G Ü N L E R İ N
T O R T U S U
KRİZ VE ÇÖZÜMSÜZLÜK KISKACINDA TÜRKİYE’NİN SEÇİMİ
T
ürkiye 29 Mart yerel seçimlerine ekonomik krizin pençesinde ve Kürt sorununda çözümsüzlük politikas›n›n eski biçimiyle sürdürülemez hale geldi¤i bir momentte giriyor. Sürdürülemez çözümsüzlük yerel seçimleri Kürt illerinde AKP ile DTP aras›nda bir referanduma dönüfltürdü ama metropollerde emekçilerin, ezilenlerin, iflsizlerin, yoksullar›n ekonomik krizle yükselen kinlerini ve öfkelerini düzen karfl›t› bir 盤l›¤a dönüfltürecek bir alternatif hâlâ yarat›lmay› bekliyor. Türkiye ‹statistik Kurumunun (TÜ‹K) Mart ay› içinde aç›klad›¤› ekonomik göstergeler Türkiye ekonomisinin içine girdi¤i krizin boyutlar›n› gözler önüne serdi. Ayl›k sanayi üretim endeksi Ocak 2009’da bir önceki y›l›n ayn› ay›na göre % 21,3 azalarak 88,6 (2005=100 al›nd›¤›nda) oldu. ‹malat sanayi sektörü endeksi ise %24,2 azalarak 110,2’den 83,5’e geriledi. Sanayinin çökmekte oldu¤unun, 2009 y›l› büyüme oran›n›n negatife geçece¤inin net göstergeleriydi bunlar. Ayn› dönemde d›fl ticarette de dramatik bir düflüfl yafland›. 2009 y›l› Ocak ay›nda, 2008 y›l›n›n ayn› ay›na göre ihracat %25,7 azalarak 7.891 milyon dolar, ithalat %43,3 azalarak 9.271 milyon dolar olarak gerçekleflti. Y›l›n ilk iki ay›nda bütçe a盤› bütün y›l için öngörülen rakama ulaflarak 10,4 milyar liray› buldu. ‹flsiz say›s› ise 838 bin kifli artarak 3 milyon 274 bin kifliye yükseldi. ‹flsizlik oran› 3 puanl›k art›flla rekor bir seviyeye, %13,6’ya yükseldi. Tar›m d›fl› iflsizlik oran› %17,3 olarak aç›kland›. Mevcut iflsizlerin %16,3’ünü (533 binini) bu dönemde ifllerini kaybedenler oluflturdu. TÜ‹K taraf›ndan duyurulan resmi rakamlara, ifl bulmaktan umudunu kesen, dolay›s›yla Türkiye ‹fl Kurumu’na kay›tl› olmayanlar ve mevsimlik iflçilerin say›s› eklendi¤inde bu oran % 24,9’u buluyor. Bir baflka deyiflle, her
dört kifliden biri iflsiz durumda. 300 milyar dolara yak›n d›fl borcu, 50 milyar dolara yak›n cari ifllem a盤›yla en k›r›lgan ekonomilerden biri durumunda olan Türkiye ekonomisinin üretimde, sermaye birikiminde ve istihdamda düflüflle içini girdi¤i krizin ötv/kdv indirimleriyle, otomobil sat›fllar›yla geçifltirilemeyece¤i, ‹MF’yle anlaflmak için seçimlerin yap›lmas›n›n beklendi¤i ama ‹MF reçetelerinin üretime ve istihdama yönelik de¤il d›fl borcun finansman›n›n sa¤lanmas›na yönelik oldu¤u bilinmektedir. Burjuvazi krizin uzun sürmesi halinde toplumsal patlamalar olabilece¤inin fark›ndad›r. Krizin iflçi s›n›f›n›n mücadele ve dayan›flma gücünü k›rmas›na izin vermemeli, s›n›f mücadelesini yükseltmenin yollar›n› bulmal›y›z. Mevcut bürokratik sendikal yap›lanmalardan farkl› bir anlay›fl temelinde yükselecek olan devrimci iflçi hareketinin h›zla infla edilmesi, bunun ilk ad›m› olarak da devrimci iflçi komitelerinin vakit geçirmeksizin örgütlenmesi zorunludur. (Bkz: Afflin Demir’in Lambadaki Cini Ç›karma Zaman› bafll›kl› yaz›s›.) ‹flçiler, emekçiler ve ezilenler AKP ve CHP gibi düzen partileri aras›nda s›k›flm›fl, devletten ve sermayeden ba¤›ms›z ç›karlar›n› eksen alan bir seçenekten yoksun durumdad›rlar. Bu tespit kuflkusuz emek, bar›fl, özgürlük ve demokrasi güçlerinin “Biz de Var›z Platformu”yla gerçeklefltirdikleri seçim iflbirli¤ini küçümsemek anlam›na gelmemektedir. Biz de Var›z Platformu emekçilerin ve ezilenlerin kendi politik inisiyatif ve iradelerini anlaml› bir güce dönüfltürdükleri zemin ifllevi görüyor. Seçimden seçime gerçeklefltirilen “geçici ittifak iliflkileri”nden de¤il, kal›c› bir politik ittifak iliflkisinden yoksunluktan sözediyoruz. ‹çinde bulundu¤umuz koflullar devletten, sermayeden ve onlar›n politik
3
Devrim Yolunda
KURTULUŞ partilerinden ba¤›ms›z bir devrimci demokratik seçenek ihtiyac›n› zorunlu k›lmaktad›r. (Bkz: Günay Kubilay’›n Yerel Seçimler ve ‹ktidar ‹liflkileri bafll›kl› yaz›s›.) Yerel seçimleri Kürt illerinde bir referandum niteli¤ine büründüren, düzenin hükümet ve muhalefet partileriyle, ordusu ve emniyetiyle, tarikat›yla ve domuzba¤c›s›yla yekvücut olup DTP’yi geriletmek ve Kürt hareketini bölmek için seferber olmas›d›r. Devletin tüm olanaklar›, Kürt halk›yla yasal politik temsilcisi aras›ndaki ba¤ zay›flat›lmak için seferber edildi; Kürt halk›na, politik temsilcisinden vazgeçmesi durumunda “iyi fleyler olaca¤›” devletin en yetkili a¤z›ndan vaat edildi. Bu arada “tabular y›k›lmakta!”, örne¤in Cumhurbaflkan› Ba¤dat’ta “Kürdistan” sözcü¤ünü telaffuz edebilmekte: “Madem siz Irak’›n bir parças›s›n›z ve Kürdistan bölgesel yönetimisiniz, o zaman kendi bölgenizdeki terör faaliyetlerine izin vermeyin. … Benim bölgem diyorsan sorumlusun.” Liberal bas›n bunu da yeni bir devrim olarak alk›fllamakta, AKP bas›n› “Bu ifl bitti, PKK’n›n tasfiyesi tamam!” diye zafer naralar› atmakta. Üstelik uluslararas› ve bölgesel konjonktür elverifllidir de. Ancak ç›plak gerçek fludur: Washington-Ankara-Ba¤dat-Erbil hatt› Kürt sorununda demokratik bir çözüm için de¤il, demokratik çözüm için s›k›flt›ran özneyi tasfiye etmek için kurulmufltur. Kürt özgürlük hareketini bast›rd›ktan sonra Kürt sorununda demokratik çözüm için bas›nc›n da do¤al olarak ortadan kalkaca¤› varsay›lmaktad›r. Bu ayn› zamanda flu anlama gelmektedir: Kürt özgürlük hareketi, ABD’nin Ortado¤u ve Irak politikas›n›n da, Türkiye’nin hem bölgesel güç olma hem AB yolunda ilerleme hayallerinin de, Kürdistan Bölgesel Yönetiminin Türkiye’yle iyi iliflkiler gelifltirip Avrupa’yla komflu olma beklentilerinin de önünde ortadan kald›r›lmas› gereken bir engel haline gelmifl oluyor. Ankara-Ba¤dat ekseni, Musul-Kerkük’ten petrol, Erbil’den “hoflgörü ve kardefllik”, Kandil’den “tasfiye” devflirerek kurulmaya çal›fl›l›yor. Her fley Türkiye’nin bütün Cumhuriyet tarihi boyunca sürdürdü¤ü inkar ve imha siyasetinin, Kürt sorununda çözümsüzlük politikas›n›n t›kand›¤›n›, art›k sürdürülemez hale geldi¤ini gösteriyor. Ama Türkiye’nin bu durumdan “demokratikleflme” yolunda küçücük de olsa bir ad›m atmas› gerekti¤ine dair bir sonuç ç›kard›¤› yolunda hiçbir
emare yok. E¤er hem çözümsüzlük politikas› eski biçimiyle sürdürülemiyor hem de demokratikleflme ad›mlar› at›lam›yorsa, yani Cumhuriyet’te taktik tükendiyse, eski sand›klar›n aç›lmas›, Osmanl›’n›n oyun hazinesine baflvurulmas›, ayn› anlama gelmek üzere, tarz tarz siyasetlerden “Türkçülük”ün yetmedi¤i yerde “Osmanl›c›l›k”›n devreye girmesi kaç›n›lmaz oluyor. Yeni Osmanl›c›l›k ak›m›n›n ideolojik ve siyasal zemini bafll›ca üç ad›mda gerçeklefltirilmeye çal›fl›l›yor. Bunlardan biri ve en önemlisi, Kemalist devleti ‹slam ve Osmanl› miras›yla uzlaflt›rma çabas›. ‹kincisi Osmanl›’dan gelen imparatorluk güveni ve büyüklük kompleksi ile bölgesel bir süper güç olma hedefi. Üçüncüsü de, Cumhuriyet’e geçiflle birlikte yüzünü tamamen Bat›’ya dönmüfl olan Türkiye’nin ‹slam dünyas›na aç›lma çabas›. (Bkz: fiaban ‹ba’n›n Yeni Osmanl›c›l›k Üzerine bafll›kl› yaz›s›.) AKP militarizm taraf›ndan bir türlü iktidar olmas›na izin verilmeyen ma¤duru oynayarak girdi¤i 22 Temmuz 2007 seçimlerinde elini tutmasalar demokratik ad›mlar ataca¤› teranesiyle Kürt oylar›n› art›rd›¤›nda kaleleri düflürmekten sözetmeye bafllam›flt›. Aradan iki y›l geçmemiflken, (bu yaz› yaz›ld›¤›nda seçimlere henüz 5 gün vard› ama) Newroz kutlamalar› kalelerin düflmeyece¤i konusunda yeterli ipuçlar›n› vermekle kalmad›, ABD elçisiyle birlikte “nevruz” ateflinin üstünden atlama “flerefi”nin kültür bakan› bir “solcu” eskisine bahfledilmesine bak›l›rsa, AKP ald›¤› ödünç oylar› bile koruyamayaca¤› gerçe¤iyle yüzlefliyor. Ba¤dat’a gitmek için Erbil’le ifl piflirip Kandil dikeninden kurtulmaya çal›fl›rken Diyarbak›r önemsizlefliyor olmas›n! Bir NATO ülkesi olarak, ABD’nin ve ‹srail’in stratejik, askeri orta¤› olma ve bir bütün olarak emperyalizme iktisadi ba¤›ml›l›¤›yla Türkiye, Ortado¤u’da emperyalist egemenlik aç›s›ndan stratejik bir üstür. Türkiye oligarflisi bu konumu karfl›l›¤›nda bölgede pay kapmaya çal›flmaktad›r. TSK, AKP ve ABD aras›nda kurulmufl olan antant bu aç›dan önemli oldu¤u kadar Türkiye’yi bölgesel bir savafla sürükleyecek kadar da tehlikelidir. Kriz ve savafl ortam›n›, devrim ve sosyalizm mücadelesinin nesnel zeminine çevirmek için bu süreci örgütlü yakalamak gerekiyor. (Bkz: M. U. Bayraktaro¤lu’nun Stratejik Aç›l›m Taktik Bütünlük Üzerine bafll›kl› yaz›s›.) YAYIN KURULU
4
TEMEL POLİTİK PERSPEKTİFLERİMİZ DEVRİM YOLUNDA KURTULUŞ
G‹R‹fi
sempatisini kazan›yor, özgürlük mücadelelerinin tüm dünyaya yay›lmas›na olanak sa¤l›yordu. Art›k kapitalist sömürü düzenine karfl› sosyalizm vard›. Sovyet sosyalizmi geri kalm›fl çarl›k düzeninin enkaz› üzerinden k›sa sürede yeni bir toplumsal sistemin inflas›na bafllad›, ülke kapitalist kuflatmaya karfl›n k›sa sürede önemli ilerlemeler kaydetti. Bununla birlikte iç savafllar, ayaklanmalar ve k›tl›k genç Sovyet ülkesinin yakas›n› bir türlü b›rakm›yor, at›lmak istenen ad›mlar›n önünde ciddi engeller oluflturuyordu. Nitekim, NEP döneminin sona erdirilmesi ve iflçi-köylü ittifak›na son verilmesi sosyalizmin kendi içinde önemli sorunlarla daha fazla yüz yüze gelmesine neden oldu. Burjuva demokrasisinden bin kat daha demokratik olan proletarya diktatörlü¤ü, giderek sosyalist demokrasi ilkelerinden uzaklaflmaya bafllad›. Marksizmin ekonomist yorumuyla sosyalizmin bir iktisadi kalk›nma modeline indirgendi¤i bu süreç, bürokratik çarp›t›lmaya u¤rayarak siyasette de kendini iflçilerin yerine ikame eden bürokratik parti egemenli¤ine dönüfltü. Böylece "bir dönemin zorunluluklar›"n›n teorize edildi¤i, düflünce ve siyasal örgütlenme özgürlü¤ünün ortadan kald›r›ld›¤›, tek parti modelinin bir kural haline getirildi¤i ve böylece ço¤ulcu sosyalizmin yerine monolitik sosyalizmin ikame edildi¤i bir dönem bafllad›. Bu dönemin temel karakteristik özelli¤i ço¤ulcu bir sosyalizmin politik temellerinin yok edilmifl olmas›yd›. Böylece sosyalizm, tek partiye indirgenerek farkl› sosyalist düflüncelerin örgütlenme özgürlü¤üne son verildi¤i, demokratik mekanizmalar›n ortadan kald›r›larak sosyalist de-
"Avrupa'da bir hayalet dolafl›yor, komünizm hayaleti…" Marx ve Engels'in 1848'de Komünist Manifesto'ya giriflte yazd›klar› bu cümle bir gerçekli¤e iflaret etmekteydi. Gerçekten de 1800'lü y›llar›n ikinci yar›s› tüm k›ta Avrupa’s›nda komünist fikirlerin yay›ld›¤› bir siyasal, toplumsal süreç oldu. Takvimler 1871’i gösterdi¤inde komünist fikirler kuvveden fiile dönüflüyor, 71 günlük k›sac›k ömrüyle Paris Komünü bütün dünya proletarya yol gösteren ilk iflaret fifle¤i oluyordu. Gerçekten de Komün deneyimiyle, Marx'›n deyifliyle proletarya ve tüm ezilenler tarihte ilk kez "proletarya diktatörlü¤ü"nü ilan ederek, insanl›¤› nihai zafere erifltirecek bir baflka dünyan›n mümkün oldu¤unu göstermiflti. Paris Komünü s›n›fl› toplumlar içerisinde en demokratik iktidar biçimiydi. Az›nl›¤›n ço¤unluk üzerinde egemenlik kurmas›na yarayacak profesyonel ordu ve polis gibi siyasal zor ve bask› ayg›tlar›na son verilmiflti. Bask› ayg›t› silahl› tüm halktan olufluyordu. Zira bu bir ço¤unluk egemenli¤iydi ve bast›raca¤› ço¤unluk de¤il, "az›nl›k"t›. Paris Komünü düflman kardefller Frans›z-Alman burjuvazilerinin iflbirli¤i sonucu y›k›ld›. 20. yüzy›la girildi¤inde devrimler ça¤› bütün ihtiflam›yla bafllam›flt›. S›n›f mücadelesinin Avrupa baflta olmak üzere tüm dünyada giderek güçlenmesiyle, takvimler 7 Kas›m 1917'yi gösterdi¤inde Ekim Devrimi ile tüm dünya proletaryas› ve ezilen halklara nihai kurtulufl yolunda yeni bir 盤›r aç›l›yordu. Sosyalizm tüm dünyada giderek proletaryan›n
5
Devrim Yolunda
KURTULUŞ mokrasinin temelinin yok edildi¤i ve siyasal zor ayg›tlar›n›n (ordu, polis, gizli servisler vb.) toplum üzerinde bask› unsuru oldu¤u bir sistem haline gelmiflti. Lenin'in sa¤l›¤›nda en çok mücadele verdi¤i ekonomizm, sosyalizmi bir a¤aç kurdu gibi içten içe kemiriyor, art›klar›ndan dogmatizm canavar› do¤uyordu. Art›k Sovyet Sosyalizmi Marksizmin ekonomist yorumu ve dogmatik anlay›fl› nedeniyle yaln›zca kendine yabanc›laflmakla kalm›yor, ayn› zamanda ba¤lafl›¤› di¤er ülkelere de ihraç yoluyla ikame ediliyordu. Lenin “tek ülkede sosyalizmin nihai zafere eriflebilece¤ini düflünmüyor, Ekim Devrimi’nin ard›ndan, geliflmifl kapitalist bir ülke olan Almanya’da devrim bekliyordu. Almanya’dan gelecek olan devrim Ekim Devrimi’nin kaderini belirleyecek kadar önemliydi. Çünkü Lenin enternasyonal dayan›flman›n önemine inan›yor ve tek ülkede sosyalizmin kesin baflar›s›n›n bir dünya devrimine ba¤l› oldu¤unu biliyordu. Birkaç ülkenin Sovyet sistemine eklemlenmifl olmas› tarihsel olarak önem tafl›sa da, Almanya’n›n kat›l›m›yla yaratabilece¤i siyasal etkiyi yaratmaktan uzakt›. Ne var ki, Almanya’dan beklenen devrim gelmedi. Enternasyonal dayan›flmadan mahrum kalan genç Sovyet devleti siyasal olarak tecrit edilmifl, adeta devrim yaln›z kalm›flt›. Bunun ne türlü bir içe kapanmaya neden olaca¤› çok geçmeden görülecekti. Lenin yaflam›n›n son döneminde giderek geliflmekte olan bürokrasinin ne denli bir tehlike oldu¤unu görüyor fakat merkez komiteye gönderdi¤i mektuplarla sürece müdahil olmaya çal›fl›yor ancak etkili olam›yordu. Yaln›z kalan devrim, sosyalizmin “ana vatan›” elbette iç ve d›fl düflmanlara karfl› savunulacakt›. Bu durum sosyalizmin kitab›nda yazmayan pek çok fleyin kural haline dönüflmesine yol açt›. D›flardan sa¤lam görülen sistem içerden çürümeye çoktan bafllam›flt›. Bu çeliflkiler 70’i aflk›n y›l sonra sistemin y›k›lmas›nda önemli roller oynayacakt›. Sosyalist sistemin çözülüflü ve dünyan›n tek kutuplu hale gelmesi emperyalist kapitalist sistem taraf›ndan zafer naralar› at›larak karfl›land›. Tarihin ve ideolojilerin sonunun geldi¤i, art›k nihai sistemin kapitalizm oldu¤u söylemi genel kabul görür olmufltu. S›n›fsal, ulusal mücadeleler gerilemeye bafllam›fl, iflçi s›n›f› ve halklar›n üzerindeki bask› sömürü ve tahakküm artm›flt›. Kapitalizmin zaferinin üzerin-
den çok geçmeden dünya savafllar, açl›k ve sefalet nedeniyle tarihinin en barbar dönemini yaflamaya bafllayacakt›. Zafer naralar›n›n üzerinden çok geçmedi. Bugün kapitalist emperyalist sistem flu ana kadar gördü¤ü en ciddi krizlerden biriyle karfl› karfl›ya gelmifl durumda. Her derde deva neo-liberal politikalar yerle yeksan olur, gerçeklerin üzerindeki sis perdesi da¤›l›rken, emperyalist kapitalist sistemi deyim yerindeyse ölüm korkusu sarm›fl durumda. fiimdi dünyada yeni bir sürecin ayak sesleri duyulmaya bafllan›yor. Dünya ölçe¤inde mücadeleler yükseliyor, tüm ülkelerin ezilenleri aralar›nda enternasyonal bir kardefllik ba¤›n›n oldu¤unu bugün çok daha iyi görüyor. Latin Amerika, Ortado¤u ve daha birçok co¤rafyada emperyalist kapitalizm önemli açmazlar yafl›yor. Mücadeleler üzerindeki depresif dalga çözülüyor ve baflta komünistler olmak üzere herkesi kapitalizmin mezar›n› kazmaya davet ediyor. Komün'den Ekim Devrimi'ne, Ekim Devrimi'nden de bugüne yaflad›¤›m›z 137 y›ll›k tarihsel süreç sosyalizmin gençlik dönemi olarak tarihte yerini al›rken, arkas›nda olumlu olanlar kadar olumsuz ve bir kez daha tekrarlanmamas› gereken son derece ö¤retici deneyler b›rakm›flt›r. ‹flte bu program, Komünist Manifesto’da vurguland›¤› gibi “proletaryan›n ç›karlar›ndan baflka bir ç›kara sahip olmad›klar›”n› ve yerel mücadelelerden geçecek olsa da proletaryan›n geri dönülmez nihai zaferinin ancak bir dünya devrim süreciyle ba¤l› oldu¤unu düflünen komünistlerin, y›k›lan› tekrarlamayacak ve gerçekten iflçi s›n›f›n›n iktidar›na ve sosyalist demokrasiye tekabül edecek bir yeni toplumsal yap›lanma amac›na yönelik olarak tarihe vermek istedikleri yan›t› oluflturma amac›ndad›r. Bu program sistemin kendi kendine çürümesini bekleyerek zaman geçirmeyi de¤il, onu vurup devirecek bir gücün örgütlenmesini temel görev kabul eden komünistlerin eylem k›lavuzudur. Marksizm ve Leninizmin ›fl›¤›, "küreselleflme" ad› alt›nda empoze edilen emperyalizmin egemen güç oldu¤u verili koflullarda yolumuzu ayd›nlat›yor ve insanl›¤›n nihai kurtuluflu için s›n›fs›z ve sömürüsüz bir topluma olan ihtiyaç, bu u¤urdaki inanc›m›z ve kararl›l›¤›m›z bizleri kopmaz ba¤larla devrim ve sosyalizm davas›na ba¤l›yor.
6
Devrim Yolunda
KURTULUŞ BÖLÜM I
vb. çok yönlü bir rekabet sürdü. Konvansiyonel silahlardan nükleer silahlara, k›talararas› balistik füzelerden uzay yar›fl›na, askeri bloklar1. "Emperyalizm, tekellerin ve mali serma- dan ekonomik ve ticari oluflumlara vb. kadar yenin egemenli¤inin ortaya ç›kt›¤›, sermaye ih- dünyada bir "denge durumu" olufltu. Ancak, rac›n›n birinci planda önem kazand›¤›, dünya- denge Sovyetler Birli¤i ile Do¤u Avrupa'n›n çön›n uluslararas› tröstler aras›nda paylafl›m›n›n küflüyle birlikte kapitalist-emperyalist sistebafllam›fl oldu¤u ve dünyadaki bütün toprakla- min lideri konumundaki ABD'nin lehine bozur›n en büyük kapitalist ülkeler aras›nda payla- larak dünyada "yeni bir dönem" bafllad›. fl›lmas›n›n tamamlanm›fl oldu¤u bir geliflme 3. "So¤uk savafl" dönemi boyunca emperyaaflamas›na ulaflm›fl kapitalizmdir." (Lenin) Ka- list kapitalist blokta her fley komünizm tehdipitalizmin bu yeni aflamas›nda iki büyük em- dine karfl› flekillendirildi. Siyasal yaflamdan peryalist paylafl›m savafl› oldu ve dünyan›n kamu yaflam›na dek bu tehdidin etkisi hep var önemli bir bölümü yeniden paylafl›ld›. Birinci oldu. Bu süreçte, kapitalist emperyalist devletPaylafl›m Savafl›'n›n sonunda gerçekleflen ler, komünizm tehdidine karfl› Türkiye'nin de Ekim Devrimi ile dünyada ilk kez iflçi s›n›f› ve içinde oldu¤u birçok ba¤›ml› devleti emperyaemekçilere yol gösterecek siyasal ve toplumsal lizmin ileri karakollar› haline getirerek bu devalternatif olufltu. Sosyalizmin ortaya ç›k›fl› ka- letlerdeki siyasal atmosferi otoriterlefltirerek pitalizmi (onunla rekabet yoluyla) yeniden bir halklar›n devrimci ve demokratik mücadeleledinamizme zorlarken, ABD emperyalizminin rinin fliddet kullan›larak bast›r›lmas›n› sa¤lapatronlu¤unun yine esas olarak bu anti-komü- d›lar. Bu amaçla militer ve paramiliter gruplar nist rekabet sayesinde benimsenmifl olmas›n›n kurup bizzat örgütleyerek kulland›lar. Bu antigetirdi¤i dünya çap›ndaki bir görece uyumlu- komünist konsept esas olarak ABD'nin ulusal luk bu dönemin karakteristik özelli¤i oldu. güvenlik stratejilerine göre flekillenen milli gü‹kinci Paylafl›m Savafl›'nda Hitler faflizminin venlik stratejileri ile oluflturuldu. yenilmesinde büyük pay› olan SSCB, savafl›n 4. Sermayenin merkezileflmesi ve üretimin galipleriyle birlikte masaya oturdu ve Avrupa yo¤unlaflmas› 20. yüzy›l boyunca artan bir h›zile Asya'da s›n›rlar›n yeniden çizilmesinde be- la sürmüfl ve günümüze kadar devam etmifltir. lirleyici rol oynad›. Böylelikle savafl›n sonunda fiimdi, 21. yüzy›l›n bafl›nda, kapitalist ekonoliderli¤i ABD 'ye geçen ve kendini "yeniden minin belli bafll› sektörlerindeki üretimin ve tiüretme ve gelifltirme" potansiyellerini h›zland›- caretin çok büyük bir k›sm› az say›da çok ulusrarak sürdüren kapitalist-emperyalist sisteme lu tekelin elinde toplanm›flt›r. Baflka bir deyiflkarfl›, Sovyetler Birli¤i'nin öncülü¤ünde, Do¤u le dünya üzerinde Avrupa ile Çin Halk egemen olan tekelleCumhuriyeti ve giderin say›s› azal›rken; İşte bu program, Komünist Manifesrek geniflleyen ulusal ekonomik ve siyasal to’da vurgulandığı gibi “proletarkurtulufl mücadelelegüçleri ola¤anüstü rini de kapsayan bir yanın çıkarlarından başka bir çıderecede artm›fl, art›k blok olufltu. dünya çap›nda ve ülkara sahip olmadıkları”nı ve ye2. Bilimsel ve tekkeler baz›nda her rel mücadelelerden geçecek olsa nolojik üstünlükleri sektörde bir kaç büda proletaryanın geri dönülmez ba¤lam›nda iki bloyük tekel her fleye nihai zaferinin ancak bir dünya ¤un liderlikleri araegemen olmufltur. devrim süreciyle bağlı olduğunu s›nda bafllayan "iki Çok uluslu tekeller düşünen komünistlerin, yıkılanı süper gücün" çok yönaras›ndaki mücadele tekrarlamayacak ve gerçekten işçi lü mücadelesi, "so¤uk kapitalist ekonominin sınıfının iktidarına ve sosyalist savafl" denilen 45 y›len etkili sektörü olan demokrasiye tekabül edecek bir l›k bir süreci bafllatt›. enerji ve teknoloji yeni toplumsal yapılanma amacıBu süreçte "iki süper alan›nda sürmekte ve na yönelik olarak tarihe vermek güç" aras›nda, ekonoçok çeflitli biçimlere mik, politik, teknoloistedikleri yanıtı oluşturma ama(flirket birleflmeleri ya jik, askeri ve stratejik da evlilikleri, flirket cındadır. EMPERYAL‹ST KAP‹TAL‹ZM‹N DURUMU
7
Devrim Yolunda
KURTULUŞ sat›n almalar›, borsada hisse senetlerinin toplanmas› vb.) bürünmektedir. Birinci Paylafl›m Savafl›'ndan bu yana kapitalist üretim ve yeniden üretimin temel sektörlerinden olan enerji kaynaklar›n›n denetimi ve paylafl›m›, flimdi emperyalistler aras›nda en önemli mücadele ve yeniden paylafl›m alan› olmaya bafllam›flt›r. 5. Dünyan›n belli bafll› emperyalist devletler taraf›ndan paylafl›m› yeni bir sürece girmifltir. Sovyetler Birli¤i'nin y›k›l›fl›ndan sonra dünyada tek bafl›na etkinlik kurmaya bafllayan ABD, dünya ölçe¤indeki egemenli¤ini pekifltirmiflti. Bu süreç, 21. yüzy›l›n bafl›ndan itibaren belli bafll› emperyalist devletler ve büyük güçler aras›ndaki çeliflkilerin artmas›na ve giderek derinleflmesine yol açm›flt›r. Özellikle 11 Eylül'den sonra ABD, terörle mücadele bahanesiyle tüm dünyada istedi¤i yere müdahale etmekte, bunu yaparken de referans›n› iki kutuplu dünyan›n dengelerinden alan ve kendine engel olabilecek tüm kurulufllar› devre d›fl› b›rakmaktad›r. 6. Bugün ABD’nin küresel düzeydeki üstünlü¤ü tart›fl›l›r ve sorgulan›r olmufltur. Durum bir 10 y›l kadar önceki durumdan bütünüyle farkl›laflm›flt›r. Tarihin sonu, kapitalizmin nihai bir sistem oldu¤u yaklafl›mlar› geçerlili¤ini kaybetmifl durumdad›r. Gerek Fukuyama’n›n “tarihin sonunun geldi¤i” tezi, gerekse Huntington’un bundan böyle “ideolojilerin de¤il, medeniyetlerin çat›flaca¤›” tezi siyaseten anlam›n› yitirmifl durumdad›r. Bugün serbest piyasac›, küreselleflmeci ideolojiye olan güven temelden sars›lm›flt›r. Kapitalizm tarihinde gördü¤ü en ciddi krizlerden birini yaflamaya bafllam›flt›r. Yaflanan kriz, “piyasa ekonomisinin kendi kendini dengeye getirece¤i, denetleyebilece¤i, kendi kendine istikrarl› bir büyüme, kaynaklar›n da¤›l›m›nda istikrar ve verimlilik sa¤layaca¤›” konusundaki yaklafl›mlar›n› çürütmüfl durumdad›r. Neo-liberalizm iflas etmifltir. 7. Bugün bafl›n› ABD’nin çekti¤i emperyalist kapitalist blok kendine yeni kurtulufl yollar› aramakta ancak, yaflanmakta olan kriz sürecini bir türlü atlatamamaktad›r. Kriz kapitalizmin ola¤an sonucudur. Yüz küsur y›l önce Marx’›n kapitalizme iliflkin vard›¤› sonuçlar bugün bir kez daha do¤rulanmaktad›r. “Kapitalist üretimin önündeki en büyük engel yine sermaye birikiminin kendisidir”. Neo-liberalizmin çöküflü beraberinde dünyan›n yeniden
paylafl›m› sorununu getirmektedir. Dünya büyük küresel güçler taraf›ndan çöken sistemi aratmayacak bir yol ve yöntemle yeniden paylafl›ma tabi tutulmaktad›r. Ve bu durum yeni hegemonya mücadelelerine, bölgesel çat›flmalara neden olacakt›r. Dünyada küresel ve bölgesel güçler aras›nda gerilim artmaktad›r. 8. Her kriz çözüm olanaklar›n› kendi içinde tafl›r. Yaflanmakta olan krizin de iki türlü çözümü olanakl›d›r. Bunlardan birisi sistemin kendini restore etmesi ve post neo-liberal ekonomi politikalar› ve stratejiler gelifltirmesidir. Bu çözüm do¤al olarak dünya halklar›n›n ve iflçi s›n›f›n›n aleyhinde bir çözümdür. Bu tür bir “çözüm”le halklar daha çok yoksullaflacak, bir avuç kapitalist daha zenginleflecek, politik bask›lar daha yo¤unlaflacak ve bölgesel savafl riskleri artacakt›r. Böylece krizin faturas› iflçi s›n›f›na ve ezilen halklara ödettirilecektir. Bir di¤eri ise krizi yaratanlara krizin faturas›n›n ödettirilece¤i devrimci çözümdür. Devrimci çözümle amaç krizin devrimci mücadelelerle derinlefltirilerek, devrimin önünü açacak bir imkana dönüfltürülmesidir. Bugün bir ç›rp›da bu noktaya gelmek mümkün olmasa da düne göre sürecin çok daha olgunlaflmakta oldu¤unu söylemek abart› olmaz. 9. Bugün sermaye ihrac› ola¤anüstü boyutlara ulaflm›flt›r. Sermayenin ihrac› ve geri dönüfl biçimlerinde (yabanc› sermayenin karlar›n›n geri dönüflü ve yat›r›mlar›n garantiye al›nmas› için tedbirler ve teknolojik ba¤›ml›l›klar vb.) önemli de¤ifliklikler olmufltur. Bunlar›n bafl›nda ‹MF, DB, DTÖ gibi kurumlar kanal›yla gerçeklefltirilen istikrar programlar›na dayal› krediler ve ilgili ülkenin maliyesinin s›k› denetimi çok ileri boyutlara (kredilerin kesilmesi, ticari ve teknolojik ambargo, nitelikli gümrük antlaflmalar› ve çeflitli borsa oyunlar› vb.) ulaflm›flt›r. Sermaye ihrac›n›n do¤al sonucu olarak d›fl borç k›skac›na al›nm›fl ba¤›ml› ülkeler geri b›rakt›r›lm›fll›¤› yeniden üretmekte ve yeniden borçlanmak zorunda kalmaktad›r. Bu borçlar›n ödenmesi için de ulusal servetler talan edilmektedir. Kuflkusuz ülkenin bu talan›ndan yerli iflbirlikçiler de paylar›na düfleni almakta olduklar›ndan mekanizman›n bir biçimde devam edebilmesi için ellerinden geleni yapmaktad›rlar. Buna karfl›n Latin Amerika’da iflbafl›na gelen baz› sol iktidarlar›n ‹MF ile iliflkilerini koparmalar› olumlu bir geliflmedir. 10. Bilimsel ve teknolojik geliflmeler, kapi-
8
Devrim Yolunda
KURTULUŞ talist üretimin temel sektörlerinde önemli de- sömürünün artmas›na yol açar bir hale gelmifl¤ifliklikler yaratm›fl ve otomasyonun sa¤lad›¤› tir. Daha önce yaflanan Asya, Rusya ve Arjanimkanlarla gerçeklefltirilen reorganizasyon ifl- tin krizleri k›sa sürede global düzeyde etki gössizli¤i art›ran bir etken olmufl, bir yandan da terdi ve bir çok geliflmemifl ba¤›ml› ekonomiyi kapitalist tekeller aras›ndaki maliyeti düflür- etkiledi. Bugün ise ABD emlak piyasalar›nda me rekabeti, iflçi ve emekçi ücretlerini düflüre- bafllayan ve k›sa süre içinde dünyan›n tüm bürek yaflam standartlar›n› etkilemifltir. Bu sü- yük ekonomilerini etkileyen kriz finansal sekreçte kapitalist üretim ve yeniden üretimin törde kalmay›p üretimi de direk etkilemeye stratejik iflkollar›nda de¤ifliklikler olmufl, ener- bafllam›flt›r. Bu kriz birçok ba¤›ml› ekonominin ji, biliflim, iletiflim gibi iflkollar› en önemli ifl- iflas bayra¤›n› çekmesine neden olabilir. Bu ülkollar› haline gelirken, daha da geliflen otomo- keler izlenen yolun dengesizli¤inin ve bunun tiv ve reklam sanayileri kapitalist ekonominin yaratt›¤› s›n›f çeliflkilerinin sertli¤i nedeniyle sürükleyici sektörleri olmufltur. Ayr›ca, temel emperyalist zincirin nispeten kolay k›r›labilehizmetler yasas›, yerel yönetimler yasas›, ifl ya- ce¤i ülkelerdir. Ama Lenin'in ifade etti¤i gibi sas› gibi sald›r› yasalar›yla birlikte, "devleti "bir sistem ne kadar çürürse çürüsün, onu vuküçültme" ad› alt›nda sürdürülen neo-liberal rup devirmeye yetecek bir güç olmad›¤› müdpolitikalarla en temel sosyal hizmetler dahi detçe varl›¤›n› sürdürür." metalaflt›r›lmakta, esnek üretim yayg›nlaflt›r›l12. Emperyalizme ba¤›ml›l›k ülke ekonomik makta, özellefltirme, sendikas›zlaflt›rma, iflsiz- kaynaklar›n›n verimsiz kullan›lmas›na ve serlik ola¤anüstü boyutlara ulaflmaktad›r mayenin üretim d›fl› alanlara kaymas›na ne11. Globalizm flartlar›nda serbest piyasa de- den oldu. Bugün dünyay› sarmal›na alan ekonilen olgu devletleri, tabii ki sermaye ihtiyac› nomik kriz fazla üretim krizidir ve krizin kayiçinde olanlar›, piyasa karfl›s›nda güçsüzlefltir- na¤› Lenin’in söyledi¤i gibi karfl›l›ks›z “kupon mekte uluslararas› alanda dolaflan sermaye, keserek yaflayan” asalak s›n›ft›r. Karfl›l›ks›z kamu ç›karlar›yla çat›flt›¤› noktada taviz ver- kupon keserek yaflama politikas› kendi mant›meye ihtiyaç duymadan tas› tara¤› toplay›p ki sonuçlar›n› do¤urmakta gecikmez. Ba¤›ml› dünyan›n bir baflka alan›na kaçabilmektedir. ülkelerde spekülatif sermayenin geliflimine Buna ‹MF ve DB'nin ulusal devletleri denetim olanak sa¤lar, rantiyeci bir kesimi gelifltirir, alt›na almas› da eklenince, bunlar›n (devletle- ülkede sermaye kendini daha kolay gerçekleflrin) kamu ç›kar› ad›na yapabilecekleri bir fley tirmek için üretim d›fl› alanlara kayar, iflsizlik kalmad›¤› gibi bizzatihi bu belirlenme dolay›- ve toplumsal eflitsizlik artar. Bir yanda empers›yla kamu ç›karlar›n›n ifade edilmesini bast›r- yalizmle iflbirli¤i içindeki küçük bir az›nl›k gimaya yöneltilmektedir. Emperyalizm, mali bu- derek daha fazla zenginleflirken, bir yanda milnal›mlar›n da global düzeyde birbirini dolays›z- yonlarca iflsize yeni iflsizler kat›l›r. Sa¤l›ks›z ifl koflullar› daha da köca etkileyece¤i bir sütüleflir, çocuk emek recin önünü açm›flt›r. Globalizm bir anlamda da Marx'ın gücü kullan›m› yoBirbiriyle iliflki halin150 yıl önce söylediklerinin geçer¤unlafl›r, ifl kazalar› deki ekonomiler birartar, kölece çal›flma birlerinin bunal›mlaliliğini hiç kaybetmediğinin biraz koflullar› a¤›rlafl›r. r›ndan h›zla etkilenir daha iyi görülmesi anlamına gelLüks tüketimde artbir hal alm›fllard›r. mektedir. Dünya pazarı birleştikma, ideoloji sektörünBa¤›ml› ülkelerin çe, işçi sınıfının ulusal müfrezelede (reklam, bas›n yaekonomileri bu biçiri tek bir sınıf olduklarını ve ulusy›n) bir geniflleme ormiyle uluslararas› lararası sermaye karşısında çıkartaya ç›kar. Askeri sadalgalanmalara aç›k larının ortaklığını daha iyi görenayi ve militarizm bir hal alarak, bu dalbilme şansına ulaşmakta ve ulusal daha da gelifltirilir. galanmalardan etkidar görüşlülükten kurtulma olaEmperyalizm halklar› lenmek suretiyle halnaklarına kavuşmaktadırlar. Yani boyunduruk alt›na alk›n yaflam standard›öldüğü sanılan enternasyonalizm, makla kalmaz ayn› n›n düflmesine, topglobalizm tarafından görünür hazamanda onlar›n küllumsal eflitsizli¤in türel dokular›n› tahartmas›na, açl›k ve le getirilmektedir. 9
Devrim Yolunda
KURTULUŞ rip ederek yerine emperyalist sömürüyle uyumlu bir kültür koyar. Magazin kültürü egemen kültür olmaya bafllar, toplum kendi ihtiyaçlar›na yabanc›laflt›r›l›r, birey öne ç›kar›l›rken asl›nda bireysel yabanc›laflma sa¤lan›r, toplumda lümpenleflme, futbol fanatizmi, dini köktencilik, flovenizm ve faflizmin sosyal taban› kuvvetlendirilir. 13. Globalizm bir anlamda da Marx'›n 150 y›l önce söylediklerinin geçerlili¤ini hiç kaybetmedi¤inin biraz daha iyi görülmesi anlam›na gelmektedir. Dünya pazar› birlefltikçe, iflçi s›n›f›n›n ulusal müfrezeleri tek bir s›n›f olduklar›n› ve uluslararas› sermaye karfl›s›nda ç›karlar›n›n ortakl›¤›n› daha iyi görebilme flans›na ulaflmakta ve ulusal dar görüfllülükten kurtulma olanaklar›na kavuflmaktad›rlar. Yani öldü¤ü san›lan enternasyonalizm, globalizm taraf›ndan görünür hale getirilmektedir. Kapitalizm için söylenmifl her söz neredeyse globalizm için de söylenebilir durumdad›r. Kapitalizm kendi mezar kaz›c›s› iflçi s›n›f›n› da birlikte yaratm›flt›r. Globalizmin mezar kaz›c›s› ise enternasyonalizmdir. Devrim Yolunda KURTULUfi, dünya devrim sürecine öncülük edecek yeni bir “Komünist Enternasyonal”in kuruluflu için çal›flacak ve bu do¤rultuda Marksizm ve Leninizm yol gösterici olacakt›r.
do¤al gaz boru hatt›d›r. 15. ‹kinci önemli sald›r› savafl›, 11 Eylül gerekçe gösterilerek ve terörle mücadele konsepti çerçevesinde yürütülen Afganistan iflgalidir. ABD'li strateji kurumlar›n›n y›llard›r hükümetlere önerdikleri iflgal hamlesi Taliban gerekçe gösterilerek gerçeklefltirilmifltir. Afganistan tüm yoksullu¤una karfl›n stratejik önemi olan bir ülkedir. Bu önemden dolay›d›r ki, Sovyet sosyalizmi döneminde radikal ‹slamc›lar ve Laden bizzat ABD taraf›ndan e¤itilerek Sovyetlere karfl› savaflt›r›lm›fl iken, Sovyetler y›k›ld›ktan sonra Orta Asya petrol ve do¤al gaz kaynaklar› üzerinde stratejik üstünlük kazanman›n ve enerji yollar›n›n denetlenmesinin, Rusya ve Çin'i aflamal› olarak kuflatman›n, Keflmir sorunu nedeniyle dönem dönem çat›flan Pakistan ve Hindistan'› denetleyebilmenin ve ‹ran'›n arkadan kuflat›lmas›n› sa¤layabilmenin olana¤› Afganistan'›n iflgali ile mümkün olmufltur. Afganistan'da askeri üs bulundurmak ayn› zamanda Orta Asya içlerine de nüfuz etmek anlam›na gelmektedir. ‹flgalin ard›ndan Orta Asya’daki eski Sovyet cumhuriyetlerinde de askeri üsler kurulmaya bafllanm›fl, Kazakistan'da, K›rg›zistan'da üsler kurulmufltur. Bu üsler bulunduklar› bölgelerde Soros'un finansman›yla yap›lan "devrimlerin" ayakta kalabilmesi ve "demokrasinin" o topraklara yerleflebilmesi için bir olanak olarak de¤erlendirilmektedir. 16. Üçüncü ve en fliddetli sald›r› savafl› Irak'ta cereyan etmektedir. ABD Ortado¤u’ya müdahale ederek, petrolü denetim alt›na almak, ‹srail'in güvenli¤ini sa¤lamak, nükleer silaha sahip bölgesel bir gücün ortaya ç›kmas›n› önlemek amac›ndad›r. Ortado¤u sahip oldu¤u enerji kaynaklar›yla birlikte di¤er küresel güçlere üstünlük sa¤lamak için denetlenmesi gereken bir bölgedir. Bununla birlikte ABD Irak’tan bekledi¤i sonucu henüz alamam›fl durumdad›r. Direniflin geldi¤i nokta itibar›yla ABD tam bir bata¤a saplanm›flt›r. Direniflin sona erdirilmesinde ne Saddam'›n idam edilmifl olmas›n›n ve ne de seçimlerin yap›lm›fl olmas›n›n bir faydas› olmufltur. Oysa ki, savafl›n bafllad›¤› 2003 Mart›ndan bu yana geçen süreçte iflgal tamamlanm›fl, ard›ndan da önce Suriye ard›ndan ‹ran meselesi çözülmeye bafllanm›fl olmal›yd›. Suriye'nin Lübnan'dan çekilmesi ve bir kaç köye ABD sald›r›s› düzenlenmesinin ötesinde Suriye cephesinde önemli bir geliflme yoktur. Kuflkusuz bu da önemsiz bir geliflme
BÖLÜM II
BÖLGESEL DURUM
14. ABD do¤uya do¤ru aç›larak petrol ve enerji kaynaklar› üzerinde egemenlik kurmaya çal›fl›rken 3 temel sald›r› savafl›n› devreye soktu. Bunlar›n ilki ve Balkanlar köprüsünün ele geçirilmesinde en önemli ad›m NATO'nun Yugoslavya müdahalesidir. Yugoslavya'n›n uygulamak zorunda b›rak›ld›¤› ‹MF ve DB politikalar›, zaten var olan bölgeleraras› uçurum nedeniyle toplumsal huzursuzlu¤u artt›rm›fl, bu huzursuzluk etnik milliyetçi bir temelde karfl›l›kl› çat›flmalara dönüflmüfltü. Sonunda bölgeye müdahale eden ABD ve NATO oldu. ABD mazlum Müslümanlar› kurtar›yormufl izlenimiyle ‹slam dünyas›na da jest yaparken, esas olarak Hazar denizinden bat› piyasalar›na gelen yollar›n güvenli¤ini sa¤lam›fl ve önemli bir jeostratejik bölgede yerleflmifl oldu. Bu stratejik önemin temel nedenlerinden biri, önde gelen ABD ve Avrupa petrol yat›r›mc›lar›n›n birlikte infla etti¤i Bulgaristan-Arnavutluk petrol ve
10
Devrim Yolunda
KURTULUŞ de¤ildir. ‹ran ise dört bir yandan kuflat›lm›fl ol- d›r. 18. Bölgedeki istikrars›zl›k birinci Körfez sa da ABD'nin k›sa vadede bir sald›r› savafl›na kalk›flamayaca¤› bir durumdad›r ve h›zla bu Savafl›'yla boyutlanm›fl, Irak'›n iflgali ile süredurumunu tahkim etmektedir. ‹ran'›n uran- ¤enleflmifltir. Emperyalist politikalar y›llarca yum zenginlefltirme program›na devam etmesi yan yana yaflam›fl halklar› birbirine düflürmüfl, Ortado¤u’da bir baflka nükleer oda¤›n ortaya halklar aras›nda düflmanl›k tohumlar› ekmiflç›kmas›n› sa¤layabilir ki, bu hem ABD’nin ve tir. ‹flgal sonucu Ortado¤u'nun hâkim karaktehem de ‹srail’in bölgesel ç›karlar›na ters bir ri ‹srail ile birlikte istikrars›zl›k olmufltur. ‹sdurumdur. Kald› ki, ABD henüz ‹ran ile iflbirli- rail'e verdi¤i destek ile Filistin katliamlar›n›n ¤i yapmama konusunda AB'yi ikna edememifl- suç orta¤› olan ABD, on y›ld›r sürdürdü¤ü g›da tir. ‹ran Rusya’dan nükleer teknoloji ve silah ve ilaç ambargosuyla her y›l 40 bini "5 yafl›n alsistemleri al›rken, Çin’e de petrol satmakta ve t›nda çocuk olmak üzere" 90 bin kiflinin ölmesibu iliflkilerin hemen hiç biri ABD taraf›ndan ne ortam haz›rlam›flt›r. Savafl ile durum daha onaylanmamaktad›r. trajik bir hal alm›fl durumdad›r. Bölgedeki dev17. Emperyalizmin küresel boyuttaki stra- letler veya politik güçlerin emperyalistlerle ifltejilerinin en iyi izlendi¤i bölge tarih boyunca birlikçi politikalar› bölge halklar›n› karfl› karhep Ortado¤u olmufltur. Teröre karfl› bir 3. fl›ya getirmektedir. Balkanlar'da, Filistin'de Dünya Savafl› bafllatt›¤›n› aç›klayan ABD, terör yaflananlar, Talabani ve Barzani'nin ABD ile yuvalar› ve fler ekseni olarak tarif etti¤i Afga- iflbirlikçi politikalar› sonucunda Irak halklar› nistan'dan sonra Ortado¤u'ya müdahalede ge- ile karfl› karfl›ya getirilen Kürt halk› bu saptacikmemifltir. Teröre destek verdi¤i ve kitle im- may› do¤rulayan kan›tlard›r. Çok aç›k olarak ha silahlar› üretti¤i iddias›yla Irak'a yap›lan görülmektedir ki, bu bölgede halklar›n kendi sald›r› ile ABD sadece dünyan›n en güçlü petrol geleceklerini kendi özgür iradeleri ile belirleyataklar›n› denetimi alt›na almam›fl, ayn› za- meleri "emperyalist çözüm" politikalar›yla olamanda Irak'ta sürekli asker bulundurmak su- s› de¤ildir. retiyle hem di¤er emperyalist güçlere ve hem 19. ABD küresel müdahale konsepti çerçevede "fler" güçlerine karfl› stratejik bir üstünlük sinde eski Yugoslavya topraklar›nda en büyük elde etmifltir. Ancak bu üstünlük bugün sorgu- askeri üslerinden birini kurmufl, Kazakislanmaya bafllanm›flt›r. ABD’nin bu ad›m› glo- tan’daki Rus askeri üssüne iyice yaklaflm›fl ve bal düzeydeki hegemonya stratejisinin aç›k ör- askerlerini konuflland›rm›flt›r. Bu sayede bölne¤idir. Ortado¤u emperyalizm için her dö- gede ABD varl›¤› kan›ksanm›fl, böylece de yenemde kilit önemi olan bir alan olmufltur. Zen- ralt› kaynaklar› üzerinde denetim sa¤larken gin yer alt› kaynaklar›, tarihi ve jeostratejik ayn› zamanda Çin ve Rusya’n›n bölgedeki siyaönemi nedeniyle dün oldu¤u gibi bugün de bu si ve askeri etkisini s›n›rland›rmay› baflarm›flde¤eri devam etmektedir. Emperyalizmin bu- t›r. Ard›ndan bu stratejik yaklafl›m› “Büyük güne dek bölgede güttü¤ü politikalar› bölgede- Ortado¤u Projesi” ad› alt›nda pazarlam›flt›r. ki halklar›n kendi kaABD emperyalizmi derlerini tayinlerini bu strateji ile milyonengellemifl, yer alt› ve larca insan›n ölümüOrtadoğu emperyalizm için her döyerüstü kaynaklar›n› ne neden olmufl, kan nemde kilit önemi olan bir alan ve zenginliklerini ya¤ak›tm›fl ve dünya olmuştur. Zengin yer altı kaynakmalam›fl, halklar› köhalklar›n›n düflmanl›ları, tarihi ve jeostratejik önemi lelefltirmifltir. Irak'›n ¤›n› kazanm›flt›r. nedeniyle dün olduğu gibi bugün iflgali ile bir baflka dü20. ABD askeri, side bu değeri devam etmektedir. zeye s›çram›fl olan yasi ve ekonomik olaEmperyalizmin bugüne dek bölemperyalist iflgalin ve rak hala en büyük gede güttüğü politikaları bölgedegüdülecek politikalagüçtür ancak içine ki halkların kendi kaderlerini tar›n halklara özgürlük girdi¤i global kriz süyinlerini engellemiş, yer altı ve tafl›mayaca¤›, uluslareci, Ortado¤u planlayerüstü kaynaklarını ve zenginr›n kendi kaderlerini r›n›n gerçekleflemetayin haklar›n› ellemifl olmas›, dahas› liklerini yağmalamış, halkları körinden alaca¤› ortadaÇin ve Rusya gibi büleleştirmiştir. 11
Devrim Yolunda
KURTULUŞ yük güçlerin siyasal a¤›rl›klar›n›n giderek artmakta olmas› ABD hegemonyas›n›n sorgulanmas› sonucunu do¤urmaktad›r. Önümüzdeki y›llar emperyalist blokta hegemonya mücadelelerinin keskinleflece¤i y›llar olacakt›r. ABD da¤›lmakta olan prestijini askeri, siyasi hemen her yolu deneyerek yeniden toparlamak amac›nda olacakt›r. “Rengi siyah ruhu beyaz” Barak Obama’n›n baflkan olarak seçilmesi ABD’nin kaybetti¤i prestijini yeniden kazanma hamlesinin en önemli ad›mlar›ndan biri olarak görülmelidir. Buna karfl›n bir noktaya dikkat çekmek gerekmektedir. AB, ABD ve Rusya Çin iliflkileri yaln›zca rekabet ve çeliflkilere dayal› “has›ml›k” iliflkisi de¤il ayn› zamanda ortak ç›karlar›n da flekillendirdi¤i bir tür “h›s›ml›k” üzerine kurulu iliflkilerdir. Bu güçler çeliflki yafl›yor olsalar da, aralar›ndaki devasa ekonomik iliflkilerin varl›¤› onlar› bir anlamda birbirlerine mecbur k›lmaktad›r. 21. ABD ’nin Büyük Ortado¤u Projesi’nin önüne bugün hiç olmad›¤› kadar ciddi engeller dikilmifltir. Gürcistan savafl› ile beraber bu plan deyim yerindeyse kesintiye u¤ram›flt›r. Rusya bölgede var oldu¤unu ve kendisine ra¤men bir fleylerin yap›lamayaca¤›n› ald›¤› sert tutumla aç›kça ifade etmektedir. Bu durumu, basitçe Rusya’n›n ABD yanl›s› Gürcü hükümetine “aya¤›n› denk al” demesi olarak de¤il, Avrupa’dan Çin’e, Ortado¤u ve Ön Asya’ya kadar olan bölgede Rusya’n›n “ben de var›m” demesi olarak kavramak gerekmektir. Rusya’n›n önümüzdeki dönem kendi ç›karlar›n› korumak ad›na baflka stratejik ad›mlar atmas› beklenmelidir. 22. Buna karfl›n ABD’nin Ortado¤u ve Kafkaslar arenas›n› boflaltmas› beklenemez. Bu alana yönelik politikalar› belki Bush dönemine k›yasla baz› yöntem de¤ifliklikleriyle makyajlanacak, ancak esas de¤iflmeyecektir. Küresel herhangi bir güç aç›s›ndan Ortado¤u ve Kafkaslar vazgeçilmesi mümkün olmayan alanlard›r. Deyim yerindeyse Ortado¤u, Ortado¤ululara b›rak›lamayacak kadar önem tafl›maktad›r. Bu nedenle ABD’nin stratejisinin tamamlay›c› ad›m› olarak örne¤in ‹ran’a müdahale olas›l›¤›n›n rafa kald›r›lmas› beklenmemelidir. 23. Ortado¤u’da bugün dünden daha farkl› bir durum geliflmektedir. ABD emperyalizminin içine düfltü¤ü kriz ve askeri baflar›s›zl›k gibi yap›sal sorunlar Ortado¤u7da bir tür otorite bofllu¤u yaratmaktad›r. Buna karfl›n Rusya
baflta olmak üzere baflka bölgesel güçlerin dünden daha fazla Ortado¤u politikalar›nda söz sahibi olmaya bafllamas› bölgedeki ABD hegemonyas›n› zay›flatan unsurlardan olacakt›r. Çok say›da büyük güç vektörlerinin çat›flt›¤› ve yer yer birbirlerini massetti¤i ortamda yeni ve etkin devrimci güç ve eylem birliklerinin yarat›lma olanaklar› olabilir. Bu Ortado¤u çemberinin k›r›lmas›nda önemli bir moment olarak görülmelidir. 24. Ortado¤u’nun yar›m yüzy›ld›r kanayan yaras› Filistin sorunudur. Emperyalizmin Ortado¤u’nun ba¤r›na saplad›¤› bir hançer olan Siyonist ‹srail devleti, yar›m yüzy›l› aflk›n bir zamand›r Filistin halk›na ve bölge halklar›na karfl› tüm insanl›¤›n gözü önünde katliamlar uygulamakta, iflgal ettikleri topraklar›n gerçek sahiplerini haritadan silmek için s›n›r tan›mayan bir militarist ayg›t ifllevi görmektedir. ‹srail, Filistinlileri ya iflgal alt›nda ya da sürgünde yaflamaya mahkûm eden iflgalci ve Siyonist bir devlettir. Son seçimlerde Filistin halk›n›n El Fetih’in teslimiyetçi çizgisini reddederek Hamas’a destek vermesinin ard›ndan, Siyonist ‹srail devleti, ABD emperyalizmi ve Hamas’› terörist örgüt listesine koymufl olan AB, tüm Arap dünyas› içinde seçilmifl tek hükümet olan Hamas’› devirmek için ekonomik ablukadan askeri kuflatmaya her yolu uygulad›. En son, ‹srail Gazze’yi bombalayarak ve aç›k hava hapishanesine çevrilmifl bu bölgeye askeri birliklerini sokarak, Filistin halk›n›n iradesini, kad›n çocuk yafll› demeden katlederek k›rmaya çal›flt›. ‹srail’in 1967’de iflgal etti¤i Bat› fieria, Gazze, ve Do¤u Kudüs’teki varl›¤› Birleflmifl Milletler kararlar›na göre de yasad›fl›d›r ve ‹srail devleti yaln›zca Filistin halk›na karfl› de¤il, tüm bölge halklar›na karfl› da zulüm makinesidir. ‹kili askeri anlaflmalarla ‹srail’le stratejik ittifaka girmifl olan Türkiye ile M›s›r, Suudi Arabistan, Ürdün gibi bölge devletleri, ABD emperyalizminin Ortado¤u’ya yönelik egemenlik stratejisinin flemsiyesi alt›nda Siyonist rejimin gizli suç ortakl›¤›n› yapmaktad›rlar. Ortado¤u’yu silah zoruyla egemenlikleri alt›na almaya çal›flan ‹srail Siyonizmi ve ABD emperyalizmi(baflta ‹srail ve ABD olmak üzere tüm emperyalist güçler) yaln›zca Filistin’de Müslüman, Yahudi ve H›ristiyan halklar›n›n bar›fl içinde bir arada yaflamas›n›n de¤il, tüm Ortado¤u halklar›n›n özgürlük ve demokrasi mücadelesinin önünde engeldir. Yahudi halk›n›n
12
Devrim Yolunda
KURTULUŞ kendi kaderlerini tayin hakk› elbette vard›r. ler kapat›lmal› ve adan›n her iki taraf›ndaki Ancak Siyonist ‹srail devletinin, yaln›zca Filis- tüm silahl› birimler da¤›t›lmal›d›r. Böylece ada tin halk›n›n de¤il tüm bölge halklar›n›n dev- halklar›n›n kendi kaderlerini tayin etme hakrimci demokratik mücadelesinin ve kendi ka- lar›n› kullanmalar›n›n önündeki engeller kalkderlerini tayin etmelerinin önünde teflkil etti¤i m›fl olacakt›r. engel nedeniyle y›k›lmas› bir zorunluluktur. 26. Emperyalizme göbekten ba¤l› olan TürÇözüm Arap ve Yahudi halklar› baflta olmak kiye, bir yandan AB'ye entegrasyon sürecini yaüzere bölge halklar›n›n eflitlik ve kardefllik içe- flarken, bir yandan da Avrasya'da etkin bir güç risinde yaflayabilecekleri bir zemin yarat›lma- olmaya çal›flmaktad›r. ABD ve ‹srail ile yap›lan s›d›r. askeri anlaflmalar Türkiye'yi bir emperyalist 25. K›br›s sorunu önemli tarihsel ve siyasal müdahalenin kalk›fl noktalar›ndan biri haline nedenlere dayanan uluslararas› bir sorundur. getirmifl, yeniden yap›lanan NATO 'nun yeni Tarihin ilk ça¤lar›nda sahip oldu¤u önemi yüz- stratejik konseptine göre oluflturulan G-20'ye y›llar içinde sürdürmüfl, Osmanl›’n›n son y›lla- dâhil edilmifltir. Her ne kadar Irak’›n iflgalinde r›ndan günümüze kadar emperyalizmin ve böl- kuzey cephesi konusunda ABD ile anlaflmazl›k ge oligarflilerinin siyasal ç›karlar› ve bölgesel yaflanm›fl olsa da, bu anlaflmazl›k esastan bir yönelimleri nedeniyle bölünmüfl ve parçalan- karfl›tl›k de¤ildir. Türkiye üs, liman ve hava m›flt›r. Ada, emperyalizm taraf›ndan Do¤u Ak- sahalar›n› kulland›rmak suretiyle zaten bu kodeniz’de bir “uçak gemisi” olarak ele al›n›rken, nudaki e¤ilimini göstermifltir. ABD'nin bölgede garantör devletlerce bölünerek bir silah depo- askeri varl›¤› olsa da, Türkiye halen bölgede suna dönüfltürülmüfltür. Gerek emperyalizmin emperyalizmin önemli bir müttefikidir. Türkive gerekse Türkiye ve Yunanistan’›n tutumlar› ye bölgedeki etkinli¤ini ve ABD ile iliflkilerini, K›br›s halk›n›n kendi gelece¤ini özgürce belir- (so¤uk savafl dönemindeki kadar olmasa ve yelemesi önünde ciddi bir engel oluflturmufl, ada- ni konseptle de¤iflmeye yüz tutmufl olsa da) n›n her iki taraf› “ana” devletlerin ekonomik ve bölgesel gerilim stratejisi üzerinden kurmaktaaskeri egemenli¤i alt›nda adeta basit bir me- d›r. mura dönüfltürülmüfltür. Bu hegemonik iliflki, 27. Ekonomik, siyasal, askeri ve stratejik ne taraftan olursa olsun K›br›s halk›n›n K›b- öneminden dolay› geçen yüzy›l›n bafl›ndan beri r›sl› olma bilincini erozyona u¤ratm›fl, siyase- Kürdistan, emperyalist güçlerin çekiflme alan› ten kendi gelece¤ini belirlemesini imkâns›zlafl- haline gelmifltir. Kürdistan, iki dünya savafl›nt›rm›fl, militarizmi ve flovenizmi güçlendirmifl- da da bafll›ca emperyalist güçlerin ve sömürgetir. K›br›s’a silah y›¤mak, baflta Türkiye ve Yu- ci bölge devletlerinin paylafl›m mücadelelerine nanistan, sonra da bölge ve dünya bar›fl›n› teh- sahne olmufltur. Bütün bunlar›n sonucunda dit etmektedir. Bu nedenle K›br›s koflulsuz ola- Kürt halk› genel olarak yaln›zlaflt›r›lm›fl, ulusrak tamamen silahs›zland›r›lmal›, garantör lararas› destekten yoksun kalm›fl ve kendi kadevletlerin K›br›s üzerindeki gerilim ve tehdit derini tayin etme hakk› elinden al›nm›flt›r. 28. Kürdistan'›n bölgedeki egemen ulus ve politikalar›na son verilmelidir. K›br›s sorunudevletler taraf›ndan nun çözümünde iki bölünmesine koflut toplumun iflbirli¤i olarak dört parçal› söesas al›nmal› ve bu iflEmperyalizme göbekten bağlı olan mürge statüsü devam birli¤ini engelleyecek Türkiye, bir yandan AB'ye entegetmektedir. Her parher türlü önyarg›, mirasyon sürecini yaşarken, bir yançada birbirinden kolitarist ve floven prodan da Avrasya'da etkin bir güç puk ve genel olarak paganda ve e¤itim enolmaya çalışmaktadır. ABD ve İsgergin iliflkilerin sürgellenerek bar›fl ve iflrail ile yapılan askeri anlaşmalar dü¤ü ayr› örgütlenbirli¤inin kap›lar› Türkiye'yi bir emperyalist müdameleri vard›r. Bu böaç›lmal›d›r. halenin kalkış noktalarından biri lünmüfllük bafllang›ç‹flgalci Türk orduhaline getirmiş, yeniden yapılatan beri bir parçan›n su baflta olmak üzere nan NATO'nun yeni stratejik kondi¤erini etkileyebileadadaki tüm askeri septine göre oluşturulan G-20'ye ce¤i ve birinin kurtugüçler çekilmeli, tüm dâhil edilmiştir. luflunun di¤erlerinin emperyalist askeri üs-
13
Devrim Yolunda
KURTULUŞ BÖLÜM III
kurtulufluna yol gösterici olaca¤› için sömürgeci egemen devletlerin (ve emperyalistlerin) ortak ç›karlar› gere¤i bask› ve terör uygulamalar›na neden olmufltur. Ayn› flekilde Kürt ulusal hareketinin her parçadaki örgütlenmesi de hem birbirlerine karfl› ve hem de egemenli¤i alt›nda bulunduklar› devletlere karfl› benzer etki ve tepkileri içermektedir. Kürdistan ve Kürdistan’›n de¤iflik parçalar›nda süren mücadeleler farkl› yap›sal özelikler göstermekte, farkl› yerel ve bölgesel ittifaklar içinde yer almaktad›rlar. Kürdistan’da, Devrim Yolunda KURTULUfi’un verili koflullardaki temel müttefik gücü Kürt Özgürlük Hareketidir. Devrim Yolunda KURTULUfi, Kürt Özgürlük Hareketi ile iliflkilerini Türkiye ve Kuzey Kürdistan halklar›n›n kurtuluflunu temel alan “birleflik devrim” perspektifine ba¤l› yürütecek bu hedef do¤rultusunda iliflkilerini çok yönlü biçimde gelifltirecektir. 29. Körfez Savafl› ve ABD'nin Irak'› iflgaliyle birlikte "resmi statüko"lar sars›lm›fl, bu ba¤lamda Güney'de ABD güdümünde bir Federe Kürt Devleti'nin kurulmas›n›n önü aç›lm›flt›r. ABD emperyalizminin güdümünde de olsa, sömürge bir ulusun kendi siyasi gelece¤ini belirlemesi ve bu hakk›n› ayr› devlet kurmaktan yana kullanmas› tart›flma konusu edilemez. Ne var ki, kurulacak devlet, bölgedeki mevcut güçler dengesine ve politik güçlerin verili iliflkileri ve çeliflkilerine ba¤l› olarak flekillenecektir. ABD güdümünde hareket eden, onunla iflbirli¤i içindeki bir mücadelenin bölge halklar› üzerinde olumlu rol oynamayaca¤›, di¤er ezilen uluslar›n kurtulufl mücadelelerine ›fl›k tutacak, onlarla gerekli enternasyonalist dayan›flma ve mücadele birli¤i içinde olmayaca¤›, hatta bu devletin gerekti¤inde o uluslara karfl› kullanaca¤› da yads›namaz bir gerçektir. 30. Kürdistan'da gerilimi t›rmand›ran bir baflka olgu da Kürt Özgürlük Hareketi'nin bir yandan Barzani ve Talabani güçleri ve TC, di¤er yandan ‹ran güçleri ile çevrelenmifl durumda olmas›d›r. Bu güçlerin imhas› ya da etkisizlefltirilmesi Türkiye ile di¤er bölgesel güçler ve ABD emperyalizmi aras›nda bir pazarl›k unsuru haline gelmifltir. TC aç›s›ndan böyle bir giriflimde bulunman›n yeniden iç savafl› gündeme getirebilece¤i bunun da toplumsal ve siyasal yaflam› son derece olumsuz etkileyece¤i aç›kt›r.
TÜRK‹YE'DE S‹YASAL ve TOPLUMSAL DURUM
31. Kemalistlerin devlet eliyle sürdürdü¤ü kapitalizmin yukar›dan afla¤›ya do¤ru gelifltirilme süreci 50'li y›llardan itibaren geniflleyerek sürmüfl, 60'l› y›llarla birlikte ülke sath›nda belirleyici bir öneme sahip olmufltur. Bu dönemden itibaren ülkede kapitalizmin geliflimi, bir yandan tekelleflmeyi h›zland›rm›fl, bir yandan da tar›mda geleneksel yap›lar› h›zl› biçimde tasfiyeye bafllam›flt›r. Bu süreç burjuvaziyi s›n›f olarak gelifltirip güçlendirmifl, tar›mda kapitalizmin gelifltirilmesi ve toprak sahiplerinin s›n›f de¤iflikli¤ine zorlanmas›n›, köylülü¤ün s›n›fsal ayr›flmalar nedeniyle farkl›laflmas›n›, iflçi s›n›f›n›n nicel ve nitel olarak geliflmesini, genel olarak ülkede modern s›n›f iliflkilerinin belirleyici bir özellik kazanmas›n› sa¤lam›flt›r. 32. Kapitalizm ülkede yayg›nlafl›rken, bir yandan h›zl› bir tekelleflme do¤mufl, bir yandan da küçük meta ekonomisi yayg›nlaflm›flt›r. K›rlardan flehirlere göç h›zlanm›fl ve k›rsal alanda s›n›fsal ayr›flma süreci yaflanm›flt›r. Burjuvazi içindeki ayr›flma süreci de orta ve küçük burjuvazinin giderek güçlenmesine yol açm›flt›r. Süreç içinde bu s›n›flar›n önemi artm›fl ve politikada yeni fonksiyonlar üstlenmeye bafllam›fllard›r. Ülkenin ekonomik, siyasal ve sosyal formasyonu, istikrars›zl›¤› bünyesel bir araz olarak yerlefltirmifltir. Bu durum, h›zl› ve çarp›k de¤iflim ve dönüflümün do¤al bir sonucu olarak ortaya ç›km›flt›r. Bu ba¤lamda 60'l› y›llardan itibaren, sol ve sosyalist hareket toplumun bütün kesimlerinde yank› bulmaya bafllam›fl; faflist hareket süreç içinde önemli bir kitle deste¤i kazanarak devrimci ve demokratik muhalefetin geliflme seyrine paralel olarak karfl›devrimci önemli bir güç haline gelmifltir. Ayn› flekilde devlet politikalar›ndan beslenen siyasal ‹slam iktidar alternatifi olabilecek düzeyde geliflme göstermifl ve son olarak anti-sömürgeci ve anti-feodal bir çizgide geliflen Kürt Özgürlük Hareketi, 12 Mart direniflinden sonra Türkiye tarihinin en önemli ikinci devrimci at›l›m›n› gerçeklefltirmifltir. 33. 1950'lerden bafllayarak günümüze kadar gelen bir süreç içinde devlet, siyasal ‹slam’›n geliflip güçlenmesine yard›mc› olmufltur. Özellikle 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde
14
Devrim Yolunda
KURTULUŞ sosyalistlere ve Kürtlere karfl› gelifltirilen de ve pazar ihtiyac›n› artt›rmakta, bu da söTürk-‹slam sentezi'ne dayanan politikalar, si- mürgeci politikalar›n niteli¤ini koflulland›ryasal ‹slam’›n h›zla geliflip güçlenmesine yol maktad›r. açm›flt›r. Bu süreçte ‹slami sermaye, sermaye 35. Devletin otoriter ve bask›c› niteli¤inin transferleriyle politik faaliyetinin deste¤ini nedeni Osmanl›'dan devral›nan afl›r› merkezioluflturan önemli ekonomik yat›r›mlar gerçek- leflmifl, bürokratik, otoriter devlet gelene¤inin lefltirmifltir. ‹deolojik yönelimini devlet ve top- kapitalist devlet ve toplum formasyonuyla eklum hayat›n›n bütün alanlar›na sokan siyasal lemlenmifl ve kendine özgü bir karakter kazan‹slam, dinin toplumsal etkisinden de ola¤anüs- m›fl olmas›d›r. Hem Osmanl›'dan devral›nan tü derecede yararlanarak, siyasette önemli bir merkezi ve bürokratik devlet gelene¤i nedeniygüç olmufltur. Siyasal ‹slam’›n gücü devlet, le ve hem de ordunun “cumhuriyetin kurucusu toplum ve siyaset iliflkilerinden, yani siste- ve kollay›c›s› olmas›” misyonu nedeniyle, askemin/düzenin kendisinden kaynaklanmaktad›r. riye Türkiye'de “özerk” bir konumdad›r. Ordu, 34. Bu süreçte Türk egemen burjuvazisi tarihsel süreç içerisinde devleti ve toplumu yuKürdistan'da geleneksel yap›lar› korumaya ça- kar›dan afla¤›ya do¤ru denetleyici bir fonksil›flm›flt›r. Kürt toprak a¤alar›, afliret reisleri ve yon üstlenmifltir. 27 May›s'tan 28 fiubat'a, oratekke fleyhleriyle ittifak›n› sürdürmüfltür. Böy- dan e-muht›ralara ve 27 Nisan’a kadar süren lelikle egemen burjuvazi Kürdistan'da siyasal askeri müdahaleler döneminde, ordu bir yanistikrar› korumaya çal›fl›rken, Kürt egemenleri dan devlet ve toplum hayat›nda ayr›cal›klar ve iflbirlikçileri de yerel egemenliklerini koru- kazan›rken, di¤er yandan OYAK gibi kurumlar mufllard›r. Anadolu'nun di¤er bölgelerine göre ile s›nai, ticari, mali sektörlerde tekel konumu daha yavafl geliflse de, Kürdistan'da da gelifl- yaratm›fl, öte yandan da milyarlarca dolarl›k meye bafllayan kapitalizm, Kürt ticaret burju- dev yat›r›mlarla h›zla büyüyen askeri-s›nai vazisini yaratm›fl, ticaret burjuvazisi sömürü- kompleksler, ordunun siyasetteki belirleyici etden pay alarak Türk egemenlerinin daha sa¤- kisini ekonominin askerileflmesiyle yeni bir sülam müttefiki olmaya bafllam›flt›r. Kürt Özgür- rece sokmufltur. Bu tarihsel süreçte ordu ve telük Hareketi'ni bast›rma amac›na yönelik ola- kelci sermaye aras›ndaki çok yönlü iliflkiler rak köylerin boflalt›lmas› ve Kürdistan tar›m içerisinde ordu, "bask›n bir güç" olarak öne ç›kve hayvanc›l›¤›n›n tahrip edilmesi, Kürt toplu- m›fl, devlet ve toplum hayat›n› ekonomiden simunun sosyo-ekonomik de¤iflimini fliddetle et- yasete kadar belirleyecek bir konuma ulaflm›flkilemifl ve flehirlerin a¤›rl›¤› bir kaç y›l gibi k›- t›r. Özellikle 12 Eylül'den beri hiçbir baflbakasa bir sürede bask›n n›n genelkurmay baflhale gelmifltir. Bu gekan› karfl›s›nda bir Devletin otoriter ve baskıcı niteliğiliflme metropollere ait "amir" konumu kanin nedeni Osmanlı'dan devralıproletaryan›n Kürtzand›¤›na, hiç bir leflmesi olarak yans›rönemli meselenin nan aşırı merkezileşmiş, bürokraMGK d›fl›nda karara ken, Kürdistan'›n beltik, otoriter devlet geleneğinin kaba¤land›¤›na tan›k li bafll› flehirlerinin de pitalist devlet ve toplum formasolunmam›flt›r. Bugün yedek sanayi orduyonuyla eklemlenmiş ve kendine TSK suyla güçlendirilmesi basit bir “devlet özgü bir karakter kazanmış olmaanlam›na gelmifltir. ayg›t›” olarak ele al›sıdır. Hem Osmanlı'dan devralıKapitalistleflme, Kürnamayacak kadar nan merkezi ve bürokratik devlet distan'da bat›ya göçü komplike niteliklere geleneği nedeniyle ve hem de orh›zland›rm›fl ve tar›m sahiptir ve bu nitelidunun “cumhuriyetin kurucusu ve sanayide ucuz ifl ¤iyle birlikte de olive kollayıcısı olması” misyonu gücü do¤urmufltur. garflik blo¤un bir bilenedeniyle, askeriye Türkiye'de Türkiye kapitalizmiflenidir. “özerk” bir konumdadır. Ordu, tanin geliflimi sömürge36. Ordunun devcili¤i güçlendiren bir let ve toplum hayarihsel süreç içerisinde devleti ve olgu olarak ifllemektet›ndaki ayr›cal›¤›, her toplumu yukarıdan aşağıya doğru dir. Kapitalizmin gelizaman siyasete sistedenetleyici bir fonksiyon üstlenflimi enerji, hammadmatik olarak müdamiştir. 15
Devrim Yolunda
KURTULUŞ hale hakk› vermektedir. Genelkurmay›n "Milli Askeri Stratejik Konsept" çerçevesinde haz›rlad›¤› ve Milli Güvenli Kurulu taraf›ndan onayland›ktan sonra yürürlü¤e giren Milli Güvenlik Siyaseti Belgeleri, devletin "gizli anayasa"s› olmaya devam etmektedir. Hükümet politikalar›, yasa, genelge ve yönetmelikler için ba¤lay›c› olan bu belgeler do¤rultusunda devlet ve toplum hayat›na müdahale eden ordu, bir siyasal güç merkezi gibi davranmaktad›r. Ordu taraf›ndan yap›lan "demokrasiye balans ayarlar›" ile sistem kendini yenileme görünümü alt›nda sa¤lamlaflt›r›lmaya çal›fl›lmakta, düzen partileri, ne "askeri geleneklere" dokunabilmekte, ne de ülkede bir daha askeri müdahaleleri imkans›z hale getirecek veya zorlaflt›racak idari ve siyasi tedbirler alabilmektedir. Bütün partiler, her seferinde tank paletleriyle biraz daha pekifltirilmifl olan siyasal/toplumsal zeminde bir "emanetçi" ve "vesayetçi" gibi siyaset yapmaktalar. Bu nedenlerle, Türkiye'de genel olarak demokrasi kültürünün geliflmesi, toplumun özgürleflmesi ve siyasetin toplumsallaflmas›n›n önündeki en büyük engellerden biri militarizmdir. 37. TC devletinin tipi kapitalist, biçimi oligarflidir. TC devleti ayn› zamanda sömürgeci bir devlettir. Tarihi boyunca Kürtler üzerinde inkarc›, imhac› ve asimilasyoncu bir politika sürdürmüfltür. Türkiye'de toplum ve siyaset iliflkileri devletin bu niteli¤i görülmeden anlafl›lamaz. Cumhuriyetin ilk y›llar›ndaki liberal yönelim 1920'li y›llar›n sonlar›ndan itibaren devletçi bir do¤rultuya girmifl ve kapitalist bir s›n›f yaratmak devletin önemli bir amac› olmufltur. Ticaret sermayesiyle bafllayan süreç, devletin kaynaklar›ndan kapitalistlerin nemaland›r›larak palazland›r›lmas›yla devam etmektedir. 1950'li y›llar kapitalistleflmenin ve emperyalizme ba¤›ml›l›¤›n iyice kurumsallaflt›¤› y›llar olmufltur. Truman doktrini ve Marshall yard›mlar› bu konuda önemli bir dönemeçtir. Bu y›llarda emperyalizme ba¤›ml›l›k Türk devleti için yap›sal bir özellik kazanm›fl ve Türkiye egemen s›n›flar› bu iliflkiyi Kore'ye asker göndererek tahkim etmifllerdir. 38. 1960'larda planl› ekonomiye geçilerek ithal ikameci ekonomik kalk›nma modeli yürürlü¤e konmufltur. 70'lerde yaflanan petrol krizinden Türkiye önemli ölçüde etkilenerek ciddi bir döviz s›k›nt›s› çekmifl, d›fl ticaret a盤› artm›fl, ekonomik ve siyasi kriz ortam› içinde
1980 y›l›na gelindi¤inde devletin yeniden yap›land›r›lmas› bir tercihten öte bir zorunluluk halini alm›flt›r. 24 Ocak kararlar›yla ithal ikamesi kald›r›lm›fl, para ve sermaye piyasalar› serbestlefltirilmifl, yabanc› sermayenin ülkeye gelifli teflvik edilmifl, yabanc› sermaye yat›r›mlar›n› engelleyen düzenlemeler ortadan kald›r›lmaya çal›fl›lm›fl, devletin ekonomideki rolünün ve pay›n›n azalt›lmas›na dönük kararlar al›nm›fl, K‹T'lerin özellefltirilmesi, madenlerin özellefltirilmesi, sigara tekelinin kald›r›lmas›, tar›msal destekleme al›mlar›n›n ve sübvansiyonlar›n kald›r›lmas›, "serbest piyasan›n" egemenli¤i gündeme getirilmifltir. Sahte bir biçimde serbest piyasa diye adland›r›lan kapitalist pazar, emperyalizmin dünya çap›nda benimsemifl oldu¤u neo-liberalizm do¤rultusunda yeniden flekillendirilmifl, dünya çap›nda Keynes’çili¤in ve bununla ba¤lant›l› olarak sosyal devlet kavramlar›n›n terk edilerek, monetarist ekonomi politikalar›n uyguland›¤› bir döneme girilmifltir. Türkiye'de de bu politikalar 12 Eylül darbesi ve takip eden y›llarda hakim hale gelmifltir. ‹thal ikamesinden, "ihracata yönelik sanayileflmeye" geçifl, emperyalizmle iliflki aç›s›ndan bir dönüm noktas›d›r. 39. 24 Ocak kararlar› salt bir ekonomik tercih de¤iflimi de¤il, egemen s›n›flar›n yap›s›ndaki de¤iflim, Türkiye'nin s›n›fsal yap›s›n›n de¤iflimi ve emperyalist iflbölümünde TC'nin üzerine düflen ödevler nedeniyle bir zorunluluk olmufltur. Bu kararlar›n uygulanmaya bafllanmas› için 12 Eylül askeri darbesi gündeme getirilerek, siyasal yasaklar dönemi bafllam›fl, sendikal faaliyetler yasaklanm›fl, ücret ve maafl art›fllar› s›n›rland›r›lm›fl, tar›msal ürün taban fiyatlar› düflük tutulmufltur. 24 Ocak kararlar› ile gelir da¤›l›m› h›zla bozulmaya bafllam›flt›r. ‹flsizlik artm›fl, bütçe aç›klar› h›zla büyümüfltür. Kamu finansman aç›klar› iç borçlanmayla kapat›lma yoluna gidilmifl, 1990'l› y›llara gelindi¤inde bütçeler faiz ödemeleri nedeniyle adeta bir transfer bütçe haline gelmifltir. 1980'lerde iç borç faiz ödemelerinin bütçedeki pay› % 3'ler civar›ndayken bugün itibar›yla bütçenin % 60'›n› aflar hale gelmifltir. 40. Türk devleti bugün ciddi bir küresel krizin etkileriyle karfl› karfl›ya kalmaktad›r. 80’lerden bu yana global ekonomiyle entegre olma çabas›nda olan Türk devleti bu yolda özellefltirmeler, esneklefltirme ve kurals›zlaflt›rmalar yoluyla iç piyasay› tam anlam›yla
16
Devrim Yolunda
KURTULUŞ uluslararas› sermayenin emrine açm›fl durum- dan afla¤›ya do¤ru ordu taraf›ndan radikal dad›r. Özellikle 2002’den bu yana bu süreç da- tarzda de¤ifltirilmesi ve dönüfltürülmesiyle oliha h›zl› cereyan etmifltir. Bunun sonucunda garflik yap›da olagelen de¤ifliklikler, oligarflik üretime de¤il, d›flardan gelecek olan s›cak pa- devlet biçimini daha da yetkinlefltirmifltir. Yetraya dayanan bir ekonomi oluflturulmufltur. kinlefltirilmifl oligarflik devletin temel s›n›fsal 2002’den bu güne yap›lan borç yaklafl›k 160 bileflenleri emperyalizmle iflbirli¤i halindeki temilyar dolarla cumhuriyetin kuruluflundan kelci sermaye ve TSK’d›r. 2002’ye kadar olan d›fl borca eflit miktardad›r. BÖLÜM IV Bu sayede sürekli cari a盤› büyüyen, üretmeTÜRK‹YE DEVR‹M‹ ve TEMEL S‹YASAL den, borçlanarak tüketen bir ülke yarat›lm›flGÖREVLER t›r. fiimdi ülkeye giren s›cak paran›n ç›k›fl vaktidir. Bu durum üretmeyen, tar›m›, hayvanc›l›¤› tasfiye edilmifl olan iç piyasas›na uluslarara42. Nihai hedefimiz dünya ölçe¤inde, her s› güçlerin hâkim oldu¤u bir ülkenin bafl›na türlü ezme ve ezilme iliflkisine son verecek; biciddi sorunlar›n aç›laca¤› anlam›na gelecektir. reysel ve toplumsal geliflmelerin önünde var fiimdiden iflsizlik ve yoksulluk ciddi ölçülere olan tüm engelleri kald›racak ve herkesten yevarm›flt›r. ‹MF ile daha kötü koflullarda yeni tene¤ine ve herkese ihtiyac›na göre ilkesini haanlaflmalar yap›lacakt›r. Emperyalizme ba¤›m- yata geçirecek; s›n›flar›n, devletlerin ve s›n›rlal›l›k artacakt›r. Sonucunda ise ifl ve afl umudu r›n ortadan kald›r›laca¤› komünizmdir. Komübitmifl y›¤›nlar›n dram›na tan›k olunacakt›r. nizm, dünyan›n herhangi bir ülkesinde tek baKrizi ç›karan tekelcilerdir, sonuçlar›na da kat- fl›na kurulabilir bir sistem de¤il, bir dünya sislanmas› gereken onlar olmal›d›r. temidir. Komünist toplumun maddi koflullar› 41. 24 Ocak kararlar›, 12 Eylül ile birlikte sosyalizm taraf›ndan yarat›lacakt›r. Devrim sermayenin önemli ölçüde yeniden yap›land›- Yolunda KURTULUfi, böyle bir komünist dünya r›lmas› ve merkezileflmesine olanak sa¤lam›fl- sisteminin önkoflullar›n›n yarat›lmas›na dünya t›r. Daha önceki argümanlar›m›zda "emperya- komünist hareketinin politik bir öznesi olma lizmle iflbirli¤i halindeki tekelci sermaye ve bü- bilinciyle, tüm dünya ülkelerinde oldu¤u gibi yük toprak sahipli¤i temel ittifak›na dayanan" ülkemizde de bu yaklafl›m›n ›fl›¤›nda yön vereoligarflik yap›n›n s›n›fsal bilefliminde önemli cektir. 43. Devrim Yolunda KURTULUfi, reel sosyade¤iflim olmufltur. Özellikle son 20 y›lda kapitalizmin ve tekellefllizme temellik eden menin geliflmesiyle ekonomizm ve dogmabafllayan yeni süreçtizmle mücadelesini Bu tarihsel süreçte ordu ve tekelci te, tar›m ve sanayi sürdürecek, referans›sermaye arasındaki çok yönlü aras›ndaki farkl›lafln› devrimci Marksizm ilişkiler içerisinde ordu, "baskın maya paralel olarak ve Leninizmden alan bir güç" olarak öne çıkmış, devlet büyük toprak sahiplebilimsel sosyalizmin ve toplum hayatını ekonomiden ri oligarflik yap›dan dünya ve ülke ölçesiyasete kadar belirleyecek bir tasfiye olmufltur. Oli¤inde iflçi s›n›f› ve ezigarflik yap›n›n omurlen halklar›n yeniden konuma ulaşmıştır. Özellikle 12 gas›n› oluflturan tekurtulufl ütopyas› haEylül'den beri hiçbir başbakanın kelci sermaye, ulusal line gelmesi için çok genelkurmay başkanı karşısında ekonominin s›nai, yönlü faaliyetlerini bir "amir" konumu kazandığına, mali ve ticari alanlarsürdürecektir. Devhiç bir önemli meselenin MGK daki etkisini ola¤arim Yolunda KURTUdışında karara bağlandığına tanık LUfi Türkiye’de bir nüstü düzeyde art›raolunmamıştır. Bugün TSK basit rak kendi s›n›fsal teryandan sol milliyetçibir “devlet aygıtı” olarak ele alıcihlerini daha etkili li¤in ve sol liberaliznamayacak kadar komplike nitebir flekilde ortaya min sosyalist sol üzeliklere sahiptir ve bu niteliğiyle koymaya bafllam›flt›r. rindeki etkilerinin k›birlikte de oligarşik bloğun bir 12 Eylül'de devletin r›labilmesi için sürekbileşenidir. ve toplumun yukar›li ve sistemli bir ide-
17
Devrim Yolunda
KURTULUŞ olojik mücadele yürütecektir. Ama ayn› zamanda referans›n› reel sosyalizm elefltirisi ve devrimci Marksizmden alan, sosyalist demokrasi temelinde sosyalist hareketin yeniden yap›lanmas› ve birli¤ini devrimci temeller üzerinde sa¤lamak, sosyalizmi iflçi s›n›f›n›n ve ezilen halklar›n nezdinde yeniden toplumsal ve siyasal bir alternatif haline getirmek için çal›flmalar›n› çok yönlü biçimde sürdürecektir. 44. Türkiye'deki devrimin niteli¤i Anti-Emperyalist Anti-Oligarflik, Demokratik Halk Devrimi'dir. Bu nitelikteki demokratik halk devrimi Türkiye’de güdük kalm›fl burjuva demokratik devrim sürecinin tamamlanmam›fl görevlerini tamamlamak ve devrimci mücadele sürecini kesintisiz biçimde sosyalizmle taçland›rmak ve böylece toplumsal devrim sürecini nihai amaca ulaflt›racak tarihsel eylemin yolunu bu günden açmakt›r. Bu nedenle hiçbir ara aflamaya izin verilmeksizin, kesintisiz devrim perspektifiyle ba¤l› demokratik halk devriminin temel görevi emperyalizmle ba¤›ml›l›¤a son vermek, Kürdistan sorununu Kürt ulusunun kendi gelece¤ini belirleme hakk› temelinde çözüme kavuflturmak ve böylece toplumsal devrim sürecini kesintisiz biçimde nihai zafere kadar ilerletecek imkanlar› yaratmakt›r. Demokratik devrim hiçbir ara aflamaya izin verilmeksizin kesintisiz biçimde sürecektir. Demokratik devrim görevlerini yerine getirdikçe sosyalizmin kuruluflunun temelleri at›lacak, gelifltirilecek ve Türkiye’de toplumsal devrim süreci, dünya devrim sürecinin organik bir parças› olarak insanl›¤›n nihai kurtulufluna kadar kesintiye u¤rat›lmaks›z›n sürdürülecektir. 45. Demokratik Halk Devrimi, proletaryan›n öncülü¤ü alt›nda, "devrimin gerektirdi¤i bütün araç ve mücadele" yoluyla gerçeklefltirilecektir. Devrimin temel s›n›f ittifaklar›, iflçi s›n›f›n›n müttefiki olan kent ve k›r yoksullar›, kent ve köy küçük burjuvazisidir. 46. Türkiye emperyalizme ba¤›ml› bir ülke olsa da, mazlum bir ülke de¤ildir. Türk devletinin sömürgeci karakteri demokratik devrim sürecine Türkiye’ye baz› özgünlükler kazand›rmaktad›r. Bu özellik demokratik devrim sürecinin 44. maddede belirtilen temel ifllevinin sol milliyetçi ve sol liberal çizgiye sürüklenmeden enternasyonalist bir yaklafl›mla gelifltirilmesi için bir yandan iki ülke halklar›n›n mücadele birli¤ini eksen alan stratejik bir ittifak›, di¤er yandan anti-emperyalist mücadelenin anti-ka-
pitalist ve anti-flovenist bir içerikle yürütülmesini zorunlu k›lmaktad›r. 47. Demokratik Halk ‹ktidar›, sosyalist demokrasiyi esas alacak biçimde, iflçi, köylü meclisleri temelinde yerel ve genel, her düzeyde (fabrika, kent, kasaba, köy vb.) kurulan halk meclislerine dayanacakt›r. 48. Halk meclisleri, kitlelerin, proletaryan›n ideolojik ve siyasal öncülü¤ü alt›nda bir araya gelmelerinin ve örgütlenmelerinin en kapsaml› biçimi ve iflçi s›n›f› ve di¤er tüm emekçi kitlelerin do¤rudan sosyalist infla çal›flmalar›na kat›lmas›n›n ve sosyalist demokratik iliflki ve iflleyiflin vazgeçilmez araçlar› olacakt›r. Bu meclisler, iflçi s›n›f›n›n ve di¤er emekçi kitlelerin ekonomik, siyasal, askeri ve kültürel nitelikteki bütün faaliyetlere do¤rudan, sistemli, kesintisiz ve aktif kat›l›m›n› sa¤layacakt›r. 49. Demokratik Halk ‹ktidar›'n›n korunmas› milis güçleri inisiyatifiyle baflar›lacakt›r. Y›k›lan sosyalizm deneyimlerinde oldu¤u gibi halk›n denetiminden uzak, uzmanlaflm›fl profesyonel askeri ayg›tlarla sosyalizmi koruma perspektifinden uzak durulacak, sosyalizmin kurulmas›nda oldu¤u gibi korunmas›nda da halk›n kendi sosyalist demokratik inisiyatifi belirleyici olacakt›r. 50. Demokratik Halk ‹ktidar› koflullar›nda iktidar, kapitalist üretim iliflkilerinin sosyalist üretim iliflkilerine devrimci tarzda dönüfltürülmesinin kald›rac› olacak; bu amaçla büyük sermaye ve toprak sahiplerinin mülkiyetine son verilecek ve giderek burjuva sistemin tümüyle tasfiyesine yönelik olarak özel mülkiyetin kald›r›lmas› gerçeklefltirilecektir. 51. Kurulacak sosyalist devletin tipi proletarya diktatörlü¤ü, biçimi sosyalist demokrasi olacakt›r. Proletarya diktatörlü¤ü sosyalist demokratik iliflkiler içerisinde kendini sönümlendirecek bir perspektife ba¤l› olarak "devlet olmayan devlet" biçiminde konumland›racak, kendi varl›¤› ile birlikte bütün s›n›flar›n varl›¤›na son vererek toplumsal devrim sürecini s›n›fs›z, sömürüsüz bir topluma/komünizme kadar ilerletecektir. Böylece insan›n insan taraf›ndan sömürüldü¤ü ve ezildi¤i, rekabete dayal› emperyalist kapitalist dünyan›n varl›¤›na son verilecek ve bir tür olarak insan›n özgürleflti¤i dayan›flma dünyas›nda insanl›k "mümkün olan›n s›n›rlar›na imkans›z› isteyerek" ulaflm›fl olacakt›r. Demokratik Halk ‹ktidar› Koflullar›nda ‹lk
18
Devrim Yolunda
KURTULUŞ Planda fiunlar Gerçeklefltirilecektir: la tüm ekonomi yeniden düzenlenecektir. Yeni a) Emperyalizmle bütün ba¤lar kopart›la- ekonomik planlama ile halk›n temel ihtiyaçlar› cak, siyasal ve askeri bütün aç›k ve gizli anlafl- ve toplumun refah› esas al›nacak, toplumsal malar feshedilecek, uluslararas› tekellerin ve ilerleme ve ekonomik geliflme temelinde çok kurulufllar›n faaliyetlerine son verilecektir. yönlü at›l›mlar gerçekleflecektir. b) Tekelci sermaye ve büyük toprak sahipleh) E¤itim, sa¤l›k, konut, ulafl›m vb. temel ri mülksüzlefltirilecek ve özel sermayenin elin- hizmetler kamu fonlar›ndan karfl›lanacak, dideki bütün büyük mali, s›nai, ulaflt›rma, ha- ¤er bütün hizmetler için de kamu yarar› esas›berleflme, tar›m, ticaret vb. iflletmelere ve ku- na göre ücret ve fiyat uygulamalar› yap›lacakrulufllara tazminats›z olarak el konulacak, t›r. Herkese ihtiyac›na uygun sa¤l›kl› ve gübunlar›n yönetimi ve denetimi halk meclisleri- venli konut sa¤lanacak, kira ödemeleri (elektne devredilecektir. rik, su ve ›s›nma, posta, telefon vb. temel ihtic) Genel ve yerel düzeydeki bütün idari, ma- yaçlar da dahil) en aza indirilecek ve zamanla li iflletme ve kurumlar Konseylerin yönetimi ve kald›r›lacakt›r. Konut yap›m projelerinde dendenetimine girecektir. geli ve sa¤l›kl› bir kent yaflam›n›n ihtiyaçlar› d) Genel ve yerel tüm konseylere seçimle ge- gözetilecektir. Toplu tafl›maya dayal› ücretsiz linecek ve kendilerini denetlemekle yükümlü kent içi ulafl›m gerçeklefltirilecektir. Halk iktiseçmenler taraf›ndan istendi¤inde geri ça¤r›la- dar›nda kollektivizme kazanma kesintisiz bir bilecektir. biçimde sürecek, "herkesin eme¤ine göre"den e) Demokratik Halk ‹ktidar›, d›fl ve iç politi- kesintisiz olarak "herkesin ihtiyac› kadar" ilkekalar›n belirlenmesinde, "üretim araçlar›n›n sinin uygulanaca¤› koflullar haz›rlanacakt›r. özel mülkiyeti"nin reddi temelinde özgürlüklei) Toplumun tüm bireyleri için paras›z sa¤rin s›n›r›n›, demokrasi savunusu ve anti-em- l›k hizmeti ve ilaç sa¤lanacak, genifl kapsaml› peryalizm ekseninde her türlü fikrin ifadesini bir kamu sa¤l›¤› a¤› kurulacak, koruyucu heve örgütlenmesini meflru bir hak olarak görür. kimlik hizmetleri yayg›nlaflt›r›lacakt›r. SanayiBu düflüncelerin ifadesi ve örgütlenmesi için leflme ve kentleflme insan sa¤l›¤› ve çevre koruolanaklar haz›rlar. Bu durumu sistemin zen- mas› gözetilerek yap›lacak; yafll›lar, engelliler, ginli¤i ve gücünün a盤a ç›kmas›n›n yegane kimsesiz çocuklar ve yard›ma muhtaç öteki keolana¤› olarak görerek, ço¤ulcu bir sosyalist simler devlet taraf›ndan korunacakt›r. demokrasi anlay›fl›n›n toplumun bütün kesimj) Kapitalist nitelikli büyük ölçekli tar›m ifllerinde egemen olmaletmeleri ve büyük s› için çaba sarf eder. topraklar kamulaflt›f) Demokratik r›larak kollektif çiftDevrim Yolunda KURTULUŞ, TürkiHalk ‹ktidar›, prolelikler haline getirileye’de bir yandan sol milliyetçilitarya enternasyonacek; topraks›z ve az ğin ve sol liberalizmin sosyalist lizminin ilkelerine satoprakl› köylülerin sol üzerindeki etkilerinin kırılad›k kalacak ve kenditoprak ihtiyac› karfl›sini dünya devriminin lanacak; küçük ve orbilmesi için sürekli ve sistemli bir gelece¤inden kopartta köylülü¤ün devleideolojik mücadele yürütecektir. mayacakt›r. Dünyate, bankalara, tekelleAma aynı zamanda referansını ren›n di¤er yerlerindeki re, toprak sahipleriel sosyalizm eleştirisi ve devrimci devrim ve sosyalizm ne, tefeci ve tüccarlaMarksizmden alan, sosyalist demücadeleleriyle her ra olan her türlü mokrasi temelinde sosyalist haretürlü maddi ve maneborçlar› silinecek, topketin yeniden yapılanması ve birvi dayan›flmay› ve etrak üzerindeki ipoliğini devrimci temeller üzerinde kileflimi sürdürecektekler geçersiz say›lasağlamak, sosyalizmi işçi sınıfıtir. cakt›r. nın ve ezilen halkların nezdinde g) ‹flçilerin ve k) Tar›msal üretim yeniden toplumsal ve siyasal bir emekçilerin kat›l›m› gelifltirilecek ve moalternatif haline getirmek için çave denetimine dayadernlefltirilecek, tanan merkezi ve der›msal komünler tefllışmalarını çok yönlü biçimde mokratik planlamayvik edilecek, kooperasürdürecektir. 19
Devrim Yolunda
KURTULUŞ tifleflme yayg›nlaflt›r›lacak, köylülere kredi, tar›msal araç-gereç ve girdi yard›m› yap›lacakt›r. l) Her türlü ulusal bask›, eflitsizlik ve ayr›cal›klar ortadan kald›r›lacak; Kürt ulusuna kendi kaderini tayin hakk› (ayr› devlet kurma hakk› için siyasi propaganda yap›larak) tan›nacak; sömürgeci politikalar sonuçlar›yla beraber ortadan kald›r›lacak, Kürdistan'›n tüm yeralt› ve yerüstü kaynaklar› üzerindeki tasarruf kald›r›lacak, askeri iflgale son verilecek, tüm az›nl›k milliyetlere kendi dillerini ve kültürlerini kullanma ve gelifltirme hakk› tan›nacak; herkese kendi ana dilinde e¤itim olana¤› sa¤lanacakt›r. fiovenizmin, ulusal kinin, ›rkç› önyarg›lar›n, feodal ve kapitalist barbarl›¤›n ve di¤er ideolojik tortular›n bütün kal›nt›lar›na karfl› mücadele edilecektir. m) Toplumsal geliflmeye paralel olarak proleterleflen tüm halk›n iktidar› olarak proletaryan›n devrimci iktidar›nda e¤itim, iflçi ve emekçi kitleleri özgürlefltirmeye, sosyalizmin inflas›na etkin biçimde kat›lmaya ve yeni insan tipi yaratmaya hizmet edecek flekilde yeniden düzenlenecektir. Materyalist dünya görüflüne, sosyalist ilke ve de¤erlerine dayal›, bilimsel, demokratik, laik, paras›z bir e¤itim politikas› izlenecektir. Tüm e¤itim araç ve gereçleri kamu fonlar›ndan karfl›lanacak ve poli-teknik e¤itim uygulanacakt›r. n) Kültür ve sanat faaliyetleri, sosyalizmi kuracak yeni kuflaklar›n yetifltirilmesinin temel bir arac› olarak ele al›nacak, insanl›¤›n ilerici, demokratik ve sosyalist kültür miras› sa-
hiplenilerek toplumun hizmetine sunulacakt›r. o) Do¤al çevre ve insan sa¤l›¤›n› gözeten bir sanayileflme, kentleflme, enerji ve ulafl›m politikas› izlenecektir, kapitalizmden miras kalan çevre tahribat›n›n giderilmesi, do¤al çevrenin, topra¤›n, suyun ve havan›n korunmas› için köklü önlemler al›nacakt›r. p) Ormanlar, göller, akarsular, içme suyu kaynaklar› ve tüm öteki yer alt› ve yer üstü zenginlikleri kamu mal› olarak denetim alt›na al›nacak; tarihsel miras olan tarihi eserler, do¤al parklar, saraylar, müzeler vb. tüm zenginlikler titizlikle korunacak ve insanl›¤›n hizmetine sunulacakt›r. q) Çocuk haklar› titizlikle korunacak, yafll›lar›n çocuklar ve gençler üzerindeki hegemonyac› tutumlar›n› engelleyecek politikalar gelifltirilecektir. r) Engellilerin toplumda kendilerini ifade etmelerinin önündeki tüm fiziksel ve yasal engeller ortadan kald›r›lacak, tüm yasalar ve kent mimarisi bu perspektifle ele al›nacakt›r. s) Toplumsal suç iflleyenler için yapt›r›m anlay›fl› ve sistemi, suçluyu e¤itme ve yeniden topluma kazand›rma temel amac›na dayand›r›lacakt›r. Her türlü iflkence insanl›k suçu olarak kabul edilecek, her düzeyde savunma hakk› korunacak, ceza evleri, idam ve iflkence uygulamalar› kald›r›lacakt›r. t) Her türlü inanç, inançs›zl›k ve vicdan özgürlü¤ü tan›nacak, kitlelerin devrimci kültürel dönüflümünün ve özgürleflmesinin yolu aç›lacakt›r.
20
YEREL SEÇİMLER VE İKTİDAR İLİŞKİLERİ GÜNAY KUBİLAY
erel seçimler giderek k›z›fl›yor. Burjuva siyaset arenas› adeta bir “it dalafl›”na dönüflmüfl bulunuyor. “Siyaset ç›tas› yerlerde sürünüyor” demek hiç de haks›zl›k de¤il. Baflbakan Erdo¤an ve Baykal’›n miting alanlar›nda yapt›klar› “k›s›r söz düellosu” bu saptamay› kan›tl›yor. Özellikle de AKP ve CHP’de “parti iktidar tekeli”ni elinde bulunduran baz› parti yöneticileri ve milletvekillerine dair yolsuzluklar ile bulaflt›klar› akçeli ifllerin hacmi el koymak istedikleri pastan›n san›landan da büyük oldu¤unu ve bu nedenle aralar›ndaki “kay›kç› kavgas›”n› sertlefltiriyor, düzeyini düflüyor. Uzun zamand›r baflta ‹stanbul, Ankara, ‹zmir gibi büyük metropoller olmak üzere bütün kent arazilerini, kamu hizmet ve kaynaklar›n› “yerli” ve uluslararas› sermayenin hizmetine sunan, onlar›n birer kar ve rant arac›na dönüfltüren ve böylece yeni liberal kapitalist politikalar›n bayraktarl›¤›n› yapan bütün devlet ve sistem partileri iktidars›z ya da iktidara flu ya da bu flekilde tutunmaks›z›n varl›¤›n› uzun süre sürdüremezler. Siyasi iktidar onlar için varl›k yokluk sorundur ve bu nedenle bu partiler siyasi iktidar tekelini ele almak, iktidar›n organik parças› olmak veya flu ya da bu düzeyde iktidara tutunmak bu partiler için yaflamsald›r. Bu bak›mdan seçimler her ne kadar “yerel” s›fat› tafl›yor olsa da, özünde yerel seçim özelli¤i tafl›mad›, tafl›m›yor. Tafl›m›yor, çünkü yerel seçimler hiçbir zaman Türkiye gibi “bürokratik merkeziyetçi ve statükocu devlet yap›lanmas›”n›n hakim oldu¤u bir ülkede
sözcü¤ün gerçek içeri¤ine uygun yerel seçim olmad›. Mart 2009 yerel seçimlerinin de kendi özgünlü¤ünde “yerel” sorunlar› merkezine alan bir eksende gerçekleflmedi¤ini görüyoruz. Türkiye’de iktidar iliflkileri hiçbir zaman “ayaklar› yere basan” demokratik iktidar biçimi olma özelli¤i gösteremedi. Lenin’in deyifliyle “kupon keserek yaflamaya al›flm›fl küçük bir asalak s›n›f”›n ve onunla ittifak halindeki militarist güçlerin ç›karlar›n› temel alan, adeta “gökte as›l›” bir “anti demokratik iktidar biçimi” olarak kendini ikame etti. Bizatihi halk(lar)›n oylar›yla halk(lar)›n üzerinde yükselen anti demokratik bir anlay›fl› sürekli yeniden üretti. Türkiye’de “yerel iktidar”lar da ad›na uygun, her bir yerelin kendi özgünlü¤ünü ve farkl›l›¤›n› içeren bir iktidar perspektifiyle biçimlenen “özerk” ve “demokratik” yap› olamad›. Bu tür bir pratik Türkiye’ye özgü, kendinden menkul bir “demokrasi” örne¤idir. Devletten ve sermayeden ba¤›ms›z ve ona meydan okuyan bir yerel yönetim prati¤i bir yana örne¤in “merkezi yönetim”in resmi anlay›fl›yla çeliflen, geleneksel devlet politikalar›n›n d›fl›na ç›kma e¤ilimi gösteren Belediyelere bile tahammül gösterilemiyor. Bu tür bir e¤ilim içinde oldu¤u saptanan Belediyeler Baflbakan, Maliye Bakan› ve ‹çiflleri Bakan›’ndan oluflan “fleytan üçgeni”nde an›nda bo¤uluyor. Baflbakan “politik izolasyon”, Maliye Bakan› “mali kaynaklar› kurutma” ve ‹çiflleri Bakan› “siyasal zor ayg›tlar›n› harekete geçirme” rolü oynuyor. Bu pratik gel-
Y
21
Devrim Yolunda
KURTULUŞ mifl geçmifl bütün hükümetlere, devlet ikti- formu” verili koflullarda egemen güçlerin yudar güçlerince empoze edilen devlet politika- kar›da sözü edilen bask›n partileri karfl›s›ns› olarak her dönemde kendini farkl› biçim- da emekçilerin ve ezilenlerin kendi politik lerde yeniden üretiyor. inisiyatif ve iradelerini anlaml› bir güce döDiyarbak›r Belediyesi’nin mali kaynakla- nüfltürdükleri zemin ifllevi görüyor. Dolay›r›n›n k›s›lmas›, ödemelerinin zaman›nda ya- s›yla burada kastedilen seçimden seçime rep›lmamas› ve “çok dilli belediyecilik” uygu- alize olan “geçici ittifak iliflkileri” de¤il, kal›lamas› gerekçesiyle Sur Belediye Baflka- c› bir politik ittifak iliflkisinden yoksunlukn›’n›n ‹çiflleri Bakan›’nca görevden el çekti- tur ve bu anlamda emekçilerin ve ezilenlerin rilmesi son zamanlardaki örneklerden baz›- ç›karlar›n› eksen alan bir demokratik seçelar›d›r. Elbette sorun yaln›zca belediyelerle nek ihtiyac› yak›c›d›r. ‹çinde bulundu¤umuz s›n›rl› de¤ildir. Örne¤in seçimden seçime iz- koflullar devletten, sermayeden ve onlar›n lenen politikalar›n yaratt›¤› etkileri görme- politik partilerinden ba¤›ms›z bir devrimci ye ve toplumun nab›z at›fllar›n›n ölçülmesi- demokratik seçenek ihtiyac›n› zorunlu k›lne indirgenmifl bulunan “‹l Genel Meclisleri” maktad›r. prati¤ine de ayn› zihniyet yön vermektedir. Sürece rengini veren afla¤›daki üç temel ‹l ölçe¤inde seçilmifl meclis üyelerine merke- soruna bakt›¤›m›z zaman böyle bir ihtiyac›n zi hükümetçe atanm›fl il valisinin baflkanl›k ne denli yak›c› oldu¤unu görmek mümkünetmesini ve seçilmifl il genel meclisi üzerin- dür. de ola¤anüstü yetkilerle donat›lm›fl bir “yeBirincisi emperyalist ABD’de bafllayan firel yönetim” örne¤ini hiçbir geliflkin burjuva nansal kriz bütün kapitalist ekonomileri dedemokrasisinde görmek mümkün olamaz. rinden sars›yor ve reel ekonomileri de kuflaYerel yönetimler kapsaml› “demokratik- tarak dünya ölçe¤inde yay›l›yor. Hiç kuflkuleflme” sorunlar›yla yüz yüze bulunuyor. Ye- suz krizi tetikleyen yegane itici güç bütün rel yönetimlerin “demokratikleflme” sorunla- bir hayat› afl›r› kar dürtüsüyle düzenleyen r›n› “devlet iktidar güçleri”nin “merkezi po- ve her fleyi kara indirgeyen kapitalizmdir. litikalar”›ndan ba¤›fl›k ele almak, yerel yö- Her ne kadar Baflbakan Erdo¤an “kriz yok” netimleri “kendinden menkul” görmek ve ya da “kriz bizi te¤et geçiyor” demagojisi küçümsemek büyük hata olur. Kabul etmek yapsa da, Türkiye krizden en fazla etkilenen gerekir ki iflçiler, emekçiler ve ezilenler çok ülkelerin bafl›nda geliyor. yönlü biçimde (merkezi ve yerel) AKP ve Y›llar boyunca IMF ve DB gibi mali merCHP gibi devlet ve kezlerin güdümünde sistem partileri araekonomi politikalar›s›nda s›k›flm›fl, onlan› biçimlendiren (bu Yerel yönetimler kapsamlı “demokr›n devletten ve seryaz› kaleme al›n›rratikleşme” sorunlarıyla yüz yüze mayeden ba¤›ms›z ken IMF ile yeni pabulunuyor. Yerel yönetimlerin ç›karlar›n› eksen zarl›klar sürüyordu), alan bir demokratik emperyalizme ba“demokratikleşme” sorunlarını seçenekten yoksun ¤›ml› Türkiye gibi “devlet iktidar güçleri”nin “merdurumdad›rlar. Elbir ülkede Erdokezi politikalar”ından bağışık ele bette “yoksun¤an’›n “kriz yok” dealmak, yerel yönetimleri “kendinluk”tan kas›t emek, magojisine baflvurden menkul” görmek ve küçümsebar›fl, özgürlük ve ma nedeni “cahillik” mek büyük hata olur. Kabul etdemokrasi güçleride¤il, “hinlik”tir. mek gerekir ki işçiler, emekçiler nin “Biz de Var›z Baflbakan krizin fave ezilenler çok yönlü biçimde Platformu” vas›taturas›n› fazla gürül(merkezi ve yerel) AKP ve CHP gis›yla gerçeklefltirtü pat›rt› olmaks›z›n bi devlet ve sistem partileri aradikleri seçim iflbirliemekçilere ve ezilensında sıkışmış, onların devletten ¤ini görmezden gellere kesmek, bunu ve sermayeden bağımsız çıkarlarımek, onu küçümseda mümkün oldumek asla de¤ildir. ¤unca “sessiz ve denı eksen alan bir demokratik seçe“Biz de Var›z Platrinden” halletme gibi nekten yoksun durumdadırlar. 22
Devrim Yolunda
KURTULUŞ demagojik yöntemlere baflvurmaktad›r. Bafl- devlet iktidar güçlerini temsilen AKP yar›bakan art›k m›zra¤›n çuvala s›¤mad›¤›n› flacakt›r. Bu nedenle yaln›zca sosyalistler görmekte, eskisi gibi krizin y›k›c› etkileri de¤il, tüm toplumsal muhalefetin “Kürt illekarfl›s›nda yoksullar›n bir ton kömürle, bir ri”nde AKP’ye karfl› DTP’yi desteklemeleri, kilo makarna ve flekerle yetinmeyeceklerini “bat› metropolleri”nde ise flovenizme karfl› hissetmekte, yumurta kap›ya dayanmadan mücadeleyi yükseltmeye çal›flmalar› demokönlemini almak istemektedir. ratik çözüm politikas›n›n kaç›n›lmaz sonuBundan daha önemlisi ise fludur: Krizin cudur. toplumsal ve siyasal sonuçlar› “öngörü s›n›rBu yaklafl›m›n tarihsel de¤erdeki politik lar›”n› aflan boyutlar kazanmaya bafllama sonuçlar› giderek daha belirginleflmeye bafle¤ilimi gösterdi¤inde, krizin s›n›fsal iç yüzü- l›yor. nü “ideolojik yan›lsama”yla gizlemek ve olaSu Forumu nedeniyle ‹stanbul’da Talabas› geliflecek kitlesel tepkileri farkl› kanalla- ni-Erdo¤an görüflmesinden kamuoyuna yanra kayd›rarak “hedef flafl›rtmak” için flove- s›yanlar Obama’n›n Ortado¤u’da ABD’nin nizmi yeniden körükleyebilir, milliyetçi tep- bütün olanaklar›n› kullanmay› öngören yeni kileri histeriye dönüfltürebilir ve böylece ül- bölge politikalar›n›n önünde engellerden biri keyi “etnik iç savafl”a sürükleyebilirler. olarak görülen PKK’nin ABD ile iflbirli¤i içeSeçim sürecinde bütün bu siyasi oyunlar› risinde tasfiye edilerek Kürt halk›n›n bölünbofla ç›karmak ve krizi emekçilerin ve ezi- mesi ve böylece kendi siyasi gelece¤ine sahip lenlerin lehine dönüfltürmek, y›llard›r kesin- ç›kmay› sürdüren “özgürlükçü Kürtleri” TRT tisiz biçimde sürdürülen sermayenin sald›r›- fiEfi’li yeni döneme uygun “iflbirlikçi Kürt lar›n› (yeni liberal politikalar›) püskürtmek taban” ile saflaflt›rmay› ve pasifize etmeyi için bir imkan olarak de¤erlendirilmelidir. öngören bir sinsi planla yüz yüze gelinecek ‹kincisi Kürt sorunudur. Tekelci serma- gibi görünüyor. DTP’nin Kürt illerindeki oy yesi ve ordusuyla, hükümeti ve partileriyle oran›n› art›rmas›, yeni belediyelerle birlikte bütün devlet güçleri Kürt halk›n›n kolektif bir tür “seçim zaferi” kazanmas› çok önemlivarl›¤›n›, kimli¤ini, dilini ve kültürünü red dir. Seçimler Washington-Ankara-Ba¤dat ve inkar› sürdürme, Kürt özgürlük hareketi- “fleytan üçgeni”nde flekillenecek olan bu sinni baflta militarist yöntemler olmak üzere flu si plan› bozabilecek özgürlükçü demokratik ya da bu biçimde halk iradesiyle tasfitasfiye etme, ve ye süreci bofla ç›kar›Kürt sorununu birlabilir. “Biz de Varız Platformu” verili kokaç on y›l daha erteÜçüncüsü bölge şullarda egemen güçlerin baskın leme stratejisinde halklar›na yönelik partileri karşısında emekçilerin ve uzlaflm›fl bulunuyoremperyalist sald›r›ezilenlerin kendi politik inisiyatif lar. Art›k oligarflik lard›r. Baflta ABD ve iradelerini anlamlı bir güce dödevlet güçleri ad›na olmak üzere, empernüştürdükleri zemin işlevi görühareket eden AKP yalist güçler bölgeyor. Dolayısıyla burada kastedilen hükümeti devletin den elini çekmeksiseçimden seçime realize olan “gebütün imkanlar›n› zin akan kan›n durarkas›na alarak, mas› olanaks›d›r. çici ittifak ilişkileri” değil, kalıcı Kürt özgürlük hareIrak’›n iflgaliyle bübir politik ittifak ilişkisinden ketini Kürt halk›nyük bir hezimet yayoksunluktur ve bu anlamda dan izole etmeyi, flayan ABD emperyaemekçilerin ve ezilenlerin çıkarlaBaflta Diyarbak›r ollizmi, Obama’yla yirını eksen alan bir demokratik semak üzere DTP’li tirdi¤i prestijini yeçenek ihtiyacı yakıcıdır. İçinde belediyeleri ele geniden kazanmak isbulunduğumuz koşullar devletçirmeyi hedefliyor. tiyor. Obama seçimi ten, sermayeden ve onların politik Aç›k ki, “Kürt illekazan›r kazanmaz partilerinden bağımsız bir devri”nde Kürt halk›n›n ABD’nin üstünlü¤ürimci demokratik seçenek ihtiyademokratik iradesini nün yaln›zca askeri cını zorunlu kılmaktadır. temsilen DTP ile gücünden de¤il, ayn›
23
Devrim Yolunda
KURTULUŞ zamanda ekonomik, politik ve diplomatik birikiminin tamam›ndan olufltu¤unu vurgulad›. Aç›k ki, Obama’l› ABD bölgede süren paylafl›m ve hegemonya kavgas›ndan istedi¤i sonuçlar› almak için neocon kovboy Bush’tan farkl› olarak ABD’nin bütün birikim ve imkanlar›n› harekete geçirecektir. Dolay›s›yla ABD Irak’tan asker çekse bile, bu bölgeden çekilmek anlam›na gelmeyecek, tam tersine bölgenin “yerleflik güç”ü haline gelmek için her türlü olana¤› seferber edecektir. Dolay›s›yla emperyalist güçlerin bölgeden el çekmesi ve bölgeye halklar›n kardeflli¤inin hakim olmas› ancak bölge halklar›n›n birleflik mücadelesine ba¤l›d›r. Aç›k ki, bölge üzerinde söz sahibi bütün emperyalist merkezler, iflbirli¤i içinde olduklar› bölge devletlerinin deste¤i ile bölge halklar›n›n özgürlük mücadelelerini bast›rmaya çal›flmaktad›rlar. Yerel sorunlar›n ise hemen her durumda bu tür genel sorunlar›n prizmas›nda k›r›larak flekillendikleri, onlar›n birer türevi olarak yans›d›klar› bir gerçektir. Örne¤in çeyrek as›rd›r devletin Kürt sorununda uygulad›¤› kirli savafl politikas›n›n bir sonucu olarak yaflanan “zorunlu göç” nedeniyle ‹stanbul, ‹zmir, Mersin, Adana gibi büyük kentlerin çevresi “insan y›¤›na¤›” gibidir. Ne Kürt sorununu görmezden gelen politikalarla göç sorunu çözülebilir, ne de kapitalizmin yeni liberal politikalar›n› mücadele eksenine almayan bir yaklafl›mla kentlerin k›y›s›na sürüklenen bu insanlara insanca ve onurlu bir yaflam imkan› yaratmak mümkün olabilir. Ayn› yaklafl›m› di¤er temel sorunlarda da görmek mümkündür. Büyük metropollerde uygulanan “kentsel dönüflüm projeleri” kentleri yerel ve uluslararas› sermayenin birer kar ve rant arac›na dönüfltürmüfl bulunuyor. Büyük kent arazileri ya¤malan›r, kamu hizmetleri tasfiye edilirken, kentler adeta “merkez ve çevre” olarak ikiye yar›lm›fl durumdad›r. Merkez, uluslararas› ile yerel sermaye çevrelerinden oluflan kent zenginlerinin, kar ve rant arac› olarak kulland›¤› “ticaret merkezleri”ne dönüfltürülürken, kentlerin bütün de¤erlerini yaratan emekçiler kentlerin çevresine itilerek d›fllan›yor. Büyük metropollerde emek sermaye çeliflkisi
her geçen gün daha fazla büyüyor. Büyüyen çeliflki ayn› zamanda kentlerin yeni imar planlar›na da yans›yor. Kentin zenginleri ve yoksullar› sadece maddi olarak de¤il, yaflam alanlar› ile de ayr›larak gettolaflma bizzat yerel yöneticiler eliyle derinlefltiriliyor. Geçti¤imiz y›llarda Paris’i yang›n yerine çeviren ayaklanmalar da göstermifltir ki, yoksullar kentlerin k›y›s›nda tecrit edilir, yarat›lan yoksulluk kentlerin merkezlerinde yükselen fl›mar›k kulelerin gölgesinde saklan›rken, kentlerin tarihsel miraslar›, sosyal dokular›, kültürel zenginlikleri ve “oksijen borular›” da tek tek yok ediliyor. Birkaç örne¤in de gösterdi¤i gibi hiçbir yerel sorun dünya ve ülke ölçe¤inde izlenen emperyalist, kapitalist, flovenist ve militarist politikalardan ba¤›fl›k de¤ildir. O nedenle ister “merkezi düzey”de olsun, ister “yerel düzey”de olsun halk›n öne ç›kan temel sorunlar›n› eksen alan bir “mücadele program›” yapmak, bunu yaflama geçirebilecek araçlar üretmek ve her bir yerelin kendi özgünlü¤ü ile zenginlefltirilmeye aç›k ve farkl›l›klar› ifade etmeye elveriflli bir politik tarz› sürece egemen k›lmak da önemlidir. Önemlidir, çünkü böyle bir diyalektik yöntemle ancak etkili bir politik çal›flman›n potansiyelleri a盤a ç›kar›labilir, rasyonelleri harekete geçirilebilir ve böylece kentlerin k›y›s›na itilmifl iflçilere, emekçilere ve di¤er kent yoksullar›na insanca ve onurlu yaflam imkan› sa¤layacak bir “devrimci demokratik seçenek” yaratmak mümkün olabilir. Ancak üretenlerin yönetti¤i, halk›n hiçbir dolay›ma ba¤lanmaks›z›n do¤rudan söz ve karar sahibi oldu¤u “özerk ve demokratik” bir yerel yönetim modeliyle “halkla birlikte ve halk için” bir fleyler yap›labilir. Bunun için öncelikle her an kafam›za düflecek “gökte as›l› keskin k›l›ç” gibi duran “iktidar› gökten yere indirecek”, halk›n üzerinde yükselen ve kendini onun yerine ikame eden “merkezi” ve “yerel” iktidar ayr›m›na son verecek bir “do¤rudan demokrasi” perspektifi temel al›nmal›d›r. Her fleyin merkezi iktidar›n tekelinde biçimlendi¤i bir bürokratik devlet yap›lanmas› ve merkezi devlet iktidar› ile hiçbir inisiyatifi olmayan sözde yerel yönetimler karfl›s›nda söylenecek en özlü söz ve biricik alternatif: “Bütün ‹ktidar Sovyetlere!”
24
EYVAH, KADINLAR KIYMETE BİNDİ!* SİBEL ÖZBUDUN
“Dünyan›n bugün içine sürüklendi¤i krizi aflmak, bizzat kapitalizmin mant›¤›n› aflmay› gerektirmiyor mu?”1
kendilerini baflka roller üzerinden tan›mlayabiliyor. ‘Erkek, kültürel olarak ‘art›k sadece çocuklar›mla ilgilenece¤im, iflim bu olacak’ gibi bir yatk›nl›¤a sahip de¤il’ diyen Smith (ABD Colorado eyaleti kamu e¤itimi koordinatörü Stephanie Smith -b.n.) ekliyor: ‘‹flsizlik, erke¤i kendini baflar›s›z görmeye iterken, kad›nlar bu kadar kötümser de¤il.’ New York Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Baflkan› Dalton Conley ise kad›nlar›n al›fl›lm›fl rolü aile iflleri ve sosyal ekonomideki faaliyetler olarak de¤erlendirildi¤inden, ‘iflten ç›kart›lan kad›n erkekten daha az etkilenir’ fleklinde yaklafl›yor konuya.” Evet evet, tam da tahmin edece¤iniz üzere; bu “sevda”n›n nedeni, tam da kad›nlar›n kapitalist piyasadaki “ikincillikleri”… Örne¤in daha düflük ücretle, daha uzun süreli, daha güvencesiz ifllere, daha kötü koflullarda çal›flmaya raz› olufllar›… Sadece iki kere tuvalet izniyle günde 15-16 saat bir taburenin üzerinde dikilerek çal›fl›rken g›klar›n› ç›karmay›fllar›… Eve bo¤az toklu¤una parça bafl› ifl al›p bir yandan bebeleriyle ilgilenirken bir yandan da patronlar›n› iflyeri vergisinden, bak›m, temizlik, ayd›nlatma, ›s›tma masraflar›ndan kurtar›fllar›… Uzun ifl gününün ard›ndan evdeki iflleri (çocuklar›n bak›m›, yemek, bulafl›k, çamafl›r, temizlik, dikifl-nak›fl, yafll›lar, hastalarla ilgilenme…) bilabedel ve itirazs›z üstlenmeleri2… Krizin iflsiz b›rakt›¤› erkeklerin düzene isyan etmek yerine h›rslar›n› ç›kartacaklar› kum torbas› görevini kabullenmeleri… ‹fller t›k›r›ndayken tüketimin lokomotifini oluflturmalar›; sistem duvara toslad›¤›nda, “eserip-beserip, kotararak” tasarrufu üstlenmeleri…
e Kriz, Kad›n› Yaratt›”… Bir süredir Türkçe de yay›nlanan Newsweek dergisinin 8 Mart 2009 tarihli 19. say›s›n›n kapa¤› bu… ‹çeride yer alan Melisa Özp›nar imzal› yaz›da ise son krizin kad›nlar için nas›l bir f›rsata dönüflmekte oldu¤u, kad›n CEO’lar›n yönetti¤i flirket ve bankalar›n krizi göreli daha az hasarla savuflturmaktayken, “testosteronu yüksek” flirketlerin hisse senetlerinin yerlerde süründü¤ü, kad›nlar›n hem kriz öncesinde, her riske bal›klama atlayan erkeklere göre daha öngörülü davranabildikleri, hem de kriz patlak verdi¤inde, kendilerini TV karfl›s›nda zapping yapmaya, abur-cubura, vücut gelifltirme gibi abuk-subuk u¤rafllara veren erkeklere göre daha serinkanl› tutumlar alabildikleri vb. iflleniyor. Ço¤unlu¤u ABD magazinlerinden derlenmifl bu “inciler” özgün de¤il, tabii ki. Ama ilginç olan, Ciner Holding’in dergisinin ve Türkiye kapitalizminin daha “rafine” kanad›n›n kad›nlara birden sevdalanmalar›… Melisa Özp›nar’›n sat›r(ara)lar›, bu “sevda”n›n nedenlerine de¤gin ipuçlar› veriyor. Örne¤in: “Kriz ve iflsizli¤in cinsiyete göre psikolojik etkilerine bak›ld›¤›nda ilginç saptamalara rastlamak mümkün. Çal›flan erkek ço¤u zaman kendini ifliyle daha fazla ba¤daflt›r›rken (mimar, mühendis, doktor) kad›nlar genellikle
“V
* 7 Mart 2009 tarihinde Aka-Der Ankara’n›n düzenledi¤i “Kad›n” bafll›kl› panelde yap›lan konuflma… AkaDer’in 14 Mart 2009’da Adana’da, 15 Mart 2009’da tarihinde de Mersin’de düzenledi¤i “Kad›n” bafll›kl› panelde yap›lan konuflma…
25
Devrim Yolunda
KURTULUŞ Kriz ve savafllarda kad›nlar› göreve ça¤›ran derek artan el örgü örme modas›, ekonomik kapitalizm, bir kez daha gövdelerimizle flok krizle birlikte kad›nlar›n hem aile bütçesine dalgalar›n› emip sistemi kurtaran emniyet yas- katk›da bulunmak hem de psikolojik rahatlat›klar› olmam›z› istiyor bizlerden. “Siz kad›nlar ma sa¤lamak istemesiyle yayg›nlafl›yor. Haz›r asl›nda çok sa¤lams›n›z, sinirleriniz çelik gibi, alaca¤› bir kaza¤› veya atk›y› kendisi örerek o yumuflak bafll› görünüflünüzün ard›nda son çok daha ucuza mal eden kad›nlar, bu sayede derece güçlü bir kiflilik tafl›yorsunuz, biz sizi sektörün sat›fllar›n› da art›rd›. Ev han›mlar›yanl›fl tan›m›fl›z,” diyor; “Pardon, binlerce par- n›n yan› s›ra çal›flan kad›nlar›n stres atmas› don… Haydi bir omuz verin, diflinizi s›k›n, gös- için Türkiye genelinde ‘El Örgü Evi’ ma¤azalar terin büyüklü¤ünüzü de flu vartay› atlatal›m. zinciri kuran Betafl Mensucat Afi, kriz döneDaha ucuza, daha çok çal›flmaya raz› olun… minde el örgü yünlerine iç piyasadan ve ihraEkonomi yap›n… Ev ifllerine sar›l›n… Her fle- cattan büyük talep al›yor. (…) yin en ucuzunun nerede sat›ld›¤›n› araflt›r›n… Son y›llarda giderek artan örgü örme modaEskiyen eflyalar›n›z›, giysilerinizi onar›n… s›n›n krizle birlikte tavan yapt›¤›n› belirten Kredi kart› borçlar›n›z› ödeyin… Krizde sinir- (Betafl ‹cra Kurulu Üyesi -b.n.) Koçer, kad›nlaleri bozulan erkeklerinize karfl› sevecen, anla- r›n ço¤unun hem psikolojik olarak iyi geldi¤i y›fll› olun; bilirsiniz, erkekler çocuk gibidir… hem de ekonomik olarak aile fertlerinin giyim Onlar› sabr›n›zla, dirayetinizle yola getirebilir- ihtiyaçlar›n› karfl›lad›¤› için örgü ördü¤ünü ifasiniz ancak…” de etti. Nejat Koçer, ‘Kriz döneminde insanlaEvet, durum aynen bu. ‹nanmayanlar için r›n e¤ilimleri fark ediyor, krizi atlatmak için buyurun, flu haberi birlikte okuyal›m: çözüm yöntemleri gelifltiriyorlar. Örgü örmek “(Sefertas› Hareketi taraf›ndan Türkiye Ga- hem psikolojik rahatlama hem de ekonomik razeteciler Cemiyeti’nde düzenlenen ‘Kriz Mutfa- hatlama getiriyor’ dedi.”4 ¤›, Ekonomik Krizde Nas›l Beslenece¤iz?’ koTercümesi: “Bütün gün yemek, bulafl›k, çanulu toplant›da konuflan) diyetisyen Gülgün mafl›r, küçü¤ün ev ödevleri, büyü¤ün gribi, söUzun da, et al›nam›yorsa baklagillerden bu ih- kükleri onarma, çarfl›-pazar dolafl›p, so¤an›n, tiyac›n karfl›lanabilece¤ini, ancak baklagillerin patatesin en ucuzunu arama… Yorulmuflsuntek bafl›na et yerine geçemeyece¤ini söyledi. dur; buyur, biraz örgü ör de dinlen… Hem çoBesin gruplar›n›n dengeli tüketilmesinin lu¤una, çocu¤una ucuz kazak, atk›, eldiven önemine de iflaret eden Uzun, toptan al›flverifl yapm›fl olursun, hem de ‘stres’ atars›n!” Bir yap›lmas›n›n maliyeti düflürece¤ini söyledi. taflla kaç kufl… Tasarruf, psikolojik rahatlama, Lezzet Dergisi Yay›n Yönetmeni Gülhan Kara [bize] bol kâr… Tabii bir kez daha kad›nlar›n ise al›flverifle ç›kmadan önce mutlaka ne al›na- s›rt›ndan… Onlar›n “yuvay› yapan difli kufl” ca¤›n›n planlanmas› gerekti¤ini belirterek, rollerini yeniden üreterek… “Krizi f›rsata dönüfltürme” dedikleri bu olsa al›flverifle tok kar›na ç›k›lmas› önerisinde bugerek… lundu.”3 Bana sorarsan›z, Tercümesi: “KafaKriz ve savaşlarda kadınları göreve içinde yaflad›¤›m›z n›z› ille de ete takmakriz kad›nlara gerçeky›n; et, zengin ifli. çağıran kapitalizm, bir kez daha ten de yeni görevler Baklagiller neyinize gövdelerimizle şok dalgalarını yüklüyor. Ama öyle yetmiyor… Hem her emip sistemi kurtaran emniyet “çok çal›flma, aza raz› fleye para yetiremezyastıkları olmamızı istiyor bizlerolma, tasarruf etme, siniz ki! Açgözlü olden. “Siz kadınlar aslında çok sağsevecen-sab›rl› olma” may›n, al›flverifle tok lamsınız, sinirleriniz çelik gibi, o filan cinsinden de¤il. karn›n›za ç›k›n, idayumuşak başlı görünüşünüzün arBu kriz, insanca renize bilin… Yoksuldında son derece güçlü bir kişilik bir yaflam sürdürmek, luk bir sanatt›r, art›k taşıyorsunuz, biz sizi yanlış tanıçocuklar›na yaflanabibu sanat› ö¤renmeye mışız,” diyor; “Pardon, binlerce lir bir dünya b›rakbafllasan›z iyi olur!...” pardon… Haydi bir omuz verin, mak istiyorlarsa e¤er, Ya fluna ne buyrudişinizi sıkın, gösterin büyüklükad›nlar› itiraz etmelur? “Son y›llarda giye, “Hay›r” demeye, ğünüzü de şu vartayı atlatalım...” 26
Devrim Yolunda
KURTULUŞ - Çal›flmayan kad›n nüfusu içerisinde kendini “ev kad›n›” olarak tan›mlayanlar›n say›s›: 13 milyon 300 bin. - Kad›nlar›n yüzde 19’u okur-yazar de¤il. Okur-yazar olup da herhangi bir ö¤renim kurumundan mezun olmayan kad›nlar›n oran›: yüzde 21. ‹lkö¤renim diplomal› kad›nlar›n oran›: yüzde 37. Yani Türkiye’de tüm kad›nlar›n yüzde 77’si, ilkö¤retim ya da alt› bir ö¤renimle “idare” ediyor.* - Bir baflka deyiflle, Türkiye’de kad›nlar›n yüzde 77’si, çal›flmak istese de, tar›m-d›fl›nda, vas›fl› bir ifl bulma flans›na sahip de¤il. Bu, “çal›flmak zorunda” olan kad›nlar›n en düflük ücretli, en olumsuz koflullara sahip ifllere raz› olmas›n› zorunlu k›lan bir veri. Türkiye kad›nlar›n›n kentlerde/kent varofllar›nda yaflayan ana gövdesi, “ev kad›nl›¤›” ile “ayak iflleri” aras›nda tercih yapmakla karfl› karfl›ya - tabii “ayak iflleri”ni bulabilirse… - Nitekim, tar›m d›fl›nda çal›flan kad›nlar›n yüzde 70’i yüksek okul mezunu. - Tar›mda kay›t d›fl› çal›flan kad›nlar›n oran›: yüzde 99. - Tar›m d›fl›nda kay›t d›fl› çal›flan kad›nlar›n oran›: yüzde 66. Pekala, bu durumun düzeltilmesi olas›l›¤›? Örne¤in parlamentodaki kad›n vekillerin çabas›yla yasal düzenlemelerin yap›lma olana¤› var m›? - Dünyada seçim yap›lan 173 ülkede parlamentoda kad›n say›s› aç›s›ndan Türkiye’nin yeri: 160. s›ra. - Karar alma mekanizmalar›nda kad›n temsili: yüzde 6. Bu koflullar alt›nda:
baflkald›rmaya ça¤›r›yor! Neden mi? Bu soruyu yan›tlayabilmek için dilerseniz öncelikle, içinde yaflad›¤›m›z krizin “mahiyeti”ni teflhis edelim. Bu kriz, egemenlerin söyledi¤i gibi, “finans krizi”, ya da “ekonomik kriz” filan de¤il. Bu, sürdürülemez hâle gelmifl, yani dünyada sömürü kapsam› d›fl›nda bir kar›fl toprak, sömürü ve/veya tahakküm çemberi d›fl›nda tek bir insan (hatta canl›) b›rakmam›fl günümüz kapitalizminin s›n›rlar›na ulaflm›fll›¤›n›n yaratt›¤› krizdir. Bir yönü, TÜSAM (Türkiye S›n›f Araflt›rmalar› Merkezi)’dan Baflak Ergüder’in söyledi¤i gibi, üretim ile finans, yani mallarla para aras›ndaki ba¤lar›n kopmufl olmas›ndan kaynaklanmaktad›r: “Öncelikle bu kriz rastlant›sal bir kriz de¤il. Sürekli devam eden yap›sal nedenleri var. En anlafl›l›r olan› üretim ile finans aras›ndaki ciddi ayr›flma. Eskiden ekonomi, sermaye birikimi, vs. bütün bunlar üretim odakl›yd› ve bunun üzerinde dönerdi. fiimdi söz konusu ayr›flmayla karfl›l›ks›z bir finans fliflmesi mevcut. Özetle, üretimde karfl›l›¤› olmayan bir ekonomi. Bu ekonomi kay›t d›fl›, iflsizlik ve esnek çal›flmaya dayal›, düflük ücretler üzerine kurulu, rekabet anlam›nda kendi içinde çeliflkili. Ülkeleri yoksullu¤a sevk eden bir ekonomi var dünyada. Tam bir mülksüzleflme süreci. Birilerinin zenginleflmesini di¤erlerinin yoksullaflmas›n›n keskinli¤inin artt›¤› bir dönem.”5 Bir yan›yla ise, yukar›da da belirtti¤im gibi, kapitalizm teritorya ve insan olarak fiziki s›n›rlar›na gelmifl, dayanm›flt›r. Sürdürülebilirli¤i ancak do¤a ve insanlar üzerindeki sömürüsünü daha da yo¤unlaflt›rarak mümkündür. Bu ise, do¤an›n dengelerinin daha h›zl› bozulmas›, kirlenmenin daha yo¤unlaflmas› ve insanlar›n eme¤i ve yaflam› üzerindeki cenderenin daha da daralmas› anlam›na gelir. Bu ise zaten madun konumdaki kad›nlar aç›s›ndan yaflam›n daha da zorlaflmas›, bedelin daha da a¤›rlaflmas› demektir. Bunu daha iyi anlayabilmek için, bu ülkede krizin nas›l bir “kad›nl›k durumu” üzerine çöreklendi¤ine bakmam›z gerekiyor: - Türkiye’de 15 yafl üstü nüfus: yaklafl›k 50 milyon. Bu say›n›n yaklafl›k yar›s›n› kad›nlar oluflturuyor. - 25 milyona yak›n kad›n›n 19 milyon kadar› çal›flm›yor.
* Öte yandan, Sabanc› Üniversitesi ‹stanbul Politikalar Merkezi’nin koordinatörlü¤ünde yürütülen E¤itim Reformu Giriflimi (ERG) taraf›ndan haz›rlanan “E¤itimde Eflitlik” bafll›kl› rapora göre, “E¤itim toplumsal eflitsizliklerin giderilmesine hizmet edemiyor, bunlar›n yeniden üretilmesine katk›da bulunuyor. En vars›l kesim en yoksul kesimin 21 kat› e¤itim harcamas› yap›yor. Yine vars›llardaki 7-23 yafl aras› nüfusun yüzde 28’i yüksekö¤retime eriflebilirken en yoksul kesimdeki ayn› yafl grubunun yaln›zca yüzde 0.4’ü yüksekö¤renim görebiliyor. Türkiye’de, temel bir insan hakk› olan ‘kaliteli e¤itim’ yaln›zca küçük bir az›nl›k için sa¤lanabiliyor. E¤itim sistemi art›k yoksul çocuklara s›n›f atlama flans› vermiyor. K›rsal kesimde yaflayan, ailesinin geliri s›n›rl›, üç kardefli olan, anne ve babas› ilkokul mezunu bir k›z çocu¤unun liseye gitme olas›l›¤› yaln›zca yüzde 1-2. En zengin kesimdeki 7-23 yafl aras› nüfusun yüzde 28’i yüksekö¤retime eriflebilirken en yoksul kesimdeki ayn› yafl grubunun yaln›zca yüzde 0.4’ü yüksekö¤renim görebiliyor…”6
27
Devrim Yolunda
KURTULUŞ - Türkiye’de kad›nlar›n yüzde 43’ü aile içi fliddete u¤ramakta. - Kad›nlar›n yüzde 39’u kendilerine uygulanan fliddeti hakl› buluyor.7 - 5-10 yafl aras› çocuklar›n yüzde 55’i, 10-16 yafl grubunun yüzde 40’› ensest ma¤duru. Uzatmayal›m… Kriz, Türkiye’de kad›nlar› hiç de “parlak” olarak nitelenemeyecek koflullarda buldu. Bu olumsuzluklar› katmerlendirece¤ine hiç kuflku yok. Nitekim, dünyada ve Türkiye’de emek örgütleri, bunu ›srarla vurguluyorlar, örne¤in 26-27 fiubat 2009’da Brüksel’de toplanan JTUC (Uluslararas› Sendikalar Konfederasyonu) Kad›n Komitesi, “krizin hane halk› gelir düzeyini düflürece¤ini, bunun da kad›nlara karfl› ay›r›mc›l›¤› artt›raca¤›” kayg›s›n› dile getiriyor. “Ekonomik durgunlu¤un giyim, perakende, hizmet ve ihracat gibi kad›nlar›n daha yo¤un olarak istihdam edildi¤i sektörleri vurdu¤u”na dikkat çeken komite, mevcut krizin “enformel sektörde ve aile içi fliddette art›fl”a yol açaca¤›n› belirtiyor8... Konu, ülkemizde de emek hareketinin gündeminde. Hava-‹fl, Petrol-‹fl, Tekg›da-‹fl, Toplumsal Araflt›rma ve E¤itim Merkezi’nin ça¤r›s›yla 15 Kas›m 2008’de ‹stanbul’da Petrol-‹fl salonunda düzenlenen “Kad›nlar Krizi Konufluyor” bafll›kl› sempozyumda krizin kad›nlar üzerindeki etkileri tart›fl›ld›, örne¤in. Ve sempozyumda bir tebli¤ sunan Prof. Dr. Nurcan Özkaplan (Ifl›k Üniv.) “krizin kad›nlar› proleterlefltirdi¤ine dikkat” çekip, “2001 krizinin etkileri üzerine yapt›¤› analizleri paylaflt›. Özkaplan kriz sonras› kad›nlar için göç ve dönüflüm nedeniyle k›r-kent ay›r›m›n›n azald›¤›n›, kent yoksullu¤unun ise yayg›nlaflt›¤›n› belirtti. Krizin sosyal dayan›flmay›, akraba dayan›flmas›n› yayg›nlaflt›rd›¤› tespitine de yer verdi. Kriz dönemlerinde kad›na yönelik fliddettin yo¤unlaflt›¤› da yine analiz sonucu ortaya ç›kan bir di¤er önemli tespit oldu. Özkaplan krizin kad›nlara etkisi konusunda iki olas›l›k oldu¤unu belirtti. Bunlardan birinin yoksulluk nedeniyle kad›n ve çocuklar›n daha fazla oranda iflgücü piyasas›nda yer almaya bafllamas›, di¤erinin ise aksine, kad›n düflman› istihdam politikalar› nedeniyle kriz sonras› iflgücü piyasas›n›n d›fl›nda kalmas› olabilece¤ini ifade etti.”9 Prof. Özkaplan’›n iflaret etti¤i ikircim, flu an yaflanmakta. Kad›n eme¤i bir yandan en k›r›lgan sektörlerde, krizin topun a¤z›na sürdü¤ü küçük iflletmelerde yo¤unlaflt›¤› ve/veya “yedek
proletarya” olarak görüldüklerinden yo¤un bir flekilde iflten ç›kart›lmakta, bir yandan da “ucuz ve uysal iflgücü” olarak görüldükleri için ye¤lenmektedir. Dahas›, kriz, ücretlerdeki düflüfller ya da iflten ç›kartmalar nedeniyle yoksullaflan hanelerde daha önce hiç çal›flmam›fl “ev kad›nlar›” ifl aramaya koyulmak zorunda kalm›fllard›r. Bu çeliflkili süreç, flu an dünyada da, ülkemizde de ifllerliktedir. Örne¤in, ‹fiKUR, geçti¤imiz günlerde “TÜ‹K verilerine göre, 2007 y›l›nda çal›flmayan 211 bin ev kad›n›n›n 2008 y›l›nda ifl aramaya” bafllad›¤›n› aç›klad›.10 Birden f›rlayan iflsiz say›s›n› “eh ne yapal›m, ev kad›nlar›n›n çal›flaca¤› tuttu” yollu bir tevili hedeflese de, bu, önemli bir itiraft›r; ve Prof. Özkaplan’›n dikkat çekti¤i çeliflkili sürece iflaret eder. Öte yandan, bu e¤ilim, hem iflten at›lan, hem de ifle al›nan kad›nlar›n say›s›ndaki art›flla do¤rulanmaktad›r: Örne¤in, Türkiye ‹fl Kurumu verilerine göre Aral›k 2008 verilerinde kay›tl› kad›n iflsiz say›s›, bir önceki y›la göre yüzde 50’lik bir art›fl göstermektedir. Ayn› süre içerisinde erkeklerdeki art›fl oran› ise, yüzde 37’dir.* TÜ‹K KAYITLARINA GÖRE YILLARA VE C‹NS‹YETE GÖRE ‹fiS‹Z SAYISI12
Kad›n Erkek
2007 179.992 527.679
2008 263.502 724.338
* “Türkiye ‹statistik Kurumu’nun (TÜ‹K) iflgücü rakamlar›na göre kad›nlar›n kriz dönemindeki durumu flöyle: Krizde çal›flan kad›n say›s› 272 bin kifli azald›: A¤ustosta 6 milyon 136 bin olan çal›flan kad›n say›s›, krizin etkisiyle Ekim 2008’de 5 milyon 864 bine indi. Böylece iki ayda kad›n çal›flan say›s› 272 bin kifli azald›. ‹fller erkeklere: Ekim 2008 itibar›yla bir iflte çal›flan 21 milyon 945 bin kifliden sadece 5 milyon 864 binini kad›nlar oluflturdu. Kad›nlar daha çok iflsiz: Ekim 2008’deki 2 milyon 687 bin iflsizden 785 binini kad›nlar oluflturdu. Krizde iflsiz kad›n say›s› 48 bin artt›: A¤ustos 2008’de 737 bin kad›n iflsiz bulunurken, bu rakam Ekim 2008’de 48 bin artarak 785 bin kifliye ç›kt›. ‹flsiz kad›n say›s› 2007 Ekim’ine göre ise 114 bin kifli artt›. ‹flgücüne dahil olmayanlar›n ço¤u kad›n: ‹flgücüne dahil olmayan 25 milyon 585 bin kiflinin 18 milyon 746 binini kad›nlar oluflturdu. Bunlar›n 11 milyon 738 bini “ev iflleriyle meflgul” olduklar› için iflgücüne dahil olmad›. K›zlar okutulmuyor: Buna karfl›n ö¤renci oldu¤u için iflgücüne dahil olmayan erkeklerin say›s›, k›z ö¤rencileri yüzde 22.4 geçti. 2008 Ekim ay› itibar›yla 2 milyon 14 bin erkek ö¤renciye karfl›n bir milyon 646 bin k›z ö¤renci iflgücüne kat›lmad›.”11
28
Devrim Yolunda
KURTULUŞ DÜNYA GENEL‹NDEK‹ KADIN ‹ST‹HDAMI VE ‹fiS‹ZL‹K VER‹LER‹13 DÜNYADAK‹ ‹fiS‹ZL‹K (milyon)
TOPLAM ERKEK KADIN
2001 172.7 100.0 72.7
2002 175.7 100.9 74.7
2003 185.2 107.1 78.1
2004 188.0 107.9 80.1
2005 187.7 107.6 80.1
2006 183.8 105.4 78.4
2007 179.5 103.5 76.0
2008* 190.2 109.4 80.7
DÜNYADAK‹ ‹fiGÜCÜ KATILIM ORANLARI (yüzde)
TOPLAM ERKEK KADIN
2001 65.5 78.7 52.3
2002 65.4 78.4 52.3
2003 65.2 78.2 52.3
2004 65.2 78.0 52.3
2005 65.2 77.9 52.5
2006 65.1 77.7 52.6
2007 65.1 77.6 52.6
2008* 65.1 77.5 52.6
* Dünya Çal›flma Örgütü 2008 y›l› tahmini.
Buna karfl›l›k, Melis Özp›nar’›n aktard›¤› dünya verileri, “kriz y›llar›”nda kad›n istihdam›n›n dünya ölçe¤inde düflük ama istikrarl› seyretti¤ini göstermektedir: (Bkz: Tablo) Bir baflka deyiflle, kad›nlar iflten at›ls›nlar, ifle al›ns›nlar, daha düflük bir gelir düzeyi ve daha kötü çal›flma koflullar›na boyun e¤mek durumundad›rlar… Gerçekten de, patronlar, “tasarruf tedbiri” olarak iflçi ç›kartmay› seçmiyorsa e¤er, tasarrufu iflçilerinin çal›flma koflullar›ndan yapma yoluna girmektedir. KESK’e ba¤l› sendikalara üye kad›nlar›n örgütledi¤i “Krize Karfl› Kad›n Forumu” (KESK, 1 fiubat 2009, Ankara) Sonuç Bildirgesi’nde, 2001 krizinde çal›flan kad›nlar›n 1/3’ü iflsiz kald›¤›na dikkat çekilerek bu gibi “tedbirlerin” kad›nlar› nas›l vurdu¤unu dile getiriyor: “Türkiye’de yeni liberal ekonomi politikalar›n›n hayata geçirilmesiyle birlikte, emekçilerin kazan›lm›fl haklar›n› gasp etmeye, sosyal devleti küçültmeye, ifl güvencesini ve sosyal güvenlik hakk›n› ortadan kald›rmaya yönelik düzenlemeler hayata geçirilmeye bafllanm›flt›. Krizin patlak vermesi ile birlikte bu tür hak gasplar› meflrulaflt›r›lmaya çal›fl›lmaktad›r. Emekçiler, iflten ç›kart›lmamak ad›na ücretlerinde kesintiye gidilmesine, güvencesiz çal›flmaya, krefllerinin kapanmas›na, servislerinin kald›r›lmas›na, yemeklerinin kesilmesine raz› edilmek istenmektedir...”14 Dahas›, krizin kad›nlar›n s›rt›na y›kt›¤› fatura yaln›zca istihdam ve iflyeri koflullar›yla da s›n›rl› de¤ildir. “Kad›nl›k rolü”, kriz dönemlerinde kad›n›n ev içi yükünü katlar. Örnek mi?
Biliyorsunuz, kriz nedeniyle ekmek sat›fllar›n›n düfltü¤üne dair haberler yer al›yor bas›nda.* Ekmek sat›fllar›n›n düflmesinin bir nedeni, insanlar›n daha az ekmek tüketmesi. Ama daha önemli bir nedeni daha var: Kriz zamanlar›nda evlerde yap›lan tand›r vb. tipine ra¤bet artar. Yani ekmek (de) evde yap›lmaya bafllan›r. Peki kim(ler) yapar ev ekme¤ini? Tahmini zor de¤il, de¤il mi?16 Evet, erke¤e “evin ekmek sa¤lay›c›s›” rolünü yükleyen geleneksel iflbölümü, erke¤in ekme¤i kazanamaz hâle geldi¤i koflullarda kad›na döner ve ondan yoksullaflmaya, yoksullu¤a karfl› stratejiler gelifltirmesini talep eder. Oysa ayn› iflbölümü, kad›n› yaflama karfl› donan›ms›z b›rakm›flt›r; hem istihdam piyasas› daralmaktad›r hem de pek az say›da kad›n›n, ailesinin insanca bir yaflam düzeyi tutturmas›n› sa¤layacak kertede vasf› bulunmaktad›r. Mecbur, baflka fleyler sürer piyasaya: elde örülmüfl çorap, kazak, atk›, vb… Çeyizden ç›kma ev eflyalar›… Ev yap›m› çörek-börek… fiu s›ralarda yürüdü¤ünüz caddelerin kald›r›mlar›na bir ba* “Ekonomik krizin etkileri iyiden iyiye hissedilir oldu. Vatandafl bütün al›flveriflini veresiyeye ba¤larken, esnaf›n duvar›nda ‘Veresiye verilmez’ yaz›lar› da tarihe kar›flt›. Esnaf krizden ç›kman›n yollar›n› ararken, vatandafl temel ihtiyaçlar›na bile k›s›tlama getirdi. Sofralar›n olmazsa olmaz› olan ve Türk toplumu olarak çok tüketilen ekmek, art›k eskisi kadar tüketilmiyor. Y›ld›r›m Ekmek Fabrikas› personelinden ‹shak Kuru, ekmek sat›fllar›n›n geçti¤imiz aylara göre yar› yar›ya azald›¤›n› belirtti. Son günlerde ekmek sat›fllar›n›n azald›¤›n› ve üretimlerini yar›ya indirir duruma geldiklerini söyleyen Kuru, ‘Vatandafl sofras›ndaki ekmekten k›sar hâle geldiyse durum hiç de iyi de¤il’ yorumunu yapt›.”15
29
Devrim Yolunda
KURTULUŞ k›n. ‹flportac›lar›n say›s›n›n her geçen gün art- tin, ekonomi nedeniyle ifllerin azalmas› sonucu t›¤›n› göreceksiniz. Tezgâh bafl›nda duran ka- kad›nlardan daha fazla baflvuru almaya bafllad›nlar›n da öyle… d›klar›n› belirterek, ‘Özellikle yafl düzeyi de arHiçbir fley bulamayanlar ise, son kozlar›n› t›yor. 72 yafl›nda bir kad›ndan da baflvuru alsürecekler iflportaya… Örne¤in yumurtalar›n›: d›k’ dedi. Ancak Austin, kötü ekonominin çal›“Kad›nlar Yumurtalar›n› Sat›p Krize Direni- flanlar›n›n yüzde 30’unu atmas›na neden olduyor: Krizde paras›z kalan Amerikal› kad›nlar ¤unu da aktard›. son çareyi yumurtalar›n› satmakta bulunca yufiu anda yaflanan krizden dünyan›n en eski murta sat›fllar› baz› eyaletlerde yüzde 40’a va- mesle¤inin di¤er sektörlere göre daha az etkiran oranlarda artt›.”17 lendi¤ini kaydeden Austin, ‘fiu s›ralar kriz neBecerilerini: Televizyon kanallar›nda evlilik deniyle daha fazla kad›n baflvuruyor. Bu tarz programlar›n›n 2001-2 krizinden sonra bir kez dönemlerde iyi para kazanmak için geliyorlar’ daha “tavan yapt›¤›”n› unutmamak gerek. ‹flte diye konufltu…”18 genç kad›nlar›n “gelinlik, dü¤ün masraflar›, çaEvet, “krizin f›rsata dönüfltü¤ü” “sektör”lernak-çömlek, ev vb.” u¤runa kendilerini bir kay- den biri de sanal›yla, gerçe¤iyle fuhufl. Geçennana aday› ile onun “anas›n›n kuzusu” o¤luna lerde Amazon.com’da sat›fla sunulan, Japon yabe¤endirmek için birbirlerinin gözünü oydu¤u p›m flirketi Illusion taraf›ndan üretilmifl “sanal “Damat Be¤endi” tipi programlar… Kriz derin- tecavüz” oyununu duymam›fl olamazs›n›z… lefltikçe say›lar›n›n artaca¤›ndan hiç flüpheniz “Oyun dedi¤ime bakmay›n, hakiki bir oyunun olmas›n… tafl›mas› icap eden masumiyetten, naiflikten, Hatta bedenlerini: nefleden filan hiç mi hiç nasibini almam›fl, vic“Küresel finansal kriz nedeniyle ABD’de dans›z, karanl›k, kirli bir fley bu. Amac› sanal azalan ifl f›rsatlar›, kad›nlar› yafllar›na bakma- kad›n karakterlere tecavüz etmek olan bir tedan dünyan›n en eski mesleklerinden biri olan cavüz simülatöründen bahsediyoruz burada! fahifleli¤e yönlendiriyor. ABD’nin Nevada fleh- Oyuncular taraf›ndan yönetilen tecavüzcü ya rinin ünlü genelevi Mustang Ranch’de, ifle bafl- da tecavüzcüler (zira oyuncular isterlerse bir lamak için baflvuran kad›nlar aras›nda 70 ve araya gelip çete kurarak toplu tecavüzler de 72 yafl›nda olanlar da bulunuyor. yap›labiliyor!) gözlerine kestirdikleri yaln›z bir Tüm dünyay› etkisi alt›na alan finansal kad›n› metroda takip ederek tecavüz etmek yokriz, ABD’de ifl bulamayan kad›nlar aras›nda luyla puan topluyor. Senaryo, tecavüzcünün hayat kad›nl›¤›na baflvurma oran›n› art›rd›. metro istasyonunda bir anneyi taciz etmesiyle Bunlardan biri de daha önceden yüksek maafll› bafll›yor ve kad›n›n ‘bakire okul k›z›’ diye adbir iflte çal›flan, 70 yafl›ndaki Kimberly ad›yla land›r›lan iki genç k›z›na yönelik cinsel sald›r› bas›na tan›t›lan kad›n. 30 yere ifl baflvurusun- ile devam ediyor. Finalde de hamile kalan kada bulunup cevap alamayan Kimberly, Neva- d›nlar kürtaja zorlan›yor; kürtaj› reddedenlerin do¤urduklar› çoda’n›n en ünlü genecuklar trenlerin alt›levlerinden biri olan na at›l›yor. ‹nanmas› ’Mustang Ranch’te Evet, erkeğe “evin ekmek sağlayıcıgüç de¤il mi?”19 çal›flmaya bafllad›. sı” rolünü yükleyen geleneksel işKad›nlar›n protes(…) Kimberly, habölümü, erkeğin ekmeği kazanatolar›yla bu “oyun” piyat kad›nl›¤›na bafllamaz hâle geldiği koşullarda kadıyasadan çekildi. Ama ma hikâyesini, ‘20-30 na döner ve ondan yoksullaşmaya dolafl›mdaki ve her yere baflvurdum. Ne ya, yoksulluğa karşı stratejiler gegün dolafl›ma sürülen arayan oldu, ne göliştirmesini talep eder. Oysa aynı yüzlerce, binlerce benrüflmeye ça¤›ran. Bu işbölümü, kadını yaşama karşı zeri? Ya krizle birlikte kötü ekonomik kofluldonanımsız bırakmıştır; hem ispatlayan porno sektölarda yaflam›m› sürtihdam piyasası daralmaktadır rü? (“PornHub.com dürmek için buraya hem de pek az sayıda kadının, aiweb sitesi, flimdilerde para kazanmaya gelFox News’un web sitedim’ diye anlatt›. lesinin insanca bir yaşam düzeyi sinden daha fazla t›kMustang Ranch’›n tutturmasını sağlayacak kertede lan›yor,” diyor Tony Müdürü Susan Ausvasfı bulunmaktadır. 30
Devrim Yolunda
KURTULUŞ Dokkoupil20) Kapitalizmin krizinin ülkemizde ald›¤› özgül görünümlerden bir tanesi ise, yoksullar›n, d›fllanm›fllar›n gittikçe bir “sadaka ekonomisi” çerçevesine ba¤›ml› k›l›narak, iktidar partisinin oy deposuna dönüfltürülmesidir… Bu, çal›flan ya da iflsiz, yoksul y›¤›nlar›n› “s›n›fsal aidiyet”lerinen kopartarak “güruhlaflt›ran”, giderek iktidar AKP’nin payandalar›na dönüfltüren bir geliflmedir. Ve “sadaka ekonomisi”nin niflan tahtas›nda da kad›nlar bulunmaktad›r. Kömür, g›da, giysi da¤›t›m›nda boynu bükük saatlerce bekletilen… da¤›t›c›lar›n açlar› nizam-intizama sokma çabalar› çerçevesinde itilip kak›lan… yalvaran… ezilip büzülen… flükreden… dua eden… AKP ’li kad›nlar›n gözüne girebilmek için mukabeleden mukabeleye koflan… varofllar›n, k›rsal kesimin yoksul kad›nlar›d›r. “Proletaryan›n yaln›z ekme¤e de¤il, onura da ihtiyac› vard›r” fliar›, hoyratça ayaklar alt›na al›nmaktad›r yeni bitme AKP burjuvazisinin “hay›r” gösterilerinde.
için. Haz›r olun, evde oturup üç çocuk do¤urun dedi¤iniz kad›nlar› sokakta göreceksiniz. fiimdi bizi dinleyin, flartlar›m›z var. IMF ile oturdu¤unuz masadan hemen kalk›n çünkü kad›nlar o ac› reçetede yazanlar› bir daha yutmayacak. Kriz önlem paketleri ad› alt›nda flirketleri, bankalar› bizim vergilerimizle kurtarmay› akl›n›za getirmeyin, saklanacak delik aramak zorunda kal›rs›n›z. Serveti vergilendirin; kamu kaynaklar›n› d›fl borç faizlerine de¤il halk›n temel ihtiyaçlar›n› karfl›lamak üzere e¤itim, sa¤l›k, ulafl›m, enerji ve su gibi alanlarda nitelikli ve paras›z kamu hizmeti üretimine ay›r›n. ‹flten at›lmalar› yasaklay›n yoksa iflçi att›¤›n›z her yerde kap›n›za ilk dayanan kad›nlar olacak. Do¤algaza, elektri¤e, suya yapt›¤›n›z zamlar› geri çekin, zamlar› geri alana kadar elimiz yakan›zdan düflmeyecek, insanca yaflamam›z için gereken yak›ta, elektri¤e, suya el koyma yöntemlerini bulaca¤›z. Asgari ücret düzeyinde mutfak maafl›n› yasallaflt›r›n ya da biz befl y›ld›zl› al›flverifl merkezlerinizden toplu al›flveriflimizi yapacak ve faturas›n› size yollayaca¤›z. Ulafl›m zamlar›n› geri çekin, ulafl›m maliyetini çal›flma ücretine dâhil edin ve ev kad›nlar›na belirledi¤imiz saatlerde ulafl›m› ücretsiz yap›n ya da kentlerin dört bir yan›ndan fiilen ulafl›m hakk›n› kullanan kad›nlarla u¤raflmay› göze al›n, çünkü böyle yapaca¤›z. SSGSS’yi iptal edip kad›nlara paras›z sa¤l›k hakk›n› tan›y›n çünkü bizi bu defa hastane kap›lar›ndan geri çeviremeyeceksiniz. Birimizin sa¤l›k hizmetine ihtiyac› oldu¤unda mahallemizde, iflyerimizde birleflip hep birlikte gelece¤iz. E¤itimi paras›z hâle getirin ve k›z çocuklar›n›n e¤itim süreçlerine kat›lmas› önündeki engelleri kald›r›n, k›zlar›m›z›n bizimle ayn› kaderi paylaflmas›na izin vermeyece¤iz, okullar›m›za, bilgiye ulaflma ve e¤itim hakk›m›za sahip ç›kacak bizden e¤itim için istenen paralar› ödemeyece¤iz. Kad›nlar›n ücretsiz krefl talebini yerine getirin yoksa çocuklar›m›zla gelip makam odalar›n›z› krefle çevirece¤iz. Biz kad›nlar›n ifli olarak görülen hasta, yafll› ve engelli bak›m›n› kamusal bir hizmet olarak örgütletece¤iz.
*** Evet, kapitalizmin krizi onlar› istihdam piyasas›na da çekse, d›fl›na da itse, kad›nlar›n bafl›na patl›yor! ‹fl koflullar›n› beterlefltiriyor, ücretlerini düflürüyor, onlar› iflsiz b›rak›yor, evdeki ifl yüklerini katl›yor, s›rtlar›ndaki sopay› daha fliddetli k›l›yor, cinselliklerini piyasaya daha da ac›mas›zca sürerken, kifliliklerini, özsayg›nl›klar›n› hiçlefltiriyor. Kapitalizmin karfl›s›na bu 8 Mart’ta da, “Yaln›zca Ekme¤i De¤il, Gülü de ‹stiyoruz” talebiyle dikilmemiz gerek. fiükredici, boyun e¤ici, uysal ve raz› de¤il, baflkald›r›c›, asi ve itirazc› olmam›z gerek. Sesimizi, Özge Ozan’›n flu seslenifline katmam›z gerek… “Her gün afla¤›land›¤›m›z, sömürüldü¤ümüz, dövüldü¤ümüz, bedenimizin ve yaflam›m›z›n ya¤maland›¤›, aç kald›¤›m›z, yoksul kald›¤›m›z, hasta b›rak›ld›¤›m›z, öldürüldü¤ümüz, özgürlük, eflitlik ve adalet nedir bilmedi¤imiz bu dünyan›n yükünü bu defa s›rtlanmayaca¤›z. fiimdi tüm k›z kardefller kulaklar›m›z› ve gözlerimizi dört açt›k; önce birbirimizi görmek, seslerimizi duymak ve bir bafl›na ‘ayakta kalma’ direncini ortak bir mücadeleye dönüfltürmek için. So¤uk evlerimizden ç›k›p sokaklar› ›s›tmak 31
Devrim Yolunda
KURTULUŞ Biz kad›nlar, kad›n olmak nedeniyle u¤rad›- kad›nlar›n öncelikli hedef olaca¤›m›z› biliyo¤›m›z fiziksel, sözel, psikolojik, cinsel fliddette, ruz. Tam da bu nedenle mahallemizde, iflyeritacize, tecavüze ve afla¤›lanmaya karfl› müca- mizde, okulumuzda siyasal gericili¤e karfl› müdele için birlefliyoruz, sabretmiyoruz, itaat et- cadeleyi, kad›n mücadelesinin temel bafll›klamiyoruz, hâlimize flükretmiyoruz. ‹syan ediyo- r›ndan biri hâline getiriyoruz. Onlar›n gerici ruz, örgütleniyoruz ve hesap soruyoruz. kad›n düflman› zihniyet ve uygulamalar›na Bizler, kad›nlara yönelik fliddetin kriz dö- karfl› ilerici kad›n dayan›flma a¤lar›n› örgütlenemlerinde artt›¤›n› biliyoruz. Kad›na yönelik yerek mücadele edece¤iz. fliddet söz konusu iken erkek egemen yasalar›Biz kad›nlar savafl›n kad›nlar üzerindeki n›z›n ‘hafifletici nedenlerini’ reddediyoruz. Ka- fliddeti artt›rarak yeniden üretti¤ini biliyoruz. d›na ve çocu¤a yönelik fliddet ‘kabahat’ de¤il Milliyetçili¤in ve flovenizmin kad›n düflman› olinsanl›k suçudur. Aile içi fliddet ‘mahrem’ bir du¤unu ve kad›na yönelik fliddeti tetikledi¤ini sorun de¤ildir. Ceza yasalar›n›n kad›na yöne- biliyoruz. Savafl›n kad›nlar için yoksulluk, sölik her türlü fliddeti en a¤›r biçimde cezaland›r- mürü, taciz ve tecavüz demek oldu¤unu biliyomas›n›, fliddete u¤rayan kad›nlar›n koruma al- ruz. Irkç›l›¤a, milliyetçili¤e, kirli savafla karfl› t›na al›nmas›n›, ihtiyaca uygun s›¤›nma evi mücadeleyi kad›n mücadelemizin bafll›klar›naç›lmas›n›, fliddete u¤rayan kad›nlar›n ve ço- dan biri kabul ediyoruz. Öncelikle kardefllericuklar›n›n bar›nma, ifl beslenme, ulafl›m gibi mizin üzerine at›lan bombalar, kurflunlar ve ihtiyaçlar›n›n karfl›lanmas›n›, kad›nlara psiko- üzerlerinden geçen panzerler için Kürt sorulojik deste¤in de içinde oldu¤u ücretsiz sa¤l›k nunda çözümsüzlü¤ü derinlefltiren terörle mühizmeti sunulmas›n› istiyoruz. Alaca¤›z. cadele stratejileri için, savafl için ayr›lan tüm Kad›nlara ve çocuklara yönelik fliddeti ve kaynaklar›n iptal edilmesini bu kaynaklar›n cinsel istismar› görmezden gelen, görünmez k›- Kürt k›z kardefllerimizin, Kürt halk›n›n eflit, lan, hafifseyen, suçlular› yakalamayan, yarg›- özgür onurlu ve insanca bir yaflam için belirlelamayan, cezaland›rmayan, polis, jandarma, di¤i taleplerin yerine getirilmesi için kullan›lsavc›, hâkim, adli t›p uzman›, di¤er devlet gö- mas›n› istiyoruz. Biz kad›nlar, savafl›n ve krirevlileri, bakan, baflbakan kim olursa olsun el- zin y›k›m›n› hep birlikte yaflayan Türk, Kürt, lerimiz yakan›zdad›r. Bilesiniz. O koltuklarda Ermeni, Hemflin, Laz k›z kardefller haklar›m›z rahat oturamayacaks›n›z. için her birlikte mücadele edecek aram›zdaki Biz kad›nlar gericili¤in erkek egemenli¤ini k›z kardefllik hukukunu ülke çap›nda bir karbesledi¤ini; kad›nlara yönelik fliddete yatakl›k deflleflme mücadelesine çevirece¤iz. etti¤ini, kad›n›n eve Biz kad›nlar önce kapat›lmas›na, eksik birbirimizi duyduk ve insan olarak görülmegördük, yaflad›klar›Ve “sadaka ekonomisi”nin nişan tahsine, zorla evlendirilm›z› anlat›yor ve detasında da kadınlar bulunmaktamesine, do¤urup baneyimlerimizi payladır. Kömür, gıda, giysi dağıtımınkaca¤› çocuk say›s›n› fl›yoruz. Onlar›n forda boynu bükük saatlerce bekletibelirleyememesine; müllerle, say›larla anlen… dağıtıcıların açları nizam-inen temel hak ve özlatamad›¤›n› kad›n tizama sokma çabaları çerçevesingürlükleri kullanamücadelesinin bilgisimamas›na, örgütlenene dönüfltürüyoruz. de itilip kakılan… yalvaran… ezimemesine neden olDilimiz kendine gülip büzülen… şükreden… dua du¤unu biliyoruz. vensiz de¤il, karar›eden… AKP’li kadınların gözüne Siyasal gericili¤i m›z kesindir: Kendi girebilmek için mukabeleden muörgütleyen kad›n düflhayat›m›z› biz kurakabeleye koşan… varoşların, kırman› AKP iktidar›n›n ca¤›z ve bu krizin fasal kesimin yoksul kadınlarıdır. kriz döneminde siyaturas›n› biz ödemeye“Proletaryanın yalnız ekmeğe desal gericilikle birlefltice¤iz. ğil, onura da ihtiyacı vardır” şiarı, rilmifl dilencilefltirme Güçlüyüz biliyohoyratça ayaklar altına alınmaktaa¤lar›n›, cemaat, tariruz, gücümüzü ‘erdır yeni bitme AKP burjuvazisikat iliflkilerini yaykekli¤imizden’ ve ‘otonin “hayır” gösterilerinde. g›nlaflt›raca¤›n› ve biz rite sahibi olmaktan’
32
Devrim Yolunda
KURTULUŞ 25 fiubat 2009, s.18. [7] “Her 5 Kad›ndan Biri Okuma Yazma Bilmiyor”, Devrimci Demokrasi, Y›l:7, No:149, 20-28 fiubat 2009, s.7. [8] Zaman, 3 Mart 2009. [9] Sendika.Org, “Kad›nlar Kriz ve Dayan›flmay› Konufltu, 16 Kas›m 2008. [10] “211 Bin Ev Kad›n› ‹fl Pefline Düflünce ‹fl-Kur Harekete Geçti”, Radikal, 1 Mart 2009, s.5. [11] Murat K›fllal›, “‹flsizlik Kad›n› Vurdu”, Cumhuriyet, 16 fiubat 2009, s.7. [12] Onur Uysal, “Kad›nlar Kriz Ma¤duru”, Sabah, 1 fiubat 2009. [13] Melis Özp›nar, “Ve Kriz Kad›n› Yaratt›”, NewsweekTürkiye, No:19, 8 Mart 2009, s.54. [14] “Krize Karfl› Kad›n Forumu Sonuç Deklarasyonu”, http://www.habersen.org.tr/2009/?p=961. [15] “Ekmek Sat›fl› Yar› Yar›ya Azald›”, Beyaz Kocaeli, http://www.beyazkocaeli.com/default.aspx?Action=News&KID=10&HID=1319. [16] ‹flte fi›rnak/Beytüflflebbap’tan bir haber: “Kad›nlar ekonomik kriz nedeniyle tand›r ekme¤ine yöneldi…” (www.lpghaber.com/ Kadinlar-Ekonomik-Kriz-Nedeniyle-Tandir-Ekmegine-Yoneldi- -haberi-170602html) [17] www.haberler.com. [18] “Kriz 70 yafl›ndaki Kad›n› Geneleve Düflürdü!” (http://www.habervitrini.com/haber.asp?id=373301) [19] Nermin Y›ld›r›m, “Siz Bu Yaz›y› Okurken...”, 22 fiubat 2009, http://www.gunlukgazetesi.com/haber.asp? haberid=68998 [20] Tony Dokoupil, “Erkek Her Zaman Erkektir”, Newsweek-Türkiye, No:19, 8 Mart 2009, ss.54-55. [21] Özge Ozan, “Krizi Asla Bir Kad›n Trajedisi Olarak Yaflamayaca¤›z; Bu Krizin Faturas›n› Ödemeyece¤iz”, Pazartesi, 17 Kas›m 2008 20:42. http://www.politeknik.org.tr/site/index.php?option=com_content &view=article&id=418:krizi-asla-bir-kadn-trajedisiolarak-yaamayacaz-bu-krizin-faturasn-oedemeyeceizoezge-ozan&catid=2:tmmob&Itemid=10
de¤il halk›n kad›n yar›s› olmaktan al›yoruz. Söylediklerimiz çok de¤erli, bizler sadece kendimiz için de¤il tüm emekçiler ve ezilenler için eflitlik, özgürlük ve adalet istiyoruz. Ama ekliyoruz kad›nlar olmadan asla! Krizi asla bir kad›n trajedisi olarak yaflamayaca¤›z; yaflam›n her alan›n› topyekûn mücadele alan›na çevirece¤iz. fiartlar›m›z var. Eme¤imizin de¤ersizlefltirilmesine, iflsiz, aç, yoksul, sa¤l›ks›z, e¤itimsiz b›rak›lmaya, fliddete, bedenimizin ya¤malanmas›na gericili¤e ve savafla mahkûm b›rak›lmaya izin vermeyece¤iz. Baflkald›r›p direnece¤iz. Biz kad›nlar yürüyerek mücadeleyi büyütecek flartlar›m›z› yerine getirece¤iz!”21 7 Mart 2009 10:24:08, Ankara.
NOTLAR [1] Jacques Gouvernaur, Kapitalist Ekonominin Temelleri, ‹mge Yay., 2007, s.261. [2] “‹flsiz kad›nlarsa normalin iki kat› oran›nda çocuklar›yla ilgileniyor ve ev iflleriyle u¤rafl›yor…” (Tony Dokoupil, “Erkek Her Zaman Erkektir”, Newsweek-Türkiye, No:19, 8 Mart 2009, ss.54-55.) [3] “Ekonomik Kriz ve Savafl Nedeniyle Beslenemiyoruz”, 26 Aral›k 2006, http://www.kadinlik.com/site/content/ view/124/29/. [4] “Aile Bütçesine Katk› Sa¤lamak ‹çin El Örgüsü Sektörü Do¤du” http://www.ihlassondakika.com/ detail.asp? id=136689. [5] Emine Özcan, “Kriz Kad›nlar› Sadaka Ekonomisiyle Ma¤dur Ediyor”, B‹A Haber Merkezi, 8.10.2008 [6] Figen Atalay, “Yoksullara Okul da Yok”, Cumhuriyet,
33
YENİ OSMANLICILIK ÜZERİNE ŞABAN İBA
700 y›l evvel bir devlet kurduk Osmanl› ad›n› arfla duyurduk Her asra Türklü¤ün mührünü vurduk Asl› Türk nesli Türk Osmanl›y›z biz –Y›ld›r›m Gürses’in bestesi
999 y›l› Osmanl› imparatorlu¤u’nun 700. kurulufl y›ldönümü olarak kutland›. Logosu Osmanl› tu¤ras› olan bu kutlamalar çerçevesinde yurt içi ve yurt d›fl›nda çok say›da etkinlik (sergi, sempozyum, gösteri vb.) gerçeklefltirildi. Mehter Tak›m› Avrupa’n›n önemli merkezlerinde gösteriler yapt›. Y›ld›r›m Gürses taraf›ndan “Biz Osmanl›y›z” marfl› bestelendi. Ankara’da Osmanl› ‹mparatorlu¤u'nun “700. Kurulufl Y›ldönümü An›t Kompleksi ve Park›” aç›ld›. TRT programlar›nda Osmanl› ve dini müzik a¤›rl›kl› yeni bir kopsept uygulanmaya baflland›. Derken iflin mizah yan›yla da olsa “Osmanl› Cumhuriyeti” filmi çevrildi. Osmanl› müzi¤i, Osmanl› kültürü, Osmanl› mimarisi vb. birçok fley yüceltildi. Osmanl›n›n yeniden keflfi ve bir flekilde geriye dönüfl çabalar› giderek bütünlüklü bir siyasal ve toplumsal faaliyet haline geldi. Son olarak Davos’ta yapt›¤› küçük bir flovdan sonra “Davos Fatihi” ilan edilen Baflbakan Erdo¤an ‘Yeni Osmanl›’n›n temsilcisi” olarak gösterilmeye baflland›. Dahas› ‹stanbul’da Metrobüs hatt›n›n aç›l›fl›na kat›lan Erdo¤an “Son Osmanl› Padiflah› I. Recep Tayyip Erdo¤an” afifliyle karfl›land›. Bu arada yurt içinde ve yurt d›fl›nda Yeni Osmanl›lar dernekleri ve internet siteleri kuruldu. Osmanl›ca dil e¤itimi bafllad›. Kitaplar, dergiler, broflürler ç›kar›ld›. Yeni Osmanl› Derne¤i’nin internet sitesinde “biz kimiz” sayfas›nda yaz›lanlar bu yeni furyan›n amac›n› flöyle anlat›yor: “Besmele gücümüzdür. Her iflimize Allah›n
ad›yla bafllar›z. Yeni Osmanl›lar›z, Genç Osmanl›lar›z, Allah›n arslanlar›y›z. Türküz, Kürdüz, Arab›z, Çerkeziz, Çeçeniz, Da¤›stanl›y›z, K›rg›z›z, Arnavutuz, Alman›z, ‹ngiliziz, Frans›z›z, bütün bir dünyay›z. Osmanl›y›z. Yetmifliki milleti bir Sancak alt›nda toplar›z. Hakka inan›r sadece Hakka tapar›z.” Böylece “yeni Osmanl›c›l›k” ideolojik ve siyasal bir ak›m olarak tan›mlanmaya ve gelifltirilmeye baflland›. Bu noktaya nas›l gelinmiflti? 30 y›l önce sadece toplumun küçük bir kesimini ilgilendiren Osmanl›l›k nosyonu nas›l oldu da devlet ve toplum hayat›n› bu kadar etkilemiflti? Bu sürecin tarihsel arka plan›n› resmi ideoloji olan Kemalizm’in evriminde aramam›z gerekiyor.
1
K E M A L ‹ Z M ‹ N DO⁄UfiU VE TAR‹HSEL EVR‹M‹
Osmanl› imparatorlu¤u, Birinci Emperyalist Paylafl›m Savafl› sonunda y›k›lan son imparatorluklardan ve ayn› zamanda paylafl›m savafl›n›n zay›f halkalar›ndan biriydi. Paylafl›m savafl›ndan yenilgiyle ç›kmas›na ve parçalanmas›na karfl›n Osmanl› ‹mparatorlu¤u, Rusya’daki gibi bir devrimin gerçekleflmesine yol açabilecek ulusal ve s›n›fsal dinamiklerden yoksundu. M. Kemal önderli¤indeki Türk Ulusal Hareketi Birinci Dünya Savafl›’n›n galipleri taraf›ndan dayat›lan 1918 Mondros Ateflkesi’nin belirledi¤i s›n›rlar› kendisine temel ald›. Kemalist hareket k›sa süreli bir ba¤›ms›zl›k sa-
34
Devrim Yolunda
KURTULUŞ vafl›ndan sonra Osmanl› imparatorlu¤unun yerine Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ikame etti. Cumhuriyet, Osmanl›n›n tüm miras›na sahiplenerek her fleyi ondan devrald›. Böylelikle Türkiye Cumhuriyeti yepyeni bir devlet olarak de¤il, Osmanl› devletinin yerine ikame edilen yeni bir rejim olarak kurulmufltu. Osmanl›n›n tüm askeri ve bürokratik geleneklerini devralan rejim demokratik olmayan bir cumhuriyet dönemini bafllatt›. Cumhuriyetin ilk 15 y›l›nda Kemalist hareket, modernleflmeci bir tutumla Tanzimat’tan beri devam eden ve ‹ttihat ve Terakki hareketi döneminde çok ileri ad›mlar› at›lan Bat›l›laflma çabalar›na h›z verdi. S›n›fsal karakteri ve ittifaklar› nedeniyle radikal de¤iflim ve dönüflümlerle gerçekleflmeyen Kemalist hareketin modernleflmeci çabalar›, yukar›dan afla¤›ya do¤ru ve topluma dayatma biçiminde sürdü. Bu nedenle Cumhuriyet tarihi boyunca toplumda ilerici-gerici, laik-anti laik, do¤ulu-bat›l› vb. sorunsallar› yafland›. Her bir sorunun kendi ba¤lam›nda gerçekleflen ayr›flma ve saflaflma Cumhuriyet dönemi boyunca devam etti. Cumhuriyet’le birlikte devletin resmi ideolojisi haline gelen Kemalizm, uzun y›llar “imtiyazs›z, s›n›fs›z ve kaynaflm›fl bir millet” ideolojisi olarak devletin ve toplumun çimentosu ifllevini gördü. Ayn› zamanda cumhuriyet ideolojisinin rafine edilmifl milli prensiplerini ifade eden Kemalizm, uzunca bir dönem ordunun kollay›c›l›¤› ve koruyuculu¤u ile resmi dokunulmazl›¤›n› sürdürdü. Bu süreçte ordu da Kemalist rejim taraf›ndan ola¤anüstü düzeyde yüceltildi ve ayn› zamanda halk›n üzerinde bir bask› gücü olarak toplumsal ayr›cal›klar kazand›. Daha do¤rusu Birinci Meflrutiyet’ten beri sürüp gelen ordunun siyasal ve toplumsal ayr›cal›klar› korundu. Cumhuriyet ideolojisi siyasal ve s›n›fsal karakteri nedeniyle sürekli olarak militarizmi gelifltirdi ve güçlendirdi. Tüm cumhuriyet dönemi boyunca militarizm devlet ve toplum hayat›nda son derece etkili oldu. Kemalizm’in bu militarist karakteri, cumhuriyetin önderlerinin asker olmalar›ndan, ordunun devlet içinde özerk hale getirilmesin-
den ve toplumsal ayr›cal›klar kazanmas›ndan vb. cumhuriyetin oluflum sürecinin özelliklerinden kaynaklan›yordu. Cumhuriyet’le birlikte Kemalizm ideolojisi topluma dar bir elbise gibi yukar›dan afla¤›ya do¤ru ve zorla giydirildi. M. Kemal’in yazd›¤› Kemalist Prensipler (CHP’nin 6 Oku) 1937 y›l›nda da anayasaya eklenerek devletin resmi ideolojisi haline getirildi. Ancak bu resmi ideoloji dünyan›n ve Türkiye’nin de¤iflen koflullar›na ba¤l› olarak tarihsel süreç içerisinde nispeten h›zl› bir evrim süreci geçirdi. 1950’de DP’nin iktidar olmas›yla bafllayan ve esas olarak “sivil siyasal iradeye dayanan” toplumsal ve siyasal sürecin 1960 askeri darbesi ile akamete u¤ramas›ndan sonra, resmi ideolojinin evrimi cumhuriyetin kurucusu ve kollay›c›s› olan ordu eliyle sürdürüldü. 27 May›s’la bafllay›p, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 fiubat’la devam eden askeri müdahaleler bu tarihsel evrime müdahaleler fleklinde yap›ld›. Ordu, tarihsel geleneklerinin de etkisiyle resmi ideolojiyi kendi do¤rultusunda dönüfltürmeye çal›flt›. 27 May›sç›lar Kemalizm’i yeniden yüceltmeyi kendilerine görev edindiler ve toplumu esas olarak bu yönde etkilemifllerdi. 1960’l› y›llardan itibaren ülkede geliflmekte olan s›n›fsal ayr›flma, siyasal saflaflma ve mücadeleler ortam›nda Kemalizm giderek eski tarihsel fonksiyonunu yitirmeye bafllad›. Her s›n›f ve katman›n kendi ideolojilerini gelifltirdi¤i bu dönemde Sosyalist, Sosyal Demokrat, Kürt Yurtseverli¤i, Faflizm, ‹slamc›l›k vb. ideolojiler karfl›s›nda Kemalizm eski konumundan farkl› bir rotaya girdi. Kemalizm’e karfl› aç›k ve cepheden bir tutum almayan bu ideolojik ve siyasal oluflumlar, o’nun bir ya da birkaç ilkesini kendi yorumlar› çerçevesinde yeniden üreterek kendilerine yeni bir kulvar açt›lar. Bu sürecin fark›nda olan 27 May›sç›lar Kemalizm’i yeniden yüceltmeyi kendilerin görev edindiler ve toplumu esas olarak bu yönde etkilemeye çal›flt›lar. Bir yandan da ilerci bir anayasa görünümü alt›nda ABD’nin istedi¤i flekilde Milli Güvenlik ‹deolojisini tüm kurum ve kurulufllar›yla devlet erkinin içine yerlefltirdiler. Böylece, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin milli güvenlik devletine dönüflümünün temellerinin att›lar.
35
Devrim Yolunda
KURTULUŞ 12 Mart 1971 Askeri Müdahalesiyle birlik- Banarl›, ‹brahim Kafeso¤lu ve Süleyman Yalte 12 Martç›lar Kemalizm’i, “Atatürkçülük” ç›n’›n kurdu¤u Ayd›nlar Oca¤› taraf›ndan gead›yla yorumlayarak korumaya ve kollamaya lifltirilen bir ideolojiydi. Süleyman Yalç›n Ayçal›flt›lar. Baflka bir ifadeyle Atatürkçülü¤ü d›nlar Oca¤›n› “sol” un azg›nlaflt›¤›, akl›seli“devletin iç ve d›fl tehlikelere ve ak›mlara kar- min kayboldu¤u bir ortamda Türk Milleti’nin fl› korunmas›n›n” bir arac› haline getirdiler. tarihi misyonunu ve bunun manevi miras›n› Milli Güvenlik ‹deolojisi’ni kendi öz söyle- sahiplenen ayd›nlar” olarak kendilerine “vazimiyle toplumun bütün kesimlerine kabul et- fe düfltü¤ünün” bilinciyle kurduklar›n› söylütirmek için yo¤un bir çaba sarfettiler. yor. 12 Eylülcüler de Atatürkçülü¤e yeni bir yoAyd›nlar Oca¤›, “fikir üreten’ ve bu fikirleri rum getirerek özellikle “yabanc› ideolojilere” ile sa¤daki kifli ve kurumlar› etkileyen bir örkarfl› alternatif bir “Milli ‹deoloji” konumuna güt olarak faaliyete bafllad›¤›nda, do¤al olarak yükseltmeye çal›flt›lar. Bu amaçla Atatürkçü- bu fikirleri önce ülkücü gençler ve MHP resmi lü¤ün baz› ilkelerini esnettiler, baz›lar›n› da olarak” sahiplenmeye bafllam›flt›. Yalç›n’a gögözard› ettiler. re Ayd›nlar Oca¤›, “1975-84 y›llar› aras›nda Esas olarak da Atatürkçülü¤ün toplumda yo¤un bir flekilde gerçeklefltirdi¤i Türkiye’nin hala etkisini sürdüren iki temel tezinden biri fikir hayat›na fikirler üreterek katk›da bulunolan Milliyetçili¤i, Milli Güvenlik ‹deolojisi ile ma fonksiyonu” üslenmiflti. bütünlefltirdiler. ‹kincisini, yani Laikli¤i ise, Türk-‹slam senteziyle ifade edilen ideoloji, deformasyona u¤ratt›lar ve toplumu bu yeni 12 Eylülcülerin ‘devleti ve toplumu yukar›dan eklektik sentezle yönlendirmeye çal›flt›lar. afla¤›ya do¤ru yeniden düzenleme ve denetle12 Eylül’le birlikte art›k “imtiyazs›z, s›n›f- me’ çabalar›na uygun düflüyordu. Çünkü ges›z ve kaynaflm›fl bir millet” ideolojisi yerine rek toplumun ‘birli¤inin ve bütünlü¤ünün’ “devletin ülkesi ve milletiyle bölünmezli¤i” sa¤lanmas› için yeni bir politizasyon sürecine ideolojisi her yerde ve her düzeyde geçerli ol- olan ihtiyaç ve gerekse ‘Türkiye’nin emperyamaya bafllad›. lizm ve ulusal ç›karlar› için Orta Do¤u’da üstGeliflmekte olan s›n›fsal ve ulusal devrimci lendi¤i yeni rolü’, milli, manevi ve dinsel ö¤emücadeleye karfl› “milli ve manevi de¤erlere lere a¤›rl›k verilmesini gerektiriyordu. ba¤l› toplumun birli¤ini ve bütünlü¤ünü” bu Yalç›n 12 Eylülcülerin askeri bak›fl tarzlar›yeni ideoloji do¤rultusunda yeniden kurmaya na uygun düflen son derece basit ve anlafl›l›r flekilde Türk-‹slam Sentezi’ni flöyle tan›ml›yor: çal›flt›lar. 12 Eylülcüler, Türk-‹slam senteziyle de “Bizi bu anavatanda birlefltiren iki ana unsentezledikleri bu ideolojiyi, anayasa ve tüm sur vard›r: biri din, di¤eri dil. Bunun zemiyasalarda egemen söylem haline getirdiler. ninde vatan var, geçmiflinde tarih var. Tarih 1982 anayasas›n› da bir milli güvenlik anayaiçinden gelen bir istikasas› olarak yapt›lar. met var. O istikamet “Devletin ülkesi ve Müslüman Türk’ün gi12 Eylülcüler Atatürkçülüğün topmilletiyle bölünmezlidifl istikametidir.” lumda hala etkisini sürdüren iki ¤i” diye bafllay›p devam eden anayasa ve temel tezinden biri olan Milliyet‹slam’da Karanl›yasalar›n temel hükçiliği, Milli Güvenlik İdeolojisi ¤›n Bafllang›c› ve mü haline getirdiler. ile bütünleştirdiler. İkincisini, yaTürk ‹slam Sentezi TÜRK-‹SLAM SENTEZ‹ ‹DEOLOJ‹S‹N‹N KISA TAR‹H‹
Türk-‹slam sentezi, 14 May›s 1970’de Türk sa¤›n›n ideologlar›ndan Nihat Sami
ni Laikliği ise, deformasyona uğrattılar ve toplumu bu yeni eklektik sentezle yönlendirmeye çalıştılar. 12 Eylül’le birlikte artık “imtiyazsız, sınıfsız ve kaynaşmış bir millet” ideolojisi yerine “devletin ülkesi ve milletiyle bölünmezliği” ideolojisi her yerde ve her düzeyde geçerli olmaya başladı. 36
kitab›n›n yazar› Ali Nejat Ölçen de 12 Eylül sürecini en özlü flekilde flöyle özetlemifltir: “1980 sonras› Cumhuriyet Türkiye’sinin de¤iflime u¤rat›lan yap›s›na biraz daha yak›ndan
Devrim Yolunda
KURTULUŞ bak›ld›¤›nda 12 Eylül Askeri darbesinin dinci ve gerici kadrolara 1982 anayasas›yla siyasal, 24 Ocak kararlar›yla ekonomik ve Türk-‹slam Sentezi ile bütünleflme olana¤› kazand›rm›flt›r. Darbeyi gerçeklefltiren komuta heyeti, bu bütünleflmenin köfle tafllar›n›, din devleti harc› içine yerlefltirme görevini üstlenmifl görünüyorlar.”
Türk-‹slam Sentezi’nin ana çerçevesi, Türklerin öncülü¤ünde “‹slam birli¤ini kurmak, gelifltirmek ve Osmanl›’dan miras olarak bu ifllevi devir ve teslim almak tasar›m›na” dönüfltürmekti. Bu amaçla da “ahlak ve kültür ö¤elerini, uzun vadeli plan içinde din temeline dayal› olarak biçimlendirmek” gerekiyordu. Bunun için de 12 Eylül koflullar› en uygun ortam› haz›rlam›flt›. Türk-‹slam Sentezi’nin siyasal dokusu, “Türkiye’de sa¤-sol kavgas›na” göre oluflturulmufltu. Tezin savunucular›n›n da belirttikleri gibi, komünizmin panzehiri olarak düflünülen bu tez, “milliyetçilik, milli fluur, milli mefkure gibi eski klifleleri” kullan›yordu. Hat›rlanaca¤› gibi bu klifleler 1960’l› y›llarda gelifltirilmeye bafllan›lan “milliyetçi ve mukaddesatç›” ak›m›n devam› olarak geliflmesini ve geldi¤i noktay› gösteriyordu.
24 Ocak 1980 Kararlar› ve 1982 anayasas›n›n haz›rlanmas›nda da Ayd›nlar Oca¤›’n›n görüflleri ve uzmanlar› etkili olmufltur. Bu durumu gururla teyit eden S. Yalç›n, “1979’un her bak›mdan buhranl› ve karamsar tablosunda yüzen Türkiye’yi, ekonomik istikrar tedbirleriyle dar bo¤azdan kurtaran prensipler’ olarak niteledi¤i 24 Ocak Kararlar› konusunda flöyle diyor: “24 Ocak Kararlar›’n›n haz›rlan›fl› Ayd›nlar Oca¤›’n›n mahsulüdür. Türkiye’nin sosyo-ekonomik ç›kmazlar› ve çözümleri bafll›kl› ekonomik program› Turgut Özal haz›rlam›flt›r. ‹çimizde befl ayr› oturum yapt›k. Sonunda bir model ç›kt› ve hakikaten o model fikri tatbik edildi.”
M‹LL‹ K Ü L T Ü R P O L ‹ T ‹ K A S I VE TOPLUMSAL DÖNÜfiÜM
24 Ocak Kararlar› ile Türk-‹slam Sentezi ve 1982 anayasas› bir bütün oluflturmas›na karfl›n, bu konuda uygulama erkini yans›tan somut bir çal›flma Milli Kültür Raporu’dur. Devlet Planlama Teflkilat›’nda haz›rlanarak 1983 y›l›nda yürürlü¤e konan Milli Kültür Raporu’nun temel amac›, Türk-‹slam Sentezi’ne devlet politikas› niteli¤i kazand›rmakt›. Türk-‹slam Sentezi’ni benimsemifl kiflilerden oluflan genifl bir kurul taraf›ndan haz›rlanan 800 sayfal›k rapor; Ali Nejat Ölçen’e göre, “din temeline dayal› e¤itim ve ö¤renim biçiminin nas›l olaca¤› ve yürürlü¤e nas›l konulaca¤›n› stratejik bir niteli¤e” kavuflturuyordu. Ayn› zamanda “devlet kurumlar›na görev veren yönerge” niteli¤inde olan ve Türk-‹slam Sentezi’ne göre haz›rlanm›fl olan bu Rapor “devletin laik ve cumhuriyetçi niteli¤ini” de ortadan kald›r›yordu. Bu rapora göre haz›rlanan okul kitaplar›ndan fizik, kimya, biyoloji gibi pozitif bilim dallar› bile, din temeline dayand›r›lm›flt›. Raporda “Türklerin Müslüman olmalar› neticesinde sosyal ve manevi hayat›n bütün cephelerinde Türk-‹slam Terkibi (sentezi) gerçekleflmifltir” tespiti yap›larak Türk-‹slam Sentezi ideolojisinin kökleri Türklerin Orta Asya’da ‹slamiyet’i kabul etmelerine kadar götürülmekteydi.
Türk-‹slam Sentezi’nin ideolojik, siyasal ve tarihsel boyutu hakk›nda savunucular›n›n görüfl farkl›l›klar› nedeniyle birbirleriyle çeliflen çok fley yaz›lmaktad›r. S.Yalç›n’›n da belirtti¤i gibi, “özellikle 1984 y›l›ndan itibaren Ayd›nlar Oca¤›’n›n temel tezlerinden” sapmalar olmufl ve baz› ilkeler geliflen siyasal ‹slam’›n hedefleri do¤rultusunda yeni biçimlere bürünmüfltür. Ali Nejat Ölçen Türk-‹slam Sentezi hakk›nda ileri sürülen düflüncelerin özünü flu temel ilkelerde bulunabilece¤ini belirtmektedir: “1- Din ve ahlak›n yerini alan materyalist görüfl nedeniyle bat›, çökmeye yüz tutmufltur. Onun kültürü ve moral de¤erlerini de¤il, sadece bilim ve tekni¤ini almakla yetinmek gerekir. 2- Türklük bilinci, ‹slamiyet içinde eritilmelidir. ‹slamiyet’ten ayr› ve ba¤›ms›z ulusçuluk anlay›fl› ortadan kalkmal›d›r. Çünkü tarih boyunca, ‹slamiyet içinde erimifl ümmet bilincine sahibiz. Bütün bireyler bir kültür planlamas› içinde, ‹slam’›n kabul etti¤i ölçülere uygun, dindar olarak yetifltirilmelidir. Türkler, ‹slamiyet’in yeniden öncüsü olarak, uygarl›¤›, do¤uda parlak bir düzeye yükseltebilir.”
37
Devrim Yolunda
KURTULUŞ “Milli tarih görüflümüzde, ilmi tarih metodu esas al›nmal›, meselelerin tahlili milli görüflle yap›lmad›r” diyen Rapor, Ayd›nlar Oca¤› Genel Baflkan› Süleyman Yalç›n’›n “Türk-‹slam Sentezi eskiye dönüfl, 1000 y›ll›k tarihin yoluna girmek demektir” tespitiyle uyum gösteriyordu. “Türk milletinin varl›¤›n› ve birli¤ini devam ettirmesinde ‹slam’›n bafll›ca rolü oldu¤unu” belirten Rapor buna örnek olarak Mo¤ol ‹stilas›’n› ve Milli Mücadele’yi gösteriyordu. Rapor, Mo¤ol ‹stilas› döneminde Anadolu’da “toplumun çözülmeden ve moral bozuklu¤una u¤ramadan ayakta durabilmesini” ve Milli Mücadele’nin “dinin bütünlefltirici ve da¤›lmay› engelleyici rolü sayesinde” kazan›ld›¤›n› iddia ediyordu. “‹nsan› ve onun manevi ihtiyaçlar›n› merkez alan bir kültür meydana getirmeyi” öngören Rapor, ayn› zamanda Türk-‹slam Sentezi’ni topluma sindirmenin arac› olarak kullan›lacak bir kültür planlamas›n› da amaçlam›flt›. Kültür planlamas›n› “din ve ahlak planlamas›” olarak öngören Rapor, “vakit geçirmeden Türkiye’nin din haritas›n›n ç›kar›lmas› için devlete düflen her türlü tedbir al›nmal›d›r” diyordu. ‹nsan›n “manevi ihtiyac›n›” bir tür “manevi cihazlanma” olarak ele alan rapor, yeni bir “model insan tipi” yetifltirmenin gereklili¤ini flöyle dile getiriyordu:
12 Eylülcülerin Milli E¤itim Politikas› bu raporda belirtilen görüfller do¤rultusunda yeniden oluflturuldu. Milli Co¤rafya’dan Milli Tarih’e kadar tüm ders müfredat› buna göre yeniden düzenlenecek ve neredeyse her fleyin bafl›na “milli ve manevi de¤erler” kavramlar› konulmaya bafllanacakt›. Türk-‹slam Sentezi’nin yarat›c›lar›ndan Ayd›nlar Oca¤› Genel Baflkan› Süleyman Yalç›n “Bizi bu anavatanda birlefltiren iki ana unsur vard›r: biri din, di¤eri dil. Bunun zemininde vatan var, geçmiflinde tarih var. Tarih içinden gelen bir istikamet var. O istikamet Müslüman Türk’ün gidifl istikametidir” demiflti. 12 Eylülcüler milli, manevi ve dini de¤erlere ba¤l› bir kufla¤›n devlet ve toplum hayat›nda etkili olmas›n› sa¤lam›fllard›. Bu durumu Yalç›n çok daha önceden görerek flöyle demiflti: “‹mam Hatip Okullar› Türkiye’de onbinlerce insan yetifltiriyor. Bir süre sonra bunlar daha gür bir sesle ç›kacaklar ortaya.” Türk-‹slam Sentezi’nin ana çerçevesi, Türklerin öncülü¤ünde “‹slam birli¤ini kurmak, gelifltirmek ve Osmanl›’dan miras olarak bu ifllevi devir ve teslim almak, ahlak ve kültür ö¤elerini, uzun vadeli bir plan içinde din temeline dayal› olarak biçimlendirmektir.” Yalç›n’›n ‘Türk-‹slam Sentezi eskiye dönüfl, bin y›ll›k tarihin yoluna girmektir” demesi bu amac› somut olarak aç›klamaktad›r. 12 Eylül’den sonra devletin ve toplumun yukar›dan afla¤›ya do¤ru radikal tarzda “yeniden düzenleme ve denetleme” amac›yla da ör“Maneviyat e¤itimi. Dini ve ahlaki terbiye. tüflen Türk-‹slam Sentezi’nin resmi ideoloji Milli ve tarihi fluur. Bunlarla önce insan›m›haline gelmesi yeni bir dönemi bafllatm›flt›r. z› teflvik edeceBu yeni siyasal ve ¤iz. Kalk›nmay› toplumsal süreç bir gerçeklefltirecek süre sonra meyvesini Yeni Osmanlıcılık akımının ideoloolan model insan vermifl ve ANAP’›n iki jik ve siyasal zemini başlıca üç tipini ço¤altma dönem iktidar olmaimkan›na erifleadımda gerçekleştirilmeye çalışıls›n›n ard›ndan, 1995 ce¤iz. (...) Çünkü maktadır. Bunlardan biri ve en seçimlerinden sonra insana ve onun önemlisi, Kemalist devleti İslam REFAHYOL iktidar› ruhuna önem ve Osmanlı mirasıyla uzlaştırma vermedikçe, kurulmufltur. Ayn› çabalarıdır. İkincisi Osmanlı’dan maddi kalk›nma zamanda bir rejim yeterli olmayagelen imparatorluk güveni ve bükrizine yol açan REcakt›r. Model inyüklük kompleksi ile bölgesel bir FAHYOL 28 fiubat san›n yetiflmesi, müdahalesiyle iktisüper güç olma hedefidir. Üçüncükalk›nmay› önledardan uzaklaflt›r›lasü de, Cumhuriyet’e geçişle birlikyici zararl› felserak bir tür ara rejim te yüzünü tamamen Batı’ya dönfe ve ideolojilerin niteli¤inde kurulan müş olan Türkiye’nin İslam dünönlenmesiyle Ecevit koalisyonu y›mümkündür.” yasına açılma çabalarıdır. 38
Devrim Yolunda
KURTULUŞ k›larak erken seçime gidilmifl ve ayn› gelene¤in kendini bir ölçüde yenilemifl olan devam› niteli¤indeki AKP iktidara gelmifltir.
hip olan, son 5 y›l boyunca yüzde 5 ila yüzde 7 aras›nda büyüyen, kayda de¤er bir orta s›n›f› bulunan, güçlü ve kararl› bir ordusu ve kurumlarla ideolojiler aras›ndaki gerilimlerin iyi idare edilebildi¤i” bir Türkiye tan›m› yap›lan bu yaz›/raporda flöyle denilmektedir: “Türkiye, h›zla yükselen bir bölgesel güç olarak ya da en genifl anlamda, kökleri Anadolu’da bulunan ancak kapal› bir devre içinde politik, ekonomik ve askeri güç planlar› yapan muazzam stratejik güce sahip bölgesel bir hegemonun yarat›lmas› sürecinin bafllar›ndaki bir ülke olarak görülmelidir.” Yeni Osmanl›c›l›k her fleyden önce, Balkanlardan Kafkaslara ve Orta Do¤u’ya kadar olan co¤rafyada, egemen ulus ve devlet iliflkilerinden dolay› Osmanl›’n›n b›rakt›¤› tarihi ayak izlerinin peflinden gitme anlam›na geliyor. Yeni Osmanc›l›k aç›l›m›yla, tarih boyunca egemen ulus ve devletlerin böldü¤ü, bask› ve terörle yok etti¤i veya asimile etti¤i halklar›n yaflad›¤› bu co¤rafyan›n son imparatorlu¤u olan Osmanl› devletinin ‹slam ümmetçili¤ine dayanan fetih ideolojisi yeniden diriltilmeye çal›fl›l›yor. Bu bak›mdan AKP, Özal çizgisinin devam› niteli¤inde bir siyasal rota izliyor ve gücünü de ABD destekli bu politik yönelimden al›yor. AKP ’nin Gençlik Kollar› kongrelerinde mehter tak›m›n›n “Osmanl›y›z Biz” flark›s› çalmas› ve Baflbakan Erdo¤an’›n s›kça Osmanl› dönemine göndermeler yapmas› bofluna de¤il. ABD’nin deste¤iyle içeride ve d›flar›da ‹slam’la ve Osmanl› miras›yla uzlaflan AKP, Sünni ‹slam ümmetçili¤ine dayanan fetih ideolojisini yeniden diriltilmeye çal›fl›yor. Bu nedenle AKP, Türk egemen s›n›flar›n›n militarist, flovenist ve yay›lmac› politik reflekslerini öne ç›kar›yor. AKP’nin kurulufl toplant›s›nda (2002) Erdo¤an, partisinin siyasi kimli¤ini “Muhafazakar Demokrat” olarak tan›mlamas› da bu anlay›fltan kaynaklan›yor. AKP’nin kendisini “muhafazakar demokrat” olarak tan›mlamas› onun demokrat ve demokrasi yanl›s› oldu¤u anlam›na gelmez. Demokrasi literatüründe bile yeri olmayan bu demokrasi anlay›fl› belki “sa¤ muhafazakarl›kla” izah edilebilir. Bu ba¤lamda muhafazakarl›¤›n “Statükoyu koruma amac›n› güden düflünce tarz›. Toplu-
YEN‹ OSMANLICILIK VE AKP’N‹N M‹SYONU
Yeni Osmanl›c›l›k ak›m›n›n ideolojik ve siyasal zemini bafll›ca üç ad›mda gerçeklefltirilmeye çal›fl›lmaktad›r. Bunlardan biri ve en önemlisi, Kemalist devleti ‹slam ve Osmanl› miras›yla uzlaflt›rma çabalar›d›r. ‹kincisi Osmanl›’dan gelen imparatorluk güveni ve büyüklük kompleksi ile bölgesel bir süper güç olma hedefidir. Üçüncüsü de, Cumhuriyet’e geçiflle birlikte yüzünü tamamen Bat›’ya dönmüfl olan Türkiye’nin ‹slam dünyas›na aç›lma çabalar›d›r. Siyasal ‹slam’›n yaklafl›k 40 y›ll›k tarihi serüveninin bir ürünü olarak geliflen ve birbirleriyle iç ba¤lant›lar› olan bu yeni yönelim Türkiye’nin ba¤›ms›z iç ve d›fl politik aç›l›mlar›ndan çok, ABD’nin uluslararas› milli güvenlik stratejilerinin bölgesel bir plan› olarak uygulanmaktad›r. Yeni Osmanl›c›l›k aç›l›m›n›n her üçaya¤› da ABD’nin siyasal ‹slam politikalar›yla çak›flmaktad›r. Somut olarak ifade etmek gerekirse, Türkiye’nin bölgesel bir süper güç olma çabalar› ABD’nin Geniflletilmifl Büyük Ortado¤u Projesi’yle örtüflmektedir. Türkiye’nin Osmanl› miras› ve ‹slam’la uzlaflma çabalar› bir örne¤ini Irak’ta gördü¤ümüz gibi ABD’nin kendi yönetim modeline göre bölgedeki yeniden yap›lanma hedefiyle örtüflmektedir. Zaten, onun yerine ikame edilmifl olmas›ndan dolay› Cumhuriyet dönemi boyunca Osmanl›’n›n miras›n› sahiplenmekten hiçbir zaman vazgeçilmemifltir. Türkiye’nin Bat›’ya dönük yüzü devam ederken, bir tür do¤u-bat› sentezi fleklinde do¤uya, daha do¤rusu Türk ve ‹slam dünyas›na aç›lma çabalar› da ABD’nin Avrasya politikalar›yla örtüflmektedir. "Gölge CIA" olarak adland›r›lan “Stratfor” adl› bir özel istihbarat kurumunun yöneticisi George Friedman taraf›ndan kaleme al›nan "Türkiye-Yeni Osmanl›c›l›k" bafll›kl› 2007 tarihli bir yaz›/rapor bu konuda önemli bir belge niteli¤indedir. Dünyan›n “18. ekonomik potansiyeline sa-
39
Devrim Yolunda
KURTULUŞ ana siyasal ak›m olmufltur. Bunlardan biri, kökü ‹ttihat ve Terakki Hareketine dayanan ve günümüzde CHP, DSP, MHP ile devam eden askeri ve sivil bürokratik kast›n oluflturdu¤u “milliyetçi ve laik” ak›md›r. ‹kincisi de kökü Hürriyet ve ‹tilaf F›rkas›’na dayanan ve günümüzde AKP-ANAP-DP-SP kulvarlar›nda devam eden “milliyetçi ve mukaddesatç›” ak›md›r. Bu iki ana ak›m›n aras›ndaki tarihi mücadele Osmanl› devletinin yerine ikame edilen Cumhuriyetin kuruluflundan günümüze ve özellikle 27 May›s, 12 Mart, 12 Eylül, 28 fiubat ve son olarak 27 Nisan askeri müdahale süreçlerinde daha belirgin bir flekilde sürmüfltür. Ancak, askeri ve sivil bürokrasinin siyasete yapt›¤› her yeni müdahale “milliyetçi ve mukaddesatç›” gelene¤in güçlenmesine neden olmufltur. Konuyla ilgili olarak vurgulanmas› gereken nokta fludur: Bir ideoloji kendisini ortaya ç›kartan nesnel koflullardan daha kal›c› bir niteli¤e sahiptir. Ayr›ca tarihte birçok örne¤i görüldü¤ü gibi bir devlet hangi tarihsel koflullar ve s›n›fsal temeller üzerinde kurulmuflsa, sonraki geliflimini de bu özellikler üzerinde sürdürmektedir. Bu ba¤lamda Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bürokratik ve askeri niteli¤ini; egemen ulus, devlet ve toplum iliflkilerini; Osmanl›dan devral›nan tarihsel geleneklerini; Cumhuriyet dönemi boyunca devam eden ‹rredentist (bir devletin kendisinin sayd›¤› topraklar› ulusal s›n›rlar› içine almak istemesi) ve Fundementalist (kutsal kitab› kendilerine temel sayanlar) vb. politikalar›n› flimdi bir kez daha hat›rlamam›z›n zaman›d›r.
mun de¤iflmesine karfl› direnç gösteren, toplumsal-kültürel de¤erlerin korunmas›n› savunan sa¤ kanat siyasi ideoloji” olarak tan›mland›¤› düflünüldü¤ünde, AKP’nin ›l›ml› ‹slam politikas›ndan Geniflletilmifl Büyük Ortado¤u politikas›na kadar üstlendi¤i ideolojik ve siyasal rol daha iyi anlafl›lmaktad›r. ABD ’nin deste¤iyle kurulan ve uygun bir konjonktür yarat›larak iktidara tafl›nan AKP, son 30 y›ll›k tarihsel süreç içerisinde oluflan siyasal ‹slam’›n tarihsel serüveninin bir sonucu olarak siyasette yerini alm›flt›r. Bu noktada unutulmamas› gereken fley fludur: Nas›l ki, ANAP 12 Eylül askeri müdahalesinin ürünü ise, AKP’de 28 fiubat müdahalesinin bir ürünü olarak ortaya ç›km›flt›r. Türk egemen s›n›flar›n›n militarist, flovenist ve yay›lmac› politik reflekslerini öne ç›karan AKP iktidar›, ezilen s›n›flar› ve kitleleri “milli, manevi, dini, kültürel” de¤erlere dayal› politikalar›n dar s›n›rlar›na hapsederek oligarflinin ç›karlar›n› di¤er düzen partilerinden daha iyi korumaktad›r. SONUÇ YER‹NE BAZI VURGULAR
Art›k Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun kurulufl y›ldönümlerini kutlayan, Osmanl›dan kalan etnik, kültürel ve dinsel gelenekleri kutsayan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Balkanlardan Kafkaslara, Orta Do¤u’dan Orta Asya’ya kadar olan büyük bir co¤rafyada, egemen ulus ve devlet iliflkilerinden dolay› b›rakt›¤› tarihi izlerin peflinden gidiyor. Tarih boyunca egemen ulus ve devletlerin böldü¤ü, bask› ve terörle yok etti¤i veya asimile etti¤i halklar›n yaflad›¤› bu co¤rafyan›n son imparatorlu¤u Osmanl› devletiydi. fiimdi Osmanl›n›n fetih ideolojisi yeniden diriltilmeye çal›fl›l›yor. Tafl›d›¤› ulusal, s›n›fsal, dinsel dinamikleriyle tarihi bir fay hatt› oluflturan bu bölgede, Türkiye art›k emperyal hayaller peflinde kofluyor. Ezilen halklar›n bitmeyen y›k›m› üzerine kurdu¤u eski hayallerinden vazgeçmiyor. Bölgedeki yeni paylafl›mdan pay kapmaya ve misak-› milli s›n›rlar›n› geniflletmeye çal›fl›yor. ‹kinci Meflrutiyet’ten günümüze kadar olan yaklafl›k yüz y›ll›k bir tarihsel süreç içinde egemen ulus ve devlet hayat›n›n belirledi¤i iki
YARARLANILAN KAYNAKLAR: fiaban ‹ba, Ordu Devlet Siyaset, Çivi yaz›lar›, ‹stanbul 1998, 1.Bask›. fiaban ‹ba, Milli Güvenlik Devleti, Çivi yaz›lar›, ‹stanbul 1999, 1. Bask›. H›d›r Göktafl-Ruflen Çak›r, Vatan Millet Pragmatizm (Türk Sa¤›ndaki ‹deoloji ve Politika) Metis Yay›nlar›, ‹stanbul 1991, 1. Bask›. Ali Nejat Ölçen, ‹slam’da Karanl›¤›n Bafllang›c› ve Türk‹slam Sentezi, Ekim Yay›nlar›, Ankara 1991, 1. Bask›. www.sendika.org www.akparti.org.tr www.yeniosmanlilar.org
40
LAMBADAKİ CİNİ ÇIKARMA ZAMANI DEVRİMCİ İŞÇİ HAREKETİNİN İNŞASI İÇİN TEMEL PERSPEKTİFLER AFŞİN DEMİR
tepkinin buhranlar s›ras›nda sermayenin de¤erini yitirmesi fleklinde tezahür etti¤ini, buhranlar›n emtia üretiminde bilfiil sarf edilen emek miktar›n›n, toplumsal bak›mdan gerekli emek miktar›na yani tek tek her meta›n de¤erinin sosyal bak›mdan belirlenmifl de¤ere ve bu metalar›n içerdi¤i art›-de¤erin de ortalama kâra periyodik olarak uymas›n› sa¤lad›¤›n›, kapitalist üretim bilinçli bir flekilde planlanm›fl ve örgütlenmifl bir üretim olmad›¤› için bu ayarlamalar›n önceden de¤il sonradan yap›ld›¤›n›, bundan dolay› da fliddetli sars›nt›lara yol açarak binlerce insan›n mahv›na, yarat›lm›fl muazzam de¤erlerin ve servetlerin tahribine sebep oldu¤unu2 biz Marksistlerden daha iyi kim bilebilir? Dünya komünist hareketinin tarihinin kimi kesitlerinde “ha çöktü, ha çökecek” söyleminde ifadesini bulan bir “ekonomik katastrofizm” ile malul oldu¤unu söylemek çok haks›z bir elefltiri say›lamaz. Ancak liberallerin yapmakta olduklar› gibi, yap›tlar›n›n fluras›ndan buras›ndan c›mb›zla çekilmifl bir tak›m sözleri dayanak göstererek Marx’›n, Engels’in ve hele de Lenin’in, bu tür bir “ekonomizm” sapmas›na göz k›rpt›klar›n› ve kapitalizmin iradi müdahale olmaks›z›n “kendili¤inden” çökece¤ini vazettiklerini iddia etmek gerçe¤i sapt›rmaktan öteye gitmez. Kapitalizm devrevi (periyodik) krizlerle varl›¤›n› sürdürebilen bir üretim tarz›d›r. Kapitalizmin yap›s› gere¤i kaç›n›lmaz biçimde içine düfltü¤ü bu ekonomik bunal›m konjonktürlerinde kabaca iki olas›l›k ortaya ç›kar: Krizin ma¤dur etti¤i iflçi s›n›f› ve ba¤lafl›klar› taraf›ndan kapitalist devlet ayg›t›n›n alafla¤› edilmesi veya bizzat kapitalizmin kendi ba¤r›ndan ç›kan yeni bir yö-
çinden geçti¤imiz günlerde, kapitalizmin tarihin tan›kl›k etti¤i en büyük ekonomik krizlerden birini yaflamakta oldu¤u art›k aksi ileri sürülmesi mümkün olmayan bir vak›ad›r. ABD’de konut kredisine (mortgage) dayal› hedge fon ve türev ürünler piyasas›nda ortaya ç›kan kriz, önce inflaat sektörü ve yan sektörlerini etkisi alt›na alarak k›sa sürede likidite krizine ve dolay›s›yla bütün ülkeyi sarmalayan bir mali bunal›ma dönüflmüfl, oradan dalga dalga bütün dünyaya yay›lm›flt›r. Burjuva iktisad›n›n en önemli dergilerinden The Economist; yaflanan krizin 1929 Büyük Depresyonundan bu yana en kötü finansal kriz oldu¤unu aç›kça dile getirmektedir.1 Yaflananlar›n patronlar ve burjuvalar aras›nda tam bir panik havas› yaratt›¤›n›, s›rf Kapital baflta olmak üzere Marksist klasiklerin sat›fllar›nda görülen patlamadan dahi gözlemlemek mümkündür. Zira kâr için yap›lan bir üretim olan kapitalist üretimde, ekonominin somut durumunun kesin göstergelerinin ortalama kâr oran›ndaki dalgalanmalar oldu¤unu, ortalama kâr oran›n›n uzun vadede düflme e¤ilimi gösterdi¤ini, fakat bu düflüflün düzgün bir flekilde olmad›¤›n›, sermayenin: a. Ekonomik canlanma b. “Boom” ve refah c. Afl›r› üretim ve y›k›m (iflas) d. Buhran ve depresyon fleklinde özetlenebilecek devrevî bir hareketinin oldu¤unu, sermayenin devrî hareketinin ortalama kâr oran›n›n e¤ilimli düflüflünü sa¤layan mekanizmadan baflka bir fley olmay›p sistemin bu düflüfle karfl› gösterdi¤i bir tepki oldu¤unu, bu
İ
41
Devrim Yolunda
KURTULUŞ 1. “SINIFTAN KAÇIfi” E⁄‹L‹M‹ ‹LE HESAPLAfiILMALI
nelimle, sistemin kendisini ekonomik, siyasal ve ideolojik aç›lardan yeniden yap›land›rmas›yla krizin afl›lmas›. Bunlardan ikincisine tarihte s›kça tan›k olundu. 1929 Büyük Bunal›m›n›n ard›ndan faflizm, II. Emperyalist Paylafl›m Savafl›ndan sonra Keynezyen sosyal devlet politikalar›, 1970’lerdeki petrol krizi ve stagflasyonun ard›ndan Milton Friedman’›n çerçevesini çizdi¤i neo-liberalizm, sistemin kendisini tahkim ederek yeniden üretmesine zemin sa¤lad›. Dünya sosyalist sisteminin 90’lardaki çözülüflü, neo-liberal politikalar›n ve kapitalizmin tarihsel zaferi olarak sunuldu, hatta “tarihin sonu” ilan edildi. K›saca kapitalizmin krizinin devrimci yoldan çözümü olarak adland›r›labilecek di¤er olas›l›¤›n gerçekleflebilmesi için ise her zaman, ne kadar y›k›c› sonuçlar do¤uruyor olursa olsun bir ekonomik krizden fazlas›na ihtiyaç vard›r. Kriz Lenin’in formüle etti¤i türden “yönetenlerin eskisi gibi yönetemedi¤i, yönetilenlerin de eskisi gibi yönetilmek istemedikleri” bir devrimci durumun ortaya ç›kmas›na sebep olmufl dahi olsa, iflçi s›n›f› içerisinde örgütlü ve onu devrimci s›n›f savafl›nda sevk ve idare etme yetisini haiz bir proletarya partisi mevcut olmad›¤› koflullarda, devrimci durumun devrimci sonuç do¤urmas› mümkün de¤ildir. S›n›f mücadeleleri tarihi, devrimcilerin s›n›f içinde örgütlü olmad›klar› veya s›n›f içinde örgütlü olanlar›n devrimci olmad›klar› anlara tekabül eden çok say›da devrimci durumun kal›c› bir sonuç do¤urmaks›z›n, saman alevi gibi parlay›p yitmesine flahitlik etmifltir. Sonuç olarak biz devrimciler, 1929 Büyük Bunal›m›ndan bu yana yaflanan en büyük bunal›m oldu¤u bizzat kapitalizmin temsilcileri taraf›ndan ifade edilmekte olan ve bafllad›¤›ndan bu yana yüz binlerce iflçinin iflsiz kalmas›na, finans sektöründe sadece Akbank’ta 1500 iflçinin iflten ç›kar›lmas›na, irili ufakl› binlerce iflyerinin iflas etmesine yol açarak Türkiye ekonomisini “hamdolsun” tam göbe¤inden vurmufl durumda olan bu ekonomik krizin yarataca¤› olanaklardan, “dünyay› bir kez de Türkiye’den sarsacak bir f›rt›na biçmeyi” hedeflemekte isek, iflçi s›n›f› içerisinde kök salm›fl bir devrimci örgüt yaratma görevini hayata geçirmeye h›zla ve dört elle sar›lmak zorunday›z. Bu stratejik hedefi gerçeklefltirmek yolunda kullanaca¤›m›z temel araç olan Devrimci ‹flçi Hareketi afla¤›daki perspektifler do¤rultusunda örgütlenmelidir:
Türkiye devrimci ve sosyalist hareketinde 12 Eylül yenilgisi ile bafllayan, Dünya Sosyalist Sisteminin çözülüflü ile h›z kazanan “s›n›ftan kaç›fl” e¤ilimi ile hesaplafl›lmal›d›r. Eskiden, anonim flirketlerin ortaya ç›kmas›n›n mülkiyetin tabana yay›lmas›n› sa¤layarak, kapitalizmin sermayenin temerküzüne ve tekelleflmeye, dolay›s›yla da genifl insan topluluklar›n›n mülksüzleflmesine yol açt›¤›n› tespit eden Marx’› haks›z ç›kard›¤› teranesi tekrar edilir dururdu. Son yirmi senedir ise, iflçi s›n›f›n›n tarihsel ömrünü doldurdu¤u, kapitalist üretimin ulaflt›¤› teknolojik seviyenin iflçi s›n›f›n› gerek nicel gerekse nitel olarak önemsiz hale getirdi¤i, burjuvazinin ideolojik cephanesinin en güzide argüman› haline geldi. Burjuva ideologlar›, ekonomistleri, politikac›lar›n›n ve kendilerini solcu zanneden baz› liberallerin yan› s›ra kimi sosyalist unsurlar›n dahi dillerine pelesenk etti¤i bu argüman, iflçi s›n›f›n›n kapsam› konusunda koyu bir cehaletin veya aç›k bir sapt›rman›n ifadesidir. Bilindi¤i üzere s›n›flar; tarihsel olarak belirlenmifl üretim sisteminde tuttuklar› yere, üretim araçlar›yla olan iliflkilerine, eme¤in toplumsal örgütlenmesindeki rollerine ve dolay›s›yla, toplumsal zenginlikten ald›klar› pay›n boyutlar›na ve bu pay› elde etme biçimine göre birbirlerinden ayr›lan büyük insan topluluklar›d›r. ‹flçi s›n›f›; üretim arac› sahibi olmayan, yaflayabilmek için emek-gücünü satmak zorunda olan ve toplumsal zenginlikten cüzi bir pay al›p gerisini patronlara aktarmak zorunda b›rak›lanlar ya da k›saca emek-gücünü satanlar›n tümüdür. Bu bak›mdan kapitalizmin bugün ulaflt›¤› geliflme seviyesinde iflçi s›n›f› nicel olarak azalmak flöyle dursun, eskiden iflçi s›n›f›n›n bir parças› olarak görülmeyen memurlar, ba¤›ml› olarak çal›flan mühendisler vb. nitelikli iflgücüne sahip çal›flanlar›n toplumsal konumlar›n› h›zla yitirerek iflçilefltiklerine ve iflçi s›n›f›n›n gövdesinin her geçen gün yeni kat›l›mlarla geniflledi¤ine tan›k olunmaktad›r. Nitekim burjuva meclisin ç›kard›¤› ‹fl Kanununda bile, (memurlar, ev iflçileri, tar›m iflçileri vb. pek çok iflçi grubu kanun kapsam› d›fl›nda b›rak›lm›fl olsa da) “bir ifl sözleflmesine dayal› olarak çal›flan gerçek kifliye iflçi… denir.” denilmek
42
Devrim Yolunda
KURTULUŞ oranda do¤ru devrimci politik zeminden uzaklaflmakta, bilumum liberal s›zmalara kap› aralamaktad›r. Proletaryan›n hangi toplumsal kesimlerle nereye kadar ittifak kurabilece¤i siyasal bir sorundur. Bu sorunun temelinde, emekçiler üzerindeki tahakkümünü kendi s›n›f ç›karlar›n› bütün toplumun ç›karlar› imifl gibi sunarak sürdüren burjuvaziye karfl›, proletaryan›n da kendi ç›karlar›n›n bütün ezilenlerin ç›karlar› ile örtüfltü¤ünü propaganda etmek suretiyle burjuvazinin ideolojik hegemonyas›n› k›rmak mecburiyetinde olmas› yatar. Öte yandan, siyasal aç›dan proletarya içerisinde örgütlenmeye verilecek önemin, di¤er ezilenler aras›nda örgütlenmeye verilecek önemle eflitlenmesi de do¤ru bir yaklafl›m de¤ildir. Proletarya içerisinde örgütlenmeye öncelik vererek gücünü art›ran bir devrimci hareket, di¤er ezilenleri de kendi anaforuna çekme kabiliyetine kavuflacakt›r, oysa öncelik s›ralamas›n› tersine çevirmek ayn› sonucu do¤urmaz.
suretiyle oldukça genifl bir “iflçi” tan›m› yap›lm›fl olmas›, yani sadece fabrika iflçilerinin de¤il, örne¤in özel üniversitelerde çal›flan ö¤retim üyelerinin, tiyatro sanatç›lar›n›n, iflveren vekili konumunda olmayan Banka müdürlerinin vb. dahi ‹fl Kanunu kapsam›nda iflçi olarak kabul edilmesi, iflçi s›n›f›n› sanayi proletaryas›ndan ibaret sayan akl› evvel liberallerin iddialar›n›n kapitalist üretim iliflkilerine dayal› çal›flma hayat›n›n gerçekli¤inden ne kadar uzak ve sahte oldu¤unu aç›kça ortaya koymaktad›r. Kald› ki, iflçi s›n›f› aktif ve yedek olmak üzere iki kesimden oluflur. Kavun sat›c›s› demek, nas›l ille de kavunlar›n al›c› bulmas›n› gerektirmezse, ifl gücünü satan iflçiler için de durum farkl› de¤ildir.3 Baflka bir deyiflle, iflsizler de iflçi s›n›f›n›n ayr›lmaz bir parças›d›r. Öte yandan, kapitalist üretim iliflkileri geliflti¤i müddetçe iflçi s›n›f›n›n önemsizleflmek bir yana, nicel anlamda sürekli büyümeye devam edece¤i yönündeki gerçekli¤in, otomatik olarak iflçi s›n›f›n›n nitel anlamda da güçlenmesi anlam›na geldi¤ini iddia edecek de¤iliz. Bunun için devrimcilerin iradi müdahalelerine ihtiyaç oldu¤unu; Devrimci ‹flçi hareketi örgütlenmesinin temel ifllevinin tam da bu alandaki bofllu¤u doldurmak olmas› gerekti¤ini iyi biliyoruz.
3. KLAS‹K SEND‹KAL ANLAYIfiTAN UZAK DURULMALI
‹flçi S›n›f› Örgütlenmesinde Geleneksel Sol Yaklafl›mlardan ve Klasik Sendikal Anlay›fltan Uzak Durulmal›d›r. Geliflkin kapitalist ülkelerde 1970’li y›llar›n sonunda h›z kazanan bilimsel teknolojik devrim, reel sosyalizmin çözülüflü ve küreselleflme ad› verilen ekonomik ve siyasal entegrasyon süreçleri; kapitalist üretimin gerçeklefltirilme biçimini de önemli de¤iflikliklere u¤ratm›flt›r. Geliflkin kapitalist ülkeler finans kapitalin merkezi olma konumlar›n› muhafaza ederlerken, s›nai üretim çevre ülkelere kayd›r›lm›fl, ayr›ca maliyetleri düflürme aray›fllar›na hitap eden esnek üretim anlay›fl›n›n ifadesi olan post-fordist politikalar›n hâkim k›l›nmas›yla 20. yüzy›l›n devasa boyutlardaki fabrika ve iflletmeleri yerine küçük ve orta boy iflletmeler üretimdeki a¤›rl›klar›n› art›rm›fllard›r. Kapitalist üretim sürecinde gerçekleflen bu de¤iflimlerin iflçi s›n›f›n›n yap›s›n› ve keza örgütlenme biçimlerini derinden etkiledi¤i flüphesizdir. Öncelikle, reel ekonominin motorunu oluflturan s›nai iflletmelerin geliflkin kapitalist ülkelerden, orta ve az geliflmifl ülkelere kaymas›yla, neredeyse iki yüzy›l boyunca dünya iflçi s›n›f›n›n anti-kapitalist mücadelesinin merkezi konumun-
2. ‹fiÇ‹ SINIFI TÜRK‹YE DEVR‹M‹N‹N ÖNCÜ GÜCÜ
Proletarya, emperyalizme ba¤›ml› orta düzeyde geliflmifl bir kapitalist ülke ve dünya emperyalist-kapitalist zincirinin zay›f halkas› olan ülkemizde anti-emperyalist anti-oligarflik demokratik halk devriminin öncüsü ve bafll›ca dayana¤›d›r. Ülkemizde hâkim üretim iliflkilerini do¤ru tahlil etmeyen, üretici güçlerin geliflkinlik seviyesi hakk›nda yanl›fl ç›kar›mlarda bulunarak proletaryan›n Türkiye devrimindeki öncü rolünü reddeden, onun içinde örgütlenmeyi baflat görev kabul etmeyen ve iflçi s›n›f›n›n yerine ikame edilecek baflka toplumsal güçlere bel ba¤layan siyasal perspektiflerle hesaplafl›lmal›d›r. Sosyalist hareket içerisinde son dönemde a¤›rl›k kazanan, “proletarya” yerine konjonktürel olarak s›n›rlar› ve kapsam› sürekli de¤iflen, mu¤lak bir kavram olan “ezilenler” kategorisinin geçirilmesi yönündeki e¤ilim, iflçi s›n›f›n›n kapitalist sömürüye, emperyalist ba¤›ml›l›k iliflkilerine ve her türlü ezme/ezilme biçimlerine son vermeye muktedir yegane güç oldu¤unu yads›d›¤›
43
Devrim Yolunda
KURTULUŞ da olan Bat› Avrupa proletaryas›n›n bu rolünün azaltt›¤›na, küçük ve orta boy iflletmelerin ise sa–en az›ndan öngörülür gelecekte- ortadan kalkt›- y›s›n› artt›rd›¤›na yukar›da de¤inildi. Baflka bir ¤› belirtilmelidir. Önümüzdeki on y›llarda en mi- ifadeyle, eskiden yüzlerce, binlerce iflçinin ayn› litan s›n›f mücadelelerine tan›kl›k edecek olan çat› alt›nda çal›flt›¤› dev iflletmelerin yerini 30’un topra¤›n, Türkiye gibi sistemin periferisinde yer alt›nda iflçinin çal›flt›¤› irili ufakl› iflletmeler alalan, emperyalizme ba¤›ml› orta ve az geliflmifl m›fl durumdad›r. Bunun do¤al sonucu, mevcut ülkeler olaca¤› beklenmelidir. yasalar gere¤ince ifl kolu esas›na göre örgütleneÖte yandan, bu de¤iflimlerin bir di¤er önemli bilen, toplu ifl sözleflmesi akdedebilme yetkisi sonucu, genelde büyük ölçekli s›nai iflletmelerde alabilmek için, hem iflyerindeki iflçilerin yar›s›nçal›flan, önemli bir bölümü sendika üyesi olan, dan fazlas›n› hem de iflyerinin ait oldu¤u ifl konispeten yüksek ücretler almakta olan iflçiler ile lunda Türkiye genelinde çal›flan iflçilerin iflçi s›n›f›n›n di¤er kesimleri aras›ndaki makas›n %10’undan fazlas›n› örgütlemesi gereken sendiaç›lmas›d›r. Ülkemizde özellikle kamuya ait ki- kalar›n gücünün ve baflar› flans›n›n giderek azalmi iflletmelerde, sendikal› iflçilerin ayn› iflletme- mas›d›r. deki sözleflmeli iflçilerden, mühendislerden, hatAyr›ca burjuvazinin, ç›kard›¤› yasalarla bita amirlerinden dahi yüksek ücretlerle çal›flmak- reysel hak aray›fllar›n›n önünü açmak suretiyle ta olduklar› bilinmektedir. Marx ve Engels’in ‹n- hayata geçirdi¤i “havuç-sopa” politikas›, klasik giliz iflçi s›n›f› içinde “iflçi aristokrasisi” olarak sendikal örgütlenme anlay›fl›n› ç›kmaza sokan adland›rd›¤› katmanlarla benzerlik arz eden bu bir baflka gerçekliktir. Bilindi¤i üzere; toplu hak kesimin ülkemiz iflçi s›n›f›n›n toplam› içerisinde- arama, toplu ifl sözleflmesi ve grev haklar› önüne ki niceli¤i az olmakla birlikte, sendikal› iflçilerin 12 Eylül askeri diktatörlü¤ü taraf›ndan dikilen ço¤unlu¤u bu kesim içinde yer almaktad›r. ‹flçi engeller, aradan 30 y›la yak›n bir süre geçmifl ols›n›f›n›n nispeten hali vakti yerinde olan, çal›fl- mas›na karfl›n yerli yerinde durmaktad›r. Buna ma güvenli¤i vb sorunlarla yüz yüze bulunma- karfl›n ‹fl Kanunu’nda yap›lan düzenlemeler ve yan bu kesimlerinin statükocu e¤ilimleri, bunla- ‹fl Mahkemelerinin bireysel hak aray›fl›nda bulur›n örgütlü oldu¤u sendikalarda, s›n›f iflbirlikçisi, nan iflçilere karfl› bilinçli bir politika do¤rultudevlet yanl›s›, faflizan bir sendikal a¤al›k siste- sunda gösterdikleri hay›rhah yaklafl›mlar; k›minin de¤iflmeden süregitmesine uygun bir ze- dem, ihbar, ifle iade tazminatlar› benzeri maddi min yaratmaktad›r. menfaatlerini bireysel olarak tahsil etme konuDolay›s›yla ülkemizdeki sendikal örgütlenme- sunda iflçileri özendirerek, sendikal örgütlenmenin ana gövdesini oluflturan bu kesimlerin prole- nin ve toplu direniflin bafllar›na açaca¤› türlü betaryan›n devrimci s›n›f mücadelesine öncülük et- lalardan uzak durmay› tercih etmelerini sa¤lamek flöyle dursun, maya dönük bir havuçafl›lmas› gereken sopa politikas› olarak, önemli setlerden birini klasik sendikal örgüt1929 Büyük Bunalımından bu yana teflkil etmekte oldu¤u lenmeyi daha da güçyaşanan en büyük bunalım oldubilince ç›kar›lmal›d›r. lefltirmektedir. ğu bizzat kapitalizmin temsilcileri Kald› ki, günümüz Bu tablo karfl›s›ntarafından ifade edilmekte olan ve Türkiye’sinde iflçi s›n›da, burjuva kanunlar›başladığından bu yana yüz binlerf›n›n klasik sendikal n›n setlerle sarmalad›ce işçinin işsiz kalmasına yol açaanlay›fl ve yöntemlerle ¤› bir alanda s›k›fl›p rak Türkiye ekonomisini “hamörgütlenmesinin kal›narak devrimci bir dolsun” tam göbeğinden vurmuş mümkün olamay›fl›n›n iflçi hareketinin yaradurumda olan bu ekonomik krinedenleri, sendika t›lmas›na olanak yokzin yaratacağı olanaklardan, a¤al›¤› ve sar› senditur. Devrimci ‹flçi Hareketi; iflkolu esas›, örkac›l›ktan ibaret de “dünyayı bir kez de Türkiye’den gütlenme baraj›, yasal de¤ildir. sarsacak bir fırtına biçmeyi” hegrev prosedürü vb. enKapitalist üretimin deflemekte isek, işçi sınıfı içerigeller karfl›s›nda eli örgütlenme biçiminde sinde kök salmış bir devrimci örkolu ba¤l› kalmaya yaflanan de¤iflikliklegüt yaratma görevini hayata geçirmahkum bir kurumrin, büyük ölçekli iflmeye hızla ve dört elle sarılmak sall›¤› reddeden, yatay letmelerin say›s›n›
zorundayız.
44
Devrim Yolunda
KURTULUŞ
ve militan bir emekçi hareketi infla etme perspektifiyle yola ç›kmal›d›r. Bunun için ilk aflamada ifl kolu, vas›fl›-vas›fs›z/mavi yakal›-beyaz yakal› olma gibi ayr›mlardan uzak mahalli örgütler kurulmal›, örne¤in bir Devrimci ‹flçi Hareketi komitesinde ö¤retmen, inflaat iflçisi, iflsiz, memur, kargo çal›flan› vb. emekçiler yan yana faaliyet yürütebilmelidir. Hareketin büyüyüp serpilmesinin ard›ndan, daha homojen dikey birimler kurulmas› tart›fl›labilecektir. Yukar›da de¤indi¤imiz üzere, burjuva legalitesi alan›na s›k›fl›p kalan, ücret art›fl› taleplerinin ötesine geçemeyen bir sendikal kurumsall›k hedeflenmedi¤inden, ajitasyon-propaganda faaliyetlerimiz s›ras›nda kullanaca¤›m›z dil hassasiyetle ele al›nmay› gerektirmektedir. Devrimci ‹flçi Hareketi, emekçilerin öfkesini örgütlemeye ve sistemin sinir uçlar›na sevk etmeye yönelik bir propaganda dilini gelifltirmeli, üretilecek her türlü yaz›l› ve görsel materyalde, en e¤itimsiz emekçilerin dahi kolayl›kla anlayabilece¤i ve iflçilerde s›n›f kinini körükleyecek bir üslup benimsenmelidir.
seltti¤i ve hâlihaz›rda maalesef Türk iflçilerinin önemli bir bölümünü etkisi alt›na alm›fl olan egemen ulus milliyetçili¤i ve flovenizmin etkisinin bertaraf edilmesidir. Devrimci ‹flçi Hareketi bu iki görevi lay›k›yla yerine getirebilmek için; tüm faaliyetlerinde, kulland›¤› bütün materyallerde proletarya enternasyonalizmi fliar›n› yükseltmeli, Türkiye iflçi s›n›f›n›n ana gövdesini oluflturan Türk-Sünni emekçilere kendini d›flsal ve marjinal hale getirecek bir söylemden özenle kaç›narak, onlar› yaflamakta olduklar› çeliflkilerin Kürt sorunu ile ba¤lar›n› kuran, içeriden bir üslupla di¤er ulus ve inançlardan emekçilerle ayn› bayrak alt›nda toplanmaya ça¤›rmal›d›r. 5. YEN‹ B‹R M‹L‹TAN T‹POLOJ‹S‹
Stalin, Ekim Devrimini gerçeklefltiren partiyi yaratan Bolflevik militan tipolojisini, “Amerikan pratik zekâs› ile Rus devrimci at›lganl›¤›n›n bir bileflkesi” olarak tarif etmiflti. Bizim de yukar›da dile getirdiklerimizi iddia olmaktan ç›karacak, yeni bir gelene¤i infla edecek ve Devrimci ‹flçi Hareketi’ni Türkiye sol hareketinde bugüne kadar iflçi çal›flmas› bafll›¤› alt›nda formüle edilip, akamete u¤ram›fl irili ufakl› yüzlerce projeden farkl› k›lacak, yeni bir militan tipolojisine ihtiyac›m›z oldu¤u aç›kt›r. Dev-Lis gibi baflar›l› bir örne¤i hayata geçiren ve iflçileflerek aram›za kat›lan genç yoldafllar›m›z›n cesareti ve at›lganl›¤›, Devrimci ‹flçi Hareketi militan›n›n yarat›lmas› bak›m›ndan önemli bir art› olarak hanemizde yer almaktad›r. Genç yoldafllar›m›z›n dinamizmi ve devrimci coflkusu, Marksizm-Leninizm tav›nda dövülerek, proletarya disiplini ve kültürünün suyunda çeliklefltirildi¤inde, inanc›m›z odur ki; sadece Devrimci ‹flçi Hareketi’ni de¤il, “Dünyay› bir kez de Türkiye’den sarsacak olan” proletarya partisini de infla edecek olan, Türkiye’ye özgü bir Bolflevik militan tipolojisi yarat›lm›fl ve süreklili¤i sa¤lanm›fl olacakt›r.
4. PROLETARYA ENTERNASYONAL‹ZM‹ fi‹ARIMIZDIR
Bilindi¤i gibi, tipi kapitalist, biçimi oligarflik, emperyalizme ba¤›ml› orta düzeyde geliflmifl bir kapitalist ülke olan Türkiye’de temel çeliflki, emperyalizm ve onun iflbirlikçisi oligarfli ile iflçi s›n›f›n›n öncülü¤ündeki halk›m›z aras›ndad›r. Bununla birlikte, Türkiye Cumhuriyeti devleti ayn› zamanda sömürgeci bir karaktere sahip oldu¤undan, Kürt Özgürlük Hareketi ile oligarfli aras›ndaki çeliflki, yirmi y›l› aflk›n bir süredir ülkemizdeki bafl çeliflkiyi oluflturmakta; Türkiye Cumhuriyeti devletinin bu yap›sal özelli¤i, Kürt özgürlük mücadelesi ile Türkiye Devrimci Hareketi aras›nda stratejik ittifak› ve ülkemizde antiemperyalist mücadelenin, anti-kapitalist oldu¤u kadar anti-floven bir içerikte yürütülmesini zorunlu k›lmaktad›r. Bu gerçeklik, Devrimci ‹flçi Hareketi çal›flmas›n›n üzerine de iki önemli görev yüklemektedir. Bunlardan ilki, Kürdistan co¤rafyas› d›fl›nda, bilhassa metropollerde yaflayan ve hem ulusal hem de s›n›fsal olmak üzere çifte bask› ve sömürü ile karfl› karfl›ya bulunan Kürt emekçilerinin Türkiye iflçi s›n›f›n›n devrim mücadelesine eklemlenmesi, di¤eri ise sömürgeci oligarflinin iflçi s›n›f› kuvvetlerini bölmek için durmaks›z›n yük-
NOTLAR 1 2 3
45
“When fortune frowned”, The Economist, October 11-17th 2008, s.62. Ernest Mandel, Marksist Ekonomi El Kitab›, c. II, çev. Orhan Suda, Ant Yay›nlar›, 1970, s. 57-59. Emine Engin, Marksizm’de ‹flçi S›n›f›n›n Kapsam› ve Türkiye, Alev Yay›nlar›, 1990.
“RESMİ HAKİKÂT” VAAZLARI VE GERÇEK TEMEL DEMİRER
“Hakikâtin yalan, yalan›n da Hakikât gibi göründü¤ü bir dönemeçteyiz flimdi.”1
“Mustafa Suphi de bizim Mustafa Kemal de!”2 yaygaralar› aras›nda; radikal sosyalistlerin durmadan konuflmas› gereken soru(n)lardan birisi de, kaç›n›lmaz olarak resmi ideoloji yani Kemalizm oluyor… “Ulusal solculuk” biçiminde rehabilite edilmeye kalk›fl›lan resmi ideoloji (yani Kemalizm) son zamanlarda bir ç›lg›nl›k hâline dönüfltü. Facebook sayfalar›nda on binlerce genç aras›nda müthifl bir Atatürk mesaj› trafi¤i yaflan›yor. Atatürk köfleleri, Atatürk özdeyiflleri, Atatürk foto¤raflar›... ‹fl bununla da “s›n›rl›” de¤il; tarih, “ulusal solcu” söylence ile alt üst ediliyor! “Resmi tarih” deyip geçmeyin… O bir fleyleri örten egemenlerin kaleme ald›¤› yalan›n “tarihi”dir… Onun karfl›s›na, ezilenlerin/ma¤durlar›n/ötekilerin “resmi olmayan” tarihini koymal›y›z; bu elbette do¤as› gere¤i, bir baflka “tarih” talebidir; ezilenlerden yana yaz›lan bir tarihtir; bu talepse “evrensel” olan›n yaz›laca¤› “alan›n” ele geçirilmesi, hegemonya alt›na al›nmas› çabas›ndan baflka bir fley de¤ildir. Bunun için de son derecede siyasi bir çabad›r...
yen Türker Alkan’›n toptanc› görüfllerini kabul etmemiz mümkün de¤ildir… Kemalizm, Türk(iye) burjuvazisinin “ulus devlet”ini kurdu¤u; pozitivist, ulusçulu¤a önem ve öncelik veren, askeri ve sivil bürokrasiye dayanan, etnik ço¤ulculu¤u inkâr ederken sermayeyi Türklefltiren bir otoriterliktir… Evet, CHP PM üyesi ve Siyaset Bilimcisi Prof. Dr. Tülay Özüerman’›n, “Cumhuriyet devrimciliktir. Devrimcilikten vazgeçmek Cumhuriyeti devirmektir,” diye tan›mlad›¤› “Cumhuriyet” bir otoriterliktir! Bilindi¤i üzere Erik Jan Zürcher, “Cumhuriyet”i hem dayat›c›, hem de “çok baflar›l›” bir proje olarak gördü¤ünü belirterek, “Cumhuriyet, tepeden inmeci ama dünyan›n en baflar›l› ülke kurma projesidir,” diyor. Zürcher’e göre “1924’e kadar ülkede kimlik denildi¤inde Müslümanl›k akla geliyordu. Sonra Atatürk ani bir de¤iflimle seküler Türk milliyetçili¤ine geçirdi halk›... Söz konusu süreçte Mustafa Kemal’in “Sezarist” bir ifllevi oldu¤undan söz edebiliriz… Bunun için tek bir örnek dahi, neyin ne oldu¤unu ortaya koymaktad›r: “Nuri Ulusu’nun çocuksu bir heyecanla kaleme ald›¤› ‘Atatürk’ün Yan› Bafl›nda’ ad›yla piyasaya ç›kan kitab›nda, ayd›nl›k bir ülke infla etmeye çal›flan Atatürk’ün yolculuk hikâyesi anlat›l›yor. ‘Atatürk’ün sofras› ilim sofras›yd›... Tarih, dil, matematik, geometri vb. gibi ilmi mevzulara söylediklerini bir de karfl›s›nda tahtada görebilmesi için döner, muflamba yaz› tahtalar› yapt›r›p Dolmabahçe Saray›, Florya Deniz Köflkü ve Çankaya Köflkü’ne getirilirdi. Yazd›r›r,
KEMAL‹ZM HAKKINDA
“Atatürk Devrimleri”nin, böyle “tan›mlananlar”›n Türkiye’de bir “kurucu ideoloji” oldu¤u kesindir. Muhtevas› gere¤i, “Homojen, korporatist bir toplum hayalinin kurucu unsuru” olan Kemalizm konusunda; “En belirgin yan›, bir ça¤dafllaflma (modernizasyon) projesi olmas›d›r,” di-
46
Devrim Yolunda
KURTULUŞ okutturur, tart›flt›r›r, k›sacas› herkesin belle¤ine o konular› ç›kmayacak flekilde yerlefltirir ve bundan da haz duyard›. Her akflam için lüzumu olan kitaplar, k⤛t ve kalemleri ben haz›rlar ve tahtan›n bafl›nda, elimde tebeflir beklerdim. ‘Yaz cucuk’ diye emir buyururlarsa derhâl ifle bafllar...’ diye devam ediyor. Ulusu, Frans›zca yay›nlar› da takip eden Atatürk’ün ‘Türklerin ilk anayurdu Orta Asya’d›r. Türkler orada göçebe hayat› yafl›yorlard›’ sözlerine karfl› ç›kt›¤›n› ve ‘Türk Tarihi Tezi’ çal›flmalar› s›ras›nda, kay›p Mu k›tas› ve Mayalar›n Türklerle iliflkisi üzerine yapt›rd›¤› araflt›rmalar› hat›rlat›yor.”3 Mesele buydu; ancak bu kadar de¤il… “Mustafa Kemal büyük bir pragmatist,” diyen ‹lhan Tekeli onun tarihin tan›k oldu¤u önemli pragmatistlerden, reel-politikerlerden birisi oldu¤una iflaret ederken; “Atatürk bir siyaset adam›yd›. Güncel duruma göre karar al›yordu. Fikrini de¤ifltirebiliyordu,” vurgusuyla Prof. Dr. Zafer Toprak ise ekliyor: “Atatürk de ‹ttihatç›’yd›. Çevresindekiler de ‹ttihatç›yd›. Celal Bayar, Yunus Nadi hep ‹ttihatç› gelenekten geliyorlard› cumhuriyet rejimiyle birlikte evrildiler onlar… Kelle koltukta ulus kimli¤ini oluflturmaya yönelik her türlü çabay› göze almakt›r ‹ttihatç› zihniyet… Ordu ana omurgas›yla ‹ttihatç›yd› ama flunu da unutmamal›. ‹ttihatç›lar›n savafl› da, Milli Mücadele de asl›nda bir bütündür. Türkiye’yi infla eden savafl on y›ll›k bir savaflt›r. Bu savafl 1912’de bafllad›. 1922’de bitti. Bu savafl› 1919 öncesi ve 1919 sonras› diye bölemezsiniz. O yüzden bu on y›la sahip ç›kmak zorundalar. 1912’den itibaren yaflanan bütün siyasal geliflmeye sahip ç›kmak durumundalar… Atatürk’ün Milli Mücadele’nin ilk döneminde ‹ttihatç› liderlerle çok yak›n iliflkisi vard›. Ermeni katliam›yla suçlanm›fl ve hatta idam edilmifl kiflilerin ailelerine sahip ç›kt› ve onlara maafl ba¤lad›…”4
Hay›r bu kocaman bir yaland›r! Kemalist hareket, flu’râlara dayanan Anadolu Mukavemet Hareketini devre d›fl› b›rakarak, ‹ttihat ve Terakki art›klar›n›n örgütledi¤i iflgal karfl›t› bir mücadeledir… Söz konusu hareket, tarihsel Türk(iye) ulusçulu¤unun tafl›y›c›s›/ sürdürücüsüdür… Kemalist ulusçuluk için Bo¤aziçi Üniversitesi ö¤retim üyesi Prof. Dr. Suna Kili’nin,[5] “Etnik amaçl› düflünce ise bölücü bir ifllev görmektedir. Atatürk, Yugoslavya’da Tito’nun yapt›¤›n›n tam aksini, ‘ayr›l›klar›’ de¤il, ‘benzerlikleri’ kurumsallaflt›rm›flt›r. Atatürk ulusal kimlik bilincini yaflanm›fl ve yaflanmakta olan ‘ortak tarih’, ‘ortak kültür’ ve ‘Türk milleti mensubiyetine’ dayand›rm›flt›r. Atatürk ulusçulu¤u ça¤dafl ve ‘ça¤dafllaflt›r›c› bir ulusçuluk’dur. Bat›’da bu anlay›fl ‘modernizing nationalism’ olarak tan›mlanmaktad›r. Bu ulusçuluk öbür devletlerin ba¤›ms›zl›¤›na sayg› gösteren bir ulusçuluktur ve irredentist de¤ildir. Atatürk ulusçulu¤u her türlü emperyalizme karfl›d›r,” demesine gelince; soru(n) tam da onun ifadesiyle, “ayr›l›klar› de¤il, benzerlikleri kurumsallaflt›rmas›”ndad›r… Çünkü otoriter rejimler “benzerlikleri kurumsallaflt›r›r”; demokrasiler ise “ayr›l›klar› bast›rmadan kabullenir / meflru görür”. Yani farkl› olan› inkâr ve imha etmez! Oysa Kemalizmin yapt›¤›, (Kürtler’e ve Anadolu’nun ötekilerine reva gördü¤ü üzere!) farkl› olan› inkâr ve imha etmektir… Bu konuda; “Atatürk Türkiye’si ile bugünkü ülkemiz aras›ndaki fark› görmemek, görüp de kabul etmemek, kabul edip de Atatürk’ü elefltirmek ‘ TEHL‹KEL‹ CEHALET ’tir,” türünden Erdal Atabek’vârî itirazlara gelince: Demokrasi ilkelerinin ve uygulamas›n›n “dünü”/“bugünü” olmaz; bundan söz etmek, buna dikkat çekmek ise, “cehalet” olmad›¤› gibi, bunun tam tersidir cehalet olarak addedilmesi gereken…
ÇARPITMALAR?!
Kemalizmin “tarihi özellikleri”ne geçmeden önce, bu sorunu irdeleyebilmek için an›msanmas› gereken uyar›lar›n flunlar oldu¤unu düflünüyorum: * “Tarih nedir? sorusuna cevab›m flu olacakt›r: Tarihçi ile olgular aras›nda kesintisiz bir karfl›l›kl› etkileflim süreci, bugün ile geçmifl aras›nda bitmez bir diyalogdur,” der E. H. Carr….
TAR‹H‹ “ÖZELL‹KLER” KONUSU
Müthifl çarp›tmalara konu olan Kemalizm konusunda denilenlere bak›p da, “Neymifl?!” dememek elde de¤il… Örne¤in Erol Manisal›, “Kemalist devrim, ‘dincilerin ve sömürgecilerin egemenli¤ine karfl› bir savaflt›r’…”
47
Devrim Yolunda
KURTULUŞ
* “Tarihçi, tarihsel bir bilincin, ço¤ul ve kaç›n›lmaz olarak çat›flmal› bir belle¤in oluflumuna yard›m eder… “Geçmifl, kültürel duyarl›l›klara, etik sorgulamalara ve flimdiki zaman›n politik be¤enilerine göre ay›klan›p yeniden yorumland›ktan sonra kolektif belle¤e dönüflüyor,”6 der Enzo Traverso… * “Ancak mutlak yalan do¤ruyu söyleyebilir bugün. Do¤ruyla yalan›n ayr›m yapmay› neredeyse imkâns›zlaflt›racak ölçüde birbirine geçmesi ve en basit bilgi parças›na tutunman›n bile bir Sisyphos eme¤i gerektirmesi, savafl alan›nda yenik düflen ilkenin mant›ksal örgütlenme alan›nda zafere ulaflt›¤›n›n iflaretidir. Yalanlar›n uzun bacaklar› vard›r: Kendi zamanlar›n›n önünde giderler,” der Adorno, ‘Minima Moralia’da… Evet, bu uyar›lar ›fl›¤›nda kaç noktaya dikkat çekebiliriz: “Sezarist” özellikleriyle Kemalizm’in tek parti yönetiminin oluflturuldu¤u güzergâhta, “Birinci Meclis’in kendisini feshetmesinden sonra yap›lan 2. Meclis seçimlerindeki adaylar›n hepsi Mustafa Kemal’in süzgecinden geçmifllerdi, dolay›s›yla Halk F›rkas› kurulduktan sonra da, onun üyesi olmufllard›.”7 Bunlar›n uzant›s› olarak, tek parti rejiminin en önemli organ› ve kararlar› bütün parti üyeleri için kay›ts›z flarts›z ba¤lay›c› olan CHP Genel Baflkanl›k Kurulu, yani Genbaflkur diye an›lan heyet -Mustafa Kemal ve ‹nönü ile birlikte Recep Peker’den oluflmaktayd›- kimlerin milletvekili olaca¤›n› belirlerdi. Ayr›ca bu kurulun genel sekreteri olan Peker 1931’de mer’i olan CHF tüzü¤ünün ikinci maddesine göre partinin daimi umumi reisi Atatürk ad›na konuflma ve ifl yapma yetkisine sahipti. Nitekim CHP’nin 1931 ve 1935 senelerine ait program taslaklar› onun taraf›ndan haz›rlanm›fl, programa iliflkin aç›klamalar onun taraf›ndan yap›lm›flt›. Keza, Peker, 1935 CHF program›nda yer alan ulusçuluk ilkesini aç›klarken, bu ilkenin yaln›zca partiye ait olmay›p devlete hâkim zihniyet olmas› gere¤ine iflaret ettikten sonra kongre konuflmas›nda “Türkiye Cumhuriyeti bir parti devletidir” diyerek durumu özetler.8 “Devlet örgütlenmifl ulustur” düflüncesinden hareketle ve Atatürk’ün ad› etraf›nda oluflturulan lider kültüne dayanarak, ideolojik ve ekonomik muhalefetin tasfiyesini ulusal misyon
olarak ortaya koyan; devlet karfl›s›nda bireye özgürlük alan› b›rakmamay› idealize eder Recep Peker. Ona göre Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandafll›k ba¤›yla ba¤l› herkes CHP’n›n do¤al ve potansiyel üyesidir. Türkiye’de din telakkisinin vatandafllar›n teninden içeri nüfuz etmedi¤ini söyleyen Recep Peker’in gerçek kutsal›n din de¤il cumhuriyet inkilab› oldu¤u kanaatini tafl›d›¤›n›, laiklik politikas›n›n temelini ise dinden bahsetmemenin oluflturdu¤u görüflünde oldu¤unu da ekleyeyim. Ayr›ca Peker, Kemalizmin ideolojisini yapmaya çal›flt›¤› Ülkü Dergisi’nde Atatürk’ün Büyük Nutuk’unun Türkün yeni mukaddes kitab›, Halkevleri’nin de bu inanc›n mabedleri oldu¤u fikrini savunuyordu. Bu noktada “Kemalizm bir din de¤ildir, ayd›nlanma gelene¤ine ait tarihsel bir olgu ve siyasi bir ak›md›r,” diyen Ergin Y›ld›zo¤lu’nun, Kemalizmin ifllevi üzerine kafa yormas› gerekmektedir… “Gerekmektedir” çünkü; “Bütün dünyan›n Müslümanlar› Allah’›n son Peygamberi Hazreti Muhammed’in gösterdi¤i yolu takip etmeli ve verdi¤i talimatlar› tam olarak tatbik etmeli. Tüm Müslümanlar Hazreti Muhammed’i örnek almal› ve kendisi gibi hareket etmeli; ‹slâmiyet’in hükümlerini oldu¤u gibi yerine getirmeli. Zira ancak bu flekilde insanlar kurtulabilir ve kalk›nabilirler,” der Mustafa Kemal… Bu sözler ‘Urduca Yay›nlarda Atatürk’ bafll›kl› kitaptan al›nm›flt›r. 1979 y›l›nda A. Ü. Dil ve Tarih Co¤rafya yay›nlar› aras›nda ç›kan kitab›n ‘Atatürk’ün Son Mesaj›’ bölümünden... Yazar Nedim Sehbâi’dir. Yine Mustafa Kemal, Frans›z gazeteci Mavrice Perno ile yapt›¤› söyleflide de flunlar› diyor: “Türk milleti daha dindar olmal›d›r. Yani bütün sadeli¤i ile dindar olmal›d›r, demek istiyorum. Dinime, bizzat hakikâte nas›l inan›yorsam, buna da öyle inan›yorum. fiuura muhalif, terakkiye engel hiçbir fley ihtiva etmiyor. Hâlbuki Türkiye’ye istiklâlini veren bu Asya milleti içinde daha kar›fl›k, sun’i, bât›l inan›fllardan ibaret bir din daha vard›r. Fakat bu cahiller, bu âcizler s›ras› gelince ayd›nlanacaklard›r. E¤er ›fl›¤a yaklaflamazlarsa kendilerini mahv ve mahkûm etmifller demektir. Onlar› kurtaraca¤›z.”9 Yine Mustafa Kemal, bir kitap vesilesiyle fiemsettin Günaltay’a der ki: “Hazreti Muham-
48
Devrim Yolunda
KURTULUŞ med’in bir avuç imanl› Müslüman ile mahfler gibi kalabal›k ve alabildi¤ine zengin Kureyfl ordusuna karfl› Bedir meydan muharebesinde kazand›¤› zafer fâni insanlar›n kâr› de¤ildir. O’nun Peygamberli¤inin en kuvvetli delili iflte bu savaflt›r. O, Allah’›n birinci ve en büyük kuludur. Onun için de bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin ad›n silinir; fakat sonuna kadar o ölümsüzdür.”10 Özetle Nam›k Kemal Zeybek’in ifadesiyle, “Atatürk ‹slâm’›n özüne inançl›, ba¤l› ve sayg›l›d›r.”11 O hâlde? Balzac’›n, “Gökyüzü ile yeryüzü ç›karlar› aras›nda sürekli bir düello vard›r”; Burton’un, “Her din, öteki dinler kadar do¤rudur,” uyar›lar› eflli¤inde Ergin Y›ld›zo¤lu’nun, Kemalizm konusuna biraz daha kafa yormas› gerekiyor… T›pk› “devletçilik” konusunda oldu¤u gibi; yani kalpakl› Mustafa Kemal’in iflgal karfl›tl›¤› “anti-emperyalist” olmad›¤› gibi, kapitalist devletçili¤i de “toplumcu” falan de¤ildir… Bir fley daha: “Kemal Atatürk’ün evlatl›klar›ndan Afet ‹nan’›n Cenevre’deki doktoras› kafatasç›yd›. Tezinin ad› ‘Türk Irk›n›n Vatan› Anadolu’ydu. Yat›p kalk›p ‘Atam sen kalk, ben yatam’ diye tapanlar, tap›nd›ranlar 64 bin yurttafl›n kafatas›n›n devlet eliyle kumpasta ölçüldü¤ü (antropo-matriks yap›ld›¤›) bu tezi bugün yüz binlerce bas›p niçin okutmazlar, oysa tam da zaman› de¤il mi?12 ‹nan tarih profesörüydü, arkas›nda hangi birikim b›rakt›, bugün onun görüflleri hakk›nda 3 dakika konuflabilecek 300 kifli var m›d›r, merak ediyorum. [Di¤er manevi evlatlardan Sabiha Gökçen Dersim’e bombard›man için gönderilen iki uçaktan birinin pilotu oldu¤u için dünyan›n ilk kad›n savafl pilotu diye ün yapt›¤›ndan bir hava liman›na ad› verildi¤inden biliniyor, ama Afet ‹nan’› kim ne kadar tan›yor bilemem.]” diyor Yalç›n Yusufo¤lu… Haks›z m›?
MUSTAFA KEMAL’‹N KÜRTLER‹N ÖZELL‹KLER‹NE VE HAKLARINA SAYGI VAATLER‹
Kürt a¤a, bey ve fleyhlerine telgraflar (May›s ve Haziran 1919): “Kürt kardefllerimin... hürriyeti ve refah ve ilerlemesinin vas›talar›n› sa¤lamak için sahip olmalar› gereken her türlü hak ve imtiyazlar›n verilmesine tamamen taraftar›m.” (Cemilpaflazade Kas›m Bey’e, 16 Haziran 1919.)
Erzurum ve Sivas kongreleri beyannameleri (7 A¤ustos 1919 ve 11 Eylül 1919) Erzurum: “[Do¤u illerinde] yaflayan bütün ‹slâmi unsurlar, yekdi¤erine karfl›l›kl› bir fedakarl›k duygusuyla dolu ve ›rkî ve toplumsal durumlar›na sayg›l› öz kardefltirler”.
Osmanl› Hükümeti’yle yap›lan Amasya Protokolü no. 2 (22 Ekim 1919): “...Kürtlerin geliflme serbestisini sa¤layacak flekilde ›rksal ve toplumsal haklar bak›m›ndan desteklenmelerine, daha iyi duruma getirilmelerine izin verilmesine...”
Misak-› Milli (28 Ocak 1920): Bu temel belgenin 1. maddesi bir bütün oluflturan milli topraklar› “... dinen, ›rken ve emelen birbirine ba¤l›, karfl›l›kl› sayg› ve özveri duygular› besleyen, birbirlerinin ›rksal ve toplumsal haklar› ile bölgesel koflullar›na tamamen sayg›l› Osmanl›-‹slâm ço¤unlu¤u”nun oturdu¤u yerler diye tarif ediyor.
TBMM’deki sözleri/ 24 Nisan 1920: “Erzurum Kongresi’nin çizdi¤i [milli hudut] dahilinde yaflayan ‹slâmi unsurlar›n her birinin kendisine özgü olan bölgesine, âdetlerine, ›rk›na özgü olan imtiyazlar› ... kabul ve tasdik edilmifltir”. Taahhüt ediyor: “‹nflallah, varl›¤›m›z kurtulduktan sonra (inflallah sesleri) kardefller aras›nda çözülüp sonuçland›r›laca¤›ndan... teferruata giriflilmemifltir”.
TBMM’deki sözleri / 3 Temmuz 1920: “Milli hudutlar... içinde yaflayan ve çeflitli ‹slâmi unsurlar birbirlerine karfl› ›rkî, bölgesel, ahlâkî bütün haklar›na sayg›l› öz kardefllerdir. Dolay›s›yla onlar›n arzular›na ayk›r› bir fley yapmay› biz de arzu etmeyiz”.
KEMAL‹ZM VE KÜRTLER
Elbette de¤il; Kemalizm ve Kürtler gerçe¤i boylu boyunca karfl›m›zdayken… Mustafa Kemal Samsun’a ayak bast›¤› andan itibaren her a¤z›n› aç›fl›nda Kürtlerin özelliklerine ve haklar›na sayg› taahhüdünde bulunuyordu. ‹flte kronolojik s›rayla birkaç örnek:
TBMM’deki sözleri/ 1 Temmuz 1922: “Türkiye halk›... gelecek ve menfaatleri ortak olan bir toplumdur. Bu toplulukta ›rkî haklara, toplumsal haklara ve bölge flartlar›na sayg›, iç siyasetimizin esas noktalar›ndand›r’.
49
Devrim Yolunda
KURTULUŞ Evet; Mustafa Kemal’in dediklerinin bir k›s- geçmek için bu hususun flimdiden Kürtlerce bim› bunlar; ancak durmay›p, ekleyerek devam linmesi hususu uygun görüldü...” edelim: “Konu orada da kalmad› 22 Temmuz “Milli Mücadele’nin bafllang›c›nda Mustafa 1922’de BMM zab›tlar›na meclisin Elcezire Kemal’in S›vas Kongresi sonras› 1919 senesi (Irak) cephesi kumandanl›¤›na yaz›lm›fl 15 Haziran ay›nda Amasya’da Rauf Orbay, Refet Temmuz 1922 tarihli talimatta da yer ald›. Bu Bele ve Ali Fuad Cebesoy’la bir araya gelip talimat›n nüteaddit maddelerinden birinde: ulusal direniflin esaslar›n› müzakere ettikleri “Aflamal› olarak, bütün ülkede ve genifl ölçekte ve ald›klar› kararlar› tamimle bütün ülkeye do¤rudan do¤ruya halk tabakalar›n›n ilgili ve yayd›klar› toplant›dan itibaren Kürt meselesi- etkili oldu¤u bir biçimde yerel yönetimlerin nin gündemde oldu¤unu biliyoruz. Mustafa Ke- oluflturulmas› iç siyasetimizin gere¤idir. Kürtmal, ayn› sene ‹stanbul’da Damat Ferit Pafla lerle meskûn m›nt›kalarda ise, hem iç politikahükümetinin düflüp yerine Ali R›za Pafla kabi- m›z ve hem de d›fl siyasetimiz aç›s›ndan aflanesinin geldi¤i Ekim ay›n›n 22’sinde yine mal› bir yerel yönetim kurulmas›n› savunmakAmasya’da Bahriye Naz›r› Salih Pafla, padifla- tay›z” denilmekteydi.” h›n baflyaveri Naci (Eldeniz) Pafla, Rauf Orbay “Atatürk’ün Cumhuriyet’in ilan› öncesi ve Bekir Sami (Kunduh) paflalarla bir araya 1923 senesi Ocak ay›nda yapt›¤› Bat› Anadolu geldi¤inde de gündemdeki konulardan biri gezisinin ‹zmit aya¤›nda bir araya geldi¤i gaKürtlerdi. Faik Reflit Unat’›n 1961’de Tarih zetecilerle sohbetinde söyledikleri de o zamana Vesikalar› Dergisi’nde aç›klad›¤› Baflbakanl›k kadar izlenen siyasetin esasta bir de¤ifliklik olArfliv belgesine göre üçü kay›t ve imza alt›na madan devam etti¤ini gösteriyordu... al›nm›fl, ikisi ‘gizli’ kayd›yla not seviyesinde tu“Vakit’ten Ahmet Emin (Yalman), Tevhid-i tulmufl befl protokoldan birinde Kürtler konu- Efkar’dan Velit Ebuzziya, ‹leri’den Suphi Nuri sunda izlenecek yol flöyle özetleniyordu: (‹leri), Tanin’den ‹smail Müfltak (Mayakon), “Beyannamenin (Sivas Kongresi bildirisi) Akflam’dan Falih R›fk› (Atay), ‹kdam’dan Yabirinci maddesinde, Osmanl› Devleti’nin düflü- kup Kadri (Karaosmano¤lu), ‹zmit ‹leri’den K›nülen ve kabul edilen s›n›r›n›n Türk ve Kürtle- l›çzade ‹smail Hakk› ve K›z›lay Derne¤i Baflkarin oturdu¤u araziyi n› Dr. Adnan (Ad›var) kapsad›¤› ve Kürtleile Halide Edip (Ad›rin Osmanl› topluvar)’›n kat›ld›¤› bu Bir filmle “yıkılmasından korkulan mundan ayr›lmas›n›n toplant›n›n Meclis kâAtatürk Devrimleri” veya “insanimkâns›zl›¤› izah ediltipleri taraf›ndan zalaştırmaya çalışılırken tarihsel fidikten sonra bu s›n›b›t alt›na al›nd›¤› da gürü geri itilen Mustafa Kemal” r›n en asgari bir talep biliniyor. Bir bütün olarak kabul edilmegün devam eden sohkaygılarıyla kavrulanlar… Veya sinin temini lüzumu betin bir yerinde Ah“Can Dündar’ın, dürüst bir yaklamüfltereken kabul met Emin Yalman’›n, şımın eseri olan ‘Mustafa’sı ile edildi. Bununla bir“Paflam Kürt sorunuTC’nin kurucusunun halkı taralikte Kürtlerin geliflna temas buyurmuflfından fazlaca bilinmeyen iç dünme serbestli¤ini sa¤tunuz. Kürtlük soruyasına ışık tutuyor,” diyen Ali layacak flekilde ›rk nu nedir? Bir iç sorun Murat Güven’in satırlarındaki hukuku ve sosyal olarak temas buyuüzere filmi olumlu bulanlar… Sohaklar bak›m›ndan rursan›z çok iyi olur” ru(n) böyle konuluyor… Ancak daha iyi duruma getidiye sormas› üzerine bu doğru değil… ‘Mustafa’ filmi rilmelerine izin verilMustafa Kemal’in ekseninde böylesine bir “iyi/ kömesine ve yabanc›lar söyledikleri flöyle: tü” kamplaşması bizi bir yere götaraf›ndan Kürtlerin “Kürt sorunu biba¤›ms›zl›¤›n› gerçekzim yani Türklerin ç›türmez… Mesele Kemalizmin, lefltirme amac›n› gükar›na olarak da keresmi ideolojinin (Can Dündar’ın der gibi görünerek yasinlikle söz konusu ‘Sarı Zeybek ve Abdullah Öcap›lmakta olunan kaolamaz. Çünkü bildilan’ın çözümlemeleri de dahil!) r›flt›r›c›l›¤›n önüne ¤iniz gibi bizim milli tartışılmasındadır… 50
Devrim Yolunda
KURTULUŞ s›n›r›m›z içinde var olan Kürt unsurlar o flekilde yerleflmifllerdir ki pek az yerlerde yo¤undur. Fakat yo¤unluklar›n› kaybede kaybede ve Türk unsurunun içine gire gire öyle bir s›n›r do¤mufltur ki, Kürtlük ad›na bir s›n›r çizmek istersek Türklü¤ü ve Türkiye’yi mahvetmek gerekir. Sözgelimi, Erzurum’a kadar giden Erzincan’a, Sivas’a kadar giden Harput’a kadar giden bir s›n›r aramak gerekir. Ve hatta Konya çöllerindeki Kürt afliretlerini de gözden uzak tutmamak gerekir. Dolay›s›yla bafll› bafl›na bir Kürtlük düflünmektense, bizim Teflkilât-› Esasiye Kanunu gere¤ince zaten bir tür yerel özerklikle oluflacakt›r. O hâlde hangi livan›n halk› Kürt ise, onlar kendi kendilerini özerk olarak idare edeceklerdir. Bundan baflka Türkiye’nin halk› söz konusu olurken onlar› da beraber ifade etmek gerekir. ‹fade olunmad›klar› zaman bundan kendilerine ait sorun yaratmalar› daima mümkündür. fiimdi Türkiye Büyük Millet Meclisi, hem Kürtlerin hem de Türklerin yetki sahibi vekillerinden oluflmufltur ve bu iki unsur, bütün ç›karlar›n› ve kaderlerini birlefltirmifllerdir. Yani onlar bilirler ki, bu ortak bir fleydir. Ayr› bir s›n›r çizmeye kalk›flmak do¤ru olmaz.”13 Tüm bunlar böyleydi; sonra da “Ne mutlu Türküm diyene” dedi Mustafa Kemal… Sonras› da Kemalizmin icraatlar›yla malumun ilam›d›r… Ayr›ca da Kürt meselesinden, ötekilere Mustafa Kemal pragmatizmi ayn› zamanda da, “di¤eri”ne imkân tan›mayan mutlakç› bir “temizlik”tir… Bu kadar› yetmez mi?
Bu kapsamda örne¤in “At›n kaç difli var?” diye hayvan›n a¤z›na bak›laca¤›na, kutsal metinlere müracaat edilirdi; gerçe¤in yerine “kutsanan” ikame edilirdi… Tam da bu noktada Hasan Bülent Kahraman’›n belirtti¤i üzere, “Atatürk konusunda da mesele: Mutlaklaflt›rmak kutsallaflt›rmakt›r. Bu da mistifikasyonu gerektirir.” Söz konusu “mutlaklaflt›rmak”/ “kutsallaflt›rmak”/ “mistifikasyon” resmi ideolojinin “olmazsa olmaz›”yken; kaç›n›lmaz olarak da Kemalizm konusunda rasyonel, analitik bilgiye eriflmeyi engeller… “Nas›l” m›? ‹flte birkaç örnek… “Görgü tan›klar› Atatürk’ü nas›l anlat›yorlar?” sorusunu Turgut Özakman flöyle yan›tlar: “Zarif, nazik, terbiyeli, dâhi, belle¤i çok güçlü, gerçekçi, dikkatli, çok çal›flkan, atefl alt›nda korkusuzca duran, iyimser, düzenli, temiz giyinen, savaflta bile her gün t›rafl olan, her gün y›kanan, görev an›nda ciddi, genel olarak nefleli, bazen muzip, güzel ve etkili konuflan ve yazan, sanatsever, kad›nlara çok sayg›l›, insanc›, çok kitap okuyan, onurlu, vefal›, duygulu, flefkatli, utangaç, sohbetten hofllanan, do¤a âfl›¤›, çocuklar› seven, halk›n aras›na kar›flmaktan hofllan›p mutlu olan, halk›na güvenen, ahlâkça demokrat, ça¤dafl› liderlerin aksine demokrasiyi öven, bütün komflular›yla ve dünya milletleriyle bar›fl›k, güzel dans eden, zeybek oynayan, türkü, flark› söyleyen, kendisiyle alay etmesini de bilen bir bilge, halk›na hesap veren, kitap yazan, durmadan yurdu dolaflan bir önder, kendinden sonra da iflleyecek, demokrasiye aç›k bir rejim kurmufl ileri görüfllü, sahici bir devlet adam›, bir ö¤retmen, bir öncü, bir devrimci, askerlik sanat›na katk›da bulunmufl bir büyük asker; rahat› de¤il, milletinin yarar› için suikast ve iftiralarla dolu çetin bir gelece¤i göze alm›fl bir sosyal kahraman, bir insan, adam gibi bir adam…”14 Bu sat›rlardaki “kutsallaflt›r›lm›fl mistifikasyonu görebiliyor musunuz? “Tanr›” ya da “peygamber” dedikleri bu galiba! Ancak bu kadarla da “s›n›rl›” de¤il; üstüne üstlük Ataol Behramo¤lu da flunlar› ekliyor: “Mustafa Kemal çap›nda bir insan betimlenirken ona yap›labilecek en büyük kötülük, onun p›s›r›k, silik bir insan gibi gösterilmesi, s›radanlaflt›r›lmas› olabilir. Mustafa Kemal s›radan bir insan de¤ildi… Putlaflt›rman›n karfl›t› s›radanlaflt›rmak olamaz…”
KEMAL KUTSAMASI
Ana hatlar›yla buraya kadar ifade etti¤imiz kapsamda Cumhuriyet için bir Kemal kutsamas› da kaç›n›lmaz olmufltur… Kemal kutsamalar›, her türlü benzerinde oldu¤u üzere, skolastik bir dogmatizmden baflka bir fley de¤ildir; olamaz da… Bilindi¤i üzere, skolastik kelimesi, tabular›n hüküm sürdü¤ü, de¤iflmez do¤rular›n bilimsel gerçek diye ö¤retildi¤i “skola” ad›n› tafl›yan okullardan üretildi. Ortaça¤’da, skola ad›n› tafl›yan okullarda ilâhi bir kisveye bürünen dogmalar, “de¤ifltirilmesi mümkün olmayan do¤ru”lar olarak ö¤retilirdi.
51
Devrim Yolunda
KURTULUŞ Gerçekten de bu tür “kutsamalar”›n abart›- “olumsuz” bulanlardan ‘Atatürkçü Düflünce s›n›n s›n›r› yoktur. Örne¤in “Atatürk hayran› Derne¤i’, “Mustafa’n›n Atatürk Devrimlerini ifladam›” ‹nan K›raç’a göre, “Asr›m›z›n tek lide- y›kmaya yönelik bir film” oldu¤unu öne sürerri Mustafa Kemal”dir! Ya da ‹smail Özcan için ken; “Bu film olsa olsa, ayd›nl›ktan korkan hide, “Dünyada Atatürk kadar milleti taraf›ndan lafetçileri biraz sevindirecektir,” diye hayk›ran sevilen bir lider yoktur veya çok azd›r”! Ece Vahapo¤lu’nun saptamalar›na Haluk fiaBunlar gerçekten “gerçek” mi?! hin de flunlar› ekliyordu: “Can Dündar AtaElbette de¤il! türk’ü siyasetten soyutlay›p insanlaflt›rmaya T›pk› Mustafa Kemal’in özellikleri konusun- çal›fl›rken tarihsel figürü fazla arka plana atda “1. Ola¤anüstü bir devrimci, 2. Sömürgeci- m›fl. Mustafa’n›n insani yaln›zl›¤› özellikle sonlik ve emperyalizme karfl› aç›lan savafllar›n ilk larda bir zaafa dönüflmüfl…” lideri, 3. Tüm yaflam› boyunca insanlar aras›nBir filmle “y›k›lmas›ndan korkulan Atatürk da renk, dil, din, ›rk ayr›m› gözetmeyen bir Devrimleri” veya “insanlaflt›rmaya çal›fl›l›rken uyum ve iflbirli¤i ça¤›n›n do¤aca¤›na inanan, 4. tarihsel figürü geri itilen Mustafa Kemal” kayEylemi her zaman bar›fl, uluslararas› anlay›fl g›lar›yla kavrulanlar… Veya “Can Dündar’›n, ve insan haklar›na sayg› yönünde gerçekleflen, dürüst bir yaklafl›m›n eseri olan ‘Mustafa’s› ile Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk TC’nin kurucusunun halk› taraf›ndan fazlaca olarak tarihe geçirdi. Onu kutsad›,” diye hayk›- bilinmeyen iç dünyas›na ›fl›k tutuyor,” diyen ran Alev Coflkun’un sar›ld›¤› “kutsanm›fl ya- Ali Murat Güven’in sat›rlar›ndaki üzere filmi lanlar” da oldu¤u üzere… olumlu bulanlar… Soru(n) böyle konuluyor… “Kutsanm›fl yalanlar”a sar›lanlar; ayn› za- Ancak bu do¤ru de¤il… ‘Mustafa’ filmi eksemanda “Çözümü geçmiflte Atatürk göstermifl- ninde böylesine bir “iyi/ kötü” kamplaflmas› biti… Gelece¤in çözümü de ATATÜRK’ÜN YO- zi bir yere götürmez… Mesele Kemalizmin, LUNDADIR...”15 diyen skolastik dogmatizmin resmi ideolojinin (Can Dündar’›n ‘Sar› Zeybek ruhbanlar›d›rlar… ve Abdullah Öcalan’›n çözümlemeleri de dahil!) Çünkü Kemalizm onlar için izah ettiklerine tart›fl›lmas›ndad›r… göre, kapsay›c›/ k›l›ktan k›la¤a gire(bile)n bir Asl› sorulursa ‘Mustafa’ filminde yola ç›kadin (resmi ideoloji)dir… rak kopart›lan gürültü, Kemalistlerin, Mustafa Buna örnek olarak, bana Hitopadesa’n›n, Kemal’i putlaflt›rmalar›n›n somut bir verisidir. “Bu dünyada insanlar bir kere aldat›l›nca, ger‘Mustafa’ filmi tart›flmalar›na The Indepençekten bile flüphe duymaya bafllarlar”; Manés dent gazetesi de 7 Kas›m 2008’de yay›mlanan Sperber’in, “Bir eylem, sonuçlar› bak›m›ndan, ‘Mustafa filmi ‘gerçek’ Atatürk’ün portresiyle eylemde bulunan›n amaçlad›klar›n›n ve dahas› Türkiye’yi ikiye böldü’ bafll›kl› haberiyle kat›kestirdiklerinin çok ötesine uzanabilir. Bu, kö- l›p, “Belgesel tabu y›km›yor ama Atatürk’ü yatü bir yazg›y› engellemek için gerçeklefltirilen flam koflullar› a¤›r, afl›r› alkol tüketen, kendisitrajik nitelikteki bir eylem için geçerlidir. ‹kin- ni kurdu¤u ülkeden giderek daha ayr›k hisseci olarak, yücelefltirilmifl eylem diye bir eylem den, melankolik bir adam olarak resmediyor. türü vard›r; bu eylem, yap›lmas› gerekenin ter- Baz› radikal laikler filmi Bat›’n›n, Türkiye’nin sine, nedenler ba¤lam›nda de¤il, fakat eylemde Kemalist ordusunu zay›flatma komplosunun bulunan›n üstüne tuparças› olarak görütulan projektör ›fl›¤›nyor,” derken yol açt›¤› da de¤erlendirilebi“kavgalar”, suç duyuChe Guevara’nın, “Bir yalan, hangi lir,” sözlerini de rular›16 ve yasaklanamaç için söylenmiş olursa olsun, an›msatan ‘Mustafa’ ma talepleriyle Türkiher zaman, en kötü gerçekten dafilmi “tart›flmalar›” ye’deki resmi ideolojik ha kötüdür”; Bertolt Brecht’in, gibi… zihniyeti çok iyi yan“Hatalar kötü değil. Onları düzelts›tmaktad›r… memek bile kötü değil. Kötü olan, “MUSTAFA” F‹LM‹ T›pk› çok vahim onları gizlemektir” sözlerinin özellikler tafl›yan unutulmayıp, durmadan yüksek Ve nihayet ‘MustaTurgut Özakman örsesle telaffuz edilmesinin önemi fa’ filmi… ne¤indeki üzere! Bak›n; “Araflt›rma‘Mustafa’ filmini çok büyüktür…
52
Devrim Yolunda
KURTULUŞ NOTLAR
yanlar, bu konulardan elini, dilini çeksin; çocuklar›m›z›n akl›n› kirletmesin” diye hayk›ran -“Prof.” s›fat›na da sahip oldu¤u söylenen!Turgut Özakman, “Sözü kanun de¤ildi,” dedi¤i “Atatürk’e Yakar›fl”›nda ne(ler) diyor ki?! “Bizi affet Ey sevgili Atatürk! Sana padiflah/halife olman teklif edilmiflti. Kabul etseydin haremin olacakt›, hazinen olacakt›, saraylar›n olacakt›, mutluluk ve keyif içinde bir ömür sürecek, içkini (afiyet olsun!) saray›nda, gizli içece¤in için kimse de bu konuda olur olmaz konuflmayacakt›… Ama biz seni, idealini, baflar›lar›n›, halk›m›za, gençlerimize anlatmay› beceremedik. Araflt›r›p ö¤renebilirlerdi ama do¤ruyu, gerçe¤i araflt›rma hevesini de, al›flkanl›¤›n› da veremedik. Bizi affet…”17
[1] Adorno, Minima Moralia. [2] Enver Aysever, “Mustafa Suphi de Bizim Mustafa Kemal de!”, Cumhuriyet Dergi, No:1180, 2 Kas›m 2008, s.8. [3] Serpil Y›lmaz, “‹çki Sofras›nda Karatahta da Bulunurdu”, Milliyet, 2 Kas›m 2008, s.9. [4] Zafer Toprak, Nefle Düzel’le söylefli, “Atatürk Fransa’n›n 3. Cumhuriyeti’ni kurdu”, Taraf, 10 Kas›m 2008, s.11. [5] Suna Kili, Türk Devrim Tarihi, 11. Bask›, ‹fl Bankas› Kültür Yay., 2007. [6] Enzo Traverso, Geçmifli Kullanma K›lavuzu, Çev: Ifl›k Ergüden, Versus Kitap, 2009, s. 64-29-2. [7] Ali Sirmen, “Tek Partiden ‘Tek Adam Partisi’ne…”, Cumhuriyet, 6 Aral›k 2008, s.4. [8] Geçerken “Kemalizmi tekparticilik gibi sergilemeye çal›fl›yorlar. Demek ki Kemalizm hakk›nda toplu i¤ne bafl› kadar bir fley bilmiyorlar,” (Turgut Özakman, “Bu Nas›l Yaln›zl›k?”, Cumhuriyet, 19 Aral›k 2008, s.7.) diyenlerin de var oldu¤unu an›msatal›m… [9] Sadi Borak, Atatürk ve Din, s.85-86… Prof. Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Düflünceleri, s.210... Prof Dr. Enver Ziya, Atatürk’ten Düflünceler, s.66. [10] Aktaran: Prof. Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Düflünceleri, s.208. [11] Nam›k Kemal Zeybek, “Atatürk ve ‹slâm”, Radikal, 19 Kas›m 2008, s.8. [12] Afet ‹nan, l’Anatolie, le Pays de la Race Turque, Cenevre, 1939. [13] Avni Özgürel, “Vilayet Manevi fiahsiyeti ve Muhtariyeti Haizdir”, Radikal, 16 Kas›m 2008, s.13. [14] Turgut Özakman, “Ad› Bile Atatürk’e Yabanc›”, Cumhuriyet, 13 Aral›k 2008, s.7. [15] Erdal Atabek, “Atatürk Gelece¤imizi de De¤ifltirebilir mi?”, Cumhuriyet, 10 Kas›m 2008, s.4. [16] ‘Mustafa’ filminde Atatürk’ün sigara içti¤i sahnelerle ilgili olarak, ‘Sigarayla Savaflanlar Vakf›’ Onursal Baflkan› Prof. Dr. Orhan Kural ve Atatürkçü Düflünce Derne¤i üyesi Prof. Dr. Ahmet Ercan, sigara ve içki tüketilen sahneler nedeniyle Dündar hakk›nda suç duyurusunda bulundu. (“Ata Kurdu, ‘Mustafa’ Böldü!”, Radikal, 8 Kas›m 2008, s.3.) [17] Turgut Özakman, “Bilmeyenler Anlatmas›n”, Cumhuriyet, 20 Aral›k 2008, s.9.
KEMAL‹ST AY‹N NEDEN GEREKL‹?
“‹yi de Kemalist ayin neden gerekli” mi? Gayet basit; Gökhan Yücel’in ifadesiyle, “Mustafa Kemal… bir ‘ebedi egemen’ fleklinde tan›t›ld›” da ondan… Bunun için de Ya¤mur Ats›z’›n saptamas›ndaki üzere, “Kemalistlerin en büyük korkular›ndan biri, kendi yaratt›klar› abus çehreli, lanet ve itici… bir ‘Atatürk Putu’nun devrilmesi. Varl›klar›n› ancak o putun gölgesine s›¤›narak sürdürebileceklerine müdrikler”! Bu tabloda Kemalizm böyleyken; Che Guevara’n›n, “Bir yalan, hangi amaç için söylenmifl olursa olsun, her zaman, en kötü gerçekten daha kötüdür”; Bertolt Brecht’in, “Hatalar kötü de¤il. Onlar› düzeltmemek bile kötü de¤il. Kötü olan, onlar› gizlemektir,” sözlerinin unutulmay›p, durmadan yüksek sesle telaffuz edilmesinin önemi çok büyüktür… Bu tablo de¤ifltirilene dek; hâlâ ve daima… 21 Mart 2009 11:24:22, Ankara.
53
ÇATI PARTİSİ, PROGRAM SORUNU VE GENİŞLEME POLİTİKASI GÜNAY KUBİLAY
n›n oluflmas›na da kap› aral›yordu. O politika atmosfer ve heyecan dalgas› içerisinde baraj›n afl›labilece¤i gibi bir sonuca kendini iyiden iyiye koflullam›fl baz› Kürt politik çevreleri 6,2 oy oran›n› baflar›s›z bulmufltu. Bu çevreler Kürt özgürlük hareketinin SDP, EMEP ve di¤er sosyalist siyasal çevrelerle birlikte kurdu¤u ‘Emek, Bar›fl, Özgürlük Blo¤u’na sert elefltiriler yöneltmifl ve “baflar›s›zl›k”tan sosyalistleri sorumlu tutmufllard›. Elefltirilerin o koflullarda etkili olmad›¤›n›, kendinden menkul bir söylem olarak kald›¤›n› söylemek gerçekçi olmaz. Seçim de¤erlendirmeleri 3 Kas›m ertesinde bugünkü ile k›yaslanamaz ölçüde farkl› bir yönelime girip girmemenin sanc›lar›n› yaflayan Kürt özgürlük hareketinin kendisiyle stratejik bir ittifak kurmaya aday (Bu yaklafl›ma sahip partilerden biri Sosyalist Demokrasi Partisi’dir.) sosyalist sol ile aras›na mesafe koymas›na, hatta bir dönem onlarla iliflkilerini ask›ya almas›na yol açm›flt›. Bu yaklafl›m›n do¤al bir sonucu olarak da blo¤un varl›¤›n› sürdürmesi ve giderek bir “çat› örgütü”ne dönüflmesi anlaml› bulunmam›flt›. Böylece ‘Emek, Bar›fl ve Özgürlük Blo¤u 3 Kas›m’da 6,2 gibi bir oy oran›yla devletin “seçim baraj›”na tak›lm›fl, 3 Kas›m ertesinde de 6,2’yi yeterli bulmayan politik çevrelerin “seçim baraj›”n›n alt›nda kalm›flt›. Böylece iki halk›n mücadele birli¤ini eksen alan stratejik bir ittifak›n önünü açacak blok giriflimi Sosyalist Demokrasi Partisi’nin (SDP) “blok çat› örgütüne dönüfltürülmeli” önerisi dikkate al›nmam›fl ve kesintiye u¤ram›flt›. SDP A¤ustos 2002’de kuruldu¤u zaman ittifak politikas›n› devletin “resmi tezleri ve s›n›r-
0-21 Aral›k’ta ‹stanbul’da gerçekleflen bir toplant›yla “resmen” bafllayan çat› partisi süreci, 1 Mart’ta EMEP’in Çat› Koordinasyonu’ndan çekilmesiyle “fiilen” kesintiye u¤rad› ve seçim sonras›na ertelenmifl oldu. Elbette seçimlerin hemen ertesinde süreç yeniden bafllayacak. Bir yerel seçim arifesinde, çat› partisinin seçim sonras› yeni çal›flma süreci ve geniflleme ad›mlar› üzerine zihin yormak ve birkaç faktör üzerinde durmak yararl› olacakt›r. Bu faktörlerden biri seçimlerdir. Geçmifl seçim pratikleri çat› partisi süreci üzerinde bir “taktik ad›m” olman›n ötesinde belirleyici rol oynad› ve hatta seçimlerde at›lan ittifak ad›mlar›n›n daha sonra kesintiye u¤ramas›n›n baflat nedeni olarak öne ç›kt›. An›msanaca¤› gibi 3 Kas›m’da (2002) itici ve sürükleyici kuvvet olarak Kürt özgürlük hareketi ile içinde SDP’nin de yer ald›¤› Türkiye sosyalist hareketinin bir kesimi “Emek, Bar›fl, Özgürlük Blo¤u” ad› alt›nda seçim ittifak› yapm›flt›. Blok dönemin emek, bar›fl, özgürlük ve demokrasi güçlerinde büyük bir heyecan yaratm›flt›. Blok bir seçim atmosferi içinde kitlesel mitinglerle sesini duyurup, emek, bak›fl, demokrasi bayra¤›n› yükselttikçe blok etraf›nda kümelenen güçlerdeki heyecan dalgas› büyüyor, “beklenti ç›tas›” da kendili¤inden yükseliyordu. Öyle ki, baflta “Kürt illeri”nden Diyarbak›r ile “Bat› metropolleri”nden ‹stanbul olmak üzere büyük illerdeki mitinglerin kitleselli¤ine bak›larak yüzde 10 baraj›n›n afl›labilece¤i bir varsay›m olman›n ötesine geçiyor, bir tür seçim tahmini olmaktan ç›k›yor, gelecekte politik ittifak iliflkilerini belirleyecek bir politika-
2
54
Devrim Yolunda
KURTULUŞ lar›”n›n ötesindeki tarihsel gerçe¤in ›fl›¤›nda oluflturmufl, “iki ülke-tek devlet” gerçe¤ini dikkate alan çat› partisi modelini gelifltirmiflti. SDP, henüz A¤ustos 2002’de kurulmufl yeni bir parti olarak 3 Kas›m seçimlerinde oluflan “emek, bar›fl, demokrasi blo¤u”nun gelece¤i tart›fl›l›rken HADEP’e yazd›¤› bir mektupta blo¤un almas› gereken yeni biçimi ve misyonu flöyle formüle ediyordu: “Türkiye’nin bugün yüzyüze oldu¤u temel sorunlar›, ne sosyalistler, ne de Kürt yurtseverleri tek bafllar›na çözemezler. Onlar›n güçlerinin birli¤i bile sorunlar›n üstesinden gelmeye yetmez. Çok daha genifl güçlerin güç birli¤ini yaratmadan hiç bir temel meselemiz çözülemez. O nedenle biz, tart›flmalar›m›z›n sonucunda özgün bir güç birli¤i modeli gelifltirdik. Bu güç birli¤i, parti biçiminde örgütlenmifl ortak bir siyasal çat› örgütlenmesidir, ittifak partisidir.” Çat› modelinin temel karakteristik özelli¤i “iki ülke-tek devlet” realitesinin ›fl›¤›nda biçimlenecek mücadelenin merkezine iki halk›n mücadele birli¤ini koyma ve mücadele oklar›n› ayn› politik hedefe, oligarflik devlete yöneltme varsay›m›na dayan›yor olmas›yd›. SDP’nin ittifak politikalar›na temellik eden düflüncenin merkezinde yaln›zca Türkiye’de eme¤in kurtuluflu davas› ve onun güçleri de¤il, ayn› zamanda Kürt halk›n›n kurtuluflu davas› ve Kürt özgürlük hareketinin de yer almaktad›r. Elbette ittifak iliflkilerine rengini veren tarihsel gerçeklik ayn› zamanda bir “birleflik devrim” sürecini eksen al›yor ve böylece Türkiye devriminin karakterini ve temel görevlerini de belirlemifl oluyordu. Türkiye devrimine aday bir enternasyonalist sosyalist partinin böyle bir tarihsel gerçekli¤i, Kürt devrimci sürecini ve onun güçlerini görmezden gelerek bir ittifak politikas› oluflturmas› mümkün olamazd›. Çünkü SDP, Türkiye sosyalist hareketinin ve iflçi s›n›f›n›n güdük kalm›fl bir burjuva demokratik devrim sürecinden devrald›¤› bu sorunun gerektirdi¤i tarihsel ve güncel görevleri savsaklayarak, ya da gelece¤e erteleyerek kendine temiz bir gelecek kuramayaca¤›n› reel sosyalizme içkin deneylerden bilmekteydi. SDP ’nin bütün ›srarlar›na karfl›n ‘Emek, Bar›fl, Özgürlük Blo¤u’, seçim sona erdikten sonra kurucular› nezdinde “resmen var” olan, ama kitleler nezdinde “fiilen yok” olan ilginç bir seçim deneyi oldu ve varl›¤› bir süre sonra kendili¤inden sona erdi. Sosyalist Demokrasi
saflar›nda ise bundan daha ilginç bir sürecin yafland›¤›n› söyleyebiliriz. SDP’de “vard›-yoktu” gibi bir k›s›r döngü içerisinde cereyan eden tart›flmalara bugün bakt›¤›m›z zaman dönemin blok prati¤i iki taraf› da hakl› ç›kartacak bir mecrada seyrediyordu. Resmen yok olmayan, ama fiilen de var olmayan bir “yap›sal özellik” gösteren blok, böylece tarihteki yerini alm›fl oluyordu. Blok deneyi gibi devrim süreciyle ba¤l› bir stratejik ittifak girifliminin, seçim gibi taktik bir iliflkiye indirgenerek akamete u¤rat›lmas›n›n büyük bir tarihsel kay›p oldu¤unu söylemek hiç de abart› de¤il. Blok deneyinin kesintiye u¤rat›lmas› özünde tarihsel olan›n konjonktürel olana feda edilmesi, stratejik olan›n taktik olana tabi k›l›nmas› sonucunu do¤urdu. Hiç kuflkusuz ‘Emek, Bar›fl, Özgürlük Blo¤u’nu akamete u¤ratan ve 3 Kas›m seçim sonuçlar›n› baflar›s›z bulan yaklafl›m Mart 2004 yerel seçimlerinde oluflan ittifak iliflkilerine de damgas›n› vurmufltu. Daha genifl siyasal çevreleri kapsamak amac›yla ittifak politikas›n›n yelpazesi kendinden menkul biçimde SHP’ye kadar geniflletilmiflti. Bu kendinden menkul geniflleme e¤ilimi hiçbir tarihsel duyarl›l›¤a kulak asmaks›z›n kendi mecras›nda ilerlemifl ve bir dönem Kürt halk›na karfl› bafllat›lan “Topyekün savafl stratejisi”nin orta¤› olmufl partiye kadar genifllemede bir beis görmemiflti. 3 Kas›m’da 6,2’yi yetersiz bulan ve sosyalistlerle Kürt özgürlük hareketi aras›na mesafe koymak isteyenler, SHP çat›s› alt›ndaki yüzde 4,5’lik oy oran› karfl›s›nda büyük bir hezimet yaflad›lar. Gerçekten de topyekün savafl›n y›k›c› etkilerini hakl› olarak üzerlerinden atmayan Kürtler SHP’ye oy vermedi. Bir savafl hükümetinin koalisyon orta¤› olma özelli¤i ve bir sistem partisi olmas› nedeniyle sosyalistler ve onlar›n etkiledi¤i politik çevrelerden de oy alamad›. Öte yandan dönemin CHP’sinden hoflnut olmayan, ancak söz konusu Kürt sorunu olunca flovenizmin etkisi alt›nda bulunan sosyal demokrat çevreler de Kürt özgürlük hareketi ile onlar›n deyifliyle “terör örgütü” ile iflbirli¤i yapt›¤› için oy vermediler. Özcesi o dönem SHP çat›s› alt›nda seçime girme takti¤i ve “Demokratik Seçim ‹flbirli¤i” ad› alt›nda gerçekleflen ve temel hiçbir ortak amaç, hedef, talebe dayanmayan seçim ittifak› gerçekte ne Kürtlerin, ne sosyalistlerin ne de SHP’li sosyal demokratlar›n ifline yarad›.
55
Devrim Yolunda
KURTULUŞ Ard›fl›k biçiminde gerçekleflen ve etkileflim verdi¤i, bir süre sonra canlanan umutlar›n içinde flekillenen iki seçim sürecine yap›lan sönmesine yol açt›¤› görmezden gelinmemeligöndermenin amac› tarihe hak etmedi¤i övgü- dir. ler dizmek ya da anlams›z biçimde yermek de3. Toplumsal muhalefeti kapsayacak ve bü¤il, çat› partisinin kuruluflunun çok yönlü im- tünlüklü bir demokrasi program› etraf›nda kânlar›n› haz›rlamakla görevli Çat› Koordinas- derleyip harekete geçirecek bir partinin verili yonu’nun geniflleme ve büyüme ad›mlar›na, ba- bileflimi ile yetinmesi mümkün de¤ildir. Bunun z› tarihsel deneylerle ›fl›k tutmaya çal›flmakt›r. için Çat› Koordinasyonu’nun 20-21 Aral›k topBu amaçla iki farkl› seçim sürecinden iki lant›s›n›n “sonuç bildirgesi”ni eksen alan, orönemli pozitif sonucu ç›karmak mümkün olabi- tak amaçlar, hedefler ve talepler etraf›nda bir lir. “büyüme stratejisi” izlemesi ve geniflleme çal›fl1. Tarihsel olan› güncel olana feda etme- malar›n› sürdürmesi oldukça önemlidir. Bu mek, stratejik olan› taktik olana tabi k›lma- yaklafl›m eksen al›nd›¤› sürece hiçbir kayg›ya mak gerekir. Bu saptamayla anlat›lmak iste- kap›lmaks›z›n Kürt özgürlük hareketi ve biznen muhtemel partinin verili durumunu teori- lerle (sosyalistlerle) ortak bir program do¤rulze ederek seçimleri küçümsemesi ya da seçim- tusunda mücadeleye at›lmak isteyen örgütlü, lere s›rt›n› dönmesi de¤ildir. Aç›k ki, muhte- örgütsüz herkesi sürecin öznesi k›lmak için gemel çat› partisi hemen her durumda “seçimleri rekli görüflme ve çal›flmalar› yapmaktan kaç›nboykot” takti¤ini temel politik düstur olarak mamak gerekir. Bunun için hummal› bir çal›flbenimseyen bir “sol sekter parti” olmayacak, ma yürütmeye, deyim yerindeyse “ince e¤irip ama varl›¤›n› yaln›zca seçimden seçime hisset- s›k dokuma”ya özen gösterilmeli, ancak partitiren bir “seçim partisi” de olmayacak. Elbette nin büyüme ve infla süreci “politik diplomao politik program›n›n gerekli k›ld›¤› mücadele si”nin labirentlerinde soluksuz b›rak›lmamal›taktiklerini ve araçlar›n› en verimli ve etkili bi- d›r. Unutulmamal› ki, gerçekte kurulmak isteçimde kullanmaya aç›k bir parti olacakt›r. nen bir mücadele örgütüdür. Gerçek mücadele Bundan kuflku duymamak gerekir. Ne var ki, örgütleri ona ebeveynlik edecek “haz›r ve zinde hem 20-21 Aral›k toplant›s›n›n kat›l›mc› bilefli- güçler”in d›fl›nda kendilerini gerçek yaflam›n mi, hem oluflan Çat› Koordinasyonu’nun ço- içinde kurar ve gerçek yaflama yan›t verdikleri ¤unlu¤unu oluflturan bileflimin Kürt özgürlük sürece büyür, etkili bir “politik çekim merkezi” hareketi ile büyük ölçüde sosyalistlerle s›n›rl› olarak öne ç›kabilirler. olmas›, 3 Kas›m de¤erlendirmeleri gibi de¤erDi¤er faktör ise program sorunudur. Çat› lendirmeleri yeniden gündeme getirebilir. Hat- partisi gibi örgütlü-örgütsüz bütün demokrasi ta verili bileflim yetersiz bulunarak, sürecin flu güçlerini “asgari program” etraf›nda toplamay› ya da bu dolay›ma ba¤lanarak kesintiye u¤ra- ve harekete geçirmeyi öngören “cephe olmayan t›lmas› yönünde e¤icephe”nin kurulufl limler belirebilir. amaçlar›, hedefleri ve 2. Birinci saptaifllevi ayn› zamanda, Tarihsel olanı güncel olana feda etmaya ba¤l› olarak; geonun eylemine yön memek, stratejik olanı taktik olaniflleme çal›flmalar›n› verecek program›n na tabi kılmamak gerekir. Bu sapve büyüme stratejisiçerçevesini belirleyetamayla anlatılmak istenen muhni asgari de olsa, orcek, iradesini ve eyletemel partinin verili durumunu tak amaç ve hedeflere mini birlefltirecek teorize ederek seçimleri küçümseba¤l› olmaks›z›n sürgüçlerin maksimum mesi ya da seçimlere sırtını döndürmenin anlaml› ols›n›rlar›n› çizecektir. mesi değildir. Açık ki, muhtemel mad›¤› aç›kt›r. Bu tür S›n›rlar› programla çatı partisi hemen her durumda genifllemelerin yaln›zçizme yöntemi hem “seçimleri boykot” taktiğini temel ca “yapay büyüme atçat› partisinin s›n›rlamosferi” yaratmaktan r›n› zorlay›p üstesinpolitik düstur olarak benimseyen baflka bir ifle yaramaden gelmesi olanaks›z bir “sol sekter parti” olmayacak, d›¤› görülmelidir. misyon(lar) yükleyeama varlığını yalnızca seçimden Hatta o tür iliflki içerek sürecin akamete seçime hissettiren bir “seçim parrisine girenlere zarar u¤rat›lmas›, hem de tisi” de olmayacak. 56
Devrim Yolunda
KURTULUŞ çat›n›n verili "nazik iç dengeleri"ne yaslanarak verili s›n›rlar› daraltma ve geriye çekme e¤ilimleri karfl›s›nda birlefltirici bir rol oynayacakt›r. Çat› partisi giriflimi Kürt özgürlük hareketi ile mücadele birli¤ini öngören enternasyonalist sosyalistler aç›s›ndan önemli merhale olacakt›r. Ne var ki, bu merhale enternasyonalist sosyalistler aç›s›ndan, birbirinin alternatifi olmayacak ölçüde birbirini besleyen ve tamamlayan bir kesintisiz devrim sürecinin önündeki engelleri birleflik mücadele yoluyla aflma hamlesi olacakt›r. Bu yaklafl›m ayn› zamanda "devrim program›" ile ba¤l› sosyalist güçlerin "ba¤›ms›z örgütsel varl›klar›"n› sürdürmelerini anlaml› k›lan temel meflruiyet zemininin s›n›rlar›n› da belirleyecektir. Ayr› bir örgütsel varoluflun temel nedeni "örgüt fetiflizmi" de¤il, program sorunudur. Programatik düzeyde farkl›l›klar› olan politik güçlerin ayn› çat› alt›nda birleflmesi, birleflen güçlerin farkl›l›klar›n› ifade edecek olanaklara, araçlara ve parti içinde örgütlenme özgürlü¤üne sahip olmas› böyle bir politik farkl›l›¤›n mant›ki sonucudur. Kendi içinde böyle bir asgari demokrasi perspektifine sahip olmayan bir partinin, kendinde olmayan bir demokrasi için devletle mücadeleye giriflmesi de anlafl›l›r olmayacakt›r. Çat› partisinin "demokratik program›" ile o program etraf›nda birleflmesi öngörülen muhtemel güçlere bakt›¤›m›z zaman yukar›daki ifadeler daha iyi anlafl›lacakt›r. SDP Üçüncü Konferans karar› çat› partisinde yer almas› gereken güçleri flöyle tarif ediyor: "Bu cephenin sosyal, s›n›fsal taban›n› Türkiye ve Kürdistan iflçi s›n›f›, emekçileri ve yoksullar› oluflturur. Cephenin sosyo-politik güçlerini, metropollerde zay›f olsa da s›n›f ve kitle sendikalar›n›n hareketi, sosyalist hareket, kad›n hareketi, gençlik hareketi, ekolojik hareket, bar›fl hareketi ile Kürt özgürlük hareketi oluflturur. Cephenin verili politik, örgütsel potansiyel güçleri ise, DTP, SDP, EMEP, ÖDP, ESP, EHP, TÖP gibi sosyalist güçler, Kürt özgürlük hareketiyle stratejik ittifaka olumlu bakan di¤er sosyalist güçler ile ulusal az›nl›klar (Ermeniler, Rumlar, Yahudiler, Çerkesler, Süryaniler...), Aleviler, Mazlum-Der gibi demokrat islami örgütler, bunlarla iflbirli¤ine haz›r olan liberal, sol liberal ayd›nlar" olabilir.
Türkiye’ye özgü sorunlar› merkezine alan “asgari program”a temellik edecek sorunlar› flöyle formüle etmek mümkündür: 1. Çat› partisi her fleyden önce emperyalist kapitalist dünyan›n varl›¤›na son verecek, dünya devrim sürecinin organik bir parças› olacak "Türkiye seksiyonu" de¤ildir. Ama çat› partisi dünyada ve özellikle bölgede süren emperyalist iflgal ve sald›rganl›¤a karfl› mücadeleyi eksen alma, halklar› birbirine düflman etme oyunlar›na karfl› bölge halklar› aras›nda kardefllik duygular›n› gelifltirme, enternasyonalist dayan›flma ba¤lar›n› güçlendirme görevini hakk›yla yerine getirmek zorundad›r. Ayn› yaklafl›m kapitalizme karfl› mücadele için de geçerlidir. Çat› partisinin program›n›n s›n›rlar›n› "Türkiye’de kapitalizmin varl›¤›na son verme" hedefiyle çizme e¤ilimi zorlama olur. Daha bafltan bir "ulusal demokratik hareket" olan Kürt özgürlük hareketini d›fllar ve onu bölen bir rol oynar. Kürt özgürlük hareketini içermeyen bir çat› partisi demokrasi cephesi s›fat›n› hak etmez ve Kürt sorununun demokratik politik yöntemlerle çözümüne de katk›s› olamaz. "Kapitalizme karfl› mücadele" sorununu, DTP’yi verili koflullarda bir "s›n›f partisi" olmaya zorlamak yerine, Almanya’da Sol Parti’yi örnek alarak aflmak mümkün olabilir. Sol partinin kurucular›, farkl› s›n›fsal kombinasyon oluflturan "kurucu bileflimi"ni veri alarak, kapitalizme karfl› mücadele sorununda mülkiyet iliflkilerini devre d›fl› b›rakt›lar ve emekçilerin, ezilenlerin kazan›mlar›n› yok eden küresel kapitalizmin yeni liberal politikalar›na karfl› bütünlüklü bir mücadele çizgisi formüle etmekle yetindiler. Çat› partisi için de benzer bir yönteme baflvurmak ve Kürt özgürlük hareketinin "yap›sal dengeleri"ni sarsacak dayatmalardan kaç›nmak gerekir. ‹flçi s›n›f›n›n ve emekçilerin kapitalizmden kaynaklanan yeni liberal politikalar ve verili koflullarda ekonomik krizle birlikte yeni biçimlere bürünen temel ekonomik ve demokratik sorunlar›n› görmezden gelen bir demokratik program olamaz. 2. Çat› partisi sosyalist solun yeniden yap›lanmas›n› ve birli¤ini merkezine koyan bir "birlik partisi" de de¤ildir. SDP ve öncellerininkiler dahil, bu topraklarda bugüne kadar sosyalist solun yeniden yap›lanmas› ve birli¤i yönünde at›lan ve baflar›s›zl›¤a u¤rayan ad›mlar birli¤in tarihsel de¤erine gölge düflüremez. An-
57
Devrim Yolunda
KURTULUŞ cak sosyalist solun ço¤ulcu, birleflik, devrimci "birleflik demokratik cephe" ve onun bir biçimi bir sosyalist s›n›f partisi ihtiyac›, temel bir ih- olarak çat› partisiyle yaflama geçirilebilir. Çat› tiyaç olmaya devam ediyor. Aç›k ki, bu temel partisi iflçilerin, emekçilerin, ezilenlerin temel ihtiyaç bizim prati¤imizde ÖDP’nin ard›ndan taleplerini eksen alan bir demokrasi program› büyük iddialarla kurulan SDP’deki birlik süre- temelinde kurulabilir. cinin de akameti nedeniyle flimdilik kesintiye Bu üç temel sorun Türkiye’yi baz› Avrupa u¤ram›fl görünüyor. Hiç kuflkusuz bu konuda ülkelerinden farkl› k›lan ve devrim stratejileriat›lmas› gereken daha çok ad›m, al›nmas› gere- ni flekillendiren temel politik olgular›n bafl›nda ken çok yol oldu¤u gerçe¤ini ortadan kald›rm›- gelmektedir. yor. Ama yeni bir partinin kurulufl sürecinin Yeri gelmiflken, yeni bir parti giriflimi nedehenüz bafllang›c›ndayken yaflanan birlik dene- niyle bir kez daha de¤inmekte yarar var. Türyimlerinden de ö¤renmeyi bilmek gerekiyor. kiye’nin yar›m kalm›fl demokratik devrim süreBirlik deneyimlerinin en ö¤retici yanlar›ndan cinden devral›nan sorunlar art›k egemen güçbiri fludur: Bir temel ihtiyac› bir di¤erinin yeri- lerin sorunu de¤il, emekçilerin ve ezilenlerin ne ikame etmeksizin kendi özgünlü¤ünde ele temel politik sorunlar›d›r ve iflçi s›n›f›n›n ve almak ve kendi özgün dinamikleriyle karfl›la- emekçilerin yaln›zca tarihsel eyleminin de¤il, maya çal›flmak olmal›d›r. Dolay›s›yla çat› par- güncel mücadelesinin de önünde önemli birer tisi sosyalist solun "politik birlik partisi" de¤il- engel olmay› sürdürüyorlar. dir. Bu anlamda çat› partisi bir "politik ittifak Oligarflik devlet güçleri de bu özgünlü¤ün partisi"dir ve emek, bar›fl, özgürlük güçlerinin ve önemin fark›nda olduklar› için örne¤in uzun Türkiye’ye özgü "demokrasi cephesi" ifllevi gö- y›llar boyunca Kürtlerin kolektif varl›¤›n› inrecektir. Aç›k ki, ne sosyalistleri içermeyen kar etme yolunu temel politik bir düstur olarak herhangi bir politik oluflum sözcü¤ün içeri¤ine benimsemifllerdir. Devlet iktidar güçleri bu pouygun "demokrasi cephesi" olarak nitelenebilir, litik düsturu sürekli ve sistemli asimilasyoncu ne de sosyalistlerle s›n›rl› bir politik olufluma politika ile birlefltirmifl, Kürtlerin Türklefltiril"demokrasi cephesi" denilebilir. mesi politikas›ndan hiçbir tarihsel dönemde 3. Çat› partisi Türkiye’nin tarihten gelen öz- vazgeçmemifllerdir. Son y›llarda ise çeyrek günlü¤ünü görmezden gelen kendinden men- as›rd›r süren mücadelenin sonucunda boynukul "demokratik parti", onun program› da zun kula¤› geçti¤ini görünce "klasik inkar siya"Türkiye’nin özgünlü¤ü"nü göz ard› eden ken- seti"nden "liberal inkar siyaseti"ne rücu etmek dinden menkul "demokratik program" olamaz. zorunda kalm›fllard›r. Zira yeni "Kürt politikaTürkiye’nin özgünlü¤ü nedir ve nereden s›" sözde Kürtlerin varl›¤›n› kabul eden ancak, kaynaklan›yor? onlar›n bütün kolektif haklar›n› reddeden inTürkiye’yi yaln›zca bugün de¤il, bütün bir karc› yaklafl›m› korumakla yetinmiyor, Kürt tarihsel dönem boyunca açmaza alan tamam- özgürlük hareketine karfl› da ABD’yle iflbirli¤i lanmam›fl, yar›m kalm›fl bir burjuva demokra- içinde sistemli bir "tasfiye harekat›"n› sürdürtik devrim sürecinden devrald›¤› temel sorun- mekte ›srar ediyor. Kürtler de bütün uluslar gibi kendi siyasi gelelard›r. Bu sorunlar: ceklerini özgürce beKürt sorunu, militalirleme ve istedikleri rizm ve devletçi laikTürkiye’yi yalnızca bugün değil, bügibi yaflama hakk›na liktir. Ne bu sorunlar› tün bir tarihsel dönem boyunca sahipler. Verili koflulgörmezden gelen bir açmaza alan tamamlanmamış, yalarda Kürtlerin koprogram, ne de onlarım kalmış bir burjuva demokralektif varl›¤›n› savunr›n özgün dinamikletik devrim sürecinden devraldığı mak, kimli¤inin, anarini d›fllayan bir parti temel sorunlardır. Bu sorunlar: dilinin, kültürünün demokratik olabilir. Kürt sorunu, militarizm ve devlettan›nmas› ve anayaTürkiye’nin demokraçi laikliktir. Ne bu sorunları görsal güvenceye al›ntik devrim sürecinden mezden gelen bir program, ne de mas› yönündeki tadevrald›¤› sorunlar onların özgün dinamiklerini dışleplerini desteklemek ancak ve ancak "ortak layan bir parti demokratik olabiönem kazan›yor. Bu bir eylem program› lir. temel talepler Türkitemelinde kurulacak
58
Devrim Yolunda
KURTULUŞ ye’de demokrasi mücadelesi yürüten güçlerin turnusolu olacak olgular›n bafl›nda geliyor. Kürt sorununa yönelik çizilen "resmi ideolojik çerçeve" baflta Ermeni sorunu olmak üzere di¤er ulusal az›nl›klara (Rumlar, Çerkesler, Süryaniler, …) yönelik inkarc› politikalara da temellik ediyor ve Ermeni sorununun özünde bir "soyk›r›m" oldu¤unu söyleyen düflünce sahibi insanlar›n mahkeme kap›lar›nda süründürülmesinin temel nedeni budur. Temel demokrasi sorunlar›ndan birini de militarizm oluflturuyor. Sosyalist solun baz› kesimlerince militarizmin Türkiye’de tarihsel rolü ve politik etkinli¤i konusunda küçümseyici yaklafl›mlara ve tutumlara tan›k oluyoruz. Bir kez daha de¤inmek gerekirse, Türkiye’de militarizm yaln›zca askeri bir güç olma fonksiyonuyla kendini s›n›rlam›yor, "modern devlet partisi" gibi baflta toplumsal ve siyasal alan olmak üzere yaflam›n her alan›na müdahale eden, çeflitli biçimlerde darbelere öncülük eden bir rol oynuyor. Türkiye’de militarizme karfl› mücadeleyi baflat bir sorun olarak görmek, programda hak etti¤i yeri vermek gerekiyor. Cumhuriyetin kurulufluna temellik eden monolitik düflünceye ba¤l› olarak biçimlenen politik paradigma dini tekeline alan "devletçi laiklik" modelini topluma ikame etmeyi ye¤ledi. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir "din devleti" oldu¤u söylenemez ama devletin bir dini oldu¤u ve dini tekeline ald›¤› kuflku götürmez bir gerçek. Bugün Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›’n›n tekelinde biçimlenen, okullarda okutulmas› yasal zorunluluk haline getirilmifl Sünni Müslümanl›k, yaln›zca Aleviler ve di¤er dini inanç sahiplerini d›fllamakla kalm›yor, bizatihi Sünni Müslümanlar›n bile inançlar›n› inand›klar› gibi yaflamalar›na da engel oluflturuyor. Dolay›s›yla çat› partisi anti demokratik devletçi laiklik anlay›fl› karfl›s›nda baflta Aleviler olmak üzere, farkl› inanç sahiplerinin demokratik ve özgürlükçü laiklik taleplerini görmezden gelemez. 4. Çat› partisi cinsiyetçili¤e karfl› olmak, erkek egemenli¤ine karfl› tutarl› bir mücadele çizgisi oluflturmak zorundad›r. Geçmiflte oldu¤u gibi bütün ezme ve ezilme iliflkilerini, bütün sömürü biçimlerini emek sömürüsü ile s›n›rlayan s›n›f indirgemeci yaklafl›mlardan kaç›nmal›d›r. Baflta kad›nlar olmak üzere, farkl› cinsel yönelime sahip olanlar›n erkek egemenli¤ine ve onun ald›¤› her türlü politik biçime (taciz,
cinsel fliddet vb.) karfl› ileri sürdükleri taleplere sahip ç›kmak ve partide ezilen cinse pozitif ayr›mc›l›k uygulamal›d›r. 5. Çat› partisi e¤er parçal› emek, bar›fl, özgürlük güçlerini demokratik bir eksende birlefltirmek ve harekete geçirmek istiyorsa, bu hedefe paralel olarak gençli¤in çok parçal› yap›s›na son vermeyi baflat görev olarak önüne koymay› ihmal etmemelidir. ‹ki halk›n mücadele birli¤ine yön veren politik perspektif gençli¤in mücadele birli¤ine de yön vermeli, çat› partisinin temel görevi olarak öne ç›kmal›d›r. Bütün tarihsel deneylerin de gösterdi¤i gibi gençli¤i olmayan hiçbir hareketin gelece¤i de olamaz. Bu nedenle çat› partisi varl›¤›n› kal›c› k›lmak ve etkili bir çekim merkezi olmak istiyorsa iki halk›n gençli¤ine e¤ilmeyi temel bir görev olarak benimsemeli, onlar›n ekonomik, demokratik ve akademik sorunlar› etraf›nda mücadele birli¤ini sa¤layacak ad›mlar› h›zla atmaya yönelmelidir. 6. Ekolojik sorunlar, devletin yede¤indeki sermaye kurulufllar›na emanet edilemeyecek kadar yaflamsald›r. Bu nedenle ekolojik sorunlar gelece¤e ertelenemeyecek kadar güncel, kent sokaklar›n›n temizlenmesine indirgenemeyecek kadar yaflamsald›r. Sermaye çevrelerinin do¤aya yaklafl›m› ve çevreye duyarl›l›¤› kâr marjlar›yla s›n›rl›d›r. Onlar gözlerini bürüyen kâr h›rs›yla do¤al kaynaklar› ya¤malad›lar, da¤lar›, denizleri kirlettiler, insanlar›n oksijen borular›n› t›kad›lar. Ne var ki, tehlike çanlar› onlar›n da varl›¤›n› tehdit eder biçimde çalmaya bafllay›nca, yine kâr dürtüsüyle harekete geçtiler ve kirlettiklerini yine kâr etmek için temizlemeye bafllad›lar. Özcesi iflçisi ve emekçisiyle, Kürdü, Alevisi, Ermenisiyle, kad›n› ve erke¤iyle, genci ve yafll›s›yla, engellisi, horlanan› ve d›fllanan›yla bütün emekçilerin ve ezilenlerin "birleflik demokratik cephesi"ni infla etmek ve onlar› emek, bar›fl, demokrasi ve özgürlük eksenli bir çizgide birlefltirmek ve politik iktidar hedefine yönlendirmek verili koflullar›n baflat devrimci görevidir. Aç›k ki, çat› partisi statik de¤il, dinamik bir süreç olacakt›r. Bir kez kurulduktan sonra infla süreci sona ermifl olmayacakt›r. Çat› partisi bir kez kurulduktan sonra, kendini mücadele süreci içinde yeniden yeniden kuracak, program›n› sokaklarda yeniden yeniden yazacak, emekçilerin ve ezilenlerin biricik politik sözcüsü olarak öne ç›kacakt›r.
59
STRATEJİK AÇILIM TAKTİK BÜTÜNLÜK ÜZERİNE M. U. BAYRAKTAROĞLU
ünümüzde sosyalist hareket içerisinde yine teorik bir keflmekefl sürmektedir. Her grup ya da birey güncel olsun uzun vadeli olsun sorunlar›m›z› kendi durdu¤u subjektif yerden aç›klamay› tercih etmektedir. Sorunlar›m›z›n ortakl›¤› aflikar ise çözümlerde niye ortaklaflam›yoruz? Araç amaç diyalekti¤i araçlar lehine bozulunca siyasi tahlil çekeni otomatik olarak subjektivizme götürür. Bu ba¤lamda devrim stratejisi ile taktiklerin birbirine kar›flt›r›ld›¤›n› görüyoruz. Bu noktada strateji ve takti¤in konular›n›, içeri¤ini ve hedeflerini aç›klamak ve stratejik ve taktik önderli¤i tarif etmek durumunday›z. Devrimin belli bir dönemini ele alarak iflçi s›n›f›n›n ve müttefiklerinin devrimin ana hedefinin gerçeklefltirilmesi için seferber olmas› ve bu ana hedefin hayata geçirilmesinin en genel plan›n› niteler strateji. Taktik stratejik plan›n ara aflamalar› ve gerçeklefltirilmesi gereken dönemsel görevlerle u¤rafl›r. Taktik mücadelenin de¤iflik dönemlerinde somut durumun gerektirdi¤i belirli hareketleri gerçeklefltirmeyi hedefler. “Taktik stratejinin bir parças›d›r , stratejiye ba¤l›d›r ve stratejiye hizmet etmekle yükümlüdür.” Stratejik önderlik devrimin ana hedefine ulaflmak için bütün koflullar› de¤erlendirir, müttefik güçlerle ittifak iliflkilerini yönlendirir. Taktik önderlikle stratejik önderlik aras›nda parça bütün iliflkisi vard›r. Taktik önderlik stratejik önderli¤in genel görevlerine ve hedefine ba¤l› olmal›d›r. Stratejik önderlikle taktik önderlik diyalektik bir bütünlük içinde ele al›nmal›d›r. Stratejik zaferin kazan›lmas› taktik hamlelerin baflar›s›na ba¤l› oldu¤u ka-
dar, taktik hamlelerin stratejik hedefe uygunlu¤una da ba¤l›d›r. “O halde bu duruma göre savafl›n sevk ve idaresi, muharebenin düzenlenmesi ve yönetimidir. E¤er bu muharebe münferit bir hareket olsayd›, onu tekrar k›s›mlara ay›rmak için bir neden olmazd›. Ancak muharebe, … bir bütün teflkil eden ve çarp›flma dedi¤imiz az ya da çok say›da münferit hareketlerden oluflur; bunlar›n her biri yeni bir birim teflkil eder. fiimdi burada, birbirinden tamamen farkl› iki faaliyet ortaya ç›k›yor: Bu çarp›flmalar› kendi içinde düzenlemek ve yönetmek ve bunlar› harbin amac›na tabi k›lmak. Bunlar›n birincisine taktik ikincisine strateji denir.” (C. V. Clausewitz, Savafl Üzerine, Spartaküs, 1998, s. 82.) Stratejik mücadele perspektifi ve buna uygun taktikleri belirleyebilmek için dünya-bölgesel ve ülke çap›nda bir analize ihtiyac›m›z var. Emperyalist güçler hegemonyalar›n› sürdürmek ve emperyalist paylafl›mdan daha fazla pay almak için bölgesel savafllar ç›kartarak halklar› birbirlerine k›rd›rmaktad›rlar. ABD destekli Gürcistan hükümetinin Güney Osetya’y› iflgali bu emperyalist politikalar›n sonucudur. Kafkaslarda geliflen bu savafl sonucunda Oset ve Gürcü halklar› ciddi zararlar görmüfltür. 1990’lar öncesi so¤uk savafl döneminde oldu¤u gibi, Rusya’y› çembere al›p kontrol etmek isteyen ABD bu savafl› k›flk›rtan pozisyondad›r. Rusya’n›n müdahalesinin hemen ard›ndan ABD Polonya’da kuraca¤› Füze Kalkan› Projesini aktive etmifl ve “insani yard›m” ad› alt›nda Karadeniz’e kendi savafl gemilerini göndermifltir. Ortado¤u’da ise, ‹srail vas›tas›y-
G
60
Devrim Yolunda
KURTULUŞ la ‹ran’› vurma planlar› yapmaktad›r. ABD’nin genel hegemonya stratejisi iktisadi tedbirlerle kontrol, askeri müdahale tehdidi, bunlar›n olmad›¤› koflullarda dolayl› ya da dolays›z askeri müdahaledir. Avrupa Birli¤i Emperyalist Blo¤u ise, her ne kadar iktisadi anlamda ABD emperyalizmi ile rekabet içinde olsa da, askeri aç›dan ABD ile boy ölçüflmesi mümkün de¤ildir. Bu yüzden AB emperyalizmi bu dengeyi gözeterek hareket etmektedir ve edecektir. Geçen y›l›n sonunda yap›lan ABD baflkanl›k seçimlerinde “cumhuriyetçiler” kaybetti ve “demokratlardan” Obama baflkan seçildi. Obama’n›n seçilebilmesi için ABD seçim tarihinin belki de en masrafl› seçim kampanyas› yürütüldü. Obama’n›n dünyaya sunumundan anlafl›labilece¤i üzere uluslararas› tekeller Obama’ya destek verdi. Emperyalistler demokratik olmaya m› karar verdiler? Elbette demokratik olmak emperyalizmin ana karakteri (tekelci diktatörlük-az›nl›k diktatörlü¤ü) aç›s›ndan mümkün de¤il. O zaman bu durumun sebebi ne, ABD emperyalizmi dünya çap›ndaki sald›rgan, iflgalci, hegemonyac› ve sermayenin jandarmas› rolünden mi vazgeçti? Tersine, Obama’n›n seçilmesi ABD’nin dünya çap›ndaki hegemonyac› politikas›nda stratejik bir de¤ifliklik de¤il. Irak ve Afganistan ile bafllayan aç›k iflgalci politikan›n bata¤a saplanmas› ve bu ba¤lamda ABD’nin dünya çap›nda yitirdi¤i prestijini geri kazanmas› için yap›lan bir makyaj Obama sunumu…ABD emperyalizminin Obama’n›n baflkanl›¤› ile girdi¤i yeni taktik sürecin eski stratejisinin devam› oldu¤u Afganistan’a asker y›¤›na¤›n› artt›rma karar›yla iyice anlafl›l›r olmufltur. Bugün 1990’lar öncesinde oldu¤u gibi emperyalistler için Sovyetler Birli¤i “tehdidi” yoktur. So¤uk Savafl dönemindeki gibi birbirleriyle uzlaflmaz çeliflkileri olan burjuvazi ve proletaryan›n güçleri bloklar halinde karfl› karfl›ya de¤ildir. Ortado¤u ve özellikle de Kafkasya ve Orta Asya’da fliddetli ve çetin bir emperyalist rekabet ve bölüflüm süreci bafllam›flt›r. Dünya çap›nda iktisadi planda ve bölgesel savafllarla süre giden emperyalistler aras› rekabetten zarar gören ezilen dünya halklar› çeflitlilik arz eden politik yaklafl›mlar›yla anti-emperyalist mücadeleyi yükseltmektedirler. Latin Amerika halklar› aç›s›ndan bu anti-emperyalist mücadele sol bir söylemde gerçekleflirken, Ortado¤u halklar› için anti-emperyalist mücadele pers-
pektifinde ‹slami ö¤eler a¤›rl›ktad›r. Bölge çap›nda güçlü bir siyasi odak olan Kürt özgürlük hareketi sosyalist ve antiemperyalist söylemi ile özgün bir yer tutmaktad›r. Bütün bu antiemperyalist hareketlerin ortak söylemi özgürlük olarak öne ç›kmaktad›r. Yani, a¤›rl›kl› ve birlefltirici e¤ilim, farkl› taktikler uygulansa da ABD emperyalizminin iktisadi ve siyasi yönelim ve hegemonyas›na karfl› özgürleflme ve kendi gelece¤ini tayin etme talebidir. Ortado¤u halklar›n›n direnifli do¤al olarak Latin Amerika halklar›na fayda sa¤lamakta ve onlar› güçlendirmektedir. Tabii bu durumun tersi de söz konusudur. Emperyalistler ve ezilen dünya halklar› aras›ndaki çeliflki günümüzün temel çeliflkilerinden biridir. Türkiye, öteden beri Kafkaslar ve Ortado¤u’da önemli bir jeopolitik konuma sahip bir ülke olmufltur. Bir NATO ülkesi olarak, ABD’nin ve ‹srail’in stratejik, askeri orta¤› olma özelli¤i ve bir bütün olarak emperyalizme iktisadi ba¤›ml›l›¤› Türkiye’nin ba¤›ml› kapitalist bir ülke olmas›n›n temel nedenleridir. Türkiye, Ortado¤u’da emperyalistlerin hegemonyas› aç›s›ndan stratejik bir üstür. Bunu iyi bilen Türkiye oligarflisi bu konumu karfl›l›¤›nda bölgede pay kapmaya çal›flmaktad›r. Fakat durum dün oldu¤u gibi de¤ildir. Bölgede sertleflmekte olan emperyalist rekabet süreci, Türk devletini süreçten pay almak de¤il, k›r›nt›larla yetinmek zorunda b›rakaca¤a benzemektedir. Türkiye’nin en iyi ihraç mal› her daim oldu¤u gibi bugün de askeriyesidir. Emperyalist güçlerle kurulan iliflkilerde yürütülmeye çal›fl›lan sözde denge politikalar›n›n hiçbir gerçekli¤inin olmad›¤› görülecektir. Dün bat›ya Sovyet tehdidi nedeniyle siper olan Türkiye bugün yine ayn› bat›ya Rus tehdidi nedeniyle siper olacak gibi görünmektedir. Paylafl›m emperyalistler aras›ndad›r. T.C.’nin emperyalizme ba¤›ml›l›k iliflkilerinin düzeyi emperyalistler aras› rekabette alaca¤› tav›rlar› belirleyecektir. Türkiye oligarflisinin ABD’ye ba¤›ml›l›¤›n›n tarihsel nedenleri bulunmaktad›r. Tarihsel nedenlerle var olan ba¤›ml›l›¤›, ABD güncel politik aç›dan kabaca flu olgular üzerinden yeniden üretmektedir. a) Kürt halk› bar›fl isterken, T.C. oligarflisi bu yaklafl›ma savafl› kat kat t›rmand›rarak s›n›r ötesi operasyonlarla cevap vermifltir. T.C.’ye Güney’e s›n›r ötesi operasyon iznini ABD vermifltir. ABD bununla da yetinmemifl
61
Devrim Yolunda
KURTULUŞ Özgürlük Hareketinin kamplar› hakk›nda stratejik bir askeri üs olma özelli¤i tafl›r. Dola“an›nda istihbarat” bilgileri sa¤lam›flt›r. Hem y›s›yla, ABD de K›br›s’› askeri bir stratejik üs oligarflik diktatörlük içerisinde a¤›rl›kl› rolü olarak ele almaktad›r. T.C.’nin Avrupa Birli¤iolan ordunun, hem de halklar› birbirine k›rd›r- ne girifl koflullar›na uymas› için halletmesi gemak suretiyle hegemonya sa¤lamak isteyen reken sorunlardan biri de K›br›s sorunudur. ABD’nin ifline gelmektedir bu kirli savafl. ABD kendi denetimindeki T.C.’nin AB’ye girTürk, Kürt ve Arap halklar› aras›nda çok yo- mesini destekledi¤ine göre ABD’nin temel poli¤unluklu bir anti-Amerikanc› yaklafl›m oldu¤u- tikas› K›br›s’la ilgili olarak hem K›br›s’ta kendi nu ABD bilmektedir. Ortado¤u’da birleflik bir denetimini artt›rmas›, hem de bu do¤rultuda anti-emperyalist hareket ancak Ortado¤u’dan T.C.’nin K›br›s sorununu çözmesi olacakt›r. emperyalizmi söküp atacakt›r. Bu yüzden, T.C. oligarflisinin bir k›sm› için ise K›br›s soruABD bölgede her tür mikro-milliyetçi, mezhep- nunun çözümü hem AB’ye girifli kolaylaflt›raçi ve afliretçi hareketi desteklemektedir. Bu cak, hem de K›br›s üzerinden ithalat ve ihracadestek tarihsel olarak var olan “böl parçala yö- t›n› artt›racak koflullar› sa¤layacakt›r. TSK net” politikalar›n›n andaki tezahürüdür. için ise K›br›s, oligarflik blok içindeki prestijib) AKP’nin kapat›lma davas›nda ABD, nin sembolüdür. AKP’yi kesin bir dille desteklemifl, Ergenekon d) Kafkasya’da emperyalistler aras› hegedavas› ile ordu içindeki kontrolden ç›km›fl, siv- monya mücadelesi aç›s›ndan Karadeniz’in rilmifl para-militer odaklar›n tasfiyesine yeflil kontrolü önemlidir. ABD’nin en geliflmifl savafl ›fl›k yakm›flt›r. Bu sürecin sonucunda ABD’nin gemilerini Karadenize ç›karmas›yla birlikte ifline gelen TSK ve AKP uzlaflmas› sa¤lanm›fl- Montrö anlaflmas› esasen delinmifltir. Nato bölt›r. Fakat bütün bu hesaplaflma ABD’nin de öz geye yeni gemiler gönderme haz›rl›¤›ndad›r. kayna¤› oldu¤u kontrgerillac› ve çeteci devlet Belli ki ABD Türkiye’den baz› isteklerde buanlay›fl› ile hesaplaflmaya de¤il, tam tersine lunmaktad›r. Fakat bunlar henüz bas›na yanT.C. oligarflisinin aklanmas›na hizmet etmifl- s›m›fl durumda de¤ildir. Türkiye s›n›rlar›ndan tir. Bunun en somut göstergesi soruflturmala- Irak’a girememifl olman›n a¤›r bedellerini sar›n muvazzaf subaylar› içermeden, Kürt soru- vaflta daha fazla kay›p vererek ödemifl olan nuna dokunmadan sürdürülmekte olmas› ve ABD bu defa bu türden bir durumda kalmak her tür kirli operasyonda baflat rolü tescillen- istememektedir. Bu nedenle de TSK ve hükümifl faflist parti MHP’nin davaya kar›flt›r›lma- mete yönelik baz› manüplasyonlar planlamakmas›d›r. Dolay›s›yla, bölgemiz halklar›na karfl› tad›r. TSK, AKP ve ABD aras›nda kurulmufl birçok suç ifllemifl ABD emperyalizmi de aklan- olan antant bu aç›dan önemli oldu¤u kadar m›fl olacakt›r. Yani bu operasyon ile hem Türk Türkiye’yi bölgesel bir savafla sürükleyecek kadevleti bir “yeniden dar da tehlikelidir. yap›lanma” süreci yaGüncel politikaya Stratejik önderlik devrimin ana heflayacak ve hem de ait hemen tüm bu dedefine ulaşmak için bütün koşulemperyalizmle ba¤la¤erlendirmeler emr› daha da kuvvetlenperyalistler aras›nda ları değerlendirir, müttefik güçlermifl olacakt›r. artan rekabette Türle ittifak ilişkilerini yönlendirir. c) “K›rk y›ll›k K›bkiye’nin bölgesel roTaktik önderlikle stratejik önderr›s politikas›” AKP lüyle ilgilidir. Türkilik arasında parça bütün ilişkisi hükümeti ile beraber ye’nin bu durumda vardır. Taktik önderlik stratejik esnemifl, biçim de¤ifldenge politikas› gütönderliğin genel görevlerine ve tirmifltir. Bu durumesi mümkün de¤ilhedefine bağlı olmalıdır. Stratejik mun 2003 Irak savafl› dir. Emperyalistlerin önderlikle taktik önderlik diyasonras› emperyalistlegüdümünde bölgesel lektik bir bütünlük içinde ele rin müdahale etti¤i savafllar›n yaflanmaalınmalıdır. Stratejik zaferin kazaOrtado¤u’nun yeniya bafllayaca¤› önünılması taktik hamlelerin başarıden yap›lanma dönemüzdeki günler ayn› sına bağlı olduğu kadar, taktik mine denk gelmesi tezamanda devrim ve sadüf de¤ildir. Ortasosyalizm mücadelesi hamlelerin stratejik hedefe uydo¤u aç›s›ndan K›br›s aç›s›ndan da önemli gunluğuna da bağlıdır. 62
Devrim Yolunda
KURTULUŞ olanaklar›n oluflmas›n›n nesnel zemininin oluflabilecektir. Önemli olan bu sürecin örgütlü ve planl› yakalanmas›d›r.
günümüzde globalleflme ad› alt›nda biçim de¤ifltirmifltir. Dünya çap›nda büyük tekelci kapitalist iflletmeler ba¤›ml› ülkelerin tekelci sermaye gruplar›yla çeflitli konsorsiyumlar kurmaya bafllam›fllard›r. Asl›nda bu yukar›da anlatt›¤›m›z temel sömürü tablosunun makyajl› halidir. Örne¤in, Toyota Türkiye’de ToyotoSA haline dönüflmüfltür. Toyoto’daki üretimin temeli montaj sanayine dayanmaktad›r. Di¤er taraftan Fiat Tofafl’la birleflmifltir, tersinden Fiat’›n birçok parças›n›n Türkiye’de üretilmesiyle burjuvazi övünmektedir. Daha çok iflçiye ifl olana¤›n›n sa¤land›¤› propagandas› yap›lmaktad›r. Tuzla Tersaneleri yabanc› sermayeye gemi yetifltirememektedir. ‹fl cinayetlerinin en çok oldu¤u sektördür. Emperyalizmin ucuz eme¤in oldu¤u ülkelere yerleflmesi bir lütuf de¤il, emperyalizmin ç›karlar› için bir zorunluluktur. Türkiye için ba¤›ml›l›¤a sebep olan emperyalist politikalar›n sonucu, ülkenin bir uçurumun kenar›nda yürümesi olarak betimlenebilinir. Uçurumun kenar›ndaki Türkiye’nin ipi ise emperyalistlerin elindedir. Buna karfl›n Türkiye ulusalc› solcular›n söyleyegeldi¤i gibi “mazlum” bir ülke de¤ildir. Ulusalc› paradigma, mazlum ve ezilmekte olan bir ülke olarak Türkiye’nin emperyalizme karfl› mücadelesini vaaz etmekte ve tüm milli güçleri emperyalizme karfl› mücadeleye ça¤›rmaktad›r. Öncelikle Türkiye sömürgesi olan, bir baflka ulusu boyunduruk alt›nda tutan bir devlettir. Bölgede ise askeri gücüne dayanarak emperyalist politikalar›n en tutarl› yürütücüsü bir “jandarma” devlettir. Bir yandan emperyalizme ba¤l› iken di¤er yandan kendi boyunduru¤u alt›ndaki Kürtler baflta olmak üzere birçok ulusal aidiyete deyim yerindeyse kök söktürmektedir. Tarihsel olarak Ermeniler, Rumlar, Süryaniler bu zulmü yaflam›fllar ve tasfiye edilmifllerdir. ‹flin bir yan› böyledir. Di¤er yan› yani tüm milli güçleri emperyalizme karfl› mücadeleye ça¤›rma slogan› ise laf olmaktan öte bir anlam› yoktur. Kastedilen TSK ve “milli” burjuvazidir. Oysa her ikisi de her aç›dan emperyalizmin tafleronu durumundad›r. TSK NATO’nun en büyük ordular›ndan biri ve teknolojik olarak ABD’ye göbekten ba¤l›d›r. Burjuvazi için ise örnek vermek dahi gereksizdir. Emperyalizme karfl› tutarl› devrimci bir mücadele için ba¤›ml› kapitalist ülke devrimcilerinin kendi egemenleri ile mücadele etmeleri gereklidir. T.C. oligarflisi kendi do¤al ç›karlar›
*** Türkiye emperyalizme ba¤›ml›, bölgesel güç olma amac›na sahip, kapitalist üretim iliflkilerinin hakim oldu¤u sömürgeci bir devlettir. Bu devlet oligarflik bir niteli¤e sahiptir. Oligarflik blok tekelci büyük kapitalistlerden ve TSK’dan oluflmaktad›r. Bir devlet ayg›t› olarak TSK ayn› zamanda sahip oldu¤u ve kontrol etti¤i sermaye birikimi nedeniyle oligarflik blo¤un bir bileflenidir. Emperyalist tahakküm Türkiye’yi kendi ihtiyaçlar›na ve ç›karlar›na göre yönlendirmeye çal›flmaktad›r. IMF vas›tas›yla kredi, borç, yard›m gibi yöntemler uygulamakta, askeri modernizasyonunu ikameci bir tarza gerçeklefltirmektedir. Emperyalizm kalk›nmakta olan ülkeler diye bir yalan uydurmakta ve bu yalana göre de politikalar belirleyerek ba¤›ml› ülkelere dikte ettirmektedir. Esasen kalk›nma diye bir fley yoktur olan fley siyasi, askeri ve ekonomik olarak emperyalizme ba¤l›l›kt›r. Emperyalizm bütün ba¤›ml› ülkelere ancak yabanc› sermaye ile kalk›nabileceklerinin propagandas›n› yapmaktad›r. Art›k dün diye adland›rabilece¤imiz dönemde Türk Liras› de¤erlenmesinin tekabül etti¤i durumu aç›klamak önemlidir. Yabanc› sermaye yüksek faizlerden dolay› Türkiye’ye girmektedir ve dolay›s›yla yüksek rantlar elde etmektedirler. Bu paradan para kazanma yöntemi ile elde edilen rant Türkiye ezilen halklar›n›n ve iflçi ve emekçilerinin yaflam koflullar› kötülefltirilerek sa¤lanmaktad›r. Türk Liras›n›n de¤eri artt›¤›nda al›m gücü yükselmesi gereken halk›n tersine al›m gücü de düflmektedir. Dünyan›n en pahal› akaryak›t› Türkiye’de sat›lmaktad›r. Do¤al gaz, su ve elektri¤e sürekli zam yap›lmaktad›r. Sa¤l›k ve e¤itim hizmetleri paral› hale gelmifl, k›saca neo-liberalizm ad› alt›nda toplayabilece¤imiz bütün bu uygulamalar iflçi s›n›f› ve emekçilere zam, mezarda emeklilik, y›k›m ve di¤er bütün kazan›lm›fl haklar›n geri al›nmas› olarak dönmektedir. Bugün ise derinleflen kriz ortam›nda ekonominin pamuk ipli¤ine ba¤l› oldu¤u türk liras›n›n k›sa zamanda de¤er kaybetmesi ile ispatland›. Emperyalizm ba¤›ml› ülkelere sanayi mallar› satmakta ve mevcut hammaddelere el koymaktad›r. Temel de ayn› olan sömürü tipi
63
Devrim Yolunda
KURTULUŞ için emperyalist politikalar›n ülkedeki uygula- temsilcisi konumundad›r. Oligarflinin di¤er kuy›c›s› olmak zorundad›r. Emperyalist herhangi rumlar› ile çeliflkileri göz önüne al›nd›¤›nda bir güçle T.C. oligarflisi çeliflkiye düflebilir. Oli- aksi bir durumda biran bile hükümet edemeyegarflik diktatörlü¤ün görece özerk yap›lanmas› ce¤i aç›kt›r. Yine, Türkiye’deki liberallerin s›dikkate al›nd›¤›nda, kendi ç›karlar› gere¤i za- n›f taban› flu ya da bu flekilde burjuvaziye daman zaman atipik hareketler görülebilir. Men- yanmaktad›r. Temel olarak bu kesimlerin orderes hükümetinin darbe ile devrilmesi, K›br›s dunun oligarflik yönetimdeki etkinli¤ine karfl› ç›kartmas› gibi. Fakat emperyalizmle çeliflkile- ç›kt›klar› ortadad›r. Yaln›zca bu kesimler deri uzlaflmaz de¤ildir. Ezilen halklara ve iflçi s›- ¤il, tekelci burjuvazinin bir k›sm› da ordunun n›f›na karfl› sürekli birlikteliklerini korurlar. bu mevcut bask›n rolüne karfl› ç›kmaktad›r. Bu kabaca analiz bize Türkiye’deki devrim Türkiye’deki devrimciler de ordunun oligarflik stratejisinin anti-emperyalist ve anti-oligarflik diktatörlük içerisindeki bask›n rolüne karfl› bir karakterde olmas›n› zorunlu k›lmaktad›r.. ç›kmaktad›r. Fakat devrimci hareket bununla Devrim stratejisinin taktik aç›l›mlar›n› itti- yetinemez. Bir bütün olarak s›n›fsal ç›karlar›nfaklar politikas› belirleyecektir. Temelde itti- dan dolay› ordunun bask›n rolüne karfl› ç›kan faklar politikas› baz› s›n›fsal tahlillere dayan- yap›lar›n da içerisinde kurumsallaflm›fl olan mak zorundad›r. Emperyalizm ve tekelci güçle- kapitalizmin her hücresinde do¤al olarak var rin devlet biçimi olan oligarflik diktatörlükten olan militarizme devrimciler temelden itiraz zarar gören tüm s›n›flar devrim mücadelesinde etmelidir. Ayn› zamanda devrimciler düflman›n proletaryan›n ittifaklar›d›r. Bu noktada çözüm- en güçlü bilefleni olan orduya m›zra¤›n sivri lenmesi gereken iki sorun vard›r: Birincisi, ucunu çevirmek zorundad›rlar. Fakat TSK’n›n devrimin öncülük sorunu, ikincisi ise, devrimin oligarflik blo¤un bir parças› oldu¤unu unutmastratejik karakteridir. Emperyalizm dönemi dan ve bu parçan›n emperyalist politikalar›n “Burjuvazinin barutunun tükendi¤i, proletar- bölgede ve ülkede uygulay›c›s› oldu¤unu unutyan›n tek gerçek devrimci s›n›f” olarak ortaya madan. Temel görev ise, bu hesaplaflmay› burç›kt›¤› dönemdir. Proletarya haricinde ilerici juva demokratik s›n›rlarda b›rakmamak, proleya da devrimci bir döneme öncülük edebilecek taryan›n nihai zaferine kadar götürebilmektir. bir s›n›f yoktur. Köylü, küçük üretici ya da ti- Yani nas›l ki bizim program›m›z liberallerin caretle u¤raflan küçük burjuvazi olsun, tekelci “demokratik” program›ndan çok ileri bir prolesermaye ile çeliflkileri uzlaflmaz de¤ildir. Tersi- tarya devrimi program› ise gündelik faaliyetine çeliflkileri kendi mülklerini korumak ya da miz de ayn› program›m›z gibi devrimci bir fadaha fazla mülk edinmek üzerindendir. Bu s›- aliyet olmak zorundad›r. n›flar›n emperyalizmle ya da tekelci burjuvazi Devrim, tek gerçek devrimci s›n›f›n mevcut ile olan çeliflkilerinden ancak proletarya kendi üretim tarz›n› de¤ifltirmek üzere müttefikleriöncülü¤ünde devrim mücadelesinde onlar› nin gücünü de arkas›na alarak, eski devlet memüttefikleri haline kanizmas›n› y›karak getirerek yararlanaiktidara gelmesidir. Devrim stratejisinin taktik açılımlabilir. Nas›l ki, devrimin en Her siyasi hareketemel sorunu iktidar rını ittifaklar politikası belirleyetin s›n›fsal bir karaksorunu ise, devrimci cektir. Temelde ittifaklar politikateri vard›r. AKP’nin sürecin en bafl sorunu sı bazı sınıfsal tahlillere dayans›n›fsal kökeni yo¤unöncülük sorunudur. mak zorundadır. Emperyalizm ve luklu olarak küçük ve Yar›-proleterler, yoktekelci güçlerin devlet biçimi olan orta burjuvaziye dasul köylüler, köy ve oligarşik diktatörlükten zarar göyanmaktad›r. Siyasi flehir küçük burjuvaren tüm sınıflar devrim mücadelehareketlerin siyasal zisi birinci elden kasinde proletaryanın ittifaklarıdır. taban›na bakarak zan›lmas› gerekilen Bu noktada çözümlenmesi geretemsil etti¤i s›n›f anatemel müttefiklerdir. ken iki sorun vardır: Birincisi, liz edilemez. AKP buProletaryan›n öncülüdevrimin öncülük sorunu, ikincisi gün uygulad›¤› iç ve ¤ünde gerçekleflecek ise, devrimin stratejik karakterid›fl politika itibar› ile kesintisiz devrim tekelci burjuvazinin stratejisini demokradir. 64
Devrim Yolunda
KURTULUŞ kapsayan genifllikte-muhtevada ve bütünlükte olmal›d›r. Böylece ancak mücadelenin k›sa-orta-uzun vadeli gerekleri yerine getirebilinir. Bu çerçevede k›sa vadeli görevlerimizi s›ralayacak olursak: a) Oligarflik diktatörlü¤ün bask›n gücü TSK’ya karfl› mücadeleyi kesintisiz bir biçimde sürdürmek. Mit-Jitem-kontrgerillaya ve gizli savafl ayg›tlar›n›n yok edilmesi do¤rultusunda pratik hatt› derinlefltirmek. b) Kürt sorununda ezilen halklar lehine demokratik bir çözüm alternatifini realize etmek. Kürt ve Türk halklar›n›n anti oligarflik antiemperyalist Demokratik halk devrimi yolunda stratejik ittifak›n› sa¤lamak. Çat› partisi örgütlenmesini derhal hayata geçirmek c) ‹flçi s›n›f›n›n ekonomik-demokratik tüm taleplerini gündelik mücadele hatt›nda yükseltmeli ve bu taleplerle devrim mücadelesi aras›nda ba¤ kurmal›y›z. Paras›z sa¤l›k, e¤itim-bar›nma hakk›- ifl güvencesi- sendika hakk› gibi konularda mücadeleyi yükseltmeliyiz. S›n›f içerisinde flovenist e¤ilimlerle mücadele etmeliyiz. Hareketin temel hücrelerini proletarya içerisinde oluflturmal›y›z. d) ‹flsizler, yar› proleterler, yoksul köylüler,k›r ve kent küçük burjuvazisi kökenli kitleleri demokratik halk devrimi yolunda seferber edebilecek örgütlenmeler teflkil etmeli. Proletaryan›n öncülü¤ünde proletaryan›n müttefiki bu kitlelerle ittifak iliflkileri teflkil etmeliyiz. e) Emperyalist güçlerin baflta bölgedeki hegemonya savafllar›na karfl› halklar›n özgürlü¤ü ve “kendi kaderlerini tayin etme hakk›ndan yola ç›karak antiemperyalist ve enternasyonalist bir çizgiyi prati¤e geçirmeliyiz. Baflta Ortado¤u’da olmak üzere dünya ezilen halklar›n› ve iflçi s›n›f›n›n mücadele birli¤ini, dayan›flmas›n› realize edebilecek örgütlenmelere gitmeliyiz. f) Devrimci hareketin birli¤ini memleket çap›nda gerçeklefltirebilecek bir hatt› hayata geçirmeliyiz. Çat› partisini bu ba¤lamda bir olanak olarak de¤erlendirmeliyiz. g) Kad›n kurtulufl hareketinin erkek egemen ideolojiye karfl› yürüttü¤ü mücadelenin desteklenmesi ve önünün aç›lmas› gerekmektedir. h) Do¤al çevreyi yok eden kapitalizme karfl› çevre mücadelesinin devrimci-militan bir flekilde yürütülmesi gerekmektedir.
tik halk devrimi olarak adland›r›yoruz. Demokratik halk devrimi proletaryan›n öncülü¤ünde, proletarya ve müttefiklerinin iktidar sürecini anlat›r. Bu kesintisiz bir devrim sürecidir çünkü kazan›lan demokrasi ve elde edilen iktidar ile kesintisiz bir biçimde sosyalizmin inflas› planlanmaktad›r. Oligarflik diktatörlü¤ün iktidar› herhangi bir bar›flç›l yoldan proletaryaya teslim etmesi beklenemez. Bu yüzden proletaryan›n öncü güçleri proletarya devriminin gerçekçi ve somut arac›n› haz›rlamakla yükümlüdürler. ‹ttifak politikalar› düflman güçlerde hedef al›nacak odaklar buna göre belirlenmelidir. “Proletarya, otokrasinin direniflini fliddet yoluyla k›rmak ve burjuvazinin yalpalayan tavr›n› etkisizlefltirmek için, köylülü¤ün büyük kütlesini yan›na çekerek demokratik devrimi sonuna kadar götürmelidir. Proletarya, burjuvazinin direniflini fliddet yoluyla k›rmak ve köylülük ve küçük burjuvazinin yalpalayan tavr›n› etkisizlefltirmek için, halk›n yar› proleter unsurlar›n› yan›na çekerek sosyalist devrimi gerçeklefltirmelidir.” (V. ‹. Lenin, Demokratik Devrimde Sosyal Demokrasinin ‹ki Takti¤i, ‹nter Yay›nlar›, 1994, s. 116). Demokratik halk devrimi mücadelesinin önünün aç›lmas› için Kürt sorununun iflçi s›n›f› ve ezilen halklar lehine çözülmesi bir görev olarak önümüzde duruyor. Artan flovenizm Türk ve Kürt halklar› aras›ndaki kardefllik ortam›n› dinamitlemekte ve iki halk›n iflçi ve emekçilerinin egemenlere karfl› mücadele birli¤ini engellemektedir. Ordu kirli savaflla varl›¤›n› ve gereklili¤ini pekifltirmekte, oligarflik yönetimdeki bask›n rolünü devam ettirebilmesinin önemli payandalar›ndan birini oluflturmaktad›r. TC oligarflisine karfl› Türkiye iflçi s›n›f› ve ezilenlerinin ve Kürt iflçi ve emekçilerinin mücadele ortakl›¤›n›n yarat›lmas› gerekiyor. Bu ba¤lamda Türkiye devrimci hareketi için Kürt özgürlük hareketi ile ittifak› stratejik bir gereklilik olarak belirlenmeli. Ve bunun uygun araçlar› yarat›lmal›d›r. Pratik hayata geçmeyen programatik yaklafl›mlar yaln›zca entelektüel belirlemeler ya da tart›flmalar olarak kal›rlar. Devrimci yap› program›n› ancak pratikte s›nanan taktik önermelerle s›nayabilir. Bu taktik önermeler programatik bütünlüklü çerçevenin tümünü
65
TÜRKİYE’DE FAŞİST HAREKETİN KÖKENLERİ
GEÇ OSMANLIDAN GENÇ CUMHURİYETE
MİLLİYETÇİLİK RIDVAN TURAN
ürkiye’de faflist hareketin gelifliminde en önemli etken ‹kinci Paylafl›m savafl›na ön gelen günlerde bafllayan ve yerini savafl bitiminden sonra Amerikan Emperyalizmine b›rakan Alman Emperyalizmiydi. Faflist hareketin geliflim süreci gözlenirse, Amerikan ve Alman Emperyalizmi taraf›ndan desteklenmeden önce, bir bak›ma bu süreçler için ön aç›c› olan Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun sonu ve Cumhuriyetin bafl› itibar›yla dünyadaki emsallerinden farkl› olmayan bir flekilde belirginleflen, Türk milliyetçili¤i ideolojisidir. Hiç kuflkusuz, Frans›z ‹htilalinin siyasal rüzgarlar›, Osmanl› ayd›nlar›n› çok derinden etkilemifl ve milliyetçili¤in geliflimine emsalsiz katk›lar sa¤lam›flt›. Osmanl› Devletinde Alman etkisinin hissedilmeye bafllamas› 1880’li y›llara rastlar. Bu dönem Osmanl› Devletinin sömürgelefltirilme politikalar›n›n a¤›rl›kl› olarak ‹ngiltere, Fransa ve Rusya aras›nda planland›¤› bir dönemdir. Bu emperyalistlerin içinde Almanya’n›n soruna yaklafl›m› özel bir önem arz etmektedir. Almanya, sömürgelefltirme politikalar›n›n tam anlam›yla hayata geçece¤i an›n, ayn› zamanda Osmanl› Devletinin Alman egemenli¤ine geçece¤i an oldu¤unu düflünerek bir anlamda soruna temkinli yaklaflmaktayd›. Alman flarkiyatç›lar›ndan W. Roscher, ileride Osmanl› ‹mparatorlu¤u ya¤maland›¤› zaman “Küçük Asya”n›n Almanya’ya ba¤lanaca¤›n› iddia ederken, bir baflka flarkiyatç› A. Lagarde, Alman d›fl politikas›n›n en önemli görevlerinden birinin Anadolu’nun kolonizasyonunu gerçeklefltirmek oldu¤unu söylüyordu. Bu andan sonra Alman d›fl politikas›, Do¤uya yay›lmay› hedef seçerek,
Balkanlar-Bo¤azlar-Basra hatt›n› Alman hayat alan› olarak saptam›flt›r. Kral II. Wilhelm, Alman Emperyalizminin ç›karlar› do¤rultusunda, imparatorlu¤un parçalanmas›n› öngören klasik emperyalist tavra karfl›, imparatorlu¤un tümünü savunarak Osmanl›larla iyi iliflkiler yakalam›flt›. K›sa sürede di¤er emperyalistlerin aç›kça görülen düflman tutumuna karfl›, Alman emperyalizmi, bir hami rolü üstlenerek pirim yapm›flt›. Osmanl› iktidar›nca tan›nan imtiyazlar nedeniyle, Alman emperyalizmi, k›sa sürede Anadolu’da etkin bir güç konumuna geldi ve Alman sermaye ihrac› büyük boyutlara vard›. Örne¤in Alman sermayesinin devlerinden Alman Bankas›, Alman-fiark Bankas› Anadolu’da kuruldu. 1890 Alman-Osmanl› Ticaret Anlaflmas›, Alman emperyalistlerine büyük imtiyazlar tan›d›. Özellikle 1888’de Ba¤dat demiryolunun imtiyaz›n›n Almanlara verilmesi ile Almanlar, Anadolu’da etkilerini ve kolonizasyon amaçlar›n› gerçeklefltirmek için çok büyük bir ad›m att›lar. Ticaret ve sanayinin yan›nda askeri ve idari bürokrasinin ›slah› için, Almanlar›n üslendikleri görevler sonucu, Osmanl› devlet mekanizmas›, Alman normlar›na göre flekillendirildi. Bu dönemde birçok Alman subay› Osmanl› ordusunda göreve bafllam›flt›. Almanlar, dönemin ‹stanbul büyükelçisi Wangheimer’in deyifliyle “Türkiye’de orduyu kontrol eden güç biz oldukça Almanya’ya muhalif hiçbir hükümet iktidarda kalamaz”, tarz› bir fikre sahip olduklar›ndan dolay› özellikle ordu üzerinde çok duruyorlard›. Osmanl›’da Alman etkisinin gücü, ‹ttihat ve
T
66
Devrim Yolunda
KURTULUŞ Terakki’nin iktidara geldi¤i dönemde askeri ve siyasi önderlikte, Alman propagandas›na gerek kalmayacak kadar artm›fl, özellikle Alman ekolüne göre yetiflmifl askeri bürokraside Almanlar›n dost ve do¤al müttefik oldu¤u genel kan› haline gelmiflti. Elbette Almanlar emperyalist ç›karlar›na uygun bir iliflki kurmufllard›. Emperyalist ç›karlar ve Almanlar›n Do¤uya do¤ru yay›lma politikalar› do¤rultusunda bir ideolojik etki yaratmak gerekmekteydi. Uzun süre Osmanl›’y› ve Yak›n Do¤udaki siyasal durumu inceleyen Alman oryantalistleri, bu ideolojik etkinin Pantürkizmle sa¤lanabilece¤ini düflünmekteydiler. Bu nedenle Alman üniversitelerinde Almanlar›n Yak›n Do¤udaki emperyalist ç›karlar› do¤rultusunda Pantürkizm ideolojisi üretilmeye ve Osmanl› bürokrasisine pompalanmaya baflland›. Pangermanizm politikalar›na eklemlenecek bir Pantürkizm ideolojisinin en ateflli savunucular›ndan biri ‹ttihat ve Terakki önder kadrolar›ndan Harbiye Naz›r› Enver Paflayd›. Hesaba göre Almanlar dünyaya, ‹ttihatç› iktidarsa Asya’ya hakim olacakt›. Siyasal alanda da var olan Alman etkisi nedeniyle kat›ks›z bir Alman hayran› olan Enver Paflan›n da kapal› kap›lar arkas›nda yürüttü¤ü manevralarla Birinci Paylafl›m savafl›na giren Osmanl› Devleti, savafl›n sonucunda kesin bir Alman galibiyeti bekliyordu. Gerek Balkan savafllar›nda umulan zaferin elde edilemeyifli, gerekse de Birinci Paylafl›m savafl›ndan zaferle ç›k›lamay›fl› ile resmi devlet ideolojisinde var olan Panislamist vurgu yerini Pantürkist bir vurguya b›rakm›flt›. ‹slamiyet’in ortak payda ve bütünlefltirici ö¤e oldu¤u genifl imparatorluk topraklar› darald›kça ve Anadolu yar›madas›na s›k›flt›kça, bütünlefltirici ideoloji -resmi ideoloji- de milliyetçilik rüzgarlar›n›n etkisiyle, do¤al olarak Anadolu’da yaflayan Türklere daha etkin bir tarzda hitap edecek olan Türkçülük ideolojisi olarak belirginleflti. Milliyetçilik, ayn› zamanda toprak kayb›na daha fazla tahammül edemeyecek olan ve bir flekilde bu gidifli engellemeye çal›flan bürokrat-ayd›n zümrenin ideolojisi olmufltu. Almanlar›n gelifliminin kayna¤›n› milliyetçilikte, nasyonal ekonomide gören Ziya Gökalp, Tekin Alp gibi Türk milliyetçileri, Türkiye Burjuvazisini yaratmak için Alman milli iktisat teorisyenlerinden Fichte, List, Gentz, Müller- esinlenmifllerdi. Bundan sonra milliyetçilik, çok uluslu bir devletten ulus devlete geçiflte ulusal pazar yarat-
mak ve bu pazara hakim olmak isteyen yeni s›n›f›n ideolojisi olarak flekillenmeye bafllayacakt›. Kurtulufl savafl›n›n kazan›lmas› ile ulusalc›l›k baflka bir niteli¤e büründü. 1908’le ilk ad›m›n› atm›fl olan burjuva demokratik geliflim süreci, Osmanl› toplumunun yap›sal özellikleri; yerleflik bir sanayiinin olmay›fl›; tar›m toplumu olma özelli¤i ve milli bir burjuva s›n›f›n›n olmay›fl›; bunlarla birlikte ‹ttihat ve Terakki’nin kapitalizmi gelifltirmek için att›¤› ad›mlar›n Alman emperyalizmine teslim olunmas› sonucunu do¤urmas›; ve savafltan yenilgi ile ç›k›lmas› sonucunda ‹ttihat ve Terakki iktidardan uzaklaflm›flt›. 1919 ile bafllayan “Kurtulufl” Mücadelesi süreci, 1908 deneyimi ile baflar›lamayan› yeniden denemenin ad› haline geldi. “Kurtulufl” Mücadelesi, aç›k iflgale karfl› kazand›¤› zaferin hemen ard›ndan, kazan›lan zaferle kurulmufl olan ulus devletin ideolojik zeminini de oluflturma çabalar›na giriflti. Zafer kazan›lm›fl, aç›k iflgal k›r›lm›flt›. Bu zafer ayn› zamanda bir bat›l›laflma hareketine dönüflece¤i için zorunlu olarak genç cumhuriyetin siyasaltarihsel-ideolojik referanslar› yenilenmeli, amaca uygun k›l›nmal›yd›. Bu aç›dan da genç cumhuriyetin önündeki en birincil engel olan, Osmanl›’n›n siyasal-tarihsel-ideolojik referanslar›ndan kopuflmak gerekmekteydi. K›sa sürede geleneksel Osmanl› bürokrasisi ve devlet yap›s›ndan kopufllar sa¤lanmaya çal›fl›ld›. Hilafetin kald›r›lmas›, tekke ve zaviyelerin kapat›lmas›, fleri hukuk anlay›fl›n›n ilgas›, yerine bat›l› medeniyetlerin hukuk anlay›fllar›n›n getirilmesi, toplumsal yaflant›n›n Bat› normlar›na göre düzenlenmeye (k›l›k k›yafet yasas› vb.) çal›fl›lmas›, hemen her konuda referans noktas› olarak Bat›n›n al›nmas› yöneliminin sonuçlar›yd›. Osmanl›’dan mümkün oldu¤unca radikal bir kopufl sa¤lamak için, tarih alan›nda da Osmanl› tarihi ve kültürü bir tarafa b›rak›larak Osmanl› öncesi döneme yönelindi. Bu amaçla kurulan Türk Tarihi ve Türk Dili Tetkik Cemiyetleri, Osmanl› miras›na gerek b›rakmayacak bilimsel (!) sonuçlar elde ettiler. Tarihsel referanslar, Osmanl›’y› atlayarak daha gerilere yöneldi. Oluflturulan tarih tezi insanl›¤›n geri kalan kesimlerinin tafl devri yaflad›¤› bir dönemde, Türklerin, Orta Asya’da geliflkin bir maden devri oluflturduklar› ve iklim de¤iflikli¤i nedeniyle tüm dünyaya yay›larak, di¤er medeniyet-
67
Devrim Yolunda
KURTULUŞ leri oluflturduklar› bilimsel gerçekli¤ini (!) bir tutmak, “imtiyazs›z”, “s›n›fs›z”, “birbirini seanda buluverdi. Yine oluflturulan Dil Teorisi ven” insanlar yaratmak için devlet bütçesinden ile bir anda öz Türkçe’nin di¤er dillerin kayna- finanse edilerek Halk Evleri kuruldu. Zorunlu ¤› oldu¤u gerçe¤i keflfedildi. Bu temeller üze- iskan kanunu ile Kürtler yüzlerce y›l yaflad›krinde bir ulusal kimlik oluflturulmaya bafllan- lar› yerlerinden uzaklaflt›r›ld›lar. Faflist ‹tald›; ama anlafl›laca¤› üzere bu çok da sa¤l›kl› ol- yan ceza yasas›ndan al›nan 141-142. maddeleri mayan bir ulusal kimlikti. Antropolojik olarak ile devlete karfl› ifllenen suçlarla ilgili hüküm“Türk’ü” tan›mlayabilmek için ise yine M. Ke- ler de¤ifltirildi ve a¤›rlaflt›r›ld›. ‹flçi s›n›f›n›n örmal’in emirleriyle yurtd›fl›ndan kafatas›, ke- gütlenmesini engellemek için yeni yasalar mik vb. ölçüm aletleri getirildi. oluflturuldu. Türkiye’deki komünistler bu dö“Kurtulufl” Savafl›n›n “zaferle” sonuçlanma- nemde sürekli kovuflturmalara u¤rad›lar, tus›ndan sonra milliyetçilik olgusu gerici bir ni- tukland›lar. ‹flçi s›n›f›n› tek parti diktatörlü¤ü teli¤e do¤ru evrilmeye bafllad›. Ulusal mücade- do¤rultusunda örgütlemek için çeflitli iflkollalenin örgütlenmesi s›ras›nda, baflta Kürtler ol- r›nda iflçi dernekleri, iflçi birlikleri kuruldu. mak üzere, birçok halka vaadedilen haklar sa- Derneklerin bafl›na partililer getirildi. Mebus vafl sonras› unutuldu; ve halklara ola¤anüstü seçimlerinde yukar›dan atanm›fl “iflçi Mebusu” bir asimilasyon diskriminasyon ve Türklefltir- ad› verilen kifliler meclise sokuldu. ‹flçilerin me politikas› dayat›ld›. Halklar›n farkl› özellik- fabrikalarda her tür yay›n› okumalar› engelleri bu süreçte Türklük potas› içinde eritilmeye lendi, bütün iflçilerin parmak izlerinin al›nmabaflland›. Türkiye Devleti de bu özelliklere uy- s› için yasa ç›kar›ld›. Faflizmde var olan tek ve gun flekilde yeniden flekillendi. Özellikle ‘29 zorunlu sendikac›l›k modelinin bir de¤iflik modünya bunal›m›n›n etkisi ile devlet bürokrasi- deli olarak iflçi esnaf birlikleri örgütlendirildi. si, 30’lar›n bafllang›c›nda yeni iktisadi politika- Bu birliklere üye olmayanlara ifl vermek suç lar› yürürlü¤e koydu. Varolan bunal›m› atlata- haline getirildi. Grev ve lokavt yasa¤› getirildi. bilmek için ekonominin d›fla ba¤›ml›l›¤›n› Yasal düzenlemelere ek olarak tüm yap›lmak azaltmak, ithalat› asgari düzeye indirmek gibi istenenlere ideolojik destek oluflturmak için bir gerekli olan iktisadi önlemler daha farkl› bir süre sonra Türk Tarih Teorisi ve Günefl-Dil Teidari örgütlenmeyi gerektiriyordu. Devletin ni- orisi gibi faflist teoriler yarat›ld›. Milli Türk teli¤inde var olan bask›c›l›¤›n, denetçili¤in art- Talebe Birli¤i, parti hakimiyeti alt›na al›narak mas›, do¤al olarak kiflisel hak ve özgürlüklerin partinin ideolojik propagandas›n› yapan bir örk›s›tlanmas› anlam›na gelecekti. güt haline getirdi vb. Faflist ‹talya’n›n siyasal-idari örgütlenmesiTüm bunlar› nas›l de¤erlendirmek gerek? nin örnek al›nd›¤› bu dönemde pratik olarak flu Her fleyden önce Kemalizm savafl döneminde ad›mlar at›ld›: 1931’de toplanan Cumhuriyet oluflmaya bafllayan, ama mevcut koflullar nedeHalk F›rkas›n›n 3. niyle reaksiyoner bir Büyük Kurultay›nda milliyetçilikle kendi“Kurtuluş” Savaşının “zaferle” soparti genel sekreteri sini ifade eden, idenuçlanmasından sonra milliyetçiRecep Bey’in devletçiolojik zeminini 30’lu lik olgusu gerici bir niteliğe doğru lik, ink›lapç›l›k ve y›llarda dünyadaki halkç›l›k konular›nda faflist de¤iflimler neevrilmeye başladı. Ulusal mücagelifltirdi¤i faflizan gödeniyle floven ve geridelenin örgütlenmesi sırasında, rüflleri topluma beci bir ideolojik tarzla başta Kürtler olmak üzere, birçok nimsetmek için, topkesin temeller üzerinhalka vaadedilen haklar savaş lumun bütün kesimlede kurmufl oldu. Yani sonrası unutuldu; ve halklara olarini içine alacak olan tek parti nezdinde, ğanüstü bir asimilasyon diskrimiyukar›dan afla¤› örkemalist diktan›n nasyon ve Türkleştirme politikası gütlenen bir model gerçek niteli¤i belirdayatıldı. Halkların farklı özellikgelifltirildi. Halk› tek ginleflmeye bafllad›. leri bu süreçte Türklük potası parti diktatörlü¤üne Bu dönem 1929 bunaiçinde eritilmeye başlandı. Türkiba¤lamak, halk› parl›m› nedeniyle liberal ye Devleti de bu özelliklere uytinin bir uzant›s› gibi, ekonomik iflleyiflin gun şekilde yeniden şekillendi. parti denetiminde de¤er yitirdi¤i, yerine
68
Devrim Yolunda
KURTULUŞ devletin ekonomiye daha fazla müdahale etmesinin gerekli oldu¤u fikrinin hakim oldu¤u bir dönemdi. Buna paralel olarak siyasette ve hatta toplumsal yaflant›da da bu dönem devletin belirleyici, bask›c› niteli¤inin artt›¤› bir dönem oldu. Özellikle Avrupa’daki faflist deneyimler ve tahkim edilmifl güçlü devlet yap›lar›, insan haklar› ve demokrasiyi ihlal eden terörist devlet yap›s›, birçok ülkeyi oldu¤u gibi genç cumhuriyeti de etkilemifl oldu. Burada karfl›t bir etken belki Sovyetler Birli¤i ile olan iliflkiler olabilirdi. Zira Ekim Devrimi, Anadolu’da çok önemli bir etki ve sempati do¤urmufltu. Kurtulufl Savafl› ise genç Sovyet ülkesi taraf›ndan her anlamda desteklenmiflti. Buna karfl›n, ilk dönemlerde Türkiye’de komünistlerin örgütlenmesine göz yumulmufltu. Sovyet etkisi nedeniyle orduda rütbeler omuzlardan kollara indirilmifl, subaylarla erat ayn› tay›ndan yer olmufl ve askerler birbirlerine yoldafl diye hitap etmeye bafllam›fllard›. Dostluk iki ülke aras›nda hemen her konudaki iflbirliklerinde gözlenebiliyordu. Bütün emperyalist haydutlara karfl›n tek dost, Sovyetler Birli¤i olmufltu. Ancak asker-bürokrat kesimin ve 30’lara do¤ru da yeni geliflmeye bafllayan burjuvazinin s›n›fsal ç›karlar›n›n Bat›l› ülkeler tipinde bir modernleflmeyi hedefliyor olmas› Sovyetler Birli¤i ile iliflkilerin zay›flamas›na yol açt›. Özellikle Alman karfl› propagandas› iki ülke aras› iliflkileri zay›flatt›. ‹flçi s›n›f› ile komünistlere karfl› bask›n›n iyice artt›r›lmas› bunun göstergelerinden biri olmufltu. ‹liflkilerin iyice zay›flam›fl olmas›yla da, Türkiye Cumhuriyeti ideolojik düzeyde faflist kamp›n etkisine daha fazla girmifl oluyordu. 1800’lü y›llardan sonra belirginleflmeye bafllayan Türk milliyetçili¤i olgusu ancak 20. yüzy›l›n ilk çeyre¤inde kesin hatlara sahip olabildi. 1800’lü y›llarda belirginleflmeye bafllayan milliyetçi ak›m Osmanl›n›n etnik ve dinsel özelliklerine uygun, ›rksal tan›mlamalardan uzak bir nitelikteydi. Çok uluslu ve çok dinli yap›s›ndan dolay› ›rki bir milliyetçilik tan›m› imparatorlu¤un varl›¤›n› tehdit eden bir tan›mlamayd›. Birinci Paylafl›m savafl› ve Osmanl›n›n y›k›l›fl›na kadar belirginleflen milliyetçilik ise imparatorlu¤un y›k›l›fl›n› engellemek için bir araç olarak kullan›lmaya çal›fl›lm›fl, ‹slamiyet’in birlefltirici bir etken olma özelli¤ini kaybetmesi ile bir çeflit yeni birlefltirici unsur olarak flekillenmiflti. Ancak impara-
torlu¤un y›k›m›n›n engellenememesi ile birlikte, milliyetçili¤in niteli¤i Türklerin kendi ulus devletinin emperyalistlere karfl› savunusunun ideolojik ifadesi flekline büründü. Fakat tarihin bir ironisi olsa gerek emperyalizme karfl› flekillenen bu ideolojinin ana motifi, emperyalist bat› devletlerinden çal›nt› bir bat›l›laflma anlay›fl›yd›. Bu ana motif nedeniyle flekillenen milliyetçilik anlay›fl›n›n ‹slam-d›fl› (bu dönemde faflist zihniyet dahi ‹slamiyet öncesi dine dönüfl amac›ndayd›. Çünkü ‹slamiyet uluslaflma sürecinin, bat›l›laflman›n engeli olarak görülmekteydi) bir niteli¤i vard›. Ulusal kurtulufl savafl› sonuçland›r›ld›¤›ndaysa Türk milliyetçili¤i emperyalizme karfl› verdi¤i savafltaki niteli¤ini ve hakl›l›¤›n› iyice yitirerek floven ve gerici bir niteli¤e büründü. Bu zemin üzerinden 1930’lara gelindi¤inde, birbirleriyle birçok de¤ifl noktalar› olsa da asli olarak “resmi devlet milliyetçili¤i” ideolojik ifadesini tek parti diktatoryas› ve Kemalizm’de buluyor, bundan baflka bir kulvarda ise dünyada faflizmin kazand›¤› prestij nedeniyle faflist hareket belirginleflmeye bafll›yordu. CUMHUR‹YET, KEMAL‹ZM VE MODERNLEfiME
Burada geçerken Kurtulufl Savafl› sonras›ndaki ekonomik, siyasi, toplumsal sürece ana hatlar›yla tekrar de¤inmek faydal› olacak. Zira bu süreçlerin hemen tümü, dünyadaki siyasal evrimlerin, dönemin Türkiye’sindeki özgül birer yans›mas› olarak flekillenmifltir. Bu nedenle de ülkedeki özgüllükleri kavramak genel olarak dünyadaki siyasal dönüflümleri kavramakla mümkün olacakt›r. 30’lu y›llar Kemalizm’in siyasal niteli¤inin iyice netleflti¤i dönemdir. Kurtulufl Savafl›n›n kazan›lmas›na kadar Kemalizm henüz oluflmakta olan, oluflumunu ve fleklini henüz belirleyememifl bir niteli¤e sahiptir. Bununla birlikte bu y›llarda da Kemalizm’i betimleyecek olan en genel söylem Kemalizm’in “bat›l›laflmac›” yönüdür. Bu genel olgu savafl sonras› kendini ekonomik, siyasal, toplumsal at›l›mlarla tahkim etmifl ve Kemalizm de bu nedenle nitelikçe daha belirgin bir flekle evrilmifltir. Bu nedenle, Kemalizm, incelenmeye baflland›¤›nda asli ve gözden kaç›r›lmamas› gereken olgu, Kemalizm’in bat›l›laflmac› özelli¤idir. Daha önce de tart›flt›¤›m›z gibi bu bat›l›laflmac›l›k olgusu fle-
69
Devrim Yolunda
KURTULUŞ killenmekte olan milliyetçilik ak›m›n›n bir so- retori¤e bürünmüfltür. nucu olarak, c›l›z ticaret burjuvazisi ve ayn› s›Peki flimdi gerçek M. Kemal hangisidir? Ann›fsal ç›karlara sahip unsurlar›n, yani asker, ti-emperyalist olan m›? Liberal olan m›? Tek bürokrat ve ayd›n kesimin siyasal ç›kar ve ta- partici olan m›? Cumhuriyetçi ve demokrat sarruflar› do¤rultusunda flekillenmifltir. Bat›l›- olan m›? Komünistlerle iflbirli¤i yapan m›? laflma olgusu M. Kemal’in kendi istemleriyle Yoksa onlar› tasfiye eden mi? Hangisi?... Krobirlikte, ancak bu amaç ve istemleri daha da nolojik bir bütünlük içinde de¤erlendirilmediaflan ve belirleyen s›n›fsal bir arka plana sa- ¤inde M. Kemal bunlardan herhangi birisi olahiptir. Soruna böyle bak›ld›¤›nda, Kema- bilir. Örne¤in anti-emperyalist söylemi, savafl lizm’in, baflka referanslara göre eklektik gö- dönemindeki sosyalizan söylemi, genç Sovyet rünmekle birlikte kendi içinde nispeten tutarl› ülkesine yak›nl›¤› M. Kemal’i bu eksenden debir sisteme sahip oldu¤u söylenebilir. ¤erlendiren sosyalistler için bir referans olarak Kemalizm aç›k iflgale karfl› bir direnifl gös- -fiefik Hüsnü ve a¤›rl›kl› olarak THKP-C haretermifl, hatta aç›k iflgali k›rm›flt›r. Kemalizm ketinde oldu¤u gibi- al›nabilir. ‹slamc› dinailk dönemlerde baflta komünistler olmak üzere, miklerle iflbirli¤i yaparken gösterdi¤i uzlaflmaKürtlerle, ‹slamc›larla iflbirli¤i yapabilmifltir. c› tavr› flu anda oldu¤u gibi -a¤›rl›kl› olarak Özellikle 20-23 aras› Ekim Devriminin yaratt›- devlet yanl›s› ‹slami odaklarca- bir k›s›m ‹sla¤› etki nedeniyle M. Kemal sosyalist bir söyle- mi sektörlerce referans olarak al›nabilir. Ya da me sahip olmufltur. Yine bu dönemde Kürt afli- diktatoryal tek partici tavr›n› ve güçlü devlet ret reisleriyle, bir k›s›m tarikat fleyhleriyle biz- anlay›fl›n›, milliyetçi, floven söylemlerini refezat görüflen ve iflbirli¤i öneren M. Kemal’dir. rans gösterenlerce faflist olarak -Nazi AlmanAncak yine ayn› M. Kemal, savafl sonras› bu yas›’n›n ideologlar›nca ve halihaz›rda bir k›s›m güç odaklar›yla çat›flm›fl, onlar› tasfiye etmek sosyalist sektörlerce- nitelendirilebilir. Örnekiçin çaba göstermifltir. Savafl sonras› tasfiye ça- leri uzatmak mümkündür. Ancak sorulmas› balar›ndan ilk komügereken temel soru nist hareket, ard›nM. Kemal’in icraatladan Kürtler ve ‹slamr› nezdinde Kemaİmparatorluğun yıkımının engellec›lar nasibini alm›flt›. lizm’in bunlardan nememesi ile birlikte, milliyetçiliBu odaklar›n tasfiyehangisi oldu¤u soruğin niteliği Türklerin kendi ulus sudur. Kemalizm asli sinden sonra da düdevletinin emperyalistlere karşı olarak bunlar›n hiçbizen içi baflka odaklasavunusunun ideolojik ifadesi riyle özdefl de¤ildir; r›n tasfiyesine giriflilşekline büründü. Fakat tarihin bir ancak kronolojik ve mifltir. Takrir-i Süironisi olsa gerek emperyalizme tarihsel materyalist kun rejimi, Terakkikarşı şekillenen bu ideolojinin bir bütünlükle bak›lperver Cumhuriyet d›¤›nda hepsiyle özF›rkas›n›n ve Serbest ana motifi, emperyalist batı devdefltir. Ancak bu ö¤eF›rkan›n kapat›lmas› letlerinden çalıntı bir batılılaşma lerin hemen hepsi M. olaylar›n› böyle kavanlayışıydı. Bu ana motif nedeKemal’in de dahil olramak gerekir. Bu döniyle şekillenen milliyetçilik andu¤u s›n›f›n ç›karlar› nem M. Kemal’in silayışının İslam-dışı (bu dönemde do¤rultusunda bir bayasal olarak da tek faşist zihniyet dahi İslamiyet önt›l›laflma özlemi ekseparti tarafl›s› oldu¤u cesi dine dönüş amacındaydı. ninde yer al›rlar. Peki ve bunu dillendirdi¤i Çünkü İslamiyet uluslaşma sürebu s›n›f›n ç›karlar› bir dönemdir. Bunlarcinin, batılılaşmanın engeli olarak do¤rultusunda ortaya la birlikte M. Kemal, görülmekteydi) bir niteliği vardı. konan bat›l›laflma iktisaden kimi zaman Ulusal kurtuluş savaşı sonuçlanamac› nedir? Bu liberal kapitalizmi sadırıldığındaysa Türk milliyetçiliamaç ne gibi araçlar›, vunmufl, kimi zaman icraatlar› yaratm›fldevletçilik tarafl›s› olği emperyalizme karşı verdiği sat›r? mufl ve hatta bazen vaştaki niteliğini ve haklılığını Ana hedef olarak de kapitalizm ve emiyice yitirerek şoven ve gerici bir bat›l›laflma konulduperyalizm karfl›t› bir niteliğe büründü. 70
Devrim Yolunda
KURTULUŞ ¤unda bu hedef kuflkusuz kendine uygun bir siyasal, ekonomik ve toplumsal model yaratm›flt›r. Zaten bat›l›laflmadan murad bat›ya özgü bir siyasal-ekonomik-toplumsal yaflay›flt›r. Bat›l›laflma ekonomik olarak kapitalizmi öngörmektedir, bu nedenle ulus devletin ve iç pazar›n yarat›lmas›, aç›k iflgalin k›r›lmas›, bunlardan öte güçlü bir burjuva s›n›f›n›n yarat›lmas› gerekmektedir. Aç›k iflgalin k›r›lmas› iflgale karfl› olan bütün iç ve d›fl dinamiklerin seferber edilmesiyle olas›d›r. Bu nedenle d›flar›da Sovyetler Birli¤i ile, içeride de baflta komünistlerle Kürtlerle, fleyhlerle ve di¤er muhaliflerle iflbirli¤ine gidilmifltir. Yine ulus devletin kurulmas› ve iç pazar›n yarat›lmas› buna uygun bir ideolojiyi, milliyetçilik ideolojisinin üretilmesini zorunlu k›lm›flt›r. Bu nedenle birinci bölümde söz etti¤imiz gibi Osmanl›’y› reddeden daha eskilere dayanan tarihsel referanslar do¤rultusunda yeni bir tarih yarat›lm›flt›r. Bu tarih ayn› zamanda egemen s›n›f›n resmi ideolojisidir. Her türlü inkarc›, asimilasyoncu ve diskriminasyoncu siyasal ad›m›n kayna¤›n› burada görmek yanl›fl olmaz. Kapitalizmin yarat›lmas› ve geliflmesi için sanayi burjuvazisine ihtiyaç vard›r; ancak yeterli bir geliflkinli¤e sahip olmad›¤› için, bu s›n›f›n yarat›lmas› ve gelifltirilmesi gerekecektir. Bu nedenle liberalizmin savunusu yap›lm›fl, ama sanayinin devlet kat›l›m› olmadan geliflmeyece¤i görüldü¤ünde devletin iflin içine girmesi, devletçilik ad›yla savunulmufltur. Devlet, bizzat kâr getirmeyecek alanlara yat›r›m yaparak o sektörü kârl› k›lm›fl, sektörden sanayicilere ucuz ara mal sa¤lam›fl, gümrük duvarlar› yaratarak, gerekli sektörlere sübvansiyonlar sa¤layarak, kâra geçen sektörleri sanayicilere devrederek bir sanayi burjuvazisi yaratmaya çal›flm›flt›r. Sanayi burjuvazisinin geliflimi için bütün iflçi eylemlerini grevleri yasaklam›fl, komünistleri tutuklam›fl, bu yolda ‹talyan faflizminin bütün gerici yasal düzenlemelerini uygulamaya koymufltur. Yine bu amaca uygun bir hukuki üstyap› Avrupa’dan ithal edilmifl; bu yeni sisteme uygun bir toplumsal düzen de tepeden inme bir flekilde uygulanmaya bafllanm›fl; k›l›k k›yafet, yaz›, ölçü-tart› de¤iflimleri yasal düzenlemelerle mecbur k›l›nm›flt›r. Ayr›ca hem bu icraatlar›n yap›lmas› için, hem de dünyadaki hakim yönelimin 1929 Bunal›m› sonras› (faflizmin yükselifli) her türden özgürlükçü anlay›fl›n yads›nmas›n› do¤urdu¤u için
bütün muhaliflerin ve hatta düzen içi muhaliflerin dahi tasfiyeleri sa¤lanm›flt›r. Bütün siyasal, ekonomik, toplumsal tercihler malum amaç do¤rultusunda iç ve d›fl siyasal koflullar›n belirleyicili¤inde ortaya ç›km›flt›r. Tarihsel süreç Türkiye’de böyle akm›flt›r; ve bunun nedeni, baflka türlü olmas›n›n olanaks›zl›¤›ndan kaynaklanmaktad›r. CUMHUR‹YET VE FAfi‹ST HAREKET‹N GEL‹fi‹M D‹NAM‹KLER‹
Yapt›¤›m›z bu k›sa tart›flmadan sonra bu tart›flma içinde gizli kalm›fl ve asl›nda Türkiye’de faflist hareketin geliflim dinamiklerini o günden belirleyen unsurlara büyüteç tutmak bir zorunluluk haline gelmektedir. Kapitalizmin 1929 bunal›m›n›n etkisinin Türkiye’de de hissedilmeye baflland›¤› siyasal süreç, ayn› zamanda egemenleri devletin yeniden yap›lanmas›na mecbur k›lan bir dönem olmufltu. D›fla ba¤›ml› genç cumhuriyetin bunal›m nedeniyle kredi kaynaklar›n›n kesilmesi, ihracat mallar›n›n de¤er kaybetmesi, döviz bunal›m›, baflta ticaret burjuvazisi olmak üzere birçok kesimi zora sokmufltu. Ülkede iflsizlik 盤 gibi büyümekteydi. Bu gidifle dur diyebilmek için devlet bir dizi ekonomik karar› uygulamaya koydu. ‹lk ad›m olarak gümrük duvarlar›n› yükseltmek suretiyle iç pazar› koruyucu bir ticaret politikas›na yönelindi. Ekonomiye devlet daha fazla müdahale etmeye bafllad›; ve bizzat kapitalist patron rolüne soyundu. Elbette bu egemenlerin kendi kendilerine bulduklar› bir yol de¤ildi. Büyük bunal›m nedeniyle baflta Faflist ‹talya ve Nazi Almanyas› olmak üzere birçok devlet bu çeflit bir yönelime girmiflti. Ancak ekonomideki planlamac› ve korumac› bu tutum kendisine özgü bir siyasalidari örgütlenmeyi zorunlu k›lmaktayd›. Emperyalizmin bunal›m›na karfl› Almanya ve ‹talya burjuvazileri, diktatoryalar›n›n yeniden imar edilebilmesinin siyasal koflullar›n› haz›rlayacak, toplumsal-siyasal bir örgütlenme olarak faflizmin tek partici, bask›c›, otoriter ö¤elerine baflvurdu. Bu tarz bir siyasal-ekonomiktoplumsal örgütlenme, bunal›m›n afl›lmas›nda ilk elden ciddi rol oynam›flt›. Bu nedenle de ekonomideki, siyasetteki, hatta toplumsal yaflant›daki liberal anlay›fllar›n toptan tasfiyesi gündeme gelmifl; buna koflut olarak da daha bask›c›, otoriter aç›k diktac› yöntemler yayg›n
71
Devrim Yolunda
KURTULUŞ kabul görmeye bafllam›flt›. Bu gibi etkenler do- lar Birli¤i, Türk Mason Derne¤i, Milli Türk Talay›m› ile de genç cumhuriyetin iktidar kadro- lebe Birli¤i gibi baz› örgütlerin yarat›lan resmi lar› ‹talyan Faflizmince temsil edilen bu yeni ideolojinin yay›lmas› için parti kollar› gibi çal›flmaya bafllamas›, çok geçmeden bu kervana tarz› kabullendiler. ‹lk olarak Cumhuriyet Halk F›rkas› (CHF) yine ayn› amaçla kurulan Halk Evlerinin kat›lnezdinde tek partili yönetimin meflrulaflt›r›l- mas› ortak bir amaç eksenindeki flekillenifllermas› gündeme geldi. CHF’nin, Kemalizm’i bu- di. Halk Evleri faflizm deneylerindeki korpogün ve yar›n için bir k›lavuz olarak görmesi, rasyonlar gibi (kayna¤› ‹talya’d›r) s›n›fs›z, imbunun 1937 tarihinde anayasaya devlet düze- tiyazs›z, kaynaflm›fl bir ulusun propagandas›n› ninin temel ilkeleri olarak geçirilmesi ve yap›yor, bu amaçla çal›flmalar yürütüyor, CHF’nin de Kemalizm’in tek temsilcisi olarak MTTB ise, militan bir gençlik örgütü olarak görülüyor olmas› nedeniyle parti-devlet özdefl- ‘Vatandafl Türkçe Konufl’, ‘Yerli Mal› Kullan’ li¤i de kabul edilmifl oluyordu. CHF 1935 tarih- mitingleri ve ‘‹stiklal Marfl› ö¤renme kampanli kongresinde, partinin Türkiye’nin toplumu- yalar›’ ve anti-komünist gösteriler düzenliyornun tüm bireylerini kapsad›¤›n›, ulusun parti- du. Türk Ocaklar› gibi örgütler, oluflturulan de topland›¤›n› kabul etmiflti. Ayr›ca ulus, dev- Tarih Tezi, Günefl Dil Teorisi gibi tarihi ve dili let ve partinin, önderin kiflili¤inde somutlaflt›- Türklerle bafllatan faflizan ideolojileri yaymaya ¤›, ‘devletin Atas›yla bütünleflmifl millet’ de- çal›fl›yorlard›. mek oldu¤u anlay›fl› benimsenmifl oldu. Bunla3. Büyük Kurultay ile toplumun yeniden örra ‹smet ‹nönü’nün, parti genel sekreterinin gütlenmesine koflut olarak yeni baz› yasal düiçiflleri bakan›, valilerinde partinin il baflkanla- zenlemelere de gidildi. “Polis Vazife ve Salahir› olaca¤› fleklindeki 18.6.1936 tarihli genelgesi yetleri Kanunu” ile flüpheli kiflilerin istenildi¤i eklendi¤inde faflizmin genç cumhuriyet üzerin- kadar gözalt›nda tutulmas› sa¤lan›rken, komüdeki etkisi daha net olarak görülecekti. nist propaganda yapan yay›nlar›n engellenmeHalkç›l›k ilkesinin kabulü ile aralar›nda ça- si Matbaalar Kanunu ile sa¤land›. ‹skan Kanut›flma de¤il dayan›flma ve birbirlerine ihtiyac›n nu ile Kürtler yaflad›klar› yerlerden uzaklaflt›var oldu¤u mesleki zümrelerden oluflan bir top- r›larak zorunlu göçe tâbi tutuldular. Ceza yalumun kabulü, dayan›flmac›-korporatist bir et- sas›na faflist ‹talya’dan al›nan 141-142 say›l› kilenme sonucu olarak ortaya ç›kt›. (Ayr›nt›l› hükümler eklenerek ülkenin s›n›fsal kompozisbilgi için bkz: “Tek Parti Diktatörlü¤ü”, Sosya- yonunu de¤ifltirmeyi hedefleyen faaliyetler yalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi, sakland›, ard›ndan bu hükümler daha da a¤›rs.1914-1917.) Bu anlaflt›r›ld›. Devlete lay›fla göre, faflizm dekarfl› ifllenen suçlar›n neyimlerinde oldu¤u cezalar› a¤›rlaflt›r›ld›. 30’lu yıllar Türkiyesi, Türkiye’de fagibi, s›n›fsal çeliflkile‹flçilerin örgütlenmeşist hareketin kökenleri açısından rin üzerini örtmek sine yönelik bütün faönemli bir kaynak görevine sahip için, toplum s›n›fs›z, aliyetler cezaland›r›lolmuştur. Bu dönemde tüm siyaimtiyazs›z bir zümre maya baflland›. Devsal adımlar “batılı” bir Türkiye fleklinde tarif edilletin her fleyin üzerinmekteydi. de oldu¤u, insanlar›n için atılmıştır. Ancak faşist hareDevletçilik, Halkdevlet için var oldu¤u ketin bugün söylem düzeyinde ç›l›k ve ‹nk›lapç›l›k öngörüsünün do¤al benimsediği birçok fikriyatın siüzerine gelifltirilen fabir sonucu olan Faflist yasal-ideolojik referanslarını bu flizan görüflleri kabul ‹talya ceza yasalar›, yıllardan aldığı bir gerçektir. Bu ettirmek için toplubenzer bir nedenle yıllar giderek Kemalist milliyetçimun yukar›dan afla¤›Türkiye’de uygulanlik ile faşist milliyetçi hareketin ya faflizme benzer bir maya baflland›. Kuflbirbirlerinden ayrışmaya başladıflekilde örgütlenmesiku yok ki bu at›l›mlar ğı, faşist milliyetçi hareketin kenni öngören bir model yeni kurulan cumhudisine daha bağımsız bir çerçeve gelifltirilmesi, bu moriyetin kendini siyaçizmeye başladığı bir sürecin başdel uyar›nca Türk sal toplumsal olarak langıcı olmuştur. Ocaklar›, Türk Kad›ntahkim etmek için at-
72
Devrim Yolunda
KURTULUŞ t›¤› ad›mlard›. Ancak bu tahkimat dünyada esen faflizm rüzgarlar› nedeniyle alabildi¤ine totaliter bir eksende hayata geçirildi. Esen hakim rüzgarlar nedeniyle, yeni siyasi sürece dönük yeni toplumsal örgütlenmede bask› ve zor baflat bir rol oynad›. ‹flçilerin her türden örgütlenmesini yasaklayan tek parti rejimi, bu bofllu¤u doldurmak için resmi ideoloji do¤rultusunda iflçi dernekleri, tek tip sendikalar örgütlendi. Fabrikalarda iflçilerin her türden yay›n› okumas› yasakland›, bütün iflçilerin parmak izleri al›nd›. Üye olmayan iflçilerin hiçbir iflte çal›flamayacaklar› ‹flçi-Esnaf Birlikleri kuruldu. ‹fl Kanunu, iflçilerin ç›karlar›n›n karfl›t› bir flekilde yeniden düzenlendi. K›sacas› bat›l›laflmac› amaçlara sahip egemenler, 29 bunal›m› ile birlikte zay›flayan liberal devlet anlay›fl› ve ülkenin içinde bulundu¤u siyasal istikrars›z, dönemin etkisiyle en gerici bask› ve terörün planlay›c›s› ve uygulay›c›s› oldular. Bask› ve terörün yasal dayana¤›n› da bizzat ‹talya’dan ithal edilmifl olan ceza yasalar›ndan ald›lar. ‹flte bu dönem, yani 30’lu y›llar Türkiyesi, Türkiye’de faflist hareketin kökenleri aç›s›ndan önemli bir kaynak görevine sahip olmufltur. Bu dönemde tüm siyasal ad›mlar “bat›l›” bir Türkiye için at›lm›flt›r. Ancak faflist hareketin bugün söylem düzeyinde benimsedi¤i birçok fikriyat›n siyasal-ideolojik referanslar›n› bu y›llardan ald›¤› bir gerçektir. Hatta bundan da öte faflist hareketin ideologlar›n›n önemlice bir k›sm› 30-45 y›llar› aras›nda belirginleflmifl ve o y›llar›n iç ve d›fl siyasal koflullar›ndan feyiz alm›fl, ideolojik çorbalar›n›n yap›m›na bu y›llarda bafllam›fllard›r. Bu y›llar giderek Kemalist Milliyetçilik ile faflist milliyetçi hareketin birbirlerinden ayr›flmaya bafllad›¤›, faflist milliyetçi hareketin kendisine daha ba¤›ms›z bir çerçeve çizmeye bafllad›¤› bir sürecin bafllang›c› olmufltur. Ancak tüm bunlar› söylerken, 30’lardaki Türkiye’nin bir faflist diktatörlük olmad›¤›n›, Kemalizm’in de bir çeflit “faflizm” olmad›¤›n› görmek gerekiyor. Yukar›da sayd›¤›m›z birçok etken, süreç itibar›yla faflizmden etkilenmiflli¤in, hatta baflta Kürt Halk›na, komünistlere ve s›n›fa karfl›
terörist tav›r, faflist bir rejimin ça¤r›fl›m›n› yaratmaktad›r. Ancak salt bu benzeflimler üzerinden giderek Kemalizm’i faflizmle özdefl tutmak bir yan›lg› olacakt›r. Esasa dair bir bak›fl ise baflka fleyleri görmeyi zorunlu k›lmaktad›r. Birinci olarak faflizm, hemen her zaman, tekelci burjuvazinin bunal›m› neticesinde belirginleflen bir topyekün savunma-sald›r› sistemati¤idir. Temel amaç hemen her türden muhalif dinami¤in tasfiyesi ile, bunal›m›n tekelci sermaye lehine çözümlenmesidir. Kemalizm’de muhalefeti zorla tasfiye etmifltir, ancak tekelci burjuvazi bir yana, kapitalizm ve buna ba¤l› olarak bir iflçi s›n›f› dahi henüz taslak halindedir. Tekelcili¤in olmad›¤› bir yerde ise (bask› ve fliddet olsa da) tekelci sermayenin ‘bunal›m ideolojisinin’, yani faflizmin olmayaca¤›n› görmek gerekmektedir. Kemalizm, hemen her türden icraat›n› ve siyasal zoru bat›l›laflma amac›na giden yolda bir ‘zenginler’ s›n›f› yaratabilmek için kullanm›flt›r. Bu nedenle salt bask› ve zorun varl›¤› bizi yan›lg›ya düflürmemelidir. Bu ayr›m esasa dair bir ayr›md›r. ‹kinci olarak bütün faflist deneyimler ayn› ulusal s›n›rlar içinde olmayan ›rkdafllar›n› kurtarmak söylemi alt›nda tekelci sermayenin ç›karlar› do¤rultusunda bir yay›lma ve iflgal giriflimine bafllam›flt›r. Kemalizm de tekelci sermayenin olmamas›na paralel olarak yay›lmac›l›k yerine ço¤unlukla ulus devletin korunmas› söylemi öne ç›kar›lm›flt›r. Faflizm ideolojik olarak savafl ve yay›lmac›l›k taraftar›d›r; Kemalizm, bat›l›laflmac› amac› do¤rultusunda söylemde de olsa Misak-› Milli d›fl›nda daha bar›flç› bir hat benimsemek zorunda kalm›flt›r. Yine Kemalizm’in söylemlerine yön veren bat›c›l›k (muas›r medeniyet seviyesi) ona, faflizme göre daha rasyonalist bir özellik katm›flt›r. Faflizmin kendisini temellendirdi¤i dini, irrasyonalist özellikleri Kemalizm’de pek görülmez. Ayr›ca Kemalizm ç›k›fl› itibar›yla, bir tar›m toplumundan Bat›l› bir sanayi toplumu yaratma amac› ile ilerici say›labilecek baz› ad›mlar atm›flt›r; faflizm ise, zaten miad›n› doldurmufl gerici bir s›n›f›n, gerici ideolojisi oldu¤u için herhangi bir alanda az da olsa ilericili¤inden bahsedilemez.
73
SOSYAL-DEMOKRASİ VE TÜRKİYE’DE ULUSAL MÜCADELELER ROSA LUXEMBURG ÇEVİREN: BARIŞTA ERDOST
‹lk kez 8, 9, 10 Ekim 1896’da Alman Sosyal-Demokrat gazete Sächsische Arbeiter-Zeitung’da yay›nland›. ‹ngilizce çevirisi Revolutionary History, c. 8, no 3, 2003’te yay›nland›. Türkçeye www.marxists.org sitesindeki ‹ngilizcesinden (“Social Democracy and the National Struggles in Turkey” http://www.marxists.org/archive/luxemburg/1896/10/10.htm) çevrildi.
I. TÜRK‹YE’N‹N DURUMU
taraf›ndan, belirlenmesi gereken kendi tutumunu ortaya koyabilir. Öyleyse burada ele ald›¤›m›z Türkiye’deki ulusal mücadeleler konusunda bu koflullar nelerdir? Türkiye yak›n zamana kadar bas›n›n bir bölümünde hâlâ ‘farkl› milliyetlerin yüzy›llard›r bar›fl içinde bir arada yaflad›klar›’, ‘en tam özerkli¤e sahip olduklar›’ bir cennet olarak betimleniyordu ve Avrupa diplomasisinin müdahalesiyle yapay olarak hoflnutsuzluk yarat›lm›fl, Türkiye’nin mutlu halklar› ezildiklerine ikna edilmifl, ve ayn› zamanda Sultan’›n masum kuzusunun “yeniden ve yeniden bahfledilmifl reformlar›” uygulamas› engellenmiflti.* Bu savlar koflullar›n tam bir bilisizli¤ine dayanmaktad›r. Bu [19.] yüzy›l›n bafllang›c›na kadar, Türkiye, her milliyetin, her eyaletin ve her toplulu¤un kendi ayr› varoluflu içinde yaflad›¤›, sab›rla al›flt›r›ld›¤› ›st›rab› çekti¤i, ve bir do¤u despotizmi için gerçek temeli oluflturdu¤u takas ekonomisine sahip bir ülkeydi. Bu koflullar ne kadar bask›c› olursa olsun yine de büyük bir dura¤anl›kla ay›rt ediliyordu, ve bundan dolay› teba halklar›n isyan›na yol açmadan uzun zaman süregidebiliyordu. Bu yüzy›l›n bafllang›c›ndan beri, bu durum büyük ölçüde de¤iflti. Avrupa’n›n güçlü, merkezi devletleriyle çat›flmayla sars›lan, ama özellikle Rusya taraf›ndan tehdit edilen Türkiye iç re-
Parti bas›n›nda, Türkiye’de olanlar›, özellikle Rusya’n›n diplomatik entrika oyununun sonucu olarak sunma giriflimiyle çok s›k karfl›lafl›yoruz.* Türk mezaliminin asl›nda uydurma oldu¤u, bafl›bozuklar›n [Bashi-Bazouks] hakiki h›ristiyan modeller [ paragon ] oldu¤u, ve Ermeni ayaklanmalar›n›n Rus rublesinin sat›n ald›¤› ajanlar›n ifli oldu¤u biçiminde sesler de yükselmiflti. Bu konuma iliflkin olarak özellikle dikkat çekici olan, temelde burjuva bak›fl aç›s›ndan hiçbir fark› olmamas›d›r. ‹ki durumda da, büyük toplumsal görüngülerin, “ajanlar›n” yani diplomatik bürolar›n kas›tl› eylemlerine indirgenmesi söz konusudur. Burjuva politikac›lar›n bu bak›fl aç›lar› kuflkusuz flafl›rt›c› de¤ildir: bu insanlar gerçekte tarihi bu alanda yaparlar, ve bu nedenle bir diplomatik entrikan›n en ince çizgisi, k›sa vadeli ç›karlar›yla ilgili konumlar› aç›s›ndan büyük pratik önemdedir. Ama günümüzde olaylar› sadece uluslararas› alanda aç›klayan, ve her fleyden önce kamusal yaflam görüngüsünün izini derinde yatan maddi nedenlere kadar sürmekle ilgilenen Sosyal-Demokrasi aç›s›ndan, ayn› politika tamamen verimsiz olarak görünür. SosyalDemokrasi tersine, iç politikada oldu¤u gibi d›fl politikada da, her iki alanda da ayn› bak›fl aç›lar› taraf›ndan, yani sözkonusu sorunun iç toplumsal koflullar› taraf›ndan ve genel ilkelerimiz
* fiu anda, öte yandan, her fleyin sorumlusunun Sultan oldu¤u ileri sürülüyor. Böylece ‘kurban’, günah keçisi yap›lm›fl oluyor. ‹zleyen bölümlerdeki argümanlar, okurlar› sorunun kifli de¤il koflullar sorunu oldu¤una okurlar› ikna edecektir. [Sächsische Arbeiter-Zeitung’un notu.]
* 1890’larda, özellikle Ermenistan, Girit ve Makedonya’da, Türkiye’nin yabanc› egemenli¤ine karfl› s›k s›k isyanlar parlamaktayd›; bunlar ac›mas›zca bast›r›ld›. [‹ngilizceye çevirenin notu]
74
Devrim Yolunda
KURTULUŞ formlara giriflmeye zorland›, ve bu zorunlulu¤un ilk temsilcisi II. Mahmud [1808-1839] oldu. Reformlar feodal yönetimi ortadan kald›rd› ve yerine merkezi bürokrasiyi, düzenli orduyu ve yeni bir mali sistemi geçirdi. Modern reformlar her zaman oldu¤u gibi büyük maliyetler içeriyordu, ve nüfusun maddi ç›karlar›n›n diline çevrildi¤inde, halk›n vergilendirilmesinde devasa art›fl demekti. Her büyükbafl hayvan ve her parça tah›l için toplanan yüksek dolayl› vergiler, gümrük vergileri, damga vergileri ve alkol vergileri, her yerde sürekli ek yükümlülüklerle aflar vergisi, ve sonra flehirlerde %30’u ve köylerde %40’› bulan dolays›z gelir vergisi, ve onunla birlikte h›ristiyanlar›n askerlik hizmeti yerine bir vergi, ve son olarak daha çok zorunlu hizmetler – bunlar devlet reformlar›n›n harcamalar›n›n nas›l halka ödetildi¤ini gösteriyor. Ama ortaya ç›kan yük hakk›nda gerçek fikri ancak Türkiye’de varolan özel yönetim sistemi verebilir. Modern ve ortaça¤a özgü ilkelerin tuhaf bir kar›fl›m›yla, yürütmede afl›r› merkezi bir biçimde baflkente ba¤l› büyük say›da idari yetkili, mahkeme ve meclis vard›r; ama ayn› zamanda tüm kamu pozisyonlar› de facto [fiilen] rüflvet olarak verilir –bir tür bürokratik arpal›k– ve merkezi hükümet taraf›ndan ödeme yap›lmaz ve ço¤unlukla yerel halktan toplanan gelirle finanse edilir. Böylece pafla, olas› en yüksek mebla¤› ‹stanbul’a gönderdi¤i sürece, eyaleti diledi¤i gibi soyup so¤ana çevirebilir; böylece kad›, Konstantinopol’e y›ll›k haraç ödemek zorunda oldu¤undan, kendi makam›n› da para cezalar› ile finanse eder. Yine de en önemlisi, yan›nda Frans›z ancien régime’inin [eski düzen] genel-nezaretçisinin merhametli kald›¤› kesenekçi mültezim’in elinde s›n›rs›z bir keyfilikle tam bir kurals›zl›k haline gelen vergi toplama sistemidir. Ve son olarak zorunlu hizmetler, bürokrasinin ellerinde, dizginsiz gasp ve halk›n sömürülmesi araçlar›na dönüfltürülmüfltür. Aç›kt›r ki bu biçimde oluflturulmufl bir yönetim sistemi Avrupa modelinden temelde farkl›d›r. Bizde merkezi hükümet halk› soyarak bürokrasisini [officialdom] sürdürürken, orada bürokrasi halk› kendi sopas›yla soyarak merkezi hükümeti finanse etmektedir. Dolay›s›yla Türkiye’de, kendi kiflili¤inde do¤rudan bir ekonomik faktörü temsil eden ve varl›¤› halk›n profesyonelce soyulmas›yla finanse edilen bürokrasi, nüfusun özel, kalabal›k bir s›n›f› olarak görünmektedir.
Ayn› zamanda, ve reformlarla ba¤lant›l› olarak, h›ristiyan köylülerin topraksahipli¤i koflullar›nda, Türk topraksahibi karfl›s›nda kendi aleyhine bir kayma gerçekleflti. Genel olarak daha önce feodal lord konumunda olan Türk topraksahibi, h›ristiyan modele uygun olarak mülkü miras yoluyla geçiriyordu. Reform sipahili¤i (feodal ayr›cal›k) ortadan kald›r›nca ve o zamana kadar sipahilere ödenen aflar vergisi hazineye aktar›l›nca, kendisini toprak mülkiyetinin sahibi olarak ilan etmeye bafllad›; sonuçta köylüler için eski aflar vergisinin yan›nda yeni bir vergi –toprak rant›– geliflti, bu vergi düzenli olarak net gelirin aflar düflüldükten sonra üçte-biri tutar›ndayd›. Bütün bu acayip ifllerin ortas›nda h›ristiyan köylü için ço¤unlukla topra¤›n küçük bir parças›n› per oblationem (koflullu hibe olarak) camiye devretmek ve ard›ndan bu topra¤› ranta tabi ama en az›ndan aflar vergisinden muaf olarak kiralamaktan baflka ç›k›fl yolu kalmad›. Böylece 1870’lerin sonunda Türkiye’de tüm ekilebilir toprak mülkiyetinin yar›s›ndan fazlas› meflruta [devredilemez] mülk haline gelmiflti. Böylece reformlara halk›n maddi koflullar›nda korkunç bir bozulma efllik etti. Ama koflullar› özellikle dayan›lmaz k›lan, duruma içkin hale gelen gerçekten modern bir özellikti – yani güvensizlik: düzensiz vergi sistemi, dalgalanan toprak mülkiyet iliflkileri, ama hepsinden öte ayni verginin para ranta dönüflmesinin ve d›fl ticaretin geliflmesinin sonucu olarak para ekonomisi. Eski koflullar kötüleflti, ve dura¤anl›k bir daha geri gelmemek üzere yitip gitti. II. ÇÖZÜLME
Türkiye tarihinin bu momenti belirli bir anlamda Rusya’y› and›rmaktad›r. Ama Rusya’da K›r›m Savafl›n›n* ard›ndan reformlar ayn› zamanda kapitalizmin h›zl› geliflimini ve idari ve mali yenilikler için ve militarizmin daha da geliflmesi için maddi temeli yarat›rken Türkiye * Rusya’n›n K›r›m Savafl›nda (1853-56) yenilgiye u¤ramas› iç politik durumu öyle k›z›flt›rd› ki 1861-1870 aras›nda egemen s›n›f bir dizi politik reformu devreye sokmak zorunda kald›; bunlar elbette eksik ve feodal kal›nt›larla bulafl›kt›, ama yine de Rusya’da kapitalist geliflmeyi teflvik etti. En önemlileri 1861’de köleli¤in kald›r›lmas›, 1864’te k›rsal ve kentsel özyönetim organlar›n›n oluflturulmas›, 1863’te halk e¤itim idaresinde de¤ifliklikler ve 1864’te hukuk alan›nda de¤ifliklikler ile 1865’te sansür konusundaki de¤iflikliklerdi. [‹ngilizceye çevirenin notu]
75
Devrim Yolunda
KURTULUŞ modern reformlara tekabül eden bir ekonomik yoluna girdi. Londra ve Paris tefecileri baflkentdönüflümden yoksun kald›. Türkiye’de yerel sa- te, t›pk› Ermeni ve Yunan tefecilerin köylerde nayi yaratmak yolundaki tüm giriflimler baflar›- çal›flt›¤› gibi çal›flt›. Yönetmek her zamankinden s›z oldu. Hükümet taraf›ndan kurulan yeni fab- daha zor hale geldi, ve yönetilenler her zamanrikalarda üretilen mallar kalitesiz ve pahal›yd›. kinden daha fazla hoflnutsuz hale geldi. BaflBurjuva düzenin en temel önkoflullar›n›n yoklu- kentte iflas ve köylerde iflas; Konstantinopol’de ¤u –kifli ve mülkiyet güvenli¤i, en az›ndan yasa saray darbeleri ve eyaletlerde halk ayaklanmaönünde formel eflitlik, dinsel yasadan ayr› bir lar› – bunlar iç çöküflün nihai sonuçlar›yd›. Bu medeni kanun, modern iletiflim araçlar›, vb.– durumdan ç›k›fl yolu bulmak olanaks›zd›. Tedakapitalist üretim biçimlerinin ortaya ç›kmas›n› vi ancak ekonomik ve toplumsal yaflam›n bümutlak olarak olanaks›zlaflt›rd›. Avrupa devlet- tünlüklü bir dönüflümüyle, kapitalist üretim bilerinin Türkiye’ye dönük ticaret politikas›, ken- çimlerine geçiflle elde edilebilirdi. Ama ne böyle di sanayileri için korumas›z bir pazar sa¤lamak bir dönüflüm için temel ne de temsilcisi olarak için [Türkiye’nin] politik güçsüzlü¤ünü sömüre- öne ç›kabilecek toplumsal s›n›f vard› ve flimdi de rek ayn› do¤rultuda etki yapt›. fiimdiye de¤in ti- yok. Sultan’›n “yeniden ve yeniden bahfledilmifl caretin yan› s›ra tefecilik, yurtiçi sermayenin reformlar›” aç›kt›r ki zorluklara çare bulamazd›, tek tezahür biçimi olmufltur. Dolay›s›yla ekono- çünkü kaç›n›lmaz olarak hukuksal yeniliklermik olarak Türkiye, birçok durumda mülkiyet den daha fazla bir fley de¤ildi ve toplumsal ve iliflkilerinin yar›-feodal niteli¤inden bile kurtu- ekonomik yaflam› sarsmam›fl, bürokrasinin egelamad›¤› en ilkel bir köylü tar›m› ülkesi olarak men ç›karlar›na karfl› oldu¤u için çoklukla ka¤›t kald›. üzerinde kalm›flt›. Aç›kt›r ki para ekonomisi için böyle olufltuTürkiye kendini bir bütün olarak yenileyerulmufl bir maddi temel, yönetim biçimleri ve mez. Bafllang›çtan beri, birkaç farkl› topraktan onunla ba¤lant›l› düzleflmifl finansal vergilerle olufltu. Yaflam tarz›n›n dura¤anl›¤›, eyaletlerin koflut olarak büyümedi, ve geliflemedi¤i için çö- ve milliyetlerin kendine yeten do¤as› yok oldu. zülme sürecine girdi. Ama iç birliklerini sa¤layacak maddi ç›kar, orTürkiye’nin çözülmesi ayn› anda iki uç nok- tak geliflim yarat›lmad›. Tersine, bask› ve Türk tada göze batacak kadar belirgin hale geldi. Bir devletine ba¤l› olman›n sefaleti her zamankinyandan köy ekonomisinde süreli bir aç›k ortaya den daha büyük hale geldi. Ve bu yüzden çeflitli ç›kt›. Bu, görülür ifadesine, köy toplulu¤unun milliyetler için bütünden kaçmak do¤al bir e¤iorganik bir ö¤esi haline gelen ve apse gibi koflul- lim oldu, ve içgüdüsel olarak daha yüksek toplar›n iç irinlenmesini gösteren tefecide ulaflt›. lumsal geliflmenin yolu özerk varoluflta aranmaTürk köylerinde ayl›k yüzde üç faiz oranlar› sü- ya baflland›. Ve böylece Türkiye üzerine tarihi rekli bir görüngü oldu, ve köyün sessiz dram›n›n hüküm telaffuz edildi: bat›flla karfl› karfl›yayd›. Osmanl› hükümetinin tüm tebaas› çürüyen normal epilogu –ülke içinde onu modern iflçi s›devlet organizmas›n›n n›f›n›n içine çekecek sefaletiyle karfl› karfl›üretim biçimlerinin ya geldiyse ve çeflitli yoklu¤unun sonucu Açıktır ki bu biçimde oluşturulmuş müslüman [co¤rafolarak ço¤unlukla bir yönetim sistemi Avrupa modeyas›ndaki –ç.] halklar lumpen-proletaryan›n linden temelde farklıdır. Bizde saflar›na kat›lan– köy–Dürziler, Nasraniler, merkezi hükümet halkı soyarak lünün proleterleflmesi Kürtler ve Araplar– bürokrasisini sürdürürken, orada oldu. Bu görüngüler da Türk boyundurubürokrasi halkı kendi sopasıyla tar›m›n düflüflü, y›k›c› ¤una isyan ettiyse de, soyarak merkezi hükümeti finank›tl›klar ve flap hastaayr›l›kç› e¤ilim her se etmektedir. Dolayısıyla Türkil›¤›yla da ba¤lant›l›fleyden önce h›ristiyan ye’de, kendi kişiliğinde doğrudan d›r. topraklarda yay›ld›. bir ekonomik faktörü temsil eden Öte yanda, devlet Buralarda maddi ç›ve varlığı halkın profesyonelce sohazinesinin verdi¤i kar çat›flmalar› s›kl›kyulmasıyla finanse edilen bürokaç›k vard›. 1854’ten la ulusal s›n›rlarla çaberi, Türkiye sonu gelk›flt›. H›ristiyan›n rasi, nüfusun özel, kalabalık bir meyen d›fl borçlanma haklar› inkar edilir, sınıfı olarak görünmektedir. 76
Devrim Yolunda
KURTULUŞ bir müslüman karfl›s›nda yemini geçersizdir, silah tafl›yamaz, ve kural olarak kamu görevi yapamaz. Ancak daha da önemli olan, köylü olarak çoklukla müslüman topraksahibinin topra¤›yla ifltigal eder, ve müslüman devlet görevlisi taraf›ndan ili¤i kurutulur. Dolay›s›yla kökeninde, s›kl›kla bir s›n›f mücadelesi –örne¤in koflullar› ‹rlanda’y› kuvvetle and›ran Bosna ve Hersek’te oldu¤u gibi küçük köylülerin ve ortakç› köylülerin topraksahipleri s›n›f›yla ve devlet görevlileriyle mücadelesi– vard›r. Böylece ekonomik ve hukuki bask›n›n ortaya ç›kard›¤› muhalefet burada ulusal ve dinsel çeliflkilerde haz›ryap›m bir ideoloji buldu. Dinsel ö¤elerin kat›flmas› çeliflkilere özellikle kaba ve vahfli bir nitelik kazand›rd›. Ve böylece h›ristiyan uluslar›n Türkiye’yle ölüm-kal›m mücadelesini yaratmak için tüm unsurlar bir araya gelmifl oldu; Yunanlar›n, Bosna-Herseklilerin, S›rplar›n ve Bulgarlar›n mücadelesini flimdi Ermeniler izliyor. K›saca anahatlar›n› çizdi¤imiz toplumsal koflullar karfl›s›nda, Türkiye’deki ayaklanmalar›n ve ulusal mücadelelerin Rus hükümetinin ajanlar› taraf›ndan yapay olarak ortaya ç›kar›ld›¤› iddialar›, burjuvazinin tüm modern emek hareketinin birkaç sosyal-demokrat ajitatörün ifli oldu¤u iddialar›ndan daha ciddi görünmemektedir. Kabul edilmelidir ki, Türkiye yaln›zca kendi deviniminin ilerlemesiyle da¤›l›yor de¤ildir. Kabul edilmelidir ki, Rus Kazaklar›n flefkatli elleri Yunanistan, S›rbistan ve Bulgaristan’›n do¤umunda ebe hizmeti sundu, ve Rus rublesi, Karadeniz tarihi dramas›n›n daimi sahne amiridir. Ama diplomasinin burada yapt›¤›, yüzy›llar boyunca birikmifl adaletsizlik ve sömürü y›¤›n›ndaki tutuflkan malzemeye kibrit çakmaktan daha fazlas› de¤ildir. Burada ilgilenmek durumunda oldu¤umuz, bir do¤a yasas› kaç›n›lmazl›¤›yla geliflen bir tarihsel süreçtir. Balkan yar›madas›nda olanlar› anlamak için anahtar, Türkiye’deki arkaik ekonomik biçimlerin sürdürülmesinin mali sistem ve para ekonomisi karfl›s›nda olanaks›zl›¤› ve kapitalizme geliflen para ekonomisinin olanaks›zl›¤›d›r. Türk despotizminin varl›k temelinin alt› oyulmaktad›r. Ama onun modern bir devlete geliflmesi için temel yarat›lmamaktad›r. Öyleyse bir hükümet biçimi olarak de¤il bir devlet olarak; s›n›f mücadelesi yoluyla de¤il milliyetler mücadelesi yoluyla y›k›lmak durumundad›r. Ve burada yarat›lan yenilefltirilmifl bir Türkiye de¤il, ama Türk enkaz›ndan ç›kar›lm›fl bir dizi ye-
ni devlettir. Durum budur. fiimdi Türkiye’deki olaylara iliflkin olarak Sosyal-Demokrasinin almas› gereken konumu tart›flmal›y›z. III. SOSYAL-DEMOKRAS‹N‹N BAKIfi AÇISI
Türkiye’deki geliflmeler karfl›s›nda SosyalDemokrasinin konumu ne olabilir? ‹lke olarak, Sosyal-Demokrasi her zaman özgürlük özlemlerinin taraf›nda yeral›r. H›ristiyan uluslar, bu durumda Ermeniler, Türk egemenli¤in boyunduru¤undan kendilerini kurtarmak istiyorlar, ve Sosyal-Demokrasi onlar›n davalar›na koflulsuz deste¤ini deklare etmelidir. Kuflkusuz d›fl politikada –t›pk› yurtiçi sorunlarda oldu¤u gibi– flematik bak›fltan uzak durmak gerekir. Ulusal mücadele her zaman özgürlük mücadelesine uygun biçim de¤ildir. Örne¤in, Polonya, Alsace-Lorraine ya da Bohemya’da ulusal sorun farkl› bir biçime bürünür. Bu örneklerin tümünde, ilhak edilmifl topraklar›n egemen topraklara kapitalist asimilasyonu sürecine do¤rudan karfl› ç›k›l›fl› ile karfl› karfl›yay›z, ki bu ayr›l›kç› çabalar› güçsüzlü¤e mahkum eder, ve iflçi s›n›f› hareketinin ç›kar›na olan, güçlerin ulusal mücadelelerde parçalanmas›n› de¤il güçlerin birli¤ini savunmakt›r.* Ancak Türkiye’deki ayaklanmalar sorununda durum farkl›d›r: h›ristiyan topraklar› Türkiye’ye yaln›zca zor yoluyla ba¤l›d›r, iflçi s›n›f› hareketinden yoksundurlar, do¤al toplumsal geliflim ya da da¤›lma sonucu batmaktad›rlar, ve bundan dolay› özgürlük özlemleri burada kendini ancak ulusal mücadelede duyumsatmaktad›r; dolay›s›yla bizim yandafll›¤›m›z kuflkuya yer b›rakamaz ve b›rakmamal›d›r. Ermeniler için pratik talepler s›ralamak ya da amaçlanmas› gereken politik biçimi belirlemek bizim iflimiz de¤ildir; dikkate al›nmas› gereken Ermenistan’›n kendi istekleri, iç koflullar› ve uluslararas› ba¤lamd›r. Bizim için bu durumda sorun her fleyden önce genel bak›fl aç›s›d›r ve bu da bizim baflkald›ranlar›n karfl›s›nda de¤il yan›nda olmam›z› gerektirmektedir. Ama Sosyal-Demokrasinin pratik ç›karlar› aç›s›ndan durum nedir? Yukar›da belirtilen ilkesel durufl bu ç›karlarla çeliflkiye düflmek anla* Rosa Luxemburg’un ulusal sorun konusunda kimi görüfllerinin bir elefltirisi için bkz: V. ‹. Lenin, Uluslar›n Kaderlerini Tayin Hakk› , Ankara 2007, s. 45 vd., 95 vd. [Türkçeye çevirenin notu.]
77
Devrim Yolunda
KURTULUŞ ba¤lant›l›d›r, ve sorunun özü buradad›r. Bas›n›m›z zaman zaman Türkiye’nin taraf›n› tuttu¤unda, besbelli ki bu do¤ufltan zalimlik ya da poligami yandafll›¤› için özel bir tercihten kaynaklanmamaktad›r. Aç›kt›r ki, bunun temelinde, Türkiye’nin cesedi üzerinden dünya egemenli¤ine giden yolun peflinde olan ve h›ristiyan uluslar› Konstantinopol üzerine ilerleyiflinin arac› olarak kullanmak isteyen Rus mutlakiyetçili¤inin heveslerine özsel karfl›tl›k vard›r. Ancak bize göre iyi niyet tamamen yanl›fl yönde iflletilmektedir ve Rusya’ya karfl› önlemler gerçekte olduklar›n›n tam karfl›t› yerde aranmaktad›r. Önceki deneyim göstermifltir ki Balkan yar›madas›na yönelik politikas›nda Rusya genellikle amaçlad›¤›n›n tam karfl›t›n› elde edebildi. Türk egemenli¤inden özgürleflen halklar Rusya’n›n cömertli¤ini ‘alçak nankörlükle’ ödediler; yani Türk boyunduru¤u yerine Rus boyunduru¤unu aç›kça reddettiler. Balkan devletlerinin bu tavr› Rus diplomatlar aç›s›ndan ne kadar beklenmedik olursa olsun flafl›rt›c› olmaktan uzakt›r. Onlarla Rusya aras›nda kurt ile kuzu aras›ndaki gibi, avc› ile av aras›ndaki gibi do¤al bir ç›kar çat›flmas› vard›r. Türkiye’ye ba¤›ml›l›k, bu ç›kar çat›flmas›n›n üstünü örten bir peçedir, hatta yapay ve geçici olarak bir ç›kar ortakl›¤› olarak görünmesine olanak vermektedir. Kitleler karmafl›k ve uza¤› gören düflüncelerle ilgilenmezler. Türkiye’deki ulusal ayaklanmalar kuflkusuz kitle hareketleri olduklar›ndan, acil ç›karlar›na en çok uygun gelen ilk yöntemi, bu yöntem Rusya’n›n afla¤›l›k diplomasisi olsa bile, kabul ediyorlar. Ama h›ristiyan topraklar› ile Türkiye aras›ndaki zincirler kopar›l›r kopar›lmaz, Rus diplomasisi de saf alçakl›k olarak gerçek yüzünü gösteriyor ve içgüdüsel olarak hemen Rusya’ya karfl› hale geliniyor. E¤er Türkiye’nin tabiyetindeki uluslar Rusya’n›n müttefikiyseler, Türkiye’den özgürleflmifl uluslar Rusya’n›n do¤al düflmanlar› haline geliyorlar. Bulgaristan’›n Rusya’ya yönelik flimdiki politikas› büyük ölçü-
m›na gelmiyor mu? Tam tersi oldu¤unu üç noktada kan›tlayabilece¤imizi düflünüyoruz. Birincisi. H›ristiyan topraklar›n›n Türkiye’den kurtuluflu uluslararas› politik yaflamda ilerleme anlam›na gelir. Kapitalist dünyan›n ç›karlar›n›n pek ço¤unun üzerinde yo¤unlaflt›¤› bugünkü Türkiye’ninki gibi bir yapay konumun varl›¤›, genel politik geliflim üzerinde daralt›c› ve geciktirici bir etkide bulunmaktad›r. Do¤u sorunu, Alsace-Lorraine sorunuyla birlikte, Avrupa güçlerini –gerçek ç›karlar›n› aldat›c› adlarla gizleyerek ve hileyle gerçeklefltirmek için– bir tuzak ve aldatmaca politikas› izlemeyi tercih etmeye zorlamaktad›r. H›ristiyan uluslar›n Türkiye’den kurtulufluyla, burjuva politikas› son idealist paçavralar›n›n birinden –‘h›ristiyanlar› korumak’– daha yoksun b›rak›lm›fl olacak, ve ya¤madan baflka bir fley olmayan gerçek içeri¤ine indirgenmifl olacakt›r. Bu da, bizim davam›z aç›s›ndan, t›pk› burjuva partilerin her türden ‘liberal’ ve ‘ayd›nlanmac›’ programlar›n›n yaln›zca ve basitçe para sorunlar›na indirgenmesi kadar yararl›d›r. ‹kincisi. Önceki bölümlerde gösterdi¤imiz gibi h›ristiyan topraklar›n›n Türkiye’den ayr›lmas›, bu ayr›l›k Türk topraklar›n›n daha yüksek bir toplumsal yaflam biçimine ulaflmas›n›n tek yolu oldu¤u için, ilerici bir görüngüdür, toplumsal geliflme eylemidir. Bu topraklar Türk egemenli¤inde kald›kça modern kapitalist geliflme sözkonusu de¤ildir. Türkiye’den ayr›larak, devlet ve burjuva kurumlar›n›n Avrupa biçimini elde ederler ve kapitalist geliflmenin genel ak›fl› içine derece derece çekilirler. Bunun için Yunanistan ve Romanya, Türkiye’den ayr›ld›ktan sonra çarp›c› bir ilerleme kaydetmifllerdir. Yeni ortaya ç›kan devletlerin tümünün küçük devletler oldu¤u do¤rudur, ama yine de kurulufllar›n› politik parçalanma olarak de¤erlendirmek yanl›fl olacakt›r. Çünkü Türkiye’nin kendisi sözcü¤ün modern anlam›nda bir büyük güç de¤ildir. Ama burjuva geliflimine sahne olan ülkelerde modern iflçi s›n›f› hareketi için –Sosyal-Demokrasi için– zemin de tedrici olarak haz›rlanmaktad›r; örne¤in Romanya’da ve belirli bir ölçüde de Bulgaristan’da* durum böyledir. Bu yolla bizim en yüksek uluslararas› ç›kar›m›z karfl›lanacak, yani olanakl› oldu¤u ölçüde sosyalist hareket tüm ülkelerde üzerinde yükselece¤i bir basamak elde edecektir. Üçüncüsü ve son olarak, Türkiye’nin da¤›lma süreci Avrupa’daki Rus egemenli¤iyle yak›ndan
* Ermeni sosyalistler –Die Neue Zeit, c. 14, no. 42’de oldu¤u gibi– ayr›l›kç› özlemlerini Ermenistan’daki görünürdeki kapitalist geliflmeyle hakl›lamak zorunda olduklar›n› düflünürken bize göre yanl›fl iz sürüyorlar. Tersine, burada Türkiye’den ayr›l›k kapitalizmin filizlenmesinin yaln›zca önkofluludur. Ve kuflkusuz kapitalizmin kendisi de sosyalist hareketin bir önkofluludur. Dolay›s›yla bizce Ermeni yoldafllar –Lassalle’dan serbest aktar›mla– flu an için sosyalizmin önkoflulunun önkofluluyla –bir tür önkoflulun karesiyle– u¤raflmak durumundalar. [Rosa Luxemburg’un notu]
78
Devrim Yolunda
KURTULUŞ de yar›-özgür oluflunun, onu Türkiye’ye hâlâ ba¤layan zincirin sonucudur. Ama daha önemli olan bu süreçte ortaya ç›kan bir baflka sonuçtur. H›ristiyan topraklar›n›n Türkiye’den kurtuluflu esas olarak benzer biçimde Türkiye’nin h›ristiyan uyruklar›ndan ‘kurtuluflu’ olarak ele al›nmaktad›r. Avrupa diplomasisinin Türkiye’deki faaliyetinde kulland›¤› motif ve onu koflulsuz olarak Rus taraf›na düflüren budur. Dahas›, savafl durumunda Türkiye’yi direnemez hale getirecek olan onlard›r [h›ristiyanlard›r]. H›ristiyanlar Türk silahl› kuvvetlerinde yer almazlar ama sürekli ona karfl› ayaklanmaya haz›r durumdad›rlar. Dolay›s›yla Türkiye için bir d›fl savafl her zaman bir iç savafl, ve dolay›s›yla askeri güçlerinin yeniden konumland›r›lmas› ve hareket kabiliyetinin felç edilmesi, anlam›na gelmektedir. Bu h›ristiyan azab›ndan kurtulmufl bir Türkiye kuflkusuz uluslararas› politikada daha serbest bir konum alabilecek, ve kendi topraklar› savunma güçleriyle daha orant›l› hale gelecek, hepsinden öte her d›fl sald›rgan›n do¤al müttefiki olan içerdeki düflmandan kurtulacakt›r. K›sacas› h›ristiyanlar üzerindeki egemenli¤inden feragat etmek Osmanl› hükümetini, her fleyden önce Rusya karfl›s›nda, daha dirençli k›lacakt›r. Bu, Rusya’n›n bugün niye Türkiye’nin bütünlü¤ünden yana oldu¤unu aç›klamaktad›r. fiu anda Rusya’n›n ç›kar›na uygun olan, Türkiye’nin dezorganizasyonuna neden olacak basili –h›ristiyan uluslar›– içinde tutmas› ve bu uluslar›n da, Rusya’n›n Konstantinopol’e iliflkin planlar›n› yürürlü¤e koyaca¤› en elveriflli an gelinceye dek, Türkiye’nin boyunduru¤u alt›nda ve Rusya’ya ba¤l› kalmalar›d›r. Bu ayn› zamanda bizim niye bu ülkenin bütünlü¤ünden yana de¤il, h›ristiyanlar›n Türkiye’den kurtuluflundan yana olmam›z gerekti¤ini de aç›kl›yor. Bize göre, Rus gericili¤inin ilerlemesine karfl› çözüm, ‘Salisbury’nin* ifle en uygun adam olup olmad›¤›’ ya da Ruslara Türkiye’de arka kap›y› gösterecek adam›n o olup olmad›¤› konusundaki gözlemlerde de¤il, Türkiye’nin çözülme sürecinin yukar›da belirtti¤imiz sonuçlar›nda
aranmal›d›r. Ve sorunun bu yan› çok önemlidir. Rus gericili¤i bizim için, a¤›rl›¤›n› hafife alarak –ayn› zamanda ona karfl› kavgada koflullar›n bize sundu¤u ciddi silah› önemsemeyerek– gözden uzak tutma lüksümüz olmayacak kadar çok tehlikeli ve ciddi bir düflmand›r. Bugün Türkiye’nin bütünlü¤ünü savunmak, fiilen Rus diplomasisinin elini güçlendirmek anlam›na gelir. Uzak gelece¤e iliflkin ayr›nt›l› politik tahminler tasavvur etmek fanteziden öte anlam tafl›maz. Ama özgürleflmifl Türkiye’nin ve özgürleflmifl Balkan topraklar›n›n direniflinin, Rus mutlakiyetçili¤inin Konstantinopol sorununun nihai çözümünü görecek kadar yaflayamadan –evrensel ilgi oda¤› olan bu sorunun halklar›n yarar›na çözümüne müdahil olma olana¤› bulamayarak– ölmesine kadar Rus ilerlemesini engelleyebilmesi pekâlâ olanakl›d›r. Dolay›s›yla bizim pratik ç›karlar›m›z ilkesel bak›fl aç›m›zla tamamen çak›flmaktad›r ve bu nedenle Sosyal-Demokrasinin do¤u sorunu konusunda güncel tavr› olarak afla¤›daki önermelerin benimsenmesini önermekteyiz: Türkiye’nin çözülmesi süreci kal›c› bir olgu olarak kabul edilmeli ve bu sürecin durdurulabilirli¤i ya da durdurulmas› gerekti¤i fikri reddedilmeli. H›ristiyan uluslar›n özerklik özlemleri ile tam duygudafll›k içinde olunmal›. Bu özlemler her fleyden önce Çarl›k Rusyas›’na karfl› kavgan›n arac› olarak selamlanmal›, ve Türkiye’den oldu¤u kadar Rusya’dan da ba¤›ms›zl›klar› ›srarla savunulmal›. Burada ele al›nan sorunlarda pratik de¤erlendirmelerin genel ilkelerimizle ayn› sonuçlara varmas› rastlant› de¤ildir. Çünkü Sosyal-Demokrasinin amaç ve ilkeleri gerçek toplumsal geliflmeden türetilir ve onun üzerinde temellendirilir; dolay›s›yla tarihsel süreçlerde olaylar›n nihai olarak sosyal-demokrat de¤irmene su tafl›d›¤›, ve ilkesel duruflu sürdürmenin do¤rudan ç›karlar›m›z›n peflinden gidebilmek için en iyi yol oldu¤u, büyük ölçüde görünür hale gelir. Olaylara derinlemesine bak›fl demek ki her zaman, baz› diplomatlar› büyük halk hareketlerinin nedenleri haline getirmeyi ve bu diplomatlarla mücadelenin araçlar›n› baflka diplomatlarda aramay› bizim için fuzuli bir çaba yapar. Öylesi tam da kahvehane politikac›l›¤›d›r.
* Robert Cecil, Üçüncü Salisbury Markisi (1830-1903), 1873-1902 aras›nda üç kez Britanya baflbakan› ve dört kez d›fliflleri bakan›. [‹ngilizceye çevirenin notu]
79