Partizan63

Page 1

KasÝm-AralÝk 2007 SayÝ: 63 Üki AylÝk Siyasi Dergi FiyatÝ: 2 YDL (KDV dahil) ISSN: 1303-0078


INDA R A L O R Ü B MCILIK UMUT YAYI

Kolektif bir eme¤in ürünü olarak içeriden, d›flar›dan yaz›lan öykü denemeleri derlendi ve sizlerle buluflmak üzere bu kitap ortaya ç›kt›. Umut Yay›mc›l›k bürolar›nda...


UMUT YAYIMCILIK VE BASIM SANAY‹ LTD. fiT‹ Yönetim yeri: Gureba Hüseyin A¤a Mah. ‹mam Murat Sok. No:8/1 Aksaray-Fatih/‹STANBUL. Tel: (0212) 521 34 30 FAKS: (0212) 621 61 33 Sahibi ve Yaz›iflleri Müdürü: Çilem Önsel Bask›: Ezgi Matbaa ISSN. 1303-0078 e-mail: umutyayimcilik@ttnet.net.tr BÜROLAR ➧ KARTAL : ‹STASYON CAD. DÖRTLER APT. NO: 4/2 KARTAL, TEL: (0216) 306 16 02 Cep: 0538 299 35 52 ➧ ANKARA : TUNA CAD. ÇANAKÇI ‹fiHANI NO:11 KAT:3 DA‹RE: 32 ÇANKAYA/ANKARA TEL: (0312) 430 67 65 Cep: 0 535 562 33 72 ➧ ‹ZM‹R: 856. SOKAK, NO: 48/203 KEMERALTI-KONAK TEL: (0232) 446 78 07 Cep: 0 544 932 24 15 ➧ MALATYA: DABAKHANE MAHALLES‹, BOZTEPE CAD., BABACAN ‹fiHANI NO:9 KAT:1/16 MALATYA TEL: (0422) 325 78 13 Cep: 0 543 746 36 31 ➧ BURSA: SELÇUK HATUN MAHALLES‹, ÜNLÜ CAD, SÖNMEZ ‹fi SARAYI KAT:2 NO: 185 HEYKEL TEL: (0224) 224 09 98 Cep: 0 536 613 81 98 ➧ MERS‹N: S‹L‹FKE CAD. ÇAVDARO⁄LU ‹fiHANI KAT: 3 NO: 118 MERS‹N Cep: 0 545 685 25 27 ➧ ERZ‹NCAN: ORDU CAD. ORDU ‹fiHANI KAT:3 TEL: 0 446 223 67 18 Cep: 0 536 697 94 19 ➧ AVRUPA MERKEZ BÜRO: WESELER STR 93 47169 AS-DRUCK DUISBURG-ALMANYA TEL: 0049 203 40 60 958 FAKS: 0049 203 40 60 959 Hesap Numaralar›m›z; Yurtiçi: Selma fiahin: Ziraat Bankas› Aksaray ‹stanbul fiubesi 48209849-5002 Yurtd›fl›: Selma fiahin Ziraat Bankas› Aksaray fiube Euro hesap numaras›: 48209849-5001 Vak›flar Bankas› Aksaray fiube Euro hesap numaras›: 00158048000527074 ‹fl Bankas› Parmakkap› fiube Euro hesap numaras›: 1042 0175785

PART‹ZAN’DAN Merhaba Yeni bir say›m›zda daha sizlerle buluflurken, dünyada ve ülkemizde bir dizi önemli geliflmelere tan›kl›k ediyoruz. Türk egemen s›n›flar› son günlerde gerek dünyada ve bölgede yaflanan geliflmeler ve gerekse ülke içinde var olan s›n›fsal-toplumsal çeliflkilerin keskinleflmesi ile giderek daha fazla sald›rganlaflmaktad›r. Bu tamamen TC devletinin yaflad›¤› krizle ilgili bir durumdur. Son süreçte Türk hâkim s›n›flar› aras›nda yaflanan çeliflkiler ve bu çeliflkilerin ürünü olarak belirginleflen kimi geliflmeler ülkemiz ilerici, devrimci hareketinde kimi kavramlar›n yo¤un bir biçimde tart›fl›lmas›na vesile olmaktad›r. Bu tart›flmalar›n bir yan›nda kendisine ilericiyim, demokrat›πm ve devrimciyim diyen baz› kesimlerin, kendilerini hâkim s›n›flar›n bu politikalar›nda “taraf” ilan etmesi, bu yönlü bir söylem içinde olmas› dikkat çekicidir. Bu say›Laiklik ve ‘Sivil’ Anayasa” bafll›kl› yaz›m›zda k›m›zda yer alan “L saca bu geliflmelere de¤inmeye ve anlay›fl›m›z› koymaya çal›flt›k. Bilimsel ›rkç›l›k ya da tarihsel görev” bafll›¤›yla iflledi¤imiz “B yaz›da Türk Tarih Vakf› Baflkan› Yusuf Halaço¤lu’nun ›rkç› söylemlerinden yola ç›karak Türk hâkim s›n›flar›n›n katliamc› tarihine tekrar bir hat›rlatma yapmak istedik. Kapitalizmin kriz yasas› geçirlili¤ini koruyor” bafll›kl› yaz›“K m›zda ise ABD’de düflük gelirli gruplara verilen konut kredisinin geri dönmemesiyle A¤ustos ay›n›n ortalar›nda “bafllayan” ve süren kriz tart›flmalar› üzerinden emperyalist-kapitalist ülkelerde derinleflen krizin ana noktalar› üzerinde durmaya ç›l›flt›k. Co¤rafyam›zda köylülü¤ün hala a¤›rl›¤›n› korumas› ve genel nüfus içinde en yoksul kesimi oluflturmaktad›r. Bu nedenle köylülük içindeki çal›flmalara önem vermek, köylülükteki geliflmeleri incelemekten geçmektedir. Bu incelemelerin bir örne¤i olmas› aç›s›ndan “Köylülü¤ü geçirdi¤i de¤iflimler üzerine” bafll›kl› yaz›y› sayfalar›m›zda bulabilirsiniz. Son alarak Büyük Ekim Devrimi’nin 90. y›l› vesilesiyle Bakü komün tarihi ve komünarlar›n kahramanl›k dolu direnifl yaflamlar›n›n incelendi¤i yaz›y› da sizlere paylaflmak istedik. Yukar›da özetlemeye çal›flt›¤›m›z gibi egemen s›n›flar›n artan sald›r›lar› yaflad›klar› krizin sonucudur. Bu krizi büyütmek, artan sald›r›lar karfl›s›nda örgütlü bir tutum sergilemek önemli. Yeni say›m›zda buluflmak dile¤iyle!

‹Ç‹NDEK‹LER - Laiklik ve sivil anayasa tart›flmalar› üzerine . . . . . . . . . . . . . . 2 - Faflizm inkara devam ediyor . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 27 - Kapitalizmin kriz yasas› geçerlili¤ini koruyor . . . . . . . . . . . . 38 - Yeni sol aray›fl; reformizmle egemenlerin sürecini tahkim etme anlay›fl›d›r . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 56 - Köylülü¤ün geçirdi¤i de¤iflimlere genel bir bak›fl . . . . . . . . . 64 - Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye, Komünden Komüne . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 76


Türk komprador büyük burjuvazisi ve büyük toprak a¤alar›n›n iki siyasi kamp› aras›ndaki mücadelenin yans›mas›;

Laiklik ve “sivil” anayasa tart›flmalar› üzerine

TC “demokrasisi” içinde pek çok siyasi parti bulunmaktad›r. Bunlardan bir k›sm› tabela partileri durumundad›r. Bir k›s›m reformist, solcu partilerdir. Tüm bu partilerin d›fl›nda örne¤in TBMM’de grubu bulunan partilerden CHP, Türk hâkim s›n›flar›n›n birinci kamp›n›n politikalar›n› temsil etmekte, AKP ise ikinci kamp›n politikalar›n› temsil etmektedir.

2


Son süreçte Türk hâkim s›n›flar› aras›nda yaflanan çeliflkiler ve bu çeliflkilerin ürünü olarak yaflanan kimi geliflmeler en genel anlam›yla ülkemiz ilerici, devrimci hareketinde kimi kavramlar›n yo¤un bir biçimde tart›fl›lmas›na vesile oldu/oluyor. Bundan daha da önemlisi bu mücadelede ortaya ç›kan kimi geliflmeler, Türkiye ilerici, devrimci çevrelerinde kimi yanl›fl ve eksik de¤erlendirmelere yol aç›yor. Bu ise devrimci hareketin bir kez daha egemen s›n›flar›n kendi aralar›nda sürdürdükleri iktidar mücadelesinde kulland›klar› kimi kavramlar›n arkas›na tak›larak bu kavramlar üzerinden yürütülen politikalara yedeklenme tehdidini içinde bar›nd›r›yor. 22 Temmuz 2007 genel seçimleri ve ard›ndan AKP’nin temsil etti¤i Türk hâkim s›n›flar›n›n bir kesiminin Cumhurbaflkanl›¤›na kendi aday›n› seçme baflar›s› beraberinde Cumhuriyet“llaiklik-fleriat”, “C ›l›ml› ‹slam” vb. tart›flmalar›n daha da artmas›na vesile oldu. Bu tart›flmalar›n bir yan›nda da özellikle kendisine ilericiyim, demokrat›m ve hatta devrimciyim diyen baz› kesimlerin kendilerini, hâkim s›n›flar›n bu politikalar›nda “taraf” ilan etmesi, bu yönlü bir söylem içinde olmas› dikkat çekicidir. Bu yaklafl›m›n arkas›nda yatan ne den; Türk hâkim s›n›flar› ara s›nda TC’nin kuruluflundan beridir yaflanagelen, “devlet ayg›t›n› kendi temsil etti¤i klik ç›karlar› do¤rultusunda kullan -

ma” mücadelesini çözümleye meme ve bu mücadelenin do¤urdu¤u sonuçlar› tahlil edememedir. Bu eksiklik nedeniyledir ki hâkim s›n›flar aras›nda kendi s›n›f ç›karlar›n› hâkim k›lma mücadelesinde at›lan ad›mlar, kullan›lan kimi kavramlar, ilerici-devrimci ve yurtsever çevrelerde “olumlu” ya da “olumsuz” de¤erlendirilerek egemenlerin herhangi bir kesiminin ard›nda objektif olarak taraf olunmas›na yol aç›yor. Örne¤in AKP’nin temsil etti¤i Türk hâkim s›n›flar›n›n bir kesiminin kendi s›n›fsal ç›karlar› için gerçeklefltirdi¤i kimi düzenlemeler ve att›¤› ad›mlar baz› “solcu”, “ilerici” çevrelerde “demokrasinin”, “sivil inisiyatifin” geliflmesi olarak tan›mlan›r ve alk›fllan›rken kendi politikalar›n› bazen CHP bazen TSK bazen YÖK vb. kurumlar arac›l›¤›yla ifade eden TC devletine hâkim olan Kemalist bürokrat kesim karfl›s›nda seçimler vesilesiyle sa¤lad›¤› görece üstünlü¤ü “iikinci Cumhuriyete yol açt›¤›”, bunun “halk iradesinin” yans›mas› oldu¤u ve böylece “ddemokrasinin kazand›¤›”, bunun da halk›n ç›kar›na oldu¤u vaaz ediliyor. CHP’nin politikalar›nda somutlanan bazen TSK aç›klamalar›, YÖK, yarg› kurumlar› gibi kurumlar taraf›ndan yap›lan aç›klamalarda somutlanan Türk hâkim s›n›flar›n›n bir di¤er kesiminin ise, AKP’nin atm›fl oldu¤u bu ad›mlar› ve gerçeklefltirdi¤i kimi pratikleri

3

“ccumhuriyetin kazan›mlar›n›n tehlikede oldu¤u”, “llaiklik il kesinin afl›nd›r›ld›¤› ya da or tadan kald›r›lmaya çal›fl›ld›¤›” ve bu anlam›yla “flfleriat tehlikesinin oldu¤u” propaganda edilerek halk›n, ilericilerin, demokratlar›n, solcular›n “cumhuriyete ve laikli¤e sahip ç›kmalar›” isteniyor. Meseleyi daha derinlikli incelemeden önce, flu noktan›n alt›n› çizelim. Bugün gündemde olan ve yaflanan tart›flmalar›n arka plan›nda Türk hâkim s›n›flar› aras›nda gerçekleflen “devlet ayg›t›n› kendi ç›karlar› aç›s›ndan kontrol etme” mücadelesi vard›r. Bu mücadelenin bir taraf›nda Kemalist-“laik”bürokratik diye tan›mlayabilece¤imiz ve devlet ayg›t›na hâkim olan kesim ile “Müslüman”, “‹slamc›” diye tan›mlanan Türk hâkim s›n›flar›n›n bir kesimi bulunmaktad›r. Hâkim s›n›flar aras›nda “iktidar mü cadelesi” olarak tan›mlayabilece¤imiz bu mücadele devlet ayg›t›n› ve özellikle de orduyu kontrol etme, orduya hâkim ol ma mücadelesidir. Bu mücadelede halk›n ç›karlar› aç›s›n dan ilerici, olumlu bir sonuç ç›karmak son derece yanl›flt›r. Hakim s›n›flar›n bu iki kamp› aras›ndaki mücadele, halka “laiklik tehlikede”, “cumhuriyetin ve demokrasinin kazan›mlar› (!) tehlikede” biçiminde yans›t›l›rken öte yandan “statükocu”, “de¤iflime ve halk iradesine direnen”, “demokrasiyi istemeyen” kesimler olarak yans›t›ld›/yans›t›l›yor. TC’nin kuruluflundan

Laiklik ve “sivil” anayasa tart›flmalar› üzerine

PART‹ZAN 63


Laiklik ve “sivil” anayasa tart›flmalar› üzerine

PART‹ZAN 63

itibaren komprador büyük bur juvazi ve toprak a¤alar›n›n iki kamp› aras›nda yaflanan bu ik tidar mücadelesi halka bugün bu kavramlar üzerinden “laiklik-fleriat”, “ilericilik-gerici lik”, “demokrasi-statükocu luk”, “devletçi-sivilci”, “ulu salc›-demokrasi yanl›s›” vb. kavramlar aras›nda yaflanan bir mücadeleymifl gibi propaganda ediliyor. Böylesi bir durumda flöyle bir sonuçla karfl› karfl›ya kal›yoruz. Türkiye gerçekli¤inden, ülkemizdeki s›n›flar›n konumlan›fl›ndan emperyalizmin, emperyalist sermayenin ülkemiz hâkim s›n›flar›yla iliflkisinden ve belirleyicili¤inden kopuk olarak yap›lacak bir de¤erlendirme beraberinde bu tart›flmalar üzerinden kendisine ilericiyim, solcuyum ve hatta devrimciyim diyen pek çok kesimi yanl›fl bir bak›fl aç›s›na itmekte ve bunun sonucu olarak hatal› bir konumlan›fla yol açmaktad›r. Örne¤in son yaflanan tart›flmalardan hareketle süreci bir askeri darbe ya da demokratik

devrimin tamamlanaca¤› olas›l›klar› üzerinde de¤erlendirme yapan devrimci çevreler bulunmaktad›r. Türk hâkim s›n›flar› iki esasl› siyasi kampa bölünmüfltür Türk hâkim s›n›flar› aras›nda yaflanan bu mücadeleyi daha iyi kavramak için önce flu gerçekli¤i vurgulayal›m. Türk hâ kim s›n›flar› olan komprador büyük burjuvazi ve büyük top rak a¤alar› “milli mücadele” sonras› iki siyasi kampa bölün müfltür. TC devletinin kuruluflundan günümüze kadar yaflanan bu gerçeklikte esasl› bir de¤ifliklik olmam›flt›r. Bazen bu siyasi kamplar› temsil eden, onlar›n politikalar›n› dillendiren siyasi partiler kapat›lm›fl ya da bu iki kamp aras›nda geçifller yaflanm›fl ancak Türk hâkim s›n›flar› aras›nda var olan iki ayr› e¤ilim varl›¤›n› korumufltur. TC’nin kuruluflunun hemen ard›ndan Türk hâkim s›n›flar›n›n bu iki esasl› siyasi kamp›-

4

n›n hangi unsurlardan olufltu¤unu bir al›nt›yla flöyle somutlayabiliriz. “Bir yanda emperyalizmle iflbirli¤ine giriflen ve bu iflbirli¤ini gittikçe art›ran yeni Türk burjuvazisi, eski komprador büyük burjuvazinin bir k›sm›, a¤alar›n ve büyük toprak sahiplerinin bir k›sm›, memurlar›n ve ayd›nlar›n en üst ve imtiyazl› tabakalar›, öte yanda henüz tamamen tasfiye edilemeyen komprador burjuvazinin di¤er k›sm›, a¤alar›n›n ve toprak sahiplerinin baflka kesimi, feodalizmin ve sultanl›¤›n ideolojik dayanaklar› olan din adamlar›, eski ulema s›n›flar› art›klar›”. (‹‹K Syf: 197) Devlet ayg›t›na hâkim olan ve emperyalizmle iflbirli¤ine giriflen ve giderek palazlanarak kompradorlaflan yeni Türk burjuvazisi, eski komprador büyük burjuvazinin bir k›sm›, a¤alar›n ve büyük toprak sahiplerinin bir k›sm›, memurlar›n en üst ve imtiyazl› tabakalar›n›n siyasal alandaki temsilcisi CHP idi. Bu kesimler CHP arac›l›¤›yla kendi s›n›fsal ç›karlar› do¤rultusundaki politikalar› hayata geçirmeye çal›fl›yorlar, devlet ayg›t›n› bu amaç için kullan›yorlard›. ‹kinci kamp yani tamamen tasfiye edilmeyen komprador burjuvazinin di¤er kesimi, a¤alar›n ve büyük toprak sahiplerinin bir k›sm›, feodalizmin ve sultanl›¤›n dayana¤› olan din adamlar›, eski ulema s›n›f› art›klar› ise kendi s›n›fsal ç›karlar›n›n tek partili sistem yürürlükte oldu¤u sürece CHP içinde yer alarak gerçeklefltir-


meye çal›fl›yordu. Bu kesimlerin CHP içinde kendi siyasi mücadelesini sürdürdü¤üne tan›k olmaktay›z. Faflizmin “demokrasi denemeleri” olarak adland›r›lan süreçlerde ya da çok partili sisteme geçildi¤inde ikinci kampa dâhil olan Türk hâkim s›n›flar› kendi s›n›fsal ç›karlar›n› daha rahat ve çabuk gerçeklefltirecek olan kendi siyasi partilerini kurmufllard›r. Örne¤in 1925’te kurulan ve k›sa bir süre sonra kapat›lan Te rakkiperver F›rka, 1930’da kurulan ve yine k›sa bir süre sonra kapat›lan Serbest F›rka ve nihayet 1946 sonras›nda çok partili sistemle birlikte kurulan Demokrat Parti ve ard›ndan da Adalet Partisi esas olarak Türk hâkim s›n›flar›n›n bu ikinci kamp›n›n partileridir. Türk hâkim s›n›flar›n›n gerek birinci kamp›n›n ve gerekse de ikinci kamp›n›n politikalar›n› dillendiren siyasi partilerin geçirdikleri süreç ve evrimleri, bugün bu gelenekleri temsil eden siyasi partiler bilinmektedir. Bu nedenle ayr›nt›l› bir de¤erlendirmeye gerek yok. Ancak flu vurgulanabilir. Bugün Türk hâkim s›n›flar›n›n ikinci kamp›n› temsil eden AKP’nin önceli parti Erbakan’c› Milli Nizam Partisi’dir. Bu parti geçmiflte Türk hâkim s›n›flar›n›n ikinci kamp›nda tali bir güç olarak yer al›yordu. Bu tali güç özellikle 1980 sonras› izlenen neoliberal politikalar sonucunda giderek palazland› ve hâkim unsur halini ald›. Milli Nizam Partisi’nin evrimi milli görüfl gelene¤i, Refah Partisi ve

AKP’nin bu partiden kopmas› biliniyor. Burada önemli olan nokta Türk hâkim s›n›flar› aras›ndaki iktidar mücadelesinin bu partiler arac›l›¤›yla temsil edildi¤ini, politikan›n bu partiler arac›l›¤›yla dillendirildi¤ini, isimlerin de¤iflmesiyle birlikte görevlerinin de¤iflmedi¤ini bilmektir. Bugün aç›s›ndan ele ald›¤›m›zda TC “demokrasisi” içinde pek çok siyasi parti bulunmaktad›r. Bunlardan bir k›sm› tabela partileri durumundad›r. Bir k›s›m reformist, solcu partilerdir. Tüm bu partilerin d›fl›nda örne¤in TBMM’de grubu bulunan partilerden CHP, Türk hâkim s›n›flar›n›n birinci kamp›n›n politikalar›n› temsil etmekte, AKP ise ikinci kamp›n politikalar›n› temsil etmektedir. MHP ise dayand›¤› kesimler itibariyle esas olarak ikinci kampa yak›n olmakla birlikte bu partinin TC aç›s›ndan özel” durumu, Türk hâkim s›“ö n›flar›n›n devlet ayg›t›na hâkim olan birinci kamp›na yak›n durmas›na yol açmaktad›r. Bu parti içinde özellikle birinci kamptan bürokratlar, emekli askerler vb. bulunmaktad›r. Baflka bir ifadeyle MHP Türk hâkim s›n›flar›n›n her iki kamp›n›n etkin oldu¤u bir partidir. Bunun nedeni ise bu partinin di¤er hâkim s›n›f partilerine oranla hem halk›n ilerici, devrimci hareketi karfl›s›nda hem de Kürt Ulusal Hareketi karfl›s›nda daha vurucu, aktif, sivil faflist bir parti olarak konumland›r›lmas›d›r. Meclis’te gru bu bulunan di¤er bir parti olan

5

DTP ise Kürt ulusal burjuvazi si ve bir k›s›m toprak a¤alar›n›n partisidir. Türk hâkim s›n›flar›n›n birinci kamp›n› oluflturan kesimlerin bugün TÜS‹AD, yüksek rütbeli askerler, yüksek yarg› mensuplar›, Kemalist ulemay› oluflturan rektörler vb.den oluflan bürokrasiden olufltu¤unu, AKP’nin temsil etti¤i kamp›n MÜS‹AD vb. derneklerde örgütlendi¤ini ifade edelim. TOBB gibi kurulufllar her iki kamp aras›ndad›r. Burada gözden kaç›r›lmamas› gereken nokta fluras›d›r. Komprador burjuvazi ve büyük toprak a¤alar› de¤iflmez, bir duvarla ayr›l m›fl iki siyasi kamptan oluflmam›flt›r. Bu kamplardan bir di¤erine geçifl daima mümkündür. Ve yine her iki kamp da kendi içinde yekpare bir bütün oluflturmamaktad›r. Bu nedenle örne¤in TÜS‹AD içinde hâkim s›n›flar›n ikinci kamp›na taraftar olan kesimler de bulunmaktad›r. Burada belirleyici olan nokta uygulanan emperyalist politikalarla birlikte belli oranda birbirine yak›n durarak menfaat elde eden, kendi ç›karlar›n› savunan kamplar oldu¤unun göz ard› edilmemesidir. Bu kamplar birbirine en yak›n du rarak kendi s›n›f ç›karlar›n› güçlendiren ve bu anlam›yla menfaat çeliflkilerinin bir araya getirdi¤i kamplard›r. Birbirine yak›n menfaati olanlar daha derin menfaat çeliflkileriyle ayr›ld›klar› kesimler karfl›s›nda bir araya gelmektedir. Bu nedenle bu kamplar› tan›mlarken TÜS‹AD, MÜS‹AD, TOBB gibi

Laiklik ve “sivil” anayasa tart›flmalar› üzerine

PART‹ZAN 63


Laiklik ve “sivil” anayasa tart›flmalar› üzerine

PART‹ZAN 63 örnekler yan›lt›c› olmamal›d›r. Bu kamplar› belirleyen onlar›n s›n›f ç›karlar›d›r. Yoksa örgütlendikleri örgütlenmeler de¤ildir. Bu örgütlere de¤inmemizin nedeni belli bir fikir vermesi aç›s›ndand›r. Ortak nokta; Emperyalizme hizmet, halka sald›r› Yukar›da ifade etti¤imiz kimi olgular Türk hâkim s›n›flar›n›n kendi aralar›nda iki esasl› siyasi kampa bölünmesi, aralar›nda yaflanan mücadele vb. bundan y›llar önce ‹brahim Kaypakkaya taraf›ndan oldukça aç›k ve net bir biçimde ifade edilmifltir. Bugün bu her iki kamp aras›nda çeflitli kavramlar üzerinden sürdürülen mücadeleye benzer bir biçimde geçmiflte de çeflitli kavramlar üzerinden bir mücadele yürütüldü¤üne tan›k olmaktay›z. Geçmiflte Türk hâkim s›n›flar› aras›nda yaflanan bu mücadeleye yönelik Kaypakkaya taraf›ndan yap›lm›fl olan bu de¤erlendirmeler, günümüzde hâkim s›n›flar aras›nda yaflanan mücadeleyi daha iyi anlamam›za ve yorumlamam›za olanak vermektedir. Kuflkusuz ki Kaypakkaya’n›n, bahsetti¤imiz de¤erlendirmeleri gerçeklefltirdi¤i dönemde emperyalizmin yönelimi aras›nda, politikalar aras›nda fark vard›r. O dönem bizim gibi ülkelere farkl› politikalar dayat›l›yordu. Buna uygun olarak Türk hâkim s›n›flar› da politikas›n› belirliyordu. Yine o süreçten bugüne kadar yaflanan kimi geliflmelerin oldu¤u tar-

t›flma götürmezdir. Örne¤in yukar›da de¤indi¤imiz üzere hâkim s›n›flar›n ikinci kamp›nda tali bir güç olarak yer alan ve kendisini Milli Nizam Partisi’nde ifade eden kesimler hâkim s›n›flar›n ikinci kamp›n›n hâkim unsuru olmufllard›r. Bunda 12 Eylül 1980 AFC’sinin uygulad›¤› politikalar ABD emperyalizminin o dönemki yeflil kuflak” projesi olarak ad“y land›r›lan politikas› ve bu kesimlerin “Müslüman” sermaye

vundu¤u bir parti olarak konumlanm›flt›r. Geçmiflte DP, AP olarak örgütlenen bu kesimler 1980 sonras› ANAP’da örgütlenmifltir. Bugün ise kendi politikalar›n› AKP’de hayata geçirmeye çal›flmaktad›rlar. Burada önemli olan nokta ‹brahim Kaypakkaya’n›n bahsini etti¤imiz de¤erlendirmelerini yapt›¤› dönemde Türk hâkim s›n›flar›n›n emperyalizmle iliflkileri, iki esasl› siyasi kampa bölünmüfl olmas› olgusunun

olarak da tan›mlanan Arap sermayesi ile gelifltirdikleri iliflkiler sonucunda palazlanmas› etkilidir. Bugün AKP’de somutlanan ve art›k sadece “milli nizamc›”, “milli görüflçü” olarak adland›r›lamayacak (ki bu görüflün sahipleri Saadet Partisi olarak ayr› bir örgütlenmede varl›klar›n› devam ettirmektedir) kadar de¤iflime u¤ram›fllard›r. K›sacas› bugün AKP’de temsil edilen hâkim s›n›flar›n ikinci kamp› çeflitli kesimlerin bir araya geldi¤i bu kesimlerin kendi s›n›fsal ç›karlar›n› sa-

ortadan kalkmamas›d›r. Hatta denilebilir ki süreçle birlikte Türk hâkim s›n›flar› aras›nda var olan bu iki siyasi kamp daha belirginleflmifl, birbirlerine yönelik siyasi alanda yürüttük leri mücadele daha da netleflmifltir. Ve özellikle egemenlerin her iki kamp›n›n da emperyalizmle iliflkisi daha da yükselmifl, bu kamplar›n emperyalist sermayeye ba¤›ml›l›¤› daha da artm›flt›r. Bu nedenle hâkim s›n›flar›n konumlan›fl›nda yukar›da de¤indi¤imiz gibi k›smen baz› de¤ifliklikler olsa da

6


esas›nda de¤iflen, birbirlerine yönelik mücadelelerinde kul land›klar› argümanlard›r. Bu nedenle Kaypakkaya’n›n y›llar önce Türk hâkim s›n›flar› aras›nda yaflanan mücadeleye dair de¤erlendirmelerini bugünü daha iyi anlamak aç›s›ndan aktarmakta yarar vard›r. Kaypakkaya hâkim s›n›flar aras›nda her iki kamp aras›nda yürütülen mücadelenin siyasi alanda nas›l bir seyir izledi¤ini flöyle yorumlamaktad›r: “Birinci kamp devlet ciha z›na ve temel dayana¤› olan orduya kesin olarak hâkimdir. Bu nedenle, birinci kamp öteden beri hâkimiyetini orduya dayanarak, ordu vas›tas›yla sürdürmüfltür. Kemalist diktatörlük gerçekte askeri bir diktatörlüktür. ‹kinci kamp ise bir yandan, devlet kuvvetlerini ve orduyu kendi hizmetine koflmaya çal›fl›rken, öte yandan, esas kuvvetini taflradaki toprak a¤alar›ndan, tefeci bezirgânlardan ve din adamlar›ndan ald›¤› için bunlar vas›tas›yla genifl köylü kitlelerine hükmetti¤i için “çok particilik”ten ve “seçim”lerden yana olmufltur. Elbette bunlar›n istedi¤i “çok parti”nin içine proletaryan›n partisi dâhil de¤ildir. Bunlar›n istedi¤i “se çim”, gerici ittifaklar aras›nda halk› tercih yapmak zorunda b›rakmaktan baflka bir fley de¤ildi. Bu iki kamp aras›ndaki, iktisadi alanda “devletçilik”, “hür teflebbüsçülük” fleklinde kendisini gösteren mücadele, siyasi alanda da bu flekilde yans›yordu. Ayn› mücadelenin bir benzerini bugün de görmekte-

yiz.” (‹‹K-Syf. 109) Ayn› mücadelenin bir benzerini bugün de görmekteyiz. Bugün de Türk hâkim s›n›flar› gerici ittifaklar aras›nda halk› “g tercih yapmak zorunda b›rak maktan baflka bir fley” yapmamaktad›rlar. Bugün egemenlerin kendi aralar›nda sürdürdükleri mücadelede, geçmiflten farkl› kavramlar kullan›yor olmalar› onlar›n mücadelelerinin özünün de¤iflti¤i anlam›na gelmiyor. Hatta denilebilir ki bugün egemenler, belki baflka konularda örne¤in ekonomik alanda her iki kamp da dâhil olmak üzere tam bir anlay›fl birli¤i içindedirler. Bu anlam›yla geçmifle göre daha “avantajl›” bir konumdad›rlar. Bugün Türk hâkim s›n›flar› aras›nda ekonomik alanda yürütülen mücadedevletçilik”, “hhür tefleblede “d büsçülük ” tart›flmas›n›n bir k›ymet-i harbiyesi kalmam›flt›r. Özellefltirmeler konusunda yaflanan baz› “ss›k›nt›lar” konusunda dillendirilen flikayetler söz konusudur. Her iki kamp da emperyalist sermayenin politikalar›na uygun olarak bugün hür teflebbüsçü” kesilen h›zl› “h mifllerdir. Her iki kamp da neoliberal politikalar›n en yaman savunucusudur. Bugün Türk hâkim s›n›flar›n›n her iki kamp› da özellefltirmelerden yanad›r. Bu konuda yaflanan kimi s›k›nt›lar›n nedeni var olan menfaat çeliflkileridir. Asl›nda bugün Türk hâkim s›n›flar›n›n her iki kamp›n›n da ekonomik alanda izlenen politikalarda ortaklaflmas›, emperyalist sermayenin bugün izlemifl oldu¤u

7

politikalardan ba¤›ms›z de¤ildir. Bu konuda hâkim s›n›flar›n her iki kamp›n›n da emperyalist sermayeye ve dolay›s›yla emperyalist politikalara bir ba¤›ml›l›¤› söz konusudur. Denilebilir ki bugün her iki hâkim s›n›f kamp› aras›nda ekonomik alanda sürdürülen mücadelenin özü “eemperyalist sermayeye en iyi ben hizmet ederim”, “eemperyalist sermayenin sömürü, ya¤ma ve talan›na en iyi olana¤› ben sunar›m” politikas› üzerinden yükselmektedir. Nitekim bugün Türk hâkim s›n›flar›n›n ikinci kamp›n›n temsilcisi AKP’nin ABD ve AB emperyalistlerince desteklenmesi bu olgudan ba¤›ms›z de¤ildir. AKP, emperyalist sermayeye en iyi hizmet etme biçiminde özetleyebilece¤imiz bu ekonomik politikas›nda emperyalist sermayeye daha iyi olanaklar ve koflullar sundu¤u için desteklenmektedir. Asl›nda bu destek karfl›l›kl› bir durumdur. Emperyalist sermayenin bu deste¤ini alan AKP, Türk hâkim s›n›flar›n›n birinci kamp›na karfl› mücadelesinde böylesi bir deste¤e fazlas›yla ihtiyaç duymaktad›r. Bu durum ise AKP’nin temsil etti¤i Türk hâkim s›n›flar›n›n emperyalist sermayeye daha fazla ba¤lanmas›n› getirmektedir. Karfl›l›kl› destekten kast›m›z budur. Yoksa AKP’nin temsil etti¤i Türk hâkim s›n›flar›n›n “bba¤›ms›z” oldu¤u ve bu anlam›yla emperyalist sermayeyle iliflkilerinde bir tercih yapma durumu yoktur. AKP’nin temsil etti¤i hâkim s›n›flar›n devlet ayg›t›na

Laiklik ve “sivil” anayasa tart›flmalar› üzerine

PART‹ZAN 63


Laiklik ve “sivil” anayasa tart›flmalar› üzerine

PART‹ZAN 63 hâkim olan hâkim s›n›flara karfl› mücadelesinde emperyalist sermayeden destek almas›, bu kesimleri emperyalist sermayeye daha fazla muhtaç hale getirmektedir. Bu durum ise emperyalist sermayenin daha fazla ifline gelmektedir. Öte yandan Türk hâkim s›n›flar›n›n emperyalizmle iliflkisini böyle ifade etmemiz, devlet ayg›t›na hâkim olan birinci kamp›n, emperyalizm karfl›s›nda ba¤›ms›z bir durufl sergiledi¤i anlam›na gelmemektedir. Kemalist-bürokrat olarak tan›mlanan birinci kamp›n da emperyalist sermaye karfl›s›ndaki konumlan›fl›, AKP’nin, temsil etti¤i hâkim s›n›f kli¤ine benzerdir. Bugün aç›s›ndan emperyalizmin AKP’nin temsilcisi oldu¤u Türk hâkim s›n›flar›n› tercih etmesi daha çok bölgesel politikalarla ilgilidir ve konjonktüreldir. Emperyalistler neden AKP’yi tercih ediyorlar? Yukar›da da ifade etti¤imiz gibi Türk hâkim s›n›flar›n›n her iki kamp›n›n da emperyalist sermaye karfl›s›ndaki durufllar› ayn›d›r. Bu konuda benzer ekonomik politikalar› savunmaktad›rlar. Asl›nda tam da bu nedenle, devlet ayg›t›na hâkim olan Türk hâkim s›n›flar›n›n birinci kamp› AKP taraf›ndan temsil edilen ikinci kampa yönelik elefltirilerinin ekonomik alanda de¤il, siyasal alanda, laiklik, fleriat vb. kavramlar üzerinden dillendirmektedir. Çünkü AKP’nin uygulamaya koy-

du¤u politikalar devlet ayg›t›ndan nemalanan ufak bir kesim d›fl›nda (kki bunlar bürokratik kesimi oluflturmaktad›r) birinci kampta yer alan Türk hâkim s›n›flar›n›n ç›karlar›na da hizmet etmektedir. Birinci kamp›n temsilcileri Türk hâkim s›n›flar› AKP’nin uygulamaya koydu¤u ekonomik politikalardan memnundurlar. As›l kayg›lar› ve itirazlar› AKP’nin temsil etti¤i kli¤in devlet ayg›t›na hâ kim olmas› noktas›nda att›¤› ad›mlard›r. Bu nedenle birinci kampta konumlanm›fl Türk hâkim s›n›flar› AKP taraf›ndan uygulamaya konulan ekonomik politikalar de¤iflmedi¤i müddetçe (kki bunun da emper yalizmin yönelimiyle birebir iliflkisi vard›r) tepkilerini çeflitli itirazlar ve uyar›lar üzerinden özellikle siyasal meselelerde dile getireceklerdir. Ekonomik politikalar noktas›nda bir elefltiri olmad›¤› müddetçe hâkim s›n›flar aras›ndaki bu mücadele bu kavramlar üzerinden sürdürülecektir. AKP’nin devlet ayg›t›n› kendi temsil etti¤i s›n›flar›n ç›kar›n› düzenleme, ele geçirme çabas› ve ad›mlar›, birinci kamp›n temsilcileri taraf›ndan, kadrolaflma uyar›lar› biçiAtatürk ilke ve ink›lâpminde “A lar›n›n alt› oyuluyor”, “llaiklik tehlikede ” biçiminde propaganda edilerek karfl› durulacakt›r. Emperyalizmin baflta da ABD emperyalizminin Kemalist bürokratik birinci kamp yerine AKP taraf›ndan temsil edilen ikinci kamp›n› temsil etmesi bu aç›dan bak›ld›¤›nda eko-

8

nomik nedenlere dayanmamaktad›r. Emperyalistlerin AKP taraf›ndan temsil edilen “‹slamc›” Türk hâkim s›n›flar›n› desteklemesi bölgede izlenen emperyalist politikalarla do¤rudan ilintilidir. Bilindi¤i üzere AKP’li Baflbakan T. Er do¤an emperyalist bir proje olan Büyük Ortado¤u Proje si’nin efl baflkan›d›r. Bunun gibi örnekler ço¤alt›labilir. Yani AKP taraf›ndan temsil edilen Türk hâkim s›n›flar›n›n emperyalizm aç›s›ndan bölgede üstlendikleri rollere ve görevlere dair birçok örnek verilebilir. Biz meseleyi çok uzatmadan son süreçte emperyalist ülkelerin burjuva medyalar›nda ABD emperyalizmine rakip olarak yükselen Çin ve Rusya tehlikesine karfl›, ABD emperyalizmine hizmet etmeyi kabul eden ›l›ml› ‹slamc›lar›n desteklenmesinden bahsedilmektedir. Il›ml› ‹slam (ve bu arada AKP de) ABD’nin önümüzdeki süreçte bölgedeki politikalar›nda bir numaral› müttefik olarak tan›mlanmaktad›r. Örne¤in ABD istihbarat örgütü CIA ile iliflkili analiz sitesi Strafor’un 22 A¤ustos 2007 tarihli yorumunda; AKP’nin devlet üzerindeki kontrolünü daha da art›raca¤›ndan bahsedilmekte ve bu etkiyi ülkenin “laik” karakterini yeniden yorumlamakta kullanaca¤›ndan bahsetmektedir. Cumhuriyet gazetesinde makaleleri yay›mlanan Ergin Y›ld›zo¤lu 5 Eylül 2007 tarihli makalesinde CIA iliflkili bu analiz sitesinin yapm›fl oldu¤u bu de¤erlendirme-


de AKP’nin temsil etti¤i kli¤in belli bir aflamada ister istemez ‹slamc› önceliklerle “ulusal” öncelikler aras›nda tercih yapmaya zorlanaca¤›n› aktar›yor. Türk hâkim s›n›flar›n›n “ulusal”c› olarak adland›r›lan önceliklerinin emperyalizme hizmet etmek demek oldu¤unu bir kenara b›rakal›m. Burada önemli olan nokta fludur; CIA ba¤lant›l› Stra for de¤erlendirmesine göre; “Ulusalc› öncelikler Kuzey Irak’a müdahaleyi gerektirdi¤inde ‹ran’la iflbirli¤ini içerirken ‹slamc› öncelikler Sünnilerle birlikte ‹ran’a karfl› konufllanmay› (yani ABD taraf›nda kalmak) gerektiriyor” fleklinde yorumland›¤›n› aktarmaktad›r. Ayn› yazar ayn› makalesinde Al Hayat’tan Zou Heir Kseihati’nin flu ifadelerini de aktarmaktad›r; “ABD’nin Mezopotamya’dan çekilmesiyle oluflacak bofllu¤u, ‹ran’›n doldurma çabas›n›n karfl›s›na dikilmeye en büyük aday›n Gül’ün Türkiyesi oldu¤u öyle büyük bir s›r de¤il” diye yazd›¤›n› aktarBak. Ergin Y›ld› maktad›r. (B zo¤lu; Türkiye ABD ‹liflkisi nin “Yeni” Jeo-politi¤i, Cum huriyet Gazetesi, 5 Eylül 2007) Görülece¤i üzere ABD emperyalizmi bugünkü süreçte Türkiye’nin bulundu¤u bölgede bölgesel ç›karlar› aç›s›ndan AKP’nin temsil etti¤i Türk hâkim s›n›flar›n› kullanmay› daha yararl› görmektedir. Kemalist bürokrat

birinci kamp›n “ulusalc›” öncelikler olarak adland›r›lan meselelerde (Irak Kürdistan›’na sald›r›, ‹ran’la iflbirli¤i vb.) emperyalizmden emperyalist politikalardan farkl› bir yol izleyemeyece¤i gerçe¤i bir yana, bugün aç›s›ndan “‹slam” soslu bir hâkim s›n›f kli¤inin varl›¤› ve desteklenmesi emperyalizm aç›s›ndan daha anlafl›labilir. Türk hâkim s›n›flar›n›n iki kamp› aras›ndaki mücadele siyasi alana nas›l yans›maktad›r? Hat›rlanaca¤› üzere 22 Temmuz seçimleri öncesinde AKP kendi aday›n› cumhurbaflkan› seçtirmek istemifl ancak buna karfl› devlet ayg›t›na hâkim olan Kemalist bürokratik kamp›n destekledi¤i, yönlendirdi¤i ve örgütledi¤i gösterilerle kitleler meydanlara dökülmüfltü. Bu gösterilerde AKP’nin cumhurbaflkanl›¤›n› “ele geçirmesiyle”, “cumhuri yetin tehlikede oldu¤u”, “la iklik ilkesinin kald›r›laca¤› ve fleriat›n getirilece¤i” vb. sloganlar dillendirilmifl, bu içerikli propagandalara h›z verilmiflti. Bu gösterilerle eflgüdümlü bir biçimde yay›mlanan “e-muht›ra” ve al›nan Anayasa Mahkemesi karar›yla AKP’nin temsil etti¤i hâkim s›n›f kamp›n›n cumhurbaflkan› seçmesi TC “demokrasisi” içinde bafl›nda bir müdahaleyle engellenmiflti. AKP’de kendi politikalar›n›

9

ifade eden hâkim s›n›f kli¤i bunun üzerine cumhurbaflkan›n› halk›n seçmesi için yasa ç›karm›fl, bununla da kalmay›p erken seçim karar› alm›flt›. Böylelikle AKP Kemalist bürokrat kli¤e karfl›, iktidar mücadelesinde halk kitlelerinin deste¤ini almak için genel seçimlerin yap›lmas›n› kararlaflt›rm›flt›. Gelinen aflamada genel seçimlerin “ma¤duriyet” politikas› üzerinden gerçeklefltirdi¤i kampanyayla kendi lehine kullanmay› baflaran AKP bu seçimlerden güçlenerek ç›kt›. AKP’nin bu görece “baflar›”s› cumhurbaflkanl›¤› için kendi aday› A. Gül’ün seçilmesine yol açt›. Yaflanan bu süreç ana hatlar›yla biliniyor. Türk hâkim s›n›flar› aras›nda cumhurbaflkanl›¤› seçimleri (öncesi ve sonras›nda) gündeme gelen ve yo¤un bir biçimde tart›fl›lan “laik, antilaik”, “birinci cumhuriyetikinci cumhuriyet” vb. kavramlar› her iki hâkim s›n›f kamp› aras›nda yaflanan siyasi mücadelenin argümanlar›n› oluflturmufltur. Geride b›rakt›¤›m›z süreçte yo¤un bir biçimde tart›fl›lan bu kavramlar Türk hâkim s›n›flar›n›n kendi aralar›ndaki mücadelenin siyasal alandaki yans›malar›n›n sonucudur. Ve öyle anlafl›l›yor ki bu kavramlar üzerinden yürütülen tart›flmalar önümüzdeki süreçte de gündemi iflgal edecek. Bugün yaflanan mücadele “türban” ve “mahalle bask›s›”

Laiklik ve “sivil” anayasa tart›flmalar› üzerine

PART‹ZAN 63


Laiklik ve “sivil” anayasa tart›flmalar› üzerine

PART‹ZAN 63 vb. kavramlar üzerinden aç›klanmaya, yorumlanmaya çal› fl›lmaktad›r. Ancak sonuçta Türk hâkim s›n›flar› aras›ndaki mücadele esas olarak “laik, anti-laik” mücadelesi biçiminde yans›t›ld›-yans›t›l›yor. Türk hâkim s›n›flar› aras›ndaki mücadelenin bu kavramlar üzerinden yürütülmesi anlafl›l›rd›r. Çünkü örne¤in ekonomik alanda her iki kamp›n da birbirine yönelik elefltirisi söz konusu de¤ildir. Türk hâkim s›n›flar›n›n her iki kamp› da emperyalizme uflakl›kta hemfikirdirler. Bu nedenle Kemalist bürokratik kamp›n AKP’ye karfl› ekonomik alanda “ülkeyi emperya lizme peflkefl çekiyorsu nuz”dan öteye bir söylemi olmamaktad›r. Ki zaten AKP de ekonomik alanda emperyalist sermaye aç›s›ndan oynad›¤› rolü reddetmemektedir. Bizzat AKP hükümetinin baflbakan› R. T. Erdo¤an’›n “ben ülkemi pazarlamakla mükellefim” demesi bu yüzdendir. Kemalist bürokratik kli¤in AKP’nin izlemifl oldu¤u bu emperyalist sermayeye uflakl›k politikas›na yönelik çok fazla elefltiri getirmemesi benzer politikalar›n kendilerinin de savunmas›ndan kaynakl›d›r. Bu kesimin kitlelere yönelik “bu ülkeyi en iyi biz satar›z” diyemeyeceklerine göre dillendirebildikleri en fazla elefltiri “ülkeyi sat›yor sunuz” olabilmektedir. Ekonomik alanda yaflanan bu mücadelede dillendirilen bu söy-

lemler d›fl›nda özellikle siyasi alanda Kemalist bürokrat klik “ulusalc›”, “anti-emperyalist” kimi söylemlere baflvurmaktad›r. Bunun nedeni ise her iki kamp›n da destekledi¤i emperyalist neo-liberal politikalar sonucunda devrimden ç›kar› olan halk kitlelerinin yaflamak zorunda b›rak›ld›klar› koflullar nedeniyle anti-emperyalist duygular›na hitap etmektir. Böylelikle ortaya ç›kan hoflnutsuzluk ve muhalefet hâkim s›n›flar›n bir kamp›n›n politikas›n› güçlendirmek için kald›raç olarak kullan›lmaktad›r. Türk hâkim s›n›flar› aras›nda yaflanan bu mücadelenin siyasi alana bu tür kavramlar üzerinden yans›mas›n›n di¤er bir nedeni ise bu kavramlar üzerinden kitlelerin tepkisini kendili¤inden geliflen hareketlerinin daha kolay manipüle edilebilmesidir. Kitlelerin günlük yaflam›na dair ortaya at›lan kavramlar nedeniyle kitleler hâkim s›n›flar›n kendi aralar›ndaki

10

iktidar mücadelesinde kullan›lmak için daha rahat ve kolay taraf olabilmesi sa¤lanabilmektedir. Üçüncü bir neden ise halk kitlelerinin bu türden sahte gündemler ile aldat›lmas›, hâkim her iki kamp›n halka yönelik gerçeklefltirilen sald›r›lar›n göz ard› edilmesine yol açmaktad›r. Kitleler türban meselesini tart›fl›rken sosyal alanda yaflanan pek çok yasal düzenleme gerçeklefltirilmektedir. Bu nedenle flu noktan›n alt›n›n çizilmesi gerekmektedir. Türk hâkim s›n›flar›n›n her iki kamp› da laik, ulusalc›, ilerici demokrasi yanl›s› ya da anti-emperyalist de¤ildir. Her iki kamp›n da ileri sürdü¤ü politikalar mevzi kazanma ya da kaybetmeme içinde att›klar› ad›mlar, halk aç›s›ndan ilerici, demokratik hiçbir yan tafl›mamaktad›r. Örne¤in bugün AKP’nin temsil etti¤i hâkim s›n›f kli¤inin devlet ayg›t›n› elinde bulunduran Kemalist bürokrat kli¤e karfl› gerçeklefltirdi¤i kimi düzenleme-


ler, atm›fl oldu¤u baz› ad›mlar kesinlikle demokrasi mücadelesi de¤ildir. Hâkim s›n›flar›n hangi kamp› olur sa olsun onlar›n anlad›klar› demokrasi, kendileri için demokrasidir. Halk için, halk›n ç›kar›na bir demokrasi de¤ildir. Tamamen kendi s›n›fsal ç›karlar› için devlet ayg›t›n› kendi temsil ettikleri s›n›flar›n ç›karlar› do¤rultusunda kullanmak için verilen bir mücadeledir söz konusu olan. Örne¤in CHP ve bir k›s›m ordu destekli “sivil toplum örgütünün” AKP politikalar› karfl›s›nda dillendirdi¤i “ulusalc›”, “anti-emperyalist” söylemlere de kendisini kapt›ranlar fena halde yan›lmaktad›r. Yukar›da bahsini etti¤imiz ayn› olgu “la ik, anti-laik” meselesinde de geçerlidir. Kuflkusuz ki AKP taraf›ndan temsil edi len Türk hâkim s›n›flar› ba z› noktalarda harekete ge çirdikleri kitleleri tatmin etmek istemektedir. Türban meselesi bununla ilgilidir. Ancak bu durum AKP’nin cumhuriyet karfl›t› bir kesimin politikalar›n› dillendir di¤i anlam›na gelmemektedir. Çok daha çarp›c› olma s› aç›s›ndan bugün laiklik propagandas› yapan Kema list bürokrat kli¤in gerçekte laik olmad›¤› gibi. Türk hâkim s›n›flar›n›n ve özellikle de Kemalist bürokrat kli¤in laiklik ad› alt›nda geçmiflten bugüne izlemifl oldukla-

r› politikalar de¤erlendirildi¤inde bu kesimin de laik olmad›¤› rahatl›kla görülür. CHP ve askeri bürokrat kesim gerçekte laik olmad›¤› gibi AKP ve temsil etti¤i kesimler de cumhuriyet karfl›t› de¤ildir. AKP içinde belli bir kesimin böylesi bir istemi olabilir. Ancak bu kesimler belirleyici de¤ildir. Bugün Türk hâkim s›n›flar›n›n iki kamp› aras›nda sürdürülen mücadele en bafl›ndan beri esas olarak cumhuriyet temel üzerinde kalmak flart›yla komprador büyük burjuvazi ve toprak a¤alar› aras›nda süren iktidar mücadelesidir. TC devleti laik bir devlet midir? Bu konuda ortada koca bir yalan söz konusudur. Türk hâkim s›n›flar› 80 küsur y›ld›r TC devletinin laik bir devlet oldu¤u yalan›n› tekrarlay›p durdular. Anayasalar›n›n de¤iflmez maddelerinden biri de budur. Peki, gerçekten TC devleti laik bir devlet midir? T›pk› Anayasan›n de¤iflmez denilen maddelerinde ifade edilen TC’nin “demokratik sosyal bir hukuk devleti” oldu¤unun ifade edilmesi gibi TC devleti ne kadar “demokratik”, “sosyal” bir “hukuk” devletiyse o kadar “laik” bir devlettir. Laiklik en genel anlam›yla burjuva demokratik devriminin bir ürünüdür. Burjuva demok-

11

ratik devrimini gerçeklefltiren ülkelerde laiklikten bahsedilebilir. Türk hâkim s›n›flar› t›pk› TC’nin “emperyalizme karfl› bir kurtu lufl savafl›yla kuruldu¤u” ya da “demokratik sosyal bir hukuk devleti” oldu¤u yalan›nda oldu¤u gibi bu konuda da kitlelerin halk›n bilincini çarp›tmaktad›r. Ve kabul edilmelidir ki Türk hâkim s›n›flar› bu konuda önemli bir baflar› sa¤lam›fllard›r. Kemalist laiklik politikas› genel olarak toplumsal iliflkileri din ve dinsel simgelerden ar›nd›rma ve özellikle de dinin TC’nin kontrolü alt›na al›nmas› biçiminde formüle edilebilir. Alt›n› önemle çizmek gerekirse Kemalizm olarak formüle edilen faflist ideolojinin din ve dini kurumlar ile temelden bir sorunu yoktur. Sorun daha çok kontrol meselesinden ç›kmaktad›r. Din, Kemalistler aç›s›ndan kontrol edilebildi¤i, yönlendirilebildi¤i oranda tercih edilir, desteklenir bir olgu olmufltur. Hele ki Kemalist iktidara karfl› baflka tehlikeler gündeme geldi¤inde “laik” Kemalistler dine daha çok sar›lm›fllard›r. Bunlara de¤inece¤iz. TC tarihine k›sa bir de¤ini bizlere Kemalist laiklik politikas›n›n nas›l uyguland›¤›na dair somut örnekler verecektir. B›rakal›m Ke malizm’in bir ilke olarak

Laiklik ve “sivil” anayasa tart›flmalar› üzerine

PART‹ZAN 63


Laiklik ve “sivil” anayasa tart›flmalar› üzerine

PART‹ZAN 63 laikli¤i savunmaya baflla mas›n› daha TC devleti kuruluflunu ilan etmeden önce TC devletinin kuruluflunda dinin ve din adamlar›n›n küçümsenmeyecek derece de rolü oldu¤u görülür. M. Kemal önderli¤inde “Milli Mücadele”ye önderlik eden ‹ttihatç› kadro, din olgusundan ve dinin temsilcilerinden fazlas›yla yararlanm›fllard›r. “Milli Mücadele”de hac› hoca fleyh taifesinin müftülerin yads›namaz bir etkisi söz konusudur. Örne¤in daha “milli mücadele” esnas›nda Ankara’da Meclis’in aç›l›fl› bilinçli olarak Cuma gününe denk getirilmifl, büyük bir dini merasimle meclis aç›lm›flt›r. Aç›l›fl nedeniyle yay›nlanan bildiride “biz vekilleriniz cenab› hak ve resulü Ekrem nam›na yemin ederiz ki padiflaha, halifeye isyan sözü bir yalandan ibarettir” denilerek 5 Nisan 1920’de Sultan Vahidettin hükümetinin fleyhülislam›n›n, Kemalistlere karfl› yay›nlam›fl oldu¤u fetvay› flerifeye yan›t olunmak istenmifl ve bu fetvaya karfl› baflta Ankara Müftüsü R›fat (Börekçi) olmak üzere 153 müftünün imzas›n› tafl›yan karfl› bir fetva yay›nlanm›flt›r. (Bak. S. Selek Anadolu ‹htilali Syf. 80)) Görülece¤i üzere cumhuriyetin kurulu ekibi daha iktidar› ele geçirmeden önce dinden ve din adamlar›n-

dan kendi politikalar› do¤rultusunda ustaca yararlanm›fllard›r. Ne zaman ki M. Kemal önderli¤inde “eski” ‹ttihatç›, “yeni” Kemalist kadrolar iktidar› ele geçirmifller, ondan sonra din ve dinsel simgelere karfl› bir bast›rma politikas› izlemifllerdir. Bunda etkili olan neden ise M. Kemal baflta olmak üzere Kemalist kadronun dinle ve dini kurumlarla sorunu olmas› de¤ildir. Bast›rma politikas›n›n esas nedeni Kemalist iktidara yönelik di¤er hâkim s›n›f kli¤inin din olgusunu kullanarak kitlelerin dini duygular›n› kendi politikalar› arkas›na yedekleyerek Kemalist iktidar aç›s›ndan bir tehdit unsuru olmas›d›r. Nitekim Terakki Perver F›rka ve ard›ndan kurulan Serbest F›rka bu türden gerekçelerle kapat›lm›flt›r. Kitlelerin Kemalist iktidara karfl› hoflnutsuzlu¤u di¤er hâkim s›n›flar taraf›ndan kullan›lm›fl ancak Kemalist diktatörlük kendi iktidar› aç›s›ndan aç›k bir tehlike gördü¤ü bu partileri (dan›fl›kl› kurulan partiler olmas›na ra¤men) k›sa sürede kapatm›flt›r. Ancak alt›n› önemle çizmek gerekir ki Kemalist iktidar›n daha ilk y›llar›nda dini bast›rma, dinsel simgeleri toplumdan ar›nd›rma politikas› izlemesi tam anlam›yla dine ve dinsel kurumlara karfl› oldu¤u anlam›na gelmemektedir. Ke-

12

malistler bu konuda da pragmatisttirler. T›pk› hilafetin kald›r›lmas›n›n ‹ngiliz emperyalizmine, ‹ngiliz emperyalizminin ‹slam dünyas›ndaki sömürgelerini kontrol etmesini sa¤lamas› aç›s›ndan bir mesaj vermesi gibi din ve dini kurumlar da Kemalist iktidar›n denetiminde, yönlendirmesinde olduklar› müddetçe bir sorun teflkil etmemifllerdir. Türk hâkim s›n›flar› ve en çok da kendisini laik olarak adland›ran Kemalistler kendi iktidarlar›n› sa¤lamlaflt›rd›klar› oranda bu yönlü pratik ad›mlar› att›klar› dönemde bile yine kendi s›n›fsal ç›karlar› aç›s›ndan din olgusunu kullanmaktan geri durmam›fllard›r. Çok çarp›c› bir örnek olmas› aç›s›ndan bir yandan Türk hâkim s›n›flar›n›n di¤er kamp›n›n kurmufl oldu¤u parti “irtica” gerekçe gösterilerek kapat›l›rken Türkiye Kürdistan›’nda yaflanan ulusal baflkald›r› bu amaçla kullan›l›rken öte yandan ayn› bölgede Kemalist iktidara tabi olan dini kifliliklere dokunulmam›flt›r. Kemalistlerin din ve dini kurumlara yaklafl›m›n›n pragmatist bir özellik arz etmesi özellikle T. Kürdistan›’nda izledikleri politikalarda çok somuttur. Cumhuriyetin kurulufl y›llar›ndan günümüze kadar gelen süre içinde Türk hâkim s›n›flar› T. Kürdistan›’nda dini kurumlara din-


sel iliflkilere, kendine tabi oldu¤u oranda dokunmam›fl bu gerici yap›y› T. Kürdistan›’na hâkim olman›n bir arac› olarak kullanm›fllard›r. T. Kürdistan›’nda baz› Kürt dini fleyhleri Kemalistlerce desteklenmifl ve hatta desteklenmekle kalmay›p bu kiflilikler birer memur gibi mecliste milletvekili olarak konumland›r›lm›fllard›r. Böylelikle T. Kürdistan›’nda din ve dini kiflilikler Kemalist diktatörlü¤ün payandas› olarak kullan›lm›flt›r. (Bak. ‹. Beflikçi, C.H.F›rkas› Tüzü¤ü (1927) ve Kürt Sorunu, Syf. 200228) Kemalist diktatörlü¤ün bugünkü yönelimine bakt›¤›m›zda özellikle Kürt Ulusal Hareketi karfl›s›nda bu ulusun demokratik içerik tafl›yan mücadelesinde din ve dini kurumlar› alabildi¤ine destekledikleri rahatl›kla görülür. TC devleti bir yandan laiklik propagandas› yaparken di¤er yandan T. Kürdistan›’nda Kürt ulusu üzerinde her türlü faflist terörü uygularken yandan bölgede fl›hl›k, fleyhlik vb. dini kurumlar› kendi hâkimiyetinin devam› için desteklemekten, beslemekten geri durmamaktad›r. “Laik” Türk hâkim s›n›flar› Kürt ulusal mü-

cadelesi karfl›s›nda “dinci” bir çizgi izlemektedir. Çok isabetli bir örnek olmas› aç›s›ndan bugün Ke malist bürokratik klikle AKP’nin temsil etti¤i klik aras›nda yaflanan “laiklik” tart›flmalar› mesele sosyal kurtulufl mücadelesi veren Proletarya Partisi ile ulusal kurtulufl mücadelesi veren Kürt Ulusal Hareketi oldu ¤unda geri plana itilmekte dir. Her iki Türk hâkim s›n›f› kamp› da laikli¤i bir kenara b›rak›p “y›k›c›” ve “bölücü” tehlike karfl›s›nda birleflmektedir. Yaflanan onca tart›flmadan sonra cumhurbaflkanl›¤›na seçilen A. Gül’ün ilk gezisini T. Kürdistan›’na yapmas› bu aç›dan anlaml›d›r. T. Kürdistan›’nda TC devletinin kuruluflundan itibaren uygulayageldi¤i faflist terörle yeterince teflhir olmufl Türk hâkim s›n›flar›n›n Kemalist bürokrat kli¤i bugün AKP’nin politikalar›yla bölgede hâkimiyetini sürdürmek

13

zorunda kalm›flt›r. Türk hâkim s›n›flar› AKP arac›l›¤›yla bölge halk›n› kazanma mücadelesi vermektedir. TC devletinin hâkim kli¤ini Kemalist, ›rkç›, flovenist gerçekli¤inin sosyal pratik taraf›ndan ispatlanm›fl bir gerçek olarak Kürt ulusu nezdinde hiçbir de¤erinin olmamas› beraberinde Türk hâkim s›n›flar›n›n bir di¤er kli¤inin devreye girmesini getirmifltir ve kabul edilmelidir ki AKP temsil etti¤i kli¤in politikalar›n› hayata geçirirken bölge halk›n›n önemli bir kesimini TC devletinin arkas›na yedekleyebilmifltir. Bunda her ne kadar Kürt ulusal hareketinin özellikle yerellerde izlemifl oldu¤u politikalar etkili olsa da Türk hâkim s›n›flar›n›n AKP arac›l›¤›yla din ve dini iliflkileri kullanarak bölgede yürüttü¤ü çal›flmalar›n etkisi göz ard› edilemez. Bunun d›fl›nda T. Kürdistan›’nda AKP arac›l›¤›yla izlenen yoksullara yard›m, yakacak da¤›t›m›, KÖYDES vb. politikalar di¤er böl-

Laiklik ve “sivil” anayasa tart›flmalar› üzerine

PART‹ZAN 63


Laiklik ve “sivil” anayasa tart›flmalar› üzerine

PART‹ZAN 63 gelerde oldu¤u gibi bu bölgelerde de gerçeklefltirilmifltir. Ancak bölgede var olan yoksullu¤un, açl›¤›n ve iflsizli¤in di¤er bölgelere göre daha fazla olmas› AKP’nin izledi¤i bu politikan›n etkisini art›rm›flt›r. Türk hâkim s›n›flar›n›n AKP arac›l›¤›yla bölgede izlemifl oldu¤u politikalar ve politikalar›n çözümlenmesi baflka bir çal›flman›n konusu olacakken konumuz aç›s›ndan flu gerçe¤i vurgulamak yeterlidir. Türk hâkim s›n›flar›n›n her iki kamp› aras›nda laiklik meselesi üzerinde bir bardak suda kopart›lan f›rt›na ifl “y›k›c›l›k” ya da “bölücülük” tehlikesine geldi¤inde birdenbire unutulmaktad›r. Türk hâkim s›n›flar›n›n gerek devrimci ve komünist örgütlere karfl› mücadelesinde ve gerekse de Kürt Ulusal Hareketine karfl› mücadelesinde din gerici bir ideoloji olarak baflar›yla kullan›lmaktad›r. Daha düne kadar Hizbullah denen kontra örgüt bizzat devlet eliyle örgütlenmifl, Kürt halk›na ve kurumlar›na yönelik sald›r›lar düzenlemifl, katliamlar gerçeklefltirmifltir. Türk hâkim s›n›flar›n›n her iki kamp›n›n da “y›k›c›l›k” “bölücülük” tehlikesine karfl› ortaklaflt›klar› nokta tek dil, tek millet, tek bayrakt›r. Bunun d›fl›ndaki her konu Türk hâkim s›n›flar› aras›nda kendi “demok-

rasileri” içinde tart›fl›labilir. TC devletinin gerçekte laik bir devlet olmamas› da laikli¤in tehlikede olmad›¤›n›n, tehlikede olan›n baflka bir fley oldu¤unun en büyük ispat›d›r. Böylelikle bugün laiklik üzerinde kopart›lan f›rt›nan›n gerçekte Türk hâkim s›n›flar› aras›nda sürdürülen iktidar mücadelesinin sahte gündemlerinden biri oldu¤u rahatl›kla anlafl›labilir. Öte yandan AKP’nin 22 Temmuz seçimlerinde T. Kürdistan›’nda alm›fl oldu ¤u oy oran› Türk hâkim s› n›flar›n›n devlet ayg›t›na hâkim olan Kemalist bü rokratik kli¤i adeta “çaresiz” b›rakm›flt›r. Çünkü bölgede yeterince teflhir olmufl olan Kemalist bürokratik kli¤e karfl› var olan “bölücülük” tehlikesine yönelik ancak ve ancak AKP taraf›ndan temsil edilen Türk hâkim s›n›flar›n›n di¤er kamp›n›n politikalar›n›n etkili olabilece¤i görülmüfltür. Bu anlam›yla devlet ayg›t›na hâkim olan birincil kamp›n temsilcileri Kemalist bürokrasi bölgede AKP’de kendisini ifade eden kesimlere “muhtaç” durumdad›r. Bir baflka ifadeyle Türk hâkim s›n›flar› T. Kürdistan›’nda “milliyetçilik” silah›ndan baflka bir politikaya baflvurmak zorundad›rlar. Çünkü Kemalist ›rkç› floven politika do¤all›¤›nda iflas etmifl du-

14

rumdad›r. Bu nedenle “laik” TC devleti din silah›n› kullanarak bölgede hâkimiyetini sürdürmek zorunda kalmaktad›r. CHP ve di¤er Kemalist partilerin bölgede teflhir olmufllu¤u, baflka yönleri ön plana ç›kartan din gibi gerici ideolojileri kullanan partileri kullanmay› gerektirmektedir. Meselenin özü budur. Bu ise TC devletinin gerçekte laik bir devlet olmad›¤›n› çok aç›k bir biçimde göstermektedir. Türk hâkim s›n›flar› aç›s›ndan laiklik ilkesinin anlam› nedir? TC devletinin ve bu anlam›yla Türk hâkim s›n›flar›n›n gerçekte laik olmad›klar›n› ifade etmeye çal›flt›k. Peki, bunca y›ld›r laiklik ilkesi olarak adland›r›lan kavram ne anlama gelmektedir. Kemalizm’in ya da CHP’nin ilkeleri olan ve ilk önce (1927) 4 ilke olarak aç›klanan, cumhuriyetçilik, milliyetçilik, laiklik ve halkç›l›¤a 1931’de devletçilik ve ink›lâpç›l›k da eklenmifl ve bu ilkeler 1937’de Anayasa hükmü haline getirilerek faflist devletin ilkeleri olarak tan›mlanm›flt›r. Anayasa hükmü haline getirilen ve sanki Kemalizm’e özgüymüfl gibi yans›t›lan bu ilkelerin evveliyat› ‹ttihat ve Terakki Partisi dönemine kadar gitmektedir. Faflist TC devleti-


nin ilkeleri olarak tan›mlanan bu kavramlar tek tek incelenerek TC devleti aç›s›ndan ne anlamda kullan›ld›¤› ortaya konulabilir. Örne¤in devletçilik ilkesinin devlete hâkim olan Kemalist bürokrat kli¤in devlet olanaklar›n› kullanarak zenginleflmesi, palazlanmas› anlam›na geldi¤i, belli bir zaman sonra terk edildi¤i; yine halkç›l›¤›n TC aç›s›ndan halk› düflünmekten çok devleti-devletin bekas›n› düflünmek, devletin menfaatlerini gözetmek olarak ele al›nd›¤› ortaya konabilir. Yine örne¤in Kemalist milliyetçilik ilkesinin bugün kimi ayd›nlar›n kulland›klar› gibi “ulusalc›l›k” anlam›na gelmedi¤i “anti-em peryalizmin” yan›ndan bile geçmedi¤i tam aksine flovenizmin, ›rkç›l›¤›n, hâkim ulus milliyetçili¤i anlam›na geldi¤i emperyalizme biat etme, emperyalist sermayeye uflakl›k etme vb. oldu¤u ayr›nt›lar›yla ve tarihsel örnekleriyle ortaya konulabilir. Ancak bu durum bu çal›flman›n çap›n› geniflletece¤i gibi esas konumuzdan uzaklaflmam›za neden olur. O yüzden biz burada sadece Kemalist laiklik ilkesi üzerinde dural›m. Kemalist faflizmin alt› okundan biri olarak ifade edilen laiklik ilkesi pratikte tam bir çarp›tma arac› olarak kullan›lmaktad›r. Ülke mizde burjuva demokratik

devriminin bir ürünü olarak geliflen gerçek anlamda bir laiklikten bahsedilemez. TC devletinin laikli¤i devletin dini kullanarak, yönlendirerek, hâkim s›n›flar›n s›n›fsal ç›karlar› do¤rultusunda kullanmas›ndan ibarettir. TC devleti aç›s›ndan laiklik dinin devlet taraf›ndan kontrol edilmesi, din ve dini kurumlar›n yönlendirilmesi olarak ele al›nmaktad›r. Kemalistlerin her f›rsatta övündükleri Kemalist modernleflmenin, ayd›nlanman›n arka plan›nda dinin toplum hayat›ndan soyutlanmas› gerekçe gösterilerek halk kitleleri üzerinde yo¤un bir faflist terör uygulamas› bulunmaktad›r. Üretim iliflkilerine dokunmayan, feodalizmi tam anlam›yla tasfiye etmeyen ve toprak a¤alar›yla iktidar› kol kola paylaflan Kemalist diktatörlük laiklik ad› alt›nda kendisine karfl› geliflebilecek kitle hareketleri ihtimaline karfl› halk kitleleri üzerinde terör uygulam›flt›r. Kemalist laiklik politikas› dinin ortadan kald›r›lmas›n›, halk kitleleri üzerinde gerici bir ideoloji olarak tamamen bertaraf edilmesini savunmaz. Kemalizm’in laiklik politikas› gerici bir ideoloji olarak dinin kendi diktatörlü¤ünün sa¤lamlaflt›r›lmas› olarak ele al›nmaktad›r. Laiklik politikas› TC devletinin kurulufluyla

15

ya da Kemalistlerle icat edilen bir olgu de¤ildir. TC’nin önceli Osmanl› devleti de benzer bir politikay› hâkim s›n›flar aç›s›ndan sürdürmüfltür. Ancak bugün kimse Osmanl› devletine laik bir devlettir dememektedir. Ki bu yaklafl›m do¤ru bir yaklafl›md›r. Benzer politikay› devam ettiren TC devleti de laik bir devlet de¤ildir. Osmanl› devletinde dinin hâkim s›n›flar›n›n ç›karlar› aç›s›ndan sürdürülmesi, yönlendirilmesinin arac› olarak fleyhülislaml›k kurumu bulunmaktayd›. TC’nin kuru lufluyla birlikte Kemalistlerin di¤er pek çok “devrim”i gibi din alan›nda da fleyhü lislaml›k kurumu yerine Di yanet ‹flleri Baflkanl›¤› ku rulmufl ve geçmiflten gelen bu politika bir ilke haline getirilerek bu kurum vas›tas›yla hayata geçirilmifltir . Bu anlam›yla din-devlet iliflkisi ya da kimi biçimsel farkl›l›klarla birlikte Osmanl›-TC devlet gelene¤inde ayn› amaca hizmet eder biçimde ele al›nm›flt›r. Geçmiflte gerici bir ideoloji olarak Osmanl› devletinde hâkim s›n›flar›n sömürü, ya¤ma, talan, katliam vb. uygulamalar›n›n hem arac› hem de fetih anlay›fl›yla meflrulaflmas›na hizmet eden din, TC devletiyle birlikte yine hâkim s›n›flar›n sömürü ve bask› arac› olarak kullan›lm›flt›r. Türk hâkim s›n›flar›

Laiklik ve “sivil” anayasa tart›flmalar› üzerine

PART‹ZAN 63


Laiklik ve “sivil” anayasa tart›flmalar› üzerine

PART‹ZAN 63 aç›s›ndan din özellikle Kürt ulusu baflta olmak üzere çeflitli az›nl›k milliyetlerden ve inançlardan halk›m›z üzerinde asimilasyon, imha, inkar ve bask› arac› olarak kullan›lagelmifltir. Bugün de din gerici bir ideoloji olarak Türk hâkim s›n›flar› aç›s›ndan iflçi s›n›f› ve emekçi halk› uyutman›n, bölmenin, yönlendirmenin ve böylelikle kontrol alt›nda tutman›n bir arac› olarak önemini korumaktad›r. Bu önem nedeniyledir ki laik bir devlet oldu¤unu ›srarla ileri sürülen TC devleti, 80 binin üzerinde imam ve din görevlisini kadrolu memur olarak istihdam etmekte ve maafl ödemektedir. Din böylelikle önemli bir olgu olarak toplumun bütün hayat›nda önemli bir yer iflgal etmekte, devlet taraf›ndan desteklenmektedir. Bu deste¤in sadece resmi dine yönelik oldu¤unun alt›n› çizelim. Kemalist faflizm Sünni-Hanefi mezhebi d›fl›nda-

ki din ve inançlara yönelik d›fltalay›c›, asimilasyoncu bir politika izlemektedir. Alevi mezhebinden halk›m›za yönelik yaklafl›m› biliniyor. Bu yüzden uzun uzad›ya bu konuya de¤inmeye gerek yok. Bu anlam›yla TC devleti ve Türk hâkim s›n›flar› gerçekte asla laik olmam›fllard›r. Bunun bir nedeni ülkemizde demokratik devrimin gerçekleflmemifl olmas›yken bununla ba¤lant›l› olarak ülkemiz burjuvazisinin güçsüzlü¤ünün emperyalizme ba¤›ml›l›¤›n›n bir ürünü olarak faflist bir yönetimle yönetiliyor olmas›, beraberinde bu yönetim biçiminin ideolojisi olan Kemalizm’in yetmedi¤i koflullarda bir baflka gerici ideoloji olan dinin göreve davet edilmesini getirmifltir. Halk kitlelerine Kemalist ideoloji bir din olarak dayat›lm›fl, laiklik ilkesi bu politikan›n en büyük dayana¤› olmufl, yetmedi¤i koflullarda din

devreye girmifltir. Öte yandan ülkemizde dinin etkisinin bu derece olmas›n›n bir nedeni de Kemalist iktidara ortak olan toprak a¤alar›n›n varl›¤›d›r. Feodalizmin tam anlam›yla tasfiye edilmemesi dinin bir üstyap› kurumu olarak etkisini ve varl›¤›n› korumas›n› beraberinde getirmifltir. Ki zaten iktidara toprak a¤alar›n›n ortak olmas› kitlelerin özellikle de köylülü¤ü din gibi gerici bir ideolojiyle uyutman›n ve yönlendirmenin bir politika olarak Türk hâkim s›n›flar› taraf›ndan kullan›lmas›n›n ad› laiklik ilkesi olmufltur. Böylelikle laiklik bazen Kemalizm’in bazen dinin bazen de her ikisinin kullan›larak Türk hâkim s›n›flar›n›n s›n›fsal ç›karlar›n› kollaman›n ve hayata geçirmenin ad› olarak ustaca kullan›lm›flt›r. Durum böyleyken TC devletinin laik bir devlet oldu¤unun ileriye sürülmesi tam bir yaland›r, ikiyüzlülüktür.

alk kitlelerine Kemalist ideoloji bir din olarak dayat›lm›fl, laiklik ilkesi bu politikan›n en büyük dayana¤› olmufl, yetmedi¤i koflullarda din devreye girmifltir.

H

16


Yukar›da de¤indi¤imiz üzere TC devleti daha kuruluflunu ilan etmeden din Türk hâkim s›n›flar›n›n halk kitlelerini yönlendirmenin, kendi politikalar› do¤rultusunda harekete geçirmenin bir arac› olarak ustaca kullan›lm›flt›r. TC devleti kurulduktan sonra 1928’e kadar TC’nin resmi dini ‹slam’d›r yaklafl›m› korunmufltur. 1924 tarihinde Genelkurmay Baflkanl›¤› ile Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›’n›n ayn› gün kurulmas› bilinçli bir politikan›n ürünü olup olmamas›ndan ziyade Kemalizm’in orduya ve dine verdi¤i önem aç›s›ndan anlaml› bir göstergedir. Ve ne zaman ki Türk hâkim s›n›flar› kendi iktidarlar›n› sa¤lama alm›fllar; baflta Kürt ulusu olmak üzere çeflitli az›nl›k milliyetlerden ve inançlardan halk›m›z üzerinde dini bir bask›-asimilasyon arac› olarak kullanmaya bafllam›fllard›r. Bu amaçla özellikle din, Türk hâkim s›n›flar› taraf›ndan halk kitlelerinin kendi iktidarlar›na yönelik bir tehdit oluflturmamas› için özel bir kontrole tabi tutulmufl, laiklik ilkesi icat edilmifltir. TC faflizmi kendi iktidar›n› sa¤lamlaflt›rma ad›na resmi din olarak Hanefi f›k›h› ve Maturidi itikad› do¤rultusunda Osmanl› devleti gelene¤i üzerinden din politikas›n› flekillendirmifl, bu politika-

ya laiklik ilkesi demifl, Sünni Hanefi mezhebi d›fl›nda di¤er inanç ve mezheplere yönelik bilinen bask›, asimilasyon ve imha politikas›n› yürütmüfltür. 12 Eylül faflizminin Kemalist laiklik politikas› TC devletinin kuruluflundan 1980’lere kadar gelen süre içinde Kemalist laiklik politikas› esas olarak dini bask› alt›nda tutarak kontrol etme biçiminde özetlenebilecekken 1980 sonras› bu politika de¤iflmifltir. 12 Eylül 1980 Askeri Faflist Cuntas›, Kemalist laiklik politikas›n› özü ayn› olmakla birlikte yeniden tan›mlam›flt›r. 12 Eylül’ün Kemalist laiklik politikas› dini bask› alt›nda tutup yönlendirmek, kontrol alt›nda tutmak politikas›ndan vazgeçmifl; dini devletin ve toplumun bütün alanlar›nda besleme ve yönlendirme politikas›na baflvurmufltur. Bugün baz› Kemalistler ve Atatürkçüler 12 Eylül’ün bu politikas›ndan hareketle darbecilerin laiklik ilkesine ve Atatürkçülü¤e ihanet ettiklerini ileriye sürmektedir. Oysa ki 12 Eylül faflist generallerinin yapt›¤› Kemalist laiklik politikas›n› geçmifle oranla daha etkin k›lmaktan, toplumu yönlendirmek için dini daha planl› kullanmaktan baflka bir fley de¤ildir. Bu anlam›yla dar-

17

beci generaller Kemalist laiklik politikas›na ihanet etmemifl tam tersine zenginlefltirmifllerdir. 1980 Faflist Askeri Darbesi’nden sonra Devlet Planlama Teflkilat› taraf›ndan haz›rlanan “Milli Kültür Raporu” Türk hâkim s›n›flar›n›n din ve din olgusunu kendi s›n›fsal ç›karlar›n› gerçeklefltirmek için nas›l ele ald›klar›n› ve kulland›klar›n› özetlemektedir. Ad› geçen bu raporda “devletin mutlak bir din ve ahlak e¤itimi politikas› bulunmal›d›r” tavsiyesi yer almaktad›r. Nitekim böylesi öneriler sonras›nda 12 Eylül darbeci generalleri yapt›klar› Anayasada din derslerini zorunlu hale getirmifl, “milli” e¤itim müfredat› da bu anlay›fl do¤rultusunda flekillendirilmifltir. “Milli Kültür Raporu”nda yer alan ve Türk hâkim s›n›flar›n›n din ve dini kurumlar› daha önceki Kemalist laiklik politikas›ndan farkl› ele almalar› gerekti¤ini, bu ele al›fl›n kendi s›n›fsal ç›karlar› aç›s›ndan daha yararl› olaca¤›n› ifade eden flu sat›rlar dikkat çekicidir: “Cumhuriyet döneminde ço¤u yanl›fl bir yaklafl›mla yorumlanan ve dine hayat hakk› tan›mama fleklinde anlafl›l›p anlat›lmaya çal›fl›lan laiklik anlay›fl›n›n sonucu, sanayileflme sürecinde bulunan ve bunun getirdi¤i çok çeflitli, karmafl›k

Laiklik ve “sivil” anayasa tart›flmalar› üzerine

PART‹ZAN 63


Laiklik ve “sivil” anayasa tart›flmalar› üzerine

PART‹ZAN 63 meselelere tav›r almay› beceremez hale düflen Türk toplumu, bu konuda en büyük yard›mc›s›ndan uzak tutulmufltur. Türk toplumu bu suretle kültürünün hemen her kesiminin dinle yo¤ruldu¤u için geçmiflle ba¤›n› yitirmifl, dolay›s›yla tabii temellerinden kopuk hale gelmifltir. (Aktaran: Özgür Üniversite Forumu 02/2005, syf 76) Yeterince aç›k oldu¤u için uzun uzad›ya yorum yapmaya gerek olmayan bu anlay›fl sonucunda din ve din olgusu Kemalist faflizmin iktidar›n› sürdürmesi için önemli bir araç ifllevi görmüfltür. Yine yukar›da ifade etmeye çal›flt›¤›m›z anlay›fla benzer bir biçimde “Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurulu” taraf›ndan haz›rlanm›fl olan “Kültür Unsurlar›n›n ve Kültür Politikas›n›n Tespitinde Uygulanacak Yöntem ve Sorumluluklar” bafll›kl› raporuna da de¤inmek gerekir. Bu raporda da “Milli Kültür Raporu”na benzer bir flekilde dinin bütünlefltirici rolünden ve faflizmin “manevi kayna¤›n›n bir k›sm›na kültür unsuru olacak meflruiyet ölçüsünde dini eklemenin” faydalar›ndan bahsedilmektedir. De¤indi¤imiz bu rapor 20 Haziran 1986 tarihinde gerçeklefltirilen Milli Güvenlik Kurulu toplant›s›nda görüflülüp kabul edilmifl ve tavsiyeler

do¤rultusunda bütün toplum flekillendirilmeye bafllanm›flt›r. Görülece¤i üzere bugün üzerinde f›rt›nalar kopart›lan din, türban, laiklik vb. meselelerde Türk hâkim s›n›flar› çok da uzak olmayan bir geçmiflte dini kullanman›n, toplumu din arac›l›¤›yla flekillendirmenin yarar›ndan bahsetmektedirler. Böylesine bir gerçeklik özellikle Türk hâkim s›n›f lar›n›n Kemalist bürokrat kesimi aç›s›ndan bugün laikli¤in tehlikede oldu¤u, irtican›n hortlad›¤› vb. propa gandalar›n›n nas›l bir teme le dayand›¤›n› göstermesi aç›s›ndan anlaml›d›r. Geçmiflte devrimci ilerici harekete karfl› dini kullanan Kemalist bürokratik Türk hâkim s›n›flar› bugün ayn› silahla güçlenip palazlanan rakip hâkim s›n›f kli¤ine karfl› sahtekarca bir biçimde laiklik propagandas› yapmaktad›r. Oysaki mesele laiklik, din vb. de¤ildir. Mesele devlet ayg›t›n› ele geçirmede hangi kamp›n kendi ç›karlar› aç›s›ndan kullan›laca¤› meselesidir. Mücadele bunun için sürmektedir. Ve bir bardak suda kopart›lan f›rt›nan›n sebebi budur. Türk hâkim s›n›flar›n›n 12 Eylül darbeci generalleriyle gerçeklefltirdikleri Kemalist laiklik politikas›ndaki bu “balans ayar›”nda 12 Eylül öncesinde devrimci

18

hareketin kitleselleflmesi ve ABD emperyalizminin bölgeye yönelik gerçeklefltirmifl oldu¤u “Yeflil Kuflak Projesi”nin etkisi tart›fl›lamaz. Türk hâkim s›n›flar›n›n 12 Eylül’le birlikte dini, faflizmin politikalar›n› güçlendirmenin bir arac› olarak kullanmaya bafllamas›n›n bir nedeni iflçi s›n›f› ve emekçi halk içerisinde devrimci, ilerici düflüncelerin artmas› iken bir di¤er neden ise ABD emperyalizminin baflta RSE olmak üzere bölgede kendi emperyalist ç›karlar›na yönelik tehditleri bertaraf etmenin politikas› olarak gelifltirdi¤i ‹slamc›l›¤› destekleme yönelimidir. Türk hâkim s›n›flar› bir yandan ABD emperyalizminin ç›karlar› do¤rultusunda ‹slamc›l›¤› besler ve desteklerken di¤er yanda ise sola, devrimcilere, ilericilere ve demokratlara yönelik yo¤un bir bask› ve iflkence ve tutuklama terörü uygulam›flt›r. Üstelik bu politikalar› aymazca bir biçimde laiklik politikas› alt›nda gerçeklefltirmifltir. Türk hâkim s›n›flar›n›n 12 Eylül 1980 Askeri Faflist Darbesi’ne kadar devrimci harekete karfl› sivil faflistlerle birlikte kulland›¤› ‹slamc› güçler, darbe sonras› devlet aç›s›ndan afl›r›l›klar› yontulmufl ve düzene yeniden entegre edilmifltir. Uy gulanmaya bafllayan Kemalist laiklik politikas›yla bu


‹slamc› güçler devlet deste¤iyle beslenmifl, iflçi s›n›f› ve emekçi halk›n devrimci ve ilerici düflüncelerle buluflup tekrar bir tehlike haline gelmesi bu politikayla engellenmeye çal›fl›lm›flt›r . Nitekim günümüzde Türk hâkim s›n›flar›n›n bu politikalar›n›n sonuçlar›n› görmekteyiz. Bugün TC devletinin iflbafl›nda olan kadrolar›n›n geçmiflte ‹slamc› sivil faflist kadrolar olmas› tesadüf de¤ildir. K›sacas› bugün Kemalist bürokrat kli¤in “laiklik, cumhuriyet tehlikede” biçiminde propagandalar›na neden olan AKP kadrolar› ve yönetici eliti, 1980 AFC sonras›nda bizzat devlet eliyle yetifltirilmifl, devletle “bar›fl›k” kadrolard›r. Bugün varl›¤›ndan flikayet edilen (!) ‹slamc›l›k bizzat devlet eliyle desteklenmifl, gürbüzlefltirilmifltir. Türk hâkim s›n›flar›n›n Türk-‹slam Sentezi olarak tan›mlad›¤› ideoloji sayesinde bugün bir “mahalle bask›s›”ndan, “fleriat tehlikesi”nden söz edilir olmufltur. Unutmamak gerekir ki bu “tehlike”yi yaratan Türk hâkim s›n›flar›n›n kendi politikalar›d›r. ‹ki kamp aras›ndaki mücadeledeki son gündem: “Sivil” Anayasa Tart›flmalar› Türk hâkim s›n›flar›n›n

iki kamp› aras›nda yaflanan mücadeleye son günlerde “Sivil” Anayasa tart›flmalar› da eklendi. Asl›nda bu tart›flma sadece bugüne ait de¤il. Geçmiflte özellikle TÜS‹AD’›n haz›rlam›fl oldu¤u Anayasa raporlar› biliniyor. AKP’nin de seçim öncesi vaatlerinden birini Anayasa oluflturuyordu. Burada önemli olan nokta, “sivil” anayasa tart›flmalar›n›n Türk hâkim s›n›flar› aras›nda yaflanan mücadelenin bir yans›mas› oldu¤unu görmektir. Her iki klik de haz›rl›¤› yap›lan “sivil” anayasada kendi ç›karlar›n› koruyan ad›mlar atmak istemektedir. Önümüzdeki süreçte mücadelenin seyrini anayasa üzerinde her iki hâkim s›n›f kli¤inin birbirlerine yönelik att›klar› ad›mlar belirleyecek. Bu nedenle kamuoyunda “laiklik”, “Atatürk ilkeleri” vb. tart›fl›lmaya devam edilecek. Türk hâkim s›n›flar›n›n kendi aralar›ndaki ikti-

19

dar mücadelesini siyasal alanda bu kavramlar üzerinden yürüttü¤üne daha önce de de¤inmifltik. Bugün haz›rl›klar› ilan edilen “sivil” anayasa vesilesiyle gündeme getirilen; “renksiz ve sivil anayasa”, “Atatürk ilke ve ink›lâplar›n›n anayasadan ç›kar›lmas›”, “laik li¤in yeniden tan›mlanmas›” vb. söylemleri Türk hâkim s›n›flar› aras›nda süren iktidar mücadelesinin somut yans›malar›d›r. ‹lk önce flu olgunun alt›n› çizelim. “Sivil” anayasa gibi bir kavram kullan›larak bundan önceki anayasalar›n “sivil” olmad›¤› itiraf edilmektedir. Kan›m›zca meselenin bu yönü çok da önemli de¤ildir. Önemli olan böyle bir tan›mlamayla haz›rl›¤› yap›lan anayasan›n “sivil” bir anayasa olaca¤› yan›lsamas›n›n yarat›lmas›n›n amaçlanmas›d›r. Geçmiflte haz›rlanan anayasalar faflist anayasalard›r. Bugün de haz›rl›¤› yap›ld›¤› iddia

Laiklik ve “sivil” anayasa tart›flmalar› üzerine

PART‹ZAN 63


Laiklik ve “sivil” anayasa tart›flmalar› üzerine

PART‹ZAN 63 edilen “sivil” anayasa faflist bir anayasa olacakt›r. Bu anayasan›n siviller ya da askerler taraf›ndan haz›rlanmas›, o anayasan›n içeri¤ini de¤ifltirmez. Bir anayasan›n içeri¤ini belirleyen hangi s›n›f›n ihtiyac› do¤rultusunda haz›rland›¤›d›r. Belirleyici olan budur. ‹kincisi, “ideolojisiz, renksiz, sivil anayasa” haz›rlama gibi oldukça saçma aç›klamalar bir yana, bugün haz›rlanan anayasa, AKP taraf›ndan temsil edilen Türk hâkim s›n›f kli¤i ile Kemalist bürokrat Türk hâkim s›n›f kli¤i aras›ndaki mücadelenin bir sonucu olarak ortaya ç›kacakt›r. AKP taraf›ndan temsil edilen klik, 22 Temmuz seçimlerinden “zaferle” ç›kt›, flimdi bu “zaferini” devlet ayg›t›n› ele geçirme mücadelesinde, anayasada yapaca¤› düzenlemelerle sa¤lama almak istemektedir. Kemalizm’in daha do¤ru bir ifade ile “Atatürk ilke ve ink›laplar›”n›n anayasada yer verilmemesi ya da as›l metne dâhil olmamas› önerileri, yap›lacak olan anayasan›n demokratik bir anayasa olaca¤› anlam›na gelmemektedir. Kald› ki, bugün Kemalizm’in ilkeleri olarak adland›r›lan baz› ilkeler, pratikte uygulanm›yor bile. Devletçilik ilkesinin, ink›lâpç›l›k ilkesinin Türk hâkim s›n›flar›n›n her iki kamp› aç›s›ndan bir k›y-

meti harbiyesinin kalmad›¤› aç›kt›r. Laiklik ilkesinin nas›l ele al›nd›¤›na ise yukar›da k›saca de¤inmeye çal›flt›k. Özcesi “Atatürk ilkeleri” olarak adland›r›lan “fley”ler de, zaten hâkim s›n›flar›n kendi s›n›fsal ç›karlar› aç›s›ndan ele al›nmaktad›r. Bunlar›n “kald›r›lmas›”, “yeniden tarif edilmesi”, anayasada yer verilip verilmemesi; anayasan›n demokratik olaca¤› anlam›na gelmez. T›pk› laiklik ilkesinin gerçekte laiklik olarak ele al›nmad›¤› gibi. AKP’nin anayasa haz›rlama vesilesiyle att›¤› ad›mlar›n ülkemizi “de mokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti” yapmayaca ¤› aç›kt›r. Amaç AKP’nin temsil etti¤i hâkim s›n›f kamp›n›n, devlet ayg›t›n› daha rahat ve etkili bir biçimde kontrol edebilmesidir. Nitekim burjuva-feodal medyaya yans›yan kimi aç›klamalara göre AKP’nin haz›rlad›¤› bu taslakla, cumhurbaflkanl›¤›n›n yasalar› inceleme süresini k›saltmay›, YÖK’ün yetkilerinin azalt›lmas›n›, Anayasa mahkemesinin yap›s›n›n ve karar alma oranlar›n›n de¤ifltirilmesini, parti kapatman›n zorlaflmas›n›n sa¤lanmas›n› amaçlad›¤› ifade edilmektedir. Bu ad›mlar›n ise halk›m›z için, halk›m›z›n ç›karlar› için bir demokrasi olmad›¤› aç›kt›r. Devlet ayg›t›na hâkim olan

20

Kemalist bürokratik hâkim s›n›f kli¤inin hareket alan›n› art›rmak demokrasi mücadelesi de¤ildir. Yaflanan anayasa tart›flmalar› vesilesiyle flu noktay› önemle ifade etmek gerekiyor. Gerek Kemalist bürokratik kamp›n ve gerekse de ikinci kamp›n dünya görüflü baz› nüanslar bir yana esas olarak serbest piyasaya övgüler dizen, emperyalist sermayeye biat eden, komprador burjuvazi ve toprak a¤alar›n›n dünya görüflüdür. Haz›rlanan anayasa da bu s›n›flar›n dünya görüflünü yans›tacak, ç›karlar›n› gözetecektir. Türk hâkim s›n›flar›n›n Kemalist bürokrat –“askeri” olmas›yla ‹slamc› olmas› aras›nda temelde bir fark yoktur. Her iki kesimin de ekonomik alanda ayn› politikalar› savundu¤una iflaret etmifltik. Her iki kamp da emperyalist sermayeye uflakl›k etmekte ve halka yönelik sald›r›da, sömürüde ortaklaflmaktad›r. ‹flçi s›n›f› ve emekçi halk aç›s›ndan cellatlar›n Kemalist ya da ‹slamc› olmas› son tahlilde belirleyici de¤ildir. ‹flçi s›n›f›n›n ve emekçi halk›m›z›n Kemalist faflizmle ‹slamc› faflizm aras›nda tercih yapmas› mant›ks›zd›r. Her iki hâkim s›n›f kamp›n›n ideolojisi, serbest piyasa ekonomisi ad› alt›nda emperyalizmin neo-liberal politikalar›n› uygulamak,


emperyalist sermayenin sömürüsüne zemin haz›rlamak ve bu sömürüden nemalanmakt›r. Anayasa meselesi üzerinden kopart›lan f›rt›nalarda önümüzdeki süreçte hangi hâkim s›n›f kli¤inin bu nemalanmadan daha fazla pay alaca¤›yla ilgilidir. Çünkü hareket alan›n› geniflleten, devlet ayg›t›n› kendi s›n›fsal ç›kar› için kullanan klik, emperyalist sermayenin ülkemizdeki sömürü, ya¤ma ve talan›ndan daha fazla pay alacakt›r. Anayasa her iki hâkim s›n›f kli¤i aras›nda sürdürülen iktidar mücadelesinin zeminini oluflturacakt›r. Bugün anayasa meselesi üzerinde gündeme getirilen tart›flmalar yeni de¤ildir. Daha önceden de de¤indi¤imiz üzere, komprador burjuvazi ve toprak a¤alar›n›n örgütlenmesi TÜS‹AD taraf›ndan dönem dönem anayasa üzerine aç›klamalar yap›lm›fl, raporlar gündeme getirilmiflti. Bu nedenle AKP’nin temsilcisi oldu¤u Türk hâkim s›n›flar› sadece kendi s›n›fsal ç›karlar› için anayasa de¤ifltirilmesini gündeme getirmemifllerdir. Örne¤in TÜS‹AD taraf›ndan haz›rlanm›fl olan ve 19 Ocak 2007’de kamuoyuna aç›klanan “Türk demokrasisinde 130 y›l; Türkiye’de demokratikleflme perspektifleri 10. y›l güncellemesi” bafll›kl› rapor bu amaçla haz›rlanm›fl-

t›. Her iki hâkim s›n›f kamp›n›n yeni bir anayasa haz›rlanmas› gerekti¤i konusunda hemfikir oldu¤u aç›kt›r. Bu hemfikirlik de bir noktada haz›rlanacak anayasan›n her iki hâkim s›n›f kamp›n›n ekonomik alandaki dünya görüflünü yans›tmas›d›r. Örne¤in bugün kimse anayasada devletçili¤in yer almas›n› savunmamaktad›r. Her iki klik de özel mülkiyetin kutsall›¤›na inanmaktad›r. Emperyalist sermayenin kurta r›c›l›¤›n› savunmaktad›r. Her iki klik de haz›rlanacak anayasan›n özellefltirmeler meselesinde daha önceden yaflanan kimi olumsuzluklar›n, s›k›nt›lar›n giderilmesine hizmet etmesi gerekti¤i konusunda anlay›fl birli¤ine varm›flt›r. Hat›rlanacak olursa geçmiflte kimi özellefltirmeler, yarg› karar›yla kesintiye u¤ram›fl, bu ise hem emperyalist sermaye hem de Türk hâkim s›n›flar›n›n her iki kamp› aç›s›ndan neo-liberal politikalar do¤rultusunda at›lan ve at›lacak olan ad›mlar›n alt yap›s›n›n oluflturulmas›n› amaçl›yor. Haz›rlanan anayasan›n hangi amaca hizmet etmesi gerekti¤i ve Türk hâkim s›n›flar›n›n her iki kamp›n›n as›l amaçlar›n›n ne oldu¤unu TOBB Baflkan› Rifat H›sarc›kl›o¤lu bir demecinde flöyle özetlemektedir;

21

“1982 anayasas›, karma ekon omi i ç i nde ge l i fl me yi öngörüyordu. Oysa 1990’lardan itibaren dünyada rekabete dayal› piyasa ekonomisi hâkim olmaya bafllad›. Anayasan›n buna uygun olmas› laz›m. Yoksa önümüzdeki dönem pek çok yasal düzenleme Anayasa Mahkemesi’nden döner.” (18 Eylül 2007, Radikal Gazetesi, Murat Yetkin’in makalesi)) Görülece¤i üzere, Türk hâkim s›n›flar› haz›rlanan anayasan›n amac› konusunda ekonomik alanda net bir durufl sahibidir. Bugün ya flanan tart›flma bu nedenle ekonomik politikalar mese lesinde bir tart›flmadan ziyade, “laiklik”, “türban”, “mahalle bask›s›” vb. kavramlar üzerinden her iki kli¤in de birbirlerine yönelik s›n›fsal ç›karlar› teme linde mevzi kazanma ya da kaybetme mücadelesidir. Böylesi bir durum ise haz›rlanan anayasan›n gerçek amac›n›n göz ard› edilmesine yol açmaktad›r. Asl›nda bu “takti¤i” Türk hâkim s›n›flar› s›kl›kla kullan›lmaktad›r. Hat›rlanacak olursa örne¤in, TCK tart›flmalar›nda zina meselesi ön plana ç›kar›lm›fl, bu mesele yo¤un biçimde tart›fl›lm›fl, haz›rlanan yasada çok daha önemli olan noktalar bilinçli olarak bu vesileyle göz ard› edilmiflti. Bugün de bu takti¤e benzer bir biçimde

Laiklik ve “sivil” anayasa tart›flmalar› üzerine

PART‹ZAN 63


Laiklik ve “sivil” anayasa tart›flmalar› üzerine

PART‹ZAN 63 anayasa tart›flmalar› laiklik gündemi etraf›nda, türban meselesi üzerinden sürdürülmekte, anayasan›n özellikle neo-liberal sald›r›lara yönelik alt yap› düzenlemesi, özellefltirmeler konusunda var olan s›k›nt›lar›n giderilmesi, sosyal haklar ve özgürlükler meselesine yaklafl›m›, Kürt ulusunun ve az›nl›k milliyetlerin inkar›, çal›flma yaflam›na, örgütlenme ve sendikal hak-

lar›n›n kendi aralar›ndaki iktidar mücadelesinde bu kavramlar› kulland›klar›n› da göz ard› etmememiz gerekir. Daha önce de ifade etti¤imiz üzere, Türk hâkim s›n›flar›n›n her iki kamp› da haz›rlanan anayasa tasla¤› üzerinden kendi s›n›f ç›karlar›n› gözetmektedirler. AKP taraf›ndan temsil edilen klik, 22 Temmuz seçimlerinden sonra devlet ayg›t›n› kendi menfaatleri do¤-

lara dair vb. bir dizi oldukça önemli konuda Türk hâkim s›n›flar›n›n lehine düzenlemeler göz ard› edilmektedir. Türk hâkim s›n›flar›n›n anayasa üzerinde as›l meselelerde ortaklaflmalar›na ra¤men türban, laiklik vb. gündemler üzerinde tart›flma yöntemlerinin bir nedeni yukar›da ifade etti¤imiz üzere halk kitlelerinin gerçe¤i anlamas›n› engellemektir. Ancak bunu ifade ederken, Türk hâkim s›n›f-

rultusunda kullanmak için anayasal düzenlemeler yapmak istemektedir. AKP hükümeti ile birlikte ekonomik alanda sa¤lam›fl oldu¤u avantajlar› somut birer kazan›ma dönüfltürmek istemektedir. AKP taraf›ndan temsil edilen klik “devlette söz sahibi olmak” istemektedir. Buna yönelik ise devlette söz sahibi olan Kemalist bürokratik klik, AKP’nin att›¤› bu ad›mlar› dengelemek istemekte, “fazla ileri gitmesini” en-

22

gellemeye çal›flmaktad›r. Anayasa üzerinden yürütülen tart›flmalar ve sonucunda sa¤lanacak olan “konsensüs” bu mücadelenin ürünü olacakt›r. Bugün aç›s›ndan devlet ayg›t›na hâkim olan klik, AKP’nin bu hamlelerine direnmekte, at›lan ad›mlar›n kendi menfaatine olmas› konusunda mücadele vermektedir. Sonuçta her iki kamp da istikrar›n bozulmamas› için çaba göstermektedir. AKP sözcüleri çeflitli aç›klamalar›nda güvence üstüne güvence vermekte, TÜS‹AD gibi kurumlar çeflitli uyar›larda bulunmaktad›r. AKP’nin devlet ayg›t›n› ele geçirme ve kendi temsil etti¤i kesimlerin s›n›fsal ç›karlar› do¤rultusunda kullanma çabalar›na dair TÜS‹AD sözcüsü A. Do¤an Yalç›nda¤’›n ‹skenderun’da yap›lan bir toplant›daki konuflmas›nda yapt›¤› uyar›lar ve özellikle AKP’nin Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›n› kullanarak devlet içinde kadrolaflt›¤›na dair elefltirileri, bu anlam›yla dikkat çekicidir ve Türk hâkim s›n›flar›n›n her iki kamp› aras›nda sürdürülen mücadelenin anlam›na uygundur. Burada bir noktan›n daha alt›n› çizmeliyiz. Türk hâkim s›n›flar›n›n her iki kanad›n›n ekonomik alanda uzlaflmas›na benzer bir biçimde, Kürt Ulusal Soru-


nu’nda da Kürt ulusunun varl›¤›n›n ret ve inkar temeli üzerinde yükselen “geleneksel” faflist politikas›nda da ortaklaflt›klar› ve bunun da haz›rlanan Anayasaya yans›t›laca¤› da ifade edilmektedir. Bugün “sivil” Anayasa ad› alt›nda gündeme getirilen Anayasan›n bir amac› da, 12 Eylül Askeri Faflist Cuntas› taraf›ndan haz›rlanan ve o dönem Türk hâkim s›n›flar›n›n menfaatlerini yans›tan anayasan›n, bugün baz› noktalara yan›t olmamas›d›r. Bu yan›t olamamaya ekonomik alandaki yans›malar› aç›s›ndan de¤inmifltik. Benzer bir durumda Kürt Ulusal Sorunu konusunda yaflanmaktad›r. 12 Eylül Anayasas›nda oldukça “kaba” bir biçimde varl›¤› inkar edilen Kürt ulusuna dönük, ret, imha ve inkar yaklafl›m› günümüz aç›s›ndan yaflanan bir dizi geliflmenin etkisiyle “göze batmaktad›r.” Türk hâkim s›n›flar›n›n bu faflist politikas›n›n daha da inceltilmifl bir hale sokulmas› “günün koflullar› gere¤i” daha uygundur. Böylelikle geçmiflteki “kaba” inkar, ret ve asimilasyon politikas› daha “demokratik” bir biçimde sürdürülecektir! Örne¤in burjuva-feodal bas›na yans›yan kimi düzenlemelere göre, anayasada geçmifle göre devletin resmi dilinin Türkçe oldu¤unun ifade edilece¤i, bunun ise Kürtçe

diye bir dilin var oldu¤u, Kürtçenin tan›naca¤›”, resmi düzeyde olmasa bile, böyle “özgürlükçü bir çözüm” bulundu¤u ifade edilmektedir. Böylelikle Kürtçe’nin yasaklanmas›, yok say›lmas› konusunda hakl› olarak getirilen elefltiriler bertaraf edilmek istenmektedir. Bertaraf edilmektedir çünkü ayn› anayasal düzenlemeyle, di¤er diller kanun maddesiyle düzenlenir denilerek geçmiflte sürdürülen imhac›, inkarc› ve asimilasyoncu politikan›n “ince” bir biçimde devam ettirilece¤inin iflaretleri verilmektedir. Bu konuda oldu¤u gibi vatandafll›k meselesinde de, “vatandafll›k ba¤›yla ba¤l› olan herkese Türk denir” yaklafl›m› devam ettirilmektedir. K›sacas› Türk hâkim s›n›flar› haz›rlad›klar› “sivil” anayasada, faflist yaklafl›mlar›na günümüz koflullar›nda makyaj yapmaktad›rlar. Türk hâkim s›n›flar›n›n her iki kamp›n›n ve onlar›n temsilcilerinin anayasa tart›flmalar›nda hareket noktas›n›n, daha önce de de¤indi¤imiz gibi Cumhuriyet temeli üzerinden yükseldi¤inin bilinmesi önemlidir. Bugün kimse ç›k›p da biz “monarflist bir Cumhuriyet istiyoruz” dememektedir. Yaflanan tart›flman›n kökeninde AKP’nin gelmifl oldu¤u çizginin etkisi vard›r. Daha önce de de¤indi¤imiz

23

üzere AKP’yi oluflturan bir k›s›m kadro geçmiflte, Türk hâkim s›n›flar›n›n ikinci kamp›nda tali bir güç olarak bulunan hilafetçi, eski feodal bürokrasi, din adamlar›n›n vb. temsilcisi Milli Nizam Partisi içinde yer alm›fllard›r. Ancak bilinmektedir ki, AKP’yi oluflturan kadrolar, MNP’nin devam› olan Refah Partisi’nden koparak AKP’yi kurmufllard›r. Ve AKP kuruluflundan günümüze kadarki süreçte kendisine liberal diyen en de¤me partileri geride b›rakan bir pratikle neo-liberal politikalar› uygulam›fl, baflta ABD emperyalizmi olmak üzere emperyalist politikalar›n bir numaral› sad›k uygulay›c›s› olmufltur. Zaten AKP lideri Erdo¤an’›n “gömlek de¤ifltirme” aç›klamalar› bu yüzdendir. K›sacas› bugün AKP; Türk hâkim s›n›flar›n›n ikinci kamp›na dâhil olan komprador büyük burjuvazi ve toprak a¤alar›n›n partisidir. Bu partide, Cumhuriyet karfl›t› kimi kesimlerin olmas›, bu kesimlerin AKP’nin politikalar›n› belirledi¤i/belirleyece¤i anlam›na gelmemektedir. AKP’de belirleyici olan kesimler komprador burjuvazi ve toprak a¤lar›n›n temsilcileridir. Bunlar da mücadelelerini Cumhuriyet temeli üzerinden Kemalist bürokratik klikle sürdürmektedirler. Bugün anaya-

Laiklik ve “sivil” anayasa tart›flmalar› üzerine

PART‹ZAN 63


Laiklik ve “sivil” anayasa tart›flmalar› üzerine

PART‹ZAN 63 sa tart›flmalar›nda, geçmifl anayasan›n ilk dört temel maddesine göndermeler yap›lmas› bu aç›dan anlaml› ve dikkate de¤erdir. Nitekim Baflbakan yard›mc›s› Cemil Çiçek, 21 Eylül’de ‹stanbul’da TÜS‹AD’›n gerçeklefltirdi¤i toplant›da, anayasan›n bu maddelerinin kendileri için birer “siyasi amentü” oldu¤unu iade etmesi anlaml›d›r. Türk hâkim s›n›flar›n›n her iki kamp›n›n ortaklaflt›klar›, üzerinde konsensüs sa¤lad›klar› nokta; Cumhuriyet’tir. Cumhuriyet’in “tek bayrak, tek vatan, tek millet ve emperyalizme hizmet etme” ilkeleridir. Hâkim s›n›flar›n her iki kamp›n›n üzerinde yükseldikleri bu zemin d›fl›nda birbirlerine yönelik getirmifl olduklar› elefltirilere, kulland›klar› siyasi argümanlara, ilericilik-gericilik, laiklik-demokrasi vb. anlamlar biçmek ve bununla kalmay›p bu tart›flmalarda pratik olarak, hâkim s›n›flar›n herhangi birisinin ard›nda taraf olmak, anayasan›n böylelikle demokratik, laik, ilerici bir anayasa olabilece¤ini sanmak en hafif deyimle siyasi körlüktür. Hâkim s›n›flar aras›nda anayasa haz›rlama vesilesiyle gündeme getirilen kavramlar üzerinden yürütülen tart›flmalar, halk›n ç›kar›n› gözeten, halk›n ilerici-demokratik taleplerine yan›t olabi-

lecek tart›flmalar de¤ildir. Bu gerçek böyle olmakla birlikte, kendisine solcu, ilerici, ayd›n diyen kimi çevreler taraf›ndan bilinçli ya da bilinçsiz bir biçimde Türk hâkim s›n›flar›n›n anayasa meselesiyle gündeme getirmifl olduklar› çeflitli kavramlar üzerinden tart›flmakta ve iki klikten birinin arkas›nda taraf olunmaktad›r. Örne¤in AKP taraf›ndan temsil edilen Türk hâkim s›n›flar›n›n bir kesiminin att›¤› kimi ad›mlar, baz› “ayd›nlar”, “solcular”, “ilericiler” ve liberaller taraf›ndan demokrasinin sivil hak ve özgürlüklerin geliflmesi olarak tan›mlan›r ve alk›fllan›rken; AKP’nin bu ad›mlar›n›, gericili¤in, fleriat›n sald›r›s› olarak tan›mlay›p laikli¤in Cumhuriyetin ve demokrasinin tehlikede oldu¤unu ifade eden baz› “ayd›nlar”, “ilericiler” ve “solcular” da bulunmaktad›r. Bunlar da kitlelere AKP’nin fleriat› getirece¤i propagandas› eflli¤inde Kemalist-bürokratik klik arkas›nda yedeklenmeyi sal›k vermektedir. Bunun d›fl›nda “üçüncü cephe” vb. yaklafl›mlar da vard›r. Bu türden anlay›fllar ise Türk hâkim s›n›flar›n›n iki ayr› kli¤ine karfl›, üçüncü bir mücadele mevzisi açma anlay›fl›yla hareket etmektedir. Aç›kt›r ki bu yaklafl›m›n s›n›flar, s›n›f mücadelesi vb. konularda yetmezli¤in ürünüdür.

24

Türk hâkim s›n›flar› iki ayr› klik biçiminde hareket etseler de, iflçi s›n›f› ve emekçi halk karfl›s›nda bir bütün olarak hareket etmektedirler. Bugünkü mücadele, komprador büyük burjuvazi ve toprak a¤alar›n›n diktatörlü¤ü ile, iflçi-köylü diktatörlü¤ü kurmak isteyenler ya da burjuva cumhuriyet ile Demokratik Halk Cumhuriyeti isteyenler aras›ndaki mücadeleden ibarettir. Komprador burjuvazi ve toprak a¤alar› aras›ndaki mücadele, mesele iflçi s›n›f›na ve emekçi halka yönelik sald›r›ya geldi¤inde tali duruma düflmektedir. Hâkim s›n›flar›n kendi aralar›ndaki klik mücadelesini, iktidar mücadelesini, iflçi s›n›f›n›n ve emekçi halk›n, Proletarya Partisi’nin iktidar mücadelesiyle kar›flt›rmamak gerekir. E¤er kar›flt›r›l›rsa, üçüncü cephe gibi “anlams›z” kavramlar kullan›l›r. Kavram›n anlaml› olup olmamas› bir yana, böylesi bir anlay›fl, hâkim s›n›flar aras›ndaki iktidar mücadelesinde, herhangi bir hâkim s›n›f kli¤inin arkas›nda yedeklenmek zorunda kal›n›r. Darbe tehlikesinden ya da burjuva demokrasisinin olanaklar›ndan bahsedilir vb. vb. AKP taraf›ndan temsil edilen Türk hâkim s›n›flar›n›n ikinci kamp›n›n devlet ayg›t›na hâkim olan birinci kamp›na yönelik, onun hâ-


kimiyetini daraltma, kendi hâkimiyetini art›rma mücadelesini “demokrasi” mücadelesi olarak de¤erlendirmek ne kadar do¤ru bir yaklafl›m de¤ilse, Kemalist bürokratik kli¤in, AKP’nin izlemifl oldu¤u politikalara yönelik getirdi¤i elefltirilerden hareketle bu kesimi “ulusalc›” olarak de¤erlendirmek de do¤ru de¤ildir. “Kemalist faflizm” yerini “ümmetçi faflizm”in almas› halk aç›s›ndan, halk›n sömürüden, yoksulluktan, iflsizlikten kurtulmas› anlam›na gelmeyece¤i, halk›n ilerici ve demokratik taleplerinin karfl›lanmayaca¤› çok aç›kt›r. Devlet ayg›t›n›n hâkim s›n›f klikleri aras›nda el de¤ifltirmesi, o devletin niteli¤ini de¤ifltirmeyece¤i, devlet ayg›t›n›n hâkim s›n›flar›n s›n›fsal ç›karlar› aç›s›ndan kullan›lmaya devam edece¤i çok aç›kt›r. Sonuç Türk hâkim s›n›flar›n›n birinci kamp›n›n, devlet ayg›t›n› elinde bulunduran Türk hâkim s›n›flar›n›n bu kesiminin, TC devletinin kuruluflundan itibaren Kemalizm’i, Atatürkçülü¤ü, “demokratik”, “ulusalc›”, “laik” vb. fleklinde propaganda etti¤i biliniyor. Baz› ufak farklar d›fl›nda bu yaklafl›m ikinci kampa dâhil olan kesimler taraf›ndan da propaganda edilmektedir. Özetle her iki kamp›n önde-

ri de M. Kemal’dir. Her iki kli¤in de hareket noktas› Cumhuriyet’tir. Buna ra¤men, bugün burjuva-feodal medyan›n bir k›sm›nda AKP’nin temsil etti¤i hâkim s›n›f kli¤inin, Kemalist bürokratik hâkim s›n›f kli¤ine karfl›, devlet ayg›t›na hâkim olma mücadelesi “laikli¤in”, “cumhuriyetin tehdit alt›nda oldu¤u” fleklinde propaganda edilerek, Kemalizm’in ve Kemalist faflist diktatörlü¤ün gerçek yüzü ve niteli¤i karart›l›yor. AKP’nin bu ad›mlar›na karfl› bir kesim “solcu” Kemalizm’in “laik”, “ulusal kurtuluflçu”, “demokratik” oldu¤u iddialar›n› dillendirmeye bafllad›lar. Böylelikle Kemalizm’in faflist karakteri emperyalizm ufla¤› yüzü ve kesinlikle laik olmayan yönü, kitlelere tam tersi bir biçimde yans›t›lmaya çal›fl›l›yor. Ve kabul edilmelidir ki Türk hâkim s›n›flar›n›n bu politikalar›, Türkiye ilerici devrimci hareketinin bir kesimi taraf›ndan esasl› bir flekilde mahkum edilmeyen Kemalizm “virüsü” nedeniyle, ilerici kitlede belli bir etki b›rak›yor. ‹flçi s›n›f› ve emekçi halk›m›z “laikli¤in ve cumhuriyetin, demokrasinin tehlikede” oldu¤u yalanlar›yla “fleriat gelecek” umacas›yla, Kemalist faflist Türk hâkim s›n›flar›n›n ard›nda yedeklenilmesine neden olunuyor. “Ümmetçi faflizm” tehlikesine karfl› “Ke-

25

malist faflizm” arkas›nda yedeklenmek kitlelere bir çözüm olarak sunuluyor. Bir kez daha k›sa bir biçimde ifade etmek gerekirse, Kemalizm faflist bir ideolojidir. Kemalizm, Türk hâkim s›n›flar› olan komprador büyük burjuvazi ve toprak a¤alar›n›n, orta burjuvazinin sa¤ kanad›n›n faflist ideolojisidir. Kemalizm’in b›rakal›m ilerici olmas›n›, demokratik, laik, ulusal kurtuluflçu olmas›n›, bizzat ilerici devrimci düflünceye, demokratik laik taleplere düflman gerici bir ideolojidir. Kemalizm demek; laik, din vb. gibi meselelerde tamamen, Türk hâkim s›n›flar›n›n s›n›fsal menfaatleri aç›s›ndan meseleye yaklaflmakt›r. Halk aç›s›ndan, halk›n s›n›fsal ç›karlar› aç›s›ndan hiçbir ilericilik arz etmez. Tam tersine, bu tür meselelerde, kitlelerinin bilincini buland›rmak için Türk hâkim s›n›flar› elinde önemli bir silah ifllevi görmektedir. Bugün anayasa haz›rl›klar› meselesiyle gündeme gelen ve tart›flmaya aç›lan kimi kavramlar, Türk hâkim s›n›flar›n›n, kendi aralar›ndaki iktidar mücadelesinde kulland›klar› kavramlard›r. “Laiklik, anti-laiklik”, “Cumhuriyet-Il›ml› ‹slam”, “demokrasi-statükoculuk” vb. kavramlar bu minvalde de¤erlendirilmelidir. Bu türden tart›flmalarda halk›n ç›kar›na, halk›n yarar›na olan

Laiklik ve “sivil” anayasa tart›flmalar› üzerine

PART‹ZAN 63


Laiklik ve “sivil” anayasa tart›flmalar› üzerine

PART‹ZAN 63

hiçbir yan yoktur. Tam aksine bu tart›flmalar, Türk hâkim s›n›flar›n›n, her iki kamp›n›n halka yönelik elbirli¤i ile gerçeklefltirdikleri sald›r›lar› perdeledi¤i için, bilinçli olarak burjuva feodal medyada yayg›nca yer verilmekte gündemde tutulmaktad›r. Kuflkusuz ki bir komünist hareket aç›s›ndan iki gerici klikten birini tercih etmek ve onun politikalar› ard›nda yedeklenmek söz konusu olamaz. Komünistler her iki hâkim s›n›f kamp›n› düflmanlar› olarak de¤erlendirirler. Ancak bunlar aras›nda, her iki kamp›n birbirine yönelik mücadelesine kay›ts›z kal›nmamaktad›r. Bu mücadeleden, kendi müca-

delemizi güçlendirmek, yarar sa¤layacak bütün imkân ve olanaklar› de¤erlendir mek gerekmektedir. Somut flartlar›n, somut tahlili ilkesinden hareketle, Türk hâkim s›n›flar› aras›ndaki en gerici olana yönelik mücadelemizi yöneltmemiz gerekir. Bunu yaparken ise di¤er hâkim s›n›f kli¤iyle aram›zdaki düflmanl›k çizgisini bir an olsun ortadan kald›rmamal›y›z. Bugün aç›s›ndan Türk hâkim s›n›flar›n›n her iki kamp› aras›nda sürdürülen mücadelenin geçici oldu¤unu, yar›n bir baflka gündemle bu mücadelenin kendi aralar›nda sürdürülece¤ini, ancak bu kliklerin halka yönelik, ilerici devrimci hare-

26

kete yönelik sald›r›lar›nda ortaklaflmada bir an için bile tereddüt göstermeyeceklerini bilmek önemlidir. Hâkim s›n›flar›n kendi aralar›ndaki çeliflki tali, halka yönelik, ilerici devrimci harekete yönelik sald›r›lar› esast›r. Bu ilke bir an için ak›ldan ç›kart›lmamal›d›r. Unutmamak gerekir ki bugün Türk hâkim s›n›flar›n›n “llaiklik”, “ttürban” gibi meselelerde, bir bardak suda kopard›klar› f›rt›nan›n arka plan›nda halka yönelik sald›r› vard›r. Haz›rlanan anayasa Türk hâkim s›n›flar›n›n önümüzdeki dönem, halka yönelik hemen her türlü alanda sald›r›s›n›n yasal temellerini oluflturacakt›r.


Bilimsel ›rkç›l›k ya da tarihsel görev

Faflizm inkara devam ediyor!

Yusuf Halaço¤lu’nun yapt›¤› ve ›srarla savundu¤u aç›klamalar›n mant›¤›n› anlayabilmek için, TC devletinin ve dolay›s›yla da onun resmi ideolojisi olan Kemalizm’in oluflum sürecine bakmak gerekmektedir.

27


Faflizm inkara devam ediyor!

PART‹ZAN 63 A¤ustos ay› içinde Kayseri’de düzenlenen “Türk Tarihi ve Kültüründe Avflarlar” konulu sempozyuma kat›lan Türk Tarih Kurumu Baflkan› Yusuf Halaço¤lu, özüne ›rkç›l›¤›n damga vurdu¤u aç›klamalarla kamuoyunun karfl›s›na ç›kt›. Yusuf Halaço¤lu’nun aç›klamalar›nda en çok tart›fl›lan k›s›m ise, Türkiye’de yaflayan Kürtlerin Türkmen, Kürt Alevilerin ise Ermeni kökenli oldu¤u, “T‹KKO” ve “PKK” gibi “terör örgütlerinin” esas deste¤i “Ermeni dönmesi” olan Kürt Alevilerinden ald›¤›, bu örgütlerin asl›nda san›ld›¤› gibi Kürt hareketi olmad›¤› iddialar› oldu. Bu sözlerin ard›ndan kamuoyundan gelen tepkilerin üzerine, Yusuf Halaço¤lu bir “düzeltme” yaparak iddialar›n›n çarp›t›ld›¤›n› söyledi. Yapt›¤› “araflt›rmalar” sonucunda Türkiye’de yaflayan Kürtlerin % 30’unun Türkmen kökenli oldu¤u, birçok Türkmen afliretinin sonradan Kürtleflti¤ini, bunun Osmanl› döneminde Kürt bölgelerine Türkmen afliretlerin yerlefltirilmesi sonucu olufltu¤unu iddia etmifltir. Yine Ermeni tehciri s›ras›nda “tehcir”den kaçmak isteyen Ermenilerin bir k›sm›n›n kendilerini Kürt Alevisi olarak gösterdi¤ini aç›klam›flt›r. Halaço¤lu yapt›¤› “bilimsel” aç›klamalar sonucunda bu “gerçeklere” ulaflt›¤›n›, elinde kay›tlar oldu¤unu da belirtmifl ve kendini ›rkç›l›kla suçlayanlar› ›rkç›l›kla suçlamay› da ihmal etmemifltir. Kuflkusuz ortaya ç›kan tepkilerden kaynakl› Halaço¤lu’nun geri ad›m at-

mas› beklenemezdi. Halaço¤lu’nun aç›klamas› üzerinde durmadan önce, aç›klaman›n “Türk Tarihi ve Kültüründe Avflarlar” konulu sempozyumda yap›lmas›n›n yaratt›¤› ironiye de¤inmekte fayda var. Osmanl› Devleti’ne karfl› birçok kez ayaklanm›fl, dolay›s›yla k›y›mlar yaflam›fl, sürekli bask› alt›nda tutulmufl Avflarlar›n ve yine bir bütün Türkmenlerin Osmanl›’n›n mirasç›lar› taraf›ndan sahiplenilmesi gerçekten de ironiktir. Fakat bu ironi içinde gizli olan bir di¤er olgu, mevcut düzenle ezen/ezilen iliflkisi yaflayan Avflarlar›n, bugün ideolojik manipülasyonla devlet saflar›na kazan›lmas›, kendi tarihlerinin unutturulmas› için gösterilen çabad›r. Bu, Türk egemen s›n›flar›n›n politikalar›n›n klasik bir tekrar›d›r. Asimilasyon, bask› ve zorla kendine benzetmek… Aksi halde yok etmek! Elbette bu sadece Avflarlar aç›s›ndan geçerli de¤ildir. Türklü¤ün egemen s›n›flar taraf›ndan çok daha önce, Türk olmak Osmanl› aç›s›ndan çok makbul de¤ildi. Denilebilir ki, Türkmenlik göçebelik ile ayn› anlama geldi¤i için, “Türk” s›fat› bir afla¤›lama terimi olarak kullan›l›yordu. Osmanl› egemenleri, kendilerini –ad› üstünde- Osmanl› olarak ifade ediyorlard›. Tarihte Türklerin Osmanl› Devletinden gördü¤ü de zulümden ötesi de¤ildir bu yüzden. Pir Sultan Abdal’›n, Dadalo¤lu’nun ve daha birçok halk ozan›n›n türkü ve deyiflleri bunu özlü bir flekilde anlat›r. Türk egemen s›n›flar› “Ferman

28

padiflah›n da¤lar bizimdir!” diyenleri sahipleniyorlar! Bunun nedenlerini, afla¤›lama kavram› olarak kullan›lan Türklü¤ün nas›l devletin temel dayanaklar›ndan biri haline geldi¤ini yaz›m›z boyunca anlatmaya çal›flaca¤›z. Öncelikle yap›lan bu aç›klamalar›n flafl›rt›c› olmad›¤›n› söylemek do¤ru olacakt›r. Yusuf Halaço¤lu taraf›ndan dile getirilenler sadece kendisine ait söylemler de¤ildir. Aksine Halaço¤lu, devletin resmi ideolojisinin temsilcilerinden biridir. Onun görevi faflizmin ideolojik söylemlerini, ›rkç›/inkarc› politikalar›n› “bilimsel” çal›flmalarla desteklemek, temellendirmektir. Ayn› flekilde baflkan› oldu¤u TTK da en bafltan bu amaçla kurulmufl, kuruldu¤u günden bu yana da bu flekilde hizmet vermifltir. TC tarihine bakt›¤›m›zda bu vb. “bilimsel” çal›flmalar›n s›kl›kla yap›ld›¤›n› görürüz. Tüm dillerin Türkçe’den türedi¤i, Kürtlerin da¤ Türkleri oldu¤u, Kürt kelimesinin karda yürürken ç›kan kart kurt sesinden türedi¤i, Hatay Araplar›n›n “Eti Türkleri” oldu¤u vs. vs. say›s›z örnek mevcuttur. O halde TC devletinin resmi bir sözcüsünün yapt›¤› bu aç›klamalar yeni de¤il, aksine ayn› pilav›n ›s›t›l›p ›s›t›l›p tekrar ortaya sürülmesinden ibarettir. Zira Yusuf Halaço¤lu’nun kendisine tepki gösterenleri “›rkç›l›kla” itham etmesi de, bu gerçeklikten do¤an rahatl›¤›n bir sonucudur. Yusuf Halaço¤lu da biliyor ki, yapt›¤› her fley devlet için meflrudur. O


halde kendisine yap›lan “sald›r›lar” esas olarak devlete, devletin bölünmez bütünlü¤üne yöneliktir ve uygun flekilde (!) yan›tlanmay› hak etmifltir. Ki Yusuf Halaço¤lu da gösterilen tepkilerin ard›ndan cansiperane bir flekilde kendisini ve dolay›s›yla devletini savunmufltur. Bu noktada belirtmek gerekir ki, gösterilen tepkilerin sadece (!) bir tarihçi olan Yusuf Halaço¤lu’nu hedeflemesi haks›zl›kt›r. Söyledi¤imiz gibi O, farkl› veya yeni bir fley ifade etmemifltir. Esas tepki TC devletinin resmi ideolojisine dönük olmal›d›r. Ancak bu flekilde faflizme karfl› tutarl› bir tav›r al›nm›fl olunacakt›r.

TC devletinin resmi ideolojisinin oluflumu üzerine… Yusuf Halaço¤lu’nun yapt›¤› ve ›srarla savundu¤u aç›klamalar›n mant›¤›n› anlayabilmek için, TC devletinin ve dolay›s›yla da onun resmi ideolojisi olan Kemalizm’in oluflum sürecine bakmak gerekmektedir. Bahsini etti¤imiz gibi bu türden iddialar yeni de¤ildir. Ancak as›l önemli olan bu iddialardan ziyade, neden bu türden iddialara ihtiyaç duyuldu¤udur. Bu anlafl›ld›¤›nda, neden “TC’ye vatandafll›k ba¤› ile ba¤l› olan herkesin Türk oldu¤u”, neden “Ne mutlu Türk’üm demeyenin düflman ilan edildi¤ini anlayabiliriz. Özetle Yusuf Halaço¤lu’nun iddialar› faflizmin resmi ideolojisinin bir parças›d›r ve onun oluflum sürecine bakmak res-

min bütününü görmek aç›s›ndan faydal› olacakt›r. Kemalizm’in temel dayanak noktalar›ndan Türk milliyetçili¤inin bir anlay›fl olarak ortaya ç›kmas› ve Türk egemen s›n›flar› taraf›ndan sahiplenilmesi 20 yy.’›n bafl›na yani Osmanl› Devleti’nin son sürecine rastlamaktad›r. Kemalistler, kendi öncelleri olan ‹ttihat ve Terakki F›rkas›’n›n (‹TF) içinden ç›km›fl, ‹TF’nin ›rkç›/floven politikalar›n› sahiplenmifl ve TC’nin kuruluflundan sonra da çok daha sistematik bir flekilde uygulam›flt›r. Bu nedenle ‹TF’nin ortaya ç›k›fl sürecine bir göz atal›m; Osmanl› Devleti’nin “gerileme dönemi” olarak nitelenen son süreci, kapitalizmin emperyalizm aflamas›na do¤ru ilerledi¤i, bununla birlikte Frans›z Devrimi’nin etkisiyle ulusalc› ayaklanmalar›n yafland›¤›, imparatorluklar›n sars›ld›¤›, k›saca söyleyecek olursak, dünyan›n yeniden flekillenmeye bafllad›¤› bir süreçtir. Osmanl› Devleti de bu süreçten dolays›z olarak pay›n› alm›flt›r. Osmanl›

29

Devleti bu sürece Burjuva Demokratik Devrimi’ni tamamlam›fl ve kapitalizme ad›m atm›fl olarak girmedi. Aksine bir yar›-sömürge olarak dâhil oldu. Devletin bu niteli¤i savafllar ve ulusal ayaklanmalar yoluyla yaflanan toprak kay›plar› ile birlefltirildi¤inde, y›k›m› çok daha yak›n bir hale getirmifltir. Özellikle Osmanl› Devleti’nin iflgali alt›ndaki topraklarda yaflanan ulusal ayaklanmalar, Türk egemen s›n›flar› cephesinde de Türk milliyetçili¤inin geliflmesini, ivme kazanmas›n› sa¤lam›flt›r. Elbette bunu söylerken Türk milliyetçili¤inin di¤er milliyetçi anlay›fllara tepki olarak ç›kt›¤›n› söylemiyoruz. Dönemin egemen ak›m› olarak milliyetçilik, farkl› ülkelerde oldu¤u gibi Osmanl› devleti içinde de etkili olmufltur. Ancak yine de bu etkilenme farkl›l›klar tafl›maktayd›, bu farkl›l›klar›n nedeni, Türklerin Osmanl› Devleti içinde ezen/egemen ulus olmas› ve ezilen uluslar›n içinde geliflen milliyetçili¤in (ulusalc›l›¤›n) Osmanl› Devletini giderek güç-

Faflizm inkara devam ediyor!

PART‹ZAN 63


Faflizm inkara devam ediyor!

PART‹ZAN 63 süzlefltirmesiydi. Türk milliyetçili¤inin temsilcisi ‹TF’nin ortaya ç›k›fl› ve bir darbe ile iktidar› ele geçirmesi bu tarihsel konjonktür içinde mümkün olmufltur. Kuruluflunda her ne kadar ileri söylemlere sahip olsa da ve içinde Ermeni ulusal reformcular›n temsilcilerini bar›nd›rsa da ‹TF ve onun içinde yer alan Türk egemen s›n›flar›n›n amac› y›k›ma do¤ru giden devleti kurtarmaktan baflka bir fley de¤ildi. Bunun bafll›ca nedeni ise ‹TF’nin daha ötesini yapacak ideolojik perspektif ve s›n›fsal temelden yoksun olmas›d›r. Yenilikçi söylemlerle iktidar› ele geçiren ‹TF kli¤i, bu aflamadan sonra yenilikçi söylemlerini bir kenara b›rakm›fl veya baflka bir ifadeyle devleti kurtarma kayg›s›yla bunlar› ötelemifltir. Devletin kurtar›lmas›, yaflat›lmas› gereken ilk kurum; yeni toprak kay›plar›n› engellemek ve ülke içinde görece zay›f olan Türk Müslüman burjuvaziyi korumak olarak konmufltu. Bu anlay›fl›n somut yans›mas›n› 1910 y›l›nda ‹TF’nin II. Kongresi’nde ortaya at›lan “Milli ‹ktisat” politikas› ve “tek ulus, tek devlet, tek dil” söylemi oluflturuyordu. Bu iki hâkim söylem, 20. yy’›n bafl›nda Türk hâkim s›n›flar›n›n yönelimini de aç›klar niteliktedir. Toprak kay›plar› sonucunda giderek Anadolu’ya do¤ru daralan Osmanl› Devleti aç›s›ndan durum burada da “pek iç aç›c›” de¤ildi. Çünkü Anadolu da ülkenin dört bir yan›nda yaflanan kaynaflmadan nasibini

almaktayd›, ki tersi olmas› da düflünülemezdi. Dönemin Anadolu’sunun Türk, Kürt, Ermeni, Laz, Çerkez, Arap, Arnavut, Boflnak, Azeri vd. parçal› etnik yap›s› ve yine Sünni Müslümanl›k d›fl›nda baflka din ve mezheplere ev sahipli¤i yap›yor olmas› düflünüldü¤ünde Türk egemen s›n›flar›n›n tafl›d›¤› kayg›lar daha iyi anlafl›l›r. Osmanl›, bir ümmet toplumu olarak örgütlenmifl ve uzun süre bu çeflitlilik üzerinde hâkimiyet kurabilmiflse de gelinen aflamada bu “birli¤in” çat›rdad›¤›n› söylemek gerekir. Az›nl›k ulus ve milliyetler üzerindeki bask› ve bunun sonucunda geliflen ulusal hareketler, reform talepleri vs. çürümüfl bir devlet mekanizmas›na ve yar›sömürge bir ekonomik yap›ya sahip Osmanl› Devleti’ni zorluyordu. Özellikle Ermeni ve Rumlar ekonomik hayattaki etkilerinden dolay› ulusal uyan›fl› görece daha erken yaflam›fllard›r. Bu durum kuflkusuz ezilen ulus konumundaki Ermeni ve Rumlar›n reform taleplerinin giderek yükselmesine neden oluyordu. Ermenilerin bu yönlü talepleri henüz 19. yy’›n ikinci yar›s›nda bafllam›flt›r. Osmanl› Devleti’nin buna yönelik cevab› ise Hamidiye Alaylar›’n›n kurulmas› ve pefl pefle gelen katliamlard›r. Genel olarak bakt›¤›m›zda Ermeni ve Rumlar (ve di¤er gayri Müslim az›nl›klar) her dönem Osmanl› Devleti taraf›ndan bask› alt›nda tutulmufl, hak talepleri katliamlarla ve baflka türlü sald›r›larla

30

karfl›lanm›flt›r. Ancak elbette ki bu, sorunu çözmekten öte daha da derinlefltirmifltir. Yukar›da da de¤indi¤imiz gibi Ermeni ulusal reformcular›n›n bir k›sm›n›n iktidara gelme sürecinde ‹TF’ye destek vermeleri Osmanl› saray›n›n zorbal›¤›na karfl› ‹TF’n›n umut vaat etmesidir. Ancak bu umutlar bofla ç›kacakt›r. Yine üzerinde durulmas› gereken bir di¤er nokta o dönem aç›s›ndan ülkenin ekonomik hayat›na gayri Müslim az›nl›klar›n (Ermeni ve Rumlar) hâkim olmas›d›r. “Ülke içinde toptan ticaretle u¤raflanlar›n % 15’i Müslüman olup, perakendecilerle birlikte bu oran sadece % 24’e ulafl›yordu. ‹stanbul’dan uzaklafl›p Ege Bölgesi’ne, ‹zmir’e, Ankara’ya, Anadolu’ya bak›ld›¤›nda bu az›nl›klar›n tüm ticari faaliyetlere egemen olduklar› bir manzara ile karfl›lafl›l›yordu.” (Ayhan Aktar ve R›fat Bali’den aktaran Gülçiçek Günel, ‹ttihat Terakki’den Günümüze Yek Tarz-› Siyaset, Türklefltirme, syf:63) Yapt›¤›m›z al›nt›dan da anlafl›ld›¤› gibi, Türk egemen s›n›flar› kendi ülkeleri içinde ekonomik aç›dan oldukça zay›f durumdayd›. Bunun nedenlerinden birinin devlet ayg›t›n›n sahibi olan Türk egemen s›n›flar›n›n daha çok askerlik, memuriyet ve tar›mla u¤raflmalar› oldu¤unu söyleyebiliriz. Elbette kapitalizmin ortaya ç›k›fl›yla birlikte bu tarz bir ekonomik hayat›n ihtiyac› karfl›lamas› düflünülemezdi. Ve yine söyle-


mek gerekirse ekonomik alandaki güçsüzlük, baflka alanlar› da etkileyecek güçsüzlük demektir. Türk egemen s›n›flar› bu yönlü dezavantajlar›n› devlet iktidar›n›n sahibi olarak tersine çevirmeye çal›flm›fllard›r. Ki bunda da bir baflar› sa¤lam›fllard›r. “Milli ‹ktisat” ve “tek dil, tek millet, tek devlet” politikas› bu gerçeklik içinde daha iyi anlafl›lacakt›r. Ancak tam da burada bir parantez açarak belirtmeliyiz ki, “Milli ‹ktisat”tan

linde yaflam buldu. Meselenin bir di¤er yan› bu sürecin ayn› zamanda emperyalistler aras› dalafl›n bir yans›mas› olarak geliflmesidir. ‹ngiltere-Frans›z emperyalizmine ba¤l› olan gayri-Müslim komprador burjuvazi yerine, Alman emperyalizmine ba¤l› Türk-Müslüman komprador burjuvazinin geçmesi! Sermayenin, pazar›n, topra¤›n el de¤ifltirmesi süreci! Elbette ki bu süreç halk›n kan› üzerinden ilerlemifltir. Türk egemen s›n›flar› Alman emper-

kas›t ba¤›ms›z bir iktisat sistemi yaratmak, yar›-sömürge yap›y› parçalamak de¤ildir. Daha önce de belirtti¤imiz gibi ‹TF kli¤i bunu yapabilecek güçten yoksundu. Ve bunu emperyalizme karfl› ülkenin toplumsal dinamiklerini harekete geçirerek –bir burjuva demokratik devrimle- yapamayaca¤›na göre sermaye birikimini Ermeni ve Rumlardan sa¤lamaktan baflka bir yol kalm›yordu. Böylece “Milli ‹ktisat” politikas› Rum-Ermeni komprador burjuvazisinin tasfiye edilerek yerine Türk-Müslüman komprador burjuvazisinin geçirilmesi flek-

yalizmine olan ba¤l›l›klar›n› I. Emperyalist Paylafl›m Savafl›’nda Almanya saf›nda savafla girerek ispatlam›fllard›r. “Milli ‹ktisat” politikas›n›n ilk prati¤i Ege Bölgesi’nde bafllat›lan “Rum mallar›n›n boykotu” kampanyas›d›r. Aç›kt›r ki amaç ticareti ele geçirmek, Rumlar› bu alandan tasfiye etmektir. Tabi ki pazara hâkim olma, toprak bütünlü¤ünü sa¤lama çabas›, sadece ekonomik alanda sürdürülemez. Daha önce de bahsini etti¤imiz gibi Türk milliyetçili¤i egemen s›n›flar taraf›ndan gelifltirilir. O zamana kadar halk› birlefltiren

31

Müslümanl›k paydas›na bir de bu eklenir. Ki sürecin esas unsuru da bu olacakt›r. Örne¤in Ermeni Soyk›r›m› suçlular›ndan ve ‹ttihatç›lar›n önde gelenlerinden Dr. Naz›m’›n “Bu toprakta Türklerin, sadece Türklerin yaflamas›n› ve ona tamamen sahip olmas›n› istiyoruz. Milliyeti yahut dini ne olursa olsun, Türk olmayanlar kahrolsun!” sözleri Türk egemen s›n›flar›n›n dününü ve bugününü anlatmas› aç›s›ndan çarp›c›d›r. Unutulmas›n, Genelkurmay 27 Nisan tarihli “emuht›ra”s›nda “Ne mutlu Türk’üm demeyen düflmand›r” diyordu. Söyledi¤imiz gibi iktisad›n ve co¤rafyan›n Türklefltirilmesi süreci sadece ekonomik kampanyalarla sürdürülemez, bu süreç ayn› zamanda katliamd›r, Soyk›r›md›r. Yaz›m›z›n esas›n› oluflturmad›¤› için Ermeni Soyk›r›m› üzerinde durmayaca¤›z. Fakat belli yönleriyle üzerinde durmak hem sürecin daha iyi anlafl›lmas› ve hem de TC devletinin sahip ç›kt›¤› tarihsel miras›n ne oldu¤unun görülmesi aç›s›ndan faydal› olacakt›r. Yukar›da da belirtti¤imiz gibi Ermenilerin reform hareketleri henüz 19. yy’›n ikinci yar›s›ndan itibaren geliflmifl ve Osmanl› Devleti’nin buna yan›t› Kürt afliretlerinden kurulan Hamidiye Alaylar› eliyle yap›lan katliamlar olmufltur. Bu sald›r›lar birçok dönemde tekrarlanm›flt›r. Osmanl› Devleti’nin “meselenin kesin çözümü” için gelifltirdi¤i formül, Ermenilerin ortadan kald›r›l-

Faflizm inkara devam ediyor!

PART‹ZAN 63


Faflizm inkara devam ediyor!

PART‹ZAN 63 mas›ndan baflka bir fley de¤ildir. Bu politika daha sonra ‹TF öncülü¤ünde de uyguland›. Ve yap›lan baflka katliamlar›n yan›nda 1915 Ermeni Soyk›r›m› Türk egemen s›n›flar› aç›s›ndan “meselenin kesin çözümü”ydü. Türk egemen s›n›flar› bugün 1915 Soyk›r›m›n› inkar etmekte, yaflanan›n “karfl›l›kl› vuruflma” oldu¤unu, hatta as›l soyk›r›ma u¤rayan›n Türkler oldu¤unu iddia etmekteler. Yine egemen s›n›flar “1915 tehcir’i” için gerekçeleri “savafl bölgesinde bulunan Ermenilerin orduyu arkas›ndan vurmas›n› engellemek”ti. K›sacas› Tehcir (sürgün) bir güvenlik önlemi olarak gösterilmek istenmektedir. Oysa yaflananlar böylesi bofl iddialarla çarp›t›lamayacak kadar aç›kt›r. Birinci si, “tehcir” daha savafl baflla madan önce planlanm›fl ve ikincisi, sadece savafl bölgesin de de¤il, bütün Anadolu’da uy gulanm›flt›r. Henüz 1914 Ekim’inde yani Osmanl› Devleti Alman emperyalizmi saf›nda savafla kat›lmadan önce verilen bir emirle Ermeni bölgeleri silahs›zland›r›l›r. Yine 1860 yafl aras› erkekler askere al›n›r. Ermenilerin ülke içinde seyahatleri yasaklan›r. Bütün bunlar planlanan eylem öncesi al›nan “güvenlik” önlemleridir. Ermeniler “orduyu arkadan vurdular” iddias›n›n kayna¤› olan Van Ayaklanmas› ise bunlardan sonrad›r. Osmanl› Devleti bu ayaklanmay› bahane ederek harekete geçer, 24/25 Nisan 1915’te gelen bir emirle ‹stanbul’da Ermenilerin ileri

gelenleri tutuklan›r ve birço¤u idam edilir. Bu tehcirin bafllang›c›d›r. Ordu içindeki Ermeni askerler daha öncesinden silahs›zland›r›l›p geri hizmete al›nm›flt›r. Bu askerler toplu olarak katledilirler. Sürgüne gönderilen Ermeni kafileler içinde de erkekler en baflta ayr›l›p katledilmifllerdir. Bütün bunlar tehcire karfl› geliflebilecek olas› bir direnifli bafltan engellemek için al›nan “güvenlik” önlemleridir. Bu süreçte Ermenilerin mal al›m ve sat›mlar› yasaklanm›fl, Ermeni kafilelere yard›m eden kim olursa olsun a¤›r flekilde cezaland›r›laca¤› duyurulmufltu. Böylece halk›n di¤er kesimlerinin yard›mlar›n›n da önüne geçilmifltir. Sürgün kafilelerinin yanlar›na ne binek hayvan› ne de baflka ihtiyaç malzemelerini almalar›na izin verilmifltir. Ölümler sadece yorgunluk, açl›k ve susuzluktan da gelmemifltir. Teflkilat-› Mahsusa eliyle örgütlenen çeteler do¤rudan katliamlara giriflmifltir. Soyk›r›m sadece yollarda de¤il, toplama kamplar›nda da sürmüfltür. Açl›k, susuzluk ve salg›n hastal›klar… Tüm tehcir eylemi sonucu ne kadar insan›n öldü¤ü tam olarak bilinmemektedir. Bilinen, savafl öncesi Osmanl› topraklar›nda Ermeni kilisesine göre 2.1 milyon, Türk kaynaklar›na göre 1.3 milyon olarak bilinen Ermeni nüfusundan geriye son derece küçük say›da bir insan grubunun kald›¤›d›r. 1919’da ‹stanbul’da ‹ttihat Terakki önderlerinin yarg›lanmalar›nda ölü say›s› 800 bin dolaylar›nda verilmektedir.

32

Lepsius ise 1 milyon dolay›nda bir rakamdan bahsetmektedir. Konuya iliflkin verilen di¤er rakamlar 600 bin ile 1.5 milyon aras›nda de¤iflmektedir. (G. Günel, age, Syf: 70) Söz konusu olan 20 yy’›n ilk soy k›r›m›d›r ve bunun alt›nda Türk egemen s›n›flar›n›n imzas› bulunmaktad›r. Yine ayn› dönem içinde Ege ve Karadeniz gibi Rumlar›n ço¤unlu¤u oluflturdu¤u yerlerde de benzer politikalar yürütülmüfltür. Yüz binlerce Rum sürgünler ve katliamlar yoluyla Anadolu’dan temizlenmifltir. Süryanilerin bafl›na gelenler de farkl› de¤ildir. Anlafl›laca¤› gibi ilk hedef gayr› Müslimler olmufl ve amaçlanan büyük oranda baflar›lm›flt›r. Osmanl› co¤rafyas›nda 1913-18 aras› dönemde yaklafl›k 5 milyon insan yer de¤ifltirmifltir. Hedef bir bütün olarak co¤rafyan›n demografik yap›s›n› de¤ifltirmek, ülkeyi Türklefltirmektir. Ve böylece Kürtler, Araplar, Lazlar, Çerkezler, Boflnaklar, Arnavutlar vd. Türk olurlar, Ermeni ve Rumlar ise zaten bu topraklarda hiç yaflamam›fl kabul edilirler! ‹flte Türk egemen s›n›flar›n›n az›nl›k ulus ve milliyetlere yaklafl›m› bundan ibarettir. TC devletinin kurulmas›n›n ard›ndan Rum, Ermeni ve Kürt korkusu devam etmifltir. Bu korkunun temelinde TC devletinin kurulmas›n›n di¤er uluslar›n yok say›lmas›, tasfiye edilmesi anlam›na geldi¤i yatmaktad›r. Rum ve Ermeniler nüfus aç›s›ndan yo¤un ve ekonomik


aç›lardan hâkim olduklar› bölgelerden ç›kar›lm›fllard›r. Türkiye Kürdistan› üzerindeki ilhak, TC’nin kuruluflundan beri sürmektedir. Söylemeliyiz ki, “Anadolu’nun bin y›ll›k Türk yurdu” oldu¤u söylemi, Kürt, Ermeni, Rum vd. uluslar›n Anadolu üzerindeki binlerce y›ll›k tarihini yok saymak için icat edilmifltir. “Bin y›ll›k Türk yurduna en son gelen Türklerdir!” Buraya kadar yazd›klar›m›zdan da anlafl›laca¤› gibi 20. yy.’›n ilk çeyre¤i, Anadolu topraklar›n›n yeniden flekillenme sürecidir. Türk egemen s›n›flar›n›n, iktisad›n ve co¤rafyan›n Türklefltirilmesi politikas› bu topraklarda yaflayan di¤er az›nl›k ulus ve milliyetlerin soyk›r›m, katliam, sürgün ve asimilasyon vb. her türlü zor yoluyla tasfiye edilmesi anlam›na gelmektedir. Bu durum TC devleti kurulduktan sonra da devam etmifltir. Ancak büyük oranda “çözülmüfl” olan gayri Müslim sorununun yerine “Kürt sorunu” bafl s›ray› alm›flt›r. Tabi bu gayri Müslimlerin TC tarihi boyunca rahat yüzü gördükleri anlam›na gelmiyor. Aksine sürekli uygulanan bask›lar ve dönem dönem giriflilen katliamlarla gayri Müslimler sald›r› hedefi olmufllard›r. Bunun örneklerini bugün de görüyoruz. TC devletinin Kürt ulusuna yönelik politikalar›n› ise san›r›z ayr›nt›l› olarak anlatmaya gerek yoktur. Bugün ilericilik nam›na s›kl›kla Kemalist milliyetçili¤in faydalar›ndan dem vurulmakta-

d›r. Kemalist milliyetçili¤in tarihsel geçmifli ortadad›r. Bu milliyetçilik yurtseverlik ile kar›flt›r›lmamal›d›r. Kemalizm emperyalizme kesin itaat, iflçi s›n›f› ve emekçi halk üzerinde s›n›rs›z sömürü, ezilen ulus ve milliyetlere karfl› zorbal›k demektir. Halaço¤lu’nun söylediklerini yeni olmaktan ç›karan, ›rkç›l›¤›na flafl›rmam›z› engelleyen de, onun bu tarihsel mirasa, bu ideolojiye sahip olmas›d›r.

Kürtlerin Türkmenli¤i ve Kürt Alevilerinin Ermenili¤i üzerine Halaço¤lu’nun aç›klamalar›nda öne ç›kan iki noktaya de¤inelim. Kürt Alevilerin Ermeni dönmesi oldu¤u ve Kürtlerin önemli bir kesiminin Türkmen oldu¤u… Türk egemen s›n›flar› her ne kadar Ermeni soyk›r›m›n› inkar etse de, bugün gerek yurtiçinden gerek yurtd›fl›ndan gelen bask›larla önemli oranda köfleye s›k›flm›fl durumdad›r. TTK Baflkan› Halaço¤lu’nun ve di¤erlerinin bu s›k›flm›fll›k durumuyla bafl etmek için nas›l çaba harcad›klar› bilinmektedir. Yap›lan bu son aç›klamalar da bir bak›ma bununla ilgilidir. Halaço¤lu, on binlerce Ermeni’nin kendilerini Kürt Alevileri olarak gösterip, tehcirden kurtuldu¤unu iddia etmektedir. Buradaki hesap asl›nda 1915 tehcirinde san›ld›¤› kadar çok insan›n ölmedi¤i, verilen rakamlar›n abart›l› oldu¤u ve do-

33

lay›s›yla ortada soyk›r›m olmad›¤›n› ispat etmektir. Yine belirtmek gerekir ki, Halaço¤lu’nun iddialar›n›n ne kadar “bilimsel” oldu¤unu göstermek için Ermeni dönmelerinin kay›tlar›n›n elinde oldu¤unu söylemesi, h›rs›z›n marifetini anlat›rken suçunu itiraf etmesinden baflka bir fley de¤ildir. TC devletinin her türlü muhalif, devrimci, demokrat ve ayd›n› fiflledi¤i bilinen bir gerçektir. Bu durumun ülke için potansiyel tehlike tafl›yan gayri Müslimler için de yap›ld›¤›n› belirtmeye gerek yoktur. 1934 y›l›nda 盋skân Kanunu , kart›lan 1941’de oluflturulan Amele Ta burlar›, 1942’de ç›kart›lan Varl›k Vergisi Kanunu uygulan›rken bu kay›tlardan faydalan›lm›flt›r. 1955 6-7 Eylül olaylar›nda sald›rganlar ayn› kay›tlara göre hareket ediyorlard›. Fakat Halaço¤lu’nun da belki bilmeden itiraf etti¤i gibi bu kay›tlar sadece Cumhuriyet döneminde de¤il, Osmanl› döneminde de mevcuttu. Ermeniler Osmanl› egemenli¤i alt›nda vergi veriyor ve askerlik yap›yorlard›. Askere gitmeyenler bunun karfl›l›¤›nda bir bedel ödüyordu. Bu gerçek Ermeni halk›n tehcir sürecinde kendini “Kürt, Türk, Müslüman, Alevi vb.” flekillerde de göstermesini engellemifltir. Üstelik daha önce de belirtti¤imiz gibi tehcir bir günde al›n›p uygulanan bir karar de¤ildir. Aksine planlanmas›, haz›rl›¤› aylar öncesinden yap›lm›fl bir eylemdir. Bu da ayn› flekilde Ermeni halk›n soyk›r›mdan kurtulmas›n› en-

Faflizm inkara devam ediyor!

PART‹ZAN 63


Faflizm inkara devam ediyor!

PART‹ZAN 63 gellemifltir. Elbette ki tehcirden kurtulanlar, halk›n di¤er kesimlerine s›¤›nanlar olmufltur. Ancak bunlar›n varl›¤› Halaço¤lu’nun iddia etti¤i gibi ne soyk›r›m kurbanlar›n›n say›s›n› azalt›r ne de soyk›r›m suçunun üstünü örtmeye yeter. Yeri gelmiflken de¤inmek gerekirse, kimi burjuva “ayd›nlar” Ermeni soyk›r›m› söz konusu oldu¤unda bir yandan demokratl›¤› elden b›rakmamakta ve di¤er yandan soy k›r›m›n Osmanl› döneminde yap›ld›¤›n›, Kemalist Cumhuriyetin bu suçla ilgisinin olmad›¤›n› iddia etmektedirler. Bunlara göre soyk›r›m›n tan›nmas›nda bir sak›nca yoktur. Türk egemen s›n›flar›n›n bunca inad› ise kaz›n aya¤›n›n öyle olmad›¤›n› göstermektedir. Çünkü daha önce de bahsini etti¤imiz gibi Kemalist hareket ‹ttihatç›lar›n devam›d›r. “Milli Mücadele” döneminde soyk›r›m›n örgütleyicisi Teflkilat-› Mahsusa, karakol örgütüne, Anadolu’da bulunan ‹ttihat Terakki teflkilatlar› Müdafa-i Hukuk Cemiyetlerine dönüflmüfltür. Mustafa Kemal’in kendisi eski bir ‹ttihatç›d›r ve Cumhuriyetin kurulufluna önderlik eden kadrolar›n birço¤u soyk›r›m ve katliamlardan sorumludur. Ayn› flekilde Kemalizm’in uygulad›¤› “Milli ‹ktisat” politikas› Türk milliyetçili¤i ve de ‹ttihat politikalar›n›n devam› ve hatta sistemlefltirilmifl halidir. Ermeni Soyk›r›m›n›n kabul

edilmesi demek, y›llard›r oluflturulmaya çal›fl›lan TC devletinin bu topraklardaki “meflruiyetini” ortadan kald›racakt›r. Örne¤in bu durumda Türkiye Kürdistan›’ndaki ilhak nas›l aç›klanacakt›r? Evet, Kemalizm sa¤lam bir duvar gibi görünmektedir. TC egemenlerinin “Kürt sorunu vard›r-yoktur” diye tart›flmalar›n›n, bunun üzerinden bunca gürültü koparmalar›n›n nedeni de budur. Kürtlerin önemli bir k›sm›n›n sonradan Kürtleflmifl, Türkmen afliretlerinden olufltu¤u da iddialar›n bir di¤er k›sm›d›r. Yaz›m›z boyunca bahsini etti¤imiz gibi, Kürtlerin Türk oldu¤u, Türk egemen s›n›flar› taraf›ndan s›kl›kla ortaya at›lan bir iddiad›r. “Kürtlerin asimilasyonu üzerinden yeni bir ulus devlet yaratma projesinin sahibi Ziya Gökalp, AMMU (Aflari ve Muhaellin Müdüriye-i Umumiyesi) bünyesinde kurulan “‹lim Encümen Heyeti” ile ‹ttihatç›lar›n en önem verdi¤i Kürtler ve Türkmenler konusunda iki propaganda eser haz›rlar. ‹ki yay›n ile (“Türkmenler” ve “Kürtler”) iki tez ileri sürülür. Alevili¤in eski Türk inan›fllar›ndan kaynakland›¤› ve Kürt denen bir milletin olmad›¤›. Osmanl› Devleti’nin bir kuruluflu olan AMMU taraf›ndan bu eserler bas›lmas›na ra¤men, ‹ttihatç›lar bu iki iddiay› sesli dile getirmez. Çünkü her iki çal›flmada da uydurma isimler kul-

34

lan›l›r. Berlin fiark Akademsi’nden Dr. Fritz’in yazd›¤› iddia edilen “Kürtler; Tarihi ve ‹çtimai Tetkik” adl› kitap tam bir propaganda kitab›d›r. Ne böyle bir akademi yay›n› vard›r ne de böyle bir Alman yazar mevcuttur. Dr. Fritz ve mühendis Rolig, (‹ttihatç› tez: Kürtlerin Türkmenli¤i, Fuat Dündar/Radikal-05.09.2007) ‹ttihat Terakki F›rkas›’n›n ve onun resmi ideologlar›ndan biri olan –Türkçülü¤ün babas›- Ziya Gökalp’›n bu iddialar› o dönemde aç›ktan savunmamalar› süreç meselesidir. Bugün Halaço¤lu örne¤inde de görüldü¤ü gibi Türk egemen s›n›flar› bu türden iddialar› ileri sürmekte hiç de “utangaç” davranmamaktad›rlar. Kürtlerin “asl›nda Türk” olmalar› TC aç›s›ndan önemlidir çünkü bu T. Kürdistan›’ndaki ilhak› meflrulaflt›rmay› kolaylaflt›racakt›r! “Asl›nda Türk” olmayan Kürtlerin katledilmesi, bask› alt›na al›nmas›, mümkünse asimilasyona tabi tutulmas› normaldir! Halaço¤lu “siz asl›nda Türksünüz, neden ayr›lmak istiyorsunuz?” diyor ve “bölücülük” yapan› da Ermeni olmakla suçluyor! K›saca söyleyecek olursak, Yusuf Halaço¤lu bir taflla çok kufl vurmak istiyor. Ancak öne sürdü¤ü iddialar ayn› TC devleti gibi çürük, on y›llard›r öne sürülen “bilimsel” tezlerin bir baflka versiyonu oldu¤u için de elden düflmedir!


PART‹ZAN 63

Bilindi¤i gibi Ermenilik (ayn› Rum, Yunan veya gavur olmak gibi) egemen s›n›f›n söyleminde her zaman bir küfür olarak an›lm›fl ve bu durum halk›m›z› da önemli oran da etkilemifltir. Kuflkusuz bunun arkas›nda yatan neden Türk egemen s›n›flar›n›n Osmanl›’dan bu yana halka karfl› uygulad›klar› en etkili yöntemin kimi zaman dini, kimi zaman etnik kimli¤i kullanarak halk› halka k›rd›rtma yöntemini kullanmas›d›r. Örne¤in Hamidiye Alaylar›’n›n kurularak Ermenilere sald›r›lmas› sadece “Ermeni sorununun çözülmesine” yönelik de¤ildi. Bu ayn› zamanda Kürt ulusu içinde kendine dayanak noktalar› yaratmak, ç›kabilecek olas› isyanlara karfl› önlem almak içindi. Bu gelenek sadece Osmanl›’da kalmam›fl, mirasç›s› olan TC devletinde de sürdürülmüfltür. “Milli Mücadele”de halk› seferber etmenin bafll›ca yolu RumErmeni korkusu yaratmakt›. 6-7 Eylül olaylar› ayn› temelde örgütlenmifltir. Ki bugüne bakt›¤›m›zda da az›nl›klara karfl› tutum de¤iflmemifltir. Hrant Dink’in katledilmesinin ard›ndan yaflananlar ortadad›r. Benzer flekilde Marafl, Çorum, Sivas, Gazi katliamlar› Alevi-Sünni çat›flmas› söylemiyle, devlet eliyle örgütlenmifl katliamlard›r. 2004’te yaflanan “bayrak provokasyonu” ve pefli s›ra geli-

flen ›rkç›, floven dalga, Kürt halk›na karfl› sald›r›lar, linç giriflimleri vs. ayn› politikan›n uygulanmas›d›r. Türk egemen s›n›flar›n›n gelenekselleflmifl politikalar› ve buradan beslenen söylemleri daima devrimci, demokrat, ayd›n ve yurtseverleri hedef alm›flt›r. En sonu Halaço¤lu da “PKK ve T‹KKO esas deste¤i Ermeni dönmelerinden al›yor” diyerek, benzer söylemi “bilimsel çal›flmalar›” vesilesiyle dile getirmifltir. Bilindi¤i gibi PKK, ortaya ç›kt›¤› günden bu yana “Ermeni örgütü” olarak yaftalanmaya çal›fl›lmakta, önderi Abdullah Öcalan’a “Ermeni dölü” denerek hakaret edilmektedir. Bu ve benzeri söylemler TC faflizminin, kitlelerin bilincini buland›rmak için kulland›¤› amiyane söylemlerdir. Kürt ulusal hareketinin yükseltti¤i savafl karfl›s›nda aciz duruma düflen TC devleti, genifl halk kitlelerinin Kürt ulusunun mücadelesine sempatiyle bakmas›n› engellemek için böylesi bir jargona ihtiyaç duymaktad›r. Bu mücade-

35

leyi bast›rmak için kulland›¤› baflka birçok afla¤›l›k yöntemden sadece biridir bu. Halaço¤lu’nun ayn› aç›klamas›nda Proletarya Partisi’nin veya daha do¤rusu Halk Ordusu’nun ad›n› da zikretmifl olmas›na de¤inmek gerekir. Türkiye devrimci hareketi içinde özellikle Proletarya Partisi’nin an›lmas› elbette Komünist Partisi aç›s›ndan özel bir övünç kayna¤› de¤ildir/olmayacakt›r. Proletarya Partisi’nin stratejik hatt›, kurucu önderi ‹brahim Kaypakkaya’n›n oluflturdu¤u temel teorik tezleri ve 35 y›ld›r ortaya koydu¤u pratik, TC faflizminin Proletarya Partisi’ne sald›rmas› aç›s›ndan yeterlidir! Proletarya Partisi farkl› ulus ve milliyetlerden emekçi halk›m›z›n ba¤r›ndan ç›km›fl militanlar›n kan-can pahas›na yazd›klar› bir tarihe sahiptir. Proletarya Partisi’nin bugün sahip oldu¤u de¤erlerin yarat›c›lar›ndan biri olan Ermeni ulusuna mensup Ar menak Bak›rc›yan’dan karfl›laflt›¤› her türlü olumsuzlu¤a ra¤men ille de Parti diyen

Faflizm inkara devam ediyor!

“Bölücüler Ermenidir” söylemi


Faflizm inkara devam ediyor!

PART‹ZAN 63 Boflnak kökenli Murat De niz’e Halk Ordusu’nun ilk komutan› ve flehidi olarak ölümsüzleflen Kürt halk›n›n yi¤it komutan› Ali Haydar Y›ld›z’a kadar Türk, Türk, Ermeni, Arap, Laz, Çerkez çeflitli ulus ve milliyetlerden militanlar›n emekleriyle yarat›lm›flt›r bu tarih. Kuflkusuz onlar› Proletarya Partisi saflar›nda birlefltiren sahip olduklar› ulusal köken de¤il, komünist ideallerdi. Proletarya Partisi’ne bu inançla kat›ld›lar, savaflt›lar ve flehit düfltüler. Halaço¤lu ve benzeri faflistlerin a¤z›nda küfre dönüflen bu gerçek, Proletarya Partisi’nin farkl› ulus ve milliyetlerden halk›m›z›n ba¤r›na nas›l kök sald›¤›n›n göstergesidir. San›yoruz faflist egemenlerin as›l korkusunun da buradan kaynakland›¤›n› söylemek yanl›fl olmayacakt›r!

Resmi ideoloji ile hesaplaflmak TTK Baflkan› Y. Halaço¤lu yapt›¤› aç›klamalar›n ard›ndan oldukça genifl bir kesimden tepki gördü (elbette sahip ç›kanlar da oldu). Böylesi bir tepkinin ortaya ç›kmas› elbette ki olumludur. Ancak yine de bu tepkinin yetersiz oldu¤unu söylememiz gerekir. Yaz›m›z›n bafl›nda da vurgulad›¤›m›z gibi Halaço¤lu’nun dile getirdi¤i iddi-

alar›n hiçbiri yeni de¤ildir ve bunlar›n kayna¤›nda devletin resmi ideolojisi olan Kemalizm vard›r. Halaço¤lu’nun bütün gayreti de onu savunmakt›r. Tabi bunu söyledi¤imizde Yusuf Halaço¤lu’nun sadece bir memur oldu¤unu ve ancak o kadar suçlu oldu¤unu söylemifl olmuyoruz. Bu Halaço¤lu’nu masum göstermek anlam›na gelirdi. Aksine Halaço¤lu devletine lay›k yeminli bir faflisttir ve hizmet etti¤i s›n›flar kadar suçludur! Bizim aç›m›zdan sorunun merkezinde bahsi geçen iddialar›n neden ileri sürüldü¤ünün ortaya ç›kar›lmas› ve resmi ideoloji ile hesaplafl›lmas› bulunmaktad›r. Suçu Halaço¤lu’nun üzerine y›kmak, sorunun çözümünü onun istifas›nda görmek, meselenin çözümünde tek bir ad›m bile ileri gitmemektir. E¤er tersinden söyleyecek olursak, devletin resmi ideolojisiyle do¤ru bir flekilde hesaplafl›lmad›¤› takdirde, gösterilen tepkinin boyutu Halaço¤lu’nu istifaya davet etmekten, onun görevden al›nmas›n› istemekten öteye geçemeyecektir. Yine benzer flekilde de¤inilmesi gereken bir di¤er nokta, bir taraftan Halaço¤lu “lanetlenirken” di¤er taraftan baflkan› oldu¤u Türk Tarih Kurumu’na sayg›nl›k payesi biçilmektedir. TTK

36

ne için kurulmufl, flimdiye kadar kime, nas›l hizmet etmifltir? K›saca bir göz atal›m; 1931 y›l›nda kurulan bu kurumun bütün amac› yeni Türk devletine yeni bir tarih yazmakt›r. Elbette bu “yeni tarih”in temelini Türk ulusunun yüceltilmesi oluflturacakt›, çünkü devlet eliyle ulus yaratma çal›flmalar› henüz yeni say›l›rd›! Türklefltirme politikalar› henüz oturuyordu. Bunun kurumsal alt yap›s› TTK ve TDK gibi kurumlarla oluflturulmufltur. Örne¤in 1932 y›l›nda orta ve yüksek ö¤retimdeki bütün tarih ö¤retmenlerinin kat›l›m›yla toplanan 1. Türk Tarih Kongresi’nde Anadolu’nun Türk yurdu oldu¤u, Mezopotamya ve Anadolu’daki Hitit, Sümer, Akad gibi medeniyetlerin Türk medeniyeti oldu¤u vs bilgiler verilir ve bunlar› ö¤rencilerine anlatmalar› istenir. Yine örne¤in Mustafa Kemal öncülü¤ünde oluflturulan Günefl Dil Teorisi de bütün dillerin anas›n›n Türkçe oldu¤unu iddia ediyordu. Evet bunlar bugün için saçmad›r, fakat bu kurumlar›n egemen s›n›flar›n hangi ihtiyac›n› karfl›lamas› için kuruldu¤unu göstermesi aç›s›ndan da çarp›c›d›r. Okurun aff›na s›¤›narak uzunca bir al›nt›yla devam edelim. Dönemin TTK Baflkan› Afet ‹nan flöyle diyor; “Türk Tarih Kurumu’nun büyük Türk


eliyle kuruluflundan beri, Türk Tarih ufku befler tarihinin genifl ölçüsü içindedir. (…) Çünkü o ayn› zamanda, mazisinin kuvvetli temelleri üzerinde yükseliyor. ‹flte bizim üzerimize ald›¤›m›z vazifeler, bu temelin sa¤lam malzemesini dünya ilim alemine tan›tmakt›r. Bu kutlu görev flu esaslardan ilham›n› ve plan›n› al›r: Türk ›rk› beyaz ve biekisephaldir. Bugünkü yurdumuzun sahipleri en eski kültür kurucular›n›n ayn› ›rki vas›flar›n› tafl›yan çocuklar›d›r. Onun kültür meflalesi ile yay›ld›¤› sahalar, dünyan›n medeniyetle kavuflabilen yerleridir. Önasya, Akdeniz havzas› bu medeniyete mihrak olmufltur. (dikkat edilirse Antik Helen ve Mezopotamya uygarl›klar› söz konusu edilmektedir-yn) Avrupa, Pasifik’ten geçilerek eski Amerika kültürü (‹nka ve Mayalar-yn) hep ayn› kökten kuvvet ve filiz alm›flt›r. ‹flte bu genifl ölçü, neolitik ve maden devirlerinin medeniyet çerçevesidir. Bu esaslar ilk kongremizin tez izah›nda ve münakaflalar›nda tespit edilen hakikatlerdir. TTK befl y›ld›r bunlar› tespit etmek için çal›fl›yor. Türk tarihinin ana hatlar›n› yazmak ve cihan kültürü içindeki yerini vermek, kurumumuzun kurulufl gayesidir.” (AKT. Sibel Özbudun-Temel Demirer. Özgür

Üniversite Forumu- Sy:3Nisan-May›s 2005) ‹flte TTK gerçe¤inin, üstelik kendi dilinden aç›klamas›. Do¤rusu, Halaço¤lu Kürtleri Türkmen ilan edip, böylesi köklü ve derin bir uygarl›¤›n parças› yapmaya çal›fl›rken “tevazu” gösteriyormufl! Gösterilen bu “inceli¤e” karfl› ç›k›lmas›n›n, Halaço¤lu’nu flaflk›nl›¤a düflürüp, “as›l ›rkç› sizsiniz” demesinden daha do¤al ne olabilir?! 1931’de bahsi edilen amaçla kurulan TTK 12 Eylül faflizmi ile birlikte önce kapat›lm›fl, geliflen toplumsal mücadeleden etkilenen yanlar› törpülenmifl, Türk-‹slam ideolojisine göre yeniden düzenlenmifl ve tekrar aç›lm›flt›r. Yani flimdiki TTK sadece geçmifliyle de¤il, 12 Eylül faflist cuntas› ile de özdeflleflmifltir. Bundan dolay›d›r ki Halaço¤lu bu kurumun bafl›na pek de güzel yak›flm›flt›r/yak›flmaktad›r. Ülkemizde Kemalizm zehri kendini demokrat olarak ifade edenlerden küçük burjuva ayd›nlara, reformistlerden devrimci hareketin kimi bileflenlerine kadar genifl bir kesimi etkilemifltir. Bugün Halaço¤lu’nun aç›klamalar›na gösterilen tepkilerden soyk›r›m tart›flmalar›na, Kürt ulusal sorunu üzerine dile getirilenlerden demokrasi söylemlerine kadar bir dizi so-

37

runda al›nan tav›r bu zehrin hangi düzeyde etkili oldu¤unu göstermektedir. Türk egemen s›n›flar› son y›llarda gerek dünyada ve bölgede yaflanan geliflmeler ve gerekse ülke içinde var olan s›n›fsal-toplumsal çeliflkilerin keskinleflmesi ile giderek daha fazla sald›rganlaflmaktad›r. En baflta Kürt ulusal sorununun ülke içinde ve Irak’›n iflgali sonras› bölgemizde ald›¤› biçim iflsizlik, yoksulluk ve sosyal haklar›n gasp› ile giderek keskinleflen s›n›fsal çeliflkiler, emperyalist-kapitalist sistemin yaflad›¤› ekonomik-politik sorunlar ve bunlar›n TC devletini de do¤rudan etkilemesi Türk egemen s›n›flar›n›, ülkeyi yönetme konusunda derin bir krizin içine itmektedir. 2004 y›l›nda yaflanan bayrak provokasyonu ile TC devleti krizi nas›l yönetece¤inin iflaretini vermiflti. Bu sürecin bir parças› olarak okunmal›d›r. Amaç, ›rkç›/floven dalgay› beslemek, halk›m›z› karfl› karfl›ya getirmek, TC devletini menzil d›fl›na ç›karmakt›r. Bu amac› bofla ç›karmak, “Türk-‹slam” güneflinin halk›m›z›n beyninde yaratt›¤› karanl›¤› parçalamak, süreci do¤ru okuyarak kitleleri ayd›nlatmak ve mücadelenin niflangâh›na faflist devleti oturtmak ile mümkündür.

Faflizm inkara devam ediyor!

PART‹ZAN 63


Kapitalizmin kriz yasas› geçerlili¤ini koruyor

ABD’de en düflük gelirli gruplara verilen konut kredisinin geri dönmemesiyle A¤ustos ay›n›n ortalar›nda “bafllayan” kriz, Merkez Bankalar›n›n müdahaleleriyle bitirilmeye çal›fl›ld›. Merkez Bankalar›n›n yüz milyarlarca dolarl›k likidite pompalamas›na; sonras›nda FED’in piyasalar›n bekledi¤i faiz indirimini yapmas›na ra¤men, piyasalar bir türlü yat›flmad›.

38


ABD’de en düflük gelirli gruplara verilen konut kredisinin geri dönmemesiyle A¤usbaflla tos ay›n›n ortalar›nda “b yan” kriz, Merkez Bankalar›n›n müdahaleleriyle bitirilmeye çal›fl›ld›. Merkez Bankalar›n›n yüz milyarlarca dolarl›k likidite pompalamas›na; sonras›nda FED’in piyasalar›n bekledi¤i faiz indirimini yapmas›na ra¤men, piyasalar bir türlü yat›flmad›. En son Eylül ay›n›n sonunda ‹ngiltere’de Mortgage piyasalar›na yat›r›m yapan, ülkenin en eski ve en büyük bankalar›ndan Northern Rock, ‹ngiltere Merkez Bankas›’ndan (BOE) destek istedi. BOE, mevduatlar›na s›n›rs›z güvence vermesine ra¤men, bankan›n önünde uzun kuyruklar olufltu. Bir iki gün sonra da Al liance&Leicester isimli finans kuruluflunun piyasa de¤erinin % 13 oran›nda eridi¤i haberleri ç›kt›. Krizin nedenleri, FED’in faiz indirme gerekçeleri, al›nan önlemlerin ifle yaray›p, yaramayaca¤› burjuva ekonomi politikçiler aras›nda tart›fl›lmaya devam etmektedir. Fakat art›k en “sserbest piyasac›lar” bile faiz indirmenin de-art›rman›n da pek bir ifle yaramayabilece¤inden, krizin sadece ötelendi¤inden, bir devrin kapanmaya bafllad›¤›ndan söz etmektedirler. Burjuva ekonomi-politikçilerin do¤as›na uygun bir flekilde, sürecin nereye do¤ru evrildi¤i günlük verilerle, teknik bilgilerle bo¤ulup; sadece parçalar›n de¤erlendi-

rilmesiyle; geçmifl-gelecek ba¤›nt›s› kurulmadan ve iflin en önemli yan› olarak kapitalist üretim tarz›n›n çeliflkileri görmezlikten gelinerek de¤erlendirmeler yap›lmaktad›r. Borsalar, tahvil piyasas›, döviz kurlar›, faiz oranlar›, türev piyasalar, krediler, hedge fonlar, likidite ve parayla-paran›n dolafl›m›yla ilgili birçok kavram art›k günlük dilin vazgeçilmezleri aras›na girmifltir. Ekonomi haberleri sadece mali sektörden olufluyor. Öyle ki halk›m›z seçimlerde AKP’ye oy verme nedenleri aras›nda; borsan›n yükselmesini, TL’nin de¤erlenmesini, s›cak paran›n yo¤un olarak gelmesini vs. saymaktad›r. ‹flsizlik, çal›flma koflullar›, ücretlerdeki reel gerileme, sendikas›zlaflt›rma her dönemkinden fazla artm›fl, özellefltirmeler dört y›l içinde 22 y›lda yap›lan›n 2 kat› oran›nda gerçekleflmiflken; borsan›n-dövizin yani parasal nedenlerin oy tercihinde önemli bir etken olarak say›lmas›; burjuvazinin medya yoluyla yapt›¤› manipülasyondan nas›l bir baflar› elde etti¤ini gösterir. Krizler karfl›s›nda ilk refhükümetlerin, leksler genelde “h MB’lar›n›n ekonomiyi iyi yö netemedikleri, iyi yönetselerdi krize gidilmeyece¤i ” yönlü olur. Ve faturalar düzene de¤il mevcut bakana-hükümete kesilir. Veya sorunun geçici ve k›smi oldu¤u, do¤ru bir kriz yönetiminin olmas› durumunda sorunun afl›laca¤› söylenir. 1930’lu y›llardaki krizde; devletin az müdahale sorun “d

39

etmesiydi.” (!) 1980’li y›llara geldi¤imizde bu sefer tam tersi paradigma savunuldu; Devlet çok müdahale ediyor, “D krizler bu yüzden ç›k›yor!” Oysa ki krizler “ daima mevcut çeliflkilerin ancak geçici ve zora dayanan çözümleridir. Bunlar bir süre için bozulmufl dengeyi tekrar kuran fliddetli patlamalard›r. ” Marks) (M Yani sorun ne hükümetlerin iyi yönetip-yönetmemesinde, ne devletçi kapitalizmin uygulan›p-uygulanmamas›nda, ne faiz oran›nda, döviz kurunda vs. de¤ildir. Mevcut çeliflkiler; do¤ru bir yöntemle, özgünlükleri ve neye evrilecekleri dikkate al›narak süreç içerisindeki tüm güçler de¤erlendirilerek, çeliflkinin tüm yönleri görülerek çözülmeye çal›fl›lmad›¤›nda; sürecin illaki krizlerle sonuçlanaca¤› kesindir!! “Çeliflki, genel bir deyiflle kapitalist üretim tarz›n›n, de¤er ve bu de¤erin içerdi¤i art›de¤er hesaba kat›lmaks›z›n, kapitalist üretimin yer ald›¤› toplumsal koflullar dikkate al›nmaks›z›n, üretici güçlerde mutlak bir geliflmeye do¤ru bir e¤ilim tafl›mas›ndan ileri gelir. Öte yandan ise, bu üretim tarz›n›n amac›, mevcut sermayenin de¤erini korumak ve kendisini geniflletmeyi en üst s›n›ra ulaflt›rmakt›r.” (M Marks) Marks’›n çözümledi¤i bu çeliflki, olmas› gereken flekilde yani üretici güçlerin toplumsallaflmas›yla sonuçlanacak flekilde, proletaryan›n öncü güç

Kapitalizmin kriz yasas› geçerlili¤ini koruyor

PART‹ZAN 63


Kapitalizmin kriz yasas› geçerlili¤ini koruyor

PART‹ZAN 63 oldu¤u bir sosyalist devrimle çözülmedi¤i müddetçe; hükümetler-ekonomi yöneticileri ne yaparsa yaps›n, burjuva ekonomi-politikçiler hangi yeni teoriyi-kuram› gelifltirirse gelifltirsin krizler ortaya ç›kacakt›r ve üstelik gitgide daha k›salan sürelerle, kitleler üzerindeki olumsuz-y›k›c› etkisi daha da katlanarak patlak verecektir, bu kaç›n›lmazd›r! Kapitalist-emperyalist sistemde, afl›r› üretim krizi yap› sald›r! Sermaye birikimi, art›de¤ere sürekli büyüyen miktarda el koymakla gerçekleflir. Rekabetten kaynakl›, teknolojinin de h›zl› geliflmesiyle birlikte; sermayenin art›-de¤er kayna¤› olan canl› eme¤in yerini makineler yani sabit sermaye almaya bafllar. Bu kâr oran›n›n sürekli olarak düflmesinin temelidir. Sermaye birikiminin h›zl› oldu¤u gönenç dönemlerinde, yat›r›mlar daha fazla artar, her sermayedar en fazla kazanmak için en fazla metay› üretmeye ve bunu pazarlamaya çal›fl›r. Bir süre sonra bunlar›n pazarlanamamas›, rakip sermayedarlar›n etkisiyle de geliflen teknoloji nedeniyle kâr oran›n›n düflmesi, üretimin yavafllamas›na, iflsizli¤in artmas›na yol açar. Bir durgunluk ve sonras›nda kriz dönemine girilir. Ve bu döngü bu flekilde devam eder. Burada ek bilgi olarak vurgulanmas› gereken bir di¤er

nokta da kâr oran›n›n düflme yasas›ndan kaynakl›, borç sermayesinde olan birikimdir. Burjuvazi, biriken sermayesini tekrar üretken sermaye olarak kullanmak yerine, daha kolay, daha h›zl› ve daha fazla büyü mesini sa¤layan mali sektörde ki (bankac›l›k-sigortac›l›k-piyasalar) yat›r›mlara-araçlara yöneltmektedir. “ Maddi servetin büyüme siyle birlikte para kapitalistler s›n›f› da büyür; bir yandan, iflten elini-ete¤ini çekmifl kapita-

listlerin rantiyelerin say›s› ve serveti artar öte yandan kredi sisteminde geliflme daha da h›zlan›r ve bankerlerin, borç para verenlerin, parababalar›n›n say›s›n› ço¤alt›r. Mevcut para sermayedeki geliflmeyle birlikte, faiz getiren senetlerin, devlet tahvillerinin, hisse senetlerinin miktar› büyür. fiu da var ki, ayn› zamanda, mevcut para-sermayeye olan talep de büyür ve bu senetler üzerinden spekülasyon yapan komisyoncular para piyasas›nda egemen bir rol oynarlar.” (K Kapital C:3

40

Syf: 452) ku Marks’›n deyimiyle bu “k marbazlar sürüsü ” sermaye miktar› büyüdükçe artacak ve emekçilerin al›nterleri üzerinden, onlar› sömürerek el koyduklar› para ile “kumar” oynatacaklard›r. Kumar oynarken tek amaç oyunun en çok kazanan› olmak oldu¤u için birbirlerine karfl› her türlü hile, spekülasyon meflru olmaktad›r! fiimdi yine birçok, farkl› ama özünde ayn› olan- yorumlar›n yap›ld›¤› bir kriz sürecinden geçiyoruz. 1970’li y›llarda Bretton Wo ods sisteminin çöküflünden sonra içine girilen kriz, 20 y›ld›r, birçok kriz yönetme arac› oluflturuldu¤u halde sürmektedir. Aradan geçen yaklafl›k 30 y›ll›k süreçte; belli bafll›lar› 1980 borç krizi, 1987 borsa, 1990 Japonya, 1992 Meksika, 1997 Asya, 2000 dot.com krizleri olmak üzere birçok kriz yafland›. Bunlar›n her biri asl›nda 1970’lerle birlikte sadece flekil de¤ifltiren yap›sal krizin içerisindeki devrevi krizlerdir. Burjuvazi taraf›ndan genifllemebüyüme dönemi olarak yans›t›lan bu 30 y›ll›k süreç, dünya ekonomisinin sürekli darald›¤›, mali sermayenin dünya gelirinin % 778’ine yani 8 kat›na ulaflt›¤› bir süreçtir. Büyüme oran› bize bununla ilgili tart›flmas›z bilgi verecektir. Son 30 y›lda dünya genelinde mali sektörün bu geniflleme-


Büyüme oran›

19501973

19731992

ABD

% 2.4

% 1.4

Avrupa

% 3.9

% 1.8

si, finansallaflman›n vard›¤› boyut ve krizlerin ilk görüngüsünün para sisteminde ortaya ç›kmas›, sanki kapitalizmin yap›sal sorunu olan afl›r› birikimle krizlerin bir ilgisi yokmufl gibi bir izlenim oluflturmaktad›r. Ki egemenlerin de istedi¤i budur. Çünkü böylece krizlerin alt›ndan kalkabilmek ve kumarlar›na devam edebilmek için halklardan daha fazla art›-de¤er sömürüsü demek olan vergilerin, faizlerin art›r›lmas›n›n, “ss›k› para politikalar›” olarak aç›klanan ve sonucu her zaman daha fazla iflsizlik, y›k›m demek olan politikalar›n›n aç›klamas› onlar aç›s›ndan daha kolay olur.

Bretton Woods sistemi II. Emperyalist Paylafl›m Savafl›’na da yol açan 1929 bunal›m›ndan ç›k›fl yolu, Keynes çi politikalar denilen devletlerin ve çeflitli uluslararas› mali örgütlerin ekonomiye müdahalesi ve afl›r› üretime karfl› tüketimi canland›rmak için sosyal refah›n artmas› olarak görüldü. (Bu politikalar›n benimsenmesinde SSCB’nin varl›¤› kesinlikle önemli bir etkendir ama konumuz olmad›¤› için girmeyece¤iz.) 1944 y›l›ndan Bretton Woods’ta, savafl sonras› dünya

ekonomisinin finansal mimarisi kuruldu. Bretton Woods sistemi: “i- 1929 krizinin derslerinden hareketle, finansal piyasalar› ulusal hükümetlerin hizmetine verecek biçimde denetim alt›na ald›. ii- Dolar› alt›na ba¤layarak uluslararas› rezerv para olarak kabul etti. iii- Bu sistemi korumak ve düzenlemek için IMF ve DünBa¤›m ya Bankas›’n› kurdu.” (B s›z Sosyalist Bilimciler 2007 Raporu, S: 5) II. Emperyalist Paylafl›m Savafl›’ndan en az zararla ç›kan ABD, 1945 y›l›nda alt›n rezervinin dörtte üçüne sahipti. Alt yap›s› hiç y›pranmayan, askeri gücünü koruyan, henüz hiçbir devletin sahip olmad›¤› atom bombas› denilen bir silaha sahip olan ve üstelik savafl› bitiren (!) bir devletti. II. Emperyalist Paylafl›m Savafl› sonras› dönem, ABD’nin hegemonik emperyalist güç olarak ortaya ç›kBatmayan güt›¤› dönemdir. “B nefl Britanya’n›n”, Fransa’n›n yerini almaktad›r. Bretton Woods (BW) sistemi, ekonomik-mali (vve dolay›s›yla politik) tüm düzenlemelerin, ABD ç›karlar›na göre yap›lmas› demektir. IMF, DB ve BM de bu yap›land›rmada baflrol oyuncular›d›r. Baflta Avrupa ve Japonya olmak üzere dünyan›n geri kalan ülkeleri yeniden imarlar› için Amerikan sermayesini kulland›lar. Savafltan dolay› yaflad›klar› tahribat bunu zorunlu k›l›yordu.

41

Dolar›n alt›na sabitlenmesi, ABD paras›n›n rekabet edilemeyecek ölçüde de¤erlenmesi demekti. ABD paras›n›n rezerv para olmas› nedeniyle, fazladan para basmas› sorun yaratm›yordu. Daha do¤rusu oluflan cari ifllemler a盤›, ticaret dengesizlikleri rezerv para olmas› nedeniyle, ekonomisini direkt olarak etkilemiyordu. Bu durum Avrupa ülkelerinin kendilerini toparlamalar› ve kendilerindeki dolarlar›n alt›n karfl›l›¤›n› istemelerine kadar sürdü. 1960 y›l›nda ABD’nin d›fl yükümlülü¤ü alt›n stoklar›n› ilk defa aflt›. Ayr›ca Vietnam savafl›nda ald›¤› ma¤lubiyet, 1960’l› y›llarla birlikte birçok ülkede antiABD’cili¤in yayg›nlaflmaya bafllamas› ABD’nin hegemon yas›n› sarsan geliflmelerin belli bafll›lar›yd›. ABD, 1945 y›l›yla bafllayan ekonomik büyümesini 1948-49, 1953-54, 1957-58, 1961, 1966-67 y›llar›nda yaflad›¤› krizlere ra¤men, yavafllayarak da olsa sürdürdü. Bu krizler BW sisteminin yaratt›¤› dünya ekonomik örgütlenmesinin içinde IMF, DB ve BM’nin eliyle bizim gibi yar›-sömürge ülkelere kayd›r›ld› ve bu flekilde 1970’li y›llara kadar gelindi. 1950’li y›llardan sonra dünya üretim kapasitesinde olan art›fl, petrol fiyatlar›n›n da artmas›n› getirdi. Petrol fiyatlar›n›n yükselmesinde 1960’ta kurulan OPEC’in henüz tam olarak ABD’nin denetimine girmemifl olmas›, petrolü ‹srail’e karfl› silah olarak kullanmak istemesi gibi nedenler de vard›. Petrol fiyatlar›n›n yükselmesi

Kapitalizmin kriz yasas› geçerlili¤ini koruyor

PART‹ZAN 63


Kapitalizmin kriz yasas› geçerlili¤ini koruyor

PART‹ZAN 63 Tablo 1: 1820’den Büyüme Oranlar› (%)

1820 1870 1913 1950 1873 1979

Günümüze

‹hracat 4.0 3.9 1.0 8.6 5.6 3.8

Geliflmifl

Kapitalist

Birim sermaye bafl›na ç›kt› 1.0 1.4 1.2 3.8 1.8 1.3

Tablo 2: ‹malat Sanayinde Geri Dönüfl Oranlar› (%)

ABD Japonya Almanya Fransa ‹ngiltere italya Kanada

1960 22.2 36.5 20.9 15.6 13.6 18.3 15.2

1970

1982 10.6 21.5 11.7 9.5 5.5 16.1 6.7

16.8 26.4 15.7 16.0 8.1 15.3 3.1

Tablo 3: Endüstriyel Üretim Y›ll›k Ortalama Yüzde Art›fl

ABD Japonya Fransa ‹talya ‹ngiltere

1960-70 4.9 15.9 5.2 7.3 2.9

1970-80

1980-90 (ilk 6 ay) 2.6 3.9 1.0 1.3 1.8

3.3 4.1 2.3 3.0 1.1

(Kaynak: 1995-96 Petrol-‹fl Y›ll›¤›, Syf: 678) enflasyonu yani fiyat art›fllar›n› da getirdi. ABD ve AB ülkelerinde durgunluk 1960’l› y›llarda bafllam›flt›. Tablolar›n incelenmesi, durgunlu¤un boyutlar›n›n daha iyi anlafl›lmas›n› sa¤layacakt›r. 1970’lere gelindi¤inde reel ekonomi ile ilgili temel verilerin hepsinde düflme görülmeye bafllam›flt›.

Tablo 2 bize özellikle sermayenin, reel sektörden kaç›fl oran›n› vermesi aç›s›ndan önemlidir. ABD’nin sabit kur sisteminden ve dolar›n alt›na ba¤lanmas›ndan vazgeçmesiyle serbestleflmenin önündeki en önemli engeller kalkm›fl oldu. 1963-1970 aras›nda, dünyadaki para miktar› art›fl› % 7 iken, 1971’de % 14’e, 1973’te % 20’ye t›rmanm›flt›r. Yani 3 y›l

42

Ülkelerde

Y›ll›k

Ortalama

içinde % 300 oran›nda artm›flt›r. 1971 y›l›nda 63 milyar dolar olan para miktar› 1970’lerin sonunda 450 milyar dolara ulaflm›flt›. Emperyalist ülkelerin reel ekonomisinde mevcut olan durgunluk ve yüksek enflasyon nedeniyle faizlerin eksiye kadar düflmesi, sermayenin daha fazla kâr olana¤› sa¤layan yar›sömürge ülkelere artarak kaymas›n› getirdi. Verilen para karfl›l›¤›nda yüksek miktarda faiz isteniyordu. Çünkü “yar›sömürge ülkelerin mali yap›s› daha riskliydi!!” Yüksek oranda sömürünün gerekçesi bu sefer de buydu: Yüksek risk! 1970-1982 aras› yar›-feodal, yar›-sömürge ülkelerin borçlar› 10 kattan fazla artm›flt›r. Ülkelerin borçlar› bu kadar çok artm›flken, ABD 1979 y›l›nda ünlü FED Baflkan› Volcker döneminde faizlerini art›rmaya bafll›yor. Eksilerde olan faiz oran› 1981’e gelindi¤inde % 19’a ulaflm›flt›. Borçlanan ülkeler, faizleri bile ödeyemez duruma gelmifllerdi. ABD’nin faizini bu oranda yükseltmesi, birbiriyle ba¤lant›l› olarak flu nedenlerle aç›klanabilir. Birincisi; faizin yüksek olmas›, sermayenin tekrar ABD’ye akmas›n› sa¤layacakt›r. Bu flekilde en az›ndan durgunlu¤unu geçici de olsa aflmas›n› sa¤layacak bir likidite bollu¤u yaflayacakt›. ‹kinci olarak ve asl›nda esas neden; yar›-sömürge ülkeleri borç krizi içerisine sokmak ve


sonras›nda “ccan kurtaranlar ” olarak IMF ve DB’nin borçlar› tahsil etmesi için gerekli olan “yeniden yap›land›rmalar” yoluyla bu ülkeleri sermayenin s›n›rs›z talan› için açmak… 1982 y›l›nda Meksika; borçlar›n›n faizini bile ödeyemeyece¤ini aç›klad›. Ve onu pefl pefle birçok ülke izledi. Devreye hemen “ccankurtaran IMF” girdi. Öncelikle verdikleri “borçlar›” geri alamam›fl olan bankalar›, emperyalist ülkelerin sa¤lad›¤› 3 milyar dolarla finanse etti. Sonras›nda 1945 y›l›ndan sonra genel olarak yar›-sömürge ülkelerde uygulanan, “kkalk›nma” sözcü¤üyle de görünüflte ülkelerin sanayileflmesini sa¤layan bir modelmifl gibi olan ithal ikameci modele son vermenin ad›mlar› at›ld›. Yap›sal Uyum Programlar› ” “Y art›k en çok duyulacak sözcüklerin bafl›ndayd›. “Kalk›nma” söyleminin zaman› geçmiflti. Dönem; özellefltirmelerin, s›n›rlar›n sermayeye s›n›rs›zca aç›lmas›-

n›n, serbest piyasac›lar›n dönemiydi art›k. Keynes’çi politikalar rafa kald›r›l›yordu. Keynes yerine Friedman geçiyordu…

Her fleye muktedir para! 1980’le birlikte Friedman kuram› olarak da bilinen mone tarist yani parasalc› görüfl Keynes’çili¤in yerine geçmeye bafllad›. Monetarizmin kökeni ilk merkantilistlerden say›lan Jean Bodin’e kadar dayanmaktad›r. Merkantilistler, zenginli¤in kayna¤›n› alt›n ve gümüfl stokunun ulusal devlet s›n›rlar› içerisinde artmas›nda bulmufllard›r. Merkantilizm ve günümüzdeki uyar›lmas› monetarizm özünde parasal önlemlerle ekonominin “düze ç›kar›laca¤›n›” savunmaktad›rlar. T›pk› flimdi son Mortgage krizinde oldu¤u gibi; piyasalarda para oran›n›n art›r›lmas› veya azalt›lmas›, “gevflek para politikalar›” veya “s›k› para politikalar›” gibi politikalarla krizlerin afl›laca¤› iddia edilir. Oysa ki, “dolafl›m›n amac› ola rak para, de¤iflim de¤eridir ya da soyut zenginlik tir. Zenginli¤in üretimin belirleyici ere¤ini ve devindirici ilkesini temsil eden herhangi bir maddi araç ö¤esi de¤ildir.” (E Ekonomi

43

Politi¤in Elefltirisine Katk›, Syf: 181) ve “dolafl›m araçlar›n›n geniflleme ve daralmas›n›n, de¤erli madenlerin de¤eri ayn› kalmak üzere fiyat dalgalanmalar›n›n her zaman sonucu olduklar›n›, hiçbir zaman nedeni olmad›klar›n›, genel olarak para dolafl›m›n›n ancak ikincil bir hareket oldu¤unu ve paran›n gerçek üretim sürecinde dolafl›m arac› biçiminden bütün öteki biçimlere büründü¤ü nü…” biliyoruz. (aage: 211) K›sacas›, paran›n dolafl›m süreci içerisinde art›r›lmas› veya azalt›lmas› gibi “önlemler” anl›k olarak “piyasalara” moral destek verme, mevcut olan durgunlu¤u (veya afl›r› ›s›nmay›) faiz oranlar›ndaki ve döviz kurlar›ndaki oynamalarda di¤er ülkelere (öözellikle yar›-sömürge ülkelere) ihraç etmek vs. d›fl›nda bir anlam tafl›mamaktad›r. ABD’nin çeflitli dönemlerde yaflad›¤› enflasyon dönemlerinde, faiz art›r›m›na giderek, tüketimin k›s›lmas›na yol açmas›, kendi piyasas›nda paran›n de¤erini düflürerek ithalat pahaland›rmas›yla belli süreçler için mali sektöründe yaflanan sorunlara “çözümler” bulundu¤unu biliyoruz. Türkiye 1980’lerden 2000’lere kadar çok yüksek bir enflasyonla yaflad›. 2002 y›l›na gelindi¤inde bu enflasyon h›zl› bir flekilde % 8’lere düflürüldü. Enflasyonun bu kadar uzun süre “indirilememesi” o dönemlerde Türkiye gibi birçok yar›sömürge ülkede yaflanan bir durumdu. Enflasyonun yüksek oldu¤u dönemlerde, ücretlerde

Kapitalizmin kriz yasas› geçerlili¤ini koruyor

PART‹ZAN 63


Kapitalizmin kriz yasas› geçerlili¤ini koruyor

PART‹ZAN 63 sa¤lanan reel kay›plar yoluyla kâr marjlar› yükseliyor. Bu iflin birinci yan›yken di¤er yan›; bizim gibi ülkelerin ABD ve di¤er ba¤›ml› olunan emperyalistlerin ihraç ettikleri enflasyonlar›n› (krizlerin) yaflamak zorunda b›rak›l›fl›d›r. Nitekim 2000’den sonra sadece Türkiye de¤il Brezilya, Meksika gibi hep enflasyonla “mücadele ettikleri” bilinen ülkelerde de enflasyonun düflürüldü¤ünü görüyoruz. Çünkü paran›n de¤er kayb› veya paran›n de¤erindeki oynakl›klar finans sermayesinin –s›cak paran›n can düflman›d›r. Ülkeyi rahatça talan edebilmesi için enflasyonun belli s›n›rlarda tutulmas› zorunludur. ‹flte 1980’li y›llara geldi¤imizde Keynesçi politikalar yerine, krizden ç›k›fl yolu olarak getirilen monetarist politikalar›n özü budur; “ekonomi, yani üretim sürecinin kendisi olmay›p, üretimi yürüten çeflitli kimseler ya da üreticiler aras›ndaki de¤iflim biçimi ”ne (Marks) dayanan parasal ekonomi ve kredi ekonomisine dayanarak, kapitalizmin afl›r› üretimle karakterize olan yap›sal krizini “çözmeye” çal›flmaktad›rlar. Monetaristler; piyasalara devletin hiçbir flekilde kar›flmamas› gerekti¤ini, piyasalar›n kendi kendini düzenleyece¤ini savunmaktad›rlar. Buna göre devlet müdahalesi piyasalar›n dengeye gelme e¤ilimini bozar. “Devlet; serbest piyasan›n iflleyiflinin genel çerçevesini oluflturmal›, kamu iflletmeleri,

ekonomiye müdahale araçlar›, gelirler ve fiyat politikas›, tam istihdam gibi politikalardan ve araçlardan da vazgeçmelidir. Devlet enflasyonu engellese bunun için gerekli s›k› para ve denk bütçe politikalar›n› tutarl› bir flekilde uygulamaya koysa görevini yapm›fl olur.” “‹kincisi; zenginlerin vergiler yoluyla yoksullar›, iflsizleri finanse etmesi ekonomik olarak gereksizdir. Ekonomik kriz afl›lmaya bafllan›nca yoksullar da zaten yoksulluktan kurtulacaklard›r.” (E Ergin Y›ld›zo¤lu) Öngörülen sistem, tamam›yla borç (spekülatör) sermayenin en rahat ve h›zl› bir flekilde dolaflmas›d›r. 1980 öncesi, Sovyetlerin de etkisiyle benimsenen bir kriz yönetme biçimi olan Keynes’çi politikalarla; “sosyal devlet” anlay›fl›yla, zorunlu bir flekilde istihdam, sabit sermaye yat›r›m›, sa¤l›k, e¤itim gibi konulara kaynak aktar›l›rken, bunlar tamamen kald›r›lmakta yerine “zzenginler daha zenginlefltikçe, yoksullara da pay düfler” fikri getirilmektedir! Gelinen aflamada; ne “ss›k› para politikas›n›n”, “nne gevflek para politikas›n›n” sistemi krizlerden ç›karamad›¤› art›k pratik olarak da görülmüfltür. Gerçekler ne kadar tahrif edilmeye çal›fl›l›rsa çal›fl›ls›n; bir gün mutlaka bir yerlerden boy verirler ve o zamana kadar kurulan sanal dünyay› paramparça ederler! Üretimin ve üretkenli¤in parasal etkenlere ba¤l› olmad›¤› bir kez daha ortaya ç›kt›. Likiditenin pompalanmas› ancak

44

k›sa bir süreli¤ine; dolafl›m›n h›zlanmas›n› sa¤lad›¤› için rahatlama sa¤lar. Ama reel ekonomideki afl›r› üretim gerçe¤i, kâr oranlar›n›n düflme yasas› gerçe¤i bir kâbus gibi kapitalistlerin peflini hiç b›rakmaz. Monetarist görüfl –ki 80’li y›llara uyarlanan Friedman’a zenginleflmelerine katk›lar› nedeniyle birkaç y›l önce Nobel Ödülü verilmifltir- paran›n fetifllefltirilmesinin, üretimden kopuk sistemin devam ettirilebilece¤i düflüncesinin en üst safhas›d›r. “ Para fleklindeki nispeten küçük bir k›s›m d›fl›nda kalan ve toplam sermayeyi oluflturan üretim araçlar›n› sat›n alacak ve bunlardan yararlanacak kimseler olmaks›z›n bütün sermayeyi para-sermayeye çevirme fikri, hiç kuflkusuz düpedüz saçmal›kt›r. Hele sermayenin herhangi bir üretken ifllevi yerine getirmeksizin, yani faizin ancak bir k›sm›n› teflkil etti¤i art›-de¤eri yaratmaks›z›n, kapitalist üretim temeli üzerinde faiz sa¤layabilece¤ini; kapitalist üretim tarz›n›n, kapitalist üretim olmaks›z›n da yoluna devam edebilece¤ini düflünmek daha da büyük saçmal›k olur. E¤er kapitalistlerin çok büyük bir k›sm›, sermayelerini parasermayeye çevirecek olsayd›, para sermayede korkunç bir de¤er kayb›, faiz oran›nda müthifl bir düflme olur, pek ço¤u hemen, faizle yaflamlar›n› sürdüremeyecek hale gelir ve tekrar sanayi kapitalisti haline gelmek zorunda kal›rlard›. Ama yineliyoruz, bu ancak bireysel kapi-


talistler için söz konusudur.” Kapital, C: 3, Syf: 232) (K Monetarist görüflün hâkim oldu¤u, borç sermayesinin katlanarak büyüdü¤ü bu 30 y›l›n sonuçlar›, burjuvazinin kriz yönetmedeki ustal›¤›n› (!) verir bize: Monetarizmin y›lmaz savunucusu Thatcher’in ülkesi ‹ngiltere’de; 1979 y›l›nda her 10 kifliden biri resmi yoksulluk s›n›r›n›n alt›nda iken 1990’lar›n sonunda her 4 kifliden biri ve her 3 çocuktan biri yoksulluk s›n›r›n›n alt›na yafl›yor. 1965’te dünya nüfusunun en zengin % 20’si toplam gelirin % 69.5’ini al›yorken, bu oran 1980’de % 75.5’e, 1990’da % 83.4’e ulaflt›. En zengin 3 dolar milyarderinin servetinin de¤eri, nüfusu 640 milyon olan en az geliflmifl 48 ülkenin milli gelir toplam›ndan fazla. En zengin 200 kiflinin geliri saniyede 500 dolar, günde 4.32 milyar dolar art›yor. Oysaki 3 milyar insan yeterli beslenemiyor… Bu rakamlar geçmifl 30 y›la bak›p, “ekono-

mide büyüme var”, “istikrar sa¤land›”, “piyasalar her derde deva” diyenlerin ne demek istediklerini aç›klar! Bu büyüme bir taraftan zenginli¤in bir taraftan yoksullu¤un büyümesidir! Bu büyüme bir taraftan lüks tüketimin, sefahatin, vurgunculu¤un, kumarbazl›¤›n büyümesi di¤er taraftan açl›ktan ölenlerin say›s›n›n, bir damla suya muhtaç kalanlar›n say›s›n›n büyümesinin istikrar›d›r. Elbette ki, 1980 sonras› sefaletteki bu büyüme devletin ekonomiden elini ete¤ini çekmesiyle aç›klanamaz. Böyle bir yan›lg› da mevcuttur. Sanki özellefltirmeler olmazsa, sömürü olmayacak; sömürünün oran› bu kadar artmayacakm›fl gibi vs… Oysa ki ayn› devlet; piyasalar›n önündeki engelleri MAI, M‹GA gibi anlaflmalarla DTÖ’nün getirdi¤i tüm s›n›rlamalar› harfiyen yerine getirmekle, 15 günde 15 yasa ç›karmakla, spekülatif sermayenin önündeki s›n›rlar› kald›rm›flt›r. Ülkenin tüm yeralt›-yerüstü zenginliklerinin, emek gücünün s›-

n›rs›zca sömürülmesi devletin direkt etkin müdahalesiy-

45

le veya de¤il kapitalist üretim tarz› var oldukça olacak olan bir fleydi…

1982 Borç Krizinden 1987 Borsa Krizine Yar›-sömürge ülkelerde yaflanan borç krizi ile spekülatör sermayenin, rahatça at koflturabilece¤i alanlardan biri geçici olarak kapanm›fl oldu. IMF, DB ve BM eliyle, yap›sal uyum denilen prog ram belli bir ölçüde yaflama geçinceye kadar, sermaye kendisi için daha az riskli yerlere kaymaya bafllad›. Bu her zaman için böyledir. Çekirge sürüsü gibi, mevcut olan de¤erler talan edildikten sonra; talan edilecek yeni yerler aran›r! Böylece öncesinde mahvedilmifl, çoraklaflt›r›lm›fl tarlan›n bir kez daha yeflermesine olanak sa¤lanm›fl oluyor. Borç krizinden sonra, ABD faizlerini az da olsa düflürdü. Yüksek faizle istedi¤i sonuca ulaflm›flt› çünkü. Bunun d›fl›nda monetarist uygulamalar nedeniyle ABD ve di¤er emperyalist-kapitalist ülkelerde sermayeden al›nan vergi ya çok düflürülmüfltü ya da kald›r›lm›flt›. Mali sermayenin önündeki engeller tek tek kald›r›lmaya bafllanm›flt›. Bunun üzerine spekülatif sermaye, bu ülkelerin borsalar›na akt›. 1982-1987 aral›¤›nda belli bafll› borsalarda hisse senedi fiyatlar› ortalama % 300 artt›. Ayn› süreç içerisinde do-

Kapitalizmin kriz yasas› geçerlili¤ini koruyor

PART‹ZAN 63


Kapitalizmin kriz yasas› geçerlili¤ini koruyor

PART‹ZAN 63 lar›n da de¤eri yükseldi. Dolar›n de¤er kazanmas›, ABD’nin ihracat›n›n azalmas›na, bu da cari a盤›n›n artmas›na neden oldu. 1987’ye gelindi¤inde ABD’nin cari a盤› % 3.5’a ulaflm›flt›. ABD’nin cari a盤›n›n sisteme tehlike arz eder hale gelmemesi için AB ülkeleri t›pk› flimdi Çin ve Japonya’n›n yapt›¤› gibi ABD’yi finanse ediyorlard›. ABD ekonomisinde cari a盤›n, AB ülkelerinin da çabalar›na ra¤men tehlike çanlar› çalmas›, durgunlu¤un bafllamas›, k›sacas› reel sektörden elde edilen gelirin azalmaya bafllamas›, sermayenin gitme vaktinin geldi¤ini gösteriyordu. 5 y›lda % 300 oran›nda “fliflen” borsa 19 Ekim 1987’de ABD’de patlad›. Bir günde 500 milyar dolar hisse senedinin fiyat› silindi. Mali sermaye tekrar yar›feodal, yar›-sömürge ülkelere yöneldi. Ki k›sa bir süre sonra Sovyet revizyonizminin çökmesiyle yeni, hiç girilmemifl alanlar da ortaya ç›km›flt›. Bu ülkelere fliddetli bir sermaye ak›m› bafllad›. “Yükselen yerler” art›k bunlard›. Bu s›rada ABD ve AB ülkeleri girdikleri durgunluktan ç›kmaya çal›fl›yorlard›. 1982 borç krizinden sonra sermaye her ne kadar bu ülkelere geri dönmüfl ve belli bir büyüme yakalanm›fl olsa da; büyüme esasta tüketime yönelik, borçlanmayla sa¤lanan bir büyümeydi. Ekonomik durgunlukla birlikte, emperyalist ülke-

lerde gayri menkulde fliddetli düflüfller yafland›. 1987 sonras›n›n önemli bir özelli¤i de “türev piyasalar›”n›n faaliyetlerinin artmas›, büyük mali fonlar›n oluflmas› ve etkinliklerini h›zl› bir flekilde art›rmalar›d›r. Bankalarda da de¤iflimler yaflan›yordu. Önceden ifllemlerinin a¤›rl›¤›n›, sanayi kapitalistlerine, ticaret sermayedarlar›na kredi sa¤lamak olufltururken; flimdi oluflturduklar› fonlar›, döviz kurlar› farklar›ndan, faiz oranlar› aras›ndaki farktan yararlanarak büyütme ifllevini üstlendiler. 1980-1984 y›llar› aras›ndaki geliflmeleri k›saca toparlarsak; serbest piyasac›l›k anlay›fl›na uygun olarak; emek pazar›n›n dünyan›n her taraf›nda esneklefltirilmesi, sendikas›zlaflt›rma-örgütsüzlefltirme politikalar› fliddet politikas›yla iç içe daha da yo¤unlaflt›. Haklardan al›nan vergi oranlar› art›r›ld›. Yar›-feodal, yar›-sömürge ülkelerde gümrük duvarlar› Bölgesel kald›r›ld›. Sözde “B Ekonomik Gruplar” vas›tas›yla sermayenin önündeki engeller kald›r›ld›. Yar›-feodal, yar›-sömürge ülkeler mali yap›lar›n›, hukuklar›n›, iflgücü piyasalar›n› IMF, DB ve BM eliyle, spekülatif sermayenin ihtiyac›na göre düzenlediler…

1997 Asya Krizi 1987 Borsa Krizinden sonra spekülatif sermaye bafl-

46

ta Uzakdo¤u ülkeleri olmak üzere yar›-sömürge ülkelere tekrar yöneldi. Bu ülkelerin dünya ihracat› içindeki paylar›, ihracata dayal› ekonomik paradigman›n benimsenmesinden sonra; 1970’te % 5’ten 1993’te % 22’ye ç›kt›. Asya ülkeleri bu oranlarda, özellikle eme¤in örgütlülü¤ünün çok zay›f olmas› nedeniyle kölece çal›flma koflullar›n›n dayat›ld›¤› ve ucuz hammadde kaynaklar›na sahip olmalar› nedeniyle aslan pay›na sahiptiler. Aysa ülkelerinin dünya ihracat ve ithalat› içindeki paylar› s›ras›yla 1980’de % 8.3 ve % 9.3 iken, bunlar % 108 ve % 103 oran›nda artarak 1994’te % 17.3 ve % 18.6’ya ulaflt›. Asya ülkeleri 1980 öncesinde ithal ikameci model ile, giyim deri, ayakkab›, hafif makineler, elektronik parçalar gibi sektörlerde belli bir geliflme yakalam›fllard›. Bu sektörler (vve sonras›nda gemi yap›m›, çelik ve petrokimya ürün leri) devletin koruyucu politikalar›yla, ihracat teflvikleriyle destekleniyordu. ‹thalata karfl› yüksek ticaret vergileri konmufltu. 1990 sonras›nda OECD’ye üye olman›n siyasi koflullar› olarak, Asya ülkeleri bu koruyucu politikalardan vazgeçmeye, gümrük duvarlar›n› kald›rmaya bafllad›lar. Birçok sektör, “borçlanarak” büyümeyi yani “serbest piyasan›n nimetlerinden” faydalanmay› seçti, zaten rekabet


dolay›s›yla da buna zorunluydular. Bankalar ve flirketler tamamen, yabanc› spekülatif sermayeye aç›ld›. Özel sektör kur fark› dolay›s›yla d›flar›dan afl›r› derecede borçlanm›flt›. Asya’n›n kaplanlar› k›sa bir süre içinde borç bata¤› içerisinde yüzen, birer spekülasyon ve borçlanma cennetine dönüfltüler.

Bitmeyen oyunun tekrar› 1987 Borsa Krizinden sonra Latin Amerika ve Uzakdo¤u ülkelerine yo¤un bir sermaye ak›m› oldu. Gelen yabanc› sermaye Meksika’da 1993’te GSY‹H’n›n % 22’sine, Uzakdo¤u ülkelerinde ise % 35’ine ulaflm›flt›. S›cak paran›n gelmesiyle birlikte artan tüketimin etkisiyle büyüme, hedeflenen enflasyon oran›na ulaflmak için ithalata getirilen serbestlefltirme ve döviz kuruna de¤er kazand›rma politikalar› ile rekabet gücü h›zla azald› ve 1993’te büyüme oran› % 0.7’ye düfltü. 1994’te cari aç›k GSY‹H’nin % 7’sine ulaflt›. Cari a盤›n bu kadar artmas›, risklerin artmas› demektir ve “ss›cak para, risklerin artt›¤› yerde durmaz!” Meksika’da bunlar yaflan›rken ABD t›pk› 1979’da yapt›¤› gibi yine faizleri art›rd›. Ve Meksika’y› talan için gelen sermaye, 4-5 y›l

içinde art›-de¤erleri, tasarruflar› emmifl ve palazlanm›fl olarak buradan h›zl›ca ayr›ld›. 1997 Asya krizi de ayn› flekilde yafland›. 1991-1995 aras›nda dolar, yen karfl›s›nda de¤er kaybetti. Dolar›n de¤er kaybetmesi Uzakdo¤u ülkelerinin ihracat›n› art›rd›¤› için onlara bir rekabet gücü kazand›rd›. Fakat 1996’dan sonra dolar tekrar de¤er kazanmaya bafllay›nca afl›r› birikim krizi patlak verdi. Oyun ayn› flekilde sahnelenmifl ve ufak nüanslar d›fl›nda ayn› flekilde geliflip ayn› flekilde bitmiflti. Faiz oranlar›, döviz kurlar› birer silah olarak kullan›l›yordu. Krizden en çok etkilenen 3 ülke, Tayland, Endonezya , G. Kore ’nin cari aç›klar› 1996’da GSMH’nin % 9’unu aflt›. Cari a盤›n kapat›lmas›, k›sa vadeli borçlarla, s›cak paran›n gelifliyle sa¤land›. Meksika’dan farkl› olarak tek sayabilece¤imiz, yat›r›m oran›n›n biraz daha fazla olufludur. Dolar›n de¤er kaybetti¤i ve bu ülkelerin iflleri “iiyi gidiyor” gibi gözüken dönemlerde, gayr›-menkule, arsaya hisse senetlerine yo¤un “ilgi” vard›. Bu alanlarda balonlar olufltu. Bankalar orta ve uzun vadeli yerli yat›r›mlar› dövizle borçlanarak finanse ettiler. Bunun sonucunda, borsa ve özel-

47

likle gayri-menkulde bir kredi patlamas›, sanayide afl›r› birikim, yat›r›mlarda verimlili¤in azalmas› ve bankac›l›k sisteminden kaynaklanan flüpheli alacaklar›n h›zla artmas› oldu. Kur beklentilerinin de¤iflmesiyle birlikte s›cak paran›n ilk terk etti¤i alanlar, gayri-menkuller oldu ve sonras› bilinen çöküfl… Bu kriz de zincirleme bir flekilde etkilerini Rusya’da, Brezilya’da, Türkiye’de ve birçok ülkede gösterdi. ABD ve AB borsalar›nda düflüfller yafland›. Bu süreçte FED, 2 ay içerisinde 3 kere faiz indirdi. Burada da amaç, riske girmekten kaç›nan bankalar, dolay›s›yla kredi sisteminde yaflanan durgunlu¤un afl›lmas›yd›. Dolar›n de¤erinin düflmesiyle de, Asya ülkelerine karfl› ABD bir kez daha rekabette öne geçmifl oluyordu. Ve s›cak para bir kez daha as›l mekan›na, emperyalist-kapitalist ülkelere do¤ru yön de¤ifltirdi.

2001 dot.com krizi S›cak para Asya krizinden sonra ABD ve di¤er emperyalist-kapitalist ülkelerin borsalar›na yöneldi. En çok yo¤unlafl›lan borsaysa; teknoloji borsas› denilen Nasdaq’t›. Nasdaq firmalar›n›n ço¤u çok yeni olmalar›na ve hatta baz›lar›n›n fiiliyatta

Kapitalizmin kriz yasas› geçerlili¤ini koruyor

PART‹ZAN 63


Kapitalizmin kriz yasas› geçerlili¤ini koruyor

PART‹ZAN 63 olarak 1.625’e kadar ç›karm›flt›. Yaflanan bu krizle bir kez daha % 1’lere indirdi. Yani spekülatif sermaye öyle ki kumar masas›na, kasada bir kuruflu bile olmadan masaya oturur hale gelmiflti! 2001 krizi

ABD cari a盤›n›n di¤er ülkeler taraf›ndan finanse edilmesi

sadece isimleri olmas›na yeni bir faaliyetleri-kazançlar› olmamas›na ra¤men piyasa de¤erleri h›zla artm›flt›. Bunun böyle olmas›n›n sebebi, piyasa yap›c›lar›n “tteknoloji hisseleri çok de¤erlenecek ”, “aart›k yeni teknoloji var!” söylemleriydi. K›sa sürede, borsada çok büyük bir balon olmufltu. Enron flirketi; Fortune listesinde 7. s›radayken 2 Aral›k 2001’de iflas›n› aç›klad›. Enron, hisse sahiplerinin servetinden 70 milyar $ silerek onlarca milyar $ da borç takarak batt›. Enron; piyasalar›n özdenetim mekanizmalar›ndan biri oldu¤u say›lan kredi derecelendirme kurulufllar›n›n, Arthur Andersen ’in yard›mlar›yla batt›¤›n› uzun bir süre saklad›. Emeklilik

fonlar›n› hisselerine yat›ran 20 bin çal›flan›n›, kendisine yat›r›m yapan binlerce kiflinin paras›n› hortumlayarak “batt›”. T›rnak içinde “batt›” diyoruz, çünkü En ron’un üst düzey yöneticileri bat›fltan hemen önce hisselerini satm›fllard›. Enron seçimlerde hem cumhuriyetçilere hem de demokratlara “yard›m” yapm›flt›. Her iki partinin de üst düzey yöneticilerinin burada hisseleri oldu¤u ve iflas›n hemen öncesinde satt›klar› ortaya ç›kt›. Enron’dan sonra 2002 y›l› boyunca, birçok teknoloji flirketinin de¤erlerini oldu¤undan fazla göstererek, usulsüz ifllemlerle, piyasalar› “yan›ltt›klar›” ortaya ç›km›flt›! Asya krizi s›ras›nda faiz indiren FED, bir süre sonra faizleri kademeli

48

Asya krizinden sonra özellikle Uzakdo¤u ülkeleri; d›fl ticaret fazlas› vermeye, döviz rezervlerini yüksek tutmaya, IMF borçlar›n› öncelikli olarak ödemeye önem verdiler. Fakat bu ülkelerin fazla vermeleri, döviz rezervlerini yüksek tutma “kararlar›” sadece kendilerine ait de¤ildir! 1999 Köln Zirvesi’nde Yeni Uluslararas› Finansal “Y Mimari” oluflturulmas› hedeflendi. Ad›n›n içerisinde her ne kadar “yeni” kelimesi olsa da, asl›nda son 25 y›lda uygulanan ekonomipolitikalardan farkl› bir karar al›nmam›flt›; “ddaha fazla istikrar için daha fazla reform ve serbestlefltirmenin sürmesi”. Ayr›ca “yükselen piyasalar” olarak adland›r›lan ve stratejik olarak önemli oldu¤u düflünülen yar› sömürge ülkelerin daha yak›ndan denetlenmesi karar› al›nd›. Bu süre içerisinde özellikle Uzakdo¤u ülkelerinde,


Tablo: Dünya Ekonomisinin Cari ‹fllem Dengeleri (Milyar $)

Metropol ABD Japonya Di¤er Bat› Çevre Petrol ihracatlar› Çin Di¤er Çevre Kay›t d›fl›

1996 36 -118 66 88 -85 39 7 -131 49

2003 -302 -527 136 89 228 109 46 73 74

2006 -651 -857 170 36 631 396 239 -4 -20

Kaynak: IMF, World Economic Qutlook, farkl› y›llardan yap›lan hesaplamalar. bir çeflit sabit kur sistemine dönüflü ifade eden (Bretton Woods-II olarak da an›lan) bir sistem oluflturuldu: “Baz› ülkelerde döviz kurunu bir arpa olarak kullanan resmen veya fiilen ‘para kurulu’na dayal› antiemperyalist politikalar IMF taraf›ndan oluflturuldu ve uyguland›. Öte yandan bir di¤er grup ülke de paralar›n› gayri resmi olarak dolara ba¤l› tutmaya bafllad›lar. Bu ikinci grup 1997 Asya krizinden sonra d›fl ticaret ve cari ifllem fazlalar› oluflturmak, bir daha krize girmemek, yüksek döviz rezervleri tutmak istiyorlard›. Bafllang›çta IMF de bu konuda onlar› teflvik ediyor, hatta zorluyordu. Bu ülkeler ABD’ye devalüasyon sonras› çok düflük fiyatlardan ihracat yapmaya bafllad›lar. Paralar›n› dolara ba¤l› tutuyorlar, büyük ölçüde dolardan oluflan döviz rezervlerinin de¤erini

korumak için de finansal piyasalarda dolar› desteklemifl oluyorlard›. Böylece bu ülkeler ABD’ye karfl› verdikleri d›fl ticaret fazlalar›n›n finansman›n› kendi tasarruflar›yla sa¤lam›fl oluyorlard›. D›fl ticaret fazlalar› ABD’ye günde yaklafl›k 3,5 milyar $ h›z›nda geri BSB 2007 dönüyordu.” (B Raporu’ndan) Yukar›daki tabloyu yak›ndan inceledi¤imizde ABD’nin 1996 y›l›ndan itibaren sürekli büyüyen bir flekilde cari aç›k verdi¤ini görürüz. 1996 y›l›ndaki rakamlardan, o y›llarda ABD’nin a盤›n› “JJaponya ve di¤er Bat›” olarak tan›mlanan, di¤er emperyalistkapitalist ülkelerin kapatt›¤›n› görürüz. ABD’nin 2001’den sonra gitgide artan a盤›; bu tarihten sonra sadece Japonya ve AB ülkelerince finanse edilmiyor; devreye “ççevre ülkeleri” diye tabir edilen

49

yar›-feodal, yar› sömürge ülkelerin de girdi¤ini görüyoruz. Yani dünya halklar›, hep ABD’yi finanse etmek için çal›fl›yor. Yukar›da BSB’lerin raporundan al›nt›layarak aç›klamaya çal›flt›¤›m›z, Asya krizinden sonra cari fazla verilmesi zorunlulu¤u bu verilerle daha anlafl›l›r olmaktad›r. ABD’nin cari a盤› GSMH’nin % 6’s›n› aflm›fl durumdad›r. Toplam borçlar› 30 Trilyon $’a ulaflt›. ABD Hazinesinin internet sitesine göre 2007 y›l›nda ABD hazine ka¤›tlar›nda devletlerin tuttuklar› para miktar› 2.2 trilyon $’a ulaflt›. Nakit parayla birlikte hesapland›¤›nda bu miktar 3 milyar $’› buluyor. ABD’nin üretmeden nas›l tüketti¤ine, 1944 y›l›ndan sonra Bretton Woods I ve II sistemleriyle dünyan›n geri kalan›n› nas›l sömürdü¤üne dair bu rakamlar epey somut bilgiler vermektedirler. Ama biz yine de k›saca Dünya Gazetesi yazar› Tevfik Güngör’e sözü b›rakal›m: “ABD Hazinesinin internet sitesinden edinilen bilgilere göre Türk özel sektörü de 14 milyar dolarl›k bir yat›r›m› ABD Hazinesinde tutuyor. Hem Merkez Bankas› hem de özel sektör toplam 41 milyar dolar› ABD Hazine bonolar›nda yaklafl›k

Kapitalizmin kriz yasas› geçerlili¤ini koruyor

PART‹ZAN 63


Kapitalizmin kriz yasas› geçerlili¤ini koruyor

PART‹ZAN 63 Döviz rezervleri ile ABD Hazine Bonosu alan ülkeler

Japonya Çin ‹ngiltere Körfez ülkeleri Brezilya Lüksemburg Hong Kong Almanya Meksika Kanada Türkiye

2000 317.7 60.3 50.2 47.7 0 0 38.6 49 15.3 14.2 0

% 5 faizle tutuyor. Oysa son 5 y›lda Türkiye’ye ak›n ak›n gelen ABD’li fonlar Türk Hazine bonolar›nda % 20 faizle yat›r›m yap›yor. E¤er Türkiye ile birlikte 31 ülke ve özel sektör bu paray› ABD Hazinesinde tutmasayd› ABD’de trilyon dolarlara ulaflan fonlar da bu paray› bulamayacak ve yüzde 20 faizle Türkiye’ye yat›r›m yapacak bir likidite oluflmayacakt›.” Faiz oranlar›, döviz rezervleri üzerinden oluflturulan bu sömürü çark› iflte böyle ifllemektedir. ABD y›llard›r, rezerv paraya sahip olman›n avantajlar›n› en üst boyutta kullanm›flt›r. % 20 faizle Türkiye’ye gelen s›cak paran›n kayna¤› da yine di¤er ülke halklar› oluyor! Tevfik Güngör’le devam edelim: Türkiye, “27 milyar dolar› ABD Hazine bonosun-

2002 378.1 118.4 80.8 49.6 12.7 23.9 47.5 37.3 24.9 10.4 13.5

2004 689.9 222.9 95.8 62.1 15.2 41.4 45.1 50.3 32.8 33.3 12

da geri kalan yaklafl›k 27 milyar dolar›n› da AB üyesi ülkelerin hazine ka¤›tlar›nda tutuyor. Böylece hem ABD hem Avrupa ülkelerinin ka¤›tlar›nda ortalama % 4 ile tutulan 54 milyar dolardan Türkiye y›ll›k 2.1 milyar dolar faiz elde ediyor. Buna 14 milyar dolarl›k a¤›rl›kl› olarak bankalar›n yat›r›m yapt›¤› özel sektörün sat›n ald›¤› tahvilleri eklersek Türkiye 68 milyar

50

2006 622.9 396.9 92.6 110.2 52.1 60 54 46 34.9 26.9 23

2007 613.3 405.1 190.1 122.3 93.6 62.5 60.5 48.3 36.6 29.3 27.1

dolar› yabanc› ülkelerin bonosunda tutarak 2,7 milyar dolar faiz al›yor. Oysa son 5 y›lda Türkiye’ye 90.2 milyar dolar getiren yabanc› fonlar (döviz kurunu sabit kabul edersek) ortalama % 25 faiz oran› ile y›lda 22.5 milyar dolar faiz al›yor… ABD Hazine bonolar›na yap›lan bu yat›r›mlar ABD’nin d›fl ticaret a盤›n› Tevfik finanse ediyor.” (T Güngör, Dünya Gazetesi,


24.09.07) Kafl›kla verip kepçey “K le almak” sözü burada çok az kal›yor! Cari fazla verip “C ABD’yi finanse etmek ” 2000 sonras› için kullanabilece¤imiz en uygun tan›mlamad›r. Yaln›z Türkiye ve baz› Do¤u Avrupa ülkeleri istisnai bir durum oluflturmaktad›rlar. Bu ülkeler cari aç›k vermektedirler. fiu anda elimizdeki verilerde Do¤u Avrupa ülkelerinin faiz oranlar›yla ilgili bir bilgi olmad›¤› için çok somut de¤erlendirme yapmayaca¤›z. Ama Türkiye cari fazla vererek “ffi nanse etme iflini” yapamasa da; % 17.25 faizle bu aradaki fark› kapatmaktad›r. Ki çeflitli yaz›lar›m›zda incelenen carry trade mekanizmas› içinde; yüksek faiz-düflük kura sahip olan ülkelerin var olmas› da zorunluydu. Cari aç›k oran›, reel sektörün döviz kurundaki farklardan dolay› d›fl ülkelerden borçlanarak büyümesi, s›cak paran›n baflta Asya kap 1993 sonras› “A lanlar›” olarak de¤erlendirilen Uzakdo¤u ülkelerinin ekonomisine benzemektedir. Yani döviz kurunun yükselmesi durumunda veya Türkiye’nin faizini s›cak para çekemeyecek bir orana düflürmesi durumunda fliddetli bir çöküfl yaflayaca¤› aç›kt›r.

“Likidite bollu¤u, türev araçlar, fonlar…” Kumar masas›n›n yenilenen araçlar›! 2000’den sonra oluflan durgunluktan ç›k›fl›n yolu; gevflek para politikalar›n›n uygulanmas›nda bulundu. Enflasyon, tüm Merkez Bankalar›n›n önüne asli görev olarak, “ffiyat istikra r›n›n” konulmas›yla birlikte dünya genelinde düfltü. Bu yüzden likidite fazlas›n›n enflasyona neden olmas›n›n önü kesilmifl oldu. Ayr›ca likidite art›fl›n›n mal fiyatlar›n› ço¤altmaktan ziyade, varl›k fiyatlar›n› (gayri-menkul, arsa vs.) art›r›yor olmas› enflasyonun denetlenmesinde di¤er bir etkendir. fiu anda dünya piyasalar›nda birincisi, özellikle cari fazla veren ülkeler dolay›s›yla oluflan parasal likidite, ikincisi, teknolojinin geliflmesiyle birlikte gitgide büyüyen türev piyasalar arac›l›¤›yla “oluflan” likidite mevcuttur. “Türev araçlar; bir me tan›n veya hisse senedinin fiyat›, faiz oran›, döviz ku ru, borsa endeksi gibi çe flitli de¤iflkenlere ba¤l› ola rak fiyatland›r›lan, di¤er fi nansal varl›klardan ‘türeti len’ araçlard›r ve al›n›p-sa t›lan metalard›r.” (‹‹ktisat Dergisi)

51

Türev araçlar›n›n etkin kullan›m›na örnek olarak, faiz oranlar› aras›ndaki farka dayanarak yap›lan carry trade ifllemini verebiliriz. Düflük faizli ülkeden borç al›narak, yüksek faizli ülkeye verilmesi ve aradaki oran kadar kazanç sa¤lamakt›r söz konusu olan. Bu piyasalarda kullan›lan araç say›s› artt›kça, yap›lan ifllemler daha karmafl›klaflmakta; bir süre sonra ilk anda yat›r›lan paran›n yüzlerce kat› büyüklü¤ündeki bir miktar üzerinden ifllem yap›labilmektedir. Ve arada hiçbir denetleme mekanizmas› olmad›¤› için kimin ald›¤› borçlar› ne kadar ödeyebilece¤i, kimin kime borç verdi¤i, paran›n kayna¤›n›n neresi oldu¤u vs. tamamen belirsizleflmektedir. Türev piyasalar›ndaki en önemli aktörler, oluflan devasa büyüklükteki fonlard›r. Daha iyi anlafl›lmas› için bu fonlarla ilgili k›saca bilgi vermek iyi olur: Hedge fonlar: Bu fonlara kat›labilmek için mali yat›r›mc›lar›n servetlerinin en az 5 milyon dolar olmas› ya da son 2 y›l›n her birinde en az 200 bin dolar gelir elde etmeleri gerekiyor. Tam da serbest sermayenin ruhuna uygun bir flekilde; bu kadar paraya sahip olan insanlar›n, bu paralar›n› riske atmayacakla-

Kapitalizmin kriz yasas› geçerlili¤ini koruyor

PART‹ZAN 63


Kapitalizmin kriz yasas› geçerlili¤ini koruyor

PART‹ZAN 63 r› ve sermaye için en iyi olas›l›klar› de¤erlendirecekleri göz önüne al›narak üzerlerinde hiçbir denetim yok. Gerçi olsayd› da bir fley fark etmeyecekti. Ama uluslararas› tüm mali kurulufllar›n; IMF’nin, OECD’nin, DB’nin üzerlerinde en çok durduklar› konunun “kay›td›fl›l›k” oldu¤u ve bununla kastedilenin daha çok küçük üreticiler, KOB‹’ler oldu¤u düflünüldü¤ünde, denetim olmamas› üzerine neden bu kadar vurgu yapt›¤›m›z anlafl›l›r. Hedge fonlar›n tek avantaj›, istedikleri ülkeye s›n›rs›zca girip ç›kmalar› de¤il sadece; vergi avantajlar› nedeniyle merkezleCaymon Adalar›n ri de “C da” bulunuyor! 1992’de 1000 civar›nda olan Hedge fonlar; 2006 y›l›nda 10 bine ulaflm›fllard› ve en az 2 trilyon dolar› yönettikleri san›l›yor. Özel yat›r›m fonlar›: Borcuyla birlikte zor durumda olan flirketler de dahil olmak üzere; flirketleri sat›n al›p, birkaç y›l sonra yat›r›m” satma üzerinden “y yap›yorlar. Bu fonlarda sonuçta azami kâr› hedefledikleri için sat›n ald›klar› flirketlerde; yo¤un iflten ç›kartma, kölece çal›flt›rma gibi önlemlere baflvurmaktad›rlar ve genelde 1-2 y›l içinde “zzarar eden” flirket-

leri kârl› hale getirip-sat›yorlar. 2006 y›l›nda 684 tane fon, 432 milyar dolar› yönetiyordu. Bugünkü verilerle her dört ABD’li çal›flandan birinin yat›r›m fonlar› için çal›flt›¤› san›l›yor. ‹smi çok bilinen Dura cell, Toy’R’Us, Deutsche Telekom, Carrefour Danone, Chrysler, Burger King gibi flirketlerin baz›lar›n›n tamam›, baz›lar›n›n belli yüzdeleri bu fonlar taraf›ndan idare ediliyor. Servet fonlar›: Devletler taraf›ndan oluflturuluyorlar. Özellikle birikmifl cari fazlas›yla Çin ön plana ç›kmaktad›r. Çin rezervlerinin 300 milyar dolar kadar›n›, ABD bonolar› yerine yat›r›m amac›yla farkl› flirketlere yöneltece¤ini aç›klam›flt›r. ‹lk tepki Almanya’dan gelmifl ve bunun gerçekleflmesi durumunda, denetlenmelerinin

52

zorunlu oldu¤unu belirtmifltir. Spekülatif sermaye, bu fonlar arac›l›¤›yla yat›r›mc›lar›na en yüksek kâr› kazand›rmak amaçl› dünyan›n her köflesine gitmekte, piyasalardaki anl›k de¤iflimleri bile izlemekte ve yat›r›m” yapbuna göre “y maktad›rlar. Elbette ki trilyonlarca dolar› yöneten bu fonlar›n piyasalardaki de¤iflimi sadece izleyip yat›r›m yapt›klar› düflünüleYat›r›m” yapmay› mez. “Y düflündükleri piyasalarda spekülasyonlarla, vurgunculukla esas olarak “kâr” elde etmektedirler. Ünlü spekülatör Soros’un bir aç›klamas› piyasalar› altüst etmeye yetmektedir. Ve ço¤u zaman sözü geçen “ekonomistler” bazen bir krizi tetiklemek için bile, çeflitli “varsay›mlarda” bulunabilirler. Çünkü her kriz, daha altta kalanlar›n


ezilmesi, yok olmas› ve sadece küçük bir az›nl›¤›n kazanmas› demektir.

Art›k sürdürüle meyen dengeler Kredi türevleri hacmi 1990’da 3.5 trilyon dolarla dünya gelirlerinin % 27’sine eflit bir büyüklükten, 2007 y›l›nda 380 trilyon dolara ulaflarak dünya gelirinin % 778’ine ulaflm›fl durumdad›r. Finansallaflma konusunda yap›lan bir araflt›rmaya göre ABD’deki flirketlerin kazançlar›n›n % 50’den fazlas› finans sektöründen; yani borsadaki hisse senetlerinden veya çeflitli türev araçlar›yla yapt›klar› yat›r›mlardan sa¤lan›yor. Fakat dünya ekonomisinin büyümesinde belirgin bir yavafllama var. Dünya ekonomisi 2004’te % 3.8; 2005’te % 3.2; 2006’da % 3.1 büyüdü. Ve bu büyümenin daha da yavafllayaca¤› art›k herkesin bildi¤i bir gerçek. Sermayenin kayna¤›n›n; reel sektör oldu¤u en iyi durgunluk ve kriz durumlar›nda anlafl›l›r. Büyümenin yavafllamas›yla orant›l› bir flekilde 2005’te sermaye ak›fl› 509 milyar dolar, 2006’da 502 milyar dolar iken 2007’de ise 470 milyar dolar bekleniyor. Yani 2000’den sonra bafllayan mali geniflleme, daralmaya bafllad›.

Dünya ekonomisinin yavafllamaya bafllamas›, ABD’nin BOP’ta yaflad›¤› baflar›s›zl›klar, Japonya ekonomisinde yaflanan canlanma ve Çin’in afl›r› büyümesinin yaratt›¤› biz bunu “afl›r› “›s›nma” (b üretim” olarak okuyal›m) dolay›s›yla almay› düflündü¤ü önlemlerin hepsi 1970’lerden itibaren oluflturulmaya çal›fl›lan ABD ekonomisine ba¤l› denge kurma çal›flmalar›n›n çökmesidir. Yukar›da ayr›nt›l› olarak aç›klamaya çal›flt›¤›m›z, ABD’nin cari a盤›n›n finanse edilmesi art›k sürdürülemez duruma gelmifltir. Cari ifllem a盤›n›n y›llard›r kesintisiz bir tempoyla artmas› ve inme e¤ilimi göstermemesi, bununla birlikte ABD ekonomisinde yaflanan durgunluk; sermayesini ABD ile ba¤lant›l› kaynaklara ba¤layanlardan bir korku oluflturmufl durumdad›r. Afl›r› fliflme dolay›s›yla ilk olarak ABD Mortgage piyasalar›nda patlak veren kriz; geçici, k›smi vs. de¤ildir. FED faiz indirdikten sonra, hiçbir yat›r›mc› “rahatlad›¤›n›” ifadelendirmemifltir. Çünkü faiz indiriminin sadece geçici bir çözüm oldu¤u, sorunun tamamen reel sektörle-büyümeyle ilgili oldu¤u bilinmektedir. Ayr›ca günümüze kadar defalarca kez olu-

53

flan krizlerde bir flekilde hegemonik ” ABD’nin “h güç olmas› nedeniyle aç›klar›n› kapatan, kendini ABD’yi finanse etmek zorunda gören ekonomi-politik yap› de¤iflmeye bafllam›flt›r. Latin Amerika’da dünyan›n büyük petrol üreticilerinden olmas› nedeniyle özellikle önemli olan Venezüella’n›n anti-ABD’cili¤i; ‹ran’›n petrol ihracat›nda dolar yerine Euro’yu kullanmas›yla düflündü¤ünü aç›klamas› ve en son Eylül ay›n›n ortalar›nda FED’in faiz indirmesinden hemen sonra Suudi Merkez Bankas›n›n, dolar cinsi varl›klar›n› azaltaca¤›n› aç›klamas› 1970’lerden sonraki dengelerin altüst olmas› anlam›n› tafl›maktad›r. ABD’nin 2000 krizinden sadece borsadaki kay›plarla ç›kabilmesinin nedeni; aç›klar›n›n d›flar›dan fonlanmas›d›r! Krizleri en az zararla atlatabilmenin en etkin yollar›ndan biri de askeri güç kullan›m›d›r; yani savafllard›r. Nitekim 11 Eylül’le birlikte bu f›rveya bu sat yakalanm›flt›r (v f›rsat ABD eliyle yarat›l m›flt›r ). Devreye hemen BOP sokulmufl ve AB ülkeleriyle birlikte; büyük bir mali geniflleme dalgas› bafllat›ld›. Di¤er taraftan da oluflan aç›klar›; Çin, Japonya, Uzakdo¤u ülkeleri

Kapitalizmin kriz yasas› geçerlili¤ini koruyor

PART‹ZAN 63


Kapitalizmin kriz yasas› geçerlili¤ini koruyor

PART‹ZAN 63

krizi sadece bu mali geniflleme sonucu birçok alanda oluflan köpü¤ün; konutta patlamas›d›r. Devam›n›n gelip gelmeyece¤i tart›fl›l›rken; ABD’deki istihdam verileri aç›kland›. Buna göre ABD’deki normal ayl›k istihdam oran› 147 bin iken son üç ay›nki sadece 44 bin seviyesinde.

Mortgage

kapatt›. fiimdi Mortgage krizi sadece bu mali geniflleme sonucu birçok alanda oluflan köpü¤ün; konutta patlamas›d›r. Devam›n›n gelip gelmeyece¤i tart›fl›l›rken; ABD’deki istihdam verileri aç›kland›. Buna göre ABD’deki normal ayl›k istihdam oran› 147 bin iken son üç ay›nki sadece 44 bin seviyesinde. Yani üçte iki oran›nda bir düflüfl var. Yine FED’in faizleri indirdi¤ini aç›klad›¤› hafta içinde yani sözde “piyasalar rahatlam›flken” kaynak s›k›nt›s› dolay›s›yla Mortgage piyasas›nda ifl yapan iki kurumun Merkez Bankas›’ndan destek istedi¤i ‹ngiltere’de de durgunluk sinyalleri gelmektedir. Ülkede halk›n toplam kredi borcu 7 trilyon dolara yaklaflm›fl durumdad›r. Tüketimde ciddi bir yavafllama yaflanmakta ve konut fiyatlar› düflmektedir. Bu yaflananlar yoruma yer b›rakmayacak aç›kl›ktad›r. Baflta ABD ekonomisi olmak üzere dünya ekonomisinde resesyona

do¤ru gidilmektedir. Kapitalist-emperyalist sistemin yap›sal krizi tekrar gün›fl›¤›na ç›km›flt›r. Bu krizin en hafif flekilde atlat›lmas› için muhakkak ki t›pk› 1930’larda veya 1970’lerde oldu¤u gibi yeni kriz yönetme araçlar› gelifltirilecektir!

Burjuvazi yeni bir oyun kurmaya haz›rlan›yor, izin vermeyelim! IMF’nin 60. kurulufl y›l› nedeniyle yap›lan toplant›larda; 5 y›ld›r 1970’ten bu yana yaflanan en h›zl› ekonomik büyümenin görüldü¤ü, ama bu büyümenin parasal genifllemeden, kredi köpü¤ünden kaynakland›¤›, zengin-yoksul uçurumunu art›k sürdürülemez boyutta derinlefltirdi¤i vs. konufluldu. Ve bu toplant›larda IMF Baflkan› Rodrige Ra te; IMF’ye art›k yeni bir misyon biçilmesi gerekti¤ini söyledi. IMF, ilk kuruldu¤unda, yar›-sömürge ülkelerin döviz ve d›fl ödeme güçlükleriyle karfl›laflt›klar›nda,

54

borç vererek “kalk›nmalar›n›” sa¤lama amac› tafl›d›¤›n› ilan etmiflti! 1970’te yaflanan krizden sonra 1980’lere gelindi¤inde yani mevcut ekonomi politikalar›nda de¤iflikli¤e gidildi¤inde IMF’ye yeni bir rol verildi. Bu sefer sadece döviz ve d›fl ödeme güçlüklerinin giderilmesi için u¤raflmayacak, ülkelerin mali, hukuki, politik tüm alanlar›n›n yeniden yap›land›r›lmas› için çal›flacakt›. Yani IMF, dönemin de¤iflen ihtiyaçlar›na göre yeniden konumland›r›l›yor. fiimdi de önerilen; uluslararas› dengesizlikler üzerinde bir kontrol mekanizmas› oluflturmak, IMF denetiminin iki tarafl› de¤il çok tarafl› olmas›n› sa¤lamak… ‹flin esas yan› IMF’nin yar›-sömürge, ülkeleri de¤il emperyalistkapitalist ülkeleri denetlemesinin istenmesi. Yani bu durumda IMF; ABD’nin cari a盤›yla ilgili veya Çin’in paras›n› düflük tutmas›yla ilgili söz haklar›na sahip olacak. Fakat bu söz hakk› flimdiki gibi “emir”


rt›k çok net olan fley, 1980’li y›llarla birlikte hakim olan parasalc› görüflün, “serbest piyasan›n her fleye kadir oldu¤u görüflünün” sars›ld›¤›d›r. Oluflan köpüklerin patlamaya devam etmesi kaç›n›lmazd›r.

A

fleklinde de¤il yaflanan sorunlara ba¤l› olarak üçlü, dörtlü vs. yap›lmas› fleklinde olacak. Yani diyelim ki; IMF-Çin-ABD masaya oturup döviz kurlar›, cari aç›k vs. üzerine anlaflmaya varacaklar. Bu toplant›lar›n bir di¤er önerisi de Hedge fonlar›n ve di¤er yat›r›m fonlar›n›n denetlenmeye bafllanmas›n›n istenmesiydi. Bu konular Nisan 07’de yap›lan G-7 Toplant›s›’nda da konufluldu. Emperyalist-kapitalist devletler her zamanki gibi çal›flmalar›na bafllam›fllard›r. Fakat art›k çok net olan fley, 1980’li

y›llarla birlikte hakim olan parasalc› görüflün, “serbest piyasan›n her fleye kadir oldu¤u görüflünün” sars›ld›¤›d›r. Oluflan köpüklerin patlamaya devam etmesi kaç›n›lmazd›r. Faiz indirmek, döviz kurlar›yla oynamak, vergi oranlar›n› de¤ifltirmek vs. sadece krizi biraz daha zamana yayma mekanizmalar›d›r, öze iliflkin de¤illerdir. Ki 1930’lu y›llarda oldu¤u gibi “devletçi” ve “korumac›” politikalara bir dönem için a¤›rl›k verilse de, reel sektöre bu süreçte yat›r›mlar 2006’da olan artsa da (2 do¤rudan yat›r›m miktar›

55

185 milyar dolar iken 2007’de bunun 211 milyar dolara ulaflmas› bekleni yor) de¤iflen bir fley olmayacakt›r. Afl›r› birikim krizi, kâr oranlar›n›n düflme yasas› yürürlükte kalmaya devam edecektir çünkü… Burada söylenecek en önemli fley; bir kriz döneminden daha geçerken devrimci ve komünistlerin bunu en iyi flekilde kullanmalar›, örgütlülüklerini gelifltirmeleridir… Kriz dönemleri her zaman ge lifltikleri dönemlerdir… Kapitalist sistemin yeni bir oyun kurmas›na izin ver meyelim!

Kapitalizmin kriz yasas› geçerlili¤ini koruyor

PART‹ZAN 63


Yeni sol aray›fl; reformizmle egemenlerin sürecini tahkim etme aray›fl›d›r!

Egemen s›n›flar›n ideologlar›na göre; kompradorlar›n ve toprak a¤alar›n›n bir k›sm›n›n siyasi temsilcisi olan faflist CHP’nin konjonktürün getirdi¤i söylemleri ile a盤a ç›kan ve bütün pencerelerden görülen kat›ks›z faflist özü yeni parlayan y›ld›zlar yaratma ve solun temsil edilmesi ihtiyac›n› do¤urmaktad›r. Özü faflist olan ve bugün sol söyleme ihtiyaç duymayan CHP ve DSP gibi oluflumlar›n iflçi ve emekçileri manipüle etme kabiliyetlerinin kalmamas› gerçe¤i, aray›fllarda çeflitlili¤i ve farkl› alternatifleri gündeme getirmifltir.

56


1980 Askeri Faflist Cuntas›n›n baflta devrimci hareketin ve demokrat, ayd›n, duyarl›, ilerici kesimin üzerinden silindir gibi geçmesi; iflçi s›n›f› ve ezilen emekçi kesimlerin örgütlülüklerinin da¤›t›l›p muhalif hareketin t›rpanlanmas› ve devam›nda baflta devrimci hareketin ve ilerici kesimlerin bu sürecin devam›nda “belini” do¤rultamamas› genifl anlamda “Türkiye Solu nun” durumunun ne olaca¤›n›n, nereye gitti¤inin, kendisini nas›l toparlayaca¤›n›n süre¤en bir tart›flma konusu ve problemi haline gelmesine neden olmufltur. Bu konu son 15 y›lda burjuva ayd›n çevrelerinin de “ideolojilerin” öldü¤ü propagandalar›na olan inançlar›n›n rahatl›¤›yla kafa yordu¤u, fikir üretti¤i bir konu olmufltur. Bu kesimlerin özellikle sosyal-demokrasinin durumu esas ilgi noktalar›d›r. Ülkede sosyal-demokrat özelliklere sahip bir siyasi oluflumun olmamas› ise art›k bir ön kabul olmufltur. 1960’lar›n ortas›nda geliflen devrimci-ilerici muhalefete paralel olarak dünyadaki dengeler gözetilerek o güne kadar olmayan, olmas›na da müsaade edilmeyen sosyal-demokrat siyasi parti misyonunu “bu gerekliyse devlet gerekeni yapar” veciz perspektifinden yola ç›karak faflist TC’nin kuruluflunun siyasal temsilcisi olan faflist CHP bir anda “ortan›n solunday›z” söylemiyle “doldurmufltur”. TC’nin tarihsel

flahsiyetlerinden milli flefi olan faflist ‹smet ‹nönü’nün bu ç›k›fl› yapm›fl olmas› ise ayr›ca manidard›r. 70’lerin ilk yar›s›nda ise bu “sol” söylem “Halkç›” Ecevit ile daha ileri tafl›nm›flt›r. Bu sosyal ve halkç› söylem, kitlelerin o dönemki hareketine paralel olarak bir yan›t bulmufltur. Kitlelerin ilerici devrimci dinamikleri solculuk ad› alt›nda CHP’de toplanm›flt›r. Ne tarihsel kökleri ile ne

yo-ekonomik yap› tahlili ve Kemalizm ideolojisine yönelik bilimsel çal›flmas›n›n sadece bir ürünüdür. Ancak sosyal-demokrat özellikleri tafl›d›¤›n› söyleyen bu partinin maskesinin tamam›yla düflmesi, belirli tarihsel geliflmeler ile görmek istemeyenlere birtak›m gerçekleri göstermifltir… 1980 AFC’si ve devam›ndaki geliflmeler art›k su götürmeyecek bu olguyu herkesin gözüne sok-

de siyasal temsiliyet özelli¤i ile sosyal demokrat özellikleri olmayan faflist bir partinin bu misyonu yüklenmesi Kemalist Türkiye’ye özgü bir özellik olarak görülmelidir. Ancak “takkenin düflüp kelin görünmesi” uzun sürmemifltir. 1971’de ‹brahim Kaypak kaya’n›n CHP ve niteli¤i konusundaki berrak teorik aç›l›mlar› kelin görünmesinde etkili olmufltur. Geçerken belirtelim bu berrakl›k ‹brahim’in devletin niteli¤i, sos-

ugün CHP’nin faflist nitelikli bir parti oldu¤unu söylemeyen kalmam›flt›r. Asker ve sivil bürokrasinin siyasi temsilcisi oldu¤unu en gericiba¤naz kesimler dahi dile getirmektedir.

57

B

Yeni sol aray›fl; reformizmle egemenlerin sürecini tahkim etme aray›fl›d›r

PART‹ZAN 63


Yeni sol aray›fl; reformizmle egemenlerin sürecini tahkim etme aray›fl›d›r

PART‹ZAN 63 mufltur. Bugün CHP’nin faflist nitelikli bir parti oldu¤unu söylemeyen kalmam›flt›r. Asker ve sivil bürokrasinin siyasi temsilcisi oldu¤unu en gerici-ba¤naz kesimler dahi dile getirmektedir. Bu gerçeklik üzerinden Türkiye’de art›k solun kalmad›¤›n›, sosyal-demokrasi söylemini kullanan bir siyasal oluflumun zarureti tart›fl›l›r hale gelmifltir. CHP’nin art›k bu sol maskeye ihtiyaç duymamas›, aç›kt›r ki ortada duran ya da güçlü bir potansiyele sahip olan kitlelerin kendili¤inden geliflecek muhalif yanlar›n›n manipülasyonunda bu kesimlerin devlete yedeklenerek, tehlike olmaktan ç›kmas›na ve yönetilmesine kaç›n›lmaz bir ihtiyaç do¤urmaktad›r. Zira kitleleri sol söylemle manipüle ederek onlar› kendine yedeklemeyi baflaramayan böyle bir siyasi oluflumun var olmamas› egemenler aç›s›ndan kabus derecesinde korkulacak geliflmelerin koflullay›c›s› ya da kolaylaflt›r›c› ö¤esi olacakt›r. Egemen s›n›flar›n ideologlar›na göre; kompradorlar›n ve toprak a¤alar›n›n bir k›sm›n›n siyasi temsilcisi olan faflist CHP’nin konjonktürün getir-

di¤i söylemleri ile a盤a ç›kan ve bütün pencerelerden görülen kat›ks›z faflist özü yeni parlayan y›ld›zlar yaratma ve solun temsil edilmesi ihtiyac›n› do¤urmaktad›r. Özü faflist olan ve bugün sol söyleme ihtiyaç duymayan CHP ve DSP gibi oluflumlar›n iflçi ve emekçileri manipüle etme kabiliyetlerinin kalmamas› gerçe¤i, aray›fllarda çeflitlili¤i ve farkl›

alternatifleri gündeme getirmifltir. Özellikle bu durumun arka plan› 90’l› y›llar›n ortas›na denk gelmektedir. RSE’nin çöküflü ile ideolojilerin öldü¤ü yaygaras› yo¤un bir flekilde kitlelere empoze edildi. Özelde devrimci mücadelenin genelde ise sosyal-devlet politikalar›n›n dahi ifllevsizleflti¤i vurguland›. “B›rak›n›z yaps›nlar, b›rak›n›z geçsinler” felsefesi çerçevesinde neo-libe-

58

ralizmin kutsanmas› halen yaflanmaktad›r. Art›k s›n›f temelli farkl›l›klar›n kalmad›¤›ndan ya da bu temelde mücadeleye dayal› saflaflmalar›n kalkt›¤›ndan hareketle “demokrasi”, “uzlaflma” gibi de¤erlerin esas oldu¤u empoze edilmeye çal›fl›ld›. Emekçilerin örgütlenme ve hak arama talepleri dahi militanl›k, uzlaflmazl›k ad› alt›nda sergilenen ideolojik yaklafl›mlar ile bo¤ulmaya çal›fl›lmaktad›r. Bu genel atmosfere uygun olarak mücadeleye dair her fley genifl bir sald›r›n›n parças› olarak ele al›nd›. Bu sürece uygun olarak yeni duruma ve gerçekli¤e uyacak ideolojik argümanlar› oluflturma kayg›s› 90’lar›n ortas›nda, s›n›f mücadelesinde ortaya ç›kan yeni oluflumlar›n da fitilleyicisi oldu. “Aflk›n ve Devrimin Partisi” ad› alt›nda geçmifl devrimci gelene¤e nedamet getiren ve alabildi¤ince s›n›f mücadelesini baya¤› bir flekilde ele alan ÖDP bu defa belli yönleriyle egemen s›n›flardan daha geçerli bir vize alarak bu misyonu omuzlamaya çal›flt›. Reformizmin parlat›lma operasyonu k›sa vadeli bir rüzgar olufltursa da icazetli bir siyaset anlay›fl›ndan dolay› ve ideolojik hamurun ülke gerçekli¤iyle hiç de örtüflmemesi nedeni ile saman alevi misali bir parlamadan öteye geçemedi. 2000’li y›llarda AB eksenli devletin kendini yeniden yap›land›rma gayreti ve süreci


ülke içindeki kimi siyasi dengelerin oynamas›na ve yeni boflluklar›n do¤mas›na neden oldu. Kürt Ulusal Hareke ti’nin devrimci çizgiden reformist eksenli çözüm güzergah›na girmesi, TC’nin AB eksenli yap›lanmas›na belli yönleriyle ivme kazand›rm›flt›r. Yine ABD’nin Büyük Ortado¤u Projesi’nin temel argümanlar› ve Türkiye’ye biçilen rol modeli misyonu, ABD-AB eksenli iç ve d›fl politikaya uyum zarureti ve bu temelde art›k ifllemeyen, t›kanan ideolojik, siyasal, ekonomik, hukuki, kültürel flekillenifllerine yeni bir biçim verme durumu yeni rolleri ve aktörleri kaç›n›lmaz k›lm›flt›r. TC’nin temel özü olan faflist yap›lanmas›na dokunmadan ve ideolojik yap›lanmas›n› deforme etmeden (mümkün oldu¤unca) ekonomik, siyasal ve hukuksal temelde kendisini emperyalizmin yönelimine uyumlu hale getirme gayreti içerisindedir. Bu yap›lanma kayg›s› yeni aktörleri yaratma ya da bu zeminde aktör olma misyonu yüklenenlere, s›n›rlar› ve çerçevesi belirli olan bir zeminde yol açma durumunu beraberinde getirmektedir. AB rüzgar›yla sol liberal ayd›n kesim ve reformist hareketler özellikle soldaki bofllu¤u doldurma misyonu ile daha etkin olma gayreti içindeler. Özellikle AB’yi kutsayan, bu temelde bar›fl, özgürlük, demokrasi enstrümanlar›n› bu oluflumdan bekleyen ve

TC’nin AB emperyalistleri ile gelifltirdi¤i iliflkilere tap›nma derecesinde de¤er vererek süreci örgütlemeye çal›flmaktad›rlar. Bu eksende özellikle devletin yeniden organizasyonunda demokratikleflmeyi baflat unsur olarak ele alarak geleneksel faflist devletin tekçi, inkarc›, en küçük demokratik talebe karfl› k›y›c› tutumunu törpüleyerek “burjuva demokrasisi” oluflturma “iyi niyeti” ile hareket etmektedirler. Bu temelde sol olufluma soyunan birçok aktör vard›r.

vekili adayl›¤› ile bir rüzgar oluflturmaya çal›flt›lar. Özellikle Bask›n Oran’›n Meclise tafl›nmas› için yüzlerce ayd›n, liberal kesim ezberi bozma söylemleri ve güçlü bir medya deste¤iyle “meclise muhalefet gerek” diyerek siyasette sol dinamik yaratma iddias› güderek sürece dahil oldular. Seçim sonuçlar› ile ç›kan tabloda bu söylem, daha da güçlenerek ve daha fazla “yeni bir sol oluflum” tart›flmas›n› gündemlefltirerek devam etti. Bask›n Oran ve çevresi seçimlerde milletvekili seçile-

2 Temmuz se çimleriyle bir likte Bask›n Oran, Ufuk Uras gibi burjuva ayd›n-reformist kesimler ba¤›ms›z milletvekili adayl›¤› ile bir rüzgar oluflturmaya çal›flt›lar.

2

D‹SK’in önderlik etti¤i kimi sendikalar›n, liberal ayd›nlar›n, SHP-CHP kökenli kimi “sosyal demokratlar›n” 10 Aral›k Hareketiyle bafllatt›¤› oluflum devlet güdümlü sol harekete AB eksenli muhalif sol oluflumun ilk iflaretlerini verdi. 22 Temmuz seçimleriyle birlikte Bask›n Oran, Ufuk Uras gibi burjuva ayd›n-reformist kesimler ba¤›ms›z millet-

59

memesine ra¤men sürecin yeni bafllad›¤›n› söyleyerek, Ufuk Uras’›n, mecliste olmas›n›n verdi¤i avantajla “özgürlükçü” sol olufluma ihtiyaç oldu¤u söylemini daha fazla dillendirmesi, yine Anayasa tart›flmalar› ekseninde 10 Aral›k Hareketi’nin çekirde¤inin bu tart›flmalara sol siyasal özneler olarak dahil olma çabalar› ve nihayet burjuva medyan›n patronaj icazetli birçok yazar›n›n “sol” ve “sosyalist” olu-

Yeni sol aray›fl; reformizmle egemenlerin sürecini tahkim etme aray›fl›d›r

PART‹ZAN 63


Yeni sol aray›fl; reformizmle egemenlerin sürecini tahkim etme aray›fl›d›r

PART‹ZAN 63 flumun faydalar›na ve gereklili¤ine dair düzdükleri methiyeler dikkatten kaçmayacak derecede göze çarpmaktad›r. Elbette her oluflumun, ortaya ç›kan boflluk üzerinde kendi siyasal, ideolojik tutumuna göre kimi kayg›larla hareket etme e¤ilimi vard›r. AB tap›n›c›s› ve kutsay›c›s› Bask›n Oran ve liberal ayd›n çevresi ve bunlara göre daha solda duran Ufuk Uras gibi çevrelerin kayg›lar› sistemi burju va demokrasisi lehine refor mize etmek gibi “iyi niyet” çerçevesinde de¤erlendirilebilecek bir oluflum yaratmakt›r. Bu kesimler özellikle bu süreçte TC’nin parlamenter rejimini biraz daha ifllevli k›lma temelindeki ad›mlar›na paralel olarak bundan faydalanma kayg›s› içindeler. Ancak bu kesimlerin sürece yaklafl›m› ve tutumlar› köklü olarak ideolojik ve siyaseten Kemalizm virüsü ile lekelenmifltir. Bu kesimlerin medyada bolca ç›kan röportajla-

r›nda ne büyük Kemalist olduklar›n› “Mustafa Kemal’in meclisinde” bulunmaktan dolay› ne denli mutlu olduklar›n›, mevcut egemen güçlerin Kemalizm’i nas›l da yanl›fl anlad›klar›n› ispatlama gayretkeflliklerine bakt›¤›m›zda ideolojik lekelerin köklü oldu¤unu rahatl›kla görebiliriz. Suya sabuna dokunmadan muhalefet yaratmak, yeni sol oluflturmaya çal›flmak, bu topraklar›n nesnel gerçekli¤inden kopuk, kitlelerden kopuk siyaset yapmak kendi sesinin sadece “mahallesinde” muhitinde yank›lanmas›ndan baflka bir ifle yaramayacakt›r. ‹deolojik mayas›nda Kemalizm olan hiçbir hareket, gerçek anlamda sol özelli¤i tafl›ma kudretine sahip olamaz. Kemalizm’in ›rkç›, flovenist, iflçi-emekçi düflman› faflist bir ideoloji oldu¤u ve emperyalizme sadakat yemini etmifl, onun iflbirlikçisi oldu¤u ön kabulü olmaks›z›n nafile olarak bu ideolojide ilerici

luflacak bir a¤›r krizin sonuçlar›n›n zaten yaflamlar› çekilmez hale gelen ve krizi yaflam standartlar›yla sürekli ödeyen emekçilere yans›y›fl›n›n daha da a¤›r olaca¤› muhakkakt›r.

O

60

ö¤eler arama gayretinden kurtulmaks›z›n ve elbette bununla hesaplaflma ve de ar›nma cüreti kuflan›lmaks›z›n gerçek anlamda bir sol yarat›lamaz. Devlet güdümünden ç›km›fl, ya da ona salt siyasal zemine bir muhalefet etme ve sol yaratma anlay›fl› aç›kt›r ki; baflta iflçi s›n›f› ve emekçileri kucaklayacak bir alternatif olamaz. Kemalizm’in baflta Kürt ulusuna yönelik inkarc›, asimilasyoncu, katliamc› özü ve di¤er milliyetlere karfl› inkarc› yaklafl›m› reddedilmeksizin, bununla ideolojik temelde bir hesaplaflma olmaks›z›n gerçek sol yarat›lamaz. Yeni sol oluflumun aktörü olma niyetiyle hareket eden kesimler bu temelde bir ›fl›k vermemektedir. Anti-flovenist, kardefllikçi, özgürlükçü demokrat tutumlar› ise “iyimser” bir çaban›n ötesine geçemeyece¤i gibi konjonktürel olarak ve elbette tarihsel olarak sistemin yeniden organizasyonu ve kitlelerin yönetil-


mesi ve sisteme entegre edilmesinin ötesine geçemeyecektir. Peki sol, hatta “sosyalist” bir olufluma ihtiyaç duyulmas› ve birçok oluflumun buna aday olmas› hangi zemin üzerinde yükselmektedir? Özellikle bu reformist, iflbirlikçi kesimlerin burjuva medya taraf›ndan parlat›lmas› nedendir? Birçok burjuva ideologu son 2-3 y›ld›r sol bir hareketin geliflece¤i öngörüsünde bulunmaktad›r. Bu öngörünün ülkemizdeki ekonomik, sosyal, siyasal geliflmelerden ba¤›ms›z oldu¤unu düflünmek yan›lt›c›d›r. Özellikle 2001 krizinden sonra suni bir büyüme oran› ile d›fl al›m ve sat›mlardaki devasa büyüme ve bu temelde oluflan cari aç›k, yönetilebilir olmaktan h›zla ç›kmaktad›r. ‹statistiki verilerle ve rakamlarla ekonominin iyiye gitti¤i söylemi emperyalizmin küresel ekonomik krizinin tipik patlama noktas›na do¤ru ilerleyen arife niteli¤i tafl›maktad›r. Bu temelde emekçi kesimlerin her zamanki gibi ödedi¤i faturalar›n a¤›rl›¤› her geçen gün a¤›rlaflarak devam etmektedir. Ekonomik politikalar›n›n sürdürülebilirli¤inin t›kanma sürecine h›zla gidilmektedir. A¤›r bir ekonomi krizin oluflaca¤› ve bunun kimi siyasal geliflmeler/krizler ile tetiklenece¤i aflikard›r. Oluflacak bir a¤›r krizin sonuçlar›n›n zaten yaflamlar› çekilmez hale gelen ve krizi ya-

flam standartlar›yla sürekli ödeyen emekçilere yans›y›fl›n›n daha da a¤›r olaca¤› muhakkakt›r. Mevcut durumda iflçi, memur, köylü ve di¤er emekçi kesimlerin içten içe bir memnuniyetsizli¤i ortadayken devasa iflsizlik oran› ve bunun her geçen gün artmas› toplumsal memnuniyetsizli¤in kat say›s›n› her geçen gün yükseltmektedir. Yine ABD ve AB emperyalistlerinin bölgemizde uygulad›¤› politikalar›n ekonomik, siyasi, askeri anlamda halk düflman› tutumu anti-emperyalist tutumla kristalize olmaktad›r. TC’nin AB eksenli iç politikalar›ndaki sebat ve d›fl politikada BOP eksenli konumlan›fl› önümüzdeki süreçte kendisini daha fazla hissettirecektir. Bu her yönüyle emekçi kesimlerin bilinçlerinde dolays›z olarak yans›mas›n› bulacakt›r. Bu temelde özellikle ABD’nin askeri sald›rganl›k politikas›n›n dolayl› ve dolays›z bir parças› olan BOP eflbaflkanl›¤›yla yükümlü TC Türkiye kesimlerinin gözünde gerçekli¤ini daha aç›k göstermekten kurtulamayacakt›r. Egemen s›n›flar›n bugünkü dengelerine bakt›¤›m›zda ufukta oldukça çetin kavgalar göründü¤ünü söylemek abart›l› olmayacakt›r. Bu ö¤enin özellikle yönetememe krizinde önemli sonuçlar do¤uraca¤›n›; çeflitli toplumsal kesimlerde derin yank›lar uyand›raca¤›n› belirtmek gerekir. Parlamenter rejime bu konjonk-

61

türde hiç biçmedikleri kadar misyon yüklemelerine ra¤men 22 Temmuz seçimlerine götüren 11. cumhurbaflkan›n› seçme sürecindeki dalafllar› ve tutumlar› ortadad›r. E-muht›ralar ile süreç biçimlendirilmeye çal›fl›lm›fl, kavgalar› tiksinti yaratan toplumsal bir huzursuzlu¤a ve devletin “meflru parlamentosunun” ifllevini gözler önüne sermeye yetmifltir. Ki gerek seçim sonuçlar› ile oluflan oy da¤›l›m› gerekse de onca çabaya karfl›n seçime kat›l›m oran› memnuniyetsizli¤in iflaretlerini vermifltir. Manipülasyonlarla oluflan saflaflmada kitlelerin sand›kta ve sokakta öyle ya da böyle devlet gelene¤ine ve siyasal gidiflata karfl› bir tepkiyi a盤a ç›karm›flt›r. Özellikle kitlelerin de¤iflim istemli (onca kand›rmaca ve aldatmacayla al›nan oylara ra¤men) talebini bu seçim sonuçlar›yla okumak mümkündür. Bu nesnel gerçeklik üzerinden projeksiyonu olgular ve yaklafl›mlar üzerine çevirmek ve durumu tan›mlamak faydal› olacakt›r. Özellikle önümüzdeki süreçte baflta iflçi s›n›f› ve di¤er emekçi kesimlerin memnuniyetsizli¤i güçlü bir devrimci dalgan›n patlama noktas›na do¤ru yol almaktad›r. Bugün küçük ve istikrars›z flekilde belli hareketler söz konusudur. Ancak ülkemiz gibi devrimci durumun sürekli oldu¤u ülkelerde bunun güçlü patlamalara yol açt›¤› önemli süreçler de yaflan›r. Önümüzdeki süreç bu temelde olufla-

Yeni sol aray›fl; reformizmle egemenlerin sürecini tahkim etme aray›fl›d›r

PART‹ZAN 63


Yeni sol aray›fl; reformizmle egemenlerin sürecini tahkim etme aray›fl›d›r

PART‹ZAN 63 cak patlamalar›n bir dizi emareleriyle doludur. Oluflacak patlamalar›n, ç›k›fllar›n rengi ve biçimi çeflitli ve zengin olabilir ama hareketin özü ve muhtevas› belirleyicidir. Bu temelde her siyasal özne buna göre konumlanarak bu toplumsal muhalefet ve hareketin gidiflat›n› belirlemeye ve muhakkak önderlik etmeye çal›flacakt›r. 10 Aral›k Hareketi, Bask›n Oran ve liberal çevresi, Ufuk Uras vb. gibi hareketler gerek sürecin ve zeminin yaratt›¤› bask›lanma ve gerekse de gelece¤e dair haz›rl›klar ekseninde konumlanmak gayreti içindeler. Bu temelde “solun” ihtiyaç zeminini kendi perspektiflerinden belirlemektedirler. Özellikle bu kesimlerin toplumsal memnuniyetsizli¤i ve olas› güçlü toplumsal muhalefeti reformizmin girdab›nda bo¤arak sisteme yedekleyeceklerinden flüphe duyulmamas› gerekir. Zira ideolojik ve siyasal tutumlar› ve s›n›fsal nitelikleri bu belirleme için yeterli bir kan›tt›r. Oluflan toplumsal rahats›zl›¤›n yedeklenmesi, kontrol alt›na al›nmas› ve yönetilmesi çak›flma halindedir. Çat›flma ve çak›flma denkleminde dengelerin yer yer oynayaca¤›, kitle hareketinin bas›nc› ve gücü ile belli alanlar›n aç›l›p darlaflaca¤› kesindir. Ancak mevcut durumda özellikle resmi söylem ve yönelimle köklü sorunu olmayan, bunu sorun etmeyecek, hesaplaflma yetene¤inden yoksun, çat›flmay›

tali, uzlaflmay› esas alan siyasal-sol olufluma belli yönleriyle egemenler taraf›ndan ihtiyaç duyuldu¤u aç›kt›r. Özellikle AB güzergah›nda yap›lanmaya çal›fl›lan devletin bofllukta duran ya da durmaya müsait toplumsal kesimlerde çekim merkezi olacak, kendiyle esasta bar›fl›k bir sol olufluma s›n›rlar› belirlenmifl bir alan tan›yaca¤›, buna ihtiyac› oldu¤u da görülmelidir. Bu ihtiyac› Serdar Turgut

gemen s›n›flar›n bugünkü denge lerine bakt›¤› m›zda ufukta oldukça çe tin kavgalar göründü¤ünü söylemek abart›l› olmaya cakt›r. Bu ö¤enin özellik le yönetememe krizinde önemli sonuçlar do¤ura ca¤›n›; çeflitli toplumsal kesimlerde derin yank›lar uyand›raca¤›n› belirtmek gerekir.

E

Akflam gazetesindeki köflesinde flöyle aç›kl›yor: “AKP’nin alternatifsiz kalmas› kendisine yap›lacak en büyük kötülüktür. Siyasette mutlak güçten baflka mahvedici baflka bir fley bulmak da zordur. AKP’ye alternatif bir kontrol merkezi oluflturmak gerekiyor…” (Akflam, 2 Eylül 2007) Öznenin ne derin devlet ne de CHP olabilece¤ini vurgulayarak “Gelinen bu noktada, siyasi hare-

62

ket olarak kendisini farkl›laflt›r›p alternatif olarak ortaya koyabilecek bir tek sosyalist hareket kal›yor” (age) diyerek alternatif siyasi denge unsuruna iflaret ediyor. Burada siyasi dengeyi, özellikle toplumsal kesimlerin siyasi aray›fl›n›n neyle doldurulaca¤›na ve bu dengenin ba¤lanmas›na iflaret olarak okumak gerekiyor. Peki, nas›l bir sosyalist hareket isteniyor? Ayn› yaz›da görelim; “Kültür politikalar›nda, sosyal problemlere el atma konusunda bu oluflum daha rahatt›r da solun ekonomi konusunda söyleyece¤i fazla bir fley yok. Burada bizlerin Avrupa sosyalist partilerinden ö¤renece¤imiz çok fley var. ‘Piyasa kavram›’n› görüp ona göre ideolojik tav›rlar al›nmal›” (age) diyerek sol-sosyalist hareketin temele dokunmadan devletin bekas›n› bir avuç sömürücü egemenin iktidar›n› korumas› zaruretine vurgu yap›yor. Serdar Turgut ve daha birçok sahibinin sesi burjuva yazar, çizer tak›m› bu konu üzerine itina ile kafa yoruyor. Vard›klar› sonucun özeti ise yukar›daki al›nt›lard›r. Olas› toplumsal muhalefeti ya da siyasal boflluklar› dolduracak bir sol ihtiyaçt›r. Zira sistem d›fl›na taflacak, kontrolden ç›kacak bir toplumsal durumun tan›m› ve bundan korkunun tezahürüdür. Daha aç›k ifadeyle, mevcut zeminde devrimci hareketin geliflmesi ve toplumun gerçek anlamda bir muhalefet yapma kayg›s›


alk Savafl› ve gerilla mücadelesini temel almaks›z›n yap›lacak haz›rl›klar, yürütülecek mücadeleler dönemsel taktik baflar› ve kazançlar›n ötesine geçmeyecektir.

H

esas telafllar›d›r. Ki bu konu, tart›flt›klar› konu özgülünde kodlanarak sunulmaktad›r. Egemen s›n›flar›n ihtiyac›na yan›t olacak, sistemi belli yönleriyle yeniden konjonktüre ve AB’ye uygun olarak tahkim edecek bir reformist oluflum aray›fl› söz konusudur. Bu yönlü yo¤un çabalar oldu¤u da görülmelidir. Ancak mevcut haliyle ve bu role soyunan kesimlerle toplumsal muhalefetin niteli¤ini en geri ve kontrol edilir noktaya tafl›ma kayg›lar›na karfl›, komünistlerin Yeni Demokratik

Devrim perspektifiyle Halk Savafl› stratejisinde ve gerilla mücadelesinde ›srarl› olmas› gereklili¤i daha berraklaflmaktad›r. Mevcut geliflmelerde ortaya ç›kacak boflluk ve olanaklar gerçek anlamda kitlelere yan›t olacak, onlar›n kurtuluflunu sa¤layacak olan silahl› mücadeledir. Ülkemiz topraklar›n›n ekonomik-sosyal ve siyasal mayas› bu mücadeleye yan›t verecek niteliktedir. Temel stratejimizdeki sebat ve ›srar devrimci mücadelenin kat be kat daha h›zl› geliflmesinin de koflullay›c›s›

63

olacakt›r. Aksi takdirde, Halk Savafl› ve gerilla mücadelesini temel almaks›z›n yap›lacak haz›rl›klar, yürütülecek mücadeleler dönemsel taktik baflar› ve kazançlar›n ötesine geçmeyecektir. Savafl olmaks›z›n yarat›lacak kazan›mlar stratejik hedefe var›flta yolu k›saltan, hedefe varmay› h›zland›ran, kuramsallafl›p iktidar perspektifine sahip olmay› sa¤layan durumu yaratmayaca¤›na kuflku yoktur. Ülkemiz devrim tarihine kabaca bak›ld›¤›nda dahi bu rahatl›kla görülecektir.

Yeni sol aray›fl; reformizmle egemenlerin sürecini tahkim etme aray›fl›d›r

PART‹ZAN 63


Köylülü¤ün geçirdi¤i de¤iflimlere genel bir bak›fl

Bu co¤rafyada köylülük hala a¤›rl›¤›n› korumakta ve genel nüfus içinde en yoksul kesimi oluflturmaktad›r. Bu durum politikam›zda ve pratik örgütlenmemizde yank›s›n› bulmak zorundad›r. Bunun pratik ad›m› köylülük içindeki çal›flmalara önem vermek, köylülükteki geliflmeleri incelemekten geçmektedir.

64


Girifl: Emperyalist kapitalizmin ihtiyaçlar›na paralel tüm dünya ekonomileri önemli de¤iflimler geçiriyor. Bu de¤iflimin Türkiye aya¤›nda sanayiden tar›ma, inflaattan bankac›l›¤a kadar, ekonominin her bir alan›n› kapsayan ad›mlar at›ld›. Yar›-sömürge, yar›-feodal sosyo-ekonomik yap›s› itibar›yla “tar›m ülkesi” özelli¤indeki Türkiye’de de¤iflimin belirleyici çerçevesini do¤al olarak ülkenin tar›msal yap›s› oluflturuyor. Baflka bir deyiflle k›rsal alanlar ve köylülük, ekonomik, siyasal ve sosyal boyutlar›yla tüm ülkeyi etkileyen bir de¤iflimin, daha do¤rusu sald›r›n›n konusu olmufl durumda. Son y›llarda köylülük ve tar›ma dair artan ilgi ve araflt›rmalar› buna ba¤l› düflünmek gerek. Fakat tek neden olarak de¤il, hükümet ve bakanlar›n, büyük sanayi ve ticaret çevrelerinin, medya ve burjuva bas›n›n “yo¤un” bir çabayla tar›m ve köylülü¤ü tart›flmalar›na, her gün yeni “çözüm stratejileriyle” ortaya ç›kmalar›na kuflkuyla yaklaflmak iflin do¤as› gere¤idir. Tabi ki onlar›n temel kayg›lar›n›, en büyük sömürünün nas›l gerçeklefltirilece¤i, gerçeklerin ne flekilde gizlenece¤i ve tar›msal üretimdeki y›k›m nedeniyle tepkilerin, daha do¤rusu s›n›f mücadelesinin önüne nas›l geçilece¤i oluflturmaktad›r. Bu konuda ülke egemen s›n›flar›n›n, onlara ba¤l› devlet kurumlar›n›n ve medyan›n önemli bir baflar› ve yetkinli¤e ulaflt›¤›n› kabul etmek gerek. Geçmiflte D‹E’nin oynad›¤› rolü, bugün yeni flekliyle daha

h›zl› ve yetkin bir biçimde sürdüren TÜ‹K’in y›ll›k, ayl›k hatta bazen haftal›k aç›klamalar› yaflam›n “do¤al” bir parças› haline getirilmifl durumda. TÜ‹K’in bir istatistik kurumu olman›n ötesinde, devlet ve hükümetin yönlendirilmesinde art›k bir think-tank/düflünce kuruluflu gibi ifllev gördü¤ünü söylemek pek de abart› olmayacakt›r. Bir farkla ki TÜ‹K’in “resmi rakamlar›” yorum yapm›yor, fakat istedi¤i yönde yorum yapt›rabiliyor. Bu sayededir ki halk yoksullukla bo¤uflurken “ekonomiler büyüyor”, yedek iflçi ordusu sokaklar› doldururken “iflsizlik azal›yor”, insanlar hastane, banka kap›lar›nda ölürken “sosyal refah art›yor”… Kuflkusuz bu alandaki çarp›tmalar›n en önemlilerinden biri de tar›m ve köylülük üzerinde gerçeklefltiriliyor. “Ulusalc›”, akademik çevrelerden anti-MLM, reformist çevrelere dek tar›m ve köylü sorununa bak›fltaki bulan›kl›klar› düflündü¤ümüzde, yap›lan çarp›tmalar›n hiç de yabana at›lamayacak yanl›fl yaklafl›mlar› do¤urdu¤unu görebiliriz. Köylülükte yaflanan de¤iflimi, burjuva demokratik devrimiyle iliflkilendirmeleri, kapitalizmin geliflimine ba¤layanlar› veya bir flekilde buna ilerici misyonlar biçmeleri duymak flafl›rt›c› olmamal›. Bu noktada bilimsel temellere dayanmayan, burjuva ideolojisiyle malul yaklafl›mlar bir yanda dururken biz MLM’lerin soruna yaklafl›mlar› daha da önem kazanm›fl durumdad›r. Son y›llarda ülke tar›m›nda gerçeklefltirilen yeniden yap›land›rman›n,

65

bugün temelleri at›lan ve ileride daha a¤›r sonuçlar do¤uracak ad›mlara bakarak, karfl› karfl›ya oldu¤umuz sorunun çap›n› da anlayabiliriz. Bu anlamda hükümet yetkililerinin tar›msal nüfusun yüzde 10’a düflürülece¤i söylemlerini ciddiye almak gerekiyor. Gelece¤in s›n›f mücadelesine fleklini verecek temel önemde geliflmeler yaflan›rken bunlara haz›rl›kl› olabilmek, en baflta sorunu do¤ru kavramay› gerektiriyor. Bunun önemli bir aya¤›n› da somut araflt›rma ve incelemeler oluflturuyor. Türkiye’de köylülü¤ün geçirdi¤i de¤iflimlere ve bunlar›n olas› anlamlar›na girmeden önce teoriksiyasal planda kafa kar›fl›kl›klar›na karfl› baz› temel gerçeklere konumuz dâhilinde yer verelim.

Emperyalizm ve köylü sorunu Bilindi¤i gibi “küreselleflme” söylemleri ile birlikte ortaya çok çeflitli teoriler at›ld›. Bunlar her geçen gün yeni yüzlerle karfl›m›za ç›kmaya devam ediyor. Devrimlere ve sosyalizme inançs›zl›¤›n gelifltirildi¤ine, buna paralel temelde bir dizi MLM do¤ru hakk›nda kuflku yarat›ld›¤›na tan›k oluyoruz. Mali sermayenin uç boyuttaki büyümesi ve üretim teknolojilerindeki geliflime koflut olarak “birileri” taraf›ndan ultra-emperyalist teoriler tarihin çöplü¤ünden tekrar piyasaya ç›kar›ld›. “Küreselleflme” ideolojisiyle, tüm dünya ekonomilerinin birleflti¤i, ulusal s›n›rlar›n anlams›zlaflt›¤› iddia edildi. Yine bilgi ve enformasyon alan›ndaki

Köylülü¤ün geçirdi¤i de¤iflimlere genel bir bak›fl

PART‹ZAN 63


Köylülü¤ün geçirdi¤i de¤iflimlere genel bir bak›fl

geliflmelere at›fla dünyan›n küresel bir köy haline geldi¤i, her türlü bilgi ve hizmetin insanlar›n aya¤›na kadar ulaflt›¤› propaganda edildi. Sonuçta ise, emperyalist küreselleflmenin –tüm zararlar›na karfl›n- ilerici, kaç›n›lmaz ve ayak uydurulmas› gereken bir olgu oldu¤u ortaya at›ld›. Bu post-modern ideolojik sald›r›lar›n tek tek her alanda yans›malar›n› görmek mümkündür. Bunlar›n bafl›nda da iflçi s›n›f›na ve onun tarihsel rolüne dair sald›r›lar geliyordu. Teknolojideki geliflime paralel üretim yeniden örgütlenirken, art›k iflçi s›n›f›n›n gereksizleflti¤i, üretimin esas unsuru olmaktan ç›kt›¤› iddia edildi. Devam›nda, iflçi s›n›f›n›n devrimin öznesi olamayaca¤›, iflçi s›n›f›na dayal› ideolojilerin ve bu do¤rultuda devrimlerin imkans›zlaflt›¤› geliyordu. Hizmet sektöründeki büyüme ve tüm dünyada ücretli ifllerin art›fl› art›k farkl› bir kategoriye yerlefltiriliyor ve proletaryan›n s›n›f savafl›m› köreltilmek isteniyordu. Proletaryan›n devrim ve sosyalizm yürüyüflünde, dünya çap›nda temel müttefiki niteli¤indeki köylülük de art›k artan bir h›zla bir ideolojik propagandalar›n hedefi haline geliyordu. Dünyadaki tar›msal üretim yo¤un bir biçimde emperyalist tekellerin elinde toplan›rken milyarlarca köylü nüfus üretimsizlik, göç ve açl›kla yüz yüze b›rak›l›yor. K›rsal alanlardaki bu y›k›m bir yandan egemenlerin “sosyal yard›m ve uyum projelerinin” ilgi oda¤› olurken di¤er yandan yaflanan geliflmelerin kaç›n›lmaz oldu¤u, dolay›s›yla “yeni koflullara” göre

üretimin düzenlenmesi gerekti¤i belirtiliyor. Di¤er bir deyiflle de emperyalist sömürüye gönüllü olarak ayak uydurulmas› gerekti¤i propaganda ediliyor. Bu propagandan›n di¤er bir aya¤›nda var olan tar›msal üretimin verimsiz, kalitesiz ve ekonomik getiriden yoksun oldu¤u söylemleri oluflturuyor. Bu söylemlerin, onlarca ülkenin sanayi, hizmet, ticaret ve hammadde üretiminde temel kurulufllar› ve büyük fabrikalar› emperyalistlere peflkefl çekilirken ortaya sürülenlerden bir fark› bulunmuyor. Ayn› iddialar›n bu sefer tar›msal üretim alan›ndaki yans›malar›yla karfl› karfl›yay›z. Köylülükte yaflanan y›k›m› geliflim, modernleflme veya sanayileflme olarak gösteren, “çözüm reçeteleri” ortaya atarak sonuçta yine emperyalizmi kutsayan teoriler bu yans›malar›n bir baflka alan›n› oluflturuyor. Bu noktada Samir Amin’e kulak vermek, baz› gerçekleri ayd›nlatmak aç›s›ndan yararl› olacakt›r: “… Elli y›ll›k bir dönemde, az

66

çok rekabetçi hiçbir sanayileflme, dünyan›n dörtte üçü sürekli olarak y›ll›k ortalama % 7 büyüse dahi, bu iflsizler rezervinin üçte birine bile ifl sahas› yaratamaz. Bu da demektir ki kapitalizm do¤as› gere¤i köylü sorununu çözemez. O zaman geriye bir tek perspektif kal›yor: gecekondulaflm›fl bir gezegen ve yolun sonunda befl milyar ‘insan fazlas›’ daha…” Demek ki gerçe¤in bir yan› köylülerin felaket boyutunda bir y›k›mla karfl› karfl›ya olmalar›yken di¤er yan› emperyalist talan›n yol açt›¤› göç de dâhil köylü sorununu daha da katmerlendirdi¤idir. Bu ayn› zamanda genifl köylü kitlelerinin devrim mücadelesinin daha ileri bir müttefiki haline gelmeleri demektir. Sanayileflme, modernleflme vb. safsatalar›n›n emperyalizmin özünü gizlemekten baflka bir ifllevi olmad›¤› aç›kt›r. Bunu anlamak için dünyada hala 1,3 milyar köylünün sadece eliyle, yüz milyonlarcas›n›n ise hayvan gücüne dayal› olarak tar›msal üretimde bulundu¤unu bilmek ye-


terlidir. Emperyalizmin, milyarlarca köylü nüfusun üretim biçimlerini modernlefltirme derdi olmad›¤› gibi, tar›msal üretimdeki her modern tekni¤in tar›msal nüfusu bofla ç›karan bir özelli¤i oldu¤u aç›kt›r. Dolay›s›yla soyut iktisat teorisi bak›m›ndan çözüm, bu “fazla” nüfusun sanayi ve di¤er sektörlerde istihdam›n› zorunlu k›l›yor. Oysa emperyalist kapitalizm zaten bu alanlardaki üretim krizlerinin sonucu olarak dünya tar›msal üretimine bu derece el atm›flt›. Öyleyse Samir Amin’in de belirtti¤i gibi kapitalizm-emperyalizm köylü sorununu çözemeyecektir. O ancak çeliflkileri keskinlefltirerek devrim mücadelesini güçlendirecek, kendi sonunu haz›rlayacakt›r-haz›rl›yor.

MLM’lere düflen görev MLM’ler yaflanan tüm de¤iflimleri somutlu¤u inceleyerek tespit eder ve öngörülerde bulunurlar. Bu anlamda, köylülükte yaflanan de¤iflimlerin çap› bize araflt›rma ve inceleme görevleri yüklüyor. Demokratik Halk Devrimi mücadelemizin temel gücü köylülü¤e dair bunca yaz›l›yor, de¤erlendirmeler yap›l›yorken sorunu analiz etmemek do¤ru politik tutumu oluflturamamakla da eflde¤erdir. Yedinci’nin ve daha sonra Sekizinci’nin bu konudaki yaklafl›m› aç›kt›r. Yetersizliklerimizi, “gerçe¤e hükmedemeyen bilinçsizli¤imizde” aramal›, geliflimin ancak Marksizm-Leninizm-Maoizm’in yaflayan ruhunu, somut flartlar›n somut tahlilini hayata uygulamam›zla olanakl› olaca¤›-

n› bilmeliyiz. fiu an irdelemeye çal›flaca¤›m›z sorunun, köylülü¤ün ortadan kalkmas›, köylülükteki farkl›laflman›n tamamlanmas› ya da yar›-feodalizmin tasfiyesi olmad›¤› aç›kt›r. Fakat nas›l olursa olsun sorunun somut ve tarihsel süreci içerisinde incelenmesi gerekti¤i bellidir. Bu bir kez yap›l›p b›rak›lan bir fley de¤il, sosyoekonomik yap›daki her türden de¤iflime paralel, do¤ru politikalar belirlenebilmesinin temel bir koflulu olarak da gerçeklefltirilmesi gereken bir görevdir. Lenin’den bir al›nt›yla devam edecek olursak; “… Bilimsel araflt›rmac›n›n görevi, e¤er kendini, y›k›ma düflen küçük köylülerin durumunu burjuvazinin ç›kar›na bilinçli ya da bilinçsiz suçlu yapmak istemiyorsa, her fleyden önce ve esas olarak yoksullaflman›n –hiç de basit ve tekdüze olmayan- özelliklerinin tam bir belirlenmesi; sonra da bu özelliklerin kaydedilmesi, izlenmesi, bunlar›n yayg›nlaflmas›n›n mümkün oldu¤unca güvenlik hesaplanmas› ve zaman sürecinde de¤iflimin incelenmesidir. Konunun bu çok önemli yan›na zaman›m›z iktisatç›lar› ve istatistikçileri son derece az ilgi göstermektedirler…” ‹ktisatç› ve istatistikçilerin ayn› yetersiz ilgiyi bugün de gösterdikleri bir gerçek. Bu onlar›n “mesleki” ifllevlerinden de ba¤›ms›z de¤ildir. Fakat MLM’lerin tavr›n›n böyle olamayaca¤›, soruna s›n›f mücadelesi perspektifinden bak›lmas›n›n temel önemde oldu¤u aç›kt›r. Bu amaçla bugünü anlamak için, tarihsel süreci içinde tart›flarak,

67

özellikle de yak›n geçmifle bakarak köylülükteki de¤iflimi incelemeye çal›flal›m.

Tarihsel sürecin ana bafll›klar› Türkiye’de köylülü¤ü incelerken, Osmanl›’dan devral›n›n feodal üretim yap›s› ve eflitsiz toprak da¤›l›m› bafla konulmal›d›r. Çünkü bugüne dek ülkemizde, ne gerçek anlamda bir toprak reformu ne de köklü bir dönüflüm veya devrim yaflanm›flt›r. Bu da geçirdi¤i süreç içerisinde Türkiye k›rsal›nda yar›-feodal iliflkilerin oluflmas›ndan ve bugün hala hâkim biçim olmas›ndan öteye sonuç do¤urmam›flt›r. 1912-13 y›llar›nda yap›lan ve 1 milyon aileyi kapsayan tar›m say›m›na bakt›¤›m›zda; bu ailelerin yüzde 5’inin topraklar›n yüzde 65’ini, yüzde 87’sinin ise topraklar›n yüzde 35’ini kontrol etti¤ini görürüz. Bu, bugün dahi dünyan›n en eflitsiz toprak da¤›l›m›na sahip ülkelerden biri olan Türkiye’nin k›rsal yap›s›n›n tarihsel temellerini anlamak aç›s›ndan önemlidir. Bu kapsamda, 1927 y›l›nda ise köylü nüfusun yüzde 22’sinin ifl hayvan› olmad›¤›, aile bafl›na bir karasaban›n bile düflmedi¤ini belirtelim. 1930’larla bafllayan süreçte, TC’nin emperyalistlerle iflbirli¤i halinde ekonomik geliflmeye ve devletin temel dayanaklar›n› oluflturmaya yöneldi¤ini görürüz. Bu süreçte emperyalistler I. Emperyalist Paylafl›m Savafl›’n›n yaratt›¤› tahribatla meflguldürler. 1933 dünya ekonomik buhran› da emperyalizmin birçok yar›-sömürgeye görece zay›f

Köylülü¤ün geçirdi¤i de¤iflimlere genel bir bak›fl

PART‹ZAN 63


Köylülü¤ün geçirdi¤i de¤iflimlere genel bir bak›fl

PART‹ZAN 63 müdahalesinin koflullar›n› oluflturur. Bu dönemde TC’nin emperyalistlerden ba¤›ms›z olmasa da ülkenin verili sosyo-ekonomik yap›s›na uygun olarak tar›msal alanda üretimi art›racak belli giriflimlere yöneldi¤ini söylemek mümkündür. Göstermelik tar›m reformu giriflimleri, toprak a¤alar›n›n etkinli¤iyle hemen hiçbir olumlu sonuç do¤urmasa da devletin tar›msal üretimde üstlendi¤i rol artm›flt›. 1935 y›l›nda Tar›m Kredi ve Sat›fl Ko-

fl›m›yla tezatl›k içermiyordu. Çünkü biliyoruz ki emperyalizm her zaman için kendi ç›karlar›na uygun olarak, sömürü a¤›n›n somut temellerini yaratabilmek amac›yla yar›-sömürgelerde belli bir ekonomik geliflmeye izin verebilmektedir. Bu anlam›yla TC’nin 1950’lere kadar olan sürecini emperyalizmden ba¤›ms›z, ulusalc› ve halka dönük geliflmeler olarak sanan görüfllerle araya net bir çizgi çekilmelidir. Bu sorun Kemalist iktidar ve ku-

operatifleri, 1937 y›l›nda Zirai Kombinalar›, 1938 y›l›nda ise Devlet Ziraat ‹flletmesi kurulmufltu. A¤›rl›kl› olarak toprak a¤alar›n›n ve zengin köylülü¤ün palazlanmas›na hizmet etse de bu kurumsal ad›mlarla tar›msal üretimde nispi art›fllar gerçeklefliyordu. 1940’larda kurulan Köy Enstitüleriyle de ihtiyaç duyulan üretime paralel k›rsal yap›da kimi e¤itsel ve teknik ad›mlara yönelinmiflti. Tüm bu giriflimler ülkenin ekonomik yeterlili¤i için zorunluluk tafl›rken, hiçbir flekilde emperyalizmin yar›-sömürgelere, özelde de Türkiye’ye yakla-

rulan devletin karakteriyle de do¤rudan ba¤›nt›l›d›r. Dolay›s›yla MLM bilimi ›fl›¤›nda ideolojik bir tavr› gerekli k›lmaktad›r. 1950’li y›llara gelindi¤inde II. Emperyalist Paylafl›m Savafl› sonras› koflullar, sürece damgas›n› vuruyordu. Bafllayan dönemde yar›-sömürgelerde, o ülkelerin temel koflullar›na uygun olarak ithal ikameci politikalar hayata geçiriliyordu. Emperyalist merkezlerde bafl gösteren k›tl›kla paralel olarak Türkiye’ye ve daha birçok yar›-sömürge, yar›-feodal ülkeye tar›ma dayal› geliflme (“Yeflil Devrimler”) po-

68

litikas› belirlenmiflti. Emperyalist ülkeler a¤›rl›kl› olarak daha kârl› alanlara (sanayi vb.) yönelirken Türkiye gibi ülkeler tar›msal üretim ve emperyalistlerin pazar› olmakla s›n›rl› kal›yorlard›. Bu politikalar temelinde Türkiye’ye biçilen rol ise Ortado¤u’nun tah›l ambar› olmakt›. “Marshall Plan›” çerçevesinde Amerika’dan sa¤lanan “yard›mlar” ve özellikle getirilen 40.000 traktörle tar›mda önemli bir mekanizasyon ve üretim art›fl› sa¤lanm›flt›. Belirlenen rol, devletin tar›msal üretimde daha güçlü ve aktif yer almas›n›, köylülere de k›smi de olsa destek sa¤lanmas›n› gerekli k›l›yordu. Bu amaçla makineleflmeye paralel meralar tar›ma aç›l›yor, tohumluk, ilaç, sulama projeleri ve yeni kurulan K‹T’lerle üretimin altyap›s› gelifltiriliyordu. Ayn› zamanda tar›msal üretim daha da ticarilefltiriliyor ve emperyalist merkezlerin ihtiyaçlar›n› karfl›lar pozisyona getiriliyordu. Belirlenen kapsamda k›rsal alanlar dönüflüme u¤rat›l›rken makineleflmenin de etkisiyle 60’l› y›llardan itibaren k›rdan kente göç bafll›yordu. 1970’li y›llar Türkiye tar›m›nda daha yo¤un makineleflme ve kimyasal girdi art›fllar›na paralel üretimde ve kâr oranlar›nda art›fl da getiriyordu. Bu sayede, teorik olarak ülke ekonomisi geliflirken artan GSMH’de tar›m›n pay› azalmas› gerekirken, tar›m›n GSMH’ye katk›s› hala yüzde 40’lar düzeyinde bulunuyordu. Tabi ki bu durumun di¤er tamamlayan› sanayi üretiminde ciddi bir geliflmenin olmay›fl›yd›. A¤›rl›k tar›msal üretimdeydi.


Tar›msal üretimdeki tüm bu geliflmelerin k›rsal yap›da ve üretim biçimlerinde köklü bir de¤ifliklik yaratmas› yine söz konusu de¤ildi. Ancak emperyalist sermayeye eklemlendi¤i biçimiyle çeflitli de¤iflimler de yaflan›yordu. Daha sonraki y›llara daha da damgas›n› vuracak olan k›rdan kente göç bu sürecin öne ç›kan unsuruydu. Bu noktada, emperyalizmin flekillendiricili¤inde gerçekleflen de¤iflimleri k›rsal alanlarda kapitalist üretim biçiminin hâkimiyeti olarak sunan görüfllerle araya temel önemde ikinci bir çizgi çekmek gerekiyor. Bu süreçle ba¤lant›l› olarak k›rsal dönüflüm tart›flmalar›na tekrar yer verece¤imiz için flimdilik bu noktay› belirterek geçiyoruz. 70’li y›llarda tar›msal üretimde sa¤lanan ilerleme 1980’lere kadar varl›¤›n› koruyabilmifl ve ülkenin verili küçük üretim yap›s›nda önemli de¤ifliklikler yaflanmam›flt›. Emperyalizm, Türkiye’nin küçük üretime dayal› k›rsal yap›s›na uyumlu olarak, a¤›rl›kla devlet kurumlar› üzerinden üretim art›fllar›n› ve tar›mda k›smi bir geliflmeyi sa¤lam›flt›. Ancak 70’li y›llarda petrol kriziyle paralel dünya ekonomisinde yaflanan t›kanma yar›-sömürge, yar›-feodal ülkeleri de derinden sarsacak bir durgunlu¤un ve gelecekteki y›k›m›n temellerini oluflturuyordu. ‹thal ikameci/Keynesyen politikalar son buluyor ve art›k neo-liberal politikalar hayata geçiriliyordu. Türkiye’de 24 Ocak 80 kararlar›yla neo-liberal politikalara uyumlu bir sürece geçiliyordu.

‘80, 24 Ocak kararlar›yla geliflen süreç, tar›m›n geriledi¤i, iç ticarette tar›m›n zarar›na geliflmelerin yafland›¤› bir gidiflat› bafllatm›flt›. Tar›m alan›nda yap›lan özellefltirmeler, tar›msal desteklerin kapsam›n›n daralt›lmas›, tar›msal kurum ve kurulufllar›n ad›m ad›m ifllevsizlefltirilmesi vb. ile Türkiye k›rsal›nda yoksullaflma ve çözülme büyük bir h›z kazanm›flt›. K›sacas› süreç, her aç›dan tar›msal üretimi ve dolay›s›yla köylülü¤ü geriletiyordu. 1960’larda hala yüzde 40’lar düzeyinde olan tar›m›n GSMH’ye oran›, 1980 y›l›nda yüzde 25’e, ilerleyen y›llarda ise çok daha gerilere düflecekti. 80’li y›llar göçün en yo¤un yafland›¤› y›llar olarak k›rsal nüfusun flehir nüfusu karfl›s›nda h›zl› bir gerileyifline tan›k olacakt›. Bugün ülkemiz köylülü¤ünün geldi¤i nokta bak›m›ndan ‘80, 24 Ocak kararlar›n›n önemi biliniyordu. Üretim krizinin ve kâr oranlar›ndaki düflüflün sonucu olarak emperyalizm, dünya tar›msal üretimini de tamam›yla kendi sömürü a¤›na katmak zorunda kalm›fl ve bu do¤rultuda tar›ma dayal› birçok yar›-sömürge, yar›-feodal ülkenin ekonomik çöküflünü de bafllatm›flt›. Art›k bu ülkeler sadece emperyalistlerin izin verdi¤i dar bir çerçevede üretimde bulunacak, esasta ise üretimlerini k›sarak zamanla yok ederek- emperyalizmin tar›msal ürünlerinin daha yo¤un pazar› haline geleceklerdi. 80’lerle bafllayan sürecin köylülükte yaratt›¤› de¤iflimlere biraz daha ayr›nt›l› olarak e¤ile-

69

ce¤iz. Fakat önce, 1950’lerle ad›mlar› at›lan ve ithal ikameci politikalar çerçevesinde 70’lerle birlikte daha da ilerleyen k›rsal alanlardaki dönüflüme dair kimi tart›flmalara girmek istiyoruz.

K›rsal dönüflümün niteli¤i Aç›kt›r ki k›rsal dönüflüm tart›flmalar›n›n h›z kazand›¤› 70’li y›llarda ne sanayi alan›nda ne de tar›msal alanda emperyalizmden ba¤›ms›z ve ciddi önemde bir geliflme söz konusu de¤ildi. 80’lerle birlikte çok daha yo¤un bir biçimde gerçekleflen k›rdan kente göçün, kapitalizmin klasik gelifliminde oldu¤u gibi, sanayi üretiminin topland›¤› mekan olarak flehrin, k›r nüfusunu so¤urmas› fleklinde olmad›¤› bilinen bir gerçek. Yaflanan göçler, tamam›yla emperyalizmin belirledi¤i üretim koflullar› sonucu, art›k k›rsal alanda tutunamayan yoksul kitlelerin zorunlu bir yer de¤ifltirmesinden baflka bir fley de¤ildi. Bu gerçek ilerleyen y›llarda çok daha belirgin olarak kendini gösterecekti. Burada aç›kl›¤a kavuflturulmas› gereken bir konu, emperyalizmin kendi ekonomik hegemonyas›n› sa¤larken hiç de tek biçim ve yöntemle hareket etmedi¤idir. Emperyalizm, sonuçta kendi sermaye birikimine hizmet edecek flekilde feodal ya da kapitalizm öncesi üretim iliflkilerini çok çeflitli biçimlerde kendisine eklemleyebilir. Co¤rafi ve yerel koflullara, giriflilen tar›m›n tipine, devletin yap›s›na göre bu iliflki biçimleri birçok özgünlük tafl›yabilir. Bu anlamda geçmiflten

Köylülü¤ün geçirdi¤i de¤iflimlere genel bir bak›fl

PART‹ZAN 63


Köylülü¤ün geçirdi¤i de¤iflimlere genel bir bak›fl

PART‹ZAN 63 bugüne Türkiye k›rsal›nda hâkim küçük çapl› üretimin korunabilmesinde as›l nedeni, emperyalizme yar›-sömürgelikle oluflan yar›-feodal yap›da; emperyalizmin Türkiye co¤rafyas›yla kurdu¤u iliflki biçiminde aramak gerekir. Örne¤in Latin Amerika ve Afrika’da sömürgelik sürecinden bafllayan ve daha sonra biçim de¤ifltirerek devam eden büyük plantasyon tipi sömürü biçimleri ülkemizde görülmez. Bunun nedeni tamam›yla o co¤rafyalar›n kapitalizm öncesi üretim iliflkilerinin özgünlükleri ve emperyalist müdahalelerin tarihsel koflullar›yla ilgilidir. Türkiye’nin “yeflil devrimlerin” öngörüldü¤ü ülkelerden biri olmas› yan›nda, SSCB’ye karfl› “yeflil kuflak” stratejisinin de önemli bir parças› olmas›, emperyalizmin Türkiye’yle kurdu¤u iliflkileri ve görece korunan yap›s›n› anlamak aç›s›ndan önemlidir. Tersi bir durumda tümüyle y›k›ma sürüklenecek k›rsal yap›n›n egemenler cephesinde hiçbir alternatifi yoktur. Bu, çok yo¤un bir göç, on milyonlar›n açl›k ve sefaleti demektir. Baflka bir deyiflle de “istikrars›z” bir yap›, zay›f bir iktidar ve devrim mücadeleleri için muazzam koflullar demektir. Do¤al olarak bu, emperyalistlerin ve onlar›n yerli uflaklar›n›n ekonomik-siyasi ç›karlar›yla ters bir durumdur. Bu nedenle siyasi bask›yla (devlet) eski üretim iliflkileri korunurken ve yine siyasi bask›yla emperyalizme ba¤›ml› bir ekonomik yap› kurulur ve gelifltirilir. Ülkemizde var olan k›rsal

yap›y›, küçük üretimin de¤iflime ayak direyen ve her seferinde kendini yeniden var eden karakteriyle ya da Asya Tipi Üretim Tarz› ile aç›klayan görüfller vard›r. Küçük üretimin bahsedilen karakteri temel olmak üzere, köylülerin kendili¤inden gelifltirdi¤i beka stratejileri, ekonomik direnme yöntemleri de bu paralelde ifade edilebilmektedir. Küçük üretimin belirtilen karakteri ve ülkemiz köylülü¤ünün yaflad›¤› yoksullaflma karfl›s›nda ortaya koydu¤u toplumsal davran›fllar reddedilemeyecek gerçekler olarak görülebilir. Fakat bunu, tart›flt›¤›m›z süreç içerisinde Türkiye’deki k›rsal yap›y› flekillendiren as›l etken olarak görmek, emperyalizmin karakterini anlamamak, emperyalizmden ba¤›ms›z, ona ra¤men bir gerçeklik ortaya koymakt›r. Tabi ki bu do¤ru olmayacakt›r. Bu hataya düflülmesinin önemli bir nedeni, emperyalist müdahalenin tek biçimli, de¤iflmez bir flekilde olaca¤›n›n düflünülmesi olabilir. Oysa ülkelerin genel ekonomiksiyasi koflullar› bir temel olufltururken, bu temeli tümüyle yads›madan onu flekillendiren emperyalizmin müdahalesidir. “… Uluslararas› sermaye tar›ma üretici sermaye, finans sermayesi, ticari sermaye biçiminde kimi hallerde do¤rudan do¤ruya kimi hallerde yerel devlet mekanizmalar›n› kullanarak ya k›rsal kalk›nma projeleri olarak, ya köylüye üretici kredisi olarak, ya ihracatç› olarak, ya girdi üreticisi ve da¤›t›c›s› olarak, ya üretimi do¤rudan veya dolayl› olarak örgütleyen bir unsur olarak girmifl-

70

tir…” Zülküf Ayd›n’›n aç›klad›¤› bu çeflitlilik, tarihsel ve yerel koflullara göre emperyalizmin müdahalelerinin ald›¤› biçimleri anlamak aç›s›ndan önemlidir. Sermayenin yo¤unlaflmas›n›n ayn› zamanda çeflitlilik gerektirdi¤ini biliyoruz. Bu anlamda ithal ikameci süreçte ülkemiz köylülü¤ünün, emperyalizm karfl›s›nda mülksüzleflme yaflamadan temelde ihraç ürünleri üreticileri haline getirildi¤ini söylemek mümkün. Marks, daha klasik kapitalizm koflullar›nda bafllang›ç halindeki kapitalizmin, karfl›s›nda buldu¤u toprak mülkiyeti biçiminin ona uymad›¤›n›, kapitalizmin önce tar›m› sermayeye ba¤l› k›larak kendisi için gerekli olan biçimi yaratt›¤›n› belirtmiflti. Marks’›n deyimiyle –bafllang›ç halindeki kapitalizm “Böylece –hukuki biçimleri ne kadar farkl› olursa olsun- feodal toprak mülkiyetini, klan mülkiyetini, Mark komünlerindeki küçük köylü mülkiyetini, bu üretim biçiminin gereklerini karfl›layan iktisadi biçimlere…” dönüfltürmüfltü. Bu böyleyken, bugünün emperyalizm koflullar›nda kapitalist sermayenin yar›-sömürgelerdeki ekonomik egemenli¤inin çok daha dolayl› ve çeflitli biçimleri içerece¤ini söylemek yanl›fl olmayacakt›r. Marks’tan yaklafl›k yüzy›l sonra, Komünist Enternasyonal Program›’n›n aktaraca¤›m›z belirlemesi de sorunun anlafl›lmas› aç›s›ndan yararl› olacakt›r: “… Toprak tekelinin ve mutlak rant›n varl›¤› nedeniyle zorunlu olarak genel geliflme temposunun gerisinde kalan ta-


r›mda, yo¤unlaflma ve merkezileflme yasas›, s›rf köylülü¤ün ayr›flmas›nda ve genifl köylü tabakalar›n›n proleterleflmesinde de¤il, her fleyden önce küçük köylü ekonomilerinin aç›k ve gizli biçimlerde büyük sermayenin egemenli¤i alt›na sokulmas›nda da ifadesin buldu; küçük iflletme ancak son derece büyük bir emek harcayarak ve sistematik olarak normalin alt›nda tüketimde bulunmak pahas›na ba¤›ms›zl›k görüntüsünü koruyabildi.” Bu belirtilenler ›fl›¤›nda, ülkemizdeki küçük üretimin “ba¤›ms›zl›k görüntüsünü” –her ne kadar bugün o da kayboluyorsa da- ancak sermayeye tabi oluflundaki farkl›l›klara ba¤lamak yerinde olacakt›r. Bu, küçük üreticilerin kendilerini koruma yöntemlerini yads›mad›¤› gibi, onun as›l itici gücüdür de.

13.1’e, 2005’te ise yüzde 11.5’e do¤ru h›zl› bir gerileme yaflam›flt›. “2000 y›l›nda tar›m›n istihdamdaki pay› % 36 iken, 2005 y›l›nda bu oran % 29.5’e gerilemifltir.” “2005 y›l›nda mutlak yoksulluk oran› kentlerde % 2.8, k›rsal alanda % 9.3 olmufltur.

Son 25 y›l›n baz› yans›malar›

Bölgeler itibar›yla durum çok daha a¤›rd›r. Karadeniz Bölgesinde yaflayan insanlar›m›z›n % 8.1’i, T. Kürdistan›’nda yaflayan insanlar›m›z›n ise % 17.5’i mutlak yoksulluk s›n›r›n›n alt›nda yaflamlar›n› sürdürme mücadelesi vermektedirler. Göreli yoksulluk oran› ise kentlerde % 21.8, k›rsal alanda % 33’e ç›km›flt›r.” (Tar›m ve Mühendislik, Say›: 78, 79. Sayfa: 11) Tar›mda çal›flan say›s› 1980’de 9.5 milyon iken 2000 y›l›nda bu rakam 8.5 milyona, 2006 y›l›nda ise 6.8 milyona düflmüfltür. 1970’te nüfusun yüzde

24 Ocak 80 kararlar›yla köylülükte yaflanan de¤iflim, tar›msal alanda yaflanan yeniden yap›land›rma süreci ve T. Kürdistan›’ndaki savafl›n y›k›c› etkileriyle son 20-25 y›lda görülmedik bir h›z ve yayg›nl›k kazanm›flt›. Tar›msal üretimde yaflanan gerilemenin bu sürecin esas unsuru oldu¤u ve T. Kürdistan›’nda süren savaflla da iç içe geçerek daha yo¤un etkiler yaratt›¤› aç›kt›r. 1980 y›l›nda yüzde 25 olan tar›m›n GSY‹H’deki pay›, 2000 y›l›na gelindi¤inde yüzde

71

71.3’ü köylerde, yüzde 28.7’si kentlerde yaflarken, gerçekleflen göçlerle 1980’de kent nüfusu yüzde 35.9’a, 90’da yüzde 51.3’e ve 2004’e gelindi¤inde yüzde 60.3’e ç›km›flt›. Bugün k›rsal nüfus daha da gerileyerek yüzde 35 seviyelerine düflmüfl durumda. Sadece 2004-2005 döneminde yaln›zca 1 y›lda yaklafl›k 1.3 milyon kiflinin k›rsal alanlardan kopmas› yaflanm›flt›r. Bu durumun oluflmas›nda tar›m›n genifl köylü kitleleri için art›k gelir getirici bir niteli¤inin kalmamas› belirleyicidir. K›rsal alanlarda, kendi öz tüketimine dönük üretim yapan yoksul köylüler baflta olmak üzere, ürettiklerini pazara sunan küçük, orta ve büyük iflletmeler artan bir h›zla gelir kayb›na u¤ram›fllard›r. “Hedeflenen” enflasyon oran›n›n yüzde 8 oldu¤u dönemde, 2004-2005 sürecinde tar›msal girdilerde (tohum, gübre, tar›m ilac›, mazot) ortalama yüzde 16 oran›nda fiyat art›fllar› yaflan›rken, tar›msal ürün fiyatlar› (yafl meyve-sebzede yüzde 46, hububat ürünlerinde yüzde 13, ya¤l› tohumlarda yüzde 12 olmak üzere) ortalama yüzde 25 düzeyinde gerilemiflti. ‹ç ticaret oranlar›nda tar›m›n her geçen gün gerilemesi de yoksullu¤u ve göçü tetikleyen önemli bir etken olmufltu. 90’l› y›larda tar›msal alana bakt›¤›m›zda, daha önceki dönemden bafllat›lan tar›msal K‹T’lerin özellefltirilmelerinin

Köylülü¤ün geçirdi¤i de¤iflimlere genel bir bak›fl

PART‹ZAN 63


Köylülü¤ün geçirdi¤i de¤iflimlere genel bir bak›fl

PART‹ZAN 63 gerçeklefltirildi¤ini görürüz. Yine 1990-94 y›llar›ndaki iflçi mücadelelerinin etkisiyle “eme¤in” bölüflüm iliflkilerindeki pay› göreceli olarak artarken köylülü¤ün pay› azalm›flt›. Emperyalizmin kontrolünde sermaye hareketlerinin Türkiye gibi birçok ülkede büyük yap›sal krizlere yol açmas› 90’l› y›llar›n bir baflka belirleyeni olmufltu. Bu anlamda 94 krizi Türkiye ekonomisinin ve bunun içinde en çok da tar›m sektörünün büyük kay›plar yaflad›¤› dönemler olmufltur. Devlet harcamalar›n› azaltma politikas› do¤rultusunda 1994 krizi sonras› desteklenen tar›msal ürün say›s› 26’dan 9’a (hububat ürünleri, fleker pancar›, haflhafl ve tütün) düflürülmüfltü. Daha sonra DTÖ kapsam›nda imzalanan Tar›m Anlaflmas› ve AB ile imzalanan 96 Gümrük Birli¤i Anlaflmas›, ülke tar›m›n› emperyalizmin çok yönlü ve daha yo¤un düzenleyicili¤ine teslim etmenin büyük ad›mlar› oluyordu. DTÖ ve AB (Ortak Tar›m Projesi) baflta olmak üzere IMF, DB ile gerçeklefltirilen anlaflmalar, ülke tar›m›n›n d›fl belirleyenlerini her geçen gün daha etkin konuma getiriyordu. ‘98 krizinin daha önceki krizlere benzer özellikleriyle köylülü¤ün daha da yoksullaflmas›na yol açt›¤› biliniyor. ‘97 y›l›, tar›mdaki yeniden yap›land›rman›n önemli bir dönüm noktas› olarak, ‘80’lerden itibaren temelleri at›lan bu ad›mlar›n sonuçlar›na ulafl›ld›¤› bafllang›ç noktas› oluyordu.

flekillendirilen biçimlerin anlafl›lmas› aç›s›ndan faydal›d›r:

Tar›msal K‹T’lerin özellefltirilmesi ve emperyalist devletlerin isteklerine uygun olarak destekleme kapsam›nda de¤iflikli¤e gidilmesi ve genel anlamda tar›msal desteklerin dibe çekilmesi tar›mda yeniden yap›land›rma sürecinin öne ç›kan bafll›klar›yd›. Bu anlamda afla¤›da tar›msal destek ve sübvansiyonlara dair yer verdi¤imiz iki tablo tar›mdaki y›k›m›n ve yeni

K›rsal yap›n›n genel görünümü 2007 y›l›na ait verilere göre Türkiye’nin k›rsal alanlar› içinde; 22.65’i belde, 36.527 köy ve 42.098 köy alt› yerleflme (köy ba¤l›s›) olmak üzere 80.890 k›rsal yerleflmede yaklafl›k 23.8 milyon kifli yaflamaktad›r. Yine 2001 D‹E verilerine göre, tüm köyler ve nüfusu 25 binden az olan il ve ilçe merkezlerinde toplam 6.2 milyon hane bulunuyor. Bu hanelerin ise 4.1 milyonu tar›msal faaliyette bulunuyor. Yani Türkiye k›rsal›ndaki hane halk›n›n yaklafl›k yüzde 70’i tar›msal faaliyetlerden geçimini sa¤lamaktad›r. Nüfusu 2000’in alt›ndaki yerleflim yerlerinde tar›msal iflletmeler d›fl›ndaki iflletmelerin yar›s›ndan ço¤unun bakkal ve kahvehanelerden oluflmas›, asl›nda tar›m d›fl› gözüken ekonomik faaliyetlerin de göründü¤ünden daha önemsiz bir durumda oldu¤unu ortaya koyuyor. K›rsal alanlarda ta-

Tar›msal girdi sübvansiyonlar›n›n GSY‹H’ye oran› (%) 1987

5.0

1991

2.9

1995

1.6

1996

3.5

1987

3.3

1998

2.7

1999

1.6

2000

1.0

2001

0.8

2002

0.2

1999-2002 (milyon dolar) Destek kalemleri Kredi deste¤i Gübre deste¤i K‹T’lere ayr›lan bütçe K‹T aç›klar›n› karfl›lama Pamuk ve ya¤l› tohumlar primleri TSKB’ye destek DGD ödemeleri

1999 956 183

2002

261

138 355

2213 205 450 0

0 0

58 0 628 1179

Toplam 4268 Kaynak: OECD, Economic Surveys: Turkey, Ekim 2002 Tablo 36

72


Tablo 2: Türkiye’de Tar›msal ‹flletme-mülkiyet iliflkileri A: ‹flletme sayas›, B: Arazi (dekar) Türkiye, 2003

Türkiye, 1991

‹flletme büyüklükleri (da)

%

Say›sal

Say›sal

%

A

3.966.822

100

3.021.190

100

B

234.510.993

100

184.329.487

100

Yoksul köylüler 50’den az

A

2.659.738

67

1.958.266

65

B

51.889.612

22

39.331.133

21

Küçük köylüler 50-99

A

713.149

18

559.999

19

B

46.750.693

20

38.123.216

21

Orta köylüler 500-499

A

557.097

14

481.018

16

B

95.704.005

40

85.957.939

47

Tüm iflletmeler

r›m d›fl› ekonomik faaliyetlerin a¤›rl›kl› olarak yine tar›msal üretime dayal› ekonomiler oldu¤u düflünülürse, ülke k›rsal yap›s›nda tar›m›n tüm üretim ve ekonomiyi belirledi¤i daha iyi anlafl›l›r. Tar›msal üretimin ve ona dayal› ekonomilerin bu derece yer kaplad›¤› bir yap›n›n geri bir sosyo-ekonomik yap›ya tekabül etti¤i aç›kt›r. Tar›m ve Mühendislik dergisinden aktaraca¤›m›z afla¤›daki tablo da Türkiye’deki k›rsal yapan›n niteli¤ini anlamak aç›s›ndan faydal› olacakt›r. Kaynak: www.die.gov.tr verilerinden yararlan›larak oluflturulmufltur. Sadece toprak mülkiyetine dayal› bir de¤erlendirmenin yeterli olmayaca¤› aç›kt›r. Fakat toprak mülkiyetinin di¤er iliflkileri de belirleyen bir temel olufltur-

mas›ndan hareketle ortaya ç›kan tablonun genel görünümü yans›tt›¤›n› söyleyebiliriz. Di¤er yandan D‹E verilerinin ne kadar güvenilir olabilece¤i de ak›lda tutulmal›d›r. Bu anlamda özellikle, 10 y›ll›k dönemde tar›m iflletmeleri say›s›ndaki yaklafl›k 400 bin azalman›n soru iflaretleri do¤urdu¤u bilinmelidir. Türkiye’deki ortalama tar›msal iflletme büyüklü¤ünün 60 dekar (dönüm) olmas›, Türkiye k›rsal›na damgas›n› vuran biçimin küçük çapl› üretim oldu¤unu göstermektedir. Yukar›daki tabloda da yans›d›¤› gibi, 10 hektardan az topra¤a sahip yoksul ve küçük köylülere ait iflletme say›s›, ülkedeki toplam iflletme say›s›n›n yüzde 85’i ve bunlar›n sahip oldu¤u arazi, toplam arazinin yüzde 42’si oran›ndad›r. Orta ve zengin

73

köylüler Türkiye’de toplam iflletme say›s›n›n yüzde 15’ine sahip ve toplam arazinin yüzde 46’s›na sahiptir. 50 hektardan büyük iflletmelerin say›sal oran› yüzde 1 iken, bu iflletmeler toplam arazinin yüzde 17’sine sahiptirler. Ayr›ca bu kapsamda olmak üzere, 4.091.00 köylü ailesinin 102 bininin hiç topra¤› bulunmamaktad›r. Anlafl›laca¤› üzere Türkiye’de köylülük kendi içinde s›n›flardan ve çok çeflitli katmanlardan oluflmaktad›r. Köylülü¤ün çok büyük bir bölümü ya topraks›z durumda ya da iflçilik, ortac›l›k, kirac›l›k vb. iliflkilere girmeden kendisini üretemeyecek ölçüde topra¤a sahiptir. Zaten ülkemizde, k›r-flehir iliflkileri, mevsimlik iflçilik, ek ifller ve çok çeflitli dayan›flma biçimleriyle gerçekleflen eko-

Köylülü¤ün geçirdi¤i de¤iflimlere genel bir bak›fl

PART‹ZAN 63


Köylülü¤ün geçirdi¤i de¤iflimlere genel bir bak›fl

PART‹ZAN 63 nomik gerilemeyi ve yoksullu¤u gizleyen bir iliflki a¤› mevcuttur. Köylünün “beka stratejileri” olarak da ifade edilen de¤iflik gelir yaratmaya veya gider k›sma yöntemleri özellikle 90’l› y›llar boyunca tar›mdaki tasfiyeyi ve k›rsal alanlardaki çözülmeyi yumuflatan bir etki yaratm›flt›. Ancak geldi¤imiz aflamada bu beka stratejilerinin, k›r-flehir aile dayan›flmalar›n›n baflka bir deyiflle “havuz sisteminin” ifllevsiz kalmaya bafllad›¤›n› söylemek gerekiyor. Tar›msal üretimdeki, di¤er bir deyiflle k›rsal alanlardaki gizli iflsizlik ve kad›n istihdam› günümüz köylülü¤ü incelenirken dikkate al›nmas› gereken nitelikler olarak önem kazanm›flt›r. Tar›mda çal›flanlar›n ezici ço¤unlu¤unu “ücretsiz aile iflçileri” oluflturmaktad›r. Ancak bu genifl kitle iflsizlik rakamlar›na dâhil edilmedi¤i için, Türkiye k›rsal yap›s› ayn› zamanda genel iflsizli¤i gizleyen bir rol de üstlenmektedir. Bu konu hala devletin ve TÜ‹K’in çarp›t›c› aç›klamalar›n›n önemli bir parças›n› oluflturmaya devam etmektedir. 1999 verilerine göre kad›nlar›n yüzde 72.2’si tar›m kesiminde çal›flmaktad›r. 1990-2000 y›llar› aras›nda kad›nlar›n genel istihdam›nda yüzde 34’ten yüzde 28’e olmak üzere yüzde

6’l›k bir daralma olmas›na karfl›n, ayn› dönemde kad›nlar›n tar›m istihdam›ndaki pay› yüzde 49’dan yüzde 49.2’ye yükselmifltir. Verilerden öte gerçek yaflanan›n bundan daha fazla oldu¤unu söylemek mümkün. Bu da tar›m›n art›k a¤›rl›kl› olarak kad›n eme¤ine daya l› bir üretim biçimi haline geldi¤ini göstermektedir. Ancak ikincil konumu ve zaten ücretsiz aile iflçisi niteli¤indeki varl›¤› nedeniyle bu geliflmenin k›rsal alanlardaki kad›nlar› ileriye tafl›yan de¤il toplumsal yüklerini art›rarak gerileten bir özellik tafl›d›¤›n› belirtmek gerek. Geri üretim iliflkilerine dayal› ülkemiz k›rsal alanlar›, feodal kültürün kad›n cinsini afla¤›layan kal›plar›yla da birleflerek art›k kad›nlar için çok daha a¤›r koflullar›n yarat›c›s› olmufltur. Bu anlamda ülkemizdeki köylü sorununun yer yer kendini kad›n sorunu biçiminde de ifade edece¤ini söylemeliyiz. Ülkemizdeki köylü sorununun ulusal sorunla olan ba¤› da düflünüldü¤ünde k›rsal alanlarda çok çeflitli çeliflkilerin ülkemizin özgün bir gerçe¤i oldu¤u ve geliflmekte oldu¤u bilinmelidir.

Sonuç yerine Türkiye köylülü¤ündeki de¤iflimleri, bunlar›n nedenlerini ve ald›¤› biçimleri tarihsel süreci içerisinde

74

belli bafll› yönleriyle anlatmaya çal›flt›k. Köylülükte yaflanan de¤iflimin klasik kapitalist geliflmenin bir sonucu olmad›¤›n› ortaya koyduk. fiehirlerde sanayiye dayal› bir büyümenin bu kapsamda gerçekleflmedi¤ini, k›rdan kopan genifl kitlelerin büyük oranda iflsizler ordusuna kat›ld›¤›n› ortaya koymaya çal›flt›k. Tabi ki tüm bu süreç boyunca emperyalizme ba¤›ml› olarak k›smi bir kapitalist geliflme ve bunun k›rsal yap›y› çözücü etkileri de oldu. Ancak sürecin esas yan› bu de¤ildi. Yaflanan, emperyalist sermayenin “ithal ikameci” ve “neo-liberal” süreçlerinden sonra “küreselleflme” sürecindeki ihtiyaçlar›na paralel Türkiye ekonomisinin, dolay›s›yla k›rsal yap›s›n›n yeniden yap›land›r›lmas›yd›. Bu da geri üretim iliflkileriyle iç içe geçen yeni biçimlerin çok daha karmafl›k ve çeflitli bir sosyo-ekonomik yap›y› ortaya ç›karm›flt›. Ancak yar›-sömürge, yar›-feodal üretim iliflkileri, sosyo-ekonomik yap›ya damgas›n› vurmaya devam ediyor. Toprak sorunu ise biçim de¤ifltirerek varl›¤›n› koruyor. Bugün Türkiye köylülü¤ündeki de¤iflimi tart›fl›rken en önemli iki sorunun üretimsizlik ve göç oldu¤u ortadad›r. Son aylarda emperyalist politikalar teme-


linde Türkiye k›rsal›n›n neredeyse parsel parsel incelenerek ayr›ma tâbi tutuldu¤unu, tar›msal ürünler de dâhil bu ayr›mlara göre tar›msal üretimin flekillendirildi¤ini biliyoruz. Tar›m Bakan›’n›n “24 ana ve 80 tali havza”, “20 rekabetçi ürün” olarak aç›klad›¤› planlar, sadece emperyalist flirketlerin belirledi¤i oranda bir üretime izin verilece¤ini ve bunun da a¤›rl›kl› olarak büyük-zengin iflletmelerde gerçeklefltirilece¤ini göstermiflti. Yine k›rsal alanlarda çok uluslu flirketlerin ve onlara ba¤l› özel flirketlerin hâkimiyetlerini geniflletmesi, bu kapsamda yoksul-küçük-orta köylülü¤e dayat›lan “sözleflmeli çiftçilik”, yaflad›¤›m›z y›llar›n köylülük için mutlak sonuçlar do¤uracak bir y›k›m› getirece¤ini ortaya koymaktad›r. Çok çeflitli biçimlerle art›k köylülerin arazileri de özel flirketlerin elinde toplanmaya ya da köylünün toprak mülkiyeti sembolik hale getirilmeye bafllanm›flt›r. Köylünün kendi topra¤›nda iflçi olarak çal›fl›r bir konuma sürüklenifli sürecin öne ç›k›n bir özelli¤idir. Ayn› zamanda yeni kurulan sömürü iliflkilerinin k›rda ne derece büyük bir yoksullaflma yaratt›¤›n›

anlamam›z aç›s›ndan da önemlidir. Bugün en büyük yoksulluk köylülükte yaflanmakta ve çeliflkiler her gün daha da keskinleflmektedir. Bu co¤rafyada köylülük hala a¤›rl›¤›n› korumakta ve genel nüfus içinde en yoksul kesimi oluflturmaktad›r. Bu durum politikam›zda ve pratik örgütlenmemizde yank›s›n› bulmak zorundad›r. Bunun pratik ad›m› köylülük içindeki ça-

l›flmalara önem vermek, köylülükteki geliflmeleri incelemekten geçmektedir. Küçük bir incelemeyle bile köylülü¤ün devrimimizdeki yerinin de¤iflmedi¤ini aksine P. Partisinin genel stratejik hatt›n› bir kez daha do¤rulad›¤›n›, sorunumuzun ise çe-

75

liflkilerin ald›¤› yeni biçimleri ortaya ç›kar›p bu çerçevede örgütlenmeler yaratmak esasta da köylülü¤ü savafl içinde örgütlemek oldu¤unun alt›n› bir kez daha çizelim. Yararlan›lan kaynaklar: * Tar›m ve Köylü Sorunu/ Leninizm dizisi, 6. Defter, ‹nter Yay›nlar› * Toplum ve Bilim Dergisi/ Say›: 88, 2001 Bahar * Özgür Üniversite Forumu/ 28 Ekim-Aral›k 2004 (“Küreselleflme Ça¤›nda Tar›m sorunu”) * Tar›m ve Mühendislik/ 76.77. say›lar› 2006 * Tar›m ve Mühendislik/ 78.79-2006 * Özgür Üniversite Forumu-15, Temmuz-Eylül 2001 * Teoride Do¤rultu- 26. Say›

Köylülü¤ün geçirdi¤i de¤iflimlere genel bir bak›fl

PART‹ZAN 63


EK‹M DEVR‹M‹’N‹N 90. YILINDA PAR‹S’TEN BAKÜ’YE, KOMÜNDEN KOMÜNE

Bakü komün tarihi ve komünarlar›n kahramanl›k dolu direnifl yaflamlar› araflt›r›l›p incelendi¤inde, “bilinmeyen”, ö¤renilmesi gereken daha çok fleylerin oldu¤u görülecektir. Zengin bir devrimci tarihe sahip olan Bakü komün deneyimi mutlaka s›n›f bilinçli proleterlerin gündemine girmelidir.

76


Bizi bofluna ölüler aras›nda “B aramay›n!” Paris Komünarlar›. Biz beyaz bayrak salland›r“B may›z” Bakû Komünarlar› Ekim Devrimi, insanl›k tarihinde ezilen ve sömürülen s›n›flar›n ve uluslar›n yoksulluk ve cehalet dolu kölelik dünyalar›ndan kurtuluflun yoludur. Her türlü kapitalist ve askeri zulümden, sömürge zulmünden kurtuluflun ve özgürleflmenin ad›d›r. Ekim Devrimi, özgürlük ve ba¤›ms›zl›k mücadelesinin ›fl›kl› yoludur. Ekim Devrimi yol gösterici kapsaml› bir bilimsel ö¤retinin ad›d›r. Toprak köleli¤inden, ücretli kölelikten ve her türlü manevi kölelikten kurtulman›n manifestosudur. Tarihte ilk kez proleterler ve tüm ezilenler Ekim Devrimi sayesinde her türlü maddi ve manevi kölelikten kurtularak günahlar›ndan ar›nm›flt›r. Ekim Devrimi, s›n›fs›z toplumu yaratma mücadelesinde en ileri en geliflkin devrim ö¤retisidir. Eskiyle yeninin, geri olanla ileri olan›n her alanda ve her düzeyde çat›flt›¤›, yenilgilerle zaferin, baflar›s›zl›kla baflar›n›n iç içe geçti¤i zengin bir devrim labaratuar›d›r. fiubat ve Ekim Devriminin muazzam ö¤retileri Çin Devrimi’nin ve ondan sonra gerçekleflen tüm devrimlerin de yol göstericisi olmufltur. ‹deolojik-politik-örgütsel-askeri deneyimlerin sentezlendi¤i Ekim ö¤retisi günümüzü ayd›nlatmaya ve aç›klamaya muktedir bilimsel bir ö¤reti olmaya devam emektedir. 90. y›l›nda Ekim Devrimi’nin kazan›mlar› proletaryan›n ve ezilen dünya halklar›n›n kaza-

n›mlar›d›r. Bu kazan›mlar, savaflman›n, kazanman›n, devrimi örgütleyip büyütmenin iktidara tafl›y›p s›n›fs›z topluma ulaflt›rman›n kazan›mlar›d›r. Öneminden ve de¤erinden hiçbir fley kaybetmeden s›n›f bilinçli proleterlerin kazan›mlar› olmaya devam etmektedir. Uçsuz bucaks›z topraklarda say›s›z ulus ve az›nl›klar›n yaflad›¤› bir co¤rafyada gerçekleflen devrimin, Türkiye devrimci hareketi taraf›ndan bütün yönleriyle bilindi¤ini ve kavrand›¤›n› söylemek zordur. Devrim ve örgüt bilimi aç›s›ndan muazzam düzeyde de¤er tafl›yan devrimci teori ve takti¤in, proletarya diktatörlü¤ü tezlerinin ve her türlü örgütsel deney ve tecrübelerin sentezlendi¤i SBKP(B) tarihi, fiubat ve Ekim Devriminin özlü ancak k›sa bir özetidir. Özetlenen bu kapsaml› eserde Kafkaslarda özellikle de Bakü’de yarat›lan komünün yaflat›lmas› için a¤›r ve büyük bedeller ödeyen komünarlar›n yaflamlar› ve yürüttükleri mücadele hakk›nda yeterli bilgiye sahip olundu¤u söylenemez. Olmas› da beklenemezdi. Çünkü bu konuyla ilgili say›s›z kitap broflür ve materyalin Rusça yaz›l› olmas› ve bunlar›n henüz Türkçe’ye çevrilmemifl olmas› bu konudaki zorluklar›n nedenleri olmaktad›r. Kafkaslar’da yaflanan politik-askeri geliflmelerin ve Bolflevikler önderli¤inde Kafkasya’da gerçekleflen devrimler ve kurulan üç önemli (Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan) Sovyet Cumhuriyeti’nin tarihi hakk›nda Türkiye devrimci hareketinin yeterli dü-

77

zeyde kapsaml› bir bilgiye sahip oldu¤u söylenemez. Bakü Komünü’nün yarat›lmas› ve yaflat›lmas› tarihi ve komünarlar›n›n kahramanl›k dolu ölümsüz mücadele deneyimi, Türkiye devrimi ve tarihi aç›s›ndan büyük önem tafl›maktad›r. Unutulmamal›d›r ki, s›n›f mücadelesinin Kafkas co¤rafyas›nda yaflanan geliflmelerin önemli bir bölümü Türkiye devrimci hareketinin tarihini de do¤rudan ilgilendiren geliflmelerdir. Dolay›s›yla s›n›f bilinçli proleterlerin Kafkaslar’da gerçekleflen devrimler ve bu devrimler etraf›nda yaflanan ekonomik-politik geliflmeler hakk›nda bilgilenmeleri s›n›f bilinçli proleterlerin tarih bilgilerini güçlendirecek s›n›f bilinçlerini gelifltirecek, önemdedir. Bakü komün deneyiminin, Paris Komünü deneyiminden daha az önemde oldu¤u söylenemez. Her iki komün deneyimi de s›n›f bilinçli proleterlerin tarih bilincini gelifltirimeleri aç›s›ndan muazzam derecede önem tafl›maktad›r. Bakü komün tarihi ve komünarlar›n kahramanl›k dolu direnifl yaflamlar› araflt›r›l›p incelendi¤inde, “bbilinmeyen”, ö¤renilmesi gereken daha çok fleylerin oldu¤u görülecektir. Zengin bir devrimci tarihe sahip olan Bakü komün deneyimi mutlaka s›n›f bilinçli proleterlerin gündemine girmelidir. Bolflevik kadrolar›n fedakârl›k dolu yaflamlar›, kararl›l›k dolu mücadeleleri ve ileri düzeyde geliflkin devrimci politik niteliklerinin parlakl›¤› Bakü komün deneyiminde ve Kafkaslar’da gerçekleflen devrimle-

Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63


Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63 rin her bir ad›m›nda ve inflas›nda görülecektir. Bolflevik kadrolar›n ve militanlar›n sahip olduklar› manevi sayg›nl›klar›n düzeyi, Marksizm bilgisine sahip olman›n derinli¤i görülecektir. Ve yine görülecektir ki en ileri düzeyde devrimci teoriye ve tarih bilgisine sahip, pratik hareketi derinli¤ine kavrayan kadrolar olmadan devrimci hareketi zafere ulaflt›rman›n imkâns›zd›r. Bakü Komünü’nün yarat›lma ve yaflat›lma tarihi ‹ngiliz, Frans›z, Alman emperyalizmine, Osmanl› (‹ttihat Terakki önderli¤indeki) iflgalcilerine, iflbirlikçi tasfiyeci oportünistlere (Menflevik-Eserler) karfl› mücadele tarihidir. Say›ca fazla, teknik olarak üstün birden fazla s›n›f düflman›na karfl› direnme ve komünü yaflatma tarihidir. Kazanma ve baflarman›n en zor koflullarda devrime olan inanc›n, halka olan güvenin ve Lenin’in önderli¤ine olan sonsuz ba¤l›l›¤›n tarihidir. Bu tarih daha kapsaml› araflt›r›l›p incelendi¤inde, ö¤renilip kavrand›¤›nda Türkiye proletaryas› kendi davas›na daha güçlü sahip ç›k›p, öncüsü etraf›nda daha güçlü kenetlenip, elveriflsiz ve zor koflullara katlanma, yenilgi an›nda paniklememe, baflar›s›zl›k an›nda karamsarl›¤a düflmemek gerekti¤ini daha güçlü kavrayacakt›r. Ve gelece¤ini özgür flekilde belirleme kavgas›na daha ileri düzeyde kat›lmas›na katk› sa¤layacakt›r. Elveriflsiz ve zor koflullarda say›s›z maddi ve teknik olanaks›zl›k içinde, açl›k ve k›tl›¤›n a¤›r bunalt›c› koflullar› alt›nda devrimi örgütleme ve gelifltirip

büyütme kavgas›n›n nas›l verildi¤i, parti önderli¤ine olan güvenin ve ba¤l›l›¤›n nas›l korunup yaflat›ld›¤›, kuflatma alt›nda nas›l savafl›ld›¤› tutsak düflüldü¤ünde nas›l direnilip karfl› konuldu¤u, kurfluna dizildi¤inde nas›l devrim ve direnifl sloganlar›n›n hayk›r›ld›¤›n›n tarihi daha iyi anlafl›lacakt›r. Ve devrim denilen kas›rgan›n elveriflli koflullarda kolay gerçekleflmedi¤i, devrim tarihinin kolay yaz›lmad›¤› gerçekli¤i bir kez daha Bakü komünarlar›n›n mücadele dolu tarihlerinde görülecektir.

Tarihte yenilgi tehlikesi tafl›mayan devrim yoktur “Tarihte kesinlikle yenilgi tehlikesi olmayan hiçbir devrim yoktur” der, devrim biliminin usta teorisyeni Sovyet devriminin eflsiz mimar› Lenin yoldafl. S›n›fl› toplumlar tarihinde sosyal devrimlerin gelifliminde zaferler kadar yenilgilerin, baflar›lar kadar baflar›s›zl›klar›n, geliflme ve ilerleme kadar duraklamalar›n da yafland›¤›na dair say›s›z ör-

78

nekler mevcuttur. Devrimler elveriflli koflullar alt›nda yap›lsayd› tarih yazmak çok kolay olurdu. Devrimler tarihi elveriflsiz ve zor koflullar alt›nda mücadeleyi sürdürmenin, yenilgilere ve yaflanacak baflar›s›zl›klara da haz›r olunmas› gerekti¤inin tarihidir. S›n›fl› toplumlar›n ve devrimlerin yasalar› diyalekti¤in hükmüne uygun geliflir ve yaflan›r. S›n›f savafl›m› tarihi yengiler ve baflar›lar kadar ayn› zamanda devrim girifliminin yenilgilerle (Spartaküs ayaklanmas›, fieyh Bedrettin ayaklanmas›, fieyh Sait-A¤r›-Zilan-Koçgiri ayaklan malar›, Antranik Pafla (Fedai) ayaklanmas›, Paris Komün deneyimi, 1905 Burjuva Demokratik Devrimi, ‹spanyol direnifli vb.) ve ayaklanmalar›n baflar›s›zl›kla sonuçland›¤› örneklerin de tarihidir. Bundan dolay› de¤il midir ki Çin devriminin usta kurmay›, proletaryan›n ve ezilen dünya haklar›n›n eflsiz ö¤retmeni Baflkan Mao, “Savaflmak, yenilgiye u¤ramak, yeniden savaflmak, yeniden yenilgiye u¤ra mak, yeniden savaflmak... Ta ki zafere ulafl›ncaya kadar. Bu da


halk›n mant›¤›d›r ve halk asla bu mant›¤a ayk›r› hareket etmez. Bu da baflka bir Marksist yasad›r, Rusya halk›n›n devrimi de, Çin halk›n›n devrimi de bu yasay› izlemifltir” diyerek, devrimlerin nas›l bir yol ald›¤›n› ve alaca¤› yasalar›n genel özelliklerini belirtir. ‹lk s›n›fs›z toplumu yaratma yolunda eflitsiz ve elveriflsiz koflullarda yürüyen Parisli iflçileri 1870 sonbahar›nda Marx uyar›r. Parisli iflçileri uyararak hükümeti devirme girifliminin umutsuzluk olaca¤›n› belirtir. Fakat ne zaman ki burjuvazinin savafl davetini 1871 Mart’›nda Parisli iflçiler kabul eder, ayaklanma kaç›n›lmaz bir olgu haline gelir, baflar›s›zl›k dolu bir dizi geliflmeye ra¤men Marx, ilk proleter devrimi büyük coflkuyla selamlar. Marx, Marksizm’in Rus döne¤i Plehanov’un yenilgiyle sonuçlanan 1905 Devrimi’ni yorumlad›¤› gibi Paris komün giriflimini “zamans›z” bir hareket olarak “silaha sar›lmamak gerekirdi” fleklinde yorumlamaz. O bilir ki, toplumlar›n geliflimi u¤runa (içinde bir dizi zaaf ve eksikli¤i bar›nd›rma pahas›na) ileri do¤ru at›lan her bir ad›m›n, bir düzine yorumdan ve bir düzine tumturakl› sözden daha anlaml› ve önemlidir. Devrimler tarihi ne Kaustky gibi oportünist ukalalar›n yorumlar›yla yaz›l›r ne de Plehanov gibi döneklerin, MenflevikEserler gibi ihanetçilerin devrimi engelleme giriflimi ve çabalar›yla engellenir. Parisli proleterlerin devrimci hareketi patlak verdi¤inde baflta

Marx olmak üzere proletaryan›n öncüleri taraf›ndan selamland›¤› gibi bu büyük devrim giriflimi ayn› zamanda proletaryan›n gelece¤i biçimlendirmenin en görkemli sanat atölyesi olur. Deney ve birikimin sentezlendi¤i büyük bir devrim laboratuar› olur. Baflar›s›zl›¤›na, k›sa sürelili¤ine ve gözle görülür güçsüzlü¤üne ra¤men, eme¤in kurtuluflunun gerçekleflebilece¤i fikri proletaryan›n elinde somut bir savafl silah›na dönüflür. Paris Komünü proleter devrimi burjuva devlet mekanizmas›n› ilk parçalama giriflimi, parçalanan burjuva devletin yerine ne konabilece¤i ve ne konmas› gerekti¤i fikri Marx taraf›ndan keflfedilir. Proletarya diktatörlü¤ü tezi ilk kez ete kemi¤e bürünerek, s›n›fs›z topluma giden yolun koruyucu güvencesi olur. Paris Komünü’nün eseri, baflka koflullar alt›nda 1905 ve 1917’de Rusya’da sürdürülür. Marx’›n dâhiyane tarihsel tahlilleri Sovyet devrimin ve infla edilen sosyalizmin görkemli yarat›c›l›¤›nda do¤rulan›r. Komünarlar›n flanl› direnifli devrim biliminin en büyük kuramc›s› olan K. Marx’›n hayranParis l›¤›n› kazan›r. K. Marx “P proletaryas› yeni toplumun görkemli kehanetçileri komüncüleriyle daima sayg› duyacakt›r. Proletarya s›n›f› kendi flehitlerini sonsuza kadar yüreklerinin derinliklerinde yaflatacakt›r. Onlar›n cellâtlar›n› ise tarih daha flimdiden lanet duvar›na öylesine çivilemifltir ki, onlar› oradan kurtarmak için papazlar›n tüm dualar› bile güçsüz kalacakt›r” der. Tarihin direnifl dolu onurlu

79

sayfalar›na Parisli komünarlar›n “Bofluna bizleri ölüler aras›nda aramay›n!” slogan› yaz›l›r ve dünyan›n yoksullar› aras›nda h›zla yay›l›r. Burjuva devlet mekanizmas›n› ilk parçalama giriflimi, yenilgiyle sonuçlanan s›n›fs›z toplumu yaratman›n ilk denemesi, Paris’in sokaklar›na ve duvarlar›na destans› bir kahramanl›kla kan ve atefl pahas›na yaz›l›r. Paris Komünü ve onun y›lmaz savunucular› komünarlar, eme¤in ilk büyük kurtulufl eylemi ve özgür gelece¤in yol göstericileri olarak selamlan›r. Komün battaniyesi ayn› zamanda proleter y›lmaz sanatç›lar›n ilham kayna¤› ve onlar›n sanat örtüsü olur.

Parisli Komünarlar›n direnifli Bakü’lü komünarlar›n devrim ateflinde büyüdü! Kurfluna dizilen Parisli KomüBizi bofluna ölüler aranarlar›n “B s›nda aramay›n!” ölümsüz hayk›r›fllar› bu kez yumruk ve yüreklerini birlefltiren, onurlar›yla ölmeye cesaret eden 26 Bakülü komünarlar›n elinde “Biz beyaz bayrak salland›rmay›z” direnifl bayra¤›na dönüflür. S›n›fl› toplumlar tarihinde devrim denilen alt üst dolu f›rt›nal› s›n›f mücadelesinde bir üçüncü yola tan›kl›k edilmedi¤i gerçekli¤i bir kez daha Istepan fiahumyan’›n komutas›ndaki 26 Bakülü komünarlar›n kahramanl›k dolu direniflinde ispatlan›r. Ancak onuruyla ölmeye cesaret edebilenler devrim denen büyük kas›rgan›n öncüsü olabilir. Bu büyük alt üst

Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63


Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63 olufla öncülük etmeye cesaret edemeyenlerin (oportünist ve revizyonistlerin) gidece¤i yer her zaman ihanetin ve alçakl›¤›n yolu olmufltur. Parisli komünarlar›n direnifl ve kavga gelene¤i bu kez tarihin baflka bir kesitinde proletaryan›n baflka bir yurdunda (Kafkaslar’da) proletaryan›n befli¤i olan Bakü’da komünarlar›n kahramanl›¤›nda yaflat›l›r. Onlar›n ellerinde k›z›llaflan bayrak Bakülü komünarlar›n ellerinde zafere tafl›n›r. B›rak›lan, hazine de¤erindeki deney ve tecrübe Bakü komünarlar›n›n bilincinde iktidara tafl›n›r. Bir kez daha elveriflsiz ve zor koflullar alt›nda güçler dengesinin eflitsizli¤inde devrimi kazanman›n, zaferi kucaklaman›n nesnel koflullar›n›n zay›f oldu¤u a¤›r kuflatma ve iflgal alt›nda komün yaflat›lmaya çal›fl›l›r. ‹ngiliz emperyalistlerin ve ‹ttihat Terakki önderli¤indeki (Enver, Talat, Cemal pafla) iflgalci Osmanl› Ordusu’nun kurflunlar›na boyun e¤ilmez, beyaz bayrak salland›r›lmaz. Emperyalist haydutlar›n kuflatmas› Osmanl› iflgalcilerin sald›r›s› Menflevik-Esserler, ulusal burjuva milliyetçilerinin (Taflnaklar-Ermeni burjuva nasyonalistleri, MusavatlarAzeri burjuva milliyetçilerinin) ihaneti alt›nda açl›k ve k›tl›k içinde her türlü fedakârl›¤a katlanarak, komünarlar direnir ve savafl›r. Bakü Komünü yaflat›lmaya çal›fl›l›r. Canlar›n› proletaryan›n kurtulufl davas›na, Komünün yaflat›lmas› u¤runa feda eden 26 Bakülü Komünar›n direniflinde büyük insanl›k günahlar›ndan ancak devrimle ar›nacak-

t›r fikri gerçek olur. Ve onlar›n savafl ve direnifl gelene¤i Kafkaslar’dan Sovyetlerin uçsuz bucaks›z topraklar›nda yaflayan emekçilerin devrim hayk›r›fl›nda, sosyalizmi infla mücadelesinde yank›lan›r. ‹ngiliz emperyalistlerin kurflunlar›, MenflevikEsserlerin ihanetçi politikalar› tarihin ihanetçi duvarlar›nda bir kez daha çivilenerek lanetlenir. 26 Komünar›n sosyalizm idealleri ve düflü Kafkaslarda ve Sovyet Rusya’n›n topraklar›nda yaflam bulur. Her yeni do¤an özgür Sovyet çocu¤un ad›, infla edilen her okulun, e¤itim ve kültür merkezlerinin, en görkemli da¤lar›n, en verimli topraklar›n, bölgelerin ad› olur fiahumyan. Komünarlar Sovyet topraklar›nda yaflayan ve devam eden direniflin ölümsüz ad› olur. Bu direniflin ölümsüz gelene¤idir Stalingrad önlerinde Alman faflizmine diz çöktüren. Ve onlar çok iyi bilmektedir ki ancak hakl› davalar› u¤runa büyük bedeller ödeyerek cesaret ve kahramanl›klar göstererek özgürlük ve ba¤›ms›zl›klar›na sahip ç›kabilirler. Onlar bu gerçekli¤in tan›kl›¤›n› Bakü komünarlar›n direniflinde yaflad›lar. Tarihin bu onurlu direnifline tan›kl›k eden en soylu devrim sayfalar›nda ölümsüz komünarlar hep en önde ve en sayg›n yerde olmufltur. Ve onlar emekçilerin yüreklerinde sonsuza dek yaflayan ve sönmeyen devrim atefli olmufltur. Ve bundan dolay›d›r ki; Uluslararas› devrimciler birli¤inin girifl salonuna bir hat›ra levhas› as›l›r, üzerine “Bu binan›n temel tafllar› aras›nda -uzak Kaf-

80

kaslar›n tafllar› da konmuflturonlar› buraya Stepan ve Alyofla getirmifltir” kabartma bir yaz›yla duvara perçinlenir.

Ekim Devrimi’nin Kafkaslar’daki yank›s› “Hiçbir siyasi parti devrimci teoriye ve tarih bilgisine sahip olmadan ve pratik hareketi derinli¤ine kavramadan büyük bir devrimci hareketi zafere ulaflt›ramaz.” (Mao) Ekim Devrimi’nin yank›s› k›sa sürede Kafkaslar’›n tüm cephelerinde kendisini hissettirir, Rusya’daki ordunun önemli bir bölümü bölgedeki Sovyetler iktidar›n› destekler. Böylece dev bir güç haline gelen Kafkasya ordusu, Kafkaslar’da bulunan karfl› devrimci hükümetlere ve cephelerde bulunan tüm gerici komutanl›klara karfl› her türlü önlemi alarak, onlar›n zarars›z hale gelmelerini ve tamamen tasfiye edilmeleri için çal›flma bafllat›r. Bakü ve tüm Kafkasya’da Sovyet iktidar›n›n kurulmas› için yürütülen devrimci çal›flmalar üzerinde derinleflen Bolfleviklerin Kafkaslar’daki önder kadrolar›ndan fiahumyan’›n özel olarak görevlendirdi¤i Kamo (‘‘Lenin’in fedaisi’ adl› kitaptaki kahraman), beyaz ordular›n yo¤un oldu¤u askeri bölgelerden geçerek, bir dizi zorluklar› aflarak Aral›k ay› bafllar›nda Petrograd’a ulafl›r. S. fiahumyan’›n kaleme ald›¤› mektubu V. ‹. Lenin yoldafla teslim eder. Kafkasya’daki son geliflmeleri ve kendi izlenimlerini de önder yoldafla aktar›r. V. ‹. Lenin bütün olanak-


lar› seferber ederek Bakü komünü için yard›m›n örgütlenmesi için çal›flmalar bafllat›r. 16 Aral›k 1917’de onun baflkanl›¤›nda toplanan Demokratik Halk Komiserleri Konseyi, Kafkasya’daki sorunlar› derhal incelemeye al›r. Konsey toplant›s›, Kafkasya bölgesinin tüm çal›flmalar›ndan sorumlu olarak S. fiahumyan yoldafl›, tüm Kafkasya bölgesinin ola¤anüstü komiseri ve yard›mc›s› olarak da N. Podvoyski’yi atar.

mücadele etmifltir. Bakü Komitesi’nin yönetiminde sekreter olarak görev yapar. Kafkaslarda Rusça, Gürcüce, Ermenice, Azerice yay›nlanan birçok Bolflevik gazetesinin bas›n yay›n sorumlulu¤unda yönetici düzeyde görev al›r. Kafkaslar bölgesine iliflkin say›s›z araflt›rma ve inceleme yaz›lar›na, devrimci makaleye imzas›n› atar. Kafkaslar co¤rafyas›n›n her bir parças›nda Bolflevik parti örgütlülü¤ünün infla ça-

Neden Istepan fiahumyan? Lenin yoldafl›n Istepan fiahumyan yoldafl› Kafkasya bölgesinin Ola¤anüstü Komiseri olarak atamas›n›n hakl› ve devrimci nedenleri vard›r. Lenin yoldafl bafl›ndan beri önem verdi¤i, devrimci çal›flmalar›na de¤er verdi¤i iki temel komitenin bafl›nda Bakü ve Kiev komitesi gelmektedir. “1910 ve 1911 Rusya’s›nda, Bakü ve Kiev örgütleri gibi önemli ve örnek sosyal-demokrat örgütlerde bu ittifak, hemen hemen tam bir kaynaflmaya, Bolfleviklerin çok be¤endi¤i, parti yanl›s›, bölünmez, tek bir sosyal-demokrat organizmaya dönüfltü.” Ve çal›flmalar›na önem verdi¤i Bakü komitesinin yönetiminde devrimi örgütleme çal›flmalar›nda bafl›ndan beri hep Istepan fiahumyan yoldafl olmufltur. O, 1900’ lü y›llar›n bafl›ndan itibaren yaflam›n›n sonuna dek Lenin ve Bolfleviklerle birlikte hareket ederek Menflevikler baflta olmak üzere ortaya ç›kan bütün tasfiyeci oportünistlere karfl›

l›flmas›n›n bafl›nda fiahumyan olmufltur. Onun kolay doldurulamaz yeri Bolflevik önder kadro niteli¤i Kafkaslar’da örgütlenen devrimin niteli¤inde ve Bolflevik partinin infla gücünde yatmaktad›r. O, derin bir tarih, toplum ve devrim bilimine sahip oldu¤u kadar sanat ve edebiyat bilimine ileri düzeyde vak›f bir komünistti. O sahip oldu¤u bu de¤erlerin yan› s›ra eflsiz bir propagandac›, usta bir yeralt› örgütleyicisi, say›s›z Bolflevik kadronun e¤itici ve yetifltiricisi olmufltur. Marksist klasikleri bölge dillerine çeviren iyi bir devrimci çevirmen-

81

di (Rusça-Almanca-Gürcüce-Ermenice-Azerice bilmekteydi). Berlin ve Riga’da üniversitede yüksek e¤itim alm›flt›. Lenin yoldafl›n deyimiyle “ddevrimin a¤›r topu” olmufl, “Kafkaslar›n Lenin’i” olarak an›lmay› hak etmifltir. Onun sekreterli¤ini yapan O. G. fiatunovskaya’dan dinleyelim fiahumyan yoldafl›n kim oldu¤unu; “O, gece ve gündüz çal›flma odas›ndan ç›kmaz, bir iflten di¤erine saatlerce dinlenmeden çal›fl›rd›, s›k s›k Lenin yoldafla mektuplar yazard›... Frans›z askeri delegelerini kabul eder, petrol rafinelerini, tersaneleri ve donanman›n ulusallaflt›r›lmas› ve de Küçük han›n kullan›lmaya aç›lmas›n›n planlar›n› yapard›, oluflturdu¤u bas›n-yay›n bürosunun ajitasyon-propaganda çal›flmalar›n›n güçlendirilmesi için sabahlara kadar bafl›n› kald›rmadan saatlerce makale ve yaz›lar yazard›. Hayat›n her alan›nda onun düflüncesinin nüfuz etmedi¤i ve üzerinde yo¤unlaflmad›¤› tek bir politik sorun, tek bir konu ve üzerinde kapsaml› araflt›rma yapmad›¤› ve derinleflmedi¤i bilim, kültür, sanat ve edebiyat alan› yoktu. Kendisini çevreleyen ezilen halk y›¤›nlar›n›n en yaflamsal sorunlar›n› bu kadar derinlemesine düflünen, son derece fedakâr ve ilkelerine bu kadar ba¤l› bir devrimci komüniste ilk kez tan›k oldu¤umu söyleyebilirim.” Lenin yoldafl›n Kafkaslar’da yürütülen politik ve örgütsel çal›flmalar›na en fazla güvendi¤i, görüfllerine en fazla de¤er verdi¤i ender kadrolardan biridir Iste-

Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63


Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63 pan fiahumyan. Lenin yoldafl mücadelenin en zor anlar›nda Ben fiahumyana sononun için “B suz güveniyorum” derken ona güvenmekte ne kadar hakl› oldu¤unu sürecin devrimci geliflmeleri ispatlam›flt›r. Lenin yoldafl, Kafkasl› Bolfleviklerle yapt›¤› her görüflmede fiahumyan’›n sa¤l›k durumunu, hangi koflullar alt›nda nas›l çal›flt›¤›n› sürekli ö¤renmeye çal›flm›flt›r. Ve onun ölüm haberini ald›¤›nda saatlerce derin bir sessizli¤e bürünerek, ac›s›n› yüre¤ine gömmüfltür. Onun Kafkaslar’a iliflkin yapt›¤› ekonomik-politik tahlillerine, ulusal konudaki derin araflt›rmalar›na önem verip, yapt›¤› çal›flmalar›n bilimselli¤ine ve do¤rulu¤una en fazla güvendi¤i fiahumyan yoldafl olmufltur. Lenin yoldafl, onun bölgeye iliflkin yürüttü¤ü çal›flmalardan yararlanmay› bilmifltir. Ona duyulan güven, hakl› ve devrimci bir güvendir. fiahumyan 25 yoldafl›yla birlikte ‹ngiliz emperyalistleri taraf›ndan kurfluna dizilirken Lenin yoldafl›n ona duydu¤u sonsuz güvenin hakl› sahibi, onurlu ve de¤erli bir yoldafl› oldu¤unu ispatlar. Lenin yoldafl›n Kafkaslar›n bu sayg›n Bolflevik önderine neden bu kadar güvendi¤ini tarih ve Komünarlar›n kurfluna dizilifl an› bir kez daha ispatlam›flt›r. Kafkasya bölgesinin Ola¤anüstü Komiseri olarak fiahumyan’›n atanmas› karar›n› Lenin yoldafl onaylar. Böylece 18 Aral›k 1917’de Demokratik Halk Komiserleri konseyinin baflkan› V. ‹. Lenin, S. fiahumyan’›n yeni görev atama kimli¤ini imza-

Bolflelar, imzalanan belge... “B viklerin parti merkez komitesi üyesi, Bakü proletaryas› ve asker vekilleri Sovyetlerinin baflkan› Stepan fiahumyan’›n Kafkaslar ülkesinde Sovyetler iktidar›n›n oluflturulmas› süresince, geçici olarak Kafkasya ola¤a nüstü komiserli¤i görevinin tek yetkilisi olarak atanm›flt›r” fleklindedir. Demokratik Halk Komiserleri Sovyetleri taraf›ndan Kafkaslar›n ola¤anüstü komiseri olarak Bana, nerede atanan fiahumyan “B Sovyetler yoksa orada oluflturmam›, var olup olmamak aras›nda direnen zay›f ve güçsüz olan komünlerin de güçlendirilmesini sa¤lamak görevi verilmifltir. Benim bafll›ca görevim Kafkas ya’daki Sovyetler iktidar›n› güçlendirmektir. Rusya’daki De mokratik Halk Komiserleri Konseyi’nin belirtti¤i gibi, bu iç savaflta Bakü Sovyetleri, Kafkasya’n›n en güçlü kalelerinin merkezi olarak çeflitli milliyetlerden Kafkasya emekçi halklar›n›, enternasyonalizm bayra¤› alt›nda kan emici s›n›flara karfl› proleterleri zafere götürecek s›n›f›n önder gücü oldu¤unu kan›tlamal›d›r” bilinciyle hareket eder. Keza fiahumyan, Kafkaslar’da yarat›lacak güçlü Sovyetlerin ve silahl› güçlerinin, gerek Kafkasya’daki s›n›f mücadelesine ve gerekse de devrimci Sovyetlerin yarat›lmas›nda sunaca¤› muazzam katk›n›n bilinciyle hareket etmifltir. fiahumyan ileri düzeyde devrimci Marksizm’e vak›f olman›n yan› s›ra bölgenin ekonomik-politik-ulusal sorunlar›na da vak›f, usta bir yeralt›

82

örgütleyicisi olmufl, ayn› zamanda ald›¤› görevleri lay›k›yla yerine getiren örnek bir görev adam› olmay› her zaman baflarm›flt›r. Yeralt› örgüt yaflam›n›n zorlu ve a¤›r koflullar› alt›nda (bbütün di¤er Bolflevik kadrolar gibi sürgün koflullar›nda hastalan›r, iflsiz ve uzun süre paras›z kal›r. A¤›r ve kötü koflullarda yaflar.) befl ciltlik de¤erli eser ve say›s›z devrimci makale, mektup ve çeviri kitaplar› b›rak›r. O ayn› zamanda k›sa yaflam›nda hiçbir küçük burjuva duygusall›¤a ve küçük burjuva (Türkiye devrimci hareketinde yazd›klar› bir iki kitapla kendilerini kahraman ilan edip ünlenme ihtiyac› duyan, kendilerini alim san›p, padiflah elçisi gören küçük burjuva emek mülkiyetçisi kaprisli kötü yazarlara Bolflevik kadrolar›n yaflam›na ve mücadelelerine ve b›rakt›klar› yaz›l› eserlere bakmalar›n› öneririz. Ve yine iyi bir ö¤retmenin, iyi bir yazar›n nas›l ve hangi özelliklere sahip olmas› gerekti¤ini Bolflevik kadrolar›n yaflamlar›na ve mücadelerine bakarak ö¤renmelerini öneririz…) kaprislerine yer b›rakmayacak kadar alçakgönüllü bir eylem adam›, yoldafllar›n›n ve iflçilerin sonsuz güvenini kazanm›fl örnek Ben, Bakü Sovyetbir yoldaflt›. “B lerinin üzerlerine düflen bu a¤›r sorunlar›n üstesinden gelece¤ine sonsuz güveniyorum. Bizler karfl› devrimcilere karfl› giriflece¤imiz bu savaflta kaç›n›lmaz olarak elbette kay›plar verece¤iz, ama buna ra¤men bütün gayretimizle üzerimize düflen bu görevi, sosyalist devrimin zaferine olan inançla, ola¤anüstü feda-


kârl›kla yerine getirmeliyiz. ” (fiahumyan)

Bakü ‹flçi-köylü Sovyetlerinin oluflturulmas› Ekim Devrimi Rusya’n›n uçsuz bucaks›z genifl co¤rafyas›nda emekçilerin ve ezilen uluslar›n özgürlük isteminde yank›lan›r. Proletarya ile burjuvazi aras›ndaki büyük çat›flma iktidar sorununda fliddetlenir. Kafkaslar’›n tüm cephelerinde iktidar olma merkezli çat›flmalar yaflan›r. Bakü ve tüm Kafkasya’da Sovyet iktidarlar› kurulur. Bakü’de kurulan Sovyetlerin bafl›na Istepan fiahumyan seçilirken ço¤unlu¤u Bolflevikler de¤il Menflevik-Eserler ve nasyonal burjuva partiler (Musavvatlar-Taflnaklar) oluflturur. Bolfleviklerin arkas›ndan gidenler sadece sol Eserler ve sol Taflnaklar olur. Bu durum Bakü komün yaflam›n›n devam etmesine ve gelece¤inin belirlenmesine ciddi düzeyde etki eder. Bu durum ayn› zamanda Bolfleviklerin bir

dizi devrimci kararlar› al›p bu kararlar› kabul ettirme, onaylat›p uygulatma yönünde ciddi engellerle karfl›lamas›na yol açar. Komünün güçlenmesini, nasyonal ve küçük burjuvalar partilerden (Menflevik-Eserler) ar›nd›r›l›p, yolunu Lenin önderli¤inde çizilen devrim ve sosyalizm güzergâh›nda belirlemesi yönünde de engellerle karfl›laflmas›na neden olur. Bolfleviklerle MenflevikEserler aras›nda toplumsal ve politik sorunlara yaklafl›m ve sorunlar›n çözümü konusunda belirlenen tutum temelinde çat›flmalar yaflan›r, buna kaynakl›k eden onlar›n farkl› iki z›t s›n›fa ait olma gerçekli¤idir. Bolflevikler proletaryan›n politik temsilcili¤ini yaparken Menflevik ve Eserler (sosyalist devrimciler) küçük burjuvalar›n, esnaf ve zanaatkârlar›n politik temsilcili¤ini yapmaktayd›. Kafkaslar çok uluslu ve küçük burjuva yo¤unluklu bir toplumsal yap›ya sahip olmas›yla birlikte farkl› uluslar›n uzun süren çat›flmalar›na sahne olmufl bir co¤rafyaya ev sahip-

83

li¤i yapm›flt›r. Bu durum ayn› zamanda Bolfleviklerle Menflevik-Eserler aras›ndaki ideolojik-politik çat›flman›n derinleflmesine de yol açmaktayd›. ‹ki s›n›f aras›nda yaflanan ideolojik-politik çat›flma hemen her toplumsal ve politik konuda h›z›ndan ve etkisinden hiçbir fley kaybetmeden fliddetlenerek sürüp devam etmifltir. Kafkaslar’da politik iktidar›n bütünüyle kime ait olaca¤› temeli üzerinde yaflanan sorunlar giderek derinleflir ve bir çat›flma ortam›na dönüflür. Bunun bafll›ca nedenleri dünyadaki ve Kafkaslar’daki nesnel durum ve yaflanan politik geliflmelerdir. I. Emperyalist Paylafl›m Savafl› devam ediyordu. ‹ki farkl› emperyalist blok (‹ngiliz ve Frans›z emperyalistlerin bafl›n› çekti¤i blokla Alman emperyalistlerinin ve ufla¤› olan Osmanl›lar›n ‹ttihat ve Terakki Partisi) aras›ndaki çeliflki ve çat›flma Kafkaslar’da ve petrol yata¤› olan Bakü üzerinde yo¤unlaflmaktayd›. Bakü’ye ve Kafkaslar’a hâkim olacak güç, ayn› zamanda bölgenin zengin enerji yataklar›na da sahip olacakt›. Bölgenin tek hâkimi olma yönündeki politikan›n iki emperyalist blok aras›nda çat›flmaya dönüflmesinin alt›nda yatan gerçeklik bölgenin zengin enerji kaynaklar›na sahip olmas›d›r. Nasyonal burjuva partilerine (Taflnaklar ve Musavatlar) ‹ngiliz-Frans›z-Alman emperyalist güçlerine, iflgalci barbar Osmanl› (Türk) ordusunun sal-

Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63


Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63 d›r›lar›na karfl› tak›n›lan politik tutum sorunu, Bakü Komünü’nün yaflat›lmas›na yön verecek politikan›n belirlenmesi ve yolun çizilmesi sorunlar› Bolfleviklerle-Menflevikler aras›ndaki politik çat›flmalar›n temel nedeni olmufltur. Ayr›ca Ekim Devrimi’ne karfl› tak›n›lan tav›r ve Sovyet Rusya’s›na karfl› izlenen politika, Kafkaslar’da izlenecek politik yol Bolfleviklerle Menflevikler aras›nda ciddi görüfl farkl›l›klar›n yaflanmas›na ve giderek çat›flmalarla sonuçlanan geliflmelere yol açm›flt›r. Baflta Bakü olmak üzere Kafkaslar’›n gelece¤inin nas›l ve ne flekilde belirlenece¤i sorusu Bolfleviklerle MenflevikEserleri karfl› karfl›ya getirmifltir. Bakü sovyetinde ekonomik-politik ve yönetsel sorunda yaflanan farkl›l›k Bolfleviklerle Menflevikleri hep karfl› karfl›ya getirmifl ve farkl› iki z›t politik tutum tak›nm›fllard›r.

Menflevik-Eserlerin iflgal karfl›s›ndaki iflbirlikçi tavr› Menflevik-Eserler (sosyalist devrimciler) ittifak halinde birlikte hareket edip Bakü Sovyetinde say›sal ço¤unlu¤u olufltururken, bu ittifaka özellikle Ermeni nasyonal burjuva partisi olan Taflnaklar ve dönem dönem Azeri nasyonal burjuva partisi olan Musavatlar da destek olmufltur. MenflevikEser ittifak›, Bolfleviklere karfl› mücadelesinde her türlü deste¤i nasyonal burjuva partilerin-

den alm›flt›r. I. Emperyalist Paylafl›m Savafl koflullar›nda Bakü’deki durum göründü¤ünden çok daha zordu, bölgede s›n›fsal ve ulusal çeliflkiler giderek h›zla keskinlefliyor, içinden ç›k›lmaz bir yumak haline dönüflüyordu. Bölgede her an ciddi çat›flmalar yaflanabilir ve büyük tehlikelerle karfl› karfl›ya gelinebilirdi. Kafkaslar ve Bakü patlamaya haz›r bir çeliflkiler yata¤› durumundayd›. Burjuva nasyonalist partiler (Musavatlar-Taflnaklar) her gün her saat uluslar› birbirlerine karfl› k›flk›rtarak var olan gergin ortam› daha da k›z›flt›rmakta, halklar aras›na düflmanl›k tohumlar› serpip, halklar›n birbirlerine karfl› kan dökmelerine hatta katliamlar gerçeklefltirmelerine zemin haz›rlamaktayd›. Di¤er yandan Bakü etraf›nda ve çevresinde Osmanl›lar taraf›ndan yaflanan kuflatmadan dolay› Bakü’de açl›k ve k›tl›k devam etmekteydi ve Bakü halk›nda her an Osmanl› sald›r›lar› yaflanabilir korkusu vard›. Menflevikler-Eserler ve Taflnaklar’dan oluflan blok Bakü’de yaflanan bu durumun art›k umutsuz oldu¤u, Osmanl› (Türk) ordular›na karfl› savaflmak ve açl›ktan k›r›lan Bakü’yü kurtarmas› için ‹ngilizlerin bölgeye gelmesine davetiye ç›kartmaktan baflka kurtulufl yolunun kalmad›¤› yönünde diretiyorlard›. Bakü Bolfleviklerin önderi fiahumyan, Bakü Sovyetlerini içten y›kmaya çal›flan bu sahtekârlar›n gerçek

84

niyetlerinin komünün kurtar›lmas› olmad›¤›n›, tam tersine y›k›lmas› ve parçalanmas›n› h›zland›rmak oldu¤unu, bunun için hep birlikte hareket ettiklerini belirterek bu tehlikeli giriflimlerini sürekli olarak mahkûm edip, elefltirmifltir. Çözüm olarak Bakü Sovyetlerinin kurtuluflunun Rusya’dan yal›t›larak de¤il birlikte mücadeleyle elde edilece¤ini, ‹ngilizlerin davet edilmesinin bölgede yaflanan sorunlar› çözmeyece¤ini aksine derinlefltirip, kölelik zincirlerinin güçlenmesine neden olaca¤›n› belirtmektedir. O, Sovyetler iktidar›n›n düflmanlar›n›n as›l amaçlar›n›n iflçi-köylü devletini parçalayarak yeniden eskiye dönülmesinin çabas› içinde olduklar›n› sürekli belirtmifltir. Tam da bu amaç do¤rultusunda hareket eden içteki tüm karfl› devrimciler, d›fl emperyalist güçleri, iflçi-köylü devletine karfl› birlikte mücadele etmeye davet ederler. Bu do¤rultuda hareket eden Musavatlar Osmanl› (Türk) iflgalcilerle iflbirli¤i yaparken, Menflevikler, Eserler ve Taflnaklar da umutlar›n› ‹ngilizlere, Frans›zlara ve Almanlara ba¤layarak, sözde Bizim için ölecekler, onlar›n, “B ama ba¤›ms›zl›¤›m›z› bize b›rakacaklar ” propagandas›na a¤›rl›k verirler. Bu görüfller sadece dar küçük burjuva bak›fl aç›s› de¤il, ayn› zamanda bir katliama davetiye ç›kartmakt›r. Son tahlilde bu görüfller ve giriflimler Bakü Sovyetlerinin imhas›na, Kafkasya’n›n köle-


lefltirilmesine ve iflçi-köylü Sovyetleri devletine darbeler indirerek zay›flamas›na neden olan teslimiyetçi iflbirlikçi görüfllerdir.

Bolfleviklerin tavr› ve Komünü yaflatma çal›flmalar› Proletarya devriminin ilk deneyimi Paris Komünü, kendinden sonraki kuflaklara ders ç›kart›lmas› gereken paha biçilmez bir hazine b›rakm›flt›r. Devrimci Rusya proletaryas› Paris komüncülerinin prati¤inden ç›kard›¤› derslerden hareketle, devrimin zaferinden sonra Sovyetler iktidar›n›n kurulup güçlendirilmesi ve onun ekonomisinin temellerini oluflturan “ççal›flma komünlerinin ba¤›ms›z birli¤i”ni yaratarak sosyalizmin kendi ayaklar› üzerine dikilmesine önderlik E¤er etmifltir. fiahumyan “E kazan›rsak, proleterler diyar› Bakü hiç flüphesiz örnek bir komün olacakt›r” der. Böylelikle V. ‹. Lenin’in Rusya’n›n kodedi¤i gibi, “R müncüler cumhuriyeti olmas› gereklidir” sözleri bir kez daha Bakü’de kurulan komünle do¤rulanm›fl olur. Ancak proletarya için iç ve d›fl tehditlerle dolu zorluklar tümüyle ortadan kalm›fl, engeller afl›l›p, iktidar›n sa¤lamlaflt›r›lmas› ve korunmas› sorunu henüz bütünüyle çözülmüfl de¤ildi. Ancak bütün bu objektif zorluklara karfl›n Sovyetler Rusya’s›n› izleyen

proleterler flehri Bakü ve Kafkasya’da sosyalist devrimin bayra¤›, ilk kez bütün elveriflsiz koflullara, eflitsizliklik dolu dengesizliklere ra¤men doruklarda dalgalanmaya bafllar. fiahumyan, devrimci mücadeleye ve emekçi halka olan sonsuz Bakü çal›flma kogüvenini “B münleri, bütün Kafkasya proletaryas› köylülerin ve tüm Rusya proletaryas›n›n aktif deste¤ini ald›¤›nda güçlenebilir ve ancak böylelikle Bakü Kafkasya’n›n ve bütün emekçi halklar›n gerçek kurtar›c›s› durumuna gelebilir” sözleriyle belirtir. Yaflanan sorunlar›n çözülmesi ve zorluklar›n afl›lmas› yolunun nereden ve nas›l geçti¤ine dair önemli vurgularda bulunur. Tüm Rusya’da oldu¤u gibi, Kafkasya’da da devrimin kurtuluflunun yegâne yolu iflçi ve köylülerin ç›karlar›n› temsil eden Halk Sovyetlerinin iktidar›n›n kurulmas›ndad›r. Bundan dolay› Bakü, Kafkasya’daki Sovyetler iktidar› için sürdürülen mücadelenin merkezi, bir savafl kalesi haline dönüfltürülmelidir. Bakü Sovyetlerinin güçlendirilmesi için al›nan önlemlerin aras›nda Bolflevikler özellikle k›z›l ordunun yarat›lmas›n›n stratejik öneme sahip oldu¤u bilinciyle hareket eder. Bolflevikler bir yandan iflçi-köylü ve askerler aras›nda propaganda ve ajitasyon çal›flmas› yürütüp halk›n

85

destek ve güvenini sa¤lamaya çal›flarak Bakü Komününü yaflatmaya ve güçlendirmeye çal›fl›rken di¤er taraftan ve her türlü d›fl sald›r›lara ve tehlikelere karfl› halk› örgütleyip silahland›rmaya çal›fl›rlar. Bir yandan ‹ngilizFrans›z emperyalistlerine karfl› di¤er taraftan Alman emperyalizminin ufla¤› olan ‹ttihat ve Terakki Partisi önderli¤indeki Osmanl› sald›r›lar›na ve tehditlerin karfl› direnmeye çal›fl›rlar. Ve bölgede yaflanan politik geliflmeler baflta olmak üzere a¤›r iflgal ve k›tl›k sorununun çözümü için sürekli bir flekilde Lenin yoldafl›n de¤erli düflünce ve önerilerini ve Sovyet Rusya’s›n›n deste¤ini almaya çal›fl›rlar. Hemen her zor koflulda onun de¤erli düflüncelerini alarak, onu devriminin güçlü pusulas› olarak kabul ederler. Lenin yoldafl da hemen her f›rsatta Bakü’deki ve Kafkaslar’daki geliflmeler hakk›nda bilgi edinmek için büyük çaba sarf eder ve Bolfleviklerin parti merkez komitesi üyesi, Bakü proletaryas› ve asker vekilleri Sovyetlerinin baflkan› Stepan fiahumyan ile sürekli haberleflmeye (mektup-telgraf-kurye ile) çal›fl›r. Lenin, daha bafl›ndan beri Bakü Komünü önderli¤ine ve yürüttü¤ü çal›flmalar›na sonsuz güven duymaktayd›. Sovyetler Bakü’sü, Kafkasya’n›n çeflitli milliyetlerden halklar›n› kurtulufla götüre-

Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63


Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63 cek güzergah olmufltur. Yolu ayd›nlatan sönmez bir meflale, sosyalist devrimin bölgedeki zaferinin onurlu temsilcisi olmufltur. ‹flçi-köylü Sovyetleri hükümetinin iç ve d›fl düflmanlar›, Bakü petrollerini tamamen kendi denetimlerine geçirmek ve tüm ekonomiyi kontrolleri alt›na al›p Rusya’ya karfl› savaflmak için yeni yeni sald›r› planlar›yla harekete geçmeyi denerler. Her f›rsatta sinsi planlarla ve yalan propagandayla Bolfleviklerin önderli¤ine karfl› sald›r›rlar. Onu y›kmak için her f›rsat› de¤erlendirmeye çal›fl›rlar.

Düflmanlar›n kendi aralar›ndaki çeliflkiden yararlanma takti¤i Düflmanlar›n kendi aralar›ndaki çeliflkiler derinleflmekte ve ittifak politikalar› farkl›laflmaktayd›. Ancak savafl halinde olan iki emperyalist blokun Bakü ve Kafkasya’y› iflgal etme planlar›

sürekli var olmaya devam eder. Bu iki sald›rgan emperyalist güç bir kez daha Bakü’yü ele geçirme konusunda karfl› karfl›ya gelirler ve aralar›ndaki çeliflki k›z›fl›r. Bir yandan Azeri burjuva nasyonal partisi olan Musavatlar Türklerle eskiden beri var olan geleneksel ba¤lar›n› güçlendirirken, di¤er yandan da Menflevikler, Taflnaklar ve di¤erleri de dönem dönem Almanlar dönem dönem de ‹ngiliz ve Frans›z ittifak güçleriyle iflbirli¤i yapmaktayd›lar. ‹flte böylesine karmafl›k ve oldukça zor durumlarda yap›lmas› gereken, var olan bu çeliflkilerden ustaca yararlanmak ve her fleyi Sovyetler iktidar›n›n ç›karlar›na hizmet edecek bir flekilde kullanmakt›r. Bu anlay›flla hareket eden Bakü’lü Bolflevikler 1918 y›l› Mart ay› sonlar›nda Stepan fiahumyan’›n önderli¤inde ve berrak yol göstericili¤inde zafer elde etmekte gecikmezler. Musavatlara karfl› savaflanlar sade-

86

ce Bolfleviklerin önderli¤indeki k›z›l ordunun yi¤it savaflç›lar› de¤ildi. Dahas› Taflnaklar›n “ulusal birliklerinden” oluflan 3-4 bin asker de Bolfleviklerin komutas› alt›nda savafl›r. ‹flgalci sald›rganlara karfl› Taflnaklar›n 3-4 bin mevcutlu ulusal birlikleriyle savaflan Bolflevikler tamamen taktiksel bir ustal›k gösterirler. fiahumyan onlarla bilinçli olarak ortak hareket eder. 1918 y›l› Nisan ay›nda fiahumyan’a yazd›¤› önemli mektubunda V. ‹. Lenin, daha sonra mükemmel bir flekilde uygulanan bu taktiklerle Ermeni ulusal birliklerinden savaflç›lar›n, Bakü üzerine sald›ran Türk iflgalcilerine karfl› kahramanca mücadele ettiklerini belirtir. Ve bu politikan›n do¤rulu¤unu belirterek, düflmanlar aras›ndaki çeliflki ve çat›flmadan yararlanmak gerekti¤ini vurgular. Bakü Komünü’nün önderi gerek stratejiyi ve gerekse de taktik politikalar› büyük bir ustal›kla prati¤e uygulayan, efline az rastlanan önder kadrolardan biriydi, özellikle önderli¤in en zor oldu¤u ve bilimsellik gerektiren bu alanda gösterdi¤i kararl›l›k ve sahip oldu¤u çelikten irade, onun davas›na olan sonsuz güveninde ve bilime olan inanc›nda yatmaktayd›. Ondaki bu yetene¤in geliflmesi s›n›f mücadelesinin ön saflar›nda ve en zor koflullar›nda yer al›yor olmas›ndand›. Le-


ninist çizgiyi ›srarla prati¤e uygulamadaki gücü proletaryan›n devrim bilimine ve ideolojisine olan güveninden almaktayd›. Koflullar›n gittikçe a¤›rlaflt›¤› ve devrimci güçlerin say›ca az oldu¤u bu dönemde taktik politikalara duyulan ihtiyac›n önemi kaç›n›lmazd›. Dolay›s›yla düflman bloklar›n›n aras›nda var olan çeliflkilerden ustal›kla yararlanmak, bütün olanaklar› azami derecede zorlayarak mücadelede kal›c› zaferler elde etmek için kullanmak, önderli¤in taktik politikalarda ustal›¤›n› gerektirmekteydi. ‹flte Lenin’in bu konu üzerinde hassasiyetle durdu¤unu May›s 1918’de fiahumyan’a yazd›¤› son derece önemli mektubunda da dile getirir. “De¤erli yoldafl fiahumyan, Gönderdi¤in mektup için çok teflekkürler. Yürüttü¤ünüz güçlü ve kararl› politik duruflunuz, bizleri oldukça sevindirmifltir. Görülmemifl bir hassasiyet ve güçlü iradenizle sürdürdü¤ünüz mücadele, içinde bulundu¤unuz bu zor koflullar›n da dayatmas›yla ustaca bir diplomasiyi gerekli k›lmaktad›r, e¤er var olan güçleri bir çat› alt›nda birlefltirme baflar›s›n› gösterebilirseniz, iflte o zaman zafer kaç›n›lmaz olarak bizim olacakt›r. Zorluklar›n haddi hesab› yoktur. Bizi flu anda kurtaracak olan sadece emperyalist-

lerin kendi aralar›ndaki çeliflkiler ve mücadeledir. Bu çeliflkilerden yararlanmak için flimdiden diplomasi yapmas›n› ö¤renmemiz ve uzmanlaflmam›z gereklidir. Çal›flmalar›n›zda baflar› lar›n›z›n devam›n› temenni eder, bütün dostlar›ma en samimi selamlar›m› iletirim. Dostunuz Lenin” Bakü proletaryas›, önderlerinin ola¤anüstü zenginlikteki bilimsel ve politik aç›klamalar›ndan ve yol göstericili¤inden ald›klar› cesaretle, görevlerini büyük bir ustal›kla yerine getirirler. Adeta birer diplomasi uzman› ve ayn› zamanda Leninist güzergâh›n onurlu temsilcileri olduklar›n› pratikleriyle sergiler. Onlar, Sovyet iktidar›n› korumak için ola¤anüstü çaba sarf eder. Gerçekten de Bakü’de durum oldukça zordur, bir yandan Osmanl›lar›n (‹ttihat Terakki önderli¤inde) iflgal korkusu yaflan›rken di¤er yandan yiyecek ve içecek s›k›nt›s› yaflanmaktad›r. Konuyla ilgili olarak 14 May›s tarihli mektubunda fiahumyan “Bakü’de yaflanan k›tl›k bizim çal›flmalar›m›z› kor kunç derecede etkilemektedir. Proleterler açl›k tehlikesiyle karfl› karfl›yad›r. Bir yandan açl›k di¤er yandan da Türklerin her an sald›raca¤› korkusu halk aras›nda telafl ve pani¤e yol açmaktad›r” diyerek sorunun ciddiyetine dikkat çeker. Bu durumdan

87

yararlanan iç düflmanlar, ülkenin genelinde Bolflevikler aleyhinde yalan propagandaya baflvururlar. Yaflanan açl›k ve k›tl›¤›n sorumlular›n›n Bolflevikler oldu¤una dair gerçek d›fl› propagandaya h›z verirler. Bu söylentilerin gerçek olmad›¤›n› ve bu yalan› yayg›nlaflt›ranlar›n gerçekte halk düflmanlar› olduklar›n› ve bu provokasyonlara gelinmemesi gerekti¤ini, yaflanan ve var olan gerçekli¤i tüm ayr›nt›lar›yla halka anlatmaya çal›fl›rlar. Ayr›ca petrol madeninde çal›flan on binlerce proletere yap›lan çeflitli konuflmalarla durum hakk›nda bilgi verip var olan gerçekler hakk›nda onlar› ayd›nlat›rlar.

Emperyalistlerin Kafkaslar’a egemen olma plan› Emperyalizme uflakl›kta s›n›r tan›mayan burjuva nasyonalistleri taraf›ndan kurulan Kafkasya Seymi (parlamento) k›sa sürede yabanc› emperyalist güçlerin adeta bir maflas› haline gelir. Özellikle de Osmanl› iflgalci güçlerinin istemlerini yerine getirmek için 22 Nisan 1918’de Kafkasya’n›n “Ba¤›ms›z ve Demokratik Cumhuriyetler Federasyonu” oldu¤unu aç›klar ve A. Çhengel’in baflkanl›¤›nda da yeni bir hükümet olufltururlar. Sovyetler Rusya’s›n› tan›mayarak ba-

Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63


Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63 ¤›ms›z olduklar›n› aç›klayan bu hükümet, gerçekte tamamen Alman ve Türk iflgalcilerinin sad›k ufla¤›yd›. Maalesef kendilerine “Ba¤›ms›z Cumhuriyetler” diyenlerin varl›¤› sadece 34 gün sürdü ve 1918 May›s sonlar›nda Menfleviklerin hâkimiyetindeki Gürcistan, Musavatlar Azerbaycan› ve bafl›n› Taflnaklar›n çekti¤i Ermenistan olarak üç ayr› hükümete bölünür ve daha sonra da her biri yabanc› emperyalistlerin gönüllü birer ufla¤› olmada adeta yar›fl›rlar. fiahumyan, burjuva nasyonalistlerinin bu politikalar›n›, onlar›n traji-komedilerine uygun hazin bir son olarak de¤erlendirir. Alman emperyalizminin uflakl›¤›n› ve bölgeyi ele geçirme planlar›nda üzerine düflen askeri sald›rganl›¤›n› uygulamakla tan›nan ‹ttihat Terakki Partisi yönetimindeki Osmanl› ordusu Kafkaslar’daki geliflmeleri ve ortaya ç›kan f›rsatlar› iyi de¤erlendirir. Balkan ve Kafkas halklar› nezdinde barbarl›k ve gerçeklefltirdi¤i katliamlarla ünlenen Osmanl› (Türk) sald›rgan güçleri, Brest-Litovsk Antlaflmas›’n›n ald›¤› kararlar› tan›mad›¤›n› bildirir. Oysa Brest-Litovsk Anlaflmas›’nda al›nan kararlar baflta Almanlar› ve Osmanl› Türklerini do¤rudan ba¤lamaktayd›. Osmanl›lar Kaf-

kasya Seyminin (parlamento) kurulma girifliminden yararlanarak tüm cephelerde büyük bir sald›r› bafllatarak Ermenistan ve Gürcistan’›n içlerine do¤ru ilerler. Osmanl› (Türk) sald›rganlar›n›n özellikle Ermeni halk›na karfl› uygulad›klar› vahflet korkunç boyuta t›rman›r. Bu durum karfl›s›nda kay›ts›z kalmayan Sovyetler hükümeti 1918 y›l› Nisan ay›nda, Almanlar› ve onlar›n destekledi¤i Osmanl› (Türk) müttefiklerinin barbarca uygulamalar›n› a¤›r bir dille elefltirerek uyar›r. Ama emperyalist militarist Almanya, Osmanl›lar›n bölgede estirdi¤i vahfletin önüne geçmek flöyle dursun, bölgenin bu flekilde iflgal edilerek kendi yay›lmac› hegemonyac› emperyalist emellerini gerçeklefltirmenin ve bunu elde etmenin sinsice planlar›n› yapmaktayd›. Di¤er taraftan Gürcü Menflevikler ve Ermeni Taflnaklar, kendi kurtulufllar›n›n sadece Almanlar›n “yyard›mlar›nda” olaca¤›na kendilerini kapt›r›rlar. Yerevan ise Ermeni emekçi y›¤›nlar›n›n, Taflnaklar›n çözümsüzlü¤e çare olarak köleli¤i kurtuluflmufl gibi gören politikalar›n›n tersine, 1918 y›l›n›n May›s ay› sonlar›nda (Ermenistan topraklar›nda ait olan Sardarabad, Bafl-Abaran ve Karakilisede) Osmanl› (Türk) iflgalcilerine karfl› güçlü darbeler indirerek on-

88

lar› geri püskürtmeye çal›fl›r. E¤er bu direnifl verilmemifl olsayd› büyük bir olas›l›kla Ermenistan düfler ve belki de haritadan silinirdi. Yabanc› iflgalcilere karfl› Sardarabad’da (Ermenistan’da bir bölge) verilen meydan savafl›nda kahramanca mücadele eden Ermeni emekçi y›¤›nlar›n›n zaferi ayn› zamanda Bakü komüncülerinin sürdürdü¤ü hakl› davalar›n›n kendi davalar› oldu¤unun da ispat› ve göstergesiydi. Türk iflgalcilerinin sald›rganl›klar›ndan ald›klar› güçlü moralle harekete geçen bölgedeki Musavatlar, Gantsak’da kendi hükümetlerini (Han-Hoysku) kurar ve derhal Müslümanlardan oluflan alaylar›n› oluflturur. Tüm bunlar Osmanl› Türklerinin verdi¤i destekle gerçeklefltirilirken, oluflturulan bu alaylar Osmanl›’dan ald›klar› güçlü destekle Elizavetpolu vilayetini (Kirovakan-Gence) iflgal eder. Nuri Pafla’n›n önderli¤indeki gerici Musavatlar çok geçmeden Gantsak’daki merkezi karargâhlar›n› güçlendirirler. Osmanl› iflgalcilerinin bitmeyen rüyas›, kendi deyimleriyle “ikinci ‹stanbul” dedikleri ve hayallerinden hiçbir zaman düflürmedikleri Bakü flehrine bir an evvel ulaflmakt›. O dönemde Osmanl› Türk ordular›n›n karargâh komutanl›¤›n› yapan Alman Yarbay Paraken , bölgenin en stratejik flehri olan Bakü’yü iflgal et-


menin planlar›n› yapmaktayd›. Bu iflgali bir an evvel gerçeklefltirmek için 1918 y›l› Haziran ay› ortalar›nda harekete geçen Türklerden ve Musavatlardan oluflan ordu birlikleri, Gantsak’dan Bakü’ye do¤ru bir sald›r› bafllat›r. Bu arada Gürcistan cephesini de güçlendirmeye çal›flan Almanlar, enerji kaynaklar›na olan büyük ilgisi ve buna duydu¤u büyük ihtiyaçtan kaynakl›, Bakü’yü bir an önce iflgal etmek istiyordu. Bakü iflgali onlar›n vazgeçilmez planlar› içindeydi. Bölgenin böylesine önemli oldu¤unu dönemin Alman Genelkurmay Baflkan› Lyudendorf; “Gürcistan’›n stratejik konumundan ak›ll›ca yararlanmam›z için çok daha ciddi çal›flmam›z gerekiyordu... ‹htiyac›m›z olan petrolün tümünü buradan elde etmenin tek yolu, kendi güçlerimizi yeterince güçlendirmekten geçmektedir... Bunun için ise Albay Fon Kress’in Türkiye ile anlaflarak Batum-Tiflis-Bakü demir yollar›ndan yararlanmay› ve kullan›lmas›n› bir an evvel karar alt›na al›nmas› gerekiyor, zira bu hatta kullan›lan dev vagon-sisterlerinin tafl›mac›l›kta bize sa¤layaca¤› yararlar unutulmamal›d›r. Ama her zaman oldu¤u gibi, en önemli sorunlar›n bafl›nda, Bakü’yü en k›sa zamanda nas›l düflürebiliriz? ‹flte bizi düflündüren en zor sorun, nas›l?” diyerek soru-

nun o kadar da kolay olmad›¤›na dikkat çeker. Alman emperyalizminin Kafkaslar’daki ç›karlar› u¤runa uflakl›kta kusur tan›mayan ve askeri sald›rganl›¤›yla bilinen Osmanl› ordusunun stratejik bölge olarak kaydedilen bölgenin en zengin enerji yataklar›na sahip olmak için Bakü’ye sald›r›lar düzenler. Bu iflgal plan› ve sald›r›lar karfl›s›nda Bolflevikler de bofl durmazlar. fiahumyan, 20 May›s’ta Mos-

savaflç›lar ve teknik malzeme yard›m› için istemlerde bulunur. Bakü Halk Komiserleri Konseyi (Bolflevikler taraf›ndan oluflturulan) bütün olanaklar›n› seferber ederek olas› provokasyon ve sald›r›lara karfl› baflta Sovyetleri savunmak ve yaflanan g›da s›k›nt›s›na çözüm olarak kitleleri toplu üretime teflvik ederler. Ayn› zamanda düflmana karfl› güçlü bir direniflle karfl›l›k vermek için de

kova’ya çekti¤i bir telgraf›nTiflis’ten bize ulaflan da “T haberlerden ç›kard›¤›m›z sonuca göre Türklerin büyük bir olas›l›kla Bakü üzerine sald›rmay› planlad›klar› kesin, bu durumda bize acilen yard›m gerekli. PetrovskÇervlyonnaya hatt› daha aç›k de¤il. Kuzey Kafkasya ile Bryanskaya üzerinden- olan ba¤lant›m›z ise çok kötü” der. Ve Sovyet Rusya’s›ndan direnifle komutanl›k edecek geliflkin askeri komutanlar,

emekçi halk› gönüllü olarak k›z›l ordu saflar›nda savafla kat›lmalar›na teflvik ederler. Harekete geçen y›¤›nlar›n gruplar halinde kat›l›m›yla Kafkasya k›z›l ordusu askeri konseyinin önderli¤inde direnifl cephesinin saflar› oldukça güçlendirilir. May›s Kafkasya k›z›l orduay›nda “K su” yay›n organ› gazetesi, Suren Hovsepyan (daha önce de Bakü Sovyetleri “dan›flma” yay›n kurulunu oluflturmufltur) önderli¤inde ya-

89

Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63


Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63 y›nlanmaya bafllar. Kafkasya k›z›l ordusu, enternasyonalist ilkelerin temelleri üzerine flekillendirilir. Çok geçmeden k›z›l ordunun ana birlikleri, kuzeyde (⁄uba-Da¤›stan), güneyde (LenkoranAstara-Salyan) ve en önemli merkezi ve stratejik bölge olan (Kördamir-Gökçe) üç bölgeye ayr›l›r. Bolflevikler bütün güçlerini proletaryan›n ve çeflitli milliyetlerden emekçilerin kurtuluflu için seferber ederken, Menflevikler, Eserler ve Taflnaklar tam tersine iflgalci güçlerle dayan›flma içerisine girerek, var olan koflullar›n daha da a¤›rlaflmas›na neden olduklar› gibi daha fazla kan kayb›na yol açarlar. Brest-Litovsk Antlaflmas›’ndaki bar›fl ve sald›rmazl›k oldu¤u halde Osmanl› ordusu iflgallerine devam eder. Ve böylelikle iflgal etti¤i topraklar›n yüzölçümü 38000 km.’ye ulaflm›fl, bunun sadece 28000 km. lik alan›nda 90.000 bin nüfusun yaflad›¤› Ermenistan’›n topraklar›yd›. Türklerin iflgal ettikleri bu topraklarda yaflayan Türklerin say›s› yüzde 16’y› geçmezken, bölgenin genelinde ço¤unlu¤u Ermeniler ve Gürcüler oluflturmaktayd›. Batum Antlaflmas›’yla Ermenistan ve Gürcistan topraklar› paylafl›l›r. Azerbaycan’a gelince, buradaki Musavatlar tamamen Osmanl› (Türklerin) ufla¤› konumunda ve hatta bütün Kaf-

kasya’y› onlar›n ele geçirip hükmetmeleri ve bunu gerçeklefltirmeleri için kendilerinin de onlara yard›mc› olaca¤›n›n hayalini kuruyorlard›. Bunun için de Enver Pafla’ya baflvurarak Kafkasya’da yaflayan Müslümanlar›n topraklar›n›n Türkiye ile birlefltirilmesini özellikle diTürkiye’nin le getirirken, “T büyük politik ç›karlar›n›n buna ihtiyac› var” der ve böylelikle kendileri de “ggüçlü ve ba¤›ms›z” bir devlet kurmay› planlar. Sultanl›k Türkiye’sinin ise çok ince hesaplar peflinde sözüm ona “aadil ve adaletli” görünmeye çal›flmas›n›n yegâne nedeni, Azerbaycan’›n tam deste¤ini almak ve böylelikle Kafkasya’y› iflgal etmekti. Böylelikle Batum Antlaflmas›’yla Kafkasya halklar›n›n gelece¤i Ortaça¤ barbarl›klar›na rahmet okutan iflgalci barbar Osmanl› ordusunun zulmüne, vahfletine teslim edilmifl olur

‹flgal ve sald›rganl›k karfl›s›nda Bolfleviklerin tavr› fiahumyan düflman güçlerinin kendilerinden say›ca çok olduklar›n› iyi bildi¤inden, Sovyetler Rusya’s›na baflvurarak acil yard›m talebinde bulunman›n gerekli oldu¤una inan›r. Kendisiyle Lenin aras›ndaki haberleflmelerini sadece J. Stalin’in arac›l›¤›yla sa¤layan fiahumyan, Tsaritsin’de bulunan J.

90

Stalin’e acil bir telgraf çekerek Kafkasya’daki son geliflTürkmeleri ve özellikle de “T ler Aleksandrapol’ü iflgal ettiler. Culfa’ya askeri birlikler göndermeniz için bundan üç gün önce Astrahan üzerinden sizlere haber ulaflt›rm›flt›m. Elizavetpol toprak a¤alar› ve beyleri Hac›kabul istikametinden üzerimize yeni sald›r›lar bafllatt›. Dün Bakü çevresini ve girifl noktalar›n› savunan birliklerimiz ve düflman kuvvetleri aras›nda fliddetli çarp›flmalar yafland›. Bize gerekli olan askeri ve silah yard›m›na acilen bölgeye ulaflt›rman›z gerekir.” 22 May›s’ta bu kez Moskova’ya bir telgraf çeken fiahumyan, Halk Komiserleri Komisyonu’na yazd›¤› önemli yaz›s›nda, aradan geçen üç aya ra¤men istedikleri güçlü bir haberleflme istasyonunun kurulmas›n›n halen gerçekleflmedi¤ini ve bundan dolay› haberleflmenin imkâns›z hale geldi¤ini belirtir. Daha sonraki bölümlerinde ise Kafkasya’da oluflturulan k›z›l ordunun bölgelere göre da¤›l›m›n›n gerçeklefltirildi¤ini, güçlerinin bölündü¤ünü özellikle Bakü il s›n›rlar› ve Da¤›stan bölgeleri aras›nda bulunduklar›n› önemle vurgular. Bunun da iyi olmad›¤›n›, zira da¤›lan›n sadece güçler de¤il, para, silah ve insan say›s›n›n yan› s›ra komutanlara duyulan eksikli¤inin çok daha büyük oldu¤unun alt›n› çizerek...


Önderlik edecek bir komu“Ö tanl›k merkezi bile yok, dahas› Elizavetpol istikametine hareket etmesi gereken orduya komutanl›k edecek tecrübeli komutanlardan da yoksunuz” der. fiahumyan’›n bu önemli telgraf›na ilk aç›klama askeri ifllerden sorumlu halk komiseri G. Korganov’dan gelir. O, mektupta, en ince ayr›nt›s›na kadar Kafkasya’n›n konumunu, askeri-politik konumlan›fllar›n› özetler ve onlar›n 19 bölükten oluflan yar›s› silahs›z ve tecrübesiz olmak üzere 18 bin mekanize askeri birlikleri, 19 top, 60 makineli tüfek, ve bir kaç yüz piyade askerinin (her iki birlikler de haz›rlan›yor, ama at ve e¤erlerinin olmad›¤›n›) bunun yan› s›ra, her bir top için 1000 erlik cephane sand›klar›n›n, 9 milyon mermi, 3 z›rl› araç, eski ticaret gemileri, ifle yarayan bir kaç otomobilleri oldu¤unu, ama hiç uçaklar›n›n olmad›¤›n›, yan› s›ra en çok silah ve cephaneye duyulan ihtiyac›n yan› s›ra tecrübeli komutanlara olan ihtiyac› da dile getirir ve bölgeye komutanlarla birlikte 3-4 may›n uzman› ve haberleflmede kullan›lacak iki büyük radyo istasyonunun (Bakü ve Astrahan için) vakit kaybetmeden derhal bölgeye gönderilmesiyle ilgili önemli mektubunu merkeze ulaflt›r›r. Yaz›Bakü ve çevresinda ayr›ca “B de örgütlenen k›z›l ordunun zaman›n›n büyük bir k›sm›n›

savaflarak, yer de¤ifltirerek ve de ola¤anüstü güvenli¤i sa¤lamak için ay›rmakta” oldu¤unu önemle vurgularken, silahl› birliklerin güçlendirilmesinden de anlafl›laca¤› gibi sald›r›lar›n eskiye oranla çok daha güçlü olaca¤›, yeni yeni zaferler elde edece¤inin mesaj›na de¤inmekteydi. Bu ayn› zamanda bölgede yaflayan tüm emekçi halk›n moralini yükseltecek, tüm emperyalist iflgalcilere ve onlar›n iflbirlikçisi gerici burjuvaziye ve de vurgunculara karfl› savaflç› ruhlar›n› yeniden diriltece¤i anlam›na gelmekteydi. Tüm Kafkasya ‹ngiltere ve Almanya’n›n ç›kar dalafllar› için savaflt›klar› dev bir tiyatro alan› haline gelmifl, halklar ölüm tehlikesiyle adeta iç içe yaflamaktayd›lar. Bütün bunlar›n yan› s›ra fiahumyan’›n en çok kafa yordu¤u sorunlar›n bafl›nda, proleterlerin, askerlerin ve köylülerin birlikte mücadelesini örgütlemek ve önderlik etmek sorunu gelmekteydi. Bu amaçla kaleme ald›¤› “Zafer Garantisi ” bafll›kl› (24.05.1918) makalesinde, bugüne kadar karfl› devrimcilere ve onlar›n çapulcu ve talanc› ordular›na karfl› amans›z mücadele eden Bakü proletaryas›n›n, bundan böyle karfl›lar›nda sadece Kafkasya gerici seyminin de¤il,, düzenli Alman-Türk ordular›n›n... “dünya emperyalistlerinin örgütlü gücü -

91

nün” oldu¤unu önemle vurgular. Tüm bu zorluklara ra¤men, zaferi Sovyetler iktidar›n›n kazanaca¤›n› ve mücadelenin... “sorunun köklü çözümü kararl›l›¤›m›z ve cesaretimizde yatmaktad›r. Devrimin en büyük stratejistyeninin ölümsüz deyimiyle... Cesaret, cesaret ve yine cesaret- iflte bizi zafere götürecek ve yolumuzu ayd›nlatacak olan en büyük dayana¤›m›z›n temelini bu oluflturmal›d›r” diyerek ne yap›lmas› gerekti¤i konusunda önemli vurgularda bulunur. 1 Haziran’da yay›nlanan S. fiahumyan, P. Çaparitze ve G. Korganov imzal› Bakü Halk Komiserleri ça¤r›s› , Kafkasya’da yaflayan çeflitli milliyetlerden tüm proleterlere ve köylülere seslenir. Yap›lan bu ça¤r›da, ülkedeki karfl› devrimcilerden ald›¤› destekle vahflice sald›r›ya geçen Türk iflgalcilerinin, ülkenin dört bir yan›na ölüm sald›klar›n› duyurur. Emperyalist iflgalcilere, soyguncu ve talanc› iç düflmanlara karfl› tek kurtulufl yolunun, Kafkasya emekçi y›¤›nlar›n›n silahl› mücadelesiyle olaca¤›n› “Bakü proletaryas› üzerine yürüyen kana susam›fl vampirlere karfl› isyan bayra¤›n› yükseltin çar›s›nda bulunurlar. Kafkasya’n›n yegâne özgürlük simgesi Bakü Sovyetlerinin kalesini ele geçirmek isteyen bütün karanl›k ve gerici güçler ayaklanm›flt›r. Bakü Sov-

Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63


Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63 n› Türklerle birlikte imzalam›fllard›. Ama bu gerçekte bir kölelelik antlaflmas›yd›.

yetlerinin bayra¤›, özgürlü¤ün emekçi y›¤›nlar›n kardeflli¤inin bayra¤›d›r. Hepimiz, onurumuzu temsil eden k›z›l bayra¤›m›za sahip ç›kmal›y›z. Kahrolsun gerici Kafkasya iktidarlar›... Kahrolsun Türk iflgalcilerinin halklar› boyunduruk alt›na alma despotlu¤u, Yaflas›n devrimci Rusya birli¤i” diyerek direnifl ve mücadele edilmesi gerekti¤inin alt›n› önemle çizerek proleterlere ne yap›lmas› gerekti¤ini be-

Bakü Komünü bu zor ve elveriflsiz koflullar alt›nda savafl›r ve direnirken Biçerahov ad›nda bir komutan Bakü Sovyeti saflar›nda iflgalcilere karfl› savaflma önerisi getirir. Güvenilirli¤i ve sadakati tart›fl›l›r biri olarak Bol-

lirtirler. Ancak Bolfleviklerin tüm Kafkasya emekçi halklar›n›, Sovyetler iktidar›n›n düflmanlar› iflgalcilere ve gericilere karfl› son darbeyi indirmek için aya¤a kald›rma giriflimleri baflar›s›z kal›r. Bunun as›l suçlular› ülkenin burjuva nasyonalist idarecileri ve politikac›lar›yd›. Zira onlar daha bafl›ndan beri Alman-Türk iflgalcilerinin gönüllü iflbirlikçileriydiler, daBahas› 4 Haziran 1918’de “B r›fl ve kardefllik” antlaflmas›-

flevikler taraf›ndan bilinen bu komutan›n önerisi zorunlu kal›nd›¤› için kabul edilir. Tamamen bir taktik olarak kabul olan bu politika daha sonra Bolfleviklere pahal›ya mal olan bir ac› yenilgiye neden olur. Ba¤›ms›z Bakü Komünü önderleri, istemeyerek de olsa ileri sürdükleri baz› flartlar›n yerine getirilmesi flart›yla, Biçerahov ve birlikleriyle görüflmeyi hiç de¤ilse, Rusya’dan gelecek yard›mlar›n bölgeye bir an evvel ulaflt›-

Sovyet Rusya’dan beklenen yard›m gelmez

92

r›lmas›na kadar zaman kazanmak için öneriyi kabul ederler. Geliflmelerin en yak›n tan›klar›ndan birisi olan Stepan O. fiadunovskaya... “S fiahumyan bir kaç günden beri (Biçerahov’dan) gelen öneriler üzerinde durmaktayd›, O, bunun bir aldatmaca oldu¤unun çok iyi bilincindeydi, çözüm yollar› aramak için kafa yoruyor derin derin düflünüyordu, hepimiz Rusya’n›n söz verdi¤i yard›mlar› ne zaman gönderecek diye sab›rs›zca bekliyorduk. Maalesef bekledi¤imiz yard›mlar gelmedi... Bütün güçlerimizle Bakü komününü düflmana teslim etmemek için ölesiye direniyorduk. Durum öylesine dayan›lmaz ve öylesine a¤›rlaflm›flt› ki adeta bir ç›kmaza girmifl gibiydik ve iflte Stepan fiahumyan böylesine a¤›r koflullar›n dayatmas›yla bu ölümcül ad›ma baflvurarak, –Biçerahov’un davetiyesini- kabul etmek zorunda kalm›flt›” diyerek durumun gerçekten ne kadar vahim oldu¤una dikkat çeker

Biçerahov’un sinsi plan› ve hainli¤i Biçerahov’un Bolflevikler saf›nda savaflma teklifini Bakülü Bolflevikler Sovyet Rusya’dan beklenen yard›mlar›n (daha önce gelen yard›mlar›n yetersiz oldu¤u) gelmemesi sonucu çaresiz bir flekilde kabul eder. Çok geçmeden, Biçera-


hov’un birlikleri 5 Temmuz’da yola ç›karak Bakü il s›n›rlar› d›fl›ndaki (Sovyetler taraf›n›n flart kofltu¤u) Alyat’a do¤ru ilerler. Ve 7 Temmuz günü birlikleriyle birlikte bu cepheye gönderilir. Biçerahov bu cephede Baz› baflar›lar elde ederken “B bir yandan da a¤›r koflullar alt›nda binbir zorluk çeken proletarya s›n›f›na d›fl güçlerin de umut olabileceklerinin mesaj›n› verir. O, bu durumdan yararlanman›n olanaklar›n› büyük bir kurnazl›kla sürdürür ve Sovyetlerin önüne uzlaflmac›lar›n da deste¤ini alarak ‹ngilizlerin bölgeye yard›m için gelmelerine olanak tan›nmas›n› talep eder”. Gördü¤ünüz gibi, bununla da yetinmeyen Biçerahov ve yandafllar› koflullar›n en zor en karmafl›k oldu¤u bir anda daha da ileri giderek, savaflt›klar› cephelerden çekilerek s›n›rlar› tamamen savunmas›z b›rak›rlar, bu tasfiye giriflimi di¤er cepheleri de etkisi alt›na al›r. Bu geliflmeleri A. Migoyan; “B Biçerahov’un bu hainli¤i Bakü savunmas›n›n kaderini de¤ifltiren en büyük etkenlerden birisiydi” diye yorumlar. Yeterli say›da askere ve güçlü bir merkezi komutanl›¤a sahip olunmamas›na, cephedeki tüm zorluklara karfl›n k›z›l ordu birlikleri direnmeye ve savaflmaya devam eder. Aktif savunman›n tüm fliddetiyle devam etti¤i bu günlerde, kendi yerlerini dol-

duracak yedek askeri birliklerden yoksun olarak günlerce uykusuz savaflmaktan bitkin düflen k›z›l ordunun neferleri 10 Temmuz günü Kurdam›r’dan çekilmek zorunda kal›r. Ve çekildi¤i fiamah istikametinde yeni bir mevzi oluflturarak direnifllerini sürdürür. Bu f›rsattan yararlanmas›n› bilen düflman birlikleri, sald›r›lar›n› daha da yo¤unlaflt›rarak komüncülerin üzerine yeni bir sald›r› bafllat›r. Sald›r›lar›n en yo¤unlaflt›¤› bir anda fiamah Cephesi’ni savunan kuvvetlerin komutanlar›ndan, eski çarl›k Rusyas› ordusunda görev yapm›fl askeri tecrübesi olan Albay Hazarov ve onun emrinde hareket eden 3. Tugay’›n komutan› Taflnak Hamazasp “hhastalan›rlar(!) ”, durum böyle olunca savunma hatlar›nda belli boflluklar ve k›r›lmalar yaflan›r. Ama en kötüsü hainler ve saflar›n› terk edenlerin yaratt›¤› kargafla ortam›n›n ordu üzerindeki etkisiydi. Bunun yarataca¤› tehlikeleri daha önceden hisseden tugay›n siyasi komiseri A. Migoyan sert bir dille “ttüm engelleme çabalar›ma ra¤men, Hamazasp’›n emrini dinleyerek geri çekilmeye devam eden askeri birliklerin bu giriflimine uyan di¤erleri de bunu aflama aflama uygulamaya bafllad›. Suçlular kesinlikle yarg› önüne ç›kar›lmal›d›r” diye belirtir. fiahumyan, 13 Temmuz

93

tarihli Lenin’e çekti¤i acil Cephede dutelgraf›nda... “C rum gittikçe daha da kötülefliyor. Bizim yeterince karfl› koyacak ne gücümüz ne de cephanemiz kald›. Sovyetler Rusya’s›n›n yard›mlar›na acil ihtiyac›m›z var. Ben bu konuyu daha önce Astrahana daha sonra Tsaritsin’de bulunan Stalin’e bildirdim. Bu ifli sizin takip etmeniz iyi olur. Durum çok karmafl›k. Daha do¤rusu mevcut koflullar h›zla de¤iflebilir. ‹ngilizler Enzeli istikametine do¤ru hareket ediyor. Mirbah’›n öldürülmesi sonra Kuzey Kafkasya’daki politik atmosfer daha da kar›flt›, bu kaos ortam› yerini kaç›n›lmaz olarak sert çarp›flmalara b›rakacakt›r. Bir önder olarak sizin politik yol göstericili¤inizi ve acilen askeri yard›mlar›n›z› bekliyorum” diye belirtir. Düflman gittikçe Bakü Sovyetlerinin s›n›rlar›n› zorlamaya bafllam›fl, bölge tamamen ola¤anüstü duruma geçmiflti. Do¤rusunu söylemek gerekirse Temmuz ay› içerisinde Tsaritsin’den Bakü’ye gönderilen 380 ton bu¤day ve güney Kafkasya K›zl›yarov bölgesinden ulaflt›r›lan 2600 ton bu¤day var olan koflullar› iyilefltirmeye Proleterlerin yetmemifltti. günlük pay›na düflen ancak yar›m ekmekti, geri kalan› ise kifli bafl›na çeyrek ekmek olmak üzere bölge halk›na da¤›t›ld›. ‹nsanlar hayatta kalabilmek için güçlükle elde

Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63


Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63 ettikleri ayçiçe¤i çekirde¤i ve f›nd›kla besleniyorlard›. Bizleri en çok düflündüren “B açl›kt›r” der fiahumyan. Bu durumdan yararlanan karanl›k güçler ve özellikle de Menflevik, Eserler ve Taflnaklar t›pk› karfl› devrimcilerin yapt›¤› propagandan›n benzerini yaparlar. Var olan kötü gidaflat›n, açl›¤›n, sefaletin tek sorumlular›n›n Sovyetler iktidar›n›n ve Bolfleviklerin oldu¤unu bas bas ba¤›r›r›lar. ‹ngilizlerin bir an evvel yard›ma ça¤›r›lmas›n›n kaç›nl›maz oldu¤unun propagandas›n› yaparlar.

Ermeni halk kahraman› General Antranik Pafla’n›n Bolfleviklerle birlikte hareket etme istemi Osmanl› ordusunun ad›na Bat› Ermenistan denilen topraklarda süren katliam ve k›y›mlar karfl›s›nda da¤›n›k direnifller örgütlenir ve say›s›z Ermeni halk direniflçisi ortaya ç›kar. Bunlar ad›na fedai denilen yoksul Ermeni köylülerinden oluflan Partizan birlikleri kurarak çeflitli bölgelerde (Mufl-Van-SasonBitlis-Bingöl vb.) direnifller örgütler. Bu fedai gruplar›n›n bafl›nda fiebinkarahisar do¤umlu ANTRAN‹K PAfiA (Yoksul Ermeni halk›n›n ZAPATASI) gelir. Gerek iflgalci talanc› ve katliamc› Osmanl› birliklerine karfl› ge-

rekse bölgede Osmanl›larla uflakl›k iliflkileri içinde olan bir avuç talanc› Kürt afliret beylerinin oluflturdu¤u çapulcu birliklerine karfl› savafl›r. Say›s›z çat›flma ve direnifl örgütleyen Antranik Pafla bölgedeki yoksul Kürt ve Yezidi mazlumlar›n da desteklerini al›r. Ve bu direnifller içinde yoksul ermeni köylüleri aras›nda Antranik Pafla efsaneleflir. Büyük bir kurtar›c› gözüyle kendisine ve birliklerine bak›l›r. Bat› Ermenistan topraklar›n›n önemli bir bölümünde Osmanl› ve talanc› baz› Kürt afliret beylerine karfl› savaflan Antranik oluflturdu¤u düzenli ordusuyla birlikte Nahiçevan’a kadar uzan›r. Bu dönem Nahiçevan’› kurtarmak için gönüllüler ordusuyla savaflan General Antranik, 14 Temmuz’da Kafkasya ola¤anüstü siyasi komiseri S. fiahumyan’a çekti¤i telgraf›nda... “BrestLitovski antlaflmas›n›n kararlar›n› tart›flmas›z tan›d›¤›m› belirtiyor, bundan böyle askeri birliklerimle bulundu¤um Nahiçevan’›n Rusya Cumhuriyeti’nin ayr›lmaz bir parças› oldu¤unu ilan ediyorum. Ve sizlerden bu konuda kime baflvurmam gerekti¤i konusunda yard›mc› olman›z› istiyorum. Bugünden itibaren de birliklerimle merkezi Rusya (Sovyet) devletinin hizmetinde olaca¤›m›

94

bilmenizi isterim. Bu arada Türk ordular›n›n Nahiçevan bölgesine girmesini engellemeye çal›flaca¤›m. Verece¤iniz kararlar›n›z›n cevab›n› sab›rs›zl›kla bekliyorum” der. Bu önemli belge Ermeni halk›n›n yi¤it kahraman›n›n verdi¤i mücadelenin demokratik muhtevas›n› ve onun devrimci yanlar›n› çok yal›n yans›tmaktayd›. O, Sovyetler Rusya’s›n›n yan›nda yer almakla gerçek kurtuluflun yan›nda yer ald›¤›n›n çok iyi bilincindeydi. fiahumyan, onun davas› u¤runa vermifl oldu¤u mücadele ve kendilerine olan ilgisinden memnunluk duyar ve 17 Temmuz’da Moskova’da bulunan Lenin’e ve Tsaritsin’deki Stalin’e bunu bir telgrafla Culfa’da bulunan bildirir. “C Ermeni halk önderi Antranik’ten afla¤›da yay›nlad›¤›m telgraf› ald›m” (telgraf› oldu¤u gibi yazar), devam›na ek olarak fiahumyan... “Bu telgrafa ben cevap verebilirim, çal›flmalar›n›zda baflar›lar, sizden cevap bekliyorum” Dostlukla Suren. (fiahum yan’›n kulland›¤› ad) Telgraf Moskova’ya ancak 21 Temmuz’da ulafl›r, ama “Bakinski Raboçi” gazetesi Antranik’ten gelen bu telgraf› 18 Temmuz tarihli say›s›nda hemen onun alt›na da fiahumyan’›n yazd›¤› cevab› yay›nlar. “Culfa, Halkç› önder Antranik’e,


Telgraf›n›z› ald›m. Yaz›n›z›n tamam›n› Moskova merkezi hükümetine ilettim. Bana gelince, özellikle sizi, gerçek bir halk kahraman› oldu¤unuzdan dolay› selaml›yorum. E¤er geri kalan erkekler de sizin kadar onuruna sahip ç›kan ve fedakâr olabilselerdi, yoksul Ermeni köylüleri bugün bu ac›lar› yaflamayacakt›. Bayra¤›n›z›n alt›nda savaflan tüm yi¤it savaflç›lara ve bir taraftan Türklerin süngüleri alt›nda di¤er taraftan ulusal önderlerin ihanetlerine u¤ram›fl, çifte ac›lar içinde k›vranan yoksul Ermeni köylülerini ve sizleri dostça selaml›yor mücadelenizde baflar›lar diliyorum. Tüm bu zorluklara ra¤men sizlere devrimci bayra¤a sayg›s›zl›k yapmaman›z› öneriyorum. Bakü proletaryas›, büyük toprak a¤alar› ve beylerinin talanc› ve çapulcular›na karfl› Sovyetler Rusya’s›ndan ald›¤› aktif destekle onlara karfl› kahramanca savaflmaktad›r. E¤er biz Türkleri, toprak a¤alar›n› ve beylerini, Gürcü hükümdarlar›n› ve Ermeni burjuvazisini yenmeyi baflar›rsak, iflte o zaman bütün Kafkasya proleterlerinin ve köylülerinin birlikte yapaca¤› genel kongre, Sovyetler iktidar›n› ilan edecek ve böylelikle yeniden Sovyetler Rusya’s› Cumhuriyeti’yle birleflmeleri ancak bu flekilde gerçekleflmifl olacak. Sizlere gereken deste¤i bulma konusunda yard›mc›

olabildiysem bundan mutluluk duyar›m, ba¤lanman›n yollar›n› siz de bulabilirsiniz” diye belirtir cevab›nda. fiahumyan›n telgraf›n› alan Moskova bunu merkezi yay›n organ›nda yay›nlar, gazete çilekefl halk›n ba¤r›ndan ç›kan bu büyük kahramanlar› için “kköylü demokrasisinin önderi” oldu¤unu ve Sovyetler yanl›s› kararl›l›¤›ndaki duruflu hakk›nda genifl yer verir. Antranik ve gönüllü birliklerinin ortaya ç›kmas›yla panikleyen ve korkuya kap›lan Türk hükümeti ve dönemin genelkurmay baflkan› Enver Pafla, bütün ordu subaylar›na gönderdi¤i 17 Temmuz tarihli genelgesinde Yüce ve adil Osmanl› hali“Y felerinin ad›na Kafkasya’daki varl›¤›m›z› korumak için eli silah tutan bütün ‹slam dünyas›n› ayakland›r›n. Stepan fiahumyan önderli¤indeki Bakü Bolfleviklerinin Sovyetler iktidar›na yard›ma gitmeyi amaçlayan Antranik’in

95

derhal önünü kesin. Bütün yollar› kapat›n. E¤er onlar birleflirse, art›k bizim için Bakü’yü iflgal etmek tamamen imkâns›z hale gelir” diyerek düflünce ve kayg›lar›n› dile getirir. Türklere gelince, onlar tüm güçlerini birarada toplamay› baflararak sald›r›ya geçer. Antranik ve birliklerinin Nahiçevan’da kendilerini kuflatmaya çal›flan Türklerle fliddetli çarp›flmalara girdi¤iBakinski Raboçi” ni yazan “B gazetesinin (19.7.918) tarihli say›s›nda... “bburadaki köylüler eski devrimci Partizan Antranik’in önderli¤inde küçük bir Sovyetler köflesi yaratm›fllar” ve “kkendilerini iflçi-köylülerin büyük Rus ya’s›yla ba¤lar› olduklar›na inan›yorlar” diye yazar. Antranik Pafla’n›n “B Ben bir askerim, ezilenler ve sömürülenler ordusunun s›radan bir neferi, ezenlere karfl› her nerede ne zaman bir özgürlük savafl› varsa, ezilenlerin yan›nday›m” sözlerine yer ve-

Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63


Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63 rir. Bu dönemde Antranik Sovyetler Rusya’s› yanl›s›d›r ve Stepan fiahumyan’la iflbirli¤i yapmaya haz›rland›¤› bir anda, Taflnaklar da Bakü Sovyetlerine karfl› y›k›c› i¤renç tuzaklar kurma peflindeydi.

Bolfleviklerin Bakü Sovyetlerinden çekilmesi A¤›r koflullar alt›nda 25 Temmuz’da ola¤anüstü (Menflevik-Eserlerin, Taflnaklar›n ço¤unlukta oldu¤u) Bakü Sovyetleri toplan›r, oturuma halk komiserleri konseyi, bölge Sovyetleri, deniz ve bölük komitelerinin yan› s›ra Kafkasya ordusunun devrimci askeri komitesi üyeleri de kat›l›r. Toplant›ya baflkanl›k eden P. Çaparitze, içinde bulunduklar› durumun kapsaml› bir flekilde analizini yapmas› için söz hakk›n› fiahumyan’a verir. O, yapt›¤› konuflmas›nda, “düflmanlar›n Bakü üzerindeki bask›lar›n›n nedeni Sovyetler Rusya’s›na karfl› sald›rgan emperyalistlerin ve karfl› devrimci hain odaklar›n, iflçi-köylü Sovyetleri iktidar›na yönelerek sosyalist devrimi bo¤mak oldu¤unun alt›n› çizerek vurgular. Bundan dolay›, Sovyetler iktidar›n›n iç ve d›fl düflmanlar›na karfl› her zaman daha kararl› mücadele etmenin çok daha önemli oldu¤u ve ba¤›ms›z bir politikalar›n›n olmas›n›n gerekti¤ine

dikkat çeker. Tüm bunlar› aç›klad›ktan sonra fiahumyan, ‹ngilizlerin davet edilmesi propagandas›na kesinlikle bir son verilmesini talep eder, dahas› bu sorunu gündemden ç›kart›lmas›n› ve Bakü’deki savunman›n güçlendirilmesi sorununun tart›fl›lmas›n› önerir. Umudumuzu yabanc› güçlere ba¤layaca¤›m›za devrimci Rusya’ya baflvurmam›z en mant›kl› ve gerçekçi olan›d›r, bu arada üzerimize düflen en önemli görev baflta proletarya s›n›f›m›z olmak üzere var olan bütün ordu ve donanma güçlerinin birli¤ini sa¤lamak olmal›d›r. Ayn› zamanda Bolfleviklerin hükümet ile ba¤lar›n›n kopmamas› için, ‹ngilizlerin davet edilmesi sorunuyla ilgili oylaman›n kald›r›lmas›na ve yerine Sovyetler Rusya’s›yla birlikte cephemizin güçlendirilmesi için oylama yap›lmas›na davet ediyorum” diye sözlerini noktalar fiahumyan. Ayn› coflkunlukla konuflmalar›na devam eden P. Çaparitze, G. Korganov, M. Azizbekov, Ya. Zevin ve di¤erleri de, ‹ngilizlerin davet edilmesinin en bafll›ca nedeninin Sovyetler Rusya’s›na karfl› oldu¤unun ve bunun da sadece y›k›m ve felaketlere neden olaca¤›n›n alt›n› çizer. Oysa Menflevik-Eserler ve Taflnaklardan oluflan blok ve cephedeki durumlar› incelemekten sorumlu komisyon üyeleri, Sovyetlere karfl› kin

96

ve nefret duygular› beslemekteydiler, bu grup da kesinlikle ‹ngilizlerin yard›mlar›na baflvurulmas› taleplerinde diretiyor ve Bakü’de bir koalisyon hükümetinin oluflturulmas›n›, oluflacak bu hükümetin, Bakü Sovyetleri içinde bulunan partilerin temsilcilerinden oluflmas›n› öne sürüyorlard›. Gergin bir atmosfer hüküm sürer. En az 500’e yak›n kifli, bu iki uzlaflmaz taraf›n kararlar› do¤rultusunda görüfllerini belirtmek zorundayd›. Yap›lan oylaman›n sonunda, emperyalistlerin sad›k uflaklar› sa¤ partiler 23 oy üstünlü¤üyle (236’ya karfl› 259 oyla) kendi taslaklar›n› onaylat›rlar. Oylama ifllemlerinden sonra oturuma k›sa bir süre ara verilir, bu esnada sol Eserler ve sol Taflnaklar›n kat›l›m›yla Bolflevikler fraksiyonunun toplant›s› yap›l›r. Toplant›ya kat›lanlar›n hepsi fiahumyan’›n kaleme ald›¤› ve bir an önce gerçeklefltirilmesini istedi¤i acil önlemler paketi tasla¤›n› desteklediklerini belirtirler. Bu taslakta Bakü, kendi devrimci öz “B güçlerimizle savunulmal› ve devrimci Sovyetler Rusyas› güçlerinin aktif deste¤iyle, ‹ngilizlerin yarar›na onlar›n davet edilmesiyle ilgili sürdürülen her türlü y›k›c› ve tasfiyeye yönelik propaganda çal›flmalar›na ve benzeri giriflimlere art›k bir son verilmesi gerekir” diye belirti-


lir. Bolflevikler toplant›da sa¤ fraksiyonlar›n zaferinin geçici oldu¤unu, bundan umutsuzlu¤a kap›l›nmamas›n›, tam tersine buna karfl› örgütlü mücadeleyi sürdürmelerini önerir. Daha sonra iktidar› teslim etmeyeceklerini ifade ederek, daha etkin ve direngen mücadele yöntemlerine baflvurarak durumu kendi lehlerine çevirecek politik kararlar al›rlar. ‹flte böylesine önemli kararlara damgas›n› vuran Bakü Sovyetleri çal›flma kurulunun 26 Temmuz tarihli ola¤anüstü oturumu, P. Çaparitze önderli¤inde toplan›r. Toplant›da oy birli¤iyle flehir savunmas›n›n güçlendirilmesi, savafla haz›rl›kl› olunmas› ve güvenli¤in sa¤lanmas›nda ola¤anüstü askeri önlemlerin yan› s›ra zorunlu çal›flma ve “Bütün halk komiserleri, yerlerinde kalarak daha önce yapt›klar› gibi halka önderlik ederek bu çal›flmalar› organize etmeleri ve ta ki yeni bir hükümet kurulana kadar bu bilinçle özveriyle hareket etmelidirler” gibi bir dizi karar› birlikte al›rlar. 27 Temmuz’da ise parti flehir konferans› yap›l›r, burada kitlesel bir gösterinin organize edilmesi tart›fl›l›r. Ertesi gün fiahumyan, Çaparitze ve fiuboldayev’in imzas›n› tafl›yan Bakü Halk Komiserleri konseyi ve Sovyetlerin ça¤r› duyurusu yay›nlanarak halka da¤›t›l›r. Proleterlerin ve askerle-

rin toplu gösterileriyle sars›lan Bakü, ezilen halk y›¤›nlar›n›n da yo¤un kat›l›m›yla dev bir gösteriye dönüflür. Ve ‹ngiliz emperyalistlerinin davet edilmesini isteyen bir avuç hain ifl birlikçinin politikalar› gösteriye kat›lan binlerce emekçi taraf›ndan mahkûm edilir. Sovyetler iktidar›n› savunmak için haz›r olduklar›n› büyük bir coflkuyla hayk›r›rlar. Hac›kabul Cephesi’nde bulunan 3. z›rhl› birlikler komutan› komiser Mudrin, 27 Temmuz’da kendi komutas› alt›nda savaflan k›z›l ordu erleriyle yapt›klar› ola¤anüstü toplant›da, ‹ngilizlerin ve di¤er emperyalist güçlerin bölgeye davet edilmesi politikalar›n› nefretle karfl›lad›klar›n› ve k›z›l ordu askerlerinin kanlar›n›n son damlas›na kadar “ssiperlerde onurumuzla ölmeyi tercih ederiz” fliar›yla savaflmaya haz›r olduklar›n› belirtir.

Bolflevikler Bakü Sovyetlerinden istifa ederek çekilir! Bakü Halk Komiserleri Konseyi’nin 25 Temmuz 1918 tarihinde ço¤unlu¤unu Menflevik-Eserler ve Taflnaklar›n oluflturdu¤u BaküSovyetinden istifa ettiklerini aç›klamalar›ndan sonra bir grup Bolflevik, fiahumyan’a baflvurarak Bakü’de iflgalcilerin sald›r›lar›ndan dolay› durumun kritik noktaya geldi¤ini, vakit varken Astra-

97

han’a gitmesini defalarca kendisine önerirler. Ama her seferinde ret cevab› al›rlar. Bu sorunla ilgili M. VarnaBiz yoldafl çev yaz›s›nda “B fiahumyan’› tan›yan bir grup Bolflevik, onu ikna etmeye çal›fl›yorduk, önce acilen Astrahan’a oradan da Moskova’ya gitmesini ö¤ütlüyorduk. Ama yoldafl fiahumyan, bu önerimizi kesinlikle reddediyordu” ve “E E¤er ben bu zor koflullarda onlar› ortaça¤ barbarlar›n› aratmayacak Türk ve ‹ngilizlerin sald›r›lar›na b›rak›p gidersem, Bakü’ye döndü¤ümüz zaman, proleterler ve Bakü örgütü bana ne der? Onlara ne cevap veririm ve onlara ne yüzle bakabilirim” diye cevaplar. fiahumyan, bu tan›nm›fl devrimci komünist politikac›, sonuna kadar insanl›¤›n toplumsal bar›fl›na sad›k kalm›fl ve can› pahas›na da olsa birlikte çal›flt›¤› yoldafllar›n› hiçbir zaman terk etmemifltir. Tüm zorluklar›n doru¤a t›rmand›¤› ve kana susam›fl emperyalist haydutlar›n ve uflaklar›n›n, içerideki ihanet odaklar›n›n deste¤iyle her an provokasyon ortam› yaratarak katliamlara giriflece¤i kayg›lar›n›n güçlü yafland›¤› Bakü’de durum böyleyken gemiyi önce o terk etmez. O inançl› bir proleter olarak düflmanlar›n›n her an kendisine ulaflmak için ailesine karfl› provokasyon giriflimin-

Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63


Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63 de bulunaca¤›n› önceden kestirir. Önce kad›n ve çocuklar› yerlerinden alarak güvenli bölgelere gitmelerine yard›mc› olur. Ve en son olarak eflini, k›z›n› ve en küçük o¤lu Seroj’u Astrahan’a yolcu eder. Ama Suren ve Levon (iki o¤lu) babalar›n›n yan›nda kal›r ve sonuna kadar onunla birlikte mücadele eder ve komünarlar›n yan›nda direnirler. Böylelikle fiahumyan, dünya tarihinde ilk kez Parisli komünarlaVive la Commun” dir›n “V ye hayk›rarak ölünceye kadar ellerinden düflürmedikleri lekesiz k›z›l bayra¤›, Bakü komününde dalgaland›ran onurlu bir devrimci komünist önder olarak tarihte yerini al›r. S. fiahumyan efline az rastlan›r önder bir komünistti. Devrim için çarpan yüre¤iyle ezilen dünya halklar›n›n umut ve güven kayna¤›yd›. Hiçbir fedakârl›ktan kaç›nmadan bütün gücüyle ve ailesiyle birlikte mücadele alanlar›nda komüncülere önderlik eder ve Bakü’yü sonuna dek terk etmemekte direnir. Ancak bütün koflullar›n aleyhlerine oldu¤u geri dönüp tekrar savaflma gerekçelerinin henüz ortadan kalkmad›¤› bilinir. Bakü Bolfleviklerinin önderi fiahumyan, daha fazla kalman›n olanaklar›n›n art›k imkâns›z oldu¤u Bakü’den, bir gün mutlaka geri dönerek bütün düflman-

lar›ndan hesap sorma bilinciyle ayr›l›r ve Astrahan’a gitmeye karar verir. Yoldafllar›yla birlikte uzaklaflmay› kabul eder. Bakü Komünü’nün üyeleri ve çal›flanlar›, Sovyetlerin silahl› güçleriyle birlikte gemilerle Astrahan’a gitmek için 31 Temmuz’da Petrovski Liman›’nda toplan›rlar. Bu arada fiahumyan’› derin bir hüzün sarm›flt›r. Belki de

devrimci yaflam›n›n en zor ve karar vermekte en çok zorland›¤› anlar›n› yafl›yordur. O, mutlaka geri dönmek için geçici olarak Bakü’den ayr›lmaya karar verir. Bu arada Çaparitze kendisine Stepan yola ç›kseslenerek “S man›n zaman› geldi” der, O Evet, da yoldafl›na dönerek “E ama mutlaka geri dönece¤iz” cevab›n› verir. Ve böylece fiahumyan, k›zg›n yüre¤ini, bilincinden bir türlü ç›kara-

98

mad›¤› proleterler diyar› Bakü’ye b›rakarak, buruk bir ac›yla ama geri dönmenin kararl›l›¤›yla sahilden uzaklafl›r. Ama ne yaz›k ki, gemiler henüz k›y›dan (3-4 mil) kaAstra dar uzaklaflmadan, “A bad” isimli askeri donanmas›na ait bir savafl kuruvazörü yollar›n› keser ve Tsentrokasbi Diktatörlü¤ü (‹ngiliz emperyalist destekli Menflevik-Eser iktidar›) ad›na derhal geri dönmeleri emredilir. Aksi takdirde atefl açacaklar›n› seslenirler. Bu durumda karfl› koymak imkâns›zd›r. fiahumyan ve Der-Kaprielyan s›n›f düflmanlar› taraf›ndan kelepçelenerek askeri gemiye bindirilir. Ve bafllarlar dalga geçmeye, alaya almaya ve afla¤›lay›c› sözler söylemeye. Gemi komutan› ve di¤er subaylar kendi aralar›nda yüksek sesle ve de i¤renç bir lehçeyle fiahumyan ve di¤erlerinin kurfluna dizilmeleri veya as›lmalar› gerekti¤ini konuflurlar. Daha fazla tahammül edemeyen fiahumyan sert bir ses tonuyla “Afla¤›l›k herifler, zannetmeyin ki biz sizin tutsa¤›n›z” diye onlara yan›t verir. Olay› an›nda duyan di¤er komiserler, önderlerinin bafl›na her an korkunç fleylerin gelebilece¤i tehlikesi üzerine derhal harekete geçer. Petrov ve Amirov (Sovyet) tugaylar›n› silahland›r›r ve tutuklular›n


derhal serbest b›rak›lmas›n›, aksi takdirde fliddete baflvurmak zorunda kalacaklar› tehdidinde bulunurlar. Tsentrokasbi diktatörleri beklemedikleri bu durum karfl›s›nda geri ad›m atar. Burjuvalar›n temsilcilerinden biri (Lemleyn), fiahumyan ve DerKaprielyan›n tutuklanmalar›n›n bir “yyanl›fll›k” oldu¤unu, bundan dolay› kendilerinden özür diledi¤ini belirtir. Böylelikle serbest b›rak›l›rlar. Halk komiserleri konseyinin Bakü Sovyetinden istifalar›ndan sonra bile Bolflevikler önderli¤indeki iflçi tugaylar› Bakü’yü iflgale karfl› savunur. Bakü flehri, Pet rov’un silahl› iflçi tugaylar› taraf›ndan kahramanca savunulur. Yine Petrov’un topçu bataryalar› fedakârca sava flan proleterlere verdi¤i güçlü destekle, düflmanlar›na dehflet saçarken ezilen y›¤›nlara moral kayna¤› olur.

“Davet edilen” ‹ngilizler Bakü’ye gelir Bolfleviklerin Bakü Sovyetinden istifa edip çekilmelerine en çok ‹ngiliz emperyalistleri sevinir. Bu durumdan çok memnun olan Denstervil yaz›s›nda “Bakü’de tam da istedi¤imiz gibi bir darbe gerçekleflti. ‹ktidar organlar›n› kendi ellerine geçiren yeni hükümet bafla geldiklerinde, daha önceden planlad›¤›m›z gibi, yard›m talebi ricas›nda

bulunmak için bize elçilerini gönderdiler” diye kaleme al›r. Gerçekten de 4 A¤ustos’ta Bakü’ye gelen az say›daki ‹ngiliz birli¤i (hepsi 800-900 asker), cepheye gideceklerine flehrin sokaklar›nda gövde gösterisine ç›kar (çok kalabal›k olduklar›n› göstermek için), sözüm ona halka ekmek vereceklerine, yanlar›nda getirdikleri flempanzeleri onlara gösterirler Bakü, bir yanda Antant Blo¤u di¤er yanda Almanlar›n ve Türklerin oluflturdu¤u iki vahfli emperyalist gücün aç›ktan savafl alan› haline dönüflmüfltü. fiehirde faaliyet yürüten karfl› devrimci güçler bu savafl ortam›ndan yararlan›rlar. Özellikle bu dönem en aktif faaliyet yürüten Anglofil (‹ngiliz-Frans›z) blo¤uydu efendilerinin geliflini büyük bir coflkuyla karfl›layan Eserler, Menflevikler ve Taflnaklar, hiç vakit kaybetmeden flehri bafltan bafla talan etmeye bafllar. Korkunç miktarda zenginlik elde ederler, Enzeli’ye 700 ton petrol gönderirler. Komünistler ve demokratlara karfl› anti propagandaya h›z vererek onlar hakk›nda yalan ve inkâr kampanyas› bafllat›rlar. Bu durum Bakü proletaryas›n›n hareket alan›n› daralt›r ve çal›flmalar›n› etkiler. Moskova ile olan ba¤lar› tamamen kopar, ama buna ra¤men her türlü olana¤› zorlayan V. ‹. Lenin, bölgedeki

99

geliflmeler ve olup bitenler hakk›nda kapsaml› bilgi edinmek ve acilen yard›mlar›n yap›labilmesi için giriflimlerde bulunur. Bu do¤rultuda bir ad›m atar ve 29 Temmuz’da Astrahan askeri konsey üyelerinden Eliyoviç’e direkt olarak ba¤lan›r ve Çok rica ediyorum, ona; “Ç lütfen bana Bakü Halk Komiserleri Konseyinin istifa ettiklerinin do¤ru olup olmad›¤›n› belirtin... Ve e¤er bu do¤ruysa Bolflevikler iktidar› bu koflullar alt›nda Bakü’de ne kadar dayanabilir” diye sorar. Görünen bir gerçek var ki, Lenin, Bakü Komünü ile hassasiyetle ilgilenir. Özellikle Bakü Komünü’nün içinde bulundu¤u a¤›r çal›flma koflullar›n›n zorluklar› ve ortam›n gerginli¤inden duydu¤u endifleden bir hayli düflüncelidir. Hatta ne onlar› elefltirmifl ne de suçlam›flt›r, onun tek bilmek istedi¤i, “acaba bu durumda daha ne kadar dayanabilirler”, bu da tamamen yard›mlara ba¤l› bir sorundur.

Bolflevikler’in Bakü’den geçici çekilme karar› 10 A¤ustos’ta Bakü Bolfleviklerinin Petrovski kamp›nda ikinci konferanslar› yap›l›r. fiahumyan, oturumun aç›l›fl konuflmas›nda, yaflanan bu a¤›r bunal›m döneminin nedenleri ve bu durumun Sovyetler Rusya’s›n› da etkiledi¤ini derinlemesine

Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63


Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63 analiz eder. Sovyetler Rusya’s›n›n içinde bulundu¤u koflullar›n acil yard›m yapmalar›na uygun olmad›¤› ve kendi güçleriyle de daha fazla direnmenin olanaks›z oldu¤u, Bakü Sovyetleri kendi güçleri ve onlara ait malzemelerle birlikte geçici olarak Astrahan’a yer de¤ifltirmeleri, ve burada karfl› devrimcilere karfl› yürütülen mücadele içinde yer alarak savaflt›ktan sonra, yine Bakü’ye zafer elde etmek için uygun bir zamanda dönmenin en do¤ru olaca¤› konular›nda hem fikir olurlar. Bu karar›n oylanmas› esnas›nda baz› yoldafllar fiahumyan’›n önerisine karfl› görüfl belirtir. Onlar bulunduklar› yerde (Bakü’de) kalmay› ve kendi öz güçleriyle “Tsentrokasbi diktatörlü¤üne” karfl› savafl›p gerici diktatörlü¤ü y›kmay› ve iktidar› tekrar ele geçirmeyi önerirler. Oturumda bulunan yoldafllar›n ço¤unlu¤u Bakü’de kal›p savaflma önerisinin yanl›fl oldu¤unu, aksi takdirde daha a¤›r kay›plara u¤ranaca¤›n›, Bakü’de ortam›n katliamlara gebe oldudu¤unu belirtirler. Yap›lan oylama sonunda (28 oya karfl› 8 red oyuyla) Leninci politikayla tamamen örtüflen fiahumyan’›n önerisi kabul edilir. Lenin yoldafl da daha sonra Bakü’den geçici olarak geri çekilme karar›n›n do¤ru Emperyaoldu¤unu belirtir. “E listleri ne davet, ne de onlar-

la korsanca antlaflma imzalamayan, sadece bir kez zorbalar›n sald›r›s›nda geri çekilmek zorunda kalan tek parti, Bolflevik-komünistlerinin partisidir” der Lenin ve devam eder... “ Kafkasya’daki komünist yoldafllar›m›z›n bulundu¤u koflullar gerçekten zordu, çünkü onlar her gün Menflevikler taraf›ndan ihanete u¤ruyorlard›.” (Eserler ve Taflnaklardan söz etmeye bile de¤mez.) Çünkü onlar› destekleyen d›fl düflmanlar›n ta kendisiydi. fiahumyan’›n önderli¤indeki Bakü komünistleri güçler dengesi aras›ndaki korkunç eflitsizlikten iflte böylesine do¤ru karar alarak ad›m atmak zorundalard›. Ama zorluklar ve düflmanlar›n›n gücü, Bakü Bolflevikleri örgütünün çelikten birli¤ini bozmaya yetmedi, bu onlar›n komünist önderleri S. fiahumyan’a olan sonsuz güvenlerinin yal›n bir ifadesiydi.

Bakü’de art›k “B devrimci bir cephe yok, emperyalistler cephesi var!” 12 A¤ustos’ta “Rusya Merkezi Sovyetler iktidar›n›n ve Bakü komünistleri örgütünün temsilcileri aras›nda Sovyet güçlerinin yer de¤ifltirmeleriyle ilgili bir deklarasyon” imzalan›r. Bu bildiriye Kafkasya ola¤anüstü komiseri S. fiahumyan, Mer-

100

kezi Halk Komiserleri Konseyi ad›na Bakü Komünü askeri komiserleri G. Petrov, Merkezi Halk Komiserleri Konseyi ad›na Hazar Denizi askeri donanmas› komiseri V. Poluhin, RKP(B) Bakü Komitesi temsilcisi P. Çaparitze ve sol Taflnaklar ad›na A. Nuricanyan imza atarlar. Bildiride, Biçerahov ve Taflnak komutanlar›n iflledi¤i suçlardan dolay› askeri mevzilerin boflalt›ld›¤› ve Türklerin sald›r›lar›na maruz b›rak›ld›¤›, sa¤ partilerin de proleterler aras›nda bilinçli olarak kafa kar›fl›kl›¤› yaratarak ‹ngilizleri davet etmeleri sonras›, Bakü’nün iki emperyalist koalisyon gücünün askeri savafl alan›na dönüfltürüldü¤ü ifade edilir ve Bakü’de art›k devrimci bir “B cephe yok, emperyalistler cephesi var” denilir. Bakü Sovyetlerinin güçleri çok azd›. Ne direnmeye yetecek ne de karfl› sald›r›ya geçecek kadar güçleri vard›. Emperyalistlerle ve karfl› devrimcilerle her türlü iflbirli¤ini de reddettiklerinden, onlar›n geçici olarak çekilmekten baflka yapacak bir fleyleri yoktu. Onlar (Rusya’dan gelen sa“O vaflç›lar) buraya Bakü proletaryas›yla birlikte kavgaya ve Sovyetler iktidar› için seve seve ölmeye gelmifllerdi, ama flimdi yüreklerinde ac›, dudaklar›nda kin ve nefretle Bakü’den uzaklaflmak zo rundalar. Ama bu flehri b›rakmakla gelece¤e olan


umutlar›n› asla kaybetmezler. Onlar, Bakü proletaryas›n›n ve Hazar Denizi donanmas› gemicilerinin, sa¤ partilerin kendilerini nas›l ihanetin efli¤ine çektiklerini anlayacaklar›na inan›yorlar. Onlar umutlu, çünkü iflçi-köylü Rusyas›n›n tekrar Bakü’ye gelece¤ini ve bu kez Bakü proleterlerinin gerçek dostu, devrimci Rusya ile ba¤ kuraca¤›n› ve yeniden Sovyet Sosyalist Rusyas› bayra¤› alt›nda gerçek özgürlüklerine kavuflacaklar›na olan inançlar›ndan ve davalar›ndan asla vaz geçmifl de¤iller” diye belirtir fiahumyan. fiahumyan Bakü’deki çal›flmalar›n da tamamen aksat›lmamas› için, bölge parti komitesi toplant›s›nda yeralt› faaliyetlerine devam edilmesinin flart oldu¤unu ve bu sorun üzerine herkesin görüfl belirtmesini ister. Tart›flmalar›n sonunda çal›flmalar›n kesintiye u¤ramamas› ve yeralt› faaliyetlerinin devam› için bir grup Bolflevik’in burada kalarak görevlerine devam etmesi kararlaflt›r›l›r. Bu göreve atananlar aras›nda A. Migoyan, G. Sturuan, Sarkisyan, ‹. Anaflkin, S. Martikyan, ‹. Gandyurin, S. Yakubov, Artakyan (‹stanbulluyan), L. Mirzoyan ve di¤er birkaç kadro yer da yer al›r. fiahumyan, yoldafllar›na gerekli aç›klamalarda ve ö¤ütlerde bulunur. Dikkat edilmesi gereken önemli baz› ilkesel konularda d›fl›nda Ast-

rahan ile haberleflmelerde hangi flifreyi kullanmalar› ve kopukluk durumunda kime nas›l baflvuracaklar› konusunda onlar› ayr›nt›l› olarak bilgilendirir.

Bakü’den Bolfleviklerin çekilmesi Bölgeden çekilecekleri zaman geldi¤inde Bakü Sovyetleri, güçlerinin ç›k›fllar›na izin verilmesi, bir sorun ç›kart›lmamas› konusunda zorunlu olarak “Tsentrokasbi diktatörleri” temsilcileriyle görüflürler. Bu dönemde Hazar Denizi askeri donanmas› diktatörlü¤ün denetimindedir. Ve ticaret gemileriyle bölgeyi terk edenlere karfl› her an zor kullanabilir, hatta sald›racak kadar ileri de gidebilirlerdi. Tsentrokasbi temsilcileri flehrin savunmas›n› yapmas› için önce Petrov’u (Sovyet komutan›) kendi yanlar›na çekmeyi, böylelikle Petrov’un birliklerinin bu görevi üstlenmesini denerler. Ama O, Sovyet güçlerinin sadece Almanlar ve Türklere karfl› Bakü proletaryas›n›n saflar›nda savaflacaklar›n›, bunun içinde ilk önce ‹ngilizlerin flehirden uzaklaflt›r›lmas›n›n flart oldu¤unu belirtir. Tsentrokasbicilerin bir di¤er talepleri de silahlar›n›, cephanelerini ve askeri araçlar›n› b›rakmalar›d›r. ‹lk önce Petrov (kendi birliklerinin acil ihtiyaç duydu¤u silahlar

101

d›fl›nda) bunu kabul eder, ama fiahumyan buna kesinlikle karfl› ç›kar. Çünkü silahlar›n, cephane ve araç gereçlerin tamam›n›n Sovyetler Rusya’s›na ait oldu¤unu ve düflmanlara b›rak›lmas›n›n imkâns›z oldu¤unu belirtir. Uzun tart›flmalardan sonra “diktatörler”in temsilcileri Sovyet güçlerinin kendilerine ait tüm silahlar›yla birlikte bölgeden çekilmelerini istemeyerek de olsa kabul etmek zorunda kal›r. Merkezi Halk Komiserleri Konseyi taraf›ndan Hazar Denizi donanmas› komiserli¤ine ataArnan Poluhin de bu arada “A dahan” askeri gemisi personeliyle çekilme bafllad›¤›nda korumay› ve güvenli¤i kendisinin sa¤lamas› konusunda Kars” anlafl›r. Ayn› flekilde “K Aviatik” askeri gemileve “A riyle de bu konuda anlaflma yap›l›r. Bu geliflmelere Astrahan’da bulunan efline 13 A¤ustos’ta yazd›¤› bir mektupta de¤inen fiahumyan, Surigin (Suren) ve Levigin’in (Levon) de kendisiyle birlikte oldu¤unu ve Sovyetler güçlerinin en k›sa zamanAstrahan’a do¤ru yola da “A koyulacak ”lar›n› belirtir. Ama gerçekte verilen yard›m sözleri yerine getirilmemifltir. Tsentrokasbicilerin bölgeden çekileceklerle yapt›¤› anlaflma sözde ve sahte bir anlaflmayd›. “fiahumyanc›lar›n kalesi” Bakü’de komünistlere karfl› kolay provo-

Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63


Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63 kasyon girifliminde bulunamayacaklar›n› anlayan ve bundan çekinen karfl›-devrimciler, bu bask›y› ancak Kemalistlerin aç›k denizde (K Mustafa Suphi ve yoldafl›n› hunharca katlettikleri gibi ) kolayca yapabilecekleri için güvenlikleri konusunda bilinçli olarak yard›mc› olmazlar. Gerçekte onlar Bakü devrimci güçlerinden kurtulmay› çok istiyorlard›, ama kendi yöntemleriyle. Yani

de gerilerde kalmas›ndan dolay› onlar› beklemek için burada demirlemek zorunda kal›rlar. Geri kalan gemilerin ço¤u ise petrol tafl›mac›l›¤›nda kullan›l›yordu. Ahflaptan yap›lm›fl alçak gemilerin üzerinde askeri z›rhl› araçlar, atlar, birlikler vs. malzemeler de yüklenince dev dalgalara karfl› koyamayabilir ve kolayca sürüklenebilirdi. Bakü komiserleri “‹‹van Kolesnikov” adl› gemiye binmifl-

onlar› silahs›zland›rarak ve önderlerini de cezaland›rarak kurtulmay› istiyorlard›. Bunun böyle olmas›n› isteyenler aras›nda baflta efendileri olan ‹ngiliz emperyalistleri vard›. Hareket etmek için 17 gemiye yüklenen askeri birlikler kendilerine ait cephane ve z›rhl› araçlar›yla birlikte, 14 A¤ustos’ta daha yeni “amiral” olmufl G. Korganov komutanl›¤›nda Bakü liman›ndan Astrahan’a gitmek üzere uzaklaflmaya bafllarlar. Onlar Jiloye adas›na yaklaflt›klar›nda aniden fliddetli bir f›rt›na bafllar. ‹ki gemilerinin

lerdi. Bu gemi di¤erlerine nazaran daha az yüklendi¤inden yoluna devam edebilirdi. Ama fiahumyan ve di¤er Bolflevikler bunu yapmad›lar. Efllik ettikleri ve birlikte olduklar› yoldafllar›n› yaln›z b›rakmak istemediler. Onlar bunu yapmad›lar, -di“O ye bafllad›¤› yaz›s›nda Migoyan,- Çünkü onlar, geride kalanlara karfl› sorumluluklar›n›n bilincinde hareket eden politik önderlerdi, koflullar ne kadar zor, ne kadar elveriflsiz ve dayan›lmaz olursa olsun, onlar bunu asla tercih etmediler, önder olma-

102

n›n bütün özelliklerini eksiksiz yerine getirmede son derece duyarl› ve hassas olan komünist yoldafllar her ne pahas›na olursa olsun onlarla sonuna kadar dayan›flma içinde olacaklar›n› gösterdiler” der. Bu arada bofl durmayan “Tsentrokasbi diktatörleri” derhal harekete geçerek Astrahan’a do¤ru yola ç›kan Astrabat ”, “A Ardahan ” ve “A Göktepe” gemilerini sorufl“G turmalar› için askeri filolar›n› gönderir. Jiloye adas›na yaklaflan askeri gemiler, onlara Bakü’ye geri dönmelerini aksi takdirde atefl açacaklar›n› belirtirler. Sovyet güçleri düflmanlar›n›n bu iste¤ini reddeder. fiahumyan, Çaparitze, Azizbekov, Fioletov ve Petrov öfkeyle kendilerinin peflinden gelen askeri gemileri çevreleyerek, düflmanlar›n›n ve dayatmalar›n›n önünde geri ad›m atmayacaklar›n› ve hiçbir taleplerini yerine getirmeyeceklerini kararl›l›kla belirtirler. Bu durum karfl›s›nda etkilenen askeri gemi personeli erler, Ruslara karfl› kendilerinin “R atefl açamayacaklar›n›” belirtirler. Ama korkudan dehflete kap›lan “Tsentrokasbi diktatörleri” bu sefer de erleri ikna için, güya “Sovyetler Rusyas› için Bakü’yü kurtaranlar›n” kesinlikle kurflunlanmalar› gerekir gibi tahrik edici sözlerle onlar›n kafalar›n› kar›flt›r›r. Böylesine i¤renç sahtekârl›klar›yla Bol-


fleviklerin bindikleri “‹van Kolesnikov”adl› geminin üzerine atefl aç›lmas›n› baflar›rlar. Aç›lan ilk ateflte 2 kifli ölür ve 8 kifli de yaralan›r. Gemide ise a¤›r hasar meydana gelir. Di¤er gemiler de kurflun ya¤muruna tutulur. Gemi üzerinde bulunan özellikle kad›n ve çocuklar aç›lan atefl karfl›s›nda pani¤e kap›l›r, baz›lar› kurtulmak için telaflla kendisini denize atar, ama ço¤u yüzme bilmedi¤inden k›sa sürede sulara gömülür. Petrov’un birliklerinin bulundu¤u gemiyse top atefliyle karfl›l›k verecek durumda de¤ildi. Çünkü gemiler bunlara göre uyarlanmam›flt› (toplar›n atefllenmesi halinde top arabas› geri kay›p denize düflebilirdi). Gemiler batma tehlikesiyle karfl› karfl›yayd›, gemide bulunan kad›n ve çocuklar ise bo¤ulma tehlikesiyle karfl› karfl›ya idiler. Bu durumu gören Sovyet güçleri zorunlu olarak geri dönmeyi kabul ederler. Bakü komiserlerinin tutuklanmas› an meselesidir, ama hiç olmazsa tan›nm›fl baz› önderlerinden (fiahumyan, Çaparitze, Fioletov ve baz› kadrolar vs.) birkaç›n›n Leyla ” kurtar›lmas› için, “L adl› yük gemisine binmelerine ve böylece atefl hatt›ndan farkedilmeden “d›flar› ç›kart›larak” Astrahan’a gitmelerine karar verilir. Bafllang›çta her fley yolunda gidecekmifl gibi görünse de yük gemisine binecek grup bunu redde-

der, gerekçe olarak da kendi ailelerinin Bakü’de oldu¤unu, büyük bir olas›l›kla kendilerine iflkence yap›laca¤›n›, bu yüzden kabul etmediklerini ileri sürerler. Hiçbir fley onlar› Astrahan’a gitmeleri için ne ikna edebildi ne de zorlayabildi. Böylelikle 17 A¤ustos’ta Sovyet gemileri Bakü’ye geri döndürülür. (Önce Narken Adas› aç›klar›nda, daha sonra silahs›zland›rmak için da tek tek limana götürülürler), sadece içlerinden bir gemi (silah ve cephane yüklü olan›) gece yola ç›kt›klar› için izini düflmanlara kaybettirmeyi ve Astrahan’a ulaflmay› baflar›r. Tüm gemilerden toplam 35 kifli tutuklan›r. Tsentrokasbiciler sözde “fiahumyan’› savaflarak” teslim ald›klar›n› ve “Göktepe” gemisine bindirdiklerini aç›klarlar. Tutuklananlar› bafltan afla¤› tek tek ararlar. Özellikle fiahumyan’›n üzerindeki cüzdan›na ve de¤erli belgelerine el koyarlar. Bunlar›n aras›nda Lenin yoldafl›n kendi el yaz›s›yla yazd›¤› birkaç mektup da vard›r. Gemide bulunan K›z›l ordu askerlerine yönelik Bolfleviklerin aç›klama yapmalar›ndan kaç›nd›klar› ve tekrar Bolflevikler saf›nda Bakü’de savaflmamalar› için askerleri silahs›zland›rarak Astrahan’a gönderirler. ‹ngiliz emperyalistlerinden ald›¤› destekle Tsentrokasbi diktatörleri Bakü ko-

103

münün politik önderlerini tutuklar. ‹ngiliz General Denstervil bu tutuklamadan duydu¤u memnuniyetini dile getirirken, “vverilen sert emirler kesinlikle yerine getirilmifltir” der. fiahumyan, Korganov ve Sureni (fiahumyan’›n o¤lu) Baylov Hapishanesi’ne ve geri kalanlar ise fiemahinka Hapishanesi’ne gönderilir. Bakü’de serbest kalan di¤er Bolflevikler, tutsak düflen komunistleri kurtarmak için ola¤anüstü bir çal›flma bafllat›r. Bütün olanaklar› seferber edip büyük bir kampanyaya giriflirler. ‹lk olarak RKP(B) yeni Bakü Komitesi oluflturularak, partinin flehir çal›flmalar› güçlendirilir. Bununla birlikte Bolflevikler, sol Eserler ve sol Taflnaklar, Tsentrokasbi diktatörlü¤üne karfl› ortak mücadele etmek için bir büro olufltururlar. Komünistlerin yasa d›fl› tutuklanmalar›yla ilgili haz›rlanan özel baflvuru mektubu, Tsentrokasbi diktatörlerine iletilir. Bu mektupta halk komiserlerinin Astrahan’a gitmeleri için derhal serbest b›rak›lmalar› istenir. Komüncülerin bafl›na herhangi bir fley geldi¤inde bunun sorumlular›n›n yeni hükümet olaca¤›n›n, özellikle de bu suçu iflleyenlerden hasap sorulaca¤›n›n, gerekirse fliddete baflvurmaktan kaç›nmayacaklar›n›n alt› çizilerek belirtilir. A. Migoyan, bu özel bafl-

Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63


Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63 vuru mektubunu Tsentrokasbi diktatörlerinin temsilcilerinden olan Sadovski’ye teslim eder. Baflvuru mektubunu alan sahtekar, tutuklular›n yaflamlar›n› hiç bir tehlikenin beklemedi¤ini ve her fleyin hukuki yollardan çözüme kavuflturulaca¤›n› belirtir. Bolflevikler, bu durumu elefltiren bildirileri proletarya y›¤›nlar› aras›nda da¤›tarak haks›z tutuklama karfl›s›nda sessiz kal›nmamas›n›n propagandas›na a¤›rl›k verirler. Konferanstan sonra toplanan Bolflevikler, sol Eserler ve sol Taflnaklar Tsentrokasbi hükümetine baflvurarak, halk komiserlerinin serbest b›rak›lmas› için partiler aras› bir komisyonun oluflturulmas›n› ve e¤er ortada suç teflkil eden bir durum varsa tart›fl›lmas›n› önerirler. Ama karfl›-devrimci hükümet 19 A¤ustos’ta yap›lan bu öneriyi reddeder. Halk komiserlerinin davas›n› da ola¤anüstü kurula b›rak›r. Bu kurulun baflkanl›¤›n› yürüten de Eserler partisinden M. Vasin ve yard›mc›s› ise yine bir Eser üyesi olan Dalin’dir. Soruflturmay› yürüten “avukat” Jukov ise çarl›k döneminin az›l› jandarmalar›ndand›r. Bakü Bolflevikleri bir yandan proleterleri geliflmelerden haberdar ederken di¤er yandan da hapishanede bulunan tutuklulara yiyecek, gazete ulaflt›r›p geliflmeleri aktar›r›lar. A. Migoyan bir

seferinde demir kafesin arkas›ndan da olsa fiahumyan’la görüflmeyi baflar›r, Menfleviklerin yapt›klar› hainlikleri anlatma f›rsat› olur, o da Üzülmene gerek kendisine “Ü yok. Hainler hiçbir zaman amaçlar›na ulaflamaz, yaflam›n gerçekli¤i bunu ispatlayacakt›r. Do¤rular bizden yana ve biz bunu yenece¤imize inan›yoruz” der. fiahumyan’›n çocuklar› Levon ve Suren yetkililere verilen güvencelerden sonra hapishaneden serbest b›rakt›r›l›r. Moskova merkeziyle olan ba¤lar›n›n kopmas›ndan sonra Bolfleviklerin durumu daha da a¤›rlafl›r. Hatta Astrahan’la bile ba¤ kurmalar›n›n olana¤› yoktur. Tsentrokasbi diktatörlü¤ü onlar›n tüm ba¤lar›n› kopartm›fl, Sovyetler Rusya’s›yla iliflkiye geçmemeleri için de bir dizi önlemler alm›flt›. Halk komiserlerinin tutuklanmalar›ndan sonra, Bakû komitesinin d›flar›da kalan bir üyesi, Moskova’ya göndermek için ayr›nt›l› bir mektup yazar. Mektubunda özellikle önemli bir konuya dikkat çeken bu üye Bolfleviklerin hiçbir zaman Bakü Sovyetlerinin oluflumunda ço¤unlu¤u oluflturmad›¤›n›, ama bu zor koflullar alt›nda iktidara geldiklerini “Bakü’deki geliflmeleri bütünlüklü olarak do¤ru alg›layabilmek için bunu göz önünde bulundurmak gerekir, iktidarda oldu¤umuz günlerde, Sovyetlerin bünye-

104

sindeki 248 vekilin içinde komünistlerin üye say›s› 80 kifli bile de¤ildi. Ama oluflturdu¤umuz Sovyetlerde di¤er fraksiyonlardan 58 üye bizim program›m›z› destekledi. Bir baflka yerde ve baflka koflullar alt›nda dörtte bir üyesi bile bulunmayan fraksiyon üyelerinin, iktidar olmas› imkâns›zd›r. Ama, Bakü’de uzlaflmaz ve bir birini d›fltalayan partiler, ulusal gruplarla doluydu, bunlar›n içinde partimiz ideolojik olarak en sa¤lam, en kararl› ve ilkelerine son derece ba¤l›l›¤›n›n yan› s›ra derin birikimi olan deneyimli politikac›lar›n zengin birikimleri, özverili ve fedakâr çal›flmalar› sayesinde, bazen bir ulusal partiden, bazen de di¤er gruplardan, ama sürekli ayn› blo¤un içinde yer alan sol Eserler partisinden ald›¤› destekle iktidara gelmeyi baflarm›flt›r” diye özetler. Yine ayn› yerde, bu flekilde Ermeni ulusal ordusunun birliklerinden ve Ermeni halk y›¤›nlar›n›n gücünden Kafkasya yararlan›ld›¤›n› “K K›z›l ordusu, hemen hemen % 90’› yoksul ve emekçi Ermeni halk y›¤›nlar›n›n kat›l›m›yla oluflturulmufltu”. Ama sa¤ partilerin Anglofil yanl›s› politikalar› ve Biçerahov’un ve Taflnak komutanlar›n ihanetleri sonucu, yabanc› emperyalistlerin güçleri zafere kolay ulafl›rlar.

V. ‹. Lenin’in son


geliflmeler karfl›s›ndaki tavr› V. ‹. Lenin, haberleflme koflullar›n›n zorlu¤una ve uzun bir dönem iletiflimin kopmas›na karfl›n büyük bir olas›l›kla Bakü’deki geliflmelerden haberdar olur. Bakü halk komiserlerinin istifa ettiklerini ve ‹ngiliz iflgalcilerinin bölgeye geldi¤ini kesinlikle duymufltur. Ama O, Bakü halk komiserlerinin tutukland›klar›ndan habersiz di. Bakü’ye yard›m etmenin olanaklar›n› araflt›r›yordu. Durumun a¤›rlaflt›¤›n› hisseden V. ‹. Lenin, G. V. Çiçerin ile birlikte Astrahan Sovyetleri Baflkan›na bir telgraf çeker. Almanlar›n baz› ekonomik tavizler ald›¤›n›, Bakü ve çevresini iflgal etmeyecekleri konusunda anlaflt›klar›n› flu cümlelerle dile getirir “ööncelikle ‹ngilizlerin Bakü’den uzaklaflt›r›lmalar› gerekir. Bizim için, Türklerin ve Almanlar›n Bakü’yü iflgal etmekten vazgeçip buralardan uzaklaflmalar›yla Bakü ve Bakü çevresinin güvenli¤i gerçek anlamda sa¤lanm›fl olacakt›r. Bu konuda Almanlarla antlaflma imzalad›k. ” Bunu büyük bir gizlilik içinde S. fiahumyan’a iletmelerini önemle belirtir. Lenin’in bu iste¤i yerine getirildi mi yoksa getirilmedi mi bilinemiyor. Ama iletilmifl olsa da bu durumda, Rusya’n›n güçlü deste¤i olmadan ne yapabilirdi ki? Bir türlü istedi¤i haberleri ala-

mayan Lenin, derin derin düflündükten sonra, bu sefer de 23 A¤ustos’ta Taflkent’te, Türkistan Cumhuriyeti’nin Halk Komiserleri Baflkan› F. ‹.Kolesov’a bir telgraf çeker; “Kafkasya ve Bakü konusunda çok az fley biliyoruz. ‹ngilizler Bakü’ye gelmifller ve orada durum iyi de¤il. Almanlar, e¤er ‹ngilizleri oradan d›flar› atabilirsek, Bakü üzerine sald›r›lmayaca¤›n›n garantisini veriyor. Oradaki ifllerin nas›l düzene girece¤i belli de¤il. Askeri yard›m›n ulafl›p ulaflmad›¤›n› ve nerede olduklar›n› bilmiyoruz. Ancak Tsaritsin yak›nlar›nda durdurulmufl olabileceklerini tahmin ediyoruz... Kesinlikle söz veremiyoruz ama size belli ölçüde yard›m göndermeyi düflünüyoruz, her fley ‹ngilizlerin Bakü’den d›flar› at›lmas›n›n baflar›s›na ba¤l›, aksi halde Hazar Denizinin bir parças›n› emperyalist güçler iflgal etmifl olacak.” Bu telgraftan iki gün sonra Astrahan ili iç iflleri komiseri A. Humaryan ve Bakü eski halk komiserlerinden S.Markaryan, Moskovada bulunan V.‹.Lenin ve Yu. Svertlov’a, Bakü halk komiserlerinin tutukland›klar›n› ve onlar›n serbest b›rak›lmas› için acilen yard›m edilmesi gerekti¤ini, “‹‹ngilizlerin alt›n ve süngülerinin yard›m›yla iktidar› ellerine geçiren Tsentrokasbi diktatörleri her an bir katliama giriflebilir. Vakit geç olmadan tutuklu bulunan

105

yoldafllar›m›z her an katledilme tehlikesiyle karfl› karfl›yad›r, bunu göz önünde bulundurarak onlar›n yaflamlar›n›n güvenli¤i için, Menflevik, Eserler ve Taflnaklar›n göze batan önderlerinden baz›lar›n›n rehine olarak tutuklanmalar› durumunda bunu sa¤layabiliriz” diye belirtir. Sovyetler hükümeti, Bakü komiserlerinin kurtar›lmas› için, rehine al›nmas› dâhil bir dizi giriflimler bafllat›r. Bakü Bolflevikleri, her türlü zorlu¤a ra¤men proletarya y›¤›nlar›na gerçekleri aç›klamak için ara vermeden çal›flmalar›na devam eder. Emekçi y›¤›nlar›, sa¤ partilerin sahtekârl›¤› ve hainliklerinin kendilerini uçurumun kenar›na getirdi¤ini, bunu süreç içinde yaflayarak anlad›klar›n› ifade ederler. Menflevikler, Eserler ve Taflnaklar, kendilerinin davet etti¤i ‹ngiliz güçlerinin Türklere karfl› savaflta yetersiz kalmalar›yla birlikte, art›k ‹ngilizleri davet etmelerinin hiçbir hakl› dayana¤›n›n kalmad›¤›n› ve bu olumsuz durumun er veya geç kendilerini de etkileyece¤ini, saflar›n› sarsaca¤›n› hissederler.

Bakü Sovyetleri’nde yeni bir seçim yap›l›r Menfleviklerin bütün engelleme çabalar›na ra¤men Bolflevikler, sol Taflnaklar sol Eserlerin (Bolfleviklerle hareket ederler) çal›flmalar›

Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63


Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63 sonucu zaman› ve var olan tüm olanaklar›n› büyük bir ustal›kla kullan›rlar. Yo¤un çal›flmalar› sonunda Bakû Sovyetlerine 28 üyesinin seçilmesini sa¤larlar. Seeçilen üyelerin aras›nda 9 tutuklu yoldafllar› fiahumyan, Çaparitze, Fioletov, Korganov, Azizbekov, Zevin, Basin, Malikin ve Bogdanov’un isimleri yer al›r. Sovyetlere seçilen di¤er vekiller aras›nda A. Migoyan ve G. Sturuan da (ikisi de Bolflevik) bulunmaktad›r. Karfl›-devrimci Menflevikler ve Eserlerin Bolflevikleri tecrit etmek için sadece planlar› baflar›s›zl›¤a u¤ramad›. Ayn› zamanda Bakü halk komiserlerinin kurtulmas›n› isteyen y›¤›nlarca proleterin mücadelesini de aktiflefltirdi. Bilinçli Bakü proletaryas› için Sovyetler seçimi, kimlerin gerçekten onlar›n yan›nda yer ald›¤›n› ve olaylar›n gelifliminin hangi yönde oldu¤unun da anlafl›lmas› aç›s›ndan olumlu bir gösterge oldu.

Bakü Sovyetlerinin seçiminde Menflevikler, Eserler, Taflnaklar yine ço¤unlu¤u sa¤lar. Ve ‹ngiliz emperyalizmine uflakl›k politikas›na devam ederler. Bolflevikler ‹ngiliz emperyalistleri baflta olmak üzere iflbirlikçi ihanetçilerin uzlaflmac› politikalar›n› teflhir çal›flmas›na ara vermeden devam ederler. Bolflevikler, Bakü komiserlerini kurtarmak için ellerinden gelen tüm olanaklar› seferber ederlerken, di¤er taraftan Tsentrokasbi diktatörleri de ‹ngiliz emperyalistlerinden ald›klar› tam destekle hapishane koflullar›nda bile komünistlerin yaflam›n› cehenneme dönüfltürmek isterler. Ve haz›rlad›¤› sahte resmi suç belgeleriyle bir an evvel onlardan intikam alman›n derin planlar›n› yaparlar. Zaten gerici sorgu hâkimi Jukov çoktan ifle bafllam›flt›r. Ama o, komünistlerin son derece kararl›l›¤› karfl›s›nda sert bir kayaya çarpt›¤›n› anlar. 1 Eylül’de sorguya ald›¤› ilk komünistlerden fiahumyan’›n tüm yoldafllar› ad›na.

akü Bolflevikleri bir yandan proleterleri geliflmelerden haberdar ederken di¤er yandan da hapishanede bulunan tutuklulara yiyecek, gazete ulaflt›r›p geliflmeleri aktar›r›lar.

B

106

Sizin gibi, böylesine alçak “S ve dalkavuk eski çarl›k rejimi ajanlar›yla, fiubat Devrimi arifesine kadar defalarca konuflma olana¤›m oldu. Dolay›s›yla flimdi sizinle konuflmak istemiyorum. Sizler taraf›ndan yürütülen bu soruflturma ve yarg›lama bir komedidir. Ben ve yoldafllar›m bu oyunda yer almayaca¤›z” diyerek yoldafllar›na direnifl mesaj› verirken, düflmanlar›na da boyun e¤meyeceklerinin bildirir.

‹ngilizlerin Bakü’den çekilme plan› Türkler bu dönem Bakü üzerine bask›lar›n› daha da art›r›r. Bu arada ‹ngilizlerin ad›na 1 Eylül’de bir aç›klamada bulunan Denstervil, Tsentrokasbi diktatörlerine, “‹‹ngiliz ordular› geri çekilme ifllemlerini yerine getirebi lir.” der iflte sa¤ partilerin tercih ettikleri efendilerinin Bakü’yü nas›l tehlikelerle karfl› karfl›ya b›rakarak çekileceklerinin somut belgesi. Bu zor durumda sadece Bol-


flevikler flehrin savunulmas› için bir plan önerirler. RKP(B) Bakü Komitesi ald›¤› kararla G. Sturuan Tsentrokasbi diktatörleriyle görüflmeye bafllar. Ve onlara en k›sa zamanda Astrahan’dan 7 ile10 bin aras› Sovyet askerini flehri savunmalar› için bölgeye getirmelerinin mümkün oldu¤unu, ama onlar gelmeden önce komiserlerin serbest b›rak›lmas›n› ve ‹ngilizlerin de bir an evvel uzaklaflt›r›lmalar›n›n yan› s›ra, Sovyetler Rusya’s›na petrol verilmesini ve hükümet sorununun da daha sonraya b›rak›lmas›n› önerir. Sadovski, Sahakyan ve Velunts (Menflevik-Taflnak-Eser flefleri) bu flartlara hiç itiraz bile etmezler. Ama RSSFC merkezi hükümetinin temsilcisi S. fiahumyan e¤er bunun alt›n› imzalarsa tart›flmas›z kabul edeceklerini belirtirler. Sturuan iki sa¤ Eser gemiciyle birlikte Baylon (Adas›) hapishanesine gider. fiahumyan bulundu¤u hücreden hapishane müdürünün odas›na Ben, -diye anlatça¤r›l›r; “B maya bafllayan G. Sturuan-, yoldafl fiahumyan’a bizim düflüncelerimizi ve önerilerimizi ayr›nt›lar›yla anlatt›m. Ayr›ca bunlar› Tentrokasbi hükümetine de önerdi¤imizi ilettim. Yoldafl fiahumyan, bu önerileri Tentrokasbi hükümetinin kabul edece¤ine

inanmad›¤›n› ve bundan flüphelendi¤ini dile getirdi. fiahumyan’la bunun üzerinde uzunca konufltuk. Taleplerimizin son fl›kk›na RSSFC’nin tan›nmas›n› ilave ettikten sonra Bakü örgütüyle ayn› fikirde oldu¤unu belirtti. Daha sonra bu taleplerimizin alt›na 6. fl›kk›n da ilave edilmesinden sonra imzalad›” diye noktalar.

Sa¤ partiler ihanete devam etme politikalar›n› sürdürüyor! Sa¤ partiler, komünistlerin serbest b›rak›lmas›n› ve Sovyet k›z›l ordusunun bölgeye gelmelerini istemiyordu. Onlar, K›z›l Ordu’nun gelmesindense Bakü’yü Türk sald›rganlar›na teslim etmeyi ye¤leyecek kadar ihanetin bata¤›na gömülmüfllerdi. Hainler flehirden kaçmaya haz›rlan›yorlard›. Ama bu arada da her ne pahas›na olursa olsun komünistleri de cezaland›rmay› unutmam›fllard›. “Tsentrokasbi diktatörlerinin” 7 Eylül’de gerçeklefltirdikleri ola¤anüstü toplant›da, Bakü komiserleri hakk›nda ald›klar› kararlarda, onlar›n “ddevlet karfl› suç ifllemekten” dolay› yarg›land›klar›n› belirtirlerken, flehrin savunulmas›n› baflar›yla yerine getiremedikleri, ihanet ettikleri ve askeri malzemelerle birlikte devletin kasas›n› boflaltarak kaçmaya yeltendikleri, ayr›ca yeni hü-

107

kümeti tan›mad›klar› ve onu devirmeyi düflündükleri için vatan hainleri olarak cezaland›r›lacaklar›n› vs. yay›nlar. 11 Eylül’de yay›nlanan duyurular›nda ise, askeri sorgu hâkimleri komisyonunun görevlerini tamamlad›klar›n› ve Bakü komiserlerinin askeri savafl suçlular› mahkemesine iade edildi¤ini, bu aflamadan sonra onlar›n hükümlerinin geçerli olaca¤›n› belirtirler. (Tüm eski sorgulama dosyalar›n›n ve tan›klar›n dinlenmesine son verilecek, mahkeme kapal› kap›lar ard›nda ve kufluna dizilme istemiyle görülecek dava bittikten hemen sonra infaz gerçeklefltirilebilecek vs.) K›sacas› tüm bunlar›n anlam› mahkûmlara ölüm cezas›n›n verilebilece¤inin haberini yay›nlayarak duyururlar. O gün Bakü Sovyetleri oturumunda Tsentrokasbi hükümetini sert bir dille elefltiren Bolflevik vekiller, gerçek suçlular›n diktatörlerin iktidar› oldu¤unu ve Sovyetlerden onlar›n bu rezil kararlar›n› onaylamamas›n› ve derhal komiserlerin serbest b›rak›lmalar›n› talep ederler. G. Sturuan, Tsentrokasbi yöneticilerine flöyle seslenir; Siz sadece fiahumyan ve “S Çaparitze’yi de¤il ayn› zamanda proletarya s›n›f›n› ve onlar›n Sovyetlere seçilen temsilcilerini de yarg›l›yorsunuz. Onlar›n suçlar›na gelince, bütün yapt›klar› gözlerinizin önünde, o halde onla-

Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63


Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63 r› mahkemesiz de soruflturabilirsiniz. Bunun için proletarya s›n›f›n›n tek bir temsilcisinin dahi olmad›¤› bir komisyon oluflturman›za hiç de gerek yok. Oluflturaca¤›n›z bu mahkeme demokratik de¤il, olsa olsa Nikolayev (çarl›k) döneminin bu ifllerle u¤raflan çarl›k mahkemelerine benzeyecektir. ” Böyle bir mahkemeyi tan›mayacaklar›n› belirtir.

Türklerin Bakü’ye sald›r›s› Hiç flüphesiz ki, Tsentrokasbi diktatörlerinin, Bakû komiserlerinin davas›n› askeri savafl suçlular› mahkemesine devretmekle, onlar›n ölüm ferman›n› daha önceden kararlaflt›rd›¤› anlafl›lmaktayd›. Halk komiserlerinin ölüm cezas› karar› gerçekte onaylanm›flt›. Ama bunu infaz etmeye zamanlar› olmad›. Bunun nedenine gelince Türkler o s›ralarda Bakü üzerine güçlü bir sald›r› bafllam›flt›r. Hatta Sako Sahakyan (Taflnak Partisi flefi) daha sonra “E¤er Bakü bu a¤›r koflullar alt›nda bulunmasayd›, mahkeme büyük bir ihtimalle sonuçlanacak ve ölüm cezas› verilecekti” der. Bunu o zaman gerçeklefltirme f›rsat› bulamayan hainler çok istedikleri emellerini yerine getiremediler. Ama tutuklu bulunan komiserlerin, barbar Osmanl› ifl-

galcilerinin ellerine geçti¤inde vahflice parçalanacaklar›n› da biliyorlard›. Zaten iflgalciler Bakü’ye çok yaklaflm›fllard› bile. Kuzey Kafkasya ola¤anüstü komiseri G. Orjonikitze 10 Eylül’de Moskova’ya çekti¤i telgraf›nda V.. ‹. Lenin’i, V. Çiçerin’i ve Tsaritsinde bulunan J. Stalin ’i.“B Bakü’de durum umutsuz, Türkler flehri top atefline tutuyor. Türk iflgalcileri, flehrin teslim edilmesini istiyor. Menflevik-Eserler ve Taflnak hainleri flehri teslim etmeye haz›rlan›yorlar, ‹ngilizler her zaman oldu¤u gibi daha bafltan Bakü proletaryas›na ihanet etmifllerdi. Müdahale edin, yoksa flehir ve sanayi merkezleri tamamen imha olacak” diye uyar›r. Ama maalesef acil yard›m örgütlenmesi yap›lamaz ve 13 Eylül’de Türkler sald›r›ya geçer. Arkas›ndan ‹ngilizler Enzeli’den kaçmaya bafllar. Bu arada Tsentrokasbi diktatörleri de apar topar Biçera-

108

hov’un yan›na Petrovsk’a kaçmaya haz›rlan›rlar. Bu esnada halen hapishanede tutulan Bakü komiserlerinin kurtar›lmas› için acilen giriflimlerde bulunulmas› ve bir an evvel onlar›n Baylon Adas›’ndan özgürlüklerine kavuflturulmas› gerekiyordu. Bolflevikler bundan önce Tsentrokasbi hükümetine onlar›n serbest b›rak›lmas› için birkaç kez baflvurmufl, ama her seferinde talepleri reddedilmiflti. fiimdi de Bakü Sovyetleri vekillerinden A. Migoyan son bir kez onlarla görüflüp ya komiserlerin serbest b›rak›lmas›n› ya da Astrahan’a gönderilmelerini isteyecekti. Reddedildi¤i takdirde bu kez Bolfleviklerin silahl› birimleri (Ardak, Sarkis, Suren fiahumyan, Suren Ahamirov, Gevork Bedrosyan, Aleksandr Baranov ve di¤erleri), Baylon hapishanesi üzerine sald›racaklard›. E¤er komiserleri kurtarmay› baflar›rlarsa, kendilerini almak için Sevan” Astrahan’dan gelen “S


gemisine binerek yak›nlar›nda bulunan limana gideceklerdi. 14 Eylül’de bütün hükümet yetkilileri apar topar kaçmaya yeltenirlerken, A. Migoyan bunlardan sadece Velunts (Tsentrokasbi diktatörlerinin üyelerinden) ile son anda görüflme olana¤› bulur. Devrimci komünist Migoyan’›n tehditleri karfl›s›nda geri ad›m atan Velunts, komünistlerin Astrahan’a gönderilmeleri için Dalin’e emir verir. Vermekte zorlanmas›na ra¤men nihayet yaz›l› bir belgeyi hapishane müdürüne vermesi için A. Migoyan’a imzalayarak verir. Belgede, Bakü Sovyetleri üyesi A. Migoyan’a beraberindeki korumalarla birlikte, Baylon’da tutuklu bulunan komiserlerin Bakü’den uzaklaflt›r›lmalar›na izin verilmesi istenmektedir. Velunts ve Dalin’in bu ad›mlar› atmalar›n›n sebebi, kesinlikle insani de¤erleri a¤›r bast›¤›ndan ya da yumuflad›klar›ndan dolay› de¤ildi sadece intikam alman›n ince hesaplar›n› yap›yorlard›. E¤er kendileri halk komiserlerini kurfluna dizmekte geç kald›larsa bu kez de vahfli iflgalci Türklerin eline geçeceklerdi. Onlardan kurtulsalar bile, adadan fazla uzaklaflmaya zamanlar›n›n olmayaca¤›n›, zira her taraftan “kendi adamlar›n›n”-komiserlerin cellâtlar›n›n- onlar› kuflatacaklar›n› düflünüyorlard›. Bolfleviklerin yo¤un ça-

balar› neticesinde “Tsentrokasbi diktatörleri” bu kez yan›ld›lar. Umduklar› gibi olmad›. Bolflevikler çok daha organizeli olarak daha h›zl› hareket ettiklerinden dolay› onlar›n yan›lmalar›na neden oldular. Komiserleri kurtarmak için çok daha h›zl› hareket eden A. Migoyan, korumalar grubuyla birlikte bir an evvel Baylon Hapishanesi’ne ulaflmak için yola koyulur.

Tutuklu komünarlar serbest b›rak›l›r Migoyan vakit kaybetmeden hapishane müdürüne ç›kar, komiserleri serbest Se b›rakt›rd›ktan sonra, “S van” a (geminin ad›) binmek için h›zla yola koyulurlar. Yolda silah sesleri birbirine kar›flm›fl, etrafa barut kokusu yay›lm›flt›. Korumalar korkudan ne yapacaklar›n› flafl›r›p çareyi kaçmakta bulunca, zaten serbest kalan komiserler daha h›zl› ad›mlarla “Sevan”a do¤ru ilerlerler. Ama “Sevan” yerinde de¤ildir (Tsentrokasbi askerleri taraf›ndan el konulmufltu), flehre dönüp gizlenmekten baflka çareleri kalmam›flt›, tam bu s›rada kendi birlikleriyle (150-200 kifli kalan) son kalan “Türkmen” gemisiyle gitmeye çal›flan Tateyos Amirov’la (Bolflevik) karfl›lafl›rlar. O, tüm güçleriyle fiahumyan’›n ve di¤erlerinin hizmetinde olaca¤›n› belirtir. Ve hep bir-

109

likte s›k›flarak gemiye binerler (yukar› kaptan bölümü odas› bir bütün olarak Bakü komiserleri ve onlara efllik edenlere verilir, bunlar›n aras›nda Amirov da vard›r), flehirden böylece uzaklaflmay› baflar›rlar.

Bakü, Türkler taraf›ndan iflgal edilir 15 Eylül’de Bakü’ye giren Türk ve Musavat çapulcular ordusu flehrin dört bir yan›n› kan gölüne çevirirler. Kuzey Kafkasya bölgesi askeri komiseri N. A. Anisimov V. ‹. Lenin ve Yu. Svertlov’a çekti¤i telgrafta Türkler Bakü’yü iflgal etti“T ler. Orada durum çok kötü, bir katliam yaflan›yor. Bütün enerji kaynaklar›n›n depolar›n› patlat›yorlar. fiehir kargafla içinde, her yer talan... Herkes vahflice katlediliyor” der. Gerçekten de ortaça¤ barbarlar› üç günde etraf› kan gölüne çevirmifllerdi. Bir sadistin dahi yapamayaca¤› vahfleti, Osmanl› Türkleri bölge halk›na çoluk çocuk, yafll›, kad›n demeden ac›mas›zca katlederek yapt›lar. (Özellikle Ermenilere.) Bu yaflananlar Menfleviklerin hâkim oldu¤u Gürcistan’› hiç etkilemedi. Hatta askeri bakanlar› Georgatze, Türk ordular›n›n komutan› Nuri Pafla’ya en s›cak selamlar›n› ve memnuniyetlerini dile getirmifltir. Türkler her yerde didik didik fiahumyan’› ve di¤er komünist halk komiserlerini aramaktayd›-

Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63


Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63 lar. O günlerde ele geçen Olga fiatunovskaya, (fiahumyan’›n sekreteri) kendisini ve di¤er yakalananlar› sorgulayan Türk subaylar›n›n özellikle de istihbarat amirlerinden Behaeddin Bey’in Kumral Türk”) kendilerine (“K ›srarla “fiahumyan nerede?”, diye sorduklar›nda yan›t alacaklar›n› umuyorlard›. “Ben de kendilerine onlar›n hepsinin gemiyle gittiklerini söyledim. Bana inanm›yorlard›, ellerinde fiahumyan’›n Bakü’de oldu¤una dair veriler oldu¤unu ve yalan söyledi¤im için üzerime çulland›lar” diye anlat›r. Kan emici düflmanlar her bir Bolflevi¤in kafas›n› getirene ödül verece¤ini duyurur ve kimi pençelerinin aras›na alsa oldu¤u yerde canice bo¤azlar ya da vahflice parçalarlar. Düflünün bir de komünist önderleri ellerine geçirseler, kesinlikle ak›l almaz yöntemlerle do¤rayacaklard›. Zaten Tsentrokasbi diktatörlerinin istedi¤i de buydu. 15 Eylül’de, Bakü Körfezi’nden ç›kan “Türkmen ” gemisi, Petrovsk istikametine do¤ru yola koyulur. Zaten bütün Tsentrokasbi gemilerinin u¤rad›¤› ilk liman da buras›yd›. Burada yönetim ise tamamen kudurgan Biçerahov’un elindedir. Buras› komiserler için hiç uygun de¤il tersine tehlikeliydi. fiahumyan kendi yoldafllar›yla biraraya gelerek bu konuyu tart›fl›r ve sonuç olarak, gecele-

yin Petrovsk istikametine pefli s›ra giden gemi filolar›n›n aras›ndan yavafl yavafl koparak Sovyet Astrahan’›na do¤ru yol almay› kararlaflt›r›rlar. Bu do¤rultuda hareket eden fiahumyan, Latifl (Latviyal›) gemi kaptan› ‹van Palit ile bizzat kendisi görüflür. Rigal› olan kaptan bir an evvel ailesine kavuflmak için hiç tereddüt etmeden Astrahan’a gitmeyi seve seve kabul eder. Gemi bir kaç saattir bu güzergâhta yol al›r. Ama bir müddet sonra geminin içinde bulunan Eser komitesi bu durumu fark eder. Ne olup bitti¤ini anlamak için bu durumu protesto ederler. Bu arada Eserler komitesinin, ayn› gemide bulunan iki ‹ngiliz subay›n› (birisi Albay) Krasnovodsk’a götürmeleri için anlaflt›klar› ortaya ç›kar. Gemide 800’e yak›n asker, Taflnak subaylar, ‹ngiliz ajanlar›, karfl› devrimciler ve irili ufakl› gruplar vard›. Bunlar›n hepsi de büyük bir gürültü kopartarak Astrahan’a gitmek istemediklerini hayk›r›rlar. Gemicilerin bafl› çeken sald›rgan›, karfl› devrimci ayn› zamanda geminin de baflteknisyeniydi. Hiçbir fley onlar› ikna etmeye yetmedi. Gemi personelinin Astrahan’a gidecek kadar ne yak›tlar›n›n ne de yiyeceklerinin olmad›¤›n› belirtmesinden sonra durum daha da kar›flt›. Bu durumda yap›lacak bir tek fley vard›, o Nihayet, da zor kullanmak “N

110

bizim komutam›z alt›nda bulunan Amirov’un birliklerinin bir k›sm›yla gemi personelinin Astrahana do¤ru gitmelerini sa¤layabilirdik. Biz bunu yapmad›k, bu bir hatayd›. ” Bolfleviklerin güç kullanarak geminin yönünü Astrahan’a (Sovyet iktidar›n›n egemen oldu¤u flehre) çevirmemeleri önemli bir hata olarak yaflamlar›n›n sonlanmas›na neden olur. Güç kullan›lmas› durumunda durumun nas›l ve ne flekilde geliflip sonuçlanaca¤›n› kestirmek kolay de¤ildir ancak geminin yönetimine ve içindeki karfl› devrimcilere karfl› güç kullanmamak, tutuklanman›n ve sonu katliamla sonuçlanan büyük bir hatan›n nedeni olur.

Komünarlar yeniden tutuklan›r... Ve nihayet 16 Eylül akflam› “Türkmen ” gemisi Krasnovodsk sahiline ulafl›r, Hazar Denizi’nin karfl› k›y›s›ndaki iktidar, ‹ngiliz iflgalcilerinin deste¤indeki Menfleviklerin ve Eserlerin elindeydi. Onlar daha 19 A¤ustos 1918’de ‹ngilizlerle bir antlaflmaya imza atm›fllard›. Antlaflmaya göre ‹ngilizler, Türk-Alman ordular›na ve Bolfleviklerin planlar›na karfl› koymas› için, antlaflman›n 2 nolu fl›kk›nda belirtilen Bakü’nün “savunmas›n›” kendileri üstlenecek, ama buna karfl›l›k da Krasnovodsk’u bir askeri karargâh üssü ola-


rak kullanacaklard›. Böylelikle ‹ngiliz emperyalistlerinin uzun vadeli politikalar›n›n ve özellikle de Bolfleviklere karfl› olan kudurganca düflmanl›klar›n›n as›l nedenleri çok daha iyi anlafl›lmaktad›r. Türkmen ” gemisi he“T men k›y›ya yanaflt›r›lmad›, yolcular›n karantinadan geçirilmesi bahanesiyle, tersaneye çekildi. Gemiden bir tek ‹ngiliz subaylar› ve “yyerel hükümete çok önemli bilgiler verecek olan karfl› devrimci bir Ermeni subay olan

al›nm›flt›r. Bakü komiserleri kendilerinin tutuklanacaklar›n› çok daha önceden fark etmifllerdi. fiahumyan gemicilerin kamaras›nda yoldafllar›yla bir araya gelerek, onlara tehlikeyle burun buruna geldiklerini, yolcular›n aras›na kar›flmay›, mümkün oldu¤unca sempatik görünerek kendilerini gizlemeye çal›flmalar›n› ö¤ütler. Hükümetin alm›fl oldu¤u bu s›k› önlemlerden ç›kmay› baflar›rlarsa, vakit kaybetmeden ya Sovyetler Astrahan’›na ya da Taflkent’e gitmelerini ö¤üt-

Georgevyan Haçagir (Lalayev) indi. Ertesi sabah Krasnovodsk polis flefi F. Alan Bu (silahl› birimleriyle) “B gas” adl› ahflap bir kad›rgayla gemiye yanaflarak, onlar› en yak›n Ufra Liman›’na götürmek için hareket etmelerini söyler. Liman daha önceden silahl› güçler (askerler, polisler, Eserlerin birli¤i), özel niflanc›lar ve özellikle de ‹ngiliz bataryas› ve komutanlar›yla tamamen ablukaya

ler. Gemiden inmeye yolcularla birlikte bafllarlar, ama inen her bir yolcu didik didik aran›r. Varsa silahlar›n› teslim etmelerini söylüyorlard›. Bu esnada Amirov, kendi birlikleriyle Petrovsk’a kadar komiserlere efllik etmek istedi¤ini söyleyerek direnmek istediyse de bunda baflar›l› olamaz ve silahlar›n› teslim etmek zorunda b›rak›ld›. Bütün bunlar Krasno-

111

vodsk’un flefi ‹ngiliz Albay Bani’nin emriyle hareket eden Eserler hükümeti (baflkanl›¤›n› V. H. Kun ve yard›mc›s› A. ‹.Kondakov’un sözde grev komitesi) ve F. Alan’›n “mükemmel” çal›flmalar› sayesinde planlanm›flTürkmen” gemit›. Onlar “T sinde olan “yyükten” tamamen haberdar edilmifllerdi. Bu de¤erli bilgileri özellikle ‹ngiliz ve Taflnak subaylar›nTürkmen” gemici dan ve de “T baflteknisyenden elde etmifllerdi. Onlar baflta komiserler olmak üzere onlarla yola ç›kanlar› ele vermifllerdi. Hain Georgevyan, fiahumyan’› göstererek iflaret etti¤inde halk komiserlerinin komünist önderi fiahumyan, ona do¤ru yaklaflan düflmana kahredici bak›fl›yla flöyle Zannetme ki, behayk›r›r. “Z nim ölümümle u¤runa mücadele etti¤imiz davam›z sona erecek. Bunu asla baflaramayacaks›n›z.” Ve 35 kifli tutuklan›r. Tutuklananlar› karanl›k çöker çökmez Krasnovodsk’a götürmek için “Vyadka” adl› küçük bir gemiye bindirirler. fiahumyan, kendilerinin hiç bir suçu olmad›¤›n›, bu yap›lanlar›n haks›zl›k oldu¤unu ve yerel hükümetle hiç bir sorunlar›n›n olmad›¤›n›,belirterek bu durumu protesto eder. Daha sonra O, Çaparitze, Fioletov, Korganov, Petrov, Zevin ve di¤erleri onlar› tutuklayan yetkililere 17 Eylül’de radyoda Tsentrokasbi diktatör-

Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63


Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63 lerine duyurulmas› için bir yaz› kaleme al›r. Yaz›da Bakü’den Krasnovodsk’a olan yolculuklar›n›n k›sa özetine Burada bir kaç yolde¤inir; “B cunun provokasyonlar› sayesinde yerel hükümette, acaba biz kargafla an›nda m› cezaevinden firar ettik? Ve Bakü’den diktatörlü¤ün bilgisi olmadan m› ç›kt›k? diye kafas›nda kuflkular olufltu. Bu kayg›lar›ndan dolay› biz tutukland›k ve bizimle beraber 10 insan da tutukland›. Bunlar›n aras›nda cephe komutan› Amirov da var. Tsentrokasbi diktatörlü¤ünden bu duruma bir aç›kl›k getirmesini, sizlerin izniyle b›rak›ld›¤›m›z› ve yine bilgileriniz dâhilinde yolculuk yapt›¤› m›z› belirtmenizi rica ediyoruz. E¤er bunu uygun görmüyorsan›z, hiç de¤ilse bizi Astrahan’a göndersinler ya da Petrovsk’a. Sizin bizim ifllerimizden haberdar oldu¤unuzu biliyoruz bunu Petrovsk’a yolculuk edenlerden ve “Türkmen” gemisi personelinden, Krasnovodsk yolculu¤unda neler yafland›¤›na dair bilgiler elde edip ö¤renebilirsiniz. Sizlerin bir an evvel bu duruma müdahale etmenizi rica ediyoruz”. Bu yaz›, yerel hükümete Petrovsk’a bildirmeleri için verilir, ama her zaman oldu¤u gibi hiçbir giriflimde bulunulmaz. Tutuklananlar akflam karanl›¤›n› çöktü¤ünde halk›n gözünden uzak yollardan

flehre götürüldüler. Burada grubu ikiye ay›rd›lar. Bir yafiana ay›rd›klar› 17 kifliyi (fi humyan, iki o¤lu, Çaparitze, Fioletov kendi eflleriyle, Azizbekov, Migoyan, Zevin, Arsen ve Tateyos Amiryanlar ve di¤erleri) tutuklular›n bulundu¤u odalara (erkekleri bir odaya kad›nlar› ayr› bir odaya) kapatt›lar. Di¤er 18 kifliyi de flehrin di¤er hapishanesine gönderdiler. Koflullar dayan›lmaz derecede a¤›rd›, hücreler çok dar ve rutubetli, beton üzerinde çürük tahtalar, yast›k yatak yok, yiyecek verilmiyor, bo¤ucu s›cak ve sürekli hücrelerdeydiler. (Havaland›rmaya ç›kmak yasak, mektup ve yak›nlar›n gelmesi yasak vs.)18 Eylül’de tüm tutuklular›n verdi¤i yetkiyle fia humyan, Korganov, Petrov ve Poluhin bir flikâyet mektubu yazarak Krasnovodsk hükümetine (“grevciler komitesine”) gönderirler, mekAy›n 17’sinden flimtupta; “A diye kadar bize yiyecek hiçbir fley verilmedi ve bizleri çarl›k hapishanelerinden çok daha kötü koflullar içine kapatt›n›z” diye belirtirler. Bulunduklar› koflullar›n yasalar›n ön gördü¤ü uygun flartlarla de¤ifltirilmesini, bunun yan›s›ra kendilerinin neyle suçland›klar›n› ve radyo anonslar›n›n oldu¤u gibi yay›nlan›p yay›nlanmad›¤›n› ö¤renmek istediklerini dile getirirler. Onlar›n yazd›¤› bu mektup da di¤erleri gibi ce-

112

vaps›z kal›r. Krasnovodsk’da yaflanan geliflmelerden Hazar Denizi’nin karfl› yakas›nda bulunan Eser F. A. Funtikov önderli¤indeki hükümet tamamen haberdard›r ve o bu bilgileri kendi efendisi olan ‹ngiliz General Wilfred Malleson’dan al›r. Bu general ayn› zamanda ‹ran’da ve Türkmenistan’da bulunan ‹ngiliz ordular›n›n da komutan›d›r. Genellikle kendisi Meflhed’de kal›r, ama Aflkabat’taki ifllerini Densterville Bakü’de görev yapan ve buralar› iyi bilen kendi temsilcisi Yüzbafl› Rig›nald DickJohnes arac›l›¤›yla yürütür. ‹flte bu General Hazar Havzas›’n›n güney sahillerinin tek diktatörüdür. Bunlar›n hepsi de, Kun ve di¤erleriyle birlikte, Bakü halk komiserlerinin sorgusuz ve yarg›s›z gece katliam›n› planlayan cellâtlard›.

fiahumyan’›n son günleri ve yok edilme planlar› Daha “Türkmen” gemisi Krasnovodsk’a hareket etti¤i ve Bakü komiserlerinin tutukland›klar› gün, Aflkabat’ta bulunan Funtikov’a bu geliflmeler anlat›l›r ve ondan komünistleri Poltoratsk’a (Aflkabat) gönderilmelerini mi, yoksa Krasnovodsk’da m› tutmalar›n› dan›fl›rlar. Halk komiserleri ve onlar›n düflüncelerinden sadece Eserler ve Menflevikler de¤il iflgalci


‹ngiliz emperyalistleri dahi çok korkuyor ve bir an evvel onlardan kurtulmak istiyorlard›. Çok daha sonralar› Mc- Donel kaleme ald›¤› yaBaz› insanlar bizi z›s›nda; “B çok ilgilendiriyordu ve özellikle de fiahumyan. Onu çevreleyen insanlar onu tanr›sallaflt›racak kadar ona sayg›n duyuyorlard›. Ressamlar do¤unun ‹sa modelini yaratmak için fiahumyan›n kafas›n› örnek olarak tercih etmeliydiler ” diye yorumlar. Yine Malleson gecikmeyle de olsa Fort(1933 y›l› ortalar›nda “F nightly Review” gazetesinde yay›mlanan “yyirmi alt› komiserler” adl› makalesinde Krasnovodsk’da Bakü komiserlerinin tutuklanmas›yla ilgili verdi¤i demeçte flunlar› söylemifltir: “ola¤anüstü önemli bir yenilikti. Sovyetler Rusya’s›n›n en önemli Bolflevik kadrolar›ndan oluflan bu propagandist grup k›y›lar›m›za ayak basma baflar›s›n› elde etselerdi, bizim için esas tehlike bu olurdu. ‹stikrars›z ve geri kalm›fl bir ülkenin yalpalayan halk›n›n yeniden Bolflevikler taraf›na geçmesiyle, bütün planlar›m›z ve çabalar›m›z bofla gitmifl olacakt›. Bu nedenle, bizlerin önünde büyük engel oluflturan bu insanlar›n her ne pahas›na olursa olsun Aflkabat’a gitmelerini durdurmam›z gerekiyordu.” Britanya misyonerleri, komiserlerin ne bu bölgeye gelmelerini ne de Kafkasya’da kalmala-

r›n› istiyordu. Evet, komiserler silahs›zd›, tek bir tüfekleri dahi yoktu, ama onlar›n bunlardan çok daha korkunç bir silah› vard›, düflünceleri, deneyimli politik kadrolar›n›n propagandalar› sayesinde y›¤›nlar onlar›n saflar›na geçiyor ve yeni yeni halk ayaklanmalar› bafll›yordu. Bundan dolay› onlar›n bir an evvel yok edilmeleri gerekiyordu. Böylece, Malleson ve Funtikov kumpanyas›n›n ortaklafla ald›klar› kararlar› bir an evvel gerçeklefltirmek ve birlikte hareket etme konusunda anlafl›rlar

Sinsi katliam plan› Gerçek canilerin ve katillerin kimler oldu¤u art›k belirginleflmifltir. Ve onlar çok önceden sinsice planlad›klar› ölüm cezas›n› bir an evvel gerçeklefltirmek için acele ederler. Böylece ilk olarak Aflkabat’a yola ç›kmak üzere iki vagonlu özel bir tren haz›rlan›r. (Biri yolcular, di¤eri mahkûmlar için), Makinist olarak da Funtikov en sad›k ufla¤› sa¤ Eserlerden Z. fiçegolyudin atan›r. Ayn› zamanda Türkmen askeri üniformalar› giyinmifl beyaz ordu askerlerinden silahl› 10–12 kiflilik bir grup da haz›rlanarak ayr›flt›r›l›r. 19 Eylül akflam› bu trenle Aflkabat’tan Krasnovodsk’a ‹ngiliz misyoner Dick-Johns, güney Kafkasya hükümetinin baflka-

113

n› Funtikov, yard›mc›s› Kurilyov, Drujkin, Sedih (tan›nm›fl Eserlerden güney Kafkasya komitesinin baflkan›),Yegorov (Eserlerin K›z›l-Arvat komitesi baflkan›) gelirler. Onlar ‹ngiliz komutanlar› ve Kun hükümet yetkilileriyle gizli bir toplant› gerçeklefltirirler. Ve halk komiserlerini afla¤› Hazar havzas› kumsal›nda öldürmeyi planlarlar. Bu katliam› gizlemeleri için de güya onlar› Hindistan’a götürdüklerini haber olarak yaymay› kararlaflt›r›rlar. Sovyetler hükümeti ve Lenin tüm bu geliflmelerden habersizdi. Tüm bu geliflmeler yaflan›rken ilk korkunç haberler de duyulmaya bafllar. RSSFC D›fliflleri Halk Komiseri G. Çiçerin 19 Eylül 1918’de Hollandal›lar›n baflkonsolosu Udendik’e konuyla ilgili önemli bir mektup gönderir, kaleme ald›¤› yaz›da Bakü’yü terk edecekleri za“B man, eski Bakü Sovyetleri hükümetinin üyeleri fiahumyan, Çaparitze ve üst düzey komutanlar›ndan Petrov’u ve di¤erlerini kendileriyle birlikte götüren ‹ngilizlerin bu giriflimlerini, kesinlikle protesto ediyor, onlar›n ülkelerine gönderilmesini talep ediyoruz...” der. Udendik’in Sovyetler Rusyas› ile ‹ngiliz hükümetinin aras›nda bir arabuluculuk yapmas› gerekiyordu, ama di¤er taraftan Malleson da kendine verilen gizli emirleri bir an evvel yerine getirmenin so-

Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63


Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63 rumlulu¤uyla hareket ediyordu. Eylül’ün 19’unu 20’si sabah›na devretti¤i gece 20 Eylül sabah› saat 1’de Funtikov, Kurilyov, Kun, Drujkin, Sedih, Hudolojkin (Aflkabat garnizon komutan› ve flehrin güvenlik flefi), Alanyan, Yegorov, Sedov (K›z›l-Arvat polis flefi), silahl› birliklerin yol göstericili¤inde, ama aralar›nda ‹ngilizler (kendilerini gizlemek amac›yla) olmadan haGece yapishaneye giderler. “G r›s› ziyaretçilerimiz,” -diye an›lar›n› anlatmaya bafllayan A.Migoyan,- “bulundu¤umuz hücreye girdiklerinde, yar› aç›k kap›n›n önünde önce derin bir nefes ald›lar. Hiçbirimiz yerlerimizden kalkmad›k. Alanyan, afla¤› Hazar havzas› hükümetinin karar›yla tutuklular›n bir k›sm›n›n bugün Aflkabat merkezi cezaevine nakledilmesi gerekti¤ini ve orada mahkemeye ç›kar›lacaklar›n›, geri kalanlar›n da serbest b›rak›laca¤›n› belirttikten sonra Aflkabat hapishanesine nakledilecek olan yoldafllar›n isim listesini okumaya bafllad›lar. Ve böylece tutuklu bulunan 35 kifliden 25’i ayr›flt›r›l›r, bu liste Bakü’den yola ç›karken G. Kurganov’un yan›nda kalm›fl ve Krasnovodsk’ta üzerleri arand›¤›nda düflman›n eline geçmiflti. 25 kifli iflte bu listede olanlard›, Bakü Hapishanesi’nde tutuklu bulunduklar› zaman içlerinde en büyü¤ü Kurganov oldu¤u için, tüm yoldafllar›na d›flar›dan getiri-

len yiyecekleri kendisi bölüfltürmekteydi. Ama bu listede Bakü Komünü’nün göze çarpan hiçbir askeri komutan›n›n ismi geçmiyordu. Bunlardan en tecrübelileri S. Kandelakin ve E. Gigoyan o dönem hapishanenin revirinde yatt›klar›ndan, Korganov onlara yiyecek “ay›rm›yordu”. Bu listede komüncülerin önde gelen politikac›lar›ndan A. Migoyan, eski Bolflevik Varvara Çaparitze, Olga Fioletova, Maro Tumanyan ve di¤erlerinin isimleri de yoktu. Çünkü o dönem onlar Bakü hapishanesinde tutuklananlar aras›nda yoktular. fiahumyan’›n iki o¤luna (Suren ve Levon) gelince onlar da kefaletle kurtar›ld›klar›ndan bu listede yer almam›fllard›. Bakü komiserlerinden N. Nerimanov, N. Kolesnikov, A. Karinyan, S. Der-Gabrielyan ve S. Markaryan ise (Sovyet yard›m›n› almak için) de¤iflik yollardan Rusya’ya ç›km›fllard›. Anglo-Eser cellâtlar kumpanyas› 25 kiflilik listede yer alanlar› (içlerinde s›radan Partizanlar da olmas›na ra¤men), Bakü komününün yönetici politik kadrolar› olduklar›n› kabul eder. Bunlar›n “Türkmen” gemisine binmelerine yard›mc› olan Sovyet Partizanlar birli¤inin komutan› Amirov’u da ekleyince ayr›flt›r›lanlar›n say›s› 26’ya ç›kar. E¤er bu 25 kiflilik liste olmasayd› cellâtlar büyük bir ihtimalle tutuklanan 35 kiflinin tamam›n› imha edeceklerdi. Karar kesindi. A. Migoyan “serbest b›ra-

114

k›lanlar›n” aras›ndayd›, S.fiahumyan’›n iste¤iyle Alanyan’a baflvurarak kendilerinin de Aflkabat’a gidecek gruba dahil edilmesini ister. Bu komiserlerin kaç›r›lmas›n› örgütlemek için düflünülmüfl bir pland›. Ama maalesef A. Migoyan’›n bu iste¤i reddedilir. Ve o, S. fiahumyan’›n son olaRican› reddetrak kendisine “R tiler, önemli de¤il. Sizleri serbest b›rak›rlar, Suren ve Levon’la (fiahumyan’›n o¤ullar›) birlikte Astrahan’a ulaflmaya çal›fl›n, oradan da Mosko va’ya. Lenin’le görüfl ve ona burada bafl›m›za neler geldi¤ini ayr›nt›lar›yla anlat. Benim ad›ma flu öneride bulunursun, tan›nm›fl baz› Menflevik ve Eserlerin politik kadrolar›n› (e¤er daha tutuklamad›larsa), afla¤› Hazar havzas› hükümetiyle bizleri de¤ifltirmeleri için rehine olarak tutuklas›nlar” “Ben de Migoyan, fiahumyan’la geçirdi¤i son anlar› flöyle anlat›r: kendisine, bunu böyle de yapaca¤›m dedim. Bu esnada fiahumyan Suren ve Levon’a (o¤ullar›na) yanaflarak ellerini onlar›n omuzlar›na koydu ve onlara ‘Siz Anastasla (Anastas Migoyan) birlikte Astrahan’a ulafl›n, daha sonra da Moskova’ya Lenin yoldafl›n yan›na’ dedi. Onlara annelerine selam söylemelerini, ona karfl› her zaman sayg›l› davranmalar›n›, kendisine her konuda yard›mc› olmalar›n›, Manya’ya (küçük k›z›) ve Seroj’a (en küçük o¤lu) da selam söylemelerini


unutmamalar›n› ö¤ütler. Annenize söyleUnutmadan ‘A yin merak etmesin. Korkulacak bir fley yok, bize bir fley olmaz. Lenin bizi kurtarmak için (tutuklu Eserler ve Menfleviklerle de¤ifltirmek) için elinden geleni yapacakt›r. Çok yak›nda yine birlikte olaca¤›z’ diye onlara moral verir. Biz birbirimize kardeflten de öte yoldafl s›cakl›¤›yla veda ettik. “Do¤rusunu söylemek gerekirse, tüm olumsuzluklara ra¤men hepimizin morali her

tesi günü yoldafllar›m›z›n hayatta olmayacaklar›n›, katledileceklerini akl›m›z›n ucundan dahi geçirmiyorduk. Bunu sadece fiahumyan’la vedalaflma an›nda korkunç bir fleylerin olaca¤›n› onun k›z›la çalan bak›fllar›ndan farkettim.” Muhtemelen fiahumyan yoldafl ayr›lma an›nda ve özellikle de o¤ullar›n›n önünde vedalaflma konuflmas› yapmamay› ve onlara daha fazla ac› çektirmemeyi düflünerek, suskunlu¤u tercih eder. Suren fia-

zamankinden çok daha yüksekti. Buna ra¤men bize bir k›sm›m›z› serbest b›rakacaklar›na ve di¤erlerini de yarg›layacaklar›na dair söz verdiklerine göre, ifllerin bu kadar da kötü olmad›¤›n› düflünüyorduk. Zira mahkemeye ç›kar›lacak yoldafllar›n hiçbir suç ifllemediklerini biliyorduk. Biz çok yak›nda bu kana susam›fl cellâtlar›n toplu bir katliama girifleceklerini dahi tahmin edemeyecek kadar saft›k. O zaman bizi serbest b›rakacaklar›n› zannediyorduk. Ama er-

humyan (S. fiahumyan’›n o¤lu) daha sonralar› olay› anlat›rken “Bu s›cakl›ktan ve ciddiyetten sonra yoldafl fiahumyan bana veda etti. Yüre¤inden f›flk›r›rcas›na ç›kan s›n›f kinini ve nefreti tahmin edebiliyordum ve onun kendilerini bekleyen tehlikeyi bildi¤ini, ama hiç kimseye bir fley demedi¤ini hissediyordum” diye yorumlar. Bu arada hapishaneden ç›kart›l›rlarken efline do¤ru yüksek sesle seslenen Fioletov Rahat ol ve asla umutda... “R

115

suzlu¤a kap›lma, bizim bafl›m›z dik, ideallerimiz ve düflüncelerimiz için onurumuzla ölmeye haz›r›z” diye korkusuzca hayk›r›r.

Son yolculuk, tren durur ve ›fl›klar söner... 19 Eylül gecesi tutuklular› tafl›yan tren Aflkabat’a do¤ru hareket eder. Ayn› zamanda (gece) afla¤› Hazar havzas› gerici hükümetinin resmi organ› bas›ma girer. Bu say› a¤z› salyal› kan emici kudurganBu sefer de lar›n bir haberini “B flans›m›z yaver gitti. Bakü’nün kaderini belirleyen eski yöneticileri elimize geçti. Av›m›z›n aras›nda ad›na çokKafkaslar›n Lenin’i’ tand›r ‘K diye hitap edilen, en tan›nm›fl komünist kahramanlar›ndan Stepan fiahumyan da bulunmaktad›r” diye büyük puntolarla yay›nlar ve devamla... “Onlar, Bakülü vatandafllar›m›za kurtulufl ça¤r›s›nda samimiyetle bulunan dostumuz ‹ngiliz müttefiklerimize karfl› büyük güvensizlik zehirinin tohumlar›n› serpifltirmekteydiler. Onlar, ›srarla ‹ngiliz emperyalistlerinin yan›nda savafla kat›lmak dürüst devrimciler için bir onursuzluktur, diye onlar› sert bir dille elefltirmekte ve cezaland›rmaya haz›rlanmaktayd›lar. Ama kader bir kez daha bizden yana güldü... Ve onlar flimdi elimizde... Biz barbarl›¤›n flaha kalkt›¤› bir yüzy›lda yafl›yoruz, o halde onun yasalar›ndan yararlan-

Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63


Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63 mal›y›z... Bundan dolay› fiahumyan, Çaparitze, Petrov, Korganov, Fioletov ve di¤erleri bunun cevab›n› bafllar›yla ödeyeceklerdir”. Anglo-Eserler ve bütün karfl›-devrimci odaklar›n oluflturdu¤u cellâtlar sürüsü, topyekün olarak kendi verdikleri sözlerinde durdular ve 26 halk komiserlerini, halk›n en de¤erli evlatlar›n›, devrimi ilmik ilmik nak›fl nak›fl gözlerinin nuru gibi iflleyen devrimcileri, efli görülmemifl sadistlikle vahflice katlettiler. 20 Eylül saat 1’de Aflkabat’a do¤ru yol alan bu özel tren, Krasnovodsk’a 207 verst (1 verst = 1.6 km) uzakl›ktaki Akça-Kuma ve Pereval istasyonlar› aras›nda ›fl›klar› söndürüldükten sonra aniden durur. Mahkûmlar› grup grup d›flar› ç›kartt›ktan sonra, demir yollar›n›n az ilerisindeki kumsall›k tepenin yamac›na götüren gözü dönmüfl hainler, onlar› vahflice kurflunlay›p delik deflik ettikten sonra parçalanm›fl cesetleri hemen yanlar›nda bulunan bir çukura doldurarak üzerlerini kumlarla örterler. Halk komiserleri ölümle karfl› karfl›ya geldikleri zaman bile kendi davalar›ndan ve onurlar›ndan asla taviz vermemifl, düflmanlar›n›n yüzlerine öfkeyle hayk›rarak direnifle geçmifllerdir. Bu durum karfl›s›nda daha da kudurganlaflan karfl› devrimci sarhofl Eserler ve beyaz-ordu mangas›n›n haydutlar›, komiserlerin üzerine kurflun ya¤d›rmaya bafllar.

Bunlar›n aras›nda bulunan Pifiahumyan ve di¤er otroviç; “fi komiserler hemen öldürülmediler, onlar›n yaflamlar›na kendi tabancas›yla kafalar›na birer kurflun s›karak son verdi¤ini, daha sonra vagona döndüklerinde Fundikov’un herkese konyak ikram etti”¤ini söyler.

Son söz Bizler yaflamlar›m›z› “B kurtarmak için ihanet etmektense devrimin mevzisinde onurumuzla ölmeyi tercih ederiz” fiahumyan. Tan›nm›fl Leninist, yaflam›yla ve ölümüyle cesur bir devrimcinin ve büyük bir politikac›n›n nas›l olmas› gerekti¤inin parlak bir örne¤i olmufltur. O’nun çok verimli çal›flmalar› ve f›rt›nal› yaflam› epik bir kahramanl›k destan›d›r. Bu usta eller taraf›ndan yarat›lan eserin her bir sat›r› derin bir anlam tafl›makta ve devrimci fedakârl›¤a yaflam vermektedir ve insanl›¤› yeni bir dünyan›n efli¤ine tafl›maktad›r Komünarlardan Fioletov yoldafl son yolculuk öncesi serbest b›rak›lan efline yüksek Rahat ol ve assesle seslenir “R la umutsuzlu¤a kap›lma, bizim bafl›m›z dik, ideallerimiz ve düflüncelerimiz için onurumuzla ölmeye haz›r›z” diye korkusuzca hayk›r›r. Komünarlardan Çaparitze (Alyofla) yoldafl ölüm yolculu¤undan k›sa bir süre önce zindanda yapt›¤› son konuflGidiflata bak›l›rsa, mas›nda “G

116

durumlar umutsuz gibi... Ben seve seve çarp›flmada ölmeyi, barikatlarda düflmeyi ister dim, ama bu hayvanlara karfl› elimizi bile k›p›rdatmadan böyle ölmek, bu komünistlere yarafl›r bir ölüm de¤ildir” der. Oysa silahs›z olmalar›na ra¤men Bakülü komünarlar kahramanca direnerek tarih yazarlar. Ve komünarlar zafer ve direnifl sloganlar›yla tohum olup özgür Sovyet topraklar›Biz beyaz bayna düflerler. “B rak salland›rmay›z” slogan› Bakülü komünarlar›n direnifl ve mücadele sloganlar› olur, k›z›l bayrak olur yoksukllar›n devrim burçlar›nda onurla dalgalan›r. Bakü bir yol kavfla¤›d›r Bakü, do¤u ve bat›n›n aras›nda "Dev bir iflaret levhas›"d›r. Yollar›n ayr›laca¤› dev bir kavflakt›r. Bu kavflak iki z›t s›n›f›n temsilcilerinin ve neferlerinin karfl› karfl›ya geldi¤i, savaflt›¤› kanl› bir savafl arenas›d›r. Bir yanda barbarl›kla 26 siyasi komiserleri katlederek bölgeyi iflgal etmek isteyen ve varl›klar›n› sürdürebilmek için her türlü vahflili¤e ve katliama baflvurmaktan çekinmeyen eskinin ve köhnemifl dünyan›n temsilcileri olan emperyalist-kapitalistler. Di¤er yanda da karanl›klar› yeni do¤makta olan güneflin k›z›l ›fl›klar›yla ayd›nlatmaya çal›flan proletarya. Tarihin bu en keskin dönemecinde proletarya aç›s›ndan en


stratejik bölge olan Bakü’de Sovyet iktidar›n›n kurulufl flafa¤›nda, 26 siyasi komiseri s›n›f düflmanlar›yla karfl› karfl›ya getirir. Komünizm idealleri u¤runa topra¤a düflen siyasi komiserleri yücelten onlar›n davalar›n›n büyüklü¤ü, bölgenin stratejik önemi ve düflmanlar›n›n çoklu¤udur. Bakü iki z›t s›n›f olan proletarya ve burjuvazi için neden bu kadar önemlidir? ‹ngiliz-Frans›z-Alman emperyalistleri aç›s›ndan Bakü ve Kafkaslar neden bu kadar önemlidir? Bunun önemini daha iyi anlamak için s›n›f düflmanlar›n›n a¤z›ndan dinleyelim, o dönem yay›nlanan Amerikan ve ‹ngiliz gazetelerine baflvural›m.""New-York Times" gazetesinin 14 Haziran 1917 tarihli ç›kan önemli bir makalesinde; "Acilen oluflturulacak güçlü ordu birlikleri derhal Kuzey ‹ran ve Kafkasya bölgelerinde harekâta giriflmeli... Müttefik güçlerinin öncelikli görevi Kafkasya’n›n en stratejik ve önemli petrol merkezlerini iflgal etmeleri ve kontrolü tamamen ele geçirmeleri olmal›d›r" bafll›¤› alt›nda bir yaz› yay›nlan›r. Bölgede en aktif faaliyet yürütenlerin bafl›nda özellikle ‹ngiliz emperyalistleri gelirken, emperyalist güçlerin gönüllü borazanc›l›¤›na soyunan "Nir ‹st" gazetesi ise yay›nlad›¤› makalesinde olay›n önemine "Bakü... Petrol zenginli¤i bak›m›ndan efline rastlanamayacak kadar

önemli bir bölgedir, Bakü dünyan›n en büyük petrol merkezlerindendir. E¤er petrol bir kraliçe ise, onun bafl tac› da hiç flüphesiz Bakü’dür" fleklinde de¤inerek, sorunun ciddiyetine dikkat çeker. Ama onlar›n amac› sadece "dünyan›n bu bölgesindeki yer kabu¤unda bulunan ya¤l› tabakay›", "Kafkasya ‹ncisini"n tac›n› ele geçirmek de¤il, tam tersine tüm Kafkasya’y› ele geçirerek onu askeri bir üs haline dönüfltürüp böylelikle Sovyetler Rusya’s›na karfl› daha aktif mücadele etmekti. ‹ngilizlerin önde gelen generallerinden Denstervil "Plan›m›z Hazar Denizi’ni tamamen kendi hâkimiyetimiz alt›na alarak bunun güvenli¤ini sa¤lamakt›. Ama bu amac›m›za ulaflmak için de önce Bakü’yü iflgal etmemiz gerekiyordu ve bu stratejik olarak bizim için çok önemliydi. Bu ayn› zamanda flehrin düflmanlardan ar›nd›r›lmas› ve savunulmas› demekti. Tüm bunlar göz önünde bulundurulursa Ba kü’nün stratejik önemi bizler için çok daha ön plandad›r ve bundan dolay›d›r ki bu alana hakim olmak her türlü zorluk ve riskin üstesinden gelmekle ancak mümkün olacakt›r. Bunun yolu da a¤›r bedel ödemekten geçmektedir" sözleriyle misyonlar›n›n zor ama buna de¤ece¤ini ve buna zorunlu olduklar›n› ürkekçe de olsa belirtirler. Bakü’nün ele geçirilmesi ayn› zamanda Kafkaslar’da

117

proletaryan›n iktidar›n›n ve Sovyetler Birli¤inin y›k›lmas› için en önemli stratejik üssün ele geçirilmesi demektir. Ciddi bir tehdit unsuru haline gelinmesi demektir. Alman emperyalistlerinin ve uflaklar› olan Osmanl› iflgalcilerinin sald›r› planlar›n›n merkezinde her zaman Bakü olmufltur. Bu plan ayn› flekilde ‹ngiliz emperyalistlerinin de bafl›ndan itibaren bafl plan› olmufltur. Bakü emperyalist-kapitalistler için ne kadar önemliyse Kafkasya proletaryas› ve Sovyet iktidar› için de önemlidir. Bakü, proletaryan›n kalesidir. Bu kale hem Kafkas devrimi aç›s›ndan hem de Lenin önderli¤inde kurulan yeni Sovyet iktidar›n›n yaflat›lmas›, güvence alt›na al›n›p güneyden gelecek emperyalist sald›r›lardan korunmas› aç›s›ndan da önemlidir. Kafkas cephesinden gelebilecek sald›r›lar› önlemenin temel koflulu devrimi büyütmek ve gelifltirmektir. Kafkaslar cephesinden gelebilecek emperyalist sald›r›lar› önlemek, devrimi güvence alt›na almak aç›s›ndan Bakü komününün korunup yaflat›lmas› büyük önem tafl›maktad›r. Bakü Komünü’nün say›s›z düflman›na karfl› yürüttü¤ü mücadelenin gelip dayand›¤› aflama art›k ölüm ile yaflam aras›ndaki doruk noktad›r. Bundand›r ki Bakü Komünü’nü korumak ve yaflatmak için can bedeli bir mücadeleye giriflerek Kafkasya toprak-

Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63


Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63 lar›nda tohum olur Bakülü 26 siyasi komiser. Onlar Sovyet toplumunun enternasyonalist gururu ve her ulustan emekçilerin sayg›nl›k duydu¤u övünç kayna¤› olur. Bakü komününün inançl› ve yi¤it militanlar›na önderlik eden, proletaryan›n devrim biliminin üstad› Lenin yoldafl baflta olmak üzere onun izinden yürüyen ve hiç ayr›lmayan bilimsel sosyalizmin ve kuramsal Marksizmcin a¤›r topu S. fiahumyan yoldafl olmufltur. O Kafkasya’n›n çeflitli milliyetlerden emekçi halk› baflta olmak üzere ezilen dünya halklar›n›n gönüllerinde sayg›n ve onurlu bir yeri doldurmufl efline az rastlan›r devrimci bir komünist önderdi. O Lenin yoldafl›n etraf›nda bilinç ve kararl›l›kla, yüksek bir bilgelikle örgütlenmifl önderler örgütü grubu içinde yer alan de¤erli bir kadro idi. O sadece Ermeni Bolfleviklerin de¤il, Azeri, Rus, Gürcü ve di¤er milliyetten komünarlar›n da güven dünyas›nda bir granit,

onlar›n sevgi ve sayg› dünyas›nda bir kutup y›ld›z› olmay› baflarm›fl bir önderdi. Bir Bakülü proleterin dedi¤i gibi “O biz Bakülü proleterlere, gidin kendinizi denize at›n deseydi bunu severek yapard›k." O proleterlerin sevgi güvenini böylesine güçlü kazanm›fl Bolflevik önderdi. Bakü 26 siyasi komiseri, s›n›f savafl›m›n›n tüm fliddetiyle devam etti¤i, devrimci mücadelenin barikatlar›nda flehit düflerler. Ve onlar önderleri Lenin yoldafl›n "Bakü bizim için her fley demektir ve onu sonuna kadar savunmam›z gerekir" sözlerine büyük bir sadakatle ve direnifl dolu kararl›l›kla ba¤l› kald›lar. Son nefeslerini verene kadar emperyalist düflmanlar›n ve Menflevik- Eser afla¤›l›k uflak hainlerin önünde asla boyun e¤mediler. Beyaz bayrak sallay›p diz çökmediler. Kurflunlanacaklar› anda bile ideallerine olan ba¤l›l›klar›n› ve hakl› davalar›na olan sonsuz güvenlerini dile getir-

118

mekten asla çekinmediler. S.fiahumyan ve yoldafllar›n›n son sözleri...(Paris komüncülerinin 1871 Pere la chese duvarlar› önünde s›n›f düflmanlar› taraf›ndan kurflunlanacaklar› anda "Vive la commun" diye hayk›rd›klar› gibi) "Biz yüce komünizm idealleri için ölüyoruz, yaflas›n komünizm" olur. Sovyet iktidar›n›n kan emici sömürücü düflmanlar›, 26 siyasi komiserleri büyük bir vahfletle ve barbarl›kla katletmelerine ra¤men, asla amaçlar›na ulaflamad›lar, asla proletaryan›n kalesini teslim almay› baflaramad›lar ve zaten baflaramazlard› da, tarihte hiç bir güç devrimin kaç›n›lmaz ak›fl›n›, devrim denilen alt üst olufl dolu kas›rga dalgalar›n› durdurmaya yetmedi. Ve yetmeyecektir. Bu amans›z s›n›f mücadelesinde zaferi yaflamlar› boyunca mücadele eden ve u¤runda ölümü göze alacak kadar fedakârl›¤a katlanan ölümle alay ederek topra¤a düflüp tohum olan, 26 siyasi komünar kazand›. Proletarya kazand›. Yirmi alt›lar yaflamlar›n›n en verimli ve en üretken dönemlerinde direnifl siperlerinde flehit oldular. Yaflça en küçükleri olan (A. Bogdanov) 22 yafl›nda, en büyükleri ise (T. Amirov) 45 yafl›ndayd›. Bakü komiserlerinin önderlerinden Stepan fiahumyan’a gelince daha 40’›ndan bile gün almam›flt›. Devrimin her bir verenas› (kutup y›ld›z›)


uçsuz bucaks›z Sovyet topraklar›nda yaflayan sosyalizmin onurlu yap› tafllar›, yeni do¤an çocuklar›n adlar› oldular. 90. y›l›nda ezilen ve sömürülen s›n›flara, uluslara büyük bir yol gösterici olmaya devam eden Ekim Devrimi’nin büyüklü¤ü sahip oldu¤u dünya görüflünün bilimselli¤i ve derinli¤inde, onun ›fl›k tafl›y›c›lar› olan komünarlar›n direnifl dolu onurlu kavgalar›ndaki büyüklükte yatar.

PAR‹S ve BAKÜ KOMÜNARLARI DEVR‹M‹N ONUR AB‹DELER‹D‹R. Sovyet Ermenistan›’n›n tan›nm›fl komünist flairlerinden Ye¤ifle Çarents’in, komüncüler ad›na yazd›¤› fliir devrim mücadelemizde direnifl buketi olarak an›lacakt›r. Yirmi alt› idik biz, yirmi alt›, Ama say›s›z, Say›s›zd›r ismimiz, Ne kurflun öldürür bizi Ne de yorgunluk, Siz var oldukça yoldafllar, Siz var oldukça, Mücadelemiz sürdükçe, Yürüyüflümüze ölüm yok, Ve ayd›nl›k davam›za- yenilmek...

Bakülü 26 komiserin isimleri ve devrimci görevleri Stepan fiahumyan- Komünist Partisi Merkez Komi-

te üyesi, Kafkasya bölgesi faaliyetlerinden sorumlu Ola¤anüstü Halk Komiseri, Bakü Halk Komiserleri Konseyinin Baflkan› ve ayn› zamanda d›fl iflleri komiseri, "bilimsel Marksizm’in a¤›r topu" uluslararas› komünist hareketin sayg›n politikac›lar›ndan. Prokofi Çaparitze (Alyofla)- Komünist Partisi Merkez Komitesinin Aday Üyesi, Bakü Sovyetleri Baflkan›, ‹çiflleri Komiseri. Mefladi Azizbekov- Bakü ‹l Komiseri, Köylü Sovyetleri Çal›flma Komisyonu Baflkan›, Komünist. ‹van Fioletov- Halk Ekonomi Komisyonunun Baflkan›, Komünist. Grigori Korganov- Kafkasya Ordusu Devrimci Askeri Komitesinin Baflkan›, Askeri Donanma ‹flleri Komiseri, Komünist Pavel Zevin- Çal›flma Komiseri, Komünist. Arsen Amiryan- "Bakinski Raboçi" Gazetesinin Genel Yay›n Yönetmeni, Komünist. Suren Hovsepyan-"‹zvestiya Bakinskovo Soveta" Gazetesinin Genel Yay›n Yönetmeni, Devrimci Askeri Konsey Üyesi, Komünist. Mir-Hasan Vezirov- Tar›m ‹flleri Komiseri, Sol Eser. Grigori Petrov- Bakü merkezi hükümetin askeri temsilcisi, Askeri Cephenin Bafl Sorumlusu, Sol Eser. Vladimir Poluhin- Askeri Donanma ‹flleri Komiseri, Komünist.

119

‹van Malikin- Kafkasya Ordusu Devrimci Askeri Komitesinin yard›mc› komiseri, Komünist. Ba¤dasar Avakyan- Bakü flehrinin Erzak Depolama Sorumlular›ndan, Komünist. Meer Basin- Kafkasya Ordusu Devrimci Askeri Komitenin üyesi, Komünist. Mark Korganov- Devrimci Askeri Komitenin üyesi, Komünist. Fyodor Solntsev- Askeri militan, Komünist. Aram Konstandyan- G›da ve Tah›l Depolama ‹flleri Komiser Yard›mc›s›, Balahan Çevresi G›da ve Tah›l Depolama ‹flleri Komiseri, Komünist. Solomon Bogdanov- Sovyet askerlerinden, Komünist. Anatoli Bogdanov- Sovyet askerlerinden, Komünist. Armenak Boryan- Sovyet askerlerinden, gazeteci, Komünist. Öjen Berg- Gemici, Kafkasya ordusunun iletiflim flefi, Komünist. ‹van Gabiflev- Silahl› Gruplar›n Komiseri, Komünist. Tateyos Amirov- Sovyet Atl› Süvariler Birli¤i’nin Komutan›. ‹van Nikolayeflvili- Sovyet askerlerinden, Komünist ‹rakli Metaks- Sovyet askerlerinden, Komünist. ‹sa Miflne- Devrimci Askeri Komitenin ‹fllerinin ‹darecisi, Ba¤›ms›z.

Ekim Devrimi’nin 90. y›l›nda Paris’ten Bakü’ye Komünden Komüne

PART‹ZAN 63


Abonelik koflullar›

OKU-OKUT! ABONE OL- ABONE BUL!

‹flçi-köylü

Yeni Demokrat Gençlik

6 AYLIK: 20 YTL 1 YILLIK: 40 YTL

10 YTL 20 YTL

Partizan 10 YTL 20 YTL

NOT: ‹stedi¤iniz süreye denk gelen oranda paray› hesap numaralar›m›za yat›rarak banka dekontunu yay›nevimize fakslay›n›z ya da postalay›n›z. Abonelik ücretine posta masraflar› dahildir.


90. YÝlÝnda Ekim Devrimi Yolumuzu aydÝnlatmaya devam ediyor!


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.