14 Şubat sendromu: “Sevgililer günü”
Bir film: Yaz tura “Trajedilerden baharlar ç karmak”
Sayfa 8
Sayfa 10
“Yaşam güzelmiş”
Sayfa 7
Dünya Yaflanacak
AYLIK GAZETE • SAYI 22
Dünyan n Sokaklar : İki ayr dünya Sayfa 4’te
Dünyay› istiyoruz, k›r›nt› de¤il !..
www.yasanacakdunya.net
fiubat 2006
Bolkestein yasası çöpe! Çal şma standartlar düşürülecek
Susmak onaylamakt r.
Yasa önergesine göre, çal şmak için bir AB ülkesinden başka bir AB ülkesine göç eden işçi ve emekçiler, geldikleri ülkenin iş ve sosyal güvenlik yasalar na göre çal şt r lacak. “Köken ülke prensibi” ile AB içerisinde çal şma standartlar en düşük ülke baz al narak, Avrupa iş yasalar yeniden organize edilecek. Bolkestein Yasas onaylan rsa, şimdiye kadar kazan lm ş olan tüm sosyal haklar ortadan kald r lacak. Avrupa’da yaşayan farkl uluslardan işçi ve emekçiler karş karş ya getirilecek.
Hiçbir emekçi buna sessiz kalamaz, kalmamal d r! Sezsiz kalmak; önergenin bir parças olmak, onu onaylamakt r. Özellikle göçmen emekçiler, geleceklerini karartacak bu yasa karş s nda güçlü bir duruş sergilemelidir. Tüm eylemlerde göçmen işçiler olarak diğer emekçi kardeşlerimizle birlikte en önde yerimizi almal y z. Farkl uluslardan s n f kardeşleri olarak kader birliğimizi düşmanl ğ n önüne geçirmeliyiz. Hep birlikte el ele ve omuz omuza vererek yasay geri püskürtmek için, 11 ve 14 Şubat’da Berlin ve Strasbourg’da yap lacak eylemlere kat lal m. Yasay geri püskürtmek için hep birlikte sloganlar m z hayk ral m! “Bolkestein Yasas Çöpe!“
Avrupa Anayasas ’n n bir parças olan Bolkestein Yasas (AB Hizmetler Yönergesi!) yasalaşt r lmak isteniyor! Bu yasayla eğitimden iletişime, bilimden sağl ğa, enerjiden ulaş m ve çevre temizliğine kadar akla gelebilecek her türlü kamu hizmeti özelleştirilecek paral hale getirilecek. Yaşamsal öneme sahip olan hizmet sektörü, sermayenin tatl karlar için tamamen denetimsiz b rak lacak, kurals z hale getirilecek.
Dil yasağ , rkç l k tohumlar … Bir ses vermeli insanlık! Dil yasa¤› genç insanlar›n kiflili¤ini
manya, Bulgaristan, İtalya ve Almanya’ya yay larak çoğald …
afla¤›layan, onurunu k›ran cezai yapt›r›mlarla birlikte gündeme geldi... karar. Bu karar bugün rkç şoven gerilimin tetiklenmesiyle birlikte, göçmenlerin yaşam alanlar n daraltma yönüyle bir emsal halini ald . Onun için dil yasağ masumene bir uygulamadan ziyade rkç l ğ n s r tan yüzü oldu.
Ailelerin iyi niyeti… Berlin’de yüzde 90’ farkl uluslardan olan bir okulda, ders saatlerinin d ş nda da; teneffüslerde, okul bahçesinde, s n f gezilerinde Almanca’n n d ş n-
daki dillerde konuşma yasağ getirildi. Herbert-Hoover Ortaokulu’nda bir y l önce gündeme getirilen bu yasak, öğrenci ve velilere onaylat larak al nan bir
Ailelerin onay vermesi, dil yetersizliğinin önüne ancak böyle geçilebileceği ve sosyal yaşam içerisinde etkin yeral-
mak için bunun zorunlu olduğunu düşünmelerinden kaynaklan yor. Fakat sorunun kapsam bu kadar iyi niyetli değil. H ristiyan Demokrat Birlik Partili (CDU) eğitim uzman Robert Heinemann, “Yasağa uymayan öğrenciler cezaland r lmal . Okul bahçesini süpürme cezas verilmeli.” aç klamalar nda bulundu. Böylece dil yasağ genç insanlar n kişiliğini aşağ layan, onurunu k ran cezai yapt r mlarla birlikte gündeme geldi. 8.sf’da
Ölümler düştü pay m za
Soğuk k ş günlerinde, donarak ölümler h z kazand . Haberlerde geçen rakamlar, bu zamana kadar soğukta can veren
insan say s n n 175’e ulaşt ğ na işaret ediyordu. K ş baş nda Fransa ve Belçika’da başlayan ölümler Rusya, Polonya, Ro-
Donarak ölümler insanlar m z , sokaklar da aşarak evlerde yakalamaya başlad . Yoksulluk s n r nda yaşayanlar, Hartz IV’e düşenler, kiray ödeyemediği için sokağa at lanlar, sokakta yaşamak zorunda kalanlar bu ölümlerden en fazla etkilenenler oldu. Birçoğunun ölümünden haber bültenleri bahsetmedi bile. Yaşad ğ m z sistemde yoksulluk, yaln zl k ve ölüm düşer emekçilerin pay na. Bunu tersine çevirmek için insanl k ses vermeli art k…
“Vicdan testi” yay l yor Atombombas na
Yaflanacak
Dünya
“Vicdan Testi” ad›
Kap dan kovulsa bacadan… “B rak n z yaps nlar, b rak n z geçsinler” Avrupa sermayesinin son y llarda ekonomik ve siyasal alanda yapmak istediklerini en iyi özetleyen sloganlardan birisi belki de. Çok çeşitli biçim ve araçlarla dizginlerinden boşanm şças na bir sald r furyas içerisinde. Ekonomik ve siyasal sald r lar n ard arkas kesilmiyor. Birinde işçi ve emekçilerin bask s sonucu geri ad m atmak zorunda m kald ; hemen farkl biçim, araç ve yöntemlerle bu sald r bir süre sonra yeniden başka bir görünümde ya da ayn ad alt nda gündeme getiriliyor. Kap dan kovulsa bacadan, bacadan kovulsa pencereden içeri s zmaya çal ş yor. İşte Bolkestein Yönergesi (AB Hizmetler Yönergesi) ad verilen yasa önergesi de böyle bir şey. Daha önce kap dan sokamad lar, şimdi bacadan sokmay deniyorlar. Dünya ekonomisinin ve bununla doğrudan bağ nt l olarak siyasetinin k r lganl ğ her geçen gün büyüyor. Deyim yerindeyse ekonomilerden birisi hapş rsa diğer taraftakiler nezle oluyor. (Devam üçüncü sayfada)
verilen bu gerici-›rkç› uygulama Avrupa’da son y›llarda göçmen emekçilere yönelik ayr›mc› politikan›n yeni ad›m›. Almanya’n n Baden-Württemberg eyaletinde 1 Ocak 2006’da yürürlüğe giren “vicdan testi” uygulamas , başka eyaletlere de yay l yor. 30 sorudan oluşan “vicdan testi” Alman vatandaşl ğ na geçmek isteyen Müslüman kökenli göçmenlere uygulanacak. Güngörmedik sorular n olduğu, test ad alt nda insanlar aşağlayan sorulardan bir kaç tanesi. - K z n z/Kardeşiniz size gelip
cinsel tacize uğrad ğ n söylerse bir baba, anne, ağabey ya da k z kardeş olarak ne yapars n z? - Oğlunuz ya da erkek kardeşiniz size gelip rencide edildiğini söylerse bir baba, anne, ağabey ya da k z kardeş olarak ne yapars n z?
kabul eder misiniz? - Reşit k z n z/Eşiniz Almanya’daki diğer k zlar ve kad nlar gibi giyinmek istiyor. Bunu engellemeye çal ş r m s n z? Eğer evet ise, hangi yöntemlerle? Bu gibi sorulardan oluşan teste bekledikleri gibi cevap verilmezse vatandaşl k hakk tan nmayacak.
Eyaletlere yay l yor
- Bir dinin eleştirilmesi hakk nda ne düşünüyorsunuz? Bu kabul edilebilir mi? - Erkekseniz kad n doktor taraf ndan; kad nsan z erkek doktor taraf ndan muayene edilmeyi
Hessen Eyaleti de, vatandaşl ğa geçecek göçmenlere yönelik “vicdan testi” uygulayacağ n n mesaj n verdi. Hessen’de tek baş na hükümet olan CDU’nun Eyalet Grup Başkan Christean Wagner, eyalet çap nda benzer bir testi uygulamak istediğini belirtti. Wagner, “Alman anayasas na ve de- 3.sf’da
yeşil ş k Fransa Cumhurbaşkan Jaques Chirac, İran’ tehdit ederek,
“Terörist devletlere karş gerekirse atom bombas kullan r z” dedi. Benzer bir tehditte bulunan İsrail Savunma Bakan Şaul Mofaz, İran’a askeri sald r da bulunabileceklerini söyleyerek, 1981’de Irak’ n Osirak tesisine yapt klar sald r y hat rlatt .
Pişkinlikte s n r yok Sözde İran’ nükleer silah ürettiği gerekçesiyle tehdit eden bu ülkeler, neredeyse silah deposu durumundalar. Fransa’n n y lda 3.5 milyar euro’yu nükleer silahlara ay rd ğ söyleniyor. Bu miktar
‹ran’› nükleer silah gerekçesiyle tehdit edenler, “gerekirse atom bombas› kullan›r›z” diyorlar. Fransa’n n savunma bütçesinin yüzde 10’nu oluşturuyor. Ayn Fransa 1995’te bütün dünyan n tepkisine rağmen Pasifik Okyanusu’nda atom silahlar denemesi yapm şt . Keza İsrail’in silahlanma konusunda ilk s ralarda yer ald ğ herkesçe bilinir; Amerikal Bağ ms z Bilimciler Birliği (FAS)’nin tahmini bilgilerine göre İsrail 200 adet nükleer başl ğa sahip. 3.sf’da
Yaflanacak
Dünya 2
O
K
U
R
Editörden
Bu arada yazmaya da çal şt m. Ama ne yaz k ki, Mozart için geçkald k. Son zamanlar da jeofizik,
K
T
U
P
L
A
R
I
vampirlerce emilecek kan›n›z yoksa, para da yok! Bizleri diri diri gömecekler...
Kendi omuzuna t rman. Başka nas l yükselebilirsin ki!
Zaman› ve sözleri dikkatsizce kullanma, ikisi de geri al›namaz!
Samimi olmay› vaadedebilirim; tarafs›z olmay› asla!
İstanbul’dayd m Merhaba,
E
Yani ifle yaram›yorsan›z, çal›flam›yorsan›z,
Ocak ay nda gazetemizle yine siz okurlar m zla buluştuk. Bir önceki say m zda gazetemizle tan şan bir kad n okurumuzun gazetemize yazd ğ bir mesaj bu köşemizde sizlerle paylaşmak istiyoruz. Ad Zeynep 27 yaş nda. 13 y ll k evli. İki k z çocuğu var. “Gazeteyi ilk defa okudum. Ben uzun y llard r burada neredeyse ev hapsi yaşayan kad nlardan sadece biriyim. Şuana kadar evime giren gazetelerde kad nlar n sorunlar n işleyen bir bölüme yer verilmemişti. Gazetenizin tümü gerçekten başar l ama benim as l ilgimi çeken kad n sayfas oldu. Bir sayfa kad nlara ayr lm şt . Ama ne ürün tan t m ne de reklam amaçl yd . Bütünüyle eğitici yaz lardan oluşuyordu. Çok düşündüm hiç karş l ks z insanlar eğitim verebilirler miydi! Gazetenin bütününe bakt ğ mda tüm sayfalarda böyle bir sey gördüm. Çok merak ediyorum. Gerçekten hiçbir karş l k beklemeden böyle bir çabay neden gösteriyorsunuz? Neden bayilerde değilde evlere kadar getiriyorsunuz? Bunu çok merak ediyorum. Çünkü insan n en yak nlar bile bir menfaat için insanla konuşurken neden siz böyle bir şey yap yorsunuz.” Zeynep gibi onlarca insan sokak sat ş yapan dağ t mc lar m z gördüklerinde benzer sorular yöneltiyorlar. Evet bizim sizden maddi bir beklentimiz yoktu bu düzendeki diğer yay nlar, diğer tüm kapitalist ilişkiler gibi. Ama şu da değil biz bu işi sadece insanlar haber okusunlar diye de yapm yoruz. Biz bu gazeteyi baştan itibaren söylediğimiz gibi -sorunlar m z ve çözümlerimizle- sizlerle birlikte örgütlemek, sizlerle birlikte yaz p-ç karmak istiyoruz. Çünkü bu gazete bizim gazetemiz. Diğer taraftan gerçekten yaşan labilir bir dünyan n mücadelesini birlikte omuzlamak için çal yoruz kap lar n z ! Bu dolay ms zl kla sizlere ulaş yoruz ve ulaşmaya devam edeceğiz. Elimize ulaşan bir diğer mesaj ise Türkiye’den konfeksiyon, metal, kundura, cam, belediye ve daha birçok sektörden işçinin çabas , emeğiyle örgütlenen bir kurultaya davetti. 11-12 Mart tarihlerinde “Söz Al nterinin Kurultay ” İstanbul’da gerçekleşecek. Biz Yaşanacak Dünya emekçileri, Yaşanacak Dünya’n n Avrupa’da işçi okurlar da bu kurultaya davet edilenler aras nda. Davetlerini davetimiz bilip siz okurlar m z gazetemiz arac l ğ yla bu kurultaya kat lmaya, maddi-manevi destek olmaya çağ r yoruz. Bizler Avrupa’n n değişik ülkelerinde çal şan işçi ve emekçiler olarak Türkiye’deki s n f kardeşlerimizle benzer sorunlar, benzer kaderleri paylaş yoruz. Bu sorunlar m z ve çözümünü tart şabileceğimiz bir ortam olan bu kurultay sahiplenmek ve desteklemek görevlerimizin baş nda geliyor. “AB anayasas tart şmalar ; yasa öldü mü canland r labilir mi”, “yaşlanan, yar s emekli olan bir toplumda ‘kim çal şacak’ diye veryans n” eden Avrupa gerçeği, Dünyan n Sokaklar Venezuella, Avrupa göçmen kad n gerçeği ve daha birçok konu bu say m zda değişik boyutlar yla yine işlendi. Mektuplar, f kralar, sanat köşesi, bulmaca.. Gazetemiz yine dolu dolu sizlerle.
Uzun zamand r haberleşemedik. İstanbul’a gitmiştim orada biraz oyaland m. Hem de biraz kendi işlerimle uğraşt m.
M
Gözümüz ayd n!..
astronomi kapsam nda araşt rmalar yapmaya çal şt m. Kendi alan mda da bunlarda da detayl bir çal şma yapt m ancak bunlar toparlamak zaman alacak.
İstanbul’da kald ğ m Heybeli Ada’ya gelip giderken ada ile ilgili dökümanlar toplad m. Bunlar da yazmaya gayret ede-
ceğim. Şu s ralar dinleniyorum hiç bir şey yapmamak ta bazen bir olayd r. İnsan kimi zaman şöyle düşünüyor mekanik bir olay hareket demektir güç demektir. Bir pil enerji taş r. Yapacağ ya bir lambay ş nlar ya bir oyuncağ hareket ettirir fakat bir motorun görevini yapamaz. Teorinin yaln z baş na bir işe yaramayacağ kesin. İnsan gibi yaşamak için insanlar n bilinçlendirilip harekete geçmesi, örgütlenmesi gerekir… Türkiye’de uzun süre kald ğ mda bu teorinin pratiğe ihtiyac olduğuna ac kça şahit oldum. Neyse daha yaz ş r z umar m. Görüşmek üzere kendinize iyi bak n… Sebastien Curiel
David Ridley’in bu çizimi neyi anlat yor? Görüşlerini yasanacakdunya@yahoo.com e-mail adresine gönderebilirsiniz.
Size taze bir haber verecegim. Emeklilik yaş 67 ye çekiliyor. Şimdi siz bana “kardeşim sen deli misin?” diyorsunuz. Evet… “TABUT´ta emeklilik” budur işte! Bu haberi Alman bas n nda okuyunca, belki gözden kaç rm ş olabilirsiniz diye sizinle paylaşmak istedim. Önce Emeklilik nas l ve ne zaman yürürlüğe girecek onu bildireyim. Sonra ne getirecek, ne götürecek zaman m z yeterse konuşuruz. Yoksa, sizin yorumlar n za güveniyorum zaten. Yasa; 2012 den itibaren her y l 1’er ay uzat lacak, 2035 y l nda 67 yaş na çekilmiş olacak.
Almanya’da 50 yaş ndan sonra zaten iş bulmak zorken, emeklilik yaş n uzatarak insanlar daha da mağdur duruma düşürmek istiyorlar. Emeklilik yaş n uzatmalar na gerekçe olarak, “İnsan ömrünün uzad ğ n , emeklilik yaş n bununla orant l olarak yükseltmek gerektiğini” gösteriyorlar. Bu kategoriye uymayanlara da ödedikleri prime göre emeklilik ayl ğ , yani ayl klara k s tlama. Amaçlar belli değil mi? İşsizlik oran 5.5 milyonu geçen Almanya, işsizliği önlemek yerine onu tetiklemek istiyor. Çal şamad ğ için emeklilik primlerini ödeyemeyen birinin,
emeklilik yaş geldiği zaman alacağ ayl ğ düşünün. Çal şanlar için de durum pek parlak değil. 50 y l çal şt ktan sonra alacağ n z emeklilik ayl ğ yetmeyecektir. Yani işe yaram yorsan z, çal şam yorsan z, vampirlerce emilecek kan n z yoksa, para da yok!.. Bizleri diri diri gömecekler. Şu ana kadar ödediğimiz primler “BEY” lerin enselerini
kal nlaşt r rken, bizim açl ktan nefesimiz kokacak. “EMEKLİLİKTE RAHAT ETMEK”, hayallerimizi süsler duruma gelcek. Onun için “Gözümüz ayd n” diyorum. Umar m GÖNÜL GÖZÜNÜZ AÇIKTIR, ETRAFINIZDA DÖNENLERİ GÖRÜYORSUNUZDUR!. Sayg lar mla Kemal YILDIZ
Tüm Yaşanacak Dünya okurlar na selamlar... İnsan yazmaya al ş k olmay nca yazacağ konuyu kaleme almas biraz zor oluyor. Yazmaya başlay nca da yazar-çizerlerin emeğine ayr bir sayg duyuyor. Buradan Yaşanacak Dünya emekçilerine sayg lar m iletiyorum. Gazeteyi ilk yay n hayat na başlad ğ günden itibaren okuyorum. İlk defa bir okuyucu olarak mektup yaz yorum. Umar m okuman za değer. Yay n hayat na başlad ğ zaman kafamda çeşitli soru işaretleri vard . Yay n ak ş nas l olacak? Yurtd ş na hitap edebilecek mi yoksa Türkiye ağ rl kl m olacak? AB ve dünyadaki gelişmelerle ilgili gündemi yakalayabilecek mi?.. Buna benzer kayg lar taş yordum.
Çünkü al şt ğ m z bir gelenek vard ; genelde devrimci yay nlar Türkiye’de yay nlan r, buradan haber yollan r, gazetede bu şekilde yer al r haber. As l kayg m da buradan başl yordu. Fakat bugüne kadar, eksiklerinin olmas na ramen, bu
tür kayg lar m n yersiz olduğunu gördüm. Dünyadaki gündemi iyi takip edip gündemine almas , ç kt ğ ülkenin ve başta AB ülkeleri olmak üzere, ad gibi dünyadaki gelişmeleri de aktard biz okuyucular na.
Peki hak ettiği yeri buldu mu? Bence hay r… Çünkü biz gerekli katk y sunmad k. En az ndan haber, resim, vb. göndermede ve dağ t mda. Benim ve benim gibi bir çok okuyucunun katk s olmad . Al p okumakla yetindim. Halbuki her okuyucunun kendi çap nda sunacağ bir katk olabilirdi. En az ndan şunu yapabilirdim; kendi ad ma bir mektup göndererek, PAS TUTMUŞ duygular m za z mpara çekip bizleri tekrar parlatt ğ n z için teşekkür edebilirdim. Bu bir nevi özeleştiri gibi oldu ama malesef böyle. Eksikleri birlikte tamamlamak üzere, sizlere başar lar diliyorum. Hoşçakal n… Metin Y lmaz / Köln
Bilmek ve yapmak… Kervanc› fiah’›n abisiyle vedalafl›rken der ki, “benim gibi herfleyi bildiklerini sanan ne çok eflek varm›fl dünyada me¤er…” Dostlar sizlerle, bilmek ve yapmak aras ndaki fark anlatan bir öyküyü paylaşmak istiyorum. İran Şah ’n n çok bilge ve mütevazi bir abisi varm ş. Sarayda yaşamaz, sürekli halk n içinde gezermiş. Birgün ss z bir yerde kurda kuşa yem olacakken, bir kervanla karş laş r. Kervanc ya kendisini de almas için ricada bulunur ama Şah’ n abisi olduğunu söylemez. Yemeğe otururlar. Bilge, akşam yemeği karş l ğ nda kervanc ya nasihat vereceğini söyler, kervanc da kabul eder. Bilge adam; “Sana verilen değer ve itibar asla bir başkas na verme kapt rma” der. Kervanc , “Bu muydu vereceğin öğüt, ben bunu zaten biliyordum” der. Sabah olur, Bilge, kervanc ya sabah kahvalt s karş l ğ nda güzel bir nasihatte daha bulunacağ n söyler. Der ki, “Sen sen ol, sana birşey sormad klar sürece burnunu hiçbirşeye sokma, üzerine vazife olmayan işlerede kar şma.” Kervanc ; “can m ben bunu da biliyordum, ama önemli değil” der. Kervan tekrar yola koyulur ve öğlen yemeği için mola verirler. Bilge, öğle yemeği karş l ğ nda tekrar nasihatte bulunacağ n söyler: “Bak, kuru kuruya inatç l k zarard r. Bir konuya mant kl yaklaş p tav r alman en güzelidir.” Kervanc ; “İlahi be ihtiyar, bunlar n hepsini de biliyorum ben. Ama senin can n sağolsun yine de” der. Bu arada İran’a gelirler, yaşl adam gören herkes sayg ve sevgi ile önünde eğilince kervanc şaş r r ve “kimsin sen be ihtiyar?” diye sorar. Yaşl adam
İran Şah ’n n abisi olduğunu söyler ve kervanc y evine misafir eder. Abisinin geldiğini duyan şah, abisini saraya davet eder. Bilge, şaha kervanc n n hayat n kutrtard ğ n anlat nca şah, kervanc y ödüllendirip hemen
yan baş na oturtur. Bilge ise milletten uzak kap kenar n tercih eder. Saraya s rayla Sadrazam, Vezir, Kad , vs. geldikçe kervanc hep bir ileri doğru kayd r l r. Derken kendini kap ağz nda Bilgenin yan nda bulur. Bilge, “Hani sen herşeyi biliyordun. Sana verilen yerini başkalar na verdin” der. Kervanc n n yüzü k zar r sesini ç karmaz. Şölen başlar etler, kuzu çevirmler, meyveler bir bir dizilir. Oda ne!!. B çaklar unutulmuştur. Şah deliye döner; “nerede b çaklaaarr” diye avaz avaz bağ rmaya başlar. Tam o s rada bizim kervanc şaha yağc l k olsun diye cebindeki alt n ve sap inci kaplamal b çağ n şaha uzat r. B çağ gören şah daha da k zar r ve “Bu b çak hazinemin en gözde parça-
s yd . Kad tez zab t tutula, ben bu adamdan şikayetçiyim. Tez mahkeme kurula, bu h rs z n cezas verile.” der. Kad zab t tutar, tam mahkemeye başlayacak, Bilge devreye girer. Kervanc n n bugün kendisinin tanr misafiri olduğunu, ancak yar n geri getireceğini, mahkemenin de o zaman yap lmas n rica eder. Şah da abisini k rmaz. Ama kervanc ya hiçbir ak l vermemesi için ricada bu-
lunur. Bilge kervanc y evine getirir. “Yahu be kardeşim sana hem nasihat ettim, hem de bunlar zaten biliyordum dediğin halde, burnunu başkas n n işine sokarak hayat n tehlikeye soktun” diye onu azarlar.
Bilge, kervanc y sağ na oturtur, eşeği de karş s na al r ve yüksek sesle; “Bak eşek, yar n mahkeme kurulduğunda de ki, ‘Biz büyük bir kervand k. Birgün mola verdik, ihtiyac m görüp döndüğümde ne göreyim, kervan soyulmuş, babam s rt nda b çakla yat yor. Adamcağ z ölmeden; ‘oğlum bizi soyup beni yaralayanlar bu b çağ n sahipleridir. Onlar bulup intikam m al’ dedi ve öldü’ dersin. Şah da üzülüp davadan vaz geçer. Sak n ha sak n eşek, kuru kuruya inat etmeyesin, davandan vaz geçesin.” Kervanc bu sözlerin kendisine söylendiğini anlar. Ertesi gün olaylar Bilgenin planlad ğ gibi gelişir. Şah kervanc ya ac r davas ndan vaz geçer. Lakin kervanc n n eşek damar tutar, “ben davamdan vazgeçmem” diye diretir. Bilge bakar kervanc n n kelle gitmek üzere, kendini tutamay p yüksek sesle, “hala m uslanmad n be eşek” der ve salonu terk eder. Kervanc hatas n anlar, davas ndan vaz geçer ve davada biter. Kervanc Şah’ n abisiyle vedalaş rken der ki, “benim gibi herşeyi bildiklerini sanan ne çok eşek varm ş dünyada meğer…” Plochingenden Hüseyin GÜL
Yaflanacak
Dünya
AYLIK GAZETE
Verein für Freunschaft der Kulturen (V.f.f.K.) (Gazetemiz minimum 2 euro ba¤›fl karfl›l›¤›nda verilmektedir.) Merkez Büro: Lasallestr.54· 51065 Köln Telefon: +49-(0)221- 99 28 115 - 116 - 123 ‹nternet adresimiz: www.yasanacakdunya.net e-Mail: info@yasanacakdunya.net Paris irtibat: e-mail: pydunya@hotmail.com Berlin irtibat: ydberlin@yahoo.com ‹sviçre irtibat: ydisviçre@yahoo.com Deutsche Bank · Konto Nr.: 343 34 55 · BLZ 370 700 24 · IBAN: DE31 3707 0024 0343 3455 00
Yaflanacak
G “Ayr mc l ğa hay r!” İsviçre Irkç l kla Mücadele Kurumu (EKR), 10. y ldönümünü kutlad ğ şu günlerde ülke genelinde “Ayr mc l ğa hay r!” kampanyas başlatt . Kampanya ile insanlar n günlük hayatta rk, renk ve farkl din mensuplar n n uğrad klar haks zl ğa dikkat çekilecek. EKR’e intikal eden ayr mc l k olaylar ndan birinin Waadt Kantonu’nda bir yaşl lar yurdunda yaşand ğ ve yurt yönetiminin, 33 yaş ndaki bir bak c kad n s rf siyahi olduğu için işe almad ğ vurguland . Eski Adalet Bakan Rutz Metzler zaman nda rkç sembol ve derneklerin yasaklanmas n n ceza yasas kapsam na al nmas tasarlan rken, şu anki İsviçre Adalet Bakan Christoph Blocher, mecliste yeterli çoğunluk olmad ğ gerekçesiyle tasar y rafa kald rd .
Türkler birinci... Avrupa Konseyi uyuşturucu pazar n n kontrolüne ilişkin belli verileri içeren bir rapor yay nlad . Bu rapora göre özellikle Almanya, Hollanda ve İngiltere uyuşturucu pazar nda Türk Mafyas etkin. Hollanda’da aç ğa ç kan uyuşturucu kaçakç l ğ işlerinde yakalananlar n yüzde 11’ini Türkiye vatandaşlar oluşturuyor. Uyuşturucu ticareti konusunda Türk mafyas n n en fazla Arnavutluk mafyas yla işbirliği içinde olduğu belirtiliyor. Raporda uyuşturucunun Arnavutluk’a Türkiye’den kamyonlarla taş nd ğ ve buradan da İtalya ve Yunanistan’a girişinin sağland ğ ifade ediliyor.
Wolfgang Schüssel; “Nas›l yaflamak istiyoruz? Avrupa’n›n s›n›rlar› ne olacak? Avrupa’n›n küresel rolü ne olmal›?” AB Anayasas tart şmalar ; yasa öldü mü canland r labilir mi, ne yap lacağ , birlik üyelerinin bu konuda bir uzlaşma sağlay p sağlayamad klar biçiminde s t l yor. Fransa ve Hollanda halklar ndan yedikleri tokad n, buralardaki referandumlarda ‘hay r’ duvar na tak lm ş olmalar n n sersemletici etkisinden ç kabilmiş değiller. Anayasa’n n geleceğine dair “belirsizlikler” ortaya ç kan bu engellerin nas l altedileceği üzerinden doğuyor. Fakat aç k olan birşey var. AB Anayasas ’nda somutlanan ve üzerinde ortaklaşt klar bir sald r konseptine sahipler. Bunu AB Anayasas olarak yürürlülüğe koyamad klar halde, fiili olarak yaşama geçirmekte bir-
E
3 Dünya
M
leşmiş durumdalar.
Halleri yaman Bütün bunlara rağmen, AB’nin derinleşen iç çelişkileri, s k şma noktalar belli yerlerde
düğümlenirken, bunun üzerinden tart şmalar da kaç n lmaz durumda. Dönem başkanl ğ n Avusturya’n n ald ğ AB Komisyonu’nun ilk toplant s nda dile gelenler de buna işaret. Toplant da Avusturya Başbakan Wolfgang Schüssel, Avrupa’n n gerçek sorunlar n n teşhisini koymaktan dem vurdu. “Nas l yaşamak istiyoruz? Avrupa’n n s n rlar ne olacak? Avru-
pa’n n küresel rolü ne olmal ?” gibi sorular tart şmak gerektiğinin alt n çizdi. AB’nin genişlemesinden merkezileşmesine, bunun içerisinde çekirdek gücü koruyup onu sağlamlaşt rmaya hatta ayr şt rmaya kadar bir çok şeyi kapsayan bu sorular n ç plakl ğ ortada. Fakat yan tlar konusunda tablo pek öyle değil. Çünkü herkes birliğe kendi hesaplar ve rakipleriyle kurduğu denge üzerinden bakmak durumunda. Bir tarafta emekçilerin bast r lan ihtiyaçlar üzerinden doğan bir s n fsal bas nç var. Diğer yanda emperyalist rakipler aras ilişkilerdeki dengenin (dengesizliğin) yaratt ğ atmosfer var. Onlar kendi yaratt klar ve her geçen gün büyüyen bu k skac n içinde k vrana dursunlar, bizler başka bir dünyan n gerekliliği ve zorunluluğunu bilince ç karal m.
1.sf’dan devam
1.sf’dan devam
Kirli politika
mokratik kurallara uyacaklar n beyan etmeyen yabanc lara Alman vatandaşl k haklar n n tamam n n verilmesi doğru değildir” dedi. CDU’nun tek baş na hükümet olduğu Saarland eyaleti de Baden-Württemberg’de ortaya ç kacak tecrübeden yola ç karak benzer bir testi yapmak istediğini aç klad .
Hesap başka “Vicdan Testi” ad verilen bu gerici- rkç uygulama Avrupa’da son y llarda göçmen emekçilere yönelik ayr mc politikan n yeni bir ad m . Sosyal y k ma neden olana yasalarla birlikte, bir de göçmen emekçilere yönelik bu türden sald r lar gündeme getiriliyor. “Uyum sağlan lmas ” ad alt nda getirilen bu türden dayatmalar “uyum”un nas l bir
uyum olduğunu gösteriyor. İnsan onurunu ve kişiliğini zedeleyici tutumlar meşrulaşt r lmaya çal ş l yor. Bu rkç şoven politikalar n alt nda yatan gerçek çok aç kt r. Yerli emekçilerle göçmen emekçileri karş kaş ya getirmeye çal şarak, yoğunlaşt rd klar ekonomik ve siyasi sald r lar sorunsuzca hayata gecirmek. Son y llarda iyice derinleşen kriz ve işsizliğin faturas n en önce göçmen emekçilere kesmek. Bir yandan okullarda dil yasağ n n getirilmesi bir yandan da “vicdan testi” ad alt nda göçmen emekçilere yönelik rkç l k ve ayr mc l ğ n kusulmas . Bunlar bütünün parçalar ve parçalara her geçen gün yeni bir şey ekleniyor, eklenecek. Gür şekilde “ekleyemezsiniz” demediğimiz sürece yar n yeni “testler” gelecek önümüze…
Hat rlanacağ gibi, İsrail’in nükleer silahlar hakk nda d şar ya bilgi s zd rd ğ gerekçesiyle Mordeçay Vanunu 18 y l hapse mahkum edilmişti. Çeşitli kaynaklar n verdiği bilgilere göre, Fransa’n n şu anda 250-300 aras nda nükleer başl ğ , her birinde alt başl k olmak üzere toplam 16 adet füzesinin bulunduğu belirtiliyor. İsrail’in ise çok say da nükleer silah n n olduğu bilinen bir gerçek.
Fransa Cumhurbaşkan Chrac, Ocak ay sonlar nda Merkel ile görüşmek üzere Almanya’da bulunduğu s rada, “Fransa da nükleer silahlara sahip” eleştirilerine, “Elimizdeki silahlar Fransa ve Almanya’n n teminat içindir” biçiminde aç klamalarda bulundu. Emperyalist güçlerin dünya üzerindeki hakimiyeti artt kça doğal gaz ve enerji kaynaklar na olan ihtiyaçlar da o denli büyüyor. Bunun içindir ki “şer ekseni” ilan edilen enerji kaynağ zengini ülkeler emperyalistlerce hegomonya ve paylaş m savaşlar na sahne oluyorlar. İkiyüzlü emperyalist politikac lar, bir yandan atom bombas n n Hiroşima’da kullan lmas n n y ldönümünde lanetleyici açaklamalar yaparken diğer taraftan atom bombas kullanma tehditleri savuruyor.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin 24-25 Ocak tarihlerinde oylamaya sunduğu, Komünizmi Nazizmle bir tutan ve sosyalizm mücadelesini “suç” ilan eden tasar n n hükümetlere tavsiye edilmesi üçte ikilik çoğunluk sağlanmad ğ için kabul edilmedi. Fakat,“komünizmin 20. yüzy lda işlediği suçlar k nayan” tasar oylanarak kabul edildi. İsveçli H ristiyan Demokrat parlamenter Göran Lindblad’ n 14 Aral k’ta sunduğu tasar ya karş Avrupa çap nda Komünist Partiler, “Anti-komünist hareketi durdurun” ad alt nda toplu eylemler başlatt lar. Ayr ca internet üzerinde de tasar karş t imza kampanyas
başlat ld . Yunanistan Komünist Partisi “Nazizmi komünizmle birlikte tan mlamak yanl ş, suç ve tarihi bir yaland r; tarihin tersyüz edilmesidir” aç klamas yapt . Avrupa Nazi faşizminin postallar alt nda inlerken, Sovyet Sosyalist K z l Ordu’sunun esirgemesiz karş koyuşunu, Avrupa’daki komünistlerin ve sosyalistlerin direnişleri sayesinde insanl ğ n büyük bir felaketin eşiğinden dönüşünü de yaşad k.
Bitmedi daha!… Boşuna değil bu ç rp n şlar . S k s k nabz n yokluyorlar toplumun. Reflekslerini ölç-
mek ve bu refleksi pasifize etmek için toplum mühendislerini devreye sokuyorlar. Irak’a götürdükleri “demokrasi” ve “insan haklar ” soslu, CIA patentli darbe girişimleri, kölece çal şma koşullar n meşru k lmak için sürekli sanal bir düşman aray ş ve Neo-liberal politikalar n uygulama zemininin koşullar n yaratmak, topluma kabul ettirmek, meşrulaşt rmak çabas ndad rlar. Çünkü yapt klar yla burjuvazinin meşruluğa ve yasall ğa ihtiyac vard r. Tarihin tekerleği dönüyor. Burjuvazi; kendi sonunu yasalar ve yasaklar yla o da olmazsa zor ayg tlar yla geciktirmek istiyor. Nafile…
AB ülkeleri d şişleri bakanlar toplant s ndan, uzun süredir üzeriden tart şt klar “güvenli ülkeler” listesi haz rlama karar ç kt . “Ortak göç politikas ” belirleme ad na al nan bu karar ile birlikte art k bu listeye giren ülkelerden gelip, siyasi neden ile gerçekleştirilecek başvurular geçerli say lmayacak.
Neden bugün? Böyle bir uygulaman n mer-
Köln-Mülheim Sol Parti Belediye Meclis Üyesi Kemal Bozay ile Almanya’da h›z kazanan y›k›m yasalar› üzerine yapt›¤›m›z röportaj› yay›nl›yoruz.
Sosyal haklar n budanmas konusunda ne düşünüyorsunuz? K. Bozay: Son y llarda gerek federal düzeyde gerekse Avrupa çap nda sosyal haklara dönük sald r larla karş karş yay z. Sald r lar Almanya ile s n rl değil. Bu sald r lar küreselleşme-globalleşme süreciyle birlikte daha da h z kazand . Almanya’da son zamanlarda
baz yasalar gündeme geldi. Bu yasalar n bir tanesi de “sefalet yasas ” olarak adland rd ğ m z Hartz IV yasas oldu. Hatz IV her şeyden önce Almanya’da sosyal dengeyi ortadan kald ran, sefalete yeni bir süreç kazand ran bir yasa olarak kendini göstermektedir. Y llarca çal şm ş, vergisini, emeklilik primlerini ödemiş insanlar, bir y l işsizlik paras ald ktan sonra, sosyal yard m muhtac ym ş gibi gösterildiler. Diyelimki evleri, arabalar varsa ya da değişik varl klar varsa “önce bunlar sat n daha sonra sosyal yard mdan faydalan n” dediler.
2006 y l nda hangi yasalar getiriliyor? K. Bozay: 2006 y ll nda getirilen yasalar , 2000 y llar nda süren sald r dalgas n n bağlant s olarak görmek gerekir. 2006 y l nda; sağl k alan nda yeni yasalar getirildi. Düne kadar 10 euro ödeniyordu. Şimdi Diş Doktoru’na da 10 euro vermek zorunday z. Diş ve doğum tedavisini siz bütçenizden karş lamak durumundas n z. Sağl k ödentilerinde ciddi k s tlamalar söz konusu. Bunun temel sebebi sağl k alan n n özelleştirilmesi. Bu kendisini nas l gösteriyor? Özellikle özelleştirme nokta-
Dünya Yaflanacak
(baştaraf birinci sayfada)
Kap dan kovulsa bacadan… Emperyalistler aras k z şan rekabet, ekonomilerdeki açmazlar n daha da büyütüyor. Bütün emperyalist-kapitalist ülkeler “rekabet gücü yüksek ekonomiler” oluşturman n çabas içindeler. Bu ise özetle şu anlama geliyor; karlar n düşüren her şeyde k s nt ya gitmek. İşçiyi daha çok çal şt rmak daha az ücret ödemek, emeklilik yaş n yükselterek mezarda emekli etmek, sosyal haklar n hepsini yavaş yavaş ortadan kald rmak, ücretleri ve çal şma sürelerini tamamen esnek hale getirmek, sendikas zlaşt rmak, taşeronlaşt rmak, sağl k ve eğitimi tamamen paral hale getirmek, vb., vb.
AB Anayasas ’n n bir parças Maastrich’de, Lizbon’da bu sald r lar n meşrulaşt rman n anayasal alt zemini döşendi. Şimdi de bu anayasan n bir parças olan Bolkestein Yönergesi (AB Hizmetler Yönergesi) yasalaşt r lmak isteniyor. Bolkestein kararlar kabul edilirse, devlet ve belediyelerin yapmak zorunda olduğu hizmetler özel şirketlere devredilecek. Kamu hizmetleri alan nda faaliyet gösterecek bu özel şirketler, hizmet verdikleri ülkenin değil, kurulduklar ülkenin yasal ve sosyal kurallar na bağl olacak. Bu şekilde sendikalar n, belediyelerin ve tüketiciyi koruma örgütlerinin bu şirketlere müdahale etmesi, yapt r m uygulamas veya hizmetin kalitesini kontrol etmesi en düşük seviyeye indirilecek ve neredeyse imkans zlaşt r lacak.
Yasa y k m getirecek Yasa yürürlüğe girerse hizmet sektöründe çal şanlar n ücretleri Avrupa’n n en düşük seviyesine çekilmeye çal ş lacak. Avrupa Birliği ülkelerinde çal şanlar n neredeyse yüzde 70’inin hizmet sektöründe çal şt ğ düşünüldüğünde, vahametin boyutu san r z daha iyi kavranacakt r. Sendikalar, işyeri temsilciliği, toplu sözleşmeler tamamen işlevsizleştirilecek, sosyal güvencelerin var olanlar da yok edilecek, çal şma alan nda hiç bir denetim kalmayacakt r. “Paray veren düdüğü çalar” hesab , paras olana hizmet verilecek paras olmayanaysa “ne halin varsa gör” denecektir. Eğitim, sağl k ve toplu taş mac l k hizmetlerinde mevcut olan sistemler tamamen çökertilecektir. Ayr ca “böl, parçala, birbirine düşman et ve yönet” politikas n işçi ve emekçiler üzerinde uygulamak isteniyor. Farkl uluslardan emekçiler karş karş ya getirilip milliyetçi düşmanl klar körüklenecek bu yolla. Sermaye s n f tatl karlar n büyütürken, hedef sapt rm ş olacak. Emekçileri birbirine düşmanlaşt rmay başarabilirse…
Söz bitti, s ra eylemde Zor koşullarda çal şan göçmen emekçilerin yaşam bu yasan n yasalaşmas durumunda daha da zorlaşacak, ağ rlaşacak. Ekonomik s k nt lar n n büyümesinin yan nda Avrupa burjuvazisinin körüklediği rkç l k ve yabanc düşmanl ğ ndan daha fazla zarar görmeye başlayacak göçmen emekçiler. Sözü fazla uzatmaya gerek yok asl nda. Sözün bittiği, eylemin başlad ğ yerdeyiz. Sald r n n boyutu da kimler taraf ndan kimlere karş yap ld ğ da ortada. Değişik uluslardan emekçiler olarak bu yasan n yasalaşmamas için el ele, omuz omuza vermemiz şart.
Göç politikas ...
Tarih ters yüz edilemez!
S n rd ş tehditi Danimarka’da hükümet, göçmenlerin s n r d ş gerekçelerini genişleten bir karar ald . Önceden uyuşturucu, adam kaçakç l ğ gibi olaylara kar şm ş olanlar s n r d ş edebilirken şimdi “sebepsiz zarar”, “trafikte güvenliği tehdit eden taciz”, “şahitleri tehdit” gibi kavramlarla tan mlad ğ şeylerle karş karş ya kalanlar s n r d ş edilebilecekler. Bu “suç” kavramlaşt rmalar ve muhatap olacaklar n s n rlar çok belirsiz. Herkes bu suçlamalarla karş karş ya kal p s n r d ş kovuşturmas na tabi kalabilir. Göçmenlere dönük tam bir potansiyel suçlu muamelesi ve örülen korku duvar …
D
“Vicdan testi” Atom bombas na yeşil ş k yay l yor
Irkç lardan atak...
Danimarka’da Jyllands-Posten gazetesi, Hz. Muhammed’in intihar komandosu gibi tasvir edildiği karikatürler yay nlam ş, sonrada özür dilemişti. İnsanlar n inançlar yla alay eden bu yaklaş m Müslüman camiada infial etkisi yaratt ve bu yönlü protestolar devam ediyor. Fransa’da yaşayan müslüman kökenli insanlar da bu tepkiye kat ld lar. Diğer yandan merkezi Fransa’da bulunan “S n r Tan mayan Gazeteciler” örgütü Genel Sekreteri Robert Menard bir aç klama yaparak, “bas n özgürlüğünün değerini bilmeyen Arap ülkeleri”nin reaksiyonundan endişe ettiğini söyledi.
N
AB Anayasas tart şmalar
İspanya’daki rkç partiler, gelecek seçimlere Avrupa’da ayn görüşten gruplarla yeni ortak stratejiler geliştirerek haz rland klar belirtiliyor. İspanyol radyosu Cadena Ser’in polis kaynaklar na dayanarak verdiği haberde, 2007 y l nda İspanya’da yap lacak yerel seçimler için rkç partilerin ciddi bir haz rl k içinde olduklar iddia edildi. Son aylarda Avrupa’daki rkç gruplarla temas içinde olan İspanyol partilerin, Romanya, İtalya, Almanya, Bulgaristan ve Yunanistan’daki gruplarla görüşmeler yapt klar belirtildi.
Karikatür krizi
Ü
kezileştirilip resmileştirilmesi, 2003 y l ndan bu yana tart ş lan bir durum. Art k ucuz ve kalifiye işçiye duyduklar ihtiyac başka biçimlerde karş laman n koşullar n yakalaman n ad mlar n atm ş durumdalar. Emperyalist tekellerin azami kar dürtüsünün yol açt ğ işgücü maliyetinin düşürülmesini içeren politikalarda yol ald kça, bu göçmen politikas nda da bir “değişim”i getiriyor.
K ta d ş nda kamplar Aç klayacaklar liste ile birlikte “güvenli ülkeler” belirlemesinin d ş nda kalan yerlerden gelenler içinde Bat Avrupa s n rlar n n ard nda kamplar
oluşturmak için kollar s vam ş durumdalar.
Göçmenlerin geleceği ... AB ülkelerinde yaşayan göçmenler için de sald r lar h z kazand . Irkç , faşizan, polisiye sald r ve pravokasyonlar bir tarafa, uygulamaya başlanan oturum haklar n n iptali gibi sald r lar, herkesi bağlayan bir hal ald . Almanya’da uzun y llard r oturum hakk alm ş göçmenler, “art k senin ülkende güvenlik sorunun kalmam şt r” diye oturum izni elinden al n p hakk nda s n rd ş karar verilebiliyor. Dil, uyum, vb. şeyler de oturum izni iptali için gerekçe olarak kabul ediliyor.
Sefalet yasalar s nda özel sigortalar gündeme geliyor. Özel sigortalar sağl k hizmetinde daha farkl bir statü sağl yor. Bu nedir? Hastaneye gidiyorsun özel sigortal olan özel doktorlar taraf ndan bak l yor ve tek kişilik odalarda muayene görüyor. Bu, toplumda sağl k alan nda da s n flaşmay gündeme getiriyor. Ayr ca işverenleri koruma yasas getiriliyor. İşverenler daha az vergi ödeyecek, fabrikalar n başka ülkelere taş nmas n engelleyerek güya işsizliği böylece azaltacaklar. Vergi oranlar yükseltilecek. Ev sat n almak isteyenlere art k yard m yap lmayacak. Bu gibi k s tlamalar emek-
çileri bekliyor. Göçmenleri nas l etkileniyor? K. Bozay: Bu yasalar, göçmenleri daha çok etkiliyor. Çünkü göçmenlerin yoğun yaşad ğ bölgelerde işsizlik oran na bakt ğ m zda yüzde 50 daha yüksek. Göçmenler aras nda kalifiye eleman say s ndaki düşüklük işsizliği de beraberinde getiriyor. Dolay s yla sosyal yard m statüsüne düşüyorlar. Bu yüzden de bu insanlar toplumda bilinçli olarak marjinalize ediliyorlar. Ve buradan da işsizlik olsun, Hartz IV olsun, sosyal sorunlar olgusunda da politika ve hedef-
lerde göçmenler aç s ndan değerlendiriliyor ve sağ popilist eğilimlere güç veriyor. Mesela “göçmenler olmasayd işyerlerimiz olurdu, işsizlik olmazd ” deniyor. Peki ne yapmak gerekir? K. Bozay: Göçmenlerin Hartz IV konusunda olsun, sosyal sald r lara karş mücadelede olsun kendi sorunlar na sahip ç kmalar gerekiyor. Burada kendilerini misafir olarak görüp, buran n kurallar na uyma anlay ş n üzerlerinden atmalar ve buradaki mücadeleye Alman emekçi ve işçilerle birlikte aktif kat lmalar gerekiyor.
Yaflanacak
Dünya 4 DEF yap ld Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) her y l düzenlediği Davos toplant s bu y l 25-29 Ocak tarihleri aras nda yap ld . WEF’te, Dünya Ticaret Örgütü’nün son toplant s n n da ağ rl kl gündemlerinden biri olan tar m sübvansiyonlar n n kald r lmas n n d ş nda, İran’ n nükleer program da gündem maddelerinden birini oluşturdu. Davos kasabas n n bulunduğu, İsviçre’nin Basel kenti emperyalist toplant dan başka, her sene olduğu gibi eylemlere de ev sahipliği yapt . Başta Chur, Zürih, Cenevre ve St.Gallen şehirleri olmak üzere bir çok yerde yap lan eylemlere polis sald rd ve birçok eylemciyi gözalt na ald . Eyleme bir çok ulustan yaklaş k 3 bin kişi kat ld . 2 saat kadar süren eylemde Almanca, Frans zca, İtalyanca, İspanyolca, Kürtçe, Türkçe vb. at lan anti-emperyalizm içerikli sloganlar enternasyonalizmin ortak dilinde buluştu. TİKB, MLKP, TKP/ML, PKK, MKP, TKİP ve DHKP/C de eylem alan ndayd .
D
Latin Amerika rüzgar Venezüella’da ABD büyük elçiliği üzerinden yürütülen casusluk faaliyetlerinden dolay bir Amerikal s n r d ş edilmişti. Ard ndan Amerikan Savunma Bakan Donald Rumsfeld, Latin Amerika’da esen antiAmerikanc rüzgardan rahats z olduklar n aç klad . “Chavez de seçimle işbaş na geldi; t pk Adolf Hitler’in önce seçimle gelip, sonradan iktidara yerleşmesi gibi. Durum beni tasaland r yor” diyerek kafa buland rmaya çal şt . Venezüella-Küba-Bolivya ittifak ndan endişe duyduklar n dile getirdi. Karş konulmaz güç olarak “ABD imparatorluğu” tezlerinin ayyuka ç kt ğ bir dönemde, hem de bir dönemin “arka bahçesi”nde, ABD’nin dünya egemenliği politikalar yla çat şan ve s rt n halklara dayayarak yükselen Latin Amerika dinamiği, emperyalistlerin gözünü epey bir korkutmuş anlaş lan.
Hindistan zorluyor Hindistan, Çin ile birlikte, büyüyen ekonomisi ile dünyadaki ilişkiler dengesini zorlayan bir güç haline geldi. Hindistan’da yay nlanan “sosyal gelişme raporu”na göre ülke ekonomisi yüzde 8 oran nda büyüme trendi yakalad . Fakat gelir dağ l m ndaki eşitsizlik ve zengin-yoksul aras ndaki aç fark da devasa oranlarda büyüdü. Hindistan’ n zengin ve yoksul bölgeleri aras ndaki dengesizlik artt . Rapordaki verilere göre, 1974 y l nda zengin bölgelerde yaşayanlar n geliri, yoksul bölgelerde yaşayanlar nkine oranla üç kat fazla iken, bugün aradaki fark beş kata yükseldi.
N
Y
A
Filistin seçimleri!.. Sömürü cenneti Hamas’›n bu önlenemez yükselifli içerisinde, onun kontrol alt›na al›narak etkisizlefltirilmesi ve bölgeye dönük emperyalist politikalara yedeklenmeye çal›fl›lmas› h›z kazanacak. Filistin seçimlerini Hamas, herkesi şaş rtan bir çoğunlukla kazand . Seçimler birkaç kere ertelendi, fakat Hamas’ n etkinliğinin k r lmas na dönük manevralara rağmen al nan sonuç engellenemedi. Filistin “taş generallerinin” Siyonist-emperyalist işgale karş yürüttükleri savaş m n kaymağ n yiyerek, pazarl k masala-
bir yerde bile 5 sandalyenin 4’nü Hamas kazand .
İntifada rüzgar Birinci intifadan (1987) bu yana, direnişin içinde büyüyen kuşak, işgalci Siyonist sald rganl ğ n k rbac yla bilendi. Kendilerine yaşat lan ac , gözyaş ve kan, kinlerini besledi.
Direnişin korkusu Bush, ABD Kongresi’nde yapt ğ y ll k geleneksel konuşmas nda, Amerika’n n dünya sorunlar yla yak ndan ilgilenmeye devam edeceğini ilan etti. İşgal ve emperyalist terörü “Amerika’n n güvenliğini güçlendiren” politikalar olarak savundu. Bush; 1945’ten bu yana dünya nüfusunun yar s na “demokrasiyi” getirdiklerini, “Suriye, Burma, Zimbabwe, Kuzey Kore ve İran gibi ülkelerde yaşayan öteki yar y da unutmayacağ z.” diyerek yak n hedeflerin alt n çizdi. “Galibiyet için aç k bir plan m z var. Amac m z eski k zg nl klar n unutulmas n ve direnişin zay flamas n sağlamak. Irak’taki deneyimimizden sürekli ders al yoruz. Askeri taktiklerimizi yeniden düzenledik, yeniden yap lanmaya yaklaş m m z tekrar gözden geçirdik.” diyen Bush Irak’ta zorland klar n da itiraf etmek durumunda kald .
Ü
r nda ömür tüketen El Fetih yöneticileri, tavr n direnişten yana koyan halk n tokad n yedi. Filistin halk umut ve aray şlar yla tavr n , bürokratik yap ve yolsuzluk abidesi haline gelen yönetim mekanizmas ile emperyalist ve işbirlikçilerine karş dik duranlardan yana koydu. Öyle ki, El Fetih’in kalesi durumunda olan ticaret ve sanat n merkezi say lan Ramallah gibi
Bu vahşete ve işgale karş onlarla birlikte taş atan, kurşun s kan herkes umutlar oldu. Bugün seçimlerde Hamas’a akan destek bunun yans mas d r. Sadece direniş boyutuyla değil, okullarda, hastanelerde, yard m kuruluşlar nda ayr m gözetmeksizin herkesin yard m na koşan bir Hamas gerçeği var. Fiili işgale karş , düşmana darbe indirmeyi içeren biçim-
lerde yürütülen mücadele, içerde popülist halkç politikalarla da birleşince bu sonucun doğmas kaç n lmazd r.
Terbiye edilmek istenecek Hamas’ n bu önlenemez yükselişi içerisinde, onun kontrol alt na al narak etkisizleştirilmesi ve bölgeye dönük emperyalist politikalara yedeklenmeye çal ş lmas h z kazanacak. Böylece Hamas ve etki alan üzerinden y llard r bir direniş odağ olan Filistin halk terbiye edilmek istenecek. Hamas üzerinden halklar n yola getirilmek istenmesi sadece Filistin’le s n rl bir olgu değil. İran başta olmak üzere bölge ülkelerinin emperyalist politikalara biat etmesi, Genişletilmiş Ortadoğu Projesi’nin yaşama geçirilmesi ve bölge dengelerinin alt üst edilmesi için, direniş dinamiklerinin nötrleştirilmesi ya da kendine yedeklenmesi gerekiyor. Bunun için Mahmut Abbas gibi tiplerin sonuna kadar kullan lmas yla beraber, as l olarak Hamas’ n üzerindeki bas nç vites büyütecek. Uluslararas alanda ABD ve AB emperyalistleri başta olmak üzere hemen herkes, bu yönlü aç klamalar yapmaktan geri kalmad . İsrail üzerinden fiili yapt r mlar uygulanmaya başland . Abbas’ n seçimlerden hemen sonra emperyalistlerin bölgedeki sad k işbirlikçilerinden olan M s r ve Ürdün devletlerini ziyareti de bu kapsamdaki gelişmelerden say labilir…
Günümüzde “ABD taraf›ndan belirlenen ve kabul edilen bölgeler” art›k sadece ‹srail gibi iflbirlikçiler de¤il, kendi inisiyatifleri üzerinden kontrol alt›na al›nan ve düzenlenen bir hal alm›flt›r. Genişletilmiş Ortadoğu Projesi (GOP) kapsam nda, önce savaş ve gözyaş girdi bölgeye. Silahlar n gölgesinde devam eden egemenlik çat şmas nda, emperyalist efendiler işbirlikçilerini de sonuna kadar kullanmakta ihmalkar değil. Askeri işgalin ve savaş n yan nda enerji kaynaklar ve ucuz işgücü cenneti olarak bölgenin talan edilmesi temelinde imzalanan serbest ticaret anlaşmalar h z kazand . GOP ekseninde bölge ülkeleriyle ilk ‘Serbest Ticaret Anlaşmas ’n (STA) ABD Ürdün ile yapt . ABD tekelleri, anlaşma doğrultusunda, Ürdün’ün doğalgaz ve elektirik sistemini mutlak kontrol alt na alarak istemleri temelinde yenileyecek. Beraberinde ülke üzerinden bölge pazar na gümrüksüz mal girişi sağlayacak.
Ürdün basamağ Büyük Ortadoğu pazar n n mutlak kontrolü ve s n rs z kullan m için Ürdün ile imzalanan anlaşman n bölge ülkelerine “örnek” olacağ n bekliyorlar. Amerika Ticaret Bakanl ğ sözcülerinden Robert Portman, emperyalist savaşla düzleyip hizaya getirmeye çal şt klar 22 bölge ülkesi ile serbest ticaret anlaşmas imzalamay hedefle-
n mlanm ş. Bu anlaşmalar kapsam nda Bat Şeria, Gazze Şeridi gümrüksüz geçiş haline getirilmiştir.
Egemenlik atağ
diklerini kamuoyuna deklare etti. Nitelikli Sanayi Bölgeleri NSB (Qualifying Industrial
Günümüzde “ABD taraf ndan belirlenen ve kabul edilen bölgeler” art k sadece İsrail gibi işbirlikçiler değil, kendi inisiyatifleri üzerinden kontrol alt na
Zones-QIZ) oluşturmay ve bunu genişletmeyi esas alan serbest ticaret anlaşmalar bölge emekçilerinin can na okuyacak bir nitelik taş yor. Hali haz rda 1985 y l nda imzalanan ABD-İsrail Serbest Ticaret Anlaşmas Uygulama Yasas var. Buna dayanarak 1997 y l nda İsrail ile Ürdün aras nda yap lan anlaşmada NSB; “Belli oranlarda İsrail ve Ürdün girdisi içermek kayd yla, üretilen mallar n ABD pazar na gümrük vergisiz ve kotas z girebileceği, yerel otoriteler taraf ndan saptanan ve ABD taraf ndan belirlenen ve kabul edilen bölge” olarak ta-
al nan ve düzenlenen bir hal alm şt r. İlk elde Ürdün, M s r, Türkiye gibi ülkeleri kesen NSB’ler tam bir sömürü cenneti olarak işletilecektir. Ortadoğu coğrafyas nda h z kazanan alt üst oluşlar, savaş biçimini alan emperyalist egemenlik çat şmalar , “demokrasi” ç ğl klar na vesile olan güdümlü seçimler, GOP’ni besleyen NSB’ler göz önüne al nd ğ nda daha dolays z anlaş lacakt r. Halklar n kan ve can üzerinden pekiştirmeye çal şt klar saltanatlar , yine emekçi halklar n karş duruşuyla sars lacak…
olduğunu dünyaya duyuruyor? Asl nda bunun çok basit bir nedeni var. Mümkün olduğunca bu tehditler yoluyla İran’ ve onun işbirliği içerisinde olduğu başta Rusya, Çin ve Fransa olmak üzere diğer emperyalist rakiplerini kendi istediği noktaya doğru zorlamak. Örneğin bu zorlamalar sonucu Rusya ile İran aras nda imzalanmas beklenen nükleer yak t iadesi anlaşmas ertelendi. Yine ABD, Avrupal mütte-
fiklerine, Tahran rejiminin nükleer emellerini diplomatik yollarla engellemek için Haziran ay na kadar süre tan d . ABD, bu sürenin ard ndan Birleşmiş Milletler nezdinde İran’a karş ambargo uygulatmak için harekete geçecek. Ambargo yoluyla İran iyice köşeye s k şt lmak istiyor. Bir yandan da İran içinde de değişik hamleler yaparak içten de kaleyi fethetme girişimlerini sürdürecek.
Kanl ellerin gözü İran’da ABD, ‹ran’a sald›raca¤› tehditlerini savururken öte yandan Irak’ta girdi¤i bataktan kurtulman›n derdinde. Amerika ve işbirlikçileri taraf ndan Ortadoğu’da bu kez de İran için savaş tamtamlar çal n yor. Hem de binbir yalanla süslenerek. “İran nükleer bomba yapacak…”, “İsrail’e,komşular na ve dünya bar ş na büyük tehlike oluşturuyor”, “bask c rejimle yönetiliyor”, vs., vs… Oysa ki, UAEA, son iki y ld r, İran’ n nükleer silah üretmeye çal şt ğ na ilişkin tek bir kan t bulabilmiş değil. İran hükümeti de, amac n n nükleer enerji olduğunu defalarca yineledi. Irak işgal edilirken de hat rlanacağ gibi yaklaş k ayn gerekçeler öne sürülmüştü. Ama bunlar n hepsinin yalan olduğu çok geçmeden aç ğa ç km şt .
Petrolün stratejik önemi ABD, Genişletilmiş Ortadoğu Projesi (GOP) ad n verdiği hakimiyetini güçlendirme projesini uzun erimli olarak hayata geçirmek istiyor. Irak’ta yap lan işgalle birlikte bunun bir ad m gerçekleştirildi. İran, bölgede ABD planlar na ters hareket eden, dünyan n üçüncü büyük petrol rezervlerine sahip ülke, OPEC’in ikinci büyük üreticisi ve petrol fiyatlar n belirleyen nadir ülkelerden biri. Bunun için dünya borsalar n ve ekonomilerini etkileyebilecek konuma sahip. Bütün bunlar n üzerine, ABD’nin rakibi olan emperyalist diğer güçlerle ilişkileri var İran’ n.
Dünyan›n sokaklar›...
Ahmet Vural
Son beş y ld r olduğu gibi bu y l da gerçekleşen Dünya Sosyal Forumu (DSF) ve Dünya Ekonomik Forumu (DEF), s n fsal olarak iki farkl kutubun kendi sorunlar na çözüm aray ş olarak geçiyor. İsviçre’nin Davos kasabas nda toplanan emperyalist güçler ve onlar n işbirlikçileri DEF’i, Hollywood artistleri ve rock müziğin tan nm ş simalar n n şovlar yla açt lar.
Şirinlik olsun! Dünya halklar n n geleceklerinin karart ld ğ kararlar n al nd ğ DEF’i emekçilerin gözünde “şirin” k labilmek için çağr lan sinema oyuncular ve ses sanatç lar forumda birer de konuşma yapt lar. Konuşmalar, başta Afrika olmak üzere, yoksul ülkelere yard m yap lmas içerikliydi. Medya tekellerinin birer şova dönüşen yard m vaatlerini manşete ç karmalar , geçen y -
ABD, Ortadoğu’daki petrol kremas yla kapl pastan n tam ortas nda duran bu engeli aş p, pastan n tamam na sahip olman n peşinde. Petrol rezervleri her geçen gün azal yor ve bu rezervleri kim denetim alt nda tutarsa, dünyada ekonomik ve siyasal olarak en çok onun borusu ötecek. Dünya emperyalist-kapitalist ekonomisinin k r lganl ğ , ekonomik istikrars zl k, siyasi belirsizlik giderek art yor. Bu ise bütün emperyalist-kapitalist ülkelerin her şeye daha çok hakim olma ve daha çok kar etme h rs n kamç l yor.
ğa girmekten çekiniyor. Çünkü tehdit ettiği İran, hem uluslararas ilişkileri aç s ndan hem de elinde bulundurduğu kozlar aç s ndan Irak’a benzemiyor. Hazm kolay olmayan bir parça. Irak’ta hakimiyeti elde tutmak için, Şiilerle iyi geçinmek ve onlar karş s na alacak bir şey yapmamak zorunluluğu var. İran’a sald r demek, Irak’taki Şiilerle de karş karş ya gelmek demek olacak. ABD ise bunu şu anda kald rabilecek bir pozisyonda değil. Ama uygun koşullar n yaratt ğ nda elbette ki böyle bir olas l k da mümkün. Fakat şu anda bu pozisyonda değil.
Yeni bir batak korkusu ABD, İran’a karş bir yandan sald racağ tehditlerini savuruyor ama öte yandan Irak’ta girdiği bataktan kurtulman n derdinde. Daha Irak batağ ndan kurtulamam şken yeni bir bata-
İstediği noktaya getirme plan O zaman neden sürekli savaş tehditleri savuruyor, bölgedeki en güçlü işbirlikçileriyle (İsrail ve Türkiye) savaş planlar içinde
İki ayr dünya
l n kötü bir tekrar ndan öteye geçemedi. Geçen y llardan ayr ve ayk r olarak yaşanan tek nokta ise, Birleşmiş Milletler’in elçi olarak atad ğ sinema oyuncusu Angelia Jolie’nin ABD emperyalizmini “iki yüzlü” olarak nitelemesi ve eleştirmesiydi.
rülen bilumum tüm hareket ve gruplar n bir araya gelerek tart şt malar düzenledikleri, panel, seminer ve atölye çal şmalar yapt klar bir oluşum. Ağ rl kta reformist ak m n etkisinde olan DSF’ye bu y l Latin Amerikal ülkelerin devlet başkanlar Chavez, Morales, Lula gibi isimlerin yan s ra Danielle Mitterand’da kat ld .
“Başka bir dünya mümkün”
Latin rüzgar
2001 y l ndan bu yana her y l DEF’e karş , onunla ayn tarihlerde toplanan DSF’de 24-29 Ocak tarihleri aras nda Venezuella‘n n başkenti Caracas’ta gerçekleşti. DSF bu y l öncekilerden farkl olarak, Latin Amerika, Asya ve Afrika’da olmak üzere, 3 ayr k tada toplan yor. DSF, dünya sivil toplum hareketine ç k ş yolu aramak ve var olan sistem içerisinde çözüm yollar bulabilmek aç s ndan ilerici, demokrat, sivil toplumcu hatta toplumda hor gö-
Forum boyunca yoksulluktan hak gasplar na, emperyalist sald rganl ktan direnişe, çevrenin korunmas ndan halklar n birleşik mücadelesine kadar çok çeşitli konularda yüzlerce panel, seminer ve atelye çal şmas yap ld . Fakat, alternatif ç k ş yollar nda darlaşan DSF’de yol ayr m rüzgarlar da esmiyor diyemeyiz. Herkesin kendi bak ş aç s yla oluşturduğu sunumlar, oluşumun bir hatta ilerlemesinin önünü t k yor.
Venezüella’da yap lmas n n da etkisiyle bu y l foruma damgas n vuran as l etmense, Latin Amerika’da yükselen toplumsal muhalefetin hükümete taş d ğ yönetimlerdi. DSF boyunca Chavez, Morales ve geçtiğimiz günlerde Şili’de yap lan cumhurbaşkanl ğ seçimlerini kazanan Michelle Bachelet hükümetlerine övgü ve destek mesajlar verildi. Kapan şta DSF, dünya halklar na “yoksullukla mücadele” ve “küresel eylem çağr s ” yaparken, foruma sunulan ve kabul edilen bir önergeyle, gelecek y l yap lacak DSF’nin yoksul bir Afrika ülkesinde toplanmas da karar alt na al nd . Caracas’ta toplanan DSF, küreselleşme karş t hareketin ortaya ç k ş ndan sonra, özellikle de 2000’li y llarda “başka bir dünya mümkün” slogan n n içeriğinden uzaklaşarak, bir kez daha düşe kalka yoluna devam etme eğiliminde olduğunu ortaya ç kartt .
Irak’ n maliyeti... ‹flgalden önce savafl›n maliyeti 100 ile 200 milyar dolar olarak hesaplanm›flt›. fiimdi 2 trilyon dolara ulaflaca¤› söyleniyor... Amerikal ekonomi uzmanlar , Irak savaş n n ABD’ye uzun dönemli bedelinin, Beyaz Saray’ n öngördüğünü kat kat aşarak 2 trilyon dolara ulaşacağ n aç klad lar.
Gerçek maliyet Ekonomistler, önümüzdeki birkaç y la yay lacak şekilde harcama tablosu ç kard . Yaklaş k 16 bin Amerikal askere ödenecek malulen emeklilik maaşlar n , yaşamlar n yitiren askerlerin ailelerine ödenen tazminatlar , orduya yeni askerler al nmas n , savaş nedeniyle ekonomik büyümenin yavaşlamas n , savaş gazilerinin uzun süreli tedavi masraflar da hesaplamalara dahil. Yani savaş borusunu öttürenlerin gizlemeye çal şt ğ gerçek maliyeti ortaya ç karmaya ça-
l şt lar. Böylece ulaş lan rakam 2 trilyon dolar oldu.
Rakamlar n ötesi… Savaş n ABD’ye maliyeti kuru rakamlar y ğ n değil sadece. Rakamlar n soğukluğu ve mekanikliği içerisinde ise “insan” var. Emperyalist politikalar doğrultusunda savaşa sürüklenen insanlar n kay plar n hangi hesap makinesi hesaplayabilir? İşgalci ve işkenceci ABD ordusunu destekleyenlerin insanl klar ndan yitirdiklerini ve tüm dünyan n emekçi halklar na kaybettirdiklerini hangi rakam ifade edebilir? Emperyalist bir savaşta bir halk n katledilişini desteklemenin veya buna seyirci kalman n bedeli nas l hesaplan r?..
Yaflanacak
E
Sendikal Forum
R za Doğan
M
E
K
Burjuva dünya görüşü Kapitalist üretim ilişkilerinde hat r say l r araşt rmalar da ortaya koyan Adam Smith, “değeri yaratan n emek olduğunu” da ortaya koyar. Ayn dönemde burjuva ekonomist İngiliz David Ricardo da “sermayenin birikmiş emekten başka bir şey olmad ğ n ” söyleyerek ayn görüşü paylaş rlar… Burjuvaziden işçiler için istedikleri tek şey ise onlara insanca davranmalar ve iyi ücret vermeleridir. Bu ak m n ilk olarak İngiltere’de ç kmas tesadüf değildir. Çünkü 18.yy’ n sonlar nda ve 19.yy’da İngiliz ekonomisi diğerlerine nazaran daha güçlüydü. Uluslararas ticarete ve yeni pazarlara daha çok gereksinim duyuyordu. Liberalizm bir burjuva dünya görüşüdür ve doğal olarak kendi s n f ç karlar n sağlamak için ortaya ç km şt r. Kendi içinde bölünmeler de olmuştur. Smith, Ricardo gibi ekonomistler klasik burjuva ekonomi politiğini ortaya koyup savunurken, baz burjuva ekonomistleri ekonomi bilimini değil kabaca kapitalizmi ve onun ç karlar n savunmakla yetinmişlerdir. Örneğin William Stamley, 1871’de “Say lar gittikçe artan ve örgütlenme güçlerini geliştiren işçi s n f siyasal ve ekonomik özgürlüğümüzün gelişmesini durdurmaya yönelebilir. Bundan dolay , emeğin hiç bir biçimde değer yaratmad ğ n ortaya koyan bir kuram geliştirmeliyiz” diyerek ne kadar bilimsellikten uzak olduğunu da gösterir. Burjuva liberal ak mlara bilimsel yan t, Marks ve Engels’ten gelir. Burjuva ekonomistlerinin matafizik düşünüşle aç klayamad klar n diyalektik çözümlemeyle aç k olarak ortaya koyarlar. Marks’ n ekonomi politiği sadece kapitalizmin işleyiş yasalar n ortaya koymakla kalmaz, onun zorunlu dönüşümünü de ortaya koyar. Ve “kapitalizm bütün dünyada zafer kazanm şt r, ama bu zafer, emeğin sermayeye karş kazanacağ zaferin başlang c ndan başka bir şey değildir” der.
Protestoler anlaml Neoliberalizim “yeni liberalizm” ak m olarak ortaya ç k ş ise, kapitalizmin tekelci aşamas na denk düşer. 20.yy’da işçi s n f hareketine ve sosyalizme karş savaş m, neoliberalizmin esas hedefi oldu. Serbest rekabet ve serbest pazar ekonomik düzen için temel almas na karş n eski liberallerin tersine piyasan n kendi haline baş boş b rak lmamas n , hukuk ve ekonomik önlemlerle piyasan n tekellerin ç karlar na uygun hale getirilmesini ister. Demokratik hak ve özgürlüklere düşmand r. Çünkü bunlar kendisinin önünde engel olarak görür. Sosyalizmden geriye dönüşler, kapitalist emperyalist sisteme neoliberal politikalar s n r tan maz bir biçimde uygulama olanağ sağlad . Kapitalist emperyalist sisteme ve onun neoliberal politikalar na karş Latin Amerika’dan Afrika’ya, Avrupa’dan Asya’ya emekçi y ğ nlar giderek sesini yükseltiyor, güçlerini birleştiriyorlar. Latin Amerika ülkelerinde esen anti-ABD’ci rüzgarlar, Bolivya’da sendikac Evo Morales’i devlet başkanl ğ na kadar ç kar rken, Hong Kong’da, Strasbourg’da emekçi kitlelerinin neoliberalizmi protesto eylemleri bir bütünün parçalar olarak da anlaml d r. Avrupa da onlarca y ld r süregelen liberal uygulamalar, Avrupa işçi s n f n da giderek hareketlendiriyor. Neoliberalizminin manifestosu olan “Avrupa Anayasas projesinin çöpe at lmas , ‘Bolkestien Direktifi’”ne karş kitlesel eylemlilikler, özelleştirmelere karş genişleyen grev ve direnişler bunun en somut göstergesidir.
Grevcilere sald r ‹ran’›n Baflkenti Tahran’da greve ç›kan ulafl›m iflçilerine polis sald›rd›. Sendika yönetimi tutuklan›rken, sendikaya üye olan iflçilerin evleri bas›l›yor, tehdit ediliyorlar. İran’ n başkenti Tahran’ n 10 ulaş m bölgesinde otobüs işçilerinin kitlesel toplanmalar na ve grev gözcü hatlar na 28 Ocak’ta polis taraf ndan sald r ld . Binlerce grevci işçi dövüldü ve otobüsleri sürmeye zorland . Eylemi örgütleyen sendika yönetiminin dört üyesinin eşleri ve çocuklar da içinde olmak üzere yüzlerce otobüs şoförü ve sendikan n çok say daki aktivisti ve lideri gözal na al nd . Grev günü erken saatlerden itibaren Tahran genelinde otobüs istasyonlar na çok say da polis konuşland r ld . Buna rağmen şoförler mümkün olan her yerde sald r lara karş direndi ve greve devam ettiler.
Grevcilerle dayan şma amac yla çok say da emekçi otobüslere binmedi. Sendika görevlileri polislerin işçilere tarif edilemez düzeyde vahşet uygulad klar n belirttiler. Tutuklamalar, tacizler ve aktivistlerin evlerine bask nlar n devam ettiği belirtiliyor. Molla rejimi grevi k rmaya ve sendikay ezmeye kararl . Sendika yönetimi bir sonraki eyleme plan na ise henüz karar vermedi. Sald r da sendika başkan Mansur Osanlu ve yönetimden 6 üye de gözalt na al nd . Sendika, bütün işçilerin derhal serbest b rak lmas n talep ederek, mümkün olan her biçimde otobüs işçilerini desteklemeye çağ rd .
Ü
N
Y
A
S
5 Dünya
I
“Kazanacağ z!” Doktorlar aray şta bant faaliyete geçti. 150 makine üretiminden sonra işçiler grevi başlatt lar. Grevden yeni ç kan Münih Infineon ve Epcos işçilerinin temsilcileri bir otobüsle grev alan na “Mücadeleniz mücadelemizdir” slogan yla girdi. Temsilciler, AEG işçileri taraf ndan sloganlarla karş land .
Neoliberalizm Liberalizmin bir burjuva ak m olarak ortaya ç k ş 18. ve 19.yy’a kadar uzan r. Bu dönemde ekonomik ulusalc l k ve devletçilik bütün Avrupa’da egemen ekonomik siyasi politikayd . Derebeylik düzeninin yerini alan ulusal burjuva devletleri, kendi sanayisini ve iç pazar n korumak için uluslararas ticaret ve gümrük yasalar koymuş, ülke ekonomisinin gelişmesi ve işsizliğe çözüm olarak devletin yat r mlar yapmas n ön görmüşlerdi. Liberalizm, devletin bu müdahaleciliğine tepki olarak ortaya ç kt . Kişisel özgürlüklerin,bireysel ç karlar n koşulsuz serbest b rak lmas n savunan liberalizmin ilk savunucular ndan İngiliz ekonomist Adam Smith, bunu klasik burjuva ekonomik kuram haline getirdi. Adam Smith, “Bireyler kendi ç karlar n kovalarken, toplumun ç karlar na yararl olur” der. Bunun için iki temel ilkeyi savunur: “Serbest rekabet, serpest pazar”. Bunun önündeki tüm engellerin kalkmas n ister. Ona göre devlet, ekonomik alanda kişisel ç karlar serbest b rakmal , sadece mülkiyeti korumal d r.
D
Maçta anlaml destek Almanya’n n Nürnberg kentinde Electrolux tekeline bağl olarak üretim yapan AEG fabrikas nda çal şan işçiler 2007 y l nda fabrikay kapatma ve baz bölümlerini Polonya’ya taş ma karar dan dolay süresiz grevde. Patronlar, fabrikay kapatma ve 950 işçiyi işten atma dayatmas nda bulunduğu için IG Metall sendikas ile anlaşma sağlanamad . Bunun üzerine, iki gün süren oylaman n sonucunda grev karar al nd . Oylamaya kat lan işçilerin yüzde 96,35 greve “evet!” dedi. Farkl uluslardan bin 733 çal şan n yüzde 83’ü IG-Metall’de örgütlü. İşçilerin 500’ü Türkiye kökenli. Grev, gece vardiyas işçilerinin işi b rakmas yla 19 Ocak akşam başlad . Vardiyada üç bantta bin 500 makine üretilmesi gerekirken, sadece bir
Öte yandan, FC Nürnberg ile Hamburger Spiel Verein aras nda oynanan karş laşmada grevci işçiler, sahaya inerek “Burada kal yoruz, bunun için savaş yoruz” pankartlar yla tur att . Sahan n ortas nda toplanan işçiler, stadyum ve tak m yönetimi taraf ndan selamland ve alk şlarla desteklendi. Seyircilerin büyük desteğini alan işçilere, “AEG’siz Nürnberg taraftars z futbola benzer” pankart yla cevap verildi. Maç s ras nda da grev kasas için binlerce euro bağ ş yap ld . Stadyumun bulunduğu Muggendorfer Sokağ halk , her gün işçilere meyve, pasta, s cak yemek getiriyor. AEG işçileri, “İşimizi savunmak için mücadele ediyoruz!” slogan n öne ç kar yorlar. “İyi bir sonuç al n ncaya kadar mücadele edeceğiz ve kazanacağ z” diyorlar.
Almanya’da doktorlar sa¤l›k alan›ndaki sorunlardan dolay› doktorlar tepkilerini dile getirmek için soka¤a ç›kt›lar. Sald r politikalar doktorlar da hareketlendirdi. Devletin genel sağl k politikas , ücretlerin düşüklüğü, ilaç ve t bbi malzemelerin kalitesiz olmas , acil servis çal şanlar n n sağl k güvencelerinin olmay ş , bürokrasinin yoğunluğu doktarlar harekete geçirdi.
doktorlar, kendi günlerinde 50 bin muayenehaneyi kapatt lar. Berlin’de merkezi düzenlenilen eyleme 20 bin doktor kat ld . Gerek Sağl k Bakan Ulla Schmidt, gerekse SPD Sağl k Uzman Karl Lauterbach’in aç klamalar , sağl k alan na çözüm getirmeyince, doktorlar önümüzdeki günlerde, sokak gösterileri ve salon toplant lar yla eylemlerine devam edeceklerini aç klad lar. Berlin’deki 6 bin ev doktoru, 6-11 Şubat tarihleri aras n , “eylem haftas ” olarak belirledi.
Şirket tart şmalar
Klinikten sokağa Almanya’da yaklaş k üç ayd r, sağl k alan ndaki sorunlardan dolay doktorlar tepkilerini dile getirmek için sokağa ç kt lar. Almanya’n n hemen hemen bütün kentlerinde eylem yapan
Alman devleti bu konuya çözüm getirmeyince doktorlar kendi sorunlar n çözmeye yöneldi ve kendi şirketlerini kurma tart şmalar var. Ärzte-GmbH im Kinzigtal ve AOK (Doktorlar ve Sağl k Sigortas ), birlikte çözüm bulacaklar bir oluşuma gidiyorlar. Bu oluşumla, doktorlar sorunlar n birlikte tart ş p, birlikte çözüm bulacaklar n ve ayn zamanda birbirlerine destek olacaklar n ve dayan şmada bulunacaklar n düşünüyorlar.
İsviçre’de yoksulluk koşar ad m ‹htiyaçlar›n› karfl›layamayan 20 ile 29 yafllar› aras›ndaki gençlerin say›s› 604 bin 400 olarak bildirildi. Yani bu rakam nüfusun yüzde 13’üne eflit. İsviçre’de yoksullar n say s 1 milyon’a ulaşt ! Bu say 7,4 milyonluk İsviçre nüfusunun yüzde 14’üne denk geliyor. İsviçre’de hayat pahal l ğ ndan dolay yoksulluk oran n n artabileceğinden endişe ediliyor. Ülkedeki işsizliğin yüzde 3,7 olduğu ve giderek daha fazla insan n işini kaybettiğini belirtiliyor. Öte yandan Çocuklar Koruma Derneği, İsviçre’de 200 ile 250 bin aras nda çocuğun yoksulluk s n r alt nda yaşad ğ n
kaydetti. Bu da yüzde 12 ile 15 aras nda çocuğun yoksulluk s n r alt nda yaşad ğ na işaret ediyor. Gençlerin ise yüzde 17’sinin (196 bin 600) yoksulluk s n r alt nda yaşad ğ n n kaydedildiği araşt rmada, yoksulluğun gide-
rek artt ğ ve ülkenin iş olanaklar sunmadan uzaklaşt ğ belirtildi. İhtiyaçlar n karş layamayan 20 ile 29 yaşlar aras ndakilerin say s n n 604 bin 400 ol-
duğuna dikkat çekilerek, bunun aktif nüfusun yüzde 13’üne denk geldiğinin alt çizildi.
Tutumumuz ne olacak? Bu tablonun nedeni ise, son h zla devam eden sosyal hak
gasplar . Birbiri ard na aç lan sosyal y k m paketlerinin ilk sonuçlar çarp c bir biçimde ortaya ç k yor. İsviçre devleti, bu y k m sonuçlar n ortadan kal-
d rmak şöyle dursun, yeni paketleri açman n telaş nda. Bugünlerde, işsizlik sigortas n n düşürülmesi gündemde. Bu plan, aş r sağ parti üzerinden dillendirildi. Evli işsizlere ayl ğ n n yüzde 80’i, bekarlara ise yüzde 70’i ödeniyor. Bu oran n yüzde 58’e indirilmesi planlan yor. Sadece oran n indirilmesi değil, ödeme yap lan sürenin de k salt lmas gündemde. Zaten 520 günden 400 güne düşürülmüş olan süre, şimdi de 250 güne indirilmek isteniyor. “Yapamazlar” demeyelim. Biz art k öğrendik ki, kapal kap lar ard nda karara bağlanan y k m politikalar , bir vesile ile sözde “tart şma”olarak gündeme getiriliyor. Bunlar n yasal düzenlemeler haline getirilmesi ise, tasar muhataplar n n, yani biz işçi ve emekçilerin sergileyeceği tutuma bağl . Sessizce kabullenmek mi, planlar bozmak m ?..
“Sendikal birlik sağlanmal ” Amerika’ n n ikinci büyük otomobil devi olan Ford, 2012 y l na kadar 30 bin işçiyi işten ç kartma karar ald . Ford, 14 fabrikas n kapat p, üretim kapasitesini 1,2 milyon azaltacağ n , 2008 y l na kadar üretimini yüzde 26 oran nda düşüreceğini aç klad . Üretimin yoğunlaşmas ile birlikte işçi maliyetini en aza indirmek için, işten ç kartmalar gündeme getiriyor. Köln’ deki fabrikada 2005 y l içinde bin 300 işçi ç kart lm şt . Ford’daki son gelişmeler üzerine Köln Ford’da çal şan işyeri ve işçi temsilcisi Ali Çiçek ile söyleşi yapt k.
Ford’daki son gelişmeler hak nda ne düşünüyorsunuz? Ali Çiçek: Amerika’daki ana şirkette ciddi bir sorun var. Çok say da firmalar var. Büyük bir k s m şirketin kapat lmas ndan yana. Gelecek yedi sene içerisinde işçi say s n yüzde 25-30 civar nda azaltacaklar.
bir platformda bir tür araba üretebiliyorken şimdi tek bir platformda beş çeşit araba üretme olanağ n yaratm ş. Bir Fiesta bir Volkswagen gibi farkl iki arabay ayn anda üretebiliyor. Ayn platform üzerinden üretebiliyor. Peki bu durumda işçilerin ve sendikalar n tutumu ne?
Mesela Amerika’da 1 milyon araba az üretiliyor dediğinde, gerek İngiltere gerek Almanya’da olsun, belki d şar ya yönelik yans masa da iç dünyas nda gülünüyor seviniliyor. Ana şirket içerisindeki farkl durumlar da öyle. Mesela İngiltere’de arkadaşlar grev yaparken buradakiler ellerinden gelse mesai yaparlar zaman zaman. Yani sonuçta yaşam kavgas , işsiz kalma korkusundan, Almanya’da son ç kan Hartz IV yasalar n n korkusundan, adam işinin korunabilmesi için elinden gelen her tavizi vermeye haz r. Almanya’da işçiler Frans z, İtalyan işçileri gibi greve niye gitmiyorlar?
Peki neden? A. Çiçek: Ayn kapasiteyi üç vardiya ile tek şirkette ya da iki şirkette ç karabiliyor. Bu teknolojinin gelişmesiyle birlikte emeğin yoğunlaşma sürecidir. Örneğin 1970’li ve ‘80’li y llar n baş nda günlük ç kar lan araba say s 700 iken, bugün ç karabileceğimiz araba say s bin 900-2 bin civar ndad r. 197080’lerde işçi say s 30 bine yak nken şimdi 18 bin civar ndad r. Aradaki fark emeğin yoğunlaşt r lmas d r. Diğer bir yönüyse, eskiden
A. Çiçek: Biz Almanya’da olanlar, bundan direkt etkilenmediğimiz için, çok bir hareketlik olmuyor. Belki dayan şma noktas nda bir şeyler yapabilirsin. Diğer yönlü değerlendirirsek küreselleşmenin yoğunlaşt ğ bir dönemde, enternasyonalist dayan şma daha yoğunlaş r kan s na var l r. Ama işin özünde öyle bir olay yok. Tam tersi işçi, günlük yaşam n n, iş koşullar n n güvenceye al nmas için sürekli kendini düşünür.
A. Çiçek: Alman işçisi geri zekal değil. Avrupa’n n en ileri işçi s n f ndan birisidir. Sorun hangi noktada b çağ n kemiğe dayand ğ , bunun bilince ç kt ğ d r. Alman işçi s n f kendi hakk na özellikle demokratik haklar na aş r derecede sahip ç kan bir s n ft r. S n fa dönük sald r larla birlikte bir gündem yoğunluğu var. A. Çiçek: Evet Şubat’ n 11’inde Berlin’de bir yürüyüş var. Ayn tarihte Strasbourg’ta
bir yürüyüş var. As l sendikalar n tutumunun nas l olacağ 14 Şubat’ta ki, parlemanto görüşmesinden ç kacak karar sonucunda belli olur. Bu noktada Avrupa Sendikalar Birliği veya farkl ülkelerdeki sendikalar n tutumlar nda farkl l klar var. Polonya’daki işçi gelip burada saati 5 euroya çal ş rsa karn n rahat doyurur. Bu konuda da bir sorun yok. Art belki kendi ülkesindeki koşullardan daha ileri bir ücret ald ğ n hissediyor. Ama Almanya’n n, özellikle birleşik Avrupa’n n sosyal haklar cephesinden buna ulaşma hedefi ortadan kalk yor. Buna karş l k, bütün sosyal haklar n ve ücretlerin geri olan ülkelerin düzeyine düşürülmesiyle uğraş l yor. Bu nokta sak ncal bir nokta. Bugünün yak c sorunu nedir? A. Çiçek: Birlik sağlama sorunu var. Son yürüyüşte bir tak m ülkelerden sendikal hareket dahi kat lmam şt . Romanya’dan gelen arkadaşlar vard . Onun d ş nda Macaristan, Polonya gibi ülkelerden pek kat l m olmam şt . Bütün Avrupa devletleri aç s nda sendikal birlik sağlanmal ve 11- 14 Şubat eylemlerine kitlesel kat l m gerçekleşmeli. Bu eyleme önem veriyoruz.
İşçiler kazand ! AB ülkelerinin tüm Avrupa limanlar nda, taşeronlaşt rmay , ücret düşürmeyi, işçiler aras rekabeti, güvencesiz çal şmay getirmek ve özelleştirmenin önünü açmak için haz rlad klar kararname, k tadaki liman işçilerini ayağa kald rd . 11 Ocak’ta k ta genelinde yap lan greve 50 bin işçi kat ld . Strasbourg’taki Avrupa Parlamentosu’nda 16 Ocak’ta kararname oylan rken, bina d ş nda birçok ülkeden gelen liman işçisi ise polisle çat şt , AP binas n n camlar n aşağ indirdi. Çat şma s ras nda 13 işçi gözalt na al nd . Tasar , 3 y l önce olduğu gibi tekrar rafa kald r ld .
Catering grevi Düsseldorf Havaalan ’nda uçuş firmalar na yemek haz rlayan bölümde çal şan işçiler 123 gündür grevdeler. AirlineCaterers Gate Courmet (Catering) firmas n üç y l önce Amerikal Teksas Pacific Croup
firmas sat n alm şt . Bu firma LTU, Türk Havayollar ve diğer şirketlere yemek haz rl yor. Firma çal şanlar , çal şma koşullar n n düzeltilmesi, ücretlerinin yükseltilmesi ve tatil günlerinin azalt lmamas için grev gittiklerini aç kl yorlar. London Heathrow Havaalan ’ndaki grevin kazan mla sonuçlanmas grevdeki arkadaşlara cesaret verdiğini söylüyorlar.
K y m uyar s Almanya’da Birleşik Hizmetler Sendikas Ver.di’nin Yönetim Kurulu Üyesi Uwe Foullong, önümüzdeki dört y l içinde sigortac l k sektöründeki işletmelerin orta vade planlar doğrultusunda, en az 15 bin çal şan n işine son verilebileceğini aç klad . Sendikac , bu sektörlerdeki işletmelerde yap sal değişikliklerden dolay işçi k y m na gidilebileceğini belirtti. Foullong, bankac l k sektöründe çal şan 700 bin memurdan, idari bölümde çal şan 300 bin kişinin işinin tehlikede olduğunu aç klad .
Lokavt ve direniş ABD’nin İllinois eyaletinde, Celanese Şirketi’nin sahibi olduğu bir kimyasal zamk fabrikas nda 150 işçi, 8 ay aşk n bir süredir lokavt alt nda işlerini geri almak için bekliyorlar. Şirket, sendikay devre d ş b rakmaya ve işçileri yüzde 33 ücret indirimine zorlamaya uğraşt . Ayn zamanda sağl k sigortas n n işçilerce ödenen k sm n da art raran şirket, bu paray işçilere ödeterek bu masraftan da kurtulmaya çal ş yor. “Özel güvenlik” ad alt nda, şehri eski asker ve polislerden oluşan silahl kabaday larla doldurdular. İşçiler ise 8 ayd r işsiz ve aç dayanmaya çal şarak ve birbirine yard m ederek direnişi sürdürüyorlar.
Swissmetal’de grev Reconvilier Bern’de bulunan Swissmetal Boillat çal şanlar 25 Ocak’ta greve ç kt . Çal şanlar 2004’te imzalanan anlaşmaya uyulmad ğ için, 32 ye karş 218 oyla grev karar ald . İşçilerin talepleri şöyle: 1) Swissmetal yönetiminin, işyerinin kapanmamas n n garantisini vermesi. 2) İşyerinin kendine ait bir yönetimle yönetilmesi. 3) Ayl klar n yüksetilmesi ve iş koşullar n n iyileştirilmesi için, yönetim ve işçi temsilcileri aras nda görüşmelerin başlat lmas . 4) İşten atmalar n durdurulmas , at lan işçilerin geri al nmas . 5) Greve kat lan işçilerin yapt r mla karş karş ya kalmamas .
Yaflanacak
Dünya 6
Y
fi
S nav stresini hangimiz bilmeyiz ki? Hele bir de iyi çal şmam şsak... Aşağ da bir derleme bulacaks n z: Değişik yaştaki öğrencilerin, yaz l kağ tlar na yazd ğ muhteşem cevaplar bunlar. Art k “Sallaman n bu kadar na pes” mi dersiniz, yarat c l ğa hayran m kal rs n z, yorum sizlerin...
A
M
I
N
R
(Yaşar/lise 3)
- Otomobilinin karş s na at arabas ç kan sürücü, otosunu kenara çekmek zorundad r. (Danimarka)
- Pazar günü çamaş r asmak yasakt r. (İsviçre)
birimi
A
Ufuklar
Bir kimsenin egemenli¤ini tanıma
O
M
B
Kimya’da Tolüenden türeyen üç fenol izomerinden biri, lizol.
Türk mal› →
→
→
A
N
F
Diogenes’in tüm dünyevi zekvleri rededen ö¤retisi
T
‹
K
Kopça ↵
Eski dilde y›lan
A →
Ç
A
K
→
M Tellür’ün imi
Ç
T
K
‹
P
N
A
Mabet, ibadethane
R E
Haz rlayan:
Çengel Bulmaca
Yaşanacak Dünya bulmaca ekibi
Z
→
ülkeler pakt› Jeoloji’nin k›saca
Beyaz
T
O
yaz›m›
Aktarma, tafl›nma
Çizgi dıfl›, aykırı
⁄
Ö
Ü
R
Az olan fley
A
M
R
J
‹
N
A
L
At›c›, atan kimse
→
→
→
… dili
O
N
‹
E
N
E
K
K
Kad›nlar›n kafalar›na takt›klar› bafll›k →
E
Z
O
M
O
→
→
Oyuncunun yapt›¤› Amerikanyum’un imi
R
R
↵
Birden bire
O
L
Gümüfl elementinin simgesi →
K›rm›z› →
A
N
E
R
‹rade zay›fl›¤›
Z
A
A
F
L
Ü
X
E
M
B
U
A
L
G
M›s›r’da güç tanr›s›
A
Y
K
A
Büyük ve sert tafl kütlesi Zeka
→
Kal›n kumafl
→
↵
→
→
Kutuplarda yaflayan halk
Uyar›
Tesir
‹skambilde birli Bir ifli savsaklamak
Elektronik etiket
→
→
→
Arapça’da “ben”
Bir nota Türkiye’de bir → nehir
Prensip
Sözsüz tiyatro → oyunu Bir köpek cinsi Küçük atölyelerde,→ büyük firmalar için parça bafl› yap›lan ifl
Regal
Örülerek dounan bir cins kumafl
→
→
→
At ayakkab›s›
En k›sa zaman → birimi →
→
→
Ünlü ile biten fiillere eklenen Ba¤›r, gö¤üs genifl zaman eki
→
Elektrik geriliminde evre
Rus yazar Maksim Gorki’nin bir kitab›
Kürtçe’de “Ben”
Kükürt’ün sembolü
→
↵
Yüksekçe yer
Bir haber ajans›
→
M›s›r’da Günefl tanr›s›
→
Kalay›n simgesi Belgi, ülkü, düfl
Arapça’da insan Saf, deneyimsiz →
→
→
Çanakkale’nin ilçesi En kisa zaman
Sodyumun simgesi
→
→
→
→
‹stanbul Sanayi Odas›
Yabani hayvan bar›na¤›
↵
‹ngilizce’de → eski Olmaktan emir
→
→
Bir renk Yetersiz
↵
→
‹lke kural ‹rlanda kurtulufl örgütü
→
→
→
→
Bir nota Kufllar›n uçma organ› ↵
→
R
Resimdeki, Diyalektik ve Tarihsel Materyalizmin kurucusu.
Motorun güç birimi. →
De¤er, derece
‹
Çok kalabalık
S Resimde 15 Ocak 1919’da yoldafl› Karl Liebnicht ile birlikte vahflice katledilen devrimci (Rosa…)
Bas›
Yaflas›n anlam›nda bir ünlem Halk
→
B
fi
→
fiubenin k›saca yaz›m› Kürtce’de yüz
↵
Tanr› →
→
S
Kafa, bafl
‹kiyüzlülük
I
Türkü, flark›
K
→
→
Kükürt elementinin simgesi
P →
Davar a¤›l›
‹
→
R
↵
Ortakç›, ortak, yar›c›
→
‹ T
Pistol
→
Sözün tersini söylerek kifliyle veya olayla alay etme durumu
‹ki yüzlülük
→
→
→
Kuzey atlantik
Alfabenin ilk harfi
↵
O
→
fiaflma, be¤enme vb. duyguları belirten bir seslenme sözü
→
Azotlu madde
↵
→
→
→
B
↵
Akran
Soluk borusunun akci¤erlere giden kollar› ‹drarla dıfları atılan
→
E
→
terbiyevi
↵
↵
Namus E¤itimsel,
→
N
A →
Tanıt›m amaçl› hazırlanm›s levha
→
→
Örnek, kalıp
‹
- Evde içki içmek yasakt r. (ABD-Indiana) - Berberlerin çocuklar n kulağ n kesmesi yasakt r. (ABD-Indiana)
→
R
Yırtık, yarık
↵
Zeynep Günel
→
G O
→
→
A Oksijenin imi
birimi
- San k sandalyesinde ağlamak yasakt r. (ABD-Los Angeles)
- Patikada sağ elinin üzerinde amuda kalkarak yürümek yasakt r. (Avustralya)
‹
↵
R
↵
En k›sa zaman
Mustahkem
→
↵
A
↵
Yaflanacakdünya bulmaca ekibi
Bir ingiliz ölçü
- Hollywood Bulvar ’nda 2 binden fazla koyun varsa araba kullanmak yasakt r. (ABD-Hollywood)
- Çocuklar n sigara sat n almas yasak, içmesi serbesttir. (Avustralya)
Haz›rlayan:
Duygu ve çoflku- → nun etkisinde olan
- Kuaförde saç kurutucusunun alt nda uyuyan kad n ve salon sahibi para cezas na çarpt r l r. (ABD-Florida)
- Etek giyen erkekler tutuklan r. (İtalya)
R
Onunla uzun zamand r görüşmediğimiz için bol bol hasret giderdik. Bu arada yine ortak tan d ğ m z bir arkadaş m za gittik. Arkadaş yeni bir cep telefonu alm ş. Bizim ki bu konularda çok merakl d r. Telefonu görür görmez çok heyecanland . Neredeyse telefonun üstüne atlayacakt . Onun bu davran ş na pek anlam veremedim ve sebebini sordum. Oda kendi telefonunu göstererek başlad anlatmaya. Telefonu arkadaş n telefonunun ayn s yd . Büyük bir heyecanla, “Sak n fazla kar şt rma telefonu, ben bu telefonu çok iyi biliyorum, eğer istiyorsan sana işlevlerini anlatay m” diyordu. Ben ve diğer arkadaş şaşk nl kla onu izliyoruz. Telefonun benzemesi ve işlevleri derken başlad baş ndan geçenleri anlatmaya. “Ben bu telefonu ald ğ mda bu telefon hakk nda hiç bir şey bilmiyordum. Bu telefonun işlevlerini öğrenmek benim çok zaman m ald . Ald ğ m ilk gün uğraş uğraş telefonu açamad m tam açt ğ m zannettiğim bir anda telefon tamamen kapand ve ald ğ m yere gitmek zorunda kald m. Neyse ald ğ m yer tan d k olduğu için gayet sakin bir şekilde beni karş lad . Ve telefonun o tuşuna iki yada üçten fazla basmamam gerektiğini söyledi. Eğer bunu tekrarlarsam yine kapanacağ n söyledi. Daha sonra eve döndüm ve işlevlerini öğrenmek için başlad m kar şt rmaya, nerede hata yapt ğ m bilmiyorum ama fark nda olmadan sesini k sm ş m ve gelen hiç bir telefona cevap veremiyordum. Yine düştüm yola ve telefonu ald ğ m yere gittim. Telefoncu yapt ğ m yanl ş gösterdi ve düzeltti. Ben yine mutlu ve mesut bir şekilde eve döndüm. Ama telefonun bütün işlevlerini öğrenememiştim. Ee tabi ki öğrenmek için kar şt rmam şartt . Onun için yine başlad m kar şt rmaya ve telefon yine bozuldu. Allah kahretsin yine telefoncuya gitmem gerekiyordu. Neyse yine bütün kibarl ğ mla içeri girdim ve telefoncu beni görür görmez ‘Bu kadar da olmaz kardeşim, yine mi bozdun telefonu?’ dedi. Bende hemen başlad m derdimi anlatmaya, ama bu sefer bu telefonu neden sürekli bozduğumu anlam şt m. Tekrar açmas n ve telefonu Türkçe’ye getirmesini istedim. Adam bir h ş mla telefonu elimden ald ve gerekli işlemleri yapt ktan sonra bana uzatt ve ekledi ‘lütfen olur olmad k tuşlara basmay n, anlamad ğ n z yerleri bir bilene sorun’ dedi. Adam n bu tavr na çok sinirlendim açt m ağz m yumdum gözümü. ‘Kardeşim bu telefonun işlevlerini öğrenmek için kar şt rmam gerekiyor, yoksa nas l öğreneceğim ben bu mereti’ diye bir güzel f rçalad m adam . Sonra eve döndüm, art k telefonum Türkçe’ydi ve istediğim gibi kurcalaya biliyordum. Aradan iki gün geçti yine sebepsiz yere, yemin ederim durup dururken telefon yine bozuldu. Bu defa telefoncuya gidecek yüzüm yoktu doğrusu ve bir arkadaş telefoncuya gönderdim. O gün bugündür telefon hiç bozulmuyor ve bütün işlevlerini biliyorum. İstersen sana da öğrete bilirim” dedi. Telefonunu yeni alan arkadaş “yok yok teşekkür ederim ben zaten şu anda bu telefonu kullanmak istemiyorum, ilerde kullanacağ m gerek yok” demez mi?! Tabi ben k s k s gülüyorum. Neyse ki telefon mevzusu kapand ve başlad k sohbete. Bir saat sonra yine hepimizin ortak tan d ğ bir arkadaş geldi. Her şey çok güzeldi uzun zamandan beri birbirini görmeyen arkadaşlar olarak yine bir aradayd k. Saatlerce oturup sohbet ettik. Bir ara ev sahibi ve son gelen arkadaş n mutfakta gizli gizli ellerinde telefonla uğraşt klar n gördüm. İçeri birinin girdiğini hissedince telefonu hemen saklad lar. Sonra ben olduğumu anlay nca ç kard lar. Tabi o arada arkamda duran arkadaş görmedikleri için ellerinde telefonla yakaland lar. Hepimizi ald bir kahkaha, gülmekten karn m z y rt lacakt doğrusu. Ev sahibi arkadaş dayanamay p “Ya o anlatt klar ndan sonra inan sana bu telefonu emanet etmekten çok korktum, olur ya belki bunu da bozars n diye.” Neyse ki can m arkadaş m z hiç al nmayan ve rahat biri olduğu için o da güldü geçti. Ama gerçekten de telefonun her şeyini öğrenmişti, daha sonra arkadaşa telefonun işlevlerini bir bir anlatt . Zaten o hep böyle merakl yd kafas na tak lan, hiç bilmediği, anlamad ğ her şeyi kurcalar ve önünde sonunda çözerdi.
- Metroda sak z çiğneyen tutuklan r. (Singapur)
- Ağaca t rmanmak yasakt r. (Kanada-Oshawa)
mevki
Amerika’da adam n biri işine giderken birden anormal bir trafiğin içine düşer, ama trafik bir santim bile k p rdamamaktad r. Bir süre sonra arac n n yan cam na birisinin t klad ğ n farkeder ve cam açar. - Ne var acaba? - Fidyeciler Bush’u yakalam şlar. Eğer 1 milyar dolar verilmezse, üstüne benzin döküp yakacaklarm ş. - Haa şimdi anlad m bu trafiği... - Ya işte onun için, herkesten biraz yard m topluyoruz. - İnsanlar ne kadar veriyor ortalama olarak? - Valla yaklaş k 5’er litre..
- Araba kulland ğ n z zaman gömlek giymek zorundas n z. (Tayland)
- Kap lar ve pencereler pembe renkte olmak zorundad r. (Kanada-Kanata)
Gaye, erek
E
- Pazar günleri pembe pantolon giymek yasakt r. (Avustralya-Victorio)
- Kad nlar n toplu taş m araçlar nda çikolata yemesi yasakt r. (İngiltere)
- Entelektüel olmayan birinin koleje gitmesi yasakt r. (Çin)
Çengel Bulmaca
Kullanımı kolay
- Ölü atlar pazar günü sürüklemek yasaklanm şt r. (Kanada-Toronto)
- Yağmur yağarken çimleri sulamak yasakt r. (Kanada)
↵
5 Litre
- Arabas n n alt nda birinin bulunduğunu gören sürücünün otomobilini çal şt rmas yasakt r. (Danimarka)
E
Merak n fazlas zarar, k vam yarar
- Canl lar n ortak özellikleri nelerdir? Cevap: Yol, su, camii, mezarl k - Orta Asya’dan göçün sebepleri nelerdir? Cevap: Elektirik kesintisi (Gülümser/6) - Türkiye’nin geçitlerini yaz n z? Cevap: Alt geçit, Üst geçit, Yaya geçidi (Serkan/7) - Kanuni Fransa’ya neden kapütilasyon tan m şt r? Cevap: Bir kad na yard m etmek için (Berat/ilkokul) - İzmir’i kim işgal etti? Cevap: Gazeteci Hasan Tahsin (Bar ş/orta3) - Ailenin reisi kimdir? Cevap: Anam (Sabri/ilkokul3) - Canl lar n en küçügüne ne ad verilir? Cevap: Bebek (odbs) - Kasabay kim yönetir? Cevap: Şerif ve adamlar (Kamil/ilkokul5) - Mübarek geceler hangileridir yaz n z? Cevap: K na, gerdek ve dolunay gecesi (Hatice/ilkokul5)
Bu da m› yasak?
kokusundan rahatsızlık duyduğu için adamı ikaz etmiş. Ama aldığı cevab hep aynı; “İnsan hakları var!” İbo’da çareyi uyumakta bulmuş. Yanında oturan arkadaşın da “Türkiye’ye girdiğimiz zaman beni uyand r”, diye tembih etmiş. Otobüs Türkiye sınırlarına girdiği zaman arkadaş İbo’yu uyand rm ş. İbo kalkar kalkmaz sinirli bir şekilde direk puro içen adam n yanına gitmiş. Ağzındaki puroyu çıkarıp ayağıyla ezmiş. Adama dönüp; - “Burası Türkiye insan hakları bitmiştir! Burda insan hakları yoktur, puroyu bir daha içemezsin!” demiş...
L
Felsefik düflünceler
→
- "Peki baba japonlar n beyinlerinden çorba yapmak günah m d r?" - "Ooofff! o da günaht r evlad m" - " Peki baba yahudilerin yağlar ndan sabun yapmak günah m d r?" Baba en sonunda dayanamaz: - "Değildir ulan, değildir!... Oooff bee Adolf, nerden akl na gelir böyle sorular sormak?!..."
İnsan haklar ! Delikanlı İbo İsviçre’den Türkiye’ye dönüş yapıyormuş. Otobüste bulunan yolculardan biri puro yakm ş. Bizim İbo adamın yakasına yapışm ş; - “Kardeşim bunu söndür rahatsız oluyoruz”, demiş. Adam “İnsan hakları var!” diye cevap vermiş. Bizim İbo yerine gitmek zorunda kalm ş. Bir kaç kez daha İbo puronun
K
→
Kazada motosikletlinin ağ r yaraland ğ , eşeğin de ayaklar n n incindiği belirtildi. Sözcü, hem eşeğe hem de motosiklete el koyarak, geri verilip verilmeyeceğine karar verecek olan müfettişlere teslim ettiklerini kaydetti. Eşeğin sahibi, kendileri önde olduğu için suçlu taraf n motosikletli olduğunu savundu.
- Yukar daki şiirin ölçüsü nedir? Cevap: Yaklaş k dokuz santimetredir.(lise 1) Cevap: Üçe; kara, deniz, hava kuvvetleri.(orta 3) Cevap: İki oda bir salon bir mutfak (ortaokul 1) - Servet-i Fünun edebiyat hangi edebi ak mlardan etkilenmiştir? Cevap: Elektrik ak m ndan
Çocukça sorular! - "Baba, kedilerin kuyruklar n kesip kemer yapmak günah m d r?" Baba ilgisizce; - "Günaht r evlad m" demiş - "Peki baba zencilerin derilerinden paspas yapmak günah m d r?" - "O da günaht r evlad m"
N
↵
efle¤e gözalt›
20. yüzy l n baş nda bir evde küçük bir çocuk babas na sormuş:
E
→
Kazaya kar›flan Kolombiya’n n Arauca kentinde, bir motosikletin çarpt ğ eşek, kazan n taraflar ndan biri olduğu gerekçesiyle gözalt na al nd . Arauca kenti polis sözcüsü, karayollar nda meydana gelen yaralamal kazalarda, kazaya kar şan araçlara el konulduğunu, bu nedenle Paço adl eşeğin “gözalt na al nd ğ n ” söyledi.
A
Muhtes¸em cevaplar!
F kralar
→
Yaflanacak
K Bu bir ithal gelin hikayesi. Sultan “Benim istediklerim çok fleyler de¤ildi, sadece birazc›k özgürlüktü o kadar. Arkadafllar›m›n olmas›, onlara gidip gelmek, dil kursuna gitmek, bunlard› istediklerim.” diyor. Sultan’la bir kursta tan şt k. Ürkek ve çekingen duruşuyla insan n içini ac t yor, dikkatleri üzerine çekiyordu. Daha tan şal birkaç gün olmuştu. Bir gün kurstan ç km ş eve doğru gidiyorduk. Bakt m bizim Sultan’ birileri durdurmuş birşeyler söylüyor. Siyahi bir gençti. Sultan bana dönerek “Baksana benden adres soruyor galiba, ben anlatamayacağ m sen ilgilenir misin?” dedi. “Ne istiyorsunuz?” dedim. Sultan n safl ğ n anlam ş olmal uyan k, “beni çok beğendiğini söyledi” dedi! Sultan’a söylediklerini aktar nca bizimki k zard , bozard , k zd , “ama.. ama…” dedi durdu. Kahkahay bast k… Sultan Avrupa’ya geleli 15 y l olmuştu. Hikayesini kendisinden dinleyelim.
Herşey çok zordu Komşumuzun oğlu Avrupa’da yaş yordu annesi beni çok beğendi ve ailemden istedi. Herşey çabucak olup bitti. Geldik eşim ev yapt rd ğ için ilk y l kaynanamla beraber kalmak zorundayd k. Eşimle aram z iyi gidiyordu fakat kaynanam çok diktatör bir kad nd . Kay npederim, oğullar , ben hepimiz ondan korkard k. Bütün gün evin işlerine koştururdum, biraz oturmay de-
nediğim an yan yan bakard , “senin yapacak işin yokmu?” derdi. Kendimi sürekli iş yapmak zorunda hissederdim. Hareket edeyimde ne olursa olsun…
Kendine güvenmiyordu… Evlendikten 7 ay sonra hamile kalm şt m. Eşim, kendini bir çocuk ve evlilik için haz r hissetmediğini söylüyordu ama yapacak birşey de yoktu. Evimize geçtik fakat çocuk da vard art k. Çocuğun gelmesiyle, eşimin ailesine bağ ml l ğ m z daha da artm şt . Kendimize ait evde 8 y l kald k, borçlar ödeyemeyince satt k. Zar zor geçiniyorduk. Ben de birşeyler yapmak istiyordum, izin vermiyordu. Hiç değilse ekmek alacak kadar, kap ya gelenlere cevap verecek kadar öğrenmek için dil kursuna gideyim diyordum, izin vermiyordu. Eşim işten ayr l nca, kaynanam ve komşular n getirdiği evde yap lan işlerden yapmaya başlad m, dantel falan yapt m. Bunun paras yla çocuklar m n ihtiyaçlar n karş lamaya çal ş yordum. Zaten çal şt ğ m paray kendi istediğim gibi kullanma şans m yoktu, kendime telefon kart bile alam yordum. Ailemle konuşmam bile yasakt . Çünkü onlarla konuşursam, burada olup bitenleri an-
A
D
I
7 Dünya
N
“Yaşam güzelmiş!” lat r m diye düşünüyordu. Oturduğumuz yer küçük bir köydü, oradan merkezi bir yere taş nd k. Benim için yeni bir yaşamd buras . Türkiyeli komşular m oldu. Biriyle çok iyi arkadaş olduk. O da ayn benim gibiydi, çok iyi anlaş yorduk. D şar ç kt kça ben birşeyler yapmak, ehliyet sahibi olmak ve dil öğrenmek konusunda çok
değildi, sadece birazc k özgürlüktü o kadar. Arkadaşlar m n olmas , onlara gidip gelmek, dil kursuna gitmek, bunlard istediklerim. İsteklerimde srar m artt kça eşim bask s n artt r yor, daha çok üzerime geliyordu. Art k eve gelenlere kap bile açm yordu. Beni resmen eve kapatm şt . Yaşam benim için her geçen
daha srarl oldum. Eşim her seferinde “bunlar neden istiyorsun? Senin neye ihtiyac n varsa ben hepsini yap yorum. Senin ne arabaya ne dile ihtiyac n var. Tüm kağ t işlerini ben yap yorum, arabay ben kullan yorum, senin öğrenmene gerek yok” derdi. İsteğimde biraz srar etsem “Sen iyice bozuldun, arkadaş n senin akl na giriyor” der, kavgam z dayakla sonuçlan rd .
gün biraz daha dayan lmaz bir hale geliyordu. Ailesi de durumu biliyordu. Ailesine şikayet ettiğimde kay npederim bile “Git sosyale başvur” demişti. Benim zaten onlarla kontağ m olmuştu, babas ndan da böyle sinyal al nca iyice cesaretlendim. Hemen Asistan Sosyal’e gittim, durumumu anlatt m. “Sana yard m edebilmemiz için evden ç kman laz m” dediler. Bunu söylemek dile kolayd . Defalarca kez denedim, sonunda başard m. Çocuklar m ald m ve ç kt m.
Birazc k özgürlük Benim istediklerim çok şeyler
Yeni bir yaşam Bizi bir foyere yerleştirdiler. Beş gün hiç d şar ç kmad m. Korkuyordum, yaşam beni ürkütüyordu. Hiçbir şey bilmiyorum, hiçbir yeri tan m yorum, dil bilmiyorum. Bütün cesaretimi toplay p d şar ç kt m. İlk zamanlar ilgili kurumlara gittiğim zamam ağlamaktan derdimi anlatam yordum. Foyerde tan şt ğ m iki kad nla Strasbourg’a firar ettik. Oras daha büyük, daha rahat iş buluruz diye oraya yerleştik. Bayanlardan biriyle çok iyi arkadaş olduk. Dil biliyordu, bütün işlerimizi o çözüyordu. Frans zca öğrenmek için de iyi oluyordu. Ama yine olmad … Şimdi de bu bayan eşimin yerine geçiyordu. “Ben kendi ayaklar m n üzerine durmay öğrenmeliyim” dedim. Ve kendi baş ma tüm işlerimi yapmaya karar verdim. Eşim benden sonra iyice dağ tt , bu durumu kabul etmekte zorland . Hala kabul etmiş değil. Bazen tehdit de ediliyorum ama hiçbir güç beni eski yaşam ma döndüremez. Kendimi toplad m, hayata yeniden gülmeye başlad m. Etraf mda kendi seçtiğim arkadaşlar m var. Ekonomik durumumuzun s n rlar içinde çocuklar mla zaman zaman kimi aktivitelere de gidiyoruz. Böyle de zor ama her şeye rağmen, “Yaşam güzelmiş!” diyebiliyorum…
25 y ll k yenilmezlik şark s Evlatlar›n›, kardefllerini, efllerini istiyorlard›… Ve asl›nda asker postallar› alt›nda kanat›lan sevgili ülkeleri Arjantin’i! Gözleriyle, ma¤rur durufllar› ve ›srarl› çabalar› ile... Beyaz baş örtüleri ile yola ilk ç kt klar nda 14 kişiydiler… Bu yolun zorlu, uzun, sanc l olduğunu en iyi kendileri biliyorlard . Herhangi bir etab nda kendi adlar da 30 bin kişilik kay plar listesine eklenebilirdi! Ya da cesetleri bir delhizde bulunabilir, en iyi ihtimalle işkenceli sorgulardan geçirilebilirlerdi… Ve bunlar n hepsi de oldu! Say lar n n az olmas n dert etmediler! Arkalar nda cuntan n çizmesi alt nda inletilen on binlerin er ya da geç isyana dönüşecek ç ğl klar vard , biliyorlard … 1976’da gelip, 1983’e kadar emekçiler üzerinde vahşet estiren cuntan n merkezine 100 metre uzakl ktaki Plaza de Mayo meydan n üs olarak seçmiş-
toplad klar 24 bin imza oldular sonra! Katliamlar n, her türlü faşist kurals zl ğ n hüküm sürdüğü o cehennemi iklimde 24 bin imza olmak kolay değidi!
toplam şlard … 1978’de eylemleri ve toplanmalar yasakland ğ nda, her yerdeydiler! Bir y l sonra 2000 kişi olup, Plaza de Mayo’yu ye-
lerdi. Her Perşembe öğlen saatlerinde meydanda toplan p, ortadaki piramidin etraf nda ikişer ikişer tur atmakla başlad lar ilk… Evlatlar n , kardeşlerini, eşlerini istiyorlad … Ve asl nda asker postallar alt nda kanat lan sevgili ülkeleri Arjantin’i! Gözleriyle, mağrur duruşlar ve srarl çabalar ile susturulmuş kardeşlerini yanlar na çağ r yorlard ! Yan ts z kalmad lar… Daha ikinci haftada 25 oldu say lar , sonra aylar ilerledikçe 300…
Onur, direngenlik , sab r… Sessiz ve onurlu direngenliklerinin içindeki inat ve kararl l kla ev ev, kap kap dolaşarak
Bunun için hiç tükenmeyen bir irade, kararl l k, srar ve en önemlisi sab r ve kazanma inanc gerekiyordu. İşte o imzalar kendilerinde toplad klar bu devasa gücü hissettirerek
niden fethettiler! Ve cuntan n karanl ğ n yarmak için yeniden ayağa kalkan işçi ve emekçi kardeşlerinin ilk kitlesel mitinglerinde özel bir yerleri vard . Çünkü buzu ilk
Hürü, Güllü ve ötekiler… Bürünmek istedi¤i kimlik, afl›r› solcu ve Türkiye taraf›ndan aranan, dolay›s›yla Fransa’n›n s›¤›nma hakk› tan›mas› gereken bir kad›nd›. Paris’e ilk geldiğim günlerdi. 2002 y l . Onunla da ilk kez karş laş yordum. Gazeteciliğe ara verdiğim bir dönemdi. Hürü, utana s k la, bana bas nda tan d klar m olup olmad ğ n sordu. “Senden rica etsem, bizim Türkiye’de olaylara kar şt ğ m z , yakaland ğ m z , işkence gördüğümüzü yazan bir haber yay nlatabilir miyiz?” Bu cüreti nereden bulduğu sorusunu bir yana b rak p, şaşk nl kla surat na bakakald m. Geçmişteki bir olay , üstelik olmam ş bir olay uydurukça “yazd rabileceğimi” ve bu şekilde Frans z makamlar n ikna edebileceğini düşünüyordu. Bürünmek istediği kimlik, aş r solcu ve Türkiye taraf ndan aranan, dolay s yla Fransa’n n s ğ nma hakk tan mas gereken bir kad nd . Frans z makamlar na verdiği ve reddedilen ilk ifadesinde eylemlerini sürdürmek istediğini
beyan etmişti. Oysa, Fransa’dan s ğ nma hakk al nca yan nda bulunan oğullar yla bir dönerci dükkan açacakt . Tabii ki, kibarca başka bir yol bulma-
lar n önerip, “talebini” reddettim. Eşi ise kelimenin tam anlam yla yar yolda, Almanya’da, onu b rak p, genç bir kad nla beraber Türkiye’ye geri dönmüştü.
O bunlar söylerken, küçük k z , başörtülü Hürü’nün eteklerini çekiştiriyor, yetişkin iki oğlu ise evinde misafir olarak bulunduğumuz güzel gözlü kad n “ayartma” derdinde bulunuyordu. Boşand ğ eşinden dolay oturum izni olan hatta yak nda Frans z vatandaşl ğ alacak olan
güzel gözlü kad n, oturum izni sorunlar n çözmek isteyen bu iki delikanl için “iyi bir av” d . Oysa, evsahibi güzel gözlü göçmen kad n, oturum hayalini gerçekleştirmiş şimdi başka hülyalardayd . “Kağ ts z”lara
yüz vermezdi tabi. Cep telefonuna gelen mesajlar göstererek, ne kadar çok kişinin peşinden koştuğunu gösteriyordu. Ama onun tercihi, dönerci dükkan sahibi Ali’deydi… Tercihinin gerekçesini ise şöyle aç kl yordu: “Herşeyleri var!” Güllü’nün hikayesi, Paris’teki yar -özgürlük ortam nda yani, “memleketli” çevresi d ş na ç kabildiği anlarda “herşeyleri olan” avlar aramakla devam etti. Civar banliyölerden trenlerle Paris’e geldiğinde, Güllü, Gülfer’di art k. Hürü’ye de ad n “Sevgi” yapmay önermişti. Hürü’yü daha sonra hiç görmedim. Ama hakk nda en son duyduğum şey, Türkiye’de bir karakolda tecavüze uğrad ğ na dair sahte belge düzenletmeye çal şt ğ şeklindeydi. Paris’in dar sokaklar nda s k ad mlarla yürüyen Donna, Gülfer ve Sevgi’yi gördüğünüzde kolayl kla tan y verirsiniz. Ne Türkiye’nin, ne de Fransa’n n onlara vermediği umudun yokluğunda, eziklikle atarlar her ad m . S. Oruç
onlar k rm ş, umudun ilk ş ğ onlar olmuştu!
Bir gelenektir onlar! Şimdilerde 70 ya da 90 yaşlar nda her biri… 25 Ocak’ta her y l yapt klar 24 saatlik yürüyüşün, sonuncusunu gerçekleştirdiler. Art k “yaşlanm şlard ”! Ama buna rağmen, 25 y ld r, her hafta Perşembe günleri Plaza de Mayo’daki bir araya gelişlerini, tek bir kişi kal ncaya dek sürdüreceklerini, bir kez daha ilan ettiler. Cuntan n uyuşturucu iğnelerle uyutup, havada boğarak denize att ğ yak nlar n n an s n , onlar yerine dövüşerek yaşatan bu onurlu kad nlar, onlar yerine dünya emekçilerine seslenmeyi ömürlerinin sonuna kadar sürdürecekleri bir görev olarak kavrad lar.
Yüzlerindeki harita… Kararl mücadeleleri ile dev-
‹çimdeki Pencere
Aysel Şenyurt
Tüketim ç lg nl ğ m z… Y lda iki defa yap lan ucuzluk süreçlerindeyiz. Her yerde yüzde 50, yüzde 60, yüzde 70 ucuzluk reklamlar . Kafam z nereye çevirsek bu rakamlar n c rtlak renklerini görürüz. Herşey bizi al şverişe davet ediyor. Hepsi al şveriş duygular m z k şk rt yor, bizi baştan ç kar yor. Eee kolay değil dayanmak! Y l boyunca önünden geçtiğimiz vitrinler ateş pahas . Yüksek fiyatlar içeri girmemizi engelliyordu. Birikmiş birçok şey, ucuzluk günlerini bekliyor. Ben sezon baş ndan beri soğuk k ş günlerine rağmen üzerime bir manto alamad m. H rkayla idare edip ucuzluk günlerini bekledim. Çocuklar n kimi isteklerini ucuzluk günlerine saklad m. Şimdi ucuzluktay z, bir süredir onunla yat p onunla kalk yoruz. Ne alsam, nereye gitsem, neresi daha uygun, vs. Çocuklar m zla, etraf m zdaki ilişkilerle, ucuzluğu ve al şverişi konuşuyoruz. Aylar öncesinden beklediğimiz ucuzluk günlerinin başlamas yla, mağaza önlerinde sabahtan itibaren uzun kuyruklar oluşturur, ite kaka mağazalara dalar, deli gibi göz gezdiririz mağazan n içindekilere! İhtiyac m z olsun olmas n ucuz ya, hepsine nas lsa ihtiyac m z olur! K tl ktan ç km şlar gibi sald r r z tüketim mallar na! Öyle bir duyguyla yapar z ki bunu, al şveriş yapabildiğimiz için öylesine mutluyuzdur ki, sanki dünyan n en güzel şeyini yap yormuşuz duygusudur yüzümüze yans yan.
Bir aşk yaparm ş gibi Yine ucuzluk günlerinden biriydi. Akşam işten eve gitmek üzere otobüsteyim. Günün yorgunluğunu üzerimden atmak için baş m cama yaslad m, biraz dinleneyim istedim. Garip bir ses kulaklar m t rmalad ve giderek rahats z etmeye başlad . Etraf ma bir göz gezdirdim, birçok insan n elinde dolu dolu al şveriş çantalar . Gözlerim gürültüyü ar yor. Ha, işte elinde bir paket olan kad n, iki koltuk çapraz mda arkada oturuyor. Kad n öylesine bir telaşla paketi açmaya çal ş yor ki otobüsün içinde yaln z olmad ğ n unutmuş, paketin içindekileri görmeye kilitlenmiş. Kad nla göz göze gelip ona çok gürültü yapt ğ n gözlerimle anlatmak istiyorum ama nafile, kad n paketten başka birşey görmüyor. Plastik paketin aç lmas giderek herkesi rahats z etmeye başlad ama kad n birkez olsun kafas n kald r p etraf na ya da başka bir yere bakma ihtiyac duymayacak kadar etraf ndan kopmuştu. Kad n gören sevgilisiyle aşk yap yor san r, öylesine geçmişti kendinden. Al şverişin bizde yaratt ğ buydu işte. Kendimi kad n n yerine koydum ve etrafa verdiği rahats zl ktan, kendinden geçmişçesine ald ğ şeylere kilitlenmesinden utand m.
Bilinçsiz tüketim Tüketim toplumu denilen şey de buydu işte! Ne hale getirilmişiz… Oysa ne ki al nan şeyler, onlar sadece ihtiyaçlar n giderilmesi için olmal , onlar n başka bir anlam ve değeri olmamal . Büyük tekeller y l boyunca yapamad klar sat şlar bu aylarda yapt r rlar bize. Biriken tüm stoklar n önümüze boşaltarak ihtiyac m z olmasa da ihtiyaç haline getirip pazarlarlar bize. Bunu öylesine ustaca yaparlar ki yüzde 70, hatta kimi yerlerde yüzde 90’lara varan indirimlerin arkas ndaki karlar sorgulamay z bile. “Bu kadar art fiyat konularak bize sat l yormuş” demeden, sadece ucuz yan yla ilgilenip al şverişe kilitleniriz. Oysa onlar bu haliyle bile hala bizim tükettiklerimizden korkunç karlar sağl yorlar. Mağaza sahipleri için koca bir toplumun anlam , onalar n elinde biriken nakit paralard r. Bizse bunun fark nda olmaks z n ihtiyaçlar gidermek için değil, tüketme histeriyle delice tüketiriz ekonomik s n rlar m z da zorlayarak.
lete pişmanl k söylevleri verdiren, cuntay -katliamlar lanetleten ve hatta işkencehaneleri müze haline getirten bu kad nlar, dünya halklar na armağan ettikleri bir geleneğin soğuma-
mas için de nöbetteler. Y llar n yüzlerinde yaratt ğ duygu ve direnç haritas ile, tüm dünya halklar na yol göstermeye devam ediyorlar… Figen Candan
Azize bekliyor Masallarla büyüdük hepimiz. “Çakt rmadan“ az m ağlad k yoksulluklar içinde büyümeye çal şan, s nmak için sokakta satt ğ kibritleri yakarken uykuya dal p tatl düşler gören “Kibritçi K z” için?.. Ya “Külkedisi”ne ne demeli? Çocuk yüreğimiz burkulurdu üvey anne ve k zkardeşleri ona “bir hizmetçi parças ” olarak eziyet ederken. Şu prens midir nedir, bir an önce gelip Külkedisi’ni kurtars n diye sab rs zl kla beklerdik… Masal bu ya, asl nda Külkedisi soylu bir k zd , beyaz atl bir prensi vard ve onlar mutlaka murad na ererdi. Biz de kerevetimize ç k p baş m za düşecek elmalar beklerdik..
Masal kahraman değil… Azize… O, bol yalan-dolan soslu masal kahramanlar ndan biri değil. Kanl -canl bir k z çocuğu. Fas’ta yaşayan onbinlerce minik hizmetçiden sadece biri… Azize bir gün kendini büyükçe bir evin ortas nda buldu.
Yaln z değildi. Evde hizmetçi olarak çal şt r lan başka k zlar da vard ve birinin yaş daha 5 bile değildi. Minik eller ve ayaklar gün boyu uçuşuyor. Haftan n 7 günü, toplam 100 saat çal şt r l -
yorlar! Bu minik bedenlerin ölesiye çal şmalar n n karş l ğ ne kadar dersiniz?.. Günde sadece 48 cent!… Üstelik bunu bile verip vermemek ev sahibinin insaf na kalm ş… 21. yüzy l n göbeğinde ak l almaz bir kölelikti yaşad ğ . Önceleri kendisi de kavrayamad içinde bulunduğu durumu. Körpecik bedeninin daha fazla yükü kald ramad ğ anda “yoruldum…” dedi, yedi dayağ !..
Bu dayak son da olmad . Ne dayaklar n ard arkas kesildi ne de hakaret ve küfürlerin… Bunca bask alt nda, başka arkadaşlar gibi tecavüze ve tacize uğramaktan korktu en çok… Ev tam bir hapishaneydi. İzin günü falan zaten yoktu. Okul?… Binlerce yaş t gibi Azize için de okul hayalden ibaretti. Bakkala gitmesi bile yasakt . Çünkü başka evlerde çal şt r lan birkaç k z, bakkala gönderildikleri bir gün bütün riskleri göze alarak evden kaçm şt ! O da kaçmak istedi. Ama Azize, yine binlerce yaş t gibi, para bulup kaçsa bile nereye gideceğini bilmiyor, ailesinin yaşad ğ yerin yolunu-izini hat rlam yordu… Azize şu anda da zorla çal şt r l yor. Dünya çap nda çok değişik sektörlerde çal şt r lan, say lar milyonlar bulan başka çocuklar gibi… Ve bekliyor; sahtekar masallardaki “beyaz atl prensini” değil, başta çocuklar olmak üzere, insan n insan taraf ndan sömürülmesinin ortadan kald r lacağ günleri…
Yaflanacak
Dünya 8
G
E
N
Ç
L
‹
K
Umudu ve bilinci aç k tutmak Önüme koydu¤um hedeflerim var. Sadece okulla s›n›rl› da de¤il. Çözümsüzlük içerisinde yüzünü nereye dönece¤ini bilmek... Neyin Peşinden koşar z? Gerçekte nedir istediğimiz? Ben kendi ad ma mutlu, huzurlu, başar l bir hayat m olsun istedim. Asl nda bunu kendim için değil, bu düzenin çarklar aras nda her gün biraz daha ezilip kalan, kendisine ve çevresine yabanc laşt r lan, s k nt lar olan ama bunun çözümsüzlüğü içerisinde yüzünü nereye döneceğini bilmeyen herkes için istedim.
Olaylar ak ş na b rakmak… Uzun zaman mutluluğun ya
uzak tutmaya çal ş yorlar. Yapacaklar na ve yapmak isteyeceklerine hep engel oluyorlar. O kadar çok uğraşman gerekiyor ki istediğin bir şeyi kabul
ettirebilmen için…
“Geç kald m” demeyelim Örneğin ben uzun y llard r
da başar n n, düşlerimde aralad ğ m kap lar n aras ndan ans z n gireceğini düşündüm. Yani öyle peşinden koşmama gerek yoktu. Sonuç mu, tabii ki yan ld m… Kendi tecrübesizliğime, ailemin, sonra öğrenim gördüğüm kurumlar n yetersizliği eklenince ve çok zaman olaylar ak ş na b rakarak müdahale etmede geç kalmam, beni oldukça geri bir noktaya götürdü. Yaklaş k dört y ld r Almanya’da yaşamaktay m. İlk iki y l, bürokratik engellere tak ld m hep. Burada da insan geliştirmekten ziyade, her şeyden
burada olmama rağmen, hakk m olan Almanca dil kursuna yaz lmak istedim ama ald ğ m cevap “Git çal ş, bak oturumunun süresi de bitiyor” oldu. Hayretlere düştüm ald ğ m bu cevap karş nda. Bir de devaml “entegre olam yorsunuz” diyorlar. Dilini bilmediğin bir ülkede nas l “entegre” olunur anlam yorum. Bu kurs bittikten sonra Türkiye’de yar m b rakt ğ m öğrenimime burada devam etmek istiyorum. Önüme koyduğum hedeflerim var. Sadece okulla s n rl da değil. Avrupa’da yaşayan göçmenler olarak, burada her zaman umudumuzu ve bilincimizi aç k tutmak zorunday z. Hiçbir şey için asla “geç kald m” diye düşünmeyelim… Asl
14 Şubat stresi: “Sevgililer günü” Çevresine yayd ğ stres neredeyse elle tutulur derecedeydi. Orta yaşl lara özgü bir ağ rl kla çekiyordu sigaras ndan dumanlar . Okulla ya da ailesiye ilgili bir problemi var sand m önce. Usuldan yoklama çabalar m , “bi şey yok ya, gerginim biraz” diye geçiştirmeye çal şt . Daha da meraklan p s k şt rd m. Onu böyle b rakamazd m ya… “Az bir zaman kald ve ben ne yapacağ m hala bilmiyorum. Üstelik bu ay epey aç ld m da, doğru düzgün bir hediye de alamayacağ m.” deyiverdi umutsuzlukla. Arkadaş m “14 Şubat sevgililer günü” stresi sarm ş meğerse!.. “Yahu ne var bunda bu kadar büyütecek?” dememe kalmadan ters ters bakt yüzüme. Durum düşündüğümden de vahimdi anlaş lan… “Sohbeti koyulaşt ral m bari de iz sürelim” deyip sorular sormaya başlad m. Şöyle bir sohbet gelişti ara-
m zda: - Uzun zamand r tan ş yorsunuz herhalde? - Yoo, daha bir ay bile olmad . - Aaa, geçenlerde benimle ta-
- Ya yok dedim ya… Ama bu k z var yaaa… işte bu farkl as l! - Bir ay bile olmadan nas l anlad n? İki gün sonra gelip ‘bitti’ demeyeceğin ne malum?
n şt rd ğ na ne oldu? - Aman boşver onu, yaramazm ş bana - Hani öncekilerden farkl yd , ölüyordun? Bu sefer tamamd ?
- Offf… değil işte!… Hem boşversene sen, ne alay m ona, bunu söyle as l. - Ben ne bileyim kardeşim, sen tan yorsun k z ben değil!
- Ben ne tan yormuşum be! Bir ay bile olmad dedik ya! - Yani şimdi siz birbirinizi seviyorsunuz ve bu nedenle de “sevgililer günü”nü kutluyorsunuz öyle mi? - ……. Değil asl nda ama … ne bileyim ben yaaa… Ç k yoruz biriyle, kutlamam z laz m işte! Üstelik herkes böyle yap yor. - H , anlad m… Nas l bir hediye düşünüyorsun peki? - Ya, şöyle gördüğü zaman içi gitsin… Şöyle pahal bi şey olsun, hem de haval … Cool bi şey yani. - Niye pahal ve haval oluyormuş? - E öyle olmas gerekiyor da ondan! Herkes böyle şeyler al yor. - Peki buna yetecek paran var m ? - Yok tabii.. Olsa bu kadar düşünecek ne var, gider al r m. - Madem yok, niye dert ediniyorsun böyle, yok işte! İlla bir şey almak istiyorsan… - Yok yaaa… üç kuruş için ka-
rizmay m çizdirelim yani? Olmaz abicim, mecburum bi şeyler almaya… - Almasan ne olur? - Ya sen hangi dünyada yaş yorsun? Görmüyor musun al şveriş merkezlerini, kum gibi kayn yor! Ben almasam olur mu? - Bu sevgililer günü ne zaman ç kt piyasaya hat rl yor musun? - Valla tam bilmiyorum ama fazla olmad herhalde. - Peki önceden ne yap yormuş sevgililer, 14 Şubat olmadan, birbirlerine pahal hediyeler almadan nas l kan tl yorlarm ş sevgilerini? - Ne bileyim ben yaaa… - Bir soru daha: Hiç düşündün mü bir sene içinde kaç gün var kutlanmas ve hediyeler al nmas gereken? Ve kim ç kar yor bunlar piyasaya? - Amaaaan! Ne çok soru sordun yaa… Ne bileyim kardeşim, ne bileyim! Hiç düşünmedim ki!… Tekin Şaşmaz
GençLink
Sercan
İhtiyar delikanl Hiç unutamam yaklaş k 6 y l önceydi. Fransa’da yaşayanlar n iyi bildiği, Türkiyelilerin yoğun olarak geçtiği Kemer’in önünden geçiyordum. Türkiye’den yeni gelmiştim. Türkiye’deki çevreme benzer bir çevre kurabilme ve o tip insanlarla tan şabilme umuduyla dolaş yordum. Belki bir esrar sat c s bulup onunla tan şabilme umuduyla cebimde 25 Frank vard . Esrar paras olarak ay rm şt m. Türkiye’de esrar içmek nasip olmam şt . Çünkü ekonomik koşullar m iyi değildi. Bundan dolay esrar alam yordum. Çald ğ m araba teypleri; tiner, bali paras na ancak yetiyordu. Varoşlarda oturduğum için önünü kesip haraç ald ğ m çocuklardan da fazla para ç km yordu. Anlayacağ n z işler kesatt ama şunu itiraf edeyim hiç kapkaç yapmad m. O dönem daha keşfetmemiştik. Ama eski arkadaşlar m şimdi keşfetmiş. Onlar n değimiyle de “güzel para b rak yor”muş! Geçen sene tatile gittiğimde arkadaşlar “sen sabaha kadar arabalarla uğraş yordun. Şimdi biz iki çanta kapsak günümüzü gün ediyoruz” diyorlard . Neyse saat 5 gibiydi Kemer’in önünden yukar ç k yordum, hava bayağ bir soğuktu. Karş ma elinde Al nteri gazetesiyle, yaş epey ilerlemiş ama ruhu, kendine genç diyenlerden daha genç olan ihtiyar-delikanl ç kt . “Türk müsün?” dedi. Hava atacağ m ya “hay r Kürdüm” dedim, sert bir üslupla. Ama o bütün şirinliğiyle “Bizim için Türk, Kürt fark etmez. Biz ezilen, sömürülen bütün halklar n yan nday z. Çok önemli değil bizim için, ha Türk olmuşsun, ha Kürt olmuşsun”dedi ve biraz daha konuşarak beni ikna etti. Gazete almak istiyordum ama esrar için ay rd ğ m paray vermek istemiyordum. Bu yüzden “almak isterim ama param yok” dedim. “okuyacaksan al, paras önemli değil” dedi. “Olmaz, evde çoluk çocuk para bekliyordur” dedim, “Hay r, ben bu işi gönüllülük temelinde yap yorum, bu yüzden burada insanlarla konuşuyorum ve onlara gazete veriyorum” dedi. Gazetemi ald m ve yan ndan ayr ld m. Kendi kendime “Nas l oluyor da bir insan bu soğukta hiç ç kar olmadan gazete dağ t yor? Üstelik paras olmayanlar n paras n cebinden ödüyor s rf okusunlar diye…” dedim ve geri döndüm. Cebimden ay rd ğ m esrar paras n ç kartarak 10 Frank uzatt m, “buyur amca al, postaneden çektim” dedim. İhtiyar delikanl , “bir derneğimiz var, istersen git bir çay iç” dedi. Ben de “olur” dedim. Az önce verdiği gazetenin üzerine adresi yazd ve beni yollad . Gittim, oturdum ve bir daha ç kmad m… Önceki yaşam ma bir nokta koymuştu bu karş laşma. “İyi ki karş laşm ş z” diyorum şimdi. Dernek kapand ama ben hala oraday m. Ve şimdi o yiğitin bana gazete verdiği yerde gazete dağ t yorum. Hatta bazen arkadaşlara “o ihtiyar delikanl yla böyle soğuk bir havada burada karş laşt k” diyorum. Düşünüyorum, oda böyle üşüyor muydu benimle konuşurken?.. Arkadaşlar, kendimi çok s kt m ad n vermemek için ama dayanam yorum söyleyeceğim: “Ali ağabey seni çok seviyorum!..”
Dil yasağ , rkç l k “Kişiye özel iş kontrat ” tohumlar … 1.sf’dan devam
Okul müdürü Jutta Steinkamp’ n tepkiler karş s nda “Al nan karar bir görev” demesi, bu pilot uygulaman n hangi kafatasç politikalar tetikleyebileceğini ele veren bir durum. Eğitim alan nda dil yeterliliğine duyulan ihtiyaca dönük bir uygulamadan çok, farkl dil, kültür ve yaşam anlay ş na sahip kesimleri “entegrasyon” ad alt nda yok saymaya, asimile etmeye hizmet eden bir anlay ş.
Milliyetçi soslar T pk “Sen Almanyas n, biz Almanyay z” kampanyalar nda olduğu gibi. 25 medya şirketi taraf ndan
milyonlarca euro bütçeyle ve 30’dan fazla medyatik tipin kat ld ğ kampanyada “Başkalar senin için ne yapabilir diye sorma. Başkalar sensin. Sen Almanya’s n.” yaz l reklam spotlar yla insanlar n rkç şoven damar n kabartma girişimleri gibi. Ayn şey, Hollanda’da Az nl klar ve Uyumdan Sorumlu Devlet Bakan Rita Verdonk’un “sokakta Flamanca d ş ndaki dillerin yasaklanmas n ” içeren bir yasa teklifi aç klamas nda bulunmas yla da h z kazand . Halklar ve uluslar aras nda kin ve nefret duygular uyand ran, düşmanl k tohumlar eken bu uygulama ve girişimler kabul
edilemez. AB ülkelerinde emekçilerin yaşamlar na bir karabasan gibi çöken haklar n ve özgürlüklerin gasp , rkç ayr mc politikalarla desteklenerek vites büyütüyor. Bir tarafta sosyal olana dair ne varsa hepsinin kaz n p at lmas , diğer yanda yerli-yabanc ayr mlar ile bunlar daha rahat kan ksatma çabas … Yaşanan sorunlar n kapsam bu yönüyle iyi görülmeli, karş ç k şta milliyetçi şoven soslardan kurtar lmal d r. Halklar aras ndaki düşmanl k zeminlerini besleyen değil, sald r lar karş s nda birleşik tutum almay güçlendiren bir duruş içinde olmak gerekir.
2 y›l deneme süresi ad› alt›nda “‹flçi maliye-
ti”ni en afla¤›ya çekmenin ve sözleflmesiz iflçi çal›flt›rman›n “meflru” yolu bu olsa gerek.
Frans z hükümeti, gençler aras ndaki işsizlik sorununu çözmek ad na 18-26 yaş grubuna dönük “kişiye özel iş kontrat ” getiren yeni bir yasa tasar s haz rlad . Bu yasayla en dinamik en enerjik en ucuz ve örgütsüz işgücü hedefleniyor. Hat rlanacağ gibi Frans z hükümeti, 20 kişiden az işçi çal şt ran yerlerde sözleşmeyi ortadan kald ran bir iş yasas n 2005 başlar nda yürürlüğe koymuştu. Şimdi bu yasay fiili olarak büyük işletmelere de taş m ş olacaklar.
Patronlar yarar na...
Satranç Tahtas›
İşe al nan gençler, iki y l boyunca deneme süresi ad alt nda çal şt r lacak. Bu durumda gençler işverenin belirlediği şartlarda, istediği yerde acemi statüsünde çal şt r lacak. K demli, kadrolu işçilerin ikramiye, izin evlilik doğum vb. ne kadar haklar varsa bunlar n hiçbiri onlar için geçerli say lmayacak.
Rekabet mi dostluk mu? lunan say l karelerdeki geniş hayal dünyas n n soyutluğundan somuta varmakt r. Burada görünen ile sakl olan aras nda ki farka hiç dikkat ettiniz mi? Eğer bir satranç oyununu izlemişseniz, sanki ortada uzlaşmaz bir rekabet varmiş hissine kap l rs n z. Bu görünendir. Ama her oyun, ayn zamanda bir eğitimdir de. Ve siz karş n zdakinden ayn zamanda öğrenirsiniz. Bir oyunu yaln zca h rs n z üzerine kurarsan z, yenilgi veya yengi asla öğretici ve kal c bir başar olmayacakt r. İşte asl nda satrançta kendini hissetiren, rekabet görüngüsü-
nün arkas nda sakl olan gerçek gelişmeye, geliştirmeye ve zevkli bir oyununda kap lar n hem kendimiz için hem karş n zdaki oyuncu için açm ş say l r z. Hem hangi oyun, yaln zca kazanma ve karş n zdakine yenilgi hissi tatt rma üzerine kurulduğunda zevkli ve dostça olabilir ki? Bir oyuna bu anlam ancak bizim dünyaya bak ş m zdaki perspektif yol gösterici olabilir.
Fütursuz bir sömürü Yeni İş Kontrat yarat c lar ; bunun yüzde 23’lerde seyreden genç işsizlere iş olanaklar sağlayacağ , işsizliği azaltacağ n iddia ediyorlar. 2 y l deneme süresi ad alt nda “İşçi maliyeti”ni en aşağ ya çekmenin ve sözleşmesiz işçi çal şt rman n “meşru” yolu bu olsa gerek. Bu yönüyle işten ç karmalar n, bahsi geçen yaş ortalamas nda olanlar işsiz b rakman n bir arac olacak bu yasa. Yani gençler için “pozitif ayr mc l k” diye yutturulmaya çal ş lan. “Kişiye özel iş kontrat ” haz rlayarak, bütün kazan mlar n d ş nda tutarak, deneme ad
Beyaz oynar ve kazan r!
Her oyun kendi içerisinde rekabeti bar nd rd ğ gibi dostluğu, paylaş m da bar nd r r. Çoğu oyun kolektif bir emek sonucu ortaya ç karken, satranç bireysel yetilerin hakim olduğu ender oyunlardan biridir. Oyuncu burada tek baş na bir süreci tamamlar. Satranç rekabetin en çok hissettirildiği sporlardan biri olmakla birlikte, ayn zamanda iki kişi aras ndaki dilsiz bir iletişimi de zorunlu k lar (Satranç oyunu esnas nda sessizlik olmas zorunludur) ve bu iletişim kendi içinde ayn laşan bir yolculuktur da. Çünkü iki oyuncunun da gördüğü bir tahta üzerinde bu-
İşçi s n f n n, mücadeleyle kazand ğ toplu sözleşme hakk , sendikalaşma ve benzeri yaşam ve çal şma koşullar n iyileştirmeye yönelik iki tarafl pazarl k durumunu ortadan kald racak. İşvereni tek tarafl serbest belirleyici durumuna getirecek.
alt nda her dakika işten kovulma korkusu ile posas ç k ncaya kadar çal şt rmak ve iki y l sonra kap d şar edip yerine yeni iş gücü alarak, sermaye için dinamik bir alan yaratm ş olacakt r. Bunun yan nda haz rlanan yasayla, banliyö gençliğini iş süreci içinde “terbiye” etmek, gelişen öfkeyi kontrol alt nda tutmak, s n f mücadelesinde sürekli bir tehdit sopas ve terbiye yöntemi olarak kullanmak vb. gibi birçok ayağ birlikte örülüyor.
Yasaya karş tepkiler Yeni iş Kontrat , sendika ve
öğrenci kurumlar taraf ndan (CGT, CFDT, FO ve CFT işçi sendikalar , FSU, I’UNSA, I’UNEF gibi üniversite öğrencileri sendikalar ile en büyük liseli öğrenciler sendikas UNL) ortak bildiriyle k nand . Hükümetin gençler için uygulamaya koyduğu iş kontrat n n gençlere karş ayr mc l ğ artt rd ğ gibi tüm işçiler için çal şma koşullar n zorlaşt racağ tepkisinde bulunuldu. Öğrenci ailleri ve sendikalar yasaya karş 7 Şubat’ta toplu eylem karar ald klar n ve bu eyleme geniş kat l m sağlayacaklar n aç klad lar.
Yaflanacak
B
‹
L
‹
M
·
T
E
K
N
‹
İklimbilim ve meteoroloji… ‹klimbilimin ise, geçmifl dönemlerdeki genifl çapl›, uzun süreli de¤ifliklikleri araflt›r›p gelece¤e ait tahminde bulundu¤unu belirtiyor. Bu k ş, hava s cakl klar n n yer yer kutup soğuklar na kadar düştüğü dondurucu soğuklarla kalacak belleğimizde. Bir çoğumuz bu soğuklar dünyan n geleceği aç s ndan hayra yorduk. Yan l yor muyuz?! Baz lar m z içten içe; “hani bilim ozon tabakas n n inceldiğini söylüyordu?” “küresel s nmadan bahsediyordu’’ düşüncelerine bile dald k!
boyutu, ozon tabakas n n incelmesi aç s ndan önem taş rken, mevsimlere göre değişilik gösterebiliyor.
“Bu konuya uzun vadeli bakmak ve son 20, 30 ya da 50 y l n ortalama eğilimini göz önüne almak gerekir” diyen uzman, yeryüzündeki ortalama eğilimin yükselişte olduğunu, bir başka deyişle dünyan n s nmakta olduğunu belirtiyor. Soğuk geçen bir k ş n, s nma
ancak birkaç on y lda görülebilir”. Meteorolojik değişikliklerden yola ç karak iyimserliğe kap lmamal y z yani. Zaten profesör de bu yan lg y bilerek; “meteoroloji” ile “iklimbilim”in birbirine kar şt r lmamas gerektiğini, meteorolojinin sadece belli bir bölgede, birkaç gün içinde atmosferde meydana gelen değişikliklerle ilgilendiğini söylüyor. İklimbilimin ise, geçmiş dönemlerdeki geniş çapl , uzun süreli değişiklikleri araşt r p geleceğe ait tahminde bulunduğunu belirtiyor.
Ozon tabakas canl lar için bir kalkan
Baş ABD çekiyor!
Bir Oksijen molekülü olan ozon, Dünya’da yaşam olabilmesi için stratosferde kalkan görevi görüyor. Güneşten gelen tehlikeli ultraviyole ş nlar n süzgeçten geçiren ozon tabakas , bitkileri hasardan, insanlar cilt kanseri ve katarakt gibi hastal klardan koruyor. Ancak bu koruyucu tabaka, özellikle Klor ve Kloroflorokarbonlar (CFC) gibi insan elinden ç kma kimyasallar nedeniyle hasara uğruyor. Deliğin
İngiltere hükümeti taraf ndan yay mlanan bir başka rapor da ise “Bu konudaki stratejilerin belirlenmesinde sorun teknoloji ya da maliyet değil, siyasi, sosyal engellerin aş lmas ”n n gerekliliğine vurgu yap l yor. Bu arada küresel s nmaya neden olan ülkelerin baş nda yer alan ve uyar lara kulak t kayan, buna karş al nacak önlemleri etkisiz hale getiren Bush yönetimi, ise NASA’n n bir numaral iklim uzman Ja-
Ama Cenevre’de iklim değişiklikleri ile ilgili yap lan bir toplant da konuşan iklim uzman Martin Beniston; “dünyan n s nmas ile kutup soğuklar aras nda ters orant yok” diyor.
eğilimini tersine çeviremeyeceğini söyleyen profesör Beniston, “olsa olsa eğilimi bir anl ğ na yavaşlatabilir’’ diyor… Ve ekliyor; “Is nma uzun vadeli ve küresel bir olayd r. Sonuçlar ise
mes E. Hansen’ni susturmaya kadar vard rd . Goddard Uzay Araşt rmalar Enstitüsü’nün başkan olan Hansen, özellikle motorlu araçlardan kaynaklanan sera gaz emisyonunda acilen kesintiye gidilmesi gerektiğini, bunun öncülüğünü de ancak ABD’nin yapabileceğini, belirtmişti Küresel s nma yaln zca mevsimlerdeki ani değişmlerle kendini göstermiyor. Eğer s nma bu h zla devam ederse, başta yoksul ülkeler olmak üzere demografik yap n n da büyük bir hareketlilik gösterek, değişime uğrayacağ n n alt n çiziyor uzmanlar. Örneğin, Avrupa ve Rusya’da verimsiz hasad n üç kat na ç kmas , çölleşme sonucunda Kuzey Arika’dan büyük göçler, 2 milyar 800 milyon kişinin susuzlukla karş karş kalmas . Eğer dünyan n yaşan l r bir yer olmas n ve gelecek nesillere de yaşan l r bir dünya b rakmak istiyorsak, sahip ç kmal y z dünyam za. Çünkü o kapitalizmin kirletilmesine ve vahşice yok edilmesine b rak lamayacak kadar değerlidir insanl ğ n geleçeği için.
Biyonikte, doğadan gelen ilham Biyolojiden, yani canl›lardan ö¤renerek, insanlara teknik çözümler üretir. Biyonik bilimi sayesinde yaflam›m ›z› kolaylaflt›ran ilginç keflifler nelerdir diye hiç düflündünüz mü? Hangimiz sormam ş zd r kendi kendimize, acaba uçak nas l düşünüldü, nereden ilham n ald ve bu metal y ğ n havada hangi fizik kural n n bir sonucu olarak durup, uçabiliyor diye?.. Veya koca koca gemiler batmadan nas l duruyorlar ve bu kadar h zl hareket edebiliyorlar ki o kocaman cüsseleriyle su yüzeyinde?.. Bu özellikleri ile hayranl k uyand r yorlar değil mi? Ya da en küçükten başlayarak, yaşamam z kolaylaşt ran aletlerden teknoloji harikas devasa makinelere bakt ğ m zda onlar n hiç de bize yabanc gelmediklerini düşünebilliriz. Kimisi bir kuş gibi havada süzülebilirken, kimisi bir y lan gibi k vr la k vr la ilerliyor raylardan. Çevremize şöyle dikkatlice bir bakt ğ m zda bu tür örnek-
leri coğaltabilliriz. İşte Biyonik, bu yöntemi kullanan bir bilim dal . Biyolojiden, yani canl lardan öğrenerek, insanlara teknik çözümler üretir. Biyonik bilimi sayesinde yaşam m z kolaylaşt ran ilginç keşifler nelerdir diye hiç düşündünüz mü? İşte birkaç örnek:
Örneğin; Amerika’daki Airbus Endüstrisi, Airbus A340 uçağ n n kanatlar için yapay köpek bal ğ derisi üzerinde çal ş yor. Başar l olduğu taktirde yak t tasarrufu yap labilecek.
Kirlenmeyen çiçekten, kir tutmayan yap lara Nilüfer çiçeği (Nelumbo nucifera), çamurlu sularda yetiş-
rinde ise minik balmumu kristalleri var. İşte bu pürüzlü ve suyu tutmayan yüzeyde su damlac klar ak p gittiği için yapraklar kir tutmuyor. Nilüfer çiçeğindeki temizleyici etki, örneğin kiremit veya binalar n yüzey kaplamalar nda kullan lmakta. Böylece bunlar her yağmurda kendiliğinden temizleniyor.
Köpek bal ğ n n deri yap s , bal ğ n en az enerjiyle yüzmesine izin veriyor. Tüm dişler kuyruğa doğru yönelmiştir ve bu şekilde su kanalize edilirken, sürtünme direnci düşürülür. Bilim adamlar köpekbal ğ derisinden esinlenerek yüzücülere özel mayolar geliştirdiler. Ayr ca uçak firmalar da köpekbal ğ n n özelliklerinden etkilenmişlerdir.
nus diplerinde yaşamakta. Baz örneklerini bilim adamlar 11m. derinlikte buldular. Uzun silindir biçimindeki bu süngerler, en az bin atmosferlik bas nca karş dayan kl d r. Cam elyaf tekniğinde ş nlar bilgi iletişiminde kullan l yor. Süngerler çok soğuk ortamlarda yaşad klar için de bilim, süngerin bu özelliğini yeni kablo üretim teknikleri için büyük bir avantaj olarak görmekte.
Bir yarasa kadar körüm!
Ne deriymiş ama…
mesine rağmen yapraklar hep p r l p r ld r. Mikroskop alt nda incelendiğinde yapraklar n n üzerinde siğil biçiminde ç k nt lar n bulunduğu görüldü. Bunlar n üze-
Deniz süngeriyle iletişim daha güvenli Venüs’ün “çiçek sepeti” olarak bilinen “Euplectella süngerleri”, ş ğ n ulaşamad ğ okya-
Yarasalar yönlerini özel bir sonar sistemiyle bulurlar. Bu sistem, hayvanlara 0,1mm kal nl ğ ndaki telleri bile alg lamalar na izin verecek kadar hassast r. Bir İngiliz Zoolog, yarasalar n bu yetilerinden yararlanarak körler için bir baston geliştirdi. Yarasalardaki sonar tekniğiyle donat lan yeni baston, üç metre uzakl ktaki engelleri bile alg layabiliyor. Bu ileri teknoloji baston, farkl ülkelerde yaşayan 25 görme engelli taraf ndan başar yla test edildi
Alkol tüketimi Bilim s n r tan m yor art yor 2005 y›l›nda özellikle enformasyon teknolojile-
Uzmanlar alkol tüketimi ve ba¤›ml›l›¤›n›n, uyuflturucu kullan›m›n›n temel nedeni oldu¤unu söylüyorlar. Alkol ile iliflkili hastal›klar›n, yüzde 62´si ailesel bir geçifl... Dünya Sağl k Örgütü, yayg n alkol tüketiminin Avrupa toplumlar n tehdit eder boyutlara ulaşt ğ n , Avrupa’da her y l yaklaş k 600 bin kişinin alkol tüketiminin neden olduğu hastal klar ve yaralanmalar sonucu hayat n kaybettiğini belirtti.
Alkol tüketim yaş düştü İngiltere’de yap lan bir araşt rmada 14 yaş ndaki gençlerin yüzde 72’sinin alkol kulland ğ n n ortaya ç kt ğ , Türkiye’de ise alkol tüketiminin, diğer baz ülkeler ile karş laşt r ld ğ nda daha düşük olmakla birlikte önemli boyutlara ulaşt ğ kaydedildi. Uzmanlar alkol tüketimi ve bağ ml l ğ n n, uyuşturucu kullan m n n temel nedeni olduğunu söylüyorlar. Alkol ile ilişkili hastal klarda, yüzde 62 oran nda ailesel bir geçişin bulun-
duğunun saptand ğ n belirten, uzmanlar uyar yor: “İleri derecede alkol kullan m , kanser riskini art r rken, uzun dönemde iştahs zl k, vitamin eksiklikleri, mide rahats zl klar , sindirim bozukluklar , deri ve cinsel işlevle ilgili sorunlar, aş r şişmanl k, kalp ve merkezi sinir sistemi hasar , bellek kayb ve psikolojik bozukluklara neden oluyor.”
ri, sanayi ve t›p sahas›ndaki icatlar dikkat çekiyor, gündelik hayat›m›z› kolaylaflt›racak yenilikler uygulamaya girmeye haz›rlan›yor.
İnsanl k geçtiğimiz y l da bilim ve teknoloji alan nda kaydedilen yeniliklerle ilerlemeye devam etti. 2005 y l nda özellikle enformasyon teknolojileri, sanayi ve t p sahas ndaki icatlar dikkat çekiyor, gündelik hayat m z kolaylaşt racak yenilikler uygulamaya girmeye haz rlan yor. Technology Review dergisi, 2005’in en önemli 10 yeniliğini belirledi. • 2005 y l nda yapt ğ at l mlarla dikkatleri üzerinde toplayan Google, “Google Earth” hizmetiyle internet dünyas nda yeni bir boyutun kap s n aralad . • Amerikal uzmanlar endüstriyel üretimde yeni bir aşamay ifade eden “nano-karbontüp” geliştirmede yeni metotlar belirledi. • 1918 y l nda milyonlarca kişinin ölümüne neden olan İspanyol gribi virüsünün genetik şifresi çözüldü. Sonuçlardan, insandan insana bulaşan muhtemel bir kuş gribi virüsüyle
mücadelede yararlan lacak. • IBM, hücre tipi işlemciler geliştirdi. Buluş, bilgisayar dünyas nda pek çok yeni uygulaman n önünü açacak. • İnsan n gen haritas n araşt ran “Hap-Map Projesi” kapsam nda, 1 milyondan fazla ge-
netik kimlik belirlendi. Sonuçlar kal t msal hastal klarla mücadeleye ş k tutacak. • Ar zas n kendisi gideren robot üretildi. Amerikal lar n icad , makine üretiminde geleceğin beraberinde neler getireceğinin işaretini veriyor.
9 Dünya
K
• Bilgisayar çipinde işlemcilerin silisyum lazeriyle birlikte görev yapmas sağland . Bilgisayarlar aras ndaki veri transferi daha da h zlanacak. • Robotlara insan esnekliği ve davran şlar kazand rma çal şmalar nda önemli mesafe kaydedildi. • Piezo kristallerinin kullan ld ğ motorun üretimine geçildi. Yeni tip motorlar yak t tasarrufu sağl yor, ses ve çevre kirliliğini önemli oranda azalt yor.
• Itokava asteroidinden taş numuneleri toplama girişimiyle ad ndan söz ettiren Japon Uzay Kurumu’na ait Hayabusa sonda arac , navigasyon ve iyon bazl motor sisteminde getirdiği yeniliklerle uzay n keşfinde yeni bir dönemin perdesini aralad .
Bilimde yolculuk
Derya Tanr vermiş
Klonlasak da m üresek, Eşeyli mi üresek? Çok hücreli canl lar ürerken gen dizilimleri kopyalanarak yavrular na geçer. Bu ilke Mendel’in kal t m ilkesidir. Ve eşeyli üremede anne baban n mutasyonlar n yavrular na dağ tmalar sözkonusudur. Ancak embriyona belirli bir genin gidip gitmeyeceği tamamen bir şans işidir. Tek bir hücreden oluşan üreme hücreleri klonlanarak, yani kopyalanarak, bölünerek çoğal rlar. Gebelik öncesinde üreme hücrelerimizin defalarca bölünmeleri s ras nda tekrarlanan kopyalama işlemi gen dizilimimizdeki mesajlar değiştirebilir. Evrim tarihi boyunca canl yap lar, varl klar n sürdürmeyi ve gitgide karmaş klaşan mekanizmalar haline gelmeyi başarm şlard r. Çünkü kopyalanan hatalarla başetme yollar geliştirmişlerdir. Örneğin hücre çekirdeğindeki baz ‘tamirci’ enzimler şifredeki hatalar düzeltmeye çal ş rken baz enzimler de yap lm ş hatalar n (şifrelerin) anlam n değiştirerek zarar verici olmalar n engelleyebilirler. Erkekler yaşamlar boyunca sperm üretirler. Bir erkek erginleşene kadar üreme hücreleri yaklaş k 40 kez kopyalan r. Ergenlik döneminden sonra ise ortalama 16 günde bir, spermdeki DNA kopyalan r. Kad nda ise yumurta ortalama 33 kez bölünmüş, yani yumurta DNA’s 33 kez kopyalanm şt r. İnsan, DNA’s n kopyalarken, diğer canl türlerinden daha fazla hata yapar. Ancak bu hata say s n n hesaplanmas , vücutta kopyalanan hücre say s ndan yola ç k larak yap lm ş olduğundan kesin hata miktar ve ortaya ç kan hatalar n neler olduğu tam olarak bilinmemektedir. İnsanlar n hataya daha aç k olmas n n bir diğer nedeni, uzun yaşamam z ve üreyene dek ortalama otuz y l geçirmemizdir. Çünkü bu otuz y ll k şüreçte DNA bir çok kez kopyalan r. Dolay s yla şifredeki ‘dizgi’ hatalar da! Neyse ki bu hataya karş hem enzimlerimiz var hem de her yavruya gereğinden fazla gen sağlayan eşeyli üreme özelliğimiz. Biri anneden diğeri babadan gelen çift sarmallar m z dört kopya bilgi içerir. Bu gruplardaki doğru veriler bask nd r. Ancak yine de embriyon, hatal şifreli kromozomu alabilir. Burada doğal seçilim devreye girer ve yanl ş say da kromozomu olan embriyonlar döl yatağ nda, oluşumlar n n hemen ard ndan ölürler. Aksi takdirde Down sendromu gibi önemli sağl k sorunlar taş yan bebekler dünyaya gelir. Buna karş l k klonlamada zararl mutasyonu olan bir anne ya da baba, tüm klonlar na bütün genetik hatalar n taş rlar. Yani bu biçimde çoğalan bir canl , DNA’s her kopyaland ğ nda hatalar n art rmay sürdürür ve birkaç kuşak sonra yok olur. Klonlanm ş yavrular sadece kal tsal bozukluklardan değil, daha çok bulaş c hastal klar nedeniyle ölebilirler. Çünkü klonlar, hastal klara karş gereken bağ ş kl k sistemini oluşturacak evrimi geçirememiş olurlar. Baz bitkiler hem klonlanarak, hem de eşeyli ürerler. Ancak karmaş k mekanizmalar , evrimlerinde klonlanm ş parçalar n fazlaca koruyamaz. Çok hücreli canl lar n, kötü genlerden kurtularak çoğalmas için eşeyli üremeyi geliştirdiği iddias bu yüzde akla çok yatk n. Evrimin bir bildiği vard r elbette, değil mi?
Bilgisayar virüslerinin 20. y l ! Kendini di¤er bilgisayarlara kopyalayabilen ve bulaflt›¤› bilgisayardaki yaz›l›mlar› de¤ifltirerek yay›lmaya devam eden bir yaz›l›m olarak tan›mlan›r. Bilgisayar virüsleri, bundan 20 y l önce ortaya ç kt . Bilgisayar kullan c lar n n pek yak ndan bildiği bir terimdir Virüs. Kendini diğer bilgisayarlara kopyalayabilen ve bulaşt ğ bilgisayardaki yaz l mlar değiştirerek yay lmaya devam eden yaz l m olarak tan mlan r. Kendini kopyalayarak çoğaltan bilgisayar yaz l mlar fikri, 1949 y l nda tart ş lmaya başland . Amerikal bilim adam Fred Cohen, 1983’te ilk bilgisayar virüsü tan m n yapt . Bundan yaln zca 3 y l sonra, Pakistanl iki programc taraf ndan 1986’da yaz lan virüsün etkisi internet kullan m n n bu kadar yayg nlaşmad ğ için s n rl seviyede kalm şt . Günümüzde özellikle internet kullan m n n yayg nlaşmas ve bilgisayar üzerinden birçok işimizin halledilebileceğini düşününce, bilgisayar virüsleri çoğu zaman günlük hayat m z felç edebilecek bir güce ulaşt lar. Bugün say lar 150 bini aşan virüsler milyarlarca dolarl k hasara yol açabiliyor.
Virüslerin de ad var Her virüs, yaz c s n n tan mlad ğ bir isimle tan n yor. Bazen bir sevgi sözcüğü gibi masumane bir ileti ile attaclanm ş olarak görebilirsiniz veya popüler bir kişiliğin ismi ile de gön-
derilen iletiler sizi heyecanland rabilir; örneğin virüslerin yay lmas n sağlamak üzere isimleri en fazla kullan lan ilk on ünlü aras nda s ras yla şunlar bulunuyor: Britney Spears, Bill Gates, Jennifer Lopez, Shakira, Usame Bin Ladin, Michael Jackson, Bill Clinton, Anna Kournikova, Paris Hilton ve Pamela Anderson. Bunlar n yan nda ilk virüs Brain, etki alan bak m ndan pek masum kal r. Brain virüsü, sadece aralar nda bu virüsü bar nd ran floppy diski değişen bilgisayar kullan c lar n etkilemişti.
Virüsler karl bir eğlence mi? Bilgisayar virüsünün evriminde en önemli değişimi, virüs program yazma hobisinden maddi ç kar sağlama amaçl sanal suçlara geçiş olusturdu. Başta en yayg n işletim sistemi olan Microsoft Windows’u hedef alan 150 bini aşk n virüs program yaz ld . ABD’de geçen y l ticari kuruluşlar n yüzde 84’ü virüs, spyware veya diğer kötü amaçl programlar n sald r s na uğrad . Amerikan şirketleri, bu sald r lara karş koyabilmek için ortalama 24 bin dolar harcama yapmak zorunda kald lar.
Yaflanacak
Dünya 10
K
Ü
L
T
Ü
R
·
S
A
N
A
T
Bir film: Yaz Tura
Kültür Deryas›
“Trajedilerden baharlar ç karmak!’’ Kirli savafla alet edilmifl emekçi çocuklar›n›n savafl içinde u¤rad›klar› kiflilik y›k›m› ve ruhsal parçalanmad›r filmin temel konusu temel konusu.
Uğur Yücel müzikten, senaryo yazarl ğ ve oyunculuğa kadar sanat n her alan nda söz söylemiş, çok yönlü bir sanatç d r. En son Yaz Tura filmi ile uzun metrajl film yönetmenliğine de ad m att . Filmi pek çok olanaks zl k içinde yaklaş k 4 buçuk senede tamamlad . Konusundan olsa gerek, önüne dev bütçeler serilmedi, büyük sponsorlar diğer filmlerdeki gibi desteklemek için kuyruğa girmediler. Gösterime girdiği geçen y ldan bu yana bir çok festivalde say s z ödül alm ş olmas na rağmen, medyan n sihirli kap lar önünde aç lmad . Handan İpekçi’nin Büyük Adam Küçük Aşk filmi soruştur-
malarla boğulmaya çal ş lm şt . Yaz Tura da, suskunlukla… İşlediği konu, birilerini t rmal yordu çünkü.
Kirli savaş manzaralar … Film yaklaş k 15 y l süren ve son aylarda yeniden t rmanan Kürdistan’daki kirli savaş n so-
nuçlar ndan birine tutuyor kameras n . Bu savaşa alet edilmiş emekçi çocuklar n n savaş içinde uğrad klar kişilik y k m ve ruhsal parçalanmad r temel konusu. Bu temay , ilk sahnesinin sars c l ğ içine yediriyor. Karlar içinde yatan ölü gerilla bedenlerine sald ran, soyan askerler
vard r bu sahnede. Yaşam n s radan ak ş içinde kolay kolay çözülemeyecek dinsel inançlar ve gelenekler bile bu savaşta paramparça olmuştur. Yoksa hangi normal insan öldürdüğü insanlar n ölü bedenine sald rabilir ki?! Bu sahnenin sars c l ğ n , işlemek istediği temel temalar ndan birinin de düğümünü atacak şekilde güçlendirir. Halklar n kardeşçe bir arada yaşad klar bir dünyada, belki de tutkulu bir aşkla birbirine bağlanacak iki insan , savaşta “kurban” ve cellat olarak karş karş ya getirir. Bununla bu savaş n halklar aç s ndan taş d ğ korkunç anlama gönderme yapmak ister. Ve hakl l k zemini olmayan bu kurals z savaşa, bilinçleri uyutularak alet edilen emekçi çocuklar n n, sonras nda ölümleyaşarken ölüm aras nda sal nan yaşamlar na mercek tutar! Yaz ya da turad r art k yaşamlar … “Hangisi olursa olsun ne fark eder?..” denilebilecek türden
bir anlams zl k!
Cem Günhan
Yazar m z tatilde olduğundan dolay yaz s n yay nlayam yoruz. Günhan, bir dahaki say da sizlerle birlikte olacak...
Bir cümbüş yaşanmal Filmin ikinci bölümü, birinci bölümle temas ve bir kahraman d ş nda birebir ilişkili değil. Bu anlam ile iki ayr film izliyormuş duygusu yaş yorsunuz. Kirli savaş n gerçek anlamda psikopatlaşt rd ğ “kurban”lar ndan biri bu bölümün de kahraman d r. Bununla iki bölüm aras nda tematik bağ kurar. Ama bu bölümde savaş n yaratt ğ toplum-
sal y k ma daha geniş bir çerçeve kazand rmaya çal ş r. K br s işgali döneminde, Rumlarla Türkler aras nda yaşanan düşmanl ğ n yaratt ğ trajedik bir hikaye ç kar r, 1999 Marmara depreminden! Film bittiğinde sanatç n n da dediği gibi, kadim halklar n bir arada yaşad klar bu coğrafyada, “bir cümbüş yaşanmas gere-
kirken, trajediler yaşand ğ n ” bir kez daha, içiniz ac yarak hissedersiniz. Bunlar n bir daha yaşanmamas isteği ile birlikte…
Tarihtir tedirgin eden… Yücel, yak n plan çekimleri, kamera titreşimleri, kurgu tekniği, çekim aç lar ve kulland ğ renklerle seyirciyi sürekli bir tedirginlik içinde tutar. İçeriği ile biçimi bu anlam ile iç içe geçerek, birbirlerini güçlendiren bir bütünlük oluşturur. Bu durum filmi izlerken yaşad ğ n z tedirginliğin, bittikten sonra da devam etmesine neden olur. Çünkü tedirginliğin kaynağ tarihin, gerçeğin ta kendisidir. Yücel’in istediği de budur. Tarihle ciddi bir hesaplaşma… Yani anlaml bir amac n beyaz perdeye yans mas d r Yaz tura…
Kardeşliğin türkülerinde “Kardeş Türküler” Kardefl Türküler, Anadolu topraklar›nda farkl› kültürlere ait ezgileri kapsayan genifl bir repertuara sahip. Halklar›n farkl›l›klar›n›, birbirinden ba¤›ms›zl›klar›n› ve kültürel çeflitlili¤ini öne ç›kararak, kardefllik içinde bir arada yaflamaya destek veriyor. Kardeş Türküler, ilk olarak 1993 y l nda Boğaziçi Üniversitesi’nin Folklor Kulübü kapsam nda bir konser projesi için kurularak, halklar aras nda yarat lan kutuplaşma ve gerilime karş kardeşlik içinde, karş l kl dayan şma ilkesine dayanarak Anadolu halk ezgilerini kendi orjinal dilleriyle icra etti. Topluluk, 1995 y l nda Boğaziçi Üniversitesi mezunlar taraf ndan kurulan Boğaziçi Gösteri Sanatlar Topluluğu Müzik Birimi (BGST) bünyesinde eğitim-araşt rma faaliyetlerini yürütmekte olup, projelerini bu faaliyetler sonucunda somutlaşt r p kamu düşüncesine görsel olarak sunmakta. Eğitim ve araşt rma çal şmalar , temel müzik eğitimi, enstrüman ve vokal eğitimi, okuma çal şmalar , bunun yan s ra etnik ve kentli müzik kültürleri üzerinde yap lan alan çal şmalar ndan oluşmakta.
Eğitim-araşt rma Topluluk, BGST’nin Müzik Birimi içinde BGST’nin sanatsal üretim sürecine bak ş aç s n
Türkülerin
öyküleri “Yüksek yüksek tepelere ev kurmas nlar Aşr aşr memlekete k z vermesinler Annesinin bir tanesini hor görmesinler Uçan da kuşlara malum olsun ben annemi özledim Hem annemi hem babam hem köyümü özledim” Bu öykü Malkara köylerinden al nm şt r. Çok eskiden köyün birinde Zeynep isimli çok güzel bir k z vard r. Onalt ya yeni bast ğ nda Zeynep’i köyle-
benimseyen, bundan hareketle prodüksiyon merkezli bir bak ş yerine eğitim-araşt rma merkezli bir pratikte çal şan ve de kadrosal anlamda hem profesyonel hem de amatör üyelerden oluşmas yla dikkat çekmekte. Prodüksiyon çal şmalar nda ise sanatsal drama türküleri çerçevesinde, popülerlik-deneysellik dengesinin özenle gözetildiği öncü ürünler vermeyi hedeflemekte. Topluluk, BGST Müzik birimi çerçevesinde çeşitli sanatsal
etkinlikler, kültürel geceler, festival ve şenliklere kat ld . 1996 Ekim ay nda “Hardasan” adl Azeri şark lardan oluşan bir albümünü halka sundu. 1997 y l n n Haziran ay nda Anadolu–Mezopotamya eksenindeki müzik geleneklerinin ürünlerini örnekleyen “Kardeş Türküler” albümü Kalan Müzik taraf ndan yay nland . 1998 y l nda özel bir radyo kuruluşunun yapt ğ dinleyici anketinde “Y l n Grubu” seçildi. 1999 y l nda çok daha özgül
Yüksek yüksek tepelere ev kurmas nlar rindeki bir düğünde aş r (yabanc ) köylerden gelen Ali isimli bir genç görür. Ali Zeynep’i çok beğenir ve köyüne döndüğünde k z n babas na hemen görücü gönderir. Zeynep’i Ali’ye verirler. K sa bir zaman sonra düğünleri olur. Ali, Zeynep’i al p aş r köyüne götürür. Zeynep’in gelin gittiği köy ile kendi köyü aras üç gün üç gece çeker. Bu kadar uzak olduğundan dolay Zeynep, anas n babas n ve kardeşlerini tam yedi y l göremez. Bu özlem Zeynep’in yüreğinde her gün biraz daha büyüyerek dayan lmaz bir hal al r. Köyün büyük bir tepesinde bulunan evinin bahçesine ç karak kendi köyüne doğru dönüp için için kendi yakt ğ türküyü m r ldan r ve gözleri uzaklarda s la özlemini gidermeye çal ş r. Oysa kocas , Zeynep’in bu özlemine pek ald r ş etmez. Kald ki eski sevgisi de pek kalmad ğ ndan kendini fazlaca horlamaya, eziyet etmeye baş-
lar. Sonunda bu özlem ve kocas n n horlamas Zeynep’i yataklara düşürür. Gün geçtikçe hastal ğ artan Zeynep’in düzelmesi için, köyden gelip gidenler de anas n n babas n n çağr lmas n sal k verirler. Başka çare kalmad ğ n anlayan Zeynep’in kocas da anas na babas na haber vermeye gider. Alt gün alt gecelik bir yolculuktan sonra, bir akşam üstü Zeynep’in anas babas köye gelirler, Zeynep’i yatakta bulurlar. Perişan bir halde Zeynep hala türküsünü m r ldanmaktad r. Ayn türküyü anas na babas na da söylemeye başlar. Çevresindeki bütün köy kad nlar duygulan p göz yaş dökerler. Annesi fenal klar geçirir ve bay l r. Zeynep hasretini giderir, giderir ama art k çok geç kal nm şt r. Bir daha onmaz, sonu ölümle biter. Herkes Zeynep için göz yaş döker. İşte o gün bu gündür bu türkü ayr l ğ n türküsü olarak söylenip durur.
bir proje olan “Doğu” adl albümü doğu coğrafyas n n halklar n n kültürel/politik durumlar n göç/sürgün, hasret/gurbet gibi temalarda işlemesi ve sebep sonuç ilişkilerini analize etmeye çal şan iki düzlemde karş m za ç kmaktad r. Bu Albümün tan t m ayr ca “Folk Roots”dergisinin Temmuz 2000 tarihli say s nda yap ld . Ayr ca Fransa’da yay nlanan “Musiques de Turquie” adl kitab n CD ekinde Albümden iki şark ya yer verildi. Topluluk 2000 y l nda Şivan Perwer’in “Roj û Heyv” adl albümünün yönetmenliğini yapt . Aral k 2002’de “Hemavâz” çok kültürlülük anlay ş nda haz rlanmas na karş n, düzenlemelerde anlat sal karakterler ve baz eserlerin birbirlerine bağl olarak kurgulanmas ndan epizodik tasar m ve denemelerle dikkati çekmekte. 2005 y l nda halka sunulan “Bahar” adl albüm Anadolu, Mezopotamya, Trakya halklar için önemli olan, doğayla birlikte umudu ve uyan ş ifade eden ve kökleri bin y llar öncesine dayanan bahar bayramlar n n anlat m ndan oluşan çok kültürlü bir kompozisyondur.
ler: Bar ş Pir Hasan’ n yönetmenliğini yapt ğ “O da beni seviyor” (2001). Ömer Faruk Sorak ve Y lmaz Erdoğan’ n yönetmenliğini yapt ğ “Vizontele” (2001). Ayn zamanda soundtrack olarak yay nlanan bu çal şma ayn y l Antalya Alt n Portakal Film Festivali’nde “En İyi Film Müziği” ödülü ald . Yine Y lmaz Erdoğan’ n yönettiği “Vizontele Tuuba” (2004) . Topluluk bunun yan s ra BGST Dans Birimi ve Tiyatro Birimiyle de çal şmalar yapmakta olup Dans Biriminde “Gün Doğuyor” un müziğini
me” 1998, “Şavk’ n Übü”ve “Tarihi karş laşma” 1999, “Pilavdan dönenin kaş ğ k r ls n” 2003, yer almakta. Topluluk, ilk kez çok kültürlülük çerçevesinde “Kara Üzüm Habbesi” adl ezgiye Türkçe ve Kürtçe’den oluşan Video Klip yapt . Müzikal alanda kültürler aras ndaki al şverişe bir ilk olmas nedeniyle ana haber bültenlerine konu olmas na karş n oto-sansür nedeniyle ulusal kanallarda yer almad .
Ve film müzikleri
yapt . Oyun müzikleri aras nda “Galip Sokaklara Talip” 1994, 2001, “F rt na” 1996, “Tiyatro Yeniden” 1998, “Zorla Evlen-
Anadolu topraklar nda farkl kültürlere ait ezgileri kapsayan geniş bir repertuara sahip olan Kardeş Türküler müzik toplu-
Film Müzikleri alan nda da oldukça başar l ürünler verdi-
İnatla direniş!
luğu, kuruluş amac na uygun olarak yaşad klar coğrafyadaki halklar n farkl l klar n , birbirinden bağ ms zl klar n ve kültürel çeşitliliğini de ön plana ç kararak halklar n kardeşlik içinde bir arada yaşamas na misyonuyla destek veriyor. Etnik kökenli ritmiksel yap lar Caz formlar yla genişletip harmanlamalar , müzikteki basit formlardan karmaş ğa doğru gelişen bir denge kurulmas n sağlamakta ve dinsel ağ rl kl ezgilerin yorumlanmas n n ritualize boyutuna kadar genişletilmesi de topluluğun, müzikal gelişkinlik ve psikolojisine hakim olduğunu gösteriyor. Müzik üretimindeki yabanc laşm ş nitelik ve piyasadaki öteden beri var olan meta karakterlerin işleyimsel etkisine karş topluluk, melodi ve formlardaki kontrastlar yükseltmekte, ezgilerin yorumlanmas nda değişken kal plar kullan rken, yinelenen tümce ard lan m olarak bilinen sequence’lerin ezgilere egemen olmas ndan uzak tutmaktad r. Bu biçimiyle müziğin estetik sorumluluğu ve işlevselliği korunmakta, vülger müzik ve piyasas na, teslimiyete karş Anadolu’daki etnik kültürlerin inatla direniş ufkunu genişletmektedir. Ali Kolcu
Yayl çalg : Bağlama ve tarihçesi Üretim, gereksinimleri karşılamak için yapılır. Halkın da her türlü yaratımları, toplumsal yaşam içindeki somut gereksinimlerini karşılamaya, tatmin etmeye yöneliktir. İnsanlığın ilk enstrümanları kendi organlarıdır; el, ayak, ses, vb. İnsanın kendi organlarının dışında ilk ilkel enstrüman yapmaya başlaması, iş araçlarını kullanması ve doğaya hükmetmeye başlamasıyla olmuştur. Dolayısıyla enstrüman yaratımı, halkların sosyo-kültürel yaşamları gereği, kaçınılmaz olarak insanlık tarihinin gelişimi içerisinde yerini aldır. Bu gelişim sürecinde dünyanın birçok bölgesinde uygarlıklar kurulmuştur. Bu uygarlıkların gelişmişlik düzeylerine uygun, göreceli müzik enstrümanları kullandıkları görülür. Orta-Asya’nın o dönemde insan topluluklarının yaşamasına en uygun bölge olması nedeniyle müziğin gelişmesi diğer bölgelere oranla daha ileri olmuştur. Elbette ki bu gelişim
tarihi, coğrafi ve ekonomik koşulların sonucudur.
Kökeni Anadolu “Bağlama” terimi, Mahmut Ragıp Gazimihal’in söylemine göre ilk olarak 18.yy’da ortaya çıkmıştır. Yani bu ad ilk olarak Anadolu’da kullanılmaya başlamıştır. Ona göre bu ad, Asya kökenli bir enstrüman olan Kopuza verilen addır. Onu takip eden araştırmacılar da bağlamayı Asya kökenli enstrüman olarak görüp atasının Kopuz olduğunu savunurlar. Kopuz, Orta-Asya Türklerinde görülür. Yaylı bir enstrüman olması nedeniyle yaylı çalgıların Avrupa’ya Asya’dan geçtiğine de tanıklık eder. Bağlamanın Asya kökenli mi yoksa Anadolu kökenli mi olduğuna ilişkin şaşırtıcı bir örnek Hititler’den gelmektedir. İ.Ö 1300 yıllarına ilişkin Karkamış kabartmalarında gövdesi, sapı ve püskülüne kadar bağlama görülmektedir. Bu bulguların ışığında bağla-
manın kökeni hakkında ortaya atılmış ya da atılacak savlarda daha dikkatli, verilerin ışığında yorum yapılması gerekmektedir. Buna karşın Luth, İ.Ö 2000 yıllarında Sümer ve Akadlar’da çalınan bir enstrümandır. Bu enstrüman Elâmlar’da yaygın olarak kullanılmıştır ki, buna ilişkin pişmiş topraktan yapılmış çokça figüre rastlanmakta. Enstrümanın özelliği, üç telli olup mızrapla çalınmasıdır. Adı da üç telli anlamına gelen Sa-esh’dir. Ayrıca Sus kentinde buna ilişkin çokça figürler bulunmuştur. Figürlerin en eskilerinde çalgının sapının kısa olması dikkat çekicidir. Sonrakilerinde ise sapın uzun oluşu göze çarpar. Enstrümanın bölümlerinin günümüz bağlamasına büyük oranda benzerlikler göstermesi ve adının da Sa-esh (sa-eş;saş) olması, - “saz” sözcüğünü çağrıştırması açısından- ve Hitit kabartmalarındaki enstrümanla aynı olması, bağlamanın kökeninin Anadolu olduğu dü-
şüncesini kuvvetlendiriyor.
Yaydan mızraba “Bugünkü haliyle Bağlama, kopuzla akrabalığı nedeniyle Orta Asya’ya dek uzanırken, teknik ve müziksel özellikleriyle Anadolu Halk Kültürü’nün bir ürünü olarak karşımıza çıkmaktadır. Kopuzun Anadolu çalgılarında yaptığı en önemli değişiklik, onları ‘prototip’ olmaktan kurtarmasıdır. Kopuzla karşılaşana dek Anadolu çalgılarında ses düzenlenebilmesi (akort) özelliği yoktu. Teller, elle gerilerek uçları sapa dolanır ve püskül gibi sarkıtılırdı. Buna karşılık yaydan mızraba dönüş ve bugünkü bağlama gövdesinin (tekne) şekillenişinde Anadolu Sazları’nın Kopuzu etkilediği de bir gerçektir.” Bağlama, gelişim süreci içinde gerek telleri ve perdeleri, gerek düzeni ve çalınış biçimiyle türlerinin genel adı olmuş, dilimize bir büyük terim olarak yerleşmiştir. Ali Kolcu
Yaflanacak
‹
N
S
A
N
Röportajlar Berlin’de yüzde 90’ farkl uluslardan olan Herbert-Hoover Ortaokulu’nda, ders saatlerinin d ş nda da; teneffüslerde, okul bahçesinde, s n f gezilerinde Almanca’n n d ş ndaki dillerde konuşma yasağ getirildi. Bu konu hakk nda ki düşünceleri öğrenmek için uzatt k teybimizi sokaklara
Sam (Cafe sahibi / Suriyeli): Neden ç karm şlar ki bu yasay , yabanc lar n Almanca öğrenmesi için mi? Eğer buysa amaçlar, bence hakl lar çünkü buraya 3040 y l önce gelmiş babalalar m z hala Almanca konuşam yorlar. Ama bu nedenle değil de başka bir nedenle yapm şlarsa o zaman
kat lmam ben bu işe. Bunun arkas nda gizli bir rkç l k da olabilir. Son zamanlarda çok şey oluyor böyle. Fakat okulda konuşulmas n. Bizim gençlerimiz şimdi ne Arapça, ne Türkçe biliyor ne de Almanca konuşabiliyor doğru dürüst. Ama Arap ülkelerinde de d şarda başka bir dilde konuşmak yasak. Mustafa (Türk /Havaliman işçisi): Benim anlamad ğ m, bu uygulamalar nerde başlay p nerde bitecek? Bugün diline, yar n elbisene veya yemeğine kadar uzan r. 35 y l önce bu kadar imkan tan yorlar m yd bize birşey öğretmeye veya dil öğretmeye? Mesela benim babam buraya geldiğinde bir heim’a t kt lar, toplad lar tüm yabanc lar sadece çal şt rd lar. Evet okulda dili daha iyi öğrenmek için okullarda konuşulmal ama d şarda benim konuştuğum dile kimse müdahale edemez. Eniko (Restaurant sahibi /Çinli) İnsan kendi ana dilini öğrenemediği zaman başka bir dilli öğrenmesi zor olur. İnsan kendi kimliğini yok saymamal , yani kendi ana dili olmad ğ sürece
s gerektiğini bildiklerini düşünürlermiş. Yapma zaman geldiğinde ise ‘Evet ama…’ diye yan tlarlarm ş. Yan tlar hep yanl ş olurmuş. Suçu başkas na atmakta da ustaym şlar… İkinci mahallede ‘YAPACA-
Hukuk Bas ndan da takip ettiğiniz gibi, oturma müsadesine ilişkin yasalar ek yasalarla değiştirilmek isteniyor. Bu yasa taslağ ile Yabanc lar Yasas , Avrupa Birliği Yabanc lar Oturum Yasas ’na ve İlticac lar Yasas ’n n da AB’nin ilgili yönetmeliklerine uygun hale getirilmesi hedefleniyor. Federal İçişleri Bakanl ğ , öngörülen bu değişikliklerin, AB’nin kriterleri ile alakas olmad ğ halde, durumu f rsat bilerek Federal Göç Yasas ’n daha da sertleştirmek istiyor. Böylelikle AB kriterleri gerekçe gösterilerek, Almanya’n n kap lar yabanc lara kapat lmak isteniyor. Göze çarpan baz örnekler Aile birleşimi Federal Anayasa’ya ayk r bir şekilde k s tlanmak isteniyor. - 21 yaş ndan küçük eşler getirilemeyecek. (şu anda 18)
ĞIM’lar yaşarm ş. Ne yapacaklar n bilirlermiş. Kendilerini yapacaklar şeylere ad m ad m haz rlarlarm ş ama yapacaklar s rada, şanslar n kaç rd klar -
n n fark na var rlarm ş. Bu mahallede insanlar n dizleri dövülmekten yara bere içindeymiş… Yaşam ertelemek için verdikleri karar bile ertelerlermiş… Üçüncü mahallede yaşayan
Av. Gülşen Çelebi - Almancay asgari ölçüde bilmeyen eşler getirilemeyecek. Bu değişikliklerle sözde zorla evliliklerin önüne geçilmesi ve yeni gelen eşlerin Almanya’ya uyumlar n n kolaylaşt r lmas öngörülüyor. Almancas (yaz l ) yetersiz olan yabanc eşler, zorunlu uyum kurslar na gönderilecek (Şimdiye kadar sadece sözlü dilbilgisi yetersiz olanlar bu kurslara gönderiliyordu.) Süresiz oturma müsadesi say lan yerleşme müsadesini (Niederlassungserlaubnis) alabilmek bir yandan zorlaşt r l rken, diğer yandan daha da karmaş k hale getiriliyor. Diğer şeylerin yan s ra bu müsadenin verilmesi için sabit ve düzenli gelirin olmas talep ediliyor. Oturma müsadelerinin uzat lmas için ise, yasal veya özel hastal k sigortalar ndan, sigortal olunduğuna dair belge geti-
O
P
L
U
M
Derneğimizin yak lmas n n üzüntüsünü yüreğimizde hissederek, bilincimizden ve ideallerimizden ald ğ m z güçle, Yaşamevimizi küllerinden yeniden kurmak için, kenetlenmeli ve harekete geçmeliyiz diye düşündük.
Derneğimizi geniş kitlelere taş mak, bu sald r ya sessiz kal nmamas için araçlar yaratmak üzere binlerce el ilan ve afiş bast rd k. El ilanlar m z geniş bir çevreye dağ tt k. Yoğun bir afişlemenin ard ndan, DonBosco, ÖGG, Kultur Bunker gi-
vi’yle dayan şma gecesinde program ve sanatç desteği sunacaklar n söylediler. Bu arada Aachen’daki dostlar m z, kendi dernekleri olan Enternasyonal Kültür Evi’nde Yaşamevi’yle dayan şma etkinliği düzenleyerek umudumuza
Yönetim Kurulu olarak bir kampanya başlatt k. Bu kampanyan n öncelikli amac , demokratik bir kuruma yap lan böylesine aleni bir sald r karş s nda bir duyarl l k oluşturmak, sahiplenmeyi güçlendirmekti.
bi bir çok Alman derneğine giderek yap lan sald r y onlarla paylaşt k. Bizleri s cak karş lad lar. Kurslar m z oraya kayd rabileceğimizi, Mart ay nda ortaklaşa düzenleyeceğimiz Yaşame-
umut katt lar. Örnek bir dayan şma örneği göstererek bizleri onurland rd lar. Bir taraftan da hukuksal alanda mücadele verdik. Çünkü Alman polisi, olay çözmek ve failleri bulmak yerine, olay n
kendi kimliği de yok demektir. Kendi aralar nda konuşabilirler tabii ama dersi olumsuz etkileyecek şekilde konuşmamal d r. Burada yaşayan göçmenler elbette ki burdaki dili öğrenmelidirler. Ve ona konsantre olmal lar. Bu bir kültür ve insan kendi kültürünü kaybetmemelidir, yani asimile olmamal d r. Sokakta aç k alanda konuşumay yasaklamay doğru bulmuyorum. Bunu bir insanl k ay b olarak görüyorum. Düşünüyorumda bu ülkelere gelecek turistlerle bu insanlar nas l iletişim kuracaklar? Mehmet Mert (İnşaat işçisi / Kürt) Hiç doğru bulmuyorum. Herkes kendi dilini konuşabilmeli. Zaten burda yaşayan gençlerimiz Türkçeyi konuşam yorlar. Bir de bu şekilde bir uygulama, dilin tamamen unutulmas n getirir ki bu bence çok kötü olur. Bunlar hiç duymad m yeni duyuyorum. Saçma buluyorum. Gazete okumuyorum. Ya haketen düşünüyorum da dalga m geçiyorsunuz benimle?.. Ama böyle birşey de varsa çok saçma! O zaman birşeyler de yapmam z gerekir. Ama ne yapabiliriz ki?!
Yaşamdaki dört mahalle “Yaşam” ad verilen bir diyarda dört mahalle varm ş. Birinci mahallede ‘EVET AMA’lar yaş yormuş. ‘Evet ama’lar her zaman ne yap lma-
T
11 Dünya
“Yaşamevi’ni Yaşatal m” kampanyas sürüyor
Sokak
Melik (esnaf / Türk): Bu kanunlar n ç kmas bence normal. Çünkü okulda özellikle Türkiyeli gençlerin dersle ilgilenmedikleri ve küfürlü konuştuklar için ve bunu da derse giren öğretmenler anlam yorlar. Ve şunu ispatlayamazlar bu çocuklar ne konuşuyorlar aralar nda. Tabii ama bu her zaman Almanca konuşmalar gerekiyor anlam na gelmez. Fakat bu uygulama yaln zca derste olabilir yani ders d ş nda kimse kar şmaz kimin hangi dili konuştuğuna . Çünkü bir çocuğun en önce ana dilini iyi konuşmas gerekli ve böylece ikinci dili daha rahat kavrayabileceğini uzmanlarda belirtiyor. Ama d şarda Almanca konuşmad ğ için bir çocuk cezaland r l rsa, buna art k demokrasi demek ne kadar doğru olabilir ki? Hem bask yla bu öğrenilmez. Ama derste olmal diye düşünüyorum.
·
‘KEŞKE’cilerin hayat alg lama güçleri mükemmelmiş. Neyin yap lmas gerektiğini daima en isabetli şekilde bilirlermiş ama maalesef her şey olup bittikten sonra, ‘Keşke’cilerin başlar hep kanarm ş duvara vurmaktan! Kasaban n en yeşil bölgesinde, en güzel evlerin olduğu mahallede ise ‘İYİ Kİ YAPTIM’lar otururmuş. ‘Keşke’ciler bu mahallede yürüyüşe ç kar, etrafa hayranl kla bakarm ş. ‘Yapacağ m’lar, ‘Keşke’cilerle birlikte bu yürüyüşe ç kmak ister ama bir türlü f rsat bulamazlarm ş… ‘Evet ama’lar ise mahallenin güzelliğini görmek yerine, ağaçlar n gölgelerinin yeterince geniş olmad ğ ndan, güneşin daha erken saatte doğmas gerektiğinden şikayet ederlermiş… ‘İyi ki yapt m’ mahallesindeki insanlar n kusuru da beyinlerinde mazeret üretme merkezlerinin olmamas ym ş… Bu yüzden yaşad klar ortam her zaman güzel, düzenli ve huzurluymuş…
Hoş geldin bebek! Yeni y›lda do¤an bebekler de büyüyecekler. Sistem devam etti¤i sürece, onlar yaflland›klar›nda bugünün ›skartaya ç›kart›lan emeklilerinden daha beter bir yaflamla karfl› karfl›ya... Kara kara düşünüyor k ta Avrupas ülkeleri. Yaşlanan bir nüfus gerçeği ile karş karş yalar. Yirmi y l sonra AB ülkeleri başkentlerinde dolaşan her “iki kişiden birinin altm ş yaş n geçmiş olacağ ” gerçeği, bir karabasan gibi çökmüş üzerlerine. “Emekliler kulübü”, “huzurevleri” tan mlamalar şimdiden uç vermiş durumda. Yaşlanan, yar s emekli olan bir toplumda “kim çal şacak?” diye veryans n ediyorlar. Parodaksa bak n ki bu yak nmalar yaşayan ülkelerde işsizlik oran resmi rakamlarla yüzde 10’larda seyreder durumda! Bu ne yaman çelişkidir ki bir tarafta işsizlikten k vranan bir genç nüfus gerçeği var, diğer yanda “kim çal şacak” paniklemesindeler…
İhtiyaca cevap vermeyen... Asl nda burada sorun kimin kaç yaş nda olduğundan öte birşey. Günümüzün kapitalist üretim sisteminin h z na, emek
* İnsani nedenlerle oturumun yan s ra, sadece görgü tan klar için, ihtiyaç duyulduğu kadar (siz “kullan ld klar kadar” anlay n) geçici oturum öngörülüyor.
* Yine mahkemelerde devam eden ceza davalar nda ihtiyaç duyulan şahitler için “S n rdan geçme belgesi” düzenlenecek. Bu şah slar “işleri bitince” tekrar s n rd ş edilecekler. * Öğrenci oturumlar n n yan s ra, diğer Avrupa Birliği ülkelerinden Almanya’ya gelen üçüncü ülke vatandaş öğrenciler için de ayr bir oturum statüsü uygulanacak * Yabanc uzmanlar için uygulanan oturma müsadesinin yan s ra bir de yabanc araşt rmac lar için özel bir oturum statüsü öngörülüyor. * Diğer AB ülkelerinden gelecek üçüncü ülke vatandaşlar için de ayr bir oturma müsadesi öngörülüyor. S n rd ş gözalt ve tutuklamalar yayg nlaşt r lacak. * “Zurückweisungshaft” ve
bir seçim yat r m olduğunu da biliyor. Fakat bütün bunlar sistem aç s nda yaşanan s k şman n birer yans malar d r. Yeni y lda doğan bebekler de
t lan emeklilerinden daha beter bir yaşamla karş karş ya b rak lacaklar. Emekçi insanl ğ n geriye doğru çözülen kazan mlar h z
büyüyecekler. Sistem devam ettiği sürece, onlar yaşland klar nda bugünün skartaya ç kar-
kazand fakat bu çözülmenin içerisinde bir umudu yine bu insanlar yeşertecekler…
İltica Yasas ’na Avrupa Birliği’nin “Güvenli ülkeler” listesi eklenerek, bu ülkelerden gelecek iltica taleplerinin baştan reddedilmesinin yolu aç lacak. Bununla birlikte İltica Yasas ’nda birçok başka değişiklikler de tasarlan yor. Bunlardan baz lar pratikte pek de önem arzetmeyen değişiklikler. Mahkemelerin ihtiyaç duyduğu bask ya maruz kalan şahitlerin AB yönetmeliklerinde öngörüldüğü gibi iltica taleplerinin kabulu değil, “yeterli” t bbi ve psikolojik yard m alabilecekler. İltica talebinde bulunalar, iltica işlemleri, haklar, dan şma ve hukuki imkan ve haklar ile ilgili gerekli bilgileri “mümkün olduğu kadar yaz l ” olarak alabilecekler.Bu değişiklikler, Avrupa Birliği yönetmeliklerine çok eksik ve yetersiz bir şekilde uydurulmaya çal ş lm ş.
ile ilgili çok yönlü, haklar n geliştirilmesinden ziyade, k s tlanmas na dair değişiklikler öngörülüyor. Bir hukukçu olarak, burada yaşayan yabanc lar n durumlar n daha da ağ rlaşt racağ na, uyumu güçleştireceğine inand ğ m bu taslağ n bir kez daha gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Yabanc vatandaşlar n yaşamlar n n zorlaşt r lmas n n kimseye bir faydas yoktur. Tam tersine onlara yard mc olunarak (eğer gerçekten isteniyorsa) uyuma bir katk sunulabilir. Hiç kimse, aile birleşiminde yaş s n r n yükselterek zorunlu evliliklerin engellenebileceğine inanacak kadar saf değildir. Bu sadece Almanya’da “geminin dolduğunu” iddia eden çevrelerin beklentilerini yerine getirmektedir. İrtibat Adresi: Rechtsanwaltskanzlei Çelebi & Kollegen Graf-Adolf-Str. 80 40210 Düsseldorf Tel: 0211-355 83 14
sömürüsünün düzeyine yan t veremeyen bir insan, art k sistemin gözünde skartaya ç km şt r. Onlar bir yük olarak görülür ve bunlardan kurtulman n yollar aran r. Yük ve yok say lanlar n yaşamlar her geçen gün biraz daha daralt l r. Emeklilik, sağl k, vb. sosyal hizmetlerin giderek ortadan kald r lmas n n k l flar haz rlan r ve bunu hepimize kan ksatman n taşlar döşenir.
Yeni y lda doğan bebekler Bir taraftan sistem aç s ndan skartaya ç km şlardan kurtulmak istenirken, diğer yanda yar n n işgücüne göz k rpmak için gün görmemiş uygulamalar haz rl yorlar. Macaristan’da 2006 y lbaş ndan itibaren doğan her bebeğe bir banka hesab aç l yor. Devlet ve belediyeler yard m ile bu hesaba çocuk 18 yaş na gelinceye kadar bir miktar para yat racaklar. Asl nda herkes bunun bizlerdeki “herkese iki anahtar” gibi
Göç Yasas sertleştiriliyor rilmesi isteniyor. Birçok insan n bunu yerine getirmesi mümkün değil. Oturma müsadesi yasa, yönetmelik ve uygulamalar daha da karmaş k olacak. Halen oturma ve yerleşme müsadesi alma nedenleri aras nda yaklaş k 60 ayr neden belirtiliyor. Bu değişikliklerle birlikte bu say daha da çeşitlenecek: * Hemen hemen ayn şartlar içermesine rağmen yerleşim müsadesi (Niderlassungserlaubnis), yan s ra üçüncü ülke vatandaşlar için geçerli olacak “AB Sürekli Yerleşim Müsadesi” (Niederlassungserlaubnis Daueraufenthalt EG) şeklinde yeni bir oturma müsadesi daha öngörülüyor.
üstünü kapatmak için uğraş yor. Yabanc lar meclisindeki ve belediye meclislerindeki dostlar m z ve avukat m z üzerinden buna izin vermemek için çabalad k, çabal yoruz. Bağ ş kampanyas için, Yaşamevi üyeleriyle birlikte önceden bir planlama yapt k. Bölgeler belirlendikten sonra da iş baş … Önce esnaflardan başlad k. Ondan sonra bir ev, bir ev , bir ev daha… derken, tan d ğ m z dostlar m z başta olmak üzere kap lar çald k. Hemen hemen kimse bizi boş göndermedi. Az ya da çok tüm bağ şlar kabul ettik. Asl nda bu tür durumlarda insanlar m z duyarl . Yeter ki amac m z iyi anlatabilelim ve insanlar samimiyetimize inans nlar. Hem bağ ş ald k hem de çok verimli sohbetler ettik. Öyle ki kap lar n çalmay pek de düşünmediğimiz evler bile bizi coşkuland rd lar. Bu s cak karş lamalar, dayan şman n güzelliğini bir kez daha yaşatt bizlere. Gidilecek daha çooook evimiz var. Yüreğini Yaşamevi’ne açan tüm dostlar m za çok teşekkür ediyoruz. Bu arada herkesi, Mart ay nda yapacağ m z “YAŞAMEVİ‘Nİ YAŞATALIM ” gecesine davet ediyoruz. Yaşamevi YK Başkan ESMA YILDIZ
“Durchbeförderungshaft” ad alt nda iki yeni gözalt çeşidi öngörülüyor. * Tasar ya göre “Durchbeförderungshaft” (eğer mahkemeden kişinin s n rd ş edilmesi yönünde bir karar bekleniyorsa!) hakim karar olmadan uygulanabilecek. * Bir kişinin s n rd ş edilmesi için tutuklama karar na (Abschiebehaftbefehl) gerek olmayacak; ilgili dairenin memurlar n n da tutuklama yetkisi olacak. * AB serbest dolaş m hakk önemli ölçüde k s tlanacak. Diğer şeylerin yan s ra, AB üyesi ülke vatandaşlar n n s n rd ş edilmesi kolaylaşt r lacak. Avrupa Mahkemesi ve Federal Anayasa Mahkemesi kararlar na da ayk r olarak, bir mahkeme karar beklenmeden sözkonusu kişilerin s n rd ş edilebilmesi öngörülmektedir.
“Gemi doldu!” Sonuç olarak Vatandaşl k Yasas , Yabanc lar Merkezi Bilgi Yasas , Oturum düzenlemeleri
Dünya Yaflanacak
Dünyay› istiyoruz, k›r›nt› de¤il !..
Kuşlar ve insanlar ölürken… Devlet eliyle toplu hayvan katliam›. Bafledemeyince, tedavi edemeyince kibriti çak ve yak! Hastanelere ölüm korkusuyla y›¤›lan insanlar›m›z… Kuş gribi… Ölümler… Son bir ayda Türkiye’de ve yurtd ş nda evlerimize hücum eden katliam sahneleriyle esir al nd k. Ak l sağl m z bozacak raddeye gelen televizyon yay nlar , korku, telaş, ölümlerimiz… Devlet eliyle toplu hayvan katliam . Başedemeyince, tedavi edemeyince kibriti çak ve yak! Hastanelere ölüm korkusuyla y ğ lan insanlar m z...
Zenginlerin telaş Devletin Çernobil döneminden çay içmekle eğitimli erkan yine devletliğini gösterdi. Diğer taraftan burjuvalar, yoksullar ve emekçileri tecrit etmeye yatk n mizac yla kendi hijyenik kurtar lm ş alan n ilan etmeye çal ş yor. Günlerdir süren tam bir kargaşa. Okullar aç ld ğ nda bu vehametin boyutu ne olur bilinmez. Çünkü yoksul çocuklar
şimdiden tecrit k skac na girdi bile. “Baz veliler”, “baz bölgelerden” gelen çocuklar n bindikleri servislerin ve “baz otobüs hatlar n n” yaşad klar semtlerden geçmesini önlemek için, Ku-Klux-Klan misali örgütleniyorlar! Okul yönetimleriyle, yoksul bölgelerden gelen çocuklar n okullara bir süre al nmamas üzerine görüşmeler yürütüyorlar! Gücü gücü yetene kabilinden!.. Şimdiden tedirgin etti onlar n çocuklar n ; “Burada tavuk vebas hastal ğ vard r” yaz l sar tabelalar n önünde, minibüs bekleyen işçi ve emekçiler. Haftan n alt günü evlere temizliğe giden Hanife Han m, kendisine uzat lan mikrofona trajik bir savunma yap yor; “Atk m var” diyor. Atk s n s k s k ağz na bağlarsa, hiçbir mikrobu taş mayacağ ndan emin olarak. Nişantaş ’nda çal şt ğ ev sahibesine “karantinada olmayan
Ali İhsan Koçyiğit
bir yerde yaşad ğ n ” söyleyecekmiş işini kaybetmemek için…
“Cahil halk” masal Halk m z her yönden bu şekilde kuşat lm şken, t p dünyas n n ne dediği önemli olmad bugüne kadar. Tabibler Birliği, aç klama üzerine aç klama yapt ysa da, “görevli” k yafetli ve eli eldivenli kanatl hayvan avc lar kadar ünlü olamad lar. Sözleri de pek para etmedi. Bu arada kuş gribi tüm h z yla yay lmaya ve can almaya devam etti. Devlet, köylere gitmek için
Söz Al nterinin… Aray›fl ve istemler akmal› ama nereye
do¤ru? Örgütlenmeli ama nas›l, nerede, kiminle? Kurultay Haz›rl›k Komitelerimizle bu yolu açt›k. 11-12 Mart tarihleri aras nda bir kurultay düzenliyoruz. “Söz Al nterinin-Çözüm Kurultay ” başl kl kurultay m z, son za-
manlarda düzenlenegelen birçok kurultay gibi şüphesiz bir aray ş ve çözümleme kurultay . Zira s n f hareketinin içinde bulunduğu durum, bir kaosu and r rcas na parçal , heterojen, yeni güçlerle genişlemiş, ama bir o kadar da örgütsüz bir y ğ n halinde. Buna eşlik eden çok belirgin s n f bilinçsizliğini de katarsak, yeni duruma ilişkin örgütlenme, güç toplama ve bir odak ih-
tiyac da o derece büyümekte ve eksikliğini hissettirmekte. Aray ş ve istemler akmal ama nereye doğru? Örgütlenmeli
ama nas l, nerede, kiminle? Kurultaylar çoğunlukla çözümleme yapman n, işçilerin yaln z durgun kat l mc olabildiği, göstermelik ve yama gibi duran kararlar n al nd ğ bir kurultay n ötesinde olmal d r art k. Art k kurultaylarda parçal mücadele birikimlerini ve dinamiklerini toparlamak, öncü işçileri biraraya getirerek s n f n içinden onu ileri çekecek bir
Devletin flaflmayan hesaplar›, A¤ca’n›n hesab›na gelince flaflm›flt›. Fakat anlafl›lan evdeki hesap çarfl›ya uymam›flt›. Tam da Kurtlar Vadisi dizisi bitmişken, Polat Alemdaroğlu anl şanl bir şekilde uzun tiradlarla, mafya ve vatan sevgisini özendirerek tüm gençliğe servis edilmişken, birden düğmeye bas ld ve Mehmet Ali Ağca sal verildi.
“Yanl ş hesap”m ş! Bu sefer subay elbisesi giydirilerek kaç r lma falan yok, adliye kararlar ile serbest b rak ld Ağca! Derken, Ağca’n n “tekbirler ve bayraklarla” d şarda karş land ğ na tan k olduk. Karakola geldi gelmedi, imza att atmad , belgeseller, Ağca an lar , anmalar, sevinç naralar derken; devlet, Ağca’n n süre-
sini yanl ş hesaplad ğ n söyleyerek yeniden arama emri ç kard ! Devletin şaşmayan hesaplar , Ağca’n n hesab na gelince şaşm şt . Fakat anlaş lan evdeki hesap çarş ya uymam şt . Sistem ve onun içindeki örgütlü kanatlar aras ndaki çelişki su yüzüne ç km ş bu durum bir sürtünme yaratm şt . Bu sürtünmenin yaratt ğ bas nc n etkisi “hesap hatas ”n gidermeyi gerektirdi. Onun için Ağca’dan önce sistemi ve onun iç örgütlenmesini korumak gerekirdi. Ağcan n tetikçiliğini yapt ğ kesimlere verilen ‘tahliye’ sözü bir süre ertelenebilirdi ve o yap ld . Bu durumu protesto eden faşist grühun içinde bulunan Ağ-
öncü işçiler platformu oluşturmak, hareketin temel sorunlar n ve ihtiyaçlar n tart şt rarak aray şa bir yön kazand rmak, mücadeleye ileriye doğru bir itilim ve hedef kazand rmak amaçlanmal d r. Bunun ötesine geçebilen kurultay ve örgütlenmeler bugünün ihtiyac na yan t olacakt r. İçinde işçilerin olduğu, ama kat l mc değil, bizzat yürütücüsü olduğu Kurultay Haz rl k Komitelerimizle bu yolu açt k. Başta kendi sektörlerini ve çevrelerini kurultaya katmay ve s n f n sorunlar ekseninde örgütlemeyi esas alan bu birimlerimiz, kurultayda da alanlar na dönük tebliğleri kendileri sunacaklar. İkincisi, sadece tebliğ sunmak, sadece işçilerin kat l m nedeniyle yüceltilen bir çal şmadan değil, talep ve arzular n ekonomik olanlarla ve k smi iyileştirmelerle s n rl bir al n ş değil, ücretli kölelik düzenini menziline koyan, sosyalizm esinini s n f n içine yerleştirecek bir çal şmadan bahsediyoruz. Sadece tart şmak ve genel mücadele çağr lar için değil, işçi s n f n n yeni bir temel ve bir çözümlemeyle örgütlenmesi ve eyleme geçirilmesi için çözüm kurultay na, s n f için kafa yoran, yeni yönelimleri izleyen tüm ilgililer davetlimizdir. Kaynak: www.sozalinterinin.org (Kurultay Çağr Metni’den k salt larak al nm şt r.)
ölümlerin olmas n bekledi. Ölümlerin ard ndan bildik manzara başlad ; suç ailelerindi. Neden çocuklar n oynamaya göndermişlerdi ki! Burjuva medya “cahil babaana” manşetleri at yordu. 3 çocuğunu kuş gribinden kaybeden Zeki Koçyiğit “Türkiye’den ne hat r m z soran, ne de ac m z paylaşan var” diyerek her deprem, hastal k, kaza durumunda devletin ald ğ bu tutumu özetliyordu.
Kasap et derdinde! İnsanlar can pazar ndayken
tavuk tekelleri ise devletlerine isyan ediyorlard ! Zarar gördüğünü belirten tekeller, iki temel talepte bulundu: Birincisi, “zararlar n n karş lanmas ve itlaf bedellerinin ödenmesi”; ikincisi, “köylerde salma olarak yetiştirilen köy tavukçuluğuna mutlaka son verilmesi”. Tekellerin azami karlar tazmin ve küçük üreticiler tasfiye edilecekti. “Yoksa, tesislerimizin kap lar n açar, tüm tavuklar ortal ğa salar z!” demişlerdi! Devlet Zeki baban n sesini duymad ama patronlar n sesini duydu. Aç ld kredilerin hortumlar , yoksul üreticinin tavuklar ise kül edildi! Bir tarafta ölümlerimiz, hala grip endişesiyle bekleşenler, tecrit edilenler, ellerindeki son k r nt lar kaybeden yoksul köylü ve üreticiler, diğer taraftan önleri düzlenen tekeller ve işlerini becermenin sevinciyle katil devlet! Tavuklar ne mi oldu? Okul, hastahane, yurt, vb. yemekhanelerde şu an servise haz rlan yor! T pk Çernobil sonras , Anadolu’da köy çocuklar na gönderilen f nd k, çay gibi…
Tekel’de direniş! ‹flçiler, “Türk-‹fl göreve genel greve”, “‹fl ekmek yoksa bar›fl da yok” diyor. Tekel’e bağl fabrikalar kapat larak tasfiye ediliyor. T pk SEKA, TÜPRAŞ ve diğerleri gibi! Bu tasfiyeyi önlemek için Adana ve Malatya Tekel işçilerinin fabrikalar n terk etmeyerek başlatt klar mücadele tüm Tekel işletmelerine yay l yor. Günlük işyerini terk etmeme, dönüşümlü açl k grevi, AKP binalar önünde protesto gösterilerini kapsayan eylemlilik Tekel işçileriyle dayan şma eylemle-
rüyüşleri yap l yor. 26 Ocak Perşembe günü ise ailelerin de kat ld ğ bir günlük işyerini terk etmeme eylemi yap ld . 30 Ocak’tan 19 Şubat tarihine kadarda işletme içindeki eylemlere AKP il ve ilçe binalar önünde her gün yap lacak eylemler eklenecek. Tek G da-İş sendikas Ankara mitingi sonras eylemlilik sürecinin devam edip etmeyeceğinin ise Genel Yönetim Kuru-
Saadet Oruç
Kiminin bir fotoğraf bile yoktu “Batman yine intiharlarla gündemde. Kentte son 10 gün içinde 5 kişi intihar etti. Uzmanlar, kültürel çat şman n intihara sürüklediği görüşünde.” CNN TÜRK’ün internet sayfas nda Batman’da yine gündeme gelen intiharlarla ilgili haberin spotu bu şekilde. 1999 y l nda da gündemdeydi. İntihar istatistiklerinde bir anda dünya s ralamas n n üstüne ç k nca dikkatler bu kente çevrilmişti. 1999’da bu konuda bir çal şma yapmak üzere, kameraman arkadaş mla yüklendik malzemeleri ve Ankara’dan yola ç kt k. İlk durağ m z valilik olmuştu. İntihar edenlerin büyük çoğunluğu yeni evli kad nlar ya da genç k zlard . Aileleriyle görüşmek, “neden” sorusuna yan t bulmak istiyorduk. Ama görüştüğümüz resmi yetkililer, Batman’ n ad n n intiharlarla an lmas ndan pek de memnun değildi. Valilik kay tlar ndan adresleri al p, s rayla evleri ziyaret etmeye başlad k. Adetten olduğu için yan m za kesme şeker de ald k. Orada, başsağl ğ na giderken şeker götürülürmüş. İlk durağ m z alt ayl k bebeğini geride b rak p kendini asan bir genç kad n n eviydi. Tek katl , bahçe içinde, küçücük bir ev. Kaynanas n n ilk sorusu, “Bize para m vereceklermiş?” olmuştu. Kimsenin ağz n b çak açm yordu. Bir de Beşiri ilçesi. Batman’ n ilçeleri içinde ön plana ç kan ilçeydi yine intihar oranlar yla. Tütün yapraklar n n as l olduğu iki göz fakir bir köy evinin içinde intihar eden genç k z n kardeşi vard . Ablas n n resmini istedik, diğer röportajlarda olduğu gibi. Ama 16 yaş nda intihar eden genç k z n hayatta bir kare fotoğraf bile yoktu. Evler gezdik, ölümün soğukluğunu ve yitip gidenin s rr n taş yan. 1999’da gittiğimizde de Diyanet, hutbe okutmay planl yordu camilerde. 1999’da da uzmanlar kültürel çat şma diyordu. Batman’ n birden kentleşmesi deniyordu. Köyden kente birden geçiş sanc lar deniyordu. Batman’ n küçük çarş s nda konuştuğumuz bir gencin söyledikleri hala kulaklar mda: “Burada intiharlar hep vard ama önce PKK, sonra Hizbullah gündemde olduğu için o ölümler hiç say lmad .” Say lmayan ölümler. İstatistik oranlar yükselince dikkat çektiler sadece! Özetler miydi: “Kentte bir tek sinema yoktu o zaman” Bir sürü neden say l rd da, bir arpa boyu yol al namad m yedi y lda? Yeniden düşmeye başlad boynu bükük çiçekler. Geriye bir fotoğraf bile komadan…
Zorunlu askerlik… Ülke’nin davay› kazanmas›yla birlikte zorunlu askerlik tart›flmaya baflland›.
riyle birleşiyor. 19 Şubat tarihinde Ankara’da merkezi miting organize eden Tekel işçilerine; farkl sektörlerden ve devrimci-demokrat kamuoyundan destek büyüyor. Tekel’in Adana, İstanbul, İzmir, Samsun, Rize ve Ad yaman’daki işletmelerinde, işletme içinde her gün yemek saatlerinde gösteri ve protesto yü-
Ağca’l günler!
lu’nun miting sonras değerlendirmesine göre kararlaşt r lacağ n aç klad . İşçiler ise her güne yay lan eylemlerinde “Türk-İş göreve genel greve”, “Sat la sat la vatan bitiyor”, “IMF emreder hükümet zulmeder”, “işçiler sand kta hesap soracak”, “İş ekmek yoksa bar ş da yok” sloganlar n hayk r yorlar.
Başkanl ğ Genel Sekreterliği’nin yapt ğ kontrgerilla aç klamas ndan 2 gün sonra serbest b rak lmas gibi.
Tesadüf değil
ca’n n ağabeyi; hiç beklemediğini, kardeşinin tekrar tutuklanmas karar n veren hakim ve savc lar n bask alt nda olduğunu söyledi. “Türk milletinin Mehmet Ali Ağca’n n cezaevinde ölmesine asla müsade etmeyeceğini” savunan ağabey Ağca, as-
Türkiye’den mektup var
l nda pek de haks z say lmazd ! Onun ve onun gibi faşist sürünün cezaevinde ölmesine millet değil, as l devlet izin vermezdi. T pk Şemdinli’de Umut Kitabevi’nin bombalanmas na kat lan Tanju Çavuş’un 18 Ocak’ta: Yani, Genelkurmay
Bunlar n hiçbiri tesadüf değil. Ne Şemdinli, ne Dersim’de başlat lan operasyon, ne Ağca’n n Terörle Mücadele Üst Kurulu’nun 5 Ocak’taki toplant s n n hemen ard ndan serbest b rak lmas ve ne de başka bir gün tutuklan p cezaevine konulmas … Sistem içi örgütlenmelerde farkl odaklar aras ndaki kavga devam etse ve kimileri bu duruma feda edilse de, 12 Eylül’den kalma ne kadar gömülü balta varsa, hepsinin bir biçimde temizlenmek istendiği aşikar. Üstelik her birinden akan kan daha kurumam şken, s ms cakken!
AİHM, üniforma giymeyi reddettiği için 8 kez mahkum olan, 701 gün de hapis yatan Osman Murat Ülke’nin açt ğ davada Türkiye’yi, “aşağ lay c muamele”den 17 bin 600 YTL’ye mahkum etti. Gerekçe; “Askeri Ceza Kanunu d ş nda vicdani ret ile ilgili yasan z yok.” Vicdani retçi Osman Murat Ülke, başvurusunu, Avrupa İnsan Haklar Sözleşmesi’nin “İnsanl k d ş ve onur k r c muamele yasağ ”, “özgürlük hakk ”, “özel yaşama sayg ” ve “örgütlenme özgürlüğü hakk ” ile ilgili düzenlemelerine dayanarak yapm şt . AİHM karar n n aç klanmas üzerine, İzmir’de bulunan O. M. Ülke, Çağdaş Hukukçular
Derneği (ÇHD) İzmir Şubesi ile birlikte bir bas n toplant s düzenledi. ÇHD, “Vicdani ret hakk na karş ç k lmas , askeri gereklerle değil ancak askerileşmiş topluma ihtiyaç duyulmas ile aç klanabilir” dedi. Ülke’nin davay kazanmas yla birlikte zorunlu askerlik tart şmaya başland . Dava diğer vicdani retçiler için emsal teşkil etme özelliğine de sahip. Ucuz askeriyle tüm emperyalist ülkelerin iştah n kabartan Türkiye’de zorunlu askerliğin tart ş lmaya başlanmas , bundan y llard r faydalanan rejimi epey rahats z etti. AİHM’in ald ğ karar ve Türkiye’den beklediği “Türkiye vicdani reddi tan mal ” talebi, Türkiye taraf ndan k sa sürede, ucunda AB’de olsa karş lanamayacak bir talep olarak gözüküyor. Çünkü emperyalist ilişkilerde Türkiye’nin en büyük kozlar ndan biri ucuz asker temini!