Çiftçiye yalan söylüyorlar !
dayan›flma HAFTALIK ÜCRETS‹Z EK
●
13 EK‹M 2002
●
Çiftçi banka borcunu ödeyemez, tohum sat›n alamaz, traktörüne mazot koyamaz, tarlas›na ilaç atamaz duruma düfltü. Türkiye’de çiftçi ve köylüye kamu deste¤i ekonomik sorunlar›n kayna¤› de¤ildir. Bu yaland›r. Tar›mdaki kredi deste¤ini, girdi deste¤ini kald›rmakla, tar›m ürünleri fiyat destekleme uygulamas›na son vermekle tar›mdaki sorunlar kesinlikle çözülmez.
SAYI 19
Üretici affetmeyecek ! ütün, pamuk, buğday, çay, pancar, zeytin, üzüm, fındık, ayçiçeği... Ardı ardına bütün ürünlere darbe vuruluyor. Üreticinin başına adeta taş yağıyor.“Çiftçi ile mi uğraşacağız, baksın başının çaresine” zihniyeti ile üreticiler yalnız bırakılıyor. Çiftçi yoksullaşıyor. Köylü, hem içerden hem de dışardan bitirilmeye çalışılıyor.Tarım üretimi baltalanıyor. Bir umut katliamı yaşanıyor. IMF ve Dünya Bankası’nın politikaları ile Türkiye’de tarım tahrip ediliyor. İşsiz kalan üretici sayısı arttıkça artıyor.
T
Dünyada her y›l tar›msal ürünlere 300 milyar dolar destek uygulan›yor. Bunun 284 milyar›n› zengin 7’ler kendi çiftçilerine veriyor. AB ülkelerinde kifli bafl›na düflen do¤rudan destek oran› y›ll›k 2500 dolard›r. ABD’de ise 4500 dolar. Türkiye’de bu oran 40 dolard›r. Türkiye’de tar›ma 2000 y›l›nda 2.5 milyar dolar destek sa¤land›. ABD’de 97 milyar dolar, AB ülkelerinde ise 127 milyar Euro harcand›.
Üstelik gelen hacizler, cezalar da cabası. Ama sorun sadece IMF ve Dünya Bankası’ndan kaynaklanmıyor. Çünkü Türkiye’deki siyasal partiler de bunların programlarını uygulamak için yarış ediyorlar.“IMF politikalarını en iyi biz uygularız” yarışı sürüyor. Bu partiler halktan destek aldıkça, bu politikaları uygulayacaklar. Bundan kaçış yok. O zaman yapılacak ilk iş artık onları desteklememek. Onlara oy vermemek. İkincisi, kendi gücümüze güvenmek, biraz da cesaret etmek. Üçüncüsü, her seçimden sonra düzen partilerini desteklemiş olmaktan dolayı duyulan pişmanlığı hatırlamak. Çünkü son pişmanlık hiç fayda etmiyor.
Kara kara düflünmeyi b›rakal›m Türkiye’yi yönetenler halk›n yarar›n› de¤il, çok uluslu tar›m tekellerini düflünüyor.
Dünyanın en gelişmiş ülkelerinde bile tarım kesimi için özel programlar uygulanıyor. Ama Türkiye’de bunun tam tersi yapılıyor. Çünkü bu ülkeyi yönetenler, hangi parti olursa olsun,‘kraldan daha kralcı’dır. IMF ne diyorsa o yapılıyor. Tarıma yapılan desteği o nedenle düşürüyorlar. Desteğin GSMH’ya oranı 1995’de yüzde 3 iken, 1999’da yüz-
de 1.5 oldu.Yani yarı yarıya azaldı. Türkiye 10-15 yıl öncesinde tarımda kendine yeten 7 ülkeden biriydi. 2001 yılında ise buğday, ayçiçeği, nohut, şeker, soya fasulyesi, mısır yağı ithalatı için bile 2 milyar dolar ödedi. Amerika’nın,Avrupa’nın tarım tekelleri ve çok uluslu şirketleri yararına kararlar alınıyor. Varsa yoksa büyük tarım tekelleri ve onların çıkarları.
Halbuki tarımda sorun çiftçinin doğru ürünü, doğru maliyet ile daha çok üretmesi ile çözülür. Düzen partileri bunu yapamaz. Onlar halkın yararını değil, çok uluslu tarım tekellerinin çıkarlarını ön plana alıyor. Bu uygulamalar ile çiftçinin tadını kaçırdılar. Şimdi sıra çiftçilerde. Kara kara düşünmek yerine, onların tadını kaçırma zamanı gelmiştir.
Üretenler yönetsin
✭ ÖDP NE DİYOR?
8
IMF ve Dünya Bankas›’n›n dayatt›¤› politikalar› uygulayan ve uygulayaca¤›n› vaat eden tüm partiler üreticiye ihanet ediyor. ÖDP ise tar›m politikalar›n› üreticiler ile birlikte belirledi. Dünyada tarım desteklenmiyor mu?
Tarım düştüğü durumdan nasıl kurtulur IMF ve Dünya Bankası’nın dayattığı politikaları uygulamayacağız. Tarımda destekleri sürdüreceğiz. Doğrudan Gelir Desteğini (DGD) tek başına değil, üretim planlaması için ek olarak vereceğiz. Tarım taban fiyatlarını maliyetin üzerinde belirleyerek tarım üreticilerinin makul bir kâr elde etmesini sağlayacağız. Destekleme alımlarına devam edeceğiz. Alımların bedellerini üreticiye peşin olarak ödeyeceğiz. Tarımsal kredi faizlerini düşük tutup, küçük üreticilerin de yararlanması için düzenleme yapacağız. Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri’ni Yeniden Yapılandırma Kurulları değil, ortakları ve üretenler yönetecek. Tarımsal KİT’lerin özelleştirilmesini durduracağız. Toprakların işleyenlere ve topraksızlara dağıtılacağı bir toprak reformu yapılacak. Feodal beylerin ağalıklarına son vereceğiz. Tarım alanında yatırım seferberliği başlatacağız, birikmiş alt yapı sorunlarını çözeceğiz. Ziraat Bankası ile TARİŞBANK’ı özelleştirme yerine, üreticilerin demokratikleştirilmiş örgütlerine bedelsiz devredeceğiz.
IMF politikaları altında yoksullaşan tarım üreticileri haklarını eylem alanlarında arıyor
Üretici örgütleri önündeki yasal engelleri kaldıracağız. Ziraat Odası Yasası’ndaki demokratik olmayan maddeleri değiştireceğiz. Üreticinin üretimden pazara kadarki süreci örgütlemesinin önünü açacak düzenlemeleri yapacağız. Doğa dostu sürdürülebilir tarımsal üretimi teşvik etmek için; eğitim, organizasyon, işletme ve ekipman desteği sağlayacağız. Toprak ve suyun korunması için gerekli çalışmalar, yasal düzenlemeler de dahil yapılacak. İnsan, bitki ve doğanın bilinçli korunması için Zirai Mücadele ve Karantina Genel Müdürlüğü’nü yeniden oluşturacağız. Hayvancılığın geliştirilmesi için
projeler sağlayacak, araştırmalar, ıslah çalışmaları, kredi destekleri yapacağız. Tüketicilerin sağlıklı hayvansal ürün tüketmesi için Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü’nü kuracağız. Meyvacılığa, ıslah çalışmaları dahil her türlü destek verilecek. Birim başına daha fazla ürün elde etmek, araştırma, üretim planlaması ve pazarlama tekniklerini geliştirmek için kamu olanakları kullanılacak, gelişmiş ülkelerin tarımsal üretimi ile aramızdaki farkı kapatmaya çalışacağız. Üretici köylülerin, sendika, demokratik yönetimlere kavuşturulmuş kooperatifler çatısı altında birleşmesi için yasal düzenlemeleri yapacağız. Örgütlenmenin önündeki engelleri temizleyeceğiz.
IMF’nin politikalarını savunanlar tarım sektörünü, ülke kaynaklarını yutan kara delik olarak gösteriyorlar. Ama bu gerçek değil! Bu çevrelerin amacı, tarımı tahrip etmek olduğu için, tarıma ayrılan kamu kaynaklarının yüksek, verimin düşük, maliyetin de yüksek olduğunu iddia ediyorlar. Kamuoyunu yanlış yönlendiriyorlar. Çiftçilere bile yanlış ve yalan bilgiler veriyorlar. ABD ve Avrupa Birliği gibi dünyanın en zengin bölgelerinde tarım bütçeden büyük maliyetlerle destekleniyor. Tarımın dünya ölçeğinde rekabet gücü arttırılıyor. Buna karşın ülkemizde tarım piyasa koşullarına tabi kılınıyor, destekler azaltılıyor. Böylece iç göç ve işsizlik artıyor, örgütsüzlük yaygınlaşıyor.
Mış, Miş Yapanlar... “Devlet desteğini kartellere değil, halka verecektir, Halk Bankası ve Ziraat Bankası çiftçinin olacaktır” diyen Çiller, hükümetteyken çiftçiyi zarara uğratan politikalar uygulamıştı.
MHP’nin tarımdan anladığı, IMF ne derse yapmak ve kendi yandaşlarını Tarım Bakanlığı’nda işe almak. Hüsnü Yusuf Gökalp’e göre “Bakanlığı partiye kadro devşirme kooperatifi.”
MHP tar›m› bat›rd› MHP hükümette, üreticiden yana görünüp de, üreticiye en fazla zarar veren politikalara imza atan parti oldu.
Kasım seçimlerine yaklaştığımız şu günlerde, tarım üreticisine yönelik en yoğun propaganda çalışması yapan partilerden biri kuşkusuz AKP. Meydanda Tayyip’in attığı nutukların biraz arkasına baktığımızda, mesela seçim bildirgesine; AKP’nin tarım politikalarının da son yıllarda
15 Eylül 2001 tarihinde Manisa Akhisar’da toplanan kurultay sonucunda tütün üreticileri bir sonuç bildirgesi yayınladılar. Bildirgede,“Bu yasa tütün ve tütün mamülleri ve alkollü içeceklerde devlet tekeline son veren, özel ve yerli-yabancı tekeller oluşturulmasını teşvik eden bir yasadır. IMF’nin Tütün Yasası’na karşı olduğumuzu bir kez daha duyuruyoruz” dendi.
25 Mart 2002’de Burhaniye’de toplanan zeytin üreticileri kurultayı sonucunda ortaya çıkan bildirgede yer alan bazı talepler şunlar: * Taban fiyatlar maliyetin altında belirlenmemeli, * Zeytincilikte destek ve teşvik devam etmeli, * Tarımsal kredi faizleri düşük tutulmalı, * TARİŞ ve Marmara Birlik yönetimleri demokratikleşmeli, üretimden pazarlamaya zincirler güçlendirilmeli, satıştan elde edilen kazançtan üreticiler faydalanmalıdır.
✔ Hükümetin düşük fındık fiyatları üreticiyi perişan etti.
rının pazarı haline getirildi. MHP’li Tarım Bakanı, Dünya Bankası’nın desteğiyle kurulan Tarımsal Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü’nün sorumlusudur.Türkiye tarımının tahrip edilmesine, tüketim pazarının yabancı sermayeye tamamen açılmasına neden olan politikaların savunucusu olan bu enstitünün önerileri MHP’li Gökalp döneminde uygulamaya kondu.
AKP de IMF’ye teslim 3
✔ Tütün üreticileri
✔ Zeytin üreticileri
M
HP, tarım üreticisini korumadı. Geçtiğimiz üç yıl boyunca yaptıkları işler, attıkları imzalar bunu gösterdi. 16 Haziran 2000’de çıkarttıkları kanun ile, Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri’ne yapılan desteği kaldırdılar; tesislerini anonim şirketlere dönüştürme sürecini başlattılar. Bu yasayla kooperatiflerin malları ve tesisleri ellerinden alınabiliyor, devletin tarımı destekleme imkanı ortadan kaldırılıyor. Bu yasanın sonucunda bugün fındık ve pamuk üreticisi zor duruma düşmüş, bu sektörler iflas noktasına gelmiştir. IMF’nin isteği sonucu; Tarımsal destekler kaldırıldı. Tek başına doğrudan gelir desteği uygulamasına geçilmesinden dolayı üretici ve tüketici büyük zarar gördü. Tarımsal kredi faizleri yükseldi, bu uygulamanın sonucunda borçlarını ödeyemeyen birçok çiftçi cezaevine atıldı. Tütün Yasası çıkarıldı, Türkiye’deki tütün üreticileri mağdur edildi, ülkemiz yabancı tütün üreticisinin pazarı haline getirilmeye başlandı. Şeker Yasası çıkarıldı, pancara kota konularak üreticiler, hayvancılık sektörü ve alkolmaya üretiminde çalışanlar büyük zarar gördü. Ülkemiz uluslararası tatlandırıcı firmala-
Kurultaylar
hükümetin uyguladığından (IMF’nin dayattığından) farklı olmadığını görüyoruz. AKP seçim bildirgesinde, tarımdaki KİT’lerin özelleştirileceğini; devletin tarıma olan desteğinin çekilerek, tarımdaki fiyatların serbest piyasada belirleneceğini söylüyor. Bunları yaparken de ithalata bir sınırlama getir-
mekten söz etmiyor. Uzun lafın kısası,Tayyip,Avrupalılar kendi çiftçisini, korurken, ben çiftçimi yabancı tekellere karşı korumasız bırakacağım diye birilerine söz veriyor. Bildirgesinde tarımı yok edeceğini ilan eden bir partinin üreticiden bekleyeceği tek bir oy bile olamaz.
Üzüm üreticileri
2 Nisan 2002’de Alaşehir’de toplanan kurultayda üzüm üreticileri sorunlarını ve çözüm önerilerini konuştular. Kurultaydan,“Üzüm bizim,TARİŞ bizim, üretenler yönetsin” diyerek ayrıldılar. Bildirgede “Üzüm üreticilerinin ve işçilerinin sosyal güvenceye sahip olması gerektiği; fiyat, kredi, gübre, yaş ve kuru üzüm pazarlama konularının üreticilere bırakılması gerektiği; Dünya Bankası’nın oluşturmaya çalıştığı Yeniden Yapılandırma Kurullarının kaldırılması gerektiği” belirtildi.
✔
Ayçiçeği ve buğday
23 Mayıs 2002’de Babaeski’de ayçiçeği, buğday üreticileri ve hayvan yetiştiricileri toplandı. Kurultay sonuç metninde üreticiler şunu vurguladı: ● Tohumluk, gübre, makina, ilaç ucuzlatılmalıdır, kredi faizleri küçük çiftçinin ekonomik durumuna uygun olarak belirlenmelidir. ● Tarım Satış Kooperatifleri, üreticilere teslim edilmelidir. Ürün fiyatları üreticilerle belirlenmeli, bunun için örgütlenilmelidir. ● Doğrudan gelir desteği, diğer desteklerle birlikte ek olarak verilmelidir. ● Ekonomik olması ve yaygınlaşması için, kooperetifler aracılığı ile “ortak makina parkları”kurulmalıdır.
ÖDP ad›na sahibi: Ufuk Uras, Sorumlu Yaz›iflleri Müdürü: Necdet Okcan, Genel Merkez: Necatibey Cad. 23/11 S›hhiye Ankara Tel: (0312) 231 72 32 Fax: (0312) 231 33 12 Bas›ld›¤› yer: Ça¤dafl Matbaas›
IMF üreticinin can düflman›
Tar›m üreticileri hala örgütsüz
IMF ve Dünya Bankas›, Türkiye çiftçilerine zarar veriyor. Geliflmifl ülkelerdeki uygulamalar›n tam aksini üreticilere dayat›yor. Çiftçinin ülkeye katkısı Çiftçiler ürettikleriyle ülkedeki yıllık toplam üretim değerinin yüzde 16’sını karşılıyorlar. İhracatımızın yüzde 11’i çiftçiler tarafından üretiliyor. Türkiye’de çalışanların yüzde 46’sına tarım sektörü iş olanağı yaratıyor. Türkiye, bir ülkenin kendine yeterliliğinin ölçütü olan, "gıda güvenliğini" sağlamak açısından dünyanın önde gelen ülkelerinden biridir.
IMF ve işbirlikçilerinin verdiği zararlar IMF ve Dünya Bankası’nın, gelişmiş ülke çiftçileri ve uluslararası büyük gıda ve tarım şirketlerine yeni pazar alanları açmak için istediklerini Türkiye’ye ‘Tarım Reformu’ diye yutturuyorlar. Bu politikalar Türkiye’nin tarım ürünleri ithalatını arttırıyor. Bu politikaları savunan partiler tarımda destekleri kaldırıyor, maliyetlerin artmasına neden oluyorlar. Hükümetlerin taban fiyatlarını maliyetlerin altında belirlemesi çiftçinin zarar etmesine neden oluyor. Tarımsal kredi faizlerini yükselterek, üreticilerin yoksullaşmasına ve bir kısmının ödeme zorluğu sonucunda cezaevine düşmesine neden oluyorlar.
Kredi faizlerinin yükselmesi sonrasında borcunu ödeyemeyen çiftçilere tekrar üretebilmeleri için kredi vermeyip, üretimi baltalıyorlar. Adeta üretim yapılmasın diye yasa çıkarıyorlar. Üretmeye kalkışanlar olur diye cezalar getiriyorlar. Hükümet IMF’nin dayatmasıyla Şeker Yasası’nı,Tütün Yasası’nı çıkardı. Bu yasalarla birlikte şeker ve tütüne kota getirildi ve ülke içi tarım üretimi baltalandı. Çıkardıkları yasalarla, şeker fabrikalarını ve Tekel fabrikalarını özelleştirecekler.Tütünün, şekerpancarının alımını yapmayacaklar. Tütün ve pancar üreticileri; pancarını, tütününü pazarlarda marul, patates gibi tezgahlarda satmak zorunda kalacak ya da üretimden vazgeçecekler.
arım üreticileri örgütsüz bırakılıyor.Türkiye’de 10 bin civarında tarımsal kooperatif, bu kooperatiflerin de yaklaşık 4.8 milyon üyesi vardır. Tüm sayısal kalabalığına karşın, kooperatifler gelişememiş, geliştirilmemiştir.Türkiye Ziraat Odaları ise bilindiği gibi demokratik değildir. Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri (TSKB) hakkında çıkarılan yeni yasa ile kooperatiflerin üzerindeki devlet vesayeti kaldırılıyor. Demokratik bir adım atıldığı izlenimi veriliyor.Ama şimdi,IMF eliyle kurdurulan Yeniden Yapılandırma Kurulları tarımı yönetecek. Bunlar IMF’nin Türkiye’yi yönettiği gibi Tarım Satış Kooperatiflerini de yönetecekler. TSKB’ne, ‘arsalarınızı satarsanız, çalışanları işten atarsanız, fabrikaları özelleştirirseniz borçlarızı silerim, yoksa silmem’ diyorlar. Üretimden pazarlamaya, tarımda önemli bir işlevleri olan bu kooperatifleri işlevsiz kılıyorlar. Çıkarılan yasa ile TARİŞ, FİSKOBİRLİK, ÇUKOBİRLİK, ANTBİRLİK, MARMARABİRLİK, TRAKYABİRLİK, GÜNEYDOĞU ANADOLUBİRLİK, KARADENİZBİRLİK, GÜLBİRLİK, TASKOBİRLİK, KOZABİRLİK, KAYISIBİRLİK gibi birliklerin sanayi kuruluşlarını bünyeden ayırıp, satıp, bunları işlemez hale getirmek istiyorlar. TSKB’leri Yapılandırma Kurulları değil, ortakları ve üretenler yönetsin.
T
Toprak iflleyenin su kullanan›n I
MF ve Dünya Bankası patentli politikalar nedeniyle Türkiye’de çok önemli toprak ve su kirlenmesi sorunu yaşanıyor. Bir yandan sanayi tesisleri, bir yandan konut alanları, diğer yandan da bilinçsiz tarım uygulamaları, su ve toprakta önemli kirlenmeye neden oluyor. En önemli kirlilik kaynağı olan sanayi kaynaklı kirlenme, Ergene, Seyhan, Sakarya, Porsuk, Susurluk, Nilüfer ve daha birçok akarsuyu, toprak, bitki, hayvan ve insan sağlığı için zehir kusan kaynaklar haline getiriyor. Bu yetmiyormuş gibi tarım toprakları da
amaç dışı kullanılıyor.Türkiye, dünyada toprak rezervi kalmayan 19 ülkeden biridir. Son yirmi yılda yerleşim alanı elde etmek için tarım dışı bırakılan alan 450 bin hektardır. Tarımda uygulanan politikalarla üretim maliyetleri arttı. Ürün fiyatları enflasyonun gerisinde bıraktırıldı. Bu nedenle, çiftçiler üretemiyor, tarım alanları boş bırakılıyor. Yalnızca MHP’li Tarım Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in memleketi Sıvas’da terk edilen ve ekilemeyen arazi miktarı 431 bin hektardır.Tüm ülkede ekilemeyen arazi miktarı 2,5 milyon hektardır.