hs64

Page 1

cmy k

AKP iktidar› faflizmin daniskas› Tayyip Erdo¤an’a sorarsan›z demokrat›n da daniskas› oldu¤unu söyleyecektir. Oysa AKP iktidar›nca teflvik edilen polis fliddeti, yarg›s›z infazlar, iflkenceler, 301 davalar›, Kürt sorununda fliddet ve flovenizm oldu AKP’nin iktidar kavgası ile demokrasi mücadelesini karıştıranların yanlışını gözler önüne seren, AKP’nin faşist özünü dile getirenleri haklı çıkaran bir tabloyla karşı karşıyayız. AKP iktidarının çıkardığı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu sayesinde yargısız infazlar sıradanlaştı. Türkiye İnsan Hakları Vakfı verilerine gö-

re 2008’de yargısız infaza kurban gidenlerin sayısı 22. İşkence vakaları yeniden tırmanışa geçti. Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in DTP Milletvekili Ayla Akad Ata’nın önergesi üzerine yaptığı açıklamaya göre, 2006 ve 2007’de 9 bin 716 polis hakkında işkence ve kötü muamele iddiası

gündeme geldi. Bunların 8 bini görmezden gelindi. İnsan hakları örgütleri bu tabloda 2008’de de bir değişiklik olmadığını açıkladılar. 301 davaları, bu kez hükümet onayıyla sürüyor. Adalet Bakanlığı, yazar Temel Demirer hakkında 301. maddeden dava açılmasını onayladı. Sayfa 4’te

15 Günlük Siyasi Gazete

Y›l 3 • Say› 64 • 18 Eylül 2008 • 1 YTL

Yatt›¤›n›z yerde güller bitecek Şili ve Türkiye halkının kaderleri benzerdir. İki ülkenin iki büyük ozanının kaderleri de halklarınınki gibi benzerdir. 15 Eylül 1973’te Şilili ozan Victor Jara darbe sonrası devrimcilerin toplandığı statta Venseremos Marşı’nı binlere söylettikten sonra işkence ile katledildi. Türkiye’nin ezgili yüreği Ruhi Su hapishanelere ve baskılara karşı direnişle geçen bir ömrün ardından yakalandığı kanser hastalığının yurtdışındaki tedavisine izin verilmediği için 20 Eylül 1985’te aramızdan ayrıldı.

AKP hükümetinin iflçileri, emekçileri, yoksullar›, gençli¤i, ayd›nlar›, tüm ülkeyi itmek için kazd›¤› kuyu kendisine mezar olacak. Halka dayat›lan sefalet, gericilik, faflizm, yolsuzluk karfl›s›nda AKP’nin gerçek yüzü a盤a ç›k›yor. Emperyalizm iflbirlikçili¤i ülkeyi krize sürüklerken, halk köfleye s›k›flan AKP’yi haklamaya haz›rlan›yor

Kader demeyelim kolkola yürüyelim AKP e¤itim sistemini çocuklar›m›z›n can› pahas›na çökertirken e¤itim hakk›na sahip ç›kan veliler, ö¤renciler ve e¤itim emekçileri yaflananlara kader demiyor, öfkeyle AKP’den hesap soruyor. Okullar›n aç›ld›¤› gün ‹stanbul ‹l Milli E¤itim Müdürlü¤ü önünde yap›lan eylem bu mücadelenin anlaml› bir örne¤ini oluflturdu. Sayfa 5’te

O, bizim için “büyük” siyasetçilerden, “büyük” sermayedarlardan, dünyan›n “büyük” efendilerinden daha önemli. O, Kars Ka¤›zman’daki okulunun bahçesinde oynarken foseptik çukuruna düflerek yaflam›n› yitirdi. AKP’nin halk› sefalete sürükleyen politikalar›n›n kurban› olan Mahsun’un simas› bize egemenlerin çürümüfl siyaseti karfl›s›nda halk›n haklar› mücadelesinin do¤rulu¤unu daima hat›rlatacak. Bu çukur, AKP hükümetine mezar olacak. Sayfa 5’te

Sadakac›lar› h›rs›zlar› hakl›yoruz

Çok alametler belirdi

Darbecilerden hesab› halk soracak

F›nd›kç›n›n AKP bask›n›

Sosyalistler, ilerici emek örgütleri, lise ve üniversite ö¤rencileri, genç emekçiler 12 Eylül darbesinin y›ldönümünde tüm yurtta alanlara ç›karak “darbeciler yarg›lans›n” dediler

Fındık taban fiyatlarının açıklanmasının ardından ürününü maliyetinin altına satmaya zorlanan köylüler Sakarya’dan Bulancak’a pek çok yerde sokaklara çıktılar. Sayfa Sayfa 7’de

Köfleye s›k›flt›rd›¤›m›z› haklamadan b›rakmayaca¤›z! Sayfa 2’de cmy k

S›d›kalar isyana, haklar›n› almaya!

Çi¤dem Çidaml›

Sayfa 9’da

Baflbakan’a aç›k mektup

Semra Ocak

Sayfa 7’de

21. yüzy›l sosyalizmi üzerine düflünceler

Selma K›l›çman

Sayfa 3’te

James Petras

Sayfa 2’de

Bursa Y›ld›r›m’da mahalle halk›, yard›mseverlik maskesiyle AKP yanl›s› medyaya ve flirketlere sermaye sa¤layan Deniz Feneri Derne¤i’ne kap›y› gösterdi. Derne¤in mahalledeki flube binas› önüne bir yürüyüfl düzenleyen Y›ld›r›ml›lar, “Bilsinler ki bizler dilenerek de¤il direnerek haklar›m›z› alaca¤›z” dediler.

Bu yıl Türkiye’nin pek çok ilinde 12 Eylül protestoları vardı. Bir haftaya yayılan eylemlerde kontrgerillaya öfke öne çıktı. Gençlik ve emekçi katılımının ağırlığının umut verdiği eylemlerde günümüzde yaşadığımız örgütsüzlüğün, yoksulluğun, yolsuzlukların, yozlaşmanın, gericiliğin, şovenizmin 12 Eylül darbesinin bir sonucu olduğu dile getirilirken, AKP’nin de 12 Eylül’ün ürünü olduğu vurgulandı. Eylemlerde hedefte darbeci generallerin yanı sıra bütün kontrgerilla unsurları, darbe destekçisi sermaye çevreleri, darbe teşkilatçısı emperyalistler de vardı. Sayfa 2’de

Gençlikten NATO’ya ihtar Ö¤renci Kolektifleri Karaköy’e demirleyen NATO gemilerini hofl karfl›lamad›. Mc Faul savafl gemisinin Karadeniz’e geçti¤i 13 Eylül günü, Karaköy’deki NATO gemilerinin yan›ndaki bariyerlere bir pankart asan Kolektifçiler, gemideki askerlere “Ülkemizden defolun!” diye seslenerek yumurta att›lar. Sayfa 3’te


cmy k

18 Eylül 1 Ekim

2 GÜNDEM

Darbecilerden hesab› halk soracak Bu y›l 12 Eylül Amerikanc›, gerici, faflist darbesinin 28. y›ldönümünde tüm yurtta sosyalistler ve ilerici emek örgütleri alanlara ç›karak “darbecilerden hesap soraca¤›z” diye hayk›rd›lar merikancı, gerici, faşist darbecilerden hesap sormak için yapılan “12 Eylül mitingleri” tüm yurtta, yaklaşık bir haftaya yayıldı. 12 Eylül protestolarının neredeyse tamamı sosyalistler ve ilerici emek örgütleri tarafından örgütlendi. Liselilerin, üniversitelilerin ve genç emekçilerin kitlesel katılım gösterdikleri eylemlerde AKP’nin de 12 Eylül ürünü olduğu vurgulandı. ‹stanbul 14 Eylül’de, demokrasi güçleri, darbecilerden hesap sormak için Kadıköy Meydanı’na çıkarak bu ülkeyi darbecilere, gericilere, piyasacılara bırakmayacaklarını hep bir ağızdan haykırdılar. 5 bin kişinin katıldığı eylemde lise ve üniversite gençliğinin yanı sıra genç işçilerin katılımı dikkat çekti. Eylemin en önünde “12 Eylül’den Ergenekon’a kontrgerilla dağıtılsın darbeciler yargılansın” pankartı yer alırken 78’liler yürüyüşe “Darbecisiniz! ‘paşa paşa’ yargılanacaksınız” pankartıyla katıldı. Bir çift postal ve general şapkası maketinin de taşındığı kortejde, 12 Eylül askeri faşist darbesinde katledilenlerin fotoğrafları; arkadaşları, yakınları, dostları ve yoldaşları tarafından taşındı. 78’liler darbede katledilen arkadaşlarının isimlerini okuyarak; ‘Burada’ diye hep birden ağızdan haykırdılar. Eyleme 78’liler, DİSK, KESK, TMMOB, İTO, İHD, Halkevleri, ÖDP, EMEP, DTP ve çok sayıda demokratik kitle örgütü katıldı. Ankara 13 Eylül’de Sıhhiye Meydanı’nda yapılan mitingine katılan yaklaşık 3 bin kişi darbeyi unutmadıklarını belirterek ‘Darbeciler yargılansın’ dedi. KESK, DİSK, TMMOB, Ankara 78'liler Dayanışma ve Araştırma Derneği, 68’liler Derneği, İHD, TTB, Halkevleri, çeşitli demokratik kitle örgütleri, dergi çevreleri ve partilerin katıldığı yürüyüşte KESK ve TMMOB pankartları arkasındaki kalabalık ve coşkulu kitle dikkat çekti. Yürüyüşte 12 Eylül döneminde ölen devrimcilerin resimleri taşındı. Mitingde devrim şehitlerinin isimleri tek tek okunurken mitinge katılanlar “Yaşıyor” diye bağırarak 12 Eylül cellatlarının amaçlarına ulaşamadık-

A

Gençlik ve emekçi kat›l›m›n›n a¤›rl›¤›n›n hissedildi¤i eylemlerde günümüzde yaflad›¤›m›z örgütsüzlü¤ün, yoksullu¤un, yolsuzluklar›n, yozlaflman›n, gericili¤in, flovenizmin 12 Eylül darbesinin bir sonucu oldu¤u dile getirilirken, AKP’nin de 12 Eylül’ün ürünü oldu¤u vurguland›. Eylemlerde hedefte darbeci generallerin yan› s›ra gericisi-faflisti bütün kontrgerilla unsurlar›, darbe destekçisi sermaye çevreleri, darbe teflkilatç›s› emperyalistler de vard›.

larını haykırdılar. ‹zmir İzmir'de 13 Eylül’de DİSK'in öncülüğünde düzenlenen “Emek ve Demokrasi” mitingi pek çok sendika, parti ve demokratik kitle örgütünün katılımı ile Gündoğdu Meydanı'nda 30 bin kişilik bir kitle ile gerçekleşti. Bir aydır “AKP Elini Emeğimden Ekmeğimden Çek” ve “Darbecilere Çetelere Hayır” sloganlarıyla örgüt-

lenen miting üç ayrı koldan Gündoğdu Meydanı'na yapılan yürüyüşle başladı. DİSK’in hedeflediği kitleye ulaşamadığı mitinge CHP’nin katılımı da oldukça sınırlıydı. Sosyalistlerin katılımının ağırlıkta olduğu mitinge TKP de merkezi olarak katıldı. Mitinge DİSK, KESK, TMMOB, Türk-İş, TTB, Eczacı Odası, Diş Hekimleri Odası ve İzmir Barosu, TKP, Halkevleri, ÖDP, EMEP, DTP, Öğ-

renci Kolektifleri, CHP, DSP ve BCP katıldı. Mersin Mersin’de 13 Eylül’de, 12 Eylül askeri faşist darbesinin hesabını sormak için “Darbelere karşı demokrasi” adıyla miting düzenlendi. Mersin 78’liler, Mersin 68’liler, KESK, Halkevleri, Göç-Der ve ÖDP öncülüğünde düzenlenen mitingde, her kurum kendi binasının önünden yürüyüşe

başlayarak toplanma noktasında buluştu. Bursa Bursa Osmangazi Metro İstasyonu önünde yapılan “Darbecilere ve çetelere hayır” mitingine yaklaşık 500 kişi katıldı. Faşizme, gericiliğe ve çetelere geçit verilmeyeceği ve 12 Eylül darbesinin yarattığı tahribatın unutturulmayacağı mitingin ortak vurgusu oldu. Antalya “12 Eylül hukuku kaldırılsın, tüm darbeciler yargılansın” diyen Antalyalılar, 13 Eylül’de alanlardaki yerini aldı. Miting Antalya 78’liler, KESK, Barış girişimi, DHP, Antalya Halkevi, Hacı Bektaşi Veli Kültür ve Tanıtma Derneği, Pir Sultan Abdal Derneği, EMEP, DTP, ÖDP ve Sosyalist Parti tarafından düzenlendi. Samsun Samsun’da Devrimci 78’liler Derneği, Halkevleri, KESK, Samsun-Sinop Tabip Odası, ÖDP, TKP, Sosyalist Parti Girişimi, SDP, EMEP ve Emekli-Sen’in katılımı ile gerçekleştirilen mitinge yaklaşık bin kişi katıldı Eskiflehir 12 Eylül günü Eskişehir’de Hamamyolu Yediler Parkından başlayıp Adalar Migros önüne kadar devam eden bir yürüyüş yapıldı. Eyleme DİSK, Tabip Odası, KESK, TMMOB, EMEP, EHP, ÖDP, DTP, SDP, Halkevleri, Barış Meclisi ve Öğrenci Kolektifleri katıldı. 450 kişinin katıldığı eylem tiyatro oyunu ile bitti. Artvin 12 Eylül’de düzenlenen bir basın açıklamasıyla darbeciler Artvin halkı tarafından lanetlendi. Yapılan açıklamada ülkenin aydınlık yarınlarını karartmak için yapılan bu darbeden çok ciddi hasarlar alan Artvin halkının ve topraklarının nice Enver Karagözleri, Erkanları, Ahmet Pehlivanları yetiştireceği vurgulandı. Eyleme DİSK, KESK, 78’liler, ÖDP, SHP ve Halkevleri katıldı.

Köfleye s›k›flt›rd›¤›m›z› haklamadan b›rakmayaca¤›z!

S

son on befl günün en önemli geliflmeleri; Gül’ün Ermenistan ziyareti, Deniz Feneri skandal› ve bu skandal üzerinden a盤a ç›kan Erdo¤an-Do¤an kap›flmas› idi. Türkiye ile Ermenistan aras›ndaki iliflkilerin, uzun zamand›r neden makul bir zemine oturtulamad›¤›n›, çok flükür sonunda keflfettik. Me¤er sorunun çözümü hep yanl›fl yerde aranm›fl. Çözüm mercii asl›nda F‹FA’ym›fl. Ulusal tak›m›n, Dünya Kupas› elemeleri için Ermenistan’la ayn› gruba düflmüfl/düflürülmüfl olmas›, kangren olan sorunu çözüm yoluna soktu... Kamuoyunun buna inand›r›lmaya çal›fl›lmas›, kamuoyunun mu, yöneticilerinin mi aptall›¤›n›n kan›t›, bilinmez! Ancak kesin olan fley, iflbitirici AKP yöneticilerinin ABD’nin bölgesel hegemonya projelerinde daha ileri bir rol kapmaya çal›flt›klar›. Bu do¤rultuda Bush, Ermenistan gezisinden hemen önce Cumhurbaflkan› Gül’ü aray›p “seninle gurur duyuyorum” diye onu yüreklendirmiflti. AKP yeniden tafleronlu¤a soyunmufl durumda; iflveren ayn›, fakat flantiye farkl›. ABD’nin, Kafkaslar’daki Rus egemenli¤ini bozabilmek için gelifltirdi¤i strateji zaten aç›kt›: Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan’› kendi hegemonyas› alt›na almak. Bu ülkeler, petrol ve do¤algaz kaynaklar›, enerji yollar› ve ABD emperyalizminin bölgeye yay›lmas› için özel öneme sahipler. Ancak Gürcistan lideri Saakaflvili'nin, ABD’ye göre bile erken “hoplay›p z›plamas›”, taktik de¤ifliklikler yap›lmas›n› zorunlu k›ld›. Çünkü Rusya’n›n Gürcistan’a verdi¤i sert yan›t ve hâkimiyetini artt›rmak için att›¤› ad›mlar, ABD’yi panikletmeye yetti. ABD yandafllar›n›n bölgesel ittifak›n›n kurulmas› projesinden rol kapma noktas›nda Gül’e f›rsat do¤du. Peki, buradan Ermeni ve Türk halklar›n›n yeniden kardeflleflmesi f›rsatlar› ç›kar m›? Elbette hay›r! Neoliberal yeni sömürgecili¤in yeni düflmanl›k, ba¤›ml›l›k, kölelik ve ekonomik zarar biçimlerini dayatan bu projelerden gerçek bir bar›fl ve kardefllik olana¤› do¤maz. Öte yandan, Ermenistan karfl›s›nda Baykal’›n ›rkç›, floven anlay›fl›yla yüzy›ll›k devlet politikas›na

cmy k

sar›lman›n saçmal›¤› da ortada. Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun miras›n› devralan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tarihiyle koflulsuz hesaplaflmas› ve Ermeni halk›ndan özür dilemesi gerek. Ermeni ve Türk halk› aras›nda yeniden kardeflleflme sürecinin bafllayabilmesinin en önemli koflulu bu. Elbette temel çözüm dinami¤i, her iki halk›n ortak yeniden kardeflleflme seferberli¤i üzerinde yükselecektir. ABD’deki geliflmelere gelince: ABD Merkez Bankas› eski baflkan›n›n deyifliyle, “son yüz y›lda ABD’nin gördü¤ü en büyük kriz” yaflan›yor. Emlak ve bankac›l›k sektöründe yaflanan çöküfl, ABD yönetimini çok u¤raflt›racak gibi görünüyor. Elbette, baflkanl›k seçimleri, ABD’nin yo¤un gündeminin bir baflka cephesini oluflturuyor. ABD buna ra¤men, Genelkurmay Baflkan›’n› Irak ve Gürcistan stratejisini planlamak üzere Türkiye’ye gönderebiliyor. Karadeniz bir savafl ve gerilim bölgesi haline geliyor. Tipik Erdo¤an tak›yyecili¤iyle Montrö delinerek, Bo¤azlar ABD-NATO savafl gemilerinin suyolu haline getiriliyor. Olas› s›cak çat›flma durumunda Türkiye, “bar›fl güvercini” görüntüsünün alt›nda, bedeli son derece a¤›r bir savafl hatt›n›n içine sürükleniyor. Erdo¤an, “ifl bitiricili¤ine ve diplomatik k›vrakl›¤›na” ra¤men, Kafkasya projesindeki rolünü iyi oynayamad›. Bunun yerine “Deniz Feneri” rezaleti üzerinden Ayd›n Do¤an’la çat›flmay› “tercih etti”. Bununsa anlafl›lmaz bir taraf› yok. Bu rezaletin uzanabilece¤i yerler düflünülürse, AKP’nin, önlenemez bir bata¤a sürüklenmesi kaç›n›lmaz. “Deniz Feneri Rezaleti”nin de asl›nda flafl›lacak bir yan› yok. fiafl›rt›c› olan toplum haf›zas›n›n zay›fl›¤›. “Mercümek”, bu kadar kolay nas›l unutulabilir? “Bosnal›lara silah alaca¤›z” denilerek toplan›lan trilyonlarca lira, Refah Partisi’nin gizli kasas› oldu¤u sonradan a盤a ç›kan Süleyman Mercümek’in banka hesaplar›nda bulunmufltu. Milli Görüfl’ün bir baflka “iyilik mele¤i” olan ‹nsani Yard›m Vakf›’n›n, Necmettin Erbakan ve fievket Kazan’›n bu olayla ilgisi de kan›tlanm›flt›. Rezalet, Erbakan’›n, Çiller’le

yapt›¤› anlaflma sayesinde zor bela kapat›labilmiflti. Ayr›ca ‹hlas’›, Jet Fad›l’›, Yimpafl’›, Kombasan’› sadece ma¤durlar› m› hat›rlayacak? Cami önlerinde bafllay›p profesyonel ekiplerle sürdürülen makbuzsuz, karfl›l›ks›z toplanan yard›m paralar›, gerici yap›lar için bir örgütlenme arac› oldu¤u kadar, örgütlerin ihtiyaçlar›n› karfl›lamakta kullan›lan kaynak anlam›na geliyor. Tabii arada s›rada kiflisel ç›karlar için “ufak kaçaklar” da oluyor ve bu ufak kaçaklar›n yeflil sermaye ile ‹slami medyan›n “ilkel sermaye birikimini” sa¤lad›¤› anlafl›l›yor. Bütün ‹slami yap›lar bu yöntemi kullan›yor. En uzmanlar› da Milli Görüflçüler. AKP de özellikle teflkilatlanma sürecinde, önemli bir iliflki a¤› ve parasal kaynak yaratt›. Kuflkusuz bir di¤er etken de belediyelerden sa¤lanan rantt›. Bu sayede radyo, televizyon, gazete ve özel propaganda a¤lar› ile mahalle teflkilatlar›n›n para ihtiyaçlar› karfl›lanabildi. Elbette kiflisel zenginlikleri de. Çekirdek AKP kadrosundan olup da bu ifllere bulaflmam›fl birilerini bulmak imkâns›z. Erdo¤an’›n pani¤i de bu yüzden. Onlar için, meflrulu¤unu, siyaset yapma zorunlulu¤undan alan bu yöntem, halk için bir yolsuzluk ve doland›r›c›l›k tezgâh›. “Deniz Feneri”, AKP için örgüt iliflkilerini gelifltirme ve istedi¤i gibi kullanabilece¤i denetimsiz bir kaynak oluflturman›n ötesinde bir anlam tafl›yor. Halk›n zaten sahip oldu¤u/olmas› gereken haklar›n›, bir lütuf ve ayr›cal›k haline getirmekte önemli bir araç. Hak bilinci geriletilirken, yaflam›n› sürdürebilmek için AKP’ye tek tarafl› bir akitle ba¤lanan milyonlarca dilenci yarat›lmak isteniyor. AKP hükümet olmas›na ra¤men bu ifllerde bir devlet kurumunu kullanm›yor. Yard›m edilenlerle “süresi ve miktar› belli” bir taahhüt iliflkisi kurmuyor. Kime, ne kadar ve ne zamana kadar verece¤ini kendi belirlemek istiyor. “Deniz Feneri” olay›, Almanya hükümetinin AKP’ye ve Türkiye’ye ilgisini de su yüzüne ç›kard›. ‹ddialar›n tersine, Güngören’deki bombalaman›n PKK taraf›ndan yap›lmad›¤›n› aç›klayan Almanya, flimdi de Deniz Feneri’yle AKP’nin üzerine gidiyor.

Acaba bu yo¤un ilgi neden? Türkiye’nin ihracat ve ithalat iliflkilerinde birinci s›rada yer alan Almanya’n›n, RWE flirketiyle Nabucco Projesi’nin alt›nc› orta¤› oldu¤u; Akkuyu Nükleer santral ihalesine girdi¤i; Karadeniz’de petrol aramak istedi¤i; Ciner ve Cüneyt Zapsu ortakl›¤›yla çeflitli enerji ihalelerinin peflinde oldu¤u biliniyor. Deniz Feneri olay›yla da, Almanya’n›n AKP’nin bölgesel çizgisinden pek hoflnut olmad›¤› ortaya ç›km›fl oldu. Erdo¤an-Do¤an kap›flmas› hakk›ndaki yorumu bafltan söylemekte sak›nca yok. Son günlerin moda deyimiyle; “Yiyin Birbirinizi”. Hanginizde bir erdem k›r›nt›s› var? Erdo¤an’›n b›rak›n elefltiriyi, karfl›s›nda tarafs›z kal›nmas›ndan bile haz etmedi¤i Kas›mpaflal› kiflili¤i ortada. Ayd›n Do¤an ve Ertu¤rul Özkök ekürisinin al›flk›n oldu¤u tarz ise, tehdit ve flantajla ifl bitirme. Buna eklenen birkaç geliflme daha var. Erdo¤an’›n, dinci bas›n›n (Zaman, Yeni fiafak, Vakit, v.s.) yan›na eklemeye çal›flt›¤› Çal›k’›n ATV-Sabah grubunun henüz istenen sonucu vermemesi, yani Do¤an Medya’n›n zay›flat›lamamas›; Do¤an grubunun, devlet ihalelerinde ve özellefltirme operasyonlar›nda Erdo¤an’›n tezgâh›n› bozma giriflimleri; biraz da tiraj kayg›s›. Sonuç, her iki taraf da a¤lad›/a¤layacak. Bir yanda Özkök, “ya bizle niye u¤rafl›yorsun, git terörle AB’yle u¤rafl, borsada de¤erimiz 280 milyon dolar düfltü” diye s›zlan›yor. Öbür yanda Dengir Mir F›rat, aç›lan tazminat davas› karfl›s›nda “benim bu kadar param yok, vatandafl›m para toplar bana yard›m eder herhalde” diye a¤lan›yor. Vukuat çok fazla büyümesin diye Erdo¤an sonunda “bu bahsi burada kapat›yorum” diyor. Ama kapatam›yor… Bu horoz dövüflü bitmeyecek gibi görünüyor... AKP’ye karfl›, CHP baflta olmak üzere muhalefet eden sistem içi güçlerin ana gündemini yolsuzluklar oluflturuyor. Laik-fleriatç› gündemi geri çekilmifl gibi görünüyor. Yolsuzluk dosyalar› yerel seçimler yaklaflt›kça daha artacak. Ancak herkes biliyor ki sistem içindeki hiçbir odak “temiz” de¤il. Al birini vur ötekine.

Bu koflullarda yap›lmas› gerekenlerse düzen d›fl› muhalefetin militan eylem çizgisi çerçevesinde flekilleniyor: Sistemin çürümüfllü¤ünü ve gayri meflrulu¤unu h›zla a盤a ç›karmak. Hak bilincini gelifltirirken, hak alma mücadelesini radikallefltirmek. Yani AKLAMAMAK, HAKLAMAK... Aklanmayacaklar›n bafl›nda, kuflkusuz siyasal ve ekonomik tercihler geliyor; emperyalizme ba¤›ml›l›k, neo-liberal ekonomik program, gericilik, faflizm... Ancak sistemin ve uygulamalar›n›n aklanmayacak o kadar çok yönü var ki. Meclisin ve onu oluflturan düzen milletvekillerinin aklanabilecek bir yerleri var m›? Karadeniz’de yapmaya çal›flt›klar› dere katliamlar›n›n, nükleer santralin, f›nd›k ve çay sömürüsünün, kansere terkedilmiflli¤in neresi aklanabilir? Tüm kamu emekçilerinin kölelefltirilmesi aklanabilir mi? E¤itim politikalar›n›n aklanmamas› gereken tek yönü paral›laflt›r›lmas› m›d›r; müfredat›n gericilefltirilmesi mi? Peki 50 kiflilik s›n›flar aklanabilir mi? Bu listeye herkes birfley ekleyebilir! Devrimci Gençlik flimdiden eklemeye bafllad› bile; üniversitelerini AKP’ye b›rakmayacaklar›n› hayk›r›yorlar. Aklamad›¤›m›z her fleyin karfl›s›na hakk›m›z olan› koyaca¤›z. Vekilin sahip oldu¤u haklar, halk›n da hakk›d›r. Temiz bir çevrede yaflamak, çocuklar›m›za temiz bir çevre b›rakmak hakk›m›z. Sadece paras›z de¤il, bilimsel, nitelikli, ana dilde e¤itim de hakk›m›z. Enerji kaynaklar›n›n toplumsal mülkiyeti hakk›m›z, insanca yaflam için gerekli olan asgari suyu, enerjiyi ücretsiz kullanmak da hakk›m›z. Bölge halklar›yla bar›fl içinde kardeflçe bir arada yaflamak ve sa¤l›kl› konutlarda yaflamak da hakk›m›z. Bunlar›n hepsinin bir sistem sorunu oldu¤unu bilerek, yani gerçek bir kazan›m için sistemin de¤ifltirilmesi gerekti¤ini bilerek parça parça müdahale etmek zorunday›z. Bir bütün olarak haklaman›n yolu, parça parça hepsini haklamaktan geçiyor. Parça parça kovalad›¤›m›z haklar› almadan hiçbirinin peflini b›rakmayaca¤›z. Köfleye s›k›flt›rd›¤›m›z› haklamadan b›rakmayaca¤›z.

2008

21. Yüzy›l Sosyalizmi Üzerine Düflünceler James PETRAS Sosyolog

S

osyalizmin 21. yüzy›la iliflkin perspektiflerini incelemek için, sosyalist projeye flekil veren temel önermelerden baz›lar›n› hat›rlamak gerekir. Çarp›k yap›lar› ve baflar›s›zl›¤a u¤rayan politikalar› an›msaman›n büyük önem tafl›mas›n›n yan› s›ra, 20. yüzy›l sosyalist rejimleri taraf›ndan eriflilen temel ilerlemelerin baz›lar›n› hat›rlamak da önemlidir. En temel anlamda “sosyalizm”in, kapitalizm alt›nda oldu¤undan daha iyi bir maddi hayata dönük bir araç oldu¤unu hat›rlamak önemlidir: Daha yüksek yaflam standartlar›, daha genifl siyasi özgürlük, toplumsal eflitlik ve iç ve d›fl güvenlik. “Sayg›”, “haysiyet” ve “dayan›flma”, sadece bu temel maddi hedeflere efllik eden fleyler olarak anlafl›lmal›d›r, ikameler olarak de¤il. “Sayg›” ve “haysiyet”e, uzun vadeli, genifl ölçekli mahrumiyet, fedakârl›k ve maddi ilerlemenin gecikmifl biçimde yerine getirilmesi koflullar› alt›nda ulafl›lamaz. Adaletin soyut ilkeleri ad›na maddi yaflam standartlar›ndan “fedakârl›¤›” ideallefltirerek “sosyalist” olduklar›n› iddia eden hükümetler, modern dinamik sosyalist hükümetten çok dini düzenin “ruhani sosyalizmi”ne yak›nd›r. Toplumsal dönüflümler ve kapitalist mülk sahiplerinin sosyalist devlet taraf›ndan tasfiye edilmesi, sadece, yeni düzenin verimlili¤i, çal›flma koflullar›n› ve sosyalist kurumlar›n tüketicilerine karfl› sorumlulu¤u gelifltirebildi¤i takdirde hakl› ç›kar›labilir. Örne¤in, baz› sosyalist rejimlerde, “devrimci atak” kisvesi alt›nda devlet, “kapitalistleri tasfiye etmek” ad›na müdahale ederek, binlerce küçük ve orta boy kentli perakendeci iflletmeyi imha etmiflti. Sonuç felaketti: Dükkânlar kapal› kald›; devlet küçük iflletmeler y›¤›n›n› örgütlemekte beceriksiz oldu ve iflçilerin büyük bir k›sm› hayati hizmetlerden yoksun kald›. 20. yüzy›l sosyalist devletleri iflçilerin ço¤unlu¤una hizmet eden verimli ve eksiksiz sa¤l›k, e¤itim ve güvenlik sistemleri infla ettiler. Sosyalist devletlerin ço¤u, do¤al kaynaklar üzerindeki yabanc› denetimini ve sömürüsünü ortadan kald›rd› ve baz› örneklerde çeflitlendirilmifl endüstriyel ekonomiler gelifltirdiler. Hepsinde, yaflam standartlar› yükseldi, suç oran› düfltü, istihdam, emeklilik ve refah sa¤land›. Ancak 20. yüzy›l sosyalizmi, derin yap›sal krizlere önayak olan derin çeliflkilerle bölünmüfltü. Bürokratik merkeziyetçilik iflyerindeki özgürlü¤ü yok sayd› ve kamusal tart›flmalar ile halk kat›l›m›n› k›s›tlad›. Kamusal otoritelerin “güvenlik” üzerine yapt›klar› afl›r› vurgu, yeni fikirleri, giriflimcili¤i, bilimsel ve popüler inisiyatifleri engelleyerek, teknolojik durgunlu¤u ve kitlesel pasifizmi körükledi. Siyasi büroya dayanan seçkin maddi imtiyazlar, halk›n sosyalist ilkelere dönük inanc›n›n alt›n› oyan ve kapitalist de¤erlerin yay›lmas›na önayak olan derin eflitsizliklere neden oldu. Kapitalizm, toplumsal eflitsizlikler üzerinden devam eder; sosyalizm daha genifl eflitlik vas›tas›yla derinleflir. Kapitalizm ve sosyalizmin her ikisinin de verimli, üretici ve yenilikçi iflçilere ihtiyac› vard›r: ilki, kârlar› maksimize etmek için, ikincisi geniflleyen bir refah devletini sürdürmek için. 21. yüzy›l sosyalistinin 20. yüzy›l sosyalizminin baflar›lar› ve baflar›s›zl›klar›ndan alaca¤› dersler vard›r. ‹lki: Politikalar, halk›n çal›flma koflullar›n›n yan› s›ra yaflam flartlar›n› da gelifltirme do¤rultusunda hayata geçirilmelidir. Bu kaliteli bar›nma, hane donan›m›, toplu tafl›ma, çevresel kayg›lar ve altyap›ya muazzam yat›r›mlar anlam›na gelir. Denizafl›r› dayan›flma ve misyonlar, sosyalist rejimin bafll›ca dâhili s›n›f taban› için maddi yat›r›mlar› artt›rmak ve derinlefltirmenin yerine önceli¤e al›nmamal›d›r. Dayan›flma memlekette bafllar. ‹kincisi: Kalk›nma politikalar›, hammaddeyi iflleme, kitlesel tüketime yönelik kaliteli ürünler üretecek endüstrilere ve tar›ma büyük yat›r›mlar yapma, özellikle temel zorunlu besinlerde kendine yeter hale gelme konusuna özel bir önem vererek, ekonomiyi çeflitlendirme üzerine odaklanmal›d›r. Sosyalist ekonomiler hiçbir koflulda, büyük belirsizliklerle malul olan tek ürünlere dayanmamal›d›r. Sosyalist bir hükümet, yüksek ekonomik ve kültürel önceliklerine uygun biçimde e¤itimi, gelir ve altyap› politikalar›n› finanse etmelidir; bu, tar›m uzmanlar› ve becerikli tar›m iflçileri, becerikli inflaat iflçileri ve sivil mühendisler ve mega-flehirleri da¤›tmak ve özel tafl›ma yerine kamusal tafl›may› ikame etmek amac›yla ulafl›m iflçileri ve kent ve k›r planc›lar› yetifltirmek demektir. Halk›n, havan›n, suyun kalitesini, gürültü seviyesini ve besinin ulafl›labilirli¤ini, fiyatlar›n› ve kalitesini denetlemek üzere seçti¤i çevre ve tüketici konseylerini onlar kurmal›d›rlar. Sosyalizm her fleyden önce toplumsal eflitlikle ilgilidir. Gelir seviyesinde, okullarda ve hastanelerde eflitlik; s›n›flar aras›nda ve içinde eflitlik. Toplumsal eflitlik olmaks›z›n, “çeflitlilik”, “haysiyet” ve “sayg›” muhabbetleri anlams›zd›r. Kapitalistler de, kendi karlar›n› ve zenginliklerini etkilemedi¤i sürece “çeflitlili¤i” destekler. Sosyalistler, zenginli¤i ve mülkiyeti, siyah ya da beyaz, yerli çiftçi ya da kentli iflçi, erkek ya da kad›n ve genç ya da yafll›, bütün iflçilere etkili biçimde yeniden bölüfltürecek olan gelir ve mülk eflitli¤ini destekler. Yoksul olman›n ve sömürülmenin “haysiyeti” yoktur; haysiyet mücadeleyle ve toplumsal eflitlik ve yükselen yaflam standartlar›na dair sosyalist hedeflere ulafl›lmas›yla birlikte gelir.


18 Eylül 1 Ekim

2008

GÜNDEM 3

I Görme engellilerin okul eylemi Türkiye Körler Federasyonu 9 Eylül günü MEB Özel Eğitim Genel Müdürlüğü önünde bir eylem yaparak Niğde Cemil Meriç Görme Engelliler İlköğretim Okulu’nun kapatılmasını protesto etti. Eylemde konuşan Hasan Tatar AKP’nin engellileri mağdur eden eğitim politikalarını eleştirdi.

I AKP’nin ders kitaplar› da faflizan

I Tekstil iflçisi kurultaya haz›rlan›yor

AKP’nin dağıttığı ders kitaplarında da buram buram faşizm var. ‘İnkilap Tarihi ve Atatürkçülük Dersi’ kitabında emperyalizme, sömürüye karşı mücadele eden herkes terörist olarak tanımlanıyor. Afet durumlarında dağıtılan yardımlar ise misyonerlerin temel faaliyetlerinden birisi olarak nitelenerek töhmet altında bırakılıyor

Tekstil-Sen çalışma koşllarının giderek ağırlaştığı işkolunda bir kurultay gerçekleştirerek tekstil işçilerini buluşturmaya hazırlanıyor. 26 Ekim Pazar günü, Mecidiyeköy Kültür Merkezi'nde gerçekleşecek olan tekstil işçileri kurultayı ile işçilerin biraraya gelerek sorunlarını tartışması, paylaşması ve ortak çözümler bulması amaçlanıyor.

Montrö takiyyesine üniversiteli yumurtas› Montrö Sözleflmesi’ndeki “21 gün s›n›r›”, ABD savafl gemisi Mc Faul’ün yapt›¤› girdi-ç›kt› yöntemi ile delindi. Böylece, bölge halklar›n› tehdit eden uzun soluklu bir gerilimin önü aç›lm›fl oldu Çanakkale ve İstanbul boğazlarından geçişi düzenleyen Montrö Sözleşmesi, ABDAKP işbirliği ile üretilen bir yöntem ile saf dışı bırakıldı. Montrö’ye göre Karadeniz’e sınırı olmayan bir ülkenin gemisi Karadeniz sularında en fazla 21 gün kalabiliyor. Karadeniz’de cirit atan NATO gemilerinin sözleşmeye göre 21. günün sonunda Karadeniz’i terk etmeleri gerekiyordu. Bölgedeki gemilerden rahatsız olan Rusya da, Montrö’deki 21 gün sınırının aşılması durumunda bunun sorumlusunun Türkiye olacağını ilan etmişti. Ancak, ABD savaş gemisi Mc Faul’ün yaptığı girdi-çıktı ile Montrö, fiili olarak saf dışı bırakılmış oldu. Mc Faul, ilk olarak 22 Ağustos tarihinde boğazları geçerek Karadeniz’e girmişti. “İnsani yardım” taşıdığı iddia edilen gemi 21 günlük sürenin dolmasını beklemeden 1 Eylül günü Karadeniz’i terk ederek Ege’ye dönmüştü. Mc Faul, 13 Eylül gü-

Kolektif üyesi üniversiteliler Karaköy’e demirleyen NATO gemilerini hofl karfl›lamad›. Gemideki askerlere “defolun” diyen ö¤renciler, askerleri yumurtalad›

nü ise boğazları bir kez daha geçerek Karadeniz’e çıktı. Üstelik bu kez, Karadeniz’e girişin “insani yardım” gibi bir bahanesi de yoktu. Çünkü Pentagon sözcüsü Bryan Whitman 8 Eylül günü, insani yardım faaliyetini tamamladıklarını bundan sonra Gürcistan’ın askeri ihtiyaçlarına yoğunlaşa-

caklarını açıklamıştı. Bu açıklama “insani yardım” bahanesinin “kurbağayı sıcağa alıştırmak” için uydurulduğunu ve şimdi asıl amacın uygulanmaya başladığını gösteriyor. Girdi-çıktı takiyyesiyle Montrö’nün aşılması ve asıl niyetin ortaya konulması hem gerilimin dozajını artırmış hem de

süresini uzatmış oluyor. Takiyyecilere yumurta AKP, takiyyeciliğini bu kez ABD işbirlikçiliği için kullanıp bölgedeki gerilimin tırmanmasına sebep olurken bölge halklarının çıkarını düşünen Halkevciler ve Öğrenci

Kolektifleri ise eylemdeydi. 4 Eylül günü Beşiktaş İskelesi’nde biraraya gelen Halkevleri ve Öğrenci Kolektifleri üyesi üniversiteliler NATO gemilerinin boğazlardan geçi-

şini protesto etti. Mc Faul savaş gemisinin Karadeniz’e döndüğü 13 Eylül günü ise Öğrenci Kolektifleri’ne üye öğrenciler İstanbul Karaköy Limanı’nda demirli bulunan NATO gemilerine yaklaşarak bir eylem gerçekleştirdi. Gemideki NATO askerlerine İngilizce “Ülkemizden defolun!” diyen öğrenciler, askerleri yumurta yağmuruna tuttu. Artvin’in Borçka ilçesinde ise polisin, Halkevciler tarafından asılan ABD ve savaş karşıtı pankartın indirilmesini istemesi üzerine Borçkalı Halkevciler, Karadeniz’de gerilim bitene kadar pankartı indirmeyerek başında nöbet tutacaklarını açıkladılar.

AKP özel elektrik üreticilerini ve da¤›t›m özellefltirmelerinden pay kapacak tekelleri ihya etmek için, seçimden önce zam yapmamakla övündü¤ü elektri¤e bir y›lda yüzde 42 oran›nda zam yapt›

Üniversitelere Gül gibi rektörler AKP üniversitelerdeki egemenliğini pekiştiriyor. Geçtiğimiz Ağustos ayında birçok üniversitenin rektörlüklerine ya AKP’ye yakın isimler ya da fazlaca muhalefet etmeyecek isimler tercih edilmişti. YÖK üniversitelerdeki seçim sonuçlarına fazla aldırış etmeden Abdullah Gül’e “büyük oranda ayıklanmış” bir liste göndermiş, Gül bir adım daha atarak yeri çok sağlam görünen muhalif rektörlerin de üzerini çizmişti. AKP’nin piyasacı ve gerici politikaları, rektör atamalarının temel kriteri olmaya devam ediyor. Cumhurbaşkanı,

Eylül ayı içerisinde yeni kurulan 23 üniversitenin rektörlerini belirledi. Gül'ün atadığı 23 isim arasından 17’sinin "Türbana Özgürlük" bildirisinde imzası bulunması rektörlüğe uzanan yolun ne olduğunu gösteriyor. Yalova, Bitlis Eren, Kırklareli, Ağrı İbrahim Çeçen, Kırklareli, Mardin Artuklu ve Tunceli üniversiteleri için rektör atamalarında Abdullah Gül YÖK’ten gelen sıralamayı göz önüne almadı ve “Türbana Özgürlük” diyen ikinci ve üçüncü sıradaki adayları atadı.

milyonların cebine el uzatan AKP hükümeti dağıtım şirketlerinden gelen talep üzerine hızla hareket ederek eylül ayı başında TETAŞ’ın toptan sattığı elektiriğe %34 zam yaptı. Bu zam tüketicilerin faturasına %10-15 oranında yansıyacak. Zamları jet hızıyla uygulamaya geçiren AKP bir yandan da popülizmin âlâsını yapmayı ihmal etmiyor. Konuya dair gazetecilerin sorularını yanıtlayan Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan zamlar nedeniyle üzüntü duyduğunu belirtirken

elektrik hizmeti fiyatını serbest piyasa koşullarına göre belirlediklerini söyleyerek şecaat arzederken sirkatini söyledi. Halkın enerji ihtiyacını piyasa koşullarına terk ettiklerini belirtti. AKP hükümeti geçtiğimiz ocak ayından beri elektiriğe toplam %42 oranında zam yaptı, haziranda doğalgaza yaptığı %17’lik zammın da 1 Ekim’de yapılacak elektrik zammını etkilemesi bekleniyor.

Halk›n enerji hakk› var Halk›n Haklar› Forumu Enerji Atölyesi sonuç bildirisinde yoksulluk s›n›r› alt›nda ücret alanlar ve iflsizlerin; konutlarda asgari ihtiyaç olan elektrik enerjisini 180 kw/h’e kadar bedelsiz olarak kullanma, borç nedeniyle bu hizmetin kesilmemesi hakklar›na sahip olmas›, bu alanda özellefltirmelerin durdurulmas›, özellefltirilen kurumlar›n kamulaflt›r›lmas› istenmiflti.

‹TÜ ö¤rencileri okullar›n›n aç›l›fl›nda yapt›klar› eylemle AKP’nin “özgürlükçü” maskesini indirdi. “Üniversitemizi, ülkemizi AKP’ye b›rakmayaca¤›z” dedi yanına iliştirilmiş üniversite yöneticilerini almış “düşünce özgürlüğü” üzerine vaaz vermekteydi. Tam o sırada kampüs içindeki İTÜ Sosyal Tesisleri binasından sallandırılan “İTÜ’yü AKP’ye Bırakmayacağız –Öğrenci Kolektifleri” yazılı büyük bir pankart öğrencilerin polis zoruyla teslim alınamayacağını gösterdi. İTÜ öğrencileri arasında infial yaratan bu saldırının ardından Pazar-

selmakilicman@gmail.com

Sevgili Baflbakan, Bizlere ücretsiz da¤›t›lan ders kitaplar›n›n içerisinde yazd›¤›n mektubu buldum ve okudum. Kitaplar›m› ald›m, ücretsiz verdiler. Bu çok hofluma gitti. Sonunda anne babamdan kesilen vergiler ifle yarad› diye çok sevindim, size teflekkür ettim. Fakat sevincim çok k›sa sürdü, çünkü ö¤retmenimiz yapt›¤› ilk veli toplant›s›nda mevcut kitaplar›n yetersiz oldu¤unu söylemifl ek kaynak istemifl. Sen bizlere ücretsiz kitap da¤›tarak ‘’büyük sevaba giriyorsun’’ ama annem, babam ek kaynak almak zorunda olduklar›, kay›t, katk› pay›, karne, okula temizlik görevlisi, perde vb paras› verdikleri için çok zorlan›yorlar. Ald›klar› ücretle geçinmek zorunda kalman›n ne anlama geldi¤ini anlat›yorlar sanki ben onlarla yaflam›yormuflum, bilmiyormuflum gibi. Oysa ben her akflam uyumadan önce bu koflullar›n de¤iflmesini hayal ediyorum. Herhalde siz bizim durumumuzu bilmiyorsunuz. O yüzden yaz›yorum; “Türkiye’nin her bir okulunun, her bir s›n›f›n›n, dünyan›n en ileri teknoloji ve imkanlar›yla donat›lmas› için büyük gayret sarf etti¤imizi bilmenizi isterim” diyorsun. Bilemiyoruz çünkü biz teknoloji ve tasar›m dersinde bile s›n›flardan oluflan atölyelerimizde, tek teknolojik araçlar›m›z olan karton ve b›çakla ürün haz›rl›yoruz; çünkü bizim bir resim ve müzik atölyemiz, kapal› spor salonumuz yok. K›fl›n ya¤›fll› günlerinde çok sevdi¤imiz bize zaten k›sa gelen beden e¤itimi derslerini yapam›yoruz. Senin anlatt›¤›n okullar›n önünden geçer mi bizim mahallenin dolmufllar›. Ben de o okula gitmek istiyorum. Ücretsiz ama bana sorun çözmeyi de ö¤reten beni geçmiflten; bugünün gerçeklerinden, ayd›nl›k ve mutlu yar›nlar hayalimden koparmayacak bir müfredat istiyorum. Okulumun temiz, ayd›nl›k olmas›n›, okulu temizlemek için hizmetli göndermenizi istiyorum. Ben geçen y›l üç kez ö¤retmen de¤ifltirdim. fiu atamalar› zaman›nda yap›n istiyorum. Yeteneklerimi, yarat›c›l›¤›m› gelifltirece¤im dersler için atölye, laboratuar ortam› haz›rlaman›z› istiyorum. Okullarda ücretsiz yemek da¤›t›lmas›n›, insan gibi oturup yemek yiyebilece¤im bir yemek salonu istiyorum. Benim ö¤retmenim ücretli, yeni mezun, dünya tatl›s› bir insan. Annem de ö¤retmen o da tabii dünya tatl›s›. Ö¤retmenime de anneme de insanca yaflanabilecek kadar ücret vermeni istiyorum.

Meydan AKP’ye kalmad› AKP’nin üniversiteleri ele geçirirken kullandığı “özgürleştirme” maskesini İTÜ öğrencileri indirdi. 12 Eylül günü darbe koşulları altında, kurulan barikatlar ve sivilresmi polis ordusu işgali ile “korunarak” İTÜ’yü açmaya gelen Erdoğan’ın oyununu üniversiteliler bozdu. Erdoğan’ı protesto eden TKP’liler basın açıklaması yapıp dağıldıktan sonra bu ortaoyununu bozmaya kararlı 18 Öğrenci Kolektifi üyesi gözaltına alındı. Öğrenciler polisin vahşi saldırısına maruz kalırken Başbakan, Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde

Selma KILIÇMAN

Sizden baflka ne mi istiyorum;

Bu faturay› AKP ödeyecek Son bir yılda elektriğe yaptığı zamlarla toplam %42 fiyat artışına neden olan AKP hükümeti enerjide özelleştirmenin kapısını açmak için elini halkın cebinden çekmemekte kararlı. 1 Ekim’den itibaren başlayacak olan ve 1 Nisan-1 Temmuz ve 1 Ekim olmak üzere yılda üç kez otomatik olarak gerçekleşecek zamlar elektrik üretim ve dağıtımı yapan özel kuruluşların kârını garantileme niyetine dayanıyor. Elektrik üretimi gerçekleştiren patronlar için

Baflbakan’a aç›k mektup

tesi günü İTÜ yaklaşık 500 kişilik bir öğrenci eylemiyle “açıldı”. Üniversiteliler yaptıkları eylemle “İTÜ’yü AKP’ye bırakmayacağız” ve “Rektörünü de al git” dediler.

Bizlere tafl›yabilece¤imiz kadar kitap, kitaplar›m›z› okulda b›rakabilmek için s›n›f dolaplar› yapt›rman› istiyorum. Okulun bahçesinin ve s›n›f›m›z›n gökkufla¤› gibi rengarenk olmas›n› hayal ediyorum. Unutmadan söyleyeyim and›m›z› okurken büyüklerimi sevebilece¤im ve onlardan sayg› duyabilece¤im bir dünyada yaflamak istiyorum. Daha söyleyecek çok fley var ama; ellerim yoruldu. Hoflçakal›n sevgili baflbakan›m. Sana ad›m›, soyad›m› yaz›yorum ama sak›n beni fiflleme.

K›z›lay ba¤›fl için Bask›n Oran’› bekliyor Liberal solun halka yukardan bakan elitizminin en tipik örne¤ini gösterdi Bask›n Oran. “Bugün 20’li yafllar›ndaki gençlere ’12 Eylül’de neler oldu’ diye sorun, biri ç›k›p bir tek fley biliyorsa damarlar›m› keserim” aç›klamas› yapt›¤› s›ralarda bu ülkenin onurlu gençleri ‹TÜ’de 12 Eylül’ün çocu¤u dedikleri Erdo¤an’› protesto ediyorlard›. Ve 12 Eylül darbesinin lanetlendi¤i pek çok mitingde gençlerin say›ca kalabal›kl›¤› dikkat çekiyordu. Ama Bask›n Oran ortalarda yoktu… Neredeydi acaba? Belki de sözünde durmak için K›z›lay’da kan ba¤›fl› yapmaktayd›.


18 Eylül 1 Ekim

4 GÜNDEM DEVR‹MC‹ YOL ÖNDERLER‹NDEN AL‹ BAfiPINAR YILDIZLARA U⁄URLANDI

DEVR‹MC‹ 78’L‹LERE CEZA

Binler cenaze töreninde bulufltu Devrimci Yol’da yürüyen binlerce militan›n "Butto"su Ali Baflp›nar 6 Eylül günü Ankara’da yap›lan bir cenaze töreni ile y›ld›zlara u¤urland›. Yurtiçi ve yurtd›fl›ndan çok say›da kiflinin kat›ld›¤› cenaze töreni sabah 09.00’da Hacettepe Üniversitesi’nden Kolej Kavfla¤›’nda bulunan çok katl› otoparka yap›lan kitlesel yürüyüflün ard›ndan gerçekleflti. Baflp›nar’›n devrimci mücadelesi ve hayat›n›n anlat›ld›¤› törende Töb-Der mücadelesinden arkadafl› Ali R›za Ayd›n, Devrimci Yol ana davas›ndan mücadele arkadafl› Mehmet Ali Y›lmaz ve Dostluk Yard›mlaflma Vakf›’ndan Cahit

DTP’YE AÇILAN KAPATMA DAVASI BAfiLADI

K›z›ldere anmas› suç

Akçam birer konuflma yapt›lar. Ankara’daki törenin ard›ndan “Ali Butto” Çank›r› Çerkefl’te gerçeklefltirilen törenle geçen y›l hayat›n› kaybeden eflinin yan›na gömüldü. Cenaze töreni farkl› kufluklardan genç yafll› çok say›da devrimciyi bir araya getirdi.

2008

Savunma: “Demokrasinin teminat›y›z”

2007 y›l›nda Tokat K›z›ldere’de Mahir Çayan ve On’lar› anan Devrimci 78’liler Federasyonu üyeleri hakk›nda aç›lan davada 78’lilere ceza verildi. Dene¤in Ankara 11. A¤›r Ceza Mahkemesi’nde yarg›lanan 30 üyesi hakk›nda suçu ve suçluyu övdükleri gerekçesi ile hapis cezas› verildi. Ceza alan 26 kiflinin cezas› ertelendi.

DTP hakk›nda aç›lan kapatma davas› Anayasa Mahkemesi’nde görülmeye baflland›. Geçti¤imiz y›l kas›m ay›nda Yarg›tay Cumhuriyet Baflsavc›s› Abdurrahman Yalç›nkaya taraf›ndan hakk›nda kapatma davas› aç›lmas› için dosya haz›rlanan DTP, 16 Eylül günü Anayasa Mahkemesi’nde ilk sözlü savunmas›n› verdi. Genel Baflkan Ahmet Türk, Batman Milletvekili Bengi Y›ld›z, fi›rnak Milletvekili Hasip Kaplan ile avukatlar Bahri Belen ve Mebuse Tekay’dan oluflan savunma ekibi mahkemede DTP’nin kapat›lmas›n›n Kürt sorununda yaflanan çö-

zümsüzlük sorununu derinlefltirdi¤ine vurgu yapt›lar. Savunma heyeti, DTP’nin Türkiye’de demokrasinin teminat› oldu¤una dikkat çekerek kapat›lmamas› gerekti¤ine vurgu yapt›. DTP savunmas›nda AB kriterlerini de gündeme getirdi.

Faflizmin daniskas›

Tayyip Erdo¤an’a sorsan›z demokrasi ve insan haklar› savunuculu¤unun da daniskas› oldu¤unu söyleyecektir. Oysa AKP iktidar›nca teflvik edilen polis fliddeti, yarg›s›z infazlar, iflkenceler, 301 davalar›, Kürt sorununda fliddet ve flovenizm oldu AKP’nin iktidar kavgası ile demokrasi mücadelesini karıştıranların yanlışını gözler önüne seren, AKP’nin faşist özünü dile getirenleri haklı çıkaran bir insan hakları tablosuyla karşı karşıyayız. AKP iktidarının çıkardığı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu sayesinde yargısız infazlar sıradanlaştı. İşkence vakaları yeniden tırmanışa geçti. Hükümet işkenceyi, yargısız infazı dile getirenlere karşı ısrarla işkencecisine, katiline sahip çıkıyor. AKP’nin bakanlık iznine bağladığı 301. madde davası hükümetin canını sıkanlara, sola karşı bir silah olarak kullanılmaya devam ediyor. ErdoğanDoğan kavgasının gölgesinde de kalsa, hükümet basına karşı bir savaş açmış durumda ve kendini eleştiren herhangi bir ses duymak istemiyor. Belediyelerce teşvik edilen gerici saldırganlığı, “asıl biz baskı altındayız” demagojisiyle savunan

AKP, eğitim müfredatını 12 Eylül dönemini aratan gerici-şoven bir içerikle dolduruyor. AKP “vur” diyor Geçtiğimiz yıl çıkarılan Polis Kanunu polise “dur ihtarına uymayan” herkesi vurma yetkisi veriyor. Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın verilerine göre 2008’de “dur ihtarına uymadığı” iddiasıyla polis tarafından vurularak öldürülenlerin sayısı ise 22. Üstelik, böylesine suiistimale açık bir yasa çıkaran hükümet, cinayetlerin keyfiliği gün gibi ortadayken dahi polisi koruyor. Beyoğlu Karakolu’nda 20 Ağustos 2007’de gözaltında öldürülen Nijeryalı sığınmacı Festus Okey’in 11 Eylül’de görülen davasında iki ilginç gelişme açığa çıktı. Okey’in vurulduğu silah, cinayetin ardından bir yıl boyunca katil zanlısı olarak tutuksuz yargılanan polis Cengiz

Yıldız’ın elinde kalmış, pek çok delil karartılmıştı. Üstelik cinayet delillerini karartan Emniyet, Okey’i suçlu göstermek için sicil dökümü hazırladı. Yargıtay da, 2003’te alkollü bir şekilde traktör kullanarak mala zarar veren köylü H.A.’yı silahla öldüren polise 1 yıl bir

ay hapis cezasını onadı. Karar yargısız infaz ödülü olarak değerlendirildi. ‹flkenceye s›f›r tolerans Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in DTP Milletvekili Ayla Akad Ata'nın önergesi üzerine yaptığı açıklamaya göre, 2006 ve 2007'de 616’sı jandarma,

BirGün okuruna polis tacizi Tutku Türkol, 5 Eylül’de İstanbul Kadıköy Rıhtım’da evine doğru yürürken gözaltına alındı ve karakolda hem hakarete hem de tacize uğradı. Türkol, elindeki Birgün gazetesini çekerek alan polisin, "Bu gazeteyi neden okuyorsun? Nereden alıyorsun?" diyerek gazeteyi yırt-

tığını ve gözaltı sürecinde sözlü ve fiziki tacize maruz kaldığını söyledi. ÖDP üyeleri de 10 Eylül’de bir eylem yaparak bu saldırıyı protesto ettiler. Kadıköy Polis Merkezi önüne gelen ÖDP’liler burada bir süre oturma eylemi yaparak Birgün Gazetesi okudular.

AKP iktidar› bölgesel bar›fl elçili¤i bahanesiyle, savafl planlar› yapan ABD’nin cephe gerisini tahkim ediyor ve Batı’yla bütünleşmek isteyen ülke, Türkiye ve Azerbaycan’ın oluşturduğu doğal duvar nedeniyle, dış ilişkilerde Rusya ve İran’a mahkum. Bu nedenle Hazar ve Orta Asya petrolünün Rusya ve İran kontrolü dışında Batı’ya taşınmasında köprü olamıyor. Batı’nın güvendiği tek geçit olan Gürcistan’ın da Rusya’nın darbesini yemesi üzerine, Ermenistan-Türkiye sınırının stratejik önemi katlanarak artıyor. Bu koşullarda, üstelik Karadeniz’de ABD öncülüğünde askeri tatbikatlar başlamışken, Rusya’nın kucağındaki Ermenistan’ı Batı’ya davet eden bir ziyaret, enerji ve bölgesel hakimiyet savaşlarında Kafkas cephesini ABD adına tahkim etmekten başka bir anlam taşımıyor.

başvurusu yapıldı. TİHV, geçmişten bugüne iyileşme değil kötüleşmeyi yansıtan bu rakamların “işkenceye sıfır tolerans” iddialarını çürüttüğünü açıkladı. Demirer’e 301 davas› TCK’nın 301. maddesine dair eleştiriler karşısında yargılamaları Adalet Bakanlığı iznine bağlayan AKP hükümeti, yazar Temel Demirer’in 301. maddeden yargılanmasına onay verdi. Demirer, Hrant Dink’in ölümünün ardından yaptığı bir konuşmada, geçmişte Ermeni soykırımı yapıldığını dile getiriyor ve aydınları 301 kere 301 suçu işlemeye çağırıyordu. Hükümete elefltiri yasak Doğan grubuyla kavga ederken, Doğan’ın kimliğinden bağımsız olarak, eleştirilere ve rahatsız edici gerçeklere tahammülsüz olduğunu gösteren hükümet Uluslararası Basın Enstitüsü’nden sosyalist basına kadar herkese sövüp sayıyor. “Al-

TSK’da tahkimat vakti

ABD oyununda rol peşinde Siyasetteki bütün iç gerilimlere karşın dış siyasetteki hareketlilik hız kesmiyor. Son olarak Abdullah Gül’ün Ermenistan ziyareti ve onun gölgesinde kalan Tayyip Erdoğan’ın Şam ziyareti gündeme geldi. Kendi ülkesinde, Kürt sorunu karşısında şiddet yerine barışa dayalı çözümü akıl edemeyen hükümetin bu sözde barış adımları, maalesef ABD’nin bölgesel egemenlik ve savaş projelerinde taşeron olarak rol oynamanın ötesinde bir anlam taşımıyor. Sınır sorunu, Ermenistan’ın Azerbaycan’daki işgali ve soykırım tartışmaları nedeniyle Türkiye ve Ermenistan arasında diplomatik ilişkiler uzun süredir dondurulmuş durumda. Bu nedenle iki ülke arasındaki uzun sınır bölgesi de ticarete ve petrol/doğalgaz boru hatlarına kapalı. Dünya Ticaret Örgütü üyesi olan

554’ü diğer kamu görevlisi 9 bin 716 polis hakkında işkence ve kötü muamele iddiası gündeme geldi, bunlardan yaklaşık 8 bini görmezden gelindi. İnsan hakları örgütlerine yapılan işkence başvuruları 2008’de de sürdü. İlk beş ay içinde TİHV'ye 112 işkence

TSK, Hilmi Özkök ve Yaflar Büyükan›t’›n kurum içi güven ve motivasyonu y›kan yönetimlerinin ard›ndan ‹lker Baflbu¤’la birlikte bir tahkimat dönemine giriyor Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, kurum içine ve ülke siyasetine yönelik önemli adımlar atıyor. Başbuğ’un AKP ile mutabakatı bozmadan TSK’da bir tahkimata gitmesi bekleniyor. Devir teslim konuşmasında Anayasa Mahkemesi’nin AKP’yi kapatmama kararındaki vurguları tekrarlayan ve “dini cemaatlere” karşı tavır alınacağı sinyalini veren Başbuğ bir hafta geçmeden cezaevi ziyareti ile dikkat çekici bir adım attı. Özel Harp Dairesi kökenli Korgeneral Galip Mendi, cezaevindeki Ergenekon sanı-

ğı emekli orgeneraller Hurşit Tolon ve Şener Eruygur’u TSK adına ziyarete gönderildi. Aynı cezaevinde tutuklu bulunan emekli tuğgeneral Veli Küçük ise ziyaret edilmedi. Tayyip Erdoğan, Savcılık ve Bakanlık izinli ziyaret için “insani bir ziyaret” yorumunu yaptı. Ergenekon mutabakatı sınırları içinde gerçekleşen bu ziyaret, TSK içinde “TSK’nın kendi üyelerine sahip çıkmadığı” şeklindeki hayal kırıklıklarına yanıt niteliğinde moral ve iç motivasyonu yeniden sağlamayı hedefleyen bir hamle olarak yorum-

landı. Başbuğ, daha sonra Kürt illerine bir gezi düzenledi. Kürt sorununda savaşın yanısıra sosyo-ekonomik bir strateji de öngören Başbuğ TSK’yı basit silahlı güç olarak sınırlamak istemiyor. Başbuğ da AKP gibi bölgedeki ilerici kitle örgütleri ile görüşmeyi reddetti. Son olarak Fethullahçı basın ve Vakit dışındaki İslami basına akreditasyon tanıyan Başbuğ’un, orduyu güçlendirirken AKP ile sert çatışmalara gitmeyeceği anlaşılıyor.

Türkiye seninle utanç duyuyor Belçika maçında, rakip takımın tenik direktörüyle kavga etmesi ve el hareketi yapmasıyla gündeme gelen Fatih Terim’in maç öncesinde de, kendisini eleştiren futbol yazarı Osman Tanburacı’ya telefon açıp küfrettiği açığa çıktı. Tayyip Erdoğan’ın ve Futbol Federasyonu’nun sahiplendiği Terim’in özrü kabahatinden büyük oldu. Tamburacı’dan özür dilemeyen Terim, Belçikalı rakibinden de özür dilemediği gibi futbol kariyerini aşağılamayı tercih etti.

lah’tan Türkiye’de bağımsız gazete ve TV’ler var da, millet gerçekleri oradan öğreniyor” sözleriyle AKP kontrolündeki medyayı bağımsız medya ilan eden iktidar, hoşa gitmeyen gerçeklerden söz edenleri de güdümlü ilan ediyor. Kasımpaşalılıkla diktatörlük arasında salınan “hatipliğini”, iktidarın sunduğu olanaklarla saldırganlığa çeviriyor. Sol değerlere sahip çıkmak da son bir yılın gözde suçlamalarından. Son olarak Atılım gazetesine “İbo-Mahir-Deniz Zafere Kadar İzinizdeyiz” başlıklı köşe yazısı gerekçe gösterilerek “suçu ve suçluyu övmek” ithamıyla dava açıldı.

AKP

çal›fl›yor ‹çki yasa¤› protestosuna polis sald›r›s›

Moda ‹skelesi’ndeki içki yasa¤›na karfl› yaklafl›k bir ayd›r gerçeklefltirilen cuma eylemlerine polis sald›rd›. Eylemleri örgütledi¤i iddia edilen Tonguç Koç hafta boyu polis tacizi ve tehdidine maruz kald›ktan sonra 5 Eylül Cuma günü eylem sonras› gözalt›na al›nd›.

Yobaz›n yine suçu yokmufl! Erdo¤an 16 Eylül Sal› günü partisinin bir etkinli¤inde yapt›¤› konuflma ile Moda’da yap›lan içki yasa¤› eylemlerine cevap verdi. Baflbakan “bu ülkede as›l içki içmeyene bask› var” dedi.

AKP’li belediye yöneticilerinin bikini rahats›zl›¤› Alanya Belediye Meclisi toplant›s›na sokaklarda mayoyla dolaflan turistlerle ilgili tart›flma damgas›n› vurdu. AKP’li baz› üyeler turistlerin sokaklarda mayolu dolaflmas›ndan flikayetçi olurken, AKP'li fiükrü Sadullaho¤lu, mayolu bir kad›n turistten Ramazan ay› oldu¤u için etkilendi¤ini söyledi.

Avukata oruç daya¤› 4 Eylül günü Ankara Barosu avukatlar›ndan Erdal Güzel, "Ramazan’da nas›l sigara içersin. Buras› Ermenistan m›?" diyen dolmufl floförünün sald›r›s›na u¤rad›.


18 Eylül 1 Ekim

2008

‹NSANCA YAfiAM 5

Ölümüne özellefltirme Bir ilkokul ö¤rencisinin kendi okulunda a¤z› aç›k b›rak›lan rögara düflüp ölmesi normal midir? Ya da köylerine okul yap›lmayan dört ö¤rencinin trafik kazas›nda can vermesi kabul edilebilir mi? fiantiye halindeki okullarda bafllayan e¤itim y›l› tesadüf müdür? Yoksa Baflbakan’›n ve Bakan’›n “özel okullardan hizmet sat›n alma” plan›n›n parças› m›d›r? Geçtiğimiz hafta çalan ders zili ile yeni eğitim öğretim yılı başladı. 14 milyon öğrenci ve 662 bin eğitim emekçisi ders başı yaptı. Bu yıl alışıldık gizli kameralı zorunlu bağış skandalı haberlerini bile gölgede bırakan daha korkunç bir manzara ile karşılaşıldı. Hizmetlerin piyasalaştırılması için atılan ilk adım olan hizmet alanının çökertilmesi taktiği eğitimde de uygulandı. Karşı karşıya kalınan tablo eğitimde özelleştirmenin önünü açabilmek için gerçekleştirilen uygulamaların ölümcül sonuçlarını gösterdi. Bu filmi izlemifltik Sağlık alanından oldukça aşina olduğumuz, saatlerce beklenen kuyruklar ve hasta eden hastanelerle tanıdığımız özelleştirmeye kitle desteği kazanma yöntemi eğitimde de karşımızda artık. AKP okulları yetersiz ödenek nedeniyle susuzluk, soğuk ve kirliliğe mahkum ederek, gerekli öğretmen sayısı kadar atama yapmayarak, binlerce köyde okul binası inşa etmeyerek sorunu derinleştiriyor. Sonra da bile bile yarattığı sorunların çözümünü özel eğitim kurumlarına havale ediyor. AKP bir yandan da devlet okullarında velilerden para toplanmasını kaçınılmaz hale getirerek halkı piyasa kurallarına alıştırıyor. Fakat bu korkunç planın korkunç sonuçları var. Geçtiğimiz hafta eğitim görmek için evden çıkan 5 çocuk okulda ve okul yolunda geçirdiği kazalar nedeniyle hayatını kaybetti. İnşaat halindeki onlarca okulda eğitim gören ço-

Aman diyeyim Tayyip, uflaklar›n can› s›kk›n aradeniz uflaklar› arad› beni geçenlerde, Artvin’den Halkevciler. Ne zaman arasalar bilin ki mühim bir mesele vard›r; Karadeniz gibi sert, h›rç›n ve coflkun bir tabiata sahip uflaklar›n can›n› s›km›flt›r yine birileri. “Ender abi, merhaba” diye bafllarlar söze ve siz soluksuz dinlerken onlar›; halka zulmeden, memlekete fenal›k getiren kim bilir hangi alçakça ifle karfl› yapt›klar›n› yapacaklar›n› anlat›rlar. Elimde de¤il, aya¤a kalk›p haz›rolda dinlerim onlar› ben hep. B›rak›p buralar›, oralarda onlarla olas›m geliverir. Onlarla birlikte kavgaya girmeyi isterim; horon teper, tulum çalar, türkü söyler gibidir kavgalar›. Arad›lar beni, “Ender abi, merhaba” dediler ve Tayyip’in iflleri belli ki yine canlar›n› s›km›fl uflaklar›n, onu anlatt›lar bana. Karadeniz’de dolafl›p duran ABD savafl gemileri kan›na dokunmufl uflaklar›n. K›y›s›nda as›rlard›r birarada bulunan onlarca halk›n karn›n› doyuran, yaflam›n›, tarihini ve kimli¤ini belirleyen Karadeniz, bir bar›fl ve kardefllik denizi olmal› oysa. O gemiler gökten inmedi ya Karadeniz’e, bizim karasular›m›zdan bo¤azlar›mdan geçtiler de geldiler, hala da geçip duruyorlar. Sahi kim yol verdi o gemilere? AKP, t›rmanan ABD-Rusya geriliminde ülkemizin ve halk›m›z›n ç›karlar› yerine ABD’ye uflakl›¤›, yine marifet ve memlekete hizmet bellemifl durumda. Karadeniz oldu Amerikan gölü; san›rs›n›z Californiya aç›klar›. AKP oldu Amerikan ufla¤›; san›rs›n›z ABD’nin Kafkasya büyükelçili¤i. Karadeniz uflaklar› da, iflte bu geliflmelere dikkat çekmek için, Borçka Halkevi’nden bir pankart salland›rm›fllar; “ABD; AKP’yi de gemilerini de al, Karadeniz’den defol; Karadeniz ufla¤› Amerikan ufla¤› olmayacak” yaz›yor pankartta. Polis bafllam›fl hemen tacize; indirin o pankart›, yoksa ceza keseriz, dava açar›z, hapse atar›z diye. ‹flte beni bu nedenle arad›lar. “Ne yapal›m?” demediler. “Bu iflin cezas› var m›d›r? Ne kadard›r?” diye sormad›lar. Kesin bir kararl›l›kla “O pankart inmeyecek abi” dediler; “ta ki bütün ABD gemileri Karadeniz’i terk edinceye kadar”. Bak sen flu ifle? Bu ülkeyi ve bu halk›, canlar›ndan çok seven o gençler, ABD bayra¤› m› assalard› Halkevi’nin duvar›na? ABD gemilerini, askerlerini; çiçeklerle mi karfl›lasalard›? O zaman devletin polisi, kaymakam›, valisi onlara madalya m› takacakt›? Baflbakan, Cumhurbaflkan› gelip al›nlar›ndan m› öpecekti? Dua etsinler ki yaln›zca bir pankart asm›fllar, flimdilik. Çünkü Karadeniz’de deliye ak›ll›, ak›ll›ya deli denir. Bir kulaç o gemilerin yan›na yüzüp, Karadeniz’in dibine gönderseler; Amerikan askerlerini hamsi niyetine pilav üstü yapsalar daha m› iyi idi? Aman diyeyim Tayyip, dikkat! Karadeniz uflaklar›n›n can› fena s›kk›n senin bu ifllerine! Bilesin ki, elde silah, üç befl kurufla karanl›k pusulara tetikçi yap›lan o zavall›lardan de¤il; öz ve öz Karadeniz uflaklar›ndan, halk›n yi¤it çocuklar›ndan bahsediyorum. Buraya aç›k aç›k yazal›m, insaniyet nam›na sizi uyaral›m dedik.

K cukların ise can güvenlikleri tehlike altında. Binlerce çocuk okul binası olmadığı için bir o kadarı ise okul olduğu halde öğretmenleri olmadığı için henüz derslerine başlayamadı. fiimdi okullu olduk fiantiyeleri doldurduk AKP’nin yarattığı yıkım tablosundan sadece yerimizin yettiği kadar söz edelim: Ardahan 23 Şubat İlköğretim Okulu birinci sınıf öğrencileri ders başı yaptıklarında öğretmenlerinin olmadığını gördüler. Adana’da OKS sınavı ile TOKİ Anadolu Lisesi’ne yerleştirilen öğrenciler okul inşaatının hala bitmemesi nedeniyle başka bir okulda misafir olarak ders yılına başladılar. Bursa Osmangazi’de Bilge Malcıoğlu İlköğretim Okulu'nun tadilat işlemleri bitmeyince okulun 960 öğrencisi ders başı yapamadı. Erzurum Barbaros Hayrettin Paşa İlköğretim Okulu öğrencileri de benzer biçimde

okullarına gittiklerinde inşaatla karşılaştılar. İstanbul Fatih Mahallesi’nde Eğitim-Sen üyeleriyle beraber kısa bir araştırma yapan Sendika.Org muhabirleri Gazi İlköğretim ve Çapa İlköğretim okullarının halen depreme karşı güçlendirme çalışmaları nedeniyle inşaat halinde olduğunu tespit ettiler. İzmir’in Aliağa ilçesinde köylerinde okul olmadığı için taşımalı sistemle eğitim gören 30’u aşkın çocuk için ise daha vahim bir tablo ortaya çıktı. Kendilerini köyden beldedeki okullarına götüren servis aracının kaza yapması sonucu 4 çocuk hayatını kaybetti, 26 ço-

cuk yaralandı. Kars Kağızman’da Şehit Refik Cesur Pansiyonlu İlköğretim Okulu’nun bahçesindeki foseptiğe düşen 5’inci sınıf öğrencisi Mahsun Karaşal hayatını kaybetti. Okula gönderdikleri çocuklarının öldüğünü öğrenen aile sorumlulardan hesap soracaklarını söyledi. Hükümet niyetini aç›klad› Eğitim sistemi bu yıkım tablosu ve sonu ölümle biten ihmallerle yeni bir yıla başlar-

Fethullah ellerini ovuflturuyor Baflbakan ve Milli E¤itim Bakan›’n›n özel okullardan hizmet sat›n al›naca¤›na dair aç›klamas› herhalde en çok Fethullah Gülen cemaatini sevindirmifltir. Bilindi¤i gibi Gülen cemaati özel okul piyasas›n›n önemli bir bölümünü elinde tutuyor. Cemaate ba¤l› 300 civar›nda özel okul bulun-

du¤u san›l›yor. Dersane piyasas›n›n yaklafl›k üçte ikisini elinde tuttu¤u söylenen cemaate ba¤l› dersanelerinde h›zla okullaflacak sermaye birikimine sahip oldu¤u düflünüldü¤ünde, bu karar›n bir amac›n›n e¤itimin piyasalaflt›r›lmas›, di¤er amac›n›n da gericili¤in yay›lmas› oldu¤u ortaya ç›k›yor.

ken Başbakan adeta dalga geçercesine “eğitim bizim için çok önemli, herşeyin başı” şeklinde açıklamalarda bulunuyordu. Erdoğan ve Milli Eğitim Bakanı Çelik için eğitimin önemi hemen akabinde yaptıkları açıklamalarla anlaşıldı. İki isim 2003 yılında Meclis’te kabul ettirilen fakat Sezer tarafından veto edilen “özel okullardan hizmet alımı” uygulamasını yeniden gündeme getirdi. Başbakan ve Bakan ayrı ayrı yaptıkları açıklamalarda okula gidemeyen 300 binden fazla çocuğumuz yerine, 320 binlik boş

kontenjana sahip özel okulların sorununa çözüm buldular. Devlet okullarına en temel ihtiyaçları için dahi ödenek ayırmayan AKP hükümetinin önerisi binlerce çocuğu, masraflarına devlet bütçesinden karşılayarak özel okullarda okutmak. Hükümet yaratığı yıkımın çaresinin piyasalalaştırma olduğunu iddia ediyor.

Kader demeyelim kolkola yürüyelim E¤itim-Sen’li ö¤retmenler, veliler ve ö¤renciler AKP’nin e¤itimi özellefltirme ataklar›na karfl› omuz omuza veriyor. Okullar›n aç›ld›¤› gün ‹stanbul’da Milli E¤itim Müdürlü¤ü’ne yap›lan yürüyüfl ortak mücadelenin anlaml› bir örne¤i AKP eğitim sistemini çocuklarımızın canı pahasına çökertirken eğitim hakkına sahip çıkan veliler, öğrenciler ve eğitim emekçileri de öfke ile AKP’den hesap soruyor. Bitmek bilmeyen tadilatlar, açılamayan okullar, paralı eğitim uygulamaları, öğretmen yetersizliği, gerici müfredat, eğitimcilerin güvencesiz çalış-

Metrobüs soygununu aklamayalım

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 77 günde bitirmekle övündüğü “büyük hizmeti” Metrobüs’ün faturası halka çıkarıldı. Metrobüs hattının etrafındaki bölgelerden Mecidiyeköy’e otobüs seferlerinin kaldırılması sonucu bölge halkı iki vasıta kullanmak zorunda kaldı. Aktarma ücreti hesaba katıldığında E-5 civarında oturan ancak E-5’e yürüyerek ulaşması

tırılması eğitim hakkı mücadelesinin bileşenlerini eylemde buluşturdu. Okulların açıldığı 8 Eylül Pazartesi günü Eğitim-Sen İstanbul şubelerinin çağrısı ile sorunun farklı muhattapları seslerini duyurmak için biraraya geldi. AKP’nin yıkım politikalarını aklamak ve çocuklarının canını sadaka olarak gör-

mümkün olmayan yüzbinlerce insan için ulaşım fiilen yüzde 50 zamlanmış oldu. Farklı semtlerden Mecidiyeköy’e ulaşan hatların kaldırılması sonucu binlerce kişi daha önce tek vasıtayla karşıladıkları ulaşım ihtiyaçlarını iki vasıta ile karşılayacak. Belediye’nin bu kurnazlığına karşı ulaşım hakkı mücadelesi için yola çıkılmalı.

mek yerine eğitim hakkına sahip çıkan 100’e yakın insan, Beyazıt otobüs duraklarından Cağaloğlu’nda bulunan İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne yürüdü. Yol boyunca yaptıkları konuşmalar ve attıkları sloganlarla eğitim hakkına sahip çıkma çağrısı yapan eylemciler yürüyüşlerinin ardından Cağaloğlu’nda yaptıkları

basın açıklaması ile eylemlerini sona erdirdiler. Eylemde Eğitim-Sen şubeleri adına Eğitim-Sen 7 No’lu Şube Başkanı Azim Şamiloğlu, veliler adına Gülseven Çetin ve lise öğrencileri adına Genç Umut temsilcisi birer konuşma yaptılar.

Halk su derdinde

siyasiler rant!

Reform başlamadan çöktü

www.halkinsesigazetesi.net iletisim@halkinsesigazetesi.net 15 günlük Yayg›n, Süreli, Türkçe yay›nd›r.

n

Sosyal Güvenlik Reformu daha uygulamaya geçmeden çökme sinyalleri verdi. Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı Acar geçen yılın ilk 7 ayına göre bu yıl kurumun ilk 7 aylık harcamasının %24.9 oranında arttığını belirtti. İlaç ve tedavi masraflarının büyük bölümünü oluşturduğu harcamaların artışı, daha önce bu konuda uyarıda bulunan sağlık emekçilerini haklı çıkartırcasına koruyucu

sağlık hizmetlerinin tasfiye edilmesine bağlanıyor. Koruyucu önleyici sağlık hizmetlerinden yoksun kalınması ve tedavi edici hizmetlere yönelen AKP’nin sağlıkta yıkım programı daha uygulamaya başlanmayan sistemi krize soktu. Kurum başkanının açıklamaları mevcut prim sistemi ile sosyal güvenlik harcamaları-

nın karşılanmayacağı tezini güçlendirerek GSS’nin bir an önce uygulanmaya başlanması niyeti taşıyor. Fakat ortaya çıkan manzara sağlık örgütlerinin daha önce işaret ettiği tehlikelerin haklı olduğunu gösteriyor.

Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Umar KARATEPE n

Telefon-Faks 0 212 245 90 37 n

‹ki buçuk ayd›r Ankara Büyükflehir Belediye Baflkan› Melih Gökçek ile ‹zmir Büyükflehir Belediye Baflkan› Aziz Kocao¤lu aras›nda su savafllar› yaflan›yor. ‹ki baflkan da birbirlerinin yönetimi alt›ndaki kentlerde yaflanan su kirlili¤ini gündeme tafl›yor. Kent sular›nda ortaya ç›kan tehlikeli boyuttaki a¤›r metal oranlar›n› birbirlerinin elini zay›flatmak için çarflaf çarflaf yay›nl›yorlar. Ankara ve ‹zmir’de halk kirlilik nedeniyle içecek su bulamazken iki flehrin belediye baflkan› da bir di¤erini zay›flatmak için en temel insan ihtiyac› olan suyu siyasal bir rant arac›na çevirdiler. ‹flin özü flu:Tencere dibin kara, suyun benimkinden kara...

Adres Tomtom Mah. Örtmealt› Sk. 6/3 BEYO⁄LU/‹STANBUL n

Basıldığı Yer Taflbask› Matbaac›l›k Yay. ve Amb. San. Tic. Ltd. fiti. Bask› Tesisleri Kocaeli/‹zmit (0 262 335 28 95)


18 Eylül 1 Ekim

6 K‹BELE E⁄‹T‹M-SEN’DEN SEMPOZYUM K‹TABI

Çal›flan kad›nlar›n sosyal haklar› E¤itim-Sen’den Elif Akgül Atefl ve Handan Ça¤layan’›n haz›rlad›¤› “E¤itim ve Bilim ‹flkolunda Çal›flan Kad›nlar›n Sosyal Haklar› ve ‹fl Güvencesi” adl› kitap ç›kt›. 12-13 Ocak 2008 tarihinde ayn› bafll›k alt›nda düzenlenen sempozyumda sunulan bildirilerden oluflan kitap E¤itimSen Yay›nlar› aras›nda yer al›yor. Kitab›n önsözünde yeni-liberal ekonomi politikalar›n›n yaflam›n çeflitli alanlar›ndaki etkilerinin her gün daha fazla hissedildi¤i belirtiliyor.

‹RAN’DA ÇOK EfiL‹L‹K YASALAfiIYOR

8 AYDIR TUTUKLUYDU

‹ZM‹R’DE 8 MART YARGILANIYOR

Kad›nlar çok efllili¤e karfl› eylemde

Meryem Özsö¤üt tahliye edildi

Kad›nlar duruflmaya ça¤r›l›yor

‹ran, erkeklerin ilk efllerine sormadan birden fazla evlilik yapmas›n›n yolunu açan yasa tasar›s›n› tart›fl›yor. Kad›n haklar› savunucular› ise tasar›ya karfl› ç›k›yor. Kad›nlar›n efllerinden izin almadan çal›flamad›¤› ve yurtd›fl›na ç›kamad›¤› ‹ran’da, meclisin gündemine gelen son tasar› tepkilere yol açt›. Gelen tepkiler üzerine Meclis Baflkan›, tasar›n›n bu hafta genel kurulda gerçekleflmesi beklenen oylamas›n› erteledi ve tekrar tart›fl›lmak üzere yasay› haz›rlayan komiteye geri gönderdi. Bu durum kad›n haklar› savunucular›n› biraz rahatlatsa da tasar›n›n her an yeniden gündeme gelebilece¤i ihtimali üzerinde duruluyor.

Ankara’da bir bas›n aç›klamas›na kat›ld›¤› için evi bas›larak gözalt›na al›nan ve ard›ndan tutuklanarak cezaevine koyulan Sa¤l›k Emekçileri Sendikas› (SES) merkez yürütme kurulu üyesi Meryem Özsö¤üt sekiz ay sonra serbest b›rak›ld›. SES bir aç›klama yaparak Özsö¤üt’ün tutuklulu¤u s›ras›nda imza kampanyas›na destek veren herkese teflekkür etti.

‹zmir’de yap›lan 8 Mart Dünya Kad›nlar Günü eyleminden dolay› tertip komitesine ve konuflmac›ya dava aç›ld›. ‹lk duruflma 3 Aral›k günü ‹zmir 8. A¤›r Ceza Mahkemesi’nde yap›lacak. ‹zmir’deki kad›nlar 8 Mart’ta oldu¤u gibi 8 Mart’›n yarg›land›¤› gün de sokaklarda olacaklar.

Reform de¤il hak gasp› AKP’nin sa¤l›kta “dönüflümünün” ve 1 Ekim’de yürürlü¤e girecek olan GSS Yasas›’n›n kad›nlar›n sa¤l›k hakk› ve özellikle sa¤l›k çal›flanlar› üzerindeki etkileri hakk›nda Cerrahpafla T›p Fakültesi’nden bir sa¤l›k çal›flan› ile söylefltik 1 Ekim’de yürürlüğe girecek olan Genel Sağlık Sigortası Yasası üzerine sağlık emekçisi Dilek Akal’la söyleştik. Kibele: Merhaba, kendinizi tan›t›r m›s›n›z? Yaklaşık 10 yıldır Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi bölümünde hemşire olarak çalışıyorum. Kibele: AKP hükümeti döneminde uygulanmaya bafllanan “sa¤l›kta dönüflüm program›” sizin çal›flma hayat›n›z› nas›l etkiledi? Sosyal devlet kırıntıları bu iktidara kadar vardı, ancak bugün sağlık hizmeti tam anlamıyla paralı hale geldi. Sağlık çalışanlarının istihdam politikaları iş yükümüzü her geçen gün daha da artırdı. Eksik personelle çalıştırılmamızdan dolayı gece nöbetleri ve vardiyalar arttı. Özellikle seçim öncesi üniversite hastanelerinin SKK hastalarına bakmaya başlamasıyla beraber hasta sayımız arttı. Ancak bu artışla doğru orantılı olarak çalışan sayısı artırılmadı, doğallığında baktığımız hasta sayısı arttığından iş yükümüz de arttı. Hastanelere yeni kadrolu personel atanmadığından taşeron çalıştırma sistemi iyice yaygınlaşmaya başladı. Taşeronda çalıştırılan meslektaşlarımız güvenceli çalışabilmek

ması ve özlük haklarını kullanabilmesi için uyguladığı mevzuat daha da zorlaştırıldı. Bu hükümetten önceki dönemde bu mevzuat bu kadar zor değildi. Sağlık çalışanları gerçek anlamda riskli ortamlarda çalıştırılıyor. Örneğin, kemoterapi gibi tedavilerde ciddi anlamda riskli ortamlara çalıştırılmamıza rağmen koruyucu tedbirler yetersiz kalıyor. SSGSS ile emeklilik yaşı yükseltildi. Çok ağır koşularda çalıştırılan sağlık emekçileri 65 yaşına geldiklerinde ciddi anlamda yıpranmış olacaklar. Bizlerin bu yaşta nitelikli bir sağlık hizmeti üretmemiz söz konusu değil bence. Kibele: Çok teflekkür ederiz...

için KPSS atamaları veya özel hastanelerde çalışmayı tercih ettiklerinden sürekli bir sirkülasyon söz konusu. Yetişmiş sağlık işçileri başka işler bularak ayrılıyorlar. Oysa sağlık hizmetinin sürekliği esas. Onlara da hak veriyoruz tabii. Taşeronda şirketler aracığı ile istihdam edildiklerinden, her an işten çıkartılma tehlikesinde çalıştıklarından bir şekilde atanarak bu sistemden kurtulmaya çalışıyorlar. Kibele: Sa¤l›k emekçileri ola-

rak bu yaflananlar sizin sa¤l›¤›n›z› nas›l etkiliyor? Sağlık çalışanları sağlıksız koşularda çalıştırılıyorlar. Var olan sosyal haklarımız sürekli törpüleniyor. Örneğin kendi yaşadığım sağlık sorunumu çözme konusunda ciddi sıkıntılar yaşıyorum. Tek bacağım felçli. Ancak bu özrümün yasal sınırlamalarla takılarak bir takım haklardan yararlanmam engelleniyor. Maliye Bakanlığı’nın özürlülerin çalıştırıl-

Taciz ve Tecavüze Son ‹nisiyatifi kuruldu

Ya zay›fs›n ya da kad›n de¤ilsin Moda dünyas› bir yandan güzelli¤i s›f›r beden olmakla eflde¤er tutup öte yandan karfl› kampanyalar örgütlerken, olan kendini ölüm diyetlerine mahkum eden kad›nlara oluyor. S›f›r beden olma yar›fl›nda hayat›n› kaybeden kad›nlar›n say›s› artarken zay›fl›k bask›s› gerilemiyor Günümüzde aşırı zayıflık hastalığı olarak bilinen ve sıfır beden olma arzusunun yol açtığı yeme bozukluğu “anoreksiya nevroza” hala can almaya devam ediyor. İster güzellik kalıplarının dayatması diyelim, ister genç kadınların bedenlerine hükmetme arzusu, zayıflık hastalığı zengin yoksul ayırt etmeden kadınların hayatına kastetmeye devam ediyor. Doktor Muzaffer Kuşhan’ın zayıflama kampına katılan 19 yaşındaki Dila Kurt bu kurbanlardan sadece biri. Dila kampta 1,5 ayda 98 kilodan 84 kiloya indi. Ailesi kendisini ziyaret ettiği gün ise kalp krizi geçirdi ve hayatını kaybetti. 19 yaşındaki Dila Kurt'un kalp krizinden ölmesinden sonra başlatılan soruşturmaya göre Muzaffer Kuşhan'ın sahip oldu-

2008

ğu yerin ne güzellik merkezi ne de sağlık kuruluşu ruhsatı bulunuyor. Yine birkaç gün sonra Tekfen Holding Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Ayşe Leyla Akçağlılar 50 yaşında vefat etti. Butterfly çikolatalarının ve pastanesinin sahibi de olan Akçağlılar, 21 yıl süren diyeti sonucu böbreklerini kaybetmiş, 2007 yılında kuzeninin böbreğiyle yeni hayatına başlamıştı. Anoreksiya hastası olan Leyla Akçağlılar, dört yemek ve tatlı kitabı da yazdı. Leyla dönemin en popüler mankenlerinden sıfır beden Twiggy’ye özenmiş ve Paris’te ailesinden bağımsız olarak başladığı yaşamına bedenini kontrol etmekle başlamış, 21 yıl boyunca su bile içmeden sadece salata yemişti.

Cinsel şiddete maruz kalan ve buna yönelik politika yapmak isteyen kadınlar biraraya gelerek “Taciz ve Tecavüze Son İnisiyatifi”ni oluşturdular. Amargi ile eşgüdümlü çalışan inisiyatif cinsel şiddete uğramış/uğrayan kadınların biraraya gelerek mücadele etmesini amaçlıyor. İnisiyatif’in tanıtım yazısında şunlar söyleniyor: “Dünya üzerinde anlatılmayan ve gerçekleştiği ne kurban ne suçlu ne de toplum tarafından kabul edilmeyen ve görmezden gelinen bir suç var; tecavüz. Her 6 dakikada bir kişi tecavüze uğruyor. Her 4 kadından 1 tanesi hayatı boyunca en az bir defa tecavüze ya da cinsel istismara maruz kalmaktadır. Tecavüze uğramak neredeyse bütün kadınların en büyük korkusudur. Ve bu korku davranış ve yaşam pratiklerine şekil vermektedir. Tecavüz bir insana haddini bildirmek, ayağını denk almasını sağlamak için ya da tamamen kontrol altında tutulmasını sağlamak amaçlı yapılmış çok açık bir uyarı ya da had-

dini fazlasıyla aşmış bir insana bunu tekrarlamaması amaçlı verilen bir cezadır. Bu cezaya layık görülmek için kadın olmak, eşcinsel olmak, çocuk olmak, devrimci olmak, bekâr olmak, kocanla ya da sevgilinle seks yapmayı istememek, mini etek giymek, işveli gülmek ya da âşık olmak yeterlidir. Bir yok etme eylemidir. Ama asla cinsel bir eylem değildir. Cinselliğin silah olarak kullanıldığı bir şiddet suçudur. Unutma bedenimiz bize ait. Biz kötü olan hiçbir şey yapmadık, dahası bize yapılan iğrençlikleri kabullenmek zorunda değiliz. Çünkü biz insan olduğumuz için değerliyiz. Bu bir insanlık ayıbıdır ve artık insanlar bununla yüzleşmeli. Cezalandırılmaları gerekli. Ancak susarsak bu vahşet asla bitmez. Yeter ki susma, susmayalım. Yeter ki korkma, korkmayalım.”

S›d›kalar isyana, haklar›n› almaya! Semra OCAK Halkevleri ‹stanbul fiube Baflkan›

Mizah çizeri Atilla Atalay taraf›ndan hayat verilen, mizah dergilerinden, kitap ya da dizilerinden tan›d›¤›m›z, “evde kalm›fl”, tahsili olmayan ama çok okumufl, yoksul ve entelektüel, esprili S›d›ka’n›n, “kenar”›ndan yürüttü¤ü varolufl mücadelesi, bugünlerde ülkede say›lar› milyonlar› bulan S›d›kalar›n hareketine esin kayna¤› oluyor. Sosyal Güvenlik ve Genel Sa¤l›k Sigortas› “reformlar›”yla, “üç çocuk do¤urun” fermanlar›yla, “eve dönüfl yasas›” diye tabir edilen istihdam paketiyle haklar› gasp edilip evde kocaya, babaya ba¤›ml› k›l›nan kad›nlar, haklar›n› almak için, bulunduklar› kenarlar›, köfleleri terk edip biraraya geliyorlar. SSGSS yasas›na, istihdam paketine karfl› eylemlerle, Novamed’deki kad›n iflçilerin direnifliyle hareketli bir y›l geçiren, 8 Mart’larda tüm ülkede AKP’nin kad›n ve emek düflman› politikalar›na karfl› yürüyen Halkevci kad›nlar, ezilen, yoksul ama yarat›c› ve bafl e¤meyen S›d›kalar olarak, 2 Kas›m’da AKP’yi aklamay›p haklamak üzere harekete geçiyor. Çünkü kad›nlar›n yüzy›llard›r verdi¤i yurttafl olma savafl›m›n›n temel insan hakk› gasplar›na karfl› bir mücadele olarak sürdü¤ü günümüzde, AKP’nin yasal düzenlemeleri, varolan kazan›m k›r›nt›lar›n› bile yokederken, Cumhuriyet’in par›lt›l› simgesi, “ulusun kurucu kimli¤i” kad›nlar›, y›llard›r sürdürdü¤ü insan yerine konulma savafl›nda 1-0 yenik duruma düflürüyor. GSS’ye göre 18 yafl›n› doldurmufl (ö¤renci ise 25), iflsiz ve evlenmemifl kad›nlar›n, sa¤l›k hizmetini ancak babas›n›n prim ödemesi flart›yla almas›n›n, ikisinde de para yoksa hiç hastaneye gidemeyecek olmas›n›n yurttafll›ktan ç›kar›lmakla ayn› anlama geldi¤i aflikar… Yani herkesin eflit do¤du¤u ve yaflad›¤›, zulme karfl› direnme hakk› ile tan›mlanan yurttafll›k kavram›, kad›nlar için eflitlik de¤il ikinci cins olma, fliddeti görünce direnmeme, susma, saklama prati¤i olarak yaflan›yor. Ve bu pratik kad›nlar›, toplumun di¤er yoksul, iflsiz, fliddete u¤rayan kesimlerinden bir kerte daha avantajs›z konumda yakal›yor. Krefl hakk›, çal›flma hakk›, sa¤l›k hakk› gasp edilirken, kad›nlara evin yolu gösterilirken, biz de bulundu¤umuz köfleden, tüm haklar›m›z› ve taleplerimizi dile getirece¤imiz “fiart”› yazmaya koyulduk. Ancak S›d›ka gibi dertleflmek için günlü¤ümüze de¤il, meydanlarda ba¤›ra ba¤›ra okuyaca¤›m›z büyük ka¤›tlara yazaca¤›m›z “Kad›nlar›n Yurttafll›k fiart›”, eylemlerimizin k›lavuzu olacak. 2 Kas›m’da Ankara’da ve öncesinde kentlerin meydanlar›nda, sokak aralar›nda, ev sohbetlerinde dile getirece¤imiz “fiart”, e¤itim, çocuk bak›m›, çal›flma, insanca muamele görme, fliddetten uzak yaflama hakk›m›z›n simgesi olacak. Ve slogan›m›z› hep birlikte ezberleyecek, ba¤›raca¤›z. S›d›kalar isyana, haklar›n› almaya.

Diyarbak›rl›lar anadilde sa¤l›k istiyor Diyarbak›r Ba¤lar Belediyesi’nin Ana Çocuk Sa¤l›¤› Merkezi’nde yapt›¤› ankette ortaya ç›kan sonuç kad›nlar›n kendi anadillerinde sa¤l›k hizmeti istedikleri oldu Diyarbakır'ın Bağlar İlçesi'nde faaliyet yürüten Ana Çocuk Sağlık Merkezi (AÇSM) 272 kadınla yaptığı ankete göre kadınların yüzde 65’i Kürtçe sağlık hizmeti, yüzde 32'si ise uzman doktor istedi. Yüzde 49’u evde Kürtçe, yüzde 14’ü ise Türkçe konuştuğunu belirten kadınlardan 1215 yaş arası evlenenlerin oranı yüzde 22, 16-18 yaş arası yüzde 34, 18-25 yaş arası yüzde 44 çıktı. “Doğumlar arası kaç yıl var?” sorusuna 2 yıldan az cevabını verenlerin oranı yüzde 38, 2 yıldan fazla cevabını verenler oranı ise yüzde 62 çıktı. Ankette, herhangi bir sağlık kurumun-

da doğum yaptıklarını belirtenlerin oranı yüzde 41, evde doğum yapanların oranı yüzde 31 çıkarken, yüzde 36’sı düşük veya kürtaj yaptığını, yüzde 50'si aile planlamasına uyduğunu, yüzde 50’si ise bunu kabul etmediğini belirtti. Anket sonucunu değerlendiren hekimler “Aile ortamında sorunlar yaşayan kadınların hekimlere eşleri ile birlikte yani tercüman kullanarak gidiyorlar. Ancak bu da yeterince rahat konuşamamaları sorununu beraberinde getiriyor” dediler.


18 Eylül 1 Ekim

2008

EMEK 7

Biliflim emekçileri örgütleniyor

S›n›f bilinçli e¤itim

Ford Otosan’da iflçi k›y›m›

Aile hekimli¤inin boyas› döküldü

256 IBM Türk çalışanı, toplusözleşme hakkı ve ücretlerinde iyileştirme istedi. Tez-Koop-İş’te örgütlenen bilişim emekçileri mücadelelerini duyurmak ve deneyimlerini paylaşmak için Yıldız Teknik Üniversitesi'nde, 5 Eylül’de "Bilişim Sektöründe Örgütlenme" başlıklı bir panel düzenlediler. Panele konuşmacı olarak, Cumhuriyet gazetesi çalışma hayatı yazarı Şükran Soner, Uni Global Sendikası IT Örgütlenme Başkanı Gerhard Rohde, LBC Sendikası IT Örgütlenme Yöneticisi Cohen Dries, Tez-Koop-İş Sendikası Başkanı Gürsel Doğru ve EMO İstanbul Şube Başkan Yardımcısı Kurtuluş Kaya katıldılar.

Makine Mühendisleri Odası ve Halkevleri Derince İşçi Komisyonu tarafından mesleki eğitim kursu düzenlendi. Gemi İnşaa ve Teknik Resim Okuma konusunda düzenlenen kursun sonunda katılan işçilere sertifika verildi. Gölcük Askeri Tersane'sinde teknik resim konusunda uzman Basri Çelik tarafından 20 gün boyunca yoğunlaştırılmış biçimde verilen kurslar sonunda 10 işçi sertifika aldı. İşçilerin sorunlarına yönelik çalışmalarına devam edecek olan Derince İşçi Komisyonu, Ramazan ayından sonra da MMO ile ortaklaşa yeni mesleki eğitim kursları vermeye devam edecek.

2007 yılını ihracat şampiyonu olarak kapatan Ford Otosan ‘kriz’ gerekçesiyle bin işçiyi işten attı. Türk Metal Sendikası ve Ford yetkilileri işçilerin gönüllü olarak çıktığını söylerken, işçiler zorla işlerinden edildiklerinin altını çiziyorlar. İşçiler yıl içinde 100 milyon dolar civarında yatırım yapmayı planladıklarını açıklayan Ford Otosan’ın yeni yatırım ve kapasite artışı açıklamalarına karşın “kriz” gerekçesi ile işçi çıkarmalarının inandırıcı olmadığını belirttiler. İşçiler, Türk Metal’in kendilerini savunmamakla kalmadığını belirterek, atılacak işçilerin listesini işverenle ortaklaşa hazırladığını iddia ettiler.

Adana’da 20 Mayıs’ta uygulanmaya başlayan Aile Hekimliği’nin sonuçları SES Adana Şubesi tarafından bir raporla açıklandı. Şube Başkanı Dr. Mehmet Antmen’in sunduğu raporda, uygulamayla sağlık emekçilerinin ekonomik ve sosyal haklarının tırpanlandığı, uygulamanın özünün güvencesizleştirme olduğu; yurttaşlara vaat edilen iyileştirmelerin hiçbirinin gerçekleşmediği ortaya konuldu. Uygulamada hekimler ve diğer sağlık personeli arasında ayrımcılığa gidildiği, ilk etapta “rüşvet”i andıran iyileştirmeler yapılırken, ücretlerinin düşürüldüğü bunun ise yoğun istifalara yol açtığı bildirildi.

F›nd›kç›n›n AKP bask›n› kobirlik Genel Başkanı’nın bürosunun da aralarında bulunduğu bazı işyerlerinin camlarını kırdılar. Hükümet aleyhine sloganlar atan üreticiler, ilçe merkezinde oturma eylemi yaptılar. AKP’yi yumurtaladılar, 29 gözaltı: Yine Kocaali ilçesinde Cuma namazı çıkışı AKP binasına yürüyen üreticiler hükümet aleyhine slogan attılar, parti binasını yumurtaladılar. Eyleme müdahale eden polis 29 üreticiyi gözaltına alarak tepkileri engellemeye çalıştı. Fındıklarını yaktılar, ağaçlarını kestiler: “Açıklanan fındık fiyatını memnuniyetle karşılıyoruz. Bu fındık tarihinde bir reformdur” diyen İstanbul Fındık İhracatçıları Birliği’nin

sevindiği fiyata üreticiler birçok yerde fındıklarını yakarak, fındık ağaçlarını keserek cevap verdiler. Bulancak’ta miting düzenlendi: Giresun’un Bulancak ilçesinde ise Fındık-Sen, Giresun Ziraat Odası ve GESOB’un öncülüğünde ‘Emeğimize ve fındığımıza sahip çıkalım’ mitingi düzenlendi. Yaklaşık 2500 üreticinin katıldığı mitingde kürsü üreticilerindi. Üreticinin derdi başka, GESOB’un derdi başka: Mitingin düzenleyicileri arasında bulunan Giresun Ziraat Odası ve GESOB Başkanları miting alanına geldiklerinde evdeki hesaplarının tutmayacağını anlayınca mitinge desteğe gelen ÖDP Genel Başkanı Ufuk

Uras’ı bahane ederek provakasyon yaratmak istediler. Kontrgerillacı Veli Küçük’e yakınlığı ile bilinen GESOB Başkanı Ali Kara ve GZO Başkanı Özer Akbaşlı, üreticiler tarafından alandan kovuldu.

Çürük kokusu

Çapa iflçisi yürüyor ‹flten at›ld›klar›ndan beri hastane içinde direnmeye devam eden iflçilerin eylemleri sürüyor

Sendikal bürokrasideki çürüme saklanam›yor. Yol-‹fl Sendikas›’nda su yüzüne ç›kan skandallar, Türk-‹fl bürokrasisinin h›rs›zl›¤› bir “hak” haline getirdi¤ini gösterdi Yol-İş yolsuzluk iddiasıyla sarsıldı. Sendikanın Denetim Kurulu’nun raporuna göre Başkan Fikret Barın ve yöneticilerin büyük bölümü yılın 365 günü Ankara dışında görevdeymiş gibi harcırah

ve toplamda 250 bin YTL’yi bulan faizsiz ücret avansları almışlar; gündelik giderlerini sendikaya fatura etmişler; fahiş fiyatlarla hizmet alımı yapmışlardı. Raporda, yolsuzluğun mevcut yöneticilerle sınırlı olmadığı, Türk-İş hiyerarşisini de içine aldığı görüldü. Milletvekili olarak Türk-İş’teki görevinden ayrılan Bayram Meral’e oğlu üzerinden maaş bağlandığı, lüks otomobil “hediye” edildiği; eski Türk-İş Genel Başkanı Salih Kılıç’a 5 bin YTL “danışmanlık” ücreti bağlandığı ortaya çıktı. Meral ve Kılıç, hak etmemelerine rağmen aldıkları bu ücretleri “cansiperane” bir biçimde savundular.

Cerrahpafla, ‹stanbul Üniversitesi T›p Fakültesi, Difl Hekimli¤i, Onkoloji ve Kardiyoloji Enstitüsü‘nde çal›flan temizlik iflçilerinin iflten at›lmalar›n› protesto eylemleri sürüyor. Günde 10-12 saatlik çal›flma flartlar›ndan kurtulmak, insanca bir çal›flma hakk› kazanmak için Belediye-‹fl Sendikas›’na üye olmalar›ndan dolay› iflten at›lan iflçiler, 10 Eylül’de Çapa Hastanesi içinde ve Taksim’de yürüyüfl yapt›lar. ‹flçiler hastane içindeki yürüyüflün ard›ndan Beyo¤lu Tünel Meydan›‘na geldiler ve Galatasaray Lisesi önünde bir bas›n aç›klamas› yapmak istediler. Polis barikat›yla karfl›laflan iflçiler Tünel’den Galatasaray Meydan›’na kadar pankartlar›n› açmadan bir yürüyüfl yapt›lar. Galatasaray Meydan›’ndaki bas›n aç›klamas›nda s›k s›k “Rektör flafl›rma sabr›m›z› tafl›rma”, “Sendika hakk›m›z engellenemez” sloganlar› at›ld›. Yap›lan aç›klamada at›lan iflçiler tekrar ifle al›nana kadar eylemlerin sürece¤i vurguland›

Türk-İş’te sürmekte olan iç mücadelelere paralel olarak önümüzdeki günlerde bu konfederasyona bağlı sendikalardaki yozlaşmanın değişik unsurlarının da gündeme gelmesi bekleniyor.

Güvencesizlik ölüm getiriyor

Yargı çalışanlarına adalet

Güvencesiz çal›flman›n son 15 günlük bilançosunda ifl kazalar› sonucu 10 iflçinin ölümü ve 85 iflçinin yaralanmas› var

Yeni adli yıl 8 Eylül’de açılırken yalnızca şatafatlı açılış törenleriyle karşılanmadı. Yargı işkolunun emekçileri yeni adli yılı protesto gösterileriyle karşıladılar. Başta Ankara, Kocaeli ve İstanbul olmak üzere birçok ilde BES üyesi yargı emekçileri alanlara çıktı. BES, Ekim ayında Adalet Bakanlığı ile yapılacak Kurum İdare Kurulu top-

İşçiler güvencesiz çalışmanın bedelini canlarıyla ödemeye devam ediyor. Son 15 gün içerisinde biri çocuk işçi olmak üzere 10 işçi iş kazaları sonucu öldü. 85 işçi ise yaralandı. Kocaeli’nde taşeron bir inşaat firmasında güvencesiz olarak çalıştırılan 15 yaşındaki Şahin Ocakcı, çalıştığı inşaatın 5. katından düşerek öldü. “Kazalarda” ölen diğer işçilerin ikisi yine tersane işçileri iken beşi mevsimlik tarım işçisi, ikisi madenci. TÜİK’in raporuna göre güvencesiz çalıştırma iş sağlığı ve güvenliğini olumsuz etkiliyor. Son bir yılda çalışan her yüz işçiden 2,9’u iş kazasına uğruyor. Son günlerde kot taşlama işçilerinin ölümleriyle dikkatleri çeken meslek hastalıklarının oranı ise aynı rapora göre her yüz işçide 3,7. Gitgide artan bu oranlar kapitalizmin ülkemizde alabileceği en vahşi hallerin birer göstergesi olarak algılanmalı ve güvencesiz çalışma karşısında yeni mücadele dinamikleri geliştirilebilmelidir.

Tufan SERTLEK Dev Sa¤l›k-‹fl Genel Sekreteri

AKP’nin f›nd›kta bu y›l uygulad›¤› kademeli fiyat art›fl› ve kilo bafl›na 4 YTL olarak verdi¤i fiyat, üreticiyi çileden ç›kard›. Tüccar karfl›s›nda zor duruma düflen üreticiler tepkilerini do¤rudan AKP’ye yönelttiler Üretici uluslararası yolu trafiğe kapattı: Ortalama maliyeti 4 YTL olan fındığın piyasada fiilen 2 YTL’ye düşmesine tepki gösteren Düzce Gümüşovalı üreticiler, traktörleriyle D-100 karayolunu trafiğe kapattılar. Daha sonra araç konvoyu oluşturan üreticiler Gölkaya Kavşağı’na kadar tek şeridi işgal ettiler. AKP binası taşlandı, tabelası parçalandı: Sakarya’nın Kocaali ilçesinde ise yaklaşık 2 bin üretici AKP ilçe binasına yürüdü. Üreticiler, binanın camlarını taşladı, partinin tabelasını parçaladı. Polis, parti binasına giren üreticilere biber gazıyla saldırdı. Üreticiler daha sonra ilçe merkezine yürüdü. Bu sırada Ziraat Odası ve Fis-

Din ve ahlak bilgisi

Yeni adli y›l› alanlarda karfl›layan yarg› çal›flanlar›, Ekim ay›nda yap›lacak olan Kurum ‹dare Kurulu toplant›lar› için haz›rl›klar›n› sürdürüyorlar lantılarını hedef alan bir mücadele sürecini başlattı. Emekçiler, hakim ve savcıların dışında kalan yargı çalışanlarının kötü çalışma koşullarını sergilediler. Kadro verilmemesi nedeniyle işkolundaki aşırı iş yükünden en fazla etkilenen emekçiler, açlık sınırının altında ücret aldıklarını vurgulayarak bu koşullara karşı mücadelelerini

yükselteceklerini ilan ettiler. İstanbul’da Çağdaş Avukatlar Grubu adına bir açıklama yapan Kemal Aytaç da mevcut müdafilik sistemini eleştirdi ve kolluk güçlerinin avukatlara yönelik saldırılarının son dönemde yoğunlaştığını vurguladı.

Şoförler yılmadı

Makinistler eylemde

Bursa’da sar› otobüslerin floförlerinin iflten at›lmas› 100. gününü doldurmas›na ra¤men direnifl hala sürüyor

Adana’da eylem yapan makinistler ölmek, öldürmek istemiyorlar, sadece insanca çal›flma koflullar› istiyorlar

Bursa'da ana işverenin Bursa Büyükşehir Belediyesi olduğu sarı otobüslerde sendikal örgütlülük sonrası taşeron tarafından işten atılan şoförlerin direnişleri 100 günü aştı. İşten çıkarılmalarının 100. günü olan 8 Eylül’de bir eylem yapan TÜMTİS’li şoförler, sorun çözülünceye dek eylemlerini sürdüreceklerini vurguladılar. İşten çıkartılan şoförlerin ailelerininde katıldığı eylemde TÜMTİS Genel Sekreteri Gürel Yılmaz ve Bursa Şube Başkanı Ahmet Gül-

Adana Tren Garı’nda görevli TCDD 6. Bölge Müdürlüğü makinistleri, çalışma koşullarına tepki gösterdi. 4 Eylül’de eylem yapan makinistler, “Ölmek öldürmek istemiyoruz”, “İnsanca çalışmak istiyoruz” diye slogan attı. Son dönemde hazırlanan tren harekât programlarında, istasyonların kapasitesinin ve personel sayısının gözetilmediğine dikkat çeken Türk Ulaşım Çalışanları Sendikası (TUS), Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası (BTS) ve De-

lü birer konuşma yaptılar. Bursa Belediye Başkanı ve Bursa Valisi’ne yüklenen TÜMTİS’liler otobüslerde çalışan işçilerin sorununun kentin sorunu olduğunu fakat Vali’nin kendilerine randevu bile vermediğini söylediler. Polis ablukası altında gerçekleşen açıklama esnasında işçiler "İş ekmek yoksa barış da yok", "Yaşasın sınıf dayanışması" sloganlar attı.

miryolu Makinistleri Derneği üyeleri TCDD 6. Bölge Müdürlüğü’nü protesto etti. Makinistlerin üzerine fazla iş yükü bindirildiğine dikkat çeken eylemciler, sorunlarına çözüm bulunmasını istedi. Adana Garı önünde toplanarak slogan atan göstericiler adına açıklama yapan BTS Adana Şube Başkanı Tonguç Özkan, makinistlerin bazı durumlarda 15-20 saat çalıştırıldığını kaydetti.

Deniz Feneri Derne¤i’nin yolsuzluklar› dinsel siyaset-ticaret yapan çevrelerin yapt›klar› ilk olay de¤il. Hemen akl›ma gelen Bosna’da k›y›ma u¤ram›fl müslümanlara yard›m amac›yla toplanan paralar› Refah Partisi’nin cebe indirmesi, Y‹MPAfi olay›, ‹hlas Holding facias›... ‹nsanlardan dine hizmet eden ifller yapaca¤›z diye dünyan›n paras›n› toplay›p sonra da bunu kendi ticari-siyasi ifllerine sermaye yapm›fllard›. Milli Gazete’nin Ankara temsilcisi bu olay karfl›s›nda siyasal ‹slamc› çevrelerin tepkisini en rafine haliyle ortaya koyan kifli olmufltu. Özetle diyor ki; “Ben Müslümanlar›n hatalar›n› görmezden gelirim ama karfl› taraf›n en basit kusurlar›n› manfletten veririm.” Ahlak vurgusu dinin önemli bir bileflenidir. Hat›rlad›¤›m kadar›yla bizim zaman›m›zda okuldaki dersin ad› da Din ve Ahlak Bilgisi idi. Cami hocalar› vaazlar›nda dinin insana kazand›rd›¤› en önemli niteliklerden birisinin ahlakl› yaflama vas›flar› oldu¤unu söyler. Yukar›da sayd›¤›m dört olayda iflin esas› nedir diye düflünüyorum. Bunlar zaten ifli bafltan böyle kurmufllard›r muhtemelen. Tam bir doland›r›c›l›k vakas› yani. Görüntüde üç befl sadaka da¤›t gerisini cebe indir. Bu öyle “bal tutan parma¤›n› yalar” meselesi de de¤il resmen parma¤› ihtiyaç sahiplerine yalat›p kavonozu götürme hikayesi. Dolay›s›yla bu iflte siyasal ‹slamc›lar aç›s›ndan bir sorun yok, zaten yolsuzluk yapmak için kurmufllar. Çok s›k›fl›rlarsa “kutsal davam›z için yapt›k” dediklerinde kendileri için bir sorun kalmaz. Ki zaten ‹slamc› sermayenin siyasal ‹slam› ekonomik olarak besledi¤i bilinmeyen bir fley de¤il. Peki burada Deniz Feneri’nin me¤erse bir Keriz Feneri oldu¤unu gören dindar vatandafllar›m›z ne düflündü acaba. Kendisini dinsel çevrelerin taraftar› gibi görmeyenler muhtemelen ciddi bir k›r›lma yaflam›fl olabilirler ama büyük ço¤unlu¤u kendi varl›klar›n› dini duygu ve düflüncelerle ifade eden vatandafllar›m›z veya yurt d›fl›ndaki yak›nlar›m›z en az›ndan bir “samimiyet” sorgulamas› yapm›fl m›d›r? Yoksa onlar da m› “amaca giden her yol meflrudur” deyip susmay› tercih etmifllerdir. Benim bildi¤im Bosna ve Deniz Feneri olay›nda bu çevrelerden ciddi bir tepki gelmedi. Y‹MPAfi ve ‹hlas olay›nda ise epeyce bir fley oldu. Ama orada tepki gösterilmesinin nedeni de “ahlaki” de¤il tamam›yla “kar pay›” da¤›taca¤›z diye bizi kand›rd›n›z tepkisiydi. Bir ç›kar kavgas›yd› yani. Refah Partisi’nin büyüme dönemindeki slogan› benim de çok hofluma gitmiflti. “Yasakla de¤il, ahlakla” Ahlak› bir yaflam biçimi olarak düflündü¤ünüzde bu söylem bütün siyasal taraflar için do¤ru olabilir. Ancak benim anlamad›¤›m bu kadar çok ahlak söylemiyle bu kadar çok ahlaks›zl›k nas›l birarada bar›nabiliyor? “H›rs›zl›k yapan›n elini keseceksin” diyen bir dine inananlar kendi h›rs›zl›klar›na nas›l bu kadar kolay r›za gösteriyorlar! Anlafl›lan “gerçek hayat” karfl›s›nda ilahi ve ahlaki soyut söylemlerin bir karfl›l›¤› olmuyor. Bunu zorlad›¤›n›zda hastal›kl›, çarp›k yap›lar, kiflilikler ortaya ç›k›yor. Gerçek hayat›n karmafl›k iliflkileri kendi gerçek ahlak›n›-ahlaks›zl›¤›n› yarat›yor. ‹slam›n en büyük becerisi gerçek hayat›n yozlaflmalar›na hem uyum göstermesi ve onun parças› olabilmesi hem de onun elefltirisi üzerinden kendini yeniden üretebilmesi. Kuflkusuz bunun kendisi de ayr› bir “ahlaki” sorun... Sosyalizm kendi ahlaki de¤erlerini t›pk› bir din gibi soyut (ilahi) söylemlerle de¤il gerçek hayat› bu de¤erlere uygun olarak dönüfltürerek kurabilir. Bunun yap›lmad›¤›-yap›lamad›¤› durumda ortaya ç›kan tabloyu James Petras çarp›c› biçimde ortaya koyuyor: “...Sosyalizm herfleyden önce toplumsal eflitlikle ilgilidir. Toplumsal eflitlik olmaks›z›n .... ‘haysiyet’ ve ‘sayg›’ muhabbetleri anlams›zd›r.... Yoksul olman›n ve sömürülmenin ‘haysiyeti’ yoktur; haysiyet mücadeleyle ve toplumsal eflitlik ve yükselen yaflam standartlar›na dair sosyalist hedeflere ulafl›lmas›yla birlikte gelir... Adaletin soyut ilkeleri ad›na maddi yaflam standartlar›ndan ‘fedekarl›¤›’ ideallefltirerek ‘sosyalist’ olduklar›n› iddia eden hükümetler modern, dinamik bir sosyalist hükümetten çok dini düzenin ‘ruhani sosyalizmi’ne yak›nd›rlar.


18 Eylül 1 Ekim

8 DÜNYA

ABD bata¤a kimle inecek Dünya egemenlerinin yönünü belirleyecek ABD baflkanl›k seçimlerinde Obama ile McCain aras›ndaki yar›fl h›z kazan›rken, Demokrat ve Cumhuriyetçi adaylar›n her ikisi de farkl› yollardan bata¤› iflaret ediyor “‹lk siyahi baflkan” ünvan›n› kazanarak “Amerikan rüyas›n›n” yeniden diriltece¤ine inan›lan Obama, medyatik kampanyas› ile Amerikal›lar› cezbediyor; “de¤iflim ve umut” söylemi ile liberal bir resim çiziyor. Kürtaj hakk›n› savunup, ölüm cezas›n›n daralt›lmas›n› isteyen, Irak savafl›n› mant›ks›z bulan Obama ordunun Irak’› b›rak›p daha gerçekçi bir hedef olarak Afganistan’da yo¤unlaflt›r›lmas›ndan yana. Kendisine çizilen bu imajla çeliflir biçimde Obama, AIPEC isimli Siyonist lobiye ‹srail’in “var olma hakk›n›” ve Kudüs’ün baflkent olarak tan›nmas›n› destekleme sözü verdi.

ABD, 4 Kasım’da “dünyayı yönetecek” yeni başkanını belirleyecek. “Parası olan kazanır” mantığının egemen olduğu seçimlerde yarış her zaman Demokrat ve Cumhuriyetçi partiler arasında geçiyor. İki parti de adaylarını her eyalette oylayarak başkan adayını belirliyor. İki yılda bir yapılan Senato seçimleri kimin kazanacağının sinyalini veriyor. Son seçimleri Demokratlar kazanmıştı. ABD başkanlarının seçim programları ABD’nin “dünya imparator-

luğunu” yönetme iddiasına dayandığı için, emperyalist politika seçenekleri belirleyici önemde. Enerji ve silah tekelleri, çokuluslu şirketler ve bankalarla büyük kapitalist çiftçilerin belirlediği seçimlere halkın katılım oranı çok düşük. ABD yüzde 20’lik oranlarla, dünyanın en düşük seçim katılımının olduğu ülkelerden biri. Dev sermaye gruplarıyla bütünleşmiş Yahudi lobisi ve yoğun nüfusu dolayısıyla Ermeni lobileri belirleyici. Hispanikler, siyahlar gibi etnik ve dinsel

Vietnam Savafl›’nda esir düflen pilot McCain, 1999’da güvercinken flimdi tam bir flahin. Nükleer silah kullan›m› ça¤r›s›nda bulunan ve Gürcistan’daki çat›flmayla birlikte seçim anketlerindeki popüleritesi bir anda yükselen Cumhuriyetçi muhafazakâr McCain baflkan olursa, kürtaj› yasaklayacak ve ölüm cezas›n› geniflletecek. Afl›r› bir savafl yanl›s› olan McCain, ‹ran ile diyalo¤a kesinlikle karfl›. Afganistan ve Irak’ta da askeri y›¤›na¤›n artt›r›lmas›n› planlayan ve Rusya ile Çin’e karfl› da sertlik yanl›s› politikalar izleyece¤ini söyleyen McCain silah tekellerinin yüzünü güldürüyor.

grupların oylarını kazanmak da önemli. Emperyalist politikalar konusunda ayrıntılarda ayrışan Cumhuriyetçilerle Demokratlar iç siyasette de kürtaj hakkı, idam cezası ve küresel ısınma konularında ayrışıyor. Medyanın yoğun etkisi altında seçim yapan Amerikalılar süper zengin ve güçlü ailelerden gelen adaylar arasında tercih yapıyorlar. Son beş yılın en kötü ekonomisi ile karşı karşıya olan, savaşlardan yıpranan, sağlık ve eğitim sistemi çöken “ABD seçmeni”nin değişim is-

teği, yine egemen mecralara akıtılacak. Bunlardan birisi olan Obama iç siyaset stratejilerini “köklü değişim” vurgularıyla kurarken, Cumhuriyetçi McCain muhafazakâr değerlere abanıyor. Obama’nın avantajlarından birisi, McCain’in Bush’un devamı olması. Obama’nın, ABD’nin gördüğü en açık savaş yanlısı adaylardan birisi olan McCain’den farkı, “olası ilk siyah başkan” olarak, “diyalogcu” bir görüntü yaratması. Ancak başta İran ile şartsız masaya oturma söylemi ile “güvercin” diye

nitelenen Obama şahinleşiyor. Demokrat Clinton’un 1999 Kosova savaşındaki saldırgan Dışişleri Bakanı Madeleine Allbright “kullanmayacak olduktan sonra bu kadar büyük ordu beslemenin anlamı nedir?” diyordu. ABD ekonomisinin en önemli sürükleyicilerinden militarizm, seçimi kim kazanırsa kazansın, ABD’nin bataklıktaki ilerlemesinin devamını garantiliyor.

Y›llard›r süren iflgaller nedeniyle asker s›k›nt›s› yaflayan ABD, Afganistan’da giderek güçlenen Taliban’›n savafl› siyasal kriz halindeki Pakistan’a yaymas›yla iyice zora girdi. Fransa’dan sonra Türkiye de, Genelkurmay aç›klamalar›yla olas› savaflta önemli yer tutaca¤›n›n sinyallerini vererek ABD bata¤›na ortak oldu Gerilimi dozunda bırakan Rusya’nın ise, “kendi tarif ettiği Gürcistan” sınırlarından askerlerini çekmesi ve BM gözlemcisi bulundurulmasına karşı çıkması, “Soğuk savaştan çekinmiyoruz” diyen AB ülkelerine verilen ince bir cevap oldu. ABD ise başkanlık seçimleri ile meşgul görünürken, Montrö Sözleşmesi “ustalıkla” delinerek Boğazlar’dan geçip Karadeniz’e ulaşan NATO gemilerine to-

Latinlerden destek Fiilen ba¤›ms›zl›klar›n› ilan eden Güney Osetya ve Abhazya’y› Rusya’dan sonra resmen tan›yan ilk ülke Nikaragua oldu. Küba ve Venezüella da iki ülkeyi desteklediler ancak tan›d›klar›n› aç›klamad›lar. Gürcistan’a yap›lan insani yard›ma karfl›l›k olarak donanmas›n› kas›rga ma¤duru Karayiplilere insani yard›m için gönderece¤ini dillendiren Rusya’n›n Latin Amerika’ya dönük tasarruflar› lafta kalsa da, bölgede faaliyet gösteren ve y›llard›r bak›mda olan 4.Filo’yu ABD’nin yeniden toplamas›na karfli Arjantin, Brezilya ve Venezüella’dan gelen tepkiler, ilerleyen süreçte ABD’nin bafl›n›n a¤r›yaca¤›n› gösteriyor. Karayipler’deki Venezüella-Bolivya-Rusya ortak tatbikat› Rusya’n›n Karadeniz’deki NATO gemilerine misillemesi gibi yans›t›lm›flt›. Tatbikat karar› savafltan 2 ay önce al›nm›flt›.

naj hususu ile zaman kazandırılmaya çalıştı. ABD eski Sovyet Bloğu ülkelerinde kaybettiği nüfuzunu yeniden kazanmaya çabalarken yaşananlar Gürcistan ve Ukrayna’nın NATO’ya girme beklentilerinin başka bahara kalacağına işaret ediyor. Ukrayna’nın emperyalist Batı yanlısı başkanı Yuşçenko, koalisyon hükümetinin kendi yetkilerini sınırlama kararını kabul etmeyerek hükümeti dağıttı. ABD’nin girişimleri de emperyalist Batı yanlısı hükümetin dağılması ile kesintiye uğradı. Rusya ile ABD arasındaki gerilim son olarak BM toplantısında temsilcilerin karşılıklı laf kavgası şekline bürünse de, dünyanın diğer devletleri şu an için tam olarak Rusya’nın ve ABD’nin tarafında saflaşmış durumda değiller.

poru Çalışma Bakanlığı’na sundu. Rapor, ülkedeki insan hakları örgütleri ve KCTU tarafından ortaklaşa hazırlandı. Raporu sunan Sang-hee bu zamana kadar yaşanan birçok iş kazasına rağmen kaçak işçi çalıştırmalarla ilgili ihbarların sayısının az

n Almanya Anayasay› Koruma Dairesi’nin 1980 yaz›nda eski K›z›l Ordu Fraksiyonu (RAF) militanlar›na silahl› mücadeleyi b›rakmalar› karfl›l›¤›nda kifli bafl›na 1 milyon dolar teklif etti¤i ancak militanlar›n bunu kabul etmedi¤i ortaya ç›kt›. fiehir gerillas› RAF, Bat› Almanya'da 1970'lerden 1998’e kadar faaliyetteydi. 1977’de Alman Sonbahar› olarak bilinen ve ulusal kriz yaratan eylem dâhil, uçak kaç›rma, ifladam› kaç›rma gibi pek çok silahl› eylem yapt›. 1976’da öldürülen RAF lideri Ulrike Mainhoff’un cesedi 2002 y›l›nda beyni al›nm›fl biçimde ailesine teslim edilmifl, ailesinin itirazlar› sonucu beyin de iade edilmiflti.

“Bay Yüzde 10” baflkan I Pakistan'da suikasta kurban giden eski Baflbakan Benazir Butto'nun As›f Ali Zerdari’nin trilyonluk yolsuzluk ve siyasi cinayetlere bulaflm›fl kocas›, yeni devlet baflkan› seçildi. Pervez Müflerref’in 18 A¤ustos’taki istifas›n›n ard›ndan ülkedeki siyasal kriz görünür bir hal alm›flt›. 2007’deki Müflerref’in aff›yla Pakistan’a dönen Zerdari, halk taraf›ndan çok sevilmese de eflinin ölümünün ard›ndan siyasi arenada yükseldi. Uzun y›llar senatörlük yapan "Bay Yüzde 10" lakapl› Zerdari, yolsuzluk ve cinayetten 11 y›l hapis cezas› alm›fl ve 2004’te kefaletle serbest kalm›flt›.

n ‹talya’da 2 ay önce kitlesel protestolara neden olan, ROM etnik kökenli göçmenlerden “güvenlik” sebebiyle parmak izi toplanmas› konusu sessiz bir flekilde AB Komisyonu'ndan onay ald›. AB Komisyonu verdi¤i iznin sadece acilen kapanmas› gereken yasa d›fl› ROM kamplar› konusunda kullan›laca¤›n› belirtirken, kapanan kamplardaki göçmenlerin durumu hakk›nda ne bir tavsiye ne de yapt›r›m belirtiyor. ROM etnik kökenli yurttafllar ‹talya'da yaklafl›k 1300 y›ld›r yafl›yor ve say›lar› 152 bine ulafl›yor. Bunlar›n sadece yüzde otuzu ‹talyan yurttafl› ve birço¤u tüm ‹talya'ya yay›lm›fl 700 kampta yafl›yor. ROM kökenliler Nazi ›rkç›l›¤› ve Mussolini faflizmi s›ras›nda parmak izleri al›narak toplama kamplar›na gönderilmifllerdi. AB Dönem Baflkan› ve Fransa Cumhurbaflkan› Sarkozy, son dönemde gerçeklefltirdi¤i ataklar ve üstlendi¤i görevlerle dikkat çekiyor. Nerede ABD s›k›fl›rsa, orada Sarkozy’yi görür olduk. Sarkozy Kafkaslar’daki savafl›n ard›ndan, Rusya ile Bat› aras›ndaki gerilimde arabuluculuk görevi üstlendi. Afganistan’da öldürülen Frans›z askerlerinin ard›ndan ABD’nin bölge politikalar›na biat ederek ABD’yi cesaretlendiren, Akdeniz görüflmeleri’nde de inisiyatif alan Sarkozy’nin bu ataklar› ABD etkinli¤inin AB üzerinde gittikçe artt›¤›n› kan›tlar nitelikte.

Kore ‹flçi Sendikalar› Konfederasyonu (KCTU) ve insan haklar› örgütleri, göçmen iflçilerin sorunlar›n› ortaya koyan bir raporla göçmen iflçilere hak mücadelesi konusunda yol gösteriyorlar lerin uğradığı insan hakları ihlallerinin giderilmesini, iş kazalarının en aza indirilmesini ve göçmen statüsü yüzünden hükümetten alamadıkları sağlık yardımını almalarını talep eden bir ra-

n Bolivya’da ABD destekli darbe k›flk›rtmas›n›n ve 30 kiflinin katledildi¤i fliddet olaylar›n›n ard›ndan, fiili’nin baflkenti Santiago’da toplanan Güney Amerika Uluslar Birli¤i (UNASUR) liderler zirvesinde, 9 devlet baflkan› ABD destekli muhalefeti k›nad› ve Evo Morales’in halk destekli anayasal hükümetine tam destek sundu. Bolivya’da ordunun ABD ile birlikte darbe haz›rl›¤›nda oldu¤unun ortaya ç›kart›lmas› ve istikrars›zlaflt›rma planlar›n›n bir parças› olan fliddet eylemleri s›ras›nda Morales yanl›s› 30 köylünün muhalefet taraf›ndan katledilmesini takiben Bolivya ve Venezüella, ülkelerindeki ABD büyükelçilerini kovmufl, Honduras yeni atanan elçiyi kabul etmemiflti.

Heil Berlisconi! Heil AB!

Göçmen işçilerin de hakları var Güney Kore muhalefetinin temsilcilerinden Kim Sang-hee, Çalışma Bakanlığı’ndan, ülkedeki göçmen işçilerin istihdamıyla ilgili ihtiyati tedbir almasını istedi. Sang-hee göçmen işçi-

Bolivya, fiili olmayacak

RAF’a ahlaks›z teklif

Kafkasya depremi sürüyor Kafkaslar’da savaşın ardından başlayan diplomatik gerginlik ilk şiddetini yitirdi. “Yaptırım uygulayacağız” mesajı verilerek 1 Eylül’de gerçekleştirilen AB toplantısından, beklenenin aksine yaptırım kararı çıkmadı. Toplantıdan Rusya’ya yönelik sert bir kınama kararı çıkarken AB, kışın yaklaşmasından da olsa gerek, doğalgaz konusunda Rusya’dan sadece temennide bulunabildi.

2008

olmasını, patronların ucuza mal olması nedeniyle kaçak işçi çalıştırmaktan duydukları memnuniyete bağlıyor. İş kazalarını en aza indirmek adına atölyelerde çalışan işçi sayısının 50’yi geçmemesini öneren rapora göre ülkede çalışan 700 bin göçmen işçinin 200 bini kaçak olarak çalışıyor. Bu işçilerin yüzde 72’si çeşitli iş kazalarına maruz kalıyor ve iş kazalarının yüzde 82’si endüstri sektöründe yaşanıyor.

‹srail’den kokmufl iflgal silah›

Venceremos! Serbest seçimle iktidara gelen Marksist devlet başkanı Şilili Salvador Allende, iktidarının 3. yılında 11 Eylül 1973’deki faşist darbe ile öldürüldü. Allende, 1970 başkanlık seçimlerinde Halk Cephesi-Unidad Popular adayı olarak Şili devlet başkanı oldu ve geniş çaplı reformlara girişti. Bakır gibi önemli endüstrilerin devletleştirilmesi ve toprakların yeniden dağıtılması, toprak sahipleri ve zenginlerin tepkisini çektiği gibi ABD’yi de kızdırdı. Allende, darbecilerin Başkanlık Sarayı’na karşı başlattığı saldı-

rılarda, Pinochet faşizmine karşı savaşarak öldü. Pinochet anayasayı geçersiz kılarak askeri bir diktatörlük kurdu. ABD Başkanı Nixon'un ulusal güvenlik danışmanı, daha sonra Dışişleri Bakanı olan Henry Kissinger, "Ülkesinin insanlarının sorumsuzluğu yüzünden bir ülkenin komünist olmasına seyirci kalamayız. Meseleler, Şilili seçmenlerin kararına bırakılamayacak kadar önemlidir" sözüyle darbenin mantığını özetledi.

n ‹srail’in Filistinlilerin üzerinde kulland›¤› la¤›m suyunun s›rr› a盤a ç›kt›. ‹srail polisi “kokarca” ad›n› verip, ölümcül olmad›¤›n› iddia etti¤i koku bombas›n› tan›tt›. Maya ve proteinlerden oluflan kar›fl›m›n içilebilece¤ini söyleyen Ben Harofl, bomban›n formülünün kendisinden baflka kimsede olmad›¤›n› söyledi. Bombay› icat eden Harofl, etkisinin 2–3 saat sonra iz b›rakmadan geçti¤ini iddia etse de bombaya maruz kalan Ahad Huca ise kokunun bir hafta etkili oldu¤unu, yemekler dâhil evin her yerine sindi¤ini, kendisini çamafl›r suyu ile y›kasa da etki etmedi¤ini söylüyor.

Brezilya’da iflçi direnifli I Brezilya’n›n Sao Paulo kentinde Volkswagen AG, Volvo AB ve Renault SA otomobil fabrikalar›nda ‹flçi Sendikalar› Birli¤i’ne (CUT) üye 11 bin iflçi, enflasyon art›fl› zamm› ve 1,500 Brezilya Real’i ek ücret talebiyle greve gitti. Hükümet art›fl› kabul etse de ek ödeme yapmayaca¤›n› söyledi ancak Bölge ‹flçi Sendikas› Lideri Sergio Butka, ülkedeki otomotiv endüstrisinin üretimini ve sat›fl›n› do¤rudan etkilediklerini bilerek, talepleri karfl›lan›ncaya kadar greve devam edeceklerini ilan etti. Ayr›ca Topraks›z K›r ‹flçileri Hareketi de (MST) greve destek verdi.


18 Eylül 1 Ekim

2008

EKONOM‹ 9

Suyumuzda gözü olan›n gözü ç›ks›n

Çok alametler belirdi... Çi¤dem Ç‹DAMLI cigdem@sendika.org

TÜS‹AD, gözünü flimdi de suya dikti. fiebeke suyunun özellefltirilmesi için raporlar haz›rlatan ve aç›klamalar yapan TÜS‹AD, yoksul halk› sudan mahrum b›rakacak bir sürecin fitilini ateflliyor TÜSİAD tarafından hazırlanan “Türkiye’de Su Yönetiminin Durumu: Sorunlar ve Öneriler” başlıklı rapor geçtiğimiz günlerde İstanbul’da düzenlenen “Sürdürülebilir Su Yönetimi” konferansında açıklandı. Raporun amacı en temel insani ihtiyaçlardan biri olan suyun özel sektöre peşkeş çekilmesi öncesinde, buna “bilimsel görünümlü” bir kılıf hazırlamak. TÜSİAD’ın hazırlattığı 216 sayfalık raporda ilk olarak kişi başına düşen su miktarı üzerinden Türkiye’nin su azlığı yaşayan bir ülke olduğu belirtiliyor. Raporda, 2030 yılına dair yapılan tahminde ise Türkiye’nin su fakiri bir ülke konumuna gelebile-

ceği söyleniyor. Türkiye’de geniş kapsamlı bir “su yasasına” ihtiyaç olduğunu ifade eden rapor, gelecek dönemlerde suyun petrolden bile önemli hale gelebileceğinin altını çizerek, “ülke ihtiyaçları ve menfaatleri” kılıfı kullanılarak piyasalaştırmanın alt yapısını hazırlıyor. Raporun suyun kıtlığı ve “suyun özelleştirilmesine” ayrılan kısmında, suyun sermayeye peşkeş çekilme yöntemleri ayrıntılı bir şekilde tarif ediliyor. TÜS‹AD’›n gözü suyumuzda Raporun açıklandığı konferansta TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ adına yapılan açıklamada laf

dolandırılmadan, şebeke suyu yatırımlarının özel sektöre açılması istendi. Doğan’ın açıklamasında, şebeke suyu yatırımlarının özel sektöre açılması halinde su potansiyelinin daha iyi kullanılacağı, hizmet kalitesinin yükseleceği, altyapı ve finansman sorunlarının ortadan kalkacağı iddia edildi. Yine aynı toplantıda yaptığı konuşmada Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, su sektöründe 50 milyar dolarlık bir yatırım pastası olduğunu ve özel sektörün devreye girmesinin isabetli olacağını söyledi. Eroğlu’nun bahsettiği 50 milyar dolarlık yatırım pasta-

sı, sermayenin su sektörüne neden bu kadar ilgi gösterdiğini açıklamaya yetiyor. Dünyadaki örnekler, özel sektörün su alanına girmesinin, TÜSİAD Başkanı Yalçındağ’ın iddiasının aksine, suyun pahalanmasına, hizmet kalitesinin düşmesine, alt yapı yatırımlarının azalmasına ve yoksulların su hakkının gasp edilmesine yol açtığını gösteriyor. Yani, sermayenin “menfaatleri ve çıkarları gözetilerek” yapılması planlanan su özelleştirmeleri halk için yıkım anlamına geliyor.

Halk›n, suyuna göz dikenlere nas›l karfl›l›k verdi¤i geçti¤imiz haftalarda Sakarya'n›n Karapürçek ‹lçesi'nin Teketababan Köyü’nde yaflanan olayda görülmüfltü. Baflta kad›nlar olmak üzere köylüler, y›llard›r kulland›klar› suya sayaç takmaya gelen belediye ekiplerini sopalarla kovalam›flt›. Halk, piyasalaflt›rmay› daha en bafl›nda, “sayaç takma” aflamas›nda durdurmufltu.

Sermaye arpasının derdinde Dünyadaki krizin etkilerini hissetmeye bafllayan ve ekonomik verileri tepe taklak olan Türkiye’de sermaye, bu sürece en avantajl› biçimde girebilmek için taleplerini daha yüksek sesle dillendiriyor

Neoliberal sald›r›ya Avrupa Birli¤i ç›pas› AKP, AB sürecinde vites yükseltiyor. Ülke dizginsiz bir özellefltirme ve piyasalaflt›rma sürecine ilerliyor Kapatma davasının sonuçlanmasının ardından AKP hükümeti, sermaye çevrelerinin de bastırmasıyla Avrupa Birliği’ne uyum sürecinde vites yükseltme kararı aldı. Bu doğrultuda Ağustos ayı sonunda AB Müktesebatı’nın Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı’nın taslağı yayınlandı. Buram buram piyasalaştırma kokan taslakta AB’ye yeni taahhütlerde bulunuluyor. Taslağın ekonomiye ayrılan bölümünde özellikle yakın dönemde yapılacak özelleştirme ve piyasalaştırma uygulamalarına geniş yer veriliyor. Taslakta, kısa vadede Halk Bankası’nın özelleştirileceği, orta vadede ise Ziraat Bankası ve Vakıflar Bankası’nın da satışa çıkarılacağı belirtiliyor. Özelleştirme başlığı altında sıralanan maddeler uzun bir liste oluşturuyor. Taslakta bu çerçevede hava ve deniz ulaşımı ile lokomotif ve vagon üretimi, et-balık ürünleri piyasası, şeker, tütün ve

çay ürünlerinin işlenmesi, petrokimya sanayi, malzeme alanı, elektrik dağıtım ve toptan ticareti, şans oyunları, İMKB, altın borsası, çeşitli kamu hizmetlerinin (araç muayene istasyonları, otoyol/köprü işletmeciliği, belediye-çöp/atık toplama ve yeniden değerlendirme) özelleştirileceği, devletin elektrik ve telekomünikasyon alanından tamamen çekileceği, bunun yanı sıra, elektrik üretimi, su şebekesi, kanalizasyon altyapısı, sağlık, eğitim, savunma, radyo-televizyon yayıncılığı, doğal gaz piyasası, kömür ve diğer maden işletmeciliğindeki payın azaltılacağı belirtiliyor. Dizginsiz bir piyasalaştırma süreci tarif eden taslakta, vergi tabanı genişletilerek halkın sırtındaki vergi yükünün daha da artırılması ve kamu harcamalarının kısılması gibi taahhütler de bulunuyor.

Ekonominin giderek kötüleflti¤i ve yerel seçimler nedeniyle AKP’nin direksiyonu seçim politikas›na do¤ru k›rma sinyalleri verdi¤i flu günlerde, sermayedarlar, AKP’nin olas› yalpalamalar›na karfl› ifllerini sa¤lama almaya çal›fl›yorlar. TÜS‹AD, ç›karlar›n› sa¤lama alman›n yolunu, hükümetin AB sürecinde yeniden aktiflefltirilmesinde ve IMF ile ihtiyati stand-by anlaflmas›n›n imzalanmas›nda görüyor. Dünyadaki krizin nerede durabilece¤inin henüz tam anlam›yla kestirilemedi¤ini ve krizin fliddetinin 1 ya da 1,5 y›l daha hissedilebilece¤ini belirten TÜS‹AD Baflkan› Arzuhan Do¤an Yalç›nda¤, en kötü senaryoya göre ekonomik altyap›n›n güçlendirilmesini istiyor. Yeni bir ekonomik program konusunda

gerekli irade ve haz›rl›¤› görmediklerini söyleyen Yalç›nda¤, mevcut program›n güçlendirilmesi gerekti¤ini belirtiyor. Yalç›nda¤, politikalar›n yerel seçimlere endekslenmesi konusundaki kayg›lar›n› da

aç›kça belirterek hükümetin h›zla harekete geçmesini talep ediyor. Türkiye Odalar ve Borsalar Birli¤i (TOBB) ise YTL’nin afl›r› de¤erli olmas›ndan duydu¤u s›k›nt›y› dile getiriyor. YTL’nin afl›r› de¤erli olmas› nedeniyle emek-yo¤un sektörlerin rekabet edemez hale geldi¤ini, düflük kurun ithalat› art›rd›¤›n› belirten TOBB, bu durumun cari a盤›n yükselmesine sebep oldu¤unu söylüyor. Teflvik yasas›n›n haz›rlanmas›nda ilgili taraflar›n görüflünün al›nmas›, performansa dönük teflvik, bölgesel ve sektörel teflvik, bölgesel asgari ücret gibi konularda da mutlaka özel sektörün görüflünün al›nmas› gerekti¤ini kaydeden TOBB, sermayenin ç›kar›na yeni düzenlemeler talep ediyor.

Fark› yalanlar Ekonomi tepe taklak kapatm›yor Rakamlarla oynansa da AB ile olan milli gelir fark› bir türlü kapanm›yor Gerçek yaflam›m›za yans›masa da k⤛t üstünde kifli bafl›na düflen milli gelirimizin bu y›l sonunda 10 bin 900 avroya ç›kaca¤› tahmin ediliyor. Kifli bafl›na düflen milli gelirin bu noktaya ç›kmas›nda TÜ‹K’in rakamlarda yapt›¤› oynamalar›n rolü de biliniyor. Bu rakam gerçek durumu yans›tm›yor ancak, yine de 5 y›ld›r Avrupa Birli¤i’nin kifli bafl›na milli gelir ortalamas›na yaklaflma konusunda gerçek bir ilerleme kaydedilmifl de¤il. AB’de 2004 y›l›nda 21 bin 600 avro olan kifli bafl›na düflen milli gelirin 2008 sonunda 25 bin 900 avroya ulaflaca¤› tahmin ediliyor. Türkiye’de ise bu 5 y›ll›k süreçte milli gelir 8 bin 100 avrodan 10 bin 900 avroya ç›km›fl olacak. Yani 5 y›l önce Avrupa Birli¤i ortalamas›yla 2,7 kat olan fark sadece 2,4’e gerilemifl olacak. Üstelik etkisini giderek daha çok hissettiren bir ekonomik kriz var ve Türkiye’nin yalanlarla da olsa Avrupa Birli¤i ortalamas›na yak›nlaflt›rd›¤› veriler her an tepe taklak olma tehlikesiyle karfl› karfl›ya.

AKP’nin 5 yıldır çokça övündüğü ekonomik veriler 2008 yılıyla birlikte tepe taklak olmaya başladı. Bunlardan en çarpıcı olanı 2008’in 2. çeyreğinde büyüme rakamının yüzde 1,9 olarak açıklanması oldu. Bu rakam 2002 yılından bu yana gerçekleşen en düşük “üç ayllık” büyüme olarak kayıtlara geçti. Tarımın yüzde 3,5 oranında küçüldüğü bu 2. çeyrekte asıl tehlike sinyalleri büyümenin lokomotifleri olan inşaat ve otomotiv gibi

Tüm ekonomiler kriz içinde Dünyadaki ekonomik kriz sadece finansal devlerin yaşadığı büyük çöküntüden ibaret değil. Kriz finansla doğrudan ya da dolaylı ilişkide bulunan sektörler başta olmak üzere her yere sirayet etmeye başladı. Bu durum ABD’de işsizlik rakamlarını da tetikledi. ABD’deki işsizlik oranı son 5 yılın en yüksek seviyesine ulaşarak yüzde 6’yı aştı. Ekonomik krizden ve yükselen enerji fiyat-

larından Japonya da nasibini alıyor. Japonya’da üretici enflasyonu Ağustos’ta, son 27 yılın en yüksek seviyesine ulaşırken, ülkenin durgunluğa doğru ilerlediği yönünde tahminlerde bulunuluyor. Dünya ekonomisinde dikkat çeken başka bir gelişme ise petrol fiyatlarının durumu. Temmuz ayında rekor seviye olan 147 dolara çıkan petrol bugünlerde 100 dolar seviyesinde bulu-

nuyor. Bu durum enerji fiyatlarında kalıcı bir düşmeden ziyade “spekülasyon öncesi sessizlik” izlenimi yaratıyor. OPEC üyesi ülkeler fiyatların düşmesi nedeniyle üretimi kısarken Goldman Sachs şirketi ise petrol fiyatlarının yeniden yükselmeye başlayarak 2008 sonunda 130; 2009’da ise 140 dolar seviyesine çıkacağı tahmininde bulunuyor.

sektörlerden geldi. Geçen yıl yüzde 20’lik büyüme rakamlarına ulaşan inşaat, sadece yüzde 0,9 oranında büyürken, otomotiv sektörü de Avrupa’daki durgunluktan etkilenerek hız kesti. Dünyadaki, özellikle de Avrupa ekonomisindeki durgunluk eğilimi Türkiye’nin ihracatını doğrudan etkilerken bu durum cari açığın rekor seviyeye çıkmasına neden oldu. 2008’in ilk 7 ayında cari açık yüzde 42,5’lik artışla 32 milyar dolara yaklaştı. 2008’de doğrudan yabancı sermaye yatırımlarındaki yüzde 40’lık azalma ve İMKB’deki hızlı düşüş de ekonomide tepe taklak olan diğer göstergeler.

Büyük Bunal›m’dan bu yana görülen en büyük kriz, finans hiyerarflinin en tepesini vurmaya devam ediyor. Bear Stears, IndyMac, Fannie Mae, Freddie Mac derken s›ra, Wall Street’in en eski, sald›rgan arac›l›k kurumlar›na geldi: Lehman Brothers iflas bayra¤›n› çekerken, Merrill Lynch bir baflka finans devine sat›ld›. 1989 krizi hat›rlat›larak “Kara Pazartesi” diye adland›r›lan çöküflün ilk sonuçlar› da sert oldu: Dünya borsalar› salland›; Asya ve Avrupa’daki hisse fiyatlar› % 5 düfltü; alt›n yükseldi; dolar erimeye devam etti; 447,5 milyar dolarl›k ABD tahvilini elinde tutan Çin, kaçma sinyalleri verdi. Üç ayda bir 1 trilyon dolarl›k spekülatif ifllem yapan bir arac› kurum yöneticisi, “Dünya finansal sisteminin alt›ndaki tektonik tabakalar kay›yor; çirkin ve ac›l› bir sürecin ard›ndan, yeni bir finansal dünya düzeni kurulacak” diyor. Baflta ABD hükümeti olmak üzere, hükümetlerin finansal kriz karfl›s›nda hiçbir gerçek çözüme sahip olmad›klar› düflünüldü¤ünde, bu kibirli spekülatörün “yeni bir finansal dünya düzeni kurulmas›” beklentisi, flimdilik abart›l›. fiimdi zaman, “çirkin ve ac›l›” geliflmeler ve belirsizlik zaman›. ABD hükümeti, finans dünyas›n›, mortgage piyasas›n›n iki devi Fannie Mae ve Freddie Mac’i Hazineyi hortumlayan bir “kurtarma operasyonu” ile kamulaflt›rarak, finans dünyas›n› uçurumun kenar›ndan kurtarm›flt›. Sermaye de zaten, “yeni finansal düzen” derken, “batamayacak kadar büyük” diye nitelenen finansal yat›r›mc›lar›n zararlar›n› kamu kaynaklar›n› talan ederek kurtarma operasyonlar›n›n devam edece¤ini varsay›yor. Bu beklenti, krizin finansal spekülasyonun temel aktörleri olan yat›r›m bankalar›ndan yay›lmas› ve bu kurumlar›n do¤as› gere¤i gerçekçi de¤il. Business Week Temmuz ay›nda, mortgage ba¤lant›l› kay›plar›n, bir trilyon dolar kredinin daha buharlaflmas›na neden olaca¤›n› tahmin ediyordu. Mortgage ba¤lant›l› spekülasyonun has aktörleri olan yat›r›m bankalar›-arac› kurumlar, finansal kald›raç (1 dolarl›k gerçek varl›k üzerinden, 80 dolarl›k hayali kredi yaratma) yöntemiyle çal›flt›klar›ndan, ifller tersine dönünce, zarar da katlan›yor. Finans kurumlar› taraf›ndan kaybedilen her 1 dolar›n, yaklafl›k 15 dolarl›k kredi daralmas› yaratarak, bo¤az›na kadar krediye batm›fl kapitalist piyasalar› paramparça etmesinden korkuluyor. Konut fiyatlar› yüksek ve kredi fiyatlar› ucuzken, konut sahiplerinin borçlar›n› biraraya getirerek toplad›klar› büyük finans havuzlar› üzerinden arac› kurumlara spekülatif araçlar ve astronomik kazançlar üretme imkan› sa¤layan bu yöntem, flimdi kapitalist piyasay› vuruyor. 1980 sonras› emperyalist dünya piyasas›ndaki finansal bütünleflmenin ana aktörleri olan arac› kurum modelinin çökmesiyle birlikte, “1931=2008” benzetmesi yayg›nl›k kazan›rken, y›l sonuna kadar say›s›z iflas bekleniyor. Ad›m ad›m kurulan bu finansal yap›yla hâkimiyetini sürdüren ABD batakta. ABD konut piyasas›, ABD’li emekçilerin gerileyen gerçek gelirlerinin neden oldu¤u a¤›r borç yükünü tafl›yamaz hale gelmeleriyle, tarihinin en büyük krizini yafl›yor; iflsizlik t›rman›r, yat›r›mlar donarken, enerji ve g›da gibi yeni spekülasyon araçlar› bulunsa da, kapitalizmin durgunlu¤u finansal speküsyonla aflma yöntemi çatl›yor. Bu durum gerçek ekonomiyi daha da durgunlaflt›r›yor. Sistemin tam çöküflünü engellemek için talep edilen kurtarma operasyonlar›nda da deniz bitmek üzere: ABD Merkez Bankas›’n›n varl›klar›n›n % 92’si Hazine tahvillerinden oluflurken, kurtarma operasyonlar› nedeniyle bu oran, % 54’e indi. Banka bu kaynaklar› hisse de¤erleri düflen finans kurumlar›na kredi olarak da¤›tt›. Lehman’›n çökmesiyle kay›plar genifl bir alana yay›l›rken, ABD Hazinesi tafl›yamayaca¤› yüklerin alt›na giriyor. ABD sermayesinin bugüne kadar aç›klar›n› dengelemek için kulland›¤› yabanc› parasal kaynaklara kolayca eriflme gücü yok olurken, ‘ekonomik üstünlü¤ün’ son dayanaklar› da elden gidiyor. Neoliberalizmin çöküflü anlam›na gelen bu geliflmeler önümüzdeki günlerde toplumsal mücadelelerin yükselip yayg›nlaflaca¤›na iflaret ediyor.

Açl›k de¤il ölüm s›n›r›ym›fl TÜ‹K’in kamuoyunu aya¤a kald›ran açl›k s›n›r›n›n esprisi anlafl›ld›. Me¤er TÜ‹K, açl›k seviyesi derken ölmeyecek kadar g›da almay› kastediyormufl Kamu çalışanlarıyla hükümet arasında Ağustos ayında yapılan toplu görüşmelere damgasını vuran gelişme Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı açlık rakamı olmuştu. TÜİK’e göre 4 kişilik bir aile 255 YTL ile 1 ay boyunca aç kalmadan yaşayabilirdi. Kamuoyunu ayağa kaldıran bu rakamlar Kurum yönetimini zora sokarken, TÜİK Başkanvekili Ömer Toprak, Kurum’un verilerini savunmaya çalıştı. TÜİK’in istatistiklerinin memurlar için, işçiler için, Ahmet için, Mehmet için olmadığını, Türkiye

ortalaması insan için olduğunu söyleyerek kıvırmaya çalışan Toprak, suçu kullanılan metoda attı. Sendikaların açlık ve yoksulluk sınırıyla ilgili yaptıkları açıklamalara başka isimler bulmalarını isteyen Toprak, açlık sınırının, bir ailenin ya da bir kişinin, bir ay boyunca fiziki varlığını sürdürebilmesi için, gereken minimum gıdanın tutarı olduğunu belirterek, "Amiyane tabiriyle, acından ölmemekten bahsediyoruz" dedi.


18 Eylül 1 Ekim

10 DOSYA

2008

Halk›n sefaleti AKP’nin sermayesi Deniz Feneri rezaleti AKP’nin ruhunu ayd›nlat›yor. Halk›n en temel haklar›n› çal›p sermayeye meze yaparken a¤›zlar›ndan “Fakir, fukara, garip gureba” edebiyat›n› düflürmeyen AKP’nin karakutusu deflifre oldu. Me¤er onlar halk›n yoksullu¤u sayesinde paralar›na para, güçlerine güç katm›fllar! Tayyip Erdoğan’ın “yolsuzluğa damardan girdik” ifadelerinin ardından Deniz Feneri rezaleti ortaya çıktı. Kendilerini “yüzyılın iyilik hareketi” olarak nitelendiren Deniz Feneri’nin yöneticilerinden Mehmet Gürhan, Mehmet Taşkan ve Firdevsi Ermiş Almanya’da görülen mahkemede 18 milyon Euro’yu amacı dışında kullandıklarını itiraf ettiler. Bu itiraf Başbakan’ı çileden çıkardı; çünkü AKP’nin karakutusu deşifre oldu. O karakutuda, neoliberal politikalarla yoksullaştırılan halkın çaresizliğinin nasıl siyasi ve ekonomik ranta çevrildiği anlatılıyordu. Hepsi “flirket” bunlar›n Başbakan’ın ifadesiyle “özgür basının” kendi finansmanlarını nasıl sağladıkları hakkında önemli ipuçları veren skandalı ısrarla haber yapmaması normal. Zira soruşturmada her taşın altında ya AKP yanlısı medya ya da o medyayı desteklemek üzere kurulan paravan şirketler çıkıyor. Deniz Feneri e.V ile ilişkili olarak Kanal 7’nin Avrupa’daki binasında bulunan ve Özgür Politika gazetesi tarafından açıkla-

nan belgeler önemli bir gerçeğe ışık tutuyor. Skandalın, birbiriyle “organik ilişkisi” olmadığı iddia edilen tüm kilit isimleri aynı şirketin yönetim kurulunu oluşturuyor. Kanal 7’nin büyük ortağı olan Yeni Dünya İletişim A.Ş’nin yönetim kurulu üyeleri arasında kimler yok ki: Deniz Feneri davasının suçunu itiraf eden tutuklu sanığı Mehmet Gürhan, Erdoğan’ın başdanışmanı M.Akif Beki, RTÜK Başkanı Zahit Akman, Türkiye Deniz Feneri Derneği Başkanı Engin Yılmaz ve Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman! Fenerden fenere 7 milyon Deniz Feneri e.V’nin itirafçı hırsızı ile Türkiye Deniz Feneri Başkanı’nın aynı şirketin üyesi olması, Almanya’daki fenerden Türkiye’deki fenere 7 milyon Euro aktarılması apaçık ortadaydı. Ama İslamcı cenah ısrarla iki deniz fenerinin farklı olduğunu söylerken hiç utanmadı. Bir fenerin Kanal 7 diğerinin de Kanal 7 INT televizyonlarıyla ortak çalışması bile “rastlantı” olarak savunuldu. İşin medya ayağını biraz de-

şince Milli Görüş teşkilatının başka hırsızlıklarının izleriyle de karşılaşılıyor. Örneğin Almanya Deniz Feneri’nin propaganda aracı olan Kanal 7 INT, YİMPAŞ’ın batmadan önce tüm hisselerini devrettiği Euro 7 şirketine bağlı. İşin ilginç yanı Deniz Feneri e.V yöneticileri burada da ortaklar. Deniz Feneri muhasebecisi Firdevsi Ermiş’e göre Kombassan ve YİMPAŞ’tan hisse senedi alan insanlar Yeni Dünya İletişim AŞ’den de “hisse senedi” almışlardı. Yani bu senetleri satanlar “aynı şebekenin”, Milli Görüş teşkilatının unsurlarıydı. YİMPAŞ’daki dolandırıcılık ortaya çıktığında huzursuz olup paralarını geri isteyenlere ödemenin hangi paradan yapıldığını ise gene Ermiş’in ifadeleri açığa çıkardı: Deniz Feneri’nin kasasından! ‹flin s›rr› flirketin isminde Almanya’daki derneğin paralarını yandaş şirket ve derneklere aktarmak için kullanılan paravan şirketin ismi de çok şüphe uyandırıcı: Beyaz Holding! Son siyasi hareketlerinde kendilerini Ak-pak göstermeye çalışan Milli Görüş çizgisinin soygun için

Erdoğan, Deniz Feneri skandalının üzerini Aydın Doğan ile atışarak örtmeye çalışıyor. Doğan ise bu skandal üzerinden AKP ile pazarlık yürütüyor ve Erdoğan’dan bir sermaye grubunun lideri gibi davranmamasını isteyerek tüm geleneksel büyük sermayenin temsilciliğini yapmaya çalışıyor. AKP İstanbul ilçe kon-

Halk›n yoksullu¤unu ganimete çeviren Deniz Feneri a¤›n›n oluflturdu¤u karmafl›k tablonun içindeki kimi isimler unutulmas›n istedik. ‹flte o kilit isimler: etti¤i ve karfl›l›¤›nda naylon faturalar ald›¤› kiflidir ayn› zamanda. Mehmet Akif Beki: Baflbakanl›k bafldan›flman› olan Baki 1993’te Recai Kutan taraf›ndan kurulan Yeni Dünya ‹letiflim Afi’de Deniz Feneri skandal›n›n ortaklar› aras›ndad›r. Beflir Atalay: ‹çiflleri Bakan› olan Atalay, 1999’da kurulan Nehir ‹letiflim Afi’de Zekeriya Karaman ve Zahit Akman ile ortakt›r. Polis teflkilat›ndaki Deniz Feneri ba¤›fllar› bu aç›dan manidard›r. Haflim Bayram: Tüm Deniz Feneri “camias›n›” buluflturan Yeni Dünya ‹letiflim Afi’nin yönetiminde yeralan Bayram ayn› zamanda Kombassan’›n baflkan yard›mc›s›d›r. Tayyip Erdo¤an: Tüm bu isimlerle yol arkadafl›, dost, ortakt›; skandal›n merkezindeki Kanal 7’nin kurulufl sürecinde Belediye Baflkan› olarak aktif rol alm›flt›r ama skandalla bir ilgisi yoktur(!)

yardımların sadece siyasi ranta çevrilmeyip, ekonomik rant olarak da iş gördüğünü kanıtlıyor. Ve bu rant için devlet ne gerekiyorsa yapıyor: Polis teşkilatında, Meclis’te “zorunlu bağış kampanyaları” düzenleniyor, Deniz Feneri’nin bağış toplayabilmesi için yasalar, yönetmelikler değiştiriliyor, Diyanet İşleri ve belediyeler aracılığıyla reklam yapılıyor vs… Aslında tüm bu gelişmelerin özünü skandaldaki bir ayrıntı deşifre ediyor. Almanya’da güvencesiz işçi çalıştıran dernek yöneticileri ağır maddi cezalara çarptırılıyor. AKP kamu alanında yarattığı yıkım ile güvencesiz çalıştırma koşullarını tüm ülkeye dayatırken, bu yıkımdan ekonomik ve siyasi rant sağlamasına aracılık eden yardımsever Fener de “ilkeli” davranıyor: Emekçileri güvencesizleştirip yoksullaştırıyor!

H›rs›zlar› hakl›yoruz Bursa Y›ld›r›m’da halk, yard›mseverlik maskesiyle AKP yanl›s› medyaya ve flirketlere sermaye sa¤layanlara kap›y› gösterdi: Mahallemizden defolun! Deniz Feneri yolsuzluğunun açığa çıkmasının ardından Bursa’nın Yıldırım İlçesi Ortabağlar Mahallesi'nde Deniz Feneri Derneği üyeleri tarafından küçük çocuklara para verilerek derneğin propagandasını yapan broşürler dağıtılmaya çalışıldı. Halkevciler ise tepki göstererek dağıtımı engellediler. 14 Eylül günü de mahalle halkı bir eylem düzenleyerek Deniz Feneri Derneği’nin mahalledeki şubesine yürüdü. “Dilenci Değil Halkız, Deniz Feneri Defol” pankartı açan Yıldırımlılar 14 Eylül günü saat 15’de Halkevi önünde başlattıkları yürüyüşleriyle mahalleyi sokak sokak dolaştıktan sonra Deniz Feneri Derneği’nin önünde bir basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasını okuyan Ahmet Keskin, Deniz Feneri’nin broşürlerde gıda, giyim, sağlık ve eğitim alanlarında sadaka dağıttıklarını yazdıklarını ancak kendilerinin sağlık, eğitim ve beslenmeyi bir hak olarak gördüklerini söyleyerek “Bilsinler ki bizler dilenerek değil direnerek alacağız haklarımızı. Ve bizi dilencileştirmeye çalışanları haklayacağız” dedi. Yaklaşık 100 kişinin katıldığı eyleme TKP de destek verdi.

Pay›n› al›nca ne yapacak?

Rezilleri tan›yal›m Zahit Akman: Deniz Feneri e.V Derne¤i’nde uzun süre baflkanl›k yapm›fl olan bu zat 2005 y›l›nda Tayyip Erdo¤an taraf›ndan RTÜK baflkanl›¤›na getirilmifl, RTÜK’teki baflkanl›¤›n›n ilk 6 ay›nda Deniz Feneri e.V’nin de baflkanl›¤›n› yürütmüfltür. Akman Almanya’daki flirketin paralar›n›n Türkiye’ye aktar›lmas› için arac› olan paravan flirket Beyaz Holding’in kurucular› aras›ndad›r. Mehmet Gürhan: Derne¤in Akman’dan sonraki baflkan›d›r. Yükseliflini Y‹MPAfi yolsuzlu¤una borçludur. Y‹MPAfi tüm hisselerini Gürhan’›n Avrupa yöneticili¤ini yapt›¤› Kanal 7’ye aktarm›flt›r. Engin Y›lmaz: Türkiye’deki Deniz Feneri Derne¤i’nin baflkan›d›r. Almanya’daki dernekten 7 milyon Euro ald›¤›n› söyleyen ve o bölgeden gelen yard›mlar› da¤›tt›klar›n› da ifade eden ama aralar›nda organik bir iliflki olmad›¤›n› söyleyen zat› muhteremdir. Zekeriya Karaman: Deniz Feneri e.V’nin baflkan› ve hisselerine sahip olan Karaman ayn› zamanda Türkiye’deki Kanal 7’nin Genel Müdürüdür. ‹ddianameye göre Akman’›n kurye olarak paralar› teslim

kullandığı paravan şirketin ismi hırsızlığın aklanmasına yetmiyor tabii. Şirketin kurucuları arasında geçen bir isim aslında tüm gerçekleri yüzlerine haykırıyor: Şimdi RTÜK Başkanlığı yapan Zahit Akman. Akman Deniz Feneri e.V Derneği’nde uzun süre başkanlık yapmış ve AKP yalakası “özgür basın”ın kuruluş sürecine uygun bir biçimde Erdoğan tarafından RTÜK Başkanlığı’na getirilmiş. Demek ki Akman’ın Almanya’daki faaliyetleri AKP için iyi bir referans kabul edilmiş. AKP’nin ruhu ayd›nland›(!) AKP’nin, yıkım yasalarını uygulayarak sefalete mahkum ettiği halka Deniz Feneri gibi teşkilatları vasıtası ile yaptığı yardımları siyasi bir rant olarak kullandığı biliniyordu. Hatta hayır adı altında toplanılan paraların gerçekten yerine ulaşıp ulaşmadığı, dilencileştirme politikalarının gölgesinde kalan bir muammaydı. Ortaya saçılan bir dizi belge,

grelerini Doğan Medya’ya karşı mitinglere çeviren Erdoğan’ın ilk çıkışına karşı Aydın Doğan kameraların karşısına geçtiğinde Çalık Grubu ile AKP arasındaki akrabalık ilişkilerine değinerek mesajını açık açık vermişti: “Sen benim siyasi rakibim değilsin ama ekonomik rakibim haline geldin!” Bu ifadelerin üzerine gözler Erdoğan’ın 1 hafta sonra ya-

pacağı ve çok önemli bilgileri açıklayacağını ilan ettiği kongrelere çevrildi. Ama Erdoğan hiçbir şey açıklamadı ve Doğan Grubu’nu eski tezleriyle eleştirmeye devam etti. İşin ilginç yanı Doğan Grubu da Erdoğan’ın “1 hafta içinde saldırganlığının nedenini açıkla yoksa ben açıklarım” restinin karşılığında hiçbir şey açıklanmamasının üstüne gitmedi.

Konuya dair kimi yeni bilgiler, örneğin Başbakan’ın danışmanının işin içinde olduğuna dair belgeler de Doğan Grubu’nda yayınlanmadı. Bu durum iki taraftan birini tamamen yok eden değil kısmi ateşkeslerle, şimdilik “kurallı” ilerleyen bir çatışma yaşandığını gösteriyor.

Gelenekten hırsızlar AKP’yi öv Almanya’dan patlak veren Deniz Feneri yolsuzlu¤u hay›rseverlik, din,iman ad›na para toplay›p iç etmenin bir "Milli Görüfl gelene¤i" haline geldi¤ini bir kez daha gösterdi “Yüzyılın iyilik hareketi” başlığı ile faaliyet gösteren Deniz Feneri ile “Bize iyilik yaraşır” sloganını kullanan İnsani Yardım Vakfı (İHH) arasındaki benzerlik slogandan ibaret değil. Bugün AKP için Deniz Feneri ne anlama geliyorsa, geçmişte de İHH, Refah Partisi için aynı anlama geliyordu. Sizi gidi h›rs›zlar! Yakın döneme baktığımızda veriler bizi bir anda Bosna’ya, Balkanlar’daki savaş ortamına götürüyor. 1995 yılında “Müslümanlar zulüm görüyor” diyen Milli Görüşçüler hemen işe koyulup bağışlar toplamışlardı. Toplanan bağışların ardından İHH, Almanya’nın Freiburg ve Düsseldorf kentlerinde banka hesabı açmış ve toplanan paralar bu hesaplara yatırılmıştı. Sonrasında ise 1 milyon 700 bin Mark’ın, 300 bin marklık bölümünün Bosna’ya gönderildiği ancak geri kalan paranın o dönem

"RP’nin gizli kasası" olarak adlandırılan Süleyman Mercümek’in hesabına yatırıldığı ortaya çıkmıştı. Mercümek’in hesabında 9 ay kullanılan paraların, yaşadığı bile belli olmayan Adem Haciç’e teslim edildiği söylenmişti. O dönemde tıpkı günümüzde olduğu gibi RP’li yöneticiler İHH ile ilgilerinin olmadığını açıklamışlardı. Sonrasında dönemin İHH Avrupa Başkanı

Eyüp Fatsa AKP’den Ordu milletvekili seçilmişti. Ayrıca bağışların büyük bölümü makbuzsuz toplandığından kayıp paranın boyutunun 1 milyon 730 bin markın çok üstünde bir rakam olduğu tahmin ediliyor. Mercümek davası Yargıtay’ın 'Zimmet suçu işlemiştir' tespitine rağmen zaman aşımına uğrayarak düşmüştü. Bu kez davanın Almanya’da görülüyor olması

AKP açısından durumu geçmişteki gibi “idare etmeyi” güçleştiriyor. Yeflil sermaye böyle birikiyor Deniz Feneri’nin paralarının Kanal 7 televizyonunun hisse senetlerinin geri alınması için kullanılmış olması, Kanal 7’nin ise YİMPAŞ hisselerini devraldığının ortaya çıkması başka bir gerçeği daha gözler önüne seriyor. Yeşil sermaye, diniman diye yola çıkıp hırsızlık yapmayı, sermaye birikiminin önemli bir aracı haline getirmiş. Bu açıdan İHH skandalının devamı sayılabilecek Deniz Feneri rezaleti AKP'nin sadakacılık politikalarının sadece yoksulları kadercileştirmenin bir yolu değil aynı zamanda giderek gelenekselleşen bir finansman kaynağı olduğunu gösteriyor.

özgürlefl! Tayyip Erdoğan Deniz Feneri karakutusu deşifre olunca “en iyi savunma saldırıdır” taktiği ile hareket ederek konuyu Doğan Grubu ile çatışmaya dönüştürme gayreti içine girdi. Erdoğan’ın skandala dair hiçbir şey söylemeden saldırıya geçmesi “itiraf gibi savunma” olarak değerlendirilebilir. Vakit gazetesinin Ankara Temsilcisi Serdar Arseven ise Deniz Feneri ile ilgili yazdığı köşe yazısında hem Erdoğan’ın hem de AKP’ci medyanın taktiğini oldukça açık biçimde ilan etti. Arseven, “Çifte standartlarım var. Bu çifte standartlar nasıl mı işler? Basit; itham Müslüman’a yönelmişse ‘iftira olduğu önyargısından’ hareketle çıkarım yola” dedi ve ekledi “kâfire yönelikse doğru derim.” Kendinin “müslüman” olarak adlandırdığı İslamcılardan hesap sorulmasına izin vermeyeceğini vurgulayan Arseven, “Belki kendim ısırırım Müslüman kardeşimi. Lakin köpeklerin yalamasına dahi müsaade etmem” dedi. Arseven’in bu sözleriyle özetlenebilecek AKP’ci medyanın yayın çizgisini Tayyip Erdoğan, partisinin Beyoğlu İlçe Kongresi’nde şöyle selamladı: “İyi ki özgür basın var, iyi ki bağımsız basın var”.


cmy k

Evrim gerçe¤i

12 Eylül hesaplaflmas›

Münferit olaylar

Zeynep’e ödül

Nalan Mahsereci’nin “Harun Yahya Safsatası ve Evrim Gerçeği” kitabında, küresel gericiliğin merkezi ABD'de üretilen ve ülkemizde Harun Yahya imzasıyla fosil sergileri ve Yaratılış Atlasları'nda bire bir tekrarlanan yaratılışçı iddialar, dünyanın ve ülkemizin değerli bilim insanları tarafından teker teker yanıtlanıyor. Canlılar milyonlarca yıldır değişmiyor mu? Fosiller canlıların milyonlarca yıldır değişmediğini mi gösteriyor? Türler arası geçiş biçimleri yok mu? Yeni bir türün evrimi gözlenmedi mi?..

Son dönemlerde 12 Eylül askeri darbesi ile ilgili yazılı ve görsel eserlerin üretilmesinde önceki yıllara göre gözle görünür biçimde artış var. Bu kitaplardan biri de Ertuğrul Mavioğlu’nun “Bizim çocuklar yapmadı” adlı kitabı. Kitap ülkemizin tanık olduğu askeri darbenin karanlık yüzünü ortaya koymaya çalışırken, darbeye maruz kalanların gerçekliğini anlatıyor.

12 Eylül filmlerinden biri olan Münferit, 12 Eylül’ün yıldönümü nedeni ile beş günlüğüne tekrar gösterime girdi. Filmin afişinde ‘Ergenekon’u anlamak için bu filmi mutlaka izleyin’ ibaresi var. Film adını en temel insan hakları ihlallerinin dönemin yönetim biçimi haline gelmesi sonucunda çıkan seslere ve itirazlara, iktidardakilerin bu yaşanan olaylar karşısında en çok kullandıkları ‘münferit’ sözcüğünden alıyor. Film rejimin yarattığı karanlığı ve çürüyen ilişkileri anlatıyor.

Cemal Şan’ın “Zeynep’in Sekiz Günü” adlı ikinci uzun metrajlı filmi katıldığı İskenderiye Akdeniz Ülkeleri Uluslararası Film Festivali’nde "Artistik Başarı Ödülü" kazandı. Film günümüzde insanların yaşadığı ya da yaşayabileceği sorunlar karşısında, kendini koruyabilmek için steril ve izole yaşamlar kurmasını konu alıyor. Film, Zeynep’in obsesiflik seviyesinde düzenli yaşam kurmasını konu ediniyor. Filmin müziklerini Babazula hazırlamış.

18 Eylül 1 Ekim

2008

KÜLTÜR/SANAT 11

Ege k›y›lar›nda eme¤in bilgisi Bu y›l üçüncüsü yap›lan Karaburun Bilim Kongresi 4-7 Eylül’de ‹zmir’e ba¤l› Karaburun’da gerçeklefltirildi. Kongreyi gazetemiz için Dicle Üniversitesi Ö¤retim Görevlisi Ersin Vedat Ergür de¤erlendirdi Bu y›l üçüncüsü yap›lan kongre 4-7 Eylül tarihlerinde Karaburun’da gerçeklefltirildi. Amac›n› “Bugünü elefltirel olarak anlamaya, kavramsal araçlar›m›z› kolektif olarak yeniden üretmeye ve hayata müdahil olabilmemizi sa¤layacak baflka bir praksisi hayata geçirmeye çal›flmakt›r” diye tan›mlayan Karaburun Bilim Kongresi 23 oturumda 116 bilim emekçisinin, sendikac›n›n, ö¤rencinin tebli¤lerini sunmas›, film, tiyatro gösterimleri, foto¤raf sergileri ve 650 kiflinin kat›l›m›yla Türkiye’nin en genifl kat›l›ml› kongrelerinden biri olarak bu seneki maceras›n› sonland›rd›. “Bugünü Anlamak” temas› çerçevesinde kurulan bu seneki bilim kongresi bugünü anlayabilmenin özellikle kapitalizmin tarihsel ve organik geliflimini anlamakla olanakl› oldu¤u savlar›n›n genel bir yayg›nl›k kazanmas› ile sonuçlanm›fl olsa da sanat›n bütün alanlar›ndan gündelik siyasete, fen bilimlerinden sosyal bilimlere, gündelik hayat›n dönüflümünden söylem alan›nda ideolojik olan›n yeniden üretimine kadar onlarca farkl› alanda da bugünü anlaman›n ipuçlar›n› sunmaya çal›flt›. Di¤er yandan bu alanlar dahilinde, yaflanan zaman› anlayabilmenin metodolojisi üzerine tart›flmalar da kongre boyunca düflüncemize sunulmufl olan bunca farkl› içeri¤in derli toplu bir flekilde ezilenlerden yana bir bilgi üretim sürecinin nas›l örgütlenebilece¤i sorununa odakland›. Kimi zaman akademinin kendi terminolojisine kayan tart›flma süreçleri ortaya ç›km›flsa da neredeyse bütün kat›l›mc›lar, gündelik dilin niteli¤ini de artt›ran bir flekilde, anlafl›labilir olmaya özen gösterdiler. Sadece oturumlar› ve konuflmalar› ile de¤il sanat alan›ndan da gündelik yaflam›n bilgisini elefltirmeye ve tekrardan üretmeye odaklanan kongrede Bilgesu Erenus’un performans› Kongrenin unutulmazlar› aras›ndayd›. 100’ün üzerinde sunumun yap›ld›¤› kongrede oturum bafll›klar› flöyleydi: Kapitalizmi Anlamak(Aç›l›fl Forumu), Kad›n Eme¤inin De¤iflen Yüzü, Do¤udan Aray›fllar, Farkl› "Ölçeklerde" Bugünü Anlamak: Kapitalizm ve Mekân, Bugünün ‹deolojik Yeniden Üretimi, Gündelik Hayat›n Dönüflümü I, Yeni Metalaflma Süreçleri, Emek, Merkez Sa¤, Si-

yasal ‹slam ve AKP, De¤iflen Dünya / De¤iflmeyen Öteki, Sa¤l›kta Piyasa Metaforu, "Küreselleflme", Ulus, Ulus-Ötesi ve Mücadele, Ütopya ile Piyasa Aras›nda Sanat, Farkl› Bir Dün: Latin Amerika ve Sosyalizm, Soka¤›n Bilgisi / S›n›f Mücadelesi, Bugünün (Yeniden) Yap›lanmas›nda E¤itimin ‹fllevi, Gündelik Hayat›n Dönüflümü II, Tar›mda Dönüflüm, Üniversitede Örgütlenme ve Mücadele, Kad›n Yazarlar›n Romanlar›nda Kad›n ve Gündelik Hayat, Dün, Bugün, Yar›n (Kapan›fl Forumu). Soka¤›n Bilgisi / S›n›f Mücadelesi oturumu kongrenin en dikkat çekici yanlar›ndan biriydi. Bütün bu oturumlar aras›nda

100’ün üzerinde sunumun yap›ld›¤› kongrede, Kapitalizmi Anlamak, Kad›n Eme¤inin De¤iflen Yüzü, Farkl› "Ölçeklerde" Bugünü Anlamak: Kapitalizm ve Mekân, Bugünün ‹deolojik YenidenÜretimi, baz› oturum bafll›klar›n› oluflturdu her sene yap›lan “Soka¤›n Bilgisi / S›n›f Mücadelesi” oturumu hem kongre düzenleyicileri hem de kat›l›mc›lar› aç›s›ndan özel bir öneme sahip. Çünkü kongrenin amac› iktidara, sermayeye ve bunlar›n söylem alan›ndaki ideolojik hegemonyas›na karfl› ezilenlerin perspektifinden bilgiyi onlara karfl› bir güç olarak kurma çabas› olarak da flekilleniyor. Bu noktada ‹stanbul Tuzla’daki tersane iflçilerinin sorunlar›n› anlatan Limter-‹fl Sendikas› Genel

Baflkan Vekili Hakk› Demiral, konuflmas›na Yörsan, Bel Karper ve Burgaz Rak› iflçilerinin selam›n› getirdi¤ini ifade ederek bafllayan ve Yörsan’da yaflad›klar› örgütlenme ve direnifl sürecini anlatan Tek G›da-‹fl Sendikas› Örgütlenme Uzman› Ömer Seyfettin At›lgan, direniflte 253. gününü dolduran Oleyis Sendikas› Kocaeli Bölge Temsilcisi Bar›fl Aflan, Dokuz Eylül Üniversitesi’nde yaflad›klar› örgütlenme ve direnifl sürecini anlatan D‹SK Genel-‹fl 5 No’lu fiube üyesi DEÜ ‹flyeri Temsilcisi Hüseyin Ünlü, toplumsal muhalefetin son dönemlerde özellikle üzerine e¤ildi¤i bar›nma hakk› mücadelesi aç›s›ndan Gül-

suyu / Gülensu Mahalleleri Güzellefltirme Derne¤i Baflkan› Erdo¤an Y›ld›z’›n konuflmalar›n›n yap›ld›¤› oturum kongrenin en çok dikkat çeken ve kongreye gerçek anlam›n› veren oturumuydu. Bilim, emek mücadelesi ve ezilenler aras›ndaki uçurumu kapatma amac› güden kongrenin, Sungur Savran, Fuat Ercan, Ahmet Öncü, Ahmet H. Köse, Taner Timur, Mehmet Türkay, Cem Terzi, ‹zzettin Önder, ‹zge Günal, Hakan M›hç›, E. Ahmet Tonak gibi akademideki ve günlük yaflamdaki çal›flmalar›n› ayn› amaçla örgütleyen bilim insanlar›na da yer vermesi ve bunun yan›nda Türkiye’nin her yerinden yüzlerce genç akademisyen ve bilim insan›n›n da bu amaç etraf›nda örgütlenmesi ezilenlerin bilgisinin soka¤a yans›mas›n›n niteli¤inin gittikçe artan bir ivme ile sahiplenildi¤ini göstermesi bak›m›ndan da umut vericiydi. Kongre boyunca oturumlar devam ederken (ki yo¤unluktan dolay› efl zamanl› olarak üç oturum yap›l›yordu) üç çal›flma gurubu ve zeytincilik hakk›ndaki bir forum da 4 gün boyunca dur-

Çocuklar a¤lad›¤›nda “Küçük çocuk a¤layan gözlerini kurula” diyerek bafllayan White Lion’un “When the children cry” (Çocuklar a¤lad›¤›nda) flark›s› 1980’lere damgas›n› vurmufl baflar›l› çal›flmalar›ndan. White Lion 1992 y›l›nda da¤›lana kadar rock müzi¤inde ö n e m l i gruplar›ndan biri olmay› baflard›.

sinde çok daha köklü sorunlara sahibiz. Bizler –ki sadece bizler de¤il, bütün bir taflra üniversitesi– üniversite sorunlar›n›n üzerinde zemin bulabilece¤i, akademi kavram›n›n bilince ç›kar›labildi¤i üniversitelere sahip de¤iliz. Tabiri caizse, yüksek lise ö¤rencileriyiz. Ve bizler buradaki tart›flmalar›n içeriklerinde çok daha fazla akademinin gerçekten nas›l bir yer oldu¤unu, üniversite hocas›n›n ne demek oldu¤unu, üniversite ö¤rencisinin anlam›n› deneyimlemeye geldik. Belki onca koflturman›n ve yorgunlu¤un içinde anlatm›fl oldu¤unuz fleylerin içeriklerine çok da hâkim olamad›k. Ama biz bir biçim gördük. Hocalar›m›z›n sadece bizlerin “ö¤retmenler”i olmad›¤›n› gördük. Dünyan›n sorunlar›na dertlendiklerini, onlara çözüm üretmeye çal›flt›klar›n› ve öfkelendiklerini gördük. Ö¤renci ve hoca aras›nda bizim oralarda çok az rastlanan üretici diyaloglarla karfl›laflt›k. Ders ücretleri yüzünden de¤il de, ufac›k kavramsal de¤ifliklikler yüzünden birbirleriyle so-

run yaflayan hocalarla tan›flt›k, mutlu olduk. Ve ilginçtir, yabanc›l›¤›m›z› da gördük. Asl›nda bunu siz de biliyordunuz. Ta oralardan buralara geliflimize flafl›rm›flt›n›z. Gösterdi¤iniz ehemmiyette, en ufak bir sorunumuza koflturman›zda bu flaflk›nl›¤›n›z›, ama mutlu bir flaflk›nl›¤›n›z›, gördük. Yabanc›yd›k, kardefllefltik. Böyle bir deneyim yaflamam›za katk›da bulunan çad›r alan›m›z›n sevimli sorumlular› ‹lyas ve Kadir’e, sabah kahvalt›lar›m›z›n kahraman› Onur’a, her tür sorunumuzda yan› bafl›m›zda gördü¤ümüz Erkin abiye, rak› sofram›z›n güleç yüzlü insan› Ahmet Öncü’ye, gösterdi¤i yo¤un çabalardan dolay› Felsefe Kulübü baflkan›m›z Selahattin Do¤an’a ve galiba isimlerini saymakla bitiremeyece¤im, Karaburun’da olmam›za vesile olan bütün kongre emekçilerine ve tabii ki güzel insan Cem Terzi hocaya çok teflekkür ederiz. Zor s›pas Kongrenin gerçek emekçileri, Ege’nin güzel yüzlü çocuklar›na teflekkürler.

Diyalekti¤in dans› Diyalektik, gerçekli¤in anlafl›lmas› için yol gösterici bir k›lavuzdur. Ama ne yaz›k ki bu k›lavuzun nas›l kullan›laca¤› önemli bir tart›flma alan›d›r. ‹flte Ollman'›n bu eseri, sözkonusu k›lavuzu kullanman›n bir k›lavuzudur. Bu eseri Türkçe'ye kazand›ran Cenk Saraço¤lu'nun da dedi¤i gibi; O l l m a n , Marx'›n düflünsel dünyas›n›n bir analizini yap›yor.

Kürt as›ll›, topraks›z köylü bir ailenin çocu¤u olarak dünyaya gelen Çirkin Kral, 47 y›ll›k yaflam›na sinema yönetmenli¤inden senaristli¤e, aktörlükten yazarl›¤a say›s›z eser s›¤d›rd›

Toplumsal Araflt›rmalar Kültür ve Sanat ‹çin Vak›f taraf›ndan düzenlenen “13. Uluslararas› Ankara Tiyatro Festivali", ulusal ve uluslararas› 44 tiyatro toplulu¤unun kat›l›m›yla 14-30 Kas›m tarihleri aras›nda yap›lacak

cmy k

‹stanbul Uluslararas› Film Festivali’nin de aç›l›fl filmi olan Karamel, Beyrut’ta yaflayan befl kad›n›n hikayesini anlat›yor. Bir güzellik salonunda yollar› kesiflen kad›nlar›n, aflklar›, aflks›zl›klar›, yafllar›, yafll›l›klar›, cinsel tercihleri etraf›nda verdikleri h a y a t mücadeleleri anlat›l›yor.

Çirkin Kral’› sayg›yla an›yoruz

Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali başlıyor TAKSAV tarafından düzenlenen Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali’nin 13’üncüsü, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Devlet Tiyatroları, Belediyeler, Yabancı Elçilik ve Kültür Müdürlükleri ile birçok sivil toplum örgütünün desteğiyle gerçekleştirilecek. Festivale, ulusal ve uluslararası 44 tiyatro topluluğu katılacak, 70 etkinlik ve 600 yerli ve yabancı sanatçı, tiyatroseverlerle buluşacak. Festival süresince tiyatro gösterilerinin yanısıra, tiyatro konusunda, tiyatro temsilcilerinin, sanat

maks›z›n devam etti ve sonuç bildirgelerini yay›nlad›lar. Bu çal›flma gruplar› üniversite ö¤rencilerinin oluflturdu¤u “Günümüzde ‘içiyle, d›fl›yla’ Üniversite”, daha çok akademisyenlerin tart›flmalar›n›n görünüfle ç›kt›¤› “Toplumsal Mücadeleler Karfl›s›nda Akademinin Konumu” ve “Bir Mücadele Alan› Olarak Mekan” bafll›klar› alt›nda oluflturuldu. Bunun yan›nda Siyasal ‹slam’›n ve AKP politikalar›n›n da siyasetin zeminini niteliksizlefltiren, eme¤e karfl› bir sald›r› niteli¤i tafl›yan yanlar›n›n ve neo-liberal politikalar›n›n teflhir edilmesine dönüflen oturumlar bilim insanlar›n›n ve onlar›n ürettikleri bilginin yaflanan sürecin kavran›lmas› ve ona karfl› direnifl pratikleri oluflturulmas› aç›s›ndan ne kadar önemli oldu¤unu da gösterdi. Bilgi üretiminin ezilenlerden yana örgütlenmesi aç›s›ndan kongrenin bu seneki oturumlar›nda a盤a ç›kan ama asl›nda en bafl›ndan beri kongrenin varl›k bulmas›n› sa¤layan genç akademisyenlerin düfllerinin ufkunu oluflturan, ezilenlerden yana bilginin emek mücadelesinin örgütlenebilece¤i bir enstitü fikrinin de zemin bulmas› kongrenin en önemli yanlar›ndan birini oluflturdu. Söylem alan›n›n maniple edici özelliklerinin neredeyse hepsinin sermaye ve iktidar taraf›ndan kullan›ld›¤› bir dönemde bu alana müdahale edebilmenin araçlar›n› yaratman›n ivedili¤i kongrenin bu ufku ile birleflince bilgi üretme sürecinin ne kadar önemli oldu¤u bir kez daha ortaya ç›kt›. Fakat kongrenin bu sene Diyarbak›r’dan, Dicle Üniversitesi’nden, 25 ö¤renci kat›l›mc›s› vard› ki, onlardan birinin kapan›fl oturumunda kürsüden yapt›¤› konuflma belki de kongrenin amaçlar›n›n nas›l gerçekleflti¤i aç›s›ndan yüzlerce sayfada anlat›lamayacak kadar etkiliydi: Rojbafl, Türkiye’nin bir ucundan geldik, uzun bir yoldan geldik, yorulduk, yoruluyoruz, iyi ki de yoruluyoruz. Sizlerden Türkiye’nin sorunlar›n› dinledik, çözüm önerilerinizle tan›flt›k ve üniversite sorunlar›na kulak kabartt›k. Özellikle üniversite sorunlar› üzerine yap›lan tart›flmalar bizim için önemliydi. Evet, hepiniz üniversitelerdeki sorunlar›n›zdan dolay› rahats›zd›n›z. Fakat bizler bunlar›n da öte-

Beyrut’ta befl kad›n

eleştirmenlerinin, akademisyenlerin katılacağı, söyleşi, panel, atölye çalışmaları ve sinevizyon gösterimleri yapılacak. Festivalde, açık hava etkinlikleri ve “Festival Sokağı" oluşturularak sokak gösterileri yapılacak. Tiyatro Festivali kapsamında, 5 yıl içinde daha önce hiç tiyatroya gitmemiş 10 bin sanatseverin tiyatro ile tanıştırılacağı bir proje de hayata geçirilecek.

Herkesin farklı bir Yılmaz Güney’i var kuşkusuz bu topraklarda. Sinema yönetmeni, senarist, yazar ve aktör. Bu farklılığın nedeni Çirkin Kral’la nasıl tanıştığınızla ilgilidir. “Selimiye Üçlüsü” kitaplarından Salpa’da, kitabın kahramanının geldiği büyük kentte yaşadığı değişim sancısı, güvensizlik ve korku kitabın kah-

ramanını sorgulayışa iter. Ve böylece sınıfsal bilinç oluşmaya başlar. Sanık’ta ise kitabın kahramanının hapishanede çözülme korkusu ve kendisiyle hesaplaşması konu edilir. Üçlemenin son kitabı Hücre’de ise kitabın kahramanı Yılmaz Güney’dir. Ya da çocukluğumuzda izlediğimiz kovboy ve mafya babası Yılmaz Güney imgesi vardır ki ilk tanışıklığımız o filmlerle olmasına rağmen herhalde en az hatırladığımız halidir Güney’in. Çoğumuz içinse hiç kuşkusuz Yılmaz Güney, senaryolarını yazdığı ve bazılarının yönetmenliğini

Tutsak karikatürleri yaptığı Duvar, Yol, Umut ve Sürü filmleri daha başka anlamlar ifade eder. Toplumun en altındaki insanların yaşamlarını anlattığı bu filmler, Türkiye sinemasının unutulmaz filmleri arasındaki yerini alır. Bazılarına göre ise Yılmaz Güney Çukurova’dır. Çukurova’da gittiğiniz her evde, her kahvede, her mahallede Çirkin Kral’la karşılaşabilirsiniz. O’nu kaybettiğimiz 9 Eylül 1984’ten beri unutmuyor, büyük ustayı saygıyla anıyoruz.

Polonyalı bir psikolog tarafından tasarlanan F tipi hapishanelerde birbirleri ile ilişkisi kesilen tutsaklar, okuyamayan, yazamayan, düşündüğünü konuşamayan, paylaşamayan insanlar haline getirilmeye çalışıldı. F tiplerinde yatan tutsaklar ise bu duruma karikatürleri ile karşı duruş sergiliyorlar. Kandıra, Sincan, İzmir, Kırıklar, Tekirdağ, Edirne gibi F tipi hapishanelerde, Uşak, Gebze gibi M tipi hapishanelerde yatan tutsakların ürettiği karikatürler 28 Ağustos-3 Eylül tarihleri arasında Bakırköy Sanatçılar Derneği’nde sergilendi.


cmy k

Tüm ülkede yola ç›kt›lar Halkevciler Türkiye’nin dört bir yan›nda yapt›klar› eylem ve bas›n aç›klamalar›yla, AKP’nin halk düflman› politikalar›n› engellemek için “Aklam›yoruz Hakl›yoruz” slogan›yla bir kampanya bafllatt›klar›n› duyurdular. Kampanya Eylül itibariyle ‹stanbul, Ankara, ‹zmir, Adana, Artvin, Eskifle-

hir, Trabzon, Mersin, Kocaeli, Giresun, Rize ve Samsun’da start ald›. Halkevleri ad›na yap›lan aç›klamalarda, AKP’nin yoksullaflt›r›c›, gerici, emperyalizm iflbirlikçisi politikalar›na ra¤men hala iktidar›n› korumay› baflarmas›n›n gerçek bir halk muhalefetinin yoklu¤undan kaynakland›¤› be-

lirtildi. Halkevleri, halk›n hak mücadeleleri temelinde AKP’nin yoksullaflt›r›c›, iflbirlikçi, gerici, faflist politikalar›na karfl› yürütülecek iki ayl›k yo¤un bir kampanyan›n ard›ndan 2 Kas›m’da K›z›lay’da büyük bir miting yapacak. Ekim ay› boyunca halk sokak sokak mücadeye ça¤r›lacak.

Haklad›k, haklayaca¤›z! “AKP’yi aklamayaca¤›z haklayaca¤›z” diye yola ç›kan Halkevcilerin ç›k›n›nda kuru laf de¤il, halk›n hak mücadelelerinde edinilmifl zengin bir deneyim ve somut kazan›mlar var Halkı, halkın çıkarlarına dayalı ilerici bir siyaset için seferber etmenin sırrını hak mücadelelerinde bulan Halkevciler’in önayak olmasıyla örgütlenen Dikmen ve Mamak Barınma Hakkı Büroları, Eskişehir Emek ve Ekmek Meclisi ve Kocaeli Su Meclisi ilerici toplumsal muhalefete örnek oluyor. Biz de bu mücadelelerin önderlerine kulak verdik. “Haklamanın sırrı”nı sorduk. Rantsal dönüşüm projelerine karşı barınma hakkını savunan Mamak Barınma Hakkı Bürosu’ndan Zeynep Onat, insanca bir yaşam isteyenlere “gayet basit” bir çözüm öneriyor: “Bizim gibi meydanlara çıksınlar.” Sizi mücadeleye iten neydi? Beni mücadeleye iten ilk

şey evim tabi. Daha sonra da çocuklarım, çocuklarımın geleceği. Zaten ben bunların bilincinde idim. Sonra Halkevleri’ndeki gençler geldi. Onlarla tanıştıktan sonra mücadelem daha da renklendi. Tabii önce evlerden, barınma ile başladık. En yakıcı sorunumuz barınmaydı. Bu mahalle-

de 20 yıldır oturuyorum. 3 yıl kirada oturdum, daha sonra ev aldım. Ama aldığım ev yaşanılacak bir ev değildi. Dişimle tırnağımla o evi yaşanılacak bir hale getirdim. Çocuklarımla birlikte kaç yıldır oraya emek verdim. Benzer sorunlar yaflayanlara ne önerirsiniz? Cevabı gayet basit, bizim gibi meydanlara çıksınlar. Bak mitinglere geliyorum, işte Mamak, Büyükşehir Belediyesi’nin önüne. Barınma hakkımı savunuyorum, toplantı yapıyorum, toplantılar için insanları topluyorum. Mahalleleri geziyorum, el ilanı dağıtıyorum, gazete dağıtıyorum. Hem evimin işini yapıyorum, çocuklarımla ilgileniyorum; hem de bu mücadeleyi yürütüyorum. Herkese de bunu öneriyorum.

Büyük sorunlar varken neden bar›nmayla ilgileniyorsunuz? Zaten bunlar hep birbirinin arkasıdır, devamıdır. Ben böyle sorular soran insanlarla daha önce karşılaştım. Ne yaparsan yap bir çatı gerekiyor. Haklar› için mücadele edenlerin böyle bir kampanyada biraraya gelmesi sizce nas›l olur? Sesimizi duyurabileceğimizi zannediyorum. Örneğin Gökçek’e ulaşmıştır sesimiz, hem de kaç kere. Tüm Türkiye’den gelenlerin orada biraraya gelmesi bizim bütün olduğumuzu gösterir. Bize rağmen bir şey yapamayacaklarını anlayacaklardır yani bir şekilde.

Bunun ad› ekmek kavgas› Eskiflehir Emek ve Ekmek Meclisi’nin ekmek zamlar›n› geri ald›ran mücadelesinin örgütçülerinden Gülsemin Özkap›, “halk›n can› nerede yan›yorsa Halkevci kad›nlar orada olacak” diyor.

Bu mücadeleye neden kat›ld›n›z? Ekmek önemli bir unsur, insanlar›n en belirgin ortak noktas›. Ad› üstünde 'ekmek davas›'. Elektrik ve do¤algazda da mücadelemize devam edece¤iz. Halk›n can›n›n yand›¤› her yerde Halkevci kad›nlar olarak orada olaca¤›z.

Memlekette bu kadar sorun varken neden ekmekle ilgileniyorsunuz? Karn›m›z doymadan, baflka siyaset yapmam›z nas›l beklenebilir. Önce ekme¤imize sahip ç›kmam›z gerekir. Temel haklar›m›z biz kad›nlar

için yaflam›m›z›, çocuklar›m›z›n hayat›n› devam ettirebilmemiz için önemli. Genel politikada bu mücadele bir flekilde hissediliyor. Mücadelemiz genel uygulanan politikay› etkiliyor. Belediye’nin att›¤› geri ad›mlar bunun en güzel örne¤i. “Aklamayaca¤›z haklayaca¤›z” kampanyas›nda kendime rol biçmeyi zorunlu hissediyorum. Her zaman kad›n olarak etraf›mdaki insanlarla özellikle de kad›nlarla teker teker görüflüp bu durumun hakl›l›¤›n› anlatmaya çal›fl›yorum. Bu kampanyan›n ses getirebilmesi için çal›flmam›z›n sonucunda biraraya gelmek ve benim gördü¤üm birçok sorunu daha fazla dillendirebilmek için önemli. Mitingde de bütün kad›nlarla beraber hakl›l›¤›m›z› hayk›rmak istiyoruz.

Halk›n umutlar› var İstanbul Halkevleri’nde yüzlerce çocuğun katılımıyla düzenlenen yaz okulları coşkulu şenliklerle noktalandı. “Okumuş insan halkının yanındadır” diyen Öğrenci Kolektifleri’nden üniversitelilerin katkılarıyla düzenlenen yaz okulları mahallelilerden oldukça olumlu tepkiler aldı. Okmeydanı Halkevi, yaz okulunu 6 Eylül gecesi 700 mahallelinin katıldığı bir şenlikle sonlandırdı. Çocukların ustalıkla sergilediği “Gülsüm’ün kısmeti” adlı oyun, ço-

cmy k

cuk korosu ve halk oyunları ekibi büyük beğeni topladı. Daha sonra tüm çocuklar sahneye çıkıp “eğitim haktır”, “barış”, “kardeşlik” yazılı balonlar uçurdular ve izleyicilerle birlikte “Eğitim haktır, satılamaz” sloganını attılar. Ümraniye Halkevi’nde düzenlenen şenliğe 250 kişi katılırken çocuklar, oyun sahalarının olmayışını eleştiren bir oyun sahnelediler. Çocukların bir de resim sergisi açtığı şenlik, müzik dinletisi ve halaylarla

son buldu. Gültepe Halkevi de, mahalle parkında 150 kişinin katıldığı bir şenlik düzenledi. Çocuklar okullardaki kayıt parası uygulamalarını eleştiren bir skeç ve koro ile sahne aldılar. Avcılar Halkevi de yaz okulunu çocukların tiyatro, koro, halkoyunları etkinliklerini sergilediği bir şenlikle sonlandırdı.

ATMA RECEP ka

danisk recepatma@gmail.com

Hükümet bu suda bo¤ulur Kocaeli’nde bar›nma hakk› mücadelesinin ve Kocaeli Su Meclisi’nin de önderlerinden Bekirpafla Halkevi yöneticisi Mithat Canbaz, örgütlü mücadelenin önemine dikkat çekiyor.

Ülkede bunca sorun varken neden suyla, bar›nmayla ilgileniyorsunuz? Bence as›l sorun, temel haklar›m›z›n giderek elimizden al›nmas›. Halk›n temel sorunlar› ülke de yarat›lan suni gündemler de¤il haklar›m›z›n elimizden al›nmas›d›r. Filler tepiflir çimenler ezilir sözünden de anlafl›laca¤› gibi yukar›daki kavgadan halka düflen ne yaz›k sadece yoksulluk ve iflsizlik oluyor. Baflta bar›nma ve su hakk›m›zla ilgili verdi¤imiz mücadelede büyük baflar›lara imza att›k. Kocaeli’nde suya yap›lan yüzde 50 oran›nda zamma karfl› verdi¤imiz örgütlü mücadele sonucun-

da zamm› iptal ettirdik. Ayr›ca benim de oturdu¤um Erenler Cedit Mahallesi’nde kentsel dönüflüm projesinde de benzer mücadele hatt› çizerek büyük kazan›mlar elde ettik. Verdi¤imiz mücadele k›smen de olsa memleketi yönetenlerde karfl›l›k bularak geri ad›m atmalar›na neden oluyor.

Mücadeleye bafllamadan öncesi ile bugünkü düflünceleriniz aras›nda bir fark var m›? Ben önce kendimi tek bafl›ma hissediyordum. Haks›zl›klara boyun e¤ilmemesi gerekti¤ini anlatt›¤›mda insanlar bana uzaydan gelmiflim gibi bak›yorlard›. Örgütlü mücadeleyle tan›flt›¤›mda ise yaln›z olmad›¤›m› gördüm, insanlara haklar› için mücadele etmesi gerekti¤ini kendimizi ve yapt›klar›m›z› göstererek anlatmaya bafllad›m.

Ramazan-› fierifleriniz mahalle bask›s›z olsun sevgili okur, Recepçi¤imiz, içki içene de¤il içmeyene bask› var dedi. O sebepten mahalle bask›s›z günler dileyerekten, duan›z› alal›m, mevzulara dalal›m. O gün çok kafirdim. Akflama kadar sokaklarda “eniflte kola iç” diye önüme gelene votka-kolay› dayam›fl, AKP’nin gül gibi belediye baflkanlar›n›n niyetlerini bozmufl, kap› altlar›ndan Zaman gazetelerini toplay›p flarap sars›nlar diye tekel bayilere hibe ederek Fettanullah Hoca’y› a¤latm›flt›m… Yine de tatmin olmam›flt›m ki, Recep bizim mahalleye geldi. Yengeyle kavga etmifl. Dedim ki, elime düflürmüflken bir mahalle bask›s› yapay›m da bunu iftarda içireyim. Ald›m Karaköy köprü alt›na götürdüm. Hay›rd›r Recebim dedim. Bu, televizyonlara ç›k›p olur olmaz “Bu ülkede 70 milyon vatandafl›m›n hepisine eflit mesafedeyim” deyince, yetmifl milyon vatandafltan biri olan yenge han›m, “madem öyle” demifl, gece bunu odas›na almam›fl. Duyunca içim rahatlad›, ne diyeyim. Herif ne zaman “hepinize eflit mesafedeyim” dese, huylan›rd›m. Uzatmayal›m, bir lokantaya oturduk. O da ne! Manzarada iki koca gemi. Bu ne Recebim, dedim. NATO gemisi, Karadeniz’den gelir, Karadeniz’e gider. Yalanc›ktan bizim buralarda durur, hülle hesab› dedi. Memleketi de fley ettin, dedim. Pis pis s›r›tt›. Garsondan zeytin, hurma, tuz, limon, tekila istedik. Sen al›flk›n de¤ilsin, dokunmas›n dedim. Deveyi hamuduyla yutsam, fliflenin daniskas›yla içsem bir fley olmaz bana dedi. Bafllad›k içmeye, önce usuldan gidiyordu, bakt›m içtikçe aç›ld›, beni konuflturup mezeleri kendi önüne kayd›r›yor. Uzatsana hurmalar› dedim, yok onu bizim Çal›k’a söz verdim dedi. Ne alakas› var dedim, Berlusconi var, Putin var dedi. Bakt›m derdi baflka, evde kavga etmifl bana bulaflma derdinde, üstelemedim. Laf› çevirdim, ne olacak bu fenerin hali dedim. Ne deniz feneri kardeflim, ben h›rs›z de¤ilim dedi. Bakt›m sarhofllad› bu, tabii h›rs›z de¤ilsin recepçi¤im, futbol konuflal›m dedim. Haa dedi, Tanburac› anas›n› als›n getirsin, bizim Fatih Terim iyi demifl, o da cemaatten dedi. Sonra bunun ayar› kaç›p, Tanburac›’n›n da anas›n› al git deyince, garsona yaklafl›p hesab› arkadafl ödeyecek dedim, huzura kofltum. *Yukar›daki recebin gerçek hayatla ilgisi maalesef vard›r sevgili okur.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.