G E Y
V E
L E Z B İ Y E N
EŞCİNSELLERİN
A R A Ş T I R M A L A R I
KURTULUŞU
D E R G İ S İ
HETEROSEKSÜELLERİ DE
M A R T
-
N İ S A N
2 0 0 2
ÖZGÜRLEŞTİRECEKTİR
Çay bahane!
10
MART – NISAN 2002
Iki Aylik Dergi ISSN 1302-5015 Sahibi: Ali Erol Sorumlu Yazi Isleri Müdürü: Abdurrahman Bahsisoğlu Grafik Tasarim ve Uygulama: KAOS GL Baski: Ayrinti Matbaacilik Adres: Selanik Caddesi 48/8 Kizilay - ANKARA
Yazisma Adresi: Ali Özbas, P.K. 53, Cebeci/ANKARA TEL & FAKS: 0 312 418 87 15 E-MAIL: dergi@kaosgl.com Internet Adresi : www.kaosgl.com Yayinlanmasi Isteğiyle Gönderilecek Ürünler Için Adres: ALI ÖZBAS P.K. 53 CEBECI / ANKARA dergi@kaosgl.com ABONELIK IÇIN Yurt içi 1 yillik (6 sayi) abone bedeli: 15.000.000.-TL. Yurt disi 1 yillik abone bedeli: 75 DM ya da 50 $. Please, transfer 75 DM or 50 $ as 1 year subscription period to the following bank account: T. Is Bankasi Mesrutiyet Subesi (ANKARA) Ali Özbas no:4213 0544328. Dekont ya da fotokopisini mutlaka Ali Özbas P.K. 53 Cebeci/Ankara adresine postalayiniz. Tek sayilik isteklerde 2.500.000.-TL’lik posta pulu gönderiniz. Tutsaklara ücretsiz gönderilir.
içindekiler KAOS GL'den ................................................................................. 2 Kaos Kültür Merkezi Kapatilmak Isteniyor................................... 3 LambdaIstanbul’da Geçen Ay - Berkay. ...................................... 4 Türkiye LGBT Belgeseli................................................................... 5 Anadolu Ayilari’ndan 6. Genel Toplanti...................................... 6 Kültür Merkezini Yeniden Düsünmek - Koray............................... 7 Biz Böyle Mi Olacaktik ... - Filiz .................................................... 9 Baris Için Sürekli Kadin Platformu – Oyaburcu & Tuğçe ..........10 Kiz Kardesim Için... Kampanyasi ................................................11 Kiz Kardeslerimiz Ne Düsünüyor? Söylesiler ............................12 Istanbul’da 8 Mart .......................................................................14 Escinsel Kurtulus Hareketinde Kadinlar ......................................15 Lezbiyenlerin Bulusma Alani........................................................16 Coming Out Of Internet ...............................................................20 Internet ve Chat : Kablolu Yasamlar - Filiz .................................22 Baharankara – Koray ..................................................................22 Iliskiler, Çeliskiler ve Internet - Ahmet ..........................................23 Legato Nerede, Ne Yapiyor? Söylesi: Oyaburcu.....................24 Siddetle Mücadele – LambdaIstanbul .......................................27 Kan Davasi – Gözüm Abla .........................................................29 Haberler ........................................................................................31 STK, AB ve Örgütlenme – Yesim T. Basaran .............................32 Uluslararasi Toplanti ....................................................................33 Türkiye’de LGBT Gençlik .............................................................37 Gençlik ve Intihar – Üstün Öngel ...............................................41 Çocuklara Yönelik Cinsel Taciz ..................................................42 5. Kat – Hasbiye Günaçti............................................................43 Kimlik Sorgulamasi – Can Dara .................................................45 Escinsel Bilincine Sahip Tutsaklar – Çev: Volkan Tamer ...........47 Iki Olur Devrimcinin Düğünü – Kasik Düsmani ..........................48 Evlilik Korur Mu Denetler Mi? – Çev: Defne..............................50 Evlilik Ve Ask – Çev: Volkan Tamer............................................52 Psikiyatri ve Medya – Koray & Kerem.......................................55 Yasamin Içinden – Iskin ...............................................................57 Aladağlar’da Açilmak – Volkan .................................................59 Gözüm Abla .................................................................................60 Bize Gelenler................................................................................61 Mektuplar......................................................................................62 Haberler ........................................................................................64
KAOS GL Mart - Nisan 2002 Sayı 10 Sayfa 1
Merhaba,
Alti ay aradan sonra dergimizi çikarmis olmanin coskusunu doya doya yasayamadan onca emeğimizi ortaya koyarak, hayallerimizi gerçek kilabildiğimizin kanitlarindan olan Kaos Kültür Merkezi’ne homofobik bir saldiriyla karsilastik. Ayrintilarini dergide bulabileceğiniz olayin arkasinda yatan homofobik tavir değildi de bizi sasirtan, elimiz kolumuz bağliymis gibi hissediyor olmamizdi. Neyse ki bu da uzun sürmedi, dört koldan kendimize çikis yolunu açmaya basladik. Böylesi bir dönemde aklimiza derginin yeni sayisi düstü ve karar verdik: ne olursa olsun dergi çikacak. Kaybedemeyeceğimiz, kaybetmeyi kabullenemeyeceğimiz dergiyi ne kosulda olursa olsun çikarmaya karar verdik. Iste elinizdeki sayi böyle bir kararliliğin ürünü. Dergilerin mart sayilarina 8 Mart’in, aralik sayilarina 1 Aralik’in (dünya aids günü) ağirlik koymasi sasirtici olmasa gerek. Ama bu sayida 8 Mart çevresinde yazilanlar, söylenenler “belirli gün
ve haftalar” kapsaminda her yil tekrar edilenlerin oldukça ötesine geçerek sayiya ağirliğini koydu. Bu alanda heyecan verici olusumlarin (yan yana duruslar) haberlerini ve yan yana durmayi seçtiklerimizle yapilan söylesiyi ilgiyle karsilayacağinizi saniyoruz. Geçen sayi duyurusunu yaptiğimiz “coming out of the internet” dosyasini, olayin vuku bulduğu yerde, sanal ortamda yapilan söylesilerle bezedik. Tabi ne kadar söz söylesek söylenecek daha çok sey var hissini kaybetmiyoruz. Bu konuyla ilgili yazilarinizi bekliyoruz. Yine duyurusunu yapmis olduğumuz halde hakkiyla hazirlayamadiğimiz “siddet” dosyasini da sonraki sayiya erteledik. Bu sayida LambdaIstanbul altgrubu “SIMAG” ve onun söyleyip yaptiklariyla ilgili bir yazi yayinlamakla yetindik. Slovenya’daki uluslararasi toplantiya Kaos GL ve Türkiye adina katilan arkadasimiz Yesim kalin bir dosyayla döndü. Raporlari bu sayida okuyabilirsiniz.
Söylesiler ise önümüzdeki sayiya kaldi. Bunlarin disinda evlilikle ilgili yazilar, haber yorumlar, okuryazarlarimizdan gelen çesitli konularda yazilar dergiyi doldurup tasirdi. Ya alti ay çikmamis olmamizla ilgili, ya da gerçekten escinsellikle ilgili üretimde bir artis oldu. Elimizde yayinlamak isteyip de yer bulamadiğimiz ertelediğimiz yazilar kaldi (aman ha bu kimseyi rehavete sokmasin, tam gaz devam). Önümüzdeki sayida Nisan’da Ankara’da gerçeklesecek Baharankara (8.Türkiye Escinseller Bulusmasi) haberlerinin ağirliği olusturacağini umut ve tahmin etmekle birlikte, “psikiyatri” ve “siddet” dosyalari için ürünlerinizi bekliyoruz. Biz yola devam ediyoruz. Sesimizi duyan var mi? VAR. Koray
sapphonunkizlari@hotmail.com bir zamanlar sadece kadinlar olarak tartismaya, paylasmaya ihtiyaç duyduğumuzdan sapphonun kizlari adinda lezbiyen feminist bir grup kurmustuk. ardindan daha önce de açikladiğimiz nedenlerle bu grubu feshettik, ama mücadeleden vazgeçmediğimizi de belirtmistik. simdi sapphonun kizlari içinden bazi kadinlar baska kadinlarla birlikte kaos gl içerisinde, kadinlara ait özerk bir alani da koruyarak heteroseksizme ve ataerkilliğe karsi mücadele etmeye, tartismaya devam ediyor. iletisim açisindan bir sorun olmasin diye, grubu feshetmemize rağmen e-mail adresimizi korumus ve bize yazan kadinlari yanitsiz birakmamistik. buna hâlâ devam ediyoruz.. KAOS GL: Escinsellerin Kurtulusu Heteroseksüelleri de Özgürlestirecektir. Ilk sayisi 20 Eylül 1994'te fotokopiyle çoğaltilarak yayin hayatina baslamis olan Kaos GL dergisi, aradan senelerin geçmesiyle birlikte önemli biçim değisiklikleri yasadi: sayfa sayisi artti, matbaada basilmaya basladi, renkli kapağa geçildi, görsel malzemeleri zenginlesti... Ancak ilk çiktiği günden beri heteroseksizme, homofobiye ve her tür ayrimciliğa karsi çikan muhalif sesinden ödün vermedi, değisikliğe uğramadi. Kaos GL, cinsel politika çerçevesi içerisinde, kisisel olanin politik olduğundan yola çikarak, escinsel kurtulus hareketine dair
KAOS GL Sayfa 2 Sayı 9 Ocak – Şubat 2002
yazilarin, kuramsal tartismalarin, kisisel deneyimlerin, öykülerin, siirlerin yer aldiği, okuyuculariyla beraber üretilen bir dergi oldu. 2 ayda bir yayinlanan Kaos GL'nin yillik abonelik bedeli 15.000.000 TL'dir. Abonelik bedelini asağidaki banka hesap numarasina yatirdiktan sonra dekont fotokopisine adresinizi de yazarak posta adresimize gönderdiğiniz veya faks çektiğiniz takdirde aboneliğiniz baslatilacaktir. Abone olduğunuzda dergi istediğiniz adrese, gönderenin ve derginin kimliği belli olmayacak sekilde, kapali zarf içinde ulastirilir.
Banka Hesabi: Türkiye Is Bankasi Mesrutiyet Subesi / Ankara Ali Özbas, No: 4213 0544328 Posta Kutusu: Ali Özbas, P.K. 53, Cebeci/Ankara Adres: Selanik Caddesi 48/8 Kizilay / Ankara Pazartesi-Cuma 16:00 - 21:00 Cumartesi 13:00 – 21:00 Pazar 16:30 - 21:00 Tel / Fax: +90.312. 418 87 15 dergi@kaosgl.com www.kaosgl.com
Kaos Kültür Merkezi
Kaos Kültür Merkezi Kapatilmak Isteniyor!
Bu ülkenin hem escinselleri hem heteroseksüellerince çok sevilen bir sairi, “anayurdum gece” diyordu ve bizler yalniz geceyi değil günesi de istediğimizden hayaller kuruyorduk. Gündüz gözüyle birbirimizin suratlarini görebileceğimiz, konusurken seslerimizi duyabileceğimiz bir mekandi istediğimiz. Escinseller olarak yillardir duygularimizi, düsüncelerimizi ve eylediklerimizi ortaya koyarken önümüzde örnek alacağimiz bir pratik, yararlanacağimiz ve elestirerek gelistireceğimiz bir tecrübe bulamadik. Her seyi düse kalka, deneye yanila yarattik. Asklarimizi, hayatlarimizi, kurtulus mücadelemizi.. Birlikte özgürlesme sürecinde sadece bir nokta olan adina Kültür Merkezi dediğimiz mekanimizi da yine ayni sekilde yarattik. Olanaklarimiz ve yaraticiliğimiz ölçüsünde el yordamiyla... El yordamiyla yol alirken formel olan ile informel olanin nasil da iç içe geçtiğini gördük. “Kültür Merkezi”nin formel karsiliği nedir, ne değildir diye arastirirken gördük ki meğer kayitlarda “cafe” diye bile bir sey yokmus! Kaos Kültür Merkezi olarak kullandiğimiz mevcut mekanimiz, Kaos GL Dergisinin emniyet basin bürosuna, maliyeye ve belediyeye kayitli resmi bürosu ayni zamanda. Bu haliyle adi geçen kurumlarla bir sorunumuz
bulunmuyor. Biz mevcut mekani ayni zamanda Kültür Merkezi, Kütüphane olarak da kullaniyoruz ve bu haliyle de bir sorunumuz yok. Ama mekanimizin salon kismina masa sandalye koyarak çay kahve servisi yapmamiza apartman yönetiminin sikayeti sonucu Çankaya Belediyesi izin vermiyor. Biz ne kadar da salonumuz "cafe" (onlar ‘pastane’ diyor) değil desek de Belediyeyi ikna edemedik. Çay kahve satisi için ayrica bir ruhsat almamiz gerekiyormus. Fakat apartman kayitlarda mesken gözüktüğü için apartman yönetiminden "onay" alma sarti var; oysa sorunu çikaran kaynak da bizatihi apartman yönetimi! Amiyane deyisle iki ucu boklu değnek. Böyle bir durumda mevcut mekanda ekonomik kosullardan dolayi ancak bir iki ay kalabiliyoruz. Güçler dengesiyle yapilan politika günlük hayatta önümüze “homofobi” olarak çikiyor ve bu nefret ve saldiri, formel ve informel süreçte zeminine göre biçim aliyor. Yillardir escinselliğin sadece cinsellikten, cinselliğin ise sadece pornografi ve müstehcenlikten ibaret olmadiğini anlatmaya çalistiğimiz
dergimizi, duygu ve düsüncelerimizin sirf kendi cinsimize dönük olmasindan dolayi posete sokan zihniyet, simdi de Kültür Merkezimizi kapatmak istiyor. Resmi (Çankaya Belediyesi/Çankaya Zabita Müdürlüğü) ve gayri resmi (Apartman Yöneticisi Hanimefendi) HOMOFOBI, el ele kol kola birbirlerini besleyerek, toplumsal rolünü yerine getiriyor. Süphesiz ki sokağa çikanin paçasina çamur siçrar ama çirkefi tahmin etmemistik. Ha, informelden formel alana geçtiğimizde herkes gibi Çankaya Belediyesi de elbette canim, bizim “özel hayat”imizla ilgilenmiyor, ona saygilari var; kesinlikle tüm MESELE iki demlik çay için ruhsatimizin olmamasi! Tüm sorunumuzun bu olmasina çok sasiran dostlarimizin da “ibne” olduğumuz için sonradan elleri ayaklari bağlaniyor haliyle. Tek tesellimiz escinsel kiracilarini dairesinden atmayan bir ev sahibimiz ve escinsel olduğumuzu bildiği halde, yapabilecekleri bir sey olmasa da mücadeleden vazgeçmememizi söyleyen Küsat’tan ve Zabita’dan memurlarin da olmasi. CHP’li Çankaya Belediyesi’ndeki Alevi kardeslerimiz de bir gün öğrenecek; Alevilerin mum söndürdüğüne inananlarla kapisi herkese açik kültür merkezimizde “fuhus” yapildiğini iddia edenlerin ayni hastalikli zihniyetin ürünü olduğunu. Demek ki daha zamani varmis. Biz hâlâ inaniyoruz ki ya birlikte özgürleseceğiz ya hep birlikte çürüyeceğiz.
KAOS GL Dergisi’nin ve Kaos Kültür Merkezi’nin maddi manevi desteğinize ihtiyaci var. Hesap No : T. Is Bankasi Mesrutiyet Subesi (ANKARA) Ali Özbas No: 4213 0544328
KAOS GL Mart - Nisan 2002 Sayı 10 Sayfa 3
Lambdaİstanbul
www.lambdaistanbul.org
LambdaIstanbul’da Geçen Ay “Tüm kadinlarin dünya kadinlar gününü kutluyoruz” Berkay
lambda@lambdaistanbul.org
LambdaIstanbul’dan tüm Kaos GL okuyucularina selamlar. Geçirdiği aksakliktan sonra daha dirençli ve 2 ayda bir çikmaya baslayan dergimizin kaldiği yerden devam etmesi bizi de sevindirmektedir. Bazi arkadaslarimiz ise dergiyi artik kendilerininmis gibi sahiplenmeye basladilar. Tabi ki bunda Kaos GL dergisi için bir seyler yapabilmis olmak yatiyor. Kaos GL dergisine destek kampanyasi çerçevesinde düzenlenen destek partisi el ele verip daha güzel faaliyetler gerçeklestirebileceğimizi de daha belirgin kildi. Bu çerçevede destek partisi için mekanini daha açilmadan bir geceliğine Kaos GL dergisi hizmetine sokan Ceylan Çapli’nin katkisi tartisilmazdir. Organizasyonun akillara yer etmesini sağlayan olaylardan en önemlisi de o gece orada barmen de, vestiyer de, temizlikçi de, dj de, organizasyoncu da bizdik. Yasanilan heyecan ve mutluluk organizasyonda emeği geçen arkadaslarin gözlerinden okunuyordu. Bayraklari asarken, duvarlara dergi kapaklarinin büyütülmüs hallerini yapistirirken, onlari boyarken daha bir heyecanliydik. Çünkü Kaos GL dergisi için bir seyler yapiyorduk. Ama günler hep böyle heyecanli ve mutlu geçmiyor. Geçen hafta Anadolu Ayilari grubundan olan ve Pençe dergisinin resmi sahibi Antbear’imizi Mustafamiz’i kaybettik. Ondan geriye akillarimizdaki hatiralari ve gerçeklestirmek istediği projesi kaldi. Bilindiği üzere Mustafa hem HIV+ hem de kanserdi. Bu çerçevede diğer HIV+ olan arkadaslariyla el ele verip HIV+ hastasi olan insanlarin hakkini aramak bir araya gelip söz söyleyebilmek içinTürkiye’de ilk olacak olan ve HIV+’lilere yönelik bir dernek kuracaklardi. Mustafa’nin kalbi bunu gerçeklestirmesine izin vermedi. Pençe dergisinde yazdiği yazisinda ise “Evet dostlar, güneste hep beraber dolasmak için hayata hep beraber bir pençe atmak için..” diyordu Mustafa.
KAOS GL Sayfa 4 Sayı 10 Mart - Nisan 2002
Pençesini atti ve gitti. Umariz ki Mustafa’nin projesi onun kadar duyarli insanlar tarafindan kaldiği yerden devam ettirilir. Bilindiği üzere LambdaIstanbul her Pazar 18:00’de baslayan sohbet ve teknik toplantilarina devam etmektedir. Subat ayi içerisinde alinan kararlar, gerçeklestirilen organizasyon ve çalismalardan bazilari asağidaki gibidir.
8
Türkiye’de ilk olarak gerçeklestirilen LGBT belgeseli, Rüya Isçileri Film Yapim sirketi ve Türkiye’deki LGBT gruplari tarafindan hazirlanmaya baslanmistir. Grubumuzdan gönüllü arkadaslar BAG’i (Belgesel Alt Grubu) olusturmus, diğer gruplardaki ve Rüya Isçilerindeki arkadaslarla beraber çalismalarina baslamistir. Görüntü veya röportaj vermek isteyen arkadaslarla irtibata geçilmis ve çoğunun da görüntü ve röportaji basariyla tamamlanmistir.
8
LambdaIstanbul içerisinde SIMAG (Siddetle Mücadele Alt Grubu)’daki arkadaslar 2001 yazinda çikardiklari siddetle mücadele brosürünü tekrar ele almis üzerinde bulduklari yanlislari düzeltmek, daha kapsamli hale getirmek için tekrar çalismalara baslamislardir. Brosürün çikacak olan yeni basimini dergimizin bir dahaki sayisinda ücretsiz olarak alabilirisiniz.
8
Uzun süredir güncellenemeyen sitemizi; Vebevi isminde, içerisinde bir arkadasimizin çalistiği firma güncellenmesini ve tasarimini kendi üzerine aldi. Verdiği hizmet karsiliğinda da 6 aylik banner (reklam) yayinlanmasini istedi. Tasarimin profesyoneller tarafindan yapilmasina karsin teklifi kabul ettik ve çalismalar basladi.
8
Uzun tartismalar ve devamli
toplantilar sonrasinda LambdaIstanbul’un aldiği kararlardan bir tanesi de artik devlet tarafindan kabul edilmis bir tüzel kisiliğin gerekliliğiydi. Devaminda yer bulunmasi, dernek kurucusu olacak kisilerin kendilerini ortaya koymasi, tüzüğün düzenlenmesi gibi maddeler kaliyordu. Bu süreci hizlandirmak üzere yine gönüllü arkadaslarin olusturduğu DAG (Dernek Alt Grubu) kuruldu. Bu süreç içerisindeki en zor islerden biri de yer bulunmasidir. Hani söyle travestilerin de rahatlikla girip çikabileceği, toplantilarin düzenlenebileceği genis salonlu, fazla kuytu yerde olmayan, fiyati da 400450 milyon arasi bir sey..
8
Yaklasik bir senedir kullanilmayan arsiv 2 hafta önce tekrar düzenlendi. Arsivde bulunan mevcut telefon hatti müsait olan bir arkadasimizin evine yönlendirildi. Bu sayede hafta içi veya hafta sonu arkadasimiz evde olduğu süre içerisinde kendi telefon numarasi ve kimliği desifre olmadan 0212 233 49 66 nolu telefondan online destek verebilecek.
8
Her ay Hollanda Konsolosluğu sponsorluğunda AIDS Savasim Derneği ve LambdaIstanbul yönetiminde, ANKEM Derneğinin toplanti salonunda “Farkli cinsel yönelimlerde güvenli seks” basliği altinda gerçeklestirilen workshoplardan 2 hafta önce yapilan toplantinin konusu LambdaIstanbul’un derneklesme süreci idi. Hollanda LGBT gruplarindan gelecek olan arkadaslarin Istanbul’da olmamalari sebebiyle toplanti, Istanbul Barosu avukatlarindan Avukat Hasan Kemal Elban ve Dr. Nazan Kuzgunkaya ile gerçeklestirildi. Konusmalardan bazi kesitlerde derneğin escinsel derneği mi, yoksa adi farkli faaliyetlerinin escinsel olmasi mi, dernek kurmanin mi daha yararli olduğu; vakifin mi gibi konularla beraber kurulduktan sonraki süreçlerde
Lambdaİstanbul tek tek ele alindi.
8
8
8
Geçtiğimiz ay içerisinde Anadolu Ayilari Marmara Bölge grubunun Istanbul’da toplanmasi esnasinda grup olarak bize de zaman ayirip toplantimiza katilan escinsel dostlarla Pençe dergisi, grup faaliyetleri, grup söylemi, maddi kaynaklar ve beraber gerçeklestirebileceğimiz projeler gibi konular üzerinde sohbet edilip fikir alisverisi gerçeklestirildi.
Eshcinsel.net sitesindeki foruma justinberk@hotmail.com adresinden yazilmis olan metinde “LambdaIstanbul neden toplantilarina katilan kisilerin isim ve adreslerini polise bildiriyor?” seklinde çikan yaziya karsilik gruptaki arkadaslarin düsünceleri doğrultusunda müdahale etmeme kararina varildi. Zira Lambda’nin içerisinde yer almis veya toplantilarina katilmis olan insanlarda bu söylemin ne kadar gerçek disi olduğunu anlayacaklardir.
KKM’nin cafe bölümünün kapatilmasi konusunda LambdaIstanbul olarak Ankara’daki yasamdan bihaber olmamizdan dolayi kendi basimiza fikir üretemeyeceğimiz ancak KKM’nin istekleri doğrultusunda elimizden geleni yapmaya hazir olduğumuz fikrinin altini çizdik. Bu çerçevede KKM ile yapilan görüsmelerle de LambdaIstanbul duyurular listesinden KKM’nin yer
Ay içerisinde toplantimiza katilan ve su an feshedilmis olan ÖTEKI IZMIR grubundan Kivanç’la Izmir’deki escinsel faaliyetler, grup sorunlari, dağilma sebepleri ve benzeri konularda sohbet, bilgilendirme ve yapilabilecekler konusunda sohbet edildi.
8
aradiğina ve insanlari bu konuya duyarli olmaya çağirmaya iliskin bir mail atilmasina karar verildi.
8
Kutluğ ATAMAN’in projesi olan “Peruk Takan Kadinlar” isimli video gösterimi 1 Mart Cuma günü Harmanci Giz Plaza’da gösterime girdi. Içerisinde Hortum Süleyman lakapli eski Beyoğlu ilçe emniyet müdürü ile siddet üzerine mahkemesi devam eden Demet DEMIR’in de röportaj ve görüntülerinin olduğu “peruk takan kadinlar” 28 Mart’a kadar gösterimde kalacak. Konusu peruk takan dört kadinin neden peruk taktiği ve bunu yaparken ne hissettikleri üzerine gelisen çalisma hakkinda daha ayrintili bilgiyi www.proje4l.org adresinden veya 0212 281 51 50 telefondan temin edebilirsiniz.
TÜRKIYE LGBT BELGESELI Türkiye LGBT hareketinin bilesenleri olan gruplar (Lambda Istanbul, Kaos GL, Anadolu Ayilari, Türkiye Ayilari) ve Rüya Isçileri Film Yapim sirketinin ortak girisimiyle içeriden, bağimsiz ve kapsamli bir LGBT belgesel çalismasi yapmayi kararlastirarak, bunu önümüze bir is olarak koyduk. Yaklasik iki aydir toplaniyoruz. Bir yandan derdimizin ne olduğunu, seyirciye ne anlatmak istediğimizi tartisirken, bir yandan da belgesel için arsiv topluyor ve çekimlere devam ediyoruz. Simdilik belgesel birbiri içine geçmis üç konu özelinde gelismektedir: Türkiye LGBT Tarihi ,Heteroseksüel olmayan insanlarin Türkiye’de günlük yasamlari, Türkiye Escinsel Hareketi Heteroseksüel olmayan bireylerin kamusal alandaki yansimasi bir gerçekliğe dayanmiyor. Escinsel erkekler genellikle acimamiz ya da tiksinmemiz gereken karikatürize bir kisilik sunusu ile yansiyor topluma. Escinsel kadinlar hakkinda pek bilgiye ulasamiyoruz, çoğunlukla porno malzemesi olarak, bazen magazin çerçevesinde kullanildiklarini gözlüyoruz. Travesti ve transseksüeller ise toplum huzurunu bozan saldirgan, canavar insanlar gibi gösterilirken, toplumun travesti ve transseksüellere çektirdiği eziyetler ve haksizliklara çok az değiniliyor. Escinsel, travesti, biseksüel... Tüm bu kelimeler toplum huzurunda sürekli yanlis tanimlandiği gibi, birbirlerinin yerine de kullaniliyorlar. Escinsellik için asağilama içeren argo kelimelerin kullanildiğina çok sik rastliyoruz. Bu anlamda escinsel hareketinin kendi sözünü üretip yaymasi ve disaridan birkaç olumlu çalisma disinda, toplumun her kesiminde heteroseksist ideoloji ile karsilasiyoruz. Yani heteroseksüelliğin biricik cinsel yönelim olduğu düsünülüyor ve tüm araçlar kullanilarak bu, bütün bireylere dayatiliyor. Lezbiyen ve gey hareketinin ürettiği yazilarin, gerçeklestirilen etkinliklerin ve sözlerinin yaninda yasamimizi kusatan sorunlara karsi yeni bir mücadele alani açmak gerektiğine karar verdik. Belgesel çalismasi bu mücadele alanin ilk ürünü olacaktir. Bizim çalismamizin amaçlarindan biri katilimci olan herkesin kendisini sorgulayabileceği, öğrenebileceği bir ortam yaratmak
ayni zamanda. Escinsellikle ilgili bir belgeselle ilgili, “tiksinilmesi, utanilmasi, acinilmasi gereken insan yasamlari” ya da “magazin bir konu” sergilenmesi beklentisi olusuyor genelde. Oysa biz çalismamizla bu alginin sorgulanmasini hedeflemekteyiz. Bir gerçekliği parçalamadan, bozmadan aktarmak istiyoruz. LGBT varolusunun kendi olduğu halini görsel olarak izleyiciye aktarmayi amaçlamaktayiz. Bu çalismanin bir belgesel olmanin ötesinde, arsiv olusturma gibi bir amaci da var. Escinsel sivil örgütlerinin ve olusumlarinin arsivlerine bu katkinin önemli olduğunu düsünüyoruz. Çalisma süresince toplayacağimiz görsel malzeme ile kalici bir arsiv olusturmayi hedeflemekteyiz. Çalismamiz çerçevesinde katilimci olmak isteyen arkadaslarimiz kendileri veya çevreleriyle ilgili siradan günlük yasam parçalarini, karsilastiklari baskilari, saklanmanin ne kadar zor olduğunu, vs. anlatmaya basladilar. Siz de anlatacaklariniz, katacaklariniz olduğuna inaniyorsaniz, katkida bulunmak, kendi sözünüzü söylemek istiyorsaniz, biz de sizinle birlikte çalismak isteriz. Kamera karsisina geçerek ve/veya çevrenize bu girisimi duyurarak bize yardimci olabilirsiniz. Belgesel sadece röportajlardan olusmayacak. Röportaj yerine farkli üslup ve anlatim denemeleriyle çalismaya katilmak isteyen arkadaslarimizin önerilerine açiğiz. Kendileri ile ilgili çekimlerin belgeselde varolup varolmamasi tamamen kisilerin isteğine bağlidir. Hiç kimsenin sözlerini ya da görüntüsünü kendi bilgisi ve rizasi olmadan kullanmayacağiz. Belgesel her asamasinda belgesel grubunu olusturan kisiler tarafindan kontrol edilecektir. Belgeselin teknik altyapisini olusturan Rüya Isçileri kendi alanlarinda profesyonel olarak çalisan bir grup sinema televizyon mezunu tarafindan olusturulmus bağimsiz bir yapim sirketidir. “Yağan sağanak bir yağmurdu… Artik uzakta gökkusaği görünüyor” e-mail: LGBTbelgesel@hotmail.com Not: e-mail adresimize mail atarak ya da belgesel çalismasinda olan gruplar araciliğiyla bizlere ulasabilirsiniz.
KAOS GL Mart - Nisan 2002 Sayı 10 Sayfa 5
Anadolu Ayıları
Anadolu Ayilari’ndan 6. Genel Toplanti Istanbul’da 16-17 Subat 2002 tarihlerinde 6. genel toplantimiz tamamlandi. Yaklasik 25 üyemiz, yerli ve yabanci (Yunanistan, Bulgaristan) konuklarimiz toplantinin çesitli bölümlerine katildi. Yurtdisindan gelen misafirlerimiz bize ileride bir uluslararasi “bear meeting” düzenleme konusunda umut verdi. Organizasyon genel olarak çok basariliydi. Iki günlük programa harfiyen uyuldu. Kisaca özetlemek gerekirse; Toplanti Pioneer arkadasimizin evindeki film gösterisiyle basladi ”Paragraf 175” isimli film Pioneer'in dublajiyla izlendi. Filmden sonra Beyza Konaği'nin ikinci katinda Anadolu Ayilari’nin toplantilarda geleneksellesen aksam yemeğine
Anadolu Ayilari “Bölge Gruplari” Girisimi
gidildi. Yemeğe yirmi bir kisi katildi. Toplantinin eğlence kisminda Değirmen bar ile Tekyön bar programda yer aliyordu. Ertesi sabah (17 subat 2002) Polly’de kahvalti vardi. Ardindan kiralanan özel tekne ile Boğaz’in serin sularinda keyifli bir Boğaz turu yapildi yabanci konuklarimizla beraber. Boğaz gezisinden sonra teknik toplanti için pazar günü açtirilan Pazartesi kafeye gidildi. Teknik toplantiya on dokuz kisi katildi. Pençe dergisinin sorunlari, grubun genel sorunlari, projeler, Baharankara -2002 ye götürülecek çalisma ve projeler, Anadolu Ayilari bölge gruplari gibi baslica gündem maddeleri üzerinde uzun süren tartismalar ve konusmalar oldu. 17:00’da baslayan toplanti
Anadolu ayilari, "bölge gruplari" yapilanmasini esas alan bir örgütlenme modelini esas almaktadir. Bu modelin pratikteki uygulamalari sonucunda Marmara (henüz tam olarak oturtamadik), Ege ve Güneydoğu bölge gruplari olustu. Marmara grubu 2, Ege grubu 6, Güneydoğu grubu 3 "bölge grubu toplantisi" organize etti. Ege grubumuz tüm toplantilarini Izmir’de yapmasina karsin, Güneydoğu grubumuz Adana, Kahramanmaras, Elaziğ’da toplanabildi. Bölge gruplarimiz ayda bir kez olmak üzere periyodik toplantilar yapmaktadir. Bölge grubu toplantilarimiz herkese açiktir. Anadolu Ayilari üyesi olanolmayan, escinsel olan-olmayan herkes toplantilara katilabilir. Toplantilarda ufak sosyal atraksiyonlarin yani sira escinsel hareketin sorunlari, Anadolu Ayilari grubunun sorunlari, projeleri, çalismalari konusulmaktadir. Bölge gruplarini örgütlemekten amaç; 1. Sikça bir araya gelemeyen, coğrafik ve ekonomik nedenlerle neredeyse 2-3 ayda bir toplanmak durumunda kalan insanlarin kendi bölgelerindeki insanlarla örgütlü bir yapilanma içinde sikça bulusmasini sağlamak. 2. Grup kararlarimiza kendini gruba dahil hisseden her bireyin anlayisini maksimum düzeyde yansitmak. 3. Bölge gruplarinin yaptiği toplantilar neticesinde, gruba sunduklari çalismalarla grup kararlarini, yapilanmasini, anlayis ve durusunu saptamak. 4. Grup çalismasinda doğan is yükünü grup üyelerine homojen bir sekilde dağitmak. 5. Bölge gruplari araciliğiyla ulasilabilecek grup üyelerimizin tümüne ulasip maksimum düzeyde is paylasimina giderek onlari aktive etmek.
KAOS GL Sayfa 6 Sayı 10 Mart - Nisan 2002
20:30 da bitirilebildi. Ertesi güne sarkan konular ayni kisilerin katilimi ile ev toplantisinda devam etti. Ev toplantisinda teknik toplantida konusulamayan konular konusuldu. Hamburg'da insan haklari eğiticisi eğitimi kurslarina katilan Dobearman ve Fredcuby arkadaslarimizin kisa sunumu eğitim çalismasinda alinan video görüntüleri esliğinde izlendi. Herkes galiba 6. toplantinin bugüne kadar yapilan en olumlu, en verimli, en iyi toplanti olduğu konusunda hemfikir oldu. Bir toplanti böylece bitti ve Baharankara ile sonrakilerde bulusmak üzere vedalasildi.
Pençe’nin Ikinci Sayisi Çikti 3 ayda bir yayimladiğimiz ayi kültürü dergisi Pençe'nin 2. sayisini ekonomik zorluklara, teknik aksakliklara rağmen çikarmayi basardik. Istanbul bağimsiz film festivaline yetismesi gereken basimin kötü olmasi yüzünden matbaaya iade edildi. Dergi tam 2 kez basima verildi. Buna rağmen basim istediğimiz kadar iyi olmadi. Pençe afisinde göreceğiniz üzere son aksaklik 1 subattan bir kaç gün önce oldu. Dolayisi ile afiste "1 subatta bayilerde" yazisi öylece kaldi. 2. Sayıdan Bazı Başlıklar : -Pinar selek röportaji -Ayi erkeği homofiliktir -Yabanci ayi gruplariyla röportaj (jobear, edmonton ayilari, bearcelona bear clup röportaji) -Anadolu ayilari 1 yasinda -Güztanbul 2001, Türkiyeli escinseller bulusmasi tanitimi, -Kaos GL ile "9 Kasim" röportaji -EshBearDayi -Anadolu Ayilari 3. toplanti Güncesi -Ayi inleri (tekyön bar) -Gezi yazisi (pestemalli erotizm) İletişim :
info@anadoluayilari.com pence@anadoluayilari.com www.anadoluayilari.com 0542 503 47 16
Kültür Merkezi
Kültür Merkezini Yeniden Düsünmek Koray
Kaos Kültür Merkezi’ni açmakla uğrastiğimiz zamanlarda, bir sekilde açtiğimiz yerle ilgili ruhsat almakla ilgili çalismalara girismistik. O zaman beni sasirtan bir sey olmustu (hala sasirtiyor bazi seyler, sasirmamayi öğretemediler neyseki); ruhsat alinacak seyler arasinda cafe diye bir kategori yoktu. Yani pastane olabiliyorsunuz, ama cafe olamiyorsunuz. Hani buna karsilik gelen baska bir kelime de yok. Sehir merkezinde her sokakta birkaç tane var, bazi yerlerde bina basina birden fazla düsüyor; ama kitapta yeri yok. Bir yere sahip olmak, bizim olan bir mekanimiz olmasi her zaman kurduğumuz bir hayaldi. Baskalarina ait yerlerde toplantilar yaptiğimiz zamanlarda bazen böyle bir hayal kurar “ne yapardik yerimiz olsa?” sorusuna cevaplar arardik. Sonra derginin yasal bildirim prosedürünün tamamlanmasi için bir adres vermemiz, yani bir büromuz olmasi gerekliliği ortaya çikinca “bir yerimiz olmasi” hayalini gerçeklestirmeye sivadik kollarimizi. Adina “kültür merkezi” dediğimiz bir yer kurduk elden geldiğince, kendimizi bile sasirtan bir emek ortaya koyarak. Ikinci kez yer değistirmek üzere olan Kaos Kültür Merkezi’nin yeni yerine geçerken yapilmasini gerekli gördüğüm “kültür merkezi” sorgulamasini yapmak istiyorum. Nasil cafe kitaplarda geçen bir sey değilse, kültür merkezi için de verili çok sey yoktu elimizde. Hele bildiğim kadariyla geçmisinde escinseller için, escinseller tarafindan isletilen bir escinsel mekana sahip olmayan ülkemde “escinsel kültür merkezi” öncesi olmayan bir tecrübe. Kültür merkezi adiyla isletilen baska yerler olmakla birlikte sanirim, basina “escinsel” kelimesini koyunca belirgin bir islevsel ve yapisal farklilik ortaya çikiyor. “Kültür Merkezi” olmadan “Escinsel Kültür” Her sikici yazida olmasi gerektiği gibi, bu yazida da escinsel kültür
tartismasina “kültür” kelimesinin sözlük anlamini vererek baslamak gerek: “tarihi, toplumsal gelisme süreci içinde yaratilan bütün maddi ve manevi değerler ile bunlari yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanilan, insanlarin doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçlarin bütünü”(Türk Dil Kurumu). Tabi böyle söyleyince, zaten her seymis, diyesi geliyor insanin. Daha elle tutulurmus gibi gelen bir tanimi ise söyle: “kültür, bir topluluğun sahip çiktiği değerler, takip ettikleri kural dizileri ve ortaya koyduklari ürünlerdir”. Sanayi toplumu ile birlikte karmasiklasan toplum yapisinda ortaya çikan bir diğer terim de “altkültür”: “toplumun temel kültürel değerlerini paylasan ancak bunun disinda kendini diğer gruplardan ayiran diğer, norm ve yasam biçimleri olan gruptur”. Bu tanimlar isiğinda bakinca (kültürel çalismalar alanina uzak olan ben ve bir kisim okuyucu için) escinsel kültür oldukça genis kapsamli bir konu ve çalisma alani. Barda nasil eğlenildiğinden, ne giyilip, ne içildiğinden ve bunlarin nasil yapildiğindan, birilerine açilirken hangi terimlerin kullanilacaği, nasil ve kime, ne zaman açilanacağina, nasil sevgili olunup nasil ayrilinacağina, sanat ürünleriyle escinselliğin ifadesine birçok seyi içeren bir kavram. Bir altkültür olarak ele alinmasi gerekip gerekmediği ise bu yazinin konusu olmayan bir tartisma. Tanim gereği escinseller olduğu sürece vardi escinsel kültür. Çünkü açik ya da gizli insanlar kendilerine özgü davranis ve iliski biçimleri, mekanlar ve o mekanlara özgü paylasimlar, bir isleyis ve rol dağilimi, belirli kavramlara atfedilen anlamlar ve sanat eserleri denebilecek bir yiğin sey üreterek ortaya “escinsel kültür” denebilecek bir sey koydular. Bu birikim, toplumun, escinsellerin ve escinselliğin değismesiyle değisti. Insanlarin “escinselim ben de” diye ortaya çikabilir olmasi, adi açikça konur, ne menem olduğu bilinir yerlerde bir araya gelebilmeleri, barlari, cafeleri geleneksel birliktelik mekanlari olan
sinema, park ve hamamlara eklemeleri, sonra da internetin açtiği hareket alani (sanirim bu kadari bile dar bir bakis açisi) önemli değisikliklere yol açti, bu değisikliklerin ne kadar kökten olduğu sorgulanabilir olmakla birlikte. Bilmiyorum yazdikça çerçeveyi çizmekte zorlandiğim anlasiliyor mu? Ama devam edeyim. Var olan escinsel kültür, toplumda egemen olan kültürden bazi temel konularda farklilik gösterdiği gibi ortak noktalari da olan, kendi içinde de alabildiğine çesitli, farkli farkli gruplandirmalarin farkli parametrelerle yapilabileceği bir çesitlilik sergiliyor. Bu farkliliklarin altinda yatan birçok sey olduğu iddia edilebilirse de bana göre en belirleyici olan sosyoekonomik düzey (herhalde ait olunan sinif demek daha doğru olur). Ezelden beri mevcut olan bu etkenin disinda son yillarda isin içine karisan diğer bir belirleyen de “out” yani açik olmak, escinsel olduğunun bilinmesinden sakinmamak. Escinsel gruplarin kültüre ettiği... 90’li yillardan sonra politik zeminde bir araya gelen escinsel gruplarin (Kaos GL ve Lambda gibi) ortaya çikmasiyla kamusal alanda da kendini ifade etmeye ürün vermeye ve söz üretmeye çalisilmaya baslandi. 1994’ten beri yayina devam etmekte olan Kaos GL Dergisi ile, her iki grubun hemen her hafta yaptiklari toplantilarla yaptiklari biraz da bu hep birlikte dönüsme/dönüstürme . Süregelen escinsel kültür içinde var olan iliski biçimlerini, değerleri, kavramlari escinsel özgürlesmesi bakis açisiyla sorgulamaya girisen, bu doğrultuda ürünler vermeye, fikir üretmeye (ya da üretmeye çalisan diyelim), yeniden tanimlamaya, yenilerini denemeye yönelik etkinlikler ortaya konmaya çalisildi. Kaos GL dergisi uzun süre bu üretim faaliyetinin elle tutulur tek ürünü oldu. Hemen her kesimden escinsellerin kendini kendi yöntemleriyle ifade etmesine taninmis bir olanak olarak oldukça heterojen bir yazar ve okur kitlesine sahip oldu. Olanca çesitliliğe sahip escinsel topluluğa yönelik yegane dergi olmasindan kaynaklandi
KAOS GL Mart - Nisan 2002 Sayı 10 Sayfa 7
Kültür Merkezi bu. Geriye dönülüp bakildiğinda, bu kadar farkliliği bir arada tutmak çesitliliği yansitmak anlaminda hos olsa da, birbirinden farkli değerleri, yasam biçimleri ve isleyisleri olan tüm bu kesimlerin kendiliğinden bir arada olmak gibi bir talebi olmadiğinin görülmesi zor olmuyor. “Evinde ve yatak odasinda mutlu escinsel” olmanin ötesinde talepleri olan “açilmak”, görünür olmak ve kamuya ait alanlarda “escinsel olabilmek” isteğiyle yola çikan escinsellerin bile kendi içlerindeki farkliliklara tahammülsüzlüğü, geçiskenliğe direnci her alanda gözlenebilir hale geldi (belki ve büyük olasilikla daha önce de vardi, ama “görünürlüğün” artisi ile belirginlesti). Okuduklari seyler, dinledikleri müzik, giyimleri, eğlenmek için seçtikleri mekanlar, bedenlerini algilayislari ve cinselliklerini yasamayi seçisleri birbirinden alabildiğine farkli ve birbirini dislar gruplar olustu. Sonra da Kaos grubu Ankara’da “kültür merkezi” adiyla bir yer açip alenen escinsel kültür pratiğine burnunu soktu. Kültür merkezinde çay sefasi Dergi bürosu olarak kullanilabilecek yerde toplantilar yapilabilecek bir salon olmasi, insanlarin oturup bir seyler içip, atistirip sohbet edebilmeleri ilk akla gelendi. Ama buranin “cafe” değil “kültür merkezi” olduğu üzerine bayaği vurgu yapip, kendimizi ve baskalarini bu terimlerin kullanimiyla ilgili disiplinize etmek için çaba sarf etmistik. Neler yapilabileceği sorusu artik yillarca öncesi gibi bir hayal bahçesiyle iliskili bir soru değil, bugün ve yarin ne yapiyoruz, gibi gündelik bir soru halini aldi. Bir kütüphane olusturulmasi, düzenli herkese açik sohbet toplantilari yapilmasi, aylik programlarla haftada bir sunum ve seminerler olmasi ilk verilen cevaplardi. Daha sonra film gösterimleri de etkinlikler içinde kendi yerini aldi. Yillardir toplanti yeri sikintisi çeken bir grup olarak bizim disimizdaki gruplara ev sahipliği yapmakta gecikmedik de. Etkinlik programlarimiz dergi ve günlük gazetelerde yayinlanir oldu hatta, ciddiye alindik. Ama bu arada beklemediğimiz bir sey oldu. Israrla kültür merkezi dediğimiz yer “cafe” halini almaya çalisir, biz sürekli buna karsi mücadele
KAOS GL Sayfa 8 Sayı 10 Mart - Nisan 2002
etmeye uğrasir olduk. Gelenler ağirlikli olarak cafeye geliyor, kültür merkezi issiz bir ada halini almaya basliyordu (nasil abartiyorum değil mi?). Bu bölünmüslük hissini atlatabilmek için birçok yol yöntem denemek, düsünüp bu konuyu tartismak rutin halini aldi. Insanlarin burayi bir kültür merkezi olarak değerlendirmemesini, kullanmamasini, dahasi sahiplenmemesini anlayamadik, sasirdik, kizdik hatta. Bilip de gelmeyenlere, bir kez gelip bir daha adimini atmayanlara bakakaldik. Gelenlerin hep belirli insanlar olmasina, onca farkliliktan bahsederken biz, o farkliliği kültür merkezinde görememeye sasirdik, anlam vermeye çalistik. Salon kismi deyip kendimizi avuttuğumuz cafemizde olan neydi peki? Yepyeni bir escinsel mekandi orasi. Ankara’da daha önce örneği olmayan bir escinsel cafeydi iste. Bağirmadan konusabildiğin, dumana boğulmadan (gene az çok boğulurdun ama bar kadar değil) oturabildiğin, sohbeti, güllümü had safhada yapabildiğin, birileri ile kesisip, diğerleri ile tanistiğin bir yerdi. Insanlar nasil oturup kalkacaklarini, hangi tonda konusacaklarini bilemediler sanki, hatta hiçbir zaman öğrenemediler de. Çünkü yukaridaki tanimlara göre oturup kalkmak ve çay içmek de kültürün parçasiysa, evler ve misafirlikler disinda Ankara’da gey topluluğun yok böyle bir kültür birikimi. Peki bir sekil alabildi mi? Hayir. Ve sanirim kültür merkezinde en sik ve yoğun katilimla yapilan “kültürel etkinlik” de bunlar oldu (maalesef). Tabi haksizlik etmemek de gerek. Sonuç olarak derginin çikarildiği yer olarak önemli bir mekan olan kültür merkezi, orada yapilan tartisma ve sohbetlerle bazi kavramlar ve escinselliğimizle ilgili olgulara farkli gözlerle bakabilmemizi bir yere kadar sağlamistir belki de. Sonunda bazi ortakliklar kurmusuzdur aramizda bazen pratik karsiliklari da olan. Ama bu bize yetmedi. Ah su escinseller olmasa, ne kolay olurdu escinsel kültür merkezi.... Yanlis gidenin ne olduğunu sormak için, o rutininin kesilmesine sebep olan kapanma bahane oldu. “Biz yaptik
gelmediler”, “bizi anlamadilar”, “bunlardan adam olmaz” ne kolay yorumlar olurdu. Bundan sonra da yapilacak ilk sey cafe kismini kapatip bu bölünmüslüğe kökten çözüm getirmek (ne çözüm ama) olurdu. Ama körlesmekten korkup bunu kendime yapmayip sandiktan çuvaldizi çikartmaya çalisiyorum. Basa dönüp sorunca kendi kendime yanlis yapma olasiliklarimiz geliyor akla. Öncelikle süre giden yasamda kültür merkezine ihtiyaç var miydi, ya da vardiysa ihtiyaç olunan kültür merkezi ne menem bir seydi, içinde ne yapilirdi? Benim bildiğim ve kendimce gördüğüm insanlarin geneli aman bir seyler üretelim, kafa yoralim, buna imkanimiz olsa keske diye dolasmiyor sokaklarda. Ama bu sadece escinsellerle ilgili bir durum değil. Ama eğer yoksa böyle bir talep bizim kendi kendimize kültürel faaliyetlerimiz en çok da ilkokullardaki eğitsel kol faaliyetlerindeki kadar hayata müdahale edebilir. Yine de böyle kaygilari olan escinsellerin (bu kadar komik ifadelerle düsünenleri saymam ama ha), ki Ankara gibi bir üniversite sehrinde bunlardan bir avuçtan fazla olduğunu varsaymak geliyor insanin içinden, kültür merkezine rağbet etmemeleri nasil açiklanir? Piyasa kurallariyla düsünmeye kosullanmis her Türk genci gibi akla önce arz-talep iliskisi geliyor. Belki bizim etkinlik yaptiğimiz alanlar çok da talep edilen kültürel etkinlik alanlari değildi. Belki hitap ettiğimiz ve bilakis dahil olduğumuzu sandiğimiz escinsel topluluktan uzak bir yere düsmüs ve yabacilasmistik. Ama bu isleri kotaran gruba söyle bir baktiğimizda her yerden, farkli farkli yasama, yeme, içme, giyinme, eğlence tarzlari olan, farkli düsünen insanlardan olustuğumuzu görünce böyle bir toplu yabancilasma süpheyle karsilanir bir fikir gibi görünüyor. Tabi bu doğru olma ihtimalini dislamiyor. Birilerini uzakta tutacak kültür merkezi ile ilgili önemli bir özellik de, buranin adi konulmus bir escinsel mekan olmasi. Yani buraya gelmek söyle ya da böyle açilmayi getiriyor pesinden. Bu ise belki o “kültürel faaliyet” düsünce baloncuklariyla gezen grubun bir kesimini yapilanlardan uzak birakiyor. Ama
Kültür Merkezi açik olmak ve görünür hale gelmek artik sorgulanamayacak, geri adim atilamayacak bir sey. Bir dergi, bir kültür merkezi..... bir escinsel? bir kültür? Kültür merkezi belki dergiyle ayni açmazi yasiyor. Birbirinden farkli escinsel yasama biçimleri olan bir topluluk karsisinda politik olarak bir seçim yapamamanin yaninda, bir araya gelme zemini olmayi, bir araya gelmenin yollarini bulmayi, üretmeyi beceremiyor. Seçim yapmak, birilerini, bir yasam tarzini diğerinin aleyhine tercih etmek yoksa eğer gündemimizde, ortada duran soru su sanirim: tüm bu farkliliklarina rağmen (tabi bu farkliliklarin tanimlanmasi, gösterilmesi gerekiyor öncelikle, çünkü kuskuyla da karsilanabilir varliklari) çesitli kesimlerden gelen escinsellerin üretebilecekleri bir “merkez” nasil olunur? Ve bu merkezi soruyu takip eden diğerleri : Böyle bir “ortak üretim alani” bir hayal mi? Gündelik hayatta siklikla karsilastiğimiz bu bölünmeler asilamaz mi gerçekten? Asilmalarini ummak, tek tip escinsel safsatasinin izlerini mi
tasimak zorunda? Tüm bu farkli gruplar içindeki escinsellerin geçisime, diğerlerine olan tahammülsüzlükleri nasil zorlanip asilabilir? Bazi ortak etkinlikler olmakla birlikte farkliliklarin kendini ifade edebileceği faaliyet alanlari yaratilabilir mi? Iste önümüzdeki dönemde bizi bekleyen önemli bir görev bu. Farkli kültürel kökenleri ve ihtiyaçlari olan escinsel topluluklari olduğunu görüp, onlari tanimak görmek için daha bilinçli bir çaba içine girmek; ihtiyaçlarini belirlemek; onlara bu ihtiyaçlari doğrultusunda faaliyet gösterebilecekleri zemini sağlamak; dahasi ve en zoru bu çesitliliğin yan yana durabilmesi, zaman zaman ortaklasmasi için kanallar yaratmak, duvarlari zorlamak, en azindan tahammülsüzlüğün önüne geçmek. Bunlari yaparken de sinirliliklarinin bilincinde olup kendini yukarida ya da disari da bir yerde konumlandirmamak, herkesin bu esnekliği gösterip yan yana olma arayisina girmeyeceğini bastan bilmek. Ki zamanla yilginliğa, yenilmislik, basarisizliğa, “bosuna mi çalisiyorum” düsüncelerine boğulmayalim.
Tabi bu kadar yazi yazip da soru sormakla mi kalacaktin, nerde cevabin diyenlere bilmiyorum diyeceğim. Simdilik en azindan. Ve bu benim tek basima öğrenebileceğim bir sey de değil. Burada yasanan escinselliği anlamaya, anlatmaya ihtiyacimiz var öncelikle. Yani kendimiz tanimamiz, kendimize benzeyen ama tam olarak bizim gibi olmayan diğerleri olduğunu görmemiz gerek. Bunlar zaten kültürel etkinlik adi altinda yapilmasi gereken seylerin ta kendisi aslinda. Bugüne kadar yapilan seylerin böyle bir tortu birakmis olma olasiliği da var. Ama birilerin o birikimi bize anlamli bir sekilde ifade etmesi gerekiyor o zaman da. Aklima “pota” kelimesi geliyor. Kaos Kültür Merkezi’nin olmasi gereken sey bu belki de: kültürel pota. Ama yemeği yapan kisi olup da elinde kasikla kenarda kalan un topaklarini yağin içine ativermeyecekse de, en azindan yapismayan bir zemine sahip olur. Olabildiğince içerden olsa da müdahale gerekiyor; çünkü un, yağ ve sekerin olmasi helvanin pismesi için yeterli olmuyor bilindiği üzere.
BIZ BÖYLE MI OLACAKTIK YA DA BIZE NELER OLUYOR? Filiz
Türk dizilerinde alisageldiğimiz ve beni her defasinda çok güldüren dizi adlariyla merhaba demek istedim. Ve belki de Kaos Kültür Merkezi’nin su an ki durumunu bu sekilde daha iyi özetleyebilirim. Pazar teknik toplantilarinda sik sik konusuyorduk kendi yapip ettiklerimiz ve haricindekileri. Nasil daha iyi olabiliriz, kafe kismindan bağimsiz olarak kültür merkezini nasil daha etkin kullanilabileceğimizi, neler yapabileceğimizi, yeni gelen arkadaslari nasil süreçle ve etkinliklerimizle bulusturabiliriz… Kültür Merkezi’ne çok defa gelip de cesaretleri bu defa da yetmeyen arkadaslari, ya da gelmek için çok zaman düsünüp Kaos’a utangaç adimlarla gelenlerle kaynasip çoğalmak için. Evet yeniler de bu gibi konulardi bizi düsündüren… Maddi olanaklar yüzünden yayinlanmasi 6 ay kadar geciken
dergimiz Kaos GL ‘in tüm escinsel gruplarin destek olduğu ve Lambda’nin öncülük yaptiği destek partisi ile çikabilmisti… Herkese taze kan geldi, kollarimizi sivadik, bir sonraki sayi için, yine yeni sunum ve olusumlar için. Ama bu defa Kültür Merkezi’nin kafe kismindan ayrilmasi gerekiyordu, bu yeni bir haber değildi ama bu defa sorunumuz daha ciddiydi. Bulunduğumuz apartmanda isyeri ruhsati olmamasi nedeniyle, escinsellerin bulunduğu mekandan çikarilmasi diğer isyerlerine göre çok kolaydi ve yeni bir yere tasinmamiz gerekiyordu. Iste bu nedenlerle birlikte, maddi problemimiz diz boyuyken, sadece kafeden bağimsiz olarak kültür merkezinin açik olmasi ile Kültür Merkezi’nin giderlerini karsilamak mümkün olmayacakti. Bu haliyle bile yeterince zordu. Bize ne olmustu bölümü burada biterken, biz böyle mi olacaktik kisminda da, her yeni baslangicin bize öğrettiği çok seyin
olduğu ve her sey düzenli giderken düsünmediğimiz ya da durulduğumuz zamanlarda daha aktif ve enerji dolu olmamiz gerektiğini hatirliyoruz. Türkiye’deki ilk escinsel kültür merkezi olan Kaos GL Kültür Merkezi ve 1994 yilindan beri çikan tek escinsel süreli yayin olmasi nedeniyle dergimize hep birlikte sahip çikmamiz gerektiğini düsünüyorum. Olani ve geçmiste yapilanlari yitirmemek için, Çoğalarak üretebilmek, Zenginleserek varolabilmek için, Cinsel yönelimimizi herkesin sahip olmasi gerektiği gibi baskilardan ve dayatmalardan uzak yasayabilmek için, Yasarken de, lezbiyen ya da gey olarak anilmak yerine isimlerimizle varolduğumuzu anlatabilmek için… Ihtiyacimiz var birbirimize, duyarliliğimiza, kültür merkezimize, yeni merkezlere, dergilere, bulusmalara…
KAOS GL Mart - Nisan 2002 Sayı 10 Sayfa 9
8 Mart Baris Için Sürekli Kadin Platformu bilesenlerinden biri olan Kaos GL’li lezbiyenler, farkli kimlikleriyle bir araya gelen kadinlarla ortak bir hedefte bulustu ve birlikte eylemliliklerde yan yana duruyor.
Baris Için Sürekli Kadin Platformu Oyaburcu & Tuğçe
Erkek egemen sistemin yasamin her alanina yayilmis olan esitsiz, baskici ve ayrimciliğa dayali yapilarini reddeden kadinlarin, bir araya gelerek seslerini duyurmak, değisim için mücadele etmek amaciyla örgütlenmeleri yeni bir sey değil. Tüm iktidar ve tahakküm iliskilerinin kaynaği olan ataerkil düzene, erkeklerin kadinlar adina da konusup kadinlar hakkinda kararlar vermesine ve kadinin her alanda ikinci sinif konumuna terk edilmesine karsi gelisen kadin hareketi, farkli renklerde, değisik biçimlerde bir çok kadin örgütlülüğüyle yoluna devam ediyor. Aslinda ayni amaç ve ayni karsi durusla yola çikan kadinlar, kendilerine ayri örgütlenme alanlarinda yer bularak seslerini yükseltmeye çabaliyor... Bağimsiz ya da örgütlü bütün kadinlari bir araya getirecek ve ortak söylemlerde bulusturacak bir platform ariyor belki de çoğumuz. Peki, kadinlarin tüm farkliliklari ile bir araya gelmelerinin zemini hazirken, bu birlikteliğin sesleri de ortaklastiracaği o güçlü söz ne olabilir? Kadinlar ne için tüm farkliliklari ve bakis açilariyla tek bir platformda bulusur? Aslinda hepimizin tek dileği olan BARIS için... Baris Için Sürekli Kadin Platformu bilesenlerinden biri olan Kaos GL’li lezbiyenler, farkli kimlikleriyle bir araya gelen kadinlarla ortak bir hedefte bulustu ve birlikte eylemliliklerde yan yana duruyor. Platformun ve bilesenlerinin kendini tanittiği ve tüm kadinlari birlikteliklerine davet ettiği toplantinin ortak çağri metni : “11 Eylül 2001 ve sonrasinda gelisen olaylar, yerküre üzerinde hiç bitmemis olan savas ortamlarini daha da çoğaltti. Insanliğin uzun yillara dayanan mücadelesi sonucunda elde ettiği temel hak ve özgürlükler, bugün “terörle mücadeleye” yenik düsme tehlikesiyle karsi karsiya. Türkiye’nin hiç de yabancisi olmadiği olağan üstü hal globallesiyor. Barisi, çatisma ya da savasin mevcut olmadiği kosullar olarak
KAOS GL Sayfa 10 Sayı 10 Mart - Nisan 2002
değil,çatismaci, ayrimci ve düsmanlik söylemlerinin, militarizmin etkin bir sekilde önlendiği ve kosullarinin ortadan kaldirildiği; temel insan haklari ve özgürlüklerin tesis edildiği, siyasal ve hukuksal düzenlemelerin insanin ve hayatin değeri temelinde kurulduğu bir düzen olarak tanimlayan “Baris Için Sürekli Kadin Platformu” 25 Aralik 2001 tarihinden bu yana bir araya gelmektedir… Farkli kimliklerimiz ve bakis açilarimizla ortak bir hedefte, yani kendi içimizde, içinde yasadiğimiz toplumda ve bu yerkürede barisin tesis edilerek sürekli kilinmasinda kadin bakis açisini ve taleplerini ortaya koymak üzere bu platformu olusturduk. Birlikteliğimizin ortak ilkelerini ve hedeflerini olusturduk. Bu ortakliği genisletmek amaciyla 17 Subat Pazar günü saat 15:00-19:00 arasinda Jeoloji Mühendisleri Odasi, Bayindir Sokak 7/11 Yenisehir-Ankara adresinde bir toplanti düzenleyeceğiz. 8 Mart’i ve baris için sürekliliğimizi nasil sağlayabileceğimizi tartismak ve kadin bulusmamizi daha da genisletmek için bu toplantiya katilmanizi ve platform ile ilgili görüslerinizi dinlemek istiyoruz. Ankara Bağimsiz Feminist “Kadinlar Vardir” Grubu, Anti Militarist Anarsistler, Bağimsiz Kadinlar, Bağimsiz, Sosyalist Kadinlar, Baskent Kadin Platformu, Cemre Kadin Dergisi, DSIP, Emekçi Kadinlar Birliği, HADEP, Halkevleri Genel Merkezi, IHD Ankara Sube Kadin Komisyonu, KAOS GL, KESK Kadin Sekreteryasi, ÖDP, Öte-ki Ben Lezbiyen Feminist Olusum, Sosyalist Eylem Platformundan Kadinlar, Uçan Süpürge ” Platform, bu ortak toplantinin ardindan da 2 Mart günü Yüksel Caddesinde basin açiklamasi yapildi. 5 Mart Çarsamba günü saat 12:30 da, yine 8 Mart öncesi etkinliklerinden biri olan, “cezaevlerindeki kadinlara kart gönderme” eyleminde bulustu. Eylem, Kizilay PTT si önünde alkislarla sona erdi.
8 MART’ta Baris Için Sürekli Kadin Platformu 8 Mart için Yüksel Caddesi'nde yapmayi düsündüğümüz tüm gün sürecek senlik planimiz, Çankaya Belediyesi'nin caddeyi kendi etkinliği için aldiğini öğrenmemizle birlikte bu senliğe standlarimizla katilma biçimine dönüstü. Ancak, Ankara Valililiği ve Emniyet Müdürlüğü'nün tüm gün sürecek bir senliğe yasak getirmesi üzerine, uzun tartismalar ve çözüm arayislari sonucu, bize taninan yarim saatlik basin açiklamasi süresini gruplarin ayri ayri kendi basin açiklamalarini yapmalari için kullanmayi kararlastirdik. 7 Mart aksami ellerimizde mumlar, “8 Mart Dünya Kadinlar Günü’nü yasaklayan zihniyeti kiniyoruz” yazili dövizlerimizle sessiz oturma eylemi yaparak tepkimizi dile getirdik. 8 Mart günü saat 12:30 da platformun tüm bilesenleri Yüksel Caddesi'nde bulustuk.Rengarenk kiyafetler,ellerimizde pankartlar, yakalarimizda rozetlerimizle hepimiz hazirdik. Emniyet güçleri de sokağin iki ucunda yerlerini almisti. Çevremizi saran güvenlik görevlileri,basin mensuplari ve meraklilardan olusan erkek kalabaliğindan kadinlarin olusturacaği çemberin disinda kalmalarini rica ettiysek de her zamanki gibi ön saflara geçmeyi basaranlar da oldu. Ilk olarak Baris için Sürekli Kadin Platformu'nun ortak basin açiklamasi yapildi. Gerçeklestirmeyi planladiğimiz, fakat basin açiklamasi ile sinirlandirilan etkinliğimiz içine sikistirmak zorunda kaldiğimiz 'Kiz kardesim için...' kampanyasinin sloganlarina alandaki tüm kadinlar hep bir ağizdan katildik. Ardindan platform bilesenleri kendi basin açiklamalarini yapti. KAOS GL ve ÖTE-KI BEN adina ortak basin açiklamamiz ise Hülya Tarman tarafindan yapildi. Ayni metin alandaki kadinlara da dağitildi. Bu açiklamayi asağida okuyabilirsiniz. Ardindan bir kadin arkadasimizin bestelediği kadin sarkisinin nakaratini hemen orada öğrenip eslik ettik. Okunan siir ve Kadin ve Toprak Grubu’nun tiyatro gösterisiyle etkinlik sona erdi.
8 Mart
Kiz Kardesim Için... Kampanyasi ...ve rüzgar kadinlari sürükleyemedi,kadinlar rüzgara yön verdi... Kadinlar Kabil'de ve New York'da, Bati Seria'da ve Tel-Aviv'de, Chiapas'da ve Batman'da farkli hayatlarda ayni acilari yasiyorlar. Her yil 8 Mart'ta, 1857'de New York'da kitlesel bir biçimde greve giden kadin isçilerin anisina ayağa kalkisimiz; geleneği sahiplenip yüzümüzü geleceğe döndüğümüzdendir. Yaralarimiz ve yasadiklarimiz ortaksa geleceğimizi neden ortak örmeyelim? 19 Aralik 2000 sürecinden buyana Türkiye'de muhalifler üzerinde uygulanan baski orantili olarak artmis; bir taraftan Türkiye toplumu tecrit edilmis , diğer yandan muhalifler sokaği kullanamaz hale gelmistir. Neoliberal politikalar çerçevesinde ekonomi politikalarinin, özellikle son yirmi yilda artan ölçüde uluslararasi kuruluslarin güdümüne girdiği, niyet mektuplarinin kaniksandiği umutlarin dis kaynaklara bağlandiği, siyasal gündemin bile uluslararasi finans kuruluslari ile yapilan anlasmalar yörüngesine girdiği bir evrede hem kesismeyen politik söylemlerimizi daha rahat bir semsiye altinda söyleyebilmek, hem de birlikte is yapmayi kolaylastiracak bir alan yaratmak adina bu yil 8 Mart'ta ''Kizkardesim Için... '' diyoruz. Neden '' Kizkardesim Için... '' temasi : 1) Kadinlar arasindaki dayanisma duygusunu arttirmak ve empati yoluyla sorunlara sahip çikmak için. 2) Düsünce ve ifade özgürlüğüne sahip çiktiğimizdandir bu önerme. 3) Kalici bir BARIS tesisinin ancak farkliliklari anlamaktan, ezberlerimizi sorgulamak ve bozmaktan geçtiği düsüncesiyledir bu önerme. 4) Çesitli nedenlerle ayri örgütlenmeyi tercih etmis kadin gruplariyla birlikte is yapmayi önemsediğimizden ve özen gösterdiğimizdendir bu önerme. 5) Kadinin evde, sokakta, isyerinde, gözaltinda, savasta uğradiği siddete karsi olduğumuzdandir bu önerme. 6) Hâlâ tecavüz , hâlâ Berdel, hâlâ akraba evliliği, hâlâ küçük yasta evlilik, hâlâ 600 bin kadinin gebelik ve doğum sirasinda ölmesi de bizim gerçekliğimiz olduğundandir bu önerme. 7) Ucuz isgücü olarak kötü kosullarda çalisan ve ev içi emeği yok sayilan kadinlarin gerçeğini bildiğimizdendir bu önerme.
8)Her 8 Mart'ta dayanisma ve örgütlenmeye olan ihtiyacimizi vurgulayip dağilmamak için; artik yilin her gününü 8 Mart kilmak istediğimizdendir bu önerme. 9)Özel alanin politik olduğunu kavramak ve bilmektendir bu önerme. 10) Heteroseksüelliğin tek gerçek olmadiğini, farkli cinsel kimliklerin de olduğunu bilmek ve görmektendir bu önerme. 11) Beyaz kadin olmak istemediğimizden ve baska kiz kardeslerimizle 'suç' ortakliği yapalim diyedir. BU POLITIKASIZLIK DEĞIL, TERSINE CIDDIYE ALINMASI GEREKEN BIR KADIN DURUSUDUR ! BIZ devletin Türk Sünnî ve erkek olduğunu düsünemeyen, çesitli manipülasyonlarla örselenmis kadinlari nereye göndereceğiz? BIZ esit, adil, onurlu bir barisin olduğu gezegende yasamak isteyen kadinlarla ayni dili konusmayanlari nereye göndereceğiz. BIZ, yaygin kadin intiharlarindan bihaber, bu intiharlarin nedenlerini ve sonuçlarini bilmeyen kadinlari nereye göndereceğiz? BIZ, Anadilde Eğitim Hakkini isteyen Kürt kadinlarini ''yardim ve yataklik'' paranoyasiyla karsilayan kadinlari nereye göndereceğiz. BIZ, cezaevlerinde kanayan yarayi göremeyen, içerdekileri ölmesi gereken terör suçlulari diye adlandiran kadinlari resmi söyleme terk mi edeceğiz? BIZ, kayiplarini arayan ''Cumartesi Annelerini'' Kimsesizler Mezarliğinda ve meydanlarda yalniz mi birakacağiz?
BIZ, savasta yakinlarini yitiren kadinlari nerede ve nasil bulusturacağiz? BIZ, eğitim ve çalisma hayatindan dislanan basörtülü kadinlari görmezden mi geleceğiz? BIZ, evde çalisan kadinlari taseronun, disarida çalisan kadinlari patronlarin insafina mi terk edeceğiz? BIZ, ülkesindeki yoksulluk ve siddetten kaçan mülteci kadinlari unutmaya devam mi edeceğiz? BIZ, namus cinayetlerinde törelere kurban verdiğimiz kadinlari boyali gazetelerin üçüncü sayfalarindan mi izleyeceğiz? BIZ, cinsiyetçi baskilarla cinsel kimlikleri yok sayilan lezbiyenleri erkek söylemiyle algilamayi sürdürecek miyiz? BIZ, kendinden olmayanlari dislayici, kendi içerisinde dayanismaci, 'onlar' varsa biz yokuz diyenlerle nerede bulusacağiz? 8 Martta : Kiz kardesim için BARIS istiyorum. Kiz kardesim için EMEKTEN YANA BIR HAYAT istiyorum. Kiz kardesim için ÖZGÜRLÜK istiyorum. Kiz kardesim için ÜÇ KAPI VE ÜÇ KILIDIN AÇILMASINI istiyorum. Kiz kardesim için ESITLIK istiyorum. Kiz kardesim için EVDE DEĞIL, HERYERDE ANADIL istiyorum. Kiz kardesim için ADALET istiyorum. Kiz kardesim için BASÖRTÜSÜ ÖZGÜRLÜĞÜ istiyorum. Kiz kardesim için CINSEL KIMLIĞINE ÖZGÜRLÜK istiyorum. Kiz kardesim için SAVASSIZ VE SILAHSIZ BIR DÜNYA istiyorum. Kiz kardesim için GECELERI DE SOKAKLARI DA istiyorum.
8 MART’ TA KIZ KARDESIM IÇIN!… Bizler bugün de biraz buruk buradayiz. Çünkü, sessizliğimiz, görünmezliğimiz bizi korumadi ve korumayacak. Içinde yasadiğimiz ayrimci dünya bizi yok sayiyor. Her yerdeyiz oysa. Irkçiliği, etnik ayrimciliği, sinif ayrimciliğini, emperyalizmi, cinsiyetçiliği, kisaca öğretilenlerin aksini öğrenme çabalarimiz geciktikçe, insan gerçeği içinde bir cins olma durumuna gelemeyeceğiz. Lezbiyen kadin, biseksüel kadin, heteroseksüel kadin olmak ayni olmak değil, farkli olmaktir. Bu bilinçle tüm kadinlarla yan yanayiz, erkek egemen sistemin karsisinda seslerimizi bulusturuyoruz. Hemen, her yerde, simdi baris istiyoruz. Biz Kaos GL’li lezbiyenler ve Öte-ki ben lezbiyen feminist olusum olarak; kiz kardesim için önce iç baris, sonra toplumsal barisin olduğu bir düzende daha esit, daha adil, daha özgürlükçü bir dünya istiyoruz! Kadinliğimizi sadece 8 Mart’ta değil, her gün kutlamak istiyoruz. Bir güne sikistirilmis yasakli özgürlüğü reddettiğimiz gibi yasamimizin her alanina tasinmis özgürlükler talep ediyoruz. KAOS GL’LI LEZBIYENLER & ÖTE-KI BEN LEZBIYEN FEMINIST OLUSUM
KAOS GL Mart - Nisan 2002 Sayı 10 Sayfa 11
Söyleşi
Kizkardeslerimiz ne düsünüyor? Ankara Bağimsiz Feminist “Kadinlar Vardir Grubu”ndan Nazli Platform'da lezbiyenlerin de yer aldiğini gördüğünüzde neler hissettiniz? Baris Için Sürekli Kadin Platformu'ndan önce KAOS GL'yi biliyor muydunuz? Mutlaka yer almasi gerekiyordu. Zaten Kültür Merkezi’ne geldim. KAOS kadin hareketinin içinde yer almalari GL'nin yerine. Selanik Caddesi'ndeki gerekiyordu ama burada kisisel yerinizde bir toplantiniza gelmistim. çekincelerim var. Mutlaka olmamasi Ayse Düzkan'in katildiği bir toplantiya. gerekiyor anlaminda değil ama. Yani Platform'dan önce lezbiyenler hakkinda burada lezbiyenlerin kendi aralarindaki ne düsünüyordunuz? o roller gereği çekincelerim var. Ya da Platformdan önce bizim toplantimiza o konuda kafam karisik hâlâ. Öte-ki Ben Lezbiyen Feminist Olusum Bu roller konusunda söylediğiniz nasil gelmisti, kendilerini tanitmisti. Daha bir çekince? önce lezbiyenlik hakkinda, bunun bir Heteroseksüel kadinlarda, bilirsiniz, 'seçim' olduğunu düsünüyordum. kadin ve erkek rolleri vardir. Hatta Lezbiyen arkadaslarla tanistiktan sonra kadinlar da erkek rollerini oynarlar. O rol zaten doğustan verilmis bir seydir. tabii biraz daha kafamin açildiğini düsünüyorum. Ama kafamin açilmadiği, Öyle yasarlar. Biz kendi kadinliğimizi yani lezbiyenlerin... Nasil anlatayim?.. yasamak için yola çiktik, bunun için Lezbiyen deyince akliniza ne geliyordu isyanimiz ve bunun için uğrasimiz. yani? Lezbiyenlerde de bu roller var gibi Yani sadece kadinlarla... Cinsel hissediyorum. Hâlâ o rollerin devamini kimliklerini kadinlarla bir arada yasiyorlar gibi. Onun için de lezbiyen yasayan kadinlar olarak kadinlarin bizimle... Hepsinin... Bunu düsünüyordum. Tabii çok detayli ayirt edemem tabii ben. Yani bir düsünmedim lezbiyenler hakkinda. bakista siz su roldesiniz diyemem ama Ama cinsel 'tercihleri' olarak böyle roller var gibi geliyor bana. Yani kullaniyordum önceden ama Öte-ki bu konuda benim kafam karisik. Ben'ci arkadaslar sayesinde cinsel Toplumsal kadin-erkek rollerine yönelimleri farkli olan kadinlar girmeleri konusunda mi? hakkinda su an daha farkli Evet. düsünüyorum. Platform içinde birlikte çalismanin size Ankara Bağimsiz Feminist “Kadinlar Vardir Grubu”ndan Aysegül gördüğümüzde, okuyorduk iste, lezbiyenler ayrilip çok rahat baska bir Baris Için Sürekli Kadin Platformu'ndan grup halinde devam ediyorlar. Oysa önce KAOS GL'yi biliyor muydunuz? biz böyle bir seyi hiç yasamadik. Evet. 87'den beri hareketin içindeyim, ben Nereden? hiç lezbiyenlerle feministlerin kavgasi Öncelikle dergiden dolayi biliyordum, daha sonra da, iste Nazli'nin söylediği gibi bir olaya tanik olmadim. Baskalari gibi, Ayse Düzkan'in geldiği ''Feminizm olmustur belki, bilmiyorum ama ben ve Escinsellik'' galiba ana baslikli olmadim. Dolayisiyla lezbiyenliği toplanti için gelmistim. biliyordum. Hatta Anadolu halki içinde Platform'dan önce lezbiyenler hakkinda çok çirkin bir tabirle ''ablaci, sevici'' ne düsünüyordunuz? dendiğini de biliyorum. Daha ötesi de Iyi seyler düsünüyordum tabii. Kötü erkeklerin hayvanlarla iliskiye girmesi seyler düsünmüyordum sonuçta. Ben hos karsilanir, gülerek anlatirlar falan. Nazli'dan farkli olarak bu konu Sonuçta kadin kadina yasanan gizli hakkinda bilgiye de sahiptim ve iliskilerin varliğindan da ben hareketimizin içinde feministlerin içinde haberdardim, biliyordum. Platform'da lezbiyenlerin de yer lezbiyenlerin olmamasi eksiklik olarak gördüğüm bir olaydi. Batidaki feminist aldiğini gördüğünüzde neler hissettiniz? hareketleri takip ettiğimizde, Aslinda ben hiçbir sey hissetmedim aralarindaki çekismeleri çünkü olmasi gerekiyordu. Dolayisiyla
KAOS GL Sayfa 12 Sayı 10 Mart - Nisan 2002
ve platforma ne kattiğini düsünüyorsunuz? Cinsel yönelimleri farkli olan kadinlarin mutlaka aramizda olmasi ve onlarin da cinsel yönelimlerini toplumda özgürce dile getirmeleri ve kendilerini yasamalari gerektiğine inaniyorum. Onun için çok önemli olduğunu düsünüyorum. Lezbiyenler hakkindaki görüslerinizde bir değisiklik oldu mu? Tabii ki oldu. Hatta bunun için okumaya bile basladim. Kadin hareketinde lezbiyenlerle birlikte çalismanin gerekliliğine inaniyor musunuz? Bunun için pek bir sey söyleyemem. Çünkü lezbiyen arkadaslarin, daha doğrusu lezbiyen kadinlarin söyle bir söylemi olduğunu düsünüyorum. Burada yaniliyor olabilirim, hâlâ okuyorum ve sizinle bu konuyu paylasmaya çalisiyorum. Yani ataerkil bir düzene hayir! Ve bunun için farkli seyler söylerken, sanki bana öyle geliyor, sadece heteroseksizme karsisiniz. Bunun için de yan yana nerede nasil duracağimizi bilmiyorum su an. Tesekkürler.
da karsimdaki kadin lezbiyen mi ya da heteroseksüel mi, cinsel kimliği ya da cinsel yönelimi beni çok fazla ilgilendirmiyor. Ve ben burada unutuyorum da. Ya da hepimiz ayni zannediyorum. Hiç fark etmiyor. Kadin olarak görüyorum ben onlari karsimda. Platform içinde birlikte çalismanin size ve platforma ne kattiğini düsünüyorsunuz? Ben onlarla birlikte olmaktan mutluyum. Ikincisi de, bilmeyen kadinlarin önce bir irkildiklerini sonra rahatladiklarini görmek hosuma gidiyor. O açidan da çok yararli olduğuna inaniyorum. Tepkiler, iste ''efendim lezbiyenlerin hareketiymis sizin platformunuz'' sözleri kulağimiza da geldi. Çekinen kadinlarin varliğini da biliyoruz, nedenlerini de biliyoruz. Ama onlar da gelecek, buna inaniyorum.
Söyleşi Lezbiyenler hakkindaki görüslerinizde bir değisiklik oldu mu? Yoo, daha çok sevdim. Çok politik bir cevap oldu belki ama... Bir tanesiyle her gece maillesiyorum. :) Kadin hareketinde lezbiyenlerle birlikte çalismanin gerekliliğine inaniyor musunuz? Elbette. Ben azinlik olarak falan görmüyorum. Ya da ayri bir irk, ayri bir cins. Hiçbir sekilde görmüyorum. Demin de söylediğim gibi Platform'da hepimizi
ayni tür, kadin olarak görüyorum. Ama onun disinda bilmediğim daha çok konu olduğunun da farkindayim. Sonuçta bir yerde masonlar falan gibi. Lezbiyenler kendilerini anlatamadilar. O cesaretleri yok demiyorum. Toplum öyle bir baski kurdu ki, onlar kendi içlerine kapanmak durumunda kaldilar. Simdi biraz görünür hale geldiler de, ucundan kiyisindan bir seyler duyuyoruz. Ama ondan öncesi ya da platform öncesi ya da Öte-ki Ben'in
Baris Için Sürekli Kadin Platformu'ndan önce KAOS GL'yi biliyor muydunuz? Evet biliyordum ama hiç beraber çalismamistim. Platform'dan önce lezbiyenler hakkinda ne düsünüyordunuz? Lezbiyenlik sorunu üzerine çok fazla düsünmemistim. Hâlâ düsünmedim ama birtakim önyargilarim vardi. Beraber çalistiğim arkadaslar sayesinde, belki ortada bir güven iliskisi olduğu için o önyargilarimi atmis durumdayim. Önyargilariniz nelerdi? Genel anlamda o okuduğumuz cinsel sapma vs. diye. Bu platformda lezbiyen arkadaslarla çalistiğimda, cinsel tercih/cinsel kimlik üzerine konusulduğunda... Hâlâ kafam net değil çünkü bu konu üzerinde
arastirmam ve okumam gerekiyor. Ama cinsel 'tercih' olmayabilir noktasindayim. Platform'da lezbiyenlerin de yer aldiğini gördüğünüzde neler hissettiniz? Önce önyargiliydim ve çok fazla paylasabileceğimi düsünmemistim. Fakat sonra onlarin da aslinda politik kadinlar olduğunu, söyleyecek sözleri olduğunu görünce hiç fark etmedi. Baska kadinlardan farki kalmadi benim için. Platform içinde birlikte çalismanin size ve platforma ne kattiğini düsünüyorsunuz? Bir kere çok büyük zenginlik 'öteki'ni tanimak ve onunla beraber olmak büyük bir zenginlik ve hakikaten arastirma isteği hissettiğim için de benim açimdan iyi bir gelisme.
Baris Için Sürekli Kadin Platformu'ndan önce KAOS GL'yi biliyor muydunuz? Evet bir gey arkadasimla birlikte KAOS GL’nin kafesine gittim. O yüzden biliyorum. Platformdan önce lezbiyenler hakkinda ne düsünüyordunuz? Özel olarak bir düsüncem olmadi ama eğer çok kisisel olarak soruyorsan ben de kadinlardan hoslandiğimi söyleyebilirim. Bu lezbiyenlik mi onu bilmiyorum. Bu kendi kimliğinle ilgili bir tanimlama meselesi aslinda. Dolayisiyla herhangi bir önyargim olduğunu söyleyemem. Platformda lezbiyenlerin de yer aldiğini gördüğünüzde neler hissettiniz? Platformun olusmasinda katkida bulunanlardan biriyim. IHD adina ben davet ettim gruplari. Hiç Öte-ki Ben'i bilmiyordum, burada öğrendim ama KAOS GL'yi buraya davet etmedim
IHD Genel Merkezi Yürütme Kurulu üyesi Feray bile. O benim için bir eksiklik noktasi çok önemli bir durus olduğunu aslinda. Su anda KAOS GL'nin kendi düsünüyorum. Kendileri için ne kadar çabalariyla platforma gelmis önemliyse diğerleri için de önemli. olmasindan mutluluk duyuyorum. Lezbiyenler hakkindaki görüslerinizde Platform içinde birlikte çalismanin size bir değisiklik oldu mu? ve platforma ne kattiğini Bir değisiklik olmadi ama ben düsünüyorsunuz? açikçasi lezbiyenlik vurgusundan öte Farkliliklar, baskaliklarin, az önce düsünüyorum. Herkes istediği her seyi Nalan'in söylediği gibi zenginlik kendisine tanimlama hakkina sahiptir. olduğunu düsünüyorum. Birbirini Dolayisiyla ben de lezbiyenlik, IHD'lilik tanima, kendi iç süreçlerine girme, her ile ilgilenmiyorum. Bir arada olabilme farkli olan sey bana soru sordurabiliyorsa ve ben kendimle ilgili olarak sorgulama sürecimi çalistiriyorsam bu çok önemli bir faktördür. Insanin kendi gelisimi için bir faktördür. Kisisel olarak böyle bir sey hissediyorum, bunu platformdaki arkadaslarin da, diğerlerinin de aslinda denediğini zannediyorum. Yani simdiye kadar katilmalari kendi özgüvenleri içerisinde burada durmalarinin, Platform'a katilan diğerleri açisindan da
gelip de bizim grupla konusmasindan önce yine de bildiğimiz o çirkin tanimlar vardir. Hani erkeklerin fantezisi olan. Iki kadinin sevismesini seyretmek, sonra kendisi onlarla iliskiye girmek gibi çirkin sahneler. Bunlar bildiğimiz seylerdi. Böyle olmadiğini anlatacak cesarette olan birilerinin olmasini istiyoruz. Çünkü ben de merak ediyorum. Tesekkürler. Bağimsiz Sosyalist Nalan Kadin hareketinde lezbiyenlerle birlikte çalismanin gerekliliğine inaniyor musunuz? Gereklilik diye koymamak gerekiyor bence. Bir mücadele varsa ve kendini nasil ifade ediyorsa kadinlar, o kadinlarla hep birlikte çalismak lazim. Bu ister lezbiyenler için söz konusu olsun, ister Emek Parti'li arkadaslar için söz konusu olsun. Ayni görüsleri paylasmasak ya da ayni sekilde kendimizi ifade etmesek bile kadin hareketi çok bölünmüs, parçalanmis bir hareket olduğu için ne olursa olsun ayni masada oturabilmeyi basarmak gerekiyor. O yüzden lezbiyen arkadaslarla bir arada olmak mutlaka gerekiyor. Tesekkürler.
KAOS GL Mart - Nisan 2002 Sayı 10 Sayfa 13
Söyleşi benim için önemli. Burada kendini her türlü tanimlayan grubun nasil bir arada olduğu önemli. Dolayisiyla lezbiyenlikle ilgili özel bir düsüncem olmadi. Lezbiyen değil insan tanidim diye düsünüyorum. Lezbiyenlikten önce, insan olma duygusu, kadin olma duygusu önemli.
Kadin hareketinde lezbiyenlerle birlikte çalismanin gerekliliğine inaniyor musunuz? Genel politik bir laf edeyim. Hoslanmiyorsun bundan ama birbirine farkli olan herkesin bir arada olmasinin çok önemli olduğunu düsünüyorum. Birlikte çalisabilmek kaygisindan dolayi
tabii. Diğerinin farkliliğini algilayabilmesi, kendi farkliliğini ortaya koyabilmesi, onun diğeri tarafindan kabul edilmesinin çok önemli olduğunu düsünüyorum. Bu herkes için geçerli. Tesekkürler.
etkinlik haberlerini genellikle mail yoluyla öğrencilere ulastiriyoruz. Hatta su an yasadiğiniz mekan sorunundan da haberdariz. Platform'dan önce lezbiyenler hakkinda ne düsünüyordunuz? Platform öncesinde de lezbiyenlerden haberdardim. Modern bireylerin baskin cinsiyet belirlenimlerinin (heteroseksüalite)-escinselliğin cinsel tercih olarak sunulmasindan ötekapitalist sistemin isleyisinde önemli bir kolaylastirici olduğunu düsünüyorum. Aile gibi sistemin belirleyicilerinden biri olan kurumun olusumda heteroseksüellik son derece önemli rol oynar. Bu noktada escinsellik muhalif bir kimlik olarak tanimlanabilir.
gerekliliğine inaniyor musunuz? Türkiye'de ve dünyanin pek çok yerinde belli bir tikanma yasadiğini düsündüğüm feminist hareket için, lezbiyen hareketle birlikte çalismanin her iki harekete de meydan okuyucu ve muhalif durusunu sağlamlastirmada ve daha yüksek ses çikarmada fayda sağlayacağini düsünüyorum. Ataerkil ideoloji karsisinda benzer ezilmelere maruz kalan kadinlar olarak her iki hareketin ortak muhalefet alanlarinda beraber yer almasi gerektiğini düsünüyorum. Baris Için Kadin Platformu bu noktada son derece önemli bir deneyim. Lezbiyenler hakkindaki görüslerinizde bir değisiklik oldu mu? Hayir olmadi. Umarim yardimci olabilmisimdir. Kolay gelsin....
ODTÜ Kadin Çalismalarindan Ceren
Ceren cevaplarini bize internet araciliğiyla ulastirdi. Öncelikle bir noktayi tekrar belirtmek isterim son toplantida her ne kadar kurum ismini versem de ben kisisel olarak o toplantida bulundum ve asağidaki sorulara vereceğim cevaplar da aslinda kisisel olmanin ötesine geçmeyecektir. Bununla beraber sadece bir toplantiya katildiğimdan vereceğim cevaplarin da bu nokta dikkate alinarak okunmasini hatirlatirim. Baris Için Sürekli Kadin Platformu'ndan önce KAOS GL'yi biliyor muydunuz? Kaos GL’yi bu platform öncesinde de biliyordum. ODTÜ Kadin Çalismalari Öğrencileri’nin büyük çoğunluğu da hem derginizden hem de sizden haberdar. Bize gönderdiğiniz
Platform'da lezbiyenlerin de yer aldiğini gördüğünüzde neler hissettiniz? Kadin hareketinde lezbiyenlerle birlikte çalismanin
Istanbul’da 8 Mart
8 Mart Dünya Kadinlar Günü, Istanbul’da 8 Mart’ta Abide-i Hürriyet alaninda mitingle, 9 Mart’ta da Bilgi Üniversitesi Dolapdere binasinda senlikle kutlandi. Her iki etkinlikte hem Kürtçe hem Türkçe konusmalar yapildi. Mitingi düzenleyen platformun aldiği karara göre erkekler mitinge katilamayacak, ancak alanin etrafinda bekleyebileceklerdi. Ancak mitingin sonuna doğru bazi kadinlar ve erkekler bu karara uymayinca, Feminist Kadin Çevresi (FKÇ) ve Kadin Tavrini Gelistirme Inisiyatifi (KATAGI) protesto amaçli alani terk etti. “Yasasin Kadin Dayanismasi”, “Yasasin Baris”, “Yasasin 8 Mart”, “Kadinlar Özgürlük Örgütlenmeyle Gelecek”, “Kari, Baci, Ana Değil, Özgür Kadiniz” mitingin ana sloganlarindan bazilari idi. Bunlarin disinda, kadinlar hem kürsüden, hem sloganlariyla pek çok sorunlarini ve çözüme dair inançlarini dile getirdiler. Kürsüden farkli “cinsel seçimleri” olan kadinlarin sorunlarina da çözüm istendi. Kadin Tavrini Gelistirme Inisiyatifi ataerkilliğe, barisa, özgürlüğe ve toplumsal kadinlik rollerin elestirilmesine dair diğer dövizlerinin yani sira “Zorunlu Heteroseksüellik Insanlik Suçudur” dövizini de tasiyordu. Mimar Sinan Üniversitesi Kadin Inisiyatifi “Kadinlara ve Escinsellere Özgürlük” sloganini attilar. 9 Mart’taki senlikte kadin örgütleri ve karma örgütlerden
KAOS GL Sayfa 14 Sayı 10 Mart - Nisan 2002
kadinlar kendilerini ve aktivitelerini tanitmak amaciyla standlar açtilar. Amargi Kadin Akademisi Girisimi standinda Kaos GL dergisini satarak, senlikte escinsel görünürlüğü yaratti. Standlarin yani sira Türkiye Kadin Hareketi tarihine iliskin bir sinevizyon gösterisi, defile, konser, halkoyunlari gösterisi ve serbest kürsü vardi. Serbest kürsüde Öteki Ben Lezbiyen Feminist Olusum’dan Hülya, Ankara’daki “Baris Için Sürekli Kadin Platformu”nun 8 Mart basin açiklamasini özetledi. Bu basin açiklamasi içinde farkli cinsel kimliklerin sorunlarina da değiniliyordu. Ayrica Kaos GL’den Yesim ataerkilliğin cins çeliskisine dayanarak farkli egemenlik biçimleri üretip bunlardan beslendiğimi, milliyetçilik, irkçilik, vb. gibi heteroseksizmin de bu egemenlik biçimlerinden biri olduğunu, heteroseksizmin ne anlama geldiğini ve nasil gelistiğini, ataerkilliğe karsi bir mücadelenin heteroseksizmle ilgili bir çabasi olmadiği sürece sonuçsuz kalacağini ve bunun nedenlerini anlatti serbest kürsüden.
Eşcinsel hareket
Escinsel Kurtulus Hareketinde Kadinlar KAOS GL'li Kadinlar
Kaos Lezbiyen ve Gey Topluluğu kadinlari olarak, kendimizi escinsel kurtulus hareketi ile kadin hareketinin kesisim noktasinda görüyoruz. Süreç içerisinde gözlemlediğimiz üzere Kaos GL Topluluğu bünyesinde, kadin bilincine sahip ya da bu bilinci edinme çabasinda olan lezbiyenler kalmistir. Türkiye'de varolma çabasindaki lezbiyen hareketinin bir kanadi escinsel bilinç ise, diğer kanadi da kadin bilincidir. Escinsel kurtulus hareketi ve kadin hareketi, ataerki ve heteroseksizme karsi ortak söylemlerde bulusur. Kadin bilinci ya da escinsel bilincinden kastettiğimiz, insanin öncelikle kadinlari ve escinselleri kusatan ataerkillik ve heteroseksizmle derdi olmasi, tüm bu kusatilmisliklarimizdan kurtulmak için mücadelenin gerekliliği bilincine sahip olmasidir. Heteroseksüellik, toplumda tek ve gerçek cinsel yönelim olarak dayatilmakta ve evlilik olgusuyla aile kurumunda mesrulastirilarak bireyler için zorunluluk haline getirilmektedir. Böylece heteroseksizm zihinlerde ve pratikte diğer cinsel yönelimlere karsi baski ve yok sayma ile kendisini gösterir. Ataerkillik, toplum tarafindan ezberletilen, öğretilen kadin-erkek rollerini belirler ve heteroseksizmi besler, heteroseksizme dayanir. Sosyallesmenin ilk basamaği olan aile içinde kiz ve erkek çocuklarinin oyunlari ve oyuncaklari yine bu roller çerçevesinde ayristirilir. Ayristirmalarla pekisen toplumsal roller kadinin edilgen, erkeğin etken olduğu tüm yasam pratiklerine hakim olan sistemi yaratmistir. Bu sistem birey birey kadin ve erkekler arasindaki iliskileri belirlediği gibi, tüm toplumsal iliskilere de kendini yansitmaktadir. Dolayisiyla ataerkil ve heteroseksist sistem, toplumdaki genel geçer kurallar çerçevesinde sabitlenerek sorgulanmasi ya da değistirilmesi zor ve uzun süreçleri de beraberinde getirir. Tüm kurallari belirlenmis bir topluma doğan birey için kadin veya erkek olmak, rollerini öğrenip özümseyerek hayata geçirebilmesine endekslenmis durumdadir. Kadin ve erkek cinsiyetinin bu sekilde toplumsal olarak içi doldurulmus haline uyumsuz davranislarda bulunmak ise, toplum
tarafindan dislanma, `doğrudan sapmis' bireyler olarak baski ve yaptirimlarla karsi karsiya kalma biçiminde sonuçlanir. Esit ve demokratik bir yasamin karsisinda ciddi bir engel olan bu sistemi sorgulayabilmek ve herkes için daha yasanabilir hale getirmek adina değistirmeye çabalamak, mücadelenin gerekliliğinin bilincinde olmakla sağlanabilir. Ezilen ve ikinci sinif olan kadinin kendi kendisini savunmasi, ifade etmesi gerekliliği ve muhalif olmasi, toplumdaki konumundan dolayidir. Sadece kadinlar değil, tüm ezilen gruplar sorunlarini ortaya koyarlar ve çözümlerde bunun farkindaliği ile arayis içerisindedirler. Escinsel kadinlar olarak, ataerkinin hem kadinlar hem de heteroseksüel olmayanlar üzerindeki baski ve dayatmalarini yoğun bir sekilde yasamaktayiz. Buna karsin, birbirimizi bulduğumuz, bilinçlendiğimiz ve örgütlendiğimiz tek alanin escinsel hareket olmasinin nedeni, kadin hareketi içindeki heteroseksüel kadinlarla yasadiğimiz iletisim eksikliğinden doğan önyargilardir. Insanlarin herhangi bir alanda hak ve özgürlükler mücadelesi vermesi, onlari doğasi gereği tüm hak ve özgürlüklerin savunucusu haline getirmemektedir. Bu nedenle biz lezbiyen kadinlar olarak kendi sözümüzü üretmek ve güçlenmek için öncelikle escinsel hareket içerisinde örgütlenmemiz gerektiğine inanmaktayiz. Diğer özgürlük mücadeleleri ile ittifaklarin çok önemli olduğuna inaniyoruz. Çünkü toplumsal sorunlar birbirlerinden bağimsiz olmadiği için, sorunlar hiyerarsisi yapmadan hepsini birden ele almanin özgürlük mücadeleleri için çok önemli olduğuna inaniyoruz. Erkeklerin cinsel ve duygusal yasantimizda yer almiyor olmasi aile içinde, isyerinde, okulda, apartmanda vs. kisacasi her yerde ataerkillik ve cinsiyetçilikle karsilasmiyor olduğumuz anlamina gelmiyor. Bizlerin, toplumda kadinlarin yasadiği sorunlardan bağimsiz algilanmasi, hatta bazen politik anlamda kadin sayilmamiz da belki bu nedenle. Unutulmamalidir ki "hiçbir kadin lezbiyen olduğu için tecavüzden kurtulamamistir. " Lezbiyenliğin, ataerkil düzen içinde hakim erkek bakis tarafindan `cinsel fantezi' olarak algilanmasi da, her seyde olduğu
gibi `erkeksiz' bir yasamin kadinlar için mümkün olmadiği görüsünü destekler niteliktedir. Biz kadinlari seven kadinlar olarak, lezbiyen feministler olarak, yasam hak ve özgürlüklerinin yaninda olup savunduğumuz gibi, cinsel yönelimlerimizde de bu özgürlüklerimiz için mücadele ediyoruz. Lezbiyenlik ve geyliği marjinal, siradisi, uçuk kaçik, gelip geçici, fantastik gibi terimlerle tanimlamak değil de, heteroseksüel olmayan bireyleri, bunu yasam felsefelerine ve duygularina yerlestirmis insanlar olarak değerlendirmek doğru olur.
Zaten, escinselliği alternatif ya da eğlence olarak gören ve belki de yasamak isteyen heteroseküellerin bakis açisi ile escinsellerin bakis açilarinin ne kadar farkli olduğu ortadadir. Yasadiğimiz toplumun değerlerine hala baktiğimizda bir ikiyüzlülüğü görebilirsiniz hemen. Çesitli meslek gruplarina ya da üst sinifa karsi bu konuda gösterilen hosgörü ya da görmezden gelmeler de bu çifte standardin baska bir yüzüdür. Oysa ki, kisiye ait olan ve kisiliğinin sadece bir yapi tasini olusturan heteroseksüel olmayan cinsel yönelimlerle, toplumdaki bütün kesimlerde karsilasabiliriz. Çevremizin sadece heteroseksüel bireylerden olustuğunu zannetme yanilsamamiz, heteroseksüel olmayan bireylerin heteroseksist bir toplumda açik olarak yasamasinin zorluğundan kaynaklanmaktadir. Televizyondaki sarkici escinsel olabilir, ama alisveris yaptiği kasabin ya da hastanede kendisine bakan hemsirenin heteroseksüel olmayabileceğini hiç kimse düsünmez. Homofobik olmayin. Bir gün escinsel olduğunuzu fark ettiğinizde ya da en yakin arkadasinizin ya da kardesinizin escinsel olduğunu öğrendiğinizde her seyi sorgulayip, anlayabilmeniz geç olabilir. Farkliliklarimizin biraradaliği ile ortak noktalarda birlesebileceğimiz platformlari yaratmak için sohbet toplantilari, atölye çalismalari, sorunlarimiza ortak çözümler üretebileceğimiz tartisma zeminleri olusturmaliyiz. Kendiliğinden gibi görünüp aslinda gruplarda yer alan insanlarin çabalarina ve ortak duruslarimiza dayanan bir araya gelislerimizi, ortak faaliyetlerde bulunma noktasina tasimaliyiz. Dayanisma ve paylasim, farkli noktalardan yakalayip sürdüregeldiğimiz mücadelelerimize öncelikle niteliksel güç katacaktir.
*Rengin Dergisine gönderilmistir.
KAOS GL Mart - Nisan 2002 Sayı 10 Sayfa 15
Chat
#Lezbiyenlerin Bulusma Alani Internet erisimi artik o derece yasamimizin içinde yer aliyor ki, en önemli haberlesme aracimiz olmasinin yaninda sohbetlerimizi de sanal ortamda yapar olduk. Öyle ki, günlük yasantimizin bir parçasi haline gelen internet, kendimizi ifade ettiğimiz ve kendimiz gibileri bulduğumuz biricik alanimiz oldu. Yüz yüze görüstüğümüz arkadaslarimizla bile, su saatte su chat kanalinda bulusmak üzere randevulasiyoruz. Arkadaslarimizdan söz ederken onlarin chatteki nickleriyle aniyoruz adlarini... Yeni insanlarla tanisiyor, yeni arkadasliklar kuruyoruz sanal ortamda... Kimimiz bu sanalliktan memnun, lezbiyenliğini sadece buralarda paylasiyor insanlarla, yüz yüze gelip ayni havayi solumak için bir araç, bir basamak olan bu teknolojinin kafesine hapsediyor kendini, sanal lezbiyenler oluveriyorlar... Teknoloji iste; bir yandan sosyal yasamimizi genisletirken, diğer yandan yüz yüze birincil iliskilerimizi gerçeklestirdiğimiz sosyal alanlardan kaçmak için bir yol olabiliyor... Lafi uzatmadan, internetin en olumlu yanlarindan biri olan farkli sehirlerdeki insanlari, ayni sohbet ortaminda bulusturduğu chat kanallarindan birinde, kanalin iki operatörü(op) ile birlikte gerçeklestirdiğimiz söylesiyle bas basa birakalim sizi. Lezbiyenler kurmus ve sadece lezbiyenler bulusuyor burada! Chate özgü dili ve akisi ile hos bir söylesi : <Co> buyrun <sa> selam <sa> beni de op yaptiniz ha :) <sa> dikkat et co. gene yanlislikla kanali ele geçirmiim :P <Co> hmm yaparsin sen :) <sa> nasilsiniz? <[Ra]> ehuw <[Ra]> iyiyiz <[Ra]> siz nasilsiniz? <sa> biz de iyiyiz saolun :) <[Ra]> çoluk çocuk nasillar?
KAOS GL Sayfa 16 Sayı 10 Mart - Nisan 2002
<sa> onlarda iyiler çok sükür <[Ra]> ehe neyse, geyik yapmayalim <sac> evet, konumuza gelelim <[Ra]> yep <sa> chat alemine çok yabanci olmasam da sizler daha deneyimlisiniz bu konuda , yanlis miyim ? <[Ra]> doğrudur.. <sa> biliyorsunuz lezbiyenler internet kullanimiyla epey alakalilar <[Ra]> lezbiyenler geyler tüm escinseller için daha kolay oluyor doğal olarak sanal alemde toplanmak, dooru kelimesi mi bilmem ama veya örgütlenmek <sa> daha önce de dediğim gibi sorulari önceden belirlemedim, çünkü ayni zamanda doğal bir 'chat ' havasi olsun :) <Co> haaaa tamam öle olucaksa problem yok * Co silahini yerine koyar <[Ra]> :) <sa> sizce neden chat bu kadar önemli birçok lezbiyen için? <[Ra]> sadece lezbiyenler deil tekrar ediyorum geyler içinde ama <sa> elbette haklisin ama sizin op olduğunuz kanal sadece lezbiyenler için değil mi? <[Ra]> ewet <sa> neden geyler yok? <Co> cevapliyim mi <[Ra]> geyler yok çünkü bu aslinda reglnetin chat odasi, reglnet diyince co ya birakiyorum sözü <sa> tabi ki :) <Co> hayir, burasi reglnetin resmi chat odasi deil. burasi ilk olarak superonline server üzerinde reglnet olarak <ga> tarafindan kurulmus ama daha evvelinde regl sitesinin ilk zamaninda <si> tarafindan insa edilmis bi kanal daha sonra site yenilenince biz chat opsiyonunu kaldirdik geçici bi süre. o sirada buna dayanamayan <ga> superonline üzerinde ‘....net’i açti. reglnet hacklenerek (belirteyim yine bir les tarafindan hacklenerek) ortadan kaldirildi kanal açmak istememizin sebebi buydu <sa> bir dakika, neden bu hack
olaylari oluyor? <Co> aslina bakarsan hiç bir erkek tarafindan hacklenmedik <[Ra]> çünkü lezbiyenler kendi içlerinde depresif ve kavgacidir biraz.. <Co> daha evvel hackleyen kisi kendi açtiği kanala insanlarin daha az geldiğini bu sebeple bizimkini ele geçirdiğini söylemisti <sa> tanidiğiniz bir lezbiyen arkadas mi hackleyen kisi? <Co> evet, ben sahsen tanimam ama çok kisi tanir sahsen <sa> yani bir rekabet olayi mi var ? <[Ra]> o rekabetin yanina bile yanasamaz <Co> bir fikrim yok açikçasi, o kisinin iç dünyasini bilemiyorum <[Ra]> tekiz biz :) su anda yani <Co> regl açilirken, yane site, söyle düsünüldü 2.5 sene evvel : ‘neden hiç lez site yok’ temel budur. hiç lez site yok, bir tek sapphonun kizlarinin tek sayfalik bildirisi vardi <sa> bu kanal ne kadardir var? (yani isim değisiklikleri ile birlikte, tamamen) <Co> bu kanal site açildiğindan beri var ama çok kapandi açildi, isim gitti geri geldi, oplar deisti, katilimcilar değisti <[Ra]> 1.5 sene? <Co> daha fazla 1.5 seneden ilk zamanlari da sayarsak. hatta hiç unutmam o zamanlar kimse yoktu <si> ile ben girip chate heyyoooooo açtik falan yapardik <sa> katilimcilarin değisimi nasil oluyor? <Co> hackleniyor mesela, gelenlerden bazilari bi daha gelmiyor yada bazilari senin gibi emekli oluyor :) <sa> :) sanirim ben yine ise baslamis oldum, emeklilik sonrasi :) <Co> emeklilik sikar seni sa. ehehehhe <Co> yada bazilari darbe yedim chatte kaybettim sevgilimi diyor gelmiyor. yane çok sebep var <[Ra]> bazilari evleniyor ve yok oluyor hat aleminden (baz. 9 ay önceki ben) <[Ra]> ne dokuzu 11 ayyyyy.. way beee <sa> peki isim değisikliklerini nasil duyuruyorsunuz?
Chat <Co> değisiklikleri de topic atarak veya regl mail listten duyuruyoruz. mesela sen bi arkadasini getiriyosun, yeni biri eklenmis oluyor <sa> chatte de sevgili olunuyor, sevgililer kaptiriliyor mu? <Co> ahahhaha chatte daha çok oluyor bence disardakine göre <sa> neden daha cok? <Co> daha dorusu burda baslayip disarda devam ediliyo, hatta burda kavgaya baslayip disarda devam edenler de mevcut :) <[Ra]> ewet chat daha yoğun <[Ra]> chat dedikodu mekani, chat tanisma mekani, chat sewdiğini itiraf etme mekani, chat cesaretsizlere güç veren yer :) <Cop> daha çok, çünkü bumda sorumluluk olmadiği inanci var bence. hat cesaretsizlere güç veren yer :) mükemmel cevap <[Ra]> chat pasiflere aktiflik kazandiran yer :) <sa> yüz yüze görüsmediğiniz kisiler de var değil mi kanalda? <Co> tabi ki var, herkesle görüsülür mü, isimiz var gücümüz var <sa> peki hepsi referansla mi? <Co> evet hepsi referansla <[Ra]> ewet, tanidiklari olmali ,bizimde tanidiğimiz <Co> ama bu yeni bi uygulama, birkaç aylik yane. belli bi kitle oturduktan sonra böle olmasi daha hayirli görüldü <sa> lezbiyen olup olmadiğina nasil güveniyorsunuz? <Co> söle ki : sen mesela birini getiriceksin, sa. senin tanidiğin olmasi lazim yada sesini duyduğun yada yüzünü gördüün. ‘bilmiyorum ben de’ dersen, o kisi alinmiyor artik <sa> yani simdi üyelik sistemi mi var? <Cop> evet, su anda üyelik sistemi var herkesin sifresi var, sifresizler otomatik atiliyor kanaldan <sa> sanirim bu da hack olaylarindan dolayi? <Co> evet ve erkeklerin çok girmek istemesi <Co> dur ben seye cevap vermedim, neden erkek yada gey yok <sa> tabi bu önemli, cevabini bekliyorum :) <Co> çünküüü istenmiyor. oy birliği ile madem tekiz madem lez sitesi madem öle madem böle o zaman bare burda sirf bize ait bi yer olsun denildi <sa> peki sizce lezbiyenler 'chat' de ne
buluyor? <Co> bence bi çok sey bulabiliyolar mesela ben bi sürü kendim gibi lez buldum,arkadaslar buldum, ama sevgili bulmadim o ayri ahahaha bulamadim deil bulmadim dikkatinizi seederim <sa> diyordum ki, neden chat bu kadar girmis hayatimiza? <Co> çünkü kolay. mesela disari çikmiyosun, kimseye sormuyosun, süphelenmiyosun aceba bu da ben gibi mi die <sa> acaba bir araç mi? yoksa, amaç mi? <Co> ben amaç olduğuna inanmiyorum, araç diye düsünüyorum. amaç ne olabilir ki; dur ben sana soruyum <Co> belki de su da olabilir: bir amaca gitmedeki araç <sa> yani sence, chat e sikismis kalmis, sadece sanal olarak iletisim sürdüren lezbiyenler yok mu? <Co> varsa bilmem, ben bilemiyorum. bizim odanin özelliği su ki: burdaki bi çok insan disarda da görüsüyor, yeni gelenler de belli bi süre sonra görüsüyor, çok az insan var hiiiç kimse ile görüsmeyen, bu kanal için konusuyorum sadece <sa> burada tanisip disarda görüsmeye mi basladiniz, yoksa zaten tanisiyor muydunuz? <Co> bazilari ile zaten tanisiyodum mesela sahsen ben ama onlarin büyük çoğunluğu ile de nette tanistim. söle diyim hayatimda ilk kez bi lez ile tanismam üniversitede tesadüfen oldu. bir eski!! lez artik deilmisti ben tanistiğimda :) dieri de bi sexueldi onun haricinde hiç kimse ile tanisma sansim olmadi, herkesle net sayesinde tanistim. tabi ki netten tanisip disarda onlarin arkadaslari ile tanistiğim da oldu <sa> peki sence internet olmasa tanisamayacak miydin? <Co> tanisilirdi ama süreç çok uzun olurdu. bi de bilmek zor olurdu nerde nasil ne zaman kim <Co> 23 senede kimse ile tanisma, sonra net gelsin ve herkesle tanis; bu yeterli bi cevap mi sence <sa> ya da lezbiyenlerin tanismasi
genelde net üzerinde oluyor denilebilir mi? <Co> bu aralar evet, eskiden duman ve göz süzme kullaniliyomus :PPP <sa> yani teknoloji diyorsun :) <sa> mail listeniz de var ama sanirim orada bu kadar çok iletisim yok, değil mi? <[Ra]> burdaki iletisim özel oluyo, mail listteki iletisim daha genel oluyor <sa> özel derken, genele yazmak disinda, birbirinin özeline gelmeyi mi kastediyorsun? yani birebir konusmalar? <[Ra]> ewet. geneldeki konusmalarda gündelik hayattan konusmalar oluyor çoğunlukla <sac> özel de? <[Rab] > özelde de ya arkadasinla konusuyorsun özel konularini yada hoslandiğin kisiyle falan konusuyorsun özelde :) <sa> anladim :) <sa> hiç 'chat' in zaman kaybi olduğunu düsündünüz mü? <[Ra]> düsündüm. insanin tüm hayati sanal olmamali, ama eğer insanin çoğu vaktini geçirdiği, barda eğlendiği, ciddi sohbetlere girdiği sirlarini anlattiği insanlar chatteyse, o zaman, zaman kaybi olmuyor bence.. çünkü hayatin onlardan ibaret gibi bi açidan. okul-isev eywallah.. ama buda hayatin bir parçasi ve buradaki insanlar da senin benim hayatimin bir parçasi, hepimiz bir bütün olarak tamamliyoruz. yüz yüze de görüstüğümüz ve taniğimiz için de önemli tabi bunlar <sa> yüz yüze tanisiklik önemli yani, öylemi ? <[Ra]> ewet, paylasim artiyor, çünkü o zaman burda konusuyorsun, hafta sonu toplanip bulusuyorsun, yüz yüze iki çift laf edip yemek yiyorsun.. yeri geliyor tartisiyorsun, yeri geliyor dansediyorsun o insanlarla <sa> yüzyüze görüsmediginiz kisilerle nasil iletisim kuruyorsunuz bu kanalda? <[Ra]> açikçasi, ben pek kurmuyorum :) yani görmediğim insanla konusmam pek veya bir arkadasimin tanimadiği. reelde bir paylasimim yoktur çünkü <[Ra]> ben bu odada en çok reelde co ile birlikteysem, cus. la daha az görüsüyorsam; reelde co. ya kiyasla, chatte de co ile daha çok konusurum, cus la daha az gibi <sa> neden? kanala yeni gelen kisilerle ilgilenilmesi gerekmez mi?
KAOS GL Mart - Nisan 2002 Sayı 10 Sayfa 17
Chat <[Ra]> bu belkide bana özgü bir özellik nedenini bilmiyorum. Baskalari baska türlü yapiyor olabilir. ben böyleyim ama kanala yeni gelenlerle ilgilenmemek deil bu kesinlikle <[Ra]> biz oplar olarak kanala her yeni gelen hatunla ayri bi özel ilgileniriz :) askolsun yaw :p <sa> :) mesela nasil ilgilenirsiniz? <[Ra]> saka bi yana, odaya yeni gelen warsa genelde konusuruz onla ve konustururuz, odayi kisa yoldan tanitiriz <sa> bu arada bu kanalin kurallari var öyle degil mi? <Co> var: küfür yasak <[Ra]> genelde gerçek isimlerin kullanilmasi yasak (herkes kimin kim olduunu bildii halde), küfretmek yasak <Co> ev adres bilumum vermek yasak <[Ra]> telefon no vs vs <sa> neden? ve yasaklara uymayanlar için yaptirimlar var mi? <[Ra]> war uyari aliyor devam ederse atiliyor, geri giriyor, gene devam ederse bir dakikaliğina falan banlanip atiliyor, gene devam ederse daha uzun banli kaliyor ve atiliyor falan seklinde gidiyor, taaa ki listeden kaydi silinene kadar gider bu <Co> çok ciddi bisiler yapmissa devamli ban da alabilir <sa> adres, telefon, gerçek isim gibi bilgileri vermenin yasak olmasi bir anlamda , sizin kanal üyesi kisilerin güvenliğini de düsünmenizden mi kaynakli acaba? <Co> geçenlerde öle biri oldu <Co> adres, telefon, gerçek isim gibi bilgileri vermenin yasak olmasi bir anlamda , sizin kanal üyesi kisilerin güvenliğini de düsünmenizden mi kaynakli acaba? AYNEN ÖLE <sa> :) teshis yerinde yani <sa> o zaman 'op' olmak ne demek? biraz açiklar misin? <Co> bi numarasi yok. onu bunu sunu yapip onla bunla sunla urasiyosun :) <sa> onu bunu sunu dediğin seyleri merak ediyorum :) <Co> register yap register sil, kanalda kavga çikmasini engelle, milletin sikayetlerini dinle, çözebileceklerini çöz falan filan... ben extra evlere temizliğe
KAOS GL Sayfa 18 Sayı 10 Mart - Nisan 2002
de gidiyorum ama <sa> :))) <sa> hiç sikildiğiniz oluyor mu? <[Ra]> ehe oluyor <sa> yani, hem chat için soruyorum, hem de op olmaktan dolayi <Co> oluyo, kafayi çiziyosun bazen <[Ra]> chattende sikilabiliyorsun, ben çikip oyun oynuyorum <Co> ben de komplo teorisi gelistiriyorum :) <Co> bazen de yeni karakterler yaratiyorum falan, kamçilikadin gibi <sa> bu kanali tamamen kapatmayi düsündünüz mü hiç? <Co> ciddi anlamda düsünmedim hiç ama birakip gitmeyi çok düsündüm <sa> neden birakamiyorsunuz? bağimlilik mi? <Co> benim için değil, herkes öle düsünüyor ama değil :) sonuçta benim mesleğim bu. birakamamamin sebebi de chat'e tapmam değil ama mesela iki gün girmesin kanala oplar, mutlaka iki gün sona aha böle olduuuuuu diyen geliyo. mesela iki gün girmemistim en son benim nickle biri gelip dağitmis ortaliği millet az daha küsüyodu falan <sa> erkekler mi? <Co> hayir yine ayni hackleyen hatun :) <Co> bu arada kanala bak op napar görürsün. demin biri mahvetti geneli devamli girmeye çalisip. bi daha girememesini sağladim <sa> eline sağlik :) <sa> erkekler ne gibi zarar veriyor kanala? <Co> küfrediyolar falan filan <sa> kanali elegeçirme? <Co> su ana kadar olmadi erkekler tarafindan, yane deniyolardir eminim ama <sa> yani sanirim kanali kapatmaya yönelik girisimlerle de karsilastiniz? <Co> evet ama bu adminlerden oldu, server adminlerinden. çünkü daha evvelki sistemde biz atiyoduk girenleri ve sikayet gidiyodu bu kanaldan çok atilma oluyo die <sa> lezbiyen kanali olmasina olumsuz bir tepki verdiler mi? <Cop> ilk basta sasirdilar, verdiler sayilir, ama sonradan pozitifti. mesela bilgi serverinda çok güzel bisey oldu. gidip bas adminle konustuk, adama anlattim ne kanali oldumuzu. bir gün boyunca sorular sordu, merak ettiğini söledi. su anda tamamen
arkanizdayim, hangi servera giderseniz beni de yaninizda bilin seklinde. mesela bu bahsettiğim admin de evet kanala erkek alinmasin demisti ve restrict fikrini koydu ortaya. fakat bilgi devamli çöküyodu, giremiyodu herkes, araya taraya burayi bulduk <sa> restrict nedir? <Co> restrict su anki olaydir. sadece üyeler girebiliyo. restricted area vardir hani askeri yerlerde, oraya giremessin yetkili deilsen <sa> anladim, bu sistem sayesinde artik sorun yasamiyorsunuz herhalde? <Co> e daha az yasiyoruz <sa> çok damdan düser gibi olacak ama, bu kanal 'zorunlu' denecek kadar önemli mi sizce? <Co> önemli <sa> neden? <Co> burasi sadece geyik yapilan bi yer değil, elit olmak adina bunu göz ardi edemez kimse. insanlar gelip duygu paylasiminda da bulunuyo. yazilarak yapiliyo ve bu aninda gidiyo die küçümsenemes hatta büyümsenmesi lazim, buna karsi olan varsa yada tersini iddia eden her an çürütebilirim <sa> daha çok lezbiyene ulasmak gibi kaygilariniz var mi? <Co> her zaman var, kitle ne kadar büyürse, o kadar da güçlü olma sansi artar <sa> peki bunu nasil sağliyorsunuz? <Co> su anda kulaktan kulağa ve mail ve site ile <sa> 'güçlü olmak'tan kastin ne? <Co> kendini düsün, hiç kimseyi tanimiyosun kendin gibi, kimseye anlatamiyosun, sana benzer kimse yok; bir de tam tersini düsün, o zaman çözersin bence ne demek istediğimi güçle <sa> lezbiyenlerin bir aradaliği mi güç katan? <Co> bir arada olmak die bi kavrama inanmiyorum,sürü deiliz. bu sadece sen gibi olanlarin olduğunu bilmek belki senle ayni deneyimleri yasamis birilerinin daha olmasi <Co> güçten kastim: kendin gibi olan insanlarla bir arada olmak ve bundan destek almak, psikolojik olarak daha çok. daha evvel de verdim, ayni örneği vericem: sigara içersin ve çevrende baska içenler de varsa bi sekilde güç alirsin. ne kadar doru örnek onu bilemiyorum ama anlatmaya yeter umuyorum. fakat tabi sigaradaki gibi
Chat kolay olmuyo burda durum , çünkü sigara duygulardan yada mantiktan olusmuyo :) <sa> size bu konuda, olumlu elestiriler geliyor mu? yani, iyi ki bu kanal var, elinize sağlik diyenler? <Co> evet var. bunlarin sayisi kadar da lanet olsun size, sevgilimi burda kaybettim diyen var :) yani hem olumlu hem olumsuz <sa> sence sanal ortam da sevgiliyi elinden kaçirmak daha mi kolay? :) <Co> sanal ortamin gerçek ortamdan zerre farki yok bence. burda da göz süzme yerine dil dökme oluyor. sevgilinin gidice varsa gider kardis, suçu orda burda deil sevgilide arayin, benim sevgili tas gibiydi kimseye bakmazdi da siz ayarttiniz yok öle biseeeeeee <Co> hehehehhehee <sa> insanlar birbirini görmeden, nasil birbirlerine bu kadar yakinlasabiliyor? <Co> yakinlasabilirler çünkü iletisim söz konusu. iletisim yakinlasmanin temeli ise burda da yoğun bi iletisim var buna mana veremeyenlere ben de mana veremiyorum. e o zaman napiyoruz, manalari kendimize sakliyoruz di mi? <sa> yani bir anlamda, sanal alemin kolayliklarindan faydalaniliyor sadece öyle mi? <Co> e tabi ki yane. telefon neden var, sa.? dumana basvurmayalim die di mi. iletisim olsun die neden net tercih edilio peki? çünkü tel parasi giriyo <sa> peki, daha rahat bir ortam olmasindan dolayi niyetler daha açik mi ortaya konuyor? <Co> evet ortam da rahat, bi de telefonda 20 lezbiyen ayni anda konusamaz ama burda konusur <sa> 20 lezbiyenin yüz yüze bir ortamda bir araya gelmesi ile bir lezbiyen chat kanalinda bir araya gelmesi arasinda nasil bir fak var sence? <Co> ses. 20 lez gerçek yasamda da bir araya gelio ama gürültü oluyo :) onun haricinde fark göremiyom ben <sa> sadece ses mi? yani ayni seyler nette de oluyor mu, bir evde ya da kafede oturulup zaman geçirildiği gibi? <Co> olabilir neden olmasin. ben çok bi fark göremiyorum. bi de mimikler var tabi. bi cafede 20 les, sağdaki soldakini mi kesiyo? bir kanalda 20 les, en alttaki en üsttekine yaziyo
* Co ellerini çirpar al bak imkansizi yaptilar yane <Co> daha ne yapamiycaklar ki, sanal sex bile yapiyolar utanmadan ayoooooool <sa> :)) diyosun ki, yöntem fakli ama davranislar ayni? <Co> yane mantiğini çalistir sa. bunlari yazanlar cafedeki 20 les. yani makinanin arkasindaki insan yine, mekan farkli o kadar. aslinda mokunu çikarip ses ver görüntü olayina girse herkes, al sana ne farki var cafeden. sadece koklayamiyosun, dokunamiyosun olcak <sa> 5 duyuyu kullanmadan de iletisim eksik olur ama be :) <Co> olur ama iletisim iletisimdir. körler sence iletisim kuramiyo mu? herkes bes duyuyu kullanicak die bise yok <Co> bak sa. simdi ben sana bisey diycem sonra sen düsün tamam mi? <Co> simdiii, bi mektup arkadasin var, yaziyosun yaziyosun seneler boyu, her seyini biliosun, çok ii dost oluyonuz zamanla. hatta görüsüyosunuz sonunda ve soukluk bile olmuyo arada. bu bir <Co> simdi al onu, onun sevgilin olucani düsün. iste o zamana senin dediğine gelir, yane : <sa.> 5 duyuyu kullanmadan de iletisim eksik olur ama be :) <Co> anladin? acaba diyorum, sen nete bakarken daha çok bu tarz bi iliski bazinda düsününce mi sana itici gelio? çünkü mektup arkadasindan i farki yok, öbür türlü almazsan <sa> ben sadece sevgililik iliskisi bazinda düsünmüyorum ama bu da önemli bir faktör, değil mi? <Co> sen sevgilini burdan bulmadina göre senin kendini savunman da gereksiz di mi sa. <Co> insanlar deli gibi geliolar, sonuca bak sen. geliyolar, konusuyolar, gidiolar. alacak bisey bulamayan bi daha gelmio mesela, ama eninde sonunda gelebilen gelir <sa> valla ben de bir kere chat kanalindan tanistiğim biri ile sevgili olmustum ve kendimi bu anlamda savunmaya girismem, gayet güzel bir yol bence :) <Co> bu da bir tarz yasam biçimi dislanamaz bence, artisi var eksisi var <Co> bi ben daha bulmadim chatten demek ki ahahahayt. bak zaten o da bi sans belkim olur bi gün ;)
<sa> iste burada takiliyorum, bunun yasam biçimi değil de, sadece yasamda bir iletisim biçimi olarak yer almasi gerekmez mi? <Co> sen daha güzelini söledin, bence de öle ama bazilari için -ki bu az bi sayi bence, hem de çok az tam anlamiyla bu yasam <sa> yani, sadece nette bir yasama tikilip kalmamak gerekir <Co> e bence de, yoksa çocuk yapamayiz :PPPPPPPP <sa> elbette canim, zorunlu ihtiyaçlar için de sanaldan kopmak gerek :))) <sa> hayati chat olan insanlar var, öyle sikisiyorlar ki internete, gerçek yasamdan korkar oluyorlar.. <Co> katiliyorum ama bu onlarin sorunu di mi yani. kendini asan bi adama anca yapma dersin, yaparsa da onun istediği budur bisey diemessin <sa> son olarak ne diyorsun bu ‘lezbiyenler ve chat’ konusu üzerine ? :)) <Col> diyorum ki, ii bisi korkacak bisey yok gelemeyenler gelsin, ama her seyi tadinda yapmak lazim. bu da büyük bi zevke dönüsebilir. hatun avliycam die kasarak gelmeyin kizlaaaaaar ahahhahahah saka saka <sa> bu kanala insanlari nasil yönlendirelim? yani bu lezbiyen chat kanalina nasil ulasacak gelmek isteyenler? <Co> regl sitesinden: http://www.geocities.com/reglnet/ ayrica regl grubu ile daha yakindan tanismak istiyorsaniz, e-groups adresinden regl mail listesine üye olabilirsiniz. http://groups.yahoo.com/group/regll <sa> tamamdir, tesekkürler :) <sa> zamaniniza, klavyede dans eden parmaklariniza sağlik :) <Co> sana da tenk u
KAOS GL Mart - Nisan 2002 Sayı 10 Sayfa 19
Workshop 2 Mart 2002 Cumartesi tarihinde mynet sohbet sunucusu üzerindeki #workshop kanalinda yapilan sanal workshopun kayitlari. Kayitlar olduğu gibi kullanilmis olup düzeltme yapilmamistir.
"Coming out of internet" filiz_ank (Filiz, Ankara, Kaos-gl) chat in escinsel cevredeki avantaj ve dezavantajlari dikkat edilmesi gerken konular neler come out yaparken neden interneti kullaniyoruz kendimizi soyutladigimiz cevrede internet de dogal olabiliyoruz ve kendimizi escinsel camiayla nasil baglanti kurabiliyoruz gruplara ulasmada,birbirimizi bulmada, barlar ve gece hayati disinda nasil ulasiyoruz tabi ki internet daha guvenli bir sekilde en basta kendimizi ifade edebildigimiz is, okul, aile vs baskilarindan soyutlayarak tam olarak ifade etigimiz ya da cok sey ogrendigimiz bir sanal dunya bize neler katiyor gibi anlatabildi mi bimyorum aslinda bunlari konustuktan sonra bu camiaya yeni katilan kezban diyeyim onlara dikkat etmeleri gereken konularda uyarilar ve tavsiyeler cinsinden kaosa gelenlerden hep boyle bir oneri vardi yeni gelenlerde bu konularda kendilerini korumalari, dikkat etmeleri gerken konular da yol gosterici olma, ve iletisimin guclu ve kisi tarafindan suistamale ugramadan kullanimi yani kislerim bilmedigi insanlarla hemen tanismalari, tel vermeleri, sonrasinda tacize ugramalari, ya da tecavuz abartiyor olabilirim ama ozet olarak da bunlar hakk. bahsedebilir miyiz? siz neler dusunuyorsunuz. koraydr (Koray, Ankara, Kaos-gl) ben koray ankara kaostan ben ankara kaostan koray :)) ben biraz daha farkli seyler düsünmüstüm aslinda üzerinde konusmak için internet ya da sanal ortam dediğimiz sey bar hamama park cafe ve diğerleri gibi escinsel mekan adi altinda toplayabileceğimiz bir gruba giriyor. aslinda onlarla benzer muameleye tabi olmasi da gerekir yani sanal ortamin sağladiği avantaj ve dezavantajlar riskleri kurallari vs konusulabilir. ama bunlarin ötesinde coming out ile bir sanal mekan olarak
KAOS GL Sayfa 20 Sayı 10 Mart - Nisan 2002
internetin iliskisi üzerinde konusmak daha uygunolur gibi yani anasliliyor mu bilmiyorum neyi kastettiğim. bence intenet de diğer tüm mekanlar gibi escinsellerin sosyallesmesi benzerlerini bulmalari ve biraraya gelmelerin sağlayan bir mekan sanal olmasi onu diğerlerinden farkli kiliyor bilgi kaynaği olarak yüceltilen internet genç escinsellerin kendilerine benzer baskalari da olduğunu anlamalari ve bazen doğru bilgiye ulasmalarini kolaylastiriyor bu netin her konuda sağladiği bir avantaj. ama bazen kisi internette yasadiği o uyanisin özgürlük ve açilmanin ta kendisi olduğunu sanip snal ortamda tutsak kalabiliyor. yani sanal bir özgürlük ki bu aslinda simdi büyük çoğunluğun tercihi bu yönde yani daha önceki bar vs gibi mekanlarin insanlarin ortaya çikmasi görünür olmasi ve adi konarak yapilan escinsel etkinliklere zemin olmak gibi bir islevi de varken sanal ortamda kimse ortaya koymadan kendni potansiyelini tamamen kendine sakliyor ve bazen bu escinsel harekete görünürlüğün aleyhine de olabiliyor bence. hiz kesiyor çünkü. ok simdilik bu kadar e-bear (Ahmet, Urfa, Anadolu Ayilari) filizin dedigi gibi internetin fazla güvenli oldugunu düsünmüyorum. chatlerde bulunan partnerlerin yarattigi gay cinayetleri biliniyor hepimizce. o yüzden sanal yasamin gerçek yasamdan daha güvenli oldugu söylenemez. en az gerçek yasam kadar ürkünç ve tehlikeler barindiriyor. Internetteki kaynaklarin dogrulugu, güvenirliligininde tartisilir oldugunu düsünüyorum. escinsellik adina birseyler yaptigini idia eden ve çok fazla yanlis bilgi içeren site mevcut. internette bu kadar yogunlasmamizi toplumda ugradigimiz ayrimciligi fizikman daha az hissetmemizden kaynaklandigini düsünüyorum. bu durumda internet kendimizi daha rahat ifade ettigimiz bir alan haline geliyor.
zamanla internet araç olmaktan öteye geçip amaç oluyor öyleki escinsel aktivist grup oldugunu söyleyip sanal bir siteyi dekore etmekten öteye gidemeyecek duruma bili gelindi. bu çok korkunç iste.bu durumda sanal yasam ve gerçek yasamin sinirlarini ayirt edemiyoruz sanalde yapilanin çok önemli oldugu sanilarak gerçek yasamdan kopuluyor gerçek yasamda oysa yapilacak çok sey var hatta ve hatta herseyin gerçek yasamda bittigini söylemeliyim... son söylediklerim aktivist oldugunu söyleyen gruplara özel.. kisilerin sahsinada indirgenebilir bunlar..neticede sunu diyebilirim sanal yasamin bizim için iyi bir araç oldugunu vurgulamamiz gerekiyor her firsatta.. belki bu sanal yasamdan çikip gerçek yasamda var olmamiza neden olabilir ancak bu sekilde görünür olabiliriz diye düsünüyorum filiz_ank (Filiz, Ankara, Kaos-gl) benim de aslinda sizin dusuncelerinizle cok ortak yonum var sanal dunya, sanal oldugu icin kullanmayi cok tercih etmiyorum ama su an ki iletisim ve escinsellerin birbirlerini bulmasinda cok onemli bir yeri var, once birbirimizi bulduk, ulastik, come out yaptik cogu kez, daha genc olanlar simdi cok sansli sorup soracaklari, bilgi alabilecekleri, kendilerini ve cinsel yönelimlerini bulmasinda cok onemli bir yeri var, benim icin kendi adima biraz gec kalinmis bir sey iyi de escinseller come out yapti internette hersey bitti anlamina gelmiyor, ya da kendi icinde bi seyleri yasayarak, klavyeye dokunarak gercek yasamda olmamiz demek degildir ki ToMBuL (Akif, istanbul, Türkiye Ayilari) Merhabalar, ben Akif Türkiye ayilarindan ve Istanbul'dan Internet'in önemini hepimiz gayet iyi biliyoruz, daha önce söz alan arkadaslarin dediği gibi gerçek bir bilgi kaynaği
Workshop Ama doğru kullanildiği takdirde Üstelik yeni insanlarla tanisilabilecek ortamlarin en kalabaliği yani en çok seççenek sunani Ancak Sanalliği yani kimliği gizli tutan yani, ve hatta o kimliği farkli gaösterebilmek gibi art niyetli kullanilabilecek özellikleri de günyesinde barindiriyor Ancak Internet ve özellikle sohbet ortamlari ile mail listeleri kisilerin OUT olabilmeleri yani açilabilmeleri açisindan yarari tartisilmaz bir çoğumu bir birimizi bu sekilde tanidik sevdik veya nefret ettik ama ne olursa olsun, bizim yasimizdaki (33 yasindayim) kisilerin çok önemli bir dönemi olan ergenlik, gençlik gibi kendimizi tanimaya basladiğimiz dönemlerdeki yanlizliğimizi simdiki kusağin yasamiyor olmasi gene internet sayesindedire bu yüzden üyesi olduğumuz gruplara ait site liste ve chat ortamlari olasi en zengin içeriğe sahip olmali sağlik ve sosyasl konularda özellikle bu konuda ki en iyi iki örnek ise anadoluayilari.com ve ayilar.net kisileri tanidiğimiz veya tanisacağimiz kisileri yönlerdirmekte bizim elimiz de, unutmayalim ve elimizdeki imkanlari IYI ve DOĞRU kullanlim lütfen filiz_ank (Filiz, Ankara, Kaos-gl) cinsel yonelimlerimizi bulmaya calisirken ya da birbirimizi bulurken bir o kadar caba gosteriyoruz ama bulduktan sonra cok seyler basarmis gibi es, dost, muhabbet ile ne yapacagimizi ya da varsa bastaki hedeflerimizi unutuyoruz bu bir gosterge degil herkes lezbiyen , gey , travsti, ayi, oalabilir hem cinselrine asik olmak arti olarak ek bir sey kazandirmiyor, koyde cocuklari olan , erkeginin ayagini yikayan bir kadin da pekala lezbiyen olabilir orn. diyorum ki, herseye ulastiktan sonra, bu makinalarin icine sikisip kalmakla, birbirmize mailler gondermekle olmuyor sadece bu is, sadece arac, amac pratige gecirmek ve sanak dunyadan cikip gercekleri gormek, birbirimize hatirlatmak, kolay dugmeye basmak ve herseyi yazmak bir cipida ama escinsel insanlarla iletisim, ve belki de cok zaman birbirimizi anlayabilme, kenilerini yeni bulanlara yardimci olma, kurumsallasma ve hak ve ozgurluklerimiz icin calismak yani interneti cok seviyorum, cunku simdi
bile birbizimizi ve uzakliklarimizi gideriyor, camia olmamizda yardimci oluyor, ama bu yzu yuze iletisimlerimizde de kendisini gostermeli her zaman Semphatik (Levent, Kibris) öncelikle herkese iyi aksamlar ve lafi çok yaymadan kisa konusma yapicam internet konusu bana göre ikili iliskileri çok zedeleyen bir ortam insanlarin birbirlerini tam tanimadan yargilama yaptiğimiz ortam anadolu ayilari ve türkiye ayilari gibi gay toplantilarinin olmasi bu durumu düzgünlestiriyor anlasilan oki her zaman için internet ten daha gerçekçi ortamlara ihtiyacimiz var birbirimize daha siki kenetlenebilmek için internet bana göre tam bir dedikodu sahasi MERSIN_CAT (Onur, Mersin) öncelikle herkeze ii aksamlar sanal ortam olmasina rağmen, geçemnde yasadiğim bi olay beni çok etkiledi anita adli bir hayvan sever kanal, sadece hayvansever ama ciddi konusu o kanalin beni davet etti gittim gay kanallarinda olduğum öğrenilince bi sürü laf hirpalanmasi bi sürü iğrenç hakaretler yasadim yani kimine göre gay olmak hayvan severliği bile etkilyor bu durumdfa kendimi ifade etmeden atildim zaten kanaldan demek istediğim sanal ortam bence okadar ii değil gerçeklerden uzak olacak tabi ama bukadar uzak olmasi çok üzücü sicakliği ayi kanallarinda buldum herkez okadar gerçek okadar yardimci diğer kanallar beni korkutuyor bi çok dostum oldu herkeze tesekkür ederim bu sicakliği yakalamamda yardimci olduklari için. KANKABEAR (Nedim, Edirne) selam ben nedim edirne öncelikle sunu söyleyim ben internet olmadan da bu ortamlari biliyordum sonuçta her escinselde olan koku alma hissim sayesinde buralari buldum bir seyler yasadi yasandi sonra internet girdi hayatima.. ne kazandirdi dostlar.. ve kaybettim zaman para..ama bir sey daha öğrendim bare gittiğinizde karsinizdakinin bedenini okuyabilirsiniz belki ama burada okuyamiyorsunuz
belli bir sekilde..ne derse he deme durumuz var sonra geze geze ayilari öğreniyon len bu benim iste dion...bu seferde para ve zaman kaybini es geçiyon çünkü buraya aitsin.. sonra zamanla net'i partner aramaktan öte olduğunu zaten kavrayorsun.. ama bir sey var o da değismeyecek... hikayelerimiz ayni..sabaha kadar konussakta.. istediğimiz dost arkadas ve biraz da sex..sadece burada rahatiz.. özel hayatimizi ilgilendiren sorular bile rahatça soruyoz.. istemezsek x isareti kurtariyor.. ama bire sey var ne kadar out... bunu ben çözemedim iste.. çünkü.. ailem, isim kaybedekcelerim karsisinda.. senin yanindayiz dien dostlarmi bulacam mi.. bunu bilemiyom.. o yüzden out olmak isteyen yada sosyallasmek saygi duyarim ama ben yokum e-bear`s (Serkan, Adana, Anadolu Ayilari) kisa konusmaya çalisacağim sanal ortamin escinsel yasam için çok oldukça önemli olduğunu düsünüyorum pek çok escinsel gibi bende cinselliğimi yani özel hayatimi özel yasamak isterim bu durumda gelisen sanal ortam bir çözüm sanal ortamdan dosan arkadasliklar hakkinda heralde herkesin hikayesi vadir hemde bninlerce sirf bu yüzden bir siniflamaya gitmek istemiyorum yani: sanal ortam kötüdür yada iyidir gibi ama gereklidir asil sorulmasi gereken sanal ortama ne kadar bağli kaldiğimizdir yani; sanal ortamda baslayanlarin gerçeğe dönüsmesi. ben sansliyim .. evet hemde çok. sevgilimle burda tanistim pek çok arkadasimlada. iliskim ve arkadasliklarim devam ediyor ama sadece sanal ortamda kalan arkadasliklarin ne kadar uzun süreceği ve gerçekçi olacağida belli. bence: internet olanaklari ile internet olanaklarindan vazgeçmek mümkün değil ama gerçek ortamda( buda ne demekse) iliskileri sağlamalstirmak gerekli vede nete saplanip kalmamak gerekli. sanal ortami hayatin bu kadar merkezine koymak asla ama asla doğru değil.sanal oratam sadece geçici bir çözüm asil çözüm gerçek insan iliskilerinde.
Kaydeden: Ahmet Kaya (e-bear) URFA/Anadolu Ayilari
KAOS GL Mart - Nisan2002 Sayı 10 Sayfa 21
Chat
Internet ve Chat : Kablolu Yasamlar Filiz
Bilgi toplumu ya da 21.yy denildiği zaman ayni zamanda bu bilgi ve teknolojisini de kapsayan bir olgudur. Bütün bu teknolojinin bir ürünü olan bilgisayarlar, tarayicilar, yazicilar, CDROM’lar vs. internet ya da Türkçe deyimimizle sanal dünya bilgi depolama, bilgiye ulasma ve hizli erisim nedeniyle yasamimizin vazgeçilmez bir parçasi oldu. Çok değil , yaklasik bundan on yil önce Internet ya da bilgisayari kullanan kaç kisi vardi? Simdi ise evlerde, her isyerinde olmazsa olmazi olusturanin disinda (tasra ve çok küçük kentler haricinde), sokaklara kendimizi attiğimizda bile bir internet kafe bulmakta hiç zorluk çekmiyoruz. Tabi bu bilgi toplumu olabilmenin tek göstergesi değildir ya da bilgi toplumu olduğumuz anlamina gelmez, ama yine de bilgiye ulasmak isteyenlere, dünyanin kapilarini açmakta, seçenekler sunmakta, yönler göstermekte hatta sosyal çevresinde değisiklikler meydana getirmektedir. Internetin bu islevleri disinda bir de kisilerin sosyal çevrelerinde değisiklik yaratmasi; yeni insanlar tanima, arkadas ve sevgili bulma gibi faktörler de çok önemli yer tutmaktadir. Gündelik hayatimizda firsat ya da ortam bulmadiğimiz dünyada bunlara
erismek, bilgisayarin düğmesine basmakla baslayan daha kolay bir islem. Bu durum heteroseksüel insanlardan biraz daha farkli olarak escinseller için daha önemli bir yer tutmakta. Hepimiz biliyoruz ki aile, is, çevre baskilarindan coming out yapmak önemli bir sorun her zaman. Peki birbirimizi gece hayati ve barlar disinda nasil daha kolay bulabileceğiz ve yalniz olmadiğimizi göreceğiz. Bu da chat kanalarinda, maillerde, mailing listelerinde daha kolay bir sekilde dile gelmekte. Chat yapmak, Türkçesi sohbet etmek. Insanlar nick ya da takma isim dediğimiz isimlerle girerek birbirlerini tanima imkani buluyor, belki sohbet makinenin içinden çikip masalara tasiniyor. Ya da olasi hayatinizdaki en iyi dostunuz ya da sevgiliniz, esiniz olabiliyor. Su ana kadar bahsetmeye çalistiğim avantajlarin yaninda, madalyonun öteki yüzünde dezavantajlar da var elbette. Insani taniyabilmek, iç dünyasini anlayabilmek yillarinizi aliyor, gözler, mimikler, vücut dili dediğimiz algilarimizi açikliğa kavusturan ip uçlari olmadan diğer bilgisayarin basindaki insani nasil gerçeklikle taniyabiliriz, egolar var, insanin kendisi rüyalarindaki gibi tanitmasi, yanilmasi var, aldanmasi var, incinmesi, karsi
BAHARANKARA Ankara'ya bahar geldi, herkesin kani kaynamaya basladi. Sokaklara dökülenlerden, aska düsenlerden geçilmiyor ortalik. Kaos GL olarak biz de hepinizce malum olan Kültür Merkezi'nin yeni bir yer bulmasi ve Derginin yeni sayisinin çikmasi islerine kosturup duruyoruz. Herkes ayri ayri olduğu yerde kosturmakla kalmasin, birlikte kosturalim diye artik yillardir geleneğini olusturduğumuz "bulusma" zamani geldi (yaslaniyoruz sanirim millet, böyle konusmaya basladiğimiza göre, zaten bugün toplantida biri bana dinozor diyecekler sana dedi :)) )...Neyse su son güztanbul'dan üzerimize esen bulusma ve birliktelik ruhunu alevlendirip çoğaltmak üzere Ankara'da Kaos GL ev sahipliğinde Baharankara 2002'yi düzenleme çalismalarina basliyoruz. Bizim toplantida konusup uygun bulduğumuz tarih 20-21 Nisan 2002. Bu yil resmi bayramlarin da hafta sonlarini üç güne çikartmaya gücü yetmiyor gibi göründüğü için ve daha önceki toplantilarda da konusulduğu gibi iki günlük bir bulusma planliyoruz. Bulusmalarla ilgili kisa bir tarihçeyi burada tekrar yazmayacağim ama kisaca bu bulusmalarin dört yildir
KAOS GL Sayfa 22 Sayı 10 Mart - Nisan 2002
karsiya gelindiğinde fiziksel ya da manevi zarar görmesi var. Gey ya da lezbiyenlerin toplumdaki heteroseksüel insanlarin fantezilerinde bulunmasi, lezbiyen ve gey chat odalarinda biz escinsellerden çok merakli heteroseksüellerin bulunmasi ve kendilerini farkli tanitmalari gibi bir gerçeği karsimiza çikariyor. Çevredeki tanidik ve arkadaslarimizdan duymadiğimiz seyler değildir tanimadiğimiz ama güvenerek misafirperverlik gösterdiğimiz insan/lar tarafindan soyulmak, tacize, tecavüze uğramak. Bu, çok zaman herkesin basina gelebilecek olasiliklar dahilinde fakat, en önemli noktadir bu durumlarda. Sanal dünya, bize istediğimiz bilgileri göz önüne serme, ekonomik olma ve bize mutlu olabileceğimiz, dünyanin bir ucundaki insanlarla fikir alisverisi yapabileceğimiz ya da kendi gibi olan insanlari bulma olanaklarini sunuyor. Bu firsatlari amaç olarak değil de araç olarak kullanarak kendimizi dis dünyadan ve insanlardan soyutlamak yerine ya da baliklama dalma seklinde değil de iyi sekilde kullanarak gerçek hayatimiza aktarma sirasinda dikkatli olmali, korunmali ve acele etmeden gözlemeyerek yasamaliyiz.
yapildiğini, Türkiye'de escinsel hareketle ilgili sözü, fikri, etkinliği olan grup ve kisilerin katilimina açik olduğunu, birlikte oturup gündemimizdeki konularla ilgili fikir alisverisi yapip ortak plan ve politika belirlemeye çalistiğimizi, 6 ayda bir, ilkbaharda Ankara’da sonbaharda Istanbul’da yapildiğini söylemeden geçmeyeyim. Daha detayli bilgi, öncekilerde neler yapilip nasil sekillendiği ile ilgili ayrintilar için Parmak gazetesinin son sayisina ve Kaos GL Dergisinin son sayisina (güztanbul eki var) basvurabilirsiniz. Son birkaç bulusmada olduğu gibi bu "bulusma"larin tüm escinsel gruplarin etkinliği olduğunu vurgulamak ve etkinlik çerçevesini mümkün olduğu kadar ortak katilimla belirlemenin bize sağlayacaği verimliliğe ulasmak için organizasyona diğer gruplardan da katilim bekliyoruz. Ev sahipliği Kaos GL tarafindan yapilacak. Organizasyona dahil olmak isteyenlerin ise bana koraydr@yahoo.com adresimden ulasmalarini rica edeceğim. Koray / Kaos GL
Chat
Iliskiler, Çeliskiler ve Internet Ahmet
Su insanoğlu denen varlik öylesine karmasik oluyor ki bazen aynaya bakamaz halde hissediyorsunuz kendinizi (en azindan ara sira bana oluyor). Bu karmasik yapinin en büyük etkenlerinden biri olan insanlarin baskisi yadsinamaz bir gerçek. Benim, sizin, onlarin sik sik basina gelen bu karmasik yapidan bir örnek vermek istiyorum size. Internet gerçekten büyük kolaylik, bambaska bir dünya aslinda. Fakat ya zararlari veya olumsuz etkilerine ne demeli? (Geçen sayimizda Teoman’in basina gelenler gibi) Benim de yasadiğim ilginç bir olay oldu, paylasmak istedim. Ben “chat”çi olmamama rağmen e-mail adresime gelen bir yazi ile... Benim Türk-Gay’e verdiğim dostane bir ilan birkaç arkadasla yazisma ama tanismama olayi yasadim birçok defa. Fakat son yazismamdaki kadar ilginç bir seyi ilk defa yasadim. Adamin teki, “Merhaba, ben de geyim fakat siradan bir cinsellik değil” basliği ile bir e-posta yolladi. Iyi, hos dedim. Bu da daha öncekiler gibi beylik “farkli” imaji çizmeye baslayanlardandir diye düsündüm. Yazismalar yoğunlastikça kisi hakkinda ayrintili bilgiler edindim. (Kendisinin söyleyisine göre tabii ki sanal da olabilir!) Din bilimleri konusunda doktora yaptiğini söyleyen bu zat (!), akli ile yüreğinin ayni lisandan konusmasinin benim için en önemli unsur olduğunu belirttiğimde, tipki herkes gibi “Aa, ne demek, tabii ki, iste aradiğim insan” vs. gibi beylik kaliplari yazdi durdu. Içimden inanmak gelmedi ve o “feeling” beni öylesi temkinli tuttu ki hiç umut vermeden yazilarimda kendisini taniyacak seylerden bahsettim sürekli olarak. Ama daha dördüncü yazisinda “Bu gece seni düsleyeceğim, killi misin?” filan gibi fiziki unsurlara kapi açmisti. Ben de hayatimizin, hele hele geyliğin temel unsurlarindan birisi olmasi açisindan biraz cevap verdim sorularina! Ertesi gün telefonlastik. Benimle konustuğunda fena gelmedi
konusmalari ve tavri. Kültürlü olmadiği belli idi ve mesleği filan da doğruydu. Fakat bir kelimesinden olayi kaptim sanirim ya da bana öyle geldi. Çünkü duygusal takinan tavirlari, Amsterdam hikayeleri (burada sunu belirtmeliyim ki geçen ay Amsterdam’da idim ve hiç de öyle bahsedildiği gibi bir yer değil ve abartili, soğuk bir ortam var orada geyler için!) birlikte yasamaya duyduğu özlem vs. oldukça gerçekçi idi. Telefonu kapatirken beni hayal et, benle yat, benle kalk, ben iki haftadir askindan yemeden içmeden kesildim” gibi güldürücü seylerden bahsedince olay koptu bende! Tanimadan yemeden içmeden kestirdiğim benden gurur da duymadim değil hani! Bir de “Bana gay aski sen öğret” derken, “gey” değil de “gay” diye telaffuz etmesi beni iyice kopardi. Düsünün, yurt disinda eğitim almis. Ingilizcesi su gibi. Bu insan gey’in telaffuzunu bile beceremiyor. (Dil sürçmesi filan da yapmadi, defalarca gay deyip durdu) Birden aklima, o, sözde milliyetçi geçinen, gündüzleri örf-anane-gelenek vs diye yirtinip geceleri Ülker Sokak’tan ayrilmayan veya otobüslerde önünü gözünüzün içine baka baka kasiyan o ince sarkik biyikli insanlar geldi nedense! Bu tip insanlara kizmadim hiçbir zaman, fakat nedir bu çeliski ya rabbi! Seslenmeden telefonu kapadim. Ertesi gün bir mail yazdim nabzini ölçmek için. Onu rüyamda gördüğümü, sevistiğimizi vs yazdim SANALDAN pat diye bir mail ve aynen söyle bahsediyordu: “Bana bak, ben senin bildiğin, seks arayan o “gey”lerden değilim! Ben Cuma namazlarini kaçirmam! Din eğitimi veriyorum! Çok kirildim! Bir daha arama, yazma bana vs. deyip, gülünç, çeliskili ve küfürlü yazilar... Yahu çok rastladim böylesine ama nedense bu sizofrenik tip gibisi de çikmadi hiçbirisi. Kültüründen, tahsilinden süphem olsa (Telefonda müsait değilim diyerek özellikle Ingilizce konusarak test ettim seviyesini!) Herkes gibi derdim ama bu tamamiyla ruh yapisi çeliskilerle dolu manyak birisi idi. Ben zaten insanlari
tahsiline vs göre ayirmam fakat böylesi çeliskiyi de ilk defa gördüm. Iyi ki daha fazla zaman ayirmadim bu kisiye, hele tanisma gafletine düsmediğime o kadar seviniyorum ki. Hepimizin çeliskili dönemleri oldu, oluyor, olur da; fakat böylesi tutarsiz insanlari görünce o sokakta “önünü kasiyanlar”a daha bir hosgörü ile bakiyor insan. Mesela ben de inançlari sağlam biriyim, fakat geyliğimi de içime sindiren biriyim. Her kesime coming-out’imi yaptim diyemem, belki ikiyüzlülerdenim; fakat kendi içinde çeliskiler de yasamiyorum en azindan! Kaldi ki ben o adama öyle müstehcen seyler de yazmamistim. (Bir sorusuna cevap vermedim diye kizdi herhal; bana bir seyimin boyunu da sormustu!) Bu belki bu bireyin psikolojik bunalimi veya yasadiğim bireysel bir sanssizlik! Fakat öylesine çok ki bu tip insanlardan. Internette daha beterleri de mevcut. Benim bu örnekten aldiğim ders, klasik tanismalar disinda yasanan her sey, her iliski bu sekilde çeliskiler yasamaya muktedir! En iyisi biz gene kendi gözlerimizle bulduğumuz anlamlari yasatmaya bakalim. Internet gibi hayati sanallastiran, iliskileri yüzsüzlestirip seviyesizliklere tasiyan mekanik dünyayi bu tür arayislarda kullanmadan devam edelim yolumuza. En azindan ben böyle yapmaya karar verdim. Kim bilir belki o adamla karsilassaydik hakaretlere yüz yüze maruz kalacaktim ve aynaya bakarken ben de onun gibi çeliskilerimle kendimden nefret edecektim. Hiç olmazsa gözlerime güvenip, yüreğime güvenip zaten zor olan su dünyamizi daha da zora sokmanin dayanilmaz yükünü omuzlamayacağim! Tavsiyem, siz de babadan kalma da olsa bu yolda yürümeye devam edin. Yazismayla geçireceğiniz zamana yazik! Tahsilli, bilinçli diye geçinen bu tür insanlardan yiyeceğiniz duygusal darbeler insani soğutmaktan öteye götürmüyor. Hosçakalin.
KAOS GL Ocak 2002 Sayı 10 Sayfa 23
Söyleşi
LeGaTo Nerede, Ne Yapiyor? Legato Ortak Mail Listesi Moderatörü ile görüstük Oyaburcu : Belki bilmeyenler de olabilir; öncelikle LeGaTo neyi ifade diyor, bundan bahseder misin? Müge : Lezbiyen / gey topluluğu, üniversiteli gey ve lezbiyenleri bir araya getirmeyi amaçliyor Oyaburcu : Türkiye'de bir legato mu var, yoksa birden çok legato'dan mi söz ediliyor? Müge : Her üniversitenin kendi legato’su var diyebiliriz. Üniversiteli gey / lezbiyen öğrencileri, mezunlari bir çati altinda toplama fikri sadece sanal anlamda değil, bugün kurulu olan 30 üniversite var. Bunlarin 15 i kendi kampüsü içinde bir araya gelip en azindan birbirlerini tanima ve laflama olayina girdiler, daha aktivist sayabileceğimiz üniversiteler de çesitli sosyal aktiviteler yaptilar: film gösterimi, paneller, afis asmalar Oyaburcu : Peki bu legatolar birbirinden bağimsiz mi? yoksa bütün legatolari toplayan bir üst çati var mi? Müge : Bütün legatolarin bir üst çatisi var, bu çati legato ortak liste olarak biliniyor. 2 haftada bir simdilik Istanbul'da toplaniyor Oyaburcu : Ortak liste nasil bir islev görüyor? Müge :. Her üniversitenin kendi bilinci var, mesela biz ITÜ ye ITÜ de okumamis insanlari almiyoruz. Kimse birbirinin listesine giremiyor, bu ortak liste iletisimi sağliyor. Herkesin hangi üniversiteden olursa olsun bu listede olmaya hakki var Oyaburcu : Internet üzerinden mi sağlaniyor iletisim? Her legatonun internette mail listesi var mi? Müge : Evet, her üniversitenin internette bir mail listesi var, ortak listede daha kapsamli hareketler izliyoruz Oyaburcu : Peki kurulus asamasinda bu mail listeleri mi kaynak olusturdu? Müge : Kurulus asamasinda bu mail listeleri kaynak olusturdu ve ODTÜ deki Özgür bizi yönlendirdi. ODTÜ'de bu olusum çok önceden varmis .. yani benimde haberim yoktu. Daha sonra bunlar her üniversitede olsun diye ODTÜ de okuyan arkadaslar, yani
KAOS GL Sayfa 24 Sayı 10 Mart - Nisan 2002
GayAnkara, legatolari baslatti Oyaburcu : Ilk legato ODTÜ de mi kuruldu? Müge : Evet ilk legato ODTÜ de kuruldu. ODTÜ'de bu olusum çok önceden varmis .. yani benimde haberim yoktu. Daha sonra bunlar her üniversitede olsun diye ODTÜ de okuyan arkadaslar, yani GayAnkara, legatolari baslatti Oyaburcu : Herhalde sen, ITÜ Legato'nun moderatörüsün, yaniliyor muyum? yoksa ortak listenin mi? Müge : Özgür isleri dolayisi ile Istanbul’da bulunamiyor, o yüzden bana ve bir arkadasima teknik isleri devretti, arkadas uğrasmadiğindan simdi millet beni baskan gibi bir sey saniyor, ama sadece teknik bilgisayarla ilgili isleri hallediyorum, yeni üniversitelerden talep olunca onlara legato açiyorum Oyaburcu : Yani sen, bütün legatolarin internet üzerinden islerini üstlenmis olan kisisin, öyle mi? Müge : Evet internet üzerindeki isleri ben yapiyorum Oyaburcu : Her üniversite de sanirim bunun için bir basi çekenler olmali, yani bu kurulusu gerçeklestirme isini üstlenenler. Bu kisiler baskan mi oluyor? Müge : Evet, her grupta olduğu gibi birileri sivriliyor ve konusmalari yönlendiriyor havasinda oluyor, ama ben sundan eminim ki, ortak listenin toplantisina gelen herkes, en az yanindaki kadar aktivist ve kesinlikle bir seyler yapmak istiyorlar Oyaburcu : Ne gibi isler bunlar? Müge : Bazi üniversite öğrencileri legato ya girmek isteseler de bilgisayardan anlamadiklari için üye olamiyorlar .. onlari kaydediyorum .. bazen de legatosu internette olmayan üniversitelerden talepler geliyor onlari açiyorum ve ortak bir legato sitesi yapiyoruz su an onun kodlamalarini yapiyorum ..aktif bir site olacağindan, yazilimla ilgili olan kismini yapiyorum yani. hmm.. baska ne yapiyorum .. insanlara bir nevi teknik destek ve tabi ki gaz :) kendi üniversitelerinde örgütlenmeleri için yüreklendiriyorum
Oyaburcu : Legato hiyerarsik bir örgütlenme mi? Müge : Yok kesinlikle hayir. Yöneticilik(moderatörlük) sadece teknik konularda. Kimseye seni aliyorum legatoya, seni atiyorum gibi bir sey olmaz Oyaburcu : Nasil karar veriliyor üye alimina veya üye çikarimina? Müge : Eğer ortada küfür falan ederse atilir .. Insanlarin tavsiyesi veya üye olmak isteyenin yazdiği maille üye aliniyor Oyaburcu : Gey/lezbiyen olduğunu ve hatta üniversiteli ya da mezun olduğunu nasil anliyorsunuz? Referans veremeyenlerin basvurulari da maillerdeki yazismalar araciliği ile mi değerlendiriliyor? Müge : Evet maillerle .. ya bana veriliyor mail adresleri yada kendileri becerebilenler kendileri yapiyor. Hiç tanimadiğimiz biri ise, kendini anlatan bir mail atmak zorunda oluyor .. Zaten yazis tarzindan kullandiği kelimelerden g/l olup olmadiği anlasiliyor bir sekilde. Isi olmayan gelmiyor diyebilirim, çünkü bir zaman sonra o insan hiç konusmuyor, mail atmiyor falan .. o zaman da biz, onu çikariyoruz gruptan Oyaburcu : Toplantilara katilim da, legato üyelerine internet araciliği ile duyurularak sağlaniyor sanirim? Müge : Evet, internette açiklaniyor .. Oyaburcu : Su ana kadar toplantilarinizdan aldiğiniz sonuçlar ya da gelismeler nelerdir? Müge : Bu çok uzun olur, kisaca söyleyebilirim Oyaburcu : Tabi, kisaca lütfen :) Müge : Legatonun escinsel gruplar arasindaki durusunu belirledik. Bir çesit politika gibi .. Çesitli alt gruplar olusturduk. Bunlara, okuma grubu, internet grubu, organizasyon gruplari örnek gösterilebilir. Film gösterimlerimizi belirliyoruz, yönetmenlere göre siralamalar yapiyoruz, internet sitesi ile ilgili içerik ve teknik çalisma yapiliyor, organizasyondaki arkadaslar ile medyayla iliski içerisinde legato hakkinda haberler yaratmaya
Söyleşi çalisiyoruz Oyaburcu : Bu politikanizi ve çalismalarinizi tüm escinsel gruplarin bulustuğu organizasyonlarda açiklamayi düsünüyorsunuz sanirim? Örneğin, BaharAnkara 'ya katiliminiz olacak mi bu anlamda? Müge : %90 olacak Oyaburcu : Çok hos bir haber, % 10 u dikkate almadik bile :) Müge : :) Oyaburcu : Legato için internet üzerinden çalismalar vazgeçilmez görünüyor. Bir anlamda internet listesi olmayan legato olmuyor yani, öyle mi? Müge : Buna ihtiyaçlari oluyor. out olmaktan çok tirsan insanlar var, internette olmayan olamiyor diyebiliriz, çünkü insanlar bu listelerde tanisip konusup sonra reel ortama geçiyorlar Oyaburcu : Peki internet üzerinden legato üyesi olan kisilerin, 2 haftada bir yapilan toplantilara katilim orani nedir? Müge : Toplantilara 20-25 kisi arasi bir katilim var, ama sonuçta bu sadece Istanbul'daki üniversiteleri kapsiyor. Yakin gelecekte gidebilecek arkadaslarla diğer sehirlerdeki üniversiteleri örgütlemeyi planliyorum .. Oyaburcu : Bu arada, bu toplantilar yeni mi basladi? (yani tüm legatolari birlestiren) Müge : Ilki 1 sene önce yapilmisti, sonra baya bir ara verildi ve 2 ay önce tekrar baslandi Oyaburcu : ITÜ legato mu bu toplantilarin tekrar baslamasina vesile oldu? Müge : Sadece ITÜ diyemem. Bilgi, Boun(Boğaziçi üni.), Mimar Sinan ITÜ bunlarin hepsi sanirim bastirdilar Oyaburcu : Su anda ortak liste hangi üniversitelerin legatolarini birlestirmis durumda? Müge : Bütün legatolar birlesmis durumda, yani herkes üye olabilir. Biraz zamana ihtiyacimiz var sanirim, her sey kulaktan kulağa yayiliyor ve aslinda legatonun bir tanesinden bile haberi olmayan potansiyel var. Bir de legato da bazi problemler var. Mesela, Legato Boun Tempo, Aktüel gibi dergilerle röportaj yaptiğindan, legato yu sadece Boğaziçi Üniversitesi’ne özgün bir seymis gibi düsünüyorlar. Legato’nun web sitesi açilinca her sey daha iyi taninacak ve bilinecek Oyaburcu : Evet, bu röportajlari hatirliyorum, ne düsünüyorsun bu
konuda? Müge : Ben bir sey düsünmüyorum, çünkü olayin içinde olduğumdan neyin ne olduğunu biliyorum, ama disaridaki insanlar sadece Boğaziçi'nin legato su olduğunu saniyorlar; e buda kayip .. Oyaburcu : Sence problemlerin kaynaği, out olamamaktan mi kaynakli? yani internetin sanal iletisiminden ileri gidilememesine mi dayaniyor? Müge : Bence problemin kaynaği, Türklerin arastirma yoksunu olmalari.. veya buna imkanlarinin olmamasi yani aslinda tek kaynak yok. Çok arkadasim var ki, gey/lezbiyen olduklarini biliyorum ama kesinlikle legato ya üye olmak, onlarin toplantilarina katilmak istemiyorlar; ne değisecek ki falan diyorlar. bu çok yanlis .. biraz bosvermislik var bizim millette Oyaburcu : Legatolarin islevine inanilmiyor mu yani? sence neden? Müge : Inanilmiyor, çünkü bu ülkede hiçbir seyin değistiğini görmemis insanlar .. bundan kaynaklaniyor olabilir, yani sadece g/l gelisiminden bahsetmiyorum Oyaburcu : Sence, legatolar neyi değistirdi? ya da değistiriyor? Müge : Legatolar, üniversite gençliğine seslenip onlari, homofobisi olmayan özgür bireyler yapabilir; yani hem kendimizi heteroseksist topluma kabullendiririz hem de bizden sonra gelecek nesillerin bizim karsilastiğimiz problemlerle karsilasmamalari sağlanir. Su an idealistler ariyoruz çünkü elimizde hiç bir sey yok, yoktan var etmeye çalisiyoruz bir seyleri Oyaburcu : Yani bir anlamda, g/l olmayan üniversitelilere de seslenmek için önemli, mi diyorsun? Müge : Evet tabi, çünkü bu üniversitelerde olan insanlar, gelecekteki aile bireyleri, is arkadaslarimiz .. Onlarin yönettiği bir dünya olacak bundan 20 sene sonra; onlarin kafalari temiz olursa rahat ederiz Oyaburcu : Yoktan var etmeye çalistiğiniz seyi biraz daha açar misin? Müge : Yoktan var etmeye çalistiğimiz sey, sanirim, g/l bireyleri yargilamayan asağilamayan bir toplum .. Su an Türkiye'de yasayan halk dediğimiz insanlarin %99 u bence bize karsi Oyaburcu : Karsi olanlari yaniniza çekmek mi istiyorsunuz?
Müge : Karsi olanlari su an yanimiza çekemeyiz, bu çok zor olur ama karsi olmayan bir nesil yaratabiliriz; bu da üniversitelerdeki nesil .. Oyaburcu : Legatolarin üniversite ortamlari ve internet erisimi ile sinirli olduğuna dair yaygin bir kani var. Bu konuda ne düsünüyorsun? Müge : Legato, üniversitelerle ilgili sadece .. bu kani yayginliğini koruyabilir :) Üniversiteliler ve mezunlari, baska kimse olamaz yani Oyaburcu : Örneğin, Türkiyeli Escinseller bulusmalari yapiliyor ama Legatolardan kimse gelip konusmuyor, sence bunun nedeni ne? Çünkü, böyle olunca, Legatolar sanal kalmakla itham ediliyor. Müge : Bunun nedeni bence, legatonun daha çok yeni olmasi. Bu konularda konusuluyor toplantilarda, bu düzenli toplantilarimizla artik escinsel bulusmalara bizde variz diyeceğiz, merak etmeyin Oyaburcu : Buna çok sevindim :) Kendinizi tanitmaniz ve insanlarin size ulasmalarini sağlamaniz için, internet erisimi disinda da kaynaklar sağlamalisiniz, değil mi? Müge : Evet, kesinlikle ama bunu yapacak kisi sayisi bir elin parmaklarini geçmiyor. Ben ve birkaç out olmaktan fazla çekinmeyen arkadaslarim bir seyler yapabiliyor ama gerisi bos, yani çoğu insan hep perdelerin arkasinda Oyaburcu : Perdelerin arkasindan da bir seyler yapilabilir mi sence? Müge : Evet yapilabilir; perdelerin önündeki insanlar bulunur .. Ben legatoyu internette GayAnkara’nin sayfasindan bulmustum. Sonuçta üniversitemden hiç bir arkadasim, ‘gel bizim legato muz var gir’ demedi Oyaburcu : Bu da internet disindaki erisimin eksikliğini gösteriyor galiba? Müge : evet, ama bu sadece legato ya özgü bir sorun değil, Türkiye’de g/l hareketlerindeki biraz yüreksizlik diyelim .. Oyaburcu : Üniversiteli lezbiyen ve geyler birbirlerini sanal ortamda bulabiliyorlar, belki yan yana çay içiyor bile olabilmelerine karsin .. değil mi? Müge : Evet kesinlikle, bunun örneklerini de verebilirim. Liseden, orta okuldan arkadaslarimla karsilastim
KAOS GL Mart - Nisan 2002 Sayı 10 Sayfa 25
Söyleşi legato ortak liste toplantisinda, üniversitede normalde arkadasim olan insanlarla bir ara geldik legato da Oyaburcu : Lambda Istanbul, Kaos GL gibi uzun süredir var olan topluluklar için değil herhalde ama bu yüreksizlik tanimlaman? Müge : O kuruluslardaki insanlar, bizi yüreklendiren insanlar; benim lafim arkada olan insanlara .. Bizim çocukluğumuz Lambda’da geçti sayilir :) Oyaburcu : Internetin yasam alanlarimiza girmesiyle hem birbirini bulan gey-lezbiyen sayisi artti, hem de bu sayi, büyük oranda sanal ortama sikisik kaldi .. bu çeliskiyi nasil değerlendiriyorsun? Birbirimizi bulmamiz için önemli bir araç olan internetin sanalliğina saklaniyor gibi çoğu insan .. Müge : Bence .. her zaman için internet, + katki sağlar .. yani internetten önce ve sonra g/l yasam ayriliyor. Ben insanlarin internete sikistiklarini sanmiyorum Oyaburcu : Internet, out olmadan ya da yüz yüze görüsmeden de bir seyler yapabilmeye olanak sağladiği için, insanlar artik, sanal dünya disindaki g/l ortamlara daha az rağbet gösterir olmadi mi sence? Müge : Simdi, bu bence doğru değil .. Söyle düsünelim, bu insanlar neden tanismak, konusmak istiyorlar? Bir sekilde arkadas, sevgili kazanmak için. Ve bir sekilde, bunlar birbirlerini görmeliler; o zaman mekanlara gidilecek, g/l kafe ve barlara. Bu yüzden bence, mekanlarda insan sayisi artiyor. Hemen söyle bir örnek verebilirim: geyler birbirleri ile değisik yerlerde tanisabiliyorlardi ama, internet ortami ile lezbiyenler bence meydanlara çikti, su an Cute, Poly ve Neo’ ya falan gidilse, lezbiyen artisi bariz ortada. Bu, internetin bir getirisi bence Oyaburcu : Haklisin tabi. peki internetin hiç götürüsü yok mu? Internetteki çokluğun, yüz yüze bir araya gelinen ortamlara yansimamasi da internetle ortaya çikan bir durum değil mi? Müge : Götürüsü ... Ben bulamiyorum :) Internette bir çokluk var ve bu, internetle gelen bir çokluk yani internetten önce bir potansiyelin varliği biliniyor, ama ortaya çikmiyordu ..
KAOS GL Sayfa 26 Sayı 10 Mart - Nisan 2002
Internetle bence bu potansiyel aktive oldu ve ortaya çikti. Bence her zaman arti getirisi oldu, yani var olanin %1 ini bile ortaya çikarsa bu artidir Oyaburcu : Interneti bulup onun disina çikamayanlar da var sonuçta ama(hatta çoğunlukta) .. Bunun için ne diyorsun? Internet araç olmaktan çikip amaç olmaya doğru gidiyor gibi değil mi? Müge : Ben onlar için zaman diyorum, belli bir zaman sonra insansizliğa dayanamayacaklar ..onlarda elle tutulur insanlarla konusmak isteyecekler; en azindan sevismek için bu sart :) Oyaburcu : Bunu geçici bir süreç olarak değerlendiriyorsun yani, bu da asilacak :) Sevismek, sadece iki kisinin odalarina çekilmesiyle gerçeklesebilecek bir sey, ama baskalarina, topluma ulasmak ve kendini anlatmak için bir yöntem değil ama... Gey/lezbiyenler birbirini buluyor ve birbirleri ile yetiniyorlar, ‘kimse bize dokunmasin, baskalarindan bize ne’ diyorlar sanki... Müge : Hayir, ben bu internetteki potansiyelin nasil zamanla ortaya çikacağini anlatmaya çalisiyorum. Ben böyle demiyorum, arkadaslarimin çoğu böyle demiyor. Demek ki bizim gibi insanlara da ulasiliyor bir sekilde internetle ve bence aktivist insanlarda var potansiyelin içinde Oyaburcu : Ve böyle demeyenlerin sayisi zamanla artacak diyorsun , öyle mi? Müge : Evet . toplumda herkes karisik, yani bir cevher damarini ortaya çikarirken toprak da altinda beraber çikarilir ya bu konuda herkeste bir karamsarlik var ama ben çok umutluyum :) Oyaburcu : Senin eklemek istediklerin var mi? Mesela, duyurmak, insanlara iletmek istediklerin? Aslinda bir nevi, bilgilendirme araci olarak da islevini kullanmaliyiz bu söylesinin :) Müge : Insanlara kendilerine güvenmelerini söylemek isterdim .. Çünkü en az aktivist geçinen bizim gibi insanlar kadar zekiler, yaraticilar ve insanlari arkalarindan sürükleyebilirler; kendilerine güvenip artik bir seylerin eskisi gibi olmamasi gerektiğini insanlara göstersinler. Nasil yasamak istiyorlarsa öle yasasinlar, tabi baskalarina zarar vermeden
Oyaburcu : Son olarak, Legato hakkinda söyleyeceklerin, size ulasmalari için insanlara ileteceğin seyler var mi? Müge : www.egroups.yahoo.com dan ‘legato’ olarak arattiklarinda biz listeleniyoruz. En azindan ortak listeye kayit olsunlar veya bir sekilde legato_projesi@hotmail.com a mail atsinlar Oyaburcu : Ben de son olarak, Legato’nun diğer escinsel topluluklarla bir araya geleceği bulusmalardaki aktivitelerini sabirsizlikla beklediğimi belirtmek istiyorum Müge : Ben de söz verebilirim bu konuda :) kesinlikle ortak olacağiz Oyaburcu : Zaman ayirdiğin için tesekkürler Müge : Güzel sohbet oldu :) Legato projesine katilmak, kendi üniversitenizdeki mail listesine ulasmak için http://groups.yahoo.com/group/ yazdiktan sonra legato_kendi üniversitenizi yaziniz. Örneğin Ankara Üniversitesi için http://groups.yahoo.com/group/legato_ ankara/
Öte-Ki Ben Lezbiyen Feminist olusum tarafindan çikarilan “ÖTE-KI BEN – Kadinlardan kadinlara dergi”nin ilk sayisi kitapevlerindeki yerini aldi. Üç ayda bir yayinlanacak olan “Öte-ki Ben”e ulasmak için: oteki_ben@hotmail.com
Şiddetle Mücadele
SIMAG : Siddetle Mücadele Alt Grubu SIMAG/LambdaIstanbul
AMAÇ Escinsellere yönelik, gittikçe artan ve sertlesen siddet olaylari, bizleri bu konu hakkinda bir araya gelmeye ve birlikte çözümler üretmeye zorladi. 2001 yilindaki olağan haftalik sohbet toplantilarinda gelisen tepkiler ve bir araya gelme talepleri bir alt grup talebiyle kurumsallasmis oldu. Alt grubumuz üç ana konuyu kendine görev alani olarak kabul etmektedir. Bunlar SIDDET, AYRIMCILIK ve DISLANMA’ dir. Her üç konu özellikle gelecek perspektifimizde kendimize görev bildiğimiz konulardir. Zaman içinde her 3 konuya yönelik plan ve projelerle kardeslerimize ve kamuoyuna hizmet vermeyi amaçliyoruz. Her üç konunun her birinin basli basina bir uzmanlik konusu olduğunu, çok genis bir alanda çalisma gerektirdiğini, bu çalismalar için neredeyse tüm Lambda katilimcilari kadar daha insan emeği gerektirdiğini biliyoruz. Iste bu nedenle öncelik siralamamizi yaparak ilk çalismalarimizi simdilik SIDDET üzerinde yoğunlastirdik. Cinsel kimliğinden dolayi yasanan her siddet olayi SIMAG’in öncelikli ilgi alanidir ve bu konuda elinden gelen her seyi yapmak üzere yola çikmistir. YÖNTEM Gruba dahil olan arkadaslarla hafta içi baslayan toplantilarda, yapilabilecekler üzerine tartismalar yapmaya basladik. Siddeti tanimlamak, siddete uğrayanlarin ve siddeti üretenlerin profillerini çikarmak, siddetin sebeplerini bulmak, siddetin tiplerini ve siddetini tanimlamak, sistematik olup olmadiğini belirlemek, siddetin beslenme ve yasam alanlarini belirlemek, siddet olaylarinin gerçeklesmesinin önüne geçmek, siddetten önce, sirasinda ve sonrasinda yapilmasi gerekenleri belirlemek, siddet yasayanlara doğru yaklasmak, psikolojik ve medikal anlamda yardimci
olabilmek ve nihayetinde hukuksal destek sağlamak konularinda çalismaya basladik. Önce siddeti tanimlamayi, hangi tür olaylarin ilgi alanimiza girdiğini, hangi tür davranislarin yararli olabileceğini, siddet öncesi, sirasi ve sonrasinda neler yapilabileceği hakkinda arastirmalara basladik. Siddetin tiplerini tanimlamaya çalisirken yasanan örneklere basvurarak, siddete uğrayanlarin ve siddeti yapanlarin profilini çikarmayi, siddetin sebeplerini, yöntemlerini ve siddetin siddetini tanimlamayi düsünüyorduk Siddeti yasayanlarin profili kadar bizleri ayrica siddet uygulayanlarin profili de ilgilendiriyordu. Çünkü bu profil bizlere bu kisilerin bilinçli olup olmadiklarini, bir sistematiğe sahip olup olmadiklarini ve en önemlisi örgütlü olup olmadiklarini açiklayabilirdi. Siddet kurbanlarinin ve gruplarinin tanimlarindan sonra, siddetin kaynaklarinin, beslenme ve kendini üretme kanallarinin, yöntemlerinin ve uygulamalarinin, yasam alanlarinin neler olduklarinin tarifi gerekmekteydi. Bir sonraki adimimiz ise siddet olaylarinin saniklarinin nelerle karsilastiğinin, toplumca ve sistemce nasil davranildiğinin, olayin hukuki boyutunun ne olduğunun belirlenmesiydi. Tüm bu esnada tibbi yardim konusunda yapilabilecekleri de arastiriyorduk. Ilk önümüze çikan engel ise sasirtici ve dikkat çekiciydi. Bugüne kadar meydana gelen belki binlerle ifade edilebilecek siddet olaylarinin hemen hiçbiri escinsellere yönelik bir siddet olayi olarak görülmüyordu. Konustuğumuz mağdurlarin hemen hiçbiri cinsel kimliğini açiklamamis, bu konuya hemen hiç girilmemis ve arastirma konu basliği “escinsellere yönelik siddet olaylari” olarak tanimlanmamisti. Özellikle üniversiteler ve adli tiptan arkadaslarla yaptiğimiz görüsmelerde, böyle bir kayit basliğinin olmadiğini, siddete uğrayanlarin bunu
belirtmekten özellikle kaçindiğini, öldürülen escinsellerin ailelerinin ise bunu tamamen reddettiklerini öğreniyorduk. Bilinen birkaç olay disinda, ki bu olaylar cinsel kimliğini gizleyemeyen travesti ve transseksüellere karsi yapilan siddet olaylariydi, sanki hiçbir olay yoktu. Mağdur biliyordu, suçlu biliyordu, polis biliyordu, hastane biliyordu amahiç kimse kabul etmiyordu. Oysa biz, ciddi siddet gruplarinin kurulduğunu, mahalle ve sokak çetelerinin planli programli çalistiklarini, hatta profesyonel tiplerin bu tür olaylara kalkistiklarini duymus, görmüs, yasamis insanlardik. Escinsellerin görünmezlikleri bir kere daha karsimiza çikmis, toplanabilecek verilerin tümünü sifira indirmisti. Bu durum kötü olduğu kadar iyi idi herkes için. Çünkü siddeti yasayan arkadaslarimiz istekleri disinda bir desifrasyon yasamamislar, haklari bu yüzden gasp edilmemis, esit muamele görmüslerdi. Oysa bu Pollyanna oyunu sürdükçe siddet olaylarinin daha da artacaği belliydi. Daha çalismalara baslanilan ilk aylarda Hürriyet gazetesinde ilk ciddi haber patlak verdi ve son üç yilda öldürülen escinsellerin durumu islendi. Konu hakkinda bir verimiz olmadiği için gazeteci arkadasa yeterli bilgi veremesek de, haber emniyet kayitlarina dayanilarak gayet iyi kotarilmis ve beklediği ilgiyi uyandirmisti. Yazi sonrasi gazetecinin, öldürülen escinsellerin ailelerinden aldiği tehditler, “Hayir oğlumuz gey değildi” tepkileri ise isin baska bir boyutu idi. Bu çalismanin hemen ardindan biri akademisyen psikolog olan alti arkadasimiz SIMAG’in ilk brosürünü hazirladilar. Hazirlanan brosür Istanbul’daki geylerin çok gittikleri parklara, bar ve kafelere,etkinliklerde dağitildi. Ilk olmasi nedeniyle pek çok eksiklik bulunuyordu. Geri dönüsler ve çesitli çalismalarin sonucunda bu brosürün yenilenmesi gündeme geldi ve su an SIMAG bu ikinci ve genisletilmis
KAOS GL Mart - Nisan 2002 Sayı 10 Sayfa 27
Şiddetle Mücadele brosürü hazirlamaktadir. Bir sonraki KAOS GL dergimizde bu ikinci brosürü sizlere ulastirmis olacağimizi umuyoruz. Bu brosüründe mutlaka eksiklikleri hatta yanlisliklari bulunabilir. Her ne kadar basimindan önce Lambda toplantilarinda sunulacak ve tartismaya açilacaksa da bu tür dönüsler mutlaka olacaktir. Yapilan her tür katkiyi son derece önemli buluyoruz, çünkü üzerinde bahsedilen konu zaman zaman basit bir siddet olayi olabileceğigibi zaman zaman insan hayati da olabiliyor. SIMAG Bugüne Kadar Neler Yapti? LambdaIstanbul bünyesindeki arkadaslarimizla hemen her hafta Persembe günleri toplanmaktayiz. Bu bulusmalar bazen Sali ve Persembe olmak üzere iki güne çikabilmekte. Bu toplantilarda zaman zaman yasanan olaylarin bilgileri tartisildi, zaman zaman genel basliklar altinda konu tartisilmaya açildi. Bu çerçevede yeni brosürün iskeleti çiktiği gibi, tibbi destekler için Adli Tip Kurumu’yla ve psikologlarla, hukuki yardim için Istanbul Barosu ve Istanbul Barosu CMUK servisiyle ayri ayri toplantilar düzenlendi. Emniyet ile olan temas sağlanmissa da henüz Istanbul Emniyet Müdürlüğü ile herhangi bir çalisma
yapilmadi. Ancak ileriki günlerde Istanbul Emniyeti ile toplanti düzenlemeyi, karsilikli deneyim paylasimlari ile çesitli projeler üretmeyi umuyoruz. Siddet olaylarindan sonra bazi birimlerle yapilan temaslarda polisin son derece pozitif olduğu, olaylara sicak ve ilgili davrandiklari gözlenmistir. Doğru servis ve doğru projelerle bazi sonuçlar almayi umuyoruz. Bu çalismalar sirasinda bir baska gerçekle yüz yüze kaldik. Bu da ülkemize ziyarette bulunan turistlerin yasadiklari siddet olaylari idi. Siddete maruz kalan turistlerin ülkeyi derhal terk etmeleri, polise güvenmemeleri,tibbi yardimi kendi ülkelerinde tercih etmeleri nedeniyle herhangi bir bilgi edinemedik. Ancak konunun bu tarafinin çok daha ciddi olduğu gözlemlenmis ve ciddi sonuçlanmis pek çok siddet olayinin yasanmisliği tespit edilmistir. Bu nedenle ilk brosürde yabanci misafirlerimiz için de çalisma yapilmis ve bilgilendirici bir bölüm eklenmistir. Ancak bu yetersiz bir çalisma olduğu için daha derin bir çalisma yapilmaktadir. Ikinci brosürle birlikte ülkemizdeki konsolosluklara basvurmayi ve konu hakkinda isbirliği yapmayi önereceğiz. Hali hazirda bazi konsolosluklara ulasilmis, detayli bilgi talebinde bulunmuslardir. Pozitif yaklasimlari nedeniyle bu konu
üzerinde de ciddiyetle durmaktayiz. SIMAG olarak, kamu oyununun bilgilendirilmesi amaciyla çesitli dergi ve gazetelerle birlikte çalisilmis, Hürriyet, Milliyet, Radikal gazeteleri, Aktüel dergisi ve hafta sonu dergileri ile röportajlar, yazi dizileri düzenlenmistir. Bu yazilardan gelen geri dönüsler umut vericidir. Siddet olaylari yasayan arkadaslarimiz bizlere mektup, e-posta veya telefonla ulasmaya baslamislar ve unutmak istedikleri bu olay(lar)i bizlerle paylasmislardir. Bu olaylar isim verilmeksizin hazirlanacak Lambda sitesinde de yer alacak ve isteyen arkadaslarimiz doğrudan Internet üzerinden yasadiklarini ekleyebileceklerdir. Son Söz… Hemen her gün onlarca olayin yasandiği, hemen her yil onlarca arkadasimizin vahsice parçalandiğini düsünülürse, her türlü katki son derece önemlidir. Sizleri de katkida bulunmaya davet ediyoruz! Manevi ve maddi katkinizin ötesinde özellikle bilgi paylasimi, deneyim aktarimi ve emek, hepimiz için yararli olacaktir. Paylasmak istediniz her seyi simag@lambdaistanbul.org adresine veya lambda@lambdaistanbul.org adresine yazabilirsiniz. Siddetten arinmis bir yasam dileğiyle…
SIDDET NEDIR? Karsilikli iliskiler ortaminda taraflardan biri veya bir kaçinin doğrudan veya dolayli, toplu veya dağinik olarak, diğerlerindin bir veya bir kaçinin bedensel bütünlüğüne veya törel (ahlaki/ moral/ manevi) bütünlüğüne veya mallarina yada sembolik, kültürel değerlerine, orani ne olursa olsun zarar verecek sekilde davranmaktir. SIDDETIN TIPLERI Fiili Siddet Örnekleri: Cinayet, darp, dayak, yaralama, iskence, sakat birakma, tecavüz, taciz, cinsel iliskiye zorlama, escinselliğinden dolayi verilen ölüm ve diğer cezalar, bilerek ve isteyerek cinsel yolla bulasan hastaliklarin bulastirilmasi, gözalti, hapsedilmek, gasp vb. Pasif Siddet Örnekleri: Sözlü taciz, santaj, tehdit, psikolojik iskence ve baskilar, terapi ve/veya tedaviye zorlamak, hirsizlik, zorla evlendirilmek ve çocuk yapmaya zorlanmak, partneriyle evliliğe izin verilmemesi, evlat edinme izni verilmemesi, kendi çocuğunun velayetinin cinsel yönelimden dolayi verilmemesi, dislanma, ayrimcilik, siddete taniklik olma vb.
KAOS GL Sayfa 28 Sayı 10 Mart - Nisan 2002
SIDDETEN KAÇINMAK IÇIN BAZI TAVSIYELER
Hangi tür siddetle karsilasilsa karsilasilsin, sakin olunmalidir. Korkulduğu ve kendinize güvenmediğiniz hissi karsi tarafa hissettirilmemelidir. Siddetten kaçinmak için öncelikle hangi siddetten bahsedildiği düsünülmelidir. Değisik siddet tipleri için farkli önerilerde bulunulabilir. Örneğin aile içi siddet için yapilacaklar, sokaktaki siddetten için yapilacaklardan farklidir. Brosürlerimizde ailede, okulda, isyerlerinde, sokakta, internette, süreli iliskilerde, park, hamam ve otellerde gibi basliklarda yapilmasi önerilen ve dikkat edilmesi önerilen davranislari bulabilirsiniz. Burada yalnizca chat odalarinda yazilmasi gerekenlere çok kisa olarak değineceğiz.
Chatte dikkat edilmesi tavsiye edilen davranislar: Sürekli bir chat kullanicisi değilseniz
AIDS ve sadece partner ariyorsaniz nickinizi sürekli değistirin böylece sizi takip edebilecek kisilerden kismen korunabilirsiniz. Karsinizdaki kisi eğer sizi taniyorsa farkli nicklerle gelip sizinle konusmayi deneyebilir, bu nedenle konusmayi talep eden nicklerin IP ve ID’lerine dikkat edin. Evinizin, isyerinizin adresini, telefonunu vermeyin, verdiyseniz ve rahatsiz ediliyorsaniz rahatlikla Cumhuriyet Savciliklarina veya karakollara sikayet dilekçesi yazin. Bulusma mekanlari olarak mutlaka kalabalik mekanlari seçin. Bulusmaya sizden habersiz arkadasini getiren veya bu konuda emrivaki yapan tiplerden hemen uzaklasin. Özellikle çetelerde bulusmaya giden kisilerin ortalama olarak herkesin beğeneceği tiplerde insanlar olduğu, sizi kendi mekanlarina, sokaklarina, okullarina götürdükten sonra diğerlerinin gelebileceği ihtimalini göz ardi etmeyin. Özellikle gey olduğunu kabul edemeyen kisiler homofobik davranislara daha yatkindirlar, bu nedenle gey olmayan veya bu konuda gergin olan kisilerle konusurken dikkatli olun. Eğer chati sik kullanan birisi iseniz, konustuğunuz kisi hakkinda referanslar almaya dikkat edin. Bulusmaya gitmeden önce mutlaka bir arkadasiniza bulusacağiniz kisi ile ilgili bilgi ve varsa cep telefonunu verin. Bulusmadan hemen sonra sizi aramasini sağlayin. Güvenmediğiniz, sizi tedirgin eden, tehlikeli bulduğunuz her durumda çekinmeden orayi terk edin. EĞER SIDDET YASADIYSANIZ Sunu sakin unutmayin, yasadiklariniz için asla suçlu değilsiniz. Hiç kimse siddet görmeyi hak etmez. Suçlu siz değil karsinizdaki kisi veya kisilerdir. Haklisiniz ve sonuna kadar dilerseniz gidebilir ve bu kisi veya kisilere on yillarca ceza verdirebilirsiniz. Asla kendinizi “hak ettim, neden oraya gittim, neden ben, gitmeseydim yapmasaydim bunlar basima gelmezdi”gibi kötü sorular sormayin, sordurmayin. Mutlaka bu olayi bizimle ve/veya yakinlarinizla ve/veya polisle paylasin. Gerekirse profesyonel yardim alin. Eğer darp ve/veya yaralama varsa hastanede detayli yara tarifi isteyin. Asla susmayin, çekinmeyin, korkmayin ve utanmayin. Yalniz değilsiniz, yanlis değilsiniz. Eğer Bir Arkadasiniz Yasadiysa: Sakin ona “neden gittin, ben sana demedim mi, hak etmissin, beni dinleseydin böyle olmazdi” gibi saçma seyler söylemeyin. Arkadasiniza destek olun.
Manisa Kizilay Kan Bankasi Müdürlüğü’nde üst düzeyde bir görevi olan aziz dostumaradi ve bana çok önemli bir derdini anlatti. Biliyorsunuz canlarim, bu aralar gene bir satanizm salgini var toplumuzda. Kan bankasinda görevli olan ahbabimi da bir kaygi almis hakli olarak, diyor ki; “Valla sikisip kaldik Gözüm. Günlerdir uykum kaçiyor ki, ya Manisa’ya bir gün bir satanist gelirse ve biz de mecbur kalip ondan kan alirsak ve Allah korusun, diyelim ki her sey yolunda gitti, bu kan pihtilasmaya firsat kalmadan birine verildi. Iste o zaman biz ne yapariz?”
Kan davasi Gözüm Abla
Canlarim, az önce evde oturmus boğazi seyrediyordum. Ne kadar kalitesiz insan varsa dolusmuslar köprüye hava güzel diye bir yerlere gidiyorlar. “Oturun ayol evinizde biraz...” Bakin Gözüm Ablaniz bütün yazilara hep evde bir seyler yaparken basliyor. Neden? Çünkü Gözüm Ablaniz öyle sokak karilari gibi fink atmaz orada burada. Rahmetli ebem bizi, “Kadin dediğin aksam ezani okunmadan evinde olur!” diyerek büyüttü. Simdikiler birakin aksam ezanini, valla kaç teravih vakitlerini disarida geçiriyorlar da killari kipirdamiyor. Ben kazara eğer bir is için sokağa çikmissam gözüm öyle bir cami minaresi arar ki Allah korusun evime geç kalirim da toplumda adim iffetsize çikar diye. Iste ben tam bunlari düsünüp rahmetli ebemi anarken, çok değerli dostum Memdűh Bey (soyadini veremeyeceğim maalesef) beni aradi. Manisa Kizilay Kan Bankasi Müdürlüğü’nde üst düzeyde bir görevi olan bu aziz dostumla biraz fingirde... yani konustuk ve bana çok önemli bir derdini anlatti. Biliyorsunuz canlarim, bu aralar gene bir satanizm salgini var toplumuzda. Kan bankasinda görevli olan ahbabimi da bir kaygi almis hakli olarak, diyor ki; “Valla sikisip kaldik Gözüm. Günlerdir uykum kaçiyor ki, ya Manisa’ya bir gün bir satanist gelirse, ve biz de mecbur kalip ondan kan alirsak ve Allah korusun, diyelim ki her sey yolunda gitti, bu kan pihtilasmaya
firsat kalmadan birine verildi. Iste o zaman biz ne yapariz?” Tüylerim diken diken oldu birden. Ben sağlikçi değilim ki onun kadar iyi bileyim. Bir çiğlikla kendimi birakivermisim; telefon bir yanaaaaa ben bir yana. Aziz dostuma dedim ki “Ay neden kamuyu bilgilendirmiyorsunuz ki satanizm kanla geçen bir hastaliktir. AIDS’ten beterdir ve düsük yapmaya neden olur demiyorsunuz?” Benim çok telaslandiğimi gören dostum –sanirim beni sakinlestirmek için- “Hayir Gözüm sakin ol” dedi. Ve ben tip cahilini bilgilendirdi. “Satanizm kanla geçmiyor, ama bu satanistler saç uzatiyor ve küpe takiyorlar. Bu yüzden mikrop kapiyorlar. Yani biz bu mikroplu kanlari nasil kalkip da hastalarimiza verelim?” Siz benim evi görmediniz tabi canlarim (insallah bir gün bir grup partisinde haaaahhhhhhh hah hhayyyy!), tam telefonun önünde pasa dedemden* kalma flotal bir ayna vardir. Aziz dostum bunlari söylerken ben de bir yandan sehvetli mimikler kesfetmeye çalisiyordum. Tam üst dis dudağimin bir kenarini kaldirmis dilimle kisa darbeler atarken dondum kaldim, gözlerim az önce fil disi taraklarla taradiğim saçlarima ve kulağimdaki küpelere gitti. Yeni bir çiğlikla birakivermisim kendimi, telefon bir yanaaaaa ben bir yana. Dostumun sesini duyuyorum bu arada ahizeden; “Ne oldu Gözüm? Bosaldin mi, geldin mi?” diye soruyor. Sanki benim bir tavsandan sessiz, okaliptüs yaprağina
KAOS GL Mart – Nisan 2002 Sayı 10 Sayfa 29
AIDS uzanan bir koaladan yavas bosaldiğimi bilmiyormus gibi soruyor utanmadan. “Ay ne bosalmasi, ne gelmesi” dedim sinirle. “Bende de satanizm mikrobu var galiba Memdűh” diyerek bana bir asi yapmasi imasinda bulundum. Neredeyse ağlayacağim bu arada. Adam koca sağlikçi, bir hastaliğin nasil yayilacağini ondan iyi kim bilecek? Hemen küpeleri firlattim kulağimdan ve bir elimde de ahize uzanabildiğim yere kadar dört dönüp saçlarimi kökünden kesmek için bir makas aramaya basladim. Bir yandan da dostuma kamuyu tehdit eden bu saç ve küpe sorunu ile ilgili nasihatler vermeye basladim. “Saçi ve küpesi olandan kan almayi yasaklayalim Memdűh!” dedim. “Hatta eğer lazim olursa onlara kan vermeyi de yasaklayalim.” Kamu sağliği her seyden önemli ama değil mi canlarim? Nasil yayiliyor grip, hatirlayin bakalim. Allah korusun, bir gün bakacağiz ki, bakkalimizin saçi uzamis, kulağinda bir küpe: “Satanist olmusum.” diye ortalarda geziniyor. Adama eve git yat, geçer diyemezsiniz ki. Tak tak tak! (Ay bu aynanin tahtalarina yavas vurmak lazim. Ne de olsa antika.) Tik tik tik! Ben Memdűh’a nasihat ederken adamcağiz kahrindan neredeyse fisilti ile konusarak “Bir satanistler değil ki Gözüm, escinsellerde de ayni mikrop kapma olayi var” deyince, tahmin edersiniz ben bir çiğlik daha atmisim, telefon bir yanaaaaa ben bir yana. Belimi tuta tuta yerden kalkarken ‘hayirlisi ile su telefon konusmasi bitse de sakat falan kalmasak, ne bu ayol haci yatmaz gibi bir o yana bir bu yana... Vallahi bir daha çiğlik atmam gerekirse dublör kullanacağim’ diye söylenmeye basladim. “Escinseller mi?” diye sordum canlarim içimden gelen çiğliği bastirarak. (Aynanin oymalari sağ kalçami yaralamis çünkü, gören de emdirdim sanacak, ne iffetsiz kadin, sağ budunu emdirmis diyecek diye ödüm patladi. Ahhhh hahahhah hhhhayyyy!) Tam bu soruyu sorarken cevap aniden kafamda beliriverdi: “Ayyyy! Çünkü cinsel iliskiye giriyorlar değil mi Memdűh?” diye sordum. Toplum adina uykusuz kalmanin getirdiği yorgunlukla “Evet Gözüm, evet! Maalesef!” dedi. Tabi ben yüzünü göremedim ama eminim bunlari söylerken kafasini iki yana usul
KAOS GL Sayfa 30 Sayı 10 Mart - Nisan 2002
usul salladi, yaziklar olsun dercesine. (Bu arada sivri dilli toplar için bir açiklama yapacağim ki -duyuyorum aranizda böyleleri de varmis- Memdűh hiç iliskiye girmez çünkü yillar önce bir futbol maçinda düsen rakibinin bir refleks olarak kapivermesi ile erkeklik organini yitirmisti. Hâlâ 100 gramlik küçük bir tursu kavanozunda saklar ve iffetinden kimseye göstermez. ‘Aman bir yanlis olmasin’ diye kiçina da kursun döktürdü.) Bu satirlardan size çağri yapiyorum canlarim, hepimizin iyiliği için Radikal gazetesini protesto edelim çünkü böylesine önemli bir haberi sanki bir yemek tarifi gibi kürdan bir yere sikistirmislar. Oysa ben bu haberin bas sayfada but puntolarla yer almasini ve kan almama yasağinin genisletilerek en sonunda bu menfur olayin tip tarihinden kaldirilmasini daha mantikli buluyorum. Nedir o öyle, onun kani öbürünün damarinda geziniyor? Ne ayip, ne edepsizce. Bir insanin kani onun en özel seyidir. Değil mi canlarim. Bugün kanini veren yarin neyini verir! Söyleyin bakiiiim neyini verir! Olmaz böyle canlarim. Aci içinde kaptiğim mikroplarin bedenimde olusturduğu metropolleri düsünürken Memdűh; “Neden böyle telaslandin Gözüm, yoksa top bir tanidiğin mi var?” dedi. “Ne münasebet ayol?” dedim aynanin oymasi uygun bir açi ile dayaninca acitmiyor, hatta haz veriyormus, meğerse ben yillarca neler kaçirmisim diye düsünüp tebessüm ederken. “Ben bu mikrop torbasi insanlarin nasil durdurulacağini düsünüyorum. Escinsellerden de kan alinmaya ve kan verilmeye!” diyerek nasihatime devam ettim. (Memdűh benim istediğim her seyi yapar, çünkü bir gece onun evinde porno filmlerdeki hijyen sorunlarini incelerken ben mutfağa gitmistim mesir macunu hazirlamak için. O ara baharat kavanozlari arasinda 100 gramlik küçük bir tursu kavanozu görmüstüm ve “Memdűűűűűűűűűh! Bu küçük ölü sülüğü neden kavanoza koydun?” diye sormustum. Memdűh o zaman aci sirrini bana anlatmisti. Ben de onu dinlerken sinirle mesir macununu sekilden sekle sokmustum, uzun uzun mum gibi seyler yapmistim. Bu olayi kimse ile
paylasmamam için her dediğimi yapar Memdűh) Bu arada canlarim, Memdűh uyusturucu kullananlarin da ayni mikrobu tasidiğini söyleyince ben artik dublör Necmi’yi çağirmaya karar verdim. Ve Memdűh’a uyusturucu kullananlardan da kan alinmasini ve verilmesini yasaklamasini istedim. Valla o kavanoz olayindan sonra sözümden milim disari çikmayan Memdűh 27 Ocak 2002 tarihinde Pazar günü Radikal gazetesinde önemsiz bir haber gibi iç sayfalara konuluveren kamu aydinlatmasinin yapilmasini sağladi. (Olayin asli budur yani.) Bu satirlardan size çağri yapiyorum canlarim, hepimizin iyiliği için Radikal gazetesini protesto edelim çünkü böylesine önemli bir haberi sanki bir yemek tarifi gibi kürdan bir yere sikistirmislar. Oysa ben bu haberin bas sayfada but puntolarla yer almasini ve kan almama yasağinin genisletilerek en sonunda bu menfur olayin tip tarihinden kaldirilmasini daha mantikli buluyorum. Nedir o öyle, onun kani öbürünün damarinda geziniyor? Ne ayip, ne edepsizce. Bir insanin kani onun en özel seyidir. Değil mi canlarim. Bugün kanini veren yarin neyini verir! Söyleyin bakiiiim neyini verir! Olmaz böyle canlarim. Simdi sizler Radikal gazetesini protesto için girisimlerde bulunurken ben de Show tv haber bültenlerinin iki zevzeği ile temasa geçip, önüne gelenden; bu satanist midir, top mudur, toparlak midir, az önce birine vermis midir demeden kan alan hemsirelerin gizli kamera ile çekilmis görüntülerini almalarini sağlayacağim. Sonra da kandan sorumlu devlet bakani ile görüsüp bir zamanlar yaptiği gibi ayni hassasiyeti bu olayda da göstermesini o zaman sağladiğim yollardan sağlayacağim. Ahhhhh hahhaha hhahaaayyyyyyyyyyyyyyyyy! Imza: Ferasetiniz ve iz'aniniz Gözüm Ablaniz s* pasa dedemin sarayda seyis olduğu ve aynayi da Abdülhamit sürgüne gönderilirken çaldiği tamamen kuru bir iftiradir canlarim.
“Lezbiyen Anneye Velayet Verilmez” mi?
Asağidaki haberi medyadan olduğu gibi aktarip yayinliyoruz.
“Karim lezbiyen kizimi bana verin” Isadami, 9 yasindaki kizinin velayetini, lezbiyen olduğunu iddia ettiği eski esine veren mahkeme kararini, 'Sevici anneye kiz çocuğunun velayeti verilemez' seklindeki Yargitay kararini örnek göstererek temyiz etti. Telefon sirketi sahibi Burak Sahin ile Fatma Özer, 10 yil önce tanistilar ve büyük bir ask yasayarak evlendiler. Bir yil sonra, kizlari S. dünyaya geldi. Burak Sahin, evliliğin 7. yilinda, siddetli geçimsizlik gerekçesiyle esinden bosanmak için mahkemeye basvurdu. Mahkemede, esiyle aralarinda geçimsizlik olmadiğini ifade eden Fatma Sahin, ‘‘Kocam baska bir kadinla evlenmek için beni bosamak istiyor’’ diyerek, bosanmak istemediğini söyledi. Burak Sahin'i kusurlu bulan mahkeme, bosanma davasini reddetti. Kocam beni aldatiyor Aradan üç yil geçtikten sonra, bu sefer Fatma Sahin, Kadiköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne basvurarak, esine bosanma davasi açti. Gerekçe olarak da kocasinin kendisini aldattiğini ileri sürdü. Bu iddiayi, Azize Özdenbilir, Banu Gülçin ve Saadet Yilmaz isimli taniklar da doğruladi. Bir diğer tanik Ayla Solmaz ise Sahin çiftinin kizi S'nin kendisine, ‘‘Babamla sevgilisi birlikte yatiyorlar. Beni de ortalarina yatiriyorlar. Bu nedenle babama gitmek istemiyorum’’ dediğini ileri sürdü. Karim erkek düsmani Iddialari yalanlayan Burak Sahin mahkemede esine sok suçlamalar yöneltti. Esinin erkek düsmani olduğunu ileri süren Sahin, su iddialarda bulundu: ‘‘Esim erkek gibi yetistirilmis. Cinsel açidan çok soğuktu. Kizim bana,
'Baba, Iclal (Özelmas) Teyze anneme kocaciğim diyor. Annem de onu kariciğim diye çağiriyor. Birbirlerinin göğüslerini oksuyorlar. Iclal Teyze anneme göğsünü göstererek, kocaciğim bunlara senin için slikon taktiracağim diyor' deyince, ona cevap veremedim. Kizimin, lezbiyen iliski yasayan bir anneye verilmesine razi olamam.’’ Davayi sonuçlandiran mahkeme, velayeti anneye vererek, Burak Sahin'i Fatma Özer'e, 10 milyar lira tazminat, kizi ve kendisi için de 300 milyon lira nafaka ödemeye mahkűm etti. Burak Sahin, Yargitay'a basvurarak, kizi S'nin velayetini anneye veren mahkeme kararina itiraz etti. Temyiz dilekçesinde, ‘‘Kizimin, lezbiyen iliski yasayan bir anneye verilmesine riza gösteremem. Bu konuda, 'Sevici anneye kiz çocuğu velayeti verilemez' seklinde Yargitay ilami bulunmaktadir’’ dedi. Sahin'in temyiz isteğini yerinde bulmayan Yargitay 2. Hukuk Dairesi, Kadiköy Mahkemesi'nin verdiği karari onadi. Koca pes etmiyor Yargitay'in karari, Burak Sahin'i pes ettirmedi. Kizini alabilmek için yeniden velayet davasi açmaya hazirlanan Burak Sahin, bu sefer de eski esi Fatma Özer ile kardesi Muammer'in, kendisini ölümle tehdit ettikleri iddiasiyla, Sisli Cumhuriyet Savciliği'na basvurdu. Esinin ve erkek kardesinin, velayet davasi açmasini engellemek için Kadiköy'deki evini harabeye çevirdiklerini ileri sürdü. Kadiköy 6. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin tayin ettiği bilirkisi heyeti, Suadiye'deki evin hasarini fotoğraflayarak tespit etti. Kizinin kendisini gizli gizli telefonla aradiğini ve yazdiği mektuplarda, ‘‘Babaciğim seninle birlikte yasamak istiyorum’’ dediğini anlatan Sahin, ‘‘Kizimin telefondaki ağlama sesleri kulağimdan gitmiyor’’ dedi. Iddialari reddeden Fatma ve
Muammer Özer kardesler hakkinda 2'ser yil hapis istemiyle dava açildi. YARGITAY KARARI Sevici anneye kiz çocuğu yok YARGITAY 2. Hukuk Dairesi'nin 21 Haziran 1982 tarihli emsal kararinda, lezbiyen anneye kiz çocuğunun velayetinin verilemeyeceği söyle ifade ediliyor: ‘‘Bosanma sebebi, toplumun asla hos görmeyeceği, escinselliğe, Türkçe deyimiyle 'seviciliğe' dayanmaktadir. Böylesine marazi (hastalik derecesine varan) bir aliskanliği bulunan kadina kiz çocuğunun velayetinin verilmesi, onun geleceğini tehlikeye düsüren bir durum meydana getirebilir. Böyle durumlarda çocuğun babanin velayetine birakilmasi uygun olur.’’ HUKUKÇU GÖRÜSÜ Ispatlarsa kizin velayetini alir YARGITAY'in 1982’de aldiği, ‘‘Lezbiyen anneye velayet verilmez’’ kararinin halen geçerli olduğunu belirten avukat Cengiz Hortoğlu, ‘‘Burak Sahin, eski karisinin lezbiyen olduğunu ispatlarsa, kizinin velayetini alir’’ dedi. Velayetin bosanma davasi bitiminde taraflardan birine verilmesinin çok fazla önem tasimadiğini ifade eden Hortoğlu sunlari söyledi: ‘‘Bosanmadan sonraki durumlar çok önemli. Örneğin velayeti alan kisi baska biriyle evlendiyse, karsi taraf velayeti bozma davasi açabilir. Velayeti alan kisinin çocuğu dövdüğü, cinsel istismara maruz kaldiği veya baska bir olumsuz neden söz konusu olduğunda, hákim velayeti yeniden inceleyebilir.’’ 27.02.2002, Hürriyet Mutlu KOSER / ISTANBUL
KAOS GL Mart - Nisan 2002 Sayı 10 Sayfa 31
Uluslararası Toplantı Benim toplantiya katilma amacim AB’ye aday ülkelerdeki LGBT gençliğin sorunlarinin Türkiye’dekilerle benzer olduğunu düsündüğüm için onlarla tanismak ve fikir alisverisinde bulunmak idi. Yani yüzüm AB’ye değil benzer sorunlari yasayan arkadaslarima dönük bir sekilde gittim.
Sivil Toplum Kuruluslari, Avrupa Birliği, Örgütlenme Yesim T. Basaran
Kisisel olarak uluslararasi toplantilari önemli bulmakla beraber, bu toplantilarin katilimcisi olmak istemiyorum. Tüm çeliskileriyle beraber yasadiğim yerden birden kopup, baskalarinin önemseyip ödediği paralar sayesinde buradaki yasamima göre lüks havaalanlari, oteller, sik yemekler arasinda geçirilen birkaç günlük zaman, yüzüme koca bir demir parçasi gibi çarpiyor. Biz burada kültür merkezine yeni bir mekan nasil bulabiliriz, kültür merkezimizin cafe’lesmesinin önüne nasil geçebiliriz, gizlenmeme konusunda birbirimize nasil destek olabiliriz, paramiz olmadiği halde kültür merkezinin ve derginin devamliliğini nasil sağlayabiliriz sorulariyla, sikisik zamanlarda boğusurken, birdenbire genis, ferah, lüks ortamlarda tartismalarin yapildiği birkaç gün beni kendime yabancilastiriyor. Bu nedenle bu toplantilar ruhsal olarak içimi siksa da, önemlerinin de farkinda olduğum için Ljubljana’daki toplantiya tüm enerjimle birlikte katildim. Kisisel meram faslindan sonra toplanti sayesinde, daha önce de düsünmekle beraber, yeniden yoğun olarak gündemime giren iki konuyu sizle paylasmak istiyorum. Birincisi STK’lar çevresinde örgütlenme konusu. Konunun adini “STK’lar çevresinde örgütlenme” diye koydum ama aslinda STK’lar etrafinda örgütlenilemeyeceğini düsünüyorum. Çünkü STK’lar, yani sivil toplum kuruluslari, genellikle bir ya da birkaç toplumsal proje etrafinda bir araya gelen, bu çerçevede profesyonellesip kisisel gelirlerini de bu projeler sayesinde kazanan insanlardan olusuyorlar. Ihtiyaci olan insanlara
KAOS GL Sayfa 32 Sayı 10 Mart - Nisan 2002
faydali değerler katiyorlar, çesitli günlük sorunlarin daha az aciyla geçistirilmesine yariyorlar ama genel olarak farkli konularda hizmet veren, yasamlarimizdaki tüm sorunlari olusturan egemen ideolojilerin ve zihniyetlerin sorgulanmasina firsat tanimayan yapilar oluyor bunlar doğalari gereği. Hizmetlerinin faydalarini küçümsemiyorum kesinlikle ama birkaç kisinin emeği üzerinden olusan ve proje bazinda çalisan bu tür örgütlenmelerin (yani örgütlenememelerin) toplumsal muhalefet alani olarak tanimlanip yeterli farz edilmeleri durumunda, yasama dair, özgürlesmeye dair toplumun içindeki tüm potansiyel enerjinin ehlilestirilmesi ve sevmediğimiz bütün ideolojilerin bizim onlari taniyamayacağimiz sik, cicili bicili kiliklarda karsimiza çikmalari tehlikesiyle basbasa kaliyoruz. STK’larin toplumsal muhalefet değil toplumsal hizmet alani olduklarini hiçbir zaman unutmamamiz gerekiyor. Kaos GL’nin olustuğu günden bu yana en temel varolma gerekçesi “birlikte özgürlesmenin yollarini aramak” olduğu için bu kesinlikle STK formülasyonuna siğmiyor. STK’larla ilgili ilginç bir durum da, gelirlerini Bati, özellikle de AB menseli Bati Avrupa kaynaklarindan ediniyor olmalari. Bu durumda is yapma biçimleri, hedefleri AB’nin yasam anlayisina göre belirlenirken “hizmet verdikleri” toplumdan ayrilarak farkli bir yönde profesyonellesiyorlar. Bir çok STK’nin isbirliği yaptiği kurum sayisina baktiğimizda, adres defterlerindeki Batili kuruluslarin sayisi, ayni defterdeki kendi yasadiklari ildeki kurulus sayisindan fazla çikacaktir. STK profesyonelleri önlerine koyduklari is gereği içinde yasadiklari toplumun
sorunlarina çözüm üretmek için vakit ayirmak yerine Ingilizce yazismalar yapmak, projelerine kaynak aramak, projelerin raporlarini hazirlamak gibi alanlarda deneyim kazaniyorlar. Bu da ister istemez amaçlarinin ve yöntemlerinin çerçevesini belirliyor. Yasamlarimizi belirleme yetkisini bizden teslim almis sivil ya da resmi iktidar odaklarinin siyasete ve hukuka müdahaleleri kurtulusumuz için bir yöntem değil. Çünkü toplumsal sorunlari çözmek için yasalarda bir takim değisiklikler yapmak güncel olanda çesitli değisiklikler yaratsa da, zihniyeti değistirmeye yeterli olmayacaktir. Bu durumda nasil STK’lasacağimizi değil, nasil örgütleneceğimizi tartismaliyiz. AB ve STK’lar hukuki ve toplumsal müdahalelerle günlük sorunlarimizin acilarini azaltabilirler, ancak sorunlari kökünden çözmeleri zaten hedefledikleri bir sey değil. Tüm bu nedenlerle STK’lar etrafinda örgütlenemeyeceğimiz ortada. Bu durumda nasil STK’lasacağimizi değil, nasil örgütleneceğimizi tartismaliyiz. Ikinci konu ise AB’nin heteroseksüel olmayanlar için de bir nefes alma alani açmasi için Bati escinsel STK’larinin gösterdiği lobi faaliyetleri. Katildiğim bu toplantinin temel amaci buydu. Avrupa Parlamentosundan, Sloven Parlamentosundan ve Ljubljana belediyesinden konuklarin bu toplantiya davet edilmesi bir tesadüf değil yani. Toplantinin, ülkelerindeki escinselleri temsilen oraya gidecek olan katilimcilarin bulunmasindan dahi önceki amaci buydu. AB aday
Uluslararası Toplantı Ljubljana, Slovenya, 18 Ocak 2002
Avrupa Birliği Aday Ülkelerde Lezbiyen, Gey, Biseksüel ve Transgender Gençliğin Karsilastiği Ayrimciliklar Hakkinda Toplanti Yesim T. Basaran
IGLYO (Uluslararasi Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Transgender Gençlik ve Öğrenci Örgütü) tarafindan, COCNetherlands ve Ljubljana Üniversitesi Öğrenci Örgütü isbirliğiyle Ljubljana’da gerçeklestirilen 18 ülkeden 25 escinsel haklari savunucusu ve escinsel özgürlükçüsünün katildiği toplantida aday ülkelerin AB’ye katilim kriterlerine escinsellere yönelik ayrimcilik içeren yasalarin yürürlülükten kaldirilmasinin eklenmesi talebi vurgulandi. Toplanti 18 Ocak 2002 günü, Ljubljana Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi’nde gerçeklestirildi. Toplantiya Türkiye’den Yesim Basaran katildi. Fakülte Dekani Igor Luksic’in konusmasi ile toplanti basladi. Dekan, dayanisma göstermek amaciyla “ben de escinselim” dedi. Belediye Baskani Viktorija Potocnik “farkliliklarin ve ifade özgürlüğünün her zaman yer bulduğu” ev sahibi sehir adina lezbiyen ve gey aktivistleri selamladi. Parlamentodan
STK’lar, AB, Örgütlenme yazisinin devami... ülkelerinden escinsel haklari veya escinsel özgürlesmesi için mücadele veren insanlari bir araya getirmek, onlara ülkelerindeki LGBT gençliğin sorunlarini anlattirmak ve olusan raporlari, aday ülkelerin AB’ye katilim kriterlerine ayrimci yasalarin kaldirilmasi ve heteroseksüel olmayan bireylere yönelik ayrimciliklarin yaptirimlara tabi olmasi zorunluluğunun eklenmesi talebiyle beraber AB’ye sunmak, toplantinin çağri metninde ifade edilmis amaci idi. Zaten süreç o sekilde isledi ve toplantiyi düzenleyen arkadaslarimiz su an raporlari toparlamaktalar. Benim toplantiya katilma amacim ise, onlara gönderdiğim mektupta da belirtmis olduğum gibi, AB’ye aday ülkelerdeki LGBT gençliğin sorunlarinin
Alenko Kovsca, Slovenya’nin escinseller açisindan görece tutucu ve kapali bir toplum olduğunu, ancak yavas yavas çesitli değisiklikler elde etmek için çalismak gerektiğini ifade etti. IGLYO Ljubljana’ya binasi içinde bir ofis veren ve bu toplantiyi sponsor eden Ljubljana Üniversitesi Öğrenci Örgütü’nün Baskani Tomo Juvan, öğrenci parlamentosunun escinsel haklarini tartismaya basladiğini, ayni seyi Sloven Parlamentosundan da beklediklerini belirtti. IGLYO Yürütme Kurulu üyesi Miha Lobnik, IGLYO’nun geçtiğimiz seneler içerisinde, Bati Avrupa ile Orta ve Doğu Avrupa arasinda LGBT gençlerin ellerindeki firsatlar açisindan büyük bir fark olustuğunu fark ettiğini, bunun üzerine özellikle Orta ve Doğu Avrupa LGBT gençliğinin sorunlarini paylasmak ve stratejiler gelistirmek için harekete geçmenin aciliyetinin önem kazandiğini düsündüklerini ifade etti. Bunun için de özellikle Avrupa kurumlarinin varolan ayrimcilik karsiti politikalarini gözden
geçirmeleri gerektiğini ve aday ülkelerin lezbiyen ve gey gençliğin haklarinda iyilestirmeler ve düzenlemeler yapmamalari durumunda AB’ye kabul edilmemeleri gerektiğini söyledi. COC-Netherlands’i temsilen konusan Denis Van Der Veur Batidaki escinsel STK’larin, aday ülkelerdeki escinsel sivil hareketini deneyim ve maddi açidan desteklemelerinin önemine ve bu çabanin Avrupa sinirlarini asmasinin gerekliğine dikkat çekti. ILGA Avrupa sözcüsü Tatjana Grief, escinsel haklari açisindan ILGA Avrupa’nin kazanimlarindan ve kamunun cinsel yönelim temelli ayrimcilik üzerine bilgilendirilmesinin öneminden söz etti. Avrupa Parlamentosu Dutch üyesi Joke Swiebel, AP’nin aday kabulü sürecindeki rolünden bahsetti. Özellikle Doğu Avrupa’daki ülkeler insan haklari özelinde imzaladiklari uluslararasi sözlesmelere uymuyorlar.
Türkiye’dekilerle benzer olduğunu düsündüğüm için onlarla tanismak ve fikir alisverisinde bulunmak idi. Yani yüzüm AB’ye değil benzer sorunlari yasayan arkadaslarima dönük bir sekilde gittim. O nedenle sunulan raporlarin özetleri yer isgal ediyor dergimizin sayfalarinda. Yasamlarimizi belirleme yetkisini bizden teslim almis sivil ya da resmi iktidar odaklarinin siyasete ve hukuka müdahaleleri kurtulusumuz için bir yöntem değil. Çünkü toplumsal sorunlari çözmek için yasalarda bir takim değisiklikler yapmak güncel olanda çesitli değisiklikler yaratsa da, zihniyeti değistirmeye yeterli olmayacaktir. Bu durumda sorunlarimizi yaratan asil ideolojiler, yeni yasalarin varliğina uyum sağlayarak kendilerini
farkli sekillerde ortaya koymaya baslayacaklardir. Tepeden yasalari değistirmek, tüm toplumsal sorunlarimizdan kurtulmak için uygun bir yöntem olamaz. Idam cezasini kaldiracaklar belki ama bu idam beklentisinde olan insanlari ne kadar değistirecek ki? Bu nedenle önümüze koymamiz gereken hedef toplumsal dönüsümü sağlamak. Baska türlü ne “escinseller kurtulur” ne de “heteroseksüeller özgürlesir”. Toplumu heteroseksizm belasindan nasil kurtaracağimiz sorusu her zaman gündemimizin ana maddesi olmali ve AB kisa vadede faydali gözükse de kurtulusa giden yol olmadiğindan acilen kendi gündemimizi olusturmaliyiz.
KAOS GL Mart - Nisan 2002 Sayı 10 Sayfa 33
Uluslararası Toplantı Fakat AP bu konudaki taleplerinde oldukça net. Swiebel, AB’nin lezbiyen ve geylere yönelik ayrimciliklarla sonuna kadar savasacağini vaat etti. Açilis konusmalarindan sonra toplantiya AB aday ülkelerden ve aday olmayan ülkelerden katilan konuklar, ülkelerindeki lezbiyen ve gey gençliğin sorunlari hakkinda konusmalar yaptilar. Sunuslarin ardindan, sorunlari çözmek için nasil bir uluslararasi dayanisma gelistirilebileceği ve özellikle Avrupa’nin Bati’si ile Doğu’su arasindaki bu derin uçurumun asilmasinin nasil sağlanacaği hakkinda atölye çalismalari yapildi. Bu çalismalarda ortaya çikan is planlarindan ikisi üzerine ortaklasildi ve bu projelerin yasama geçirilmesi için çalismalar basladi. Bunlardan birincisi tüm Avrupa ülkelerinden LGBT gençlerin sorunlarini paylasmak, gey aktivizm ve politikasi hakkinda bilgilenmek için bir araya gelecekleri bir yaz kampi, ikincisi ise Avrupa ülkelerindeki LGBT insanlarin kendi haberlerini yazip internet üzerinden dağitimini yapacaklari uluslararasi bir haber bülteni. IGLYO toplantinin kapsamli bir raporunu hazirlayip, toplantida dile getirilen taleplerle beraber Avrupa Birliği’ne sunacak. Toplantida yapilan sunuslar: BULGARISTAN Bogdan: Bulgaristan’in son on yilda demokratiklesme yolunda attiği adimlar ve ekonomik, toplumsal ve yasal değisiklikler azinliklarla ilgili olumlu tavir farkliliklarina yol açarken, cinsel azinliklar için ayni olumlu yaklasimdan bahsetmek oldukça güç. Yasalarda karsicinsler arasi cinsel birlesme için yasal alt yas siniri 14 iken, genç escinseller yasalarin ayrimciliğina uğramakta. Çünkü cinsel edimi paylasan escinsel bireyler, yasal olarak cinsel birliktelik haklari eğer her ikisi
Bulgaristan’dan Bogdan
KAOS GL Sayfa 34 Sayı 10 Mart - Nisan 2002
birden 16-18 yaslari arasinda ise ya da her ikisi birden 18 yasindan büyükse var. Bunun disinda ceza yasasinin 157. maddesine göre “bir kisi kamuya açik alanda, skandala sebebiyet verecek sekilde, veya diğer kisiyi kandirma yoluyla bastan çikararak escinsel cinsel edimde bulunursa iki yila kadar hapisle cezalandirilir.” Bulgaristan’da bugünlerde escinsel grup Gemini yasalarin escinsellere karsi bu ayrimciliklari ile ilgili kampanyalar yürütmekte. Ayrica anayasanin 6. maddesi “irk, etnik kimlik, din, vs.” nedenlerle ayrimciliğa uğrayan vatandaslarini kendi korumasi altina alirken uzayan bu listenin içinde cinsel yöneliminden ötürü ayrimciliğa uğrayan bireyler için ayni koruma geçerli değil. Dazlaklar özellikle gey barlarin çikisinda escinsellere saldirmaktalar. ÇEK CUMHURIYETI Kvetoslav: Çek Cumhuriyeti’nde, diğer merkez doğu Avrupa ülkelerine kiyasla escinsellerin durumu daha iyi. Özellikle bir senatör, dis islerde çalisan bir memur ve Baskan’in esinin sözcüsünün escinselliklerinin halk tarafindan biliniyor olmasini bunun göstergelerinden biri.. 1999 yilinda yapilan bir arastirmaya göre katilimcilarin üçte ikisi bir politikacinin escinsel olmasinin kendileri açisindan farklilik yaratmayacaklarini belirtmelerine rağmen, % 70’i kamuoyunda bu kisinin itibarinin sarsilacağini düsünüyor. Parlamentonun partnership yasa tasarisini reddetmesi üzerine, ana akim medyada bu yaklasimi homofobik bulan değerlendirmeler yer aldi. Medyanin bu desteği toplumsal yasami escinseller açisindan olumlu anlamda değistiriyor. Ancak yine de hala gençler ailelerine ve arkadas çevrelerine açilmaktan korkuyorlar ve de escinsellerin en yaygin olarak bir araya gelebildikleri yerler bir kaç kültürel faaliyetin yani sira saunalar, barlar ve internet. Çek Cumhuriyeti’nde insanlar genelde örgütlenmekten hoslanmadiklari için varolan escinsel örgütlerinin faaliyetleri sinirli kaliyor. Yilda iki LG festivali yapilmakta. Bunlardan biri escinsel örgütlerince düzenlenen ve tartismalar ve film gösterimleriyle bir pride
havasinda geçen Gükkusaği Festivali. Nisan aylarinda lezbiyen kadinlar tarafindan lezbiyen kadinlar için düzenlenen atölye çalismalari ve film gösterimlerinden olusan Apriles de yillik etkinliklerden bir tanesi. Bunlarin yani sira gey erkek güzellik yarismasi yapilmakta. Escinsellere yönelik kayitli fiziksel saldiri yok, ancak dazlak gruplarinin sözlü saldirilari ve Katolik devlet görevlilerinin agresif ve homofobik açiklamalari sik rastlanan durumlar. HIRVATISTAN Dorino: Bati Avrupa ve ABD’de gey ve lezbiyen hareketi politik bir faktör olarak 70’lerde taninmaya basladiği zamanlar, Hirvatistan komünist Yugoslavya’nin bir parçasi idi ve asağilama ya da saka yapmak için kullanilmasinin disinda escinsellik hakkinda hiç konusulmuyordu. 80’lerde AIDS küresel bir sorun olarak ortaya çikinca, Sağlik Bakanliğinin baslattiği medya kampanyalari ile beraber escinsellik, uyusturucu kullanimi ve seks isçiliği ile birlikte anilmaya baslandi. Bir takim gruplarin kurulmasi ve gey barlarin açilmasi da bu tarihlere rastliyor. 90’larin ilk yarisinda ulusal bağimsizlik savasi ve muhafazakar sağci hükümet, katolik gelenek ve etnik kimlik üzerinden “güçlü bir Hirvat toplumu kurulmasini” tesvik etti. Eszamanli olarak uluslararasi toplumun çabalari altinda bir sivil toplum anlayisi gelisti ve insan haklari alaninda faaliyet gösteren sivil toplum kuruluslari ortaya çikmaya basladi. Ancak hala cinsel azinlik haklarindan bahsedilmiyordu. Medyada kriminal bir konu ya da bir skandal olmadiği sürece escinsellikten pek bahsedilmiyor. Geyler efemine erkekler, lezbiyenler de kadin bedenine hapsolmus erkekler olarak gösteriliyorlar. 2000 yilinda yapilan bir arastirmaya göre katilimcilarin %46’si escinsel olan birini komsulari olarak istemiyorlar. Belirtmek gerekir ki, Hirvat dilinde escinseller için olumlu anlamda kullanilan bir kelime yok. Bir takim alternatif kültürel faaliyetlerde ve bazi çeviri kitaplarda escinselliğe olumlu olarak yaklasilsa da, bunlar kamuoyu önünde ya da medya nazarinda gerçeklesen etkinlikler değiller. Geyler parklar, halka açik tuvaletler, belli bazi cafe ya da barlarda bulusabiliyorlar.
Uluslararası Toplantı Küçük yerlerde yasayanlar cinsel kimliklerini yasayabilmek için hafta sonlari büyük kentlere geliyorlar. Bunlara ek olarak 90’larin ikinci yarisinda internet de geyler tarafindan bulusmak, sohbet etmek için etkin bir sekilde kullanilmaya baslandi. Ancak insanlar gey olduklarinin anlasilmasindan korktuklari için buralara bile gelmeye korkabiliyorlar. Ek olarak ülkedeki ekonomik durum nedeniyle, 30’lu yaslara yakin erkeklerin çoğunun hala aileleriyle yasamak zorunda olduklarini düsünecek olursak, insanlarin cinsel yönelimlerini gizlemeden yasamalarinin ne denli zor olduğunu anlayabiliriz. Ekonomik durum, yüksek issizlik orani, katolik ve ataerkil ahlakin baskisi lezbiyenlerin uzun süreli iliskiler gelistirmelerinin önünde engel teskil ediyorlar. Uzun süreli iliskiye sahip olan lezbiyen çiftler ise, iliskilerini etkileyeceğinden korktuklari için lezbiyen camia ile iliskiye geçmiyorlar. Orta yasli lezbiyenler arasinda kadinsi ve erkeksi olma ayrimi varken, genç lezbiyenlerin arasinda bu ayrima çok sik rastlanmiyor. Lezbiyenler toplumsal ve ekonomik siniflar olarak pek fazla iç içe geçmemis küçük arkadas gruplari arasinda iletisim kuruyorlar genelde. Pek çok kadin feminizm veya lezbiyen haklari konulari ile ilgilenmiyorlar. Dolayisiyla genellikle toplumun cinsiyetçi ve maço tavrini içsellestiriyorlar. Küçük sehirlerde yasayan lezbiyenler büyük sehirlere göç ediyorlar, hatta bu göç ülke sinirini da asiyor. Lezbiyenlerin özellikle göç ettikleri ülkeler Almanya, Hollanda, Finlandiya, Isveç ve ABD. 1999 yili lezbiyenler açisindan en verimli yildi, çünkü lezbiyen iletisim aği Kontra pek çok atölye çalismasi düzenlemis, Kadin Çalismalari Merkezi de lezbiyen teori hakkinda dersler vermisti. Yetiskinler arasi escinsel iliski yasalarca yasak
Latviya’dan Antos
olmadiği gibi, escinsel partnerlerin
kendilerini kaydettirmeleri, evlenmeleri ya da evlatlik edinmeleri mümkün değil. Medeni Kanundaki son değisiklikler esnasinda, bazi STK’lar ayni cinsiyet evlilikleri hakkinda daha hosgörülü bir bakis açisi olusturmak için uğrastilar, ancak bu çaba sonuç vermedi. ESTONYA Heli: Estonya’da lezbiyenler çok tembel olduklari için daha iyi bir yasam adina mücadele vermiyorlar. Içinde bulunduğum lezbiyen organizasyon MeaCulpa her Çarsamba toplaniyor, ancak öylesine sohbet ediyoruz. Estonya’da ciddi bir ayrimcilik problemi yasamiyoruz. Aslinda burada ne anlatmam gerektiğini bilmiyorum.. KIRGIZISTAN Konstantin: 1 Ocak 1998’de Kirgizistan’da gey seks yasallasti. Daha öncesinde, escinseller iki yila kadar hapis cezasi alabiliyorlardi. Komsu ülkeler arasinda escinselliğin yasal olduğu tek ülke Kirgizistan. Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan yasalarinda escinsellik halen suç olarak görülüyor. Toplumun büyük çoğunluğu geçim derdinde olduğu için, escinsellikle ilgili çok güçlü bir tutum savunulmuyor, yani bu konu önemsenmiyor. Sovyet sistemi zamaninda, toplum çok tutucu idi, yenilikleri ve değisiklikleri kabullenemiyordu. Ancak genç nesil daha liberal bir atmosfer içerisinde yetistiği için 16-25 yaslari arasindaki escinsel gençlerin kendilerini kabullenmede eskiye göre daha rahat olduklarini görüyoruz. Fakat gençler de varolan durumu değistirmek için ayağa kalkacaklar gibi görünmüyor, bu durum da eski Sovyet zihniyetinden kaynaklaniyor. Genç escinseller eskiye göre daha rahat olsalar da, hala pek çok ayrimcilik ve düsmanlikla karsilasiyorlar. Medyada escinseller çok yanlis gösteriliyorlar, bu tüm Orta Asya Cumhuriyetleri için geçerli. Sadece AIDS’le ilgili çalisma yürüten kurumlar escinselliğe olumlu yaklasiyorlar. LATVIYA Antons: 1940-1991 yillari arasindaki Sovyet isgali süresince Latviya’da erkek escinsellik yasadisi idi. Bu yasa 1992 yili Subat ayinda yürürlülükten kaldirildi. Cinsel birlesme
için yasal yas siniri 16. Anayasa ve diğer kanunlarda çesitli nedenlerle ayrimcilik engellenirken, cinsel yönelim temelli ayrimciliklardan bahsedilmiyor. Ancak ayrimcilik türleri siralanirken “diğer” diye bir madde var. Bu durumda cinsel yönelim bu “diğer”in içine girmis varsayilabilir, ancak bu da mahkeme kararina kalmis bir sey, cinsel azinlik haklarini da insan hakki olarak gören insanlarin sayisi, diğerlerinin yaninda oldukça az. 2001 Kasim’inda, bir yayin organi Vieda, “escinselsiz bir Latviya” konusunda bir kompozisyon yarismasi yaptiğini açikladi ve tüm yurttaslari bu yarismaya davet etti, yarismanin amaci escinsellerle mücadele etmekti. Ayni yayin, bu sene çesitli sorulardan olusan benzeri bir yarisma daha düzenledi. Sorulardan bazilari: “Escinsellik norm mu yoksa Satanizm mi?”, “Escinselliği yeterince tolere etmedik mi?”, “Yasa escinselliği yasaklamali m?”, “Escinsellik dünyanin sonunun geldiğini gösteren bir isaret mi?” 1999’da Latviya parlamentosu escinsel evlilikleri yasallastiran bir tasariyi reddetti. Lezbiyenler ve geyler aile, ebeveynlik, miras, ev, sosyal güvenlik, göç, sağlik ve vergi gibi konularda ayrimcilikla karsilasmaktalar. Kamuoyunun escinsellere yönelik görüslerinde günden güne hosgörünün arttiğini söyleyebiliriz. 1999’da yapilan bir anketin sonuçlarina göre, insanlarin % 63’ü escinsellerin de toplumun esit bir bileseni olduklarini belirtmisler. Ayrica anket katilimcilarinin % 53’ü escinsel birlikteliklerin yasal olarak kabulünü uygun gördüklerini ifade etmisler. Durum iyilesiyormus gibi görünse de, kamuoyunda escinsellerle ilgili kliseler ve mitler hakim. Ayrica lezbiyen ve geylerin escinsel harekete katilimi çok düsük, bu toplumdaki genel katilimsizlik ve pasiflik eğiliminden kaynaklanmakta. MALTA Christian: Malta, küçük bir yer olduğu için herkes birbirini taniyor ve bu escinseller açisindan zor bir durum yaratiyor. Ayrica Katolik kilisesinin etkisiyle toplum oldukça homofobik. Escinsellere yönelik doğrudan siddet var diyemeyiz, ancak Malta’da escinsel olmak gerçekten zor. Geçen Mayis ayinda Malta Gey Haklari Hareketi kurulana kadar, herhangi bir
KAOS GL Mart - Nisan 2002 Sayı 10 Sayfa 35
Uluslararası Toplantı escinsel örgütü yoktu.
Malta’dan Christian
POLONYA Robert: En temel toplumsal ve politik rolün Katolik kilisesi tarafindan oynandiği Polonya’da, escinsellerin ulusun temel ahlaki değerlerinin referans noktasi olan aile değerlerinin ve Polonya yurtseverliğinin temellerini kazdiği düsünülüyor. Escinsellerin birinci sinif yurttaslar olmadiklari, hatta toplumun çesitli islevlerinden yoksun birakilmalari gerektiği düsünülüyor. Bu tavirdan kaynaklanan homofobi kendini fiziksel siddet olarak ve de özellikle dilde asağilama biçiminde gösteriyor. AIDS’in escinseller ve uyusturucu müptelalarindan kaynaklandiği düsünülüyor. Bu olumsuz yaklasimlar sürekli olarak kilise ve medya demeçleriyle besleniyor. Lezbiyenlere ve geylere yönelik düsmanliklar, ulusal ve dini azinliklara uygulanan ayrimciliklarla beraber gelisiyor. Escinsellere yönelik bu dislama ve hosnutsuzluk, escinsellerin kendilerine güvenlerini sarsiyor, suçluluk duymalarina neden oluyor. 2001 Nisan ayinda yapilan bir kamuoyu yoklamasina göre, halkin % 69’u escinsel evliliklere karsi, % 88’i escinselliğin doğal olmadiğini düsünüyor. Katilimcilarin sadece % 5’i escinselliği normal gördüklerini söylerken, % 42’isi escinsel seksin yasaklanmasi gerektiğini belirtmis. 2001 yili Haziran ayinda, Lambda Varsova ve ILGA Avrupa tarafindan Avrupa Parlamentosunda sunulan bir
Polonya’dan Robert
KAOS GL Sayfa 36 Sayı 10 Mart - Nisan 2002
arastirma sonucuna göre, LGBT nüfusun % 22’si fiziksel saldiriya maruz kalmis (dayak, saldiri, tecavüz), ve bunlarin % 77’si korktuklari için polise basvurmamislar. Basvuranlarin da sadece ikisi polisten olumlu tepki almislar. Bu arastirmaya katilan insanlarin % 49’u ayrimciliktan dolayi baska ülkelere göç etmek istediklerini ifade etmisler. Escinsellik yasal olarak cezalandirilmadiği halde, escinsellere yönelik ayrimciliğa karsi herhangi bir yasal uygulama da yok. Seks için yasal yas siniri 15. LGBT insanlar, böyle bir ortamda korktuklari için, baska sekillerde öğrenilmediği sürece cinsel yönelimlerini gizli tutuyorlar.
cinsel yönelimleri bu “diğer durumlar” kategorisine sokmak mümkün. Erkek escinselliği, 1993’den beri ceza yasasina göre suç değil. Kadin escinsellerden ise zaten bugüne kadar yasalarda hiç bahsedilmedi. 1989 yilinda yapilan bir arastirmaya göre escinsellerden kurtulmak isteyenlerin orani % 27 iken, bu rakam 1994 yilinda % 18’e düstü. 1998 Mayis ayinda yapilan bir arastirmaya göre, katilimcilarin % 33’ü escinselliği hastalik olarak görüyor ve % 35’i ahlaksizlik ve kötü aliskanlik olarak görüyorken, sadece % 18’i escinselliğin de diğer cinsel yönelimler gibi bir cinsel yönelim olduğunu söyleyen seçeneği isaretlemis. Tüm bu arastirmalarda genç
ROMANYA Mona: Romanya’da lezbiyenler görünmezliği çok güçlü. Ceza Yasasi’nin 200. maddesi lezbiyenlerin ve geylerin örgütlenmelerini ve ifade özgürlüklerini yasakliyordu, 1993’de Avrupa Konseyi bu yasanin yürürlükten kaldirilmasi gerektiğini isaret etti. Isveç
Romanya’dan Mona
yönetiminin basarili lobi çalismalari sonucu, devlet güdümlü ayrimcilik 2001 yili Haziran ayinda yürürlülükten kalkti. Bu yasa dolayisiyla cezaevinde bulunan son tutuklu da 1998 yilinda serbest birakilmisti. Geyler, medyanin escinselliklerini açik etmesinden korktuklari için maruz kaldiklari saldirilari polise sikayet etmeye korkuyorlar. Toplumda mesru olan escinsellik değil, homofobi. 2000 Kasim ayinda yapilan bir kamuoyu yoklamasina göre, katilimcilarin % 86’si escinsellerle komsu olmak istemiyorlar. Alkolikler ve cezaevinden çikan insanlardan sonra, escinseller siralamada üçüncü görünüyor. RUSYA Ignat: Insanlar, cinsiyet, irk, vs... ve “diğer durumlar” farkina bakmaksizin 12/12/1993’de kabul edilen Rus Anayasasi önünde esitler. Teorik olarak
Rusya’dan escinsellik Ignat insanlar, hakkinda yasli insanlara göre daha olumlu fikirlere sahipler. Bu da genç escinsellerin çift bir yasam sürmesine neden oluyor. Yasitlari arasinda kabul görürken, ailesi ile bu kadar rahat olamamak. Rus Sağlik Bakanliği 1/1/1999’da Uluslararasi Hastaliklar Siniflandirmasinin 10. revizyonunu uygulamaya koydu. Böylece escinsellik resmi olarak hastalik sayilmaktan kurtuldu. Escinsellerin yasamlari açisindan büyük sehirlerle çevreleri arasindaki farkin oldukça büyük olduğunu belirtmek gerek. Moskova’dan sadece 50 km. uzakta olan bir escinselin ailesine out olmasi çok karsilasilan bir durum değil.
YUGOSLAVYA Zorica ve Igor: Eski Yugoslavya’da LGBT konularindan sadece olumsuz bir gözle bakilirdi. Ancak son yilda toplumda escinsellere yönelik düsmanlik arti, çesitli milliyetçi örgütler escinselliğe ve escinsellere dair sözlerini olusturdular ve söylediler, milliyetçi örgütler ve partiler cinsel azinlik haklarina karsi olduklarini açikladilar, Belgrad’daki ilk Gey Pride yürüyüsünde escinseller saldiriya uğradilar. Ve su ana kadar hiçbir politikaci escinsel haklarini savunma
Uluslararası Toplantı adina hiçbir sey yapmadi. Gey camiaya için oldukça büyük bir gündü bugün, ancak futbol holiganlari ve milliyetçi Obraz (Onur) örgütünün mensuplari olan 1000 kadar kisi, yedi polisin yani sira yürüyüs yapan escinsellerin büyük bir bölümünü
Yugoslavya’dan Zorica
yaraladilar. Saldirganlar arasindan rahip Zarko Gavriloviç “escinselliğin cezalandirilmasi ve tibben iyilestirilmesi gereken bir sapiklik olduğunu, Tanrinin onlara verdiği organlari suistimal ettiklerini ve komünizmle bu Satanlara yol açmak için mücadele etmediklerini” belirtti. Medya genellikle escinsellikten
ahlaksizlik olarak ya da ilginç bir olgu olarak bahsetmekte. Escinsellik hakkinda yazan yazarlar, genellikle kendilerinin heteroseksüel olduklarini vurgulama ihtiyaci hissediyorlar. Komünist Yugoslavya, etnik ve dini azinlik haklari açisindan Bati liberal demokrasilerinden daha dikkatli idi, ancak escinsellik o dönemde kriminal olarak görülüyordu. Gey aktivizm Sirbistan’da, Yugoslavya’nin 1991’de dağilmasinin ardindan olusmaya basladi. Cinsel azinlik haklari için mücadele veren insanlar kendilerini kadin haklari savunuculari, milliyetçilik ve savas karsitlari ile birlikte mücadele verir buldular. Sirbistan Demokratik Muhalefeti (DOS), 2000 Kasim’inda Miloseviç’i disari atinca, escinsellere yönelik politik yaklasimlarin da değiseceğini düsünmüstük. Ancak muhalefet DOS’u “ibne ve lezbiyen” üyelere sahip olmakla suçlasalar da, DOS’un milliyetçi kanadi escinsellikle ilgili hiçbir seye tahammül
gösteremiyor. Hükümetin orta öğrenim ders programina din derslerini de eklemesi üzerine, toplumda escinsellikle ilgili daha fazla önyargi üretileceğine inaniyoruz. Gey dergisi Decko kendisini çok zor bir isin beklediğinin farkinda. Sadece az sayida cesur kisi cinsel yönelimini gizlemeden yasayabiliyor. Insanlar islerini ya da toplumsal haklarini kaybetmekten korkuyorlar, ki bu korku gerçekçi bir korku. Genç ve iyi eğitimli escinseller 30 yasina gelmeden ülkeden göç ediyorlar, böylece evlilikle ilgili o korkunç baskidan kurtuluyorlar.
TÜRKIYE
Türkiye’de LGBT Gençlik Türkiye Cumhuriyeti’nin kanunlarinda ve anayasasinda escinsel bireyler hakkinda herhangi bir düzenleme bulunmamaktadir. Heteroseksüel olmayan bireyleri ayrimciliğa karsi korumak için escinselliğe değinilmediği gibi, escinsel davranisi cezalandirmak için de escinselliğe değinilmemektedir. Ancak, hem devlet kurumlari hem de özel kurumlarin hukuki düzenlemelerinde “yüz kizartici suç” hakkinda maddeler tanimlanip, bu maddeler genç ve yetiskin escinsel bireylere karsi kullanilmaktadir. Öğrenci yurtlari yönetimleri “yüz kizartici suç” kavraminin escinsellere karsi kullaniminin en çarpici örneklerinden birisidir. Yasalara göre heteroseksüel olan ve heteroseksüel varsayilan bireyler için resit olma yasi 18’dir. Toplumun Escinselliğe Genel Bakisi Genelde insanlar escinselliğe ve heteroseksüel olmayan bireylere karsi alisilageldik önyargilar beslemektedirler. Escinsellik genel
olarak bir sapiklik, ya da en azindan bir hastalik olarak algilanmaktadir. Bazi insanlar escinselliği üst sinif insanlara özgü cinsel bir fantezi olarak görürler. Bir görüse göre escinseller, çok az sayidaki “Mahallenin delisidirler”. Alisveris yaptiğiniz kasap, hastanede sizinle ilgilenen hemsire, “normal” görünüslü komsunuz escinsel olamaz, ama bir moda tasarimcisi, bir sarkici ya da bir yazar escinsel olabilir! Asiri sağcilara göre escinseller toplumdan kovulmali ya da daha kanli yöntemlerle ortadan kaldirilmalidir. Bazi insanlara göre ise escinseller de insandir, ancak cinsellik özel yasam olduğu için, escinselliklerini açiğa vuracak tutumlardan kaçindiklari sürece kabul edilebilirler. Lezbiyenler ve geyler kamusal alana “tuhaf kisilikler” olarak yansitilmaktadirlar. Bu imaj birçok insanin, lezbiyen ve geyleri acinacak “tuhaf ötekiler” veya asağilanmasi gereken ahlaksiz “ucube”ler olduklarini düsünmelerini beraberinde getirmektedir. Din her ne kadar toplumun önyargilarinin temel nedenlerinden biriyse de, Türkiye’deki
heteroseksizmin tamamen Islam’dan kaynaklandiğini düsünmek yanilgi olur. Batililasma politikalari ve lezbiyen gey hareketindeki yükselis, escinsel düsmani olmayan heteroseksüellerin sayisini artirirken, toplumda escinselliğin tartisilmasinin yolu açilmakta ve böylece taraflar belirgin olmaya baslamaktadir. Aile Türkiye’deki hakim sosyal atmosferi geleneksel aile değerleri belirlemektedir. Aile içi iliskiler ve akrabalik iliskilerinin yavas yavas değismekte olduğunu söylemek mümkünse de, bireylerin tutum ve davranislarinin üzerinde aile dinamiklerinin etki ve kontrolünün olduğu rahatlikla söylenebilir. Ailelerin otoriter tutumlari, sadece bireyler üzerindeki sosyal güçleri nedeniyle değil, ekonomik güçleri nedeniyle de sosyal düzeni belirlemede önemli bir etken olmaktadir. Oğullarinin veya kizlarinin lezbiyen veya gey olduğunu, zorlanarak ya da kolayca kabullenen aileler varsa da,
KAOS GL Mart - Nisan 2002 Sayı 10 Sayfa 37
Uluslararası Toplantı ayrimci ve kati heteroseksist aileler, lezbiyen veya gey çocuklarini “değistirmek”, “tedavi etmek” veya tehdit etmek ve baskilamak için değisik yöntemler kullanmaktadirlar. Bazen “duymama, konusmama” yöntemini tercih eden ailelerin, genel olarak baski yöntemleri söyle siralanabilir: “Tedavi” amaçli psikiyatra götürmek “Dejenere olmus” sosyal ortamindan ve arkadaslarindan yalitmak. Çünkü genelde gençler toplumda birer özne olarak değil, kurban olarak görülürler. Ailelere göre çocuklari ancak baskalarinin onu kandirmasiyla escinsel olabilir. Tehdit, dayak, para kisitlamasi, vb. yöntemlerle cezalandirmak Zorla evlendirmek Evden kovmak. Genç bir gey evden kovulduktan sonra kendi gibi insanlari ararken travesti ve transseksüel alt kültürüyle tanisabilir ve Türkiye’de transseksüel olmanin bütün zorluklariyla yüz yüze gelir. Aile desteğini ve güvencesini kaybetme tehlikesi birçok insani ailesine açilmaktan alikoymaktadir. Türkiye’de birçok evli escinsel vardir. Escinsellik bir sir olduğu için, escinsellere yönelik ayrimcilik konusunda istatistiksel bilgiye ulasmak zordur. Bu rapordaki sonuçlar, lezbiyen ve gey alt kültüründeki kisisel tanikliklara, LGBT örgütlerine, toplantilara, bu tür gerçeklerin toplum tarafindan bilinmesinin yolunu açan dergimize dayanmaktadir. Is Hayati Genç bir queer’seniz genellikle açik olmak ile kariyer arasinda bir seçim yapmaniz gerekmekte. Heteroseksizm kamusal alana egemen olduğundan ve is ortaminda escinsellere yönelik ayrimciliklara karsi yaptirimlar bulunmadiğindan bu iki toplumsal gereksinime birden sahip olmak gerçekten oldukça zor. Lezbiyen ya da gey olmaniz isten atilmaniza, ise alinmamaniza veya hak ettiğiniz halde terfi etmemenize neden olabilir. Yakinlarda, lezbiyen olmasindan dolayi isinden atilan bir kadin isverenini dava etti ve davayi kazandi. Türkiye’nin AB katilim sürecinde bulunmasinin ve Avrupa Insan Haklari Mahkemesi’nin varliğinin davanin bu sekilde sonuçlanmasina katkida bulunduğuna
KAOS GL Sayfa 38 Sayı 10 Mart - Nisan 2002
inaniyoruz. Genelde isverenler escinsel çalisanlarini isten atmak için farkli gerekçeler göstermektedirler. Her yerde olduğu gibi çalisma ortamlarinda da aile değerleri ve aile iliskilerinin mesruiyeti hakimdir. Bilindiği gibi kisinin escinselliğini gizlemesi, cinsel yönelimi hakkinda açik yasamasindan daha sancili bir süreçtir. Çünkü birey, kendisi ile ilgili hayali bir ikinci yasam yaratmak ve toplumsal iliskilerinde kendisi ile ilgili düsünceleri ve dedikodulari takip etmek zorundadir. Sendikalar heteroseksüel olmayan üyelerinin sorunlarina henüz eğilmemekteler. Ancak yükselmekte olan escinsel kurtulus hareketinin yönlendirmesi ile bu konuda ileride gelismeler olacağini ummaktayiz. Travesti ve transseksüeller is bulamadiklarindan, onlara sadece seks endüstrisinde çalisma alternatifi kalmaktadir. Bu durum travesti alt kültürünün önemli belirleyenlerinden biridir. Yukarida açiklandiği gibi aile ve is hayati insanlarin cinsel yönelimleri hakkinda açik olmalarinin önündeki en önemli iki engeldir. Fakat diyebiliriz ki “en azindan bir kaç arkadasina açik” olan escinsellerin yaslari 20 ile 30 arasindadir. Psikiyatri Servisleri Çocuklarinin escinsel olduğunu anladiklarinda veya çocuklari onlara açildiğinda, ebeveynler bazen onlari psikologa veya psikiyatra götürürler. Amerikan Psikiyatri birliğinin DSM 4’ü Türkiye otoritelerince kabul edildiği halde, bu kliniklerde uluslararasi bilimsel standartlar her zaman temel alinmaz. Bu kliniklerde, genelde escinsel genç heteroseksüel olduğuna ikna edilmeye çalisilir, veya psikoterapinin hipnoz dahil olmak üzere bazen eski moda yöntemleri uygulanarak tedavi edilmeye çalisilir. Eğer psikiyatr aileyi çocuğun hasta olmadiğina ikna etmeye çalisirsa, aile bu durumda baska bir psikiyatra gidecektir. Aileler çocuklarini, psikiyatrlar disinda -dinle ilgili veya değil- doğaüstü güçleri olduğuna inandiklari kisilere de götürebilirler. Tahmin edilebileceği gibi, bu insanlarin escinselliğe yaklasimlarini standardize edebilecek herhangi bir kurumla bağlantilari yoktur.
Cinsel Eğitim Devlet organlari ve sivil organlar tarafindan okullarda cinsel eğitimin gerekliliği siklikla tartisiliyor olmasina rağmen, hâlâ bu cinsel eğitim programinin içeriği konusunda mutabik olunamamistir. Tüm bu tartismalarin sonucunda yakin bir zamanda, heteroseksüel seksin biyolojik tarafiyla sinirlandirilmis, üreme merkezli bir eğitim programi orta öğretim okullarinin ders programlarina eklenmistir. Heteroseksüel öğrenciler, bu eğitim programi kapsaminda cinsellikle ilgili pratik sorularina yanit bulamazken, heteroseksüel olmayan öğrenciler de ne kadar sapik olduklarini öğrenmektedirler. Cinsel eğitimin en önemli parçalarindan biri olan cinsel yolla bulasan hastaliklar ve AIDS üzerine olan eğitim ise, heteroseksüel seks çerçevesinde bu hastaliklarin tartisilmasiyla sinirli kalmistir. Kondom güvenilir bir güvenli seks araci olarak önerilmezken, kayganlastiricilardan hiç bahsedilmemektedir. Bunlara ek olarak heteroseksüellik ve yasam boyu monogami cinsel sağlik kitaplarinda sağlikli seks yöntemleri olarak açikça önerilmektedir. Bu eğitimin, heteroseksüel öğrencilere fizyolojik ve psikolojik açidan daha sağlikli cinsel iliskilere sahip olmalari için gerekli olan araçlari sağlayip sağlamadiği bile kuskuludur. Ek olarak su da belirtilmelidir ki, sinifta belirli bir müfredat programinin izlenildiğinden emin olunmasini sağlayacak bir kontrol mekanizmasi da yoktur. Cinsel sağlik eğitimine uygulanisi ve bu eğitimin içeriği tamamen okul çevresine ve okul yönetimine bağlidir. Okullarda öğrenciler için cinsellik danisma merkezleri bulunmamaktadir. Okullar, heteroseksüelliğin ideolojik olarak ve pratikte yeniden üretildiği en önemli kamusal yerlerdir. Heteroseksüel olmayan öğrenciler sürekli olarak okul yönetiminin, öğretmenlerinin ve arkadaslarinin saldirgan, alçaltici ve homofobik davranislarina karsi yalniz kalmaktadirlar. Üniversiteler Üniversitelerdeki durum da pek iyi sayilmaz. Üniversitelerde heteroseksüel olmayan birinin cinsel yönelimini
Uluslararası Toplantı açiklamasi neredeyse imkansizdir. Yine de LGB örgütleri gençlere bu konuda destek olmaktadir. 1997-2000 yillari arasinda Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi’nde Kaos GL ve bu üniversitelerdeki kayitli olmayan topluluklar tarafindan sohbet toplantilari, seminerler, film gösterimleri gibi birçok etkinlik gerçeklestirildi. Bu öğrenciler faaliyetlerini, kayitli olan öğrenci topluluklara katilarak gerçeklestiriyorlardi. Bu deneyimlerin yardimiyla, daha sonralari dağilacak olan GayAnkara grubu, LEGATO adi altinda 30 üniversitenin her biri için internet üzerinden birer queer mail grubu olusturma projesi baslatti. LEGATO Türkiye’deki ilk kayitli olmayan escinsel öğrenci topluluğunun adi idi, bu topluluk ODTÜ’de olusmustu, Hacettepe Üniversitesi’ndeki escinseller öğrenciler de ayni sekilde çalismalar yürütmüslerdi. Bu kampüs içi iletisim aği sanal ortamdan çikip bir LGB örtülülüğüne henüz dönüsmedi. Bu öğrenciler internette görünür olmaya çalismakta, mail listeleri ve 3 web sitesi yardimiyla üniversitelerindeki diğer LGB öğrencilerle iletisim kurmaya çalismaktadirlar. Ancak bunlarin politik çalismalar olduğunu söylemek zor, çünkü bu insanlar genellikle escinsel kimlikleri ile politika arasinda bir bağlanti görmemektedirler. Üniversitelerdeki bu yavasliğin kisisel gelisimle iliskili olduğunu düsünmekteyiz. Çoğunlukla insanlar üniversite çağlarinda cinsel yönelimlerini fark edip kabullenebilmekte, cinsel kimlik bilinci edinip, cinsel politikayi anlayabilmektedirler, özellikle bir LGB örgütüyle bağlanti kurmuslarsa. Ama bu zaman alan bir süreçtir, üniversitedeki bir öğrencinin deneyim kazanip, anti-heteroseksist politika konusunda açik ve aktif olmak için yeteri kadar cesaret kazanmasina kadar mezun olma vakti gelmektedir. Bu durumun, LGBT öğrencilerin örgütlenmeleri için bir altyapinin olusturulmasini zorlastirdiği görülmektedir. Öğrencilerinin örgütlenmedeki yetersizliklerinin bir nedeni de, yukarida belirtildiği gibi, genç queerlerin escinselliklerini politikadan bağimsiz görmeleridir. Bunun nedeni ise gençlerin arasindaki siyasi atmosferin, 1980’de yapilmis
olan askeri darbenin etkisi altinda olmasidir. Tek basina “siyaset” kavrami bile Türkiye’deki birçok genç için bir tehdittir. Üniversitelerde düzenlenen etkinliklerin yani sira, escinsellik, LGBT örgütleri, heteroseksizm gibi konularda Ankara ve Istanbul’daki üniversitelerin öğrencileri ve profesörleri tarafindan yapilmis olan birçok arastirma bulunmaktadir. LGBT topluluklari, bu çalismalara teorik ve pratik malzeme sağlayarak katilmaktadirlar. Kaos GL dergisi 1994’ten beri bu tür arastirmalar için her türlü kaynaği sağlamaktadir.
Türkiye’den Yesim Basaran
Medya Medyanin birçok zaman escinselliği magazinel bir malzeme olarak kullanmasi, sadece kamuoyunun bu konuda halihazirdaki düsüncesinin kuvvetlenmesine hizmet etmektedir. Escinselliğin magazin malzemesi olmasinin yani sira çesitli gazete, dergiler ve TV’ler LGBT topluluklariyla röportajlar yapmaktadirlar. Ana akim medya bu röportajlarin tüm içeriğini yansitma konusunda güvenilir değildir. Röportaji sunarken içerikten istediği cümleleri alir ve içeriği değistirir. Alternatif ya da ilerici medya ise röportajin içeriğine sadik kalmaktadir. Popüler magazin dergilerinin tiraj artisi nedeniyle escinselliği sik sik kapak konusu yapmasi da sasirticidir. Çok ünlü olan bir transeksüel sarkici ve gey olduklarini asla kabul etmeyen birkaç efemine erkek sarkici Türk medyasinda boy göstermektedirler. Bu durum, toplumun iki yüzlülüğüne isaret eder. Lezbiyenler ise medyada geyler kadar görünür değildirler. Aslinda lezbiyenler sadece medyada değil, her yerde geylere göre daha az görünür durumdadirlar. Lezbiyenlik genelde gazetelerde, magazin dergilerinde veya porno dergilerde tüketicileri çekmek için pornografik malzeme
olarak kullanilir. Hatta saygin bir görüntü vermeye çalisan ve tabloidden baska bir sey olmayan bazi yayinlar, yayinladiklari fotoğraflarda lezbiyenliği pornografik malzeme olarak kullanmaktadirlar. Bu gazeteler Türkiye çapinda satilir ve “öteki” hakkinda insanlarin nasil düsüneceklerini biçimlendirmek adina güçlü bir araç görevi görmektedirler. Bu tür gazetelerin satisi açiktan yapildiği halde, Subat 2000 tarihinde “Küçükleri Muzir Nesriyattan Koruma Komitesi”nin, politik bir yayin olan Kaos GL’yi 18 yasindan küçük çocuklar için zararli kabul etmis olmasi yeterince ironiktir. Bildiğimiz kadariyla Kaos GL 18 yasindan küçük çocuklari korumak için kapali zarfta satilan tek politik dergi! Medyanin seks isçisi transseksüellere olan tavri ise öfkelendirici bir düzeydedir. Herhangi bir olaydan sonra, olayi yaratan polis ya da toplum olsa da, manset yine aynidir: “Transseksüeller Yine Terör Estirdi!”. Basin genelde, transseksüellerin bir saldiriya karsi kendilerini koruduklari veya bir ayrimciliğa karsi (örneğin hastanede kötü muamele sonucu ölen bir arkadaslari) hareket halinde olduklari anlari yayinlamaktadir. Ayrica medya escinsellik ve transseksüellik kavramlarini sik sik karistirmaktadir. Bazen transseksüel insanlar için “escinsel” terimini kullanirlar. Sosyal Yasam Lezbiyen ve gey örgütleri disinda heteroseksüel olmayanlar için varolan sosyal atmosfer büyük sehirlerdeki eğlence endüstrisi olmaktadir. Ne yazik ki, kendileri gibi olan insanlarla bulusma sansina sahip olsalar bile, bunun yalnizca eğlence yerlerinde oluyor olmasinin bedeli yüksek alkol tüketimi ve/veya yabancilasma olmaktadir. LGBT örgütlerinden önce de yillarca bazi parklar, sinemalar, hamamlar, vb. geyler için bulusma noktalari olagelmistir. Bu tip bulusma yerlerine ek olarak, birçok bar, iki kafe, lezbiyenlerin de gittikçe daha fazla katilim sağladiklari Kaos Kültür Merkezi vardir. Internetin kullaniminin artmasindan sonra, escinsellerin LGB cemaatine girmeleri için yeni bir yol açilmistir. Ancak bu yollarin hepsinin
KAOS GL Mart - Nisan 2002 Sayı 10 Sayfa 39
Uluslararası Toplantı güvenilir olduğunu söyleyemeyiz. Özellikle tanimadiklari insanlarla randevulasan erkekler için bu yollarin çoğu güvenli değildir. Son zamanlarda, geylerin soyulmasi ve öldürülmesi olaylarinda bilindiği kadariyla büyük bir artis vardir. Gençler, yetiskinlerle ortak bulusma mekanlarini paylasmaktadirlar. Transgender Insanlar (Travesti ve Transseksüeller) Travesti ve transeksüellerin dramasi, Türkiye’deki heteroseksüel olmayan insanlar için kanayan bir yaradir. Bu insanlar her gün siddete maruz kalarak seks endüstrisinde çalismaya devam ederler. Seks endüstrisinde çalisan bu insanlarin öldürülmeleri ve saldiriya uğramalari medya için bildik olaylardir. % 50 sinden fazlasi için aslinda gey olduklari halde, toplumun derin ataerkil yapisindan kaynaklanan nedenlerden dolayi kendilerini transeksüel olarak tanimladiklari yorumunu yapmak yanlis olmayacaktir. Birçoğu bu endüstride çalisan isçiler olarak kendi vücutlarina cerrahi operasyon yoluyla yatirim yapmaktadirlar. Birçok travesti ve transeksüel bir erkeği sevebilmesinin kabul edilebilir olmasi için doğru bir vücuda sahip olmalari gerektiğini hisseder. Bir erkeği sevebilmek için bir kadin vücudu içinde yasamalari ve bir kadin olarak algilanmalari gerekir. Sosyolog Pinar Selek transseksüellerin uzun zamandan beri yasadiklari Ülker Sokak’tan kovulmalarina dair yaptiği arastirmada bu sonuca varmistir. Pinar Selek’in arastirma sonucuna göre gey alt kültürü gelistikçe, seks endüstrisindeki heteroseksüel olmayan erkeklerin sayisi da doğru orantili olarak azalir. Bunun nedeni transseksüel olmayip aslinda gey olan seks isçilerinin, gey alt kültürünün gelismesiyle orada kendilerine yerlerini bulabilmeleridir. Buna ek olarak travesti ve transseksüellerin müsterilerinin büyük bir çoğunluğu da geydir. Türkiye’de escinsel edimler her zaman gey kimliğiyle çakismamaktadir, aslinda escinsel edimlerde bulunanlarin küçük bir azinliği gey kimliğini kabul etmektedir. Erkekten kadina transseksüellerin durumu buyken, özellikle kirsal bölgelerde kadindan erkeğe transseksüeller cinsiyetlerini değistirdiklerinde, temel olarak
KAOS GL Sayfa 40 Sayı 10 Mart - Nisan 2002
ataerkillik nedeniyle sosyal çevre tarafindan kabul görebilirler. Çünkü ‘cesur bir erkek olmak’ toplumun desteklemesi gereken bir olgudur. Hükümet, yakin bir zamanda bir yasa değisikliği yaparak cinsiyet değistirme ameliyatlari için gereken bürokrasiyi daha da zorlastirdi. Askerlik Askeri Sağlik Birimleri escinselliği hastalik olarak gören DSM2‘yi kabul ettiklerinden escinsel erkekler askerlikten muaf tutulmak için ordunun sağlik birimlerine basvurabilirler. Ancak askeriyedeki psikiyatrlar, kisiden escinselliğini kanitlayan herhangi bir belge isteyebilirler (fotoğraf, fiziksel muayene sonuçlari, vs.). Heteroseksüel olmayan erkekler, askeri hizmetlerini yapmazlarsa bu onlarin ilerdeki is yasamlarini, sosyal durumlarini etkileyeceği için, ki bu gerçekçi bir düsüncedir, çok azi askerliğe uygun olmadiklarini kanitlama yoluna gider. Diğerleri 8-18 ay arasi bir süre boyunca fazlaca heteroseksist ve ataerkil bir askerlik ortaminda yasamak zorundadirlar. Sağlik Hizmetleri Escinsellik üzerine bir eğitim almadiklari için, sağlik çalisanlarinin escinselliğe bakislari, toplumun heteroseksist ve ataerkil atmosferinden oldukça etkilenmektedir. Heteroseksüel olmayan insanlar, sağlik sisteminin “gizlilik” ilkesine doğal olarak pek güvenmedikleri için, sağlik hizmetinden yeterince yararlanamamaktadirlar. LGBT Örgütlülüğü Süreklilik gösterebilen en eski LGBT örgütleri, 1993 yilinda kurulan Lambda Istanbul ve 1994 yilinda kurulan Kaos GL’dir. Bu topluluklar çesitli yöntemlerle topluma ulasmakta, LGB insanlari kendi yerel örgütlerini kurmalari için desteklemekte ve yilda iki kez yapilan Türkiye LGBT’leri bulusmasina ev sahipliği yapmaktadirlar. Her iki topluluk da (ve diğer gruplar) insanlarin cinsel kimlik gelisimlerine yardimci olmaktadirlar. Bu örgütlerde sürekli ve aktif olarak bulunan insan sayisi yildan yila yavas yavas arttiği halde, onlarin etkinliklerinde yer alan insanlarin sayisi binleri bulmustur. Lambda Istanbul’un bu konuda söyle bir ifadesi var:
“Lambda Istanbul’dan mezun olan insanlar”. Bu iki grup disinda zaman zaman Kaos GL dergisinin de etkisiyle baska gruplar kurulduğu olmustur, ancak aktif politik örgütler olarak süreklilik gösterememislerdir. Kaos GL dergisi 11 sehirde satilmaktadir. Lamda Istanbul ve Kaos GL birer ILGA üyesidirler. Her iki grupta da hem yetiskin hem de genç bireyler bulunmaktadir. LGB(T) gruplari politik durumlar üzerine konusmak, birbirine destek olmak, iletisim sorunlarini ve diğer sorunlarini çözmek için her alti ayda bir BaharAnkara ve Güztanbul adi altinda, escinselleri bir araya getirmek için toplanti örgütlemektedirler. BaharAnkara Ankara’da, GüzIstanbul Istanbul’da düzenlenmektedir. Bu toplantilar üç buçuk yildir bahar ve güz aylarinda yapilmaktadir. Zaman içerisinde artik aktif olarak çalismalarini sürdürmeyen pek çok grup varoldu. Bu gruplar dergiler ve brosürler yayinladilar. Venüsün Kizkardesleri, BET, Sapphonun Kizlari, GayAnkara, Spartaküs bunlardan bazilaridir. Bunun yani sira seks isçisi kadinlar, travestiler ve transseksüeller Gaci dergisini yayinladilar. Türkiye lezbiyen ve gey hareketi geçtiğimiz aylarda 2 yeni dergiyle tanisti. Biri, Anadolu Ayilarinin çikardiği Pençe, diğeri ise lezbiyen feminist bir olusum tarafindan çikarilan Öteki-Ben. Her iki grup da dergilerinin ilk sayilarini geçen ay çikardilar ve ikinci sayilari üzerine çalismaktalar.
Not: Raporun sonuna Kaos GL, Lambda Istanbul, Anadolu Ayilari, Öteki-Ben, Türkiye Ayilari’nin iletisim adresleri ve birkaç LEGATO web sitesinin adresleri eklenmistir. Kaos GL’den Yesim Basaran’in yazmis olduğu bu rapor Anadolu Ayilari, Türkiye Ayilari, Kaos GL, Lambda Istanbul ve bu olusumlar disindaki bazi LGBT bireyler tarafindan okunmus ve çesitli eklemeler ve değisiklikler yapilarak son halini almistir. Ingilizcce sunulan raporu Türkçe’ye Kaos GL’den Ufuk & Firat çevirmislerdir.
Gençlik ve İntihar
Gençlik Intiharlarinda Aile ve Okulun Rolü Herseyden Önemli Üstün Öngel*
Açiklama ve yorumlarin ahlakîliği -Intihara iliskin bireysel psikolojik açiklamalar ya da kalitima, biyokimyasal süreçlere odaklanan psikiyatrik açiklamalar, yetersiz olmanin yani sira, ahlaken de doğru değil. Örneğin Nazi toplama kamplarinda yasanan intiharlari sadece bireysel psikoloji düzleminde açiklamaya kalkisirsaniz, ahlaksizca da hareket etmis olursunuz. Keza Batman'da yasanan intiharlari ve Istanbul'da 600 nüfuslu bir lisede pes pese yasanan dört intihari, o kisilerin psikolojik hallerine bakarak açiklamaniz da ahlakî değildir. Ya da bu lise örneğinde görülen yüksek oranin, Türkiye genelinde rastlanan intihar oranlarina uygun bir oran olduğunu söylemek, dolayisiyla Okul'u temize çikarmaya çalismak da ahlaksizliktir. Bu okuldaki oran yüksektir ve herkesin bu okulda neler olup bittiğini yakinen incelemesi gerekir. Ayrica, herhangi bir insanî durum (intihar hadiseleri), bir istatistiğe indirgenemez. Tek bir olay da önemsenmelidir, on olay da. Son günlerde yasanan intihar olaylarinin genel popülasyonda rastlayacağimiz oranlara bağli olarak "normal" ve "doğal" olduğunu söylemek ahlaksizliğin dik alâsidir. (Güncel not: bunlari söyleyen Bakirköy bashekimi Arif Verimli'ydi.) Intihar tek faktörle açiklanamaz -Intihara tek bir seyin neden olduğunu düsünmek yanlistir. Fakat bazi faktörlerin "öne çiktiği" söylenebilir, ama tek faktör hiçbir zaman açiklayici olamaz. Istanbul'da yasanan intiharlarda ve genelde ergenlik/gençlik dönemi intiharlarinda, aile ve okul çok öne çikan faktörlerdir. Ergenlik/gençlik dönemi intiharlari ile ileri yaslarda görülen intihar olaylarinin sebeplerinde ciddi farkliliklar bulunabilir. Ergenlikteki, bilhassa yasanan baskilara bağli olarak ortaya çikabilir, yasliliktaki, "bosluk" duygusundan.
Gençlik intiharlarinin baslica sosyal psikolojik nedenleri -Baski, kati disiplin, iletisim yoksunluğu, sadece ders basarisina odaklanan eğitim anlayisi, okul ve ailenin çocuklari üzerinde yarattiği en önemli olumsuz etkilerin basinda gelir. Iletisimsizlik en büyük problemdir. Anne-babalara sorduğunuzda, iletisimlerinde herhangi bir problem olmadiğini söylerler genellikle. Fakat iletisimi sadece "konusmak" olarak algilama yanilgisi çok yaygin. Iletisim, insanlarin birbirlerini "duymasi" ve "anlamasi" sanatidir. Anne-babalar basta olmak üzere, yetiskinlerin, nesil farki ve baska çesitli nedenlerle, ergenleri anlayamadiklarina (anlamayi beceremediklerine) çok sik sahit oluyoruz. Anne-babanin çocuğunu "anliyor gibi görünmesi", bütünüyle anlayissiz olduğu asikar bir annebabadan daha tehlikeli. Örneğin, orijinal bir çalismada, kimsesizler yurdunda büyüyen çocuklarin kaygi düzeyleri, bilhassa orta sinif aile çocuklarina kiyasla çok asağilarda çikiyor. Dolayisiyla "arada kalmislik" duygusu, "bir yere tutunamama" çok öne çikiyor intihar eden bu gençlerde. -Ergenlik dönemi aidiyet/kimlik duygusunun ve özdeslesmenin en yoğun yasandiği bir dönemdir. Bosuna kimse, öğrencilerin olusturduğu veya kendini kaptirdiği "Satanizm" vb. içerikli nispeten gizli gruplasmalara, iletisim ağlarina sorumluluğu yüklemesin. Eğer, bilhassa okul olarak bu gençlere "tutunacaklari" anlamli "dallar" sunmazsaniz, onlar da giderler kendi kararan iç dünyalarina denk gelen olusumlara kendilerini kaptiriverirler. Bunun sonu intihar olmadiği zamanlarda da, baska sorunlarin ortaya çikmasi büyük bir olasiliktir. Özetle, Satanizmi bir intihar sebebi olarak görmek yanlistir; o ergeni/genci bu tür olusumlara sürükleyen nedenleri öne çikarmamiz gerekir. Buna baktiğimizda da, önce aileyi, sonra okulu görürüz. -Akran gruplari da ilk bakista önemli bir faktör gibi görünebilir.
Olgunlasma sürecindeki ergen, akran grubunda lider olarak bellediği birinin pesine takilarak "kötü yola" düsebilir. Ama burada da, bu ergenin aile içinde ve okulda yasadiği iletisimsizlik ve ona sunulmasi gereken anlamli faaliyetlerin eksikliği, ergenin bu akran gruplari içinde "erimesinin" baslica sebepleridir. -Yabancilasma: Öncelikli olarak aileden ve okuldan gelen tüm bu olumsuz etkiler altinda, intihara varan yolda en önemli psikolojik unsur "yabancilasma"dir. Önü açik ve çok çesitli açilimlari olan "yabancilasma" kavramini burada uzun uzadiya irdelemek mümkün değil. Sadece sunu vurgulayacağim: Ergenlikte, yani duygusal çalkantilarin yoğun olduğu bir dönemde, gençlerin "ifade kanallari" ve "kendilerini gerçeklestirme yollari" tikandiğinda, özetle "varolusun" önü kapandiğinda, yabancilasma kaçinilmazdir. Kendi benliğine, yasadiği dünyaya yabancilasan bir gencin, bu yabancilasmayi besleyen ve bu yabancilasmadan beslenen Satanizm veya benzeri olusumlara kendini kaptirmasi veya bu tür olusumlara kaptirmadan bile ona dar gelen dünyaya sirtini dönmesi ve bir kurtulus olarak intihari denemesi kimseyi sasirtmamali. Satanizm vb. olusumlar sebep değil, sonuçtur. -Sosyolojik incelemenin ihmal edilmemesi gerekir. Batman'da yasananlar olsun, Istanbul'da birdenbire patlak veren, bilhassa da bir lisede pes pese yasanan intiharlar olsun, sosyal psikolojik bir değerlendirmenin de ötesinde, sosyolojik bir değerlendirmeyi gerektiriyor. Özellikle Batman'da yasananlari, sosyolojinin yardimi olmadan anlamaniz mümkün değildir. Genç kizlarin, hizli bir toplumsal değisim yasayan bir kentte (birden bire kentlesen ve fakat aslinda kent olamayan bir kentte), geleneksel değerlerin baskisi altinda ezilmesini en iyi sosyolojik bir çözümlemeyle açiklayabilirsiniz. Istanbul'daki bir lisede yasanani da, o eğitim kurumunun sosyolojik çözümlemesini yaparak
KAOS GL Mart – Nisan 2002 Sayı 10 Sayfa 41
Gençlik ve İntihar daha iyi anlarsiniz. Gençlik intiharlarina dair yanlis kanilar -Psikiyatrinin basvurduğu biyolojik ve/ya kalitimsal açiklamalarin hiçbir dayanaği yoktur. Depresyon intiharin sebebi değildir. Çünkü depresyon da, aynen Satanizm gibi, bir sebep değil, bir sonuçtur. Kimse vakumda (boslukta) depresyona girmez, özellikle de gençler. Depresyon ve buna bağli olarak beyindeki serotonin hareketindeki yavaslamanin intihara yol açtiği da ayni sekilde sonuçlarla sebepleri karistirmaktan baska bir sey değildir. Aileler ve eğitim kurumlari, sorumluluktan kaçmak için bu biyomedikal açiklamalara itibar edebilirler. -Intihar eğilimleri ortaya çiktiğinda ilaçla tedavinin sart olduğunu söyleyenlere kanmamak gerekir. Çünkü artik biliyoruz ki, intihar eğilimini ortadan kaldirdiği iddia edilen Prozac benzeri ilaçlar, bilakis insanlarda intihar eğilimini arttiriyor. Örneğin depresyona giren popülasyonda, intihar riski 100 binde 30 iken, bu risk ilaç kullanmaya baslayanlarda 100 binde 200'e çikiyor.
Neler yapilabilir? -Makro düzeyde, eğitim sisteminin bastan asaği yenilenmesi gerekir. "Anlayislarimiz, yaklasimlarimiz" toptan değismeli. Çocuklari, "islah edilecek, yola getirilecek, adam edilecek, düzene sokulacak" insanlar olarak görmekten vazgeçmeliyiz. Eğitim, sadece ders basarisina odaklanmaktan kurtulmali ayrica. -Okullarin rehberlik servisleri islevsel hale getirilmeli. Çocuklarin "güven duyabilecekleri" bağimsiz kisiler olmali bu isi yürütecekler. Öğrenci, okul idaresinin suyuna giden rehberlik uzmanina güvenmez, güvenip de derdini paylasmaz. -Biyo-medikal-psikiyatrik müdahale doğru değildir. Aksine çocuklarin intihara sürüklenmesine sebep olduklarinin sayisiz örnekleri mevcut. Bir uç örnek olarak, diyelim babasinin cinsel suiistimaline maruz kalmis ve psikolojik dengesini kaybetmis bir genç kiza, babasinin bulduğu psikiyatrin ilaç vermesi insanlik suçudur. -Anne-babalarin iletisim konusuna özel bir önem vermeleri gerekir. Bunu beceremiyorlarsa, akli basinda bir psikologdan yardim almakta gecikmemeliler. Ama, burada uyanik olmalari ve her karsilarina çikan
uzmana teslim olmamalari çok önemlidir. Psikolog diplomasi, kimseyi otomatik olarak insan psikolojisinden anlar kilmaz. Suiistimallerin ve yanlis yaklasimlarin çok sik görüldüğü alanlardir, psikoloji ve psikiyatri alanlari. Uyanik olmak lazim. Okumak lazim. Kendini gelistirmek lazim. -Kimse sorumluluk üstlenmek istemiyor, herkes topu baskasina atiyor. Çünkü, her zaman yaptiğimiz üzere, "sorumluluklar ve hatalar" üzerinde durmuyoruz, varsa yoksa "suçlu" ariyoruz. Suç deyince de herkes doğal bir refleks olarak savunmaya geçiyor. Oysa hatalardan ve sorumluluklardan söz etmemiz gerek. Herkes, ama öncelikle aile ve okul sorumluklarini üstlenmeli ve hatalarindan ders almali. Bilhassa okul yönetimlerinin ve okullardaki rehberlik servislerinin bu hatalardan ciddi dersler çikarmalari gerekir. *Sosyal Psikolog, Ç.Ü. Eğitim Fakültesi, Balcali, Adana uongel@mail.cu.edu.tr 22 Ocak 2002, Adana (bu bilgiler, Hürriyet Bilim ekinde kullanilmak üzere yollanmisti; ancak, üç bes cümlesi kullanildi, 26 Ocak 2002 tarihli sayida...)
Çocuklara Yönelik Cinsel Taciz Kitap: Sicak Yuva Masali, Aile Içi Siddet ve Cinsel Taciz
Dünyada En Yaygin –ve ÖrtülüSuçlardan Biri Birçoklari için aile içi cinsel taciz, hâlâ yalnizca “anormal ailelerde” görülen ve pek az çocuğun basina gelen ağir, trajik bir olay. Aile içi cinsel taciz vakalariyla karsilasma olasiliği çok yüksek olan uzmanlar için bile (doktor, öğretmen, psikolog, eğitmen gibi) bu böyle. Bu konunun meslek ya da üniversite eğitimi sonrasinda da tabu özelliğini korumasi, aile içi cinsel tacize uğrayan kisilerin bu konudaki zoraki suskunluğu, politik ve geleneksel olarak aileyi korumaya ve hatta kutsallastirmaya yönelik eğilimler, toplumun en yaygin suçlarindan birine kör ve sağir kalinmasini kolaylastiriyor. Çocuklar, özellikle ailede, yani kendilerini en güvenlikte hissetmeleri gereken bir ortamda cinsel siddetle en
KAOS GL Sayfa 42 Sayı 10 Mart - Nisan 2002
sik olarak karsilasmaktalar. Birçok ülkede yapilan arastirmalar, aile içi cinsel tacizin yayginliği konusunda tüyler ürpertici sayilar ortaya koymakta. Birçok arastirma aile içi cinsel tacizin kurumlara yansimamasi ya da yansisa da örtbas edilmesi nedeniyle, bu konudaki gerçek sayinin resmi istatistiklerdekinden çok daha yüksek olduğunu gösteriyor. ABD’de çocuklara yönelik cinsel taciz vakalarinin %90’inin kamuya yansimadiği tespit edilmis. ABD’de yilda 60,000100,000 kiz çocuğunun, Isviçre’de yilda 40,000-45,000 çocuğun aile içi cinsel tacize uğradiğini gösteriyor. 1988’de Almanya’da resmi kayitlara göre cinsel tacize uğrayan çocuk sayisi 13,719 iken, Alman Gençlik, Aile, Kadin ve Sağlik Bakanliğinin bir raporuna göre gerçek sayinin yilda 150,000-300,000 olduğu belirtiliyor… …Arastirmalar, çocuğa cinsel
tacizde bulunanlarin, ilk etapta öz baba, üvey baba, erkek kardes, büyükbaba ve amca gibi çocuğa en yakin aile çevresinden geldiğini göstermektedir. Vakalarin ortalama yalnizca %6’sinda cinsel tacizi uygulayan çocuğa tamamiyla yabanci olduğu saptanmistir. Bunun ötesinde, bu suçu isleyen erkeklerin çoğu, psikolojik olarak normlardan sapmayan, dikkat çekmeyen, çevreleri tarafindan “çaliskan ve iyi bir aile babasi” olarak nitelendirilen erkeklerdir. Çoğu yabanci erkekler tarafindan cinsel taciz genelde bir seferlik olarak gerçeklestirilirken, aile içindeki cinsel taciz çoğu zaman yillar boyunca sürmektedir.
(Sicak Yuva Masali, Aile Içi Siddet ve Cinsel Taciz, Pinar Ilkkaracan, Leyla Gülçür, Canan Arin, Metis Kadin Arastirmalari, Kadinin Insan Haklari Projesi, s.111-112.)
Öykü
BESINCI KAT Hasbiye Günaçti
Ona koridorlarda, merdivenlerde rastliyordum. Bazen bir odaya girip çikarken karsilasiyorduk. Yemek saatlerinde ise hep uzağimdaki masaya otururdu. Aramizda hiç konusulmamis bir sir var gibiydi. Sabahlari karsilastiğimizda ”günaydin”, aksamlari çikista “iyi aksamlar” günlük konusmamizin tümü sayilabilirdi. Neredeyse dört ay geçmisti ki, bir gün odama geldi, tam karsimda durdu, birkaç saniye gözlerime bakti ve elindeki kağidi masama birakip hiçbir sey söylemeden çikti gitti. Ikiye katlanmis kağidi açtim: ”lanet olasi galiba seni seviyorum” yaziyordu. Bir müddet öylece oturup kaldim, adrenalin tüm sicakliğiyla damarlarimdan akmaya baslamisti. Yerimden kalkip pencerenin önüne gittim, kağidin burusturduğum köselerini avucumda hissediyordum. Simdi ne olacakti? Bunca zamandir ayni binada hesapsiz karsilasmalarda ilgi duyulmanin heyecan veren ilikliği bana yetiyordu. Konusmaksizin sürüp giden bu yoğunluğa birakilan not hareket getirecekti. Karsilayabilecek miydim? Iki gün sonra evine gitmeye karar verdim. En son katta oturuyordu, zile bastim otomatik açildi. Süreyi uzatma isteğime boyun eğerek merdivenlerden yavas yavas çikmaya basladim. Son basamaklarda durup yukari baktiğimda kapiyi aralamis beni beklediğini gördüm. Orada onu beklerken görmek kavusmalarin ötesinde bir andi. gülümsedim... -”Hadi çik yukari”dedi. Portmantonun önünde montumu üzerimden almaya çalisirken odadan çocuklarin sesi geliyordu. Montu yerine asti ve omuzlarimdan tutarak iteklercesine üzerime abandi, ben geri giderek duvara yaslandim. Erkeklerce filmlerde bolca kullanilan sahneler gibi organlariyla kadinlarin kasiklarina bastirma tarzindaki sözümona sevisme pozisyonunu aldi. Onu iterek uzaklastirdim. Ezberlenmis sevisme tarzlarindan hiç hoslanmiyordum.
-“yapma” dedim. Sustu ve dudaklarini isirmaya basladi. Üzülmüstüm, koluna girdim salona yöneldik, çiftli koltuğa yan yana oturduk. Yüzümü yüzüne çevirdim uzun uzun gözlerine baktim. -“Özür dilerim,biliyorum kötü bir karsilama idi,yillardir esimden kalma bir aliskanlik“ dedi. -“Önemli değil ben de tam aksine bu tarz sevgi gösterilerinden hiç hoslanmiyordum” dedim. Kulağinin arkasindaki saçlarini parmaklarimla geriye doğru taradim. Elimin üstüyle elmacik kemiklerini yanağini oksadim. Omuz baslarindan kollarimi dolayarak bütün sicakliğimla kucakladim, yüzüm boynuna gömülü öylece kaldik. Ta ki yanağindan inen damlalar boynumu islatana kadar. -“Ne oldu, niçin bu damlalar?” dedim. -“Tam on yil oldu. On yildir ilk kez basima geliyor. Sana rastladiğim günden beri içimde yeserenler ile mücadele ettim ama basaramadim. Odana gelip o notu birakmak zorunda kaldim. Evlenmeden önce de birine karsi böyle hislerim olmustu, ama artik geçti saniyordum” -“Bu duygular öyle geçen, zamanla nükseden duygular midir ki bir daha olmaz saniyordun?” -“Evet geçici saniyordum o zamanlar, meğer üzerini örtmüsüm.” -“Peki neden –lanet olasi- diye yazdin notunu?” -“Çünkü basima gelenden bir yerde seni sorumlu tutuyordum. Sana rastlamasam bunlari yeniden yasamayacaktim, sitemim bundandi.” -“Esin nerede?“ -“Sen gelmeden önce disari gönderdim. geç saate kadar gelmez.“ Yan odadan çizgi film izleyen çocuklarin sesi geliyordu. Içim rahat değildi. Sevilmenin, ilgi görmenin o dayanilmaz güzelliklerinin yaninda ortamin riski keyfimi kaçiriyordu. Huzursuzdum. Bunu nasil risk edebiliyordu? Esi çocuklari ve bana olan tutkusu kafami karistiriyordu. Ben
her seyi pürüzsüz yalin severken bu düğümün içine düsmemeliydim. Ama Beyza için bir risk yok gibiydi. O, ”Seviyorum” diyordu. Sevmeyi ve sevgiyi sorgulamiyordu. -“Ise gelmenin benim için artik bir anlami daha vardi, seni görmek. Çok az karsilasiyorduk ama bir kez bile görsem hiç görmemekten iyi idi. Saatler ilerlerken her an sana rastlama olasiliği bile haz veriyordu bana. Günlük rutinlerin içinde yüreğimde bir ağirlik olmasi bombos olmasindan çok daha iyi idi.” Onu dinliyordum. Oturduğumuz yerde hiç hareket etmemistik. Dizlerim dizlerine değiyordu. Yüzümü yüzüne yaklastirip güzel burnundan, dudaklarinin kivrimindan minik minik öperken basini göğsüme dayadi, saçlarini kokladim. Içimde olusan duygu akimina kapilmamaliydim. Böyle yan odadan televizyon ve çocuklarin sesi gelirken kendimi asla birakamazdim. -“Kalkmaliyim” dedim. -“Kal lütfen böylece oturmak bile yetiyor bana” dedi. -“Gitmeliyim” diyerek aniden kalktim, koridora yöneldim, portmantodan montumu aldim, botumun bağciklarini merdivenin basinda eğilip bağladim. Basimi kaldirdiğimda holde biraz mahzun bana bakiyordu. Sol elimi “Hoscakal“ anlaminda havaya kaldirip kapiyi çekip çiktim. Merdivenleri inerken montumu giydim. Ordu caddesinden asaği yürümeye basladim. Iyice aksam olmustu ve hafiften yağmur yağiyordu. O aksamdan sonra da is yerinde eskisi gibiydik. Pek konusmuyor sadece uzaktan bakiyordu. Bir öğle üzeri odama döndüğümde yine ajandamin üzerinde küçük bir not gördüm. Beyza’nin el yazisiydi ”Love is the skeen deep” yaziyordu. Bu ingilizce deyimi çözemedim. Ona iç hattan telefon açmak zorunda kaldim. -“Bu notta ne yaziyor, gerçekten anlayamadim, Ingilizcem iyi değil”
KAOS GL Mart – Nisan 2002 Sayı 10 Sayfa 43
Öykü dedim. -“Ask olsun anlamadin mi?” -“Gerçekten anlamadim” -“Sevgi tenin derinliğindedir” Bir an sessizlik oldu. O da ben de saniyelerce sustuk. Sonra “Tesekkür ederim” diyerek telefonu kapattim. Yine gitmek zamaniydi. Burnumda yağmur kokusu caddeden yukari yürüdüm. Ben mutlu olunca herkesi mutlu saniyordum. Küçük kaygilara rağmen sevildiğim yere doğru gitmek heyecan vericiydi. Dar sokaklardan geçtim ve yine o bes katli apartmanin en üst ziline bastim. Yine sakin adimlarla son kata vardim. Kapiyi aralamis beni bekliyordu. Onu görünce durdum. Alt daireden biri çiksa tam iki katin ortasindaki genis basamakta duran beni görebilirdi. Deliliğin siniri var midir? Çilginlikla delilik ayni sey değildir ve çilginliğin siniri olmalidir. O an neden geri dönmek istedim? Yetmeyen neydi? Ne yapiyordum ben? Seviliyor olmak sevmek için yeterli miydi? Içimden geçenler yüzüme yansimis olmali ki: -“Hadi çik yukari bekleme orada“ dedi. Bu defa kucakladi öptü, üstüme abanmadan karsilamasi daha güvenliydi. Salona geçtim, masada yemekler hazirdi. Esini yine disari göndermisti. ”Isyerinden arkadasim gelecek. Biz kadin kadina sohbet edeceğiz, sen disarida ol” demek kolaydi. Kaldi ki erkekler de disarida olmak için can atarlarken bu hiç de zor olamazdi. Masanin etrafina karsilikli oturduk. Önümdeki tabaktan çatalin ucuyla lokmami alirken sordum: -“Neden beni seçtin?” -“Bilmiyorum, bu bir seçim değil ki? Hiç hesapsiz bir anda fark ettim varliğini, dikkatimi çektin. Bende olmayan bir seyleri çağristiriyordun. Keske senin gibi olsam diyordum. Kendi basina idin, kimseye boyun eğmeyisin herkesin dikkatini çekiyordu...” -“Iyi ama bütün bunlar birini sevmek için yeterli mi? Evlisin, çocuklarin var, bana da gönül verdiğini söylüyorsun. Bu güvensiz bir durum değil mi? -“Birak simdi güvensizliği.” -“Birakamam, güven benim için önemli. Karsimdakinin bağimsiz olduğu birlikteliklerden yanayim. Senin
KAOS GL Sayfa 44 Sayı 10 Mart - Nisan 2002
konumunun kocani aldatmaktan farki nedir?” Bu sözümden sonra elindeki yarisina kadar içki dolu bardaği kafasina dikti ve hepsini içti. -“Hizli içme”dedim. -“Sana mi soracağim nasil içeceğimi?“ dedi sert ses tonuyla... Anliyordum, elestiriye açik değildi. Kendisiyle yüzlesmek istemiyordu. Ne istediğini de tam olarak bildiğini sanmiyordum. Beni seviyor olmakla Benden sevgi talep etmeye hak kazandiğini sanmamaliydi. Karsilikli güzellikler yasanabilecekse bunu reddetmeyecektim. Ama kafasinda durumunu netlestiremeyen, yasadiklarini ve yasayacaklarini kabul etmemis biriyle ne yasanabilirdi ki? Yemeklerimizi yemistik, içkilerimiz yarimdi. Kavga eder gibi kisa ama sert ses tonuyla konusuyorduk... Saat 23 siralarinda kapi çaldi, gelen esiydi. Salonun kapisindan kafasini uzatip bana ”hos geldin” dedi. Ve ekledi: - “Bana bir sey birakmamissiniz, her seyi bitirmissiniz.” -“Mutfakta bir seyler var” dedi Beyza. Esi mutfağa gitti ve elinde tepsiyle döndü. Masamizda yerini aldi. Biz havadan sudan konusurken o karnini doyuruyordu. Bana “Beyza sizden çok bahsediyor, hep bekleriz gel misafirimiz ol, bu sehirde yalnizlik çekme” dedi. Yemeğini bitirince televizyon odasina gitti. Ben tam kalkmaya hazirlaniyordum, Beyza‘nin esi salonun kapisindan yine az önceki tarzda bakip: -“Yorgunum, ben yatiyorum” dedi. Uğurlar gibi basini dönerek “Iyi geceler” dedi Beyza. Ayaküstü yalapsap sevismelerin insani değildim. Bu tarz iliskiler getirdiğinden çok götürüyordu. Kafam ağirlasmisti alkolün rehavetine siğinip sicakliklar aramadan kalkmaliydim. Bir kedi yavrusu gibi mahzunlastiriyordu beni alkol, kanatlarimin çökmesine neden oluyordu, bu yüzden kalirsam ikimizi de yaniltmis olurdum. -“Gitme” dedi ve çabucak kalkip yan odaya gitti. Kucağinda yastik ve battaniye ile salona girerken sendeledi, ani bir hareketle tutup düsmesini önledim. Uzun koltuğu benim yatmam için hazirladi. Masadaki yemek
artiklarini öylece biraktik. Beyza kurulu düzeni gereği esinin yanina gitti. Ben ağir basimi yastiğa biraktim. Ne kadar vakit geçti hatirlamiyorum, Beyza yanima geldi. Beni koltuğun duvar tarafina sikistirarak yanima yatti. Dudaklarimdan yüzümden gelisi güzel öpmeye basladi. Öpmüyor sanki saldiriyordu. Bu öpüs saldirisindan kurtulmak için kafami yana çevirerek; -“Ne yapiyorsun, kocanin yanina gitsene “dedim. Beni duymamis gibi yaparak bir acelesi varmis gibi öpmeye bir taraftan da memelerime ulasmaya çalisiyordu. Bu tarz öpüsler bana göre değildi. Ben daha sevecen, sevginin yoğunluğunun parmaklarlardan sevilene aktiği sevismeleri tercih ederdim. Beyza neden böyle yalap sap öpüsler sarilmalar, dokunmalar pesinde idi? Sevisme, sevgi gösterme öğrenilen bir davranis ise Beyza 7 yildir sevismeyi öğrenememis miydi? Daha önceleri sevdiğim ve sevistiğim kiz arkadaslarim yasça küçük olmalarina rağmen daha yalindilar, daha sevecen, duyarli davranabiliyorlardi. Öğrenmenin yasi gerçekten yoktu galiba. Beyza’nin hoyratliğindan hoslanmamistim. Ben o öpüs firtinasi karsisinda robot gibi durmaktansa bedenini hissetmeye çalisiyor, ellerimle memesine, karnina doğru geziniyordum. Pubis bölgesine parmaklarimla vardiğimda sünmüs bir deri ile karsilastim, yanimdaki insan aslinda benden zevk almiyordu, alsa idi bunu anlardim. O zaman bu saldirir gibi sevismeler niçindi?.. -“Offff!” Derin bir nefes aldim. Hiçbir sey söylemedi, kizginlikla kalkti gitti. O bulanik kafayla uyumusum. Sabah herhangi bir misafir gibi ilk defa ise beraber geldik. Yine konusmuyorduk. Artik aramizda ikimizin bildiği ama hiç de gizemli olmayan bir sey vardi. Birkaç defa özelestiri yapmak için girisimde bulunup zaman istedi isem de reddetti. Artik benimle görünmek istemiyordu. Yasadiklarini yok sayiyordu kim bilir kaç yil daha baska birine rastlayana kadar yok sayacakti. Duydum ki benim için orda burada, soranlara “Hasta o“ diyormus. Hiç kimse de “Sen nereden biliyorsun” diye sormuyormus. (1998)
Kimlik Yazildi, Çizildi, Yasandi, Ya Sonra?: Postmodern Içinde Bireysel Bir
Kimlik Sorgulamasi Can Dara (izakinus@yahoo.com)
Bu yazinin amaci içimi dökmek. Bu yazinin amaci, aslinda, her gün onlarca kez yasadiğim iç dökme hallerimi toplumsallastirmak isteğimi bastiramamis olmam. Okuyan bu yaziyi nasil algilayacaktir bilemiyorum. Ben bu yazimi bilimsel, toplumsal ve de kisisel bir düsün çalismasi seklinde yorumluyorum. Bakalim neler çikacak satirlarda, neler çikacak satir aralarinda. Görelim. Bu yazinin amaci karsi çikmak. Bu yazinin amaci aslinda her gün onlarca kez yasadiğim karsi çikma hallerimi toplumsallastirmak isteğimi bastiramamis olmam. Okuyan bu yaziyi nasil algilayacak bilemiyorum. Ben bu yazimda, tabir-i caizse, karsi çikma hallerimi karsima alarak onlarla girdiğim sohbetleri sözcüklere yansitmak istiyorum. Belki de hiç de karsi çikma amaçli olmayan bu halleri karsi çikma biçiminde algilayanlara karsi çikan bir yazi bu. Görelim. Yemek yiyen, su içen, arada bir sevisen, bol bol okuyan, yazan, notlar alan, kafasinda ileriye dönük amaçlari olan ve de Postmodernizm ile ilgilenen bir gey, Türkiye Cumhuriyeti vatandasiyim. Elhamdülillah müslümanim. Namazimi kilmaya çalisan, orucumu tutmaya çalisan, duami da eden bir insanim. Çoğu zaman kendimle barisik yasadiğim bu bireysel ve öylesine sandiğim hallerin aslinda ne denli karmasik toplumsal haller olduğunu da yeni idrak edecek kadar kafasizim. Önce, önce gelmesi gerekeni anlatayim ki, anlam yoruma kolaylik getirsin. Daha doğrusu benim okuyucunun anlamasini istediğim anlam. Görelim. Escinselliği hastalik gören bir yönetici kadrosunun yeteneksiz, basiretsiz, ve de hemen hepsi kadin olan bir yüksek öğretim kurumunda (Üniversite’nin bir okulu deniliyor) üç yil öğreticilik yaptim. Renkli ceketlerim, gömleklerim, kravatlarim ve de (tabii ki) renkli kisiliğim olduğu halde bir de is
arkadaslarimdan samimi olduğum bes on kisiye açilmam hayatimi renklendirdi diyebilirim. Okulda zulüm mulüm görmedim. Kimse bana escinselim diye baski yapmadi. Onlar, daha iyisini yaptilar; hali hazirda isleyen heteroseksist düzenin içime pompaladiği korkuyu seyretmekte sakinca görmediler o kadar. Bu arada ben okuldan ayrildiktan sonra yapilan öğretim elemani alimlarinda, “Bu da Can gibi galiba” denilerek yönetim tarafindan ise alinmamis bir muhtemel gey öğretici arkadasimdan da burada özür diliyorum. Ama üzülmesin! Ayni mantalite, basvuruda bulunan aslan gibi bir heteroseksüeli ise “gecekondu çocuğu” olmasi sebebiyle ise almamis. Yine ayni mantalite, on bes yildir öğretmenlik yapmamis bir “elçi karisini” (kullandiklari tabir bu) ise “Sinifta iyi durur hem bize daha yakin” diye ise almis. Aklima sevdiğim yazar bell hooks’un sözleri geliyor, baskinin sadece toplumsal cinsellikle ilgili olmayip, ayni zamanda toplumsal sinif, ve de etnik özellikler ile de sarmallandiğini yineleyen sözleri. Baskidayiz vesselam. Yardima kosanimiz yok mu? Var elbet. Üniversitelerde konuslanmis sosyal demokrat, laik, ve de Bati yanlisi çalisma arkadaslarimdan bir gurubu burada anilmaya değer. Bir tanesini örneklemek istiyorum sadece. En belirgin, ve de bana en yakin olanini. Feminist bir arkadasim bu. Kadin. Özel misyoner okullarinin birinden değil ikisinden bile mezun olmus bir Türk kadini, bir feminist ve de “ilerici” bir arkadasim bu. Aramizdaki entelektüel (bana göre gayet salakça geçen) sürtüsmenin temelinde yatan etkenler nedir bir düsünelim bakalim. Önce, ramazanda oruç tutmam bir escinsel olmamla nasil bağdasirdi acaba; bu sorgulandi. Hele Kur’an okumam fevkalade ilginçti. Amerikali kadinlarin vajinalarina türlü haller getirerek çektikleri fotoğraflari
kadinlarin kimlik arayisi seklinde algilayan bu arkadasima ben de saldirdim elbette (ben buna toplumsal madilenme/denyolasma hallerim de diyorum). Bir iftar yemeği sirasinda geçen tartismamizda Islam’in baski ve zulüm dini olduğunu söyleyen ve de bu toplumsal/tarihsel çerçevede aranilan kimliğin de böyle bir sisteme olan özlem olabileceği gibi bir laf söyleyen arkadasima cevaben söyle yüklendim: Vajinasinin içine tavuk budu sokarak fotoğraf çektiren Bati’li kadin kimlik ariyor da, kimlik arayisi altinda incelediğin Islam toplumundaki kadinin seçenekleri (ya da zorunluluklari) neden kimlik arayisi olmuyor? Sükunet! Bu arada arkadasim tarafindan da toplumsal bir üretim/tüketim araci olarak kullanildim. Orada burada, benim bile tanimadiğim heteroseksüel arkadaslarina yemek sofralarinda, restoranlarda, hatta eski erkek arkadasimi parmağiyla göstererek cinselliğim(iz)le ifsa edildi(k). Kizdiğimda, özel hayatima tecavüz etmeye hakkin yok dediğim de aldiğim cevap da ilginçti. “Değistirsinler kafalarini efendim! Alissinlar farkli yasamlara!” Ayni arkadasim, benim feminist ilerici arkadasim, o heteroseksüel sohbetlerde kendiliğini ifsa edemeyerek geçirdiği toplumsal buhranlari beni kullanarak rahatlattiğini kabul etti çok sükür. Ama ne mana? Güven kalmamis bir arkadaslik ne kadar yürüyebilir ki? Yürütüyoruz vesselam. Neleri yürütmüyoruz ki… Görelim mi ne demek istiyorum? Görelim. Gazetelerin “Geyler Türkiye’nin Avrupa Birliği’nde Umudu Oldu” baslikli, türevli, biçimli ve de bol boyali yazilarini bana anlatan baska bir heteroseksüel arkadasima verdiğim cevap da ilginçtir bana göre; eeee, geçen gün ayni gazete ayni kösede polisi falçatalayan Dönme Ibrahim’i yazmisti! Gitsin Dönme Ibrahim’den Avrupa Topluluğu için destek dilensinler
KAOS GL Mart – Nisan 2002 Sayı 10 Sayfa 45
Kimlik ya! Yazmaya ne hacet? Sükunet! Amaç o değildi zaten. Heteroseksüel dostlarimizdan sahsimiza sunulan bir paye, bir övünç durumuydu yasanan. Sirtimizi bir sivazlama, ağzimiza bir parmak bal çalma durumu. Manasiz yani. Ağzina zehir dökülmüs, yüreğine tas sokulmus, midesine yumruk inmis birine bal versen ne ala? Ama yasiyoruz iste. Hem de nasil yasiyoruz… Bütün dayatmalara karsin yasiyoruz. Kendi içimizden bile gelen dayatmalara karsin yasiyoruz. Üretilen, üretilmis, üretiliyor olan her türlü etikete, beklentiye, sanrilamalara karsin yasiyoruz. Bir kismini aliyoruz, bir kismini reddediyoruz. Sadece dayatilmiyoruz da, yeri gelince bayaği da dayatiyoruz. Bu ülkede bedenlerini satan escinseller olarak yasiyoruz. Ha devlete, ha özel sirkete, ha da E-5 karayolunda öldürülerek, bedenlerimizi heteroseksist bireylere satarak yasiyoruz. Baska yolu var mi? (Aslinda var, asalak konumda yasayanlar da mevcut ama onlarin da kâr marji düsük bir ticaret araci konumunda olduklari vurgulaniyor). Bu ülkede ve de dünyanin hemen her yerinde bedenimizi ve de ruhumuzu satarak; bilimsel çalismalar yaparak, çamasir yikayarak, film seyrederek, yeğenimizi parka götürüp salincakta sallayarak, Annelerimizin boynuna sarilarak, ama suskun, ama konusarak yasiyoruz iste. Kimimiz yorgun, kimimiz mutlu, ama her zaman, ama her zaman, ama her zaman yasiyoruz. Kendimizi, kendiliklerimizi, kendimizce; ama her zaman kendimize ulasabilen kültürel araçlar yoluyla olusturarak yasiyoruz. Köyünde internet olmayan escinsele geri kalmis diyenler olarak da, versace giyinen yalniz ama mağrur bar bülbüllerine saldirarak da yasiyoruz. Yasiyoruz vesselam. Ama köyünde Versace giyen, alçak gönüllü ve yardimsever, ve de hatta sapina kadar escinsel olanlarin var olabileceğini Kabul edemeden yasiyoruz. Bu ülkede, ve de dünyanin hemen her yerinde namaz kilan, oruç tutan, zekat veren, Kur’an okuyan Müslüman escinseller olarak yasiyoruz. El Fatiha adli kurulus, bint el nas adli
KAOS GL Sayfa 46 Sayı 10 Mart - Nisan 2002
organizasyon; iste müslüman geyler (bu örgütlerin listesine ulasmak için bu adresi girebilirsiniz: http://www.bintelnas.org/community.h tml). Simdi bir de “Islamci Geyler Geliyor” diye bir de yazi oku(yor)saniz gazetelerde sakin sasirmayin. Kimsenin gelip gittiği de yok aslinda. Herkes ariyor, arastiriyor, ulasabildiği ve de kendisine sunulan hemen bütün yollari eline alip kendi(liğini)ni sekillendiriyor, yoğuruyor ya da kaldirip atiyor. Herkes geliyor, herkes gidiyor. Yani sonuçta ne gelen var ne de giden. Herkesin gelip gittiği, sürekli sekil değistirdiği bir dünyada kim gelir, kim gider ki? Herkes mi acaba? Yani hiç kimse mi? Niçin böyle (ki bu böyle sorusu benim gibi demek istemenin tam Türkçesi oluyor) yas(ami)iyorsun sorusu ne kadar fasizansa, onlar böyle yasayarak aslinda sunu bunu yapmak istiyorlar demek de o kadar kasitli, o kadar fasizanca. Çevrenizde sohbet ettiğiniz escinsel arkadaslariniza sorun bakalim politik, toplumsal, eğitimsel, yasamsal, dinsel düsüncelerini. Her biri farkli, her biri baska, her biri de öylesine ayni. Size bir seyi çağristiriyor mu tanimlama? Evet, heteroseksüelleri! Hep bir sey olmak, hep bir seye benzemek ya da ait ol(ma)mak durumu, hep o uğras, hep o yanilsama; hep karsilastirma; ben ve de öteki. Herkesin aslinda bir öteki olduğu bir dünyada öteki de ben mi oluyor acaba? HAYIR! Bir diğer feminist bacim, TRT’de, ne olduğu maalesef çok iyi bilin(mey)en o en taninmis “öteki” (ama aslinda “biz” olan mi oluyor acaba?) yazarimizla programlar yapan, nadide kadin haklari savunucumuz Duygu Asena, geçenlerde, “aslinda erkekler maymuna daha yakin” diyerek o disiplinlerarasi bilimsel düsüncesiyle, genetik biliminden edindiği bir toparlamasini mansetlere tasitmis. Reklamin kötüsü olmaz ya, benim sorum su: Eğer o müthis kadin haklari savunucusunun kendisine destek ve kanitlama araci yaptiği genetik çalismalari, bir gün, Allah koruya, kadinlar erkeklerden daha geri zekali derse ne yapacak acaba? Daha ilginci; bekliyorum, yani kazara da olsa [ki benim bu sosyal bilimci beynim bu genetik bilimine basmadiği ve de üstelik koyun dolly bile koyun dolly
doğurduğu ve de ben bunun hâlâ mümkün olamayacağina, en azindan üstündeki bir kilin farkli olabileceğine ve de dolayisiyla da kopyalama olamayacağina olan inancimin sarsilmaz olmasindan dolayi] su genetik bilimi “Kadinlar genetik hata mahsulü, bir DNA olayiyla bunu çözeriz, ne haksizlik kalir, ne de kavga” dese, ah bir dese, bizim genetiksel feministimiz ne der acaba? Benim konumum kesin çizgilerle belli. Buna ben bile sasiyorum aslinda. Diyorum ki bazen, toplumlara dönelim, topluluklara gidelim, bireylere yaklasalim ki insanlara ulasalim. Kendini sekilleyen, kendini yaratan, kendini biçimlendiren, diğerleriyle hep alis veris içinde kimliklerini olusturan insanciklara dönelim. Kendimizi nasil, nerede, hangi kosullar altinda yaratmisiz bir bakalim. Demin üzülmesin dediğim o bana benzerliğinden dolayi ise alinmamis arkadasa dönebilsem mesela. Yine ayni sözleri, onun yüzüne baka baka söyleyebilir miyim ki? [Ama ahdim var o elçi karisini yakalarsam yolarim! Hele o yöneticiler hiç çikmasin karsima! Fantezi tabii, bir halt yiyeceğim yok. Devrim oldu! Yasasin Yaratim!] Bir de bir zahmet, her Can gibi davranan öğretici can gibi değildir, her üniversiteli escinsel Batici, laikçi, bazi sanslilar gibi müstemleke (kolonici) okullari dediğim sunun bunun okuyabildiği o meshur okullardan mezun değildir. Gey barda gördüğün kivrak delikanli da düsündüğün gibi çikmayabilir [ki bu konuda bayaği sikayetlerim var]. Ve de, unutmadan, her feminist de bunlar gibi de değildir. Ben müslümanim derken, sana göre de değilim elbette. Ama senin [dinsel yanini görebildiğim herhangi bir insanin] kafamdaki aksiyle koyduğum bir etikettir bana göre]. Yazalim. Aktaralim. Konusalim. Destek olalim. Karsi çikalim. Bunalim olalim. Herkesten daha çok yaratalim. Insa edelim. Yikalim. Bu kisir beyinlerin bizleri hücrelere ayirip damitmasindan korunalim. Bütün bunlarin sonunda, ve de bu yazinin aslinda basinda olmasi gereken Jean Paul Sartre’in dediği gibidir bütün bu kurgulamalar belki de: Açiklamalarin ve sebeplerin dünyasi, var olusun dünyasi değildir… korkum, var olustur.
Cezaevleri
Cezaevindeki gey ve lezbiyenleri desteklemek için yaptiklarini anlatan Madrid Merkezli Gais Antimilitaristas adli gruptan Pedro Enriquo Polo dünyanin her tarafinda baskici ve militarist hükümetler yönetiminde yasayan ve çalisan eylemcileri desteklemek ve insan haklarini küresellestirmek için çalismak bağlaminda cezaevlerinin hem içinde hem de disinda siddetten arinmis eyleme olan ihtiyaci vurguluyor.
Escinsel Bilincine Sahip Tutsaklar Pedro Enrique Polo Soltero Çeviren: Volkan Tamer
Cezaevindeki gey ya da lezbiyenlerin durumu hakkinda tarihi bir analiz sunamayacağim. Gey ya da lezbiyen tutsaklarin tam sayisina iliskin istatistiksel bir bilgim yok.Cezalari ve suçlari hakkinda da bilgiye sahip değilim.Bunlarla ilgili yasalar hakkinda ise daha az sey biliyorum.Kaynak olarak sadece Uluslararasi Af Örgütü ve diğer insan haklari gruplarindan yararlanabiliyorum. Bu makaleyi cezaevinde bulunmamis olmama rağmen bir gey ve antimilitarist olarak edindiğim tecrübelere dayanarak yaziyorum. Bu makale cezaevinde bulunmus birçok arkadasimin tecrübelerinin bir yansimasidir; Çünkü onlar için siddetten arinmis eylemde bulunmaktan ötürü cezaevinde bulunmak korkutucu bir deneyimdi ve kafalarinda bu süreç hakkinda cevaplandirilmamis bir çok soru vardi. Escinsel Kimlik Lezbiyen, gey, biseksüel ve transseksüel (LGBT) nüfusa ait belirli bir kimliğin varliği hakkinda hiçbir uzlasma yok. Aksine, LGBT topluluğun çok farkli kültürleri, ideolojileri ve duygularini ifade etme yollari var.Aslinda bizi birlestiren, ayrimcilik, asağilanma, saldiri ve daha birçok iğrenç seylerden edindiğimiz tecrübelerdir. Bu çesit tutumlara -demokratik, dikta, kapitalist ya da komünist- bütün siyasi ve ekonomik sistemlerde rastlanmaktadir. Ayrimcilik ve saldiriya maruz kalma bu topluluğun tarihinin bir parçasidir. Bütün bunlar toplumun geri kalan kismiyla iletisimimizi büyük ölçüde etkilemistir;
Bazen bize saldiran insanlarla yüzleserek, bazen onlardan saklanarak, bazen de toplumun sadece bir parçasi olarak... Herkesin .... olma hakkini savunmak Ispanya'da bu bağlam heteroseksüel ve LGBT gruplarin bazi yayinlar ve siddetten arinmis eylemler yoluyla LGBT topluluğu desteklemek için bir eylemciler grubu olarak bir araya gelmesini sağlayan ve geylerle lezbiyenlerin haklarini savunan bir ''toplu escinsel kavrami''ortaya çikarmistir. Ispanya'da farkli altyapilara sahip birkaç heteroseksüel ve LGBT topluluk homofobik kurumlari protesto etmek ya da bunlarin fikirlerini değistirmeye çalismak sonucunda cezaevine girenlerin mücadelesini desteklemek için bir grup olusturdu. Escinsel bir kavram ortaya çikarmak, insanlar arasindaki farkliliklari kabul etmek ve bu farkliliklari toplumun yararina kullanmak anlamina gelir. Kültürel, etik ya da ideolojik-her anlamda farkli olmayi savunuyoruz. Ayrimcilik ve irkçiliğa karsiyiz; çoğulcu bir toplumu savunuyoruz. Tehdit edici bir kimlik Dünyadaki birçok ülkede ''escinsel iliski'' kurmak hala yasadisi kabul ediliyor ve bunu yapanlar birtakim cezalara çarptirilmakla tehdit ediliyor. Bazilari cezaevine gönderiliyor. Bazilarina iskence yapiliyor, bazilari da ölüm cezasina çarptiriliyor. Bazi yerlerde ise ''escinsel iliskiler'' yasal
kabul ediliyor ve bu tür iliskilere tolerans gösteriliyor.Yasal olarak suç kabul edilmemesine karsin askeriye ve kilise gibi homofobik (escinsel karsiti) bazi kurumlar tarafindan bunlara karsi ayrimcilik yapiliyor.Bu kurumlara karsi çalisan insanlar ise devlet tarafindan cezaya çarptiriliyor.Yillardir vurgulandiği gibi, bu çesit tutumlar dünyanin her tarafinda mevcuttur ve bizim yaptiğimiz sey, değisim için çalismaktir. Ispanya'da farkli altyapilara sahip birkaç heteroseksüel ve LGBT topluluk homofobik kurumlari protesto etmek ya da bunlarin fikirlerini değistirmeye çalismak sonucunda cezaevine girenlerin mücadelesini desteklemek için bir grup olusturdu. Ama escinsel mücadele sadece LGBT topluluklarin haklarini savunmakla kalmiyor, ölüm cezasina karsi mücadeleye de katiliyor: Cezaevinde bulunan ve AIDS kapmis mahkumlari ve herhangi bir özel tibbi tedavi görmemis insanlari destekliyoruz. Genel olarak mahkumlarin haklarini desteklemek için siddet içermeyen eylemlerde bulunuyoruz ve hapishanelerin birer ''ceza merkezi'' olarak algilanmasina karsi çikiyoruz. Dünyanin birçok yerinde LGBT topluluğuna dahil insanlar mahkum ediliyor, iskence görüyor ve katlediliyor, ayni zamanda birçok ülke LGBT topluluğu için siyasi siğinma hakki vermeyi reddediyor. Mücadelemiz insanlarin ülkelerine dönmesini engelleme amaçli yasalara, irkçiliğa ve yabanci düsmani kurumlara karsidir. Bütün bunlar escinsel mücadelesinin bir parçasidir. Ayrimciliğa karsi mücadele eden
KAOS GL Mart – Nisan 2002 Sayı 10 Sayfa 47
Cezaevleri birçok eylemci cezaevine gönderiliyor. Biz bütün kisileri escinsel bilincine sahip mahkumlar olarak algiliyoruz. Bununla beraber, LGBT topluluğuna ait bazi insanlar fikirlerinden dolayi değil isledikleri suçlardan dolayi cezaevinde bulunmaktadirlar. Ama suçlarina bakilmaksizin cezaevinde maruz kaldiklari tutum iğrenç ve içerisinde yasamak zorunda birakildiklari durum,sadece cinsel yönelimlerini açikladiklari için son derece korkunçtur. Bu çesit tutumlardan sorumlu yetkililer gey kimliği bilincinden yoksun kimselerdir. Escinsel tutsaklar Toplumun bizim hakkimizda edindiği izlenim medya tarafindan etkilenmektedir ve birçok kisi için birtakim kaliplari empoze eden filmler gey topluluğu hakkindaki tek bilgi kaynağidir. Cezaevindeki saldirgan tutumlu geyler, yeni tutuklulara tecavüz eden bir grubun parçasi ya da diğer insanlarin cinselliğine saygi göstermeyen bir kisi gibi...Siklikla sunulan bir diğer izlenim de toplumdan nefret eden akil hastasi bir katildir.Escinsel bilincini tam olarak yansitan bir filmi su ana kadar hiç görmedim. Bir militan hapishaneye gitmeye hazirlanirken aklina gelen tek sey hatali filmler oluyor ve birçok insan tecavüz edileceği, HIV kapacaği ve tecrit edileceği korkusuyla cezaevine gitmekten korkuyor. Cezaevindeki birçok geyin karsi karsiya bulunduğu durum, diğer mahkumlarla iliskiye girmelerine izin verilmemesi, prezervatif almalarinin engellenmesi, mektuplarinin açilmasi, kitaplara ya da herhangi bir siyasi ve tibbi bilgiye ulasamamalari ve telefon konusmalarinin kontrol edilmesidir. Birçok arkadasim cezaevinde uğradiklari kötü muameleden aci çekmistir. Örneğin bir cezaevi doktoru arkadaslarimdan birini tedavi etmeyerek ölmesine göz yummustur. Dahasi, bu arkadasim öldüğü güne kadar doktorun hakaretlerine maruz kalmistir.
(Gais Antimilitaristas, e-mail: gbruno@terra.es) Kasik Düsmani
Iki olur devrimcinin düğünü: Bir mücadeleye katilirken, bir de toprağa
KAOS GL Sayfa 48 Sayı 10 Mart - Nisan 2002
Iki Olur Devrimcinin Düğünü Ölüm orucunda kaybettiğim arkadasimin anisina... düserken. Ölümünün üzerinden bir buçuk yila yakin bir zaman geçti. Hep seni yazmak istedim; yazamadim. Ellerim titriyor, kalemi elime alamiyorum. Hayat devam ediyor. En kapanmaz sandiğim yaralar bir gün geliyor kapanmaya basliyor. Yüreğimizin gizli yerlerinde hüzünler kaliyor. Bu hüzünler bizleri daha çok olgunlastiriyor. Seninle bir otobüste tanismistik. Ben otobüse binerken, “Keske yakisikli biri yanima otursa” diye içimden geçiriyordum. Ben içimden bunlari geçirirken kirli sakalin, kot pantolonunla sen çikageldin. “Merhaba”, diyerek yanima oturmustun. Ben seni çok beğenmistim. Sana asilmaya karar vermistim. On iki saat boyunca yolculuk yaptik. Seninle birçok seyi konustuk. Senden telefon numarani almistim. Izmir’de bir araya gelmistik. O kadar çok hoslanmistim ki senden, “Bunu ayarlayip onunla yatmaliyim” diye karar vermistim. Oysa senin kafanda benimle ilgili baska düsünceler varmis. Bunlari nereden bilebilirdim ki? Terminalde seni arayacağima söz vererek ayrilmistik ve aradim da. Seninle gezdik, sinemaya gittik. Radikal çikislarin dikkatimi çekmisti. Çok radikaldin; ya siyah ya beyaz diyordun. Onun ortasindaki renkleri görmüyordun. Bu durumunla beni ürpertiyordun. Ben seninle yatmayi düsünürken sen beni devrimci yapmayi düsünüyordun. Bana devrimci olduğunu söylerken hayal kirikliğina uğramistim. Seninle yatma isteğimin bir hayalden ibaret olduğunu biliyordum. Giderek sana tutuluyordum ve asik oluyordum. Bunun olmamasini istiyordum ama içimdeki hislere de egemen olamiyordum. Gönüle söz geçirmek mümkün olmuyor. Duygularimi sana söylesem iliskimizin hemen biteceğini biliyordum. O yüzden içimden
geçenleri sana söylemeyi sürdürdüm. Her zaman sen aklimdaydin. Aptal liseli asiklar gibi ismini elime yaziyordum. Ya da bir kalp yapiyor, ortasindan ikiye ayiriyordum. Senin ve benim adimin bas harflerini yapiyordum. Yanindayken kalbim tatli tatli çarpiyordu. Yanindan ayrilmayi istemiyordum. Bu arada beni devrimci yapmak için durmadan çaba gösteriyordun. Oysa siyasi düsüncelerin bana bos ve anlamsiz geliyordu. Gönül duygularimi saklarken siyasi düsüncelerimi çekinmeden söylüyordum. Bunun da seni kizdirdiğinin farkindaydim. Yanindayken escinselliğimi belli etmemek için sürekli maske takiyor ve kendimi baski altinda tutuyordum. Sen beni yeterince tanimiyordun. Beni yeterince tanimadan escinsel olduğumu öğrenirsen aramizdaki iliskinin biteceğinden korkuyordum. Ben sana asiktim, seni görmeden yapamiyordum. Sen ise bunlarin farkinda değildin. Biraz gözlerime dikkatli baksan sevildiğini anlardin.Oysa sen devrime ve partine sevdaliydin. Bunlarin disindaki hiçbir sey seni ilgilendirmiyordu. Sana sirin gözükmek ya da itici gelmemek amaciyla bazen düsüncelerimi söylemiyordum. Aradan zaman geçti, birbirimizi daha iyi tanimistik. “Benim de artik bir dostum var” demistin bana. Aramizdaki siyasi düsünce farklarina rağmen seninle dost olmayi becerebilmistik. Devrimci arkadaslarinla konusmadiğin bazi seyleri benimle paylasiyordun. Sana escinsel olduğumu söylemeye karar vermistim. Bir taraftan da korkuyordum. Seni kaybetme ihtimali beni korkutuyordu. Sana asiktim ve seni kaybetmek istemiyordum. Sana bir sey söylemek istiyorum demistim endiseli bir yüz ifadesiyle. Hemen ardindan ben escinselim demistim. Bunu sana söyler
Cezaevleri söylemez ağir bir yükten kurtulduğumu hissetmistim. Ben ağir bir yükten kurtulmustum; ama sen kendini ağir bir yükün altinda hissediyordun. Suratin asilmis, duygulanmis ve sessiz kalmistin. O zaman sana kaldiramayacağin bir sey söylediğimi anlamistim. Susmustun; konusmuyordun. Seni rahatlatmak için sana cinsel bir istek duymadiğimi, seni sadece arkadas olarak gördüğümü söylemistim. O zaman dudağindan “bu iyi” sözler çikmisti. Bir heteroseksüele escinsel olduğumuzu söylediğimiz zaman erkekler üzerine atlayacağimizi sanirlar. Daha önce benzer durumlari yasadiğim için seni anlamaya çalisiyordum. “Bir süre görüsmeyelim, düsünmem lazim” demistin. Bunun benim için nasil bir yikim olduğunu nereden bilebilirdin. Gecelere siğinip ağladiğimi, yürek burkulmalarimi sen nerden bilebilirdin. Iki olur devrimcinin düğünü: Bir mücadeleye katilirken, bir de toprağa düserken. Bir süre görüsmemistik. Beni acilar denizinin kiyisina birakmistin. Sonra, seni düsündüğüm günlerden birinde telefon çaldi. Arayan sendin. Benimle görüsmek istediğini söylemistin. O an dünyanin en mutlu insanlarindan biri bendim. Görüsmüstük seninle. Bana, “Eğer bana karsi cinsel istek duysaydin seni aramazdim, seninle dost olarak kalmaya devam edelim” demistin. Ben de yalanlar söyleyerek seni kandirdim. Sana asik olmadiğimi ve cinsel istek duymadiğimi söylemistim. Sen de bu yalanlara inanmistin ya da inanir görünmüstün. Oysa rüyalarimda seninle sevisiyordum. Bana escinselliğin tedavisinin olup olmadiğini sormustun. Sen olaya hastalik gözüyle bakiyordun. Bense bunun hastalik olmadiğini sana anlatmaya çalisiyordum. Escinsellikle ilgili yazilar getiriyordum sana okuman için. Iliskimiz eski haline dönmüstü. Beraber sinemaya gidiyor, gezmelere çikiyorduk. Ben sana askimi itiraf edemiyordum. Bu, benim içimi yakiyordu. Bunu itiraf ettiğim an seni kaybedeceğimi biliyordum. Bunu kaldiramazdim. Bir gün o uğursuz haberi aldim. Polisler seni ariyorlarmis. Baban kendi elleriyle seni polise vermis. Soktaydim. Bir baba nasil böyle bir sey yapabilirdi? Sorunun cevabini bulamiyordum. Gecelere siğinip ağlamaya devam ettim. Senin
direneceğini ve pes etmeyeceğini biliyordum. Sen Dersim’in oğluydun. O Dersim ki isyancilarin, asilerin, bas eğmeyenlerin topraği. Dersim’e boyun eğdiren olmamistir, olmayacaktir da. Bir halk türküsünde söylediği gibi: “Burasi Dersim’dir, zulmeden vardir, savas!” Adresini bulup sana mektuplar yazmis ve yardimci olmaya çalismistim. Bir mektubunda beni yeterince anlamadiğin için benden özür dilemistin. Mektuplarimizda escinsel kelimesini kullanmiyorduk. Okunan mektuplarda her sey yazilamiyor. Artik beni anlamaya ve kabullenmeye baslamistin; ama sen içerde ben disaridaydim. Derken, senin örgütünün de içinde gruplar F tiplerine karsi açlik grevine ve ölüm orucuna basladilar. Ölüm orucuna gönüllü olanlar katiliyordu. Sen gönüllü olarak ölüm orucuna baslamistin. Eskisi kadar bana mektup yazamiyordun. Ben ise sana haftada en az bir mektup gönderiyordum. Seni yalniz birakmamak için. “Her seyi halkimiz için yapiyoruz, onlar daha iyi yasasin istiyoruz. Bunun için
bedenlerimizi ölüme yatiriyoruz” demistin. Uğruna öldüğünüz halk, sizi hiçbir zaman anlamadi. “Birakin ölsünler”, diyenler vardi. Sizler ölmeye basladiniz. Bizler de bir film seyreder gibi ölümlerinizi seyrettik. Bir trajedidir devrimcinin kaderi. Halka rağmen halk için savasmak. Kendisi için mücadele edenlere sahip çikmamak, Kizil Güller’in koparilmasina seyirci kalmak. Ey halkim! Devrimcilerin laneti üzerinize olsun! Sizler daha çok zulmü, daha çok sömürülmeyi ve haksizliğa uğramayi hak ediyorsunuz. “Düsüncenin kuduz köpek gibi kovalandiği bu ülkede” egemenlerle birlikte düsünen evlatlarinizi yiyorsunuz. Gözünüz aydin örgüt liderleri! Gözünüz aydin egemen siniflar! Gözünüz aydin düsünemeyenler! Birer birer devrimciler ölüyor. Ölüm oruçlari devam ediyor. Yilan bir gün size dokunacaktir. Ölümleri durduralim.
KAMPANYA SEN DE ELINI UZAT, SEN DE BIR KART AT “Hayata Dönüs” operasyonu adi altinda 19 Aralik 2000 tarihinde cezaevlerine yönelik bir operasyon gerçeklestirildi. Bu operasyon sonucunda bir çok insan yasamini yitirdi, bir çok insan da sakatlandi. Ayni günün sabahi “F Tipi” cezaevlerine sevkler basladi. F Tipi Cezaevleri Açilmisti. Çok uzağimizda değil; ayni havayi soluduğumuz bu sehrin bir yerinde, ses geçirmeyen özel hücre duvarlariyla, kocaman yasamlari içinde eriten bir cezaevi var. Bu cezaevinde bir mahpusa düsen yasam alani sadece 8 metrekare ve hayata dair ne varsa; acilar, sevinçler, özlemler, umutlar, tecrit kosullarinda tek basina oracikta yasaniyor. Tecritin bir nebze de olsa önüne geçmek, hücrelerinden bir tuğla da olsa eksiltmek için onlari kardes edinelim. Yazacağimiz bir kart, bir öykü, bir siir belki de onlarin yalnizliğini gidermek, tecritin etkilerini hafifletmek için küçük bir adim olacaktir. IHD Ankara Sube bünyesinde çalisan Kardes Mahpus Kampanyasi Çalisma Grubu, “F Tipi” cezaevinde tecrit kosullarinda yasayan mahpuslarla dayanismak için Kardes Mahpus Kampanyasi’ni hayata geçirdi. Su anda Sincan “F Tipi” Cezaevi’ndeki mahpuslara kartlariyla, mektuplariyla ulasan 60 kardes var. Ve bu kampanyada aydinindan sanatçisina, öğrencisinden isçisine herkese yer var. Kardes Mahpus Kampanyasi Çalisma Grubu her Çarsamba saat 18:30’da Insan Haklari Derneği Ankara Subesi’nde bir araya geliyor. Benim de bir kardesim olsun diyorsaniz, IHD Ankara Sube’den bilgi alabilirsiniz. Bilgi almak için derneğimize gelebilir ya da bize telefonla ulasabilirsiniz. IHD Ankara Sube Kardes Mahpus Kampanyasi Çalisma Grubu Izmir Cd. Ihlamur Sk. No:7/14 Kizilay/ANKARA Tel/Fax : (0312) 418 53 02
KAOS GL Mart – Nisan 2002 Sayı 10 Sayfa 49
Eşcinsel Hareket Gey ve Lezbiyenlere evlilik hakki taninmasina karsi olmak tabii ki bir ayrimciliktir fakat bu engelin ortadan kaldirilmasi da bizleri yine cinsiyetçi, homofobik, daha önceden belirlenmis normlari takip etmeyenleri ve zayiflari (ki bu genellikle kadinlar oluyor) cezalandiran bir sistemin içine atmaktadir. Evlilik hakkini kazanmaya çalisirken bugüne kadarki mücadelemizi ve evlilik bariyeri ardinda bizi bekleyen yeni unsurlara elestirel bakmaktan vazgeçip ideallerimizi satmayalim!!.
Evlilik korur mu denetler mi? Cynthia Peters Çeviren: Defne
Yasal evlilik hakki ile ilgili olarak Gey ve Lezbiyen hareketine hitaben yapmis olduğum bir önceki açiklamamda da bahsettiğim üzere: “Neyi elde etmek istediğinize dikkat edin!!” Yakin zamanda alinan ve evliliğin suistimal edildiğine dair hukuki ve yasal kararlar dikkate alinacak olursa “evlenme özgürlüğü”’nün neden sorgulanmasi gerektiği anlasilabilir. Gey ve Lezbiyenlere evlilik hakki taninmasina karsi olmak tabii ki bir ayrimciliktir fakat bu engelin ortadan kaldirilmasi da bizleri yine cinsiyetçi, homofobik, daha önceden belirlenmis normlari takip etmeyenleri ve zayiflari (ki bu genellikle kadinlar oluyor) cezalandiran bir sistemin içine atmaktadir. Evlilik hakkini kazanmaya çalisirken bugüne kadarki mücadelemizi ve evlilik bariyeri ardinda bizi bekleyen yeni unsurlara elestirel bakmaktan vazgeçip ideallerimizi satmayalim!!. Evli olmak hukuksal ve toplumsal alanda kabul görebilmek için belli bir avantaj sağlar hatta tüm bunlarin yaninda beraber bir hayat ve “aile” kurmak isteyen bir çift için destekleyici bile olabilir ama evlilik kurumu ayni zamanda belli davranis ve tutumlari sinirlamak, tanimlamak ve kisitlayici olmasi için de kullanilabilir. Bununla ilgili olarak, 26/08/2001 tarihli Boston Globe’da yayinlanan bir makale Amerika’da 9 eyaletin yasalarinda bulunan ve “diğer” erkek veya kadinin terk edilen eslere tazminat ödemesini öngören “iliskide yabancilasma” hükmünden söz ediyordu. Bu hüküm, bir baskasinin esini ayartan kisinin onu çalmis olduğu bu “mal” için ödeme yapma fikrini ifade ediyordu. Sükredelim ki, “iliskide yabancilasma” yasasi pratikte az kullaniliyor fakat yeniden
KAOS GL Sayfa 50 Sayı 10 Mart - Nisan 2002
sekillendirilmesi ve bu sekilde evli çiftlerin ayriliğinin daha zor hale getirmesi amaçlanmaktadir. Bu durum esasinda devletin evlilik kurumunu bizim aile yapimiza, özel hayatimiza hatta nasil ve kiminle sevistiğimize kadar hangi normlarin kabul edilebilir ve “normal” olduğu konusunda bir dayatma araci olarak kullanmasinin açik örneğidir. Asağidakilere bir göz atin; • 1996 yilinda onaylanan “Kisisel Sorumluluk ve Is Olanaklari“ kanununda belirtildiği üzere “evlilik basarili bir toplumun ana temelidir”. Kanun evliliği özendirirken bekar kadinlarin çalismasini diğer yandan da evli kadinlarin ayni zorunlulukta olmadiğini ifade etmektedir. Bu kanun 2 ebeveynli bir ailenin haftada sadece 35 saat çalismasini yeterli öngörürken bekar bir ebeveynin tek basina haftada 30 saat çalismasi gerekmektedir. • 1805’de onaylanan zina karsiti yasaya dayanarak yakin zamanda North Carolina eyaletinde bir hakim evli olmayan çiftlerin tutuklanmasi ve hatta zina yapan anneden de çocuğunun velayetinin alinmasi gerektiğini siddetle savunmustur. “Mahkeme evli olmadiği bir adam ile zina içerisinde bulunan annenin bu davranisinin çocuklarinin refahini olumsuz yönde etkileyeceği yönünde karar vermistir “(Boston Globe, 19/Ağustos/2001) • 12 Subat 2000’deki Boston Globe’da belirtildiği üzere eyaletler arasinda evliliği tesvik etmek ve bütçelerinin bir kismini bu konuya ayirmak üzere sanki iki tarafli bir anlasma vardi. Bekar anneleri çocuklarinin babasiyla evlenmeye ikna etmek, eyaletin siyasi ve politik basarisini evlilik disi doğan çocuklarin sayisina bakarak tespit etmek veya liselerde evlilik kurumunun önemini anlatmak gibi. • Oklahoma eyaleti 5 Mayis tarihini
“Evliliğinizi Kurtarma Günü” olarak ilan etti ve evlilik danismanliği için bütçesinde 10 milyon dolar ayirmasinin yani sira talk showlar ve okullarda konu ile ilgili panellerde konusmalari için 2 adet sözde “evlilik elçisi”ni de ise aldi. Senatör Frank Keating‘in bosanma oranini düsürme çabalari kapsaminda nisanli ve yeni beraber yasamaya baslayan çiftler “Eyalet Destekli Danismanlik ve Rehberlik “ hizmetinden yararlanmaya aday oldular. (Boston
Globe, 11/Mart/2001) • Louisiana ve Arizona eyaletlerinde
akabinde diğer 20 eyalet içinde yer bulan yeni yasalar kabul edildi. Söz konusu yasalar çiftleri bosanmaya izin vermeyen “sözlesmeli evlilik” kurumuna gönüllü olmaya davet ediyordu. Bu tip bir evlilikte bosanma veya ayrilik ancak çiftlerden birinin zina yaptiğinin kanitlanmasi, cinayetten hüküm giymesi, fiziksel ve cinsel taciz uygulamasi veya bir yil boyunca eve uğramamasi durumunda mümkün olabilmekteydi. Eğer koruma, kontrol, yasallastirma veya baska bir deyisle aile yasantimizi ve duygusal iliskilerimizi nasil yasayacağimiza dair kararlari vermek ve sinirlari çizmek devlete düsüyorsa, o zaman ilericiler ve aktivistler ne için mücadele edecekler ki? Evli olmak kimse için devletten parasal yardim veya maddi avantaj sağlama araci haline getirilmemelidir. Bizlere ancak hangi sekilde, kiminle seks yaptiğimiza, iliskilerimizin yapisina ve nasil bir birliktelik olusturduğumuza bakarak ekonomik avantajlar ve parasal yardim sağlayan devlet yapisi ile bu bağlari ayirmaliyiz. Örneğin; evli çiftlerin vergi muafiyeti, özel emeklilik sartlari, devlet destekli evlilik danismanliği gibi ayricaliklari olmamalidir. Bunun yani sira, ilericiler de insanlarin uzun süreli, monogam, poligam, heteroseksüel veya hangi sekilde iliskileri olursa olsun ayrimcilik yapilmadan desteklenmeleri için yollar
Eşcinsel Hareket aramalidir. Bunu sağlamanin bir yolu da insanlarin devletin sunduğu gibi maddi avantajlara kanmasini önlemektir. Kadinlar evliliği kendilerine getireceği daha fazla ekonomik güvence için kabul eder durumda olmamalidirlar. Ilericiler bu bağlamda insanlarin kendi hayatlari için yaptiklari kisisel seçimleri baz almadan ve ayrimcilik yapmadan uygulanabilecek bir sosyal güvence ağinin olusturulabilmesi için çaba sarf etmelidirler. Söz konusu bu sosyal güvence aği sağlik hizmetlerini, çocuk bakimi için onlarla ilgilenen ebeveyn veya kisilere yapilacak kapsamli yardimlari, ücretli aile veya sağlik izni uygulamalarini ve nafaka, olumlu ayrimcilik, kisa çalisma saatleri, sendikalasma hakki gibi isyeri güvencesi sistemini (sadece aile birliği adina değil toplumdaki her bir birey için) kapsamalidir. Tüm bunlara ek olarak, evli olmak devlete yetiskin insanlari çocuk yerine koyup onlarin sözde korumaciliğini yapma hakkini veremez. Eğer benim esim bir baskasina gitmek için beni terk ederse o gittiği kisinin sanki benim malimi elimden almis olduğu gibi saçma bir hisse kapilmamaliyim zira onun için o an ne düsünürsem düsüneyim sonuçta benim esim ipleri devletin elinde olan bir kukla değildir. Eyaletler “anlasmali evlilik” gibi yeni terimlerin hayatimiza girmesini sağlayan yasalari olusturmamalidir. Bu sekilde davranmak hükümete belli türde iliskileri ve evlilikleri tesvik hakkinin yani sira beğenmediği hayatlar için de kati “norm”lari empoze etme hakki verir. Hükümetin gündeminde bu gibi yasalarin yerine cinayet, tecavüz, hirsizlik, çocuk suçlarina karsi yasalar, çocuklarin yasalarla korunmasinin yani sira yasal velayet için gereken kriterler ve iliskinin sona ermesi durumunda mallarin esit bölüsümü gibi ana sorunlarla ilgili yasalar olmalidir. Isin içine ask ve duygular girdiğinde, yasalar bizleri insanlar ile sosyal ve duygusal iliskilerimiz sonucu gelistirdiğimiz bağlar yüzünden kimi zaman mutlu olan kimi zaman da ask acisi çekip enkaz haline gelebilen ama tüm bunlari hür irade ve özgür duygularimizla yasayan bireyler olarak görmek zorundadir. Sonuçta, yetiskin insanlarin sosyal ve duygusal iliskileri
sonucu yasadiklari ile yasalarin uzaktan yakindan alakasi yoktur. Pekala bu durum devletin aileleri ve iliskileri destekleme yönünde hiçbir sosyal, kültürel ve eğitici etkisinin olmamasi mi demektir? Esasinda, bu amaçla yenilikçilerin etkili, genis alana yayilmis, her yasa uygun cinsel eğitimin okullarda ve toplumun diğer kesimlerinde de yayginlastirilmasi için destekleyici çabalari gerekmektedir. Bizler seksin, cinselliğin ve kadin vücudunun bir pazarlama metasi olarak kullanilmasina karsi çikmaliyiz ve insan doğasinin olumlu yönleri olan güç, tutku, duyarlilik ve bağlilik gibi kavramlarin da eski değerlerine kavusmasini talep etmeliyiz. Cinselliğin son derece insanî bir sey olarak benimsenmesini sağlayici sosyal ve kültürel çabalarin yani sira cinselliği yasamak adina kendimize karsi olan sorumluluk, bedenlerimizi anlama ve tanima, sağlik konulari ve hamilelik üzerine duyarlilik ile bağlantili olarak yasayabilmek hedeflerimizi, limitlerimizi, ihtiyaçlarimizi ve buna dayali olarak yasama arzumuzu arttiracaktir. Yenilikçiler ayni zamanda gerek aile kurumuna dahil olarak gerekse de bir iliski içinde sağlikli yasayabilmenin yollarini sosyal ve kültürel kanallar araciliğiyla arttirmalidir. Zorlama yada belli kaliplari dayatma yerine hayattaki seçeneklerimizi, mücadelelerimizi ve askimiz ile özel ve toplumsal hayatta edineceğimiz yer bizim için önemli olmalidir. Mesela evlilik töreninize hem destek olmalari hem de mutluluğunuza sahitlik etmeleri için gey ve lezbiyen arkadaslarinizi çağirmak anlamli ve duyarli bir hareket olmasinin yani sira, bizlerin hayatimizi nasil sürdürmek istediğimize dair toplumu eğitmek ve toplumda yeri edinmemize yardim edici bir etkendir. Böyle bir kutlamayi toplumda sadece heteroseksüel çiftlere özel bir durum gibi gösterme çabalarinin da toplumda gereken yer edinmemiz adina mantikli açiklamasi yoktur. Yenilikçiler iste bu gibi noktalarda toplumu eğitmeli ve toplum içinde genis bir yelpazedeki her türlü yasam biçiminin ve alt kültürün desteklenmesini sağlamalidir. Evlilik kurumu disinda da yasanan duygusal iliskiler uğruna gerçeklestirilen mücadelelerin yani sira birer destek,
moral ya da huzur kaynaği olabilirler. Var olan bir çok yasal, kültürel ve finansal desteğe rağmen halen %75 oraninda heteroseksüel çiftler evliliği tercih etmiyor veya evli kalmayi beceremiyorlar. Belki artik klasik evlilik propagandasi yapmak ve evlilik kurumu yerine; toplumdaki farkli alt gruplarin da benimsenmesi ve konu ile ilgili olarak genis tabanli ve etkili bir birliğin sağlanmasi adina sosyal kurumlar ve yeni politikalar olusturma vakti gelmistir. Lambda yasal savunma ve eğitim fonundan evlilik projesi direktörü Evan Wolfson “Bizler artik evlilik kurumu akla geldiğinde ve bu kurum dahilinde yok olmasi gereken kaba, genel geçer insan figürünün aksine esasinda bizler evliliği ve birlikteliği olmasi gerektiği gibi algilayan insanlariz” dediği zaman bizim lehimize olumlu bir gelismeyi ifade ediyordu fakat bu noktada yenilikçilerin dikkat etmesi gereken husus vardir. Gerçekten de toplumda, gittikçe daha çok insanin, uzun süreli gey ve lezbiyen iliskilerinin heteroseksüel iliskiler/evlilikler kadar sağlikli ve basarili olabileceğine dair inanci ve kabulü sağlanabilmektedir. Bunun olumsuz yönü ise; evlilik hakki adina yapilacak kampanyalarin, evlilik kurumunu kullanarak devletin bizim özel hayatimiza hatta yatak odalarimiza kadar müdahale etme hakkini elde etmesini engelleyemeyeceği gibi bizlerin sehvet düskünü, evlilik disi tipler olduğumuz yargisini da dönüstürmeyi basaramayacağidir. Ne zamandan beri evlilik kurumu dahilinde biri olarak düsünülmek yeterli oldu? Yenilikçiler escinsel evlilik hakki için savasacaklarina cinsellikleri sehvetli, azgin, kendi cinsleriyle ve/veya çok esli olsun olmasin herkesin sosyal güvenlik ağina sahip olabilme hakki için savasmalidirlar. Ve bizler iliskilerimiz içinde yer alan sosyal ve kültürel rollerimizin tanimi için haklarimizi bir pazarlama araci olarak kullanilmadan ve devletçe desteklenen planlar içine sikistirilmadan savunmali ve kullanabilmeliyiz.
(Politik aktivist ve yazar olan Cynthia Peters’a cppk@email.msn.com’dan ulasabilirsiniz.)
KAOS GL Mart - Nisan 2002 Sayı 10 Sayfa 51
Evlilik ve Aşk
Evlilik ve Ask Emma Goldman Çev: Volkan TAMER
Evlilik ve ask hakkindaki genel kani, ikisinin es anlamli olduğu, ayni güdülerden kaynaklandiği ve ayni insan ihtiyaçlarini karsiladiğidir. Birçok genel kani gibi bu da, gerçeklere değil, batil bir inanca dayanir. Evlilik ve askin ortak hiçbir özelliği yoktur; bu iki kavram kutuplar kadar birbirine uzak, hatta zittir. Hiç süphesiz bazi evlilikler askin sonucudur. Bunun sebebi de askin evlilikte ortaya çikmasi değil, az sayidaki insanin bir geleneğin ötesine geçebilmesidir. Bugün evliliği saçmalik olarak gören fakat toplum kurallari yüzünden ona teslim olan çok sayida insan vardir. Gene de, bazi evliliklerin aska dayandiği ve bazi durumlarda askin evlilikte devam ettiği doğru olsa bile, iddia ediyorum ki devam eden bu ask evlilikten bağimsizdir. Diğer taraftan, askin evlilikten kaynaklandiği tamamen yanlistir. Evlendikten sonra asik olan çiftlere arada sirada rastlariz. Ama iyice arastirildiğinda anlariz ki bu sadece zorunlu bir uyum sağlamadir. Evlilikteki bu birbirine alisma doğalliktan, yoğunluktan ve asktan uzaktir ki ask olmadiği sürece evlilikteki samimiyet erkeği de kadini da küçük düsürücüdür. Evlilik ilk basta ekonomik bir anlasma bir sigorta sözlesmesidir. Günlük hayattaki sigortalardan daha bağlayici ve daha kuralci olmasi yönüyle ayrilir. Getirileri, yatirimlariyla karsilastirildiğinda oldukça azdir. Ödülün koca olduğu bu evliliği kadin adiyla, özel hayatiyla ve kisisel saygisiyla öder. Dahasi, evlilik sözlesmesi kadini ömür boyu bağimlilik, parazitlik ve sosyal olduğu kadar bireysel bir kullanissizliğa mahkum kilar. Erkek de faturasini (bedelini) öder fakat onun çerçevesi daha genis olduğundan, evlilik onu kadin kadar sinirlamaz. Böylece, Dante'nin cehennem hakkindaki deyisini evliliğe uygulayabiliriz: "Oraya giren bütün umudu geride birakir."
KAOS GL Sayfa 52 Sayı 10 Mart - Nisan 2002
Evliliğin ne kadar aci bir kayip olduğunu anlamak için bosanma istatistiklerine bakmak yeterlidir. Dahasi, kadinlarin artan gevsekliği ve bosanma kanunlarinin hafifliği su gerçekleri açiklayamaz: Birincisi, her on ikinci evlilik bosanmayla sonuçlaniyor; ikincisi, 187'den beri her yüz bin nüfus için bosanma da %28'den %73'e doğru bir artis görülmüstür; üçüncüsü, 1867'den beri zina bosanma nedeni olarak %270,8 artmistir; dördüncüsü, ev terketmeler %369,8 artmistir. Bu korkutucu rakamlara ilaveten, çok sayida edebi eser bu konuyu açiklamaktadir. Robert Herrick, Together; Pinero, Mid Channel; Eugone Walter, Paid in Full adli kitaplarinda ve daha bir çok yazar kendi eserinde evliliğin bir uyum ve anlayis faktörü olarak kisirliğini, iğrençliğini ve yetersizliğini tartismaktadir. Düsünceli birey evlilik olgusunu hakli gösteren yanlis inançlarla yetinmeyecek ve evliliğin neden büyük yikimlara yol açtiğini anlamak için her iki cinsin de hayatini derinlemesine anlayacaktir. Edward Carpenter, evlilikte kadin ve erkeğin çok farkli çevrelere sahip olduğunu, bu yüzden de birbirlerine yabanci kalacaklarini söyler. Asilmaz bir batil inanç, gelenek ve aliskanlik duvariyla ayrilmis olan evlilik kisilerin birbirlerine olan bilgisini ve saygisini gelistirmez. Bunlar ad olmayinca her birliktelik basarisizliğa mahkumdur. Bütün toplumsal yalanlarin düsmani olan Henrik Ibsen muhtemela bu büyük gerçeği farkeden ilk kisiydi. Nora kocasindan ayrilir, sorumluluklarindan biktiğini ve ihtiyaçlarini hissettiği için değil; sekiz yil bir yabanciyla yasayip ona çocuk doğurduğu için. Iki yabanci arasindaki yakinliktan daha asağilayici bir sey olabilir mi? Kadina gelince, hos bir görüntüsü olduğundan baska ne bilir? Daha kadinin ruhu olmadiğini ve sadece erkeğe bir ilave olduğunu söyleyen batil inanci bile asamadik. Belki de kadinin maddi yetersizliği onun asağiliğinin sebebidir. Yine de, kadinin ruhu yoksa onun hakkinda
bilinmesi gereken bir sey de yoktur. Bununla birlikte, kadinin ruhu ne kadar ufak olursa bir es olarak olanaklari da o kadar fazla olur ve kendini kocasina daha çabuk kaptirir. Evlilik kurumunu uzun süredir dokunulmaz yapan da erkeğin üstünlüğünü adi bir sekilde kabul etmedir. Artik kadin kendini bulduğuna göre ve efendisinin disindaki kisiliğini kavradiğina göre kutsal evlilik kurumu yavas yavas zayiflamaya baslamistir ve hiçbir duygusal feryat bunu durduramayacaktir. Çocukluktan itibaren kizlara nihai amaçlarinin evlilik olduğu ve bu yüzden eğitimlerinin o tarafa doğru yönlendirilmesi gerektiği anlatilir. Kesilmek için bağlanmis dilsiz hayvanlar gibi onlar da buna hazirlanirlar. Fakat tuhaftir ki bir anne ve es olarak islevinin ne olduğu konusunda çok az sey bilmesine izin verilir. Saygi değer bir kizin evlilik iliskisi hakkinda bir sey bilmesi ahlâk disi ve iğrençtir. Bu yüzden ahlâk disi olan bu evlilik yemininin hiç kimsenin elestirmeye cesaret edemediği saf ve kutsal bir sözlesmeye çevrilmesi gerekir. Iste bu evlilik taraftari insanlarin tutumudur. Gelecekteki anne ve es rekabet sahasindaki tek kazanim olan seksten tümüyle habersiz ve bilgisiz tutulur. Böylece, en doğal ve sağlikli olan seks içgüdüsünden iğrenen ve korkan biri olarak ömür boyu sürecek bir iliskiye girer. Evlilikteki fiziksel aci, rahatsizlik, sefalet ve mutsuzluğun büyük bir kisminin seks hakkinda bir sey bilmemekten kaynaklandiğini söylemek yanlis olmaz. Bir çok ailenin bu acikli gerçek yüzünden parçalandiği da bir hakikattir. Ama kadin devlet ve dini otoritenin baskisi olmadan seksin gizemi hakkinda bir seyler öğrenecek kadar büyük ve özgürse, kafasi bos ve cebi dolu olan "iyi" bir erkeğe uygun bir es olarak görülmez. Sağlikli, yetiskin, hayat dolu ve tutkulu bir kadinin bir erkek onu es olarak seçinceye kadar doğal istekleri reddetmesi, en yoğun arzusunu bastirmak zorunda kalmasi,
Evlilik ve Aşk sağliğini ve ruhunu zayiflatmasi, görüs alanini kismasi ve seksin derinliğinden ve görkeminden sakinmak zorunda birakilmasi kadar öfke verici bir sey olabilir mi? Böyle bir sözlesme basarisizliktan baska neyle sonuçlanabilir? Bu da evliliği asktan ayiran bir özelliktir. Artik islek bir çağdayiz. Romeo ve Juliet'in asklari uğruna babalarinin zulmünü göze aldiği, Gretchen'in ask için kendini komsularin dedikodusuna maruz biraktiği günler geride kaldi. Gençler kendilerini romantizmin lüksüne kaptirdiğinda, mantikli düsünecek hale gelene kadar büyüklerin gözetimi altinda tutulur. Kizlara telkin edilen ahlaki ders, erkeğin kizin askini uyandirip uyandirmadiği değil, "kaç para" sorusudur. Amerikan hayatinin temel problemleri: Erkek geçimini sağlayabiliyor mu? Karisina bakabilecek mi? Bu evliliği hakli gösteren tek seydir. Zamanla bu sorular kizin düsüncelerine egemen olur. Artik kiz ay isiğini ve öpücükleri ya da kahkahalari ve gözyaslarini değil gezileri ve alisveris mağazalarini düsünmeye baslar. Bu ruhsuzluk ve çirkinlik evliliğin doğasinda vardir. Devlet ve kilise evlilikten baska bir tür iliskiyi onaylamaz. Çünkü evlilik devletin ve kilisenin erkek ve kadin üzerinde egemenlik kurmasini sağlayan tek kurumdur. Süphesiz aski, paradan üstün tutan insanlar da vardir; özellikle geçimini tek basina sağlayan kadinlarin bulunduğu gruplar. Kadinlarin çalismaya basladiklarindan bu yana çok uzun zaman geçmediğini düsünürsek kadinin durumundaki bu değisiklik gerçekten de büyük bir olgudur. Alti milyon maas alan kadin; sömürülme, soyulma, eyleme gitme ve hatta açliktan ölmek konusunda erkeklerle esit hakkina sahip alti milyon kadin. Dahasi mi? En fazla zeka gerektiren isten maden ve yol isçiliğine ve hatta dedektifinden polisine kadar hayatin her alaninda alti milyon maas alan kadin. Açikçasi kurtulus gerçeklesti. Ama bununla beraber maas alan bu genis kadin ordusundan çok azi, ise, erkekler gibi sürekli bir konu olarak bakar. Erkek ne kadar ihtiyarliktan tiridi çikmis halde olsa da, bağimsiz olmasi ve kendi geçimini sağlamasi ona
öğretilmistir. Su anki ekonomik süreçte hiçbir insan tam anlamiyla özgür değildir; ama yine de, en fakir insan olsa bile bir asalak olmaktan ve de öyle bilinmekten nefret eder. Kadin isini, ilk evlilik teklifinde kenara firlatilacak geçici bir süreç olarak görür. Bu nedenle kadinlari örgütlemek erkekleri örgütlemekten daha zordur. "Neden bir sendikaya katilayim ki? Nasil olsa evleneceğin ve bir evim olacak." Çocukluktan itibaren kadina onun mutlak amacinin evlilik olduğu öğretilmistir bir kere. Kadin bir süre sonra evinin, fabrika kadar büyük bir cezaevi olmasa da, daha sert parmakliklari ve kapilari olduğunu anlar. Bu evin, gözünden hiçbir sey kaçmayan bir gardiyani da vardir. Isin en acikli tarafi ise ev hayatinin, kadini kölelikten bir daha kurtaramayacak olmasi, sadece onun sorumluluğunu arttirmasidir. "Is, maas ve nüfus yoğunluğu" hakkindaki bir istatistiğe göre çalisan kadinlardan %10'u evli bunlar dünyanin en düsük ücretli islerinde çalismaya devam etmek zorunda. Bu korkunç manzaraya ilaveten ev islerinin angaryasi. Korunma ve ev hayatinin görkemi nerede? Orta ekonomik siniftaki kadinlar bile evlendiğinde evinde söz sahibi olamaz, çünkü kadinin sinirlarini belirleyen bir erkek vardir. Kocasinin bir hayvan mi yoksa sevgili mi olduğunun hiç önemi yoktur. Vurgulamak istediğim, evliliğin kadina sadece kocasinin gölgesinde bir ev hayati sunduğudur. Kadin, insan iliskileri ve hayata bakisi çevresi kadar daralip körelene kadar, kocasinin evinde dolanir durur. Büyük bir olasilikla bir tantanaci, kavgaci, dedikoducu ve dayanilmaz biri olup çikacak ve kocasini evden kaçmanin esiğine getirecektir. Kadin istese de gidemez; çünkü gidecek yeri yoktur. Dahasi, kisa süreli bir evlilik dönemi -bütün haklarin teslim edilmesikadini dis dünyayla olan iliskilerini yeteneksiz hale getirmeye yeterlidir. Artik rüküs ve sakarin biri olup çikar. Kararlarinda bağimli, yargilarinda ürkek ve erkeğin nefret edeceği kadar sisman. Hayati çekilebilir hale getiren ne kadar da hos bir tablo, değil mi?... Peki evlilik olmadan çocuk nasil korunacaktir? Iste evliliğin ikiyüzlülüğü. Evlilik çocuğu koruduğundan su anda
binlerce çocuk sefil ve evsiz. Evlilik çocuğu koruduğundan yetimhaneler tiklim tiklim dolu. " Çocuklara Yapilan Zulmü Engelleme Örgütleri" bu yüzden, onlari sefkatli anne ve babalarindan kurtarmak için haril haril çalisiyor. Iste evlilik! Evlilik ati su kenarina getiriyor ama atin su içmesine izin vermiyor. Çocuğuna zulmeden bir baba tutuklanip mahkum elbiselerini giyebiliyor ama bu çocuğun açliğini bastirabiliyor mu? Eğer babanin isi yoksa ya da baba kimliğini sakliyorsa evlilik ne yapabilir ki? Adalet, babayi kapali kapilar arkasina koyduğunda onun isi çocuğa değil devlete gidiyor. Çocuğun payina düsense yediği dayaklarin ufak bir hatirasi. Kadinin korunmasi meselesinde ise evliliğin uğursuzluğu hemen karsimiza çikar. Aslinda evlilik kadini korumadiği gibi hayatina yapilan bir hakaret, ve insan onurunu göz ardi eden bir eylemdir de. Bunlar, sanirim bu parazit kurumun ne olduğunu ortaya çikarmada güçlü deliller. Aslinda evlilik de -kapitalizm gibiataerkil bir kurumdur. Insanin doğustan getirdiği haklarini elinden alir, gelisimini engeller, vücudunu zehirler, kisiyi duyarsiz, sefil ve bağimli yapar ve kisinin kendine olan saygisinin son izlerini de ortadan kaldirir. Evlilik kurumu kadini mutlak olarak bağimli ve parazit biri haline getirir. Yasam mücadelesini köreltir, sosyal bilincini yok eder, hayal gücünü felç eder ve sonra da aslinda bir tuzak olan korumasini sunar. Eğer annelik kadin doğasinin en iyi sekilde ortaya çikarilmasiysa ask ve özgürlükten baska nasil bir korunağa ihtiyaci olabilir? "Bana uyduğun takdirde yasamini sürdürebilirsin" gibi laflar kadinlara söylenmiyor mu? Kendini satarak annelik hakkini elde etmeyi reddederse kadin asağilanmiyor mu? Evlilik -gizliden gizliye nefretle de olsa- sadece anneliği tasvip etmiyor mu? Eğer annelik özgür seçme hakkindan, asktan, zevkten ve atesli bir tutkudan mahrumsa yapacaği sey masum bir insanin basina belalar açmak ve alnina kandan harflerle "piç" yazmak. Evlilik iddia edilen bütün erdemlere sahip de olsa, anneliğe karsi islediği suçlar onu sonsuza kadar askin büyüsünden mahrum birakiyor.
KAOS GL Mart – Nisan 2002 Sayı 10 Sayfa 53
Evlilik ve Aşk Ask, insan hayatinin en güçlü ve en derin elementi, umudun, sevincin ve zevkin müjdecisi; ask bütün kanunlarin ve geleneklerin en azili düsmani; ask, insan kaderinin en güçlü belirleyicisi... Nasil olur da böyle itici bir güç devletle, kiliseyle ve onun sonucu evlilikle es anlamli olabilir? Özgür ask? Ask hiçbir sey değildir, özgürdür. Insan "beyinleri" satin alabiliyor ama dünyanin parasi bir araya gelse aski satin alamiyor. Insanoğlu vücutlari yatistirilabilmistir ve aski yatistiramamistir. Insanoğlu bütün uluslari boyunduruk altina alabilir ama bütün ordular bir araya gelse aski boyunduruk altina alamaz. Insanoğlu ruhlari zincire vurmayi basarmistir ama ask önünde eli ayaği bağlanir. Insan, altinlarin ona kazandirdiği görkeme ve büyüklüğe rağmen aski yakayamadiğinda fakir ve haraptir. Ama onunla, küçücük bir kulübe bile sicaklik, hayat ve renk doludur. Yani askin gücü bir dilenciyi kral yapabilir. Evet, ask özgürdür; baska hiçbir atmosferde yasayamaz. Özgürlükte kendini teslim eder. Evrenin bütün mahkemeleri ve yasalari, bir kere kök saliversin, aski topraktan sökemez. Toprak verimsizse, evlilik nasil onu kullanilabilir hale getirir ki? Askin korunmaya ihtiyaci yoktur; çünkü o kendi korumasidir. Ask yasamin doğal bir sonucu olduğunda, hiçbir çocuk yalniz ve aç kalmaz, sevgi arayisi içinde çirpinmaz. Bunun doğru olduğunu biliyorum. Sevdikleri adamlar sayesinde -özgür olarak- anne olan kadinlar taniyorum. Evlilikte pek az
çocuk özgür anneliğin verebildiği bakim, koruma ve sadakatten yararlanabilir. Otorite sahipleri, özgür annelik onlari avlarindan mahrum birakacak endisesiyle ondan korkarlar. Kadin, çocuklarin esit yetistirilmemesine karsi çikarsa kim polis ya da gardiyan olacak, kim zenginliği olusturacak. Bu akis korunmak zorunda, kadin bir makineye dönüstürülse bile. Ve evlilik kurumu kadinin tehlikeli seks duygularina karsi tek güvencemiz. Ama bir bağliliği sürdürmeye çalisan bu çabalar bosuna. Kadin artik "fakirliği ve sefaleti ortadan kaldiracak gücü ve ahlaki cesareti olmayan hasta, zayif ve ezilmis bir insan üretilmesine" ortak olmak istemiyor. Onun istediği evliliğin yüklediği bir nefretle değil; ask ve özgür seçimle büyütülmüs daha az sayida ve daha iyi çocuklar. Sahte ahlakçilarimiz çocuğa karsi sorumluluklarin ve askin ancak özgürlükte kadinin göğsünde uyandiğini öğrenseler iyi olur. Zaten, anneliğin görkemi sadece özgürlükte ortaya çikar, bunun aksi ölüm kokan bir atmosferdir. Gerçek bir anne çocuğuna varliğinin verebildiği en iyi en derin seyleri verir; çocukla beraber büyümek onun ilkesidir ve ancak bu sekilde gerçek erkeklik ve kadinliğin ortaya çikabileceğini bilir. Ibsen, Bayan Alving'in portresini ustaca yaptiğinda, özgür bir anneyi tasavvur ediyordu herhalde. O, ideal bir anneydi, çünkü evliliği ve onun bütün korkularini asmis, zincirlerini kirmis, ruhunu yeni ve güçlü bir kisiliğe
dönüsene kadar serbest birakmisti. Ne yazik ki, yasam sevincini -Oswald'inikurtarmasi için çok geçti; ama özgürlükte yeseren bir askin, güzel bir hayatin tek kosulu olduğunu anlamasi için çok geç değildi. Bayan Alving gibi ruhi uyanimlari uğruna gözyaslarini ve kanini ödeyenler evliliği bir yaptirim, siğ ve bos bir saka olarak görürler. Onlar, askin hayatin çok kisa bir dönemi içerisinde mi yoksa sonsuza kadar mi sürdüğünü ve askin yeni bir irk ve dünya olusturmak için tek yaratici ve ilham verici güç olduğunu da bilirler. Mevcut cüce devletimizde, ask gerçekten birçok kisiye yabancidir. Yanlis anlasilan ve gizlenen bu duygu, çok nadir kök tutar; ya da tutsa bile kisa bir süre içerisinde çekilir ve ölür. Onun zarif yapisi, günlük akisin stresine dayanamaz. Onun ruhu, toplumsal yapimizin zayif görünümüne uyum sağlamak için çok komplekstir. Ona ihtiyaci olanlarla beraber ağlar, inler ve aci çeker fakat zirveye ulasmak için yeterli güce sahip değildir. Bir gün gelecek, öyle kadin ve erkekler canlanacak ki dağin zirvesine ulasacaklar ve bu özgür ve güçlü insanlar askin altin isiklarinda güneslenebilecekler. Hangi hayal gücü, hangi sairane zeka kadin ve erkek hayatindaki böyle bir kuvvetin getireceklerini görebilir? Eğer dünya gerçek beraberlik ve esitliğine olanak tanirsa iste o zaman asil kuvvet evlilik değil ask olacak.
HABERLER ISRAIL Israil’in sağci hükümeti alisilmadik bir yeniliği yürürlüğe sokmak üzere. Bilindiği gibi Museviler de hem dini hem de resmi nikah yaptiran bir ulus. Yasalar sadece dini nikahi olan çiftler arasindaki miras terkini de vergiden muaf tutmustu. Fakat yeni yasa ile artik resmi ya da dini nikahsiz yasayan hetero ve hatta escinsel esler bile birbirlerine miraslarini vergiden muaf bir sekilde terk edebilecek. Escinsel iliskinin bile nefretle
KAOS GL Sayfa 54 Sayı 10 Mart - Nisan 2002
karsilandiği Israil’de neler oluyor? Politik nüfuzlari giderek artan escinsel acenteler (bir çesit lobi) geçen yil ve daha bu ay basbakan ve hatta cumhurbaskani ile görüsmelerde bulunmuslardi.
ABD Kaliforniya Kanunlari Gey ve Lezbiyen Gruplar Lehine Değisiyor 9. Temyiz Mahkemesi, Kaliforniya Kanunlarinin Iyilestirilmesi Projesi kapsaminda
bir karar alarak, San Fransisco’daki gey yasaminin Hiristiyan gruplarca sürekli tahkir ve protesto edilmesinin ve anti-gey kampanyalarinin, inanç özgürlükleri ve insan haklarina dayali kanunlara ters düstüğünü ilan etti. AFA (Amerikan Aile Birliği) ve FRC (Aile Arastirma Konseyi) gibi gruplarin 1998’de baslattiklari “Askta Doğruluk” hareketi böylece sekteye uğradi. Bunun gibi antigey hareketleri, gey dilini “tiksindirici retorik” olarak tarif etmekte ve 1998’de Matthew
Shepard’in ölümünden de sorumlu tutulmaktadir.
•
Kaliforniya Yasama Meclisi, escinsel ilkokul öğretmenlerin islerine derhal son verilmesini teklif eden yasa tasarisini reddetti. Geçen süre içinde, Onur ve Esitlik Ittifaki isminde bir gayri resmî hukuk organizasyonu tarafindan da büyük destek gören çesitli gay gruplari, yasa teklifine karsi yoğun bir lobi faaliyeti yürütmüslerdi.
Psikiyatri ve Medya
Geyler Üzerine Çalismalar: Ver Güvenilirliği Al Sansasyonu! Jennifer L. Pozner Çev: Koray
Her yil binlerce bilimsel çalisma yapiliyor ve bunlarin sadece küçük bir kismi haber olarak baski asamasina ulasabiliyor. Daha da küçük bir kismi haftalar boyunca haber gündemlerini isgal edip kamuoyunda tartismalara yol açip, arastirmacilari kültür savasi yorumu yapar hale getiriyor. Amerikan Psikiyatri Birliği’nin (American Psychiatry Association, APA) 9 Mayis’ta yapilan yillik toplantisinda, lezbiyen ve geylerin heteroseksüelliğe “döndürülmesi” için yapilan “tedavilerin” etkililiği ve güvenilirliği ile ilgili birbirine zit sonuçlara ulasan, henüz konunun uzmanlarinca gözden geçirilmemis iki çalismanin sonuçlari sunuldu. Bu uygulamalar uzun zamandir APA ve ruhsal sağlik otoritelerince etik bulunmuyor ve gereksiz olduğu düsünülüyordu. Bu sunumlardan biri Columbia Üniversitesinden Prof.Dr. Robert Spitzer’in “Cinsel Yönelimlerinin Homoseksüelden Heteroseksüele Dönüstüğünü Iddia Eden 200 Kisi” baslikli çalismasiydi. Sunum sirasinda Spitzer dönüsüm tedavisini basariyla tamamladiğini söyleyen kisilerle görüstü. Çalismaya katilan erkeklerin %66 kadinlarin %44 oraninda heteroseksüel islevselliklerini kazandiklari açiklandi. Spitzer APA’nin 1973’de escinselliği ruhsal hastaliklar siniflandirmalarindan çikarma karariyla doğrudan ilgili bir isim. Spitzer bu kisilerin büyük çoğunluğunun değismek için fazlasiyla istekli olduğunu ifade etmis, ki bu kisilerin ona özellikle asiri sağci Exodus International gibi “ex-gay” savasçilarindan (escinselliğin değisebilir, dönüsebilir bir sey olduğunu savunan dinci örgütler. Exodus için KAOS GL’nin Ekim 1998 tarihli 50. sayisina bakabilirsiniz. ) gönderildiği göz önünde tutulursa sasirtici değil. Bu örgütlerce özellikle basari örneği olabilecek kisilerin Spitzer’e sevk edildiği biliniyor. Spitzer’in üzerinde çalistiği
erkeklerin %42’si kadinlarin %46’si escinsel duygularindan kurtulmak üzere tedaviye basvurmadan önce “tam olarak” escinsel olduklarini ifade etmisler. Böylece çalismadaki kisilerin büyük çoğunluğunun aslinda gey değil de biseksüel olduklari iddiasina cevap olarak, Spitzer, biseksüelliğin net bir tanimlamasi olmadiği için çalismada ayri bir kategori olarak alinmadiğini söylemekle yetiniyor. Tedavi ardindansa, kadinlarin %54’ü, erkelerinse %17’si kendilerini “tam olarak” heteroseksüel olarak tanimliyorlar. Bu biseksüel olmasi olasi, heteroseksüel olmaya karali bu topluluk için bile oldukça düsük bir rakam. Tam bir zitlik sergileyen diğer sunumsa New Yorklu iki psikoterapist olan Ariel Shidlo ve Michael Schroder’in çalismasiyla ilgiliydi. Tedavi yolu ile cinsel yönelimini değistirmek üzere basvuranlar arasindan rastlantisal olarak seçilen 202 kisi üzeride yapilan çalismada %88’inin tamamen basarisiz olduğu görülmüs. %9’unun kendini basarili görmekle birlikte hala ayni cinsten kisilerle kaçamak yapmaktan kendilerini alamadiklari, %3’ününse tamamen basarili olduğu saptanmis. Arastirmacilar bu bulgularla birlikte çalismaya katilanlarin önemli bir çoğunluğunun tedaviyi uygulayanlarin APA’nin etik standartlarina aykiri bir takim davranislariyla ilgili olarak önemli zedelenmeler yasadiklarini ifade ettiklerini eklediler. Bu durumlar arasinda, herhangi bir cinsel istismar söz konusu değilken terapistler tarafindan escinselliklerinin sebebi olacak çocukluk cinsel istismari hatirlamaya zorlanmalari, terapistlerin lezbiyen ve geylerin hiçbir zaman mutlu olamayacaklari, tek esli ve sağlikli bir hayat yürütemeyecekleri konusunda israr etmeleri, dini kuruluslara bağli üniversitelerde öğrencileri mezun olabilmek veya belirli burslardan faydalanabilmek için dönüsüm tedavisine devam etme gerekliliği getirilmesi gibi zorlamalar sayiliyor. Peki tahmin edin bakalim bu iki
çalismanin hangisi mansetlerde yer aldi, hangisi ufak puntolarla gözden kaçirilmak üzere yayinlandi? Küllenmis Tartismayi Körüklemek APA konferansindan önceki gün Associated Press “gerçekten isterse geylerin heteroseksüele dönebilecekleri ile ilgili yani ve çarpici çalisma” basliğiyla, ters yönde bulgulari olan diğer çalismadan bahsetmeksizin Spitzer’in çalismasini duyurdu. Sunum ardindan alabildiğine sansasyonel bir dil kullanilarak New Orleans Times, Times ve AP tarafindan geylerin “isterlerse taraf değistirebilecekleri” müjdesi aktarildi. Boston Herald tarafindan escinselliğin “tedavisi” olup olmadiği ile ilgili tartismanin yeniden alevlendiği duyuruldu. Bunlarda birlikte Times’dan Jeffrey Kluger, Spitzerin örnekleminin seçiminin yanlis bulgularinin subjektif olduğunu vurguladi. San Francisco Chronicle’da diğer bilim çevrelerinin çalismayla ilgili, kontrol grup olmamasi, fizyolojik testlerin yapilmamis olmasi ve uzun dönem etkileri göstermekten uzak olmasiyla ilgili elestirilere yer verildi. Newsweek’deki bir haber disinda diğer çalisma görmezden gelindi, ya da öyle geçerken arastirmacilarin isimleri bile verilmeden değinildi. Washington Post, “escinsellerle ilgili çalismalarda çelisen sonuçlar” gibi, dengeli bir yaziyi çağristiran baslik altindaki haber metninde 18 paragraftan sadece biri Shidlo/Schroder çalismasiyla ilgiliydi. Schidlo, hiç kimsenin çalismalarinin kopyasi için basvurmadiği gibi, göndermeyi önerdiklerinde de ilgisizlikle karsilastiklarini söyledi. Tüm Geyler Denemeli mi? Bazilari ise dönüsüm tedavisinin ise yarayip yaramamasindan öte sorulara ulastilar; CNN’den Wolf Blitzer’e göre soru “Geyler hetero olabilirler mi? Olmalilar mi?” idi. Fox’dan Alan Colmes daha da ileri giderek “eğer dönüsüm tedavisi ise yariyorsa tüm geyler bunu denemeli mi?” sorusuna
KAOS GL Mart - Nisan 2002 Sayı 10 Sayfa 55
Psikiyatri ve Medya ulasti. Bunlarla yetinilmedi, gey, lezbiyen, biseksüel hak savasimcilarinin Spitzer’le ilgili elestirileri de susturulup marjinallestirildi. CNN’de Christopher Caldwell geylerin sadece satir aralarindan “heteroseksüel olmaya çalismak için sebepler olduğu” anlasildiği için kizgin olduklarini, politik olmayan geylerin bu çalismayla ilgili karsi çikacak birseyleri olamayacağini söyledi. Tercih Meselesi CBC’de “Geyler değisebilir mi?” konulu bir açik oturum ardindan katilimcilar Spitzer’in çalismasini,
aptalca, komik ve garip bulduklarini ifade ettiler. Clayson, “bunu astiğimizi saniyordum, neden hâlâ bu çalismanin üzerinde konusuyoruz?” diye sordu. Medya kurallarina uygun yürütüldüğünde bilimsel çalisma sonuçlarini ele almali. Ama Spitzer’in çalismasinin foyasi ortada olduğuna göre Clayson’in sormasi gereken soru; medyanin Spitzer’in geylerin değisebileceği ile ilgili çalismasiyla böyle saplanti düzeyinde ilgilenirken Shidlo ve Schroeder’in bunun mümkün olmadiği ile ilgili çalismasini nasil ve neden görmezden geldiği olmaliydi. Spitzer’in bulgulari ne kadar sorgulanabilir olsa da, çalismayla ilgili
bilginin yayilma biçimi hiç de tabiat sartlar ve kurallari gereği olmuyor; neyin haber haline geleceğine editörler karar veriyor. Bu olayda da bu tercihler cinsellikle ilgili indirgeyici yorumlari güçlendirmekle kalmadi, gey haklariyla ilgili yasal düzenlemelere karsi çikanlara tutunacak bir “dal” sundu. Fox News’den bir muhabirin de belirttiği gibi: “Escinsellik bir tercih ya da değisebilir bir durumsa, insanlari geylerin haklari için yasalarda değisiklik yapmaya ve korumak için özel yasal düzenlemelere gitmeye ikna etmek daha zor olacaktir”.
(Extra! 10/9/2001)
Dr. Cem Mumcu : “Gay ve lezbiyenler psikiyatri derneğini basti, escinsellik hastalik olmaktan çikti.”
...!!! Kerem
Psikiyatrinin “normallestirici” bir bilim dali olarak alasaği edildiği, sorgulandiği, sinirlandiği zamanlardayiz artik. Psikiyatri kendine, ne yaptiği, ne hakki olduğu, ne yapabileceği sorusunu sora sora değisim geçirmekle mesgul. Dünyanin en büyük “açik hava kendi içine kapalilik müzesi” olan ülkemizde psikiyatri uygulamalari ise bundan haberdar değil gibi. Hatta yine her seyi yapmaya bayildiğimiz gibi psikiyatri uygulamalarini da çeliskiler yumaği haline getirmeyi çok iyi basariyoruz. Psikiyatrinin her ülkeden psikiyatrlarin ortak bir dil konusabilmesi, tani konulma isleminin benzerlesmesi ve arastirmalarda kolaylik sağlamasi için gelistirdiği DSM’ler (ruhsal rahatsizliklar için tani siniflandirmasi ve her tani için tani ölçütleri sağlayan kitap), hemen her ülkede olduğu gibi ülkemizde de psikiyatrlarin basvuru kitabi. DSM’ler düzenli olmayan araliklarla gözden geçirilerek yeni bilimsel bulgular isiğinda değisiklikler yapilmakta. Ülkemizde de psikiyatrlar DSM’yi takip ederler ve genellikle bunu körü körüne yaparlar. Psikiyatriyi bir teknisyenliğe ve belirti avciliğina indirgeyen bu uygulama elestiri alirken, DSM’nin kendisine iliskin elestiriler çok açikça ifade edilmez. Bunun yaninda özellikle kisisel önyargilarindan siyrilarak is yapmasi gereken bu meslek grubunda, mesela ve özellikle escinsellikle ilgili olarak DSM taninmaz; tedavi ediyorum, engelliyorum kandirmacasiyla escinsellere yillarca akil almaz saklabanliklar yapilip,
KAOS GL Sayfa 56 Sayı 10 Mart - Nisan 2002
klinik kapilari asindirtilir. Bu ahlaksizlik baska bir yazi konusu. Konu escinsellik olduğunda, kahraman psikiyatristim halkinin değerlerini de arkasina alarak, bu taninin diğer tani kategorileri arasindan, ruhsal rahatsizliklar listesinden çikarilmis olmasini “lobicilik”le açiklar. Sadece baskin ve baskilar sonucu değistiği için bu değisikliği kabullenemez. “Bilimsel” değildir çünkü gerekçeler. Öyle ya, henüz açiklamadiği “bilimsel” çalismalari vardir çünkü arkadasimizin escinsellikle, escinselliğin neden bir ruhsal rahatsizlik sayilmasi gerekebileceği ile ilgili. Emin olun söyleyecekleri amcanizin, anneannenizin diyeceklerinden çok farkli olacaktir, bilimsel bir ağizdan çikmaktadirlar çünkü. Nedense açiklamamaktadir, ve tüm dünyadaki binlerce psikiyatr ve escinseli gaflet içerisinde birakmaktadir. “Kölenin kaçip kurtulmak istemesi” gibi “davranis bozukluklariyla, “düzen aleyhine fikirlere sahip olma” gibi sanrilarla, saplantilarla uğrasmaya ara veren psikiyatrinin bu komikliklerden (traji-komiklik) vazgeçmesi acaba bilimsel çalismalarla mi olmustur? Gerek var midir? Neyse ki homofobisinden (bilimsel çalisma yayinlanmasini, dahasi varsa da kafasina çarpila çarpila gösterilmesini beklemeden) aklini kullanarak siyrilabilmis ruh hekimleri ve psikologlar da var ülkemizde. Nasil bir baski pratiği değistirecek öngörememekle birlikte, umariz bu “uzman”lar bir gün bu ve benzeri açiklamalari yaparken birkaç kez daha
yutkunmak durumunda hissederler kendilerini.
Dr. Cem Mumcu
Yaşamın İçinden
CEVAT... Îskîn
(Günceden; 14.9.1996) Besiktas, Mc Donald’s. Cevat’i bekliyorum. Cumartesileri, 8:30’da Taksim-Borsa’da bulusuyorduk. Bugün canim onunla Boğaz’a gitmek istedi. Buraya gelicek, gelmezse Taksim’e çikip orda bekliycem. Nasil mi gidiyo?.. Her zamanki gibi. Geçen hafta, cumartesi, pazar, pazartesi, sali üst üste bulustuk. O yüzden ayrintili günce yazamiyorum. Bulusmadiğimiz günlerde ise canim kitap okumak, günce yazmak istemiyor. Çünkü onunla geçirdiğim bir evvelki günü düsünmek daha güzel. Dün de bulustuk. Otelde kaldiğimiz üç gündür koliliyor. Ben fallosmusum, öyle diyo... Aktif olan o. (Ben koli veremiyordum, hiç olmamisti. Yapmak istedi. Olmayinca üstelemedi, çok rahatladim. Yatakta korkunçtu; porno filmler gibiydi. Hayret ediyordum. Kremsiz filan, sakir sakir koli veriyordu. Tenimizin uyustuğunu, etimin onu yaktiğini söylüyordu...) (Günceden; 16.9.1996) Ali Baba; dün dis ağrisi tuttu. Özel hastaneye gittik. Yukarida disçinin odasindaydi. Hep düsündüm, yaninda olmaliyim. Doktor kizarsa diye giremedim. Çok uzun kaldi. 8:00’de girdi. Saat 9:00 olmustu. Zaman uzadikça fikrim “Yukari çiksam, doktorla kolide yakalarim” diye değisti. Çikmadim. Yanina çikmam hosuna gidecek miydi? Zor aninda – zor muydu bakalim onun için- yaninda olmami istiyor muydu? Odadan çiktiğinda durgundu. “Düsündüğüm gibi” dedim. Koliye girdi, doygun ve onun için manasizim. Halbuki merdivenlerde ayaklarini görünce ne çok sevinmistim... “Kolideydim, onun için geciktim” dedi. Umursamadim, biliyordum, hakli çikmistim. Seviyordum çünkü... (Nasil bekledim onu. Gelir diyordum, gelmedi. Elimi tutsun istiyordum. Kanal tedavisine basladi doktor. Kanama tuttu. Sonra ne ayi gelmiyor dedim. Ama bilirim onun gibileri, yani görünce tam erkek dersiniz. Yatakta pasifin de pasifi çikarlar, adim gibi biliyordum, benim doktorla düzüstüğümü düsünüyordu. Yari psikopattir o. Arabayla sabah ise almaya gelmislerdi. N. de vardi. Yola
çiktik geziyorduk. Iki saat sonra yeniden isbasi yapicam, biraz kestirecektim sandalyede; “Keske gelmeseydiniz” dedim. Bir anda frene basti, ön cama yapistik. “In asağiya git” dedi. Yüzü tam bir psikopat yüzüydü. Öylece kaldim, inmedim arabadan, bugün dahi niye inemedim bilmiyorum; ama korktum. Asağiya indiğimde o yüzü görmeyi bekliyordum. Canim çok yanmisti. Kolideydim dediğim halde öyle garip bakiyordu ki; sanki sevgi akiyordu, olamazdi, kesin yaniliyorum dedim. Hiçbir sey sormadi.) (17.9.1996) Ali Baba; bugün aklima bir sey takildi. Cevat arabayla gezmekten hoslanmiyor muydu? Bütün gece boyunca surati asik duruyordu ama sabah neseleniyordu. Neselenmesi, “Sabah oldu kurtuldum” anlaminda miydi? Sormaliyim! (Sevgilim değildi. Bir sey yoktu aramizda, yani platonik asiktim. Ilk gördüğümde vurulmustum; ama bana hiçbir sey söylemiyordu. Sadece konusuyorduk, sonra arabasiyla gezmeye çikiyorduk. Süpet, koli isterse diye korkuyordum. “Yaparsam sever mi beni” diyordum. “Yapmazsam kizar mi, kovar mi” diyordum. “Arabasiyla niye gezdiriyor beni” diyordum; seks için mi? Benzin yakiyordu. Boğaz’da geziyorduk, karsiya geçip dönüyorduk, para vermek masrafina ortak olmak istiyordum, vermiyordum. Çok seviyordum, seks hiçti. Ama siğinti hissediyordum. Park ederdi, uyurdu ara sira, o zaman seyrederdim onu.) 18.9.1996) Ali Baba; dün otelde öbür yatağa yatti. “Bugün canim seks istemiyor, uyucam, yorgunum” dedi. Iğrenç ve istenilmez hissettim kendimi. “Uyu, dinlen; ama horlarsan terlik, sise, telefon, ne geçerse elime kafana atarim” dedim. Kimildayip durdu, umutlandim yanima gelir diye, gelmedi. Hiç horlamaz ki! Bir iki dakika derin nefes alir, sonra biraz hirildar, en sonunda nefes bile almadiğini düsündürür. Biliyorum, sabahtan aksama kadar ayakta ve kosturuyor. “Benim yüzümden yarin yine mahvolduk, uyusun” diyorum ama uyumasin da istiyordum. Benden kopusunun sesini, sonra sessizliğini
duymak istemiyordum. (Beni aslinda sevmediğini, seks için kullaniyor olduğunu düsünmeye baslamistim. Hep yapip ediyor. Bir anda onu koliler buluyordum kendimi; bir, iki, üç, sabaha kadar. O gece kullanilmak istemediğimden uyumak istiyorum dedim. Çok da yorgundum. Sonra pisman oldum. On kere yanina gitmek istedim, kovarim demisti, gidemedim. Ya horlarsam, ya iğrenirse, asağilik bulur tiksinirse benden diye, uyku akan gözlerimi bir açtim bir kapadim. Terlik atmadi. Bikti horladim mi diye sormamdan, “Yok, terlik atmaya kiyamam sana” dedi. O zaman uyudum, sabah uyandiğimda beni seyrederken buldum.) (19.9.1996) Dün, “Kim bilir ne büyük derttir o” dedim. Atladi, “Ne?” “O kocaman kafayi tasimak, hem de ömür boyu çekilir zorluk değil doğrusu” deyince güldü!... Nihayet emin oldu onu kosulsuz sevdiğime, eskiden olsa bozulurdu. “Senden ayrilirken huzursuz oluyorum” demisti bir gün. Dün, durup dururken “Eve gidelim, bugün geç kalmak istemiyorum” dedim. Surati asildi, morali bozuldu ayrilirken. “Ne oldu, canin mi sikkin?” soruma, ayriliyoruz da ondan diyemedi. Ben de saka yaptim diyemedim. Kös kös eve döndüm. Değer; ama beni sevdiğini belli eden o yüzü görmek, bes, alti saat beraber olabileceğimiz saate kiymaya. (Göğsüne yatirir, koca kafalim derdi. Saçlarimi oksar dururdu. Alnimi, gözlerimi öper, sonra yine saçlarimi oksamaya baslardi. Onunla beni günlerce bir odaya kapatsalar bikmazdim. Her ayrilisimizda kalbimi hançerliyorlardi sanki.) (30.9.1996) Ali Baba; sabah R. aradi. Ankara’ya tayini çikmis. Vedalastik. Hep merak ederdim; baska sehirlerde insanlarin arkadaslari nasil olabiliyor? Yaslandikça oluyormus demek ki. R.’yi arayip sormazdim; ama varliği ulasilabilir olmasi beni dolduruyordu. Izmir’de B., Eskisehir’de A. Bir dostumuz da Ankara’da olsun. Tek teselli bu... (1.10.1996) Ali Baba; E. aradi. Yine geyik. Haftaya çarsambaya randevu kopardi. Vazgeçmedi bir
KAOS GL Mart - Nisan 2002 Sayı 10 Sayfa 57
Yaşamın İçinden türlü... K. hafta sonu geliyormus. Rapor almis. Kalan günleri için de Istanbul’dan, hastaneden rapor alacakmis, teskere yani. Acaba yalan mi? Doğru ise Cevat n’olucak? Niye K.’nin gelisi rahatsiz etti? Gönlüm mü var hâlâ?.. B. de burda, önemsemiyorum onu. Ya K.! Yarim mi kalmisti? Neyse anlarim. Bir gün bulusmaliyim. K. geldiğinde Cevat askere gitmis olucakti. Rahatsizliğimin nedeni hesabimin tutmayisi mi yoksa!.. (2.10.1996) Ali Baba; nöbet yüzünden S., Ba. Ile uğrasiyor. Iste ortam gergin, ne yapicam? Arada kaldim. Öğlen Erh.’nin iddialari... Canim çok sikkin. K. ne olucak? Cevat’i n’apicam? E. çarsamba ne istiycek? Korkunç gerginim. Birilerini koparip atmaliyim; ama kimi? (3.10.1996) Ali Baba, dün doğum günümdü, kimse aramadi. Eskiden arardi bir sürü insan. Cevat önemsemez öyle seyleri. Önemli değil; ama bekliyor insan... Sabah masamda not vardi. K. aramis, doğum günüm içinmis. Yarin Istanbul’dayim demis... Cevat’i moralim bozuk olduğu zaman çok özlüyorum. Bugün aradim, bulusucaz. Artik hafta sonlari bulusuyorum onunla. Biraz içiyorum, biraz lubunyalar geliyor, idare ediyorum. Hafta içi bulusmuyorum. Üzülüyor, “Bir hafta bekleyemiyorum” diyor. Am çok sikici olmaya basladi. Özlemem lazim, ertesi gün ise gideceğimden bira da içemiyorum... Hafta içi bulusursak kavga ederiz?! Otel paralari sorun olmaya basladi. Söyleyemiyorum. Onu, onun kadar sevdiğimi anlar!.. (4.10.1996) Ali Baba; bittim.
Annemle ablam kavga ettiler. Suratlari bir karis, konusmuyorlar... Ev, is, ask, eskiler, dostlar; bir insan kaça bölünebilir ki?.. Cevat’tan ayrilmaliyim... Stres çok fazla... Buraya kadarmis!.. (Onun eski arkadaslari bes alti yil önce Boğaz’da, durakta tanistiklarini anlatmislardi. Erkek zannetmisler, sonra inanamamislar, iyi taniyorlardi. “Tehlikelidir, bir anda terk eder, uzak dur” demislerdi. K.’ya neler yaptiğini anlatmislardi. Üç yildir beraberlermis. Yedi, sekiz ay K. pesinden kosmus. “Görüsmeye basladilar” demislerdi. Canim o benim, bir tanem o, ömrüm boyunca ondan baskasini sevmek istemiyorum demistim. Borsa’da bulustuk, hep ayniydi. Bira içiyordu, sonra otele gideriz diyordum. Han Pub’a geçtik, sustu, sabaha kadar içti. Tek kelime etmemisti... Öyle korktum ki, her an ağiz açip ayrilalim demesini bekledim. Gün isimaya basladi. Bir insan nasil bu kadar içer, ayakta kalir? Rekoru on sekiz biraymis. Sabah gülümsedi ve “Gece boyunca bana katlandin, tesekkür ederim” dedi. Ertesi gün yine bulustuk. “Taksim’e gidelim” dedi. Evvelsi gece gibi olur, biradandir, gitmek istemedim. Lubunyalar gelip gidiyordu, yalniz kalamiyorduk... “Geliyo musun, gelmiyo musun” dedi, “Hayir” dedim... Tek basina gitti. Üç gün aramadi. Aradim, bulusalim dedim. “Bitti yavrum, anlamadin mi?” dedi... Askere gitmeme iki ay vardi. “N’apicam simdi ben Allah’im, n’apicam” diyodum, o gün isten ayrildim. O is yeri uğursuzdu. O’na benzeyen insanlarla ayni otele, ayni odaya gittim. Defalarca,
defalarca... Hiçbirinin kalbi onunki gibi pit pit pit atmiyordu. Hiçbiri onun gibi sarilmiyordu, o sarildi mi tüm dertlerimi unuturdum, hiçbiri onun gibi saçimi oksamiyordu... Eski lubunya arkadasi Ka. ile bulustum. K.’nin Istanbul’da hastanede olduğunu söyledi, götürdü yanina. K.’yi görünce rakip bile olamiycami anladim, çocuk çok güzeldi. Ona yüzü de benziyordu. Karakteri de: Ukala, soğuk ve kibirli!.. Beni iki ay sonra aradi. Ertesi aksam otobüse binip askere gidecektim. Ev akrabalar, memleketten gelenlerle doluydu. “Bulusalim” diyordu, askere gitmek üzere olduğumu biliyormus. Herkesi öyle biraktim. Bulustuk, sanki hiç ayrilmamis gibiydik. Borsa’da bulustuk. Bambi’de döner yedik. Otele gittik, ayni çilginliktaydi... Sabah beni her zaman biraktiği durağa getirdi... Kal demesini bekliyordum. Askere gitmezdim, kaçak, firar, umurumda değildi... Elimi sikti, yanaklarimdan öptü, sonra o gülüsüyle –bir insana o kadar yakisir gülmek, “Nesi var” dediklerinde, “Gülüsü” derdim- “Hayirli teskereler” dedi... O zaman anladim: Güle güle gecesiydi, o son gece!.. Yürürken arkasindan baktim, üst geçitten geçti, karsi kaldirimdan yürüdü, Akaretler Yokusu’nu tirmandi... Izledim, izledim... Biliyordum, o saniyeleri bile arayacaktim!..) (Subat 2001, ev) Dün Cevat’i gördüm Taksim’de. Bambi’de döner yedik. Diyor ki “Seni hep ben koliliyodum, öyle ki elimi similyana attiğimda iniyordu ama seni hep erkeğim, kocam olarak görüyordum!” (Bolu’dan Fatih Özçelik’e...)
HABERLER ABD
AVUSTRALYA
Çocuk Organizasyonu Atakta Amerikanin en eski ve köklü sivil çocuk haklari organizasyonu olan Wednesday, tüm ülke çapinda bir kampanya baslatacağini ve escinsel temali her türlü harekete karsi çocuklari koruyacağini açikladi. Sapkin cinsel tercihlerin Amerikan ailesini ve özellikle gelismekte olan çocuklarin insan iliskilerini ve kimlik kazanimlarini olumsuz etkilediğini iddia eden Wednesday örgütüne ilk tepki, Gey&Lezbiyen Haklari Projesi ACLU’nun direktörü Matt Coles’den geldi. Coles yaptiği açiklamada, “ Bugüne kadar hiçbir eyaletin çocuk yasalari bile Amerikan çocuklarini gerektiği kadar heteroseksual kaynakli siddetten ve aile dramlarindan korumamisken, kendinize bu basarisizliğin sonucu olarak yeni ve yanlis bir hedef seçmeyin” diye seslendi.
25 Yillik Arastirmanin Sonuçlari Avustralya Tip Birliği’nin Avustralya Gey Lezbiyen Haklari Lobisi baskani Dr. Kerryn Phelps’in yaptiği açiklamaya göre, gey ve lezbiyen gençlerin ebeveynleri %100’e yakin bir oranla heteroseksuel. 25 yildir çok sayida ülkede sürdürülen kapsamli bir arastirma, escinselliğin heteroseksuel anne-babaya sahip sorunlu çocuklarda ortaya çikma orani çok yüksek. Bunun sebebi olarak, ailevi sorunlarin daha çok hetero bireylerin evliliklerinde yasanmasi olarak gösteriliyor.
KAOS GL Sayfa 58 Sayı 10 Mart - Nisan 2002
Açılma Hikayeleri
Aladağlar’da Açilmak Volkan
''Vauuv! Kaos GL Kütüphanesi! Oğlum kimler takiliyor oraya biliyor musun?'' ''Kimler?''(karsilikli gülüsmeler) ''Vallahi sen daha iyi bilirsin, sen de öylesin değil mi?'' ''Olabilir bilmem'' (yine gülüsmeler) Konusmanin devami benim escinsel olduğumu açiklamam, onun da* bu “ilginç durumu” anlamaya çalismasiyla bitti. Çok yorgun olduğumuzdan erken yattik Yukaridaki diyalog Subat ayinin on günlük Aladağlar ekspedisyonunun** 2000 metre kampinda benle çadir
arkadasim arasinda geçti. Kampta 25 kisiydik. On saatlik tirmanis ve kirk saate yakin uykusuzluğun getirdiği doğal sarhosluk hali içerisinde bu konusmayi hayal meyal hatirliyorum. ''Sarhosluğun bu güzellikte geçtiği pek az zaman vardir.'' Ertesi sabah 3000 metreye sirtta yirmiser kiloluk çantalarla 6 saatte kamp tasidik. Çadirimizi kurduk, bu yorgunluğun üzerine bulgur pilavi çok iyi geldi. Çaylarimizi içtiğimizde hava kararmisti. Mum isiğinin aydinlattiği çadirda yine beraberdik. Escinselliğimi hiçbir zaman öğrenmesini istemediğim, kaçinilmaz ''delikanlilik muhabbetlerinde'' iki üç küçük yalanla siyrilarak kandirdiğim arkadasim, artik ''ibne'' olduğumu biliyordu. Onun soracak onlarca sorusuna karsin benim anlatacak yüzlerce seyim vardi. Bu doluluk, üç yildir gelisen samimiyetimize karsin gizlemeye çalistiğim escinselliğimin artik su yüzüne çikmasindan kaynaklaniyordu. Zor da olsa yarim kalan dünkü konusmamiza basladik. Düsündüğümün aksine o gergin bense rahattim. Neden sonra kaç defa pasif olduğumdan, toplumsal cinsiyeti ayakta tutan dinamiklerin neler olduğuna kadar her türlü soruyu sorabileceğini söyledim. Sohbetimiz sonunda o, hayatin böyle özgün alanlarindan birini daha tanimanin mutluluğu içerisindeydi. Benim gey olusum arkadasliğimizi renklendirmisti. Dağda okumak için aldiğim
“Eylemde Anarsi” kitabinin ilk sayfasindaki KAOS GL KÜTÜPHANESI damgasi bu açilmanin vesilesi olmustu. Açilmamayi tabu olarak görürken bir anda aramizdaki duvarlar yikilmisti. Tesadüfler olmasa zorunluluklar gerçeklesmiyordu. Daha alti ay önce kömürlüğe sakladiğim Kaos GL dergisinin abim tarafindan bulunduğunu zannederek istemeyerek de olsa aileme anlatmamis miydim escinsel olduğumu? Buna karsin out değildim. Out olmak bence çevrenden birilerinin escinselliğini yalnizca öğrenmesi değil, senin bu kisilere gerektiğinde cinsel yönelimiyle barisik ve onlara karsi samimi biri olarak görünebilmendir. Benim her ortamda böyle bir tavir gelistirmem söz konusu olmasa da ona karsi açilmis olmam benim için bir esikti. Artik, bana sürekli kiz arkadasi bulmaya çalisan, neden güzel kizlarla ilgilenmediğimi soran, Münih sokaklarinda sevisen escinselleri gördüğümüzde onlari çok itici bulan arkadasima, geçistirme cevaplar vermeyecektim. Çünkü escinselliğimi öğrenmesi ilginç bir tesadüfe bağli olsa da, karsisinda ne yaptiğinin adini koyamamis biri yerine, hiç beklemediği derecede rahat ve cinsel yönelimiyle barisik birini bulmustu. Artik esiği asmistim, herkese açilabilirdim. Out olmustum. *Heteroseksüel bir erkek. **Dağlarda uzun süreli tirmanis faaliyeti.
HABERLER SUUDI ARABISTAN Aralik ayi içinde, Suudi Arabistan Kralliği’nda alti escinsel genç “insan fitratina aykiri davranislar sergilemek ve hemcinsi ile cinsel iliski kurmak” suçundan idam edildi.Yazili kanunlari olmayan Suudi Arabistan’da infazlar, baskent Riyad’daki özel bir stadyumda ve halka açik bir sekilde, suçlunun kafasi kesilmek suretiyle yapilmaktadir. Ülkede artan yabanci nüfus dolayisiyla kati asayis uygulamalarinin zamanla hafiflemesine rağmen, Suudi Arabistan’da daha önce de ayni suçlamalarla toplam 153 erkek escinsel Riyad’da idam edilmisti.
NORVEÇ Reuters Ajans’in haberine göre, Norveç Ekonomi Bakani Per-Kristian Foss (52), adeta tarih yazarak, kendisi gibi gey olan ve uzun zamandir birlikte olduğu sevgilisi Jan Erik Knarbakk ile ocak ayi basinda evlendi. Üstelik tam bu sirada Norveç basbakani ve disisleri bakani ülke disinda olduğu için Foss, Norveç’in vekaleten basbakani idi. Foss’un evlendiği erkek arkadasi ise su anda Norveç Medya Grubu Direktörlüğü görevinde. Foss, Reuters’e yaptiği açiklamada “Saniyorum dahil olduğum bu olay diğer ülkelerdeki escinsel haklari tartismalarinda küçük bir etki
birakacaktir” dedi. Norveç, 1993 yilinda, Danimarka’dan sonra Avrupa’da escinsel nikahi resmen kabul eden ikinci ülke konumunda ve her yil ortalama yüz elli escinsel çift kilise nikahi ile bu ülkede birlesmekte. LUKSEMBURG 26 Subat günü Avrupa Insan Haklari Mahkemesi, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin gey ve lezbiyen vatandaslarina “evlat edinme hakki” verip veremeyeceğini oyladi. Sonuç ise beklenildiği gibi oldu ve özellikle Paris’in engellemeleri üzerine “Her ülkenin, farkli sosyal gerçeklerini göz önünde bulundurarak bu yasamanin ulusal parlamentolarin inisiyatifine birakilmasi” karari çikti.
KAOS GL Mart - Nisan 2002 Sayı 1 Sayfa 59
Ben ömrünün sonuna gelmis, kiçina “tadilat nedeni ile kapalidir” yazili bir dövme yaptirmis yasli bir kadin olsam bile, Kaos tüm varliği ile devam etmelidir. Kapakta okudum ki, siz toplarin özgürlesmesi ben heteroseksüeli de özgürlestirecekmis. Özgür ölmek istiyorum canlarim. Bu benim tek anlamli arzum.
Canlarim merhaba, 69 yasima yaklastiğim su günlerde bir delilik yaparak Ankara denen büyük köye gidip bir kafami dinleyim dedim, demez olaydim. Ayyyy o ne biçim sehir öyle. Yani çok samimi görüstüğüm Istanbullu K-Gay dostlarim hakli: En basta trafiği çok düzgün. Insan sikiliyor ayol, istediğin yere hop diye gidiveriyorsun! Ankarali geyler de bir tuhaf zaten; hemen insanla samimi oluveriyorlar sündük seyler. Ay nedir o Kaanlardaki, Buselerdeki sicak kanliliklar falan... Biz Istanbul’dan alisiğiz ki az önce yan yana oturduğun geyi Istiklal Caddesinde görünce ‘ay bir paçoz gördüm sanki!’ dercesine kafani diğer yana çevirivereceksin. Hatta eğer kazara Istiklal Caddesinin yaya trafiğinde falan sikisip kalirsaniz ‘Affedersiniz geyfendi! Geçebilir miyim?’ diyeceksin en cirlak tonunda. Ankaralilar böyle değil ayol, bir samimiyet, bir samimiyet, vicik vicik. Neyse canlarim ben size her seyi basindan anlatayim bari (okuyorsunuz). Ben gene her zaman ki evde oturmus ağda mi yapip Maria Mercedesimi izlerken, Ankara’dan çok sevdiğim bir DOSTUM arayiverdi. “Gözüm, Ankara’ya gelecekmissin diye bir sayia geziyor ortalikta. Gelince ben de kalir misin?” diye sordu. Hemen hangi semtte oturduğunu sordum, kalkip o kadar yolu Cebeci’de kalmak için tepecek halim yok değil mi canlarim? Ahh hahahh hahahyyyy! Neyse ki bu DOSTUM Köroğlu Caddesinde tripleks bir villada oturuyormus. Ağdanin son parçasini edep yerimden hizla çekerken “Kalirim tabi ki!” diye inleyip geriye
KAOS GL Sayfa 60 Sayı 10 Mart - Nisan 2002
yiğildim. Sağolsun Ankara’da beni ASTI’de karsiladi ve evine geçtik birlikte. Gece bir sey olsaydi buraya yazardim nankörlerim. Huzur içinde bir gece geçirdik, tüm gece meditasyon yaptim vallahi sinirden. Baktim olmuyor, ilerleyen bir saatte Köroğlu caddesinde çarka çikayim bari dedim. Neyse ki bir iki olay yasadim ama sizden ziyade ahlak polisini ilgilendireceği için burada kaleme almayi düsünmüyorum. Ertesi gün KAOS Kültür Merkezine gideyim de adim haine çikmasin diyerek söylene söylene, o her tabakadan insanin gittiği yere gittim. Ay su dergide bir köse yazip iki kurus alacağiz diye iyice sebeğe döndük ayol. Üstelik bunca zamandir yazarim, bir kurusluk ödemeleri olmadiği gibi bir kere olsun benim gelisim serefine bir grup bile düzenlemediler. Ha bire toplanti var diyorlar, ben bir umut gidiyorum, bir numara yok... Neyse yeni bir yere tasinmislar. Içeri girdim, haliyle hepsi el pençe ve’l divan durdular. Tabi ki hiç birine yüz vermeden yönetim kurulu odasini sordum. Bir iki hos besten sonra baktim ki kimsenin keyfi yok. Ayy çekemem ayol, diye düsünürken en samimi ve müsfik ses tonumla ne olduğunu sordum. Dediler ki KAOS sikayet edildi, kültür merkezi kapanacak. Hemen aklima Ganimet geldi, o sikayet etmistir diye. Ama hayir dediler, merkezin olduğu binadakilerden biri sikayet etmis. Belediye de kafeyi kapatmis. Ayy bir sinirim bozuldu. Ayol Kaos kapanirsa ne yapacağiz? Keske Murathan’i atalim sen gel basla diyen derginin teklifini kabul
etseydim dedim içimden. Zaten Uzun seyli bir dostum da demisti benim hep yanlis ata oynadiğimi. Kimmis o sikayet eden ayol o dedim, gidip bir bakacağim. Kapinin disindaki ayakkabilarindan anladim ki, sikayet eden liseden benim sinif arkadasim Müberra değil miymis? Ta o zamanlardan sirke sineği gibi bir kizdi zaten. Hep kiskanirdi beni. Yani hadi itiraf edeyim, sadece beni değil, kendisinden daha verici, daha güzel, daha çekici kim varsa kiskanirdi ama en verici, en güzel, en çekici ben olduğum için en fazla beni kiskanirdi. Ahhh hahhahh haaay! Öhö öhö! Bu büyük sikintinin asilmasi için yapilacak bir sey olmadiğini biliyorum çünkü bu Müberra karisi ta o zamanlardan içindeki fesatliğini sonuna kadar kullanirdi. Bir keresinden beni, beden dersinde ayarttiğim 5 ergenle ‘seftalisi bal gibi’ adli filmi yeniden çevirirken görmüstü ve hemen bir dilekçe yazarak idareye sikayet etmisti de idareyi, Çanakkale Geçilmez adli piyese çalistiğimiza ikna edene kadar tüm ergenlerden emdiğim burnumdan gelmisti. Neyse yavrularim sonuç olarak, Kaos’ta bir toplanti yapilarak bundan sonra aidat alinmasi kararlastirildi. Ben hemen Çengelköy’deki villami, eski petlerimi ve pasa dedemden kalma antika kirbaç kamçisini satisa çikardim. Biz önde gelenlerin topluma örnek olmasi lazim değil mi sekerlerim? Vallahi içinizden birinin aidatini aksattiğini duyayim gelir özel hayatindaki rezillikleri öğrenir ve bu kösede cümle cihana rezil ederim. En azindan hepiniz homoseksüelsiniz değil mi
canlarim? Bunu yazarim valla. Çünkü yavrularim, ben ömrünün sonuna gelmis, kiçina ‘tadilat nedeni ile kapalidir’ yazili bir dövme yaptirmis yasli bir kadin olsam bile, Kaos tüm varliği ile devam etmelidir. Kapakta okudum ki, siz toplarin özgürlesmesi ben heteroseksüeli de özgürlestirecekmis. Özgür ölmek istiyorum canlarim. Bu benim tek anlamli arzum. Ay çekemem, canimiz çok sikildi sizin anlayacağiniz. Vibratörlerime kadar sehpalarinin üzerine yerlestirerek evini isgal ettiğim DOSTUM bakti ki benim hiç güleceğim yok, gel bu gece bara gidelim de sen tetkik ve incelemelerine devam et dedi. Onu kiracağima kafami kiracağimi anlamis en azindan diyerek bara gitmeyi kabul ettim. Yoksa canlarim bilirsiniz ben bar muhabbetlerine karsiyimdir. Ne barlari severim, ne de barlari sevenleri. Zaten su yasimda ne bari, bana ancak mevlide gitmek yarasir. Ayyy, bu Ankaralilar eğlenmeyi de bilmiyor ayol. Ben nezih bir ortama gittiğimizi düsünerek döpiyes ve eteğimi giydim, saçima fön çektirip arkadan abiye bir topuz yaptirarak brosumu taktim gittim ki ne göreyim, Ankara’da ne kadar top varsa sanki derginin uğradiği saldiriyi kutlar gibi bir araya gelmisler çalkalayip duruyorlar. Hele içlerinden birisi koca valiz kadar bir kanguru çantayi bağlamis beline kivirip duruyor. O
kanguru çantanin askilari ikide bir düsüyor kari sanki sutyeninin askilari düsmüs edasi ile geri yerine yerlestiriyor. Kulağinda var kirk tane küpe ciril ciril... Söyle biraz dikkatli bakinca Talat Bulut, Arto ve Fatih Ürek karisimi yasli, çirkin, tombul bir sey. Zaten öğrendim ki hep reddedilirmis, hiç sevilmez, ona buna askinti olur reddedilirmis. Bu terbiyesiz kari bir ara hizini alamadi ve barin en yakisikli, en alimli geyini barin ortasina zorla çekip, utanmadan Rio karnavalini aratmayacak hareketlerle neredeyse çiftlesti. Sonunda da dayanamadi zaten çikti bir masanin üzerine resmen Sulukule çingeneleri gibi hamamda kadinlarin nasil bayildiğini anlatan bir kabile dansi yapti. Sinirimden ayakkabimin tekini elime alip ‘Siz atalarinizi Izmir’de denize grup yapmak için mi girdiler sandiniz’ diyerek önüme gelene vurmaya, tekmelemeye basladim. Yok anam, tükürsem yağmur diyecekler, aaaa! Teyzeye bak ne güzel rakinroaaal yapiyor demeye basladilar. Ayyy, gey dediğin biraz ağir takilir değil mi canlarim? Bara gider oynamaz, hamama gider soyunmaz. Ama kinadim vallahi o kadar geyi, birakin aidat ödemeyi, sadece dergiyi satin alsalar her sey çözülür, belki dergi de artik yazarlarina hakkettikleri parayi ödeyebilirdi. Ama nerede? Bir sefahat, bir sodom ve gonore ahlaki almis yürümüs. Ben genç kizliğimdayken bir sobanin basina
oturur ve ‘elim elim öpelek, elim kiçina tepelek’ diye bir oyun oynar eğlenirdik. Ama o ahlak çok gerilerde kaldi değil mi canlarim? Neyse, ben çekemem ayol deyince bari terk ettik. Zaten döpiyesimin eteği burusmustu, kimse de bana en ufak bir tacizde bulunmamisti, bu tip durumlarda fazla uzatmadan namusumla çiktim oradan demenin hazzini yasayim hiç olmazsa dedim. O gece hepimiz kendi hayatindaki en önemli seylerin neler olduğunu anladik. Ben iffet denen seyin ne kadar gerekli olduğunu ve insanlarin asla değismediklerini, yanimdakiler ise, o Sulukule’li sebeği izleyip meğerse ellerinin altindakilerin ne kadar değerli olduklarini anladi. Özetle hepsi bana mütesekkir kaldi, gidisim bir ise yaradi. Yani insan yasamadan anlamiyormus sekerler. Sonrasinda ise ben Ankara’ya daha fazla dayanamam yavrularim deyip, Sezen Aksu’nun söylediği gibi dört günlük bir sey yasayip Istanbul’uma, villama döndüm. Bu yaziyi bitirmeden önce, kültür merkezinde ne olur ablaciğim son yazinda benim adimi da kullan, diyerek bana son hafta biriktirdiği çark parasini veren libunniyaya olan borcumu ödemek isterim. Iste kizim adin geçiyor simdi hazir ol: Firat! Ahhhh hahhhha hahhhahaaaay. Ferasetiniz ve Iz’aniniz Gözüm Ablaniz.
BIZE GELENLER Samih Rifat Ada Sel Yayincilik, Ocak 2002
Oğuz Demiralp Gönderilmemis Kartpostal Yazilari Sel Yayincilik, Ocak 2002
Mehmet Ünver Bir Kuzgun Yaz Okuyanus Yayin, Ocak 2002
Metin Üstündağ Pazar Sevisgenleri Sel Yayincilik, Ocak 2002
KAOS GL Mart - Nisan 2002 Sayı 10 Sayfa 61
Mektuplariniz için posta kutumuz : Ali Özbas P.K. 53 Cebeci / Ankara E-posta : dergi@kaosgl.com
ISTANBUL Serkan Ege Kaos’un ara vermesine alismistim, çok gecikince aradim. Kaos’un çikmamasini “Herhalde internetle herkese ulasabiliyoruz, dergiye enerji, para harcamayalim” demis olma olasiliğina bağlar olmustum. Çiktiğini görünce açikçasi çok sasirdim. Köpek bok yemekten vazgeçmez. Elestiri değil ama Pinar Selek ile röportajdan önceki kisim çok ağir. Resmi gazete gibi, sonrasi ise eski Kaos GL gibi. Okurlar mi insanlar; okurlarsa ne olur? Kavrarlar mi? Soyut gibi değil mi? Bunlar soru isareti kafamda. Yesim T. Basaran gitgide gelisiyor. Böylesine kopmak yasamdan nereye kadar? Kimdir, nedir bilmiyorum ama geldiği nokta çok çok ileride bir yerde. Zordur “dahi” olmak. Zekasinin üst düzeyde olduğu kesin. Özetle, ne yaptiğinizi biliyorsunuz tabi. Yani, dergi kime hitap ediyor kavrayamadim. O kadar da köylü değilim ama çok zorladi beni. Siz bana bakmayin, ben okurum. Benim derdim, okumasi gerekenler okur mu? Çok biliyorsan sen yap. “Hem bir bok yapamazsiniz hem cart curt konusursunuz” diyorsaniz... Yani haklisiniz. Sayfalari üç sütun yapmak zorunluluk mu bilmiyorum. Eskisi gibi iki sütun daha iyiydi, daha ciddi duruyordu yazilar. Iki aylik periyot konusu isabetli. Bu dergi anca bir ayda okunur. Iki ayda çikma kararini beğendim. Yusuf Eradam’in bir öyküsünün olduğu (sirf onun adi için aldim) cinsel öyküleri okuyamadim, daha Kaos’u bitiremedik ki! Marjinal gruplarla ittifak mantiğini sezdim. Esek değilim! Ha ha ha! Kaos çikmayinca dergisiz kaldiğimiza göre bunlari söylemek bok yemek aslinda! Kavustuğumuza sevindim. Emeğinize, çabaniza tesekkürler. Büyük is yapiyorsunuz. Niçin yasadiği asklari yazmiyor insanlar, anlamak mümkün değil. Bu yazi biraz da onun için; ardindan geleceklere de ayni kanaldan olacak. Bitmez tükenmez değil ask yasanmisliklari. Benim de malzemem henüz tükenmemisse de böyle bir yazi yazma meraki
KAOS GL Sayfa 62 Sayı 10 Mart - Nisan 2002
baslatamamak üzücü. Asksiz escinsel dergisi olur mu? “Ne asklar yasadik” demeye diyorlar ama... BURDUR Sehmus Ay E Tipi Kapali Cezaevi M-1/3 oda 15300 BURDUR Adresinizi bilmediğim için sizinle hiç iletisim kuramadim. Adresinizi tesadüfen buldum ve umarim ki doğrudur. Derginizi izlemek, sizinle tanismak istiyorum. Bana mümkünse derginizi göndermenizi rica ediyorum. On bir yildir siyasal nedenlerle hapishanedeyim. Farkliliklarimiz var ama ortak yanlarimiz da az değil. Ancak tanistikça, tartistikça baska ortakliklarimizi da kesfedeceğimize inaniyorum. Benimle tanismak, yazismak, iletisim kurmak isteyen arkadaslar adresime yazabilirler. Her zaman böyle bir tanismaya açiğim. Çalismalarinizda basarilar diliyorum. Içten sevgi ve selamlarimi sunuyorum. KAHRAMANMARAS Bülent KURT E Tipi Kapali Cezaevi D- 10 K.Maras Bu coğrafyanin ezilmis, horlanmis, ikinci – üçüncü sinif insan muamelesi ile öteki olmuslarindan biri olarak, bu soylu çikisinizi, bu onurlu var olus mücadelesindeki yerinizi tüm coskumla selamliyorum ve de destekliyorum. Yani yaninizdayim, omuzum değmeli dost, yoldas omuzlara. Dost olmali yüreklerimiz, dost yürekler için. Politik davadan yatmaktayim. Bence kendine aydinim diyebilmenin bir kriteri varsa öncelikle antiseksist olunmalidir. Seni sen yapan farkliliğin, düsünsel farkliliktir. Eğer ataerkillikten bahsedeceksen kendi ataerkilliğinden baslamalisin. Yani değisim diyoruz, diyalektik diyoruz ama mevcut egemen bakis açisinin bir santim önüne geçemiyoruz ve sorgulamiyoruz. Tüm çizgiler önceden çizilmis. Boyun eğmek, hiyerarsik düzene uymak, egemenlerin gözüyle bakmak, kulağiyla duymak, onlarin düsüncesini tekrarlamak kendine
aydinim diyen (spesifik olarak antiseksist bakis açisi yoksa bu nasil bir aydinlik) ceberrutlarin, deccallarin içinde bir öteki var ve sen ‘aydinsin’. Not: Yazismak isteyen olursa sevinirim. ANKARA ÖsS Zor da olsa kabul ettirmelisin kendini bazi seylere ve bazi seyleri kendine. Topluma, zorluklara, fikirlere... Yasam, kendini kabul ettirmeden baska nedir ki? Yorucu ve yipraticidir kendini olduğun gibi ifade edebilmek. Kabul etmek, kabul ettirmek ve direnmek. Kendini bile kabullenemiyor, kendine dahi fobisi var insanlarin ve sonuç olarak diğer insanlari da kabullenemiyor. Hiç düsünme firsati, zamani olmuyor; çocuklari da dahil. Gözünü açar açmaz savas basliyor. Kendini topluma kabullendirebilme veya toplumun istediklerini kabullenme, eğer güçlü ise direnmekle uğrasmaktan. Kendini taniyip kesfetme gücü ve zamani birakmamis toplum. Sorumluluklar ile zorunluluklarin karistirildiği, tabularini yikamayan, kültürel çatisma içerisinde bulunan toplumlarda insanlar kendilerini güçlü bir akintida buluyorlar. Bu akintidan kurtulabilen, zar zor kendini kiyiya atan bir kisinin gösterdiği basari hiç önemli değil kiyida beklemekte olup seyredenler için. Saçin, kiyafetlerin, cinsiyetin, cinsel tercihin, tanrin önemli. Umut, mutluluk, iç huzur, özgürlük, esitlik, adalet ve haz vb. kavramlar onlar için piyango çekilislerinden farksiz. O güne, o büyük güne odaklanmislardir. O gün onlara hayallerini, umutlarini bir baskasinin vermesini beklerler. Daha sonra baska bir çekilis tarihi ve daha sonra... Maddi seylere emeksiz ulasma isteği artik soyut ama görebildiklerinden daha gerçek kavramlari tüketmis. Artik toplum kabul etmeyi de öğrenmeli. Insanlara tercih hakki sunmali bu tercihleri de saygiyla kabullenmeyi öğrenmeli. Kültürel çesitlilik içerisinde bulunmali. En azindan beni ifade edebilen gruplar olabilmeli. Arayisla zaman kaybetmemeli insanlar. Kendini
kolaylikla ifade edip, bulabileceği gruplar. Bu bir üniversite öğrencisinin durumu gibidir. Bitirdiği bölümün is olanaklarini sağlamayan toplum onu baska bir ise yönlendirir. Tercih hakki verilmemistir ona. Toplum gururludur çünkü ona is vermistir. Ama toplum ona olanak sağlayamadiği, emeklerini yok saydiği için kendini yargilamaz. Bir yanlislik vardir ama topluma atfedilmez. Ama o kisinin hayati kendini yargilamak ve sorgulamak için geçer. Bu her konuda böyledir. Bu tür toplumlarda koyunlar ve çobanlar felsefesi geçerlidir. Doğal olarak esitlik, özgürlük, tercihler kanunlara bağlanmistir, yani çobanlara. Buna bağli olarak, kendisinde topluma karsi güç bulamayan kisiler bireye yöneliyor ve diğer insanlarin cinsiyet, tercih, yasam tarzi gibi özelliklerine karsi savas açiyor. Değistiremediği topluma yaranmak için o toplumun din, ahlak vb özelliklerini kullanarak topluma zit yasamakta olan kisileri ezerek kendisini topluma karsi yüceltiyor. Ve tabii ki çoğunluk tarafindan destek görüyor. Artik kendimizi hirpalamaktan vazgeçemeyiz. Iç huzur ve mutluluğumuz bulmaliyiz ki disaridan gelen seylere karsi kendimizde direnme gücü bulabilelim. Topluma karsi sorumluluklarimiz ve zorunluluklarimizi karistirmadan isteğimiz hayat tarzlarini elde etmeliyiz ve kabul ettirmeliyiz. Toplumsal uyumluluk; istekleri, dürtüleri, fikirleri saklamak veya bastirmak değildir. Bu, toplumsal uyurluluktan baska bir sey değildir. ISTANBUL Coskun Durmus Üçüncü Renk Pençe Gökkusaği çok çesitli cinsel yönelimlerin özgürce fakat yan yana ve beraberce yasayabileceklerinin simgesidir.Ayilardan ve onlarin dergisi olan Pençeden önce Türkiye de gökkusağindaki çesitliliği simgeleyen renklerden sadece ikisi parliyordu.birisi Lambdaistanbul öteki Kaos GL gruplari. Ama Pençeyle (ayilarla) beraber gökkusağinin üçüncü rengi de
parlayama basladi. Ne güzel. Ya öteki renkler? Onlar Henüz sönükler, parlamiyorlar. Çünkü henüz onlar yok. Örneğin lezbiyenler biseksüeller travestiler transseksüeller ve heteroseksüeller vs. Bu tür cinsel yönelimleri olan insanlar henüz bir araya, bir çati altinda toplanamamis ve gruplasamamislar. Böyle olunca bu insanlar birileriyle etkilesmek, bilgi ve deneyimlerini paylasmak, ortak söz üretebilmek, genel hak ve özgürlük taleplerini seslendirebilmek ve ortak bir terapi sanslarindan yoksun kaliyorlar. Umut ediyoruz ki bu diğer gruplarda gün olur gökkusağinin diğer renklerini parlatirlar. Ve bu renklerinin tamaminin parlamadiği bir yerde tam bir aydinliktan da söz edilemez Bu nedenle Pençe’nin hayat bulmasi özelde Ayilar için, genelde tüm escinseller için önemlidir. Ayilar grubunun var olusu beni çok heyecanlandirdi. Çünkü ayilarin potansiyel hedef kitlesi, görünen klasik escinsel kitlesinden daha genistir. Toplumda yiğinla (pek çok) erkek vardir ki; bunlar görünüs itibariyle sisman, killi, esmer, biyikli ve sakalli siradan Anadolu erkekleridir. Örneğin çoğu kamyon ve tir soförleri gibi tipler bu grubun doğal temsilcileri sayilir. Özellikle birahanelerde bu adam gibi adamlardan istemediğiniz kadar bulabilirsiniz. Bu adamlarin escinsellere ve escinsel davranislara olan sicakliği, düskünlüğü ve yatkinliği eskiden beri bilinen bir gerçektir. Tibben çoğu biseksüel ve gey olmasina rağmen bu adamlar fiziksel ve ruhsal açidan bilinen klasik escinsel tiplemesine hiç uymazlar. Göbekleri, killari, palabiyik ve sakallari sayesinde toplum içerisinde güçlü ve gururlu birer adamdirlar. Birahanelerde gömleğinin birkaç düğmesini açarak göğüs killarini cömertçe sergilerler. Gür sakal ve biyiklari onlarin en güçlü kalkanlaridir. Iri kollariyla bira bardaklarini üst üste devirirken pek çok escinsel onlari damizlik boğaya benzetir.Ve onlar escinselle yatağa girdiklerinde porno yildizlari kadar ustaca sevisirler. Her zaman ve her yerde
gördüğümüz ama bir türlü adlandiramadiğimiz bu yurdumun adamlari artik bir grup ve bir dergi ile politik bir tavir takinarak kendi isimlerini kendileri koydular: AYILAR Burada tek endisem olusan bu ayi grup, halk arasinda, toplumun her kösesi ve her tabakasinda var olan bu çok genis kitleyi kucaklamayi basarabilecek mi? Çok yeni olmalarina rağmen bircilerine tahammül edememis ve hemen ikiye ayrilmis olmalari endisemi aratiyor. Bu insanlar umarim toplumsal heyecan ve amaçlardan dolayi bir araya gelmislerdir. Yoksa kisisel talepler ve menfaatler (birkaç arkadas edinmek veya kapali seks gruplari olusturmak vs.) söylentiler umarim basit dedikodudan ibarettir. Farkli gruplarin olusmasi temelde bir sorun yaratmaz. Ama olusan yeni gruplarin samimiyetleri önemlidir. Bu gruplar her zaman parlayan kutup yildizi gibi insanlara yön verebilecekler mi? Yoksa rüzgarda bir mum gibi sönüp gidecekler mi? Bir grubun sürekli olabilmesi için 3 sart gerekmektedir. 1- Yürekli, kararli cesur bireyler barindirmasi. 2- Düsünce, fikir kaynaklarinin güçlü olmasi (söz üretebilmesi). 3- Kendine yeter maddi kaynaklar olusturabilmesi. Unutmamak gerekir ki, Özgürlesme adina yola çikanlar elestirilmeyi, taslanmayi, her türlü zorluğu göğüsleyebilecek kararlilikta olmalidirlar. Onlarin küsmek darilmak ve pes etmek gibi lüksleri yoktur. Söz üretebilmelidir bu insanlar. En azindan farkli her türlü düsüncenin dillendirilmesi sağlanmali ve bu demokratik ortaminda doğru ve ortak bir söze ulasmalidir. Mücadelede paranin önemi unutulmamali. Çok özel zor anlarda tabi ki farkli gruplar birbirlerine el uzatmali ve yardimlasmalidirlar. Bu çok doğal ama her grup kendi ayaklari üzerinde durabileceği maddi kaynaklar yaratmalidir. Asil olan budur. Ilk iki sayisindan anlasiliyor ki, Pençenin sahipleri biraz alingan ama inatçi, kararli, ağirbasli söyleyecek çok sözleri olan insanlar. Biliyoruz ki insanlar fanidir ama umarim Pençe misyonunu sonuna kadar tamamlar. Haydi birer Pençe alip okumaya, hem tanimak için onlarin inlerine birer adim atmaya, hem de onlara destek olmaya. (coskundurmus@yahoo.com)
KAOS GL Mart - Nisan 2002 Sayı 10 Sayfa 63
MISIR Misir’da Escinsellere Özgürlük Yok 22 Ocak’ta, Misirin baskenti Kahire’de sekiz escinsel erkek “escinsel davranislar sergilemek” suçundan tutuklandi. Bu olay, daha önce 10 Kasim 2001 tarihinde cereyan etmis ve dört erkek escinsel ayni suçla tutuklanmis ve ceza evine konulmustu. Geçen yil toplam elli iki escinsel, Nil nehrindeki bir teknede gey parti düzenlerken yakalanmis, yargilanmis ve yirmisi ağir hapse mahkum edilmisti. Iskenderiye Bassavcisi Yasin Zaglul’a göre ise, escinsellik Misir’da suç olmaktan çikarilip tespit edilen bireyler psikiyatrlar ve genital uzmanlar tarafindan tedavi altina alinmali. Misirli Geyler ABD’den Yardim Istiyor 4-5 Mart tarihlerinde Misir devlet baskani Hüsnü Mübarek ABD’yi ziyaret etti. Beyaz sarayin önü Misir uyruklu ve onlarin destekçisi göstericilerle dolup tasti. Göstericiler, Mübarek ve Bush’tan, Misir’da hayata geçirilemeyen insan haklarinin iyilestirilmesini ve ayriyetle de Misir’da kötü muamele gören gey ve lezbiyen Araplara karsi sürdürülen tutumun derhal değistirilmesi talebini haykirdilar. Cezalar Ağirlasti Dergi yayimlanmak üzereyken aldiğimiz son habere göre, ceza evinde bulunan escinsellerden bes tanesinin yargi süreci sona erdi ve “ağir is” cezasina çarptirilarak, Kahire’de bulunduklari tutukevinden nakledildiler VATIKAN Hiristiyanlik alemi, escinselleri yok sayip tüm gücüyle saldirmaya devam ediyor. Papa Jean Paul’ün yardimcisi Baspiskopos Paul Cordes, yaptiği resmi açiklamasinda “AIDS’in, seytanin serri” olduğunu beyan etti. Cordes, “Isa hastaliklardan ve günaha götüren davranislardan bizi korusun. Bize gösteriyor ki, illet ve günah arasinda simsiki bir iliski vardir. Bu kisisel bir görüs değildir, eski bir alamettir. Bütün tarih,
KAOS GL Sayfa 64 Sayı 10 Mart – Nisan 2002
hastaliklarin sadece günahin eseri olduğunun taniğidir” dedi. Böylelikle Vatikan, AIDS’i “fuhus günahinin cezasi” olarak resmen kabul etti. Eylül ayinda New York’ta yapilan terörist saldirilarin hemen ardindan, West Palm Beach Babtist Grubu baskani Jerry Falwell, basina demeçler vererek “Tanri Taliban’i seviyor. Bu saldirilar sadece ve sadece kendine gey ve lezbiyen diyenlerin melanetinin eseridir” demisti. Bütün bunlar olurken, çesitli katolik ülkelerde gey magazinlerine demeç veren ya da escinselliğini ilan eden çesitli piskopos ve rahipler ise bir bir görevden men edilip türlü cezalara çarptiriliyor. ÇIN HALK CUM. Çin, ilk defa ve resmi olarak ülkedeki gey komünitesini tanidi. Çin Sağlik Bakani ülkede 30-40 milyon arasinda erkek escinselin yasadiğinin sanildiğini; fakat ülkedeki lezbiyen nüfus hakkinda net bir rakam söyleyemediklerini açikladi. Bundan on yil öncesine kadar kararli bir muhafazakar tutum içinde yönetilen Çin Halk Cumhuriyeti’ndeki bu gelismeler, dünyanin en kalabalik gey nüfusuna sahip (orta ölçekli bir ülke nüfusu kadar) Çin’i ve özellikle de Pekin’i, dünyanin en büyük escinsel organizasyonuna sahip olmaya doğru götürüyor. 1997 yilinda yapilan sosyo-ekonomik hukuk reformunun sonuçlarindan, pek çok grup gibi Çinli escinseller de azami faydalanmak niyetindeler. INGILTERE Ingiltere Muhafazakarlari Yumusuyor Özellikle Margaret Thatcher döneminde uzlasmaz bir tutum sergileyen Ingiliz Muhafazakar Partisi, ülkedeki escinsellere karsi sürdürdüğü geleneksel anti-gey politikalarindan ilk defa taviz verdi ve içeriğinde Ingiltere’deki escinsel haklarini örgütleyip destekleyecek olan tanimlarin da bulunduğu yasa tasarisina evet dedi. Böylece, Ingiltere’de escinsel özgürlük hareketinin önündeki en büyük engel ola gelen Britanya
Muhafazakar Partisi bile yelkenlerini suya indirmis oldu. IRA’dan Destek Dünyaca ünlü Irlanda Kurtulus Ordusu IRA’nin resmi sözcüsü Gerry Adams 18 Subat günü yaptiği açiklamada bütün dünyayi gey-lezbiyen haklarini savunmaya çağirdi. Üstelik IRA lideri Sinn Fein’i bilgilendirdiğini, zulüm ve haksizliktan çok çekmis bir kitle olarak Kuzey Irlanda’nin geleceği için tüm mazlum gruplarin karsilikli desteğine (!) ihtiyaçlari olduğunu söylediğini de ilave etti. KANADA Gey Mahallesi’ne Devlet Desteği En eski binasi 150 yasinda olan Kanada’da, yeni çikan bir yasa ile ülkede kültürel miras kapsamina alinan eski binalarin emlak vergileri %50 azaltiliyor ve ulusal tanitim projeleri ile bu tip mahallelerin gelistirilmesi hedefleniyor. Bu gelisme, ülkenin en büyük kenti olan Toronto’daki Katedral Caddesi’ni hareketlendirdi. Çünkü bu cadde binlerce insani barindiracak kadar çok klasik binaya sahip ve yerlesenlerinin büyük çoğunluğu escinsel. “Gey Village” diye anilan semtte, çikan bu yeni yasa ile yasam standardinin daha da iyileseceği ve uluslar arasi düzeyde escinsel hareketliliğin artacaği bekleniyor. Escinsel Nikahina Destek Çağrisi Kanada Hukuk Komisyonu, Federal Hükumete bir çağrida bulunarak ülke genelinde escinsel nikahin resmen kabul edilip eyaletlerde yayginlastirilmasini istedi. Gayri resmi bir kurulus olup tavsiye kararlari almakla yetinen Kanada Hukuk Komisyonu’ndan yapilan açiklamaya göre, özgürlükleri ve kozmopolit yapisiyla taninan Kanada’da escinsel nikahi ve sosyal güvencesine dair yasalarin,
Anayasa Mahkemesi’nden (Superme Court of Canada) geçmesinde güçlük yasanmayacak.
KDV DAHİL 2.500.000.- TL