KaosGLD98

Page 1

eşcinsellerin kurtuluşu heteroseksüelleri de özgürleştirecektir

KAOS GL Eşcinsel Kültür/Yaşam Dergisi

15 OCAK - 15 MART 2008

36

5 YTL

2007’nin en iyi&kötü 10 albümü

ESMERAY

“topluma söyleyecek sözlerim var”

KAOS

? ERİ” ENKL RGILAR IN R AYAT İR ÖNYA DA EN “H İ MI? NED ELLERE OFOB STALIK SA 01. NS A HOM EŞCİ 03. K BİR H EL OLUR 02. Lİ Mİ? İNS EŞC NSEL TI SEL EŞCİ UĞUM R EŞCİN A HAYA 04. M OC Ş LE YA Ç ÇALI ELLER İYEN 05. LEZB LER VE İNS LER ŞC 06. EL EL İNS YA VE E EŞCİNS R EŞC DE ELLE 07. MED 08. VERSİTE EŞCİNS LLİK E N ÜNİ H VE RKE CİNS 09. MİZA TA EŞ Rİ” BİTE . 0 1 AT KLE SAN 11. TIN REN “HAYA 12.

GL

HERKESE “HAYATIN

RENKLERİ” RADYO PROGRAMI CD’Sİ




TOM FORD

PORTIA DE ROSSI

Gey tasarımcı. 1962'de Amerika'nın Texas eyaletinde dünyaya geldi. 1986'da New York'taki Parsons School of Design'da mimarlık öğrenimi gördü. 1990 yılında Gucci'de kadın giyimden sorumlu moda tasarımcısı olarak işe başladı. 2000 yılında bir cinayetle sarsılan Gucci ailesinin markayı Fransız Pinault Printemps-Redoute'ye satması üzerine Ford asistanlıktan sanat yönetmenliğine getirildi. Gucci'nin 'ölmüş' imajını radikal bir şekilde değiştirerek dünyanın en prestijli ve modern markalarından biri haline getiren Ford, moda dünyasına yeni bir tasarımcılık anlayışını da kabul ettirdi. Mağaza konseptinden vitrin dekorasyonuna, görsel reklam ve spotlara tüm koleksiyonların bütünü Tom Ford'un zevk anlayışından çıkıyordu. Gucci modaevinin hasılatını 4 milyon dolara yükselten Ford, 2004'te markanın yönetim kurulu başkanı Dominico Del Sole ile birlikte istifa ederek Gucci'yle yollarını ayırdı. Uzun süreli sessizliğini Estee Lauder'le işbirliği yaparak bozdu. Önce anneannesinin parfümü 'Youth Dew'ü modernleştirdi. Ardından 'Tom Ford Black Orchid' (Siyah Orkide) adlı yepyeni bir koku yarattı. Bu parfüm için California'lı bir çiçek üreticisi, dünyanın ilk siyah orkidesini üretti. 2006'da Vanity Fair dergisinin Hollywood baskısının konuk editörü ve yaratıcı direktörü oldu. Hollywood'un yükselen aktiristleri Keira Knightley, Scarlett Johansson ve Rachel McAdams'la pozlar veren Ford, Hollywood'daki gücünü de kanıtlamış oldu. 2007'nin başında “Yüzyılın ilk ve tek gerçek lüks markasını yaratacağız” dediği yoldaşı Del Sole ile birlikte New York'ta Madison Avenue'de kendi adını taşıyan mağazasını açtı. Ford, 2007'de, eğlence ve medya sektöründe homofobiye karşı savaşan açık eşcinsel bireylere verilen GLAAD medya ödüllerinde Vito Russo Ödülü'ne layık görüldü.

Lezbiyen oyuncu. Gerçek adı Amanda Lee Rogers olan oyuncu, 1973'te Avustralya'nın Melbourne şehrinde dünyaya geldi. 9 yaşında babasını kaybetti ve ailesine yardım etmek için 11 yaşında modelliğe başladı. Shakespeare'in 'Venedik Taciri' oyunundaki Portia karakterinden etkilenerek 15 yaşında ismini değiştirdi. Melbourne Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun olan Portia, avukatlık hayalleri kurarken kendini bir anda oyunculuk sektöründe buldu. 1994'te ilk filmi 'Sirenler'de (Sirens) oynadı. 'Çığlık 2' (Scream 2, 1997), Stigmata (1999) gibi filmlerde rol alan oyuncu asıl çıkışını 1998 yılında dahil olduğu ve 2000 yılına kadar sürdürdüğü 'Ally McBeal' dizisindeki Nelle Porter rolüyle yaptı. Göz alıcı güzelliği kadar oyunculuk yeteneğiyle de büyüleyen Portia 'Two Girls from Lemoore' (2003), 'I Witness' (2003), 'Dead & Breakfast' (2004) ve 'Lanet' (Cursed, 2005) gibi filmlerle başarısını sürdürdü. 2004 senesinde Amerika'nın en komik kadını Ellen DeGeneres ile yaşadığı ilişkiyle de gündeme gelen Portia, cinsel kimliğini hiçbir zaman saklamadı. DeGeneres'ın Anne Hache yıkımından sonra ayakta kalmasını da sağlayan oyuncu, lezbiyenler için ikon olma yolunda hızla ilerliyor. Bu sene, TV dünyasının en radikal dizisi Nip/Tuck'ın beşinci sezonunda Julia McNamara'nın kız arkadaşı Olivia Lord rolünde karşımıza çıkacak olan Portia, şu sıralar John F. Kennedy, Jr.'ın eşi Carolyn Bessette-Kennedy'i canlandıracağı TV filmine hazırlanıyor.

LAURENCE OLIVIER

ANI DiFRANCO

Biseksüel oyuncu. 1907'de İngiltere, Surrey'de dünyaya geldi. 15 yaşında 'Hırçın Kız'da Katherine rolünü oynadı. 17 yaşında Central School of Dramatic Art'a yazıldı. 1926'da, Birmingham Repertuar Tiyatrosu'na katıldı. 1930 yılında Oyuncu Jill Esmond ile evlendi. 1935'te Londra'da 'Romeo ve Juliet' oyununda Romeo ve Mercutio rollerini John Gielgud ile dönüşümlü olarak oynadı. 1937'de Old Vic'e katılan Olivier, burada birçok Shakespeare oyununda rol aldı. Aynı yıl, bir oyunda görüp oyunculuğuna hayran kaldığı Vivien Leigh'le 'Fire Over England' adlı filmde rol aldı. Film bittiğinde dillere destan ilişkileri başlamıştı. 1940'ta eşlerinden boşanıp evlendiler. Leigh'in nedimesi Katharine Hepburn'dü. Rüzgarlı Bayır (Wuthering Heights, 1939) filmindeki rolüyle Oscar'a aday oldu. 1944'te Old Vic'in yönetmenliğini üstlenerek topluluğa en parlak dönemlerinden birini yaşattı. Bu dönemde, çoğunu oyuncu ve yönetmen olarak beyazperdeye de aktardığı Shakespeare yapıtlarındaki rolleriyle ünlendi. Film uyarlamalarından Henry V (1945) ile özel bir Oscar aldı. Bu, o güne dek sinemada yapılmış en iyi Shakespeare uyarlamasıydı. 1947'de tiyatroya hizmetlerinden ötürü “Sir” unvanı aldı. 1948'de yönettiği ve başrolünü üstlendiği 'Hamlet' filmiyle en iyi film ve en iyi oyuncu Oscar'larını kazandı. 1950'lerde tiyatroda ve sinemada önemli rollerde oynadı. 1962'de İngiliz Ulusal Tiyatrosu'nun yönetmeni oldu. 1970'te baron unvanı, 1981'de Liyakat Nişanı verilen Olivier, 1979'da, sinema yaşamındaki başarısı ve sinema sanatına katkılarından ötürü özel bir Oscar'la ödüllendirildi. 1989 yılında, yaşama veda etti. Olivier'in ölümünden sonra birçok biyografisi yazıldı. Bunlardan bazıları Danny Kaye, Henry Ainley gibi aktörlerle ilişkisi olduğunu söyleyerek biseksüelliğine vurgu yapıyordu.

Biseksüel rock şarkıcı. 1970'de New York'ta dünyaya geldi. Müzik kariyerine 9 yaşında gitar öğretmeninin desteğiyle verdiği ve Beatles parçalarını seslendirdiği konseriyle başladı. Kısa bir süre sonra bale eğitimi için müziğe ara verdi. 14 yaşında gitar derslerine geri dönen DiFranco kendi bestelerini yapmaya başladı. 19 yaşında 100'ün üzerinde bestesi vardı. New York'ta barlarda sahne alan sanatçı hayranlarının ısrarı üzerine canlı performanslarından oluşan ve 500 kopya basılan albümlerini konserlerinde satmaya başladı. Bu albümler kısa bir süre içinde tükendi ve 1990 yılında kendi plak şirketi Righteous Babe'i kurdu. 1991 yılında piyasaya çıkan 'Not So Soft'un ardından, Volkswagen'iyle tek başına turneye çıktı. Sırasıyla yayınlanan 'Imperfectly' (1992) ve 'Puddle Dive' (1993) albümleriyle hayran kitlesi de genişlemeye başladı. Konserlerinin sayısı yılda 200'ü buluyordu. 'Out of Range' (1994) ve bir sene sonra piyasaya çıkan 'Not a Pretty Girl' albümleriyle, CNN ve New York Times gibi önemli medya organlarının da ilgisini çekmeyi başardı. 1996 tarihli 'Dilate', Billboard listesine girdi. Grammy'e aday olduğu 1998 senesinde Ani DiFranco en önemli albümlerinden 'Little Plastic Castle' ve 13. albümü olan 'Up Up Up Up Up Up'ı piyasaya sürdü. Bundan sonra nerdeyse her sene bir albümle sevenlerinin karşısına çıkan DiFranco, 2007 yılında ilk retrospektifini 'Canon' adıyla yayınladı. Irkçılık ve cinsiyet ayrımcılığına karşı yazdığı şarkı sözleri çok konuşuldu. Amerika'ya ve kapitalizme karşı sözünü esirgemedi, biseksüel kimliğini de hiçbir zaman saklamadı. Gerek feministlerin gerek eşcinsellerin (özellikle lezbiyenlerin) ikonu olan DiFranco, son olarak About.com'un “En İyi 10 Lezbiyen Aşk Şarkısı” listesinde 'If it Isn't Her' şarkısıyla yer aldı.


ibi a Sah i adın y erneğ Burcu Erso sgl.org

GL D Kaos

rcu@k

ao

oyabu

ürü ve r i Müd ni azı İşle Yönetme Y u l Sorum enel Yayın ğur Yüksel G U rg

Kaos GL’den çok uzak, fazla yakın

l.o

kaosg

ugur@

Kurulu Yayın Çakır r e w a ,B ş Sulu lih Canova, l, Barı a Ali Ero u Ersoy, S Güner Umut Burc ları ışman , k Dan Huku kan Yıldırım Av.Ha ya Aydın, Av.O Öz semin Av.Ya m Tasarı Sayfa Birant Emir l.org kaosg

emir@

rü rdinatö lu s Koo Finan ail Alacaoğ rg l.o İsm kaosg ismail@

mlusu e Soru Varol Semih rg

Abon

sgl.o

@kao

semih

r nanla a bulu , Katkıd ria Sörberg a ağı, na-M er, An lya Gökkuş , v Ü ıl ğlu An nta n Safo rud, A a Ham Öztek, Ayka orkmaz, Annik Aydın an, Buket K Matur, al Düzk ya, Erd Ayşe on, Kılıçka kan Elofss , Buse Hå , y aoğlu ra Esme , İsmail Alac İST, Öğüt KAOS Hande s GL İzmir, istanbul, Kao mbda l Raz, a L r, üşna icha Lale D ayınları, M ilmener, Y Metis hir, Naim D zmiş, e Ge Eskiş Ozan rdem, MorEl rgun, Nil So at, Petek E tter, e Hay erstionsdo , Pemb Reb K Robert Fux , yraz, RFSL len Po an, Se Başaran ğ o D Selen can, Yeşim li i Sürme m Yer Yöneti s GL Kao /12 arı 29 al Bulv RA fa Kem ay - ANKA ta s u ıl M Kız 03 58 Gazi 06440 2. 230 2 77 1 3 0 n: +9 30 6 Telefo +90 312. 2 sgl.org Faks: ditor@kao rg e : ta osgl.o E-pos p://www.ka htt k li e URL: n Abo deli ne be L o b a sayı) 45 YT lık (6 i 1 yıl bedeli Yurt iç abone 50 $ k lı ıl da 1y ı a ş y ı d € 45 Yurt 1 year 0 $ as r € o 5 e following 5 4 r th t sfe riod to ank accoun e, tran Pleas scription pe b esi sub ir Şub h e iş n 4 e kası Y 11 629705 ti Ban 4 Garan TL Hs. No: o: 9089309 s. N 34 H USD 90903 s. No: EUR H 1 0 5 13025 ISSN i Resm Kapak volta ra John T 007) ray (2 Hairsp Tarihi Basım 2008 ak 10 Oc Baskı evi Basım i tı n ı r y A lges ö B i y na ize Sa : 105 Organ 0. Sok. No ra İvedik d. 77 Anka a m C i t . s 8 2 O 0 4 55 9 12. 39 n: 0 3 Telefo Türü Yayın lık) (2 ay süreli l re 008 e Y ubat 2 Ocak-Ş ım ıt Dağ t A.Ş. Yaysa e teklerd yılık is . Tek sa gönderiniz lu u p sta o p k 'li e 5 YTL ilere v mültec erilir. d klara, Tutsa cretsiz gön ü GL, ellere Kaos eşcins

iyen e Lezb ma Gey v ış Kaos r ve Dayan ır. la ınıd ştırma süreli yay in rel Ara Kültü Derneği'n

HIV+

uğur yüksel Her sene sonunda olduğu gibi ne uzun ne de kısa geliyor geçen zaman. Gariplik, eksiklik, doymamışlık duygularıyla kalakalıyorum. Günceler olmasa ne yaşadığımı zor hatırlıyorum artık. Başka zamana ya da kahramana ait olaylar, kişilermiş gibi şaşırıyorum dönüp okuduklarıma. Hatırladıklarımın unuttuklarım olduğunu fark ediyorum. Bu, özellikle son 5-6 yıldır belleğimle yaptığım bir anlaşmaya dayanıyor aslında. Kişisel tarihimde oyuklar, çukurlar, gittikçe kuyular açan olay ve kişilerden kendimi korumaya, delikleri örtmeye, kendi uçurumumdan bakmaya çalışırken kendiliğinden, bilmeden, istemeden imzalanmış bir anlaşmaya… Adı; “Kendi Kendimin Alzheimer'ı Olma”. Koşulları gayet basit: Kötü bir şey yaşadığın anda 'unut, unut' diyeceksin ve ertesi sabah uyandığında hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam edeceksin. Bu rahatlatan bir şeydi elbette; pek çok şeyi ve kişiyi hatırlamıyordum artık. Kendimle barışmış, kendime daha az zarar verir olmuştum. Her sene sevdiklerime bir yılın muhakemesi olan mektuplarımı bırakmıyordum artık. Günceme daha az yazıyordum. (Belki de yeni yılı o yüzden seviyordum. Temizlik için bir milat sayıyordum o günü.) Ama zamanla, beyazlaşmış görüntüler arasında unutmak istemediklerimi de bulamamaya başladığımda sorunlar da patlak vermeye başladı. Pek çok yüzü, ismi hatırlamıyor, şunu da yapmıştık, ne çok gülmüştük, sevinmiş, sevmiştik diyenlere boş gözlerle bakıyordum. Kırıntılar ve görüntüler kalmıştı oysa bende. Bir tek sevdiğim filmleri hatırlıyordum. Yaşamım çok severek okuduğum ama ne yazık, sonunu hatırlamadığım kitaplara dönmüştü. “2007 Eşcinsel Almanağı”nı hazırlamaya başladığımızda yeniden hortladı bu rahatsızlık. Çok önemli bir sene geçirmişti eşcinsel hareket. Tarihinin en önemli yıllarından birini yaşamıştı ve ben bu pek çok ana tanıklık etmiş biri olarak çok önceden yaşamış duygusuyla tarihleri karıştırıyor, ya da hiç yaşamamışım gibi 'bu da olmuştu' diye şaşırıyordum okuduklarıma. Nefret cinayetleri, hemen her ay mail kutumuza düşen ya da bir telefonla gelen şiddet haberleri, engellemeler, adliye koridorlarında geçen saatler, günler… Hepsi bir anda karşıma dikilivermişti. Ve öyle anlaşılıyordu ki anlaşmanın bütün kurallarına 2007'de de harfi harfine uymuştum. Oysa gurur duyacağımız ne çok şey yapmıştık… Mesela, 2006 yılında Eryaman'da transeksüellere şiddet uygulayan ve 2007'de transeksüelleri haraca bağlamaya çalışan çetenin elemanları Pembe Hayat'ın inatçı eylemleri ve sesleri sayesinde tutuklanıp, yargı önünde çıkarılmışlardı. Yerelde bir süredir devam eden kıpırdanmalar nihayet isme bürünmüş, Kaos GL İzmir, KAOSİST Eşcinsel Sivil Toplum Girişimi ve MorEl Eskişehir LGBTT Oluşumu 'biz de varız' diyerek harekete yeni soluk getirmişti. Lambdaistanbul'un '14. Onur Haftası' kapsamında düzenlediği Onur Yürüyüşü tarihimizin en coşkulu, renkli ve çok olduğumuzu hissettiren anı olmuştu. Türkiyeli eşcinsel örgütler birlikte çalışabileceklerini gösterip 'LGBTT'lerin İnsan Hakları İzleme ve Hukuk Komisyonu'nu ve 'Anayasa Komisyonu'nu kurarak ayrımcılığa ortak ses olmuşlardı. Kaos GL'nin Radyo ODTÜ'de yayınlanan ve Türkiyeli eşcinsellerin insan haklarının görünürlüğünde unutulmayacak bir belge kazandırdığı radyo programı 'Hayatın Renkleri'ni dinlemiş, Mayıs ayında Ankara'da düzenlediğimiz 2. Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma'da tartışmış, yerel gey ve lezbiyen muhabir ağını nihayet hayata geçirmiştik… Boşuna değildi çabamız, bunu görmüştük. Ama yine de, hiçbir şey anlaşmanın bozulmasını sağlayamadı. Biz bütün bunları başarırken birileri de boş durmuyordu çünkü. Ofisimize her ay en az bir nefret cinayeti ya da şiddet haberi ulaşıyordu. (Tabii bunlar görünen ve duyulanlardı.) Yaygın medya homofobi ve transfobinin en kutsal yuvası olmaya devam ediyordu. İlerleyen sayfalarda göreceksiniz; bir gazetede köşesi olmanın bu kadar kolay olduğu bu ülkede eşcinselliğe hastalık demek, eşcinsellere saldırmak da o kadar kolaydı. Eşcinsellerin görünürlüğü arttıkça sorunlar da patlak veriyordu, farkındaydık. Nihayet derneğe dönüşüyor diye sevinirken İstanbul Valiliği, Kaos GL Derneği örneğini hiçe sayarak, Medeni Kanun ve Anayasayı öne sürüp “ahlaka aykırı” olduğu gerekçesiyle Lambdaistanbul LGBTT Derneği'ne dava açması yılın belki de en 'ahlaksız' olayıydı. Gerçi Kaos GL dergisinin 'pornografik' bulunduğu için geçen yıl toplatılan 28. sayısının poşet içinde satılması koşuluyla 'özgürlüğüne' kavuşmasını düşününce hangisinin daha 'ahlaksız' olduğuna karar vermek zorlaşıyordu. Yıllardır kendi köşesinde 'eğlenen' eşcinsellerin “birdenbire” bu denli ortaya çıkması, görünmeye başlaması pek çok kişi ve kurumu rahatsız etmiş olmalı ki ilgili ilgisiz pek çok yerden saldırıya uğruyorduk. Avrupa Birliği'ne ya da AKP'ye kızanlar da, çocuk pornosu çetelerini yakalayıp ne yapacağını şaşıran hükümet yetkilileri de eşcinselliğe ve eşcinsellere saldırıyor, ülkedeki ahlaksızlığın nedeninin bizler olduğunu söylüyordu. Her bozukluğun, çürümenin, kötüye gidişin altından biz çıkıyorduk. Ve elbette sansür… CNN Türk'te yayınlanan Cosmopolis programının eşcinsellik konulu ikinci bölümünün hiçbir açıklama yapılmadan yayından kaldırılması, tarihimizin en kalabalık Pride'ının birkaç gazete hariç medyada yer bulmaması, internet kafelerde 'gey, lezbiyen, travesti, transeksüel' kelimelerinin aranmasına ve erişimine engel olacak filtreleme programlarının kullanılması sansürü pek seven Türkiye'nin 2007 eylemleriydi. Ama belki de en trajik olanı, “eşcinselliği özendirdiği” gerekçesiyle yılların Huysuz Virjin'ine ekran yasağının getirilmesiydi. Çünkü RTÜK'ün yazılı ya da sözlü olmayan bu sansürü bizlerden ne kadar çok korkulduğunu gösteriyordu. Bu korkunun ruhları kemirirken bizlere nasıl döneceğini… 2007 Eşcinsel Almanağı” dönüp yeniden hatırlamamı sağladı bunları. Bunları ve daha pek çok şeyi… Dilerim ki bu sayı bizler için bir bellek olur ve yaşananları, yaşatanları unutmayız; dilerim ki 2008'de unutmak istediğimiz daha az olay olur ve yaşadıklarımızı hatırlarız. *** Gelecek sayıda dosya konumuz “EV” olacak. Yalnız yaşayanlar, ailesiyle yaşayanlar, kedisiyle yaşayanlar, sevgilisiyle yaşayanlar… Gurbette olanlar, kasabalarda büyük kent hayalleri kuranlar, büyük kentlerde kasaba yalnızlığı duyanlar… Anne, babadan ayrı dostlarını ailesi sayanlar çocukluğumuzda, büyürken, büyüyünce EV dediğimiz yerleri yazacak; EVi, EVin içinde yaşayanları anlatacaklar.


2007’NiN EN’LERi

KAOS GL

okurları seçti*

yılın olayları&kişileri

EN MADi OLAYI - TÜRKİYE Seyfi Dursunoğlu'nun canlandırdığı 'Huysuz Virjin' karakterine RTÜK tarafından ekran yasağı getirilmesi

EN MADi OLAYI - DÜNYA

- TÜRKİYE

4

“Biz Alevilerin, Kürtlerin, eşcinsellerin, ateistlerin, Müslüman kadınların, sakatların, vicdani retçilerin sesi olmak istiyoruz. Yani farklı olandan yanayız” diyen ve Onur Yürüyüsü'ne katılan İstanbul 2. Bölge'den bağımsız milletvekili adayı Baskın Oran

LGBT FiLMi Yaşamın Kıyısında Fatih Akın

LGBT KiTABI Yedi Kapılı Kırk Oda Murathan Mungan EN MADi’Si - TÜRKİYE "Bir doktor olarak onları anlıyorum. Bu bir hastalıktır. Sanat adına eşcinselliği meşrulaştırmak doğru değil. Bu halk böyle şeyler istemez. 100 kişiye sorsanız belki içinden bir kişi olumlu bakabilir" diyen Cüneyt Arkın

- DÜNYA

“Bana göre bir kadına aşık olmakla bir erkeğe aşık olmak arasında bir fark yok. Tuhaf kısıtlamalar yüzünden kendimi niye yeni heyecanlardan mahrum bırakayım ki” diyen oyuncu Natalie Portman Harry Potter kahramanlarından baş büyücü Dumbledore'un gey olduğunu açıklayan yazar J.K. Rowling

İran'da eşcinsel idamlarının devam etmesi

EN MADi’Si - DÜNYA LGBT OYUNU Pembe Gri Pembe Hayat Tiyatrosu

Eşcinsel oldukları ortaya çikanların idam edildikleri İran'da “eşcinsel olmadığını” söyleyen İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad

Aralık 2007 tarihinde www.kaosgl.org'da düzenlenen anketin sonuçlarına göre...



ocak

5 OCAK

9 OCAK

İngiltere'deki OnePoll araştırma enstitüsünün internet üzerinden düzenlediği ve beş bin eşcinselin katıldığı anketin sonuçlarına göre Kylie Minogue tüm zamanların en büyük 'gay ikonu' seçildi. Ankette ikinci sırada Dolly Parton, üçüncü sırada ise İsveçli grup ABBA yer aldı.

6

1

2

3

4

5

90'lı yılların ünlü ve sıra dışı modeli olan ve 1997 yılından bu yana DJ'lik yapan Eve Salvail, bir TV şovunda lezbiyen olduğunu açıkladı. Kafasını tıraş eden ilk süper model olarak da tanınan Kanadalı Salvail, Jean-Paul Gaultier'in favori modellerindendi.

6

7

8

9

10

11

12

13

14

15

1 OCAK

senedir birlikte yaşayan gey çiftten biri 89, diğeri 60 yaşındaydı.

lİsviçre eşcinsel evliliklerini resmen kabul etti. Vergi ve emeklilikte heteroseksüel çiftlerle eşit haklara sahip olan eşcinsel çiftlerin evlat edinmelerine ise izin verilmedi. lÇalışmalarını on yedi senedir sürdüren Çek eşcinsel derneği Gay Iniciativa, “ulaşmak istenilen birçok hedef gerçekleşti” diyen üyeleri tarafından kapatıldı. lABD'nin New Jersey eyaletinde eşcinsel çiftlere sivil birliktelik hakkı tanıyan yasa yürürlüğe girdi.

7 OCAK

2 OCAK lİsviçre'nin ilk eşcinsel nikahı yapıldı. Yaklaşık 30

lEşcinsel evliliklere karşıtlığı ile bilinen Papa'nın en yakın yardımcılarından biri olan Vatikan Protokol Müdürü Leonardo Sapienza tarafından yayımlanan kitapta, eşcinsel yazar ve şair Oscar Wilde'ın "Ayartmaların dışındaki her şeye direnebilirim", "Ayartmadan kurtulmanın tek yolu ona boyun eğmek" gibi ünlü özdeyişleri de yer aldı. Sapienza, Wilde'ın büyük, güçlü ve çok zeki bir yazar olduğunu, rastgele cinsel ilişkileri ile değil, daha çok ünlü tiyatro oyunları ile anıldığını belirterek, "Bizim görevimiz, insanların

16


15 OCAK Kaos GL'nin 30. sayısı çıktı. Dergi, İngiltere'den Hollanda'ya pek çok ülkeden aktivistin katkıda bulunduğu “Yabancı Deneyimler” başlıklı dosyayla Türkiye'deki eşcinsel harekete de ışık tutuyordu.

7

19 OCAK Türkiye'deki Ermeni cemaatinin ilk TürkçeErmenice haftalık gazetesi olan Agos'un kurucusu, insan hakları savunucusu Hrant Dink öldürüldü.

17

18

19

20

21

22

23

24

vicdanlarını etkilemek ve bugün dinin bir numaralı düşmanı olan ilgisizliğe karşı koymaktır" dedi.

8 OCAK lBodyguardından DJ'ine tüm çalışanların kadın olduğu lezbiyen barı Bigudi İstanbul'da açıldı.

9 OCAK l ABD Demokrat Partisi eski lideri Terry McAuliffe'in anı kitabında 2004'te ölen Filistin eski lideri Yaser Arafat'ın masanın altından bacağını okşadığını söylemesi, AIDS olduğu iddia edilen eski liderle ilgili tartışmaları ölümünden sonra da gündeme getirdi. lLondra'da, İngiliz Parlamento binası önünde

25

26

27

28

29

30

31

toplanan yaklaşık 3 bin Hıristiyan ve Müslüman, Nisan ayında yürürlüğe girecek olan "Cinsel Yönelim Düzenlemeleri"nin iptal edilmesi istedi.

10 OCAK lAdnan Yıldız'ın küratörlüğünde gerçekleşen ‘Sonsuz Olasılıklar' adlı sergi Kasa Galeri'de açıldı.

12 OCAK lYargıtay, Adana'da bir kadınla ilişki kuran eşinden boşanmak isteyen kocanın boşanma isteğini kabul etmeyen yerel mahkemenin kararını bozdu. Yargıtay'ın kararında, davalı kadının başka bir kadınla yaşadığı ve bunun evliliği temelinden sarsacak davranış olduğu vurgulandı.


ocak

1 2 3 4 5 6

18 OCAK Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği, travesti ve transeksüellere yönelik ayrımcılık ve şiddeti protesto etmek için sessiz oturma eylemlerine başladı. Eylemler her Perşembe günü Ankara'nın Yüksel Caddesi'nde İnsan Hakları Anıtı önünde yapıldı.

7 8 9 10

13 14 15 16 17

29 OCAK Dolce & Gabbana'nın Gabbana'sı, La Stampa gazetesine verdiği demeçte "Vatikan hiyerarşisi, geleneksel aile anlayışına ters düştüğüne inandığı kesimle her gün savaşıyor" dedi. Vatikan'ın, Katolik oylarını kaybetmekten korkan politikacıların eşcinsel evliliği serbest bırakacak yasaları çıkarmasını engellediğini söyleyen Stefano Gabbana, "Fiili beraberlikler korunmalı. Katolik Kilise aşka karşı savaşıyor" yorumunu yaptı.

lAnkaralı travesti ve transeksüeller Küçükesat ve Bağcılar semtlerinde 'Eryaman Çetesi' olarak bilinen kişilerce saldırıya uğradı. Satırların ve bıçakların kullanıldığı saldırıda 4 transeksüel ağır yaralandı.

23 OCAK lAvrupa Birliği (AB) parlamenteri Cem Özdemir'in asistanı Ekmel Çizmecioğlu'nun Kaos GL ile ortaklaşa hazırladığı "GLBT Dosyası - Türkiye" Brüksel'de bulunan Avrupa Parlamentosu'nda sunuldu. Dosya Türkiye'deki eşcinsellerin sorunlarını gözler önüne sererken AB yolundaki Türkiye'ye çözüm önerilerinde bulunuyordu.

24 OCAK

11 12

8

16 OCAK

18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31

l Belçika'nın Bruges Acil Karar Mahkemesi, bir süre önce hapishanede resmi nikah kıyarak evlenen iki kadın mahkumun 'düzenli cinsel ilişki' için hapishanede bir araya gelmesine izin verdi. Mahkeme evli kadınların aynı hücrede yaşama taleplerini ise reddetti.

25 OCAK lPembe Hayat Derneği, Eryaman olaylarından beri saldırılarına devam eden ve 16 Ocak'ta 4 transeksüelin yaralanmasına yol açan Ayhan Günay, Şammas Taşdemir, Ahmet Günay ve Harun Çavdar'dan oluşan çetenin kendilerinden haraç istediği ve bu kişilerce şiddete maruz kaldıkları iddiasıyla savcılığa suç duyurusunda bulundu.

26 OCAK lİstanbul Beyoğlu'nda, 23 yaşındaki Sertap adlı transeksüel bıçaklanarak öldürüldü.

29 OCAK lDolce & Gabbana'nın Gabbana'sı, La Stampa gazetesine verdiği demeçte "Vatikan hiyerarşisi, geleneksel aile anlayışına ters düştüğüne inandığı kesimle her gün savaşıyor" dedi. Va t i k a n ' ı n , Ka t o l i k oy l a r ı n ı kaybetmekten korkan politikacıların eşcinsel evliliği serbest bırakacak yasaları çıkarmasını engellediğini söyleyen Stefano Gabbana, "Fiili beraberlikler korunmalı. Katolik Kilise aşka karşı savaşıyor" yorumunu yaptı.

31 OCAK Kaos GL İstanbul kuruldu. Oluşum adını


yeni çağ sürmelican canyaman787@hotmail.com

2007'nin en önemli olayı hiç kuşkusuz küresel boyutu aşan ısınma problemi oldu. Isınma o kadar tehdit eden bir boyuta ulaştı ki Seda Sayan ve Nihat Doğan ayrılığı gözlerden ırak gerçekleşti. Hatta kuraklığın en çok vurduğu yer Ankara olmasına karşın, Kyoto sözleşmesini inatla imzalamayan idarecilerimizin insani boyutta hem düşünsel hem bedensel anlamda bizlerden ne kadar uzak olduğunu gördük. Oysa temizliğin tek lüks olduğu halkımıza bir orta sınıf ukalalığıyla bulaşık makinesi satın alın uyarısı getirilmesi akıllara memur zammını hatırlattı. Isınmanın faturasının fabrika bacalarına filtre takmayı masraf gören zihniyete değil de bize çıkarılması ayrı bir ayıptı. O zihniyet ki bazı travestilere nikâh şahitliği yaparken bazılarını fişliyordu. Özellikle 2007'nin çığır açan yeniliklere ve yenilgilere şahit olacağı çoğu aydın tarafından dillendirilmişse de bunlara kulak asmayıp her şeyin tadına varma uğruna santim santim hazmetmemiz cabasıydı. Bırakın Türkiye'yi, dünyada geniş yankılar uyandıran değişimler ve çöküşler 1920'lerin sonunu 30'ların başlarını

doğmuştu. Baskın Oran'ın adaylığı birçoğumuz için ümitken birçokları için kurtlar sofrasındaki kuzuydu. Ne yazık ki hezimeti, benzetmemi haksız çıkarmadı. Tek kutuplu dünyaya yakışan bir edayla kurulan yeni hükümet çarpık demokrasisiyle bizleri selamladı. Bu selamlayışın eski ÖDP genel başkanı Ufuk Uras'ı kapsaması ilginçti. İstanbul ikinci bölgeden Baskın Oran'ın seçilmemesi ise biz eşcinsellere, tahminlerin aksine bir AKP değil DTP kazığıydı. Türkiye'deki eşcinsellerin aday olarak birini ilk kez desteklemesi “destek gerektiren” bir çabayken, bunun başka bir ‘öteki’ ihtirasına kurban gitmesi trajikti. Bazı feministlerin dillendirdiği “hepimiz farklı deliklerdeyiz ama bir çukurdayız” söylemi doldurulduğu alan kapsamında bizi alan dışı bırakmayı bilmişti. Bu gelişmelere ses çıkarmayan arkadaşlardan ciddi kırılma noktaları işitmek isterken bunu pekiştirircesine olumlayan gönüllüleri duymak beni şaşırttı. Demek ki

İstanbul ikinci bölgeden Baskın Oran'ın seçilmemesi ise biz eşcinsellere, tahminlerin aksine bir AKP değil DTP kazığıydı. Türkiye'deki eşcinsellerin aday olarak birini ilk kez desteklemesi “destek gerektiren” bir çabayken, bunun başka bir ‘öteki’ ihtirasına kurban gitmesi trajikti. aratmayacak kadar keskin. Finans sektörünün çöküşü, milliyetçiliğin ve homofobinin artışı yeni faşizmin d o ğ u ş u n u b e l g e l e r n i t e l i k t e . H ra n t D i n k ' i n öldürülmesinden Lambda'nın kapatılma davasına kadar her şey bunun bir göstergesi adeta. Elbette birçok iş alanı sekteye uğradı. Bunların başında basın sektörünün bazı kaleleri yıkıldı. Her ne kadar kartellerle işimiz olmasa da Gacı İstanbul dergisi sonlandı. Şimdilerde halen çıkması beklenen ya da çıkacak olan Dönme'yi beklediğimizi söylemeden edemeyeceğim. Bu bize alternatif oluşturmanın ne zor bir şey olduğunu bir kez daha gösterdi. Kaos'ta bu sene kadrolu olarak yazı yazmamsa kişisel deneyime önem veren arkadaşların kibarlığıydı. Bu deneyimler ışığında bir şeyler sorgulayabilmem bir lumpen ayrıcalığı değil, yine bir eşcinsel hareket mucizesidir. Ama birçok yayın organı bırakın anlayışı, üç maymunu bile oynarken çaresizdi. Hatta son on yılın ya da tüm zamanların en coşkun yürüyüşü olarak tarihe adını yazdıracak olan 2007 Onur Yürüyüşü bu gizli sansürün kurbanı oldu. Yürüyüşe katılmamama karşın evli ve bekâr heteroseksüel arkadaşlardan geri dönüşüm almamsa sevindiriciydi. Açıkçası hareketin adım adım amacına ulaşması açısından güzel bir görünürlüktü. Bu görünürlüğün her geçen sene artması dileğiyle! Bu yürüyüşün akabinde genel seçimlerin yaklaşması başka bir cümbüşü doğurmuşken bizler için de fırsat

Türkiye'deki eşcinsel hareket genel değişimlerden nasibini fazlasıyla almıştı. Baskın Oran'ın seçilmesi başka bahara kalırken aktivist dilin erilleşmesi gözden kaçmadı. Bunda ister istemez iktidara oynamanın da payesi olduğunu düşünüyorum. Bugün TV'nin önemli bir kült olduğunu inkâr etmek aptallık olur. Amerikalı bir çocuğun ebeveynlerinin Tanrı sevgisi aşılaması esnasında “Tanrı varsa neden TV'ye çıkmıyor?” sorusu dünyanın neyin üzerine döndüğünü açıkça ortaya koyarken bunu fırsat bilen bizlerin ya da bazı arkadaşlarımızın görünür olması kaçınılmazdı. Bunu paye bilen Kürşad Kahramanoğlu'nun önce Hülya Avşar sonra Serdar Turgut gibi isimlerin programlarına konuk olması işte bu görünürlüğün bir parçasıydı. Kendisini oryantalist bir batıcı görmekle beraber politik çabasını takdirle karşılıyorum. Ama bunun getirdiği al gülüm ver gülüm ilişkisini onaylamamı kimse beklemesin. 2007'nin sonlarına doğru bu yeni eşcinsel söylem ipin ucunun bıraktığım yerden çok uzaklaştığını bana acı bir şekilde hatırlatsa da harekete dair bir farkındalık kazandırmıştı. O da hareketin iradeleşmeden ana akımlaşmasıydı.

9


şubat

7 ŞUBAT

Eski Amerikan Basketbol Birliği (NBA) oyuncusu John Amaechi 'Man in the Middle' adlı otobiyografik kitabında eşcinsel olduğunu açıkladı. Dünyanın en ünlü basketbol liginde geçirdiği altı sezonluk yaşantısının bütün detaylarına yer veren Amaechi, gey olduğuna dair açıklaması ile spor tarihindeki ilk açık gey basketbol oyuncusu oldu.

7 ŞUBAT Eski İtalya başbakanı Silvio Berlusconi, bir yerel seçim kampanyasında yaptığı konuşmasında, lideri olduğu sağcı Forza İtalya koalisyonunun 'sapına kadar erkek olduğunu' ima ederek "Korkmayın, bütün eşcinseller diğer tarafta" dedi. Partisinin adayı Marco Maria Mariani'yi desteklemek için konuşan Berlusconi, adayın göbek adı "Maria"yı da işaret ederek, "Politikada kadın duyularına ihtiyacımız var. Bir kadın adına sahip olan sen, erkeklerin sahip olmadığı, eşcinsellerin biraz sahip olduğu, bu çok kıymetli kadınsı sezgilerden politikaya getirmekle yükümlüsün" dedi.

10

7 ŞUBAT

15 ŞUBAT

Türkiye'nin ilk ve tek internet eşcinsel sözlüğü Homoloji.com açıldı. Heteroseksüel erkek dilinin hakim olduğu, cinsiyetçi, ayrımcı ifadelere yer veren sözlüklerde kendilerine yer bulamayan, bulsalar dahi bu alanlarda kendilerini mutlu hissetmeyen eşcinsellere kendi sözlerini üretme alanı sağlayan sözlük sadece lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transeksüel katılımcılara ve onların dostlarına açık. Sitede adminlerin adı Yüce Sezen, moderatörlerin adları ise Ajdamod. Kullanıcılara ise 'Homolog' deniyor ancak 'Homolog' olmadan önce bir süre 'Kezban' olarak yazmak durumundasınız.

ABD'de yıllarca eşcinselleri aşağılayıp eşcinsel evliliklerine karşı çıktıktan sonra para karşılığı eşcinsel ilişki kurduğu ortaya çıkan Ulusal Evanjelistler Birliği'nin Başkanı Ted Haggard, üç haftalık bir “tedavi” sonrasında 'erkek olduğuna' karar verdi.

1

2

3

4

5

6

7

8

2 ŞUBAT l Kadın örgütleri son dönemde travesti ve transeksüellere yönelik artan saldırıları kınamak ve ortak çözümler bulmak amacıyla Pembe Hayat Derneği'nde bir araya geldi. Toplantıya Amargi Kadın Kooperatifi, Ankaralı Feministler, Filmmor, KADAV, Kadın Dayanışma Vakfı, KA-DER Ankara, Kadının İnsan Hakları-Yeni Çözümler Derneği, Kaos GL Derneği, Kırk Örük Kadın Kooperatifi, SDP ve ÖDP'den kadınlar katıldı.

7 ŞUBAT lAnkara'da

travesti ve transeksüellere yönelik saldırılar nedeniyle Pembe Hayat Derneği tarafından her hafta yapılan mumlu oturma eylemi saldırılardan sorumlu olduğu iddia edilen 4 kişinin yakalanarak

9

10

11

12

13

14

15

savcılığa çıkarılmasıyla sona erdi.

8 ŞUBAT l18 Temmuz 2006'da İstanbul Valiliği İl Dernek

Müdürlüğü'nün "genel ahlaka" ve "Türk toplumunun aile yapısına" uymadığı gerekçesiyle Lambdaistanbul LGBTT Dayanışma Derneği'nin kapatılması için yaptığı başvuruya karşılık, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı dava açılmasına gerek olmadığına karar verdi.

9 ŞUBAT lAralarında Kaos GL'nin de bulunduğu Ankaralı sivil

toplum örgütleri, Türk Ceza Yasası'nın 301. maddesinin yürürlükten kaldırılması talebini yinelemek için, toplanan 20 bin imzayla TBMM önünde bir basın açıklaması yaptı.

16


26 ŞUBAT

17 ŞUBAT

Örümcek Zambaklar

57. Berlin Film Festivali'nde eşcinsel temalı filmlere verilen 21. Teddy Ödülleri'nde uzun metraj dalında 'En İyi Film Ödülü' kadın yönetmen Zero Chou'nun yönettiği Tayvan yapımı 'Örümcek Zambaklar'a (Ci Qing) gitti. En İyi Belgesel Film Ödülü'nü 'A Walk Into The Sea: Danny Williams And The Warhol Factory'nin aldığı gecede, Richard Eyre'nin yönettiği 'Skandal' (Notes on a Scandal) 'Seyirci Ödülü'nü kazandı.

Amerikan eğlence dünyasının en gözde isimlerinden Ellen DeGeneres, 79. Oscar Ödülleri'nin sunucusuydu. DeGeneres, Oscar törenini sunan ikinci kadın, ilk açık eşcinsel oldu. Ellen ayrıca, sevgilisi oyuncu Portia de Rossi’yle kameraların önünde birlikte görünmekten bu sene de kaçınmadı.

Skandal

17

18

19

20

21

22

23

24

10-11 ŞUBAT 2007 l K a o s G L' n i n y ü r ü t t ü ğ ü “ İ n s a n H a k l a r ı Mekanizmalarının LGBTT Bireyler için Etkin Kullanımı Projesi” kapsamında düzenlenen ilk eğitim Kaos GL İzmir, Pembe Hayat ve Lambdaistanbul'dan aktivistlerin de katılımıyla Ankara'da yapıldı.

13 ŞUBAT l Transeksüel Neşe Yalçın Ankara'daki evinde öldürüldü. lRusya'nın ikinci büyük kenti St. Petersburg'daki bir askeri birlikten firar eden 2 askerin iddiaları ülkeyi karıştırdı. Firari askerler, üstleri tarafından acemi erlerden sürekli para talep edildiği, para verenlerin kurtulduğunu ancak vermek istemeyenlerin elektrikli ve coplu işkenceye maruz kaldığını ileri sürdüler.

25

26

27

28

29

30

31

Parası olmayanların sokaklarda dilencilik yaptıklarını da söyleyen askerler, "Bazı askerlerse dilencilik yerine fuhuş yaparak birliğe para getirmek zorunda bırakılıyordu. Bunun için, askerlerin bir bölümü eşcinsellerin toplandığı 'Katkin Sadik' parkına gönderilirken, diğerlerine müşterilerin telefonları verilerek evlere gitmeleri isteniyordu" iddialarında bulundular.

17 ŞUBAT lKaliforniya eyalet valisi Arnold Schwarzenegger, eşcinsel evlilikleri yasalaştıracak herhangi bir yasa teklifinin yeniden sunulması durumunda bu teklifi veto edeceğini söyledi. Schwarzenegger ayrıca bu a da yasama meclisinin çıkaracağı bir kanun olması yerine, tüm eyaleti kapsayacak bir seçimle belirlenebileceğini belirtti.

11


şubat

1 2

19 ŞUBAT

4

lABD'nin New Jersey eyaletinde eşcinsel evli çiftlerin, heteroseksüel evli çiftlerle aynı haklara sahip olmasını sağlayan yasa yürürlüğe girdi.

3

20 ŞUBAT

5 6 7 8

20 ŞUBAT Amerika'da yayımlanan ve ünlülerin sırlarını anlatan 'Celebrity Secrets' adlı kitapta, Amerikalı aktör Rock Hudson'ın eşcinsel olması gerekçesiyle, kendisine teklif edilen ajan rollerinin FBI tarafından engellendiği iddia edildi. Kitaba göre FBI'yı 49 yıl yöneten J. Edgar Hoover, eşcinsel olduğu için Hudson hakkında özel dosya açtırmıştı ve her adımını takip ettiriyordu. Dosyada Hudson'ın erkek sevgilileri, bu kişilerle buluştuğu yerler ve katıldığı seks partilerinin aynen yer aldığı söyleniyor.

9 10 11 12 13 14 15 16

12

17 18 19 20 21 22 23

28 ŞUBAT Temmuz 2006'da "pornografik" bulunarak toplatılan Kaos GL'nin 'Pornografi' konulu 28. sayısına karşı Ankara Cumhuriyet Basın Savcısı Nadi Türkaslan tarafından açılan davanın ikinci duruşması, Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Hakim Mehmet Nuri Öztürk'ün verdiği kararla derginin Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Umut Güner beraat ederken, toplatılan derginin, 18 yaş altındakiler için sakıncalıdır ibaresi ile birlikte poşet içinde olması koşuluyla satılabileceği söylendi.

24 25 26 27 28 29 30 31

lAşk filmlerinin ünlü dağıtımcı firması Lovefilm'in düzenlediği ankette, 'Brokeback Dağı' filminin oyuncuları Jake Gyllenhaal ve Heath Ledger'ın öpüştükleri sahne, 'tüm zamanların en iyi öpüşme sahnesi' seçildi. Listede ayrıca, 'Seks Oyunları' (Cruel Intentions) adlı filmde lezbiyen aşıkları canlandıran Sarah Michelle Gellar ve Selma Blair'in öpüşmeleri de beşinci sırada yer aldı.

24 ŞUBAT l Türkiye'nin ilk resmi üniversite topluluğu Bilgi Üniversitesi Gökkuşağı LGBT Kulübü kuruldu.

26 ŞUBAT lKaos GL Derneği, İstanbul, Bursa ve Ankara'da yaşayan eşcinsel bireylerin bu şehirlerdeki internet kafelerde 'transeksüel', 'eşcinsel' gibi kelime bazlı filtreleme programlarının kullanıldığını fark ederek derneğe bildirmesi üzerine, Bilgi Edinme Hakkı kapsamında İçişleri Bakanlığı'na başvuruda bulundu. Dernek, dilekçesinde "İnternet kafelerde 'gey, lezbiyen, travesti, transeksüel, eşcinsel' kelimelerinin aranmasına ve erişimine engel olacak yazılı ve sözlü bir talimat verildi mi?" diye sordu.

27 ŞUBAT l Çalışmalarını İstanbul'da yürüten KAOSİST Eşcinsel Sivil Toplum Girişimi kuruldu. lİzmir'de, Binnur adlı transeksüelin İZSU'ya ait atık pompa istasyonunda vücudunun parçaları bulundu.

28 ŞUBAT 26 Şubat 2006'da evinde öldürülen gazeteci-yazar Baki Koşar cinayetiyle ilgili dava sonuçlandı. İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada sanık Serhat Bağlan, önce müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Sanığın cinayeti 'tahrik'le işlediği kanaatine varan mahkeme cezayı önce, 'eşcinsel ilişki teklif edildiği' gerekçesiyle 'ağır tahrik indirimi' uygulayarak 18 yıla ardından iyi hal nedeniyle 15 yıla düşürdü. Bağlan'a ayrıca, maktule ait ses kayıt cihazı ile cep telefonunu çaldığı gerekçesiyle 'nitelikli hırsızlık' suçundan da 1 yıl 5 ay 15 gün hapis cezası verildi.


Gözüm Abla 2007’yi yorumluyor... başkanı oldu. Ahhh ahhh! Kültür işte! Hiçbirini yargılamadan kendi gelişimleri içinde algılamak ve değerlendirmek gerekiyor hiç kuşku yok. Ancak insan beyni yan yana gelen iki resim arasındaki on farkı bulmayı ilkokul öncesinde ve gazetelerin haftasonu eklerinden öğrendiği için elinde olmadan mukayese yapıyor. Selam Canlarım, Yeni bir yıla başlarken adettendir diyerek yeni yılınızı kutlayarak başlamak istedim. Aslında biri diğerinden farklı olmayan günlere giriyor olsak bile malum yeni yıl, yeni bir başlangıcı motive etmesi açısından önemli bir fırsat da olabilir. Amma velakin yeni bir şeye başlarken eskilere bakılması en azından neyin yapılmayacağını anlamak adına mühim mülahazalara vesile olabilir. Sizleri bilmem ama ben 2007 yılını resmen yüreğim ağzımda geçirdim. Şöyle bir geriye doğru uzandığımda hatırlıyorum ki 2007 yılına Ankara'nın Tribal adlı barında uzatmalı aşkımın kollarında girmiştim. Bunu hayra alamet olarak yorumlayıp oldukça sevinmiştim fekat yok askeri müdahale oldu, yok Bülent Ersoy evlendi, yok boşandı derken resmen tansiyonum dört puan fırladı. Şimdi sizlerle 2007 yılının bazı olaylarını birlikte anımsamak istiyorum. Ajandamdaki ilk nota göre 8 Ocak'ta İstanbul'umuzda tüm çalışanları lezbiyen olan bir bar açılmış. İlk duyduğumda çok sevinmiştim. Madem bir lezbiyen bar açılmış biz de dava arkadaşlarımıza destek olalım diyerek kalkıp oraya gitmiştik. Üstelik ayıp olmasın diye lokum da yaptırmıştık Hacı Seyyidoğulları'ndan. (Dikkat bu yazıda sanal reklam uygulaması vardır.) Kapıdaki kadın görevliler erkek olduğumuz gerekçesi ile bizi içeri almayınca bütün lokumları yiyip şekerimin yükselmesine vesile olmuşlardı. Gey olduğumuz için dışlanmış ve kovulmuş olmamıza rağmen bir lezbiyen barın açılmış olmasından duyduğum memnuniyeti her fırsatta dişlerimi sıkarak ifade etsem de bu bar daha sonra önünden geçerken kapanmıştı. Laf açılmışken İstanbul'daki bir gey bar, bir odasını lezbiyenlere tahsis etti 2007 yılında. Merak edip içeri girmek istediğimde oraya da alınmadım. Bu haremlikselamlık uygulamasının altında heteroseksüel erkeklerin lezbiyenlere duyduğu merakla rahatsız edilmelerini engellemek gibi bir düşünce olduğunu ifade etti bir görevli. Her fırsatta görünmez olduklarından yakınan lezbiyenlerin kapalı kapılar ardında nasıl görünür olabilecekleri ayrı bir tartışma konusu olsa bile yine kendilerini korumaktan aciz kadınlar oldukları algısından beslenen bir motivasyonla, lezbiyenleri erkek geni taşıyan sineklerden koruyarak güvenli alanlar yaratan müesseslerle işbirliklerini bir geçiş süreci olarak görmek istedim. Ajandama not aldığım bir diğer olay da 24 Mayıs tarihine ait. Erkek olarak dünyaya gelen ve evlenip iki çocuk sahibi olduktan sonra 30'lu yaşlarında cinsiyetini değiştiren İngiliz Jenny Bailey Cambridge'in belediye

Ajandama not aldığım bu belediye başkanlığı seçimini için “Ama orası İngiltere” diyenlerin dikkatini çekiyorum ki İngilizler geleneklerine oldukça bağlı insanlardır ve Anglikan kiliseleri eşcinselleri İsa'nın müjdelediği bir hediye gibi görmemişlerdir. Bu toplumsal değişim oradaki insanların topluma yaptıkları müdahalelerle oluşmuştur. Ve bu müdahaleler, bizzat cinsel yönelimi heteroseksüel olmayanların kendileri için yaptıkları müdahalelerdir. İki resmi yan yana koyunca bizdeki resimde gözüme batan ilk fark ülkemizin en bilinen transeksüelinin hafızasını yitirmişçesine aslında hep kadın olduğunu haykırmasıdır. Bu haykırmalar zaman zaman şehadetler, tekbirler eşliğinde, zaman zaman “Bokunu satır kesmez” diye tabir edilen cinsten ağır bir kibir eşliğinde ama çoğu zaman bir karikatür tonlamasında kalan tiz kahkahalardır. Mücevherleri kaç lira, kiminle evlendi, ne zaman boşanacak, barıştığında kaç şişe şampanya patlattı gibi konularla gündemde kalmasının magazinsel bir merakın ötesinde kişisel bir sunum ve tercih olduğu da ortadadır. Şimdi kim kalkacak toplumsal dönüşüm, insanlar arasındaki her çeşit ayrımcılığın sonlanması için mücadele, geleceğe daha insancıl bir dünya bırakmak gibi şeylerle uğraşacak? Bunun yerine benim tuzum kuru edası ile dolaşmak İngilizlerle bizler arasındaki en temel fark görünüyor. Hazır konu bu iken, 22 Kasım'da gerçekleşen bir diğer olaya da değinmek gerek. Meclis'te DTP grubunu ziyaret eden Avrupa Parlamentosu Yeşiller Grubu Eş Başkanı Daniel Cohn-Bendit, “AB'ye girerseniz gey belediye başkanına hazır olun” dedi. Bunun üzerine Murathan Mungan “Ben adayım” açıklamasında bulundu. Murathan Mungan'ın ülkemizdeki politik pisliklerin içine dalabilme cesaretini de ayrıca ajandama not etmişim canlarım. Son olarak da ajandama not aldığım bir olay ise 3 Ağustos tarihine ait. Altı polis memuru bir kadınla emniyetin otoparkındaki kameraların varlığını unutup grup seks yaparken görüntüleri kaydedildi. Kadının açıklaması polis görünce dayanamadığı yolundaydı. Olayı bizzat araştırdım ve açıklıyorum ki o kadın sürekli beni kıskanıp taklit eden Tanılay şıllığıdır. Ama Allah'ın sopası yok ki tepesine vursun. İşte böyle yakalanır ve cümle aleme rezil olur. Madem beni taklit ediyorsun bari benim kadar dikkatli yap değil mi canlarım. Hepinize çok mutlu bir yeni yıl diliyorum ve hoşuma gidenlerinizi yalıyorum. İzanınız ve Ferasetiniz Gözüm Abla

13


mart

15 MART

16

Kaos GL'nin 31. sayısı çıktı. Dergi, 'Feminizm ve Eşcinsellik' konulu dosyasında, Türkiye'de feminizmin eşcinsel hareketle nerelerde, nasıl birleştiğini ya da ayrıldığını tartışıyordu.

8 MART 14

Ankara'da Kaos GL ve Pembe Hayat, İstanbul'da Lambdaistanbul, 'Dünya Kadınlar Günü' nedeniyle düzenlenen eylemlerde lezbiyenlerin, biseksüel ve transeksüel kadınların sesi oldu.

1

2

3

4

5

6

7

8

4 MART lAntalya'da bir grup transeksüel bıçakla yaralanan arkadaşları Hülya'yla ilgilenilmediğini iddia ederek, Antalya Devlet Hastanesi önünde doktorları protesto etti. Dört yıl önce de ilgisizlik nedeniyle bir arkadaşlarını kaybettiklerini söyleyen transeksüeller Hülya'nın hastanede 1,5 saat boyunca bekletildiğini söylediler.

5 MART l12 yıl Federal Almanya Parlamentosu'nda milletvekilliği

yapan 54 yaşındaki fizikçi ve siyasetçi Christina Schenk, cinsiyet değiştirerek erkek oldu ve Christian adını aldı. Yeşiller Partisi'nden meclise girdiğinde medeni halini meclis protokollerine, "ortak yaşamda lezbiyen" tanımıyla yazdıran Schenk, daha sonra Demokratik Sosyalizm Partisi'ne (PDS) geçti. PDS'den de milletvekili seçilen Schenk, meclis protokolüne cinsiyet kimliğini bu kez

9

10

11

12

13

14

15

"Transmann" (kadın vücudundaki erkek) sıfatıyla yazdırdı. lİnternethaber.com adlı sitenin, You Tube'da yayınlanan ve Atatürk'ü eşcinsel olarak gösteren videonun hakaret içerdiğini yazması üzerine siteye erişim yasağı getirildi. Yasak ancak dört gün sonra kaldırılabildi.

6 MART l A m e r i k a l ı m u h a f a z a k a r ya z a r A n n C o u l t e r, Washington'da katıldığı bir toplantıda ABD'nin Demokrat Partili 2008 Başkan adayı John Edwards'tan bahsederken "ibne" dedi. Verizon, Sallie Mae ve NetBank firmaları, Coulter'ın internet sitesindeki reklamlarını geri çektiklerini açıkladı.

9 MART lİşadamı Saim Kayhanmete internetten tanıştığı iki kişi tarafından İzmir'in Buca ilçesindeki evinde boğazı kesilerek öldürüldü.

16


15

Eurovision şarkı yarışmasında Ukrayna'yı temsil etmek üzere travesti Verka Serduçka'nın aday seçilmesi, ülkede tepkilere ve "Yarışmadan çekilelim" çağrılarına yol açtı. Ülkenin en popüler komedyenlerinden biri olan Serduçka'yı kaba ve bayağı bulan muhalifler Serduçka'nın kuklasını yakarak seçimin iptalini istediler.

17 MART 17

18

19

20

21

22

23

24

10 MART l“7 Renk 7 Film LGBT Film Festivali”ni düzenlemek için İzmir Konak Belediyesi Kültür Merkezi'ne başvuran Kaos GL İzmir'in talebi “eşcinselliğin kamusal olmadığı” gerekçesiyle geri çevrildi.

11 MART lİskoçyalı eşcinsel polisler, maçlarda seyircilerin "ibne hakem" diye bağırmaması için dilekçe verdi. Bu küfürlerin cinsel yönelimlerine hakaret olduğunu söyleyen polislerin isteği kabul edildi. Bu şekilde tezahüratta bulunanların tutuklanacağı kaydedildi.

13 MART lKaos GL Derneği, gazeteci Baki Koşar'ın cinayet zanlısının yargılandığı davada mahkemenin ağır tahrik indirim uygulamasını protesto eden bir imza kampanyası başlattı. Toplanan imzalar TBMM Adalet Komisyonu'na iletildi.

25

26

27

28

29

30

31

lİstanbul Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığı, İstanbul Valiliği'nin Türk Medeni Kanunu'nun 56. maddesinde yer alan "Hukuka ve ahlaka aykırı dernek kurulamaz" hükmüne aykırı bulunduğu gerekçesiyle kapatılmasını istediği Lambdaistanbul hakkında kapatma kararına gerek olmadığını açıkladı. İstanbul Valiliği, karara itiraz ederek bir üst mahkemeye başvurdu. Mahkeme, savcılığın kararını kaldırdı ve dava açılmasına karar verdi.

16 MART l Karayip Adaları'ndan Tobago'da Nisan ayında düzenlenecek caz festivalinde konser vermesi planlanan Elton John'un programı, eşcinselliği teşvik edebilir gerekçesiyle iptal edildi. Eşcinselliğin yasalarla 'yasaklandığı' Tobago'nun başrahibi Philip Isaac, “Konserinden etkilenen insanlar onun yaşam tarzını taklit etmek isteyebilir. John eğer günah çıkartmak isterse dinleyebilirim” dedi.


mart

20 MART

13 MART Bedirhan Dehmen ve Şafak Uysal'ın kişisel deneyimlerinden ve tarihte yer etmiş arkadaşlık tahayyüllerinden yola çıkarak hazırladığı 'Güneşli Pazartesi' adlı fiziksel tiyatro çalışması garajistanbul'da sahnelendi. Çalışma iki erkeğin dostluğu üzerinden erkekliği anlatıyordu.

13 MART Genelkurmay Başkanı General Peter Pace, Chicago Tribune gazetesine yaptığı açıklamada, silahlı kuvvetlerde eşcinsel personelin açıkça görev yapmasının hoşgörülmemesi gerektiğini kaydetti ve eşcinselliği zinaya benzeterek her ikisinin de "ahlaka aykırı" olduğunu belirtti. Pace, "Ahlaksızlığa olur demenin ABD'ye hizmet edeceğine inanmıyorum" dedi ve bu görüşlerine yetişme biçimi ile sahip olduğunu ifade etti. İki gün sonra eşcinsel örgütleri, Times Meydanı'ndaki Asker Toplama Merkezi önünde, Genelkurmay Başkanı General Peter Pace'in yaptığı homofobik açıklamaları protesto eden bir gösteri düzenledi.

16

1

2

3

4

5

6

7

8

lZaman gazetesi, Türkiye Aile Sağlığı ve Planlama Vakfı'nın (TAP) İstanbul'un bazı ilçelerindeki okullarda verdiği “Aile Sağlığı” konulu seminerleri “'Aile sağlığı' diye liseliye eşcinselliği anlatıyorlar" başlıklı haberle duyurdu. Bunun üzerine Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, milli eğitim müfettişlerine talimat vererek konunun incelenmesini istedi.

17-18 MART lKaos

GL, British Council'in “Toplumsal Katılımın Sağlanmasında Medyanın Rolü” adlı projesi kapsamında medya eğitimi düzenledi. Sivil toplum örgütlerinin medyayla ilişkisini güçlendirmeye yönelik eğitime eşcinsel örgütlerinin yanı sıra çocuk hakları ve kadın örgütlerinden temsilciler de katıldı.

9

10

11

12

13

14

15

19 MART lİzmir'in Buca İlçesi'nde Saim Kayhanmete'yi öldüren 25 yaşındaki inşaat işçisi F.O. ile T.A. yakalandı. F.O. verdiği ifade de “Bana ilişki teklif etti. Ben de çok sinirlendim. Boğazını kestim ve kalbinden bıçakladım" dedi.

21 MART l Yeşim Başaran'ın LEGATO (Lezbiyen ve Gay Topluluğu) deneyimlerini anlattığı “ODTÜ'de eşcinsel var mı" başlıklı yazısı gazeteodtu.com'da yayınlandı. Yazı, aynı sitede daha önce yayınlanan Emir Birant'ın “ODTÜ'de Eşcinsel Olmak” yazısının açtığı tartışmaları büyütürken 1 Nisan tarihli Hürriyet gazetesinin Ankara ekinde “ODTÜ'lüler bu sefer eşcinsellikle gündemde”

16


22 MART Gazeteci Kathleen Tracy'nin kaleme aldığı 'Angelina Jolie' adlı kitapta Jolie'nin, “Gerçeği söylemek gerekirse, erkeksi kadınlardan, kadınsı erkeklerden hoşlanıyorum. Kendimi hem kadın hem de erkek hissediyorum. Bir erkeğin mizacını taşıyorum” sözleri yer aldı.

17

17

18

19

20

21

22

23

24

başlıklı habere de konu oldu.

23 MART lKaos GL, “Türkiye HIV/AIDS Önleme ve Destek Programı”

kapsamında yürüttüğü 'Gökkuşağı Projesi' kapsamında düzenlediği eğitimlerin sonuncusu, İstanbul Bilgi Üniversitesi Kuştepe Kampusu'nda yapıldı. Melek Göregenli, Ali Erol, Mahmut Şefik Nil ve Özlem Altıparmak'ın eğitimci olarak katıldığı eğitimde homofobiden hukuksal ayrımcılığa eşcinsellerin yaşadıkları sorunlar konuşuldu.

25

26

27

28

29

30

31

Özpetek'in 'Bir Ömür Yetmez'iyle açılan festival, “Ustalara Saygı” bölümünde eşcinsel yönetmenler Pier Paolo Pasolini, Rainer Werner Fassbinder ve Gus Van Sant'ın filmografisinden en iyi filmleri gösterdi. Festivalde ayrıca 'Kötü Arkadaş'tan 'Düş Gezginleri'ne, 'Hedwig ve Kızgın Çıkıntısı'ndan ‘Shortbus'a, ‘Arzunun Kanunu'ndan 'Kızgın Taşlara Düşen Su Damlaları'na eşcinsel sinemanın pek çok yeni ve klasik örneği yer aldı. lÇalışmalarını Eskişehir'de yürüten MorEL Eskişehir LGBTT

Oluşumu kuruldu.

26 MART lABD'deki

31 MART

30 MART

lErinç Seymen'in 'Av Mevsimi' başlıklı sergisi Galerist'te açıldı. Sergi, tahammülsüzlüğün, ayrımcılığın, linç kültürünün kuşattığı bireyin sıkıntılarını tartışmaya açıyordu.

geleneksel Yahudiliğin en önemli eğitim kurumlarından biri olan 'New York Jewish Theological Seminary' eşcinsel öğrencilere kapısını açacağını açıkladı.

lUluslararası

İstanbul

Film

Festivali

başladı.

Ferzan


EŞCİNSEL ÖRGÜTLERİNİN 2008 UMUTLARI bölgesel örgütlenmeye doğru Antalya Gökkuşağı Eşcinsel Oluşumu

yasal güvence istiyoruz

antalyagokkusagi@gmail.com

2008'le beraber Antalya'daki örgütlü eşcinsel hareketinin 6. yılına 'merhaba' diyoruz. Bu süreçte kentsel çalışma alanından, bölgesel çalışma alanına doğru genişleyen örgütlenmemiz, bu genişleme projesiyle vizyonunu da yenileyerek amaçları ve ilkeleri doğrultusunda geçtiğimiz seneyi dolu dolu geçirdi. 2007'de öncelikli olarak, Akdeniz bölgesi LGBTT haber ve duyuruların yayılmasını amaçlayan bir sanal ağ kurduk. Şu anda 100'ün üzerinde üyesi bulunan bu ağı 2008 yılında, Akdeniz bölgesinde yaşayan LGBTT bireylere ulaşarak genişletmeyi ve üye sayısını 1000'in üzerine çıkarmayı hedefliyoruz. Her yıl düzenli olarak gerçekleştirdiğimiz, Antalya Gökkuşağı'nın kuruluş dönemine denk gelen Nisan ayındaki buluşma ve etkinlikleri 2008'de de sürdüreceğiz. Bu yılki teması 'Yerel Bölgede Eşcinsellik' olması düşünülen 'Nisan Buluşmaları'nın üç güne yayılması planlanıyor. Bunun dışında, 2007 yılında organizeli bir şekilde gerçekleştirdiğimiz 'YazAntalya Eşcinsel Tatil Organizasyonu'nun ikincisini Temmuz 2008'de diğer eşcinsel örgütlerle ortaklaşa yapmak istiyoruz. Türkiye'de ve tüm dünyada lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transeksüel bireylerin ayrımcılığa ve şiddete maruz kalmadan geçirecekleri yeni bir yıl, iyi bir 2008 dileğiyle…

18

bir aradalıktan doğan enerjimizle…

Kaos GL dergi@kaosgl.org

Zor bir yılı geride bıraktık. Geçen sene ilk defa insan hakları ihlallerini izlemeye ve kayıt altına almaya başladık. İzleme faaliyetinin ne kadar zor ve yorucu olduğunu öğrenmiş olduk. Ne kadar çabalasak da hep bir yerlerde eksik kaldığımızı gördük. İzlemenin sadece ihlallerin kayıt alınmasından ibaret olmadığını, mağdurların hem yasal süreçte hem de sosyal hayat içerisinde desteklenmesi gerektiğini anladık. Ama işe bir yerden başlamak gerekiyordu ve geçen sene ilk adımı attık. Umut ederiz ki 2008, anayasanın eşitliği düzenleyen maddesine cinsel yönelim ayrımcılığının eklenerek haklarımızın yasal güvence altına alınacağı ve LGBT bireylere yönelik işkence, kötü muamele ve ayrımcılığın son bulacağı bir sene olur.

Kaos GL İzmir izmir@kaosgl.org

2007 bizim için çok önemli bir yıldı. Sene başında resmi olarak kurulduğumuzu ilan ettik. Haziran ayında kendi mekanımızı açtık. Hemen ardından internet sitemizi kurarak var olma ve aidiyet duygumuzu pekiştirdik. Yıl sonunda eşsiz bir parti düzenleyerek yaklaşık 150 kişiyi bir araya getirmeyi ve sorunsuz eğlendirebilmeyi başardık ki bu, İzmir'de ilk kez oluyor. Kaos GL İzmir için 2008, deneyimlerimizden edindiklerimizle daha çok çalışıp üreteceğimiz, özellikle Ankara-İstanbul-İzmir dışındaki eşcinsellerin bir araya gelmesine örnek teşkil edebilecek bir yapılanmayı yaratabileceğimiz bir yıl olacak. Mekanımızın devamlılığını sağladıktan sonra her ay parti, söyleşi vb. bir etkinlikle eşcinselleri bir araya getirmeyi, bahar aylarında büyük bir piknik, yaz aylarında da İzmir'e yakın yazlık yerlere günübirlik bir gezi düzenlemeyi planlıyoruz. Bu etkinliklerin birbirlerine ulaşmakta internetten başka şansı olmayan eşcinselleri bir araya getireceğini ve dolayısıyla bu bir aradalıktan doğan enerjinin de Kaos GL İzmir'in devamlılığını sağlayacağını düşünüyoruz. 2008'in bütün eşcinsellere daha yaşanılabilir bir dünya getirmesi dileğiyle…

göreceğiz, duyacağız, konuşacağız MorEl Eskişehir LGBTT Oluşumu morel.eskisehir@gmail.com

2006'nın ekim ayında Eskişehir'de bireysel bir hareket olarak doğan ve zamanla örgütlenmeye evirilen mücadele sürecimizde 2007 yılına karınca kararınca pek çok iş sığdırdık. Peki, 2007 bizim için nasıl geçti, neler yaptık? Eskişehir Anadolu Üniversitesi tüm fakülte ve bölümlerinde gey, lezbiyen, biseksüel, travesti ve transseksüel kelimelerini aramak ya da bu kelimeleri içeren her türlü siteye erişim engellenmekteydi. Buna karşı "Engellenmeye Hayır!" kampanyasını başlattık ve kısa süre içinde sansür kaldırıldı. Eskişehir Demokratik Kadın Platformu ile eylemlerde birlikteydik. Film gösterimleri, söyleşiler, paneller düzenledik. Eskişehir Anadolu Üniversitesi


önümüzdeki engeller kaldırılsın

dernekleşme tamamlanacak

Lambdaistanbul lambda@lamdaistanbul.org

2007 yılı LGBT hareketi için önceki yıllara göre bir dönüm noktası niteliğindeydi. Hareketimiz İstanbul ve Ankara merkezli görüntüsünden günden güne uzaklaşırken, farklı örgütler arasında diyalog ve işbirliği güçlendi; üniversitelerdeki örgütlenmeler kalıcılaşmaya başlarken Türkiye'de ilk kayıtlı üniversite LGBT topluluğu kuruldu. Örgütlerimizdeki gönüllülerin sayısı önceki yıllara göre hızla artarken, mücadeleyi önemseyen ve destekleyen insanlar da çoğaldı. Bu durum özellikle Temmuz ayındaki Onur Yürüyüşü'ne binden fazla kişinin katılımıyla kendini gösterdi. Lambdaistanbul olarak 2008 yılında öncelikle dava sürecimizin tamamlanmasını ve dernekleşmemizin önündeki engellerin kaldırılmasını bekliyoruz. 2007 yılında hızla geliştirdiğimiz hukuksal mücadelemizin meyvelerini almayı, yaşanan şiddet ve ayrımcılık olaylarına karşı yasal kazanımlar elde etmeyi umut ediyoruz.

KAOSİST kaosist@kaosgl.org

Halen yapılmakta olan anayasa talebi, medya takibi vb. işlerin sürdürülmesi, bir ofis tutulması, dernekleşmenin tamamlanması, dernek için bağış toplanması, ayda bir parti, film gösterimi, söyleşi ve bir kahvaltı olmak üzere gelir artırıcı etkinlikler yapılması, LGBTT İnsan Hakları İhlallerini İzleme Komitesi'ne katılımın işlerlik kazanması ve örgüt içinde bir travesti ve transeksüel iradesinin oluşması için daha fazla çaba sarfedilmesi örgütümüzün 2008'deki hedefleri arasında yer almakta.

transeksüel ve travestilerin örgütlendikleri bir yıl olsun

Bahar Şenliği'nde, BarışaRock'ta stant açtık. 2. Homofobi Karşıtı Buluşma ve 15. Onur Haftası'nda Kaos GL ve Lambdaistanbul'a destek verdik. Gerek LGBTT örgütler, gerekse diğer örgütlerle ortaklaşma çabalarımız oluşuma güç verdi. 2008 yılında daha etkin olmayı hedefliyoruz. MorEl olarak film gösterimleri, söyleşiler, paneller, stant açma gibi etkinliklere devam edeceğiz. Bunun yanı sıra bir fanzin çıkaracağız ve çeşitli projeler yürüteceğiz. Yerelden ülke geneline 'LGBTT bireylerin özgürleşmesi' için elimizden geleni yapacağız. MorEl'e inanan, destekleyen herkes ve tüm gönüllüler olduğu sürece “göreceğiz, duyacağız, konuşacağız”. Dilediğimiz gibi yaşayabileceğimiz başka bir dünya ümidiyle herkese Kaos GL Dergisi vesilesiyle sesleniyoruz; “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz”. Eskişehir'de yaşayan tüm lezbiyen, gey, biseksüel, travesti, transeksüel ve karşıcinsel bireyleri oluşuma davet ediyoruz.

Pembe Hayat pembehayat@gmail.com

2007 boyunca "transeksüellerin kriminal yaşamları nedeniyle örgütlenemeyecekleri" ezberini bozduk. Gece yaşamına sürgün edilen transeksüeller olarak gecenin karanlığını Pembe Hayat'ın eylemleri ile aydınlattık. 2008'in LGBT bireylere yönelik işkence, kötü muamele ve ayrımcılığın sona ereceği, transeksüel bireylerin eğitim, çalışma, barınma, sağlık haklarının önündeki engellerin kaldırılacağı ve polisin özellikle transeksüel ve travesti kadınlara yönelik keyfi uygulamalarının son bulacağı bir yıl olmasını umut ediyoruz. Dileriz ki; düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün önündeki engeller kaldırılır ve 2008, Türkiye'nin her yerinde transeksüel ve travestilerin örgütlendikleri bir yıl olur. Bu arada, Pembe Hayat Tiyatrosu'nun daha çok seyirci ile buluşması da en büyük dileklerimiz arasında…

19


nisan

17 NİSAN

1 Eğlence ve medya sektöründe homofobiye karşı mücadele eden kişi ve kurumlara verilen GLAAD Medya Ödülleri'nde bu sene oyuncu Jennifer Aniston 'Vanguard Ödülü'ne, Martina Navratilova 'Stephen F. Kolzak Ödülü'ne, Tom Ford da 'Vito Russo Ödülü'ne layık görüldü. Gecede 'Çirkin Betty' 'En İyi Komedi Dizisi' ödülünü aldı.

2 3 4

9 NİSAN

5 6 7 8 9 10 11 12 13 14

2 NİSAN 20

l C N N T ü r k ' t e ya y ı n l a n a n C o s m o p o l i s programının konusu “Kadın Eşcinseller”di. Yeşim Başaran ve Hasbiye Günaçtı'nın konuk olduğu programda lezbiyenlerin ve biseksüel kadınların yaşadıkları ayrımcılık konuşuldu.

4 NİSAN l Pembe

Hayat Derneği'nin travesti ve transeksüellere yönelik hazırladığı 'Lubunya' adlı bültenin ilk sayısı çıktı. lAnkara'da yedi transeksüel kadın Kabahatler Kanunu gereğince para cezası kesilmek için Esat Karakolu'nda gözaltına alındı. "Mal veya hizmet satmak için başkalarını rahatsız eden kişiler"e dair maddeyle 58 YTL para cezası kesilen transeksüellerin avukatı Senem Doğanoğlu, "Hukuken hiçbir dayanağı yok, sosyal yaşam alanlarının kısıtlanmasına, tecrit etmeye yönelik bir olay" açıklamasında bulundu.

6 NİSAN lHürriyet

gazetesinde yayımlanan “Üniversitelerde eşcinsel kulübü olur mu tartışması” başlıklı haberde üniversite rektörlerine Bilgi Üniversitesi'nde kurulan Gökkuşağı LGBT Kulübü hakkındaki düşünceleri soruldu. Gazi Üniversitesi Rektör Danışmanı Doç. Dr. Nazife Güngör, "Henüz böyle bir talep gelmedi, gelmez de. Bizim üniversitemizde daha öncelikli sorunlarımız var. Bunlar demokrasi g ö s t e r g e s i a d ı n a y a p ı l a n g i r i ş i m l e r. Öğrencilerimizin böyle talepleri olmuyor. Bizim öğrencilerimiz bilimle ilgileniyor ve sportif tesis, kütüphane istiyor. Bu tür oluşumlarla

ilgilenmiyorlar" derken, ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ural Akbulut "Böyle bir şey bizim kriterlerimize uymaz. İzin vereceğimizi zannetmiyorum. Çünkü kulüplerin topluma yararlı aktiviteler olmasına dikkat ediyoruz. Her türlü kulüp kurulmuyor" açıklamasında bulundu.

15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31

lCosmopolis programının “Eşcinsellik” konulu

ikinci bölümü gerekçe gösterilmeden yayından kaldırıldı. CNN Türk yetkilileri, "ara verdik" dışında açıklama yapmazken, eşcinsel örgütleri ve bireyler gönderdikleri şikayet e-postlarına yanıt alamadılar.

14-15 NİSAN lKaos GL'nin düzenlediği Yerel Gey-Lezbiyen Muhabir Ağı Projesi'nin ilk eğitimi Ankara'da gerçekleşti. Adana, Ankara, Antalya, Denizli, Eskişehir, İstanbul, İzmir ve Van'dan katılan muhabir adayları iki gün boyunca, haber yazma teknikleri ve hak temelli haberciliğe yönelik eğitim gördüler.

18-20 NİSAN lILGA Europe'nun düzenlediği 'İnsan Hakları İhlalleri Belgeleme' semineri Romanya'nın Sinaia kentinde yapıldı. Türkiye'yi Kaos GL'nin temsil ettiği seminerde hak ihlalinin ne olduğu, hangi hallerde uluslararası insan hakları mekanizmalarının işletilebileceği, özelde LGBT bireylere yönelik insan hakları ihlallerinin nasıl tespit edileceği, belgeleneceği ve uygulamada hangi yolların izlenebileceği konusunda eğitim verildi.

20 NİSAN l Yazar Alev Alatlı, Zaman gazetesinde yayımlanan "Gay-Lesbiyen Öğrenci Kulübü" başlıklı yazısında Tevrat, İncil ve Kur'an'dan eşcinsel ilişkiyi günah sayan örnekler vererek eşcinselliği yorumladı. lBursa'da açılan “eşcinseller kahvehanesi”, işletme ruhsatı olmadığı gerekçesiyle merkez Osmangazi İlçe Belediyesi ekipleri tarafından kapatıldı. Kahvehanenin sahibi Öykü Evren, “Kahvehaneyi açma girişimlerimden bir sonuç alamazsam eşcinseller adına konuyu Birleşmiş Milletler'e ve Avrupa mahkemelerine taşıyacağım” dedi. l Danimarka'da gösterime giren 'AFR: İnanılmaz Yalanın Gerçeği' adlı filmin, Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen'i erkek sevgilisi tarafından öldürülen bir eşcinsel olarak göstermesi ülkede tartışmalara yol açtı.

26 NİSAN lGeçen sene Ankara'nın Eryaman semtinde travesti ve transeksüellere yönelik düzenlenen şiddet olaylarının sanıklarından Şammas Taşdemir'in yargılanmasına Sincan 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nde başlandı. Mahkeme giriş ve çıkışında travestileri ölümle tehdit eden sanığın yargılanması 14 Haziran'a ertelendi.


değişim korkutucu ama göz kamaştırıcıydı petek erdem thegirlest@hotmail.com

Altııı… beeeşş… dööörrt… avazları çıktığı kadar bağırmaya başlayan insanlar… Sımsıkı ellerine yapıştım kaçmasına engel olmak istercesine. Aklıma birden bire kimin uydurduğunu merak ettiğim “yeni yıla nasıl girerseniz öyle gider” cümlesi gelince. Bana sarılarak... O “çocuk”u öperek?! Eğer başarabilirsem bu cümlenin uydurma olmadığına inanmak istiyordum, bir yandan ayakta durmayı zor başarırken. Her zamanki hal, sınırsız içkiye fazla kaptırmak kendini… Tam kendi kafamda yarattığım oyunda zafere ulaşmama bir tek saniye kala! üüüç.. iki… biirrrr Büyük bir heyecanla elini kurtarıp belinden sarılan elin çektiği yöne atıldı. “Olamaz!” Gözlerimi tüm gücümle sımsıkı kapatarak “Gözlerini kapat!!” komutuna uydum içsesimin. Sıfııııırr!.... Havai fişeklerin sesi içimde patlayan üzüntünün dışa yansıması… ve 2007! Zamanın hiçbir zaman iyiye gitmeyeceğine inanarak yanılıyor muyum acaba diye düşünmeye başladım olaylar geliştikçe… Aktivizmin içine ne kadar çok girmeye başladıysam o kadar çok güvenim geliyor, tüm önyargılarla, nefretle, yok saymalarla savaşacak gücü kendimde bulmaya başlıyordum. Bilincim arttıkça, sayımız arttıkça, gerçekleştirdiklerimize baktıkça, başarıyı gördükçe… Eşcinsel Onur Haftası pride-2007 İstanbul “Bunu asla kaçıramam!” diye düşündüm. İçsesim ne zamandır dışarıdan duyulabiliyordu? “Neyi?” sesiyle kendime geldim arkadaşımın. “Hiiç! Film varmış bu akşam TV'de… o…” Eski Pride'ların fotoğraflarına bakarken yerimde duramıyormuşum farkında olmadan, “Ona mı zıpladın bu kadar? Kalp atışlarını saysana bi?..” “Saçmalama tüm Türkiye'ye out olmayı mı planlıyorsun?” tepkisiyle karşılaşınca bir an bile duraksamadan, yine benim kontrolümde olmayan bir

selen poyraz poyraz_selen@hotmail.com

ses geldi bağıran “Tüm Türkiye umurumda bile değil bu coşkuyu hiçbir şeye değişmek istemiyorum!” Saklamamaya başladım artık! Sırtını çevirecekler zaten aslında yoklardı ki… Annem evde her Kaos GL dergisini bulduğunda, her bilgisayar geçmişim kurcalandığında, ne kadar yüreği ağzına geliyor ama göz ardı ediyorsa da, aslında artık anlamaya başlaması gerektiğini düşünür oldum. Eh “Merak kediyi öldürür” var bir de tabi… Yaşadığım son hızda değişim korkutucu gelse de, ortaya çıkan 2007 tablosu göz kamaştırıcılığı ile ön planda yer alıyor hep. Gözlerimi bir an olsun sahneden ayıramıyor, göz göze geldiğimizde kaçırıyor, sonra da kaçırdığıma pişman oluyorum. Sahneye ne kadar yakışıyor… Sesi ne kadar güzel… “Ne kadar”larla başlayan cümlelerimi arka arkaya sıralarken içimden. Geçen seneden bu yana değişenleri düşünmeye dalmışım. Geçen sene benim için aşkın tanımı, “deliler gibi sevdiğim bir insanın homofobisi yüzünden benden nefret etmesi veya 'ona yakalanmadan onu izlemece' oynamak, daima acı vermekten başka bir işe yaramayan çok güçlü bir duygu” iken; şu an bu tanımı, son derece mutluluk kaynağı, dünyanın en güzel ve en güçlü duygusu olarak değiştirebilirim. Sanırım bir tek gözler ve “güç”tü değişmeyen! 5.. 4… 3... Yine başladılar saymaya.. hemen sahneye çevirip gözlerimi tüm gücümle sarıldım. 2… 1….. O inmeyip beni yukarı çekmişti. Havai fişekler bu sefer içimdeki kutlamanın yansımasıydı. Gözlerimizle anlaşarak aynı anda “şarkımız”ı söylemeye başladık… Evet ne var durduğun yeter korktuğun yeteeerr!! Her alanda korkuyu geride bırakmak içindi haykırış…

aşk hiç biter mi?

Dünya utancını ve çirkinliklerini gizleyebilmek için güzelliğini de sunmaya karar verdi, güzel yüzünü. Küçük bir kadın yüzü. En masum çocuk kadın yüzü. Dünyanın. Ayın 29'u muydu. Hatırlayamıyorum. Takvimlerin o haftasına adını kazıdığım kadın. Şimdi sadece seni hatırlıyorum. Bilemeden annekadın olmuşum, ellerinden tutup yürürken o caddede, bebekkızın. "Kadı"sı İstanbul'un, öyle söyledi sonra. (Yoğun annelikle itham edilen, aşkına isim koyamama cezasını çekiyor şimdi.) Ve baharda, birkaç gece sonunda, güneşi nerede karşılayacağınızı bilemeyişinizden aldığı cesaretle hazırladığı sürprizleri hayatın, avuttu, iyi etti beni. Yazın, eviminkedisikızımla çimene yatmak gibi güzel şeyler de yaptığım günleri, Ağustos böceğinin sonbahardan sonra gelen çalışma tutkusuyla(!) kışa bağlandı, sene bitti. aşk hiç biter mi?

21


mayıs 16

13 MAYIS Finlandiya'nın Başkenti Helsinki'de düzenlenen 52'nci Eurovision Şarkı Yarışması'nda birinciliği Sırbistan adına katılan lezbiyen şarkıcı Maria Şerifoviç kazandı. Ukrayna'da muhafazakarların kuklasını yaktığı travesti şarkıcı Verka Serduçka da ikinci oldu.

22

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

15

1 MAYIS

6 MAYIS

l Ankara'da

lKaos GL'nin Dünya Bankası'nın desteğiyle hazırladığı “Canım

Kaos GL ve Pembe Hayat, İstanbul'da Lambdaistanbul, İzmir'de Kaos GL İzmir İşçi Bayramı'nda alanlardaydı.

Ailem Öyküleri” adlı kitap çıktı. Kitap eşcinsel bireylerin aileleriyle ilgili deneyim ve öykülerini anlatıyor.

2 MAYIS

11 MAYIS

lDev petrol şirketi BP'nin CEO'su Lord Browne, erkek sevgilisinin iddialarını yayınlamak isteyen Mail on Sunday Gazetesi'ne karşı açtığı davayı kaybetti ve mahkemede yalan söylediği ortaya çıkınca istifa etmek zorunda kaldı. 'Güneş Kralı' lakaplı Browne, böylece üç ay sonra hak kazanacağı 15.5 milyon sterlinlik emeklilik paketinden de oldu. lSavaş karşıtı kimliğiyle de tanınan biseksüel folk şarkıcısı Joan Baez'in, Irak ve Afganistan'dan dönen yaralı askerler için Walter Reed Askeri Tıp Merkezi'nde şarkı söylemesine ordu tarafından izin verilmedi. Baez “Ordu tarafından reddedilmek onurdur" dedi.

l“İlk Adım, İlk Kadın, İlk Aşk” temalı 2. Kadın Kadına Öykü Yarışması'nın sonuçları belli oldu. "Bu Gece Boş musun?” adlı öyküsüyle Nevruz Ebru Aksu'nun birinci seçildiği yarışmada '59' adlı öyküsüyle Sena Aksoy ikinci, 'Yarım Ay' adlı öyküsüyle Temmuz rumuzlu yarışmacı üçüncü seçildi. lBir eşcinsel okurunun "Tövbe ettim, cennete gider miyim" sorusuna Vatan gazetesi yazarı Süleyman Ateş, “Eşcinseller cennete girmez diye Kur'ân'da bir ifade yok. Arada derece farkı olsa da zina da, eşcinsellik de, hırsızlık da büyük günahtır. Ama hangi günah olursa olsun Allah tövbe edenin günahını siler. Siz, öyle lanetli falan olduğunuzu düşünmeyin. Allah sizi seviyor, seviyor ki kendisine ibadete yöneltmiş.

16


17 MAYIS

27 MAYIS

Nevruz Ebru Aksoy'un “Aç Yüzünü! Kadınları Seven Kadınlar” başlıklı fotoğraf sergisi Ekin Sanat Merkezi'nde açıldı. 2. Homofobi Karşıtı Buluşma kapsamında gerçekleşen sergi, 10 portreden oluşuyordu.

Rusya'nın başkenti Moskova'da düzenlenen Onur Yürüyüşü olaylı sona erdi. Eşcinseller, yürüyüşün iptalini protesto etmek ve kentin valisine topladıkları imzaları sunmak isteyen aşırı sağcı ve Rus ortodokslardan oluşan bir grubun saldırısına uğradı. Saldırıya uğrayan, yumruklanan göstericiler arasında, Avrupa Parlamentosu milletvekilleri de vardı.

24 MAYIS

23

Erkek olarak dünyaya gelen ve iki çocuk sahibi olduğu evliliğini bitirdikten sonra 30'lu yaşlarda cinsiyet değiştiren İngiliz Jenny Bailey, Cambrige'in 801'inci Belediye başkanı oldu.

17

18

19

20

21

22

23

24

Namaz kılıyorsunuz, ne mutlu size” yanıtını verdi. Ateş ayrıca, “Mutlu olun, hacca gidin, bir daha pisliklere bulaşmamaya çalışın” diye de ekledi.

12 MAYIS lİtalya'da hükümetin eşcinsel birlikteliklere tanıyacağı yasal

haklara karşı çıkan Vatikan, ikinci “Family Day” eylemini düzenledi. Yüz binlerce kişinin katıldığı eylemde “Aile heteroseksüeldir”, “Aile doğal gerçek üzerine kurulur”, “Tanrı bize aileyi verdi, ona dokunan hesabını verir”, “Eşcinsel ailelere hayır” yazılı pankartlar taşındı.

15 MAYIS lKaos GL dergisi 13 yıllık tarihinde ilk kez tüm Türkiye'ye

dağıtılmaya başlandı. İsveç'teki Olof Palme Vakfı'nın finanse ettiği ve Kaos GL'nin İsveçli eşcinsel federasyonu RFSL ile birlikte yürüttüğü proje kapsamında derginin ulusal dağıtımı için Yay-Sat dağıtım şirketi ile anlaşıldı. l Hatay Türk Eğitim-Sen yöneticileri İstanbul Bilgi

25

26

27

28

29

30

31

Üniversitesi'nde kurulan eşcinsel kulübü Gökkuşağı'na izin verdikleri gerekçesiyle YÖK'e suç duyurusunda bulundular. Başkan Yaşar Gürakan kulübün, “Türk halkının asla tasvip etmediği, aile yapısına aykırı, yasalarla belirlenen milli eğitimin amaçlarına uymadığını” iddia etti. lÇay kaşığıyla araba çaldığı iddiasıyla tutuklu bulunan Pembe Hayat Derneği üyesi transeksüel Niran, delil yetersizliğine rağmen 12 yıla mahkum edildi.

16 MAYIS l Eskişehir Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi'nde Aykut Atasay'ın yönettiği 'Yürüyoruz' adlı belgesel gösterildi. MorEl Eskişehir LGBTT Oluşumu'nun düzenlediği etkinlikte, gösterimin ardından Anadolu Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. N. Aysun Yüksel, Lambdaistanbul'dan Aykut Atasay, Boysan Yakar, Hasbiye Günaçtı, Pembe Hayat'tan Buse Kılıçkaya ve MorEl Eskişehir'den Pelin Kalkan'ın katıldığı bir söyleşi gerçekleşti.


mayıs

1 2 3 4 5

8 9

17-20 MAYIS 24

lKaos GL'nin düzenlediği 2. Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma Ankara'da yapıldı. “Medya” konulu Buluşma'ya Türkiye ve Türkiye dışından pek çok konuk katıldı.

18 MAYIS lCinsel Tıp Enstitüsü eşcinsellik konulu bir anket

yaptı. 3 bin 250 kişi üzerinde yapılan ankete katılanların yüzde 65'i eşcinselliği bir sapkınlık olarak tanımlarken, yüzde 70'i eşcinselliğin ruhsal bir bozukluk olduğunu belirtiyordu.

19 MAYIS lPolonya'nın başkenti Varşova'da beş binden fazla

insan ilk yasal LGBT onur gösterisi için yürüdü. Gösteride katılımcılar gökkuşağı bayrakları ve üzerinde “Homofobiye Son Verin” pankartları taşıdılar.

20 MAYIS l2003 yılında yaşama veda eden "Sir" unvanlı aktör Alan Bates'in yeni yayımlanan biyografisinde biri buz patinajcısı John Curry ile olmak üzere gizli eşcinsel ilişkiler yaşadığı açıklandı.

22 MAYIS lHande Yener, Hürriyet'in Kelebek ekine verdiği söyleşide "Geylerin çok iyi birer müzik dinleyicisi olduklarını düşünüyorum. Onlar ağır eleştirseler de haklı eleştirirler, beğenileri de çok doğru yöndedir. Çünkü doğru dinliyorlar, iyi müzikten anlıyorlar. Bir müzisyen gibi hissediyorlar. Bunu inkar etmek yanlış olur" dedi.

23 MAYIS l5651 sayılı ''İnternet Ortamında Yapılan Yayınların

Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun'', Resmi

27 MAYIS lAvustralya'nın Melbourne kentinde Peel Otel adlı

7

15 MAYIS

24 MAYIS lPembe Hayat Derneği üyesi transeksüel Giray

kendisini öldürmeye çalışanları şikayet ettiği için 1 sene hapse mahkum edildi.

6

Kaos GL dergisinin 32. sayısı çıktı. Dergi 'Erkeklik' konulu dosyasında, futboldan sinemaya, TV dizilerinden reklamlara pek çok alanda erkekliğin nasıl kurulduğunu sorguluyordu.

Gazete'de yayımlandı. Buna göre, Telekomünikasyon İletişim Başkanı'na, çocukların cinsel istismarı ve müstehcenlik içeren sitelerin yayınını engellemek için yetki verildi.

10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31

bar, heteroseksüellerin girişini kapıda engelleme kararında hukuk zaferi kazandı. Mahkeme, heteroseksüel grupların bardaki eşcinsel müşterileri bir eğlence vesilesi olarak görmesinin eşcinsellerin onurunu zedeleyen bir davranış biçimi olduğuna karar verdi.

28 MAYIS lAlman Birlik 90/Yeşiller Partisi Eş Başkanı Claudia

Roth, Yeşiller Partili Federal Meclis Milletvekili Volker Beck'in Moskova'daki olaylı Onur Yürüyüşü'nde gözaltına alınmasına tepki göstermek amacıyla Berlin'deki Rusya Büyükelçiliği önünde düzenlenen protesto eylemine katıldı. lPolonya'da çocuk hakları alanında çalışan bir kurum, küçük izleyicilerini eşcinselliğe özendirdiği gerekçesiyle çocuk programı 'Teletubbies' hakkında inceleme başlatılmasını istedi. Kurumun yetkililerinden Ewa Sowinska, mor renkli, başının üzerinde üçgen bir anten bulunan Tinky Winky'nin “kadın çantası taşıdığını ve cinsiyetinin hemen kavranamadığını” söyledi. lAnadolu Üniversitesi Yunus Emre Kampusu'nda, bilgisayarlardan "gey, lezbiyen, biseksüel, travesti, transseksüel" kelimelerin aranmasına ve KAOS GL ile Lambdaistanbul'un web sitelerine girilmesine engel konulduğunu belirten MorEl Eskişehir LGBTT Oluşumu, "erişim yasağının kaldırılmasını" talep eden bir imza kampanyası başlattı.

29 MAYIS lFatih

Akın'ın yönettiği ve Nurgül Yeşilçay'ın lezbiyen bir karakteri canlandırdığı 'Yaşamın Kıyısında', Cannes Film Festivali'nde 'En İyi Senaryo Ödülü'nü kazandı. 'Cannes 60'ıncı Yıl Özel Ödülü' de eşcinsel yönetmen Gus Van Sant'a verildi.

30 MAYIS lİsrail

hükümetinin, 'üç dinin günah saydığı' eşcinseller için kutsal topraklar turu kampanyası yürütmesi ülkeyi karıştırdı. Eşcinselleri hedefleyen reklam kampanyası kapsamında eşcinsel çiftleri 'kutsal mekânlarda yakın temasta' gösteren afişler basılmasına öfkelenen onlarca vekil, 'dini hassasiyetleri incittiği' için hükümeti devirme çıkışı yaptı.

31 MAYIS lABD'nin New Hampshire eyaletinde yaşayan eşcinsellere sivil birliktelik hakkını sağlayacak yasa, eyalet valisi John Lynch tarafından imzalandı. Vali Lynch, “Biz New Hampshire'da ayrımcılığa karşı duran gurur verici bir geleneğe sahiptik hep. Bugün bu gelenek devam ediyor” dedi. lGelmiş geçmiş en büyük gay ikonlarından Audrey Hepburn'ün, 1961 tarihli 'Tiffany'de Kahvaltı' filminde giydiği kokteyl elbisesi açık artırmada 192 bin dolara satıldı.


2007=2 yıl 27 gün aydın öztek ozteka@hotmail.com

Sevgilimle uyanarak girdim yeni yıla. Bütün sene öyle geçecekti, öyle denmişti bugüne kadar. “Yeni yıla nasıl girersen, öyle geçer” diye. 15 Haziran'a kadar doğru çıktı dedikleri.

Şubat ayında ilk kısa filmimi çektim arkadaşlarımla ve sevgilimle. Nisan ayında, KAOS GL'nin Yerel Gey-Lezbiyen Muhabir Ağı Eğitimi'ne katıldım. Ehliyet kursuna yazıldım sevgilimle. Erasmus programına kabul edildim, 2008'de Belçika yolcusuyum. İlk defa Onur Haftası etkinliklerine katıldım. Başka hiçbir şey yapmadım desem, yalan olmaz sanırım. Ayrıca, sakinleştirici kullanmaya başladım. Yemek yemediğim için altı kilo verdim (vermiştim). Ufak ayrıntıları anlatmak gerekirse… Sevgilimi aldattım. Evet aldattım. Bir internet kafeye gittim, mirc denen programa girdim ve birini buldum. Aldatmış olup olmadığımı bilmediğim bir şeydi, ama aldatılmış gözüyle bakan biri tarafından terk edildim ve ben de durumu öyle görmeye başladım. Kendimi savunmuyorum. Yatmadım. Buluşmadım da o adamla. Eve geldim ve kavga sırasında söyledim sevgilime. Yetmişti o ana kadarki güvensizlikleri. Bitmeliydi ve en iyi yol da bunu söylemek oldu. Sanıyordum. Yanılmışım. Yalvardım, barıştık. Her fırsatta yüzüme vurmadı mı? Vurdu. Seviyordum, hatalıydım. Özüne dönersek; ayrıydık, aldatmış sayılmazdım. Evet, internet kafeye gittiğimde bir haftadır ayrıydık onunla. Aldatmış sayılmazdım, değil mi? 15 Haziran'da ayrıldık. 19 Haziran'da yeni bir sevgilisi oldu. Dört gün sonra. Hala birlikteler ve geçenlerde ilk defa onları birlikte gördüm İstiklal Caddesi'nde. Mutluydu. Ağladım. Hıçkıra hıçkıra ağladım. Çünkü hala atlatamadım, atlatmama da izin vermedi. dışında

onun

yaptıklarından

O: Özür dilerim, aklıma gelmedi. Ben: Peki neden ekledin? O: Senden kopmak istemedim.

Neler mi yaptım 2007'de?

Kendi yaptıklarımın bahsetmek istiyorum:

Feysbuk'tan ekledi. Ben: Hiç düşünmedin mi, listende O'nu görünce üzüleceğimi?

da

Ayrıldığımız halde, bir süre daha mesajlaşmak ve konuşmak istediğini, çünkü bu ayrılığın zor olduğunu, alışmamız gerektiğini, o zamana kadar da bunu devam ettirmek istediğini söyledi. Kabul… Ayrıldığımız halde hesap sordu. İlişkimiz sırasında son derece normal sanıyordum, bitse de hoşuma gidiyordu hesap sorması. Bana dönecekti. Emindim. Ehliyet sınavına girmek için bir gece bende kaldı. Yatakta uzanmış, ders çalışıyorduk. Öpücük yolladı. Ben de yolladım ve “Pardon ağzımdan kaçtı” dedi. Bir süre sonra, gözünden bir damla yaş geldi. O beni seven bakışlarının ardından. Memleketine gitti ve telefon etti. Gerekçesi: O: Sesini duymak huzur veriyor. Alışkanlık. Sesin beni rahatlatıyor. Ben: İstanbul'da olsaydın beni arayacak mıydın? O'nun yanında olacaktın ve ben aklına bile gelmeyecektim. Değil mi? O: Evet. Haklısın. Özür dilerim. Direksiyon kursu sonrası, onun için, söz verip de bir türlü fırsat bulamadığım hediyeyi hazırladığımı görünce, yeni sevgilisinin onu aldattığını söyledi. Ve de, “Bu ilişki hafta sonuna kadar bitecek. Seninle görüşmek için önümde engel kalmayacak”, “Bir gün havuza gidelim mi?”, “Görsün de sevgili nasıl olunurmuş, öğrensin”… Ayrıca, “Onu bulmak, benim için bir şans. İnsanın etrafında, meşgul edecek bir şeylerin olması iyi. Onu bulmasaydım, belki ben de senin gibi boşluğa düşecektim.”

Ben: Arkadaşlığımız sadece feysbuk arkadaşlığı olacaksa, bu kopmamak mı oluyor? O: “O” hayatımdan çıkarsa ve senin de hayatında birisi olmazsa, o zaman görüşebiliriz. Son bir kez görüşmek istediğimi söyledim. “Ya benimle ol ya da arkadaş markadaş olmak istemiyorum, dayanamıyorum” diyebilmek için. “Birisi, 'Neden bu çocuk sana böyle bakıyor?' diye sorsa, 'Çünkü bana aşık' derdim. Hâlâ öyle bakıyorsun. Ona da öyle bakıyorsundur sen şimdi” dedim. “Yok daha neler” dedi. Ehliyet kursuna birlikte yazıldığımız için ara sıra görüşmemiz gerekiyordu. En sonuncusunda, ablamın evindeydik, son eşyalarımı getirdiği ve son eşyalarını alması gerektiği için. Ablama sarıldı, vedalaştı. Bana sarıldı, bıraktım. Sarıldı, ağlamaya başladı. Hıçkırarak. Ve beni de ağlattı. Sonra da toparlanamadım. Daha neler yaptı, hatırlamıyorum. En iyisinin bu olması ne kadar da güzel. Haa, ne kadar mı birlikte olduk biz? Tam tamına 2 yıl 27 gün… (18 Mayıs 2005 15 Haziran 2007) 2007, zorluklarla geçti benim için. İyi şeyler de yaşadım, her sene olduğu gibi. Ve kötülükler… Ara sıra flörtlerim oldu, altından kalkamadığım. Unutmadan; başkasına gidemediğim zamanlarım da oldu. En güzel olayı da şuydu 2007'nin: Naz köpek. Bir köpeğimiz var artık. Annemle benim… Büyüyor ve büyüdükçe daha çok alışıyoruz. Annem, benim iyileşmeme faydası olacağını düşünüyor. Görmüş, geçirmiş kadın. Haklı. Ve hoş geldin 2008…

MorEl doğdu ozan gezmiş ozlogyart@gmail.com

Hayatımın bu en yoğun yılının benim için unutulmazı kuşkusuz, Eskişehir'de örgütlenme çabalarımızın sonucunda 30 Mart günü MorEl'in doğuşudur. Tüm zorluklara rağmen uzun çabaların sonucunda ardımızda birçok şey bıraktık. Umuyorum ki bu mutlu başlangıç büyüyerek devam edecek. Geriye dönüp baktığımda ise ne kadar değiştiğimi görebiliyorum, çünkü benim için 2007 neredeyse kendimi kabullenişimle örgütlülük sürecimin paralel olduğu bir yıldı, ama tüm zorluklara, yıpranmalara karşın hep yeniden başlama gücü bulabildim, tabi ki kız kardeşim Pelin'in de desteğiyle… Bu bir yılda öğrendiğim beklide en önemli şey hayatlarımızın mücadele alanlarımız olduğudur. Görünmeden görüyorsak ve dinlenmeden sadece dinliyorsak, tam da olmayan bir hayatı sürdürüyoruz demektir. Eksik sözcükleri ve eksik bir hayatı yine reddederek 2008'e merhaba diyorum…

25


haziran 22 HAZİRAN 16

26 Her sene Avrupa'nın başka bir şehrinde yapılan, Avrupa'nın en büyük Pride'ı sayılan Europride'ın (Avrupa Eşcinsel Onur Haftası) bu seneki ev sahibi İspanya'nın başkenti Madrid'di. 22 Haziran - 1 Temmuz tarihleri arasında düzenlenen Europride'a 2 milyon kişi katıldı. Europride, Türkiye medyasında “Eşcinseller Madrid'de 130 ton çöp bıraktı!” başlıklı haberle yer buldu.

1

2

3

4

5

6

7

8

1 HAZİRAN lKaos GL'nin Dünya Bankası'ndan destek aldığı “Hep Birlikte” adlı projesi başladı. Bir sene boyunca sürecek proje, gençlerin eşcinselliğe yönelik önyargılarıyla yüzleşmelerini ve homofobilerinden arınmalarını amaçlıyor.

9

10

11

12

13

14

15

durumunda bunun iptali için dava açılması yoluna gidilebileceğini belirterek, "Olayın tarafı olan iki kişinin ifadeleri alındıktan sonra durum netleşecek. Buna göre hukuksal işlemler yapılacak'' dedi. Kıran ve Can, ertesi gün Sabah gazetesine verdikleri söyleşide dikkat çekmek amacıyla böyle bir işe kalkıştıklarını, hayatlarını birleştirmek için biraraya gelmediklerini söylediler.

3 HAZİRAN

4 HAZİRAN

lTekirdağ'da, birbirine aşık olan iki kadın kına gecesi düzenleyip sazlı sözlü düğün yaptı. Bar işletmecisi Sibel Kıran ile şarkıcı Nazlı Can, birbirlerini 'ölesiye sevdiklerini' belirterek evliliklerini resmileştirmek için Hollanda'ya gideceklerini açıkladı.Haber üzerine Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığı Türk Medeni Yasası'nın, aynı cinsiyetten olanların birbirleriyle evlilik yapmasının mümkün olmadığına ilişkin hükmüne dayanarak inceleme başlattı. Başsavcılık yetkilileri, evlilik akdi yapıldığına dair kanıtların saptanması

lEski genelev çalışanlarından Ayşe Tükürükçü ve Saliha

Ermez, İstanbul 2. Bölgeden bağımsız milletvekili adayı olduklarını açıkladı.

5 HAZİRAN lİstanbul'da midye satarak geçimini sağlayan transeksüel Esmeray işinden evine dönerken yolunun üzerinde bulunan Beyoğlu Emniyet Amirliği önündeki polisler tarafından karakolun önünden geçmenin yasak olduğu gerekçesiyle

16


durdurulup dövüldü.

Yürüyüşü olaylı sona erdi. Aşırı uçta dindar Yahudilerin protestoları sonucu pek çok kişi gözaltına alındı.

8 HAZİRAN lKaos GL, Yeni Şafak gazetesinin abonelerine dağıttığı “Aile

22 HAZİRAN

ve Sağlık Ansiklopedisi”nde homofobik ve transfobik ifadeler kullanarak nefret söylemi yaydığını söyleyen bir açıklama yayınladı. lSamsun'da, internet ortamında kendilerini gey ve biseksüel olarak tanıtarak, tuzağa düşürdükleri kişilerin pornografik görüntülerini çeken, rehin alarak işkence ve şantaj yapan 15 kişilik çetenin yargılanmasına başlandı.

lSağlık Müdürlüğü Zührevi Hastalıklar ve Fuhuşla Mücadele

10 HAZİRAN

23 HAZİRAN

lKaos

lAlmanya'nın başkenti Berlin'de düzenlenen “Christopher

GL'nin eşcinsel bireylere yönelik hazırladığı 'Haklarımız' broşürü çıktı. Mamacash Vakfı'nın desteğiyle çıkarılan broşürde eşcinsel bireylerin yaşadıkları sorunlar ve temel hak ve özgürlükler çerçevesinde LGBT hakları anlatılıyor.

11 HAZİRAN

Komisyon Başkanlığı, “vatandaşların şikayetleri”ni gerekçe göstererek, Zührevi Hastalıklar ve Fuhuşla Mücadele Tüzüğü'nün 4. maddesinin tanıdığı yetkiye dayanarak “sokakta 'fuhuş amacıyla' bekleyen kadın ve travestilerin” Kabahatler Kanunu'nun 32. maddesine göre 117 YTL para cezası ile cezalandırılmasını kararlaştırdı.

Street Day” (CSD) etkinliğinde 20 bin eşcinsel yürüdü. Eşcinseller 'Ayrımcılığa Hayır' ve 'Vergide eşitlik istiyoruz' yazan pankartlar taşıdılar.

25 HAZİRAN lLambdaistanbul LGBTT Derneği, İstanbul ikinci bölgeden

lBrezilya'nın Sao Paulo kenti dünyanın en kalabalık eşcinsel

yürüyüşüne sahne oldu. 3 milyonu aşkın kişinin katıldığı renkli gösteride homofobi, ırkçılık ve cinsiyet ayrımcılığı protesto edildi. l MorEl Eskişehir LGBTT Oluşumu’nun başlattığı "Engellenmeye Hayır!" adlı kampanya başarıya ulaştı ve Eskişehir Anadolu Üniversitesi'nin fakülte ve bölümlerindeki bilgisayarlarda eşcinsellikle ilgili sitelere internetten erişim engeli kaldırıldı.

bağımsız aday Baskın Oran'ı desteklediğini açıkladı. Dernek, “Hiçbir politikacının, hiçbir partinin yapamadığını Baskın Oran yapıyor. Çünkü o, insanların ezberini bozuyor” dedi.

27 HAZİRAN - 1 TEMMUZ lLambdaistanbul'un

düzenlediği Etkinlikleri' İstanbul'da yapıldı.

'LGBTT

Onur

Haftası

14 HAZİRAN

28 HAZİRAN

lAmerika'da eşcinsellere evlenme hakkı tanıyan tek eyalet

lPolonya Sağlık Bakanlığı eşcinselleri 'iyileştirmek' için özel

olan Massachusetts, eşcinsel evliliklerine izin veren yasada farklı bir düzenleme yapılmasını öneren teklifi reddetti. Vali Deval Patrick "Massachusetts'de evlilik özgürlüğü güvencede" dedi.

15 HAZİRAN l’LGBTT

Bireylerin İnsan Hakları İzleme ve Hukuk Komisyonu', Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu'nda yapılan değişikliklerin travesti ve transeksüellere yönelik insan hakları ihlallerini artırmasından korktuğunu belirten bir açıklama yayınladı. lYazar, şair ve fotoğraf sanatçısı Yusuf Eradam'ın 'Musalla

17

18

19

20

21

22

23

bir komisyon kurdu. Bakanlığın planları arasında ayrıca, ülkede ne kadar eşcinsel olduğunu belirlemek ve öğretmenlere ve ebeveynlere potansiyel 'eşcinsel davranışları'nı anlamaları için yardımcı olacak bir “davranışlar rehberi” hazırlanmak da bulunuyor.

30 HAZİRAN lEuropride kutlamalarına karşı çıkmak için düzenlenen

Alternatif Blok'un ikincisi Madrid'de yapıldı. lTercüman gazetesi yazarlarından Tuna Serim, TV 8'de

yayınlanan 'Korkusuz' (Flawless) adlı film hakkında “Filmde bir travesti kapısına dayandığı bir erkekten arsızca aşk

24

Taşı Sakinleri' adlı fotoğraf sergisi MaviKum Kitap'ta açıldı.

17 HAZİRAN lİsrail hükümetinin Kudüs'te eşcinsellere yürüyüş izni

vermesi üzerine kent meydanında toplanan yaklaşık 10 bin radikal Yahudi kararı protesto etti. Gözaltına alınan 24 göstericiden 13'ü tutuklandı.

18 HAZİRAN lKaos GL Derneği, Pembe Hayat LGBTT Derneği ve TCK

Kadın Platformu Ankara'da, Lambdaistanbul LGBTT Derneği'nin kapatılmasına yönelik girişimi kınayan bir basın açıklaması yaptılar.

21 HAZİRAN lKudüs'te yaklaşık 5 bin İsrailli eşcinselin katıldığı Onur

25

26

27

28

29

30

31

dileniyordu. Şöyle yap, bunu hissettir türünden sözcüklerle, size iletemeyeceğim cümlelerle... Saat erken değildi ama cümleler korkunçtu, erotik ötesi porno filmlerde rastlanacak türdendi” yorumunu yaptı. Serim, yazısında ayrıca RTÜK'ü göreve çağırdı. l12. Gökkuşağı Yürüyüşü Viyana'da yapıldı. 120 bin

eşcinselin katıldığı yürüyüşün bu seneki sloganı "Olduğun gibi ol"du.

31 HAZİRAN lKaos GL'nin yürüttüğü ve Sağlık Bakanlığı'nın HIV- AIDS

Önleme ve Destek Projesi kapsamında desteklediği “Gökkuşağı Projesi” sona erdi. Erkeklerle cinsel ilişkiye giren erkeklere yönelik yürütülen proje kapsamında kondom ve kayganlaştırıcı dağıtımı yapıldı ve danışmanlık hizmeti verildi.

27


annem’e:düellolarımızın sonlanması umuduyla… burcu ersoy oyaburcu@kaosgl.org

“Erkek olsun da adı fasulye olsun fark etmez di mi anne?” soruma yanıt, niye şaşırıyorsun ki gülümsemesiyle birlikte “evet” olmuştu; bu, 2006'nın son düellosuydu. Bu tatlı düellolarımızı seviyorum aslında; çünkü ciddileşince tartışmalarımız hep kavgayla bitiyor. Yarı şaka yarı ciddi olunca, içini deşmeyince geçinip gidiyoruz işte.

28

Her şey esprilerle, şakalaşmalarla, laf atmalarla başlamıştı zaten. 1999'da “Aman kızım, araştırman bitince görüşme onlarla; seni de lezbiyen yaparlar!” diyen annem, 2003 yılına geldiğimizde artık kaçınılmaz olan “Lezbiyen misin?” sorusuna aldığı “Evet” yanıtına kadar lezbiyenlik içerikli sataşmalarını sürdürmüştü. “Evet” derken gülmüştüm; çünkü evden çıkmadan önce, ben yukarıda hazırlanırken, annemin aşağıdan yukarıya bağırarak sorduğu “Atkını aldın mı kızım?”, “Pencereyi kapattın mı kızım?” sorularından sonuncusuydu “Peki lezbiyen misin kızım!?”.. Gel de gülme! Aşağıya indiğimde hala gülüyordum. “Ne dedin seen?” diye tekrar soran annemin yüzüne karşı, “Evet dedim anne” yanıtını verirken de gülümsüyordum. Annem dayanamayıp “Neden gülüyorsun peki??” diye şaşkınlıkla inanmazlık arası bir tepki verince, “Sen dört senedir lezbiyenlikle ilgili şakalar yapıp gülüyorsun, neden ben gülünce sorun oluyor” deyiverdim. Her zamanki hazırcevap “Ama ben senin ağzını aramak için öyle yapıyordum, sen de kızmadığına göre demek ki lezbiyen değilsin” diyerek dört yıllık oyunun itirafında bulundu. 2003'ten 2007 sonuna kadar geçen bir dört yılı daha geride bıraktık. İlk dört yıl, ikimiz de oynadık; ben heteroseksüeli, annem eşcinselliğimi anlamazlıktan geleni… 2003 Nisan ayında açıldığımda, ben 4 yıllık yalan dünyama son verdiğim için rahatlamış huzura kavuşmuştum; annem ise, 4 yıldır reddetmeye çalıştığıyla yüzleşmenin şokunu yaşamıştı. Benden duymadığı sürece kabul etmeyecekti; bunu kendisi söylemişti o ilk konuşmamızda. Sevgilimin adını ben söylemeden bildiğinde, “Madem farkındaydın neden bu kadar şaşırıyorsun?” sorusuna, “Senden duymadığım sürece olmadığına inandırıyordum kendimi” demişti. Hiç de kolay olmadı, zaten bildiği ama inanmak istemediği gerçeğe alışması; yani eşcinselliğimi kabul etme süreci. İlk dört sene boyunca, benim sayemde eşcinsellik konusundaki önyargılarını aştığı, doğru bilgilendirmeleri aldığı için, ne tedavi ettirme, ne vazgeçirme, ne de cezalandırma gibi girişimlerde bulundu, sözünü bile etmedi hatta. Bu yüzden kendimle gurur duyuyorum! Evet, yalan dolu yıllar zordu ama, “eşcinsel dostu bir heteroseksüelmiş” gibi davranarak kendi açılma anıma hazırlamıştım ailemi. Hayatlarına eşcinsel sözcüğünü sokmuş olmam ve çekinmeden evde konuşulur hale getirmem bile önemli bir etkiydi bence. Ama tabi ki bunlar, annemin günlerce sessizce ağlamasına, suratıma “neden ben! neden sen?” ifadesiyle bakmasına ve sonunda kendi rızasıyla

psikiyatra gitmesine engel olmadı. Aldığı antidepresanları bana karşı duygu sömürüsü aracı olarak kullanıp “bunlar olmadan yaşayamam artık” demesini engellemedi. Annesine yeni açılan bir arkadaşımın teklifiyle bir araya geldiği, sohbet ettiği diğer lezbiyen annesi ile bize karşı ittifak kurup “SİZ BİZİ DİRİ DİRİ TOPRAĞA GÖMDÜNÜZ!” sözünü kalbime ve beynime saplamasını da durduramadı. Ancak, tüm bu psikolojik baskılar da beni yıldırmadı ve “Asıl siz kendi kendinizi gömdüğünüz o toprağa bizi de çekmeye çalışıyorsunuz, ama biz gelmiyoruz!” diyebildim. 2007 yılına, “Uğurlu sayım 7 ve ben bu yılın benim için güzel olacağına inanıyorum” diyerek girdim. Oldu da. Son dört yılımın, annem ve benim için en anlamlı yılı oldu. Annem ilk kez Kaos GL'nin mekanına geldi! Daha önce birkaç kez teklif etmiştim ama hazır olmadığını ve eğer gelirse beni “desteklemiş” olacağı için gelmeyi pek düşünmediğini söylemişti. Bana söyledikleri ile eylemleri pek uyuşmayan annemin bu gelişi şaşırtmamalıydı aslında beni. 2003'te açılış konuşmasını benim yapacağım Kaos GL'nin sempozyumuna da gelmeyeceğini söylemişti ama babamı da alıp gelmişti! Tıpkı benim bir kadına olan duygularımı ilk fark ettiğimde, bunu kendime söylersem kabullenmiş olacağımı hissetmem ve dillendirmekten kaçınmam gibi, o da Kaos'a gelmeyi reddederek beni yüreklendirmekten kaçıyordu. “Seni, arkadaşlarının anladığı gibi anlamamı bekleme, ben 50 yaşımdayım ve kendi doğrularım var, içimde hep bir umut olacak” demişti bir gün. Ve işte, 2006'yı da bu umudunu tekrar etmesiyle geride bırakmıştık.

Aslında bu yıl, mücadele etmekten yorulduğumu hissederek ve artık bir şeylerin daha radikal olarak değişmesi, gelişmesi gerektiğini düşünerek biraz yıprattım kendimi. Bu yüzden, isyan ettim bir gün! Babamla hiddetli bir kavgamın ardından anneme, ağabeyime verdikleri desteği bana göstermediklerini söyledim ve “Onun gibi evlenip çocuk sahibi olsaydım her şey farklı olacaktı” deyip ağladım. Patlamıştım. Ertesi gün olanları soran ağabeyime de patladım,


“Yoruldum artık,” dedim, “Dört senedir hala kabullenme sürecindesiniz; ne zaman destekleme aşamasına geleceksiniz” diye haykırdım. Aynı cümleyi anneme karşı da sarf ettim ve “Kendini süper anne falan mı sanıyorsun kabullendiğin için? Bir erkekle olmam için umut beslediğini her fırsatta dile getiriyorsun, bu mu kabullenme? Kabullenmenin ardından destekleme gelmesi gerekir ama sende buna dair hiçbir gelişme yok. Bu beni boğuyor, yıpratıyor” diye isyan ettim. Sonradan fazla ağır konuştuğumu ve haksızlık ettiğimi düşündüm ama işe yaramıştı. Bir hafta sonra annem, Kaos GL'ye beni ziyarete gelmişti, üstelik de arkadaşları ile. “Apartmanın önündeyiz, ordaysan yukarı çıkıyoruz” diye aradığında, heyecandan ne yapacağımı şaşırmıştım. Sevincimden uçuyordum resmen. Herkese “Annem geliyor, annem geliyor!” diyor, yerimde zıplıyordum. Tarih: 14 Nisan 2007'ydi. Geldiler, kahvelerimizi içip sohbet ettik. Orada olmasından duyduğum sevinçten olsa gerek ne konuştuğumuza dair tek bir sözcük bile hatırlamıyorum. Çünkü önemli olan gelmesiydi! Ve 4 Ekim 2007. Annem yine Kaos GL'de. Ertesi günü birkaç günlüğüne yurt dışına çıkacaktım ve vedalaşamamıştık. Gitmemden önce beni görmek istediğini söyledi, “Tamam, Kızılay'da buluşalım” dediğimde ise, “Senin işin vardır ben gelirim oraya” yanıtını aldım. Annee? Yoksa beni destekliyor musun!? Duvarda asılı duran, “Aç Yüzünü” fotoğraf sergisine ait fotoğrafımı gördüğünde bir an duraksadı ve cümlemi okudu; içinden okudu tabi: “Annem yüzümü saklamamı istiyor, ama daha ne kadar yüzsüz yaşayacağım?”. “Yüzünü mü saklıyormuşsun sen?” diyerek gülümsedi. “E, sen fotoğraf makinelerini görünce yüzünü sakla, kameralardan uzak dur diyorsun ya anne” diye yanıt verdim. Yine gülümsedi ve “Kim çekti bu fotoğrafı, güzel çıkmışsın” diyerek noktaladı o anımızı. O anda ne hissettiğini ise, yurt dışındayken telefonla arayıp “Yüzünü saklıyor musun oralarda” sorusuna “Neden böyle söyledin?” sorusuyla yanıt verdiğimde öğrendim; o cümleden ne kadar etkilendiğini anlattığında… Anne, Yalanla geçen o dört yılı tüm doğrularıyla anlatıp rahatladığım o gece, konuşmamızın sonunda sana sarılıp söylediğim gibi, “Şimdi sen benim daha güzel annemsin!” Hep güzeldin; ben hep ne kadar şanslı olduğumu bildim. Herkese de söyledim. Sandığın gibi, herkese senin beni nasıl üzdüğünü, ne kadar kötü bir anne olduğunu anlatmıyorum. Tıpkı senin umutların ve karşılığını bulamadıkların yüzünden bana sarf ettiğin olumsuz cümleler gibi, benim de senin için umutlarım karşılıksız kaldığında öyle konuşuyorum sana. Başkalarına senin beni savunduğun gibi, ben de seni savunuyorum aslında. Seni anladığımı söylüyorum. Ara sıra birbirimize de söylüyoruz. Birbirimizi anlıyoruz biz. Biliyorum; çünkü doğrularımı savunmam gerektiğini, inandıklarım için mücadele etmeyi sen öğrettin bana! Bir gün benim yanımda yürüyeceksin, bunu da biliyorum. Belki bunun gerekliliğine gerçekten inandığında... Belki 2008 yılında... Belki sana ihtiyacım olduğunu anladığında... Sen o gücü bulduğunda, inan bana, daha fazla kişi olacak yanımızda! Acı ya da tatlı, düellolarımızın sonlanması umuduyla…

insan bilmediği şeylerden korkar buket korkmaz bktkorkmaz444@hotmail.com

Ben... İki tane değilim... İçimde birçok parça var ve ben bu parçaları daha fazla gizleyemezdim. Kafamı kurcalıyor dışarıdaki insanlar, gittikçe karmaşıklaştırıyorlar her şeyi. Oysa ben sadece eşcinselim. Dürüstçe kendimi anlattım sadece. O kadar. Yaşadıklarım: dışlanma korkusu, kandırmalar üzerine kurulmuş bir hayat ya da her şeye yabancılaşma ve daha da fazlası belki de. Ama ben onlara göre bencil biriyim. Hislerimi, korkularımı, kaygılarımı görmezden gelip ellerinde etiketlerle çıkıyorlar karşıma. Eşcinselliği ne sanıyorlar ki? Belki de ne olduğunu bile bilmiyorlar. Çıkmaz bir yalnızlığın içine düştüğümde, kendi içlerine dahil edeceklerine korkularıyla daha çok itiyorlar beni. 2007 Ocak ayında annem ve birçok akrabam lezbiyen oluğumu 'bir şekilde' öğrendi. Annem ilk başta, şu anki gibi olumlu karşılamadı. Verdiği ilk tepki, cinsiyet değiştirip değiştirmeyeceğimi sormak oldu. Annemi gizli gizli araştırmalar yaparken görüyordum. Şu an anlıyor gibi gözükse de kafasına yerleşmiş geleneksel Türk aile yapısıyla yaşıyor, biliyorum ve bunu kimseye söylememem konusunda beni sürekli uyarıyor. Bir duyulsa sonumun tecavüz edilip, öldürülmek olduğunu söylüyor. Annemden sonra ablamla konuştum. İncil'den ayetler okuyup, dinde bunun yeri olmadığını söyledi bana. Oldum olası anlaşamazdım zaten. O günden itibaren de abla kardeş ilişkimizi sadece kağıt üzerinde devam ettirmeye karar verdik. Çocukluk arkadaşım “İyi ki bana tecavüz etmedin” dedi. Dayım artık çocukları ile yalnız bırakmıyor beni. Bir anda mutlu olmayan hayatım daha da mutsuzlaştı. Eşcinsel olduğumu söylediğim kişilerin çoğu ile görüşmüyorum. Birçoğu sapık gözüyle bakıyor bana. Yaşadığımız yer Türkiye, kabullenilmememde bunun da etkisi var ama esas mesele insanların bilgi sahibi olmaması; çünkü insanlar bilmedikleri şeylerden korkarlar. Mesela annem daha çok şey öğrendikçe ılımlı yaklaşmaya başladı bana; beni böyle sahiplendi. Bu kadar.

29


temmuz

1 2

lSesi Aaron Neville, Nina Simone, Bryan Ferry

3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 30

1 TEMMUZ Lambdaistanbul'un '14. Onur Haftası' kapsamında düzenlediği Onur Yürüyüşü İstiklal Caddesi'nde yapıldı. Yüzlerce eşcinselin bir araya geldiği yürüyüşte 25 metrelik gökkuşağı bayrağı taşındı. Yürüyüşe ayrıca, İstanbul 2. Bölge bağımsız milletvekili adayı Baskın Oran ve İtalyan Komünist Yeniden Doğuş Partisi milletvekili Vladimir Luxuria da katıldı. Onur Yürüyüşü ardından düzenlenen bir törenle '3. Hormonlu Domates Ödülleri' sahiplerini buldu. Alanlarında en homofobik isimlere verilen ödüllerin bu seneki 'şanslı' isimleri şöyleydi: 'Medya'da Alev Alatlı, 'kurumlar' dalında Bursasporlu Esnaf ve Taraftarlar Derneği, 'müzik'te Ebru Gündeş, 'siyaset'te Deniz Baykal ve TV/Magazin alanında Erol Köse.

4 TEMMUZ lKaos GL'nin 'Gökkuşağı Projesi' kapsamında hazırladığı 'Korkmadan Sev' adlı kitap çıktı. Kitapta Kaos GL dergisinde yayınlanmış cinsel sağlık ile ilgili yazıların yanı sıra uzman görüşlerine ve uluslar arası deneyimlere de yer veriliyor.

6 TEMMUZ lAntalya'da Deniz adlı transeksüelin cesedi çıplak

halde derede bulundu.

8 TEMMUZ

15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31

gibi isimler ile karşılaştırılan, kuşkusuz son yılların en büyük ve orijinal keşiflerinden transeksüel şarkıcı Antony Hegarty, Antony and the Johnsons adlı grubuyla İstanbul'daydı. Bu sene ayrıca, Björk'ün Volta albümünde şakıyan Antony, Türkiye'de verdiği her söyleşide Bülent Ersoy'a olan hayranlığını dile getirdi.

10 TEMMUZ lHürriyet gazetesi yazarlarından Bekir Coşkun, 'Alışmak…' başlıklı yazısında Bülent Ersoy'un evliliğini “Bir ünlü sanatçı, özel yaşamında bu kadar mı kötü örnek olur çocuklara. Durmadan çocuğu yaşındaki gençleri bulup bulup evlenir, rezilliğini çıkarır sanatın da, sanatçının da... Üstelik popstar gibi bir ülkeye kültür savuran kaliteli bir programı da berbat ederek... Gelinin adına bakın: 'Bülent Hanım...'” sözleriyle yorumladı. Coşkun'a eşcinsellerden ve insan hakları savunucularından tepkiler geldi.

15 TEMMUZ lKaos GL'nin 33. Sayısı çıktı. 'Medya ve Eşcinsellik' konulu dergi, şarkılarını bu kez İstanbul'da söyleyen Tori Amos'u kapağına taşıdı.

17 TEMMUZ lPembe Hayat LGBTT Derneği üyesi transeksüeller, İş ve İşçi Bulma Kurumu Çankaya Şube Müdürlüğü'nün önünde basın açıklaması düzenleyerek Ankara Emniyet Müdürlüğü'nün Kabahatler Kanunu kapsamında 117 YTL para cezası kesmesini protesto ettiler. Transeksüeller açıklamanın ardından “Biz fuhuş yapmak istemiyoruz. Biz işçi, memur, avukat, öğretmen, sekreter yani herhangi biri gibi çalışmak istiyoruz” diyerek iş başvurusunda bulundular.

19 TEMMUZ lLambdaistanbul LGBTT Derneği'nin kapatılmasına yönelik açılan davanın ilk duruşması görüldü. "Hukuka ve ahlaka aykırı dernek kurulamaz" gerekçesiyle açılan dava usûl gereği 18 Ekim tarihine ertelendi.

28 TEMMUZ lİtalya'nın başkenti Roma'da polis, Colosseum'un önünde öpüşen iki geyi İtalyan yasalarında yer alan, “toplum içinde ahlak dışı davranışta bulunmak” gerekçesiyle tutukladı.

30 TEMMUZ lMalezya'nın Melaka eyaletinde hükümetin din görevlileri Ayu adlı transeksüeli 'toplum içinde erkeğin kadın gibi giyinmesi suçu'nu işlediği gerekçesiyle dövdüler. Bir gün sonra fıtık ameliyatı olacak olan Ayu'nun hastalığının saldırı yüzünden kötüleştiği bildirildi. Olaydan sonra Uluslararası Af Örgütü (UAÖ), Melaka ve Malezya'daki diğer transeksüellerin başına benzer saldırıların gelmesinden korktuklarını belirten bir rapor yayınladı.


ağustos 27 AĞUSTOS Amerikan Basını'nın en muhafazakar kalemlerinden Andrew Sullivan, tiyatro öğrencisi Aaron Tone'la evlendi. Sullivan duygularını, “Şu anda parmağımda bir yüzük var ve söyleyecekleri mden çok daha fazla şey ifade ediyor benim için. Aslında tam olarak da şu anlama geliyor: Ben Andrew, seni Aaron, kendin olduğun için alıyorum” diye yorumladı.

1 2

lMilli Gazete'nin yazarlarından Ali Haydar Haksal,

3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16

1 AĞUSTOS l'Stockholm Pride 2007' etkinlikleri kapsamında, Kaos GL dergisinin toplatılması ve sonrasında yaşanan yasal sürecin konuşulduğu bir söyleşi düzenlendi. Söyleşiye Kaos GL'den Burcu Ersoy ve İsmail Alacaoğlu konuşmacı olarak katıldı.

4 AĞUSTOS lBrezilya'da, Sao Paulo takımı oyuncusu Richarlyson,

televizyonda "Richarlyson eşcinseldir" iddiasında bulunan rakip bir takımın antrenörünü 'imajının zedelendiği' gerekçesiyle mahkemeye verdi. Yargıç Manoel Maximiniano Junqueira Filho, "Futbol güçlü bir erkek oyunudur. 1970'lerde Pele ve Tostao altın çağını izlemiş olan hiç kimse eşcinsel bir futbol idolüne sahip olmayı düşünmez bile. Eşcinselseniz, bunu tamamen kabul etmek ya da gizlemek en iyisi. Bununla birlikte eğer eşcinselseniz, sahayı terk etmek en mükemmeli olurdu" deyince Brezilya karıştı.

5 AĞUSTOS lUluslararası Af Örgütü (UAÖ) Hollanda Şubesi'nin hazırladığı Türkiye Botu, Amsterdam Canal Pride'da “Türkiye'deki eşcinseller için sesinizi yükseltin” sloganıyla yer aldı.

8 AĞUSTOS lAkşam gazetesi yazarlarından Engin Ardıç, 'Karının

Dönüşü' başlıklı yazısında, feministlere ve lezbiyenlere karşı hakaret içeren, düşmanlık ve önyargıları besleyen ifadeler kullandı. Yazı, eşcinsel ve kadın örgütlerinden tepki topladı.

16 AĞUSTOS

17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31

“Bereket Niçin Kesilir, Yağmurlar Niçin Yağmaz” başlıklı yazısında, eşcinsel derneklerine izin verilmesinin AKP'nin basiretsizliği olduğunu söyledi. l2006 senesinde Eryaman'da travesti ve transeksüellere yönelik şiddeti Ankara'nın merkezine de taşıyan ve “çete kurarak örgütlü suç işlemekten” yargılanan dört sanığın davasına başlandı. Hakim, Ayhan Günay ve Şammas Taşdemir'in tutukluluk hallerinin devam etmesine; Ahmet Günay ve Harun Çavdar'ın da tutuksuz yargılanmasına karar vererek duruşmayı 4 Ekim'e erteledi. lKonya'da 20 yaşındaki üniversite öğrencisi Abdullah Karaca, internette tanıştığı Yasin Ayaş ve Gökhan Açıkel tarafından öldürüldü.

17 AĞUSTOS lBursa'da Ece Uçele adlı transeksüel, müşterisiyle girdiği para tartışması yüzünden meyve bıçağıyla öldürüldü. 22 yaşındaki Ece, 1 ay önce İş-Kur'a müracaat ederek “Fuhuş yapmak istemiyorum. Herhangi bir meslekte çalışabilirim. Yeniden doğmak istiyorum. Bana verilen kimliğin hakkının verilmesini istiyorum” demişti.

24 AĞUSTOS lİran'da eşcinsel olduğu gerekçesiyle iki erkek öldürüldü. İlişkide “aktif” olan genç Tahran kentinin Kaj meydanında idam edilirken, “pasif” olan genç de şehir dışına götürülerek halkın gözü önünde işkence edilerek öldürüldü.

25 AĞUSTOS lİstanbul Taksim'de polis, Tek Yön adlı eşcinsel barından çıkan 19 yaşındaki E.Ç.'ye sokak ortasında saldırdı. Götürüldüğü Taksim İlçe Emniyet Müdürlüğü'nde fiziksel şiddet görmeye devam ettiğini belirten E.Ç., araç içinde bir polisin kendisine tecavüz girişiminde bulunduğunu da iddia etti.

27 AĞUSTOS lİran'dan kaçarak İngiltere'ye sığınan ve iki yıldır bu ülkede kaçak yaşayan lezbiyen Pegah Emambaknaş'ın sınırdışı edilmesi olasılığının ortaya çıkması üzerine İtalya sığınma hakkı vereceğini duyurdu.

28 AĞUSTOS lABD'de eşcinsel haklarına karşı çıkmasıyla tanınan muhafazakar Senatör Larry Craig'in, havaalanı tuvaletinde bir erkek sivil polisi taciz ettiği ortaya çıktı. Senato'daki oylamalarda eşcinsel evlilikler ile nefret suçlarına yönelik ceza düzenlemeleri aleyhine oy veren Craig, "ahlaka aykırı davranmaktan" suçlu bulunarak 10 gün tecilli hapis ve 1000 dolar para cezasına çarptırıldı.

29 AĞUSTOS lHavalimanı tuvaletinde bir sivil polise tacizde bulunurken yakalanan Senatör Larry Craig, eşiyle el ele tutuşup medyanın karşısına çıkarak, "Olay yaşandığında polise davranışlarımı yanlış anladıklarını söyledim. Uygunsuz bir girişimde bulunmadım. Eşcinsel değilim. Olayı hızlıca ve tek başıma kapatmak için suçumu kabul ettim. Bunu yapmadan önce avukatıma danışmam gerekiyordu" dedi.

31


gay-oluş, lezbiyen ütopyalar, transgender ve queer politikaları, jigololar ve travestiler

2007 normdışı kitaplarının örnek “kahramanları” hande öğüt handeogut@gmail.com

32

Gay kimlikleri yeniden onaylatmakla yetinmek yerine, gay olmayı denemek, daha doğrusu, bir gay yaşam tarzı, “gay-oluş” yaratmak gerektiğini önermişti Foucault. Çünkü iktidarın olduğu yerde direniş biçimleri de vardır. 'Foucault'yu Unutmak' kitabında onun iktidarın merkezsizleştiğine ve yaygınlaştığına dair analizine tamamen katılan ancak; ideolojilerin ve geçmişte uğruna mücadele edilen kültürel, cinsel veya siyasi kimliklerin anlamını yitirmesinden sonra solculuktan, milliyetçiliğe, eşcinsellikten dindarlığa her türden kimlik ve aidiyetin “imaj”a indirgendiğini belirten Jean Baudrillard'ın 2007'de aramızdan ayrılması yılın üzücü haberlerinden biriydi. Kaan Arslanoğlu külliyatının en farklı romanı 'Sessizlik Kuleleri 2084', simülasyon peygamberinin anısına bir göndermeydi adeta. Teknolojik gelişim sürecinin kendi yarattığını yok eden bir gelecekte, hemen her şey cihazlara bağlıdır; Cronenberg'in 'Existenz'i (ustanın yeni filmi 'Şark Vaatleri', bir eşcinselin içselleştirdiği homofobi açısından da hayli manidar) ile Orwell'ın '1984'ü sentezi bu zamanda, birer siborga dönüşen bireylere aşk, duygusallık ve en kısa sürede dolaşımdan kaldırılacak olan cinsellik iktidar tarafından gerektiği dozda verilir; eşcinsellik ise tümüyle yok edilmiştir. Aslında çağımızın sadece “aklıselim” bir okumasıdır bu, bir distopya değil. Politikanın, cinsiyetlerin, ekonominin ve estetiğin “translaştığı” yaşadığımız çağı bir “orji sonrası” olarak tanımlayan Baudrillard, ütopyaların yerini geri dönülmez biçimde tek gecelik aşklara, pornografinin bayağılığına, bedenlerin tüketimine bıraktığından yakınıyordu. Ama bir yandan da cinsiyetlerin birbirine içrek kılındığı, toplumsal cinsiyet sınırlarının erimeye yüz tuttuğu bir tahayyül dünyasına, belki de ilüzyonik bir oyuna davet ediliyoruz. Nitekim Baudrillard travestiliğin bir oyun olduğunu düşünür. Onlar ne eşcinseldir ne de transeksüel; travestilerin hoşlandığı şey, cinsiyetin ayırt edilmediği bir oyundur. Bu kadar mı? Selin Berghan'ın, travesti ve transeksüellerle yapılmış on bir röportajını da kapsayan çalışması 'Lubunya', çocukluk, aile ortamı, ana babayla ilişkiler, ilk cinsel deneyimler, cinsiyet rolleriyle uyumsuzluklar, çevresel baskılar, “tedavi olmak”, fuhuş piyasası, fiziksel değişimler, “ötekileştirme” temaları üzerinden transeksüellerin, toplumsal cinsiyet kimliklerini ve bedenlerini inşa ederken, ataerkil sistemin hangi noktalarda yeniden üretildiği ve hangi noktalarda dönüştürüldüğü gibi sorulara cevap arıyordu. Yine mülakatlar üzerinden ilerleyen 'Maskeler Süvariler Gacılar'da Pınar Selek,1996 yılında Ülker Sokak'ta yaşananları -dönemin Beyoğlu Ekipler Amiri Başkomiser Süleyman Ulusoy'un (namdar Hortum Süleyman), polis ve civardaki ülkücü gençlerle işbirliği halinde sokağın girişine kurulan Türk

bayraklı masayı- yeniden hatırlatırken, ilk baskısı 2001'de yapılan kitap üzerinden travesti ve transeksüellerin mücadelesinin hiç değişmediğini gösterdi bizlere. Transvestizmin başka bir gruba ait olan bir toplumsal cinsiyet taklidi, eril'in erkek'e, dişil'in kadın'a ait olduğunu varsayan bir kendine mal etme ya da sahiplenme edimi olmadığını 'Taklit ve 'Toplumsal Cinsiyet'e Karşı Durma' kitabında sorgulayan Judith Butler, her tür toplumsal cinsiyet kurgusunun bir tür kişiliğe bürünme ve yakıştırma olduğunu ima eder. Cinsiyetlerin ikiliği kabulüne dayanan cinsiyet farklılığı olgusuna, toplumsal kadar biyolojik cinselliğin de verili olduğuna değinen Butler'a göre cinsiyet kategorisi, kaçınılmaz bir biçimde regülatif. Zeynep Direk, derlediği 'Cinsiyetli Olmak'ta, “Judith Butler: Toplumsal Cinsiyet ve Bedenin Maddeleşmesi” makalesinde Butler'ın özellikle Q Theory tezinin pratiğe dökülüşündeki hassasiyetlere ve sorunlara dikkat çekti. “Unes Femmes: Kristeva, Psikanaliz ve Kadın” (Hülya Durudoğan) ile Pınar Selek'in “Türkiye'de Özgürlüğü Ararken” başlıklı yazılarıyla kitap, toplumsal cinsiyet belasının nasıl aşılabileceği ve yeniden anlamlandırılabileceği konusunda verimli bir derlemeydi. Toplumsal cinsiyetlendirmenin bir varsayımı, işlemesinin temel koşulu haline gelen biyolojik cinselliğin iktidar söylemince kurulduğunu olumlayan ve bu konuda zemin araştırması yapan Yaşar Çabuklu, 'Bedenin Farklı Halleri'nin ardından 'Toplumsal Kurgular ve Cinsiyetçilik'te de postmodern toplumda cinselliğin gittiği yönü araştırmaya, kovulanın izini takibe devam etti. Kimdi yeraltına itilen? Karşı cinsin elbiselerini giyendi elbette! Ancak travestilik bir kadının erkek gibi ya da bir erkeğin kadın gibi giyinmesinden çok daha karmaşık bir şeydir ki transeksüel travestiler olduğu gibi aynı cinsiyet içinde kalan bir travestilikten -kadın gibi giyinen kadın bir travestiden- de söz edebiliriz. Evet, transvestizmde abartılı bir taklit vardır; bir hemcinsin kaybı karşısında duyulan bilinçdışı yerinme; “homoseksüellik ihtimalinden feragat”... Bu süreciyse o giysinin harekete geçirdiği bir heteroseksüel melankoli izleyecektir. Truman Capote'nin, bir çöplükten kurtarılarak literatüre kazandırılan ilk romanı 'Yaz Çılgınlığı', sanki bu teori içinden kurgulanmıştır. II. Dünya Savaşı'nı izleyen yıllarda New York'ta yaşayan zengin bir ailenin kızı, on yedi yaşında bir “muamma” olan Grady McNeil'in hikâyesidir bu, ama aynı zamanda Capote kahramanlarının da arketipidir: ergenlik, çelimsizlik, oğlansı tavırlar, muhalefet, gariplik, hoşnutsuzluk... Kısacık kesilmiş saçları, tuhaf giysileri, asi edasıyla buluğ çağındaki bir erkektir adeta Grady. Ona en çok zevk veren, arabasına atlayıp Broadway'e giderek o karnavalesk ortamda kimliksizleşmektir: “Koş, beyazlıktan çıkıp gerçeğe, cinsiyetsize, ruhsuza, şen karanlığa dal.” Dünyayı zihinsel ve öznel bir yapıbozuma tabi tutan


Vita Sackville-West

Grady, ailesinin ve çevresinin kendisine sunduğu ve önerdiği nesne, mevkii, toplumsal rolleri reddeder; kadın ve erkek olmayı da tabii. Cinsiyetlerin birbirine karıştığı bir tür cinsiyet simülasyonu hâkimdir bu ilk romana. Grady, bir erkeğe aşık olur ama ne onun, ne aşkının nesnesi Clyde'ın kimliği heteroseksüel olarak çizilir; bir müphemlik, aradalık muradı yedekte tutulur. Romandaki bir başka ilginç karakter, Clyde'ın kız kardeşi Anne da, erkeksi bir genç kızdır; on yedisine dek mağazaların çocuk reyonundan giyinmiş, sonra frapan giysiler ve protez memeler alarak kadın olmaya karar vermiştir. Oysa sadece bir kılık değiştirmektir bu, Capote'nin pek sevdiği üzere. Toplumsal cinsiyet kurgusunu ve imaj yaratma dayatmasını altüst eden Capote, kahramanlarını bu türden bir “travestiliğe” uğratarak içindeki başkalığı dışarıya çıkarır. 'Safran Sarı'sıyla İnci Aral'ı anmadan geçemem bu bağlamda. Çözülen ilişkiler, aşksız birliktelikler, cinsel hoyratlık, 80 sonrasının tüketim kültürü ve ahlâki yozlaşma üzerine bina edilen romanda, “erotik olan”ın (kadın) göstergesini tersine çevirerek bir eşcinseli (Hayali) erotikleştirir. Edilgin dişilikle, gerileştirilmiş erillik arasındaki salınımdır arzuyu kışkırtan... Ancak daha sonra bir kadın ile (Melike) ilişkiye girer Hayali. Hayali'nin biseksüelliği, Melike'nin sandığı gibi narsisitik bir tavır, bir anlam boşalması değil; kendi cinsini karşı cinse eklemeye ya da kendi cinsini karşı cinsle tamamlamaya çalıştığı bir süreçtir. Ruhsal düzeyde kadınsılık/erkeksilik sorunu, cinsiyetler arasındaki kutuplaşmanın tuzağına düşmeden, çift cinsellik bağlamında kavranmalıdır. Bir başka kahraman Nilhan'ın yıllar yılı, “ataerkil bir erkek komplosuna kurban giderek” heteroseksüel olduğuna inandırılışı da, bu çifte cinsellik bağlamında değişir. Roman perspektiflere açılır ama melodrama evrilmekten kurtulmaz. Evlilik bir kez daha kutsanır. Yine finaliyle küçük burjuva ahlâkını üreterek, eşcinselliği bir “heves”e dönüştüren Alain Elkann'ın 'Uzun Bir Yaz'ında,

Virginia Woolf

eşcinsel fotoğrafçı Gerard, arzuların kadını Nina'yla birlikteliği sonucu onu hamile bırakır. Ve seçimini, istediğini elde etmek için gözünü budaktan sakınmayan bu kadın ile evlilikten yana kullanır. Öyle ya Nina'nın dediği gibi: “Gerard daha önce de evlenmiş olduğuna göre eşcinseller kadınlardan da hoşlanabiliyordu”(r). Roman, arka kapak yazısında “hep peşinde koşulan ama bir türlü ele geçmeyen aşkın öyküsü” olarak tanıtılır; homoseksüaliteden heteroseksüaliteye transferin evlilikle taçlanması mıdır peşinde koşulan aşk? Öyleyse aşk, hakikaten bir zavallılık, büyük bir eksiliştir! Evlilik ise bir tür fahişelik... Kadının bağımlı kılınmasının, ırkın ilerlemesini engelleyici, doğal olmayan bir anormallik olduğunu ileri süren Charlotte Gilman eserlerinde, kadınların yaşamak için fahişelik düzeyine indirildiklerini belirtir. Evlilik bir tarz fahişeliktir ona göre: “Her iki durumda da ekmeğini erkekten, onunla olan cinsel ilişkisi aracılığıyla alır” kadın. Gilman'ın, 2007 gibi çok geç bir tarihte dilimize kazandırılan 'Kadınlar Ülkesi' (Herland), erkeklerin olmadığı, sınıfsız ve barış içinde yaşayan bir kadınlar toplumunu anlatır. Cinsiyet ayrımcılığı, cinsiyet temelli işbölümü, yoksulluk ve savaşın uğramadığı bu ülkede üreme, cinsel birleşme olmaksızın partenogenezle gerçekleşir. Düşünce sınırı cinselliktir ancak roman heteroseksist düşünceden ayrıştıramaz kendini kanımca. Zira Gilman, yalnızca kadınlardan oluşan bir ülkeyi ve eğitimde yapılan köklü değişiklikleri kavramsallaştırmayı başarır ama tasarladığı dünyada lezbiyenliğe yer yoktur. Çünkü kadınların tümü de tek bir anneden doğmadır. Aralarındaki en küçük cinsel yakınlaşma, ensest yasağına karşı geleceğinden olsa gerek, Gilman lezbiyenliği bertaraf etmiştir ütopyasından. (Neyse ki Zoe Fairbairns 'Kadınlar Kulesi' adlı distopyasında annelik, cinselliğin denetimi, kürtaj hakkı gibi temaların yanında lezbiyenliğe yer verir.) Ütopyasında aseksüel bir kadınlar topluluğu yaratsa da kadınlarla ilişkiler yaşayan ve Amerikan Viktoryanizminin sürgitti bir

33


dönemde, “Kadınlara karşı derin ve sonsuz bir aşk duyuyorum” diyebilen önemli bir yazardır Gilman. Lezbiyenliğini, hep örtülü biçimde okuduğumuz Virginia Woolf'un en mahrem anıları, dilimize peş peşe çevrilen, yeğeni Quentin Bell tarafından kaleme alınan biyografisi 'Virginia Woolf: Yaşamak Bir Rüyadır Uyanmak Öldürür' ile mektuplarını içeren ' V i r g i n i a Wo o l f V i t a S a c k v i l l e - We s t Mektuplaşmaları'nda aralandı nihayet. Yirmi yedi yaşında, “evde kalmış kız” olmamak adına Bloomsbury Grubu'ndan arkadaşı Lytton Strachey ile evlenmeyi tasarlar Woolf. Asıl amacı, Strachey'in eşcinselliğinin verdiği rahatlıktır; bir koca olarak cinsel beklentisi olmayacak, onunla kardeşçe birlikte olabilecektir. Vita Sackville-West'in deyimiyle "erkeklik niteliğinden hoşlanmayan" Virginia tüm ihtirasları, kıskançlıkları ve şefkati kendi cinsine saklar. 1922'de, üç ciddi delilik dönemi atlatıp üç roman yayımladığında tanışır Vita ile. Bir çelişkiler yumağı olan Vita'nın imgelemi karanlık ve sadistik bir bölgeyi barındırır. Woolf ise buna karşılık uysal bir rol üstlenmeyi kabul eder: “Beni istediğin kadar hırpala ve bunu hiç kafana takma.” Yirmi yılı kapsayan aşk ve dostluk hikâyesinin sonu, İngiliz edebiyat tarihinin en kişisel dipnotlarından biri olacaktır: Vita Sackville-West'in kurgusal biyografisi: 'Orlando'. Erkek iken kadın olan ve yüzyıl yaşayan bu fantastik kahraman, Woolf'un en ayrıksı romanı olmakla birlikte bir “transgender” arketipidir adeta.

34

Judith Butler, normdışı bedenler için “kadın mı, erkek mi?” sorusunun toplumsal şartlanma dışında doğal bir cevabı olmadığından bahisle Q Theory'ye çalışır. Kapalı bir cemaat içinde, tek tek kimliklerin mutlaklaştırılmasına karşı olan Q, heterojen bir olasılıklar çokluğunu, ütopik bir negatifliği arar. Homofobi kadar, onaylayıcı, olumlayıcı eşcinsel yaklaşımı da eleştiren, biseksüelliği, cinsiyet ötesi olanı, muğlak cinsellikleri öne çıkaran Q, ihlalcidir, homoseksüel ya da heteroseksüel olsun norma ve normalliğe karşıdır, ihlalin, karnavalın, parodinin içinden davranır. ABD sol hareketinin önemli isimlerinden, Workers World Partisi yöneticilerinden ve transgender kuramcılarından Leslie Feinberg'in Stonewall Kitap Ödülü, Lambda Edebiyat Ödülü, Amerikan Kütüphaneler Birliği Lezbiyen/Gay Kitap Ödülü kazanan yarıotobiyografik anlatısı 'Sevici Türküsü, Bir Sevicinin Romanı'nın Artshop tarafından Türkçeleştirilmesi, bu yeni imkânı edebi bir dille okumamıza fayda sağladı. Kendini, doğduğu (McCarthy döneminde) andan itibaren erkek gibi hisseden, ancak bunun bedelini tacize, tecavüze, aşağılanmaya maruz kalarak ödeyen Jess Goldberg'in ne var ki erkeklik hormonu alıp, kamusal alanda “erkek” olarak tanımlanmaya başladığı süreçte öfkesi de eril dile tercüme olur. Orijinal adı 'Stone Butch Blues' olan anlatının kahramanı Jess bir sevici değil, butch'dır. Zira sevici olması durumunda anlatının akışının da değişmesi gerekirdi. Çünkü hayatının ilk ve tek aşkı Therasa femme'dir ve bir erkek ile değil, bir sevici ile hiç değil, bir butch ile birlikte olmak ister. Jess'in erkek olması Truman Capote

durumunda, kendi öznelliğinin ve tercihlerinin elinden alınacağını, kadın erkek rollerinin yeniden üretileceğini bilir. 2007'nin bir başka önemli tercüme romanı, iki evliliği arasındaki beş yıllık sürede erkek giysileriyle dolaşıp eşcinsel ilişkiler yaşayan, on altı yaşındaki üvey oğluyla cinsel ve duygusal ilişkiye giren Colette'in 'Caniko'nun Sonu' oldu. 1900'lü yılların başında genç bir kadın, genç bir erkek (Caniko) ve orta yaşlı kibar bir fahişe (Lea) arasında gelişen bir aşk hikâyesi anlattığı 'Caniko'nun ardından yazdığı bu romanda, Caniko'nun bir zamanlar Lea ile yaşadığı ilişkiyi bir başkasıyla kuramayışının ruh halini, bir tür melankoliyi yansıtan Colette, öldüğünde dini tören yapılmayan, kilisenin aforoz ettiği bir kadındı. Fransız muhafazakârlığının dışladığı bir başka aykırı yazar Jean Genet ise isteği üzerine Fas'ta, bir yanında hapishane, diğer yanında genelev bulunan bir mezarlığa gömüldü. İmgenin pornografisine dair tam da Genet'ce bir göndermeydi bu... 'Cenaze Töreni'nde, Hitler'i eşcinsel ilişkiye girerken betimleyen Genet'nin 'Paravanlar' ve 'Sıkıgözetim' adlı oyunları buluştu okurla geçen yıl. Ölüm, insan bedeni, temsil ve iktidarla ilgili düşüncelerini en iyi yansıtan 'Paravanlar', Cezayir'de bir çatışma anında geçer. Batılı sömürgeciler, lejyonerler, askerler, Araplar, mücahitler, hırsızlar, ağlayıcı kadınlar, hainler, ölüler, yüzleri boyalı, maskeli, takma burunlu kahramanlar birbirine karışır. Genet'nin tiyatrosunun temelini oluşturan kılık değiştirme, kendini maskeleme ve gerçeğin yerine suretini geçirme üzerine kuruludur. Tekrarı, avutucu ve aldatıcı temsili unsurları ve çağdaş toplumsal dünyayı reddeden Genet'nin kahramanları, birer simgedir ya da canavar. Toplum denilen “bok çuvalı”nın ürettiği garip yaratıklardır onlar. Suçluların dünyasından bir kesit aktardığı 'Sıkıgözetim'deyse toplumdışı kişinin yalnızlığını, kendine yabancılaşmasını, imrendiği, kıskandığı veya nefret ettiği kişinin yerine geçmesini, onun kılığına girmesi motifini g ö r ü r ü z . G e n e t ' n i n k a h ra m a n l a r ı n ı n a k s i n e maskelerden tümüyle azade, ama Genet denli fütursuzca “Profesyonel ve utangaç bir serseriye, üstelik bir ibneye şair diyebilecek kadar cesur değiller” diye haykıran küçük İskender, deneme ve aforizmalarından oluşan 'Lucifer'in Bisikleti' ile kafa tuttu konformizme, iyilik, güzellik ve hijyen mantalitesine. Marjinal, hırçın duruşunu korumakla beraber bir olgunluk havasıyla küçük anekdotlar üzerinden hayat dersleri verdi okura: Kenan Evren'e yazılmış sitem dolu mektuptan Bülent Ersoy'un acıklı konumuna, Orhan Veli'nin pardösüsünden gey jigololarla takılan banka müdürlerine... Geyler, jigololar ve gey jigololar, 'Satılık Erkeklik'te Ayşe Kudat'ın çalışma alanını oluşturdu. Satılık erkek ordusunun, artan yoksul ordusuyla büyümesi ve ABD'nin sadece Kaliforniya eyaletinde 179 bin erkek çocuğunun cinsel istismara uğradığını gösterir bir istatistik üzerine araştırmalarını hızlandıran Kudat, çok çeşitli elbiseler altında; bazen kadın elbisesiyle, bazen bıyıklı maço, bazen de küçük bir oğlan çocuğu olarak satılan erkeklere isim bulamadığı için “satılık” kavramını kullanmış.


polisiyelerin popüler figüranları 'Peygamber Cinayetleri: Bir Hop-Çiki-Ya-Ya Polisiyesi' ile maço dedektif tipolojisini, eğitimli, kültürlü, yakışıklı, Uzakdoğu sporlarına vakıf bir travestiyi dedektif yaparak bozuşturan Mehmet Murat Somer'in “Şampanya Üçlemesi”nin ikinci kitabı 'Podyum'da, moda dünyasında dönen dolaplar ve eşcinsel modacılar arzı endam eyledi. Benzer şekilde Raymond Chandler'in 'Küçük Kız Kardeş'inde de yazarın ünlü dedektifi Philip Marlowe'un karşısına büyük para, keskin nişancılar, yüzde üzerinden çalışan işçiler, hızlı para kazanan çocuklar, New York, Chicago ve Detroit kaçkını gangsterler, onların işlettiği gece kulüpleri, efemine dekoratörler, lezbiyen modacılar çıktı. Yerli polisiyelerde şiddet, bireysel intikamlarla kendini gösterirken, arka sokaklar, yeraltı dünyası, Beyoğlu'nun kenar-köşeleri, dolayısıyla da tüm bu “periferik düzlem” sakinleri olarak eşcinsel ve travestiler, romanların figürasyonunda kullanıldı. M. Enis Tayman ilk romanı 'Bin Delikli Ev'de cesetleri yok etmek için kullandığı yöntem nedeniyle Çamaşırcı adıyla anılan Selim'in öldürülüşünün ardındaki sırrın peşine düşen varisi Alat'a travesti arkadaşı Gamze ve İstanbul yeraltı dünyasının şiddetiyle yoğrulmuş travestiler yardımcı olur; bu yakışıklı genci bağırlarına basıp haber kanallarını çalıştırırlar. Yine heyecanlı bir arayış ve takip serüveni Ali Teoman'ın, üçüncü romanı 'Karadelik Güncesi'nin tezahürüdür. Kırk yaşını yeni doldurmuş, ama hayatı hep ıskalamış bir adamın, Dava Vekili İbrahim Nemrud'un hikâyesidir bu. Hayatını değiştirecek bir teklifi kabul edince kayıp bir varisin, Seyfettin Stigma ve evlatlığı Şazinuş'un dünyasına girer Nemrud. İstanbul batakhanelerinin en namlı köçeği Şazinuş, gece kulüplerinde sahneye çıkan bir fahişeye dönüşmüştür. Katmanlı ve çetrefil bir kurguyu başarıyla işleyen Teoman'ın bu romanı aynı zamanda eşcinsel edebiyatın da klasikleri arasına girmeli bencileyin. (Okura has edebiyat zevkini veren bir başka kitap da kısa öykünün kompetanı Fatih Özgüven'in 'Hiç Niyetim Yoktu'su oldu. Uzamın ve eşyanın baskın olduğu mükemmel öykülerde, Özgüven aynı zamanda dil dersi de veriyordu okura.) Ahmet Tulgar'ın 80'li yıllarda cezaevindeyken yazdığı ve 18 yıl sonra yeniden okurla buluşan bir 12 Eylül sonrası panoraması olan 'Evsiz Ülke Hikâyeleri'nin en sert ve travmatik öyküsü “Randawa”nın zihnimi tırmalayıp benliğimi yaralama nedeniyse, erkeğin eşcinselliği seçmesinin nedenlerinden birinin babayla kurduğu ilişki olduğuna dem vuruşuydu. Erkeklerin rol-model olarak seçtiği insana benzemekle ona âşık olmak arasındaki ince çizgiyi sorgulattı Tulgar. Birol Oğuz'un son “Suat Erez macerası” 'Siyah Kırmızı', yönetmen Mert Yayla'nın ofisinde parçalanmış bir halde bulunuşuyla başlayıp milli güvenlik boyutlarına dek ilerlerken şiddeti kahramanlaştırıyordu yine. Oğuz'un ilk kitabı 'Siyah Beyaz'da kadın dedektif Suat Erez, ABD Konsolosluğu Jean Genet

aracılığıyla kendisiyle temasa geçen Amerikalı bir ailenin İstanbul'da kaybolan oğullarının izini sürmüş kayıp gencin gey olduğunu, İstanbul'da ünlü eşcinsel sanatçı ve yazarların hayatı hakkında bir araştırma yaptığını, araştırılan yazarın James Baldwin olduğunu anlamıştı. Ne de olsa 'Ne Zaman Gitti Tren' romanını İstanbul'da yazmıştı Baldwin. Eşcinsel bireyin homofobisini ağır bir acıyla işleyen Baldwin'in, kült romanı 'Giovanni'nin Odası', eşcinsel kahramanlarını “beyaz adam”dan seçişiyle eleştirilmişti; 2006'da bile halen pek çok eyaletinde eşcinselliğin yasalarca suç sayıldığı Amerika'da böylelikle yazar kendini bir nevi korumaya alıyordu oysa. Romanın geçtiği/yazıldığı tarihlerde eşcinsellik bir hastalık olarak kabul edilmekteydi. (Thomas S. Szasz, 2007'de yayınlanan “deli kisvesi”nin analitik incelemesini yaptığı 'Deliliğin İmalatı'nda eşcinsellerin nasıl psikiyatrinin günah keçileri haline getirildiğini araştırır.) 1971'de uzun süren İstanbul yolculuğunda kaleme aldığı, aşkı en saf haliyle, insanın insana ihtiyacı kadar basit bir denkleme indirgeyerek ve dönemin sosyo-politik karmaşasını da arka planda kullanarak tecavüz olgusu etrafına ördüğü 'Sokağın Dili Olsa'nın yanı sıra Baldwin'in İstanbul'da yaşarken yakın arkadaş olduğu Engin Cezzar'la birbirlerine yazdıkları mektuplardan oluşan 'Dost Mektupları' bu önemli yazarı daha iyi tanımamıza önayak oldu. Sürrealizmin öncüleri Andre Breton, Yves Tanguy, Louis Aragon, Antonin Artaud, Jacques Baron, Paul Eluard, Max Ernst, Benjamin Peret, Jacques Prevert, Raymond Queneau, Man Ray ve Pierre Unik'i daha içerden algılamamızı ve eserlerindeki leitmotifleri okuyabilmemizi sağlayan 'Seks Sohbetleri' ise yılın en cazibeli kitabıydı. 1928-1931 arasında, Breton'un evinde gerçekleştirilen “cinsel oturumlarda” oral seksten anal ilişkiye, eşcinsellikten doyuma ulaşmakla boşalmak arasındaki ayrıma dek cinsel tabular yıkılmış, utanç maskeleri indirilmişti. Üstatların en çok kafa yordukları konuysa kadın cinsel organı ve mastürbasyonuydu. Jelto Drenth'in tıp metinleri, efsaneler, antik kaynaklar, bilim, romantik edebiyat üzerinden vajinanın feminist ve lezbiyen literatüründeki yerini incelediği 'Dünyanın Kökeni: Vajina' ve Thomas W. Laqueur'nün Kitab-ı Mukaddes'ten Aristoteles'e, Rousseau'ya, Freud'a ve hatta internet çağına yelpaze açan 'Tek Kişilik Seks, Mastürbasyonun Kültürel Tarihi' tarih boyu “şaibesini” koruyan bu meselelere yeteri kadar açıklık getirdi. 2007 yılı, yazar ve şair Murathan Mungan için ziyadesiyle verimli bir yıl oldu. Farklı edebi türlerden eser veren Mungan, 'Kağıt Taş Kumaş', 'Kullanılmış Biletler', 'Yedi Kapılı Kırk Oda' ve 'Dağ' ile tutkunlarını sevindirdi. “Modern edebiyatın postmodern okumaları” olarak tanımlanan 'Yedi Kapılı Kırk Oda', Mungan'ın içimizi burkan eski hikâyelerine kutlu geri dönüşü k a d a r, e d e b i y a t ı n d ü n y a y ı dönüştürücü gücüne yapılan en anlamlı vurguydu: “Kelimeler dünyayı değiştirir. Kelimelere emanet edilen dünya değişir.”

35


eylül 8 EYLÜL 16 EYLÜL 16

64. Venedik Film Festivali'nde en iyi film dalında Altın Aslan ödülünü, Tayvanlı ünlü yönetmen Ang Lee'nin filmi 'Lust, Caution' kazandı. Lee, geçen sene de 'Brokeback Dağı'yla aynı ödülü almıştı. Festivalde ayrıca, ilk kez bu sene eşcinsel temalı filmlere verilmeye başlanan Queer Aslan Ödülü'nü Edward Radtke'nin 'The Speed of Life' adlı filmi kazandı.

15 EYLÜL Kaos GL dergisinin 34. Sayısı çıktı. 'Yalnızlık ve Eşcinsellik' konulu dergi, “Yalnızlık eşcinseller için kader mi keder mi?” sorusunu soruyordu.

Amerikan TV endüstrisinin en önemli ödülü olan Emmy'nin 59'uncusu dağıtıldı. Eşcinsellerin gözde dizisi 'Çirkin Betty'nin iki ödülle ayrıldığı geceye, en iyi kadın oyuncu seçilen Sally Field'ın savaş karşıtı konuşmasının sansürlenmesi ve Hollywood'un en gözde lezbiyen çifti Ellen DeGeneres ile sevgilisi Portia de Rossi damgasını vurdu.

36

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

9 EYLÜL

12

13

14

15

Paris'in heteroseksüellere de açık olan ama daha çok eşcinsellerin oynadığı ünlü ragbi kulübü Les Gaillards (Kulamparalar), Dünya Rugby Kupası'na özel bir poster hazırladı. Cinsel yönelimleri ne olursa olsun erkeklerin rugby'de birleşebileceğine vurgu yapan posterde Fransa ve İngiliz takımları birbirine koşarken iki kaptan birbirlerini tekmeleyecekleri yerde öpüşüveriyor.

16


1 Eylül

13 Eylül

lSenatör Larry Craig, Senato'dan istifa etti. Beyaz Saray

lAvrupa Birliği destekli Türkiye Üreme Sağlığı Programı kapsamında hazırlanan “Türkiye'de Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlar ve AIDS'in Sürveyans Sistemine İlişkin Durum Analizi”nde, AIDS vakalarından bildirilen ölümlerin sayısının, 19852006 yılları arasında 111 olduğu belirtildi. Analizde yer alan bilgiye göre, Türkiye'de 1921'i taşıyıcı olmak üzere toplam 2 bin 544 AIDS hastası var ve AIDS hastalarının yüzde 68,7'si erkek. lHürriyet gazetesi, 2 Eylül'de Bursa'da transeksüellerin gözaltına alınmasını “Bursa'yı sarsan frengi listesi” başlıklı bir haberle duyurdu. Haberde, Emniyet güçlerince frengili olduğu ilan edilen travesti ve transeksüeller ifşa edildi. lSırp Cumhuriyeti Başbakanı Milorad Dodik, Bosna Hersek Televizyonu'nun (BHT) akşam haberlerinde, muhabirin “Cinsel yönelimleri yüzünden bir kimse suçlanabilir mi?” sorusuna “Nasıl suçlanamaz! Ben, açıkça, kendi kabineme ibnelerin girmesine izin vermem” yanıtını verdi. Eşcinsel örgütü Q, Dodik'in nefret konuşmasını ve ayrımcılığını kınamak ve konuyla ilgili gerekli önlemleri almak üzere bir kampanya başlattı.

ise senatörün istifa ederek doğru karar verdiğini açıkladı.

2 Eylül lAvrupa Birliği'nin, "İnsan Hakları ve Demokrasi Kampanyası" kapsamında Kaos GL ve Radyo ODTÜ işbirliğiyle hazırlanan radyo programı 'Hayatın Renkleri' başladı. 103.1 frekansından yayınlanan program, medyadan çalışma hayatına gey ve lezbiyen bireylerin maruz kaldıkları ayrımcılığın görünür kılınması ve sorunların çözümünde yol haritası çizmeyi amaçlıyordu. lBursa'da yapılan polis baskınlarıyla, fuhuş amaçlı çete kurmak gerekçesiyle 13'ü travesti ve transeksüel olmak üzere 16 kişi gözaltına alındı ve ardından 12'si tutuklandı.

5 Eylül lFerzan Özpetek, Radikal gazetesine verdiği söyleşide “Son filmim 'Bir Ömür Yetmez' için, dağıtım şirketi Medusa Film, 'Ferzan, iki adamın öpüşme sahnesini koymazsak, film bir milyon daha fazla seyirci yapabilir' dedi. Sahneyi çıkarmadım. İnsanlar belirli bir şeyler görüyorlar, yaşıyorlar hayatlarında; bir de farklı, başka bir şey görsünler, yani alışsınlar dedim” dedi.

7 Eylül lKaos GL ve Pembe Hayat dernekleri, Bursa'da Gökkuşağı Derneği'ne yapılan polis baskını ve bu olayın medyaya yansımasının eşcinsel örgütlenmesine zarar verdiğini belirten bir açıklama yayınladı. Açıklamada, “Bursa Gökkuşağı Derneği ile organik bir bağımız bulunmamaktadır. Gökkuşağı Derneği'ni eşcinsellerin ve transeksüellerin öz örgütlenmesi olarak tanımıyoruz” dendi.

10 Eylül lBursa'da geçen yıl yürüyüş düzenlemek isteyen eşcinsellere “linç” edilecekleri tehdidinde bulunduğu iddia edilen Bursasporlu Esnaf ve Sanatkarlar Derneği Başkanı Fevzinur Dündar'ın yargılanmasına başlandı. Bursa Gökkuşağı ve Lambdaistanbul derneklerinin şikayeti üzerine açılan dava eksik evrakın tamamlanması

17

18

19

20

21

22

23

17 Eylül lKaos GL'nin Hürriyet gazetesinin “Bursa'yı sarsan frengi listesi” başlığıyla yayımladığı habere gönderdiği tekzip gazetenin 'Okur Köşesi'nde yer buldu. Açıklamada “Kişileri cinsel tercihleri nedeniyle aşağılayan açıklamaları, kolluk kuvvetlerinden gelse bile, herhangi bir değerlendirme süzgecinden geçirmeden yayımlamak, eğer gerçekten frengi teşhisi konmuş kişiler var ise, ölüme kadar gidebilecek ya da fiziksel olarak kusurlu hale gelmeleri mümkün olabilecek kişileri ad vererek ve konuyla ilgisi olmayanları korkutacak şekilde gazete sayfalarında teşhir etmek yanlış olmuştur” dendi. lFransız ragbi oyuncularını birer seks sembolü olarak sunan 'Dieux du stade' (Stadyumun Tanrıları) takvimi çıktı. Takvimde oyuncuların bedenlerinin çok ufak bir kısmı örtülüydü.

20 Eylül lTürkiye'nin ilk eşcinsel kültür ve yaşam dergisi Kaos GL, 13. yaş gününü kutladı.

24

için ertelendi.

12 Eylül lYeni Asya gazetesi yazarlarından Davut Şahin, 'Ayıp Reklam' başlıklı yazısında Kaos GL Derneği'nin Radyo ODTÜ'de yayınlanan 'Hayatın Renkleri' programı hakkında “Kılıf belli: 'maruz kalma veya ayrımcılık'. Bu ifadeler toplumu yozlaştırma çabalarına bir katkı... Korkarım bu tür yayınlar televizyona sıçramasın” dedi. Dernek Şahin'e tekzip yolladı. l22 Ağustos'ta Gaziantep'te arkadaşlarıyla alkol alırken bıçaklanarak öldürülen 40 yaşındaki Özden Zor'un katil zanlısı olarak yakalanıp gözaltına alınan 25 yaşındaki Cesur Oflaz, "Cinsel ilişki teklifinde bulununca öldürdüm" dedi.

25

26

27

28

29

30

31

lKaos GL, 'sivil anayasa'nın 'eşitlik' ilkesine 'cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği' ibaresinin de eklenmesini talep eden bir mektup yazdı. Mektup Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan, Bakanlar, Adalet Komisyonu ve Anayasa Komisyonu üyelerine gönderildi.

24 Eylül lBirleşmiş Milletler (BM) toplantıları için New York'ta bulunan İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, Columbia Üniversitesi'nde yaptığı konuşmasının ardından soru cevap bölümünde, ülkesinde eşcinsellere yönelik tutumla ilgili sorular üzerine “İran'da eşcinsel olmadığını” söyledi ve “İran'da eşcinseller olduğunu kim söylemiş?” diye sordu.

37


geçen yıl ne dinlediğimi biliyorum! bawer çakır bawer@kaosgl.org

koskoca bir 365 gün 6 saat biter de ben iki cümle kurmaz mıyım sanıyorsun ey okur! sanma! elbette ki yazacağım, elbette ki çizeceğim. hem benim “bu yıl şunlar oldu, bunları yedik, bunları içtik, şunlar yattı, bunlar kalktı, şu konser enfesti, bu sergiye öldüm, şunun defilesi görülmeliydi…” yollu yazılar yazanlardan neyim eksik? sorarım size ey okur, neyim eksik? hatta fazlam var… ama ben kalitemi bozmayacağım ve yaklaşık 1 yıldır yaptığım gibi en efendi, en adaplı, en “ka” halimle sizlere geçen yılın en iyi on albümü yazacağım. lakin ilerleyen satırlarda ne olacağına dair bir garanti de veremiyorum. bu yüzden emniyet kemerlerinizi bağlayın, derim… işte 2007… işte benim top 10'um… 10) the good, the bad and the queen the good, the bad and the queen

38

“ve biz şarkı söylemeye devam edeceğiz, senin için çok geç olmayacak…” 2007'nin en güzel anlarından biri istanbul parkorman'da gerçekleşen the good, the bad and the queen konseriydi hiç şüphesiz. blur, the verve, fela kuti ve the clash'ten oluşan bu müzikal voltron, istanbul'da bir yaz gecesini müzikleriyle aydınlatırken, konserden yaklaşık bir ay önce istiklal caddesi'nde 1500 kişiyle devasa bir gökkuşağını dalgalandırmış olan beni almış götürmüş, ne yorgunluk ne umutsuzluk bırakmış, yarına dair yeni umutlar yetiştirmeme sebep olmuştu. yılın en iddiasız gibi görünen ama kadrosuyla bile ihtişamını belli eden bu süper grup mütevazı (!) listemin on numarası… 9) björk - volta “doğa umudumuza hiç bir sınır koymadı. iki şeytanın hangisi daha azdır?” erkekler mars'tan, kadınlar venüs'ten ise björk nerden? bedenin, cinsiyetsizliğin olmadığı bir yerden dünyaya düşen bu göktaşı 2007'de “volta”yı yayınlayarak ben ile etrafımdaki birçok insana aynı sevinci yaşattı. hele hele albümdeki 3 şarkıya antony hegard'ın eşlik ettiğini fark ettiğimizde bu heyecanımız çift kaşarlı tosta evirilmişti. antony müthiş, timbaland güzel, björk ise yine enfesti. “ka geyler” björk severdi ve bu albümü sevmek için iyi bir kulak yeterliydi. hayırlı bir vazifeyi yerine getirmenin mutluluğuydu, son şarkı bittiğinde yanımıza kalan. 8) radiohead - in rainbows “seni aradığım için, sesin için, başka seçeneğim olmadığı için kızgınım...” çığır açan bir topluluk olduğu gerçeğinin aksini söyleyecek varsa ya şimdi konuşsun ya da vazgeçtim, hiç konuşmasın, sussun. ingiltere'nin havasından mıdır, suyundan mıdır bilinmez (e bir yerde de beni ilgilendirmez, ben sadece dinlemek ve hayran olmak kısımlarıyla ilgileniyorum.) radiohead de hayran olduğum ingilizlerden… bu yılın “en cesur” albümü 'in rainbows' onlara ait. cesur çünkü, 'emi' gibi bir deve nanik yapıp, bu enfes albümü kendi imkanlarıyla yayınlayıp, sitelerinden

serbest dolaşıma soktular. buna cesaret edebilecek kaç isim tanıyorsunuz ki? sanırım cevabınız aynı: sıfır. albümün adı bile sevmeye yeter: 'in rainbows'. kendine simge belirlemiş bizlerin hayatında gökkuşağı ne kadar önemliyse bu albüm de müzik tarihinde aynı derecede önemli… dinlemeyenin hayatında bir şeylerin eksik olacağı aşikar. altından geçince efsane gerçekleşir mi bilmem ama hayali bile güzel değil mi tek başına? 7) rufus wainwrigth - rufus does judy at carnegie hall & release the star “öyleyse neden kapıları açmayalım ve hepsini dışarı salmayalım?” bu yılı anlamlı kılan isimlerden biri de kanadalı gey şarkıcı rufus idi. önce kayıtlarını berlin'de gerçekleştirdiği 'release the stars'ı yayınladı ve bize yeni hikayelerini anlattı. yeryüzünde acıyla, madiliklerle uğraşmak zorunda bırakılan bizlerin sonu mutlu biten masalları da olmalıydı ve rufus bu masalları anlattı hep. umut rufus'un hüznünde gizliydi ve sakin bir akşamda dinlediğinizde nasıl teneffüs ettiğini hissedebiliyordunuz içinize içinize… bu albüme daha alışıyor, dinliyorduk ki rufus'dan yeni bir kayıt daha geldi: 'rufus does judy at carnegie hall.' gelmiş geçmiş en büyük 'gay ikonu' olan ve lgbtt kültürü ve hakları için hakkı her dem teslim edilen judy garland'ın efsanevi carnegie hall performansını yeniden kaydeden rufus, judy'e hepimizin gönül borcunu ödedi. çok yaşa judy! çok yaşa rufus! 6) beirut - the flying club cup “bütün güneş batımlarının nefes kesici olduğu manzaralı bir dünya” kalabalık bir gey bardan yalnız çıktığınızda ya da sizi öpeceğini umduğunuz adamın başkasına dokunduğunu fark ettiğiniz anlarda içine düştüğümüz halet-i ruhiye tam da yağmurlu bir sonbahar günü yollara düşme hissi değil mi? işte bu anlarda ben hep beirut dinledim. kendimden vazgeçtiğim anlarda ilaç gibi geldi; suda eritilmiş aspirin ya da tylol hot gibi psikolojimi düzeltti. o yağmurun biteceğini söyledi kulağıma. hele hele cumartesi gecesi yorgunu bünyeye 'a sunday smile'la merhem oldu. nefeslileri, aksak ritimleriyle pazar günlerimin can simidi listemin 6. sırasında… 5) şebnem ferah - 10 mart 2007 istanbul konseri “deli kızım uyan, söylenenler yalan, deli kızım uyan, bir tek sensin duyan…” listemin tek konser kaydı. ama sanırım türkiye'deki gelmiş geçmiş en iyi, en özenilmiş canlı kayıt da bu. şebnem'in sanat hayatının 10. yılı şerefine kaydettiği ve bir nevi 'best of' sayılacak albümde her lgbtt'nin hayatında muhakkak ki yer bulmuş şarkılar var. 'deli kızım uyan', 'sigara', 'yağmurlar', 'sil baştan', 'bugün', 'vazgeçtim dünyadan' ve diğerleri… seyircinin ve istanbul senfoni orkestrası'nın katkısıyla her arşivde yer bulan albüm sıklıkla dinlenilecektir elbet. yani ben fazlasıyla dinliyorum. şebnem “erkeğim sen gül, vazgeçtim rüyalardan…” dedikçe de ilk aşkımı hatırlıyor, hülyalara dalıyorum. tüm acılarına, yaşadıklarına rağmen harika sesiyle şarkılar söylemeye devam eden şebnem ferah'ın inadına yaslanmak iyi hissettiriyor insana.


4) tülay german - sound of love çok şey söylemek isteyip de bir türlü doğru cümleleri kuramadığım bir isim tülay german. muhteşem sesiyle beni benden alıyor her seferinde ve sayesinde bir fani olduğumu unutuyorum. 2007'nin sonlarında çıktı ve 2008'in de en iyilerinden biri olacağı aşikar bu albümü almayanla, dinlemeyenle, dinleyip de sevmeyenle küseceğim. yeni yıl için yaptığım planlardan biri bu. ney yapsa güzel, ne söylese güzel bir kadındı hep… suskunluğu bile güzel işte. o yeni kayıtlar yapmasa da yaptıklarına tutunmak boynumun borcu. daha önce yayınlanmamış yabancı dildeki kayıtları ile aşkın sesini çağlayan ve eğer tanrı varsa ve şarkı söylüyorsa kesinlikle tanrının kendisi olan bu kadınla aynı ülkenin vatandaşı olmak bile başka bir şey benim için… bu yılın 4.sü, o da yıl sonuna denk geldiği için. yoksa, zirvedeki yeri her daim baki. 3) amy winehouse - back to black “kendimi aldattım, böyle olacağını biliyordum, sana söyledim, ben belalıyım, evet biliyorsun ben iyi değilim” sözlüğü açın ve marazi'nin karşılığına bakın, amy winehouse'un adını göreceksiniz. yılın en çok satan bu albümü yılın en iyi kayıtlarından biri. medya alkol ve uyuşturucu bağımlılığıyla daha çok ilgilense de şarkıları o kadar güzel ve güçlüydü ki tüm bu olumsuzluklara rağmen dillere düştü, listelerde yükseldi ve onu 2007'nin en iyi kayıtlarından birinin sahibi yaptı. saçından kıyafetlerine, sesinden şarkı sözlerine kadar amy bana ve bir çok insana ilaç gibi geldi. o hep olmak istediğimiz kadın gibiydi. deli, hırçın, kendinden emin, minnetsiz, kırılgan, aşık… 'you know i'm no good' hem sözleri hem de ritmiyle yılın en çok hatırlanacak şarkılarından biri oldu bile… ve bu şarkı bir gün “tam yerine geldi, manzara oldu…” 2) hande yener - nasıl delirdim? “gerçek bir tanedir aslında ve herkes bilir aslında gerçeği, ama senden yana olmayınca, denersin değiştirmeyi…” bir proje olduğu, balon olduğu, şu olduğu, bu olduğu söylene dursun o, türkiyeli türdaşlarıyla arasına ciddi bir mesafe koyan bu enfes albümle dinleyicilerinden de eleştirmenlerden de hak ettiği ilgi ve takdiri gördü. kim ne derse desin 2007'nin en çok yaradığı isimdi hande yener. yıl ortasında çıkardığı albümü ve klip şarkısı 'kibir' ile ortalığı sallayacağını işaret eden şarkıcının bu vaadi 'romeo' şarkısı ile tescillendi. 'kibir' daha gey barları play list'lerinde dönmeye devam ederken 'romeo' her türlü listeyi talan etti ve zirveye yerleşti. üzerinden aylar geçmesine rağmen her gey barın en çok çalınan, istenen, eğlenilen şarkısı hala 'romeo'. geyler için yazıldığı her halinden belli şarkının bir gey marşına dönüşmesi de kaçınılmazdı. geyler hande'yi zirveye taşımakla kalmadı, sütüne bir de onu 'gay ikonu' seçtiler. o da sağ olsun, her fırsatını bulduğunda bizlere selamını yolladı ve “mesajı” aldığını belirtti. hande yener bizi diskoya götür demekten başka ne denir ki? 1 ) pj harvey - white chalk “gel! gel! gel! hemen buraya… gel! gel! gel! aysız bir gecede…” nutkumun tutulduğu, aklımın şaştığı, nevrimin pozitif manada döndüğü bir albüm bu ve sahibi pj abla. oysa ki aman da aman bir sevgim, bağım yoktu kendisine… ama işte “ne sevdim değil ne seveceğim” demeli di mi? kusursuz bir piyano, ağlayan, haykıran, sessizken bile gürültüler kopartan bir kadının günlüğünde sayfalar okuyor gibi dinledim her şarkıyı. açılış şarkısı 'the devil'

cumhuriyet gazetesi okumuş gibi hissettirmişti: “?nısım adnıkdraf ninekilhet”. içine düştüğüm bu tedirginlik nakarattaki çığlıklarla tanıdık sularda olduğumu hissettirmişti. 'dear darkness', 'grow grow grow', 'when under ether'la devam eden şarkılardan sonra gelen 'white chalk' birdenbire travmatik okul yıllarına, gey olduğum için yediğim dayaklara, duyduğum alaylara götürdü. canımın acıdığını hissediyor ve yalnız geçen yıllarımı anımsıyordum. sonra şarkıya bıraktım kendimi… kaos gl'yi ilk okuduğum, lambda'nın kapısından içeriye ilk girdiğim anı hatırladım. elimde dövizle slogan attığım ilk eylemi… kast ettiğim yolu gördüm yeniden… yeniden… albüm artık benim için o yolun soundtrack'ine dönüşüverdi. ardı da geldi. 'broken harp', 'silence', 'to talk to you', 'the piano'… 'before departude'da mola verdim. sonra durma dedi biri… 'the mountain'e geldim ve albüm bitti. başa aldım… bir daha… bir daha… bir daha… bu şarkıları bir gey partide ya da barda duymayacağım aşikar ancak orda duyduklarıma tercih edeceğim de bir o kadar net… bana söylenmeyenleri duyuyorum artık. yüzüme atılan tokatlar, kulağıma vurulan alaylar, hakaretler, yalnızlığa mahkum olduğumu söyleyenler, hasta, sapık, ucube diyenlere kulak asmıyorum. geyik ya da klişe gelecek belki ama ne yalnız olduğuma, ne de yanlış olduğuma inanıyorum. kar tanelerinin birleşip çığ oluşturduklarını gördü gözlerim. kimsenin okuyacağı maval doğrum olmayacak. nerden geldi demeyin lütfen. bazen şarkılar en büyük dayanak hayatta. bu albüm hüzünlü mü hüzünlü, efkarlı mı efkarlı ama hüznün olduğunu bilmek mutluluk veriyor bazen. umut yeşertiyor. benim listemin bir numarası 'white chalk'. bana bu kadar çok şey düşündürttüğü ve kara tahtaya “ben eşcinselim ve bundan utanmıyorum” yazabilecek cesareti verdiği için… gerisi de teferruat değil mi zaten? ayrımcılığın, nefretin, yalnızlığın olmadığı bir 2008 olsun hepimize istiyorum. bu yılı da iyi müzikler dinleyerek, hepsini bir ağızdan söyleyerek geçireceğimizi umuyorum… yok, ağlamıyorum. ay nerden çıkarttınız?! gözüme toz kaçtı, ondan şey oldum… üff! hadi iyi yıllar! aaaa!!!

NAİM DİLMENER'İN 2007 LİSTESİ EN İYİLER 1-Mutlu Olmak İstiyorum/Mirkelam 2-Bir Başkadır/Ayten Alpman 3-Nasıl Delirdim/Hande Yener 4-Kör Randevu/Fatih Erkoç 5-10 Mart 2007 İstanbul Konseri/Şebnem Ferah 6-Yağmuru Beklerken/Gökalp Baykal 7-Sevgiyle El Ele/Cenk Taşkan-Nükhet Duru 8-Haykırdım Sessizce/Yeliz 9-Aşktır Beni Güzel Yapan/Asya 10-Gökyüzüne Merdiven/Durup Dururken EN KÖTÜLER 1-Devamı Var/Mustafa Sandal 2-Maalesef/Ozan Orhon 3-Herşey Sensin/Yalın 4-Sen Hiç Aşık Oldun mu? /Yurtseven Kardeşler 5-Tek Kişilik/Nadide Sultan 6-Yıkıl/Zeynep 7-Kişiye Özel/Emre Altuğ 8-Evvel Zaman/Sefarad 9-Nerede Kalmıştık/Tarık 10-Biriciğim'e/Kayahan

39


ekim

19 EKİM

Harry Potter serisinin son kitabı 'Ölüm Yadigarları'nın tanıtım turunda okuyucuların sorularını yanıtlayan yazar J.K. Rowling, “Her fırsatta sevginin gücüne vurgu yapan Dumbledore kimi sevdi peki?" sorusuna “Grindelwald” yanıtını verdi. “Ben hep Dumbledore'un gey olduğunu düşündüm” diyen Rowling, "Aşk/sevgi öyle güçlü bir duygudur ki insanın duyularını kör edebilir. Bellatrix, Voldemort'a aşıktı; onu böylesine kötü yapan şeylerden biri de kontrolsüz sevgisiydi. Aynı şey Dumbledore'un başına da gelmişti" açıklamasında bulundu.

12 EKİM 40

Rus sanatçılar Alexander Shaburov ve Viacheslav Mizin'in, Fransa'nın başkenti Paris'teki Maison Rouge Sanat Galerisi'nde sergilenmesi düşünülen 'Hoşgörü Çağı' adlı fotoğrafları Rusya Kültür Bakanlığı tarafından yasaklandı. Sanatçılar, karlarla kaplı bir ormanda öpüşen iki üniformalı polis memurunu gösteren fotoğrafın iddia edildiği gibi pornografik unsurlar içermediğini ya da eşcinselliği özendirmediğini, tam tersine insanların kendilerinden farklı olana hoşgörü göstermeleri durumunda dünyanın nasıl bir yer olacağı fikrini sorgulamayı amaçladığını ileri sürdüler.

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

15

1 EKİM

3 EKİM

lDaha önce El Fetih'in denetiminde olan Gazze'yi Haziran ayında ele geçiren Hamas'ın militanları, bazı resmi binalarda El Fetih üyelerinin eşcinsel ilişkilerini gösteren çok sayıda video-kasetleri bulduklarını iddia etti. El Fetih üyeleri ise, bu iddiaların örgüte çamur atmak için çıkarıldığını belirterek asıl eşcinsellerin Hamas'ın içinde yer aldığını söyledi.

lArjantin'in güneyindeki Quilmes'de öğretmenlik yapan bir travesti göreve başladıktan iki hafta sonra istifa etti. Resmi açıklamada istifanın kişisel bir gerekçeye dayandığı ve hiçbir ayrımcılık yapılmadığı söylendi. lDJ'lik yapan 33 yaşındaki Mehmet Uğur Marangoz adlı gey Nişantaşı'ndaki evinde boğazı kesilerek öldürüldü.

2 EKİM lAnayasa Kadın Platformu Girişimi kuruldu. Anayasada

taleplerinin yer almasını sağlamak için 86 kadın örgütü tarafından kurulan Girişim, eşcinsel örgütlerinin Anayasa'nın eşitlik maddesine 'cinsel yönelim ayrımcılığı' ifadesinin eklenmesi talebine de destek verdi.

4 EKİM lAnkara'da travesti ve transeksüellere yönelik saldırılarda bulunan ve “Çete kurarak örgütlü suç işlemek” suçuyla yargılanan ikisi tutuklu dört sanık bir kez daha hakim karşısındaydı. Duruşmada hakim, Ayhan Günay ve Şammas Taşdemir'in tutukluluk hallerinin devam etmesine, Ahmet Günay ve Harun Çavdar'ın da tutuklanmasına karar verdi. Tutuklu

16


yakınları davacı yakınlarına tehditte ve sözlü saldırıda bulundukları duruşma 27 Kasım'a ertelendi.

5-7 EKİM lHollanda'da iki senede bir COC-Netherlands tarafından

düzenlenen Lezbiyen Festivali, bu sene Nijmegen kentinde yapıldı. Festival etkinlikleri kapsamında düzenlenen ve Kaos GL'den Burcu Ersoy'un konuşmacı olarak katıldığı “İslam, Lezbiyenler ve Türkiye: Rahatsız edici bir kombinasyon mu?” başlıklı panelde Hollanda Sosyalist Partisi üyesi ve Utanç Bitti kitabıyla tanıdığımız Anja Meulenbelt de yer aldı.

5 EKİM lİstanbul'da, Funda ve Simge adlı iki travesti evlerine

götürdükleri iki kişi tarafından saldırıya uğradı. Funda ağır yararlanırken Simge olay yerinde yaşamını yitirdi.

7 EKİM lFerzan Özpetek, çekimlerine başlayacağı 'Mükemmel

Bir Gün' (Un Giorno Perfetto) adlı filminin senaryosunda yer alan eşcinsel karakterini kadın olarak değiştirdiğini söyledi. Özpetek geçmiş filmlerinde sürekli eşcinsellikle ilgili bir şeyler olmasından dolayı böyle bir değişikliğe gidildiğini belirtti.

8 EKİM körükleyenlere hapis cezası getiren yeni yasa yürürlüğe girdi. Yasada belirlenen azami 7 yıl hapis cezası, tecavüz suçundan hüküm giyenlere verilen 5 yıllık cezadan yüksek.

11 EKİM

lKaos GL'nin 'eşitlik' ilkesine 'cinsel yönelim' ibaresinin

de eklenmesini talep eden mektubuna TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, “Bilim adamlarının metninde böyle bir hüküm yok. Mektuplarını henüz almadım, gelsin ileriki aşamada değerlendirilir. Ama bu aşamada Meclis'ten ciddi bir kabul göreceğini sanmıyorum. Özgürlük diye sunuluyor, ama Türkiye'de henüz bunun zemini yok. Komisyondan ve Genel Kurul'dan geçebilecek bir talep gibi görünmüyor. Türkiye için erken. Evvela toplumsal bir kabul görmeden Meclis bu düzenlemeyi yapamaz. Hatta Avrupa'da bile hiçbir ülkenin anayasasında bu yok. AB Anayasası çıksın, ondan sonra bakarız” dedi.

22 EKİM Komisyonu, 2007'nin Ocak-Ekim ayları arasında medyaya yansıyan nefret cinayetlerini rapor haline getirdi. 'Nefret Cinayeti'nin tanımını da yapan raporda medyanın cinayetleri taraflı ve ayrımcı yorumlarla verdiği de belirtildi.

26 EKİM

41

lKaos GL ve Pembe Hayat dernekleri, Show TV ve

lVatikan'da üst düzey bir görevde bulunan başpiskopos

Tommaso Stenico, bir gence eşcinsel ilişki teklif ederken görüntülendi. Vatikan'ın açığa aldığı Stenico, “Ben, psikolog papaz olarak yaptığım bir araştırmanın kurbanı oldum. O görüntülerde, eşcinselmiş gibi davrandım. Benim yaptığım, hırsızlar arasına sızmak için hırsız rolüne yatmaktan ibaretti” açıklamasında bulundu.

18

20 EKİM

lLGBTT Bireylerin İnsan Haklarını İzleme ve Hukuk

lİngiltere'de eşcinsellere karşı nefreti ve ayrımcılığı

17

edince önce kendisini uyardım. Devam edince de keserle öldürdüm. Keseri de inşaattan uzak bir alana attım" dedi. lHalil Altındere'nin küratörlüğünü yaptığı "Gerçekçi Ol, İmkânsızı Talep Et" başlıklı sergi Karşı Sanat'ta açıldı. 41 sanatçının katıldığı sergi; Türk kimliğinden 'Almancı' kimliğine, kadın kimliğinden yurttaş kimliğine, sanatçı kimliğinden eşcinsel kimliğine pek çok kimliği sorguluyordu.

19

20

21

22

23

sunucu Serap Ezgü'nün, 'Biz Bize' adlı programın 24 ve 25 Ekim tarihlerinde yayınlanan bölümleriyle insan hakları, hasta hakları, medya etiği ve RTÜK'ün yayın ilkelerini yok sayarak hareket ettiğini belirten bir açıklama yayınladı.

27 EKİM lTürkiye'de bünyesinde ilk kez transeksüel oyuncuların

24

17 EKİM lUluslararası Af Örgütü (UAÖ) Hollanda Şubesi

aktivistlerinin Türkiye'deki eşcinsellere yönelik ayrımcılığın sona ermesi için attıkları imzalar ilana dönüştü ve Hürriyet gazetesinde yayımlandı.

18 EKİM lİstanbul Valiliğinin Medeni Kanun ve Anayasayı öne

sürerek “ahlaka aykırı” olduğu gerekçesiyle Lambdaistanbul LGBTT Derneği'ne açtığı davanın ikinci duruşması görüldü. Dava, “bilirkişi raporu”nun incelenmesi için 31 Ocak 2008 tarihine ertelendi. lAnkara'da inşaat işçisi Fatih Karaduman, aynı inşaatta kaldığı arkadaşı Nazım Çalışkan'ı keserle öldürdü. Karaduman verdiği ifadede, "Bana nonoş diye hitap

25

26

27

28

29

30

31

yer aldığı Pembe Hayat Tiyatro Topluluğu Ankara'da Ekin Sanat Merkezi'nde 'Pembe Gri' oyununun galasını gerçekleştirdi. Oyun, transeksüellerin yaşadıkları şiddete tanıklık ediyordu.

31 EKİM lABD'de federal mahkeme, geçen yıl oğlunun

cenazesinde, Westboro Vaftiz Kilisesi mensuplarının, eşcinsellere karşı gösteri yapmasından rahatsız olan ve ruh sağlığının bozulduğunu savunan baba Albert Synder'ı haklı buldu ve kiliseyi, manevi çöküntüye yol açmak ve mahremiyeti ihlal etmekten, asker babasına toplam 10,9 milyon dolar tazminat ödemeye mahkum etti. lBM Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin eşcinsel örgütlerine yönelik düzenlediği mültecilik eğitimi Ankara'da yapıldı.


tek başına bir lgbt hareketinden söz etmek zorlaşıyor anna-maria sörberg

42

İsveç'teki lezbiyen, gey, biseksüel, transgender (LGBT) dünyası tartışmalarla, eğlencelerle, sınırlar ötesi ve uluslararası çalışmalarıyla bir seneyi daha geride bıraktı. İsveç'in en önemli eşcinsel dergisi Kom Ut'ten Anna-Maria Sörberg, İsveç'te yılın en çok konuşulan konu ve olaylarını Annika Hamrud, Robert Fux ve Reb Kerstionsdotter'le konuştu.

Sizce bu seneyi belirleyen faktörler neler oldu? Robert: Bence çelişkili bir sene oldu; aşırılıkla dolu, dayanışma ve elitizm temaları arasında gidip gelen bir yıl oldu. Stockholm'de de pek çok farklı olay vardı ama asıl, diğer şehirlerde çok güzel etkinlikler oldu. Reb: Bence birçok şey olmasına ve bir çok olayın olgunlaşmasına rağmen yine de büyük değişiklikler olmadı. Asıl gelişmenin transgendar alanında olduğunu düşünüyorum. Mesela, cinsiyet üstü konularda angaje olmak isteyenler için 'KIM' adında bir organizasyon kuruldu. İlk defa ”Transgender Remembrance Day” düzenlendi ve transgendar araştırmalarının artması yönünde önerilerini sundu. Annika: Politik anlamda bu senenin ortalama bir sene olduğu konusunda hemfikirim; ama bu tam da birçok şeyin gerçekten de yürürlüğe girdiği seneydi. Hatta 'bizim konularımız'ın hükümet partilerinin bölünmesi riskini artırmasına rağmen Başbakan Reinfeldt'in hükümetini bir arada tutmaya çalıştığı sene oldu. Bununla ne demek istiyorsun? Annika: Öncelikle Hıristiyan Demokrat Partisi kürtaj sorununu ele almak zorunda kaldı ve seneye eşcinseller arasındaki evlilik sorusunu kararlaştırma aşaması var. Buradaki asıl sorun Hıristiyan Demokrat Partisi'nin bu soru karşısındaki tavrı ve hükümetin bu soru yüzünden dağılıp dağılmayacağıdır. Komik olan, bu sorunun bu kadar gerginlik yaratması; çünkü bana göre bu sorun LGBT hareketi içerisinde çok fazla ilgi görmüyor. LGBT hareketinden ziyade başka organizasyonlar bu konuya daha çok ilgi göstermekte.

Bunun yanı sıra RFSL'nin başkanı Sören ve Daniel Juvas'in Almedal Haftası'nda gerçekleşen nikahları senenin lobi olayıydı. Bu da bizim için düşük bütçeli ve tartışılmaz bir reklam oldu. Onların yaptığı nikah gerçekti ve herkes bunun planlı ve göstermelik olmadığını gördü. Bu, evlilik sorusuna yorum olarak iyi bir eylemdi bence. Reb: Başka önemli bir konu da; son zamanlarda seks radikalizminin belirgin bir şekilde gerek LGBT tartışmasına gerekse daha genel düzeyde bir tartışmaya girmiş olmasıdır. Örneğin bu, Pride'da çok belirgindi. Mesela “hafif olmak” tartışmasının sadece LGBT hareketi ile alakalı olmadığı, daha çok sınırsız bir tartışma olduğu Pride festivalinde gözler önüne serildi. Bu konu genel anlamda tüm yaz dönemi medyada da tartışıldı. Annika: Evet, bir kaç senedir süregelen bir değişim süreci var. Bu soruların artık tek başına ele alınamadığı netleşiyor. Örneğin 'Lanet Eşcinseller' (Bög-Jävlar) adlı kitap çıktığı zaman heteroseksüel gazeteciler bu konuyu kültür sayfalarında ele almaya başladılar. Kimlik politikası, yani “GL”, “B” veya “T” olabilme mücadelesi her zamanki gibi devam etse de, tek başına bir LGBT hareketinden söz etmek gittikçe zorlaşıyor. Reb: “Hafif olma” sorusu tam da böyle bir bağlantıyı kuruyor diye düşünüyorum. Aynı zamanda RFSL ismini değiştirip, bugün lezbiyen, gey, biseksüel ve trans kişilerin federasyonu ismini aldı. Böylelikle kendi kimlik politika çabasını pekiştirmiş oldu. Bu dönemde bu gelişim biraz çelişkili de. Ama Birleşmiş Milletler statüsüne erişmek ve kendisini LGBT hareketinin sesi olarak öne çıkarmak için gerekli olan bir gelişimdi. Tabi ki diğer taraftan da “herkes için evlilik” konusunda bu derece net bir mücadele verirken, kendi kimlik politikası duruşunu pekiştirmek gibi bir risk de alıyor. Annika: Evet, ama bu aynı zamanda kimlik politikasının gittikçe öneminin azalacağını düşünen güçlere bir tokat gibi indi. Sembol sorularını ve kimlik politikasını odak noktası yapmak bana biraz yanlış geliyor. Örneğin hem çocukların hem de yetişkinlerin,


cinsiyet ve cinselliğe bağlı dar görüşlülükten dolayı zarar gördüğü, lobi hareketini gerektirecek birçok sorun var. Evlilik sorusu yerine bu tür konulara ağırlık verilmeli. “Lanet Eşcinseller” adlı kitabın başka bir tartışmayı da başlattığını söylediniz. Bu tartışma çerçevesinde olup bitenleri nasıl yorumluyorsunuz? Eşcinsellik kültürü ihtiyacı olan kıvılcımı bulabildi mi? Reb: Bence kitabın yaptığı şey, eşcinsellik kültürünü açığa çıkarmaktan çok asimilasyon politikasıydı.

engellendi. Ayrıca, müdahalede bulunan bu arkadaşımıza polis tarafından “akıllıca müdahale için” madalya verildiğini duymak da müthişti. Robert: RFSL'ye yapılan baltalı saldırının yanı sıra olan önemli bir gelişme de “Egalia”nın kurulması oldu. Bu girişime önayak olanlara saygı duyuyorum. Bu girişim, gençlere kendi hayatlarını şekillendirebilmeleri için bir platform sunuyor, başkalarıyla buluşma imkanı sağlıyor. Öyle ümit ediyorum ki bütün ülkede bu girişimin örneklerini görebiliriz.

“kaderci anlayışın bitmesini istiyorum”

Robert: Benim eşcinsel dünyasının yeni bir kıvılcım almasına ilişkin bölünmüş bir tutumum var. Şöyle ki; eşcinsel kültürü LGBT dünyasında uzun zamandır egemen olan tek kültür ve özellikle eşcinsel dünyasının bu nedenlerden dolayı bir kıvılcıma ihtiyacı olduğunu anlamak biraz zor. Bununla birlikte bu kitabın ve tartışmamın, eşcinsellerin üzerinde düşünüp yaşamlarını siyasetleştirmeleri adına önemli bir etkisi oldu. Kalle Westerling'in 'After Dark' isimli kitabında, “drag kültür”ün dikkat çekici bir şekilde tariflenmesi gibi. Yazar, bu kültürü şu ana kadar hiç görülmemiş, siyasetleştirilmiş bir cinsiyet bakış açısıyla anlatıyor.

“rfsl'ye saldırı korku yarattı” Bu sene oldukça şiddet doluydu. Estonya ve Rusya'da LGBT eylemlerine katılan insanlar, muhafazakar dinci ve milliyetçi gruplar tarafından şiddete maruz kaldılar. RFSL'den bir görevli de baltayla saldırıya uğradı. Bu olaylara nasıl bakıyorsunuz? Aralarında bir bağlantı var mı? Annika: Son bir kaç senedir LGBT sorularına karşı, hem LGBT dünyasında hem de dışında, insan hakları çerçevesinde daha büyük bir ilgi ve bilinçlenme var. Hem halktan hem hükümet temsilcilerinden hem de diğer organizasyonlardan ilgi görmesi oldukça teşvik edici. Reb: RFSL olayına gelince; olay yerindeki tüm çalışanlar büyük bir travma yaşadılar. Benim için çarpıcı bir olay oldu çünkü büyük rahatsızlık ve korku yarattı. Bu duygular birçok kişinin günlük hayatını da etkiliyor ve iş ortamında olduğu için güvensiz bir ortam yaratıyor. Annika: RFSL'de olayın gerçekleştiği gün, polis nefret suçlarını ele alan yeni bir bölüm açtı. Bir rastlantı değildi bu. Bu olay sanki böyle bir bölümün gerekliliği konusunda çok somut bir kanıt oldu. Robert: Böyle bir olay LGBT dünyasının kendisini aşağılanmış hissetmesine ve bir kurban olarak görmesine neden oluyor. Beni en çok endişelendiren de bu olguydu. Yani tartışmalarımızın sadece korkular ve kendimizi kurban hissetme üzerine yoğunlaşmasından endişe duydum. Aynı zamanda olayların bu yönde gelişmediğini de görebiliyoruz öyle değil mi? Aklıma örneğin, işyerindeki bir arkadaşımızın cesurca olaya müdahale etmesi geliyor. Bu tam da kurban olma tartışmalarını engellemek için değil miydi? Reb: Doğru, çok cesurca bir davranıştı; işte bu yüzden de olayın çok daha kötü bir şekilde sonuçlanması

Peki, genel anlamda neyin daha çok olmasını isterdiniz? 2008'den beklentileriniz nelerdir? Reb: Ben daha çok seks radikalizmin olmasını ve LGBT toplumunun dışına ulaşabilen ittifaklar kurulmasını istiyorum. Ve ayrıca, cinsiyet yanlışı olmayan bir isim yasası istiyorum. Annika Hamrud: Gazeteci. Stockholm'de yaşıyor. Evli ve bir çocuk sahibi. Reb Kerstionsdotter: Trans bear. Pride evinin etkinlik şefi. Robert Fux: Stockholm'de oyuncu ve dragqueen.

Robert: Ben eşcinsel erkekler arasında genel anlamda, daha geniş ve tüm toplumu ilgilendiren politik tartışmalar olmasını istiyorum. Kaderci anlayışın bitmesini istiyorum. Bir çekidüzen verilmeli! Kendi adıma ise, eşcinsel erkeklerin dünyasında reklam ve güzellik sanayisinin üzerimizdeki etkileri konusunu güncel tutan bir katalizatör olmayı istiyorum. LGBT perspektifi ile ticaret ve satış… Bu, benim hayalimdeki konu.

Annika: Ben, “intersektionalitet” (her yönlü düşünebilme) denilen perspektifin devamını görmek istiyorum. Deneyim ve tecrübelerimizden yararlanabileceğimiz ve bunları başka alanlarda nasıl kullanabileceğimiz üzerine tartışmak istiyorum. Değişik ayrımcılık nedenlerinin tek tek ele alınmasını değil, tam aksine, bu nedenler arasındaki ortak noktaların ele alınmasını istiyorum. Bir kaç senedir olan gelişme bize onu gösteriyor ki LGBT sorunlarıyla ilgilenenlere bakış açısı değişti. LGBT sorunlarıyla çalışıyorsan artık insan hakları alanında da donanımlı olduğun düşüncesi oluştu. Bu beni mutlu ediyor ve farklı mücadele alanlarında daha çok yer alan insanlar görmek istiyorum. Bu insanların da bir LGBT birey olmanın verdiği tecrübelerde açık ve dürüst olmalarını istiyorum. Bunun dışında küresel ısınma konusuna daha büyük bir ilgisi olmasını istiyorum. Reb: Ayrıca ümit ediyor ve öyle sanıyorum ki, 2008'de İsveç'te düzenlenecek 'Europride 2008' sayesinde Pride daha büyük, geniş ve enteresan olacak. Pride Evi'nin yeri değişecek ve bu da daha çok kişinin Pride'a katılmasına, gruplar ve kişiler arasında daha fazla buluşmalara neden olacaktır diye düşünüyorum.

43


kasım

12 KASIM

15 KASIM

Yaşayan en seksi gay ikonlarından İngiliz futbolcu David Beckham İtalyan moda devi Giorgio Armani'nin yeni yüzü olmak için 3 yıllığına 20 milyon sterlinlik (49 milyon YTL) anlaşma imzaladı. LA Galaxy takımının yıldızı, gelecek yılın başından itibaren tüm dünyadaki billboard ve moda dergilerinde Armani'nin iç çamaşırlarını tanıtacak.

Kaos GL'nin 35. Sayısı çıktı. Derginin “Türkiye'nin 'Gay İkonu'” konulu dosyasında, dergi okurlarınca seçilen isimler açıklanıyor ve bu isimleri 'gay ikonu'na dönüştüren gerekçeler sıralanıyor.

19 KASIM

Almanya'nın en ünlü televizyon sunucularından 41 yaşındaki Anne Will, son yıllarda hakkında çıkan lezbiyen olduğuna ilişkin söylentileri doğruladı. Will, “Şimdiye kadar özel hayatım hakkında konuşmak istemedim. Ancak, medyada doğruların yanında birçok yalan haber de çıktı. Bu yüzden açıklamak zorundayım. Evet, lezbiyenim ve bir sevgilim var. Kendisi St. Gallen Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Rektörü'nü yürüten Profesör Miriam Meckel... 5 yıldır aşk yaşıyoruz” dedi.

44

1

2

3

4

5

6

7

8

1 KASIM lFransa'nın en çok satan eşcinsel dergisi TÊTU, KASIMAralık sayısında Türkiye dosyası hazırladı. Dosyada Lambdaistanbul'un kapatılma davası, “ahlaksız” bulunduğu için toplatılan Kaos GL dergisinin 'Pornografi' konulu sayısı gibi ihlallerin yanında İstanbul'daki eşcinsel yaşamı hakkında Fransız eşcinsellere öneriler de bulunuyor.

2 KASIM lFransız sanatçı Brice Dellsperger'in 'İkiz Bedenler' adlı

sergisi Akbank Sanat'ta açıldı. Sergi, kalıplaşmış cinsiyet rollerini tersyüz ederek toplumsal normların nasıl inşa edildiğini sorguluyordu.

3 KASIM l35 Ekim tarihleri arasında İstanbul'da işlenen iki nefret

29 KASIM Seyfettin Dursunoğlu'nun yarattığı 'Huysuz Virjin' karakterine ekran yasağı getirilmesi üzerine Kaos GL ve Pembe Hayat dernekleri bir açıklama yayınladı. Açıklamada “12 Eylül'de eşcinsel ve transeksüel şarkıcılara uygulanan sahne yasağı şimdi de televizyona mı uyarlanmaya çalışılıyor?” sorusu soruldu.

9

10

11

12

13

14

15

cinayetinin katillerinden biri yakalandı. Asayiş şubesine götürülen Tahsin A. adlı şüphelinin, suçunu itiraf ettiği öğrenildi.

5 KASIM lBursa'da

17 Ağustos'ta transeksüel Ece Uçele'yi bıçaklayarak öldüren 59 yaşındaki Mustafa İrcan'ın yargılanmasına başlandı. İrcan savunmasında “Olay günü sabaha karşı saat 04.30'da evime giderken travestiler karşıma çıktılar. Bana sataştılar. Kendilerine, 'sizinle işim olmaz' dedim. Bunun üzerine gözüme biber gazı sıktılar. Ben de kendimi korumak için belimdeki bıçağı çıkartıp rastgele salladım” dedi.

6-8 KASIM lKaos GL Derneği'nden bir grup temsilci eşcinsel ve transeksüel mültecilerin sorunlarını tespit etmek için Kayseri'de ikamet eden 25 mülteci ile görüşmeler yaptı.

16


8 KASIM Her Kadın lKaos GL'nin hazırladığı “Biliyor(mu)sun(?) Heteroseksüel Değildir” adlı kitap çıktı. Kitap, lezbiyenler ve biseksüel kadınlar için rehber niteliği taşırken bu konuda bilgi edinmek isteyen herkes için başvuru kaynağı olacak.

9 KASIM lEsmeray'ın tek kişilik oyunu 'Cadının Bohçası' Bilgi Üniversitesi Dolapdere Kampüsü'nde sahneledi. Doğu'dan İstanbul'a bir yolculuk hikayesinin anlatıldığı oyunda kadınlık, erkeklik, transeksüel yaşamın acıklı ve komik halleri anlatılıyor.

13 KASIM lİngiliz The Times gazetesinde çıkan habere göre, geçen

mayıs ayında Londra'yı ziyaret ederek Parlamentolararası Birlik toplantısında İngiliz milletvekilleriyle görüşen İran heyetinin başkanı Muhsin Yahyavi'nin, "Eşcinsel eylemler özel hayata mahsus kalıyorsa sorun yok, ancak bunu açıkça yapanlar idam edilmeli" dediği ortaya çıktı. The Times, Yahyavi'nin önce gey ve lezbiyenlere işkence edilmesi gerektiğini söylediğini, ancak daha sonra "işkence" sözcüğü yerine "idam" ifadesini kullandığını yazdı. Yahyavi, eşcinsellerin AIDS gibi hastalıkların yayılmasından sorumlu olduklarını da öne sürdü. lİspanya'da sosyalist hükümet, diktatör Franco döneminde eşcinsel olmalarından dolayı kötü muamele görenlere tazminat ödenmesini kararlaştırdı. İspanya'da yaklaşık 4 bin eşcinselin Franco döneminde kötü muamele gördüğü belirtilirken, 2 milyon Euro'ya kadar tazminat ödenmesi öngörülüyor.

14 KASIM lKaos GL'nin internet üzerinden düzenlediği anketin sonuçlarına göre “Türkiye'nin 'gay ikonu'” Hande Yener seçildi. Ankette ikinci sırada Ajda Pekkan, üçüncü sırada ise Murathan Mungan yer aldı. Listenin diğer isimleri ise şöyle: 4 Aysel Gürel, 5 Küçük İskender, 6 Sezen Aksu, 7 Bülent Ersoy, 8 Tarkan, 9 Zeki Müren, 10 Şebnem Ferah.

17 KASIM lAvukat Oya Aydın'ın, Kaos GL'nin internet üzerinden ve

yüz yüze görüşmelerle düzenlediği “Haklarımız” anketinin

17

18

19

20

21

22

23

hayırlı olsun "Müslüman(!) Bay"lar!' başlıklı yazısında şöyle buyurdu: “Adı ister “i.ne” olsun, ister “homoseksüel” olsun, ister “gay” olsun, bu tür insanlar, daha düne kadar “cinsel sapkınlık”larını gizlerlerken, son zamanlarda artık “gazete manşetleri”ne çıkmaya ve oradan kendilerine övgü yağmaya başladı. (…) “Murathan Mungan kim?.. “İ.ne”liğini, “homoseksüel”liğini, “gay”liğini gizlemeyen bir “bay!” İşte bu “bay gay” ve yazar-çizer dostları Meclis'e gidip mesaj vermişler: “DTP kapatılmasın!.. Partileri kapatmak bir çözüm değil!” Bu “bay”lara ve “gay”lere sormak gerekmez mi?.. Refah Partisi ve Fazilet Partisi kapatılırken nerelerdeydiniz?.. O zaman niye zahmet edip de Meclis'e gitmediniz, niye RP ve FP'ye destek vermediniz?.. Demek ki; “i.nelik” yani “gay”lik böyle bir şey!..” l24 Kasım tarihinde Hürriyet gazetesinde yayımlanan Nurettin Kurt imzalı “Gardiyana 'Lezbiyen misin' diyen avukata dava açıldı” başlıklı haberin kahramanlarından Avukat Suna Coşkun, gazeteye gönderdiği tekzipte, haberin kendisini rencide ettiği gibi, eşcinselleri de aşağılamaya yönelik olduğunu belirtti. lMorEl Eskişehir LGBTT Oluşumu, '25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Son' günü nedeniyle Eskişehir Demokratik Kadın Platformu'yla ortak bir basın açıklaması yaptı. l'25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Son' günü nedeniyle Ankara Kadın Platformu tarafından düzenlenen yürüyüşün ardından Yüksel Caddesi'nde yapılan basın açıklamasında kadınların şiddetin her türüne ve savaşa karşı oldukları vurgulandı. lKaos GL Derneği'nde LGBTT Mültecilerle Dayanışma Yemeği düzenlendi. Yemeğin geliri, Kayseri'de ikamet eden mültecilere destek için kullanıldı.

lIslamic Relief Worldwide'ın (IRW) Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde düzenlediği “Uluslararası İslam ve HIV/AIDS Müzakereleri Konferansı”nda eşcinsellik konuşuldu. Konuşmacılardan Ürdünlü Suheyl Ebu elSamed'in eşcinsel olduğunu açıklaması olay yarattı. Konferansın kapanış bildirgesinde İslam'ın eşcinselliği kabul etmemesine rağmen, eşcinsellerin HIV/AIDS meseleleriyle ilgili korkmadan yardım alabilecekleri bir ortam sağlanması

24

sonuçlarını değerlendirdiği “Cinsel Yönelim Ayrımcılığı ve Hukuk Raporu” yayımlandı. Raporda, Türkiyeli eşcinsellerin yönelimleri yüzünden ayrımcılığa uğradıkları; ama ceza, haksızlığa uğrama gibi korkular yüzünden haklarını arayamadıkları belirtildi. lEşcinsel örgütleri ülke düzeyinde lezbiyen, gey, biseksüel, travesti, transeksüel (LGBTT) hakları hareketinin etkisini artırmak ve sivil anayasa sürecinde LGBTT örgütlerinin birlikte hareket edebilmesini sağlamak amacıyla Anayasa LGBTT Komisyonu'nu kurdular.

22 KASIM lMeclis'te DTP grubunu ziyaret eden Avrupa Parlamentosu

Yeşiller Grubu Eş Başkanı Daniel Cohn-Bendit, “AB'ye girerseniz gey belediye başkanına hazır olun” dedi.

25 KASIM lVakit gazetesi yazarlarından Hasan Karakaya '"Gay"leriniz

45

26-30 KASIM

25

26

27

28

29

30

31

için İslami önderlerin çalışacakları belirtildi.

26 KASIM lKaos GL Derneği, Küpe Radyo'da yayınlanan 'Şadan'la

Sabah' adlı programın 23 Kasım tarihli yayınında, eşcinselliğin hastalık ve sapıklık olduğunu söyleyerek ayrımcı ve aşağılayıcı yorumlarda bulunan sunucu Şadan Hergüner'i RTÜK'e şikayet etti.

27 KASIM l2006 senesinde Eryaman'da travesti ve transeksüellere

yönelik şiddeti Ankara'nın merkezine de taşıyan ve “çete kurarak örgütlü suç işlemekten” yargılanan Ayhan Günay, Şammas Taşdemir, Ahmet Günay ve Harun Çavdar bir kez daha hakim karşısındaydı. Sanık avukatlarının telefon kayıtlarının dinlenmesi talebi üzerine duruşma 31 Ocak 2008 tarihine ertelendi. Sanıkların tutukluluk halleri ise devam ediyor.


israil ve filistin'de LGBTQ mücadelesi michal raz

46

Diğer ülkelerde olduğu gibi, İsrail'de de LGBT bireylerin durumları bölgesel farklılıklar gösteriyor. Ancak, kırsal alanla büyük şehir arasında farklar gözlemlense de, örneğin Tel Aviv LGBT bireylerin oldukça görünür olduğu bir şehirken, büyük şehirlerden birisi olan Kudüs'te yoğun bir baskı yaşanıyor. “Eşcinsel dostu” olarak bilinen Tel-Aviv'de 90'ların başından itibaren her sene katılımı artan ve günümüzde de katılımcı sayısı 10 binlere ulaşmış olan Eşcinsel Onur Yürüyüşü düzenleniyor. Tel Aviv'deki ana akım LGBT topluluğu gibi bu yürüyüş de büyük çoğunlukla ticari ve kısmen politik içerikli. İsrail'de eşcinsel evlilikleri veya beraberlikleri yasal olarak tanınmadığı halde, Tel Aviv'deki atmosfer açısından bara içmeye gitmek, ayrımcılığa karşı mücadele etmekten daha önemli. Aktif bir gece hayatı, gençlik grupları, medyaya açılan ünlüler günlük rutin dahilindeyken, bu “şişirme” ortam İsrail toplumundaki azınlıklarla ilgili toplumsal ve politik konulardan uzak kalıyor. Öte yandan politik ve dini tansiyonun oldukça güçlü olduğu Kudüs'te, LGBT oluşumları Ortodoks Yahudi toplumundan gelen güçlü muhalefetle karşı karşıyalar. Pek çok dindar ve laik insan tarafından “kutsal” şehir olarak görülen ve Ortodoksların özel bir politik güce sahip olduğu Kudüs sokaklarında bir eşcinsel yürüyüşü gerçekleştirebilmek hassas bir konu. Sadece köktendinci Yahudiler değil, İsrail toplumunun dindar olmayan büyük bir kesimi dahi, LGBT yürüyüşlerini bu antik şehrin kutsal karakterine karşı bir kışkırtma ve saldırı olarak algılıyor. Buna rağmen birçok eşcinsel hakları grubu (özellikle Open House/Açık Ev) beş yıldır Kudüs'te eşitlik ve adalet için yürüyüş düzenliyor. Yine de bu, çoğunluk tarafından pek de kabul gören bir durum değil. LGBT toplumu için eşit haklar isteyen bir kaç yüz kişinin katıldığı bu yürüyüşlere özellikle tartışmalı olan bu şehirde büyük ihtiyaç var. Yine de sloganlar çoğunlukla Yahudi-İsrailli eşcinsellerin sorunlarına odaklı ve “ırk”, cinsiyet ve kimlik farklılıklarına dair daha geniş bir politik çerçeve içermiyor.

2005 yılındaki yürüyüşe katılan iki kişi, oradan geçen biri tarafından bıçaklanarak yaralandı. 2006 yılında şehrin batı yakasında büyük bir uluslararası LGBT etkinliği ve yürüyüşü planlanırken, buna muhalif olan bir kesim yürüyüş yaptı ve çevreyi ateşe vererek polis üzerinde baskı yarattı. Bu gösteriler, saldırı endişesiyle organizatörlerin yürüyüşü iptal etmelerine ve kapalı bir etkinliğe dönüştürmeye karar vermelerine kadar devam etti. Böylece LGBT bireyler sokaklarda gösteri yapma hakkından vazgeçmiş oldular. Bu tartışma 2007'de de devam etti. Bazıları kutsal şehirde Eşcinsel Onur Yürüyüşü düzenlenmesinin yasaklanmasını sağlamaya çalışırken, etkinlik kısa ve ılımlı bir içerikle de olsa gerçekleştirildi. Emniyet güçleri korktukları için gösterici başına 2 polis göndermişlerdi. eşcinseller diğer azınlıklarla dayanışma göstermiyorlar Daha önce de bahsettiğim gibi bu önemli mücadeleler hala siyonist LGBT merkezli bir hareketin parçası ve Filistinlileri, transeksüelleri, queer'leri, vs. görünür kılmaktan çok uzakta. Bu mücadele daha çok, eşcinsel çiftler için yasal statü kazanımı, evlatlık edinme, iş yerinde ayrımcılık gibi konulara odaklanıyor. Bu amaçlar elbette meşru ve önemli, ancak yasal içerikli küçük burjuva taleplerinin ötesine geçmek istiyorsanız yeterli değiller. Kurumsal eşcinsel örgütlerinin İsrail'in Filistin'i işgal etmesine karşı çıkmamaları önemli bir sorun. Mücadeleyi sadece kendi sorunları ile sınırlı tutuyorlar ve baskı altındaki diğer azınlıklarla dayanışma göstermiyorlar. Garip gelebilir belki ama İsrail-Yahudi toplumu içindeki pek çok eşcinsel Araplara karşı ırkçı yaklaşımlara sahip. Birçoğu askere gidiyor ve günlük yaşam içerisinde milyonlarca Filistinli'ye baskı yapıyor. Bu mücadeleler arasındaki bağlantıları görmüyorlar. Kendilerinin çalışabilen, dolaşabilen, sorunsuz sohbet edebilen ayrıcalıklı, “özgür“ insan durumlarına sarılıyorlar. Ulusal baskın tabakaya katılarak Yahudi gey ve lezbiyenler için özgürlük ve eşitlik isterken, Arap nüfusunu bir kenarda bırakıyorlar. alternatif ses: queer feminist hareketi O nedenle kendimi daha çok, sorunlar arasında bağlantılar kuran ve toplumsal iktidar ilişkilerine karşı mücadele veren marjinal harekete mensup birisi olarak görüyorum. Queer feminist hareketi 2001 yılında 'Black Laundry'nin (Kara Çamaşırhane) kurulmasıyla başladı. İkinci intifadanın ardından çoğu lezbiyen olan aktivistler şu sloganı üretti: “İşgalin onuru olmaz” (There is no Pride in the occupation). Hiçbir ayrımcılığa izin vermeyen bir toplum için sürdürdüğümüz insan hakları mücadelemiz Filistinlilere yapılan eziyete karşı farkındalık taşıyor. Yahudi ve Arap queer aktivistleri Tel-Aviv'deki Onur Yürüyüşü'ne gelerek, işgal devam ederken gerçekleştirilen bu mutlu yürüyüşün ikiyüzlülüğünü protesto ettiler. İsrail'deki militarist atmosferle toplumsal cinsiyet arasındaki bağlantıyı kurdular ve erkek egemenliğini kınadılar. Göğüslerine “cinsiyetçiliğe son”, “işgale son” yazarak bu yürüyüşe katılmış olan aktivistlerin tavırları kışkırtıcı bulundu ve toplumun büyük çoğunluğu tarafından tuhaf feministler olarak algılandılar. Ancak bu onların umutlarını kırmadı. 2006'da Tel-Aviv'de Queeruption etkinliği düzenlendi. Ancak maalesef İsraille Lübnan Hizbullah'ı arasında devam etmekte olan savaş nedeniyle pek çok potansiyel katılımcı bu “Do-ityourself” (Kendi-İşini-Kendin-Yap), anti-kapitalist


iyi ki doğdun

rosa lila villa! anıl üver imperatrix_q@yahoo.com

queer haftasına gelmedi. Bu durum bir yıldır bu uluslararası etkinliği ayarlayan İsrailli aktivistleri engellemedi ama. Aksine, etkinliğe katılanlar savaş ve nefret ortamına karşı bir alternatif yaratmak için ellerinden geleni yaptılar ve Lübnanlı ve İsrailli masum insanların öldürülmesine son verilmesi için seslerini yükselttiler. Birçok queer aktivist, Batı Şeria'da yapılan duvara karşı çıkan anarşistlerin ve bunun için mücadele eden Filistinlilerin eylemlerine katıldılar. Geçen yaz Lübnan'ın bombalanması sırasında Helem-Beyrut grubuyla dayanışma gösterdiler. Bu sırada uluslararası Onur Yürüyüşü “Hudutlar Olmadan Aşk” (Love Without Frontiers) sloganıyla gerçekleştirildiği halde, ana akım LGBT topluluğu savaşa karşı bir çağrı yapmadı ve hudutlar ötesi aşka izin verilmesi için gerçek bir mücadele sergilemedi. Filistinlilerle İsraillileri birbirinden ayıran duvar n e d e n i y l e i n s a n l a r ı n Ku d ü s ' t e k i y ü r ü y ü ş e gelemedikleri, bu taraftaki eğlencelere katılamadıkları veya “aşk” yaşayamadıkları bir dönemde, Lübnanlı eşcinsellerin savaş nedeniyle evlerinden dışarı çıkarak yaşamdan tat alamadıkları bir dönemde hudutlar ötesi aşk iddiasında bulunmak sadece bir gösterişti. Alternatif LGBTQ hareketi Batı Şeria'daki veya İsrail'in içindeki Filistinli gey, lezbiyen ve transeksüel bireylerle iletişim kurmaya, onlara destek olmaya çalışıyor. Ayrıca Filistin toplumu içerisindeki gruplar da LGBT bireyler ve Filistinliler olarak ayrımcılık ve şiddete karşı bir mücadele örüyorlar. Bunlardan birisi olan 'ASWAT' (Sesler), 2003 yılında eşcinsel, transeksüel, interseksüel, biseksüel ve queer kadınlar tarafından kuruldu. Bir diğer örgüt olan 'Al Qaws' ise, kadınlar ve erkekler olarak örgütlenmekte. Özetle İsrail'deki queer hareketi, egemenliğin her formuna karşı çıkıyor ve ırkçılığı, militarizmi (pek çok aktivist askere gitmiyor), cinsiyetçiliği ve kapitalizmi reddediyor. Bütün egemenlik biçimleri arasındaki bağlantıları görüyorlar ve çok kalabalık olmasalar da pek çok LGBT örgütü ve bireyin şovenist yaklaşımlarına karşı alternatif bir ses yaratmakta başarılı oluyorlar. (Çeviri: Yeşim Başaran) Meraklısına: http://www.blacklaundry.org/eng-index.html http://www.awalls.org/ http://www.queeruption.org/q2006/

Viyana'nın en önemli LGBT mekanlarından Rosa Lila Villa, bu yıl görkemli bir partiyle 25. doğum gününü kutladı. Ülke çapında hâlâ bir ilki yürütmekte Villa: LGBT danışma merkezi, sadece LGBT insanların oturduğu 3 daire ve bir kafe. Birkaç aktivist eşcinselin, 2. Dünya Savaşı sonrası bakıma muhtaç ya da ilgilenilmeyen evlerin boş durmaları yerine, bu mekanların bir an önce tadilattan geçirilip evsiz insanlar için kullanılmaya açılmasına yönelik başlatılan "ev işgalleri" eylemlerine katılmalarıyla hayat bulan Villa projesi, 15 Kasım 1982'de belediye başkan yardımcısının da katıldığı açılışla resmen uygulanmaya başlamış oldu. Villa, o günden bu güne pek çok değişmeler ve gelişmelerle Viyana'nın en gözde ve önemli LGBT mekanı olma özelliğini koruyor. " M o r p a n j u r l u p e m b e k ö ş k ü m ü z " o l arak nitelendirdiğimiz Villa'nın kafesi Willendorf aynı zamanda çeşitli sanatçılara resimlerini sergileyebilme imkanı da sunuyor. Ön cephesindeki "lezbiyen ve gey evi" yazısıyla ve canlı rengiyle çevre binalardan son derece farklı, hemen göze çarpan Villa aynı zamanda, pencerelerinden sarkan, dünyanın çeşitli yerlerinde LGBT bireylere yönelik her türlü şiddeti protesto etmek amacıyla hazırlanan politik afişlerle LGBT politikasını da her zaman görünür kılıyor. Şarabımı yudumlarken bir süre caddeye baktım mor pencerelerden. Ve düşündüm: 25 yıl daha ayakta durabilecek miydi Villa? Zira yapılan anlaşma gereği şehir yönetimi binayı 30 yıllığına devretmişti. Ama danışma merkezindeki arkadaşımın projenin mümkün olduğu kadar uzun sürmesi için ellerinden geleni yapacaklarını söylemesi içime biraz olsun su serpti. LGBT hareketi için büyük çabalar sarf eden insanlar sayesinde ve zorlu mücadelelerle kazanılan edinimlere sahip çıkılmalı diyor, Viyana'ya böyle bir proje mekanı kazandıran tüm aktivistleri saygıyla selamlıyorum. Meraklısına: http://www.villa.at/

47


aralık

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10

4 ARALIK

48

11

Her yıl eğlence sektörünün başarılı kadınlarına verilen, Sherry Lansing Liderlik Ödülü’nün bu seneki sahibi Amerikalı oyuncu Jodie Foster oldu. Foster kabul konuşmasında, törene birlikte geldiği 15 yıllık sevgilisi Cydney Bernard’ı da unutmayarak “İyi günümde ve kötü günümde yanımda olan güzel Cydney'me teşekkür ederim” dedi. Böylece kimse için bir sır olmayan lezbiyenliğini, ilk kez kameralar karşısında da dile getirmiş oldu.

İzmir'de Melisa adlı transeksüel karşı koymamasına rağmen polis tarafından omzundan vurularak yaralandı.

6 ARALIK

1 ARALIK lHacettepe Üniversitesi AIDS Tedavi ve Araştırma Merkezi (HATAM) Koordinatörü Dr. Aygen Tümer, Türkiye'de 2007 yılı verilerine göre 2 bin 711 HIV'le yaşayan bulunduğunu bildirdi. Tümer, en sık görülen bulaşma yolunun korunmasız yapılan heteroseksüel cinsel temas olduğunu ve en sık görülen yaşın ise 2049 yaş arası olduğunu açıkladı.

3 ARALIK lAmerika'nın en çok satan haftalık gazetesi National

12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31

Enquirer, ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın "lezbiyen olduğuna dair uzun süredir konuşulan Washington dedikodusunun, herkesçe bilinen ama söylenmeyen açık bir sır olduğunu" yazdı. Gazete, "Adı bilinmeyen bir blog yazarına göre Rice'ın Stanford Üniversitesi'nde öğrenci olduğu yıllarda bir lezbiyen olduğu tamamen ortadaydı ve bu bir skandal değil, sadece gerçeklikti" diye yazdı.

4 ARALIK l İngiliz şarkıcı Rufus Wainwright'ın Judy Garland'ın 1961 yılında Carnegie Hall'de verdiği konseri birebir canlandırdığı konserinin DVD'si yayınlandı.

5 ARALIK lİran'da 13 yaşındayken üç erkek çocuğa tecavüz suçundan idam giymiş Mekvan Mevlüdzade adlı eşcinsel, şikayetlerin geri çekilmesi ve yargının da hakkındaki ölüm cezasını durdurma kararına rağmen 20 yaşında asılarak öldürüldü.

15 ARALIK lTürkiye'nin ilk feminist kitabevi Amargi açıldı. Raflarında Kaos GL dergilerinin de yer aldığı kitabevinde ayrımcı, şiddet içeren, cinsiyetçi, ırkçı ve şovenist yayınlar satılmayacak. lÇalışmalarını İzmir'de yürüten eşcinsel örgütü Kaos GL İzmir, birinci yaşını görkemli bir partiyle kutladı.

22 ARALIK l Macaristan parlamentosu, eşcinsel çiftler arasındaki birlikteliğe, evliliğin getirdiği hak ve yükümlülüklerin çoğunu tanıyan bir yasa tasarısını kabul etti. Miras, vergi ve diğer mali konularda eşcinsel çiftlere evli heteroseksüel çiftlerle aynı hakları tanıyan “yasal ortaklık” statüsü, çocuk evlat edinebilme hakkı tanımıyor.

26 ARALIK 6 Aralık'ta İzmir'de polis tarafından omzundan vurularak yaralanan Melisa'nın yaşadıklarını protesto etmek amacıyla Alsancak'taki Konak Kültür Merkezi önünde toplanan İzmir Travesti ve Tr a n s e k s ü e l İ n i s i y a t i f i y a p t ı ğ ı b a s ı n açıklamasında, “Herhangi bir mahkeme izni olmadan yaşadığımız evler basılıp, ücret karşılığı bu insanlarla beraber olduğumuz iddia edilerek ev kapatma ve mühürleme uygulaması y a p ı l m a k t a d ı r. Ö z e l h a y a t ı m ı z ı n dokunulmazlığına, barınma ve yaşama hakkımıza karşı ihlaller gerçekleştirilmektedir” dedi.

28 ARALIK İzmir'in Alsancak semtinde bir grup “Alsancak'ta travesti istemiyoruz", "Alsancak'ta fuhuş istemiyoruz" sloganları atarak yürüyüş yaptı. Yürüyüşün ardından grup adına konuşan Alsancak Güzelleştirme Derneği Başkanı Bülent Moralı, "Alsancak sakini olarak yıllarca sokaklarda genel ahlaka aykırı vaziyette dolaşan, akşamları müşteri arayan travesti ve hayat kadınları yüzünden çoluk çocuğumuzla ailemizle sokağa çıkamadık. 1.5 yıldır polisin aldığı önlemlerle nefes aldık" dedi. Moralı ayrıca, bugünü “Travestilerden Kurtulma Bayramı” ilan ettiklerini de belirtti.


“Topluma söyleyecek sözlerim var” Geçen sene transeksüel bir kadın erkeklere ait sanılan stand-up dünyasını 'Cadı Bohçası' adlı gösterisiyle salladı. Seyirciyi kahkahalara boğarken erkeklik-kadınlık olgularını sorgulatmayı da ihmal etmeyen Esmeray'la 2007'nin çok konuşulan gösterisini konuştuk. umut güner Seks işçiliği yapmamak için on yıl boyunca gazete dağıttın, bulaşık yıkadın, kazak ördün ve şimdi de midye satıyorsun. Fuhuş yapmamak için elinden gelen her şeyi yapıyorsun sanki.

t a n ı y a n l a r, t r a n s e k s ü e l l e r i n yaşamlarını bilenler ve eşcinseller. Bir d e b i l m e y e n l e r v a r. O n l a r anlattıklarıma şaşırıyorlar ve garip bir şok yaşıyorlar. “Böyle şeyler nasıl olur hayatta” diyerek izliyorlar.

Bu benim aldığım kültürle ilgili bir durum. Seks işçiliğine karşı oluşumun en önemli nedeni aile! Feodal yapının etkisiyle ailem bana fuhşu iğrenç gösterdi. İşin içine girince fuhşun savunulacak bir şey olmadığını daha iyi gördüm. Bu söyleşiyi okuyan arkadaşlarım bana kızabilir, ama bence bu alanı ciddi bir şekilde eleştirmek gerekiyor. Fuhuş erkekliği yeniden kuruyor ve ataerkiliği yeniden var ediyor. Hem ayrıca, transeksüel olduğum için neden seks işçiliği yapmak zorunda kalayım ki?

Peki, ne anlatıyorsun da insanların bir kısmı eğlenirken diğer kısmı şaşırıp kalıyor?

Seks işçiliğini bıraktığın ne hissettin? İnanılmaz bir şekilde yalnızlık… “Bir evin, bir araban olsun ondan sonra bırakırsın” dediler. Bir ev, bir araba alana kadar çalışırken yaşadıklarım ne olacaktı peki? Evet, çok yalnız kaldım ama şanslıydım. Politik çevrenin içinde olmam bana güç verdi ama buna karşın bir dizi zorluk da yaşadım. Bugün sosyal çevremi ciddi bir şekilde eleştiriyorum. Arkadaşım, dostum dediğim birçok kişi iş vermedi bana. İş verebilecek konumda olan bütün arkadaşlarım “dostluğumuz bozulur” diyorlardı, “seni düşünüyoruz” deyip beni işe almıyorlardı ama başka dostlarını çalıştırıyorlardı. Bunun altında ciddi bir homofobi vardı. Çünkü ben aynı işyerine müşteri olarak gidiyordum ve sorun yaşamıyordum. Bırakın ben kendim karar vereyim o işi yapıp yapamayacağıma veyahut sorun yaşayıp yaşamayacağıma… Aşireti ve bütün sistemi karşıma alıyorum, onlardan korkmuyorum da, oraya gelen müşterilerden mi korkacağım? Sonra iş veren arkadaşlarım oldu. Kendi kendime örgü ördüm, börek yaptım lokantalara sattım. Gazete dağıttım, bulaşıkçılık yaptım. 10 yıla yakın bir süredir fuhuş yapmadan yaşamaya çalışıyorum.

“feminist bir dil kullanmaya özen gösteriyorum” Gelelim 'Cadı Bohçası'na… Neden stand-up? Çocukluktan beri insanları güldürme ve taklit yapma yeteneğim var. İnsanları güldürmeyi sürdürmek için işe gitmediğim zamanlar oldu. Tiyatroya da yeteneğim var. Mezopotamya Kültür Merkezi'nde bir yıl oyunculuk eğitimi aldım. Amargi'de feminist tiyatro yapmaya çalıştık. Sanatta da erkek egemenlik söz konusu ve biz oradaki dili dönüştürmek istiyorduk. 12 kadının hayatını anlatan bir oyun çıkarmıştık. Ben Kürt annesini oynamıştım. Bir heteroseksüel kadın da transeksüeli oynadı. Herkes rejiydi, teksti hep birlikte yazdık. Transeksüeli oynayan arkadaşı da ben çalıştırdım. Ben bu işi sürekli yapmak istiyorum. Para kazanmak için yapıyorum; “Paraya ihtiyacım yok, sanat için yapıyorum” diyenlerden değilim. Mesleğim olsun diye yapıyorum. Topluma söyleyecek sözlerim var tabi ki ve bunları söylemek de istiyorum. Kimileri kendini yazarak ifade ediyor, ben de stand-up'ı araç olarak kullanıyorum. Bunu yaparken de feminist bir dil kullanmaya özen gösteriyorum. İzleyicilerin kimler? İki seyirci kitlesi oluştu. Bir kesim çok gülüyor; bu gülenler beni

Erkeklerin öteki yüzünü anlatıyorum. Kim ne derse desin, ben erkeklerin diğer yüzünü biliyorum. Ben biliyorum ama kadınlar birlikte yaşadıkları erkekleri bilmiyorlar. Erkeklerin diğer yüzüne gelirsek; erkekler bizi cinsel obje olarak görüyorlar. Basit bir şekilde elde edeceğini düşündüğü için de gizli eşcinselliği veyahut sevgilisinden sakladığı fanteziler ortaya çıkıyor. Bu yüzden sahnede, erkekliğin bize ne kadar yüce bir şeymiş gibi sunulduğunu ama aslında ne kadar da zavallıca olduğunu göstermek istiyorum. Kabaca, kendi hikayemi anlatıyorum; ama seyircinin profiline göre de değişebiliyor. Hazır metin 40 dakika ama gittikçe gelişti. Mesela son oynadığım oyun bir buçuk saat sürdü.

“ilk oyunumu kadınlara oynadım” Peki, nasıl başladın. Bir gün kafana esti ve ertesi gün sahnede miydin? Midyeyi sattığım sokaktaki Başak Bar'ın sahibi benim arkadaşım ve teklif ondan geldi. Ben de bunun üzerine tiyatrocu bir arkadaşımla bir ay çalıştım. Feministlerin eleştirilerini çok önemsiyorum. Bu yüzden ilk oyunumu kadınlara oynadım. Kadın örgütlerini aradım. Özellikle Amargi'deki kadınların gelmesini istedim. “Sizinle prova yapacağım” dedim. Onların eleştirileri doğrultusunda şovu yeniden şekillendirdim. Senin de söylediğin gibi erkekler için transeksüeller cinsel obje ve kolay elde edilir kişiler. Sahnedeyken sana böyle yaklaşan erkekler oluyor mu? Gösteriden sonra birinin cesaret edip bana teklifte bulunabileceğini zannetmiyorum. Çünkü tam da bu “erkeklikle” dalga geçiyorum. Erkeklikle bu kadar uğraştıktan sonra olur da biri yaklaşırsa 'gerçekten samimi' diye düşüneceğim. Stand-up, Esmeray'ın yaşadıkları ve yaşayacaklarının bir ürünü diyebilir miyiz? Bu aslında Amargi'nin bir ürünü. Lambdaistanbul da beni cesaretlendirdi. Arkadaşlarım cesaretlendirdi. Pınar, Buse, Yeşim bana enerji verdi. Bu kolektif bir ürün. Beyoğlu karakolunun önünde yaşadığım şiddet olayını da stand-up'ın bir parçası haline getireceğim. Mahkemenin traji-komik olacağını düşünüyorum. Ondan sonra oyuna ekleyeceğim. Seni izleyen eşcinseller ve transeksüellerden nasıl tepkiler aldın? Temmuz ayında düzenlenen Eşcinsel Onur Haftası sırasında oynadığım oyunu izleyen eşcinseller ve transeksüellerden inanılmaz olumlu tepkiler aldım. Bir arkadaşım oyun için “Transeksüel bir manifesto bu” demişti. Anlattıklarım transeksüellere yabancı gelmiyor. Toplumsal erkekliğin yaşamlarımıza yansımasında benzerlikler var; ancak bunu herkes yapamaz. Herkes kendisiyle dalga geçip izleyicilerin önüne çıkamaz.

Esmeray her cuma günü saat 20.00'da Başak Cafe'de sahne alıyor. Giriş bir içki dahil 10 YTL. Adres: Süslü Saksı Sokak No:10/A K:2 Beyoğlu/İstanbul

49


Kült Filmler aykan safoğlu aykanella@gmail.com

1 00:00:52,866 --> 00:00:57,462 Babamın: “Bu dünyada sana karşı olan üç engel var” dediğini hatırlıyorum. 2 00:00:57,537 --> 00:01:01,701 “Her siyahın iki tane engeli vardır onlar siyahtır ve erkektirler.” 3 00:01:01,775 --> 00:01:03,743 “Fakat sen siyah, erkek ve eşcinselsin.”

50

Yukarıdaki garip kodlanmış sözler nedir diye sordunuz muhtemelen; bunlar 'Paris Yanıyor' (Paris is Burning - Jennie Livingston, 1990) isimli New York LGBT camiasında bir dönem çok popüler olmuş kıyafetli balolar üzerine bir belgesel olan filmin açılışında duyduğumuz ilk üç cümle. Onlara rakamların eşlik ettiğini kaçırmayacak dikkatiniz, merakınızı da artırmıştır umarım, çünkü benim niyetim bunu uzun uzun anlatmak. Hem de bu sayının yazısını bu vesileyle aradan çıkarmak. Merak etmeyin o kadar kolaya kaçmayacağım. “Önce bir toz bulutu vardı…” demeden, alışık olduğunuz üzere lafı dolandırmadan bunu nasıl yapacağımı benim de aklım almıyor ama bir denemekte fayda var. Yalnız girişte bahsettiklerimi unutmadan… Nihayet ocak ayı geldi. Koskoca bir seneyi, hem kalabalık bir Homofobi Karşıtı Buluşma'yı hem de epey şaşalı Onur Haftası etkinliklerini geride bıraktık. Yılbaşı vesile olur, her geçen senenin bir analizi, değerlendirmesi yapılır. Adettendir, yeni senede tüm örgüt ve kurumlarda geçmişte yapılan hatalara yenilerinin eklenmemesi için geçmiş yılı masaya yatıran toplantılar alınır. Bu kadar uzun boylu düşünmeye gerek yok, hepimiz ayrı ayrı geride bıraktığımız senede neler yaptığımızı bir düşünürüz. Ben de bu yazı aracılığıyla geçen sene LGBT örgütler olarak sinemayla yolumuzu nasıl kesiştirdik, yaptığımız film gösterimleri nasıldı bir göz atmak istedim. Öncelikle Homofobi Karşıtı Buluşma'da yer alan Video Atölyesi'nden bahsetmekte fayda var. Atölye, Karahaber'den Oktay İnce, İtalya'da yaşayan yönetmen Murat Çınar ve Lambdaistanbul gönüllüsü benim de katılımımla eğlenceli olduğu kadar öğretici bir sunum oldu. Oktay İnce, Karahaber video kolektifinin Pembe Hayat Derneği'nin eylemlilikleri üzerinden ürettiği video işlerini, yani bir anlamda videonun toplumsal belleğe düştüğü izleri bizlerle paylaştı. Gösterdiği videolar, Murat Çınar'ın Moskova'da engellenen Onur Haftası Etkinlikleri sırasında yaşananları aksettiren görüntüleri kadar dolaşımda olmayanın varlığını bize bir daha

hatırlattı. Atölyeye katılımın yüksek olmasının gösterdiği önemli bir şey daha vardı; o da, artık gelişen teknolojiler sayesinde hayatımıza günden güne sokulan video üretimi üzerine kafa patlatan daha fazla insanın olduğuydu. Hak temelli bir mücadelede videonun nasıl bir dile tekabül ettiği sorusu ve bu dili kullanırken gerçeklik algımızı ne yönde bileylediğimiz üzerine de epey zihin açıcı tartışmalar yaşandı. Mayıs ayını müteakip haziran ayı sonuna doğru da çok önemli bir başka gösterim daha oldu. Sevgili Ümit Ünal, davetimizi yanıtsız bırakmayarak hatta bizden daha fazla heyecanlanarak Onur Haftası etkinliklerinde 2002 yapımı filmi '9'u bizlerle birlikte izledi. 2002 yılı Oscar ödüllerinde “Yabancı Dilde En İyi Film” kategorisi için Türkiye'den aday adayı olmuş bir filmi hep beraber heteroseksizm üzerinden okumak unutulmaz bir deneyimdi. Geçen senenin etkinliklerini anarken, gelecek sene Ünal'ın bu sefer 2007 tarihli yepyeni filmi, 'Ara'yı, cümbür cemaat izlemeyi umut ettiğimizi de belirtmeliyim. Bunların dışında bütün bir sene boyunca kültür merkezlerimizde düzenlediğimiz film gösterimlerimiz de devam etti; geçen senelere oranla bu gösterimlerin seyrekleştiğini gözlemlesek de filmle aramıza bir mesafe koymadığımızı düşünüyorum. Nitekim etkinliklerimizi yaptığımız mekanları değiştirmemiz, Onur Haftası yorgunluğu, örgütlenmesi gereken kampanyalar, kapatılma davaları derken film gösterimlerini askıya almış olduğumuz düşünülebilir. Ama ben filmle aramıza bir soğukluğun girdiğini düşünmüyorum. En azından son günlerde sinemalarda dolanan 'Kabadayı' (Ömer Vargı,2007) gibi filmler vesilesiyle eşcinsel karakterlerin sunumuyla yakından ilgilendiğimizi söyleyebiliriz. Eskisi kadar olmasa da yine de büyük bir çoğunluğun takip ettiği Hülya Avşar da televizyon programında İranlı mülteciler Emisa, Behruz ve ILGA Eski Genel Sekreteri Kürşad Kahramanoğlu'nu konuk ederek homofobik açıklamalarıyla yeterince kötü şöhrete sahip birçok sinema oyuncusunun gözümüzdeki itibarını bir nebze olsun kurtarmaya çalıştı diyebiliriz; izlerken heyecanlandık ama yine de temkinli olmakta fayda olduğunu unutmadık. Pek bir alakası olmasa da yeri gelmişken Huysuz Virjin'in sansürlenmesine yürekten tepki duyduk, onun televizyon ekranından evimize konuk olan eylemlilikleriyle de mutlu olduk demek istiyorum. Belki film gösterimlerinden kaytarırken kendimizi televizyona vurduk; Bülent Ersoy'un evliliğinde teselli bulduk. Tabi ki bütün sene sadece ve sadece kısıtlı sayıda film göstermedik, bazı filmlerin bizatihi öznesi de olduk. Belgesel yapmak amacıyla yola çıkan yerli/yabancı insanlar gibi tez projesi olarak çekmeyi planladığı, eşcinsel yaşamlara odaklanan film önerileriyle


birçok öğrencinin yolu da derneklerimizle kesişti. Amatör film üreticileri açısından da bereketli bir seneydi, hazır buna değinmişken Esmeray ile alakadar bir belgeselin de yolda olduğunu müjdeleyelim. Biraz daha bozgunculuk yaparsak, Aykut Atasay da cinsiyet kimliği üzerine yoğunlaşan yeni bir film üzerinde çalıştığını söylememiz gerekir.

LGBT aktivizm ile çağdaş sanat buluştu Şimdi başından beri anlatmaya niyetlendiğim konuya gelebilirim. Arada tüm senenin bir dökümünü yapmaya çalışınca unutturmaya çalışıyor olduğum düşünülmüş olabilir. Velhasıl kelam 5 Kasım 2007 tarihinde Platform Garanti Güncel Sanat Merkezi'nde 'Paris Yanıyor'un gösterimi yapıldı. Kült filmlere meraklı olanların haberdar olduğu, yalnız daha önceleri Türkçe altyazısı olmadığı ve kolay erişilemediği için gösterimi yapılamamış bu belgeselin de bir nevi Türkiye galası yapılmış oldu. Tevekkeli değil, başta cümleleri altyazı formatında alıntılamamız, Platform Çağdaş Sanat Merkezi bünyesinde misafir sanatçı olarak sergi hazırlığında olan Hollandalı sanatçı Bas Van Beek'in önerisi ile Lambdaistanbullu bir grup aktivist meşakkatli bir süreç sonucu filmin metnini çevirdi. Hollanda'dan COC'nin de gösterim sponsorluğuna talip olmasıyla beraber Vasıf Kortun'un yönetiminde Türkiye'de çağdaş sanat için sembolik bir mekan olan Platform, 5 Kasım'da LGBT aktivizm ile çağdaş sanatın buluştuğu bir yere dönüşmüş oldu. Dönüşmek fiili burada mekanın geçirdiği süreci anlatmak için gayet yerinde; çünkü mekan bu etkinlikten sonra yenilenme çalışmalarının başlayabilmesi için kapandı. Yani uzun yıllar önemli birçok yerli/yabancı sanatçının, bazen mucize kabilinden sergilerine ev sahipliği yapmış olan bu mekan, gelecekte bambaşka bir mekan deneyimi sunması için kapatıldı. Bir nevi metamorfoza girdi. 'Paris Yanıyor'un bu mekanda gösteriliyor olması bu yüzden manidar, hatta güzel bir metafor. Mekan bu dönüşüm aracılığıyla film boyunca zarafetini, baştan çıkartıcılığını, özgürlüğünü bedenleri ve kıyafetleri üzerinden anlatan farklı cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine sahip insanlarla bu şekilde özdeşleşiyor diyebiliriz. Çünkü onlar da bedenleri üzerinden değişime el veriyorlar veya bir nevi manifesto yazıyorlar. Bundan bahsederken Türkiye LGBT hareketinin içinde bulunduğu değişim rüzgarından söz etmememiz ise ayıp

olacak. Bundan herhalde 10 sene önce ne çağdaş sanat bugün geldiği noktadaydı ne de eşcinsel aktivizmle beraber böylesi etkinlikler organize edebilirdi. Bugün içinde bulunduğumuz atmosferde belki her şey bir nebze daha kolay, abartmayalım kolay olmasa da imkansızın hayalini kurmak eskisi kadar zor değil. Atılan adımları çağdaş sanat ortamının homofobiden sıyrılma isteği olarak veya evveliyatı olan, başarılmış bir homofobi karşıtlığı olarak okumak mümkün. Hala eserlerini tahakküm karşısında pornografik addetmek zorunda bırakılan sanatçıların var olduğu bir coğrafyada bunun ne denli önemli olduğu da aşikar. Kadirşinas olmanın önemini az çok bildiğimizden filmimizin bu noktadan ehemmiyetini kavramak da zor olmayacaktır. Nitekim 'Paris Yanıyor', eşcinsel hareketin mihenk taşı Stonewall olaylarının başladığı New York'ta LGBT yaşam pratiklerinin, direniş politikalarının, gündelik yaşam deneyimlerinin üzerine sarsıcı bir belgesel. Bu yüzden de travesti ve transseksüellerin hala şiddetli bir baskı ortamında yaşamak zorunda bırakıldığı, kamusal alandan el ayak çektirilmeye çalışıldığı Türkiye'de 'Paris Yanıyor' gibi bir filmin aktarabileceklerini es geçmemek lazım. Her şeyden önce tahakküm, dışlanma pratiklerinin zulmü ve yaşamımızı kazanma uğraşının yakıcılığı altında bir film sadece alternatif eğlence kültlerinin var edilebileceği bilgisini bile müjdelese değerlidir. Nitekim yaşama coşkusu da emek ister, hayal gücü gerektirir. Bu noktada hepimize biraz neşe, biraz hüzün ve biraz da ilham bahşeden bu filmin son tahlilde gayet insani bir uğraşı olduğunu söyleyebiliriz. “Dans edemeyeceksek bu bizim devrimimiz değildir” diyen bu insanlardan feyz almayı dilemek bir yerde önümüzdeki sene eğlenmeyi boşlamayalım demektir. Ve eğer ilham almamıza vesile oluyorsa daha fazla film izleyelim. Hatta önümüzdeki !f İstanbul Bağımsız Film Festivali'nde Lambdaistanbul etkinliği olarak gerçekleşecek olan Eşcinsel Video Aktivizm üzerine atölyeyi de ajandamıza not düşelim.

51


kadınların mürekkebinden 'ten ve tutku' akacak 2008'de üçüncüsü düzenlenecek Kadın Kadına Öykü Yarışması'nın teması "Ten ve Tutku” olarak belirlendi. Başvuruların 11 Nisan'da sona ereceği yarışmanın ödül töreni 1219 Mayıs 2008 tarihleri arasında Ankara'da düzenlenecek 3. Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma'da yapılacak. Bu yılın sürprizi ise; üç sene boyunca yarışmaya katılmış öykülerin kitaplaştırılacak olması. Ayrıntılı bilgi www.kaosgl.org’da!

30 52

Bugüne dek, kadınların kadınlara olan aşkını anlatan filmler, romanlar ve öykülerde canavarlaştırılmış lezbiyenleri ve biseksüel kadınları gördük. Sonu hep mutsuz biten, ruhsal çalkantılar içinde gidip gelen, şiddetle bezeli, yaralayıcı ilişkilere tanık olduk. Oysa biz lezbiyenler ve biseksüel kadınlar, mutlu ve umutlu biten öykülerimizin de olduğunu biliyorduk ve kurgu ya da gerçek, kendi hikayelerimizi kendimiz anlatalım, mutluluklarımızı paylaşalım, bizi görmezden gelenlere, hiçe sayanlara, duygularımızın üzerinde tepinenlere inat, birbirimize öykülerimizle gülümseyelim istiyorduk. İlkini 2006 yılında düzenlediğimiz “Kadın Kadına Öykü Yarışması” da belleklere kazınmış karanlık imajı silme ve kendi öykümüzü kendimizin anlatabilmesi ihtiyacından doğdu. İlk sene “Mutlu Aşk Vardır” diyerek yola çıktık. Geçen yıl da "İlk Adım, İlk Kadın, İlk Aşk" dedik ve ilk aşklarımızı anlatan öyküler okuyalım istedik. Bu sene ise yarışmamızın temasını “Ten ve Tutku” olarak belirledik.

kılmak, yazımızı belleğimize kaydedebilmek… Bu hayalimiz nihayet gerçek oluyor: Kaos GL'li Kadınlar, üç sene boyunca yarışmaya katılan bütün öyküleri tek bir kitapta topluyor. Sözümüze, sesimize daha çok kadın ulaşabilsin diye… ödüllerden ödül beğen Ödülle

rimize gelince… Birinci olan öykünün sahibi 300 YTL ya da iki kişilik bir hafta sonu tatili kazanacak. İkinciliğe değer görülen yarışmacımızı ise 200 YTL ya da hoş bir restoranda iki kişilik leziz bir akşam yemeği bekliyor. Yarışmanın üçüncüsü ise 100 YTL ya da sürprizlerle dolu bir tutku sepeti arasında karar verecek.

u k t u t ten

Sen de “öykümü ben anlatmak istiyorum artık” diyorsan ten ve tutkuya bulanmış sözcüklerini bekliyoruz.

kaos gl’li kadınlar

&

neden “ten ve tutku”? Çünkü lezbiyenlerin ve biseksüel kadınların cinselliği, ya porno sektöründe çıkıyordu karşımıza ya da şiirsel, 2008 isan 11 N rihi: uru ta masumane, meleksi dokunuşlardan, başv son sarılışlardan ibaretmiş gibi yansıtılıyordu. Ya üçlü ilişkilerde haz artırıcı bir obje olarak yer alıyorduk bu fonda ya da “dokunma kelebeği” olarak... Oysa romantik dostluklardan ibaret değildi yaşadığımız; kasıp kavuran sevişmelerimiz de vardı. Ama başkaları için, başkalarının görsel estetiği için sevişmiyorduk biz. Cinselliğimizin artık, erkeklerin hayal dünyasından çıkma satırlarla değil, kadınların kaleminden dökülenlerle anlatılmasını istiyorduk. Cevaplarını bulmak istediğimiz sorular ve yıkmak istediğimiz tabular vardı. Ayıplanan, utanmamız gerektiği iddia edilen cinselliğimiz, aşklarımız, toplumsal değerlerle yargılanan, dar çerçevelere oturtmaya zorlandığımız ilişkilerimiz... İşte bu kalıpları hep birlikte kıralım, içimizden geldiği gibi yaşamanın ve bunu paylaşmanın tadını çıkaralım istediğimiz için “Ten ve Tutku” dedik. öyküler kitapta toplanıyor En büyük hayalimizdi öykülerimizi bir kitaba dönüştürebilmek, kadın kalemi ve emeğini görünür

rg sgl.o .kao www

tarih yazıyorduk lale düşnar

“Kadın Kadına Öykü Yarışması”nın ilkini 2006 yılında düzenlemiştik. Nahoş bir imajı silmeye, kuralları silkelemeye yönelikti bu yarışma. Bugüne dek yüzyüze bırakıldığımız şiddet dolu, gel-git akıllı, itici ve yaralayan tiplemelere karşı çıkmak, bizlerin de mutluluğu herkes gibi yaşadığını göstermekti amacımız. İlk yılın öyküleri biraz tutuk, biraz ürkekti. Katılımcıların çoğu eşcinsel mücadelede yer almış kadınlardı; politik yanları da yansıdı öykülere, kaçınılmazdı. Herkesin bir ödülü olsun, bu cesaret karşılığını bulsun istedik jüri olarak. İkinci yıl öyküler daha doğal bir havaya büründü, cinsellik telaffuz edilmeye başladı. Öykü sayısı biraz daha arttı. Duyduğum heyecanı, coşkuyu tarif etmek zor; hem “ilk” oluşu yüzünden, hem de bizi bizden dinlemenin yarattığı keyiften. Yaşarken, sıradanmış gibi görünen bazı şeylerin aslında “tarih yazmak” olduğunu hissetmek bile tüylerini ürpertiyor insanın.


Günce

nil'in güncesi - II nil sorgun

leipehilenil@gmail.com

Sayfa 8 İstanbul; herkesin kendinden çok emin gözüktüğü ama içten içe her gün daha çok yorulduğu şehir. En 'benmerkezci' şehir, kendinden ibaret sanıyor sanki dünyayı ve içine girer girmez size de hissettiriyor aynısını. Küçük, şirin hayatlar gösterdiler bana burada. En çok Kadıköy tarafındaki kafeyi sevdim. Girişinde “Evet, orası burası” yazıyordu ya da “burası orası”… Her neyse, insanı gülümseten sakin bir yer. Yan masada kalabalık bir grup tabu oynuyordu, o kadar neşelilerdi ki yanlarına oturup sıranın bana gelmesini beklemek geldi içimden. Sağ taraftaki masada iki karizmatik butch tavla oynuyordu. Burak ve sevgilisi (Mert) sürekli birilerine selam veriyordu, yüz kaslarım gülümsemekten acımaya başlamıştı. Her zaman gittiğim yerlere benziyordu, hiçbir farkı yoktu ama etrafımda o canımı acıta acıta her tarafımı nasırlaştırmış, varlığını fark ettirmez hale getirmiş sinsi önyargı duvarı yoktu. Saatlerce orada oturdum, korkusuzca… Bizimle gurur duydum. Karşı masada oturan kızın ara sıra bana baktığını fark ettim, ben de ona baktım tabii. Nasıl güzel bir his o öyle. Hoşuma giden birinin gözlerine bakabilmek, korkudan arınabilmiş heyecanı duymak her yanında. Tuvalete gitmek için ayağa kalktığımda Ayşeciğin çirkin 'Hayat sevince güzel…' dansını yapacaktım neredeyse. O kadar mutluydum ki paranoyam ancak buradan çıkarken bulabildi beni. Ya bir şekilde ailem öğrenirse? Bugün kaç kişiyle tanışmıştım, herkes başka bir ihtimal değil miydi? Sus, dedim kendime, güvenmek zorundasın. Ne olacaksa zaten olacak, anlarını mahvetme. Güçlü olabilirsin. Gece su almaya giderken televizyonun ışığını fark ettim, Burak ile sevgilisi uyuyakalmışlardı. Kaşık pozisyonunda uyuyorlardı ve o kadar huzurlu gözüküyorlardı ki birkaç dakika onları izledim. Bütünleşmiş bedenlerinden yek ruhlarını… Burak'ın minik burnunun sevgilisinin ensesine değişine baktım. Uyurken soluduğu bu hava için teşekkür ettim ona içimden, kaçmadığı için aşkından. Biraz da benim kaçmamamı sağladığı için.

Sayfa 9 Sabah uyandım, baktım bizimkilerden ses yok. Çikolatalı süt yapıp, beş yüz altmış sekizinci defa 'Fucking Amal'ı izledim. Elin'e sen “fucking” yer görmemişsin demek geldi yine içimden. Sonra etrafıma baktım; eskisi kadar kötü görünmedi benim “fucking” dünyam. Tam İsveççe öğrenmeyi istememi sağlayan Ingmar Bergman ve Lukas Moodysson'u düşünürken kapı çaldı. Mert, japon balığına benzemiş gözleriyle kapıyı açtı. … Ve o girdi içeri… Tüm oda siyah-beyaz oldu sanki o içeri girdiğinde. Solmuş teninden çok, ruhunun kırıklığı titretiyordu insanı. Çıkık elmacık kemiklerinin üzeri zorla örtülüyordu sanki. Göğüsleri yoktu, kalçaları yoktu. Kadınlığı

çalınmıştı. Her an ilgi isteyen bir çocuk kalmış gibiydi. Kollarının altında koltuk değnekleri vardı sadece, onlardı ilgilenen onunla. Mert kırılmasından korkar gibi sarıldı ve tek başına geldiği için gerçekten kızdı. Yirmili yaşlarındaki çocuk elini uzattı bana, okşar gibi sıktım elini. Kahverengi gözlerinde hala bir ışık olduğunu görünce içim rahatladı. Yirmi üç yaşında, adı Burcu, anoreksia. Hastaneden yeni çıkmış. Burak son zamanlarda çok daha iyi göründüğünü söyledi. Daha kötüsünü ben hayal edemedim. Saatlerce konuştuk. Günlük konuşmaları bile imgesel ki çok az konuşuyor. Gizemli, kapalı, aşklarını büyük yaşayan bir kadın, yorgun bir kadın… Kokusunu asla unutmayacağım bir kadın. Burak içeri kahve yapmaya gittiği sırada, çantasından sandık lekesi renginde bir kağıt çıkardı, Mert'e uzattı. İstersen sen de oku dedi, yüzüme gerçekten bakmadan. Çok zaman geçmişti kağıdın sağ üst köşesindeki sayılar kuruyalı. Kıpırtısız sularında bir denizkızı, olmayan gölün. Hep dolunay yüzü… Çıplak kadınlar dalıyor dolunaya ara sıra. Bir denizkızı; başı hep yukarda, gözleri hep bacakları izler. Onları izledikçe ağlar. O ağladıkça su çoğalır. Su çoğaldıkça dolunay büyür. Dolunay büyüdükçe bacaklar artar. Bacaklar arttıkça, gözyaşı… Denizkızı yalnız. Denizkızı tüm balıkları yemiş, bacakları izledikçe. Yedikçe şişmiş gövdesi. Şiştikçe gövdesi, acının çukurları daha da çirkinleştirmiş onu. Masallar ve hikâyelerde o olmamış hiç böylece. Her gün büyüyen göl kalmış masallara, hikâyelere. Bir kadın dalmış yine dolunaya. Çırptıkça bacaklarını, denizkızının kalbine vurmuş. Korkarak suya dalmış kadın, açmış yosun gözlerini, parlak pulları et yığınında kaybolmuş denizkızını görmüş. Hızla yüzmüş, etli dudaklarını bastırmış denizkızının hüzünden kurumuş dudaklarına. Denizkızı başlamış kusmaya; sülükler, istiridyeler, çıyanlar, inciler… Olan, olmayan tüm okyanusların, denizlerin, göllerin en güzel denizkızı çıkmış ortaya sonunda. Kadın yıllarca denizkızıyla kalmış. Çok sevmiş onu, gerçekten aşık olmuş ona. Bir gün kadınının, bacakları izlediğini görmüş denizkızı. Sonra fark etmiş ki hep aynı bacakları izliyor. Sonunda sudan çıkmış kadın ve öpmüş o bacakların sahibini. Öptükçe ihanet, haklılık, vefasızlık, özgürlük, hüzün, heyecan kusmuş. Denizkızı artık ne kusmuş ne yemiş. Burcu.

53


Hikaye erdal matur badsentenced@yahoo.com

54

Geçen sene Mardin'de köye giderken KAOS GL'nin ve Lambdaistanbul'un birkaç broşürünü dolmuştan atmıştım. Bu öykü broşürlerden birini bulan hayali kahraman Eji'nin öyküsüdür. Eji'nin kendi dilinde bir adı yok, nemêr diyorlar ona; yani, erkek olmayan.

benim hazinem ama devretme zamanı gelmiş. Erkekleri neden sevdiğimi bilmiyorum, yük trenleri gibi bu duygu. Ama mutluyum çünkü eşcinselliğimin nereden geldiği önemli değil artık. Eşcinselliğim... En çok sevdiğim şeydir, nereden geldiğini nereye gittiğini bilmediğim yük trenlerini seyretmek.

En çok sevdiğim şeydir; nereden geldiğini, nereye gittiğini bilmediğim yük trenlerini seyretmek. Kendimi sorguladığım dönemlerin birinde keşfettim elimde sıkı sıkı tuttuğum, bedenimin bir parçası haline gelmiş bu kağıt parçasını ve yük trenlerinin bana olan benzerliğini. Biraz kayalık durduğum yer. Canımı sıkan birşeyler olduğunda hep buraya gelirim, kayalıklara. Bugün terk ediyorum burayı, çünkü benim gibiler isimsiz bu yerde. Ben, Eji; burada doğmuşum, bu küçük yerde. Çoğul ve renksiz evlerde, birleşik sınıflarda, yalnız harabelerde büyüdüm.

***

Kimin attığını, neden attığını bilmediğim pembe bir kağıt hayatımı değiştirdi. El ele tutuşan iki erkek, “eşcinsellik hastalık değildir”, “ne yanlış ne de yalnızsınız” gibi şeyler yazılı, çizili bu kağıtta. Bu benim hazinem, benim için bir vahiy. Benim gibi başkaları da mı varmış dedim kendime ilkin. Bir erkek başka bir erkeğe aşık olabiliyor muydu? Annemi hatırladım sonra, ona hiç aşık olup olmadığını sormuştum çok önceden. Utanmıştı, biliyorum; çünkü utandığında dudaklarını ısırırdı. Annemin kalbindeki diri aşk... Arkamda duruyor çoğul ve renksiz evler. Dereye giden yolun hemen sağındaki ev bizim. Biraz şişman biraz zayıf duruyor bugün. Gideceğimi de nerden biliyor? Rüzgarın esmesiyle, pencereyi kapatıyor Zerga, evi daha sabah süpürdü. Her kadının yapmak zorunda oldukları vardır buralarda, ev işlerini çok erken öğrenmeye başlamak gibi. En zoru da hiç bilmedikleri çok uzak yerlere gelin gitmektir, senelerce ziyarete bile gelememektir. Bir kadın başka bir kadına aşık olabilir miydi? Ben bir erkeğe aşık olabiliyorsam onlar da pekala olabilirlerdi. Annem de başka bir kadına mı aşıktı? Yağmur yağacak birazdan biliyorum, iç içe geçen kadın ve çocuk sesleri yağmurun habercisi. Kadınlar bahçelerinde yaptıkları işleri yarım bırakacaklar, çocuklar da oyunlarını. Yağmur yağıyor yağmurun dilinde sessizce. Ben yağmurun altında, annemin aşkında, Zerga'nın kadınlığında ölmek... Yağmura inat sıkı sıkı sarılıyorum pembe kağıdıma. O

Gideceğini biliyorum, Eji. Seni seyrediyordum ta ki beni fark ettin. Pencereyi kapattım, biliyor olduğumu bilme. Bizler, bu küçük yerin kadınları, çocukluk nedir bilmeyiz. Elimiz bir şeylerin ucundan tutabilecek hale gelmişse kardeşlerimize anne olmakla başlar, tanımadığımız birilerinin kadını olmakla da bitiririz çeyrek ömürlük kızlık öykümüzü. Benim için üzülme. Gideceğini biliyorum, Eji. Pembe kağıdı görmeden önce de biliyordum. Annem nasıl da koşuşturuyor yağmurun altında, düşünmemek için, acılarını hafifletmek için. Senden sonra da acılarına katlanabilecek mi? Bir keresinde sana “kaybolmuşluk kaybolmaktan daha çok acı verir” demiştim. Bunu bir tek bu küçük yerin kadınları, bizler biliriz ve sen kaybolansın. Annem yağmurun altında günahlarının affedildiğine inanır, ben de. ve yağmur yağıyor şimdi ruhumdan harf çıkartmak istiyorum erkekliğimin tüm kelimelerini... kadınlığımın tüm hecelerini... Avuçlarımda biriktirdiğim tüm yaşları yağmura bırakıyorum. Kaldırımlarda yürüyorum, siz kaybolmuşların kaybıyım artık ve ay üşüyor...


kitap&sinema keditörün kitabı

kitaplık Yazının da Yırtılıverdiği Yer

Dağ

Cem İleri Metis, Araştırma

Türkiye edebiyatının en önemli yazarlarından Bilge Karasu'nun metinlerini sinemadan heykele, tiyatrodan performansa, "metin"den "masal"a uzanan kültürlerarası bir bağlam içinde ele alan İleri, Karasu metinlerinin öncesi ve sonrasını okuyor.

Rüya Kayıtları Theodor W. Adorno YKY, Deneme

Hem cinsellik odaklı hem çocuğun cinsiyetsiz gözünden, yer yer eğlenceli, neşeli, yer yer 2. Dünya Savaşı'nın yaşattığı yıkımı, faşizmin gölgesini kâbuslarla duyuran, ölümle beslenen rüyalar. Görmeye başlayın!

Dost Mektupları James Baldwin, Engin Cezzar YKY, Mektup

Eşcinsel yazar Baldwin'in İstanbul'da yaşarken yakın arkadaş olduğu Engin Cezzar'la birbirlerine yazdıkları mektuplardan oluşan kitap bu önemli yazarı daha iyi tanımamıza yardımcı oluyor.

DVD Özel Bir Gün Una Giornata Particolare Yönetmen: Ettore Scola Oyuncular: Sophia Loren, Marcello Mastroianni İtalya, 1977

Faşizmin eşcinselleri nasıl yok etmeye çalıştığını en güzel anlatan filmlerden biri. Loren ve Mastroianni birlikteliğinin de en güzel örneklerinden.

24. Gün The 24th Day Yönetmen: Tony Piccirillo Oyuncular: James Marsden, Skott Speedman ABD, 2004

Tom ve Dan'in bir gecelik ilişkileri aniden tutsaklığa dönüşür. Dan'i evine götürüp rehin alan Tom kendisine HIV bulaştıran kişinin gerçek yüzünü ortaya çıkaracaktır.

Showgirls - Özel Versiyon Showgirls Yönetmen: Paul Verhoeven Oyuncular: Gina Gershon, Elizabeth Berkley ABD, 1995

Gösterildiği dönem facia sayılmış, Ahududu Ödülleri'ne boğulmuş olan film, zaman içinde kendi hayranlarını yaratarak kült mertebesine erişti. Showgirls 13 sene sonra nihayet evimizde.

Murathan Mungan Metis Yayınları, Şiir

Yıl boyunca 'Kağıt Taş Kumaş', 'Kullanılmış Biletler', 'Büyümenin Türkçe Tarihi', 'Yedi Kapılı Kırk Oda' gibi birbirinden farklı türde eserler veren Murathan Mungan, 2007 yılını şiirle kapattı. En son 2004 sonunda yayımladığı 'Eteğimdeki Taşlar'da şiirlerini paylaşan Mungan, bu kez dağı bir metafor olarak kullandığı şiirlerinden oluşan 'Dağ'la çıktı geldi. 2005-2007 yılları arasında yazdığı şiirlerinden oluşan 'Dağ', 'Eteğimdeki Taşlar'da sinyallerini verdiği bir dönemeçte yazılmış gibi. Daha olgun ve dinlenmiş bir Mungan karşımızdaki. Şiirini takip edenlerin çok kolay anlayabileceği bir ermişlikte duruyor. Hemen her cümle yine çok ağır ama bu kez sanki daha açık ve anlaşılır. Garip bir yalınlıkla konuşuyor Mungan; yaralarını bu kez kanatmadan, kabuklarını açmadan, onlarla birlikte yaşamayı kabul ederek anlatıyor. Bir şiirinde dediği gibi, “şimdi yaşadıkların gün sayıyor kainat bilgisiyle”. Köklerini hiçbir zaman koparmasa da bir süredir yaşamadığı Mezopotamya'ya geri dönüp oraya yerleşmesi ve ordaki sonsuzluktan yazmasının da payı olabilir mi bunda? Son cümle de bir metafor olabilir: Murathan Mungan 'Dağ'da bir dağ kadar yalnız ama bir dağ kadar da güçlü görünüyor; arkasını görebilmek için dağa tırmanmayı bilmek gerekir. (UY)

55

tadımlık Araf bilginin dağlarında gökçe evcil tutanak nice bağlansak birbirimize köprüsüz nehirler göçebe tarihten göçebe gramere bağlanmıyor geçmişimiz yolumuz köprü değil araf ahrete kadar kim olduğumuz Yusuf Has Hacip'e Demek İsterim ki, Kalbin de hafızası yok mudur, Açık kalpte İz kalmaz mı, kalır Hem yumruktan, hem kırbaçtan Hem sözden Bölünmez sandığın Parça parçadır Aklında kalmış, kalbin Kaldığı kadar Aşk yokken de vardır 18 Ocak - 1 Şubat 2007

Yanıtla birlikte adınızı, soyadınızı ve adresinizi yazıyor, editor@kaosgl.org adresine gönderiyorsunuz. Biz de soruyu doğru yanıtlayan 2 kişiye Murathan Mungan’ın Metis Yayınları’ndan çıkan ‘Dağ’ adlı kitabını hediye ediyoruz. Geçen sayının talihlileri: Mehmet Ali Polat, Nil Perçinler, Volkan Öğdüm


Birlikte “sevginin gücüyle her şeyin üstesinden geleceğimizi biliyordum” “… tek tek dururken onlar, öbürü henüz yanına gelmemiş olanı çağırıyor: o ikisi yan yana, altalta geldiklerinde dünya böylece daha geniş oluyor…” Birhan Keskin Y'ol

beraber yaşayacağımızı hemen anlamıştım. Korkmadım değil. Klasik bir söylem gibi görünse de, sevginin gücüyle her şeyin üstesinden geleceğimizi biliyordum.

Eşcinsel çiftler de var ve yalnızlığa inat bir aradalar. Onların deneyimleri “yalnızlığın” bir yazgı olmadığına dair umut versin hepimize…

Aileler Yavuz: 'Bilmiyorlar' demek yerine, 'söylemedim' demeyi tercih ederim; çünkü gerek babamın yaptığı sevimli patavatsızlıklar, gerek annemin dil sürçmeleri, bildiklerini gösteriyor. En azından, tahmin etmemeleri imkansız diyebilirim. Halil: Annem hala ne zaman evleneceğimi soruyor. Ben de geçiştiriyorum. Diğer iki abim evli olduğu ve en küçük çocuk olduğum için çok da üzerinde durmuyor. Abilerimin anladığını düşünüyorum ama bu konu hakkında konuşmamayı tercih ediyorlar. Evde çift kişilik bir yatak ve tek yatak odası olması her şeyi açıklıyor zaten. Ailemle ilişkim çok da yakın sayılmaz. Cinsel yönelimimle ilgili hiç kimseye açıklama yapma zorunluluğu hissetmiyorum. Hayatımda olmasını istediğim tüm arkadaşlarıma açığım. Bu da benim için yeterli.

Yeşim ve İzlem ile başladığımız söyleşi dizisinin bu sayıdaki konukları Yavuz ve Halil...

Zaman Yavuz: Birkaç ay önce 5. yılımızı doldurduk; dört buçuk yıldır da birlikte yaşıyoruz.

56

Karar ve Süreç Yavuz: Başından beri birlikte yaşamanın hayallerini kuruyorduk. Halil'de kaldığım günler giderek artıyordu. Sadece Cuma günleri derken bütün bir haftasonuna çıkabiliyordu kalışlarım. Ailem bu durumdan hoşnut değildi, sürekli tartışmaya başlamıştık. 18 yaşındaki çocukları hiç tanımadıkları biriyle ne paylaşıyordu sorusunu içlerinde hep sordular ama tahmin ettikleri cevabı almamak için de hiçbir zaman kurcalamadılar. Sonunda kararımı verdim ve aileme anlamsız bir senaryo uydurarak neden gitmek istediğimi anlattım, sadece üç aylığına diyerek evden ayrıldım. Halil: Ben zaten ailemden ayrı yaşıyordum ve kimseye açıklama yapmak zorunda değildim. Üniversite yıllarında da birçok ev arkadaşım olduğu için çevremin garipseyeceği bir durum söz konusu değildi. Askerden yeni gelmiştim ve iş arayışı içinde olmanın sıkıntılarını yaşıyordum. Ailemden de destek almadığım için maddi durum en çok düşündüğüm noktaydı. Yavuz'un ailesiyle yaşaması ve evden kolay ayrılamayacak olması gibi sebeplerle beraber yaşama konusu üzerinde çok konuşamıyorduk. Belirsiz bir süreçti bu bizim için. Ama bir gün bana çok önemli bir şey anlatacağını söylediğinde

An'lar Halil: Eve yeni yatak almamız gerekiyordu. Sürekli alışveriş yaptığım mobilya mağazasında yatak ve nevresim beğeniyordum. Bu arada Yavuz'la telefonda konuşup tarif ederek onun da fikrini almaya çalışıyordum. Aşkım falan diye konuşunca satıcı “yenge de gelip baksaydı keşke” dedi. Sesimi çıkarmadım. Seçimi yaptıktan sonra eve gelip kurulum yapılacaktı. Akşam yatağı aynı kişi getirmişti. Yavuz gördüğünde bana “Çok güzel bebem” deyince satıcının yüzü görülmeye değerdi. “Nasıl yani” der gibi bakıyordu ikimize. Artık alışveriş yapmaya gittiğimde 'yenge' lafı asla geçmiyor. Yavuz: Belki heteroseksüellere göre yaşadığımız birçok şey ilginç bir anı olabilir -kaldı ki "konudan uzak bazılarının" bizimle geçirdiği kısacık bir süre bile başkalarına anlatılmaya değer bir hikaye olabiliyor- ama biz şiddet de dahil bir çok şeyi kanıksamış insan topluluklarından olduğumuz için

"ilginç" bazı şeyleri kaçırıyor olabiliriz. Zorluklar Yavuz: Herkesin birbiriyle iletişim halinde olduğu, komşuluk kavramının gerek belli çıkarlarla gerekse de alışkanlıklarla devam ettiği muhafazakar bir yerde yaşıyoruz. İnsanlarla aramızda bizim koyduğumuz haklı bir duvar var, onlar da parmak uçlarında durarak kafalarını da kaldırıp o duvarın ardını görmeye çalışıyorlar. Şu ana dek gördükleri yaşımız gereği genç, öğrenci vb. durumları; ama ilerleyen yıllarda bakışları, davranışları rahatsız edici olabilir. Halil: Her zaman herkese karşı açık olamamak sıkıntı yaratabiliyor. Akşamları Yavuz'la birlikte vakit geçirmek istediğim için sadece açık olduğumuz arkadaşlarımızla görüşebiliyoruz. Başkalarının yanında rol yapamıyoruz çünkü. Sevgilime başkaları yüzünden sarılamamak, 'aşkım', 'bebem', 'kuzucum' diyememek, ona ismiyle hitap etmek zorunda kalmak insanın canını yakıyor çünkü. Gelecek Halil: Tek kaygımız ileride birimizin yalnız kalabileceği gerçeği. Bunu düşünmek için çok erken olsa da birbirimize bağımlılık derecesinde düşkün olmamız bu kaygıları da beraberinde getiriyor. Yavuz: Önümüzdeki yıllarda belli bir birikim yapmak ve şehir hayatını terk etmek gibi bir hayalimiz var. Daha küçük, daha samimi bir yerde yaşamamıza yetecek kadar gelir getiren bir işle ilgilenip bir yandan da geriye kalan vaktimizi en iyi şekilde değerlendirmek istiyoruz.


Kaos GL Eşcinsel Kitaplığı Mantıkçı pozitivistlikten arınmış, bizzat deneyimleri ve bireysel hikâyeleri öne çıkaran analitik yaklaşımıyla Biliyor(mu)sun(?)Her Kadın Heteroseksüel Değildir, eşcinsel evlilik, eşcinsel aile, lezbiyenler/biseksüel kadınlar ve örgütlenme, lezbiyen feminizm gibi temaları aktarım, röportaj, makale, öykü gibi disiplinler üzerinden değerlendirirken gay kimlikleri onaylatmakla yetinmek yerine, kendimizi sadece kimlik değil, yaratıcı güç olarak da olumlamamız gerektiğini düşündürüyor bizlere.

Hande Öğüt / Radikal Kitap

Bu kitap, en temel insan haklarından olan sağlık hakkı konusunda, ardımızda daha yaşanılır bir dünya bırakma çabalarının bir parçası olarak düşünülebilir. “Gökkuşağının altında korkmadan sev” sloganıyla Nisan 2006 ile Temmuz 2007 tarihleri arasında Türkiye HIV-AIDS Önleme ve Destek Programı kapsamında Kaos GL'nin yürüttüğü Gökkuşağı Projesi'nin hikayesini anlatıyor. Bu hikayeyi, dünyaya siyaha boyama projelerine karşı, gökkuşağının renkleriyle itiraz, hatta isyan etmenin inancıyla okumak gerekiyor. Melek Göregenli

Kimimiz için bir sığınak kimimiz için de cehennemin ta kendisidir aile. Ya yanı başımızda dururlar ya da karşımızda. Ama ne olursa olsun bir meseledir bizler için. Onların gösterdikleri sevgi, söyledikleri bir söz hayatidir çoğu kez. Hele hele eşcinsel olduğumuzu öğrendiklerinde bize nasıl baktıkları hayatımızın dönüm noktalarından biri sayılır. Kaos GL bu dönüm noktası öykülerini bir araya getirdi. Eşcinsel bireylere ve aileleri için eşsiz bir rehber.

Türkiye'de lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transeksüeller (LGBTT) yıllardır ayrımcılığa ve şiddete maruz kaldılar. Bu ihlaller çok kez ya görmezden gelindi ya da ciddiye alınmadı. Eşcinsel bireyler ise haklarını bilmedikleri için susmak zorunda bırakıldılar. Kaos GL'nin Türkiyeli eşcinsellere yönelik insan hakları ihlallerini görünür kılmak ve eşcinsel bireylerin de haklarının olduğunu göstermek için hazırladığı bu broşür 'zor günler' için başvuru kaynağı.

Kaos GL, Lambdaistanbul, Pembe Hayat'tan ücretsiz edinebilirsiniz.


ten tutku &

son baĹ&#x;vuru tarihi: 11 Nisan 2008

www.kaosgl.org


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.