dyk1

Page 1



G † N L E R Ü N

T O R T U S U

YENÜ D…NEM, YENÜ G…REVLER

doldurmam›fl” olan burjuva parlamentosunda yer alman›n önemi ve anlam› oldukça fazla. Tarihsel anlam›n›n yan›nda güncel politik aç›dan da önemli bir olanak yakalanm›fl durumda. E¤er bu süreci bir çat› partisi ile taçland›rabilirsek devrimci mücadele aç›s›ndan iki defa önemli bir ifl yapm›fl olaca¤›z. Bu ülkedeki haklar ve özgürlükler mücadelesini bir ad›m daha öne tafl›yacak bu giriflim. Hâlâ insanlar›n kand›r›lmas›na vesile olan mecliste birilerinin kral ç›plak diyebilmesi son derece önemli. Hele ki s›n›r ötesi operasyonlar›n kap›da oldu¤u bir süreçte zaman kaybetmemek gerekli. D›flardaki mücadele meclisteki mücadele ile birlikte ele al›nmal›. Bunun pratik arac›n›n ad› çat› partisi. Bu arada vekillere karfl› bir kampanya örgütlenmeye bafllam›fl durumda. Kürtçe mi yemin edecekler, MHP ile kavga edecekler mi vb.. Bunlar›n askeri vesayet sisteminin kiral›k unsurlar›nca propaganda edildi¤ine kuflku yok. Bu arada 2002’de baraj alt›nda kalan partilerden MHP hariç hiçbiri meclise giremedi. MHP ise oylar›n› ciddi bir biçimde art›rarak meclisteki yerini ald›. Önümüzdeki süreç son derece önemli bir süreç. Askeri vesayet, “kalesindeki golü” ç›karmak için baz› ad›mlar atacak. Onunla koordinasyon içindeki paramiliter kuvvac› derneklerin terörü bir yöntem olarak kullanacaklar›na kuflku yok. Di¤er yandan MHP’nin gerek parlamentoda ve gerekse de sokakta sert bir muhalefeti örgütleyece¤i beklenmeli. Bu durum önümüzdeki dönemde antifaflist ve anti-militarist mücadelenin yükselece¤ine dair ipuçlar› veriyor. Kavga önümüzdeki dönem fliddetlenecek. Di¤er yandan AKP hükümetinin sa¤l›k,

lke tarihinin en önemli seçimlerinden birini arkam›zda b›rakt›k. AKP oy oran›n› art›rarak yeniden tek bafl›na hükümeti kurdu. Ordunun öteden beri AKP’yi laik demokratik sistem aç›s›ndan tehlike görerek gelifltirdi¤i stratejik planlamalar tutmad›. Militarizmin tüm kurumlar›, CHP’si, Kemalist kurumlar, yap›lan mitinglerin AKP’yi zay›flatmak bir yana güçlendirdi¤ini gördük. Cumhurbaflkanl›¤› seçimi nedeniyle ordunun laik sistemi korumak ad›na verdi¤i muht›ra ve anayasa mahkemesinin karar› ile daha önceki cumhurbaflkanlar› için aranmayan 367 say›s›n›n Gül için aranmas› ile AKP’nin oy potansiyelinde ciddi bir art›fl oldu. AKP bölgede de çok önemli bir ç›k›fl yaparak önemli bir DTP oyunu kendine katt›. Bu seçimlerde askeri vesayetin iflaret etti¤i istikamet genifl halk kesimleri taraf›ndan onaylanmad›. Bu sonuç askeri vesayet sistemi aç›s›ndan bir referandum anlam›na gelmese de askeri vesayetin bu süreçte “yara ald›¤›” aç›k. Askeri vesayet üzerinde Kürt vekillerin meclise girmesinin de çok ciddi olumsuz bir etkisi var. Her türlü düzenbazl›¤a karfl›n Kürt halk› vekillerini Türkiye’nin kalbine sokmay› baflard›. Kürt illerinde AKP’nin hükümet olanaklar›n› kullanmas›n›n yan›nda, sahip oldu¤u ideolojik söylem ve askeri vesayete karfl› üretti¤i argümanlar oy potansiyelini at›rmaya olanak sa¤lad›. Bu baflar›da kuflkusuz bizlerin politik çal›flmalar›n›n, ideolojik-politik dil ve söylemlerin yetersizli¤inin ve kitlede meclise girilebilece¤ine karfl› olan inanc›n zay›f olmas›n›n da etkisi var. Aç›k ki, Lenin’in deyimiyle “tarihsel olarak miyad›n› doldurmufl, politik olarak ise henüz 3


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

kalmayan, çocuklar›m›zdan ödünç ald›¤›m›z dünyay› var etmenin, eflitlikçi dayan›flmac› özgür bir dünya idealinin olmazsa olmazlar›ndan birisi bugün bu meseledir.

e¤itim, iflçi haklar› vb. konusundaki planlamalar› kesintiye u¤ramaks›z›n IMF direktifleri do¤rultusunda devam edecek. Bu da ülkede yoksullaflman›n artaca¤›n›n, s›n›fsal çeliflkilerin fliddetlenece¤inin bir göstergesi. Buna haz›r olacak bir örgütsel ve politik flekillenmeye h›zla ulaflmak gerek. Son olarak yaz›n olanca s›cakl›¤›n› yaflamakta oldu¤umuz günlerde emperyalist kapitalist sistemin hayat›m›z› nas›l yaflan›lmaz k›ld›¤›n› çok daha aç›k görüyoruz. Ekolojik bir felaket kap›mz›da, hatta kap›dan içeri girmifl durumda. Kurakl›k, orman yang›nlar›, cehennem s›caklar›, küresel ›s›nma ve iklim de¤iflikli¤inin yaflanmakta oldu¤unu gösteriyor. Kapitalizmin kâr h›rs› ile afl›r› üretim tutkusu, tüm dünyay› yaflanmaz k›l›yor. Birkaç on y›l içinde ülke ve bölge çölleflmeye bafllayacak. Bu sorunlar bugün art›k sosyalistlerin üzerinden atlayacaklar› sorunlar olmaktan ç›km›fl durumda. Ekolojik olan politiktir, her politik yap› ekolojik y›k›m› s›n›f mücadelesinin bir yüzü olarak görmeli ve tespit etmeli. Siyasal demokrasi mücadelesinin olmazsa olmaz bir alan› olarak görmek ve ona uygun militan bir çevre mücadelesi gelifltirmek elzem hale gelmifl durumda. Bize miras

* Yay›n hayat›m›za yeni bafll›yoruz. Yay›n›m›z temel teorik meseleleri tart›flmak, yeni katk›lar sa¤lamak amac›nda. Di¤er yandan yaflam›n politik yan›ndan soyutlanmadan, teori ile politikan›n birli¤ini gören bir yerden kendini var etmeye çal›flacak. Bir yandan “sokakta militanl›k yapacak”, di¤er yandan sosyalizmin sorunlar›na çözüm yollar›n› tart›flacak, teoride ve pratikte militan bir yay›n murad›m›z. En az›ndan kendini var eden ihtiyaçlar onu böyle tan›mlamam›za neden olmakta. Bu amaçla ve amatör bir heyecanla ç›k›yoruz. Emeklerinizi, emeklerimizle birlefltirdi¤imiz ve MarksizminLeninizmin ›fl›kl› yolunu k›lavuz ald›¤›m›z süece baflar› kaç›n›lmaz. Bir sonraki say›da yeniden buluflmak üzere. YAYIN KURULU

4


KURTULUÞÕTA NE OLDU, NASIL OLDU?

“Her saniye yaralar, sonuncusu öldürür”

A

den kriz dinamikleri hareketin içinde bar›nd›rd›¤› tüm çeliflkilerin bir ürünü olarak ortaya ç›km›flt›r. Krizler, bir “an” de¤il bir “süreç” olarak ele al›nd›¤›nda do¤ru okunabilir. Zaten krizlerin ç›k›fl› da andan çok bir süreç içinde tedrici bir geliflimle mümkündür. Nas›l ki kapitalizmin krizi kapitalizmin iç çeliflkilerinin do¤al sonucu (üretim araçlar›n›n bireysel mülkiyeti ile üretimin kolektif karakteri) ise ve bu çeliflkiler bir süre sonra baflka yüzlerle (afl›r› üretim nedeniyle ortaya ç›kan kâr oranlar›nda düflme, piyasalarda dura¤anlaflma, iflsizlik vb.) ortaya seriliyor ise bizim yaflam›m›zda var olan kriz dinamikleri de baflka yüzlerle kendini göstermifltir. Kapitalizmin krizi bir zorunluluktur, ancak politik yap›lar içinde bu afl›labilir, çözümlenebilir bir meseledir. Ancak bizde, biriken, afl›lamayan ve çözümlenemeyen sorunlar bir süre sonra krizin dinamiklerini oluflturmufl ve bir baflka biçimde ortaya ç›km›flt›r. Aksini iddia etmek idealizme kap› aralamak, sebebi olmayan bir sonuçtan bahsetmektir. Sebebi olmayan bir sonuçtan bahsetmek örgütsel, politik ve de kadrosal düzeyde tam bir uyum içinde iken birden ortaya ç›kan taciz meselesinin bütün süreci akamete u¤ratt›¤›n› iddia etmek anlam›na gelir. Bu gerçek d›fl› bir tespittir. Tüm sistemleri iyi çal›flan bir otomobil yolda giderken stop etmifltir, ça¤r›lan tamirci tekerine bir raptiyenin batmas› nedeniyle arac›n stop etti¤ini söylemektedir. Böyle tuhaf bir aç›klama karfl›s›nda, tüm sistemleri iyi çal›flan bir otomobilin ar›za yapmas›na bir raptiyenin neden olamayaca¤›n› motordan anlayan anlamayan herkes bilir. Ya tamirci hata ediyordur ya da raptiyenin lasti¤e batmas› motorda var olan bir sorunu a盤a ç›karm›flt›r. O zaman demek ki araç,

ylardan beri Kurtulufl hareketini her boyutuyla etkilemekte olan kriz bölünmeyle sonuçlanm›fl durumdad›r. Ülkedeki siyasal atmosferin bu denli ›s›nd›¤› bir dönemde kuflku yok ki her bölünme gibi yaflad›¤›m›z bölünme de örgütsel ve politik etki alan›m›z› daraltm›flt›r. Kurtuluflçular iddialar›ndan bir ad›m daha uzaklaflm›fl, sosyalist sol nezdinde sosyalist demokrasi ve farkl›l›klar›n bir arada durabilece¤i tezi inand›r›c›l›¤›n› biraz daha yitirmifltir. Biz içinde oldu¤umuz siyasal süreçte örgütsel bir bölünmenin iyi sonuçlar do¤urmayaca¤›n› biliyoruz. Karfl› devrimin giderek artan etkisine verilecek cevab›n bölünmek de¤il devrimci sosyalist güçlerle yan yana gelmek oldu¤unun fark›nday›z. Ancak ne yaz›k ki, yaflanan kriz ortam›, sorunun uygun yol ve yöntemlerle çözümünü olanaks›z hale getirmifltir. Soruna sondan bak›ld›¤›nda taciz meselesi nedeniyle ortaya ç›km›fl bir ayr›flma görülmektedir. Bu nedenle tart›flma bu eksende sürdürülmekte, bir taraf di¤er taraf› “taciz iflbirlikçisi” olmakla, “kad›n sorunu ve sosyalist demokrasiyi reddetmekle” suçlamakta, hatta bu konuda parti d›fl›na yönelik bir propaganda ve ajitasyon çal›flmas› sürdürerek di¤er siyasal anlay›fllar nezdinde bulundu¤umuz zemini mahkum etmeye çal›flmaktad›r. Öncelikle ifade etmek gerekir ki bu tutum son derece haks›z ve adaletsiz bir tutumdur. Her fleyden çok içinde oldu¤umuz parti zeminine zarar vermifl, politik yap›y› likide ve tasfiye ederek seçim sürecinden partimizin ve emek-bar›fl-demokrasi güçlerinin daha kazançl› ç›kmas›na engel olmufltur. Oysa gerçekte yaflanm›fl olan ayr›flma süreci kriz dinamikleriyle yo¤rulmufl yaflam›m›zda bir son noktad›r. Örgütsel ve politik planda seyre5


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

mokratik merkeziyetçilik vb. ortak bak›fl aç›lar›na sahip olunmay›nca gerçekte eylem birli¤i sa¤lamak da güçleflir. Pratikte uzun bir zamandan beri bu temel Leninist kategoriler bir kenara b›rak›lm›flt›r. Karar alma mekanizmalar›ndaki “uzlaflma” ad› alt›nda gelifltirilen bir tür “ortalamac›” tutumlar bunun kan›t›d›r. Ortala* mac›l›k asla gerçek politik bir tart›flman›n ve Birlikçilik Kurtulufl’un hem güçlü hem de za- onun yine bir sonucu olacak olan uzlaflman›n yey›f yan› olagelmifltir. Güçlü yan›d›r, zira baflka rine ikame edilemez. Uzlaflma, tart›flman›n sososyalistlerle yan yana gelifl için bir olanak sa¤- nucunda ortaya ç›kar ya da ç›kmaz. Böyle olmalamakta ve bunu reel sosyalizmin inkâr› üzerin- d›¤› için, gerekti¤inde gerçek bir fikri tart›flma den tarihsel bir bak›flla yapmaktad›r. Zay›f ya- ve sonuçta ç›kan› prati¤e geçirme kültürü yerin›d›r çünkü kendi içindeki birli¤in alaca¤› ha- ne fikirler aras›nda demokrasinin baflka biçimsardan çekinerek temel meselelerin “eylem birli- lerine baflvurmaks›z›n “kerhen uzlaflma” ile al›¤i zemininde tart›fl›lmas›n›” ertelemekte ya da nan kararlar›n ancak karar›n taraftar› olanlarbu meselelerde anlafl›lm›fl gibi yapmaktad›r. Bu ca prati¤e geçirilece¤i bir kültürel flekillenme yap›sal zaaf kendisini her düzlemde baflka kriz meydana gelmifltir. Sonuçta da fikirlerin ortaladinamikleri olarak ortaya sermektedir, bundan mas› üzerinden yol al›nmaya çal›fl›lm›flt›r. Bu ortalamac›l›k bir süre sonra devrimcilik, sonra da serecektir. Al›nm›fl kolektif kararlara ra¤men kolektif içinde Leninist örgüt meselesi, siyasi mücadele gibi konularda, politik eylem demokrasi, devrimcilik, kadro politikas›, çal›fl- birli¤i içinde mütalaa edilmesi güç pratikler doma tarz›, yoldafll›k iliflkileri, dayan›flma, Kürt ¤urmaya bafllam›flt›r. Ortalamac›l›k neden oldusorunu, birlik, iflçi s›n›f› içinde çal›flma vb. baflta ¤u kadar sonuçtur da, farkl› alg› ve tarzlar› bir arada tutman›n yönteolmak üzere temel polimi bu tarzlar›n ortalatik meselelerde ortak mas›n› almak olarak alalg›lar sa¤lanamam›flBu durumun, demokrasinin zemini g›lanm›flt›r. Özellikle t›r. Belki de ÖDP’de gepartinin sokakta tuttuçen uzun y›llarda, günolan šrgŸtŸ paralize ettiÛi, doÛal ¤u alan artt›kça, partili lük politika ile u¤raflaolarak da her iki sŸrecin ahenk militanlar daha çok kolmam›fl olmaktan kayi•inde sŸrmesini engellediÛi ortaluk güçleriyle karfl›laflnakl› reel politiker bir dadÝr. SorunlarÝ •šzŸmlemek i•in t›kça, politik risk arte¤ilim her türlü tart›fldoÛru tartÝßma yšntemi, salt det›kça bu farkl› yaklama kulvar›n› t›kamakfl›mlar kendilerini daha tad›r. Bu meselelerde mokrasi ekseninde deÛil, demokkristalize olmufl biçimherkesin ayn› bak›fl aç›rasiyi i•eren bir devrimci praksis de göstermifllerdir. NAs›na sahip olmas› bir zoekseninde yapÝlabilecek olandÝ. TO eylemlilikleri, 1 Marunluluk olmad›¤› gibi, Bu yapÝlmamÝß, yapÝlamamÝßtÝr. y›s’ta Taksim ç›k›fl›, herkesin ayr› bak›fl aç›Bunun yerine iletißimin en ilkel mahallelerde yaflanan s›na sahip olmas› da bir çat›flmalar bu farkl› zorunluluk ya da erdem dŸzeyi olan ve iletißimden ziyade tarzlar›n en kristalize de¤ildir. Farkl› görüflleiletmeyi ama•layan Òbana ßunu debiçimde görüldü¤ü anre ra¤men esas mesele, di, bunu dediÓ bi•iminde kodlarla lard›r. politik eylem birli¤inin tartÝßma yapÝlmaya •alÝßÝlmÝßtÝr. Bu durumun, desa¤lanabilmesi meseleBšylece tŸm tartÝßmalarÝn ufku mokrasinin zemini olan sidir. Bir örgütü örgüt örgütü paralize etti¤i, yapan temel unsurlar›n ÒdiyenleÓ ÒdenilenÓ arasÝnda bir do¤al olarak da her iki bafl›nda gelir. Bu sa¤laping pong oyununa ve •evresindesürecin ahenk içinde namad›¤›nda ancak enki seyirci gŸruhuna kadar daralsürmesini engelledi¤i telektüel tart›flma kulümÝßtÝr. Kodlarla tartÝßmanÝn sŸrece ortadad›r. Sorunlar› çöbü olunabilir. Ancak tetahribat dÝßÝnda bir katkÝsÝ olmazümlemek için do¤ru mel örgütsel meselelertart›flma yöntemi, salt de, Leninist örgüt, demÝßtÝr.

tüm sistemleri iyi çal›flan bir araç de¤ildir. Kurtulufl hareketi yap›sal baz› zaaflar› bünyesinde uzunca bir süredir tafl›yagelmifltir. Bunlar uygun koflullar alt›nda –bir raptiyenin batmas›ylabirer kriz dinami¤ine h›zla dönüflmüfltür.

6


Devrim Yolunda

KURTULUÞ Ne var ki, bu haliyle de öngörülen “Leninist parti” hedefine eriflilemez. Örgütümüzün kurulufl sürecinden beri önüne koydu¤u “Leninist parti” hedefine eriflmesinin biricik yolu, tüzük, program ve kongre kararlar›n› titizlikle uygulamaktan, içinde bulundu¤u yap›sal zaaflar› h›zla aflmaktan geçiyor. Leninist parti olma yolunda infla sürecinin derinlefltirmesi ve gelifltirmesinin önündeki bafll›ca temel yap›sal zaaflar› flöyle s›ralamak mümkündür: “Sosyalist demokrasi ile örgütsel liberalizm” aras›ndaki “s›n›r çizgisi” silikleflmifl, bir örgütte olmas› gereken “s›n›rlar” kaybolmufltur. Sürece “örgüt” ad› alt›nda örgütsüzlük egemendir ve parti üyesi olmakla, parti sempatizan› olmak aras›nda bir fark kalmam›flt›r. “Politik aç›kl›k ile örgütsel iliflkiler” aras›ndaki “ince çizgi” terkedilmifltir. Üyelerin parti içinde ve ba¤l› oldu¤u organlar vas›tas›yla görüfllerini aç›klama, yayma hakk› tüzük güvencesindedir. Her üye istedi¤i zaman bu hakk›n› kullanabilir ve yaz›l› görüfllerini örgüt içinde “afla¤›dan yukar›ya” do¤ru organlar vas›tas›yla yapabilir. Ancak, politik aç›kl›k ad›na organik iliflkilere özen göstermeyen bir örgütsel yaflam tarz› yayg›n bir al›flkanl›k haline gelmifltir. Devrimci teori ile devrimci pratik aras›ndaki diyalektik bütünlük ortadan kalkm›flt›r. Pek çok sorunda oldu¤u gibi sosyalist harekete teorik aç›l›mlar›yla yol gösteren, devrimci teori ile devrimci prati¤i ustaca birlefltirmeyi bilen ender hareketlerden biri olan örgütümüz, bu temel yap›sal özelli¤ini büsbütün yitirecek bir efli¤e sürüklenmifltir. Spekülatif iliflkiler politik iliflkilerin önüne geçmifl ve örgütsel yaflam›m›z› kuflatmaya bafllam›flt›r. Kadrolar›n önemli bir ço¤unlu¤u güncel politika üretmekten, en temel yaflamsal sorunlara zihin yormaktan uzaklaflm›fl ve apolitik iliflkiler içerisine sürüklenmifltir. Bütün bunlardan daha önemli ve daha vahim olan› ise üyeler aras›nda “kader birli¤i” ve “ortak ruh hali” afl›nm›fl, kadrolar aras›nda güven iliflkileri zedelenmifl, kolektif gelecek idealleri ve özlemleri, hedefleri ve amaçlar› mu¤laklaflm›flt›r. (…)

demokrasi ekseninde de¤il, demokrasiyi içeren bir devrimci praksis ekseninde (fikri ve eylemsel pratik) yap›labilecek oland›. Bu yap›lmam›fl, yap›lamam›flt›r. Bunun yerine iletiflimin en ilkel düzeyi olan ve iletiflimden ziyade iletmeyi amaçlayan “bana flunu dedi, bunu dedi” biçiminde kodlarla tart›flma yap›lmaya çal›fl›lm›flt›r. Böylece tüm tart›flmalar›n ufku “diyenle” “denilen” aras›nda bir ping pong oyununa ve çevresindeki seyirci güruhuna kadar daralm›flt›r. Kodlarla tart›flman›n sürece tahribat d›fl›nda bir katk›s› olmam›flt›r. Yaflanmakta olan sorunlara ra¤men devrimcilik ad›na olumlu kazan›mlar elde edilmifl, gerek politik alanda gerekse sokakta yeni bir tarz oluflturulmaya çal›fl›lm›fl, parti dost düflman tüm güçlere yavafl yavafl kendini göstermifltir. SDP, kendi varl›k gerekçeleri olan temel politik meselelerde önemli ad›mlar atmaya bafllam›fl, enternasyonalizmin önemli bir mevzisi olmufl, sosyalistlerin birli¤i için çabalar›n› art›rm›fl, militan mücadele ile gençli¤in ve devrimci güçlerin ilgi oda¤› haline gelmiflti. Kuflkusuz tüm bunlar özveri ve çal›flma azmi ile olan fleylerdi. Bu durum ‹stanbul’da y›llard›r süren statükoyu önemli ölçüde sarsmaya bafllam›flt›. Ancak di¤er yandan, eylem birli¤i zemininin d›fl›na taflarak kendini örgütleyen ve ço¤altan bir huzursuzlu¤un ve hoflnutsuzlu¤un ortaya ç›kmaya bafllad›¤› izlenmekteydi. Bu hoflnutsuzluk bir yandan al›nan kararlar›n, çevre iliflkilerine karfl› anti-propagandas›n› yapmaya dönüflüyor, bir yandan pasif direnifl hatt› oluflturulmaya çal›fl›l›yor bir yandan da bu hat heterojen iliflkilerle örgütlenmeye çal›fl›l›yordu. Bu sorunlar›n içinden ç›k›lmas› pek zor bir hal almas› nedeniyle yap›lan Kurtuluflçular›n kat›ld›¤› merkezi bir toplant› flu saptamalar› yapmaktayd›: (…) Gerek içinde bulundu¤umuz olumsuz örgütsel durum, gerekse giderek a¤›rlaflmaya bafllayan politik koflullar örgütümüzün kritik bir eflikte bulundu¤unu göstermektedir. Bütün kadrolar böyle bir kritik eflikte ikileme izin vermeyecek biçimde seçim yapmak zorundad›r: Ya “bu böyle gitmez” denilerek örgütün temel belgelerinde çerçevesi çizilen bir örgütsel infla sürecine girilecek, ya da “örgütlü yaflam” ad› alt›nda ad›m ad›m tasfiye olunacakt›r. Elbette “devrimi anlams›z bir macera”, “sosyalizmi eriflilmez bir ütopya” olarak görmeyen hiçbir devrimci kadronun örgütün ad›m ad›m tasfiye olmas›na boyun e¤ece¤i düflünülemez.

Politik k›sm›nda ise, partinin kurulufl sürecinden beri yürüttü¤ü demokrasi ve sosyalizm mücadelesinde, m›zra¤›n sivri ucunu militarizme ve flovenizme yöneltti¤ini, son dönemde yaflananlar›n partinin politik öngörülerinin ve izledi¤i çizginin do¤rulu¤unu kan›tlad›¤›n› tespit ediyordu. Devam›nda ise, bundan böyle de militarizmin ve flovenizmin etkileri k›r›lmaks›z›n ne 7


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

m›fl olan örgütlenme sürecini tahkim etmenin de bir arac› haline dönüfltürülmüfl ve adeta bir cephe yarat›lm›flt›r. Bu cephe içinde kad›n sorununa hassasiyetleri olanlar oldu¤u gibi, “iç iktidar mücadelesi” verenler, y›llar önce bu “iktidar mücadelesinden” yenik ç›kanlar, birbirlerine karfl› öfke büyütenler, kendilerine y›llar önce haks›zl›k yap›ld›¤›n› düflünenler vard›. Herkes kendi hikayesini anlatarak ve hakl›l›¤›n› savunarak daha önce hiç aç›lmam›fl bir davan›n ma¤durlar› pozisyonuna çekilerek, ilkesinin belirsiz oldu¤u cepheye kat›ld›lar. Kad›n›n içine düfltü¤ü ma¤duriyet durumu adeta “kamunun kullan›m›na” aç›lm›fl oldu. Bu momentte kendi içindeki yap›sal sorunlar› çözememifl olan, birçok meselede farkl› bak›fllara sahip olan yap›, merkezi düzeydeki çeliflkileri nedeniyle bu süreci do¤ru bir biçimde yönetemedi. Örgüt karar alamamakta, ald›¤› kararlar› bir bütünlük içinde hayata geçirememektedir. Bu vesile ile sorunlar›n daha fazla boyutlanmas› engellenememifl, örgütsel yap›n›n korunmas› olana¤› kalmam›flt›r. Örgütsel ilkelerle örgüt adeta birbirlerinin karfl›t› fleylermifl gibi tart›fl›lmaya bafllanm›fl, ilkelerden ödün vermektense “örgütten ödün vermenin ye¤lenebilece¤i” aç›kça ifade edilmifltir. ‹lkeler havada as›l› duran olgular, önermeler de¤ildir. ‹lkeler de¤ifltirme dönüfltürme mücadelesine hizmet eder bir biçimde nesnel hayat›n soyutlamas›d›r. Bu nedenle bizim için entelektüel bir hayat›n konusu de¤il, hayat› de¤ifltirme ve dönüfltürme amac› olan örgütün pusulas›d›r. Yani ilkeler örgüt içinde anlam kazan›r. Bu gerçek görülememifl ve ilke ile örgütsel varl›k birbirinin karfl›t› fleyler gibi ele al›narak örgütlü yap›n›n fedas› söz konusu olmufltur. Bu süreç yukar›daki belgede saptanm›fl oldu¤u gibi, giderek yap›n›n likidasyona u¤rad›¤› ve tasfiye oldu¤u bir süreçtir. Tüm organlar› felç olmufltur. Komiteler ifli gücü b›rak›p bu meselenin kurgusal yönleriyle ilgilenmektedirler. Yetmiyormufl gibi her fley fafl edilmifl, sanal âlemde ve sokakta her fley konuflulur hale dönüflmüfltür. Likidasyon ve tasfiye yaln›zca yap› için geçerli de¤ildir, ayn› zamanda yap›n›n d›fl›ndaki insanlar da tasfiye rüzgar›na yakalanmaktan kurtulamam›flt›r. Süreçten itidalle ve daha çok politik mücadeleye çubu¤u büken bir tarzla ç›k›labilinece¤ini ifade etmeye çal›flt›k. Tüm politik ilgimizi yaklaflmakta olan seçim sürecine yönlendirmenin

Kürt sorunu demokratik bir çözüm sürecine girebilir, ne de s›n›f mücadelesinin yolu aç›labilir tespiti yap›lmaktayd›. Önümüzdeki bir y›ll›k zaman diliminde yine “temel ana halka” olan, militarizme ve flovenizme karfl› mücadelenin esas olmas›n›n gerekti¤i tespiti yap›lmaktayd›. Bu metin hem yaflanmakta olan krize dönük örgütsel saptamalar yapmakta ve hem de krizden ç›k›fl yollar›n› göstermekteydi. Bu metnin kolektif olarak kabul edilmesi krizden ç›k›fl için bir olanak teflkil etmekteydi. Bununla birlikte politik olarak Kürt meselesi, militarizm ve flovenizm konular›nda dünden bu güne farkl›laflan yaklafl›mlar›n varl›¤› da görülmekte idi. Öteden beri sorunlar›n en önemlisi olarak tespit etti¤imiz Kürt meselesi, “bizim Kürtlerden baflka politikam›z yok mu” benzeri söylemlerle, etkisizlefltirilmeye bafllanm›flt›. Sosyalist bir örgütün/partinin varl›k meselesi olarak nitelendirebilece¤imiz iflçi s›n›f›n›n örgütlenmesi, bu amaçla s›n›f politikalar›n›n üretilmesi, Kürt meselesi karfl›s›nda konumland›r›lmaya bafllanm›fl, partinin politik meydanlar› Kürtlerle iflçilerin zoraki savafl›m›na tan›k olmaya bafllam›flt›. Enternasyonalizm ile iflçi s›n›f› sosyalizmi, ilke ile örgütün savaflt›r›ld›¤› ve sonunda örgütün tasfiyesi sürecine benzer bir biçimde tehlikeli bir biçimde savaflt›r›l›yordu. Kritik politik koflullarda sol içinde daha etkin olan ulusalc› fay hatt›n›n öncü sars›nt›lar› bizi de yer yer etkilemeye bafllam›fl oldu. Yukar›daki saptamalar yap›ld›¤›nda henüz ortada taciz krizi yoktur. Ama görüldü¤ü üzere baflka boyutta örgütsel ve politik kriz vard›r. Yukar›daki saptamalar›n hiçbiri laf olsun diye yap›lmam›flt›r. Hatta ortalama bulunarak yap›lm›fl saptamalard›r. Gerçekte ise durum çok daha vahimdir. Yap›lm›fl saptamalar, örgütsel düzeyde hem bir sorunun yaflanmakta oldu¤unu ve hem de yaflanmakta olan sorunun örgütsel ve politik içeri¤i hakk›nda bilgi vericidir. Görülmektedir ki kendi içimizde var olan sorunlar politik oldu¤u kadar örgütsel ve ayn› zamanda da devrimcilik alg›lay›fllar›na kadar sirayet etmektedir. ‹flte taciz meselesi böyle bir akaryak›t istasyonunda çak›lan bir k›v›lc›md›. Taciz meselesinin gündeme düflmesi ile birlikte yaflad›¤›m›z kriz çözülmek bir yana daha a¤›rlaflt› ve daha önceden var olan kriz biçim ve boyut de¤ifltirerek gündeme geldi. Böyle bir durumda ortaya ç›kan taciz meselesi, saflar› s›k›laflt›rman›n, daha önceden bafllan8


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

Bu yaklafl›mdan uzak monolitik ve sekter bak›fl aç›s›, üçte-iki gibi nitelikli bir ço¤unluk toplant›y› terketti¤i halde hiçbir fley olmam›fl gibi yoluna devam edip istedi¤i sonuçlar› alarak ç›kma “kararl›l›¤›”, iktidar h›rs› u¤runa Kurtulufl’u bölen temel nedendir. Tüm örgütsel politik sorunlar›m›z› daha do¤ru zeminde çözmek varken bu f›rsat de¤erlendirilememifl ve son on y›l›n kazan›mlar› kaybedilmifltir. Örgütsel zemin parçalanm›flt›r, likide olmakla kalmam›fl ayn› zamanda tasfiye olmufltur. ‹çinde zerre kadar bir örgütlü mücadele inanc› olan herkes için bu durum olumsuzdur, ancak ilkeden ödün vermemek ad›na ilkesiz siyaset yaparak yap›n›n temeline dinamit koymaktan çekinmeyenler huzurlu olabilir. Tüm yaflanm›fllara karfl›n dezenformasyon devam etmektedir. Ço¤ulculu¤u dillerinden düflürmeyenler, bölüntülerin parti zemininde yan yana durmamas› için bu zemini de dinamitlemeye çal›flmaktad›rlar. Dedikodu, yalan ve iftira kampanyalar› devam etmektedir. Kad›nlar›n bölünmesi yetmemifl gibi flimdi de d›fla dönük propaganda ile di¤er siyasal çevreler ve feministler içinde taraflar oluflturulmaya çal›fl›lmaktad›r. H›rs›zl›k iddialar›yla, tuhaf protesto yöntemleriyle insanlar y›prat›lmaya çal›fl›lmaktad›r. Örgütlü ve planl› bir izolasyon politikas› hayata geçirilmeye çal›fl›lmaktad›r. Yaflad›klar›m›z›n hemen hiçbirinin rastlant› olmad›¤› bizim için aç›kt›r. Ve bu harekat›n esas hedefi, demokratik, moral ve ahlaki de¤erleri ortadan kald›rarak, insanlar›n birbirlerinin yüzlerine bakamayacaklar› bir ortam yaratmak suretiyle partiyi yok etmektir. Nesnel olarak var›lacak yer buras›d›r. SDP’nin kuruluflunda o zaman ayr› duran Kurtulufl bölüntülerinin birli¤i psikolojik aç›dan önemli bir rol oynam›flt›. fiimdi yaflanan ayr›l›¤›n, az önce yap›lan tespitler sürgit devam etti¤inde parti aç›s›ndan zorlu bir süreci ortaya ç›karaca¤› aç›kça görülüyor. Burada bizim politik pozisyonumuz hakk›m›zda yap›lan “partiden gidecekler” propagandas›na karfl›n partide kalmak, partinin kazan›mlar›na sahip ç›kmak olacakt›r. Partiyi sahiplenmek, partinin tasfiyesine karfl› durmak ve onu kurulufl öncüllerinde yaz›ld›¤› gibi enternasyonalizmin, birli¤in, devrim ve sosyalizm mücadelesinin adresi haline getirmek için çal›flmak fliar›m›z olacakt›r.

do¤ru olaca¤›n› söyledik. Bu konuda PM’nin ald›¤› tart›flmay› seçim sonras›na b›rakma karar› aç›kça çi¤nendi¤i gibi meseleyi örtmeye çal›flmakla itham edildik. ‹nternette karfl›l›kl› olarak yap›lan, elefltiri dozunu aflan, hakaretlerin, ithamlar›n, devrimci onur ve kifliliklere yönelik sald›r›lar›n olmas› süreci daha da içinden ç›k›lmaz k›lmakla kalmad› kiflisel iliflkileri de dinamitledi. Bafllang›çta bir ölçüde politik ve daha çok da örgütsel olmakla birlikte esas itibar›yla güven duygusu, yoldafll›k iliflkileri ekseninde yaflanan yar›lma kendini bütün gücüyle hissettirmekteydi. Zemin niteli¤ini tamamen kaybetmiflti. O durumda tasfiye kavram›n› belgesine yazan bir hareketin katmerli bir kriz ortam›ndan süreçten bir fley olmam›fl gibi ç›kmas› mümkün de¤ildi. Bu durum görülebilirse, deflifrasyonun önlenmesi için, organlar›n çal›flabilmesi için yeni bir olanak yarat›lm›fl olacakt›. Eski makine ile yola devam flans› kalmam›fl, makine kendini içten içe yiyip bitirmeye bafllam›flt›. Bu durumda yap›lmas› gereken en iyi fley akl› selimle süreçten sonuçlar elde ederek bu sonuçlar ve yeni öncüller üzerinden yeniden bir “irade yenileme” yapmaya çal›flmak olabilirdi. * Kurtulufl hareketi likidasyon ve tasfiye sonucu bir bölünme yaflam›flt›r. Örgütün içinde bulundu¤u yap›sal sorunlar›, örgütsel zaaflar›, örgütün temel amaçlar›, politik hedefleri ve ilkeleri do¤rultusunda aflma giriflimlerini, kolektif çabalar›n› bir “iç iktidar kavgas›” olarak alg›layanlar, bu iç iktidar kavgas›ndan galip ç›kmak, tutunduklar› iktidar› korumak için taciz sorununu bulunmaz bir nimet olarak gördüler ve korumak istedikleri iktidar›n bir f›rsat› olarak de¤erlendirmek istediler. Bunda baflar›s›z olduklar› da söylenemez. Aradan 5 ay geçmesine ra¤men bugün bile hâlâ bu konuyu gündemde tutmalar›, partinin öncelikli politik sorunu olarak içte ve d›flta lanse ederek “devrimci siyasetin” merkezine koymalar› baflka nas›l aç›klanabilir? Belirtilen toplant›y› üçte-iki ço¤unluk terketti. E¤er toplant›y› terkeden bu üçte-iki ço¤unluk, az›nl›k gibi sosyalist demokrasi ve ço¤ulculu¤u içsellefltirmemifl olsayd›, o toplant›da her fleye ra¤men kal›r, istedi¤i kararlar› al›r ç›kard›.

KURTULUfi

9


2007 GENEL SE‚ÜMLERÜ

MÜLÜTARÜZM SANDALINDAKÜ KARA DELÜK G†NAY KUBÜLAY - RIDVAN TURAN

S

seçimi, 80'lerde ANAP'›n 2 seçimi d›fl›nda tüm seçimlerde koalisyonlar görev alm›flt›. Bu seçimlerden sadece 1954 seçiminde Menderes 4 y›ll›k iktidar sonunda oyunu art›rmay› baflarm›flt›. 53 y›l sonra o baflar›y› Erdo¤an tekrarl›yordu, hem de 1983'te Özal'›n ald›¤› oy oran›yla. Seçimlerde AKP 2002 seçimlerinden 20 vekil az temsil hakk› kazand›. MHP mecliste temsil hakk› kazand›. CHP bir önceki döneme k›yasla 66 sandalyeyi di¤er partilere kapt›rd›. Seçimler e¤er politik bir barometre ise bu seçimlere bakarak AKP’nin önemli ölçüde bir onaya sahip oldu¤u söylenebilir. Bu onay›n farkl› toplumsal, s›n›fsal kesimlerden kaynaklanan farkl› nedenleri olmakla birlikte karfl›s›nda bir muhalefetin olmamas› da di¤er itici nedenlerden birisidir hiç flüphesiz. CHP seçimlerden hezimetle ç›kt›. Çok uzun bir zamandan bu yana iyiden iyiye köhnemifl ve çürümüfl olan CHP gemisinin omurgas› dalgal› denize dayanamad› ve parçalanmas›yla birlikte tüm tayfalar denize yay›ld›. Yüzme bilenler di¤er gemilere ç›kmay› baflar›rken (E. Günay’›n AKP gemisine ç›kmas› gibi) büyük bir k›s›m tayfa so¤uk sularda bo¤uldu. Kaptan›n ise Rodos’a kadar yüzüp yüzmeyece¤i merak konusu. fiimdi parti içinde Baykal m›? Sar›gül mü? tart›flmas› yaflan›yor. Sar›gül al›nan sonuçtan duydu¤u üzüntüyü ifade ederken büyük olas›l›kla bu yenilginin kendi önünde açt›¤› olanaklar nedeniyle seviniyor. Sar›gül militanlar› CHP genel merkezine yak›n bir üst geçide devasa Sar›gül pankart› as›yorlar. Bu arada önce Onur Öymen ard›ndan da Deniz Baykal elde ettikleri yüzde birbuçuk oran›nda oy art›fl›n› aç›kl›yor. CHP y›llardan beri yapt›¤› hatalar› yapmakta, görünen o ki devam edecek. Bunun en önemli kan›t› hali-

eçim sonuçlar› sürpriz olmad›. Perflembenin gelece¤i Çarflambadan belli idi. Meclise üç parti ile beraber ba¤›ms›zlar›n girece¤i seçimler öncesinde de tahmin edilebiliyordu. Burjuva partilerinin önemli bir k›sm›n›n yaflanmakta olan çok boyutlu siyasal-iktisadi sorunlar karfl›s›nda toplumsal meflruiyetleri iyice zay›flam›flt›. 2002 seçimlerinden bu yana tabanla iliflkileri en alt düzeye inmifl ve deyim yerindeyse yaflayan ölülere dönüflmüfllerdi. 1999’da Öcalan’›n yakalanmas›n›n ard›ndan MHP ve DSP’nin elde etti¤i seçim baflar›s›n›n bir seçim sonras›nda nas›l bir hezimete dönüfltü¤ü hat›rlan›rsa ne kastedildi¤i daha iyi anlafl›labilir. 2001 krizi tüm toplumsal yaflam üzerinde oldu¤u gibi burjuva partileri nezdinde de ciddi ölçüde erozyon yaratt›. Bu di¤er aç›dan gerek seçmen kitleleri ve gerekse de egemen s›n›flar aç›s›ndan siyasetin yeniden yap›lanmas›n› gerekli hale getirmiflti. ‹flte bu yeniden yap›lanman›n adresi o günlerde AKP olarak belirginleflti. AKP’nin uluslararas› sermayeye ve onun bölgesel ç›karlar›na iyi eklemlenme “yetene¤i” olan bir parti olmas›n›n yan› s›ra, bask›n bir karakter olarak tafl›d›¤› ‹slam ö¤esi, bir yandan ülke içinde genifl bir tabana hitap etmesini sa¤l›yor bir di¤er aç›dan da ABD’nin ortado¤udaki ç›karlar›na bugün art›k karfl›t bir karakter alm›fl olan vahabi islam›n yerine ikame edilebilecek bir ›l›ml› ‹slam modelini içeriyor. AKP 2002 seçimlerinde 10.848.704 oy ile yüzde 34.28 oy oran›na sahipti. Bu oran bu seçimlerde yüzde 46.8'e ç›kt›. (Oy say›s›n› 16. 313. 344 oya ç›karak yaklafl›k 6 milyon kadar artt›rd›lar.) Türkiye'de tek parti iktidar›yla sonuçlanan 9. seçimdi bu. 50'lerde DP'nin 3 seçimi, 60'larda AP'nin 2 10


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

çekleri görmesini sa¤layarak saltanat›n devam›n›n sa¤lanmas›yd›. Yani bizim ‹ttihat, Osmanl› feodal monarflisinin y›k›lmas› için hemen hiçbir zaman u¤raflmad›. Elin burjuvazisi bir sistemi y›karken bizimkiler eski sistemi korumak için cansiperane çal›fl›yordu. Bu nedenle de ‹ttihat genifl halk kitlelerinin öz gücüne hiçbir zaman dayanmad›, hatta onlar› aciz ve hakir gördü. Onun ifl yapma gelene¤i, yetkin bir kadronun tepeden iflleri evirip çevirmesine dayan›yordu. Bu nedenle de komploculuk, arkadan ifl çevirme, siyasal suikastlar yapma gibi çal›flma tarzlar› ‹ttihat›n olmazsa olmazlar›yd›. Fakat bununla birlikte ittihatç› kadrolar›n büyük bir k›sm› davalar›na ba¤l›, gözü pek insanlard›. Türk birli¤ini sa¤lama ideali ve bu ideal u¤runa yenilgilerinden sonra dahi ‹ttihat›n üç önemli adam›ndan biri olan Enver Pafla’n›n Tacikistan'da silahl› çat›flmada öldürülmesi hem düflüncede ve hem de eylemde bu kadrolar›n militanl›klar›n›n bir göstergesiydi. Milli mücadeleyi örgütleyen kadrolar da eski ittihatç› gelene¤e sahiptirler. Ancak yeni önder kadrolar, eski ‹ttihat›n esasen silik kadrolar›d›r. Direniflin örgütlenmesinde ittihatç›lar›n hem kadrosal birikimi ve hem de teslim etmeyi reddederek gizledikleri silah ve cephanenin önemi büyük olmufltur. Bununla birlikte ne direnifl an›nda ve ne de cumhuriyetin kuruluflunda ve sonras›nda ittihatç›lar›n çal›flma tarz› esas ve yöntemleri de¤iflim gösterdi. Milli mücadelenin örgütlendi¤i s›rada Mustafa Kemal’in komünistlerle, Kürtlerle, Alevilerle, ‹slamc›larla kurdu¤u pragmatist iliflki biçimi bunun en önemli kan›tlar› aras›nda yer al›yor. Bunun böyle oldu¤unun en net kan›t› aç›k iflgalin bitimi ile birlikte bu kesimler üzerinde uygulanan terördür. Eski ittihatç›lar›n yapt›¤› Ermeni soyk›r›m›n›n bir benzerini yeni ittihatç›lar bu biçimde yaparlar. Bu kesimlerin taleplerinin karfl›lanaca¤› sözü iflgal bitiminde unutulur ve hak talep edenler de k›y›ma u¤rat›l›r. fieyh Sait ayaklanmas›, Dersim isyan›, komünistlerin Karadeniz’de bo¤durulmas› en bilinenler aras›nda. Yine merkezi iktidar›n sa¤lamlaflt›r›lmas› ile birlikte Çerkez Ethem’in tasfiyesi, M. Kemal’e “suikast” nedeniyle yap›lan siyasal idamlar, istiklal mahkemeleri ve üç Aliler divan›n›n katliamlar› ittihatç› “ifl bitirme” yöntemlerine önemli örnekler teflkil eder. Muas›r medeniyetler seviyesine ulaflmak için yap›lan flapka, ölçü tart›, harf “devrimleri” ise yine baflka ittihatç› yöntemlerdir. Bu ifllerin yap›lmas›nda halk tam anlam›yla bir nesnedir. Yukardan karar alm›fl

haz›rda tüm “politik” tart›flman›n genel baflkanl›k meselesi üzerinden sürüyor olmas›. Gerçeklerle yüzleflmemek bu partiyi her gün içinden ç›k›lmaz sorunlarla karfl› karfl›ya b›rak›yor. CHP’de Baykal kültü öylesine bask›n bir ö¤e ki deyim yerindeyse insanlar›n a¤aca tak›l›p orman› görmemesine yol aç›yor. Yani muhalifler de Baykal’la dövüflmenin dayan›lmaz cazibesi nedeniyle partinin politik açmazlar›n› görmüyorlar. Görenler ise zaten partide yer alm›yor. Baykal’la partinin politikalar› ba¤lam›nda dövüflmek partililerin ve parti taban›n›n akl›na gelmiyor. Yani bürokratik ve köhne yap›, taraftarlar›n›n zihniyetini ve davran›fllar›n› bir kez daha belirliyor. Oysa yaflanan hezimetin salt Baykal’la aç›klanabilmesi mümkün de¤il. Baykal siyasal ilkeler yerine pragmatizmi ikame etmifl, örgüt içi demokrasi yerine krall›¤›n› ilan etmifl bir kifli. Onun kat› hiyerarflik ve antidemokratik tutumu CHP’nin iyi bir garnizon partisi olmas›ndan kaynak al›yor, bu tutum ayn› zamanda CHP’yi iyi bir garnizon partisi olarak da muhafaza ediyor. CHP özü itibar›yla sosyal demokrat bir parti de¤il ve hiçbir zaman da olmad›. Geçmiflte sosyal demokrasi, o ya da bu düzeyde özgürlük, eflitlik ve adalet gibi baz› ilkelerin üzerine bina olmufltu. Uzun y›llar süren siyasal s›n›f mücadelelerinin b›rakt›¤› miraslard›r bu kavramlar. Her ne kadar bu özelliklerinin önemli bir k›sm›n› yitirmifl olsa da kapitalizmin yaratt›¤› eflitsizlikleri, sistem içinde kabul edilebilir düzeye indirmeyi amaçlayan, s›n›f uzlaflmac› ve reformist tavr›n› bir biçimde devam ettiriyor dünyada. Keynesyen ya da neoliberal dönemlerde, sosyal demokrat partilerin savunduklar› politikalar bu süreçlerden etkilense de bu temel niteliklerini kimi yerde az kimi yerde çok bir biçimde devam ettirirler. (neoliberal politikalar›n en ateflli savunucular›ndan baz›lar›n›n -‹ngiltere’de oldu¤u gibi- sosyal demokrat partiler oldu¤u unutulmamal›) CHP ise ç›k›fl itibar›yla bu ana damardan farkl›d›r. CHP’ye karakterini veren temel tarihsel olgu ittihatç› parti-örgüt gelene¤idir. ‹ttihat ve Terakki Türkiye’de burjuvazinin ilk politik örgütüydü. Feodal dönemde Avrupa burjuvazisi de birtak›m parti-örgütlerle siyasal alana müdahale etmifl ve ittifak olarak ald›klar› iflçi s›n›f› ve köylülük ile feodalizmi devirmiflti. ‹ttihat ve Terakki partisinin amac› ise ‹ngilizler taraf›ndan hegemonya alt›na al›nm›fl olan padiflah›n ger11


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

“hikmetinden sual olunmayacak” bir heyet tüm lenmifl bir Türkiye politikas›n› Türkiye’deki tek yaflam›, kimin ne giyece¤ine, kimin nas›l konu- parti diktatörlü¤ü üzerinden gerçeklefltirebileflaca¤›na kadar planlamaktad›r. Bu tarzda hiç- ceklerini biliyorlard›. Bu tek parti CHP’den baflbir biçimde demokratik bir kat›l›mdan söz edile- kas› de¤ildi. CHP’nin tanr›lar düzeyinden yeryüzüne inmesi için çok partili sürecin bafllamas› mez. Türk uluslaflmas› da benzeflik bir süreç takip gerekecekti. CHP’ye modern bir siyasal parti eder. Türkiye’de burjuvazi geç ve patolojik bir hüviyetini kazand›ran en temel mesele Demokgeliflim izler. Cesaretsiz ve alt s›n›flara karfl› rat Parti’nin kurulmas› ve ilk defa siyasal düzhep düflmanca ve flüpheci bir tutum içindedir. lemde onunla mücadele edebilecek bir partinin Yarat›lan uluslaflma sürecine de bu damgas›n› ortaya ç›kmas›yd›. Uzun y›llar bu mücadelede vurur. Dünyada burjuvazinin ve ideolojisi milli- feodal toprak a¤alar›na ve tarikatlara dayanan yetçili¤in gericileflti¤i bir siyasal süreçte Türk demokrat parti devlet bürokrasisinin temsilcisi uluslaflmas› belirginleflmeye bafllar. Bu uluslafl- CHP’yi siyasal alanda yenilgiye u¤ratacakt›. ‹flte CHP bu siyasal toplumsal koflullar içinma süreci burjuvazinin hâkim karakteri nedeniyle di¤er ulusal, etnik, kültürel vb aidiyetlerin de karakterini buldu. Devleti kuran, koruyan, reddi temelinde geliflir. Ecnebi burjuvazinin tas- kollayan, bat›l›laflmac›, halkla iliflkisi tepeden fiyesi, nüfus mübadeleleri bu süreçlerdir. Tüm olan, devletin ve bürokrasinin temsilcisi bir bunlar›n sonucunda d›fla kapal›, kendinden bafl- “sosyal demokrat” parti. Atm›fll› y›llar›n sonu CHP’nin tüm dünyada ka bütün milliyetleri düflman olarak gören bir yükselmekte olan sol de¤erler sayesinde görece milli alg› geliflir. CHP’nin kökleri bu döneme aittir, cumhuri- sol söylemlere sahip olmaya bafllad›¤› bir döyetin kuruluflu ve ard›ndan gelen tek parti dö- nemdir. Dünyada esen antiemperyalizm rüzgarnemi ise partinin gerçek karakterini ortaya ç›- lar›, ABD’nin Vietnam yenilgisi, K›ta Avrupakar›r. Bu dönemde birçok parti flu ya da bu ne- s›’nda ve Amerika’da yaflanmakta olan protest denden dolay› kapat›lm›flt›r. Bu “demokratik” direnifl süreci, yükselmekte olan ö¤renci harekeortamda tüm dünyay› sarsan faflizm rüzgarlar› ti, ülkede s›n›f mücadelesinin geliflmekte oluflu cumhuriyetin kurucusu CHP’yi de önemli ölçüde CHP’nin söylemlerinde de baz› farkl›l›klar yaetkilemiflti. Genç cumhuriyetin genç partisi ratt›. CHP’nin “halkç›” olmaya bafllamas›n›n en CHP, bafl›nda milli flef ‹smet ‹nönü, parti eliyle önemli nedeni ise iktidardaki DP’nin Amerikanç›kar›lan istibdat dönemlerini aratmayan ceza c›l›¤› temsil eden iktidar pozisyonu karfl›s›ndaki yasalar›, ifl kanunlar› vb. ile faflist sistemlere muhalefeti idi. Yetmifllerde ‹nönü’nün halefi çok benzeyen yanlar› olan bir sistem imar edil- olan Ecevit’e “toprak iflleyenin su kullanan›n” miflti. CHP “yoktan var edilmifl” olan yoksul dedirten de bu koflullardan baflkas› de¤ildi. Yükmemleketin her fleyi idi. Parti, milli flef ve dev- selen faflist sald›r›lar karfl›s›nda Kemalizm’den let bir ve ayn› fleydi. ‹kinci paylafl›m savafl› uza- kopuflmam›fl sosyalist hareketin direngen tutud›kça Almanlar ile olan diyalog gelifliyor ve Al- mu ve ideolojik olarak Kemalizm noktas›nda CHP ile ayn› temellere manlar›n Ortado¤u posahip olmalar› CHP’ye litikalar›na eklemlenen kerhen de olsa antifabir Türkiye politikas› ve Oysa yaflfla anan hezimetin salt Bay flist bir taban yaratm›flTuranc›l›k gelifliyordu. t›. Kemalizm, CHP ve Türk Turanc›lar›n›n Alkal’la aç›klanabilmesi mümkün sol iç içe olgular olarak manya’da ideolojik e¤ide¤il. Baykal siyasal ilkeler yerine alg›lanmaktayd›. time tabi tutuldu¤u y›lpragmatizmi ikame etmiflfl,, örgüt Seksenden sonra ise lar ayn› zamanda Hitler içi demokrasi yerine krall›¤›n› ilan gelenek olarak CHP Almanyas›’n›n Hazar etmifl bir kiflflii. Onun kat› hiyerar dünyadaki neoliberal petrollerini ele geçirsürece angaje bir tutum mek için Türkiye üzeflfliik ve antidemokratik tutumu tak›nd›. Yetmifllerde rinden bölgeye gitmeyi CHP’nin iyi bir garnizon partisi ol k›smen s›yr›lmaya çaamaçlad›¤› bir dönemdi. mas›ndan kaynak al›yor, bu tu l›flt›¤› ittihatç› niteli¤iAlmanya Ortado¤u ve tum ayn› zamanda CHP’yi iyi bir ne abart›l› biçimde yeKafkasya politikalar›n› g a r n i z o n p a r t i s i o l a r a k d a m u h a niden döndü. Neoliberal gerçeklefltirebilmek için politikalar›n, özellefltirbu politikalara eklemfaza ediyor. 12


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

si gün AKP’nin bir bildiri ile Genelkurmay aç›klamas›na karfl› durmas›, k›sa vadede baflar›ya ulaflm›fl olan CHP’nin orta vadede bir açmaz›n içine düflmesine neden oldu. Askerin müdahalesi ile engellenen cumhurbaflkanl›¤› seçimi ve ard›ndan yap›lmas› istenen erken genel seçimler, Nisan ay›nda muht›radan önce yüzde 30’un alt›nda3 olan AKP oylar›n›n tavan yapmas›n› sa¤lad›. Asker ve CHP elbirli¤i ederek seçmenlerin yar›ya yak›n bir k›sm›n›n AKP’li olmas›na olanak sa¤lad›. Böyle düflman dostlar bafl›na...

melerin en kuvvetli savunucusu, ezilenlerin demokrasi mücadelesinin düflman›, kirli savafl›n en tutarl› sürdürücüsü ve egemen s›n›flar›n emperyalizmle iliflki içindeki en tutarl› müttefiki, devletçi bir parti idi karfl›m›zda duran. Yetmifllerde elde etti¤i emekçi, iflçi kitle taban›n› h›zla yitiren, onun yerine devletçi argümanlar› ve laikli¤i koyan bir tutum içinde oldu sürekli. fiu an›n CHP’si içinde geçen halk laf›yla uzak yak›n ilgisi olmayan, bugün itibar›yla seçmeninin yüzde ellisini zenginlerin oluflturdu¤u1 bir parti. Politik aç›dan onu “halkç›” k›labilecek tüm de¤erlerden soyutlanm›fl ve genelkurmay›n psikolojik harp dairelerinin Türkiye analizlerine dayanarak politika belirleyen ve bu nedenle de bir asker partisine dönüflmüfl olan bir parti. Ayn› odaktan üretilen “laiklik ve cumhuriyetin temel de¤erleri” palavras›n› cumhura zorla dayatan ve toplumu suni bir kamplaflma içine sokarak “laik olmazsan asker gelir” korkutmas› ile toplumsal gerilimin artmas›ndan fayda uman bir orta ve üst s›n›f beyaz Türkler partisi. CHP seçim çal›flmalar›nda yükselmekte olan ulusalc› harekete ait olan tüm motifleri MHP’yi aratmayacak kadar militanca kulland›. Bu seçim Atatürk’ün kurdu¤u Cumhuriyet’in son seçimi olabilir denildi. Asker cenazeleri kullan›ld›, laik demokratik cumhuriyet bitti, molla rejimi kap›da denildi, tehlikenin fark›nda m›s›n›z? denildi, Kuzey Irak’a sald›ral›m PKK’yi bitirelim denildi. Cumhurbaflkanl›¤› seçimleri öncesinde Ankara Tando¤an'da bafllat›lan, ‹stanbul Ça¤layan ve ‹zmir Gündo¤du meydanlar›nda devam eden ulusalc› cumhuriyet mitingleriyle meselenin çözülece¤i düflünüldü. Sonuç ise tam boy bir hüsrandan baflka bir fley de¤ildi.2 Askerin borazan› olan CHP mecliste hiçbir zaman muhalefet görevini yerine getirmedi, getiremezdi, getiremedi. Yürüttü¤ü korku siyasetinin halk aras›nda bir karfl›l›¤›n›n olmad›¤› a盤a ç›kt›. Hatta son aylardaki performans›n›n kendi için olmaktan çok, AKP oylar›n› artt›rmak için oldu¤u seçimlerle a盤a ç›kt›. Sonun bafllang›c› CHP aç›s›ndan cumhurbaflkanl›¤› seçimi oldu. CHP’nin Kanado¤lu'nun ortaya att›¤› cumhurbaflkanl›¤› seçiminde gerekli 367 oy tart›flmas›nda (daha önceki cumhurbaflkan› seçimlerinde aranmam›fl olmakla birlikte) 27 Nisan'daki ilk tur seçimin ard›ndan Anayasa Mahkemesi'ne iptal baflvurusu yapmas›, ard›ndan o gece yar›s› askerin muht›ras› (Gül’ün cumhurbaflkan› olmas› halinde Türk Silahl› Kuvvetleri'nin laikli¤in korunmas› için harekete geçece¤i imas›) ve erte-

AKP NASIL KAZANDI?

Kimi köfle yazarlar› sitemkâr bir eda ile demek ki halk›n keyfi yerinde imifl, demek ki durumundan flikayet edenler yalan söylüyormufl diye aç›klama yapmakta. Gerçekte halk›n halinden memnuniyeti bu sonuçlardan ç›kar›lacak en son sonuçtur. Daha önce benzer baflar›lar elde etmifl olan Menderes ve Özal dönemi için ne kadar “halk durumundan memnun” sonucu ç›kar›labilirse bu seçimlerde de o kadar ç›kar›labilir. Daha fazlas› de¤il. Liberal köfle yazarlar›n›n hemen hemen tümünün iflaret etti¤i fley AKP’nin ekonomi alan›nda iyi ifller yapt›¤› yolunda. Bu saptama tekelci kapitalistlerin de saptamas› oldu¤u içindir ki AKP’ye tam destek sunmaktalar. Asl›nda ortada baflar› gibi görünen bir tablonun oldu¤u aç›kt›r. Ancak bu nereden bak›ld›¤›yla da ilgili bir durum. Faizlerin geriledi¤i, dövizin ucuzlad›¤›, daha istikrarl› bir ekonomi program›n›n uyguland›¤› do¤ru. Bu do¤rular sermaye kesiminin kârlar›n› art›rmalar› için yeterli bir tabloyu oluflturuyor. Ancak görülmesi gereken as›l fley flu: AKP 2001 krizinden sonra IMF taraf›ndan bafllat›lan ekonomik önlemleri iktidarlar› s›ras›nda devralm›fl ve bunlar› uygulam›flt›. Kriz dönemine göre tabii ki göstergelerde iyileflme kaç›n›lmazd›. Ancak esasta AKP bir borç ekonomisi yaratm›fl durumdayd›. “Türkiye'nin toplam d›fl borç stoku 2003 y›l› sonunda 130.1 milyar dolar düzeyinde idi. 2006 sonu itibar›yla d›fl borçlar›m›z 206.5 milyar dolara ulaflm›fl durumdad›r. Dolay›s›yla, söz konusu dönemde d›fl borçlar›m›z net olarak toplam 76.5 milyar dolar artm›flt›r. AKP döneminde ulusal ekonominin görece h›zl› büyümesinin ve enflasyonun "tek haneli rakamlara" düflürülebilmifl olmas›n›n ard›ndaki ana etken, Cumhuriyet tarihinde efli benzeri görülmemifl olan iflte bu d›fl borçlanma temposudur.”4 13


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

Di¤er yandan gelir da¤›l›m› uçurumu giderek yap›labilecek tek mesele laiklik ve cumhuriyederinleflmekte. Afla¤›daki veriler halk›n mutlu tin temel de¤erleri meselesi idi. Cumhurbaflkanl›¤› seçiminin 1. turunun yaolmas›n›n pek mümkün olmad›¤›n›n bir gösterp›ld›¤› 27 Nisan'da askerin e-muht›ras› Özal, gesi. “Türkiye'de kamuoyuna aç›klanmayan yüzde Demirel ve Sezer için hat›rlanmayan 367 flart›10'luk dilimlere iliflkin gelir da¤›l›m› Dünya n›n Abdullah Gül için aranmas›, ard›ndan AnaBankas›'na veriliyor. Dünya Bankas›'n›n Dünya yasa Mahkemesi zorlama karar› AKP’ye yarad›. Ekonomik Göstergeleri 2006 isimli yay›n›nda Halk›n gerçek gündeminin iflsizlik, yoksulluk, yer alan verilere göre Türkiye'de en zengin yüz- savafl oldu¤u bir ortamda bu politik taktiklerin de 10'luk kesim (yaklafl›k 7 milyon kifli) toplam çuvallayaca¤› aç›kt›. AKP tüm bu meseleler üzerinde etkin bir gelirin yüzde 34.1'ini al›rken, en yoksul yüzde 10'luk kesimin pay› (yaklafl›k 7 milyon kifli) ise propaganda makinesi kurarak son derece etkin yüzde 2 düzeyinde kal›yor. Buna göre en zengin bir ajitasyon ve propaganda savafl›na girdi. yüzde 10 ile en yoksul yüzde 10 aras›nda tam Medya olanaklar› çok etkin de¤erlendirildi. ‹solarak 17 katl›k bir fark bulunuyor. Gelir da¤›l›- lami de¤erleri olanlara, uluslararas› Yahudi lom› araflt›rmas›n›n sonuçlar›n›n yüzde 5'lik di- bisinin ve Amerika’n›n Müslüman bir hükümelimlere göre aç›klanmas› halinde ise en zenginle ti, cumhurbaflkan›n› istemedi¤i, dini ve milli en yoksul aras›ndaki fark›n daha da aç›k oldu- de¤erlere ba¤l›l›k anlat›ld›. Tekelci sermayeye Avrupa Birli¤i ekonomik kriterlerine uyum, ¤unun ortaya ç›kaca¤› belirtiliyor. TÜ‹K'in Türkiye'de de aç›klad›¤› ve Dünya IMF reçetelerinin tavizsiz uyguland›¤› ve uyguBankas› istatistikleri içerisinde de yer alan lanaca¤› anlat›ld›. Liberallere Kopenhag kriteryüzde 20'lik dilimlere göre en zengin yüzde lerinden ve demokratik hak ve özgürlüklerin 20'lik dilim (yaklafl›k 14 milyon kifli) gelirden gelifltirilmesi için yap›lan çal›flmalardan bahseyüzde 49.7 pay al›rken, en yoksul kesimin ald›- dildi. Alevilere ve di¤er dinsel aidiyetlere din ve ¤› pay ise yüzde 5.3 düzeyinde bulunuyor. En inanç özgürlü¤ü üzerinden etki edildi. Lümpezengin ve yoksul yüzde 20'lik kesimler aras›n- ne Kas›mpafla argosuyla ve delikanl›l›k edebiyat›yla etki edildi. daki gelir fark› 9.4 katKürtlere din kart›n› ta kal›yor (Türkiye'de AKP son derece etkin bir ajitasyon ve kullanarak tesir edildi. en zengin yüzde 10'luk Bu çal›flmalarda yüz kesimle en yoksul yüzpropaganda savaflfl››na girdi. ‹slami yüze görüflme ve iknay› de 10'luk kesim aras›nde¤erleri olanlara, uluslararas› esas ald›. Yerel örgütledaki gelir fark›n›n 17 Yahudi lobisinin ve Amerika’n›n ri vas›tas›yla on binlerkata kadar yükseldi¤i Müslüman bir hükümeti, cumhurce ev ziyareti yap›ld›. belirlendi.5 b a flk fl k a n › n › i s t e m e d i ¤ i , d i n i v e m i l l i Elbette iktidar olman›n Bununla birlikte olanaklar›n›, insanlaAKP bu açmazlar› etkin de¤erlere ba¤l›l›k anlat›ld›. Tekel r›n yoksullu¤u çerçeveve do¤ru kullanabilen ci sermayeye Avrupa Birli¤i eko sinde iyi kulland›. Onbir muhalefetin olmanomik kriterlerine uyum, IMF re binlerce yeflil kart, evlemas›ndan faydaland›. çetelerinin tavizsiz uyguland›¤› ve re kumanya vb da¤›t›lMuhalefetin ekonomi uygulanaca¤› anlat›ld›. Liberalled›. politikalar›n›n da bafl Sonuçta kabaca söyaktörü imf oldu¤u için re Kopenhag kriterlerinden ve delemek gerekirse AKP söylenecek fazla da söz mokratik hak ve özgürlüklerin ge yaz›n›n bafl›nda ifade yoktu AKP’ye. Ülkedeki liflflttirilmesi için yap›lan çal›flflm ma etti¤imiz ABD, AB ve eflitsizlikler, özellefltirlardan bahsedildi. Alevilere ve diTürk tekelci kapitameler, yoksulluk, savafl ¤er dinsel aidiyetlere din ve inanç listlerinin ç›karlar›nca vb gibi faktörler üzerinbelirlenen ve onlar›n den hiçbir engelle ya da özgürlü¤ü üzerinden etki edildi. politik pozisyonlar›na tart›flmayla karfl›laflLümpene Kas›mpaflfla a argosuyla ve iyi angaje bir politik mad›. Çünkü bu temel delikanl›l›k edebiyat›yla etki edil oluflum olmas› nedemeselelerde muhalefed i . K ü r t l e r e d i n k a r t › n › k u l l a n a niyle bu baflar›y› elde tin kafas› da ayn› çal›flrak tesir edildi. etti. maktayd›. Muhalefet 14


Devrim Yolunda

KURTULUÞ MHP Y‹NE MECL‹STE

Bu oluflumlar faflist oluflumlard›r ve p›t›rak gibi ço¤almaktalar. Hatta o düzeyde ki bu yap›lar›n söylemleri ve hareket tarzlar› Türk faflizminin kadim örgütü MHP’nin bile ruhuna rahmet okutacak kadar sivridir. Bu toplumsal durumun do¤al sonucu MHP’nin oylar›n›n artt›r›lmas› olmufltur. Önümüzdeki günlerde bu militer hava daha da güçlenecektir. Bunun bir önemli nedeni ordunun kalesindeki golü ç›karmak için hamle yapacak olmas›, MHP’nin önümüzdeki dönem soka¤› da içine alacak sert bir muhalefet planl›yor olmas›d›r. Türk devletinin kendini var eden en önemli karakteristi¤inin böyle hasarlanmas›na sessiz kalmayaca¤› aç›kt›r.

MHP hiç flüphesiz önemli bir baflar› elde etti. ‹ki seçim önce %18 oy oran› geçen seçimlerde düflmüfl ve parti baraj alt›nda kalm›flt›. Geçen seçimde baraj alt› kald›¤› düflünülürse (baraj alt› kalan partilerden hiçbirinin bu seçimlerde baraj› geçemedi¤i hatta bir k›sm›n›n tarihe kar›flt›¤› düflünülürse) bu baflar› daha net olarak görülür. MHP k›sa zamanda kendini önemli ölçüde toparlad›. MHP oylar›n› %80 civar›nda artt›rd›. Parlamentoda 70 kiflilik bir vekille temsil edilecek. Kuflkusuz MHP’nin elde etti¤i bu baflar› ülkede son y›llardaki politik atmosfer hakk›nda fikir verici. Ancak ondan daha önemli tespit flu: MHP’nin elde etti¤i seçim baflar›s›n›n geri plan›nda CHP durmaktad›r. ‹ki parti birbirileriyle ayn› partiymiflçesine ulusalc›l›k baflta olmak üzere hemen tüm meselede ayn› politikalar› önermekteydi. Ulusalc› kanada oy verecek seçmen MHP ile CHP aras›nda gidip gelmekteydi. Elbette asl› var iken suretine kimse itibar etmedi. Ulusalc› atmosferin güçlendirilmesinde miting ve benzer etkinlikleriyle önemli rol oynayan CHP elde edilen ulusalc› oy yekününden faydalanamad›. Ancak CHP mimarl›¤›n› Baykal’›n yapt›¤› “sa¤a aç›lma politikas›” nedeniyle MHP’lileflmifl oldu. S›n›r ötesi harekât›n ateflli savunucusu, Kürt sorununu silahl› çözümünden yana ve k›z›l elma koalisyonunun kat›l›mc›s› CHP kendi oylar›n› da MHP’ye kapt›rm›fl durumda. Adeta CHP Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan oldu.6 Son y›llarda özellikle de bayrak provokasyonu ve fiemdinli olay›ndan bu yana ulusalc› damarda bir kabar›fl›n oldu¤u çok aç›k. Birbiri ard›na kurulan müdafi hukuk, Kuvay› milliye dernekleri paramiliter bir perspektifle örgütleniyorlar ve içlerinde bol miktarda eski asker mevcut. Afla¤› yukar› Türk solu dergisinden Kuvay› milliye derneklerine kadar hepsinin paradigmas› ayn›. “Emperyalizm taraf›ndan içte AKP, Kürtler, komünistler vb. d›flta ABD ve AB taraf›ndan kuflat›lm›fl ve ulusal egemenli¤i elinden al›nacak ulus devlet yap›s› da¤›t›lacak bir ülke konjonktüründe yaflamaktay›z. Bu duruma karfl› tek yap› TSK’d›r. Tehdide karfl› sivil ya da askeri bir direniflin örgütlenmesi gerekmektedir.” Pratikte bu damar›n en çok üzerinde durdu¤u mesele Kürt meselesidir. Politikalar›n› Kürt meselesi reaksiyonu üzerinden oluflturulmaktad›r. Kürtlerin meclise de girmeleri ile birlikte bu reaksiyoner durumun artmas› beklenmelidir.

UMUDU BÜYÜTMEK MÜMKÜN

Kürt adaylar›n parlamentoya girmemesi için yap›lmayan kalmad›. Yüzde on barajlar›, fiili engellemeler, asker polis gölgesinde kurulan sand›klar, kaybolan oylar, çöplükten ç›kan pusulalar, dünyada efli görülmemifl bir dehayla haz›rlanan birleflik seçim pusulalar›, pusulalarda ancak pertavs›zla görülebilecek boyutta kullan›lan harfler daha neler neler… Buna karfl›n devlet Kürt korkusuyla bir kez daha yüzleflmek zorunda kald›. Hiçbir engelleme kâr etmedi deyim yerindeyse meclise adeta tünel kazarak girmeyi baflard›k. Ba¤›ms›z aday yöntemiyle Meclis’te 22 vekil ile temsil hakk›n› elde etti. A¤r›, Adana, Mersin, Hakkari ve ‹stanbul 2’nci bölgede ise k›l pay› temsil hakk› kaç›r›ld›. ‹stanbul’dan Sebahat Tuncel ve Ufuk Uras’›, Diyarbak›r’dan Ak›n Birdal, Aysel Tu¤luk, Selahattin Demirtafl ve Gülten K›flanak’›, Mardin’de ise DTP eski Genel Baflkan› Ahmet Türk ve Emine Ayna’y›, Hakkari’de Hamit Geylani’yi, fi›rnak’ta da Hasip Kaplan ve Sevahir Bay›nd›r’›, Dersim’de fierafettin Halis’i, Batman’da Ayla Akad Ata ve Bengi Y›ld›z’›, Urfa’da ‹brahim Binici’yi, Bitlis’te Nezir Karabafl’›, Mufl’ta S›rr› Sak›k ve Nuri Yaman’›, I¤d›r’da Pervin Buldan’›, Van’da Fatma Kurtulan ve Özdal Üçer’i, Siirt’te ise Osman Özçelik’i Ankara’ya u¤urlad›k. Oylar bölge genelinde düflüfl yaflam›fl olsa da elde edilen kazan›m bu iniflin geri kazan›labilmesi aç›s›ndan bir olanak olarak görülebilecek niteliktedir. AKP bölgede az›msanmayacak bir baflar› kazanm›fl durumda. Di¤er burjuva partileri ise tam anlam›yla silinmifl. AKP’ye pek çok nedenle küfür eden pek çok kalem erbab› Kürtlerin oylar›n› bölen bir güç olmas› nedeniyle 15


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

AKP’yi olumluyor. Türkiye’de AKP’ye karfl›, böl- Dink'in öldürüldü¤ü, Nokta dergisinin kapat›lgede AKP’ye yandafl olarak pragmatizm ve mak- d›¤›, ordunun muht›ra verdi¤i, cumhurbaflkan› ve seçim konusunda dayatmalar yapt›¤› süreçte) yavelizmin nadide örneklerini veriyorlar. Fakat di¤er bir yandan bölgede baflar› elde askeri vesayet pozisyon kayb› yaflad›. Halk kitetmek ateflten gömlek giymek demek. Çünkü leleri askeri vesayetin iflaret etti¤i yöne gitmedi. do¤al olarak AKP’ye oy veren Kürt kitlesi ayn› O zaman genelkurmay›n ve genelkurmay partizamanda devletin Kürt siyasetinin de¤iflmesini lerinin bu sürece iliflkin kurgular yapt›klar›nve sorunlar›n daha bar›flç› bir zeminde çözüm- dan flüphemiz olamaz. Askeri vesayet bu süreçlenmesini bekleyeceklerdir. AKP’nin Kürt soru- te bir biçimde atak yapacakt›r, bu klasik bir asnunda ne türlü bir seyir izledi¤ini, askeri vesa- keri müdahale olmamakla birlikte olas›l›kla yet rejimi ile çeliflkiye düflmek istemedi¤ini gör- içinde psikolojik savafl ö¤elerinin kullan›ld›¤› dük. Her ne kadar bir s›n›r ötesi harekat›n ya- bir döneme yay›lm›fl bir tarzda cereyan edecekp›lmas›nda çekinik davranm›fl olsa da bunun tir. Önümüzde yeni bir seçim süreci var. Cumesas nedeni, kendi önüne seçim arifesinde yeni hurbaflkanl›¤› süreci. Bu süreç yeniden bir kriz problemler koymak istememesinden kaynakla- dinami¤ine dönüflebilir. Ülkenin b›çak s›rt›ndan›yor. AKP’nin bu sorunda hiçbir iyi niyete sa- ki ekonomik durumu, h›zla artan d›fl borç ve cahip olmad›¤›n› önceki dönem gördük, ona oy ve- ri aç›k sorunu, siyasal olarak K›br›s ve Ermeni soyk›r›m› meselesi özellikle de kuzey ›rak ve ren insanlar›m›z bunu bir kez daha görecek. Bununla birlikte seçmen nezdinde askeri ve- PKK meselesi kriz yaratma potansiyeli olan süsayete karfl›t bir tutuma sahip oldu¤u izlenimi, reçlerdir. Bu sorunlar›n tümü askeri vesayet taaskeri vesayet düzeninden çok çekmifl bir halk raf›ndan inisiyatifi yeniden ele geçirmek için olan Kürt halk›nda sempati yaratm›fl olmas› son kullan›labilir. derece olas›. Bu durum Sünni ‹slam motifleriyle ÇATI PART‹S‹ BUGÜNÜN ‹HT‹YACIDIR bezendi¤inde Kürt kitleler nezdinde ideolojik bir cazibe merkezi oluflturaca¤›na inanmak için yeterli veri mevcut. Ayr›ca bizim çal›flmalar›m›z›n Seçimlerde elde etti¤imiz baflar›n›n gelifltiriltarz, yöntem ve politik vurgu aç›s›ndan eksiklik- mesi ve büyütülmesi için ciddi bir planlamaya ler tafl›mas› ve umut adaylar›n›n meclise girebi- ihtiyac›n oldu¤u aç›kt›r. Belirtmek gerekir ki afllece¤i konusunda var olan kuflku oylar›n azal- t›¤›m›z, zorluklar›n bir bölümüdür. Daha yap›lamas›n› sa¤lad›. bilecek ve yap›lmas› gereken çok ifl geride durDi¤er yandan bin umut adaylar›n›n meclise makta. girmesi askeri vesayet rejimi taraf›ndan elbette Mücadelenin parlamentoyu da içine al›r hofl karfl›lanmayacak. Bu zamana kadar yap›lan tarzda geliflim göstermesi gelece¤e dönük baz› engellemelerin benzerolanaklar› güçlendirilerinin bundan sonra da yor. Art›k meclis kürsüyap›lmas› büyük bir sünü kullanarak temel Fakat di¤er bir yandan bölgede baflfla aolas›l›k. Kuflkusuz assiyasal meselelerde fir› elde etmek ateflfltten gömlek giykeri vesayet rejimi aç›kirlerimizi söylemek mek demek. Çünkü do¤al olarak s›ndan oldukça olumsuz mümkün olacak. Bu deAKP’ye oy veren Kürt kitlesi ayn› bir tablo ortaya ç›kt›. mektir ki 60’l› y›llardan zamanda devletin Kürt siyasetiBir yanda AKP ciddi bir bu yana elde edemedi¤igüçle parlamentoya girmiz parlamento kürsünin de¤iflflm mesini ve sorunlar›n dadi, di¤er yandan tüm nü kullanma olana¤›na ha bar›flflçç› bir zeminde çözümlen engellemelere karfl›n yeniden ulaflm›fl olacamesini bekleyeceklerdir. AKP’nin bin umut adaylar› mec¤›z, tafl›d›¤›m›z s›fatla Kürt sorununda ne türlü bir seyir lise girdi. Esasen askeri ülke içinde ve uluslaraizledi¤ini, askeri vesayet rejimi ile vesayet rejimi bu duras› arenada temsil edirumdan yara alarak lebilmek, önergeler suçeliflflk kiye düflflm mek istemedi¤ini gör ç›kt›. Bir bak›ma fiemnarak mecliste bunlar›n dük. AKP’nin bu sorunda hiçbir iyi dinli’de bafllayan süretart›flt›r›lmas›n› sa¤laniyete sahip olmad›¤›n› önceki dö cin sonunda (fiemdinli mak gibi avantajlar›m›z nem gördük, ona oy veren insanlasavc›s›n›n meslekten olacak. Bu iyi bir dur›m›z bunu bir kez daha görecek. ihraç edildi¤i, Hrant rum. Ancak meclise 16


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

hiptir. “Teröristlerin” parlamentoya girdi¤i bir yerde, sokakta, okullarda, parlamentoda floven ve militer havan›n güçlenece¤ini görmek için kâhin olmaya gerek yoktur. Di¤er yandan seçim sonuçlar› militarizm canavar›n›n hasarlanabilece¤inin somut kan›tlar›n› ortaya koymufltur. Bu anti militer propagandan›n halk nezdinde bir karfl›l›¤› vard›r. Bu halkadan yakalamak gereklidir. Bu çeliflki h›zla sistemin aflil topu¤unu oluflturabilir. Bu nedenle anti militarist ve anti flovenist mücadele mevzilerinde tahkimat yapmak gerekmektedir. Elimizde dünkünden daha iyi bir silah bulunmaktad›r ve bütün mesele bugün art›k bunu nas›l kullanaca¤›m›zdad›r.

gönderdiklerimizi kendi kaderleriyle bafl bafla b›rakt›¤›m›z koflullarda sorunlar›n devam etmesi ve baflka biçimler almas› yüksek ihtimaldir. Onlar› kendi bafllar›na b›rakmaman›n, sorunlar› daha çözülebilir k›lman›n yolu meclistekine benzer bir grubu da d›flar›da kurmaktan geçmekte. ‹çerdeki süreç ile korelasyon içinde olacak bir d›fl çal›flma, devrimci muhalefetimizi güçlendirecektir. Söyledi¤imiz sözleri sokakta ve devletin kalbinde eflgüdüm içinde söyleyece¤iz, bu art›k olanakl›d›r. D›flar›daki grup daha kitlesel, merkezi bir yap›ya sahip, merkezi bir karar alma mekanizmas›na sahip, yerellerde ayaklar› olan, mahallelere kadar örgütlenmeyi ve politik çal›flma yapmay› hedefleyen ço¤ulcu bir perspektifle ele al›nmal›. Tüzel kiflilik olarak da bu, bir parti, çat› partisi olarak örgütlenmeli. Parlamentoyu takip alt›nda tutmal› adeta gölge bir kabine gibi çal›flmal›. Parti parlamentodakilerle ayn› esaslara dayanan politik ilkelerle hareket etmeli ve ezilenler siyasete bundan böyle bu araçla müdahil olmal›. Bu amaçla belirlenecek program askeri vesayet rejimi ve Kürt sorunundaki çözümsüzlü¤e karg›n›n sivri ucunu uzatmal›, neoliberalizm, ekoloji, cins ayr›mc›l›¤›n› vb. içeren bir perspektife sahip olmal›. Böyle bir yap›n›n hayat bulaca¤› art›k kan›tlanm›fl durumdad›r. Farkl› siyasal geleneklerin, farkl› siyasal kültürlerin, ezilenlerin bin umut adaylar› için hummal› ve uyumlu bir çal›flma içinde olmufl olmalar› ve bu çal›flman›n sonuç üretmifl olmas› çat› partisi için çok iyi bir deney alan› oluflturmufltur. Bu dar deneyi güçlendirmek ellerimizdedir. Siyasal olarak önümüzdeki süreçte militarizm ve flovenizm atak yapacakt›r. Askeri vesayet kaybetti¤i etkinlik alan›na yeniden kavuflmak amac›ndad›r. Kürtlerin parlamentoya girmesi, AKP’nin tüm y›pratma kampanyalar›na karfl›n elde etti¤i etkinlik, halk›n askeri vesayetin gösterdi¤i yerden baflka bir yere meyil etmesi asl›nda bir statükonun bozulmakta oldu¤unun kan›t›d›r. Bu durum önemlidir. Bu statükonun yeniden imar› sistem için hayati öneme sa-

NOTLAR 1Hane

gelirinin en düflük oldu¤u en yoksul dilimdeki seçmenlerin yüzde 8'inin, ikinci gelir dilimindeki seçmenlerin yüzde 15'inin, orta gelir dilimindeki seçmenlerin yüzde 22'sinin, orta üstü dördüncü gelir dilimindeki seçmenlerin yüzde 33'ünün ve en yüksek gelir dilimindekilerin yüzde 50'sinin oyunu alm›flt›r. (Gelir dilimlerinde, 300 YTL alt›, 301-700 YTL, 701-1200 YTL, 1201-3000 YTL ve 3001 YTL üstü kullan›lm›flt›r.) (Radikal, 27 Temmuz 2007.) Yaln›zca bu befl bilgi bile CHP'nin probleminin ne oldu¤unu çok aç›k göstermektedir. Sol, sosyal demokrat düflüncenin birinci ilkesi ezilenlerin yan›nda olmakt›r. Daha derin analizlere gerek olmaks›z›n görülmektedir ki CHP modernizasyona kat›lm›fl ve kazanm›fllar›n, art›k yerleflik olmufllar›n, sistemin kazananlar›n›n partisi haline gelmifltir. 2Bir

halk deyimi, “Att›¤›n tafl ürküttü¤ün kurba¤aya de¤sin”, ama de¤medi: “1146 otobüsle tatil yörelerinden seçmen tafl›yan CHP, buradan da bekledi¤i deste¤i alamad›. Ancak, cumhuriyet mitinglerinin simgesi haline gelen Prof. Dr. Nur Serter ile Prof. Dr. Necla Arat milletvekili seçildi.” (Milliyet)

3Nisan

ay› sonunda anketlerde AKP yine birinci parti görünüyordu ama halk›n gündelik hayatta yaflad›¤› zorluklar›n artmas›n›n AKP'nin oylar›n› geriletti¤ini Erdo¤an da kabul ediyor, gazetecilere yüzde 26 rakam›n› telaffuz ediyordu. 4Erinç

Yeldan, Cumhuriyet, 20 Haziran 2007.

5Radikal, 6MHP

12 May›s 2006.

slogan› olan “flehitler ölmez vatan bölünmez” slogan›n› Baykal çok be¤enerek Tokat mitinginde at›lmas›na izin vermifl.

17


ÒBÜR SE‚ÜM SONUCU OKUMASIÓ

BENDEN SONRASI TUFAN M. …ZLEM

K

bu blo¤u oluflturan s›n›f ve fraksiyonlar aras›ndaki iliflkileri ve paylafl›mlar› tariflemekle mümkün olacakt›r. Zira tarihsel olgu ve olaylar› anlayabilmek, ancak onlar› ortaya ç›karan koflullar› kavramakla mümkün olur. AKP'nin zaferi her ne kadar araflt›rma flirketleri taraf›ndan önceden ilan edilmifl de olsa genel bir flaflk›nl›k yaratm›flt›r. Bu zafer Güler Sabanc› ve onun s›n›fdafllar› taraf›ndan, liberal bas›n ve kalemflörleri taraf›ndan, AB'ci liberal ayd›nlar taraf›ndan 27 Nisan'›n rövanfl› ve demokrasinin zaferi olarak selamlanm›flt›r. Bu bak›fl o kadar ileriye gitmifltir ki gazeteler 27 Nisan'a nazire yaparcas›na “HALKIN MUHTIRAkavramsallaflt›rmas›n› yapm›fllard›r. SI” AKP'nin kendisi de muhalifleri de seçim zaferinde 27 Nisan ve cumhurbaflkanl›¤› seçimi sürecinin büyük etkisinden söz etmektedirler. Bu noktada süreci anlamak, gelece¤i görmek anlam›na gelecektir ki bu öngörü do¤al bir flekilde gelmekte olan›, ona karfl› yap›labilecekleri, kay›p ve kazançlar› yani sözün k›sa anlam›yla görevleri tarifleyecektir. Bu noktada ‹TC'ye yönelik giriflteki vurguya de¤inmek seçim öncesi süreci kavramak aç›s›ndan önümüzdeki dönemi görmek aç›s›ndan bize önemli veriler sunacakt›r. Seçim gecesi ve bu yaz›n›n yaz›ld›¤› gün de devam etmekte olan yorumlar›n tamam› Güler Sabanc›' n›n deyifliyle “befl y›l›n daha kazan›ld›¤›” beklentisini ifade etmektedir. Bu ifade edifl ayn› zamanda beklenen istikrar› bozmaya aday gerilimlerin korkusunu da içerisinde bar›nd›rmaktad›r. AKP'nin % 47'leri bulan büyük zaferi, tersten karfl›s›ndaki güçlerin verili siyasal yap› ve iflleyifl içerisindeki olanak ve imkanlar›n›n tükendi¤inin de ifadesidir. Hasan Cemal'in ve Amerikal›lar›n tarifiyle AKP'nin seçim yengi-

arl Marx 18 Brumarie'in hemen giriflinde flunu söyler: “Hegel bir yerde flöyle bir gözlemde bulunur: tarihsel bütün büyük olaylar ve kifliler, sanki iki kez yinelenir. Hegel eklemeyi unutmufl: ilkinde trajedi olarak, ikincisinde kaba güldürü olarak.” 2007 erken genel seçim sonuçlar› üzerine yap›lmaya çal›fl›lacak bir okuma Türkiye toplumsal tarihi göz önünde tutuldu¤unda giriflteki ünlü cümleyi hat›rlamay› gerektiriyor. 1950'lerin ortas›nda yap›lan ünlü seçim ve DP zaferi ve 2007 seçimleri ve AKP'nin zaferi. Birincisinin sonucu trajedi olmufltu ikincisinin sonucunun ne olaca¤›n› önümüzdeki günler gösterecek. Tarihsel bir ironi olsa gerek AKP'nin zaferini kutlad›¤› ve kesinlefltirdi¤i 23 Temmuz flafa¤› Türkiye toplumsal tarihinin ilk ve tek büyük devriminin, 1908 devriminin de flafa¤›d›r. 1908 ve 2. Meflrutiyet denildi¤inde akla ilk gelen ‹ttihat ve Terakki Cemiyeti (‹TC) olmaktad›r. 1908 Mete Tuncay'›n deyimiyle Türk siyasal hayat›n›n köklerini oluflturur. Bir tarafta Ahmet R›za ekolü ve Alman tarz› yukar›dan afla¤›ya milliyetçi modernleflme projesinin flekillendirdi¤i ‹TC, di¤er tarafta liberal fikirlerin flekilendirdi¤i Prens Sabahattin ve Ahrar F›rkas›. Cumhuriyeti kuran Kemalist kadrolar›n ‹ttihatç› gelene¤in devamc›s› olduklar›, Bat›l›laflma kavram› alt›nda tarifledikleri sosyo ekonomik yönelimin ‹TC'nin de savundu¤u yukardan afla¤› modernleflme projesi oldu¤u ve o günden günümüze kesintisiz bir geliflme seyri izledi¤i en az›ndan objektif tarihçilerin ortak savunusudur. Bu noktada 2007 seçimlerini, seçimler öncesi bafllayan ve sonras›n› merak içinde b›rakan geliflmeleri anlayabilmek ancak ‹TC'yi ve yeni devletin kurulufl sürecini, egemen s›n›f blo¤unu, 18


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

flik blo¤unun yap›s›n›n büyük toprak sahipli¤i, ticaret burjuvazisi, asker-sivil bürokrasiden olufltu¤unu iddia edebiliriz. Bu iddia klasik marksist devlet anlay›fl› içinde bir farkl›l›k olarak alg›lanabilir. Fakat gerek geçmiflten bugüne gerekse içinden geçti¤imiz momentte asker-sivil bürokrasinin oynad›¤› rol ve sermayeyle girdi¤i çat›flma göz önüne getirildi¤inde tart›fl›lmaya de¤er bir konum arzetmektedir.

si ordu partisinin seçim yenilgisidir. fiimdi beklenen ve umut edilen ordu partisinin bu yenilgiyi kabul etmesidir. Olaca¤› de¤il olmas›n› istediklerini söyleyenlerin murad› ve beklentisi, AKP'nin h›zla merkeze kayaca¤›, ba¤›ms›zlar›n sistem ve parlamento içi bir hatta girece¤i ve rejim tehdidi tespitinin geçersiz hale gelece¤i bir befl y›ld›r ve yaflanana üstün körü bir bak›fl bu beklentiyi hakl› k›labilir. Oysa tarihe yön veren s›n›flar mücadelesi ve bu mücadelenin geliflmifllik düzeyidir. Erik Jan Zurcher Modern Türkiye’nin Tarihi isimli eserinde ‹TC'nin s›n›fsal bilefliminin büyük toprak sahipleri, ticaret burjuvasi, asker-sivil bürokrasiden olufltu¤unu ifade eder. Bu bileflim ‹TC'nin devam› olan Kemalist hareketin de bileflimidir. Emperyalist dönem geç uluslaflan devletlerin ortak kaderi bu uluslaflmaya ve modernleflmeye öncülük etmesi gereken burjuva s›n›f›n emperyal ba¤›ml›l›k iliflkileri nedeniyle c›l›z ve geliflmemifl olmas›d›r. Modernleflmeyle kastedilen modern sanayi toplumu olabilme çabas›d›r ki Kemalizmin temel slogan› olan muas›rlaflma, “bat›l›laflma” kavram› Avrupa kapitalist devletlerine benzeme ve onlar gibi olabilme tarifidir. Nas›l ki zay›f düflen ve 1848'den sonra iflçi s›n›f› devrimlerinin tehdidi alt›nda kalan burjuvazi kendi devrimini yapmaktan vazgeçip gerici s›n›flarla ittifak yapm›flsa, modernleflme sürecini de ayn› s›n›flara yaslanarak yapmay› tercih etmifltir. Bunun en tipik örne¤ini Bismarck dönemi Almanya’s› oluflturur. “Kapitalizm süreci boyunca... Alman burjuvazisi aç›k iktisadi ifllevi kendisine zorunlu olan devlete ba¤›ml› kalm›flt›r”. “Bu anlamda emperyalist ideoloji flekil de¤ifltirmifl feodal ideoloji ile rekabetçi kapitalizm aflamas›n›n liberal ideolojisinin çeliflti¤inden daha az çeliflir; ayr›ca bu durum günümüzde üçüncü dünya ülkelerinin ço¤unda özellikle Latin Amerika'da aç›kça gözlenmektedir. Yay›lmac› milliyetçilik, militarizm, despotizm ve devlet otoritesine tap›nma her alanda hiyerarfli ve disiplin sayg›s›... bunlar emperyalist ideolojiyle flekil de¤ifltirmifl feodal iliflkilerin ortak noktalar›d›r’’. Bu noktada Kemalist ideolojinin kendisini, floven milliyetçilik, militarizm, kifliye ve devlete tap›nma fleklinde gösteren yap›s›n› yukar›daki tan›mlamayla k›yaslayabiliriz. ‹ddia edebiliriz ki Kemalist ideoloji burjuva ideolojisi de¤ildir. fiekil de¤ifltirmifl feodal ideolojidir ve kökenini Osmanl› içindeki ittihatç› modernleflme anlay›fl›na borçludur. Bu ba¤lamda TC'nin kurucu s›n›f blo¤unun yani oligar-

SEÇ‹MLER

Bu yaz›n›n dayanak noktas› içinden geçilen seçim sürecinin ve yol açaca¤› sonuçlar›n egemen s›n›f blo¤unun yukar›da tariflenen analizine ve bu blok içerisindeki çat›flmalara dayand›¤› tespitidir. Bu noktada gerek 27 May›s gerekse 27 Nisan muht›ras› egemenler aras› çat›flman›n ürünü olarak flekillenmifltir iddias› seçim sonras› sürecin 27 May›s öncesi süreç ›fl›¤›nda incelenmesi gerekti¤i tezini temel al›r. Nas›l ki emperyalizm ça¤›nda dünyan›n emperyalist devletler aras›ndaki paylafl›m› yeni güç odaklar›n›n oluflmas›yla beraber yenilenmek durumunda kal›yorsa ve paylafl›m savafllar› dünyan›n yeni geliflen güçler lehine yeniden paylafl›m› nedeniyle yap›lm›flsa devleti oluflturan egemen blok aras›ndaki paylafl›mlarda sanayinin ve iktisat›n geliflimine paralel flekilde yenilenmek zorundad›r. Bu ba¤lamda DP’nin yapt›¤› egemen s›n›f içindeki güç iliflkilerini büyük toprak sahipli¤i lehine de¤ifltirilmesi çabas›d›r ki geliflmekte olan burjuvazinin asker-sivil kanada yaslanmas›yla bofla ç›kar›lm›flt›r. ‹çinden geçti¤imiz momentte yaflanan krizlerin ve çat›flman›n temel sebebi oligarfli içi iktidar kavgas› ve egemenlik iliflkilerinin yeniden tariflenmesi mücadelesidir. AB'nin ve uluslararas› tekellerin ekonomik, siyasi ve ideolojik deste¤ini alan tekelci sermaye asker-sivil bürokrasiyi oligarflik ittifaktan tasfiye etmeye, ekonomik ve siyasi ayr›cal›klar›n› elinden almaya çal›flmaktad›r. Nitekim daha seçimin hemen ertesinde Zafer Üskül taraf›ndan dillendirilen ve Kemalizmin anayasadan ç›kar›lmas›n› savunan sivil anayasa söylemi ve bu söylemin AKP kadrolar› taraf›ndan sahiplenilmesi önümüzdeki gerilimi ve yukar›da söyledi¤imiz tasfiye hareketini ifade etmektedir. Ordunun kendine biçti¤i temel görevlerinden birinin Atatürkçülü¤ü korumak oldu¤u hat›rlanmal›d›r. AKP’nin derdinin bir tasfiye hareketi de¤il sadece demokratik liberal bir toplum oluflturmak oldu¤u iddias› ise 19


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

katlanmas›na yol açacak sermaye giriflini durduracak bir siyasal krizdir. Bu kabus sermayenin AKP projeleri arkas›nda kay›ts›z durmas›n› flimdiye kadar engellemifltir. Cumhurbaflkanl›¤› seçim krizinde TÜS‹AD'›n AKP'yi uzlaflmaya zorlamas› ve ayn› uzlaflma ça¤r›lar›n›n zaferle sonuçlanan bir seçimden sonra bile tekrarlanmas› bu söylediklerimizin kan›t›d›r. Bu ba¤lamda önümüzdeki sürecin k›sa vadede bir ateflkese tekabül edece¤ini beklemek gerekir. Zafer sarhofllu¤u içerisindeki AKP daha uzun soluklu bir mücadeleye haz›rlanabilmek ele geçirdi¤i mevziyi tahkim edebilmek ve karfl›s›nda paniklemifl durumdaki gücü daha zay›f düflürebilmek için zamana ihtiyaç duyacakt›r. Ayn› zamanda bilcümle laik kanat bafll›¤› alt›nda toplanan asker-sivil bürokrasinin de seçimde u¤rad›¤› yenilgiyi hazmetmesi ve toplumsal psikolojiyi meflru bir temelde yeni gerilimlere ve daha büyük çat›flmalara haz›r hale getirmesi için zaman ihtiyac› vard›r. Her iki taraf›n karfl›l›kl› zaman ihtiyac› göreceli bir ateflkese sürüklemeye adayd›r. Bu durum cumhurbaflkanl›¤› seçiminde AKP'nin daha belirgin oldu¤u bir uzlaflman›n oluflmas› imkanlar›na da iflaret etmektedir. Seçimi militarizm tehdidinin bitti¤i anlam›nda kavramak giriflte liberal bas›n›n yaklafl›m tarz›n› tekrarlamak demek olacakt›r; olmas› muhtemel olan› de¤il olmas›n› istedi¤imizi konuflmak ki bu çok kötü sonuçlar yaratacakt›r. Süreç sadece göreli bir dura¤anl›¤a gebedir fazlas› de¤il.

komik kaçacakt›r. Keza liberal bir anayasa tarifinin kendisi ordu ve bürokrasinin siyasi ve ekonomik belirleyiciliklerinin reddi anlam›na gelir ki bu durum egemen blo¤un yeniden tariflenmesi ya da ordu bürokrasi kanad›n›n siyasi ekonomik ayr›cal›klar›n›n tasfiyesi anlam›na gelir.Bu mücadele seçim öncesi yaflanan gerilime sebep olan temel çeliflkidir. Diyebiliriz ki iflçi s›n›f›n›n ideolojik, politik ve örgütsel zay›fl›¤› nedeniyle sürece damgas›n› vuran egemenler aras› çeliflkilerdir. Bu noktada çat›flma AKP-“islamc› kanat” ile ordu bürokrasi“laik kanat” aras›nda de¤il tekelci sermaye ile asker-sivil bürokrasi aras›ndad›r ve yaflanan bir egemenlik kavgas›d›r. FIRTINA ÖNCES‹ SESS‹ZL‹K

AKP'nin 22 Temmuz zaferi ordunun 27 Nisan hamlesini bofla ç›karm›flt›r. Peflinen söylemek gerekirse kazan›lan iktidar savafl›nda sadece bir mevzidir. Bu durum mevzi kaybeden taraf› daha keskin ve hayati hamlelere zorlayacakt›r. Sermayenin AB tandansl› AKP öncülü¤ünde giriflti¤i devletin ve ekonominin yeniden yap›land›r›lmas› projesinde ordu ve bürokrasi yoktur. Tersten okursak ordu ve bürokrasinin mücadelesi bir çeflit var olufl mücadelesidir. Ve karfl›n›zdaki silahl› bir ayg›tsa silah› kullanmadan teslim olmayacakt›r. Bu iddia peflinen seçim öncesi yaflanan gerilimin zamana yay›larak ama t›rmanarak devam edece¤ini uzun solukta tekelci sermaye kazansa da k›sa vadede galip ç›kan›n VE ORDU (bir s›n›fsal k›r›lma ve toplumsal mücadele araya girmedi¤i taktirde) asker-sivil bürokrasi olaca¤› ön kabulüne yaslan›r. Sonucun bir trajedi Giriflte uzun izahat ve al›nt›lara ihtiyaç dumi komedi mi olaca¤›n› s›n›flar mücadelesi ve yulmas›na sebep olan fley ordunun klasik burjuzaman gösterecektir. Türk burjuvazisinin eko- va devlet ayg›t›nda rastlan›lmayan ay›rt edici nomik olarak zay›fl›¤›, siyasi belirleyicili¤idir. ekonominin d›fla ba¤›mBu yaz›n›n konusu oll›l›¤›, piyasalardaki s›mamakla beraber AKP'nin 22 Temmuz zaferi ordunun cak para miktar›n›n ve Asur’dan bu yana asker 27 Nisan hamlesini boßa •ÝkarmÝßcari a盤›n yüksekli¤i, sivil bürokrasinin devtÝr. Peßinen sšylemek gerekirse kaözel sektörün yüksek let mekanizmas› içerizanÝlan iktidar savaßÝnda sadece d›fl borcu burjuvaziye sindeki belirleyicili¤ibir mevzidir. Bu durum mevzi kayfazla hareket alan› b›nin do¤u devletleri özrakmamaktad›r. Diyenelinde irdelenmesi ve beden tarafÝ daha keskin ve hayati biliriz ki burjuvazinin araflt›r›lmas› güncelin hamlelere zorlayacaktÝr. Sermayeen çok korktu¤u fley sikavranmas› aç›s›ndan nin AB tandanslÝ AKP šncŸlŸÛŸnyasal istikrar› bozacak son derece önemlidir. de girißtiÛi devletin ve ekonomidöviz kurlar›n›n yükselDiyebiliriz ki içerisinnin yeniden yapÝlandÝrÝlmasÝ promesine, s›cak paran›n den geçilen süreç devlet kaç›fl›na ve cari a盤›n içerisinde ordu ve büjesinde ordu ve bŸrokrasi yoktur. 20


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

kan›n› aday gösterdi¤i ba¤›ms›z grup umdu¤u kadar olmasa da seçimden yenilmeden ç›kmay› baflarm›flt›r. DTP mecliste grup kuracak say›y› yakalarken Ufuk Uras ve Ak›n Birdal’›n mecliste temsil ediliyor hale gelmesi Türkiye solu aç›s›ndan önemli avantajlar›n oluflmas›na da sebep olmufltur. Ayn› durum içerisinde ciddi handikaplar› da tafl›maktad›r. DTP grubunun ulusal ve uluslararas› bask›lar›n alt›nda daha uzlaflmac› bir çizgiye girmesi olas›l›k dahilindedir. Bu çizginin Ufuk Uras’›n temsilcisi oldu¤u sol liberal çizgiyle buluflmas› muhtemeldir. Seçim öncesi süreçte ÖDP ve Radikal 2 gazetesi yazarlar›nca (Y›ld›r›m Türker hariç) dile getirilen ve Kürt sorununu, alt kimlik düzeyine indirgeyen bak›fl aç›s›n›n egemenler aras› çat›flmada TUS‹AD taraf›ndan da desteklenece¤i görülmelidir. Bu noktada Ak›n Birdal’›n varl›¤› önemli bir teminat olarak karfl›m›zda durmaktad›r. SDP mecliste temsil edilmenin avantajlar›n› kullanarak DTP grubuyla birlikte bir muhalefet partisi kimli¤ine bürünmeli, kimli¤ini üstlenmeli, seçim öncesi DTP-SDP-EMEP blo¤una ESP’yi de katarak genifllemesi için çabalamal›d›r. Parlamentodaki temsilciler militan bir mücadeleyle desteklenmelidir. Sonuç olarak seçimler bir flekliyle varolan gerilimleri azaltmak bir yana t›rmand›ran ve militarizmin daha dizginsiz hamlelerine tan›k olabilecek bir dönemi iflaret ederken baflka bir flekliyle de sosyalist muhalefetin, s›n›f hareketinin güçlenece¤i, Kürt Özgürlük Hareketiyle kal›c› ittifak›n kurulabilece¤i bir döneme de iflaret etmektedir. Belirleyici olacak olan sosyalist hareketin bu flans› kullan›p kullanamayaca¤›d›r. SDP seçim öncesi bafllayan krizi parti bütünü içerisinde afl›p güçlü bir flekilde yoluna devam etmek, önüne ç›kan geliflme imkanlar›n› de¤erlendirmek ya da küçük iktidar kavgalar›n›n dayan›lmaz rüzgar›na kap›l›p parti bütününü parçalamak, kendisine biçilen tarihsel yönü elinin tersiyle itelemek ikilemiyle yüz yüzedir. Bu tarihsel momentin, bu flekilde ›skalanmas›n›n müsebbibi hiç kuflkusuz Kurtulufl’un parçalanmas›na yol açan k›s›r tart›flmalar ve iktidar h›rs›n›n sorumlusu olan kifliler olacakt›r. Biz SDP’nin bütünlü¤ü için, önümüzdeki dönemin görevlerini s›rtlayabilmek için elimizden geleni ortaya koyma göreviyle yüz yüzeyiz. Gelene¤imiz, örgütsel dinamizmimiz, k›sa tarihsel dönemde bile tekrarla politik öngörümüz Kurtuluflçular›n bu görevin üstesinden gelebilece¤inin göstergesidir.

rokrasinin ayr›cal›klar›n›n t›rpanlanarak yok edilmesi sürecidir. AKP seçim rüzgar›n› ve AB himayesini arkas›na alm›fl da olsa siyasal iklim gerek bölgesel gerek uluslararas› gerek ülkesel aç›dan her çeflit provokasyona aç›kt›r. Hrant Dink suikastiyle bafllayan ve Malatya’da Hristiyan katliam›na dönüflen eylemlilikler olas› provokasyonlar›n hangi boyutlara eriflece¤inin göstergesidir. Bu ba¤lamda Kürt meselesi, DTP’nin milletvekillerinin varl›¤› olas› provokasyonlar›n yönelece¤i temel adreslerdir. Diyebiliriz ki militarizmi hedef alan bu temelde Kürt sorununa siyasal çözüme, adil demokratik çözüme yaslanan bir s›n›f hareketi ortaya ç›kmad›¤› takdirde tarih bir tekerrüre sahne olacak. AKP’nin sonu diye Erdo¤an’›n, Gül’ün, Ar›nç’›n sonu Zincirbozan tutsaklar›na benzemeye adayd›r. Bu süreci de¤ifltirecek güç AKP de¤il sosyalist güçler olacakt›r. VE SOL… VE SONUÇ

AKP’nin zaferi hem kendini solda sayan kamuoyu hem de sol sosyalist hareketler aç›s›ndan da tam bir flok durumuna tekabül etmifltir. Yo¤un olarak Kemalizmin etkisi ve yönlendiricili¤i alt›ndaki sol kitleler daha seçim öncesinde yarat›lan fleriat fobisinin etkisiyle CHP-MHP koalisyonunu bile destekleyecek derecede bir yan›lsamaya u¤ram›fllard›r. Bu yan›lsamada darbe-fleriat ikilemini esas alarak üçüncü yol tarifi yapan sosyalist hareketlerin ve sol liberallerin de etkisi fazlas›yla vard›r. CHP ve onun ‹slam fobisini temel alan milliyetçi politik çizgisi yenilgiye u¤ram›flt›r. Seçim sonuçlar› aç›kça göstermifltir ki CHP orta s›n›f›n temsilcisi ve sözcüsüdür. Darbe-fleriat ikilemini esas alan ulusalc› ve liberal sol yenilgiye u¤ram›flt›r. Militarizmin arkas›na yedeklenerek meydanlar› dolduran milliyetçi histerinin etkisi alt›nda, sosyal floven çizginin etkisi alt›nda Kürt hareketinden kaçan politik çizgi MHP ve AKP’nin güçlenmesine hizmet etmifl ve yenilmifltir. AKP’nin Kürt illerinden ald›¤› oydan hareketle Kürtlerin kendi davalar›ndan sapt›¤› ve AKP’yi esas olarak destekleyenlerin metropollerde ve bölgede Kürtler oldu¤u tespiti ise sömürgeci tespitin elitist bak›fl›ndan baflka bir fley de¤ildir. Ve Türk illerinde AKP’nin ulaflt›¤› devasa s›çramay› görmezden gelmek demektir. Bu bak›fl aç›s› ayn› zamanda AKP’nin ald›¤› oylar› halk›n cahilli¤i üzerinden aç›klamakt›r ki bilimin do¤as›na ayk›r›d›r. SDP’nin de destekledi¤i ve onursal genel bafl21


ÜÞ‚Ü SINIFI VE

22 TEMMUZ SE‚ÜMLERÜ NURETTÜN ALDEMÜR

SEÇ‹ME NASIL GEL‹ND‹ ?

Do¤rusu bu sonuçtan, sandalye kaybedece¤ini bildi¤inden AKP ve sisteme muhalif siyasi kurumlar d›fl›nda hiçbir siyasi parti rahats›z de¤ildi. Hatta CHP böyle bir sonucu arzuluyordu. Hükümet olman›n CHP aç›s›ndan tek yolunun CHP+MHP=276 ve üzeri oldu¤unun fark›ndayd›. Böyle bir formüle birleflik CHP-DSP taban›ndan pek itiraz da gelmezdi. Çünkü yak›n geçmiflte DSP-ANAP-MHP koalisyonu yaflanm›fl, parti tabanlar› da bu örnekle ikna edilmiflti. Bu seçimde de yüzde on baraj›n› koruma konusunda Meclis tam bir uyum içindeydi. Bunu da aflan bir önlemle ba¤›ms›z adaylar›n isimlerinin yer ald›¤› oy pusulalar›n›n ayr› olmas› yerine, ba¤›ms›z adaylar›n isimlerinin birleflik oy pusulas›nda yer almas› konusunda da tam bir anlaflma yafland›. Yüzde on baraj›n› Kürtler ve sosyalistler için koruyan sistem böylece ba¤›ms›z aday olma durumu için de yeni k›smi bir önlemi de almaktan geri durmad›. Art›k sistem yeni bir demokrasi gösterisine haz›rd›. Demokratik sistemin vazgeçilmezi seçim art›k özgürce yap›labilirdi. Seçim sürecine nas›l girildi¤ine, seçim karar›n›n nas›l al›nd›¤›na, seçim karar›n›n al›nmas›n› zorlayan gündeme bak›ld›¤›nda burada iflçilere-emekçilere yönelik bir beklentinin geliflmelere neden olmad›¤›; hatta geliflmelerin nedenleri aras›nda bile olmad›¤› aç›kça görülecektir. Birçok ülkede oldu¤u gibi ülkemizde de baz› seçim kararlar›n›n al›nmas›nda iflçilerin emekçilerin mevcut hükümetin uygulamalar›ndan ve ekonomik programlar›ndan hoflnut olmamas› etkili olmufltur. Hatta erken seçim talebinin ifade edildi¤i eylemler dahi yap›lm›flt›r. En az›ndan yap›lan eylemlerde “hükümet istifa” sloganlar› s›kça at›lm›flt›r. Bu defa böyle geliflmeler yaflan-

Kapitalist ülkelerde sistem s›k›flt›¤›nda; siyasal-ekonomik krizler derinleflti¤inde kitlelerin önüne seçim sand›klar› konur (bizdeki gibi bir darbe olmazsa) ve bunun baflvurulmas› gereken en temel çare oldu¤unun propagandas› yap›l›r. Son seçim de kitlelere böyle sunuldu. Muht›ralar›n, cumhuriyet mitinglerinin gölgesinde; cumhurbaflkanl›¤› seçimlerine endeksli olan krizin afl›lma yolu olarak; seçim bir kez daha Türkiye’nin gündemine geldi. Seçim karar›, parlamentoda oylanmas›na ra¤men asl›nda bu karar parlamentodan önce Genelkurmay taraf›ndan al›nd›. Cumhurbaflkan› seçimi için toplant› yeter say›s› (367) tart›flmalar› yap›larak meclisin faaliyeti CHP taraf›ndan Anayasa Mahkemesi’ne tafl›nd›. Anayasa Mahkemesi de Genelkurmay-CHP ittifak›na kat›larak 367 flart dedi. Di¤er partiler ise kendilerine uygun gördükleri rollere soyundular. Seçim karar›n› alan ittifak, sanal laiklik tart›flmalar› ve buna ba¤l› olarak seçilecek cumhurbaflkan›n›n eflinin baflörtüsü, cumhuriyetin kazan›mlar›n› koruma gibi tüm argümanlar ile AKP’yi zay›flatma, hükümetten uzaklaflt›rma çabalar›n› sürdürdü. AKP de ma¤dur rolünü oynayarak ve saflar›nda olabilecek çözülmenin önüne geçmek için en yak›n tarihi (22 Temmuz 2007) seçim tarihi olarak belirledi. Tüm kurumlar ve partiler, parlamento d›fl›nda olan MHP’nin seçimler sonunda parlamentoya girece¤ini, milletvekilli¤i aç›s›ndan en kârl› partinin MHP olaca¤›n› öngörmüyor de¤ildi. Zaten ulusalc›-›rkç› politik kulvarda yürütülen yar›fl›n yarataca¤› en ola¤an sonuç da bu olabilirdi. 22


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

Türk-‹fl Genel Baflkan› Salih K›l›ç da konuflmas›nda, imzalanan sözleflmeyi, ‹MKB'de imzalanan Türkiye'nin en güçlü toplu sözleflmesinden sonra en baflar›l› sözleflme olarak gördü¤ünü söyledi. K›l›ç, imzalanan çerçeve protokolüyle kamudaki düflük ücretlere yüzde 34'ü bulan zam yap›ld›¤›n›, ortalama ücretlerin korundu¤unu, ortalaman›n üzerindeki ücretlerin de afla¤›ya çekilmesinin önlendi¤ini kaydetti. Türk-‹fl’in sendikal anlay›fl› bir yana seçim dönemlerine rast gelen toplu sözleflmeler tarihen daha iyi koflullarda ba¤›tlan›r. Bu hükümetler taraf›ndan seçim yat›r›m› olarak görülür, en az›ndan seçim öncesi hükümet kendisine sorun yaratmak istemez. Hükümet seçim yat›r›m›na ihtiyaç duymam›flt›r. IMF’ye verdi¤i sözlere sad›k kalm›flt›r. Hükümet seçim öncesi kendine sorun yaratacak bir iflçi s›n›f›n›n da olmad›¤›n›n fark›ndad›r. ‹flçi s›n›f›n›n ihtiyaçlar›na ilgi göstermek bir yana seçim arifesinde bile göz k›rpmayan bir hükümetin ve bu toplu ifl sözleflmelerinin sonuçlar› üzerinden oluflan hoflnutsuzluklar› politika gündemine tafl›mayan sözde muhalefet partilerinin iflçi s›n›f›na-emekçilere vaadi olabilir mi? Olursa da inand›r›c›l›¤› var m›d›r? 2002 genel seçimlerinden 2007 genel seçimlerine kadar tek partili hükümet olmay› sürdürmüfl AKP’nin iflçilere, emekçilere 2013 y›l›na kadar neler vaat etti¤ine bir bakal›m. Daha sonra da seçmen kitlesinin yaklafl›k %47’si verdiklerle oylarla önceki AKP hükümetinin ekonomik ve siyasal icraatlar›n› aklarken gelecek dönem için iflçilere, emekçilere önerilen hangi politikalara onay vermifltir, niye onay vermifltir sorular›na cevap arayal›m.

madan bir seçim sürecine girildi. Cumhuriyet mitinglerinde hükümet aleyhine söylenen sözlerin ve erken seçim talebinin arkas›nda iflçilere-emekçilere hitap eden bir gerekçe kullan›lmam›flt›r. Bu mitingleri düzenleyenlerin ve kat›lanlar›n ço¤unun bilinçli s›n›f ve Kürt düflman› olma gibi ortak özelli¤i oldu¤u; muht›ralar›n savunucusu ve taban› oldu¤u malumdur. Bu kitleden s›n›f›n ihtiyaçlar›na dayand›r›lan bir erken seçim talebi beklenemezdi. Bir yanl›fll›k yap›p bu türden talepleri a¤›zlar›ndan bile kaç›rmad›lar . Seçime nas›l geldi¤imize bak›ld›¤›nda yaflanan 22 Temmuz seçimlerinin de öncekiler gibi parlamenter bir komedi özelli¤ini tafl›d›¤› görülecektir. Ancak Kürtler ve sosyalistler bu seçime di¤erlerinden farkl› olarak, sistemin tüm barajlar›na, bask›lar›na ra¤men baflka bir anlam katt›lar. Bu anlam›n Kürt halk›n›n özgürleflme mücadelesine, iflçilerin emekçilerin s›n›f mücadelesine yans›yaca¤›n› rahatl›kla söyleyebiliriz. SEÇ‹M SÜREC‹NDE YAfi fiA ANAN TOPLU ‹fi SÖZLEfi fiM MES‹

Seçimi koflullayan, zorunlu hale getiren geliflmeler ve uygulamalar temel olarak ne ise yaflanacak bir seçimin temel propaganda argümanlar› da onun üzerinde flekillenir. Öyle de oldu. Seçim karar›n›n al›nmas›ndan ve seçim takviminin ifllemeye bafllamas›ndan sonraki günlerde Türk-‹fl’le kamu iflvereni aras›nda, 2007 y›l›nda süresi biten ve 320.000 iflçiyi kapsayan kamu iflyerlerine ait toplu ifl sözleflmesi görüflmelerine baflland›. Görüflmeler 26 Haziran 2007 tarihinde Türk-‹fl’le hükümet aras›nda yap›lan dördüncü görüflmede anlaflmayla sonuçland›. Var›lan anlaflmaya göre brüt ücreti 900 ytl’nin alt›nda olan iflçilerin maafllar›na 50 ytl’yi geçmeyecek bir maafl art›fl›; birinci y›l için tüm iflçilere seyyanen 140 ytl maafl art›fl›; ikinci y›l›n ilk alt› ay› için %3 + enflasyon fark›, ikinci alt› ay için yine %3 + enflasyon fark› sa¤lanm›flt›r. Bu sonuç iflçilerin beklentisinden çok uzakt› ve iflçiler bir kez daha kand›r›lm›flt›. Sonraki günlerde Demiryol-‹fl sendikas› ile kamu iflvereni aras›nda Türk-‹fl’in imzalad›¤› çerçeve toplu ifl sözleflmesine göre yap›lan iflkolu anlaflmas› sonras› Ulaflt›rma Bakan› ‹smet Y›lmaz, TCDD Genel Müdürlü¤ü'nde düzenlenen törende yapt›¤› konuflmada, toplu ifl sözleflmesiyle iflçilerin imkanlar çerçevesinde hak ettiklerini ald›¤›n› dile getirdi.

AKP’N‹N ‹fi fiÇ Ç‹LERE, EMEKÇ‹LERE VAATLER‹

“2013 y›l›na kadar kifli bafl›na düflen milli geliri 5.561 dolardan 10.000 dolara ç›karmak; al›m gücü anlam›nda 15.000 dolara ç›karmak; iflsizlik oran›n› daha da düflürmek.” Milli gelirin yükselmesi, yoksullu¤un, iflsizli¤in ortadan kald›r›lmas› anlam›na gelmiyor. Zira 2002-2007 y›llar› aras›nda kifli bafl›na düflen milli gelir 2.598 dolardan iki kat›n› aflan düzeye ulaflt› diye yoksulluk ve iflsizlik azalmad›. Halen bu ülkede 18 milyon kifli resmi istatistiklere göre yoksulluk s›n›r›n›n alt›nda yafl›yor. Dört kiflilik bir ailenin asgari geçimi 2.300 ytl düzeyin23


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

Bu gidiflat›n yayg›nlaflt›r›laca¤› ilan edilmektedir. Sa¤l›k hizmetlerinden yararlanma bu yolla daha zor hale getirilirken sözleflmeli çal›flan uygulamas›yla genel olarak ücretler düflürülecektir. Cumhurbaflkan› taraf›ndan baz› maddeleri neden gösterilerek onaylanmay›p meclise gönderilen Genel Sa¤l›k Sigortas› yasa tasar›s› uygulamaya bafllanm›flt›r bile. Önümüzdeki dönem yasan›n kabulü mümkün görünmektedir. Yasayla birlikte emeklilik yafllar› ve prim ödeme gün say›lar› yeniden yükseltilecektir.

de.Yoksullar ve vars›llar aras›ndaki mesafe sürekli büyüyor. ‹flsizlik tüm hesaplama oyunlar›na ra¤men art›yor. Ayr›ca AKP milli geliri art›r›rken bugüne göre k›yasland›¤›nda al›m gücünü de art›rmay› hedefliyor. Bu mal ve hizmetlerin ucuzlamas› demektir. Bu nas›l olabilir.Maliyet düflürülerek, vergi oranlar› afla¤› çekilerek olabilir. Vergide adaleti sa¤lamadan bunun olmayaca¤› aç›k. Neredeyse kazanc›n›n dolayl›-dolays›z %60’›n› vergiye veren iflçiler, emekçilerdir. Emekli maafllar›ndan bile vergi almay› dillendirmifl, tepkiler üzerine geri çekmifl AKP hükümetinin vergileri yaflam düzeyini yükseltici flekilde afla¤› çekmesi olabilir bir fley de¤ildir. AKP; ABD, AB, uluslararas› ve ulusal sermaye kurulufllar›n›n tam deste¤ini alarak seçimlere girmifltir. Bu nedenle AKP’nin sermayeyi kazanc›na göre vergilendirmesi varolufl nedenlerine uygun de¤ildir.

“Esneklik ve güvenceyi bir arada gerçeklefltiren modeller esas al›nacak; yeni istihdam biçimleri yayg›nlaflt›r›lacak. Sendikal konularda AB yasalar›na ve geliflmelere uygun düzenlemeler yap›lacak.Sendikalar›n toplu ifl sözleflmelerine kat›l›mlar› konusunda ‹LO ve AB normlar› dikkate al›nacak.”

“Sa¤l›kta dönüflüm program› yaflama geçecek. Genel sa¤l›k sigortas› sistemi uygulanacak.”

Uzun söze ne hacet. Esnek çal›flma ve buna dayal› yeni istihdam biçimleri çal›flanlar aç›s›ndan tafllar› ba¤lamak, köpekleri sal›vermek anlam›ndad›r. ‹flsizli¤in, örgütsüzlü¤ün, sendikaSa¤l›k çal›flanlar› için bunun anlam› genel laflma zorluklar›n›n, kolayca iflten at›lma sorunolarak sözleflmeli çal›flma;örgütsüz bir ifl yaflam› lar›n›n, sigortas›z iflçi çal›flt›rabilmenin, düflük ve daha düflük ücret demekken; hastalar için ücretlerin sebebi zaten esnek çal›flma ve yeni issa¤l›k hizmetleri h›zla piyasalaflmaya devam tihdam biçimleridir. Bu böyleyken güvence nas›l edece¤inden dolay› koruyucu sa¤l›k hizmetleri- olacakt›r. Esnek çal›flma koflullar› ile örgütsüz ve dünin azalmas›, sa¤l›k hizmetlerinin maddi karfl›l›¤›n›n sosyal güvenlik kurumlar› taraf›ndan flük maliyetli iflgücü hedeflenmifltir.Yeni dünya önemli ölçüde karfl›lanmamas›; paran kadar düzeni politikalar›n›n omurgas›d›r bu anlay›fl. Esneklikle sendikal sa¤l›k hizmetidir. haklar›n gelifltirilmesi, Bu uygulamalar için (yasa düzeyinde kamu AKP kamuya, özel sekHŸkŸmet se•im yatÝrÝmÝna ihtiya• çal›flanlar› için k›smi töre ve uluslararas› kuduymamÝßtÝr. IMFÕye verdiÛi sšzleiyilefltirmeler olsa bile) rulufllara f›rsatlar sunre sadÝk kalmÝßtÝr. HŸkŸmet se•im haklar›n lay›k›yla kulmay› da vaat ediyor. šncesi kendine sorun yaratacak bir lan›labilir olmas› mümBurada kamu laf›n geliiß•i sÝnÝfÝnÝn da olmadÝÛÝnÝn farkün de¤ildir. flidir. Bunun anlam›, en ‹flçi sendikalar› toplu kârl› sa¤l›k hizmeti kÝndadÝr. Üß•i sÝnÝfÝnÝn ihtiya•larÝifl sözleflmelerine zaten alanlar›n› özel sektöre na ilgi gšstermek bir yana se•im kat›l›yor. Sendikalar›n ve uluslararas› sermaarifesinde bile gšz kÝrpmayan bir toplu ifl sözleflmelerine yeye b›rakaca¤›z dehŸkŸmetin ve bu toplu iß sšzleßkat›l›mlar› bahsi kamu mektir. Özel hastanemelerinin sonu•larÝ Ÿzerinden oluemekçilerinin sendikalerde muayene ve tedalar› ile ilgili kullan›lvi olan çal›flanlar›n hizßan hoßnutsuzluklarÝ politika m›flt›r. Özellefltirmeler, met bedelini sosyal gügŸndemine taßÝmayan sšzde musözleflmeli çal›flt›rma ve venlik kurulufllar› ya halefet partilerinin iß•i sÝnÝfÝnahizmet sat›n alma uyk›smen ödemektedir ya emek•ilere vaadi olabilir mi? Olurgulamalar› yayg›nlaflt›hiç ödememektedir. Bu sa da inandÝrÝcÝlÝÛÝ var mÝdÝr? r›l›rken kamu emekçilegünümüzün gerçe¤idir. 24


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

lan›fl› d›fl›nda AKP’den farkl› olmad›¤›n› da belirtelim. Seçmen denilen kitle flerler içinden ehveni fleri seçmifltir. Her seçmenin alg›s›na göre ehveni fleri farkl› olsa da ald›¤› oy itibariyle Türkiye’nin ehveni fleri AKP olmufltur. Bin Umut adaylar›n›n ald›klar› oylar da tatmin edici de¤ildir.Kürt nüfusun hakim oldu¤u illerde bile bir fleyler de¤iflmifltir. Buna ilaveten seçime giren ÖDP, EMEP, TKP gibi partilerin de ald›klar› oylar dikkate al›nd›¤›nda kitle partisi olma özelli¤inden çok uzak olduklar› aç›kt›r. Seçime girmeyerek Bin Umut adaylar›n› ve Bin Umut adaylar›n›n olmad›¤› yerlerde genel olarak EMEP’i ve di¤er sosyalist ba¤›ms›z adaylar› destekleyen SDP de halk›n ve iflçi s›n›f›n›n deste¤inden fersah fersah uzakt›r.

ri sendikalar› h›zla üye kaybedece¤inden toplu sözleflme haklar›ndan yararlanacak kamu çal›flan› say›s› tüm çal›flanlar içinde küçük bir az›nl›k olarak kalacakt›r Kamuda yap›lacak toplu ifl sözleflmelerinde kamu iflvereninin tutumunun nas›l olaca¤›n› anlamak için kamuda örgütlü iflçi sendikalar›n›n yapt›¤› toplu ifl sözleflmelerine bakmak yeterince ayd›nlat›c› olacakt›r san›r›m. Ayr›ca befl y›ll›k hükümet döneminde sendikal haklar konusunda hiçbir iyilefltirici ad›m atmayan bir hükümetin bu konuda söyledi¤i sözler de inand›r›c›l›ktan uzakt›r. Tar›mda çal›flan say›s› 2002’de 7,5 milyonken 2006’da bu say› 6,1 milyona düflmüfltür. AKP bunu olumlu bir geliflme olarak göstermektedir. AB’nin köy nüfusun azalt›lmas› yönündeki telkinlerine karfl›l›k olarak yap›lan uygulamalar›n bir sonucudur bu. Bu geliflmenin bir nedeni flehirlerin merkez köylerinin mahallelefltirilmesiyse bile di¤er nedeni köylünün, girdilerin yüksekli¤i ve ürünün ucuz sat›fl› nedeniyle üretimden çekilmesidir. Bunun ad› yeni iflsizlerin piyasa edilmesidir. ‹flsizli¤in yüksek olmas›, düflük ücretli ve örgütsüz çal›flanlar›n varl›¤› sermayenin yüksek kârl›l›¤›n›n güvencesidir. AKP’nin ve onu gönülden destekleyen yerli yabanc› sermayenin bu güvenceye ihtiyac› vard›r.

GELECEK ‹Ç‹N BUGÜNÜN GÖREVLER‹

Bugün ve gelecek Türkiyeli yoksullar, iflsizler, iflçiler ve tüm emekçiler için iç karartmaktad›r. Ancak benim seçmen kitlesinin ezici ço¤unlu¤unun aksine umudum vard›r. Herkesin de umutlanmas› için ipuçlar› vard›r. Bin Umut adaylar›ndan parlamentoya giren yirmi iki kifli gerçekten seçim öncesi yap›lan bin umut nitelendirmesi gibi umutlar› ço¤altacak bir potansiyeldir. Baflta Ak›n Birdal olmak üzere seçilmifl yirmi iki milletvekilinin ço¤unda sosyalist bir birikimin oldu¤u dikkate al›nd›¤›nda bu dönemde meclis sadece Kürtler için de¤il genel olarak yoksullar, iflçiler ve tüm emekçiler için de bir mevzi haline gelecektir. Art›k iflçi s›n›f›n›n gerçek temsilcileri de mecliste vard›r. Bizlere düflen görev kitle deste¤iyle onlar› parlamentoda güçlü tutmakt›r. Bu seçim egemenlerin tüm engellemelerine, bask›lar›na ve örgütlerin eksiklerine ra¤men DTP, SDP, EMEP ve ÖDP’nin yanyana gelmesinin yarataca¤› olumlu sonuçlar› da göstermifltir. Kan›mca bir çat› partisi art›k daha bir olanakl›d›r. Böyle bir giriflime di¤er sosyalist gruplar da dahil edilmeye çal›fl›lmal›d›r. Tüm muhalif siyasal örgütler seçimleri,seçmen davran›fllar›n› analiz etmeli buna uygun programlar yapmal› ve uygulamal›d›r. Politika yaparken yaflam alanlar›nda kurulan iliflkinin kitleselleflmenin anahtar› oldu¤u bilince ç›kar›lmal›; tek tek yaflamlar, yaflam mekanlar› yeniden düzenlenmelidir.

‹fi fiÇ Ç‹LER, EMEKÇ‹LER, ‹fi fiS S‹ZLER AKP’YE N‹Ç‹N OY VERD‹?

AKP’ye oy verenler esas itibariyle hükümetin geçmifl uygulamalar›n› onaylarken; gelecek için çok kuvvetle muhtemel olan, yukar›da belirtti¤imiz iflçilerin-emekçilerin yaflam›n› do¤rudan etkileyecek politikalara da onay vermifltir. Bir araflt›rmaya göre AKP’ye oy verenlerin %30’unun hane bafl› geliri 500 ytl veya daha da azd›r; %60’›n›n geliri ise 750 ytl veya daha azd›r. Buna ra¤men AKP’ye oy verenlerin yaln›zca %9’u kendini fakir görmektedir. Yoksullar kaderlerine raz› bir duruma getirilmifltir. Yoksullar›n, düzen partilerinin hiçbir sorunlar›n› çözebilece¤ine genel olarak inançlar› kalmam›flt›r; ufuklar›nda bir alternatifleri de yoktur. Adeta umutlar› kendilerinden önce ölmüfltür. Bu yaz›n›n konusu olmamakla birlikte CHP ve MHP’nin ve di¤erlerinin de ekonomik, siyasal programlar›n›n milliyetçili¤in ve laikli¤in alg›-

25


22 TEMMUZ SE‚ÜMLERÜ VE

SOSYALÜST TAVIR ÞABAN ÜBA

“Burjuva parlamentarizmi tarihsel olarak miyad›n› doldurmufl, fakat siyasal olarak önemini korumufltur” –Lenin

1) SONUCU BELL‹ OLAN SEÇ‹M

raj› nedeniyle seçmen kitlesinin %46 oyu çöpe gitmifl ve AKP az›nl›k oylar›yla iktidar olmufltu. Bu ba¤lamda %10 baraj› tart›fl›lmaya bafllanm›fl, ancak CHP ve AKP bu konuda bir de¤iflikli¤e gitmemiflti. DTP’nin (ve onu örnek alan BBP’nin) baraj ipinin alt›ndan e¤ilerek meclise girmesi bu kez %10’luk seçim baraj›n›n iflas etmesine yol açt›. ‹ki ayl›k süreye s›k›flt›r›lan ve bir bask›n seçim niteli¤i kazanan bu genel seçimlerde AKP, birinci parti olarak beklentilerin de üzerinde oy ald› ve ikinci dönem iktidar olmaya hak kazand›. Böylelikle AKP, DP döneminden beri seçimlerde en yüksek oyu alan iktidar partisi oldu. Bu özelli¤iyle AKP, ayn› zamanda 12 Eylül sonras› (ANAP’tan sonra) üst üste iktidara gelen ikinci parti konumuna ulaflt›. 3 Kas›m 2002’de koalisyon partilerinin 3.5 y›l sonra ald›klar› erken seçim karar› Türkiye’de siyasette bir basiretsizlik ve siyasal öngörüsüzlük örne¤i olarak tarihe geçmiflti. Belki biraz da bu durumun etkisiyle olacak AKP, 12 Eylül’den bu yana ilk defa seçimleri anayasada belirtilen süresi içinde, yani befl y›l sonra yapmay› amaçlam›fl, ancak Cumhurbaflkanl›¤› seçimi nedeniyle t›kanan süreçte erken seçim zorunlu olarak gündeme gelmiflti. Gene de bu seçimler 4 y›l 8 ay gibi uzun bir süreçte yap›lm›flt›r. ‹lginç bir saptama olarak flunu belirtmekte yarar var: 28 fiubat askeri müdahale konjonktüründen do¤an ve kuruluflundan k›sa bir süre tek bafl›na iktidar olan AKP’nin iktidar›n›n ikinci dönemi gene bir askeri müdahale konjonktüründe (27 Nisan 2007 Muht›ras›) gerçekleflmifltir. Türk siyaset tarz›nda her zaman varolan kiflisel inatlaflma, ulusal dar görüfllülük ve basiretsizlik, birçok örne¤ini daha önceki seçimlerde

3 Kas›m 2002 seçimlerinde Türkiye’de birçok ilk yaflanm›flt›: Örne¤in, 1957 seçimlerinden bu yana ilk defa iki partili bir parlamento oluflmufl ve yine 1991 seçimlerinden bu yana da ilk defa bir parti tek bafl›na iktidara gelmiflti. Ayr›ca, bir parti (AKP) kuruluflundan k›sa bir süre sonra kat›ld›¤› ilk seçimlerde tek bafl›na iktidar olmufl ve iktidardaki bir partinin (DSP) 3.5 y›l sonra kat›ld›¤› erken bir seçimde oylar› %21’den %1.5’a düflmüfltü. Dahas› iktidardaki koalisyon partilerinin hepsi birden %10’luk seçim baraj›na tak›larak parlamento d›fl›nda kalm›flt› 22 Temmuz 2007 seçimlerinde ise pek sürpriz yaflanmad›. Bu seçim, 2002’de bafllayan siyasal ve toplumsal sürecin devam› olarak sonuçlar› önceden belli olan bir seçim oldu. Seçim öncesi yap›lan anketler ve siyasi analistlerin ço¤unlu¤u bugünkü sonuçlar› tahmin etmiflti. Anketlerin ço¤unlu¤u AKP’nin birinci parti olaca¤›, fakat oylar›n› bu kadar art›ramayaca¤›n›, ikinci partinin CHP-DSP ittifak› olaca¤›n› ve yaklafl›k olarak bugünkü oyunu alaca¤›, MHP’nin de üçüncü parti olarak meclise girece¤ini gösteriyordu. DYP ile ANAP’›n sorunsuz birleflmesi/bütünleflmesi halinde ise, DP’nin baraj› aflarak meclise dördüncü parti olarak girebilece¤i konusunda herkes hemfikir görünüyordu. Kat›l›m›n bir hayli yüksek oldu¤u bu seçimlerin en önemli olay› ise, önceki seçimlerde baraja tak›lan Kürt özgürlük hareketinin bu kez ba¤›ms›z adaylarla seçime girmesiydi. Bu konuda yap›lan bütün yorumlarda DTP’nin 25-30 aras›nda milletvekili ç›karabilece¤i tespitleri yap›l›yordu. 3 Kas›m 2002 seçimlerinde yüksek seçim ba26


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

AKP’nin bu seçimlerden aç›k ara birinci parti olarak ç›kmas› ve iktidar›n› devam ettirecek olmas›, tekelci sermayenin bütün kesimleri taraf›ndan da olumlu karfl›land›. “Halk oyunu istikrardan yana kulland›” fleklinde de¤erlendirmeler yapan tekelci sermaye sözcüleri, AKP’den yeni taleplerini de dillendirmeye bafllad›. Tekelci sermayenin bu seçimden beklentisi “tek parti iktidar›” ve istikrard›. Bu ba¤lamda önümüzdeki dönemde ekonomik ve siyasal istikrar›n önemini vurgulayan Güler Sabanc›, seçim sonuçlar›ndan oldukça memnundu. Sabanc› “AKP yeniden iktidar oldu. Ancak, oylar›n da¤›l›m›, AKP’nin art›k yaln›z bir kesimin de¤il, merkezin partisi oldu¤unu gösteriyor. AKP’nin 16 milyon civar›nda oy almas› flimdiye kadar geçerli olan bizden sizden ay›r›m› konusunu da tamamen ortadan kald›rd›” dedi.

gördü¤ümüz gibi, bu kez de seçim meydanlar›nda a¤›z dalafl›na dönüfltü. Karfl›l›kl› kontur siyaseti olarak süren seçim kampanyas›n›n baflaktörü ise GP’nin “mazot 1 YTL olacak” slogan›, CHP ile DP’nin de seçim vaadi oldu. Devlet Bahçeli’nin kürsüden “ip” atmas›, Erdo¤an’›n o¤lunun ald›¤› gemi-gemicik tart›flmas›, Bakan Pepe’nin o¤ullar›n›n daire say›s›, Baflbakan’›n 60 bin dolarl›k saati, AKP’nin muhalefet partilerini “Dalton” kardefllere benzetmesi, Baykal’›n yafl›, Erdo¤an’›n "tek bafl›na iktidar olamazsam siyaseti b›rak›r›m" tehdidi, Baykal’›n “Rodos’a yüzerim” gaf›, A¤ar’›n “Edirne’den Hakkari’ye kadar yürürüm” laf›, Erbakan’›n AKP’yi "kireç suyu" na benzetmesi vb. söz düellolar› kara mizah› and›ran seçim polemikleri oldu. ‹ki ay boyunca haf›zalara kaz›nan bu söz düellolar›yla düzen partileri, ülkenin hiçbir somut sorununu tart›flmad›. Bu arada, Türkiye’de giderek daha bilimsel yöntemlerle yap›lan ve asl›nda egemenlerin beklentilerine göre kamuoyu oluflturma görevini de üstlenen anket flirketlerinin araflt›rmalar› da partiler aras›ndaki yar›fl›n malzemesi oldu. Tekelci medyan›n yönlendirdi¤i anket yar›fl›nda gazeteler yay›nlad›klar› anketlere göre kamuoyu oluflturmaya çal›flt›. AKP neredeyse her hafta yapt›rd›¤› anketlerle hem kamuoyunu etkiledi ve hem de seçimin nabz›n› elinde tuttu. Bütün çabas›n› ikinci dönem iktidar olmaya harcayan AKP, iktidarda olman›n bütün avantajlar›n› kullanarak yo¤un bir seçim propagandas› yürüttü. Oligarfliye, düzen s›n›rlar› içinde siyaset yapma güvencesi vermeye çal›flarak istikrar vaadiyle yoluna devam etti. Kuflkusuz bu seçimin en önemli olay›/olgusu Kürtlerin %10’luk baraja ve ba¤›ms›z adaylar için getirilen tüm s›n›rlamalara ra¤men meclise girmeleriydi. AKP ve CHP’nin oylar›yla yap›lan düzenlemeler (ba¤›ms›z adaylar›n birleflik oy pusulas›na yaz›lmas›, s›ra numaras› konulmamas›, derin devlet taraf›ndan benzer isimlerin aday gösterilmesi vb.) DTP’ye karfl› iki partinin ortak tutumuydu. Amaç Kürtleri parlamentoya sokmamak, baflka bir deyiflle DTP’nin Kürt sorununu parlamentoya tafl›mas›n› önlemekti. Son anda Yarg›tay ve Yüksek Seçim Kurulu’nun 100 kadar aday› listelerden ç›karmas›na ve seçimler s›ras›nda yarat›lan bütün zorluklara karfl›n, Bin Umut Adaylar› beklenenin alt›nda bir say›ya ulaflt›larsa da, sonuç baflar›l› say›l›rd›. Çünkü Kürtler parlamentoda ilk defa bir grup kurmay› baflarm›flt›.

2) KAZANANLAR VE KAYBEDENLER

a) AKP’nin ‹kinci Zaferi

Menderes’in DP’sinden bu yana bir siyasi parti ilk kez bu kadar yüksek oy alarak üst üste ikinci zaferini gerçeklefltirdi. AKP, 3 Kas›m 2002 seçimlerindeki yüzde 34.28 oy oran›n› yüzde 46.8'e ç›kard›. Baflka bir deyiflle 10.848.704 oyunu, 4.5 y›l sonra 16.313.344 oya ç›kard›. Erdo¤an, "‹ktidardayken dönemin sonunda oyunu bizim kadar art›ran bir baflka örnek yok benim bildi¤im kadar›yla. AKP'nin yakalad›¤› baflar› ilk kez diye düflünüyorum" derken hakl›yd›. DP döneminden bu yana iktidardaki bir partinin böyle oy art›rmas› gerçekleflmemiflti. Bu ba¤lamda “AKP’nin seçim zaferi bir milli irade refleksinin sonucudur” diyen Erdo¤an, bunun Cumhurbaflkanl›¤› seçimlerine karfl› gösterilen “milli irade refleksi” oldu¤unu vurgulad›. 4.5 y›l iktidarda olmas›na karfl›n AKP nas›l oldu da y›pranmad› ve üstelik oylar›n› bu kadar art›rabildi? Hükümetin icraatlar›n›n k›sa bir de¤erlendirmesi bu gerçe¤in nedenlerini gözler önüne sermektedir. Bu ba¤lamda ekonomistlerin ve siyasi analistlerin önemle üzerinde durduklar› olgular özetle flöyledir: Ecevit hükümeti döneminde yaflanan kriz ve krizin afl›lmas› için IMF mutemedi Kemal Dervifl’in yürüttü¤ü istikrar program›n›n ard›ndan iktidara gelen AKP, bu program›n meyvesini toplad›. Bu nedenle IMF'yi bile flafl›rtacak derecede bir IMF partneri olan AKP, bütün verilen hedefleri uysal-sad›k bir icraatç› olarak uygula27


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

d› ve karfl›l›¤›nda da IMF'nin hep deste¤ini ald›. 93,9 oran›nda iken, 2006 sonunda yüzde 60,7 seABD'nin Büyük Ortado¤u Projesi'nde iflbir- viyesine geriledi. Maastricht kriteri yakaland›. likçi rolünü üstlenen AKP, ABD'den de hep des- IMF'ye olan borçlar, 2002’deki 23,5 milyar dolar tek gördü. ABD, bu deste¤ini Türkiye'nin IMF seviyesinden, 8,7 milyar dolar seviyesine kadar indi. Merkez Bankas› rezervleri, 2002 y›l›ndaki ve AB ile iliflkilerinde de hep hissettirdi. “Dünya konjonktürü 2002-2007 döneminde, 26 milyar dolar seviyesinden, 65.8 milyar dolar sürekli AKP'nin yelkenine rüzgar tafl›d›. Arada seviyesine ç›kt›. Türkiye’nin gayri safi milli habir yaflanan küçük türbülanslar› saymazsak, s›las›, yüzde 120 oran›nda art›fl göstererek 181 dünya ekonomisinde yaflanan likidite bollu¤u, milyar dolardan 400 milyar dolara ç›kt›.” 40 y›l› aflan Avrupa Birli¤i maceras›nda sostratejisini düflük kur-yüksek faizle s›cak para mut ad›mlar bu dönemde at›ld›. A¤›r aksak da çekme üstüne bina etmifl, IMF destekli AKP program›n›n her y›l umulan›n›n üstünde yüksek olsa üyelik öncesi son ad›m olan müzakerelere geçildi. Yabanc› sermayenin girifli bu aflamad›n büyüme h›zlar›na tafl›d›. “Yine fiyatlar› dizginlemekte bütçe sürekli sonra h›zland›. Bir flekilde ekonomik istikrar yakalayarak bir "disiplin" içinde tutulurken sosyal devlet harcamalar› azalt›ld›, kamu yat›r›mc› olmaktan sermayenin güvenini ve deste¤ini alan AKP, ç›kar›ld›, dolayl› vergiler yüzde 70'e kadar ç›ka- Cumhurbaflkanl›¤› seçimlerinden de yararland›. r›ld›. Sald›rgan bir özellefltirme politikas› izlen- Seçiminin 1. turunda Genelkurmay’›n yay›nladi. Tar›mdan destekler azalt›ld›. Bunlar, enflas- d›¤› 27 Nisan Muht›ras› hükümetin ifline yarad›. yonu dizginleyip kamunun net borç yükünü Muht›raya muhalefet partisi CHP alk›fl tutarazaltmaya yararken toplumun refah›nda yarat- ken, AKP hükümeti askeri bir müdahale ile t›¤› negatif etkiler, "her fley enflasyonu tek raka- ma¤dur duruma düfltü¤ünün bilinciyle davrand› ma indirmek için" argüman›yla karfl›land›. U¤- ve ayn› kararl›l›kla karfl› bir bildiri yay›nlayaran›lan refah kay›plar›, AKP belediyelerince uy- rak ilk kez askeri otoriteye karfl› sivil otorite iragulanan kömür-erzak ianeleriyle telafi edilmeye desi gösterdi. Cumhurbaflkanl›¤› seçimlerinde Özal, Deçal›fl›ld›. Böylece yoksullaflt›r›lan kitleler bu mirel ve Sezer için hat›rlanmayan anayasan›n yard›mlarla AKP'ye minnettar b›rak›ld›.” (M. 367 flart›n›n Abdullah Gül için aranmas› ve buSönmez) AKP, 2007'de, 4 y›l sürdürdü¤ü bütçe disipli- nun yaratt›¤› tart›flmalar da hükümetin ifline nini gevfleterek tam bir seçim ekonomisi uygula- yarad›. Bu süreçte Genelkurmay, Cumhurbafld›. IMF'nin örtülü onay› ile uygulanan seçim kan› Sezer ve CHP’nin ortak hareket etmesi ve ekonomisi, AKP'nin tar›m kesimi baflta olmak Anayasa Mahkemesi’nin bir nevi senato göreviüzere, programdan zarar görmüfl kesimler ile ni üstlenerek meclis iradesini yok sayan bir karar almas›, AKP’nin “Müslüman bir Cumhurgerginli¤ine de büyük yumuflamalar getirdi. Milli gelir, Enflasyon ve faiz aç›s›ndan en iyi baflkan› seçtirmediler” propagandas›na zemin performans AKP hükümeti döneminde sa¤land›. haz›rlad›. Bu slogan AKP’nin seçim propagandaEn yüksek ortalama milli gelir art›fl h›z›, Erdo- s›n›n temelini oluflturdu. AKP, tekelci medyan›n ekonomik beklentile¤an Hükümeti döneminde yüzde 7,6 oran›nda gerçekleflti. Erdo¤an Hükümeti döneminde, Fa- rini dikkate alarak yan›na çekmeyi baflard›. Baz› medya kurulufllar›n›n iz oran›, yüzde 62,7 düTMSF taraf›ndan ele zeyinden yüzde 18,1 dügeçirilmesini sa¤lad› ve zeyine kadar indi. TürAKPÕnin bu se•imlerden a•Ýk ara bibunlar› kendi amaçlar› kiye ekonomisi, ilk kez rinci parti olarak •ÝkmasÝ ve iktidaiçin kulland›. Zaman Aral›ks›z 20 dönem bürÝnÝ devam ettirecek olmasÝ, tekelci zaman didiflse de sopayüme baflar›s›n› elde etsermayenin bŸtŸn kesimleri tarahavuç ikilisini iyi kullati. TEFE- ÜFE 2002’de fÝndan da olumlu karßÝlandÝ. narak genelde icraat› 30.80, 29.70 iken, boyunca ve seçim süre2006’da 11.58, 9.65 kaÒHalk oyunu istikrardan yana kulcinde medyay› büyük öldar indi. landÝÓ ßeklinde deÛerlendirmeler çüde yan›na çekti. “AB Tan›ml› Merkezi yapan tekelci sermaye sšzcŸleri, Hükümetin belki de Yönetim kamu borç stoAKPÕden yeni taleplerini de dilen büyük kozu TOK‹ olkunun milli gelire oralendirmeye baßladÝ. du. Anadolu'nun dört n›, 2002 y›l›nda yüzde 28


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

AKP uzlaflmaz bir tutum gösterdi¤inde karfl›s›nda gene orduyu bulacakt›r. Hükümet ile ordu aras›nda gerginlikler yafland›¤› sürece de, askerler hükümeti yapt›¤› her yanl›flta s›k›flt›racakt›r. Özetle, önümüzdeki dönemde AKP iktidar›n› rahat bir ortamda sürdürmek isterse, bir flekilde ordu ile iktidar›n› paylaflmak zorunda kalacakt›r. Bu da Erdo¤an’›n en büyük handikap› olacakt›r. Öte yandan, 27 Nisan Muht›ra süreci devam etmekte oldu¤u için seçim sonuçlar› karfl›s›nda ordu hiçbir fley olmam›fl gibi davranmayacakt›r. fiimdiye kadar toplumun/milletin tümü ad›na “siyaset üstü” bir yerden müdahaleye al›flm›fl olan ordu, % 46 oran›nda oy alm›fl bir siyasi irade gücüne karfl› tutum al›rken daha dikkatli olacakt›r. Bu nedenle de do¤rudan müdahale etme koflullar› olmayan bu süreçte ordu, siyaseti etkilemek için yeni strateji ve taktikler gelifltirecektir. Sözgelimi, Erdo¤an orduyla uzlafl›s›n› sürdürmez ve yeni Cumhurbaflkan› seçiminde eskisine benzer bir tutum sergilerse, ordu 27 Nisan Muht›ras›’n›n derinlefltirilmesi fleklinde veya yeni bir formatla müdahale yöntemleri bulacakt›r.

bir yan›nda binalar yükseldi. Düflük gelirliler ev sahibi olabildi. Toplu Konut ‹daresi, 81 il ve 338 ilçede 732 flantiye ile yap›m›na bafllad›¤› 268 bin konutun 140 binini tamamlad›. KÖYDES projesi ile köysüz yol neredeyse bitmek üzere. 23 bin 845 km asfalt, 28 bin 356 km stabilize yolun yap›m› gerçeklefltirildi. 364 köprü ve 6 bin 532 menfez infla edildi.. 2 bin 245 köy ve mahalleye flebekeli içme suyu götürüldü. 9 bin 461 köyün içme suyu flebekesi güçlendirildi. Bu süreçte beklenildi¤i gibi AKP ne bölündü ve ne de büyük fireler verdi. AKP, 365 sandalye ile girdi¤i Meclis'i 351 sandalye ile b›rakt›. Fire 4.5 y›lda sadece 14 oldu. CHP muhalefette olmas›na ra¤men 177 sandalyeyi 151'e düflürdü. CHP'nin izledi¤i yanl›fl politikalar da AKP'nin iflini kolaylaflt›rd› ve puan›n›n artmas›na yard›m etti. Merkez sa¤› oluflturma potansiyelleri yüksek görünen DYP ve Anavatan'›n birleflme ve ortaya büyük bir sinerji ç›karma flans›n›, k›sa zamanda harcamalar›, siyasal basiretsizlikleri, AKP'nin zaferindeki bir di¤er önemli etken oldu. Bu iki partinin kitle taban›n› oluflturan “milliyetçi ve muhafazakar” seçmen oyunu AKP’ye verdi. DP, DYP-ANAP bütünleflmesinin bir ürünü olarak kurulsa ve seçime birleflmifl bir parti olarak kat›lsayd›, AKP oylar›n› bu kadar art›ramayacakt›. AKP için flimdi yeni bir dönem bafll›yor. Erdo¤an 4.5 y›lda kazand›¤› deneyimlerin ›fl›¤›nda önümüzdeki dönemde daha ihtiyatl› ad›mlar atacakt›r. Ordu ile çat›flmaktan kaç›nacak, ama kendi program›n› da daha bir kararl›l›kla uygulamaya çal›flacakt›r. Bu ba¤lamda Cumhurbaflkanl›¤› seçimlerini uzlaflmac› bir tutumla çözümlemeye çal›flmas›, ordu ile çat›flmaktan kaç›nmas› mant›kl› bir tutum olacakt›r. Merkez soldan ve merkez sa¤›n çeflitli kesimlerinden ald›¤› kadrolarla partiyi merkeze çeken Erdo¤an, parti içindeki tüm güç dengelerini de¤ifltirmifl ve kendi liderli¤ini de güçlendirecek bütün tedbirleri alm›flt›r. Bu nedenle tek adam konumuna yükselen Erdo¤an, iktidar›n› bir dönem daha ve rahat bir flekilde yürütebilecek imkanlara sahiptir. Seçimlerden birkaç hafta önce Genelkurmay Baflkan› Büyükan›t’la Dolmabahçe’de yapt›¤› görüflmede ordu ile gerginli¤in giderildi¤i ve Cumhurbaflkanl›¤› konusunda bir uzlaflma yap›ld›¤› kulislerde f›s›ldanm›flt›r. Ancak, 27 Nisan Muht›ras›’yla birlikte askeri müdahale koflullar› hala devam etmektedir. Bu nedenle ordunun duyarl› oldu¤u laiklik gibi sorunlarda

b) CHP’nin Bitmeyen Yenilgisi

Cumhuriyet mitingleri merkez solun seçim ittifak› yapmas›n› sa¤lam›fl, y›llardan beri yollar›n› ay›rm›fl olan CHP ve DSP ilk defa bu seçimlerde bir çat› alt›nda seçime girmiflti. Bir tür kitle bask›s›yla oluflan bu seçim ittifak› tabanda olumlu karfl›lanm›fl, her iki parti içindeki muhalefet kerhen de olsa bu oluflumu destek vermiflti. Baykal istemedi¤i için d›flar›da kalan SHP de seçimlere kat›lmayarak bu seçim ittifak›n› desteklemiflti. Bütün beklentiler bu ittifak›n baflar›l› olaca¤› ve en az›ndan bir CHP-DSP-MHP koalisyonun kurulaca¤› fleklindeydi. CHP bu süreçte, 1976 y›l›ndan beri kabul etti¤i sosyal demokrasinin evrensel ilkelerini son y›llarda tümüyle reddetmifl ve milliyetçi bir çizgiye yönelmiflti. Daha önce Ecevit’in DSP’yi soktu¤u kulvarda gelifltirdi¤i “milliyetçi sol” söylemi k›sa zamanda bir siyasal taktik olmaktan ç›km›fl ve CHP’nin karakterini belirlemiflti. Baykal’›n liderli¤indeki CHP, k›sa zamanda milliyetçi ve militarist bir parti haline gelmiflti. 1991’den beri partide iktidar olan, fakat siyasal iktidar hedefi gütmeyerek ana muhalefet partisi olmaya soyunan Baykal ve ekibi, bu seçimde de meclisteki konumunu korumay› amaç29


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

lad›. Bu nedenle seçim program›nda ne tutarl› nen “laik cumhuriyeti koruma ve kollama refbir ekonomik istikrar önerileri sunabildi ve ne leksi”, zaten iktidar olmay› de¤il, AKP’nin anti de somut hedeflere dayal› alternatif bir parti gö- laikli¤ini düzen s›n›rlar› içine çekmeyi amaçlarünümü sergileyebildi. CHP-DSP ittifak›, tüm m›flt›. Bu nedenle Baykal ve ekibi sonucu bir seTürk milliyetçilerine tafl ç›kart›rcas›na egemen çim yenilgisi olarak de¤erlendirmedi ve hatta ulus ve devlet flovenizmine dayal› bir siyaseti, 2002 seçimlerine göre % 1.5 oran›nda oy att›r2002 seçimlerinden beri de¤iflim talebi içinde d›klar›n› iddia etti. CHP, sosyal demokrat bir partinin "s›n›f"a olan kitlelere dayatt›. Ancak, asl› varken sonradan milliyetçili¤i ve dayanmas› gerekti¤ini, s›n›f beklentilerini progmilitarizmi benimsemifl CHP’ye kitleler oy ver- ram›n›n omurgas› olmas› gerçe¤ini biri anda medi. CHP’nin milliyetçili¤i esas olarak unutup, "ulus"u s›n›f›n önüne koyup Türk milliMHP’nin ifline yarad›. Madem arada bir fark yetçili¤inin bayraktar› oldu. Bu nedenle egemen kalmad› diyen birçok CHP’li oylar›n› MHP’ye ulus ve devlet flovenizmini körükledi, statükocuverdi. MHP de yeniden yükselifle geçmenin daha lu¤u savundu ve militarizmden medet ummaya rahat bir ortam›n› buldu. Özetle, sosyal demok- bafllad›. Bu ba¤lamda askerin yedek gücü olrat bir parti olmaktan h›zla uzaklafl›p Türk mil- mak, MHP'yle koalisyon yapmak, Kürt sorunuliyetçisi bir parti haline gelen ve ayn› kulvarda nu ulusal bask›, terör ve asimilasyonla çözmek MHP ile yar›fl›r duruma gelen CHP, MHP’nin gibi söylemlerle bir ara rejim partisi haline gelyelkenine rüzgar tafl›d›. CHP, milliyetçi derken di. CHP, Cumhurbaflkan› seçimini rejim tart›flmas›na dönüfltürdü. Genelkurmay’›n “siyasete MHP'ye oy kapt›rd›. Erdo¤an eski sosyal demokratlar› partisine müdahalesini” savundu ve böylelikle Kürtlerin, vitrin olarak al›rken, Baykal parti içindeki sos- ezilenlerin, iflçilerin ve kent yoksullar›n›n oylayal demokrat ilkeleri benimsemifl olanlar›n mil- r›n›n, bu konuda ma¤dur durumda oldu¤unu idletvekili olmalar›n› engelledi. Bunun yerine dia eden AKP’ye kaymas›na neden oldu. Böylemerkez sa¤dan baz› isimleri alarak merkez par- likle CHP, bu son yenilgisiyle (2004 yerel yöneti rolüne soyundu. ‹lhan Kesici, Lütfullah Kaya- tim seçimlerinde de bu durum flekillenmiflti) birlar, Edip Safder Gaydal› gibi isimleri partiye al- likte art›k Türkiye partisi olma niteli¤ini yitirdi mas›na karfl›n, merkez sa¤dan gene de oy ala- ve bir bölge partisi haline geldi. Baykal ve ekibi bu yenilgiden sonra ne yapamad›. Baykal’›n CHP'nin bu gidiflat›n›n bafl›na cak? Seçimden iki gün sonra Baykal’›n yapt›¤› böyle bir hezimeti getirece¤i s›r de¤ildi. Nitekim aç›klamayla bu parti iktidar›n›n tutumu belli olseçim sonras› CHP genel merkezinden yay›lan du. Hemen harekete geçen parti içi ve parti d›fl› bir bilgiye göre zaten Baykal ve ekibinin beklen- muhalifler, yeni oluflum aray›fllar›na (yeni parti tisi AKP’nin tek bafl›na iktidar olabilecek say›da kurmak, SHP-DSP’yi birlefltirmek vb.) bafllad›. Sosyal demokrat çizgide milletvekili ç›karabileyeniden bir toparlance¤i fleklindeymifl. man›n nas›l ve hangi DP’nin baraj› aflmas› …te yandan, 27 Nisan MuhtÝra sŸreci kulvarda olaca¤› ve halinde de AKP’nin oydevam etmekte olduÛu i•in se•im bunda baflar›l› olup lar› 276’n›n üzerinde sonu•larÝ karßÝsÝnda ordu hi•bir olunmayaca¤›, esas olaolacakm›fl. CHP’nin ßey olmamÝß gibi davranmayacakrak önümüzdeki siyasal kendi beklentisi ise %25 ve toplumsal süreçte becivar›nda oy alaca¤› tÝr. Þimdiye kadar toplumun/millelirlenecek. fleklindeymifl. Yani Baytin tŸmŸ adÝna Òsiyaset ŸstŸÓ bir kal ve ekibi, kendilerine yerden mŸdahaleye alÝßmÝß olan gene ana muhalefet göc) MHP’nin Yeniden ordu, % 46 oranÝnda oy almÝß bir revini lay›k görmüfl. Yükseliflflii siyasi irade gŸcŸne karßÝ tutum Genelkurmay’›n ça¤r›s›yla Cumhuriyet gaMHP, 1999 seçimlealÝrken daha dikkatli olacaktÝr. Bu zetesi ve benzer çizgiderinde %18 oy alarak nedenle de doÛrudan mŸdahale etki di¤er medyaya ve muazzam bir yükselifle me koßullarÝ olmayan bu sŸre•te Cumhuriyet Mitingi örgeçmifl, 3,5 y›ll›k koalisordu, siyaseti etkilemek i•in yeni gütleyicilerine hakim yon ortakl›¤›ndan sonra strateji ve taktikler gelißtirecektir. olan söylemde flekilleyap›lan 3 Kas›m 2002 30


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

¤ini anlayamad›¤›n› belirterek flu de¤erlendirmeyi yapt›: "AKP'nin bu kadar hata, bu kadar yanl›fl›na ra¤men oylar›n› bu kadar art›rmas› hayret edilecek bir durum. Nas›l oluyor, anlamakta zorluk çekiyorum. Çünkü gerçekten birçok önemli hata ve yanl›fl yapt›lar. Halk›n bunu anlamam›fl olmas› hayret edilecek bir fley." Bahçeli, "Siz bu art›fl› nelere ba¤l›yorsunuz?" soruma ise flu karfl›l›¤› verdi: "San›yorum, son olaylar üzerine izledikleri ma¤duriyet politikas› etkili oldu. Halk aras›nda bunun propagandas›n› yapt›lar. ‹flte Müslüman bir cumhurbaflkan› seçtirmediler diye propaganda yapt›lar. Bunun üzerinden etkili olmaya çal›flt›lar” dedi. MHP lideri Devlet Bahçeli bunu biraz daha aç›k bir lisanla, “'Meclis iradesine yönelik d›flar›dan yap›lan dayatma ve zorlamalar›n toplumda kabul görmedi¤i ve iktidar partisine hak etmedi¤i bir deste¤i sa¤lad›¤› anlafl›lmaktad›r” fleklinde aç›klad›. Birkaç gün sonra bas›n toplant›s› yapan Bahçeli, “Cumhurbaflkanl›¤› seçiminde sorun yaratmayacaklar›n›, meclis iradesine sayg› göstereceklerini, gerginli¤in de¤il uzlafl›n›n savunucusu olacaklar›n›”, söyledi. Ancak, sözü ve eylemi her zaman çeliflkili olan MHP’nin mecliste uslu duraca¤›na hiç kimse ihtimal vermiyor. Kürt milletvekilleri ile sosyalist milletvekiline karfl› bofl durmayaca¤›, onlar üzerinde bask›c› bir tutum sergileyece¤i biliniyor. CHP ile say›sal farkl›l›klar› fazla olmad›¤› için ikisi aras›nda bir muhalefet yar›fl› yaflanabilir. AKP’nin getirdi¤i çeflitli anayasal ve yasal de¤iflikliklere destek verecek olan MHP ile CHP’nin flimdiki balay› durumu bir süre sonra sona erebilir. Bu seçim sonuçlar›yla MHP’nin yeniden yükselifle geçmesinin tesadüfi olmad›¤›, kendisine karfl› oluflumlar›n hemen hepsinin (BBP’den ATP’ne kadar) baflar›s›zl›¤›n›n kan›tlanm›fl oldu¤u gerçe¤inden hareket eden Bahçeli, faflist hareketin tart›flmas›z tek lideri oldu¤unu ispat etmifl gibidir. Bahçeli, flimdi gerek meclis içi ve gerekse meclis d›fl›ndaki güçlerini konsolide edecek ve yerel seçimlerden bafllayacak tek bafl›na iktidar olma hedefiyle hareket edecektir. Yo¤un parti içi sorunlar›yla ve sosyal demokrat camia ile u¤raflmak zorunda kalacak olan CHP’ye karfl›n, MHP kendisini AKP’ye karfl› iktidar alternatifi olarak lanse etme sürecine sokacakt›r. MHP’nin bu çabas› ise AKP ile giderek daha ciddi sorunlar etraf›nda çat›flmas› anlam›na gelecektir.

seçimlerinde baraj›n alt›nda kalarak meclis d›fl›na sürüklenmiflti. 22 Temmuz seçimlerinde ise MHP ikinci büyük zaferini yakalad›. “Tek bafl›na iktidar” slogan›yla ve bilinen üslubu ile gergin bir propaganda tarz› sürdüren Bahçeli % 14.5 oy oran›yla 70 milletvekilini yeniden meclise sokmay› baflard›. MHP’nin yükseliflini geçmiflte konjonktürel duruma ba¤layanlar için bu yeni durum sürpriz oldu. MHP’nin gücünün fark›nda olmayanlar veya onun yükseliflini tehlikeli görmeyenler, bu kez felaket senaryolar› yapmaya bafllad›. Genelkurmay Baflkan› Büyükan›t’›n “kitlesel tepki gerekli” ça¤r›s›yla bafllayan Cumhuriyet mitinglerinde yükselen egemen ulus ve devlet milliyetçili¤i bu mitinglerin aktif kat›l›mc›lar›ndan biri olan MHP’nin ifline yaram›flt›. Mitinglerde dillendirilen Kemalist laikli¤i söylemi de AKP’nin alternatif söyleminin güçlenmesine neden olmufltu. ‹flçi Partisi’nden MHP’ye kadar egemen ulus ve devlet savunuculu¤u yapanlar›n kat›ld›¤› bu mitingiler de parsay› ad›yla, söylemiyle ve geçmifliyle herkesten daha Türk milliyetçisi olan MHP toplam›flt›. AKP ise gerek say›sal kat›l›m› ve gerekse kitlesel coflkusuyla bir flekilde alternatif seçim mitingleri düzenleyerek kendi söylemini ve konumunu güçlendirmiflti. CHP ve DSP ise, milliyetçilik söyleminde MHP ile yar›fl etmeye bafllam›fl ve her f›rsatta müttefik bir konum sergilemifllerdi. Seçim propagandalar› s›ras›nda MHP ile koalisyonu dillendiren Baykal’›n Atatürk milliyetçili¤i, Bahçeli’nin Türk milliyetçili¤i söylemi kadar baflar›l› olamam›flt›. Kitlelere vaat ettiklerini gerçeklefltiremeyen, sözü ve eylemi daima birbiriyle çeliflen MHP, bitmeyen iç çat›flmalar›n›n da etkisiyle içinde yer ald›¤› 57. hükümet döneminde çok y›pranm›flt›. Seçim baraj›na tak›l›p meclis d›fl› kalmas›ndan beri parti içi muhaliflerle u¤raflan Bahçeli, sonunda onlar›n bir k›sm›n› pasifize etmifl, bir k›sm›n› da partiden uzaklaflt›rarak parti içi istikrar› yenden kurmufltu. Bu son seçim baflar›s›yla da liderli¤ini iyice pekifltiren Bahçeli, Türkefl’ten sonra partiyi en sa¤lam çizgiye oturtan kifli oldu. Seçim sonuçlar›n› de¤erlendiren Bahçeli, seçimlerde “MHP'nin oylar›n›n iki kat›na ç›kt›¤›n›, ancak MHP'ye önemli bir muhalefet görevi verdi¤ini” söyledi. CHP ile koalisyon hesaplar› yaparken, CHP’nin baflar›s›zl›¤›ndan dolay› muhalefet yapma görevini üstlenmek zorunda kalan Bahçeli, AKP'nin oyunun bu kadar nas›l art›rabildi31


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

d) Di¤er Partilerin Durumu

siyasi temsilcileri, bu kez ba¤›ms›z adaylarla seçime girme yöntemini uygulayarak %10’luk baDP, GP, SP, BBP, BTP, HYP vb. partilerin raj engelini aflt›. Mecliste grup kuracak kadar hepsi de yenilgiyle ç›kt› bu seçimden. Ne A¤ar bir say›ya ulaflan DTP bir misyon üstlenerek DP’yi, ne Uzan GP’yi ve ne de Erbakan SP’yi Türkiye tarihinde bir ilki gerçeklefltirdi. parlamentoya sokabildi. Yaz›c›o¤lu bir uyan›kDTP'nin meclise girmesinin en önemli sonul›k yap›p ba¤›ms›z aday olarak meclise girmeyi cu Kürt sorununu meflru ve yasal bir zeminde baflard›. ‹lk defa seçime giren Y. N. Öztürk de tart›flabilecek olmas›d›r. Kürt sorunu art›k bin boyunun ölçüsünü ald›. bir zahmetle yap›lan özel toplant›lardan (panel, 2002 seçimlerinden beri gündemde olan konferans, sempozyum vb.) meflru ve yasal temDYP-ANAP birleflmesi 22 Temmuz seçimlerin- silcileri taraf›ndan meclise tafl›nacakt›r. Kürt den hemen önce gündeme geldi. Erkan Mumcu sorununun ülke kamuoyunda daha iyi ve kolay ile Mehmet A¤ar’›n alelacele birleflme/bütünlefl- anlafl›lmas› a¤lanacakt›r. Dahas› Kürt siyasal me çabalar› hüsranla sonuçland›. Birleflme sü- kimli¤inin meflrulaflmas›na ve ülkenin demokrecinin DP’nin kurulma aya¤›nda kalmas›, bir ratikleflmesine hizmet edecektir. anda bu çaban›n estirmeye bafllad›¤› rüzgar›n Bu yeni süreç, hem Kürt hareketinin meflru kesilmesine neden oldu. Dahas› ANAP’›n ve yasal temsilcilerine ve hem de Kürt sorunuDYP’nin baz› manevralar› karfl›s›nda, hem bu nun adil ve demokratik siyasal çözümünden yabirleflmeden ve hem de seçime kat›lmaktan vaz- na olan güçlere benzer görev ve sorumluluk yükgeçmesi, A¤ar ve yeni partisi DP’yi baraj›n alt›- lemektedir. na sürüklemekle kalmad›, DYP’nin eski oylar›Tahmin edilece¤i gibi, mecliste MHP ve CHP na bile ulaflmas›n› engelledi. Böylelikle Mehmet gibi milliyetçi ve militarist iki partinin varl›¤›, A¤ar’›n dokunulmazl›k z›rh› rüyas› bitti. DYP DTP’nin ifllerini bir hayli zorlaflt›racakt›r. Ayr›ile ANAP’›n oylar› da AKP’ye gitti. Bu, merkez ca flimdiye kadar tek tarafl› atefl çabalar›n›n sa¤da yaflanan en dramatik bir durumdu. Bu- hepsini bofla ç›karan ve çat›flma ortam›ndan yanun fark›nda olan Demirel bile DP’den uzak na olan güçlerin bofl durmayaca¤› da unutulmadurmufltu. . mal›d›r. Devletin çat›flma ortam›n› devam ettirCem Uzan’›n 2002 seçimlerinde medya gücü me çabas› esas olarak DTP’nin meclisteki deve büyük paralar harcayarak bafllatt›¤› propa- mokratik etkinli¤ini k›rmaya yönelik olacakt›r. ganda yöntemleriyle kazand›¤› oylar bu seçimDTP’nin meclis icraat›, Kürt sorununun çözülerde uçup gitti. GP ne baraj› aflabildi ve ne de mü yolunda varolan müzakere çabalar›na ve önemli bir baflar› gösterebildi. Böylelikle Uzan tart›flma ortam›n›n olgunlaflmas›na katk›da buve GP’si siyaset sahnesinden tasfiye oldu. GP lunacakt›r. Bu süreç ayn› zamanda Kürtlere oylar›n› esas olarak MHP’ye kapt›rd›. Asl›nda, karfl› önyarg›lar› ortadan kald›rabilir ve giderek GP, MHP’den ödünç alegemen ulus ve devlet d›¤› oylar› vermifl oldu. flovenizminin k›r›lmas›na neden olabilir. Bu DTP'nin meclise girmesinin en 3) B‹N UMUT bak›mdan meclis içi ve šnemli sonucu KŸrt sorununu ADAYLARI VE DTP meclis d›fl›ndaki tümü meßru ve yasal bir zeminde tartÝßaemek, bar›fl ve demokMart 1994'te HEP rasi güçlerinin ortak bir bilecek olmasÝdÝr. KŸrt sorunu armilletvekillerinin dokuprogram etraf›nda haretÝk bin bir zahmetle yapÝlan šzel nulmazl›klar›n›n kald›ket etmesi önemlidir. toplantÝlardan (panel, konferans, r›lmas› ve Kürt milletDTP'liler mecliste sempozyum vb.) meßru ve yasal vekillerinin tekme-togerçekleflmesi muhtetemsilcileri tarafÝndan meclise takat meclisten at›lmalamel yeni anayasa de¤ir›ndan beri ilk defa flikliklerine destek vereßÝnacaktÝr. KŸrt sorununun Ÿlke Kürtlerin siyasi taleplecekleri ve böylelikle kamuoyunda daha iyi ve kolay anrini do¤rudan dile getihem Türkiye'nin delaßÝlmasÝ aÛlanacaktÝr. DahasÝ KŸrt recek DTP meclise girmokratikleflmesine ve siyasal kimliÛinin meßrulaßmasÝna di. Son üç seçimden behem de Kürt siyasi kimve Ÿlkenin demokratikleßmesine ri baraja tak›lan Kürt li¤inin meflrulaflmas›na özgürlük hareketinin katk›da bulunabilecekhizmet edecektir. 32


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

cumhurbaflkanl›¤› krizinde haks›zl›¤a devlet taraf›ndan u¤rat›ld›¤›n› düflünen dindar Kürtler bu seçimde AKP’ye oy vermifltir. AKP'nin özellikle yoksul kesimlere yönelik e¤itim, sa¤l›k, g›da ve ›s›nma yard›mlar› da insanlar aras›nda partiye ilgiyi artt›rm›flt›r. AKP’li belediyelerin hükümet destekli icraatlar› da Kürtler aras›nda bu partiye karfl› ilgi uyand›rm›flt›r. Bu nedenle DTP’nin en kuvvetli oldu¤u yer olan Diyarbak›r'da bile AKP yüzde 41.2 oy alm›flt›r. Bu illerde oy band› ortalama yüzde 4050'larda gezinmifltir. CHP ve MHP ise bölgede hepten silinmifltir. DTP'li ba¤›ms›zlar›n toplam oyu yüzde 3.8 oldu. Oysa 2002 seçimlerinde DEHAP yüzde 6.14 oy alm›flt›. Oy veren kifli say›s›nda da ciddi düflüfl var. 1 milyon 933 bin 980 kifliden al›nan oy, 2007'de 400 bin oy kayb›yla gerçekleflti. 2002 seçimlerinde al›nan oylar bu seçimde muhafaza edilebilmifl olsayd›, Bin Umut Adaylar› toplamda 37 milletvekili ç›kartacakt›. Bat› illerinde ise genifl bir sol birli¤in sa¤lanamamas› oylar›n düflmesine neden oldu. CHP ve MHP gibi milliyetçilik yar›fl›na girmeyen ve Kürt illerinde “kardefllik” söylemi gelifltiren AKP oylar›n› art›rd›. Bu da DTP’nin daha az milletvekili ç›karmas›na neden oldu. DPT, Bin Umut Adaylar›’n›n belirlenmesinde baz› eksikler yapm›fl ve bu yüzden bir kaç milletvekilli¤ini kaybetmifltir. Bu ba¤lamda Bask›n Oran-Do¤an Erbafl saflaflmas›nda iki milletvekili birbirlerinin önünü kesmifl ve bir milletvekilli¤i kazand›racak oylar heba olmufltur. Ufuk Uras’a biraz torpil geçilmifl, Levent Tüzel ‹zmir’den aday gösterildi¤i için seçilme flans› azalm›flt›r. Ak›n Birdal’›n Diyarbak›r’dan aday gösterilmesi ise sosyalistlere yap›lm›fl büyük bir jest olmufltur. Adana ve Mersin illerindeki aday belirleme yöntemleri ve bu illerde sol birli¤in c›l›z kalmas› adaylar›n az farkla kaybetmelerine neden olmufltur. Bu iki ilde di¤er sol partiler oylar›n› ba¤›ms›z adaylara verselerdi, durum farkl› olacakt›. Her fleye karfl›n Mersin, Adana, ‹stanbul Birinci ve ‹kinci bölge ve ‹zmir’de al›nan oylar analiz edildi¤inde bir gerçe¤in alt›n› çizmekte yarar var: Bu illerde al›nan oylar, (300-500 oy fark›yla milletvekilli¤i kaybetmeler vb.) sosyalist hareket ile Kürt özgürlük hareketi aras›nda yap›lmas› kaç›n›lmaz olan stratejik ittifak›n ne kadar önemli oldu¤unu göstermifltir. Bu illerde ve tabi ki baflka illerde de di¤er sol ve sosyalist partiler kendi bafllar›na seçime girmek yerine

leri bilinmektedir. Çünkü, hükümet onlar› do¤rudan temsilci olarak kabul etmek zorunda kalacak ve Türk kamuoyu da giderek bu duruma tahammül edecek bir konuma gelecektir. DTP’nin meclisteki varl›¤›, Kürtlerin taleplerini kurumsal yollardan dile getirmeleri için çeflitli imkanlar yaratacakt›r. Bu ba¤lamda PKK’nin uygulamaya koydu¤u “ateflkes ve karfl›l›kl› görüflme” talepleri ilk kez meclis kürsüsünden yasal ve meflru temsilcileri arac›l›¤›yla dile getirilebilecektir. DTP'nin meclis tecrübesinin baflar›s›zl›¤›, daha ciddi sorunlar›n ç›kmas›na neden olacakt›r. Böyle bir durumda gerek partinin konumu ve gerekse parlamento deneyimi tart›flma konusu haline gelecektir. DTP’nin baflar›s›zl›¤› halinde ortaya ç›kacak sorunlar›n fark›nda olan devlet, DTP’yi çeflitli provokasyonlarla tasfiye etme ve meclis d›fl›na atma yollar› arayacakt›r. Daha flimdiden Genelkurmay DTP’li milletvekillerine tav›r almaya bafllam›fl, ve milletvekillerinin mecliste yemin törenleri yap›l›rken s›ra DTP’lilere geldi¤inde Büyükan›t ve di¤er Kuvvet Komutanlar› birlikte meclis salonunu terk edeceklerini aç›klam›flt›r. Öte yandan, DTP bekledi¤i sonuca ulaflamam›fl ve 30-40 milletvekili beklerken bu say› 23’de kalm›flt›r. DTP, 3 Kas›m 2002 seçimlerine göre önemli oranda bir oy kaybetmifltir. ‹stanbul, Ankara, ‹zmir, Adana ve Mersin gibi Kürt nüfusunun yo¤un oldu¤u büyük illerde hem Kürtlerden ve hem de sosyalistlerden gerekli deste¤i alamayan DTP, ayn› flekilde Kürt illerinde de önemli oranda oy kaybetmifltir. Buna karfl›n AKP Kürt illerindeki oylar›n› önemli oranda art›rm›fl ve baz› illerde AKP ba¤›ms›zlara fark atarak Kürt illerinde toplamda 60'›n üzerinde milletvekili ç›karm›flt›r. DTP hala Kürt seçmen kitlesinin önemli bir kesimine ulaflabilmifl de¤il. Baflka bir deyiflle Kürt seçmenin önemli bir kesimi devlet bask›s›yla ve afliret ba¤lar›yla baflka partilere oy vermeyi sürdürüyor. Bu durum, Kürt seçmenin siyasi bilincinin düflük olmas›yla aç›klanabilirse de, AKP'nin Kürt illerinde sa¤lam bir tabana sahip oldu¤u unutulmamal›d›r. 3 Kas›m 2002 seçimlerinde AKP'ye çok fazla ilgi göstermeyen mütedeyyin Kürtler AKP'ye oy vermifltir. Bunun nedenlerinden biri, dindarl›¤› ve "Kürt realitesini" kabul edifliyle birlikte Erdo¤an’›n siyasi duruflunun Kürtler aras›nda takdir edilmesidir. AKP’nin Kürt sorununa di¤er partilerden daha ›l›ml› bakt›¤›n› ve ayn› zamanda 33


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

kat gösterir. Devrimciler için parlamento amaç de¤il, bir araçt›r. Parlamentoyu iktidara ulaflman›n yolu olarak görenler, bunu amaç haline getirirler. Araç olmas›n› küçümseyenler de ondan yararlanmas›n› bilmezler. Bu iki farkl› tutum, ayn› zamanda sosyalist hareketin iki temel sapmas›na tekabül eder. Burjuva parlamento ve onun fonksiyonlar› sorunu, kapitalist toplumda "ezen-ezilen, yöneten-yönetilen, temsil eden-edilen, tercih edenedilen" gibi s›n›f iliflkileri ba¤lam›nda ele al›nmal›d›r. Marksizmde sorunun indirgenebilece¤i nokta, "temsil-ezme ve bunlar›n arada bir tercih edilme izni"dir. Burjuvazi aç›s›ndan yol ancak buraya kadar ulafl›r. Bunun ötesine ulafl›lmaya çal›fl›ld›¤›nda veya ulaflman›n ihtimalleri ortaya ç›kt›¤›nda, burjuvazi bu oyundan vazgeçer. Bu nedenle, burjuvazi hiçbir zaman oyunu kurallar› ile oynamaz ve kendi devletinde ç›karlar›n› zedeleyebilecek her hangi bir duruma müsaade etmez. Bir az›nl›k iktidar› olan burjuva diktatörlü¤ünün görünürdeki tüm demokratik kurallar›, kendi diktatörlü¤ünü gizlemeye ve soyut 4) BURJUVA PARLAMENTO VE SEÇ‹MLER bir demokrasi vaadiyle halk› aldatmaya yönelikKapitalist devlette parlamento, genel oya da- tir. Baflta iflçi s›n›f olmak üzere, tüm emekçiler yal› olarak oluflturulan yasama organ›d›r. Bu organ›n genel oya dayal› olarak oluflturulmas› ve ezilenler, kendilerini kurtarmak için yeteri burjuvazi aç›s›ndan önemlidir. Çünkü bu ona kadar bilinçlenmedikleri sürece, kendilerini görünürde "halk›n r›zas›na dayal›" olarak yönet- ezen s›n›flar›n temsilcisi partilerin kuyru¤una me olana¤› verir. Burjuvazinin çeflitli yöntem- tak›labilirler. ‹flçi s›n›f› ve emekçiler, kendileri lerle halk›n bu "r›zas›n›" almas›, iktidar›n›n da- için s›n›f olmaya bafllad›kça örgütlenmenin biha güvenilirli¤i ve süreklili¤i bak›m›ndan gerek- lincine var›rlar. Kendi siyasal partilerini kurarlar ve kendi adaylar›n› desteklerler. lidir. Engels’e göre kapitalist devlette burjuvazinin Genel oya dayal› olarak yap›lan seçimler, burjuva parlamentonun oluflturulma biçimidir. emekçi kitlelere tan›d›¤› “genel oy hakk›, iflçi s›Kapitalist devlette parlamento egemen s›n›f›n n›f›n›n olgunlu¤unu ölçmeye sa¤layan bir göstemsilcilerinden oluflturulan bir “yürütme kuru- terge” olarak ele al›nmal›d›r. Çünkü “genel oy hakk› termometresinin, lu” niteli¤indedir. Buremekçiler için kaynama juvazi halk›n gerçek noktas›n› gösterece¤i Burjuva parlamento ve onun fonksitemsilcilerinin parlagün” yani gerekli koflulmentoya seçilmemesi yonlarÝ sorunu, kapitalist toplumlar olufltu¤unda onlar için her türlü tedbiri da "ezen-ezilen, yšneten-yšnetida kendi iktidarlar›n› al›r. Bunun için ve gelen, temsil eden-edilen, tercih kuracaklard›r. Bugünnel kural olarak her seeden-edilen" gibi sÝnÝf ilißkileri kü kapitalist sistem ve çimde yasal ya da fiili burjuvazinin devlet egebaÛlamÝnda ele alÝnmalÝdÝr. Markengeller yarat›r. Parlamenli¤i flartlar›nda mentonun her düzeydesizmde sorunun indirgenebileceÛi “bundan daha fazla bir ki egemen s›n›f temsilcinokta, "temsil-ezme ve bunlarÝn fley olamaz” ve asla ollerinin birbirleriyle daarada bir tercih edilme izni"dir. mayacakt›r. n›fl›kl› söz düellesu yapBurjuvazi a•ÝsÝndan yol ancak buBurjuvazi, kendisi ve t›klar› bir yer haline gemüttefikleri için koyduraya kadar ulaßÝr. tirilmesine özel bir dik-

Bin Umut Adaylar›n› destekleselerdi, parlamentoda daha çok sosyalist milletvekili olabilirdi. Bu arada sol ve sosyalist partilerin bu seçimlerde esamesi okunmad›. Hem seçimlere girip hem de parti genel baflkan›n› Bin Umut Adaylar› aras›nda parlamentoya gönderen ÖDP gibi partiler, Kürt hareketinden uzak durarak bu sürecin aleyhine çal›flm›fl oldular. Yine bu tarihsel sürecin önemini kavrayamayan di¤er baz› sosyalist parti ve örgütler de, 300-500 oy alma pahas›na ba¤›ms›z adaylarla seçimlere girerek anlams›z bir ifl yapm›fllard›r. Ulusal sol kervan›na kat›lan “Yurtsever Cephe”siyle TKP de tek bafl›na kat›ld›¤› bu seçimlerde hüsrana u¤ram›flt›r. fiimdi sol ve sosyalist partilere düflen görev, 22 Temmuz seçimlerinin sa¤l›kl› bir de¤erlendirmesini yapmak ve buradan devrimci görevler ç›karmakt›r. Yaflan›lan bu seçim tecrübesinin bilince ç›kar›lmas›, her fleyden önce önümüzdeki yerel seçimlerde en genifl sol güçbirli¤i için flimdiden haz›rl›klara giriflilmesi anlam›na gelecektir.

34


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

stratejik politikalar; ilkin onu ortaya koyan ve kolektif bir irade göstererek karar haline getirenlerin ayn› do¤rultuda kararl›l›kla yürümeleri; ikinci olarak da, görev ve sorumluluk sahibi kadrolar›n ortaya konulan politikalar› sahiplenmeleri fleklinde birbiriyle iç içe geçen bir örgütsel ve siyasal süreçte hayata geçirilebilir. Bu nedenle, al›nan kararlar› iflleri yoluna koymak için yap›lan “uzlaflmalar” ve “tren sallama manevralar›” olarak alg›layanlar ile onlar› “afaki” gören ve nas›l olsa gerçekleflmeyecek diye “bildi¤ini okuyan” anlay›fllarla “yeni at›l›mlar” yapmak mümkün de¤ildir. Siyasal ve toplumsal mücadeleler tarihinde ve kendi tarihimizde s›kça görülen bütün istikrars›z süreçler, bu temel zaaftan kaynaklanm›fl ve kimi zaman pratikten soyutlanarak ele al›nan tarihsel bilgi ve belgeler tarih yaz›c›lar›n› bile yan›ltm›flt›r. Dünyada ve Türkiye’deki çok yönlü geliflmeler dikkate al›nmad›¤›, devrim ve sosyalizm mücadelesinin çok yönlü sorunlar› eski/modas› geçmifl yol ve yöntemlerle sürdürülmeye çal›fl›ld›¤› takdirde, yeni t›kanmalarla ve bunal›mlara yüz yüze gelece¤imiz unutulmamal›d›r. Bu durumdan Marksist politika teorisinin yeterince kavran›lmad›¤› ya da “söz ve eylemin” diyalektik iliflkisinin yeterince anlafl›lamad›¤› sonucu ç›kar›labilir. Amaca ulaflmak için belirlenen yol stratejiyi, bu yola ulaflmak için kullan›lan tüm yöntemler de taktikleri belirler. Ama her fleyden önce amaca ulaflmak için uygun bir araç/örgüt gereklidir. Örgüt bir araçt›r ve amaca hizmet etmelidir. Bu ba¤lamda amaç, araç ve ihtiyaç aras›nda diyalektik bir iliflki vard›r. E¤er araç amaca hizmet etmezse ya da amaç arac› içermezse, “örgütsel varl›¤›n korunmas› ve siyasal faaliyetin süreklili¤i” mümkün olamaz. Mevcut ideolojik politik ve örgütsel biçimleri mutlaklaflt›ran, onlar› her düzeyde ilkesel hale getirerek fetifllefltirenler, siyasal ve toplumsal sürecin seyrine uymakta zorlan›rlar ve onun gerisinde kalmaya mahkum olurlar. Bu ba¤lamda amaç-araç-ihtiyaç iliflkisinin diyalekti¤i, bütünlüklü bir devrim ve örgüt anlay›fl›na sahip olmay› gerektirir. Uygulanan siyasal taktikler, karfl›l›kl› güçlerin küçük ya da büyük savafllarda mevzilenmesi, tüm güç ve imkanlar›n seferber edilmesi ve sonucun önceden hesap edilmesi fleklinde önceden belirlenir. S›n›flar mücadelesinde toplumsal dinamiklerin ve güç dengelerinin dikkate al›nmas›, savaflan güçlerin eylem birli¤inin sa¤lanmas›, amac›n gerçekleflmesi bak›m›ndan

¤u “demokratik kurallara/s›n›rlara” dayanarak iflçi s›n›f›n›n kendi öz gücünü ortaya koymas›na müsaade etmez. Burjuva demokratik hak ve özgürlüklerin emekçiler taraf›ndan özgürce kullan›lmas›n› çeflitli yöntemlerle engeller. Her bir “demokratik hakk›n” kullan›lmas›n›n önüne kay›t üstüne kay›t getirir. Bu nedenle kapitalist düzende iflçi s›n›f› ve emekçilerin mücadelesi, burjuva parlamentoda ço¤unlu¤u ele geçirerek iktidar olma amac›yla s›n›rlanamaz. Emekçilerin bu yoldan iktidara gelmelerinin mümkün olmad›¤› tarihsel olarak görülmüfltür. Bu konuda yak›n tarihin birçok ac› tecrübelerinden söz etmek mümkündür. Lenin “Burjuva parlamentarizminin tarihsel olarak miyad›n› doldurdu¤unu, fakat siyasal olarak önemini korudu¤unu” vurgulam›flt›r. Bu bak›mdan devrim ve sosyalizm mücadelesini parlamenter mücadele ile s›n›rlamadan, siyasal gerçeklerin aç›klanmas› ve siyasal mücadelenin önemli bir manivelas› olarak burjuvazinin bu en etkili kürsüsünün kullan›lmas› önem tafl›maktad›r. Ancak, bu konuda ülke prati¤inde ortak bir kavray›fltan ve yönelimden sözetmek mümkün de¤ildir. Ülkenin özgün koflullar› “toplumsal meflruiyet” ile “yasall›k” aras›ndaki çizgiyi belirsiz hale getirmifl olmas›na ra¤men, genellikle sosyalist hareket bu ikilem aras›nda s›k›fl›p kalm›flt›r. Bu nedenle toplumsal bir meflruiyet kazanm›fl olan Kürt özgürlük hareketinin siyasal meflruiyet için sürdürmeye çal›flt›¤› yasal parti faaliyeti bir ikilem gibi alg›lanmaktad›r. Oysa PKK da¤da gerillas› mecliste milletvekili olan bir siyasal hareket olarak siyasal ve toplumsal meflruiyet kazanm›flt›r. Sosyalist hareket bu gerçe¤in bilincine varmal› ve iki hareket aras›ndaki stratejik ittifak›n devrim ve sosyalizm mücadelesinin her aflamas›nda ne kadar önemli oldu¤unun ay›rd›na varmal›d›r. 5) S‹YASAL DURUM VE GÖREVLER

Bu yaz›y› yazarken Kurtulufl yaz›n›nda bundan önceki “siyasal durum” ya da “politikada yeni dönem” vb. yaz›lar›n› bir kez daha gözden geçirdim. Bunlar›n her birinde önemli siyasal öngörüler ve izlenecek stratejik ve taktik politikalar var. Ancak, siyasal pratikte bunlar›n hiçbirine uygun tutumlar al›nmam›fl, belirlenin politik hatta iliflkin eylem planlar› yap›lmam›fl ve dolay›s›yla saptamalar ortal›kta kalm›fl. Oysa yeni 35


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

tada önemli olan siyaset tarz›, bu aktörleri birbirinden ayr›flt›r›r, saflaflt›r›r ve sonunda do¤al bir ay›klanmaya tabi tutar. Bu noktada tarihi önemde olan fley bir hareketin kendine, kendi teorik, siyasal ve örgütsel yönelimine, kendi özgücüne ve her koflulda kendini yeniden var edilme ve geliflme potansiyellerini yarat›c› bir flekilde koruyabilme çabas›na ba¤l›d›r. Siyasal bir hareketin birlik ve ayr›l›k momentleri de bu süreçlerde ortaya ç›kar. Ayn› flekilde, hareketin baflar› ya da baflar›s›zl›klardan gerekli dersler ç›karmak ve belirlenen yolda kararl›l›kla ilerlemek bu süreçlerde çok önem kazan›r. Bu ba¤lamda Marksist siyasette her yeni dönemeçte durum de¤erlendirmeleri yapmak, hareketin s›n›f ve kitlelerle ba¤lar›n›, temel ve güncel görevlerin baflar› ya da baflar›s›zl›klar›n› vb. kolektif tarzda gözden geçirmek ve ortaya ç›kan yetersizliklerin, eksikliklerin ve hatalar›n özelefltirilerini yapmak önemlidir. Ancak bu flekilde iflçi s›n›f›n›n ç›karlar›n›, devrim ve sosyalizm hedefini her fleyin üzerinde tutanlar, mücadelenin her aflamas›nda acil sorunlara bu do¤rultuda yan›t üretebilenler, daima yeni ve genç güçlere yönelebilenler ve bu süreçte kendilerini yenileyebilenler daha baflar›l› olurlar. Siyaset kesintisiz bir süreçtir. Siyasal faaliyetin kesintisizli¤i ve ayn› zamanda siyaset yapman›n temel arac› olan örgütün/partinin süreklili¤i çok önem kazan›r. Bu iki süreç birbirine ba¤l›d›r, yani biri olmazsa di¤eri olmaz, çünkü sürecin karakterini belirleyen fley amaç-araç-ihtiyaç diyalekti¤idir. Siyaset boflluk kabul etmez ve ayn› kulvarda yar›flanlar aras›nda yarat›lan boflluk daima ileriye at›lan birileri taraf›ndan doldurulur. Bu ba¤lamda siyasal taktiklerin hayata geçirilmesinde ve günlük geliflmelere karfl› tutum al›fllarda yer, zaman ve hatta mekan önemlidir. Marksizm’in s›n›f mücadelesi perspektifine dayal› olan devrimci siyasette ilkelere ba¤l›l›k, kararl›l›k ve devrimci inisiyatif bir hareketin varl›¤›n›n korunmas› ve süreklili¤inin sa¤lanmas› için gereklidir. Son olarak, devrimci siyasette insan ve insan iliflkilerinin düzeyi, kitlesel kat›l›m ve demokratik iliflki, iflleyifl ve kiflisel katk›, gelecek toplumun nüvesini oluflturacak örgütlenmenin ve yeni insan tipi yaratman›n olmazsa olmaz›d›r. Bu nedenlerle, geçmiflten ç›kard›¤›m›z derslerin ›fl›¤›nda SDP’nin misyonu, ba¤›ms›z siyasal hatt›, örgütsel görevleri ve ittifak politikalar› hayati bir önem kazanmaktad›r.

önemlidir. Bu mücadelede söz konusu olan kar›fll›kl› güçlerin birbirlerini yok etme veya pasifize etme mücadelesidir. Bu bak›mdan, ideolojik, siyasal, örgütsel, askeri ve manevi ba¤lamda savaflan gücün kendine/özgücüne güvenmesi hayati bir önem tafl›r. Devrim, uzun ve yorucu bir mücadeleyi gerektirdi¤i için, bafllang›çta zay›f olan güçlerin geliflmesi/ilerlemesi öncelikle kendine/özgücüne güvenmekle gerçekleflebilir. Bu durum, mücadele sürecinde davaya olan ba¤l›l›k kadar önemlidir. Kendi tarihimizden biliyoruz ki, kendine güvenmeyenlerin baflkalar›ndan medet ummas›, trajik ve bazen de traji-komik olaylara yol açm›fl, sosyalist hareketin geliflmesini engellemifltir. Bu nedenle uygulamaya koydu¤umuz her taktik ad›mda, önce kendimize, sonra da müttefiklerimize güvenmek zorunday›z. Düflmanlar›m›za ise asla güvenmemeliyiz. E¤er, iflçi s›n›f›n›n düflmanlar›, bizim hakk›m›zda iyi fleyler söylemeye bafll›yorsa, hangi yolda oldu¤umuzu durup düflünmeliyiz. Daha da önemlisi, Lenin’in dedi¤i gibi “hatalar›m›z› düflmandan gizlememeliyiz ve bu kadar aç›k olmaktan” da korkmamal›y›z. Devrim ve sosyalizm hedefiyle mücadele eden sosyalistler için devrimci siyaset anlay›fl› nas›l olmal›d›r? Çok s›k tart›fl›lan, ancak soyut kavramlar›n d›fl›na ç›k›lamayan bir konu olarak bu bafll› bafl›na bir sorun oluflturuyor. Bu nedenle konumuzun s›n›rlar›n› aflmamak için burada çok özet olarak baz› vurgular yapmak istiyorum. Siyasetin sözcük anlam› (yönetme sanat›) ve s›n›fsal anlam› (egemen olan s›n›f›n toplumun di¤er kesimlerini yönetmesi) olarak iki tür tan›m› yap›labilir. Siyaseti Marksist anlam›yla ele al›rsak, her fleyden önce “somut flartlar›n somut tahlili” üzerinden izlenecek yol (ve yöntem) olarak özetleyebiliriz. Bu ba¤lamda siyaset, somut koflullar›n somut tahliline dayan›r. Lenin’in siyaset tarz› esas olarak bu anlay›fltan kaynaklanm›flt›r. “Somut flartlar›n somut tahlili” her somut durumda s›n›f›n ve kitlelerin acil ihtiyaçlar›na yan›t aray›fl›d›r. E¤er, somut koflullar her zaman do¤ru ve bilimsel yöntemlerle yap›labilirse kendi çözüm yollar›n›, gerekli olan araçlar› ve siyasal yönelimleri de yarat›r. Bu nedenledir ki, somut durumlar› farkl› alg›layanlar farkl› örgütsel ve siyasal çözüm önerileriyle ortaya ç›karlar. Siyasette ayr›flma ve saflaflma süreçleri bir hareketin gelece¤i ve süreklili¤i için belirleyici bir olgudur. Marksist siyaset, ve tabi ki bu nok36


EMEK, BEDEN, KÜMLÜK POLÜTÜKALARINA GÜRÜÞ EKÜN BODUR - DÜLAY ÜNKAYA

A

kad›nlar›n kurtulufl mücadelesini sosyalizmle s›n›rland›rmaz ya da belirsiz bir tarihe ertelemez. Yar›n de¤il, bugünden mücadele fliar›n› benimseyen kad›nlar, erkek egemenli¤ine karfl› kendi sözlerini söylemeyi ve örgütlenmeyi hedeflerler. Kad›nlar›n eme¤i, bedeni ve kimli¤i üzerindeki tüm tahakküm biçimlerine karfl› bu tahakkümün do¤rudan muhatab› olan kad›nlar›n kendi özörgütlülükleriyle hareket etmesi kad›n kurtulufl mücadelesinin ana eksenini oluflturur.

rt›-ürünün ortaya ç›kmas› ve toplumsal iflbölümünde erkeklerin denetiminde bulunan mülkiyet iliflkilerinin toplumsal yaflam› belirlemeye bafllamas›, erkek egemenli¤inin geliflerek kad›nlar›n eme¤inin, bedeninin ve kimli¤inin erkekler taraf›ndan denetlenmesinin yolunu açm›flt›r. Erkek egemenli¤i / ataerki fleklinde Türkçelefltirilebilecek olan patriyarka da, t›pk› özel mülkiyet, s›n›fl› toplumlar, devlet gibi ve onlarla organik bir bütünsellik içinde tarihin bir döneminde ortaya ç›km›fl; kad›nlar›n emeklerinin, bedenlerinin ve kimliklerinin erkekler taraf›ndan denetlenmesinin, egemenlik alt›na al›nmas›n›n ideolojisi olarak günümüze kadar gelmifltir. Mülkiyet iliflkileri içinde kök salm›fl olmas›ndand›r ki, patriyarkayla mücadele kaç›n›lmaz olarak özel mülkiyetin ortadan kald›r›lmas› için mücadele etmeyi gerektirmektedir. Çünkü ancak bu flekilde, kad›n ezilmiflli¤inin ekonomik temelleri ortadan kald›r›labilecektir. Patriyarka, tarih sahnesine ç›k›fl›yla birlikte, çeflitli toplumsal sistemlerin, ideolojilerin içine nüfuz ederek de¤iflik örüntülerle kendini yeniden üretmifl; günümüzde ise kapitalizmle iç içe geçerek modern görünümüne bürünmüfltür. Bu do¤rultuda, kad›n›n toplumdaki ezilen, ikincil konumunun evrensel bir kural ya da kader olmad›¤›n› söyleyen ve patriyarkay› ortadan kald›rmay› hedefleyen kad›nlar›n karfl›s›nda da modern görünümüyle kapitalist bir patriyarka dikilmektedir. Kad›n ezilmiflli¤inin ekonomik temellerini ortadan kald›rmak, kapitalizmi ortadan kald›rmakla mümkündür. Bu nedenle de, kad›nlar›n kurtuluflunun önkoflulu sosyalizmdir diyoruz. Önkoflul tespiti önemli bir tespittir; çünkü

EME⁄‹M‹Z B‹Z‹MD‹R...

Kad›n eme¤i, bir yandan kapitalist piyasa içinde prestijsiz, ucuz emek gücü olarak sömürülürken, bir yandan da özel alanda sistemin yeniden üretilmesine karfl›l›ks›z olarak hizmet etmektedir. Piyasa içinde kad›n iflgücü yine toplumdaki cinsiyetçi ifl bölümüyle eflgüdümlü olarak flekillenir. Yani, tüm patriyarkal toplumlarda ikincil rollere mahkum edilen kad›nlar, kapitalist piyasa koflullar›nda da toplumsal cinsiyet rolleriyle uyumlu bir “kad›n iflleri” tan›m› yap›larak prestijsiz ifllerde çal›flt›r›l›r, ucuz iflgücü olarak görülür, annelik, efllik kimlikleri her zaman iflçi kimliklerinden öncelikli olarak görüldü¤ünden çal›flma yaflam› içinde erkeklerle eflit flartlarda var olamaz, terfi koflullar› zorlaflt›r›l›r, yönetici konumlara yükselmesi her zaman için erkeklerden daha zordur. Kamusal alanda kad›n eme¤ini bu flekilde biçimlerdiren patriyarka, özel alanda da tüm yeniden üretim ifllerini kad›n›n üzerine yükleyerek sistemin yeniden üretimini kad›n›n s›rt›ndan ucuza getirmifl olur. Yani, kad›nlar›n sürekli olarak bir önceki nesilden devralarak ev için37


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

lumsallaflt›r›lmas› talebini do¤urur. Eme¤imizin bizim oldu¤unu söylemek, ev içinde eme¤imize el koyan erke¤e de, dolayl› olarak bundan ç›kar sa¤layan ve/veya piyasa içinde el koyan patrona da karfl› ç›kmay›; ve tüm bunlar›n üzerinden bugün kapitalizme eklemlenmifl olan patriyarkay› karfl›m›za almay› gerektirir. Bu karfl› ç›k›fl, kad›n eme¤inden fayda sa¤layan tüm iktidar iliflkilerini kuflkusuz ki karfl›s›nda bulacakt›r. Bu sebeple de, toplumsal yaflam›n tüm alanlar›nda; sendikalarda, siyasi partilerde ya da kad›n kurumlar› arac›l›¤›yla kad›nlar›n örgütlü mücadelesini gerektirir. fiüphe yok ki bu mücadele, yaln›zca kad›n eme¤inin kurtuluflunu örgütlemekle yetinmekle kalamaz. S›rf bu örgütlenme ile bile patriyarkan›n yüksek duvarlar›na çarpaca¤›ndan bir bütün olarak toplumsal cinsiyet rollerini ve kad›n ezilmesini tahlil etmek durumundad›r.

de yerine getirdi¤i yemek, bulafl›k, temizlik, çamafl›r, ütü gibi ifllerle birlikte, kad›nlar›n do¤urganl›klar›n›n yan› s›ra üslendikleri çocuklar›n yetifltirilmesi ve bak›m›, beslenmesi, büyütülmesi ve hastalar›n, yafll›lar›n bak›m›, her yeni çal›flan neslin yeniden üretilmesi, kapitalizmin karfl›l›¤› ödenmeksizin hizmetine sokulmas› ve art›k çal›flamaz hale gelenlerin kapitalizmin sorumlulu¤undan ç›kar›labilmesi anlam›na gelmektedir. Fakat kad›nlar›n evde harcad›¤› bu emek, emek olarak bile görülmez ve sorgulanmaz. Sanki kad›n›n dünyaya gelifl sebebiymifl gibi do¤allaflt›r›l›r ve bir görünmezlik perdesine gizlenir; sistemin devaml›l›¤›n›n koflulu oldu¤u görmezden gelinir. Bunun tek dayana¤› kapitalizme de içkin olan patriyarkad›r. Di¤er taraftan, kad›n›n evde karfl›l›¤› ödenmeyen eme¤i, piyasa içinde do¤rudan dolafl›ma sokulmad›¤›ndan da görünmezli¤e mahkumdur. Hizmet sektöründe harcanan ayn› eme¤in bir piyasa de¤eri varken, evdekinin yoktur. Bunun sebebi, evdeki kad›n eme¤inin sistem içinde art›-de¤er üretmemesi, üretken emek kapsam›nda olmamas›; yaln›zca bir kullan›m de¤eri yaratmas›d›r. De¤iflim de¤eri de¤il kullan›m de¤eri yaratmas›d›r. Evdeki erkekler, tek tek kad›nlar›n eme¤inden bir ç›kar sa¤lasa da, bu eme¤i piyasada dolafl›ma sokamaz, bu emek üzerinden bir sermaye biriktiremez. Fakat, bu el konan emek üzerinden kapitalistlerin patriyarkal iliflkileri kullanarak bir kâr sa¤lad›¤›, üretimini ucuza getirdi¤i söylenebilir. Yine de, bir önceki sistemden devral›nan patriyarkal iliflkilerin bir sonucu oldu¤undan ola¤an kabul edilir; görünür olamaz. Benzer flekilde, ço¤unlukla evde kad›nlara yapt›r›lan enformal sektördeki parça bafl› ifller de, kad›n›n evdeki rolünün bir uzant›s›ym›fl gibi bedava say›labilecek koflullarda ücretlendirilir. Kapitalizm koflullar›nda özel ve kamusal alan ikili¤i içinde bölünmüfl olan kad›n eme¤i bu çerçevede diyalektik bir bütünlük arz eder. Yaln›zca ev içi eme¤i neden kad›nlar›n harcamas› gerekti¤ini sorgulamak bile kaç›n›lmaz olarak patriyarkal cinsiyetçi ifl bölümünü teflhir etmektedir. Bu noktada, kad›nlar›n ucuz iflgücü olarak görülmesine karfl› ç›kmak ve eflde¤er ifle eflit ücret talebini yükseltmek, kad›nlar›n toplumda ikincil rollere mahkum edilip prestijsiz ifllerde istihdam edilmesine karfl› mücadele etmeyi de gerektirir. Kad›nlar›n kamusal alana ç›kmas›n›, sosyal, ekonomik, cinsel ba¤›ms›zl›klar›n› elde etmesini savunmak da ev içindeki eme¤in top-

BEDEN‹M‹Z B‹Z‹MD‹R...

Erkek egemenli¤inin kad›nlar üzerindeki tahakkümünün temelinde kad›nlar›n eme¤ine karfl›l›ks›z olarak el konulmas› yatarken, di¤er bir taraftan da kad›n bedeni ve kimli¤i kapitalizmde evlilik sözleflmesiyle erke¤in denetimine tabi k›l›n›r; gerek patriyarkal ideoloji, gerekse erkekler kad›n bedeni üzerinde tahakküm kurarak politikalar›n› biçimlendirir, iktidarlar›n› perçinlerler. Tarih boyunca kad›nlar›n ortak ezilmiflli¤i patriyarkal sistem arac›l›¤›yla erkekler taraf›ndan kad›nlar›n bedenine, eme¤ine ve kimli¤ine el konularak temellendirilmifltir. Kad›nla erkek aras›ndaki iliflki de bir iktidar iliflkisi temelinde flekillenerek kad›n›n cinselli¤i bask›lanm›fl, erke¤in kendini kad›n›n bedeni üzerinde bir iktidar gibi konumland›rmas›na yol açm›flt›r. Buna bir de toplumsal örgütlenme biçimlerindeki hiyerarfliler eklendi¤inde kad›n›n bedeni üzerindeki bask›lama ve iktidar› kullanma yoluyla müdahaleler sistematiklefltirilmifltir. Kad›n kurtulufl mücadelesi bu ortak ezilmiflli¤i ve bunun patriyarkal sisteme ve toplumsal örgütlenme biçimlerine dair dayanaklar›n› sorgulamaktan yola ç›karak erkeklerle ve erkek egemenli¤iyle mücadeleyi hedeflemifltir. Kad›n›n bedenine ve cinselli¤ine dönük onun iradesi d›fl›nda her türlü müdahaleye karfl› mücadeleyi önüne koymufltur. 1. dalga kad›n hareketlerinde eflitlik taleplerinin yükseltildi¤i, kimi hukuki kazan›mlar›n elde edildi¤i görülmüfl, ama bunun tek bafl›na sorunu çözmedi¤ini tecrübe eden 38


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

2. dalgadaki kad›nlar, eflitlenme taleplerinin, ya kamusal alandan d›fllanmalar›na ya da özel hukuki kazan›mlar›n da aflamad›¤› bir ezilmiflli- alan›n onlara getirdi¤i görünmeyen eme¤in yüküyle dahil edilmelerine yol açar. Bu durum ¤i bilince ç›karm›flt›r. Beden politikalar›, 2. dalga kad›n hareketi- özel alanla kamusal alan›n birbirinden kopuklunin kad›n ezilmiflli¤ini sorgulad›¤› ve bilinç yük- ¤uyla da yan yana geldi¤inde kad›nlar›n ezilseltme toplant›lar›yla kad›nlar›n özel alanda ya- miflli¤i perçinlenir. Tüm bunlar›n bilince ç›kar›lmas› 70’li y›llarflad›klar›n›n asl›nda tek bafl›na kendilerinin bafl›na gelmedi¤i, tüm kad›nlar›n yaflad›klar› de- da kad›nlar›, bedenlerine sahip ç›kma noktas›nneyimlerin ortak bir dayana¤›n›n olmas› gerek- da bir çözüm üretmeye ve bu çerçevede örgütti¤ine dair kafa yoruldu¤u süreçte ortaya at›l- lenmeye itmifltir. Daya¤a, sark›nt›l›¤a, cinsel tam›flt›r. Bu dayana¤›n, özel mülkiyetin ortaya cize, tecavüze karfl› kampanyalar bu örgütlenç›kmas›yla bafllayan ve tarih boyunca kendini, menin sonuçlar›yd›. Hedef özel alanla kamusal mevcut toplumsal örgütlenme biçimiyle eklem- alan›n ba¤›n› kurmakt›. 70’lerde Avrupa’da, lendirmek suretiyle var etmeyi olanakl› k›lan 80’lerde Türkiye’de ortaya ç›kan 2. dalga femipatriyarkal sistem oldu¤u bilince ç›kar›lm›flt›r. nist hareket bu hedeflere giderken bir çok gerBu ba¤lamda, günümüzdeki beden politikalar›- çeklikle yüzleflmekteydi. Türkiye prati¤inde n›n ne olmas› gerekti¤ini ele alacak olursak pat- özel alan› politiklefltirmek çabas› kamusal alariyarkal sistemi kapitalizmden kopuk de¤erlen- n›n çöküflüne de denk geldi¤i süreçte, özel aladiremeyiz. Kapitalizmle eklemlenmifl olan patri- n›n içini kamuoyuna dökme, orada tüketme ve yarkal sistemde, erkek arac›l›¤›yla kad›n›n be- seyirlik malzeme haline dönüfltürme ve bireydenine bir müdahale söz konusudur. Bu, top- selcili¤e düflme riskiyle karfl› karfl›ya kald›. Oylumsal cinsiyet olgusuyla da ba¤lant›l›d›r ayn› sa ki bunun bir kamusal görünürlük boyutunda zamanda. O halde beden politikalar›na dair mü- kalman›n ötesine geçmesi, kamusal dönüflüm cadelemiz hem patriyarkaya, hem de kapitaliz- sürecine evrilmesi, politik ve prati¤i içeren me karfl› mücadeleden ba¤›ms›z ele al›namaz. perspektif oluflturulmas› esas hedef olmal›yd›. Patriyarkay› geriletmek ve y›kmak noktas›nda Özel alan›n politiklefltirilmesiyle ifflaat, itirafç›öncelikli hedeflerden birisi kad›n› erkek ege- l›k, iç dökme, röntgencilik kültürü aras›nda cidmenli¤ine karfl› mücadele içinde güçlendirmek di bir aç› fark› vard›r. Ve zaman zaman kad›nlar olmal›d›r. Bu bir yan›yla kad›n›n bir kad›nl›k bi- bunu göremedikleri dipsiz bir kuyu içine düfllinci gelifltirmesi ve yaflad›¤› sorunlar›n s›rf ken- mekten s›yr›lamam›fllard›r. ‘Ba¤›r herkes duydine ait “kiflisel” sorunlar olmad›¤›n›, bütünlük- sun!’ yada ‘Özel olan politiktir!’ sloganlar›ndan lü bir egemenlik sisteminin parças› oldu¤unu bi- anlafl›lmas› gereken beden politikas› bu olmalince ç›kararak kad›n sorununun politikleflme- mal›d›r. Öte yandan özel alan sadece dayak, tesiyle ba¤lant›l›d›r. Yani özel olan›n politik oldu- cavüz, taciz gibi bedene yönelik sorunlar de¤il, ¤u meselesinin ve örgütlü mücadelenin önemini yeniden üretimin kad›n›n s›rt›na yüklendi¤i emek ile de ba¤lant›l› kavramas›yla ilgilidir. bir aland›r ayn› zaman‘Özel olan politiktir’ da. Yine özel alanda yaslogan›yla ortaya at›lan KadÝnÝn evde karßÝlÝÛÝ šdenmeyen flanan kad›na yönelik özel alan/kamusal alan emeÛi, piyasa i•inde doÛrudan dofliddetin, kamusal alanpolitikalar›; 2. dalga kalaßÝma sokulmadÝÛÝndan da gšrŸnda yaflanan kad›na yöd›n hareketlerinin binelik fliddetten kopuk linç yükseltme toplant›mezliÛe mahkumdur. Hizmet sekolmad›¤›n› görmek gelar›yla kad›nlar›n tek tšrŸnde harcanan aynÝ emeÛin bir rekir. Özel alanda yaflatek özel alanlar›nda yapiyasa deÛeri varken, evdekinin nan bir dayakla, gözalflad›klar› deneyimlerin yoktur. Bunun sebebi, evdeki kat›nda yaflanan cinsel asl›nda kiflisel sorunlar dÝn emeÛinin sistem i•inde artÝ-defliddeti ve savafllarda olmad›¤›, bütünlüklü yaflanan tecavüzü bir toplumsal bir egemenÛer Ÿretmemesi, Ÿretken emek bütünsellik içersinde lik sisteminin parças› kapsamÝnda olmamasÝ; yalnÝzca ele almak gerekir. Saoldu¤u tespitidir. Bu bir kullanÝm deÛeri yaratmasÝdÝr. k›ncalardan birisi de fetoplumsal egemenlik Degißim deÛeri deÛil kullanÝm minist mücadeleyi fazsistemi kad›nlar›n bedeÛeri yaratmasÝdÝr. laca özel alan›n sorundenlerine el konmas›na, 39


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

d›nlar›n (ç›k›fl› itibariyle de orta s›n›f kad›nlar›n) taleplerini gözetiyor olmas› ve kitleselleflemedi¤i oranda da yenilgiye u¤ramas› meselesidir. Bundan dolay›d›r ki, özel alan›n politikas› örgütlenme hedefinden ve kad›n sorununa dair perspektiften ba¤›ms›z ele al›namaz. Geçmiflte yap›lan boflanma eylemleri ekonomik ba¤›ms›zl›¤› olan orta s›n›f kad›nlar aç›s›ndan bir seçenek olabilir; ancak ev kad›nlar› veya iflçi kad›nlar aç›s›ndan bu tür kampanyalar›n karfl›l›¤› ço¤u zaman yoktur. Veya geceleri de sokaklar› da istemek, yine geçmiflte yap›ld›¤› üzere meyhane basma eylemleri orta s›n›f kad›nlar aç›s›ndan önemli bir talep olabilirken; hatta devrim niteli¤i tafl›rken, gecenin bir vakti bir servisin onu gece vardiyas› için evinden almas› d›fl›nda geceleri ve sokaklar› kullanmayan/kullanamayan bir iflçi kad›n için çok fazla bir anlam› yoktur. Ancak flu yads›namaz bir gerçektir ki, hangi s›n›ftan, hangi kültürden, hangi ulustan olursa olsun, kad›nlar›n farkl›l›klar›na ra¤men, kad›na yönelik erkek fliddeti müflterek bir paydada onlar› buluflturmaktad›r. Erkekler kad›nlar› fiziksel/cinsel, psikolojik, ekonomik fliddet uygulamak suretiyle hem ev içinde, hem de kamusal alanda kontrolleri alt›na alm›fllard›r. fiiddet tehdidi, erkeklerin kad›nlar› bask› alt›na almas›n›n en s›k kullan›lagelen yöntemi olmufltur. Kad›nlar›n erkeklere ba¤›ml› k›l›nmas›nda da erkek fliddetinin etkisi gözard› edilemez. Kad›nlar›n bedeninin erkekler taraf›ndan denetime al›nmas›nda toplumsal cinsiyetin ve heteroseksüel iliflkilerin dayat›lmas› ve aile olgusuyla kurumsallaflt›r›lmas› önemli rol üstlenmektedir. Kad›n›n bedeni bir meta olarak alg›lanmakta ve erke¤in özel mülkiyeti olarak yaklafl›lmaktad›r. Kad›n kendi bedeni üzerinde söz sahibi olamazken cinsel kimli¤inden, cinselli¤ini nas›l yaflamak istedi¤inden tutun do¤urganl›¤›na, ne zaman do¤urup do¤urmayaca¤›na varana kadar bedeniyle ilgili kararlar kendi iradesi d›fl›nda belirlenmektedir. Erkeklerin kad›n bedeni üzerindeki denetimi kamusal alanda da toplumsal iktidar iliflkilerinin de belirledi¤i bir tarzda sürmektedir. Evde baba, koca, erkek kardeflin denetimine sunulan kad›n bedeni, türlü iktidar iliflkileri ba¤lam›nda da kamusal alan›n ve toplumsal iliflkilerin denetimine sunulmaktad›r. Erke¤in iktidar gücü evde koca/baba daya¤›n›, evlilik içi tecavüzü, ensesti getirirken, kamusal alanda iflyerinde tacizi, devlet güçlerinin kad›na yönelik cinsel fliddetini, polisin, askerin tecavü-

lar›na hapsetmek ve nerdeyse ‘politik olan yaln›zca özel oland›r’ yorumuna kadar daraltmakt›r. Özel alandan tafl›nan sorunlar›n kamusal alana en basit anlamda eklenmesi sorunu çözen bir yöntem de¤ildir, as›l hedef kamusal alan›n yeniden yap›lanmas› olmal›d›r. Bu yeniden yap›lanma toplumsal ve kültürel dönüflümü de içerecek tarzda özel mülkiyetin kamusallaflt›r›lmas›n› da kapsamal›d›r. Özel alan politikas› elbette ki salt kamusal taleplere de s›k›flmamal›d›r. Biliyoruz ki feministler kendi hayatlar›n› da de¤ifltirip dönüfltürmeyi hedefleyerek yola ç›km›fllard›. Kampanyalar ayn› zamanda kendileri için de yapt›klar› kampanyalard›. Özel alan› politiklefltirmede çekirdek aileler, ikili iliflkiler de fazlas›yla sorgulanm›flt›. Ama taleplerin politiklefltirilememesi, kamusal ba¤›n›n kurulamamas›, kamusal alan›n giderek çöküflüyle de üst üste geldi¤inde bir yenilgi ideolojisi de kaç›n›lmaz oldu. Bireyselli¤in, kiflisel olan›n yüceltildi¤i çekirdek ailelerin tekrar tercih haline geldi¤i ve kutsan›r oldu¤u süreç y›k›m› da beraberinde getirmifl oldu. Buradaki sorun ‘özel olan politiktir’ slogan›yla ortaya at›lan ve özel alan/kamusal alan ikili¤inin sorguland›¤› ve özel alan›n politiklefltirilmesi ve kamusal alan›n dönüfltürülmesine dayanan perspektifin kendisi de¤il, onu hayata geçirme prati¤i idi. Bundan dolay› da geçmifl pratikten dersler ç›kararak yol almak önemlidir. ‘Özel olan politiktir’den ne kavrad›¤›m›z› sorgulamak gerekir. ‹ç dökme, itirafta bulunma meselesine ya da baflka hayatlar› iffla etme, dedikodu ve seyirlik malzeme yapma, röntgencilik tuza¤›na düflmemeye özen gösterilmelidir. Özel alan›n politiklefltirilmesi ve kamusal alanla ba¤›n›n kurulmas› ve kamusal alan›n yeniden yap›land›r›lmas› ise önümüzde bir görev olarak durmaktad›r. Bu hedef, sosyalizm önkoflullu kad›n kurtulufl mücadelesi perspektifimiz do¤rultusunda örgütlenmeyi hedefledi¤imiz kitleden ba¤›ms›z de¤erlendirilemez. Bu perspektif bize esasen kitleselleflmenin koflulu olan iflçi-emekçi kesim ve yoksul halk kitleleri içinde örgütlenmeyi önümüze koydu¤u ölçüde bu kitlenin özel alandaki sorunlar›n› da iyi analiz ederek bu sorunlar› politiklefltirmeyi ve kamusal alana tafl›may›, kamusal alanla ba¤›n› onu dönüfltürecek tarzda kurmay› gerektirir. Kad›n sorunu s›n›flar› aflan bir sorundur; bunu görmezden gelemeyiz ancak geçmiflte yap›lan hatalardan biri de özel alan politikas› yaparken gündeme tafl›nan politik taleplerin yaln›zca bir kesimden ka40


Devrim Yolunda

KURTULUÞ K‹ML‹⁄‹M‹Z B‹Z‹MD‹R... zünü getiriyor. Kad›nla erkek aras›ndaki iktidar iliflkisi nas›l özel alandaki erkek fliddetini olaToplumun tüm alanlar›nda, bütün tabakalanakl› k›l›yorsa, savafllarda da kad›n bedeninin savafl alan› gibi alg›lanmas›na yol aç›yor. Erkek- r›nda kök salm›fl olan patriyarkal ideoloji, kaler namuslar›n› kad›nlar›n bedenini sahiplene- d›nlar›n eme¤ini ve bedenini denetim alt›nda turek, kad›nlar üzerinden tan›mlama yoluna gitti- tarken, kad›n kimli¤i üzerinden de kendini yeni¤inden, kad›nlar ço¤u zaman kendi bedenine sa- den üretir. Patriyarka, toplumsal cinsiyet tehip ç›kmak istedi¤inde namus bahanesiyle öldü- melleri üzerinde yükselen binlerce y›ll›k bir iktidar iliflkisi demektir; bu iktidar iliflkisi içinde rülür, intiharlara zorlan›r. Tüm bunlar›n çözümü, kad›nlar›n özel alan›n erki ve gücü erkek üzerinden tan›mlarken, ezilpolitikli¤inden hareketle bedenine sahip ç›kma meyi, afla¤›lamay›, edilgenli¤i ve tabiyeti ise kanoktas›nda örgütlü mücadele yürütmesinden ve d›nlar ve kad›ns›l›k üzerinden kurgulam›flt›r. kitleselleflmesinden geçmektedir. Bu ba¤lamda Bunun en belirgin örne¤i, erkek eflcinselli¤inin kad›nlar, ‘bedenimiz bize aittir’, ‘bedenimizden kad›ns›l›k olarak görüldü¤ü oranda patriyarkal elinizi çekin’, ‘kimsenin namusu olmayaca¤›z’ ideoloji taraf›ndan afla¤›lanmas›d›r. Asl›nda eflsloganlar›ndan vazgeçmeksizin yola devam et- cinsellik üzerinden afla¤›lanan yine “edilgen”likmelidir. Kad›na yönelik her türlü fliddet teflhir le bir tutulan kad›n kimli¤idir. Patriyarka, kad›n›n kimli¤ini hem erkek üzeedilmeli, fakat teflhir edilenin kad›nlar olmas›na rinden tan›mlar, hem de erkeklerin denetimine karfl› da mücadele edilmelidir. Burada mücadele ederken geçmiflteki hatalardan dersler ç›kararak sunar. Buna göre yaln›z bir kad›n, asl›nda erkekve kazan›mlardan geriye düflmeyerek ilerlemek siz bir kad›nd›r. T›pk› kad›nlar›n eme¤ine ve beönemlidir. Bedene sahip ç›kma bir yan›yla da denine el konuldu¤u gibi, kimlikleri de ayn› idekurban ve ma¤dur psikolojisinden s›yr›l›p kendi olojik belirlenime ve denetime tabidir. Farkl› topbedenimize yabanc›laflmadan kurtuluflu ve öz- lumlarda tan›mlar farkl›laflsa bile, kad›n kimli¤igürleflmeyi güçlenmeyi hedeflemektir. Mücadele nin ne oldu¤u ve ne olmad›¤› tüm erkek egemen içinde kad›n›n/kad›nlar›n güçlenerek ç›kmas› toplumlarda sürekli olarak tan›mlan›r, yeniden her fleyden daha önemlidir. Bu anlamda, özel üretilir. Bu yeniden üretim içinde belirgin olan olan›n politikas›n› yapabilmek, yaflanan duru- nokta kad›n kimli¤inin kad›n cinselli¤i üzerinden mun/durumlar›n tek bir kad›n›n deneyimi de¤il, tan›mlanmas›, kad›n›n sürekli olarak bedene inher kad›n›n günlük deneyimi oldu¤unu bilince dirgenmesi ve erkeklere bir haz nesnesi olarak ç›karmaktan, kad›n dayan›flmas›n› yükseltmek- sunulmas›d›r. Fuhufl, pornografi, medyada katen ve patriyarkan›n teflhirini yapabilmekten ge- d›nlar›n yans›mas› hep yeniden üretilen kad›n çer. Bu, kesinlikle kad›nlar›n yaflad›¤› sorunlar› bedenselli¤inin teflhirini içerir. Bir di¤er yandan, de¤ersizlefltirmek anlam›na gelmez, tersine do¤- insan›n dünya alg›s›n› kavramsallaflt›rmas›n›n, ortaklaflt›rmas›n›n arac› ru politik konum almay› olan dil de erkek egeteflvik eder. Bilinç yükmenli¤i içinde flekillleseltme bu noktada TŸrkiye pratiÛinde šzel alanÝ polinir ve kad›nlar› ikincil önemli bir ad›md›r; antikleßtirmek •abasÝ kamusal alatabirlere hapseder, aflacak burada da kendi denÝn •škŸßŸne de denk geldiÛi sŸ¤›lar. Kad›nlar kimlikleneyimini paylafl›rken re•te, šzel alanÝn i•ini kamuoyuna ri üzerinden afla¤›lan›rbir baflka kad›nla eflitken, ayn› zamanda anlenme önemlidir. Bir kadškme, orada tŸketme ve seyirlik nelik gibi kutsallaflt›rd›n›n ma¤dur/kurban, malzeme haline dšnŸßtŸrme ve malara, efllik, kaynanadi¤erlerinin ise ona sabireyselciliÛe dŸßme riskiyle karl›k gibi statülerle payehip ç›kan, onu koruyan ßÝ karßÝya kaldÝ. Oysa ki bunun lendirilmeye de ayn› pozisyona oturmas›n› bir kamusal gšrŸnŸrlŸk boyutunpatriyarkal ideoloji tarasavunan yaklafl›m eflitf›ndan maruz b›rak›l›rlenmeyen ve kad›n› güçda kalmanÝn štesine ge•mesi, kalar. Bu durum, ayn› zalendirmeyen; bu yan›yla musal dšnŸßŸm sŸrecine evrilmemanda çeflitli hiyerarflida erkek egemenli¤inin si, politik ve pratiÛi i•eren persler oluflturarak kad›nlabir tezahürü anlam›na pektif olußturulmasÝ esas hedef r› rakipler olarak da gelebilecek bir tarz› üreolmalÝydÝ. karfl› karfl›ya getirir tir. 41


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

“kutsan›r”; yeni soyun sürdürücüsü olur. Bununla da bitmez; kaynana olur, baflka bir kad›n üzerinde de denetim kurma statüsünü elde eder. Fakat genç bir kad›n bu statülerin en alt basama¤›ndad›r; payesizdir. Üstüne üstlük korumakla yükümlü oldu¤u bir zar›n sahibidir; “k›z”d›r, de¤ilse “kötü yoldad›r”, namus cinayeti tehlikesiyle karfl› karfl›yad›r. Erkek kardeflleriyle, birlikte e¤itim gördü¤ü erkek arkadafllar›yla ayn› haklara sahip olamaz. “K›z” olman›n tüm gereklilikleri etraf›n› görünmeyen duvarlarla kaplam›flt›r sanki. Çocuklu¤unda sistematik bir ayr›mc›l›¤› deneyimlemediyse bile, ergenlikle birlikte erkeklerle farkl›laflt›¤› gerçekli¤ine çarpar. Bir yandan nas›l bir kad›n olmas› gerekti¤i sürekli yüzüne vurulurken, bir yandan da kad›n oldu¤u için afla¤›lan›r. Taciz, tecavüz tehlikesi her an her yerdedir; bedeni tehlikelidir, geceleri sokaklar yasakt›r, cinselli¤ini özgürce yaflamas›na müsaade edilmez, bekaret testine tabi tutulabilir, üniversitede neden makine mühendisli¤inin tamam› erkek ö¤rencilerden oluflurken, ö¤retmenlikte kad›nlar›n yo¤un oldu¤una bir türlü anlam veremeyebilir, prestijli ifllerin erkeklerin tekelinde oldu¤u gerçe¤ine toslayabilir, çal›flt›¤› fabrikada en düflük ücreti alan olabilir. Bunlar gibi birçok deneyimle ilk kez karfl›laflan genç kad›nlar›n kimlik edinme süreci, bu sebeple kad›nlar aras›nda çeliflkilerin en yo¤un yafland›¤› dönemdir de. Sistemle ba¤lar› tam olarak kurulmam›fl olan genç kad›nlar, yine sistemi karfl›lar›na almakta da ailesinin, çocuklar›n›n vs. yükünü omuzlar›nda hisseden bir kad›na göre daha cesur davranabilir, mücadele azmini kendinde daha kolayl›kla bulabilir. Di¤er taraftan, genç kad›n gerontokratik iliflkilerle belirlenen toplum yap›s› içinde hem kad›n hem de genç olmaktan kaynakl› ikili bir ezilmeyi deneyimler. Kad›nlar aras›nda da deneyimsizdir; bilginin tekeline sahip de¤ildir. Toplumsal mücadeleler içinde de ayn› konumu söz konusu olur; bir yandan kendini yafl›t› erkeklerle eflitlemeye çal›fl›rken, bir yandan da kendini kad›n olsun, erkek olsun kendine göre daha deneyimli sayd›klar›yla eflitlemek durumunda hisseder. Fakat buradaki avantaj›, dezavantaj›yla ayn›d›r: genç olmak. Sistemle zay›f ba¤lar›, daha dinamik bir mücadelenin de öznesi haline getirir. Toplumsal hiyerarflinin alt basamaklar›nda duran tüm ezilenlerle kolayl›kla ba¤ kurabilir, mücadelenin bir bilefleni haline gelebilir. Ezildi¤i bir kaderi kabullenmek yerine devrimci

Tüm bunlara karfl›, “kimli¤imiz bizimdir” vurgusuyla yola ç›kan kad›nlar› zorlu bir mücadele beklemektedir. Emeklerine ve bedenlerine sahip ç›kan kad›nlar, kimliklerini de patriyarkal ideolojinin hapsetti¤i s›n›rlar›n d›fl›nda, özgürce yaflayabilme ve üzerlerinde bir bask› arac› olmaks›z›n deneyimleme hakk›na sahip olduklar›n› vurgularlar. Bu dönüflüm, emek ve beden politikalar›yla her ne kadar ayr›lmaz bir bütünlük arz etse de, özgül olarak tamam›yla ideolojik üstyap› iliflkileri taraf›ndan belirlendi¤inden görünürlük kazanmas› belki de en zor oland›r. Ayr›ca, kutsallaflt›rma ve afla¤›lama ikilemi bir tarafa b›rak›ld›¤›nda bile, birçok hiyerarflik tabakalaflmayla flekillenmifl kapitalist toplumda kad›n kimli¤i tek bafl›na deneyimlenmez; baflka kimliklerle iç içe geçer. ‹flçi kad›n, köylü/kentli kad›n, Kürt kad›n, Ermeni kad›n, Türk kad›n, Amerikal› kad›n, cinsel yönelimi farkl› olan kad›n ve bunlar›n birçok bileflkesi gibi çeflitli kimlikler kad›n kimli¤iyle ayn› anda kad›n›n toplumsal flekilleniflini meydana getirebilir. Ancak kad›nl›k durumu her ne kadar farkl› kad›nlar taraf›ndan farkl› biçimlerde deneyimlense de, s›n›f›, etnik kökeni, ideolojisi, yafl› ne olursa olsun tüm kad›nlar ortak bir ezilmiflli¤i yaflar ve kad›n kimli¤ini tafl›r. Kad›nlar›n kimlik mücadelesinde, henüz kimlik edinme sürecinde olan genç kad›nlar özel bir öneme sahiptir. Patriyarkal iliflkiler içinde kad›nl›k kimli¤i, bir yandan ezme ezilme iliflkileri çerçevesinde bir afla¤›lama nesnesiyken, bir yandan da ayn› iliflkilerin kad›nlar aras›nda yeniden yap›land›r›lmas› çerçevesinde ulafl›lan bir payedir. Genç kad›n, anne karn›nda cinsiyeti belli oldu¤u andan bafllayarak bir kad›n kimli¤ine do¤ar. Do¤du¤unda fark›nda bile olmad›¤› bu kimlikte, pembe tulumlarla bafllayan maceras› çocuklu¤unda kad›nl›¤›n ö¤retilmesiyle devam eder, ilk regl deneyimiyle baflka bir boyuta s›çrar ve baba tabiyetinden koca tabiyetine geçifliyle taçlan›r; Simone de Beauvoir’›n dedi¤i gibi “kad›n do¤ulmaz, kad›n olunur”. Kuflkusuz kapitalizmin farkl› geliflim dinamikleriyle birlikte bu süreçlerde de farkl›l›klar meydana gelmifl; e¤itim süresinin uzamas›, kad›nlar›n kalifiye ifl gücüne dahil olmas› gibi etmenlerle kad›nl›k kimli¤inin oluflum süreci de farkl›laflm›flt›r. Fakat ayn› örüntü hala bakidir. Evlilik sözleflmesiyle birlikte yeni bir erke¤in denetimine giren kad›n, toplum içinde de farkl› bir statü kazanm›fl olur. O, art›k evinin kad›n›d›r. Annelikle birlikte ise (hele de erkek çocuk do¤urduysa) 42


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

de ancak iflçi kad›nlar›n ve yoksul halk kitlelerinin ve sistemle çeliflkileri yo¤un olan genç kad›nlar›n kad›n kurtulufl hareketine politik bilinç do¤rultusunda örgütlenmesiyle mümkün olabilecektir. ‹flçi kad›nlar›n örgütlenmesi, kolektif bir yaflam örgütlemek, somut taleplerini onlara ra¤men ve elitist bir flekilde üstten belirlemekten de¤il, tam tersine onlarla birlikte onlar›n ihtiyaçlar› gözetilerek belirlemekten geçer. Yoksul kitlelerin ve iflçi kesimin kad›n kurtulufl hareketine örgütlenmesinin önündeki politik engellerle mücadele etmek ve toplumsal kültürel engelleri ortadan kald›rman›n yöntemlerini aramak gerekir. Farkl›l›klar› ulusal, kültürel, etnik kimlikleri gözetmek önemlidir. Günümüzde sendikal örgütlenmelerin de erkek egemenli¤inin yo¤un yafland›¤›, üretildi¤i, s›n›f eksenli politika yürütülürken kad›n iflçilerin sorununun görmezden gelindi¤i, kad›n olmaktan kaynakl› taleplerin görünür k›l›nmad›¤›, ikincillefltirildi¤i yap›lar DAYANIfi fiM MA GÜCÜMÜZ, oldu¤unu tespit etti¤imiz ölçüde, bunu de¤ifltirÖZGÜRLÜK HEDEF‹M‹Z... mek yönünde sendikal mücadele içinde bu olumKad›n ezilmiflli¤ine son vermek noktas›nda, suzluklarla mücadele etmek de gereklidir. Sosbu ezilmiflli¤in ekonomik temelleri, mevcut üre- yalizm önkoflullu bir kad›n kurtulufl mücadeletim iliflkileri de¤iflmeden ve üretim araçlar›n›n sini savundu¤umuzdan hareketle iflçi kad›nlaözel mülkiyeti ortadan kalkmadan bütünlüklü r›n örgütlenmesi birincil hedefimiz olmal›d›r. bir toplumsal de¤iflim dönüflümden bahsetmek Örgütsel ve politik yönelimimizi iflçi kad›nlar›n tutarl› bir perspektif olamaz. Bugünün modern ve yoksul kad›nlar›n yaflam alanlar›na çevirmetoplumu kapitalist toplumsal iliflkiler içinde ya- liyiz. Kuflkusuz kad›n sorunu toplumun tüm keflamakta ve ona göre biçimlenmektedir. Tarihsel geçmifli uzun soluklu olan patriyarka ise ona ek- simlerini kesen bir sorundur. Hangi s›n›ftan, lemlendi¤i ölçüde bu toplumsal yap›y› belirle- ulustan, etnik kökenden vs. olursa olsun, her mektedir. Kapitalizmle patriyarka aras›ndaki kad›n salt kad›n olmaktan kaynakl› bir ezilmeyi iliflki kad›n ezilmiflli¤inin modern toplumdaki deneyimler ve bundan dolay› da erkek egemenli¤ine karfl› bir mücadetemel dayanaklar›n› le perspektifi benimseoluflturmaktad›r. Bu yebilir. Fakat ço¤u zaeklemlenme sonucu Emeklerine ve bedenlerine sahip •Ýman yaln›zca kad›n oltüm s›n›flardan kad›nkan kadÝnlar, kimliklerini de patrimak erkek egemenli¤ilar, s›rf kad›n olmaktan yarkal ideolojinin hapsettiÛi sÝnÝrne karfl› ortak bir mücakaynakl› bir ezilmeyi dele vermek için yeterli deneyimlese de, tüm larÝn dÝßÝnda, šzgŸrce yaßayabilme gelmemektedir. Erkek kad›nlar›n ezilmifllikleve Ÿzerlerinde bir baskÝ aracÝ olegemenli¤inin nas›l tarini eflitlemek do¤ru bir maksÝzÝn deneyimleme hakkÝna n›mland›¤›, mücadeleyaklafl›m olmaz. Baflta sahip olduklarÝnÝ vurgularlar. Bu nin de niteli¤ini belirlesöyledi¤imiz gibi hedef dšnŸßŸm, emek ve beden politikamektedir. Bizler için, kad›nlar›n kurtuluflu ve erkek egemenli¤ine karözgürleflmesi ise erkek larÝyla her ne kadar ayrÝlmaz bir fl› olmak, ayn› zamanda egemenli¤ine karfl› mübŸtŸnlŸk arz etse de, šzgŸl olarak bu egemenlikle de iç içe cadelenin yolunun sostamamÝyla ideolojik ŸstyapÝ ilißkigeçmifl olan tüm egeyalizm ön koflulundan leri tarafÝndan belirlendiÛinden menlik, ezme-ezilme, ve kitleselleflmeden geçgšrŸnŸrlŸk kazanmasÝ belki de en sömürü iliflkilerine de ti¤i çok aç›kt›r. Kitleselkarfl› ç›kmak, bütünlükleflen bir kad›n hareketi zor olandÝr.

bir ad›m atma noktas›nda kararl›l›k gösteren bir genç kad›n, kad›n kurtulufl mücadelesinin de aktif bir militan› haline gelir ve ezildi¤ini de¤il, kurtulufl perspektifini yükseltmeye bafllar, mücadele içinde kendi sözünü söyleyerek ve örgütleyerek güçlenir. Kad›n kimli¤inin patriyarkal ideoloji taraf›ndan sistematik olarak afla¤›lanmas›na karfl› kad›nlar›n kimliklerine sahip ç›kmas›; erkek egemen dile karfl› yeni bir dil oluflturulmas›, patriyarkan›n kad›nlar› hapsetmeye çal›flt›¤› rekabetçi iliflkilere karfl› kad›nlar aras›nda dayan›flman›n esas al›nmas›, cinselli¤in nesneleri olman›n reddedilmesi, farkl› kimliklerle iç içe geçmifl olmakla birlikte kad›n kurtulufl mücadelesini ortaklaflt›rman›n koflullar›n›n yarat›lmas›, kendi sözünü söyleyen, örgütleyen kad›nlar›n kimlik mücadelesinin de olmazsa olmazlar›ndand›r.

43


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

lenmesinde en s›k vurgulanan noktad›r. Erkek egemenli¤ine karfl› mücadelede erkeklerin kad›nlar› bölmesinin önüne geçilmesinin ve kad›nlar›n güç olabilmesinin, görünür olabilmesinin biricik koflulu dayan›flmac› iliflkilerin tesis edilebilmesidir. Fakat, t›pk› soyut bir kad›n kimli¤i olmad›¤› gibi, mücadele içinde politik bilinçten yoksun, soyut bir kad›n dayan›flmas› da lafta kalmaya mahkumdur. Böyle bir gerçeklikte, dayan›flma vurgusu ne kadar keskin olursa olsun, dayatmac› anlay›fllara kurban edilebilmekte, bir tak›m kad›nlar›n mücadeleden d›fllanmas›, ötekilefltirilmesi, hiçbir kolektif dönüflüm iradesi gösterilmeksizin mahkum edilmesi söz konusu olabilmektedir. Kad›nlar›n mücadele içinde birbirleriyle farkl›laflt›¤› noktada kimilerinin mücadelenin d›fl›na itilmesi, kad›nlara karfl› da erkeklerle ayn› mücadele yöntemlerinin gelifltirilmesi ortak bir kad›n mücadelesinin tesis edilmesi anlam›nda zaafl› bir tutumdur ve yaln›zca erkek egemenli¤inin perçinlenmesine hizmet edebilir, buradan hiçbir kad›n güçlenerek ç›kamaz, o güne kadar elde edilen kazan›mlar da el çabuklu¤uyla harcan›r. Önemli olan, politik görüflleri, aidiyetleri her ne kadar farkl› da olsa, kad›nlar›n birbirlerini her türlü önyarg›, niyet sorgulamas›, itham ve politik d›fllamadan ba¤›ms›z olarak dinleyebilece¤i, anlayabilece¤i ortak bir zeminin oluflturulabilmesi ve korunabilmesidir. Unutulmamal›d›r ki, özgürlü¤ü hedefleyen kad›nlar›n kurtulufl mücadelesi ancak ve ancak kad›nlar el ele verdikleri ölçüde ve birlikte baflar›ya ulaflabilir.

lü bir toplumsal dönüflüm perspektifine sahip olmak demektir. Benzer flekilde, çeflitli iktidar iliflkileriyle flekillenen bir sistem içinde hiçbir kad›n›n salt soyut bir kad›n kimli¤i etraf›nda hareket etmesi inand›r›c› de¤ildir. Sosyalist, feminist, eflitlikçi, özgürlükçü vs. kad›nlar›n yollar› mücadelenin talepleri etraf›nda kesiflmekle birlikte farkl› kimliklerin, ideolojilerin mücadele biçimlerini de belirledi¤i koflulda, kaç›n›lmaz olarak talepler de farkl›laflmakta, tüm kad›nlar› kapsayan bir örgütlülükten söz etmek güçleflmektedir. Bugün Kürt kad›nlar›yla ortak hareket etme noktas›nda al›nan farkl› tutumlar bu durumun aç›k bir örne¤idir. Ayn› flekilde farkl› s›n›fsal aidiyetler de mücadelenin önceliklerini farkl›laflt›rabilmektedir. Burada önemli olan, kad›nlar›n özgürlük yolunda verdikleri tüm mücadelelerin meflru oldu¤u ve ortaklaflt›rma yönünde tüm kad›nlar›n birbirlerini d›fllayarak de¤il, dayan›flmac› iliflkiler gelifltirerek ortak talepler etraf›nda birlikte hareket etmeleridir. Kurtulufl perspektifini benimseyen kad›nlar›n ilk elden hedefi, kuflkusuz ba¤›ms›z bir kad›n örgütlenmesi oluflturabilmektir. Burada kas›t tabii ki erkek egemenli¤inden ve erkek egemenli¤i ile iç içe geçen tüm egemenlik iliflkilerinden; bu çerçevede, sermayeden, devletten ve erkeklerden ba¤›ms›z, kad›nlar›n kendi öz güçleri ile mücadele etmesi demektir. Egemenlik iliflkilerinin dayatt›¤› rekabetçili¤e karfl›, kad›nlar›n mücadele içinde dayan›flmac› iliflkiler gelifltirmesi, kad›n dayan›flmas›n› yükseltmesi gerekti¤i kad›nlar›n kurtulufl perspektifiyle örgüt-

44


RESMÜ TARÜH YALANI VE GER‚EK(LER) TEMEL DEMÜRER

“Nerede iktidar varsa, orada iktidara karfl› direnç vard›r.”1

F

Gottfried Benn de flunlar› ekler: “Bana öyle geliyor ki, korkusuz bir insan›n ç›k›p öbür insanlara flu yal›n gerçe¤i ö¤retmesi kadar devrimci davran›fl olamaz: Sen neysen, osun ve hiçbir zaman baflka türlü olamayacaks›n. Senin hayat›n budur, hep buydu, hep bu olacakt›r. Paras› olan çok yaflar, sözünü geçirebilen bir yanl›fl yapmaz, güçlü olan, do¤runun ne oldu¤una karar verir. Tarih budur...” Bu vurgular›n alt›n› çizerek soral›m: Tarih nedir? Tarih geçmiflin ö¤renilmesi ya da bir baflka deyiflle “keflfi” ve “aç›klamas›” m›? Ya da geçmifli ve bugünü anlatman›n yolu mu? Veya insanlara resmi aidiyet duygusunu kazand›ran bir yalan m›? Yoksa ö¤retmen mi? Bunlar›n (ve eklenmesi gerekenlerin) hepsi; ancak bunlar›n yine de art›s› var; örne¤in resmi tarihyaz›m›, ulusal kimli¤in inflas›nda çok önemli bir aland›r. Bu nedenle, onu “bafl›bofl” b›rakmazlar. Bu alan›n içerisinde de tarih ders kitaplar› kilit konumdad›r. Bunlar, ulusal kimli¤in bizzat harc›n› oluflturur, bu nedenle okullarda hangi kitab›n okutulaca¤› bizzat talim ve terbiye komisyonu gibi adlar tafl›yan komisyonlarca belirlenir. Bu ba¤lamda egemen milliyetçili¤in tohumlar› okullarda at›l›r. Örne¤in Reuters muhabiri Emma Ross Thomas, ‹stanbul mahreçli haberinde, bir ilkö¤retim okulundan izlenimlerini aktard›. ‹lkö¤retim ö¤rencilerinin her gün derslere bafllamadan önce ant içti¤ini belirten ajans, “Varl›¤›m Türk varl›¤›na arma¤an olsun” sözüne at›fta bulunarak, “Üniformal› yüzlerce çocuk bir a¤›zdan her gün ‘Ne mutlu Türküm diyene’ diye ba¤›r›yor,

ernand Braudel, “fiimdiyi anlamak için tüm geçmiflin seferber edilmesi gerekti¤i”nden söz eder. Çok hakl›! fiimdiyi anlamak için geçmiflin seferber edilmesi, gerçe¤e ulaflman›n ‘olmazsa olmaz›’d›r. Çünkü Huzeyl’in ifadesiyle, “Gerçekler ö¤renilince, zannetmeler biter”! ‹nsan(l›k)a, paketlenmifl bilinç(sizlikler) ile tek-tip elbiseler giydirilen Türkiye’de resmi ideolojinin gerçe¤in yerine ikame etti¤i “zannetmeler”in afl›lmas›, alt-üst edilen tarihin (ve gerçeklerinin) gün ›fl›¤›na ç›kart›lmas›n› gerektiriyor... Evet egemenlerin (ve resmi ideolojilerinin) iste¤ine/ siparifline göre, tarihi biçip diken “tarih terzileri”ne inat, gerçe¤i idrak sorunuyla karfl› karfl›yay›z. Gerçekten de, “Al›nm›fl bir köleydi ninem befl yüz alt›na;/ Dedem befl yüz alt›n› sayan bir derebeyi./ Kar›flt› köpek kan›, böylece kurt kan›na,/ ‹kisinden ortaya ç›kt› bir kurt köpe¤i./ Ben ninemden kölelik, dedemden kin alm›fl›m;/ Çini bir kase kadar baflkad›r içim d›fl›m./ Elini öpmek için yalvarsa da bak›fl›m,/ Is›r diye tepinir gözlerimin bebe¤i,”2 dizelerinde Faruk Nafiz’in formüle etti¤i bir tarih karfl›s›nda hepimizin, herkesin günümüzün tarihçisi olmas›, tarihe daha da çok ilgi duymas› gerekiyor... Böyle yak›c› bir ihtiyac›n güncelli¤ini gayet iyi bilen Fikret Baflkaya ve Sait Çetino¤lu, “Resmi Tarih Tart›flmalar -3- ‹ttihatç›l›ktan Kemalizm’e” bafll›kl› yap›t›3 dikkatimize sunuyorlar... TAR‹H VE “YAZIMI”

Anatol France’›n, “‹çinde yalan olmayan bütün tarih kitaplar› s›k›c› ve usand›r›c›d›r,” diye dalga geçti¤i resmi tarih (ve yaz›m›) konusunda 45


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

belirleyici ve yönlendirici olmas› Türk siyasal sisteminin, yönetimin yekpare oldu¤unu gösterir. Bu sistemde devlet ve hükümet çeliflkisi diye bir sorun yoktur. Hükümet elbette resmi ideoloji do¤rultusunda icraat yapar. Bunun otoriter, otokratik bir siyasal sistem oldu¤u aç›kt›r. Bu otoriterlik anayasald›r. Milli Güvenlik Kurulu anayasal bir kurumdur. Milli Güvenlik Kurulu’yla kurumsal otoriterlik ortaya ç›kar.”8 O hâlde resmi ideolojinin, tarihçili¤i ve tarih yaz›m›n› kölelefltirdi¤i co¤rafyam›zda; tarihin ve karfl›t yaz›m›n›n resmi ideoloji ve milliyetçili¤e karfl› ideolojik-politik mücadele ile özgürlefltirilmesi gere¤i acil ve büyüktür...

s›k› çal›flma ve kendini feda etme sözü veriyor” diye yazd›. Haberde, her s›n›fta, çocuklara ilk görevlerinin Türkiye’yi korumak oldu¤unu ö¤reten Atatürk’ün Gençli¤e Hitabesi ile ‹stiklal Marfl›’n›n yer ald›¤› kaydedilerek flu ifadeler kullan›ld›: “Bu çocuklar liseye geçince haftada bir saat, subaylardan ordunun kahramanl›klar›yla ilgili ders alacaklar. Ders kitaplar›nda Avrupal› güçlerin gözlerini Anadolu’ya dikti¤i ve Türkiye’nin co¤rafi konumunun onu her çeflit iç ve d›fl tehdide aç›k hâle getirdi¤i anlat›lacak”!4 Evet, durum tam› tam›na böyleyken; resmi efsanelerle mücadele muhalif tarihçilerin bafll›ca görevleri aras›ndad›r. Geçmifli itinayla temizlemeye kalk›flan resmi bak›fl aç›s›, öncelikle kendi yaratt›¤› efsanelerden beslenir... Resmi efsane yaratmak, genellikle olmam›fl› olmufl, olmuflu olmam›fl gibi göstermek ya da olan›n bir k›sm›n› öne ç›karmak, ard›ndan bunu s›k s›k tekrarlamak ve siyasi haf›zaya kaz›mak demektir. Bunun içindir ki resmi efsanelerle mücadelede muhalif tarihçiler, biraz Don Kiflot gibi, yel de¤irmenleriyle (efsanelerin yaratt›¤› yanl›fl bilgilerin tedavülden kald›r›lmas› için) dövüflmelidirler. Çünkü “Tarihi resmiyetin d›fl›nda okuma ihtiyac›”5 çok büyüktür! Örne¤in, resmi tarihin I. Emperyalist Paylafl›m Savafl›’na girilmesi konusundaki “kaza”/“emr-i vaki” türünden “aç›klamalar›”n› bilirsiniz... Oysa öyle mi? De¤il; “I. Emperyalist Paylafl›m Savafl›’na girifl, bir oldu-bitti ile de¤il, Osmanl› yönetimini elinde tutan ‹ttihat ve Terakki Partisi’nin bilinçli eylemleri sonucu olmufltur.”6 Bunu ve “Teflkilât-› Mahsusa”, ya da “Teflkilât›n Tetikçisi Yakup Cemil”7 gibi konular› ortaya ç›kard›n›z m›, resmi tarih alt üst olmaya bafllar ki, bu resmi ideolojinin, hiç mi hiç ifline gelmez, gelemez... ‹smail Beflikçi’nin saptad›¤› üzere, “Resmi ideoloji Türk siyasal sisteminin en önemli kurumudur. Resmi ideoloji Türk siyasal sistemini belirleyen ve yönlendiren temel bir kurumdur. Resmi ideoloji sadece siyasal sistemi belirlemiyor, düflün hayat›n› da belirliyor ve yönlendiriyor. Resmi ideoloji bilimi, sanat›, hukuku, toplumsal hayat› da belirlemekte ve yönlendirmektedir.” “Türk siyasal sisteminde resmi ideolojinin

M‹LL‹YETÇ‹L‹K(‹M‹Z‹N KÖKLER‹) NE?

Öncelikle, bugünlerde (ne zaman de¤il ki?) çok prim yapan “milliyetçilik” üzerine kafa yoral›m... “Ziya Gökalp gayet aç›k söylemiflti: Milliyetçilik ‘tenâkür’e, yani baflka milletlere karfl› antipatiye dayan›r. Bu yüzden kendisini ‘öteki’nin yerine koyan ve ona ‘tearüf’, yani sempati duyan tüm duygu ve düflünceler milliyetçili¤e yabanc›d›r. Ziya Gökalp’in yaflad›¤› ortam Balkan uluslar›n›n birbirlerine nefret duygular› içinde yo¤ruldu¤u bir savafl ortam›yd› ve ‘komitac›’ siyaset, emperyalizmin de körükledi¤i bir düflmanl›k ikliminde ‘öteki’ni öldürme sanat›’ hâline gelmiflti. Ömer Seyfettin bu ortamda, ‘Ezmeyen, ezilir!’ diyor, Süleyman Nazif de, ‘Dinim kinimdir!’ diye ekliyordu. Osmanl› Devleti, hem aktör hem de araç hâline geldi¤i çok cepheli bir ‘kan kavgas›’ içinde bitti. Osmanl› Devleti bitti; fakat aradan geçen seksen dört y›la ra¤men ‘tenâkür’ bitmedi; karfl›l›kl› husumet bitmedi. Aksine, bu topraklarda son y›llarda h›zla yükselen bir milliyetçi dalga içinde bu duygular daha güçlendi ve farkl› ‘kimlik’lere karfl› düflmanl›klar bilendi. Yine de, Hrant’›n cenazesi arkas›ndan yürüyen on binleri düflünerek, biraz da iyimserlikle soral›m: Etnik düflmanl›klar›n kurban› olan Hrant’›n kayb› ve gecikerek de olsa seferber olan vicdanlar bu t›rman›fl› tersine çevirebilir mi? Efli Rakel Dink’in dedi¤i gibi bu i¤renç cinayetten ‘yeni bir milat’ do¤abilir, ‘bir bebe¤i katile dönüfltüren karanl›klar’ y›rt›labilir mi? Yoksa, Nâz›m’›n dedi¤i gibi, ‘karanl›klar›n ayd›nl›¤a ç›kmas›’ için ‘sen, ben ve bizler’ hâlâ yanmaya devam m› edece¤iz? 46


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

Asl›nda bu sorun elbette ki bir duygu seliyle, de, eskisi gibi militarist ve fetihçi bir devlet olatoplumsal katarsisle çözülebilecek bir sorun de- cakt›. Zaten yolu Nam›k Kemal göstermifl, ‘as¤ildir. Psiko-sosyal rahats›zl›klar›m›z›n geçmifli- ker-ulus’ kimli¤inin temellerini atm›flt›. Yazar›n ne, bugünkü nevrozlar›m›z› besleyen mekaniz- ülküsünü canland›ran roman kahraman› Cezmalar›n tarihî kökenlerine e¤ilmeden tarihin mi, sipahi babas› taraf›ndan tamamen militarist de¤erler içinde yetifltirilmifl bir kahramand› ve ‘tekerrür etmesi’nden kurtulamay›z. Türk kimlik aray›fllar›n›n ve milliyetçili¤inin ‘dünyay› her taraf› mevta (ölüler) ile dolmufl bir kökeni ‘ulusal devrimler’ ça¤› olan XIX. yüzy›la muharebe meydan›’ olarak görüyordu. XIX. yüzy›lda ça¤dafl bir vatandafll›k kavrauzan›r. Osmanl› ayd›nlar› bu ça¤da ‘ulus-devlet’ biriminin oluflumuna uygun bir biçimde ‘vatan’ m›n› hayata geçirmek isteyen belki de tek devlet kavram›n› benimsediler; fakat ne yaz›k ki ça¤- adam› Mithat Pafla idi, fakat o da Taif zindanladafl bir ‘vatandafl’ kavram› yaratamad›lar. Oysa r›nda hunharca öldürüldü. Ve Osmanl› Devleti temel sorun da buradayd› ve kanun önünde eflit XX. yüzy›la ordusunu Alman generallerine, ‹slâve sorumlu bir ‘vatandafl’ statüsü sa¤lamadan miyet’i de Kayser Wilhelm’in himayesine emaça¤dafl bir ‘vatan’›n kurulmas›na da olanak yok- net etmifl bir halde, içine kapanarak, herkesin tu. Milyonlarca H›ristiyan ve Yahudinin yaflad›- herkesten korktu¤u, herkesin herkesi jurnalle¤› bir ülkede saltanat ve hilafete karfl› ç›kma- di¤i karanl›k bir rejimle girdi. Özgürlük 1908’de Jön-Türk devrimiyle ‘ilan’ dan, dünyevî bir hukuku egemen k›lmadan ça¤edildi. Art›k herkes eflit, herkes kardeflti; dafl bir ‘vatandafl’ statüsü yarat›lamazd›. Ancak böyle bir kavga içinde ‹slâmiyet de ilahiyat›n Türk’ü, Arnavut’u, Rum’u, Ermeni’si art›k ayn› felsefe ve bilimle diyalogu içinde evrime u¤rar yasaya tabi olacaklard› ve ‘gavura gavur denmeve ‘Ulûl-emr’in ‘Maslahat-› Amme’sini kutsama yecekti’. Ne var ki bunca kavgadan, bunca düflmanl›kifllevinden s›yr›larak ça¤dafl bir ruhaniyet fleklitan sonra bu mümkün müydü? Yine de çok ni alabilirdi. Bat›’da feodal aidiyet ba¤lar›n› y›kan ve ulu- umut verici bir ad›m at›lm›flt› ve tüm dünya desal pazar› kuran ülkelerin ilk gerçeklefltirdikle- mokratlar› Jön-Türkleri alk›fllad›lar. Oysa Türkiye’de yaflananlar, devrim düflri reformlardan biri, aralar›ndaki tek farkl› dinsel kimlik olan Yahudileri ‘tam hisseli vatandafl’ manlar›n›n oldu¤u kadar, emperyal güçlerin de statüsüne getirmek olmufltu. Bu flekilde onlar› ç›kar›na uygun de¤ildi. Gerçekten de Bat›l› emda yurttafll›k bilinci ve sorumlulu¤u içinde ser- peryal cephe, do¤rudan do¤ruya ya da teflvik yomaye birikimine ortak ettiler; hattâ Fransa’da luyla, Türkiye’de ‘devrim’in pek de mümkün olbunun bafl›n› Katolik bir din adam› çekti. ‹lginç- mad›¤›n› göstermek için bu f›rsat› kaç›rmad›. tir ki, yüzy›l›n sonlar›na do¤ru W. Sombart’›n Daha meydanlarda her türlü din ve ›rktan insanlar›n kucaklaflmas›yapt›¤› gibi, kapitalizmi n›n üzerinden üç ay bile ‘Yahudi esprisi’ne ba¤geçmemiflti ki, ‹ttihatç› layan düflünürler bile OsmanlÝ Devleti bitti; fakat aradan yönetimin baz› provokaç›kt›. Oysa Osmanl›lar, ge•en seksen dšrt yÝla raÛmen Ôtetif davran›fllar›n› f›rsat ‘Osmanl›c›l›k’ ad› alt›nn‰kŸrÕ bitmedi; karßÝlÝklÝ husumet sayan Avusturya-Macada ‘ittihad› anas›r’ yolbitmedi. Aksine, bu topraklarda ristan ‹mparatorlu¤u lar› aramakla beraber, son yÝllarda hÝzla yŸkselen bir milBosna-Hersek’i ilhak Türk ve Müslümanlarediyor; Girit Yunanisdan oluflan ‘milleti hâliyet•i dalga i•inde bu duygular tan’a kat›l›yor; Bulgakime’ fikrinden bir türdaha gŸ•lendi ve farklÝ ÔkimlikÕleristan da ba¤›ms›zl›¤›n› lü vazgeçemiyorlard›. re karßÝ dŸßmanlÝklar bilendi. Yine ilan ediyordu. K›sa süre Nam›k Kemal’de ‘vatan’ de, HrantÕÝn cenazesi arkasÝndan sonra da ‹talya Trabfikri saltanat-hilafet aiyŸrŸyen on binleri dŸßŸnerek, bilus’a ç›kartma yap›yor diyeti içinde bir ‘mülkve Balkan devletleriyle devlet’ statüsünü aflaraz da iyimserlikle soralÝm: Etnik kalan Rumeli topraklamam›flt› ve ‘zimmî’lere dŸßmanlÝklarÝn kurbanÝ olan r›n› paylaflmak için haküçümseyerek bakmak HrantÕÝn kaybÝ ve gecikerek de olrekete geçiyordu. GaliYeni Osmanl›larda da sa seferber olan vicdanlar bu tÝrba ‘fiark Sorunu’ çözüadeta ikinci bir do¤a idi. manÝßÝ tersine •evirebilir mi? lüyor, ‘Hasta Adam’ arÖzledikleri yeni devlet 47


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

den bekledi¤i fleyler haddinden fazla oldu¤undan yerine getirilmesi imkâns›zd›’ diye yazd›. Bu ‘imkâns›z’ beklentiler Türkiye halklar›na çok pahal›ya mal oldu. Ne var ki Enver Pafla’n›n beklentileri Alman beklentilerinden de fazlayd›. ‘Türk’ün Türk’ten baflka dostu olmad›¤›’ anlafl›l›nca ‹ttihatç›lar Ermeni halk›na da farkl› gözlerle bakmaya bafllam›fllard›. Art›k onlar ‘Millet-i Sad›ka’ say›lamazd› ve Balkanlarda olup bitenlerin Do¤u Anadolu’da da sahnelenmesine müsaade edilemezdi. Bunu önlemek için her fley yap›lacakt›. Fakat yine de, taktik icab›, Ermeniler yok say›lmad› ve Ermeni örgütlerle iliflkiler kesilmedi. 1913’e kadar ‹ttihatç›lar, karfl›l›kl› kuflku ve güvensizlik duygular› içinde de olsa, Taflnaksutyun ile ittifak ba¤lar›n› devam ettirdiler. Savafl bafllay›nca ba¤lar iyice koptu. Savafl, Ermeni halk›n› trajik bir flekilde ikiye bölmüfltü. Ermenilerin bir k›sm› Rusya’da, bir k›sm› da Türkiye’de s›n›r komflusu olarak yafl›yorlard› ve savafl halindeki her iki devlet de onlar› di¤eri aleyhine ayaklanmaya ve savaflmaya zorluyordu. Asl›nda bu biraz da Türk-Rus savafl›n› ilk etapta Ermeni iç savafl›na dönüfltürmek olacakt›. Ermeni tarihçilerin yazd›¤› gibi, Osmanl› Devleti’nin 1 Kas›m 1914’te savafla girmesiyle, ‘Ermeniler kendilerini s›n›r›n her iki yakas›nda Rus ve Türk ç›karlar› için birbirlerini öldürmeye haz›r bir halde buldular.’ Türkiye Ermeni temsilcileri ‹ttihatç›lara Osmanl› Devletine sad›k kalacaklar›na, yurttafll›k görevlerini yerine getireceklerine söz verdiler; fakat onlar›n istedi¤i gibi, Kafkasya’da Ruslara karfl› bir ayaklanma ç›karmay› da reddettiler. Ba¤lar burada tamamen koptu. Ermeniler art›k ‹ttihatç›lar gözünde ‘öteki’ de de¤il, ‘düflman’ hâline gelmiflti. Talât Pafla, Taflnak temsilcisi ile konuflurken hoflnutsuzlu¤unu belirtti ve ‹ttihat ve Terakki olarak ‘art›k özgür olduklar›n›’ söyledi. Ermeniler de 1895-96 ve 1909 k›r›mlar›n›n yaratt›¤› travma içinde ellerinden geldi¤i kadar silahlan›yor, oto-defans komiteleri kuruyorlard›. K›l›çlar çekilmiflti; gerisi zaman ve zemin meselesiydi. ‹ttihatç› Komite, 1914-15 k›fl›nda yaflanan Sar›kam›fl facias› ve bunu izleyen aylarda ‹ngilizlerin Çanakkale ç›kartmas› ile ‘zaman›n geldi¤i’ kan›s›na kap›ld›. Ermeni fedailerin Van’da tertipledikleri ayaklanma da barda¤› tafl›ran damla olmufltu. Bir halk›n neredeyse topyekûn sürülmesi, önemli bir k›sm›n›n ölüme gönderilmesi anlam›-

t›k hayata veda ediyordu. Osmanl›’n›n içgüdüsel tepkisi, meflrutiyet düflmanl›¤› ve 31 Mart ayaklanmas› oldu. Vatan ve din elden gidiyordu; tecrübesiz ve beceriksiz Jön-Türkler ülkeyi y›k›ma götürmüfllerdi; bir fleyler yapmak laz›md›. Dinî duygular ve Abdülhamit yükselifle geçmiflti. 31 Mart’› izleyen günlerde ‹stanbul korku ve heyecan dolu günler yaflad›. Gerçi k›sa sürede Harekât Ordusu düzeni yeniden kurmay› baflarm›fl, yafl›n yan›nda kurunun da yand›¤› bir operasyonla rejim düflmanlar›n› cezaland›rm›flt›; fakat bu arada da devrim heyecan› kaybolmufl, karfl›l›kl› kuflku ve husumet duygular› yeniden uyanm›flt›. Balkan Savafllar› bu koflullarda do¤du ve dinin de milliyetçili¤e dönüfltü¤ü bir ortamda ‘Balkan Komitac›l›¤›’ devlet yönetimi halini ald›. ‹ttihatç› komite art›k ülkeyi bask› ve zulümle yönetiyor, iktidar› ‘sopal› seçimler’le kazan›yor, muhaliflerini sokaklarda kurflunlat›yor, iktidar› kaybedince de ‘Bab-› Ali Bask›n›’ ile iktidara yeniden dönüyordu. Art›k Türk’ten baflka birine güvenilemezdi; Türk’ün Türk’ten baflka bir dostu yoktu. ‹ttihatç› yönetim Dünya Savafl›’na devletin paylafl›lmas›n› önlemek için girmedi; yeni bir ‹mparatorluk, saf bir Türk ‹mparatorlu¤u kurmak için girdi. Enverci ütopyaya göre emperyal topraklar korundu¤u gibi Kafkas Cephesi de yar›lacak ve Çarl›k despotizmi alt›nda yaflayan kardefllerimiz kurtar›lacakt›. Sonunda yenilsek, Arap eyaletleri elimizden ç›ksa bile, Türkler yeni bir imparatorluk halinde yaflamlar›n› sürdüreceklerdi. Fakat bunu kendi bafl›m›za yapamazd›k; Almanlar›n da deste¤i flartt›. Hayli sonralar›, Cumhuriyet döneminde bu maceray› de¤erlendiren F. R. Atay, hüzünle geriye bakarak, ‘Osmanl› emperyalizmi’, diyecektir, ‘flu ana fikir üstünde kurulmufl bir hayal idi: Türk milleti kendi bafl›na devlet yapamaz!.. Bir realite hissi ile de¤il, bir tarih hissi ile kendimizi zorluyorduk.’ Üstelik -diye ekleyelim- gerçeklere s›rt çevirmifl bir tarih hissi ile! Ne var ki Türk ‹mparatorlu¤u Alman emperyalizminin hiç de umurunda de¤ildi; sadece destek olduklar› askerî plan, düflmanlar›n› birçok cephede y›prataca¤› için kendi ç›karlar›na da uygun düflüyordu. Asl›nda Almanlar her fleyin fark›ndayd›lar. Yine de ‘Askerî Islah Heyeti’ Baflkan› Liman Pafla, yenilginin hemen ard›ndan -ve hiç de s›k›lmadan- ‘Almanya’n›n askerlik noktas›nda Türkiye’nin ifltirak ve faaliyetin48


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

Can çekiflen bir devlet, eski yönetme tarz›n› modern giysilerle örterek, yeni bir ulusu infla etti. Devlet ulusu yaratt› ve yaratt›¤› bu ulusun mutlak hâkimi ve efendisi olmaya devam etti. Prusya e¤itimi ve milliyetçi ideoloji ile yo¤rulan Türk ordusu, gerçekten de yoktan bir millet yaratt›... Yarat›lan bu devletin sadece askeri anlamda de¤il, ideolojik anlamda da koruyucusu oldu. Türkiye Cumhuriyeti bugüne kadar ‘militer bir demokrasi’ olarak geldi, resmi bir devlet ideolojisine sahip oldu, totaliter özelliklerini terk etmeye karfl› direndi.” “‹ttihat ve Terakki, ‘faflizm’ kavram›n›n icad›ndan önce do¤mufl, proto-faflist bir partiydi.”10 ‹ttihat ve Terakki 21 May›s 1889’da ‹ttihâd-› Osmânî ad›yla ve Abdülhamid’i tahttan indirmek amac›yla gizli bir örgüt olarak kuruldu. ‹ttihat ve Terakki ad›n› almas› daha sonrad›r. ‹lk toplant›s›nda baflkanl›¤›na Ali Rüfldî, katipli¤ine fierefeddin Ma¤mûmi, muhasip üyeli¤e de Asaf Dervifl seçildi. ‹talyan Carbonari örgütünü örnek alarak kurulan yap› illegal olarak teflkilatland›. (Hücre içindeki her üyeye bir s›ra numaras› verildi. Birinci hücrenin birinci üyesi ‹brâhim Temo idi.) ‹lk zamanlar Osmanl›c› ve ‹ttihâd-› Anâs›rc› bir hat izleyen örgüt, daha sonraki dönemlerde Türkçü/ milliyetçi/ ›rkç› bir çizgiye yöneldi. Teflkilât-› Mahsusa’n›n çelik çekirde¤ini oluflturdu¤u11 ‹ttihat ve Terakki’yi biçimlendiren 1913-1918 kesitindeki zora dayal› Türkifikasyon politikalar›d›r... Pervin Erbil’in, “Türkifikasyon, ‘baflka halklardan Türk yaratma Üttihat•Ý yšnetim DŸnya SavaßÝÕna veya topraktaki baflka devletin paylaßÝlmasÝnÝ šnlemek uluslardan kurtulma’ i•in girmedi; yeni bir Ümparatordemektir,”12 vurgusunu luk, saf bir TŸrk ÜmparatorluÛu an›msatarak devam edelim: 1913’de Bab-› kurmak i•in girdi. Enverci ŸtopyaAli Bask›n› ile iktidar› ya gšre emperyal topraklar korunele geçiren ‹ttihat ve duÛu gibi Kafkas Cephesi de yarÝTerakki Cemiyeti ülkelacak ve ‚arlÝk despotizmi altÝnda nin kaderinde büyük iz yaßayan kardeßlerimiz kurtarÝlab›rakacak bir örgütlenmeydi. Bilinen üç lidericaktÝ. Sonunda yenilsek, Arap eyane ek olarak di¤er yetletleri elimizden •Ýksa bile, TŸrkkili kadrolar›n büyük ler yeni bir imparatorluk halinde bir kesimi de yafllar› 30yaßamlarÝnÝ sŸrdŸreceklerdi. Fakat 35 aras›nda olan Balbunu kendi baßÝmÝza yapamazdÝk; kan kökenlilerdi. Kay›p topraklardan gelmifl ve AlmanlarÝn da desteÛi ßarttÝ.

n› tafl›yordu ve bu karar yine de kolay al›nmad›. Cemal Pafla, Hüseyin Cahit (Yalç›n) gibi en önde gelen ‹ttihatç›lar dahi, hat›ralar›nda, bu konudaki kanunun nas›l haz›rland›¤›n› bilmediklerini yazm›fllard›r. Sonunda ‘Kanun-u Muvakkat’› tek bafl›na yürürlü¤e koyan ‹çiflleri Naz›r› Talât Pafla bile, an›lar›nda, ‘Ben bu kanunun tamam›yla uygulanmas›na karfl›yd›m,’ diyor ve bunun nedenlerini de flöyle aç›kl›yordu: ‘Jandarmalar tamamen, polisler ise k›smen ordu hizmetine al›nm›fl ve yerlerine milisler konulmufltu. Göç’ün bu yollarla yap›lmas› durumunda çok çirkin sonuçlar elde edilece¤ini biliyordum.’ En tehlikeli milisler ise o y›llarda koyu bir Ermeni düflman› haline gelmifl olan Dr. Bahattin fiakir’in emrindeki Teflkilât-› Mahsusa’da bulunuyordu. Talât Pafla’n›n sözünü etti¤i ‘çok çirkin sonuçlar’ çok geçmeden yüz binlerce ölü fleklinde somutlaflt›, ‹ttihatç›lar, daha sonra Kemalist dönemin gözde tarihçilerinden Ahmet Refik’in yazd›¤› gibi, Ermeni asilerin ve teröristlerin cürümlerini cezaland›racaklar›na, bunlar›n ‘millî gayeleri için mühim bir f›rsat vücude getirdi¤ini’ düflünmüfller ve ‘Ermenileri imha etmek ve bu suretle Vilayât-› Sitte (alt› vilayet) meselesini de ortadan kald›rmak’ istemifllerdi. Sonunda ‹ttihatç›lar sadece savafl› de¤il, onur ve haysiyetlerini de kaybederek Alman gemileriyle ülkeden kaçt›lar.”9 Evet, Türk milliyetçili¤inin kökleri, kayna¤›, atas›, soy fleceresi iflte bu ‹ttihat ve Terakki’dir... ‹TT‹HAT VE TERAKK‹

Önce Rag›p Zarakolu’dan nakledelim: “‹ttihat ve Terakki Partisi (‹TP), Türk milliyetçili¤inin kurucu partisidir (...) bütün önemli toplumsal projelerini ve üniter bir ulusal devlet yaratma hayalini Türkiye Cumhuriyeti devralm›fl ve hayata geçirmifltir.” “Devletin bekas› için ulus gerekiyordu. O zaman ulus ne pahas›na olursa olsun yarat›lmal›yd›...

49


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

lu’yu Türklefltirme ‹ttihatç› politikas› devreye sokulur... Ege, Pontus ve Kapadokya’daki Rum “temizlikleri” ve ille de Ermeni soyk›r›m›!13 ‹fade etti¤imiz süreç, i-) “Alman modeli örgütlenme, Türkçülük ve ‘Milli ‹ktisat’ iliflkisi”yle;14 ii-) “‹ttihatç›lar ve Jön Türkler üzerine”;15 iii-) ve nihayet Kemalizm’e dair kafa yormam›z› zorunlu k›lar.

Anadolu’ya nazaran ‹mparatorlu¤un daha “Bat›l›” ve “laik” ortam›n› solumufl, baflta Bulgar komitac›lar›na karfl› olmak üzere “gerilla” savafllar›n›n içinde “ötekilefltirilmifl” ve biraraya ge(tiri)lmifl bu cemiyetin merkezi, 1912 y›l›nda Selanik’ten ‹stanbul’a tafl›n›r. Tarih, Selanik’in Yunan Krall›¤› taraf›ndan ele geçirilmesi tarihidir. Bu tafl›nma, sadece Selanik “merkez komitesinin” de¤il; siyasi ve askeri tüm kadronun (fedailer, Teflkilât-› Mahsusa vs) ve say›lar› 250 bin olacak bir “göçmen” kitlesinin tafl›nmas›d›r. Üstelik, bu tafl›nma içinde yer alan devletin bölgedeki ço¤unlu¤u ‹ttihatç› olan askeri ve idari ekibi de Anadolu’ya tafl›nm›fl olur. Ama her fleyden önemlisi, Balkanlardan Anadolu’ya tafl›d›klar›, “korku” ve “intikam” duygular› olur. Rum ve H›ristiyan karfl›t› duygular›n hâkim oldu¤u bu “kay›p topraklar›n göçmen çocuklar›”, Anadolu’daki göreceli daha zay›f olan benzeri anti-H›ristiyan duygulara da dayanarak, I. Dünya Savafl› da dahil olmak üzere ülkeyi idare etme becerisi gösterirler. Bu befl y›l içinde ciddi bir muhalefetle de karfl›laflmazlar. Ad›n› “Balkanlar›n Anadolu’ya tafl›nmas›” olarak koyaca¤›m›z bu ‹ttihatç› projenin, en büyük hedefi, Anadolu’nun ikinci bir “Makedonya” olmas›na müsade etmemek olacakt›. Özcesi, politikan›n a¤›rl›k noktas› genel anlamda bir nüfus ve özellikle “bu nüfusun tafl›nmas›”yd›. Bat›’da üretilen kavramla “sosyal mühendislik”, yani bir nüfusun politik bir amaçla sevk ve iskan› politikas›. Bilindi¤i gibi, Anadolu, Balkanlar ve özellikle Makedonya gibi, Türk olmayan ve gayrimüslim kimliklerin, çeflitli bölgelerde yo¤unlaflt›¤› bir co¤rafya idi: Rumlar Anadolu’nun bat›s›nda (Trakya ve Ege bölgeleri) ve do¤u Karadeniz’de, Ermeniler alt› do¤u eyaletinde (bugünkü illerden büyük idari s›n›rlara denk düfltü¤ünden), Kürtler Erzurum’un güneyi ve Sivas’›n do¤usunda, Araplar ise neredeyse Antep’ten itibaren tüm güneyde. Bu durum ‹ttihatç› “demografik” operasyonun flekillenmesinde mevcut veri taban›n› oluflturacakt›. Bugünden bak›ld›¤›nda iki aflama söz konusuydu: H›ristiyanlar›n “ç›kar›lmas›” ve Müslüman gayri-Türklerin “kar›flt›r›lmas›”. Osmanl›’n›n gelenekselleflmifl iskan politikas›na ek, Makedonya’da 1908’den itibaren denenmifl, öncülü¤ünü Dr. Nâz›m’›n yapt›¤›, ama pek baflar›l› olamam›fl ‹ttihatç› iskan tecrübelerinin üzerinde, Balkan kayb›n›n getirdi¤i “korku” ve “intikam” duygular›n›n hâkimiyetiyle Anado-

KEMAL‹ZM VE fi fiE ECERES‹

“Kemalizm, (...) ‹ttihatç›l›¤›n siyasal ve toplumsal miras›n›”16 devralarak yolunu aç›p, “Teflkilât-› Mahsusa ve Teflkilât’tan Kemalist rejime gelen kadrolar”la kendini infla etti... Sait Çetino¤lu’nu özenle vurgulad›¤› gibi, “Kemalistler kendilerini her ne kadar her vesileyle ve her vas›tayla ‹ttihat ve Terakki’den ayr› tutmaya çal›flsa da bu sadece yarat›lan/ üretilen bir yan›lsamad›r.” “Teflkilât-› Mahsusa Karakol Örgütü’ne, ‹ttihatç› Kulüpler de, Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri’ne dönüfltürülür. (...) Anadolu’da verilen Milli Mücadelede bafl› asker ve sivil eski ‹ttihat ve Terakki kadrolar›n›n çekti¤i, bugün Türk tarih yaz›c›l›¤› için bir muamma de¤ildir. Mustafa Kemal de eski bir ‹ttihat ve Terakki üyesi olarak bu kadrolara dahildir.” Kald› ki “Mustafa Kemal’in ‹ttihat ve Terakki’den ayr›ld›¤›na dair bir kay›t ve beyan yoktur.” Ve nihayet Sait Çetino¤lu’nun, belgeleriyle ortaya koydu¤u üzere, “Kemalistlerin ‹ttihatç› kökleri” ayan beyan ortadad›r. Zaten “Önemli olaylar›n kadrolar›na bakt›¤›m›zda Kemalist kadrolar›n çekirde¤inin, ‹ttihatç›lar›n çelik çekirde¤i Harekât Ordusu, Teflkilât-› Mahsusa, Trablusgarp kadrolar›, Balkan ve Malta sürgünleriyle ayn› kadrolar oldu¤u görülmektedir. Kemalistler kadro olarak ‹ttihatç›lar›n çelik çekirde¤inin devam›d›rlar.”17 Gerçekten de “Milli mücadelenin vurucu gücü Kuvay-› Milliye birliklerin önemli bir bölümü soyk›r›m› bizzat gerçeklefltirenler taraf›ndan kurulmufltur. ‘Kurtulufl Savafl› kahraman›’ olarak an›lan, Bat› Anadolu’da ‹psiz Recep’ler, Day› Mesut’lar, Kara Arslan’lar, Demirci Mehmet’ler, Sar› Efe’ler, Karadeniz’de Topal Osman’lar, Yarbay Halit’ler, Ahmet Barutçu’lar, Yahya Kaptan’lar Teflkilât-› Mahsusa üyesi çetecilerdir ve hepsi de katliam failidir.” Yani “Anadolu’nun çok-etnili, çok-dinli top50


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

lumsal çeflitlili¤inin, zorla homojenlefltirilmesi ven, ›rkç› karakterli Türk milliyetçili¤inin geliflve bu co¤rafyan›n bir ‘Türk yurdu’ yap›lmas› sü- mesinde rol oynad›. Bugün yak›nd›¤›m›z Türk reci Milli Mücadelenin ana içeri¤ini oluflturmufl, milliyetçili¤inin günümüz boyutlar›na ulaflmaCumhuriyet’in kurulufl döneminde ve sonras›n- s›nda bu etkenler önemlidir. Bu arada unutulmas›n: Kemalizm’in ideologda da sürmüfltür. Bu bak›mdan ‹ttihat ve Terakki ile Cumhuriyet aras›nda kesintisiz bir sü- lar›ndan bir k›sm› ‹ttihat ve Terakki’nin de ideologlar›yd›. Yusuf Akçura, Ahmet A¤ao¤lu (Agareklilik söz konusudur.”18 ‹ttihat ve Terakki’den Kemalizme uzanan yev) gibi. ‹kisi de Rusyal›. Biri Tatar, di¤eri AzeTürkçülük/milliyetçilik hikayesinde Kemalizm ri Türklerinden. Önemli bir ideolog da Ziya Gö‹ttihatç› miras› devrald›. Devleti kurtarma ama- kalp. 1924’te ölmesine karfl›n etkisi devam etti. c› nedeniyle de ‹ttihat ve Terakki’ci bir öz tafl›d›. Diyarbak›rl› bir Kürt ailedendi. ‹lginçtir, TürkBu ortam ve ekolden gelen Mustafa Kemal ve çü ideologlar›n ço¤u, kendi kriterlerine göre arkadafllar› s›f›rdan bafllad›lar denemez. Kema- “Türk” de¤ildi... Nihayetinde militarist devletin resmi ideololizm ‹ttihat ve Terakki’nin hem ekonomik ve hem de ideolojik anlay›fl›n›n miras›n›n üzerinde jisi olarak Kemalizm ile ‹ttihat ve Terakki’nin çizgilerinde bire bir örtüflme vard›r: Nüfusu Hogeliflecekti. ‹ttihat ve Terakki, Türk-‹slâm burjuvazisi mojenlefltirme + Türkifikasyon = ‹deolojik Ulusyaratmak istedi ve bunda bir ölçüde baflar›l› da laflma + Irkç› Tarih Tezi... Siz bakmay›n h›zl› “AB”ci/“Sivil Toplum”cu oldu. Tüccar, komisyoncu ve toprakla iliflkileri olan bir burjuvazinin geliflmesi ‹ttihat ve Terak- Bask›n Oran’›n, “1930 Kemalizmi, 2000’ler için gericilik, 1930’lar için ilericiliktir,”19 demesine! ki eliyle oldu. Avrupa burjuvazisine ve emperyalizme karfl› Bilmiyor, görmüyor olamazs›n›z; 1930’lu y›lolmayan, milli karakteri çok c›l›z olan bu s›n›f, larda yani “Askeri ve siyasi zaferin ard›ndan (...) savafl yitirilince eflraf›n bir bölümüyle birlikte Cumhuriyet yönetimi, Türklerin tarihini Orta ne yapaca¤›n› flafl›rm›fl halde telafl ve kayg›ya Asya’ya çekti”!20 kap›ld›. Korkusu Bat›l› devletlerden de¤ildi. Bunun sonucu da “Günefl Dil Teorisi” oldu... ‹ttihat ve Terakki sayesinde kavufltu¤u ola- Reflit Galip, Mustafa Kemal’in “Tarih Tezi”ni naklar›n kaybolmas›ndan, Rum ve Ermeni bur- flöyle anlatmaktad›r: “Türk tarihi hakk›nda Gajuvazisinin geri gelmesindendi korku. Büyük zi Mustafa Kemal’in tezinin bafll›ca esaslar› devletler de¤il de, Rum ve Ermenilerin güç ka- flunlard›r: zanacaklar› korkusu yafland›. 1- ‹nsanl›¤›n befli¤i Orta Asya’d›r. Hayat en ‹ttihat-Terakki floven bir milliyetçili¤e sahip- evvel orada bafllad› ve en evvel orada tekâmül ti. Bir ölçüde devam› olan Kemalizm’in milliyet- etti. çili¤i de benzer niteliklere sahip. ‹ttihatç›lar di2- Dünyan›n ilk medeniyeti Orta Asya’da ve ¤er halklar› afla¤›lad› ve a¤za al›nmayacak keli- Orta Asya’n›n aslî halk› ve ilk sakini olan Türk meler kulland›. CHP’liler ve Kemalizmin önem- ›rk› taraf›ndan kuruldu. li kiflileri di¤er uluslar› yönetmek için var olduk3- Türk ›rk›n› antropolojik ›rk tasnifinde bralar›n› söylediler. Türk kisefal-Alpin tipi temsil ulusunun efendi, üstün, eder. her fleye kadir oldu¤u 4- Avrupa ve Asya Yani ÒAnadoluÕnun •ok-etnili, •okiddia edildi. Türk dili, münasebetleri hadiseledinli toplumsal •eßitliliÛinin, zorla dünya dillerinin atas›yrinden büyük muhaced›. Irka dayal› floven retler garptan flarka dohomojenleßtirilmesi ve bu coÛrafTürk milliyetçili¤inin ¤u de¤il, daima flarktan yanÝn bir ÔTŸrk yurduÕ yapÝlmasÝ kuramc›s› Ziya Gögarba do¤ru olmufltur. sŸreci Milli MŸcadelenin ana i•erikalp’ti. 5- Orta Asya’n›n Ûini olußturmuß, CumhuriyetÕin ‹ttihat ve Terakki muhtelif devirlerinde kuruluß dšneminde ve sonrasÝnda döneminde temelleri fliddetini art›ran kurakat›lan kuram, yeni Türl›k hadiseleri en mühim da sŸrmŸßtŸr. Bu bakÝmdan Üttihat kiye’de geliflti. Dünyada âmil olarak Türkler büve Terakki ile Cumhuriyet arasÝnfaflizan yönetimler artt› yük göçlerle dünyan›n da kesintisiz bir sŸreklilik sšz kove Kürt isyanlar› yamuhtelif sahalar›na yanusudur.Ó fland›. Bu iki faktör floy›lm›fllar ve buralarda 51


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

baz› Avrupa ülkelerinde oldu¤u gibi Türkiye’de de, ‘›rk’ kavram›n›n her derde deva, her kap›y› açan bir kavram hâline geldi¤i bir dönemdir. Üstelik bu, dün özetledi¤im ilk dönem gibi, ‘›rk’›n görece ‘ulusal-romantik’, iyi tan›mlanmam›fl nosyon oldu¤u bir dönem de de¤ildir. ‘Irk’›n ‘iyi tan›mlanm›fl’ hali ne olabilir? Bu, bilimsel bir kavram olmad›¤›na göre, iyi tan›mlanmas› da zaten mümkün de¤il... Aç›n, Birinci Türk Tarih Kongresi’nin kitab›n›, Reflit Galib’in, Afet ‹nan’›n, fievket Aziz Kansu’nun ve daha birçoklar›n›n konuflmalar›n› okuyun (tabii, ayn› flekilde, ‹kinci ve Üçüncü Tarih Kongreleri’nin kitaplar›n› da okuyun). Nas›l bir ‘devlet ›rkç›l›¤›’ yap›ld›¤›n› görürsünüz. ‘... Asiya brakisefallerin oca¤›d›r. Bunlar Alp adam› tipidirler. Ve Türk de bu tiptir. Bizim son telakkiye göre esasen bir ›rk olmaktan uzak bulunan Sar›larla bir alâkâm›z yoktur... Hulâsas› fludur ki: Anadolu, brakisefal bu¤day renkli veyahut beyaz, güzel, bazan mavi gözlü ve kumral bir ›rk taraf›ndan iskân edilmifltir. Bu ›rk Ortaasiyadan geliyor...’ vb. Böylece bütün bir resmi tarihyaz›mc›l›¤› ve e¤itim sistemindeki tarih ö¤retimi bu ›rkç› temeller üzerine oturtulmufltur.”22 Özetin özeti “Türkiye’de devlet eliyle yürütülen ›rka dayal› Türkçülük (...) o kültürel ›rkç›l›k, Cumhuriyet içinde birlikte yaflamaya devam eden herkesin -yani, gayrimüslim olmayan herkesin- bu yeni kimli¤i eninde sonunda benimseyece¤i varsay›m›na dayan›larak yap›lm›flt›. (...) Ulusal birlik, ister istemez d›fllay›c› olan ›rkç›l›kla gerçekleflemezdi. Daha akla yak›n politika, ‘asimilasyon’du.”23 Özetle “Günefl Dil Teorisi”nin, “Tarih Tezi”nin gerçe¤i, “Anadolu’yu tek partili, tek flefli, tek uluslu millilefltirme/ Türkifikasyon hareketi”nin kültürel cephesini oluflturmas›d›r...

eski medeniyetleri kurmufllard›r. 6- Türk dili ana dildir. 7- Eski medeniyetler için oldu¤u gibi haks›z olarak ‹slâm medeniyeti denilen- daha yeni devirler medeniyetinde de birinci derece kuruculuk ve yap›c›l›k rolü Türklerindir. 8- [...] Anadolu paleolitik devir sonlar›ndan itibaren Türkleflmeye bafllam›fl, kalkolitik devirde bu Türkleflme azamî derecede genifllemifl ve Selçuk devri sonlar›na kadar binlerce y›l süren istilâc› ve hulûlcu ak›nlar Anadolu’yu ›rkî manzara itibariyle Türklü¤ü en saf, en melezsiz temsil eden sahalardan bir hâline getirmifltir. O derecede ki, Türklü¤ün en eski tarihi Orta Asya’da oldu¤u kadar Anadolu’da da mütalaa edilebilir. 9- Türk milletinin bütün yüksek ve yarat›c› cevherlerini yaflatmakta olan ›rk bünyesi salimdir...” Söz konusu Kemalist “Tarih Tezi” ile “Türklerin tüm dünyaya yay›ld›klar›, Sümerlerin de Türk olduklar›, Orta Asya’n›n Türklerin anayurdu” oldu¤u ifade edildi! Bu konuda Afet ‹nan, henüz liseyi yeni bitirmiflken “Tarih Tezi” çal›flmalar›nda bulunmak üzere görevlendirilir... Bir komisyon kurulur... Afet ‹nan, özel himaye görür, faflist ve kafatasç› Euzard Pittard’›n ö¤rencisi olarak, ‹sviçre Cenevre’de doktora çal›flmas› yapar... Türklerin Alpin ›rk›n›n brakisefal türünden oldu¤unu kan›tlamaya çal›fl›r... Türkiye’ye dönünce devlet taraf›ndan desteklenen binlerce kafatas› ölçümü yapar... Kendisi antropolog de¤il, yaln›z kafatas› ölçümleri için bu bölüme ilgi duyar... Tezin bir di¤er teorisyeni de, Turanc›l›¤› savunan Tatar kökenli Yusuf Akçura’d›r... “Tarih Tezi”nin amac›, Türk ›rk›n›n en yüksek ›rk oldu¤unun kan›tlanmas›d›r! Tarihi gerçekler böyleyken; “Birileri ha bire ‘Türkiye’de ›rkç›l›k yoktur, hiç olmam›flt›r’ veya ‘Türkler ›rkç› olamaz’ diye yazar dururlar. Onlar böyle yazarken, Türkiye’de ›rkç›l›¤›n ikinci dalgas› iyice kabarm›fl ve toplumu sarm›fl durumda. Bu nedenle, bu iflin bafl› ve sonras›, nihayet gelinen nokta, bafl› ile sonu aras›ndaki farkl›laflmalar hakk›nda bir fleyler söylemek gerekiyor. Milliyetçili¤in Türkçü kanad›, ta bafl›ndan beri, koyu bir ›rk ideolojisiyle birlikte yürümüfltür. Üç tarz-› siyaset içinde ‘Osmanl›c›’ veya ‘‹slâmc›’ yerine ‘Türkçü’ yolu seçen ve bunun propagandas›n› yapanlar, Rusya’dan gelen Türkler, genellikle Tatarlar ve Azerilerdi.”21 Bu temelde “30’lar, özellikle, Almanya gibi

YALAN(LAR)A GEL‹NCE!

Aysel Tu¤luk’un, “Mustafa Kemal’in tarihsel eylemselli¤inin Türk ulusu aç›s›ndan büyüklü¤ü inkâra gelmez bir realitedir”;24 ya da Türker Alkan’›n, “Belki Atatürk döneminde demokrasi kurulamad›. Fakat, demokrasinin temelleri at›ld›,”25 saptamalar›n›n gerçekle yak›ndan uzaktan alakas› yoktur! Tekrarl›yorum: Kemalistler kendilerini her ne kadar ‹ttihat ve Terakki’den ayr› tutmaya çal›flsalar da bu sadece bir yan›lsamad›r. Zürcher’in ifadesiyle: “Kemalistler, ‹ttihatç›lar’›n b›52


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

devletçilik burjuvazinin sermaye birikiminin rakt›¤› yerden devam ettiler.”26 Kemalizmin kadrolar›n›, yukar›da da gördü- arac›, iflçileri amans›zca sömürme düzene¤i ola¤ümüz gibi, ‹ttihatç›lar oluflturdu. ‹ttihat ve Te- rak ifl görecek; köylüler büyük toprak sahiplerirakki’nin çelik çekirde¤i olarak ve 30 bin kiflilik nin giderek artan sömürüsü ve zulmü alt›na gikadrosuyla, Ermeni Soyk›r›m›nda da önemli gö- recek, Kürtler birçok kereler ezilecekti...28 “Ya ça¤dafllaflma ve laiklik” mi? revler üstlenen Teflkilât-› Mahsusa; “‹ç güvenliKemalizmin laikli¤i kendini “din kat›na” 盤i sa¤lamak, devletin varl›¤› için hayati önemi oldu¤u düflünülen Türkçe konuflan az›nl›¤›n sü- karan bir dayatmad›r, devletçiliktir... Özetle “Atatürk, ulusal kimlik inflas›na benregelen hâkimiyetini korumak ve Osmanl› devzer bir ‹slâm anlay›fl›n›n inflas›na inand›.”29 Yaletinin daha fazla toprak kaybetmesini engelle27 mek,” gibi amaçlarla tarif edilen Milli Müca- ni “Arap gelenek ve kültürüyle iç içe geçmifl ‹slâm yerine, ‹ngiliz ya da Danimarkal›lar›n H›delenin devrald›¤› zemindir! Bu ba¤lamda “Kemalizm sol” olmad›¤› gibi ristiyanl›k içerisinde yapt›¤› türden bir sentezin, ‹slâm’›n Türk yorumunun aray›fl› içinde olherhangi bir “ilericilik” türü de de¤ildir! Kemalizm ile hesaplaflmal›d›r. Çünkü Kema- du.”30 Bu çerçevede31 “Kemalizm, genel olarak lizm Türk egemen s›n›f›n›n ideolojisidir! ‘din’ olgusuyla sorunu olan bir ideoloji de¤il“Neden ve niçin” mi? Gayet basit: “Mustafa Kemal’in 1922’ye ka- dir. Sorunu ‹slâm’lad›r ve bunun nedeni de bu dar Saray ile Kuvay› Milliye aras›nda hakem s›- dini ‘ulusal kalk›nma’ya engel olarak görmesifat›yla yapt›¤› manevralarla I. Napoléon rolünü; dir. Ama herhangi bir durumda ‹slâm’›n araç1922’den sonra Kuvay› Seyyare ve TKP’yi tasfi- sal bir ‘yarar’› olabilecekse, Kemalist, bunu da ye edip halk› silahs›zland›r›rken III. Napoléon sonuna kadar kullanmaya haz›rd›r: Evren’in zaman›n›n Amerikan sosyolojisiyle birlikte rolünü oynam›fl oldu¤unu söylemek mümkün... TBMM Baflkan› Mustafa Kemal Pafla, Mus- ‘yeflil kuflak’ politikalar›yla ba¤daflabilmesintafa Suphi ve yoldafllar›n›n bo¤azlanmalar›ndan den Tunceli’ye gökten ‘din kardeflli¤i’ broflürlesadece bir hafta önce 22 Ocak 1921’de meclis ri ya¤d›rmaya kadar çok say›da örne¤i vard›r kürsüsünden flunlar› söylemiflti: “(...) ‹flte bu bunun”!32 serseriler (...) Türkiye Komünist F›rkas› diye bir “MASUM DE⁄‹L‹Z H‹Ç B‹R‹M‹Z” f›rka teflkil etmifllerdir ve bu f›rkay› teflkil edenlerin bafl›nda da Mustafa Suphi ve emsali buKemalizme, resmi tarihe bu denli sar›l›nmalunmaktad›r. Bunlar (...) kendilerine para veren, kendilerini himaye eden ve bunlara ehem- s›n›n ard›nda, “masum de¤iliz hiç birimiz” germiyet atfeden Moskova’daki prensip sahiplerine çe¤inin kolektif bilinç alt›nda yer almas› gerçe¤i yaranmak için bir tak›m teflebbüsat› serseriya- yatar... Rag›p Zarakolu’nun ifadesiyle, “Jenosit olgunede bulunmufllard›r (...) Bu suretle memleketimize, milletimize hariçten komünizm cereyan› sunun arka plan›nda yatan ve es geçilmemesi gereken bir noktada, servetin el de¤ifltirmesi ve sokulmaya bafllanm›flt›r...” Bu tutum Cumhuriyet tarihi boyunca da sü- kitlelerin de ya¤ma ve talanda bir suç orta¤› haline getirilmesidir.” regidecek, Kemalist re“Bugün Türkiye’deki jim k›rk y›l boyunca Koegemen elitin soy kütümünistleri bask› alt›nda I. Emperyalist PaylaßÝm SavaßÝÕnÝn ¤ünü inceledi¤inizde, tutacak; Sabahattin Ali boÛazlaßmasÝ daha baßlamadan mutlaka ‹ttihatç›l›k ile ve ad› bilinmeyen nicesi šnce Harbiye Nezaretinde TeßkiErmeni tehcirinde ve onlar taraf›ndan yok l‰t-Ý Mahsusa elemanlarÝ ile Anadaha sonraki az›nl›k edilecek, Nâz›m HikdoluÕdaki Üttihat ve Terakki yšnekarfl›t› uygulamalar ile met, Dr. Hikmet K›v›lba¤lar bulursunuz. c›ml›, Kemal Tahir, Orticileri toplantÝlar yapmÝßlardÝ. Türk kapitalizminin tehan Kemal ve baflkalar› Konu, Mahmut CelalÕin (Bayar) melini oluflturan ‘ilksel y›llar ve y›llar boyu hasšzleriyle, stratejik noktalarda kŸsermaye birikiminin’ piste tutulacak, tek parmelenmiß ve dÝß menfi tesirlere kayna¤› buralara uzanti diktatörlü¤ünün iflbaÛlÝ gayrÝ TŸrk yÝÛÝnaklarÝn tasmaktad›r. ‹ttihatç› kadkencehaneleri komürolardan bir çok ‘savafl nistlerle dolup taflacak; fiyesiydi. 53


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

zengini’ ve ‘ifladam›’ ç›kt›.”33 Böylelikle ortalama/“ola¤an” Türk(iye) insan› kolektif milliyetçi histerinin, “zenofobi”nin parças›, tafl›y›c›s› oldu... Tam da bu koordinatlarda “ötekilefltirme” ve “öteki”nin inkâr›; Bove-Luneau’n›n, “Ötekinin özgürlü¤ü benim özgürlü¤ümü sonsuzca geniflletir,” diye formüle etti¤inin önünü kesip; dolu dizgin bir otoriterli¤i “hoflgörü” söylenceleriyle devreye soktu... Burada durup an›msatal›m: “Hoflgörü, hoflgörülen fleyin ahlâki olarak kötü ve suçlanabilir oldu¤unu ima eder. Baflka bir ima da, bunun de¤ifltirilebilir oldu¤udur. Baflka birinin hoflgörülmesinden söz etmenin anlam› fludur: Kiflinin, hoflgörülen özelli¤ini de¤ifltirmemesi kendi itibars›zl›¤›n› do¤urur.”34 Bu tav›rlad›r ki, “Holocaust olay›ndan ç›kar›labilecek dersleri almaya karfl› direniflin kendisini gösterdi¤i yerlerin bafl›nda, Holocaust’u tarihte sadece bir kez yaflanan bir olay olarak marjinallefltirme ya da egzotiklefltirme gibi çok yönlü çabalar gelir.”35 Ve bir fley daha: “Soyk›r›mlar›n, planlanm›fl suçlar s›n›f›na dahil olarak anlafl›lmas› için, failleri aç›s›ndan hedefe yönelik eylemler oldu¤unun anlafl›lmas› gerekiyor: Soyk›r›m, herhangi bir evrensel etik aç›s›ndan psikopatça da olsa, faillerin amaçlar›na hizmet eden rasyonel bir araçt›r... ‘siyasi bir formül’dür...”36 T›pk› (gayr›müslim) “ötekinin elindeki sermayenin millilefltirilmesi (yani Türklefltirilmesi)” gibi... Bir an Teflkilât-› Mahsusa’n›n Anadolu’yu nas›l “Türklefltirdi¤i”ni an›msay›n! Veya Mehmed Emin Yurdakul’un “Ben bir Türküm dinim cinsim uludur/ Sinem özüm atefl ile doludur/ ‹nsan olan vatan›n›n kuludur/ Türk evlad› evde durmaz, giderim” dizelerini! Ya da “Bu toprakta Türklerin, sadece Türklerin yaflamas›n› ve ona tamamen sahip olmas›n› istiyoruz. Milliyeti yahut dini ne olursa olsun, Türk olmayanlar kahrolsun,” diye hayk›ran Dr. Nâz›m’›n temsil etti¤i zihniyeti! Yeniden hat›rlayal›m: Teflkilât-› Mahsusa’n›n kurulmas›yla ilk ad›mlar Ege’de at›ld›. Celal Bayar’›n dedi¤ine göre, 1914’e kadar bölgedeki 130 bin Rum zorla Yunanistan’a ve Adalara göç ettirildi. Ayn› dönemde Do¤u illerinden ilk Ermeni, Süryani, Arap sürgünleri bafllad›. Bunu 1915-16’da Ermeni tehciri, 1916’da ikinci Rum tehciri izledi... I. Emperyalist Paylafl›m Savafl›’n›n bo¤azlafl-

mas› daha bafllamadan önce Harbiye Nezaretinde Teflkilât-› Mahsusa elemanlar› ile Anadolu’daki ‹ttihat ve Terakki yöneticileri toplant›lar yapm›fllard›. Konu, Mahmut Celal’in (Bayar) sözleriyle, stratejik noktalarda kümelenmifl ve d›fl menfi tesirlere ba¤l› gayr› Türk y›¤›naklar›n tasfiyesiydi. Bu toplant›larda Anadolu’nun Türklefltirilmesi için ayr›nt›l› planlar yap›ld›. ‹ttihat ve Terakki karar›n› vermiflti: Bat› Anadolu’daki ç›ban bafllar› ortadan kald›r›lacakt›, Rumlar, siyasi ve iktisadi yönden al›nacak tedbirlerle tasfiye edilecekti. Her fleyden önce iktisadi yönden güçlenmifl Rumlar› çökertmek, y›kmak gerekiyordu. ‹ttihat ve Terakki yöneticilerine göre, en a¤›r tehlike Ege Bölgesi’ndeydi. Kuflçubafl› Eflref’in sözleriyle, “Bu unsurlar [gayr› müslimler] dahili tümörlerdi ve temizlenmeleri gerekiyordu, bu dava ise milli bir dava” idi. Ziya Gökalp’e göre de “Türklük Mefküresi’ni atefllemek gerekiyor”du! Bu “ateflle” Ege’ye el at›ld›... Ege’den “gayri Türk unsurlar›n temizlenmesi” plan›n›n iktisadi boyutunu yönetmek üzere özel olarak Bursa’dan getirilerek görevlendirilen Üçüncü Cumhurbaflkan› Celal Bayar, “stratejik noktalara kümelenmifl gayri Türk y›¤›naklar› tasfiyesi” sonucu, sadece ‹zmir civar›ndan 130 bin dolay›nda Rum’un zorla Yunanistan’a göç ettirildi¤ini aç›klam›flt›. Celal Bayar tüm eylemlerini, “milli bir hareket” olarak nitelemektedir! Halil Mentefle, ‹zmir civar›ndan sürülen Rumlar için 200 bin say›s›n› vermektedir! Trakya bölgesinden sürülen nüfus ise Meclisi Mebusan görüflmelerinde aktar›ld›¤›na göre 300 ile 500 bin aras›ndad›r! Kuflçubafl› Eflref, sadece 1914 içinde ve savafl›n ilk aylar›nda “Ege m›nt›kas›nda ve bilhassa sahillerde yuvalanm›fl ve kümelenmifl olan... Rum-Ermeni nüfusun”, sürülen miktar›n›n bir milyon yüz elli bin oldu¤unu söylemektedir; ve böylece, “de¤il sahip, bekçi bile olamad›¤›m›z gavur ‹zmir” baflta olmak üzere tüm Ege temizlenirken; bu eylemler, Kuflçubafl› taraf›ndan “fetih hareketi” diye tan›mlan›r! 1913 ve 1914’teki bu ‘temizlik’ operasyonunun baflar›s› daha sonra yap›lacaklara örnek teflkil etti¤i gibi ‹ttihat ve Terakki’yi de ayn› zamanda cesaretlendirmifltir. Her ne kadar Bat› Anadolu bir laboratuar olarak tecrübelerini artt›rm›flsa da ‹ttihat ve Terakkiciler, Abdülhamit dönemi tecrübelerinden de yararlanarak 54


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

XX. yüzy›l›n ilk soyk›r›m›n› gerçeklefltirmifller- 1906 ve 1907 y›llar›nda Anadolu ve Trakya’da dir. Abdülhamit’e karfl› taflra egemenlerinin öncülü1915 y›l›nda Ermenilere karfl› sürdürülen po- ¤ünde köylü eylemleri meydana gelmiflti. Analitikan›n çok önemli yönlerinden biri de sürgün- dolu’da Kastamonu, Sinop, Trabzon, Diyarbadür. Sürgün kanl› olmufltur. Pek çok katliam, k›r, Bitlis, Tunceli, Van, Diyarbak›r gibi illerde soygun yaflanm›flt›r. Sürgüne gönderilen Erme- meydana gelen Abdülhamit karfl›t› bu gösterilenilerin mallar› çevredeki Müslüman Türk ve re Ermeniler ve az›nl›klar da kat›lm›fllard›. Bu Kürt eflraf taraf›ndan ya¤malanm›flt›r. Açl›k, so- gösteriler hiç bir yerde milliyet ya da din çat›fl¤uk, hastal›k, beraberlerinde tafl›d›klar› alt›n- mas›na dönüflmemiflti. Nihayet 1907 y›l›nda yalar, ziynet eflyalar› Ermenilerin tükenmelerine, p›lan ve Abdülhamit’e karfl› silahl› ayaklanma çürümelerine neden olmufltur. karar› al›nan ‹ttihat ve Terakki Kongresinde “Nas›l” m›? baflkanl›k makam›na seçilen üç kifliden biri ErBilindi¤i gibi Osmanl›’ya en son baflkald›ran meniydi. Ahmet R›za ve Prens Sabahattin’in yaulus Ermenilerdi. ‹lk Ermeni örgütleri 1880’li n›nda Malumyan bulunuyordu. Ve o zamanlar, y›llarda kurulmaya baflland›. 1890’l› y›llarda ‹ttihatç›lar› Ermenilerle ittifak yapt›klar› için, da Ermeni baflkald›r›lar› bafllad›. Bu dönemde örne¤in günümüzde PKK’ye yap›ld›¤› gibi “Eriktidarda II. Abdülhamit yönetimi vard›. Sason meni piçleri” olarak suçlay›p, kamuoyunda mahve Zeytin merkezli Ermeni ayaklanmalar›, ‹s- kûm etmek gibi vatansever(!) tav›rlar henüz ortanbul’da Osmanl› Bankas› bask›n› 1894 ile tada yoktu. Ermenilerle ittifak normal karfl›la1896 y›llar› aras›nda, Hamit döneminde mey- n›yordu. dana gelmiflti. Hatta Ermeniler Abdülhamit’e Özetle Ermeni ayaklanmalar›na ve ‹stande baflar›s›z bir suikast girifliminde bulunmufl- bul’da meydana gelen olaylara ra¤men 1908 lard›. Abdülhamit Kürtlerden oluflturdu¤u Ha- devrimi s›ras›nda ve ‹ttihatç› iktidar›n ilk y›lmidiye Alaylar›n› da kullanarak bu ayaklan- lar›nda henüz ne devletin resmi ideolojisinde, malar› zorla bast›rd›. Abdülhamit’e “K›z›l Sul- ne de kitleler içinde gözü dönmüfl bir Ermeni tan” ad›n›n tak›lmas›n›n nedeni de buydu. Bu düflmanl›¤› yoktu. 1908’de aç›lan Osmanl› Mecayaklanmalar ve Osmanl› Bankas› bask›n› s›- lisi çok uluslu bir meclisti. Bu Mecliste Türkleras›nda k›rlarda Ermeni köyleri, ‹stanbul’da rin yan›s›ra Arap, Arnavut, Bulgar, Ermeni, da Ermeni mahalleleri bask›na u¤rad›lar. Kat- Rum, Yahudi, S›rp milletvekilleri de bulunuliamlar yafland›. Fakat bütün bunlara ra¤men yordu. Hatta ‹ttihat ve Terakki’nin savafl önceErmenilerle Türkler aras›nda köprüler daha sinde 1914 y›l›nda yapt›rd›¤› seçimlerde, ‹ttitamamen at›lmam›flt›. Abdülhamit döneminde hatç›lar kendi listelerinden 3 Rum, 16 tane de devletin resmi ideolojisi milliyetçilik de¤il, ‹s- Ermeni’yi milletvekili seçtirmifllerdi. Ama Bilâmc›l›kt›. Hamit Osmanl›’y› böldü¤ü için mil- rinci Dünya Savafl› ile birlikte bu durum köliyetçili¤e karfl› ç›k›yor, onu bir ‹ngiliz oyunu künden de¤iflti. olarak görüyordu. Yani ortada daha Türk floveArt›k ‹ttihat ve Terakki’de ifadesini bulan tanizmi yoktu. rihsel sosyo-ekonomik Abdülhamit’le çat›gerçek ve politika tariflan Ermenilere o zahin sahnesindeydi... Ermeni ayaklanmalarÝna ve Üstanmanki muhalefet, ‹ttiTürkiye burjuvazisibulÕda meydana gelen olaylara raÛhat ve Terakki saflar›n› nin siyaset sahnesine açm›flt›. ‹ttihat ve Teç›kt›¤› 1860’l› y›llardan men 1908 devrimi sÝrasÝnda ve Üttirakki’nin Abdülhamit’e beri, ülke ekonomisini hat•Ý iktidarÝn ilk yÝllarÝnda henŸz karfl› tüm muhalifleri ve d›fl ticari iliflkileri ne devletin resmi ideolojisinde, ne bir araya getirme çabas› az›nl›klar›n elinden alde kitleler i•inde gšzŸ dšnmŸß bir Ermenilerden de olummak, Müslüman Türk Ermeni dŸßmanlÝÛÝ yoktu. 1908Õde lu karfl›l›k gördü. Örneburjuvazinin geliflimi¤in ‹ttihat ve Teraknin önünü açmak gibi a•Ýlan OsmanlÝ Meclisi •ok uluslu ki’nin 1902’de Paris’te ana bir hedefi vard›. Bibir meclisti. Bu Mecliste TŸrklerin yap›lan kongresine dirinci Dünya Savafl›, yanÝsÝra Arap, Arnavut, Bulgar, Er¤er az›nl›klar›n ve ulusaz›nl›k burjuvalar› iç meni, Rum, Yahudi, SÝrp milletvelar›n yan›s›ra Ermenipazardan kovman›n bir killeri de bulunuyordu. ler de kat›lm›fllard›. f›rsat› olarak görüldü. 55


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

Birici Dünya Savafl› ve Kurtulufl Savafl› s›ras›nda yap›lan katliamlar ve ard›ndan yap›lan göçmen mübadeleleri sayesinde, milyonlarla ifade eden az›nl›k nüfusu yüzbinli rakamlara düflmüfltür. Ama buna ra¤men, özellikle ‹stanbul, ‹zmir gibi büyük flehirlerde 1930’lu y›llarda bile nüfusun dikkate de¤er bir k›sm›n› (örne¤in 1931 y›l›nda ‹stanbul’da nüfusun yüzde 35’ini ) gayr›müslimler oluflturuyordu. Bunlar da Cumhuriyet döneminde, ‹kinci Dünya Savafl› s›ras›nda ve sonras›nda uygulanan bask›, linç giriflimleriyle yokedildiler. Bugün az›nl›klar›n say›s› art›k binlerle ifade ediliyor. Mülksüzlefltirme sürecinin en son ad›m› 1970’lerden itibaren az›nl›k vak›flar›n›n mallar›na zorla el konulmas› ve din adam› yetifltiren okullar›n kapat›lmas›d›r. Ermeni ve Rumlara yap›lan bütün bu sald›r›lar›, ya¤ma ve talan› hakl›, meflru gösterebilmek için ideoloji de gelifltirildi. Bu ideoloji bildi¤imiz flovenizmden baflka bir fley de¤ildi. Rumlar ve Ermeniler afla¤›l›k, yabanc› ufla¤›, özellikle Türklere karfl› her türlü kötülü¤ü ve i¤rençli¤i yapmaya haz›r, çoluk çocuk, hamile kad›n demeden katleden, ›rz düflman› uluslar olarak bilince kaz›nd›lar. Ders kitaplar›na böyle yaz›ld›, çocuklar böyle yetifltirildi. Örnek için her yerde bulunan “fiu Ç›lg›n Türkler” kitab›na bak›labilir. Bu kitapta çizilen Rum tipi, Büyük Taarruzdan can havliyle kaçarken bile yak›p y›kmaktan, ›rza geçmekten baflka bir fley düflünmeyen, anormal ve sap›k bir insan tipidir. Rum ve Ermenilerin bu özelliklerine karfl›l›k, “bir Türk dünyaya bedeldir”, Türkiye Türklerindir, Türk olmak en büyük mutluluktur. Bu Türk flovenizmi en uç biçimlerini 1930’lu y›llarda ald›. Saçmalamakta o derece ileri gidildi ki, bütün dillerin Türkçe’den do¤du¤u bile iddia edildi. Elbette dünyan›n bu saçmal›klara inanmas› mümkün de¤ildi. Fakat daha çocukluktan itibaren insanlar›n bu saçmal›klarla büyütülmesi, bas›n, yay›n organlar›ndan her an bu tür propagandalar›n yap›lmas›, ayd›nlar›n bu ifle çanak tutmalar›, devlet büyüklerinin bu do¤rultudaki davran›fllar› vs. sayesinde Türk flovenizmi ülkede genel bir olgu hâline geldi. Türkiye burjuvazisi Ermeni düflmanl›¤›n› ve Türk flovenizmini sadece yapt›¤› soyk›r›m ve talanlar› meflru göstermek için sürdürmüyor. Bunun bir di¤er nedeni, bu düflmanl›¤›n s›n›f mücadelesinin ve halkalar›n kardeflleflmesinin engellenmesinin onlar›n çok ifline yaramas›d›r.

1915 y›l›ndaki Ermeni soyk›r›m›n›n temelinde sadece askeri nedenler de¤il, böyle bir ekonomik neden de bulunmaktad›r. ‹ddia edildi¤i gibi bu soyk›r›m sadece Ruslarla iflbirli¤i yapan Ermenileri etkisiz hâle getirmek için yap›lm›fl de¤ildir. Amaç, bütün az›nl›klar› Anadolu’dan kovmak ve bunlar›n mülklerine, ekonomik iliflkilerine el koymakt›r. Amaç sadece askeri nedenlerle s›n›rl› olmad›¤› için, Ermeni ve Rumlara karfl› yoketme politikas› Birinci Dünya Savafl›’ndan sonra da ayn› h›zla sürmüfl ve günümüze kadar devam etmifltir. Rum ve Ermenilerin Anadolu’dan silinmesi süreci ayn› zamanda bu az›nl›klar›n mal ve mülklerinin ya¤malanmas› sürecidir. Ba¤, bahçe, toprak, dükkân, ev, fabrika vs. akla gelen ne varsa k›r ve flehirdeki Türkiyeli egemen s›n›flar taraf›ndan gaspedilmifltir. Türkiye burjuvazisi ekonomik olarak ilk büyük s›çramas›n› Birinci Dünya Savafl› s›ras›nda yapm›flt›r. Bir yandan savafl ortam›n›n yaratt›¤› ortamda gerçeklefltirilen yolsuzluklar, vurgunlar ve karaborsa, di¤er yandan az›nl›klar›n zorla mülksüzlefltirilmesi, bugünkü burjuvazinin ilk sermaye birikim yöntemleri olmufltur. Türkiye’nin önde gelen zenginlerinin örne¤in Koç’lar›n, Sabanc›lar›n zenginliklerinin temelinde bu soyk›r›mla birlikte el konulan az›nl›k mallar› vard›r. Bugün hâlâ Osmanl› tapu kay›tlar›n›n aç›lmamas›n›n nedeni budur. ‹ttihatç›lar›n bafllatt›¤› süreci Kemalistler sürdürmüfllerdir. Öyle ki sadece az›nl›k mallar› de¤il, Bat› Trakya’dan getirilen göçmenlere da¤›t›lan topraklar bile, devleti arkas›na alan egemen kesimler taraf›ndan zorla gaspedilmifltir. M. Kemal konuyla ilgili olarak mecliste yap›lan tart›flmalar s›ras›nda, mazlumlar›n de¤il, gaspç›lar›n saf›nda yer alm›fl, ayr›ca kendi üzerine 300 bin dönüm topra¤› tapulamay› da ihmal etmemifltir. Bu ya¤ma ve talan›n ard›ndan, az›nl›klardan kalan d›fl ticari iliflkilerin devral›nmas› için flirketler kurulmaya bafllanm›flt›r. Bu süreç ‹kinci Dünya Savafl› y›llar›nda az›nl›klar için kurulan toplama kamplar›, Varl›k Vergisi ve de¤iflik türden bask›larla yeni bir s›çrama daha yapm›flt›r. Bu sefer gaspedilenler k›rsal alandaki topraklardan çok flehirlerdeki büyük küçük sanayi tesisleridir. Az›nl›klar korkudan ifllerini, iflyerlerini b›rakmak zorunda kalm›fllard›r. ‹kinci Dünya Savafl› s›ras›ndaki yolsuzluk, karaborsa ve vurgunlar› da gene özellikle belirtelim. Halk›n ot toplay›p yedi¤i, at pisliklerinden arpa ay›klad›¤› bu savafl y›llar›, sermaye için en kârl› vurgun y›llar› olmufltur. 56


Devrim Yolunda

KURTULUÞ “DER‹N” (DEN‹LEN!) DEVLET FASLI: SUSURLUK/ fi fiE EMD‹NL‹

rallerin kendisinden Gladio kurmalar›n› istedi¤ini, NATO içinde müflterek harekât ve çal›flma için destek vaadinde bulunduklar›n› aç›klad›. Kald›¤›m›z yerden s›ralayarak devam ede- Yamak, ‘Gölgede Kalan ‹zler ve Gölgeleflen Bizlim... ler’ bafll›kl› an› kitab›nda NATO yetkilileriyle Birincisi: “Türkçülük önemli bir ideolojik ar- bizzat görüfltü¤ünü aç›klad›... gümand›r ve ulusal ar›nd›rma politikalar› ve uyÖzel Harp Dairesi için her y›l ABD’den al›gulamalar› iktidar erkinin temel payandalar›n- nan 1 milyon dolar›n nas›l harcanaca¤› konudan biridir.” sunda 1974’te Daire Baflkan› Kemal Yamak ve ‹kincisi: “...’Derin Devlet’in köklerini Teflki- Amerikal› yetkili aras›nda yap›lan pazarl›kta lât-Mahsusa’da arayabiliriz.” anlaflmazl›k ç›kt›. ABD’nin “Para bizim, bizim Bununla ba¤›nt›l› olarak üçüncüsü: “Adlar› dedi¤imizi yapacaks›n›z” ›srar›na Türk taraf› ve programlar› ne olursa olsun, herhangi bir karfl› ç›k›nca Özel Harp Dairesi 1 milyon dolar‘devletin’ varl›¤›n›n olmazsa olmaz koflullar›n- dan oldu.41 dan birisi de kendine ba¤l› -kendisi taraf›ndan Kemal Yamak’›n kitab›ndaki ifadesiyle, “Bu oluflturulmufl hukuk d›fl›- illegal- gizli örgütlen- daire o güne kadar Genelkurmay Baflkan› ve melerdir. Ve ‘devlet’ olarak tan›mlanan tüm ör- ikinci baflkanlar d›fl›nda hiç kimse ve makama gütlenmeler için bu örgütler bu türden örgütlen- böyle bir brifing vermemiflti. Ordu ve kuvvet komeler zorunluluktur ve; mutanl›klar›na daha k›sa, bilgilendirici mahiDevletin gizli örgütlenmeleri, gerekti¤inde yette ve kiflisel brifingler veriliyordu. Konudan imha edilip gerekti¤inde yeniden oluflturulabile- ne say›n bakan›n, ne de baflbakan›n haberi varcek örgütlenme modeline -zengin çeflitlili¤e!- sa- d›. Milli Savunma Bakan› rahmetli Hasan Esat hip olmal›d›r.”37 Ifl›k, Baflbakan da Say›n Bülent Ecevit’ti.” Dördüncüsü: “En son 1980 darbesiyle, ‹ttiYine Kemal Yamak, “Özel Harp Dairesi’ne hatç›l›¤›n özünü oluflturan ‹slam-Türk sentezi, üye olan milletvekillerinin isimlerini bilmem. ‘örtülü’ de¤il, ‘aç›k’ olarak devletin resmi görüflü (...) Kimliklerini bilmiyorum, ama sonradan miloldu.”38 letvekili olduklar›n› kesin biliyorum. Zaten onNihayet beflincisi: Yaflananlar ile “Susur- lar›n isimlerini kimse bilmez, belki örgüte alan luk’ta neler olup bitti¤ini ya da olup bitenlerin ilk kifli bilebilir. Çünkü hepsinin kod ad› var. ne anlama geldi¤ini unuttu¤umuz bir s›rada sa¤ Çal›fl›rken biz onlar› kod adlar› ile ça¤›r›rd›k. olsunlar bize tekrar an›msatmakta bir zarar Bir de sadece CHP’de de¤il, tüm partilerde var,” görmediler; biz buraday›z, biz her yerdeyiz, biz dedi. fiemdinli’deyiz, Ankara’day›z, Trabzon’day›z... Ayr›ca Yamak, Özel Harpçi olarak e¤itilenlebiz her yerde var›z. (...) ‘devlet biziz ya da biz rin nas›l ve neden seçildiklerini de flöyle aç›kl›devletiz’...”39 yordu: “Asl›nda onlar milletvekilli¤i dönemleÜç, dört ve beflinci maddeler için burada rinde de¤il, daha genç yafllarda bölgesinde güveuzunca bir parantez açnilir, sayg›n, sözü geçen mal›y›z: ve gerekti¤inde halk›yMesela “Marafl olayla bütünleflerek, milleti Resm” tarihin ÒgŸzellemelerÓinin, lar›yla ilgili M‹T’ten ve vatan› için yap›lacak Ecevit’e, ‘M‹T’in parmamücadelede önder ola•arpÝtmalarÝnÝn, eleßtirilmesi iki ¤› var’ bilgisi verildi¤i bilecek niteliklere sahip šnemli getiri saÛlayacaktÝr. Bunlarortaya ç›kt›. Ecevit’e olduklar› için seçilmifldan ilki, bšylesi bir vahßet ve zuSusurluk raporunu lerdi. Milletvekili olufllŸm tarihinin bu Ÿlke insanlarÝnÝn aç›klaman›n sak›ncal› lar› da bu seçimin do¤šnŸne yÝÛdÝÛÝ sorunlarla baß etmeolaca¤› notu da verilrulu¤unu göstermiyor mifl...”40 Bunun böyle olmuydu?” ye yetili, sevgili HrantÕÝn deyißiyle mas›nda flafl›rt›c› olan Özel Harp Dairesi, Òmilliyet•ilik zehrinden arÝnmÝßÓ bir fley var m›? Kan›mca özellikle Amerikal›lar›n bireylerin bi•imlenmesine katkÝda olmamal›... da verdi¤i destekle NAbulunur. Ve de sÝnÝrsÝz bir ihtiya• Çünkü Emekli OrgeTO’nun “örtülü harekât duyduÛumuz ÒkardeßleßmeÓnin neral Kemal Yamak, konseptine” dayanarak Frans›z ve ‹ngiliz genekurulmufl bir harekât zeminini hazÝrlar. 57


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

Zenofobi gün geliyor “Yunan”, gün geliyor “Kürt”, gün geliyor “Amerikan” düflmanl›¤›nda ifadesini bulabiliyor... Örne¤in Türkiye’de Bilgi Üniversitesi ad›na ‘Infacto Research Workshop’, Yunanistan’da Siyasi Araflt›rma ve ‹letiflim Merkezi ad›na ‘Kapa Research’ araflt›rma flirketlerinin Türkiye ve Yunanistan yapt›¤› ankete göre, Türkler en büyük tehdit olarak ABD ve olas› Kürt devletini görürken, Yunanl›lar için en büyük tehlike hâlâ Türkiye... Zenofobi, ayr›mc›/”ötekilefltiri”ci bir eksen oldu¤u kadar›yla da, egemen/ezen ulus aç›s›ndan bir “ulusal çimento”! T.”C” bugünlerde, Ortado¤u’daki denge(sizlik)ler alt üst olup, T.”C”/ ABD iliflkileri eskisi gibi gitmezken; söz konusu “ulusal çimento”yu daha da yo¤un kullan›yor... Bu da “anti-ABD”ci söylemi (konjonktürel olarak) öne ç›kar›yor... Örne¤in, “Washington Post’da yay›nlanan bir makalede, ABD’li düflünce kuruluflu Hudson Enstitüsü’nden Rajan Menon ve S. Enders Wimbush, ‘ABD-Türkiye ittifak› sonuna m› geldi?’ diye sorulurken, ciddi önlemlerin al›nmamas› hâlinde ittifak›n sona erece¤i belirtilip, Türkiye ile ABD aras›ndaki dostlu¤un h›zl› bir erozyona u¤ramakta oldu¤una dikkat çekildi.”45 Söz konusu denge(sizlik)de “Türkiye’yle iliflkileri iyice gerilen Kuzey Irak’ta, ABD’nin karfl›s›na yeni bir tehdit ç›kmak üzere: (...) (Türkiye’nin) Irak’a girebilece¤ine dair Washington’u uyard›¤› söyleniyor. ‹ki taraf› da memnun etme stratejisi çöküyor.”46 Bu konjonktürde, T.”C”nin “anti-Amerikanc›” söylemi “anti-emperyalizm” diye yutturulmaya kalk›fl›l›yor... Oysa bunun “anti-emperyalizm”le alâkâs› falan yok; bu anti-Kürtçü T.”C” için bir manevra... Öyle bir manevra ki, “Le Monde’da ç›kan yorumda, Rusya ve ‹ran ile ittifak üzerinde çal›fl›ld›¤› öne sürüldü... Türk ordusunun aç›k bir biçimde Kuzey Irak’a operasyon düzenlemeyi tasarlad›¤› belirtilen yaz›da, askerlerin böylesi bir giriflim sonucu ‘AB ve ABD’yle gerilimlerin artmas›n› pek önemsemedikleri, çünkü kendilerine enerji ve silah sa¤layacak Rusya ve ‹ran’la ittifak üzerinde çal›flt›klar›’ savland›.”47 Ayn› konuda Yasemin Çongar, “Putin’in konuflmas›n›n TSK’n›n sitesinde yay›mlanmas›n›, Amerika kendisine mesaj diye ald›. Orduda, Rusya’n›n otoriter rejimine sempati art›yor, bu da ABD’yi endiflelendiriyor,”48 diyor... Tam da bu noktada TSK, “Cumhuriyet’e sa-

ünitesiydi. Memleketimizin bulundu¤u co¤rafi mevki ve stratejik konum, böyle bir Teflkilât› çok lüzumlu ve çok faydal› hâle getiriyordu. 1950’li y›llarda Özel Harp Dairesi’nin, Gayri Nizami Harp bölümünün kuruluflu, böyle bir ihtiyaç dikkate al›narak gerçekleflmiflti. Tercüme olarak ordumuza giren ve daireye de görev olarak verilen terim, “gayri nizami harp”tir. “Gayri kanuni harp” de¤ildir. Bunun gibi, “gayri nizami askeri kuvvetler” tabirinde de, baz›lar›n›n maksatl› olarak yorumlad›¤› gibi, “gayri kanuni askeri kuvvetler” anlam› yoktur.42 12 Mart’la bafllayan süreci kanl› 77 1 May›s’›, Marafl, Çorum katliamlar› ve Abdi ‹pekçi cinayeti gibi kanl› komplo ve provokasyon eylemleri izledi. Bu eylemler belli bir plan çerçevesinde CIA ve kontrgerilla taraf›ndan 12 Eylül darbesini haz›rlayan kilometre tafllar›yd›. Susurluk kazas› ve kontrgerilla, Abdullah Çatl›, Abdi ‹pekçi cinayetinin ve üniversite ö¤rencisi yedi gencin öldürüldü¤ü katliam›n ve daha birçok kanl› eyleminin planlay›c›s›, uyuflturucu kaçakç›s› vs. Hüseyin Kocada¤, emniyet müdürü. Sedat Bucak ise milletvekili. Yani, normal koflullarda birlikte olmamas› gereken kifliler. Dönemin ‹çiflleri Bakan› Mehmet A¤ar, “Çatl›’y› yakalam›fllar” dediyse de kimse inanmad›. Kamuoyu bask›s›, kazaya u¤rayan ekibin CIA taraf›ndan kurulmufl olan Gladio örgütünün parças› oldu¤unu ortaya ç›kard›.43 fiimdi sormadan geçmeyelim; tüm bunlar neden” flafl›rt›c›” olsun? Kesintisiz bir devlet gelene¤ini gözler önüne sermiyorlar m›? Ve nihayet fiemdinli! “fiemdinli’de kitabevindeki patlamayla ilgili olarak tutuklanan astsubaylardan ‹ldeniz’in ajandas›ndaki notlarda, çal›flma ilkeleri flöyle yer ald›: Ben yok, biz var›z; biz yapt›k...”44 Bu ses tonu ve vurgu, -Türkiye’de Gladio beslemesi milliyetçilik bir kez daha yükselirken!ne kadar da çok ‹ttihatç›lar› ça¤r›flt›r›yor de¤il mi? EGEMEN M‹LL‹YETÇ‹L‹K YÜKSEL‹RKEN...

Resmi ideolojinin, bir ucunda “bölücülük”, bir ucunda “yavru vatan” K›br›s, öteki ucunda da “türban›n alt›na saklanm›fl tehlike” yaygaralar›na sar›ld›¤› klasik durufluyla Türkiye’de milliyetçilik yüksel(til)irken, eflzamanl› kesitte ›rkç›l›k da yo¤unlafl›p/ yayg›nlafl›yor... Bunun da ekseni zenofobi oluflturuyor... 58


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

hat ve Terakki Dersleri”ni (s.17-43.); Sait Çetino¤lu’nun, “‹ttihat ve Terakki’den Kemalizm’e: Jön Türklerin ‹ki Dönemi-‹ki Yüzü”nü (s.4596.); ‹smail Beflikçi’nin, “Türk Siyasal Sisteminde Resmi ‹deoloji”yi; (s.97-127.); Ayfle Günaysu’nun, “‹ttihat ve Terakki’den Cumhuriyete Az›nl›klar”› (s.207-234.); Ayfle Hür’ün, “19081938 Döneminde Hukuk D›fl› Uygulamalar”› (s.235-276.); Pervin Erbil’in, “Nüfus ve ‹skân Politikalar›”n› (s.277-296.); Güngör fienkal’›n, “Bir Baflka Aç›dan ‘Goeben’ ve ‘Braslau’...”yu (s.297329.); fiükrü Aslan’›n, “Neden ‹nönü De¤il, Niçin Bayar?!”› (s.331-373.) kaleme ald›¤› bölümlerden oluflan “Resmi Tarih Tart›flmalar› -3- ‹ttihatç›l›ktan Kemalizm’e” kitab›, bu önemli konulara lay›k›yla önemli aç›l›mlar sa¤l›yor. Bu nedenle de, resmi ezberi bozan ve “Ç›lg›n Türkler”in icraat›ndan rahats›z herkesin kitapl›¤›nda bulunmay› hak ediyor.

hip ç›k›lmas› duyarl›l›¤› ve refleksi” için ça¤r› ç›kar›yor; e-muht›ralar yay›nl›yor... Ve de bu komutla “Cumhuriyet Mitingleri” kotar›l›yor... Mitingleri düzenleyenlerden...ADD Genel Baflkan› (Jandarma eski Genel Komutan›) fiener Eruygur, “1. hedefe baflar›yla ulaflt›k...” ADD Genel Baflkan Yard›mc›s› (‹. Ü. ‹ktisat Fakültesi Ö¤retim Üyesi) Nur Serter, “Türk ordusunun önünde sayg›yla e¤iliyoruz. Türk ordusu, 27 Nisan’da laik Cumhuriyet’e, Türk milletinin gerçek iradesine sahip ç›km›flt›r...” Miting hatiplerinden (AÜ-SBF Kamu Yönetimi Ö¤retim Görevlisi) Birgül Ayman Güler, “Ba¤›ms›z Türkiye’nin güvencesi Kemalist orduyu ba¤r›m›za bas›yoruz...” diyorlar... Bunlar› dedikleri için de ç›lg›nca alk›fllan›yorlar... “Korkmufl orta s›n›flar ve negatif siyaset”le49 tan›mlanmas› mümkün olan siparifl 14 Nisan 2007 Mitingi’leri, Metin Özu¤urlu gibi de¤erlendirilemez: “O meydanda Türkçü-›rkç› de¤erler ve semboller yoktu; meydan›n ortak de¤erleri Mustafa Kemal sevgisi, yurt sevgisi ve laiklikti. (...) 14 Nisan günü, ‘yukardan cepheleflme’ kurmaylar›n›n beklentileri bofla ç›kart›ld›; o meydana tepkiselci ›rkç› bir milliyetçilik de¤il, antiemperyalist bir yurtseverlik damgas›n› vurdu.”50 TSK, ADD, ‹P, CHP, DSP, MHP ne kadar “anti-emperyalist” ise, bu mitingler de o kadar “anti-emperyalist”tir... Kalabal›klar›n “cazibesine” kap›larak kendimizi aldatmayal›m... Evet, dedi¤im gibi, bugünü anlamada tarihi bilmek müthifl önemli. Bunun için de olan bitenin üzerini örten, onu tahrif eden “resmî tarih”le hesaplaflmak gerekiyor. Resmî tarihin “güzellemeler”inin, çarp›tmalar›n›n, elefltirilmesi iki önemli getiri sa¤layacakt›r. Bunlardan ilki, böylesi bir vahflet ve zulüm tarihinin bu ülke insanlar›n›n önüne y›¤d›¤› sorunlarla bafl etmeye yetili, sevgili Hrant’›n deyifliyle “milliyetçilik zehrinden ar›nm›fl” bireylerin biçimlenmesine katk›da bulunur. Ve de s›n›rs›z bir ihtiyaç duydu¤umuz “kardeflleflme”nin zeminini haz›rlar. Bununla ba¤lant›l› ikincisi ise, ‹ttihat ve Terakki ve onun “Teflkilât-› Mahsusa”s›ndan günümüzün Susurluk-fiemdinli’sine uzanan olaylar dizisini, zincirleme bir “rastlant›lar silsilesi” olarak de¤il, bir tarihsel süregenlik olarak kavrayabilmemize olanak sa¤lar. Ve nihayet Rag›p Zarakolu’nun, “Önsöz”ü (s.3-16.); Tolga Ersoy’un, “‹ttihatç› Gelenek; ‹tti-

Ankara, 25 Haziran 2007 NOTLAR 1Michel 2Faruk

Foucault. Nafiz, “Kurt Köpe¤i”.

3KÜNYE:

Resmi Tarih Tart›flmalar› -3- ‹ttihatç›l›ktan Kemalizm’e..., Editör: Fikret Baflkaya-Sait Çetino¤lu, Özgür Üniversite Kitapl›¤›: 62, Maki Yay., Nisan 2007, 373 sayfa. 4“Reuters: Türk Milliyetçili¤i Okulda Bafll›yor”, Milliyet, 3 Nisan 2007, s.17. 5fiükrü

Aslan, “Neden ‹nönü De¤il, Niçin Bayar?!”, s.331.

6Güngör

fienkal, “Bir Baflka Aç›dan ‘Goeben’ ve ‘Braslau’...”, s.327. 7“1908-1938 Döneminde Hukuk D›fl› Uygulamalar”, s.244242. 8‹smail

Beflikçi, “Türk Siyasal Sisteminde Resmi ‹deoloji”, s.97-113. 9Taner

Timur, “Hikmet-i Devlet, Ermeni Sorunu ve Hrant’›n Ölümü”, K›z›lc›k Dergisi, No:29, 20 Nisan-May›s 2007, s.10-12. 10Rag›p Zarakolu, yage, s.3-8-9.

11Geçerken

belirteyim: Harbiye Naz›r› Enver Pafla’ya ba¤l› olarak 1913 y›l›nda kurulan Teflkilât-› Mahsusa’n›n daire baflkan›, Süleyman Askeri Bey idi. Dr. Philip H. Stoddard’a göre 1916 y›l›nda personel say›s› 30 bin kifliye ulaflan örgüt ajanlar›n›n büyük bir k›sm›, uzmanlardan oluflmaktayd›. Örgütte doktorlar, mühendisler, gazeteciler, politikac›lar ve subaylar›n yan›s›ra, geçmifli oldukça karanl›k ama sadakatlerinden kuflku duyulmayan gerilla savafl› uzmanlar› da yer al›yordu.

12Pervin

Erbil, “Nüfus ve ‹skân Politikalar›”, s.277.

13Ermeni

soyk›r›m› meselesinde Türk resmi tezi nedir? ‹nkârd›r. Böyle bir k›r›m›n olmad›¤›, olan fleylerin savafl›n do¤al sonuçlar› oldu¤u fleklindedir. Sonra Ermeniler’in arkadan vurdu¤u, k›r›mlar›n hastal›k ve salg›n neticesi gerçek-

59


Devrim Yolunda

KURTULUÞ yapmad›. Birinci Meclis’in yaklafl›k beflte üçü din adam›yd›. Mustafa Kemal milli mücadelenin bafllang›c›nda camilerde okudu¤u hutbe niteli¤indeki konuflmalarla tan›nd›. (Avni Özgürel, “Din ve Siyaset Hep ‹ç ‹çe”, Radikal, 22 Eylül 2002, s.11.)

leflti¤i, say›n›n abart›ld›¤› vs. fleklinde bir savunmaya giriliyor. Dahas›, bu olaylar›n Kürt-Ermeni karfl›l›kl› çat›flmalar›n›n sonuçlar› oldu¤u iddia edilerek sorumluluktan kurtulmaya çal›fl›yorlar. 14‹lker

Çayla, “‹ttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Seyir Defteri”, s.152.

32Murat

Belge, “Kemalizm ve Din”, Radikal, 2 Haziran 2007, s.15.

15Mete

K. Kaynar, “‹brahim Temo ve Resneli Niyazi’nin An›lar› Üzerinden ‹ttihatç›lar ve Jön Türkler Üzerine Düflünceler”, s.159.

16Rag›p

33Rag›p

Zarakolu, “Önsöz”, s.13-11.

34Susan

Mendus, Toleration and the Limits of Liberalism, Londra: Mcmillan, 1989, s.149-150.

Zarakolu, “Önsöz”, s.10.

17 Sait Çetino¤lu, “‹ttihat ve Terakki’den Kemalizm’e: Jön Türklerin ‹ki Dönemi-‹ki Yüzü”, s.70-45-48-49-69-66-95.

35Zygmunt

18Ayfle

Günaysu, “‹ttihat ve Terakki’den Cumhuriyete Az›nl›klar”, s.208-209-208-209.

36Helen

Fein, Accounting for Genocide (New York: Free Press, 1979) s.8.

19Bask›n

Oran, “Bir General 2 Bin Ö¤renci ‹stedi”, Radikal, 5 Nisan 2004, s.6.

37Tolga

20A.

38Rag›p

Bauman, Modernlik ve Müphemlik, çev:‹smail Türkmen, Ayr›nt› Yay., 2003, s.32.

Ersoy, “‹ttihatç› Gelenek; ‹ttihat ve Terakki Dersleri”, s.35-33-31.

Ömer Türkefl, “Edebiyatla Bafllam›flt› Romanlarla Sürüyor”, Yeniden Devrim, No:4, Yaz 2007, s.30.

Zarakolu, “Önsöz”, s.9.

39Tolga

Ersoy, “‹ttihatç› Gelenek; ‹ttihat ve Terakki Dersleri”, s.17.

21Murat

Belge, “Erken Dönem Irkç›l›¤›”, Radikal, 15 Haziran 2007, s.11.

40“Ecevit’in

22Murat

2006, s.8.

Belge, “30’larda Irkç›l›k”, Radikal, 16 Haziran 2007, s.11.

Marafl ve Çatl› S›rlar›”, Radikal, 12 Kas›m

41Necdet

Açan, “NATO Gladio ‹stedi Reddettik”, Hürriyet, 3 Ocak 2006, s.16.

23Murat

Belge, “Irkç›l›kla m›, Asimilasyonla m›?”, Radikal, 17 Haziran 2007, s.11.

42Kemal

Yamak, Gölgede Kalan ‹zler ve Gölgeleflen Bizler, Do¤an Kitap, 2006, s.286-461-462-248-245.

24Aysel

Tu¤luk, “Elefltiri ve Küfür Denkli¤inin Densizli¤i”, Gündem, 21 Haziran 2007, s.4.

43Kürflat

Y›lmaz-Cihan Çelik, “CIA Dosyas› -2-: CIA Tezgâh›n› Görmüfltü”, Evrensel, 14 Ocak 2006, s.2.

25Türker

Alkan, “Aç›k Uçlu Atatürkçülük”, Radikal, 16 May›s 2007, s.5.

44Gökçer

Tahincio¤lu, “fiemdinli’de Tutuklanan Astsubaylar›n ‹stihbarat Notlar›: ‘Yemin Gibi ‹lkeler’...”, Milliyet, 20 Aral›k 2005, s.15.

26Erik

Jan Zürcher, Kemalist Düflüncenin Osmanl› Kaynaklar› Modern Türkiye’de Siyasal Düflünce Kemalizm ‹letiflim Yay., s.44-55.

45“Yar›m

As›rl›k ABD-Türkiye ‹ttifak›n›n Sonuna m› Gelindi?”, Milliyet, 24 Nisan 2007.

27Philip

H. Stoddard, Teflkilât-› Mahsusa, Çev:Tansel Demirel, Arma Yay, 2003, s.9.

46David

Ignatius, “Kuzey Irak da ABD’yi Zorlayacak”, The Washington Post, 18 Nisan 2007.

28Ertu¤rul

Kürkçü, “Mustafa Kemal: ‹mge ve Gerçek”, B‹A Haber Merkezi, 9/11/2005, http://www.bianet.org/2005/11 /09/70016.htm

47Elçin

29Avni

Özgürel, “Y›k›mdan Sonra ‹nfla Devri”, Radikal, 27 Temmuz 2004, s.9.

48Yasemin

30Avni

Özgürel, “Mustafa Kemal ve Laiklik”, Radikal, 10 Mart 2004, s.9.

49Mithat

31“Osmanl›

50Metin Özu¤urlu, “14 Nisan Notlar›”, Halk›n Sesi Gazetesi, No:27.

Poyrazlar, “TSK Yeni ‹ttifak Aray›fl›nda”, Cumhuriyet, 21 Haziran 2007, s.11. Çongar, “Rusya’n›n Etki Alan›na Girmifl Askerler Var”, Radikal, 21 May›s 2007, s.6. Sancar, “Devlet, Korku ve Siyaset”, Yeniden Devrim, No:4, Yaz 2007, s.25.

Meclis-i Mebusanlar›n›n ve ayan meclislerinin hiçbir devresinde 1. TBMM’deki kadar din adam› vekillik

60


BURJUVA ÜKTÜDARI VE

DEVRÜMCÜ ÜKTÜDAR

1

MARIO ROBERTO SANTUCHO* ‚EVÜREN: SÜBEL …ZBUDUN

BURJUVAZ‹N‹N ‹KT‹DARI

Kapitalist toplumda ayr›cal›kl› bir sömürücüler ve bürokratlar az›nl›¤›n›n halk›n devasa ço¤unlu¤u üzerinde s›n›f egemenli¤ini uygulad›¤› bilinir. Hükümette, her biri kendi tarz›nda, büyük flirketlerle, büyük toprak sahibi oligarfliyle, emperyalizmle ve emperyalistlerin ba¤lafl›¤›, aralar›nda Frigerio, Alsogaray, Krieger Vasena, Salimei, Lanusse, Gelbard gibi örneklerin bulundu¤u büyük giriflimcilerle ba¤lant›l› siyasetçilerle askerlerin birbirini izledi¤i de biliniyor. Burjuvalar siyasal denetimi, yani burjuva diktatörlü¤ünü nas›l sürdürebiliyorlar? Ço¤unlu¤u oluflturan emekçiler s›n›f›n›n iktidara geçmesini nas›l engelliyorlar? Bunun için iki ana sistemden yararlan›yorlar: parlamentarizm ve askerî Bonapartizm. Her iki sistem de, burjuva egemenli¤ini sürdürebilmek için sahtecilik ve gücü birlikte kullanmaktad›r. Sistemlerden biri s›f›r› tüketti¤inde ve kitleler binbir yolla etkin hoflnutsuzlu¤unu gösterdi¤inde, kapitalistler, oligarklar ve emperyalistler ustaca di¤erini devreye sokuyorlar. Parlamentarizm burjuva diktatörlü¤ünün maskelenmifl bir biçimidir. Siyasal parti örgütleri ve genel oya dayan›r. Görünürde halk›n tümü yöneticilerini seçer. Oysa gerçekte durum çok farkl›d›r, çünkü hepimizin bildi¤i gibi adaylar› belirleyen, oaran›n gücüdür. Lenin’in2 dedi¤i gibi, “birkaç y›lda bir egemen s›n›flar›n hangi üyelerinin halk› parlamento arac›l›¤›yla bask› alt›na al›p ezece¤ini kararlaflt›rmak; burjuva parlamentarizminin gerçek özü budur.”3 Her türlü seçim, her türlü parlamentonun bu aldat›c›, sahteci karakteri, iflçi s›n›f›n›n seçim süreçlerine devrimci bir itim kazand›rma çabalar›ndan, iflçi s›n›f›n›n parlamentoyu devrimci amaçlar için kullanmaktan vaz-

Arjantin iflçi s›n›f› ve halk› son y›llarda, s›n›f mücadeleleri tarihimizi iliflkilendiren ve Arjantinli emekçi kitlelerin ulusal ve toplumsal ç›karlar› aç›s›ndan hayatî sorunlara aç›kl›k getiren son derece zengin siyasal deneyimler yaflad›lar. Bu deneyimler üzerinde düflünmek, çat›flma hâlindeki s›n›flar›n davran›fl›n› gözlemlemek, devrimimizin tikelliklerini derinlemesine kavramak ve eyleme do¤ru biçimde rehberlik edecek sonuçlar› ç›kartmak bilinçli iflçilerin ve genelde genifl emekçi kitlelerimizin ilerici, devrimci kesimlerinin önünde duran yak›c› sorumlulu¤u oluflturmakta. Bu broflürde, daha iyi anlafl›lmas›, burjuvazi ve küçük burjuvazinin, bu temel veçheleri gözlerden gizleyerek halk›n akl›n› kar›flt›rmak ve mücadelesinin yolunu sapt›rmak üzere yayg›nlaflt›rd›¤› ideolojik farkl›l›klar›n yaratt›¤› kargaflay› gidermek amac›yla, yak›n siyasal tarihimizin kimi merkezî önemdeki süreçlerinin sentetik bir tahlilini yapmay› hedefliyoruz. ‹kinci Dünya Savafl› süresince yürürlükte olan uluslararas› ekonomik durumun sa¤lad›¤› ve yaklafl›k 1952’de sona eren kapitalist istikrar döneminin ard›ndan, halk mücadelelerinin ›srar ve gücünden tedirgin olan Arjantin’in egemen s›n›flar› burjuva egemenli¤inin iki temel biçimine birbiri ard› s›ra ve tekrar tekrar baflvurdu: parlamenter cumhuriyet ve askerî Bonapartizm. *Arjantinli. 12 A¤ustos 1936-19 Temmuz 1976. Devrimci Emekçi Partisi (PRT) ile Devrimci Halk Ordusu’nun kurucular›ndan. Arjantin’de ve Latin Amerika’da devrimci örgütlerin birli¤inin aktif destekçilerindendi. Trelew cezaevinden kaç›fl›n örgütleyicilerinden. 19 Temmuz 1976’da çat›flmada öldü.

61


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

mi zaman tedricen birinden di¤erine geçilmifltir. Tipik bonapartist bir darbeden do¤an ilk Peronist deneyim yaln›zca Silahl› Kuvvetlere de¤il, ayn› zamanda sendikalaflma sürecindeki genifl iflçi kitlelerine dayanma yönündeki önemli özel karakteristi¤iyle, Peron’un ilk baflkanl›¤› döneminde tedricen parlamenter biçimlere evrildi. 1952’den itibaren, iktisadî-toplumsal kriz keskin bir biçimde kendini göstermeye bafllayarak adaletçi niyetin tükenmesine yol açt›. Burjuvazi kitlelerden büyük fedakârl›klar, hükümettense, bolluk döneminde verilen tavizlerin tasfiye edilerek kapitalist sömürünün s›n›rlar›na dek vard›r›lmas›n› talep etti; hükümetin bu talepleri karfl›lamaya niyetli olmas›na karfl›n, güçlü bir askerî kesim, sab›rs›zlanarak Peron’cu hükümetin etkisiz ve güçsüz kald›¤› hükmüyle 1955 darbesini gerçeklefltirdi. “Kurtar›c›” diktatörlük kitlelerin, dev iflçi grevleri ve kentsel kitlesel silahl› direnifl biçimini alan, silahl›-silahs›z devasa direnifliyle karfl›laflt›. Askerî olarak alt edilmesi mümkün olmayan bu direnifl, 1957’de yeniden parlamentarizme geçilmesinin önünü açt›; diktatörlük, yerini alacak burjuva siyasetçilerle halk direniflini birlikte k›rma konusunda anlaflm›flt›. Genifl halk kitlelerinin gözünü boyayan ilerici bir program›n ajitasyonunu yapan, ancak iktidara geçtikten sonra en küçük vaadini bile yerine getirmeyen Frondizi böylelikle yükseldi. Ancak o da kitlelerin fliddetli bas›nc›yla karfl›laflmaktan kaç›namad›. Kargafladan h›zla s›yr›lan halk›m›z, siyasal talepler mücadelesini yo¤unlaflt›r›p kapitalist afl›r› sömürü planlar›n›n karfl›s›na dikildi, silahl› ve kentsel eylemi sürdürdü ve buna k›rsal bir boyut ekledi. K›rsal eylem, sa¤lam birliklerden oluflmad›¤› için baflar›s›zl›¤a u¤rayacakt›; yine de 1962 Mart›ndaki vali seçimlerinde Buenos Aires’te, devrimci olmasa da o zaman için burjuvazi aç›s›ndan kabul edilemez bir durum olan, iflçi bir valinin seçilmesini sa¤lamakla halk, Frondizist plan› çökertti. Burjuvazi bir kez daha teyakkuza geçti. Kriz karfl›s›nda, Frondizism’in kitleleri engellemeye yeterli olmad›¤› düflüncesiyle, -Guido’yla birlikte- bir kez daha Bonapartizm’e ça¤r› ç›kard›; silahl› kuvvetler içerisindeki örgütsüzlük ve lider yoklu¤u nedeniyle bu, yanl›fl bir hamleydi. Askerlerin bu zaaf›, alan› yeniden parlamentarizme b›rakmalar›na yol açt›; 1963 baflkanl›k seçimleri, Illia radikalizmini iktidara tafl›yacakt›. Halk›m›z›n, özellikle iflçi s›n›f›n›n siyasal ve talepkâr hareketinin süreklili¤i ve yo¤unlaflma-

geçmesi anlam›na gelmemektedir. Devrimci bir siyaset, devrimci fikirleri yaymak, kitleleri harekete geçirebilmek, düflman saflarda kriz, bölünme ve yön yitimine yol açmak için, parlamentarizm gibi burjuvazi taraf›ndan yarat›l›p avantajl› biçimde kullan›lanlar dahil her türlü silah› kullanmas›n› bilmelidir. Ancak seçimlerle yurdumuzun iflçi s›n›f› ve halk›n›n temel sorunlar›na bir çözüm bulunabilece¤ine inanmak, vahim bir yan›lg› olur. Emperyalizm yandafl› Arjantin burjuvazisi pek çok kez, halk›m›zda seçimler arac›l›¤›yla önemli de¤iflimlerin gerçekleflebilece¤i umudunu uyand›rmay› baflarm›flt›r. ABD, ‹ngiltere, Almanya gibi göreli istikrarl› kapitalist ülkelerde burjuvazi egemenli¤ini parlamenter yol arac›l›¤›yla sürdürür. Buna karfl›l›k, günümüz Arjantin’i gibi büyük iktisadî-toplumsal istikrars›zl›klarla çalkalanan ülkelerde, burjuvazi sürekli olarak de¤iflikliklere baflvurmak durumunda kalmaktad›r. Burjuva diktatörlü¤ünün, Arjantinli sömürücüler taraf›ndan s›kça baflvurulan öteki biçimi, askerî Bonapartizm, hükümetin aç›k bir biçimde, kendilerini ulusun, düzeni sa¤lamakla, keskin bir cepheleflme içerisindeki farkl› s›n›flar aras›nda arabuluculuk etmekle; içlerinden hiçbirini kay›rmadan karfl›tlaflan s›n›flar aras›nda uzlaflma sa¤lamakla; z›t ç›karlar aras›nda “adil orta”y› dayatmakla yükümlü kurtar›c›lar› olarak sunan silahl› kuvvetlere dayand›r›lmas›d›r. Ülkemizde göreli kans›z askerî darbelere yol açan askerî Bonapartizm ustal›kla, Silahl› Kuvvetler’in yolsuzluk ve adaletsizli¤e son vermeye, halk›n sorunlar›n› çözmeye ve ulusun iktisadîtoplumsal yaflam›n› sa¤l›kl› k›lmaya yönelik müdahaleleri olarak sunulmufltur. ‹kinci Dünya Savafl›’n›n ürünü son derece elveriflli bir uluslararas› iktisadî konjonktüre denk düflen baflar›l› 4 Haziran 1943 darbesi, kitlelere önemli tavizler verilmesine olanak veren ve burjuvazinin askerlere sahte umutlar ba¤lanmas›n›, kitleler aras›nda karfl›devrimci halk-ordu bütünleflmesi teorisinin, ulusal, anti-emperyalist ve halkç› devrimin formülü olarak yay›lmas›n› sa¤lamas›na yol açan bir kapitalist refah ve istikrar dönemi sa¤lad›. Gerçeklik flu ki, askerî Bonapartizm, burjuvazi ve emperyalizmin lehine, halk›n ç›karlar› ve ulusun ise aleyhinedir. Do¤al olarak, bu iki sistem aras›nda afl›lmaz bir duvar yoktur ve her iki kapitalist diktatörlük biçimi de birbiriyle kesiflir ve birleflir ve ki62


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

ilk halk flehitleri oldu. Kitleler an›nda tepki verip Diktatörlü¤ün bu ilk halk düflman› önlemleri karfl›s›nda etkin bir direnifl sergilese de, düflman, iç savafl yöntemleriyle ilk aylardaki grevleri (ö¤renciler, fleker kam›fl› yetifltiricileri, liman iflçileri) bast›rmada baflar›l› oldu. Bu yüzden, 1967-1968 boyunca kitle eylemlilikleri geriledi. Ancak halk mücadelelerindeki bu göreli parantez, halk›m›z›n akl›nda ve yüre¤indeki derin de¤iflimlerle doldurulacakt›. Savunmas›z halka yönelik askerî ve devlet barbarl›¤› karfl›s›nda, Arjantinliler aras›nda sömürücü ve zalimlerin fliddetine hakl› halk fliddetiyle karfl›l›k verilmesi fikri yayg›nl›k kazanmaya bafllad›. Bu aflk›n ideolojik ilerleme, halk›m›z›n genifl kesimlerinin yüreklerinde yaflayan Komutan Guevara destan›yla besleniyordu. Bask› ve sömürü alt›nda ezilen ve siyasal ve ideolojik bilinçlenme sürecindeki Arjantin halk› Diktatörlü¤e karfl› nefret ve daha etkili yeni yöntemlerle mücadele etme kararl›l›¤› biriktirmekteydi. Bu enerji May›s 69’da ö¤renci Cabral’›n öldürülmesine tepki olarak Corrientes’de bafllay›p, ülke çap›nda misli görülmemifl bir boONGANÍA D‹KTATÖRLÜ⁄Ü yut kazanan bir kitle hareketi olarak patlad›. Onganía’n›n askerî darbesinin, çok önemli Córdoba, Tucumán, Salta, Rosario gibi ülkenin bir özelli¤i vard›. Yeni devrimci güçlerin yükse- belli bafll› kentleri May›s-Eylül 1969 boyunca liflini kökünden durdurmaya yönelik önleyici bir diktatörlük karfl›t› harikulade eylemlerle aya¤a darbeydi. Arjantin proletaryas›n›n mücadeleleri kalkt›. Bu Onganiato’nun sonunun bafllang›c› oldu. yüksek bir düzeye ulaflm›flt›. Çeflitli genel grevler, binlerce fabrika iflgali, bitmeyen sokak gös- 69 hareketleri Askerî Diktatörlükte ölümcül yaterileri, ve k›sa sürede yenilgiye u¤ramas›na ralar açt›. 1970 Haziran›’nda Onganía Levingskarfl›n halk içinde büyük bir sempati uyand›ran ton taraf›ndan devrildi. Halk›n mücadelesi yükyeni bir k›r gerillas› hareketi. Kitlelerin müca- seliyor, kent gerillas› etkinli¤ini artt›r›yordu; kral naibi Levingston delelerinden ve halk biyükseldi¤i h›zda devrillinci ve örgütlenmesinin di. kaydetti¤i baflar›lardan Burjuva diktatšrlŸÛŸnŸn, Arjantinli May›s 1969’dan, Corürken Askerî parti, tüm sšmŸrŸcŸler tarafÝndan sÝk•a baßdobazo’dan* sonra, Ardemokratik özgürlüklevurulan šteki bi•imi, asker” Bonajantin halk›n›n diktari ask›ya ald›, barbarca törlük karfl›t› mücadelebir anti-komünist yasa partizm, hŸkŸmetin a•Ýk bir bi•imsi dikkate de¤er bir güç ç›kard› her türlü iflçi ve de, kendilerini ulusun, dŸzeni saÛve etkinlik kazand›. Arhalk hareketlerine karlamakla, keskin bir cepheleßme jantin s›n›f mücadelefl› fliddetli bir bask› uyi•erisindeki farklÝ sÝnÝflar arasÝnda sinde kent gerillas›n›n, gulad›, sendikalar› yaarabuluculuk etmekle; i•lerinden rejime ve sürdürücülesaklay›p yönetici ve eyrine fliddetli darbeler lemcileri tutuklad›, baz› hi•birini kayÝrmadan karßÝtlaßan indirmeye yetili bir örsokak gösterilerinde sÝnÝflar arasÝnda uzlaßma saÛlagütlü ve etkin bir güç atefl aç›lmas›n› emretti. makla; zÝt •Ýkarlar arasÝnda Òadil Santiago Pampillón ile ortaÓyÝ dayatmakla yŸkŸmlŸ kurHilda Guerrero de Moli*Mart 1969’da Córdoba tarÝcÝlarÝ olarak sunan silahlÝ kuvna Diktatörün katil kentinde gerçekleflen kitlesel protesto gösterileri (ç.n.). kurflunlar›na hedef olan vetlere dayandÝrÝlmasÝdÝr.

s›, egemen s›n›flara zarar vermeden ve onlar› tedirgin etmeden kitlelere kimi tavizler vermeye istekli ve ürkek de olsa kimi ilerici ad›mlar atmaya haz›r bu popülist hükümetin manevra alan›n› daralt›yordu; bu sorun ülkenin içerisinde ç›rp›nd›¤› derin iktisadî kriz koflullar›nda her bak›mdan uygulanamazd›. Illia, askerlerin talepleri karfl›s›nda, bask› uygulamaya bafllad› ancak bu dahi yeni bir bonapartist darbenin önüne geçmeyi baflaramayacakt›. Bu kez, askerler Silahl› Kuvvetlerde, onlar› burjuvazinin birincil siyasal partisi konumuna getiren derin bir siyasal yeniden örgütlenmeye gitmifllerdi. Onganía’n›n önderli¤inde, Peronizm ve sendikal bürokrasi dahil burjuvazinin kay›ts›z flarts›z deste¤iyle karfl›devrimci Silahl› Kuvvetler, düzeni sa¤lamaya, iflçi mücadelelerini bast›rmaya, tekelci iflletmeler için büyük kârlar› güvence alt›na almaya ve böylelikle de kapitalist yap›n›n, istikrar ve kalk›nmay› baflaracak genifl kapsaml› bir modernizasyonunu sa¤lamaya yönelik iddial› bir “devrimci” plan haz›rlad›lar.

63


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

de maddeleflen bu darbesi, kendi aç›s›ndan bir gerilemedir. ‹flçi s›n›f› ve halk›n kitlesel patlay›c› protestolar› ve devrimci savafl›n ilerleyifli karfl›s›nda ürken Diktatörlük geri ad›m at›p tavizler vermeye bafllad›.” Onunla birlikte halk mücadelelerinde yeni bir evre aç›ld›.4 “Arjantin kapitalizminin krizinin derinli¤inin bilincinde olan, halk›n enerjik tepkisinden ve kitlelerle organik ba¤lar› olan gerilla örgütlerinin ayaklanmas›ndan ürken askeri hükümet çeflitli burjuva ve küçük burjuva partilerle, yurdumuzda bafllat›lan uzun süreli halk savafl›n›n ana unsurlar› olan gerilla gruplar› ve s›n›f öncüsünü vahflice bast›rmaya yönelik karfl›devrimci politikas›n› onaylatacak genifl tabanl› bir pakt önerisi olan GAN’a baflvurdu.” “Lanusse hükümeti bu manevran›n baflar›l› olabilmesi için halk içerisinde kök salm›fl tüm sektörlerin, özellikle de Peronizm’in kat›l›m›n›, deste¤ini gereksindi¤ini anl›yordu. Böylelikle, Peronizm’i karfl›devrimci politikas›na katma amac›yla, Halk›n Saati ile flört, Peron’a ülkeye dönme izni önerisi, Evita’n›n naafl›n›n iadesi, ve uzlaflmaya yatk›n görünenlere baflka tavizler izledi.” “General Perón diktatörlük manevralar›na boyun e¤meyece¤ini ilan etti, ancak ayn› zamanda, fiiliyatta Rucci, Halk›n Saati ve ihanet içerisindeki sendikal bürokrasiye aç›k bir destek sa¤lamakla diktatörlü¤ün planlar›na nesnel olarak arka ç›km›fl oldu. Böylelikle askerlerden bezmifl ve yeni bir parlamenter burjuva hükümetini kabule haz›r olan genifl halk kesimlerinin kafas›n› kar›flt›rarak befl y›l kadar önce kitlesel olarak kovalanm›fl siyasetçilerin sahneye dönmesini sa¤lad›.”5 GAN sonradan da görülece¤i üzere burjuvazinin halk›m›z›n devrimci at›l›m›n›n önünün hile yoluyla kesilmesi yolunda kurnaz bir manevrayd›, bu kez, tümüyle egemen s›n›flar›n denetimi alt›ndaki bir seçim süreciyle, Peronist kisveli parlamenter rejime yeniden dönme kurnazl›¤›. Burjuva plan› bir kez daha taktik bir baflar› kazand› ve kitlelerde parlamenter ç›k›fl konusunda yeni umutlar yaratmay› baflard›. Ama ileride de görece¤imiz ve çeflitli tezahürleriyle halk mücadelelerinin ›srar ve yo¤unlaflmas›n›n da gösterdi¤i üzere burjuvaziye herhangi bir yarar sa¤lamad›. Kuflkusuz burjuvazinin parlamentarizmden askerî Bonapartizme ve tersi yönde geçti¤i tekrarlanan manevralar›yla s›n›f egemenli¤ini sürdürmedeki baflar›s›n›n nedenleri üzerinde durmam›z gerekiyor.

olarak ortaya ç›kmas› halk mücadelesine yeni bir canl›l›k katt›. ‹flçi ve halk iktidar›na dar bir yol açmaya, burjuvazinin hile ve fliddetle infla etti¤i ve egemen s›n›flar›n onlarca y›l boyunca halk›m›z› çevreledi¤i kuflatmadan kurtulman›n bir yolunu bulma olas›l›¤›n› göstermeye bafllad›. ‹ktidar› ele geçirme stratejisi, Arjantinlilerin ulusal ve toplumsal devriminin yolu olarak halk savafl› ça¤r›s› o dönemde yükseldi ve yavafl yavafl da olsa, kesintisiz bir biçimde yükselmeye bafllad›. ‹lk kez yurdumuzun ve halk›m›z›n en vahim sorunlar›na çözüme do¤ru ilerleme yolunda gerçek bir olas›l›k Arjantinli emekçilerin önünde flekillenmeye bafllad›. Kitlelere coflku ve güven afl›lad› ve halk mücadelesinin zirvesi, pani¤e u¤ram›fl burjuvazi karfl›s›nda görülmemifl bir derinlik ve kesinlik kazand›. Bu noktada askerî parti siyasal sahneden çekilme karar› alacakt›. Askerler umutsuzluk içinde en iyi adamlar›n› Baflkanl›¤a yerlefltirdiler. Lanusse derhâl burjuva siyasetçilerle, öncelikle de Peronist radikallerle temas kurdu ve onlardan ald›¤› güvenceyle, Mor Roig arac›l›¤›yla Nisan 1971’de burjuvazinin Büyük Ulusal Anlaflma’s›n› ilan ederek çekilmeyi öngören kurnazca bir savunma stratejisi planlad›. Partimiz Nisan 1971’de flunlar› söylüyordu: “Levingston’u deviren askerî darbe askeri diktatörlü¤ün son ad›mlar›yd›. Askerlerin 1966’da giriflti¤i serüven krizin daha da derinleflmesiyle sonuçland›. Befl y›la yak›n süre içerisinde askerî hükümet burjuva iktisad›n› kurmaya yetisiz oldu¤unu gösterdi ve tekel yandafl› uygulamalar› yaln›zca emekçilerin ve halk›n nefretini toplamakla kalmad›, onu ayn› zamanda burjuvazinin baflka kesimleriyle sürtüflmeye sürükledi. Córdoba’daki halk patlamas› Diktatörlü¤ün afl›nm›fl imgesine öldürücü darbeyi indirecekti. 15 Mart’taki iflçi ve halk hareketi kitlelerin silahl› hareketlere sempatisini, önemli görevlerde s›n›fç› yönetimlerin bulundu¤unu, bürokrasinin gözden düflkünlü¤ünü, ve halk protestolar›n› bar›flç›l yollara kanalize etmedeki belirgin yetisizli¤ini aflikar biçimde gözler önüne serdi. Bu süreç içerisinde toparlanan, kitlelerin amblemlerini benimsedi¤i silahl› öncünün büyüyen faaliyeti, ikinci Cordobazo’nun belki de en önemli özelli¤iydi. Yak›n bir gelecekte proletaryan›n onun öncülü¤ünde devrimci bir savafla kalk›flmas› olas›l›¤› Arjantin Silahl› Kuvvetlerini Onganía’n›nkinin devam› olan Levingston politikas›n› tasfiye edecek bir darbeye yöneltti. Askerî diktatörlü¤ün, bu kez Lanusse’un figürün64


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

rekete geçirecekti. Devlet iktidar›n› burjuvazinin elinden alma gereklili¤inin gizlenmesine güçlü biçimde katk›da bulunan bir baflka etken de, Komünist Parti ve Montoneros gibi, halk saflar›nda, utanmazca, flu ya da bu, sözüm ona “ilerici” burjuva liderine iliflkin sahte umut yayan, burjuvalar aras› mücadele labirentinde yollar›n› yitirmifl ve pefllerinden kitleleri de sürükleyerek gerçek devrimin, tutarl› ve ›srarl› iktidar mücadelesinden uzaklaflt›ran reformist ve popülist ak›mlar›n oynad›¤› roldür. DEVR‹MC‹ B‹R ‹KT‹DAR SEÇENE⁄‹N‹N Devrimci güçlerin zaaflar›, burjuvazinin kurYOKLU⁄U naz karfl›devrimci çal›flmas›, halk saflar›nda iflHalk›m›z›n enerjik mücadelesine karfl›n ege- lerlikte olan kimi ak›mlar›n sürdürüp uygulamen s›n›flar›n siyasal egemenliklerini tehlikede d›klar› hatal› fikirler gibi etkenler nedeniyle, görmemesinin temel nedeni, günümüze dek kit- burjuvazi, son 22 y›ll›k iktisadî-toplumsal kriz lelere kapitalist sistemin s›n›rlar› d›fl›na siyasal süresince siyasal alanda rahatça manevralar bir ç›k›fl sunabilecek devrimci bir seçene¤in or- yapabildi, büyük bir zorlukla karfl›laflmadan parlamentarizmden bonapartizme ve bonapartada olmay›fl›d›r. Arjantin iflçi s›n›f› ve halk› bugüne dek dev- tizmden parlamentarizme geçebildi, bu devirimci karakterli bir siyasal güç edinmeyi bafla- nimlerle halk› kand›r›p Devlet’in tüm kaynaklaramad›. Bu nedenle sürekli olarak burjuva siya- r›n›n denetimini elinde tutabildi. Bu sorunu aç›kça anlayabilmek, burjuvazisal partilerin etkisine boyun e¤mek durumunda kald›lar; burjuvazinin haz›rlad›¤› çeflitli hileleri nin hükümeti elde tutmak için baflvurdu¤u tusaptamada baflar›s›z kalarak hataya düfltüler ve zakl› manevralar› teflhis edebilmek, kapitalistiyi niyetli desteklerini kendi cellatlar›na sundu- lerin iktidar›ndan kurtulmadan, ordusunu ve bask› ayg›t›n› parçalamadan kitlelerin sorunlalar. Burjuvazi, do¤al olarak, halk güçlerini böl- r›n›n çözülemeyece¤ini kendi ve halk›m›z›n akl›mek, devrimci örgütlerin inflas›ndaki her türlü na kaz›yabilmek, Arjantin devrimci sürecinin ilerlemeyi, her ne pahas›na olursa olsun engelle- bugünkü durumunun en hayatî sorunudur. Halk›m›z›n mücadelesi son y›llarda aslî kimi mek için do¤al olarak elindeki her türlü güçlü maddî arac› kullanacakt›: bas›n, radyo, TV, halk ilerlemeler kaydetti. Sosyalist öneriler kitle mücadelelerinin farkl› içerisindeki ajanlar, programlar›nda yayg›n bask›, korkutma ve kobir biçimde yer ald›; s›vuflturmalar, yolsuzluk, Devrimci gŸ•lerin zaaflarÝ, burjuvan›f sendikac›l›¤› pek çok vb. zinin kurnaz karßÝdevrimci •alÝßsendikay› sendikal büBurjuvazi, do¤al olamasÝ, halk saflarÝnda ißlerlikte rokrasinin elinden korak, kitleler aras›nda olan kimi akÝmlarÝn sŸrdŸrŸp uypard› ve faaliyetini uluher türden yanl›fl fikri guladÝklarÝ hatalÝ fikirler gibi etsal ölçekte merkezileflyaymak, hem siyasal tirmeye haz›r; k›r ve hem de askerî burjuva kenler nedeniyle, burjuvazi, son 22 kentlerdeki yoksul kitçözüm ve liderlere umut yÝllÝk iktisad”-toplumsal kriz sŸreleler k›rsal ligalar ve ba¤lamalar›n› sa¤lasince siyasal alanda rahat•a makentsel federasyonlar mak için elindeki bütün nevralar yapabildi, bŸyŸk bir zorkurup gelifltiriyorlar; kaynaklar› seferber lukla karßÝlaßmadan parlamentahemen tüm ülkede, etedecekti. kin k›rsal ve kentsel geBurjuvazi, do¤al olarizmden bonapartizme ve bonarilla birlikleri kuruldu rak, tüm gücünü sosyapartizmden parlamentarizme ge•eve iflliyor ve bu da prolelizme kara çalmak, devbildi, bu devinimlerle halkÝ kandÝtarya ve halk›n silahrimci iflçi iktidar› karfl›rÝp DevletÕin tŸm kaynaklarÝnÝn lanmas›nda önemli bir s›nda korku ve güvendenetimini elinde tutabildi. ad›m oluflturmakta; sizli¤i yaymak üzere ha1952’den bu yana, sömürü ve tahakküme boyun e¤meyen ve son 22 y›ld›r kesintisiz bir kavgay› sürdüren mücadeleci bir halk›n müthifl direnifliyle karfl› karfl›ya kalan Arjantin kapitalizmi derin bir iktisadî-toplumsal kriz yafl›yor. Hiç kuflku yok ki, ülkede iktisadî-toplumsal alanda istikrar sa¤lamay› baflaramayacak olan burjuvazi, bugüne dek, kurnazca manevralarla iktidar›n› koruyarak, s›n›flar mücadelesindeki nihaî alan olan siyasette baflar›l› oldu.

65


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

dan itibaren, burjuvazinin seçim sürecinde uzun bir haz›rl›k sonunda elde etti¤i taktik zaferin, Arjantin burjuvazisi ve Yankee emperyalizminin dolay›ms›z merkez hedefleri olan, kitlelerin mücadelesini engellemeyi, gerilla ve s›n›f öncüsünü tecrit edip yenilgiye u¤ratmay›, ve kapitalist tahkimat› gerçeklefltirmeyi sa¤layamayaca¤› ortaya ç›kt›. 25 May›s’tan itibaren kitleler sokaklar› geri kazand›, sendikal bürokrasiye karfl› yeni zaferler elde etti, güçlü biçimde patronlara karfl› durdu ve içten umutlarla seçmifl oldu¤u hükümetten kesin çözümler talep etti. Kazan›lm›fl özgürlü¤ün rüzgâr›yla bu kitleler mücadelesi ilerici ve devrimci örgütlerin geliflmesi için genifl bir yatak açm›flt›. Özellikle silahl› Peronist örgütler, FAR ve Montoneros ö¤renciler ve kent hareketleri içerisinde h›zla yayg›nlaflt›lar ve Peronizm’in kitleler nezdinde en etkili iç ak›m› kimli¤ini kazand›, fabrika proletarya aras›nda faaliyette bulundu. Küçük burjuva kitleleri ve önderleri seçim öncesi ve sonras› dönemde burjuvazinin güçlü propaganda faaliyetleri nedeniyle bir hayli sallant›dayd›, genelde hükümetin “ilericilik ve anti-emperyalizmi”ni kabul etme e¤ilimindeydiler ve yat›flt›rma ve “ulusal yeniden infla”, yani kitlelerin mücadelelerini engelleme çabalar›n›n baflar›yla taçlanaca¤›n› düflünüyorlard›. Partimiz bu koflullarda yeni hükümet karfl›s›nda ilkeli ve kararl› bir tutum ald› ve burjuva ve küçük burjuva bask›lar› karfl›s›nda baflar›l› bir direnifl sergiledi. Bu kategorik ve net tutum sayesinde örgütümüz kitlelerin gözünde tutarl› bir devrimci, proletaryan›n ve halk›n ç›karlar›n›n, her türlü oportünizmden uzak, y›lmaz savunucusu konumunu kazand›. ‹ktidardaki Peronizm’in karfl›devrimci niyetlerini ikircimsiz bir tarzda teflhir eden ve yeni hükümetin izleyece¤i halk düflman› yönü net bir flekilde öngören bu aç›k tutum sayesinde, Partimiz kitlelerin genifl kesimlerinin güvenini kazand›; iflçilerin ve halk›n yo¤un oldu¤u belli bafll› bölgelerde da¤›t›lan “Baflkan Cámpora’ya Yan›t” bildirgemiz, tavr›m›z› özlü bir biçimde özetlemekteydi. Ak›nt›ya karfl› yüzen PRT ve ERP, fabrika proletaryas›na dayanan infla çabalar›n› yo¤unlaflt›r›rken, istikrarl› ve türdefl bir tarzda büyüyordu. Halk güçlerinin büyümesi karfl›s›nda Peronizm’in López Rega önderli¤indeki faflist kanad›, Toplumsal Refah Bakanl›¤›’n› operasyon üssü olarak seçmifl, ve yo¤un bir faaliyete giriflmiflti. Faflistler h›zla para-polisiye çeteleri örgütle-

devrimci karakterde legal ve yar›-legal, güçlü bir devrimci hareket ortaya ç›kt›; ve nihayet, partimiz PRT’nin konsolidasyonu, geliflmesi ve olgunlaflmas›, tüm devrimin temel sorununun çözümüne, halk mücadelesinin proleter-devrimci yönüne iflaret ediyor. Tüm bu unsurlar, biz Arjantinlilerin bugün iflaret etti¤imiz temel kusuru aflmaya haz›r oldu¤unu, kitleler üzerindeki burjuva etkilerini silmeye ve iktidara do¤ru sa¤lam ad›mlarla ilerlemeye, mücadelemizi, kapitalist siyaset ve militarizmi alt etmeye, egemenlik ayg›t›n› (ordu, polis, parlamento vb.) y›kmaya, sosyalist iflçi ve halk iktidar›n› kurmaya ve kapitalizmin son direncini de kesin bir yenilgiye u¤rat›p, adil bir sosyalist rejim kurmak üzere tüm halk›n kat›l›m› temelinde yeni bir hükümet sistemi, yeni bir devlet iktidar› ele geçirmeye yöneltmemize olanak sa¤layan bir devrimci seçene¤i hayata geçirecek elveriflli koflullara sahip oldu¤umuzu gösteriyor. ÜÇÜNCÜ PERON‹ST HÜKÜMET

11 mart genel seçimlerinden zaferle ç›kan FREJULI’nin baflkan ve baflkan yard›mc›s› adaylar› Héctor Cámpora ve Vicente Solano Lima, ilk siyasal ad›mlar›n›, dalgalanmalar ve fliflirme “devrimci” de¤iflim vaatleri temelinde devrimci faaliyetleri ve kitlelerin mücadelelerini engellemeye yöneltti. Sosyalist ve gerilla yanl›s› bir seçim kampanyas›nda öne ç›kan Peronist Cámpora hükümeti yönetim sürecini Peronist sola baz› ikincil tavizler ve sosyalist ülkelere, kendisine “devrimci” bir cila sa¤layacak uluslararas› bir aç›l›mla bafllatt›. Bu tavizler aras›nda kitlelerin öncelikli taleplerini karfl›lamaya yönelik kimi yasalar da bulunmaktayd›; bunlardan ilki, savaflç›lar›n aff› bask›c› yasalar›n de¤ifltirilmesiydi. Ancak Peronist hükümetin önerisi, Peronist savaflç›lar›n serbest b›rak›lmas›n› öngören ve Marksist gerillalar›n özgürlü¤ünü ERP’nin (Devrimci Halk Ordusu-ç.) ateflkesi kabul etmesi kofluluna ba¤layan tedricî bir aft›. Ald›klar› 6 milyon oydan heveslenen Peronizmin burjuva ve bürokratik yönetimi, halk›m›z›n kolayl›kla kand›r›l›p mücadelesini ask›ya alaca¤› ve “evden ifle, iflten eve” formülasyonunu benimseyece¤i yolunda irrasyonel bir güven içerisindeydi. May›s›n 25’inde, kitleler tüm savaflç›lar›n derhâl serbest b›rak›lmas› talebiyle soka¤a dökülerek tüm bu planlar› paramparça etti. O an66


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

yerek 20 Haziran’da Ezeiza’da toplanan sol güç- lahl› eylemlerle savunma kararl›l›¤›n› 25 Malere karfl› fliddetli bir sald›r› düzenlediler. Pe- y›s’tan itibaren göstermiflti. Bu baflar›s›zl›¤›n biron’un dönüfl gününde, Osinde’nin yönetiminde- linci, burjuva Peronizmi taktik de¤ifltirmeye ve ki faflist çeteler, liderlerini karfl›lamak üzere silahl› bask›yla kitlelerin karfl›s›na ç›kmaya yötoplanan her fleyden habersiz sol Peronistlere neltti. Lastiri, hükümetin dizginlerini, sert ve etkili bir tuzak kurdular. Bu caniyane sald›r›da etkin bir darbe indirme umuduyla, “a¤›r bir ders onlarca kifli yaflam›n› yitirdi ya da yaraland›. Bu vermek” üzere ele ald›. Bu amaçla General Iñísald›r›, k›sa erimde bürokratik Peronizm’in so- guez’i Federal Polis’in bafl›na getirdi, taflra emlun hükümet içerisinde kazan›lm›fl konumlar- niyet örgütlerine García Rey (Tucumán emniyedan uzaklaflt›rmak, ve silahl› Peronist FAR ve ti) gibi kiflileri atad› ve tüm ilerici ve devrimci Montoneros örgütlerini ve yak›n ak›mlar› tasfi- güçlere karfl› hem polis hem de para-polis güçleye etmek için bafllatt›¤› genel hamlenin hareket rin düflünmeden vurmas›n› emretti. Bu fliddet politikas› da k›sa sürede etkinsizlinoktas›n› oluflturdu. ‹kinci ad›m, Cámpora, Righi, Puig, Vázquez ve kitlelerin bask›lar›na du- ¤ini gösterecekti. Halk›n mücadelesi kesintiye yarl› tüm görevlilerin görevden al›nd›¤› 13 Tem- u¤ramamakla kalmad›, daha da yo¤unlaflt› ve muz karfl›-devrimci iç düzenleme olacakt›. Cám- bask›c› niyetler bofla ç›kart›ld›. Örne¤in, faflist pora’yla birlikte yükseliflinde Peron’cu hüküme- García Rey’in, Ekim 1973’te kitlelerin gözünü tin, toplumsal pakt ve di¤er halk düflman› ön- korkutmak üzere çok say›da yoldafl› tutuklad›¤› lemlerin de gösterdi¤i üzere, net bir burjuva ve Tucumán’da, halk hareketi tüm tutuklular›n emperyalizm yandafl› yönelifl sergiledi¤i do¤ruy- serbest b›rak›lmas›n› sa¤lam›fl ve García Rey’in sa da, 13 Temmuz’dan itibaren, Lastiri’nin geçi- görevden ayr›lmas›n› sa¤lam›flt›r. Tucumán halk›n›n bu tepkisi, Peronist hükümeti gerçekçili¤e ci baflkanl›¤›yla aç›k bir sa¤ yönelifle girildi. Halk›m›z›n, kazan›lm›fl demokrasi ve yasal- ça¤›rd› ve daha sayg›l› ve dikkatli olmaya yöl›k çerçevelerinin korumas› alt›ndaki ilerici ve neltti. Yine de, hükümetin bask›c› yönelifli, asdevrimci güçlerinin görkemli derlenifli, burjuva- kerî diktatörlükten daha sert bask›c› yasalar›n ziyi kayg› ve korkuya sürüklemiflti. Peronizm’in ç›kart›lmas›ndan yüzlercesi hâlen burjuvazinin burjuva ve bürokratik yönetimi, s›n›f›n›n kayg›- zindanlar›nda bulunan çok say›da savaflç› ve eylar›n› do¤ru okuyarak, tüm kapitalist s›n›f›n lemcinin tutuklanmas›na, gösterilere çok say›da yard›m ve etkin deste¤iyle müdahale etme kara- ölüm ve yaralanmaya yol açacak sald›r›lar›n düzenlenmesine, çeflitli r› ald›. 13 Temmuz tasönlemlerle o günden bu fiye harekât›, bu nedenyana sürüyor. Ancak bu le, ilerici ve devrimci Partimiz bu koßullarda yeni hŸkŸmet yeni politika, hâlk›m›güçlerin büyümesini karßÝsÝnda ilkeli ve kararlÝ bir tuz›n mücadelesini bast›rengellemeyi, güçlerin tum aldÝ ve burjuva ve kŸ•Ÿk burmak bir yana, fliddetlenhalk saflar›ndaki birikdirdi. Gösteriler, grevmesini engellemeyi hejuva baskÝlarÝ karßÝsÝnda baßarÝlÝ ler, gerilla faaliyetleri defliyordu. bir direniß sergiledi. Bu kategorik devam etti. Yedi milyon Bu nedenle, hüküve net tutum sayesinde šrgŸtŸmŸz oyla gerçekleflen baflmette iki ay dahi kalakitlelerin gšzŸnde tutarlÝ bir devkanl›k seçimlerinden bu mayan Cámpora’n›n rimci, proletaryanÝn ve halkÝn •Ýyana hükümetin sürapans›z düflüflünü, haldürdü¤ü tüm tehditler k›n mücadelesini göz karlarÝnÝn, her tŸrlŸ oportŸnizmve bask› önlemleri, hâlboyamac›l›¤a dayanan den uzak, yÝlmaz savunucusu kok›n gözünü korkutmad›, bir politikayla engellenumunu kazandÝ. Üktidardaki Peonu mücadelesinden al›meye yönelik Peronist ronizmÕin karßÝdevrimci niyetlerikoymad›. Tehditkâr söyniyetin krizine iflaret ni ikircimsiz bir tarzda teßhir eden lemler, Villar ve Margaetti¤ini rahatl›kla söyride gibi iflkenceci ve kaleyebiliriz. ve yeni hŸkŸmetin izleyeceÛi halk tillerin iflbafl›na geçirilHalk›m›z›n hiçbir hidŸßmanÝ yšnŸ net bir ßekilde šnmesi, devasa polis opeleye ra¤bet etmeyece¤i, gšren bu a•Ýk tutum sayesinde, rasyonlar› bir ifle yaratam tersine, yeni bir göPartimiz kitlelerin geniß kesimlerimad›. ‹lerici ve devrimci züpeklikle, ç›karlar›n› nin gŸvenini kazandÝ. güçler kendilerini tahkitlesel gösteriler ve si67


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

arada yaflama yönünde gerçekçi bir burjuva politikas›d›r; ticaretin geliflmesini hedeflese de sosyalist ülkeler aç›s›ndan da yararl›d›r. Dahas›, bu politikan›n, Yankee emperyalizminin Küba’ya iliflkin olarak, bu kahraman adada sosyalizmin konsolidasyonunu engelleme yönündeki umutlar›n› yitirmifl ve kendisini, devrimci etkisini k›tada yay›lmas›n› nötralize etmekle s›n›rlayan genel yönelifline de denk düfltü¤ünü, yan›lma korkusuna düflmeksizin söyleyebiliriz. fiu hâlde Peronist hükümetin politikas›n›n, aç›kça karfl›-devrimci, halk düflman› ve uluskarfl›t› bir stratejiye denk düfltü¤ü hususunda hiçbir kuflku yoktur. Halk›m›z bu gerçe¤i bu y›l›n bafl›ndan beri anlam›fl ve hükümet politikalar›na karfl› kararl› bir mücadeleye yönelmifltir. Peronist hükümetin bu gerici ve bask›c› karakteri, faflist López Rega’n›n konsolidasyonuyla daha da vurgulu hâle gelmifltir. ‹ktisadî siyasalar›nda bir farkl›l›k olmamakla birlikte, hükümette, Peron’un ölümünden bu yana birbirini yerinden etmeye niyetli iki kanat bulunmaktad›r. Bir yanda, López Rega’n›n önderli¤indeki faflist kanat, “ulusal yeniden infla”y› bir polis devleti üzerine temellendirmeye yönelik bir siyasal projeyi dayat›yor. Hitler, Mussolini ve Franco’nun hayran› oldu¤unu gizlemeyen López Rega, Arjantin kapitalizmini kurtarman›n tek yolunun devrimci güçlerin askerî olarak ezilmesi ve halk mücadelelerinin ve devrimci faaliyetlerin herhangi bir flekilde yükselmesini engelleyecek kitlesel bir polis denetimi ve bask› sisteminin kurulmas› oldu¤unu düflünmektedir. Öte yanda, devrimci güçlere karfl› kurnazca mücadele etmeyi, gerilla ve s›n›f sendikac›l›¤›n›n ve di¤er tutarl› s›n›fsal ve devrimci güçlerin siyasal tecridini hedefleyen Gelbard kanad› var. Gelbard çizgisi, radikalizm, reformizm, özellikle de Komünist Parti ve Montoneros’u daha etkin bir tarzda içererek hükümetin toplumsal taban›n› geniflletmeyi, kitlelerin mücadelelerini kontrol etmede onlardan yararlanmay› ve kapitalist toparlanmay› sa¤layacak özlenen siyasal istikrar› kurmay› hedefliyor. Her iki proje de, k›sa ve orta erimlerde gerçeklefltirilebilirlikten uzakt›r. Arjantin’deki s›n›f mücadelesi günden güne keskinlefliyor ve s›n›flar aras›nda büyük çat›flmalara, devrimci bir duruma do¤ru ilerliyor. Proletarya ve halk 1969’da burjuva sömürüsü ve bask›lar›na karfl› devrimci bir savafl süreci bafllatt› ve bu süreç ne k›sa, ne de orta erimde kesintiye u¤ramayacak. López Rega’n›n dayat›lan ve uygulanmakta olan faflistçe plan› gerçekleflemez,

kim etti, geliflimlerini h›zland›rd› ve her türlü mücadele biçimiyle etkin ve y›k›c› tepkilerini sürdürdü. Peronist hükümet yaln›zca demokratik alanda hâlk düflman› bir yönelifli benimsemekle kalmad›. 25 May›s’tan bu yana, iktisadî ve toplumsal siyaset de emperyalizm ve tekelcilik yandafl› tutarl› bir hat izledi. Yabanc› yat›r›mlar yasas› emperyalist sermayeyi destekliyor; ihracat politikas› emperyalist sermayeyi destekliyor; et politikas› büyük hayvanc›lar› destekliyor; petrol yasa tasar›s› çokuluslu flirketleri destekliyor. Ülkemiz ekonomisinin yabanc› sermaye tahakkümünde olmas›na karfl›n, bu sözüm ona “antiemperyalist” hükümet bu durumu düzeltme yönünde en ufak bir giriflimde bulunmuyor. Buna karfl›l›k, uluslararas› politikada sosyalist kampa, özellikle de Küba devrimi’ne dikkate de¤er bir aç›l›m sergilenmekte. Kendi içerisinde olumlu olan bu olgu, Yankee emperyalizmi ve Latin Amerika kapitalizminin k›tam›z›n ilk sosyalist devletinin kaya gibi sa¤lam duruflu karfl›s›ndaki geri ad›m› olarak flafl›rt›c› ya da tutarl› bir burjuva politikas›na ayk›r› de¤ildir; burjuva siyasetinin s›n›rlar› d›fl›na ç›kmaz. 10 y›ldan uzun bir süre boyunca, Yankee emperyalizmi ve küçük ortaklar›, Latin Amerika burjuvazileri Küba devrimine dehfletli bir tecrit uygulam›flt›. Topyekûn ticarî ambargo, diplomatik iliflkilerin kesilmesi, Küba’y› di¤er Latin Amerika hâlklar›ndan tecrit eden karfl›devrimin bafll›ca silahlar›yd›. Ancak Küba hâlk›, Partisinin ve Komutan Fidel Castro’nun do¤ru yönetimi alt›nda tüm güçlüklerin üstesinden gelerek, sosyalist kamp›n özverili yard›m›yla, devrimin konsolidasyonu, sosyalizmin inflas› yolunda baflar›l› ilerleyiflini sürdürdü; devrimci hedefleri konusunda net, en büyük zorluklar› aflmaya kararl› olan birleflik ve örgütlü bir hâlk›n sald›r›lar, ambargolar ve tecrit karfl›s›nda zafere ulaflmaya yetili oldu¤unu gösterdi. Küba devriminin kesin konsolidasyonu karfl›s›nda, Yankee emperyalizmi ve Latin Amerika burjuvazileri, yön de¤ifltirmek, ambargoyu ask›ya almak ve diplomatik iliflkileri yeniden tesis etmek zorunda kald›lar. Arjantin burjuvazisi bu yeni hatta yolu açt›. Sovyetler Birli¤i, Çin ve di¤er sosyalist ülkelere yönelik tavra gelince, askerî diktatörlük dahil önceki hükümetlerin izledi¤i çizgide bir de¤iflikli¤e gidilmedi. Sentezleyecek olursak, hükümetin uluslararas› politikas›, kapitalist ülkelerin ço¤unun y›llard›r uygulayageldi¤ine benzer, bar›fl içinde bir 68


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

meyece¤imizi ö¤retmifltir. Siyasetçiler olarak her fleyi vaat etmeleri ve gerçek niyetlerini gizlemeleri, hatta sözde kapitalizme karfl› ve sosyalizmden yana olduklar›n› ilan etmeleri do¤ald›r; ama gerçekte s›n›flar›na ba¤l›d›rlar, onun denetimi alt›ndad›rlar ve onun tahakkümü ve kazançlar›n› sürdürebilmek için ellerinden geleni artlar›na koymazlar. Bir an için herhangi bir burjuva yöneticinin, örne¤in yüksek bir Peronist ya da radikal yönetici veya yüksek rütbeli bir subay›n, halk›n davas›na içtenlikle inan›p onun saflar›na kat›ld›¤›n› düflünelim (bu, imkâns›z demesek de çok, çok zordur); bu yönetici karfl›s›nda hemen kendi partisini, askerleri, kendi s›n›f›n› bulaca¤› ve derhâl yerinden edilece¤i için, hiçbir çözümü hayata geçiremeyecektir. Halk›n ve yurdun sorunlar› ancak derinlemesine devrimci olabilecek çözümleri, ancak, her türlü ba¤dan kurtulmufl, yaln›zca halk kitlelerin ve devrimci örgütlerinin denetimi alt›ndaki, halk hareketine yaslanan ve Arjantin’in gereksindi¤i derin de¤iflimleri suland›rmaks›z›n hayata geçiren yeni bir devrimci iflçi ve halk iktidar› taraf›ndan çözümlenebilir.

çünkü kitle hareketinin gücü bugün bir polis yönetiminin baflar›yla kurulmas›na hiçbir flekilde olanak vermez. - López Rega karfl›s›nda teslim olan ve ba¤lafl›klar›n› terk eden- Gelbard plan› da gerçeklefltirilemez, çünkü, yak›n zaman›n deneyimleri ve devrimci öncünün kazand›¤› a¤›rl›k sayesinde halk›m›z bir kez daha aldat›lamayacakt›r. GERÇEKL‹KLERE KARfi fiII VAATLER

11 Mart ve 23 Eylül seçimlerinde kitlesel olarak Peronizm’e oy veren Arjantin halk›, FREJULI’nin seçim kampanyas›n›n “Kurtulufl ya da Ba¤›ml›l›k” fliar› çevresinde yap›lanm›fl ilerici bir programdan yana kullanm›flt› oyunu. Bu nedenle halk›m›z Peronist hükümetin anti-emperyalist ve devrimci çözüm yoluna girece¤ini ve nefret etti¤i, muhalefetini her türlü ilerici yoldan a盤a vurdu¤u askerlere karfl› uzlaflmaz bir tutum izleyece¤ini ummufltu. Böylelikle, 25 May›s günü Arjantin halk› enerjik bir biçimde, savaflç›lar›n serbest b›rak›lmas› için, flirketlerin ve sendikal bürokrasiye, askerlere karfl› harekete geçti. Arjantinlilerin tüm umutlar› k›sa sürede REFORM‹ZM VE POPÜL‹ZM bir bir bofla ç›kacakt›. Hükümetin ilk giriflim ve önlemleri emperyalistlerin ç›karlar›na hiçbir flekilde dokunulmad›¤›n› gösterdi. ‹flçi ve halk iktidar›, sosyalizm ve ulusal kurVe 20 Haziran’dan itibaren hükümetin halk›- tulufl için mücadele, halk saflar› içerisinde varom›z›n devrimci güçlerini bast›rmak amac›yla lan vahim siyasal ve ideolojik hastal›klar olan elinden geleni ard›na koymayaca¤› a盤a ç›km›fl- popülizm ve reformizme karfl› mücadeleden ayt›. Söz konusu olan, burjuvazinin bütününün ç›- r›lamaz. Popülizm toplumsal s›n›flar›n çeflitlilikarlar›n› koflulsuz savunmaya haz›r bir burjuva ¤ini olgularda görmezden gelen burjuva kökenli hükümeti oldu¤undan, baflka türlüsü de müm- bir kavray›flt›r; iflçi s›n›f›, yoksul ve orta köylükün de¤ildi. Yaln›zca büyük sermayenin, özel- lük, küçük burjuvazi ve orta ve büyük ulusal likle de büyük yabanc› sermayenin herhangi bir burjuvaziyi genel halk ad› alt›nda birlefltirir. Bu flekilde zarara u¤ramas›n› engellemekle yüküm- farkl› s›n›flar›n rol ve olas›l›klar›n› ay›rt etmedilü olmay›p, ayn› zamanda kapitalist kazançlar› ¤inden, sürekli olarak ulusal burjuvaziyle iliflkiartt›racak koflullar› yalenmeye öncelik tan›r ratma misyonu olan bir ve Gelbard, Carcagno HalkÝn ve yurdun sorunlarÝ ancak dehükümet. Her türlü ya da Anaya gibi Kuzey “halkç›” lafazanl›¤›, büAmerikal› emperyalistrinlemesine devrimci olabilecek tün “anti-emperyalist” lere s›k›ca ba¤l› iktisa•šzŸmleri, ancak, her tŸrlŸ baÛdan vaatleri gerçekte kitledî, siyasal ve askerî likurtulmuß, yalnÝzca halk kitlelerin lerin gözünü boyamaya derlerine yan›lt›c› ve devrimci šrgŸtlerinin denetimi yönelik sinik yalanlard› umutlar besler. Popüve öyle olmaya devam altÝndaki, halk hareketine yaslalist hastal›kla en fazla ediyor. malûl olan halk harekenan ve ArjantinÕin gereksindiÛi Bu yeni deneyim bize ti Montoneros’tur. Dikderin deÛißimleri sulandÝrmaksÝsömürücü s›n›flar›n tatörlük karfl›t› kahrazÝn hayata ge•iren yeni bir devrimtemsilcilerinden halk›n manca hatt›, ülkemizde ci iß•i ve halk iktidarÝ tarafÝndan sorunlar›n› çözüme kailerici ve devrimci güçvuflturmalar›n› bekleye•šzŸmlenebilir. lerin geliflmesine a¤›r 69


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

mektir. Elde etmeye bafllad›klar› esas baflar›, silahl› örgütlerde kendilerine bir destek sa¤lamak, silahl› Peronist örgütler ve Peronist gençli¤in baz› kesimlerini, seçim flaklabanl›¤›n›n ard›ndan eylemlerini sekteye u¤ratmak ve yolundan sapt›rmak amac›yla etkileyebilmektir... Devrimci bir örgüt olarak gelifliminizi tahlil edip ortak faaliyetlerimizden kaynaklanan deneyimleri de¤erlendirirken, eylemlerinizin derin bir anlama sahip oldu¤unu ve ülkemizdeki devrimci güçlerin gelecekteki geliflimi aç›s›ndan kimi tehlikeler içerdi¤ini düflünüyoruz. Bize karfl› gelifltirdi¤iniz olumsuz tavr›n, sizlerin burjuva Peronizminin McCarthy’ci ve sa¤c› bask›lar› karfl›s›nda verdi¤iniz bir taviz oldu¤u ve madalyonun öteki yüzünde Cámpora’lar›n, Solano Lima’lar›n, Silvestre Begnis’lerin vb. burjuva Peronist ve entegrist politikalar›na sa¤lad›¤›n›z koflulsuz ve etkin deste¤inizin bulundu¤u kan›s›nday›z. Yaln›zca silahl› örgütlerin türdefl siyasal-askerî geliflimine, birlik çabalar›na verdi¤i zararlar nedeniyle de¤il, askerî operasyonlar›n, burjuvazinin kurmak istedi¤i yeni parlamenter hükümetin ard›ndan ask›ya al›nmas› konusunda sizlerin aç›klanmas› güç bir tereddüt içerisinde oldu¤unuzu gösterdi¤inden, bu durum bizim için derin bir kayg› konusu.”6 Ne yaz›k ki, bu sa¤l›kl› ve hakl› gözlemlere kulak verilmedi ve FARMontoneros’un politikas› karfl›-devrimci ve halk düflman› hükümete deste¤i ve örgütümüzü tecrit etme yolundaki olanaks›z bir çabayla, halk saflar›nda genelde bölücü bir çizgi izlemeyi sürdürdü. Bugün bunlar› an›ms›yorsak, bunun nedeni, düflman›n gelecekte olas›l›kla Cargano’nun bafl›nda yer ald›¤›, Peru tipinde yeni bir aldatmacaya baflvurup FREJULI program› ya da belki daha da radikal bir baflkas›n› öne sürece¤ini bilmemizdir. Bu yeni tuzaktan kaç›nabilmek için, bu yeni palavray›, bu siren flark›s›n› savuflturabilmek için GAN karfl›s›nda ifllenen hatay› anlamak, burjuva yanl›s› bu hatt› düzeltmek, popülizm hastal›¤›ndan kurtulmak zorunludur. Reformizm ise, iktidar› ele geçirmenin devrimci yolunu olgularda reddeder, sosyalist devrimin zaferine inanmaz, kitlelerin devrimci yetilerine güvenmez, ve bunun sonucu olarak bar›flç›l yol ça¤r›s›nda bulunarak, “ilerici” dedi¤i flu ya da bu burjuva kesimin kuyrukçulu¤unu yaparak, kitlelerin gerçek demokratik özgürlüklerinin uygulanmas›ndan taviz vermeyi kabul ederek, halk›n yaflam düzeyinde kimi de¤iflikliklerin gerçekleflebilece¤ini düflünür. Ancak Mark-

zararlar veren burjuva ve bürokratik Peronizm’e duydu¤u güvenle lekelenmifltir. Ortak kahramanlar›m›z›n Trelew’de birbirine kar›flan kan›yla kar›lm›fl bu örgüte duydu¤umuz içtenlikli hayranl›¤a karfl›n, s›k s›k ideolojik mücadele yürütmenin, Peron ve burjuva Peronizmi’ne deste¤inin deneyimi üzerinde düflünmenin, düflman s›n›flar›n Carcagno, Gelbard ve di¤er liderlerine ba¤lanan gizil beklentilere karfl› mücadele etmenin her devrimcinin ödevi oldu¤unu düflünüyoruz. Son haftalarda somutlanmaya bafllayan burjuva ve bürokratik Peronizm’den kaç›n›lmaz kopufl süreciyle birlikte, Montoneros ilerici ve devrimci örgütler, ve bu arada Partimizle iliflkileri giderek s›k›laflt›rmaya yönelmelidir. Giderek mücadele konumuna geçmeli, elde silah, hükümetin, burjuvazinin ve emperyalizmin polis ve askerî güçlerinin karfl›s›na ç›kabilmelidir. Ancak bu, temelde popülist kavray›fl›n de¤iflti¤i anlam›na gelmemektedir. Bu nedenledir ki, Montonera’n›n yeni yöneliflini selamlarken, popülizm ad› verilen ideolojik ve siyasal hastal›¤a karfl›, onu tümüyle halk saflar›ndan, özellikle de bu kuflkulu burjuva hastal›¤›ndan fazlas›yla etkilenen Montoneros saflar›ndan tasfiye edebilmek için, yo¤un bir mücadele vermek gerekti¤ini düflünüyoruz. 1973 bafllar›nda FAR yönetimi General Peron’u coflkuyla devrimci lider ilan edip halk hükümeti olarak tan›mlad›klar› Peronist hükümetin tutarl› bir anti-emperyalist ve sosyalizm yandafl› politikay› sürdürece¤ini ileri sürdü¤ünde, örgütümüz bu yoldafllara flöyle seslenmiflti: “Düflman›n Askeri Diktatörlük ile burjuva siyasetçiler aras›ndaki anlaflmada somutlanan, kapitalizmi kurtarmaya ve ilerleyen devrim sürecini baltalamaya yönelik plan›yla karfl› karfl›yay›z. Burjuvazinin bütünü, parlamenter rejime dönüfl savlar›yla hâkimiyetinin, Onganiato döneminde Silahl› Kuvvetlere indirgenmifl toplumsal taban›n› geniflletmeye, askerî aç›dan bozguna u¤ratmak için s›n›f öncüsü ve gerillay› tecrit etmeye çal›fl›yor. Burjuvazinin amac›, ilerici ve devrimci güçlerin ilerlemesini durdurup yolundan sapt›rmak, ve Arjantin kapitalizmini istikrara kavuflturmakt›r. Bu plan, iktisadî-toplumsal kriz nedeniyle k›sa ve orta erimde gerçeklefltirilebilirlikten uzakt›r ve ilerici-devrimci güçlerin mevcut gücü onu engelleyecektir. Kuflkusuz, düflman›n plan›, devrimci öncünün kimi kesimlerinin gençli¤i, siyasal zaaflar› ve deneyimsizli¤i nedeniyle kimi tehlikeler içermektedir, bu mektubun amac› da bu zaaflara iflaret et70


Devrim Yolunda

KURTULUÞ DEVR‹MC‹ DURUM VE ‹K‹L‹ ‹KT‹DAR sizm-Leninizm ve pratik deneyimlerin de ö¤retti¤i gibi, özgürlükler ve talepler ancak burjuvaArjantin s›n›f mücadelesinin, artan ölçüde ziden güçlü bir mücadeleyle kopart›labilecektir. Reformist hastal›ktan en fazla etkilenen, y›llar- vurgulu bir flekilde popülist projenin sonuna ve d›r onun hükmü alt›nda olan popüler örgüt, Ko- büyük s›n›f çat›flmalar›n›n bafllang›c›na iflaret münist Parti, diktatörlü¤e karfl› mücadele bo- eden e¤ilimleri 1974 Temmuzu’ndan itibaren yunca tutars›z ve ürkek bir tutum içerisindeydi netleflmeye bafllad›. Kitlelerin önderi Peron, kave Peronist hükümetin ilk aylar›nda negatif bir pitalist ç›karlar›n uzlaflmaz savunucusu olmas›tav›r izlememekle, devrimci güçlere yak›nlafl- na karfl›n, halk›m›z›n baz› kesimlerinde etkisini makla birlikte, 12 Haziran’dan itibaren topye- sürdürüyordu. Kapitalist sistemin su alan gemikûn bir teslimiyet içerisine girdi, hükümetin sini f›rt›nal› iflçi ve halk mücadelesi denizinde Gelbard kanad›na tam bir destek verirken, ayn› su üzerinde tutacak yetke, deneyim ve ustal›¤a anda devrimci güçlere ve genelde halk mücade- sahipti; ve 12 Haziran taktik manevras›yla zorlesine s›rt çevirdi. Pasifizm, hakl› devrimci flid- lu ve hassas dengeyi yeniden kurmay› baflarm›fldetten ürkmek, kitlelerin mücadele potansiyel t›. Bu nedenle, ölümü, burjuvazi içerisindeki ve yetilerine güvenmemek, burjuva liderleri krizin keskinleflmesiyle birlikte -sömürücü ve karfl›s›ndaki teslimiyet, parlamenter budalal›k, bask›c›lar›n birkaç ay daha ertelemek istemesigenelde Komünist Parti’nin faaliyetini karakte- ne karfl›n- burjuvaziyi dolay›ms›z siyasal tan›mrize eden tehlikeli reformizm hastal›¤›n›n ve yö- lar benimseme gereklili¤iyle karfl› karfl›ya b›ranetiminin, burjuvazinin karfl›-devrimci korosu- kacakt›. Bu görüngü, yani kitlelerin güçlü itimi ve sina kat›larak zaman zaman devrimci faaliyetlerine sald›rmaya varan politikas›n›n tezahür bi- yasal ve askerî devrimci güçlerin h›zlanan yükçimleridir. Komünist Parti’yi etkileyen refor- selifli birleflerek yurdumuzda devrimci duruma mizm kanserine karfl› y›lmaz mücadelede, çaba- bir girizgâh olarak büyük s›n›f çat›flmalar› evrelar›m›z›n bu yoldafllar› devrimci saflara yaklafl- sinin bafllang›c›n› oluflturmaktad›r. Bir baflka t›rmaya yönelik olmas› gerekti¤ini, söz konusu deyiflle, Arjantin’de ulusal ve toplumsal devriolan›n, reformist hastal›ktan kurtar›lmas› min koflullar›n›n olgunlaflt›¤›, burjuvazi ve emmümkün mükemmel yoldafllardan, içtenlikli peryalizmin iktidar›na karfl› zaferle sonuçlanacak bir meydan okuma sosyalist savaflç›lardan olas›l›¤›n›n biçimlendi¤i oluflan bir halk örgütü büyük mücadeleler döoldu¤unu bir an bile akReformizm, iktidarÝ ele ge•irmenin nemine giriyoruz. Anl›m›zdan ç›kartmamal›devrimci yolunu olgularda reddecak, devrimci bir durum y›z. aç›l›m›, ya da kapitalizProleter öncünün bider, sosyalist devrimin zaferine min y›k›l›p, yurdumuzu linç düzeyinin yükseltilinanmaz, kitlelerin devrimci yetiemperyalizmin boyunmesi ve daha genifl kitlerine gŸvenmez, ve bunun sonucu duru¤undan kurtaraleler aras›nda sürekli olarak barÝß•Ýl yol •aÛrÝsÝnda bulucak ve emekçi halk›m›aç›mlay›c› bir söylem, narak, ÒilericiÓ dediÛi ßu ya da bu za mutluluk getirecek proletarya ve halk›, poyeni bir sosyalist iflçi ve pülizm ve reformizm burjuva kesimin kuyruk•uluÛunu halk iktidar›n›n kurulhastal›klar›na karfl› yaparak, kitlelerin ger•ek demokmas›n› olanakl› k›lacak mücadelede, halk saflaratik šzgŸrlŸklerinin uygulanmakoflullar›n mevcudiyeti, r›n› onlardan ar›nd›rma sÝndan taviz vermeyi kabul ederek, bunlar›n hemen somutve bu hastal›klardan ethalkÝn yaßam dŸzeyinde kimi delanaca¤› anlam›na gelkilenen örgüt ve yoldaflmez. Bunun için, zorlu lar› tedavi ederek, uluÛißikliklerin ger•ekleßebileceÛini ve derin devrimci sefersal kurtulufl, sosyalizm, dŸßŸnŸr. Ancak Marksizm-Leniberliklerden, sürekli siiflçi ve halk davas›na, nizm ve pratik deneyimlerin de lahl› ve silahs›z çat›fldevrimci halk savafl› dašÛrettiÛi gibi, šzgŸrlŸkler ve talepmalardan, devrimci vas›na kazanmada siyaler ancak burjuvaziden gŸ•lŸ bir güçlerin durmak bilmesal ve ideolojik aç›dan yen ilerlemelerinden, silahland›racakt›r. mŸcadeleyle kopartÝlabilecektir. emekçi halk›m›z›n de71


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

kal›c› meclisler oluflturdu¤u iflçi ve halk konseyleri, yani Sovyetlerdi. Devrimci güçler, bu flekilde silahl› ayaklanma, son iktidar mücadelesi, burjuvazinin tasfiyesinin ard›ndan yeni bir iflçi ve halk iktidar› kurabilmek için örgütlenip haz›rlanabilmifltir. Farkl› devrimlerin, özellikle de Çin ve Vietnam deneyimleri, ikili iktidar›n geliflmesinin biçimlerinden birinin k›smî ayaklanmalar biçimini alabilece¤ini, yani bir bölge ya da eyalette devrimci iktidar›n yerel ayaklanmalarla kurulabilece¤ini göstererek ikili iktidar ve ayaklanma kavram›n›n kapsam›n› geniflletti . Bu deneyimlerle uyum içerisinde, devrimci durumda ikili iktidar›n, silahl› halk güçlerinin geliflmesinden soyutlanamayacak tarzda geliflim süreci gerilla bölgeleri ya da tart›flmal› bölgeler olarak ortaya ç›k›p, bunlar zamanla destek üslerine ya da tümüyle kurtar›lm›fl bölgelere dönüfltürülebilir ya da genel ayaklanma an›na dek ulusal ölçe¤e yay›labilir. ‹kili iktidar›n geliflimi her durumda proletarya ve halk›n askerî güçlerinin geliflmesiyle s›k› s›k›ya ba¤lant›l›d›r, çünkü ona destek veren maddî bir güç olmaks›z›n, karfl›devrimci silahl› güçlerin sald›r›s›n› püskürtecek devrimci bir ordu olmaks›z›n varl›¤›n› sürdüremez. Do¤al olarak Marksizm-Leninizm’in yolumuzu güçlü biçimde ayd›nlatan bu temel yöneliflleri basit bir flema olarak ele al›nmamal›d›r. Bu, yaln›zca ony›llar›n deneyiminden ç›karsanm›fl ve her devrimin kendi özgüllüklerine sahip oldu¤unu ve Marksizm-Leninizm’in belirli bir devrim sürecinin somut durumuna yarat›c› bir tarzda uyguland›¤›nda yaflam ve yararl›l›k buldu¤unu bir an dahi akl›m›zdan ç›karmadan, kendi hatt›m›z› tayin ederken referans noktas› olarak ele almam›z gereken kuramsal bir da¤arc›kt›r. ‹kili iktidar bugün yurdumuzda hem kentlerde hem de k›rlarda yaln›zca devrimci hareketlenmeyi destekleyebilecek bir askerî güç ve halk›m›z›n tüm potansiyellerinin çokyönlü bir tarzda serimlenmesi sonucunda ortaya ç›kabilir; bu da Marksist-Leninist Proletarya Partisinin önderli¤ini zorunlu k›lmaktad›r. Karfl›m›zda, hareketin genelleflmesi karfl›s›nda zaafa düflen göreli güçlü bir düflman var; kurnaz, iyi silahlanm›fl ve e¤itimli bir düflman; toparland›¤› zaman güç kazanan göreli da¤›n›k bir düflman; kanl› ve vahfli bir düflman; bafll›ca dayana¤›, karfl›devrimci Silahl› Kuvvetler’in Aflil topu¤unu zorunlu askerlik hizmetinin oluflturdu¤u ve bunun da asker kitleleri aras›nda siyasal ve y›k›c› bir ça-

vasa kaynak ve potansiyellerinin harekete geçirilerek etkin biçimde kullan›laca¤› bir dönemden geçmek gerekecektir. Y›llar sürecek bu dönemin sonucu, iflçi s›n›f› ve halk›n kararl›l›k, durufl, fedakârl›k ruhu ve taktik ustal›¤›na, karfl›devrimci güçlerin direniflinin ölçe¤ine, ve özellikle de devrimci mücadelenin yöneticisi proletarya partisinin kararl›l›¤›, gücü ve yetisine ba¤l› olacakt›r. Yaklaflan devrimci durumda karfl›m›za ç›kacak zorlu sorunlar› do¤ru biçimde çözümlemeye haz›r olmak, ülkemizin özelliklerini, halk›m›z›n deneyimini, kitlelerinin mücadele dinamiklerini nesnelce tahlil etmeye ve uluslararas› deneyimden azamî ölçüde ders ç›kartabilmeye, yani karfl›m›zdaki sorunlar›n benzeri sorunlarla karfl›laflan baflka halklar›n bunlarla nas›l yüzleflip çözümledi¤ini anlamaya çabalamak demektir. Marksist-Leninist ö¤retilere uygun olarak iktidar sorunu, proletarya ve halk›n emperyalizm yanl›s› burjuvaziyi devirip yeni, devrimci bir iflçi ve halk iktidar›n› kurma olas›l›¤›, somut ve dolay›ms›z biçimde ortaya ç›kmaya bafllamaktad›r. ‹ktidar› ele geçirmenin gerçekleflebilece¤i momenti Marksizm-Leninizm devrimci kriz olarak niteler; bu, Proletarya Partisi’nin silahl› ayaklanmay›, azamî zafer olas›l›¤›yla bafllatmak için dikkatle analiz etmesi gereken nihaî patlama an›d›r. Ancak, devrimci durumun bafllang›c›yla devrimci krizle sonlanmas› aras›nda, ülkenin somut koflullar›na ba¤l› olarak az ya da çok uzun bir dönem geçer. SSCB’nde devrimci durum fiubat 1917’de bafllad›; ayn› y›l›n Ekim ay›nda devrimci kriz patlak verdi. ‹spanya’da devrimci durum 1931 May›s›’nda bafllad›, ve 8 y›l boyunca devrimci güçlerin yenilgisiyle sonuçlanan bir iç savafl hâlinde sürdü. Vietnam’da 1940 Kas›m›’nda bafllay›p A¤ustos 1945’de iktidar›n ele geçirilmesiyle sonuçland›. Devrimci durumun gelifliminin ritim ve yerleri burjuvazinin da¤›lma ölçe¤i ve halk kuvvetlerinin gücü gibi farkl› etkenlerce belirlenir; devrimci partinin rolü bu alanda son derece önemlidir. Devrimci durum boyunca, ikili iktidar ortaya ç›k›p geliflir; yani iktidar mücadelesi öncelikle yerel ve ulusal düzlemde, burjuva iktidar›yla ayn› zamanda, ona karfl›t olarak varolan devrimci iktidar organ ve biçimlerinin ortaya ç›k›fl›nda tezahür eder. ‹kili iktidar organlar›n›n tipik bir biçimi, Rus Devrimi süresince örgütlenen ve iflçi, asker ve di¤er halk kesimlerinden delegelerin, genellikle burjuva hükümetinin niyetlerine muhalif hükümet sorumluluklar› üstlenen 72


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

temelinde belirli durumlara iflçi ve halk çözümleri dayatacak genel biçimiyle, hem de ikili iktidar›n temel tezahürü olan ve k›sa erimde devrimci güçlerin devasa birikimi için sa¤lam bir kalk›fl noktas› oluflturacak yerel iktidar biçimiyle ikili iktidar›n ortaya ç›kmas› sayesinde çözüme kavuflacakt›r. Halk mücadelesi eflitsizdir. K›smî bir tarzda, bir yerde bir tarzda, baflka bir yerdeyse baflka bir tarzda, bir yerde bir momentte, baflka bir yerdeyse baflka bir momentte geliflir. Farkl› zaman ve yerlerde, farkl› güç ve boyutlarda ortaya ç›kan tüm bu mücadelelerin tüm halk›n gücünü artt›rma sonucunu vermesi, tüm ülkede ve eldeki tüm güçlerle silahl› iflçi ve halk ayaklanmas›n› zafere ulaflt›racak son sald›r›y› bafllatmak için uygun an gelene dek birikmesi gerekmektedir. Bir örnek verelim. Büyük bir fabrikada bir talep mücadelesi ya da bürokrasi karfl›t› bir mücadele bafllar ve ard›ndan yaln›zca iflletme ve sendikal bürokrasiyle de¤il, polisle, Çal›flma Bakanl›¤›’yla, k›sacas› burjuva hükümeti ve bask›c› güçleriyle çat›flma içerisine girer. Mücadeleyi yöneten sendika ya da iç komisyon, tüm emekçileri harekete geçirir, ilk çeliflkide kazanan taraf olur ve gücünü gelifltirir. Bu mücadele burada kal›rsa, kaç›n›lmaz olarak zaafa u¤rayacakt›r; çünkü tecrit durumda oldu¤undan, düflman sab›rla ona karfl› mücadele edebilir. Bir süredir, yeni hareketlenmeler gerçekleflirken, düflman “kutsal ittifak” (iflletme, bürokrasi, bask› güçleri ve hükümet) karfl› sald›r› bafllat›yor ve ço¤u kez, kendili¤indencili¤in, popülizmin, reformizmin etkisi alt›ndaki, ya da yaln›zca siyasal yöneliflten yoksun olan iflçi önderli¤i, mücadeleye istekli olmad›¤› ya da Halk mŸcadelesi eßitsizdir. KÝsm” bir umutsuz bir savafla gitarzda, bir yerde bir tarzda, baßka riflti¤i için yenilgiye u¤bir yerdeyse baßka bir tarzda, bir ruyor. Buna karfl›l›k, yerde bir momentte, baßka bir yervarsay›msal örne¤imizdeki s›n›f sendikas› ya deyse baßka bir momentte gelißir. da iç komisyon do¤ru FarklÝ zaman ve yerlerde, farklÝ biçimde davranarak yagŸ• ve boyutlarda ortaya •Ýkan tŸm flad›¤›m›z devrimci dubu mŸcadelelerin tŸm halkÝn gŸrumun bilincine varabicŸnŸ arttÝrma sonucunu vermesi, lecek ve çabalar›n›n ekseninin güç biriktirmek tŸm Ÿlkede ve eldeki tŸm gŸ•lerle oldu¤unu anlayabilesilahlÝ iß•i ve halk ayaklanmasÝnÝ cektir. Bu flekilde, ilk zafere ulaßtÝracak son saldÝrÝyÝ zaferinin ard›ndan derbaßlatmak i•in uygun an gelene hâl toplulu¤un di¤er sodek birikmesi gerekmektedir. runlar›n› ele alacak

l›flma yapmay› mümkün k›ld›¤› bir düflman; siyasal aç›dan zaafl›, önemli iç bölünmelere u¤ram›fl, ve hâlen parlamenter “yasall›¤›n” ard›na gizlenen bir düflman... Omurgas›n› sanayi proletaryas›n›n oluflturdu¤u, tüm ülkeye yay›lm›fl, mücadele deneyimine sahip, güçlü ve mücadeleci bir harekete sahibiz; devrime tutkulu, sosyalist fikirlere aç, güçlü bir devrimci örgütle donanmaya istekli genifl bir proletarya öncüsüne sahibiz; mücadeleci bir ö¤renci kitlesi ve kavgaya haz›r yoksul bir köylülü¤e sahibiz; henüz küçük de olsa iyi örgütlü ve deneyimli kentsel ve k›rsal gerilla kuvvetlerine sahibiz; ülke emekçilerinin büyük bölümünü kucaklayan çok say›da ve yayg›n kitle örgütlerine sahibiz; ve nihayet, henüz, baflta say›sal azl›¤› ve proleter ve genelde emekçi kitlelerle ba¤lar›n›n zay›fl›¤› olmak üzere henüz eksikleri olsa da, günden güne büyüyüp konsolide olan deneyimli bir devrimci partiye sahibiz. Cordobazo’dan itibaren, önceki deneyimlere dayanarak, halk›m›z yerel ayaklanmalara kalk›fl›yor, flurada burada hareketlere girifliyor, kent ve kasabalar›n baz› bölgelerini ele geçiriyor, barikatlar kuruyor ve yerel, bölgesel polis güçlerini püskürtüp geçici olarak duruma hâkim oluyor. Bu nedenle Arjantin’de ikili iktidar›n ülkenin çeflitli bölgelerinde eflitsiz bir tarzda geliflmekte oldu¤unu, yani yerel düzlemde kal›c› ve geçici iflçi ve halk iktidar› biçim ve organlar›n›n ortaya ç›kmakta oldu¤unu, bunlar›n kapitalist iktidarla bir arada varoldu¤unu ve kitle hareketlerinin itimiyle sürekli olarak ona karfl› koymakta oldu¤unu ileri sürebiliriz. YEREL ‹KT‹DAR B‹Ç‹MLER‹

Bu yeni durumda halk›m›z›n çözüme kavuflturmak zorunda oldu¤u pratik sorun, devlet iktidar›n› burjuvazinin elinden söküp almaya yönelik son kavga için yavafl yavafl güç biriktirebilmektir. Bu temel sorun, yaflamaya bafllad›¤›m›z devrimci durumda, hem burjuva iktidar›n›n baz› planlar›na karfl› duracak ve enerjik kitle hareketleri

73


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

yaln›zca ilk ad›mlard›r ve uygun zaman geldi¤inde, resmi olarak bir bölgedeki nüfusun egemen iktidar› olarak yerel bir meclis ya da konseyin resmen oluflturulmas› gerekir. Kapitalist devletin varl›¤›n›n daha az hissedildi¤i k›rsal kesimde, kitlelere daha iyi koflullar sunmaya bafllad›¤› andan itibaren yerel iktidar›n geliflmesi daha h›zl› ve daha etkin olacakt›r. Ancak gizlenmesi daha zordur ve bafllang›çta düflman›n daha fliddetli sald›r›lar›na hedef olacakt›r. K›rsalda yerel iktidar organlar›n›n oluflturulmas› ancak, Karfl›devrimci Ordu’nun sald›r›lar›n› baflar›yla püskürtmeye yetili orta ölçekli gerilla birliklerinin deste¤iyle mümkün olabilir.

kent ve varofl örgütleriyle, di¤er sendika ve iç komisyonlarla iliflkilenecek, ve devrimci güçlerin inflas›na, PRT hücrelerine, ERP birliklerine, Anti-emperyalist Cephe’ye kat›lacak, eylemcileri de kat›lmaya teflvik edecektir. Bunun ard›ndan yerel iktidar biçimlerinin ortaya ç›kmas›, yerel kitlelerin farkl› sorunlar›na egemen çözümleri gelifltirmesi gerekir. Baflta örtülü, ard›ndan da aç›k yerel iktidar›n geliflmesine do¤ru ilerlemek, ileride de görece¤imiz üzere, kitlelerin k›smî mücadelesiyle genel ayaklanma aras›ndaki ad›m› oluflturur; bu, mümkün olan heryerde bugünden at›lmas› gereken bir ad›md›r. Aç›k yerel iktidar organlar› infla etmek tecrit ve kendili¤inden bir olgu de¤ildir. Düflman, bir mahalle, bir bölge ya da bir kentte halk›n salt kendisi için örgütlendi¤i ve üretim, sa¤l›k, e¤itim, kamu güvenli¤i, adalet vb. gibi sorunlar› kendi tarz›nda çözmeye bafllad›¤› bilgisini al›r almaz, elindeki her türlü silahl› gücü, bu egemenlik niyetini kanla bo¤ma vahfli niyetiyle harekete geçirecektir. Bu nedenle yerel iktidar›n ortaya ç›k›fl›, kuzeyde ve güneyde, do¤uda ve bat›da, halk iktidar› organizmalar›n›n inflas›n›n bafllad›¤›, kitlelerin kendi bölgelerini yönetme sorumlulu¤unu ele ald›¤› genel ve ulusal bir sürecin sonucu olmal›d›r. Yerel iktidar›n bu ço¤ullaflmas› ve yayg›nlaflmas› bask›c› olas›l›klar› büyük ölçüde azalt›r ve küçük ve orta boyutta gerilla birliklerinin yeni iktidar› baflar›yla savunmas›n› olanakl› k›lar. Kitlelerin devinimi ülkemizde bu yönü göstermektedir. Devrimcilerin bilinçli faaliyeti, iktidar› ulusal ölçekte emperyalizm yandafl› burjuvazinin elinden almada kalk›fl noktas› olan yerel iktidar›n ortaya ç›k›fl ve geliflme sürecinin uyumlu ve baflar› bir tarzda ifllemesini olas› k›lacakt›r. Günümüzde Arjantin’de yürütülmekte olan talep mücadelesinden hareketle, baz› bölgelerde, baz› kentlerde, baz› sanayi bölgelerinde, embriyon hâlinde halk iktidar› organlar› oluflmaktad›r. Ancak genelde h›zla karfl›devrimci bask›y› üzerine çekecek ad›m› hemen atmak, uygun de¤ildir. Halk iktidar› uygulamalar› bu durumlarda farkl› maskeler ard›nda ustaca gizlenerek ilerleyebilir. Örne¤in bir kentte sa¤l›k, e¤itim, güvenlik, adalet, geçim, vb. sorunlar›yla u¤raflan farkl› komisyonlar, siyasal ve askerî devrimci güçlerin inflas›n› hedefiyle devrimci bir yöneliflle mahalle dernekleri kisvesi alt›nda örgütlenebilir, tüm kenti harekete geçirecek dolay›m› oluflturabilir. Bir Ingenio Azucarero köyünde ayn› rolü sendika üstlenebilir. Ancak bunlar

HALK B‹RL‹⁄‹ VE SEFERBERL‹⁄‹: ANT‹EMPERYAL‹ST CEPHE

Halk kitlelerinin daha genifl birli¤i ve devinimi olmaks›z›n yerel iktidar›n gelifliminde somut ilerlemeler kaydedilemez. Bu, farkl› iflçi ve halk örgütleri aras›nda do¤ru uzlaflma politikalar› ile kitlelerin tabandan siyasal deviniminin sa¤lanmas›ndaki bilinçli ilerlemelerin çözüme kavuflturabilece¤i önemli bir sorundur.7 Arjantin halk›n›n en genifl kitlelerinin yurtsever ve demokratik seferberli¤i temel bir öneme sahiptir. Her türlü yasal kazan›mdan yararlanan demokratik, yurtsever, anti-emperyalist mücadele, tüm halk›n siyasal fliddetini enerjik bir tarzda harekete geçirerek, en genifl kitlelerin devrimci mücadeleye kat›l›m›n› dayatarak, gizli siyasal ve askerî güçlerin, halk savafl›n›n maddî ve manevî güçlerinin tükenmez kayna¤› emekçi halk›n bütününe s›k›ca ba¤lanmas›n› sa¤layarak, kapitalist-emperyalist rejimin karfl›s›na ikinci bir cepheyle ç›kabilir. Tüm halk›n yurtsever birli¤i ve seferberli¤i onu merkezîlefltiren, örgütleyen, dayatan ve yönlendiren organik, siyasal bir ayg›t›n inflas›n› gerektirmektedir. Bu seferberlik s›ras›nda en genifl halk kitlelerinin yasal, yar›-yasal ve gizli siyasal faaliyetinin itici gücü ve sonucu olarak örgütlenmesi gereken kitlelerin siyasal ordusu, Anti-emperyalist Cephe’dir. Bu Anti-emperyalist Cephe’nin, FAS’›nki gibi deneyimlerden hareketle, yurtsever ve devrimci siyasetiyle kitlelere organik biçimde ba¤lanmas›, bünyesinde en genifl temsilî örgütleri, sosyalist, Pernist, radikal, H›ristiyan vb. parti ve siyasal ak›mlar›, anti-bürokratik sendikalar› ve sendikal gruplar›, ö¤renci merkez ve federasyonlar›n›, köylü birlik, liga ve federasyonlar›n›, 74


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

kent ve mahalle dernek ve federasyonlar›n›, yer- ve askerî faaliyetlerin artan fliddetinin geliflili federasyonlar›n›, gençlik ve kad›n örgütlerini, miyle birlikte büyüyecektir. Bu mücadelelerin tutuklularla dayan›flma komisyonlar›n› vb. ba- devrimci savafl hatt›n› oluflturan birlikteli¤i milyonlar›n deste¤iyle, kapitalistleri, karfl›devrimci r›nd›rmas› gerekir. Bu zorluktan ba¤›fl›k bir süreç de¤ildir. Bir- silahl› kuvvetlerini devirmeye ve kesin olarak likçi, dayan›flmac›, halk›n davas›na koflulsuz iktidardan kovalamaya yetili güçlü bir devrimci hizmete haz›r bir ruhu gerektirir. Ancak Anti- kuvvet oluflturacak yüz binlerce Arjantinliyi emperyalist Cephe’nin heterojenli¤i kuflkusuz, aya¤a kald›racakt›r. Devrimci bir ‹flçi ve Halk sab›rl› ve yap›c› bir çaba gerektiren zorluk ve iç Hükümeti oluflturmaya, burjuva-emperyalist mücadelelere kaynakl›k edecektir. Düflmana sömürü ve bask› sistemini temelden y›kmaya ve karfl› birlik, ittifak›n içerisinde ideolojik ve siya- Yeni Sosyalist Anayurdun inflas›na bafllamaya sal mücadele Anti-emperyalist Cephe’nin aslî yetilidir ve böylelikle sevgili halk›m›z için uzun bir karakteristi¤idir; çünkü halk›n bütünü, iflçi bir özgürlük ve mutluluk dönemini bafllatacaks›n›f›, kentli küçük burjuvazi, yoksul köylülük t›r. ve kent yoksullar›, ve baz› durumlarda ulusal HALK ORDUSUNUN ‹Nfi fiA ASI orta burjuvazi ortak düflmana karfl› bir araya getirildi¤inde, cephe içerisinde keskin s›n›f mücadeleleri kaç›n›lmaz olur. Ancak bu s›n›f mücaÜç y›l› aflk›n kent mücadelesinin ard›ndan, delesi, bar›flç›l bir siyasal ve ideolojik karaktere halk›m›z düzenli güçler perspektifiyle yap›lansahiptir; birlik bozulmadan çözümlenebilir ve d›r›lm›fl kentsel ve k›rsal gerilla birlikleri infla böyle çözümlenmelidir. Halk›n bünyesinde elefl- etmeye bafllad›. Bu deneyim ve biriken kaynaktiri, özelefltiri ve devrimci e¤itim arac›l›¤›yla çö- lardan hareketle, biz Arjantinliler bugün güçlü zümlenemeyecek uzlaflmaz çeliflki yoktur. Kufl- bir gerilla ordusu inflas›n› h›zla gerçeklefltirebikusuz, bu çok önemlidir; çünkü Anti-emperya- lecek durumday›z. Olas›l›kla birkaç y›l sürebilelist Cephe’nin yönetiminde ancak proletaryan›n cek bir ilk dönemde, yerel iktidar›n geliflmesiyle hegemonyas› kitlelerin do¤ru hareket hatt›n› ve s›k› s›k›ya ba¤lant›l›, halk›n deste¤iyle bask›c› yerel iktidar›n devrimci savafl›n muzaffer siya- güçlerin her türlü sald›r›s›n› püskürtebilecek setine tafl›nmas›n› güvence alt›na alabilir. yetide, tim, müfreze ve bölük düzleminde küçük FAS ve di¤er benzer örgütlerin deneyiminden ve orta boyutlu yerel birliklerin inflas›na bafllahareketle infla etmemiz gereken Anti-emperya- mal›y›z. Bu yerel birliklerden, ileride düzenli list Cephe, nüfusun farkl› kesimlerinin delegele- Devrimci Halk Ordusu’nun, Arjantin halk›n›n riyle egemen konsey ya da meclislerin inflas›n› muzaffer genel ayaklanmas›na destek olacak tuele alarak yerel iktidar›n örgütleniflinin motoru- gay ve tümenler ç›kacakt›r. nu oluflturacakt›r. Bunun için ustal›k, haz›rl›k, Belirli bölgelerde halk›n egemen iktidar›n›n deneyim al›flverifli ve iliflkin sorunlar› öngörebi- uygulanmas›n›n bir parças› olarak, iflçi ve halk len, gerekli kadrolar› oluflturabilen iyi örgütlen- özsavunma milisleri oluflturulacak ve bunlar mifl bir devrimci çal›flma gereklidir. Anti-emper- kendi bafllar›na kendi bölgelerini bask›c› sald›r›yalist Cephe en genifl lar›na karfl› baflar›yla kitlelerin devasa kaysavunacak hâle geldiknaklar›n› birlefltirip örlerinde, gerilla tim, Bu zorluktan baÛÝßÝk bir sŸre• deÛilgütlemeli, onlar› devmüfreze ve bölükleri yerimci iktidar mücadelerel yükümlülüklerinden dir. Birlik•i, dayanÝßmacÝ, halkÝn sinin, yerel iktidar›n gekurtularak devrimci davasÝna koßulsuz hizmete hazÝr lifltirilmesinin ve nihahalk›n çelik kolu, dübir ruhu gerektirir. Ancak Antiyetinde Arjantin halk›zenli tugay ve tümenleemperyalist CepheÕnin heterojenlin›n muzaffer genel re dönüflebileceklerdir. Ûi kußkusuz, sabÝrlÝ ve yapÝcÝ bir ayaklanmas› haz›rl›klaDüzenli kuvvetlerin sar›n›n hizmetine sunabilvaflç› ve kadrolar›n›n •aba gerektiren zorluk ve i• mŸcamelidir. kayna¤› özsavunu midelelere kaynaklÝk edecektir. DŸßHalk›m›z›n yurtselislerinin oluflumu, cidmana karßÝ birlik, ittifakÝn i•eriver birli¤i ve seferberlidi, incelikli bir sorunsinde ideolojik ve siyasal mŸcade¤i kitlelerin talep mücadur ve dikkatli, düflünle ... delesinin ve gizli siyasal celi, tutarl› bir politika 75


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

kat›l›m›n›, farkl› popüler ak›mlar›n deste¤ini ve Marksist-Leninist bir mücadele partisinin kararl› yönetimini gerektirmektedir.

gerektirir. Karakteristik sorumsuzluklar› ve hafiflikleriyle kendili¤indenciler, ne denli küçük ve tecrit olursa olsun her iflçi ve halk hareketinde özsavunu milisleri oluflturmaya kalk›fl›rlar. Do¤al olarak onlar için bu yaln›zca kendilerini Partimizin solunda göstermeye yönelik bir laftan ibarettir ve hayata geçme riski yoktur. Ancak mücadele azmiyle dolu öncü proletarya ve halk kesimleri, bu coflkulu ça¤r›n›n etkisine kap›l›p bu tip milisleri oluflturmada acele edebilir ve böylelikle hem kendilerini, hem de kitleleri korkunç bask›c› darbelere aç›k hâle getirebilirler; böylesi bir olay›n sonuçlar› da son derece zararl› olacakt›r. Özsavunu milisleri iflçi ve halk silahlanmas›n›n aslî ö¤esidir ve devrimci silahl› kuvvetlerin oluflumunda ana sütunu olufltururlar; ancak genifl kitlesel karakterleri nedeniyle yaln›zca gerilla bölgeleri ya da kurtar›lm›fl bölgelerde derin ve topyekûn bir halk hareketi içerisinde geliflebilirler. Günümüzde güçlü gerilla birliklerinin inflas›nda, iflçi s›n›f› ve halk›n cömert katk›lar›ndan beslenen bu çabada, baflta ERP’miz olmak üzere, savafl deneyimine sahip mevcut silahl› örgüt ve gruplar›n sorumlulu¤u, aslîdir. Da¤›lma, sekterlik ve bireycili¤e karfl› mücadele ederek gerillay› oluflturma çabalar›nda birli¤i sa¤lamak, önümüzdeki görevdir ve do¤ru biçimde gerçeklefltirildi¤inde, gerekli birliklerin oluflumunu, eldeki tüm kaynaklar›n merkezîlefltirilmesini kolaylaflt›racakt›r. Çünkü, özellikle kapitalist tahakküm koflullar›nda ve göreli güçlü bir düflman karfl›s›nda gereksindi¤imiz tarzda bir askerî gücü infla etmek, gerçeklefltirilebilir olsa da, zorlu bir görevdir. Lojistikleriyle (hizmetler) birlikte yüzden fazla savaflç›y› kapsayan ve bask›c› ordunun birliklerinden daha fazla savaflma yetisine sahip timleri kurabilmifl olmam›z, ya da 15 milyon kiflilik bir ülkede bir milyonu aflk›n bir iflgal ordusu karfl›s›nda ülkenin yüzde 90’dan fazlas›n› kurtarmay›, bu kurtar›lm›fl bölgeleri özsavunma milisleriyle savunmay› ve en iyi Kuzey Amerikan birliklerini yok eden, dünyan›n en güçlü karfl›devrimci ordusunu bozguna u¤rat›p geri çekilmeye zorlayan güçlü bölükler oluflturmay› baflaran muzaffer Vietnam deneyiminin bize gösterdi¤i gibi, bu gerçeklefltirilebilir. Ancak, mümkün olmakla birlikte, büyük fedakârl›klar, devasa kaynaklar ve fazlas›yla ustal›k, iflçi s›n›f› ve halk›n kararl› deste¤ini, do¤ru bir kitle politikas› ve kitlelerin bilgece bir askerî hat izleyebilmesini gerektirmektedir. Tek bir sözcükle, iflçi s›n›f› ve halk›n genifl kesimlerinin

EMEKÇ‹LER‹N DEVR‹MC‹ PART‹S‹

“Vietnam halk›n›n kurtulufl savafl› büyük bir zaferle taçland›ysa, sayd›¤›m›z etkenler sayesinde, ancak her fleyden önce, iflçi s›n›f›n›n partisi, bugün Vietnam Emekçiler Partisi ad›n› alan Çinhindi Komünist Partisi taraf›ndan örgütlenip yönetildi¤i için mümkün olabilmifltir. Ulusal demokratik Halk Devrimi’nin temel görevlerini tan›mlayabilmek ve silahl› mücadelenin bafllang›c›n› ve kurtulufl savafl›n›n genel hatt›n› -uzatmal› direnifl, kendi çabalar›na dayal› kurtulufl- tayin edebilmek için MarksizmLeninizm’in ›fl›¤›nda Vietnam toplumunun do¤ru tahlilini yapan ve düflmanla bizim aram›zdaki güçler dengesini isabetle hesaplayan bu partidir. Bir halk ordusunu, halk iktidar›n›, birleflik bir Halk Cephesi’ni örgütleyip yönetmenin önündeki çeflitli sorunlar› kesin olarak çözüme kavuflturdu. Ulusa ve orduya tutarl› bir devrimci ruhu ve her türlü zorlu¤u aflma, her türlü yoksunlu¤a gö¤üs germe ve uzun ve zorlu direnifli sonuna dek sürdürme iradesini esinledi.”8 Biz Arjantinliler de benzer bir partinin, antiemperyalist ve sosyalist devrimimizi zafere ulaflt›racak proletarya partisinin çekirde¤ine sahibiz. Bu, dokuz y›ll›k zorlu ve gizli diktatörlük karfl›t›, anti-emperyalist ve antikapitalist mücadele koflullar›nda bilenen ve bugün sa¤lam bir ulusal yap›ya, birkaç bin aktif üyeye, yüzlerce sa¤lam kadroya, mücadele gelene¤i ve deneyimine, do¤ru bir siyasal stratejik ve taktik hatta, belirgin proleter özellik ve ahlâk›na ve her türlü fedakârl›kla yenme kararl›l›¤›na sahip PRT’dir. Ancak, devrimci görevini tamamlayabilmek için Partimiz hâlen büyük güçlüklerle karfl› karfl›yad›r. Öncelikle, fabrika proletaryas›na organik biçimde nüfuz edebilmede yetersizdir, ancak yüzde 30 kadar› fabrika iflçilerinden oluflan toplumsal dokusu zaafl›d›r, devrimci görevlerin yerine getirilmesinde profesyonel ustal›ktan yoksundur ve örgütlü üye say›s› azd›r. Mevcut ve gelecekteki mücadeleler sürecinde partimiz, mevcut s›n›rl›l›klar›n› aflabilmek ve sorumluluklar›n› yetkin biçimde yerine getirebilmek için, devrimci mücadelenin bütününün motoru, merkezîlefltiricisi ve yöneticisi görevini onurla yerine getirebilmek için iflçi ve halk öncülerinin tam güvenini kazanmay›, halk›m›z›n 76


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

ne pahas›na olursa olsun bu tuza¤a düflmemesini ve umudunu orduya ba¤lamaktansa, devrimci mücadelenin yo¤unlaflarak sürmesi gerekti¤ini anlamas›n› sa¤lamam›z gerekti¤i sonucuna vard›k. Ard›ndan da iktidar mücadelesinin olanakl› olmaya bafllad›¤› devrimci bir durumun efli¤inde oldu¤umuzu gördük. Ve nihayet, Arjantin halk›n›n genel silahl› ayaklanmas› sonucu iktidar› ele geçirmesinin yolunun, ikili iktidar›n, gerilla ve kurtar›lm›fl bölgelerde yerel iktidar›n gelifltirilmesinden, tüm halk›n birleflmesi ve seferber olmas›ndan, kitlelerin Anti-emperyalist Cephesi’nin, güçlü bir gerilla ordusunun ve sa¤lam bir Marksist-Leninist savafl partisinin, Emekçilerin Devrimci Partisi’nin inflas›ndan geçti¤ini gördük. Gelecekteki faaliyetimizi ayd›nlatan bu basit ve temel sonuçlar, mevcut Arjantinli devrimci kuflaklar›n önündeki bu devasa olanak ve sorumluluklar, kavgada, iflkencede düflen ya da polis veya askerlerin so¤ukkanl› cinayetlerine kurban giden yüzden fazla kahraman ve flehidin cömert kanlar›yla sulanan tohumlar›n çiçe¤e durmas›d›r. Onlar, sosyalist ve anti-emperyalist devrimin zaferi için genifl ve emin bir yol, devrimci halk savafl›n›n zaferli yolunu açmay› baflaran halk›m›z›n mücadelecili¤inin ve devrimci u¤rafl›n›n, Arjantin halk›n›n kahramanl›¤›n›n azamî ifadesidir. Bizi zorlu görevler ve büyük fedakârl›klar bekliyor. Devrimci kararl›l›kla, halk›m›z›n yeti ve kararl›l›¤›na inançla, devrimimizin kesin zaferine güvenle, onlarla yüzleflmemiz gerekecektir. Bugünden böyle, nafile kurbanlar vermeyecek, çabam›z› bofla harcamayacak, karfl›l›ks›z beklentilere bel ba¤lamayaca¤›z. Neden ve nas›l mücadele edece¤imizi biliyoruz, gerekli temel donan›mlara sahibiz; yaln›zca onlar› durmaks›z›n bilememiz ve yet†lkelerimizin bŸyŸk •oÛunluÛunda kinlefltirmemiz, hergün acÝlÝ yenilgiler yaßandÝÛÝ doÛruiflimizde ustalaflmam›z, ülkenin dört bir yan›ndur. Ancak bu yenilgiler derin dŸdan yeni ve çok say›da ߟncelere, temel bir šÛrenme sŸremilitan›n ayn› devrimci cine kaynaklÝk etmißtir ve Latin donan›mdan yararlanAmerika kapitalist ekonomisinin mas›n› sa¤lamam›z gederin krizi sayesinde, kitleler ve rekmektedir. ‹lk ba¤›ms›zl›k savašncŸlerinin bŸnyesinde Ÿlkelerifl›nda Arjantinli devmizin bazÝlarÝnda devrimci mŸcarimciler yaln›z de¤ildi. delelerinin gŸ•lŸ bir bi•imde yayYankee emperyalizmini gÝnlaßmasÝnÝ mŸjdeleyen dinaLatin Amerika’dan komikler olgunlaßmaktadÝr. vulmas› ve adaletsiz ka-

en iyi evlatlar›n›n devrimci kararl›l›¤›n› uyand›r›p yönlendirmeyi bilecektir. Tüm devrimci Arjantinlilerin, özellikle de büyük fabrikalarda çal›flan iflçilerin birincil görevi, PRT’nin inflas› fabrika bölge ve cephelerinin oluflturulmas›ndan geçmektedir. Büyük fabrikalarda hücreler oluflturmak, proletaryan›n talep mücadelesini etkilemek ya da yönetebilmek, ustaca propagandayla Parti’nin fabrika iflçilerine ulaflmas›, her büyük fabrikada onlarca iflçiyi örgütlemek, PRT’nin yönetici ve örgütleyici rolünü oynayacak koflullara ulaflabilmesi için gerekli sa¤l›kl› ve enerjik geliflimin mevcut görevleridir. Partimizin ana kadro ve yöneticilerinin büyük bölümü, bugüne dek k›smen oldu¤u gibi, büyük fabrikalardan ç›kacakt›r. Görüldü¤ü gibi tüm bu çaba sadece militanlar›m›z›n tutarl›l›k ve iradesine ba¤l› de¤ildir; ayn› zamanda bilinci, davaya ba¤l›l›¤› ve kesin kararl›l›¤› Partinin inflas›nda belirleyici olacak proletaryan›n öncü unsurlar›n›n devasa sorumlulu¤unu da gerektirir. PRT’nin kadro darl›¤›n› aflabilmesi için öncü unsurlar›n kendi ad›na örgütlenme yatk›nl›¤›, devrimci güçlerimizin h›zla artmas› aç›s›ndan hayatîdir. Örgütümüzle iliflkilenen her bir öncü iflçi, proleter kökenli olmayan her bir devrimci, her bir yeni yoldafl, fabrika cephe ya da bölgesinin hücrelerinin h›zla inflas› ya da onlara kat›lmada elinden gelenin azamîsini yapma sorumlulu¤unu tafl›maktad›r. Halk›m›z›n coflkulu deste¤i ve iflçi ve halk öncüsünün kararl› müdahalesiyle, PRT önümüzdeki dönemde güçlerini önemli ölçüde artt›racak ve devrimimizin karmafl›k sorunlar›n› pratikte çözümleme koflullar›n› haz›rlayacakt›r. DEVR‹M‹M‹Z KAZANACAK

Bu k›sa broflürde burjuvazinin, kâh parlamentarizme, kâh askeri Bonapartizme baflvurarak, hile ve bask›yla iktidar›n› nas›l sürdürdü¤ünü gördük. Peronist parlamenter niyetleri bofl ç›kan burjuvazinin mevcut durumda nas›l Peru tipi bir darbe ya da tasfiye harekât›na haz›rland›¤›n› gördük. Halk›m›z›n her

77


Devrim Yolunda

KURTULUÞ NOTLAR

pitalist sistemi y›kman›n sorumlulu¤u tüm Latin Amerika halklar›nca paylafl›lmaktad›r ve tüm dünya halklar›n›n destek ve sempatisini toplamaktad›r. Yaln›zca ayn› düflmanla karfl›laflt›¤›m›z için kardeflleflmedik. Partimiz Devrimci Eflgüdüm Cuntas›’nda, Uruguay MLN Tupamarolar›’yla, fiili MIR’iyle, Bolivya ELN’siyle kuramsal ve pratik birli¤i sa¤lad›. Yankee emperyalizmin boyunduru¤u alt›ndaki kapitalist Latin Amerika ülkelerinin ço¤unda, halklar s›cak bir mücadele sürdürüyorlar ve de¤erli devrimci deneyimler biriktirebildiler. Ülkelerimizin büyük ço¤unlu¤unda ac›l› yenilgiler yafland›¤› do¤rudur. Ancak bu yenilgiler derin düflüncelere, temel bir ö¤renme sürecine kaynakl›k etmifltir ve Latin Amerika kapitalist ekonomisinin derin krizi sayesinde, kitleler ve öncülerinin bünyesinde ülkelerimizin baz›lar›nda devrimci mücadelelerinin güçlü bir biçimde yayg›nlaflmas›n› müjdeleyen dinamikler olgunlaflmaktad›r. Latin Amerikal› kardefllerimizin benzer deneyimleriyle koflut olarak, yurdumuzda devrimci mücadele bu ba¤lamda gerçekleflecektir. San Martín ve Bolívar gibi, Che gibi, Latin Amerikal› devrimciler gibi, halk›m›z›n en iyi evlatlar› flanl› devrimci geleneklerimizi onurland›rmas›n› bilecek ve Latin Amerika halklar›n›n ikinci ve kesin ba¤›ms›zl›¤›n›n flanl› yolunu zaferle aflabileceklerdir.

1“Poder

burgués y poder revolucionario”, El diálogue de América. C. Korol (der.) El Socialismo Latinoamericano, Un recorrido hasta nuestros tiempos, Ediciones Madres de Plaza de Mayo, Buenos Aires, 2006, s. 167-201. “A vencer o morir”den al›nm›flt›r. PRT-ERP belgeleri. Daniel de Santis derlemesi. Eudeba Yay›nlar›. 2Vladimir

‹liç Ulyanov (Lenin) 22 Nisan 1870’te Simbirsk kentinde do¤du. Bolflevik Partisi’nin kurucusuydu. Onun yönetimi alt›nda bu parti öncü yönetime dönüfltü ve proletarya ve halkla birlikte, Rusya’y› dünyan›n ilk sosyalist devletine dönüfltüren Büyük Ekim Devrimi’ne önderlik etti. Rus devriminin usta yürütücüsü Lenin, hakl› olarak dünya proletaryas›n›n büyük önderi say›l›r; ateflli bir enternasyonalistti; bu soruna verdi¤i önem, ‹kinci Enternasyonalin iflas›ndan sonra onu Komünist Enternasyonal’i kurmaya yöneltti. 21 Ocak 1924’te öldü. 3V. I. Lenin, “Devlet ve Devrim”, Bütün Eserleri, c. 24, s. 56. 4PRT, Nisan 1971 Kongre Kararlar›, IV Kongre kitab›nda yay›nland›, s.161. 5“Una definición contrarevolucionaria”, 29 fiubat 1972 tarihli El Combatiente’nin baflyaz›s›. 6FAR’a

Ocak 1973 tarihli mektup.

7Anti-emperyalist

Cephe’nin siyasal faaliyetinin bu ikili karakterine bir kez daha dikkat çekelim: a) tabandan örgütlenme, harekete geçme ve nüfuz; b) Örgütten örgüte tavandan uzlaflma. Bu iki veçhe birbirleriyle yak›ndan iliflkilidir ve ilki temelinde uyumlu k›l›nmalar› aslî önem tafl›r. Kitlelere kök salmayan bir Anti-emperyalist Cephe devrimci çal›flmas›, tutarl› olamaz. Ve tepeden uzlaflmalar› esneklikle kuramazsa, geliflmesi sekteye u¤rar ve sekterleflir. 8General

78

V. N. Giap, Halk Savafl›, Halk Ordusu, s. 49.


G E N ‚

K U R T U L U Þ

Ü‚ERÜSÜNDEN GE‚TÜÚÜMÜZ D…NEM HAKKINDA KISA DEÚÜNMELER

Z

gütlü mekanizmalarda hayat bulabilir. Tüzük hükümleri, demokratik mekanizmalar›n›n iflleyiflini düzenler. Amaç, sosyalizm yolunda devrimci bir partinin infla edilmesidir. Bizi birarada tutan tüzük, program ve sosyalizm davas›ndaki kader birli¤imizdir. Herhangi bir sars›nt›da bu üçlü sacayakla yani amaçla ba¤daflmayan tutumlar, araçlar›n nas›l kullan›laca¤› sorununu gölgede b›rak›r. Bahsetti¤imiz mesele az›nl›kço¤unluk denkleminin d›fl›nda bir bak›fl aç›s›yla ele al›nmal›d›r. Bu yap›lam›yorsa, az›nl›¤›n ço¤unluk olma hakk› eylem birli¤i zemininin d›fl›nda tezahür ediyorsa, dayan›flman›n de¤il rekabetin dünyas› iliflkilerimizi belirliyorsa, bunu, yani amac› bir kez daha düflünmek gerekir. Kongre süreci bu aç›dan bir imkand›r. Dedikodular, spekülasyonlar, iftiralar bir yana konulmal›, gerekiyorsa amac›m›z yeniden tan›mlanmal›d›r. Kongre sürecindeki tav›rlar, partimizin gelece¤i hakk›nda kimin hangi tutum içerisinde oldu¤unu gösterecektir. Devrimci irade, her zaman ve koflulda sosyalist politikan›n kitlelere ulaflt›r›lmas›n›n ve kitlelerin devrim yolunda örgütlendirilmesinin araçlar›n› bulmakla mükelleftir. Gençlik olarak bu ba¤lamdaki görevimiz, gençlik kitleleri aras›ndaki ba¤lar›m›z›n her geçen gün daha da s›k›laflt›r›lmas›d›r. Emperyalizme, faflizme, oligarfliye, flovenizme ve cins ayr›mc›l›¤›na karfl› devrimci bir gençlik hareketi yaratma görevi önümüzde durmaya devam ediyor. Gençlik hareketimiz, bugüne kadar oluflturdu¤u birikim ve türlü badirelerden geçerek bugüne tafl›d›¤› mevzilere yaslanarak, devrim yolunda yürüme kararl›l›¤›na sahip yoldafllar›n çabalar›n› daha üretken k›lacak organizasyon düzeyine bir an önce eriflerek bu görevi baflaracakt›r.

or bir dönemden geçiyoruz. Kurtulufl saflar›nda Nisan bafl›nda baflgösteren kriz bölünmeyle sonuçland›. Dedikodunun, iftiran›n ve ifflaat›n kol kola yürüdü¤ü kriz süreci boyunca politik, örgütsel ve moral bak›mlardan önemli mevziler yitirdik. Ödenen bunca bedele ra¤men, kriz sona erdirilebilmifl de¤ildir. Bafl›ndan beri bilinçli bir biçimde ve bütün olumsuzlu¤uyla partiye yans›t›lan ve büyütülen kriz, partimizi de kilitlemifl durumdad›r. Kuruluflundan bugüne emek verdi¤imiz, iflçilerin, emekçilerin ve ezilenlerin umudu haline gelmeye/getirmeye çal›flt›¤›m›z partimiz, tam da befl y›ll›k çabalar›n›n ürünlerini toparlamaya bafllad›¤› bir esnada sorumsuzca krizle yüzyüze b›rak›lm›flt›r. fiüphesiz ki devrimcilikte "son flans" diye bir tart›flma yap›lamaz. Devrimci irade, her zaman ve koflulda sosyalist politikan›n kitlelere ulaflt›r›lmas›n›n araçlar›n› üretmeye muktedirdir. Ancak, binbir emekle biriktirilen kazan›mlar›n, de¤erlerin ve zorlukla oluflturulan güven iliflkilerinin bir ç›rp›da elden gitmesi de kabul edilebilir bir fley olmaz. Bu bak›mdan, partimizin içerisinde bulundu¤u krizin bir an önce geride b›rak›lmas› için çaba göstermek gerekmektedir. Önümüzdeki kongre süreci bu bak›mdan bir imkand›r. Yeter ki, bizzat kriz sürecinin de sebebi olan örgütsüz yaklafl›mlar, politik mücadelenin kurald›fl› yöntemlerle verilmesi art›k son bulsun. Yeter ki, hâlâ daha süren tasfiyeci dalgan›n partimiz ve parti kadrolar›m›z üzerindeki y›k›c› etkileri elbirli¤iyle tamir edilebilsin. Krizden, partimizi güçlendirerek ç›kmak mümkündür. Aç›k alanda kurulu bulunan bir parti olarak zay›f karn›m›z›n neresi oldu¤unu süreç içerisinde hep birlikte gördük. Demokrasi ayn› zamanda bir sorumluluktur, demokrasi ör79


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

liyetine aday bir organizasyonu siyaset sahnesine ç›karmakt›r. Bu yoldaki lokal baflar›lar›m›z, ufkumuzu büyütmeli ve bizi daha büyük bir gayretle faaliyet yürütmeye sevketmelidir. Sosyalist bir gençlik örgütü olarak örgütsel ba¤›ms›zl›k esprisini daha derinlikli bir tan›mlamaya kavuflturmal›y›z. Örgütsel ba¤›ms›zl›k, gençlik içerisinde sosyalizmin propagandas› ve gençli¤in örgütlenmesi için seferber olmakt›r. Komsomol, devrimin ve sosyalizmin okulu oldu¤u kadar, genç nüfusun bu kadar fazla oldu¤u bir ülkede devrimin en önemli dinamiklerinden birini oligarfliye karfl› örgütlemekle mükelleftir. Yani oligarflinin ve kapitalizmin boyunduru¤undaki gençli¤in sistemden kopart›l›p, devrim cephesine kazan›lmas› "örgütsel ba¤›ms›zl›¤›m›z›n" en önemli gerekçesidir. Gençli¤in annelerinden ve babalar›ndan farkl› bir yoldan sosyalizme yürümesi bu yolla gerçekleflecektir. Sosyalizmin devrimci yolunda iflçi-emekçi s›n›flarla ve ezilen tüm kesimlerle kaderimizin birleflmifl oldu¤u, bu amaç etraf›nda birlikte mücadele verdi¤imiz yoldafllar›n ve örgütümüzün önemli k›ymetler olarak görüldü¤ü bir yaflam› elbirli¤iyle infla etmek için görev bafl›na!

‹çerisinden geçti¤imiz tahripkar sürecin olumsuz izlerini ortadan kald›rmaya yönelerek bu yolda ilk ad›m› atmal›y›z. Sosyalist demokrasi ile “örgütsel liberalizm” aras›ndaki “s›n›r çizgisi” yeniden çizilmeli, hayat›m›za “örgüt gibi örgüt” olma çabas› yön vermelidir. "Devrimci teori olmadan devrimci pratik olmaz" yaklafl›m› temel düsturlar›m›zdan olmal›d›r. Kadrolar›m›z güncel politika üretmeye, örgütsel ve politik sorunlar›m›z üzerinde daha fazla zihin yormaya yönelmelidir. Her yoldafl›m›z, hayat›m›z›n asli sahibi oldu¤unu bir an bile ›skalamamal›, bu alg›y› ortaya ç›karabilecek her türlü örgütsel mekanizma devrimci bir tarzda elefltirilmelidir. Örgütsel ve politik görevler daha fazla yoldafl taraf›ndan s›rtlan›lmal›, buna uygun organizayonlar örgütsel yaflam›m›zda öne ç›kmal›d›r. Örgütsel yeniden yap›lanma devrimci kitle çal›flmalar›yla birlikte yürümelidir. Liseli ve üniversiteli gençli¤i örgütleme yolunda daha büyük ad›mlar atmal›, gözümüzü mahallelerden ay›rmamal›y›z. Gençlik hareketimizin büyümesi, okullara ve mahallelere do¤ru yayg›nlaflmas›, ayn› zamanda bu noktalarda sa¤lam köklere sahip olmay› getirecektir. Parolam›z, "Daha çok gençle çok daha çok gence ulaflmak"t›r. Hedefimiz, liseli ve üniversiteli gençli¤in siyasi temsi-

GENÇ KURTULUfi

80


S O S Y A L Ü S T

B E L L E K

ALLENDE ÜLE FÜDELÕÜN AMERÜKA DÜYALOÚU AUGUSTO OLIVARES ‚EVÜREN: SÜBEL …ZBUDUN

Bu diyalog, La Moneda’da Allende’nin yan›nda sonuna dek direnen ve 11 Eylül 1973 günü onunla birlikte yaflam›n› yitiren gazeteci Augusto Olivares’in giriflimiyle Fidel’in fiili’yi ziyareti s›ras›nda, 1971’de gerçeklefltirilmifltir.

A

Batista’n›n tiran hükümetine, son hükümetler boyunca Küba iflçi s›n›f› resmî yöneticilerin denetimi alt›ndayd›; zamanla sendikalara sald›r›lar bafllad›, komünist yöneticiler, dürüst iflçi önderleri öldürüldü. Bu durumda, Devrim zafere ulaflt›¤›nda, çok özel bir durum ç›kt› ortaya. Resmi bir iflçi yönetimi yoktu, ama kendisi de iflçiler, militanlarca yönetilen devrimci hareket iflçi s›n›f›n›n tam deste¤ini sa¤lad›. Gerilla askerlerimiz k›rsal kesimden insanlar, emekçiler, iflçiler ve birkaç ayd›n, ya da kökenleri veya üniversite e¤itimi görmüfl olduklar› için ayd›n olarak nitelenebilecek kifliler, yani bizlerdik. Aram›zdan baz›lar›, herkes de¤il. Augusto Olivares: Baflkan, iflçi s›n›f› sizlerin itimlerinizle uyum içerisinde, bu süreçte öncü rolü üstlendi. Bir sahne sorunu var. Bize biraz fiili gelene¤inden, mücadele gelene¤inden ve ülkenin üslubundan söz edebilir misiniz? Salvador Allende: Tabii. Augusto Olivares’in sorusunu yan›tlayabilmek için, Fidel, sana fiili’nin mant›ksal olarak, rejimin özellikleri itibariyle, iflçi s›n›f›n›n örgütlenme olana¤›na sahip oldu¤unu söylemeliyim. fiili iflçi hareketi emperyalizmin denetledi¤i bölgelerde do¤du. Tuzla’da sürekli bir antiemperyalist bilinç olmas› bundan kaynaklanmaktad›r... Luis Recabarren sendikal alanda fiili iflçi s›n›f›n›n ve proletarya mücadelelerinin örgütleyicisi, yönlendiricisi, yöneticisi idi ve bunlar, pek çok ülkede oldu¤u gibi, fliddetli bask›lara yol açmaktayd›. Kuflkusuz, 1939’dan itibaren Birleflik Emekçiler Merkezi’nde birlik sa¤land›, ama öncesinde köylüler ve iflçiler kendi s›n›f partilerini kurmufllard›. Böylelikle, Latin Amerika’n›n en eski Komünist Partisi’ne sahibiz, bu parti dünyadaki en eski KP’lerden biridir ayn› zamanda ve üye say›s› aç›s›ndan en

ugusto Olivares: Dünyada pek çok insan,

nicedir Küba Baflbakan›, Komutan Fidel Castro ile fiili Devlet Baflkan› doktor Salvador Allende’yi yak›ndan, birlikte görmeyi arzuluyordu. fiu s›ralarda tüm dünyan›n ilgisini çeken bu olay›n Latin Amerika’da gerçekleflmifl olmas› ilginçtir. Komutan Fidel Castro fiili’ye vard›¤›ndan bu yana çok say›da gazeteci dünya siyasetinin bu iki figürü aras›nda bir söylefliyi nas›l gerçeklefltirebileceklerini düflünüyordu; onlar› dünyay› ilgilendiren temalar üzerinde konuflmak üzere yan yana getirme olana¤› burada do¤du. Baflkan Allende, yaln›zca fiili’de de¤il, tüm dünyada “fiili tarz›”ndan söz ediliyor. “fiili tarz›” olarak adland›r›lagelen bu siyasal kavram› siz nas›l tan›ml›yorsunuz? Salvador Allende: Kurtulufl mücadelesi veren halklar, mant›ksal olarak, kendilerini dönüflüme götürecek taktikler ve stratejiyi kendi gerçekliklerine uyarlamak durumundad›r. Özellikleri, tarihiyle fiili, burjuva kurumsall›¤›n›n tam olarak iflledi¤i ve bu burjuva yasall›¤› içerisinde halk›n kazan›mlar›n› ilerletip izledi¤i, bilinçlendi¤i, fiili’nin kapitalist rejimler ve reformizm alt›nda iktisadî ba¤›ms›zl›¤›na kavuflamayaca¤›n›, daha yüksek yaflam ve varolufl boyutlar›na ulaflamayaca¤›n› anlad›¤› bir ülkedir. Augusto Olivares: Komutan Castro, Baflkan Allende’nin söyledikleriyle iliflkili olarak, iflçi s›n›f›n›n Küba devrimiyle nas›l bütünleflti¤i ve iflçi s›n›f›n›n devrim savunuculu¤unu nas›l üstlendi¤i konular›n› derinlefltirmekte yarar var. Fidel Castro: Bu sorunu, bu fleyi biz kararlaflt›rd›k. Küçük bir grubun bafllatt›¤› silahl› gerilla mücadelesi, tarihin büyük motoru olan kitleleri harekete geçiren küçük bir motor görevi gördü. Fría’n›n yolsuzlu¤a batm›fl hükümetinden 81


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

¤imizi gayet iyi biliyorsun. Engeller. Nereden kaynaklan›yorlar? ‹lk elde, Kongre’nin a¤›rl›k ve görev sahibi oldu¤u ve hükümetin ço¤unlu¤a sahip olmad›¤› bir kurumsall›k içerisindeki, yeterince deneyimli, zeki, kendi ç›karlar›n› gayet iyi savunabilen, emperyalizmden destekli bir oligarfliden. Buradan kaynaklanan güçlükler yeterince ciddi ve fiili devrimci sürecinin bu yasall›k çerçevesi içerisinde Halk Birli¤i program›n›n gereklerinin yerine getirilmesini her gün, her an engelliyorlar. Siz, say›n Augusto Olivares, bizim durumumuzdaki güçlüklerin ayn› zamanda neyle iliflkili oldu¤unu gayet iyi bilirsiniz. Bas›n özgürlü¤ünden çok fazla bir fley olan bas›n özgürlü¤üyle. Bas›n özgürlü¤ü nedir? Çarp›tmalar, yalanlar, hakaretler, ortal›¤› buland›rmalar. Dayand›klar› iletiflim araçlar› güçlü; yabanc› ç›karlara, büyük ulusal ç›karlara göbekten ba¤l› gazeteciler var. Hay›r. Giriflimlerimizi yaln›zca görmezden gelmekle kalm›yor, tekrar ediyorum, çarp›t›yorlar da. Halk›m›z›n kazan›mlar›na biz sayg› göstermeye çabalarken, halk hükümetine muhalefet bunlardan yararlan›p suistimal ediyor. Bu nedenle, ki bunu sen de gayet iyi söyledin, önümüzdeki güçlükler yeterince a¤›r... Fidel Castro: Gerçekten de müthifl güçlükler! Salvador Allende: Görüyorsun iflte. Augusto Olivares: Say›n Baflkan, güçlüklere karfl›n mesafe alabiliyor musunuz? Salvador Allende: Evet, ilerliyoruz. Söyledim: bak›r bizim, demir bizim, tuzla bizim, çelik bizim; yani temel zenginlikleri halk için ele geçirdik. Fidel Castro: Bir izlenim edindim, bu direnifl klasik, ancak daha geliflkin süreçlerle yürüyor. E¤er mümkünse yoksul katmanlar›n en geri kesimlerini ve orta katmanlar› demogojiyle kazanmay› hedefleyen, bizim faflist olarak niteledi¤imiz bir süreç bu. Ortada bir soru var; bu ç›karlar Halk Birli¤i ve fiili halk›n›n ileri götürmeyi arzulad›¤› yap›sal de¤iflimlere edilgince boyun e¤ecekler mi? Bu soruyu kuramsal aç›dan irdeleyeceksek, direnmeleri, güçlü, hatta fliddet içerecek tarzda direnmeleri beklenmeli, bu bence, fiili’nin mevcut durumunda beklenmesi gereken bir fley. Kuflkusuz benimkisi, çok farkl› koflullardaki bir ülkeden gelen bir ziyaretçinin kan›s›. Bir dünyadan baflkas›na yolculuk yapmak gibi. Salvador Allende: Söylediklerin bence de çok do¤ru; devrimciler asla fliddete baflvurmad›lar. fiiddeti isteyenler, ç›karlar› devrimle zedelenen kesimler; onlar bir karfl›devrim beklentisinde. Fidel Castro: Sistemi fliddetle sürdürdüler,

güçlülerden biridir. Benzer tarzda, bir s›n›f ve kitle partisi olan Sosyalist Parti, uluslararas› konularda farkl› görüfllere sahip olsa da, zaman zaman Komünist Parti’yle yaln›zca diyaloga girmekle kalmad›, fiili’nin aslî sorunlar›na karfl› birlikte durma konusunda anlaflmaya vard›lar. 1951’den bu yana Komünist ve Sosyalist partilerin fiili yaflam›nda yap›sal de¤iflikliklere yol açacak genifl bir hareketi olanakl› k›lma kararl›l›¤›yla bir s›n›f projesi yolunda birlikte yürümeye koyulmalar› böylelikle mümkün oldu. Bu nedenledir ki, bugün sendikal alanda iflçi s›n›f›n›n birli¤i temelinde ve Sosyalist ve Komünist partiler üzerinden, Radikal Parti gibi, MAPU Birleflik Halk Hareketi gibi, H›ristiyan Sol gibi küçük ve orta burjuvazi kesimleri, bu sürece dahil oldular; bu ise fiili gerçekli¤i içerisinde de¤iflim sürecinde belirleyici bir etken olmakta. fiili’de olup bitenler, emekçilerin siyasal arenada ve sendikal arenada örgütledi¤i mücadeleci mevcudiyet, az-çok bunlar, Fidel. Augusto Olivares: Halklar›n tarih boyunca mücadelelerindeki motivasyonler büyük bir çeflitlilik sergiliyor. Siz, komutan, Küba halk›n›n mücadele motivasyonunu nas›l tan›mlayabilirsiniz? Fidel Castro: En az›ndan, kendi kavray›fl›m›zla uyum içerisinde, tarihin büyük motorunun ezilen kitlelerin zalimlere karfl› mücadelesi oldu¤unu söyleyelim. Bu durum, insan toplumunda s›n›flar varolal› beri gayet iyi incelendi ve bilinmekte. Ülkemizde çifte motivasyondan söz edebiliriz: emperyalizmin boyunduru¤u alt›nda afla¤›lanan ülkemiz ve dahas›, bu koflullarda yaflayan büyük bir topraks›z köylü kitlesi, dehflet verici sefalet koflullar› alt›nda varl›¤›n› sürdüren, büyük bir sömürülen iflçi kitlesi, nüfusun yoksul kesimlerinin her türlü sa¤l›k hizmetinden yoksun olmas›, kusurlu bir e¤itim sistemi ve çok düflük bir okur-yazarl›k oran›, gençlik için perspektif yoksunlu¤u ve yüzbin iflsiz. Yani, toplumsal durum umutsuzdu; halk›m›z›n büyük motivasyonunun yaflam mücadelesi oldu¤unu söyleyebiliriz. Augusto Olivares: Baflkan Allende, tüm dünya fiili politikas›n› dikkatle izliyor. Pek çok engele sahip bir deneyim bu. Bu engelleri nas›l tan›mlayabilirsiniz? Salvador Allende: Düflünebiliyor musun Fidel? Burjuva demokrasisi içerisinde, bu demokrasinin yasal kanallar›yla gerçekleflmesi gereken bir devrimin karfl›s›ndaki engelleri anlatabilmek için üç dakika...! Kuflkusuz mesafe kat etti82


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

t›flma vard›. fliddet yoluyla savunacaklar. Salvador Allende: Aynen öyle. Augusto Olivares: Say›n Baflkan, Baflbakan FiAugusto Olivares: Komutan, hem siz, hem de del Castro’nun ziyaretiyle ayn› zamanda, hüküBaflkan Allende fiili devrim sürecinin karfl› kar- metinize karfl› olan kesimlerin ayaklanma girifl›ya oldu¤u engellere de¤indiniz. Küba devrim flimi gerçekleflti. Ne düflünüyorsunuz? Fidel Castro: Ne incelikli bir niteleme: hüküsürecinin karfl›laflt›¤› engellerden de söz edebilir misiniz? metinize karfl› kesimler... Fidel Castro: Mücadelemiz iktidar› vahfli bir Salvador Allende: Düflünebiliyor musun, Fibask›yla sürdüren tiranca ve kanl› bir rejim içe- del? Augusto Olivares: Bence nesnel, Komutan, bir risinde bafllad›; siyasal koflullar fiili’deki durumdan çok farkl›yd›. soru sormam gerek... Salvador Allende: Tümüyle farkl›. Fidel Castro: Peki, bu sürecin antitezini de ayFidel Castro: Böylelikle, devrimci bir gerilla n› incelikle nitelenmesini de nesnel olarak nitehareketi geliflti, iktidara halk›n muzaffer sava- ler misin? Augusto Olivares: Tam da bunu sormaya çal›fl›yla geçtik. Mücadeleler, direnifller oldu, ama bizim önümüzdeki engel d›flar›dan gelmekteydi, fl›yordum. fiili’de karfl›devrim baflar›l› olursa ne çünkü do¤rudan emperyalist ç›karlarla çat›fl›- olur sizce, say›n Baflkan? Salvador Allende: Öncelikle, sizin de dedi¤iniz yorduk. Bu nedenle emperyalizm ülkemizde muhalefetin temel unsuru oldu, müthifl bir direnifl gibi, Augusto Olivares, süreç Fidel Castro’nun sergiledi. Dahas›, iç etkenleri de kullanmaktan ziyaretiyle t›rman›fla geçti. Bu, mant›kl›. Fidel Castro: Yani suçlu benim. geri kalmad›: s›n›flar, toprak sahipleri, en gerici Salvador Allende: Tabii ki hay›r, ama Küba’n›n unsurlar; verili bir anda ideolojik olan, ama uzun y›llar boyu fliddete dayanan bir mücadele varl›¤›n›n ve Fidel Castro’nun fiili’de bulunmaiçin onlar› örgütleyip tahkim ettiler. s›n›n ne anlama geldi¤ini gayet iyi biliyorlar. Augusto Olivares: Fidel yoldafl, orada da em- Latin Amerika’da devrimci süreci neyin canland›raca¤›n›n bilincindeler. Halklar›m›z›n birli¤iperyalizm topra¤› denetimi alt›na alm›fl m›yd›? Fidel Castro: Emperyalizm topra¤› denetimi nin, halklar›n ba¤›ml›l›ktan kurtulma yolundaki irade ve kararl›l›¤›n› alt›na alm›flt›. Bizim bagüçlendirecek tart›flmak›r›m›z fleker kam›fl›d›r. s›z bir etken oldu¤u koVe fleker kam›fl› en iyi Fidel Castro: Tarihin bŸyŸk motorunusunda deneyimleri topraklara dikilir; en iyi nun ezilen kitlelerin zalimlere karvar. Dahas› bu, tart›fltopraklarsa United FrußÝ mŸcadelesi olduÛunu sšyleyemas›z olarak Küba’n›n it Company ve bir çok lim. Bu durum, insan toplumunda kas›tl› tecridini k›rma baflka ABD flirketinin sÝnÝflar varolalÝ beri gayet iyi inceyolunda at›lm›fl bir elindeydi; öyle ki Tar›m ad›m. Olanlar›n nedeni Reformu Yasam›z bizi lendi ve bilinmekte. †lkemizde bu. Dahas›, Fidel, baflado¤rudan emperyalist •ifte motivasyondan sšz edebiliriz: r›n, madencilerin, köyç›karlarla karfl› karfl›ya emperyalizmin boyunduruÛu allülerin, askerlerin, iflçigetirdi. tÝnda aßaÛÝlanan Ÿlkemiz ve dahaAugusto Olivares: Bu lerin, rahiplerin seninle sÝ, bu koßullarda yaßayan bŸyŸk diyaloga girmesi, büyük soruyu durum farkl› olkitle gösterileri olgusu, du¤u için soruyorum: bir topraksÝz kšylŸ kitlesi, dehßet onlar› derinden yaralaburada madenleri deneverici sefalet koßullarÝ altÝnda vard›. Kuflkusuz, Küba tim alt›nda tutuyorlarlÝÛÝnÝ sŸrdŸren, bŸyŸk bir sšmŸrŸdevrimine duyulan s›d›, orada topraklar›. len iß•i kitlesi, nŸfusun yoksul keFidel Castro: Aynen. cakl›k ve sevgi, ama aysimlerinin her tŸrlŸ saÛlÝk hizmen› zamanda temelde Fark flu ki, bizler Baflhükümetin deste¤i de; kan’›n sözünü etti¤i entinden yoksun olmasÝ, kusurlu bir çünkü senin burada olgellerle karfl› karfl›ya eÛitim sistemi ve •ok dŸßŸk bir man› olanakl› k›lan, de¤ildik, bu, tart›flmaokur-yazarlÝk oranÝ, gen•lik i•in halk hükümeti de¤il s›z. Bizim önümüzde, perspektif yoksunluÛu ve yŸzbin mi? emperyalizmle on üç y›l ißsiz. Fidel Castro: Tabii ki. süren do¤rudan bir ça83


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

Ama sana bir fley söyleyece¤im: hiç kuflkusuz ki tepkimizi ve ödünsüz kararl›l›¤›m› bulacaklar tüm bunlar›n arkas›nda emperyalizmin parma- karfl›lar›nda. Görevim sona erdi¤inde, Cumhur¤› var. Sana nas›l davrand›¤› konusunda yete- baflkanl›¤›n› b›rakaca¤›m. Dün de söyledi¤im girince deneyimli oldu¤umuzu söylüyorum. Bu bi, beni durdurmak için kurflunlarla delik deflik olaylar›n t›rmand›r›lmas›, baz› taktikler, tam da etmeleri gerek. Ulusal gurur içerisinde, sayg›n ziyaret s›ras›nda, dünyan›n büyük bölümünün bir yaflam sürdürmelerine olanak sa¤layacak gözü aram›zdaki diyalogun, halklar›m›z, süreç- dönüflümleri gerçeklefltirme ve fiili’yi kendi yazlerimiz aras›ndaki buluflman›n sonuçlar› üze- g›s›n›n efendisi, ba¤›ms›z bir ülke k›lma yolunrinde kilitlenmiflken, dikkatleri belirli tipte so- daki hakl› davas›nda fiili halk›n› savunuyorum. runlara do¤ru sapt›rmaya çal›fl›yorlar. Benim Bunun aç›k bir konum oldu¤u kan›s›nday›m. Fidel Castro: Bu söylediklerini gerçekten taken ufak bir kuflkum yok, tüm olanlar›n arkas›nda emperyalizmin parma¤› var. dir ediyorum. Bunlar halk için bir sancak olaSalvador Allende: Halk hükümette. E¤er bu cak. Yöneticiler ölümü göze ald›klar›nda, halk hükümeti devirmeyi baflar›rlarsa, bunu kaos, da ölümü ve gerekeni yapmay› göze al›r. Bu tüm devrimci siyasal süreçlerde asli bir etken olagelfliddet ve kardefllerin bo¤azlaflmas› izler... Fidel Castro: Ve de faflizm. mifltir. Salvador Allende : Devrime son vermek için Augusto Olivares: Komutan, hem Baflkan Altüm bu süreçlerin arkas›nda olan, y›k›m anlam›- lende, hem de siz, ülkelerin devrimci süreçlerinna gelen emperyalizm, fiili’ye ç›kartma yapa- de bafll›ca düflman olarak emperyalizme iflaret maz. fiili’ye maddî olarak müdahale edemeye- ettiniz; Küba sürecinin ABD’den doksan mil cek. Ama baflka yollar ar›yor: gerici gruplar› ce- uzakl›kta hayatta kalabilmesi neredeyse aç›ksaretlendirmek, faflist gruplar› beslemek gibi; ve lanmas› mümkün olmayan bir olay olarak kal›demogojiye baflvurarak toplumsal bilinç düzeyi yor. Bu sürecin özelliklerini nas›l tan›mlayabilirsiniz? düflük gruplar› harekete Fidel Castro: Siyasal geçiriyorlar. Ama halk›n sert ve amans›z bir tepki silahlar, askerî silahSalvador Allende: Ger•ek ßu ki, KŸba verece¤inden eminim, ve lar, iktisadî silahlar ve ÞiliÕnin geri kalan Latin Amerikendi ad›ma, tamamlakulland›lar, ama bizler ka halklarÝnÝn da girißmesi gereyaca¤›m bir görevim var. halk›, aralar›nda bölüken bir sŸrecin šncŸleri olduÛunu Kiflisel bir kapris u¤runa cü hiçbir etkene yer burada de¤ilim. Tüm yavermeyecek flekilde gšz šnŸnde bulundurmamÝz geflam›m boyunca mücadebirlefltirmeyi baflard›k; rek. Ekleyeyim, diÛer tŸm sšmŸrŸleci oldum. Tüm gücümü büyük bir eflitlik, bülen halklarÝn da. Ama Latin Amerive yetilerimi sosyalizm yük bir birlik yaratt›k. ka yalnÝzca umut kÝtasÝ olmayÝ sŸryolunu olanakl› k›lmaya Halk›m›z, kad›nlar ve dŸremez. Üktisaden baÛÝmlÝ, siyaadad›m. Halk›n bana erkekler mücadeleye verdi¤i bu görevi tamamhaz›r; ülkemizde kaseten boyunduruk altÝndaki Ÿlkelayaca¤›m. Bunu ödünd›nlar ve erkekler, lerimizi sÝna” kapitalizm Ÿlkelesüz olarak yerine getirekanlar›n›n son damlarinden ve sosyalist Ÿlkelerden ayÝce¤im. fiili’nin siyasal bis›na dek savaflmaya ran mesafenin ne anlama geldiÛi lincine vaad etti¤imiz haz›rlar. Bunu emperŸzerinde dŸßŸnmek gerek. Latin program› tamamlayacayalizm de biliyor ve bi¤›m. Toplumsal fliddete ze bu nedenle sayg› duAmerika, iktidar ve zenginlikleri baflvuranlar, siyasal flidyuyor. Ve devrimi yeelinde tutan bir azÝnlÝk ile kŸltŸdet bafllat›rlarsa, e¤er fanilgiye u¤ratabilece¤irŸn, saÛlÝÛÝn, ge•imin, beslenmeflizm devrim yapmay› ne iliflkin en küçük bir nin, dinlenmenin sa•aklarÝnda yasavlayanlara karfl› her ihtimal dahi görmüyoßayan bŸyŸk kitleler arasÝndaki zamanki yollara baflvurrum. Her durumda, maya kalk›fl›rsa, bizim bunun için tüm ülkeyi devasa farklÝlÝklarÝ sŸrdŸremez.

84


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

yaratmakta. Latin Amerika dünyan›n, iktisadî, ahlâkî ve siyasal aç›dan çat›rdad›¤› bir dönemde var olma flans›na sahiptir. Ve k›tan›n kaynaklar›, ba¤›ms›zl›¤›m›z›n öde gelen isimlerinin düflledi¤i gibi halklar müdahale olana¤›na kavufltu¤unda, halklar hükümeti ele geçirdi¤inde, emperyalizmin iflbirlikçisi eski oligarflileri tasfiye ettiklerinde, k›ta halk› Latin Amerika’da sesini yükseltti¤inde, kendilerini ortaya koymal›. Her bir yolun, her ülkenin özelliklerine uygun olarak, bu irade ortaya ç›kmakta, yaln›zca bu k›tada de¤il, baflka k›talarda da kendini tart›flmas›z biçimde ortaya koymakta. Pek çok kez söyledik; Vietnam’da düflenler yaln›zca kendi vatanlar› için de¤il, ayn› zamanda dünyan›n tüm sömürülenleri ve baflkald›ranlar› için veriyorlar canlar›n›. Küba’da düflenler bugünün Küba’s›n›, Latin Amerika’n›n ilk Özgür Topra¤›n› olanakl› k›lmak için zorlu ve fedakarl›k dolu bir yolu iflaret ettiler bize. Y›llard›r fiili’de düflenler de benzer bir devrimci süreci oluflturuyorlar. Dünyan›n sömürülen halklar› yaflam haklar›n›n bilincine var›yorlar ve bu nedenle de cepheleflme bizim s›n›rlar›m›z›n çok ötesinde ve evrensel bir düzlemde gerçekleflecek. Ama Latin Amerika bir gün bugüne dek boyunduruk alt›nda yaflayan bir halka yarafl›r bir sese kavuflacak ve yar›n bu, bu k›tan›n özgür sesi olacak. Fidel Castro: Bu k›tan›n rahminde Devrim denilen bir yarat›¤› tafl›d›¤›n›, onun yolda oldu¤unu ve biyolojik yasa gere¤i, toplumsal yasa gere¤i, tarihin yasas› gere¤i do¤mas›n›n kaç›n›lmaz oldu¤unu düflünüyoruz. fiu ya da bu biçimde do¤acak. Do¤um ya kurumsal, yani hastanede olacak ya da evde. Do¤umu ya usta doktorlar gerçeklefltirecek, ya da ebe. Ama nas›l olursa olsun, do¤acak.

yak›p y›kmas› gerekecek. En yi¤it ba¤›ms›zl›k savaflç›lar›m›zdan Antonio Macco bu konuda flöyle söylüyor: “kim ki Küba’y› ele geçirmeye kalk›fl›rsa, topra¤›n›n kanla sulanm›fl tozundan baflka bir fley bulamayacak; o da, mücadele s›ras›nda yok olmam›flsa.” Augusto Olivares: Baflkan Allende ve Komutan Castro, pek çok vesileyle Küba’da bulufltunuz; ama fiili iki yönetici olarak buluflman›za ilk kez sahne oluyor. Tüm dünyan›n gözü, yapt›¤›n›z görüflmeler, Komutan Castro’nun ziyareti üzerinde. Özellikle Latin Amerika ön planda. Say›n Baflkan, devrimci süreçteki iki halk›n yöneticileri olarak bu buluflman›z›n sömürülen Latin Amerika ba¤lam›ndaki anlam› sizce nedir? Salvador Allende: Gerçek flu ki, Küba ve fiili’nin geri kalan Latin Amerika halklar›n›n da giriflmesi gereken bir sürecin öncüleri oldu¤unu göz önünde bulundurmam›z gerek. Ekleyeyim, di¤er tüm sömürülen halklar›n da. Ama Latin Amerika yaln›zca umut k›tas› olmay› sürdüremez. ‹ktisaden ba¤›ml›, siyaseten boyunduruk alt›ndaki ülkelerimizi s›naî kapitalizm ülkelerinden ve sosyalist ülkelerden ay›ran mesafenin ne anlama geldi¤i üzerinde düflünmek gerek. Latin Amerika, iktidar ve zenginlikleri elinde tutan bir az›nl›k ile kültürün, sa¤l›¤›n, geçimin, beslenmenin, dinlenmenin saçaklar›nda yaflayan büyük kitleler aras›ndaki devasa farkl›l›klar› sürdüremez. Bunu pek çok kez söyledik, bir tek rakam vermek yeterli olacakt›r: Latin Amerika’da yirmi milyondan fazla insan de¤iflim arac› olarak paray› tan›m›yor; Latin Amerika’da yüz k›rk milyon kifli yar› okur-yazar durumda ya da okur-yazar de¤il, Latin Amerika’da on dokuz milyon kifli geçim s›n›r›n›n alt›nda yafl›yor; Latin Amerikal›lar›n yüzde elli üçü yetersiz besleniyor; Latin Amerika’da on yedi milyon iflsiz var, dahas› altm›fl milyondan fazla kifli yaln›zca geçici ifllerde çal›fl›yor. Üstüne üstlük, kapitalist rejim yetersizli¤ini gözler önüne seriyor; temel özelli¤inin insan›n insan› sömürmesi oluflu kriz

“Allende-Fidel, El diálogue de América”, C. Korol (der.) El Socialismo Latinoamericano, Un recorrido hasta nuestros tiempos, Ediciones Madres de Plaza de Mayo, Buenos Aires, 2006, ss.155-164. Revista América Libre, 21.2003’ten al›nm›flt›r. www.nodo50.org/americalibre.

85


MARKSÜST LÜTERAT†R

MODERN KAPÜTALÜST DEVLET KURAMLARI †ZERÜNE

M

manda devletin tarihsel karakterine vurgu yaparak iktisadi sömürünün devleti var eden bir olgu oldu¤una iflaret eder. Bu önemdeki devletin farkl› s›n›flar›n çat›flmas›n›n bir y›k›ma yol açmas›n› engellemesi tespiti ile ayn› zamanda modern devletin toplumu stabilize eden bir faktör oldu¤una da iflaret etmifltir. Marx’›n ve Engels’in bu yaklafl›m›, kimi yazarlar›n (hatal› bir biçimde) devletin s›n›f uzlaflmas›n› sa¤layan bir faktör oldu¤u tespitini yapmalar›na yol açar. Oysa ki esas anlat›lmak istenen s›n›fsal çeliflkilerin varl›¤›, bu çeliflkilerin uzlaflmazl›¤› ve bu uzlaflmazl›¤›n tezahür edifl biçiminin de devlet mekanizmas› oldu¤udur. “Devlet daha çok toplumun geliflmesinin belli bir aflamas›ndaki bir ürünüdür. Bu toplumun önlemekte yetersiz bulundu¤u uzlaflmaz karfl›tl›klar biçiminde bölündü¤ünden kendi, kendisiyle çözülmez bir iliflki içine girdi¤inin itiraf›d›r. Ama karfl›tlar›n, karfl›t iktisadi ç›karlara sahip s›n›flar›n kendi kendilerini ve toplumu k›s›r bir savafl›m içinde eritilip bitirmemeleri için, görünüflte toplumun üstünde yer alan çat›flmay› hafifletmesi “düzen” s›n›rlar› içinde tutmas› gereken bir güç gereksinmesi kendini kabul ettirir; iflte toplumdan do¤an ama onun üstünde yer alan ve gitgide ona yabanc›laflan bu güç devlettir” “Art›k tek bir fley eksikti: yaln›zca özel kifliler taraf›ndan az zamandan beri edinilmifl bulunan zenginlikleri (özel mülkü) gentilice düzenin komünist geleneklerine karfl› koruyan ve yaln›zca eskiden o kadar hor görülen özel mülkiyeti kutsallaflt›ran ve bu kutsal fleyi bütün insan toplulu›¤unun en yüce ere¤i olarak bildiren bir kurum de¤il, ayr›ca mülkiyet edinmenin, baflka bir deyiflle, zenginliklerdeki durmadan daha h›zl›

arx’›n bütünlüklü bir devlet çal›flmas› yapmaya hayat› el vermemiflti. Bütünlüklü olmamakla birlikte Marx’›n birçok eserinde devlete dair önemli saptamalar›n oldu¤u su götürmez bir gerçekliktir. Kuflku yok ki Engels’in bu konudaki katk›lar› Marx’ta eksik kalan birçok konuyu tamamlam›fl oldu¤undan dolay› son derece önemlidir. Henüz liberal fikirlerden tam anlam›yla kopmam›fl genç Marx’ta devlete iliflkin a¤›rl›kl› yaklafl›m devletin toplumun üzerinde parazit bir kurum oldu¤u yönünde olmufltur. Bu dönemlerde Marx devleti, yeniden üretimde herhangi bir fonksiyonu olmayan bir kurum olarak ele alm›fl, toplumdaki uzlaflmaz çeliflkilerin bir sonucu olarak ifade etmifltir. Daha sonra 1859’da Ekonomi Politi¤in Elefltirisine Katk› adl› eserinde (analiz etti¤i burjuva ekonomi politik nedeniyle olsa gerek) devleti ekonominin birebir yans›mas› olarak ele almaya bafllar. Ancak bu yaklafl›m tarz›n› ekonomist ve indirgemeci bir yaklafl›m olarak ele almak haks›zl›k olacakt›r. Zira Marx bu eserlerinde ekonominin tek belirleyici olmad›¤›n›, son kertede belirleyici oldu¤unu belirtirken, ayn› zamanda üst yap› kurumlar›n›n da alt yap› üzerindeki etkisinden söz etmeden geçmez. Ancak bu eserlerden sonra Marx’›n baz› ard›llar› meseleyi ekonomik indirgemeci bir yorumla ele alma e¤iliminde olmufllard›r. Sonraki dönemlerde, Engels’in Ailenin Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni adl› eserinde ise devletin bir baflka yüzü ile ilgilenilmifl ve devlet, toplumun ba¤r›ndan do¤an, toplumda var olan çeliflkilerin itiraf› anlam›na gelecek bir niteli¤e sahip olan ve giderek topluma yabanc›laflan bir güç olarak dile getirilmifltir. Bu eser ayn› za86


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

neten bir komiteden baflka birfley de¤ildir.” (Komünist Manifesto, s. 12.) Yine baflka baz› metinlerde devlet toplumsal iflbölümü ve uzmanlaflman›n sonucu olarak ele al›narak devletin gerçeklefltirmek zorunda oldu¤u kamu görevlerinden bahsedilmektedir. “‹kinci olarak bizzat silahl› güç halinde örgütlenen halka art›k do¤rudan do¤ruya ayn› fley olmayan bir kamu gücünün kuruluflu gelir. Bu özel kamu gücü zorunludur; çünkü s›n›flara bölünmeden sonra halk›n özerk bir silahl› örgütlenmesi olanaks›z duruma gelmifltir. Bu kamu gücü her devlette vard›r, yaln›zca silahl› adamlardan de¤il, ama maddi eklentilerden de gentilice toplumun bilmedi¤i hapishaneler, ve her türlü ceza kurumundan da birleflir. Bu güç s›n›f karfl›tl›klar›n›n henüz geliflmemifl bulundu¤u toplumlarda ve ücra bölgelerde, hemen hemen yok denecek derecede önemsiz olabilir... Ama devlet içindeki s›n›f çeliflkileri belirginleflti¤i ve s›n›rdafl devletler daha büyük ve daha kalabal›k bir duruma geldi¤i ölçüde de art›r›l›r. “bu kamu gücünü yaflatmak için, devletin yurttafllar›n›n katk›da bulunmas› gerekir... Vergiler. Bu vergiler, gentilice toplumda hiç bilinmeyen fleylerdi.. Uygarl›¤›n ilerlemeleri ile art›k onlar da yetmez, devlet gelecek üzerine poliçe çeker, ödünç para al›r - devlet borçlar›”. “‹flte modern devlet bu modern özel mülkiyete tekabül eder, özel mülk sahipleri vergiler yoluyla yavafl yavafl modern devleti ele geçirmifllerdir, ve devlet, devlet borçlar› sistemiyle bütün bütüne onlar›n ellerine düflmüfltür ve devletin varl›¤› yaln›zca borsada devlet tahvillerinin yükselip alçalmas› oyunu ile özel mülk sahiplerinin, yani burjuvalar›n kendisine verdikleri ticaret kredisine ba¤l›d›r. (...) devlet sivil toplum yan›nda ve onun d›fl›nda özel bir varl›k kazanm›flt›r; ama bu devlet burjuvalar›n d›flarda oldu¤u kadar içerde de mülkiyetlerini ve ç›karlar›n› karfl›l›kl› olarak güvence alt›na almak üzere zorunluluk yüzünden kendilerine seçtikleri örgütlenme biçiminden baflka bir fley de¤ildir.” (Alman ‹deolojisi, s. 124.) Görüldü¤ü gibi Marx ve Engels’in çeflitli eserlerinde devletin farkl› özelikleri ele al›nm›fl ve de¤erlendirilmifltir. Bu farkl›l›k kaleme al›nan metnin niteli¤iyle de ilgili bir farkl›l›kt›r. Do¤ald›r ki antropolojik metinlerde devletin do¤uflu, özel mülkiyet, s›n›flar›n ortaya ç›kmas› gibi konular ele al›n›rken, ekonomi politik yaz›larda devletin ekonomik fonksiyonlar›na vurgu yap›lmaktad›r. Ancak yukarda da ifade etti¤imiz üze-

bir büyümenin ardarda geliflmifl yeni biçimleri üzerine, genel olarak toplum taraf›ndan yasaya uygunluk mührünü de basan bir kurum; yaln›zca toplumda bafllam›fl bulunan s›n›flar halindeki bölünmeyi de¤il, ayr›ca mülk sahibi s›n›f›n hiçbir fleye sahip olmayan s›n›f› sömürme hakk›n› ve onun üzerindeki egemenli¤ini de sürdürüp götüren bir kurum. Ve bu kurum ç›kageldi. Devlet icat oldu.” (Ailenin Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni, s.127) Yine ayn› Marx’›n ve Engels’in ele ald›klar› politik metinlerinde devletin bir baflka durumundan daha bahsedilmifltir. Bu politik metinler Fransa ve Almanya üzerine kaleme al›nan metinlerdir. Fransa’da ‹ç Savafl adl› eserde tespit edilen durum Frans›z burjuvazisinin yönetme yetene¤ini kaybetmesi, iflçi s›n›f›n›n eskisi gibi yönetilmek istememesi fakat iflçi s›n›f›n›n iktidar› ele alacak güce sahip olmamas› durumudur. Bu durumda bir hükümet darbesiyle iktidar› Louis Bonaparte alm›fl ve görünüflte burjuvazi üzerinde bir iktidar kurmufltur. Bu iktidar aslen var olan sorunlar›n burjuvazi aç›s›ndan çözümünü hedefleyen bir iktidard›r ve alt s›n›flar gözünde bundan dolay› bir tarafs›zl›k imaj› yaratmaktad›r. Marx’a göre Bonapartist devlet siyasal aç›dan belli bir s›n›ftan ne kadar ba¤›ms›z olursa olsun, ekonomik ve toplumsal aç›dan egemen olan s›n›f›n koruyucusu olarak kal›r. Benzer bir durum Prusya’da Bismarck için geçerlidir. Bu politik metinlerde aç›kça belli olan saptama, devletin egemen s›n›ftan göreli özerkli¤idir. “iflte sanayi burjuvazisi kölece bir ba¤l›l›kla aral›k darbesini, parlamentonun ortadan kald›r›lmas›n› kendi öz egemenli¤inin y›k›lmas›n› Bonaparte’›n diktatörlü¤ünü böyle alk›fllad›lar.” (s.126) “(...) o yarg›lamadan insanlar› sürmüfltü flimdi onu sürüyorlar yarg›lamadan. O devlet kuvvetiyle toplumun her türlü hareketini bast›rm›flt›, flimdi de devlet kuvveti onun kendi toplumunun her türlü hareketini bast›r›yor." (s. 131) Marx ve Engels’in baz› metinlerinde de modern kapitalist devlet, burjuvazinin s›n›f egemenli¤inin bir arac› olarak ele al›nm›flt›r. Bu yaklafl›m, bir baflyap›t olan Manifesto’da flöyle dile getirilmifltir “... Ve asl›nda genel olarak büyük monarflilerin temel tafl› olan burjuvazi en sonunda modern sanayinin ve dünya pazar›n›n kurulmas›ndan bu yana modern temsili devlette siyasal egemenli¤i tamamen ele geçirdi. Modern devlette yürütme, tüm burjuvazinin ortak ifllerini yö87


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

re Marx’›n devlet üzerine bitirilmifl bütünlüklü yan özel mülkiyeti kutsallaflt›ran ve bu kutsal bir eseri ne yaz›k ki söz konusu olmam›flt›r. An- fleyi bütün insan toplulu¤unun en yüce ere¤i cak eserlerdeki devlet tasvirlerinin diyalektik ve olarak bildiren bir kurumdur. • Devlet egemen s›n›f›n mülkiyetini korutarihsel bir metotla ele al›nmas› ile birlikte, bütünlüklü bir devlet analizi yapmak mümkün mak, yürürlükteki yasalar› ve düzeni sa¤lamak, olacakt›r. Böyle bir çal›flma hiçbir zaman art›-de¤er sömürüsünü daim k›lmak için silahl› Marx’›n ve Engels’in etti¤i tek bir söz üzerinden bir güç tekelini elinde bulundurmak zorundad›r. Sonralar› devlet sorunundaki marksist çöyap›lmamal›d›r. Böyle yapmak bizi subjektivizme ve indirgemecili¤e sevk eder. Bu nedenle bu zümlemelerin hemen tümünün düflünsel refeeserlerin özünü kavramak ve bu öze göre çal›fl- ranslar›n› bu teorik çerçeve oluflturmaktad›r. ma yürütmek gerekmektedir. Lenin’de ise dev- Lenin’den sonra uzun y›llar marksist devlet tarlet sorunu daha çok politik ba¤lam› içinde ele t›flmalar›nda ciddi bir k›s›rl›k yaflanm›flt›r. al›nma e¤ilimindedir. Lenin, Marx ve Engels’in Marx ve Engels’in tespitlerinin ve analizlerinin devleti koyufl biçimlerine kat›lmakta (bir farkla afl›r› determinist ve indirgemeci ele al›n›fl› uzun ki, Lenin’de Marx ve Engels’in saptamas›ndan dönem, adeta kara bir bulut gibi devlet tart›flfarkl› olarak devletin köleci toplumda do¤du¤u malar›n›n üzerini örter. Determinist bir tarihsel vurgusu hakimdir) ve sahip oldu¤u parti ve dev- materyalizm analizi, kaç›n›lmaz bir biçimde sosrim teorisiyle de kapitalist devletin ancak par- yalist devlete ve komünist topluma eriflimi çalanarak ve y›k›larak sosyalist devlet tipine ge- “müjdelerken” ayn› determinizm ekonomi ile poçilebilece¤ini kaydetmektedir. Lenin devletin litika, ideoloji, kültür, sanat vb. aras›nda da haanalizini bir devrim teorisiyle taçland›rarak tal› bir denklem kurar. Ekonominin tüm düzeyMarx ve Engels’in eksikliklerini bir düzeyde ka- ler üzerindeki tek yönlü belirleyicili¤i, geçmifle patm›flt›r. Özetle Marx, Engels ve Lenin devlet ait bir tart›flma olmas›n›n ötesinde yaflan›lan sorunu üzerine afla¤›daki vurgularda ortaklafl- sosyalist toplumun günlük hayat›n› da belirleyen bir etken haline gelir. Determinizm ekonomaktad›rlar. • Devlet ekonomik, politik ve ideolojik olarak mizmi o da monolitizmi do¤urmufltur. Sonuçta kabak sadece devlet tart›flmalar›n›n bafl›na patbir s›n›f devletidir. lamam›fl, koskoca bir • Devlet toplumun sistem de berhava olgeliflmesinin belli bir mufltur. Marx ve EngelsÕin •eßitli eserlerinde aflamas›nda ortaya ç›Tüm bu kurak tart›flkar. Toplumun içinden devletin farklÝ šzelikleri ele alÝnma ortam›nda devlet ç›kan bu güç giderek mÝß ve deÛerlendirilmißtir. Bu tart›flmalar›na en özgün onun üstünde yer al›r farklÝlÝk kaleme alÝnan metnin nikatk› ‹talyan komünisti ve ona yabanc›lafl›r. teliÛiyle de ilgili bir farklÝlÝktÝr. Gramsci’den gelmifltir. • Devlet toplumun Gramsci’nin marksizme DoÛaldÝr ki antropolojik metinlerönlemekte yetersiz kalyapt›¤› en önemli katk› d›¤› uzlaflmaz karfl›tl›kde devletin doÛußu, šzel mŸlkiyet, “hegemonya” fikrinde lar›n içine girdi¤inin itisÝnÝflarÝn ortaya •ÝkmasÝ gibi koyatmaktad›r. Ona göre raf›d›r. nular ele alÝnÝrken, ekonomi polimodern devlette s›n›f • Uzlaflmaz ç›karlatik yazÝlarda devletin ekonomik hâkimiyeti salt zorla ra sahip s›n›flar›n kendi kurulabilecek ve devam fonksiyonlarÝna vurgu yapÝlmakkendilerini ve toplumu ettirilebilecek bir mesek›s›r bir savafl›m içinde tadÝr. Ancak yukarda da ifade ettile de¤ildir. Bu hâkimiyok etmemeleri için, göÛimiz Ÿzere MarxÕÝn devlet Ÿzerine yetin devam› mutlak rünüflte toplumun üsbitirilmiß bŸtŸnlŸklŸ bir eseri ne suretle alt s›n›flar üzetünde yer alan, çat›flmayazÝk ki sšz konusu olmamÝßtÝr. rinde fikri bir hegemony› hafifletmesi, “düzen” yan›n kurulmas›yla olaAncak eserlerdeki devlet tasvirles›n›rlar› içinde tutmas› s› olacakt›r. Buradan gereken bir güç, devlet rinin diyalektik ve tarihsel bir memodern kapitalist devgereksinmesi kendini totla ele alÝnmasÝ ile birlikte, bŸletin aç›k zordan daha kabul ettirir. tŸnlŸklŸ bir devlet analizi yapmak ziyade halk kitlelerinin • Devlet özel mülkü mŸmkŸn olacaktÝr. r›zas›yla ve ideolojik mülksüzlere karfl› koru88


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

s›n›fsal zemini kapitalisttir. Do¤al olarak da bu zevat ç›kard›klar› yasalarla bu s›n›f›n ç›karlar›n› savunmaktad›rlar. Bu nedenle devletin rotas› kapitalisttir. Bir toprak parças› üzerindeki politik egemenlik olarak ele al›nan devlet, egemenli¤ini araçç›lara göre devlet ayg›tlar› sayesinde sürdürebilir. Bu devlet ayg›tlar› dört alt sisteme ayr›lmaktad›r. Hükümet alt sistemi, idari alt sistem, bask› ve zor alt sistemi, ideolojik alt sistem. Araçç›lar aras›nda Miliband’›n de¤erlendirmeleri önem tafl›maktad›r. Miliband sermeyenin devlet üzerinde egemenli¤ini sa¤lad›¤› ve yeniden üretti¤i mekanizmalar› ayr›nt›l› analiz etmifltir. Bu o denli bir egemenliktir ki herhangi bir iktidar de¤iflikli¤i, örne¤in iktidar› sosyal demokratlar›n almas› dahi devletin istikametini de¤ifltiremez. Bununla birlikte Miliband devletle sermaye aras›ndaki iliflkiyi bir emir komuta iliflkisi olarak ele almaktan kaç›nmaktad›r. Devletle egemen s›n›flar ya da sermaye aras›nda bir “göreli özerklikten” söz etmektedir. Bu göreli özerklik sayesinde devlet sermayenin hemen her türlü yönelimine ani cevap vermekten çok sermayenin uzun vadeli ç›karlar›n› dikkate alarak politik yönelimler belirler. Araçç›l›¤a en ciddi itirazlar bafl›n› Poulantzas’›n çekti¤i yap›salc›lardan gelmifltir. Bu itirazlar›n bafl›nda, araçç› yaklafl›m›n egemen s›n›f-devlet ve devlet kurumlar›n›n iç iflleyifllerini kiflilere indirgeyerek ele alma e¤ilimi yatmaktad›r. Yap›salc›lara göre devlet politikalar› bu politikalar›n oluflumunda o ya da bu düzeyde rol oynayacak olan bürokratlar›n davran›fl motivasyonlar›na ba¤l› olarak ele al›namaz. Kiflilerin motivasyonu sistemin yap›sal mant›¤›ndan daha az önem tafl›maktad›r. Ayr›ca kifliler kapitalizmin yap›sal mant›¤›n› yans›t›rlar, yaratmazlar. Poulantzas’a göre, kapitalist ülkelerde hükümet olan sosyalist partilerin dahi kapitalizmin de¤ifltirilmesinde rol oynayam›yor oluflu, tam da kapitalizmin bireyler taraf›ndan yönlendirilemeyen, ama bireyleri yönlendiren bir iç mant›¤› ve yap›sal durumu oldu¤unu göstermektedir. (Baflka elefltiriler için bkz: Skocpol, Offe, Clarke, Jessop. Bkz: Ahmet Y›lmaz, Kapitalist Devleti Anlamak, Ayk›r› Yay›nlar›, ‹stanbul 2002.) Bu cepheden gelen bir di¤er elefltiri ise tarihi ve olgular› “insan özneye” dayand›rarak aç›klaman›n anti-marksist bir tutum oldu¤una dair bir tespittir. Bu tespitin kökeni asl›nda marksizm de¤il, daha çok dilbilimcilerin, antropologlar›n kulland›¤› bir sistemdir. Marksizm alan›na ise Althusser taraf›ndan devflirilmifltir. Althusser’e

olarak iknas›yla sürdürülebilece¤ine varmaktad›r. Bu nedenle Gramsci’de devlet, salt zor yoluyla bir s›n›f›n di¤er bir s›n›f› bask› alt›nda tuttu¤u bir ayg›t de¤ildir. Gramsci’ye göre devlet, siyasal toplum + sivil toplum, yani güçle donanm›fl hegemonyad›r. Siyasal toplum gücü ve zoru içerirken, sivil toplum da ideolojik hegemonyay› ifade etmektedir. 1960’l› y›llar marksist devlet tart›flmalar›n›n yeniden canland›¤› bir dönemdir. Bu dönemin ünlü tart›flmalar›n›n bafl›nda Poulantzas’›n yap›salc› marksizm yöntemi ile Miliband’›n bafl›n› çekti¤i araçç› devlet yaklafl›mlar› gelmektedir. Araçç›l›k marksizme ait teorik referanslar›n› Marx’›n “devletin burjuvazinin ifllerini görmek için oluflmufl olan bir komite oldu¤u” tespitinden türetmifllerdir. Bununla birlikte Ailenin Kökeni ve Devlet ve Devrim’deki tespitler bu yaklafl›ma destek sunar niteliktedir. Bu nedenle egemen s›n›fla devlet aras›nda var olan iliflki araçç›lar taraf›ndan en fazla ele al›nan mesele olmufltur. Araçç›l›k egemen s›n›flarla devlet aras›ndaki iliflkileri dikkatli bir biçimde inceleyen buna karfl›n analizin tümünün yap›sal bir da¤›n›kl›kla malul oldu¤u bir görüfltür (Marxist Kapitalist Devlet Teorilerindeki Son Geliflmeler, Birikim Yay›nlar›, ‹stanbul 1976). Araçç›l›k genel olarak flöyle demektedir: Modern devlet kapitalist s›n›f›n egemenli¤i alt›nda oldu¤undan dolay› kapitalist sistemin ç›karlar›na hizmet eder. Üretim araçlar›n›n sahibi olan kapitalist bir s›n›f vard›r, bu s›n›f toplumun geri kalan›n› bask› alt›na almak için devleti kullan›r ve devlet politikalar› kapitalistlerin egemenli¤ini korumak yoluyla kapitalistlerin ç›kar›na hizmet eder. Kapitalistler, politikac›lar ve bürokratlar vas›tas›yla devleti kendi ç›karlar›na uygun bir araç haline getirebilirler. Daha basitlefltirecek olursak üretim araçlar›na sahip olan egemen s›n›flar kendi ç›karlar›na dönük olarak devleti bir araç kullan›r gibi kullan›rlar, bunu da ço¤unlukla devlette hizmet gören politikac›lar ve bürokratlar vas›tas›yla yaparlar. Bu analiz devletin kapitalist bir do¤rultu izlemesinin geri plan›nda var olan olguyu da devlette hizmet gören zevat›n s›n›fsal zeminlerinden kaynakland›¤› görüflündedir. Örne¤in Türk devleti kapitalist bir devlettir. Kan›t› öncelikle parlamentoda, bürokrasinin üst mertebelerinde yer alan görevlilerin kapitalist s›n›ftan olmalar› ya da kapitalistlerce sat›n al›nm›fl olmalar›d›r. Gerçekten de bak›ld›¤›nda parlamentoda grubu olan ya da olmayan hemen tüm partilerin milletvekillerinin ço¤unlu¤unun 89


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

göre Marx insan özneyi teorisinden ç›karm›fl ye- fah devletinin krizine kap› açt›. ‹flte bu dönemrine bu özneyi de flekillendirecek bir yap› ikame de, adeta kilitlenmifl olan devlet tart›flmalar›n›n etmifltir. Bu yap› “belli bir tür karmafl›kl›ktan yeniden önünün aç›lmas› aç›s›ndan ortaya at›oluflur; bu karmafl›k bütünlük ayr› ve göreli lan “türetmeci” devlet analizleri önemli bir enteözerk olup, son kertede ekonomik düzey ya da lektüel ufuk sa¤lad›. Devletin türetilmesi ekolü, kertede saptanmak üzere, özgül belirlenimlere iflleyen bir devlet mekanizmas›n› ön kabul olagöre birbirleriyle eklemlenen düzeyler ya da rak al›p onu analiz etmeye çal›flmak yerine bu kerteler olarak adland›r›labilecek unsurlardan kurumun nas›l ortaya ç›kt›¤›yla ilgili sorunlar› oluflan yap›laflm›fl bir bütünün birli¤idir.” (N. cevaplamaya çal›flmaktad›r. Dolay›s›yla kapitaPoulantzas, Kapitalizm S›n›flar ve Devlet, Belge list devleti bu analiz sonras›nda kavramak daha Yay›nlar›, ‹stanbul 1993.) Yap›salc›lara göre ak›lc› olacakt›r. (Sermaye mant›kl› türetim, Altdevlet iktidar sahiplerinin motivasyonundan zi- vater, meta de¤ifliminin gereklerinden türetme, yade toplumsal yap›lar taraf›ndan belirlenmek- Blanke, Jurgens, Kastendiek, güç kullan›m› tedir. Poulantzas’a göre kapitalist üretim tarz› Hirsch, sermaye iliflkisinin görüngüsü olarak ekonomik, politik ve ideolojik düzeylerden olu- türetim Picciotto ve Holloway. Bkz: Ahmet Y›lflur ve bu düzeyler birbirleriyle göreli bir iliflki maz, Kapitalist Devleti Anlamak.) içindedir. Ayr›ca devletin ifllevi de bir bütün ola“Sistem analitik” yaklafl›m›n da temel amac› rak toplumun tutarl›l›¤›n› güvence alt›na alma daha önceki ekollerin içinde düfltükleri eksiklikihtiyac›ndan türetilmektedir. Bu tutarl›l›¤› sa¤- leri aflma iddias›yla hareket etmektir. Kapitalayabilmek için devlet çok çeflitli manevralara list sistem birbiriyle göreli özerk iliflkiye sahip yönelir ve tutarl›l›¤› tehdit edecek faktörleri tas- alt sistemlerden oluflmaktad›r. Bu alt sistemler fiye etmeye ve çözmeye çal›fl›r. Devlet bunu ya- iktisadi, politik ve toplumsallaflt›rma alt sisteparken egemen s›n›fla da göreli özerk bir iliflki midir. Her bir alt sistem belirli kurumlar içerkurar. Ancak Miliband’›n da hakl› olarak itiraz mektedir. Ancak kapitalizmin analizi ancak bu etti¤i gibi, e¤er yap›lar gerçekten bu denli belir- bütünün analiz edilmesiyle anlafl›labilir. Sistem leyici olacaksa, devlet biçiminin liberal, faflist ya analizi bu ayg›tlar›n fonksiyonlar›yla ilgilenda demokratik olmas› aras›nda bir fark söz ko- mez. Ancak kapitalist sistemde ortaya ç›kan çenusu olmayacakt›r. Yine bu yaklafl›m›n elefltiri- liflkileri çözmekte devletin baflar›s›zl›klar›n› cilerinden Clark’a göre yap›lar›n nesnel durumu analiz etmeye çal›fl›r. (Offe.) de¤il içerikleri ele al›nmad›kça marksist bir çöKapitalist devlette görüngü ile gerçekli¤in zümleme yap›lamaz. Bu biçimiyle onlara göre birbirinden ayr›lmas› gerçekten güçtür. Bir anPoulantzas yap›sal fonksiyonalist sosyolojinin lamda kapitalist devlet gerçekliklerin üzerinin yap›lar›yla u¤raflmaktad›r. görüngülerle örtüldü¤ü bir sistemdir. Bu neden70’li y›llar araçç›larla yap›salc›lar›n devlet le kapitalist devleti analiz etmek için uygun bir üzerine yapt›klar› tart›flmalarla geçti. Devletin metod aray›fl›nda titiz davranmak en az devleanalizinde ya da devlet politikalar›n›n analizin- tin analizinde titiz davranmak kadar önem tafl›de birey öznelerin mi, maktad›r. Kapitalist yoksa yap›lar›n m› badevleti anlamak için en flat oldu¤u tart›flmas› az iki de¤iflkenin anali1960ÕlÝ yÝllar marksist devlet tartÝßmaönemli yer doldurdu. zine dayanan bir yöntelarÝnÝn yeniden canlandÝÛÝ bir dšHer iki yaklafl›mda da, me ihtiyaç vard›r. Bunnemdir. Bu dšnemin ŸnlŸ tartÝßegemen s›n›flar›n uzun lardan biri ça¤dafl düvadeli ç›karlar›n›n sa¤zey; yani devletin ulusmalarÝnÝn baßÝnda PoulantzasÕÝn lanmas›nda fonksiyon lararas› ifl bölümünde yapÝsalcÝ marksizm yšntemi ile gören ve iflçilerin sömüüzerine düflen vazifeler, MilibandÕÝn baßÝnÝ •ektiÛi ara••Ý rülmesine yarayan bir jeopolitik durum, komdevlet yaklaßÝmlarÝ gelmektedir. devlet analizi söz konufluluk iliflkileri, ülke Ara••ÝlÝk marksizme ait teorik resudur. 70li y›llar›n yar›içindeki s›n›flar›n mevs›ndan sonra giderek zilenmesi, devletin göferanslarÝnÝ MarxÕÝn Òdevletin burbelirginleflmeye bafllarev ve fonksiyonlar› vb. juvazinin ißlerini gšrmek i•in yan duraklama, sosyal Bir di¤eri tarihsel düolußmuß olan bir komite olduÛuÓ devletin gerilemesi, bir zey; yani devletin tarihtespitinden tŸretmißlerdir. bütün olarak sosyal resel süreç içinde edindi¤i 90


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

ni içermektedir. Kapitalist devletin esas amac› kabaca kapitalist sistemin devam ettirilmesi, sistemin yeniden üretilebilmesidir. Ancak kapitalist sistemden anlafl›lmas› gereken nedir? Sistem genel olarak birbiriyle uyumlu bir bütün oluflturacak olan parçalar›n birli¤i olarak ele al›nabilir. Kapitalizm de, kapitalist mant›kla uyumlu olan alt kümelerden ya da alt sistemlerden oluflmufl daha büyük bir sistemdir. Kapitalist sistemin özü, ücretli emek-gücünün üretti¤i art›-de¤erin sömürüsüdür. Bu sömürü ayn› zamanda kapitalizmdeki siyaset, ideoloji, ekonomi alt sistemin niteli¤inin belirginleflmesinde en önemli ama asla tek olmayan bir belirleyendir. Devletin egemen s›n›flar ad›na yüklendi¤i en önemli görevi, ücretli emek-gücünün üretti¤i art›-de¤erin sömürüsünün daim k›l›nmas›d›r. Kapitalizmin kalbi olan bu alt sistemin hayat›n› sürdürebilmesi için de ideolojik ve politik alt sistemlerin de düzenli olarak çal›flmas› gerekmektedir. Birbirleriyle göreli özerk bir iliflkiye sahip olan bu sacayak baca¤› üçlü ayn› zamanda kapitalist sistemin ayakta durmas›n› sa¤lar. Ekonomik alt sistem: Bu konudan yukarda etrafl›ca bahsetti¤imizden dolay› ana hatlar›yla vurgu yapmak yeterli olacakt›r. Kapitalist devlet ister serbest rekabetçi aflamas›nda olsun, ister tekelci aflamas›nda olsun ekonomik yaflama her zaman müdahil olmufltur. Müdahalenin biçimi, fliddeti de¤iflmifl olsa da bu böyledir. Çünkü ekonomik alt sistem kapitalist sistemin devletinin asla elinden düflürmek istemedi¤i en de¤erli varl›kt›r. Ekonomik alt sistem de kendi içinde alt sistemlere ayr›lm›fl durumdad›r ve tümünün merkezinde de yukarda ifadelendirdi¤imiz gibi ücretli emek-gücünün üretti¤i art›-de¤erin sömürüsü yer almaktad›r. Yani kabalaflt›rarak ele al›rsak, iflçilerin ifllerine gitmeleri, üretim sürecinde herhangi bir sorunla karfl›laflmaks›z›n ifllerini yapmalar›, ürettikleri de¤erden daha az›n› emek-güçlerinin fiyat› olarak almalar›, akflam eve dönmeleri, uygun biçimde yeni güne yeniden haz›rlanmalar› (kad›n eme¤i) gerekmektedir. Ayr›ca, iflçi s›n›f›n›n yaratt›¤› art›-de¤erin asalak s›n›flar taraf›ndan uygun bir biçimde paylafl›lmas› gerekmektedir. Bu art›-de¤erin paylafl›m› üzerinden sanayi sermayesinin, ticari sermayenin, banka sermayesinin kendilerini gerçeklefltirmeleri gerekmektedir. Elbette bunun için de görece istikrar kazanm›fl bir pazar›n oluflturulmas›, bu pazar›n uygun gümrük politikalar›yla korunmas›, iç ve d›fl ticaret önlem-

de¤iflimler, devlet gelene¤inin niteli¤i ve ça¤dafl düzey ö¤elerinin tarihsel planda geçirdi¤i evrimsel süreç olarak nitelendirilebilir. Adeta bir koordinat sisteminde bir noktan›n belirlenmesi için en az iki de¤ere ihtiyaç oldu¤u gibi, modern bir kapitalist devleti, devlet görev ve fonksiyonlar›n›n tarihsel evrimi ba¤lam›nda ele almak do¤rudur ve bu iki de¤iflken bir noktan›n adresini verebilecek durumdad›r. Bu x ve y de¤erleri o noktan›n nerede oldu¤unu kesinlefltirir. Di¤er bir koyufl tarz› ile, kapitalist devleti anlamak için efl zamanda kapitalist bir devletin içsel yap›s›n›, s›n›f iliflkilerini, ekonomi, politika ideoloji, kamu yönetimi, d›fl politika vb. konular›ndaki fonksiyonlar›n› bir bütünlük içinde ve tarihsel planda analiz etmek gerekmektedir. Burada yöntem itibar›yla önerilen, devleti fonksiyonlar›na ve görevlerine parçalamak, bu parçalar›n bütünle iliflkisini göz ard› etmeksizin, parçalar› tarihsel bir düzeyde ele almak ve analiz etmek biçimindedir. Burada bütünlük meselesi önem tafl›maktad›r. Kapitalist devlette bütünlük, belli bir zaman ve mekandaki statik bir durum olarak ele al›nmamal›d›r. Bütün kendisini oluflturan parçalarla birlikte bütündür. Bu bütünlük kavram› da ancak bütün ile parçalar aras›nda var olan iliflkiler ba¤lam›nda ele al›nd›¤›nda kavranabilir. Bir toplumsal formasyonun bütünsel tarzda ele al›nmas› o toplumsal formasyonun belli bir an›ndaki durumunun foto¤raf›n› çekmek anlam›na gelmez. Ancak, güncel durum ile birlikte, ayn› zamanda o güncel duruma olanak sa¤lam›fl olan tarihsel durumun analizi ve güncel durumun içinde var olan ileriye do¤ru geliflim potansiyeliyle birlikte ele almak bütünsel olabilir. Güncel durumun tespiti ise toplumsal formasyonun kabaca d›flardan ç›plak gözle de¤erlendirilmesi de¤ildir. Güncel durum da kendi içinde o durumu yaratan temel iliflki ve çeliflkiler (üretim iliflkileri, s›n›f karfl›tl›klar›) demektir. Örne¤in Marx ve Engels’in Morgan’dan referansla yapt›klar› gens de¤erlendirmesi bu bütünlü¤ü içermektedir. Gens tarihsel bir süreç içinde irdelenmifl, gensin eflitlikçi yap›s›n› do¤uran üretim iliflkilerinin ne oldu¤u tespit edilmifl, bu üretim iliflkilerinin gens yaflam›ndaki politik, ideolojik, kültürel ahlaki karfl›l›klar›n›n ne oldu¤u saptanm›fl, buradan hareketle gensin içinde tafl›d›¤› çeliflkilerle gelece¤e nas›l tafl›naca¤›n›n tespiti yap›lm›flt›r. Dikkat edilirse, bu analiz birbirlerine “yap›flt›r›lm›fl” olgular›n anl›k de¤erlendirilmesi de¤il, diyalektik bütünlük içinde de¤erlendirilen olgular›n tarihsel evrimi91


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

lerinin al›nmas› düzenli iflleyen bir bankac›l›k- tin eylemlerinin meflrulu¤unu kabul etmeleri, finans piyasas›n›n oluflmas›, merkez bankas› fa- ekonomik hayattan, politikaya, hatta ev yaflanaliyetlerinin, borsan›n istikrar› ve piyasalar›n t›s›na kadar genel bir hoflnut olma halinin deç›kar›lan yasalarla stabilize edilmesi gerekmek- vam ettirilebilmesinin sa¤lanmas›d›r. Egemen tedir. Uluslararas› kapitalist sisteme eklemlen- devletler bunu yaparken en çok milliyetçilik ideme noktas›nda herhangi bir sorunla karfl›lafl›l- olojisini kullan›rlar. Zira milliyetçilik ideolojisi esas olarak bireyin devletiyle azami uyum içinmamas›d›r Politik alt sistem: ekonomik alt sistemin iflle- de yaflamas›n›n nesnel zeminlerini üretir. Milliyebilmesi için iyi iflleyen bir politik alt sisteme yetçilik, ülke içindeki s›n›fsal bölünmüfllük gerihtiyaç vard›r. Politik alt sistem esas olarak yö- çe¤inin üzerine kapayan en yap›flkan balç›kt›r. netme-yönetilme iliflkisiyle ilgilidir. Devlet, bur- Ayn› zamanda da burjuvazinin yay›lmac› politijuvazi ad›na (burjuvazinin de giderek hegemon- kalar›na ve militarizme en uygun zemin milliya sahibi fraksiyonu tekelci kapitalistler ad›na) yetçilikçe yarat›l›r. Milliyetçilik gibi din de benegemenli¤i iflçi s›n›f› ve ba¤lafl›klar›na karfl› kul- zer amaçla kullan›lagelen bir ideolojik motiftir. land›¤› gibi ayn› zamanda uluslararas› arenada Kapitalist devlet, ideolojinin üretim ve yay›m›nda di¤er devletlere karfl› kullanmak durumda- da hiç de iflini flansa b›rakmaz. ‹syan zihinlerde d›r. Bu egemenli¤i kullan›fl biçimi ve tarz› da yok edilmedikçe en güçlü ordular›n da etkisi bir devletin yasalar›nca belirlenmektedir. Devletin yere kadar olacakt›r. ‹deolojinin üretimi ve da¤›yasalar› asl›nda son analizde burjuvazi ile halk t›m› son derece hassas bir süreç olarak ifller. katmanlar› aras›ndaki iliflkinin biçiminin tarifi- Burjuvazi bu üretim ve yay›m sürecinde aileden dir. Bu yasalar, etkin bir kamu düzeninin sa¤- okula, askere kadar hemen birçok kurumu kullanmas›, parlamenter sistemin süreklili¤i, deva- lan›r ve destekler. Devlet ayg›t› devlet iktidar›n› elinde tutan s›n›f ya sa boyutlara ulaflm›fl da s›n›f fraksiyonunun askeri ve sivil bürokraç›karlar› do¤rultusunda sinin süregenli¤i için Kapitalist devletin esas amacÝ kabaca toplumsal hegemonyay› gereklidir. Yasalara uykapitalist sistemin devam ettirilsa¤layabilmek için idemayanlar›n cezaland›mesi, sistemin yeniden Ÿretilebilolojik ayg›tlar› (siyasi r›lmas› için geliflmifl bir mesidir. Ancak kapitalist sistempartiler, okul, aile, din ceza hukukunun üretilden anlaßÝlmasÝ gereken nedir? kurumlar›, bas›n tekelmesi, mahkeme ve cezaleri vb.) ve bask› ayg›tevi sisteminin etkin çaSistem genel olarak birbiriyle lar›n› (ordu, polis, mahl›flmas›, ço¤unlukla iç uyumlu bir bŸtŸn olußturacak olan kemeler vb.) kullanbazen de d›fl düflmanlapar•alarÝn birliÛi olarak ele alÝnamaktad›r. Tüm bu ayra karfl› militer ayg›tlabilir. Kapitalizm de, kapitalist g›tlar›n ve fonksiyonlar›n kullan›lmas› da devmantÝkla uyumlu olan alt kŸmelerr›n kullan›lmas›, birinletin di¤er politik görevcil olarak ekonomik ürelerindendir. Devlet tüm den ya da alt sistemlerden olußmuß tim koflullar›n›n yenibunlar› yaparken s›n›f daha bŸyŸk bir sistemdir. Kapitaden üretimi, verimlili¤i iktidar›n›n devam› için list sistemin šzŸ, Ÿcretli emek-gŸve kollanmas›na yönefliddet araçlar› üzerinde cŸnŸn ŸrettiÛi artÝ-deÛerin sšmŸliktir. ‹flte bu sacayak bir tekel oluflturmuflrŸsŸdŸr. Bu sšmŸrŸ aynÝ zamanda baca¤› bu üç fonksiyon tur. kapitalist devletin esa‹deolojik alt sistem: kapitalizmdeki siyaset, ideoloji, s›n› oluflturur. Ancak Devlet ve devlet ayg›tekonomi alt sistemin niteliÛinin kapitalist devletteki bu lar› ürettikleri ve yaybelirginleßmesinde en šnemli ama üç fonksiyonun her biri d›klar› ideolojik ön kaasla tek olmayan bir belirleyendir. birbirinden görece özerk bullerle yurttafllar›n Devletin egemen sÝnÝflar adÝna olarak örgütlenmifllersistemle çat›flma potandir, örgütlenmek zorunsiyellerini en aza indiryŸklendiÛi en šnemli gšrevi, Ÿcdad›rlar. Örne¤in ekomek için bir tür ikna retli emek-gŸcŸnŸn ŸrettiÛi artÝnomik fonksiyondaki metodu gelifltirirler. deÛerin sšmŸrŸsŸnŸn daim kÝlÝndalgalanma bir anda siBurada esas olan fley, masÝdÝr. yasal fonksiyona yans›halk kilelerinin devle92


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

Kapitalist devlet siyasal üst yap›da da öncellerinden farkl› özellikle gösterirler. Bu özelliklerin hemen birço¤u kapitalizmin s›n›f egemenli¤ini gözlerden saklama fonksiyonunu yerine getirmektedir. Modern devletler kendi öncellerinden çok daha fazla bir biçimde tan›mlanm›fl bir toprak bütünlü¤üne sahiptirler. Daha önceki devletler için de toprak bir olmazsa olmazd›r. Ancak modern devlette az çok istikrar halinde, uluslararas› antlaflmalarla sabit olmufl, s›n›rlar› belli bir toprak söz konusudur. Bu durum modern devletin ayn› zamanda jeopolitik bir varl›k oldu¤u anlam›na gelir. Bu jeopolitik varl›k, devletin gerek uluslararas› iliflkilerde en fazla önemsedi¤i ve k›skançl›kla savundu¤u gerekse ülke içinde en fazla üzerinden politikalar oluflturdu¤u bir etkendir. Devlet bu jeopolitik varl›¤› savunmak için ciddi askeri yat›r›mlar yapar, hatta savafllara girer. Esas itibar›yla devletin topra¤›n› önemsemesi ve bu amaçla savafllar› göze almas› burjuvazinin topra¤›n› önemsemesinden kaynak al›r (bu nedenle modern toplumda her türlü vatan, toprak söylemi egemenlerin söylemidir). O toprak ki burjuvazinin uluslararas› arenada varl›¤›n›n teminat›d›r. Pierson’un hakl› olarak dile getirdi¤i gibi “devletler tecrit halinde var olamazlar. Devletler, bir rakip devletler sisteminin parças› olmalar›yla var olurlar.” (C. Pierson, Modern Devlet, Çivi Yaz›lar› s. 31.) Kapitalist devlet bu toprak üzerinde egemen s›n›flar ad›na egemenlik kurar ve bunu uygular. Bu egemenli¤i sa¤larken de, bunu bir anayasall›k k›l›f›na sararak, oyunun kurallar›n› herkes için belirlerler. Bu kurallar her ne kadar herkes için ayn› gibi görünse de demokrasi kültürünün az ya da çok geliflmifl olmas›na göre hemen her devlette az ya da çok bir çifte standart söz konusu olur. Bu basitçe mahkeme karfl›s›na gelmifl bir iflçi ile bir tekelci kapitalistin ayn› biçimde muamele görmeyecekleri anlam›nda de¤ildir. Anayasal ve yasal düzenlemeler kaynaklar› itibar›yla az ya da çok, son tahlilde egemen s›n›flar›n hayat görüflleri ve ç›karlar› do¤rultusunda vücut bulurlar. Bu nedenledir ki bir yoksulu mahkeme karfl›s›na ç›karan nedenler (en az›ndan potansiyel olarak) ço¤unlukla bir tekelci kapitalisti mahkeme karfl›s›na ç›karan nedenlerden çok daha fazla olacakt›r. Buna karfl›n modern bir kapitalist devlette a¤›zdan düflürülmeyen kavram hukukun üstünlü¤üdür. Kapitalist devletin en önemli eserlerinden biri de vatandafll›k ilkesidir. Vatandafll›k ilkesi tüm vatandafllar için önemli görevler ve yüküm-

maz, bu yans›ma daha çok dolay›ml› bir yans›mad›r. Devletin ne oldu¤una iliflkin bir analizin salt devletin fonksiyonlar›yla yetinmesi mümkün de¤ildir. Ancak devlet olgusunu analiz etmek için parçalamaya bafllad›¤›m›zda önce beliren parça devletin fonksiyonlar› olacakt›r. Bir di¤er parça, devlet ve egemen s›n›flar aras›ndaki iliflkidir. Bu iliflki yer yer de¤iflimler gösterse de esas›nda kapitalist devletin kapitalistli¤i kendinde bir fleydir. Yani kapitalist devlet, kapitalist bir sisteme do¤mufl oldu¤u için kapitalisttir. Burada araçç›lar›n yapt›¤› gibi devlet kapitalisttir çünkü parlamentoyu oluflturanlar›n büyük k›sm› kapitalizmin temsilcileridir biçimli bir analize yönelmek do¤ru olmaz. Devletin kapitalist olmas›n›n sebebi içinde var oldu¤u sistemdir. Feodal devletin hemen tüm ayg›tlar›, ordusu, bürokrasisi, örgütlenifl biçimi, ideolojik ve politik tüm esaslar› kapitalizmin egemenli¤iyle birlikte ya flekil de¤ifltirmifller ya da yeniden do¤mufllard›r. Tüm bu ayg›tlar›n temelinde ise di¤er tüm düzeylerle iliflki içinde ve karfl›l›kl› etkileflim içinde art›-de¤er sömürüsü yer almaktad›r. Ancak bu bir ekonomik süper belirlenimcili¤e kap› aralamamal›d›r. Ayn› esas üzerine kurulu Türk devleti ile ayn› esas üzerine kurulu olan Frans›z devleti birbirinden farkl›klar› olan devletlerdir. Bu farkl›l›k, o devletlerin tarihsel flekilleniflleri, ideolojik, toplumsal yap›lar› ile iliflkilidir. Bu olgular, altyap›n›n üst yap›y› flekillendirme tarz ve fliddetini belirleyen dolay›mlard›r. Bu dolay›mlarla alt yap› üst yap›ya (ve tersi) müdahale eder. Yani kapitalist devlet temelin basit bir yans›mas› de¤ildir. Devletin tüm bu fonksiyonlar› son analizde ve uzun vadede, egemen s›n›f›n ç›karlar›n› korumaya ve gelifltirmeye yöneliktir. Fakat devletin bu ç›karlar› savunabilmesi ve gelifltirebilmesi için, s›n›flar üstü tarafs›z bir ayg›t imaj› yaratmas› gerekmektedir. Devlet ayg›t› bunu yaparak iflçi s›n›f› ve di¤er ezilen s›n›f, tabaka ve kesimlere tarafs›z hakem devlet oldu¤una ikna etmeye çal›fl›r. Yasalar›n herkes için ayn› yapt›r›m gücüne sahip oldu¤u, devletin zenginin de yoksulun da devleti oldu¤u her vesileyle propaganda edilir. Bunun için devletin egemen s›n›ftan göreli bir özerkli¤e ihtiyac› vard›r. Bu göreli özerklik her devlet biçimi için geçerli olmakla birlikte, aç›k diktatörlüklerde daha belirgin bir hal al›r ve adeta devlet kapitalist s›n›flardan ba¤›ms›zm›fl gibi hareket ederek aç›k diktatörlü¤e gerekçe olan bunal›m halini kapitalistler lehinde çözmeye çal›fl›r. 93


Devrim Yolunda

KURTULUÞ

dar›n› gizleme arac› olarak ifllev görür. Bütün bu ifllerin görülmesi için de etkin bir bürokrasiye ihtiyaç vard›r. Bürokratik yönetim modern devletin bir olmazsa olmaz›d›r. Zira modern devlet (ayg›tlar›) önceden belirlenmifl kurallara göre, belirlenmifl bir alt üst iliflkisi içinde, e¤itimlilerin kalifiye eme¤ine dayal›, profesyonelleflmifl bir biçimde ifller. Örne¤in sa¤l›k bakanl›¤›, içinde daha önceden belirlenmifl kurallar çerçevesinde hareket eden binlerce profesyonelin çal›flt›¤›, evraklar ve yaz›l› belgelerin bilgisinin esas oldu¤u bir devlet ayg›t›d›r. Bu, örne¤in genelkurmay için de böyledir. Bu faaliyetler s›n›f iktidar›n›n stabilizasyonunu ve devlet mekanizmas›n›n ifllemesini sa¤lar. Bürokratik mekanizma hemen hiçbir biçimde seçilmifllerden oluflmaz ve demokratik halk denetiminin d›fl›nda kurulur. Bu nedenle parlamento seçimleri bürokratik yap›y› hemen hiçbir biçimde etkilemez. Devlet mekanizmas›n› bir bütün olarak parçalayamayan hemen hiçbir iktidar de¤iflimi bu mekanizmay› alafla¤› edemez. Bu mekanizma her türlü dalgalanmadan, istikrars›zl›ktan ba¤›fl›kt›r. Bu sayd›¤›m›z görev ve fonksiyonlar az ya da çok hemen her modern devlet için geçerlidir. Fakat bu görev ve fonksiyonlar›n tümünün toplam› yine de bir kapitalist devlet etmez. Ya da daha do¤ru bir vurguyla söylersek kapitalist bir devleti anlamam›z için bu toplam yetmez. Bak›ld›¤›nda bu görev ve fonksiyonlar›n tümünün Türk devleti için de ‹sviçre için de Kongo Cumhuriyeti için de ayn› oldu¤unu görürüz. Peki o zaman bunlar› birbirinden ay›ran esas nedir? ‹flte bu esas, yukarda say›lan görev ve fonksiyonlar›n, (her bir devletin) özgün tarihsel süreçlerde kazand›klar› farkl› özelliklerin, kapitalist devlet tipine eklemlenmifl halleridir. Bu esast›r ki her bir kapitalist devletin bir di¤erinden farkl›l›klar tafl›mas›n› sa¤lar.

lülüklerle birlikte ayn› zamanda haklar da getirmifltir. Seçme seçilme hakk›, seyahat etme hakk›, ticaret hakk›, haberleflme hakk› ve da say›labilecek birçok anayasal hak yurttafllar› homojen bir yap› olarak tarif ve tespit ederken ayn› zamanda askerlik, daha önemlisi düzenli, sistemli bir vergilendirme ve modern toplumda tüketim en önem tafl›yan görevlerdendir. Yurttafll›k ka¤›t üzerinde bir homojenizasyon yaratm›fl olsa da pratikte hemen hiçbir zaman böyle olmaz. “Erkekler ve kad›nlar ayn› resmi siyasi sürece eriflim haklar›ndan yararlanabilirler ama sosyal örgütlenmenin gerçek modelleri –farkl› çal›flma hayatlar›, çocuk bak›m izni, ev içi iflbölümü- erkeklerin kendi yurttafll›k haklar›n›n uygulanmas›na sistematik biçimde imtiyazl› erifltikleri anlam›na gelir. Var olan yurttafll›k ça¤r›fl›mlar› yetersizdir, çünkü bunlar kamusal hayatla (yurttafll›k alan›) ve mahrem alan (siyasi olarak s›n›rlar›n ötesi say›lan) aras›ndaki iliflkiyi belirli bir biçimde tasavvur ederler. Yurttafll›k ay›rt edici bir biçimde modern bir kamu kavramlaflt›rmas› oluflturmaya yard›m eder ama bu belirli seslerin –toplumsal cinsiyet, etnik köken, cinsel yönelim veya her neyse- d›fllanmas› e¤ilimi tafl›yan bir kamudur.” (Modern Devlet, s. 55.) C. Pierson’un hakl› olarak iflaret etti¤i konu mülkiyet eflitsizli¤i için de geçerlidir. Ka¤›t üzerinde yazan özgürlükler pratikte ancak sahip olunan para kadar ulafl›labilirdir. Seyahat özgürlü¤ü vb. anayasal haklarda böyle oldu¤u gibi hemen her türlü yurttafll›k hakk› için de böyledir. Modern bir devlet kendi öncellerinden farkl› olarak kiflisel olmayan, devredilemeyen, seçim ilkesi taraf›ndan belirlenen bir iktidar anlay›fl›na sahiptir. Esasen bu vas›tayla her ne kadar kölecilik ya da feodalizmden daha meflru dayanaklara sahip olsa da nihayetinde bu da bir s›n›f ikti-

94


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.