Hk11genclik

Page 1

TDKP-THKO

TÜRKİYE DEVRİMCİ KOMÜNİST PARTİSİ - TÜRKİYE HALK KURTULUŞ ORDUSU EKİM KONFERANSINI GERÇEKLEŞTİRDİĞİNİ DUYURDU!


2

HALKIN KURTULUSU YOLUNDA GENÇLiK

Yeniden HALKIN KURTULUŞU YOLUNDA GENÇLİK Halkın Kurtuluşu Yolunda Gençlik

T

ürkiye işçi sınıfının öncü partisinin yeniden inşası sürecine girildiği bir aşamada, gençlik sorununun ele alınmaması ve gençliğe yönelinmemesi düşünülemez bir konudur. Bu nedenledir ki, geçmiş mücadele tarihinde de , Türkiye proletaryasının onlarca şerefli evladı genç komünistin şehit verildiği bir coğrafyada, gençlik örgütlenmesinin yeniden inşası, kaçınılmaz bir sorun olarak gündemdedir. Bu kaçınılmaz durum, gençliğin içinde bulunduğu durumun doğru değerlendirilmesi ve gençlik örgütlenmesinin sorunlarını doğru teşhis etmeyi de zorunlu kılmaktadır. ALKIN KURTULUŞU YOLUNDA GENÇLİK, bu görevi yerine getirmeye soyunurken; gençlikten kopuk, onun sorunlarını gerçek sahiplerinden bağımsız ve hayali bir değerlendirmeler külliyatı ile değil ve fakat bizzat komünizme, işçi sınıfına, devrim ve sosyalizm davasına gönüllülük temelinde bağlanmaya aday, işçi-işsiz, köylü, öğrenci, asker gençlikle el ele gerçekleştirmeyi hedeflemekte, gençliği saflarında toparlanmaya çağırırken, ARTİ – GENÇLİK EL ELE şiarını yükseltmeyi hedefliyor. 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlük sonrasında, toplumun genelinde olduğu gibi gençlik cephesinde de epeyce şeyin değiştiği, geniş gençlik kitlelerinin eski ilerici duyarlılıklarından önemli ölçüde koparıldıkları bir gerçektir. Bu olgunun bir uzantısı olarak, bugün her biçimiyle gerici burjuva ideolojisi ve kültürü gençlik kitlelerini etkisi altında tutmaktadır. Bu etki gerici akımların bir kısmı için somut bir gençlik çalışmasına dayanmasa da, ideolojik ve kültürel olarak ağır etki altındadırlar. Apolitik ve lümpen bir gençlik gerçekte, atıl bir konumda beklemektedir. Bugünün gençlik hareketi için tanımlanabilecek en temel zaaf, politik kimlik alanında yaşanmaktadır. İlkesel olan her şeyi yok sayan, günün ihtiyaçlarını bile tanımlamaktan yoksun, bu açıdan politikasızlığın ve ilkesizliğin içinde hızla çürüyüşünü sürdüren gençlik tablosu ile yüz yüzeyiz. urjuva ideolojisinin gençlik üzerindeki etkisi, sol siyaset ve muhalefet zeminini önemli ölçüde daraltmaktadır. Bugün denilebilir ki, yakın geçmişin ilerici olanaklarının önemli bir kısmı düzen ve onun sahte kutuplaşmasına bırakılmış durumdadır. Kemalist-ulusalcı söylemin üniversitelerdeki belirgin yaygınlığı, devrimci söylemle buluşabilecek bir duyarlılığı dolaysız bir biçimde düzene yedeklemiştir. Kendi gerici kimliklerini sahte bir anti-Amerikancılıkla gizleyen bu ulusalcı-şoven kesimin etkinlik alanının, yaygınlığı aynı anlama gelmek üzere sol söylemin darlığını ve etkisizliğini göstermektedir. Öte yandan, önemli bir olanak olan Kürt gençliğinin, siyasal

H

P

B

önderliği tarafından gençlik sorununun dışına çekilmiş olması, mücadeleyi daraltan bir diğer önemli etkendir. Sonuç olarak, sol söylemden etkilenen gençlik kesimleri, üniversitelerde oldukça daralmıştır.

G

ençlik cephesindeki mücadele, gençlik kitlelerini siyasal mücadeleye ve giderek devrime kazanmaya yönelik tüm çaba, temelde burjuva gerici ideolojik ve politik etkiyi kırmaya yöneldiği için, sorunu daha ilerde detaylı olarak ele alacağız. Gençlik hareketinin sorunları çerçevesinde önemli olan, öncelikle gençlik hareketi içinde sol ve sosyalizm adına, politik çalışma yürüten akımlarıdır. Bunlar şoven milliyetçiliği ve ordu yardakçılığını bayrak edinmiş kemalist-milliyetçi gruplardan Kürt burjuva milliyetçilerine ve her biçimiyle küçük-burjuva sol akımlara, dünkü konumunu açıktan reddederek, mevcut düzen sınırları içerisinde yer almaya, bu düzenden nemalanmaya, hatta kendi iflasının ayıbını örtmek üzere milliyetçi Kürt hareketinin gölgesinde palazlanmak adına parlamentoya adam göndermeye kadar varan bir soysuzlaşma ile kavrulan, tasfiyeci hareketler de dahil olmak üzere; geniş bir yelpaze oluşturmakta, bu günün gençlik hareketi içinde şu veya bu ölçüde bir yer tutmaktadırlar. asfiyeci-reformist sol akımlar söz konusu olduğunda, göz önünde tutulması gereken önemli bir nokta, geleneksel sosyal-reformist, sosyal-şoven hareketlerin bugün ki uzantısı olanlar dışında kalan reformist grupların; büyük ölçüde, dünün devrimci akımlarının karşı-devrim süreçlerinin tasfiyeci basıncı altında, eski konum ve kimliklerini yitirmesiyle yeniden nüksetmeleri gerçeğidir. Dünün devrimci akımları olarak bu gruplardan bazıları, bugün hala da yer yer belli bir devrimci söylem kullanabilmekte oysa gerçekte, dün devrimci bir konumdan savundukları bir davayı ,bu gün artık tümüyle terketmiş olmanın ikiyüzlülüğünü ve dejenerasyonunu yaşamaktadırlar. Bu pespayelik karşısında duran devrimcileri ve komünistleri devletin kolluk kuvvetlerine teslim edecek kadar da alçaklaşmış, yozlaşmış, yok olmuş boyuttadır. Devrimci söylemleri kullanmaları mücadeleye gerçekte hiçbir şey katmamakta, tam ters-

T

ine; devrime samimiyetle yönelen güçlerin bir kısmı için, aldatıcı bir tuzağa dönüşmektedir. Bu “güç“ odakları, açıktan ajan-provakatör rolleriyle düzenden nemalanmaktadırlar ve ganimet toplamaktadırlar. Bu olgu, gençlik hareketini sorunları tartışılırken özellikle elel alınmalıdır. Bunu atlamak, devrimci komünist bir gençlik hareketinin var edilmesi mücadelesinde büyük bir yanılsama, zaaf olacaktır. Geçmiş yıllarda, siyasal gündemlerden ve eylemsel süreçlerden etkilenen belirli bir gençlik kesimi bulunmaktaydı. Antifaşist süreçlerde yer alan bu unsurlar, sol-devrimci söylemden önemli ölçüde etkileniyordu. Ancak bugün bu ilerici olanaklar toplamı da, önemli ölçüde yok olmuştur. Son dönemde yürütülen tüm mücadeleler, politik üslup kadar,hatta zaman zaman daha belirleyici olarak; yerel örgütlenme yöntemleri faaliyetin başarısını belirlemektedir. Politik çalışmaların etkinlik alanındaki bu daralma, çok yönlü bir konumlanışı ve çalışmayı yani politik kitle ajitasyonu, örgütlenme çalışması, sosyal ve kültürel çalışmaları zorunluluk olarak karşımıza çıkarmaktadır. u nedenledir ki HALKIN KURTULUŞU YOLUNDA GENÇLİK önemli bir iddia ile ortaya çıkarken, tüm bu olumsuzlukların, olanaksızlıkların üstesinden gelerek varacaktır varması gereken yere ve bu da işimizin öyle kolay olmadığını göstermektedir bizlere. Bugünün gençlik hareketi için tanımlanabilecek en temel zayıflık, politik kimlik alanında yaşanmaktadır. Bu tablo içinde politik bir odaklaşma yaratmanın, ilkelere dayalı bir birleşik mücadele ve örgütlenme sürecini örgütlemenin oldukça zor olduğu açıktır. Yapılması gereken, ağırlıklı olarak ortalıkta dolaşan liberal kimliği, bu çürümeyi hareketin toplam kimliği haline getirmeye çalışanlara karşı; hareketi devrimcileştirme mücadelesini yükseltmektir. İlkelere dayalı bir mücadele, birleşik kitlesel bir devrimci komünist gençlik hareketini geliştirebilmek açısından büyük bir önem taşımaktadır. ünün temel devrimci görev ve sorumluluğu, geniş kitlelerle bağ kurmayı hedefleyen sistematik ve etkin bir politik faaliyettir. Bundan uzak durulduğu koşullarda, hareketin biriken sorunlarını aşmak, halihazırdaki tüm siyasal gruplar birleşse dahi, olanaksızdır. Zira, gençlik kitleleriyle bağları önemli ölçüde zayıflamış olan, çalışma yürütecek militan kadrolardan dahi yoksun bulunan grupların bir araya gelmesi, kendi başına hiçbir sorunu çözemez. Bu elbette, siyasal gençlik gruplarından başlayan bir birleşik gençlik mücadelesini ve örgütlenmesini önemsizleştirmek anlamına gelmez.

B

G


A

3

ncak bu birleşmenin ilkelere dayalı, hareketin biriken sorunlarına müdahale eden, pratikpolitik çözümler oluşturan bir birleşme olması gerekmektedir. Başarılı bir gelişme ancak böyle sağlanır. Bu gün, bir dizi siyasal gençlik grubunun başarısız kaldığı asıl alan da burasıdır. Birleşik devrimci bir gençlik hareketi ve örgütlenmesini hedefleyen yapıların etkin bir taraf haline gelmesi için, üzerlerine düşen sorumlulukların gereklerini yerine getirecek cesareti ve azmi göstermeleri gerekmektedir.

kadro aktarımını güvenceye alması, ancak etkili bir kadrolaşma politikası ile sağlanabilir. Merkezi bir örgütlenmenin yerel çalışmalara daha etkili müdahalede bulunması, ancak kadrolaşma düzeyini güçlendirmesi ile mümkündür. Örgütsel gelişmenin tek yanlı bir yaygınlaşma olmadığı, bu yaygınlaşmayı güvenceye almak için, niteliksel bir gelişme gerektiği açıktır. Tam da bu nedenle, hedefli bir kadrolaşma politikasının sorunlarını, genel ve yerel planda tartışmalıyız. enç komünistlerin sınıf çalışması içinde deneyim kazanabilmeleri, bu yönde bir pratik içine girebilmeleri gerekiyor ki, bu sistematik ve çok yönlü bir eğitimdir. İdeolojik-politik eğitimden pratik ve örgütsel eğitime kadar, devrimci eğitim sorununu çok yönlü olarak, gençlik alanında sistematik bir biçimde çözmek durumundayız. Önderliğin bu yönlü müdahalesi ve değerlendirmeleri dikkatlice incelendiği, orada tanımlanan kapsam etkin bir denetimle hayata geçirildiği koşullarda, sorunun önemli bir yanı aşılmış olacaktır. Sorunun diğer bir yanı, etkin bir kurumsal işleyiş ve bunun ürünü iş bölümüdür. Zira kurumsallaşmanın en önemli boyutu, örgütsel kimlikteki gelişim ve bunu destekleyen bir politik kimliktir. Bu gelişimin sağlanacağı asıl alan ise, örgüt ve onun organlarıdır. Bu nedenle organsal işleyişi geliştirmek, sürekli bir eğitim ve kadrolaşmanın da güvencesi olacaktır.

G

K

omünist gençlik hareketinin biriken sorunları, harekete devrimci öncü müdahalenin pratik-politik önemini gün geçtikçe arttırmaktadır. Bu müdahaleyi yapabilecek asli güç ise, genç komünistlerdir. Komünist gençlik örgütlenmesinin her açıdan güçlendirilmesi; sadece kendisi için değil, daha önemlisi, hareketin sorunlarının çözümü için de belirleyici önemdedir.Komünist gençlik, gençlik hareketi içindeki özel konum ve kimliğinin gereği olarak, kendi etkinlik alanını geliştirmenin çok yönlü sorunlarını mutlaka etkili bir biçimde tartışmak ve aşmak için çok yönlü bir çaba ortaya koymak durumundadır. İşte HALKIN KURTULUŞU YOLUNDA GENÇLİK, bu işlevi yerine getirecektir ve bu kürsü gençliğin kürsüsü olacaktır. Komünist gençliğin yeni dönemde üzerine en fazla yoğunlaşacağı başlık, politik düzeyimiz ile örgütsel düzeyimiz arasındaki açı farkını kapatmak olacaktır. u noktada, öne çıkan yeni dönem çalışmasının yönünü ve örgütlenme hedeflerinin temel yanlarını ele alabilmeliyiz. Komünist gençlik örgütlenmesinin güçlenmesi her şeyden önce, onun politik-pratik önderliğinin ve merkezi müdahale kapasitesinin güçlenmesi demektir. Bu başarılamadan, kalıcı bir gelişme sağlamak olanaksızdır. Bu sorunun çözümü ise, etkin bir kadrolaşma politikasından geçmektedir. Bu komünist bir gençlik örgütlenmesi için, bir kat daha önemlidir. Hem kendi faaliyetini politikpratik olarak güçlendirerek sürdürebilmesi, hem de önderliğin çeşitli çalışma alanlarına donanımlı

B

HALKIN KURTULUSU YOLUNDA GENÇLiK çeper örgütler sorununa doğru bir temelde çözüm bulmak durumundadır. Bu nedenle çevresini iyi tanıyan, doğru müdahalelerde bulunan ve mutlaka her süreçte komünist faaliyetin can damarı olan çeper örgütlenmeler oluşturan bir genç komünistler ağı oluşturmak zorundayız. Kalıcı bir gelişme ve kurumsallaşma da, kadrolaşma da ancak öyle başarılabilir.

B

u, çalışmanın yaygınlaştırılması, ivedi bir önem taşımaktadır. Sorunu şu şekilde tanımlayalım. Bir alanda, bir politik kitle faaliyeti yürütülüyor ve yeni güçlere ulaşıyorsunuz. Ulaşılan bu yeni güçleri örgütlemek, çalışmanın gelişmesinin temel adımıdır. İşte tam bu noktada, bu güçleri doğru tanımlayan, kimin nasıl bir örgütsel düzeye uygun olduğunu belirleyen ve bu yeni katılımlarla beraber çalışmamızı yaygınlaştıran bir çizgi ortaya koyabilme yetisinde ve birikimde olmalıdir Komünist Gençlik. Yeni dönemde kadrolaşma pratiği ortaya koyacaksak eğer; her örgütsel birim,

B

u yeni dönemde gerek gençlik hareketinin biriken sorunlarına, gerekse de birleşik örgütlenme ve mücadele olanaklarına daha etkin müdahale için temel şiarımız “Her açıdan daha güçlü bir komünist gençlik örgütlenmesi!” dır. HALKIN KURTULUŞU YOLUNDA GENÇLİK, bunun kürsüsü olmak adına yola çıkıyor. Bu, çalışmamızın niteliğini ve niceliğini güçlendirme çağrısıdır. Bu günden bu sorunu çözmek için, başlangıç olanaklarına sahibiz. Önemli olan, doğru bir yaklaşımla bu olanakları gerçeğe dönüştürmek, hareket içinde pratik olarak etkin bir güç olabilmektir. Şimdi tüm yurtsever, devrimci, komünist gençlik başta olmak üzere; işçi-işsiz, köylü, öğrenci, asker gençliği; Türk, Kürt ve diğer milliyetlerden tüm gençliği; HALKIN KURTULUŞU YOLUNDA buluşmaya, devrim ve sosyalizm bayrağını, komünizm davasında elde silah, onurlarıyla çarpışarak ve karşı devrimin esareti koşullarında yılmaz direngenlikleriyle düşmana boyun eğdiren tarihimizin militan mirasıyla, yükseltmek adınadır bu davet. Bu davet, güneşin altın çağına varana dek; sınıfsız toplumun var edilişine dek sürecek onurlu bir kavgaya davettir. Bu davet, Türkiye proletaryasının öncü müfrezesiyle yeniden buluşmak üzere pupa yelken demir aldığı günümüzde, onun onurlu evlatlarına yapılan davettir. PARTİ GENCLİK ELELE, DEVRİME -SOSYALİZME ! ŞAN OLSUN HALKIN KURTULUŞU YOLUNDA GENÇLİĞE ! ŞAN OLSUN ONUN SUSTURULAMAZ SESİNE ! FAŞİZME ÖLÜM, HALKA HÜRRİYET !


4

HALKIN KURTULUSU YOLUNDA GENÇLiK

GENÇLİK HAREKETİNDE TASFİYECİ-REFORMİZM VE DEVRİMCİ MÜDAHALE

90 kuşağını saran en önemli tehlike, reformizmin ağır etkisi olmuştur. İhtilalci hareketin yaşanırlığından uzak bu talihsiz kuşağın devrimcileştirilmesi ve sınıf mücadelesine katılması, elbette proletarya partisinin öncü rolüyle doğrudan orantılı olarak yaşama katılacaktır. Bu, her şeyden önce politik mücadeleye açık gençlik kitlesini kuşatan, bir siyasi atmosfer olarak yansımaktadır. Genel toplumsal süreçlerin bir ürünü ve onunla doğrudan alakalı şekillenen tasfiyeci-reformist atmosfer, çocukluktan gençliğe adım atan duyarlı her genci ister istemez etkiliyor. Yaşam kültüründen dünyayı algılayışa kadar hemen her alanda kendini dayatan çürütücü reformizm; gençlikteki potansiyel devrimci dinamizmi, girdabına alıp öğüterek, düzene büyük bir hizmet sunuyor. Daha lise çağlarındaki politize gençler içinde bile, “devrim”i eskitmiş, azımsanmayacak kalabalık bir kitleyle karşılaşılabiliyor. Normalde radikal özlem ve arayışların taşıyıcısı olan politik gençlik kesimi, çoktandır düzen sınırlarını zorlamayan bir muhalefet ve mücadele çizgisiyle gündeme gelebiliyor. Özellikle üniversiteli gençlik alanı söz konusu olduğunda, şu ya da bu şekilde politik nitelikler taşıyan kitlenin büyük bölümünde devrimci militan faaliyete, devrimci örgütlenme ve mücadeleye bir uzaklık ve yabancılık göze çarpıyor. Düzeni cepheden karşıya almak gibi bir anlayış ve tutum, yalnızca sınırlı bir kesimde sürekliliğini koruyabiliyor.

ölümüne sahiplenen bir devrimci kadro kuşağı tasfiyeye uğradı. Diğer yandan ise, toplumsal mücadele dinamiklerinde büyük bir politik ve moral kırılma yaşandı. Doğal olarak bunun bir yanını da, devrimci halkçı akımların saflarındaki ideolojik ve örgütsel çöküntüler oluşturuyordu. İşte tasfiyeci-reformizmin açıktan legaliteye entegresinin, devrimci gençlik saflarında yarattığı ağır tahribat buydu. Bu süreç, işçi sınıfı ve emekçi kitlelerin yer yer gündemde öne çıkabilen dağınık ve kendiliğinden mevzii direnişleri ve mücadeleleri de kronikleşen gerilemeyi durduramadı. Düzenin, aynı dönemlere denk gelen AB manevralarıyla birlikte genel olarak soldaki, özelde ise devrimci saflardaki, ideolojik-politik savruluşların önüne geçilemez oldu. Liberalizm belası, bir veba gibi gençliği yaşamın her alanında sardı. Aşklar dahi liberalleşti, insan ilişkileri liberal rüzgarla yozlaştı ve yok oldu. Öte yandan bunu, faşist diktatörlüğün taktiksel planda, örgütsel tasfiyeci legalizmi ve

içindeki bu tablosu ve hem genel planda hem de gençlik alanındaki tasfiyeci liberal sürüklenişi, düzenin başarılı manevralarıyla oluşturulan reformist atmosfere kan taşıyan temel bir kaynak olmayı hala sürdürüyor.

F

aşist diktatörlüğün, son yıllardaki ekonomik ve sosyal politikaları, özelde ise eğitim alanındaki uygulamaları, öğrenci gençliği ayrıca dejenere etmekte ve apolitizasyona itmektedir. Sürekli gericilikle sersemletilen bir toplumda yetişen yeni nesiller, verili toplumsal siyasal atmosferin belirlediği bir kimlik taşımaktalar. Üniversitelere girebilen politikaya duyarlı gençlik kitlesinin ezici çoğunluğu da, bundan muaf değildir. Bununla birlikte Türkiye’de her dönem gençlik hareketinin ağırlık merkezi durumundaki metropol üniversitelere, işçi ve emekçi çocuklarının akması, geçmişle kıyaslanamaz düzeyde engellenmiş durumdadır. Düzenin amacına ulaşmasında eğitimdeki özelleştirmeler, dershane sisteminin ilkokullara kadar indirilmesi, üniversite düzeyi kaygısı taşınmaksızın açılan taşra üniversiteleri gibi adımlar belirleyici oldu. İmam Hatip’lerse, bu projeye kapak oluşturdu. Hem gençliğin şekillenme koşulları, hem de alt sınıf gençliğinin metropollerin dışındaki kışlalara itilmesi, reformist atmosferin gençlik hareketi üzerindeki etkisini iyice ağırlaştırır hale getirdi. ençlik hareketinde reformizmin belirgin bir ağırlığı olduğu gerçeğini, reformist akımların ne olursa olsun bizden bir yana gençlik hareketi derken; fazlasıyla zayıflamış, dağınık, parçalı bir dinamikten söz ediyoruz ve gücü ve etkisi üzerinden de görüyoruz. Özellikle medyanın bunları ön plana çıkartan bilinçli tutumuna mazhar olan eylemleriyle öne çıkan bu akımların başında Kollektifler, TKP, ÖDP, BDP ve EMEP Gençliği geliyor. Bunların hali hazırda sınırları ölçüsünde, gençlik hareketi içindeki en kitlesel ve örgütlü yapılar olduğu söylenebilir. Ancak, bu hiç de reformist akımların yalnızca gençlik alanındaki başarılı faaliyet, eylem ve örgütlenmelerinin ürünü değildir. Bu abartılı ve içi kof gelişme, Türkiye’nin son 15 yılda yaşadığı siyasal süreçten, düzen-devrim çatışmasının seyrinden bihaber olmakla mümkündür.

G

kuyrukçu savrulmaları olağanlaştıran darbeleri tamamladı. Reformist hareket iyice sağa kayıp düzenin beğenisini kazanırken, halkçı devrimci hareket saflarındaki irili ufaklı bir dizi parti ve örgüt, tümüyle ciddiyetini yitirdiler ya da siyasal faaliyet kapasitesini koruyan bazılarında olduğu üzere, reformist akımların boşalttığı alanı doldurmaya yöneldiler. Bütün bu gelişmeler, toplumsal12 Eylül sonrası dönemin sınıf hareketindeki siyasal atmosferi, ister istemez tasfiyeci-reformist ilk büyük kırılma, 90’ların başında yaşandı ve bir lale bahçesine çevirdi. ardından küçük-burjuva halkçı akımların esas gövdesini, tasfiyeci legalizmin batağına çekti. üm bu yaşanan süreçler, ciddiyetlerini büyük İkinci büyük zafiyet süreci ise ise, 96 1 Mayıs’ının oranda yitirseler de, hala da devrimci olmak ardından yaşandı ve faşist diktatörlüğün, devrimiddiasını sürdüren bir dizi siyasi yapıyı, ünivercilikte ısrar edenlere karşı amansız saldırları günsitelerde neredeyse sıfırladı. Sınırlı da olsa güç deme geldi. Böylece bunun da gücüyle, 90’lı yıllar ve olanak planında süreklilik sağlayabilen birkaç boyunca püskürtülmüş olan hücre saldırısını, sol yapı ise, üniversitelerde bağımsız siyasal faalibu kez daha kararlı bir şekilde gündeme getyet yürütme kapasitesini ve iradesini yitirdiler. irdi. Devrimci hareketin gitgide yalnızlaşarak Reformistlerin ağırlıkta olduğu bir dizi sol çevre, yürüttüğü direnişe rağmen, 2000’in ilk yıllarında zaten öğrenci gençlik sendikasının gündeme geF-Tipi hapishaneler tamamen uygulamaya geçiriltirilmesiyle, tüm varlıklarını ona endekslediler. di. Bu saldırının püskürtülememesinin bedeli ağır Fakat bu onlar için hiç de geniş gençlik yığınlarını oldu. Bir yandan 90’ların zorlu mücadele döneörgütlemenin, işlevsel olabilecek bir aracı etkminin yükünü omuzlayarak yetişen, geçmişten ince değerlendirmenin, böylece birleşik-kitlesel aldığı devrimci mirasın birikimi üzerinden bir gençlik hareketi geliştirmenin bir gereği değil; şekillenen, böylece onun sürekliliğini sağlayan; adeta siyasal veya akademik-demokratik faalidevrimci ideoloji, örgüt, kültür, ilke ve değerleri yet yürütmemenin dayanağı oldu. Solun gençlik

T


5 GENÇLİK HAREKETİNDE TASFİYECİ-REFORMİZM VE DEVRİMCİ MÜDAHALE 4.Sayfadan devam 70’lerin ve göreceli olarak 80’lerin devrimci-ihtilalci gençlik hareketini anı kitaplarından dahi okumamış bir kuşağın başına çökmüş olan bu felaket; dağınık güçlerinin, nesnel temelini her şeyden önce düzen cephesinin ileri kesimleri sıkıştırdığı tasfiyeci-reformist atmosfere borçludurlar. İkinci olarak, devrimcisinden reformistine irili ufaklı çok sayıda parti, grup ve çevrenin faaliyet kapasitelerini, iradelerini ve ciddiyetlerini yitirmeleri, keza büyük bölümünün Kürt hareketinin ağırlığı altında liberal kuyrukçu bir savrulma yaşamaları, ya da kaynaklanan korkuları yatmaktadır. ona karşı orta-burjuvazinin ‘’ ulusalcı’’ çıkışlarla * * * meşguliyeti ve kendini Silivri’ye endekslemesi, olitikaya yönelen gençlik kitlelerinin, bilinç bütün bunlarla paralel yaşanan örgütsel tasfiyelve birikim planında henüz yetersiz ama duyer; bağımsız varlıklarını koruyabilen belli başlı gusal planda devrim ve sosyalizm fikrine yakın reformist akımlara, politize kitleler içinde hatırı büyük bölümü için, belli başlı reformist çevreler, sayılır bir etki alanı yaratmıştır. Bunlara paralel doğal bir çekim merkezi oluyor. Verili toplumolarak, dinci gerici iktidardan hoşnutsuz olan bur- sal koşullarda yetişen, hayatında düzen-devrim juvazinin önemli bir kesimi, düzen sınırlarını hiçbir hesaplaşması yapmamış, düzenle bağlarını şekilde zorlamayan söz konusu reformist akımları, koparmayı göze alamayan bu kitle; hiç sorun eylem ve etkinlikleri üzerinden kollayan bir tu- yaşamadan, reformist anlayışlara eklemleniyor. tum sergilemektedir. Gençliğin enerji ve tepkisini, Düzen sınırlarını aşmadan, onun nimetlerinden başörtüsüyle takunya arasına sıkıştıran bu çarpık vazgeçmeden Marksist geçinmek, devrim ve soihanet daha çok TKP çizgisinde simgeleşmektedir. syalizm adına politik aktivite içinde olduğunu idTüm faaliyetini İstiklal Caddesi’nde volta atmaya dia etmek, giderek olağan bir kimliğe dönüşüyor. indirgeyen bu hareket, gençliğin gazını aldıktan Dikkatle incelendiğinde ideolojik, siyasal, kültürel sonra barlara yöneltmektedir. EMEP ise bunlar vb. alanlardaki donanım ve birikim düzeyine içersinde en deneyimli, birikimli ihanet cephe- rağmen reformizme eklemlenen unsurlarda, sidir. Gençliği, devrimci-ihtilalci olan her şeye karşı devrimci Marksizm’in en temel sorunlarına bir saldırtmayı meslek edinmiş sosyal-faşist çizgi üz- mesafe olduğu gözden kaçmayacaktır. Her şeyden erinde ısrarla dururken, ihanetçi Kürt hareketinin önce Marksist geçinip, onun proleter sınıf özüne gölgesinde kendi yok oluşunu var etmekle meşgul ve devrimci yöntemine bilinçsiz bir yabancılık söz durumdadır. Söz konusu reformist yapılar da, bu- konusudur. Düzenin ancak zor yoluyla yıkabileceği nun bilinciyle hareket ediyorlar. Bir yandan düzen gerçeği, bunun zorunlu bir uzantısı olarak Lenincephesinin bir kesiminin dolaylı desteğini kaybet- ist parti-örgüt düşüncesi ve pratiği, bu kapsamda me korkusuyla, medyatik bir eylem çizgisi izliyor- illegalite-legalite ilişkisi, bu arada devrimci ilke larken; diğer yandan gençlik alanında reformist ve moral değerler vb., bu temel önemde ideatmosferi ve etki alanını süreklileştirecek bir tak- olojik ve ilkesel temalar, sorgulanmaksızın yok tik politika uyguluyorlar. Örneğin, tüm ileri gen- sayılabilmekte; tüm bu ideolojik ve siyasi değerler çlik güçlerinin birleşik hareket etmesini bir ihti- tartışmaya dahi açılmaksızın, elinin tersiyle bir yaç olarak dayatan bir takım eylemli süreçlerde kenara itebilen bir kuşak yaratılmış durumdadır. bile, blok halinde ayrışarak gençlik hareketini Reformizm çok yönlü kuşatmasıyla gençliği öyle parçalamak, artık ayırt edici bir özellikleridir. En bir girdaba çekmektedir ki, devrimci gelişimin son Gezi Kalkışması’nın ardından gerçekleştirilen koşulu olan ideolojik-politik mücadele ve eleştiri, Kadıköy konserleri, bunun somut örneğidir. Zira daha baştan apolitik bir ilgisizlik duvarıyla birleşik bir gençlik hareketi için, atılacak adımların karşılaşmaktadır. Düzenin gençliğe yönelik kendileri payına ayrıcalıklı konumlarını giderek saldırılarının ve toplumsal siyasal süreçlerin gençyitirmek anlamına geldiğini, yakın dönem gen- lik alanında yarattığı bu yıkım tablosunda, reformçlik hareketinin somut deneyiminden biliyor- ist akımların bir başarısından söz edilecekse, bu en lar. En kötü koşullarda dahi politik niteliği öne başta ileri gençlik kitlesinde yaratılan bu çok yönçıkmış devrimci dinamiklerin gençlik hareketinin, lü tahribattır. Reformizm payına yıllardır süregebirleşik-kitlesel bir mecraya aktığında; hızla len elverişli koşullara rağmen, fazlasıyla daralmış, militanlaşma, giderek devrimcileşme ve reform- gerilemiş bir gençlik hareketi içindeki göreceli ist kuşatmayı aşma potansiyelini her zaman aktivite ve güçten başka bir şey değildir. Reformbağrında taşıdığının farkındalar. Reformist bir ist akımların kof gücü ve etkinliğinin, devrimci blok olarak hareket etmenin, devrimciler başta ol- saflarda, hatta komünist gençlik içinde dahi yer mak üzere gençliğin her şeye rağmen militan özel- yer başarı şeklinde anılabilmesi, kendi başına likler taşıyan özneleriyle araya mesafe koymanın, bir sorun olmayabilir. Fakat bu yapılırken, önceböylece birleşik eylem ve hareket olanaklarını likle gençlik içinde reformizm gerçeğini en temel tahrip etmenin gerisinde, tümüyle bunlardan boyutlarıyla sergileme gereği de unutulmamalıdır.

P

HALKIN KURTULUSU YOLUNDA GENÇLiK eformist akımların saflarına akan gençlik kitlesinin ağırlıklı kısmı, devrimci özlem ve duygularla hareket etmekte ve içi boşaltılmış halde süslenerek sunulan 70’lerin ihtilalci gençlik hareketinin ardından koşturulmaktadır. Bu durum öylesine fetişist bir hal almıştır ki; artık Deniz’lerin, Mahir’lerin, İbrahim’lerin t-shirtleri bu akımların gelir kaynağı haline gelmiştir. Devrim ve sosyalizmle alakalarını çoktan kesmiş reformist akımların, verili koşullarda devrimci söylem ve şiarlara sarılması bile, gençliğin her şeye rağmen devrimci müdahaleye açık bir kesim olduğunun dolaysız bir göstergesidir. Ülkemiz gençlik hareketi söz konusu olduğunda, reformizm cephesinden devrim istismarı, her zaman kendini dayatan bir zorunluluktur. Toplumsal bozulmanın etkisinin görece daha zayıf olduğu liseli gençlik alanında, bu zorunluluk çok daha belirgindir. Devrimle, devrimci savaşımla alakaları kalmamış bir takım reformist çevrelerin; döne döne geçmiş devrimci kuşakların mirasına sarılmalarının, alandaki boşluktan yararlanarak bundan da umdukları sonuçları alabilmelerinin nedeni budur.

R

G

ençlik hareketinin, bu akımlarca uluslararası devrimci ve radikal gençlik hareketinden bilinçli olarak kopartılması ise, ihanetlerinin başka bir marifetidir. Özellikle Orta-Doğu, Kafkasya ve Balkanlar’daki devrimci ve komünist gençlik hareketlerinden, onlarca yıldır tek bir haber dahi yayınlamayan bu ihanet çizgisinin, bu konudaki çok bilinçli bir faaliyetin ve en büyük korkularının ifadesidir. Sınıf ve öğrenci gençlik hareketinin top yekün olarak uluslararası planda yalnızlaştırılması, gençliğin moral gücünü tükettirmek amaçlıdır. TKP ve EMEP’in gençliğe bu anlamlı sunumları ise, Yunanistan ve Tunus merkezli soysuz tasfiyeci-ihanetin bir iki örneğiyle yaz kamplarında buluşmanın ötesine geçmemektedir.

G

ençlik hareketinin geneline ilişkin ve Devrimci Komünist gençlik çalışmasının sorunları ve sorumlulukları; saflarımızda döne döne irdelendiği ölçüde, çalışmamızla ilgili tartışmalar devam edecektir. Etkin-yaygın bağımsız siyasal faaliyeti zayıflatmadan, kitleleri örgütlemenin esnek araçlarını kullanabilmek, keza gündelik çalışmayı ideolojik-politik donanım alanındaki yetersizlikleri gidermekle birleştirmek, genel veya özgün propaganda ve ajitasyon faaliyetini örgütsel yapıyı güçlendirecek ve kitle tabanını genişletecek araç, yol ve yöntemlerle birleştirmek gibi alanlarda mesafe almamız gerektiği yeterince açıktır. Nitekim, reformist odaklaşma karşısında devrimin bayrağını layığınca taşıyabilmek, artık HALKIN KURTULUŞU YOLUNDA GENÇLİK’in acil görevidir. Düzenin zora dayalı devrim yoluyla yıkılacağı bilincinden hareketle yola çıkılarak, bunun alt yapısının ideolojik, siyasi ve örgütsel bağlamda eşgüdümlü olarak yaratılması, elbette sınıfın öncü müfrezesinin önderliğine ait bir görev olarak önümüzde durmaktadır.


HALKIN KURTULUSU YOLUNDA GENÇLiK

6

YURTDIŞI GENÇLİĞİNİN KONUMLANIŞI VE ÖRGÜTLENME SORUNLARI Yurtdışında bulunan gençliğin, biri diğeriyle iç içe geçmiş, bu oranda ortak sorunları bulunan gruplara ayrıldığı ortadadır. Söz konusu grupların ortak olduğu sorunları, ‘’yabancı’’ olmaları statüsünde düğümlenmektedir. ‘’Yabancı’’ olmanın getirdiği dezavantajlar, sorunlar; ifadesini yaşamın hemen her alanında göstermektedir. Okuldan işyerine, gündelik yaşamın her alanında, kendini gösteren ‘’yabancılık’’ hukuki ifadesini gelişmiş biçimiyle ‘’yabancılar yasası’’nda bulmaktadır. Biz yurtdışında Türk-Kürt ve diğer azınlık milliyetlerden gençleri, 5 grup altında toplayabiliriz.

Göçmen Gençlik Göçmen işçi gençlik, en son işe alınan ama önce kovulandır ve bu politikalar emperyalist sermaye tarafından bilinçli bir biçimde devam ettirilmektedir. Konut, sağlık, eğitim alanında göçmen gençlik; üçüncü sınıf insan konumdadır. İşyerlerinde yapılan ayrımcılık, sendikal alanda süre gelen sorunlar, baskılar, göçmen işçi gençliği bunaltmaktadır. Doğru ve devrimci bir önderlikten yoksun durumundaki gençlik, çaresizlik içersinde düzenin sunduğu siyasi alternatiflerde de bir gelecek göremediği koşullarda, bunalıma sürüklenmekte ve suça yönelmektedir.

1- Göçmen gençlik 2- İşçi gençlik 3- Öğrenci Gençlik 4- Mülteci Gençlik

Aileler, çocuklarını 20 yıl önceki gelenek ve göreneklerine göre yetiştirmeye çalışırlarken ve kız- erkek ayırımını içeren ataerkil kültürel dayatmalar getirilirken; Avrupa okullarındaki tek yanlı eğitim sistemiyle “Türk’lüğünden” koparılacağı kaygısına kapılmak gibi sorunlar, toplumsal yapı içersinde devam etmektedir. Bunun için birçok yerde Türk konsoloslukları tarafından atanan öğretmenler üzerinden; ezberci, faşist ve çocukgençlerin gündelik yaşamından kopuk, eğitim sistemi uygulanmaktadır. Diğer bir sorun ise, kuran kursları aracılığı ile örgütlenen faşist mihrakların kurduğu tuzaklara teslim edilen çocuk ve gençlerin, içinde yaşamakta oldukları toplumun ilerici değerlerlerine karşı yabancılaşmalarıdır. Bu bileşenler, çocuk ve gençlerin derslerindeki başarısını düşüreceğinden, ilgi ve yaklaşımın zayıflığından dolayı çocukların yeteneklerini köreltmekte, kişiliklerini kullanamaz hale getirmektedir. Tabi ki böyle durumlarda çocuğun iki kültür arasında şekillenmesi, kültürel çarpıklığı ve kişilik bozukluğunu oluşturmaktadır.

Yurtdışında yaşamak zorunda bıraktırılmış olan Türkiyeli gençlik, emperyalist-kapitalist sistem tarafından sömürü ve baskının devamı ve sürekliliği için, bir taraftan yozlaştırılarak etkisizleştirilmeye çalışırken, diğer tarafta ise ağır siyasi koşulların ürünü olarak yaşamından bezdirilmekte ve kendi sorunlarının altında bunalıma itilmektedir. İntiharların, uyuşturucu ve alkol kullanımının aşırı noktalara geldiği; gençlerin sex pazarlarına sürüklendiği, uluslararası suç örgütlerinin sokakta kullandığı elemanlar haline getirildiği bilinen gerçekler arasındadır. 1- Kapitalist-emperyalist sistem bilinçli olarak, bir işsizler ordusu yaratır. 2- Bir suç işlediğinde, yurtdışı etmeyle tehdit edilir. 3- Türkiyeli gençler Avrupa topluluğuna ait ülkeden olmadıkları için, iş bulabilme imkânı en son sırada olanlardır. 4- Konsolos ve faşist gerici eğitim, personelleriyle işbirliği halinde; bir taraftan ön yargıları daha da kalınlaştırırken, diğer taraftan zorla Avrupalılaştırma politikaları gütmektedir. 5- Gençlerimiz, Avrupa’da ki eğitimin çarpıklığından dolayı ya bir sanat okuluna gitmiş ya da okulu terk etmiştir. 6- Göçmen gençliğin politik yaşamla bütün ilişkisi kesilmeye çalışılarak; tamamen boyun eğen, evet efendimci bir gençlik yaratılmaya çalışılmaktadır. 7- Askerlik bedelini ödeyemediği için, Türkiye Konsolosluğu’ndan pasaport uzatılmayacaktır. 8- Öğrenciyse, öğrenimini sürdürebilecek burs alamamaktadır. 9- İşsiz olduğu için evde problemlidir, gittiği yerlerde paraya ihtiyaç duyacaktır. 10- Yabancı düşmanlığına maruz kalmaktadır. 11- İki kültür arasında bocalamaktadır. 12- Sorunlarına, ne kaldığı ülke, ne de kendi ülkesi sahip çıkmamaktadır. 13- Tüm bunlardan dolayı gençlik sürekli huzursuzdur ve geleceksizlik içinde kıvranmaktadır.

İşçi Gençlik İşçi gençliğin konumu, göçmen işçilerin konumlarından farklı değildir. Kendi ülkesinden yurtdışına göç etmek zorunda kaldığı için göçmen, iş gücünü tıpkı diğer uluslardan işçiler gibi satarak yaşamını sürdürdüğü için işçidir. İşçi gençliğin bir kısmı, burada yetişip büyümüş ve işçi olmuştur. Bir kısmı ise, çeşitli yol ve nedenlerle ülkeden buraya gelmiştir ve ayrıca mülteciler içerisinde giderek artan düzeyde, işçi statüsüne geçerek çalışan gençlik bulunmaktadır. İşçi gençlik tıpkı diğer sınıf kardeşleri gibi, aynı iş yerinde çalışmakta, aynı sömürüye uğramaktadır. Bu bakımdan, diğer uluslardan işçi gençlikle aynı konumda durmaktadır. Irkçı-ayırımcı yasalar, göçmen gençliğin önüne dikilen zorlukların ana kaynağını oluşturuyor ve her alanda yeteneklerini geliştiremiyor. Bir yandan ekonomik, bir yandan kültürel alandaki engeller, gelişmesinde engelleyici oluyor. Zaten gençlik, toplumsal bir ürün olarak aileye tamamen bağımlılığı ve beraberinde getirdiği kültürle, sosyal ve siyasal sorunlar temelinde ve 30–40 yıl önceki gelenek ve göreneklerine göre yetiştirilmeye çalışılıyor. Bu iki kültür arasındaki

uyuşmazlığı yetmiyormuş gibi, bir de emperyalist-kapitalist sistemin yoz yaşamı, her alanda etkili kılma çabası, gençliği kendi sorunlarından uzaklaştırıyor; sorunların kaynağını bulup, bunun ortadan kaldırılması savaşımına katılmasına engel oluşturuyor ve kendi sorunlarını, toplumun sorunlarından uzaklaştırarak zararsız hale getirmeyi hedefliyor. Fuhuş, kumar, içki, eroin vb. insanı uyuşturan, güçsüz kılan şeyler; gençlik üzerinde daha etkin oluyor. Bundan dolayı gençlik kesimi, yaşadığı ülkede bazı şeyleri erken kullanabilme yeteneğiyle, yaşadığı ülkenin toplumsal yaşam koşullarından etkilenirler. Burada unutulmaması gereken, işçi gençliğin dil sorununda zorlanması. Dil sorunu, onun yaşamında önemli bir engel oluyor. Emperyalistler bu sorunu, bilinçle sürdürüyorlar. Çünkü, bu onların bir yerde işlerine geliyor. Dil sorunu; meslek öğrenmekten işyerindeki sorunlara, evden sokaktaki ilişkilere, resmi işlemlerden sağlık sorunlarına vb. yansımaktadır. Göçmen işçi gençlik, en son işe alınan ama önce kovulandır. Bu politikada bilinçli bir biçimde devam ettirilmektedir. Konut, sağlık, eğitim alanında göçmen gençlik, üçüncü sınıf konumdadır. İşçi gençliğin diğer önemli sorunlarından birisini de, işyerindeki sorunlar oluşturuyor. İşyerlerinde yapılan ayrımcılık, sendikal alanda süre gelen sorunlar, baskılar, göçmen işçi gençliği bunaltmaktadır. İşçi gençliğin en temel sorunlarından biri de, evlilik sorunudur. Bulunduğu ülke vatandaşlarından biriyle yaşamını birleştirmesi durumunda, genelde aile ve yakın çevresinden kabul ve saygı görmemekte; eğer kendi ülkesinden birisiyle evlenirse, aile-birleştirme yasası engeliyle karşılaşarak, eşini yanına aldırma konusunda on yıllara varan bürokratik diktatörlükle karşılaşarak, yaşamı elinden çalınmaktadır. Öğrenci Gençlik Toplumun en duyarlı, çabuk öğrenen, kavrayan, yarı aydınlar bölümüne denk düşen kesimidir öğrenci gençlik ve başlı başına bir sınıf oluşturmaz; belli bir yaş grubuna denk düşer. Ülkede ve dünyada neler olup bittiğini daha çabuk öğrenir ya da öğrenme konumundadır. Yurt dışında sayıları yüz binlerle ifade edilecek bir öğrenci gençlik kitlesi mevcuttur. Avrupa’nın genelinde, öğrenci gençliğin bir bölümünü Türkiye ve Kürdistan’dan öğrenim amacıyla buraya gelen gençlik oluşturmaktadır. Ama bu kesim içerisinde, önemli bir anti-faşist potansiyel yoktur. Bu kesim ya devletin açtığı burslarla, ya da ülkede genellikle orta burjuva olan kesimlerin çocukları durumundadır.


7 Devlet kanalıyla gelen öğrencilerin büyük bir bölümü, gerici konumda bulunmaktadır. Zaten faşist diktatörlük yurtdışına öğrenci gönderirken onları ayıklamakta; faşist diktatörlüğe bağlı, devletin ve milletin bölünmez bütünlüğünü savunanlara öncelik verme organizasyonunu yapmaktadır. Diğer bir ifadeyle, bu kesimin önemli bir bölümü ya gerici ya da faşist ideolojinin etkisi altındadır. Bu kesim içerisinde, az da olsa anti-faşist bir potansiyel olduğu gözlenmiştir. İkinci olarak, sayısal bakımdan en fazla bölümü oluşturan kesim, yurtdışında bulunan göçmen işçilerin çocuklarının oluşturduğu bölümdür. Özellikle bu kesim, anti-faşist bakımdan gelişkin olan kesimdir. Üçüncü olarak, sayısal bakımdan çok az da olsa mülteciler içerisinde olan kesimdir. Bu kesim, en fazla politik bilinç taşıyan ve potansiyel olarak da en gelişmiş anti-faşist potansiyel bulunan kesimi oluşturmaktadır. Genel olarak Türk ve Kürt öğrenci gençliğin sorunları nelerdir ve bunlar içerisinde başlık olarak öne çıkmış sorunlar nelerdir, şöyle yaklaşabiliriz: Hiç kuşkusuz tıpkı göçmen işçilerin olduğu gibi, öğrencilerin de yaşadıkları alan Avrupa’nın her hangi bir ülkesidir. Onlar okulda, yerli öğrencilerin genel sorunlarının yanı sıra, içinde yaşadığı toplumda yabancı olarak kabul edilmesinden kaynaklanan sorunlarla karşılaşmaktadır. Emperyalist-kapitalist EU politikaları, ya entegrasyon (siz bundan asimilasyon anlayınız) ya da izolasyon ikilemini dayatmaktadır. Tüm bunların yanı sıra, Türkiye´den elini uzatan her türlü dinci ve milliyetçi çevrelerin ve doğrudan faşist diktatörlüğün memurlarınca, gençliğe yönelik ciddi bir faliyet sürdürülmekte ve bu geleceğin aydın-yurtseverdevrimci adayı gençlik için de; yaşadığı topluma düşman edilmenin yanı sıra, içinde yaşadığı emperyalist-kapitalist toplumun sunduğu yoz kültürün her türlü olumsuz olanaklarıyla buluşmalarının yolunu açmaktalar. Genel olarak Avrupa’da egemen olan düşünce; anti-komünizm, reformizm, çevrecilik ve anarşizm gibi eğilimler ise, bu gençlik kesimi için ayrı tehlikeler oluşturmaktadır. Karşı-devrimci burjuva partilerinin etkilediği önemli bir gençlik kesimi mevcuttur. Örneğin; Almanya’da SPD, Fransa’da sahte KP ve SP, Hollanda’da PDVA, Danimarka´da Enheds Listen, KPİ Danmark, İngiltere’de lşçi Partisi vb. partilerin gençlik örgütleri mevcut ve bunlar özellikle yabançı kökenli gençlik içersinde ciddi faaliyetler sürdürmektedirler. Yurtdışında bulunan Türkiye’li öğrencilerin genel mücadelesi söz konusu olduğunda, yerlilerden bir farkı yok, ikisinin de hedefi bir, ancak onların yerli öğrencilerden farklı olan ve pratik ya da gözlemlenebilen yanları vardır. Bu farklı yanlar da, özellikle yabancı olduğundan dolayı iki kültür arasında uyum sorunu vardır. Sorunlarına, ne yaşadığı ülkedeki devlet kurumları ne de geldiği ülkede Türk Devleti sahip çıkmaktadır. Eğitim çarpıklığından

dolayı, ya bir sanat okuluna gidememiş ya da okulu terk etmiştir. Göçmen bir öğrenci okulu bitirdiği döneme kadar kendini Avrupa’lı hissediyor ve daha sonra iş aradığında karşısına çıktığı problemlerle yabancı kalıyor. Bu durum okulu bitiren göçmen genci, yabancılık konusunda, kapitalist hayatın gerçeği ile yüz yüze bırakıyor.

HALKIN KURTULUSU YOLUNDA GENÇLiK para, sadakadan öte bir şey ifade etmediği gibi; çoğu zaman bu nakit olarak değil, mülteci yardım dairelerinin anlaşmalı olduğu yerlerde kullanılabilir kuponlar olarak verilmekte. Mülteci gençliğin bir an önce bulunduğu ülkenin dilini öğrenmek amaçlı eğitim talebi, ilticası kabul edilene değin, ki -bu yıllarca süren süreçleri ifade etmekte- erteleniyor ve hatta özel girişimle karşılanan çözümler cezai uygulamalara tabi olabiliyor. Beslenme koşulları açısından, en düşük gelir grubundan bile kat ve kat düşük seviyede yaşatılan bu insanlar, sağlıksız ve geldikleri köken itibari ile alışık olmadıkları beslenme koşullarında zorunlu olarak tutularak yıldırılmak ve iltica taleplerinden, vazgeçmeleri sağlanmaya çalışılmak isteniyor.

Aileye bağlı oturma izni ve oturma izninin sınırlılığı, ülkeden öğrenim için gelenlerin okul bitiminde geri gönderilmeleri, öğrencilerin bir diğer sorununu oluşturuyor. Öğrencilere verilen bursun yetersizliği, okullara girmede bazı okullar için uygulanan kontenjan sınırı, devletler arası karşılıklı değişim programlarına bağlı ve paralı eğitim projelerinde beklenmedik eziyetler, öğrenci gençlik için sayılabilecek başlıca çözüm bekleyen sorunlar arasında sayılabilir. Mülteciler arasında düzene karışıp gitme; kumar, oyun salonları, kahve vb. alışkanlığı yaygın gündeMülteci Gençlik lik yaşamın bir parçası şeklinde seyrediyor. BurjuÖzellikle 12 Eylül Askeri Faşist Darbesi ve ardından vazinin yozlaştırma çabaları karşısınd, bu gençlik yaşanan politik saldırılar, kirli savaş ve ekonomik kesimi ister istemez örgütsüzlüğün yarattığı bir koşullar, 1980’den sonra yurtdışına yoğun bir sonuç olarak, her türlü kötü alışkanlık ve suça yüz göç akımını körükledi. Bu göç bir biçimde faşist çevirebiliyor. İşsizliğin ve diktatörlüğün de teşvikiyle o günden bu güne eğitimsizliğin gençlerde yarattığı tahribatları, sürdü. İlk dönemlerde pek sesini çıkarmayan daha bir çok çarpıcı örnekle sıralamak mümkün. Avrupa burjuvazisi, genel olarak içine girdiği Bugün emperyalist-kapitalist sistem; gençliği ekonomik krizin de etkisiyle, tutumunu za- militan, direngen ve bağımsızlıkçı yapısından soymanla değiştirdi. Bu gün açıktan, mülteciler he- utlamak için, uyuşturucu ve suç batağının içine def olarak ve potansiyel suç unsurları şeklinde bir hortum gibi çekmekte, onun yok oluşundan değerlendirilip; her türlü kötülüğün sorumluları nemalanmaktadır. olarak gösteriliyorlar. Nazi çeteler ve faşist yuvalar mültecilere saldırıyor, onların kaldıkları ye- Yurtdışına sürülmüş Türkiye’li gençliğin bir başka rler yakılıyor, dövülüyorlar, alçakça katlediliyorlar. sorunu ise; faşist diktatörlüğün “vatan görevi” adı Söz konusu gençlik kesimleri içerisinde, en çok altında, bedelli askerliği dayatması, el kapılarında horlanan baskı gören kesimi ise, mülteci gençlik en ağır çalışma ve yaşam koşularına mahkum oluşturuyor. edilmiş işçi ailelerinin, üç kuruşluk tasarruflarını, Mülteci gençliğe uygulanan yasalar, tüm uluslar bu yolla kirli savaş çarkının döndürülmesinde arası anlaşmalara rağmen ve emperyalist burju- kullanılmak üzere faşist diktatörlüğün kasasına vazinin demokrasi ve insan hakları havariliğine aktarmaktadır. rağmen, gerçek hayatta çok farklıdır. Yerel yöneticiler tamamen keyfi muameleyle, mülteciler üzer- Yurtdışında yaşayan Türkiye’li işçi aileleri ve inde istedikleri insanlık dışı uygulamayı denetim- gençliğin sorunlarına sahip çıkacak ve bu siz olarak hayata geçirebiliyorlar. Sosyal yardımı sorunların çözümüne yönelik devrimci alterkesme, ucuz çalıştırmayı dayatma ve keyfi uygu- natifler üretecek hiç bir örgütlenmenin olmadığı lamalarla adeta yaşam gençliğe çekilmez hale ge- koşularda, YENİ VE DEVRİMCİ BİR YAPILANMAtirilmektedir. Dahası, kendi haklarının bilincinde NIN VAR EDİLMESİ, KAÇINILMAZ BİR GÖREV olmayan mülteciler, dil yetmezliği dezavantajı ile, OLARAK ORTADA DURMAKTADIR. Bu görev andevlet görevlilerinin insafına terkedilmiş durum- cak, devrimci güçlerin grupçu yanlarını törpüleyda bulunuyorlar. erek, ortak bir demokratik-devrimci çatı altında toparlanmasıyla çözülecektir. Geçmiş örgütlenMülteciler için sorunlar, iltica talebinde bulunduğu melerin, tekkeleşmiş yapıların ya da grupçu, ülkeye ayak basar basmaz başlıyor ve iltica için dar kadrocu-dükkancı anlayışlarla; yurtdışı başvuran kişi gerçekten siyasi de olsa, ekono- sorunlarına alternatifler üretilemeyeceği çokmik ve insani taleplerle iltica muamelesine tabi tan ortaya çıkmıştır. Özlenen ve her fırsatta diltutularak, uluslar arası anlaşmalar açıktan ihlal lendirilen bu gerçeklik, bu güne değin yurtdışı ediliyor. Resmi işlemlerde başlayan aşağılanma koşullarında yerine getirilememiş olsa da, bu hiç ve yıldırma politikaları; ilticası kabul edilen kişiler, bir zaman var edilemeyecek anlamına gelmez. Bu bu statüde durmaya devam ettikçe, yaşam boyu yapılanmayı yaşama kazandırmak için, ön ayak sürüp gidiyor. Mültecilerin en temel sorunlarının olma konusunda, gereğinin yapılması konusunbaşında, barınma ve geçim sorunları geliyor. da; samimiyet, özveri ve cesaretle yola çıktığımızı duyuruyoruz. Mülteci kamplarında aylık geçim için verdikleri


Erdal Eren’in kuzeni, 68 İTÜ Öğrenci Birliği Başkanı ve 68’liler Birliği Vakfı eski başkanı Gökalp Eren, sorularımızı yanıtladı. Erdal Eren dersek, bize ne söylersiniz?

Erdal Eren, Türkiye Devrimi’nin bir masumiyet simgesidir. Genç bir devrimci, genç bir komünist, bir sokakta polisle girişilen çatışmada tutuklanıyor, yanlış belgelerle cinayetle suçlanıyor. Dönem, bir devrimciyi kanunlarla emsal olarak mutlaka idam etme, gözdağı verme dönemi. Sokakta, birçok genç öldürülüyor. Bu bir, gözdağı verme olayı idi. Erdal, cinayete karışmamıştır. Erdal’ın silahından çıkan mermi ile, ölen gencin sırtına saplanan merminin alakası yoktur. Mermilerin çapları uyuşmamış, mesafeler farklıdır. Ölen asker, arkasındaki arkadaşları tarafından yanlışlıkla öldürülmüştür. Bu yanlışı söylemeyi gururlarına yediremeyenler, bir başka genci idam etmeyi, şeref ve haysiyetlerine sığdırmıştır. Bu Türkiye’de yıllarca çekilen, bir haysiyet insanlık sıkıntısıdır. HALKIN KURTULUŞU Yazı İşleri Müdürü İmtiyaz Sahibi ;Zeki Irmak Hatice Zuhal Göktepe h t t p : / / w w w. h a l k i n k u r t u l u s u . n e t

Bu idam, Süleyman Demirel’in başbakan olduğu bir dönemde yaşanan olayda gerçekleşmiştir. Süleyman Demirel, daha olayın ilk duyulduğunda “Suçlu yakalanmıştır, Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddesinin en ağır şekli ile cezalandırılacaktır ” demiştir. Kurşunun Erdal’ın silahından çıkıp çıkmadığına dair, hiç bir rapor yokken, hüküm bunun üzerinden verilmiştir. Bir başbakan, böyle bir şey söyleyemez. Yakalananın suçlu olduğunu, ilan edemez. Mahkeme süreci, tam bir rezalettir. Ne hakim hakimdir, ne bilir kişi bilir kişidir, ne de yüksek mahkemeler, insan hakkına saygı gösterecek seviyededir. Tepeden tırnağa, bir hukuksuzluk örneğidir. Ölen asker üzerinde, ciddi ve yeterli bir otopsi yapılmadan, masum bir gencin boynuna bu kadar tereddüde rağmen ipi geçirdiler. Erdal da olayın farkında olduğu için, bütün demeçlerinde, mahkemede ve ailesine yazdığı mektupta, gözdağı vermek için kendisini asacaklarını söylemiştir. Erdal’ı mahkemede bayıltıncaya kadar dövdüler Mahkemede subaylar, bir kin ve öfke ile saldırarak Erdal Eren’i bayıltıncaya kadar dövüyorlar. Bunun, insanlığa sığan hiçbir yanı yok. Olaylara tanık olan basın mensupları, hiçbir yerde bu yaşananlardan bahsetmemiştir. Daha sonra Erdal’ın avukatları tarafından yazılı hale getirilince, olayın gerçeği basına yansımıştır. Dev-Genç Yürütme Kurulu Üyesi, bir 68 kuşağısınız. Gezi’deki öğrenci hareketleri ile kıyaslandığında, 68’le paralellik görüyor musunuz? Tarihte bir sürü paralellikler çıkar. 68 kuşağının temel özelliği neydi; yüzde ellilerin üzerinde oyla iktidar olmuş bir Adalet Partisi’ne karşı sürdürülen bir isyan hareketi ile, yine yüzde elliye yakın bir oyla iktidar olmuş bir AKP diktatörlüğüne karşı süren eylemler. Diktatörlüğe karşı Yönetim Yeri İZMİR/ Konak 859 Sk.Vatan İşhanı no. 6/204 No.6/204 Konak-İzmir

Basım Tarihi 02.01.2014

olan eylemlerin hepsi, birbirine benzer. Devrimci rüzgarlar, birbirine benzer. Bu Haziran İsyanı da, Türkiye’ye ciddi nefes aldıran bir durumdur. Dünyanın en büyük emperyalistlerinden destek alan AKP hükümeti, ayakta duramıyor. Gençler kuvvetli bir yumruk vurursa bunlar düşecek ama düşmesi önemli değil, yerine ne koyacağız. Orta Doğuda yaşananlara, ”Arap Baharı” dediler, Arap Baharı derken; Amerikan, İngiliz Medyası, Avrupa’sı ‘batıcı bir gençlik geliyor ’ diye heveslendiler. Yerine, Müslüman Kardeşler geldi. Onlar da sistemi değiştirmek yerine, daha gerici bir tutum ile restore etmeye çalıştılar. O da, ayakta duramadı. Bizim için umutluyum, bu saatten sonra askeri ve sivil diktatörlükler dahil, gericiliğin hiçbir kanadı, hiçbir iktidarı ayakta duramaz. AKP’nin kürtaj, alkol düzenlemesi, öğrenci evleri vb. politikalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Önderizmle iş birliği yaparak ayakta kalmak isteyenlerin en büyük derdi, kamusal destek bulmak. Halkı aldatmanın yollarından biri de dindir. Dinle kandırılmış, aydınlanmadan kaçırılmış, hayatın gerçeklerinden ve bilimden koparılmış yığınlar; sonuçta gericiliğin parçası olurlar. Bunun da panzehiri cumhuriyet devrimi ile başlayan gericilerin tasfiyesi, aydınlanma ve bilime sahip çıkmaktır. Tersine ne kadar eğitim de verseler, gençlik bu konuda umutlu. Çünkü onlar, dinciler; hayatı değiştiremeyecek kadar geri, işe yaramaz haldeler.

Basım Yeri - Star Medya Yayıncılık A.Ş. 9 Eylül Mah.No.29 Gaziemir- İZMİR 0 232 251 76 32

H a l k ı n K u r t u l u ş u G a z e t e s i E k i d i r.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.