Eskiþehir Emniyeti’ne baðlý polislerce 8 Mayýs 2002 Çarþamba akþamý Ýktidar Ýçin Mücadele Birliði Okurumuz olan bir iþçiye iþbirliði teklif edilmiþtir. Akþam gittiði kahvede masasýna oturan polisler “Biraz konuþacaðýz” demiþler okurumuzun “sizinle konuþacak bir þeyim yok” demesine raðmen dýþarý çýkartýp araçlarýna bindirip tenha yerlere götürerek, iþbirliði teklif edilmiþtir. 1 Mayýs’a neden katýldýðýný, kimlerle katýldýðýna dikkat etmesi gerektiði yoksa onun için hiç iyi olmayacaðýný söyleyerek tehdit etmiþlerdir. Ýþçi olmasý nedeniyle maddi durumunun kötü olduðunu bildiklerini yardým edebileceklerini söylemiþlerdir. Ýþçi olan okurumuzun alýnterini, mücadelesini satýn alabileceklerini sanan polislere okurumuzun cevabý “asla” olmuþtur. Ýþbirlikçileþtirme-ajanlaþtýrma politikalarý da içinde bulunduklarý aciz durumu göstermektedir. Bu politikalarla hedeflenen iþçi sýnýfýnýn, emekçilerin ve öðrencilerin birleþik mücadelesini engellemektir. Kendi burjuva hukuklarýný dahi hiçe sayan bu tutumlarýna raðmen kullandýklarý hiçbir yöntem so-
nuç vermemiþtir, vermeyecektir. Son günlerde yoðunlaþan iþbirliði tekliflerinde iþsizlere iþ vaadi, maddi durumu kötü olanlara para yardýmý söylemleri karþýsýnda þunu düþünmemek imkansýz: Eskiþehir Emniyeti herhalde ekonomik-politik krizle iþsizliðin, yoksulluðun, açlýðýn pençesinde hayattan kovulan “milyonlara” iþ bulabilecek, karýnlarýný doyurabilecek güçte... Çünkü bizim mücadelemiz bütün iþçileri, emekçileri ve ezilen halklarý kapsýyor. Hem iþçilerin, emekçilerin alýnteriyle, kanlarýyla beslenip hem de onlara kendi emeklerini, artý deðerlerini vaat ederek iþbirliðine çaðýrmak olsa olsa çýkýþsýzlýktýr. Evet kapitalist sistemin çýkýþsýzlýðý sermayenin koruyuculuðunu yapan kolluk kuvvetlerini de ayný çýkýþsýzlýðýn içine sokmuþtur. Bu yýkýmdan, enkazdan devrimler yükselecek ve kazanan iþçiler, emekçiler ve ezilen halklar olacaktýr. Ýktidar Ýçin Mücadele Birliði Okurlarý/ ESKÝÞEHÝR
OKURLARIMIZA
ÖNEMLÝ DUYURU! Dergimiz Ýktidar Ýçin Mücadele Birliði þimdiye kadar her ayýn 1’i ve 15’inde çýkýyordu. Ancak dergimizi 5. sayýsýndan itibaren YAYSAT aracýlýðý ile genel daðýtýma vermeye baþladýðýmýz için, dergimiz bundan sonra her ayýn 1’i ve 15’inde deðil, iki haftada bir Çarþamba günleri çýkacaktýr. Okurlarýmýza önemle duyurulur.
Ýktidar Ýçin MÜCADELE BÝRLÝÐÝ Dergisi / Onbeþ Günlük Sosyalist Dergi / Yýl: 1 Sayý: 8 / 29 Mayýs-12 Haziran 2002 / Sahibi : Yeni Evre Yayýncýlýk Basýn Daðýtým Eðitim Hizmetleri Tanýtým Org. Tic. Ltd. Þti. Adýna : Þafak Gümüþsoy / Adres : Hacýmimi Mah. Serdar-ý Ekrem Cad. Kölemen Çýkmazý No: 9 Karaköy-ÝSTANBUL / Tel-Fax: 0 (212) 249 12 70 / Sor. Yazý Ýþl. Müdürü: Þafak Gümüþsoy / Genel Daðýtým: DOÐAN PAZ. / Baský Yeri: Özdemir Matbaacýlýk / Avrupa Temsilciliði: Selahattin KARATAÞ / Post Lager 3000 Bern 1 Ann ÝSVÝÇRE / Tel: 0041 319 917 795 / WEB Adresleri : Mücadele Birliði Platformu www.mucadele.org - www.datacomm.ch / muecadelebirligi - www.leninist.cjb.net - www.comunist.cjb.net - www.komunist.cjb.net - www.labour.cjb.net E-posta: -dergi@mucadele.org.- Avrupa@gmx.net
iktidar için
Mücadele Birliði
Baþyazý
3
Avrupa’da FAÞÝZME KARÞI PROLETARYANIN GÖREVLERÝ Son aylarda Avrupa ülkelerindeki siyasi durum yoðun olaKapitalizm son yýllarda tarihinin en büyük yýkým ve bunarak tartýþýlmaya baþlandý. Fransa’daki seçimler ve faþist Le lýmýný yaþamaya baþladý. Ýlk olarak Asya ülkelerinde bütün yýPen’in aldýðý oy oraný, bu tartýþmalarý alevlendirdi. Kuþkusuz kýcýlýðýyla kendini ortaya koyan bunalým, Rusya baþta olmak bu tartýþmalar her sýnýf ve temsilcileri tarafýndan kendi sýnýfsal üzere tüm dünyayý etkiledi. Sonraki yýllarda ise Türkiye ve Arkonumlarýna uygun ele alýnýp yorumlanmakta. Emekçi sýnýflar jantin’de bunalýmýn yýkýcýlýðý en açýk þekilde yaþandý ve yaþanda kendi sýnýfsal çýkarlarý doðrultusunda politik sonuçlar çýkar- maya devam ediyor. Yaþanan her kriz bütün kapitalist sistemi mak zorunda. Bugün emekçi sýnýflar adýna hareket ettiðini söy- sarstý. Son yýllarda yaþanan yýkým ve bunalým sadece baðýmlý leyen küçük burjuva reformist parti ve hareketlerin emekçi sý- ülkelerde deðil, ayný zamanda emperyalist merkezlerde de tüm nýflarýn mücadelesini saptýrmalarýna izin vermemek gerekiyor. yýkýcýlýðýyla ortaya çýktý. Baþta Japonya olmak üzere ABD ve Geliþmeleri ele alýrken, bu geAB emperyalistlerinin ekonomileliþmelere yol açan koþullarla birrindeki durgunluk, bazý tekellerin Son elli yýldýr Avrupa proletaryasýnýn likte ele almak gerekiyor. Avrupa çökmesi, sürekli yükselen iþsizlik emperyalist tekellere, emperyalist devletlerinde yaþanan bunalýmýnýn görüntüleri olarak orkoþullar on yýllardýr emekçi sýnýfkapitalizme karþý mücadelesini taya çýktý. larýn bilincini çarpýtacak þekilde Yaþanan büyük yýkým ve bunasistem içinde tutan Avrupa Komünist demokrasi olarak lanse edilmeye lým karþýsýnda ayakta kalmak için, Partileri ve sendikalar, giderek çalýþýlýyor. Oysa burjuva demokraemperyalist tekellerin yoðun olaemekçi sýnýflar üzerindeki sinin koþullarý serbest rekabet korak birleþmelerine tanýk olduk. Baþullarýydý. Serbest rekabet dönemi, zýlarý ise çöktü, daha büyük olanlar etkisini yitiriyor, güç kaybediyor ve kapitalizmin tekelci aþamaya, emtarafýndan yutuldu. Sermaye daha iþlevsizleþiyor. Emekçi sýnýflar içinde peryalist aþamaya ulaþmasýyla soaz ellerde ve daha büyük miktarda uzlaþmaz devrimci anlayýþ güçleniyor. na erdirildi. Tekelcilik döneminde merkezileþti. Bu da sömürünün büUzlaþmacýlýk yerine devrimci artýk her þey tekellerin egemenliði yümesine yol açýyor. Emperyalist altýndadýr. Tekelci kapitalizmle militan ve savaþçý bir hareket büyüyor. ülkelerdeki bunalým atlatýlamýyor. burjuva demokrasisi dönemi sona Baðýmlý ülkelerin yýkýmý pahasýna Bu hareket, tek tek birçok Avrupa erip tekellerin gericiliði baþladý. elde edilen sömürüler emperyalistül ke sin de güç le ni yor. Em per ya list Emperyalizm gericiliktir. lerin bunalýmdan kurtulmasýna yettekellerin iktidarlarýnýn Avrupa ülkelerine emperyalist miyor. Emperyalist-kapitalist sistesömürü sonucu aktarýlan deðerler, min tarihinin en büyük bunalýmýkarþýsýndaki bu hareket tarihsel emperyalistler tarafýndan proletarnýn siyasal ve toplumsal sonuçlarý olarak yok olmakla yüzyüze yanýn devrim mücadelesini engelda kendini ortaya koyuyor. kalan kapitalizme son lemek için ücret ve sosyal haklar Emperyalizm, bütün çeliþkiledarbeyi vurmaya yöneliyor. yükseltilerek sus payý olarak kullarinin yoðunlaþtýðý, çöküþünün sýçnýldý. Avrupa proletaryasýnýn iki ramalý olarak yaþanacaðý evreye yüzyýllýk mücadelesi ve bu sürede yaþanan devrimler proletar- girdi. Bundan sonra sermaye sýnýfý ve proletarya arasýndaki sýyanýn bilinç, örgütlenme ve mücadele olarak ileri düzeye ulaþ- nýflar savaþý son aþamasýna, kapitalizmin dünya ölçeðinde yýmasýný saðladý. Bu ayný zamanda karþýtý olan burjuvazinin de kýlýp etkisizleþeceði bir aþamaya geliyor. devrimlere karþý birikimini güçlendirdi. Avrupa’da sosyal hakBugün emperyalist sermaye ayakta kalabilmek için gerçek larýn belli bir düzeyin üstünde olmasý, proletaryanýn etkin ola- yüzünü ve karakterini tüm çýplaklýðýyla gözler önüne sermeye rak devrim baskýsýný hissettirmesi ve sosyalizmin tüm emekçi baþlýyor. Son yýllardaki geliþmeler emperyalist tekellerin ayaksýnýflarý etkilemesinden kaynaklý olarak sermaye sýnýfýnýn ken- ta kalmalarý için yaptýklarý saldýrýlara sahne oluyor. dini güvende hissetmek için taviz vermesindendir. Son on yýlKapitalizme karþý yeni-sömürge ülkelerdeki ayaklanmalalýk sürede sosyalist ülkelerde karþý devrimcilerin iktidara gel- rýn yanýsýra emperyalist merkezlerde gerçekleþen anti-kapitamesi ve sosyalist ülkelerdeki gerilemeler sonucundan sosyaliz- list hareket ve proletarya baþta olmak üzere tüm ezilenlerin min baskýsýndan kýsmen kurtulan sermaye sýnýfý sömürüyü mücadelesinin yükseliþi, emperyalistlerin zor araçlarýna, basmüthiþ bir þekilde yoðunlaþtýrmaya baþladý. kýya her zamankinden farklý ve yoðun olarak baþvurmasýný ge-
iktidar için
Mücadele Birliði
Baþyazý
tirdi. Son yýllarda Avrupa’da neler oluyor? Yaklaþýk elli yýldan bu yana Avrupa’da yaþananlar artýk daha farklý bir boyuta geliyor. 1968’de tüm dünyayý etkileyen devrimci gençlik eylemlerini de aþan bir sürece girildi. ‘90’lý yýllarýn ortalarýndan itibaren emperyalist tekeller arasý rekabetin yýkýcýlýðý toplumsal alanda sonuçlarýný çýkarýyor. Emperyalist tekellerin yoðun sömürüsü sonucu baðýmlý ülkelerde açlýk ve ölümle karþý karþýya kalan yüzmilyonlarca insan emperyalist ülkelere göçmek için çabalýyor. Bunlarýn bir kýsmý emperyalist ülkelere kaçak olarak giriyor. Göç ve iþsizlik kapitalistlerin baþvurduðu önemli bir politika. Daha ilk tekelleþme sürecinde bu politika yaþanýyordu. Ýrlanda’da yoðun sömürü ve mülksüzleþme sonucu iþsiz ve aç kalan köylülerin Ýngiltere’ye göç etmeleri, Ýngiltere’de kapitalistlere daha ucuz iþgücü saðlarken, iþçilerin ücretlerinin düþmesi ve iþsizliðin artmasýna yol açtý. Ýrlanda’da yoðun sömürü gerçekleþtiren, köylüleri mülksüzleþtiren Ýngiliz sermayesi, mülksüzleþen köylülerin Ýngiltere’ye göçmesiyle iþsizler ordusunun büyümesiyle sanayi alanýnda sömürüyü artýrdý. En önemli sonuç ise; ücreti düþen, iþsizlikle karþý karþýya kalan Ýngiliz iþçilerin Ýrlandalýlara düþman gözüyle bakmasý bilinçli olarak körüklendi. Böylece iþçi sýnýfý arasýnda bir bölünme ve düþmanlýk yaratýlmaya çalýþýldý. Bugünkü Avrupa’ya baktýðýmýzda ise, bu durum çok ileri boyutlarda yapýlmaya çalýþýlýyor. Faþist partilerin temel propagandasý yabancý düþmanlýðý. Baðýmlý ülkelerden, mülksüzleþme ve iþsiz kalmalarý sonucu Avrupa’ya göç eden emekçiler, tekeller tarafýndan ucuz iþgücüne sahip olma ve sömürüyü artýrmak için, tüm iþçilere karþý tehdit olarak kullanýlýyor. Avrupa’da sosyal haklar birer birer gasp edilip iþsizlik sürekli artarken tekeller bu durumun sorumlusu olarak yabancýlarý gösterip iþçi sýnýfý arasýnda düþmanlýðý körüklemeye çalýþýyor. Tekeller egemenliklerini sürdürebilmek için iþçi sýnýfýný bölmek ve iþçilerin birbirlerine düþman olmalarý için yoðun çaba harcýyor. Ýþçi sýnýfý, sermayenin iþçileri birbirine düþman etme çabasýna ilk büyük yanýtýný Paris Komünü’nde verdi. Deðiþik uluslardan iþçiler Paris Komünü’nü yaþatmak ve savunmak için omuz omuza savaþýrken, akan kanlarý birleþip nehir oldu. Fransa’da þovenizmin simgesi Vendome, Komünarlar tarafýndan yýkýlarak proletaryanýn birliði bir daha yok edilemeyecek þekilde saðlandý. Avrupa emperyalistleri tüm olanaklarýný kullanarak kapitalizmi yaþatmak için tüm hünerlerini ortaya koyuyorlar. Paris Komünü’nde yaratýlan tüm uluslardan proleterlerin birlikte savaþma geleneði, bugün kapitalizmin yarattýðý büyük yýkým ve sefalet karþýsýnda bütün canlýlýðýyla ortaya çýkýyor. Son yýllar-
4
da emperyalist merkezlerde yaþanan anti-kapitalist ayaklanmalar ne kadar çok renkli görünse de özünde proletaryanýn uluslararasý mücadelesini taþýyor. Emperyalistler de bu durumu gördükleri için, anti-kapitalist hareketin yükseliþi karþýsýnda baský ve teröre baþvurarak saldýrmaya baþladýlar. Ýsveç’te göstericilerin üzerine ateþ açýlmasýný, Cenova’da Carlo Giuliani’nin katledilmesi izledi. Proletarya bu saldýrýlara yanýt vermekte gecikmedi. Carlo’nun katledilmesinin ertesi günü Cenova’da 300 bin kiþi dev bir gösteri gerçekleþtirdi. Ýtalya proletaryasý deðiþik ülkelerden gelen 30 bin kiþiyle birlikte, Cenova’yý 300 bin kiþiyle zaptetti. Anti-kapitalist hareketin önünü kesmek isteyen emperyalistler serbest dolaþým vizesini her seferinde askýya aldýlar. Emperyalistler her aþamada, kendi çýkarlarýna karþý hareketleri durdurmak için baský ve teröre baþvurdular. Ýngiltere’de son yýllarda ýrkçýlýk sürekli artýyor. Irkçý saldýrýlar yaþanýyor. Almanya’da ýrkçý hareketin güçlenmesi için sermayenin devleti aracýlýðýyla yaptýklarýnýn bir kýsmý açýða çýktý. Almanya gizli servisi ajanlarýnýn on yýllardan beri NeoNazi’leri örgütlediði ve bunlarý yönlendirdiði kanýtlarýyla sergilendi. Neo-Nazi’lerin devlet eliyle, para desteði ve ajanlarýnýn yönlendirmesiyle katliamlar yaptýðý açýða çýktý. Bunlar bizim için hiçbir zaman sýr olmadý. Ve açýða çýkanýn gerçeðin küçük bir parçasý olmasý da sýr deðil. Ýngiltere’de ýrkçý saldýrýlar, Ýsviçre’de Türkiyeli bir iþçinin polis tarafýndan katledilmesi tekil olaylar gibi gözüküyor. Tüm Avrupa ülkelerinde benzer saldýrýlarýn yaþanmasý, ýrkçýlýðýn sürekli yükselmesi emperyalistlerin yönelimleriyle birlikte ele alýnmalý. Avrupa’dan son 10 yýlda iki bin göçmenin sýnýr polisleri tarafýndan öldürülmüþ olmasý, bu yöneli min göstergelerin den sadece biri. AGSK ve Avrupa elit polis gücünün oluþturulmasýnda en çok dikkat çeken taraf, bu güçlerin iç savaþ örgütü niteliðinde kurulmalarý. Son günlerde bunlara, tüm Avrupa’yý kapsayan sýnýr polisi oluþturulmasý çabalarý eklendi. Bütün çabalar emperyalist sermayenin kaçýnýlmaz sonunu geciktirme çabalarýdýr. Emperyalist merkezlerde proletaryanýn devrim mücadelesi sürekli güçleniyor. Küçük mülk sahiplerinin mülksüzleþmesi, devrim cephesine güç katýyor. Son yýllarda Avrupa’da devrim mücadelesi hem nitelik olarak hem de nicelik olarak güçleniyor. Çiftçi eylemleri, kamyoncu eylemleri, her tarafta iþçi grev ve eylemlerinin yaygýnlaþmasýna tanýk oluyoruz. Ýtalya’da bir ay içerisinde önce 2 milyon iþçi sokaða çýktý, ardýndan 20 milyon iþçi greve çýktý. Almanya’da metal iþçileri greve baþladý ve Avrupa’dan Brezil-
iktidar için
Mücadele Birliði
Baþyazý
ya’ya kadar metal iþçilerinin desteðini alýyor. Yunanistan’da çiftçi eylemleri ve iþçi grevleri yaþandý. Bu tür eylemlerin listesi çok uzun. Bu süreçteki eylemler ve proletaryanýn baskýsý, Avrupa ülkelerinde egemen olan uzlaþmacý sendikalarý ve uzlaþmacý komünist partileri yýkým ya da devrimci çizgiye gelme tercihiyle karþý karþýya býrakýyor. Ýngiltere’de iktidardaki iþçi partisini destekleyen iþçi sendikasý içinde devrimci muhalefet güçleniyor. Yunanistan Komünist Partisi zor eylem ve yöntemlerini benimsemeyen bir parti. Buna raðmen 2000 yýlýnda Clinton’un Yunanistan ziyaretini protesto gösterisi düzenleyen Yunanistan Komünist Partisi’nin bu gösterisi iþçi, emekçiler, gençlik tarafýndan tam bir devrimci þiddet eylemine dönüþtürüldü. Sermayenin, devletin tam bir þiddetle bastýrmaya yönelmesi karþýsýndaki devrimci þiddet baskýlarý püskürttü. Avrupa’da ýrkçý-faþist hareketlerin güçlenmesinin, son yýllardaki geliþmelerle birlikte ele alýndýðýnda bir tesadüf olmadýðý, emperyalist tekellerin her geçen gün gericiliði, baský ve saldýrýlarý güçlendirmesinin bir parçasý olduðu anlaþýlýr. Ortaya koyduðumuz somut geliþmeler durumun anlaþýlmasý açýsýndan önemli. Bundan sonraki geliþmeler ise daha önemli ve hayati geliþmeler olacak. Fransa’da Le Pen’in aldýðý oylar karþýsýndaki tavýrlar, bizde yaþanan 1 Mayýs Ankara mitingi ile örtüþüyor. Fransa’da faþist Le Pen’e karþý sað ve sol olarak bilinen tüm siyasi hareket ve partiler ortak cephe aldýlar. Böylece proletarya ve emekçi sýnýflarý düþmanlarýyla buluþturmak, barýþtýrmak, “toplumsal barýþ”ý saðlamak için ýrkçý faþist Le Pen’e karþý, gerici faþist Chirac ikilemi ortaya kondu. Proletarya ile burjuvazi arasýndaki savaþ bir “toplumsal konsensüs” ile boðulmaya çalýþýlýyor. Bunlar bir süreden beri ÖDP baþta olmak üzere sosyal-reformistler tarafýndan bilinçli olarak faþist-gerici hareketle yan yana olma çabalarýyla gündeme geldi. Bu türban eylemleriyle ilk olarak gündeme geldi. Filistin mitingi sýrasýnda açýkça görüldü ve 1 Mayýs Ankara mitinginde doruk noktasýna çýktý. Ayný “toplumsal uzlaþma ve toplumsal konsensüs” ve ayný içerikte bir yönelim var. Devrimci proletarya Fransa’da yaþananlardan doðru dersler çýkarmak zorunda. Emperyalist tekeller adým adým faþizme yöneliyor. Proletaryanýn baskýsý bu adýmlarý engelleyebilir. Þimdiye kadar faþizmin tam uygulanamamasý bunun sonucudur. Ancak emperyalist tekeller ölüm-kalým sorunuyla yüzyüze geliyor. Büyük bir yýkým ve teröre baþvurmak için bütün gücüyle çabalayacak. Proletaryayý bekleyen en büyük tehlike ise; anti-faþist mücadelenin içeriðinin boþaltýlmasý ve törpülenmesidir. 1920’li-30’lu yýllarda Avrupa’da faþist partilerin tekelci sermayenin parasal desteði ile direk örgütlendiði belgeleriyle ortada ve herkesçe bilinen bir gerçek. Faþizme karþý mücadelenin saðlam temellerde yürütülmesi, emperyalist tekellere, onlarýn devletine ve onlarý temsil eden tüm parti ve kurumlara yönelerek gerçekleþtirebilir. Le Pen’e karþý gerçekleþen hareket, anti-faþist hareket olarak gösterilmeye çalýþýlýyor. Ancak bu tehlikeli bir aldatmaca. Emperyalist tekellere destek sunan, onlarýn ayakta kalmasý için çabalayan partilerle anti-faþist ha-
5
reket birlikte yürüyemez. Anti-faþist hareketin, proletaryanýn öncülüðünde tekellere ve kapitalizme karþý mücadeleye yönelmesi zorunlu. Proletaryanýn kararlý olarak hedefine varabilmesi anti-faþist mücadelenin saptýrýlmasýna ve törpülenmesine izin vermeden ilerlemesine baðlý. Çeliþki ve çatýþmalarýn sürekli sertleþtiði Avrupa’da, göçmen iþçiler þahsýnda ýrkçýlýðýn körüklenmesi ve iþçi sýnýfýnýn bölünmeye, düþman kamplara ayrýlmaya zorlanmasý, bunun için sermayenin bütün olanaklarýný kullanmasý geri tepecektir. Emperyalist tekellerin faþist hareketi güçlendirmesi, antifaþist hareketin içeriðini boþaltmak için adýmlarý amacýna ulaþmayacak. Avrupa proletaryasýnýn yüzyýllarý bulan deneyim ve birikimi emperyalist tekellerin çabalarýný boþa çýkartacak güçte. 11 Eylül’den sonra tüm dünyada sermaye sýnýfýnýn proletarya ve devrim güçlerine büyük bir saldýrýya yöneldiði görüldü. Daha önceki baský ve saldýrýlardan daha boyutlu ve yoðun olarak gerçekleþtirilmeye çalýþýlan bu saldýrýlar büyük bir gözdaðý ve propagandayla baþlatýlmaya çalýþýldý. Birçok ülkede anti-demokratik adýmlar atýlmasýna, sosyal haklarýn gasp edilme çabalarýna raðmen 11 Eylül’den sonraki bütün gürültü ve baðýrtýlarýna raðmen Avrupa’da proletarya ve sömürülen sýnýflarýn mücadelesi gerici tüm adýmlarý yavaþlatýp durduruyor. Avusturya’da seçimlerden galip çýkan faþist partiye karþý sokaklara dökülen anti-faþist hareket diðer Avrupa ülkelerinin faþist partilerinin emperyalist tekeller tarafýndan desteklenip güçlendirilmesi karþýsýnda da sokaða çýkýyor. Son elli yýldýr Avrupa proletaryasýnýn emperyalist tekellere, kapitalizme karþý mücadelesini sistem içinde tutan Avrupa Komünist Partileri ve sendikalar, giderek emekçi sýnýflar üzerindeki etkisini yitiriyor, güç kaybediyor ve iþlevsizleþiyor. Emekçi sýnýflar içinde uzlaþmaz devrimci anlayýþ güçleniyor. Uzlaþmacýlýk yerine devrimci militan ve savaþçý bir hareket büyüyor. Bu hareket, tek tek birçok Avrupa ülkesinde güçleniyor. Emperyalist tekellerin iktidarlarýnýn karþýsýndaki bu hareket tarihsel olarak yok olmakla yüzyüze kalan kapitalizme son darbeyi vurmaya yöneliyor. Bugüne kadar emperyalist ülkelerde görülen yaþam koþullarý farklýlaþmaya baþlýyor. Emperyalist tekeller, Fransa, Hollanda, Ýtalya, Ýngiltere, Avusturya, Almanya baþta olmak üzere tüm Avrupa ülkelerinde ýrkçýlýðý, yabancý düþmanlýðýný körükleyerek faþizmi gündeme getiriyor. 1920’lerden, 1940’lara kadar Avrupa’da faþizm tarafýndan büyük katliam, baský ve terör gerçekleþtirildi. Ýnsanlýk tarihinin en büyük yýkýmý, emperyalist tekeller ve onlarýn faþist devletlerince gerçekleþtirildi. Avrupa proletaryasý ‘40’lý yýllarda Doðu Avrupa ülkelerinde sosyalizmi kurarak faþizme yanýtýný verdi. Ve büyük bir mücadele birikimi oluþturdu. Bugün faþizme karþý mücadeleyi kapitalizmi yýkarak büyük bir zafere dönüþtürebilir. Sosyalizmin güncelliði, tekellerin faþist terör ve baskýsýyla yok edilemeyecek kadar kendini dayatýyor.
C. DAÐLI
iktidar için
Mücadele Birliði
6
FÝLÝSTÝN’in “DÝRENME SAVAÞI” Filistin sorununun çözümü de, sorunun ne olduðu böylece konulunca anlaþýlýr hale geliyor. Bu çözüm, çok köklü bir hedefe baðlýdýr. Bu hedef, bütün Filistin’in Ýsrail tarafýndan iþgaline son verilmesidir. Elbette böylesine köklü bir hedefe ulaþmak için siyonist Ýsrail devletinin yýkýlmasý ve “Irmaktan Denize Kadar” bütün Filistin topraklarýnda baðýmsýz, demokratik Filistin devletinin kurulmasý gerekir. FKÖ’nün kuruluþu sürecinde bu köklü hedef, bütün Filistinli örgütler ve Filistin halký tarafýndan benimsenip açýklandýðý halde, bugün Arafat bu hedeften vazgeçmiþtir. Hatta daha önce defalarca açýkladýðý biçimde, Ýsrail’in güvenliðinin garantörlüðüne soyunmuþtur. Arafat, her ne kadar bu hedeften vazgeçse de, Filistin halký, bu köklü devrimci hedeften vazgeçmemiþ ve bu hedefe ulaþabilmek için her türlü olanaksýzlýða karþýn bugüne kadar olduðu gibi mücadelesini sürdürmüþtür ve sürdürecektir. Filistin sorunu denen iþgal sorununun çözümünü getirecek hedef böyle köklü olunca, uzun yýllardan beri olduðu gibi, daha da uzun süre devam edecek bir dizi çatýþmayý ve savaþý da kaçýnýlmaz olarak gündeme getiriyor. Ýsrail bu son saldýrýsýnda askeri teknik ve mali üstünlüðüne dayanarak, aþýrý güç kullanarak kýsa sürede sonuç almayý amaçladý. Ancak Filistin halký bugüne kadarki mücadelesinden biliyordu ki, uzun süreli bir savaþla kazanabilirdi. Ýsrail’in bu son saldýrýsý da, bunu bir kez daha ortaya koydu. Yine ana soruna, Filistin’in iþgali sorununa baðlý olarak 1982’deki Beyrut kuþatmasý sýrasýnda bir gazeteci Þaron’a yaþanan bir diðer sorun ise mültecilik sorunudur. Bu sorun, soruyor: “Gazze ve Batý Þeria’yý Filistinlilere verir misi- 1967 savaþýndan sonra yaygýnlaþmaya baþladý. Özellikle Güniz?”Cevap: “Asla!.. bu topraklar binlerce yýldýr Ýsrail topraðý- ney Lübnan’ýn iþgaliyle birlikte daha da yoðunlaþtý. Ortadoðu dýr. Ýsrailliler oradayken daha Ýncil bile yoktu. Bu topraklarda sýnýrlarýný aþarak, dünyanýn bir çok ülkesinde Filistin halkýnýn bir Filistin devletinin kurulmasýna asla izin vermeyiz.” Bugün mülteci konumunda yaþamasýný getirdi. de Ýsrail’in ayný anlayýþa sahip olduðunu Likud Partisi’nin Filistin’in efsanevi gerillalarýndan Leyla Halid, kendisini “kurulacak bir Filistin devletini kabul etmeyecekleri” yönünde en çok etkileyen olaylardan birisi olarak bir çocukluk anýsýný aldýðý karar açýkça ortaya koyuyor. anlatýyor. Ürdün’deki bir mülteci kampýnda geçen çocukluðu Ýsrail’in Batý Þeria’da gerçekleþtirdiði son iþgalle ve Cenin sýrasýnda, annesiyle beraber bir portakal bahçesinden geçerbaþta olmak üzere bütün kentlerde giriþtiði katliamla bir kez ken, küçük Halid bir portakal istiyor. Annesi “Hayýr” diyor. daha dünya gündeminin ön sýralarýna çýkan Filistin sorunu, Ýs- “Bu portakallar bizim deðil. Burasý Ürdün. Biz Filistinliyiz.” rail’in bütün Filistin’i iþgal etmesi sorunundan ibarettir. Bu so- Daha çok küçük yaþta Filistin’in iþgali ve mültecilik olgusuyrunun kökleri oldukça eskiye, I. Emperyalist Paylaþým Savaþý- la karþýlaþan milyonlarca Filistinli, bugün de bu gerçeklikle na kadar uzanmakla birlikte, 1948’de BM kararýyla Filistin büyüyor. topraklarýnýn bir bölümünde Ýsrail devletinin kurulmasýyla Bugün de devam eden mültecilik sorununun asýl muhatabkökleþtiði biliniyor. larý olan mülteciler Filistin’e dönmeden bu sorun da çözüle-
Ýsrail siyonizmi ve ABD emperyalizminin Filistin devrimini boðmak, Filistin halkýna boyun eðdirmek amacýyla gerçekleþtirdiði bu son saldýrý da daha öncekiler gibi tam tersine bir sonuç verdi: Filistin halkýnýn verdiði mücadele yeniden militan bir karaktere büründü ve daha da yükseldi. Filistin Devrimi, þimdi dünya ölçeðindeki gücünü artýrmýþ, daha da güçlü hale gelmiþtir. Ne ABD emperyalizminin, ne de Ýsrail siyonizminin bu savaþý kazanma þansý yoktur. Bir halký yenmenin stratejisi olamaz. Filistin Devrimi bunu bütün dünyaya bir kez daha göstermiþtir.
iktidar için
Mücadele Birliði mez. Milyonlarca Filistinli dönmek istiyor, ama nüfusun yapýsýnda Filistin lehine bir deðiþim gerekçesini öne süren Ýsrail buna engel oluyor. Salt mültecilik sorunu dahi bir dizi sert çatýþmanýn konusu olmaya devam ediyor. Bugüne kadar Filistin sorununun “çözümü” adýna emperyalizmin, siyonizmin ve Arap gericiliðinin Filistin üzerinde hegemonyasýna dayanan birçok “barýþ” anlaþmasý yapýldý, planlar uygulanmaya kondu. En son Oslo anlaþmasýnda olduðu gibi emperyalizmin, siyonizmin ve Arap gericiliðinin hegemonyasý temelindeki bütün bu “barýþ” anlaþmalarý ve planlarýnýn Filistin halkýnýn verdiði mücadeleler sonucu pratikte hiçbir anlamý olmadý, iflas etti, bozguna uðradý. Çünkü Filistin halký, yukarýda da belirttiðimiz gibi, siyonist Ýsrail devleti yýkýlmadan, baðýmsýz, demokratik bir Filistin devleti kurulmadan hedefine ulaþamayacaðýnýn bilincindedir, bu köklü devrimci hedefe sadýktýr. Filistin devriminin bugünkü aþamasý, sert bir “Direnme Savaþý” biçiminde sürüyor. Cenin’de en eþitsiz koþullarda yaratýlan kahramanlýk destaný ve militan mücadele, verilen “Direnme Savaþý”nýn bugünkü boyutlarýný gözler önüne serdi. Filistin devrimine yönelen Ýsrail’in bu son saldýrýsýnýn bir diðer sonucu da FHKC, El-Fetih ve diðer devrimci örgütlerin, Hamas ve diðer islamcý-gerici örgütlerin etkinliðini kýrarak öne çýkmasý oldu. Küçük mülkiyet sahibi orta sýnýf Filistinlilerin etkin olduðu Hamas vb örgütlerin etkinliðini kýrarak böylesine zorlu bir savaþta yeniden öne çýkan, etkinlik kuran devrimci örgütlerin bu durumu, Filistin devriminin bundan sonraki geliþim sürecine de etki edecek, devrimci örgütlerin rolünü ve etkinliðini artýracaktýr. Ýsrail siyonizmi ve ABD emperyalizminin Filistin devrimini boðmak, Filistin halkýna boyun eðdirmek amacýyla gerçekleþtirdiði bu son saldýrý da daha öncekiler gibi tam tersine bir sonuç verdi: Filistin halkýnýn verdiði mücadele yeniden militan bir karaktere büründü ve daha da yükseldi. Filistin Devrimi, þimdi dünya ölçeðindeki gücünü artýrmýþ, daha da güçlü hale gelmiþtir. Ne ABD emperyalizminin, ne de Ýsrail siyonizminin bu savaþý kazanma þansý yoktur. Bir halký yenmenin stratejisi olamaz. Filistin Devrimi bunu bütün dünyaya bir kez daha göstermiþtir. Özellikle emperyaliz min dünya ölçeðinde emekçi sýnýflara, halklara saldýrýya geçtiði, devrimci mücadeleleri ve devrimleri ezmeyi hedeflediði bu süreçte. Filistin’in verdiði “Direnme Savaþý” ve Cenin gibi kahramanlýk örnekleriyle dolu Filistin Devrimi özel bir tarihi öneme sahiptir. Emperyalizmin kendi hegemonyasýný yeniden kurmak ve halklara boyun eðdirmek için harekete geçtiði bu süreçte, Filistin halkýnýn yarattýðý bu baþ eðmezlik örneði, hem halklara
7
yeni bir cesaret kaynaðý oldu hem de anti-emperyalist, anti-kapitalist harekete moral ve itilim verdi. Filistin Devrimi’nin ve olaylarýn bundan sonraki geliþim seyri nasýl olursa olsun, bu, yaratýlan örneðin ve militan savaþýn uluslararasý harekete yaptýðý bu katkýyý azaltmadýðý gibi, bu kahramanca savaþýn tarihi önemini de deðiþtirmez. Filistin Devrimi’nin yarattýðý bu boyun eðmezlik örneði, Ortadoðu’da olduðu gibi bizde ve bütün dünyada halklarýn sempatisini, desteðini üzerine çekti, güçlü bir etki yarattý. Bu etki ve anti-emperyalist, anti-kapitalist harekete verdiði itilim, emperyalistleri ve her yerdeki iþbirlikçilerini korkuttu. Filistin halkýna boyun eðdiremeyeceklerini anlayýnca birçok cephede ve çok yönlü biçimde harekete geçtiler. Dünyadaki devrimci güçlere ve halklara Filistin Devrimi’nin verdiði itkiyi kýrmak, halklarýn moralini bozmak için Venezuella’da ABD’nin güçlü desteðiyle karþý-devrimci bir darbe planladýlar. Burada da Venezuella proletaryasý ve halkýnýn aktif mücadelesiyle, Latin Amerika halklarýnýn etkin desteðiyle darbeciler apar topar kaçmak zorunda kaldýlar ve Chavez yeniden devlet baþkanlýðýna getirildi. Chavez’in politikalarýný ve yaptýklarýný bir yana býrakarak (zira bu ayrý bir deðerlendirme konusu) þunu belirtmek gerekiyor: ABD’nin ve iþbirlikçilerinin planý burada da tam tersi bir sonuç verdi; boþa çýkarýlan karþý-devrimci darbe, uluslararasý alanda halklarýn moralini daha da güçlendirdi, mücadele azmini keskinleþtirdi. ABD’nin, Ortadoðu’nun statüsünü kendi lehine deðiþtirmek için uygulamaya koyduðu Ortadoðu planý ve genel olarak 11 Eylül olayýndan sonra kendi hegemonyasýný kurmak için gündeme getirdiði politikalarý bütün dünyada sonuçsuz kaldý. Dünyanýn hemen bütün bölgelerinde olduðu gibi Ortadoðu’da da devrimci yükseliþ devam ediyor.
iktidar için
8
Mücadele Birliði
SESSÝZ AYAKLANMA Güç Biriktirmeye Devam Ediyor Günümüzde, kapitalist üretim iliþkileri içerisinde toplumsal dokunun giderek daha da bozulduðunu, kapitalizm tarafýndan tahrip edildiðini görüyoruz. Yýkýlýþý geciktikçe çürüyen kapitalizm, kendisiyle birlikte toplumsal dokuyu da bozuyor, çürütüyor. Bu çürümeyi, yozlaþmayý somut bir þekilde her an görmek mümkün. Öyle ki, insanlar artýk baþkalarýna ve hatta kendilerine güven hissini kaybediyorlar. Tehlikeli sularda yol alan küçük bir tekne gibi, insanlarýn çoðu, ne zaman fýrtýna çýkacaðýný, ne zaman alabora olacaklarýný bekler gibiler. Milyonlarca insanýn bugüne ve yarýna dair bu düzen içinde hiçbir umudu kalmamýþtýr, zorla yaþamýn kýyýsýnda tutunmaya, yaþam mücadelesi vermeye çalýþýyorlar. Türkiye’de tekelci kapitalizmin ekonomik ve siyasi kriziyle her geçen gün daha fazla sayýlarda uçurumun kenarýna itilen iþsiz ve aç insanlar, büyük bir bunaltý içinde, umutsuzluða düþüyorlar. Birçoklarý mafya iliþkilerinin içine, uyuþturucu ve fuhuþ bataklýðýna çekiliyorlar. Kapitalist sistem her gün, her saat toplumsal dokunun gözeneklerine iþliyor. Burjuvazi kendi içindeki çürümeyi iþçi ve emekçi sýnýflara doðru yayýyor. Böylece kendisini mezar kazýcýsýndan kurtarmak istiyor. Yapýsal krizini aþamayan ve nesnel devrimin geliþimi karþýsýnda bir þey yapamayan Türkiye tekelci kapitalizmi, sayýlarý her gün daha da artan sistemden kopmuþ, zincirlerinden baþka kaybedecek hiçbir þeyleri kalmamýþ olan, potansiyel olarak bir yýkým gücü durumundaki bu insanlarýn eyleme geçmesini engelleyebilmek için her türlü yöntemi kullanýyor. Ýnsanlarý bir ahtapot gibi sarýyor ve hareketsiz býrakmak için kollarýný bir mengene gibi sýkýyor. En çok, en yaygýn ve en etkili kullandýðý araçlarýn baþýnda medya geliyor. Televizyon, radyo, gazeteler, dergiler vb. aracýlýðýyla burjuva yoz kültür insanlara empoze ediliyor. Bir yandan insanlar daha büyük bir yoksulluk, açlýk ve sefaletle karþý karþýya býrakýlýrken, bir yandan da gerici, çürümüþ ve her yönüyle kokuþmuþ burjuva yaþam tarzý özendiriliyor. Bir yandan insanlar en rezil, kepaze TV programlarý vb. ile kýskaca alýnýrken, bir yandan da dinsel kültür ile beyinleri uyuþturulmaya çalýþýlýyor. Reklamlar, kampanyalar vb. ile tüketim çýlgýnlýðý körükleniyor; mar-
ka düþkünlüðü vb. yaratýlmaya çalýþýlýyor. Bir yandan vitrinlere çýkarýlan mallar insanlarýn gözlerinin içine sokuluyor, bir yandan sahte cennet vaatleriyle hayatý cehenneme çevrilmiþ insanlar avutulmaya çalýþýlýyor. Bir yandan insanlara “insan insanýn kurdudur” anlayýþý benimsetilmeye, herkesi bir diðerini, kendisini yiyip bitiren, kemiren bir þey olarak görmesi saðlanmaya çalýþýlýyor, bir yandan da yardýmseverlik üzerine vaazlar veriliyor. Bir yandan proletarya ile burjuvazi, ezilen ulus ile ezen ulus arasýndaki sýnýrlar iyice kalýnlaþtýrýlýrken, bir yandan da birlik-beraberlik nutuklarý atýlýyor. Tekelci kapitalist sistem, insanlara her þeyden daha çok nasýl daha iyi iki yüzlü olunabileceðini, nasýl baþkalarýnýn sýrtýna basýp yükselirken altta kalanlar için gözyaþý dökülebileceðini öðretiyor. Ýnsanlara bir yandan “benden sonrasý tufan”, “hele ben kendimi kurtarayým, sonrasý da ne olursa olsun” düþüncesini taþýrken, bir yandan da herkesin kardeþ olduðu, tüm insanlarýn eþit olduðu vaaz ediliyor. Bir yandan insanlara “kapitalist giriþimcilik ruhu” aþýlanýrken, bir yandan da krizle birlikte iþsiz kalan, aç-bilaç olan insanlara, sabýr, saðduyu telkin ediliyor. Bir yandan devletin iç savaþ kurumlarý daha da yetkinleþtirilip merkezileþtirilirken, bir yandan iþçi sýnýfý ve emekçilerin örgütlülükleri daðýtýlýyor, koyu bir baský altýnda tutuluyor. Bir yandan karþý-ayaklanma stratejisi hayata geçirilirken, bir yandan da politik çevirme hareketi uygulanmaya konuyor. Bütün bunlar toplumsal dokunun bozulmasýnda etkili oluyor. Bunlarý tespit etmek gerekiyor ancak, sadece olgularý ortaya koymak, sýnýflar mücadelesinin geliþim yönünü öngörmek için yeterli deðildir. Kimisi bunu “toplumsal duyarsýzlýðýn kökleri”ni göstermek için yapýyor, kimisi “suni denge” teorilerine dayanak bulmak için yapýyor. Sonuçta bütün bu görüþlerin gelip dayandýðý nokta, insanlarýn bilinçsiz olduklarý. Türkiye’de devrimci bir halkýn olmadýðýdýr. Ve tabi halkýn devrimci enerjisine güvenilmediði için bu görüþlerin doðal sonucu, yakýn gelecekte bir devrim ihtimalinin olmayýþýdýr. Toplumsal dokunun bozulmasýnda, insanlararasý iliþkilerin yozlaþtýrýlmasýnda tekelci kapitalist sistemin epeyce yol aldýðý
iktidar için
Mücadele Birliði
doðrudur ama, bundan çok daha gerçek olan bir þey var; o da maddi yaþamýn üretimi ve yeniden üretimidir. Ýnsanlar ne kadar yozlaþtýrýlmýþ olursa olsunlar, ne kadar kendi çýkarlarýný düþünen yýðýnlar haline getirilmiþ olurlarsa olsunlar, yaþamak için ekmek, barýnak, giyecek bulmak zorundalar. Her geçen gün ellerinden ekmeði çekilip alýnan binlerce iþçiyi, emekçiyi ne avutabilir ki. Açlýðýn korkunç pençelerini boðazlarýna geçirdiði binlerce insanýn en temel çýkarý, gereksinmelerinin bir an önce karþýlanmasý deðil midir? Yiyecek ekmek dahi bulamayan insanlarýn karnýný hangi yalan doyurabilir ki? Umutsuz yýðýnlarýn devrimden baþka bir çýkar yolu kalmýþ mýdýr? Toplumsal yaþamdaki çeliþkiler artýk öyle bir noktaya varmýþtýr ki, hiçbir sýnýfýn devrime kayýtsýz kalmasý mümkün deðildir. Ekonomik, sosyal ve siyasal olaylarýn geliþimi insanlarý bir ölüm-kalým savaþýnýn öngününe getirmiþ durumdadýr. Her þey umutsuzluðun devriminin yaklaþtýðýný gösteriyor. Ýnsanlar karanlýðýn en koyu olduðu dönüm noktasýnda bulunuyorlar. Bundan sonrasý ayný þekilde devam edemez, þafaðýn sökeceði günlere doðru gidiliyor. Sessiz ayaklanma, güç biriktirmeye devam ediyor. Ancak milyonlarca insanýn, elinde kýzýl bayraklarla alanlara çýkmasý ve yürümesiyle devrim olacaðýný düþünenler, bu sessiz ayaklanmanýn farkýnda deðillerdir. Toplumsal dokunun bozulmasýndan dolayý karamsarlýða kapýlýyor, insanlarýn umutsuz oluþundan dolayý kendileri de umutsuzluk girdabýna giriyorlar. Devrimin gücünü her zaman kendi gücüyle ölçmeyi alýþkanlýk haline getirmiþ olan ortalama sol, deðerlendirmelerini 1 Mayýs’a katabildikleri kalabalýklara göre yapýyor. Ýnsanlarýn sonuç vermeyen, tek düze eylemlere katýlmama eðilimini ortalama sol dönemin devrimci özelliklere sahip olmamasý olarak yorumluyor. Ortalama bilinç her zaman olaylar ancak tüm sonuçlarýyla kendisini ortaya koyduðunda ikna olmaya açýktýr. Bugün bu koþullarda devrimin somut bir olgu olduðunu, bunu öngörmeden, bunun için gerekli mücadele yöntemlerini hayata geçirmeden devrimci olunamayacaðýný tüm açýklýðýyla somut durumun somut tahliliyle ortaya koysanýz dahi, ortalama sol, umutsuzca baþýný greve çýkmayan iþçilere çevirir ve bize, ona çok uzak bir gelecekten bahsediyormuþuz gibi bakar. Bir büyük ayaklanmanýn provalarý olan yerel ayaklanmalara ortalama sol, sadece ha-
9 ber deðeri olan bir olay gözüyle yaklaþýr. Bugün insanlarýn çoðunluðunun kapitalist sistem içinde soluksuz kalýþý, kendini çaresiz hissediþi, bir çýkýþ arayýþý içinde oluþu, durup bir tespit yapmaktan daha fazla þey yapmayý gerektiriyor. Çürüyen kapitalizmin kendisiyle birlikte insanlarý da çürütüyor olmasý ayaklanmanýn patlamasýný engelleyecek bir þey deðildir. Toplumsal dokunun bozuluyor oluþu, insanlarýn sessiz sedasýz her þeye boyun eðmesi anlamýna gelmiyor. Tam tersine insanlar ne kadar çok kapitalist sistemin çürümüþ bataklýðýnýn içine çekilirse o kadar çok yaþadýklarýna karþý deðildir, zaten bu mümkün de deðildir. Duyarsýzlýk daha çok, insanlarýn yaþamýný köklü bir þekilde deðiþtirmeyecek olan politik geliþmelere ve sýradanlaþmýþ olan hak alma eylemlerinedir. Emekçi halkýn büyük çoðunluðu burjuva partilerinin hiçbirine güven duymuyor ve olasý bir seçimde hiçbirine oy vermeyeceklerini ortaya seriyorlar. Tüm seçim anketlerinde en büyük parti seçimlere katýlmayacak olanlar ve kararsýzlar. Bu, düzen partisinin tükendiðini ve devrim partisinin en güçlü parti olduðunu gösteriyor. Elbette bu sadece verilerden biridir ve üzerinde hareket edilecek geniþ bir alaný önümüze açar. Bu, ezilen ve sömürülen milyonlarca insanýn propaganda ve ajitasyonumuza açýk olduðunu, devrimci bir eylem için harekete geçirilebileceklerini gösteriyor. Devrimin örgütlenmesi nesnel olarak her geçen gün daha olanaklý hale geliyor. Kapitalizmin insaný daha fazla çürütmesine, deðersizleþtirmesine, aþaðýlamasýna izin vermemek için mümkün olduðunca hýzlý davranýlmalýdýr. Açýktýr ki elimizde kapitalist medya tekellerinin sahip olduðu olanaklar yok. Bizim en büyük ittifakýmýz nesnel devrimin kendisi. Ve bir de büyük komünist þairimiz Nazým Hikmet’in dediði gibi “namlusu insan yüreði devin yenilmezliði...”. Sosyalizm þimdi tüm dünyada kapitalizm altýnda yaþayan milyonlarca umutsuz insanýn umudu olarak yeniden öne çýkýyor. Ülkelerimizde iþçi ve emekçi sýnýflarýn burjuvazinin “kýllý bir örümceðe benzeyen elleri”nden kurtulmasý ancak kapitalizme karþý savaþarak mümkün olacaktýr. Ýnsanlarý öldüren, yozlaþtýran, çürüten, tek kelimeyle insanlýktan çýkaran kapitalizmin yýkýlmasý ve sosyalizmin kurulmasý için proletaryanýn devrimci sýnýf partisi yýðýnlarla iliþkilerini daha da sýklaþtýrmalý, esneklik, tarihsel inisiyatif ve özveri yeteneði ile öne çýkmýþ olan adýný, iþçi ve emekçilere daha çok duyurmalýdýr.
iktidar için
10
Mücadele Birliði
ABD,
Sessiz Sedasýz Girmeye Çalýþtýðý Kafkasya’dan Emperyalizmin hegemonya bunalýmý, Kafkasya’yý Ortadoðu benzeri bir çatýþma bölgesine dönüþtürüyor. Emperyalizm açýsýndan Kafkasya’nýn neden bu denli önemli olduðuna geçmeden önce, bölgede açýktan güç kullanma aþamasýna dek varan olaylarý ve bu olaylarýn içerisinde bulunan cepheleri açýklayalým: ABD, 11 Eylül sonrasý, artýk kimseyi inandýramadýðý “terörle mücadele” bahanesiyle, Gürcistan’a da askeri birlik ve uzmanlar göndermiþti. O zaman bu geliþmeyi deðerlendirirken, ABD askeri varlýðýnýn hedef olarak seçtiði Gürcistan’daki Pankisi Vadisi’nin, esasýnda Rusya’ya karþý güçlü çete saldýrýlarýnýn merkezi olacaðýný söylemiþtik. Azerbeycan-Gürcistan ve Rusya sýnýrýndaki Rusya Federasyonu’na baðlý Daðýstan Cumhuriyeti’nde 9 Mayýs’ta meydana gelen patlama, ABD’nin bölgedeki varlýðýnýn ilk meyvesidir. Kýzýl Ordu’nun Nazi faþistlerine karþý kazandýðý zaferin kutlamalarýnda patlatýlan bomba, çoðu çocuk 40 kiþinin ölümüne, yüzden fazla kiþinin aðýr þekilde yaralanmasýna yol açtý. Kýzýl Ordu’nun zafer kutlamalarýný kana bulayan saldýrganlarýn kim olduklarý þimdilik bilinmiyor, ama hiç kimse bunun arkasýnda bir Çeçen çetesi çýktýðýnda þaþýrmayacak. ABD’nin Kafkasya’daki askeri varlýðýnýn çok daha kanlý meyvelerini göreceðiz. Gürcistan’a Yanki askerlerinin çýktýðý günlerde, Ankara’da Genel Kurmaylýk’ta, ABD’li üst düzey subaylarla, yeni bir grup oluþturuldu. Adýna Kafkasya Çalýþma Grubu dendi. Hiç tartýþmasýz, bu çalýþma grubunun amacý, ABD’nin Kafkasya’daki açýk-örtülü askeri faaliyetlerine Türkiye’nin katýlýmý ve desteðini saðlamaktý. Ne de olsa Türkiye sýnýrlarý içerisinde Kafkasya göçmeni 4 milyon, hatta daha fazla insan yaþýyordu. Bu çalýþma grubu da kendi meyvelerini vermeye baþladý. Bu askeri birimin faaliyetlerinin hýzlandýðý dönemde, Swiss Otel baskýnýný düzenleyen ve MÝT’çilerin “bizim çocuklar” dediði Muhammed Tokcan çetesinin, “terör” suçundan deðil, “meskun mahalde silahla ateþ açmak”tan yargýlanacaklarý açýklandý. Kafkasya Çalýþma Grubu, anlaþýlan baþka örtülü askeri faaliyetlerde kullanmak için, yeni silahlý çeteler oluþturacaktýr. Ve bu çetelerin yapacaðý eylem “terör” sayýlmayacak. Özendirici faaliyet diye buna denir. Eh, böyle olunca, The Marmara Oteli baskýnýnýn gerçekleþmesine, eylemi yapanýn “akli dengesi bozuk” ilan edilmemesine de þaþmamalý. Kafkasya Çalýþma Grubu’nun bir diðer faaliyeti, Trabzon’da Gürcistan-Azerbeycan-Türkiye güvenlik zirvesinin toplanmasý oldu. Bütün bu olaylarýn ayný tarih dilimi içinde, ardý ardýna meydana gelmesi, Kafkasya’daki geliþmelerin olaðanüstü hýzlanmasýna, taraflarý hýzla cepheleþtirmesine baðlan-
Gürcistan’a Yanki askerlerinin çýktýðý günlerde, Ankara’da Genel Kurmaylýk’ta, ABD’li üst düzey subaylarla, yeni bir grup oluþturuldu. Adýna Kafkasya Çalýþma Grubu dendi. Hiç tartýþmasýz, bu çalýþma grubunun amacý, ABD’nin Kafkasya’daki açýk-örtülü askeri faaliyetlerine Türkiye’nin katýlýmý ve desteðini saðlamaktý. malýdýr. Bu cephenin bir tarafýnda ABD emperyalizmi var. Þevardnadze baþkanlýðýndaki Gürcü hükümeti, Türkiye ve Çeçen çeteleri, bu ABD cephesinin en net, açýk politik ittifaklarýdýr. Bu cephe, Rusya’nýn gücünü Kafkasya’da kýrmak için, Çeçenya ve Azeri-Ermeni çatýþmalarýný kullanýyorlar. ABD’nin açýk çatýþmalara doðru sürüklediði Kafkasya’nýn en önemli çeliþki odaklarýndan biri olan Çeçenya’nýn durumunu ele almakta yarar var. Çünkü bu sorun, keskinliðiyle bölgedeki halklarý bir taraf olmaya zorluyor. Kafkasya, SSCB döneminde, emperyalist karþý-devrim faaliyetlerinin odak merkezlerinden birini oluþturuyordu. Ancak bu faaliyetlerinde ‘80’li yýllara dek herhangi bir somut sonuç elde edemedi. ‘89 yýlýnda Baltýk devletleri olan Litvanya, Estonya ve Letonya’da görülen birlik ayrýlmaya yönelen hareketlerin etkisi, Kafkasya’da Çeçenlerde ilk yankýsýný buldu. Ýç savaþta Don kazaklarýnýn beyaz ordularýnda çarpýþan, Nazi iþgal ordularýna gönüllü destek verenler, Kafkas halklarý arasýnda yalnýzca Çeçenler olmuþtu. Çeçenlerin bu konumu ne onlarýn “özgürlük aþký”ndan ileri geliyordu, ne de “ihanetçi ruhlar”ýndan. Çeçenlerin sosyalizme olan düþmanca tutumlarýnýn arkasýnda, büyük akarsularca beslenen zengin topraklar üzerinde tarýmýn ve toprak rejiminin, týpký Don Kazaklarýnda olduðu gibi, güçlü bir aþiret yapýsýna dayanmasý vardý. Bu yapý, sosyal etkinliðini II. Dünya savaþýna dek sürdürdü. Ama görülüyor ki, tarihte büyük güçlerin büyük çatýþmalarý içinde yer alan küçük halklar, tarihlerini unutmuyorlar. Çeçenler, birlik eðilimlerinin ‘80’li yýllarýn sonunda zayýflamasýyla birlikte, Sovyetler’den baðýmsýzlýklarýný ilan ettiler. Kendisi Kýzýl Ordu’nun en üst düzey generallerinden olan Çahar Dudayev’in baþýný çektiði bu ayrýlýk, Yeltsin’in iktidarýnýn ilk yýllarýnda, Moskova tarafýndan görmezden gelindi. Ne de olsa o yýllarda Moskova’da ik-
iktidar için
Mücadele Birliði tidar koltuklarýný kaplayan karþý-devrimciler, çok daha büyük bir sorunla baþetmek durumundaydýlar: Komünistlerin direniþi. ‘93 Ekim’inde, baþkanlýðýný bir Çeçen’in yaptýðý (Hasbulatov o zaman Parlamento baþkaný idi) ve komünist güçlerin silahlý direniþe geçtiði parlamento binasý top ateþiyle yerle bir edildikten sonra, sýra diðer bir Çeçen’e, Dudayev’e geldi. Yeltsin’i, ‘94 yýlýnda Çeçenya savaþýna sürükleyen etmenlerin baþýnda, ne Dudayev’in þeriatçý söylemle yürüttüðü ayrýlýkçýlýk, ne de bu bölgedeki Rus nüfusunun üzerindeki baskýlar gelir. Yeltsin, Çeçenya’ya savaþ ilan ederek, Kýzýl Ordu’yu, parlamento binasýnýn üzerinde hala dumaný tüten Moskova’dan uzak bir yere çekti; ordunun tüm dikkatini, komünistlere karþý yürütülen iç savaþtan uzaklaþtýrýp, bir dýþ soruna, Çeçenya’ya odaklaþtýrdý. Kendine baðlý generaller aracýlýðýyla hem aþýrý güç kullanýmýný kýþkýrttý, hem de ordunun büyük kayýplarýna yol açtý. Böylece ordu, Çeçenya’da iki yýl boyunca bataklýðýn içine çekilirken, bu anlamsýz savaþ sadece, Moskova’da Yeltsin’in iktidar koltuðuna daha rahat oturmasýný saðladý. Ancak, askerler arasýnda Çeçenya savaþýna karþý hoþnutsuzluk ve öfke yükselmeye baþladýðýnda, alelacele ve yarým yamalak bir barýþ imzalandý. Bu ilk savaþýn önemli sonuçlarýndan biri, bölgeye ABDCIA eðitimli gerici çetelerin doluþmasý oldu. Hattab, Basayev, Raduyev gibi Afganistan savaþýndan eðitimli uþaklar, Kafkasya’da “terör” estirmeye baþladýlar. Çevredeki Rus kentleri basýldý; Gürcistan’a karþý savaþan Abhazya’ya saldýrýlar düzenlendi. Rusya Federasyonu’na katýlmak için Gürcistan’dan ayrýlmak isteðini her fýrsatta dile getiren Güney Osetya’da terörist eylemler düzenlendi. Ve nihayet bu çeteler, Daðýstan’ý iþgal etmeye kalkýþtýlar. Birinci Çeçenya Savaþý’nda bölgeye doluþan gerici çeteler, “barýþ” döneminde, baþta Kafkas halklarýnýn baþ belasý durumuna geldi. Daðýstan, Abhazya ve Güney Osetya gibi komünist güçlerin etkin olduðu yerlerde estirilen Çeçen çetelerinin terörüne Yeltsin elbette hiçbir þey yapmadý. Ama rüzgar ‘98 yýlýnda yeniden yön deðiþtirdi. Büyük ekonomik bunalým tüm Rusya’da emekçileri büyük kitleler halinde harekete geçirince, Yeltsin Çeçenya’yý yeniden hatýrladý. Ama, ikinci kez savaþý baþlatmak, Yeltsin’in apartopar istifa edip koltuðunu býraktýðý Putin’e nasip oldu. Putin, bu savaþ sayesinde, büyük sýkýntýlarla boðuþan emekçi halklarýn dikkatini daðýttý; yüzlerce insanýn ölümüne yol açan büyük apartman bombalamalarýnýn gürültüsü arasýnda Putin, Çeçenya’da ikinci sa-
11 vaþýn baþýna geçti. Ancak bu kez iþi orduya býrakmadý. Ýç güvenlik teþkilatýnýn silahlý güçleri bu ikinci operasyonda daha yoðun kullanýldý. Savaþ uzadýkça, Putin’e baðlý olan ve ordunun silah gücü karþýsýnda bir koz halini alan iç güvenlik servisinin sayýsý kabarmaya devam edecek. O nedenle Putin, son birkaç ay içinde Kafkasya’da meydana gelen olaylarý, kendi iktidarýný pekiþtirecek geliþmeler olarak, memnuniyetle karþýlýyor. Fakat, öfkesi artan ordunun karþýsýnda, bu konumunu daha ne kadar sürdürebilir belli deðil. Özellikle bölgeye ABD askeri varlýðýnýn gelmesi, ordu ve Putin arasýnda, bölgedeki komünist güçlerin etkin olduðu bölgelerle emperyalist iþbirlikçisi devletler arasýndaki çeliþki hýzla týrmanýyor. ABD, Kafkasya bölgesindeki geliþmeleri uzun süre kendi seyrine býraktý, beslediði ve desteklediði Çeçen çeteler dýþýnda, doðrudan müdahalelerde bulunmadý. Hatta, Rusya’nýn Kafkasya’daki konumunu ciddi þekilde etkileyecek olan Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) boru hattýna olan desteðini bir süre geri bile çekti. Kazakistan ve Azerbeycan hükümetlerinin petrol tekelleriyle kurduðu ortaklýklar sayesinde bölge petrolünden kendi payýna düþeni alýyor, kar elde ediyordu. Bu sayede Kafkasya’da ve Hazar bölgesindeki etkinliðini yavaþ yavaþ tesis edebilirdi. Ama günümüzde tarihi olaylarýn hýzý, ekonomik süreçlerin hýzýný aþýyor. Bölgedeki Amerikan petrol tekellerinin varlýðýyla egemenliðini güçlendireceðini düþünen ABD, bir dizi tarihi olayýn ardýndan, bunun tam tersi bir durumla karþý karþýya bulunduðunu anladý. Rusya’da devlet þirketi Gazprom ve Lukoil, Amerikan tekellerinden çok daha hýzlý bir büyüme ile çok ciddi bir rakip haline geldiler. Çin’in baþýný çektiði Sanghay beþlisi, bölge ülkelerinden Kazakistan’ý da içine alarak geniþ bir etki alaný oluþturdu. Ayný günlerde, bölgede ABD çýkarlarýnýn en baþta gelen savunucusu Þevardnadze’ye karþý, Gürcistan’da büyük protesto gösterileri oldu; sonuçta Þevardnadze tüm hükümet üyelerini yeniledi ama gösteriler hýzýný kesmedi. Azerbeycan’da benzer bir çeliþkiyi yaþýyordu. Aliyev’in emperyalizmle iþbirliði politikalarý Azeri petrolünü ABD tekellerine peþkeþ çekmesi tepki topluyordu ve Rusya ile daha yakýn olma konusunda Aliyev’e baskýlar artýyordu. Bütün bu ardý ardýna geliþen olaylar, ABD’nin bölgedeki ekonomik varlýðý ile gelecekte kurmayý hedeflediði egemenlik hayallerine de darbeler vuruyordu. ABD, Türkiye’yi yanýna alarak, Kafkas-
iktidar için
Mücadele Birliði ya’da daha etkin bir rol için kollarý sývadý. Ama bölgenin bir aktörü daha var. Onu da belirtmeden geçmeyelim: Avrupa Birliði. AB, Ermenistan üzerinden bölgedeki oyuna katýlýyor. Ayrýca, ekonomik ve siyasal yönlerden çetin bir hegemonya savaþýna girdiði ABD karþýsýnda, bir enerji devi olan Rusya’yý yanýnda bulunmaya ikna etmiþ görünüyor. Norveç ve Ýngiltere dýþýnda, büyük ölçüde petrol ithalatýna baðýmlý olan Avrupa, ABD karþýsýndaki bu dezavantajýný, Rusya ile sürekli olarak geniþlettiði enerji anlaþmalarý yoluyla gidermeye çaba gösteriyor. Kafkasya söz konusu olunca Avrupa, diplomatik ekonomik gücünü, ABD çýkarlarýný ve etkinliðini sýnýrlandýrmak için kullanacaktýr. Türkiye, Aliyev’e darbe ve Kenmov’a suikast giriþimlerine adý karýþan “resmi görevlileri” nedeniyle, dýþlandýðý bölgeye, þimdi ABD’nin gölgesinde yeniden girmeye çabalýyor. Bu arada Bakü-Ceyhan-Tiflis boru hattýna artan ilgiden de memnun görünüyor. Trabzon’da toplanan Gürcü-Azeri-Türk güvenlik zirvesine ateþ püsküren Rusya’yý ise, þimdilik görmezden geliyor. Ama olaylar, ne ABD, ne de Türkiye için hep böyle keyif verici devam etmeyecektir. Rusya, Hazar Denizi’nde gerçekleþtirdiði askeri tatbikatla, Kafkasya’daki güçler oyununda gerekirse askeri yola baþvuracaðýnýn iþaretlerini veriyor. Ayrýca Abhazya, Osetya gibi özerk cumhuriyetlerin Rusya Federasyonu’na katýlmak istemelerinin önü açýlýrsa, Gürcistan ve Þevardnadze tarihe karýþýr. Bu durumda Aliyev gibi bir rüzgar gülü, yönünü Rusya’ya çevirmekte güçlük çekmeyecektir. Ama, bütün bu geliþmeler, büyük çatýþmalarla ve karþýlýklý askeri güç kullanýmýyla birlikte ortaya çýkacaktýr. Türkiye týpký Ortadoðu gibi karmakarýþýk çýkar odaklarýnýn çatýþtýðý bu sýnýr bölgesindeki savaþýn dýþýnda kalamaz. Zaten þimdiden, olasý bir çatýþmanýn hem askeri, hem de politik zeminleri yaratýlýyor. Bir yandan Gürcistan ve Azerbeycan’da Türk hava
12 Önümüzdeki günlerde Çeçenler ve Ermenistan üzerinden þoven rüzgarlarýn estirilmesine tanýk olabiliriz. Ama yine de bu, ne ABD’nin, ne de Türkiye’nin iþine yarayacak. Kafkasya’da dengeler, halklardan ve Rusya’dan yana dönüyor. Ve ABD, sessiz sedasýz girmeye çalýþtýðý Kafkasya’da, büyük bir gürültüyle, boynu bükük, hayal kýrýklýðýyla çýkacaktýr. Türkiye ise, bu sonu belli oyunda Kafkas halklarýna karþý güç kullanmanýn bedelini, bu oyuna öfke duyan Kafkas kökenli 4 milyon emekçinin devrim saflarýna biraz daha yakýnlaþmasýyla ödemiþ olacaktýr.
kuvvetlerinin kullanýmýna açýlan üsler hazýrlanýyor, diðer yandan, örneðin Kývrýkoðlu’nun: “Ermenistan kimyasal silah kullanmaya hazýrlanýyor” açýklamasýnda olduðu gibi, politik gerginlik týrmanýyor. Hem güneyinde, hem de kuzeyinde böylesi açýk çatýþma alanlarýna sahip Türkiye, yaþadýðý bunca derin ekonomik ve politik krize raðmen, bu çatýþmalarýn dýþýnda kalamaz. Hali hazýrda, ekonomik bunalýmýn sermayeye karþý öfke ile doldurduðu gerici kitlelerin, bölgedeki savaþlarý memnuniyetle karþýlayacaðýný kimse beklemiyor. Buna raðmen, “bölgesel etkinliði olan büyük devlet” olma fikrinin çýlgýnlýðýna kendini çoktan kaptýrmýþ olan egemenler; bu sayede AB’ye kendilerini kabul ettirebileceklerini ve ekonomik-politik Hem güneyinde, hem de kuzeyinde böylesi açýk krizi bitireceklerini düþünen sermaye çevreleri..., çatýþma alanlarýna sahip Türkiye, yaþadýðý bunca Ortadoðu’da olduðu gibi, Kafkasya’da da çatýþmalara bulaþmaktan kaçýnamayacaklar. Artýk bu tür derin ekonomik ve politik krize raðmen, bu bölgesel çatýþmalar, Türk sermayesinin ekonomikçatýþmalarýn dýþýnda kalamaz. Hali hazýrda, politik krizini aþma umudu veren, bu nedenle sermayenin bizzat kýþkýrtacaðý geliþmeler halini aldý. ekonomik bunalýmýn sermayeye karþý öfke ile Önümüzdeki günlerde Çeçenler ve Ermenistan doldurduðu gerici kitlelerin, bölgedeki savaþlarý üzerinden þoven rüzgarlarýn estirilmesine tanýk olabiliriz. Ama yine de bu, ne ABD’nin, ne de Türkimemnuniyetle karþýlayacaðýný kimse beklemiyor. ye’nin iþine yarayacak. Kafkasya’da dengeler, halkBuna raðmen, “bölgesel etkinliði olan büyük devlet” lardan ve Rusya’dan yana dönüyor. Ve ABD, sessiz olma fikrinin çýlgýnlýðýna kendini çoktan kaptýrmýþ sedasýz girmeye çalýþtýðý Kafkasya’da, büyük bir gürültüyle, boynu bükük, hayal kýrýklýðýyla çýkacakolan egemenler; bu sayede AB’ye kendilerini kabul týr. Türkiye ise, bu sonu belli oyunda Kafkas halklarýna karþý güç kullanmanýn bedelini, bu oyuna öfke ettirebileceklerini ve ekonomik-politik krizi duyan Kafkas kökenli 4 milyon emekçinin devrim bitireceklerini düþünen sermaye çevreleri..., saflarýna biraz daha yakýnlaþmasýyla ödemiþ olacaktýr. Üstelik bu, ödeyeceði bedeller için sadece bir Ortadoðu’da olduðu gibi, Kafkasya’da da baþlangýç.
çatýþmalara bulaþmaktan kaçýnamayacaklar.
iktidar için
Mücadele Birliði
13
MARKSÝZMÝN ÖZÜ 19. yy’da felsefenin, ekonomi politiðin ve ütopik sosyaliz- rusunu da doðru cevaplayamamýþlardýr. Çünkü tarihin yönünü min diyalektik materyalist temelde ele alýnarak, sosyalizmin görebilmek, tarihe diyalektik materyalist açýdan bakmadan obilimsel temellerine kavuþmasýyla birlikte, tarih de yeni bir an- lanaksýzdýr. Bu nedenle “kötülüðü” sezinlenen sisteme karþý, lam kazanmýþtýr. O güne kadar bilinmeyen toplumsal geliþme- ancak sýnýflarýn bir arada ve mutlu yaþamalarýný varsayan topnin sýrlarý Marksizm tarafýndan lumsal ütopyalar üretilebilmiþtir. çözülerek, tarihin yönünün ne ola- Marksizm’in öðrettiði þeyin bugünkü Sosyalizmin Marks ve Engels’in caðý sorusunun cevabý bilimsel teellerinde bilimsel temellerine oturanlamý, kendini ölüm-kalým mellerde açýklanmýþ ve proletaryatulmasýyla birlikte, bu ütopyalar nýn, tarihi ilerletecek olan devrim- sorunu olarak ezilenlerin gündemine tarihe gömülmüþtür. Fakat yine de ci misyonu ortaya konulmuþtur. idealist felsefeler ve toplumsal üso kan uz laþ maz sý nýf çe liþ ki le ri ni Marksizm’le birlikte insanlýk, topyalar, Marksizm’den sonra da, çözümünü saðlamak, proletaryanýn bu kez egemen sýnýflarýn ellerinde, dünyayý yorumlamakla kalmayýp, onu deðiþtirecek olan bilinç düzetarihsel geliþmenin önünü alabilik ti dar sa va þý mý ný, pro le tar ya nýn yini de yakalamýþtýr. Marksist teomenin ideolojik silahlarýna dönüdiktatörlüðüyle taçlandýrmaktýr. rinin geliþimi insanlýk tarihinde bir þerek, varlýklarýný sürdürmüþlerdir. sýçrama noktasýdýr. Yüzyýllar boyu Marks, bilimsel sosyalizmi oBunun zorunluluðunu görmeyen, “az geliþmiþ üretimden ve az geluþtururken kendinden önce konugöremeyen hiçbir teori, liþmiþ sýnýf çatýþmasýndan” çýkan lanlardan farklý olarak ortaya çýbir takým kusurlu, kör teorilerle kardýðý iki olguya iþaret eder. Bu burjuvazinin sýnýrlarýný aþamaz. yol alan insanlýðýn toplumsal pradaha önce burjuva tarihçilerinin Bunlar, tekelci sermayenin tiði, Marksizm’le birlikte toplumortaya koyduðu sýnýf savaþýmlarýsal geliþmeye yön veren bilinçli egemenliði altýnda, “demokrasi”, nýn varlýðý deðil, ama sýnýflarýn pratiðe dönüþmüþtür. varlýðýnýn üretimin geliþimindeki “sosyal adalet”, “baðýmsýzlýk” vs. belirli tarihsel evrelere baðlý olduMarksizm’in bilimsel bir dünya görüþü olarak ortaya çýkýþýna ðu ve sýnýf savaþýmýnýn zorunlu ohayalleriyle dolanýr dururlar. kadarki süreç boyunca, burjuva iklarak proletaryanýn diktatörlüðüne tisatçýlarý ve ütopik götürdüðüdür. Lenin sosyalistler tarafýndan Marksizm’in esas olarak sýnýfsal karþýtlýklar ve sýnýf savaþýmlarýnýn varsýnýf savaþýmlarý sezinlýðý olduðunu söylemelenerek ortaya konulnin yanlýþlýðýna iþaret emuþtur. Ama üretim derek; “...Bu daha önce sisteminin ve bilimsel burjuvalar ve ütopyacýlar geliþmenin düzeyi, hetarafýndan öðretilmiþtir, nüz toplumsal üretim hatta genel olarak söylesisteminin niteliðini ve mek gerekirse bu, burjubu üretim sisteminden vazi açýsýndan kabul edidoðan sýnýf karþýtlýklalebilir bir þeydir. rýný, bu karþýtlýklarýn Marks’ýn öðrettiði þey, yol açtýðý sýnýf savasýnýf savaþýmlarýnýn proþýmlarýnýn toplumsal ületarya diktatörlüðüne retim sistemi içindeki kadar geniþletilmesi getemellerini ve toplumsal geliþmenin dinamiklerini açýklamaya rekliliðidir” diyerek Marksizm’in özünü net bir þekilde ortaya yetecek düzeyde olmadýðý için, tarihin yönünün ne olacaðý so- koymuþtur. Bu teorik ortaya koyuþ, kendini pratik olarak 17 E-
iktidar için
Mücadele Birliði kim Devrimi ile taçlandýrarak, proleter devrimler çaðýnýn açýlýþýný yapmýþtýr. Marksizm’le birlikte insanlýk tarihinde açýlan yeni bir sayfadan bugüne kadar gelinen süreç boyunca, proletarya ile burjuvazi arasýndaki sýnýf savaþýmý keskinleþerek derinleþmiþ ve günümüzde en üst boyutta yaþanýr hale gelmiþtir. Bu yeni bir sýçrama noktasýdýr. Kendini tüm dünyada sosyalizmin yükseliþ ve egemenlik çaðý olarak ortaya koyan bir sýçrama noktasý. Burjuvazi bugün, elinden kaçýrdýðý tarihsel inisiyatifi bir daha yakalayamayacaðýnýn bilinciyle, proletaryanýn ve ezilenlerin iktidar savaþýmýnýn önünü alabilmek için her türlü araç ve yönteme baþvuruyor. Bu araçlardan biri de burjuvazinin türlü kýlýflara büründürerek sunduðu ideolojik silahlarýdýr. Burjuvazi kapitalizmin ulaþtýðý düzeyde artýk hiçbir þekilde gizlenemeyen sýnýf karþýtlýklarýnýn ve bu karþýtlýklardan doðan sýnýf savaþýmýnýn varlýðýný kabul etmek zorunda kalýyor. Ama bu sýnýfsal çeliþkilerin uzlaþmazlýðýný ve gelinen aþamada bu çeliþkilerin en keskin hale bürünerek, nesnelliðin bu çeliþkilerin çözümünü dayattýðýný reddediyorlar. Burjuvazinin bunu kabul etmesini beklemek de saflýk olur. Çünkü burjuva sýnýfýn bunu kabulü demek, bizzat kendi varlýk temellerinin inkarý anlamýný taþýr ki, o zaman “kapitalizm kapitalizm olmaz”. Bu nedenle burjuvazi, kabul etmek zorunda kaldýðý sýnýf savaþýmýnýn uzlaþmaz niteliðini gizlemeye çalýþarak, ezilenleri “kapitalizmin içinde yaþamanýn mümkün” olduðuna inandýrmaya uðraþýr. Sýnýflararasý uzlaþma temelinde türlü teorilerle meydana çýkarak, ezilenlerin kapitalizmi yýkmak için soyunduðu savaþýmda zaman kazanmaya uðraþýr. Yoksulluðun azaltýmý, adil paylaþým, sosyal adalet, yoksul ülkelere yardým vb. safsatalarýn, dünya patronlarýnýn toplantýlarýnda acil gündemler olarak ele alýnmasý bundan baþka anlam taþýmaz ve demagojiden öteye gitmez. Çünkü kapitalizmin ulaþtýðý düzey, artýk çözümü dayatan sýnýf çeliþkilerini hiçbir koþulda yumuþatamaz. Aksine, sermayenin gittikçe daha az elde merkezileþmesi, tüm dünya zenginliðinin sayýlý dünya tekellerinin ellerinde toplanmasý süreci, bunun karþýsýnda orta burjuvazi de dahil, tüm toplumsal sýnýflarýn daha çok yýkýmý ve sefaletini koþullayarak ilerliyor. Bu kapitalizmin iþleyiþ yasasýdýr. Bu yasa ayný zamanda kapitalizmin yýkýmýný koþullayan en temel çeliþkisidir. Burjuvazinin “toplumsal uzlaþma” teorileriyle, proleter
14 devrimlerin önünü alabilme telaþýyla seferber olduðu günümüzde, devrimci ve Marksist söylemlerle yola çýkan, ama burjuvazinin “toplumsal uzlaþma” ufkunu aþamayan reformist ve oportünist hareket, farklý bir açýdan, ama ayný þeyin “kapitalizm altýnda yaþanabilir”in teorilerini üreterek, sýnýf savaþýmýnýn devrime büyümesinin önünde burjuvaziyle ayný kulvarda yer alýyorlar. Burjuvazinin hýzla yok ettiði orta ve küçük burjuva sýnýflar geçmiþe özlemle, “toplumsal uzlaþma”, “sosyal adalet”, kapitalizmin iyileþtirilmesi vs. teorilerine sýký sýkýya sarýlýrken, proletaryanýn egemenliði düþüncesiyle titrerler. Özellikle de toplumsal alt-üst oluþ dönemlerin de, her zamankinden daha fazla mesai yapmalarýnýn nedeni, proletaryanýn egemenliðinden duyulan korkuyla birlikte, dünyayý deðiþtirme iddiasýyla ayaða kalkan ezilen sýnýflarý kapitalizmin sýnýrlarý içinde tutabilmenin aciz çabasýdýr. Acizdir ama tehlikelidir de. Tehlikelidir çünkü, bunu devrimci ve Marksist bir kisve altýnda yaparlar. Günümüzde radikal, devrimci kýlýklarla ortaya çýkan, ezilen halklarýmýza öncülük iddiasýnda bulunan bir çok hareket, dünyayý deðiþtirme eyleminin bilimi olan Marksizm’i ne gariptir ki yine Marksizm’e dayanarak red ediyorlar. Marksizm’in özü olan proletarya diktatörlüðünün tüm dünyada hazýr hale gelen koþullarýný red ederek Marksizm’e, Marksizm’in özünü çýkartýp atarak “yenilik” getirerek yapýyorlar! Marksizm’in en temel öðretisini reddederek, ne Marksist olunabilir, ne de dünyayý deðiþtirme iddiasýnda bulunulabilir. Marksizm’in öðrettiði þeyin bugünkü anlamý, kendini ölüm-kalým sorunu olarak ezilenlerin gündemine sokan uzlaþmaz sýnýf çeliþkilerini çözümünü saðlamak, proletaryanýn iktidar savaþýmýný, proletaryanýn diktatörlüðüyle taçlandýrmaktýr. Bunun zorunluluðunu görmeyen, göremeyen hiçbir teori, burjuvazinin sýnýrlarýný aþamaz. Bunlar, tekelci sermayenin egemenliði altýnda, “demokrasi”, “sosyal adalet”, “baðýmsýzlýk” vs. hayalleriyle dolanýr dururlar. Sýnýf karþýtlýklarýnýn basitleþerek, proletarya ve burjuvazi arasýndaki iktidar savaþýmýnýn en üst düzeyde yürütüldüðü kapitalist sistemin bu yeni evresinde dünyayý deðiþtirme eylemi, en geniþ kitleleri içine alarak deðiþtirmenin pratiðine çekiyor. Bu pratik, dünyanýn her yerinde ezilenlerin kapitalizmi yýkýp, yerine proletaryanýn diktatörlüðünü kuracaðý koþullarý daha fazla olanaklý hale getiriyor.
iktidar için
15
Mücadele Birliði
TEMSÝLCÝSÝ OLUNMALI Fransa’da cumhurbaþkanlýðý seçimlerinde faþist Le Pen’in sosyalist parti adayý Jospin’i geride býrakarak II. tura çýkmasý üzerine Fransa’da, iþçiler, emekçiler, öðrenciler, gençlik antifaþist temelde sokaklara döküldüler. Faþizme karþý öfkelerini haykýrdýlar. Fransýz emekçiler, iþçiler, öðrenciler, gençlik Le Pen’in aldýðý oy oranýndan ve II. tura çýkmasýndan “utanýyorlardý”. Aslýnda utandýklarý Fransýz proletaryasýnýn sýnýf savaþýmlarý ve devrimci tarihiydi. Karl Marks ideolojisini oluþtururken Ýngiliz Ekonomi-Politik’i, Alman Felsefesi ve Fransýz sýnýf savaþýmlarýndan yararlanmýþtý. Kýta Avrupa’sýnda Fransýz proletaryasý ayaklanmalar, sokak ve barikat çatýþmalarý ve uðradýklarý onca yenilgiye raðmen devrim isteðinden hiç vazgeçmediler. 1789 burjuva devrimiyle kendi gücünün farkýna varan ve zor yoluyla iktidarýn bir sýnýftan bir baþka sýnýfa geçebildiðini gören Fransýz proletaryasý kendi iktidarý için irili ufaklý onlarca kalkýþma, çarpýþma yaþadý. 1848 yýlýnda cumhuriyet için ayaklanan proletarya, demokratik cumhuriyeti kurdu. Demokratik cumhuriyetin gericilerin denetimine girdiðini gördükleri 1849 Haziran’ýnda yenileceklerini bile bile umutsuzca ellerinde zor araçlarýyla barikatlarýn baþýndaydýlar. 1871’de proletaryanýn þanlý tarihine Komün’ü armaðan edenler yine Fransýz proletaryasý idi. Tarihte ilk kez iþçi sýnýfý kendi iktidarýný kurmuþtu. Çok kanlý savaþlar sonucunda Paris’te son barikatta düþerken tarihe proletaryanýn kendi iktidarýný kurabileceðinin de notunu düþtüler. II. Paylaþým Savaþýnda Fransa’yý iþgal eden faþist Alman ordularýnýn karþýsýnda, partizan savaþý veren, ayaklanmalar örgütleyen, yine Fransýz komünistleri öncülüðündeki Fransýz proletaryasý idi. Paris ayaklanmasýný örgütleyen ve yöneten yine proletarya idi. Devrimlerin, sýnýf savaþlarýnýn, kanýn, þiddetin içinden çýkýp gelen Fransýz emekçilerinin utandýðý aslýnda, bir devrimler tarihi olan geçmiþleriydi. Le Pen’in II. tura çýkmasýyla “utandýklarýný” söyledikleri tarihlerinden yeterince ders almadýklarý ortada. II. tur seçimleri öncesinde “Faþiste Deðil Hýrsýza Oy Verin” çaðrýsý yapanlar tarihlerine baksalardý ne yapmalarý gerektiðini daha iyi göreceklerdi. I. tur seçimleri sonuçlanýp II. tur seçimlerine kadar geçen sürede her gün alanlarý, meydanlarý yüzbinler, kimi zaman da milyonlarla doldurdular. Faþizme karþý boy gösterdiler. Faþizme karþý tepkilerini faþizmin gerçek niteliði olan kapitalizm ve tekellere yöneltmek yerine cumhuriyeti ve demokrasiyi sahiplenme yoluna gittiler. Yüzbinler eylemlerinde hep bunu ön plana çýkarttýlar. Ve sonuçta Chirac gibi tekellerin bir numaralý adamýný faþizme karþý cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak adýna sahiplendiler. Fransýz proletaryasýnýn tüm mücadeleci yönlerine raðmen demokratik cumhuriyet ve demokrasi prangasý bir kez daha ayaklarýný baðladý. Geçmiþte 1936’da sokak eylemlerinin etkisiyle sosyalistler ve komünist partisi birlikte halk cephesi hükümetini kurdular. Komünist programlarýnda proletarya diktatörlüðü olmasýna raðmen önlerine bunu hedef olarak koymayýp cumhuriyet için parlamenter budalalýklarla uðraþtýklarýndan iki yýl sonra iktidardan düþüp iktidarý faþist Vichy hükümetine býraktýlar. II.
Paylaþým Savaþý’nda komünist partisi ayaklanmalara öncülük yaptýðý halde, iktidarý almaya tek baþýna yönelmek yerine “Cumhuriyet’i” korumak adýna bu fýrsatý ellerinden kaçýrdýlar. Bu ruh hali ulusal gururla daha da keskin hale geldi. Bu “gurur” 60’larda ABD askeri varlýðýný ülkeden kovmaya ama 68 gençlik hareketinde Fransýz Komünist Partisi, demokratik cumhuriyeti tehlikeye düþürdüðü gerekçesiyle bu hareketi goþist, aþýrý solcular söylemiyle gençliði kendilerinden kopardýlar. Demokratik Cumhuriyet uðruna savaþým, Fransýz proletaryasýna çok þey verdi. Ama tarihsel olarak Paris Komünü’yle aþýlmýþ olan bu kurum ayný zamanda onu proletarya diktatörlüðünden uzaklaþtýran bir býçak sýrtý görevi de gördü. Fransýz emekçileri yine Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak için Chirac’a oy atarken, ellerini kirletmemek için lastik eldivenler, burun týkaçlarýyla oy sandýklarýnýn baþýna toplananlar belki ellerini kirletmediler ama Fransýz devrimler tarihine bir leke daha sürdüler. Fransa seçimleri bir gerçeði daha gözler önüne serdi. Troçkist olmasý bir yana, anti-kapitalist söylemleriyle yarý-legal, parti merkezi olmayan, liderleri bilinmeyen Troçkistlerin aldýðý %10 civarý oyla ayný Fransýz emekçilerinin kapitalizme karþý öfkelerini de göstermekte. Tüm Avrupa’da sertleþen sýnýf mücadeleleri, kapitalizmin içine girdiði yeni evrenin, kitlelerin yaþamýndaki bu devasa yýkým giderek Avrupa’yý bir devrimci durumun içine sokmakta. Bu devrime, devrimcilere de bir itilim kazandýrmakta, güçlendirmekte. AB’nin refah ve sosyal adaletin en dengeli ülkesinde bile devrimin maddi koþullarýný oluþturan sýnýf çeliþkilerinin servet ve sefalet ayrýmýnýn ne denli güçlü olduðunu 1 Mayýs’ta taþýnan þu pankart özetlemekteydi: “4 Milyon Ýþsiz, 7 Milyon Yoksul, 2 Milyon Sefalet Ücretiyle Çalýþan Ýþçi” bu, devrimin toplumsal koþullarýnýn ne denli olgunlaþtýðýný göstermekte. Devrimci güçler yükselirken karþý devrimi de yükseltmekte. Paris’te 1 Mayýs’ta sokaklara çýkan 900 bin iþçinin, emekçinin yürüyüþü yine faþizme karþý demokratik cumhuriyet ekseninden öteye geçemedi. Fransýz tekelleri de Chirac’ý öne sürerek bu yükselen öfkeyi anti-faþist temelde tutarak kendilerine yönelecek öfkeden kendilerini korudular. Fransýz emekçilerin utandýklarý geçmiþlerinden ders almalarý gerekmekte, devrimin toplumsal koþullarýnýn olgunlaþtýðý tüm dünyada mücadeleyi sadece anti-faþist temelde tutup, faþizmi asýl doðuran neden olan kapitalizm ve tekellere yönelmedikçe ve bunu toplumsal bir devrime çevirmedikçe Fransýz emekçileri kendi iktidarlarý yerine faþist Le Pen ile hýrsýz Chirac arasýnda tercih yapmak zorunda kalacaklar. Bugün utandýklarý tarihlerine layýk olmak istiyorlarsa 1 Mayýs’ta attýklarý þu slogana kulak vermeleri gerekiyor: “Halk Elyyse Sarayýna”. Fransa’da cumhurbaþkanlýðý seçimleri Fransýz proletaryasýnýn önüne iki seçenek sunuyor. Ya faþist Le Pen’lere karþý tekellerin temsilcilerini izlemek ya da tarihlerinden ders çýkartýp kendi iktidarlarýný kurmak. Faþizmi bu þekilde sandýkta boðmanýn yerine tarihin derinliklerine, bir daha çýkamayacak þekilde gömeceklerdir.
iktidar için
Mücadele Birliði
Gündem
ABD emperyalizmi, artýk belirgin bir þekilde açýða çýkan sýçramalý çöküþ sürecini durdurmak; olmazsa, en azýndan yavaþlatmak için akýl almaz provakasyon, tehdit, þantaj ve komplo oyunlarýna baþvurmaya devam ediyor. Sadece emekçi sýnýflarý deðil, tüm insanlýðý tehdit yoluyla terörize etmeye, korku içinde düþünemez, hareket edemez, itiraz edemez hale getirmeye çalýþýyor. Dünyayý nükleer bir savaþla tehdit etmek bu yöntemlerin en bilineni. Ancak bu tehdit sopasýný kullanmak her zaman mümkün olmuyor. Mümkün olmadýðý durumlarda bu sefer baþka tehdit araçlarýný, baþka yöntemleri devreye sokuyor. Örneðin, New York’u besleyen su rezervlerinin yeterli önlem alýnmadýðý için “terör tehdidi” altýnda olduðu; ya da El-Kaide denen Amerikan beslemesi örgütün Amerikan topraklarýnda düþük güçlü nükleer silahlarla bir dizi patlama planladýðý biçimindeki CIA kaynaklý haberler bu yöntemlerin bazýlarýdýr. Yalan haber üretme merkezi olarak çalýþan CIA, þimdi, yüksek binalara, apartmanlara saldýrý düzenleneceðini, biyolojik silah saldýrýlarýnýn gerçekleþeceði haberlerini bunlara eklemiþtir. Kýsacasý, ABD emperyalizmi, bizzat kendi halkýný, her an, her koldan saldýrýya uðrayabileceði korkusuyla teslim almaya çalýþýyor. Türkiye’ye karþý Mayýs’ýn ortalarýnda “terörist saldýrý” olacaðý haberi de bu korku yaratma kampanyasýnýn bir parçasý olarak gündeme geldi.
16
tirmek ve kendi hegemonyasý altýnda tutmak için düzenlemiþti. 11 Eylül saldýrýlarýndan hemen sonraki geliþmeler, ABD emperyalizmini amaçlarýna ulaþmýþ gibi gösteriyordu. Gerçekten de, saldýrýlarýn dehþetiyle sarsýlan Avrupalý emperyalistler ve Japonya, bir anda ABD emperyalizmi karþýsýnda hizaya geldiler. ABD’nin dikte ettirdiði hiçbir karara itiraz etme gücünü göstermediler. ABD emperyalizmi ne dediyse, ne dikte ettirdiyse derhal kabul ettiler. ABD, bir anda emperyalist-kapitalist sistemin her sözü dinlenir, her isteði yerine getirilir efendisi oldu. Bu emperyalist gücün görüþ ve önerileri doðrultusunda dünya devrimine karþý, “terörizmle savaþ” adý altýnda uluslararasý birleþik bir karþý-devrim cephesi oluþturdular. 11 Eylül saldýrýlarýnýn yer aldýðý dehþet havasýndan iyice yararlanan ABD emperyalizmi, emperyalist rakiplerini hizaya sokup denetimi altýna aldýktan sonra, bir yandan Orta Asya’ya yerleþmenin ilk adýmý olarak Afganistan savaþýna giriþirken, öte yandan, dünya devrim güçlerine karþý dünyanýn her yerinde bir saldýrý baþlattý. ABD, kýsa sürede Orta Asya’ya yerleþti. Çýkarlarý açýsýndan, dünya egemenliði açýsýndan gerekli gördüðü ülkelere asker çýkardý; kimi baðýmlý ülkelerde yeni askeri üsler açtý. Kendi topraklarýnda ilerici, demokrat, devrimci güçlere karþý cadý avý baþlattý. Bir anda binlerce kiþi gözaltýna alýndý, fiþlendi, yabancý uyruklu onbinlerce kiþi sýnýrdýþý edildi. Avrupalý emperyalistleri ayný politikalarý uygulamaya teþvik etti. Türkiyeli reformistlerin, “demokrasinin beþiði” diye hayran olduklarý Avrupa’da Marks’ýn kitabýný taþýmak bile gözaltý nedeni oldu. Ancak, ABD emperyalizminin bu erken zafer havasý uzun sürmedi. Ýlk fiyaskoyu, Orta Asya’ya yerleþmenin temel ayaðý Binlerce sivil insanýn ölümüne neden olan “11 Eylül” sal- olan Afganistan’da yaþadý. Kendi beslemeleri olan Taliban todýrýlarýnýn bizzat ABD tarafýndan tezgahlandýðýna kuþku yok. suncuklarýný kýsa sürede iktidardan kovmasýna raðmen, AfgaBaþlangýçta dünya halklarýnda “bu kadarýný kendileri yapmýþ o- nistan’da egemenliðini bir türlü saðlayamadý. Bir yandan Afgan lamaz” þeklinde oluþan düþünce, zaman içinde, duygusal at- halkýnýn emperyalist iþgale karþý direniþi öte yandan Afgan egemosferin daðýlmasý ve çeþitli kanýtlarýn ortaya çýkmasýyla, yeri- men güçleri arasýndaki bölünme, parçalanma, daðýnýklýk ve çýni, “ABD’den baþkasý yapmýþ olamaz” düþüncesine býrakmaya kar çatýþmasý týrmanýþa geçti. Ýlk haftalarda baþarý sarhoþluðuybaþlamýþtýr. la erken zafer ilan eden ABD ve onun kuyruðundan ayrýlmayan ABD emperyalizmi, bu korkunç ve akýl almaz saldýrýyý, Ýngiltere, varlýklarýný sürdürebilmek için halen asker yýðmaya kendi emekçi sýnýflarý, dünya proletaryasý, devrim güçleri ve e- devam ediyorlar. Kukla hükümet ve onun baþý Karzai, Kabil dýzilen halklar üzerinde dizginsiz bir teröre zemin hazýrlamak; þýnda söz geçirebilecek güce bir türlü gelemedi. emperyalist rakiplerini terör saldýrýsýyla tehdit ederek yola ge-
11 Eylül SONRASI ABD FÝYASKOSU
iktidar için
Mücadele Birliði
Gündem
ABD emperyalizmi, ikinci fiyaskoyu dünya devrim güçleri karþýsýnda yaþadý. Korku ve dehþet yaratarak terörize etmeye çalýþtýðý dünya devrim güçleri ABD’li emperyalistlerin beklemediði bir direnç gösterdi. ABD karþýtý hareket yayýlarak güçlendi. Dünyanýn dört bir tarafýnda milyonlarca kiþi ABD’nin Afganistan savaþýna karþý çýktý. “Küreselleþme Karþýtý” denen anti-kapitalist hareket milyonlarca insaný içine çekerek yayýldý. ABD düþmanlýðý, baþta Ortadoðu halklarý olmak üzere bütün dünya halklarý arasýnda güç kazandý. Emperyalizme ve kapitalizme karþý devrimci kitle hareketleri sönmek bir yana daha da alevlendi. Üçüncü fiyasko ise Ortadoðu’da, Irak ve Filistin devrimi konusunda ortaya çýktý. ABD emperyalizmi, 11 Eylül saldýrýlarýnýn yarattýðý havayý arkasýna alarak, Ortadoðu’da bir türlü saðlamlaþtýramadýðý egemenliðini saðlamlaþtýrmak ve sürdürmek için Irak’a saldýrmaya; Filistin devrimini Ýsrail eliyle boðmaya kalkýþtý. Fakat, bu iki amacýna da ulaþamadý. 1991’de Körfez Savaþý’nýn aksine, ABD, Irak’a saldýrý politikasýnda bu sefer hiç kimseyi arkasýna alamadý. ABD’nin Ortadoðu’daki sadýk müttefikleri bile Irak’a saldýrý için ABD’ye destek vermedi. Suudi Arabistan Krallýðý, Ürdün Krallýðý ve öteki Arap ülkeleri, kendi halklarýndan duyduklarý korku nedeniyle ABD’ye destek vermediler. Aksine, Arap Birliði Zirvesi’nde, Arap ülkeleri, Irak’a yapýlacak saldýrýyý kendilerine yapýlmýþ olarak kabul edeceklerini açýkladýlar. 11 Eylül’den sonra oluþturulan emperyalist ittifak ise, Irak’a saldýrý söz konusu olduðunda paramparça hale geldi. Fransa, Almanya ve öteki Avrupa ülkeleri ABD’ye açýktan tavýr aldýlar. Filistin devrimi ise ABD’nin Ortadoðu politikalarýna tam bir darbe indirdi. Ýsrail’in katliamlarýna intifadayý yükselterek yanýt veren Filistin halký, ABD’nin Ortadoðu’daki egemenliði önündeki en önemli engel oldu. Filistin halký uðradýðý katliamlarýn, çektiði acýlarýn arkasýnda ABD’nin olduðunu görmekle kalmadý; ayný zamanda devrimi yükselterek bütün dünyanýn bu gerçeði görmesini saðladý. Onun için, Filistin devrimiyle dayanýþmak üzere dünyanýn her yanýnda ayaða kalkan kitleler sadece Ýsrail’i deðil, ayný zamanda Bush ve ABD’yi de hedef aldýlar. Bir baþka ifadeyle, Filistin devrimi ve Filistin halkýyla dayanýþma eylemleri ABD ve Ýsrail karþýtý eylemler halinde geldi. Bu gerçek, ABD düþmanlýðýnýn halklar arasýnda hýzla yayýlmasýný saðladý. 11 Eylül’den sonra, emperyalistler arasýnda oluþan ittifaký daðýtan bir baþka etken ABD’nin Ýran, Irak ve Demokratik Kore Cumhuriyeti’ni “Þer Ekseni” diye nitelemesi oldu. ABD emperyalizmi, 11 Eylül sonrasýnda oluþan havadan aldýðý güçle iyice pervasýzlaþarak önüne geleni tehdit etmeye; en önemlisi de, dünya egemenliði konusundaki planlarýný açýða vurmaya baþladý. Bu planlar çerçevesinde, kendisine boyun eðmeyen ülkeleri, nükleer savaþ dahil, her araçla tehdit etmeye baþladý. Bu tehditler, Avrupalý emperyalistlerle ABD emperyalizmi arasýndaki balayýna son verdi. ABD, önce tehdit ettiði ülkeler tarafýn-
17
dan alaya alýndý, aþaðýlandý. Arkasýndan Avrupalý emperyalistler ABD’ye yüksek sesle karþý çýkmaya baþladýlar. Bu geliþme, 11 Eylül sonrasý oluþan havanýn sonu oldu. Birkaç aylýk süreye sýðan bütün bu geliþmeler ABD emperyalizminin gerileme ve sýçramalý çöküþ sürecinde kesintiye uðramadan ilerlediðini gösteriyor. Venezuella’da yaþadýðý fiyasko ise bu süreci tüm yalýnlýðýyla ortaya çýkardý. Baþka bir yerde deðil, ama Latin Amerika’da, tezgahladýðý bir darbenin iþçi sýnýfýnýn ve emekçi halklarýn eylemleriyle bozguna uðratýlmasý ABD emperyalizminin hayal bile edemeyeceði bir fiyasko oldu. Bütün dünyaya tehditler savuran, meydan okuyan, sonsuz egemenliðini ilana hazýrlanan ABD emperyalizmi, burnunun dibindeki bir emekçi halktan hiç unutamayacaðý bir þamar yiyordu. Bu þamar, ABD emperyalizminin tüm tehditlerinin kof olduðunu göstermeye yetti.
ABD EMPERYALÝZMÝ Yeni 11 Eylül’ler PEÞÝNDE Ne var ki, ABD emperyalizminin bu sýçramalý çöküþ sürecine kolayca boyun eðeceðini, tarihsel yazgýsýnýn edilgen þekilde kabul edeceðini düþünmek büyük bir yanýlgý olur. Bu emperyalist güç, þimdi belirgin þekilde açýða çýkan çöküþ sürecini durdurmak en azýndan yavaþlatmak için bütün güç ve olanaklarýný devreye sokacaktýr. Tarihin akýþýna karþý olan bu çýkýþýn umutsuz olmasý önemli deðildir. Emperyalizm en umutsuz halde bile, ayakta durma þansýný denemeden edemez. ABD emperyalizmi de bu þansýný deneyecektir; bundan en ufak bir kuþku duyulmamalýdýr. Nitekim, þimdiki çabalarý da bu yöndedir. Bu emperyalist güç, 11 Eylül sonrasý yakaladýðý havayý bir kez daha yakalamayý deneyecektir. Bunun hazýrlýklarýna þimdiden baþlamýþtýr. Su rezervlerinin terör tehdidi altýnda bulunduðunu, nükleer saldýrý olabileceðini ilan etmesi, dev apartmanlarýn havaya uçurulacaðýný duyurmasý, canlý bomba saldýrýlarýnýn olacaðýný söylemesi, ABD’nin bu tür provakasyonlarý yapmanýn hazýrlýðý içinde olduðunu gösteriyor. ABD’nin kendi halkýna karþý bu tür katliamlara giriþmeyeceðini düþünmek büyük bir yanýlgý olacaktýr. Kendi yaþamsal çýkarlarý söz konusu olduðunda, kendi halký dahil, dünyanýn dört bir tarafýnda, kendi çýkarlarýnýn gerektirdiði herkese karþý en canice eylemlere giriþmekten çekinmeyecektir. Dolayýsýyla, CIA eliyle ABD’nin sýraladýðý tüm tehditleri gerçekte kendisinin yapmaya hazýrlandýðý biçiminde anlamak ve öyle kabul etmek gerekir. Türkiye buna dahildir. Yani, ABD, Türkiye’ye yönelik büyük bir terörist saldýrý olacaðýný söylüyorsa, ABD’nin böyle bir provakasyon hazýrlýðý içinde olduðunu görmek gerekir.
iktidar için
18
Mücadele Birliði
Ýþ Güvencesi ALDATMACASI...! Hemen belirtelim ki iþçilerin tüm kazanýmlarý ve güvenceleri, iþçi sýnýfýnýn bilimsel sosyalizm öðretisiyle donanmýþ, kendisi için sýnýf olma kavgasýna atýlmýþ, kendisiyle birlikte tüm toplumu kurtuluþa götürecek, demokratik halk devrimi ve kesintisiz sosyalizme varacak demokratik halk iktidarý sonucu oluþacak proletarya diktatörlüðüyle mümkündür. Geçtiðimiz günlerde Ankara’da toplanan Türk-Ýþ baþkanlar kurulu “iþ güvencesi” yasa tasarýsýnýn meclisten geçirilmesi için iki gün oturma eylemi yaptý. Ýki günlük oturma eyleminin ardýndan hükümet sözcülerinden “iþ güvencesi” yasa tasarýsýna ne hükümetin, ne de iþverenlerin karþý olmadýðýný açýklayan Sosyal Güvenlik Bakaný Yaþar Okuyan’ýn yasanýn parlamentonun gündeminde olduðunu ve parlamentoya ve arkadaþlarýna güvendiðini, yasanýn parlamentodan geçeceðini belirtmesi üzerine Türk-Ýþ baþkanlar kurulu bu durumu olumlu bir geliþme olarak deðerlendirmiþ ve eyleme son vermiþti. Oysa Türkiye Ýþveren Sendikalarý Konfederasyonu (TÝSK) baþkaný Refik Baydur, TÝSK kongresinde “iþ güvencesi” yasa tasarýsýný 1,5 yýldýr parlamentoda tuttuðunu, iþverenlerin çýkarlarýný en iyi kendisinin koruyacaðýný övünerek açýklýyordu. Parlamentonun ne olduðunu, kimin çýkarlarýný koruduðunu iþçiler, emekçiler halklar yaþamdan öðreniyorlar. Daha açýkçasý burjuva sýnýf ve onun temsilcileri o kadar hayasýzlaþtý, o kadar fütursuzlaþtýlar ki TV ekranlarýndan en bayaðý üsluplarla gerçeði kendi it dalaþlarýnda açýkça ortaya koyuyorlar. Geçtiðimiz hafta bir toplantýda konuþan Sabancý; “200 milyar dolar dýþ borcumuz var. Nerede para, ortada ne var; üçün biri” diyerek hükümete olan tepkisini dile getirmiþti. Hükümet adýna söz alan Yýlmaz Karakoyunlu da “Evet Sayýn Sabancý doðru söylüyor. 200 milyar dýþ borcumuz var para nerede, ortada ne var, üçün biri diyor. Doðru söylüyor. Üçün biri ortada ikisi de Sabancý’nýn ikiz kulelerindedir” diyerek adeta patronuna isyan etmiþtir. Daha ne istiyorsunuz, ne yapsak size yaranamýyoruz dercesine... Evet gerçekten, ne yapsalar yaranamýyorlar. 15 günde 15 yasa çýkarsalar, özelleþtirme (yaðma ve rant) sendikasýzlaþtýrma, taþeronlaþ-
týrma, esnek çalýþma, tahkim, MAI, MIGA vb. vb. Ne yaparlarsa yapsýnlar, iþbirlikçi tekelci sermayeye yetmiyor, yetemiyor. Çünkü; emperyalist-kapitalist sistem bir bütün halinde çöküþ içindedir. Emperyalist efendiler kendi çöküþünü geciktirebilmek için yeni sömürge ülkeleri ekonomik olarak ilhak ediyor ve kendi çýkarlarýna hizmet edecek memurlarýný bu yeni sömürge ülkelere göndererek ekonomiden sorumlu bakan, baþbakan yapabiliyor. Ekonomiden sorumlu bakan Kemal Derviþ ne derse o oluyor... Çünkü Kemal Derviþ her þey, hükümet, ordu vb. hiçbir þeydir. Ýþte iþçiler, emekçiler böyle öðreniyor. Teoriden yoksun olan kitleler, pratikten öðreniyor. Konumuza dönersek; “iþ güvencesi” yasa tasarýsý bir aldatmacadýr. Çünkü; ne hükümetin, ne parlamentonun, ne partilerin bir güvencesi yoktur. Ýþbirlikçi tekelci sermaye ihtiyaç duyduðu anda iþbirlikçilerine (ABD ve AB) baþvurarak kendi çýkarlarý uðruna yapamayacaðý katliam, baþvuramayacaðý demagoji ve aldatma yoktur. O bazen demokrasi havarisi, bazen en kanlý faþist diktatörlükleri gerçekleþtirmek isteyebilir ve gerçekleþtirebilir. Burada belirleyici olan sýnýfsal çýkarlar, bilinç, örgütlülük düzeyi ve mücadele azmi ve kararlýlýðýdýr. Yine belirterek geçelim. 12 Eylül faþist darbesi iþbirlikçi tekelci sermayenin ve iþbirlikçilerinin çýkarlarý uðruna gerçekleþti. Onlarca yýlýn kazanýmlarý bir çýrpýda ortadan kaldýrýldý. Sendikalar, partiler, kitle örgütleri vb. Tüm bu yaþananlar, ezilen, sömürülen ve yaþamdan kovulan kitlelere pratik bir bilinç taþýdý. Bu nedenle ne orduya, polise, parlamentoya, burjuva partilerine, burjuva sendikalarýna, hukuk, eðitim, saðlýk, iþ güvencesine, basýnýna, medyasýna güven kalmamýþtýr. Ýþbirlikçi tekelci sermayenin yapýsal bunalýmýný aþmak için baþvurduðu 12 Eylül 1980 faþist darbesiyle baþlattýðý saldýrý ‘90’lara gelindiðinde “topyekün savaþ”a, iç savaþa dönüþtü. Ýþbirlikçi tekelci sermaye için iç savaþý kazanmak bir ölüm-kalým meselesidir. Bu durum ayný þekilde ezilen, sömürülen iþçi ve emekçi kitleleri için de böyledir. Saflar ayrýlmýþ düþman güçler netleþmiþtir. Görmek isteyen aklý baþýnda herkes için bu durum
iktidar için
Mücadele Birliði böyledir. Ýþbirlikçi tekelci sermaye açýkça ortaya koymuþtur; “ya bizden yanasýnýz (devletten ve düzenden yana), ya karþýmýzdasýnýz” devrimden (düþmandan yana) durum bu kadar açýk ve nettir. Bu durum, devrim ve sosyalizm diyenler içinde böyledir. Her türlü niyetten baðýmsýz olarak Ya Devrim Ya Ölüm. 12 Eylül 1980 darbesiyle baþlayan ve bugün de süren bütün hükümet biçimleri iç savaþýn kazanýlmasýna göre biçimlenmiþ iç savaþ hükümetleridir. DÝSK’i düþman saflarda gören ve kapatan cunta, Türk-Ýþ’i yanýna alarak saldýrýlarýný kesintisiz sürdürdü. Þimdi sýra iþbirlikçi tekelci sermayenin iç savaþ hükümetiyle nihai saldýrýyý yaparak zaferini ilan etmeye geldi. “Ýþ güvencesi” yasa tasarýsý bu nedenle bir aldatmacadýr. Türk-Ýþ bu aldatmacanýn en güvenilir figüranýdýr. Çünkü; 12 Eylül faþist darbesini her yönüyle maddi, politik vb. destekleyen Türk-Ýþ üstüne üstlük cunta hükümetine Türk-Ýþ yöneticilerinden Sadýk Þide’yi, çalýþma ve sosyal güvenlik bakaný olarak vererek cunta hükümetini iþçi sýnýfý nezdinde meþrulaþtýrmýþ, iþçi sýnýfýna ihanet etmiþ, iþçi sýnýfýný arkadan hançerlemiþtir. Bu durum bugün de deðiþmemiþtir. Türk-Ýþ ve diðer burjuva sendikalar da iþbirlikçi tekelci sermayeye hizmet için birbirleriyle yarýþýyorlar. Týpký TÝSK baþkaný Refik Baydur gibi. Örnek mi verelim: DÝSK baþkaný Süleyman Çelebi; “DÝSK’in geçmiþten ders çýkardýðýný” söyleyerek uzlaþmacý bir anlayýþ benimsediklerini ve buna uygun pratik ortaya koyduklarýný artýk bilmeyen, görmeyen var mý? CHP’nin yöneticilerinden olan Süleyman Çelebi, bulduðu ilk fýrsatta tekelci sermayenin partisi olan CHP’nin reklamýný, propagandasýný yapmýyor mu? O CHP ki, devletin kurucusu, cumhuriyetin bekçisi, devrimci katliamcýsý deðil mi? O CHP ki, Kemal Derviþ IMF programýnýn “Türkiye için bir þans” olarak gören ve destekleyen partinin proletarya içindeki ajanlarýndan baþka bir þey olmadýðýný görmeyen, anlamayan iþçiler var mý? Türk-Ýþ yöneticilerinden Salih Kýlýnç: “Bu yasanýn çýkacaðý konusunu burada basýnýn önünde ifade ettiler. Ýþveren temsilcisi de bu yasaya karþý olmadýklarýný söylüyor. Onun için önümüzdeki yasama döneminde çýkacaðýna emin olmak için teþekkür ediyor iþçi adýna” sözüne çalýþma ve sosyal güvenlik bakaný “önümüzdeki yasama dönemi deðil, bu yasama dönemi” diyerek cevap veriyor. Ýþte “iþçi sýnýfýnýn iþçi
19 adýna” konuþan temsilcileri. Eðer kraldan fazla kralcý deðilse, altýnda baþka bir hinlik aramak gerekmez mi? Herkes biliyor ki hükümet, iþbirlikçi tekelci sermayenin iç savaþ hükümetidir. Ve tekelci sermayenin istediði þey; “iþ güvencesi” yasa tasarýsýna karþýlýk kýdem tazminatýnýn kaldýrýlmasýdýr. Burada hükümet ve TÝSK baþkanýnýn çýkmasýný istedikleri yasanýn amacý; kýdem tazminatýný ortadan kaldýrmaktan baþka ne olabilir ki? Artýk iþçiler derhal harekete geçmelidir. Ýþçilerin ilk yapmalarý gereken þey, kendi öz örgütlülükleri olan komite ve konseylerde örgütlenerek devrim ve iktidar için mücadeleye atýlmak, burjuvazinin baþlattýðý “topyekün savaþ”ý, iç savaþý kazanmak için savaþmalarýdýr. Bunun baþkaca da yolu yoktur. Ya kendi geleceðini kurmak ve güvence altýna almak için devrim ve iktidar, ya da kölece boyun büküp yaþamdan kovulma, çürüme, yozlaþma ve yýkým. Artýk proletarya kendiliðinden sýnýf olmaktan çýkmalý, kendisi için sýnýf olduðunu, kendisiyle birlikte tüm toplumu kurtuluþa götürecek yegane, biricik öncü, temel devrimci güç olduðunu göstermelidir. Yoksa, Lenin’in sosyal demokratlarý eleþtirirken söylediði gibi; “Bay V. V’nin düþüncelerini yineleyen “sosyal demokratlarýn” (komünistlerin) kendiliðindenciliði, ruble baþýna bir kapiklik artýþýn bile her türlü sosyalizmden ve siyasetten daha deðerli olduðunu “gelecek kuþaklar için deðil de kendi çocuklarý için savaþtýklarýný bilerek savaþmalarý gerektiði” gibi kapikleri (kuruþlarý) her þey sosyalizmi hiçbir þey gören, bakan maaþý alan burjuva sendikacýlarýn ve sosyal reformistlerin üç beþ kuruþa iþçileri burjuva düzene kölece boyun bükmeye zorlayan devrim ve sosyalizm düþmanlarýndan kurtulmalý, kendi birliklerinde örgütlenerek, geleceðini belirleme hakkýný eline almalý, kendi sýnýfsal bilincine inanmalý, kendini ve tüm ezilenleri, sömürülenleri kurtaracak savaþa atýlmalýdýr.
BÜTÜN ÝKTÝDAR EMEÐÝN OLACAK! ÝKTÝDAR DIÞINDA HER ÞEY HÝÇBÝR ÞEYDÝR! YAÞASIN ÝÞÇÝ SINIFININ MÜCADELE BÝRLÝÐÝ!
YAÞASIN DEVRÝMCÝ ÝÞÇÝ KOMÝTELERÝ!
Devrimci Ýþçi Komiteleri (DÝK) / Ýstanbul
iktidar için
20
Mücadele Birliði
Zindanlarý Yýkacak, ZAFERÝ Ülkelerimiz zindanlarýnda devrimci tutsaklarýn yüzlerce Serdar Güzel’in 20 Mayýs 2001 tarihinden beri Ögündür devam eden Ölüm Orucu eylemleri kahramanlýk deslüm Orucu’nda olduðu, Ýzmit Devlet Hastanesi’nde tanlarý yaratarak sürüyor. Gencecik bedenler, ölümü yenerek, tutulan Güzel’in günde 2 lt. sývý alabildiði, kilosunun ölüme meydan okuyarak savaþý sürdürüyorlar. Gün 23 Mayýs 35’e düþtüðü, kollarýnda ve ayaklarýnda þiþme ve aðrýlarýnýn 2002... Bir devrimci tutsaðý, bir Ölüm Orucu savaþçýsýný daha olduðu, unutkanlýk sorunu yaþadýðý, görmede zorluk çektiði, güneþe uðurladýk. TÝKB davasý tutsaðý Ölüm Orucu savaþçýsý tek baþýna ihtiyaçlarýný karþýlayamadýðý, Okan Külekçi. eyleminin 240. gününde Bayrampaþa Devlet Kandýra Zindanýnda bulunan Cihan Deniz TaHastanesi’nde ölümsüzleþti. Faþizmin karþýsýnda “Devrimci rak’ýn; Ýzmit Devlet Hastanesi’ne kaldýrýldýðý, mideTutsaklar Teslim Alýnamaz” þiarýný haykýranlar, zaferin yolusinin bulandýðý, baþ dönmesi, unutkanlýk, sese karþý nu göstermeye devam ediyorlar. Yýrtýyorlar zindan karanlýðýný... Parçalýyorlar zindan duvarlarýný... “Biz Kazanacaðýz” diyorlar, kazanacaklar... KAZANACAÐIZ... Saðlýk durumlarý kötüleþen devrimci tutsaklara zorla müdahaleler edilmeye baþlandý. 1997 sonrasý tanýþtýðý devrimci mücadelede; Þiþli Et fal HastaneAlýnteri gazetesi daðýtýmcýsý olarak Ümraniye 1 si’nde bulunan Mayýs Mahallesi’nde çalýþma yürütüyordu. 1998 DHKP-C davasý tutsaseçimleri döneminde 1 Mayýs Mahallesi ANAP ðý Ölüm Orucu savaþçýsý Ahseçim bürosuna yöne lik AFMK’nýn yaptýðý met Özdemir’e 22 Mayýs 2002 bombalama eylemi sonrasý, eylemi gerçekleþtitarihinde, bilincinin kapanmasý ren devrimcileri bulamayan polis, o bölgede öne üzerine zorla müdahale edildiði, çýkan devrimcileri gözaltýna almýþtýr. Okan Kümüdahaleden sonra saðlýk durulekçi’de polisin bu operasyonunda gözaltýna amu hakkýnda net bir bilginin ollýnmýþ, tutuklanarak Ümraniye Zindanýna götürülmüþtür. Kýsa süre sonra tahliye omadýðý, lan Okan Külekçi, dýþarýdaki mücadelede yine yerini almýþtýr. 19-22 Aralýk 2000 Malatya Zindanýnda zindan katliamý sonrasý zindanlardaki devrimci tutsaklarýn Ölüm Orucu eylemine tek kiþilik hücrede Ödestek için dýþarýdaki mücadele içinde hiç tereddütsüz yerini almýþtýr. 2001 yýlý Þulüm Orucu eylemine bat ayýnda tutuklanarak Kartal Zindaný’na, oradan da Tekirdað Zindanýna götürüldevam eden DHKP-C davasý müþtür. Gördüðü aðýr iþkenceler sonrasý gittiði zindanda Ölüm Orucu eylemi götutsaðý Ölüm Orucu savaþçýsý nüllüsü olmuþtur. Eyleminin 110. günlerinde bilincinin kapanmasý üzerine zorla Birsen Hoþver’in saðlýk durumüdahale edilen Okan Külekçi, müdahale sonrasý 7. ekip Ölüm Orucu savaþçýsý omunun aðýrlaþtýðý, ellerini ve larak, yeniden Ölüm Orucu eylemine baþlamýþtýr. Önce Tekirdað Devlet Hastanekollarýný hareket ettiremediði, si’ne kaldýrýlan Okan Külekçi, oradan da Bayrampaþa Hastanesi’ne getirilmiþtir. Öbilincinin gidip geldiði, lümsüzleþen devrim savaþçýlarýnýn elinden aldýðý, iþçi ve emekçi halklarýn kurtuluþ, DMP’nin yayýnladýðý 20 özgürlük ve devrim bayraðýný, eyleminin 240. gününde ölümsüzleþerek ardýndan Mayýs-1 Haziran Tarihli Cezaegelenlere devretmiþtir. vi Raporu’ndan aldýðýmýz bilgilere göre;
Okan Külekçi
ÖLÜMSÜZDÜR!
iktidar için
21
Mücadele Birliði duyarlýlýk vb. saðlýk sorunlarýnýn olduðu, Erkut Cebeci’nin; 26 Eylül 2001 tarihinden beri Ölüm Orucu’nda olduðu, yüzünde ve aðzýnda yaralarýn oluþtuðu, ayakta duramadýðý, ellerindeki derilerin soyulduðu, sese karþý aþýrý duyarlý olduðu, gözlerinde kayma bulunduðu, Sincan Zindanýnda bulunan Ölüm Orucu savaþçýsý devrimci tutsaklardan Kemal Yarar’ýn; tahliye edilmesi gerektiði yönünde Adli Týp Kurumu Raporu olmasýna raðmen tahliye edilmediði, yürüyemediði, bedeninin sol tarafýnda yoðun aðrýlarýnýn olduðu, sývý alýmýnda zorlandýðý, karnýnda þiþme olduðu, ayaklarýnýn morardýðý, Fatma Bilgin’in; aðzýnda yaralar oluþtuðu, sývý alýmýnda zorlandýðý, kaslarýnda erime olduðu, Özlem Aydýn’ýn; bacaklarýnýn uyuþtuðu, görmede zorlandýðý, kalp aðrýlarýnýn oluþtuðu, Feride Harman’ýn; bacaklarýnýn ve vücudunun sol tarafýnda uyuþmalarýn olduðu, sol kolunu kullanamadýðý, görmede zorlandýðý, Talat Þanlý’nýn þiddetli ishal ve kas aðrýlarý yaþadýðý, görmede ve duymada zorluk çektiði, Tanju Mete’nin yoðun kas aðrýlarýnýn olduðu, görmede ve duymada zorluk çektiði, Ser-
dar Karabulut’un tüm vücudunda yoðun aðrýlarýnýn olduðu, ayaklarýnýn þiþtiði, uyumada zorluk çektiði, Bayrampaþa Devlet Hastanesi’nde bulunan Ölüm Orucu Orucu savaþçýsý devrimci tutsaklardan Erkan Tepeli’nin; Kandýra Zindanýndan Ýzmit Devlet Hastanesi’ne, oradan da Bayrampaþa Devlet Hastanesi’ne getirildiði, 11 Mayýs 2001 tarihinde beri Ölüm Orucu’nda olduðu, aþýrý kilo kaybýnýn bulunduðu, bacak ve kollarýnda aþýrý þiþmelerin görüldüðü, karýn ve mide bölgesinde lekelerin oluþtuðu, yüz derisinin döküldüðü, görmede aþýrý zorluk çektiði, aþýrý unutkanlýk sorununun olduðu, tek baþýna ihtiyaçlarýný karþýlayamadýðý, idrarýný tutamadýðý, idrarýndan zaman zaman kan geldiði, Yusuf Polat’ýn; yaklaþýk 4 aydýr Ölüm Orucu eylemini Bayrampaþa Zindanýnda sürdürdüðü, midesinin bulandýðý, ayaklarýnda ve bacaklarýnda aðrýlarýnýn bulunduðu, ayakta durmakta zorluk çektiði, aþýrý unutkanlýk sorununun baþladýðý, tek baþýna ihtiyaçlarýný karþýlayamadýðý, öðrenilmiþtir.
Tutsak Ailelerinin
“Anneler Günü” Eylemi
TÜ KE TE ME YE CEK SÝ NÝZ!
“Anneler Günü” dolayýsýyla 12 Mayýs 2002 günü TUYAB’lý tutsak analarý ve yakýnlarýnýn oluþturduðu yaklaþýk 30 kiþilik bir grup, Galatasaray Lisesi önünde bir basýn açýklamasý düzenlemek istediler. Polisin çok yoðun “güvenlik” önlemleri aldýðý eylem, analarýn alkýþlarla ve ellerinde karanfillerle Galatasaray Lisesi önüne gelmeleriyle baþladý. Polisin baskýsý ve kitleyi daðýtmak istemesi üzerine basýn açýklamasý okunamazken, basýn metni eylemi izlemek için gelen basýn çalýþanlarýna daðýtýldý. Polisin slogan atmalarýna bile fýrsat vermemesi üzerine aileler, daðýlma kararý alarak toplu bir þekilde Taksim Meydaný’na doðru yürüyüþe geçtiler. Yürüyüþ sýrasýnda birkaç kiþi “anahtar” þeklinde kaðýtlarýn kuþlamalarýný yaptýlar. Kalabalýk olarak yürümelerine de izin verilmeyen katýlýmcýlar, polisin aralarýndan bir-iki kiþiyi alacaðý tehditlerini savurmasý üzerine daðýlmýþlardýr. Polisin bu tavrýna karþýlýk bir tutsak anasý; “Bizler devrimci tutsak anasýyýz. Çocuklarýmýz Ölüm Orucunda. Kazanana kadar onlarýn yanýnda olacaðýz, haklý mücadelelerini savunacaðýz” þeklinde çevredeki insanlara konuþma yapmýþtýr. Eylem sýrasýnda ve sonrasýnda gözaltýna alýnan olmamýþtýr.
Kapitalizm, içinde bulunduðu ekonomik ve politik krizlerin etkisi ile her dönem iþçi ve emekçilerin, devrimin öncü güçlerinin karþýsýna gözaltýna alma, iþkence, kaybetme, katletme politikalarý ile çýkmýþtýr. Devrimci mücadelenin ülkelerimiz topraklarýna girdiði dönemlerden itibaren, Türkiye ve K. Kürdistan’da yüzbinlerce insanýn faþist devlet tarafýndan gözaltýna alýndýðý, binlercesinin katledildiði, yüzlercesinin ise hala “kayýp” olduðu somut bir gerçekliktir. Faþizmin iktidarýný korumak için baþvurduðu iþkence, gözaltýnda kaybedip, katletme politikalarý iþçi ve emekçilerin devrim ve iktidarý alma mücadelesinin sürdüðü her dönemde karþýmýza çýkmaya devam edecektir. Gözaltýnda kaybedilen devrimci, demokrat, yurtsever ve sosyalistleri anmak için Ýnsan Haklarý Derneði tarafýndan 17-31 Mayýs tarihleri arasýnda çeþitli etkinlikler gerçekleþtirilecektir. Bu amaçla 17 Mayýs 2002 tarihinde, saat 13:30’da Galatasaray Postanesi önünde bir basýn açýklamasý yapýlarak, faks çekme eylemi düzenlenmiþtir. Eylemde postaneden gönderilen faksla, 2001 yýlýnda Silopi’de gözaltýna alýnan Serdar Tanýþ, Ebubekir Deniz ve bu yýl gözaltýna alýnan Coþkun Doðan’ýn “nerede!” olduðu sorulmuþtur. Ayný gün ve saatte zindanlarda yaþanan iþkence ve tecriti iþçi ve emekçilere duyurmak için aralarýnda TUAD ve TUYAB’lý ailelerinde bulunduðu 20 kiþilik bir grup tarafýndan da basýn açýklamasý yapýlmak istenmiþtir. Polisin izin vermediði eylemde, aileler meclise ve çeþitli bakanlara mektup ve faks göndermiþlerdir. Eylem, mektup ve fakslarýn gönderilmesi sonrasý saat: 14:00 civarýnda bitirilmiþtir.
iktidar için
Mücadele Birliði
Ýþbirlikçi-tekelci faþist devletin iþçi, emekçi halklar ve onlarýn devrim ci öncü güçlerine karþý yürüttüðü “topyekün sa vaþ” saldýrýla rý devam ediyor. Ýçinde bulunduðu ekonomik ve politik krizin bir sonu cu olarak; iþçi ve emekçiler bir taraftan açlýk, yoksulluk ve se falet koþullarý altýnda “yaþa maya” mahkum edilirken, diðer taraftan da devrim ci öncüle rinden koparýlmak isten mektedirler. On yýllardýr K. Kürdistan’da gerilla mücadelesi veren Kürt Ulusal Hareke ti’nin içine düþtüðü politik çevirmenin ve küçük burjuva ideolojisinin etkisi, gerçek barýþýn ancak sa vaþýlarak kazanýlacaðý perspektifinden uzaklaþmasý so nucunu doðurmuþtur. “Barýþ” politikalarýnýn bir sonucu o larak, yiðit Kürt halkýnýn on yýllardýr binlerce insanýný ö lüm süzlüðe uðurla dýðý mücadele tarihi, þim dilerde Kürt U lusal Hareketi’nin silah býrakmasý ile birlikte teslimiyetçi bir tavýr içerisine girmesine neden olmuþtur. “Baðýmsýz ve Özgür Kürdistan” hedefiyle müca deleye baþlayan ve yürü tülen gerilla mücadelesi ile faþist devlete önem li kayýplar verdiren bir hareketin yaptýðý politik ve ideolojik hatalar, onu hýzla yokoluþa sürüklenmektedir. Nitekim tüm bu ya þa nanlardan güç alan faþist devlet, iþçi ve emekçi Kürt halkýna daha da vahþice saldýrmaktadýr. 14 Mayýs 2002 günü Dersim’de bulunan Aliboðazý bölgesinde binlerce askerin ve geliþmiþ silahlarýn kulla nýl dýðý bir ope rasyon baþlatýlmýþtýr. Burjuva medyada gün bo yu verilen “flash haberler” ile her zaman olduðu gibi çarpýtma ve yalanlarla dolu demagojiler yapýlýrken, iþçi ve e mekçiler üzerinde baský kurmak, korkutmak istenmektedir. Operasyon bölgesinde PKK’ye ait olduðu söylenen “patla mamýþ mayýn ve mühimmat” gerekçe gösterile rek, “sivil halkýn can güvenliði” için bölgeye giriþ ve çýkýþlarý durdu ran faþist devlet, kanlý ve katliamcý yönünü iþçi ve emekçi halklardan gizlemek istemektedir. Faþist devletin her türlü baský, iþkence, gözaltý, kaybetme ve katletme politikalarý, her dönem iþçi ve emekçi halk lar tarafýndan boþa çýkartýlmýþtýr. Kendi yokoluþ sürecinin baþlamýþ olmasýndan dolayý, bu kadar vahþice saldýrmaktadýr. Ýþçi ve emekçiler, tüm bu saldýrýlar karþýsýnda daha ka rarlý, daha cüretli davranmalý, “Ýktidar Dýþýnda Her Þey Hiçbir Þeydir” perspektifini hedef olarak önüne koymalý, “Ya Kanlý Kavga lý Savaþ, Ya Yokoluþ / Ya Devrim Ya Ö lüm” þiarýyla faþizme karþý savaþýmýný yükseltmelidir.
22
Ýþçi-Köylü Gazetesi’nden edindiðimiz bilgiye göre 13 Mayýs 2002 tarihinde TKP/ML TÝKKO gerillalarý tarafýn dan rehin alma eylemi gerçekleþtirilmiþtir. Giresun’un Yað lýde re il çe sin de DSP Es pi ye Ýl çe Baþka ný Re ca i Zaim, Espiye Orman Ýþletme Müdürü Ýbra him Külah, þo förü Ahmet Akbulut ve Soðukpýnar Beldesi Belediye Baþ kaný Ýbrahim Akgün’ün rehin a lýndýðý ve bölgede bulunan köylülere faþist devletin teþhirinin ve anti-propaganda sýnýn yapýldýðý eylem TKP/ML TÝKKO Karadeniz Bölge Komu tanlýðý tara fýndan üstlenilmiþtir. Bu eylemin yanýsýra Orman Ýþletme Þefliði’ne ait bir de ponun, iki a racýn ve bir iþ ma kinasýnýn da yakýldýðý bildirilmiþtir. Baþarýyla gerçek leþtirilen eylem sonrasý, re hineler ayný gün geç saatlerde býrakýlmýþlardýr. Özel Tim ve Jandarma tarafýndan gözaltý na a lýnarak sorgulanan rehinelerin ifa delerinin a lýnma sý sonrasý, bölgede faþist devletin kolluk güçleri tarafýndan geniþ çaplý bir operasyon baþlatýlmýþtýr. Günler süren arama çalýþmala rý 16-17 Mayýs 2002 gü nü faþist devlet ta rafýndan tam bir acizlik haline dönüþmüþ tür. Burjuva medyanýn sütunla rýna “Birbirlerini terörist sandýlar: 2 þehit” þeklinde yansýyan haberler, faþist devle tin kolluk güçlerinin içerisinde bulunduðu korkak ruh hali ni gözler önüne sermesi ba kýmýndan önem lidir. Giresun Valisi Ali Haydar Öner tara fýndan yapýlan açýklamada; “Yaðlýdere Ýlçesi Çýkrýkkapý Yaylasý yöresinde 16-17 Ma yýs günlerinde, saat 24:00-01:00 sýralarýnda, terörle müca dele faaliyetlerini sürdüren güvenlik birim lerimizin arazi ara ma-ta rama operasyonlarý sýra sýnda, mücadele timlerin den bir unsurun, ge ce karanlýðý ve sisli bir ortamda buluþ ma nokta sý dýþýnda görülmesi üzerine, uyarýya müteakip a çýlan ateþ sonucu, Jandarma Uzman Çavuþ Erken Dedeoð lu ile Jandarma Onbaþý Hüse yin Demircan þehit olmuþlar, jandarma erler Murat Sucu ile Ferdi O valý hafif suretle ya ralanmýþlardýr” denilmiþtir. Gerçekleþtirilen bu eylem ve yaþa nanlar, faþizmin için de bulunduðu korkulu ruh halini anlatmasý, silahlý mücadele ve propagandanýn kitleler üzerinde ki olum lu etkisini göstermesi bakýmýndan önemlidir.
iktidar için
Mücadele Birliði
23
ABD’nin DESTEK ARAYIÞLARI ABD basýný bir hafta önce El-Kaide’nin yeniden saldýrý hazýrlýðýnda olduðunu ve zamanýný bilememekle birlikte saldýrýnýn kesin olduðunu duyurdular. Ýstihbarat merkezlerinin bu konuda emin olduðunu söylediler. Hatta yeni ele geçirilen bir kasette Ýngiltere’nin de hedef olabileceðine dair bilgiler bulunduðunu açýkladýlar. Bütün bu bilgiler tüm dünya basýnýna yansýdý. Bunlarý deðerlendirebilmek için önce 11 Eylül olayý ve sonrasý geliþmelere kýsaca göz atmak gerekir. 11 Eylül olayý ile birlikte ABD ortalýðý ayaða kaldýrmýþ, “Teröre Karþý Savaþ” çýðlýklarýyla Afganistan’a saldýrmýþtý. Diðer emperyalist ülkeler de, ikiz kulelerin toz duman bulutu içerisinde ABD’nin peþine takýlmak zorunda kalmýþlardý. Fakat sonrasýnda tüm dünya anladý ki, Afganistan’a saldýrý için 11 Eylül kullanýldý. Hatta ABD basýnýnda dahi ABD’nin Afganistan’a yapacaðý saldýrýyý 11 Eylül’den 2 ay önce planladýðý ve gerekli belgeleri de Bush’un 11 Eylül’den 2 gün önce imzaladýðý ortaya çýktý. Þu an artýk herkes biliyor ki, ABD Ortadoðu’daki zengin petrol ve doðalgaz yataklarýný kendi hegemonyasýna almak için savaþ ve katliam yapmayý göze almýþ durumda. Yani 11 Eylül ve Afganistan bir baþlangýç adýmýydý sadece. Zaten son günlerde ABD’nin Afganistan’ýn Ýran sýnýrýna yakýn bir bölgede askeri üs kurduðu anlaþýldý ve Ýran hükümeti alarma geçti. Ortadoðu’da ABD hegemonyasýna karþý tehditlerden birisi de, Filistin Devrimi’ydi. Ortadoðu halklarýna kötü örnek oluyordu. Filistin Devrimi’ni de, siyonist Ýsrail Devleti eliyle boðma çabasýna giriþerek ikinci adýmý da attý. Sýrada Irak var. Tam da Bush’un Irak’a saldýrý için Avrupa (Almanya, Fransa, Ýtalya) ve Rusya’dan destek arayýþýna çýkacaðý günden bir hafta önce ABD’nin, El-Kaide’nin yeniden saldýracaðý haberini tüm dünyaya propaganda etmesi, Ýngiltere’de Bin Ladin’in bir kasetinin deþifre edilip Ýngiltere’nin de hedefte olduðunun açýklanmasý bir tesadüf deðildir. Amaç yeniden “terör” demagojisini yayarak Irak’a yapacaðý saldýrý için destek-onay almaya çalýþma çabasýdýr. “Hatta daha ileride Avrupa metropolleri de El-Kaide’nin hedefi haline gelebilir, saldýrýya maruz kalabilir”. Bunun için tüm dünya ABD’ye “teröre karþý savaþ”ta destek vermelidir. Hemen þunu belirtelim ki ABD artýk inandýrýcýlýðýný yitirmiþtir. Afganistan’da aldýðý kolay onayý kendi hegemonyasýný saðlamlaþtýrma-kurma doðrultusunda bir daha hiçbir zaman alamayacaktýr. Yaþanan son geliþmelerin politik-pratik yönü budur. Fakat kýsaca da olsa tüm bu yaþananlarýn temeline deðinmemiz gerekiyor: Emperyalist-kapitalist sistem tüm dünyada köklü bir krize girmiþtir. Ve bu krizi aþabilmek için tüm emperyalistlerin ortaklaþtýklarý; - Tüm dünyada iþçi sýnýfý ve emekçi halklarýn çok daha yoðun bir sömürüye ve baskýya maruz býrakýlmasý, - Emperyalizmin denetimi ve kullanýmý dýþýndaki tüm kaynaklarýn emperyalizmin denetimi altýna alýnmasý, buna karþý o-
lan örgüt, parti, ulus, her ne güç olursa olsun devre dýþý býrakýlmasý. Ortaklaþamadýklarý yön ise bu el koyulan deðerlerin hangi emperyalist tekellerin ve ülkelerin kasasýna gireceði konusudur. Mesela ABD’nin “teröre karþý savaþ” demagojisinin AB emperyalizmi açýsýndan taþýdýðý anlamý araþtýrarak rahatlýkla bir sonuca varabiliriz. 11 Eylül olayýyla birlikte zaten (Cenova, Prag, vb.) emperyalist merkezlerdeki anti-kapitalist gösteri ve eylemlerden bunalan AB ülkeleri hemen “terör”ü bahane ederek, baský ve zor yasalarýný çýkarmaya baþladý. Evet AB açýsýndan da “teröre karþý savaþ” verilmeliydi. Ama bu AB emperyalizminin çýkarlarýna ters düþenlerle sýnýrlýydý. Fakat ABD emperyalizminin Irak ve Ortadoðu’da kendi hegemonyasýný kurmasý söz konusu olduðunda bu “teröre karþý savaþ” olamazdý, abartýydý. Evet Saddam rejimi bir diktatörlüktü, yýkýlmalýydý. Irak topraklarý ve Irak halký emperyalizmin denetimine girmeliydi ama, ABD emperyalizminin deðil. Bunu engellemek için AB emperyalizminin tüm imkanlarýný kullanmasý gerekiyor. Bütün bunlardan çýkan sonuç önümüzdeki süreçte emperyalist-kapitalist sistemin krizini aþmak için iþçi sýnýfý ve emekçi halklara saldýrýlarýnýn yoðunlaþacaðý, sömürünün ve baskýnýn tüm dünya halklarýna en otoriter araçlarla dayatýlacaðý yönündedir. Ayrýca krizin verdiði baskýyla emperyalistlerarasý çeliþkilerin de derinleþerek büyüyeceði de kesindir. Burada iþçi sýnýfý ve emekçi halklara düþen tarihsel sorumluluðu iyi kavramamýz gerekiyor. Önümüzdeki süreç iç savaþlarýn yaygýnlaþacaðý, ayaklanmalarýn tüm dünyaya yayýlacaðý, ateþ çemberinden geçileceði bir duruma doðru hýzla ilerliyor. Artýk özel mülkiyetin ölüm çanlarý çalmaya baþladý. Emperyalist dünya tarihinde hiç görülmedik bir direniþe ve saldýrganlýða baþvurmak zorunda kalacak. Bunu iyi kavrayýp, iþçi sýnýfýnýn enternasyonalist dayanýþmasýný yoðunlaþtýrmak ve her ülkenin iþçi sýnýfýnýn mücadele hedeflerini, kullanacaðý araç ve yöntemlerini bu sürece göre oluþturmasý ve geliþtirmesi zorunludur. Ülkelerimiz iþçi sýnýfýna düþen görev ise her türden burjuva ideolojisinin sosyal reformist ve oportünist parti ve örgütlerden ayrýþarak devrim ve iktidar perspektifini açýk ve somut bir þekilde ortaya koyan Leninist Parti’de örgütlenmek bunun ilk adýmýdýr. Yeni evreyi ancak Leninist ideolojiyle kavrayýp doðru politikalarý ve ona uygun araç ve yöntemleri kullanarak ülkelerimizde iktidarý alabilir, dünyayý deðiþtirebiliriz. Dünya proletaryasýnýn bir parçasý olan ülkelerimiz proletaryasý komite, konsey ve milislerde örgütlenerek Leninist Parti’nin öncülüðünde savaþarak Geçici Devrim Hükümeti gibi somut bir aygýtla Demokratik Halk Devrimi ve Demokratik Halk Ýktidarýný kurup sosyalizme yönelmek zorundadýr. Yaþanan geliþmeler tüm dünya proletaryasýna Leninizmi yeniden öðretecektir. Ýktidar Ýçin Mücadele Birliði Okuru / ÝSTANBUL
iktidar için
24
Mücadele Birliði
Son günlerde burjuvazinin ve sosyal reformistlerin hemen hemen tartýþtýklarý tek bir konu var. O da seçim. Burjuva kesimin büyük bir çoðunluðu, mevcut hükümetin halk önünde büyük bir güvensizlik yaratýðýný, hükümet baþkanýnýn yani Ecevit’in býrak halkýn sorunlarýný çözmeyi, kendi ihtiyaçlarýný dahi karþýlayamaz durumda olduðunu, bir an önce istifa etmesi gerektiðini ve yeni bir seçim olmasý gerektiðini peþ peþe yaptýklarý açýklamalarla duyurdular. Diðer yandan sosyal reformistler de her zaman yaptýklarýný ve söylediklerini seçim tartýþmalarýnda tekrarlayýp durdular. Onlarýn seçim istemesinin sebebiyse iþ, ekmek, adalet ve barýþtý. Onlar da halký bu talepler için seçim havasýna sokmaya çalýþýyorlardý. Kýsaca özetleyecek olursak, hükümetin dýþýnda hemen hemen tüm burjuva ve yasal reformist partilerin kapitalizmin içine girdiði bunalýmdan kurtulmasý için acil bir erken seçim istediklerini görebiliyoruz. Burada yanlýþ anlaþýlmamasý gereken bir durum var o da burjuvazinin seçim istemesinin sebebinin mevcut kapitalist düzen olmadýðýdýr. Tam tersine burjuvazi, kapitalizmi bir gün daha fazla yaþatmak için bugün böyle bir istekle halkýn gözünü boyamaya, kendisi de sistemden rahatsýzmýþ gibi gösterip bir seçimle biraz daha zaman kazanmaya, ömrünü uzatmaya çalýþmaktadýr. Peki halkýn gündeminde seçim konusunda ne düþünceleri var. Bir de onlarýn ne istediklerine bakmak gerekiyor. Geçtiðimiz günlerde Ýzmir’de yerel de olsa halkýn tepkisini ölçmek açýsýndan bize örnek olabilecek bir seçim yaþandý. Ýzmir’in Kemalpaþa ilçesine baðlý olan Armutlu Beldesi’nde belediye seçimi için tüm burjuva ve yasal reformist partiler adeta seferber olmuþlardý. Tansu Çiller’inden Mesut Yýlmaz’ýna, Reca Kutan’dan Deniz Baykal’ýna kadar tüm burjuva parti liderleri seçim çalýþmalarýna bizzat katýlarak halktan oy istemeye gelmiþlerdi. Tabi her zamanki gibi sosyal reformistlerin temsilcileri de oradaydýlar. Onlar da halktan oy istemeye gelmiþlerdi. Ama yanlýþ giden birþeyler vardý. Çünkü her zaman meydanlarý dolduran halk, sanki onlar oraya hiç gelmemiþ gibi günlük
yaþamlarýný sürdürüyor, onlarý gördüðü yerde yolunu deðiþtirerek tanýmamazlýktan geliyordu. Hatta öyle bir olay yaþanmýþtý ki, burjuva partilerin temsilcileri küçük dillerini yutmuþlardý. Her seçimde olduðu gibi burada da halka bir þeyler vermeleri gerekiyordu. Çünkü baþka türlü halk toplanamýyor, onlar da seslerini duyuramýyorlardý. Bunlarý düþünüyor olacaklar ki, halkýn toplanacaðý meydana bir dana getirip kesmiþlerdi, orada halka daðýtacaklardý. Ama halk sanki eti almamaya yemin etmiþti. Saatler geçiyor bir türlü kimse gelip bir parça et almýyordu. Kasabýn biri daha fazla dayanamýyor olsa gerek, eti alýp dükkanýnýn vitrinine koyuyor. Günler böyle akýp gidiyordu, yeni bir çözüm bulmuþlardý. Madem halk buraya gelmiyor, biz de evlerine, iþyerlerine gidelim, nasýl olsa onlarý orada buluruz. Hem þimdi biz onlarýn peþinden gidelim ki, onlar yýllarca peþimize takýlsýnlar. Ve böylece baþladýlar ev, kahvehane, iþyeri ziyaretlerine. Ama yine olmuyordu, çünkü çalýnan her kapý suratlarýna kapatýlýyor, gidilen her kahvehane boþalýyordu. Halka bir söz dahi veremeden seçim günü gelmiþti. O gün de aradýklarýný bulamamýþlardý. Seçmenlerin %70’i sandýklara gitmeyerek tepkilerini gösteriyordu. Evet, burjuvazi yerel de olsa halktan gelen tepkinin farkýndaydý. Halk artýk seçimlerin kurtuluþ olamayacaðýný, yaþamlarýnda hiçbir deðiþiklik yaþanmayacaðýný, açlýðýn, yoksulluðun, iþsizliðin daha da büyüyeceðinin farkýna varmýþtý. Burada Leninistleri kutlamak gerekiyor. Seçim çalýþmasýnýn baþladýðý ve sona erdiði güne kadar yoðun bir þekilde halka, “Seçimleri Boykot Et, Kurtuluþ Seçimde Deðil Devrimde, Çözüm Halk Ýktidarýnda, Ýktidar Dýþýnda Her Þey Hiçbir Þeydir” bildirileri yoðun bir þekilde daðýtýlmýþ, kuþlama ve yazýlamalar yapýlmýþtý. YAÞASIN DEMOKRATÝK HALK DEVRÝMÝ! ÇÖZÜM SEÇÝMDE DEÐÝL DEVRÝMDE! KURTULUÞ SOSYALÝZMDE! Ýktidar Ýçin Mücadele Birliði Okurlarý / ÝZMÝR-Armutlu
TÜM-BEL SEN’DEN ÖZELLEÞTÝRME KARÞITI EYLEM 17 Mayýs Cuma günü saat 12.55’te özelleþtirmelere karþý bir eylem yaptý. Yaklaþýk 500 kiþinin katýldýðý Sakarya Caddesindeki eylemde “Özelleþtirmeye Hayýr”, “Yaþasýn Örgütlü Mücadelemiz” pankartlarý açýldý. “Yýlgýnlýk Yok Direniþ Var”, “Direne Direne Kazanacaðýz”, “Yeter Artýk Söz Emekçinin”, “Emekçiye Deðil IMF’ye Barikat”, “Zafer Direnen Emekçinin Olacak”, “Yürüyüþ Hakkýmýz Engellenemez”, “Barikat Kalksýn, Yürüyüþ Baþlasýn”, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Yaþasýn Örgütlü Mücadelemiz”, “Kurtuluþ Yok Tek Baþýna Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz” sloganlarý atýldý. Kitle Ziya Gökalp Caddesi’ne yürümek isteyince önü polis barikatýyla kesilerek daðýlmalarý için uyarý yapýldý. 13.15’te uyarýya karþý daðýlmayan kitle protesto için oturma eylemine baþladý. Alkýþlarla “Özgürlük
Mahkumlarý” adlý türkü söylendi. 10 dakika sonra ikinci uyarýnýn yapýlmasýyla “Yüklen Emekçi Kazanacaðýz”, “Emekçiye Deðil Çetelere Barikat”, “Ýþte Direniþ, Ýþte KESK”, “Ýþte Sendika Ýþte Tüm-Bel Sen”, “Yetkiler Halkýn Yaþasýn Toplu Sözleþme”, “Devlet Güdümlü Sendikaya Hayýr”, “Yetkiyi Kaldýr, Yaþasýn Toplu Sözleþme”, “Yasa Önlensin, Sözleþme Yapýlsýn”, “Ulaþým Hakkýmýz Engellenemez”, “Ýþ, Ekmek Yoksa Barýþ da Yok”, “Yaþasýn Toplu Sözleþme Yaþasýn Grev”, sloganlarýný attýlar. Saat 13.40’ta barikatýn kalkmasýyla grup, Ziya Gökalp Caddesine doðru yürüdü. Fakat caddeye giriþte yine barikatla karþýlaþtý. Sloganlarla konuþmalarla saat 14.00’te eylem sona erdirildi. Ýktidar Ýçin Mücadele Birliði Okuru/ANKARA
iktidar için
25
Mücadele Birliði
Limter-Ýþ Sendikasý ile 16 Mayýs Perþembe günü, Limter-Ýþ Sendikasý jandarma tarafýndan basýlan ve sendika Genel Baþkaný Kazým Bakýþ’ýn baskýn sýrasýnda kelepçelenerek gözaltýna alýnmasýnýn ardýndan ayný gün akþam saatlerinde kendisinin de evi basýlarak buradan gözaltýna alýnan sendikanýn Genel Sekreteri Hacý YAPICI ile Yonca Tersanesi grevi ve sonrasýnda yaþanan geliþmeler üzerine görüþtük: Ýktidar Ýçin Mücadele Birliði: Öncelikle Jandarmanýn sendika merkezine baskýn düzenleme gerekçesi ve baskýnýn nasýl gerçekleþtirildiði hakkýnda bilgi verir misiniz? Hacý YAPICI: Tersanede yaþanan bir olay sonucunda iþveren ve adamlarýnca savcýlýða suç duyurusunda bulunuluyor. Savcýlýk da bunun üzerine iddialarý araþtýrmaya bile gerek duymadan “adam yaralamaya azmettirmek”ten gözaltýna alýnmamýz için emir veriyor. Suç duyurusunda bulunanlarýn verdikleri ifadeye göre bu olayý sendika tertiplemiþ. Bunun üzerine jandarmalar 16 Mayýs’ta sendikaya baskýn düzenleyerek Genel Baþkan Kazým Bakýcý’yý kelepçeleyerek gözaltýna alýyorlar. Ardýndan ayný günün akþamý 24:00-03:00 saatleri arasýnda Genel Baþkan Vekili Hakký Demiral, ben ve 4 arkadaþýmýzýn evi basýlýyor. Üçü yönetici 5 kiþi ifadeleri alýnana kadar Tuzla Karakolu’nda bekletilip, 19 Mayýs’ta öðle saatlerinde savcýlýktan serbest býrakýlýyoruz. Bunlarýn öncesinde Mustafa Eren (iþçi) arkadaþýmýzýn evine tehdit telefonlarý açýlýyor. Ayhan Okur’un (iþçi) evine 1 minibüs dolusu insan gelerek tehdit ediyorlar. Ýktidar Ýçin Mücadele Birliði: Yonca Tersanesi’nde grev aþamasýna nasýl gelindi, örgütleme çalýþmalarýna baþladýðýnýz 1999 yýlýndan grev pankartýnýn asýldýðý 26 Nisan tarihine kadarki süreci genel hatlarýyla özetler misiniz? Hacý YAPICI: Çalýþmalarýmýz Yonca Tersanesi’nde 1999 yýlý Mayýs ayýnda baþladý. Temmuz baþýnda üyeliðe dönüþtü. O sýralarda 80 iþçi çalýþýyordu ve büyük çoðunluðu sendikaya üye oldu. Tabii iþverenin bunu haber almasý uzun sürmedi. Ve derhal harekete geçerek çalýþmalara öncülük eden 8 arkadaþýmýzý iþten attý. Biz de bunun üzerine ayný gün direniþe geçtik. Direniþimiz 60 gün kararlýlýkla sürdü. Üye olan arkadaþlar üretim yapmazken, içeride çalýþan arkadaþlar da iþ yavaþlatma vs. yöntemlerle bize destek oluyorlardý. Ancak direniþimiz 60. günlerinde 17 Aðustos depreminin yaþanmasý üzerine arkadaþlarla görüþerek eylemimize bir süre ara vermeyi kararlaþtýrdýk. TÝS yapma hakký için baþvurduk. Ýþ mahkemelerini kazandýk. Dava yargýtaya gitti. Ýþveren ise bu sýrada iþyerinde çalýþan memurlarý, özel güvenlik görevlilerini vs. iþçi olarak gösteriyor, çeþitli ayak oyunlarýna giriþiyor. Yargýtay lehimize karar alýyor. Ýktidar Ýçin Mücadele Birliði: Yargýtay’ýn kararýndan sonra iþverenin bu-
RÖPORTAJ
na tepkisi nasýl oldu? Hacý YAPICI: Ýþveren uzayan yargý süreci boyunca giriþtiði ayak oyunlarý sonucunda, biz hemen o gün grev kararý alsak dahi iþlerini aksatmamak için kendi hazýrlýðýný yapýyor. Biz direniþe baþladýðýmýz zaman o da taþeron iþçileri fabrikaya alma hazýrlýklarý yapýyor. Ýktidar Ýçin Mücadele Birliði: Peki iþverenin sýnýf bilincini yansýtan bu “uyanýk” manevralarýna karþý sizler direniþinizin baþarýya ulaþmasý için neler yaptýnýz? Hacý YAPICI: Sendikaya üye olan iki arkadaþýmýz iþe gittikleri gün daha kart basmaya hazýrlandýklarý sýrada kendilerine yukarýya çýkmalarý gerektiði söyleniyor. Görüþmeye çýkan arkadaþlarýmýza iþveren tarafýndan iþlerinin daraldýðý için onlara ihtiyaç kalmadýðý söyleniyor. Tabii biz bunu ciddiye almadýk. Ýki arkadaþ da sendika üyesi kiþilerdi. Buna itiraz ettik. Patron da tepkiler üzerine iþçilerin iþe alýnacaðýný ama bunun iþçilerin isteðiyle olacaðýný söyleyerek üzerinde çalýþanlarýn adýnýn olduðu bir listeye iþe alýnmalarýný isteyenlerin +, istemeyenlerin - atmasýný istiyor. Tabii bütün üyeler alýnmalarý yönünde seçim yapýyor. Ve sabah sendikalý tüm arkadaþlar kapýda polis yýðýnaðýyla karþýlanýyorlar. Çünkü sendika üyesi olduðu “ortaya çýkan” iþçiler hemen o gün iþten uzaklaþtýrýlmýþ habersizce. Ýþveren neler yaþanacaðýný iyi hesap etmiþ olmalý ki, güçlü bir polis yýðýnaðý kurmuþ. Bizler fabrikaya girmeyip önünde beklemeye baþlýyoruz ve tam da bu sýrada iþverenin boþ durmadýðýný bu süre içinde taþeronla anlaþýp onlarý içeriye sokmaya çalýþtýðýný görüyoruz. Buna izin veremezdik, zaten vermedik de. Bizim uyarý ve konuþmalarýmýz sonunda taþeronlar içeri girmekten vazgeçti ama iþveren kararlýydý. O arada arbede çýktý ve kendisi emekli asker olan Yýldýray Özen, özel güvenlik elemanlarýna silahlarýný kullanmalarýný emretti. Bunun üzerine dört güvenlik elemaný iþçilere kurþun yaðdýrmaya baþladý. 2 yöneticimiz ve 8 iþçi yaralandý. Ýlçe emniyet müdürü sendika baþkaný ve iþverenle görüþerek arabuluculuk yapmaya çalýþtý. Ancak üç kez yapýlan giriþim sonuçsuz kaldý. En sonunda Ýlçe emniyet müdürü bizlerin haklý olduðunu söylemek zorunda kaldý. Çünkü yasal olarak her þey bizim lehimizeydi. Ýktidar Ýçin Mücadele Birliði: Yasal olarak diyorsunuz, yani sistemin çizdiði sýnýrlar içinde yasal olan ve kendi çýkarlarýna dokunduðu an istedikleri gibi oynadýklarý, deðiþtirdikleri yasalar çerçevesinde? Hacý YAPICI: Bizler de ilk baþlarda gerçekten samimi olarak haklýlýðýmýzý gördüklerini düþündük. Ýktidar Ýçin Mücadele Birliði: Peki bu size mantýklý geliyor mu? Hacý YAPICI: Tabii ki gelmiyordu. Bu yalnýzca bir oyalama imiþ. Biz de sonra karþýlaþtýðýmýz durumla bunun farkýna vardýk. Ýktidar Ýçin Mücadele Birliði: Neler oldu?
iktidar için
26
Mücadele Birliði Hacý YAPICI: Direniþ süresi içinde iþveren hilelere baþvuruyor. Yonca Teknik Yatýrým A.Þ.’nin bulunduðu adreste Yonca Adi ortaklýðý yapmýþ. Sonuçta ayný adres, ayný patron. Ama kaðýt üzerindeki bu oyunlardan sonra, önceleri haklýlýðýmýzý savunan emniyet yetkilileri 2 Mayýs günü ellerinde bu kaðýtlarla gelerek taþeronlarýn engellenmesinin hukuksuz olduðunu söylediler. Bizler de 3 Mayýs’ta tekrar iþyeri önüne gittik. Grev kýrýcýlarý polis gücüyle içeri girdi. Þu anda iþyerinde %30 civarýnda üretim yapýlýyor. Bizim bu konudaki itirazýmýz ise henüz cevaplanmadý. Ýktidar Ýçin Mücadele Birliði: Yaþananlardan çýkan genel bir sonuç var. Sendikalar iþçi ve emekçilerin ekonomik ve demokratik istemlerini karþýlayamaz duruma gelmiþlerdir. Bir çok durumda býrakýn geliþmenin önünü açmayý, geliþmeye giden yönü dahi týkadýklarýný görüyoruz. Sizce bunlar neden kaynaklanýyor ve nasýl aþýlabilir? Hacý YAPICI: Sendikal hareket gerilere düþmüþ durumda, 12 Eylül sonrasý yaþananlarýn bunda büyük etkisi var. Ýþverenlerin istedikleri yasalaþýp, iþçilerin önüne barikat oluyor. Bunun yanýnda sistemle barýþýk bir sendikal anlayýþ var, sendikalarýn birçoðu mevcut üyelerini dahi kaybetmekten kaçýnýyor. Sendikalarýn büyük kýsmý ekonomik anlayýþla hareket ediyor. Bu nedenle mücadeleleri kalýcý olmuyor. Sendika, sýnýfý siyasal, politik olarak eðitecek örgütlenmelerdir, okullardýr. Ancak sendikalar bu konularda bir þeyler yapmak istemiyor, bir þeyler yapmak zorunda kaldýklarýnda da ekonomik taleplerin ötesine geçemiyorlar. Burada iþçilere önemli görevler düþüyor, sarý sendikalarýn bürokrasisini aþýp sözlerini dinletebilecek yönelimlere girmeleri gerekiyor. Ýþçi birlikleri, iþçi komitelerinin yeri burada çok önemli. Tabanda büyük kýpýrdanmalar var, hatta fýrtýnalar kopuyor ama bu sendika bürokrasisine takýldýðý için adým atýlamýyor. Göstermelik eylemlerle bu tepkisellik geçiþtiriliyor. Bugün Türkiye’de örgütlü iþçi deðil sendikalý iþçi var. Ýktidar Ýçin Mücadele Birliði: 19-22 Aralýk 2000 tarihlerinde iþçi sýnýfýnýn ve ezilen halklarýn öncüleri olan devrimci tutsaklara yönelik bir katliam gerçekleþtirilmiþ ve tüm toplum teslim a-
lýnarak, sýnýrsýz bir sömürü hayata geçirilmek istenmiþti. Þimdi ise hem içeride devrimci tutsaklara hem de dýþarýda emekçi sýnýflara yönelik saldýrýlar yoðunlaþarak artmakta. Bu baðlamda bakýldýðý zaman yaþananlarý nasýl deðerlendiriyorsunuz? Hacý YAPICI: Gerçekleþtirilen katliam tüm topluma verilmek istenen bir gözdaðýydý. Katledilenler halkýn içinden çýkmýþ, kendi çýkarlarý için deðil toplumun çýkarlarý için mücadele eden devrimci kiþilerdi. Bunu bilen sermaye, yaþadýklarý yýkýmdan dolayý bir ýþýk arayan kitlelerin devrimci kesimlere yönelmesini engellemek için bu katliamý düzenledi. Ýnsanlarýn tüylerini ürperten katliama karþý yapýlmak istenenler sendikal anlayýþa takýldý. Sendikalara getirilen engelleri birçoðu aþamadý. Buna karþý duranlar ise geniþ örgütlülüklere sahip olmadýklarý için ciddi bir kesimi ayaða kaldýramadýlar. Ýktidar Ýçin Mücadele Birliði: Son olarak söylemek istediðiniz bir þey var mý? Hacý YAPICI: Tuzla Havzasý binlerce insanýn kölece koþullarda sendikasýz, sigortasýz, iþ güvencesiz çalýþtýðý bir bölge. Bizim burada kararlýlýk yürüttüðümüz çalýþmalar ve bugün geldiði aþama elbette çevredeki tüm iþverenlerin uykularýný kaçýrýrken, sömürülen binlerce iþçinin gözünde de bir umut oluyor. Birçok iþçi greve büyük ilgi gösterdi. Bunun dýþýnda sendikal örgütlenmeyle birlikte kayýt dýþý çalýþmanýn ortadan kalkacak olmasý ve patronlarýn yolsuzluklarýnýn ortaya çýkacak olmasý da iþverenlerin kaygýlandýðý konulardan. Aslýnda onlar olacaksa da bizim çizgimizde bir sendika olsun sarý sendika olsun diyorlar. Bu yüzden bizim üzerimize daha fazla geliyorlar. Sendikamýz 2 kez molotoflandý. Sendika yöneticilerimiz, iþçiler defalarca gözaltýna alýndý. Ancak sözümüz var, bizim ömrümüz görmeye yetmese de Tuzla Havzasýna sendikayý sokacaðýz. Ýktidar Ýçin Mücadele Birliði: Teþekkür ediyor, mücadelenizde baþarýlar diliyoruz... Hacý YAPICI: Duyarlýlýðýndan dolayý biz de teþekkür ediyoruz...
Madrid’de Küreselleþme Karþýtý Eylem Kapitalizmin son aþamasý tekelci kapitalizmin geliþiminin son dönemi, “küreselleþme” olarak karþýmýza çýktý. Emperyalist tekellerin pazar, ucuz iþgücü, ucuz hammadde ihtiyacý ve vergi yükü sorununu çözerek düþük maliyetle üretim yapma ve en karlý þekilde satma amaçlarý ile ortaya çýkan küreselleþme, iþçi ve emekçi sýnýflarýn yalnýzca kendi sermayeleri tarafýndan deðil, tüm emperyalist ülkelerin sermayeleri tarafýndan sömürülmelerini ortaya çýkardý. Sovyetler Birliði’ndeki sistem deðiþikliði, Berlin duvarýnýn yýkýlmasý vb. bu süreci hýzlandýrdý ve kapitalizm “nihai” zaferini ilan ederek “küreselleþme” adý ile sömürüsünün önündeki tüm “engel”leri kaldýrmak için kollarýný sývadý.
Emperyalizmin bu “küresel” saldýrýsý, beraberinde “küresel” bir baþkaldýrýyý getirdi. Son yýllarda tüm dünyada iþçi, emekçi ve sosyalistler enternasyonal bir dayanýþma ile emperyalist tekellere ve kurumlara karþý eylemlere baþladýlar. Prag, Seattle, Cenova gibi tüm dünyada gündeme damgasýný vuran “küresel” eylemler yapýldý. Ýlk eylemlerle gücünü gören, toplantýlarý iptal ettiren eylemciler, her eylemde “küreselleþme”ye ve kapitalist sisteme karþý olduklarýný tüm dünyaya duyurdular. Bu eylemlerin sonuncusu 19 Mayýs’ta, yapýlan Avrupa Birliði-Latin Amerika zirvesini protesto etmek için Ýspanya’nýn baþkenti Madrid’de düzenlenen eylemdi. 100 bin iþçi, emekçi ve gencin katýldýðý eylemin ana konusu “Latin Amerika Ülkelerinin Sömürülmesine, Savaþa ve Avrupa Kapitalizmine Hayýr” idi. On binlerce emekçi ABD’ye, AB’ne karþý sloganlar attý. Eylemde pankartlarýn yaný sýra Filistin, Küba bayraklarý ve Hugo Chavez resimleri ile de dünyada yaþanan sosyalizm ve özgürlük mücadeleleri de gündeme getirildi.
iktidar için
27
Mücadele Birliði
SERMAYE SINIFININ
ÝSTANBUL YAKLAÞIMI SALDIRISI Son haftalarda sermaye sýnýfýnýn gündeminde “Ýstanbul Yaklaþýmý” var. Dünya Bankasý(DB) ve Türkiye Bankalar Birliði(TBB)’nin ortak çalýþmalarýyla yürütülen bu program, sermayenin önündeki tüm mali pürüzleri ortadan kaldýrarak tam hýzla karlýlýðýný arttýrmayý planlýyor. Tasarruf tedbirleri adý altýnda asgari ücreti, toplu iþ sözleþmelerini, maaþlarý açlýk sýnýrýnýn çok altýnda tutan, tarým üreticilerinin sübvansiyon, destekleme alýmý, taban fiyatý vb. mali desteklerini kaldýran, kamu harcamalarýný “kýsan” devlet, bu program uygulamaya konulduðunda “kýstýðý” harcamalarýný sermaye sýnýfýna aktaracak. Özellikle son bir ayda gündemden inmeyen Bölge Müdürlüklerinin kapatýlmasý, iþçi ve memurlarýn zorla emekli edilmesi, iþten çýkarýlmasý konularýnda kamu harcamalarýnýn kýsýlmasý zorunluluðu gerekçesi ile hiçbir taviz vermeyen, bu yolla onbinleri yaþamdan kovan devlet, sermaye sýnýfýnýn zor durumdaki þirketleri kurtaracak olan Ýstanbul Yaklaþýmý’na yeþil ýþýk yakýyor. Bugünlerde sonlanacak olan Ýstanbul Yaklaþýmý’nda DB Özel Sektörü Ira Liebermann ve heyeti ile TBB Ýstanbul Yaklaþýmý Teknik Komitesi arasýnda yapýlan görüþmelerde Ýstanbul Yaklaþýmý’nýn finansman modeli ve çerçevesi belirlendi. Türkiye’de çok sayýda kredi sorunu olan firma olduðunu, bu yüzden görüþmelerin uzun sürdüðünü, bu karmaþýk durumu çözmek için çaba sarfettiklerini açýkladýlar. Binlerce iþçi ve emekçinin “kamu harcamalarýnýn kýsýlmasý” amacýyla sokaða atýlacaðý bugünlerde uygulanacak olan Ýstanbul Yaklaþýmýnýn kapsamý genel olarak þöyle: - Þirketlerin bankalara ve devlete olan kredi borçlarýnýn ya tamamen kapatýlmasý ya da þirket için çok uygun vadeye yayýlmasý, - Büyük ve küçük þirketlerin kredi borçlarýnýn devlet ta-
rafýndan satýn alýnarak riskin üstlenilmesi, - Büyük þirketlerin riskini devletin üstlenmesine karþýn riskin bankalarýn bilançosunda kalmaya devam etmesi ve firma düze çýktýðýnda borcunu bankaya ödemesi, - Ýcra Ýflas Kanunu, Vergi Kanunu ve Karþýlýklar Kararnamesinin deðiþtirilmesi, - Küçük þirketlerin borçlarý için “Varlýk Yönetimi Þirketi”nin kurulmasý, bu þirketin krediyi satýn almasý ve bu yolla küçük þirketlerin kredi borçlarýnýn kapatýlmasý. Kredileri kapatmak için ihtiyaç duyulan finansmaný karþýlamak için de üç yol öneriliyor: - Bankadaki munzam karþýlýklarýn bir kýsmýnýn þirkete geri aktarýlmasý, - Yurtdýþýndan finansman bulunmasý, - Ýþsizlik fonundan þirkete para aktarýlmasý. Hazýrlanan programdan da anlaþýlacaðý gibi, Ýstanbul Yaklaþýmý’nýn temel amacý büyük þirketleri zor durumdan kurtararak güçlendirmek, bu arada küçük þirketlerin borçlarýný üstlenme yolu ile bunlarý denetim altýna alma hatta yok etme, kanun deðiþiklikleri ile vergi yükünden kurtulma, gene bir yük olarak gördükleri iþsizlik sigortasý fonunu tekrar þirketlere geri döndürme gibi yollarla sömürüyü ve karlýlýðý arttýrmak. Ýþbirlikçi tekelci sermayenin son ekonomik krizde aldýðý yaranýn iyileþtirilmesi amacýyla aradýðý çýkýþ yollarýndan biri olan Ýstanbul Yaklaþýmý’nýn bu nitelikleri iyi görülmelidir. Ve devletin bu programa yaklaþýmýnýn olumlu oluþu da, TC’nin kimin devleti olduðunu bize çok net göstermektedir. Ýktidar Ýçin Mücadele Birliði Okuru / ÝSTANBUL
iktidar için
28
Mücadele Birliði
AVUKATLIK(!) SINAVI Kapitalizmin en asalak, en yoz, en çürümüþ ve en son aþamasý olan tekelci aþamaya ulaþmasýyla birlikte, tekeller dýþýnda kalan tüm toplumsal katmanlar, gittikçe artan bir hýzla yoksullaþmaya ve proleterleþmeye baþladý. Kapitalizm ilk evrelerinde daha çok iþçi ve emekçileri yoksulluða, açlýða, iþsizliðe iterken, bu son aþamasýnda üretimin yoðunlaþmasýyla teknik elemanlar, küçük hatta orta burjuvaziyi bile tehdit eder hale geldi. Özellikle yaygýnlaþarak artan iþsizlik, kapitalizmin temellerine konulmuþ bir dinamiti andýrýyor. Ýlk dönemlerde iþçi ücretlerini düþürmenin karý arttýrmanýn bir yolu olarak kullanýlan “yedek emek ordusu”, kapitalist üretim iliþkilerinin evriminin ulaþtýðý bu son aþamada inanýlmaz ve önlenemez boyutlara ulaþarak, kapitalist sistemin varlýðýný tehdit eder hale geldi. Tekellerin kar güdüsünün, iþçileri, emekçileri, teknik elemanlarý, küçük üreticiyi vb. iþsizliðe ve onun doðal sonucu olan açlýða mahkum etmesi, tüm katmanlarý büyük bir hýzla sistemin dýþýna itiyor, sisteme karþý patlamaya hazýr bir bomba durumuna getiriyor. Özellikle TC gibi baðýmlý yeni sömürge ülkelerde, iþsizlikkar kýsýr döngüsü katlanarak ve çözülemez bir sorun olarak ortaya çýkýyor. Türkiye tekelci kapitalizminin bu sorunu çözülebilecek yeterlilikte olmamasý, onu ancak geçici çözümlerle varlýðýný biraz daha uzatabilecek önlemler almaya zorluyor. Bu önlemlerin baþýnda boþ vaadlerle oyalama, insanlarý beklenti içine sokarak sistem içinde tutma yöntemi yer alýyor. Burjuva devlet aygýtýnýn bürokrat ve teknik eleman ihtiyacýný karþýlayan “eðitim kurumlarý”, son dönemde adeta bu “oyalama” yönteminin baþ aracý olarak kullanýlmaya baþlandý. Sanki mevcut üniversite mezunlarýna iþ imkaný saðlayabiliyormuþ gibi, bir profesör, bir bina bulunan her yere üniversite açýlmasý, bunun en somut örneði oldu. Ne yeterli öðretim elemaný, ne yeterli bina ve teknik malzemesi, ne de yeterli ödeneði varken, devletin bu yeni üniversiteleri açmasýnýn bir tek anlamý olabilir, oda yýllarca oyaladýðý öðrencileri en azýndan 4 yýl daha bir iþ, statü veya iyi bir gelecek beklentisi içine sokarak, “oyalamak”tan baþka bir þey deðildir. Son yýllarda, bu 4 yýl da devlete yeterli gelmemiþ olacak ki, (özellikle ekonominin tepetaklak gitmesi, üniversite mezunu iþsizlerin artmasý... vb. nedenlerle) DMS, DÝS gibi sýnavlarýn yanýnda öðretmenlik, doktorluk... vb. birçok meslek dalýnda da üniversite mezuniyetinden sonra, bir de yeterlilik sýnavýna sokma ihtiyacý hissediyor. Böylece hem insanlarý bir süre daha
beklentiyle oyalayacak, hem de sýnavý kazanamayanlar iþsizliðin kendi bireysel baþarýsýzlýðýndan kaynaklandýðýný düþünerek, kendi kötü kaderlerine kýzýp, sistemi rahat býrakmasý saðlanacaktýr. TC. bu konudaki son adýmýný da Avukatlýk Yeterlilik Sýnavý ile atmýþtýr. 10 Mayýs 2001’de yürürlüðe giren Avukatlýk Yasasý’na göre; 4 yýllýk hukuk fakültesinden mezun olanlar, bir yýllýk staj döneminin sonunda tekrar bir sýnava girecek, bu sýnavda baþarýlý olabilirlerse avukat olabileceklerdir. Bu sýnavý ÖSYM düzenleyecek, avukat adaylarý en fazla 2 yýl içinde 6 sýnav hakkýný kullanacak, bu sýnavý geçebilenler avukatlýk mesleðini yapmaya yetkin sayýlacak, geçemeyenler ise diplomalý (ve stajyerliðini de yapmýþ, yani bir yýl daha oyalanmýþ olarak) iþsizler ordusundaki yerini alacaktýr. Bu yolla kapitalizm, 4-5 yýllýk üniversite eðitimi ile gençliði en dinamik olduðu sýrada oyalayýp ve onlara içi boþ bir “umut” yaratýrken, bu oyalamayý daha uzun bir vadeye yayacak ve yeterlilik sýnavlarýný geçemeyenlere de kendi kiþisel baþarýsýzlýklarý nedeniyle iþsiz kaldýklarý düþüncesini yaratarak, yeni ve daha uzun bir oyalama manevrasý üretmektedir. Bu manevraya karþý stajyer avukatlar; “Savunmaya Kendi Haklarýmýzdan Baþlýyoruz” sloganýyla bir dizi eylem kararý aldýlar. Toplantýlar, paneller, imza kampanyalarý ve son olarakta 2 Mayýs 2002 tarihinde 5 ayrý koldan baþlayýp, 10 Mayýs 2002 tarihinde Ankara’da yaklaþýk 200 kiþinin katýlýmýyla yapýlan basýn açýklamasý ile sona eren “Ankara Yürüyüþü” yapýldý. Demokratik hak mücadelesi niteliðindeki bu eylemlerin sonuç alýcý olabilmesi ve kazanýlan haklarýn kesin ve kalýcý olabilmesi için “Reformlar Devrimin Yan Ürünleridir” ilkesinden hareket edilmeli, demokratik mücadele, iktidar mücadelesine baðlanmalýdýr. Çünkü kapitalist sistemde tüm sorunlarýn kaynaðý, kapitalist üretim iliþkilerinin kendisidir. Bu, kapitalizmin çürümüþ yoz iliþkilerinin varlýðýný koruyabilmek için baþvurduðu ne ilk, ne de son manevradýr. Bu “oyalama” manevrasýnýn da nihai amacý; kapitalist sistemin ömrünü biraz daha uzatabilmek, insanlarýn açlýðý, sefaleti, ölümü pahasýna sermayelerine sermaye katabilmektir. Burjuvazinin bu tür manevralarýnýn tek çözümü, kapitalist sistemin yýkýlýp, yerine iþçi ve emekçilerin iktidarý olan proletarya diktatörlüðünün kurulmasýdýr. Ýktidar Ýçin Mücadele Birliði Okuru bir Stajyer Avukat
AVUKATLARDAN SINAV PROTESTOSU Barolar Birliði tarafýndan getirilen avukatlýk sýnavý protesto edildi. 10 Mayýs günü saat 12:00’da Kýzýlay Karanfil sokak giriþinde toplanan yaklaþýk 150 kiþilik grup alkýþlarla ve sloganlarla Ankara Barolar Birliði önüne yürüyerek bir basýn metni okudu. Basýn metninde sýnavýn kaldýrýlmasý talebinde bulunan grup, “Bir Daha Ýþsiz Kalmayacaðýz”, “Özok
Ýstifa”, “Baðýmsýz Yargý Baðýmsýz Savunma”, “Avukatlýk Yasasý Geri Alýnsýn”, “Sýnava Hayýr”, “Örgütsüz Avukat Özgür Olamaz”, “Tek Tip Avukat Olmayacaðýz”, “Sosyal Güvence Ýstiyoruz” sloganlarýný atarak 12.30’da eylemi bitirdi. Ýktidar Ýçin Mücadele Birliði Okuru /ANKARA
iktidar için
Mücadele Birliði
29
ANKARA’DA YÖK YASA TASARISI PROTESTO EDÝLDÝ
YÖK PROTESTOSUNA POLÝS SALDIRISI
11 Mayýs’ta Gençlik Ýnsiyatifi’nin düzenlediði eylem, Sýhhîye Toros sokakta saat 12:00’da kitlenin toplanmaya baþlamasýyla birlikte 12:30’da Sýhhîye köprüsünden Abdi Ýpekçi Parký’na doðru yürüyüþe geçildi. 13:00’da alana giren kitle yaklaþýk 1000 kiþiydi. “Hücre Tipi Cezaevi, Nükleer Santral, YÖK, Disiplin Yönetmeliði, Çeteler, Ýþsizlik, Pahalýlýk, Yoksulluk Hayýr Baþka Bir Yaþam Var”, “Gençlik Geleceðine Sahip Çýkýyor”, “Savaþa, IMF’ye, YÖK’e, Yoksulluða Hayýr, Bu Abluka Daðýtýlacak”, “Ýþsizliði, Yoksulluðu, Savaþlarý Ýstersek Engelleriz”, “Eðitim Hakký Satýlamaz”, “Karanlýða Karþý Özgür Demokratik Bir Üniversite Ýçin Gençlik Ýnisiyatiflerinde Birleþelim”, “Gençlik Geleceðine Sahip Çýkýyor”, “YÖK Yasa Tasarýsý Meclisten Geçmeyecek”, “IMF’ye, Savaþa, YÖK Yasasýna Hayýr. Hayýr Baþka Bir Yaþam Var”, “YÖK Yasa Tasarýsý, Üniversiteye, Ülkeye Ýhanet Yasasýdýr, Geçit Vermeyeceðiz”, “Yaþasýn Demokratik Lise Mücadelemiz”, “Yaþasýn Bilimsel, Demokratik Eðitim Ýçin Özgür, Demokratik Türkiye” pankartlarýnýn açýldýðý eyleme, KESK ve ÖV-DER (Öðrenci Velileri Derneði) de katýldý. “Gençlik Gelecek, Gelecek Bizimle Özgürleþecek.” “Ýþ, Bilim, Özgürlük.” “Sermaye Defol Üniversiteler Bizimdir”, “Bu Yasa Meclisten Geçmeyecek”, “YÖK, Polis, Medya Bu Abluka Daðýtýlacak”, “YÖK Kalkacak, Polis Gidecek Üniversiteler Bizimle Özgürleþecek”, “YÖK’e Hayýr”, “Gençlik Yürüyor, Ýsyan Büyüyor”, “Savaþa Deðil Eðitime Bütçe”, “Filistin Halký Yalnýz Deðildir”, “Yaþasýn Halklarýn Kardeþliði”, “Eþit, Parasýz, Anadilde Eðitim”, “Zafer Direnen Emekçinin Olacak”, “Selam Selam Ýntifadaya Bin Selam”, “Hükümet Yasaný Al Baþýna Çal”, “Yaþasýn Örgütlü Mücadelemiz”, “Gençlik Gelecek, Gelecek Sosyalizm”, “Biji Býrathiya Gelan”, “Ýþçi, Köylü Gençlik Alanlarda Birleþtik”, “Yaþasýn Ýþ, Ekmek, Özgürlük Mücadelemiz”, “Susma Haykýr YÖK’e Hayýr”, “IMF Tipi Yaþama Hayýr”, “Her Yer Filistin Hepimiz Filistinliyiz”, “Faþizme Karþý Omuz Omuza”, “Söz, Yetki, Karar Ýktidar Halka”, “Ýçerde Dýþarda Hücreleri Parçala”, “Kurtuluþ Yok Tek Baþýna Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz”, sloganlarýnýn atýldýðý eylem yaklaþýk saat 15:00’de sona erdi.
18 Mayýs Cumartesi günü “YÖK Yasa Tasarýsý”ný protesto etmek için Kýzýlay Güvenpark’ta saat 12.30’da sosyalist basýn platformu ve reformist partilerin de bulunduðu yaklaþýk 1000 kiþilik kitle toplandý. “Baþka Bir Dünya Ýçin Sokaða Eyleme Özgürleþmeye”, “Ne Ýþ Ne Gelecek Ne Eðitim Gençlik Hiçbirinden Vazgeçmeyecek”, “Üniversite Kapýlarý Emekçi Çocuklarýna Kapatýlamaz”, “YÖK Yasa Tasarýsýna Hayýr”, “YÖK’e Hayýr Bu Yasa Meclisten Geçmeyecek”, “Ya Barbarlýk Ya Sosyalizm”, “YÖK’ünüz Copunuz Medyanýz Výz Gelir Bize Výz”, “Gençlik Gelecek Gelecek Sosyalizm”, “Gasp Yasasýna Ýzin Vermeyeceðiz”, “Þirket Deðil Üniversite YÖK Yasa Tasarýsý Geri Çekilsin”, “YÖK’e Hayýr Yaþasýn Demokratik Halk Üniversiteleri Mücadelemiz” pankartlarýnýn açýldýðý eylemde polisin kitleyi abluka altýna almasýyla çatýþma çýktý. Polisin saldýrýsýyla daðýlan kitle sloganlarla geri toplandý. Polislere taþlarla ve sopalarla cevap veren kitleden birçok kiþi gözaltýna alýndý ve birkaç kiþi kafalarýna aldýklarý darbeler sonucunda yaralandý. Kitlenin tekrar toparlanmasýyla basýn metni okundu ve “Savaþa Deðil Eðitime Bütçe”, “Ýþ Bilim Özgürlük”, “Faþizme Karþý Omuz Omuza”, “Ýnsanlýða Bilime Üniversiteye Özgürlük”, “F Tipi Üniversite Ýstemiyoruz”, “Sokaða Eyleme Özgürleþmeye”, “YÖK’e Hayýr”, “Gençlik Gelecek Gelecek Sosyalizm”, “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “YÖK Kalkacak Polis Gidecek Üniversiteler Bizimle Özgürleþecek”, “YÖK Polis Medya Bu Abluka Daðýtýlacak”, “Faþizme Ölüm Halka Hürriyet”, “Yýlgýnlýk Yok Direniþ Var”, “Mahir Hüseyin Ulaþ Kurtuluþa Kadar Savaþ”, “Yaþasýn Devrim Ve Sosyalizm”, “Parasýz Bilimsel Anadilde Eðitim”, “Sermaye Defol Üniversiteler Bizimdir”, “Eðitim Haktýr Satýlamaz”, “Bu Yasa Meclisten Geçmeyecek”, “Kurtuluþ Yok Tek Baþýna Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz”, “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma”, “Ýnadýna Ýsyan Ýnadýna Özgürlük”, “Ýsyan Devrim Özgürlük”, “Gözaltýlar Serbest Býrakýlsýn”, “Yaþasýn Ölüm Orucu Direniþimiz” sloganlarý atýldý. 13.30’da kitlenin daðýlma kararý almasýyla birlikte Maltepe’ye doðru sloganlarla ve ýslýklarla yüründü. Ýzmir caddesine doðru inen yaklaþýk 300 kiþilik grup Sakarya caddesine doðru gitmek isteyince tekrar polis saldýrýsýna uðradý yine polislere taþlar, sopalar ve sloganlarla cevap verdi. Gruptan birkaç kiþi yine kafalarýna aldýklarý darbelerle yaralandý. Grup sloganlarla Necatibey caddesine çýktý, cadde üzerindeki ve ara sokaktaki iki ülkü ocaðýný taþ yaðmuruna tuttu. “Faþizme Karþý Omuz Omuza”, “Faþizmi Döktüðü Kanda Boðacaðýz” sloganlarýyla ülkü ocaklarýnýn bütün camlarýný kýran öfkeli grubun içindeki oportünistler gruptaki öfkeli insanlarý tartaklayarak ve baðýrarak zorla daðýtmaya ve ülkü ocaklarýnýn taþlanmasýna engel olmaya çalýþtýlar. Saat 14.00’da grup ara sokaklara daðýldý ve eylem sona erdi. Ýktidar Ýçin Mücadele Birliði Okuru /ANKARA
Ýktidar Ýçin Mücadele Birliði Okuru / ANKARA
iktidar için
30
Mücadele Birliði
ESKÝÞEHÝR ANKARA’yý ARATMADI Þu an mecliste bulunan “YÖK Yasa Tasarýsý”ný protesto etmek için 18.05.2002 Cumartesi günü Eskiþehir’den Ankara’ya gitmek üzere (3 otobüs) 150 kiþilik öðrenci grubu yola çýktýk. Ancak Eskiþehir çýkýþýnda Taþýyýcýlar Kooperatifi önünde durdurulduk. Kimlik toplanmasýyla baþlayan engelleme çalýþmalarý, kamera çekimiyle devam etti. Bulunduðumuz otobüsteki kamera çekimine biz DÖB’lü öðrenciler izin vermedik. Kimliklerimizin tek tek Genel Bilgi Taramasý(GBT)’na bakacaklarýný söylediler. Bu sýrada “otobüslerimizin koltuk sigortasýnýn olmamasý” gerekçesiyle araçlara ceza kesildi ve araçlarýn þehirlerarasý yola çýkýþ yasaðý geldi. Ayný araçlarýn geçen hafta Ankara’ya gitmiþ olmasý veya ayný tip araçlarýn yanýmýzdan geçiyor olmasý bizi hiç þaþýrtmadý. Zaten çevik kuvvetiyle, trafik polisiyle, Terörle Mücadele Þubesi (TMÞ) polisleriyle hali hazýrda bekliyorlardý. Kimliklerimiz 2 saat sonra geri verilirken, her gün okula gidip gelen, okuduðu bilinen bir öðrenci arkadaþýmýzý asker kaçaðý olduðu bahanesiyle gözaltýna aldýlar. Tüm bu keyfi uygulamalara raðmen bizi yýldýramadýlar. Terminale gidip yeni araçlar tutmaya karar verdik. Terminale gitmek için
otobüslere binerken polis, (içinde DÖB’lü öðrencilerinde bulunduðu) 3-4 kiþiyi itekleyerek saldýrmaya baþladý. Bu saldýrýya cevap vermemiz üzerine kýsa süreli bir çatýþma yaþandý. Çatýþma sýrasýnda öðrencilerin bindiði otobüsün kapýlarýnýn polislerce tutulmasý ve dýþarýda kalanlara saldýrýlmasý üzerine, otobüslerden dýþarý býrakýlmayan arkadaþlardan biri tepkisini otobüsün camýný kýrarak gösterdi. Terminale gittiðimizde ise keyfi uygulamalarýn sonu gel-
memiþti. Polislerin tehditleri sonucu hiçbir firma bize otobüsünü vermedi. Faþist TC’nin polisleri kendi burjuva hukuklarýný dahi çiðneyerek (seyahat etme özgürlüðümüzü engelleyerek) bizi yýldýrmaya çalýþtý. Ancak bizi durdurmayý baþaramadýlar. Saatin 11:00 olmasý ve Ankara’ya geç kalýnmasýndan dolayý Eskiþehir Vardar Ýþ Merkezi önüne “Her Yer Kýzýlay Her Yer Ankara” sloganlarýyla gittik. Yarým saatlik oturma eylemi ardýndan nasýl engellendiðimizi anlatan bir basýn açýklamasý yaptýk. Konuyla ilgili suç duyurusunda da bulunacaðýmýzý bildirdik. “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “YÖK Polis Medya Bu Abluka Daðýtýlacak”, “YÖK Kalkacak Polis Gidecek Üniversiteler Bizimle Özgürleþecek”, “Her Yer Kýzýlay Her Yer Ankara” sloganlarýyla bitirilen basýn açýklamasý, engellemelerinin iþe yaramayacaðýný bulunduðumuz her yeri eylem alaný yapacaðýmýzý gösterdi.
POLÝTÝK ÖZGÜRLÜK KAZANILMADAN AKADEMÝK ÖZGÜRLÜK KAZANILAMAZ! YAÞASIN DEVRÝMCÝ ÖÐRENCÝ BÝRLÝÐÝ! Devrimci Öðrenci Birliði (DÖB) / ESKÝÞEHÝR
iktidar için
31
Mücadele Birliði
GÜNEÞE UÐURLADIK! Almanya’da kalp yetersizliði nedeniyle bir süredir yoðun bakýmda tutulduðu Köln-Porz Hastanesi’nde ölümsüzleþen Aþýk Mahzuni Þerif’in yaþamý ile ilgili edindiðimiz bilgiler þöyledir; 1939 yýlýnda Kahramanmaraþ Afþin ilçesine baðlý Berçenek köyünde doðmuþtur. 1956 yýlýnda Ankara Ordu Donatým Teknik Okulu’nu bitirdikten sonra, Kuleli Askeri Lisesi’nden ayrýlan Aþýk Mahzuni Þerif, 1989-1991 yýllarý arasýnda Halk Ozanlarý Derneði Genel Baþkanlýðý’ný yürütmüþtür. Pir Sultan Abdal Dernekleri Genel Merkez Disiplin Kurulu Baþkanlýðý, Hacý Bektaþý Veli Anadolu Kültür Vakfý Yönetim Kurulu üyeliði ve Ozan-Der Onur Kurulu Baskanlýðý’ný da yapmýþtýr. Evli ve 8 çocuk sahibi olan Mahzuni Þerif’in, 400’e yakýn plak, 50’den fazla kaset ve 9 adet yayýnlanmýþ kitabý bulunmaktadýr. Ölümsüzleþmesinin ardýndan Almanya’da yapýlan tören sonrasý cenazesi Türkiye’ye getirilmiþtir. 19 Mayýs 2002 günü vasiyeti gereði Nevþehir’in Hacýbektaþ ilçesinde güneþe uðurlanmýþtýr. Türküleriyle uðurlanan Mahzuni Þerif’in cenaze törenine ülkelerimizin birçok bölgesinden sevenleri katýlmýþlardýr. Cenazesi Çilehane’de bulunan Ozanlar Anýtý’nda kendisine ay-
rýlan mezara konulmuþtur. Aþýk Mahzuni Þerif, ortaokul döneminden baþlayan askeri, teknik, eðitim merkezlerindeki öðrenimi sürecinde devlet tanýmýný ve sistemin diyalektiðini kavramýþ ve sanatýný sisteme karþý bir baþkaldýrý ve isyan aracý olarak kullanmýþtýr. Sanatýna aktardýðý siyasi fikirlerinden dolayý 2 kez idam cezasýyla yargýlanmýþtýr. Mahzuni türküleri üzerlerinden yýllar geçmesine raðmen
hala güncelliklerini korumaktadýr. Mahzuni, türkülerinde sadece devlet terörizmine karþý deðil, ayný zamanda gerici-dinci faþistlere karþý da mücadele vermiþtir. Mücadele aracý olarak seçtiði sanatýnýn ödülü olarak iþkenceler görmüþ, tutuklanarak zindanlara atýlmýþtýr. Her ne kadar burjuva devlet Aþýk Mahzuni’yi halka kötüleme, içini boþaltma, yozlaþtýrma çabasýnda olsa da bunu baþaramamýþtýr. ABD emperyalizminin ülkelerimiz ve dünyadaki hegemonya bunalýmý ile gerçekleþtirdiði Afganistan halkýna yönelik saldýrýlar ile siyonist Ýsrail devletinin emperyalizm iþbirliði ile Filistinli iþçi ve emekçi halklara yönelik yaptýðý katliam saldýrýlarýný, katýldýðý TV ve radyo programlarýnda, her konuþmasýnda dile getirmiþ ve yakýn zamandaki türkülerine konu etmiþtir. Yaþadýðýmýz bu iç savaþ koþullarýnda en sýradan demokratik hak ve taleplerini dile getiren iþçi ve emekçilere, en vahþi þekilde saldýrarak “bölücü terörist” damgasýný vuranlara türküleriyle cevabýný vermiþtir. Aþýk Mahzuni Þerif; “saman altýndan su yürüten gerçek ‘bölücü terörist’lerin biz ezilenlerin, sömürülenlerin ve yaþamdan kovulanlarýn düþtüðü tuzaktan kurtulmalarýnýn tek yolu barýþtýr” diyor ve ekliyor; “BARIÞ ÝSTÝYORSAK SAVAÞMAK ZORUNDAYIZ”. Biz de GE-SAM emekçileri olarak; Aþýk Mahzuni gibi sanatýmýzda; baský ve zulme karþý özgürlüðü, yozlaþtýrýlmaya karþý proleter devrimci sanatý yaygýnlaþtýrarak savaþmaya devam edeceðiz.
UMUDUMUZ KAVGADA, KAVGAMIZ SANATIMIZLA! KAVGA; YAÞAMIN HER ANINDA! GE-SAM Emekçileri