Devlis Sayı 3 - Şubat 2008

Page 1

DEV DEVRiMCi

.',

J

\.

.

LlS LisELiLER ~:,


MERHABALAR içiNDEKiLER Kisa bir aradan sonra Dev-Us'in yeni künyesiyle çikan 3. Sayisi ile beraberiz. Sizlere elimizden geldigince renkli ve hareketli bir sayi hazirlamaya çalistik.

PANORAMA Artik

Bu arada önemle belirtmemiz gerekir ki son bir kaç sayidir dergiye sigdirabilecegimizden çok fazla sayida yazi sizlerden bizlere ulasiyor. Bu bizim için son derece sevindirici olmakla beraber, yazisini yayinlayamadigimiz yoldaslarimizin "yazmaktan vazgeçmesi" isteyecegimiz en son seydir. Tüm Dev-Us'liler olabildigince fazla sayida yazmalidir, hatta dünden daha fazla sayida yaziyi bizlere ulastirmalidirlar. Çünkü en fazla sayida yazi, en fazla sayida seçenek ve seçicilik anlamina gelecektir. Bu seçicilik de dergimizin verimliligini ciddi bir sekilde arttiracaktir.

1

Yeter

mONDEM Türban

2

ELESTiRi

4

Arkadasima Dokunma

HABER

YORUM

Yök Baskanina

5

Açik Mektup

OSS

&

öSS'yl Kazanirsam Yeni BirGün Daha...

KORSO

9

Liselerde Baski Degil, Okumak Istiyoruz i Yanit Yok

ORTA

SAYFA

Rüyalarla

Gerçekler

10 Arasinda

Bir Baglanti Varsa Her Sey Yolundadir

12

KADiN

Yayin kurulu olarak, gönderilen bütün yazilari www.devlis.org internet sayfamizda

yapilacak degisiklerden sonra web

.

üzerinden yayinlamayi ve paylasima açmayi da düsünmekteyiz.

Geceleri

bir çahsma yürüten Dev-Us'li kadin

cr

de i

14

Gerçeklerin

Yüzeyinde

Kalmak Çok Zararlidir

15

MART

Kizildere Son Degil; Savas Sürüyor

i

1&

DENEME

yoldaslarimizin, Dev-Us tarihinde ilk defa "Mor Dev-Us" olmasinin anlamli olabiJece.gii'li düsündük. Bu vesileyle tüm kadinlarin "uluslararasi mücadele ve dayanisma günü" olan 8 Mart'i da yayin kurulu olarak kutladigimizi belirtmek isteriz.

Toplum Tabu Iliskisi

Önümüzde hizla yaklasmakta olan 1 Mayis var elbette. Hazirliklara tüm okurlarimiz simdiden baslamalidir. Daha erken demeyin! Bu 1 Mayis'ta Dev-Us tarihi yeniden yazacak; Istanbul'da 1.977 1 Mayis'ni hatirlayacak, tüm ülkede yüzlerce lise ögrenCisini 1 Mayis alanlarina tasiyacak. Iyi bir çalisma ile binlerce ögrenci ile 1 Mayis alanlarini doldurmamiz son derece mümkündür yoldaslar. Bu.düsünce ve umut ile simdiden bütün yerellerimize baslayacak olan 1 Mayis çalismalarinda kolayliklar ve eglenceli saatler diliyoruz. Bir daha ki sayida, yeni yazilarla ve haberlerle görüsmek üzere....

HATiRLA

Yolumuzaçik olsun.

Sehirleri

Olusturuyordu

YORUM

30

Bu sayimizin kapagini 8 Mart'a ayirdik. Yerellerinde 8 Mart etkinlikleri için hummali

de Degistiririz

Renkler Dünyamizi

KOLTAR

SANAT

17

Akil ve Zeka

18

mONCEL Ergenekon

LisELi

19

Su Kanli Zalimln Yaptigiisler

20

PANO

KOLTAR Kartal

Yuvasi

SANAT

21

ALAMUT

Esitlik özgürlük

Adalet için

Devrimci Lise/i/er Yerel yayin KURTULUS Yayincilik adina sahibi; Yaman Yildiz Sorumlu Yazi Isleri Müdürü; Özgür Cafer Kalalat Basildigi Yer; YÖN MATBAASI Irtibat Adresi; Hüseyinaga Mah. Balo Sk. No: 29/2 Beyoglu - Istanbul

Subat200a Fiyati:

1 YTL

-


ARTIKYETER! isa bir aradan sonra baslayan bahar döneminin ilk sayisi ile yine beraberiz. Geçen dönem için bir iki hatirlatma yapacak olursak; 2008 yilinin ilk aylari "gelen gideni aratir" dedirtircesine 2007'ye tas çikartir cinsten.

K

Yilin ilk iki ayina gündemini vuran belli basli ülke sorunlarindan ve diger yasananlardan bir iki hatirlatma yapalim. Süphe yok ki ocak ayinin ilk günlerine damgasini vuran konu "AKP'nin baslattigi anayasa" tartismalariydi. Bildigimiz üzere Türkiye'de yürürlükte olan anayasa 1980 Askeri Darbesinin bir ürünü. Geçen seneler içerisinde bazi degisiklikler yapilmis olmasina karsin, özüne ve ruhuna dokunulmamis, antidemokratik, hukuk disi birçok yasayi ve düzenle.meyi içerisinde barindiriyor. Bu sebeple bizlerde yillardir, daha demokratik ve sivil bir anayasanin olusturulmasi gerektigini belirtiyor ve bunun için mücadele ediyoruz. Ancak AKP'nin hiçbir alanda olmadigi gibi "anayasa tartismalarinda da" bir samimiyete sahip olmadigi kisa sürede ortaya çikti. Kamuoyuyla paylasilacagi ve gelecek elestirilere göre yeniden sekillendirilecegi belirtilen taslak, kapali kapilar arkasinda korunuyor. Buna ek olarak, basina sizan bazi bölümleri gösteriyor ki, AKP'nin hazirlayacag.."anayasa" da kendisi gibi. Geçmisin tekrarindan ibaret bir yamali bohça ve sermayenin anayasasi. Özgürlük ve demokrasi bu anayasa taslaginda da "sirra kadem basmis". AKP'nin bir seyi degistirmesi mümkün degildir. Gerçekten demokratik, katilimci ve sivil bir anayasa yalnizca bizlerin talep etmesi ve bunun için mücadele etmesiyle mümkün olabilecektir. Ocak ayina damgasini vuran ikinci gelisme ise kuskusuz; ABD'nin onayi AKP ve ordunun mutabakati ile düzenlenen ve halen devam eden sinir ötesi operasyonlar oldu. Yillardir Kürt sorunun çözümünü topta, tüfekte arayanlar, bildikleri yolda devam ediyorlar. Biz'artik bu yolu ezberledik! Bu yolda çözüm degil çözümsüzlük var. Bu yolda yüzlerce Türk, Kürt gencinin kani hala kurumadi. Bu yol karanlik, bu yolun adi "kirli savas"! Bu yolda simdiye kadar hiç yürümedik, kimsenin de yürümesini istemiyoruz. O ha.lde bize üzerimize düsen görevin önemi bu dönem daha da artmistir demek yanlis olmayacaktir. Çözümün bir kez daha ABD'de, AB'de ve sinir ötesinde arandigi bu günlerde, Dev-Us açikça söylüyor ki; çözüm burada, bu topraklarda, çözüm iki halkin diyalogunda ve kardeslesmesinde, çözüm demokrasi ve özgürlüklerde. Neden mi? Çünkü biz kimsenin düsmani degiliz ve hiçbir halki ve taleplerini

düsmanca göremeyiz! Çünkü biz Dev-Us' liyiz. Çünkü. biz ülkenin toplam gelirinin neredeyse yarisinin bu kirli savasa ayrildigi bir ülke de, egitim ve saglik gibi en temel hizmetleri dahi para karsiligi aliyoruz, zorla askere alindigimiz gençlik yillarimizda elimizi kana bulamak zorunda birakiliyoruz. Artik yeter; demokratik bir çözüm istiyoruz demenin zamanindir. Son olarak bizleri ve okullarimizi da çok yakindan ilgilendiren "türban tartjsmalarindan" bahsetmek istiyoruz. Hatirlanacagi üzere türban meselesi her seçim dönemi sag partilerin tamaminin "biz çözeriz" laflariyla faydalandigi sorunlardan bir tanesi. Öncelikle belirtmemiz gerecektir ki bizce türban meselesi her dönem oldugu gibi bu dönemde suni bir gündem olarak kullanilmakta ve toplum sözde lail:çlerve irticacilar olarak bir yanilsama kamplasmasina itilmektedir. Kuskusuz türban diye bir sorun varidir. Ama bu sorun tek basina bir anlam ifade etmen:iektedir. Bu sorunun esas kaynaklandigi yer ülkedeki özgürlük kisitlamalari ve demokrasi fakirligidir. Bu sorunu kökünden çözecek yegane çözüm yolu bu bütünlüklü bakis açisidir. Aksi takdirde, bugün için üniversite kapilarindan içeri' sokulmayan türbanli ögrenciler bir zafer kazandiklarini düsünürken, yarin bu zaferleri ilk genel seçimlerde ellerinden gider. Çünkü mesele tek basina türban meselesi degildir. Mesele haklar ve demokrasi meselesidir. Biz kimsenin giyim kusamindan, dilinden, renginden ve fikrinden dolayi ikinci sinif vatandas muamelesi görmesini istemeyiz. Buna türban takan ögrenci de, Kürtçe egitim isteyen ögrenci de, Istanbul'da Alevi oldugu için din kültürü ögretmeninden dayak yiyen arkadasimiz da dahildir. AKp'nin çözdügü "türban meselesi" degildir. AKP yerel seçimler için "sov" yapmakta, göz boyamaktadir. Biz her zaman ayrimsiz özgürlükler ve demokrasiden yana olan tavrimizi devam ettirmeli, AKp'nin ve CHP'nin bu sahte oyununu ulasabildigimiz her liseliye anlatmaliyiz. Elbette geçtigimiz iki ay için siralanabilecek baska gelismeler de var... Ama bizden simdilik .bu kadar. Yeri gelmisken, artik Dev-Us'li kadinlar için de çalismalari baslamis olan, 8 Mart Dünya Kadinlari Uluslar Arasi Mücadel'e ve Dayanisma gününü kutluyoruz. Kimsenin cinsel, sinifsal ve ulusal bir sömürüye maruz kalmadigi bir ülke ve dünya istegiyle tüm yoldaslarimiza kolay gelsin...

DEV-Li S Panarama

1


TÜRBAN => 1+1=1

Q -.:;;

7.

pek çogumuzun cevabi hazir bile "seraite hayir!". Yillarca modernlik diye bati hayat tarzini ve düsüncesini benimsemis ilericiligi seriat karsitligi ile tarifiemis olanlar açisindan türban tartismasi laik düsüncenin terk edilmesi anlamina geliyor ki bu bakis açisi laikligi korumak için askeri diktatörlüge çoktan razi. Yani türban karsitligini laisizm üzerinden açiklayanlar için savunulan laiklik anlayisi totoliter baskici hatta fasizan bir laiklik anlayisi. Bu grubun temel amaci insan ve insan haklari degil, özgürlük ve demokrasinin gelistirilmesi degil esitlik hiç degil, her seye ve herkese karsi laiklik adina baskiyi kurmak. O kadar ileri ki bu anlayis düstügü tutarsizliklarin farkinda bile degiL. Oysa Türkiye devlet yapisini laiklikle uzak yakin bir iliskisi yok. Laikligi korudugunu savunalar dini siyasete en az ötekiler kadar alet ediyorlar. Her iki taraf ta kendi kontrolünde bir din ariyor. En açik örnek yeni YÜKbaskani karsisinda takinilan tutum ve hatta YÖKbaskanin açiklamalari ve taraflarin bu açiklamalar karsisindaki tutumlari. Bu durus bizim açimizdan çok önemli. Zira yillarimizi üniversiteye girmek için harcayan bizim gelecegimiz karsisinda ki tavirlari her iki tarafin da zihniyetini ele veriyor.

T

ürban meselesi tartisilmaya baslaninca akla yukaridaki matematiksel hesap geldi. Matematiksel islemin yanlisligina bakmayin türban karsisinda takinilan tutum göz önüne alindiginda islem dogru bir islem. Birbirinden farkli ve birbirleriyle çatisan biri destekçi digeri karsiti her iki görüs sonuç itibariyla ayni yerden besleniyor. Baskici, özgürlük karsiti, pragmatist tutum. "Yok aslinda birbirimizden farkimiz biz Osmanli bankasiyiz" geçmis yillarin televizyonlarda yer alan banka reklami türban konusunda taraf olan karsitligin ne kadar karsit oldugunu anlatmak için yeterli bir slogan. Yani türbani savunan zihniyette türbana karsi çikan zihniyette aslinda birbirinin ayni; aralarindaki tek fark birisi digerini istemiyor. Kabaca özetlersek her iki bakis açisi da modern dünyanin kavramlariyla hareket ediyor. Türbani savunanlar özgürlük iddiasi ile hareket ediyor ki demokrasinin olmazsa olmazi digerleri ise laiklik söylemi ile hareket ediyor ki modern dünyanin olmazsa olmazi. Türban tartismalari sol hareketleri ve kendine sol diyen çevreleri de derinden etkiliyor. Aslinda

2

DEV-LIS'in temel sloganidir "EsITLIK, ADALET,ÖZGÜRLÜK" istemi. Egitimde yasam kosullarinda ve sinav sisteminde esitlik ve adalet için çirpinirken özgürlügümüzü kazanmak için mücadele ediyoruz. Parasiz egitim en önemli talebimiz olarak ortada duruyor. Yeni yüksek ögretim kurulu baskani yani üniversitelerin baskani kamuoyunda türban yanlisi sözün kisa anlamiyla "gerici" birisi olarak biliniyor. AKP yanlisi oldugu bilinen bu vatandas bizim parasiz egitim talebimiz karsisinda "üniversiteler parali olmalidir" açiklamasiyla cevap verdi. Bu durus onun ve temsil ettigi görüsün esitlikten ne anladigini gösteriyordu. Parasi olana parasi kadar esitlik ve özgürlük. Bu gün bu YÖKbaskanini yuhalayan onu protesto eden ögretim üyeleri profesörler ve rektörler parali egitim açiklamasini alkislamislar ve yürekten desteklemislerdi. Bu somut örnek türban karsitlarinin da savunanlarin da aslinda baskici ve adalet karsiti oldugunu sadece kendileri için özgürlük talep ettiklerini tutarsiz ve riyakar olduklarini göstermeye yeterlidir. Laiklik batida reform hareketleri esnasinda gelismistir. Özünde dini n ve kilisenin egitimden

Gündem

-


kovulmasi devlet hayatindan uzaklastirilmasi anlamina gelir. Din ve devlet islerinin ayrilmasi olarak tariflenen laik düsüncede dinin devlet hayatinda yeri olmadigi gibi devletin de din alaninda yeri yoktur. Yani din devletten koparilirken siyaset ve devlet dinden koparilir. Laik devlette devletin dini ve mezhebi olmaz devlet bütün dinler ve dinsizler karsisinda esit mesafede durur. Dini inanis kisisel bir meseledir. Özgürlükler baglaminda insanlarin inanislari kimseyi ilgilendirmez. Yani sözün özü laik devlette din dersi Diyanet isleri baskaligi, imam kadrosu ve bütçesi olmaz. Laik devlette kimlik kartlarinda din hanesi olmaz. Laik devletin imam hatip okullari olmaz. Oysa biliriz imam hatip okullari CHP tarafindan açilmistir, zorunlu din dersi laikligin koruyucusu 12 Eylül generalleri ta"rafindan getirilmistir. Simdi de imam hatiplilere daha fazla hak çabasini AKP hükümeti vermektedir. CHP ve sözde laik kesimlerin tutumu YÖKbaskaninda oldugu gibi samimi degildir, türbani zorla çikarmak ve yasakla asmak öemokratik degildir ve zaten mümkün de degildir. Kilik kiyafet "devriminden" bu yana altmis yil geçmis olmasina ragmen bugün hala kilik kiyafet meselesiyle ugrasiyorsak yasaklarin çözüm olmadigi görülecektir. ÖZGÜRLÜK

okullari parali yapiyor yoksullara üniversite kapilarini kapatiyor her esitlik özgürlük talebine polisle cevap veriyor. Kadinlari hapsedip erkekleri saliyor.

AKPve türban serbestiyetini savunanlar tutarsiz ve riyakardirlar. Esitlikve özgürlük yanlisi olmayi birakin en az birinciler kadar baskicidiriar. YA BIZ!

Evet biz. Biz neyi savunacagiz. Laiklik adina tutarsizca baskidan yana olup zorla türbanin çikarilmasini mi sahiplenecegiz, ya da özgürlük kandirmacasina uyup riyakarliga ve kadini asagilayan uygulamaya boyun mu egecegiz. Hayat karsisinda durusumuzu yani karsilastigimiz olaylar karsisinda tavrimizi belirlerken ilke ve degerlerimize bakar onlarla tutarli olmaya çalisiriz. Pusulamizi evrensel dogrularimiz belirler. Bukalemun gibi renkten renge girmeyiz, kendimiz için istediklerimiz bütün insanlar içindir. Esitlik adalet ve özgürlük talebimiz herkes için herkese yöneliktir. Bu noktada olaylara özgürlükler ve demokrasi temelinde yaklasiriz.

MÜ DEDINIZ?

Yaklasik iki yil kadar önce gazetelere Urla'da bogularak hayatini kaybeden bir genç kadinin haberi düstü. Haberi farkli kilan genç kadinin bogulma sebebi ya da daha özcesi bQgulma sekliydi. Genç kadin dini sebeplerle denize elbiseleriyle girmisti. Elbiseler su ile islanmis ve genç kadini asagiya çekerek bogulmayla yüz yüze birakmisti. Ama trajedi asil bundan sonra olmustu. Zira plaj kalabalikti ve yüzme bilen birkaç erkek kadinin yardimina kosmustu fakat genç kadin erkeklerin ellerini tutmadigi için kendisine uzanan yardim ellerini reddetmis ve bu yüzden bogulmustu. Türbani savunan zihniyetin özgürlük anlayisi bu olayda kristalize oluyordu. Bu anlayis insanlari ölüme götürecek kadar körlestiriyordu. Diyebilirsiniz ki insanlar inançlari ugruna ölümü göze alabilir fakat bu inanis sadece kadinlari bu hale sokuyor zira erkekler peygamber donlarini çekip rahat rahat yüzüyor; kadinlar! Ölsün. AKP türban konusundaki degisikligi MHPile birlikte anayasanin esitlik ilkesine ve özgürlük talebine dayandiriyor. Ünlü laf "dinime söven Müslüman olsa" esitlikten ve özgürlükten bahsedenlere bakin. Birisi fasist; yillarca demokrasi ve özgürlük isteyenleri katletmis milletvekillerinin yarisi katil, okullarda ülküdasçiklari saçi küpesi ya da baska sebeplerle kendinden olmayanlara saldiriyor, çetelerle kol kola geziyor. Digeri esitlikten söz ederken

TÜRBANIN ZORLA TAKILMASINA DA ÇiKARiLMASiNA DA KARSiYiz. Bu tavrimizia türban karsiti baskicilardan ayriliriz.

Fakat türbani esitlik diye sunanlara türbanin gerçek yüzünü yani kadini kölelestiren baskici yüzünü teshir ederek ve onlarin esitlik talebinin sahte ve ikiyüzlü oldugunu anlatarak türbati yanlilarindan

da ayriliriz.

Bizce mesele genel bir demokrasi ve özgürlük paketi olusturulmadan anayasa özgürlükçü bir temelde yeniden yazilmadan okul yönetmelikleri gerici ve baskici uygulamalardan arindirilmadan esitlik ve özgürlük riyakarca bir talep olacaktir. Biz din derslerinin kaldirildigi sözde degil özde laik devletten yanayiz. Üniversitelerde sadece kilik kiyafet esitligi ve özgürlügü degil parsiz bilimsel anadilde herkese esit hale getirilmesini savunuyoruz. AKP tutarsizdir. Sadece türbani yüzünden okullarindan uzaklastirilan ögrencilere af çikariyor ve özgürlük istiyor. Oysa türbanlilardan kat be kat fazla ögrenci parali egitime karsi çiktigi için özgürlük ve esitlik istedigi için okullarindan atildi ya da uzaklastirildi. Kayitsiz esit adil üniversite affi istiyoruz. Parasiz egitim istiyoruz bizim türban karsisindaki tavrimiz ayrimsiz ekonomik hak ve egitim özgürlügü ve esitligi talebidir. Talebimiz bilimsel mali idari özerk üniversite parasiz sinavsiz üniversitedir. Gündem

3

J


DEVRIMC$ISELILER

ARKADASIMADOKUNMA!!!

KIMLIGiME,~~~~~:::

T

araf Devletler,görüslerini olusturma yetenegine sahip çocugun kendini ilgilendiren her konuda görüslerini serbestçe ifade etme hakkini bu görüslere çocugun yasi ve olgunluk derecesine uygun olarak, gereken özen gösterilmek suretiyle tanirlar. Madde 16: J. Hiçbir çocugun özel yasantisina aile, konut ve iletisimine keyfi ya da haksiz bir biçimde müdahale yapilamayacagi gibi, onur ve itiba"na da haksiz olarak saldlr/lamaz.

Imzalanmis bütün uluslararasi belgeler, insan onurunu korumayi temel alan maddelerle baslar. Bu belgeleri dayanak alan ulusal anayasalar da bu belgelerle uygulanan temel haklari yasal . haklar haline getirerek korumaya baslar. Denilebilir ki; insan haklari mücadelesi belgelerle dile getirilen dogal haklarin yasal haklar haline getirilebilmesi mücadelesidir. Insan haklari mücadelesinin ve bu haklarinin uluslararasi kabulünün baskisi insan haklari kavraminin genisletilerek uluslar arasi kurumlara üye ülkelerin anayasalarinda ve yasalarinda bu belgelerle uyumlu degisiklikler yapmaya zorlamistir. T.C anayasasinda da benzer gelistirme ve degistirmeler yapilmistir. Fakat bir takim haklarin yasalarda belirtilmis olmasi bu yasalarin uygulandigi anlamina gelmemektedir. Diyebiliriz ki; önümüzdeki süreçte yürütülecek mücadele yasalara girmis kazanimlarin uygulama düzeyine yükseltilmesi mücadelesi olacaktir. Yazili kanunlar olarak kaldiklari sürece bu haklar ve kazanimlar göstermelik uygulamalar olarak kalmaya mahkumdur. Diyebiliriz ki; yasadigimiz süreç tam boy bir iki yüzlülüktür. Bir yandan uluslar arasi insan haklari, çocuk haklari vb. belgeleri imzalayip okullara insan haklari dersleri koyarken; diger yandan bu belgelerin en temel tezleri bizzat devlet güçleri ve okul idareleri tarafindan ayaklar altina alinmaktadir. EVDE OKULDA SOKAKTA... SIDDET HERYERDE!!! Gün geçmiyor ki; lise ve ilkögretim gençligine yönelik yeni bir siddet haberi gazetelerin sayfalarina düsmesin. Aci olan okullarda yasanan siddetin sadece fiziki boyutuyla o da ".

siddete u.,grayan ögrencinin hastanelik olmasi

kaydiyla gündeme geliyor olmasidir. Oysa siddet; insan bedenine ve onuruna yönelen her .

4

çesit baskiyi açiklamak için kullanilan bir kavramdir. Bu içerigiyle siddet, lise gençliginin yasaminin bir parçasidir. Diyebiliriz ki, egitim

sistemimizin temel motivasyon araci, fiziksel, Elestiri

sözsel, ve ekonomik siddettir. Okul hayatinin önemlice bir kismi baski ve siddet yoluyla gençligin uslandirilmasina (disipline edilmesine) dayanir. Sabah okula giris siralarinda baslayip etek boyu, küpe, saç, sakal konti:olünde devam eden, en hafifi "tembel hayvan", "geri zekali" bagirtilariyla süren disiplin ve fiziksel saldirilarla tirmanan siddet bize ragmen bizim hayatimizin parçasi haline gelmistir ve diyebiliriz ki, gazete sayfalarina ve TV ekranlarina yansiyan görüntüler Iceberg' in

görünen yüzünden

baska bir sey degildir.

Biliriz,

buz daginin esas kitlesi gözden irak suyun altindadir.

Okudugumuz bütün kitaplara, imzalanmis bütün uluslar arasi belgelere, anayasa ve yasalara ragmen siddet hayatimizda ve okullarimizda siddet bu kadar yayginsa bunun sebeplerinden birisi bizimsessizligimizdir.Haklarini bilmeyenler onu savunamazlar. Örgütlü olmayanlar haklarini savunamazlar.Okullardaidareci,ögretmen, polis ve giderek yayginlasan ülkücü çete siddetinin bu kadar tirmanmis olmasinin sebeplerinden birisi yasanan siddet olaylarina gerekli tepkilerin gösterilmemis olmasidir. Siddetin yayginligi ve siddete duyarsizligini gösteren en özlü açiklama Milli Egitim Bakanindan geldi. " Okullarda siddet uygulayan her ögretmeni kovsaydik, ders verecek ögretmen kalmazdi". Bu açiklama hem lise gençligine okullarda yönelen siddetin yayginligini hem de yasalolarak suç olan bu uygulamaya yasayi uygulamakla yani bizi "korumakla" görevli kurumun duyarsizligini göstermesi açisindan önemlidir. Onlar sessiz kalabilir çünkü; uyguladiklari egitim sistemi gençligi kisiliksizlestiren, onurunu kiran ve asagilayan yöntemlerle insa edilmistir. Bu egitim sistemi sürdügü sürece siddet sözlü ve fizikselolarak hep karsimiza çikacaktir. Siddet hep karsimiza çikacaktir ama; artik cevapsiz kalmayacaktir. Onurumuza, bedenimize ve kimligimize yönelen her saldiriya tepkimizi koyacak, cevabimizi verecegiz. Ögrenciye siddet uygulamak suçtur, onun onurunu kiracak hareketlerde bulunmak suçtur. Havadan sudan bahanelerle egitim hakkini elinden almak yani dersten atmak okula almamak suçtur. Bütün bu suçlar anayasa ve yasa tarafindan belirtilmistir.Sessiz kalmayacagiz. Herkes bilmelidir ki okullarda yasanan siddet olaylarina DEV-LIs taraftir ve

taraf olmaya devam edecektir. Liseli gençlik bilinçlendigi ve örgütlendigi sürece bedenimize ve kimligimize yönelen siddet dalgasi gerileyecektir. Bedenimiz, onurumuz, okullarimiz bizimdir. Arkadaslarimiza dokunmalarina izin vermeyecegiz.


DEVR/MC~/SEL/LER

.

YÖKBaskanina Açik Mektup

H

er lise ögrencisinin hayalidir üniversiteye girmek; bundan dogal da bir seyolamaz elbette. Çünkü ülke sartlarinda üniversite mezunlarinin dahi çok büyük bir kismi issiz dolanirken veya çok düsük ücretlerle alanlari disinda islerde çalisirken, lise mezunu olmak artik Türkiye'de "ayiplanir" bir durum olmustur. Vaziyet böyleyken, belli ki yeni VÖK Baskanimiz Vusuf Ziya Özcan hemen plani yapmis... Bir çogumuzun gazetelerden okudugu, VÖK Baskaninin açiklamasi hayret uyandiracak cinsten. "Üniversiteler parali olsun!".Isin ilginç yani bu dahiyaneei) açiklamayi, Vusuf Ziya Özcan'i yolda görse selam vermeyeceklerini söyleyen bir çok rektör ve akademisyende destekledi. Ne de olsa rektörlerimiz azimsanmayacak bir süredir ticarete atilmis durumdaydi ki; patron koltuklarini sevmis görünOyorlar. Türban yasaginin su veya bu sekilde kalkmasi gündeme geldiginde "üniversiteler bilimin kaleleridir" diye bagirarak

ayaga firlayan rektörler, isin içine para girince hükümete yakinligi tartisilmaz olan VÖK Baskaniyla ahenk içerisinde konusmayi becerebildiklerini de göstermis oldular. VÖK Baskani'nin açiklamalari bununla da sinirli kalmiyor üstelik. O'na göre "herkes üniversite okumak zorunda da degilmis"! Sorabilir miyim, Vusuf Ziya Bey hangi ülkeden ithal edilmistir? Bu ülkede ÖSS'ye giren ögrencilerden kaçinin üniversiteye yerlestirildigini mi bilmiyor bu baskan? Va da birileri özel derslere yüz milyonlar verirken kaç lise ögrencisinin dershaneye gidecek para bulamadigindan da haberi yok sanirim! VÖK Baskani Türkiye'de egitimin parasiz oldugunu mu düsünüyor? Bir de lütfu var sayin baskanin(!). Durumu iyi olmayan ögrencilere devlet karsilikli burs

verecekmis. Sen o bursu bize, üniversiteye hazirlanirken versene Sayin Baskan! Ama sonra geri de isteme; üniversite ögrencilerine verdiginiz 160 YTL'yi geri ödeyemiyor ablamiz, abimiz. Niye mi? Is yok güç yok Sayin Baskan. Bir de benden geri ödeme isteme; anamin babamin yüregine iner sonra. Bu açiklama egitimin ticarilestirilmesinde gelinecek son noktayi göstermektedir. Eger ailenizin aylik geliri bin dolarla ölçülmüyorsa bos verin üniversite okumayin diyorlar bize. Rektörlerin parali ögrencilere, fabrikalarin bizim gibi sigortasiz, asgari ücrete çalisacak, is kazalarinda canini verecek emekçi ailelerin çocuklarina ihtiyaci var diyorlar. Öyle ya, üniversiteyi kazansak ne olacak kazanmasak ne olacak? Baksaniza zaten çogu issiz mezunlarin!

Ancak bizi kandirmalari mümkün degil; parasiz, bilimsel ve anadilde bir egitim hakki için mücadelemiz devam edecek. Ülkeyi ve ekonomisini bu hale getiren biz degiliz, bedelini de biz ödemek zorunda degiliz. Bugün Dev-Us saflarinda yürüttügümüz demokratik lise, sinavsiz üniversite mücadelemiz yarin üniversitelere gittigimizde, bilimsel demokratik ve parasiz bir egitim için devam edecek. VÖK Baskani, rektörler, hocalar, hükümetler degisir:.. Bizim için bir tek sey degismez; MÜCADELE!

Haber Yorum

5

J


DEVRIMC~/SELILER

Öss'YiKAZANiRSAM... epimizin alin yazisi Ögrenci Seçme Sinavi. Lise birde basliyoruz hazirliklara. Sonra sosyal hayatimiz bitiyor, ailemiz baskiyi arttiriyor, hayat felsefemiz belirleniyor ÇAliS ÇAliS, ÇAliS. Çalisma demiyorum da (ne kadar iyisin) çalis nereye kadar çalis? Hos çalisanda issiz, çalismayan da yani bu ÖSS adaletsiz. Ve ben bu ÖSS adaletsizligine dogru neden sürükleneyim hiç düsünülmüyor mu?

H

Lise dönemimizde çalisiyoruz zaten dershanelere o kadar para yatiriyoruz, bütçemizden kisiyoruz ,maddi durumu kötü olanlarimiza haksizlik yapiyoruz sonra esitlik diyoruz. Esitlik bumudur? Ve duyarli olup da bu adaletsizlige 'dur' demiyoruz: çünkü 'dur' dememizi istemeyen bir sistem var o bize diyor ki sen sesini çikarma pasa pasa haksizliga ortak ol.

.

her günün ayni ve ayni çaresizliklerle

Bitti mi diyorsun? . Ya sinavdan basarisiz olunca aile baskisi? O çok abartilan ailenin seni karsilikli "eger" sevgisiyle sevmeye zorlamasi? "Eger yüksek alirsan seni severim evladim yüksek al ki seni seveyim" o korkunç aile baskisi. "Peki ya yüksek almazsam anne? Ha baba? Ya sandiginiz kadar zeki degilsem? Fizik dersinde Einstein olamiyor, felsefede platonu sevmiyorsam?" Böyle çalismak zorunda miyim? Peki ya çok zengin degilsem? Ya babam isçiyse? Ya sabanciyla akrabaligim yoksa? Ya en büyük dershanelere gidip en iyi ögretmenlerden ders alamiyorsam? O zaman iyi kötü bir üniversiteye girmek için bunalima girene kadar çalisma m mi gerekiyor?

Heyarkadasim! Sen memnun musun bu durumdan? Meslek liselerinde ,arkadaslarinin emek sömürüsüne ugramasindan? En büyük fizikçilerden daha çok dogayi incelemekten? En zeki matematikçilerden daha çok sey bilmeye çalismaktan? En büyük filozoflari ezberlemekten? Sayisala yatkin olup sayisal bölümüne gidip tarih, edebiyat, almanca görmekten?

Hayir!!!!!.. . Ben bu haksizliga ortak olmak' istemiyorum benim bir alternatifim var oda Devrimci Liseliler ve simdi benim gibi bu duruma isyan etmis bir çok arkadasimla beraber hareket ediyorum ve haksizliklari, yanlislari baska arkadaslarima anlatiyorum onlarla çözüm ariyorum burada çok huzurluyum çünkü kendi hayatim için mücadele ediyorum....

-- -

EsITLIK

Her gün bu haksizliklara kulak tikamak zorunda kalip, göz yumup, milli egitim bakanliginin verdigi içi bos gereksiz kitaplarin külfeti yetmezmis gibi yapilan bu haksizliklar sirtina bir kat daha yükle çaresiz eve gidiyorsun. Ertesi gün ayni zorluklarla

6

karsilasacagini

bile bile

geçiyor...

...

ADALET ÖZGÜRLÜK

IçIN

DEV-LIs

Mugla'dan bütün yoldaslara selamlar


DEVR/MC~/SELILER

YENi BiR GÜN DAHA... er güne umutla gözlerimi açtigim gibi bu güne de umutla baslamanin heyecanini yasiyordum. Robotlastirilmaya çalisilan bedenlerimizi, köreitmeye çalistiklari beyinlerimizi, çizilen dogru üzerinde yürütülmemizi emredenlerden her geçen gün yasatilmaya mahkum ediliyoruz. Biz bu alanlarin farkindayiz bu olanlara göz yummayarak isyan ediyoruz onlari kendi parmakliklarimiza hapsediyoruz. Yasami oldugu sekliyle degil de olmasi gereken sekliyle düsünüp "neden

H

olmasin" diye sorguluyoruz. ÖSS

rezaletine

karsi

çikiyoruz. Sinav süresince yemiyor, uyumuyor, gezmiyor vs. ihtiyaçlarimizdan kisarak bize sunulan ÖSS(ögrenci susturma sinavi)'ye karsi çikiyoruz. Sinemaya, panellere, tiyatroya J gidemiyoruz. Birkaç ay donuklastiriyoru z yasami. Peki, biz denilenleri yapiyoruz ya onlar? Onlarin bize sunduklari sinav? 11 sene sonucunda 3 saat'e yakin bir süreç(!)Adalet diye algiladiklari bu olsa gerek(!) Emek verdigimiz her geçen gün için yapilana bak(!) Hem bizlere okul süresince ezberci bir yöntem uyguluyorlar, bir de yetmezmis gibi sinavi bilgiye dayali yapiyorlar. Kimimiz ÖSS'ye hazirlik sürecinde dershanelere, özel derslere paralar veriyoruz. Ya diger yoldaslarimiz? Dershaneye gidemeyenler? Peki, onlarin bu sistemde suçu ne? *Aile gelirinin düsük olmasi mi? *Yoksa sisteme kurban olmaya göz yummalari mi? *Ya da geliri düsük diye dershanelere para verememesi, özel ders parasi vermek yerine aksamlari aile gelirinin sarsmayacak sicak bir tabak çorbaya ayirmasi midir suç dedikleri? Asilortada bir yanlis bir hata varsa o da sistemin

ta kendisidir. Esit içinde çürütmeye donuklastirdiklari, gördükleridir asil

dedikleri kafamizi kitaplarin tabi tuttuklari, -hayati sistemin kurbani olarak HATA(!)

Egitim sisteminde ADALET, sinav sisteminde EsITLIK istiyoruz; fakat bu tür anlayistaki esitlik ve adaleti degil! Dershane, özel ders vb. için ögrencilerden alinan paralarla egitimi parali hale dönüstürdüler. Egitimin "kalitesini" arttirmak için alinan bagis paralari ise hepimizin emekçi ve isçi Çocuklarindan alinmaktadir. Bunca çaba bunca emek bizi koskocaman bir sistemle karsi karsiya birakmaktadir. Birçok gencin umutlari bu sistem ile çözmektedir. Ama biz DEVRIMCI LIsELILER olarak DEVLIs DIMDIK AYAKTA(!) siarini haykiriyoruz. Üreten gençligin yerini zaman geçtikçe TÜKENEN gençlik almaya basladi. Ders kitaplarinda anlatilanlari ezberlememize ,yasamdan kopmamizi bekliyorlar. Daha çok beklerler!!! Bizler DEVLIS'liyiz egitim sisteminde adalet ve esitlik istiyoruz ve bu taleplerimiz için kavgaya devam ediyoruz. ÖSS kaldirilmali ve herkese sinavsiz üniversite hakki taninmalidir, her emre boyun egen, bu neden böyle diye sormak yerine neden olmasin? Diye sorgulayan arastiran gençlikle omuz omuza mücedelemi sürdürQyorum. BIN SELAM KAVGAYA DEVAM!!! EsIT-PARASIZ-ANADILDE EGITIM ISTIYORUZ ÖSS'YE INAT YASASiN HAYAT!!!

7


DEVRIMC~/SELILER

liSELERDEBASK'DEGiL,OKUMAKiSTiYORUZ! erhaba arkadaslar. Ben Mugla'dan yaziyorum. Size burada çektigimiz fasist ve idare baskilarindan söz edecegim. Arkadaslar bildiginizgibi ülkede fasist bir akim basladi. Bu akimdan Mugla'da etkilendi, sokaklara savas olsun diyen vahset isteyen gözünü kan bürümüs binlerce insan döküldü. Hepsinin gözünü kan bürümüstü hepsi bizim için tehlike olusturuyordu. Bütün katliamlar böyle olmadi mi zaten? Çorumda Maras'ta gözünü bir sürü kan bürümüs insan toplanip onlarca insani öldürmedi mi?

M

Arkadaslar bildiginiz gibi bu yürüyüslere ögrencilerin katilmasi yasak. Ama bir sürü ögrenci katildi, vahset isteyen bir sürü ögrenci. 12 Sehit verdik diyen ama daha fazla sehit vermek istiyoruz diyen bir sürü ögrenci, ve idare hiçbir sey demedi onlara. Oysa yaptiklarinin ne kadar yanlis oldugunu kendileri bile farkinda degillerdi.Ve onlara engelolan kimse yoktu,isin ne boyutlara varacagini anlatan kimse yoktu. Biz geçen sene bir basin açiklamasi yapmistik. Genel saglik sigortasini desteklemedigimizi basina açikladik. Bu yüzden bütün Mugla üstümüze geldi. Okuldan atmakla tehdit ettiler bir sürü disiplin cezasi yedik. Oysa hiçbir kötü amacimiz yoktu ne vahset istiyorduk ne de kan sadece 3000 kisiye bir doktor düsmesini elestirmistik. Suçumuz insan sagligini düsünmekti.(SAGLlK HAKKiYASAMHAKKiDiR) Çok büyük bir suç degil mi? Düsünsenize insan sagligini düsündük insanlarin daha iyi sartlard~ tedavi olmasini istedik. Devletin silaha harcadigi parayla sagliga yatirim yapmasini istedik. Oysa bize o disiplin cezalarini veren insanlarin da haklarini istemistik ama onlar bunu bile fark etmediler. Bizim okulumuz daha yeni bir okuL. Iki senedir fasistler okulu sarmis durumdaydi. Bizim sayimiz

8

Kürsü

ise onlarin anca onda biri kadardi. Idare biz üç kisiyken bile bize öyle baski yapiyordu ki bir yapistirma yüzünden (üstelik kimin yapistirdigi da ~elli degil) geçen sene bütün okulu ayaga kaldirmisti. Bu senesayimiz biraz daha artti. Bunu gören idare bizi teneffüslerde tek tek çekip tehdit etti. Bize sürekli "ben bu okulda siyaset yaptirmam"gibi seylerle baski kurdu. Ama fasist ögrencilerin adlari idareye verildigi halde hiçbir uygulamada bulunmadilar. Üstelik ögretmenlerle ögrenciler kafa tokusturuyorlar. Daha geçen gün bir yoldasimizi dersten çikarip sorguya çektiler tehdit ettiler. Babasinin numarasini aldilar. Peki

bilmiyorlar

mi aslinda babasinin numarasini?

Bütün okulun veli numaralari var ellerinde ama korkutmak istiyorlar. Fasistler teneffüs aralarinda sigara içmeye çikiyorlar ta bilmem ne kahveye kadar. Buna hiç ses çikaran bir idareci görmedim. Geliyorlar sinifa les gibi sigara kokuyorlar ama hiç bir uygulama yok. Ama biz daha yolun karsina geçsek disiplin suçu. Sabahlari geç kalsan disiplin suçu, törene katilmasan disiplin suçu, gömlegini disari çikarsan disiplin suçu, pantolonunu düsük bel yapsan disiplin suçu, saçini yapsan disiplin suçu, ögretmene en ufak bir seyde karsi fikrini söylesen disiplin suçu, onu yapsan suç bunu yapsan suç. Bazen düsünüyorum da biz çok güçlüyüz bunlarin hepsine dayaniyoruz arti birde mücadele ediyoruz yoldaslarim esit özgür adaletli bir lise olana kadar bizi kimse yildiramayacak yasasin mücadelemiz yasasin Dev-Us. LIsELERIMIzDE BASKi DEGIL, OKUMAK ISTIYORUZ !

m~ta

~

"§;. KW1/tu-~


DEVR/MC~/SEL/LER

YANiTYOK

O

rta Ögretim Kurumlari Ögrenci Seçme ve Yerlestirme Sinavi. Kisaca söylersek: OKS. 2007 OKS sonuçlari açiklandi. Sinavin en çarpici sonucu, 99 sorudan birini bile dogru yanitlayamayan ögrenci sayisiydi.. Daha dobra bir tarzi benimsersek; 'sifirci' ögrenci sayisi... Sifir alan ögrenci sayisini biliyor musunuz? Tam 27 bin 277 kisi... Isin garibi bu ögrenciler diploma sahibi. Yani sekiz yillik ortaögrenimi bitirmisler ama... Ama... OKS sinavindaki tek bir soruyu bile dogru

cevaplayabilecek durumda degiller. Bu . vahametin karanligini belki de ayni durumdaki ögrencilerin geçen yil 74 bin 54 oldugunu düsünerek hafifletebilirsiniz. Ama dogrusu ne kadar hafifleyebilir, bilemiyorum. Sinava girenlerin 106 bin 795'i de baraji asmak için gerekti olan 160 puani yakalayamamis. Türkçematematikte 59 bin küsur... Matematik-fende 47 bin küsur barajin altinda kalmis. Peki ya kazananlar? 99 sorudan birine bile cevap veremeyen sifircilar..

.

160 baraji tutturamayanlar... Bireysel veya toplu olarak kopya çekenler... Bunlarin disindakiler sinavi kazanmis gözüküyor. Peki kazananlarin basari çitasi nedir? Kazanmislar ama nasil kazanmislar?

OKSsinavinda 100 soru soruluyor. Bu sene bu sorulardan birisi mahkeme karari ile iptal edildi. Degerlendirme 99 soru üzerinden gerçeklesti. Türkçe, matematik, sosyal ve fen bilimlerinden 25'er soru soruluyor. Bu sene fen bilimlerinden 1 soru iptal edildi. 25 matematik sorusu üzerinden kazananlarin dogru cevap verdigi net soru ortalamasi 3,35... Fen bilimlerinde bu oran 5,73... Sosyal bilimler de ise 8,63... En basarili test ortalamasi ise Türkçe... Ana dilimizolan Türkçe'de sinava katilan ögrenciler 25 sorudan net ortalama 13,79'unu dogru cevaplamislar. Türkçe de bile 25 sorunun 11-12'si iskalanmis. Aslinda vahamet hepsinde var ama en vahim görüntü matematikte. Ortaögretimi bitiren çocuklarimizin25 matematik sorusundan dogru çözebildigi4 soru bile yok...

Bu tabloda farklilasan durum ise kentlerin siralamasi.

Eskiden bu tür sinavlarda üç büyük kent banko ilk sirayi paylasirdi. Çoktandir dipten gelen Anadolu ihtilali bu siralamayi degistirdi. Kentler açisindan basari siralamasina baktigimizda Türkçe-matematikte ilk besi Burdur, Kirsehir, Eskisehir, Nevsehir ve Edirne almakta. Ankara mi? Izmir mi? Istanbul mu? Onlari da söyleyelim. Ankara 8'inci... Izmir 29'uncu... Istanbul 43.!.üncü... Kent siralamasina matematik-fen olarak baktiginizda ise fazla degisen bir sey yok. OKS, Türkiye'deki egitim sisteminin bir kez daha tomografisini çekmis bulunmakta. Durum bir çürümeye isaret ediyor. Çok köklü bir reforma acil ihtiyaç var. Ama nasil?

Nasilolacak, öncelikle egitmenleri egiterek. Gelismis ülkelerde ortaögretim hocalarinin hepsi mesleklerinin gelismesini günlük takip eden ve uygulayan birer entelektüeldir. Bizde rejim ögretmenleri memurlastirdi. Ve kendi propagandasinin militani haline getirdi. Türkiye'de ögretmenler gerçek birer entelektüel olarak kalabilselerdi, Türkiye bugün dünyanin çok önlerinde gelen bir ülkesi olacakti. Kendi ögretmenlerini rejim memuru haline getiren bir egitim sisteminin . sefaletinin bedeli ne yazik ki çocuklar tarafindan ödenmekte... Siyaset, Türkiye'nin gerçek gündemine baksa ilk görecegi sey, 30 bine yakin sifirci ögrenci ile 25 matematik sorusundan dördünü bile dogru yanitlayamayan ögrenim sistemi olacak... Ama bakmiyor iste...

'111~6t att~ 13 Temmuz 2007, Cuma www.gazetem.net sitesinde

yayinlanmistir. .

Kürsü

9


DEVR/MC~/SEL/LER

RÜVALARLAGERÇEKLER ARASINDABiR " Kaynasmis bir grup halinde sarp ve zorlu bir yolda birbirimizin ellerini siki siki sarilmis olarak ilerliyoruz. Düsman tarafindan her yandan sarilmis durumdayiz ve bunlarin ates altinda hiç durmadan ilerlemek zorundayiz" Bir rüyamiz var siddetin ve baskinin ortasinda umutsuzlugun ortasinda. Bir rüya,çürümenin ve ilkesizligin ortasinda gelecegi kazanmanin rüyasi. Bir rüya yüzlerce genç insanin ortak rüyasi. .

Gelecegi kazanma ve yasami degistirme mücadelemiz yani rüyamiz düsümüz ancak ona yakisan bir mücadele ortaya kondugunda gerçeklerle baglantili olacaktir. Ancak bu mücadeleyi tasiyacak bir örgütlülüge ulastigimizda rüyamiz gerçek ve somut bir rüyaya,nefes alan ve büyüyen bir kavgaya

\

10

-

dönüsecektir. "Bana bir örgüt verin dünyayi degistireyim"diyordu LENIN. Devrimci her birey devrimci her eylem ve devrimci oldugunu iddia eden her örgütlenme dogal bir sekilde yüzünü 20.yy"in en büyük devrimcisine ve rüyayi gerçege dönüstürmüs devrimci örgüte, BOLSEVIK partiye dönmek zorundadir. DEVLIS"te ve devlis saflarinda yer alan her devrimci liselide gördügü rüyaya inanmak istiyorsa tipki yasam ve mücadelesinde CHE GUEVARA'yi örnek aldigi gibi örgüt teorisinde de bolsevik partiyi örnek almak zorundadir. Devrim var olani yikip yerine yenisini kurma eylemi ise eger devrimci bu yikma eylemini ancak güçlü saglam devrimci bir örgütle yapabilir. Bu nokta itibari ile devrimci çalismanin degisik sektörleri kendi özgürlügü içerisinde Leninist mücadeleyi gelistirmeli ve uygulamalidir. Ne MarxsistLeninist teori ne de Leninist örgüt tipatip kopya edilecek ve tarihe inat kosullara inat tekrar edilecek degismez yapilar degildir. Lenin'in devrimci parti perspektifi Dev-Us çalismasina örnek referans olmak itibari ile örnek teskil edebilir. Dev-Us bir kitle örgütüdür. Kitle örgütü olmasi nedeni ile gerek tabani gerekse kadrolari belirli sinirlamalara sahiptir. Fakat bu durum gerçeksiz hayallere ve ucu liberalizme varan yaklasimlara savurmamalidir. Esitlik adalet ve özgürlük mücadelemiz büyüyen ve kitlesellesen gücümüz kendine yakisan örgütlülükle basariya ulasir. Bu noktada her Dev-Us'li önüne, bulundugu bölgede, okulda, sinifta kitlesellesmeyi ve kitleyi örgütlü hale getirmeyi yani komitelesmeyi görev olarak koymalidir. Devrimci örgüt mücadele ettigi alanin en ücra köselerine kadar örgütlenmis bir

.....


DEVRIMC~/SELILER

*Lenin

SAGLANTIVARSAHERSEYYOLUNDADIR.* organizmadir. Örgütlü olmak demek kisinin kendisini bir yere ait hissetmesi demek degildir. Örgütlü olmak bu örgütlenmenin bir organinda çalismak karar süreçlerine katilmak öznesi olmak demektir. Bizi yok sayan bir egitim sistemine karsi mücadele edenlerin içerisinde mücadele ettikleri örgütle nesne olarak kalmasi kadar aci bir sey yoktur. Bu noktada basarilmasi gereken temel sey tek tek okullara kadar komitelesmektir. Söz konusu en ücra köseye kadar örgütlenmek oldugunda örgütsel isleyisin nasil hayat bulacagi sorusu ile karsi karsiya kaliriz. Bulundugu yerde örgütlenmis örgütlendigi yerde is yapan projeler üreten ve örgütlendigi okulun sorunlarini sorunu sayip çözüm arayan komiteler söz konusu oldugunda bu komiteler arasinda uyum saglanmasi ortak ve merkezi hareketin gerçeklestirilmesi örgütü örgüt kilar. Iste bu noktada leninist çözüm demokratik merkeziyetçilik ve eylem birligidir.

i

Söz konusu olan politikalarin belirlenmesinde ve degerlendirilmesinde tartismanin özgürce hayat bulmasi farkli fikirlerin özgürce dile getirilmesi ve son tahlilde ne kadar farkli olursa olsun fikir ve egilimlerin alinan karar ekseninde eylem birligine sahip olmalidir. Devlis 40 yillik devrimci gelenegine böylesi bir örgütsel perspektifle bugüne tasimistir. Küllerinden yeniden dogan anka misali. Boy verip filizlenen bu günkü bugünkü mücadelemiz geçmisin kitlesel ve örgütlü gelenegini bilince çikarip hayata geçirmektir. Hedefimiz ülkenin her sehrinde kasabasinda ve bütün okullarinda komitelerini kurmus. Semt ve bölge örgütlerini kurmus ve bütün bu komiteler semt bölge örgütlerini tarafta ve militaniarina belirlenmis hedefe tek bir yumruk gibi yönlendirebiimis merkezilesmis bütünsel bir kitle örgütüdür. Büyüyor ve kitlesellesiyoruz ve dogalolarak her büyüyenin yayginlasmanin herhangi bir örgütte yarattigi sorunlarla bizde karsi karsilasiyoruz. "herkes devrimeimücadeleye farkli sebep ve anlayislarla katilir" "farkli sebeplere ve karakter yapilarina sahip içinden çiktigi toplumsal yapinin tüm özelliklerini tasiyan militanlarin ortak devrimci bir mücadele ekseninde yeniden

sekillenmesi ancak saglam örgüt ve önderlikle mümkündür. Mücadele sürekliligini ancak böyle saglayabilir. Bu noktada en önemli görev deneyimli önder kadrolara düsmektedir. Bilinmelidir ki mücadelenin basarisi kisilerle degil örgütle saglanir. Önderlik yukardan verilmis yetkilerle degil mücadelenin içinde teorik .birikim ve tabanin onayi ile hayat bulur. Bu gerçekligi unutaniar, kendi tabaniyla yoldaslik iliskilerini zedeleyenler ve yasamsal iliskileri koparanlar önder olma vasiflarini da yitirirler. Önder kadrolarimiz kavganin en önünde kosanlardir. Dev-Us'in her bir taraftari kendisini yürüttügü mücadeleye gençligin önder kadrosu olarak görmeli ve çabalamalidir. Çünkü Dev-Us lise gençliginin önder örgütüdür.

1 1


DEVRIMC~/SELILER

GECELERiDEDEGiSTiRiRizSEHiRLERiDE!

Y

il 1857 Chicago'lu kadinlar daha iyi çalisma kosullari için mücadele bayragini açmislardi. Günde 15-16 saat çalistiriliyorlardi çünkü; tek istekleri 10 saatlik is günü ve daha iyi is kosullariydi, kisacasi insanca yasamak istiyorlardi. Amerika'nin Chicago kentinde on binlerce kadin yürüyüse geçmisti. Insanca yasamak için, insanca isyan ediyorlardi ama karsilarina yine siddet, yine baski, yine zorbalik vardi. Ve bu isyan onlarca kadinin ölüne neden olsa da bastirildi ya da onlar öyle sandilar.

Kadinlar bundan yaklasik elli yil sonra; yani tarih sayfalari yine bir 8 Mart'i gösteriyordu. Geçen elli yil içerisinde hiçbir seyin degismedigini anlayan kadinlar, 1908'de yine Chicago'da yürüyüse geçmislerdi. Elliyil önceki taleplerine ye'nilerini de ekleyerek; 6 saatlik is günü, oy hakki, çocuk emegi ile ilgili yasa için yürüyorlardi. Bu direnis yine zorbalikla, zulümle, 140 kadinin kaniyla "bastirildi".

Clara Zetkin 1910 yilinda Copenhag',da ki kadin konferansind a öldürülen onlarca kadinin anisina 8 Mart'in "Dünya Kadinlar Günü" olarak kabul edilmesini 2. enternasyonalde önerdi. Bu öneri kabul edildi. Aylardan sonra iste bir 8 Mart daha kapimizda. Yukaridaki tarihçeden de anlasilacagi gibi 8 Mart aslinda direnisin, dayanismanin ve isyanin günüdür. Daha yasini bile doldurmayan ve sirf cinsiyetinden dolayi öldürülen ya da erkek olmadigi için yasamasi istenmeyen o küçücük bebegin suçu ne olabilir ki? Gülmek yasaktir o küçücük bedene. Hayati, dünyayi annesiyle beraber mutfakta o dört duvar arasinda ögrenmeye çalisir. Çünkü o erkek degildir ve tipki gülmenin yasak oldugu gibi sokaklarda yasaktir ona. Ya daha sonra... okulda, evde, sokakta her yerde kurallar birakmaz pesini.

12

Kadin

Bazen bogulacai< gibi olur, ses çikarmak isterama sustururlar onu da. Yillar geçtikçe babasinin namusu oluverir. Oturup kalkmasina, konusmasina, giyimine kusamina dikkat etmelidir, mecburdur buna. Ya da yürürken tacize ugrarsa eger bu onun suçudur. Kuyrugunun olmadigini bilir ama yinede olmayan bir sey için suçlanir, asagilanir, siddete maruz kalir ya da yasama hakki elinden alinir. Henüz ilkögretim siralarinda ögretilir bize yerimiz. Mutlu aile fotografi kaplar hayat bilgisi kitaplarini. (Oysa daha geçen sayida Mutlu Askin olamayacagini anlatmistik, dolayisiyla mutlu ailenin de.) Hep ayni kare; anne mutfakta bulasik yikar, baba ise televizyon karsisinda uzanir sanki tüm evlerde. Dejavu denilen durum tamda budur aslinda. Üstelik bir iki kez degil hayatimiz boyunca devam eden bir dejavu bu. Sizce de artik uyanmanin zamani gelmesi mi? Binlerce yildir

kendini tekrar eden bu duruma karsi isyan etmenin vakti geldi de geçiyor bile.' Artik ürkek bakislarla yolda yürümek sizinde caninizi acitmiyor mu? Dünyanin dört bir yaninda her gün binlerce kadinin siddete maruz kalmasi kanatmiyor mu yüreginizi? Hepinizin sesini duyar gibiyim evet biliyorum bagiriyorsunuz "Onlarin Siddetiyle Barismayacagiz!" diye haykiriyorsunuz. Gün o gün kadinlar, sOkaga çikip gülmenin, haykirmanin günü. Bizler birer kelebegiz unutmayalim ki kelebekler kanat çirptikça yol alirlar. Yalnizca25 kasimlarda8 martiarda degil;

gün gün, her gün kanat çirptikça özgürlesecegiz... GECELERI GÜLMEK YASAKSA BIzE YASAKSA BIzE GÜLMEK SEHIRLERCE GECELERIDE DEGISTIRIRIz SEHIRLERIDE!!!


Renkler Dünyamizi Olusturuyordu

Kaçmayalim

Cehennemden Kaçmayalimcehennemden, benim tutkulu kiz kardeslerim, içelim kara reçineleribizler ki tanriya sarkilar söyleyerek yakardik bütün gücümüzle ve bütün inceligimizle. egilmedik besiklerin üstüne ya da gecede dönen tekerleklerin, ve simdi biz. kolsuz bir pelerinin eteklerinde sallanan bir kayiktan savrulup düstük, giyinirdik her sabah yumusak Çin ipegini, ve söylerdik cennet sarkilarini, eskiya kampinin ateslerinde, pasakli terzi kadin (bütün dikislerimiz söküldü), dansözler, pipolarin üstündeki oyuncular: bizler bütün dünyanin kraliçeleri

enkier dünyamizi olusturuyordu. Görmemize izin verilmisti. Düsünüyorduk. Düsünmek ögretilmemisti biz ögrenmistik. Biz renklerden moru seçtik. Nedenleri karartip sonuçlari kizila boyamakti amacimiz.

R

Ilk rengimiz pembe olmustu. Büyüdükçe pembeye tüylü, ponponlu tokalar eklendi. Kiz çocugunun sevimli olmasi gerekiyordu çünkü. Kiz çocugu sevimli olmali ki erkek asi cesur olsun. Hatta yaramazligiyla övünülsün. Sonra mavi önlük giymeye basladik. Alistigimiz bir renk degildi bu ama etege alisiktik. Bu kez renk degil biçim farki vardi erkeklerle aramizda. Niye biz etek giyiyorduk? Sonraki asamada renkte, biçimde degisti. Artik etege mahkum degildik. Pantolon giyebiliyorduk (dar olmamasi sartiyla) birde kravat takmak durumuna düsmüstük. Neden kravat diye düsündük bu kez? Niye bir erkek giysisi ya da kravatin erkek giysisi olmasina kim karar verdi diye. Sonrasinda rengarenk bir dünyaya girecegimizi sandik. Bu kez renklerimize kendimiz karar verecektik ama karar verme firsati verilmedi gene bize. Bu kez beyazlar yakistirildi. Elimize kinalar belimize kirmizi kurdeleler. Seçme sansi verilmedi bizlere. Yasatmak onlarin elindeydi. Egemenler yasatmayi degil yasamayi biliyordu. Bunun sirrini bize hiç vermediler ama biz hak verilmez alinirsiariyla renklerimizi kendimiz seçtik. Kimine göre hayaidi bu kimine göre gereksiz bir çaba. Ama biz biliyorduk bu dünyanin en mesru seyiydi beklide. Biz renklerden moru seçtik. Her yeri mor ve kizila boyamakti amacimiz. Bizim mor ve kizil düslerimiz var.

ilkin güçbela örtündük paçavralarla, sonra kodeslerde ve sölenlerde saçlarimizdaki takimyildizlarla degis tokus ettik cenneti, yildizli gecelerde, cennetin elma bahçelerinde. -kibar kizlar, benim sevgili kiz kardeslerim emin olun bulacagiz kendimizi cehennemde! MARINA

,

-- ,

TSVETAYEV A

8 Mart Dünya Kadinlar Günü Geçml, Olsun...

Kadin

13

.J


.l DEVR/MC~/SEL/LER

Renkler Dünyamizi Olusturuyordu ~1

Kaçmayalim

Cehennemden Kaçmayalim cehennemden, benim tutkulu kiz kardeslerim, içelim kara reçineleribizler ki tanriya sarkilar söyleyerek yakardik bütün gücümüzle ve bütün inceligimizle.

egilmedik besiklerin üstüne ya da gecede dönen tekerleklerin, ve simdi biz. kolsuz bir pelerinin eteklerinde sallanan bir kayiktan savrulup düstük, giyinirdik her sabah yumusak Çin ipegini, ve söylerdik cennet sarkilarini, eskiya kampinin ateslerinde, pasakli terzi kadin (bütün dikislerimiz sÖküldü), dansözler, pipolarin üstündeki oyuncular: bizler bütün dünyanin kraliçeleri enkier dünyamizi olusturuyordu. Görmemize izin verilmisti. Düsünüyorduk. Düsünmek ögretilmemisti biz ögrenmistik. Biz renklerden moru seçtik. Nedenleri karartip sonuçlari kizila boyamakti amacimiz.

R

.1

,

Ilk rengimiz pembe olmustu. Büyüdükçe pembeye tüylü, ponponlu tokalar eklendi. Kiz çocugunun sevimli olmasi gerekiyordu çünkü. Kiz çocugu sevimli olmali ki erkek asi cesur olsun. Hatta yaramazligiyla övünülsün. Sonra mavi önlük giymeye basladik. Alistigimiz bir renk degildi bu ama etege alisiktik. Bu kez renk degil biçim farki vardi erkeklerle aramizda. Niye biz etek giyiyorduk? Sonraki asamada renkte, biçimde degisti. Artik etege mahkum degildik. Pantolon giyebiliyorduk (dar olmamasi sartiyla) birde kravat takmak durumuna düsmüstük. Neden kravat diye düsündük bu kez? Niye bir erkek giysisi ya da kravatin erkek giysisi olmasina kim karar verdi diye. Sonrasinda rengarenk bir dünyaya girecegimizi sandik. Bu kez renklerimize kendimiz karar verecektik ama karar verme firsati verilmedi gene bize. Bu kez beyazlar yakistirildi. Elimize kinalar belimize kirmizi kurdeleler. Seçme sansi verilmedi bizlere. Yasatmak onlarin elindeydi. Egemenler yasatmayi degil yasamayi biliyordu. Bunun sirrini bize hiç vermediler ama biz hak verilmez alinirsiariyla renklerimizi kendimiz seçtik. Kimine göre hayaidi bu kimine göre gereksiz bir çaba. Ama biz biliyorduk bu dünyanin en mesru seyiydi beklide. Biz renklerden moru seçtik. Her yeri mor ve kizila boyamakti amacimiz. Bizim mor ve kizil düslerimiz var.

ilkin güçbela örtündük paçavralarla, sonra kodeslerde ve sölenlerde saçlarimizdaki takimyildizlarla degis tokus ettik cenneti, yildizli gecelerde, cennetin elma bahçelerinde. -kibar kizlar, benim sevgili kiz kardeslerim emin olun bulacagiz kendimizi cehennemde!

MARINA TSVETAYEV A 8 Mart Dünya Kadinlar Günü Geçml, Olsun... ",1

Kadin

13


.. GERÇEKLERiN YÜZEYiNDE KALMAK ÇOK ZARARLiDiR! iiiardir kolayokumaya, okudugumuzu kolayanlamaya ya da anladigimizi sanmaya alistirildik. Çetin düsünce çizgilerine, duygunun öfke öfke konusan sesine baglanip, rahat kaliplarimizi korumak için, usumuzu zorlayan, bizi biraz yokusa süren yazilara ya da farkli sunum biçimlerine uzak durduk, geri çevirdik. Basitlik adina sigligi, kendinin en kolayele veren göstermelik aydinligi, daha tatmin edici incelige tercih ettik. Oysa yasam çözülmesi gereken son derece zor problemler çikariyor karsimiza. Elbette insan beyninin karmasikligi netlikten uzaklasmak degildir. Biz karmasayi, kargasayla karistiriyoruz. Usumuzun dünyayla ilintili içindeki gelgitleri, sayisiz çagrisim anlarinin, ayristirmalarinin, sonuçlarin dinamikligini, hizini, isik gölgesini ancak bu iç sürece iliskin bir ifadeyle iletmek mümkündür. Düsüncemizde bu duygularimizda yansiyacak her olguyu yalnizca açik seçik olmak gerekçesiyle belirli ifade kaliplarina indirgemek; düsünüsümüze uymayan kaliplara yönelmek, yeni ve taze ifade biçimleri aramak zahmetine katlanmamak, en güçlü dallari yemissiz tasarlamak demektir. Süphe yok ki herkesin her seyi ayni düzeyde anlamasi ve kavramasi beklenemez. Her sanat eseri herkesin kavrayacagi bir düzeyde durmaz her zaman. Belirli bir konuda sanat emek/yogun süreç yasamis biriyle ayni süreci yasamis bir digerinin ayni tutmak insan aklini tek örneklige tutsak etmek demektir. Özellikle sanat eserleri bu endiseye en uzak duran sonuçlardir.

Y

Sanatin halka inmesi sorunsalinda kitlenin geri düzeyine seslenmesini veya sanatin onun tarafindan anlasilacak sekilde yapilmasini istemek sanatin ölümünü istemek demektir. Veni duygular yeni düsünceler ancak yeni biçimlerle verilebilir. Bu nedenle düsünce ve duygularin kalipsal, belirli ifade biçimlerine dökülmek amaciyla törpülenmesi, ilintilerinden soyutlanarak sig ve çiplak bir hale sokulmasi ve ancak böylece açik seçik olunacaginin sanilmasi, zahmet istemeyen, çok kolay bir anlatim yoludur. Düsünce ve duygunun dinamizmini ve dramini, o zor süreci dile dökmek zor istir. Biz; her karmasikligi kargasa sanip, siglastiran, duygu ve düsünceleri girift ilintilerinden soyan bir yazma ve okuma egitiminden geçirildik. Bu nedenledir ki sanat alanindaki o karmasik süreçleri anlama sabrimiz yok. Kolayokumaya ve kolayanlamaya alismis bir kafa, insan beyninin habire isteyen derinlikl.erine dalip, düsünmeyi asil sürecinde, gerçek olusumunda yakalayamaz. Hep yüzeylerde dolasir.

.

Dünyayi kavramak ve onu dönüstürmenin ideolojisinin ögrenilmesi söylendiginde el kitaplarinda, brosürlerde, sosyalist eserlerde verilen bütün bilgilerin toplamini özümlemenin akla gelmesi dogaldir. Fakat bu tanimlama çok kaba yapilmistir. "Çünkü komünist kitap ve brosürleri okutulduktan sonra bu kimseler bütün bu bilgileri birbirine baglamaktan aciz kalirsa komünizmin gerektirdigi gibi davranamazlar". Okumada ve algida kolaycilik Rus devrimi'nin büyük ustasi Lenin tarafindan yogun elestiriye tutuluyor. Ona göre eski kapitalist toplumun miras biraktigi en büyük kötülük ve belalardan biri bu kitaplarla hayatin pratikligi arasindaki kopukluktur. "düsünce; dönüsebilmek için derin bir kavrayis ve düzeyi gerektirir. Çünkü bunlar burjuva toplumunun en tiksindirici çizgisi olan teori-pratik arasindaki kopuklugu sürdürmekten baska bir ise yarayamayacaktir". Siglik ve ilintisiz kavrayis Lenin'de bir kez daha ideolojik olarak mahkum ediliyor. "Hele sadece komünist sloganlari benimsemekle yetinmek daha. zararli". Sloganlar hayatin çeliskilerini sonuçlayan siyasi cümleler dizinidirier. Sadece bu günün bilgisine degil ayni zamanda zengin tarihsel bilgiye sahip olmayi gerekli kilar. " Marx'in doktrininin en devrimci siniftan milyonlarca insanin gönlünü nasil kazandigini sorarsaniz, bir tek cevap aliriz; Marx kapitalist düzende insanligin kazandigi bilgilerin saglam temeline dayaniyordu". Bu saglam temel derin bir tarih bilgisini ve yasanan anin bu bilgi isigi altinda degerlendirilmesi gerçekligini zorunlu kiliyor. "Bellegini insanligin yarattigi bütün hazinelerle zenginlestirdikten sonra insan komünist olabilir". (LENIN) BILGI EDINMEK ZOR BIR SÜREÇTIR. "KAZANiLAN BILGILER BILINCE ISLEMEMIsSE KOMÜNIzMIN BIR LAF KOMÜNIsTSE BIR ZAVALli BIR LAFAZAN OLMAKTAN ÖTEVE GEÇEMEZ. BILGIVI SADECE ÖZÜMSEMEKLE KALMAMALI ELESTIRIcI BIçIMDE ÖZÜMSEMELISINIz. AKliNizi VARARSIZ BILGI VIGINLARIVLA DOLDURMAMALI, GÜNÜMÜZÜN KÜLTÜRLÜ INSANLARINA SON DERECE GEREKLI' OLAN GERÇEKLERIN BILGISIVLE ZENGINLESTIRILMELIsINIz. EGER BIR KOMÜNIsT ÇOK CIDDI VE ÇOK ZOR BIR ARASTIRMA VAPMADAN ELE~TIRIcI BIR GÖ?LE

ELEALMAKZORUNDAOLDUGUGERÇEKLERI APAÇiK GÖRMEK IçIN ÇABA HARCAMADAN SADECE BIR TAKIM KAliPLARI ÖGRENMEKLE; KOMÜNIzMI ILE BÖBÜRLENMEVE NIvETLENIvORSA ACiNACAK KIsIDIR. O GERÇEKLERIN VÜZEvINDE KALMAK ÇOK

ZARARliDiR".

14

Yorum

(LENIN)


K'Z'LDERESONDEGiL!SAVASSÜRÜYOR

T

ürkiye'de ve dünyanin her yerinde mücadelenin ve kavganin en yikici' zamanlarindandi. Her alanda, her sokakta, her kirda isyan isliklari çaliyordu insanlar. Zaman savas çigirtkanlarini kan emici patronlari zalim toprak agalarini ve resmi igrençlikler abidesi olan devletleri yok etme zamaniydi. Taraflar kesin ve net çizgilerle ayrilmisti; ya halktan

,

ezilenden yana olacaksin ya da köhnemis düzenin en köhne insani... Yara artmisti kabugunu bir kere ve kan oksijenle bulusup kipkizil rengiyle yeter artik diyerek çikmisti hapsoldugu yerden. O coskuyla dolmustu hayatin her çukuruna, girmedik yol, ara sokak birakmamisti. Ve o kan bir gün bogacakti bütün ezenleri ve dünyayi kizila boyayacakti; devrimin rengine. Ve devrfmci mücadelenin en temel tasi dayanismaydi. O gün, bu gün ve yarinda olacagi gibi. Ama öyle bir dayanisma var ki dünyanin bütün devrimcilerine örnek olan ve devrimci durusun nasilolmasi gerektigini beynimize kaziyan... 30 Mart Kizildere Direnisi. 12 Mart muhtirasindan sonra Denizler yakalanir. 2 ay 23 gün süren mahkeme Deniz Gezmis, Hüseyin Inan, Yusuf Aslan için idam cezasina karar verir. Bunun üzerine Mahir çayan, Cihan Alptekin, Ertugrul Kürkçü ve Hüdai Arikan Ünye radar üssünde görevli üç Ingiliz'i kaçirirlar. Kizildere köyüne giderler ve köyün lTluhtari Emrullah Aslan'in evinde kalirlar. Ancak birkaç gün sonra ülkenin her tarafinda didik didik aranan Mahir çayan ve 7 arkadasi bulunur. "teslim ol!" çagrilarina teslim olmayacaklarini ve istekleri yerine gelmezse üç ingilizi öldüreceklerini söyleyerek karsilik verirler. Köy güvnlik kuvvetlerince ve komando taburlarinca sarilir. Kisa bir süre sonra çatisma baslar. Ingilizler, Mahir çayan, Cihan ,Alptekin, Hüdai Arikan, Saffet Alp, Sabahattin Kurt, Ömer Ayna ve Sinan Kazim ÖZdogru güvenlik kuvvetlerince katledilir. Ertugrul Kürkçü ise sag olarak yakalanir. Bu sekliyle 30 Mart Kizildere Direnisi bu gün bizim devrimci tarihimizde bize devrimci dayanismanin ve direnisin en güzel örnegini teskil eder. Mahir çayan THKO'lu denizler asilacaksa THKP'li mahirler onlarin yolunda ölürdü diyerek bir kere bile tereddüt etmeden devrimci dayanismanin ve direnisin önemini bize Kizildere' de gösterdi ve sonunda denizlerin yolunda öldüler de. Ama bütün devrimci onurlariyla ve duruslariyla...

aldilar ama bizlere koskocaman bir gelenek birakarak zaman onlarin sonsuzluklarini büyütürken bizler gelenegimize sarilarak gelecegimizi büyütmek için kavgamizin bayragini yükseltmeliyiz. Kabuk baglayan yaranin kabugunu atma zamani geldi. Hayata karsi olan devrimci durusumuzun sürekli kavganin içinde olarak yenilemeliyiz. Ve bu kokusmus düzenin içerisinde hayatimizi devrimci gibi idame ettirmeye çalismali ve hayata karsi olan sözcüklerimizi devrimci dayanisma içerisinde hep bir agizdan haykirmayi bilmeliyiz. Bizler su anda sosyalist devrimci hareketlerin param parça oldugu ve her geçen gün çogaldigi bir ülkede Mahirlerin Denizlerin ve Ibolarin bizlere biraktigi devrimci dayan/sma geleneg'inin sadik mirasçilari olmaliyiz. Dev-Us saflarinda kavgamizi saniye saniye dakika dakika günden güne büyüterek liselerde egemenlerin korkulu rüyalari haline gelecegiz. Gençligimizi onlarin bize sundugu bol janjanli ve sefalet dolu bir yasam yerine özgürlük düslerinin ve sloganlarinin sokaklari dolduracagi günler için kUllanacagiz. Yeri geldiginde Kizildere' de Mahir daragacinda deniz Bolivya daglarinda Che olacagiz. Amacimiz ölmek veya ölümü kutsamak degiL. Amacimiz güzel günleri yarinlarda var edebilmek ve o güzel günlerde çocuklar gibi mutlu olabilmek. Etrafimizda dönen yalan rüzgarini savurabilmek için rüzgar olup Mahir'in Denizin Che" nin ve daha nicelerinin yaktigi devrim atesini dalga dalga büyütecegiz. Yarini kendi ellerimizle yan yana omuz omuza kavgada kuracagiz. 21. yy' in mücadelesini yaratmak için kolektif bir süreci adim adim örecegiz. Geçmisten çikaracagimiz derslerle yeni bir sürecin kilometre taslarini döseyecegiz. En güzel yapilar en iyi yapi isçilerinin elinden çikar. THKP' den devraldigimiz yapi isçiligini daha da gelistirip devim yapisini ayaga dikerek ve en yüksegine kizil bayragi çekerek mükemmellestirecegiz. Biliyoruz ki; yalanlarla kabuk baglayan yara sizdirmaya basladi. Ve biz istersek inanirsak ve kavgayi büyüterek devam ettirirsek bir gün oluk oluk akacak... BIz KAZANACAGIZ! YASASiN YASASiN

DEVRIMCI DAYANISMA! KURTULUSA KADAR SAVAS!

Kavganin en sicak yerinde sonsuzluga dogru yol 30 Mart

J


i DEVRIMC~/SELILER

TOPLUM TABU iLisKisi nsan yasadigiher seyden sorumlu mudur? Yaptigi her hareketten, attigi her adimdan, söyledigi yazdigi her seyden. Ya da daha dogrusu kime karsi sorumludur? Devlete mi? Ailesine mi? Arkadaslarina mi? Annesine babasina mi? 8

1

Insanlar kendi hayatlarini yasamaya baslayana kadar zaten onlara söylenen hayati yasarlar. Yöneticiler ebeveynlerdir. Ne giymesi, ne yemesi, ne düsünmesi gerektigini hep ebeveynler söyler. Daha sonra toplum kurallari ortaya çikar. Kimin kurallari bunlar? Kim koydu? Uymayana ne olur ki, dislanir mi bu bagnaz toplumdan? Bir çok yarari olabilir belki ama bir o kadar da bireysel özgürlügü kisitlayan saçmaliklari vardir. Kimin, nasil yasadigi kimi ne ilgilendirir? Yasami kolaylastirmasi için konulan kurallar niye insani kisitlar? Niçin her toplumun sinirlari vardir? Aslinda olmasi gereken sinirlar belirlenirken belli bir kitle göz önüne alindigi için böyle olmustur. Çogunluk her zaman mi haklidir? Öyleyse neden bu gün bu ülke bu halde? Ayrica hangi çogunluk bu? Oy verirken bile daha nasil oy vermesi gerektigini bilmeyen çogu okuma yazmadan bihaber olan çogunluk mu ? Ya da hangi zihniyet ? o insanlarin çogunu düsünce disi birakip ot gibi bir hayat sürmeye mahkum eden zihniyet mi ?

T

Devlete karsi sorumlulugu anlamak gene bir derece mümkündür. Kanun, kisisel haklar falan. Tabi onlari da ne derece ciddiye almak gerekir bilemem. Düsündügü için ceza gören insanlarda varken ne derece önemli olmali bizim için karar vermek zor. Ama insan arkadaslarina, ailesine niyesorumludur?Hatta hiç tanimadigi insanlara karsi niye sorumludur? Hayat kendi hayatiyken niye baskalarina hesap verir? Sonuçta yasadigi hayat kendi hayati degil midir? Yaptiklarinin hesabi, sorumlulugu, sonucu da kendi hayatini etkilerken, ise niye ikinci ve hatta üçüncü sahislar girer. Kimse baskasinin keyfine göre belirledigi tabular içinde yasamaya mahkum olmamalidir. Ya da farkli kisilikler neden hep toplumda damga yemistir? Farkliysaniz ya delisinizdir, ya marjinalsinizdir ya da daha kötüsü kendini akilli ve normal sananlar tarafindan cinsel damga yemissinizdir. Aslinda bu gözle bakilan her insan kendilerine göre normaldir. Önemli olan da budur. Çünkü hayat kendi hayatlaridir!

16

Deneme

Daha sonra neyi savundugunu bilmeyen, daha da kötüsü bir seyler savunmasi gerektigini bile bilmeyen bir ot toplulugu da bu çogunluga katilmistir. Bir görüsü olmasi gerektigini bile bilmeyen bir avuç ot. Sosyalolmayi sadece kendi içlerinde argo konusup, kiz muhabbeti yapip, maç anlatmak sanan ve delikanli havasinda gezinen aslinda asosyal olan bir avuç ot. Ya da evde oturup çeyiz yaparken toplumun ona ögrettigi ayiplari uygulayip, babasi annesini döverken ses etmeyen, kocasinin kölesi olmasi gerektigini zanneden bir avuç ot. Bunlar midir kistaslar? Bunlar midir hedef kitle? Eger öyleyse yazik bizim gibi düsünenlere... Sunu hatirlamak lazim ki dünyada alti milyar insan varsa, alti milyarda farkli kisilik var demektir. Ve üç-bes farkli kisiligin koydugu hiçbir kural toplum kurali olmamalidir. Sadece öyle düsünenler o kurallari kabul eder. Farkli düsünenlerin ne yaptigi, nasil yasadigi kimseyi ilgilendirmez. 21. yüzyilda bile hala farkliliklari için insanlari elestiriyorsak gidisatimiz hiçte iyi degil ve bunu görmemek için kör olmak gerek. At gözlüklerinizi çikarin... Etrafiniza bir bakin. Sessiz ve derin çigliklari olan, isyankar insanlar göreceksiniz. Kendilerini savunmaktan alikoyulmus, bazi seyler onlara yasak olarak ögretildigi için onlari içlerinde yasayan bir çok insan. Gelin hiç kimseyi rengine, irkina, cinsel egilimine; ideolojisine, düsüncesine, bakisina, gülüsune göre degerlendirmeyin. Göreceksiniz ki daha çok temiz kalp bulacaksiniz...


DEVR/MC$/SEL/LER

AKiL VE ZEKA kii ve zeka, genellikle' birbirine çok karistirilan iki ayri terimdir. Ayni zamanda anlamlarinin disinda da kullanilagelen iki ayri terimdir. "Dil"i kullanirken iki ayri anlam yükleriz. "Ne akilli çocuk"derken çocugun uslu olusunu, büyüklerinin sözünden çikmadigini kastederiz. Tersi "yaramazdir". "Ne zeki çocuk" derken ise baska bir sey kastedilir. Tersi "aptal"dir. Oysa akilli olmak ne uyumla özdeslesir ne de "zekinin" tesriidir "aptal". Öyleyse nedir zeka? Nedir akii?

A

Akii; insanin dünyayi kavramasi ve yorumlamasidir. Zeka; insanin dünyayi kullanmasidir. Akii insanin insan yanina zeka ise hayvan yanina aittir. Ne demektir dünyayi kavramak, içinde yasanilan tarihi ve o tarihin içinde yasayan insanin kavramasidir. Insani insan kilan tam da budur. Oysa yasadigimiz toplumda akla degil zekaya deger verilir. Matematik problemlerini çok hizli çözebilirler. Fizikte de çok basarilidiriar. Bir

çok insan göre kendi çikarlarini daha iyi koruyabilirler. Üniversite sinavlarinda en yüksek puani alabilirler. Kisaca zekidir bu insanlar. Ancak, bir türlü içinde yasanilan toplum ve tarih kavranmiyor olabilir. Bu en kolay "tanri" kavraminda hissedilir. Bir çok bilim insani, bilimle tanri zitligini, bilimi ellerinde tutuyor oluslarina karsin kavrayamaz. Çünkü burada zeka degil akii konusur. Akii içinde bulunulan ani geçmisiyle gelecegiyle, dönüsümüyle, çeliskileriyle kavrar. Zeka sentez yapamaz. Sentez akla özgüdür. Fisher dünya sampiyonu bir santranççidir. Zeka testlerinde çok yüksek puanlar alan(EQ) dahi bir çocuk! Ancak ayni Fisher içinde yasadigi tarihi kavrayamaz. Akilli degildir. Ve koca bir bunalimin içinde yasar durur. Üniversite sinavlarinda ,bilgiyi ölçerler, (ders kitaplarinda verdikleri ve istedikleri bilgiyi) hizli olmamizi isterler. Sürat zekanin bir belirtecidir.

Ancak bize dünyayi yorumlatmazlar. Özünde akii teste uygun degildir. Akilli her zaman bes seçenegin disina tasabilir. Zeka; sürat intikal üzerinde ölçülür. Akii ölçülemez. Akii dünyayi degistirirken degisimin içinde hissedilir. Fisher zekidir. Thales zekidir. Pissagor zekidir. Spartacüs akillidir. Aristo "A-A' dir. B-B' dir. A esit olmaz B' ye" derken zekidir. Heraklitus "bir nehirde iki kere yikanilmaz" derken akillidir. Aptal diye kovulan Edison zekidir. Sultan Murat'in boynunu vurdurdugu Bedreddin akillidir. Zekanin' büyük kismi dogustandir. Akii bilgi üzerinden gelisir. Sonradan kazaniiir. Akii yasamdan örgenin yasama ögretir. Akii cesurdur zeka korkaktir. Bulundugu sinifin farkinda olan her isçi akillidir. Akii anlamaktir "geleni ve gitmekte olani". Hitler Yahudileri ve komünistleri gaz odalarinda öldürürken süphesiz zekiydi. Mussolini de öyle. Ancak tarihi görmek ve kavramak içinde yasanilan tarihi görme ve kavramak aklin isidir. Adi yasakli bir cografyada katliamlar düzenleyen egemenler, on iki yasindaki Ugur' a on üç kursun sikanlar, Maras'i Çorum'u Sivas'i tezgahlayanlar elbette ki zeki/er. Ama bir ulusun böyle yok edilemeyecegini kavrayamayacak kadar akiidan yoksundurlar.

--

-

_,

Insani insan kilmaya zeka yetmez. Zeka canavarlar yaratabilir. Atom bombasi yaratmistir. Kobra helikopteri yaratmistir. Akii ise spartaküs 'ü yaratir. Bedreddin' i Che' yi Adali'yi yaratir. Akii vahset yaratamaz ve o yarinlar yalniz akii üzerinden kurulacaktir. Grevci isçilere kursun siktiranlar Paris komününde 21 bin komüncüyü öldürenler zekiydiler. Ama onlar, tarihin durdurulmaz dönüsümünün kendilerini; attiklari o kanda er geç bogacagini bilmeyecek kadar akilsizdiriar... Kültür Sanat

17


ERGENEKON öktürk dönemine ait bir Türk destaninin adidir Ergenekon. 'Efsaneye göre Türklerin en güçlü oldugu dönemdi. Düsmanlari tek çareyi Türklere karsi ittifak yapmakta bulmuslardi. Bütün devletler birlesip Türklere karsi hain bir plan kurmuslardi. Bir kismi savasa girecek daha sonra geri çekileceklerdi. Sonrada digerleri yurtlarindan uzaklasan Türklere saldirip bozguna ugratacaklardi. Aynen böyle yaptilar. Türklerle savasan bir grup geri çekilmeye basladi. Savasi kazandigini sanan Türkler düsmani kovalamaya basladi. Elbette Türkler gizlenmis savasçilardan habersizlerdi. Yurtlarindan uzakta pusuya düstüler ve katledildiler. Türklerin ordusu yok olmustu. Bununla yetinmeyen düsmanlar Türk soyunun tükenmesi gerektigini düsünüyorlardi. Yoksa Türkler mutlaka intikam alirlardi. Yurtlari ba~p kadin çocuk yasli erkek ayirt etmeden herkesi öldürdüler. Yalnizca iki kardesi rehin aldilar. Rehineleri kendi yurtlarina götürdüler. Kardesler buradan kaçip kurtulmak gerektigini düsündüler ve kurtuldular. Harap

G

edilmis

yakilip

Sivasita, Maras'ta aleviler çok olmuslardi artik. Birileri bu Kizilbaslara artik yeter demeliydi. Artik yeter demek Maras'ta yüzlerce insanin, Sivas'ta 37 aydinin hayatina mal oldu. Gazide Kürtler çok olmuslardi, ugur kaymaz çok yaramazlik yapiyordu, Umut Kitabevi'nde ise Ali Kaya dogru düzgün kitap bulamamisti. Ugur Mumcu da yanlislikla ölmüstü zaten. Ahmet Taner Kislali da öyle. Metin Göktepe'nin de ayagi kaymisti aslinda... Bunlar gibi örnekler daha da çogaltilabilir ama neyse ki devletimiz olaya el atti ve sorumlularini kiskivrak yakaladi. 'Ergenekon operasyonu'

yikilmis

yurtlarina gidip sag kalan sürüleri de alarak daglarin arasinda sarp kayalarin engebeli geçitierin ardindaki Ergenekon vadisine gittiler. Burada çogaldilar. Yüzyillar sonra bu vadiye sigmaz oldular. Bu durumda ileri gelenler bir toplanti yapip Ergenekon'dan çikip atalarinin yasadigi yurtlara gitmeye karar verdiler. Yüksek daglarin ardindaki demir madenierini eritip bir devenin geçebilecegi g~nislikte yol açtilar disi bir bozkurt önderliginde o yoldan geçerek eski yurtlarina gittiler ve tüm dünyanin hakimi oldular.'Diyor efsane ancak bizim asil konumuz buradaki düsmanlik zihniyeti. Nedense tarihlerinden beri bütün devletler Türklere düsman. Yok etmek için ellerinden gelen her seyi yapiyorlar. O dönemlerde Göktürklere karsi düsmanlik yapip ittifak kuranlar bugünde Türkiye'ye karsi türlü oyunlarla düsmanliklarini sürdürüyorlar ve bu

18

düsmanliklara karsi, bir mücadele yöntemi gerekiyor elbette, Mesela Hrant Dink bir Ermeni ve amaci da Türkiye'ye düsmanlik yapmak. Ermenilerin katledildigini söyleyip Türklere karsi tepki çekmek bu yüzden öldürülmesi gerekiyordu. Ülkemizin yagiz yigit delikanlilari düsmani ensesinden yakaladi. O bizim soyumuzu göndermeden bizim gençlerimiz Hrant Dink'i topraga gönderdi. Musa Anter de öyle. O da Kürt. Amaci Türkiye'nin bölünmez bütünlügünü bozmak ülkede kargasa anarsi yaratip ülkemizin dogusuna baska bir isim vermekti.bu yüzden öldürülmesi gerekiyordu. Yigitlerimiz bu görevi de eksiksiz terine getirdi. Trabzon'daki, Malatya'dakiler de Hristiyandilar ve amaçlari Müslüman halkimizi örgütleyip Hristiyan yapmakti.gençlerimiz görevlerini biliyorlardi ve eksiksi yerine getirdiler.

Güncel

Tamamda bu insanlar neden böle insanlari öldürüyorlardi? Efsanedeki gibi ulusumuzu tehlikeye atan unsurlar mi vardi? Bu unsurlarimi ortadan kaldiriyorlardi yoksa devletin görünmeyen yüzünü açiga çikarip pisliklerini göz önüne koyanlarimi öldürüyorlardi? Akiilardaki bir baska soru da su. Bunca katliami, infazi, saldiriyi Ergenekon çetesi mi yapti gerçekten yada tek basina bunlari yapabilecek gücü var mi veya devletin kontrolünde kaç tane daha gizli fasist çete çalisiyor?

1I~

~c-i-~ rrtm,~


DEVRJMC~JSELJLER

su KANLiZALiMiN YAPTIGIiSLER

B

undan 29 yil önce 24 Aralik 1978...Dügmeye ayin 19'inda basti karanlik eller...

Fasist ve seriatçi örgütlenmenin yogun oldugu Maras'ta solcu yurttaslarin çogunlugu olusturdugu yerlesim bölgeleri vardi.- Aranan kan bu ilde mi mevcuttu? Maras'ta sik sik küçük çapli olaylar çikmaktaydi. Ta ki o gün gelene kadar... 19 Aralik 1978,ülkücülerin gittigi Çiçek sinemasi'nin salonuna tahrip gücü düsük dinamit atilmasiyla baslamisti her sey. O gün sinemada "malkoçoglu'nun" yani Cüneyt Arkin'in oynadigi "Günes Ne Zaman Dogacak" adli bir film oynuyormus. Kimin attigi çok sonralari belli olan bombalama olayindan sonra gerçek senaryo uygulamaya sokulmus. Atilan bu bomba öyle bir bombaymis ki, kimse ölmemis. Ancak INTIKAM(...) 21 Aralik günü intikam kanlarini dökmeye baslamistl.2 ögretmen öldürülmüstü. 22 Aralik günü bu defa da öldürülen 2 ögretmen cenazesini kaldirmak üzere camiye gelenlere saldirildi. "Komünistlerin cenaze namazi kilinmaz" diye harekete geçen grup "Kanimiz aksa da zafer Islamiin!", "Müslüman Türkiye!", "Kahrolsun Komünistler!" diye bagirarak sehrin sokaklarinda terör estirmeye basladi. 23 Aralik günü olaylar çatismadan çok kiyima dönüstü. Isyerleri tipki Nazi Almanya'sinda oldugu gibi geceden isaretlenmis, bunun disindaki evlerin camlarina ise Türk bayraklari asilmisti. 24 Aralik sokaga çikma yasagi, ilan edilmesine ragmen yasaga sadece güvenlik güçleri uydu. Çevre illerden gelen fasist gruplarla birlesen Maras'li fasist ve yobaz sürüsü "tekbir" sesleriyle sokaklara daldilar. "YA TAM SUSTURACAGIZ YA KAN KUSTURACAGIZ!" diye bagiriyor, kendinden geçmisçesine tekbirler getiriyorlardi. Daha önce tespit edilen evler atese verildi. "Müslüman Türkiye!", "Milliyetçi Türkiye!" nidalariyla iyice kendinden geçen gruplar, kan akitmaya adeta

doyamiyorlardi. Harabeye dönen Maras sokaklarinda yaralilara yardim etmek isteyenlere, ambulanslara ates açildi. Yanm'ls ve kursunlanmis cesetler sokaklarda yatarken, kesif bir duman ve barut kokusu sariyordu gökyüzünü. Olaylari bizzat yasayan bazi magdurlarin vahsete dair hatirladiklari söyle: *SOLMAZ DEVRIM(18yasinda): "Evimizi bombaladilar kapiyi kirip içeri girdiler. Diri Diri kestiler insanlari..." *MUSTAFA ALTUN(40 Yasinda): "Küçük küçük çocuklara satirlarla kesip biçtiler. Evlerin karsisina geçip ates ediyorlardi. Kapidan çikanlari tariyorlardi." *MEHMET DUVAR(28 yasinda): "Hiçbir sey yapmadigimiz halde evimize otomatik silahlarla saldirdilar. Karsilik veremedik. Gelinlik kizlari atese attilar. Evimizi yaktilar." *TACIM KAMKOÇ(28 yasinda): "Yörükselimde cenaze törenine katildik. Tas ve sopalarla saldirdilar. Hemen bir arabayla Yenimahalle'ye geldik ve bir evin banyosuna saklandik. Aç-susuz 2 gün banyoda kaldik. Karsimizdaki evleri yaktilar, bizim evi de yakmislar..." *" ...karsimizda oturan ve bir gözü görmeyen 80 yasindaki yasli Cennet Çimen'in evine gittiler. Bu kadini, 'Gel nene, gel nene' diyerek elinden tutup disariya çikardilar. Cennet kadin, gözleri görmedigi ve yasli oldugu için öldürülenlerden ve yakilanlardan habersizdi. Saniklardan Cuma Yalçin ile Nuri Boga tornavida ile onun gözlerini oydular, sonra silah sikarak öldürdüler. Yakininda bulunan helanin çukuruna bas üzeri atip, üzerine at arabasini devirdiler. "

** "...ögleden sonra yeniden geldiler. Benzin siseleri vardi ellerinde, evlerimize saldirdilar, gazli bezleri atesleyerek içeri attilar. Evleri atese Hatirla Liseli

19

i'


DEVR/MC~/SEL/LER

verdiler. 'Maras size mezar olur, vatan olmaz; Yasasin Türkes, Yasasin MHP'diye bagiriyorlardi. Ellerindeki uzun menziili silahlarla evlerimize ates etmeye basladilar. Korkudan kaçip kurtulmak isteyenlere arkadan ates edip öldürüyorlardi..." *"... Ellerinde Alman tüfegi, mavzer, makineli tüfekler vardi. Kadinlarimizin memeleri kesildi. Alti aylik çocugumuza kursun sikildi. Kollari kesildi, kafalari ezildi. Kadinlarimizin hem ölüsüne hakaret ettiler, hem dirisine. Kocasinin yaninda yaptilar. Kocasi dedi 'Allah'tan korkun'. Kocasini çektiler öldürdüler. Ardindan kadini öldürdüler. 20 yasinda bir babayi ogluyla birlikte öldürdüler. Gözlerine sis soktular insanlarin. Seyran tepe'de Kesanli (...)ün karisinin irzina geçip, kursuna dizdiler. Daha sonra külotunu çikarip sOkaga attilar. Kalayci Sah Ismail'e de baltayla vurup beynini parçaladilar..." Bunca yil geçmesine ragmen perde arkasindaki katiller daha sonraki Çorum, Sivas, Erzincan katliamlarinda ve diger faili meçhul diye adlandirilan, cinayetlerde oldugu gibi ortaya çikarilamadi. Unutulmasin; Bu olayda öteki cinayetler gibi 1 Mayis 1977 gibi UNUTULMASiN... UNUTMADIK UNUTTURMAYACAGIZ

20

Pano


'..

DEVR/MC~/SEL/LER

o

t..

i.,.,

t .

\ . , ,.

(

.

I

" ., i

i .

'('1 ." , J~i J J J },.,.

'.

:'" ·

f '

(

{~ "

i : , I'

i

KART AL YUVASi

ALAMUT Binlerce yil sagiimisim Korkunç atlilariyla parçalamislar Nazli se her sabah uykularimi Hükümdarlar saldirganlar haydutlar Haraç salmislar üstüme

AHMED ARIF

A

iamut bir direnis destani. Zulme, zorbaliga ve egemenlere karsi inanan direnisi. Alamut; Hasah Sabbah' in kalesi nam-i diger hashasilerin karta i yuvasi ki onlar ölmek için dövüsen birer fedaidirler. Alamut bir roman, tarihsel bir karalamanin yerle bir edildigi bir efsanenin yeniden diriltildigi siirimsi bir roman. Alamut Tahir' in romani, Selçukluya direnen Acemlerin direnis destani. Binler-ce yil boyunca zulme ve zorbaliga karsi kahramanca direnisler verilmis büyük baskaldirilar yasanmistir. Spartaküsten Baba Ishaka, Hallaci Mansurdan Bedreddine, Pir Sultandan Kara Yilana ve Kizildereye, Cheye, Denizlere binlerce direnis binlerce önder tarihe adlarini onur diye yazdirmislar. Aslanlarin tarihini avcilar yazdigi sürece aslanlar hep yenilecektir. Her baskaldiriya savaslarla, katliamlarla cevap verilmis ve baskaldiranlar sanki yeryüzünden kaldirilmak istenircesine vahsice katlediimis. Ne keder katiller tar~hin puslu sayfalarinda kaybolurken direnenler hiç ölmemis. Bu yüzden olsa gerek egemenler baskaldiranlarin bedenini ortadan kaldirmakla yetinmemis onlari karalamak için binlerce yalan uydurmus, çamur atmis, Iekelemeye çalismis söylentiler yaymis; dilden dile dolasan efsaneye dedikodu ve söylentiyle karsi koymaya çalismis ve okul kitaplarinda ve resmi tarihin sararmis yapraklarinda ezberci egitime, yazili sinavlarina

kahramanlarin destansi direnislerini degil zalimlerin ve "kazananlarin" yalanlarini ögret!""":s bize. Degil midir ki Hasan Sabbah ve Alamut' u afyonla uyusturucuyla bir ögreniriz. Kandinlm iS insanlarin basi bos savasi olarak aktarilir bize ~ ezbere alismis beynimiz, beynimizin hükmettig dilimiz, bilincimiz bir kere olsun soru sormaz,

.

Bir insan bile bile göz göre göre ölümüne niye dövüsür? Sadece afyon ve uyusturucuyla ayaicta duran bir kaleye niye ka rta i yuvasi denir? Ve o kalenin ele geçirilmesi için neden Hasan Sabba'" in ölmesi ve tarihin en büyük ordusunun; Mogollarin gelmesi beklenir? Alamut! Okul siralarini sert bakisli tarih hocalarini ve ezberlemekten biktigimiz padisah hikayelerini soramadigimiz bu sorularin romans: cevabidir. Yoksul Ibni Tahir' in Alamutun fedaisi haline gelmesine soru sormaya aliskin beynindeki kargasayi ve bu kargasaya Selçuklu egemenlerinin ve Selçukluya karsi direnenlerin verdikleri cevaplari içerir. Alamut Iran' daki direnisin gücünü ve halktan destek alan mücadelenin yenilmezligini gösterir. Adaletin ve disiplinin bir avuç direnisçiyi nasil yenilmez bir güç haline getirdiginin hikayesidir. O Sabbahiler ki Selçukludan Aceme ve bütün Arap diyarinda zalimlerin ve egemenlerin korkulu rüyasi haline gelmistir. Sultanlarin yatagindan sölenlerdeki ziyafet sofralarina kadar sokulmus, onlarin eceli haline gelmistir. Alamut bu korkunun destansi hikayesidir. Degil mi ki bugünde güçlüler ve yöneticiler kendilerine yönelen her itirazi baskiyla ezmeye çalismakta ezemedigini karalamaktadir. Okullarin baskici ve gerici uygulamalarina her itiraz eden serseri, tembel ilan edilmektedir. Devlete karsi çikan anarsist, yikici ilan edilmektedir. Ama bilim ama kavga ama direnis elbette kendi tarihini yazacaktir. Bu ister romanla olsun ister siirle olsun ezilenlerin zihninde mücadele edenler mücadeleleriyle anilacaktir. Dev-Us' in büyümesini engelleyemeyenierde tipki Alamut' ta oldugu gibi bize saldirmaya devam edecekler. Biz biliyoruz ve onlarda bilmelidir ki Alamut yenilmedi; bizde yenilmeyecegiz. Çünkü tarihte son sözü hep direnenler söyler. Alamut bir direnisin hikayesi, bizim hikayemiz.

Kültür (}~t

Sanat

21



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.