“Bir düş çocuğuyum ben”
Bir film: “Babam ve oğlum”
Sayfa 11
Sayfa 10
ABD tarihinin en büyük protestosu
Sayfa 4
Dünya Yaflanacak
AYLIK GAZETE • SAYI 25
“Kandan k na yak lmaz!” Sayfa 7’te
Dünyay› istiyoruz, k›r›nt› de¤il !..
www.yasanacakdunya.net
May›s 2006
Fatura göçmenlere! ABD ve AB ülkelerinde göçmenler topun ağz nda. Bütün dünyada artan işsizlik dünya halklar n tedirgin ederken, bunun as l nedeni olan kapitalizm, oklar göçmenlere çeviriyor. “Çal şmadan yaş yorlar, çevreyi kirletiyorlar, yak p y k yorlar” vb. diyerek, milliyetçilik ve rkç l k zehrini kitleler içerisine ak t yorlar. Bu yolla bir yandan ç karlar ortak olan işçi ve emekçileri bölüyorlar, bir yandan da yeni sald r politikalar na zemin haz rl yorlar.
Göçmenlere kölelik yasas Göçmenlerin Avrupa ülkelerinde yaşamalar na s n rlama getiren yeni kölelik yasas , AB ülkelerinde yaşama geçirilmek
isteniyor. Yasa, göçmen işçi ve emekçilerin ayaklar na tak lan bir pranga gibi yaşam alanlar na s n rlama getiriyor. Göçmenlerin haklar n gasp edenler, “Ön-
ce bizim ç karlar m z!” diyorlar.
Irkç l k k şk rt l yor ABD ve AB ülkelerinde göç-
menlere karş harekete geçen kapitalistler, halklar n can n yakan işsizliği kullan yorlar. “Yavuz h rs z ev sahibini bast r r” misali işsizliğin, yoksulluğun, yoksunluğun sorumluluğunu göçmen emekçilerin üzerine y kmaya çal ş yorlar. Oysa ki bütün bunlar n sorumlusu ücretli kölelik düzenin ta kendisi. Ama h rs z n “h rs z benim” dediği nerede görülmüş! Yakalanacağ n anlayan bir h rs z gibi, suçu başkas n n üzerine y kmaya çal ş yor. Faturan n en kolay kesileceği kesim tabii ki göçmenler ve hemen bir ç rp da kesiliyor fatura. Bir zamanlar ucuz işgücü olduğu için davetiye ç kar lan, davul zurnayla karş lanan göçmenler şimdi “öcü” oluveriyorlar.
Böl, parçala yönet!..”. Göçmenlerin “Bütün kötülüklerin sorumlusu” olarak gösterilmesi “Böl, parçala, yönet!” politikas n n bir örneği. Hemen damardan milliyetçilik verilir. Damarlara en h zl milliyetçilik zehiri yay l r çünkü. Ayr ca ucuzdur ve hemen iş görür. Egemen s n flar başlar s k şt ğ yerde bu zehiri halklara, emekçilere içirmeye yönelirler. Tarihte bunun onlarca örneği yaşanm şt r. Şimdi yine ayn yemek yeniden s t ld ve farkl bir tabakla sofraya sunuldu. Yasalarla yapt ramad klar n ise rkç -faşistlerle yapt rmaya yönelecekler. İşçiler, emekçiler bölündükçe sömürücü s n flar güç kazan -
yor. Bunun bilinciyle s n fsal ç karlar m z doğrultusunda daha çok kardeşleşmeliyiz. Onlar n bütün düşmanlaşt rma çabalar na inat daha fazla birbirimize kenetlenmeliyiz. Ayr dillerde ayn şark y söylemeliyiz. Irkç k şk rtmalara karş kol kola girmeliyiz.
Fransa’da kol kola giren gençler ve tüm emekçiler, “Yeni İş Yasas ” denen sald r y geri püskürttü. Göçmen ve yerli emekçiler olarak bu yoldan yürümeli, kenetlenmeli, haklar m z gaspeden “yeni göçmen yasalar ”n geri püskürtmeliyiz…
Fransa’da emek hareketi kazand Ortadoğu kazan fokurduyor ABD’nin
‹ran’a yönelik savafl tehdidi fliddetini art›yor. Haz›rl›klar h›zland›.
Frans›z emekçiler, kazand›klar› zaferle her fleyden önce, yasalar›n parlamentoda de¤il sokaklarda yap›ld›¤›n› göstermifl oldular. Fransa’da işçi, emekçi ve öğrencilerin kararl mücadelesi, Yeni İstihdam Yasas ’n (CPE) yürürlüğe sokmak isteyen Frans z devletine diz çöktürerek, geri çektirdi. Frans z hükümeti, CPE ile 26 yaş n alt ndaki gençleri iki y l boyunca iş güvencesinden yoksun b rakarak ve burjuvaziye gençleri istediği zaman sokağa atma özgürlüğü tan yarak milyonlarca genci ucuz iş gücü olarak kapitalizmin sömürü çarklar nda öğütmek istiyordu ama tutmad ! Sald r plan , işçi, emekçi ve öğrencilerin iki aydan fazla süren direnişine toslad ve geri çekildi. Frans z halk n n milyonlar olup sokaklar zapteden ve “hak verilmez, al n r” slogan n bir kez daha doğrulayan direni-
şi, işçi ve emekçiler başta olmak üzere farkl kesimlere paha biçilmez bir deneyim kazand rd . Frans z emekçiler kazand klar zaferle ilk olarak yasalar n parlamentoda değil sokaklarda yap ld ğ n göstermiş oldular. 16 yaş ndaki lise öğrencisinden 40 yaş ndaki işçisine ve 70 yaş ndaki emeklisine kadar üç kuşağ sokakta birleştiren direniş, kitlesel, birleşik ve militan eylemler yap ld ğ zaman hak gasplar n n ve sald r lar n geri püskürtülebileceğini kan tlad . Geniş kitlelerde varolan “Birlik olsak ne olacak ki?” ve “Ne yaparsak yapal m boşuna. Sald r lar nas l olsa geçirirler” gibi mecalsiz görüş ve duruşlar n yanl şl ğ n ve geçersizliğini ortaya ç kard . Bugün Avrupa’n n birçok ül-
kesinde başta göçmen işçi ve emekçiler olmak üzere, tüm topluma karş peş peşe gerçekleştirilen hak gasplar n n kitlesel, inatç ve en önemlisi örgütlü mücadele ile geri çektirilebileceğinin canl kan t oldu.
Zafer neler kazand rd ? CPE karş s nda al nan zafer, en başta işçi, emekçi ve öğren-
cilere muazzam bir moral ve özgüven kazand rd . Ayn kortejlerde yürüyen, ayn slogan atan, ayn öfkeyi duyan ve ayn kararl l ğ sergileyen milyonlarca insan n, gözlerde büyütülen devletin kararl bir mücadele ile yenilebileceğini görmesi... Bu toplumsal kesimlerin güven, mücadele etme isteği ve kararl l ğ n yükseltecek. 5.sf’da
Göçmenleri kontrol yasas
Yaflanacak
Dünya
Hedefte 12: Göçmenler! Kapitalist sistemin kaç n lmaz ve kendi varl ğ ndan kaynaklanan genel bunal m derinleşiyor. Sermaye giderek daha az insan n elinde toplan yor fakat, yoksulluk ve sefalet giderek daha fazla insan pençesine al yor. Pek çok esnaf ve orta s n f mensubu y ğ nlar halinde ve h zl bir şekilde emek cephesine kat l yor. Söz konusu bunal m, AB burjuvalar na neoliberal sald r politikalar n daha direkt ve h zl bir şekilde yaşama geçirmeyi dayat yor. Bu sald r lar ise, Avrupa’da rk veya ulus fark gözetmeksizin tüm işçi ve emekçileri vurarak yoksulluğu daha da derinleştiriyor. Emekçilere göre daha iyi yaşam şartlar na sahip olan küçük burjuva ve orta s n f mensuplar n n emekçi saflara itilmesi ile sistem muhalifi cephe her geçen daha fazla büyüyor. Kapitalist sistem, bugün geniş kesimlerin kendisine yönelen öfke ve tepkisi ile sald r politikalar n devreye sokma zorunluluğu aras ndaki ince çizgide duruyor. (Devam üçüncü sayfada)
Fransa, yasalar zincirine bir yenisini daha eklemeye haz rlan yor. “Sarkozy yasas ” olarak bilinen ve milyonlarca göçmeni ilgilendiren “göçmenleri kontrol yasas ” 2 May s’ta tart şmaya aç ld . Yasa tasar s n n, 2005 y l nda yap lan AB Evian Zirvesin’de 2007 y l na kadar uygulamaya sokulmas kararlaşt r lm şt . Dolay s yla, yasa kabul edildiği taktirde AB çap nda geçerli olacak. Yeni yasaya göre Fransa’da oturum için başvuranlara 1 y ll k oturum izni veri-
Yeni yasay›, 2007 y›l›na kadar uygulamaya sokmak istiyorlar.
lecek. Oturma izni bittiğinde ise, kişinin çal ş p çal şmad ğ na ve Frans z devletinin söz konusu kişiye ihtiyaç duyup duymad ğ na bak larak karar verilecek. İhtiyaç yoksa, kişi ülkesine geri gönderilecek. Yasa bunun haricinde şu maddelerden oluşuyor: Kalifiye eleman denilen, bilim, kültür, iş ve spor alanlar ndaki elit kesime 3 y ll k oturum hakk tan nacak. Öğrenci kabulü, öğrencinin kapasitesi ve Fransa’n n gelecekte ihtiyaç duyacağ niteliklere uyup uymad ğ baz al narak kabul edilecek. 3.sf’da
ABD’nin nükleer silah kullanma tehdidini de bar nd ran, İran’a yönelik olas savaş h zla yaklaş yor. İran’ n petrol ve doğalgaz n denetlemekle s n rl kalmay p Orta Asya’ya uzanan ulaş m hatlar n ele geçirerek, Çin ve Rusya’y s k şt rma hedefli ABD stratejisi, ad m ad m örülüyor. Condoleeza Rice’in Ankara’ya gelişinde “Stratejik Vizyon Belgesi” ile birlikte dilinden düşürmediği, “ABD-Irak-Türkiye aras nda kurulu üçlü mekanizman n yeniden canland r lmas ” sözleri, Türkiye’ye savaşta içilen rolünü gözler önüne sermektedir. İzmir Urla, Trabzon ve İskenderun Liman ’n n ABD üssü haline getirilmesi planlar , Türkiye’nin savaş n tam ortas nda olacağ n gösteriyor. “Vizyon” bellidir: Türkiye’nin “tam işbirliği”. Bu arada, Türkiye, s n ra güç y ğarak, bir taşla birkaç kuş
vurma peşinde. Savaş pazarl klar nda elini güçlendirmek için, bir yandan İran’la flört edip PKK gerillas na darbe indirmeye çal ş yor. Öte yandan da olas bir savaş durumunda, güçlerini s n rda haz r tutup f rsatlardan yararlanmak için zaman kazanm ş oluyor. Halk n emperyalist savaş karş t olas reflekslerini ve antiAmerikan duygular n , Kürt düşmanl ğ na yönlendirme hesaplar yla da örtüşüyor bu ad mlar. İran ise Türkiye’nin bu hassasiyetine oynay p, ABD ile sürtünmeyi geciktirerek kendisine alan açmaya çal ş yor. Yan s ra, Rusya ile yap lmas düşünülen 700 milyon dolarl k hava
savunma sistemleri anlaşmas ve Şubat’ta Çin’le bağlanan milyarlarca dolarl k petrol ve gaz anlaşmas , İran’ n dayanaklar n gösteriyor. Bunlar, ABD’nin tepkiyle izlediği ve engel olmaya çal şt ğ gelişmeler. Dünya hakimiyeti için oynanan bu oyun, sadece İran halk n n kana boğulmas yla kalmayacak, bu savaşa doğrudan ya da dolayl kat lan tüm ülkelerin halklar için sosyal y k m sald r lar anlam na gelecek. Bu sadece bütçenin savaşa ak t lmas anlam nda değil, ekonomilerin daha fazla militarize edilerek kar oranlar n yükseltme anlam nda da böyle. Bu nokta, Avrupa ülkelerini doğrudan ilgilendiriyor. Çünkü bunlar n baz lar , örneğin Almanya, son Irak savaş nda istihbarat, vb. boyutlar yla zaten yer alm şt . Ve su anda da Irak polisini eğitmekte. Dolay s yla burada yaşayan bizler, pay m za nelerin düştüğünü ve düşeceğini şimdiden görüp, yaşam m za ve insanl ğ m za sahip ç kmal y z. Şimdiden ufukta görünen ve can m z yakmaya başlayan, kölece çal şma ve kölece yaşama çemberine düşmek istemiyorsak tabii!
Almanya’da futbol ve fuhuş haz rl ğ Berlin’de aylard›r
bol ve fuhuş haz rl klar , Berlin
kat lmas bekleniyor. Almanya 2005’in sonundan bu yana futbol ve fuhuşa kilitlenmiş durumda. Karş laşmalar n yap lacağ tarihle berebar, fuhuş merkezleri de aç lacak! Aylard r yap m süren fuhuş merkezi Artemis tamamlanmak üzere. Artemis, Berlin stadyumunun hemen yan na, 3 bin metrekare üzerine inşa edilmiş. Her şeyin aç ktan yap ld ğ fut-
bol camias n n hizmetine sunulacak! Almanya ve İsveç kad n organizasyonlar n n belirttiklerine göre, özellikle Balkan ülkelerinden getirilen kad nlar, iş vaatleriyle kand r l p fuhuşa zorlan yor. Herşeyin yasal işlediği bu iğrenç durum, yekililerce övgülere lay k görülüyor. Futbol izleyicilerini bu sürecin içine çekmek için kampanyalar yürütülüyor. 3.sf’da
dağ tacağ preyap›m› süren fu- Belediyesi’nin zervatiflerle destekleniyor. hufl merkezi Artemis tamamlan- Zorla fuhuş 40 bin kad n, fuhuş için futmak üzere.
Almanya futbol ve fuhuşa haz rlan yor. 32 ülkenin kat lacağ Dünya Kupas karş laşmalar , 9 Haziran-9 Temmuz 2006 tarihleri aras nda Almanya’da yap lacak. 12 şehirde oynanacak maçlara 36 milyon izleyicinin
Yaflanacak
Dünya 2
O
K
U
R
Editörden
E
K
T
U
P
L
A
“Bir aile hikayesi” gibi görünen bu durumda , toplumsal yap›n›n iç zay›flamas› var.
Merhaba, Bahar n en güzel aylar ndan biri olan May s’ n s cakl ğ yla merhaba. Yeni say m z beş günlük bir gecikmeyle sizlerle buluşturuyoruz. 1 May s ve Avrupa Sosyal Formu’nun haz rl klar biraz gecikmeli buluşmam za neden oldu. 1 May s Avrupa, Türkiye ve dünyan n dörtbir yan nda yürüyüşler, mitingler ve direnişlerle kutland . Emek sayfam zda 1 May s haberlerini bulacaks n z.Gecen say m zda başta Fransa ve Almanya olmak üzere Avrupa’n n ve dünyan n değişik bölgelerindeki s cak gelişmeleri sizlere aktarmaya çal şt k. Bu say m zda da Fransa’da elde edilen kazan m n coşkusunu ve ileriye dönük etkilerini değerlendiriyoruz. Sömürücü s n flar n sald r lar yoğunlaş rken işçi ve emekçilerin de direnişleri yayg nlaş yor. Burjuvazi bu direnişleri değişik yöntemlerle etkisizleştirmeye çal ş yor. Avrupa’da göçmenlere yönelik rkç yaklaş mlarda belirgin bir art ş görülüyor. “Böl, parçala, yönet” politikas uygulan yor egemen s n flarca. Yükseltilen rkç l k da bunun bir parças . Bu say m zda farkl sayfalarda bu konular ele ald k. Göçmenlere yönelik ayr mc rkç yaklaş mlar sadece Avrupa’ya özgü değil. Amerika’da da göçmenlere yönelik rkç ayr mc yaklaş mlar büyüyor. ABD’nin göçmenlere yönelik yapmay planlad ğ hak gasplar n ve k s tlamalar protesto eden işçi ve emekçiler, ABD tarihinin en büyük protestosunu gerçekleştirdiler. Dünya sayfam zda bu gelişmeleri değerlendiren yaz m z bulacaks n z. Türkiye’de de s cak gelişmeler yaşan yor. Bir yandan Terörle Mücadele Yasas ad alt nda yeni bir sald r yasas ç kart l rken diğer yandan Kürt halk na yönelik yeni sald r lar için s n ra askeri y ğ nak yap l yor. Bu, yeni katliamlar n, yeni ac lar n yaşanmas anlam na geliyor. “Avrupa Birliği’ne giriyoruz, art k Türkiye’de de demokrasi olacak” diye bekleyenlere bu yeni gelişmeler yan t niteliğinde. Demokrasi ancak mücadele ederek elde edilebilir ve korunabilir. Boş hayallere kap lman n hayal k r kl klar yla sonuçlanmas kaç n lmaz. Kültür sanat sayfam zda son ay n en çok izlenen ve beğenilen filimi Babam ve Oğlum’un eleştirel değerlendirmesini yapt k. Kad n sayfam zda eşinden ayr lan ve sonra kendi ailesi taraf ndan katledilen bir kad n n toplumsal dram n aktard k. Onlarca kez yaşanan bir dram bu. Kad n ikinci s n f insan olarak görmenin en ac dile gelişlerinden birisi bu yaşananlar. Ayn sayfam zda, geçen say m zda başlatt ğ m z “Çocuğum büyüyor” dosyam z n ikinci bölümünü bulacaks n z. Bir önceki say m zda, dosyay haz rlayan sevgili Ali Erenler’in imzas n , teknik sürecin telaş içerisinde atmam ş z. Dostumuzdan ve okurlar m zdan özür dileriz… Atina’da yap lan Avrupa Sosyal Formu yeni başlad . Bu konudaki haber ve değerlendirmelerimizi önümüzdeki say m zda bulacaks n z. Yeni say m zda buluşmak üzere…
Karanl›¤a küfretmektense, bir küçük ›fl›k yak›n.
Sözün en güzeli, söyleyenin do¤ru olarak söyledi¤i, dinleyenin de yararland›¤› sözdür.
30 yaş mda Fransa’ya geldim. O gün bugündür yaşam kavgas veriyorum. Buraya geldiğimde iş yaşam na, şehir yaşam na yabanc yd m. Antep’in bir köyünden Avrupa’ya gelip yerleştim. Dil yok, iş tecrübesi yok, ehliyet yok. Baş mda 5 çocuk, çal şmam da laz m. Bu yaş ma kadar tar mla
uğraşt m. Fabrika nedir görmeyen biri olarak fabrikada işe başl yorum. Öylesine çal ş yoruz ki, 3 kişilik işi bir kişi yap yoruz. İşçiler adeta birbirimizle yar şt r l yoruz. İsteneni yapmak zorunday z. Geride 5 çocuk ve çal şman n zorunluluğu. Ben de ortama ayak uydurmaya çal ş yorum. Her şeye yabanc olduğum gibi diline de yabanc y m. Bundan dolay horlanmalar küçümsenmeler yaş yorum. İşin
1970 y l n n baş nda Almanya’ya işçi olarak gelen X amca, bir fabrikada çal şmaya başlar. Daha sonra eşini ve ikisi k z, ikisi erkek 4 çocuğunu da yan na al r. Y llar y l kovalar, X amca kendine bir ev al r. K sa bir süre sonra eşini kanser hastal ğ ndan kaybeder. İki k z n ve bir oğlunu evlendiren X amcan n sorunlar yavaş yavaş d şa vurmaya başlar: Bir oğlu evi terk ederek başka bir şehre taş n r. Bir k z şiddetli geçimsizlik, diğeri de sürekli yediği dayaklar yüzünden boşan r. İkinci k z çok geçmeden boşand ğ eşiyle yeniden evlenir ama bu da uzun
R
I
Sorunlar onlar› yaratanlar›n mant›¤›yla çözülmez.
sürmez çünkü dayak fasl yeniden başlam şt r. Büyük oğluyla da aras bozulmuştur. Birkaç kez çevrenin bar şt rma girişimleri olmuşsa da başar s zl kla sonuçlanm ş, baba ve oğul birbirlerinin cenazesine gitmeme karar alm şt r. İki kez ayn insanla evlenen k z yine boşan r ve bu kez Türkiye’den bir akrabas yla evlenir. Bu da ancak 2 sene sürer. Bir süre sonra da küçük k z n n eşinin ailesiyle aras bozulur. X amca, bu zaman içinde bağl bulunduğu Alevi derneğinden d şlan r, yaln zlaşt r l r. X amca tüm bunlara ve yaln zlaşt r lmaya dayanamaz ve kan-
Sevgili Yaşanacak Dünya okurlar ; Uzun bir zamand r gazetemi-
İsviçre’de yap lan bir anket bana çok çarp c geldi. Bu anketin sonuçlar n ve bende uyand rd ğ duygular sizlerle paylaşmak istedim. Y llard r İsviçre’de yaşayan, topluma enregre olmuş Afrikal larla bir anket yap lm ş.
zi severek, her say s ndan yeni şeyler öğrenerek okuyorum. Bugüne kadar bir katk sunamad m ama art k bu konuda daha duyarl olacağ m.
Bu ankete göre Afrikal lar, yerli halktan dostlar n n olduğunu ama genel toplum taraf ndan kabul edilmediklerini belirtiyorlar. “Otobüslerde genel-
Uyan›k bir tek adam, uyuyan binlerce kifliden daha güçlüdür.
baş ndakiler, Frans zlar bizim yapt ğ m z işi hiç yapmam ş. Böyle bir deneyimi yok. Buna rağmen bize müdahalesi zoruma gidiyor. Birşey dediğinde “beğenmiyorsan çeker gidersin” deniyor. Yutuyorum. İşe girdiğimden beri mevsimlik işçi olarak çal ş yorum. Y llard r 6 ay çal ş yorum sonra
işsizlik al yorum. Ta ki patron bana ihtiyaç duyup çağ r ncaya kadar bu böyle sürüp gidiyor. Hiçbir iş güvencemiz yok, hiçbir sosyal hakk m z yok. Y llard r böyle yaşay p gidiyoruz. Çal şt m çocuklar m okusun, onlar bizim yaşad klar m z yaşamas n istedim ama onlar da büyüdü, şimdiden işsizlik kayg s yaş yorlar. Geleceğimiz kayg verici. Hiç rahat değiliz.
Anne ve babalar çocuklar yla ilgilensinler, derslerine yard m etsinler. Ama babalar sak n kahveye gitmesin! Çünkü; kar n z size k zar ve çok para harc yorsunuz diye kavka edersiniz. Büyük problemler ç kabilir ve ayr labilirsiniz. Çocuklar n z üzülür. Anneler ve babalar, çocukla-
Siyaset konusunda her gün yeni geliflme oluyor. Evo Morales baflbakan oldu¤undan beri bir sürü fleyler de¤iflti, küçük ama yine de iyi. Tekrar merhaba! Çok güneşli bir pazar günü. Yar n bir arkadaş mla Titicaca gölüne gideceğim! Bu hafta da hastanede çok işim vard . Her gün 10–12 saat orada kald m. Alt gün içerisinde üç çocuğu yoğun bak m için daha büyük bir hastaneye getirdim… Siyaset konusunda her gün yeni gelişme oluyor. Evo Morales başbakan olduğundan beri bir sürü şeyler değişti, küçük ama yine de iyi. ABD ile ilişki düşündüğümüzden daha yak n, seçimden önce biraz farkl anlatm şlard . ABD ile özellikle coca ve cocaina üzerine çok tart şma oldu
ama şimdi iyi anlaş yor gibiler. İki devletin siyaseti biraz değişmiş. Sağl k Bakan epey çok doktoru korkuttu. Kötü muayene ve tedavi için şimdi daha çok kontrol olacak ve kötü, dikkatsiz bir şekilde çal şan doktor şimdi cezaevine gidebilecek. Çok sevindim çünkü gerçekten dikkatsizlikten dolay çok fazla insan kötü bir durumda veya da ölmüş. Bu aç klamadan sonra hemen bir çok şikayet geldi doktor ve hemşirelerle ile ilgili. Umar m ki her defas nda iyi bir araşt rma yap l p, suçlu olan doktorlar cezaland r l r. Devlette çal şan ve önceden
zay flamas var. Binlerce örneğinde olduğu gibi, bu örnekte de özel mülkiyet ilişkilerinin,
maman n doğal sonucudur bu yaşananlar… Nevzat- Plattling
Yetkililerden yard›m bekleyen Afrikal› kardeflim, bir gün tüm bu sorunlar›n arkas›nda o yetkililerin oldu¤unu anlayacak likle yan m za oturmak istemiyorlar” diyorlar. “Sokakta halk n bak şlar nda güvensizliği görebiliyoruz” diye çektiği s k nt y dile getiriyor bir Afrikal . Siyah tenli olman n bile İsviçre’de “potansiyel suçlu” olarak kabul edilmeye yeterli olduğunu anlat yor bu tek cümle. Siyah renge negatif bir bak ş var ve bütün olumsuz olaylar n sorumlusu olarak gösteriliyorlar. “Küçük görme, dinlememe, varl ğ m z yok sayma gibi tav rlarla karş laş yoruz. Hakaret etmeler, sonra da fiziksel sald r lar geliyor. Sadece halk n aras nda değil, bürokratik kurumlarda, poliste, memurlar aras nda da ayn bak şlarla karş karş ya kal yoruz.” Afrikal lar, “Önce yetkililerin bir şey yapmas gerekiyor” diyerek tepkilerini dile getiriyorlar.
çok para kazanan başbakan dahil bütün memurlar, art k sadece öncekinin yar s n kazan yor. Kalan para sağl k ve eğitim için kullan lacak. Yeni devlet, bir kaç bakan eleştirmiş. Baz lar gerçekten önceki devletlerle ortak çal ş-
m ş. Veya başka bir şekilde MAS’ n amaçlar na karş hareket etmiş. Bir aydan beri bir komisyon, yeni bir devlet strüktür haz rl yor. Bu haz r olacağ zaman herhalde bir kaç bakan ve memur değişecek. Temmuz-Ağustos ay nda yeni bir anayasa yap lacak, bu anayasa halen ha-
Selestat’dan fabrika işçisi Senem Çelik
İrem Aşk n- İsviçre
bireyciliğin, gerici duygu ve düşüncelerin ve yaşam tarz n n egemenliğini görüyoruz… Yaşanacak bir dünyaya özlemi, sevgisi ve hayali içinde ola-
Sistemden habersizce yetkililerden yard m bekleyen Afrikal kardeşim, bir gün tüm bu sorunlar n arkas nda o yetkililerin olduğunu anlayacak… Irkç parti, milyonlarca frank harcayarak, seçim propagandas nda Afrikal lar n eroin ticaretiyle uğraşt ğ n iddia eden bir ilan gazetelere vermiş. Irkç l ğ n sözde suç say ld ğ İsviçre’de, rkç partiye karş hiçbir yasal işlem yap lmam şt r. Kriz dönemlerinde, halklar aras nda milliyetçiliği bilinçli olarak körükleyen egemenler, işçileri bölmek istiyor. Bu yalanlara kanmayarak birliğimizi pekiştirmeliyiz. Gelecekte daha da artacak olan sosyal haklar m z n gasp na karş birlikte mücadele etmek, zorunlu bir görev olarak önümüzde duruyor. Ali- İsviçre
Güneşli, renkli selam ve sevgiler!
Aile içi kavgalar ve çocuklar r n z n yan nda kavka etmeyin, sakin sakin konuşun. Çocuklar annenin ya da baban n taraf n tutmak zorunda kalmas n. Anne ve baba daha sonra bar şt ğ nda çocuklar taraf olman n ezikliğini yaş yorlar. Sonra çocuklar üzülüyor. Çocuklar, annenin ya da baban n taraf n tuttuğu için, kardeşiyle tart ş yor, sonra da kardeş kardeşle kavka ediyorlar. Sonunda anne ve baba da üzülür, çocuklar da. Ben bir küçük k z m. Ben bu yaz y anne ve babalara ve hamile olan insalara yazd m. Benim ad m İrem Aşk n, İsviçre’de kal yom, 10 yaş nday m.
ser hastal ğ na yakalan r. X amca öldü ölecek… “Bir aile hikayesi” gibi görünen bu durumda tam anlam yla, ailede cisimleşen toplumsal yap n n iç
Dün İtalyanlar, bugün Afrikal lar… “Kardeşlerim bakmay n sar saçl olduğuma Ben Asyal y m Afrikal y m…” Naz m Hikmet
Made in USA Geleceğimiz kayg land r yor Topal yürüdü rüzgar saçlar›m ›sland›, yüzüm, üstüm bafl›m siyaha kar›flt› k›rm›z› üstüm bafl›m k›rm›z› mevsim geçti sayfalar uçufltu kald›r›mlarda bazen ›slak bir yak›nl›k duydum yapraklara dal›mdan koptum dinlendim düfltüm bafl›ma üflüfltü rüzgar dillendim nefleli flark›larla askerler yürüdü öldürdü çocuklar›, adamlar›, kad›nlar› askerlerin nefleli flark›larla afl›nd›rd›¤› kald›r›mlar› öldürdü çocuklar› kad›nlar› adamlar› barbar yürüdü rüzgar aflk ç›kmazlar›n› teorik olarak hakl› bulan adamlar lanetledi kad›nlar› kald›r›mlar› ›slak yürüyen askerler çöl rüzgarlar› ve kafataslar›yla avuttular memlekete uzakl›klar›n› bir elektronik mektup yakt›lar yare yakt›lar otlar›, evleri, ka¤›tlar daha karn›nda çocukla kad›nlar› daha sakal›nda dinmemifl bir dinle adamlar› daha çember çeviren çocuk oyunlar› yakt›lar ve alt›na bast›lar imzay› made in U.S.A… ‹sviçre 07 May›s 2004
M
“X” Amca öldü ölecek, ya insanl k?
z rl k aşamas nda. Seçim sistemi tart ş l yor. Bölgeye göre mi, nüfusa göre mi?… Hala belli değil, bu haftalarda karar verilir. Yeni, rkç olmayan, adaletli bir anayasa, Ekim 2003’teki isyan n bir şart yd . Bir ay önce ABD Başkonsolosluğu ad na MAS’ n bir bürosundan üç bilgisayar çal nm ş! İnan lmaz bir şey! Bilgisayarlar şu anda ABD’deymiş. Ama MAS hiç bir şey yapmam ş, en az ndan resmi bir aç klama yok. Bas n aç klamas bile yoktu. “Watergate II” gibi bir olay! Bu bilgisayarlarda çok önemli bilgiler, projeler, vs. vard . Ve ABD, CIA… Bunu şimdi yanl ş enformasyon, ajanl k, vs. için kullan rlar. Benim önce kulland ğ m bilgisayar da oradayd . Tabii ki ben ABD’ye göre fazla önemli, ilginç biri değilim! Buna rağmen bütün yazd ğ m yaz lar n şu anda CIA’n n elinde olmas n fazla beğenmiyorum… Cumartesi ve dün akşam sabaha kadar oynad m, parti yapt m, zaten seviyorum ve özellikle bu iki haftadan sonra da laz md . Kendinize iyi bak n, Güneşli, renkli selam ve sevgiler! Dr. Inge Rolêda- Bolivya
Yaflanacak
Dünya
AYLIK GAZETE
Verein für Freunschaft der Kulturen (V.f.f.K.) (Gazetemiz minimum 2 euro ba¤›fl karfl›l›¤›nda verilmektedir.) Merkez Büro: Lasallestr.54· 51065 Köln Telefon: +49-(0)221- 99 28 115 - 116 - 123 ‹nternet adresimiz: www.yasanacakdunya.net e-Mail: info@yasanacakdunya.net Paris irtibat: e-mail: pydunya@hotmail.com
Picasso’nun bu çizimi neyi anlat yor? Görüşlerinizi yasanacakdunya@yahoo.com e-mail adresine gönderebilirsiniz.
Berlin irtibat: ydberlin@yahoo.com ‹sviçre irtibat: ydisviçre@yahoo.com Deutsche Bank · Konto Nr.: 343 34 55 · BLZ 370 700 24 · IBAN: DE31 3707 0024 0343 3455 00
Yaflanacak
G Berlusconi yenildi! Geçtiğimiz ay yap lan seçimlerden yenilgiyle ayr lan Başbakan Silvio Berlusconi’nin istifas n resmi olarak cumhurbaşkan na vermesinden sonra seçimlerin galibi Romano Prodi’nin hükümet kurmas bekleniyor. Cumhurbaşkan ’n n 18 May s’a kadar hükümet kurulmas için bir kişiyi görevlendirmesi bekleniyor. Yap lan seçimlerden galibiyetle ayr lan merkez sol, mecliste bulunan toplam 630 sandalyeden 340’ n kazanm şt . Ancak, Senatörler Meclisi’nde ise toplam 315 sandalyenin sadece 158’ini alabilmişti. İtalya’da tart şmal seçimin ard ndan şimdi Prodi’nin hükümet kurmas bekleniyor.
İsviçre’de sağl k masraflar art yor Halk Sağl k Federal Bürosu’nun verilerine göre, İsviçre’de sağl k masraflar geçen y la oranla yüzde 5.6 artt . En büyük masraf n hastanelerde olduğu belirtiliyor. Bu masraflar, kantonlara göre de değişiyor. En yüksek masraf yüzde 10.3 ile Jura kantonunda olurken, en düşük masrafsa yüzde 2.1 ile Dis Appanzell Rhodes kantonunda gerçekleşti. Sigorta primlerinin ödendiği en pahal kanton Cenevre iken (310 frank), kişi baş na en ucuz sigorta primleri ise 310 frankla Dis Appenzell Rhodes’de ödendi.
“Villepin istifa” İçişleri Bakan Nicolas Sarkozy hakk nda, İsviçre bankalar nda gizli hesab olduğu iddias yla ortaya at lan belgelerin sahte olduğunun anlaş lmas üzerine, mecliste bulunan milletvekilleri “Villepin istifa” sloganlar att lar. Fransa Başbakan Dominique de Villepin, Sarkozy hakk nda soruşturma başlat lmas için gizli servis şefine talimat vermekle suçlan yor. Suçlamay yapanlar, Villepin’in önümüzdeki y l yap lacak Cumhurbaşkanl ğ seçimleri öncesinde Sarkozy’nin ayağ n kayd rmaya çal şt ğ n belirtiyorlar. İstifa sloganlar ndan sonra kürsüye ç kan Villepin, 30 y ld r memlekete hizmet ettiğini ve kendisinin kurban seçildiğini belirterek, istifay düşünmediğini söyledi.
D
E
Ne öneriyorlar? SPD ortaya koyduğu model de, şimdiye kadar yap lan maddi transfer yard m ve desteklerin yerine, insandaki bilgi ve beceriye yat r m yap lmas ge-
rektiğini vurgulayarak işsizlik, eğitim sorunu ve yoksulluğun önünün al nacağ n düşünüyor. Eğitim ve araşt rmalara yap lacak yat r mlar yenilikleri art racağ ndan sosyal sistem güçlenecek, bu da vergi ve sigorta ödeneklerinden finanse edilecek. CDU ise 1994’te ç karm ş olduklar programlar n yineleye-
Göçmenleri kontrol yasas 1.sf’ devam Öğrenci, öğrenimi sona erdiğinde ülkesine geri gönderilecek. Dil öğrenmek zorunlu olacak. Dil öğrenmeyenlerin oturma ve çal şma müsadeleri uzat lmayacak. Evlilik yoluyla oturum izni al nmas da s k kontrole tabi
tutulacak. Kal c oturum al nabilmesi için zorunlu evli kalma süresi 3 y la ç kart lacak. Bu süre sonunda Avrupa’ya gelen kişiden “sahte evlilik” yapmad ğ n ispatlamas istenecek. 10 y ldan fazla Fransa’da yaşam ş olanlar n, otomatik olarak oturum hakk na sahip olmalar na son verilecek. AB devletleri ihtiyaç duyduklar taktirde AB üyesi olmayan ülkelerden inşaat ve kimi hizmet sektörlerinde çal şacak kişilere geçici çal şma izni verecek. İhtiyaç bitiminde ise, bu kişiler tekrar ülkelerine geri gönderilecek. Yeni yasa politik ilticalara da s n rlamalar getiriyor. Yasada aç ktan ifade edilmese de, Fransa’ya iltica başvurusunda bulunanlardan gerekçeleriyle
birlikte ülkede nas l yaşayacaklar na dair bir proje ve Fransa’n n kurallar n kabul eden anlaşmaya imza atmalar istenecek. Yasa bu say lanlar n d ş nda daha birçok ayr nt ya sahip. AB’nin yabanc lara yönelik ç -
karmak istediği bu yeni yasa, “ihtiyaca göre işçi al n r ve gönderilir” mant ğ yla haz rlanm ş, köle ticareti anlaşmas ndan başka birşey değildir. Elbette bunlar AB kapitalistlerinin kurallar . Onlar, Fransa’da 26 yaş n alt ndaki gençleri de CPE yasas ile sömürü çarklar aras nda istedikleri gibi ögütmek istediler. Ancak, emekçi halklar n cevab “Direniş!” oldu. Şimdi s ra, yabanc lar n kullan p at lmas n öngören yasas buruşturup çöpe atmakta. Şimdi zaman, başta 13 May s’ta Fransa genelinde yap lacak yasa karş t yürüyüşlere ve sonras nda yap lacak tüm eylemlere kat lma zaman . Şimdi zaman, CPE direnişinden sonra bir kez daha sokakta konuşma zaman !…
rek, as l olarak küreselleşmeye uyumu hedef olarak seçiyor. Bunu yapmak isterken de eski uygulamalardan ç kan kötü sonuç ve yarg lar atacağ n aç kl yor. Başbakan Merkel, geçmişte ekonomi-politik konular üzerinde çok yoğunlaşt klar n , sosyal konularda ise eksik kald klar n vurguluyor.
Öyle görünüyor ki gerek CDU gerek SPD devlet politklar nda şimdiden hemfikir! Katma değer vergisinin yükseltilmesi kesin gibi görünüyor. Bu durumda elbette ki kasalar tekrar dolmaya ve hatta eskiden olduğu gibi taşmaya başlayacak. Sonra da halka iyilik yapm şlar gibi “Biz sosyal devletiz” ç ğ rtkanl ğ yla sağl k sigortas ödeneklerinin düşürülmesi, yeni gündeme getirdikleri Aile Paras (Elterngeld) vb. konularla halka “yard m” yapm ş gözükecekler. Bunlar, hükümetin iç ve AB politikalar n , 2010 y l na kadar hedeflerine ulaşt rmak için yapmak istediği uygulamalar n n ayaklar n oluşturuyor. Ancak Almanya’daki son süreç, bunun bu kadar kolay olmayacağ n n da sinyallerini vermektedir…
Nazilerin sürek av Etiyopyal› Ermyas, u¤rad›¤› ›rkç› sald›r›dan sonra, hala komadan ç›kamad›.
Yaflanacak
(baştaraf birinci sayfada)
ve ald klar kredileri azami 25 y l içerisinde geri ödeyecekler.
Her alanda hak gasp
maya zorlanacak. Gençler aras nda kendilerine ait evi olanlar n giderleri, sadece taş nma ve şiddetli geçimsizlik gibi istisnai durumlarda resmi makamlar taraf ndan karş lanacak. Temmuz ay ndan itibaren de bu durumda olan genç işsizlere verilen işsizlik paras 345 eurodan 276 euroya indirilecek. İlk yüksek tahsilini yapan öğrencilerin hepsi, 1 Nisan tarihinden itibaren eğitim kredisi alma hakk na sahip olacak ve en fazla 650 euro alabilecekler. Öğrenciler bu krediden en fazla 10 sömestr yararlanabilecekler
Hedefte 12: Göçmenler! Zira, sald r politikalar çoğu zaman sistem muhalifi cepheye çarp yor ve sürtünme yaş yor. Bunu ortadan kald rmak için de kapitalizm, çok daha geniş kesimleri sömürü çarklar aras nda sorunsuz ve sürtünmesiz öğütebilmek amac yla, bu geniş kesimleri düşünsel olarak kendisine yedeklemeye ihtiyaç duyuyor. Bunun içinse küçük bir az nl k hedefe çak l yor: Göçmenler!
İşsizliğin nedeni göçmenler mi? Kapitalizmin yaşad ğ her bunal mda ilk önce göçmen işçi ve emekçileri hedef göstererek, haklar n budamas tesadüf değil. AB’de işsizliğin yüzde 10’lara t rmanarak, neredeyse her ay yeni bir rekor k rmas , kapitalizmin göçmenleri hedef göstermesinin maddi zeminini oluşturuyor. AB burjuvalar , bulduklar bu geniş demagoji sahnesinde -işsizliğin göçmenler aras nda yüzde 40’larda seyrettiğini de gözlerden kaç rarak- Avrupal işçi ve emekçilere işsizliğin nedeni olarak göçmenleri gösteriyor ve geçirmeye çal şt klar neoliberal politikalara yedeklemeye çal ş yorlar. Amaçsa; ayn sorunlar ve ayn ortak kaderi paylaşan emekçilerin birbirlerine düşmanlaşt r lmas ve parçalanarak kolayca yönetilmesi. ABD Başkan Bush’un haz rlatt ğ ve göçmen bir işçinin, ABD vatandaş bir işçiye göre daha az ücret almas n ve çok daha k s tl sosyal imkanlara sahip olmas n öngören yasa tasar s tam da bunun için haz rlan yor. Frans z burjuvazisinin göçmenlerin banliyö isyan s ras nda Frans z işçi ve emekçilerinin bilinçlerini buland rarak yan na yedeklemesinden 4 ay gibi k sa bir süre sonra CPE ile sald r ya geçmesi de “ilginç” bir tesadüf değil, bilinçli uygulanm ş politik bir manevrad r. Şimdi yine ayn oyun sahnelenerek, yeni ç kart lacak rkç ve kafatasç göçmen yasalar na zemin haz rlan yor.
Avrupa’n n geleceği göçmenlerin elinde! Ermyas M. hala hastanede ölüm kal m savaş veriyor. Etiyopyal 37 yaş ndaki mühendis, 16 Nisan’da Potsdam’da uğrad ğ rkç sald r dan sonra komadan ç kamad . Ermyas’ n sald r ya uğrad ğ durağa üzerlerinde “Beni unutma” yaz l çiçekler ve Alman şair Heinrich Heine’nin “Geceleri Almanya’y düşündüğümde” dizeleriyle bezenmiş posterler b rak l yor. Potsdam’ n Bar ş Kilisesi’nde (Friedenskirche) genç bir kad n ve küçük bir çocuk Ermyas için mum yak yorlar. Irkç l ğa karş gösteriye gelenler, eşarplar nda “Potsdam renklerini gosteriyor!” slogan n taş yorlar. 1987’den beri Almanya’da yaşayan Ermyas, sabaha karş 04.00 civar nda şehir merkezindeki duraktan kar s na telefon ediyor. Tam o anda sald r ya uğruyor ve telefonun telesekreterine “pis zenci” gibi rkç bağr şmalar düşüyor. Telefondaki seslerden birinin çok ince olmas ve kad n sesini çağr şt rmas , sald rganlardan birinin kad n olduğu ihtimalini güçlendiriyor. Bir taksi şöforü Ermyas’ buluyor ve bir süre faşistleri izliyor. Fakat, sonra peşlerini b rakmak zorunda kal yor. Ayn akşam Potsdam’da yap lan 350-400 kişilik korsan bir gösteri ile sald r ya karş ilk refleks veriliyor. 21 Nisan’daki
ikinci gösteriye kat l m ise, bin kişiyi aş yor.
Bu yaşanan ilk rkç sald r değil! Yabanc düşman sald r lar Brandenburg’da ilk kez yaşanm yor. Daha Mart’ta Cottbus’ta Makedonyal ve İspanyol öğrenciler, “bilinmeyen kişiler” taraf ndan dövülmüştü. Rheinsberg’de ise yabanc lara ait dükkanlar tahrip edilmişti. Yine Potsdam’da yak n zaman önce eyalet mahkemesi beş rkç ya hapis cezas vermişti. Söz konusu bu beş rkç , geçen y l n Temmuz ay nda daha kalabal k bir grupla kendilerini solcu olarak ifade eden iki kişiye sald rm şlard . Brandenburg eyaleti bugüne kadar birçok rkç sald r ya sahne oldu. Sadece geçtiğimiz y l yaşanan rkç olay say s 97. 16 farkl ulustan 108 kişi sald r ya maruz kald . Bunlar n yüzde 68’i Alman vatandaşl ğ na geçmiş durumda.
Almanya’da “Nisan Yasalar ” darbesi!
Almanya’da Nisan ay nda bir dizi yasa değişikliği yürürlüğe girdi. Elbette bu değişiklikler, emekçilerin kazan lm ş haklar n elinden al yor, yaşam n daha da zorlaşt r yor. Yürürlüğe giren yasalardan ilki 18-25 yaş aras gençleri ilgilendiriyor. 18-25 yaş aras genç işsizler, 1 Nisan’dan itibaren ailelerinin evlerinde ikamet etmek mecburiyetinde olacak. Bu zamana kadar kiralad klar evin giderlerini devletin yetkili birimlerinden alma imkan na sahip işsiz gençler bundan böyle ebeveynlerinin evinde kal-
Dünya
Aldatmacadan ibaret!
hedeflerine ulaflmak için ad›mlar at›yorlar. Yeni temel ilke ve devlet politikas programlar nda H ristiyan Demokrat (CDU) ve Sosyal Demokratlar (SPD), devletin rolünü yeniden tan mlamaya karar verdiler. Sosyal demokratlar ihtiyatl bir sosyal devlet anlay ş ve örneklerini savunurken, kendi içinde bunu onaylamaya gidiyor. CDU ise 50 kişilik bir komisyon oluşturuyor.
3 Dünya
M
“Sosyal devlet” yeniden tan mlan yor
Uçuk fiyatlar! 3-5 May s tarihleri aras nda Cenevre’de yap lan uçak sergisinde görülen fiyatlar baş döndürdü. 4-6 kişilik mini jet fiyatlar 1 ve 3 milyon dolar aras nda değişiyor. Amerikan firmas yap m Cessna, 2 milyon dolara al c buldu. Eclips model de 1 milyon dolara. 2004 y l nda uçak sat şlar nda düşüş olmas na rağmen, geçen y l sat şlarda yüzde 27,2 oran nda bir yükselme oldu. Howeywell motor şirketi, 2014 y l na kadar 8 bin 300 uçak sat lacağ n , bunun değerinin de 131 milyar dolar olduğunu belirtti. Bu uçaklar, özel uçaklar. Zenginlik ve yoksulluğun uçlarda birikmesinin somut örnekleri.
N
2010 y›l›na kadar
Euro bölgesinde pahal l k! Eurostat İstatistik Bürosu’nun bildirdiğine göre, euro kullan lan ülkelerde Mart ay nda bir önceki aya oranla endüstri imalat fiyatlar yüzde 0.4 oran nda zamland . 2005 y l n n Mart ay na göre ise, bu art ş yüzde 5.1 oran nda gerçekleşti. Fiyatlar n böyle artmas durumunda, y l sonuna kadar yüzde 6.6 oran nda bir art ş bekleniyor.
Ü
Yasa değişiklikleriyle çeşitli alanlarda bir dizi hak gasp söz konusu. Bunlardan baz lar k saca şöyle: - İşsizlik Paras II uygulamas dahilinde ihtiyaçlar olanlara verilen kira depozitosu da art k borç olarak verilecek. Bu paray al p evlerinin depozitosunu karş layanlar, zamanla paray taksitle ödemek zorunda. - Hükümetin ald ğ kararlar çerçevesinde inşaat çal şanlar için sezonluk çal şma paras ödenmesine başlanacak. Çal şanlar bu uygulama çerçevesinde, şirketin işi olmad ğ zaman içerisinnde de çal şt klar şirketlerden ayr lamayacaklar. - Filtreleri sonradan tak lan sigaralar için sağlanan vergi muafiyetinin kald r lmas ndan sonra, bu ürünler için ödenen fiyatlar, normal sigaralar düzeyine ç kacak. - Otomobillerin ve motosikletlerin teknik muayeneleri program n n çerçevesi genişle-
tiliyor. Şimdiye kadar teknik kontrol kapsam d ş nda tutulan savrulma engelleme sistemi kontrolleri de, araçlar n bu sisteme sahip olmas durumunda teknik muayenelerin (TÜV) bir parças haline gelecek. Ayn düzenleme, hava yast klar n n kontrolü için de getiriliyor. Trafiğe yeni ç kan otomobillerdeki Konsol Kontrol Sistemleri’nin (OBD) kontrolünde, gaz at klar da göz önüne al nacak. - Estetik ameliyat yapan klinikler ve hastaneler bundan böyle yapacaklar reklamlarda operasyonlar n riskleri konusunda da bilgi vermek zorunda kalacak. Böylece, t bbi aç dan lüzumlu olmayan ameliyatlar n önüne geçilecek. Tüm bunlar, “Sosyal devlet” maskesinden dökülen boya damlalar d r. Alman devleti, karş s nda onu durduracak bir güç görmediği sürece sald r lar na aral ks z devam edecektir. Maskenin tamamen ortadan kalkmas n ve gerçek yüzün ortaya ç kmas n beklemek, daha sonra tepki ortaya koymak, emekçilerin lehine sonuç almay iyice zorlaşt racakt r.
Avrupa nüfusu h zla yaşlan yor. AB’de doğum oran tüm zamanlar n en alt seviyesine inmiş durumda. Bu durum, birkaç on y l sonra AB’deki meta üretiminin devaml l ğ n tehdit eder hale gelecek. BM verilerine göre 2010-2030 y llar aras nda göçmenler, AB nüfusunun büyümesinin temel dinamiği haline gelecekler. Daha aç k bir ifadeyle, göçmen işçi ve emekçiler AB’nin geleceğinde önemli bir role sahip olacaklar. İki uzlaşmaz s n f n kaderlerinin kesiştiği bu dönemece burjuvazi, ipleri elinde tutarak girmek için ad mlar n s klaşt r yor. AB’nin kaderinde böylesi önemli bir rolü olacak olan göçmenler kontrol alt nda tutularak, bu güce erişmeleri engellenmek isteniyor. Bunun için de AB burjuvazisi, dünyan n her yerinde olduğu gibi “resmi” ve “sivil” olmak üzere iki kollu bir mekanizmay devreye sokuyor. Göçmenlerin kontrolünün sağlanmas için “resmi” mekanizma olan hükümetler üzerinden “uyum” ve “göçmen yasalar ” ad alt nda rkç yasalar peş peşe devreye sokuluyor. Son birkaç y ld r “uyum” diye bağ ran AB hükümetleri, asl nda “en iyi uyum asimilasyondur” temel perspektifiyle göçmenlerin haf zalar n silerek, bulunduklar ülkenin kültürel, sosyal, politik vb. formatlar na girmelerini dayat yorlar. Böylece, göçmen işçi ve emekçilerin “göçmen” kimliği alt nda örgütlenmeleri ve güç olmalar da engellenmeye çal ş yor. Göçmen işçi ve emekçileri örgütsüzleştirebildikleri ve mecalsizleştirebildikleri oranda, bugün ç kartmak için çabalad klar “nitelikli göç” yasalar ile y llarca çal şt rd klar emekçileri işlerine yaramad ğ anda ülkelerine postalaman n ve rkç nitelikteki benzer yasalar ç karman n çok daha kolay olacağ n biliyorlar çünkü.
Irkç sald r lar n artmas tesadüf değil! Mekanizman n “sivil” kolunu ise, sokaktaki rkç , faşist neonazi art klar oluşturuyor. Yasalar n b rakt ğ boşluklar, toplumun bu bağ rsak üreleri ile dolduruluyor. Göçmen işçi ve emekçiler sokak ortas nda katledilerek, evlerinde cay r cay r yak larak sindirilmek ve kölece yaşamaya ve burjuvaziye itaat etmeye zorlan yor. Avrupa’da göçmenlerin hak ve özgürlüklerini k s tlayan bir yasan n ç kmas ndan önce rkç -faşist sald r lar n art ş göstermesi tesadüf değil! Sald r larla göçmenler cendereye al narak, gasp yasalar na karş örgütsüzleştirilmeye ve sessiz kalmaya zorlan yor. Önümüzdeki k sa dönem de, rkç sald r lar ve Avrupal emekçiler ile göçmen işçi ve emekçilerin birbirlerine düşmanlaşt r lmas çal şmalar atbaş gidecek. Sömürünün de emeğin de, vatan ve ulusu olmaz! Avrupal emekçilerle göçmen emekçilerin kaderleri ve kurtuluşlar ayn yerde kesişiyor. Birleşik, kitlesel ve militan eylemde…
Almanya’da futbol ve fuhuş haz rl ğ Futbol Organi- 1.sf’ devam zasiyon Başkan Franz Beckenbauer, “Futbol izleyicileri keyifli anlar yaşayacaklar. Herkes kar s n unutacak, ikinci bir eşe sahip olman n mutluluğunu yaşayacak” şeklinde konuşuyor. FİFA Başkan ise, “futbol severlerin gönüllü fahişelerle birlikte olmalar n öneriyoruz” çağr s nda bulunuyor. Almanya, 2002 y l nda fuhuşu resmileştirmişti. Resmiyetle beraber, Avrupa ülkeleri de zengin bir ticaret alan olarak fuhuşa yat r m yapt lar. Bu sürecin dünya genelinde meşrulaşmas yla beraber, zorla fuhuş da korkunç boyutlara ulaşt . Dünyan n birçok yerinde aç, yoksul ve kimsesiz insanlar, fuhuşa zorland . Kimisi kaç r ld , kimisi kand r ld , kimisi “işçi” olarak bu sürece dahil edilip köleleştirildi. Çürüyen
kapitalizm, dünya genelinde yaşad ğ kriz içinde debelenirken, üretim alanlar ndaki yat r mlar n süpekülatif alanlara, yani paran n kolayca kazan ld ğ alanlara kayd r yor. Buna bağl olarak borsa, bahis, uyuşturucu, fuhuş ve savaş, bu süreçlerin vazgeçilmez öğeleri olarak karş m za ç k yor. Bunun içindir ki kapitalist sistemde iki seçeneğimiz vard r: “Ya barbarl k içinde yok oluş, ya da sosyalizm”!
Yaflanacak
Dünya 4 “ABD sen kaybettin, ben kazand m”
D
Frans z vatandaş Zacarias Moussaoui, ABD’nin Alexandria eyaletindeki yarg lanmas nda hakimlerden ölüm karar n n ç kmamas n “ABD sen kaybettin, ben kazand m!” diyerek karş lad . 37 yaş ndaki Zacarias, 11 Eylül san ğ olarak yarg lan yordu. Üç ay süren davan n ard ndan savc lara da “Siz kaybettiniz!” diyen Zacarias, ölümden kurtulman n sevincini böyle yaşad .
ABD’li gençler coğrafyada s f rlar
N
Y
Nepal’de ateşkes karar Nepal’deki yeni hükümet, Maoist gerillalarla ateşkes imzalama karar ald . Hükümet ayr ca, gerillalara bundan böyle “terörist” denmeyeceğini de aç klad . Nepal Komünist Partisi-Maoist de, hükümetin ateşkes karar n aç klamas ndan bir hafta önce, üç ay sürecek ateşkes karar alm şt . Nepal Komünist Partisi-Maoist, monarşiyi devirmek için 1996 y l nda halk savaş başlatm şt . 10 y ld r devam eden savaşta bugüne kadar 12 bin 500 kişi yaşam n yitirdi.
Bolivya’da doğalgaz ve petrol ulusallaşt r ld ğenmeyen tekellerin en geç 6 ay içerisinde ülkeyi terk etmek zorunda kalacaklar n da aç klad . Bolivya’da geçen y l yabanc tekeller 1 milyar dolar tutar nda doğalgaz ve 300 milyon dolar tutar nda da petrol satm şlar ve büyük karlar elde etmişlerdi. Morales aç klamay şu an yabanc tekeller taraf ndan işletilen bir rafineride yaparken, bir Bolivya ordusu askeri de rafineriye ülke bayrağ çekti.
mi için 1 May›s’› seçen milyonlarca göçmen, ülke çap›nda ifl b›rak›p alanlara ç›kt›.
ABD emperyalizminin göçmenlere yönelik yapmay planlad ğ hak gasplar n ve k s tlamalar protesto eden işçi ve emekçiler, ABD tarihinin en büyük protestosunu gerçekleştirdiler. 1 May s’ n tatil olmad ğ ülkede protesto eylemi için 1 May s’ seçen milyonlarca göçmen, ülke çap nda iş b rakarak alanlara ç kt . Gün boyunca al şveriş yap-
mayarak ve çocuklar n da okullara yollamayarak protestolar n n yapt r m gücünü artt ran işçi ve emekçilerin eylemi, birçok yerde çiftlik, fabrika, market, vb. yerde işlerin yavaşlamas na, baz lar nda ise tümden durmas na yol açt .
“Göçmensiz bir gün” “Göçmensiz bir gün” slogan alt nda örgütlenen protesto gü-
nünde göçmenler Los Angeles, Chicago, New Orleans, Houston gibi büyük şehirlerde sokaklara ç karak, kendileri olmadan yaşam n duracağ mesaj n verdiler. Los Angeles’ta yap lan iki ayr yürüyüşte 1 milyon, Chicago’da 400 bin, Houston’da 75 bin göçmen alanlarda buluşurken, ülkenin onlarca şehrinde de yüzbinlerce işçi ve emekçi yürüyüşlerdeki yerlerini ald lar. Yürüyüşlerde “ABD’nin belkemiği biziz”, “ABD göçmenler taraf ndan kuruldu”, “Bu demokrasi değil, yabanc düşmanl ğ ” ve “Dev uyand ” gibi sloganlar coşkuyla hayk r ld . Göçmen işçi ve emekçilerin protesto eylemlerine Guatemala ve Meksika’dan da destek geldi. Meksikal işçi ve emekçiler 1 May s kutlamalar nda ABD’deki kardeşlerine destek verdiler. Guatemala’da ise, ABD tekelleri eylemci öğrencilerin öfkesinden nasibini ald . Pek çok ABD patentli tekele
sald ran öğrenciler, mağazalar tahrip ettiler.
Irkç yasa ABD emperyalizmi yürürlüğü sokmak istediği yasalarla kaçak göçmenleri “federal suçlu” ilan etmek istiyor. Yeni yasa ayr ca, kaçak göçmenlerin ABD vatandaş olmalar n da olağanüstü derecede zorlaşt r yor. Ancak bunlardan da vahimi, yeni yasan n ABD Başkan Bush’un talebi doğrultusunda “konuk işçi” program n uygulamaya sokacak olmas . Programa göre göçmen bir işçi, ayn şartlarda çal şt ğ ABD’li bir işçiye oranla daha düşük maaş alacak ve çok daha k s tl sosyal imkanlara sahip olacak.Yasalar n vehameti bununla da s n rl kalm yor. ABD Temsilciler Meclisi’nde Aral k ay nda onaylanan başka bir tasar ise, “kaçak göçü önlemek” ad alt nda Meksika s n r na duvar örülmesi gibi rkç nitelikler taş yor.
Gelecekler ipotekli Bolivya Devlet Başkan Evo Morales, 1 May s’ta yapt ğ aç klama ile ülkedeki 56 doğalgaz tesisi ve petrol rafinerisinin tamam yla devlet kontrolü alt na al nd ğ n aç klad . Bolivya’da bundan böyle doğalgaz ve petrol yabanc tekeller taraf ndan sat lamayacak. Emperyalist tekeller isterlerse Bolivya’daki gaz ve petrol arama ve ç karma faaliyetlerine devam edebilecekler ancak, ç kard klar gaz ve petrolü Bolivya devletinin kontrolünde olan YPFB şirketine vermek zorunda kalacaklar. Morales, bu uygulamay be-
Bağ ml ülkelerin yeralt ve yerüstü kaynaklar n sömüren emperyalist tekeller, muazzam karlar elde ederlerken, kaynaklar n gerçek sahipleri olan ülkelerin işçi ve emekçileri ise yoksulluk içinde yaşamaya mahkum ediliyor. Bununla da s n rl kalmayan emperyalist talan, söz konusu ülkelerin doğmam ş çocuklar n n bile geleceklerini ipotek alt na al yor. Latin Amerika’da Venezüella ile başlayan yeralt kaynaklar n n ulusallaşt r lmas çal şmalar şimdi Bolivya ile devam ediyor. Dar s diğer bağ ml ülkelerin baş na!..
Öfke engel tan maz! Yüzy l m zda kölelik BM raporu, net bir
Bir birini tetikleyeABD’li gençlerin çoğunluğunun coğrafya bilgisinde “s f r” denecek kadar bilgisiz olduklar n ortaya ç kt . Ulusal Coğrafya’n n yapt ğ araşt rmaya göre ABD’li gençler, Irak’ n nerede olduğunu dahi bilmiyorlar. 18 ve 24 yaşlar aras nda olan 510 gençle yap lan araşt rmaya göre ABD’li gençler, kendi ülkelerini bile doğru dürüst tan m yorlar. Araşt rmaya kat lan gençlerin yar s , New York’un haritadaki yerini gösteremediler. Gençlerin yüzde 30’u ise, ABD nüfusunun 1 ile 2 milyar aras nda olduğunu söyledi!
A
1 May›s’›n tatil olmad›¤› ülkede protesto eyle-
Açl ktan ölüyor çocuklar Y lda 5.6 milyon çocuk, yetersiz beslenmeden dolay ölüyor. UNICEF, 146 milyon çocuğun ise yetersiz beslenmeden dolay bebek yaşta öleceğini belirtiyor. Yetersiz beslenme, çocuk ölümlerinin yar s n oluşturuyor. Açl k ve yetersiz beslenme dünyay ilgilendiren önemli sorunlardan biri olmaya devam ediyor. Yetersiz beslenmeden en çok çocuklar etkileniyor. Güney Asya’da yaşayan çocuklar n yar s ndan fazlas yetersiz besleniyor. UNICEF raporunda Ortadoğu, merkez Afrika ve bat Afrika’da ise çok zay f bir iyileşmenin olduğu kaydediliyor.
Ü
ABD tarihinin en büyük protestosu!
tablo çiziyor.
cek olan patlamalar “ayaklanmalar yüzy›l›” korkular›n› gerçe¤e çevirecek…
Emperyalist devletlerin egemenlik kavgas , savaşlar da kapsayan biçimde genişleyerek büyürken, ABD savunma bakanl ğ Pentegon ve CIA gibi şebekelerin faaliyetlerini hantallaşt ran etkenler ortadan kald r l yor. “Terörle savaş” tekerlemesi üzerine kurulu emperyalist terör mekanizmalar n n yetkileri s n rs z k l n yor. Amerikan Özel Kuvvetler Komutanl ğ (SOCOM) taraf ndan haz rlanan plan çerçevesinde, başka bir ülkede askeri operasyon için bugüne kadar şart koşulan “Amerikan büyük elçiliklerinden izin” formalitesi devre d ş b rak l yor. Böylece birer işkence merkezi haline getirilen CIA uçaklar n n ülkelerde cirit atmas yasal bir zemine oturtuluyor. Bu emperyalist terör plan n n start yla birlikte 20 ülkedeki ABD temsilciliklerine istihbarat ve operasyon plan için özel birlikler gönderildiği gündeme geldi. Yine ABD taraf ndan Bulgaristan-Türkiye s n r ndaki Bezmer hava üssü ve Nova Selo üssü ile, ülkenin orta kesimindeki Graf İgnat-Yevo’ya 2 bin 500
asker ve savaş uçaklar konuşland r l yor. Yap lan anlaşmalarla bu üsler, önceden formalite icab da olsa izin gerektirirken, şimdi başka ülkeleri işgal ve sald r için hiçbir izne gerek olmadan kullan lacak.
Bu panik niye? Bütün bu plan ve uygulamalar insana, batakl ğa saplanm ş bir vahşi hayvan n ç rp n ş ve sald rganl ğ n hat rlat yor. Her s çramas nda biraz daha batakl ğa gömülen koca gövdeli bir hayvan. Emperyalist devletlerin her “terörle savaş” dediğinde nelerin yaşand ğ n art k bilmeyen yok. Girdikleri bu savaş batakl ğ karş t güçlerini de büyüterek haydut devletleri içine çekmeye devam ediyor. Emekçi insanl ğ n ve halklar n yüreğinde emperyalist terör, işgal, savaş ve bunlar n sonuçlar n n biriktir-
diği öfke, bilinçlerde bir karş tl ğ da büyüterek ilerliyor. Bunun etkileri gelecek on y llar belirleyecek. Toplumsal sars nt lar kaç n lmaz k lan uçlarda birikme, derinleşen s n fsal çelişkiler vites büyüterek ilerliyor. Onun için ABD Savunma Bakan Donald Rumsfeld’in, “Modern terörle mücadele kampanyalar yürütebilmesi için Amerikan ordusunun yeniden yap lanmaya ihtiyac var” demesi ve “uzun savaş” tan mlamalar boşuna değil. Emperyalist güçlerin her plan , her yeniden yap land rma hamlesi emekçi halklar n y k m üzerine kurulu olduğu için bu y k m n yaratt ğ öfkenin dizginlenip kontrol alt nda tutulmas mümkün değil. Oras ndan buras ndan patlayarak, bir birini tetikleyip büyüterek genişleyecek olan bu patlamalar “ayaklanmalar yüzy l ” korkular n gerçeğe çevirecek…
Köleliğin yüzlerce y l önce kalkt ğ n san r z. BM raporlar , biçim değiştirerek de olsa dünyada al n p sat lan ve köle olarak çal şt r lan milyonlarca insan n varl ğ na işaret ederek bunun böyle olmad ğ n anlat yor. Geçtiğimiz günlerde bu raporlardan biri daha yay nland . Son raporun öncekilerden fark , istatistik sunman n ötesine geçip, konuya ilişkin küresel eğilimlerin tablosunu çiziyor olmas .
Kad nlar ve fuhuş sektörü! Rapora göre; sistemin mağdurlar n n büyük bir bölümü eski Doğu Bloku ülkeleri ve Afrika’dan geliyor. Götürüldükleri noktalarsa Bat Avrupa ve ABD! Asya ise hem ç k ş noktas , hem de hedef bölge durumunda. Çin ve Tayland en fazla kaçağ n ç kt ğ
ülkeler listesinin baş nda yer al yor. BM Uyuşturucu ve Suçla Mücadele Dairesi Başkan Antonio Maria Costa, insan kaçakç l ğ n n genellikle cinsel sömürü bağlam nda ele al nd ğ n ama asl nda çok daha geniş bir alan kapsad ğ n belirtiyor. “Asl nda tarlalarda çal şt r lan kişilerden ve sağl ks z koşullarda çal şanlar n n işgücünü sömüren atelyelerdeki işçilerden, Afrika ve Asya’daki çocuk işçi kaçakç l ğ na çok geniş bir alandan söz ediyoruz” diyen Costa, “Akl n za gelebilecek her türlü faaliyette insan kaçakç l ğ n n da bir pay var” diyor. Rapora göre insan kaçakç lar n n eline düşen kişilerin yüzde 77’si kad n veya genç k z, yüzde 9’u da erkeklerden oluşuyor. Kaçakç l kta cinsel sömürü, vakalar n yüzde 87’sinde gerekçeler aras nda yer al yor. Köle işgücü kullan m n n di-
ğer türleri ise yüzde 28’lik bir oranla temsil ediliyor.
BM sistemi akl yor! BM, 21. yüzy ldaki kölelik olgusunun genel bir tablosunu sunarken, çözümün üstünden de ustaca atl yor. Konuya ilişkin önerisi; “Komuoyunun köle çal şt ran yerlerin ürünlerini tüketmemesi’’! Sorumluluğu “kötü niyetli kişilere” yükleyerek, devletleri ve bir bütün olarak sistemi savunmay da ihmal etmiyor. Oysa ki insan kaçakç l ğ na bizzat devletler taraf ndan nas l göz yumulduğu, bu işi yapan şebekelerin bağlant lar ile say s z kereler aç ğa ç kt . Ayr ca kaçakç lar n eline düşen insanlar buna hangi koşullar n zorlad ğ üzerine az buçuk düşünmek bile sorunun “kötü niyetli kişiler veya görevliler sorunu” olmad ğ n gösterecektir!
Irak’ta faili belli cinayetler Irak’ta bir gün içinde gövdeleri kurşunlarla delik deşik edilmiş 36 ceset bulundu ve 26 kişi intihar sald r s sonucunda yaşam n kaybetti. Ölü bulunan 36 kişinin gözlerinin ve ellerinin bağ l olduğu belirtildi. Yerli halk, düzenli olarak devriye gezen ve üniformal olan kişilerin, insanlar gözalt na ald ğ n ve bir daha bu insanlardan haber al namad ğ n söylüyor. Bu kişiler, işgalci güçler ve onlar n taşeronluğunu yapan işbirlikçi Irak devleti taraf ndan kaç r l yor ve katlediliyorlar. Emperyalist ve kapitalist devletlerin dünyan n her yerinde uygulad ğ bu aşağ l k yönteme, ABD emperyalizmi de saplan n kald ğ direnişini bitirmek için işgalin ilk günlerinden beri sürekli başvuruyor. Başvurmaya da devam edecek. Fakat, bugüne kadar başar kaydedemeyen bu yöntemin bundan sonras için de başar şans yok.
Dünyan›n sokaklar›... Ahmet Vural
300 y l aşk n bir süre İspanyol sömürgeciliği alt nda yaşayan Latin Amerika halklar , 1844 y l başlar ndan itibaren yükselttikleri bağ ms zl k savaşlar yla dönüşüme uğramaya başlad lar. 1821 y l nda ilan ettiği bağ ms zl ğ yla, diğer k ta ülkelerinden önce davranan Meksika’n n burjuva anayasas n n temeli de, Zacola Katedrali önündeki küçük meydanda at ld . Meksika işçi ve emekçileri, o günkü koşullarda ilerici bir rol oynayan yerli burjuvazinin gerçek yüzünü çok geçmeden göreceklerdi… İktidar ele geçiren diktatör Porfiro Diaz, Anayasa Meydan ’nda halka şu ünlü sözleriyle hitap ederken, ABD’nin yeni sömürgesi olman n kap s n da aral yordu: “Fakir Meksika; tanr ya uzaksan ABD’ye ya-
k ns n!” Bir zamanlar Anayasa Meydan ’nda “Viva Mexico, Viva Bağ ms zl k” şiar yla halk direnişe yönlendirenlerin, as l amaçlar n n çok geçmeden ABD’nin arka bahçe bekçiliği olduğu da böylece aç ğa ç k yordu. Fakat, ezici çoğunluğunu yerli halk n oluşturduğu Meksika köylüleri 20. yüzy l n başlar nda yine farkl dilden konuşmaya başlayacaklard …
Emiliano Zapata Zapata önderliğinde ayaklanan Meksika köylüleri, 19101914 y llar aras ndaki k sa zaman diliminde kendisinin efendisi olmay tadabildi. Zapata dahil, toplumun yüzde 90’ n n okuma, yazma dahi bilmediği Meksika’da köylü devrimi şe-
Anayasa meydan hirlere yay lamam şt . Başkent Mexico City’yi ele geçiremeyen fakat, devrimin zaferinin buradan geçtiğini bilen Zapata, bir kamyon dolusu savaşç y başkente gönderir. Göğüslerinde çapraz fişekleriyle meydana giren Zapata savaşç lar direnişle karş laş rlar. Eylemin komutan Panchovilla, 12 savaşç s n kaybeder. Şehri ele geçiremeyeceğini anlayan Panchovilla, başkentin sembolü olan Opera binas n kurşunlayarak geri çekilir. Zaten çok geçmeden ihanete uğrayan Zapata konutunda kurşunlanarak katledilir. Meksika’da köylü devrimi yayg nlaşamadan yenilgiyle son bulur.
Mexico City’nin sembolü Anayasa Meydan , başkentin olduğu gibi bütün Meksika’n n sembolüdür. K z l Meydan ve Tiananmen’den sonra dünyadaki say l meydanlardan biri ola-
rak kabul edilir. XIV. ve XV. yüzy llarda inşa edilen kiliselerin gotik mimarasine, katolik dininin yayg nlaşt ğ her yerde rastlamak mümkündür. Anayasa Meydan ’n n kuzey taraf nda bulunan ve gotik mimarisinin güzel örneklerinden biri olan Zacola Katedrali de, Meksikal hristiyan cemaatinin kabesi niteliğini taş r. Anayasa meydan , sadece turistik gezilerin kesiştiği bir yer olduğu için değil, müzeleri, kültür-sanat galerileri, opera binas , Meksika stili cafe ve barlar yla da sürekli canl ve hareketli bir meydand r. Meydana aç lan her cadde de görülebilecek El Gringo giyim tarz yla gezinen Meksika köylüleri, tipik bir Meksika görüntüsü çizerler. Say lar 20 bini bulan ve satt klar mal pazarlayan bağ rt lar yla bir renk armonisi oluşturan sokak sat c lar da meydana ayr canl l k kazand r r.
İki yüzlü iktidar partisi İktidara gelebilmek için ad n “Devrim Partisi” olarak değiştiren liberal burjvazi, Meksika toplumunu bask alt nda tutmak, hak ve özgürlük talebinde bulunan her hareketi ezmekle nam salar. Latin Amerika’da esen 1968 öğrenci hareketi Meksika’da da etkisini gösterir. Öğrencilere karş ac mas z davranan iktidar, kitle gösterilerine kurşun ve katliamla cevap verir. Ekim 1968’de Anayasa Meydan ’nda toplanan binlerce öğrenci, polis ve tanklar n yayl m ateşi aras nda kal r. ‘68 sonbahar , 300 öğrencinin öldürülmesiyle hüzüne kar ş r.
Modern zamanlar n meydan 2001 y l nda Chiapas eyaletinden yola ç kan onbinlerce Zapatista taraftar n ağ rlamaya yetmeyen meydan, göstericileri ara sokaklar nda misafir eder. O
güne kadar belki de Meksika tarihindeki en büyük yürüyüşlerden birine ev sahipliği yapan meydan, al ş la gelmiş eylemlerin d ş na ç kar. Fakat, 1994 y l nda silahlan p ormanlardan Chiapas’a gelen Zapatistalar n, bu kez düzen içi çözüm yolu aramak için gelmesinin burukluğunu yaşamak da meydana düşmüştür. Anayasa Meydan , modern zamanlar na dönerek, yaz s cakl ğ boyunca Carmenlerin baş döndörücü danslar ve köşe başlar nda yükselen Meksika müziğinin ritmiyle sabaha ç kmaya devam edecek. Gün ayd nland ğ nda ise, hak ve özgürlük arayan işsizler, özelleştirmeye karş ç kan işçiler, NAFTA kotas k skac nda ezilen Meksika köylüsü meydanlar dolduracak yine. Bu meydanlar n baş nda da, iki yüzy ll k geçmişine sinmiş hareketlilik ve canl l ğ yla, hep sessizliği yar p geçmiş olan Anayasa Meydan gelecek…
Yaflanacak
E
Sendikal Forum
R za Doğan
Kitlelerin gücü Fransa’da neoliberal istihdam yasas n n geri çekilmesini sağlayan, milyonlarla ifade edilen kitlesel grev ve direnişler, kitlelerin gücü ve kitle içinde çal şma tarz n n önemini de ortaya koyuyor. “Devrim kitlelerin eseri olacakt r” sözü, tüm devrimci yap larca kabul gören doğru bir belirlemedir. Ne var ki, buna denk düşen doğru örgütlenme ve mücadele biçimleri uygulanmad ğ ndan, kitleselleşmek hep bir s k nt olarak kal r. Bu s k nt günümüzde de temel bir sorundur. Günümüzde anti kapitalist anti emperyalist mücadelenin önünde en büyük engel, sermaye iktidar araçlar n n ezici ağ rl ğ ile atomlaşt r lm ş kitlelerin güçsüzlüğüdür. Fransa’da bu dengeleri tersine çeviren genel grev ve genel direnişler, diğer Avrupa ülkelerinde de işçi ve emekçilerin mücadelesine güç ve kaynak olabilecek bir niteliktedir. Çünkü Fransa’da uygulanmak istenen yasalar, bir çok Avrupa ülkesinde önceden mevcut, bir k sm da benzer yasalar uygulamak istiyor. Örneğin, Almanya’da benzer bir yasan n haz rland ğ n biliyoruz. Ama sermayenin Fransa’da ald ğ yenilgi, böyle bir yasan n yürürlüğe konulmas n en az ndan şimdilik zorlaşt r yor. Onlarca y ld r neoliberal politikalara karş kitlesel direnişler, Fransa işçi s n f ve emekçileri için ilk değildir. Daha önce liberal sağ hükümetin emeklilik yaş n n yükseltilmesi, sağl k sigortas ve diğer sosyal kazan mlar yok etmeye yönelik reformlar na karş da güçlü kitlesel grev ve direnişler gerçekleşti. Yine liberal Avrupa Anayasas ’n n çöpe at lmas nda da rolü büyük oldu. Tüm bunlar akla şu sorular getiriyor: Fransa’da işçi ve emekçi halk n mücadelesini etkili k lan faktörler nelerdir? Fransa’da sol ve sendikalar bu kadar güçlü mü? Her şeyden önce, Frans z halk , uzun ve zengin bir mücadele geleneğine sahip. Yüz y l aşk n bir süredir Fransa’n n politik yaşam nda en eski parti olarak FKP, emekçi kitler içinde yats namayacak bir güce sahip. CGT’nin de yine yüz y l aşk n sendikal mücadelesiyle Fransa da k smen de olsa halen var olan tüm ekonomik ve sosyal kazan mlarda imzas var. Fransa da zaman zaman iniş ç k şlara rağmen halen oy veren kitlelerin yüzde 20’si kendine “komünist” diyen siyasi partilere oy veriyor. Tabii, diğer kesimlerden, SP ve yeşillerin taban nda da liberalizme karş güçlü bir muhalefet söz konusu. Daha da önemlisi, seçimlerde liberal sağ UMP’ye oy veren kitlelerin önemli bir k sm hükümetin reformlar na karş eylemlere destek verdi. Anti CPE direnişine tek bir parti veya sendikan n damgas n vurduğu söylenemez. Ama bu eylemlerin kendiliğinden olduğu anlam na gelmiyor. İşçi s n f hareketi içinde de farkl siyasi eğilimlerin olmas doğald r. Sendikalar bu farkl siyasal eğilimleri temel ve acil talepler etraf nda bir araya getirdi. Anti CPE direnişi siyasi bir zeminde örgütlü olarak başladi. Emekçilerin üretimden gelen gücü ile gençliğin dinaminizmini bir potaya ak tan öğrenci ve işçi sendikalar n n direniş kararlar na, tüm sol parti, örgüt ve dernekler baş ndan sonuna kadar aktif olarak destek verdi. Bunda CPE’nin tüm toplum kesimlerini etkiliyor olmas n n yaratt ğ toplumsal duruşun pay büyüktür. Ancak gerçeğin görülmesiyle ideolojik ve siyasi farkl l klar öne ç kar lmadan tüm siyasi güçlerin zafere kilitlenmesi ise hareketin gücünü belirleyen en önemli faktör oldu. “Birlik, mücadele, zafer!” ruhu bu eylemlerde anlam na ulaşt . S n f sendikalar , ücretli kölelik sisteminin ortadan kald r lmas n ister. Ama bu uzun bir ideolojik ve siyasi mücadele sürecidir, sendikal mücadelenin boyutlar n aşar. Bu nedenle sendikal mücadelenin bütün kazan mlar , kapitalist üretimin temeli olan ne özel mülkiyeti ne de insan n insan taraf ndan sömürülmesini ortadan kald r r. Fakat sistemi değiştirmeden de elde edilen demokratik ve ekonomik kazan mlar, işçi s n f ve emekçilerin yaşam n k smen iyileştirmekle kalmaz, emekçi kitlelerin s n f bilincini ve mücadele ruhunu da yükseltir.
M
E
K
D
Ü
N
Y
A
S
5 Dünya
I
Fransa’da emek hareketi kazand Zafer Fransa ile s›n›rl› kalmay›p, di¤er uluslardan emekçi ve ö¤rencilere de örnek olacak.
Bu, as l olarak önümüzdeki süreçte işçi, emekçi ve öğrencilerin en büyük silah olacak. Polisi,meclisi, hükümeti, mahkemesi, vb. ile karş s nda örgütlü olan devletin dize getirilmesinin yan s ra, sendikalar n baş na çöreklenmiş bürokratlar n da tabandan zorlanarak sokağa ç kmaya mecbur b rak lmas , CPE karş t direnişin ve sonunda gelen zaferin önemini bir kat daha artt rd . Emekçiler, kararl mücadele ile sadece devletin değil, sendi-
1.sf’dan devam kal bürokrasinin oluşturduğu barikat n da aş labileceğini yaşarak öğrenmiş ve öğretmiş oldular. Avrupa’daki h zl yoksullaşma dalgas n n her geçen gün daha fazla oranda işçi ve emekçi saflara ittiği orta s n flar n CPE karş t direniş içinde yer almalar ve zaferi yaşamalar , bu kesimlerin işçi ve emekçi cephesini sadece say sal olarak değil, siyasal olarak da büyüten bir etki de bulunacak. CPE karş t direniş, halklar n ayn ortak amaçlar için mücadelesinin güzel örneklerini de oluşturdu. Türkiye’de Devrimci Proleter Gençlik’in üniversite ve liselerde dersleri boykot ederek, Yunanistan’da üniversite öğrencilerinin yürüyüş yaparak destek sunduğu direnişe, farkl uluslardan öğrenci gruplar da Fransa’da yap lan yürüyüşlere kat larak mücadeleyi ortaklaş-
t rd lar. 0Fransa’da kazan lan zafer sadece Fransa ile s n rl kalmayacak, diğer uluslardan işçi, emekçi ve öğrencilere de örnek oluşturacak. Zafer, diğer ülke burjuvalar n n yeni sald r yasalar n geçirmelerini de zorlaşt racak. Bugün Almanya’da öğrenim harçlar na karş üniversiteleri işgal eden öğrencilerin, haklar gasp edilen doktorlar n, kölece
yaşam ücretine karş ç kan işçilerin sürekli şekilde “Biz de Frans z kardeşlerimiz gibi kazanabiliriz” vurgusunu yapmalar bunun en bariz göstergesi. Fransa’da işçi, emekçi ve öğrenciler birleşik, kitlesel ve militan mücadeleleri ile as l olarak güçlerini ortaya koydular. Bu güç korunduğu ve ötesinde geliştirilip güçlendirildiği oranda geri püskürtülemeyecek sald r , al namayacak hak yok.
Sağl k sistemi paras z olmal Almanya Marksist-Leninist Partisi (MLPD) Kuzey Ren Vestfalya eyaleti başkan pratisyen hekim Ernst Herbert ile Almanya’da gelişen doktor eylemlikleri ve yerleştirilmeye çal ş lan yeni sağl k sistemi üzerine yapt ğ m z röportaj yay nl yoruz.
gerektiğinde bu neredeyse imkans zlaşabiliyor!
Neo-liberal politikalar, sosyal y k m yasalar , sağl k emekçilerini ve bir bütün olarak sağl k sistemini derinden etkiliyor. Bu sald r lar n gelişimini anlatabilir misiniz? Bütün dünya çap nda kapitalizmin bask n egemenliği söz konusu. Ve kapitalizm sağl k sistemini de kendi lehine düzenlemelere tabii tutmak istiyor. Temel olarak bütün sağl k sisteminin özelleştirilmesi ve bu özelleştirmede de kapitalin dolay ms zca rol oynamas sağlanmak isteniyor. Tüm bu sald r larda kullan lan temel argüman “tasarruf”! Ama işin asl nda bir tasarrufa gidilmemekte, aksine daha fazla harcama yap lmas destek-
lenmektedir. Bu işin parasal yükünü hastalar taş maktad r. Harcamalar düşürmek için doktorlara da daha az ve daha ucuz ilaç yazmalar için bask yap lmaktad r. Bu politikalar n göçmenler ve ilticac lar üzerindeki yans mas nas l olacak? Başka uluslardan buraya çal şmak üzere gelmiş insanlar n çal şma koşullar hemen hemen ayn . Onlar da bu uygulamalardan yerliler kadar etkilenecekler. Ancak ilticac olarak bulunanlar aç s ndan durum daha da zorlaşacak. İlticac lar n sigorta kapasiteleri düşük olduğu için doktor ona her ilac yazamayabiliyor ya da röntgen, MR gibi şeyler
Geçen ay boyunca gerçekleşen eylemler dizisinin organizasyonunda kimler var, bunlar aras nda talep ortakl ğ var m ? Hastanelerde çal şan doktorlarla özel muayenehanelerde çal şan doktorlar n eylemleri birbirlerinden ayr yd . Beraber sokakta eylem yapm yorlar. Şimdi özel muayenehanelerde çal şan doktorlar, sadece kendi iş kollar na özgü çat lar alt nda örgütleniyorlar. Bunlardan bir tanesi Hartman Birliği, bir diğeri Özgür Doktorlar Birliği. Hastahanelerde ve kliniklerde çal şan doktorlar n örgütlenmesi de Marburger Birliği (Marburger Bund) çat s alt nda oluyor. Peki doktorlar aras nda da bir s n flaşma yok mu? Elbette var! Doktorlar n bile kendi aralar nda çelişkileri, ufak çat şmalar meydan geli-
yor. Tabii bu kapitalistlerin işine yar yor. Dünyan n en zengin ülkelerinden biri olan Almanya’da sağl k sistemi için yetersiz para olduğunu söylemek yanl şt r. Yeterli para vard r. Fakat, doktorlar n bir bölümü ücretlerine yüzde 30 zam isterken, diğer bölümü ise “Bunlar yüzde 30 al rsa bize daha az pay düşer” şeklinde düşünüyor. Böylece doktorlar kendi aralar nda bölünüyor. Doktorlar n bu protestosu hakl ve dayan şmay gerektiren bir mücadeledir. Ama yeniden söylüyorum, bu mücadelenin hangi yola doğru gitmesi gerektiğinde ise farkl l klar m z var. Örneğin biz işverenlerin sosyal vergi ödemesini ve sağl k sisteminin de bu vergiden finanse edilmesini istiyoruz. Sağl k giderleri işçilerin ald ğ ücretten değil, aksine işverenin kazanm ş olduğu paradan karş lanmal d r…
Fransa meclisi ne istiyor? Milletvekili Raphael HadasLebel’in hükümete sunduğu raporda, sorunlar n çözümünde diyaloğun zorundu olduğu vurgulan yor. Rapor, sendikalar n üye say s n n azald ğ n , işçilerin sendikalara üye olmalar n n teşvik edilmesi gerektiğini, bunun için de İkinci Dünya Savaş ’ndan kalan sendikal yasalar n değişerek, yenilenmesini vurguluyor. Bir hükümet temsilcisinin sendikalar bu kadar düşünmesi şaş rt c değildir. Kendi kontrolleri alt nda tuttuklar sendikalara üye işçi say s ne kadar çok artarsa, kontrol alt na alacaklar işçi say s n n oran da o kadar fazla olacakt r. Rapora göre Fransa’da çal şan işçilerin yüzde 8’i sendikaya üye. Bu rakam, özel sektörde ise yüzde 5’e kadar düşüyor. Bu rakamlar n kayg verici olduğunu belirten milletvekili Lebel, yasalarda değişiklik yap larak işçilerin sendikal olmaya teşvik edilmesi gerektiğini belirtiyor.
SNCM özelleştiriliyor Fransa’n n Akdeniz-Korsika Ulusal Şirketi işçileri, şirketin özelleştirilmesini yüzde 77 oyla kabul ettiler. Şirket yöneticileri bu durumda 2008 y l sonuna kadar 20 milyon euro tutar nda kar yapmay planl yorlar. SNCM’in özelleştirilmesi, 400 işçisin işten ç kar lmas anlam na geliyor. Şirket yönetimi yapt ğ aç klamada, kendi isteğiyle işten ç kan ve emekliye ayr lan işçiler haricinde kimseye ç k ş verilmeyeceğini belirtti. Korsika İşçi Sendikas ’n n haricinde diğer sendikalar da öneriyi destekliyorlar. CGT sendikas ise, şirket yöneticilerinin sözlerini tutmalar gerektiğini vurgulad .
İspanya’da işsizlik İspanya’da 2006’n n ilk üç ay nda, 94 bin 500 işçinin işsiz kalmas yla beraber, işsizlik oran yüzde 0.4 artt . Ulusal İstatistik Enstitüsü verilerine göre işsiz işçilerin say s , 56 bin işçiyle beraber 1,93 milyon oldu. Bu da çal şan nüfusun yüzde 9.07’sine denk düşüyor ve Avrupa’n n yüzde 8.3 olan işsizlik oran ndan yüksek oluyor.
Avustralya’da protesto
Avrupa’da 1 May s Paris: Yürüyüşe 30 bin işçi, emekçi ve öğrenci kat ld . CGT, UNSA, Solidaires, FSU ve üniversite sendikas UNEF ile lise sendikalar UNL ve FIDL ve CNT sendikas kortejde yerini ald . Paris başta olmak üzere Fransa’da yap lan tüm yürüyüşlere CNE’ye karş coşkuyla at lan sloganlar damgas n vurdu. CPE’nin “büyük biraderi” olarak tan mlanan CNE, tüm işçi ve emekçileri iş güvencesinden yoksun b rakmaya yönelik haz rlanm ş bir yasa tasar s . Yürüyüşe, Türkiye’li örgütlerden TİKB, DHKC, TKİP, TKP/ML, MKP, Direniş Hareketi ve MLKP de kat ld . Viyana: 1 May s, Avusturya’n n başkenti Viyana’da da coşkuyla kutland . Yürüyüşe Avusturyal parti, örgüt, sendika ve dernekler başta olmak üzere Türkiyeli
devrimci parti ve örgütler de kat l m sağlad lar. Yürüyüşte TİKB de pankart, bayrak, bildi ve sloganlar yla yer ald . Linz: Avusturya’n n Linz kentinde iki ayr 1 May s eylemi yap ld . Öğleden sonra devrimcilerin yapt klar yürüyüşe Al nteri, ATİF, HÖC, Devrimci Demokrasi gazetesi okurlar ve Avusturya Komünist Partisi kat ld . Yürüyüşte TİKB bayraklar n n taş nd ğ da gözlendi. Yürüyüş sonras yap lan mitingte Al nteri ad na Türkçe ve Almanca konuşmalar yap ld . Miting Enternasyonal Marş ile bitirildi. Zürich: Şehir merkezinden başlayan 8 bin kişilik yürüyüş, yaklaş k 2 saat sonra miting alan Helvetiaplatz’a ulaşt . Meydanda yap lan mitinge coşku hakimdi. 1 May s yürüyüşüne TİKB, DHKC, MLKP, MKP, SEH, KKP, TKP-K v lc m da pankart ve bayraklar yla kat ld lar. Londra: Londra’da geleneksel olarak Karl Marks’ n evi (Karl Marks Kütüphanesi) önünde toplan lmas yla başlayan 1 May s yürüyüşüne 5 bin kişi kat ld . RMT, TGWU, GMB, UNISON, TUC, CWU ve CYWU
gibi büyük işçi sendikalar yürüyüşe kitlesel olarak kat ld lar. Yürüyüş ve mitingde özelikle Blair hükümetinin hak gasplar na, ücret kesintilerine karş geliştirilen tepkiler öne ç kt . 40 kişiden oluşan TİKB kortejinin canl ve coşkulu duruşu, İngiliz işçi kortejlerinin aras nda yoğun ilgi çekerken, kortejin baş nda şapka, fular ve bayraklarla yürüyen çocuklarda yürüyüş boyunca bas n n ilgi odağ oldu.
Berlin: Alman Sendikalar Birliği’nin merkez binas önünden başlay p Alexanderplatz’da son bulan yürüyüşe yaklaş k 10 bin kişi kat ld . Yürüyüşte, sosyal y k m yasalar , işsizlik, savaş karş tl ğ vurgusu öne ç kt . Yürüyüşte TİKB bildirileri de yoğun şekilde dağ t ld . Köln: Yaklaş k 5 bin emekçinin ka-
İngiltere’de grev sinyalleri
t ld ğ eyleme; sosyal y k m yasalar , işsizlik, emperyalist savaş karş tl ğ ve özelde de İran temas damgas n vurdu. Harçlar n yükseltilmesi ve üniversite yönetimindeki antidemokratik örgütlenmeyi protesto etmek için rektörlük binas n işgal eden Köln Üniversitesi öğrencileri, en gözde korteji oluşturdular. Türkiyeli örgüt ve partilerden; TİKB, MLKP, DHKP/C, TKİP, MKP, TKP/ML, DevYol pankartlar , slogan ve bildirileri ile alanda yerlerini ald lar Stuttgart: Alman Sendikalar Birliği’nin çağr s yla yap lan yürüyüş ve mitingine yaklaş k 3 bin kişi kat ld . Pankart ve sloganlar da, sosyal y k ma ve Hartz IV’e karş , çal şma koşullar n n iyileştirilmesi ve çal şma hakk na yönelik talepler yükseltildi. Türkiyeli örgütlerden TİKB, DHKC, TKİP, MLKP, TKP/ML, MKP pankart ve bayraklar , slogan ve bildirileri ile alanda yerlerini ald lar.
İngiltere’de National Health Service (NHS) olarak adland r lan Ulusal Sağl k Hizmetleri’nde yap lan işten ç kartmalar ve hastanelerde bölüm kapatmalar, çal şanlar n ve sendikalar n tepkisini çekmeye devam ediyor. Bu sektörde yer alan sendikalar n en büyük çat örgütü olan UNİSON sendikas ndan yap lan aç klamaya göre geçtiğimiz aylara kadar yaklaş k 7 bin kişi zorunlu işten ç kartma program na dayan larak işsiz b rak ld . Bu say n n 13 bine ç kacağ tahmin ediliyor. UNİSON’dan yap lan aç klamalarla iş durdurma ve uyar grevleri yap lacağ doğrultusunda hükümet uyar lm şt . Ayr ca Sağl k Bakan Patricia Hewitt’in, bu y l “sağl ğ n en iyi y l ” olarak nitelemesi de işçileri ve sendikalar k zd rm şt . Hastanelerde baz makinalar n çal şmad ğ , baz bölümlerin hükümetin tasarruf tedbirleri bahanesiyle kapat ld ğ ve ücretlerdeki düşüklük ortada dururken bakan n yapt ğ “herşey iyi gidiyor” aç klamalar na duyulan tepkiler oldukça yüksek. Jobcentre, Benefit Offices ve Child Support Agency gibi devlet ve kamu kurumlar nda çal şan 90 bin işçi-memur, 2 Ma-
y s’ta başlayan 48 saatlik bir uyar grevi yapt lar.
Wales’de grev Wales bölgesinde Public and Commercial Services Union (PCS) adl sendikaya bağl 7 bin kadar işçi, 1 May s’ta grevlerinin ikinci gününe girdiler. İşten ç karmalar ve hizmet kalitesinin düşürülmesini protesto eden işçiler, PCS sendikas Wales Bölgesi Sekreteri Katrina Williams’ n belirttiğine göre geçtiğimiz iki y ldan bu yana 700 kişinin işine son verilmiş. Ipsw ch bölgesi çal şanlar , ayn Wales bölgesi çal şanlar nda olduğu gibi uyar grevine ç kt lar. Ayn PCS sendikas na bağl olan çal şanlar, ayn amaçlarla greve ç km ş bulunuyor. Nisan ay n n son haftas içerisinde Birmingham’da T&G (Transport Workers of Union) sendikas na bağl otobüs şoförleri de benzer sorunlar karş s nda uyar amaçl greve ç kt lar. Öte yandan Hertfordshire bölgesi itfaiyecileri, işten ç kartmalar ve baz itfaiye istasyonlar n n kapat lmas karar na karş grev karar alm ş bulunuyor.
Melbourne’un en büyük hastanelerinden Alfred’de çal şan yemek, güvenlik ve temizlik personeli, bir askeri üste çal şan personelin ücretlerini düşürme planlar yapan yüklenici temizlik şirketini protesto amac yla iş b rakt . HSU (Health Services Union -Sağl k Hizmetleri Sendikas ), işçilerin, Spotless şirketinin planlar yla yak ndan ilgilendiğini söyledi. Spotless’un Alfred’de 320 işçisi bulunuyor. Spotless geçen ay da Alfred’de üç iş pozisyonunu sonland rm ş, beş tüm zamanl işi de yar -zamanl işe dönüştürmüştü. Alfred’deki Spotless çal şanlar , s ran n kendilerine gelmekte olduğunu düşünüyor.
Hindistan’da 9 işçi öldü Hindistan’ n kuzeyinde bir kağ t fabrikas nda meydana gelen patlamada 9 işçi öldü. Bölge polisi, Uttarançal eyaleti Udham Singh Amit kentinde meydana gelen patlamadan sonra yang n n ç kt ğ fabrikada 50 kişinin yaraland ğ n , yüzlerce kişinin bina içinde mahsur kald ğ n aç klad . Patlaman n, yüzlerce işçinin akşam vardiyas için fabrikada bulunduğu s rada meydana geldiği, ölü say s n n artmas ndan endişe edildiği belirtildi.
Yaflanacak
Dünya 6
Y
F kralar
• Damlaya damlaya göl olur. / Taş ma suyla değirmen dönmez. • İyi insan laf n üstüne gelir. / İti an çomağ haz rla… • Bir elin nesi var iki elin sesi var. / Nerde çokluk orda bokluk. • Söz gümüşse, sükut alt nd r. / Sükut ikrardan gelir. • Harama uçkur çözülmez. / Güzele bakmak sevapt r. • İki gönül bir olunca samanl k seyran olur. / İki ç plak
Bir Karadenizli yar şma program na kat l r. Ödül tam 1 Trilyon TL! Siz de bir deneyin. Sunucu aşağ daki sorular sorar: 1. Tarihteki Yüzy l Savaşlar ne kadar sürmüştür? a-116 y l b- 99 y l c- 100 y l d- 150 y l Karadenizli, bu soruda pas geçme hakk n kullan r. 2. Sovyetler’in Ekim Devrimi hangi ayda kutlan r? a- Ocak b- Eylül c- Ekim dKas m Karadenizli, telefon hakk n kullan r. 3. Kral Georg IV’ün gerçek ad nedir?
Temel ehliyet al›rsa! Öğretmenler tam haz r olduklar na inand ktan sonra Temel ve arkadaşlar na: Bak n gece motosiklet ile giderken karş da bir ş k görürseniz bilinki bu motosiklettir. Temel ehliyeti al r. 2 ay sonra öğretmenler Temel’i hastanede kafas gözü k r k bulurlar. Temel’e sorarlar. Ne oldu Temel ? Temel: “Gece giderken yanyana iki ş k gördüm aras ndan geçeyim dedim”der.
M
I
N
R
E
N
bir hamama yak ş r. • Eğri otur doğru konuş. / Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar. • Düşenin dostu olmaz. / Dost kara günde belli olur. • Gün ola harman ola. / Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir. • Yüzü güzel olan n huyu da güzel olur. / Yüzü güzel olan değil huyu güzel olan sev. • Ak l ak ldan üstündür. / Akl n yolu birdir.
• Zorla güzellik olmaz. / Zora dağlar dayanmaz. • Fazla mal göz ç karmaz. / Az karar çoğu zarar. • İnsan n k ymetini insan bilir. / İnsanoğlu çiğ süt emmiş. • Olmaz olmaz deme. / İş olacağ na var r. • Eski dost düşman olmaz. / Güvenme dostuna saman doldurur postuna. • Harama el uzat lmaz. / Üzümü ye bağ n sorma.
a-Albert b- Georg c- Manuell d- Jonas
Karadenizli, yar şmadan çekilir! Okurken güldüyseniz doğru cevaplara da bir göz at n: 1. Yüzy l Savaşlar , 116 y l sürdü (1337 ile 1453 aras nda) 2. Ekim Devrimi 6-7 Kas m’da kutlan r. 3. Kral Georg IV’ün as l ad Albert’tir. Kral 1936 y l nda ismini değiştirmiştir. 4. Kanarya adalar n n ad , bir zamanlar adada yaşad ğ na inan lan büyük köpeklerden (Latince “canus”: Köpek) gelmektedir. Ne oldu? Bir an kendinizi Karadenizli’den daha m zeki sanm şt n z?!.
Karadenizli, iki yanl ş götürme hakk n kullan r. 4. Kanarya Adalar ’n n ismi hangi hayvandan gelmiştir? a- Kanarya b- Kanguru c- Fare d- Köpek
Bilimsel araflt›rma • Japonya’da “hata oran ” diye birşey yok. Dolay s yla televizyonun üzerine “yüzde 1 hata pay ” yazmak için her 100 televizyondan biri beşinci kattan aşağ at l yor. • Çin’de yap lan bir araşt rmaya göre, Çin’de araşt rma yapt ğ n söyleyenlerin yüzde 98’i yalan söylüyor. • Matematikçilerce yap lan bir araşt rmaya göre, hiçbir musluk bir havuzu tam tam na 4 saatte dolduramaz. Uyan k olun! • Her 17 insandan 13,5’i sevgilisinden ayr lan birini “Kendisi kaybeder” diye teselli ediyor. • Yap lan başka bir araşt rmaya göre, bugün seçim yap l rsa hiçbir parti baraj aşamaz. Yar n yap l rsa hepsi aşar. • Yap lan bir ankete göre her 7 Türk erkeğinden 4’ü milli tak m n Avrupa Kupas ’n almas -
Üzüm suyu dişah bağ n her taraf n dolaşm ş. Bektaşi dönünce karş l kl konuşmaya başlam şlar: -Erenler, bağ n maşallah çok büyük. Üzümünü ne yap yorsun? -Müritlerle ve canlarla birlikte yeriz Sultan m. -Buradaki üzüm yemekle biter mi? -Yemediğimizi de s k p f ç lara basar, suyunu içeriz! -Peki ama, s k lm ş üzüm şarap olmaz m ? -Vallahi Sultan m, biz üzümü s k p f ç lara basar z. Allah ne isterse o olur. Üst taraf na kar şmak haddimize mi?..
Sultan Abdülmecid bir gün Bogaziçi’nde büyük bir bağ n tam ortas ndaki köşkünde oturan bir Bektaşi babas n ziyarete gitmiş. Bektaşi, o gün komşu bağdaki bir arkadaş n ziyarete gitmiş. O dönünceye kadar pa-
A
1 milyon Türk Lirası
O da iki dakika sonra gelmiş, “Ya ah rda inek var. Bizim inançlar m za göre inek kutsal ben de yatamam” demiş. Bush, “Ne yapal m, iş başa düştü” deyip ah ra gitmiş. İki dakika sonra inekle domuz gelmişler: “Kusura bakmay n ama böyle bir şerefsizin yan nda yatamay z” demişler!
Temel motosiklet kursuna gidiyormuş. Çok iyi bir öğrenciymiş.
fi
K
Hangisine inansak?
Devlet Baskını Günün birinde ABD Başkan Bush, Pakistan Başbakan Müşerref ve Hindistan Başbakan bir toplant için uçakla seyahat ediyorlarm ş. Uçak bilinmeyen bir nedenden dolay düşecekmiş. Kaptan pilot herkese uçaktan atlamalar gerektiğini söyleyip paraşütlerini vermiş. Herkes atlam ş. Bu üç başkan ayn yere inmişler. Orada bir bağ evi varm ş. Gidip kap y çalm şlar. Ev sahibine olay anlatm şlar. O da “Evde benimle beraber iki kişinin daha yeri var kalan bir kişi de ah rda yatabilir” demiş. Müşerref “Ben yatar m” demiş. Gitmiş ah ra bakm ş bi domuz var içerde. İki dakka sonra geri gelip “Arkadaşlar İslam dinine göre domuz haram ben yatamam orda” demiş. Hindistan Başbakan gitmiş.
A
n Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesinden daha çok istiyor. • Boğaziçi Üniversitesi taraf ndan yap lan bir araşt rmaya göre, dirseğini yalayamayacağ n öğrenen her 4 insandan 3’ü bunu deniyor. Tabii ki bu 3 insandan 3’ü de bunu başaram yor. • Her 6 insandan 3’ü arabesk dinliyor. Arabesk dinleyen her 3 insandan 2’si kendini jiletliyor. Kendini jiletleyen her 2 insandan biri tetanos oluyor. Tetanos olan her bir insandan biri arabesk dinlemeyi b rak yor. • BJSD (Bangee-Jumping Sevenler Derneği) ve BJİÖA (Bangee-Jumping İçin Ölürüm Abi) derneklerinin ortak yapt ğ araşt rmaya göre, Bangee-Jumping yapan her 5 insandan 0’ Bangee-Jumping yapt ğ ipin kesilmesini istiyor. Ve yine ayn derneğin yapt ğ araşt rmaya göre Bangee-Jumping, satranç-
tan sonra en heyecanl spormuş. Yine ayn derneklerin araşt rmas na göre her 4 insandan 3 ü bu derneklerin faaliyetlerini takdir ediyormuş (Ankete kaç kişinin kat ld ğ ilginçtir, belirtilmemiş?!) • Sağl k Bakanl ğ ’nca yap lan bir araşt rmaya göre lokantalar n yüzde 55’inde Kar nca Duas as l ym ş. İkinci s rada yüzde 24’lük bir oranda Bereket Duas , üçüncü s rada ise “Allah benim hakk mda ne düşünüyorsan sana iki kat n versin” var. Sağl k Bakanl ğ ’n n haz rlad ğ “Sağl kl yemek standartlar ” ise yüzde 1 ile epeyce gerilerden geliyor. • Türkoloji Enstitüsü’nün yapt ğ aç klamaya göre Türk halk n n yüzde 85’i, yalan olduğunu bildiği halde bilimsel bir dille verilmiş araşt rmalara kay ts z şarts z inan yormuş!!!
Haz rlayan:
Çengel Bulmaca
↵ →
→ →
Tümör
Ölen bir kimsenin vasiyetini yerine getirmekle yükümlü olan kimse
Data Yunan erkek ismi
Rütbesiz asker
↵
→
→
↵
↵
En k›sa zaman dilimi
Hint kertenkelesi
↵
Yaşanacak Dünya bulmaca ekibi
Bir tür hafif sis
ResimdekiBabalarve O¤ullar adl› kitab›n Rus yazar›
→
Lokantalarda garson yardımcısı
O yer
L
E
R
‹
Felsefik düflünceler
Zeynep Günel
Sizce hangisi uygun? Daha önce bu köşeye misafir ettiğim iki arkadaş m yine yazmak istiyorum. İkisini de önceki yaz lar mdan tan yorsunuz art k. Biri, yeni şeyler öğrenmek için sürekli araşt ran ve bu araşt rmalar sonucunda defalarca telefonunu bozan “merakl ”. Diğeri, telefonlar bozduğunu duyunca, yeni ald ğ telefonunu ondan köşe bucak kaç ran “kuruntulu” olan . “Merakl ” arkadaş m geçenlerde ziyaretime geldi ve birlikte “kuruntulu”ya gittik. “Merakl ”, “kuruntulu”da iki gün kalmak üzere haz r gelmişti, tabii ben de iki gün sonra yeni hikayeler için pusuya yatt m. İki gün sonra arkadaş almak üzere eve gittim. Gitmez olayd m! Daha ayakkab lar m ç karmadan başlad lar birbirlerinin üzerinden bana doğru koşmaya. Bir taraftan da “Neler olduğuna inanmayacaks n, bak dinle bak!” diye de bağr ş yorlard . Benim bildiğim misafir “hoş geldin” ile karş lan r, sonra çay, kahve falan ikram edilir. Bizde öyle olmuyor! Bizde misafir, “bak dinle” ile karş lan yor, kollar ndan bacaklar ndan çekiştirilerek en yak n kanepeye oturtuluyor ve iki koldan bağr şarak gaflar anlat lmaya başlan yor. Biraz ilginç bir karş lama yöntemi ama bir süre sonra al ş yor insan. “Karş lama merasimi”ni birkaç s yr kla atlat p, zorla kanepeye oturtulduktan sonra arkadaşlar anlatmaya başlad lar. “Ladies first” kural na uygun olarak önce kad n arkadaş m ald sözü. Nam- diğer “merakl ”. “Sana bir soru, sen hiç otobüs takip ederek evini bulan n gördün mü?” Bunlar anlat rken gülmekten k r l yordu tabii. “Biliyor musun, dün arabayla dolaş rken kaybolduk. Bizim arkadaş evin yolunu bulamad . Turistik gezilere taş ç kartan şehir turundan sonra evlerinin yak n ndan geçen bir otobüsü görmez mi? Arabay kullanan arkadaşa otobüsü takip etmesini söyledi. Sonra ne oldu dersin? Takip ettiğimiz otobüs ters yöne gitmiyor muymuş? Tabii, en az 15 durak gittikten sonra fark etti bizimki bunu. Çakt rmamaya çal şt … Bir de bakt m, eğilmiş arabay kullanan arkadaş n kulağ na ‘Ters yöne gidiyoruz, şu otobüsün öbür taraf na gideni bul da, onu izle’ diyor. Biz gülmekten araban n zeminine yap şm şken, o hala ‘Ne var bunda can m. Bu da bizim oraya gidiyor. Otobüste olduğunuzu farz edin’ diyordu.” Evet bu durum arkadaş m için yeniydi belki ama ben daha fecilerini de biliyordum doğrusu. Örneğin, tam 12 y l boyunca oturduğu evi, evin sokağ n n girişindeki harabeden bulan ve günlerden bir gün o harabe belediye taraf ndan kald r l nca y llard r yaşad ğ şehirde kaybolan n bile duymuştum! “Kuruntulu” kal r m bunun alt nda. Hemen karş atağa kalkt . “Dün sabah bizimki f r na gitti. Düne kadar görmediği bir ekmek çeşidi görmüş. Merakl ya, illaha onu alacak, duramaz yoksa. F r nc kad ndan en üst rafta olan ekmekleri göstererek “iki tane” demiş. Kad n ekmekleri bizimkinin önüne koymuş. Bizimki başlam ş ekmekleri m nc klamaya. Ekmekler, bilmem kaç yüz santigrat s da pişerken bile böyle zulüm görmemişlerdir kesin! M nc klama işlemi bittikten sonra bakm ş ekmekler sert, sadece bir tanesini alm ş. F r nc kad n diğer ekmeği ayak parmaklar n n üzerinde en üst rafa yerleştirirken, içinden de m r ldan yormuş. Bizimki anlamam ş tabii ne dediğini ama muhtemelen mezardaki dedesinin kemikleri ile ilgili konuşmuştur zavall kad n. Elinde bir ekmekle döndü geldi eve. Getirdiği ekmek sertti ama çok güzeldi. Bugün yine gitti f r na. Tesadüf bu ya, yine ayn f r nc kad n karş lam ş kendisini. “İki ekmek” demiş bizimki. Kad n raftan bir ekmek indirerek, koymuş tezgah n üstüne. Bizimki kad n n bir tane ekmek verdiğini görünce hemen müdahale etmiş ve yine “iki tane” demiş. Kad n da hareket yok. “Anlam yor herhalde” diye düşünerek parmaklar yla da iki yapm ş ama nafile. Bizimki “iki” dedikçe, kad n kafas n ve sağ elinin işaret parmağ n ahenkle sallayarak “bir” diyormuş. Alm ş bir ekmeği geldi eve. “Ya kad na otuz defa iki tane dedim ama kad n n umurunda bile değil. ‘Hay r bir’ diyor başka bir şey demiyor. Vermedi g c k kad n ekmeği” deyip duruyordu. Verir mi art k sana iki ekmeği. Senin ekmek ihtiyac n karş lamak için kad n iki günde 5 kilo vermiştir be!” “Merakl ” arkadaş m “kuruntulu”ya, “Esnaf bile kendine benzetmişsin. Senden beter kuruntulu” deyip köpürürken, bizim midemize gülmekten kramplar giriyordu. Gülme fasl m z bittikten sonra başlad lar “Onunki daha komik, onu yaz” kavgas na. Zar zor oturtulduğum koltukta biri sol yan mdan, diğeri sağ mdan çekiştirerek, tepiniyor ve bağr ş yorlard . Karş lama esnas nda ald ğ m s yr klar n k r k ve ç k klara dönüşmemesi ve henüz genç yaşta “niyazi” olmamak için ikisini de yazacağ m söyledim. Söyledim de can m zor kurtard m. İkisi de memnun olmad biliyorum ama birini tercih etseydim, bu sat rlar n yerine bu köşede muhtemelen ölüm ilan m okuyor olacakt n z! Sizce hangisi uygundu köşeye?…
Hata ,gaf →
→
→
→
Göz bebekleri
Yaşanacak Dünya bulmaca ekibi
Anadolu ajans›
→
→
→
O
T
Bir besteyi oluflturan temel motif
L
E
↵
→
A
‹
A
N
S
Ü
S
T
E
‹
K›saca Anadolu Ajans›
Bir fleyin yukar› k›s- → m›
T
E
M
→
A
Baz› bölgelerde a¤abey
→
→
Türkiye’nin plaka imi →
→
→
→
Rusya’da bir göl
‹sa' nın yaydı¤ı dinden olan, Hristiyan
R
R
A Rüzgar›n ilk hecesi
↵
Kilometrenin k›saltmas›
K
Bir erkek ismi
Fransa’da yayg›n → bir müzik türü
→
↵
↵
V
Hoflgörü, müsama- → ha
Eyalet Mızrak ucuna takılan küçük bayrak
Fotograftaki Alman düflünür (Emmanuel …)
N →
R
→
→ →
A
L
→
→
Mavinin ilk hecesi
Azot elementinin imi
A
Alkollü sert bir içki
Sümer su tanr›s›
Duygu →
K
↵
Bir süs ve gölge a¤acı
Kat›
Av ifli
↵
Ünlü bir Rus çaricesi
Kurtçuk
Taklit, canland›rma
↵
Haz rlayan:
Bir kad›n ismi →
→
Çengel Bulmaca
Denizde balıkların veya küreklerin kımıldanıflıyla oluflan parıltı
→
↵
‹nancılık, imaniye
Zazaca ay →
Beddua, kargıfl
→
Eski dilde ayak
Üçüncü tekil sah›sa yönelme →
Geçmifl Alfabe’de sesiz
Savma
R
bir alfabe
M
Ezgi
A
Z
V
A
R
N
N
A
K
A
→
→
M
A
‹
Bir ülkede ithal edilecek malların çeflitlerini, oranlarını veya miktarlarını gösteren liste
A
Sarhofl
Bir kad›n ismi
→
A
R →
→
Iflık saçacak beyazlı¤a varıncaya kadar ısıtılmıfl olan
→
→
→
K
→
Fakat, lakin
M
M
A
Engel
A
→
→
Beyaz Kal›t›msal
K
A
Bulaflıcı hastalıklara neden olan böceklerin genel adı, Sak›rga
E
→
Ü
→
T
Bir devlete vatandafllık ba¤›yla ba¤lı olma durumu, tebaa
Gün gece eflitli¤i
T›n›’n›n ilk hecesi U
Y
R
U
A
D
R
K
Seki
E
S
→
Bulunak
→
→
→
‹triyum elementinin simgesi
Eksi uç
Mavi
‹
→
Do¤ma
↵
M›s›r’da üretici güç →
→
S
→
→
E Yanarda¤ a¤z›
K
‹
K
R
A
O
S
Birden bire
N
O
K
S
E
R
→
T
Lityum’um imi →
→
Eski dilde su
→
→
↵
Bütün
Notada durak
Amerikanyum’un simgesi
Mahir, usta
→
Verme, ödeme.
→
Diflleri temizlemek için kullanılan küçük çöp
Utanma, utanç duyma
L
A
→
Ün,fian
↵
↵
Cet, baba →
Postu için avlanan küçük hayvan
A
Kabuklu deniz hayvanların› avlamak için kulan›lan bir a¤
→
→
→
‹flaret olarak yere dikilen çubuk
↵
Bireyin edindi¤i bilgi ve deneyim
↵
→
Seçmeci Derlenmek ifli
Eski dilde ayak
→
→
Anlaflılmayan, bilinmeyen fley
Gemiyi (…) almak deyimi
Kına a¤acının kurutulmufl yapraklarından elde edilen
P
A
Erek
K
E
T
↵
L
A
I
N
A
Tertemiz derken kullan›lan niteleme
N
‹
E
K
→
→
T
‹
R
‹
L
‹lave
Yaflanacak
K
A
D
I
7 Dünya
N
Kendini yeniden var etmek… Karfl›mda tüm yaflad›klar›n› gözlerine dam›tm›fl, hayallerinden ve yaflamdaki beklentilerinden taviz vermemifl, onurlu, onuru kadar güçlü bir kad›n vard›. Onu tan›yan herkeste gözleri, duruflu ile bir yaflam ustas› oldu¤u duygusu yarat›yordu.
fiimdi birkaç diplomas› var. Ve as›l diplomay› ise yaflam s›nav›ndan ustaca ve onurluca ç›km›fl olmaktan alm›fl.
Yaklaş k 17 y l önce ikimiz de lise öğrencisiydik. O zamanlar yaşam bizim için henüz hayallerimize yön veremeyecek kadar bilinmez ve bir o kadar da renkliydi. Safça bir iyimserlikle bakard k her şeye… Her birimiz liseyi bitirdiğimizde bir yana savrulacakt k. Bilinmez kap lar aç lacakt önümüzde, yaşam o kap lardan geçtikten sonra gerçeklikle buluşacakt . O Almanya’da büyümüştü. Bizden farkl yd , benzer olduğu kadar. Farkl l ğ buralar n kültürel yap s ile Türkiye’deki aras ndaki ayr mlara uyum sağlamakta hissediliyordu. Ve bu durum yaşam n boydan boya kesecek bir gerçeğe ebelik yapacakt daha sonra. Daha sonra, üniversiteyi okurken b rak p Almanya’ya gelin olarak gittiğini duymuştum! O da bir “ithal gelin” ol muştu yani.
Taviz vermeden Burada, tam 16 y l sonra bir tiyatro sonras kesişti yollar m z. Karş mda tüm yaşad klar n gözlerine dam tm ş, hayallerinden ve yaşamdaki beklentilerinden taviz vermemiş, onurlu, onuru kadar güçlü bir kad n vard . Bunu onunla yaşad klar üzerine sohbet etmeden de anl yorum. Duruşu, bak şlar her şeyi o kadar berrak anlat yor ki… Dinlemek, öğrenmek istiyorum sab rs zl kla… Her yaşam n kendi içinde say s z anlamlar taş d ğ n bilerek… Y llar öncesine dönüyor. Evlendiğinde de tek tutkusunun okumak olduğunu söylüyor. “Peki neden okulu b rak p evlendin?” diyorum. “Güçlü bir nedenim yok” diyor. “Bize çocukluğumuzdan itibaren verilmiş rollerle ilgili belki.
Dosya: Çocu¤um büyüyor! Ali Erenler, Çocuk Eğitimi Uzman
Gelin olmak, anne olmak, ev sahibi olmak… Ben bu rolleri çok benimsemişim demek ki. Ayr ca Almanya’ya dönme umudu da belirleyici oldu” diyor. “Peki tek tutkun nas l okumak oldu o zaman?” diyorum. Burada okumas için tüm olanaklar n sağlanacağ n n vaad edildiğini anlat yor. Evet bu vaatler ve taa çocukken biz kad nlara içselleştirilen rollerin kesişmesi ile yap yor bu evliliği. Yak ndan tan mad ğ , bilmediği bir insanla. Sonra başl yor her şey. Yaşam açt ğ kap dan birçok ac ve derslerle dolu bir yol aç yor önüne. Buraya gelir gelmez önce “Okul vaadini unut” diyorlar eşi ve eşinin ailesi. O bir “gelin, bir eş, bir anne” olmal d r onlara göre. Israrla okumak istediğini söylese de kim dinler… Sonra bir bakar anne olmuş. Ve “çok iyi bir ev kad n ...” Benimser bu rolleri yaklaş k 10 y l. Güzelliği, becerikliliği ve diğer pek çok yeteneği ile eşinin ve ailesinin “gurur kaynağ ” olur.
Doğmadan tan yorlar Demek ki çocuklar daha doğmadan anne ve babalar n ya da annenin sürekli iletişimde olduğu kişileri seslerinden tan yorlar. Ve ruhsal gelişimde olduğu gibi dili öğrenme sürecinde de anne ilk belirleyen. İn-
Hepinizin yüreği bende… Her gün çocuklar n , eşini, kardeşini, en yak nlar n kaybeden Irakl kad n; kirli, vahşi bir savaşla iç içe yaşayan bir halk oluyorum. Türkiye’de öldürülen Kürt çocuğun ölürken öfkesinin s k l yumruğu oluyorum. Açl ktan, hastal ktan çoçuklar n kaybeden Afrikal anne oluyorum. Zorla fuhuşa sürüklenen küçücük k zlar n annesi, organlar için kaç r lan çocuklar n yak nlar oluyorum. Yoksulluğun sofras oluyorum ve doluyorum. Bir çocuk gibi içimde büyüttüğüm bu öfke, Fransa CPE karş t eylemlere kar ş yor. O günlerde ç ğl klar birleşmiş öfkeler bütünleşmişti. Yürüyüşlerde öne ç kan insanlar kusursuz güzelikte, özlediğimiz kardeşlikte, beraberce ayn hedefe kilitlenmenin coşkusunu yaş yorduk. “Bu işte geri dönüş yok! Bu kez kazanana kadar devam edeceğiz!” kararl lğ nda yürüyor herkes. Yürüyüşün coşkusu her yan m sar yor, sab rs zlan yorum. “Ne kadar çoğuz ve öfkemiz ne kadar büyük! Ama bir o kadar da birbirinden habersiz” diyorum içimden. Akşam haberlerini izlediğim saatlerde Fransa’n n her yerinden ayn öfkeyle, ayn inanç ve ayn kararl l kla söylenen sözler, içimde biriktirdiğim öfke, onlar n sesine kar şan ç ğl ğ m, coşkun bir suyun kabarmas gibi yüreğimi kabart yor, kendimi tutam yorum. Ve “İşte bu! Bizim buna ihtiyac m z var” diyorum. “Hep berabar ayn şeyleri söylemeye, birbirimize güç vermeye, kazanmay istemeye ihtiyac m z var” diyorum. “Bunu görmeye ihtiyac m z var!..”Şimdi de bir Frans z öğrencisi, işçisiydim ama bu kez çok coşkundum.
“Kandan k na yak lmaz!” Önemli olan, toplumun en gerici feodal yarg›lar› do¤rultusunda yaflamakt›... Berlin’in göbe¤inde, sokak ortas›nda kurflunland› genç kad›n. Bir namus daha temizlenmiflti!
“Mu ni” Dil, modern insan hayat›n›n ve tabii ki e¤itimin de en önemli iletiflim arac›. Özellikle çocuklar dili kullanmaya bafllad›ktan sonra onlarla konuflulmal› ve yoran sorular›na cevap verilmeli.
Dilleri kar şt rmay n sanlar n aile içersinde öğrendikleri ilk dile “Anadil” denmesi de belki bundand r. Çocuklar, dili en yak n ndakiler ile iletişimden öğrenirler. Bu durum öncelikle aile içi dili önemli k lar. Burada bir konuya değinmekte yarar var. Çocuklar n ilk y lda geliştirdikleri, daha çok hecelerden oluşan, sesli iletişimi, ön dili, yak nlar n n da çocuklarla iletişimde kullanmalar dil gelişimini olumsuz etkiler. Kimi yetişkinlerde de bazen görülen belli harfleri doğru telaffuz edememelerinin önemli nedenlerinden biri bu ön dil ile ilgilidir. Ve küçük yaşlarda edinilen dil hatalar n n düzeltilmesi bir hayli zor. Çocuklar n dili öncelikle anne ve yak n çevreden öğrendiğine yukar da değinmiştik. Buna bağl en çarp c örnek, çok dilli yetişen çocuklarda görülür. İki dil imkan na sahip aileler-
gün yaklaş k 1 ay hastanede yatacağ ağ r bir dayak yer. Vücudunda bir çok kemik k r lm şt r. Hastahaneden ç kar ç kmaz da sadece çocuğunu ve yatağ n alarak evden ayr l r. Ve okula başlamak için kay t yapt r r. Yaşam n her türlü zorluğu vard r önünde. Çal şmak, okumak, çocuk büyütmek, çevreye kendisini kabul ettirmek… Ve adeta t rnakla kaz y p al r istediği yaşam . Verdiği kavga herkeste derin bir sayg uyand racak kadar onurludur. Emeği ve al nteri ile baştan kurar kendisinin olan bu yaşam . Kendisini de yeniden yaratarak… Ondan olsa gerek onu tan yan herkeste gözleri, duruşu ile bir yaşam ustas olduğu duygusu yarat r. O sadece kendisi değildir. Say s z emekçi kad n n düşlerini, umutlar n omuzlam ş, onlar varederek, yaşam n tüm zorluklara rağmen değiştirilebileceğini, daha insanca ve anlaml hale getirilebileceğini kan tlamaya ahdetmiş bir temsilcidir adeta. Şimdi birkaç diplomas var. Ve as l diplomay ise yaşam s nav ndan ustaca ve onurluca ç km ş olmaktan alm ş. Figen Candan
Aysel Şenyurt
İçimdeki ç ğl k Sonu gelmez bir ç ğl k atmak istiyorum; sesimi düm dünya halklar na duyuracak, benimle ayn şeyleri duyan, yaşayan ya da yaşayabilecek insanlara duyurmak istiyorum ç ğl ğ m . Bir kad n, bir insan olarak olanca duyarl l ğ mla gördüklerim karş s nda her geçen gün doluyor doluyorum. İçimdeki öfke büyüdükçe büyüyor.
Onun hayattan ne bekledi¤i ve nas›l yaflamak istedi¤i hiç önemli de¤ildi.
de çocukla iletişimi iki dilde de yürütmek ve çoçuğun bu iki dili de sağl kl öğrenmesi mümkün. Bunun için her dili iyi bilen anne ya da baba, dilleri ararlar nda bölüşebilirler. Sağl kl bir dil gelişimi için her iki dilin de kar şt r lmadan konuşulmas gerek. Bunu bilinçli yürütebilen ailelerin çocuklar n n dil yeteneklerinin daha gelişkin olduğunu söyleyebiliriz. Ayr ca son y llarda iki dillilik ve zeka ile ilgili karş laşt rmal deneylerde iki dilli yetişenlerin daha zeki olduklar yönünde bulgular da var.
Çocuk eğitimi ve yetiştirmede ilk y llar fiziki ve ruhsal gelişim, bak m beslenme ön planda iken, yaklaş k ikinci y ldan sonra, giderek iletişim, özellikle de dil öğrenme, zeka ve düşünme konular ağ rl k kazan r. Çocuklarda duyma fonksiyonunun doğumdan önce oluştuğu varsay m yla, anne karn ndayken çocuğa belli bir müzik dinleterek sakinleştirme deneyleri yap ld ğ n okumuştum. Bir doğum merkezi şef doktorunun bir seminerde verdiği bilgiler bu durumu onayl yordu.
Yaşam değişebilir! Ama daha ilk gençlik y llar nda beslediği okuma tutkusu bu y llarda sakl kalsa da yavaş yavaş aç ğa ç kmaya başlar. Tüm tutkular gibi… Bir süre uyusa da, geriye iteklense de ne yap p edip kendisine bir yol bulurlar ya, onun da uyuyan bu tutkusu yaşam n o rutin boğuculuğu ile ayn şiddette yeniden dirilir. Ve her tutku gibi onunki de engel tan maz. Geleneksel rollerin hepsinin karş s na dikilir. Tutkunun ç lg nca enerjisi ile okula başlamak için her yolu dener. Ondan sonra dayak, eve kilitleme, bir çok ihitiyac n yasaklanmas başlar… Sonunda her an anlams zl ğ n iliklerinde hissettiği evliliğini sonland rmaya karar verir. Eşinden ac yarak bahseder. “O da bir kurban asl nda. Geleneklerin cenderesi ile buradan edindiği kültür aras nda s k şm ş biri. Ne yapacağ n bilemez durumdayd .” diyor. Her şeyiyle tükenen, ama asl nda gelişmek için de hiçbir potansiyel taş mayan bu ilişkiyi bitirmek istediğini aç klad ğ
‹çimdeki Pencere
Çok dilli iletişimde dikkat edilmesi gereken en önemli kural, dilleri kar şt rmadan kullanmak ve çocuklar n dil gelişimini masal kitaplar , kaste CD ve çocuk filmleri ile beslemek. Bunu yaparken de mutlaka eseri önceden kontrol etmek ve gerçekten çocuklar n düzeyine
ve gelişimine uygun eserler seçilmeli. Almanca’y ilk öğrendiğim y llarda dil öğretmeni, televizyonlarda çocuk filmleri izlememi önermişti. Bu öneriyi mevcut televizyon program furyas nda rahatl kla yapamayacağ m vurgulamakta fayda var. Dil, modern insan hayat n n ve tabii ki eğitimin de en önemli iletişim arac . Özellikle çocuklar dili kullanmaya başlad ktan sonra onlarla konuşmak ve yoran sorular na cevap vermek bazen kolay değil. Aziz Nesin’ in meşhur “Mu ni” öyküsü, bu konuyu sergileyen en güzel örnekler aras nda. “Fikri Bey”i Amerika Üniversitesi’nde profesör yapan sabr kadar olmasa da, çocuğunuza olan sevginiz, onun sorular na cevap verecek enerjiyi üretecek güçtedir. Ve unutmayal m ki çocuğunuzun bilinci onun merak n besleme ve giderme ile gelişir. Öyleyse birinci sorudan başlayal m.
Hatun Sürücü’yü hiçbirimiz tan mazd k bir sene öncesine kadar. “İçimizden biri” idi O. Almanya’da yaşayan Erzurumlu bir ailenin k z yd . Yüzlerce yaş t gibi genç k zl ğa ad m atar atmaz, hiç tan mad ğ bir memleketlisine zorla verilmiş, henüz 16’s nda iken de evlendirilmişti. Çocuk denecek yaşta iken doğurduğu çocuğuyla birlikte büyüyordu. “İyi evlat”, “iyi kardeş”, “iyi eş”, iyi anne”, iyi ev kad n ”, “iyi gelin” ve daha birçok “iyi…” olmas istenmişti ondan. Bu “iyi”ler neydi? Kim belirlemişti bunlar ? Bunlar Hatun’un istekleri ve beklentileriyle örtüşüyor muydu? Hay r!.. Onun hayattan ne beklediği ve nas l yaşamak istediği hiç önemli değildi. Önemli olan, toplumun en gerici feodal yarg lar doğrultusunda yaşamakt . Ama Hatun, böyle yaşamay reddetti. Eşinden ayr ld ve “baba evi”ne dönmesi emredilirken O, çocuğuyla birlikte yaşamay seçti. Genç bir kad n olarak en doğal hakk olan yeni beraberlikleri arad m aramad m bilinmez. Normalde kimseyi ilgilendirmemesi gereken bu durumlar, Türkiye toplumunun en gerici tepkilerini biriktirir. Hatun için de böyle oldu. Eşinden ayr lmas yetmiyormuş gibi, “baba evi”ne dönmemesi, idam ferman n n imzalanmas na yetti. Berlin’in göbeğinde, sokak ortas nda kurşunland genç kad n. Bir namus daha temizlenmişti! İlk önce bu haberle tan d k Hatun’u. Nisan ay içinde sonuçland davas . Klasik hikaye: Cinayeti o s ralar 18 yaş n doldurmam ş kardeş üstlendiği için, sadece 9 y l 3 ay hapis cezas ald . İki yetişkin kardeş ve cinayet karar n veren as l katiller paçay kurtard !
F rsattan istifade! Davan n sonuçland ğ n belki k sa bir haber olarak okuyacak-
t k baz lar m z ve sonra da olay unutup gidecektik. Ama öyle olmad . Olay, Temmuz ay nda yap lmas planlanan “Entegrasyon zirvesi” haz rl klar kapsam nda, bilinçli olarak gündemde tutuldu. Almanya’da son birkaç ayd r
olarak ailenin s n r d ş edilmesi gerektiğini düşünebiliyor! Bununla da kalmay p, gençlik cezas yaş n n yükseltilmesini tart şabiliyor! Tekil olaylardan hareketle tart şmaya aç lan yasa değişikliği önerileri, böylelikle genelleştiriliyor!
göçmenler, sistemli bir şekilde gündemin zirvesinde tutuluyor. “Vicdan testleri”yle başlayan göçmenlerin s rt ndan toplumsal ayr m derinleştirme politikas , Muhammed’in karikatürleri, Kurtlar Vadisi Irak, Berlin’deki bir okulda Türkçe’nin yasaklanmas , başka bir okulda göçmen gençlerin şiddet olaylar na kar şmas üzerine eğitimin durdurulmas n n önerilmesi ve şimdi de Hatun’un davas … Göçmenlerle ilgili tart şmalar n, yerli ve göçmenler aras ndaki önyarg lar körüklemeye hizmet ettiği, daha doğrusu konunun bu amaçla işlendiği her geçen gün daha iyi anlaş l yor. “Almanya’da çokkültürlü toplumun iflas ettiği ya da yalan olduğu” yönünde yap lan tart şmalar nedeniyle, farkl din ve kültürden emekçiler aras ndaki önyarg lar yükseltiliyor. Sonra da “Ülkeye uyum sağlamayan yabanc lar çeşitli biçimlerde cezaland r ls n, s n rd ş edilsin” ç ğl klar at l yor! Hatun’un davas da buna malzeme yap ld . Ne ilginçtir ki, hukuksal olarak cinayetle ailedeki yetişkinlar aras nda bağ kuramay p çocuğu cezaland ranlar, siyasal
Bir arada, kardeşçe… Sermaye cephesi, aylard r sistematik olarak göçmenlere karş yürütülen tart şmalar n yaratt ğ havay da arkas na alarak “Entegrasyon Zirvesi”nde “yeni bir göçmenler politikas ” biçimlendirmeye haz rlan yor. Bu politikan n merkezine, son aylarda s kça telaffuz edilen “çokkültürlü toplumun çöktüğü” biçimindeki tezler yerleştirilecek ve öyle görünüyor ki “uyum” ve “entegrasyon” ad alt nda göçmenleri ilgilendiren yasalar bir kez daha sertleştirilecek. Alman ve göçmen emekçilerin bir araya gelmesi, taleplerini daha yüksek sesle ifade etmesi gerekiyor. Bütün gerici dayatmalara karş , farkl uluslardan ve kültürlerden emekçilerin bir arada yaşamas n n mümkün olduğu ancak böyle gösterilebilir. Bir yanda gerici feodal değer yarg lar yla kan dökenler, bir yanda dökülen kanlar gerici politikalar na malzeme yapanlar… Engel olmad ğ m z sürece bizim kan m z, onlar n elinin k nas oluyor. Oysa şairin dediği gibi; “Kandan k na yak lmaz!..” S. Özdemir
Yaflanacak
Dünya 8
G
E
N
Ç
L
‹
K
Gençler kapitalizmden rahats z
GençLink
Ergin
Sosyolog Peter Förster, gençlerin kapitalizme yönelik elefltirilerinin her geçen gün biraz daha artt›¤›n› ortaya ç›kard›¤›n› söylüyor. “Bunun temel nedeni, sosyal güvencesizlik” diyor. Leipzigli Sosyolog Peter Förster, 1987 y l ndan bu yana düzenli olarak her y l yapt ğ araşt rmayla Almanya‘da yaşayan gençlerin eğilimlerini ortaya ç karmaya çal ş yor. Förster’in, 19 y ld r sadece 1973 doğumlu gençleri kapsam na dahil ettiği araşt rmalar -
n n bu y lkine de 33 yaş nda olan yüzlerce genç kat ld . Bu y lki araşt rmaya kat lan gençlerin yüzde 87’si Bat Almanya’da yaş yor.
Kapitalizm karş tl ğ Forster, bu y l yapt ğ araşt r-
man n, gençlerin kapitalizme yönelik eleştirilerinin her geçen gün biraz daha artt ğ n ortaya ç kard ğ n söylüyor. Sosyolog, araşt rmaya kat lan gençlerin büyük bir k sm n n kapitalizme mesafeli yaklaşt ğ n ve eleştirel bakt ğ n da ekliyor ve “Son zamanlarda bu eğilim h zla art yor. Bunun en temel nedeni, sosyal güvencesizlik. Bunda işsizliğin yüksek olmas n n belirgin bir rolü var. Araşt rmaya kat lan gençlerin üçte ikisi işsiz kalmaktan korkuyor” şeklinde konuşuyor. Araşt rmaya kat lan her dört gençten biri Hartz IV yasas n n yaratacağ etkilerden korktuğunu ifade ediyor.
“Alternatif, sosyalizm” Kapitalizme karş duyulan bu güvensizlik ve mesafeli duruşun alternatifini ise sosyalizm oluşturuyor. Araşt rmaya kat lan gençlerin yar s , kapitalizmin alternatifi-
Bitmeyen yolculuklara…
nin sosyalizm olduğunu aç k bir biçimde ifade ediyor. Gençlerin ezici bölümü, kendilerini sosyalist ideallerle tan mlad klar n da söylüyorlar.
Doğu ile bat n n birleşmesi Araşt rma, Doğu Almanyal gençlerin kendilerini DDR’li olarak kabul ettiklerini de ortaya ç karm ş. Araşt rmaya kat lan gençler aras nda doğu ile bat n n birleşmesinden Almanya’n n zararl ç kt ğ n düşünenlerin oran yüzde 56.
Gençler, birleşmenin sosyal sorunlar çözmediğine, aksine derinleştirdiğine inan yor. Bu gençlerin büyük bölümü, sosyalizmin iyi bir düşünce olduğunu fakat, doğu Almanya’da kötü bir biçimde hayata geçirildiğini savunuyor. Sosyolg Forster de gençlerin büyük k sm n n kapitalizmden şikayetçi olduğunu vurgularken, partilere güvenmediklerini ve güvensizliğin sürekli art ş kaydettiğinede işaret ediyor. Forster, araşt rma s ras nda gençlerin yüzde 75’inin partilere güven duymad ğ n tespit ettiğini söylüyor.
Paras z eğitim için işgal! 1 May s alan na herkesin ilgisini çekecek coşkulu bir giriş yapt lar. Mitingin son konuşmac lar ndan oldular ve konuşmalar n ; “Fransa’daki öğrenciler gibi biz de kazanabiliriz!” sözleri ile bitirdiler.
Onlar Köln Üniversitesi’nden bir grup öğrenci. 27 Nisan’da başlatt klar Rektörlük odas işgal eylemini halen sürdürüyorlar. Yaşanacak Dünya çal şanlar ve okurlar olarak 1 May s eyleminden sonra kendilerini eylem yerlerinde ziyaret ettik. Kendilerine Türkiye’deki üniversiteleri ve eğitim koşullar n anlat yoruz k saca. Daha önce aralar ndan birinin İstanbul’da DPG’nin yapt ğ Öğrenci Kurultay’ na da gittiğini söylüyoruz. Yaz şma adresleri, vs. den sonra sohbet-röportaj m z yap yoruz. K saltarak aşağ ya al yoruz bu röportaj : Eyleminizin amac n k saca özetler misiniz? As l amac m z okul harçlar n n kald r lmas , eğitimin paras z hale getirilmesi. Harçlar 500 euro. Bizlerin bu paray karş lamas mümkün değil. Eylemimiz genel sosyal y k m sald r lar na karş tl k taş yor. İkinci olarak da, üniversite yönetiminin örgütlenişinin anti demokratik yap s . Üniversiteye ilişkin tüm kararlar senatoda al n yor. Bu senatoda yedi profesör, iki doçent, bir bilim görevlisi, iki
de öğrenci yer al yor. Karar süreçlerinde profesörlerin dolays z belirleyiciliği var. Onlar da genellikle devlet politikalar na göre tav r belirliyorlar. Ayr ca profesörler d ş ndaki diğer çal şanlar iş saatlerinin
yükseltilmesinden etkilendikleri için bizimle birlikte hareket ediyorlar. Biz bu bileşimin öğrenciler lehine değişmesini, karar süreçlerinde öğrenciler ve diğer çal şanlar n söz hakk n n genişletilmesini istiyoruz. Ayr ca profesörlerin de yan m zda yer almalar n istiyoruz. Çünkü onlar karar süreçlerinde belirleyici. Harçlar n yükseltilmesi karar n onlar veriyorlar.
da bu eylem kendiliğinden gelişerek, bu noktaya geldi. Öğrencilerin genel yaklaş m nas l? Asl nda gelecekte iyi iş bulma olanaklar yüksek olan elit bir kesim d ş nda -ki bunlar n da gelir düzeyi yüksek zaten- ezici bir çoğunluk eylemlerimizi destekliyor. Ancak bu pratikte yans m yor maalesef. Peki daha geniş kat l m için neler yap yorsunuz? Tüm kentlerde gelişen eylemleri birleştirmeye çal ş yoruz. Bizler ASTA ile hareket etmiyoruz. Onun düzenlediği tüm eylemlere kat lmak zorunda değiliz, baz lar na kat l yoruz. Farkl öğrenci gruplar var irili ufakl … Onlarla internet üzerinden birlikte hareketi örgütlemeye çal ş yoruz. ASTA neden bu konuda daha geniş kesimleri harekete geçirecek bir karar alm yor? ASTA devletle iç içe olduğu için böyle bir karar alam yor
Orada işçiler, öğrenciler, memurlarla tüm bir toplum kat ld CPE’nin geri al nmas eylemlerine. Ayr ca orada buras ile k yaslanamayacak bir mücedele geleneği var ve sol ne olursa olsun hala bir şekilde varl ğ n koruyor. Onlar örnek al yoruz. Ama buran n oras gibi olmas çok zor. Tüm kesimlerin birlikte hareket etme oran çok düşük. Başka kesimlerin desteğini almak için neler yap yorsunuz? Üniversitedeki doktorlar n eylemi olduğunda biz onlar desteklemeye gitmiştik. Onlar da bize destek olmak
Peki yan n zda yer almalar mümkün mü? Biz buna karş değiliz. Profesörler pratikte kat lmasalar da asl nda alttan alta eylemlerimizi desteklediklerini hissettiriyorlar. Bunun pratiğe de yans mas n istiyoruz. Ayr ca as l olarak da Eyalet Meclisi üzerinde bas nç oluşturmak istiyoruz. Çünkü profesörlerin onaylad klar her şey as l oradan geliyor. Bu eylemden önce başka neler yapt n z, bu sürece nas l geldiniz? Geçen yaz yap lan diyaloglardan sonuç alamay nca boykot yapm şt k. NRW çap nda pek çok üniversitede barikat eylemleri gerçekleştirdik. En son
Satranç Tahtas› Bu ayki say m zda bir karikatür ve ay n satranç sorusuyla satrançsever okurlar m za eğlenceli bir say haz rlad k. Sorumuz: Beyaz oynar ve 4 hamle sonra kazan r. 24.say m z n cevab 1.Ag6-Ah7 2.Kxe6-fxe6 3.Vxd8-Vxd 4.Fxe6…
resmi olarak. İçinden bir grup kat l yor. Fransa’daki eylemleri burada nas l yans d ? Buras Fransa’ya benzemiyor.
için geldiler. 1 May s’ta da görüştük kendileriyle ve bir aradayd k. Ayr ca işçi sendiklar ile görüşüyoruz. Mesela Ver.di eylemimizi ziyaret etmek için gelecek.
Bir kitap bir yerlerden sipariş edilmez! Asl nda kitapç ya gidip, önce ona dokunur, kokusunu içimize çekeriz. Sonra ön kapağ na göz gezdirip, arka kapağ nda yazanlar incelemeye başlar z. Tabii ki içinde birkaç cümle gözümüze ilişir ve almaya karar veririz. O an fiyat önemli değildir. Art k onu almaya karar vermişizdir ve ne olursa olsun al r z. Her kitap okuduğumda ya da yeni bir şeyler öğrendiğimde ne kadar bilmediğimi anl yorum. Ufkumun aç lmas ndaki yol haritas n yavaş yavaş keşfetmeye, durak noktalar n gördükçe, o çizdiğim haritan n da küçük olduğunu kavramaya, daha büyüklerinin de olduğunun fark na varabiliyorum sadece ve onu genişletmek için yapabileceğim tek şey yeni yap tlara yolculuklar oluyor . Kitap okumak, bilmediğimiz okyanuslarda bize yön gösterici bir kaptan rolü oynar. Okudukça bilmediğimiz olgular , kültürleri, yaşamlar , halklar , geçtikleri süreçleri ve süreçleri nas l karş lad klar n kavrar z. Severim o kitaplar ! Okudukça beni bana kazand ran, ortak paylaş m m güçlendiren birer kaynakt rlar. Bazen asl nda başka şans m z da yoktur, hayat başka bir bak ş aç s ndan görmeye, başka yaşanm şl klar onunlar n dilinden başkas ile paylaşmaya. Her bir kelimenin şu beynimizde bir yer edişi vard r. Bunu belki her an anlayam yoruz, ama süreçlerde kendilerini gösteriyorlar. Kitaplar beni her zaman yaşama doyumumu sağlayan bir şeylere götürmüştür. Bazen hiç tan mad ğ m ülkelere, hiç tan mad ğ m diyaloglara, bazen bir savaşta en önde savaşan birinin tam yan na, bir odadaki huzura. Arad kça aratmay , tam “her şey bitti” derken, yeni karmaşalar , onun sonunda gelen sevinçleri, paylaş mlar önüme ç kard kitaplar. Hayal etmeyi hiçbir zaman b rakmayacağ m için, kitaplar n kaptanl ğ na ihtiyac m her okuduktan sonra daha fazla artamaya sürekli devam edecektir. Bunun sonu var m ? Asl nda yok ama paylaşmad kça da sadece “okumak” veya “çok okumak” olarak kalma sorunu var. Zaten kitapta geçen süreçleri kahramanlar yla yaşay p, bizim içimizdekileri doldurduğu süreçte aktar mc ve uygulay c rollerini de oynamam z gereklidir. Salt kitap okumak ya da yeni gelişimleri öğrenmek, tek bir adada çoğu şeye sahip ama tek baş na kalmak gibidir. İnsan zaten paylaşt kça vard r ve o orant da gelişir ve geliştirici olur. Ta evimizin içine kadar bunca olay , yaşanm şl klar getirme fikrini bir düşünelim derim. Kendi kendimize veya insanlarla sürdürülen konuşmalar n yaşam çerçevesini biraz daha genişletmek, bu çerçevedeki resmi daha iyi çizebilmek için kitap okuyal m!!!
Rütli Ortaokulu ve … Rütli
tart›flmalar›, pek çok yeni sald›r›n›n gündeme gelece¤inin habercisi.
Gazete manşetlerine “Nefret okulu’’ olarak taş nan Berlin’in Neukölln semtindeki Rütli Ortaokulu, geçen ay boyunca gündemden düşmedi. “Okullarda şiddet”, “göçmen çocuklar n n uyum sorunu”, “entegrasyon” gibi konular konular etraf nda f rt nal tart şmalar yaşand . Merkel ve hükümet üyeleri polisiye önlemlerden, “entegrasyon”un kesin kurallara bağlanmas ndan dem vurdular. “Rütli Ortaokulu’ndaki durum, Klaus Wowereit liderliğindeki SPD-Sol Parti.PDS koalisyonunun eğitim politikas nda yapt ğ hatalar ortaya koymaktad r” diyen Merkel, Rütli’deki durumu politik bir malzeme haline getirmeye çal şt . Eylül’de yerel seçimler var ne de olsa! Ama bu malzemenin böylesine pervas zca kullan lmas ndaki amaç k sa vadeli politik ç karlarla s n rl değildir. Sermayenin çok daha geniş planlar ve politik ç karlar söz konusudur. Göçmenlerin yaşad ğ tüm “uyum” sorunlar Alman halk n n sosyal ve siyasal sald r lar görmelerini engellemekte kullan lan bir perde haline getiriliyor. Milliyetçi, şoven eğilimlerin geliştirilmesi, ön yarg lar n derinleştirilmesi ile yap l yor bu.
renciler gider. Rütli’deki nüfus dağ l m Almanya’daki göçmen çocuklar aç s ndan eğitimin genel bir tablosunu sunmaktad r. Ezici bir çoğunluğu Hauptschuleler’e gider. Yani gelecekte üniversite okumak gibi bir şanslar kesinlikle yoktur. Onlardan istenen kalifiye eleman olmakt r en fazla. Ki özel bir meslek eğitimi de sözkonusu değildir. İşsizlik oranlar n n giderek yükseldiği günümüzde, iş bulabilmeleriyse neredeyse imkans zd r. Merkel ve diğer sağc politikac lar okulda yaşananlardan çocuklar ve ailelerini sorumlu tutarken, pedegog ve öğretmenler tam da bu noktaya işaret eden aç klamalar yapt lar. “Hauptschuleler ve bir bütün olarak eğitim sistemi sorgulanmadan, göçmen çocuklar n n yaşad klar başka sosyolojik sorunlar kavranmadan Rütli’de yaşananlar anlaş lamaz” dediler.
Sorunlar yumağ
Geçmişsiz ve geleceksiz gençler…
Rütli’de toplam 220 öğrenci eğitim yap yor. Bu öğrencilerin yüzde 34.9’u Arap, yüzde 26.1’i Türk kökenli. Yüzde 6.8’i de Alman. Geri kalan ise diğer yabanc kökenli öğrenciler oluşturuyor. Okul bir Hauptschule, yani ortaokul! Almanya’da Hauptschulleler’e “başar s z” öğ-
Eğitimde başar da dilin belirleyiciliği vard r. Çocuklar n daha ilköğretim okullar nda kategorize edildiği bu sistemde anadilini bile bilmeyen göçmen çocuklar n n “başar s ”n n neye göre belirlendiği meçhuldür. Anadilini bilmeyen bir çocuk başka bir dili de öğrenemez. Göçmen çocuklar n n ezici
bir çoğunluğunun Hauptschulleler’e gittiğini düşündüğümüzde bu daha iyi anlaş lacakt r. Başar da dilin belirleyiciliğinin yan s ra, başka sosyolojik faktörlerin de önemi vard r. Göçmenlik olgusunun kendisi bu aç dan say s z dezavantaj n nedenidir. Aile-çocuk aras ndaki kültürel uyum sorunlar , yabanc l k hissinin yaratt ğ uyum sorunlar , geleceğe dair umutsuzluk gibi say s z nedenin varl ğ sözkonusudur. 36 y ld r Rütli’de öğretmenlik yapan Petra Eggebrecht’in de belirttiği gibi; “Başar s z olan uyum politikas da okullarda gettolaşmaya yol aç yor. Bu öğrencilerin art k bir gelecek perspektifi yok. Ebevynleri işsiz. Tüm bu sorun yumağ ile okullarda yüzleşiyoruz…” Bunlardan ve Almanya’da 40 y ll k geçmişe sahip göçmenlik olgusunun tarihsel seyrinden bağ ms z ele al namaz Rütli gerçeği!
İki yüzlülük! Rütli’nin gündemleştirilmesi ile birlikte; “çocuklar n ilköğretimden önce Almanca öğrenmesi zorunluluğu” tart şmaya başland . Bunu yapmayan ailelerin s n rd ş da dahil, çeşitli kavuşturmalara uğramas na dönük düzenlemelerin pland ğ ifade edildi. Anaokullar n n tasfiye edilip, paral kreşlerin yayg nlaşt r ld ğ koşullarda bunun ne anlama geldiği aç kt r. Yaşam koşullar n n giderek kötüleştiği, işsizliğin yayg nlaşt ğ günümüzde bu neredeyse imkans z. Bir taraftan Almanca öğrenme zorululuğu getirip, bir taraftan eğitimi paral hale getirmek “entegrasyon” yaygaralar ndaki iki yüzlülüğün aç k ifadesidir! Rütli tart şmalar önümüzdeki günlerde pek çok yeni sald r n n gündeme geleceğinin habercisidir. Buna haz r olmam z, sessiz kalmamaktan geçer…
Yaflanacak
B
‹
L
‹
M
·
T
E
K
N
‹
Evrim Teorisi’nin ispat “Hastal k tacirleri” Teorisi’ni genetik aç›s›ndan da anlamak mümkün oldu.
Değişimleri aç kl yor Bu durum, evrimsel halka içerisinde doğal ay klanma yoluyla değişime uğrayan ve uzun y llar önce sözkonusu olmuş baz genlerin bugün bulunmamas n n ve hangi genlerin uğrad klar değişimler sonucu ortadan kaybolmuş olduğunu aç kl yor. Bu çal şmalar yla dönüşüm taraf ndan evrime uğrayan moleküler karmaş kl ğ ortaya ç kard klar n belirten Thornton,
“Çal şmam z, Darwin’in evrim teorisine karş ç kan tezde (Ak ll Tasar m) köklü bir hata bulunduğunu da ispatlam ş oldu” dedi. Darwin teorisine karş ç kanlar, tek baş na doğal ay klanma sürecinin sonucu olacak bir evrim sürecini aç klayabilmek için moleküler sistemlerin çok karmaş k olduğunu savunuyorlard . Thornton, yeni tekniklerin, bugün ortadan kaybolmuş olan eski genlerin yüz milyonlarca y l önce nas l evrimleştiklerini görme olanağ sağlad ğ n belirtti.
Darvin’le uyum içinde Amerikal biyologlar, bu çal şmalar nda, dünyadaki ilk hayvan n iskeletinin tespit edilmesinden önce, en erken 450 milyon y l önce varolan “aldos-
Merak ettiklerimiz: Toprak neden kahverengidir?
teron hormonu”nun (anaç regülatör) reseptör geninin evrimleşmesini tespit ettiler. Deneylerde, bu reseptörün, aldosteron taraf ndan bu hormon varolmadan çok önce aktive edilebildiği ve bu reseptörün, aldesterondan çok daha eski, ancak benzer yap da bir hormona yan t verdiği ortaya koyuldu. Joe Thornton, çal şmalar yla ortaya koyduklar moleküler mekaniğin evrimleşme sürecinin Darwin’in teorisiyle tamamen uyum içinde olduğunu belirtti. Bu çal şmayla Evrim Teorisi’ni genetik aç s ndan da anlamak mümkün hale gelmiş oluyor. Ayr ca elementlerin moleküler yap bak m ndan geçirdiği evrimleşme ortaya konarak “Ak ll Tasar m”ve “Yarat l ş Teorisi” savunucular bilim karş s nda ciddi itibar kaybetmiş oldular.
Büyük ilaç tekelleri kar etmek, daha fazla kazanmak ve daha fazla satmak için hiçbir ahlaki değeri tan m yorlar. Ve Halk sağl ğ n ciddi olarak tehdit ediyorlar. Araşt rmac lar, ilaç firmalar n n daha çok ilaç satmak için “hastal k icat ettiklerini” söylediler. Public Library of Science Medicine, “hastal k tacirlerinin” karlar n art rmak için var olmayan hastal klar yaratt ğ n ve önemsiz sorunlar abartt ğ n bildirdi.
Firmalara inanmay n! Avustralya’daki Newcastle Üniversitesi araşt rmac lar , ilaç firmalar n n menopoz gibi durumlar “t bbileştirerek” sağl kl insanlar riske soktuklar n belirttiler. Menopozun hayat n normal bir parças olmas na karş n bir rahats zl k olarak tan mlanarak t bbileştirildiği kaydedildi. Raporu kaleme alan David Henry ve Ray Moynihan, ABD’de kad nlar n yüzde 43’ünde cinsel bozukluk bulunduğuna halk inand rma girişimlerini de eleştirdiler. Henry ve Moynihan, yüksek kolesterol ve kemik erimesi gibi risk faktörlerinin halka bir hastal k gibi sunulduğunu, “huzur-
mür ve doğal gaz kökenli enerji kaynaklar n n yak lmas yla atmosfere sal nan karbon dioksi-
din yaklaş k yüzde 30’unu emiyor. Bilim insanlar , karbon dioksid deposu haline gelen deniz-
Kampanyalara aldanmay n! Raporda, “Bu en bariz şekilde, ilaç firmalar n n finanse ettiği hastal klara karş bilinçlendirme kampanyalar nda görülmektedir. Bunlar, sağl ğ n korunmas ve hastal klar n önlenmesi konusunda insanlar bilgilendirmek ve eğitmekten ziyade ilaç sat şlar n art rmak için yap lmaktad r” ifadesine yer verildi. Araşt rmac lar, doktorlar ve hastalar ilaç sanayisinin pazarlama taktiklerine karş uyan k olmalar konusunda uyard lar.
“Kullan veya yitir”
Amerikal ve Kanadal bilim adamlar ndan oluşan bir araşt rma ekibinin son araşt rmalar , zeka konusunda beynin büyüklüğü değil korteksin çocukluk dönemindeki gelişim h z n n önemli olduğunu buldular. “Beyin araşt rmalar , IQ seviyesi yüksek olan kişilerin daha büyük beyne sahip olmad ğ n gösterdi” diyor. Bethesda Ulusal Sağl k Enstitüsü Müdürü Elias A. Zerhouni, “Nature” dergisinde. Gelişmiş görüntüleme teknikleri sayesinde zeka fark n n beynin gelişimiyle ilgili olduğu ortaya ç kt . Philip Shaw ve Judith Rapoport yönetiminde çal şan ekip,
Okyanus asit denizine dönüşüyor Bilim insanlar , yap lan ölçümlerde son 15 y ll k süre zarf nda Pasifik Okyanusu’nun küresel s nmaya bağl olarak normalin üstünde asitlendiğini tespit etti. Uzmanlar, Pasifik Okyanusu’ndaki anormal asitlenmeyi küresel s nmayla atmosfere sal nan karbon dioksidin denizler taraf ndan emilmesine bağl yor. Yap lan araşt rmalarda pH’ta 0.025 birimlik düşüş tespit edildi. Asitlenmenin üç okyanusta da birden görülmesi, küresel s nman n dolayl tehlikelerine dikkati çekiyor. Dünya denizleri petrol, kö-
suz bacak sendromu” gibi nadir görülen ve “hassas bağ rsak sendromu” gibi basit sorunlar n abart ld ğ n söylediler. Raporda, “Hastal k tacirliği, hastal ğ n s n rlar n ve tedaviyi sağlayanlar n pazar n genişleterek hastal ğ satmak durumudur” denildi.
tekse sahip fakat daha sonra h zla kal nlaşmakta. Ve maksimum kal nl ğa 11 ila 12 yaş nda ulaşmakta. Bundan sonra ise yeniden incelmekte. Ortalama zeka seviyesine sahip çocuklarda zaten kal n olan korteks, sekiz yaş nda biraz daha kal nlaşmakta ama ondan sonra durmadan incelmekte.
Karbon kahverengi yapar Mikroskopik canl lardan geriye kalan maddeler bin y llar boyunca birikiyor. Karbon, güneş ş nlar ndaki renkleri emerek karş l ğ nda kahverengini yans t yor. Biriken karbon zengini bu tortu, toprağa kahverengilik veriyor. Buna karş l k çöller sar , demir zengini topraklar kiremit k rm z . Dünyan n her bölgesinde toprak ayn renkte değil. Bunun nedenini ise araşt rmay yapan University of California-Irvine Ekologlar ndan Dr. Steven Allison şöyle aç kl yor: “Bir toprakta yeterince karbon biriktirmezse, kendi minerallerine göre farkl renkler belirebilir.”
lerin gelecek biny lda küresel CO2’nin yüzde 90’ n emeceğini tahmin ediyor. Karbon dioksid oran n n artmas ise, denizlerdeki doğal yaşam n tehlikeye girmesi demek. Önce küçük canl lar n soyunun tükenmesi, besin zincirinde daha üstteki canl lar n yemsiz kalmas na neden olacak. Mikroskopik canl lar n ve yosunlar n besin zincirinden silinecek kadar soylar n n tükenmesi, okyanuslardaki biyo çeşitliliği olumsuz etkileyecek. Bilim insanlar na göre, insanoğlunun vurdumduymaz şekilde çevreyi kirletmesi ve atmosferi karbon diokside boğmas n n sonuçlar dolayl olarak kendini gösterecek.
farkl yaşlarda değişen zekan n beyin kabuğunun (korteks) kal nl ğ yla ilgili olduğunu söylüyorlar. Özellikle de kavrama yetisinden sorumlu prefrontal korteksin gelişimi önemli bir rol oynamakta.
Gelişim h z n n önemi Bilim insanlar , yaşlar 5-19 aras nda değişen 307 çocuğu y lda en az iki kez incelerken, manyetik rezonans tomografisiyle al nan görüntüleri en yüksek IQ (121-145), yüksek IQ (109-120) ve ortalama IQ (83108) olarak üçe ay rm şlar. Bu şekilde en zeki yedi yaş ndakiler, önce çok ince bir kor-
Derya Tanr vermiş
Yirmi y l geçti ama…
Büyük beyin zeka belirtisi mi?
zimle parçal yor. Bu şekilde mikroskopik canl lar karbonun toprağa kar şmas na vesile oluyor. Karbonun da bir k sm n yiyen mikroskopik canl lar, ölünce yedikleri karbon da toprağa kar ş yor. Gerek mikroskopik canl lar n ç kard ğ , gerekse yapraklar n toprağa gömülmesiyle karbon zamanla birikiyor.
Uzaydan bak ld ğ nda dünya mavi gözüküyor. Ancak yeryüzünden toprağ n gerçek rengi kahverengi. Bilim insanlar toprağ n rengini nas l kazand ğ n araşt rd . Yap lan araşt rmalara göre, toprağa rengini veren yeşil yaprakl bitkilerin binlerce y lda oluşturduğu karbon katman . Bitkiler ölüp de büzüldüklerinde yapraklar buruşup yere düşüyor. Bu yapraklar, bitkinin yaşam süresi boyunca biriktirdiği karbonu depolayan organlar. Topraktaki milyonlarca mikroskopik canl , bu ölü yapraklar özel salg lad klar bir en-
Bilimde yolculuk
kol geziyor!
Bu çal›flmayla Evrim
Amerika Birleşik Devletleri’nde yay nlanan Science (Bilim) Dergisi’nde yay nlanan bir araşt rmaya göre, Oregon Üniversitesi’nden bilim insanlar , var olan elementlerle, yeni bir mekanik moleküler parça yaratma sürecini aşama aşama ortaya koydular. Araşt rma ekibinin baş nda bulunan Biyolog Joe Thornton, “Yeni fonksiyonlar için dönüşüm yapmak üzere, tamamen farkl fonksiyonlar n oluşmas için doğal ay klanma taraf ndan bask alt nda tutulan eski genlerde bir moleküler çal şma sürecini tespit ettik” dedi.
9 Dünya
K
Araşt rmadan ç kan sonuca göre korteks gelişiminin en değişken olduğu grup, en yüksek zekaya sahip çocuklarda görülmekte. Bilim insanlar , çok zeki çocuklarda prefrontal korteks gelişiminin daha uzun sürmesinin, bilişsel devrelerin gelişimi için daha çok zaman verdiğini düşünüyorlar. Ancak beyin kabuğunun daha sonralar neden inceldiği pek bilinmemekte.Bilim insanlar , burada “Use it or lose it” (Kullan veya yitir) ilkesinin geçerli olduğunu san yorlar. Beyin hücreleri gençliğe geçiş döneminde daha etkili çal şma için yönlendiriliyor. Çok zeki olanlarda bu dönüşüm son derece h zl bir şekilde gelişmekte.
Çernobil Nükleer Santrali’ndeki patlaman n üzerinden tam 20 y l geçti. Ancak 1986’da yaşanan felaketin etkileri hala sürüyor. 25 Nisan 1986’da bir mühendis, bir elektrik denemesi için, nükleer reaktörün acil soğutucu sistemlerini devre d ş b rakt . Teknisyenlerse, bu işlemden habersiz, akşam üstü reaktörün gücünü minimuma indirdiler. Amaçlar , kendi gücüyle dönen tribünlerin elektrik ak m n kontrol etmekti. Ancak bu, reaktörün dengesinin ciddi boyutta bozulmas na neden oldu. Gece yar s ard ard na gelen iki patlama yaşand . İlk patlama s ras nda 31 kişi hayat n kaybetmiş ve radyoaktif bulut, ağ r ağ r bölgenin üzerine yay lm şt . Dünya Sağl k Örgütü’nün aç klamalar na göre aç ğa ç kan radyasyon, Hiroşima ve Nagazaki’ye at lan atom bombalar n n toplam ndan 200 kat fazlayd . İlk başlarda felaket haberi gizlenmeye çal ş ld . Kazadan ancak iki gün sonra, insanlar Çernobil’den uzaklaşt r lmaya başland .Yang nla mücadele edilirken, rüzgar radyoaktif bulutlar İsveç’e kadar taş d . Stockholm’deki radyoaktif kirlilik düzeyi onbeş kat artm şt . Gönüllü olarak onar m ve temizleme çal şmalar na kat lan 600 bin işçinin maruz kald ğ radyasyon, ölümcül dozun 17 kat yd . Bu gönüllülerin birçoğu bu yüzden iki hafta içinde öldü. 5 milyonu aşk n insan n da yüksek düzeyde radyasyona maruz kald ğ biliniyor. Radyasyonun yüzde 40’l k bölümü Ukrayna, Sovyetler Birliği ülkeleri ve Bat Avrupa’y etkisi alt na ald . Ancak en çok mağdur olanlar, Beyaz Rusya’n n fakir köylüleri. Ülkenin dörtte birlik bölümünde tar m yap lamaz durumda, yüzlerce köy ise tamamen boşalt ld . Temizleme çal şmalar na kat lan gönüllüleri temsil eden Çernobil Sendikas , kaza sonucu ölenlerin say s n n 15 bini bulduğunu ve yaklaş k 50 bin kişinin de sakat kald ğ n belirtiyor. Çernobil’in çevresindeki yerleşim yerlerindeki kanser hastalar n n oran , ulusal ortalaman n on kat üzerinde. Dünya Sağl k Örgütü, Beyaz Rusya’daki Gomel’de, kaza günü dört yaş n alt nda olan çocuklar n yüzde 37’sinin tiroit kanserine yakaland ğ n aç klad . Kad nlar n yaşam süreleri 74 y ldan 58’e inmiş durumda. Dokuz y l içinde sakat doğan çocuk say s yüzde 20’lere ulaşt . Sadece insana değil, doğaya verdiği zararlar da çok ürkütücü. Radyasyon bin 500 dönümlük orman yok etmiş durumda. Baz tür hayvanlar ya yok olmakla yüz yüze ya da genetik değişikliklere uğram ş. Çernobil’den yay lan radyoaktif bulut kümeleri Avrupa’ya da yöneldi. Dolay s yla, besin zinciri de bu durumdan pay n ald . Bu etkinin daha elli y l sürmesi bekleniyor.
Farkl kan gruplar ndan organ nakli
Farkl kan gruplar na mensup kimselerin organ nakli gerçekleştirildi. İngiliz bilim insanlar , çeşitli kan gruplar na mensup hastalar n birbirine organ nakli yapmalar n sağlayacak yeni bilimsel metod geliştirdiler. Kandaki anti-body, farkl kan
grubuna mensup insan gruplar n n birbirine organ bağ ş nda bulunmas n engelliyor. Londra’n n Gayzosent Thomas Araşt rma Merkezi’nin geliştirdiği yeni teknik uyar nca, organ naklini engelleyen antibody’ler etkisiz hale getiriliyor ve kan gruplar na mensup insanlararas organ nakli gerçekleştirilebiliyor. Bu metod uyar nca hasta organ nakli operasyonu öncesi ilaç kullanarak kandaki antibody salg s n engelliyor ve daha sonra yap lan organ nakli s ras nda özel bir cihaz kullanarak kandaki anti-body ayr şt r l yor. Böylece hasta vücudunun nakledilen organ reddetme süreci engelleniyor.
Çöp mesajlara ‘dost’ maskeler Tüm dünyada gönderilen e-maillerin yüzde 70’i ‘çöp’. İnsanlar yak nda yeniden mektup yazmaya başlayabilir. Asl nda güzel yaz lm ş dostça mektuplar n tad bir başka; şu “e-mail” dedikleri hiç de o tad vermiyor. İnterneti ve elektronik posta servislerini kullan yorsan z mesaj kutunuzu dolduran bir sürü istenmeyen mesaj, muhtemelen sizin de baş n z ağr t yor. Uzmanlar, şimdiye dek gönderici adlar na ya da konu başl ğ na bak yor hatta mesaj filtresi denilen seçici yaz l mlar kullan yor olsan z bile, yak nda bu mesajlardan yakan z kurtarman n iyice güçleşeceğini söylüyorlar. Zira uzmanlara göre yeni nesil çöp mesajlar, ‘dostlar n zdan
gelmiş gibi görünebilir’. Cinsel yaşam n z yeni boyutlara taş maktan, mucize ilaçlara veya kolay yoldan para kazanman n yoluna kadar her konuda her gün dünya genelinde milyonlarca istenmeyen elektronik posta bilgisayar kullan c lar n n karş s na ç k yor.
K l k değiştirecek! Günümüzde tüm dünyada gönderilen mesajlar n yüzde
70’inin içeriği bu şekilde. “Mesaj filtresi” olarak adland r lan ve şüpheli mesajlar engelleyen yaz l mlar sayesinde bu mesajlar n yaratt ğ s k nt biraz olsun hafifledi. Ancak Almanya’daki bir konferansta aç klanan yeni bir araşt rmaya göre bu mesajlar yak nda şahsi mesajlar m z görünümüne bürünebilir. Kanadal bilim insanlar , bir sonraki aşamada istenmeyen mesajlar n yak nlar m zdan ve-
ya arkadaşlar m zdan geliyor gibi görüneceğini söylüyor. Bunu kan tlamak üzere bir şirketin veri taban n inceleyen araşt rmac lar imzalar , ortak k saltmalar ve yayg n hatalar belirledi. Ard ndan da ellerindeki yaz l m kullanarak bunlar bireyin kaleminden ç km ş gibi görünen imzal mesajlara dönüştürdü. Bu tür mesajlar n filtreleri aş p deneyimli kullan c lar bile kand rabileceği belirtiliyor. İstenmeyen mesajlar n yarat c lar henüz bu kadar gelişmiş bir sisteme geçmiş olmasa da, uzmanlar bunun da vaktinin geleceğini söylüyor. Tabii o zaman gözler yine bir sonraki önlemin geliştirilmesine çevrilecek. Tüm dünyada gönderilen elektronik postalar n yüzde 70’ini ‘çöp mesajlar’ oluşturuyor. En iyisi siz ya eski yöntemle mektup yazmaya başlay n ya da sürekli yeni gelişme ve önlemleri takip edin.
Yaflanacak
Dünya 10
K
Ü
L
T
Ü
R
·
S
A
N
A
T
Bir film: Babam ve Oğlum Yönetmen, bafl kahraman› Sad›k’a çeflitli kereler “dönecek bir evim olsayd›…” cümlelerini söyleterek, hiçbir fleyin ailenin yerini dolduramayaca¤›n› anlatmak istiyor. Aileye eleştirel bir selam!
Çağan Irmak’ n “Babam ve Oğlum” filmi, toplumsal ac larla-bireysel olan sentezleyen ak c bir melodram. Bir zamanlar n Yeşilçam aile filmlerinden de izler taş yan güçlü bir kurguya sahip. İşlediği temay tarihsel ve toplumsal gelişim süreçlerinin öne ç kan
olgular ile birleştirerek sağlamlaşt rmay başarm ş. Kamera kullan mlar , sanatç lar n yüksek performans , konusunu duygusal iniş ç k şlarda süreklilik yaratacak tarzda işlemiş olmas , mekan ve kültürel doku ile yakalad ğ uyum ile Babam ve Oğlum güçlü bir melodram.
Irmak, filminde aile olgusunu merkeze koymuş. Ve bir kurum olarak ailenin çocuk üzerinde kurduğu iktidara eleştirel bir çözümleme getirmeye çal şm ş. Özellikle mülkiyetin devamc s olarak erkek çocuk ve baba aras ndaki kat ilişkinin, değişen toplumsal koşullar içinde eskisi gibi korunmas n n mümkünsüzlüğüne gönderme yaparken, aile-çocuk ilişkisini “yeniden” tan mlamak istemiş. Senaryosunu 12 Eylül gibi tüm toplumsal kesimleri etkileyen ve uzun bir dönemi kesen bir sürecin yaratt ğ sars c toplumsal sonuçlar içinden kurarak mesajlar n pekiştirmeye önem vermiş. Film boyunca ailenin kapal yap s n n toplumsal dönüşümlere ayak uyduracak bir farkl laşma yaşamas n n zorunluluğuna vurgu yapm ş. Ve bu vurgular içinde aile kurumunun sağl kl bir dönüşüm yaşamas n n bireysel ve toplumsal mutluluk için zorunlu olduğunu kan tlamaya çal şm ş. Irmak, aile kurumu ile eleştirel bir hesaplaşmaya girdiği noktada, “Günümüzde çarp k bir çözülme yaşayan aile kurumunu korumaya m çal ş yor?”
düşüncesini uyand r yor insanda. Bireysel mutluluk için iyi aile ilişkilerinin var olmas n n zorunluluğuna vurgu yaparak, eleştirelliğini daha ileri bir noktaya taş yam yor. Bir zamanlar mücadele içinde yer alan, bunun bedellerini
ödemiş baş kahraman Sad k’a çeşitli kereler “dönecek bir evim olsayd …” cümlelerini söyleterek, asl nda toplumsal ilişkiler içinde hiçbir şeyin ailenin yerini dolduramayacağ n anlatmak istiyor.
Tek kal c ilişki; aile! Bunu o kadar ileriye götürüyor ki, kendisine ve küçük Deniz’e tüm içten ve samimi duygular ile yard m eden Kayserili yaşl teyzenin toplumsal ilişkiler içindeki anlam n ve değerini bile silikleştiriyor. Ve kendi-
leri için yapt ğ tüm yard mlar n karş l ğ olarak bir para zarf b rakt r yor Sad k’a! Bununla “Ne kadar içten ve samimi olsa da aile d ş ndaki herkesle olan ilişkilerin bir s n r vard r” demek istiyor adeta. Sad k cezaevinden ç kt ktan sonra, bir zamanlar arkadaş olanlar büyük gazetelerde köşe kapm şlard r. Ve birlikte yaşad klar n n hat r na mesleği gazetecilik olan Sad k’a da sadaka verir gibi ayak işleri vermişlerdir. Ömrünü verdiği dava, birlikte yola ç kt ğ arkadaşlar … Herşey bir dönem içinde anlaml ve değerli iken, koşullar n değişimi ile anlams zlaşm şt r. Halk n geneli de öyledir asl nda filme göre… “Çekilen onca ac kimin umurundad r!” “Bireyin güvenebileceği, s ğ nabileceği yegane ilişki ailedir!” Film bunun alt n kal nca çizer. Ve bunlar n hepsi 12 Eylül sonras n n toplumsal gerçeği ile çak şt ğ için seyirci ile h zl bir etkileşim kurmay başar r. İzlerken herkesin kendisinden bir parça bularak bütünleşebileceği bir gerçeklik ve doğall ktan beslenen film, bu aç dan başar l . Bir sanat eserinin başar s için zorunlu bir niteliktir bu. Ancak sanatç n n ideolojik duruşu, gerçeklerden hangi sonuçlar n ç kar lmas gerektiği üzerinde dolay ms z bir etkiye sahip. Babam ve Oğlum bu anlam yla çarp c bir film.
Ali Ekber Çiçek Halk ozanl ğ n n son halkas … Yaşam Aş k Mahsuni Şerif, Kazanc Bedii, Ali Ekber Çiçek… Bir dönemin tarihsel toplumsal dokusu içinden ç km ş, o dokuya bağlama ve yürek telleri ile ruh ve anlam kazand rm ş halk ozanlar … Yaşad klar çağda, yaşamdaki duruşlar ile farkl farkl anlamlar kazanm ş her biri. Temsil ettikleri değerler ve şekillendikleri koşullar itibari ile soylar n n son örnekleri olmuşlar… Arkalar nda, yürek ve bağlaman n telleri ile yaratt klar ve bugün hepimizin içini s tan say s z anlaml türkü b rakarak ayr ld lar aram zdan. Halk n ac lar ndan, sevinçlerinden, umut ve beklentilerinden, insana dair yaşanabilecek tüm anlaml duygudan beslenen güçlü bir hümanizma ruh
1935’te Erzincan’ n Ulular köyünde dünyaya geldi. 1939 depreminde babas n yitirdi. Çok küçük yaşlarda rençberlik yapmaya başlad . Bu arada bağlama çalmay öğrendi. İlk bağlama derslerini Potim İsmail Dede ve Emin Tabak Dede’den ald . İlkokuldan sonra öğrenimini sürdüremeyen Çiçek, yaşam n sağlamak için say s z işte çal şt . Ancak müzikle olan bağ n hiç koparmad . İlk gençliğinde İstanbul’a giderek halk müziğinin değişik isimleri ile tan şt ve kendisini geliştirdi. 1954’te Muzaffer Sar sözen taraf ndan beğenilerek Ankara Radyosu’na girdi. 1961 y l nda ise İstanbul Radyosu’na ses ve bağlama sanatç s olarak girdi. Sanat yaşam boyunca 400’den fazla türküyü derleyerek Türk Halk Müziği’ne kazand rarak, halk müziğini geniş kitlelere taş yan kişilerden biri oldu.
katt türkülerine. Bu yüzden olsa gerek, şu “teknoloji çağ nda” büyümüş en son gençlik kuşağ n n bile dilinde oldu eseleri. Bu yüzden olsa gerek, hiç eskimediler, her dinlendiklerinde yeniden yeniden keşfedilen bir derinlikle ölümsüzleştiler…
Onlar Pir Sultan değil belki. Ama Pir Sultan’ n ölümsüzlük s rr na belirli noktalardan ermiş olmalar yla t pk onun gibi gelecek çağlara da ses olacak kadar derin ve güçlü notalar, sözler ve anlamlar b rakt lar. Aşk da, insan sevgisi ve dost-
luk da, insan olmaya dair akl m za gelebilecek tüm erdemler ve güzellikler de onlar n dilinde ve telinde en saf ve dam t lm ş hali ile nota denilen o büyülü senteze döküldü!
İnsana va yaşama dair En son Ali Ekber Çiçek ayr ld aram zdan, bu halk ozanl ğ geleneğinin belki de son halkas olarak. Arkas ndan devasa bir derleme türkü hazinesi ve beste b rakarak. Emekçi bir yaşamdan geldi, emeği ve emekçiliği hiç unutmad ğ için hep onun gücüyle yaratt . Asla eskimeyecek “Haydar Haydar!” türküsünü mü desek, ac bir duygu olan s la özlemini en saf hali ile dam tan “Yolumuz gurbete düştü”yü mü, umudu halk diliyle dillendiren “Ağlama gözlerim”i mi, aşk n en saf
ve yal n ifadesi olan “Kişi sevdiğini gönülde bulsa”y m , bencil ve köşe dönmeci bir kültüre karş “Dünya için gül benzini soldurma”y m ?.. İnsana ve yaşama dair ne varsa hepsini bulmak mümkündür onun türkülerinde, deyişlerinde, nefeslerinde… İnsan üzerine, dünya üzerine, mal-mülk kavgas üzerine, gam-keder ve yoksulluk üzerine, zulüm üzerine içinden geleni, içinden geldiği gibi söylemiş. Yapayl ktan, yalan ve dolandan uzak durarak söylemiş… Popülizmden ve sloganc l ktan uzak durarak en saf, en yal n ve doğal haliyle söylemiş söyleyeceklerini. Notalarda dillenen duygu ve düşünce sentezi gücünü bundan ald ğ için birer klasik olmuş. Onu, Mahsuni’yi ve halk n tüm duygular n en saf hali ile dillendiren tüm ozanlar m z sayg yla an yoruz…
Kara Afrika’n n ak yüzü Tarihin Gemisinden
2 Temmuz 1925’te bir Afrika s cağ nda, eski ad Zaire olan bugünkü Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde dünyaya geldi Patrice Lumumba. Ülkesinin bağ ms zl k sonras Başbakan yd (1960-61); sömürgeciler, kukla olmayacağ n anlay p onu vahşice katledene kadar.
Öldürüleceğini biliyordu P. Lumumba, bir posta memuruydu adresleri olmas yasak kara insanlar n ülkesinde! (Gerçekten de yerli halk n bağ ms zl ğa kadar adresinin olmas mümkün değildi yasal olarak.) 1959 y l nda, Kongo Bağ ms zl k Hareketi’ne (MNC) kurucu olarak kat ld . Zaire yüzy llard r Portekizli-
ler başta olmak üzere sömürgecilerin elindeydi. En başta da Belçika sömürgenleri gelmekteydi. Zaire’nin zengin yeralt kaynaklar (Uranyum, alt n, kobalt, mangan, çinko, elmas) sömürgenlerin hep ağz n suland rm ş ve günümüze kadar halk na hiçbir yarar sağlamadan yağmalanagelmiştir. 25May s 1960’taki ilk parlamento seçimlerinde Lumumba’n n partisi MNC çoğunluğu ald . Ülkede yaşayan beyaz yerleşimcilerin ve Zaire burjuvazisinin karş ç kmas na rağmen MNC, Belçika’dan bağ ms zl ğ n talep etti. Sözde bağ ms zl ğ tan yan Belçika, fazla sabredemedi. Devlet Başkan Joseph Kasavubu, daha sonra efendilerinin sad k uşağ ve diktatör olarak hizmet edecek olan General Mobutu Sese Seko ve Katanga’n n maden zengini burjuvas Moiz Chombe’nin kurduklar tuzakla iki hafta bile başbakanl k yapamadan vahşice katledildi Lu-
mumba. Öldürüleceğini baş ndan beri bilen bu cesur adam, eşini ve oğlunu ülke d ş na ç karm ş ve
ard nda b rakacağ mektuplar haz rlam şt bile.
“Unutmayacağ z!” Lumumba’n n tarihe geçen ve ilginç öyküsü ile Afrika’n n
bağ ms zl k deklarasyonu niteliğindeki konuşmas şöyle gerçekleşmişti: Sözde bağ ms zl ğ tan ma konuşmas yapan Belçi-
ka Kral Baudoin (ki sonradan Lumumba’n n öldürülmesini bizzat emrettiği ortaya ç km şt r!), kürsüde Zairelilere gözdağ verir ve “Seçiminizi yap n” anlam na gelen şeyler söyler. Bunun üzerine protokol pla-
n nda olmamas na karş n Lumumba kürsüye f rlar ve tarihe geçen konuşmas n yapar: “Bizler koloni sömürgeciliği alt nda; bizi aşağ layan iş koşullar n , karn m z bile doyurmayan ücretleri, aşağ lanmay , hakareti, kan ve göz yaş n öğrendik. Rengimiz kara diye her türlü aşağ l k muameleye tabi tutulduk. Ülkemizin güçlüler aras nda nas l pay edildiğini öğrendik. Bağ ms zl k mücadelesi uğruna hücrelerinde ve d şar da direnenlere karş gerçekleştirilen katliamlar unutmayacağ z!” Bu konuşmadan iki hafta sonra Lumumba, yerli işbirlikçilerin ve CIA’n n yard m ile Belçika gizli polisi taraf ndan vahşice katledilir. Vücudu balta ve nacaklarla parçalan r. Bedenine, asit ve bu da yetmezmiş gibi sarhoş kolonicilerin viskileri dökülerek yak l r. Bu küllerinden bile korkulan cesur adam, “Afrika’n n ak yüzü”dür…
Kültür Deryas›
Cem Günhan
Büyük Çin’in küçük az nl klar Çin, milyarl k nüfusu ile bir çok aç dan bir dev… Bu ayki Kültür Deryas ’nda bu büyüklüğüne rağmen baz alanlarda kamufle olmay başarabilen Çin’den bir konu işlemek istiyoruz. Bu büyüklük içerisinde birçok alan gözden kaçmakta ya da ilgi alan n za göre önemini yitirirmiş gibi görünmekte. Bu konulardan bir tanesi de Çin’de az nl klar. Resmi olarak Çin nüfusunun tamam na yak n Han Çinlileri’nden oluşmakta. Çin, ilginç dengeler ve ilginç dengesizliklerin bir arada olduğu bir ülke. Ülkede 100 k z çocuğuna karş l k, 120 erkek çocuk dünyaya geliyor. Doğal dengeyi sağlamak, k z çocuk kürtajlar n önlemek için ülkede ultrason yasaklanm ş. Halk n yüzde 90’ , kilometre kareye 350 kişi düşen kalabal k alanlarda yaş yor. Geriye kalan nüfüsun seyrek oldugu bölgeler Çin’in atom santralleri için veya askeri deneme manevra ve tatbikatlar nda kulland ğ alanlar halinde. Bunlar n en önemlisi, yoğun Çinli göçünün yaşand ğ Uygur Sinxiang özerk bölgesi. Y l Nüfus 1950 556.613.000 1955 614.479.000 1960 682.024.000 1965 754.452.000 1970 825.812.000 1975 908.266.000 1980 981.200.000 1985 1.051.438.000 1990 1.133.682.500 1995 1.200.241.000
2000 1.265.830.000 2005 1.301.518.000
Y l Nüfus 2010 1.347.514.000 2015 1.392.234.000 2020 1.434.383.000 2025 1.471.282.000 2030 1.500.611.000 2050 1.322.435.000
Ancak ülkenin as l demografik yap s na bakacak olursak, birbirinden çok farkl onlarca az nl k olduğunu görmekteyiz. Bunlara k saca bir bakmak istersek… Ülkede 17 milyona yaklaşan nüfuslar ile Zhuang halk . Mançurya’da yaşayan ve çoğu zaman gündeme sadece isimleri ile gelen ve kültürü bize yabanc l ğ n koruyan 10 milyonu aşan nüfusu ile Mancu halk . Yaklaş k 10 milyonluk nüfuslar ile Dungan diye de bilinen H u Müslüman Çinlileri. 9 milyonluk Vietnam kökenli M ao ya da Hmonglar. 9 milyonla Uygurlar. 8 milyonla Tujia, Y zu ya da eski isimleri ile Lololar. 6 milyonluk nüfuslar ile Moğollar. 5 milyonluk Tibetliler. 2 milyon Buyei. 3 milyon Donglar (Kam). Her biri yaklaş k 1-1.5 milyonluk nüfuslar ile; Kazaklar, Koreliler, Bai, Hani, Li, Dai, She , Lisu, Donxiang, Laho, Gaoshan, Daur, Jingpo, Maonan, Salar, Sui, Va, Oroqen, Derung, Tatar, Hezhen, Lhoba, K rg zlar, Tatarlar, Zang, Tu, Hibe, Molao, Gin, Jine, Tajikler, Özbekler, Tu, Mulao, Xibe, Gin, Sar Uygur gibi onlarca ve 20-30 binden aşağ olmayan nüfuslari ile birçok halk grubu… Çin’in büyüklüğü içinde, Çinli olmayan bu halklar n bir çoğunun nüfusu, orta büyüklükteki bir Avrupa ülkesinin nüfusundan daha çok! Peki bu bilgileri ya da oradaki az nl k gruplar bilmemizin yaşam m z n pratik alanlar na etkisi var m d r? Bakt ğ n z yöne bağl … Güneşe s rt n dönen birisi bile ş klar ve s y s rt nda, vücudunda hissedecektir. İnsanl ğa karş işlenebilecek en büyük suçlardan biri de toplumlar birbirinden uzaklaşt rmak, tek tipleştirmek, resmi ideoloji format na sokmak ve birbirine, büyük ailesine karş yabanc laşt rmakt r! İnsanl ğ büyük bir aile olarak gördüğümüz zaman; ezilme, yabanc laşma, ezen-ezilen kavramlar bu boyutta daha da netleşmektedir. Etnologlar n meslek kayg s duymalar na gerek olmad ğ n düşünüyoruz. “Komünist” s fat n hala inatla taş maya ve çarp tmaya devam eden Çin’in Tibet’i işgal alt nda tuttuğunu ve bu sayd ğ m z halklar n resmi olarak varolmad klar n söylememize gerek yoktur san r m. Çin “komünist” ad alt nda ucuz işgücü çal şt r p, dünya sermayesinin ağz n suland ran, devasa iş gücü sömürüsü ile emperyalist rekabetin önemli aktörlerinden biri haline gelmeye oynayan, bir dev… Ama hiçbir büyüklük insan insan yapan özgür olma ve kendini ifade etme hakk karş s nda anlam ifade etmez!
Dünyan n en tuhaf mahluku
Akrep gibisin kardeşim, korkak bir karanl k içindesin akrep gibi. Serçe gibisin kardeşim, serçenin telaş içindesin. Midye gibisin kardeşim, midye gibi kapal , rahat. Ve sönmüş bir yanardağ ağz gibi korkunçsun kardeşim. Bir değil, beş değil, milyonlarlas n maalesef. Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kald r nca sopas n sürüye kat l verirsin. Ve âdeta mağrur koşars n salhaneye. Dünyan n en tuhaf mahlukusun yani! Hani şu derya içre olup deryay bilmiyen bal ktan da tuhaf. Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende! Ve açsak, yorgunsak, al kan içindeysek ve hâlâ şarab m z vermek için üzüm gibi eziliyorsak kabahat senin! - demeye de dilim varm yor ama kabahatin çoğu senin, can m kardeşim! Naz m Hikmet
Yaflanacak
‹
N
S
A
N
Sokak
Röportajlar Sokak ropörtajlar n n bu ayki sorusunu Avrupa’da yükselen rkç l k olaylar ve faşist örgütlenmelerin art ş olarak belirledik ve teybimizi uzatt k sokağ n sesine. Avrupa’da yükselen Irkç l k hakk nda ne düşünüyorsunuz?
Adil Karakaş: Irkç l k kendi baş na ortaya ç kan ya da kendi baş na gelişen bir hareket değildir. Tamamen sistemin denetiminde gelişiyor. Emperyalistlerin ç kmaz ve açmaz derinleştikçe baş vurduğu silahlardan biridir. Bilinçli olarak bu hareketi gelişen mücadelenin önüne engel ve haklar birbirine k rd rtma arac olarak kullan yor. Bütün dünyada öyle veya böyle rkç hareketler mevcuttur. Burjuvazi kimi zaman bu hareketi gemler kimi zaman da pompalar. Tabii ki s n f ve haklar mücedelesinin yükseliş ve alçal ş durumuna göre gaz verir. Irkç l ğa karş mücadele ayn zamanda sisteme karş burjuvaziye karş mücadeledir. İkisi
birbirinden bağ ms z değildir. Burada yap lmas gereken şudur: Irkç l ğa karş mücadele olabildiğince geniş tutulmal , bütün kurum ve kuruluşlarla hemen diyalog geliştirilmeli. Bu tek baş na ne bir bireyin nede tek kurumun işidir. Bütün demokratik anti-faşist kurum ve hareketler birlikte harekete geçmeli. Halkalar n kardeşliği, bütün dünya haklar n n kardeşliğini yükseltmek gerekiyor. “Kahrolsun rkç l k, yaşas n halklar n kardeşliği” diyorum. Cem: Ben hiç bu tür bir durumla karş laşmad m. Valla ne diyeyim. Bu konuda düşünmedim. Ama kötü bir şey yani rkc l k. Tabii ki önlem al nmas
gerekiyor. Yaşar: Çok kötü bir şey. Rezillik yani. İnsanl k d ş şeyler yap lanlar. Tamam, Almanya’da insan haklar falan var deniyor. Laf aç ld ğ herkes bunu ön plana ç kar yor. Bu yap lan sald r larda yapan kişiler ortaya ç kar ls n o zaman. Buna karş hükümetlerin önlem almas laz m. Kontrol alt nda tutulmas laz m. Bunu nedenleri bence ekonomik. (İsmini vermek istemedi): Ben 12 saat burda (bakkal) çal ş yorum. Başka birşey düşünemez hale geliyorum. Irkç l kla karş laşt m m ? Daha biraz önce biriyle tart şt m. Bence rkç l k, politikac lar n halk uyutma ve hedef şaş rtma yöntemidir.
“Bu ülke herkesin ülkesi olmal d r” Farkl› kökenlerden
Hukuk
P
L
U
M
11 Dünya
Amedli’yim ben… Amedli’yim ben… Amed’in soklar nda ç lg nca, delice yaş yan alt yaş ndaki bir çocuğum… Ad üstünde; toy, temiz, ama heyecan , ama direniş dolu bir çocuğuk… Şu medeniyetin doğduğu güzelim ülkemin bir evlad y m. Ben bir Kürt’üm! “Sürgün”de kirlenmeden yaşamaya çal şan bir ailenin oğluyum. Direniş dolu, isyan dolu, onurlu bir halk m var! Okula yeni başlad m. Okumay öğreniyordum her çocuk gibi ben de. İmkan oldukça gülen, oynayan, gezen… Evimizin balkonundan; bir yerlerden koşup gelenleri,
panzerlere taş atanlar , “isyan” diye bağ ranlar , gençleri, çocuklar izliyordum. Bunlar n ard ndan nefretle koşan, ellerinde silahlar , joplar olanlar yüksekten izliyordum… Kocamaan korkunç panzerlerin, insanlar n üstüne üstüne gidişlerini… Çocuklar n vahşice dövüldüklerini, kad nlar n saçlar ndan sürüklendiklerini, erkeklerin dipçiklerle dövüldüklerini izliyordum… Bir yandan durup geri dönenleri, dönmeyip direnenleri… Bir yandan; onlar n karş s nda, gözlerinde ölümünefreti-kini-horlamay besleyen, insan karükatürüne bürünmüş soğuk ruhlar izliyordum. Polis, asker, jandarma derler adlar na…
Onlar sevmeyiz, çünkü onlar bizi hiç “sevmediler”! En doğal hakk m z olan sesimizi bile k smaya çal şt lar. Başkalar n n maşalar ve ölüm komandolar d r onlar. İnsan sevmezler, hele bir Kürt çocuğunu hiç sevmezler… Anal k, babal k duygular yoktur.
Sorun! Aşağ dan sesler yükseliyor, silah sesleri yaklaş yor. Ortal k toz duman içinde. Ağlamalar, ağ tlar, sloganlar, edepsizce küfürleri duyuyorum. Birden, son silah sesinyle sol yan m ac d , halsizleştim, yere düştüm. Her yan m ac yor, her yan m yan yor, ağlamak gelmiyor içimden. Sesim bile ç km yor. Bağ r-
mak istiyorum “neden?” diye, “ne oldu bana böyle?” diye. “Neden bizler?” diye. Hani ben okuyup hakim olacakt m? Hani ben uçurtmalar uçuracakt m? Hani ben de rüyalar m gerçekleştirecektim. Resimler çizecek, şiirler okuyacakt m… Futbol oynayacakt m Diyarbak rspor’da? Hani ben de bir gün bu dağlarda bir şahin gibi, özgürce uçacakt m? Ben şimdi uzun bir rüyaya dal yorum. Usulca sizlere veda ediyorum. Ama sunu unutmay n; ben neden size veda ettiğimin hesab n sormadan gidiyorum. Sizler benim ad ma bunu soracaks n z! Sizlere olan miras md r, hat ramd r, yükümlülüğümdür bu! Sorun yüreğimizdeki kurşunlar n hesab n . Sorun, gizlice yok oluşlar m z . Sorun, parçalanm ş cesetlerimizin hesab n . Sorun intiharlar m z n, açl ğ m z n, sürgünlerimizin, göz yaşlar m z n sebebini! Sorun hayallerimizin tükenişe zorlan ş n ! Tüm çocuklar n dünyas ndaki umudu, nuru, güzeliği. Sorun bana kim olduğumu ve neden bugün bu balkonda olduğumu? Ve neden habersizce sizden ayr ld ğ m ? Sorun ki; gözlerimi uzun yolculuğuma kapatmadan önce, son kez, çocukça duygular ve umudumla yaşam izliyeyim ve içime çekeyim. Muş ovas n n asi k z
Günümüzün iletiflim ve yaln›zl›k sorunu, geçmiflle k›yaslanamayacak ölçüde yayg›n, toplumsal, ac›mas›z ve yak›c›d›r.
lerin ve Almanlar n eşit konumda olmas ise, Alman devletinde görmediğimiz bir şey. Son dönemlerde Alman politikac lar taraf ndan ç kar lan gürültüye rağmen, gerçekten ciddiye al nabilecek, çok boyutlu ve samimi bir entegrasyon düşüncesiyle karş karş ya değiliz. Genel olarak göçmenlerin ne gibi sorunlar var? Svenja: Göçmen çocuklar ve gençleri eğitimde, yetişkinler ise iş hayat nda genellikle daha kötü şansa sahipler. Sistemin yap s ndan kaynaklanan d şlamalar ve günlük hayattaki önyarg lar, hatta baz durumlarda fiziksel sald r ya varan rkç l k, göçmenlerin karş laşt ğ genel sorunlar oluşturuyor. Tabii sosyal ve ekonomik statüye göre göçmenler farkl sorunlara sahipler. En kötü durumda olanlar, yüz binlerce hiç bir yasal haklar olmadan yaşa-
Av. Gülşen Çelebi
“AB Oturma Hakk ” (Aufenthaltsbescheinigung-EU), vatandaş n lehine olduğu için başvurusu hemen yap lmal d r. 23.01.2006 tarihinden beri, Avrupa Birliği sözleşmesinin uzun süreli oturum hakk n içeren 2003/109 say l yönetmeliği yürürlüktedir. Bu madde, herhangi bir AB üyesi ülkede yaşayan üçüncü ülke vatandaşlar na uzun süreli oturma müsaadesi verilmesini, yani “oturma hakk ”n öngörmektedir. Almanya bu maddeyi henüz kendi yasalar na uygulamasa dahi, AB sözleşmesi gereği uygulamaya mecburdur. Bu yönetmeliğin amac öncelikle AB’nin hukuki statüsü-
O
“Bir düş çocuğuyum ben...” Bize ait olmayan bir binan n beşinci kat ndaki balkondan, yere uzanm ş, gökyüzünü izliyorum. Masmavi gökyüzünün nas lda heybetli bir duruşu var. Bedenimin sol yan nda bir s z var sanki. Beni delip geçen bir b çak, bir ok bir hançer yaras gibi. Elimle hafifçe dokunuyorum ac yan yarama. Elime s cak bir s v ilişti, kanm ş! Usulca damarlar mdan ak p gelen kan… Yaralanm ş m hiç bilmeden, anlamadan. Bir kurşun alm ş m sol yan mdan, yüreğimin tam derininden. Nefesim kesiliyor, her bir yan m ateşlere tutulmuş, gözlerim ağr yor. Sanki bu son bak ş m, sanki bu son nefesim, sanki….
Svenja Butzmühlen, 29 yaş nda, etnolog ve göçmenler için Almanca dersleri veriyor.
Alman devletinin entegrasyon anlay ş n nas l değerlendiriyorsun? Svenja: Siyasetçiler taraf ndan uyum ya da entegrasyon kavram pek az net biçimde tan mlan yor. Kültürel düzeyde entegrasyon, tek yönlü olarak göçmenlerden talep edilen bir şey. En önemlisi, Alman dili öğrenildikten ya da yerine göre ‘Alman kültürü’ diye tan mlanan şey bilindikten sonra vatandaşl k hakk veriliyor. Hukuki, toplumsal ve ekonomik entegrasyon, yani göçmen-
T
İletişim sorununu çözmek
insanlar›n ayn› topraklarda bir arada yaflamas› normaldir.
Kendi ülkende bir çok ulustan insan var. Bu insanlar nas l değerlendiriyorsun? Svenja: Bu ülke, bu topraklarda yaşayan herkesin ülkesi olmal d r. İnsanlar genel olarak bir ulus devlet içinde yaşayanlar n homojen olduğunu düşünme eğiliminde. Bence böyle bir şey yok. Göç, her zaman vard . Tarihsel olarak bak ld ğ nda, göç olağan bir olgu. Farkl kökenlerden insanlar n ayn topraklarda bir arada yaşamas normal bir durum. Bu nedenle Almanya’y sadece benim ülkem olarak değil, burada yaşayan herkesin ülkesi olarak görüyorum.
·
mak zorunda kalan kağ ts zlar. Bu sorunlar aşmak için birlikte neler yap labilir? Svenja: Alman medyas nda ve siyasetinde, genellikle tek yönlü çözümler öneriliyor. Bunlar n da çoğu, göçmenlerin haklar n k s tlamak üzerine kurulu. Yani burada bir çözümden ziyade, durumun daha da zorlaşt r lmas yla karş karş yay z. Almanya’daki göçmenler, toplumsal yaşama eşit bir şekilde kat lma hakk na ve olanaklar na sahip olabilmelidirler. Bunu gerçekleştirmek, öncelikle çoğunluk toplumunun görevi. Ancak, Alman muhafazakar parti ve bas n ndan göçmenlerin haklar için beklenti içine girmek de hayalcilik olur. Göçmenlerin sorunlar n n gerçekten çözülmesi için, göçmenlerin öz-örgütlenmeleriyle, Alman toplumunundaki ilerici ögelerin ortak çal şmas ndan başka yol görünmüyor.
“Ne yanar kimse bana ateş-i dilden özge/Ne açar kimse kap m bâd- sabâdan gayr ”/Fuzuli Günümüzden yaklaş k 400 y l önce böyle seslenmiş büyük ozan Fuzuli. Dile getirdiği s k nt , anlaş lamamak ve yaln zl k duygusudur. İnsanlar n birbiriyle iletişimi, diyaloğu ve birbirini anlamas , onun yaln zl k çemberinin d ş na ç kmas n , toplumsal bir varl k olarak, konuşma, düşünme ve yazma yetisiyle birlikte kendisi olmas n sağlar. Günümüzün iletişim sorunu, yaln zl k sorunu, geçmişle k yaslanamayacak ölçüde yayg n, toplumsal, ac mas z ve yak c d r. Kapitalist kentleşme kültürü ve yaşam tarz , bunun getirdiği çok çeşitli sorunlar, insanlar nerdeyse iradeleri d ş nda belirleyerek bencilleştiriyor: Daralan çevreler, sars lan aile bağlar , küçülen sofralar, toplumsal ve insani temelde verilmeyen eğitim ya da eğitimsizlik, bir noktadan sonra insanl ğ n da al p götürüyor. Birbirini sevmenin ve birbirine sayg duyman n yerini didişmeler, z tlaşmalar, çekişmeler al rken Sait Faik, “Bir insan sevmekle başlar herşey” diyor.
Kimbilir belki başka bir çözüm bulamad ğ ndan böyle demek zorunda kal yor. Çünkü baba evlad , öğretmen öğrenciyi, komşu komşusunu ve eşler birbirini bir türlü anlayam yorlar. Kimi zaman işine gelmemek olarak tan mlar z böyle durumlar , kimi zamanda anlay şs zl kla.
Birbirini anlamak Söz kesmemek son derece önemlidir. Sözünün kesilmesine izin vermemek kadar. Belki sizin bilgi-bilinç düzeyinizle bile, önceden anlayamayacağ n z bir konudan ya da o konunun bir başka bileşeninden söz ediliyor olabilir. Bir başka deyişle, hiç eğitimi olmayan ama söyleyecekleri olan bir insan olabilir karş n zdaki kişi. Sab rla dinlemek ve karş daki insan n tam olarak ne demek istediğini anlamaya çal şmak. Birinci önemli nokta buras d r. İkinci önemli nokta ise konuşan kişinin mevcut bilgi, bilinç ve kültürel yap s yla, işgal ettiği sosyal statü ve kimlikle birlikte konuştuğu gerçeğini unutma-
tü ve kimliklerin kavgas , mücadelesi veriliyor olabilir, ki çoğu zaman yaşan lan budur. “Sağ rlar diyaloğu” diye dilimizde deyimleşmiş olan ifade, biraz da böylesi durumlar için söylenmiştir. Üçüncü önemli nokta, konuşma ve yazma dilimizin iletişimde çok ciddi bir rolünün olmas d r. Dilbilgisi kurallar n , çeşitli anlat m biçimlerini bilmek ve bunlara hakim olmak, önemli bir konudur. Dili bir
“AB Oturma Hakk ” başvurusu
ne uygun olarak birlik içindeki göçe olanak sağlamas d r. Halen geçerli olan oturma müsaadeleri, diğer AB üyesi ülkelerde yaşamaya izin vermemekte; sadece üç ayl k oturuma olanak tan maktad r. AB Oturma Hakk , Alman Yerleşme İzni’ne (Niederlassungserlaubnis) göre daha geniş haklar içermektedir. Yurtd ş edilme tehlikesi azalmakta, Almanya’da halen en fazla 6 ay olan Avrupa Birliği d ş nda ikamet etme süresi bir y la ç kmaktad r. Bunun d ş nda AB Oturma Hakk , başka bir Avrupa ülkesine taş nmay ve aile fertlerini de yan na ald rmay daha kolaylaşt rmaktad r. AB Oturma Hakk alman n
koşullar : 1- Kendi yaşam n sürdürecek düzeyde sabit ve düzenli bir gelire sahip olmak. (Yerleşim İzni’nde olduğu gibi 60 ayl k sosyal sigorta aidat ödemiş olunmas talep edilmemektedir. Bu da önemli bir avantajd r) 2- Sağl k Sigortas güvencesine sahip olmak. 3- Almanya’da 5 y l ikamet şart . (Öğrencilik döneminin yar s dikkate al n yor). Görüldüğü gibi, AB Oturma Hakk ile daha fazla haklara sahip olunmas na rağmen, birçok kişinin Yerleşim İzni için yerine getiremediği koşullar yerine getirmesi mümkündür. Başvuru yap lan eyalette henüz bir uygulama yoksa bile,
sözkonusu başvuruyu bir avukat desteği ile yapmakta fayda var. AB Oturma Hakk ’n n getirdiği haklar bunu gerekli k lmaktad r. Başvurunun yap lmas , Almanya’da bu oturma hakk n n uygulamaya konmamas na rağmen, Avrupa Hukuku’na göre geçerli say lacakt r. Çünkü AB sözleşmesi, tüm üye ülkeleri bu yasalara uymauygulama zorunluluğu getirmektedir. Yani her ülke yabanc lara bu haklar tan mak zorundad r. Avukat GÜLŞEN ÇELEBİ Graf-Adolf-Str. 80, 40210 Düsseldorf Tel.: 0211-355 83 14 Fax: 0211-355 83 15
mak gerekir. Her insan n bir sosyal statüsü ve kimliği vard r. Konuştuğu konu ne olursa olsun direkt ya da dolayl olarak bu statü ve kimlikle bir ilişkisi olabilir. Dahas , bizim o kişinin söylediklerine karş anlat mlar m z n da bizim işgal ettiğimiz statü ve kimliğimizle bir ilişkisinin olabileceğidir. İşte bu noktada, kişiler aras ndaki konuşmada asl nda sta-
toplumun ortak beyni, düşünme yeteneği ve kültürü olarak tan mlarsak abartm ş olmay z.
“Özgür insan” Diyaloglarda karş tarafa kendimizi dayatma, kendimizi kabul ettirme gibi bast r lm ş duygularla hareket tarz n n yanl şl ğ n anlamak ve bunu bilinçli olarak kendimize müdahale ederek, kendi bildiğimiz
doğrular yönünde değiştirebilmek, özgürleşebilmek gerekir. Kendi karakterinin, bu sistemin binbir çeşitli yaratt ğ sorunlardan zarar görmüş olduğunu bilen, kendi karakterini yeniden yaratma uğraş içinde olan insan, özgürleşme süreci içinde olan insand r. Kendisine sunulan ile yetinmeyen, araşt ran, keşfeden, burjuva kültürünün beyinlerimizde yaratt ğ saks lar k ran, tabiata ulaşabilen, hatta onu aşabilen insand r. Beyninin içinde bir “F tipi” hücrede yaşamayan insand r. Bu konuda ilerlemek için “bilim yöntemi”ni yaşam m z n temel belirleyeni olarak düşünmemiz gerekir. “Bilim yöntemi”, tüm konular n temeli anlam nda, bir deniz feneri niteliğindedir. “Bilim yöntemi”ni öğrenmenin ve onun kurallar yla hareket etmenin ne kadar çok durumda bize gerçeği ve doğrular ulaşt rd ğ tahmin bile edilemez. Eski, geleneksel veya burjuva ideolojilerine dayal bütün düşünme kal plar n parçalar. Burjuva propagandas n ve kültürel hegemonyas n tuzla buz edebilir. Size s n rs z bir bak ş zenginliği kazand rabilir. Özgür insan, bilincini kendisi oluşturabilen, bilim yöntemiyle düşünebilen ve eylemlerini buna göre belirleyebilen insand r. Özgür insanlar n yaşad ğ bir dünyada iletişim sorunu da elbette daha az yaşanacakt r. Mehmet Çelebi
Dünya Yaflanacak
Dünyay› istiyoruz, k›r›nt› de¤il !..
TSK, s n r ötesi harekat peşinde l k olsa gerek. Amerikan Genel Kurmay Başkan Org. Peter Pace’in yak n zamandaki Ankara ziyaretinde gerekli uydu istihbaratlar n TSK’ya sağlad ğ bir s r değil.
paraflütçü komando birlikleri ile sald›r› helikopterlerinin de kullan›laca¤› belirtildi. Türkiye, Irak ve İran s n rlar n n Türkiye taraf nda yap lan askeri y ğ nak haz rl klar bölgede yaşayan sivil halk taraf ndan endişeyle karş lan yor. Nerdeyse her y l bahar aylar nda al şkanl k haline getirdiği askeri operasyonlar bu bahar ordu güçleri, bugüne kadar görülmemiş say da askeri personeli ve z rhl araçlar İran ve Irak s n r bölgelerine kayd r yor.
uçaklar n n da kullan lacağ öğrenildi. Özellikle Kandil Dağ bölgesine yönelik operasyonlar n planland ğ bildiriliyor. Operasyonlarda özel harekat birlikleri, paraşütçü komando birlikleri ile sald r helikopterlerinin de kullan lacağ belirtildi. Ayr ca TSK’n n Kuzey Irak’ta operasyonel olmad ğ n iddia ettiği birlikler bulundurduğu biliniyor.
Haz rl ğ n amaçlar Askeri y ğ nak İran ve Irak s n rlar na gönderilen asker say s 250 bini buldu. Kara Kuvvetleri Harekat Daire Başkanl ğ , Ankara’dan Ş rnak’ n Gabar bölgesine taş nd . Bölgede yap lacak operasyonlarda F-16 ile F-4E savaş
Bu haz rl klarla PKK güçlerine ciddi kay plar verdirilmesi planlan rken öte yandan Kuzey Irak’ta yeni oluşturulan Kürt devletine karş bir pazarl k unsuru olarak da değerlendiriliyor. Son aylarda Ankara, ABD, İsrail aras nda yoğunluğu artan
Çat şmalar sürüyor
diplomatik trafik, Kuzey Irak’taki şimdiye kadar kullan lmam ş yeni petrol arama bölgelerinin olduğu yolundaki duyumlar, bunlar d ş nda farkl gelişmelerin olabileceğine de işaret ediyor. Öte yandan İran ve Suriye’ye s n r operasyonlar ile ilgili ola-
rak bilgi verildiği her iki ülkenin de TSK’n n s n r ötesi harekat n destekleme yolunda kararlar ald ğ belirtiliyor. Amerika’n n bu operasyonlardan rahats z olduğu yönünde aç klamalar bulunuyorsa da, Barzani ve Talabani’nin konumlar n muhafaza edilmesine dönük bir rahats z-
HPG taraf ndan yap lan aç klamalarda ise Türk ve İran Ordular n n ortak yap lan planlar doğrultusunda Dersim’den Kirmanşan’a kadar geniş bir alanda askeri operasyonlar n yürütüldüğü belirtiliyor. Ayn aç klamada 35 operasyonun yap ld ğ na işaret edilerek 10 İran, 77 Türk askerinin öldüğü ve 14 gerillan n da bu çat şmalarda yaşam n yitirdiği belirtiliyor. Özellikle Besta ve Cudi bölgelerinde yoğun çat şmalar n yaşand ğ ifade edildi. Ayr ca 35 operasyondan 4’ünün Türk ve İran askeri güçlerinin ortak operasyonlar olduğu duyuruldu.
TMY geri çekilsin! Yeni tasar›ya göre en baflta insanlar›n eylemleriyle birlikte niyetleri de cezaland›r›lma konusu haline getiriliyor. Dahas›, art›k herkes “terörist” olabilir.
Bugünlerde Türkiye’de h zla yasalar değişiyor ve yeni tasar lar s raya giriyor. Terörle Mücadele Yasas ’n n değiştirilmesine ilişkin taslak ise Meclis komisyonlar nda görüşülüyor. Bu yaşananlar geçmişte yaşanan birçok manzaray hat rlat yor. Öyle anlaş l yor ki; Şemdinli sonras ülkedeki gelişmeler farkl bir bahara girdiğimizin habercisi. Diyarbak r ve sonras ndaki gelişmeler ile s n ra yap lan büyük askeri y ğ nak; bu yasan n n ç ğ rtkanlar na “hadi hadi” dedirtiyor. Yasa henüz komisyonlarda
görüşülürken yasadan doğan boşluk “sivil faşistlerin” sald r lar yla devlet eliyle dolduruluyor. Böyle bir tablonun içerisinde bask ve şiddet kol geziyor. TMY ile özgürlük ve demokrasinin olmad ğ bir ülke, yeniden tel örgülerle çevrelenmek isteniyor. Bu bask ve zor karş s nda Barolar, Yasa Tasar s ’n n geri çekilmesini talep idiyor. İstanbul Barosu, konuya dair yapt ğ aç klamada “Demokratik bir hak olan eylem yapma hakk art k kullan lamayacak. Çünkü eylem yapmak isteyen “terör”
kapsam na al nacak.” Baro’nun aç klamas nda da dile geldiği gibi yasaya göre art k herkes “terörist” olabilir. Bunu k s tlayan hiçbir s n r ve hak yok. Bu nedenle kitle örgütleri yapt klar aç klamalarda TMY Tasar s ’n n bütünden geri çekilmesini talep ediyorlar.
Niyetlere de kelepçe! Yeni tasar ya göre en başta insanlar n eylemleriyle birlikte niyetleri de cezaland r lma konusu haline getiriliyor. Bu amaç TMY bütün maddelerinde içerili. Düşünce ifade özgürlüğü bütünüyle yok say lacak. Yasaya göre örgüt isminin geçtiği herhangi bir ifade-
ABD’ye yeni üsler veriliyor
Geçen y l n ortalar nda ABD; Karadeniz, Ege ve Akdeniz k y lar nda askeri tesis kurma isteğini Ankara’ya iletmişti. Karadeniz konusu, Montrö Antlaşmas ’n n delinmesi anlam na geleceğinden kabul gör-
Yasa Tasar s farkl boyutlarda da gündem olmaya devam ediyor. Müzmin muhalefet CHP, TMY’nin “pişmanl k” düzenleyen 6. maddesine “Öcalan ve öteki PKK yöneticilerinin aff na kap ” açar gerekçesiyle karş ç k yor. Ayn madde komisyondaki askeri kanat temsilcilerinin de benzer bir gerekçeyle karş ç kt ğ bas na yans yanlar aras ndayd . Bu tart şmaya Adalet Bak n Çiçek’in “Bu yasa kimseye af getirmez. Korkmay n!” demesiyle sonland . Tart şmalar bir yana, Türkiye’deki toplumsal muhalefete büyük bir darbe niteliğinde olan bu Yasa Tasar s tüm kitle örgütü, sendika, öğrenci dernekleri ve insan haklar savanucular taraf ndan red edilmelidir. Her türlü s n fsal, siyasal hak aray ş n cendere alt na almak isteyen bu yasa derhal geri çektirilmelidir!
Kuş gribinden sonra uyuz! Batman’da yaklafl›k 12 bin ö¤renci, bu ça¤da uyuz hastal›¤›na yakaland›!
do¤u ve Kafkaslara hakim olmak için istiyor.
Karadeniz’de üs beklentisi
lendirme “örgütlere yard m ve yatakl k” olarak nitelenebilecek. Özellikle bas n hapis cezalar tehdidiyle susturulmak isteniyor. Böylelikle eylem ve bas n aç klamas yapmak bütünüyle k s tlanacak. Kitle örgütlerinin faaliyetleri bütünüyle bask alt na al nacak. Haber alma ve verme özgürlüğü ciddi anlamda yok edilecek. Bir eylem esnas ndaki bir işaret nedeniyle en az ndan örgüt üyesi iddias ile 15 y l hapis cezas ile yarg lanman n önü aç lacak. Yap lmak istenen her hangi bir yard m nedeniyle, “teröre finansman sağlama” iddias ile insanlar n yarg lanmas söz konusu olabilecek.
Toplumsal muhalefet
fi›rnak, Cizre ve
ABD üsleri, Orta-
Amerikan emperyalizmi, Türkiye’de yeni üsler kurmaya çal ş yor. Kurulmas düşünülen üslerden ikisi İskenderun ve Urla olarak belirlenirken, 3. olas l k olarak Mordağan’ n ad geçiyor. Kurulacak bu üsler, İncirlik statüsüne göre biçimlenecek, ABD’nin bu üsleri kullanma biçimi daha alt düzeyde bir anlaşmayla belirlenecek. 10-12 kişilik Amerikan heyetine resmi izinlerin verildiği ve istedikleri yerlerde yapacaklar çal şmalara yerel yetkililerin her türlü yard m yapmalar bildirilmişti. İskenderun’da bu heyet, denizde derinlik ölçümleri yapm ş, yerel yetkililerle görüşmüş ve ABD’nin buray üs olarak kullanma karar na vard ğ belirtilmişti. Dişişleri Bakanl ğ bu bilgileri doğrularken, daha detayl bilgiler vermiyor.
memiş, buna karş l k Akdeniz Bölgesel hakimiyet için ve Ege’de daha esnek davran labileceği bildirilmişti. Askerler konunun siyasi iradeyi doğrudan bağlad ğ n belirterek, son karar hükümetin vermesi gerektiğini ilettiler. Hükümet Amerikal lara, olas üssün yeri konusunda araşt rma yapmak üzere izin verilmesini kararlaşt rd . Amerikal lar çal şmalar n iki temel hedef üzerine oturttu; mevcut limanlardan yararlan lmas ya da yeni bir liman kurulmas . Bu bağlamda İskenderun’un deniz derinliği ve İncirlik Üssü’ne olan yak nl ğ öncelik ald . İkinci olarak da Urla’n n liman kurmaya elverişli olduğu karar na var ld . Amerikal lar, yabanc lara toprak ve mülk sat ş n n serbest olmas n sağlayan yasadan da yararlanarak Urla ve çevresinde arazi sat n almak için girişim başlatt . Bu girişim devam ediyor.
Türkiye’den mektup var Güler YILDIZ
Operasyonlarda özel harekat birlikleri,
Karadeniz’de bir üs ya da askeri tesis edinmek konusunda Amerika vazgeçmiş değil. Bulgaristan, Romanya ve Gürcistan’dan elde edeceği üslerin ard ndan Türkiye’yi ikna etmeyi umuyor. Türkiye, Rusya’y karş s na almamak için şimdilik buna s cak bakm yor. 3. üs yeri olarak İzmir Mordoğan kararlaşt r lm ş görünüyor. ABD emperyalizmi yeni üslere, Ortadoğu ve Kafkaslara yönelik hakimiyet ve sevkiyat kolayl klar nedeniyle ihtiyaç duyuyor. Uzak olmayan bir gelecekte Rusya ve Çin’in bugünkünden daha fazla bu bölgelere yönelmek isteyeceğini düşünerek şimdiden bunun önünü kesmeye çal ş yor. Öte yandan k sa vadede bu tedbirleri Ortadoğu petrollerinin kendi egemenliğinde kalmas n güvence alt na alm ş olacakt r.
Yak nda atasözlerinin aras na “Bütün sağl k sorunlar doğudan başlar” şeklinde yeni bir söz eklenebilir. Neden mi? Önce kuş gribi şimdi de uyuz, 12 bin insan n yaşam n felce uğratt . Yanl ş duymad n z; uyuz dedik. “Bu çağda olur mu?” dediğinizi duyar gibiyiz ama işte bu çağda insanl ğa devletin reva gördüğü yaşam biçimi bu oluyor. Ş rnak, Cizre ve Batman’da yaklaş k 12 bin öğrenci, uyuz hastal ğ na yakaland . Önlem olarak sunduklar ise okullar 2 gün tatil etmek oldu. Sağl k Hakk Hareketi’nden Dr. Sütlaş,salg n n temel nedeninin “Türkiye’nin doğusunun sağl k hizmetlerinden yoksun kalmas olarak değerlendirdiğini” belirtiyor. “Türkiye’nin doğusu” neden mahrum değil ki!
“Uyuzun sorumlusu hükümet” Doktor Sütlaş “Yöredeki insanlar, f rsat eşitsizliğinin kurbanlar olarak sağl k hizmetlerinden yoksunlar. Sorun uyuza
yakaland klar anda ilgili bilgiye, yetkiliye ve tedaviye ulaşamamalar . Uyuz salg n n nedeni su kesintisi değil, hükümet” diyor. Uyuzun temel nedenini temizlik eksikliği olarak aç klayan Sütlaş, “Bölgede yaşanan uyuz salg n n sadece su k tl ğ na ya da suda mevcut mikroplara bağlamak yanl ş olur. Öyle olsayd ishal gibi bulaş c diğer hastal klar da ortaya ç kard ” diyor. Sütlaş, salg n şikayetlerinin görüldüğü ilk anda sağl k ocağ n n hizmet görüp görememesinin irdelenmesi gerektiğini belirtiyor ve ekliyor: “Sağl k hizmeti devlet taraf ndan eşit, ücretsiz ve ulaş labilir olarak al nmas gereken bir hizmet, temel bir hakken, Türkiye’nin bir k sm bu hizmetten yoksun.”
Hüznünü dağ t gel Sevgili Uğur, Dün gece soğuk, kar ş k ve kalabal k bir rüyayla and m seni. Ölü çocuk mevsimindeyiz ya, senden önceki ölmeleri de duygu olarak dâhil edip o rüyaya, müthiş bir insan seliyle, öldürülmene gecikmiş tepki duyduk… Kalabal k, katilleri korkutacak kadard ; insandan uzun ve geniş bir zincir, küçük bir kentin çarş s n h ncah nç doldurmuştu. Telaşl kuzgunlar gibiydi kolluk güçleri, at lan bir sloganla halk n üzerine y ğ lmaya adayd yine… Sen erken öldürüldün tabii… Öldürülmeye geç kalmak var m , deme… Senden önce de ne çok insan öldürüldü bu topraklarda; yaş küçüktü, büyütüp idam ettiler Erdal Eren’i. Yaş büyüktü küçültüp idam ettiler Seyit R za’y … O kadar ac çektiler ki, içerde kendini yakmakta buldu çareyi Dörtler. O kadar ateşlilerdi ki, o ateşe darağac kurup ast lar yine Denizleri… Ne var ki siz kap önü “terörist”i idiniz, kap da yakalad lar mermilerle sizleri… Oysa ne kaçm şl ğ n z vard bu dünyada ne kovalanm şl ğ n z… Türkçe bir hayat n ortas nda Kürdili yaşlardayd n z! Ne şiirler yaz ld ölmeye/öldürülmeye dair, büyüseydin bilebilecektin ancak… Ne türküler doland dilimize… Ne çok birikti Kürtçe ağ tlar… Büyümeyen fotoğraflar, notas değişmeyen şark larda hep an las kald lar… Senden sonra yeniden vuruldunuz… Bir halk sadece göz yumdu buna, çocuklar n şeker yerine kurşun yemesine ald rmadan; tuttular çocuklar n n elini, kuşat lmam ş okullar n kreşlerine b rakt lar, ihtiyatl bir geleceği siyasetten korumak ad na…Gazetelerden okudular küçük çocuklar n da vurulabileceğini…Kimisi parkta oynarken çarp ld alçakta uçan kurşuna, kimisi Roza gibi Diyarbak r’ n bir ilçesinde sivil polis arabas na… Biri öldü, diğeri yaşam komas nda… Saçlar ndaki çamurlar kurudu, öğretmeni baş nda bahar şiirleri okudu, Roza yine de telaşs z kald bahar n kokusuna… Sen ve diğerleri Ghobadi’nin filmlerindeki çocuklard n z. Kurgusuz bir oyunculukla ölüm sahnesinde kendinizi oynad n z. Masumdunuz çünkü çabuk k r l rd n z… O nedenle erken sevimli yaşlar n zda ölümle tan şt r ld n z… Gördüğüm rüyada, seni anmak için teknelerle geçiyoruz alana… Tam ç karken bir çocuk sesleniyor bana, dönüp bak yorum. Elinde senin fotoğraf n, burnunu palyaço burnu gibi yapm ş bizim mendilci/boyac /camsilici İbo… İbo, Bitlis ya da Batman’ n köylerinden… Mersin’de mendil satarken tan d m onu… Küçüktü, sevimliydi, sokaklarda kalma dozunu kaç rsa, bir araba dolusu dayak yerdi… Gözleri göçmüş, boyu ufalm şt … “r”leri söyleyemeden geçerdi dalgas n bu vurdulu-k rd l hayatla… “Fotoyaf m çekey misin?” diyor bana, senin fotoğraf n iliştirip yakas na… Çekiyorum o fotoğraf ve iniyorum tekneden… İskelede karş laş yoruz dizi polisi Ç nar ve arkadaşlar ile… Bilemezsin tabi, H rs z-Polis adl diziyi… İzlemiş olsayd n sen kimi severdin? Ç nar’ m Aksak’ m ?Ben Aksak’ seviyorum mesela… Bir h rs z n samimi sevdas na inan yorum; korkutan güçte bir sevda ile yürüyor silahl bir gücün üzerine ya, en çok ona bay l yorum… Filmdeki polislerin senaryolar çok ayk r … Bir tane kötü polis b rakm ş, geri kalan “iyi” renge boyam şlar… İnanas değiller yani, sevilesi de… Görülmüş şey midir h rs z bir k z n bir komisere vurulmas ? Ama komiserler vurabilirler onlar … Bak geçen gün TV’de vard , bir kad n avukat duruşmada tan k olduğu olumsuzluklar anlat yor, uyar yordu komiseri, komiser de bas n huzurunda kad n iteleyip, aşağ l yordu… Adam bir süre sonra yaratt ğ stresinin kurban oldu ve öldü… O kad n avukat ise katil olarak yans t ld . İllegal bir örgütün yarg lanan üyelerinin avukat olmakt suçu… Ağca şizofrenini savunmak için “milli” olunur bu memlekette, “öteki”leri savunmak ise “hain”liktir ayn milliyetçilere göre… Oysa görev denilen bir kavram var ve asl nda vicdanlar ndan as l d rlar bu görev aşk na… Seni ve senden sonraki çocuklar gözünü k rpmadan öldüren “milli/kutsal” görev yani… Ahh Uğur… Bir rüyan n içinde taş d k seni yakalar m zda, mavi önlük beyaz yakanla… Durgun derin gözlerinle yak şt rd k ömrünü kendimize…Yeniden gel düşlerimize e mi? Yeniden gel… Hüznün dağ t c s /k r c s ol bize… Akl m z baş m za toplay p düşünmemize yard m et… Yaşad ğ n on iki y l n aln ndan öperim…