İnönü; Kahraman mı diktatör mü? CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın AKP hükümetini Hitler’e benzetmesi ile yeni bir tartışmanın fitili de ateşlendi. Başbakan Baykal’a yanıt verirken TC’nin kanlı sicili de yeniden ortaya saçılmış oldu. Erdoğan’ın kendi kimliği, duruşu ve böylesi açıklamalarının amacı ve sahte-
karlığı bir yana ülkemiz tarihinin bir döneminin en önemli sorumlularından İsmet İnönü, tartışılmayı gerçekten de hak etmektedir. Objektifin İnönü üzerine çevrilmesi bize devletin üzerine inşa edildiği temel felsefeye dair önemli belgeler de sunacaktır. “Haksızlık yapmamak” adına İnönü’den önce benzetmenin esas kahramanı Hitler’e bir göz atmak faydalı olacaktır. Sayfa 8
Asimilasyon kazanı, dejenerasyon kuyusu ya da YİBO Siirt’in ardından Pervari ilçesinde Atatürk Yatılı İlköğretim Bölge Okulu (YİBO)’da yaşananlar gözleri bir kez daha YİBO’lara çevirdi. Konu çocuklar olunca zalimin bile mezalim-
den kaçınacağını düşünmek istiyor insan. Ama gerçekler tam tersini söylüyor. Son günlerde çocuklar gözaltına alınma, tutuklanma, işkence, taciz ve tecavüzün mağduru olarak çıkıyor karşımıza. YİBO’lar bunun tek nedeni değil elbette ama YİBO’larda yaşanan sorunlar da sadece bunlarla sınırlı değil. Asimilasyon kazanı, dejenerasyon kuyusu YİBO’lar kapatılsın! Sayfa 8
İşçi-köylü Demokratik Halk İktidarı İçin
Sayı:
* 14-27 Mayıs 2010
65
* Fiyatı: 1.50 TL
* ISSN: 1307-878X
ANAYASALAR SİYASAL SİSTEMLERİN HUKUKİ TARİFLERİ...
Anayasa değişikliği, egemenlerin
“çıkış yolu” arayışlarıdır Milletvekillerinin yaka paça, yumruk yumruğa kavgalarıyla anılacak bir Anayasa Değişikliği süreci yaşandı Mecliste 9 gün boyunca. Bu 9 gün içinde meclisten yansıyan görüntüler, egemen sınıfların gerçek niteliğine ve de şu süreçte içinde bulundukları duruma, bir kez daha ayna tuttu. Son birkaç yıldır ortaya çıkan darbe versiyonlarını bir yana bırakırsak, 12 Eylül Askeri Faşist Cuntası, darbe denilince ilk akla gelen tarih oluyor. Bu elbette Anayasa Değişikliği tartışmalarında, günümüz “darbe karşıtlarının” 12 Eylül’ü öne çıkarmalarını beraberinde getiriyor. Yaratılan hava, 12 Eylül faşizmiyle hesaplaşma olarak ortaya çıkarken, yapılan değişikliklerle “Anayasa’dan tüm anti-demokratik maddelerin temizlendiği”
“Hoşçakal Güler, ölümsüzlüğün onurumuzdur!” “Teridin ta kendisidir ölüm!” Böyle diyordu Güler Zere, yazdığı son mektubunda… 14 yıllık tutsaklığın sonucu, devletin tecrit politikası onda hiç unutamayacağı “izler” bırakmıştı. Öyle izlerdi ki bunlar, dört duvar ile özgürlüğünü kısıtlamakla yetinmiyor, yaşam hakkını bile elinden çekip alıyordu. Hapishane koşulları ve devletin sistemli, programlı “sessiz imha” politikaları sonucu ölümcül bir hastalığa yakalanmıştı Zere… Güler’e 6 Kasım günü “dışarıda ölme hakkı” verilmişti, yoldaşlarının ve dostlarının mücadelesi sonucunda. Ve Güler Zere, 7 Mayıs günü herkesi geride bırakarak “güneşe gidenlerin” yolunu tuttu. Zere’nin cenazesi 9 Mayıs günü Küçükarmutlu’da yapılan uğurlama töreni sonrası vasiyeti üzerine Elazığ’a gönderildi. Sayfa 7
İşçi-köylü’den Saldırılara karşı 1 Mayıs’taki coşkuyu büyütelim! Sayfa 2
C
M
Y
K
dahi iddia ediliyor. Ama herkes biliyor ki, 12 Eylül, öyle 3-5 generalin “hadi darbe yapalım” diye gerçekleştirdiği bir darbe değildi.
12 Eylül, tıpkı bugünkü Anayasa değişikliği ve diğer gündemlerin dayatılmasının ardındaki gerçek güçlerin yani emperyalistlerin güdümünde/bilgisi dahilinde gerçekleştirilmiş bir darbeydi. Ve her iki dönemin politikalarının belirleyeni aynı emperyalist güçlerdir.
Bu nedenle, 12 Eylül ile hesaplaşma sadece 3-5 general için yargı yolunun açılması değil, emperyalizmin uşağı konumundaki tüm sistemle hesaplaşmaktır. Ve bu hesaplaşmayı ancak ve ancak emperyalizme, faşizme ve her türden gericiliğe karşı ezilen işçi ve emekçi halk yapabilir!
Belediye işçileri: “Bu yaz çok sıcak geçecek!”
Kültür Başkenti İstanbul’un Ayazma halleri Sel sularının getirdiği çamur deryası ile taşan Ayazma’da emekçiler zorlu bir yaşam mücadelesi veriyor. O günden bugüne tam 8 ay geçti. Şu anda yaşananlar da geçmişi aratmıyor. Çamurdan ve topraktan temizlenmiş evler daha önce olduğu gibi bugün de yıkım tehdidi ile karşı karşıya. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yıkım kararı tebligatlarını gönderdiği haberi karşısında Ayazma halkı tepkilerini 1 Mayıs günü Küçükçekmece Belediyesi’nde yaptıkları basın açıklamasıyla dile getirdi. 24 saat oturma eylemi yapan Ayazma halkı, arazilerin kendilerine satıldığını ve haklarına sahip çıktıklarını belirttiler. Sayfa 2
Taşeronlaşmaya karşı duvar direnişlerle örülecek Tuzla Havzasındaki birçok fabrikada üretim, az sayıda işçiyle çalışan taşeron şirketler aracılığıyla yapılıyor. Bu durum Deri-İş Sendikasının örgütlenmesini de zorlaştırıyor. Bu saldırılara karşı sendikaları ile taşeronlaşmaya duvar örmeye çalışan işçiler ise haklarını talep ettikleri için işten atılıyor, baskılara maruz kalıyor. Son örnek Kazım Süren Deri Fabrikası’nda sendikal çalışma yürüten iki işçinin işten Sayfa 5 atılması oldu.
MHP; Çorum aydınlatılsa ne olur? AKP Çorum milletvekili Agah Kafkas ve beraberinde 14 AKP’li milletvekili daha Çorum, Sivas, Maraş ve ’77 1 Mayıs olaylarının araştırılması için 26 Nisan 2010’da bir araştırma önergesi hazırladılar. Kafkas, faillerin bulunmasını bu denli canı gönülden istiyorsa, parçası bulunduğu iktidar öbeğine şöyle bir göz atsın yeterlidir! Varlık zemini kontrgerilla örgütlenmesi olan MHP, prestij kaybetmekten duyduğu korkuyla demokratikleşme masalının karşısına buradan dikiliyor işte! Sayfa 6
Yunanistan halkı sel olup alanlara aktı
Belediye-İş Sendikası ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyeleri arasında devam eden toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşmazlık zaptı tutuldu. İlçe belediyelerle birlikte yaklaşık 35 bin işçiyi kap-
Sınıfsal Yaklaşım
sayan görüşmelerde sendikanın ileri sürdüğü talepler, özellikle Büyükşehir Belediyesi tarafından kabul görmüyor. Sendika özellikle TİS’in kapsamı ile ilgili maddelerde değişiklik yapılması konusunda ısrarcı.
TEKEL direnişinin ortaya
çıkardığı tablo ve yarattığı atmosfer üzerinden önceki sözleşme sürecinin bir adım ilerisinde bir TİS’e imza atmayı hedefleyen sendika, özellikle de aynı işkolunda çalışan tüm işçilerin sözleşme kapsamına alınmasını istiyor. Sayfa 4
Emekçinin Gündemi Hak verilmez alınır, zafer sokakta kazanılır!
1 Mayıs’ı taşımak Sayfa 3
Sayfa 4
Yüz binlerce insan… İşçi, esnaf, öğrenci, işsiz, kadın, erkek, çocuk, yaşlı… 5 Mayıs günü Atina, 2001 yılından bu yana gördüğü en kitlesel eyleme tanık oldu. Kimi kaynaklarda 200 bin kişiden bahsedilmekte. Tüm sendika kortejlerinde canlılık ve dinamizm hakimdi. Devlet daireleri, hastaneler, limanlar, basın kuruluşları, belediye çalışanları, özel sektör emekçileri ve esnaf işbaşı yapmayarak alanlara akın etti. Sayfa 13
Pusula Haklılığına inanmak zorluklarla savaşmanın ön koşuludur! Sayfa 11
Evrensel Bakış ABD’nin Ortadoğu dikeni: İran Sayfa 13