Kazalar değil, sahtekârlık sizin t a b i a t ı n ı z i c a b ı d ı r ! 2010 yılının ilk 7 ayına baktığımızda maden işçileri açısından karamsar bir tablonun olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Bu 7 ay içerisinde 77 maden işçisi iş cinayetlerine kurban gitti. Sebebi ise iş güvenliği önlemlerinin alınmamış olması. Ama suçlu iş cinayetlerinde yaşamını yitiren işçiler ilan edildi. Ülkemizdeki maden kazalarının tarihine baktığımızda da çok farklı bir durum çıkmıyor karşımıza. Türkiye’de 1941 yılından bu yana maden kazalarında toplam 3 bin 712 işçi hayatını kaybetti, 373 bin 484 işçi de yaralandı.
Egemenlerin ve sözcülerinin bu iş cinayetlerine bakışı tam bir ibret tablosu. Enerji Bakanı Taner Yıldız, işçileri suçlayarak, madende sigara içtikleri için bunların başlarına geldiğini söylerken, T. Erdoğan ise bu bölgenin bu tür olaylara alışık olduğunu, bu mesleğin kaderinde ölüm olduğunu söylüyor ve ekliyor; “Mesleğe giren kardeşlerim bu tür şeylerin olacağını bilerek giriyor!” eski Enerji Bakanı Hilmi Güler de farklı değil, o da “Kazalar madenciliğin tabiatı icabıdır!” Başbakan ve bakanlarda sahtekarlığın sınırı yok! 4 Sayfa 9
İşçi-köylü Demokratik Halk İktidarı İçin
Sayı: 70
* 23 Temmuz-5 Ağustos 2010
* Fiyatı: 1.50 TL
* ISSN: 1307-878X
650 bin kişi gözaltına alındı ve
BASKI VE SALDIRILARA BARİKAT,
90 güne varan gözaltı sürelerinde ağır işkence gördü. 1 milyon 683 bin kişi fişlendi. 7 bin kişi için idam cezası istendi. 517 kişiye idam cezası verildi. 124 kişinin idam cezası Askeri Yargıtay tarafından onaylandı. Haklarında idam cezası verilenlerden 50’si asılarak idam edildi. 30 bin kişi “sakıncalı” olduğu için işten atıldı. 30 bin kişi “mülteci” olarak yurtdışına gitti. 366 kişi “kuşkulu bir şekilde” öldü. Hapishanelerde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi.
Tesadüfî olmayan biçimde 12 Eylül yıldönümüne denk getirilen Anayasa’da değişiklik paketini içeren referandum, bu “rastlantı” nedeniyle adeta şaka gibidir. Üstelik bu “şaka” hali hem evet hem de hayırcılar cephesini içine alacak bir kapsam taşımaktadır. Öyle ya, ortada ne 82 Anayasasına yönelik ciddi manada bir değişim vardır ne de bu vesileyle ona karşı olma durumu. Bu koşullarda, salt biçimsel düzeyde ve kaba haliyle dahi bu “tartışmaya” taraf olmanın pratik bir değeri bulunmamaktadır. Ama tam da bu aldatmacanın bir parçası olmamak adına “oyunu” boykot etmenin gereği, sınıf mücadelesinin akışı bakımından belirgin ağırlıkta önem kazanmıştır…
12 EYLÜL’LE 30 YIL
Sınıfsal Yaklaşım Baskı ve saldırılara barikat, referandum tezgâhına boykot! Sayfa 3
Emekçinin Gündemi Zincirlerini parçalamak için örgütlü mücadeleye Sayfa 8
Göğün Yarısı Vitrin değil, özne olmak istiyoruz!
REFERANDUM TEZGÂHINA BOYKOT!
Kemal Kılıçdaroğlu; dost mu düşman mı? Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhuriyet Halk Partisi’nin başkanlık koltuğuna sansasyonel bir kaset skandalı eşliğinde oturmasının ardından epeyce zaman geçti. Halkçı, sosyal-demokrat olma iddiası ve CHP’yi gerçekten sol bir parti yapma gibi büyük bir hedefle koltuğuna yerleşen Kılıçdaroğlu, önemli bir medya desteğini de arkasına almıştı. Medyanın bu yakın markajı devam ederken Kılıçdaroğlu da icraatları ile gazetecilere iş çıkarmakta oldukça hünerli. Onunla birlikte CHP tabanına ve daha genel olarak geniş bir kesime ciddi bir değişim havası pompalandı. Kılıçda-
roğlu ile artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, İsmet İnönü’den sonra kısa aralıklar hariç hükümet olamayan CHP düze çıkacak, hatta iktidar olacaktı!? Genel başkan seçildiği CHP Kurultayına girdiği sırada atılan “Faşizme karşı omuz omuza” sloganları kitlenin ruh halini ve bir nebze de olsa algısını gösteriyordu. Peki, geçen süre içinde Kılıçdaroğlu gerçekten ilerici, halkçı ve hatta devrimci bir hat çizdi mi? Dersimli bir Alevi-Kürt olan Kılıçdaroğlu ülkemizin en temel dinamiklerinden olan Kürt ulusal sorunu konusunda ne kadar halkçı, ilerici ve demokrat olabildi? 4 Sayfa 7
Bu ağırlığı her şeyden önce sınıf mücadelesine yön veren ana dinamiklerdeki durum çerçevesinde sorgulamak gerek. Nitekim çok alakasız gibi gösterilmeye çalışılsa da referandum ile gerek Kürt sorunu gerekse de işçi ve emekçi hakları ile sistemi temelli sorgulama kapasitesine sahip “hareketli”, dirençli unsurlar arasında kopmaz bağlar vardır ve bu gerçeklik tartışmaların orta yerine gelip oturmuştur. Buna 82 Anayasasını temel unsurları ve felsefesi bakımından incelemeye tabi tutan herkesin bir biçimde vakıf olacağı görülebilmektedir. “Niyet” olgusunu silen 4 Sayfa 3 de budur.
“Ya insanca bir yaşam ya da görkemli bir direniş Edirnekapı’dan İBB önüne bir yürüyüş gerçekleştirdi. Sendikanın 2 Nolu Şube Başkanı Hasan Gülüm, meselenin esasının sadece zam değil, on bin örgütsüz işçiyi TİS sürecine katmak olduğunu söyledi.
Sayfa 2 Beşir Atalay: “2010 yılının ilk altı ayı içinde hiçbir biçimde hak ihlali yaşanmamıştır.”
Pusula Güven, söz ve eylemin uyumunda yaratılır! Sayfa 12
Evrensel Bakış Enternasyonal alandaki bazı sorunlar ve görevler Sayfa 11
İşçi-köylü’den Ovacık şehitlerinin açtığı yoldan; Daha ileriye ve daha hızlı… 4 Sayfa 15
C
M
Y
K
BİRİ BİZE YALAN SÖYLÜYOR! Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın hak ihlalleri raporuna göre 1 Ocak-30 Haziran ile sınırlı 6 aylık süreçte 2 faili meçhul cinayet işlendiği; kolluk güçlerinin “dur” ihtarı, rastgele ateş açma, yargısız infaz olaylarında 15 kişiyi öldürdüğü; 3’ü gözaltında 22’si hapishanelerde olmak üzere 25 kişinin de alı-
konma yerlerinde şüpheli intihar ve ölüm, çıkan kavga sonucu ya da tedavinin engellenmesi sebebiyle öldürüldüğü açıklandı. Gerçeklik ortaya konan sayılarla yeterince gün yüzüne çıkmışken devletin İçişleri Bakanı Beşir Atalay, içten bakmak yerine tepeden göz atmayı tercih etmiş olacak ki, bahsi geçen sayıları bir kenara atıp masal anlatmaya koyuluyor: “2010 yılının ilk altı ayı içinde hiçbir biçimde hak ihlali yaşanmamıştır.” 4 Sayfa 6
AKP’den CHP’ye “Kentsel dönüşüm” “Kentsel dönüşüm” adı altındaki rant planının hedeflerinden biri olan Gülsuyu-Gülensu Mahallelerinde halk toplantıları yapılarak gelinen süreç hakkında bilgilendirme ve değerlendirme yapılıyor. Bu toplantılardan biri 29 Haziran günü yapıldı ve 13 Temmuz günü binlerce insan Maltepe Belediyesi’nin önünde toplanarak eylem yaptı. 4 Sayfa 14
30 bin belediye işçisini kapsayan Belediye-İş Sendikası ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi arasındaki Toplu İş Sözleşmesi görüşmeleri, Belediye’nin uzlaşmaz tutumu nedeniyle tıkandı. Bu tıkanma sonucu Belediye-İş Sendikası şubeleri 13 Temmuz günü
UPS’de direniş sürüyor! TÜMTİS’in Amerikan kargo şirketi UPS’de başlattığı örgütlenme çalışmaları sonucunda yaşanan işten atmalara polis ve patron destekli saldırılar sürüyor. Direnişin 70. gününde görüştüğümüz işçiler direnişin kendilerine paylaşım ve hakları için direnmeyi öğrettiğinin altını çiziyorlar. 4 Sayfa 8
Eyleme Devrimci Demokratik Sendikal Birlik de “Taşeronlaştırmaya, örgütsüzleştirmeye ve esnek çalışmaya karşı birlikte kazanmak için örgütlenelim” yazılı pankartla katıldı. 4 Sayfa 8
Bir toplumu “aşağılamanın” yolu... Bir Kürt kadını olmak, bir “terörist”in yakını olmak, ya da en kötüsü bir kadın “terörist” olmak! Hepsi cinsel işkence için bir sebep! Bu cinsel saldırılar Kürt halkını aşağılamanın bir yöntemi olarak kullanılıyor. Ancak tek amaç Kürt halkını aşağılamak değildir. 4 Sayfa 2