aþýlamayan noktalar görülmesin diye kolay yol seçilip baðýmsýz insanlar komiteden uzaklaþtýrýlmýþtýr. DPG okurlarý olarak biz de þenlik komitesine istediðimiz oranda müdahale edemedik. Seneye daha planlý ve organize bir þenlik çalýþmasý yürütülmesi gerektiði çok açýktýr. ÝTÜ þenlikleri "Yapýlmýþ olmak için yapýlamayacak" kadar önemli bir etkinliktir. Üniversitelerde son dönem çýkýþ yakalamaya baþlayan öðrenci hareketi, -elbette ki iç sorunlarý olsa da- tüm eylem ve etkinliklerimizde daha bir yukarýya sýçratýlmalý, bunun kanallarý yaratýlmalýdýr. Bunun bilinciyle öðrenci hareketine mal olmuþ ÝTÜ gibi geleneksel þenliklere yaklaþýmýmýz, daha bugünden dersler çýkararak, klasik ve beylik yol ve yöntemlerin aþýlmasý üzerinden olmalý, buralara gelecek özsuyu taþýnmalýdýr. Ýstanbul Teknik Üniversitesi DPG okurlarý

19


G E L E C E K

Ý Z D Ü Þ Ü M Ü

DPG | Mayýs 2003

20

RENKLERÝ ART KONTRASTI Z "Hayat siyah-beyaz deðildir". Göreceli bir gerçeklik. Birincisi siyah (ýþýðýn tümüyle yutulmasý) ve beyaz (tümüyle yansýtýlmasý) olan þeyler de vardýr. Onlarýn gerçekliðiyle göreceli bir gerçeklik. Ýkincisi her renk ýþýðýn yutulmasý ve yansýtýlmasýyla ilgilidir. Siyah ve beyaz ayný zamanda bunun da tam bir ifadesi deðil midir? Toplumsal yaþam için de bu böyledir. Toplumsal-evrensel çaptaki bir gerçeklik, örneðin üretici güçlerin tüm ihtiyaçlarýmýzý giderecek konuma gelmesiyle üretim iliþkilerinin buna set oluþturmasý arasýndaki çeliþki tüm yaþama hakim olsa da 'gözle görünür' olmayabilir. Ancak ilk elden, 'çýplak gözle bakýldýðýnda' ayrý ayrý (ve kendi baþýna bir bütün) olarak görülen parçalarda süregiden hareketlilik yine de bu çatýþmadan baþka bir þey deðildir. Örneðin, iþçi sýnýfýnýn biraraya gelerek 'sýnýf birliði'ni saðladýðý sendikalar, ayný zamanda sendika aðalarý þahsýnda her gün kol gücünü satan iþçilerin mücadele güçlerini de tamamen emanet etmeleriyle ya da sendikalarýn ayrýcalýk aracý haline gelebilmeleriyle sýnýf çatýþmalarýnýn da alanýdýr. Yine yaþamýn çok parçalý, renkli ayrýntýlýlýðýna raðmen, emperyalist savaþ gibi, egemen sýnýflarýn karanlýðýný adeta kustuðu zamanlarda farklý sýnýflarýn çatýþan çýkarlarý, parçalarda falan deðil, en genel planda ve dünya ölçeðinde ortaya dökülür, saflaþýr ve her þey siyah beyaz netliðinde ayrýþýr. Ayný þeyleri tersten okuduðumuzda "Hayat siyah-beyazdýr" denemeyeceði de açýktýr. Fakat ýþýk olmadan renk olmayacaðý gibi, hem toplumsal yaþantýnýn tüm renklerini algýlamak hem de onlardan bir tablo çýkarmak için sosyalizmin ýþýðý þarttýr. Týpký iþçi sýnýfýnýn binbir çeþit üretim kolunda verdiði toplumsal ürünlerinin bireysel mülk edinmenin karanlýðýnda kalmasý, o bireysel mülk edinme yüzünden verilen kolektif emeðin farkýna varýlmamasý gibi. Bilindiði gibi dünya çapýnda kapitalizmin sonuçlarýna farklý noktalardan tepkiler geliþtiren

yeni kuþaklarý eyleme geçiren '90 sonrasý hareketin sembol sloganlarýndan biri "Baþka bir dünya mümkün"dü. Açýk bir "ýþýk" arayýþýný ifade etse de, ön açýcý programlarýn yokluðunda hedefler kapitalizmden daha fazlasýný beklemekten öteye gidemedi. Buna raðmen, derinleþen krizlerin sonucu gelen kitlesel patlamalar ve o krizin doðrudan sonucu olarak emperyalist savaþ sürecinin dünya çapýnda geliþtirdiði "ortak ruh" ve mücadelelerle yeni kuþaklarda da yoðun deneyimler biriktirip (boykotlar örneðinde olduðu gibi) iz býrakarak sürekli bir mayalanmayla devam etti, ediyor. Hareketi yer yer ketleyen durum ise, her ne kadar tepkisellik ve arayýþ büyük olsa ve sürse de onu doyuracak bir karþýlýðýn olmayýþýdýr. Her þeye raðmen kendine güvensizliðe de evrilen yaný baþýndakine güvensizlik açýkça soruyor: eðer bir alternatifi yoksa yarýn kime güveneceðiz? Biraz

daha somutlayalým, söz konusu ABD olunca eli kanlý diktatör Saddam bile bir bayraða dönüþüyor. Fakat ortadan kaybolduðu anda Irak halkýnýn direniþiyle, dünya halklarýnýn direniþi zincirleme (þimdilik) geriliyor. Daha önce bahsettiðimiz noktaya geri dönelim. Sosyalizmin (toplumsalcýlýðýn) vücut bulacaðý toplumsallýk, sinerji, el birliði; yine toplumsalcý bir ufka, altýnda buluþulacak bir bayraða


DPG | Mayýs 2003

gerekir. Baðlantýsýzlaþma sadece geriye doðru deðil, oradan da beslenerek daha çok ileriye doðrudur. Çalýþmalarýn günübirlikliði ve hedefsizliði içinde hareket edecek insan bulmakta sýkýntý çekilmeyecek kadar güçlü bir tepki birikimine raðmen, bu ufuksuzluk giderek daha zorlayýcý olmaktadýr. "Ayrýlýk vardýr, ayrýlýk vardýr. Benim düþüm, olaylarýn doðal akýþýnýn ötesine geçebilir, ya da olaylarýn doðal akýþýnýn hiçbir zaman gitmeyeceði bir doðrultuya sapabilir. Birinci halde, düþten bir kötülük gelmez; çalýþan insanýn enerjisini destekler, güçlendirir bile... Böyle düþlerde çalýþma gücümüzü çarpýtacak ya da felce uðratacak hiçbir þey yoktur. Tam tersine, eðer insan böyle düþ görme yeteneðinden tamamen yoksun olsaydý, ara sýra ürünün tam ve eksiksiz tablosunu gözünün önünde canlandýrmasaydý, o zaman insaný sanatý bilim ve pratik çaba alanýnda büyük ve zahmetli iþlere giriþmeye ve tamamlamaya hangi itici gücün sürükleyeceðini düþünemezdim bile... Eðer düþ gören kimse, düþüne ciddi olarak inanýrsa, yaþamý dikkatle gözler, gözlemlerini gökte kurduðu þatolarla karþýlaþtýrýrsa ve eðer, genel olarak söylemek gerekirse, düþünün gerçekleþmesi için bilinçli olarak çalýþýrsa, düþ ile gerçek arasýndaki ayrýlýðýn hiçbir zararý olmaz. Düþlerle yaþam arasýnda bir bað varsa, her þey yolundadýr" diye Pisarev'den aktaran Lenin sanki bizim için ekler; "Ne yazýk ki, bizim hareketimiz içinde, bu türden düþ görme çok azdýr." (Ne Yapmalý?) Tasarým, algýmýzla kavram arasýnda bað kurma, hedefimizi kafamýzda canlandýrma iþidir. Bizde ise ciddi bir tasarým yoksunluðu var. En baþta sosyalizm kavramý kafamýzda

Ý Z D Ü Þ Ü M Ü

ihtiyaç duyuyor. Birbirini geliþtirerek dýþa doðru açýlacak sarmalýmýz budur.*Ancak bugün o harekete yön kazandýrma iddiasýnda olanlarýn, buna yapmak þöyle dursun en genel sloganlarýn harekete dýþarýdan taþýnmasýyla, onun içerisinde yön kaybetme ve erime arasýnda savrulup durmasý sonucu** sarmal sürekli içe doðru daralmaktadýr. Bir örnek; savaþ sürecinde boykotlar gündeme gelmiþ, ancak devrimciler bir yandan sürekli 'nasýl'ý da bir köþeye býrakýlmýþ boykot çaðrýlarýyla süreci yýpratmýþ, öte taraftan sürecin çýkardýðý taze güçlere ulaþmanýn kanallarýný da iyi kullanamamýþtýr. Boykotun görece iyi olduðu yerlerdeki devrimci etkinin zayýflýðý bile açýklayýcýysa da, hemen 5 gün öncesinde boykot çaðrýsý yapanlarýn 21 Mart'ta ODTÜ'de, 'Boykotu topluluklar örgütlüyor, biz Newroz'a bakalým' yönlü açýklamalarýna deðinmemiz daha açýcý olacaktýr herhalde. F tipi sürecindeki ýsrarlý vurgulara raðmen konuyu kitlelerle buluþturacak yeni araçlar bulmak yerine, sürekli ayný kalýplarla taþýmaya çalýþmak; peþi sýra savaþ sürecinde geliþen tüm yeni araçlara raðmen kendi iç gündeminde sýkýþmak; eylemlere yüklenilse de gündem taþýyamamak...kuþkusuz bunlarýn köklerinde 12 Eylül ve takip eden süreçlerdeki kuþak kopukluklarý, f tipi sürecinin travma sonrasý etkileri gibi sebepleri var. Özellikle gençlik hareketi için konuþursak, yeterince güçlü bir deneyim birikimi saðlayamamanýn, kuþak kopuklarýnýn vb.nin yanýnda ve ona zemin sunacak þekilde, postmodernizmin yoðun bombardýmanýyla tarihsizleþme ve baðlantýsýzlaþma, kitlesel iþsizlik, geleceksizleþme ve çürümeyle taþýnan niteliksizleþmenin***, doðrudan etkisinden söz etmek

G E L E C E K

TIRMAK, Z AY I F L AT M A K - 2

* Ýþçi sýnýfýnýn devrimcilerinin savaþ sürecinde ifade ettiði 'birbirini kesen iki ana eksen'in, tasfiyeciliðe karþý ML'nin ateþlenmesi ve iþçi sýnýfý ve emekçi kitlelerin eyleminin yükseltilmesinin iliþkisini bu temelde kavramak gerekir ** Anti-küreselleþmeci hareket sadece onun rüzgarýna dayanmaya çalýþan tasfiyeci çevrelerin türemesini getirmedi. Ayný zamanda sosyalizmi tam da söylediðimiz gibi dýþarýdan ve iç sýkýcý bir kurulukla tekrarlayan, F tipi sürecinde kitle hareketine güvenmeyi anlamsýz bulanlar, bu hareketle beraber Avrupa'da kendiliðinden hareketten komünist parti doðumlarý vb. bekleyebildiler. Bu birbirine dönüþümü devrimci harekette sürekli seyretmek mümkündür. *** Herkes gençlikten þikayet eden eski kuþaklardan pek çok kez dinlemiþtir, onun için uzun uzadýya durmayacaðýz üstünde. Ancak daha önce belirttiðimiz gibi 12 Eylül kuþaðýnýn lekeli ismini babalarýnýn yerine taþýdýklarý hatýrlanmalýdýr. Ayrýca eðer birikime dayalý ve ileriye doðru bir atýlýmda bulunmak istiyorsanýz, biriktirme için bolca boþ alan ve biçimlenme için bolca esneklik taþýyan gençliðe dayanmak zorunludur. Sorun olmasý gereken ve olan gençliðin asla almadýðý bir biçime uygun davranmaya çalýþmasýdýr.

21


DPG | Mayýs 2003

G E L E C E K

Ý Z D Ü Þ Ü M Ü

getirilmesidir" (GRUNDRÝSSE, Karl MARX) tanýmlamasý yalnýzca kapitalizmin ekononomik krizleri için geçerli deðildir. Devrimci pratikle, toplumsal pratiðin ayrý ayrý durmasý; artan olumlu motivasyon, gelecek tasarýmý ihtiyacý ve onu taþýmasý gerekenlerin ihtiyacýný duyanlarla beraber hedefsizleþmesi vb... Tabii ki krizler doðurgandýr da. Özellikle gençlik çalýþmasý söz konusu olduðunda kuþkusuz her bireyin belli ilgi alanlarý ve en azýndan nitelikleþme þansý vardýr. Ancak bu ilgi alanlarýnýn ya da 'takýldýðýmýz' yer ve konularýn kendi içinde hedefli bir biçimde ele alýnmasý, o 'özel' alan üzerine devrimci bir yoðunlaþma neredeyse 'görülmemiþ þey!'dir. Kuþkusuz bu sorunu kendimizle sýnýrlamak gibi bir dýþa kapanýklýk asla yapmayýz! 'Ýnsan nedir?' diye biri sorarsa, 'Toplumsal iliþkiler bütünüdür' cevabýný yapýþtýrmakta gecikmeyiz ancak çevremizdekileri tüm iliþkilerinden soyutlayarak dar bir 'ileri-geri' kalýbýnýn içinde sokarýz.. Böyle olunca bir ileri bir geri gitmekten baþka mecra da yoktur zaten. Genel olarak slogancýlýk (Slogan kelimesi tümdengelim yoluyla sonuç çýkarma anlamýna gelen syllogism kelimesinden türetilmiþtir, kapitalizm öldürür, bugünkü eðitim kapitalisttir, bu eðitim öldürür gibi.. “Eðer düþ gören, düþüne ciddi olarak inanýr- Tümdengelimin tek baþýna soruna yeni þey söylememesidir. ) tüm çalýþsa, yaþamý dikkatle gözler, gözlemlerini bir mamýza hakimdir. Ancak biz ne kadar gökte kurduðu þatolarla karþýlaþtýrýrsa ve diyalektik düþünemesek de hayat öyledir. eðer, düþünün gerçekleþmesi için bilinçli Diyalektik materyalist öðretinin tümdengelim ve tümevarýmý birbirleriyle sürekli olarak çalýþýrsa, düþ ile gerçek arasýndaki ve karþýlýklý iliþkileri içinde ele almasý gibi, devrimcilerin bu kaba tümdengeayrýlýðýn hiçbir zararý olmaz.” limci darlýðý, tabii ki girilen her alanda çoðu zaman kitleler içinde erimeyle noklarýnda verilen mücadeleler, (Alan deyince de talanan bir tüme varamamayla sonuçlanmakkuþkusuz a okulu, b iþyeri vb. gibi mekansal bir tadýr! Kitlelerle buluþmak çabasý onlarla bir algýlama da yanlýþtýr ve daha ziyade mekanýna programýn buluþturulmasý yerine, yerel olanýn baktýðýnda genel olarak iþçiler, genel olarak genelin yerine konmasý, kendiliðinden bilince öðrenciler vb.'den baþka bir þey görmeyen, bu ayak uydurma, kitle örgütlenmesinin devrimci yönüyle çoktan kapitalizmle uzlaþmýþ bir bakýþ örgütlülüðün yerine konmasý ve giderek örgütaçýsýnýn uzantýsýdýr.) ve onlarýn ortak bir hedef süzleþme gibi tasfiyeci sonuçlara varmaktadýr. için sevkedilmesi, ortak hedeften bakarak kenBugün tüm yakýcýlýðýyla ihtiyacý duyulan 'her dini hedeflendirmesidir. (Fakat asla aynýlaþmasý düzeyde kurucu' bir faaliyettir. deðil.) Kuþkusuz böyle bir faaliyet için DÜK'ler, Gelecek tasarýmý ÖB'ler gibi çevreleyenlerin büyük önemi vardýr ve etkinlikleri geniþletilmelidir. Ancak kitleleri Yukarýda bahsettiðimiz niteliksizleþme de bu en genel bir öðrenci tanýmlamasý içine sokmak soyutluktan baþka bir þey deðildir. Sonuçta her ve genel bir demokratik üniversite, lise mücadeiþi yapacak bir sürü insanla, hiçbir iþin lesine indirgemek yanlýþtýr. Böyle ele alýndýkça 'adamý'nýn olmamasýdýr. "Kriz özünde bir olan 'sýnýf ekseni'nin kendisi de ne kadar telaffuz öðelerin birbirinden zorla ayrýlmasý ve esasýnda edildiðinden baðýmsýz kaçýnýlmaz olarak bir slobirbirinden ayrý olan öðelerin zorla biraraya

22

hiçbir tasarýma sahip deðildir. Elimizin altýndaki olanaklarý bir köþeye býraktýk, geriye dönük olarak bile. Örneðin inanýlmaz zengin deneyimler içeren Sovyetler deneyimi, o deneyimin ne yönde ilerleyeceði konusundaki onlarca yýl önceki siyasal tartýþmalarýn dýþýnda gerçekten ne ifade etmektedir? Örneðin Stalin'e yönelik gerçeklikten kopmuþ eleþtirilerin karþýlýðý da en az o kadar gerçekliðinden soyutlanmýþ bir Stalin savunusu olmaktadýr çoðu zaman. Onun sosyalizmin inþasýnýn ayrýntýlarýna dair söylediði her þey, kitlelerle iliþkisi vb. her þey bir köþeye býrakýlarak sadece ML konusundaki tavizsizliði ön plana çýkartýlýr. Öyleyse sormalý, asla kendi baþýna bir þey olmayan 'bir eylem klavuzu' olan ML'den hangi sebeple taviz vermemiþtir ve bizim vermememiz ne iþe yarayacaktýr.? Ayný soyutluk devrimci çalýþmayý da kapsar, yalnýz sosyalizmi deðil. Devrimci çalýþma da 'kendi baþýna bir þey' halini alýp soyutlanýr. Sosyalizmde konut, çalýþma koþullarý, eðitim, iletiþim, ulaþým vb. konularýndaki tasarýmsýzlýk haliyle bir, devrimci mücadelede genel sloganlarý buraya taþýmak için içinde olmak zorunda olmasak yaþamýn tüm alanlarýndan soyutlanýr. Oysaki devrimciliðin kendi baþýna bir biçimi yoktur, ayrý bir þey deðil yaþamýn tüm alan-


DPG | Mayýs 2003

Futbol analisti Mehmet Demirkol'un bir yazýsýnda gündelik bilinci spor sayfalarýna taþýyan yazarlarýn bir tartýþmasýndaki kavram kargaþasýyla ilgili dediði gibi, sahaya diziliþle sistem ayný þey deðildir. Renkleri artýrmaktan bahsederken biz de sahaya daha fazla yayýlmaktan fazlasýný ifade ediyoruz. Daha önce de verdiðimiz bir örnek olarak YÖK yasa tasarýsýnýn (yeniden yapýlandýrmanýn bütününde olduðu gibi) kuþatýcýlýðý ve kapsayýcýlýðýna karþý çok yönlü bir kuþatýcýlýkla cevap verilebilir ancak. Yoksa protestocu mantýðý ayný kalmak üzere daha fazla yaygýnlaþmýþ bir çalýþma karþýdevrimi karþýlayamaz. Mesele örneðin tasarýyla beraber bir sýçrama yaþayan öðrencilerin çalýþtýrýlmasýnýn, çalýþan öðrenciler içinde bir çalýþmanýn hedeflenmesi ve þekillendirilmesiyle

Ý Z D Ü Þ Ü M Ü

Her düzeyde kuruculuk ve sistem kurmak

karþýlanabilmesidir. "Bir felsefi sistemin (her sistemin-DPG) her parçasý bir bütündür ve bilginin (her sistemin konusu olan bütünün-DPG) belirli bir dairesini oluþturur, ama ide (idealist Hegel'de felsefi bilginin konusu idedir, burada kavram denilebilirDPG) burada belirlenimlerinden biriyle ve tikel bir biçim altýnda bulunur. Her tikel daire kendi sýnýrlarýndan taþar, çünkü kendi bir bütün olmakla birlikte, ayný zamanda bir sonraki kürenin tabanýný oluþturur. Böylece bütün, içinde baþka daireler bulunan ve bu dairelerden her biri onun zorunlu bir anýný oluþturan bir daireye benzetilebilir, öyle ki bu tikel öðelerden kurulu sistem idenin tümünü oluþturur; ide de, gene bu yüzden, bu öðelerin her birinde yeniden bulunur..." (Küçük Mantýða Giriþ; Felsefe Bilimleri Ansiklopedisi, G.W.F. Hegel) Kapitalist sistem bu yönlü bir kavrayýcýlýðý gayet iyi yerine getirmektedir, bir de yapýsal sorunlarý olmasa! Devrimci çalýþma da bu yönlü bir kuþatýcýlýk kazanmalýdýr. Bütünle parçanýn, gündelik yaþamla hedeflerin bir sistem oluþturacak þekilde iliþkilendirilmesi. Hedeflerin soyut kalmasý, gündelik faaliyetin bugünün somutluðu içinde boðulup kalmasý döngüsü tersine çevrilmelidir. Her düzeyde kurucu faaliyet ve her düzeyde faaliyetin bütünün yeniden ve daha ileriden kurulmasý yönüyle ele alýnmasý... Peki döngü nasýl tersine çevrilecektir? Týpký kapitalizmin tüm sistemli faaliyetine raðmen, her gün tepkiyi yeniden üretmesi ve hedefsizlik içinde ve onun kýrýlganlýðýyla dahi olsa patlamalar üretmesi gibi; sosyalizm cephesinden olanaklar hergün kendiliðinden geniþlemekte ve gerekli enerji kitlelerin baðrýnda yeniden üremektedir. Ýlk elde buraya dayanýlmalýdýr. Ötesinde ise daha öncede deðindiðimiz gibi hedeflerimizin tasarým haline getirilmesi þarttýr. Bunun için öncelikle eðitim-araþtýrma-hedeflendirme-mekanizmanýn kurulmasý, iliþkilendirme-uygulama arasýnda sürekli bir sinerji yaratmak þarttýr. Deðindiðimiz yalnýzca sýraya baðlamak ve hepsini yapmak deðildir. Birincisi her birinin kendi içinde diðerlerini içermesi gerekir. Sözgelimi bir faaliyetin içinde eðitim, eðitimin içinde uygulamanýn ele alýnmasý muhakkak olmalýdýr. Ýkincisi, yine her birinde bütün-parça iliþkisinin doðru kurulmasý gerekir. Sözgelimi hedeflendirme genel hedefler düþünülmeden ya da eðitim alanýnýn bilgisini kapsamadan olmayacaktýr. Fakat bu konularýn her biri de geçiþtirilemeyecek ve ayrý yazýlar da ele almamýz gereken konulardýr.

G E L E C E K

gan olarak kalacaktýr. Örnek vermek gerekirse, sadece TMMOB'un Emek Platformlarý içinde yer alýþý hatýrlanarak bile mühendislik bölümünde güç olmanýn sýnýf hareketine müdahale anlamýnda ne anlama geldiði anlaþýlabilir. Peki biz bu bölümlerde mücadele ve örgütlenmeyi nasýl üniversite mücadelesiyle sýnýrlayabiliriz? Daha da ötesinde yalnýzca deprem ve konut problemi düþünüldüðünde bile sosyalizm projesini bu alanýn bilgisini sevk etmeden somutlamak mümkün müdür? Ya da eðitim fakülteleri için ayný þeyleri söyleyemez miyiz? Ya da meslek yüksek okullarý, üretimle ilgisi düþünüldüðünde hem sýnýf mücadelesi hem sosyalizm açýsýndan geleceðe büyük bir yatýrýmý ifade etmiyor mu? Evet, karþýlanmayan ihtiyaçlar -olanaklarýyla beraber- büyüdükçe, sosyalizm daha da büyük bir ihtiyaç haline gelir, geliyor. Fakat bu ne kitlelerin ayrý ayrý mücadelerinin oraya varacaðý ne de kaba bir sosyalizm lafzýnýn yeterli olacaðý anlamýna gelir. Bir kez daha kitlelerin enerjisiyle donanmayla, o enerjiyi hedeflendirmenin iç içe geçmesi ve sürekli birbirini besleyerek büyümelerini gerektirir. Sorun kitlelerin ve olanaklarýn bir program etrafýnda birleþmesidir. Sorun iki yönüyle de önümüzde durmaktadýr. Sadece yaþlarý bile düþünüldüðünde, gelecekle buluþacak kitlenin o olmasý nedeniyle ve kuþkusuz yukarýda örneklendirdiðimiz gibi yatýrým yapýlabilecek ve sunabilecek kanallarýnýn çokluðuyla, kendisi de bir çevreleyen örgüt olarak gençlik örgütü açýsýndan yapýlacak çok þey vardýr. Program (gelecek tasarýmý) ve kitle çalýþmasýnýn bu iç içeliði en çok gençlik örgütlenmesi tarafýndan ciddiye alýnmalýdýr.

23


P S i K O L O J i

DPG | Mayýs 2003

G Ü V E N S Ý Z L Ý K : KALABALIK ÝÇÝNDE YALNIZLIK

Bu devirde babana bile güvenmeyeceksin".

Yabancýlaþma, bireycileþme, güvensizlik, rekabet... Uzun uzun anlatmaya gerek yok. Birçok kiþinin dilinden düþürmediði, her durumda düþünmeden söyleyiverdiði bu cümle, tüm bu

kavramlarý kendi içinde somutluyor. Ayný zamanda bir toplumsal paranoyanýn da ifadesi. Kuþku içinde hiç kimseye, hiçbir þeye, en yakýnýndaki insana bile güvenmeyen, herkesten þüphelenen bireylerden oluþan bir toplum. Güvensizlik korkuyu ve yine güvensizliði beraberinde getirir. Ayný sorunu, ayný yaþamý paylaþtýðý insanýn ihtiyaç duyduðu zamanda yanýnda yer almayacaðý ve kendinin de tek baþýna hiçbir þeyi deðiþtiremeyeceði düþüncesinin yarattýðý korkuyu ve kendine güvensizliði. Karþýlýklý geliþim ve paylaþýma deðil çýkara dayanan, yüzeysel 'toplumsal' iliþkiler. Tüm iliþkilerimizin içine sinmiþ bir anlayýþ. "Eðer bir toplumda bireyci, rekabetçi bir ruh aðýr basýyorsa, bu erkeklere ve kadýnlara ait yaþam alanlarý kesin olarak birbirinden ayrýlmadýðý sürece cinsler arasý iliþkileri mutlaka zedeleyecektir". (Karen Horney, Çaðýmýzýn Nevrotik Kiþiliði, 157) Baþka bir iliþki tarzý, farklý bir iletiþim þekli görmeyen, bilmeyen insanýn bu iliþki þeklini

24

doðal, deðiþmez kabul etmesi ve bunu yaþam tarzý olarak benimsemesi anlaþýlabilir bir durum. Ve bilim adýna bu iliþkileri sabit deðiþmez kabul ederek, temelinde yatan nedenleri incelemek yerine olduðu þekliyle ele alan, kurallaþtýran, formülleþtiren yaklaþýmlarsa bu anlayýþýn derinleþmesinde oldukça etkili. (Sosyal psikoloji, iliþkiden alýnan doyumu formülleþtirme yoluna giriyor. Çýkara dayanan iliþkileri baz alarak 'verdiði kadarýný alan mutludur'u iliþkilerin olmazsa olmazý olarak koyuyor. Buna yabancýlaþmanýn formülasyonu da diyebiliriz.) Marx yabancýlaþmanýn, yozlaþmanýn en çok yaþandýðý kadýn-erkek iliþkilerini þöyle tanýmlýyor: "Ýnsandan insana dolayýmsýz, doðal, zorunlu iliþki kadýn-erkek iliþkisidir. Bu doðal cinsil iliþki içinde insanýn doðayla iliþkisi dolayýmsýz olarak insanla iliþkisidir... týpký insanla iliþkisinin dolayýmsýz olarak doðayla iliþkisi, kendine özgü doðal belirlenimi olmasý gibi... Ýnsan gereksinmesinin ne ölçüde insanal bir gereksinme durumuna, öyleyse insan olarak öteki insanýn onun için ne derecede bir gereksinme durumuna gelmiþ bulunduðu, insanýn en bireysel varlýðý içinde ayný zamanda ne ölçüde toplumsal bir varlýk olduðu da bu iliþki içinde görünür." (1844 Elyazmalarý, 171) Bu tanýmlama deðiþmez, doðal kabul edilenin insan doðasýna, insanýn kendi özüne ne kadar aykýrý ve yabancý olduðunun da bir göstergesi ayný zamanda. Tek baþýna bir insanýn, sadece ve sadece bir insanla, fazlasýyla deðil, 'bireysel' iliþkisinin kazanabileceði toplumsallýðýn ifadesi. Ve bugün için tersten okunduðunda milyonlarca insanýn, birbirleriyle 'toplumsal' iliþkisinin içerdiði bireysellik, yalnýzlýk. Alternatifsiz olmadýðýmýzý, böyle gelmiþ böyle gider anlayýþýnýn, kader denilenin deðiþmesi gerektiðini de gösteriyor.

Milyonlarýn Özlemi Kendinden, kendi gücünden ve yeteneklerinden


DPG | Mayýs 2003 dar algýlayýþ. Ve içimizdeki güvensizliðin, korkunun, yalnýzlýðýn bir bütün olarak iç sýnýrlarýmýzýn nedenlerine inmek ve kabaca da olsa bir tablosunu çizmek.

Alýþkanlýk duvarý Deðiþtirilmesi zor olduðu kadar deðiþimin önünde en büyük engeldir alýþkanlýklar. Zordur, çünkü yaþamýn belli bir döneminde belli bir iþlevi yerine getirmiþtir. Ýþlevini yitirdiði anda yerine yeni alýþkanlýklar, yeni yol ve yöntemler geliþtirmek belki daha uzun zaman alacaðý ve daha büyük bir çabayý gerektirdiði için veya belki de sadece tembellikten hiçbir þey deðiþmemiþ, her þey aynýymýþ gibi davranmaya devam edilir. Deðiþimin yaratacaðý iç gerilimi azaltmanýn bir yoludur alýþkanlýklara sýðýnmak, varolaný korumaya, onunla yetinmeye çalýþmak. "Gerilimden kurtulmaya yönelik bir baþka genel yöntem de birbirinden kopuk parçalarýn iþlemsel toplamýymýþýz gibi, nevrotik bireyin kendini bölük pörçük bir yoldan algýlama eðilimidir". (K. Horney, Nevrozlar ve Ýnsan Geliþimi, 221) "Ruhsal parçalamanýn temelde bütünlüðü parçalayýcý bir süreç olmasýna raðmen, bunun iþlevi statükoyu sürdürmek ve nevrotik dengeyi çöküþten korumaktýr. Nevrotik birey, iç çeliþkiler tarafýndan þaþýrtýlmýþ olmayý inkar ederek, kendini altta yatan çatýþmalarla yüz yüze gelmekten korur ve dolayýsýyla iç gerilimi düþük bir düzeyde tutar. Bunlara karþý temel bir ilgi bile duymaz ve böylece bunlar bilinç düzeyinden uzakta kalýr." (age, sf. 222) Deðiþmeyen koþullar, insanlar vs. deðil kiþinin kendisidir. Alýþkanlýklarda ýsrarýn muhtemel sonucuysa ihtiyaçlara cevap verilememesi, bunun yaratacaðý gerilim ve yetersizlik duygusunun getireceði kendine güvensizliktir. Yeniyle, deðiþimin beraberinde getireceði çeliþki ve çatýþmalarla yüzleþmemek adýna geçmiþe takýlýp kalýndýðýn-

P S i K O L O J i

emin olmayan insanlarýn milyonlarla birlikte ayný yalnýzlýðý paylaþmak, ayný güvensizliði hissetmek dýþýnda paylaþýmýnýn olmayýþý, sosyal paylaþýmý, birlikteliði ve dayanýþmayý önüne geçilmez bir ihtiyaç, bir özlem haline getiriyor. Ve ufak bir kývýlcým, bardaðý taþýran son bir damla, deðiþmez olaný deðiþtiriveriyor. Korku duvarlarý aþýnmaya, kabuk çatlamaya baþlýyor. Fazla uzaða gitmeye gerek yok. Savaþ sürecini buna örnek gösterebiliriz. Son dönemde Amerika'nýn bir ülkeyi iþgali hiç bu kadar geniþ ve kitlesel tepkiyle karþýlaþmamýþtý, hiç bu kadar insan tepkisini alanlarda, meydanlarda dile getirmemiþti. Birçok kiþi ilk defa yalnýz olmadýðýný, savaþ karþýtý milyonlarca insanla ayný duygularý, düþünceleri paylaþýyor olmanýn verdiði güven hissini yaþadý. Hiç tanýmadýðýmýz, bilmediðimiz halde belki de sadece Savaþa Hayýr rozeti taktýðý için bir insaný kendimize yakýn hissettik, hakkýnda olumlu þeyler düþündük... Ve yine dünyada, çevresinde olan bitenden, insanlardan habersiz yaþayan -yaþýyor görünen- milyonlarca insan Irak halkýnýn acýlarýný ve öfkesini ta içinde, yüreðinin derinliklerinde hissetti. Tabii ki bu her þeyi deðiþtirmedi, tüm sorunlar çözülmedi. (Temelinde yatan nedenler ortadan kaldýrýlmadýðý sürece de tümden deðiþmesi bir o kadar zor). Ancak yýllarca yan yana, iç içe yaþadýðý halde birbirini tanýmayan insanlarýn yýllar sonra ilk defa birbirinin farkýna varmasý, duygusal, düþünsel, mekansal vs. tüm yabancýlýklarýn aþýlabileceðini göstermesi, bunun deðiþebileceðini ve bu deðiþimin ancak birbirine hiç güvenmeyen insanlarýn, birbirine karþý sonsuz bir güvenle biraraya geldiðinde mümkün olduðunu göstermesi anlamýnda önemliydi. Bir de insanlarýn biraraya gelmesinin hiç de sanýldýðý kadar zor ve hiç de imkansýz olmadýðýný gösterdiði için anlamlýydý. Asýl sorun ve deðinmeyi düþündüðümüz nokta ise dipten gelen dalgayý görmek yerine sadece yüzeydeki sessizliði, durgunluðu, görünürdeki baský ve kabullenmeyi -hatta bazen hoþnutluðugören, gerisini görmek istemeyen, yok sayan

25


P S i K O L O J i

DPG | Mayýs 2003 madýðý için önemli olan sorunlardan kurtulmak, kýsa vadeli çýkarlar elde edebilmek veya rahatýnýn bozulmamasýdýr. Bunun için de her yol Deðiþmeyen deðiþtiremez mübahtýr. Uzun vadede ortaya çýkabilecek zararlar önemsizdir. Ýnsandaki deðiþim gücüne, insana Yaþamda söz sahibi olmak deðiþmeyi ve inanmadýðý için kendi de dahil insanýn varlýðýnýn deðiþtirmeyi gerektirir. Kýpýrtýlarý göremeyen, nesneden farký yoktur. geliþimin, deðiþimin yönünü tayin edemeyen Bu genel çerçeve içerisinde tanýmlamaya akýp gidene yön veremez. çalýþtýðýmýz kiþilik yapýsý ve ruh hali bir anda ve Deðiþme ve deðiþtirme yetisine sahip olmayan tesadüfen ortaya çýkmadý. Nasýl ki emperyalist savaþa artan öfkenin bir nedeni gitgide dozu insanýn býrakýn diðerlerine, kendine güveni artan ve pervasýzlaþan saldýrganlýksa, bugün dahi yoktur, bir kýsýrdöngü içindedir. yaþanan bencil, güvensiz ruh halinin nedeni de Güvenmediði için tek baþýnadýr, tek baþýna içerisinde þekillendiði toplumsal yapý ve rekaolduðu için güvensizliði derinleþir. Ýnsanlarda betin þekillendirdiði toplumsal iliþkilerdir. Ve göremediði coþku, hareketlilik, geliþim, birlikAmerikan emperyalizmine karþý biriken öfkenin telik ve dayanýþma daha çok kendinde varolan patlamasý için Irak'a müdahale olasýlýðýnýn yeterli duraðanlýk, donukluk ve bireyselliðin yansýtýlneden olmasý gibi -bardaðý taþýran son damlamasýdýr. yabancýlaþmanýn kazandýðý boyutlarýn daha Bu kiþi bugünün ihtiyaçlarýna cevap derinden ve daha açýk görülmesi için de F tipi süreci yeterli oldu denilebilir.* Travma etkisini yeni gösteriyor. Asýl hedef tek tek bireyleri hücrelere koymak deðil, Ve içimizdeki güvensizliðin, korkunun, hücreleri tek tek bireylerin ruhuna, yüreðine ve bilincine hakim kýlmaktý. Yýllardýr dayyalnýzlýðýn bir bütün olarak iç sýnýratýlan yalnýzlýðýn, bencilliðin, öðretilen çarelarýmýzýn nedenlerine inmek ve kabaca sizliðin, hakim kýlýnmaya çalýþýlan korkunun üzerine sistemli saldýrýlarý da ekleyince da olsa bir tablosunu çizmek. bugün için F tipi saldýrýsýnýn etkisini daha yakýndan gördüðümüz söylenebilir. Travma etkisini hakim kýlabilmek ve süreklileþtirmek için saldýrýlarýn devamlý bunun üzerinden veremediði için geleceðin ihtiyaçlarýný da geliþtirilmesi yoluyla psikolojik savaþ yürütülür. karþýlayamaz. Ufku en fazla bugünle, günübirÖrneðin benzer þekilde tüm toplumda travma lik çözümler ve günü kurtarmakla sýnýrlýdýr. etkisi yaratan depremin tehdit olarak kullanýlarak Yani günlük faaliyeti de bir gelecek kaygýsý bu korku üzerinden vergi vs. ile her fýrsatta kar taþýmadýðý için en fazla asgari bir çabayý edilmesi gibi, F tipleri de tehdit olarak kulgerektirir. Bugün de karnýný doyurdu ya yeter, lanýlarak insanlarýn biraraya gelmesi, birbirine daha fazlasý haþa ne haddine. Gelecekten, gelegüvenmesi, paylaþmasý ve üretmesi; bir bütün ceðin planlanmasýndan, belirlenmesinden olarak insanlaþmasý engellenmeye çalýþýlýyor. Ya bahsedilemez çünkü bir adým ötesini, gerekda bazen engelleme davranýþý kendiliðinden enden daha fazlasýný hesaba katmaz bile. þekilleniyor** ve buna uygun kiþilikler, Azýcýk aþým kaygýsýz baþým. Çok yönlü bir davranýþlar, doðal, insana özgü olarak kabul ettirgeliþim, kendini bir üst seviyeden geleceðe ilmeye, yaþam tarzý haline getirilmeye çalýþýlýyor. taþýma söz konusu deðildir. Hayallerden ya Bugün için aðýrlýklý görünen bu durumun sürgit tamamen vazgeçilmiþtir ya da hayal kurdevam edeceðini iddia etmekse en iyimser mamýþtýr bile. Tamamen bir geleceksizleþme ifadeyle derin bir karamsarlýktýr. Bardaðýn ve nesneleþme hali. dolduðu söylenebilir. Ve onun üzerine eklenecek Deðiþim ve geliþim yönünde ýsrar ve çaba her bir damla savaþta olduðu gibi, Bingöl yoksa yozlaþma baþlar. Bir adým sonrasý depreminin ardýndan olduðu gibi, ekonomik kridüþünülmediði ya da bugün içerisinde geliþen, zlerin ardýndan olduðu gibi bardaðý taþýrmaya þekillenen gelecek nüveleri hiç hesaba katýlyetecektir. da yaþamdan kopma, olan bitene yabancýlaþma ve seyircileþme kaçýnýlmazdýr.

* 12 Eylül vs. gibi tüm toplum üzerinde travma etkisi yapan ve bunun ardýndan gelen irili ufaklý, sistemli saldýrýlarýn belirleyici bir etkisi olduðu gerçeðini gözardý etmiyoruz. ** Savaþ baþladýðýnda insanlarýn sokaða çýkmayýþýnýn, alanlarý doldurmayýþýnýn bir nedeni yenilgi hissi ise diðer bir nedeni de saldýrganlýðýn artmasýndan duyulan korkuydu.

26


DPG | Mayýs 2003

D O S Y A

Meslek Yüksek Okullarý-2

12 Eylül sonrasý Özal döneminde hayata Eðitim Fakültesi) de proje kapsamýna alýndý. geçirilen 5. ve 6. beþ yýllýk kalkýnma planlarý II. Projenin maliyeti ise 160 milyon dolardýr. içerisinde meslek yüksek okullarýna verilen 110 milyon Dünya Bankasý'ndan, 50 milyon özel önem, tekelci burjuvazinin ve emperyalda hükümet tarafýndan "karþýlandý". Bu proistlerin Türkiye'deki kapitalist sanayileþmeye jede yine 152 öðretim görevlisi 9 ay, 64'ü 7 hýz vereceði ve kaliteli iþgücünün büyük kýsay, 242(si de 3 ay süreyle yurt dýþýnda mýný meslek yüksek okullarý üzerinden kurslara tabi tutulmuþtur. (KAYNAK: Ankara karþýlayacaðýnýn sinyallerini veriyordu. Üniversitesi Çankýrý Meslek Yüksek Okulu. MYO’lara yönelik Dünya Bankasý-YÖK Sabahattin Balcý-Þeref Kavak) iþbirliðiyle yapýlan I. ve II. Endüstriyel YÖK'ün verilerine göre baþlama tarihi Eðitim Projeleri bu kalkýnma planlarý 1985 olarak gösterilen I. projenin ilk ayaðý üzerinden gerçekleþtirilmeye çalýþýldý. Ýlki asýl olarak 1983 yýlýnda baþladý. Meslek yük1985 yýlýnda hayata geçirilen proje, 8 meslek sek okullarýnýn altyapý ve teknolojilerini yüksek okulunu kapsýyordu. Bunlar; Çankýrý geliþtirmek, öðretim elemanlarýnýn düzeyini MYO, Kýrýkkale MYO, Düzce MYO, Ýstanyükseltmek adýna hazýrlanan projeler daha bul Ün.Teknik Bilimler MYO, 9 Eylül Buca baþlama aþamasýnda sekteye uðramýþ, askeri MYO, Selçuk Ün.Konya MYO, Malatya cuntanýn ve YÖK'ün hantal yapýsýna MYO ve Ýskenderun MY Okullarýydý. toslamýþtýr. Bundan kaynaklý 1983 yýlýnda Projenin toplam maliyeti 37.8 milyon dolar baþlamasý gereken proje 1985'e sarkmýþ, hatta olarak hesaplanýrken, bunun 32.7 milyon dolarýný Dünya Bankasý, kalanýný ise dönemin hükümeti Meslek yüksek okullarýnýn altyapý ve "karþýladý." Dünya Bankasý tarafýnteknolojilerini geliþtirmek, öðretim elemandan verilen kredinin 22.4 milyonu makine ve teçhizat alýmýnda, kalan larýnýn düzeyini yükseltmek adýna hazýrkýsmý da danýþmanlýk ve öðretim lanan projeler daha baþlama aþamasýnda görevlisi yetiþtirilmesi amacýyla kullanýldý. 123 öðretim görevlisi 9 ay, sekteye uðramýþ, askeri cuntanýn ve 76 öðretim görevlisi ise 3 ay süreyle YÖK'ün hantal yapýsýna toslamýþtýr. yurt dýþýna eðitim amaçlý gönderildi. Ýkincisi ise ;1989 yýlýnda baþlatýldý ve 22 meslek yüksek okul kapsama alanýna alýndý. II. Proje yüksek 1987-88'lere kadar da çok fazla yol alýnaokullarý; Antalya MYO, Bilecik MYO , mamýþtýr. Erzincan MYO, Sivas MYO, Mersin MYO, Endüstriye Dayalý Öðretim ve Kýrýlma Osmaniye MYO, Batman MYO, Þanlýurfa Noktasý MYO, Ege Ün. MYO, Kayseri MYO, Elazýð Dünya Bankasý ile yapýlan proje anlaþMYO, Karadeniz Ereðlisi MYO, Ordu MYO, malarýnda endüstriyel bölümlere aðýrlýk verRize MYO, Amasya MYO, Gaziantep MYO, ilmesinden kaynaklý farklý alanlara yönelik Kahramanmaraþ MYO, Tekirdað MYO, eðitim veren bölümlere aktarýlan "kaynaklar" Balýkesir MYO, Bursa MYO, Kocaeli MYO ve "iyileþtirme" çalýþmalarý daha fazla kesinolmakla birlikte 4 teknik ve mesleki eðitim tiye uðradý. Endüstriyel bölümlerin (otomotiv, fakültesi (Gazi Üniversitesi Teknik Eðitim elektrik, elektronik, telekomünikasyon, bilFakültesi, Gazi Üniversitesi Mesleki Eðitim gisayar...) kapitalistler açýsýndan stratejik Fakültesi, Marmara Üniversitesi Teknik önemi ve daha fazla kar getirmesinden kayEðitim Fakültesi ve Fýrat Üniversitesi Teknik naklý Dünya Bankasý'nýn yatýrým alanlarý yük-

27


D O S Y A

DPG | Mayýs 2003

sek teknolojik geliþmeye yönelik oldu. Dünya Bankasý-YÖK projesinin aðýrlýk noktalarýndan EDÖ (endüstriye dayalý öðretim) uygulamalarýna da yine bu dönemde hýz verilmiþ ve birçok tekelci þirketle anlaþmalar yapýlmýþtýr. Proje anlaþmalarýnýn belkemiðini oluþturan EDÖ programý öðrencilerin þirketlerde yaptýðý yaz stajlarý ve yine müfredatlarýn belirlenmesine yönelik bir program olarak hayata geçirilmeye çalýþýlmýþtýr. I. projede yer alan 8 meslek yüksekokulundan eski uygulamalara göre belli verimler alýnmýþ olsa da (ki bu okullardaki öðrenci ve öðretim görevlileri denek olarak kullanýlmýþlardýr.) II. Projede artýk bu programýn da yetersiz olduðu ve MYO'larýn geliþen sanayiye ayak uyduramadýðý görülmüþtür. Özellikle yaz dönemi stajlarý, kriz içerisinde debelenen fabrika ve iþletmelerin toplu olarak tatile çýktýðý dönemlere denk gelmiþ, öðrenciler büyük oranda formalite icabý ya da naylon bir þekilde stajlarýna devam etmek zorunda kalmýþlardýr. Ders müfredatlarýnda yapýlan deðiþiklikler ise geçiþ dönemi-deneme süreci olduðundan kaynaklý sürekli deðiþtirilmiþ, bir türlü kalýcýlaþtýrýlamamýþtýr. Hatta ayný bölümlere farklý yüksekokullarda farklý müfredatlar uygulandýðý da olmuþtur. Öðrencilerin daha ilköðretimden baþlayarak bir temel yaratmasý gereken derslerin tepeden inme bir þekilde çoðu meslek lisesi mezunu olan yüksekokul öðrencilerine dayatýlmasý öðrencilerin derslere ayak uyduramamasý sonucu baþarýsýz olmalarýný getirmiþ, okul idareleri de çareyi her yýl ders müfredatlarýný deðiþtirmekte aramýþlardýr. Hiçbir yerinden yama tutmayan eðitim sisteminin açýða çýkan yüzü olarak meslek yüksek okullarý, Dünya Bankasý'yla yapýlan anlaþmalarý kendileri cephesinden genel olarak baþarýsýzlýkla sonuçlanmýþtýr. YÖK'ün ve Meslek yüksek okulu raportörlerinin açýklamalarýnda sýk sýk karþýlaþtýðýmýz temel vurgu; "üniversite ve sanayi iþbirliðinin hýzlandýrýlmasý"dýr. Dünya Bankasý'yla yapýlan proje anlaþmasý ise tek

baþýna iyi bir örnek deðil, emperyalizme baðýmlýlýk iliþkilerinde köklü bir yönelimdir ayný zamanda. Öte taraftan YÖK'ün tercihinin ötesinde sistem krizlerinin ve eðitimin yaþadýðý sýkýntýlarýn kendilerince "aþýlmasý" için bir "zorunluluk" olarak durmaktadýr. Dünya Bankasý-YÖK iþbirliði öncesinde yapýlan araþtýrmalar ve raporlarda (tabi ki bunlarý yine YÖK'e baðlý kurumlar yapmýþtýr.) altý çizilen diðer temel birkaç þey de; yüksek okullarýn alt yapý yetersizliði, öðretim görevlilerin düzey düþüklüðünün giderilmesi, ders müfredatlarýnýn yenilenmesi ve teknolojik geliþmelere yönelik olmasý, tekellerin göndereceði þirket görevlilerinin öðretim görevlisi olarak okullara getirilmesi ya da öðrencilerin þirketlere toplu olarak gönderilerek haftalýk programýnýn belli saatlerini orada tamamlamasý, döner sermayenin düzenlenmesi... vb. leridir. Bu açýklamalarýn ilk elde masumane görünen yanlarý olabilir ama derinleþildikçe kapitalist yeniden yapýlandýrma ortaya çýkmaktadýr. Üniversitelerin alt yapý sorunlarýnýn giderilmesi, öðretim üyelerinin geliþen koþullara ve süreçlere göre düzeylerinin yükseltilmesi önemlidir fakat bunun anlamý bugün üniversitelerin emperyalistlere ve iþbirlikçi tekellere peþkeþ çekilmesidir. Burada bir benzetme yapacak olursak; hemen hemen her hükümetin özelleþtirme programý vardýr. Bu programlar burjuvazinin sadece dönemsel deðil stratejik ihtiyaçlarýndan kaynaklanmaktadýr. Ama özellikle baþbakan ve üst düzey bürokratlarýn (son zamanlarda Tayyip Erdoðan bu iþi iyice abarttý) televizyonlarýn karþýsýna geçip sözde zarar eden kurumlarý özelleþtirmek gerekliliðini vurgulamalarý, bu iþi en iyi kendilerinin yaptýklarýný açýklayarak aslýnda hiç de zarar etmeyen aksine yatýrým yapýldýðýnda yüksek karlar saðlayan KÝT'lerin satýþa çýkarýlmasý kampanyalarýný hepimiz biliriz.* Bir de sýrf kabullenelim diye nükleer santraller gündeme getirildiðinde sýk sýk elektriklerimizin kesilmesi traji-komik bir durumdur. Yukarýda bahsettiðimiz örnekler YÖK raporlarýnýn

* Burada anlatýlmak istenen özelleþtirmeye karþý dar ulusalcý ve tekel karþýtý bir yaklaþým deðildir. Özelleþtirme karþýsýnda KÝT'lerin savunulmasýna düþmek ideolojik-politik bir hata olacaktýr. Bilindiði gibi KÝT'ler devlet yoluyla iþçi ve emekçilerin sömürüldüðü tekelci burjuvazinin ortak arpalýklarýdýr. Özelleþtirme karþýtlýðý ayrý bir yazýnýn konusu olsa da savunduðumuz ;özelleþtirmeye karþý kamulaþtýrma deðil, toplumsallaþtýrmadýr.

28


DPG | Mayýs 2003

ihtiyacýný çok daha ucuzlatýlmýþ biçimde karþýlamaktadýrlar. Dünya Bankasý projeleri kapsamýnda olan Bursa Meslek Yüksek Okulu, proje içinde öne çýkan okullardan biri olarak sermaye-üniversite iþbirliðini ve öðrencilerin nasýl ucuz iþgücü Zaten öðrencilik koþullarýnda staj adý altýn- haline getirildiðini göstermesi açýsýndan iyi bir da þirketlerde çalýþtýrýlan öðrenciler asgari örnektir. Türk tekelci burjuvazisinin en vampir ve ücretin üçte biri bir ücretle çalýþtýrýlarak vampirellalarýndan olan, tekellerin ara eleman ihtiyacýný çok daha Ýtalyan FIAT firmasýnýn ucuzlatýlmýþ biçimde karþýlamaktadýrlar. ortaðý KOÇ Holding’e baðlý TOFAÞ'la yapýlan sözleþme ve öðrenci belli bir yol katedilmiþ olsa da hiçbir zaman "yetiþtirme" anlaþmalarýnda birçok öðrenci istenilen ölçüde deðildir. Hele ki günümüz hem eðitim süresi boyunca ucuz iþgücü haline koþullarý üzerinden bakýldýðýnda 21. yüzyýl getirilmiþ, hem de mezun olduktan sonra teknolojisi ve emperyalist ülkelerdeki geliþim aralarýndan yeteneklileri "seçilerek" TOFAÞ ölçütlerine göre çok geri bir durum ortaya çýkfirmasýnda çalýþmaya devam etmiþtir. makta. Bir yanýyla devletin geleneksel eðitim Burada itirazýmýz üretimle eðitimin baðýnýn anlayýþý ve eðitim kurumlarýna parçalý yakkurulup hayata geçirilmesi deðildir. Kaldý ki laþarak ilk okuldan yüksek öðrenime kadar tekellerle yapýlan anlaþmanýn amacý da bu eklektik yapýlanmasý, diðer yandan da alt yapý deðildir. Deðiþen koþullarla beraber TOFAÞ eksiklikleri ve emperyalist kapitalist sistem gibi özellikle sanayi dalýnda üretim yapan þiriçerisinde Türkiye'nin yarý sömürge bir ülke ketler eðitimli ucuz iþ gücüne daha fazla olarak kaldýðý sürece bunun imkansýzlýðý da ihtiyaç duyuyor. Dünya Bankasý tarafýndan eþyanýn tabiatý gereði ortadadýr. Dolayýsýyla teknik eðitime ayrýlan finansman da yine sonuç olarak meslek yüksek okulu mezunlarýDünya Bankasý'nýn gerçek sahipleri olan na da yarý-kaliteli ucuz iþgücü olmaktan baþka tekellere bu konuda "kaliteli" ve ucuz hizmet bir yol gözükmemektedir. Zaten öðrencilik sunmaktan baþka bir þey deðildir. Bu kendi koþullarýnda staj adý altýnda þirketlerde çýkarlarýna yönelik yatýrýmlarý da demagojik çalýþtýrýlan öðrenciler asgari ücretin üçte biri bir þekilde ve tüm "masumluklarýyla" eðitime bir ücretle çalýþtýrýlarak tekellerin ara eleman yaptýklarýný iddia etmektedirler.

G Ü N C E L - Y O R U M

nasýl bir zihniyetle hazýrlandýðýný anlatmak için fazlasýyla yeterli görünüyor. Yukarýda saydýðýmýz meslek yüksek okullarýnda yaþanan geliþmeler göz önünde bulundurulacak olursa, kapitalistler açýsýndan

“Ýþçiyi en genç yaþýndan baþlayarak kendisi de bir makina parçasý olan bir makina parçacýðýna dönüþtürmek için mekanizma kötüye kullanýlýr.” K. Marks (Resim: Yüksel Arslan Le capital, Kesýt)

29


M A T E M A T Ý K

DPG | Mayýs 2003

Diyalektiðin sýnýrsýz ufku ve *

matematik

Bütün, her zaman, tek tek parçalarýn toplamýndan daha fazlasýdýr. "Tek baþýna sayý, sayý sistemi içinde bizzat bir nitelik alýr ve nitelik kullanýlan sisteme dayanýr. 9, 1'in dokuz defa birbiriyle toplanmasýndan baþka, 90, 99, 900 vb. sayýlarýn da temelidir. "(F.Engels. D.Diyalektiði.sf:329) Týpký 9 sayýsýnýn, 1'lerin toplamýndan ibaret olmamasý ayný zamanda kendisinin de baþka sayýlarýn temelini oluþturmasý gibi; bütün olarak H2O da 2 hidrojen ve 1 oksijenin toplanmasýndan çok daha deðiþik özellikler içerir. Burada biz hem parçalardan daha fazlasý olan bir bütünle karþý karþýyayýz, hem de deðiþmiþ bir bütüne bakmaktayýz. "Hiç kýlýný kýpýrdatmadan x°=1 ya da pay ve paydasý eþit olan ya da ayný biçimde 1'i temsil eden bir kesri, kendilerine uygun düþtüðü zaman hesaplarýna katan, yani birimde bulunan çokluðu matematiksel olarak uygulayan matematikçiler , kendilerine genel bir anlatýmla, birimin ve çokluðun ayrýlmaz, iç içe girmiþ kavramlar olduðu, çokluðun birimde bulunuþu kadar, birimin de çoklukta bulunduðu söylenirse, burunlarýný kývýrýr ve yüzlerini asarlar." (F. Engels. age.sf:330) Tüm bu söylenenler karþýsýnda yüzümüzü asmadan ve burnumuzu kývýrmadan doðaya bakacak olursak, bütün ve parça iliþkisini doðru kavrayan bir matematiksel ve felsefi anlayýþa ulaþabiliriz. Doðayý matematik aksiyomlarý diliyle yorumlama yeteneði elbetteki sadece insanda mevcuttur. Bu insana tanrýnýn bir lütfu deðil ve fakat biyokültürel evrimin bir sonucudur. Matematiksel kolaylýklardan yararlananlar sadece insanlar deðildir elbetteki; doðada yaþayan bir çok canlý türü yaþamdaki matematiksel kolaylýklardan yararlanýr. Bal arýlarý "en büyük ortak bölen"(EBOB ya da OBEB) hesabýný hiç bilmediði halde yaþayabilmek için ondan yararlanmaktadýr. Matematiksel formülleþtirmelerin kimisinin anasýnýn ihtiyaçlar olduðunu gösteren güzel bir örnektir bu. Arýlar, kýþ aylarýnda yiyeceksiz kalmamak için bal depolarlar. Balý altýgen yapýlý peteklere doldururlar. Bu keyfi bir seçim deðildir; bal peteðine en çok balý yerleþtirebilmenin yolu altýgen yapýlardýr. Bal arýlarý milyonlarca yýllýk evrimleri sürecinde öðrendikleri bu yöntemi gen havuzlarýna aktararak diðer nesillere de iletmiþlerdir. Bizim kullandýðýmýz

EBOB hesabý da verili nicelikler içindeki en büyük ortak böleni bulmamýzý saðlar. Biz de, ihtiyaçlarýmýzýn ürünü olarak ortaya çýkan bu sorunu, matematiksel bir aksiyom haline getirip evrensel bilgi birikimi haznemize aktardýk. Matematiðin kimi idealist yorumlarý doðada mükemmel bir düzenlilik olduðunu savunurken; bazý diðer idealist yorumlarý da doðanýn korkunç bir kaos ve bilinemez üzerine inþa edildiðini savunmaktadýr. Kuantum fiziðindeki geliþmeler idealist bilim adamlarýnýn çoðunu bilinemezcilik safýnda biriktirmektedir. Doðanýn düzenliliðine dayanak olarak ileri sürülen Newton mekaniði ve onun felsefi ayaðý determinizm, doðada rastlantýnýn olmadýðý savýný temel alýyordu. Matematiksel aksiyomlarý da bu cephede saflara sürüyordu. Tanrýnýn eriþilmezliðinin ve kudretinin bir yansýmasý olarak evren, kendinden beklenemeyecek kadar düzenliydi! Newton ve Leibnez tarafýndan geliþtirilen diferansiyel ve entegral hesabý hareketi ve maddenin içsel dönüþümlerini anlamlandýrmada çok önemli bir yere sahiptir. Determinizm ve ayný dönemde mekanik materyalistler tarafýndan doruk olarak kabul edilen bu hesaplar adeta her þeyi hesaplanabilir kýlýyordu! ( Diferansiyel hesabýn, içsel iliþkilere dikkati çektiðini ve bunu doðruladýðýný þu örnekle de açýklayabiliriz; dv/dt= g, V=hýz, t=zaman ve g= yerçekimi ivmesidir. Formülü sözel olarak ifade edecek olursak; hýzýn zamana göre türevi bize yerçekimi ivmesini verir.-d- ise burada diferansiyel operatörü olarak bilinen iþlemcidir. Örnekten de anlaþýlacaðý üzere diferansiyel hesabýn kendisi doðanýn diyalektik yorumunun bir sonucudur. Maddeyi ve onun varoluþ biçimi olan hareketi birbirinden baðýmsýz süreçler olarak ele almaz.) Atom altý parçacýklarýn varlýðýnýn henüz yeterli düzeyde bilinmediði ve o parçacýklarýn hareket yasalarýnýn tartýþýlamadýðý bir dönemde diferansiyel hesabýn yetersizlikleri elbetteki bilinmiyordu. Mekanik materyalistlerin tersine Engels diferansiyel hesaptaki sýnýrlýlýklarý sezmiþti. Diferansiyel hesabýn tarihsel deðerini önemle vurgulayan Engels; "Kuþkusuz bütün teorik ilerlemeler arasýnda insan aklýnýn en büyük zaferi, 17. yüzyýlýn ikinci yarýsýnda, sonsuz küçüklük hesabýnýn keþfedilmesidir. Ýnsan aklýnýn saf ve müstesna bir ustalýðý söz konusuysa, bu iþte buradadýr" (F. Engels.

* Geçen sayýmýzda birinci bölümünü yayýnladýðýmýz yazýmýzýn baþlýðýnda tahsih hatasý nedeniyle “ve “ yerine “:” konmuþtur. Özür dileyerek düzeltiriz.

30


DPG | Mayýs 2003 geçtiði ön kabulü üzerine inþa edilmiþti ve fakat Einstein'ýn ortaya koyduðu yeni teorem bu kabulü yýkýyordu. Eðer kütle uzayý büküyorsa iki noktadan bir eðri geçebilir. Pür matematik çalýþmalarýnýn idealist zeminine ýþýk tutan bu geliþmenin þoku uzun süre atlatýlamadý ve tartýþma hala sonlandýrýlamadý. Einstein'ýn teorileri bu kadarla sýnýrlý deðildi elbette ki. Atom altý dünyanýn yasalarýnýn mekanik fizikle çözümlenememesi ve buradaki matematiksel aksiyomlarýn yetersizliði uzun sürecek bir krizin de fitilini tutuþturdu. Fizikteki yeni geliþmelerin çoðu matematiksel birer doðrulanmadan baþka bir þey deðildi. Ortaya atýlan teorilerin çoðunun deneysel olarak ortaya konma þansý yoktu. Matematiðin diyalektik bir yol haritasýný takip ettiði gerçeði burada da karþýmýza çýkmaktadýr. Bu dönem ortaya konan teorilerin çoðunun 25-30 yýl sonra ve hatta kimisinin 40-50 yýl sonra deneysel olarak gerçekleþtirilebildiðini görüyoruz. Klasik fizik alanýnda yapýlan çalýþmalar idealistleri düz ve deðiþmez bir evren fikrine yakýnlaþtýrýrken, ilahi mükemmelliðin de kanýtý olarak gösterilmiþti. Sonsuzluk matematiksel bir formülasyon olarak zoraki kabul edilmiþti ama idealistlerin kafasýnda sonsuzluk daha ileriye gidemedi. Atom altý dünyanýn kapýsýný açan kuantum fiziðindeki çalýþmalar ve özellikle Heizenberg'in belirsizlik ilkesi idealistleri bir uçtan diðer bir uca savurdu. Söz konusu yeni evrende hiçbir þey bilinemezdi, belirsizlik ve kaos tek egemendi. Klasik fizikte adý bile anýlmayan rastlantý her þey halini almýþtý, rastlantýlar hiçbir zorunluluk doðurmuyordu. Teoride deðiþmeyen þey ise ilahi güçtü. Onun yönlendiriciliði neyi isterse o olurdu ve insanoðlu onun ne istediðini asla kestiremezdi. Kaderciliðe ve boyun eðiþe doðru korkunç düþünsel gerilemeyi ifade eden bu yaklaþým, özne olan insanýn deðiþtirme gücüne de bayrak açýyor ve insaný nesne olmaya mahkum ediyordu. Egemenler açýsýndan bulunmaz bir nimet olan bu görüþlerin geliþip serpilmesi ve kendini finanse etme sorunu hiçbir zaman olmadý. Matematiksel aksiyomlarda da buna iliþkin olarak bir daralma yaþandý. Ekonomi ve oyun alanýna kayan matematiksel çalýþmalar týkanmýþ izlenimi veriyordu. Kendisi bir meteolorji uzmaný olan Lorenz tarafýndan yapýlan çalýþmalara kadar matematik belirli alanlara sýkýþýp kaldý. Diferansiyel hesabýn en büyük sorunu iþlemler sýrasýnda kýrýlmalara ve sýçrayýþlara dikkat etmemesidir. Bu boyutuyla da fizikteki yenilenmeleri karþýlayabilmesi için düzenlenmeye ihtiyacý vardýr. Diferansiyel hesabýn sýçrama ve kýrýlmalarý içermemesini biyolojideki evrim teorisine benzetebiliriz. Örneðin materyalist olmayan klasik Darwin'ci anlayýþ ilkel bir canlý olan ve

M A T E M A T Ý K

age. sf:339) derken, hemen ardýndan sonsuz fikrinin idealist matematikçilerce nasýl hapsedildiðini dile getirmeyi de ihmal etmiyordu; "Sonsuz küçük hesaplarda kullanýlan büyüklüklerin -çeþitli derecelerdeki diferansiyellerin ve sonsuzlarýn- çevresini bugün de saran sýr, burada üzerinde duruðumuz þeylerin insan zekasýnýn saf 'özgür yaratmalarý ve tasarlamalarý' olduðunu, nesnel dünya da buna uyan bir þeyin bulunmadýðýnýn hala daha hayal edildiði konusunda en iyi kanýttýr. Oysa durum bunun tersidir. Bütün bu sanal büyüklüklerin örneklerini doða verir." Ýdealizm açýsýndan sonsuzluðun matematiksel kimi aksiyomlarda kalmasý çok da sýkýntý verici deðildi. Keza doða matematiksel bir düzende akýp gidiyordu! Tavþanlar bile Fibonacci dizisine uyarak doðuruyordu. Tanrý bunu bile hesaplamýþtý. (Fibonacci 1175-1250) Fibonacci dizisi 1,1, 2, 3, 5, 8,13, 21,… þeklinde ilerleyen bir dizidir. Fibonacci'nin ününün sebebi Liber Abaci (Abaküs kitabý) adlý kitabýnda alýþtýrma olarak sorduðu þu sorudur: "Biri erkek biri diþi bir çift tavþanýmýz var, bir aylýkken çok genç olduklarýndan üreyemiyorlar, ama ikinci ayýn sonunda erginleþip üremeye baþlýyorlar. Her ay her çiftin biri erkek biri diþi olmak üzere yeni bir çift ürettiðini varsayalým. Tavþanlar bu þekilde üremeye devam ederlerse bir yýl sonunda kaç çift tavþanýnýz olur?" (Matematik Dünyasý dergisi. 2003 kýþ. Sf:56) Sorunun cevabý Fibonacci dizisini vermektedir. Bu dizi matematiksel bazý problemlerin çözümünde kullanýlmaktadýr. Ýlk iki sayý hariç her sayý kendinden önceki iki sayýnýn toplamý olarak ilerlemektedir. Özellikle matematiðin oyun kýsmýný oluþturan problemlerinin çözümünde zaman zaman iþe yarayan bu dizide ilahi bir kudret görmek idealizme yaraþýr bir sýðlýktýr. Diferansiyel hesabýn geliþimi, deneysel bir sürecin ürünü olarak karþýmýza çýkar. Kendinden önceki matematiksel aksiyomlardan çýkýþ alan diferansiyelin birbirinden baðýmsýz ve habersiz olarak Newton ve Leibnez tarafýndan ayný sonuçlara ulaþýlarak geliþtirilmesi yazýmýzýn ilk kýsmýnda deðindiðimiz baþlangýç koþuluna baðlýlýk ilkesiyle örtüþmektedir. Atom altý parçacýklar alanýna dalýþ ve klasik fiziðin bu alanlarý açýklamadaki yetersizliði diferansiyel hesaptaki sýnýrlýlýklara da iþaret ediyordu. Einstein tarafýndan ileri sürülen görüþler sadece fizik alanýnda bir devrime iþaret etmiyordu matematiksel ve felsefi bir yenilenmenin de ilk doðum sancýlarýný oluþturuyordu. Einstein tarafýndan kütlenin uzayý büktüðünün bulunmasý Öklit geometrisinde derin sarsýntýlar yarattý. Bu geometri iki noktadan bir doðrunun

31


M A T E M A T Ý K

DPG | Mayýs 2003

32

muhtemelen ilk tek hücreli canlýlardan olan bakterilerin kamçýlarýnýn hareket prensibini açýklamakta yetersiz kalýr. Çünkü bu anlayýþta sýçramaya yer yoktur: Basitten karmaþýða doðru hiçbir sapma olmadan canlýlar evrimleþmiþtir. (Darwin'in kendisi de bu anlamda yanýlmýþtýr; o insan oðlunun evriminin adeta bir metre üzerinde ilerler gibi adým adým olduðunu düþünmüþtür ve bu nedenle adým adým tüm fosillerin ortaya çýkacaðýný düþünmüþtür. Oysa son bulgular bu yönde deðildir. Örneðin Neandanterler bir anda yok olup gitmiþlerdir. Ya da kambriyen patlama: Bu dönemde yeryüzündeki canlý sayýsý bir anda, örneðin yüz bin-ki bu evrim açýsýndan sadece bir andýr- yýlda, korkunç artmýþtýr ve yine ayný dönemin sonunda canlý sayýsý korkunç azalmýþtýr. Tüm bu gerçekler Darwin'in teorisinin önemini azaltmaz yalnýzca onun eksik yönlerine dikkat çeker.) Bakteri kamçýsýný hareket etmede kullanýr ve kamçýsýný hareket ettirmek için gerekli enerjiyi hidrojenden saðlar. Kamçýnýn baþlangýç kýsmýnda hidrojen iyonize edilerek enerji açýða çýkarýlýr. Bu evrim sürecinde bir sýçramayý iþaret eder. Oysa canlýnýn kendisi ilkel bir canlýdýr, kullandýðý yöntem ise oldukça geliþmiþtir. Ýþte diferansiyelin de böyle bir kusuru vardýr. O hareketteki sýçramalara dikkat etmez, hareketi kesintisiz ve sürekli bir þekilde ele alýr. Diferansiyel hesabýn bu düzenlilik haline "linear durum" da denebilir. Linear durumu grafik üzerinde ilerleyen düz bir çizgiye benzetebiliriz. Burada çizgi herhangi bir sapma göstermez. Matematiksel olarak da bu tür bir grafiði çizmek ve onun üzerinde iþlem yapmak oldukça kolaydýr ve tercih edilendir. Oysa kuantum fiziksel geliþmeleri linear grafikler ve hesaplamalar karþýlamakta yetersizdirler. "... Böylece organik alemde yersel kütlelerle moleküller arasýnda hücre bulunur. Bu ara halkalar, ancak, doðada sýçrama olmadýðýný tanýtlar, çünkü doða tümüyle sýçramalardan meydana gelmiþtir. Matematik, gerçek büyüklüklerle hesap yaptýðý ölçüde, ayný zamanda bu görüþ tarzýný da çekinmeden kullanýr. Yersel mekanik için dünya kütlesi sonsuz büyüklük olarak kabul edilir, bunun gibi gökbilim içinde yersel kütleler ve onlara tekabül eden göktaþlarý sonsuz küçük olarak kabul edilir ve ayný þekilde güneþ sisteminin gezegenlerinin uzaklýklarý ve kütleleri, gökbilim için, en yakýn sabit yýldýzlarýn ötesine uzanan yýldýzlar sistemimizin yapýsýný incelemeye baþlar baþlamaz hiçbir anlam taþýmaz. Ama matematikçiler soyutlamanýn fethedilmez kalesine, saf denilen matematiðe çekilince, bütün bu benzeþimler unutulur, sonsuz, tümüyle gizemli bir þey haline gelir, onunla ilgili iþlemlerin yapýlýþý salt kavranmaz bir þey, her türlü deney ve tüm mantýða aykýrý bir þey olarak

görünür…" (F. Engels.age. sf:344) Ýþte diyalektik sonsuzu anlayýþý da -? (sonsuz) dan baþlayýp +? (sonsuz) a giden tek boyutlu sonsuz anlayýþýndan daha ileridir. Sonsuzluðun linear ve düz yorumu diyalektik sonsuz fikrini karþýlamaz. Sonsuzluðun mekanik kavranýþý yerine diyalektik kavranýþý evreni ve maddeyi anlamamýzý olanaklý kýlar. "Sorunun kendisi çok kolay bir biçimde çözümlenir. Zamanda ezelilik, uzayda sonsuzluk, apriori olarak ve sözcüðün yalýn anlamýna göre, ne önden, ne arkadan, ne yukarýdan, ne aþaðýdan, ne saðdan, ne soldan, hiçbir yönden sonu olmamak demektir." (F. Engels. Anti Dühring. Sf:113) Peki sonsuzluk matematikte üvey evlat gibi durdukça hareketi nasýl kavrayacaðýz? Yanýt basit; tanrýsal bir lütuf! Ýþte hareketin bu kavranýþý ve sonsuzluðun bilimdeki göstermelik yeri bugün kendini en çýplak haliyle Big Bang (Büyük patlama) teorisinde göstermektedir. Maddeye ve harekete sýnýr koyma sevdalýsý idealist yaklaþýmlar, evrene bir baþlangýcý nihayet buldular; büyük patlama ile bu sorun þimdilik halledilmiþ(!) gibi duruyor; evrenin sonunun nasýl olacaðý ise idealist matematikçilerin fikir jimnastiði yaptýðý bir alana dönüþmüþ durumda ve fakat onlarý korkutan bir þey var "Ya evren sonsuzsa", aman tanrým! Evrenin nasýl oluþtuðunu hallettikten sonra iþ geliþimindeki içsel sürece kalýyor. Bu içsel süreçte geliþim tamamen kaos ve rastlantý ile açýklanmaktadýr. Tüm matematiksel aksiyomlar buna göre eðilip bükülmektedir. Rastlantýlar zorunluluðu deðil kaosu doðurmaktadýr. Adeta kaos evrenin tek biçimi halini almaktadýr. Ýþ o kadar abartýlmaktadýr ki gözlem sonuçlarý dahi tahrif edilebilmektedir. Ýdealizm bilim adamlarýný ahlaksal olarak da düþkünleþtirmektedir. Linear düþünme ve iþlem yapma tarzýný aþmanýn karþýsýna alternatif olarak kaos çýkarýlmaktadýr. Oysa bu iki teorem matematiksel alandaki idealizmin ikiz kardeþleridir. Rastlantý ile zorunluluðu, neden-sonuç baðlantýsallýðý ile ele alan; çeliþkilerden korkmayan, onlarý gizlemeyen, sýçrama ve kýrýlmalara yer açan, maddeyi ve hareketi diyalektik eksende yorumlayan matematiksel teoremlere ihtiyaç vardýr. Matematikteki týkanma ancak böyle aþýlabilir, çünkü evreni ancak ve ancak diyalektik materyalizmin penceresinden bakarak anlayabiliriz. (Bu yönüyle matematikte son dönemde önemli adýmlar atýlmýþtýr. Lorenz çekerleri, nonlinear grafikler, periyot katlamalarý, fraktal geometri bunlar arasýnda sýralanabilir. Bir sonraki yazýmýzda bu konu baþlýklarý ele alýnacaktýr)


DPG | Mayýs 2003

"Kendi çýkarlarýný toplumun çýkarlarýndan üstün gören þeytani CENTA-BANK a karþý savaþan bir avuç insanýn öyküsünü anlatan nefes kesici bir gerilim" sözleriyle tanýtýldý Robert Connolly'in filmi. Aklýmýza ilk takýlanlarda bu sözler oldu; þu meþhur 'toplumun çýkarlarý' dedikleri þey. Bizimde özellikle ABD'nin Irak'ý iþgali öncesi, sýrasý ve sonrasýnda duyduðumuz 'ulusal çýkarýmýzýn' bir baþka versiyonu ya da kapitalizmin kendi çýkarlarýný 'toplumun çýkarlarý' olarak yutturmasýnýn maniple çaðrýþýmý. Finans kapitalin baþ aktörlerinden bankalarýn hangisi, kendi çýkarý diye ifade edilen azami karýný toplumun üstünde tutmaz ki? Kapitalizmin ve onun baþ aktörlerinden bankalarýn karakteri ne zamandan beri deðiþti? Filmi, afiþlerinde ve tanýtýmlarýnda kullanýlan sözlerin yarattýðý çaðrýþýmlarý deðerlendirmeden önce filmin kýsa bir özetine bakalým: "Jim Doyle, olasý borsa çöküþlerini önceden haber verebilecek bir formül bulabilmek için fraktal teorinin sýnýrlarýnda çalýþan bir matematik dehasýdýr. Jim'in potansiyeli, Centa-Bank'ýn genel müdürü olan Simon O'Reilly'nin içindeki hayal gücünü ve hýrsý ateþler. olanaklarýný Jim'e sunarak onu Centa-Bank'ta çalýþmaya ikna eder. Elindeki sýnýrsýz para kaynaðý sayesinde Jim, teorisini kusursuz hale getirir. O'Reilly ve diðer yöneticiler, Jim'in sisteminin, ve kazandýrabileceði milyarlarca dolarýn büyüsüne kapýlýrlar. Bu kaygan tüzel dünyada Jim, yükselmekte olan bir Centa-BANK çalýþaný olan Michelle'e kapýlýr. Bankanýn tepesinde alýnan kararlar, büyük acýlara neden olmaktadýr. Bankaya olan borçlarý yüzünden tüm mal varlýklarýný ve tek çocuklarýný kaybeden Davis ailesi, bankanýn doymak bilmeyen hýrsýna karþý savaþ açacaklardýr. Bütün bunlar olurken, O'Reilly kendine yapýlan uyarýlarý bir kenara býrakýp bankayý ve kendi geleceðini Jim'in zekasýna endeksler. Jim bir sonraki ekonomik çöküþü tahmin edebilmektedir. Centa-BANK bir gün içinde piyasanýn tek hakimi olacaktýr. Tarihin görüp görebileceði en büyük kriz insan eliyle yaratýlmak üzeredir. Yýkým korkunç ve kaçýnýlmaz olacaktýr. Geriye cevabý belirsiz tek bir soru kalmýþtýr. Darbe kimleri yerlerinden edecektir?"

Kapitalizmin krizleri, fraktal geometri, kaos ve kelebek teoremleri, araya sýkýþan öncü savaþý ve kapitalizmin yýkýma uðratýp, mülksüzleþtirdiði emekçilerin çýkýþsýzlýðý, hepsini bir araya getirince ve diyalektik yöntem yerine eklektik bir tarzla iþlenince BANKA filmi ortaya çýkmýþ. Bir matematik dehasýnýn kapitalizmin azami kar hýrsý ile yoðrulunca nelere sebep olabileceðine dair ipuçlarý içeren film, bize bilim ve azami egemenlik arasýndaki iliþkiyi tüm çýplaklýðý ile ortaya koyan atom bombasý gerçeðini hatýrlatýyor. Bilim adamlarýnýn ve deha düzeyindeki yeteneklerin

K Ü L T Ü R - S A N A T

BANKA; KELEBEK ETKÝSÝ

kapitalizm koþularýnda azami kar güdüsüne nasýl tutsak edilebileceðini hissettiren yönlerle geliþiyor film. Jim henüz ilk okul yýlarýnda tanýþýr banka ile; okullarýna gelen bir banka temsilcisi onlara kumbara hediye eder ve bankalarýna her ay yatýracaklarý belli bir miktar paranýn 20 yýl sonra nasýl bir servete dönüþeceðinden bahseder. ABD gibi günümüzün en ileri emperyalist ülkesinde finans kapital ile devlet arasýndaki dolayýmsýz iç içe geçiþi algýlamada yardýmcý olan bir baþlangýç bu, okul çaðýndan itibaren bankalar hafýzalara küçük burjuva sýnýf atlama hayalleri ile kazýnmaktadýr. Jim'in öyküsü ile paralel yürüyen bir diðer öyküde kredi borcunu ödeyemeyen bir ailenin yaþadýklarý. Aile bankadan kurtulmak için karavanla tüm Amerika yý dolaþmaktadýr, ýssýz bir göl kenarýnda olmalarýna raðmen bankadan yakalarýný kurtaramazlar; en ufak sermaye birikiminden, küçük çaplý kapitalistlerin ve hatta tekellerin sermaye birikimlerini yutmada doyumsuz olan emperyalist kartellerin aþaðýlýk karakterini deþifre eden bir boyut karþýmýza dikiliyor burada. Ailenin küçük çocuklarý gölde

33


K Ü L T Ü R - S A N A T

DPG | Mayýs 2003 ölür ve bu andan itibaren 'hukuk savaþýna' giriþilir. Baþvurulan tüm avukatlar onlarý geri çevirir keza kredi sözleþmesinin arkasýna sýkýþtýrýlan minnacýk puntolu anlaþma metni davayý kazanmayý olanaksýz kýlmaktadýr. Ülkemizde de kriz sürecinde, krizin yükünü emekçilere yýkmada bir araç olarak kullanýlan kredi kartlarý sözleþmeleri ve ortaya çýkan % 700 lük faizler hatýrlanmalýdýr. Jim fraktal geometri üzerine çalýþma yapan bir matematikçidir ve borsa krizlerinin seyrinin fraktal grafikler ile örtüþtüðünü fark eder. Fraktal geometri matematikteki kaos teorisinin uygulama alanlarýndan biridir. Burada fraktallar her ne kadar kaotik bir yapýda olsa da baþlangýç koþulu biliniyorsa geliþen kaotik yapýda bu yapýya baðýmlýlýk göstermekte ve kaotik süreçte kararlýlýk bölgeleri belirmektedir. Kapitalizmin devrevi krizleri ile paralellik kurarak bunlarý an

Kapitalizmin krizleri, fraktal geometri, kaos ve kelebek teoremleri, araya sýkýþan öncü savaþý ve kapitalizmin yýkýma uðratýp, mülksüzleþtirdiði emekçilerin çýkýþsýzlýðý, hepsini bir araya getirince ve diyalektik yöntem yerine eklektik bir tarzla iþlenince BANKA filmi ortaya çýkmýþ. be an tespit etmek isteyen Jim borsa spekülasyonlarýna yön vermek derdindedir. Kapitalizm için krizler kaçýnýlmazdýr ve fakat bu krizler keyfi olmadýðý gibi oldukça kýrýlgandýr da. Kapitalizm için ortaya çýkan en büyük sorun kar oranlarýnda ortaya çýkan korkunç düþmedir ve bu etkenin de bir sonucu olarak sermaye üretken olmayan, spekülatif bir alana doðru kaymaktadýr. Kapitalizm geleceksizliðini ve sermayesinde biriken çürümeyi bu alanlara da taþýyarak ve yine bu alanlarda çürüyerek emekçilerin üzerine kat be kat daha fazla çullanmaktadýr. Borsa krizleri elbetteki kapitalizmin krizlerinin yansýmasý, artçýsý veya öncüsü olarak kendini ortaya koyar. Ýþte CENTA-BANK' ta bu gerçekleri kavramýþ olmanýn verdiði bir perspektif ve azami kar güdüsüyle borsa çöküþlerini önceden kestirmeyi istemektedir. Tam da bu noktada Jim'in fraktal geometri çalýþmalarý ile yollarý kesiþir. Banka yönetim kuruluna bu çalýþma tartýþýlýr kimi üyelerin itirazlarýna raðmen çalýþma kabul edilir. Burada atlanmamasý gereken bir nokta var elbetteki, bankanýn kimi yöneticileri itiraz ederken ahlaksal deðerlerden bahsetmektedir; kapitalizmin karakterini gizlemeye yönelik bu

34

çaba, suçu, kiþilere atmaktadýr, kýsacasý Hollywood'un þu kahrolasý kötü adamý burada da karþýmýza çýkmaktadýr ve tüm eylemi üstlenmektedir, bu basit hamle ile sistem aklanmaktadýr. Kapitalizmin, krizlerini kontrol altýna alma hevesi ve bu süreci azami karýný geliþtirici yönde kullanma eðilimi, filmde de karþýmýza çýkmakta ama bir banka yöneticisinin hýrsý olarak dikte edilmektedir. Oysa filmin kendisi bir trajediyi barýndýrmaktadýr. Jim'in kendiside aslýnda ayný bankanýn yýkýma uðrattýðý bir kiþidir. Ýlk okul yýllarýdakendisine verilen kumbarayý alýp eve gittiðinde babasýnýn kendini astýðýný görür; CENTA-BANK' tan aldýðý krediyi ödeyemeyen babasý sahip olduðu bir avuç toprak parçasý elinden aldýðý için intihar etmiþtir. 'Kapitalizm savaþta da barýþta da öldürür' analitik denklemine adanmýþ bir trajedidir bu. Jim bu sürecin etkisi ile bankadan intikam almak istemektedir aslýnda; iþte tam burada da kelebek etkisi karþýmýza çýkmaktadýr. Kelebek etkisi 'pasifikte kanat çýrpan bir kelebeðin Amerika' da fýrtýnaya neden olmasý' olarak özetlenebilir. Öncü savaþý teorisini andýran bu etkinin, sinsi ideolojik arka planýnda da ise kitlelerin aslýna 'hiçbir þey' olduðu fikrinin iþlenmesi yatar. Filmde de Jim babasýnýn intikamýný almak için fraktal geometri üzerine çalýþmaya karar verir ve bankayý uydurma bir teori ile kandýrmayý baþarýr, bunu yaparken basit bir bilgisayar hilesinden yararlanýr. Aslýna fraktal grafik tam olarak krizlerin hareketini kestirememektedir ancak ve ancak sadece bir fikir verebilecek düzeydedir, iþlemciyi hýzlandýrarak sorunu çözer ve yanýlsama yaratýr, banka tüm dünya da hisse senetleri üzerinde operasyona baþlamýþtýr, sonuç ise bankanýn iflasýdýr. Jim babasýnýn intikamýný almýþtýr. Burada kelebek etkisi Jim'in babasýnýn ölmesidir diyebiliriz. Ama kapitalizm hala ayaktadýr. CENTA-BANK olmasa bile diðer finans kapital vampirler hala kan emici egemenliklerini sürdürmektedir ve yeryüzünde milyarlarca insan hala açlýktan ölmekte ve küçük mülk sahipleri mülksüzleþtirilerek iþçi sýnýfý saflarýna yýðýlmaktadýr. Kaos teorisinin ekonomideki varyasyonlarý ve sonuçlarý hakkýnda fikir verici bir film olan BANKA; Kelebek Etkisi, kapitalizmin gerçeklerini anlatma konusunda ise iþi tam tersinden yürütmektedir. Kapitalizmden kurtulmanýn yolu,bataklýktaki sinekleri avlar misali, þirketleri iflas ettirmekten geçmiyor ve zaten kapitalizm bunu içinde sýkça yaþýyor. Üretici güçler ve üretim iliþkileri arasýnda ki çeliþkiyi çözmeyi temel alýp ve bu çeliþkiyi devrim yoluyla ortadan kaldýrýp, parçalamadýkça, kapitalizm öldürmeye devam edecek.


DPG | Mayýs 2003

in

U S A

Amerika'nýn Irak'ý iþgal operasyonunun sona ermesiyle birlikte, savaþ sürecinin yorumlarý da yapýlmaya baþlandý. Savaþ boyunca üretilen komplo teorilerinin yerini, þu anda "En Yeni Dünya Düzeni" teorileri almaya baþladý. Bizim cephemizden ise, bu savaþý koþullayan etmenleri ve onun koþullarýný, savaþ sýrasýndaki yaþanan olaylarýn geçmiþ ve gelecek baðýntýlarýný, bu savaþýn gençlik açýsýndan önemini neden-sonuç iliþkileriyle irdelemek farz oldu. 12 Eylül'ün apolitikleþtirmeye çalýþtýðý bir kuþaðýn izlediði en gerçek vahþet sahnelerinden biri bu savaþ olsa gerek… Bizler, dünya geleceðinin þekillenmesinde çok önemli bir rol oynayabilecek bir olayýn canlý þahitliðini yaptýk. Orada, bizden yalnýzca birkaç yüz kilometre ötede, dünyanýn gettosu sayýlabilecek o yerde, dünyanýn bütün gettolarýndaki kurallar egemendi: açlýðýn, yalýtýlmanýn, umutsuzluðun, þiddetin kurallarý. Þimdi dünyanýn efendileri karþýmýza geçmiþ hamaset nutuklarýyla yüzümüze ne kadar iyi yürekli olduklarýný haykýrýyorlar. Biz gençlerden ise onlarýn demokrasi-özgürlük söylediklerini peþin hükümsüz kabul etmemizi istiyorlar. Onlarýn bu söylediklerinin ne anlama geldiðini anlayabilmek için ise konuyu biraz daha geriden alýp Amerikan toplumu için savaþýn ne anlama geldiðini incelemek gerekiyor. Bugünkü Cumhuriyetçi Amerikan Yönetimi ile Amerikan Mali Oligarþisinin 'derin devlet' iliþkileri içerisinde olduklarý herkes tarafýndan bilinen bir gerçek. (bkz. Savaþ Ve Silah Tekelleri, DPG Nisan 2003) Irak Savaþý'ný hazýrlayan en önemli etmenlerden biri de bu oldu doðrusu. Öte yandan emperyalist-kapitalist düzenin her bir dönemi kendi içinde savaþý koþullayan etmenleri taþýr. Barýþ dönemleri bir yandan, çok yönlü sömürü mekanizmalarýný hayata geçirmeye çalýþýrken, bir yandan da olasý savaþ dönemlerinin hazýrlýklarýna hýz verilir. Bir de tabii emperyalistlerin savaþ hazýrlýklarýný yalnýzca 'acil durum hazýrlýklarý' olarak deðerlendirmemek gerekir. Savaþ dönemleri, emperyalist-kapitalistler için sivillerin kanlarýný emdikleri bir "sektör"dür. Bu sektörde, e-bombalar, apachi helikopterleri, attýðýný vuran tüfekler görücüye çýkar. Ölen sivil sayýsý ise, sektörün vitirinidir. Tüm bu ekonomik çýkarlarýn yanýna, bir de Amerika'nýn yaþadýðý toplumsal krizi eklemek gerekli. Kapitalizmin derinleþtirdiði çýkar çatýþmalarý, insanlarýn deðerlerini esir almakta, her alanda büyüyen yabancýlaþma ortaya patolojik bir toplum yapýsý çýkartmaktadýr. Böyle bir toplum ise ülkedeki radikal deðiþimleri çýkýþ olarak

görmekte, çözüm olarak da savaþlara sarýlmaktadýr. Amerikalý romancý Norman Mailer, Amerikan Muhafazakarlarý için þu tespitte bulunuyor: "Amerikan muhafazakarlarý, ülkenin baþ aþaðý yuvarlanýþýný durdurmak için askeriyenin toplum hayatýndaki rolünü arttýrmak olduðu sonucuna varmýþ olmalýlar. Baþ aþaðý gidiþ derken sadece þirket skandallarýndan, kilise skandallarýndan söz etmiyorum. Muhafazakarlarýn gözüyle bakacak olursanýz ülke týmarhaneye dönmüþ durumda. Çocuklar okumasýný bilmiyor. Kültür aþýrý derecede cinselleþmiþ." Psikolojide dýþa yansýtma (projection), insanýn kendisinde görmek istemediði eksik, yersiz davranýþlarý, beðenmediði, duygu, düþünce, istek ve amaçlarý baþkalarýna ya da çevresine yüklemesidir. Amerikan toplumu çok ciddi bir travmatik durumla karþý karþýya ve bu durumu da baþýndaki travmatik kiþilikle aþmaya çalýþýyor. Kendi kazdýðý kuyuyu biraz daha derinleþtiriyor!

G Ü N C E L - Y O R U M

Made

Savaþ ve sonrasý Irak Savaþý, Koalisyon Güçleri'nin hiç de ummadýklarý bir direniþle baþladý. Fav Yarýmadasý, Umm Kasr, Kut, Basra ve Nasýriye direndikçe, "dost ateþleri"nin sayýsý da arttý. Kendi bölüðüne bomba atan mý istersiniz; Iraklýlarý deðil de yanlýþlýkla birbirini özgürleþtirenini mi istersiniz, hepsi vardý! Bu arada kurnaz ABD Yönetimi, devamlý: "Baðdat'a çok az kaldý" açýklamasýný yaparak morali canlý tutmaya ve psikolojik savaþta da baþarýlý olmaya çalýþtý. Ama o alandaki çaba, El Sahaf engeline takýldý. Amerikan donukluðu ve soðukkanlýlýðýyla yapýlan her açýklama, "kafanýzý kopartacaðýz" üslubunu tercih eden El Sahaf kayasýna çarptý. Bush bile, "Onu izlerken çok eðleniyorum" demekten kendini alamadý. Ýlk günlerin yarattýðý direniþ havasý, Irak mevzilerini diri tutuyormuþ gibi gözükse de, Koalisyon Güçleri'nin bölgeye yaptýðý takviye, ibreyi tersine çevirdi. Bu arada, dünya çapýndaki emperyalist savaþ karþýtý gösteriler ivmesini arttýrdý ve savaþ karþýtý muhalefet çýð gibi yükseldi. Türkiye'de de savaþýn yarattýðý tepkisellik, insanlarýn biraz daha duyarlý ve politize olmasýna neden oldu. Üretim durdurma ve dersleri boykot etme eylemlerinde yetersiz kalýnsa da, emperyalist savaþ, bölgemize yeni bir halk hareketinin tohumlarýný ekti. Bu hareket, sulanýr ve yeþermesi için gereken çaba harcanýrsa, daha büyük hareketleri tetiklemek için pek çok imkaný içinde barýndýrmaktadýr. Savaþla birlikte gelen yeni özelleþtirme dalgasý ve her alanda yapýlmaya

35


G Ü N C E L - Y O R U M

DPG | Mayýs 2003

36

çalýþýlan düzenlemeler (YEK, iþ yasasý, vb.) emekçilerin daha da hareketlenmesine neden olmuþ, içlerinde biriktirdikleri öfkenin yüzeye yaklaþmasýný saðlamýþtýr. Özellikle gençliðin, bu sürecin en aktif bileþeni olmasý, onun sorumluluðunu bir kat daha arttýrmaktadýr. Amerikan-Ýngiliz birliklerinin ilerleyiþine hýz vermesi, Kuzey Cephesi'nde Kürtler'in daha etkin duruma gelmesi ve AB emperyalistlerinin bölgeden pay kapabilmek için tavizler vermeleri, Türkiye'deki gündeminde bir anda Kuzey Irak'a ve savaþ sonrasý Irak'ýn yapýlanmasýna kaymasýna neden oldu. Leþ avcýsý, akbaba Türk burjuvazisinin aðzý sulanýrken, MGK'da aba altýndan sopa göstermeyi ihmal etmedi. Her daim, iþçi sýnýfýný kontrol etmeye ve ortaya çýkan en ufak ilerici giriþimi boðmaya programlanmýþ MGK savaþ sürecinin yarattýðý dinamikleri görmüþ, halk hareketini daha baþlamadan bitirmenin yollarýný aramaya koyulmuþtur. Þovenizm yeniden hortlatýlmýþ, emperyalistlere Kuzey Irak "kaygýlarý" iletilmiþtir. Bunun üzerine koalisyon güçleriyle karþýlýklý teminatlar verildi. Kürt kartý, bir kez daha emperyalistlerin kumar masasýnýn jokeri haline geldi. Son süreçte ise ABD-Ýngiltere zaferini ilan etmiþ, Saddam diktatörü ülkeyi terk etmiþ (satmýþ) durumda. Son anda, Baðdat'tan askerlerin, tanklarýn çýkýp koalisyon güçlerini yok edeceði hayalini kuranlarýn hayali ise boþa çýktý. Meðer Cumhuriyet Muhafýzlarý da gök kubbede yankýlanan hoþ bir sada imiþ. Irak'a bad-ý saba gibi giren emperyalistlerin ise daha uzun bir süre çýkmaya niyetleri yokmuþ gibi görünüyor. Þimdi günün emperyalist sorumluluðu, tüm bir Ortadoðu'nun kontrol altýna alýnmasý ve Ýsrail tipi uydu devletlerin çoðaltýlmasýdýr. Uydu devlet deyince, tabii Türkiye Cumhuriyeti'nin sorumluluðu da çok önemli bir hale geliveriyor. Öncelikle Amerika'yla bozulan iliþkiler düzeltilmeli, sonra ise Ýncirlik Üssü'nün kaydýrýlmasýnýn yarattýðý jeo-stratejik arýza onarýlmalý ve son olarak da yeni yasal iç düzenlemelerle kapitalist tahakküm pekiþtirilmeli ve yönetiþim anlayýþý tüm alanlara yayýlmalý! Onlarýn sorumluluklarý böylesine büyük olunca, biz devrimcilerin sorumluluklarý da büyük oluyor! Bu savaþla birlikte dünya yeni bir döneme girdi ve emperyalistler arasý çeliþkiler bir kat daha arttý. Savaþýn, emperyalistlerin istediði biçimde sonlanmasý; kýsa vadede, hatta orta vadede onlar açýsýndan bir rahatlama yaratmýþtýr. Bundan sonraki süreç onlar açýsýndan belirgin gözüküyor. Irak'ýn baþýna kendi seçtikleri birisini getirecek; Irak pazarýný talan edilmek üzere tekellere açacaklardýr. Hatta bu sofradan sadýk müttefiklerine pay da vereceklerdir. Ancak uzun vadede, ABD'nin bölgede barýnmaya ne daha fazla imkaný vardýr ne de dünya halklarýný yalanlarýyla kandýrmaya. ABD þer ekseninin(!) diðer

bileþenlerine el attýkca iþleri zorlaþacak, zorlaþtýkca da emperyalist çeliþkiler dayanýlmaz hale gelecektir. Lenin, savaþlarýn tesadüfi olaylar ya da din adamlarýnýn dediði gibi "günah" filan olmadýklarýný; kapitalizmin kaçýnýlmaz bir sonucu olduklarýný ve kapitalist yaþam biçimi olarak barýþ kadar meþru olduklarýný söyler. Bu savaþ da tesadüfi deðildi, hatta tam tersine uzun erimli bir programýn parçasýydý. Þu an için planýn ilk aþamasý baþarýyla geçilmiþ gibi görünüyor. Ancak gelen haberler, Irak'ta ufak birlikler olarak teþekkül eden milislerin yer yer koalisyon güçlerine zayiatlar verdirdikleri þeklinde. Irak'ýn da Filistin'e dönüþmesi, yeni intifadalarý, yeni serhýldanlarý yaratmasý iþten bile deðil. Bu mücadelenin, diðer Arap halklarýyla ve bölgede yaþayan diðer halklarla kaynaþtýðýnda çok ciddi bir moment oluþturabileceði görülebilen bir gerçek. Þimdi gün Irak halkýnýn ve bölge halklarýnýn kendi iradelerini koyma günüdür. Süreci tersten okuyup söylersek: "Amerika'nýn halklarý özgürleþtirme dönemi bitti; halklarýn Amerika'yý özgürleþtirme süreci baþladý!" Emperyalizm, tüm kurum ve kuruluþlarýyla militarize olmuþ bir organizasyondur. Kapitalizmin yalnýzca savaþ dönemleri deðil, barýþ dönemleri de halklar için yýkým, felaket, ölümdür. (Son olarak Bingöl depreminde gördük) Sorun sistemin her durumda kendine içkin bir faþist karakter taþýyor oluþudur. Halk hareketinin yükseldiði dönemlerde de; sistem, sivil faþizmi kendisine tetikçi olarak seçer. Bunun böyle olduðunu son dönemde de gayet yakýndan gördük. Kendine "sol" yaftasýný yapýþtýrmýþ bir grubun, devrimcileri yok etme operasyonu baþarýyla püskürtüldü. Ancak bu olayý dönemsel olarak deðil, daha geniþ kapsamlý bir þekilde deðerlendirmek gerekiyor. Bu operasyon aslýnda, emperyalist savaþla birlikte yükselen halk hareketini boðma operasyonudur. Tüm düþünsel ve teorik içeriðiyle beraber, pratikte aman verilmemeli, gelecekte olabilecek daha kötü olaylarýn þimdiden önüne geçilmelidir. Unutulmamalýdýr ki, "Reformizm-tasfiyecilik ve faþizm" birbirini döndüren diþli çarklar gibidir. Bu üçlü, dolaylý yollardan birbirini üretir ve sonuçta da faþist zoru koþullar. O yüzden bunun yerine, devrimci çarklar ikame edilmelidir. Görüldüðü üzere bu savaþ bir yandan çok þeyler götürdü ama bir yandan da pek çok deneyimi kazanmamýza neden oldu. F tipi halklar hapishanesine çevrilmeye çalýþýlan dünya, halklarýn dayanýþmasýna sahne oluyor. Baþka bir dünyanýn, biz bu dünyanýn adýný da koyuyoruz: sömürünün, göz yaþýnýn, çýkar iliþkilerinin olmadýðý, bir þikayet olursa bunun da ölümden olduðu bir dünyanýn, yani sosyalist bir dünyanýn özlemi bugün daha da yakýcý. Ve biz onu kendi ellerimizle kuracaðýz!


DPG | Mayýs 2003

Baþlýkta adý geçen Croeger pek çoðumuzun bildiði Freddy Croeger deðil, Croeger Parký derken de Elm sokaðýný kastetmiyoruz. Ýsim aynýlýðýnda bir esinlenme olduðunu sanmýyoruz çünkü bu park 1967'de kurulmuþ (Bir esinlenme varsa eðer, Freddy'nin ismi buradan alýnmýþtýr, yerinde de olur). Parkýmýz da her türden korku üretim merkezi ABD topraklarýnda deðil, Güney Afrika'da geniþ bir arazi üzerine kurulu. Ancak hikayesi fazlasýyla evrensel ve kimi öðelerini, hikayenin kahramanlarý filler olmasýna raðmen, tanýmakta zorluk çekmeyeceðinizden eminiz.

Croeger Parkýnýn kuruluþ amacý Afrika fillerinin kendine has özellikleri de olan bir bölümünü "koruma altýna almak" ve "kurtarmak". Bu fillerin çoðaldýkça doðal çevrelerine zarar verdikleri ve verdikleri zarar sonucu domino etkisi yaratarak kendi soylarýný da tehlike altýna soktuklarý iddia ediliyor. Kurtarýlma yöntemlerinin Irak halkýnýn kurtarýlma yöntemlerinden fazlaca bir farký olduðunu iddia edemeyiz. 19671997 yýllarý arasýnda geçekleþtirilen kurtarma

operasyonlarýnýn bilançosu 1300'ü yavru olmak üzere 15.000 filin öldürülmesi. Bir temel farký buradaki iþin "þok ve dehþet" kýsmý daha sistemlileþtirilerek zamana yayýlmýþ ve tüm fil "halký"nýn birden üstüne yapýlmýyor oluþu. Elbette Irak halkýnýn operasyon sonrasý birden borçlu çýkmasý gibi fillerin de ciddi bir borcu var. Bölgenin kontrol altýnda tutulmasý, kaçak avýn engellenmesi ("kayýt dýþý ekonomi" gibi bir þey!), uyuþturucu masrafý, istihdam giderleri vb. düþünüldüðünde bu iþin epey bir pahalýya çýktýðý zaten ortada. Ancak üniversitelerdeki yeni yasa tasarýlarý, uygulamalar vb.den biliyoruz ki, bu türden "sosyal" çözümü var. Bu proje de kendi "iþletme hesabý"na sahip ve "sanayi ile iþbirliði" içerisinde kendi finansmanýný rahat rahat saðlýyor. Öldürülen fillerden konserve, deri, hediyelik eþya, tabure (Ayaklarýndan) sektörlerinde yararlanýlýyor. * Tabi kaçak av, fildiþi ticareti vb.nin cezasý G. Afrika yasalarýnda oldukça aðýr. Filleri yakalayýp satmanýn cezai karþýlýðý ömür boyu hapis örneðin. Bu kadarla da bitmiyor. Parkýn baþka yararlarý da var. Fillerden genetik malzeme toplanýyor, araþtýrma laboratuarlarýnda oldukça iþ görüyor (zaten parkta da laboratuarlar var, buralarda yeni uyuþturucu deneme ve imali de yapýlýyor). Hayvan postu elde ediliyor ve ölenlerden geriye kalan yavrular dünyanýn dört bir yanýndaki parklara ve hayvanat bahçelerine satýlýyor. Tabii bu iþ için oldukça geliþkin taþýma teknolojileri kullanýldýðý gibi, kuruluþundan bu yana da epey yol katedilmiþ. Zaten yalnýzca hayvanat bahçelerine deðil, fillerin

G Ü N C E L - Y O R U M

CROEGER PARKI

* Schindler'in Listesi filmini hepiniz hatýrlarsýnýz. Nazilere silah imal eden bir kapitalist sýrf Yahudileri kurtarmak için onlarý bedavaya çalýþtýrýyordu. Böylece ihtiyacý olduðu için aldýðý Yahudiler ölmüyor ve ürettikleri bombalar sovyetleri bombalýyordu. Týpký gettolarda çalýþtýrýlanlar gibi. Film gerçek bir hikaye anlatýyordu. olayý ters yüz eden bir ufacýk müdahaleyle. Ýþadamlarý Yahudileri ölümden kurtarmak için çalýþtýrmadý, Yahudi katliamýnýn en temel sebeplerinden biri ucuz bile denemeyecek bedava iþgünün bu hikayeyle saðlanmasý! Artýk bu demagojiyi biz de emperyalist politika ve savaþlardan gayet iyi tanýyoruz.

37


G Ü N C E L - Y O R U M

DPG | Mayýs 2003

yaþadýklarý baþka ortamlara da fillerle ilgili araþtýrmalar için naklediliyor filler. Burada çalýþmanýn baþka bir yararýndan bahsediliyor. Nicedir ulusal sýnýrlarla (Ve özel mülk sýnýrlarýyla) engellenen vahþi yaþam göçünün mekanize edilmesi.**

doðal alanlara taþýnanlar da ciddi uyum problemleri yaþýyorlar, çevrelerindeki filler de

Kalanlar Memnun Deðil Yerinden... Hikayenin tek kesiti elbette 15000 filin ölümü deðil. Her ne kadar en baþta ölenlerin 1300'ünün yavru olduðunu belirtsek de yine de en fazla daha genç olanlar ve yavrular etkileniyor bu projeden. Çünkü bu sistemli öldürme faaliyeti en çok doðurgan fillere yönelik uygulanýyor. Yani diþilerin daha genç olanlarýna. Ve bu arada pek çok anne fil de nasibini alýyor. Kalan yavru fillerin hikayesine zaten üstünkörü deðinmiþtik. Ancak bu yavru filler içinde proje sahipleri içinde öyle kolay olmuyor. Projenin bu konudaki temel sýkýntýsý fillerin güçlü hafýzalarý ve birbirine baðlýlýklarýnýn oldukça güçlü olmasý (Fil iþte!). Dehþeti yaný baþýnda yaþayýp doðal ortamlarýnda kalanlardaki ömür boyu taþýyabildikleri etkiyi bir köþeye býrakýyoruz. Baþka

onlara. Fakat esas problem parklara ve hayvanat bahçelerine taþýnanlarla yaþanýyor. Pek çok filin yaþamýna devam edemediði biliniyor. Doðal alanlara bile alýþmakta zorlanýyorlar, kaldý ki özellikle sýkýcý yere alýþmalarý hiç kolay deðil. En çok problem olan konuysa kardeþlerin birbirinden ayrýlmasý. Bu sorunun giderilmesi için iki haftalýðýna "Özel" inþa edilmiþ, özel bir tretmanýn uygulandýðý "Rehabilitasyon merkezleri"ne yollanýyorlar! Yani özel tip cezaevlerine, F tiplerine! "Rehabilite" edildikleri konu tabii ki yalnýz kalma ve sýkýcý yaþama alýþma. Ancak sorun bitmiyor. Tutsaklýða þiddetle karþý koyuyorlar. Tel örgülere kafasýný vurarak kendine zarar verenler olduðu gibi, onlarý sürükleyenlere de saldýrýyorlar. (Fil iþte!). Daha sonra ise onlarý yine pek çok hasara uðradýklarý zor bir yolculuk bekliyor. Tüm piþkinlikleri ile olayý çoðu belgeseldeki gibi insaný ürperten 'beyaz adam' bakýþý ile anlattýklarý belgeselin*** sonunda dedikleri gibi "Acý anýlar ve gelecek kaygýsýyla yol alýyorlar. Artýk onlar için geri dönüþ yok." Fil iþte!

** Ýþte o mesele. baþta deðindiðimiz domino etkisinin temel sebeplerinden biri yine burjuva ulusal ülke sýnýrlarý, özel mülkiyetin sýnýrlarý, insanlýðýn da çitleri. Yoksa insanýn doðaya müdahalesi kendisi de doðanýn bir parçasý olarak elbet yararlý olabilir. Ama özel mülkiyetin sýnýrlarý yalnýz fillerin deðil olayda da kolayca okunabildiði gibi insanlýðýn da sýnýrý. Böyle bir projeyi hayata geçirmek burjuvalara fildiþi eþya, fil ayaðý oturak saðlamadan yapýlamayacak kýlan o çitler. *** National Geographics gibi dergi, þirket, televizyon vb. üst sýnýflara deðiþik olanaklar sunma, yüzyýllýk ajanlýk mesleði icrasý, kapitalizme kaynak taramasý iþlerine televizyonun sunduðu olanaklardan da istifade ederek ciddi bir ticari alan da açtýlar kendilerine. Kapitalizm için sergiledikleri bu çok yönlü AR-GE faaliyeti baþlý baþýna ele alýnmasý gereken bir konu

38


AKLIMIZA TAKILANLAR

Depremin ardýndan Tayyip Erdoðan fýrsat bu fýrsat diyerek "Acýlarýnýzý paylaþýyoruz, suçlular masaya getirilecek ve cezalarý neyse verilecek" edebiyatý yapmak üzere Bingöl'e koþtu. Burada okullarýnýn yýkýlmasý sonucu enkaz yýðýnýnýn altýndan kurtulabilen öðrencilere de dua etmelerini öðütledi. Ayrýca "Kaderimizde bunlar var göreceðiz. Allah sabýr versin" diyerek teselli etmeye çalýþtý! Bu kadar yalana battýktan ve Bingöl halkýnýn muazzam direniþini suratýnýza bir þamar olarak yedikten sonra ancak çocuk avutmakla yetinirsiniz. Savaþ sürecinde bir çocuðun oyuncak silahýný tayyip Erdoðan'a yönelttiði hatýrlanýrsa, 'Çocuk avutmak' konusunda bile iþiniz çok zor çok!

M. Aðar'ý herkes bilir. Özellikle de Susurluk kazasýnýn ardýndan adýný çok duyar olmuþtuk. Zamanýnda adý çok fazla gündeme geldiði ve hakkýnda çok fazla þey yazýldýðý için tekrardan anlatmaya gerek yok sanýrýz. Ancak bu itin tescilli bir sýnýf düþmaný olduðunu, yüzlerce devrimcinin iþçinin ölümünde bizzat parmaðý olduðunu hatýrlayalým yeter. Ýþte bu sýnýf düþmanýmýzýn iþçi sýnýfý ve emekçilerin kavga günü olan 1 Mayýs'ý kutlamýþ! Ýlk elde akla gelen tabii ki DYP baþkaný olduktan sonra Elazýð desteðinin yeterli olmayacaðýna kanaat getirmesi ve kitlelerle daha "derin"den kaynaþmaya karar vermesi. Ama insan yine de acaba savaþla beraber yükselen hareketi görünce, mesleki bir iþtah mý duydu diye "derin derin" düþünmekten kendini ele alamýyor. Ne de olsa kendisine oldum olasý yükselen halk hareketi karþýsýnda çok iþ düþtü; türlü çeþit provokasyon, operasyon vb...Ne diyelim, "derin" mesele! 1 Mayýs günü bir baþka açýklama da TÜSÝAD Baþkaný Tuncay Özilhan'dan geldi. Ýþsizlikle mücadele teraneleri atan iþçi sýnýfýnýn baþ düþmanlarýndan olan TÜSÝAD

baþkaný iþsizlikle topyekün mücadele edilmesi gerektiðini söylemiþ. Gün geçtikçe daha da artan iþsizler ordusu Özilhan'ýn kabusu olmaya baþladý anlaþýlan. Paçalarý tutuþmaya baþladý ki böyle avazý çýktýðýnca baðýrýyor. Patronlarýn geçmiþte de böyle kuyruk acýsýndan dolayý baðrýþtýðý günler çok uzak deðil. Daha dün "sosyal patlama" geliyor diye yýrtýnýyorlardý. Ah tabii bir de patronlarý anlamak için dillerini de bilmek gerek, ne de olsa ayrý dünyalarýn insanlarýyýz. Birkaç örnek verelim; bürokrasiye karþý mücadele: daha çok özelleþtirme, daha az yasal sýnýr, tekellere sýnýrsýz özgürlük!; kayýt dýþý ekonomiye karþý mücadele: krizdeyiz, pastanýn hakim olmadýðýmýz taraflarýný da baþkalarýna yediremeyiz, "küçük"ler aradan çýksýn tekellere sýnýrsýz özgürlük!; iþsizliðe karþý mücadele: sosyal meseleler bizi rahatsýz etmesin, kontrol altýna alýnsýn ve hatta bize daha ucuz iþgücüne dönüþsün, tekellere sýnýrsýz özgürlük!; demokrasi: tekellere sýnýrsýz özgürlük! Görüldüðü gibi pek karmaþýk bir dil sayýlmaz!

SARS hastalýðý yüzünden özellikle Uzak Doðu ülkelerindeki insanlar ölürken patronlar ve bizim kokuþmuþ medyamýz da bundan medet ummaya baþladý. "ABD yýksýn beraber yapalým" diye savaþtan medet umarken ABD'nin "Biz yýktýk biz yaparýz" havalarýndan üþütenlere, SARS ilaç gibi geldi. Tekstil sektöründe Avrupa pazarlarýndan Uzak Doðu ülkelerine verilen sipariþlerin SARS sebebiyle Türkiye'ye kaydýðý ve üretim de patlama olduðu haberi ortaya çýktý. Medya bu haberi "Rüya gerçek oldu Türk tek stili bir numara" "Fabrikalar sipariþe yetiþemiyor" gibi baþlýklarla duyurdu. "Ölü yatýrým" diye buna denir herhalde! Ama bugün küçük rüyalarýnýz, yarýn en büyük kabusunuz... Sizi de 'SARS'an çýkar elbet! Ölüsünü de dirisine de paraya tahvil ettikleriniz, hem de beþ kuruþ almadan, sizi yollar layýk olduðunuz yere.



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.