'HYULPVL] LĂźoLVL] 'HYULPGHQ 6RQUD Peki bu devrimi kim yaptÄą? Âť 14
.DGĂ—QD NDONDQ HOOHUL NĂ—UPDGĂ—NoD Âť 10
\DĂDVĂœQ sosyalist
6D\Ăœ +D]LUDQ 7/
SÜzßmßz açĹk olsun
Bizden size oy yok
LĂĂ L GHmokrasisi 3DUDVĂ—] ILOWUHVL] VDQVÂ UVÂ ] LQWHUQHW
Youtube, blogspot.com'a eriĹ&#x;ilememesi, domain adlarÄąnÄąn yasaklanmasÄą ve toplamda 60 bini bulan siteye eriĹ&#x;imin engellenmesiyle zaten pek aĹ&#x;ina olduÄ&#x;umuz internet sansĂźrĂź, 22 AÄ&#x;ustos'ta kaynaÄ&#x;Äąndan blokajla gerçekleĹ&#x;tirilerek zirve yapacak. Ä°nternet zaten her Ăźlkede ve dĂźnya ĂślçeÄ&#x;inde -farklÄą dĂźzey ve biçimlerde, fakat Ăśzde aynÄą olantekelci kontrol ve denetim altÄąnda bulunuyor. Âť 7
%LU GLUHQLĂźoL SRUWUHVL %DWĂ—J O 7XQo AmaçlarÄą ve vaatleri bizi daha azgÄąn biçimde, daha fazla sĂśmĂźrmek olan, ĂźstĂźne bir de bu sĂźrgit sĂśmĂźrĂźyĂź anayasallaĹ&#x;tÄąrmak isteyen, bizim oy ve onayÄąmÄązÄą isteyen AKP’si, MHP’si, CHP’sine, ezcĂźmle dĂźzen partisine oy yok. SÄąnÄąf çeliĹ&#x;kisini karartan, ĂźstĂźnĂź Ăśrten, her ulustan iĹ&#x;çilerin çĹkarlarÄąnÄą net bir biçimde temsil etmeyen, burjuva meclis ve anayasacÄąlÄąÄ&#x;a yelken açmÄąĹ&#x; baÄ&#x;ÄąmsÄąz adaylara da oyumuz yok.
6LSDULĂź \RN GHVWHN YDU Burger King çaÄ&#x;rÄą Merkezi’nde çalÄąĹ&#x;Äąrken sendikal faaliyet yĂźrĂźttĂźkleri için Tez-Koop-Ä°Ĺ&#x; Ăźyesi 4 iĹ&#x;çinin iĹ&#x;ten atÄąldÄą. Ekonomik krizde bile ciro rekorlarÄą kÄąran Burger King’te çalÄąĹ&#x;anlarÄąn yaĹ&#x;adÄąklarÄą OrtaçaÄ&#x;’da kĂślelerinin yaĹ&#x;adÄąklarÄąndan farksÄąz. Ä°Ĺ&#x;e 5 dakika geç gelenler tek ayak ĂźstĂźnde bekletiliyor, ayaÄ&#x;a kalkmak ve tuvalete gitmek yasak. Ă–rgĂźtlenen iĹ&#x;çiler ise iĹ&#x;ten atÄąlÄąyor. Ancak onlar kararlÄą: “Tek baĹ&#x;Äąna bir hiç, ĂśrgĂźtlĂźyken bir gßç olacaÄ&#x;Äąz!â€? diyorlar. ÇalÄąĹ&#x;ma koĹ&#x;ullarÄąnÄąn dĂźzeltilmesi ve sendika çalÄąĹ&#x;malarÄą baĹ&#x;lattÄąklarÄą için iĹ&#x;ten atÄąlan Burger King‘e hizmet veren çaÄ&#x;rÄą merkezi iĹ&#x;çilerine destek kampanyasÄą baĹ&#x;latÄąldÄą. FirmanÄąn sipariĹ&#x; hattÄą olan 444 54 64â€˜Ăź arayanlar 1'i tuĹ&#x;luyor “SendikalÄą olma mĂźcadelenizi destekliyoruz, sipariĹ&#x; yok, destek varâ€? diyerek telefonu kapatÄąyor Âť 5
CHP' li bir belediyede çalÄąĹ&#x;Äąrken gĂźvenceli ve sendikalÄą çalÄąĹ&#x;mak istediÄ&#x;i için iĹ&#x;ten çĹkarÄąlan BatÄągĂźl, direniĹ&#x;teki birçok iĹ&#x;çi gibi iĹ&#x;çi sÄąnÄąfÄąnÄąn dostunun kim; dĂźĹ&#x;manÄąnÄąn kim olduÄ&#x;unu kendi Âť4 grev deneyiminden çĹkardÄą.
2
NƦN RJHQNXN
Ostim'de bir atölyede işçilerin seçim sohbeti
' Q &+3 EXJ Q $.3 \DU×Q ELU EDüNDV׫ Geçenlerde arkadaşlarla çalıştığımız işyerinde oturuyoruz. Arkadaşlardan biri seçimleri sordu. "Ne yapacaksınız, kime oy vereceksiniz? Bence AKP yine götürür" dedi. Bir diğeri "CHP de fena değil, söylemleri güzel" dedi. Bir başkası "Ne olacak hepsi aynı" dedi. Bugün AKP var dün başkaları vardı. Bizim yaşamımızda bir değişiklik yok, hep aynıyız. Birşey kazandığımız yok hep aynıyız. Üç kuruş para alıyoruz, o da yolda eve gidene kadar bitiyor. Zaten yıllardır çalışıyorum evden işe işten eve robot gibiyim, iş dışında sınırlı arkadaşım var. AKP diyorlar iyiymiş, üst üste iki defa iktidara geldi. Verdiği asgari ücrete bak 630 TL. Kime yeter bu? Ev kirası, elektrik, doğalgaz faturası, otobüs ücretleri de maşallah tavan yapmış. Sonra evin ihtiyaçları da var. Bu ücret kime yeter bilmiyor mu bunlar, görmüyorlar mı, devletin yapısı bu işte. Adamları biz seçiyoruz belki bir şeyler değişir diyoruz. Ama yok! Bunlar bizden yana bir şey yapmıyorlar. AKP din üzerinden propaganda yapıyor, bir taraftan da Irak savaşında Amerika'ya İncirlik hava üssünü açıyor, Irak'a asker gönderiyor. Sonra Filistin halkının yanındayız diyor, İsrail ile bir sürü anlaşma yapıyor. Geçenlerde öğrendim; İsrail pilotları burada Konya'da eğitim görüyorlarmış. Bir sürü de silah anlaşmaları varmış. Yani hikaye, Tayyip'in söylemleri hiç inandırıcı değil. Ben bunlardan şunu anladım: Bunlar paraya bakıyorlar her şey para olmuş. O yüzden Amerika ile iyi geçiniyorlar, ortak iş yapmaya çalışıyorlar, işin içinde para varsa nerede ne yapacağı önemli değil. AKP zenginleri destekliyor, onları temsil ediyor, onlara bütçe ayırıyor yani işçi onun için çok da önemli değil. CHP'ye gelince o da çok farklı değil emekten yana söylemleri de var lakin onlar da İzmir'de işçilerin parasını vermiyorlarmış, işçiler de eylem yapmış. Orada da polis saldırmış. Yani onların elinde olan belediyelerde de her şey aynı, bunlar zaten patronlar takımı, işçi de değil ki, paraları da çok imkanları da var istediklerini de yapıyorlar. Mağdur olan senin benim gibi çalışan işçiler. Onların çocukları özel okullarda eğitim görüyor, yurtdışında okuyolar, her şeyleri de var. Bu partiler ceplerini
doldurmaya bakıyor, bizi bilerek bu ağır monoton yaşam koşullarına mahkum ediyorlar. CHP geldiğinde belki göstermelik bir şeyler yapar. Mesela asgari ücreti biraz artırır, ama bir taraftan da yine herşeye zam gelir. Vergiden, elektrikten, doğalgazdan, ulaşımdan, sebze fiyatlarından daha
birçok şeyden her türlü alacağını alır. Yapacağı göstermelikten öteye gitmez. 12 Haziran seçimleri geldi. Bunlar şimdi her yerde vaatlerde bulunuyorlar. Biz seçimden sonrasını da biliyoruz. O yüzden patronları destekleyen kendi de patron olan
partilere oy vermek bana çok anlamlı gelmiyor. Keza maaşlarımız da hem açlık sınırının hem de yoksulluk sınırının altında. Bu patronlara ancak işçilerin birlikteliği cevap verebilir. Hele ki bir de yönetimde olursak, kendi koşullarımızı da iyi bildigimiz için hayatımızı daha rahat bir hala getiririz.
%LUOLN 0DNLQD·GD ELUOLN ROGXN ND]DQG×N 4 yıl önce Birlik Makina’da yaklaşık bir yıl çalıştım. Bu sene 10'a yakın işçi kardeşimizi kaybettiğimiz göçüğün yaşandığı Elbistan Afşin bölgesinde kömür çıkaran bir işletmeye taşıma bantı yapıyorduk. Bu süre içerisinde 6 ay düzenli maaş aldım ve geri kalan süreçde maaşlarımız aksamaya başladı. Sürekli de fazla mesaiye kalıyorduk. Aksamanın sebebi de patronun kiracı olduğu 5 atölyeyi satın alması oldu. Bu da bizim maaşların gecikmesine neden oldu. Bu süreç içerisinde 5 arkadaşla beraber olup diğer işçilerle toplantı yapıp bu sorunu konuşmaya karar verdik. Bir öğle yemeğinde 2 aydır maaşımızı ve biriken mesailerimizi alamadığımıza dair bir konuşma yaptık ama işçi arkadaşlardan beklediğimiz desteği alamadık. 5 arkadaş bu konuyu kendi aramızda konuşup müdürün yanına çıktık ve konuştuk. Müdür de bize en kısa zamanda maaşlarımızın yatacağını söyledi ama biz bu konuşmasından tatmin olmadık. 5 arkadaş bu sefer işçilerle tek tek konuşmaya karar verdik. Kim hangi işçi ile daha samimi ise onunla konuşacaktı. Böylece 5 arkadaş 50 işçi arkadaşı aramızda paylaştık. Akşam iş çıkışlarında, öğle aralarında ve çay
molalarında işçi arkadaşlarla konuştuk. Patronun bir yandan para yok dediğini ama kiracısı olduğu 5 atölyeyi aldığını, sevkiyat bittikten sonra ücretlerimizi alacağımızın garantisinin olmadığını, mesaiye kalmayarak sevkiyatta aksama yaratırsak patronu sıkıştıracağımızı, bu süreçte patronun bizi işten çıkarmayı göze alamayacağını anlattık ve işçi arkadaşlarımızı ikna ettik. Toplam elli işçiden kırkımız mesaiye kalmayacağımıza dair sözbirliğine vardık. Geriye kalan 10 işçi arkadaşımız ise Elbistan'dan çalışmaya gelen ve atölyede kalan arkadaşlarımızdı. Ve 2 hafta boyunca mesaiye kalmadık, gün içerisinde de yavaş çalışıyorduk. Bu süreç içerisinde
sevkiyatlarda aksamalar oldu ve müdür bizle tek tek konuşup tehdit amaçlı işten çıkartacağını söyleyerek işçilerin çalışmasını istedi ama bizlerde ödemeler yapılana kadar mesaiye kalmayacağımızı söyledik. Mesaiye kalmayınca gelen tırlar boş gidiyordu. 2 hafta sonra maaşlarımızla birlikte mesailerimizi de aldık ve düzenli bir şekilde hem çalıştık hem de mesaiye kalmaya başladık. Bundan sonraki maaşlarımızda herhangi bir aksama olmadı. Ben o süreçte şunu öğrendim: Biz işçiler kendi çıkarlarımız için bir araya geldiğimizde ve birbirimize güvendiğimizde kazanırız. Ostim'den makine imalat işçisi
İşçi Meclisi - Yerel Süreli Siyasi Dergi - Sayı:10- Fiyat: 1 TL Pina Basım Yayım San. ve Tic. Ltd. Şti. adına sahibi Hüseyin Kezik Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Ali Filizler Adres: Bereketzade Mah. Büyükhendek Cad. Portakal Sok. No: 2/11 Beyoğlu/İstanbul Tel: 0 212 251 20 89 Baskı: Özdemir Matbaası Adres: Davutpaşa Cad. Güven Sanayii Sitesi C Blok No:242 Topkapı/İstanbul Tel: 0212 577 54 92
3
NƦN RJHQNXN
6L]H YHUHFHN JÖQDKÜPÜ] ELOH \RN AKP Kanal-İstanbul'u yapacakmış. Oysa hiçbir bakan-başbakan inşaatında çalışmaz onun.
Yine de CHP "kötünün iyisi" mi dediniz? Eğer yerseniz…
AKP İstanbul'a, Ankara'ya, İzmir'e yeni kentler kuracakmış. Oysa koca binaları, gökdelenleri yapan işçilerdir kan ter içinde. AKP Konya-Sivas-Ankara-İstanbul'u hızlı trenle birbirine bağlarmış. Oysa demiryolcular çalışır raylarda, patronlar-politikacılar değil. AKP dünyanın en büyük on limanından birini inşa edecekmiş. Oysa yapan, ayakta tutan, yüzdüren gemileri liman işçileridir. AKP sağlık turizminde Avrupa'dan Orta Asya'ya bölge merkezi yapacakmış Türkiye'yi. Oysa sağlık işçileri olmazsa dönmez o döner sermayeler, işlemez hastaneler, büyüyemez sermaye. AKP'nin vaatleri, işçinin emeğiyle yapılacak olanın, işçilere AKP tarafından yapılıyormuş gibi sunulmasından ibaret. Burjuva cumhuriyetin 2023 yılı hedefleri, yüzyıl boyunca işçinin üzerinde semiren sermayenin, bir yüzyıl daha işçiyi yönetmesine razı gelmemiz için. Eğer yerseniz… Çelebi söyledi, CHP asgari ücreti yoksulluk sınırına çekecekmiş. Tanrıkulu söyledi, CHP AB sermayesinin yerel özerklik şartına uyacakmış. Tekin söyledi, sağcılara da CHP'nin kapısı açık olacakmış. Akkiraz söyledi, Aleviler de mecliste olacakmış. Kılıçdaroğlu söyledi, artık yeni CHP varmış. CHP vaatleriyle, burjuva demokrasisine uyum sağlamanın sözünü veriyor. Burjuva demokrasisinde parası olan özgür, parası olan mecliste, parası olan özerk, parası olan güçlü… Kadının da, Kürdün de, Alevinin de, milletin de içinde patronu var, işçisi var. İki sınıf var. Burjuva demokrasisinde işçinin yaşamı hakkında karar alma hakkı yok. Burjuva demokrasisinde işçinin tek özgürlüğü Türk- Kürt olsun, Alevi olsun, kadın olsun, genç olsun patron tarafından sömürülmesinin özgürlüğü. Bu yüzden CHP listelerinde patronlar da aday. İnşaatçılar, ulaştırmacılar, ihracatçılar, turizmciler, ez cümle sermayedarlar yeni CHP'deler. Çelebi bile itiraf etti, CHP işçinin partisi değil. Demokrasi getirecekmiş, doğru: Burjuva demokrasisi! İşçi demokrasisi değil, onu bize kimse getirmez, biz kendi ellerimizle yaparız.
MHP barajı geçmezse efendim, BDP meclisteyken onların mecliste olmaması olmazmış. Sorunun iki ucu da mecliste hakkaniyetle yer almalıymış. Kürt sorunuyla ilgili MHP'nin basıncıyla burjuva demokratik hakların ucu törpülenecek ya. Liberallerin amacı bu, herkes mecliste olsun ki, herkesin onayı olsun, dengeli olsun. MHP mecliste olmazsa biter, AKP de bunun farkında. Bu yüzden tek başına burjuva anayasayı yazma hakkı için AKP polisiyle, kaset operasyonlarıyla, alanlarda söylemini sağa çeke çeke bastırıyor. Bu vesileyle bunların her taraflarından burjuva politikacıların karakteri, karakter özellikleri saçılarak dökülüyor. Erdoğan'ın dediği gibi "benim MHP'li kardeşim"… Yersen… Anadilde eğitim ve iki dilli yaşam sınıf bilinçli işçinin talebidir. Bu tarihsel haksızlığın giderilmesini savunmak da bizim işimiz. Ancak "siyasal ve ekonomik demokrasi temelinde sanayileşme" işte bu işçinin kendi eliyle ilmeği boğazına geçirmesidir. "Bölgesel Kalkınma Merkezleri" kurulacakmış. BDP'nin blok adayları bunu savunuyor. Programı bu. (Burjuva) demokratik kalkınma, küresel olana eklemlenen özerk (kapitalist) sanayi… Bilinçli işçinin deneyimiyle öğrendiği bir gerçek vardır: Birileri sana "kalkınma" ve "sanayileşme" dedi mi, orada durup bir düşüneceksin. Cumhuriyet kurulduğundan bu yana, CHP-DP-MSP-ANAP-DYPSHP-DSP-MHP kim geldiyse "kalkınma" ve "sanayileşme" dedi. Kalkınan işçi olmadı. Sanayileşme dediğin, işçinin emeği üzerinden, emek sömürüsü üzerinden yükseldi.
AKP'nin vaatleri, işçinin emeğiyle yapılacak olanın, işçilere AKP tarafından yapılıyormuş gibi sunulmasından ibaret.
Amaçları ve vaatleri bizi daha azgın biçimde, daha fazla sömürmek olan, üstüne bir de bu sürgit sömürüyü anayasallaştırmak isteyen, bizim oy ve onayımızı isteyen AKP'si, MHP'si, CHP'sine, ezcümle düzen partisine oy yok. En son 16. büyük ekonomi olduk dediler, oysa işçinin çalışma koşullarında işçi dibe itile itile, böyle ve bu sayede birikti bu milyar dolarlık zenginlikler. Levent'te kuleler böyle yükseldi, çevre ülkelere Türkiye sermayesi böyle açıldı, sermayenin küresel birikimi, işçinin küresel sefaleti oldu. Şimdi BDP de Kürdistan'da "sanayileşme", "kalkınma" diyor. Yoksa ezilen ulusun ezen ulusla barışı ve ulusal birliği Kürt işçisini sermayeyle barıştırma temelinde mi olacak? Aşılacak anayasa virajıyla birlikte durum fena halde böyle gözüküyor. Kürt burjuvaları da artık Kürt işçisini sömürme hakkından pay istiyor. Peki, Kürt işçileri, ezilen Kürt kent ve kır yoksulları ne istiyor? Biz ne istiyoruz? Bunu soran, bunu söyleyen var mı?
Bizim size verecek günahımız bile yok. Bir tek oyumuz da yok. Artık bu vaatleri yemek de fena halde gaz yapıyor. Artık bu yalan dünyasına işçinin karnı tok. Daha kaç seçim sürdüreceksiniz iktidarınızı? Anlaşılan biz sesimizi çıkarmadıkça sizde "durmak yok yola devam". Öyleyse sözümüz açık olsun: Bizden size oy yok. İşçi sınıfının çıkarlarını açık ve net biçimde temsil etmeyen hiç bir partiye, hiç bir oluşuma İşçi Meclisi'nden oy da yok, onay da yok.
Hangi parti seçimleri kazanacak? Kim kazanırsa kazansın kesin olan şu: Kazanan işçi sınıfı olmayacak. Kazanan burjuvaların demokrasisi olacak. Beyler, bayanlar, her ulustan sermayedarlar, şimdiye dek hep siz yediniz, yedikçe semirdiniz, bize de aç karnına yalanlarınızı yedirdiniz.
Amaçları ve vaatleri bizi daha azgın biçimde, daha fazla sömürmek olan, üstüne bir de bu sürgit sömürüyü anayasallaştırmak isteyen, bizim oy ve onayımızı isteyen AKP'si, MHP'si, CHP'sine, ezcümle düzen partisine oy yok. Sınıf çelişkisini karartan, üstünü örten, her ulustan işçilerin çıkarlarını net bir biçimde temsil etmeyen, burjuva meclis ve anayasacılığa yelken açmış bağımsız adaylara da oyumuz yok. Ya her ulustan biz işçiler dünyamızı bu kapitalist sömürü sisteminden kurtarırız, bunun için mücadelede birleşir ve kendi sınıf yolumuzu yürürüz… Ya da bu kapitalist sömürü ve teslim alma düzeni -değişiklikleriyle- esasta sürer gider… Bunun bilincinde olanların, yeni ve özgür bir dünya için kapitalizme karşı mücadele edenlerin sözü budur.
4
NƦN RJHQNXN
%LU GLUHQLíÁL SRUWUHVL %DWÜJÖO 7XQÁ Yaklaşık üç aydır işine dönme mücadalesi veren Buca Belediyesi işçisi Batıgül Tunç direnişini 2 günlüğüne Ankara'ya taşıdı.
Batıgül Tunç Buca Belediyesi önünde yaklaşık üç aydır direnişte
Ankara'da CHP Genel Merkezi önüne gelen Batıgül Tunç burada yaptığı basın açıklamasında şunları söyledi: "Buca Belediyesi önünde 7 arkadaşımla başladığım direniş, 4 arkadaşımın sendikalı işe alınması ile sonuçlandı. Ben ve diğer 2 arkadaşıma ise taşeron tekrar dayatıldı. Daha sonra diğer 2 arkadaşım da işe alındı. İşe alınan 1 arkadaşım daha sonra işten çıkarıldı. 73 gündür Buca Belediyesi önünde direniyorum. Bu süre zarfı içerisinde onlarca kez saldırıya uğradım, yerlerde sürüklendim. Çocuklarımın gözü önünde polisin ve zabıtaların saldırısına uğradım. Ben işime geri dönmek için mücadele ediyorum. Sonunda ölüm de olsa bu mücadelemden vazgeçmeyeceğim. Kemal Kılıçdaroğlu İzmir'e geldiğinde konuşmak için yanına gitmek istedim. Korumaları beni tartaklayarak yerlerde sürüklediler. Seçim arabasında CHP'li kadınlar bana gülüyordu. İşte sosyal demokrasi söylemleri ile kadın hakları
diyen, taşeronluğu kaldıracağını söyleyen CHP'nin işçi sınıfına ve kadınlara olan yaklaşımı ortada. Bu direniş sadece benim direnişim değil. Bu direniş işçi sınıfının ve tüm kadınların direnişidir." Batıgül Tunç yaptığı konuşmada direnişini görmezden gelen sendika bürokratlarını da eleştirdi. Tunç "Buradan sendikalara sesleniyorum. Hangi sınıfı temsil ediyorsunuz, kimin çıkarlarına hizmet ediyorsunuz. Söyleyin de bilelim" dedi. CHP' li bir belediyede çalışırken
güvenceli ve sendikalı çalışmak istediği için işten çıkarılan Batıgül, direnişteki birçok işçi gibi işçi sınıfının dostunun kim; düşmanının kim olduğunu kendi grev deneyiminden çıkardı. Batıgül'ün oturma eylemi yaptığı yerin tam karşısındaki CHP seçim bilbordundaki "Herkese güvenceli iş" vaadi, CHP'nin "oyunuzu alırım oyunuma bakarım" demesi gibiydi. İşçi sınıfının bugün içine girmiş olduğu girdabın bir versiyonu olarak Batıgül'ün direnişini ve deneyimini geniş kitlelerle buluşturmak bizi bu sarmalın dışına çıkarmada önemli bir rol oynuyor.
.RQDN LüoLOHULQLQ GLUHQLüL V U \RU Konak Belediyesi taşeron işçileri yaklaşık 100 gündür Konak Belediyesi önünde direnişlerine devam ediyor. İşçi Meclisi okurları olarak Konak Belediyesi işçilerini ziyaret ettik. Direniş alanına gittiğimizde gördük ki polis daha önce olduğu gibi alana yine saldırmış ve direnişçi işçilerin tüm eşyalarına el koymuştu. Burjuvazi her zaman olduğu gibi boş durmuyor ve direnen işçilerin onurlu direnişini kırmak için var gücü ile çalışıyor. Bu saldırılar her eylemlilikten sonra tekrarlanıyor. Konak Belediyesi taşeron işçilerine yapılan saldırıyla eş zamanlı olarak Buca Belediyesi taşeron işçisi Batıgül Tunç'a da direnişini devam ettirdiği CHP il binası önünde saldırı gerçekleşti. Tüm eşyaları zabıta tarafından zorla alınan Batıgül Tunç, saldırıya karşı koyduğu için yerlerde sürüklendi. Hem Konak hem de Buca Belediyesi taşeron işçilerini bu yolla yıpratmaya çalışan belediye, işçileri sürekli oyalamaya da devam ediyor. Açlık grevi yapan taşeron işçilerden Yüksel Eren şunları dile getirdi: "CHP belediyesinin, kitlelerin, kurumların sesimizi duymadığını düşünmüyorum. CHP belediyesi bizi sokağa döktü ama şimdi bizi görmezden gelmeye çalışıyor. Diğer kurumlarda buna sessiz kalarak CHP'ye ortak oluyorlar. Bu bizi gerçekten üzdü. Özellikle sendikaların bu durumda olması daha üzücü. Bizler kararlıyız, mücadelemizi kazanım elde edene kadar devam ettireceğiz. Biz canımızı ortaya koyduk, tüm kurumları ve kitleleri bu onurlu ve haklı mücadelemize duyarlı olmaya ve bize destek olmaya davet ediyorum."
%DW×J O 7XQo XQ H\OHPLQH SROLV VDOG×UG× CHP'li Buca Belediyesi'nin, güvenceli ve sendikalı çalışmak istediği için işten çıkardığı taşeron işçisi Batıgül Tunç, Ankara'da gözaltına alındı. Batıgül Tunç, CHP Genel Merkezi önünde bir basın açıklaması yapmış, ardından da yine aynı yerde oturma eylemine geçmişti. Oturma eyleminin ardından Yüksel Caddesi'ne gelerek burada da bir basın açıklaması yapıldı. "Taşeron Sistemi İstemiyoruz", "İşçiler Burada Söz Verenler Nerede", "Zafer Savaşan İşçilerle Gelecek", "Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz", "Yaşasın Kadın Dayanışması" sloganlarının atıldığı açıklamanın ardından Batıgül Tunç, destekçi kitle ile birlikte CHP İl Başkanlığı önüne yürümek istedi. Aralarında Devrimci Proletarya okurlarının da bulunduğu kitleye
polis metro istasyonu önünde barikat kurarak izin vermedi. Atatürk Bulvarı'na çıkan iki yolu da kapatan polis Batıgül Tunç'a "kitle ile birlikte metro alt geçidini kullanmasını" söyledi. Tunç bu durumu kabul etmeyerek, hep birlikte Atatürk Bulvarı'ndan yürümekte kararlı olduklarını ifade etti. Uzun süren tartışmaların ardından polis şefleri Batıgül'e, "yanında 5 kişi ile birlikte Atatürk Bulvarı'ndan geçebileceğini ama, destekçi kitlenin metro alt geçidini kullanarak karşıya geçmesine izin vereceklerini" söylediler. Tunç, destekçi kitle ile birlikte Atatürk Bulvarı'ndan yürümekte kararlı olduğunu tekrarlayarak, "Eğer bir işçi olarak beni korkutabileceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz'' diyerek polis barikatına yüklendi. Destekçilerin de barikata yüklenmesi ile birlikte polis, kitleye biber gazı ile müdahale etti.
Müdahaleye taşlarla karşılık veren kitle Yüksel Caddesi'ne barikat kurdu. Eylemci kitle uzun süre polisle çatıştı. Polis, Yüksel Caddesi'nin bütün çıkışlarını kapatarak caddeye gaz bombası ve biber gazı yağdırdı. Bir süre sonra tekrar saldıran polis aralarında bir Devrimci Proletarya okurunun da bulunduğu 15 kişiyi gözaltına alındı.
Çatışma sonrasında CHP İl binası önüne giden Batıgül Tunç burada polis tarafından gözaltına alındı. 12 Eylül'de tutuklanıp işkence sonucu ruh sağlığını bozulan ve eski bir avukat olan Yaşar Öztemel eyleme destek verdiği için tutuklandı. "Cezai ehliyeti yok, neden tutukladınız" diyen avukat hakimden "İçerde tedavi olsun diye…" yanıtını aldı.
5
0DV 'DI LíÁLOHULQGHQ NP OLN \ÖUÖ\Öí Sendikaya üye oldukları için işten atılan 120 Mas-Daf işçisi direnişlerinde bir etapı daha geride bıraktılar. İşten atılan 120 işçiyi temsilen Düzce'den yürüyüşe başlayan 20 işçi 10 Mayıs'ta Düzce'den yola çıkmıştı.9 günlük yürüyüşlerinin ardından İstanbul'a ulaşan işçiler 220 kilometrelik yol yürüyerek sendikalı olarak işe geri dönme taleplerini kamuoyuna duyurdu. Yürüyüş Ataşehir'deki Mas-Daf Merkez Ofisi önünde yapılan basın açıklaması ile noktalandı. Şirket önünde açıklamayı Birleşik Metal-İş Sendikası Başkanı Adnan Serdaroğlu yaptı. Serdaroğlu konuşmasında direnişteki Casper işçilerini özellikle anarak selamladı. Hükümeti ve medyayı eleştiren Serdaroğlu işçilerden medyada ses getirecek eylemler yapmalarını istedi.sedarğlu konuşmasında "Bize bedel ödetiyorlarsa, uçurumdan beraber düşeceğiz. Onlar da bedel ödeyecek. Biz kazanacağız." diye belirtti. Konuşma ık sık "İş ekmek yoksa barış da yok!", "Baskılar
NƦN RJHQNXN
%DOFDO× GD WDOHSOHU NDEXO HGLOGL Adana Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi çalışanlarının 8 gün süren grevi, Türk Tabipleri Birliği Başkanı Dr. Eriş Bilaloğlu'nun Adana'ya gelerek taraflarla görüşmesi sonucu sona erdi. Rektör Prof. Dr. Alper Akınoğlu, TTB Genel Başkanı Dr. Eriş Bilaloğlu ve grev temsilcileri ile görüştü. Bu görüşmeden sonra eylemcilerin arasına gelen Rektör Akınoğlu da tüm isteklerin kabul edildiğini belirterek, 1 Haziran'dan itibaren döner sermaye bütçesinde değişiklik yapacaklarını söyledi. Tüm çalışanların memnuniyetinin çok önemli olduğunu belirten Rektör Akınoğlu şöyle konuştu: "Biz bütçe içinde neler yapabileceğimizi değerlendirdik. Şu anda bütün çalışanlarımız, asistan doktorlarımız, hemşirelerimiz, sağlık personelimiz kesinlikle mevcut durumlarından geri gitmeyecek. Durumları iyileştirilecek. Bunu da 1 Haziran'dan itibaren uygulayacağız. TTB Genel Başkanı Eriş Bilaloğlu'na da teşekkür ediyorum."
bizi yıdıramaz!","Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz!"sloganları ile kesildi. Eylemde söz alan DİSK Yönetim Kurulu Üyesi Ali Cancı ise
12 Eylül yasalarını protesto etti ve patronların sırtlarını iktidara dayayarak cüretkar olduklarını ancak onlar ne kadar cüretkarsa işçi sınıfının da o kadar mücadele azmiyle dolu olduğunu ifade etti.
hQLYHUVLWHOHUGH V|] KDNN× VHUPD\HQLQ GHùLO |ùUHQFLOHULQGLU
Sağlık çalışanlarının taleplerinin kabul edilerek imza altına alınmasının ardından, 8 gündür grevde bulunan sağlık çalışanları 24 Mayıs Salı günü işbaşı yapacaklarını ve hastanede hasta kabulünün başlayacağı bildirdiler. Olumlu kararın ardından sağlık çalışanları büyük bir sevinç yaşayarak anlaşmayı halay çekerek kutladılar.
6LSDULü \RN GHVWHN YDU
"Uluslararası Yükseköğretim Kongresi: Yeni Yönelişler ve Sorunlar" kongresini protesto etmek isteyen üniversite öğrencilerine polis saldırdı. Üniversitelerde söz hakkı sermayenin değil öğrencilerindir! YÖK tarafından İstanbul Swissotel'de gerçekleştirilen "Uluslararası Yükseköğretim Kongresi"ni protesto için bir araya gelen üniverstite öğrencileri Beşiktaş'ta toplandılar. Sabah saatlerinde kendi kürsülerini kurarak nasıl bir üniversite, nasıl bir eğitim istediklerini anlatan öğrenciler Swissotel'de gerçekleştirilen kongrenin, eğitimi sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda planlamak için yapıldığını ve üniversitelerin özel üniversitelere dönüştürülmesinin yolunun açıldığını söylediler. DÖB, DGH, DÖG, Ekim Gençliği, Kaldıraç, ÖEP, Söz Dergisi, PDG, Tüm-İGD ve YDG tarafından örgütlenen bu etkinliğin ardından kongrenin yapıldığı otele doğru hareket edildi.
Kabataş'ta toplanan Genç-Sen üyeleri de "Lüks otellerde yapılan paralı kongrenizi kabul etmiyoruz Üniversitelerde söz hakkı sermayenin değil öğrencilerindir" pankartı arkasında Swissotel'e doğru yürüyüşe geçti. Yaşadıkları sorunları ve taleplerini içeren dosyalar taşıyarak yürüyen öğrenciler bu dosyaları vermek üzere kongrenin düzenlendiği otele yürüdüler. Eğitim-Sen İstanbul 6 Nolu Üniversiteler Şubesi üyesi eğitim emekçilerinin de katılması ile eylemler ortaklaştı. Yürüyüşün başlaması ile barikat kuran polis yürüyüşe izin vermeyeceğini
söyledi. Eylemcilerin yürüme kararlılığı sonucu saldıran polis gaz bombaları ile yürüyüşü engellemeye çalıştı. Fındıklı'ya kadar yayılan çatışmalarda 4 öğrenci gözaltına alınırken bir öğrenci de biber gazından etkilenmesi sonucu hastaneye kaldırıldı. Daha önce 28 Kasım 2010 tarihinde Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Dolmabahçe'de rektörler buluşmasını protesto eden öğrencilere de polis saldırmıştı. Polisin öğrencilere karşı kullandığı şiddet günlerce gündemde kalmıştı.
Çalışma koşullarının düzeltilmesi için başlattıkları sendikal faaliyet nedeniyle işten atılan, Burger King'e hizmet veren çağrı merkezi işçilerine destek kampanyası başlatıldı. Firmanın sipariş hattı olan 444 54 64‘ü arayanlar 1'i tuşluyor “Sendikalı olma mücadelenizi destekliyoruz, sipariş yok, destek var” diyerek telefonu kapatıyor. Kampanya sosyal paylaşım siteleri üzerinden yaygınlaştırılıyor. Burger King çağrı merkezi emekçileri tarafından yapılan destek çağrısı şöyle: “Emekçi sınıfın haklarını gasp eden güçlü sermayelere karşı güç birliğine davet ediyoruz. Sendika çalışmalarında öncülük yaparak mesai arkadaşlarını örgütleyip sendikaya üye yapan 4 emekçi kardeşlemiz işten atılmışlardır. İşten atılan emekçi kardeşlerimizin haklarını savunmaz, güç birliği olup sömürücülerin karşısında durmaz isek işten çıkarılmalar hızla devam edecektir. Bir kez daha sermaye kazanmasın, bir kez daha emekçi sınıfı kaybetmesin!”
6
NƦN RJHQNXN
%XUJHU .LQJ GH NLP ROGXðXQ ÐQHPVL]
%XUJHU .LQJ 6|P U EL]L oDù×U×\RU O yıl evden gelen para azalmıştı. Bu para üniversite giderlerime, barınma ve diğer giderlerime yetmiyordu. Hayat şartları beni bir iş bulup çalışmaya zorluyordu. Okuduğum bölüm zor bir bölümdü ancak okuluma devam edebilmem için bir iş bulmalıydım. Öyle de oldu. Bir iş bulmaya koyuldum. Baktığım işlerden Burger King bana olumlu yanıt verdi. Numaramı aldılar ve arayacaklarını söylediler. Bir müddet sonra da aradılar. İşe alınmıştım ancak sözleşmeyi okuyup imzalamam gerekiyordu. Burger King'in müdürü sözleşmeyi önüme koydu ve çabucak imzalamamı istedi. Söylediğine göre sözleşmenin bir an önce merkeze yetiştirilmesi gerekiyordu. Ben de müdürün bu ricasını dikkate aldım, hızlıca okumaya koyuldum, beş dakika sonra müdür geldi ve benim sözleşmeyi okuduğumu, bazı maddelerin altını çizdiğimi görünce biraz tedirgin olarak "Ne yapıyorsun sözleşmeyi merkeze yetiştirmemiz gerek, okumadan imzalamalısın. Burası Burger King, kurumsal bir yer, burada problem çıkmaz" diyerek beni uyardı. Ondaki bu "okumadan imzala" vurgusu bende bir şüphe uyandırmıştı ancak bu işe ihtiyacım vardı ve müdürün bu baskısı, işimi kaybetme korkusunu da beraberinde getirerek, beni sözleşmeyi okumadan imzalamaya sevk etmişti. İmzaladım. İmzaladım imzalamasına da sözleşme ofiste günlerce durdu. Üstelik aynı şeyleri benden sonrakilere de yaptılar. Anlayacağınız bu bir şirket stratejisiydi ve bu strateji ile hareket etmenin şirket lehine, işçi aleyhine durumları zamanla ortaya çıkacaktı.
Günde yedi buçuk saat çalışacağımız söylenmişti ancak vardiyaya yarım saat önce gelmemizi istiyorlardı. "Neden yarım saat önce? Bunu bilmiyordum" diye karşı çıktığımda bunun iş sözleşmesinde yazılı olduğunu söylediler. Maaşı saat bazından hesaplıyorlardı. Üstelik aldığımız para çok azdı. Ancak bu adamlar verdikleri bu az paraya rağmen işçiyi fazladan ve beleşten nasıl çalıştırabileceklerinin hesabını yapıyorlardı. Sonraki zamanlarda mesai bitimine az bir zaman kala kısa bir sürede bitmeyecek işler verip fazladan onbeş yirmi dakika çalıştırmaya başladılar. Öyle ya sözleşmede yazdığı üzere bir işçi elindeki işi tamamen bitirmeden bırakamazdı. İşte böylece bir günde minimum kırk dakika fazladan çalışıyorduk. Burger'in kuralları çok sıkıydı. Sizden tamamen itaat etmeniz, kuralları sıkı sıkıya uygulamanız ve çok çalışmanız öğütleniyordu. Zaten kurallara sıkı sıkıya uymak zorundaydınız yoksa okumanıza izin verilmeden imzaladığınız sözleşmeye dayanarak size tazminat ödetirlerdi. Hergün bir önceki günden daha hızlı olmalıydınız. Daha çok ve daha hızlı çalışabilmeniz için yer yer azarlıyorlar, yer yer gaz veriyorlardı. Sizin o gün ne hissettiğiniz, kim olduğunuz, orada neden bulunduğunuz önemli değildi. Önemli olan tek şey en hızlı ve en çok çalışmanızdı. Sizi adeta bir robot gibi yetiştiriyorlardı. Mesai saatlerinde kimseyle iş dışında konuşamıyordunuz. Mesai saati boyunca hiçbir yere oturamıyor ve yaslanamıyordunuz. Hergün tıraş olmak zorundaydınız.
Genelde gençleri ve öğrencileri, özellikle on yedi on sekiz yaşlarındakileri çalıştırıyorlardı. Çünkü bu hızlı tempoya ancak bu yaştaki insanlar katlanabilirdi. Ayrıca bu yaştaki gençleri, yükselme, müdür olma hayali ile gaza getirme ve ağır iş koşullarını, bu pekte akıllı olmayan, hayat tecrübesi almamış çocuklara yığmak daha kolaydı. Zamanla sağlık problemleri çekmeye başlamıştım. Çok çalışmak ve sürekli ayakta durmak bedenimi yormuştu. Geceleri tüm dükkan A'dan Z'ye temizleniyor, et makinası yıkanıyordu. Bu temizlik sabah dörde beşe ve hatta kimi zaman sabah altıya kadar sürüyordu. Üstelik dört beş saatlik fazla mesai saati ücreti ödenmeden. İşte bu gece vardiyalarında saatlerce yapılan yıkamalar elleri tahriş etmekten öte, parçalıyor, su geçiren ayakkabılar içindeki ayaklar pişik oluyordu. Ertesi günlerde bizler ayaklarımıza basamaz bir halde ellerimiz yaralı çalışmaya devam ediyorduk. "İş yoksa para da yok" diyerek işin az olduğu zamanlarda personeli işten erken saatlerde çıkarabiliyorlardı. Bu maliyeti düşürmek adına sözleşmeye konulmuş maddelerden bir tanesiydi ve hemen herşeyde olduğu gibi bunun da sözleşmede yazdığını sonradan öğreniyoruz. Ve işte böyle geçen bir iş hayatıydı benimkisi. Okuluma devam edebilmek için başladığım iş benim sadece karnımı doyurdu ve bedenen yordu. Derslerim ise daha iyi olamadı. İstanbul'dan bir işçi öğrenci
Burger King Çağrı Merkezi'nde çalışırken sendikal faaliyet yürüttükleri için Tez-Koopİş üyesi 4 işçinin işten atılması Mecidiyeköy Burger King önünde protesto edildi. Eyleme Ontex/Canbebe direnişçileri de destek verdi. Tez-Koop-İş Sendikası adına yapılan konuşmada örgütlenme çalışmalarının 4 ay önce başladığı belirtilerek patronun farketmesiyle baskıların, tacizlerin de başladığı ifade edildi. İlk olarak bir işçinin çıkartıldığı, daha sonrasında ise atılan işçiye sahip çıkan 3 işçinin daha işten çıkartıldığı söylendi. İşten atılan Gülbahar Bad yaptığı açlıklamada patronun 2 ay önce sendikal çalışmaları farketmesiyle, sürekli olarak tehdit ve baskıyla işçileri vazgeçirmeye çalıştığını dile getirdi. Bad, ağır çalışma koşullarından bahsederek 11 saat çalıştıklarını, hamburger yemeye zorlandıklarını, sağlıklı beslenmemekten kaynaklı sağlık sorunları yaşayanların işten çıkmak zorunda kaldığını, hasta olmanın suç teşkil ettiğini, ihtiyaçları için telefonları bırakmalarına izin verilmediğini, hiçbir insani ihtiyaçlarının karşılanmadığını ifade etti. Yılmayacaklarını, mücadelelerinin içeride ve dışarıda devam edeceğini, kararlı olduklarını belirtti. Eylemde Tez-Koop-İş pankartı açılırken, "Köle değil işçiyiz!, Burger King'in sesi biziz!", "İnsanca çalışma koşulları istiyoruz!", "Sendika hakkımız engellenemez!" dövizleri taşındı. "İşçiyiz, haklıyız, kazanacağız!", "Atılan işçiler geri alınsın!", "Baskılar bizi yıldıramaz!" sloganları atıldı. Ekonomik krizde bile ciro rekorları kıran Burger King'te çalışanların yaşadıkları Ortaçağ'da kölelerinin yaşadıklarından farksız. İşe 5 dakika geç gelenler tek ayak üstünde bekletiliyor, ayağa kalkmak ve tuvalete gitmek yasak. Örgütlenen işçiler ise işten atılıyor. Ancak onlar kararlı: "Tek başına bir hiç, örgütlüyken bir güç olacağız!" diyorlar. Burger King ve bağlı işletmeleri Popoyes, Sbaro, Burger City ve bu işletmelerin çağrı merkezi olan TAB Gıda Reklam Üssü Çağrı Merkezi çalışanlarının yaşadıkları, ekonomik krizde dahi ciro rekorları kıran bu şirketin hangi koşullarda bu kazancı elde ettiğini gösteriyor.
7
NƌN RJHQNXN
3DUDVĂœ] ILOWUHVL] VDQVĂ–UVĂ–] LQWHUQHW 22
AÄ&#x;ustos'ta yĂźrĂźrlĂźÄ&#x;e girmesi planlanan ‘İnternetin GĂźvenli KullanÄąmÄąna Ä°liĹ&#x;kin Usul ve Esaslar' Bilgi Teknolojileri ve Ä°letiĹ&#x;im Kurumu (BTK) tarafÄąndan 22 Ĺžubat'ta alÄąnan bir karar uyarÄąnca filtre adÄą altÄąnda internet sansĂźr sistemi hayatÄąmÄąza girecek. Elbette biz engellemezsek! Youtube, blogspot.com'a eriĹ&#x;ilememesi, domain adlarÄąnÄąn yasaklanmasÄą ve toplamda 60 bini bulan siteye eriĹ&#x;imin engellenmesiyle zaten pek aĹ&#x;ina olduÄ&#x;umuz internet sansĂźrĂź, 22 AÄ&#x;ustos'ta kaynaÄ&#x;Äąndan blokajla gerçekleĹ&#x;tirilerek zirve yapacak. Ä°nternet zaten her Ăźlkede ve dĂźnya ĂślçeÄ&#x;inde -farklÄą dĂźzey ve biçimlerde, fakat Ăśzde aynÄą olan- tekelci kontrol ve denetim altÄąnda bulunuyor. Konvansiyonel ordularla gerçekleĹ&#x;tirilen NATO tatbikatlarÄą gibi "siber terĂśr"e karĹ&#x;Äą da ortak tatbikatlar yapÄąlmaya baĹ&#x;landÄą. Wikileaks'in son açĹklamalarÄą da google, facebook vb. sitelerin Amerikan devletine bilgi aktardÄąÄ&#x;ÄąnÄą doÄ&#x;ruladÄą. Intel'le bilgisayar Ăźzerinden ve keylogger'la klavyeden takip saÄ&#x;layabilecek bir donanÄąmÄąn yerleĹ&#x;tirilmesi anlaĹ&#x;masÄą yapÄąldÄąÄ&#x;Äą da eski bir haber! Echelon gibi yazÄąlÄąmlarla internet içerisinden uydu gĂśzetim, takip ve kontrol sistemlerine denk bir gĂśzetim uygulanÄąyor. Ä°nternet, askeri teknolojilerin geliĹ&#x;iminden çĹkÄąĹ&#x;ÄąnÄą aldÄą ve kapitalizmin zaman ve mekanÄąn bildik parametrelerini altĂźst etme ihtiyacÄąndan doÄ&#x;du. Ancak o kapitalizmin yarattÄąÄ&#x;Äą burjuva toplumsallaĹ&#x;ma ortamÄąnÄąn kendisine tam karĹ&#x;Äąt yĂśnde geliĹ&#x;mesinin de bir ĂśrneÄ&#x;i oldu. Bu karĹ&#x;Äąt yĂśndeki geliĹ&#x;im, elbette ki tekelci kapitalist gĂśzetim ve kontrol altÄąnda, ancak aynÄą zamanda onu yarma olanaklarÄą da yaratÄąlarak gerçekleĹ&#x;ip bir savaĹ&#x;Äąm alanÄąna dĂśnĂźĹ&#x;tĂź! Ä°nternet, iĹ&#x;yerinden eriĹ&#x;ilemiyorsa bile iĹ&#x;ten eve dĂśnen emekçinin, bÄąrakalÄąm sÄąnÄąrlarÄą aĹ&#x;mayÄą çocuÄ&#x;unu bÄąrakÄąp evinden çĹkamayan bir emekçi kadÄąnÄąn, iĹ&#x;yerinde, bĂślgesinde, okulunda siyasal-sendikal çalÄąĹ&#x;malar yĂźrĂźten iĹ&#x;çilerin, ĂśÄ&#x;rencilerin‌ toplumsallaĹ&#x;ma ve ĂśrgĂźtlenme aracÄą ve alanÄą olarak iĹ&#x;ledi. Bir yandan neoliberalizmin etki alanÄąnÄą derinleĹ&#x;tirirken, kendi iliĹ&#x;ki tarzÄą, dili vb.ni yaratÄąrken; aynÄą zamanda dĂźĹ&#x;Ăźnce ve hareketi kolektivize ve dinamize etmeyi olaÄ&#x;anĂźstĂź kolaylaĹ&#x;tÄąran ve eĹ&#x;anlÄąlaĹ&#x;tÄąran aÄ&#x; tarzÄą yapÄąsÄąyla, devrimci ĂśrgĂźtlenmeler tarafÄąndan sadece dÄąĹ&#x;sal olmayan tarzda deÄ&#x;erlendirilmesinin imkanÄąnÄą yarattÄą. Ä°nternete eriĹ&#x;im temel bir hak olduÄ&#x;u gibi; internet sansĂźrĂź de sosyalist ĂśzgĂźrlĂźk ve demokrasi mĂźcadelemizin doÄ&#x;rudan konusudur. Her kiĹ&#x;inin seçimini kendisi yaparak istediÄ&#x;i habere, paylaĹ&#x;Äąma ve bilgiye ulaĹ&#x;abilmesi, birbirine gĂśrĂźĹ&#x; ve dĂźĹ&#x;Ăźncelerini iletebilmesi, siyasal, sÄąnÄąfsal, toplumsal ĂśrgĂźtlenme ve eylemlerin hazÄąrlanabilmesi, eldeki mĂźzik, film, e-kitap, program vb. nin sÄąnÄąrsÄąz paylaĹ&#x;Äąma açĹlmasÄą, telif haklarÄą soygununun
çÜpe atÄąlmasÄą: OnlarÄąn korkularÄą budur! BTK internet sansĂźrĂźnĂź, bu çßrĂźk elmayÄą "GĂźvenli Hizmet Paketi" Ĺ&#x;eklinde Ĺ&#x;ekere bulamaya, tÄąpkÄą MOBESE'lerin "suçu Ăśnlemek için" diye gerekçelendirilmesi gibi, çocuklu aileleri filtreleme sistemiyle pornodan korumak gibi açĹklamalarla paketlemeye çalÄąĹ&#x;Äąyor. Ä°stediÄ&#x;i zaman "okyanus Ăśtesi" ve berisinden seks kasetlerini internete dĂźĹ&#x;Ăźrenler, Ĺ&#x;imdi kalkmÄąĹ&#x; ahlak bekçiliÄ&#x;ine soyunuyor. Gerçekte ise sansĂźrĂźn amacÄą, kitlelerin bilgiye ulaĹ&#x;abilmesini, paylaĹ&#x;ÄąmlarÄąnÄą ve ĂśrgĂźtlenmesini engellemektir! Kelepçeler plastikten sanala doÄ&#x;ru taĹ&#x;ÄąnÄąyor! Ă–ncekiler bir yana, Tunus'ta, MÄąsÄąr'da, Suriye'deki eylemler, YGS eylemleri internetin dalgayÄą yayma ve ĂśrgĂźtleme yĂśnĂźyle gĂźcĂźnĂź gĂśsterdi. Sadece ajitasyon ve propaganda aracÄą olarak deÄ&#x;il ĂśrgĂźtleme ve eylemleri ĂśrgĂźtleme ve yayma, dalga dalga geliĹ&#x;tirme aracÄą ve gĂźcĂź olarak da ortaya koydu. MĂźcadelenin ve ĂśrgĂźtlenmenin yeni biçim ve araçlarÄą, sosyalizm tarafÄąndan kucaklanmak, etkinleĹ&#x;tirilmek, kitlelerin Ăśzdeneyim ve Ăśfkeleriyle buluĹ&#x;mak ve doÄ&#x;ru sloganlarla birlikte biçimlendirilmek zorundadÄąr: SÄąnÄąrsÄąz paylaĹ&#x;Äąm filtresiz/sansĂźrsĂźz internet! SansĂźrlĂź/filtreli internet, sosyal aÄ&#x;larÄą ayaÄ&#x;Äą kaldÄąrdÄą, 22AÄ&#x;ustos etiketini Twitter'da TĂźrkiye ve dĂźnyada en çok konuĹ&#x;ulanlar listesine soktu. Yasaya karĹ&#x;Äą baĹ&#x;ta Ä°stanbul'da yapÄąlan eylem
olmak Ăźzere onlarca ilde onbinlerce kiĹ&#x;i sokaÄ&#x;a dĂśkĂźldĂź. Kapitalizmin top yekun savaĹ&#x; açtÄąÄ&#x;Äą sansĂźrsĂźz, parasÄąz internet hakkÄąna karĹ&#x;Äą ilk adres yine sokaklar olmalÄą elbette. Ama konunun adÄąna yakÄąĹ&#x;Äąr bir Ĺ&#x;ekilde de hack eylemleri ve sanal protestolarla kapitalizmin can damarlarÄąna yĂśnelik (bankalar, resmi siteler vb) kilitleme eylemleri gibi ĂśzgĂźn eylemlerde gerçekleĹ&#x;tirmeliyiz. ÇßnkĂź Twitter, Facebook'ta bunun zirve yapmasÄąnÄąn tek baĹ&#x;Äąna çÜzĂźme bir etkisi ne yazÄąk ki olamaz.
Her kiĹ&#x;inin seçimini kendisi yaparak istediÄ&#x;i habere, paylaĹ&#x;Äąma ve bilgiye ulaĹ&#x;abilmesi, birbirine gĂśrĂźĹ&#x; ve dĂźĹ&#x;Ăźncelerini iletebilmesi, siyasal, sÄąnÄąfsal, toplumsal ĂśrgĂźtlenme ve eylemlerin hazÄąrlanabilmesi, eldeki mĂźzik, film, e-kitap, program vb. nin sÄąnÄąrsÄąz paylaĹ&#x;Äąma açĹlmasÄą, telif haklarÄą soygununun çÜpe atÄąlmasÄą: OnlarÄąn korkularÄą budur!
2QWH[ YH 377 H\OHPL GLUHQLĂź SODWIRUPX ROGX Ä°Ĺ&#x;ten atÄąldÄąklarÄą için direniĹ&#x;te olan Ontex ve PTT iĹ&#x;çileri, iĹ&#x;leri için 12. hafta yĂźrĂźyĂźĹ&#x;lerini gerçekleĹ&#x;tirdi. "HaklarÄąmÄąz ve geleceÄ&#x;imiz için direniyoruz. KurtuluĹ&#x; yok tek baĹ&#x;Äąna ya hep beraber ya hiçbirimiz" yazÄąlÄą pankart taĹ&#x;Äąyan iĹ&#x;çiler, sÄąk sÄąk "Zafer direnen iĹ&#x;çilerin olacak", "Ä°Ĺ&#x;çilerin birliÄ&#x;i sermayeyi yenecek", "Boykot boykot Canbebe'ye boykot" sloganlarÄąnÄą attÄą. Burger King ĂśnĂźnde iĹ&#x;çiler adÄąna açĹklama yapan Mustafa Bozkurt, Burger King ÇaÄ&#x;rÄą Merkezi'nde çalÄąĹ&#x;Äąrken sendikalÄą olduÄ&#x;u için bir iĹ&#x;çinin daha iĹ&#x;ten atÄąldÄąÄ&#x;ÄąnÄą hatÄąrlattÄą. Bozkurt, mĂźcadelelerinin tĂźm iĹ&#x;çi sÄąnÄąfÄąnÄą kapsadÄąÄ&#x;ÄąnÄą sĂśyledi.
yaptÄą. ĹžandÄąr, Tunç'un iĹ&#x;ine geri dĂśnmek için verdiÄ&#x;i mĂźcadeleyi, maruz kaldÄąÄ&#x;Äą saldÄąrÄąyÄą anlattÄą.
Ä°zmir Buca Belediyesi'nde iĹ&#x;ten atÄąldÄąktan sonra 23 MayÄąs'ta CHP Genel Merkezi'ne gitmek isterken Ankara'da polisin mĂźdahalesine maruz kalan BatÄągĂźl Tunç adÄąna EKA Ăźyesi AyĹ&#x;e Rojda ĹžandÄąr bir konuĹ&#x;ma
YĂźksekĂśÄ&#x;retim Kongresi'nin yapÄąldÄąÄ&#x;Äą Swiss Otel'e yĂźrĂźmek isteyen ancak polisin sert mĂźdahalesi sonucu yaralanan ĂśÄ&#x;rencilerden Caner BaĹ&#x;kaya ise kongrenin geçersiz olduÄ&#x;unu ifade ederek Ĺ&#x;unlarÄą kaydetti:
"GeleceÄ&#x;imizin karartÄąlmasÄąna izin vermeyeceÄ&#x;iz. Bize gelecek saÄ&#x;layacaklarÄąnÄą sĂśylĂźyorlar. Ancak bize verdikleri gelecek kĂśleliktir." AçĹklamadan sonra bir sĂźre oturma eylemi yapan iĹ&#x;çiler attÄąklarÄą sloganlarla halkÄą Burger King ve Ontex-Canbebe ĂźrĂźnlerini boykot etmeye çaÄ&#x;ÄąrdÄą.
8
NƌN RJHQNXN
9DDWOHUL GDKD Ă RN GDKD D]JĂœQ VĂ?PĂ–UĂ–
12 Haziran seçimlerinde, kaybedenden çok "kazanan"Äąn kim olacaÄ&#x;ÄąnÄą ĂśngĂśrmek zor deÄ&#x;ildir. Ĺžimdiden gĂśrĂźldĂźÄ&#x;Ăź gibi, hangi kÄąlÄąkta olursa olsun bu, burjuva demokrasisinin idealleĹ&#x;tirilmesinden, dĂźzeltilmesinden ve emperyalist ve baÄ&#x;ÄąmlÄą kapitalizmin egemenliÄ&#x;inin daha gßçlĂź tesisinden baĹ&#x;kasÄą olmayacaktÄąr.
T
bildirgesinde de AKP'yi traĹ&#x;lamalar ve "TaĹ&#x;eronluÄ&#x;u kaldÄąracaÄ&#x;Äąz" gibi ĂźfĂźrmeler dÄąĹ&#x;Äąnda neredeyse birebir yer alan bu hedeflerin sÄąnÄąf dilindeki karĹ&#x;ÄąlÄąÄ&#x;Äą, baÄ&#x;ÄąmlÄą TĂźrkiye kapitalizminin tĂźm emekçileri "gĂźvenceli esneklik" adÄą altÄąnda çĹplak iĹ&#x;gĂźcĂź konumuna getirmesi ve atÄąl duran tĂźm toplumsal Ăźretim gßçlerini, kadÄąnlarÄą, gençleri, engellileri, yaĹ&#x;lÄąlarÄą vd. kapitalizmin azami sĂśmĂźrĂź arabasÄąna ĂślĂźmĂźne koĹ&#x;masÄąndan baĹ&#x;ka bir Ĺ&#x;ey deÄ&#x;ildir.
Ăźrkiye tarihinin en uzun menzilli seçimine 20 gĂźnden az bir sĂźre kaldÄą. SĂźre kÄąsaldÄąkça ÄąsÄąnan ve kokuĹ&#x;an atmosferin en ÄąlÄąk kÄąsmÄąnÄą AKP-CHP rekabeti oluĹ&#x;turuyor. ErdoÄ&#x;an'la KÄąlĹçdaroÄ&#x;lu'nun her ilde aynÄą minvalde yaptÄąklarÄą senli benli seçim konuĹ&#x;malarÄą, MHP ve BDP'ye yĂśnelik operasyonlarla karĹ&#x;ÄąlaĹ&#x;tÄąrÄąldÄąÄ&#x;Äąnda kayÄąkçĹ dĂśÄ&#x;ĂźĹ&#x;Ăź tadÄąnda kalÄąyor! KÄąyÄącÄą rekabette ise aktĂźel geliĹ&#x;melerden biri, MHP yĂśneticilerinin Ăśzel yaĹ&#x;am gĂśrĂźntĂźleri ile tehdit edilerek istifaya zorlanmasÄą oldu. CHP gibi MHP'yi de yeniden dizayn ile birlikte yeni anayasa oluĹ&#x;umunda parlamento aritmetiÄ&#x;ini ihtimallere bÄąrakmamayÄą hedefleyen "kaset operasyonu", burjuva siyasetin enstrĂźmanlarÄąnÄąn daha da dĂźĹ&#x;kĂźnleĹ&#x;erek geniĹ&#x;lediÄ&#x;ini gĂśstermekle kalmadÄą. AynÄą zamanda Ăśzellikle liberalleri "Bunlar parlamento dÄąĹ&#x;Äąnda kalÄąrlarsa kontrol edilemezler" kaygÄąsÄąna da dĂźĹ&#x;ĂźrdĂź. BDP ve KĂźrt hareketine yĂśnelik ise, eylemsizlik sĂźreci fÄąrsat bilinerek hÄąz verilen askeri operasyonlar, 12 gerillanÄąn katledilmesi, en son Mersin'de Roman-KĂźrt çatÄąĹ&#x;masÄąnÄąn provoke edilmesi gibi kontra yĂśntemler devreye sokuluyor. BDP'nin KĂźrt illerindeki seçim çalÄąĹ&#x;malarÄąnÄąn baltalanmasÄą, BatÄąda ilçe binalarÄąnÄąn kurĹ&#x;unlanmasÄą, gĂśsterilere saldÄąrÄąlar, birkaç ay içerisinde binlerce gĂśzaltÄą ve tutuklama ile aktif kitle gĂźcĂźnĂźn her yerde tÄąrpanlanmasÄą ve demokratik Ăśzerklik talebi etrafÄąndaki destek halkalarÄąnÄąn terĂśrize edilerek zayÄąflatÄąlmasÄą hedefleniyor. YSK yasaÄ&#x;ÄąnÄą sokaklarda parçalayan ve iradesini çiÄ&#x;netmeyeceÄ&#x;ini gĂśsteren KĂźrt halkÄą, katliamlara da sokaklarÄą tutuĹ&#x;turarak yanÄąt veriyor. Gerilla cenazeleri onbinleri bulan kitlesel gĂśsterilerle topraÄ&#x;a veriliyor. Seçim bildirgeleri ne anlatÄąyor! DĂźzen partilerinin bildirgeleri, seçimin uzun menzilinin de gĂśstergesi niteliÄ&#x;inde. Bu en belirgin ve detaylandÄąrÄąlmÄąĹ&#x; haliyle AKP'nin 160 sayfalÄąk bildirgesinde kendisini gĂśsteriyor. AKP seçim
bildirgesindeki "icraat" tablosunda, baÄ&#x;ÄąmlÄą TĂźrkiye kapitalizminin geçirdiÄ&#x;i ekonomik, siyasal, toplumsal, kĂźltĂźrel dĂśnĂźĹ&#x;ĂźmĂźn pullanmÄąĹ&#x; bir Ăśzeti veriliyor. ErdoÄ&#x;an'Äąn da seçim konuĹ&#x;malarÄąnÄąn ana temasÄąnÄą oluĹ&#x;turan bu tablonun sunumu, Ă–zal'Äąnki gibi yÄąrtÄąk bir neoliberal Ăśze sahip olmakla birlikte, aynÄą zamanda sivil toplum, demokrasi, KĂźrt sorunu, kadÄąn, engelli vd konularla sÄąnÄąf oluĹ&#x;um ve bilinci geri yÄąÄ&#x;ÄąnlarÄą cezbedici bir tarzda yapÄąlÄąyor. Temeline dĂźnyanÄąn 10. bĂźyĂźk ekonomisi olma ve bunun anayasa, iç ve dÄąĹ&#x; siyaset, toplum, kĂźltĂźr yapÄąsÄąnÄą oluĹ&#x;turma hedefinin yerleĹ&#x;tirildiÄ&#x;i "hedefler" tablosuyla iĹ&#x;çi ve emekçilere en Ĺ&#x;iddetli gĂźn-
Seçim ve anayasa sĂźrecinin bĂźtĂźnsel amacÄą burjuvazi açĹsÄąndan bize yeni bir "toplumsal sĂśzleĹ&#x;meyi" kabul ettirmektir. Bu "toplumsal sĂśzleĹ&#x;me" ile bizim yaĹ&#x;amlarÄąmÄąz, iĹ&#x;imiz ve geleceÄ&#x;imiz ile ilgili kararlarÄą baĹ&#x;kalarÄąnÄąn, yani kapitalistlerin almasÄąna daha bir gĂśnĂźllĂźce onay vermemiz hedefleniyor.
demlerinden iĹ&#x;sizlik ve yoksulluk sorunu Ăźzerinden gĂśz kÄąrpÄąlÄąyor. TĂźrkiye'nin orta ve yĂźksek teknoloji ĂźrĂźnlerde Avrasya'nÄąn Ăźretim ĂźssĂź olmak, dĂźnya çapÄąnda en az 10 marka oluĹ&#x;turmak, 8 yÄąl içinde en az 1 limanla dĂźnyanÄąn en bĂźyĂźk 10 limanÄą arasÄąna girmek, bĂślge Ăźlkeleri arasÄąnda fiber kesiĹ&#x;im noktasÄą olmak, bilgi iletiĹ&#x;im teknolojileri pazarÄąnda en az bir Ĺ&#x;irket ve marka oluĹ&#x;turmak, marka Ĺ&#x;ehirler yaratmak, saÄ&#x;lÄąk turizminde Avrupa'dan Orta Asya'ya bĂślge merkezi olmak, tarÄąmda dĂźnyada ilk 5 Ăźlke arasÄąna girmek, Avrupa ve bĂślgenin çaÄ&#x;rÄą merkezi ve veri ĂźssĂź olmak‌ gibi bir dizi hedefi sÄąnÄąf bilinçli iĹ&#x;çi tabii ki tersten okumak zorundadÄąr. CHP
SaÄ&#x;lÄąkta ballandÄąrÄąlan dĂśnĂźĹ&#x;Ăźm, "saÄ&#x;lÄąk turizmi merkezi" olarak TĂźrkiye, en son doktor, asistan ve tĂźm saÄ&#x;lÄąk emekçilerini patlama noktasÄąna getiren çalÄąĹ&#x;ma koĹ&#x;ullarÄąyla gerçekleĹ&#x;iyor. Ä°Ĺ&#x;çi sÄąnÄąfÄą, iĹ&#x;sizliÄ&#x;in "çÜzĂźmĂź"nĂźn, 12-14 saati bulan çalÄąĹ&#x;ma saatlerine, dĂźĹ&#x;Ăźk Ăźcretlere, iĹ&#x; gĂźvenliÄ&#x;i tedbirlerinin zerresinin alÄąnmamasÄąna, Toplum YararÄąna ÇalÄąĹ&#x;ma ProgramÄą'ndaki gibi 2-3 aylÄąk geçici iĹ&#x;lere, çĹldÄąrtÄącÄą ve insanlÄąktan çĹkarÄącÄą iĹ&#x; yoÄ&#x;unluÄ&#x;una, tuvalette geçen zamanÄą bile sayaçlara kaydeden elektronik gĂśzetim ve denetime‌ boyun sunmak olduÄ&#x;unu deneyimleriyle biliyor. SektĂśrel bĂślge merkezi olma yolunun tersane, maden, OSB duvarlarÄąndaki iĹ&#x;çi kanÄąyla çizildiÄ&#x;ini, "Ăœlkenin neresine gidersen git 1 saat"in havayolu iĹ&#x;çilerinin katlandÄąÄ&#x;Äą amansÄąz iĹ&#x; yĂźkĂźyle gerçekleĹ&#x;tiÄ&#x;ini, Ăźniversiteli genç iĹ&#x;çilerin çaÄ&#x;rÄą merkezlerinde fizik ve ruh saÄ&#x;lÄąklarÄąnÄą yarÄąya
9
NƦN RJHQNXN
Çıkarımız ulusal birlikte değil sınıf birliğinde indirdiklerini unutmuyor! Erdoğan, kürsü üzeri "kahve konuşmaları"nda, kah elindeki i-pad'i sallayarak, kah "Devrim yaptık" dediği SSK anlatımlarına başvurarak, gençlere sermaye ihtiyaçlarına uygun mesleki beceri kazandırma odaklı, çoğu "çakma" 165 üniversiteyle böbürlenerek, aile politikasını elden bırakmazken aynı zamanda kadınların okur yazarlık, mesleki beceri, ilk basamak sağlık gibi ihtiyaçlarına hitap ederek… bağımlı kapitalizmin 2023 manifestosuna işçi ve emekçilerin parmak basmasını hedefliyor. Bunun için toplumun onyıllarca tümüyle bastırılmış özgürlük ve demokrasi özlemini, taleplerini mali sermayenin tekelci hakimiyetine bağlamaya, Kürt, kadın, gençlik, azınlıklar ve daha bir dizi sorunun çözümünün burjuva demokrasisinden geçtiğini kanıtlamaya girişiyor. AKP'nin "ileri demokrasi"si de, CHP'nin seçime Ergenekon adaylarıyla topal ördek olarak girmesine rağmen açığını yoksulluk gündemini öne alarak ve AKP'nin politik rol çalmalarını teşhir ederek kapatmaya çalıştığı demokrasi propagandası da, mali sermayenin ihtiyaçlarının farklı tonlardan ifadesinden başka bir şey değildir. Tırnakları törpülü MHP ise zaten Kürt sorunu üzerinden bu sulara pek fazla girememekte, kitlelere daha çok, mahalle bakkalından alışveriş koşuluna bağlı "Hilal Kart" tanıtımı yapmaktadır! Burjuva demokrasisine "demokratik özerklik" katkısı Seçimlere bağımsız adaylarla giren Emek Demokrasi Özgürlük Bloku ise kitlelerin karşısına artık parlamento içi ve dışı tüm parti ve örgütlerin ortak zeminini oluşturan burjuva demokrasisi temelinde bir programla çıkıyor. Böylelikle, devre sağdan olduğu gibi "sol"dan da tamamlanıyor. Bu program, Türkiye devrimci hareketinde hala yaygın ve egemen örgütlü gücü oluşturan devrimci demokrasinin gönlünü
de çoktan beridir çeliyor. "Idari yapının demokratikleştirilmesi", bir diğer ifadesiyle "demokratik özerklik", AB'de 1992 yılından bu yana uygulanan, Türkiye'nin Kürt sorunu nedeniyle belirli maddelerine çekince koyduğu -en son CHP'nin çekincelerini geri çektiğini açıkladığı- "Yerel Özerklik Şartı"nın izdüşümüdür AB'de neoliberal kapitalizmin daha geniş bir ekonomik, sınıfsal, siyasal, idari, toplumsal, kültürel, cinsel temele oturması ve tüm dinamiklerin harekete geçirilmesi hedefiyle benimsenen "yerel özerklik", Türkiye'de bağımlı kapitalizmin yerel yönetim felsefesini zaten oluşturmanın yanında, "Kentler Şartı", "Kadın Dostu Kentler" gibi şimdiden BDP ile sınırlı kalmaksızın pek çok yerel yönetim tarafından uygulamaya koyulan alt başlıklara da sahip. Blok'un asli gücünü oluşturan BDP, bunların tümünü benimsediğini siyaseten ve çatışmalı seyreden -ve seyredecek- bir pratik içerisinden ilan ediyor. BDP bildirgesi kapitalizmin içsel dönüşümüyle açık bir buluşmanın ifadesidir. Sınıf bilinçli işçi, anadilde eğitim ve iki dilli yaşam talebini kayıtsız şartsız yükseltir. Ancak onun demokrasiyle kör-
leşmemiş bilinci, mücadelesinin odağına anadilde eğitim, darbe ve kirli savaş suçlularının cezalandırılması, devrimci tutsakların serbest bırakılması, F tipi cezaevlerinin kapatılması, koruculuğun kaldırılması, Özel Yetkili Mahkemelerin lağvedilmesi gibi talepleri yerleştirmeyecektir. Bunlar da mücadelenin konusu olmalarına, çatışmalı bir süreci gerektirmelerine rağmen, o, merkezi ve yerel yönetimler arasındaki ilişkilerin maliye, savunma ve dışişleri dışında tüm fonksiyonlar yeniden düzenlenerek belirlenmesi, 20-25 bölge meclisinin yerel gelir ve kaynaklardan daha fazla pay alması, tarım, denizcilik, sanayi, imar, çevre, turizm, telekomünikasyon vd alanlarda sermayenin önündeki tüm engellerin kaldırılmasına denk düştüğünün, sermayenin dönüşüm programını en hızlı ve verimli haliyle burjuva demokrasisi altında gerçekleşebileceğinin farkında olacaktır. Kürt ulusal birliği temelinde kurulan, Kürt siyasetindeki adayları buna göre belirlenen ve Türkiye'deki reformist sosyalizm damarının katılımı da bu reformist temel üzerinden gerçekleşen Emek Demokrasi Özgürlük Bloku, Kürt demokratik özerk bölgesi odaklı ekonomik programını da "gelir dağılımda adalet, yoksulluğa karşı sadaka değil insanca geçinme ve sosyal güvence, işsizliğe karşı insanca çalışma, herkese eşit parasız sağlık ve sosyal güvence hakkı" gibi CHP'ninkinden farksız sosyal demokratik temalar üzerine kuruyor. Bu programda, mali sermayenin tekelci hakimiyetine dair tek kelime edilmediği gibi, "siyasal ve ekonomik demokrasi temelinde sanayileşme" adı altında, mali sermayenin küresel egemenliğine entegre Bask burjuvazisinin kapitalizmi geliştirmek için başvurduğu "çalışanların da emeği karşılığında iştirak ettiği çok ortaklı modern demokratik işletmeler ve kooperatifler" model alınıyor. Halihazırda yürürlükte olan Bölgesel Kalkınma Ajans-
ları, "Bölgesel Kalkınma Merkezleri" adıyla modelin temel bir unsurunu oluşturuyor. Blok, kapitalizm koşulları altında asla ortadan kalkmayacak olan işsizliğin çözümü için bile adres olarak her derde deva özerk bölgesel yönetimleri gösteriyor! Bildirgede önerilen programın Kürt ulusal birliğini esas almasında, bir başka ifadesiyle Kürt burjuvazisinin çıkarlarına dayanmasında, işçi ve emekçilere bildik sosyal demokrat temalardan başka bir şeyin taşınmamasında elbette ki şaşılacak bir şey yoktur. Kürt işçi ve emekçilerinin, kır ve kent yoksullarının programı salt ulusal ve demokratik talepleri yönüyle okuması, bu taleplerin bile hayli kırılmış, reformize bir paket halinde sunulduğunu açıklığa kavuşturmayı, siyasal-sınıfsaltoplumsal talepler bütünlüğünün işçilerin ve kent-kır yoksullarının çıkarlarına karşıt olduğunun netleştirmeyi gerektirmektedir. AKP'nin her iki kişiden birinin oyuna, emekçi oylarının ise çoğunluğuna göz diktiği, CHP'nin seçim kazanmaktan çok yeni düzlemi içselleştirerek seçmen tabanındaki daralmayı kırmayı hedeflediği, BDP'nin Kürt ulusal birliği esaslı programıyla "Yetmez ama evet"in en somut bir karşılığını önerdiği 12 Haziran seçimlerinde, kaybedenden çok "kazanan"ın kim olacağını öngörmek zor değildir. Şimdiden görüldüğü gibi, hangi kılıkta olursa olsun bu, burjuva demokrasisinin idealleştirilmesinden, düzeltilmesinden ve emperyalist ve bağımlı kapitalizmin egemenliğinin daha güçlü tesisinden başkası olmayacaktır. Sınıf bilinçli işçilerin seçimlerdeki tutumu, sağıyla sol'uyla düzen partilerine tek bir oy dahi vermemektir. Ancak bu da yetmez! Burjuva demokrasisinin ve kapitalizmin, burjuva meclisçiliğin karşısına sosyalizmin, işçi sınıfı iktidarının, konseyler demokrasisinin mücadele ruh ve soluğuyla çıkmak zorunludur.
Sınıf bilinçli işçilerin seçimlerdeki tutumu, sağıyla sol'uyla düzen partilerine tek bir oy dahi vermemektir. Ancak bu da yetmez! Burjuva demokrasisinin ve kapitalizmin, burjuva meclisçiliğin karşısına sosyalizmin, işçi sınıfı iktidarının, konseyler demokrasisinin mücadele ruh ve soluğuyla çıkmak zorunludur.
10
NƦN RJHQNXN
.DGÜQD NDONDQ HOOHUL NÜUPDGÜNÁD
Bir taraftan mahallemize ve işyerimize kreş, mahallemize sığınma evi, evde çalışanlara ve işsizlere maaş, erkeğe bağlı olmayan sigorta, cinsiyetsiz bir hukuk sistemi ve eğitim hakkı talebimizi yükseltirken, diğer taraftan kadın erkek tüm işçiler olarak işçi komite ve meclislerimizi kuracağız. Bir taraftan erkeklerin her türden şiddetine karşı kadın haklarını savunurken diğer taraftan tüm işçilerle birlikte komünist dünya için emeğimizi büyüteceğiz. Sözleşmeler ve yasalar şiddeti önleyemez!
dınlara yaklaşımın gerçek resmini vermektedir.
Kadınlara seçme seçilme hakkını ilk veren ülkelerden olmasıyla övünen Türkiye "Ailenin Korunması Hakkında Kanun" yürürlüğe soktu ve "Avrupa Konseyi Kadına Karşı ve Ev İçi Şiddetle Mücadele ve Bunun Önlenmesi Sözleşmesi"ni imzalayan 13. ülke oldu. Peki bunların sonucunda şiddet azaldı mı? Tabii ki hayır. Sadece evdeki şiddet sokağa taştı ve polis, savcı ve hatta sığınma evlerindeki görevliler huzurunda uygulanmaya başladı.
Şiddet sadece fiziksel ve cinsel değil…
"Eğitim şart kardeşim" Bunun yetersizliğini sadece kadına şiddet uygulayanların eğitim, dinsel, ulusal, yaş vs. çeşitliğine bakarak bile söyleyebiliriz. 2009 yılındaki bir araştırmanın sonucuna göre kadınların yüzde 42'si hayatlarının bir aşamasında eşlerinden ya da partnerlerinden bir şekilde şiddet görürken, kırsal alanda bu oran yüzde 47. Şiddete uğrayanlar ve uygulayanlar arasında ciddi oranda üniversite mezunlarının da olması ise düzenin bizlere reva gördüğü eğitim sisteminin de şiddeti engelleyemeyeceğinin göstergesi aslında. O zaman üstteki cümleyi şöyle değiştirelim. "Eğitim şart; ama kimin tarafından ve nerede verilecek?" "Devlet kadınları artık koruyor" mu? Her ne kadar mevcut yasalar kadınları şiddetten korumaya yönelik olsa da uygulamanın hiç öyle olmadığı aşikar. Raporda da sıkça bahsedildiği gibi, şiddete uğrayan kadınlarla karakolda dalga geçilmesi, korunma çıkaracak savcıların ve hakimlerin işlerini yapmaması, koruma kararı çıkarma işleminin çok yavaş olduğu ve hatta kadınların zaten zar zor gittikleri sığınma evlerinde kocalarıyla barıştırılmaya çalışılması gibi uygulamalar, yasaların ve devletin ka-
Geleneksel ataerkil aile yapısında yetişmiş kadının, ebeveynlerinden de görmeye alışkın olduğu şiddeti doğal karşılaması ve temel hak ve özgürlüklerinden haberdar olmaması, kadın hakları için mücadelenin önündeki en büyük engeldir.
Erkeğin kadını küçümsemesi, dalga geçmesi ve hatta aşağılaması, kapitalist sistemden kendisine gelen baskıların nedenini değilse bile sonucunu kadına yaşatması, yemeği beğenmemesi ve dökmesi, eşyaları kırması, sabahtan akşama ev işçiliği yapan kadının emeğine saygı göstermemesi gibi duygusal şiddet türlerine karşı kapitalizmin topyekun "savaşa tutuşması" imkansızdır! Kadına yönelik diğer bir şiddet ise ekonomik temellidir. ‘Çalışmasına izin vermemek, para (harçlık) vermemek, ekonomik konulardan kadına bahsetmemek, kadın çalışıyor ya da herhangi bir geliri varsa parasını elinden almak' şeklindeki Türkiye toplumunda hala yaygın olan ekonomik temelli şiddet olayları ise diğer şiddet olaylarıyla karşılaştırılınca çoğu kadında herhangi bir rahatsızlık yaratmadan doğal karşılanmaktadır. Ülkemizde kadına karşı şiddetin kaynağı geleneksel ataerkil aile yapısı ve kapitalist yaşam tarzıdır. Geleneksel ataerkil aile yapısında yetişmiş kadının, ebeveynlerinden de görmeye alışkın olduğu şiddeti doğal karşılaması ve temel hak ve özgürlüklerinden haberdar olmaması, kadın hakları için mücadelenin önündeki en büyük engeldir. 15 yaşında okulla ilişiği kesilip evlendirilen, ayıp ve günah ortamında geleneksel ataerkil aile anlayışıyla büyümüş bir kadından evlendikten sonra gördüğü ilk şiddette mücadeleye atılmasını beklemek ne kadar zorsa, "Göster pipini amcana", "Erkek adam ağlamaz", "Sen erkeksin çok ayıp ama.." şeklinde büyütülen bir erkeğin de kolayca kadın mücadelesine destek vermesi bir o kadar zordur.
Şiddete uğrayan kadınlarla karakolda dalga geçilmesi, korunma çıkaracak savcıların ve hakimlerin işlerini yapmaması, koruma kararı çıkarma işleminin çok yavaş olduğu ve hatta kadınların zaten zar zor gittikleri sığınma evlerinde kocalarıyla barıştırılmaya çalışılması gibi uygulamalar, yasaların ve devletin kadınlara yaklaşımın gerçek resmini vermektedir.
AB'de durum çok mu farklı? Elbette ki kadının üretimde yer aldığı koşullar, onun üzerindeki ekonomik şiddet üzerinde belli bir etkide bulunur. Fakat özde durum değişmez. Kadınların yasal ve sosyal (doğum izni vb dahil) kazanımları bakımından en ileri durumda olduğu düşünülen kapitalist ülkelerden İsveç için şu veriler üzerinde durabiliriz. 2000 yılında yılda ortalama 21 bin kadın şiddete uğradığı için polise başvururken, bu rakam geçtiğimiz yıl 29 bin 100'e yükseldi. Yetkililer eleştirileri suskunlukla karşılarlarken İsveç'te her yıl 100 bini aşkın kadın şiddete maruz kalıyor ve üç haftada bir kadın yakınları tarafından uygulanan şiddet sonucu yaşamını yitiriyor. Bu veriler bile, kapitalizmin sınırları içerisinde kadına yönelik şiddetin bitirilemeyeceğinin bir işaretidir aslında. Mücadele rotamız Kadının kurtuluşu ve özgürlüğü için mücadelenin bir kısmı, elbette evde "patron" rolü üstlenmiş erkeklere karşı yapılacaktır. Fakat sorunun asıl kaynakları çürütülmeden tek başına erkeklere karşı örgütlenmenin de kalıcı bir çözüm getirmeyeceği
açıktır. Herşeyden önce kadının şiddete uğramasının en önemli sebeplerinden olan, ekonomik bağımlılık sorunu çözülüp, kadın "ev tipi" cezaevinden kurtarılmalıdır. Fakat İsveç örneğinden de anlaşılacağı gibi kadının çalışması şiddet görmeyeceğinin garantisi değildir. Bu kapsamda, çalışan kadınlar için işyerlerinde kadına yönelik şiddete karşı caydırıcı önlemler alınmadan, çocuk bakımından yemek, bulaşık, temizlik vs.'ye ‘ev işçiliği' görevleri elinden alınmadan, ve en temelde "toplumun hücresi", kadının ise hapishanesi olan aile parçalanmadan, kadınla erkek arasında özgür birlikteliğin koşulları yaratılmadan kadının kurtuluşundan söz edilemez. Bununla birlikte, geleneksel ataerkil zihniyeti yıkmak için iradi bir çaba içerisinde olmadan, kadının metalaşmasının önüne geçilmeden de kadının kurtuluşundan bahsedilemez. Yine, çocuğun geleceğini, eşinin ya da kendisinin ne zaman işten atılacağını düşünmekten, kendisine ait bir yaşam alanı yaratamamış bir kadının, kendi için özgürlük ortamı yaratmadan kurtulabileceğini söylemek de en hafif deyimiyle saflık olur. Yukarda bahsedilenlerin birçoğunu kapitalist sistem sınırlarında çözmemiz imkansız olsa da, bir taraftan kapitalist sistemden alacabileceklerimizi söke söke alırken, diğer taraftan onun mezar taşlarını dizmek şeklinde yol alacağız. Bir taraftan mahallemize ve işyerimize kreş, mahallemize sığınma evi, evde çalışanlara ve işsizlere maaş, erkeğe bağlı olmayan sigorta, cinsiyetsiz bir hukuk sistemi ve eğitim hakkı talebimizi yükseltirken, diğer taraftan kadın erkek tüm işçiler olarak işçi komite ve meclislerimizi kuracağız. Bir taraftan erkeklerin her türden şiddetine karşı kadın haklarını savunurken diğer taraftan tüm işçilerle birlikte komünist dünya için emeğimizi büyüteceğiz. İşte bizim rotamız bu olacak!
11
NƦN RJHQNXN
%XIHU /HJUDQG·GD LüoL GLUHQLüL
*ÐYGH JÐVWHULVLQGHQ EDíND ELU íH\ GHðLO İşçi Meclisi: Bir asistan hekim olarak asistan hekimlerin öncülük ettiği ve SES, Devrimci Sağlık İş, Adana Tabip Odası tarafından desteklenen iş bırakma eyleminin kazanımla sonuçlandığını düşünüyor musunuz?
Gebze’de bulunan Bufer-Legrand fabrikasında iki kadın işçi sendikal faaliyetlerinden dolayı işten atıldı. Yaklaşık 400 işçinin çalıştığı fabrikada 15 yıldır Birleşik Metal-İş Sendikası örgütlü. İşçiler TİS sürecinde çoğunluk sağlamak ve taleplerini daha rahat alabilmek için sendikaya işçi arkadaşlarını üye yapmaya çalıştıkları için kapı önüne konuldular. Fabrika önünde direniş başlatan işçiler sendikanın kendilerini yalnız bıraktığını vurgulayarak, direnişin kazanımla sonuçlanması için ellerinden gelen her türlü çabayı göstereceklerini ifade ediyorlar. Direnişçi işçi Selcan Binnetoğlu, işten atılmasına tepki gösterdiği ve durumu arkadaşlarına duyurmak istediği için kendisine saldıran ve revire kapatan patron vekillerinin kendisine “Git itirazını savcılara, hakimlere anlat, hakkını mahkemelerde ara!” dediklerini kendisinin de hiçbir yere gitmeyeceğini, keyfi gerekçelerle işten atıldığını bundan dolayı da işyerini terk etmeyeceğini ifade ettiğini söyledi. Temsilcilerin ve sendika yöneticilerinin kendilerini yalnız bıraktığını sözlerine ekleyen direnişçi işçi, baştemsilcinin içerde çalışan işçi arkadaşlarını “sizin de adınız listeye geçer, onlarla görüşmeyin!” vb. sözler sarfettiğini belirtti. Çevredeki örgütlü-örgütsüz fabrikalardan ziyaretler gerçekleştiğini, keyfi işten atmalara karşı direnişlerini büyüteceklerini ve mücadelenin sürdürüleceğini ifade etti.
Evet, iş bırakma eylemimizin kısmen kazanımla sonuçlandığını düşünüyorum. Biz, asistan hekimler olarak bazı günler gün aşırı nöbete kalıyor, bir hafta boyunca 70-80 saate yakın çalışıyor, 40 kadar hastaya bakıyoruz. Bu da bizde ister istemez performans düşüklüğüne neden oluyor. İşimizi yapamaz duruma geliyoruz. Bir de yaşadığımız bu sorunların yanında kadın olma durumu var ki yaşadığımız sorunlar bir kaç kez daha katmerlenerek büyüyor. Bunları burada anlatmaya gerek duymuyorum. Yaşadığımız ülkede kadına verilen misyon belli, kadın kimliğimizden kaynaklı daha fazla eziliyor daha fazla sömürü ve hakarete de maruz kalabiliyoruz. Yaptığımız anlaşmayla birlikte asistan hekimin Araştırma Görevlileri Temsilciler Grubu tarafından seçimle belirlenecek kişi olmasına karar verildi. Ayrıca günaşırı nöbet tutulmaması, haftada 80 saatten fazla mesai yapılmaması, poliklinikte acil hastalar hariç asistan hekim başına 40 hastadan fazlasına bakılmaması, asistan hekimlerin mesai bitim saatlerinin en geç 17.00 olarak belirlenmesi şeklinde düzenlenmesi ve uygulamaya geçilmesi noktasında karar kılındı. Bunun üzerine de bir anlaşma imzalandı. Bunlar bir hafta gibi kısa bir sürede başlatmış olduğumuz iş
0DGHP G×üDU× o×NW×N WHNUDU LoHUL JLUPHN LoLQ QHGHQOHULPL] ROPDO× Merhaba İşçi Meclisi okurları. Ben 8 yıldır tekstil sektöründe çalışıyorum. İşçi Meclisi'ni yeni okumaya başladım. Tamamıyle bizim yaşadığımız sorunları ve çözüm yollarını anlattığını düşünüyorum. Ben de işyerimde yaşadığım sorunları paylaşmak istiyorum. Çünkü yaşadığımız sorunların hemen hemen her sektörde aynı olduğunu artık biliyorum. Bizler çalıştığımız atölyede 180 işçiyiz. Asgari ücretin çok altında sigortasız çalışıyoruz. Fazla mesai yapıyor, mesai ücreti alamıyoruz. Normal koşullarda 13 saat çalışıyoruz. Bazen çalışma saatlerimiz 18 saate kadar çıkıyor. Hastalandığımızda hastaneye
gitmek için dahi izin alamıyoruz. Patron tarafından işten çıkarılmakla tehdit ediliyoruz. İşte böyle günlerden bir gündü. Mesai arkadaşlarımızdan Akdeniz anemisi denilen hastalığı olan Fatoş işyerinde birden düşerek baygınlık geçirdi. Bizler de işi bırakarak yanına koştuk. Kendinde değildi. Patron gelerek tansiyonu düşmüştür, işinize devam edin diyince kan beynimize sıçradı. Biz iki kişi arkadaşımızı taksiye bindirip hastaneye götürdük, sonra ailesine haber verdik. Atölyeye döndüğümüzde tüm arkadaşlarımız kapının önündeydi. Neler olduğunu
bırakma eylemiyle sağlandı. Evet, bu bir kazanım fakat bana göre asıl kazanım bir bütün olarak elde edilmediği sürece kazanım değildir. İşçi Meclisi: Son olarak önümüzde varolan bir seçim süreci var seçimlerle ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz? Evet, ben Kürt'üm ve çiftci bir ailenin kızıyım. Çok zor koşullarda okuyorum. Kaldı ki yaşamımız da böyle. Ç.Ü. Tıp Fakültesi'ni kazanarak geldim memleketimden. Adıyamanlıyım, ezilen yok sayılan asimile ve inkar edilen bir ulusun ferdiyim ve tüm yok sayılmalara dilimi, kimliğimi
anlamadık, şaşkınlık içindeydik. Sonra öğrendik ki biz hastaneye gittikten sonra patron işlerinin başına dönmeleri için bağırıp çağırarak hakaretler yağdırmış, bayılan arkadaşımızın da bunu bilinçli olarak yaptığını, hasta olmadığını, çalışmamak için numara yaptığını söylemiş. İşçi arkadaşlarımız hastalığını bildiği için patrona karşı gelerek söylediklerinin doğru olmadığını dile getirmişler ve bunun üzerine patron ve bir kaç ustabaşıyla tartışmaya başlayarak makineleri kapatıp atölyenin kapısı önünde beklemeye başlamışlar. Biz geldiğimizde arkadaşlarla ortak karar almak için yaklaşık 3 saat oturup konuştuktan sonra "Madem dışarı çıktık içeri tekrar girmek için nedenlerimiz olmalı" diyerek kararlar aldık. Bu konuda İşçi Meclisi'ndeki arkadaşlarımızı
inkar edenlere karşı ben bu sistemin hiçbir partisine güvenmiyorum. Artık oy vermem. Hiç bir siyasi partinin emek mücadelesi verdiğini düşünmüyorum. Bugün işten çıkarmalara, emek sömürüsüne, hak gasplarına karşı grevlerde direnişlerde yerini alan işçilerin yanında hiç bir siyasi partiyi görmedim. Yaptıkları gövde gösterisinden başka bir şey değil diye düşünüyorum. Bu yüzden seçimlerde oy kullanmayacağım. Geçtiğimiz seçimlerde kullanıyordum fakat bu seçimlerde asla düşünmüyorum. Bizim üstümüzden hiç bir siyasi partinin propaganda yapmasına izin vermem. Sistemi yok edebiliyorlarsa buyursunlar.
da arayarak destek ve yardımlarını talep ettik. İlk talebimiz sigorta ve mesailerin kaldırılması oldu. Yaklaşık bir hafta boyunca işe gittik ve atölye kapısının önünde bekledik. İşbaşı yapmak isteyen arkadaşlarımızla konuşarak içeri girmelerini önledik. Bir haftanın sonunda patron bizim iki talebimizi kabul etti. Atölyede ustabaşılar ve bazı makineciler sigortalıyken bizlerinde sigortası yapıldı ve yaptığımız mesainin ücretini alır olduk. Bütün bunlar yeterli mi derseniz yetmiyeceğini de artık biliyoruz. Yetmediğini ve tüm haklarımızı almak için adım attığımızı düşünüyorum, bugün hala yaşadığımız sorunlar var ve bu sorunlarla mücadele etmenin yöntemlerini ve araçlarını öğreniyoruz. Tekstil işçisi Ali
12
NƦN RJHQNXN
7002% ñVWDQEXO <HUHO .DGÜQ .XUXOWD\Ü \DSÜOGÜ TMMOB'un düzenlediği yerel kurultaylar kapsamındaki 2. İstanbul Yerel Kadın Kurultayı İSMMMO'da gerçekleştirildi. Kurultay İKK Kadın Komisyonu tarafından örgütlendi. Kurultay için kadın emeği, kadına yönelik şiddet, toplumsal cinsiyet rolleri ve TMMOB'de kadın örgütlenmesi başlıkları altında sunumlar yapıldıktan sonra karar önergelerinin görüşülmesine geçildi. Kurultaya 90 kadın mühendis, mimar ve şehir planlamacısı katıldı. Saat 14.00'ten itibaren izleyebildiğimiz kurultayda söz alanlar genellikle elektrik, çevre, gıda mühendisliği alanlarındandı. Kadın emekçinin az olmasının
yanında oda yönetimlerinde de çok daha kısıtlı ölçülerde yer alan makine ve gemi mühendisliğinden kadın emekçiler de söz alanlar arasındaydı. Kurultayda kadın emeğinin korunmasına ve eşit işe eşit ücret ilkesinin uygulanmasını sağlamaya yönelik öneriler oybirliğiyle kabul edildi. Ulusal İstihdam Stratejisi'nden çıkışını alan ve kadınlar için çok daha büyük bir güvencesizlik getiren esnek çalışma ve bölgesel asgari ücret gibi politikaların şiddetlendirilmesini gündemleştiren öneriler sırasında salondan söz alan mühendisler genellikle AKP'ye muhalefetle sınırlı, belirgin ulusalcı mesajlar verdiler.
En canlı tartışmalar ise TMMOB'deki kadın emekçilerin önünü açmaya ve daha ileri bir temsili gerçekleştirmeye yönelik olarak örgütlenme komisyonu tarafından hazırlanan önergeler sırasında gerçekleşti. TMMOB yönetim kademelerinde kadın ve erkeklerin daha dengeli bir dağılım sağlanması; bunun için yüzde 35'lik kota uygulanması; kadın çalışmalarına bütçe ayrılması; seçimlerde kadın ve erkek eşit oy almışsa kadının, iki kadın eşit oy almışsa genç olanın tercih edilmesi önerileri oybirliğiyle kabul edildi. TMMOB kadın meclisinin oluşturulması da oy çokluğuyla karar altına alındı.
0RGHUQ ]DPDQ J oV ]OHUL dRFXNODU İngiltere'de yapılan bir araştırmada, artık sokakta oynamayan çocukların fiziksel olarak daha zayıf hale geldikleri belirlendi. Acta Paediatrica adlı çocuk sağlığı dergisinde yayımlanan araştırma, vaktini ağaca tırmanmak, ip atlamak, top peşinde koşturmak gibi oyunlar yerine bilgisayar ve televizyon başında geçiren çocukların sağlığı konusundaki kaygıyı dile getirdi. Çocuk fitness uzmanı Dr. Gavin Sandercock ve ekibi, 2008'de 10 yaşındaki 315 çocukla yaptıkları araştırmayı, 1998'de aynı yaş grubundaki 309 çocuk üzerinde yapılan araştırmayla karşılaştırdıklarında, günümüz çocuklarının kaslarının 1990'lı yıllarda büyüyenlere göre daha zayıf olduğunu tespit etti. Boy-kilo aynı olsa da… Araştırmacılar, boy ve kilo oranları aynı olsa bile, bu dönemin çocuklarının fiziken daha zayıf ve kas yapısının daha az olduğunu, önceki kuşakların basit gördüğü fiziksel hareketleri bile yapamadıklarını saptadı. Araştırmada, 10 yaşındaki çocukların mekik çekme sayısının 2008'deki çocuklarda 1998'lerdekine göre oranla yüzde 27.1 azaldığı, kol gücünün yüzde 26, tu-
dDG×UODU $QDGROX LoLQ NXUXOGX Köylerden, kasabalardan, şehirlerden yola çıkarak 11 koldan 40 gün 40 gece Ankara’ya yürüyen Anadolu’yu Vermeyeceğiz grubu Ankara’ya girmelerine izin verilmemesi nedeniyle bir haftayı aşkın süredir Ankara girişinde bekliyor. Kervan mensupları Anadolu’daki doğa tahribatına dur demek için başlattıkları mücadeleyi sonuç almadan bırakmayacaklarını söylüyorlar. Ne istiyorlar? ◆Anadolu Kervanı’nın üyeleri, taleplerini ‘Büyük Anadolu Yürüyüşü Manifestosu’nda dile getirmişti. Taleplerden bazıları özetle şöyle: ◆Doğayı bir meta olarak gören kalkınma modeli terk edilmeli, ‘doğa anamızın yaşama hakkı’ anayasal güvence altına alınmalı. ◆Her insan doğduğu yerde doyabilmeli. Büyük kentlere göçü engelleyecek ve geleneksel yaşamı destekleyecek düzenlemeler yapılmalı. ◆Kırsal yaşamımızı, kültürel mirasımızı ve biyolojik çeşitliliğimizi tehdit eden hidroelektrik santral ve baraj projeleri durdurulsun. ◆Ormanlarımızın yok olmasının önünü açacak 2B yasal düzenlemeleri derhal geri çekilmeli, ormanların özelleştirilmesine son verilmeli.
Araştırmada, 10 yaşındaki çocukların mekik çekme sayısının 2008'deki çocuklarda 1998'lerdekine göre oranla yüzde 27.1 azaldığı, kol gücünün yüzde 26, tutuş gücünün yüzde 7 zayıfladığı görüldü. tuş gücünün yüzde 7 zayıfladığı görüldü. Önceki kuşağın iki katı kadar çocuğun da parmaklıklara asıldıklarında kendi ağırlıklarını çekemedikleri belirlendi. Dr. Sandercock, bu bulguların 'şoke edici' olduğunu söyledi. Bizce şoke edici olan insanlığın halen bu kapitalist kentleşmeye katlanması! İnsanlar katlanıyor katlanmasına, çocukların doğada özgürce değil, ancak bulabildikleri "oyun sahalarında" oynamasına da katlanıyoruz. Alışıyoruz, çünkü alternatif yok zannediyoruz. En iyi halde,
durum içinde çözüm bulmaya çalışıyoruz, oysa çocuğun iyi yaşaması için bu sistemde her şey paradan geçiyor, o da işçi çocuklarında zaten yok. Artık yeter! Çocukların kasları bile isyan ediyor bu kapitalist zamanlarda. Eve tıkıldık kaldık! Yeni bir yaşama ihtiyacımız var. Makineye-sermayeye köle değil özgür olduğumuz, doğaya düşman ondan uzak ve yabancı değil onun bir parçası olduğumuz, insanca yaşayıp, istediğimiz gibi çalışıp, oyunun, eğlencenin yaşamın parçası olduğu bir hayat!
◆Koruma,tarım alanlarını ve canlı yaşamını dikkate almayan madencilik faaliyetleri durdurulmalı, bunların maden ruhsatları iptal edilmeli. ◆Yanlış tarım politikaları terk edilmeli; tüm tarımsal faaliyetlerde doğanın dengesigözetilmeli, doğru yerde doğru ürün ilkesi benimsenmeli. ◆Canlı yaşamını tehdit eden hibrit tohumların, GDO’lu ürünlerin, üretimde kullanılan her türlü kimyasal maddenin kullanımı durdurulmalı. ◆Bu topraklarda yaşamış uygarlıklardan günümüze miras kalan nice kültürel zenginliğimizi tehdit eden projeler derhal durdurulmalı. ◆Otoyol, köprü ve konut projeleri durdurulmalı, karbon salınımını azaltacak demiryolu ulaşımı geliştirilmeli ve yaygınlaştırmalı. ◆Doğaya verdikleri zarar tartışılmaz olan termik santrallar ve gündemdeki nükleer santral yatırımları derhal durdurulmalı.
13
NƦN RJHQNXN
%LU Ð]JÖUOÖN PDVDOÜ %XUMXYD GHPRNUDVLVL Ö
nceki aylarda Antik Yunan'ın köleci demokrasisini ve kapitalizmin gelişimiyle ortaya çıkan burjuva demokrasisinin tarihini incelemiş ve demokrasinin içerisinde varolduğu sistemin sınıf rengini aldığını ifade etmiştik. Demokrasi sömürücü sınıfların çıkarlarına hizmet ediyor, köle sahiplerinin, burjuvaların sömürü özgürlüğünü ifade ediyordu. Halkın iktidarı olarak adlandırılan sistem üretim araçlarının sahibi olan sınıfın diktatörlüğünü temsil eder, burjuva demokrasisi aynı zamanda bir burjuva diktatörlüğüdür. Demokrasinin işlevini açıklığa kavuşturduktan sonra burjuvazi için demokrasinin neden zorunlu olduğunu görmeye, demokrasinin bir yönetim biçimi olarak neden tarih sahnesine çıktığı sorusunu yanıtlamaya yöneleceğiz. Burjuvazinin sermaye birikimi arttıkça tüm toplumsal aygıtlar sermayenin ve çıkarlarının kontrolüne geçer. Kapitalizm büyür ve hızla yeni işçi orduları yaratmaya başlar. Daha fazla fabrika, daha fazla yatırım onlar için daha fazla kar, işçiler içinse yeni sömürü alanları anlamına gelir. Devlet başta olmak üzere kültür, hukuk, din, sanat tüm toplumsal aygıtlar burjuvazinin hizmetine girer. Kapitalist egemenlik ekonomik ilişkilerin, sermaye gücünün temelinde salt bir ekonomik egemenlik olmaktan çıkar her yönden sermaye egemenliği anlamına gelir. Egemen sınıflar tarih boyunca ezilenleri baskı araçlarının gölgesi ile kontrol altında tuttular. Burjuvazi de iktidarı ele alır almaz işçi sınıfının hak istemlerini katliamlarla yanıtlamaktan geri durmadı. Faşizm bir dönem boyu burjuvazinin iktidar biçimiydi. Dünyanın her yerinde sayısız işçinin kanı üzerinde sermayenin çarkını döndürdü. Fakat, tek yönlü baskıya dayanan iktidar biçimi diğer yanıyla da toplum üzerindeki etkiyi zayıflatmakta, karşıtının sürekli doğmasına zemin hazırlamaktaydı. Sürekli varlık zemini bulan ve burjuvaziyi sıkıştırarak demokratik dönüşümlere zorlayan halk hareketleri bu rejimin karakteridir. (Arap diktatölüklerindeki güncel demokratik halk hareketleri bu gözle değerlendirilebilir.) Aynı zamanda sermayenin gelişimi, tek tip insan ve ilişkinin ihtiyaçlarını karşılayamaması, üretimin kazandığı yeni evreyle kendine sıkı sıkıya bağlı bir toplum biçimine sahip olmak istemesi yönetim biçiminin farklılaşmasına yol açar. Eşitlik, özgürlük kisvesi altına gizlenen burjuva sınıf egemenliği işçi sınıfının başkaldırışını geciktirmenin, toplumun bilincini bulanıklaştırmanın oldukça ideal bir yoludur. Kapitalizmin kirli
Burjuva demokrasisi sermayenin egemenliğinin sağlamlaştırılmasıdır. Çok sayıda partinin varlığı, seçme seçilme hakkı gibi tüm topluma sunulduğu iddia edilen özgürlük sadece patronların özgürlüğünü getirir. yöntemlerinin toplumda yarattığı muhalefet de bu yolla içerden esir alınmaya çalışılır. Burjuva demokrasisi işçi sınıfına yönelik baskı ve şiddeti de ortadan kaldırmaz. Sınıf düşmanı işçi sınıfını kendi yaşamı, sınıfsal talepleri adına karşısında görünce derhal silaha sarılır. Burjuva demokrasisi sermayenin egemenliğinin sağlamlaştırılmasıdır. Çok sayıda partinin varlığı, seçme seçilme hakkı gibi tüm topluma sunulduğu iddia edilen özgürlük sadece patronların özgürlüğünü getirir. Siyasal partiler, sivil toplum kuruluşları gibi tüm politik aygıtlar burjuva demokrasisinin, tüm alanları azami kar gözüyle biçimlendirme niyetinde buluşurlar. O özle ancak farklı biçimlerle varolurlar. Bu halleriyle alternatifli bir siyaset görüntüsü çizerler. Ancak işçi sınıfına günde 8 saatten 16 saate kadar patronların hesabına çalışmaktan başka bir özgürlük getirmezler. Kapitalist üretim ilişkileri ilerlerdikçe tüm toplumu üretime katar, işçileştirir. İşçilerin sayısı arttıkça sermaye katlanarak büyür. Tekelci azınlığın üretici toplum üzerinde hakimiyet kurması, egemenliğini sağlamlaştırabilmesi için burjuva demokrasisine ihtiyacı vardır. Burjuva demokrasisinde artık tek tip egemenlik aygıtları yoktur, sermaye kendi çıkarları ve kültürüyle tüm toplumsal alana hakim olmuştur. Siyasal, sosyal, kültürel bir çok alternatifle toplumun karşısına çıkar, onu her yönden kuşatır. İşçiler tek form olmak zorunda değildir. Burjuva egemenliğinin tamamını siyasal araçlar da oluşturmaz. Medya, eğlence, sanat, toplumsal ilişkiler, aile, din, dil… Her alanda işçilere onlarca alternatifleri vardır.
AKP‘li de olabiliriz, CHP‘li de, onlarca gazeteden birini okuyabilir, sevebiliriz. Farklı kimliklerin kendini ifade yolu açılmış gibi görünür. Hatta burjuva demokrasisi kendi sistemiyle barışık komünistini dahi yaratır. Tüm bu rengarenk burjuva masalı işçi sınıfının içerden esir alınmasını sermaye kültürünün tüm toplumu sarmasını ve nihayetinde işçi sınıfının azami kar boyundurluğunun daha güçlü sürdürülmesini ifade eder. Egemen sınıflar tarih boyunca demokrasiyi kendi egemenliğini meşrulaştırmanın ve toplumu kendi varlıklarına bağlamanın aracı olarak kullandılar. Köleci demokrasi tam da üretim ilişkilerinin yeni bir evreye girdiği meta üretiminin arttığı ve yoksul isyanlarının köle sahiplerini sıkıştırmaya başladığı dönemde ortaya çıkmış sihirli bir formüldü. Burjuva demokrasisi de aynı tarihsel anlama sahip ve elbette çok daha gelişkin bir sömürülenleri yönetme aygıtıdır.
Kapitalizm insanlık tarihinin gelişiminin önünde engelidir. Toplumun çok büyük bir kesiminin emeğini gasepederek dünya üzerinde egemenlik kurmuştur. İşçi sınıfı kendi hayatı için burjuva demokrasisinin tüm kurum ve aygıtlarının karşısına dikilecek ve azınlığın egemenliğini ifade eden tüm demokrasilerden daha üst bir demokrasiyi, sosyalist demokrasiyi yaratarak insanlık tarihini yeniden başlatacaktır. İşçi sınıfı üretim araçları üzerindeki özel mülkiyeti, sınıflı toplumu ortadan kaldırmak, tüm sömürücüleri tarih sahnesinden silmek adına kendi sınıfının iktidarını kurmak zorundadır. Evet her demokrasi kendi sınıf rengiyle varolur. İşçi sınıfının demokrasisi de için de bu geçerlidir. O, dünyayı yaratanların demokrasisidir ve dünya tarihinin tek meşru demokrasisi olacaktır. Gelecek sayıda sosyalist işçi demokrasisi kavramını ve demokrasinin ömrünü tartışacağız.
*UHYH NDUü× SDWURQ ELUOLùL Güney Kore’de Yoosung Enterprise otomotiv fabrikasında 500 işçi, toplu sözleşme görüşmelerinde sendika ve fabrika yönetimi arasında görüşmeler tıkanınca ve talepleri karşılanmayınca işçiler üye oldukları Kore Sendikalar Federasyonu ile birlikte fabrikayı işgal ettiler. Yoosung Enterprise fabrikasında ki grev diğer 5 büyük otomotiv fabrikasının ve 5 bin yedek parça üreticisinin üretimini de büyük oranda etkiledi.
İşçilerin mücadelesi karşısında birleşen Hyundai, Kia, GM Korea, Renault Samsung ve Ssangyong patronları, 24 Mayısta polisi işçilerin üzerine saldırtarak işçilerin fabrikadan çıkartılmasını sağladı. Kore Sendikalar Federasyonu (KCTU) polis saldırısını kınayan bir açıklama yaparak, “Yasaları hiçe sayarak polisi fabrikanın içine saldılar. Bu hareket barbar bir davranıştır. Biz Yoosung Enterprise’ın sendikalı işçileri olarak amacımıza ulaşıncaya kadar eylemlerimize devam edeceğiz” dedi.
14
NĂ&#x2020;ÂŚN RJHQNXN
'HYULPVL] LĂĂ LVL] 'HYULPGHQ 6RQUD UyarÄą: Bu yazÄą film hakkÄąnda bilgi vermekte ve "Devrimden sonra" ismi nedeniyle film konusunda oluĹ&#x;an olumlu ĂśnyargÄąlarÄą etkilemektedir.
N
azÄąm Hikmet KĂźltĂźr Merkezi tarafÄąndan yapÄąlan "Devrimden Sonra" filmi geçtiÄ&#x;imiz gĂźnlerde gĂśsterime girdi. Film, anlatmayÄą hedeflediÄ&#x;i tarihsel kesit nedeniyle merak uyandÄąrmÄąĹ&#x;tÄą. Biz de isminin cazibesine kapÄąlarak bĂźyĂźk bir heyecanla gittik "Devrimden Sonra" filmine. Eminiz ki bu isimde bir film, sosyalizm inancÄą olan herkesde bu heyecanÄą yaratmÄąĹ&#x;tÄąr. Sosyalist cepheden sanat Ăźretiminin toplam siyasal tabloyla ilintili olarak oldukça kÄąsÄąr olduÄ&#x;u bugĂźnlerde sosyalist devrim sonrasÄąnÄą anlatmayÄą hedefleyen uzun metrajlÄą bir filmin yapÄąlmÄąĹ&#x; olmasÄąnÄąn yarattÄąÄ&#x;Äą heyecan haksÄąz da sayÄąlmaz. Ancak filmin gĂśsterime giriĹ&#x;inin ardÄąndan yapÄąlan deÄ&#x;erlendirmeler, filmin pek çok çevrede hayal kÄąrÄąklÄąÄ&#x;Äą yarattÄąÄ&#x;ÄąnÄą gĂśsterdi. Mehmet Kenan AybastÄą'nÄąn yĂśnetmenliÄ&#x;ini yaptÄąÄ&#x;Äą film, gerçekleĹ&#x;en devrimden sonra Ăźlkeyi terk etmek zorunda kalan bir burjuva çiftin diyaloglarÄąyla baĹ&#x;lÄąyor. Bu arada radyodan devrim yasalarÄą halka anlatÄąlÄąyor. Bu bĂślĂźmden anlaĹ&#x;Äąlan kamulaĹ&#x;tÄąrmanÄąn yoÄ&#x;un bir Ĺ&#x;ekilde baĹ&#x;ladÄąÄ&#x;Äą ve mĂźlk sahiplerinin rahatsÄązlÄąÄ&#x;Äą... Filmin internet sitesinde Ĺ&#x;u ifadeleri yer alÄąyor. "Devrimden Sonra, TĂźrkiye'de gerçekleĹ&#x;ebilecek bir devrimin hayata ve sokaÄ&#x;a nasÄąl yansÄąyabileceÄ&#x;ini, devrimin, sÄąradan insanlarÄąn, iĹ&#x;çilerin, gençlerin, emeklilerin hayatlarÄąnda neleri deÄ&#x;iĹ&#x;tirebileceÄ&#x;ini anlatÄąyor." Film, birbirinden baÄ&#x;ÄąmsÄąz 8 ĂśykĂźden oluĹ&#x;uyor ve her bir ĂśykĂźde, yaĹ&#x;anÄąlan sorunlarÄąn sosyalizmde nasÄąl "çÜzĂźldĂźÄ&#x;Ăź" gĂśsteriliyor. Birbirinden ve devrimden baÄ&#x;ÄąmsÄąz ve habersiz 8 ĂśykĂź ile sosyalizmin insanlarÄąn hayatlarÄąnda yarattÄąÄ&#x;Äą deÄ&#x;iĹ&#x;ikliklere deÄ&#x;inmeye çalÄąĹ&#x;Äąyor. Patron, kĂśylĂź, emekli, iĹ&#x;çi birbirinden kopuk olarak karĹ&#x;ÄąmÄąza çĹkarak sosyalizmi ĂśÄ&#x;renmeye çalÄąĹ&#x;Äąyor. Gariptir ki, filmin tamamÄąnda gĂśze çarpan sÄąkÄąntÄą, Ăźlkede devrim olmuĹ&#x; lakin bundan iĹ&#x;çi sÄąnÄąfÄą dahil kimsenin haberi yok! Devrimin hemen sonrasÄąnda, kĂśyde boĹ&#x; boĹ&#x; oturup, kahvede okey oynayan komĂźnist Ă&#x2013;mer Abi tiplemesi ile birlikte hayret noktamÄąz doruÄ&#x;a doÄ&#x;ru yol almaya baĹ&#x;lÄąyor. Bu devrimin nasÄąl ve kimler tarafÄąndan yapÄąldÄąÄ&#x;Äą da bir muamma! Filmde dikkatimizi çeken ilk Ĺ&#x;ey
yapÄąlan devrimin niteliÄ&#x;i. Filmin ortalarÄąnda kendine yer bulabilen iĹ&#x;çiler gerçekleĹ&#x;tirilen devrimden habersizler. Onlar fabrikada çalÄąĹ&#x;maya devam ederken gelen gĂźzel bÄąyÄąklÄą, sakallÄą "komĂźnistler" artÄąk fabrikanÄąn kamulaĹ&#x;tÄąrÄąldÄąÄ&#x;ÄąnÄą duyuruyor. Fabrikadaki iĹ&#x;çilere devrim mĂźjdesi veriliyor fakat iĹ&#x;çiler buna ne tepki vereceÄ&#x;ini bilemiyor, kaygÄąlarÄą sadece Ăźcretlerin dĂźĹ&#x;Ăźp dĂźĹ&#x;meyeceÄ&#x;i! Vardiya sonunda Ăźrkekçe biraraya gelip "komĂźnistler"den kaba ajitasyon cĂźmleleriyle artÄąk nasÄąl Ăźreteceklerini ĂśÄ&#x;renmeye çalÄąĹ&#x;Äąyorlar. 2 iĹ&#x;çi devrim mĂźjdesinden sonra olayÄą deÄ&#x;erlendiriyor: "Yahu bunlar iĹ&#x;sizlik yasak filan diyorlar, Ĺ&#x;imdi bizi iĹ&#x;ten atÄąp, hapse mapse atmasÄąnlar" Film ilerledikçe anlÄąyoruz ki sadece iĹ&#x;çilerin deÄ&#x;il toplumun hiç bir kesiminin devrimden, sosyalizmden haberi yok. Kßçßk bir grup topluma devrim yaptÄąklarÄąnÄą anlatmaya çalÄąĹ&#x;Äąyor, radyo bildirileri, gazeteler yayÄąnlÄąyor. Ă&#x2013;yle ki sokakta satÄąlan Devrim adlÄą gazeteler dahi yanÄąndan geçenlerden pek ilgi gĂśrmĂźyor. Toplumsal hayatta hiçbir deÄ&#x;iĹ&#x;iklik yok, herkes iĹ&#x;ine bakÄąyor. Marketlerde Eti, Ă&#x153;lker ĂźrĂźnleri raflarÄą doldurmuĹ&#x;, TĂźrk bayraklarÄą da gĂśzden kaçmÄąyor. Dikkat çeken bir sahnede, 18 kitap yazmÄąĹ&#x; ve devrimin ĂśncĂźlerinden olan bir profesĂśrĂźn evde çalÄąĹ&#x;Äąrken çalan kapÄąya karĹ&#x;Äą kayÄątsÄąz kalÄąp, ÄąsrarlÄą ding donglardan sonra karÄąsÄą olduÄ&#x;u tahmin edilen kadÄąna buyurgan bir Ĺ&#x;ekilde "Seviiiiiim, baksana Ĺ&#x;u kapÄąya" Ĺ&#x;eklindeki tavrÄą. Filmde KĂźrt iĹ&#x;çi sÄąnÄąfÄąnÄąn talep ve Ăśzlemlerine rastlamak ise mĂźmkĂźn olmuyor. Filmde birçok Ĺ&#x;ey gibi KĂźrtler de yok.
Sosyalist cepheden sanat Ăźretiminin toplam siyasal tabloyla ilintili olarak oldukça kÄąsÄąr olduÄ&#x;u bu gĂźnlerde sosyalist devrim sonrasÄąnÄą anlatmayÄą hedefleyen uzun metrajlÄą bir filmin yapÄąlmÄąĹ&#x; olmasÄąnÄąn yarattÄąÄ&#x;Äą heyecan haksÄąz da sayÄąlmaz. Ancak filmin gĂśsterime giriĹ&#x;inin ardÄąndan yapÄąlan deÄ&#x;erlendirmeler, filmin pek çok çevrede hayal kÄąrÄąklÄąÄ&#x;Äą yarattÄąÄ&#x;ÄąnÄą gĂśsterdi.
Peki bu devrimi kim yaptÄą? Filmde kulaklarÄą çĹnlatan soru: "Peki bu devrimi kim yaptÄą?" Sosyalist devrim, iĹ&#x;çi kitlelerinin tĂźm toplumsal yaĹ&#x;amÄą Ăśzel mĂźlkiyetin cenderesinden kurtararak yeniden yapÄąlandÄąrdÄąÄ&#x;Äą bir sĂźreçtir. Yeni toplumsal sistem eski sistemin içinde mayalanÄąr, gĂźcĂźnĂź Ăźretici gßçlere dayanmasÄąndan alÄąr. Ă&#x153;retimi elinde bulunduran toplumsal sÄąnÄąf dinamik ve gßçlĂź olandÄąr. Sosyalist devrimin yeniyi yaratma gĂźcĂź, bugĂźnĂźn Ăźretici gĂźcĂź iĹ&#x;çi sÄąnÄąfÄąnÄąn ellerinde somutlanÄąr. Filmdeki sosyalist devrim ne iĹ&#x;çi sÄąnÄąfÄąna dayanÄąyor ne de onun elleriyle toplumsal yaĹ&#x;amÄą yeniden organize ediyor. DiÄ&#x;er yandan parlementer yollarla baĹ&#x;a gelmiĹ&#x; bir grup olsalar yine bu sĂźreçte toplumun onlarÄą tanÄąmamasÄą pek makul bir seçenek deÄ&#x;il. KÄąsacasÄą filmdeki devrimin nasÄąl bir Ĺ&#x;ey olduÄ&#x;unu anlamak mĂźmkĂźn deÄ&#x;il. Sanat yapÄątÄą hiç bir zaman sadece sanat yapÄątÄą deÄ&#x;ildir. O bize hem kendi
Ăźretim sĂźrecine hem de siyasal, sÄąnÄąfsal arka planÄąna dair baÄ&#x;lantÄąlar verir. Filmdeki devrim, onu Ăźreten grubun devrim tahayyĂźlĂźnĂź bize anlatÄąyor demek yanlÄąĹ&#x; olmaz. AydÄąn "komĂźnistler", bir tĂźrlĂź sosyalizmi ĂśÄ&#x;renemeyen iĹ&#x;çiler, aptal yerine konan ve dĂśnĂźĹ&#x;Ăźmde hiç parmaÄ&#x;Äą bulunmayan toplum TKP'nin devrime bakÄąĹ&#x;ÄąnÄą da gĂśzĂźmĂźzde somutluyor. Ne komiteleri kuran ne de dĂśnĂźĹ&#x;ĂźmĂź baĹ&#x;latan kimse yok. Gariptir, fabrika komiteleri devrimden sonra kuruluyor. Kßçßk burjuva devrimcimiz, devrimden sonra da kendini zorlu bir savaĹ&#x;Äąm içinde bulmuyor. Patronlar taksiye atlayÄąp rahatça havaalanÄąnÄąn yolunu tutarken sokaklarda kimse yok. Sadece baĹ&#x;ka bir kesitte 20 kadar ĂśÄ&#x;rencinin iktidara destek eylemi yaptÄąklarÄąnÄą gĂśrĂźyoruz. Milisinden komite sorumlularÄąna film iĹ&#x;çisiz olmaya yemin etmiĹ&#x; gibi. Her yerde ĂśÄ&#x;renciler karĹ&#x;ÄąmÄąza
çĹkÄąyor. Filmi Ăźreten kurum aklÄąmÄąza geldikçe bu durumu pek te garip karĹ&#x;ÄąlamÄąyoruz. Filmin hemen her kesitinde eleĹ&#x;tirilecek bir çok nokta daha var. Ancak hepsi bu ana sorunla iliĹ&#x;kili. Ä°Ĺ&#x;çisiz devrim bu kadar oluyor. Teknik sorunlar, amatĂśrlĂźk bir yere kadar anlayÄąĹ&#x;la karĹ&#x;Äąlanabilir fakat burada sosyalizmin içinin epey boĹ&#x;altÄąldÄąÄ&#x;Äą gĂśrĂźlĂźyor. Ä°Ĺ&#x;çisiz devrim bir o kadar da coĹ&#x;kusuz. Her yerde sÄąkÄąntÄąlÄą, soÄ&#x;uk yĂźzlĂź toplum bireyleri ve "komĂźnistler" var. Filmdeki coĹ&#x;ku sorununu da yapÄąlan devrimin sÄąnÄąf niteliÄ&#x;iyle açĹklamak gerekiyor. Toplumun dĂśnĂźĹ&#x;tĂźrĂźcĂź gĂźcĂźnĂź oluĹ&#x;turan iĹ&#x;çiler bu kadar dÄąĹ&#x;arÄąda kalÄąnca haliyle filmdeki karakterler de pek dinamik olamÄąyorlar. NasÄąl olduÄ&#x;u belirsiz bir devrime inanmaya çalÄąĹ&#x;Äąyorlar. Film ne yazÄąk ki dar propagandif niteliÄ&#x;e dahi sahip deÄ&#x;il. CoĹ&#x;ku sorunu motive etmekten çok sÄąkÄąntÄą veren bir filme dĂśnĂźĹ&#x;tĂźrĂźyor.
15
NĂ&#x2020;ÂŚN RJHQNXN
* WRSODQWĂ&#x153;VĂ&#x153; QH\L JĂ?VWHUL\RU" E
mperyalist G-8 Ăźlkelerinin devlet baĹ&#x;kanlarÄą, dĂśnem baĹ&#x;kanÄą Fransa'nÄąn lanetli ev sahipliÄ&#x;inde Normandiya sahillerindeki Deauville kentinde toplandÄą. UluslararasÄą tekelci kapitalist sermayenin irilerinin temsilcileri olarak zirveye katÄąlan 8 Ăźlkenin devlet baĹ&#x;kanÄą, emperyalist hakimiyet politikalarÄąnÄą yaniden gĂśzden geçirmek ve biçimlendirmek Ăźzere gĂśrĂźĹ&#x; alÄąĹ&#x;verĹ&#x;inde bulundular. Bu tĂźr toplantÄąlar, tekelci kapitalist devletlerin hem emperyalist saldÄąrganlÄąkta eĹ&#x;gĂźdĂźm saÄ&#x;lanmasÄą, hem de aralarÄąndaki dĂźnya pazarÄąna egemenlik arayÄąĹ&#x;Äą dolayÄąsÄąyla sĂźregelen anlaĹ&#x;mazlÄąklarÄąn arka planda tartÄąĹ&#x;ÄąldÄąÄ&#x;Äą gĂźndemlerle sĂźrdĂźrĂźlegelir. Tahmin edilebileceÄ&#x;i Ăźzere en Ăśnemli gĂźndem maddesi, OrtadoÄ&#x;u ve Kuzey Afrika'daki diktatĂśrlĂźkleri yerle bir eden kalkÄąĹ&#x;malarÄąn kapitalist sistem içerisinde rehabilitasyonu denilebilecek Ăśnlemleri almak oldu. Emperyalist tekelci kapitalizm, OrtadoÄ&#x;u'daki ayaklanmalar sonrasÄą ortaya çĹkan durumu kendi cephesinden olanaÄ&#x;a çevirmeye çalÄąĹ&#x;Äąyor. AyaklanmalarÄąn tek tek Ăźlkelerdeki kapitalist Ăźretim iliĹ&#x;kilerini hedefleme potansiyelini gßçlĂź biçimde taĹ&#x;ÄądÄąÄ&#x;ÄąnÄą sÄąnÄąfsal konumlanÄąĹ&#x;larÄą gereÄ&#x;i bilen emperyalistler, mali yardÄąm olarak tanÄąmladÄąklarÄą sermaye ihracÄą ile, ayaklananlarÄąn Ăśfkesini baĹ&#x;langĹçta yatÄąĹ&#x;tÄąrmaya ve sonrasÄąnda kapitalizm sÄąnÄąrlarÄą içersinde tutmaya çalÄąĹ&#x;acak. Bir diÄ&#x;er gĂźndem maddesi nĂźkleer santrallerin Japonya'daki depremden sonra kamuoyunun gĂźndemine girmiĹ&#x; olmasÄą ve hĂźkĂźmetlerin Ĺ&#x;imdilik baĹ&#x;ÄąnÄą aÄ&#x;rÄątan bir konu olmasÄą dolayÄąsÄąyla tartÄąĹ&#x;ÄąlmasÄąydÄą. AlÄąnan kararlar temenniden Ăśteye gidemezdi, çßnkĂź tekelci kapitalist rekabetin en Ăśnemli bileĹ&#x;enlerinden birini nĂźkleer enerji kaynaÄ&#x;Äą oluĹ&#x;turuyordu. Zirve Ăśncesinde internet sektĂśrĂźnde baĹ&#x;Äą çeken Ĺ&#x;irketlerin temsilcilerinin katÄąldÄąÄ&#x;Äą bir dizi toplantÄą gerçekleĹ&#x;tirildi. Ä°nternetin, isyanlarda oynadÄąÄ&#x;Äą rol emperyalistleri tedirgin etmiĹ&#x; bulunuyor. Bu toplantÄąlarda açĹk açĹk sĂśylemeseler bile, bu gĂźndemle toplanÄąlmasÄąnÄą internet kullanÄąmÄąnÄąn apolitikleĹ&#x;tirilmesi politikalarÄąna hÄąz vereceklerine dair bir iĹ&#x;aret olarak algÄąlamak gerekiyor. Emperyalist zirve Ăźzerine batÄąlÄą burjuva basÄąnda zirvede alÄąnacak kararlar gĂźnler Ăśncesinden yazÄąlmaya baĹ&#x;lanmÄąĹ&#x;tÄą. AyrÄąca aynÄą
basÄąnda "zirvenin 8 emperyalistin bileĹ&#x;imi ile toplanmasÄąnÄąn anlamÄąnÄą yitirdiÄ&#x;ine" yapÄąlan vurgular bir hayli fazlalaĹ&#x;mÄąĹ&#x;tÄą. Bu sekiz emperyalist devletin biraraya geldiÄ&#x;i toplantÄąlar dĂźnya iĹ&#x;çi sÄąnÄąfÄąnÄąn hedefi haline geldiler, nerede toplantÄą yapsalar, alÄąnan bĂźtĂźn polisiye Ăśnlemlere raÄ&#x;men, orasÄą iĹ&#x;çi sÄąnÄąfÄą ĂśrgĂźtleri tarafÄąndan iĹ&#x;gal edildi ve sĂźrekli teĹ&#x;hir kampanyalarÄąnÄąn konusu oldu. DĂźnya iĹ&#x;çileri ve emekçileri tarafÄąndan lanetli 8`li olarak toplumsal bellekte yer ettiler. ArtÄąk ÄąssÄąz yerlerde toplantÄą yapÄąyorlar. Bu teĹ&#x;hir olmuĹ&#x; lanetli konumlarÄąnÄą 8`i 20 yaparak aĹ&#x;maya çalÄąĹ&#x;acaklar. ArtÄąk gĂźndemimizde daha fazla G-20 olacak. Bu geniĹ&#x;leme emperyalist tekelci sermayeyi iki bakÄąmdan rahatlatacak. UluslararasÄą tekellerin en çok sermaye ihracÄą yaptÄąklarÄą Ăźlkeler ikinci grupta yer alÄąyor. Ă&#x2013;nemli emek gĂźcĂź sĂśmĂźrĂźsĂź potansiyeline sahip bu Ăźlkelerin hĂźkĂźmetlerinin katÄąlÄąmÄąyla geniĹ&#x;leyen birlik, emekçilerinin zihninde bĂśylelikle "katÄąlÄąmcÄą" bir algÄą yaratabilecek. Ä°kinci olarak alacaklarÄą kararlara diÄ&#x;er kapitalist Ăźlke yĂśnetimlerini de katarak, onlarÄąn serzeniĹ&#x;lerini de, katkÄąlarÄąnÄą da dikkate alarak demokratik bir vizyon verecekler. Ă&#x2013;zetle G-8`in de, G-20'nin de arkasÄąnÄą kazÄądÄąÄ&#x;ÄąmÄązda emperyalist kĂźresel tekelci kapitalistlerin hakimiyeti çĹkÄąyor. Ă&#x2013;nĂźmĂźzdeki
G-20 zirvesinde konuĹ&#x;ulacak gĂźndem maddelerine bir gĂśz attÄąÄ&#x;ÄąmÄązda dahi farklÄąlÄąk daha iyi anlaĹ&#x;ÄąlÄąyor. Mali piyasalar, bankacÄąlÄąk dĂźzenlemeleri, dĂźnya ticareti, kapitalist geliĹ&#x;me politikalarÄą tartÄąĹ&#x;Äąlacak konular arasÄąnda. Emperyalist zirveye karĹ&#x;Äą Fransa'nÄąn bir çok Ĺ&#x;ehrinde gerçekleĹ&#x;tirilen gĂśsterilerde sayÄąsal katÄąlÄąmÄąn sÄąnÄąrlÄąlÄąÄ&#x;Äą dikkati çekti. Bunu 90'lÄą yÄąllarÄąn baĹ&#x;Äąn-
dan itibaren Ăśzellikle Avrupa'da yalnÄązca anti-tekelci programatik yĂśnelimi olan, onlarÄąn deyimiyle sadece "imparatorluÄ&#x;a karĹ&#x;Äą insani kapitalizm" temasÄąnÄą esas alan toplumsal hareketlerin siyasal sÄąnÄąrlarÄąna geldiÄ&#x;inin Ăśnemli gĂśstergelerinden biri olarak okumak gerekir. Kapitalizme bir bĂźtĂźn olarak programatik karĹ&#x;Äą duruĹ&#x; gĂśstermeyen akÄąmlarÄąn mevzi bir gßç kaybÄąna uÄ&#x;radÄąÄ&#x;Äą bir sĂźreci de yaĹ&#x;Äąyoruz.
* UFLVWDQ GD HPHNoLOHUH QHROLEHUDO ĂźLGGHW GĂźrcistan'da "GĂźl Devrimi" olarak adlandÄąrÄąlan ABD'nin desteklediÄ&#x;i hereketle 2004 yÄąlÄąnda iktidara gelen neoliberal Mikhail SaakaĹ&#x;vili'nin yĂśnetimine karĹ&#x;Äą gerçekleĹ&#x;en gĂśsteriler Ĺ&#x;iddetle bastÄąrÄąldÄą. Polis, Tiflis'te meclis binasÄąnÄąn ĂśnĂźnde beĹ&#x; gĂźn boyunca aralÄąksÄąz nĂśbet tutan binlerce emekçiye mĂźdahale etti. Olaylarda iki kiĹ&#x;i ĂśldĂź, 28 kiĹ&#x;i yaralandÄą. GĂśzaltÄąna alÄąndÄąktan sonra bÄąrakÄąlan Interfax haber ajansÄą muhabiri Malkaz Chkdua, "GĂśzaltÄąna alÄąnanlara ne olacaÄ&#x;ÄąnÄą bilmiyorum. Ĺ&#x17E;u an sorgulanÄąyorlar. Ancak birçoÄ&#x;u kanlar içinde, hatta bacaklarÄą kÄąrÄąk olduÄ&#x;u için yĂźrĂźyemiyorlar" dedi. ABD'nin Ăśrnek neoliberal devlet baĹ&#x;kanlarÄąndan biri olan SaakaĹ&#x;vili, "Bu provokasyon-
lar Ăźlke dÄąĹ&#x;Äąndan planlanÄąyor. DĂźĹ&#x;man tarafÄąndan yapÄąlacak herhangi bir provokasyona karĹ&#x;Äą uyanÄąk olmalÄąyÄąz. BaÄ&#x;ÄąmsÄązlÄąk gĂźnĂźnĂź kutlayan Ăźlkede sÄąkÄąntÄą yaratmak ve sabotaj dĂźzenlemek için GĂźrcistan dÄąĹ&#x;Äąnda bir senaryo yazÄąlÄąyor" dedi. Oysa emperyalistlerin genetiÄ&#x;i deÄ&#x;iĹ&#x;tirilmiĹ&#x; turuncu devrimi ile iktidara getirilen SaakaĹ&#x;vili yĂśnetimi, uyguladÄąÄ&#x;Äą politikalarla toplumsal yapÄąyÄą enkaza çevirdi. Ă&#x153;lke ekonomisini tamamen emperyalist sermayenin denetimine açtÄą, Ăźlke giderek dolarÄąn denetimine girdi. Ä°ktidara geldikten hemen sonra yĂśnetimin ilk aldÄąÄ&#x;Äą karar aslÄąnda hĂźkĂźmetin Ăśncelikli programÄąnda yer alan yabancÄą sermaye için yatÄąrÄąm ortamÄąnÄąn saÄ&#x;lÄąklÄą bir hale getirilmesi idi. Emperyalist mali oligarĹ&#x;inin direktifleri doÄ&#x;rultusunda ger-
çekleĹ&#x;tirilen yapÄąsal reformlar, ĂśzelleĹ&#x;tirme ve kamu sektĂśrĂź reformu toplumsal yÄąkÄąmÄą beraberinde geitrdi. GĂźrcistan ĂśrneÄ&#x;i neoliberal yÄąkÄąm politikalarÄąnÄąn ibret verici ĂśykĂźlerinden bir tanesidir. GĂśstericiler, SaakaĹ&#x;vili'nin istifasÄąnÄą, dĂźĹ&#x;Ăźk emeklilik maaĹ&#x;larÄą ve artan gÄąda fiyatlarÄą nedeniyle istiyor. Muhalifler ayrÄąca SaakaĹ&#x;vili'nin yolsuzluÄ&#x;u kĂśrĂźklediÄ&#x;ini sĂśylĂźyor. Ä°ktidar buna karĹ&#x;Äą direnen emekçilere en sert yĂśntemlerle saldÄąrdÄą. On yÄąllarca bu Ăźlkelerde, revizyonist bĂźrokratik devlet kapitalizmi, sosyalizm adÄąnÄą kullandÄą. Bunun bilinçleri tahrip edici etkisi GĂźrcistan gibi Ăźlkelerdeki iĹ&#x;çi sÄąnÄąfÄąnÄąn, gerçek sosyalizmi eylemleriyle yeniden tarif etmeleriyle kÄąrÄąlacak. Neoliberal yÄąkÄąma karĹ&#x;Äą baĹ&#x;layan bu savaĹ&#x;Äąm burada kalmayacak.
7DKULU DWHíL ñVSDQ\D GD Madrid ve Barselona'da başlayan gösteriler kitleselleşerek ve ülke geneline yayılarak büyüyor
15 Mayıs'ta İspanya'nın başkenti Madrid ve Barselona'da başlayan gösteriler kitleselleşerek ve ülke geneline yayılarak büyüyor. Gençlerin sosyal paylaşım ağları üzerinden sosyal hak gasplarına ve işsizliğe karşı örgütlediği eylemler sürerken Madrid'de Sol Meydanı'nı dolduran binlerce öğrenci, işçi ve emekçi Seçim Kurulu, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay'ın gösteriyi yasaklama kararına karşın meydanı terk etmemekte kararlı. İspanya yaşanan ekonomik krizden Yunanistan, Portekiz ve İrlanda ile birlikte AB üyesi ülkeler içerisinde en çok etkilenenler arasında yer alıyor. Krizin yarattığı işsizlik gençlik kitlesini geleceksizliğe mahkûm ediyor. Bugün yapılacak seçimlerin kendi yaşamlarını olumlu anlamda etkilemeyeceğinin bilincinde olan göstericiler daha iyi bir yaşam ve demokrasi için sokaklarda olduklarını ifade ediyorlar. AB ve IMF'nin ortaklaşa İspanya'ya dayattığı önlem paketleri, eğitim ve sağlıkta yapılacak kesintilerin devreye girmesiyle genç işsizlerin durumunu daha da ağırlaştırıyor. Bugün için
karşılanıyor. Bir direnişçi, bütün çalışmalara (basın, yemek, temizlik, hukuk ve teknik) ilişkin komiteler kurduklarını sadece sağlık komitesinden yoksun olduklarını bunu da yakında kendilerine katılacak gönüllülerle çözeceklerini belirtiyor. Tahrir Meydanı'nda olduğu gibi burada da göstericiler internet aracılığıyla yayın yapıyorlar. Yapılacak seçimlerde hükümet partisine ve ana muhalefet partisine oy verilmemesi çağrısında bulunuyorlar.
Sadece Madrid'deki Sol Meydanı'nda toplanan kitlenin sayısı 20 bin'den fazla
işsizliğin %21'leri aştığı İspanya'da, bu durum genç nüfus içinde % 45'ler civarında seyrediyor. Hükümetin devreye koymayı düşündüğü kesintiler de bu tabloya eklenince durumun ne denli vahim olduğunu gösterirken, aynı zamanda eylemlerin de kararlılıkla sürdürülmesini açıklar niteliktedir. Dolayısıyla günlerdir süren gösterilere sermaye güçlerinin müdahale etmemiş olmasının bir nedeni 22 Mayıs'ta yapılan seçimler iken, diğer ve daha önemli nedeni
ise eylemlerin büyüyerek yıkıcı bir karaktere dönüşmesi olasılığının yarattığı korkudur. Sadece Madrid'deki Sol Meydanı'nda toplanan kitlenin sayısı 20 bin'den fazla. Bu büyüklükte bir kitlenin toplandığı meydanda göstericiler kolektif biçimde yeme-içme, temizlik ve sağlık ihtiyaçlarını komiteler aracılığıyla çözüyorlar. Ayrıca bütün ihtiyaçlar eyleme destek veren işçi ve emekçiler tarafından gönüllü olarak
6XUL\H GH H\OHPOHU V U \RU Suriye'de rejim karşıtı gösterilerle tanınan Humus'a bağlı Rastan ile Talbiş kentlerini tanklarla kuşatmaya alan ordu, kentlere top saldırıları düzenledi. Saldırı sonucu çok sayıda kişinin öldüğü veya yaralandığı kaydedildi. Bir görgü tanığı, telefon ve elektriklerin kesildiği kentlerin tamamen kuşatıldığını söyledi. Ülkenin doğusundaki Deyr El Zor kentinde ise rejim karşıtı gösteri düzenleyenlere ateş açıldı. İnsan hakları aktivisti Mustafa Osso, sabah saatlerinde 8 bin kişinin katıldığı gösteride, güvenlik güçlerinin ateş açması sonucu çok sayıda kişinin yaralandığını
söyledi. Osso, başkent Şam'ın Zabadani ve Duma semtlerinde de gece saatlerinde gösterilerin yapıldığını belirterek, göstericilerin "halk, rejimin devrilmesini istiyor" sloganları attıklarını aktardı. Suriye'de Cuma günü ülke genelinde düzenlenen gösterilerde, askerlerin açtığı ateş sonucu en az 7 kişi öldü. İnsan hakları örgütlerine göre ülkede 15 Şubat'tan bu yana devam eden gösterilerde binden fazla gösterici hayatını kaybetti, 10 binin üzerinde kişi gözaltına alındı. Suriye yetkilileri göre olaylarda ayrıca 143 asker, polis ve güvenlik görevlisi öldü.
Katalonya Meydanı'nda gece-gündüz kamp kuran protestocu gençler 27 Mayıs günü polis saldırısıyla karşılaştı. 300 polis 3 bin eylemciyi alandan çıkarmak isterken, çatışmalar yaşandı, 121 kişi yaralandı. Katalan polisi ve Barselona belediye polislerinden oluşan 300 kişilik grup sabah saat 06.50'de Katalonya Meydan'ındaki gençlere saldırdı. 3 bin eylemciye yapılan saldırı sırasında 200 genç ile polis arasında çatışma yaşandı, 37'si polis 121 kişi yaralandı. Polis eylemcilere karşı plastik mermi ve cop kullandı. Polis çadırları söküp gittikten sonra eylemciler yeniden meydanı işgal etti.
úV\DQ GDOJDV× .XYH\W H V×oUDG× Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da işçi ve emekçilerin daha fazla özgürlük talebiyle başlattığı isyanlar, petrol zengini Kuveyt'e de sıçradı. 2 bin kadar gösterici, Başbakan El Ahmed El Sabah'ın istifasını istedi. Ortadoğu'nun en zengin ülkelerinden birisi olan 2.7 milyon nüfuslu Kuveyt, 6 aydır Arap dünyasında devam eden isyan dalgasına kendisini kaptırdı. Başkent Kuveyt'te 2 bin kadar protestocu, Başbakan Seyh Nasir Muhammed El Ahmed El Sabah'ın istifasını istedi. Kişi başı yıllık gelirin ortalama 54 bin dolar olduğu ülke 250 yıldan beri El Sabah hanedanı tarafından yönetiliyor. Ülkede Savunma, Dışişleri, İçişleri gibi kilit bakanlıklar da bu hanedan üyelerinin elinde bulunuyor. Ancak göstericiler El Sabah hanedanını protesto etmediklerini, sadece geçen ay meclisten güven oyu alan başbakanın görevini bırakmasını talep ettiklerini dile getirdi. Başbakan'ın istifası için önümüzdeki günlerde daha geniş kapsamlı bir gösteri düzenlenecek. 2006 yılında Başbakan seçilen El Ahmed El Sabah, 5 yıllık iktidarı boyunca tam 6 kez istifa ederek yeni hükümet kurdu. Yolsuzluk ve kamuya yönelik kısıtlamalarından dolayı sevilmeyen Kuveyt Başbakanı'nın kabinesi üç defa da fesh edildi.