ÝÇÝNDEKÝLER 3 Venezuella Emekçileri... 5 Ýsrail Ve Türkiye’nin Kader Ortaklýðý... 7 Ortadoðu Devrimleri... 10 Denizler’in Açtýðý Yoldan Zafere Kadar... 12 Yaþasýn 1 Mayýs... 14 Filistin Devrimi... 16 Zindanlarý Yýkacak... Kazanacaðýz... 19 Sibel Sürücü Ölümsüzdür 20 Ýþçi Sýnýfý Ve Emekçiler... 22 Ýnsanlýk Çaðýnýn Þafaðý 24 23 Nisan..! “Ulusa Egemenlik... 26 Ýzmir’de “Filistin Halký Yalnýz Deðildir”... 27 Ýþçi ve Emekçilerin Eylemleri... 28 Tekstil Sanayinde Yaþadýklarýmýz 30 Elini Kaptýran Ýþçiden Kolu Ýsteniyor 30 Devrim Savaþçýlarýnýn Yarattýðý... 31 Komünist Toplumun Zorunluluðu
Yurtiçi Abonelik Koþullarý: 6 aylýk= 3.000.000 12 aylýk= 6.000.000
Yurtdýþý Abonelik Koþullarý: 6 aylýk= 50 EURO 12 aylýk= 100 EURO * Ödemelerinizi Þafak Gümüþsoy adýna PTT Ýstanbul Beyoðlu Þubesi’ne posta çeki ile gönderebilirsiniz.
-------- 1 MAYIS MARÞI -------Günlerin bugün getirdiði, baský zulüm ve kandýr Ancak bu böyle gitmez, sömürü devam etmez Yepyeni bir hayat gelir, bizde ve heryerde BÝR MAYIS... BÝR MAYIS... Ýþçinin emekçinin bayraðý Devrimin þanlý yolunda ilerleyen halklarýn bayramý Yepyeni bir güneþ doðar, daðlarýn doruklarýnda Mutlu bir hayat filizlenir, kavganýn umutlarýndan Yurdumun mutlu günleri... Bundan gelen gündedir Bulutlarýn gürleyen sesi, yeri göðü sarsýyor Halklarýn nasýrlý yumruðu, balyoz gibi patlýyor Devrimin þanlý dalgasý, dünyamýzý kaplýyor Gün gelir, gün gelir, zorbalar kalmaz gider Devrimin þanlý yolunda, güngelir savrulur gider!
OKU... OKUT... DAÐITIMINI YAP... ABONE OL... ABONE BUL...
Ýktidar Ýçin MÜCADELE BÝRLÝÐÝ Dergisi / Onbeþ Günlük Sosyalist Dergi / Yýl: 1 Sayý: 6 / 1-15 Mayýs 2002 / Sahibi : Yeni Evre Yayýncýlýk Basýn Daðýtým Eðitim Hizmetleri Tanýtým Org. Tic. Ltd. Þti. Adýna : Þafak Gümüþsoy / Adres : Hacýmimi Mah. Serdar-ý Ekrem Cad. Kölemen Çýkmazý No: 9 Karaköy-ÝSTANBUL / Tel-Fax: 0 (212) 249 12 70 / Sor. Yazý Ýþl. Müdürü: Þafak Gümüþsoy / Genel Daðýtým: DOÐAN PAZ. / Baský Yeri: Özdemir Matbaacýlýk / Avrupa Temsilciliði: Selahattin KARATAÞ / Post Lager 3000 Bern 1 Ann ÝSVÝÇRE / Tel: 0041 319 917 795 / WEB Adresleri : Mücadele Birliði Platformu www.mucadele.org www.datacomm.ch / muecadelebirligi - www.leninist.cjb.net - www.comunist.cjb.net - www.komunist.cjb.net www.labour.cjb.net - E-posta: -dergi@mucadele.org.- Avrupa@gmx.net
iktidar için
Mücadele Birliði
Baþyazý
3
Komünist Toplumun ZORUNLULUÐU Tarihsel bir toplum biçimi olarak eski toplum kendi inkarýna doðru ilerler. Bu ilerleme, kapitalist sýnýfýn elde olmayarak ve sanki kendisine dýþardan dayatýlan bir zorunluluk gibi gelir. Üretimin merkezileþmesi ve emeðin toplumsal karakterinin geliþmesi bir zorunluluk olur. Bu geliþme o noktaya ulaþýr ki, en sonunda, üretim araçlarýnýn toplumsal mülkiyeti kaçýnýlmaz bir zorunluluk olur. Ýnsanlar, bu tarihsel zorunluluðun etkisiyle harekete geçiyorlar. Komünist program, eski toplumun kaçýnýlmaz çözülüþünü teorik olarak ortaya koymadan, kendi kaçýnýlmaz zaferini nasýl ortaya koyabilir? Proletaryanýn ilk komünist programý olan, Marks ve Engels tarafýndan yazýlan Komünist Manifesto, kapitalist mülkiyetin kaçýnýlmaz çözülüþünü ilan etmiþtir. Komünist Manifesto’da ifade edilen devrimci görüþler, eski toplumsal iliþkilerin çözülüþünü ortaya koyan görüþlerden baþka bir þey deðildir.
omünist program, komünist toplumun kurulmasýný hedefler. Bu toplum hedefini ortaya koymayan bir program, komünist adýný alamaz. Komü nist partisi, komünist toplum hedefini neye dayanarak açýk lar. Bu, materyalist tarih anlayýþýna göre bugüne kadar nasýl toplum biçimleri birbirini izlediyse, komünist toplum da, kapitalist toplumu izleyecektir. Ýlerleme yasasý sonucu kapitalist toplumun yerini, komünist toplumun almasý kaçýnýlmaz dýr. Komünist programýn öncelikle, teorik olarak komünist toplumun kaçýnýlmaz zorunluluðunu açýklamasý gerekiyor. Eski toplum orta yerde durduðuna göre, yeni ve daha yüksek bir toplum biçiminin, onun yerini almasý neden kaçýnýlmaz dýr. Bu, bilimsel olarak açýklanmadan, komünist program ancak bir ütopya olabilir. Bilimsel sosyalizm, komünist top lumun kaçýnýlmaz olarak eski toplumun yerini alacaðýný açýklamýþtýr. Bilimsel sosyalizmin kurucularý Marks ve En gels teorik çalýþmalarýný bunu çözümlemeye ayýrmýþtýr. Marksist diyalektik, toplumlarýn geçici yönünü ortaya koyar. Kapitalist üretim biçimi, toplum sal üretimin tek ve son biçimi deðildir. Kapitalist üretim biçimi yerini, kendi geliþmesinin zorunlu bir sonucu olarak, toplumsal üretimin daha yüksek bir biçimi olan komünist üretim biçimine terk eder. Kapitalist üretim, kapitalist birikim ve merkezileþme, nasýl önce üreticiyi, sonra küçük kapitalisti yerinden eder, inkar ederse, bir doða yasasýnýn kaçýnýlmaz zorunluluðuyla, kendi inkarýný da yaratýr. Bu, inkarýn inkarýdýr. Komünist toplum biçimi, kapitalist toplum biçiminin inkarýdýr. Tarihsel bir toplum biçimi olarak eski toplum kendi in karýna doðru ilerler. Bu ilerleme, kapitalist sýnýfýn elde olmayarak ve sanki kendisine dýþardan dayatýlan bir zorunluluk gibi gelir. Üretimin merkezileþmesi ve emeðin toplumsal karakterinin geliþmesi bir zorunluluk olur. Bu geliþme o nok taya ulaþýr ki, en sonunda, üretim araçlarýnýn toplumsal mülkiyeti kaçýnýlmaz bir zorunluluk olur. Ýnsanlar, bu tarihsel zorunluluðun etkisiyle harekete geçiyorlar. Komünist program, eski toplumun kaçýnýlmaz çözülüþü -
iktidar için
Mücadele Birliði
Baþyazý
4
nü teorik olarak ortaya koymadan, kendi kaçýnýlmaz zaferi- mücadelesi tarihidir. Bu tarihi mücadelede, en sonunda pro ni nasýl ortaya koyabilir. letarya egemen sýnýf olacaktýr. ProleProletaryanýn ilk komünist programý olan, tarya bu egemenliðe dayanarak sýnýfMarks ve Engels tarafýndan yazýlarý ortadan kaldýracaktýr. lan Komünist Manifesto, kapiBu noktada, proletaryanýn kaçýnýltalist mülkiyetin kaçýnýlmaz çömaz zaferini açýklamakla yetinilemez. Bu zülüþünü ilan etmiþtir. Komü zaferi elde etmek için, þim nist Manifesto’da ifade edilen diye ka dar olduðu gibi devrim ci görüþler, eski topdevrimci bir mücadele verillumsal iliþkilerin çözülüþünü meli. Eski topluma son veortaya koyan görüþlerden baþka recek ve yeni topluma gebir þey deðildir. çiþi saðlayacak olan komünist Burjuva üretim iliþkileridevrim, insanlýk tarihinin en nin çözülüþü derinleþti. Eski derine giden bir devrimi o üretim iliþkilerinin çözülüp, larak, etkin bir devrim dir. da ðýl ma sý ný saðla yan bu Proletarya böylesine bir top toplumun uzlaþmaz iç çelum sal devrim olmadan, sýliþkileri tarihsel olarak gelinýfsýz toplum hedefine ulaþaþerek olgunlaþtý. Eski top maz. lumun çözülmesi ve komü Bundan önce, bu devrinist toplumun tarihsel olarak min nasýl hazýrlanacaðý ö onun yerini almasý zorunlu nem lidir. Her devrim, belli olmuþtur. Komünist toplu somut tarihi koþullarda yamun eski toplumun yerini pýlýr. Bunun için her tarihi ko almasý bir tarihsel süreçtir. Bu þul somut olarak ele alýnmalý. EKöleci toplumdan bu yana, tarih süreci baþlatan tüm tarihi koþulkonomik-top lum sal ge liþme ye sý nýf mü ca de le le ri ta ri hi dir. lar derinleþiyor. Komünist harebaðlý olarak sýnýf mücadelesinin ket bu temelden yola çýkýyor. verildiði koþullar da deðiþir. Dev Bir sýnýflý toplum olan kapitalist Komünist parti yalnýzca, eski rime kendi deðiþen somut koþultoplum tarihi de, bu toplumun toplumun çözülüþünü ve komülarýnda hazýrlanýlmalý. uzlaþmaz iki temel sýnýfý nist toplumun zorunlu olarak oKapitalizmin tarihsel olarak o lan pro le tar ya i le bur ju va zi nin nun yerini alacaðýný açýklamakla bir çözülme içinde olduðunu ve sýnýf mücadelesi tarihidir. yetinemez. Eðer, tarih kendilibu çözülmenin günümüzde sýçraðinden birbirini izleyecekse, o malý bir özellik kazandýðýný biliBu tarihi mücadelede, zaman, olaylarýn hiçbir etkisi olyoruz. Yani bugünkü tarihi ko en sonunda proletarya egemen mazdý. Ama tarih böyle geliþmiþullar bir komünist devrimin olasýnýf olacaktýr. Proletarya bu yor. Olaylar tarihi gidiþ üzerinde naklarýný sonuna kadar geliþtiregemenliðe dayanarak etkide bulunur. Komünist partisi miþtir. Ýnsanlar geniþ kitleler hade, tarihi yalnýzca açýklamakla linde, kendilerine yeni bir yaþam sýnýflarý ortadan kaldýracaktýr. yetinmez, onun gidiþine etkide kurmak için harekete geçmiþtir. Bu noktada, proletaryanýn bulunmak için mücadele eder. Tarihi koþullarýn böylesine kaçýnýlmaz zaferini Köleci toplumdan bu yana, olgunlaþtýðý, insanlarýn yeni bir açýklamakla yetinilemez. tarih sýnýf mücadeleleri tarihidir. toplum için harekete geçtiði bu aBir sýnýflý toplum olan kapitalist þamada komünist parti, prograBu zaferi elde etmek için, toplum tarihi de, bu toplumun mýný hayata geçirmek için en etþimdiye kadar olduðu gibi uzlaþmaz iki temel sýnýfý olan kin konum da olmalýdýr. dev rim ci bir mü ca de le ve ril me li. C. DAÐLI proletarya ile burjuvazinin sýnýf
iktidar için
5
Mücadele Birliði
VENEZUELLA EMEKÇÝLERÝ Kesintisiz Bir Biçimde Devrimleri Sürdürmelidir 11 Nisan’da Venezuella devlet baþkanýna karþý sermaye sýnýfý, ordunun üst yönetimi ve ABD tarafýndan tezgahlanan oyunun son perdesi denilerek, bir darbe gerçekleþtirildi. Böylece emperyalistler ve yerli iþbirlikçileri, kendi çýkarlarýna karþý politika yürütüp, halkçý politikalar uygulayan Hugo Chavez’i yönetimden uzaklaþtýrarak yerine, patronlarýn patronu ünvanlý, sermaye sýnýfýnýn temsilcisini devlet baþkanlýðýna getirdiler. Chavez’in sermaye sýnýfýnýn çýkarlarýný göz ardý eden politikalarý yerine yeni baþkanýn emperyalizm ve yerli iþbirlikçilerinin çýkarlarýný daha iyi savunacaðý aþiardý. Bir yandan da emperyalizmin çýkarlarýna çomak sokanlara iyi bir ders vermek niyetindeydiler. Her aðýzlarýný açtýklarýnda demokrasi diyen emperyalistler bu darbeyi caný gönülden alkýþlamaktan geri kalmadýlar. Baþta ABD, yeni yönetimi hemen tanýdý. Böylece burjuva demokrasisinin, sermaye sýnýfýnýn sömürüsünü devam ettirebilmesinin bir garantisi olduðunu, eðer sermaye sýnýfýnýn önünde bir engel oluþturuyorsa ya da pürüzler çýkarýyorsa gönül rahatlýðýyla rafa kaldýrýlacaðýný bir kez daha görmüþ olduk. Sermayenin demokrasi deðil, egemenlik isteði bir kez daha kanýtlandý. Chavez ‘98 yýlýnda hükümete geldiðinde politik iktidarý belirleyen dengeleri deðiþtirmeye çalýþtý. Anayasal yoldan yöneldiði bu deðiþim için öncelikle anayasayý deðiþtirdi. Ordu, önemli bakanlýklar, devletin en önemli ve etkili ekonomik iþletmeleri kendi kontrolü dýþýndaydý. Sermaye sýnýfýyla içiçe geçmiþ bürokrasiyi ve sendika yöneticilerini karþýsýnda buldu. Bunlara karþýn yine de seçimlerde vermiþ olduðu sözleri gerçekleþtirmek için uðraþ verdi. Öncelikle yoksul halkýn ve küçük mülk sahiplerinin yaþamýný düzeltecek adýmlar attý. Dünyanýn en büyük petrol þirketi olan Pdusa’nýn baþýna kendisine yakýn isimleri getirdi. Bu þirket ayný zamanda ABD’nin petrol ihtiyacýnýn %15’ini karþýlamakta. Anayasaya eklenen bir madde ile bu þirketin ve ülke petrollerinin özelleþtirilmesini imkansýz hale getirdi. Bu þirketten gelen gelirle eðitim ve saðlýk alanýnda büyük iþler baþardý. Küçük üreticilere ve yoksullara krediler saðlayýp sýnýrlý da olsa toprak reformlarýna yöneldi. Ekilmeyen verimli topraklardan vergi alýnmasý uygulamasýný baþlattý. Bu uyguladýðý politikalarla sermaye sýnýfýnýn þimþeklerini üzerine çekmeye yetti. Küba ile dostluðu ilerletmesi, eðitim ve saðlýk alanlarýnda yapýlan yardýmlaþmalar, ABD’nin ambargosuna raðmen Küba’ya ucuz petrol vermesi, Küba halkýyla dayanýþmaya gitmesinin yanýsýra OPEC’in kotalarýna harfiyen uyarak OPEC’i ABD’nin güdümünden çýkartacak adýmlar atmasý, Irak ve Ýran ziyaretleri, IMF-DB’nin ülkeden kovulmasý, Plan Kolombiya’ya destek vermemesi ve ABD uçaklarýna hava sahasýný kapatmasý sözde “terörle” mücadeleye destek vermeyerek
ABD’yi eleþtirmesi ABD’nin ve emperyalist þimþeklerini de üzerine çekmek için yeterli oldu. Çýkarlarý bozulan ABD ve yerli iþbirlikçileri Pentagon’da yapýlan toplantýlarla Chavez’in ipini çekecek olan darbenin planlarýný yaptýlar. Chavez’in Pdusa’nýn baþýndaki yöneticileri görevden almasýyla sermaye sýnýfýyla içiçe geçmiþ olan sendika yöneticileri genel grev kararý aldýlar. Ama iki kez katýlýmýn çok az olacaðý endiþesiyle bu genel grev kararýný ertelemek zorunda kaldýlar. Son genel grevde ise emekçilerin, iþçilerin katýlýmýndan daha ziyade kapitalistlerin iþyerleri açmamalarýyla gerçekleþti. Yine de katýlým oldukça düþük düzeyde kaldý. Chavez karþýtlarýnýn oluþturduðu kortejler güzergahlarýndan saparak, baþkanlýk sarayýnýn önünde gösteri yapmakta olan Chavez yanlýlarýnýn üzerine yöneldiler. Çevre evlerde ve çatýlarda mevzilenmiþ keskin niþancýlarýn ateþ açmasý sonucunda 13 kiþi öldü. Bu ölen 13 kiþi de Chavez yanlýlarýydý. Bunu fýrsat bilen generaller ve sermaye sýnýfý gerçekleþtirdikleri bir darbe ile Chavez’i tutuklayýp askeri kýþlaya götürdüler. Yeni devlet baþkaný olarak da “patronlarýn patronu” lakaplý sermaye sýnýfýnýn temsilcisini getirdiler. Emperyalizmin desteðini de ardýna alan yeni yönetim ve darbenin akýl hocasý ABD, kendilerinden o denli emindiler ki, en kritik yerlerde görev yapan birlikleri bile deðiþtirmediler. Her þeyi emir komuta zinciri içinde kontrol edebileceklerini düþündüler. ABD’nin ve sermaye sýnýfýnýn darbenin son perde olduðunu düþünürlerken, bu darbenin aslýnda oyunun ilk perdesi olduðu, asýl aktörlerin ise emekçilerin, yoksullarýn olduðu sokaklar ezilen yýðýnlarla dolunca anlaþýldý. Çok kýsa sürede sokaklara dökülen Chavez yanlýlarý önce mahallelerde harekete geçtiler. Chavez hükümete geldiðinde sermaye sýnýfý ve tekellerle içiçe geçmiþ olan bürokrasiyle çatýþmasýnda kendisine destek olarak, yoksullarý, emekçi mahalle komitelerinde örgütlemeye yönelmiþti. Böylece en tepedeki politik iliþkilerini, en tabandaki mahalle komiteleriyle güçlendirme yoluna gitti. Darbenin hemen ardýndan geliþen olaylarda da bunun faydasýný gördü. Burjuva basýnda Chavez’e karþý yapýlan yalan haberlere raðmen, halk bunlara inanmadý, harekete geçerek sokaklara döküldü. Önce mahallelerde, sonra da tüm baþkente yayýldýlar. Ýki gün gibi kýsa bir sürede büyük bir güç kazanan halkýn karþýsýna, burjuvazi iktidarýný koruyabilmenin son kozu olarak orduyu çýkardý. Darbeciler de kendi içlerinde yalpalamaya baþladýlar. Parlamentonun fes edilmesi üzerine çýkan tartýþmalar, darbecilerin kendi içlerindeki anlaþmazlýklarý su yüzüne çýkarýrken, alttan emekçilerin baskýsýyla orduda da emir komuta zinciri koptu. Ordu birlikleri halkýn yanýna geçti. Böylece emekçiler baþkanlýk sarayýný ve devlet televizyonunu ele geçirdiler. Halkýn eylemleri sonucunda darbeye karýþanlar, ba-
iktidar için
Mücadele Birliði kanlar, bürokratlar, askerler tutuklandý. Kimisi baþkanlýk sarayýnýn gizli tünellerinden kaçtý. Böylece sermaye sýnýfý politik iktidar mevzilerini kaybetmiþ oldu. Baþkente Chavez yanlýlarý, alt kademedeki subaylar, yönetimindeki ordu birlikleri ve halk hakim oldu. Burjuvazinin durumu ise acýnasý bir halde geldi. Tüm iktidar olanaklarýndan, zýrhlarýndan ve dayanaklarýndan yoksun kaldý. Chavez ise tutuklandýðý kýþladan çýkarak tekrar devlet baþkanlýðýna geri geldi. Oyunun birinci perdesindeki bu geliþmelerden sonra ikinci perde bugün ve gelecekte yaþanacaklarýn, devrimin izleyeceði rotanýn seyrini belirleyecek. Chavez koltuða geldiðinde ilk açýklamasý “bu bir demokratik devrimdir” oldu. Halkýn eylemi sonucunda patronlar hükümeti, onlara baðlý üst düzey ordu temsilcileri, üst düzey bürokratlar, iktidar blokundan koptular. Onlarýn yerine iktidar sokak eylemlilikleriyle en otoriter araçlarýn egemenliðini kuran iþçi sýnýfý, yoksullar, emekçiler ve küçük mülk sahibi subaylarýn eline geçti. Ýktidar deðiþiminin kurumsal bir yapýsý olmasa da, iktidar artýk el deðiþtirmiþ olduðundan, sermaye güçleri hiçbir egemenlik aygýtýyla sokaktaki emekçilerin istediklerini almalarýna engel olamýyor. Devlet televizyonu, baþkanlýk sarayý, önemli bakanlýklar, halkýn istediði gibi kullanýp, istediklerini dile getirdiði mekanlar oldu. Ayaklanma sürecinde sermaye güçleri bunu engelleyemediler. Þimdilik emekçilerin elindeki bu “hak”lar kurumsal bir yapýya kavuþamadý daha. Bunlar emekçilerin fiilen kullandýðý haklar. Bunlarýn bir kurumsal yapýya kavuþabilmesi için demokratik devrimin ilerlemesi, kapsamýnýn geniþlemesi ve kesintisiz bir karakter kazanmasýna baðlý. Chavez’in bu demokratik devrimi ileriye doðru taþýyýp taþýmayacaðý ise ileride yapacaklarýna baðlý. Demokratik devrimi esas olarak ileri taþýyacak olan devrimcilerin ve komünistlerin durumu ise þöyle: Devrimciler Küba Devrimi’nden sonra bundan etkilendiler ve ‘60-’70 yýllarý arasýnda kýrlarda silahlý mücadeleye giriþtiler. Bu silahlý mücadelenin sonucunda ‘70’lerde burjuvaziye karþý aðýr bir yenilgiye uðradýlar. Venezuella Komünist Partisi ise ‘60’lý yýllarda ortaya çýkan bu silahlý mücadeleye adeta düþman olmuþ, Castrocu gerillalarý emperyalist ajan olarak görüyordu. Bu kötü mirasý Venezuella Komünist Partisi’nin eline yapýþmýþ durumda. Esas olarak demokratik devrimi kesintisiz olarak toplumsal bir devrime dönüþtürecek devrimcilerin ve komünistlerin güçsüzlüðü Venezuella’nýn eksisini oluþturuyor. Öte yandan yaný baþýnda Küba’nýn varlýðý ve moral desteði darbenin ilk anýndan itibaren açýklama ve tutumlarýyla Castro’nun Venezuella halkýný ve emekçilerini desteklemesi, Venezuella emekçilerinin önünde Küba’nýn sosyalist kazaným-
6 larýnýn olmasý bu devrimin ileri yönleri. Komünistlerin ve devrimcilerin güçsüzlüðü Chavez’in bir dizi eksikliðinde kendisini gösteriyor. Halkýn ve emekçilerin fiili kazanýmlarýný kalýcý hale getirecek adýmlarý atmamasý, baþkanlýða geri gelir gelmez acil önlemler alacak bir devrim hükümetinin kurulmamasý. Darbeye karýþan ordu birliklerinin hýzla silahsýzlandýrýlmamasý, darbeye karýþan iþ adamlarýnýn bankalarýna, fabrikalarýna, topraklarýna el koyamamasý kendisini desteklemek için sokaklara dökülen ve bu devrimin esas aktörü olan halkýn ve emekçilerin fiili kazanýmlarýný koruyup kurumsallaþtýrabilmesi için silahlandýramamasý ve bu konularda ayak sürümesi, sermaye sýnýfýna zaman kazandýrmakta. Chavez’in emperyalist tekellere ve sermaye sýnýfýna uzlaþma çaðrýsý yapmasý ise sermaye sýnýfýnýn yeniden kendisine güven duymasýna ve bir dahaki mücadele için altýn deðerinde zaman kazandýrmakta. Chavez’e karþý bu kez çok daha kanlý ve acýmasýz olacak tezgahlar için zemin hazýrlamakta. Yine de emperyalistler ve iþbirlikçi sermaye sýnýfýnýn Venezuella’da iþleri zor. Ellerinde zor araçlarýna sahip olmadan harekete geçen, bu hareketiyle ordunun emir komuta zincirini parçalayýp önemli bir bölümünü yanýna çeken Venezuella emekçileri bu kazanýmlarýný yitirmemek için ellerine silahlarýný alacaklardýr. Bu demokratik devrimin, toplumsal bir devrime dönüþmesi için gerekli koþullar yeterince olgunlaþmýþtýr. Emperyalist-kapitalist sistemin bunalýmý ve içine girdiði sýçramalý çöküþ bu kez kendini Latinlerde gösterdi. ABD’nin ve emperyalizmin hegemonyasý yerle bir olmakta. Filistin’in yiðit halkýnýn silahlý intifadasýyla ilk darbesini olan bu hegemonya, Venezuella emekçilerinin ABD’nin ve sermaye sýnýfýnýn tekerine çomak sokarak yeni bir boyut eklemekte. Arjantin’den Meksika’ya kadar tüm Latin Amerika emekçilerinin ve sermaye sýnýfýnýn gözü Venezuella emekçilerinin üzerinde. Onlarýn kaybetmesi demek, ABD’nin ve sermaye sýnýfýnýn halklar ve emekçiler üzerindeki baskýsýný daha da arttýrmasý demek, Venezuella emekçilerinin toplumsal devrim yönünde atacaklarý adým ise baþta Arjantin emekçileri olmak üzere Kolombiya, Bolivya, Ekvator, Brezilya, Meksika ve diðer Latin ülkelerini tetikleyecek ve Latin Amerika devrimlerini ateþleyerek tüm bu ülke emekçilerine cesaret, güç ve moral verecektir. Emperyalist-kapitalist dünyanýn sýçramalý çöküþünde ve içinde bulunduðumuz yeni evrede kýsa tarih her yönüyle bu çöküþü hýzlandýrýp toplumsal devrimlere hýz vermekte. Bunu durdurmaya ne emperyalistlerin, ne de sermaye sýnýfýnýn gücü yetecektir.
iktidar için
Mücadele Birliði
Filistin’de en kanlý, en açýk hesaplaþma aþamasýna gelen devrimi, bütün yönleriyle incelemek, dersler çýkartmak, bizim devrimimiz açýsýndan da önemli görünüyor. Filistin’de yaþanan acýnýn-dramýn resmini betimlemek yetmiyor. Bütün dünyanýn adeta gözü önünde cereyan eden her þey, ezilen halklar ve emperyalist-kapitalist sistemin politik zoru altýnda inleyen her emekçi için, yeterince tanýdýk manzaralar içeriyor zaten. Ayný tank sesleriyle defalarca uyandýlar, uçaklarýn gürültüsünü, aðýr iþ makinalarýnýn yýktýðý evleri, tank mermisiyle patlayan duvarlarý, Cezayir’den Vietnam’a, tüm dünya halklarý defalarca gördüler. Þairin dediði gibi; “Damarlarýn damarlarýma baðlý yaralarýmdan / Çünkü öldürülmek istenen benim de sevincimdir”. Beþ kýtada birden harekete geçen milyonlarca emekçi, sýrtlarýnda patlayan topun, gaz bombalarýnýn, kurþunlarýn açtýðý yaralarla baðlandýklarý Filistin halkýna, “Yalnýz Deðilsin!” diye haykýrýyorlar. Yalnýz deðilsin Filistin, bizim de devrimimiz var. Ve düþmanýný, düþmanlarýmýzý iyi biliyoruz, diyor emekçiler, sadece acýlar yüzünden harekete geçecek kadar bilinçten yoksun deðiliz ve biz, biliyoruz siyasi gerçekleri. Filistin topraklarýna gömülecek olan, Ýsrail’in siyonist devletiyle beraber, emperyalizm olacak. Milyonlarýn her gün yaptýklarý eylemlerde, bu gerçekleri nasýl açýk, net biçimde kavradýklarýný görebiliriz. Ülkelerimiz devrimi açýsýndan Filistin’de yaþanan büyük olaylarý incelemenin apayrý bir önemi var. Hemen yaný baþýmýzda bir halkýn, dünyanýn en geliþmiþ silahlarýyla yüzer yüzer katledilmesi, Ortadoðu’nun tüm ülkelerinde olduðu gibi, ülkemizde de anti-emperyalist öfkeyi harekete geçirdi. Ýþçi sýnýfý, bu harekette yoðun olarak, kitlesel olarak bulunuyor. Proletarya enternasyonalist eðitimden geçiyor. Emekçiler, bütün iki yüzlülüklerine raðmen, sermaye cephesinin Ýsrail’i ve ABD’yi desteklediðini biliyor. Bu nedenle öfke anti-emperyalist sýnýrlar dýþýna taþarak, doðrudan kendi egemenlerine karþý yöneliyor. Burjuva sendikalar ve reformist partiler, her zaman olduðu gibi, burada da iþçi sýnýfýnýn bilincini bulandýrmada kendi rollerini sonuna kadar oynuyorlar. Emekçilerin kendi egemenlerine yönelen öfkesini “Tank ihalesi iptal edilsin!” sýnýrlarýna çekmeye çabalýyorlar. Sanki Ýsrail ile Türkiye arasýndaki tek baðlantý bu tank ihalesi imiþ gibi. Ve sanki tank ihalesi iptal edildiðinde Türk sermaye güçlerinin Ýsrail’e olan desteði tamamen ortadan kalkacakmýþ gibi. Sermaye güçleri de bir süredir karþý saldýrýya geçmiþ durumda. Yüzyýl öncesinin defterleri açýlýyor. Arap ulusunun Osmanlý’ya karþý baðýmsýzlýk savaþý
7
vermesini “ihanet” olarak niteleyip, bugün Filistin’in bu ihanetin bedelini ödediðini söyleyecek kadar alçalabiliyorlar. Peki ama, nereden çýktý Türk sermayesinin bu Arap düþmanlýðý ve Ýsrail severliði. Filistin halkýna karþý büyütülen burjuva kini ile tank ihalesi arasýndaki güçlü baðlantýyý ortaya koymazsak, reformizmin iþçiler üzerindeki bilinç karartýcý etkisine yeterince karþýlýk vermemiþ oluruz. Sermaye güçlerinin Ýsrail severliði ve Filistin halkýnýn en acýmasýz katliamlarý yaþadýðý bir anda burjuva kinini kusmasý, tesadüf deðil. Bunu, tekelci basýndaki bir takým Ýsrail baðlantýsýyla ilgili olduðunu düþünenler, fotoðrafýn yalnýzca küçük ve bu yüzden de yanýltýcý bir yüzünü görebiliyorlar. Sermayenin Filistin halkýna kustuðu sýnýf kini, Filistin’de yaþananlarýn ulusal kurtuluþ sýnýrlarýný aþmasý ve toplumsal devrime yönelmesi nedeniyledir. Filistin toplumsal devrimi, bölgede siyonist devletin varlýðýný tehdit ediyor. Ortadoðu’da sýnýf dengeleri öyle bir noktaya ulaþtý ki, Ýsrail ile Türkiye adeta kader ortaðý durumuna geldiler. Bu iki devlet, varlýklarýný koruyabil-
Ülkelerimiz devrimi açýsýndan Filistin’de yaþanan büyük olaylarý incelemenin apayrý bir önemi var. Hemen yaný baþýmýzda bir halkýn, dünyanýn en geliþmiþ silahlarýyla yüzer yüzer katledilmesi, Ortadoðu’nun tüm ülkelerinde olduðu gibi, ülkemizde de anti-emperyalist öfkeyi harekete geçirdi. Ýþçi sýnýfý, bu harekette yoðun olarak, kitlesel olarak bulunuyor. Proletarya enternasyonalist eðitimden geçiyor. Emekçiler, bütün iki yüzlülüklerine raðmen, sermaye cephesinin Ýsrail’i ve ABD’yi desteklediðini biliyor. Bu nedenle öfke anti-emperyalist sýnýrlar dýþýna taþarak, doðrudan kendi egemenlerine karþý yöneliyor.
iktidar için
Mücadele Birliði menin yolunun sýký bir stratejik iþbirliðinden geçtiðini biliyorlar. Filistin Devrimi siyonist devletin varlýðýný tehdit ettikçe, bu iþbirliði de güçleniyor. Tekrarlamakta fayda var. Ýsrail-Türkiye arasýndaki stratejik iþbirliði tank ihalesi ile sýnýrlý deðil. Bugün GAP bölgesinde Ýsrail devletinin satýn aldýðý çok geniþ araziler var. Bu bölgelerden Ýsrail; Suriye, Irak ve Ýran’ý dinliyor. Bütün telsiz konuþmalarý, her tür hareketliliði tespit edebilecek teknolojiye sahip olan tesisler, Türkiye’nin de çok iþine yarýyor. Geçen haftalarda C. Bayýk’ý Ýran’dan isterken, istihbarat birimlerinin Ýran’a sunduðu dosya, bu dinleme faaliyetinin sonuçlarýný içeriyordu. Ýsrail’in teknoloji imkanlarýyla Türkiye, sýnýrlarý dýþýnda kaç tane telsiz bulunduðunu, buralardan hangi konuþmalarýn yapýldýðýný, askeri güçlerin toplantýlarýný ve yer deðiþikliklerini biliyor. 21 Mart günü, sýnýrlarýn dýþýnda, daðlarda yakýlan Newroz ateþlerinin üzerine uçaklardan atýlan bombalarla 25 savaþçý ölmüþtü. Ýsrail’in sunduðu teknik imkanlarý Türkiye sonuna kadar kullanýyor. Tank ihalesinin sonuçlanýp Ýsrail’e verilmesi, bu nedenlerden ötürü, basit bir seçim deðildir. Arkasýnda, iki ülkenin toplumsal devrimler karþýsýndaki kader ortaklýðý yatýyor. Filistin halkýnýn devrimci atýlýmlarý karþýsýnda dehþete düþen ve siyonist devletin uyguladýðý katliamlarý iðrenç bir sýnýf kiniyle alkýþlamaktan çekinmeyen Ertuðrul Özkök, 3 Nisan 2002 tarihli yazýsýnda, tank ihalesinde hangi kaygýnýn ön plana çýktýðýný yazmadan edemiyor: “Ayrýca Türkiye’nin Ýsrail konusunda bu kadar ýsrarlý olmasýnýn çok gerçekçi bir nedeni var... Bu tür silah projelerini Amerika, Almanya veya baþka bir ülkeye verdiðiniz zaman bir sürü politik engel ortaya çýkýyor. Bu silahý Güneydoðu’da Kýbrýs’ta kullanamazsýnýz gibi þartlar öne sürüyorlar”. Özkök doðruyu söylerken bile, içine yalan katmaktan kaçýnamýyor. Tank ihalesinin Ýsrail’e verilmesi için ABD’nin özellikle ýsrarcý olduðunu bilmeyen yok. Konunun bu yaný önemli deðil. Önemli olan þu: Bu açýklamayla tank ihalesinde esas kaygýnýn, hedefin ne olduðu ortaya konuyor. Bu tanklar, iç savaþýn, özellikle kentleri etkileyecek bir iç savaþýn vurucu gücü haline getiriliyor. Askerler bu tanklara acilen ihtiyaçlarý olduðunu bildirmiþler. Ýhtiyacý acil kýlan iþte bu iç savaþtýr. Konunun askeri-teknik yönünü incelediðimizde, mesele daha iyi anlaþýlacaktýr. Tanklarýn iç savaþlarda kullanýlmasý yeni deðil. Özellikle II. Emperyalist Paylaþým Savaþý’nda geniþ kullaným alaný bulan tanklar, piyadelerin iþgal edilen topraklarda kolayca, güvenlice ilerlemesini saðladýlar. Tanklar, piyadelerin önünden gidiyor ve onlara yol açýyordu. Ancak savaþýn yükselttiði devrimlerde ayný tanklar, bu kez,
8 baþkaldýran kitleleri sindirmek için kullanýldý. Varþova’da ayaklanan komünistler ve milliyetçiler, Nazi tanklarýnýn ateþiy-
Tank ihalesinin Ýsrail’e verilmesi için ABD’nin özellikle ýsrarcý olduðunu bilmeyen yok. Konunun bu yaný önemli deðil. Önemli olan þu: Bu açýklamayla tank ihalesinde esas kaygýnýn, hedefin ne olduðu ortaya konuyor. Bu tanklar, iç savaþýn, özellikle kentleri etkileyecek bir iç savaþýn vurucu gücü haline getiriliyor. Askerler bu tanklara acilen ihtiyaçlarý olduðunu bildirmiþler. Ýhtiyacý acil kýlan iþte bu iç savaþtýr. Konunun askeri-teknik yönünü incelediðimizde, mesele daha iyi anlaþýlacaktýr. le bastýrýldý. O zaman, kentin ara sokaklarýna giremeyen tank birlikleri çepeçevre sardýðý mahalleleri tank atýþýyla yerle bir etti. Naziler, Kýzýl Ordu’nun önünden kaçarak Varþova’yý terk ettiðinde, geride tank mermileriyle yerle bir olmuþ koca bir kent ve binlerce ölü býraktýlar. Atina’da ve Selanik’te ayaklanan Yunan halký, ayný yýllarda, bu kez karþýlarýnda Ýngiliz tanklarýný buldular. Fakat, kentin dar sokaklarýna girmeye çalýþan bu tanklar, Yunan ayaklanmacýlar için çok kolay hedefler haline geldi. Salça kutularýndan yapýlan yangýn bombalarý, bu aðýr, hantal, demir yýðýnýný, benzini, yaðý ve motoruyla birlikte ateþ topuna çeviriyordu. Birçok Ýngiliz tanký, içindeki mühimmatla birlikte Atina sokaklarýnda havaya uçtu. Yunanistan deneyimi, bir iç savaþ için tanklarýn mevcut halinin hiç de yeterli olmadýðýný kanýtlýyordu. ‘60’lý yýllara dek tanklarda teknik açýdan önemli bir geliþme görülmedi. O yýllarýn imali olanlarý durdurmak için bir battaniye bile yeterli oluyordu. Çarkla taretler arasýna giren bir battaniye, ya da kalýn bir sopa, tankýn paletinin atmasýna ve tamamen hareketsiz kalmasýna neden olabiliyordu. Ayrýca, açýkta olan motorlar, yangýn bombalarýyla tanklarýn kolayca tutuþabilmesine neden oluyordu. Gövde ile kulenin birleþtiði nokta en zayýf noktaydý ve buralara gelen roketler tankýn kolayca imhasýna yol açýyor-
iktidar için
Mücadele Birliði du. Ýç savaþlarýn, kentlerin sokaklarýnda kullanýlan tanklardan bir zayýf özellik daha ortaya çýkmýþtý. Düz ve açýk arazi de fazlaca önemli olmayan bu zayýflýk, tanklarýn 25 metreden daha yakýn mesafeleri görememesidir. Oysa kentlerde bu mesafeyi görememek çok büyük bir risktir. ‘70’li yýllarla birlikte, yavaþ yavaþ bir iç savaþ aracý haline gelen tanklar, bu zayýflýklarý giderecek teknik imkanlara kavuþtu. Taretleri koruyacak plakalar eklendi. Tanksavar mermilerine karþýlýk olarak kulelerin boyu küçültüldü, mermilerin sekip gitmesi için kulelere keskin açýk biçimler verildi, zýrhlar uranyumla güçlendirildi ve en son modellerde kullanýlan özel bir boya ile tankýn yüzeyi olaðanüstü kayganlaþtýrýldý. Buna raðmen yüksek hýzý ve ateþ gücü olan roketlere karþýlýk olarak, kuleler çepeçevre C-4 patlayýcý kutularýyla donatýldý. Böylece roketin çarpmasýyla patlayan kutular, roketin patlama basýncýný ve ateþini tankýn dýþýna doðru iten bir karþý basýnç oluþturuyordu. Son modellerde motorlar açýkta deðil, tankýn altýna doðru kaydýrýlýyor. Ýsrail’in kullandýðý Merkova tanklarý, bütün bu teknik özellikleri taþýyor. Ýngiliz Sentunion tanklarýný alýp revize eden Ýsrail, oldukça aðýr, yavaþ ve hantal olan bu araçlarý, örneðin Suriye’nin elindeki Sovyet yapýmý T-1, T-2 tanklarýnýn karþýsýna çýkaramaz. Merkova tanklarý yalnýzca Filistin Devrimi gibi kent savaþlarýnda ve iç savaþlarda kullanýlabilir. Bu durum, tank ihalesinin, Suriye ve Yunanistan’ýn silahlanmasýna karþý açýldýðýnýn bir yalan olduðunu da açýklýyor. Çünkü Yunanistan’ýn elinde Alman Leopardlarý, Suriye’de de T-1, T2 tanklarý var. Merkova’dan ya da M-48’den iki kat daha hýzlý, yarý yarýya daha hafif ve her türlü arazi koþullarýnda 60 mil hýzla giderken bile namlusunu sabit tutup seri atýþ yapabilecek elektronik donanýma sahip T-2 ve Leopardlar, açýk alan muharebelerinde rakip tanýmýyor. Bu ihaleyle yenilense bile, M48’ler, açýk alan muharebesinde Leopardlara ve T-2’lere rakip olamaz. Zaten esas amaç da bu deðil. Cenin’de yaþananlar, iç savaþýn keskin dönemeçlerinde ve
9
kanlý hesaplaþmalarýnda tanklarýn nasýl kullanýlacaðýnýn dersleriyle dolu. 350 bin kiþinin yaþadýðý Nablus, yüzden fazla Merkova tankýnýn korumasýnda ara sokaklara girebilen Ýsrail askerleri tarafýndan iþgal edildi. Evlerde arama yapmaya kalkan siyonist orduya Filistin savaþçýlarýn bir süprizi vardý. Kurulan pusuda 14 siyonist ordu askeri öldürülünce, Ýsrail askerlerini geri çekti. Tanklarla sokaklarýn denetimini saðlamaya çalýþtý. Uçaklar ve saldýrý helikopterleriyle “temizlenen” sokaklara girebilmek için tanklarýn önüne çýkan evler, aðýr iþ makinalarý ile yerle bir edildi. Genellikle iki katlý, zayýf, kerpiç duvarlý evlerle dolu Cenin, kýsa sürede yerle bir edildi. Kuþkusuz Ýsrail, böyle bir hareketi, büyük beton apartman bloklarýyla ve eski saðlam taþ binalarla dolu Beyrut’ta örneðin, baþaramazdý. Buna raðmen Filistinli savaþçýlar, bu aðýr çelik yýðýnlarýnýn üstesinden gelmeyi baþarýyorlar. Uzun bir iple hareket ettirdikleri el yapýmý mayýnlarla (belli ki sabit-gömülü mayýnlara karþý Merkovalarýn elektronik koruma yöntemleri var) Merkova’yý en zayýf yerinden, tam altýnda bulunan depo ve motordan vurdular. Ýsrail, bu mayýnlarla dört tane tankýný kaybetti þimdiye dek. Filistin Devrimi, silahlanmýþ bir halkýn düzenli bir ordunun en modern savaþ araçlarý karþýsýnda bile çaresiz kalmayacaðýnýn dersleriyle dolu. Buraya kadar yapýlan teknik-askeri açýklamalar, Genel Kurmay’ýn tank ihalesinde “Güneydoðu’da kullanýlmasýn” baskýsýndan neden kurtulmak istediðinin nedenlerine de yeterince ýþýk tutuyor. Buna raðmen reformizm tank ihalesinin iptalini, “Ýsrail’in katliamlarýna ortak olmamak” bilinciyle sýnýrlý tutuyor. Bunda anlaþýlmayacak bir yan yok. Toplumsal devrimin ve iç savaþýn söz konusu olduðu bir meselede reformizm, emekçilerin bilincini karartmak için çabalar. Ama, zavallý reformistler kabule yanaþmýyorlar diye iç savaþ buhar olup uçmuyor. Proletarya ise, politik gerçekler kadar, askeri-teknik gerçeklik karþýsýnda da, uyanýk davranmaya devam edecek.
iktidar için
Mücadele Birliði
10
ORTADOÐU DEVRÝMLERÝ Avrupa’yý Ateþler Ýçinde Býrakacak Emperyalist-kapitalist dünyanýn ulaþtýðý sermaye birikimi ve yoðunluðunun sonucu olarak kapitalizmin sýçramalý çöküþü kendisini her yerde hissettiriyor. Üretimin toplumsallaþmasý, bunun yanýnda üretim araçlarýnýn özel mülkiyetinin devam etmesi üretici güçlerin önündeki en büyük engeli oluþturuyor. Sermayenin ve servetin daha az elde yýðýlmasý sonucunda, bizzat emperyalist metropollerde milyonlarca iþçi ve emekçi iþlerinden olarak açlýða ve sefalete mahkum oldular. Sermayenin ve tekellerin yaþamýn her alanýný ele geçirmesinden dolayý daha milyonlarca emekçi de sýranýn her an kendilerine gelebileceði endiþesi içerisindeler. Ýþinden olmuþ ya da gelecek kaygýsý taþýyan bu kitleler, kapitalizmin temel kurumlarý olan IMF, Dünya Bankasý, G-7 vb. kurumlarýn toplantýlar düzenleyip dünya ekonomisini kendi çýkarlarý doðrultusunda yönetmeye çalýþtýklarý her yerde tepkilerini gösterdiler. Seattle ile baþlayan bu yönelim kýsa sürede tüm dünyaya yayýldý, bu kurumlar nerede toplantý yaparsa on binler hatta yüz binler halinde ablukaya alýndýlar. Ýki ordunun meydan savaþýný andýrýr þekilde günlerce önceden hazýrlýklarýna baþlayan kapitalizm karþýtlarý, toplantýnýn yapýlacaðý yerleri basarak bu toplantýlarý engellemeye çalýþtýlar. Bu uðurda büyük meydan savaþlarý yaptýlar. Prag, Cenova gibi. Cenova’da bir kiþinin öldürülmesi, binlerce kiþinin tutuklanmasý kapitalistlerin daha da sertleþeceklerinin iþaretini vermekte. Ýspanya, Ýtalya, Ýngiltere, Yunanistan gibi Avrupa ülkelerinde sýnýf mücadelesinin keskinleþmesi toplumdaki kutuplaþmayý hýzla arttýrarak toplumun iki karþýt kampa bölünmesini hýzlandýrmakta. Bu ayný zamanda mevcut komünist partilerin, iþçi partilerinin içlerinde büyük gerilimler yaratarak bölünmelerinin, içlerinden yeni evreye uygun devrimci gruplarýn çýkmasýnýn zeminlerini yaratýyor. Kapitalizmin içinde bulunduðu bunalým ve bu bunalýmdan çýkýþ umudunun olmamasý, iþinden olan ve her an iþini yitirme korkusuyla yaþayan emekçileri sermaye ile büyük bir çatýþmanýn içine sokmakta. Ýþlerini ve geleceklerini tehdit edenin tekel-
ci kapitalizm olduðunu yaþayarak öðrenen emekçiler, mücadelelerini “Yeni Bir Dünya Mümkün” diyerek tekelci kapitalizme karþý yürütmekteler. Bu yöneliþin peþi sýra sendikalarý ve reformist partileri peþlerinden sürüklüyorlar. Burjuva düzen ve siyasetinden umudu kesen emekçiler artýk kapitalizmle çatýþmaya baþladýlar. Bu kitleler artýk eskisi gibi yönetilememekte. Eskisi gibi yönetemeyen burjuvazi, yükselen anti-kapitalist hareketin önünü kesmek için vize iptalleri, serbest dolaþýmýn askýya alýnmasý, göz yaþartýcý bombalar, kitlesel tutuklamalar ve terörle kapitalizme karþý baþkaldýran emekçileri kontrol altýna alýp, bu hareketi bastýrmaya çalýþýyor. Anti-kapitalist hareketi bastýrmak için 11 Eylül’ü fýrsat bilen AB, yeni baský yasalarýyla demokratik haklarý daraltarak bu yükseliþi durdurmaya çalýþýyor. Buna karþýn emekçilerin hareketi daha da yaygýnlaþýp kitleselleþmeye devam ediyor. Bu baskýlar hareketin sürekliliðini engellemekte baþarýsýz olmakta. Tabanýn verdiði basýnç, mevcut komünist ve iþçi partilerinde ileriye doðru bir itilim yaratýrken, içlerindeki devrimci ve reformist unsurlarýn da ayrýþmasýna yol açmakta. I. Emperyalist Paylaþým Savaþý öncesinde II. Enternasyonal’in sosyal demokrat partileri yaklaþmakta olan proleter devrimler çaðýna ve emperyalist paylaþým savaþýna karþý harekete geçmek yerine yasal çalýþmalar, bakanlýk paylaþýmlarýyla ilgilenip, devrimci politikalarý savunmayý, bu yasal olanaklarý kaybetme olasýlýðý nedeniyle reddettiler. Savaþ patlak verince de “anavatan savunmasý” adý altýnda iþçileri, emekçileri savaþýn ortasýna sürdüler. Bu sosyal þoven partilerin içerisinden çýkan az sayýdaki militan gruplar, devrimci politikalarla kýsa sürede geliþtiler ve III. Enternasyonal’in komünist partilerini oluþturdular. Bugün ise “terörle mücadele” sloganý II. Enternasyonal’in sosyal demokrat açmazýný oluþturan anavatan savunuculuðu ile ayný uðursuz rolü oynamakta. Bu da içlerinden devrimci politikalarý savunan militan gruplarýn çýkmasý için ayrý bir ek basýnç yapmakta. Avrupa genelinde ve tek tek ülkeler bazýnda buna baktýðýmýzda ise Ýngiltere, Ýtalya, Ýspanya, Yunanistan, Belçika’da vb.
iktidar için
Mücadele Birliði
11
bu açýkça görülmekte. se de sertleþen sýnýf mücadelesi, grevler, sokak gösterileri ve raÝngiltere’de yüz yýldan uzun bir süredir komünist hareketin dikal küçük gruplarýn etkisiyle sokaða çekilmekte. Yunanisgüçsüzlüðüne, iþçi partisinin kitleler üzerindeki kontrolüne rað- tan’da köylülerin ve emekçilerin eylemlilikleri ülkeyi esir almýþ men son dönemlerde ortaya çýdurumda. Clinton’ýn ziyareti sýkan küçük radikal gruplar güç rasýnda Komünist Parti’nin de aYak la þýk 100 yýl dýr iç sa vaþ de ne yi min den topluyorlar. Demiryollarýnda rasýnda olduðu sokak eylemliuzak Avrupa proletaryasý ve devrimi meydana gelen grevler devrimci likleri hýz kesmek bir yana, ensendikacýlýðýn geliþimi bu küternasyonalist eylemlilikler daözellikle Ortadoðu devrimleriyle çük gruplarýn kendi güçlerini de ha da artmakta. Afganistan saiç içe geçmekte. Ortadoðu’daki iç aþan bir etki yaratarak iþçileri ve vaþýna karþý yapýlan gösteriler, savaþlardan kaçan ve Avrupa’ya sendikalarý daha sola çekmekte. Filistin halkýyla dayanýþma eyYüzyýlý aþkýn bir zamandýr iþçi yerleþen mülteci kamplarýnda yaþayan çoðu lemlilikleri, genel grevler, küçük sýnýfýnýn önünde bir barikat göradikal gruplara güç katmakta proleter ve iþsiz olan, sokakta ýrkçý revi gören iþçi partisi içinde ve reformist partileri peþinden saldýrýlara maruz kalan bu kitleler, kaynamalara neden olmakta. Ýþsürüklemekte. Tüm emperyalist yaþadýklarý ülkelerin deneyim ve çi partisinin destekçisi olan senmetropollerde art arda yaþanan birikimlerine sahipler. AB ülkelerinin dikalarda ise, devrimci sendikabu geliþmeler ve yüz binlerin cýlar yönetime gelmekte. katýldýðý eylemlilikler yeni evregörece demokratik ortamýndan Ýtalya’da faþist Berlusconi ye uygun burjuvaziyle uzlaþmaz olabildiðince kendi davalarý hükümetinin iktidara gelmesiyle devrimci araç ve yöntemleri için yararlanan bu kitleler, zaman zaman baþlayan gerilim ve kutuplaþma kullanan grup ve oluþumlarýn Avrupa proletaryasýnda devrimci had safhaya vardý. Yüz binlerin güç kazanmalarýný saðlýyor. sokaklardaki gösterileri ve eyÜretimin toplumsallaþtýðý, duygular da uyandýrýyorlar. lemlilikleri esas olarak Cenoüretici güçlerin olabildiðince iva’da G-7 toplantýlarýna karþý giriþtikleri eylemler ve sokak sa- lerlediði ve sosyalizme yönelmek için tüm zeminin hazýr olduvaþlarý Ýtalya’da sol partileri çok aþan bir boyuta ulaþtý. Esas o- ðu Avrupa metropollerindeki proletaryanýn ve devrimcilerin bilarak Cenova gösterilerinin örgütlenmesinde aktif rol oynayan zim gibi son 30 yýlý iç savaþ ve ona yakýn bir sýnýf mücadelesi Komünist Parti Yeniden Örgütlemesi reformist sol partilere içinde geçmiþ, sokak gösterilerinden zor araçlý mücadeleye, akarþý devrimci politikalarla öne çýkmakta. Fransa’da ise Komü- yaklanmalardan zor araçlý serhýldanlara kadar pek çok mücadenist Parti hýzla kan kaybederken Komünist Parti içinden çýkan le biçimlerini kullanmýþ ve demilitan devrimci grup ve neyim sahibi olan baðýmlý kaoluþumlar proletarya içeripitalist ülke proletaryasýndan sinde etkinliklerini hýzla öðrenecekleri çok þeyleri var. arttýrmaktalar. Belçika EYaklaþýk 100 yýldýr iç savaþ mek Partisi, Avrupalý kodeneyiminden uzak Avrupa münistlerin geçmiþte saproletaryasý ve devrimi özelhiplenmedikleri Che’yi ön likle Ortadoðu devrimleriyle plana çýkartarak gerçekiç içe geçmekte. Ortadoðu’daleþtirdikleri 100 bin emekki iç savaþlardan kaçan ve Avçinin toplandýðý “CHEng rupa’ya yerleþen mülteci The World” yürüyüþüyle kamplarýnda yaþayan çoðu bu yeni evrenin temsilcileproleter ve iþsiz olan, sokakta rinden birisi olabileceðiAlmanya ýrkçý saldýrýlara maruz kalan nin iþaretini verdi. Ýspanbu kitleler, yaþadýklarý ülkeleya’da AB toplantýlarýna ve rin deneyim ve birikimlerine sahipler. AB ülkelerinin görece sularýn özelleþtirilmesine karþýlýk Barselona’da gerçekleþtirilen demokratik ortamýndan olabildiðince kendi davalarý için yarar500 bin kiþilik dev gösterilere, örgütlü ve disiplinli katýlýmýyla Ýspanya proletaryasý bu yeni yükseliþin arayýþý içinde olduðunu lanan bu kitleler, zaman zaman Avrupa proletaryasýnda devrimgösterdi. Almanya’da PDS’nin özellikle doðu kökenli genç iþ- ci duygular da uyandýrýyorlar. Türkiye, K. Kürdistan ve Ortadoðu devrimlerinin etkisi sizler içerisinde sempatisi hýzla artmakta. Gençlik sokaklarda tüm Avrupa’yý ateþler içinde býrakacaktýr. Avrupa proletaryasýanti-faþist kavgalarýn içerisinden piþerek gelmekte. PDS her ne kadar geçmiþ devrimci ve komünist kimliðinden çok þey yitir- na ve komünistlerine en muazzam yardým böyle olacaktýr.
iktidar için
12
Mücadele Birliði
Denizler’in Açtýðý Yoldan
Türkiye devrim mücadelesinde zafere giden yolu, devrimin temel sorununu çözerek, silahlý ve zora dayalý devrim mücadelesinin yolunu açan; iþçi sýnýfýnýn bilimsel dünya görüþü Marksizm-Leninizm’i mücadelelerinde temel alarak, iþçi sýnýfýnýn baðýmsýz politikasýnýn ilk adýmýný atan, THKO’nun kurucularý, devrimci önderler Deniz Gezmiþ, Yusuf Aslan ve Hüseyin Ýnan 6 Mayýs 1972’de tekelci sermayenin cellatlarý tarafýndan idam edildiler. Yükselen ve toplumsal bir devrime doðru evrilen devrimci hareketi, önderlerini imha ederek yenebileceðini düþünen emperyalizm ve iþbirlikçi tekelci burjuvazi yanýldýðýný çok erken, hatta idamlarýndan önce anladý. Deniz Gezmiþ’in Gemerek’te yakalanmasý için “çok önemli 24 saat geçirdik” diyen emperyalizmin iflah olmaz uþaðý Ýsmet Ýnönü’nün, Denizler’in idamýný önlemeye çalýþmasý boþuna deðildi. Önderlerin yakalanmasýyla ve onlarýn serbest býrakýlmasý talebiyle, yoldaþlarý tarafýndan Nurhaklar’da, yoldaþlarý ve siper yoldaþlarýyla birlikte Kýzýldere’de, uçak kaçýrma, cezalandýrma vb. daha bir çok askeri eylemle yaratýlan destanlar, bu destanlarýn emekçi halklarýmýzda yarattýðý büyük etki; burjuvaziye daha o zamandan halkýn yarattýðý kahramanlarýn mücadeleyle birlikte büyüyeceðini, halk kahramanlarýnýn ölmeyeceðini göstermiþti. Öyle de oldu; idamlarýn ertesi günü baþlayan büyük kitlesel protestolar, eylemler, devrimci mücadelede onlarýn açtýðý yoldan bugüne kadar yürüyen LENÝNÝST’ler, Denizler’in devrim ruhunun asla sona ermeyeceðinin, onlarýn yaktýklarý ateþin sönmeyeceðinin, bu ruhun ve ateþin sönmeyeceðinin, bu ruhun ve ateþin, iþçi ve emekçi halklarýmýzý devrime, zafere götüreceðinin göstergesi oldu. Ülkelerimizde sosyalizm mücadelesi çok eskilere dayansa da Denizler’in önderliðini yaptýðý THKO dönemi, bu mücadelede yeni bir dönemin baþlangýcý ve iþçi sýnýfýnýn sýnýf mücadelesi içerisinde kendini yenileyerek aþmasýnýn en somut örneði olmuþtur. Denizler’e ve THKO’ya bu özelliði veren, onu hazýrlayan nesnel koþullar ve onlarýn bu nesnel koþullarý kendilerine kadar olan döneme göre çok daha üst boyutta çözümleyebilmeleridir. Proletaryanýn, mücadele içerisinde kendini sürekli yenileyerek aþmasýnýn somutlanmasýydý onlar. Yýllarca uzlaþmacý, reformizm ve pasifizmin egemen olduðu mücadele, emekçi kitlelerin yaþamýný düzeltme yolunda hiçbir sonuç vermiyor, e-
Kalmasa da yüreklerimizden baþka, Namluya sürülecek tek kurþunumuz, Yine de devrim yangýnýnýn yýlmaz savaþçýlarý, Denizler’in baþeðmeyen yoldaþlarý olacaðýz!
iktidar için
13
Mücadele Birliði “Devrim Biziz Biz Devrimiz” þiarýyla her Leninist, Denizler’in mücadele, kararlýlýk, cüret, uzlaþmazlýk ve her ne pahasýna olursa olsun devrime olan sarsýlmaz inancýný bugüne taþýyor. Devrim yeni Denizler’i, yeni Leninistleri yaratmaya devam ediyor, edecektir. Burjuvazinin bunu engellemek için attýðý her adým, vermeye çalýþtýðý her gözdaðý, bu süreci hýzlandýrmaktan, kendi sonunu yaklaþtýrmaktan baþka bir iþe yaramayacaktýr. mekçi kitleler bir türlü burjuvazi ile yollarýný ayýrýp kendi sýnýfsal politikalarýný, pratiðini üretemiyordu. Bir yandan emperyalist sermayenin giriþinin hýzlanmasý ile ‘50’li yýllarda filizlenen tekel leþ me nin ‘60’larda gerç ek le þ m e si , ‘57-’58 bunalýmý, tarým ile sanayi ve ticaret burjuvazisinin rekabeti; diðer yandan dünyada yaþanan geliþmeler, (Küba’da Che’nin gerilla mücadelesi tezleri ve sosyalizmin zaferi, özellikle Cezayir olmak üzere Afrika ulusal kurtuluþ mücadelelerinin zaferleri, Vietnam destaný ve zaferi, özellikle Fransa’da yoðunlaþan ‘68 o-
laylarý vb...); ülkelerimiz sýnýf mücadelesinde yasal parlamentarist, reformist tarzlarýn etkisizliðinin açýkça görülmesi, iþçi ve emekçilere yýllarca uygulanan uzlaþmacý, pasifist eylemlikleri deðiþtirmenin maddi koþullarýný veriyordu. Bu geliþmelerin paralelinde yükselen iþçi eylemleri, fabrika iþgalleri, toprak iþgalleri, öðrenci hareketleri, kitlesel gösteriler, 15-16 Haziran eylemleriyle en üst boyutuna ulaþmýþtý. Ýþçi ve emekçilerin bilincinde toplumsal kurtuluþ ve zora dayalý mücadele bilinci oluþmaya baþlamýþtý. Denizler’in kuruculuðunu yaptýðý THKO bunun ilk örneði, politik ve örgütsel ifadesi oldu. Bu geliþme emekçi halklara devrimci mücadelede yeni bir dönemi, Marksizm-Leninizm ýþýðýnda devrimci mücadelenin kuruluþunu müjdeliyordu -ki bu yeni mücadele biçimi emekçi halklara zafere giden yolu açýyordu-. Onlarýn açtýðý, bilimsel sosyalizmin, silahlý mücadele ve zora dayalý devrim yoluyla burjuvazinin egemenliðine son verme, halklarýn kurtuluþunu gerçekleþtirme amacý, bugüne kadar, iþçi ve emekçilerin mücadelesinde ýþýk olmuþ, onlarýn yollarýný aydýnlatmýþtýr. Burjuvaziyi asýl korkutan, emperyalizmin uþaðý Ýsmet Ýnönü’yü bile Denizler’in asýlmasýnýn önleme (göstermelik) çabalarýna iten de buydu: Onlarýn býraktýðý bu devrimci mirasýn geleceðe taþýnmasý. Deniz Gezmiþ ve yoldaþlarýnýn açtýðý devrim yolunda, onlarýn tüm devrimci mirasýný üzerinde taþýyan, onu geliþtirerek bugüne taþýyan Leninist Parti ilerliyor. Leninist Parti onlarýn devrimci mirasýný üzerinde taþýyor ve zafere kadar taþýmaya devam edecektir. “Devrim Biziz Biz Devrimiz” þi arýyla her Leninist, Denizler’in mücadele, kararlýlýk, cüret, uzlaþmazlýk ve her ne pahasýna olursa olsun devrime olan sarsýlmaz inancýný bugüne taþýyor. Devrim yeni Denizler’i, yeni Leninistleri yaratmaya devam ediyor, edecektir. Burjuvazinin bunu engellemek için attýðý her adým, vermeye çalýþtýðý her gözdaðý, bu süreci hýzlandýrmaktan, kendi sonunu yaklaþtýrmaktan baþka bir iþe yaramayacaktýr.
Denizler’in Yolunda,
LENÝNÝST SAFLARA!
iktidar için
14
Mücadele Birliði
YAÞASIN 1 MAYIS Ýþçiler, emekçi halklarýmýz, öðrenci gençlik ve devrimci proletarya... Tüm sýnýflý toplumlarýn tarihi iþçi sýnýfý ve emekçi halklarýn baský altýna alýnmasýnýn, ezilmesinin, sömürülmesinin, horlanmasýnýn, kölece boyun büktürülmesinin ve yaþamdan kovulmasýnýn tarihidir. Bu durum, burjuva sýnýfýn üretim araçlarýnýn ve sermayenin özel mülkiyetine sahip olmasýndan, üretmeden üretenlerin emeðine, alýnterine el koyarak yaþama isteðine temel oluþturan kapitalistemperyalist sistemin iþleyiþ yasalarýndan ve onun sonucu oluþan burjuva kültür ve ahlak anlayýþýndan kaynaklýdýr. Proletaryanýn, emekçi yýðýnlarýn ve ezilen, sömürülen dünya halklarýnýn tarihi de ezilmekten, sömürülmekten, aþaðýlanmaktan kurtulma; onurlu, özgür yaþamak ve kendi geleceðini özgürce belirlemek için isyan, ayaklanma ve devrimler tarihidir. Bu da proleter kültürün bir sonucudur. Çaðýmýz proleter devrimler çaðýdýr. Yani proleter kültür sonucu proletaryanýn egemenlik çaðý. Proleter devrimler çaðý, 1871’de gerçekleþen ve 73 gün ayakta kalan Paris Komünü’nden esinlenen ve dersler çýkararak 17 Ekim Sovyet Sosyalist devrimiyle baþladý. Sosyalizmin görece geri düþüþleri olsa da geliþim yönü hep ileri oldu ve proleter devrimler çaðý bugünkü evrede hýzlanarak sürüyor. Artýk kapitalist-emperyalist sistem geliþmesinin son evresini, doruk bunalýmýný yaþýyor. Kapitalist-emperyalist sistem doruk bunalýmýnýn bir sonucu olarak sýçramalý bir þekilde çöküþ, enternasyonal proletarya ise sýçramalý bir þekilde yükseliþ evresini yaþýyor. Ýþçiler, emekçi halklarýmýz, öðrenci gençlik ve devrimci proletarya... Burjuva sýnýf için servet ve sermaye devasa boyutlara ulaþýp merkezileþirken, proleter sýnýf ve emekçiler için de mülksüzleþme, sefalet ve yaþamdan kovulma devasa boyutlara ulaþtý. Ýþte emperyalist-kapitalist sistemin temel çeliþkisi, çýkýþsýzlýðý ve çözümsüzlüðü de buradadýr. Üretimin toplumsal karakteriyle, mülkiyetin özel karakteri arasýndaki çeliþki. Artýk, kapitalist-emperyalist sistem geniþletilmiþ yeniden üretimi saðlayamýyor. Çünkü; tüm zenginliklerin yaratýcýsý iþçi sýnýfý ve emekçiler, üretebildikleri kadar tüketemiyor, tüketilemeyen üretim fazlasý emperyalistkapitalist sistemin baþýna bela oluyor. En sonunda emperyalist-
kapitalist sistem durgunluk (resesyon) sürecine girdi. Artýk karlarýný rant, spekülatif vurgun ve aþýrý tekel karlarýna baðlamýþ durumda. Artýk deðer üretiminden kaçan sermayenin, ölüm çanlarýný çalmak iþçi sýnýfýnýn, emekçilerin el çabukluðuna, bilinç, örgütlülük ve azmine kalmýþ durumda. Ýþçiler, emekçi halklarýmýz, öðrenci gençlik ve devrimci proletarya... Savaþlarýn temel nedeni; sýnýfsal, ulusal baský, ayrýcalýklar ve sömürüdür. Sýnýfsal sömürü, ulusal baský ve ayrýcalýklar son bulmadan savaþlar da son bulmaz. Ezen ve ezilen sýnýflar, ezen ve ezilen uluslar var olduðu sürece BARIÞ VE ÖZGÜRLÜKten bahsetmek olsa olsa ikiyüzlü, ahlaksýzca bir burjuva aldatmaca ve demagoji olabilir ancak. Sýnýflý toplumlar tarihiyle baþlayan ve bugün de sürmekte olan barbarca savaþlarýn gerçek nedeni, sýnýfsal sömürünün, ulusal baskýnýn ve ayrýcalýklarýn yoðunlaþtýrýlarak sürdürülmesine baðlýdýr. Sömürülen sýnýf proletarya ve ezilen uluslarýn sýnýfsal sömürüden, ulusal baskýdan ve ayrýcalýklardan kurtulmasýnýn tek yolu sýnýfsal ve ulusal savaþý yükseltmek ve bunun sonucu doðan iç savaþý kazanmaktan geçiyor. Sýnýfsal ve ulusal savaþlar, iç savaþlar kaçýnýlmazdý. Bu savaþlarý kabullenmeden savaþa Leninist partilerin kurmaylýðýnda örgütlü, militan ve enerjik bir þekilde atýlmadan, ne sýnýfsal, ne de ulusal kurtuluþ ve özgürlük mümkün ve olanaklý deðildir. Ýþçiler, emekçi halklarýmýz, öðrenci gençlik, Kürt ulusu ve devrimci proletarya... Emperyalist-kapitalist sistem sýçramalý bir þekilde çöküþe gidiyor. Kendi çöküþünü engellemek için dünya iþçi sýnýfýný, emekçi halklarýný, ulusal ve sýnýfsal kurtuluþ mücadelelerini yýkýma uðratmak için yeni paylaþým savaþlarýna baþvurmaktan çekinmeyecektir. Çünkü; baþkaca kurtuluþ ve egemenliðini sürdürme þansý yoktur. 11 Eylül New York olayý iþte bu nedenle ABD’nin tezgahladýðý bir olaydýr. Yýpranan prestijini kurtarmak, hegemonyasýný sürdürmek için devasa haklý bir gerekçeye ihtiyacý vardý ve bu gerekçeyi yarattý. Bu gerekçeye dayanarak önce Afganistan, sonra Filistin, ve daha sonra da Irak ve arkasýndan da Kafkasya’da halklarý yýkýma uðratacak savaþ senaryolarýný bir bir devreye sokacaktýr. Temel taktiði ise; önce yalnýzlaþtýrmak sonra ez-
iktidar için
Mücadele Birliði
15
mek olacaktýr. Filistin’i kendi yarattýðý “þeytan” çocuðu (siyonist) dinci faþizmle ezerken Kürtlerin devlet kurmalarýný onaylar görünürken iþte bu yalnýzlaþtýrma taktiðine baþvuruyor. Filistin, Irak ezildikten sonra Kürt halkýnýn topyekün imhasýnýn gündeme geleceðinden kimsenin kuþkusu olmamalýdýr. Ya kölece boyun bükme, ya barbarca kýyým. Filistin halkýna karþý gerçekleþtirilen topyekün imhanýn Kürt halkýna uygulanmayacaðýný düþünmek olsa olsa büyük bir gaflet ve ihanet olur. Ýþçiler, emekçi halklarýmýz, öðrenci gençlik, Kürt ulusu ve devrimci proletarya... Sýnýfsal ve ulusal kurtuluþ her zamankinden daha çok bugün olanaklý, mümkün ve zorunludur. Emperyalist-kapitalist sistem çaresiz ve çýkýþsýzdýr. Çare ve çözüm demokratik halk devriminde, halk iktidarýnda ve kesintisiz sosyalizme yürümekle mümkündür ve zorunludur. Doðmuþ olan devrim olanaklarýný, doðru bir ideoloji, doðru bir önderlik, doðru bir program ve kararlý, militan bir savaþla gerçekleþtirebiliriz. Devrim, iktidar ve sosyalizm bütün pencerelerden bize bakýyor. Yeter ki bilelim, görelim, anÝþçiler, emekçi halklarýmýz, öðrenci gençlik, layalým ve devrim için kararlý ve enerjik bir þekilde savaþalým. Tüm dünyada ve ülkelerimiz Türkiye ve K. Kürdistan’da e- Kürt ulusu ve devrimci proletarya... Önümüzde enternasyonalist proletaryanýn birlik, dayanýþma mekçi yýðýnlar çare ve çözüm arýyor. “Kapitalizm Öldürür, Kapive mü cadele günü 1 Mayýs var. Ve bu 1 Mayýs’ta da iki farklý antalizmi Öldürün”, “Yeni bir Dünya Mümkün” diye haykýrýyor. Elayýþ, iki farklý tutum var. 1- Devrimci proletaryaya seslenen ve kapitalizme karþý savaþ günü olan 1 Mayýs’ta kavgaya, kavga alanýna Taksim’e çaðrý; bu Leninist Parti’nin her yýl olduðu gibi bu yýl da “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak”, “Kürt Ulusu Kendi Kaderini Kendi Tayin Etmelidir”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük” talebiyle devrimci proletaryaya öncülük ediyor ve tüm devrim güçlerini özgür alana, 1 Mayýs Alaný’na çaðýrýyor. Diðer tarafta ise; proletarya ve emekçilerle birlikte olma adýna onlarýn arkasýna gizlenerek tutsak alana, devletin izin verdiði yasal sýnýrlara, ekonomizme, demokratizme, sendikalizme, sosyal reformizme ve oportünizme çaðrý yapýyorlar. Kafalarý ve yürekleri sayýlarla atan bu devrim ve iktidar kaçkýnlarý, sizi sahte “barýþ” ve uzlaþma alanlarýna çaðýrýyor, kavgadan kaçýyorlar. Bu çaðrýlarý boþa çýkarmak onlarý burjuva sýnýfýn çizdiði sýnýrlar içinde yalnýz býrakmak herþeyden önce devrim ve iktidar, sýnýfsýz, sömürüsüz ve savaþsýz bir dünya isteyen devrimci proletaryanýn görevi olmalýdýr. Leninist Parti; devrim ve iktidar perspektifiyle ekonomik, demokratik, sosyal ve siyasal taleplerinizi diyalektik bir uyumla sizi sýnýfsýz, sömürüsüz özgür bir dünya için 1 Mamekçi yýðýnlar yüksek bir bilinç düzeyiyle yeni bir dünyanýn yýs’ta 1 Mayýs alanýna, kavga alanýna çaðýrýyor. Ya kanlý kavgalý mümkün olduðunu görüyor ve haykýrýyor. Þimdi sýra bu hayký- bir savaþ ve özgürce bir yaþam için devrim ve iktidar, ya politik rýþlara yeni bir dünyanýn yolunu gösterecek öncülere geldi... Tür- çevirmenin sonucu teslimiyet, sistem içinde kalarak kölece bir kiye ve K. Kürdistan’ýn devrimci güçlerinin büyük kesimi ne ya- yaþam. Devrimci proletarya kölelik zincirlerini parçalayacak zýk ki bu çýðlýklara kulaklarýný, bu nesnel gerçeklere gözlerini, güçte ve yetenektedir. Zafer devrim ve iktidar bilinciyle savaþan devrim ve iktidar olanaklarýna kapýlarýný sýký sýkýya kapadýlar. devrimci proletaryanýn olacaktýr. YAÞASIN 1 MAYIS! Onlar sosyal konumlarý politik çevirme sonucu iktidarsýzlaþtýlar. BÝJÝ YEK GULAN! En ileri savunduklarý þey “aþýrý muhalefet”olma, terör listelerinFAB RÝ KA LAR TARLALAR SÝYASÝ ÝKTÝDAR de görünmemek oldu. Bunu yaparken de, hep emekçi halklarýmýHER ÞEY EMEÐÝN OLACAK! zýn ve proletaryanýn arkasýna saklandýlar. “Yaprak bile kýmýldaZÝN DAN LAR YIKILSIN mýyor”, “bu halkla bir yere varýlamaz” deyip burjuva sýnýrlar iTUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK! çinde tarihsel rollerini üstlendiler.
DEVRÝMCÝ ÝÞÇÝ KOMÝTELERÝ(DÝK)
iktidar için
Mücadele Birliði
Gündem
Ýki haftadýr Filistin topraklarý alev alev. Katliam haberleri geliyor. Çatýþmalar, kahramanca direniþler, iþkenceler... Ýsrail siyonizmi güçlü askeri varlýðýyla bir kez daha Filistin’i kana boðuyor. Ve tüm dünya halklarý ayakta. Ýspanya iç savaþýndan bu yana gerçekleþen en geniþ kapsamlý dayanýþmalardan biri sergileniyor. Burjuva basýn, inatla, bu dayanýþmanýn “güçlüye karþý mazlumun yanýnda yeralma” olduðunu dile getiriyor. Bu, tamamen bir çarpýtma. Yalan! Bu çarpýtmanýn altýnda, Filistin Devrimi’nin gücünü gözlerden saklama çabasý yatýyor. Çok uzaða gitmeye gerek yok. Ýþte Afganistan. ABD emperyalizmi ölüm kusan silahlarýyla Afganistan’a saldýrdýðýnda binlerce insaný acýmasýzca katlettiðinde, karþýsýnda, emperyalist savaþa öfke duyan yüzbinleri buldu. Ama bu yüzbinler sokaklara döküldüðünde, hemen hiç biri Afgan tosuncuklarý Taliban ve El-Kaide’yi sahiplenmedi. Onlarýn bayraðýný taþýmadý. Kendilerini onlarla özdeþleþtirmedi. Keza emperyalistler Irak’a saldýrdýðýnda da, hiç kimse kendini Saddam’la ayný safta hissetmedi. Emperyalist saldýrganlýða karþý çýkmak adýna böyle bir yanlýþa, gerici öðelerle yakýnlaþma yanlýþýna düþmedi. Ama Ýsrail zýrhlý birlikleri Batý Þeria sokaklarýna girdiði andan itibaren tüm dünyada ilerici güçler, enternasyonalistler, Filistin bayraklarýyla, poþileriyle donandýlar. Her biri bir Filistinli olarak haykýrdý. Filistin için haykýrdý! Tam da bu, “güçlüye karþý mazlumun yanýnda yeralmak” deðil, gericiliðe karþý Filistin Devrimi’nin yanýnda yeralmaktýr. Burjuvalarýn özenle üstünü örtmeye çalýþtýklarý gerçek, budur! Emperyalizmi asýl kaygýlandýran, tüm dünyadaki bu devrimci özdür. Filistin Devrimi’nin boðulmasý için ellerinden gelini yapmalarýnýn temel sebeplerinden biri de deðil mi? Filistin Devrimi varlýðý ile, inatçýlýðý ile, doðumundan beri taþý-
16
dýðý enternasyonal öz ile emperyalistlerin ve bölge ge ri ci li ði nin korkulu rüyasý oldu. Arap gericil iði, kendi halklarýnýn kabaran öfkesine raðmen böylesine sessiz kalýyorsa, bu, sadece ABD-Ýsrail ikilisinin büyük askeri gücünden kaynaklanmýyor. Filistin Devrimi, en az Ýsrail’i olduðu kadar, Arap gericiliðini de tehdit ediyor. ABD’nin, “Ortadoðu Barýþý” için Ürdün, S. Arabistan ve Mýsýr’ýn adýný anmasý boþuna deðil. Son Ýsrail saldýrýsý, çok deðiþkenli Ortadoðu denkleminin bir kördüðüm halini aldýðý noktada gerçekleþti. Öyle ki, Irak’a yönelik saldýrý hazýrlýðýnýn kaderiyle Filistin Devrimi’nin bundan sonraki yazgýsýnýn kesiþtiði bir noktaydý bu. Ýsrail’in iþgal ve katliamýnýn önünü açan etkenlerden biri, “vice-President” Chenney’in Ortadoðu gezisiydi. Yanlýþ anlaþýlmasýn. Saldýrýnýn temel sebeplerinden biri deðildi bu. Sadece zamanlamasý üzerinde etkili oldu. “Oslo Barýþ Süreci”, Filistin Devrimi’nin, eski haliyle, yani bir bütün o-
iktidar için
Mücadele Birliði
Gündem
17
larak yürüyemeyeceðinin açýk belgesinden baþka bir þey hükümetlerinin yaptýklarý gibi) sonuçta uygulanan politika deðildi. Burjuva önderlikle halk yýðýnlarý bir yol ayrýmýna aynýdýr. Bir bütünün iki yarýsýdýr. eðer henüz gelmemiþse, gelmek üzere olduklarýný gösteriSon seçimlerde Sabra ve Þattila kasabý Þaron’un baþbayordu. Ve kasap Þaron Harem-ül Þerif’de arz-ý endam etti- kan olmasý, Ýsrail’deki yönelimi göstermiþ oluyordu: Savaþ. ðinde, Ýkinci Ýntifada’nýn tüm koþullarý, Arafat yönetimine Demek ki, nesnel koþullar, çatýþmalarýn yoðunlaþmasýný, raðmen hazýrlanmýþ bulunuyordu. Devrim henüz Arafat’ý Filistin Devrimi’nin yeni bir sürece girmesini kaçýnýlmaz aþacak güce ulaþmamýþsa da, Arafat’ýn temsil ettiði burju- kýlmaktaydý. Ýntifada hýz kazandý. Arafat, bu süreci durduva güçler de artýk devrimi denetleyebilecek güçte olmadýðý- ramazdý. Gittikçe güçsüzleþtiði ortadaydý. Olduðu yerde ný göstermiþtir. Þaron, o kanlý ellerini Aðlama Duvarý’na kaldýðý sürece, her þeyini yitireceði belliydi. Devrim onu da koþtuðunda, devrimci patlamanýn fitilini ateþlemiþ oluyor- sürüklemeye baþladý. Fakat ABD-Ýsrail baskýsýyla devrime du. Artýk Ýkinci Ýntifada baþlamýþtý. Ve bu kez, Ýntifada’nýn karþý döndüðünde, FHKC liderliðini ve belli baþlý devrimci taþlarýna kalaþnikoflar, bombalar eklenmiþti. Savaþýn týrma- liderleri tutukladýðýnda, iþte o zaman, yitik bir lider olarak nacaðý ortadaydý. Pasifizmin, ya da burjuva diliyle konuþa- hükümsüzleþti. Karargahýnda, karanlýklar içinde yitmeye cak olursak, saðduyunun silinip baþladý. gideceði aþikardý. Arafat’ýn Þaron’un hedefi de buydu. Son seçimlerde Sabra ve Þattila þahsýnda burjuva önderliðin Filistin Devrimi’nin kanla bogüçsüzlüðü açýða çýktý. Devrim, ðulmasý gerekiyordu. Buldokasabý Þaron’un baþbakan burjuva önderliði aþma eðilimi- olmasý, Ýsrail’deki yönelimi göstermiþ zerler ve zýrhlý birliklerle sýk ne girdi. sýk Filistin’e “vur-kaç” baskýnoluyordu: Savaþ. Demek ki, Diðer tarafta, bir ulus olmalarý düzenliyor, helikopter ve nes nel ko þul lar, ça týþ ma la rýn yan, dünyanýn dört bir yanýndan uçaklarla bombardýman yapýtopladýðý yahudileri, teokratik yor, devrimci liderlere suikastyoðunlaþmasýný, Filistin bir temelde kurulan ve ABD lar düzenliyor ve Filistin halkýDevrimi’nin yeni bir sürece emperyalizminin muazzam ený kýþkýrtmaya devam ediyorgirmesini kaçýnýlmaz kýlmaktaydý. konomik ve askeri yardýmýyla du. Oslo çoktan soðuk sisler Ýntifada hýz kazandý. Arafat, bu ayakta duran devlet çatýsý altýnarkasýnda kaybolmuþtu. 11 Eyda birleþtiren Ýsrail, kendi varlül’den sonra Ýsrail siyonizmisüreci durduramazdý. Gittikçe lýk gerekçesini reddetmeksizin, nin bu saldýrýlarý arttý. Topyegüçsüzleþtiði ortadaydý. “vaadedilmiþ kutsal topraklarý” kün kapýþma kaçýnýlmaz hale Olduðu yerde kaldýðý sürece, gözden çýkarmaksýzýn, sýnýrlý gelmiþti. Bunu durdurmaya ne her þe yi ni yi ti re ce ði bel liy di. bir Filistin devletine bile taArafat’ýn güçsüz varlýðý, ne ADevrim onu da sürüklemeye hammül edemezdi. Onun varlývupa’nýn “severek boðma” poðý, Filistin’de Filistinlilerin valitikasý, ne de Ýsrail’in “güverbaþladý. Fakat ABD-Ýsrail rolmasýný, sürülmesini, katlecinleri” muktedir olabilirdi. baskýsýyla devrime karþý dilmesini gerektiriyordu. Onun Ýþte Irak’a yönelik saldýrý, döndüðünde, FHKC liderliðini varlýðý, Filistin’in yokolmasýný; tam da bu þartlarda ön plana ve belli baþlý devrimci liderleri bir ulus olma özelliklerini taþýçýktý. Fakat 11 Eylül çoktan umadýklarý halde, salt dinsel tenutulmuþtu. ABD’nin bütün tutukladýðýnda, iþte o zaman, melde bir “kutsal vatan” yarayitik bir lider olarak hükümsüzleþti. anma ve anýmsatma çabalarý týlmasýný, gerektiriyordu. Otuz beþ para etmezdi. Ýkiz kulelerin Karargahýnda, karanlýklar yýlý aþkýn süredir “çözümsüzlük külleri savrulmuþ, ABD, düniçinde yitmeye baþladý. diplomasisi”nde ýsrar etmeleriyanýn “unutkanlýðýna” yenik nin, budanmýþ bir Filistin öneriÞaron’un hedefi de buydu. düþmüþtü. Artýk Grand Zesinde bile sorun çýkarmalarýnýn ro’da bir baþýna kendi yasýný Filistin Devrimi’nin sebebi budur. Hala dünyanýn tutabilirdi. Chenney, Ortadoðu kanla boðulmasý gerekiyordu. dört bucaðýndan yahudileri topyollarýna düþtüðünde, sonuç lamakta ve Filistin topraklarýna baþtan belliydi: Filistin Devridoðru geniþleyen “yahudi yerleþim birimleri” ile, Filistin’i mi boðulmaksýzýn, ABD, Ortadoðu’da istediði adýmlarý ayahudileþtirmekte; ya da tersten söyleyecek olursak, bu tamazdý. Peki ama, devrimi boðmanýn yolu neydi? Ýþte asýl topraklarý Filistinsizleþtirmektedir. Ýster savaþ açmakla, issorun burada düðümleniyordu. Oslo’nun (ve sonrasýnda ter el altýndan imar ve iskan oyunlarýyla (týpký Ýþçi Partisi
iktidar için
Mücadele Birliði
Gündem
18
Camp David’in) çýkgerekçelerini sýralarmaz sokak olduðu ken, “Araf ülkelerinin görülmüþtü. Arafat’la toplu halde Ýsrail’e bu koþullarda bir yere saldýrmalarý duruvarmanýn imkaný munda bu nükleer siyoktu. Zira Arafat, lahlarý kullanabiliriz” Camp David’deki diyen? Irak’a saldýrý türden önerileri kabul planýyla Filistin Devetmiyordu, edemezdi rimi’nin zor kullanýlade. Filistin’in yoklurak boðulmasý planý, ðunun kabulü olan bu iþte böyle içiçe geçti. görüþmeleri, kabul Birbirine baðlandý. ettiði taktirde, Arafat, Son iþgal ve katlikendi elleriyle ipini am bu þekilde hayata çekmiþ olurdu. Devgeçirildi. Ama saldýrý rim onu bunca zorlamýþ ve aþmýþken, devrimin Oslo’ya bi- ters tepti. Saldýrýnýn bir gün öncesine kadar tükenmiþ dule tahammülü yokken, Arafat daha geri bir anlaþmayý imza- rumda olan Arafat, bir anda devrimin ikonu haline geldi. layamazdý. Diðer tarafta Þaron ekibi de, kendileri açýsýndan Kasýrga, onu, koltuðuyla birlikte devrimin baþýna fýrlattý. Ýç ayrýþmaya uðrayan devrim güçleri, bu saldýrý sonucu, kenetlendi. Arafat önderliðinin böylesi güç kazanmasý, ayný zamanda devrimin güç kazanmasýyla gerçekleþti. Saldýrý, Arafat’ý ne kadar sýkýþtýrýrsa sýkýþtýrsýn, þimdi onun eli güçlenmiþ durumda. Bu gücü eðer pazarlýk masalarýnda harcamaya kalkarsa... Ki ABD-Ýsrail’in asýl amacý, bu gibi görünüyor. Yeni bir Camp David’e zorluyorlar Arafat’ý. Eðer Arafat, pazarlýk masasýnda bu gücü harcarsa, devrimin geliþimine ne kadar zarar vermiþ olursa olsun, devrim onu tamamen aþacaktýr. Yoluna onsuz devam edecektir. Filistin Devrimi, onyýllar süren kesintisiz bir savaþýn çocuðudur. Zafer kazanmaksýzýn duramaz. Tek baþýna zor, bir devrimi boðabilseydi, dünya, sermaOslo’ya tahammül edemiyordu. Geriye bir tek güç kullaný- ye açýsýndan dikensiz bir gül bahçesi olurdu. Zor, hiçbir mý, zor yoluyla devyerde hiçbir zaman rimin boðulmasý kadevrimleri ortadan kallýyordu. Hem bu þedýramaz. Geçici zaferkilde Araf gericiliðiler kazanabilir; ama ne de sopa gösterilemaddi koþullarý varolcek, gözü korkutuladukça, devrimler de caktý. ABD empervarolacak; kendi külleyalizmi, böylece, Ýsrinden yeniden ve yerail saldýrganlýðý üniden doðmasýný bilezerinden, kendi iscektir. Tüm dünya teklerini dikte ettirhalklarýnýn Filistin mek için bir hareket Devrimiyle dayanýþalaný kazanacaktý. mak için ayaða kalkABD deðil miydi mýþ olmasý, zaferin kiküçük nükleer silahmin olacaðýný gösterlar üretme planýnýn miyor mu?
iktidar için
Mücadele Birliði
19
ZAFERÝ BÝZ KAZANACAÐIZ! raðmen tüm gücüyle savaþarak, iþçi sýnýfý ve emekçi halklara kurtuluþun yolunu gösterdiði, hala devam eden Ölüm Orucu eylemiyle göstermeye devam ettikleri, verilen savaþýmý ve devam eden eylemi sadece insan haklarý, tecrit ve izolasyon temelinde ele almanýn sorunun özüne uymadýðýndan verilecek mücadeleyi de kýsýrlaþtýracaðý, sorunun nasýl bir dünya istiyoruzdan, nasýl bir zindan istiyoruz düzeyine, devrim ve iktidar sorunundan reform ve iyileþtirme düzeyine indirildiði, iþçi sýnýfý ve emekçi halklarýn da zindanlar sorununa sadece devrimci tutsaklara destek olma perspektifiyle yaklaþmasýnýn yanlýþ olacaðý, burjuvazi tarafýndan saldýrýlan, tutsak edilen, katledilip yok edilmeye çalýþýlanýn kendi kurtuluþumuz ve özgürlüðümüz olduðu, soruna Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük ve Bütün Ýktidarýn Emeðin Olacak perspektifiyle yaklaþarak 13 Nisan Cuma günü Ankara Abdi Ýpekçi Parký’nda “Üç topyekün savaþý yükseltmek gerektiði...” oluþturuyordu. Bildiri Kapý Üç Kilit Açýlsýn, Ölümler Son Bulsun” istemini dile getidaðýtýmýyla birlikte pankartýmýzý parkýn ortasýndaki heykelin üren bir miting yapýldý. Ýçeriðini onaylamamakla birlikte zindanzerine çýkarak ön tarafa astýk. Eylem, atýlan sloganlar ve eylem lar sorununda kendi bakýþ açýmýzý ortaya koymak amacýyla eykomitesinden konuþmalar yapýldýktan sonra, Vardiya Müzik leme katýldýk. Eyleme katýlanlar saat 10:30 civarýnda Toros SoGrubu’nun kýsa dinletisinin ardýndan sloganlarla sona erdi. kak’ta toplanmaya baþladý. Toplanma alanýnda attýðýmýz “ZinMitingin genelini deðerlendirdiðimizde; içeriðinin ve düdanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük” sloganýna hemen hemen zenleniþ amacýnýn “Üç kapý-Üç Kilit Açýlsýn, Ölümler Son Bulkitlenin tamamýnýn katýlýmý önemliydi. Daha sonra kortejler osun”, “Tecriti, Ýzolasyonu Kaldýrýn” olmasýna, þekilsel olarak da luþturularak miting alanýna doðru yürüyüþe geçtik. Yürüyüþ sýrengarenk onlarca kilit ve anahtar maketlerinin taþýnmasýna rasýnda “Filistin Devrimi Yalnýz Deðildir”, “Kürdistan’da Tek raðmen, katýlýmcýlara dahi bu politikalarýn benimsetilemediði Çözüm Ya Devrim Ya Ölüm”, “Devrimci Tutsaklar Onurumuzve bu politikalarý kitlelerin içine sindiremediði çok açýk olarak dur”, “Devrim Savaþçýlarý Ölümsüzdür”, “Bedel Ödedik, Bedel Ödeteceðiz”, “Savra Savra Hatta Nasr”, “Savaþ Savaþ Zafere Kadar”, “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak” sloganlarýmýzý gür bir þekilde haykýrdýk. Çevredeki binalardan ve yoldan geçen arabalardan yürüyüþçülere destek verenler oldu. Yürüyüþ sýrasýnda mitingi düzenleyenlerin dýþýnda Kýzýlbayrak, Alýnteri, HADEP ve iki sendikanýn da pankart açmýþ olmalarýna raðmen, sadece bize “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük/ Mücadele Birliði Platformu” imzalý pankartýmýzý kapatmamýz için eylem komitesi tarafýndan iki kez uyarýda bulunuldu. Biz de sadece bize yönelik bu ilginç tavrýn doðru olmadýðýný, herkesin kendisini ifade etmesi gerektiðini söyleyerek yürüyüþe devam ettik. Mitingin yapýlacaðý Abdi Ýpekçi Parký ve çevresinde karþýdevrimin kolluk güçlerinin çok yoðun yýðýnak yaptýklarýný gördük. Arama noktasýndan geçip alana girdiðimizde “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük” baþlýklý bildirilerimizi kitlenin tümüne daðýttýk. Bildirinin içeriðini; “Zindanlar sorunun dev- görülüyordu. Bu nesnel temel üzerinde bizim de coþkulu katýlýrim sorunu olduðu, 19-22 Aralýk 2000 tarihlerinde zindanlarda mýmýz ve “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük” þiarýmýz gerçekleþtirilen katliam saldýrýsýnýn emperyalist-kapitalist siste- eyleme egemen olmuþ, coþkulu ve militan bir ruh katmýþ, germin tüm dünyada iþçi sýnýfý ve emekçi halklara açtýðý savaþýn çek anlamda kitlenin ruh haline, beklentilerine denk düþmüþbir parçasý olduðu, devrimci tutsaklarýn tüm eþitsiz koþullara tür.
iktidar için
Mücadele Birliði
Emperyalist-kapitalist sistemin çýkýþsýzlýðýný ifade eden zindan saldýrýlarý ve sonrasýnda geliþen, her dakikasý kavga dolu günler bize yeniden ve yeniden göstermiþtir devrimin yenilmezliðini. Türkiye ve K. Kürdistan iþçi ve emekçilerinin içinde bulunduðu açlýk ve yoksulluðun her geçen gün geniþ kitlelere
yayýlmasý ve içinden çýkýlmaz bir hal almasýdýr devrimimizi yenilmez kýlan. Açlýkla beslenen devrimimiz her geçen gün saflarýna yeni emekçiler katarak büyümekte. Ülkelerimiz topraklarýnda açlýkla beslenerek büyüyen devrimimiz karþýsýnda iþbirlikçi tekelci burjuvazi, kendisi için ölümkalým sorunu olan devrim güçleriyle devrimci güçler arasýnda baðlar kurulmasýný engellemek için yoðun enerji harcamýþtýr, harcamaktadýr. Bu enerjisini hiçbir meþruluk kaygýsý taþýmadan kullanan burjuvazi, bütün dünyanýn gözleri önünde zindan saldýrýsýný baþlatmýþtýr. 4 gün boyunca süren katliama karþý, Murat Ördekçi’nin “Türk Ordusu etrafýnýz sarýldý, teslim olun” cevabý burjuvazinin suratýnda bir tokat gibi patlamýþtýr. Zindanlar saldýrýsýnýn baþýndan günümüze dek baþ eðmez bir tutum sergileyen, ölümü kafalarýnda yenen devrimci tutsaklar, 19-22 Aralýk günleri arasýnda yazdýklarý destaný Ölüm Orucu Eylemleri ile devam ettirerek dünyada eþi benzeri görül-
20
memiþ bir eyleme imza atmýþlardýr. Ölüm Orucu Eylemi’ni “yeniden doðmak” olarak gören ve bu tarihsel eylemde 119. gününde ölümsüzleþen Leninist tutsak Sibel Sürücü’nün soluk kattýðý devrim mücadelesi, ancak sahiplenilerek geleceðe taþýnabilir. Bizler de bu bilinçle Mücadele Birliði Platformu olarak Sibel Sürücü’nün ölümsüzleþmesinin yýldönümünde, kendi þahsýnda Ölüm Orucu Eylemi’nde ölümsüzleþen bütün zindan savaþçýlarýnýn anmasýný gerçekleþtirdik. Ölümsüzlüðe, güneþe uðurladýðýmýz yerde iþçi ve emekçi halklarýmýzý bilgilendirmek ve anmaya çaðýrmak için, anmadan bir gün önce oturduðu yer olan Ýkitelli bölgesinde yoðun bildiri daðýtýmý ve ajitasyon çalýþmasý yapýlmýþtýr. 22 Nisan Pazartesi günü Ýkitelli Cemevi yanýnda gerçekleþtirdiðimiz anma saat 20.30 civarýnda gerçekleþti. Üzerinde “Devrim Savaþçýlarý Ölümsüzdür/Mücadele Birliði Platformu” yazýlý pankartýmýzý açtýk. Sibel Sürücü’nün resimleri ve üzerinde sloganlarýmýzýn yazdýðý dövizlerin taþýndýðý anma, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Sibel Yoldaþ Ölümsüzdür”, “Devrim Savaþçýlarý Ölümsüzdür”, “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak”, “Ya Devrim Ya Ölüm” sloganlarýyla baþladý. Sloganlar sonrasý Mücadele Birliði Platformu imzalý aþaðýdaki basýn açýklamasý okundu: “O, bir devrim savaþçýsýydý. Devrim ve komünizm savaþçýsý.
iktidar için
Mücadele Birliði Adý Sibel Sürücü’ydü. Yoldaþlarý O’na “Serap” derdi, kod adýydý. Leninist’ti... Bütün yaþamý boyunca; bilimsel sosyalizm için savaþtý. Bilim insanýydý yani. O, 13 Mart’cýydý, yöneticiydi. 13 Mart Genç Komünistler Birliði Merkez Komite Üyesiydi. Saftý, temizdi, duru, dingin ve yalýndý. Fe da kar dý, özverili, güvenli, sakin, araþtýrmacý, incelemeci, sorgulamacýydý... Araþtýrdý, inceledi, sorguladý ve karar verdi. Leninist Parti’liydi. Ýnatçý, direngen, kararlýydý. Her devrime inançlý devrimci gibiydi. Öyle savaþtý, öyle düþtü, ölümsüzleþti... O, savaþçýydý; O barýþçýydý. Her komünist gibi hümanistti yani. Sýnýfsýz, sömürüsüz, ezenin ezilenin olmadýðý bir dünya için, barýþ ve özgürlük için savaþtý. O biliyordu ki; sýnýflý ve sömürülü bir toplum olan kapitalist sistemde; emek-sermaye çeliþkisi mutlak bir çatýþmaya, çatýþma iç savaþa yol açar. O, bilirdi ki iç savaþ; YA DEVRÝM, YA ÖLÜM’dü. Ya özgür ve onurlu bir yaþam için topyekün isyan, ayaklanma, devrim ve iktidar, ya teslimiyet ve kölece yaþam. O, özgür ve onurlu bir yaþamý seçti. Savaþtý, tutsak düþtü. Yine savaþtý. 19-22 Aralýk 2000’de iç savaþýn zindan cephesinde en önde idi, diðer yoldaþlarý gibi. Panzerlere, skorskilere, lav silahlarýna, gaz bombalarýna, kaleþnikoflara karþý en eþitsiz koþullarda, ne bulduysa onunla savaþtý. Leninist’ti; yani yaratýcý, üretici, bilime, tekniðe önem verendi. O, küçücük bedene koskoca yüreði, engin bir bilimi, kýsa bir yaþama koskoca bir dünyayý, en aðýr görevleri, en yüksek onuru sýðdýrdý. O, bir bilim insaný; O, bir kadýn, O bir savaþçý ve bir þairdi. O, her komünist gibiydi. Mütevazi, alçak gönüllü büyük savaþçý. O büyük savaþçý, yaþamý boyunca hep savaþtý. Barýþ için, özgür bir dünya için; açlýðýn, iþsizliðin, evsizliðin, eðitimsizliðin, saðlýksýzlýðýn, ulaþým ve ýsýnma sorunun, baskýnýn, zulmün, zorbalýðýn, sömürünün olmadýðý bir dünya için savaþtý. Tüm devrim savaþçýlarý gibi. O, tekelci sermaye ve faþist devletin iç savaþý kazanmak ve sermaye sýnýfýnýn geleceðini güvence altýna almak için “içerde asayiþ saðlanmadan, dýþarýda asayiþ saðlanamaz” diyen iç savaþ hükümetinin “topyekün savaþ” sloganýyla saldýrýya geçtiði 19-22 Aralýk 2000 zindan katliamýnda hücrelere atýldý. Yýlma-
21 dý. Savaþtý. Tüm halklara ve enternasyonalist proletaryaya baðlý komünistler gibi. Ancak namluya sürülecek bir tek yüreði vardý. Yüreðini sürdü namluya, tüm devrim savaþçýlarý gibi. Ýnsanlýk ezilmesin, sömürülmesin, özgür olsun diye. Ve gönüllü oldu, Ölüm Orucu eyleminde... “Sen herkesin baktýðý yerde..”. olmalýsýn dedi ve öyle oldu. O, Ölüm Orucu eyleminde ölümsüzleþen ilk Leninist kadýn savaþçý oldu. O, en yükseklerde, herkesin baktýðý yerde, ent e r na s y o n a l i s t proletaryanýn þerefli tarihinde yaþýyor. Þan, þeref, O’nun ve diðer devrim savaþçýlarýnýn olsun. Tüm Leninistler O’na bakýyor. O, yol göstermeye, Leninist Parti’nin gösterdiði yolda savaþmaya devam ediyor. Adý onur ve kararlýlýk, gösterdiði yol zafer... Zafere Kadar Daima...” Basýn açýklamasýnýn okunmasý sýrasýnda meþaleler yakýlarak akþamýn karanlýðý kýzýla büründürüldü. Ýþçi Köylü Gazetesi okuru dostlarýmýzýn da destek verdiði anma tekrar sloganlar atýlarak sona erdi. Anmanýn bitiminden sonra alkýþlarla yürüyen kitleye polisin saldýrmasý sonucu kýsa bir çatýþma yaþandý. Bu çatýþma sýrasýnda sivil polislerden birisi kafasýnda camlý çerçevenin kýrýlmasý sonucu yaralandý. Ayrýca kitleye saldýran ve hýzýný alamayarak diðer polislerden kopan bir sivil polis, kendisini öfkeli Genç Leninistlerin arasýnda bulmuþ ve burada, yapýlan saldýrýlarýn cevapsýz kalmayacaðýný çok iyi anlamýþtýr. Sopalarla cezalandýrýlan Terörle Mücadele polisinin cezalandýrma esnasýnda “Ýmdat! Kurtarýn Beni” gibi zavallý çýðlýklarý aslýnda onlarýn çaresiz, korkak ruh hallerini yansýtmaktadýr. Cezalandýrmadan sonra bir süre sendeleyerek yürüyen polis, sonrasýnda baygýnlýk geçirerek yere yýðýlmýþtýr. Anma sonrasýnda gerçekleþen saldýrý sýrasýnda ve ara sokaklarda Sibel SÜRÜCÜ’nün annesi Sakine SÜRÜCÜ’nün de aralarýnda bulunduðu toplam 9 kiþi gözaltýna alýndý. Gözaltýna alýnan 9 kiþi ertesi gün serbest býrakýldý. Ölümü hiçe sayarak düþmanýn üstüne korkusuzca yürüyen ve bu yolda ölümsüzleþen devrim savaþçýlarýný anmak, onlarý anlamaktýr; onlarý anlamak ise savaþmaktýr.
Mücadele Birliði Platformu
iktidar için
22
Mücadele Birliði
DEV RÝ MÝ DÜ ÞÜN MEZ LER, YA PAR LAR! Çok küçük bir mutlu azýnlýk dýþýnda þimdi Türkiye’de milyonlarca insan için diðer tüm þeylerden daha önemli bir sorun var: Bugün yarýn nasýl aç kalmayacaðý. Milyonlarca insan oturabileceði, içinde hiç olmazsa ýsýnabileceði bir ev hayali kuruyor. Yine milyonlarca insan hiç deðilse sýrtýna giyebileceði birkaç giysi, ayaðýna geçirebileceði bir ayakkabý istiyor. Milyonlarca insan, hastalandýðýnda bir doktora görünebilmeyi, hastalýðýný geçirebilecek bir ilacý almayý istiyor. Milyonlarca insan bir yerden bir yere gidebilmek için cebinde parasý olsun, bütün bunlarý yapabilmek için bir iþi olsun istiyor. Milyonlarca insan, kapitalist sistemin onlara veremeyeceði daha pek çok þey istiyor. Ama bu demek midir ki, kapitalizm onlara hiçbir þey vermiyor. Hayýr! Kapitalizmin onlara verdiði þeyler de var: Günden güne daha da katlanýlmaz hale gelen bir açlýk, günden güne artan yoksulluk, iþsizlik, iflaslar, günden güne daha çok yaþanmaz hale getirilen bir dünya, emperyalist savaþlarla karartýlmýþ bir gelecek, umutsuzluk, çaresizlik, güvensizlik, yýkým, ölümler... Bir yanda toplumu tüketim çýlgýnlýðýna yönelten reklamlar, kampanyalar, albenili yiyecekler, içecekler, giyecekler, arabalar, konutlar, þaþalý bir dünya, bir yanda bunlardan mahrum, sayýlarý her gün artan yýðýnlar... Bir yanda bolluk, bir yanda bolluðun yarattýðý sefalet, bir yanda üretim araçlarýna sahip olduklarý için çalýþmadan yaþayan, üretilen toplumsal zenginliðin %90’ýndan fazlasýna sahip olan bir avuç tekel, bir yanda her geçen gün yaþam araçlarý ellerinden alýnan, yaþamak için çalýþmak zorunda olan ama artýk bir iþ de bulamayan, toplumsal zenginliðin çok azýný kendi arasýnda paylaþmak zorunda olan toplumun büyük çoðunluðu... Bir yanda dolup taþan vitrinler, bir yanda onlarýn önünde sokakta yatan aç, giysisi olmayan insanlar. Peki bu aðýr yaþam koþullarýnda hergün yaþamýn dýþýna itilen, býrakalým “geçim sýkýntýsý” çekmeyi, yaþamýn kendisi onlar için aðýr bir yük haline gelen bu insanlar ayaklanmak için neyi bekliyorlar? Bütün bu sefaleti yaþayan insanlar sessizce baþlarýna gelen bu felakete boyun mu eðdiler; “bu bizim kaderimiz ne yapalým” deyip sessizce ölmeyi mi bekliyorlar? Yoksa hala býçak kemiðe dayanmadý mý; hala insanlarýn tutunabilecekleri bir dal var mý? Ýnsanlar hala bu sistem içinde mutlu olabilecekleri umudunu taþýyorlar mý? Elbette hayýr. Bu sorularýn hiç birine olumlu cevap vermek mümkün deðildir. O halde onlarý, binlerce, milyonlarca insaný bir ayaklanmadan alýkoyan nedenler nelerdir? Kitleler üzerinde estirilen devlet terörünün insanlar üzerinde yarattýðý korku ve çekingenlik bu nedenlerden birisidir.
Varolan devlet aygýtý bugün tamamen bu yönde yetkinleþtirilmiþ, kurumsallaþtýrýlmýþtýr. Ordusuyla, polisiyle, parlamento, mahkeme ve cezaevleriyle tüm devlet aygýtý bir “sosyal patlama” ihtimaline göre þekillenmiþ; egemen tekelci kapitalist sýnýfýn devleti, ezilen ve sömürülen yýðýnlarýn sisteme karþý herhangi bir devrimci eylemini bastýrabilmek için silahlanmýþtýr. Eðer tekelci kapitalizm sahip olduðu zor aygýtlarýyla böyle aðýr baský koþullarý yaratmýþ olmasaydý; ekonomik, askeri ve siyasi zorla insanlarý baský altýnda tutuyor olmasaydý, þimdiye kadar çoktan yýkýlmýþ olurdu. Þu andaki askeri gücüyle dahi zar zor ayakta durabilen tekelci devlet kapitalizmi, ancak on yýllýk aralarla yaptýðý üç askeri darbeyle varlýðýný sürdürebilmiþtir. Bir toplumsal devrimin, bir daha bir karabasan gibi üzerine çökmemesi için, bu darbelerle onun yaþam damarlarýný kesmeye, tüm kanýný boþaltmaya çalýþmýþtýr; ama devrim her defasýnda yaralarýný sarmýþ, kendi elleriyle yarasýný bastýrmýþ ve yoluna devam etmiþtir. Bugüne kadar öldürülen, iþkenceden geçirilen, hapsedilen binlerce insana raðmen devrim yenilmedi, onun hayaleti burjuvalarýn tepesi üzerinde dönüp durmaya devam etti. Bugün bir çok insanýn yaþamda kalabilmek, daha iyi yaþayabilmek için devrimci eyleme giriþmemesinde, karþý devrimci terörün rolü belirgin olarak görünüyor; ancak diðer yandan insanlar daha cesaretli olmak ya da açlýktan ölmek arasýndaki ince çizgiye gelmiþ bulunuyorlar. Bir çok insan açlýktan ölmektense savaþarak ölmeyi tercih edeceði bir sýnýrda bulunuyor. Bir diðer neden, dinsel inanýþýn toplum yaþamýnda oynadýðý uðursuz roldür. Kadercilik olarak kendini gösteren bu durum da yýðýnlarýn devrimci bir eyleme giriþmesinde engel oluþturuyor. Bir çok insan, özellikle devletin dinsel inanýþlarý toplumu tam bir tevekkül ile düzen sýnýrlarý içinde tutmak için kullanmasý sonucu bu tür bir kaderciliðin etkisi altýnda kalabiliyor. “Bu dünyada” elde edemediklerini “vaat edilmiþ bir baþka dünya”da elde edebileceðini düþünen insanlar durumlarýna þükretmeye, þikayet etmeden boyun eðmeye zorlanýyorlar. Ancak dinsel inanýþlarýn toplum yaþamýndaki yeri, günden güne yaþamýn canlý pratik eli tarafýndan bir kenara itiliyor. Ýnsanlar her gün yaþadýklarý onlarca, yüzlerce deneyimle görüyorlar ki, dinsel inanýþ karýn doyurmuyor. Elindeki, avucundakini de kaybeden, aç açýkta kalan insanlar giderek yaþamlarýnda þükredecek bir þeyleri kalmadýðýný daha iyi anlýyorlar. Toplumsal yaþamda biriken, üstüste binen sorunlarýn bir ayaklanmayla sonuçlanmasý kaçýnýlmaz. Herkes her an bu ayaklanmanýn nereden kopup geleceðini merak ediyor. Bir
iktidar için
Mücadele Birliði
23
benzetmeyle söyleyecek olursak adeta herkes kulaðýný kapýya maz olduðunu, devrimci durum koþullarýnda ekonomik ve sidayamýþ, kopacak fýrtýnayý bekliyor. Ýþçi sýnýfý ve emekçilerin yasi krizin bir doruk bunalýmý yaratacaðýný, bir doruk bunalýreformist ve yasal partilerin düzenlediði miting, yürüyüþ, mýnýn ekonomik ve siyasi krizi daha da derinleþtirip, kapitavb.ne katýlmýyor oluþu da list sistemde, iþçi ve emekGazi Mahallesi bunu gösteriyor. Onlar bu çilerin içinde akýp büyütetür eylemlere raðbet etmicekleri çatlaklarýn oluþacayorlar çünkü bu eylemlerin ðýný ve bunlarýn büyümeyaþamlarýný köklü bir þekilsiyle sistemin çöküþünün, de deðiþtirmeyeceðini biliiþçi ve emekçi sýnýflarýn ikyorlar. Onlar yaþamlarýný tidarý alýþýnýn er ya da geç deðiþtirecek, sonuç alýcý bir gerçekleþecek bir durum oleylemde bütün varlýklarýyla duðunu söyleyebilirsiniz. yer almaya hazýrlar. Böyle Bu genel bahaneyi yaE bir eylem içinde yer alsalar ratacak olan biz deðiliz. Es kendi güçlerini görebilecek mekçi sýnýflar da deðil. Bu e ve umutsuzlukla rý yerini genel bahane kapitalist sisn büyük bir umuda býrakatem tarafýndan, devrim ci l caktýr. Bir anda ayaklanmadurum ve iç savaþ koþullarý e ya geçmek için gerekli kotarafýndan yaratýlýyor. Her r þullar oluþabilecektir. Topdevrimin bir çýkýþ noktasý lumun geneline baka rak vardýr. Bu, insanlar tarafýnsöyleyebiliyoruz ki, ayaklanma baþlamak için bir genel baha- dan önceden belirlenen, günü, saati belirli bir an deðildir. neye ihtiyaç duyuyor. Ýnsanlardaki umutsuzluk had safhada; Devrim insanlarýn kafasýnda olan biten, planlanýn bir süreç burjuva partilerine güvensizlik had safhada, yarýnýn ne getire- deðildir. O tarihsel bir sýçrama anýdýr. Birçok çeliþkinin tek bir ceðine dair belirsizlik had safhada; bütün bunlarý içeren bir noktada düðümlenmesi ve sonra hýzla çözülmesi anýdýr. Ýç içe genel bahane ortaya çýktýðýnda milyonlarca insanýn sokaklara geçmiþ süreçlerin hýzlanmasý, bir andan bir baþkasýna geçiþin dökülmesi ve ayaklanmasý görülecektir. Ayrý ayrý her insanýn sýçramalarla olmasý anýdýr. Türkiye ve dünyadaki ekonomik yaþadýðý acýlar, yokluklar bu genel bahanede anlamýný buldu- ve siyasi koþullar, kapitalist üretim iliþkilerinin tarihsel olarak ðunda pratik, yýkýcý bir güce ekonomik ve siyasi olarak, topdönüþecektir. Bu genel bahanelumsal olarak son sýnýrýna gelnin ne olacaðýný bilmek ve hatmiþ olmasý, artýk üretici güçleri ta kestirmek mümkün deðil. geliþtirmek yerine onlarý yýkan Örneðin Arjantin’de bankalabir konuma gelmiþ olmasý, yýlrýn mevduat faizlerini ödeyelardýr üst üste binen çeliþkilerin memesi bir genel bahane olþimdi artýk bir patlama noktasýmuþtu. Filistin’de Ýkinci Ýntifana gelmiþ olmasý, genel bahada’nýn baþlamasý için tüm konenin ortaya çýkýþýný kolaylaþtýþul lar mevcutken katil Þa rýyor. Bunun yanýsýra düzen ron’un Harem-ül Þerif’i ziyarepartisi karþýsýnda devrim partiti bir genel bahane olmuþtu. sinin varlýðý, proletaryanýn devBizde de belki devletin zirverimci sýnýf partisinin bir devrim sinde yeni bir tartýþma, belki partisi olarak hareket etmesi, aArjantin Baþbakanýn ölümü sonucu yeni yaklanmayý baþlatacak bir gebir baþbakan se çile me me si, nel bahane ile birleþince halklabelki Irak’la bir savaþ açýlmasýnýn sonucu, belki bugünden rýmýzýn devrimci iktidarýna giden yolu açacaktýr. Ýþçi sýnýfý ve kestiremeyeceðimiz baþka bir “genel bahane”den dolayý a- emekçileri daha ileri itecek olan kendi eylemlerinin sonuçlarý yaklanma baþlayacaktýr. 1995 yýlýnda önce Gazi Mahalle- olacaktýr. Onlar kendi durumlarý üzerine hiçbir teorik araþtýrsi’nde patlayan sonra tüm Ýstanbul’a yayýlan ayaklanmanýn maya girmeden, devrim yaparlar. Ýþçi sýnýfý ve emekçiler devnedeninin bir kahvehanenin silahla taranmasý olacaðýný kim rimi düþünmez, yaparlar. Engels’in “Sonu sonuna, tek gerçek bilebilirdi ki. Ya da Esenler’deki toplumsal patlamanýn belirli tarihsel hak” olarak tanýmladýðý “devrim hakký” bu kez sonuþu þu olaylarda çýkacaðýný kim iddia edebilir, kim böyle bir na kadar kullanýlacak ve tekelci burjuvazinin egemenliðine kahinliðe soyunabilirdi ki? Biz ancak bu tür olaylarýn kaçýnýl- son verecektir.
iktidar için
Mücadele Birliði
Ýnsanlýk ileriye doðru yaptýðý tarihi yürüyüþte, bir çaðýn kapanýp yeni bir çaðýn geliþini zorunlu kýlan tarihi evrelerden geçti. Büyük alt-üst oluþlarýn yaþandýðý böylesi dönemler, eskinin, yýkýlmakta olanýn yeniyi yok etmek için uyguladýðý karþý-devrimci zoruna, geliþip serpilenin, yeninin gelecek adýna giriþtiði muhteþem çarpýþmalara, ayaklanmalara, kanlý-kavgalý savaþlara tanýklýk etti. Ýnsanlýk tarihi, kendi tarihsel misyonunu tamamlamýþ sýnýflarýn yarattýðý sayýsýz katliam ve vahþet örnekleriyle doludur. Ama hiçbir katliam ve vahþet giriþimi insanlýðýn ileriye doðru yürüyüþünü, yeni bir dünya özlemini yok edememiþtir, bundan sonra da edemeyecektir. Hangi zorbalýk hükmünü sonuna dek sürdürebilmiþtir? Hangi zulüm Roma Ýmparatorluðunu tarihin karanlýklarýna gömülmekten kurtarabildi? Dünya imparatorluðuna soyunan faþist Hitler’in sonunu kim engelleyebildi? Ýspanya’da faþist Franko’nun, Ýtalya’da Mussolini’nin yýkýlýþýný kim durdurabildi? Elbette hiçbir güç, zorbalýk ve vahþet, onlarý insanlýðýn büyük yürüyüþünün yarattýðý depremden kurtaramazdý. Ýnsanlýk ordusu yürüyordu çünkü zulmün kalelerine doðru, açýyordu insanýn insanlaþma yolunu... Ýnsanýn insanlaþma yolunda verdiði savaþýmýn son ama zorlu bir aþamasýndayýz. Bu burjuvazi ile proletarya, kapitalizmle sosyalizm arasýnda bir yüzyýl boyunca süren devrim ve sosyalizm mücadelesi, uzun çarpýþmalarýn, bir dizi ekonomik-
Ýþte böylesine muazzam geliþmelerin yaþandýðý tarihi günlerde proletarya, bir kez daha gücünü ortaya koyarak, insanlýðý ileriye taþýmak zorundadýr. Çeliþkilerin artýk kördüðüm halini aldýðý günümüzde, bu düðümün çözümünün tek yolu proleter devrimdir. Proleter devrim geliþmenin önündeki engelleri kaldýracak, insanlýðýn insanlaþma çaðýný baþlatacak tek güçtür, tek silahtýr. Bu silahý kullanmamak, yaþamýn yok oluþunu izlemek demektir. Dünyadaki koþullar, proletaryanýn devrimleri için yeterince olgundur.
24
politik geliþmenin, yenilgi ve yengilerin, en yüksek insanlýk deðerleriyle en aþaðýlýk ihanetlerin bir arada yaþandýðý, bazen devrimin, bazen de karþý-devrimin geçici zaferler elde ettiði, ama sonuçta her yenilgiden, küllerinden yeniden doðmasýný bilen Anka kuþu gibi zaferle yeniden yeniden doðmasýný bilen devrim ve sosyalizm güçlerinin ilerleyiþini sürdürdüðü, karmaþýk bir dizi geliþmenin yaþandýðý bir süreçtir. Ama daima ileriye doðru olan, sýnýfsýz, sömürüsüz, sosyalist ve komünist bir dünyanýn adým adým, ilmek ilmek yaratýlmasýdýr. Komünizmin bir hayalet gibi Avrupa’nýn üzerinde dolaþtýðý günlerden bugüne çok þey yaþandý, çok þeye tanýk olundu. O zaman yalnýzca Avrupa’nýn üzerinde dolaþan sermaye dünyasýna korku salan hayalet, bugün 150 yýllýk tarihinin yarattýðý muazzam birikimi ve tarihin proletaryaya sunduðu muazzam olanaklarla emperyalist-kapitalist dünyaya dehþet saçýyor. Proletarya, devrim ve sosyalizm güçleri ilk iktidarý Komün’den, proleter devrimler çaðýný açan 17 Ekim’e doðru yaptýðý yürüyüþte çarpýþa çarpýþa öðreniyor, güçleniyor, geleceðini kendi elleriyle yaratýyordu. Proleter devrimler çaðý, bu bir dizi çarpýþmanýn sonucunda Komün’den o güne dek biriken nicel geliþmelerin ýþýðýnda yarattý proletaryanýn dünyasýný ve artýk komün kadar kolay deðildi onu yenmek, çünkü artýk proleter devrimler çaðý baþlamýþtý ve hiç kimsenin önüne geçemeyeceði bir süreçti bu; insanlýk çaðýnýn þafaðýna varmak zorunda olan... Þafaðýn kýzýllýðýný karartabileceðini, güneþin aydýnlýðýný balçýkla sývayabileceðini düþünen hep var olmuþtur tarih boyunca... Ýnsanlýk çaðýnýn þafaðý komünizme doðru atýlan büyük
iktidar için
Mücadele Birliði bir adým olan Ekim Devrimi’yle yaratýlan sosyalist dünya, kýsa zamanda yüzyýllarýn birikimine sahip olan kapitalizm karþýsýnda ne kadar güçlü zeminlere sahip olduðunu, dosta da düþmana da gösterdi. Güneþi balçýkla sývamaya kalkanlar gibi emperyalist-kapitalist sistem de karþýsýnda kendini yok edecek gücün, dünyanýn her yanýna kýzýllýðýný yaymasýnýn karþýsýnda eli kolu baðlý duramazdý. Sermaye, kendi mezar kazýcýlarýný yarattýðýný çok iyi biliyordu. Bu nedenle de proletaryanýn ona hazýrladýðý mezara girmemek için, elinden gelen her þeyi yapýyordu, yapmak zorundaydý. Karþýsýnda güçlenen sosyalist dünya fazla gecikmeden yok edilmeliydi; Ekim güneþi balçýkla sývanmalýydý, yoksa kapitalizmden komünizme geçiþ çaðý çok kýsa zamanda onun varlýðýna son verecek nitelikleri taþýyordu baðrýnda. Dünya insanlýðý, bir kez daha köhnemiþ olan bir sistemin yýkýlma zorunluluðu karþýsýndaki nafile direniþi ile karþý karþýyaydý. Ve bu süreç yeni katliam ve vahþet örneklerini yýkýmlarý beraberinde getirecekti. Bir yüzyýl kapitalist dünyayla sosyalist dünya arasýndaki savaþla geçti. Kapitalizm her geçen gün sosyalizm karþýsýnda tek tek kalelerini terk ederken, sosyalizm Avrupa’da, Asya’da, Latin Amerika’da yeni kaleler zaptederek dev adýmlarla ilerledi. Son 30 yýl, baþta ülkelerimiz olmak üzere, dünyanýn bir çok ülkesinde uzun süreli devrim ve sosyalizm mücadeleleriyle geçti. Kapitalizm, sosyalizm karþýsýnda tek tek terk ediyordu kalelerini. Ne zaman ki sosyalist dünya, devrimci dönüþüm çaðýnýn zorunlu gereði olan dünyayý deðiþtirme eyleminden uzaklaþmaya baþladý, kapitalizm son bir atakla her türlü vahþetini sergileyerek ayaklanmalarý engellemek için harekete geçti. Burjuva zorun yeterli olmadýðý anlarda politik olarak etkisizleþtirmek, çürütmek için izlediði politik çevirme yöntemleriyle saldýrdý. Yýllarýn gerilla hareketlerini, silahlarýný býrakýp kendileriyle masada oturtmayý baþardý. Sosyalist dünyanýn yaþadýðý geçici geriye düþüþ, propaganda konusunda kapitalizmin eline büyük fýrsatlar verdi. Emperyalist-kapitalist sistem “zaferini” ilan etti. Ayaklanmalarý yenebilmek, devrimci komünist hareketi uzlaþma çizgisine çekebilmek için tüm araçlarý kullanarak, çürümüþ “Avrupa Komünizmi Anlayýþý”ný yaymaya çalýþtý. Bu alanda elde ettiði geçici baþarýlarýn sarhoþluðu içindeki kapitalist dünya, zafer naralarý atýyordu. Ama bunlarýn altýnda yatan, gizlenen gerçek, kapitalizmin içine girmiþ olduðu kriz ve yok oluþ gerçeðiydi. Sermayenin tanký, topu, nükleer silahlarý, eli kalem tutan kalemþörleri, sosyalist cepheden devþirdiði çürüme ve yozlaþmanýn örneði dalkavuklarý, hepsi ama hepsi tek bir þey için devredeydi; kapitalizmin yaþadýðý yýkýmý durdurmak ve kapitalizmden komünizme geçiþ çaðýný engellemek. Bir dönem bu çýðlýk her yaný kaplamýþ olsa da, tarihsel geliþmenin zorunlu yasalarý, tüm bunlardan baðýmsýz, proletaryadan yana iþlemeye devam ediyordu. Ayrýca köklü devrimci mücadeleye sahip bizim gibi nice ülkede komünist partiler ve devrimci güçler mücadeleye devam etme kararlýlýðýný gösteriyordu. Hiçbir katliam giriþimi, yalnýzlaþtýrma politikasý, öncü komünist kadrolara yönelik saldýrýlar, yasal zeminlerde sunulan olanaklar, bu gerçek proleter gücü kavgadan uzaklaþtýramýyordu. Dünyanýn birçok yerinde baþta da ülkelerimizde iç savaþ biçiminde geçen bu sü-
25
Komünizmin bir hayalet gibi Avrupa’nýn üzerinde dolaþtýðý günlerden bugüne çok þey yaþandý, çok þeye tanýk olundu. O zaman yalnýzca Avrupa’nýn üzerinde dolaþan sermaye dünyasýna korku salan hayalet, bugün 150 yýllýk tarihinin yarattýðý muazzam birikimi ve tarihin proletaryaya sunduðu muazzam olanaklarla emperyalist-kapitalist dünyaya dehþet saçýyor. Proletarya, devrim ve sosyalizm güçleri ilk iktidarý Komün’den, proleter devrimler çaðýný açan 17 Ekim’e doðru yaptýðý yürüyüþte çarpýþa çarpýþa öðreniyor, güçleniyor, geleceðini kendi elleriyle yaratýyordu. Proleter devrimler çaðý, bu bir dizi çarpýþmanýn sonucunda Komün’den o güne dek biriken nicel geliþmelerin ýþýðýnda yarattý proletaryanýn dünyasýný ve artýk komün kadar kolay deðildi onu yenmek, çünkü artýk proleter devrimler çaðý baþlamýþtý ve hiç kimsenin önüne geçemeyeceði bir süreçti bu; insanlýk çaðýnýn þafaðýna varmak zorunda olan... reç, her ne kadar ÖDP’leri, EMEP’leri, uzlaþmacý yurtsever hareketi yaratmýþ olsa da bunlar nesnel ve güncel olan devrim karþýsýnda kýsa bir süre ayakta durabildiler. 20. yüzyýl bu þekilde kapanýrken, daha büyük geliþmelere tanýklýk edecek ayaklanmalar yüzyýlý baþladý. Ve ilk iki yýlýnda, dünyanýn her yanýnda kendi niteliðine uygun muazzam geliþmelerle geçti. Dünyanýn her yanýndaki muazzam geliþmeler, toplumsal ayaklanmalar kapitalizmin geldiði yeri gözler önüne seriyor. Ýþte böylesine muazzam geliþmelerin yaþandýðý tarihi günlerde proletarya, bir kez daha gücünü ortaya koyarak, insanlýðý ileriye taþýmak zorundadýr. Çeliþkilerin artýk kördüðüm halini aldýðý günümüzde, bu düðümün çözümünün tek yolu proleter devrimdir. Proleter devrim geliþmenin önündeki engelleri kaldýracak, insanlýðýn insanlaþma çaðýný baþlatacak tek güçtür, tek silahtýr. Bu silahý kullanmamak, yaþamýn yok oluþunu izlemek demektir. Dünyadaki koþullar, proletaryanýn devrimleri için yeterince olgundur.
iktidar için
26
Mücadele Birliði
23 NÝSAN..! “
EGEMENLÝK BAYRAMI”nda
ÖFKE DOLUYOR ÝNSAN..! “Ulusa egemenlik bayramý” derken dilimiz sürçmedi. Eðer bir ekonomik, toplumsal sistem çýkarlarý birbirine taban tabana zýt iki temel sýnýftan oluþuyorsa, bu, sýnýflý ve sömürüye dayalý bir sistemdir. Türkiye Cumhuriyeti, siyasal sistemini tanýmlarken þöyle der; “ülkesiyle, milletiyle bölünmez bir bütündür, sýnýfsýz, zümresiz, demokratik, laik, hukuk devletidir”. Ve sýnýflarý, sömürüyü ve her türlü sýnýfsal ayrýcalýklarý ortadan kaldýrmak isteyen komünistleri toplumu sýnýflara bölmekle suçlar, her türlü diktatörlüðe karþý olduðunu açýklar. Bu durum, iki yüzlü, alçakça bir demagojiden baþka bir þey deðildir. Çünkü emekle sermayenin varlýðý ve uzlaþmazlýðý, ezenle-ezilenin, sömürenle-sömürülenin, mülk sahipleriyle-mülksüzlerin varlýðý bütün çýplaklýðýyla sýnýflý, sömürülü bir ekonomik toplumsal sistemin olduðunu az buçuk sýnýf bilinci olan herkese kanýtlar. Ancak burjuva sýnýfýn gerçek amacý kaba bir demagojiyle sýnýf çeliþkilerini, sömürüsünü ve nihayetinde sýnýf kavgasýný gizlemektir. Burjuva sýnýf, sýnýf mücadelesi yürütenleri ekonomik,
politik, ideolojik temellerinden kopartarak kaba bir anarþi, terör yaratýcýlarý olarak sunar topluma. Bir taraftan komünist partilerin programlarýný toplumdan gizlemenin yolunu seçer, yargýlamaya sýra geldiðinde “komünist parti”yi yine ayný ikiyüzlülükle kaba bir þekilde “çete” olmaktan yargýlar. TC’nin tarihi bilimsel olan ne varsa inkar ve imha tarihidir. TC, her þeyden önce çok uluslu bir devlettir. Kürt ulusu ve ayrýca sayýsýz ulusal azýnlýklarýn varlýðý bir gerçektir. Ulus devlet, feodalizmden kapitalizme geçiþle baþladý. Sýnýflý toplumlarda ulusal devlet, egemen sýnýfýn baský ve zor aleti oldu. Bu nedenle egemen burjuva sýnýf tüm ulusu temsil edemez, etmiyor. Tam tersine tüm uluslarý ve ulusal azýnlýklarý ezme, baský altýnda tutma ve sömürme iþlevi görüyor. “23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramý” burjuva sýnýf için alabildiðine baský, sömürme ve imtiyaz özgürlüðü anlamýna gelirken, diðer uluslar ve ulusal azýnlýklara mensup iþçi ve emekçi kitleler için ise, ezilme, baský altýnda tutulma ve sömürülme özgürlüðü anlamýna geliyor. Bu yanýyla burjuva sýnýf için bayram olan þey emekçi halklar için iþkence oluyor. 23 Nisan’ýn “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramý” olarak sunulmasýnýn ayrýca ve temel olarak baþka bir anlamý var. Her toplumun doðal olarak geleceði çocuklarýdýr. Burjuva sýnýf da kendi egemenliðini kurup, pekiþtirdikten sonra kendi geleceði olan çocuklarýna bir bayram sundu. Bu bayram “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramý” oldu. Bayram adýndan da anlaþýlacaðý gibi, insanlarýn en mutlu, en özgür ve geleceklerinin güvence altýna alýndýðý bir gündür. Bu yanýyla burjuva sýnýf ve onun geleceði olan burjuva çocuklar 23 Nisan’da kendi geleceklerini güvence altýna almýþlar, onlar için en sevinçli, en mutlu, en özgür olduklarý bir gün olmuþtur. Oysa iþçi, emekçi ve yoksul köylü halklarýmýzýn ve onlarýn çocuklarýnýn en mutlu, en özgür, geleceklerinin güvence altýna alýndýðý bir gün diye sunulabilir mi? Burjuva sýnýfýn parlamentosunda (ahýrýnda) “Adalet mülkün temelidir” diye yazar. Bunun anlamý da açýklamaya gerek býrakmayacak kadar açýktýr. Adalet mülkiyeti temsil eder. Ama burada da bir iki yüzlülük, kaba bir demagoji var. Adalet hangi mülkün temelidir. Söylemeye bile gerek yok ki, özel mülkiyetin. Yani temel olarak üretim araçlarýnýn özel mülkiyetinin. Buradan da anlaþýlacaðý gibi adalet, hukuk, burjuva sýnýfýn özel mülkiyetinin yazýlý ve resmi belgesinden baþka bir þey deðildir. Ancak yukarýda da belirttiðimiz gibi burjuva sýnýfýn tarihi ne kadar bilimsel gerçek varsa inkar ve imha tarihidir. Geçtiðimiz günlerde tümden biçimsel, yapmacýk ve iki yüzlü bir þekilde kutlanan “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramý” ezilen, sömürülen ve yaþamdan kovulan emekçi
iktidar için
27
Mücadele Birliði halklarýmýza ve onlarýn çocuklarýna ne sunuyor? Resmi istatistiklere göre 60 milyonluk Türkiye ve K. Kürdistan’da emekçilerin 20 milyonu açlýk sýnýrýnýn altýnda yaþýyor. Her beþ kiþiden biri iþsiz. Son birbuçuk yýlda iþten çýkartýlan, açlýða ve ölüme mahkum edilen iþçi sayýsý 1,5 milyon. 1 milyon 665 çocuk iþçi insanlýk dýþý koþullarda çýraklýk, stajyerlik adý altýnda ayda 50100 milyona sendikasýz, sigortasýz her türlü sosyal güvenceden yoksun 10-12 saat çalýþtýrýlýyor. Her gün 113 çocuk beslenme yetersizliðinden ölüyor. Açlýktan ölenler artýk burjuva medyada bile açýklanýyor. Onbinlerce çocuk sokaklarda her türlü saldýrýya açýk bir þekilde yaþýyor. Binlerce çocuk fuhuþ sektöründe sermaye için pazara sunuluyor. Binlerce çocuk hýrsýzlýk, yankesicilik, gasp suçuyla zindanlara atýlýyor. Siyasal düþüncelerinden yargýlanan çocuklar, iþkencehanelerde, daraðaçlarýnda katledilen, hapsedilen binlerce, yüzbinlerce çocuk, Filistin’de, Türkiye’de, Kürdistan’da, Asya’da, Afrika’da savaþlarda, iç savaþlarda öldürülüyor, yýkýma uðratýlýyor. Yüzbinlerce çocuk temel eðitim hakkýndan yoksun býrakýlýyor, saðlýk haklarýndansa hiç yaralanamýyor. Yüzbinlerce emekçi çocuðu üniversite kapýlarýndan geri çevriliyor, yüzbinlercesi üniversiteyi bitirmelerine raðmen bir iþ sahibi olamýyor. Kolera, tifo, veremden ölen çocuklarýn, sokaða býrakýlan çocuklarýn haddi hesabý bilinmiyor. Yüzbinlerce çocuk nüfus kayýtlarýnda bile görünmüyor. Çocuk Esirgeme Kurumlarý’nda yaþa-
yan çocuklarýn yaþadýklarý vahþet ve insanlýkdýþý uygulamalar her gün boyutlanarak sürüyor, deprem nedeniyle evsiz, yurtsuz kalan analar, babalar, çocuklar tam bir dram ve trajedi yaþýyor. Artýk insanlar gönüllü cezaevlerine kabul edilmeleri için cezaevlerine baþvuru yapýyor, yatacak sýcak bir yer, yiyecek bir lokma ekmek için. Sonuç olarak doðacak her bir iþçi, emekçi çocuðu efendilerinin gelecekleri güvence altýnda olsun, servet ve sefahat içinde yaþasýn diye 4 miyar borçlu doðuyor. Kýsacasý bir yerde burjuva çocuklara servet, emekçi çocuklarýna sefalet üreten bu kapitalist devlet, tüm ulusu temsil edemez ve etmiyor. Onlarýn ço cuk la rý tümden yapay, sahte, ikiyüzlü kutlamalarla kendilerini þimdilik güvencede sanýyorlar. Oysa aldanýyorlar. Açlýðýn, sefaletin bu kadar yoðun olduðu Türkiye ve K.Kürdistan’da her gün maddi temelleri çökmekte olan bir “güvence”ye sahipler. Ýþçi ve emekçiler ve onlarýn çocuklarýysa her türlü güvenceden yoksun, açlýk ve sefalet içinde yaþýyorlar. Onlar için bayram olan þey, bizim için kölelik koþullarý oluyor. 1 Mayýs’ý kutlamaya hazýrlandýðýmýz þu günlerde emekçiler hep bir aðýzdan haykýrmalýdýr: “Ancak bu böyle gitmez, sömürü devam etmez, yepyeni bir güneþ doðar bizde ve ülkelerde”. Evet bu böyle gitmeyecek, sömürü devam etmeyecek, yepyeni bir güneþ doðacak, bütün iktidar emeðin olacak. Ýþte o zaman gerçekten ulusal egemenlik ve çocuk bayramý olacak biz de ve baþka ülkelerde...
ÝZMÝR’de “Filistin Halký Yalnýz Deðildir” EYLEMÝ Ýzmir’de çeþitli parti, sendika ve kitle örgütü tarafýndan Ýsrail’in Filistin’e yönelik saldýrýlarý protesto e dildi. 14 Nisan 2002 Pazar günü saat 14.00’da Konak’ta Sümerbank’ýn önünde toplanan yakla þýk 1500 kiþi, “Katil Ýs ra il Filistin’den Defol”, “Kahrolsun Siyonizm, Kahrolsun Em perya lizm”, “Filistin Halký Yalnýz Deðildir”, “Faþizme Karþý Omuz Omuza”, “Barýþ Ýçin Sosyalizm” sloganlarý atarak Ýsrail’i protesto etti. Eylemde özellikle ÝZELMAN ve TÜM TÝS iþçilerinin yoðun katýlým gösterdikleri görül dü. Ýþçiler de sýk sýk “Her Yer Filistin, Hepimiz Filistinli -
yiz” sloganýný atarak tepkisini dile getirdi. ÝHD baþkaný Günseli Kaya tarafýndan okunan ve “...bizler biliyoruz ki, ÝNSANCA BÝR GELECEK UMU DU, uluslara ra sý sermayenin, süper devletle rin deðil, DÜNYANIN EZÝLEN HALKLARI ve EMEKÇÝLERÝ NÝN ellerinde yeþerecektir” þeklinde biten basýn açýkla masýnýn ardýndan eylem sona erdi. Eylemde ayrýca yoðun bir þe kilde Mücadele Birliði Platformu im zalý bildiriler daðýtýldý.
Ýktidar Ýçin Mücadele Birliði Okuru/ÝZMÝR
iktidar için
28
Mücadele Birliði
ÝÞ ÇÝ VE E MEK ÇÝ LE RÝN
YUNANÝSTAN’I SARSAN GREV... Yunanistan’da sosyal güvenlik sistemini tasfiye etmek için harekete geçen hükümete karþý iþçiler genel greve gitti. Yunanistanlý iþçi ve emekçilerin faydalandýðý sigorta ve saðlýk kurumlarý bütünüyle özelleþtirilerek emeklilik, saðlýk hizmetleri ve diðer sosyal haklar, sermayenin daha fazla kar hýrsýna uygun olarak yeniden düzenleniyor. Emeklilik yaþý 65’e çýkarýlýyor ve maaþlar düþürülüyor. Aðýr iþlerde çalýþan iþçi ve emekçilerin erken emekli olma haklarý ortadan kaldýrýlýyor. Deðiþik emekli sandýklarý tek bir emekli sandýðý altýnda topluyor, iþten atmalarý kolaylaþtýrýyor ve tazminat oranlarý düþürülüyor. Ýþçi ve emekçilerin tüm yaþamsal varlýðýný tehdit eden bu yasayý protesto etmek için 19 Nisan’da bir grev yapýldý. Yunanistanlý iþçilerin %90’ý bu greve katýldý ve ülkenin çeþitli þehirlerinde kitlesel iþçi eylemleri yapýldý. Baþkent Atina’da yapýlan eyleme 10 bin civarýnda iþçi ve emekçi katýldý.
Çalýþma Yasasý’nda Yapýlmak Ýstenen Deðiþikliðe Karþý
ÝTALYA’DA GENEL GREV 16 Nisan’da Ýtalya’da son 20 yýlýn en büyük grevi gerçekleþti. Hükümetin iþten atmayý kolaylaþtýrmak isteme sine karþý yapýlan ge nel greve milyonlarca iþçi ve emekçi ka týldý. Ge nel grevle birlikte tüm kentlerde ha yat neredeyse durma noktasýna geldi. Hastane lerde sade ce acil hastalara müdaha le e dildi ve toplu taþýma a raçla rý, okullar, bankalar, fabrika lar, tüm kamu kuruluþlarý, büyük maðaza lar tüm gün kapa lý kaldý. Greve destek veren esnaflar da iþyerlerini kapalý tuttular. Berlusconi hükümeti tarafýndan çalýþma yasasýnda ya pýlmak istenen deðiþiklikle iþçi ve emekçiler hiçbir ge rekçe göstermeden iþten atýlabiliyor. Bu ya sa tasarý sý daha önce de hükümet tarafýndan gündeme getirilmiþ ve milyonlarca iþçi-emekçinin eylemleri ile geri çekilmiþti.
HÝNDÝSTAN’lý Ýþçi ve Emekçiler Özelleþtirme Politikalarýna Karþý
GREV YAPTI! 16 Nisan günü Hindistan’da kamuya baðlý kurum ve kuruluþlar hükümetin özelleþtirme politikalarýný protesto etmek için büyük bir greve çýktýlar. Kamuya baðlý banka, sigorta ve finans sektörlerinde çalýþan 10 milyon emekçi; binlerce iþçinin iþten atýlmasýný getirecek özelleþtirme “reformlarýna” karþý
grev yaptý. Greve gemi ve liman iþçileri de destek verdi. Bu “reform” yasalarý çýkartýldýðýnda kamu kuruluþlarý 55 yaþ üstü iþçi ve emekçileri iþten çýkartabilecek ve binlerce iþçiyi iþsiz býrakacak. Bu özelleþtirmeyle birlikte kamuya ait otomobil, telekom, petrol ve metal þirketleri satýþa çýkartýlacak.
iktidar için
29
Mücadele Birliði
FRANSA’da Faþist LE PEN’e KARÞI EYLEM! Fransa’da 21 Nisan’da yapýlan 2 turlu seçimlerde halkýn %30’una yakýnýnýn oy kullanmadýðý ilk tur seçim sonuçlarýnda 2. tura kalan ve yolsuzluklarýyla gündemde olan Jacques Chirac ve ýrkçý faþist Jean Marie Le Pen protesto edildi. Fransa iþçi ve emekçi halklarýný burjuva gerici Jacques Chirac ile faþist Le Pen arasýnda seçim yapmak zorunda býrakan seçimler, seçim sonuçlarýnýn açýklanmasýndan hemen sonra Fransa’nýn tüm þehirlerinde protesto edildi. 21 Nisan ve 22 Nisan’da yapýlan eylemlerde bütün þehirlerde on binlerce kiþi sokaklara çýktý. Strasbourg’da da ýrkçý faþist partiyi protesto etmek için çoðunluðu üniversite öðrencilerinden oluþan 15 bine yakýn kiþinin katýldýðý eylemde “Üniversi-
teli Öðrenciler Aþýrý Saða Karþý” pankartý taþýyarak Kleber meydanýna geldiler. Þehrin tüm caddelerinde yürüyen eylemciler “Ne Le Pen, Ne Chirac, Genel Grev”, “Faþist Devlete Hayýr” sloganlarýný attýlar. Fransa’da seçim tepkileri bunlarla bitmiyor. Ýlk turdaki seçimleri izleyen 3. ve 4. günlerde de Lyon’da 50 bin, Nantes’te 25 bin, Caen ve Tours’da 15 bin, Toulouse’de 12 bin, Grenable ve Strasbourg’da 7 bin kiþilik eylemler yapýldý ve faþist parti protesto edildi. Birçok küçük þehir ilk defa eylemlere tanýk oldu. Bazý üniversitelerde de faþizmi konu alan film gösterimleri yapýldý. Önümüzdeki hafta sonu ise yüz binlerin katýlacaðý eylemler organize ediliyor.
Emperyalist-Kapitalist Sistem
EVÝNDE VURULUYOR! IMF-Dünya Bankasý’nýn ve zengin ülkelerin baðýmlý ülkelere uyguladýðý po litikalarý protesto etmek için ABD’de Dünya Bankasý önünde 1000-1500 kiþi ey lem yaptý. Eylemciler, em peryalist politikalarýn ve bunlarýn doðurduðu zararla rýn önlenmesi için baþlatýlan kampanya ile; bireylere, kurumlara ve devlet yatý rýmcýlarýna Dünya Bankasý’nýn bono-tahvillerini boykot ederek bu emperyalist kuruluþlar üzerinde baský yaratmalarýný istiyorlar. Eylem de ayrýca bu ekonomik sömürü politikalarýnýn yanýnda ABD’nin Or tadoðu politikasý da protesto edildi. Ýsrail’in Filistin’e askeri müdahalesi, ABD’nin Kolombiya’daki iç savaþa müdahalesi, Afganistan’daki savaþ, Irak’a planlanan askeri müdahale ve ABD’nin terörizm bahanesiyle yüzlerce kiþiyi tu tuklamasý için de ABD aleyhinde sloganlar atýldý ve ABD bayraðý yakýldý. Amerika’da gerçekleþen bu eylem, Amerikan halkýna emperyalizmin refor mist ve “kýrtasiyeci” eylemlerle yola getirilebileceði bilincini veriyor. Oysa yapýlmasý gereken emperyalizmin mükemmelleþtirilmesi deðil, siyasi iktidarýn proletarya tarafýndan ele geçirilmesi ve emperyalist-kapitalist sistemin tarihin çöplüðüne atýlmasýdýr. Bu da ancak bu tür eylemlerle deðil, politik zor araçlarý nýn kullanýlmasýyla mümkündür.
Ýçiþleri Bakaný’na
SALDIRI! Nepal’da baþkent Katmandu yakýnlarýndaki 2 kasabaya Maocu gerillalar tarafýndan saldýrý düzenlendi. Bu silahlý eylemin hedefi de Satbariya kasabasýnda yaþayan Ýçiþleri Bakaný idi. Eylemde bakan Khum Bahadur Khadka’nýn korumasý olan 60 polis öldürüldü. Çatýþma sýrasýnda ölenlerin toplam sayýsý ise 160’ý buldu. Dünyanýn en yoksul ülkelerinden biri olan Nepal’de, gerillalar Nepal halkýnýn kurtuluþu için yaklaþýk 6 yýldýr silahlý mücadele veriyorlar.
iktidar için
Mücadele Birliði
30
Elini Kaptýran Ýþçiden
KOLU ÝSTENÝYOR! Süreç, gün geçtikçe devrim lehine geliþiyor, yaþam koþullarý iyice aðýrlaþmaya baþlýyor. Devrimi gerçekleþtirecek tek sýnýf olan proletaryanýn marksizm-leninizmi öðrenmesi, bilince çýkarmasý gerekmektedir. Kapitalist sistemin ekonomik ve politik baskýlarýnýn artmasý, deyim yerinde ise iþçi ve emekçi halklarýmýza boþ zaman býrakmamaktadýr. Birçok fabrikanýn bulunduðu Trakya bölgesinde çalýþan bizlerin de hiçbir sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi olayla ilgilenmememizi isteyen iþverenler, “tatil günümüz” olan Pazar günlerinde de bizleri mesaiye kalmaya zorlamaktadýrlar. Sadece bizim fabrikada deðil, Trakya bölgesinde bulunan birçok fabrikada Pazar günleri iþgünü olarak geçmektedir. Merttül Tekstil, Ayka Tekstil, Cross Kot vb. fabrikalarda bu tür uygulamalar oldukça sýk karþýmýza çýkmakta, iþçilerin boþ zamanlarý kalmamasý için ellerinden gelen herþeyi denemektedirler. Yaþa dýðý mýz sorunlar sa dece me sai saatlerimizle ilgili deðil elbette. Örneðin Ayka Tekstil fabrikasý, iþçilerine “gerçek hakkýnýzý veriyorum” diyerek çýkýþ tazminatlarýný verip birçok iþçisini iþten (gönüllü çýkýþ yoluyla) kovmuþ, diðer iþçilerini ise, 12 saat çalýþmaya zorunlu kýlmýþ durumdadýr. Bölgemizde bulunan deri fabrikalarýnda yaþanan bazý geliþmeler ise þöyledir: Türkiye Deri-Ýþ Sendikasý Çorlu temsilciliðinden aldýðýmýz bilgilere göre; 39 fabrikada çalýþan toplam iþçi sayýsý 2168 olarak biliniyor, bunlardan 1149’u sigortalý olarak bilinirken, 1019 iþçi ise sigortasýz çalýþtýrýlýyor. Bu fabrikalarýn sadece birkaçý ikramiye verirken, yaklaþýk 30 fabrikada çalýþan iþçiler ise hiçbir haktan yararlanamýyor. Ýþçilerin birçoðu servis vb. gibi küçük kýrýntýlar da olsa alýrken, ortalama 25 fabrika bu tür haklardan da yoksun durumdadýr. Bölgemizde yaþanan zorla mesaiye býrakma, Pazar günleri çalýþtýrma, ikramiye, servis vb. sorunlar bizlerin tali sorunlarýdýr. Yukarýda anlattýðýmýz gibi bir fabrikada servis varsa, ikramiye hakký yok; diðer bir fabrikada iþçiler sigortalý çalýþýrken, bir baþkasýnda sigortasýz iþçiler çoðunlukta. Burada anlatmak istediðimiz þudur; biz iþçilerin yaþadýðý bu sorunlarýn çözümü sadece servis hakký, sigorta hakký, 8 saatlik iþgünü hakký, haftasonu tatili vb. istemekle çözümlenmemektedir. Sermaye sýnýfý elini kaptýran iþçiden kolunu istemektedir. Böylesi koþullarda yaþamak istemiyorsak, ezen ve ezilenin olmadýðý bir dünyada yaþamak istiyorsak “Ya Kanlý Kavgalý Savaþ, Ya Yok Oluþ” þiarýnýn yolumuzu aydýnlatan perspektifi ile hareket etmek zorundayýz. Ýþçi sýnýfýnýn devrim ve iktidar mücadelesi yok edilemeyecek denli birikim ve deneyime sahiptir. Önemli olan harekete geçmeyi, devrim için doðru ve gerekli örgütlenme biçimleri olan Devrimci Ýþçi Komiteleri’nde örgütlenmeyi bilmektir.
Trakya bölgesinde tekstil sanayinde yaþadýðýmýz sorunlarý özde K. Kürdistan ve Türkiye iþçi ve emekçi halklarýna, genelde ise tüm dünyaya duyurmak istiyorum. Sizlere Merttül Tekstil çalýþanlarýnýn sorunlarýný anlatmaya çalýþacaðým. Ýþyerimizde çalýþan sigortalý iþçilerin sayýsý 180’dir. Gerçekte ise yaklaþýk 225 kiþiyiz. Ayrýca bu sayýya Rusya ve Laleli’deki maðaza ve depolarda çalýþanlarý da eklersek 300 civarýndadýr. Fabrikada yaþadýðýmýz sorunlarýmýzdan baþlýcasý, zorunlu mesailerdir. Günde ortalama 8 saatten 18 saate kadar çalýþýyoruz. Yukarýda da belirttiðim gibi, sigortasýz çalýþan arkadaþlarýmýz var. Bazý bölümlerde ise, tam bir kölelik (ücretli) hüküm sürmektedir. Çünkü konuþmak dahil birçok þey yasak. Bunun yanýnda mesaiye gelmeyen arkadaþlarýmýz yok yazýlýyor ve bu durum iþten atýlmalarýna neden olarak gösterilebiliyor. Biz iþçiler 18 saat çalýþýrken, fabrikanýn büro kýsýmlarýnda çalýþan memurlar; kýþ sezonunda 9,5 saat, yaz sezonunda da 10,5 saat çalýþmaktadýr. Ýþyerimizde þefler ve bazý ustalar ara molalarý yaparken, biz iþçiler için ise sadece yarým saatlik öðle yemeði molasý var. Bunun dýþýnda hiçbir istirahat hakkýmýz yok. Hatta biraz geç kaldýðýmýzda ihtar bile alýyoruz. Bir baþka sorun ise, bir çok fabrikada üç ayda bir tam maaþ ikramiye verilirken, biz dört ayda bir yarým maaþ ikramiye alýyoruz. Ucuz emek sömürüsünün en somut örneklerini kendi fabrikamýzda görüyoruz. Personelin bir çoðu Bulgaristan göçmeni ve bunlarýn yarýsý da sigortasýz ve kaçak iþçilerden mevcuttur. Bunlarýn dýþýnda yine bir kýsým iþçiler ise 3540’lý yaþlarda ya da üzerindedir. Ýþveren, biz iþçi ve emekçilere ülkelerimizde yaþanan iþsizlik, yoksulluk, açlýk sorunundan bahsetmekte, iþ bulamazsýnýz tehditlerinde bulunmaktadýr. Ýþveren, bu tür tehditlerle, bu grup ve 18 yaþ altýndaki gruptan iþçileri korkutarak, köle gibi çalýþmalarýný saðlamaktadýr. Fabrikada yaþadýðýmýz bir baþka sorun ise yediðimiz yemeklerdir. Yemeklerin fabrika içinde bir bölümde piþmesine raðmen, deyim yerinde ise býrakýn yemeyi, yüzüne bile bakýlmýyor. Çok nadir olarak iyi yemek çýkýyor. Sizlere fabrikamýzda yaþanan sorunlarý anlatmaya çalýþtým. Çalýþmalarýnýzda baþarýlar dilerim.
Devrimci Ýþçi Komiteleri (DÝK)/Trakya
Ýktidar Ýçin Mücadele Birliði Okuru Bir Ýþçi / Trakya
iktidar için
31
Mücadele Birliði
Devrim Savaþçýlarýnýn Yarattýðý Deðerleri
ZA FER LE TAÇ LAN DI RA CA ÐIZ! 1990’lý yýllar, devrimci mücadelenin yükseliþe geçerek iç savaþa evrilmesiyle birlikte, faþizmin kaybetme ve katletme politikalarýnýn da arttýðý bir dönemdi. Ýþte bu yýllarda iþbirlikçi tekelci burjuvaziye karþý silahlý mücadele veren çeþitli örgüt ve partilere operasyonlar düzenleniyor, binlerce devrimci iþkenceli sorgulardan geçiriliyordu. 16-17 Nisan 1992 günü faþizmin gerçekleþtirdiði katliam, özelde devrimin öncü güçlerine, genelde iþçi ve emekçi halklarýmýzýn yükselen mücadelesini ezmeye, yok etmeye yönelikti. 1617 Nisan günlerinde dört ayrý eve operasyon düzenleyen faþist devlet, Devrimci Sol örgütünün merkez komite yöneticilerini ve önder kadrolarýný hedef alarak, 11 devrimcinin ölümsüzleþtiði vahþi bir katliam gerçekleþtirmiþtir. Gerçekleþtirilen katliamda Çiftehavuzlar’da; Sabahat Karataþ, Taþkýn Usta ve Eda Yüksel, Üst Bostancý’da; Sinan Kukul, Arif Öngel ve Þadan Öngel, Erenköy’de; Ahmet Fazýl Ercüment, Satý Taþ, Hüseyin Kýlýç, Sahra-ý Cedid’de Ayþe Nil Ergen ve Ayþe Gülen isimli devrimciler katledilmiþtir. Her birinin yüksek bir bilinç, cesaret, kahramanlýk ve fedakarlýk örneði göstererek ölümsüzleþtiði katliamda, ülkelerimiz ve dünya iþçi-emekçi halklarý bir kez daha devrimcilerin yarattýðý deðerlere tanýklýk etmiþtir. 16 Nisan 1992 günü gece yarýsý Çiftehavuzlar’da Sabahat Karataþ, Eda Yüksel ile birlikte Taþkýn Usta’nýn bulunduðu eve faþist devlet tarafýndan operasyon düzenlenmiþtir. Yüzlerce gaz bombasýnýn, binlerce merminin kullanýldýðý katliam, iþbirlikçi tekelci burjuvazinin medyasýnda da sýk sýk haber bültenlerinden verilmiþtir. Çiftehavuzlar’da öyle bir çatýþma yaþanmaktadýr ki, ülkelerimiz ve dünya devrim tarihine silinmez adlarla yazýlacak bir kahramanlýk destanýdýr. Çatýþma boyunca sakinliðini koruyan devrim savaþçýlarý, yaþadýklarý saldýrýyý saat saat TAYAD baþkaný Gülten Þeþen’e telefonla bildirmiþlerdir. Saat 00:20’de ilk Sabahat Karataþ telefonla konuþmaya baþlar. Evlerinin sarýlý olduðunu, düþmanýn kullanabileceði hiçbir þey býrakmadýklarýný, tüm belgeleri yaktýklarýný ve çatýþacaklarýný haber verir. Sonra telefonu Eda Yüksel alarak “...Türkiye halklarý için þehit düþeceðiz. Bizler çok iyiyiz. Çok sakiniz. Kýzýldere’de, 12 Temmuz’da ölümü gülerek kucaklayan yoldaþlarýmýz gibi, biz de ölümü gülerek, çarpýþarak karþýlayacaðýz... Hoþçakalýn. Sizleri, halkýmýzý çok seviyoruz...” Telefon konuþmalarý sýrasýnda çok yoðun þekilde silah sesleri ve beraberinde devrim savaþçýlarýnýn faþizme karþý haykýrdýklarý slogan sesleri duyulmaktadýr. Sabahat Karataþ yine telefondadýr. Polislerin kapýda olduklarýný ve küfür ettiklerini söylemektedir. Bu arada yine Eda Yüksel’in sesi duyulmaktadýr; “Hadi tanklarýnýzla, toplarýnýzla gelin, girin içeri, ölülerimiz dahi korkutuyor sizi, geceleri rüyalarýnýza giriyoruz. Titriyorsunuz korkudan, hadi girin, ayak parmaklarýnýzý bile gösteremezsiniz...” diyerek, faþizme karþý öfkesini haykýrmakta ve devrimci iradenin ne denli güçlü olduðunu göstermektedir. Telefon konuþmasý atýlan yüzlerce gaz bombasý ve sýkýlan
A.Fazýl ERCÜMENT-Sinan KUKUL-Sabahat KARATAÞ
binlerce kurþun sesi altýnda gerçekleþmektedir. Sabahat Karataþ vurulmuþtur. Katillerin banyo duvarýný bombayla açmaya çalýþacaklarýndan bahsetmektedir. Sýk sýk kesintiye uðrayan konuþmalarýn sonunda, saat 06:45 olmuþtur. Sabahat Karataþ son kez telefonu alarak kapýnýn bomba atýlarak açýlmasý için hazýrlýk yapýldýðýný söylerken, artýk arkaya çekildiklerini ve girdiklerini bildirmektedir. Son sözlerinde ise eþine, yoldaþlarýna selam söyleyerek haykýrmaktadýr; “Ellerimizde silahlarýmýz, dilimizde sloganlarýmýzla kucaklýyoruz ölümü... Hoþçakalýn...” Faþizmin ellerindeki tüm olanaklarýný kullanmasýna raðmen aþamadýðý mevzide, saatlerce süren çatýþma sonunda “Ölürüz, Ama Asla Teslim Olmayýz” þiarý bir kez daha ete ve kemiðe bürünmüþtür. Ýþbirlikçi tekelci burjuvazinin yaþadýðý ekonomik ve politik krizin etkisi ile gerçekleþtirilen katliam politikalarý her dönem faþizm tarafýndan kullanýlmýþtýr. Yaþadýðýmýz dönem de böylesi saldýrýlarýn yaþanacaðý bir dönemdir. Kapitalizmin dünya çapýn da yaþadýðý ekonomik ve politik kriz, iþçi ve emekçi halklara, devrimin öncü kadrolarýna katliam saldýrýlarý olarak geri dönmektedir. Zindanlar katliamýnda ve Ölüm Orucu eylemlerinde devrimci tutsaklarýn yarattýðý olaðanüstü deðerler, bizlere örnek olmalý, daha ileri düzeye taþýnmalýdýr. Son olarak Filistin’de yaþanan katliam ve buna karþý Filistin halkýnýn yarattýðý kahramanca karþý koyuþ, iþçi ve emekçilere devrime giden yolun nasýl engebeli ve zor olduðunu göstermiþtir. Sabahat Karataþ’larýn yarattýðý; devrime, partiye, halklarýmýza olan baðlýlýk, savaþma gücü, irade, kararlýlýk ve cüret bugün çok daha gerekli ve zorunludur. Biz Leninistler, Sabolar’ýn yaþamýndan böyle bir ders çýkarýyoruz. “Ya Kanlý Kavgalý Bir Savaþ, Ya Yokoluþ” þiarýyla hareket etmeden, “Ya Devrim Ya Ölüm”ü tüm benliðimizde hissetmeden bu kavgadan zaferle çýkmamýz olanaksýzdýr. Sabahat’larýn, Eda’larýn, Murat Ördekçi’lerin, Fýrat Tavuk’larýn, Fidan Kalþen’lerin, Sibel Sürücü’lerin, Nergiz Gülmez’lerin, Lale Çolak’larýn, Aysun Bozdoðan’larýn, Yaþar Bulut’larýn feda ruhunu kuþanmadan, onlarýn yarattýklarý deðerleri geleceðe taþýmakta ýsrarcý olmadan zafer kazanýlamaz.
ÞAN OLSUN DEVRÝM TARÝHÝMÝZE ADINI CANLARIYLA YAZANLARA! DEVRÝM SAVAÞÇILARI ÖLÜMSÜZDÜR! YA DEVRÝM YA ÖLÜM!