pdf26

Page 1

Nereye kadar susulacak?..

“Sokaklar f rçam z alanlar paletimiz”

Bugünü ve geleceği olan bir insan

Sayfa 11

Sayfa 8

Sayfa 7

Dünya Yaflanacak

AYLIK GAZETE • SAYI 26

Yar na giden bir ayd n

Adnan Yücel Sayfa 10

Dünyay› istiyoruz, k›r›nt› de¤il !..

www.yasanacakdunya.net

Haziran 2006

Irkç sald r lar her yerde! Son dönemde birbirini tetikleyerek gelişen rkç sald r lar, paranoya haline varan düzeyde h z kazand . AB ülkeleri sald rgan politikalar nda yol almak için rkç -faşist sald r lar hortlat yor. Belçika’n n Anvers kentinde pompal tüfekle sokakta dolaşan rkç faşist, karş s na ç kan bir siyahi kad n ve çocuklar na ateş ederek biri çocuk iki kişiyi öldürdükten sonra, Türkiyeli bir kad n da ağ r yaralad . Sald r -

y gerçekleştiren 18 yaş ndaki rkç , dedesinin İkinci Dünya Savaş s ras nda Nazi ordusu subay olmas yla övünüyor.

Antiterör yasas ve göçmenler “Göçmen Yasas ”, ç kart lan yeni “Antiterör Yasas ”yla beslenip, göçmenlerin yaşamlar terörize ediliyor. Art k günlük yaşam m zda s k s k “Avrupa’da m yoksa faşist bir ülkede mi ya-

ş yoruz?” sorusunu soracağ z. Örneğin her gün kulland ğ m z toplu taş ma araçlar nda polis bask nlar na uğrayabilir, kontrol memurlar n n tacizine maruz kalabiliriz. Ki bu çoktan başlad . Trafik kontrollerinde kimliklerimize de bak l p yabanc olduğumuz anlaş l nca “suçlu” olup olmad ğ m z n araşt rmas na girilebilecek. Yolda yürürken, Avrupal tipine uymuyorsak (sar saçl ,

mavi gözlü, uzun boylu) polis kontrollerine tak lacağ z. Kendi dilimizi konuştuğumuz için işten ihtarlar alacağ z. “Üçüncü uyar da işten at lmak m , fazla çal şmak m ?..” ikilemiyle karş karş ya b rak labileceğiz.

Krizin faturas n biz ödemeyeceğiz! Emperyalist güçler, biz yerli ve göçmen işçileri yük ve yok say yor. Y llarca kavgas n verdiğimiz kazan mlar m z parça parça elimizden almak istiyor. Ama yok öyle yağma! Yar m yüzy l aşk n bir süredir ak tt ğ m z terimizi, siz bir avuç tekel daha fazla kar yapas n z diye b rak p gitmeyeceğiz. Bizim üstümüzden yükselttiğiniz demir yollar n , tar m , madenlerinizi, inşatlar n z … İkinci Dünya Savaş y k nt lar n z biz göçmen işçilerin üzerinden diktiniz. Y llarca büro-

lar n z , evlerinizi, yollar n z temizledik; en ağ r ve en pis işlere lay k gördünüz bizi. Küçücük çocuklar m z n beyinlerine girdiniz; daha çocukken onlar birer işçi olarak gördünüz, ona yönlendirdiniz. İş gücüne ihtiyac n z var diye emeklerimizi, hayallerimizi çald n z. Y llarca sevdiklerimizden yak nlar m zdan uzak yaşatt n z. Bunlar unutmad k, unutmayacağ z! Tüm bunlardan sonra buraya yerleştik, kökleştik. Avrupal işçi ve emekçilerle kardeşleştik; komşu olduk, akraba olduk, iş arkadaş olduk, kaynaşt k. Biz işçi ve emekçilerin vatan yok! Nerede yaş yorsak oral y z. Irkç kal plara s k şt r lan düşmanl k, s n f düşmanl ğ ve s n f kinidir. Y llarca kardeşleşen halklar bu tuzağa düşmeyecektir. Bu düşmanl k, s n flar n mücadelesinde yerini bulacakt r!

Bangladeş neyi anlat yor? On y›llara dayal› vahfletin birikimleri patl›yor! Polisin vaflhi sald›r›s› ile yaralanan onlarca iflçiden biri, yaflam›n› yitirdi.

Daha fazla Fransa, daha fazla Şili! Fransa’da ç kar lmak istenen Yeni İş Yasas ’n n (CPE) geniş bir toplumsal kesimi içine almas ile geri püskürtülmesinin yaratt ğ moral etki, Şili’de yükselen öğrenci hareketi ile daha da perçinleniyor. Liseli öğrencilerin iki hafta önce başlatt klar okul işgalleri, t pk Fransa’da olduğu gibi, aileler, öğretmenler ve üniversitelilerin de desteği ile geniş bir toplumsal karakter kazand . 600 bin lise öğrencisinin başlatt ğ eylemler, Şili’de son 40 y lda yaşanan en büyük eylem

dalgas na dönüştü. İşgallerle başlayan süreç, başkent Santiago’da yap lan dev militan gösteri ile doruğa ç kt . Ayn gün; Valparaiso, Concepcion ve diğer kentlerde de büyük yürüyüşler yap ld . Santiago’daki eyleme polis; gaz bombalar , tazyikli su ve coplarla vahşice sald rd . 700’den fazla kişiyi gözalt na ald . Yaralanan 28 kişi hastahanelere kald r ld . Bu dev eylemden önce öğrencilerin gücünü k ü ç ü m s e y e r e k , 8.sf’da

Emperyalist kapitalizmin ucuz işgücü cennetlerinden biri olan Bangladeş, patlad ! Bangladeş, sermayenin, özellikle 1980’lerden sonra ak n ettiği sömürü cennetlerinden biri! İşçi s n f için ise, hiçbir örgütlülüğün, sosyal kazan m ve güvencenin olmad ğ , vahşi çal şma koşullar n n hüküm sürdüğü vahşi bir sömürü cehennemi! Tatil yok, iş güvencesi yok, çal şma saatleri belli değil, ayl k ücret ortalama 22 dolar! Y llard r işgücünün daha örgütlü ve tarihsel kazan mlara sahip olduğu alanlardan kaç p, Bangladeş gibi vahşi sömürü cenetlerine demir atarak, bü-

yük karlar vuran sermeye, şimdi bu sürecin toplam sonuçlar na çarp yor! On y llara dayal vahşetin birikimleri patl yor! Kapitalizmin kendisini yenileyebildiği safsatas ile böbürlenen ideologlar , Bangladeş gibi örnekler karş s nda yerlerine m hlan yorlar!

Yaflanacak

Madalyonun iki yüzü Dünya genelinde ve Avrupa Birliği’nde yabanc lar n durumu yeniden tart ş l yor, yeni bir düzenlemeye sokuluyor. Emperyalist tekeller, yaşam n tüm alanlar nda olduğu gibi göçmenlerin yaşam n da çok yönlü değişiklikler yaparak yeniden organize ediyorlar. Her dönem kendileri için en azami kar işçi ve emekçiler için en asgari yaşam öngören kapitalistler dönemsel politikalar n da bu temel üzerine oturtuyorlar. Bunu göç politikas nda da çok rahat görebiliriz. 1951-57 aras temelleri at lan AB (Almanya, Fransa, Hollanda, İtalya, İsveç, Lüxemburg) maden ve çelik grubu olarak ortaya ç kt . Çelik ve maden sektörleri binlerce Afrikal göçmen işçinin işgücü sömürüsü üzerinden yükseltildi. 2. Dünya Savaş sonras ise kara yollar yap m , inşaat sektörü, tar m, ağ r sanayi, göçmen işçilerinin işgücü sömürüsü üzerine yükseldi. Göçmen işgücü bir yandan işgücündeki boşluğu doldururken diğer yandan da işçiler aras nda rekabet yaratarak işçi maliyetini genel olarak düşük tutmakta muazzam işlev gördü. (Devam üçüncü sayfada)

Neo-faflist gruplar, muhalif kitle gösterilerine, polisten önce sald›r›yorlar.

K ta Avrupas ülkelerinde yaşanan toplumsal çalkant lara paralel olarak h z kazanan rkç l k, Neo nazi örgütlerin ölüm listesi yay nlamalar ile yeni biçimler alarak t rman yor! “Blood and Honour - Kan ve Ölüm” adl kafatasç örgüt, internet sitesinde 20 kişilik bir ölüm listesi yay nlad . Bu listenin içerisinde yeralanlar n tamam , Polonya’n n Krakov kentinde yaş yor. Daha çok sol kimlikle tan nan ayd n ve öğrencilerin yan s ra, eşcinselleri de kaps yor. Irkç örgütün internet sitesinde yeralan kişiler, fotoğraflar ile birlikte, gittikleri mekanlardan, giydikleri elbiseye kadar

ayr nt lar da içeren bilgilerle hedef gösteriliyorlar. Polonya’daki son seçimleri rkç partilerin kazanmas ile birlikte palazlanan neo-faşist gruplar, muhalif kitle gösterilerine, polisten önce sald r yorlar. May s ay nda gerçekleştirilen kitle gösterisine sald ran Neonaziler, bir genci b çaklayarak yaralam şlard .

Irkç l k ölümdür… “Kan ve Ölüm” adl neo-faşist grup, ABD-İngiltere merkezli örgütlenmesi ile Almanya, İsveç, Polonya gibi ülkelerde de etkin bir yap lanmaya sahip. Uluslararas bir ağ oluşturan bu gruplar, rkç l ğ n t rmand r lmas nda özel bir misyon yükleniyorlar. Devlet yap lanmas yla iç içe geçen, sistemin sosyal y k m enkaz içerisinde artan s n fsal çelişkileri, rkç

ile yaralanan onlarca işçiden biri, yaşam n yitirdi. İşçi kardeşlerinin ölüm haberini alan işçiler, eylemlerini o saatten sonra, isyana dönüştürdüler. Başkent Dakka yak n ndaki sanayi bölgesi Sava’da, binlerce işçi sokağa döküldü.

Yay l p militanlaşan dalga… Ekonomisinin üçte biri ihracata dönük tekstil üretimine dayanan Bangladeş’te, 24 May s’tan itibaren işçi s n f depremi yaşan yor! Çal şma koşullar n n düzel-

Neo-Nazi’ler ölüm listesi yay nlad

Dünya

tilmesi, hafta sonu tatili, güvenli çal şma ortam ve ücretlerin yükseltilmesi taleplerinin de içinde bulunduğu, “11 talep”le yürüyüşler yapan tekstil işçilerinin talepleri, fabrika sahiplerince kabul edilmedi. Edilmediği gibi, polisin vahşi sald r s

doktirinlerle zehirleyerek yapay saflaşma ve çat şmalara evrilterek, tepkilerin yönünü sapt ran bir rol oynuyorlar. Bugünkü toplumsal dengeler içerisinde, rkç l ğ n her biçimi ile mücadele etmek kaç n lmazd r. Bu oyun ve sald r lar karş s nda, s n fsal kimlik ve ç karlar m z noktas ndan, net tutum geliştirmek, olmazsa olmaz m zd r!

5.sf’da

Hartz IV’te yeni düzenlemeler Agenda 2010 sald r paketinin ayaklar ndan biri olan Hartz IV’ün uygulamalar nda değişiklikler yap ld . Hükümetin haz rlad ğ ve kabine taraf ndan görüşülüp kabul edilen değişiklikler, Federal Meclis’te kabul edildi. Yeni uygulamaya göre, kendisine gösterilen işleri kabul etmeyenlerin paralar ndan ilk etapta yüzde 30’luk kesinti yap lacak. İkinci ve üçüncü işleri de kabul etmeyenlerin maaşlar üç ay müddetle tamamen kesilecek. Bu değişiklik bile h zlar n kesmeye yetmemiş olacak ki Angela Merkel, “Bu alanda ek düzenlemelere gidilmesi gerektiğine inand ğ n ” söyledi.

S k kontroller Hartz IV uygulamas ndaki yeni düzenlemeye göre, birlikte yaşayan çiftler ve çocuklar için yap lan ödemeler daha s k denetlenecek. An nda iş teklifi: İşsizlik Paras 2 için başvuruda bulunanlara an nda bir iş ya da kendini geliştirmesi teklif edilecek. Bu şekilde kişinin çal şmaya haz r olup olmad ğ denetlenecek. Yapt r mlar: Bu teklifi reddedenlerin paras İşsizlik Paras 2 ve ev ile yakacak yard m n n yan s ra, üç ay süreyle yüzde 30 oran nda kesilecek. İkinci kez kabul etmezse, yüzde 60 kesinti yap lacak. 5.sf’da


Yaflanacak

Dünya 2

O

K

U

R

Editörden

Herkesin ayn› fleyi düflündü¤ü bir ortamda hiçkimse hiçbir fley düflünmüyor demektir.

indirebilmesindedir. Tarih tan kt r: Paris Komünü’nden bu yana burjuvazi defalarca proletaryan n yumruğunun tad na bakm ş ve o ac y hiç unutmam şt r. Azg nl ğ n n ve vahşiliğinin bir yönü bundand r. Bundand r ki, proletarya ve emekçi kitleleri, tüm kazan lm ş haklar n tasfiye ederek, bir daha ayağa kalkamaz hale getirmek istiyor.

K

T

U

P

L

A

R

I

İsviçre’nin St Gallen Kantonu’nda yaşayan Türkiyeli bir kad n, bir y l önce ailesinin zoru ile Türkiye’den biri ile evlendirilir. Evlendirildiği kişi İsvicre’ye geldikten sonra, aralar nda anlaşmazl klar başlar. Kad n bu evliliği bitirmek ister. Ancak ailesi evliliğin devam etmesi için kendisini zorlar. İsviçre gazetelerine yans yan haberlere göre bask ve ölümle tehdit edilen kad n, polise başvurur. Bunun üzerine polis, kad n n babas n ve zorla evlendirildiği eşini tutuklayarak s n r d ş eder.

İlk bak şta olay, zorla evlendirilmek istenen ve aile bask s na maruz kalan bir kad n n, po-

evleniyormuş ve Müslümanlar çağ d ş bir kültüre sahipmiş gibi bir içerik ve üslupla işledi

lis taraf nda savunulduğu gibi görülüyor. Ama gazetelerin olay ele al ş biçimi, işin arkas ndaki niyetlerin hiç de bu kadar hakl bir temele sahip olmad ğ n gösteriyor. Bas n Türkiyeliler’in hepsi, her zaman bu tür yöntemlerle

olay ! Polisin tavr n da bu önyarg ve rkç l k kokan yaklaş mla alk şlad .

Gerçek niyet başka Tilki kümesi iyi tan›yor diye bekçi yap›l›r m›?

Senin barda¤›n› k›rd›klar› vakit de, komflunun barda¤› k›r›ld›¤› kadar sakin olmal›s›n!

Gençli¤in ruhunu, ifllenmeyen bir tarla gibi kendi haline b›rak›rsan›z, orada ›s›rganlar, dikenler yetiflir.

Polis olay üzerine bas na verdiği demeçte, “şiddete s f r tolerans gösteriyoruz” dedi. Ve diğer aile fertlerinden benzer yaklaş mlar içine girenlerin de ayn işleme tabii tutulacaklar n aç klad .

Abone olmak istiyorum Bu mektubumla siz dostlara selam ve sevgilerimi yollamak istedim. Ve bir ricama dikkatinizi çekmek istedim. 1 May s’ta bayan n biri gazetenizi bana tan tt , tavsiye etti. Ve bu neden ile Yaşanacak Dünya gazetenizin bulunmas n n yollar n öğrenmek isterim. Beni abone etmenizi sayg ve selamlar mla isterim. Evet derseniz, ben de memnuniyetle düşünürüm! Önümüzdeki ayda ben bir Almanya’ya gelecem ve o zaman abonman masraf m hesab n za yat rmay düşünecem. Şimdiden başar lar diler, sevgi ve selamlar m yollar m! Ancak siz dostlar m n dikkat ve ilgisine münhas r bir beyanda bulunacağ m. Yaşanacak Dünya gazetesine abone olmama “peki” derseniz, beni saat

4.00’dan sonra şu telefon numaras ndan arar m s n z lütfen! (…) Bir kereye mahsus… Bu ricam al r almaz, beni “evet” veya “hay r” demek için ararsan z iyi olur. Çünkü “evet” dediğiniz zaman, bu ay n baş nda Almanya’ya gelme ihtimalim olacak, o zaman y ll k abone masraf m ödemiş olurum. Çünkü bu tür abonemi yat rabilmem için Almanya’ya gelmek zorunda kal yorum hersene. Burada bana her türlü engeli gösterdikleri gerekçesi ile! Gazeteniz İngilizce ve Almanca ç k yor mu? Bildiri, propaganda malzemeniz var m d r? Var ise bize genişçe, halk için info. edebilir misiniz? Şimdiden sayg ve sevgilerimle! Salman Özgürce Hollanda

Karş durmal y z Yazd klar mdan ne Müslüman dinini ne de bir bayan n

zorla evlenildirilmek istenilmesini savunduğum anlaş lmas n! Vurgulamak istediğim, Türkiyeli göçmenler aras nda bu örneğe benzer yaklaş mlar n, her f rsatta dev medya kampanyalar na konu edilerek, ç kar lmak istenen yeni göçmen yasas na toplumsal bir taban haz rlama çabas d r. Bu ayn zamanda yükseltilmeye çal ş lan rkç l ğa da kan taş maya hizmet etmektedir. Haberlere konu olan bu olay herkesin karş ç kacağ niteliktedir. Ama hükümetin hedefi, bu tür meşru zeminleri kullanarak s n r d ş lar kafalarda meşrulaşt rmakt r. Böylece bu uygulaman n önünü açmakt r. Bu nedenle bu tür olaylar karş s nda amaçlanan düşünceyi iyi kavrayarak s n r d ş politikalar na karş mücadeleyi yükseltmeliyiz. Sedat/İsviçre

Uta’y anarken!

Geçen y l Güney Kürdistan’ n Keladize kasabas yak nlar nda meydana gelen trafik kazas nda yaşam n yitiren Uta Schneiderbanger, Sudstern mezarl ğ nda an s na sembolik olarak dikilen ağac n baş nda; Kürtçe, Türkçe, Almanca marşlarla an ld . Anma; Uta ile ilgili yap lan her etkinlik gibi, enternasyonal bir niteliğe büründü. Farkl politik yap ve görüşlerden, çeşitli uluslardan devrimcileri ve antifaşistleri bir araya getirdi.

Onu anlatan bir sanatç n n dediği gibi “Berlin’e gelip te Uta’n n evinde kalmayan, çorbas n içmeyen, desteğini görmeyen politik mülteci yoktur”. Enternasyonal devrimci Uta ile; şu ya da bu eylemde an s olmayan, polisten dayak yemeyen, gözalt nda kalmayan da yoktur. Uta, eski RAF’tan, kad n hareketlerine, Türkiye cezaevlerindeki katliamlara karş eylemlerden, Cumartesi Anneleri’ni destekleyen eylemlere, Neonaziler’le çat şmalardan, en son yaşam n yitirdiği Kürt halk n n direnişine kadar, … her gelişmenin, sadece yan nda yer alan pasif bir destekçi değil, ayn zamanda örgütleyicisiydi. Sudstern mezarl ğ nda yap lan anmadan sonra, Kürdistan Evi’nde yap lan anmada ise, Uta Schneiderbanger ve ayn kazada yaşam n yitiren Ekin Ceren Doğruak an ld . Yaşanacak Dünya-Berlin

“Vive la Commune!” Bofl bir çuval›n dik durmas› zordur!

F-tipinden mektup

Mehaba, Enternasyonal proletaryan n birlik, mücadele ve dayan şma günü olan 1 May s kutlu olsun!.. Burjuvazinin topyekün sald r s na karş ,“s n fa karş s n f” şiar yla karş duracak, tepkilere öncülük edebilecek tek güç proletaryad r. Sistemin sömürü çarklar n n k r labilmesinin tek yolu proletaryan n yumruğunu

E

“Önce baba ve damad s n r d ş ettiler; hakl lar dedim!”

İletişim endüstrisinden gelen Hayallere Karş Halk Bilgilendirme Komitesi, Şili’de evleri dolaş rken Şilili bir kad ndan ald ğ yan t çok etkileyicidir: “Lütfen, umudumuz olan hayallerimizi elimizden almay n”. Çünkü hayaller bu insanlar gerçeğe bağlayan, gerçekle ilişkisini düzenleyen, yaşamlar na ve mücadelelerine anlam veren tek şeydir. İşte “daha iyi bir gelecek” hayaliyle Avrupa’ya farkl ülkelerden gelen göçmenlerin birçoğu, bugünlerde Şiili kad n n hayk r ş n tekrarl yor. Çünkü o hayaller art k bütünüyle ellerinden al n yor, çal n yor. Ülkelerinden ç k p geldiklerinde, yoksunluğun başka bir evresine geçtiklerinden haberleri yoktu belki de. Ya da düşünmek istemiyorlard . 20. yüzy l n modern köleleri olduklar n n n fark nda değillerdi. Eski kolonicilik yenisiyle yer değiştirmişti. Ucuz emek-gücü kaynağ olarak Avrupa’da kapitalistlerin ceplerini epeyce şenletmiş oldular. Peki biz Türkiyeli göçmenler bu tablonun d ş nda olabilir miyiz? Hay r, tam da ortas nda duruyoruz. Ama, “hayallerimiz bu kez ne yönde olmal ?” sorusuna yan t m z elbet dünden farkl olmal ! Hayal, insanlar hayata bağlayan ve değişim peşinde koşturan önemli bir itici güçtür. İnsan ve doğaya dair ne varsa tahrip edildiği, yeni nesillere daha derinleştirilmiş bir köleliğin miras b rak ld ğ “hediye”ye son vermek için bir hayal kurmak… Bizi birleştiren ortak hayal bu olmad kça, daha çook umudumuz elimizden al nm ş olacak! İşte bu say m zda, tam da üzerinde durduğumuz bu zemininin yeni boyutlar n işlemeye çal şt k. Yeni yasalar, yeni yönetmelikler birbirini izlerken, elbette biz hayallerimizi yitirmeyeceğiz! Hayaller demişken, onlar şiirleştiren büyük ustalar unutmad k elbet. “Haziran’da ölmek zor” diye ad na şiir yaz lan Naz m’ n, Ahmed Arif’in, kavga şiirleri yazan Adnan Yücel’in an lar önünde sayg yla eğiliyoruz. Mücadele tarihine bu aylarda ad n yazd ran bütün canlar n, dostlar n ve yoldaşlar n da… Avrupa’da yaşayan gençler üzerine s kça programlar yap lmaya başland . Hem Türk, hem yabanc televizyon kanallar nda bu tür programlar görmek mümkün. Bu programlardan ç kan bir gerçek var ki, Avrupa’da gençliği uyuşturucu, kimlik bunal m , yabanc laşt rma d ş nda yeni tehlikeler de bekliyor. Evine gittiğimiz dostlar m zdan, en yak n arkadaşlar m z n çocuklar n n durumlar ndan şu gerçekle karş laş yoruz: Avrupa’da Türkiyeli gençlik içerisinde milliyetçi-şoven bir dalga yarat lmaya, mayalanmaya çal ş l yor… Fransa’dan bir genç, çok alakas z bir konuda televizyon kanal n n n kendisiyle yapt ğ görüşmede Türkiyelileri temsilen şu cümleyi kullan yor: “Milliyetçi hislerimizi ayakland r p, kafam z bozuyorlar.” Bu manzaray gördükten sonra, gençliğin kimlik bunal m ve yaşad ğ yabanc laşman n üzerine hangi fikirlerin yeşertilmek istendiğine dair daha net bir tablo ç k yor. Hem ailelere, hem bize çok görev düşüyor bu aşamada. Tam da bu noktada o gencin ayn söyleşide ifade ettiği şu çarp c gerçeğe vurgu yapmak isteriz; “Bizler ailelerimizi yeterince göremiyoruz. Onlar çok çal ş yorlar!” Gazetemizin her say ulaşt ğ , özellikle Türkiyeli esnaflar da benzer bir şeyden şikayetçiler. Ama bu konuda ad m at lmad ğ n da görüyoruz. Bu konuda at lacak en güzel ad m, çocuklar m za ve gençlerimize daha fazla geç olmadan, daha fazla zaman ay rmak. Gençlik gelecek demek. Her şey kaybedilebilir, ama gelecek asla! Bu say m zda evinize, işyerinize konuk olduğumuzda, çoğunuzun bavullar n haz rlad ğ n şimdiden görmek mümkün. Tatil haz rl klar başlad . Çoğumuz Türkiye’nin ve Kürdistan’ n değişik illerinin yolunu tutacağ z. Şimdiden ziyaret edeceklerimizin listeleri, götüreceğimiz hediyeler ve daha pekçok şeyi haz rlam şs n zd r. Bunlardan önce, çoğumuzun anne ve babalar n n orada olduğu gerçeği duruyor hepimizin önünde. Özlemler demek daha doğru olur san r z. Onlar ne hediyeleri, ne de başka bir şeyi bekliyorlar. Sadece kavuşacaklar çocuklar veya torunlar n bekliyorlar. Yaşanacak Dünya olarak; gidip gezeceğiniz, gidip sar lacağ n z herkese buradan selam koyuyoruz ç k nlar n za. Vermeyi ve bizimkileri geri getirmeyi unutmay n. Tatil an lar n z da sayfalar m zda görmeyi bekliyoruz. Hersene olduğu gibi bu senede yay n m za üç ay ara veriyoruz. Hepinize iyi tatiller!

M

Bu sald r lara karş “işçi s n f ya devrimcidir, yada hiçbir şey” şiar n bayrak edinerek, proletaryan n öncüsüyle kalk şmas için, soluksuz bir emek içerisinde olmak, tüm kap lar çalmak, tekrar tekrar çalmak gerekir. Ta ki o kap lar n kendiliğinden önümüzde aç lacağ günlere kadar. Bu amaçla, hem hiç yorulmadan, hem de yorgunluktan “bitene” kadar, s n fa giderek “her şey” olmalar n n yolunu açmak zorunludur. İhtilalci coşku ve yarat c l kla, söküp alma iradesi ve kararl l ğ n kuşanarak, teorik-ideolojik birliğimiz ş ğ nda, bu yolu düzleyecek tek güç biziz. “Söz Al nterinin Kurultay ” ile iddial ve güçlü bir ad m att k. Bu ad m büyütmeli ve iddiam za denk bir koşu içerisinde olmal y z! 1 May s’ hedeflerimiz ş ğ nda kazanmal ve bu itilimle yürümeli, koşmal y z… Hepinizi coşkuyla kucakl yorum. Sevgilerimle

Üzerinde yürüdüğümüz düzgün kald r m taş ile döşeli bu sokaklar n kendisi gibi, tarihi de kanla yaz lm şt r. 1871, işçi s n f n n iki ayl k iktidar deneyiminin yenilgisi ile sonuçland . Frans z burjuva devriminin “Özgürlük, eşitlik, kardeşlik” şiar n bir kenara b rak p, Paris halk na bask ve zulüm sunmas na karş l k, Paris sokaklar barikat savaş na tan kl k eder bu tarihte. Burjuvazi gericileştikçe, Paris proletaryas sokak çat şmalar ndan edindiği iktidar bilinciyle, 28 Mart 1871’deki o gör-

kemli ayaklanmayla iktidar ele geçirir.

Komüncülerin zaferi Paris proletaryas n n yeni bir yüzy l n simgesi olacak devrimin yolunu aç p, yönetme becerisi gösterdiği 74 günlük Komün iktidar nda yap lan kimi hatalardan yararlanan burjuvazi ordular n Paris üzerine sald rt r. Kanl geçen sokak barikatlar nda yiğitçe dövüşen Paris proletaryas yenilir. Son kanl çat şmalar n geçtiği Belleville tepeleri ve Pere La Chaise Mezarl ğ ’ndaki Federe duvar di-

binde yüzlerce Komün savaşç s , kurşuna dizilir. Burjuvazinin koşulsuz “teslim olun” çağr s na, Komüncüler; “Diz çökerek teslim olmaktansa, ayakta ölürüz” karş l ğ n verir. Onlar n yaratt ğ gelenek ve değerler, Komün savunucular n n belleğinde 135 y ld r taptaze yaşamaktad r.

Komün Arkadaşlar 20. yüzy ldan günümüze kadar Komün’ü sahiplenip, yaşatan Komün Arkadaşlar Derneği ile Gambetta Kap s ’nda toplanarak, ağ r ad mlarla, en önde Komün döneminden kalan tek flaman n taş nd ğ şekilde duvara doğru yürüyoruz. Çoğunluğu yaşl Komün sempatizan olan yürüyüşçüler, Komün Marş ’n m r ldanarak duvar dibine geldi. Anmada Komün Arkadaşlar , CNT sendikas (anarşistler) ve az say da Komünist Partili vard . Komün üzerine yap lan konuşmay dernek ad na yaşl bir

Duvar dibine b rak lan rengarenk çiçekler ve Komün çelenginden sonra, hep birlikte söylenen Enternasyonal Marş ile anma bitirildi. Canan/Paris

Yaflanacak

Dünya

AYLIK GAZETE

Verein für Freunschaft der Kulturen (V.f.f.K.) (Gazetemiz minimum 2 euro ba¤›fl karfl›l›¤›nda verilmektedir.) Merkez Büro: Lasallestr.54· 51065 Köln Telefon: +49-(0)221- 99 28 115 - 116 - 123 ‹nternet adresimiz: www.yasanacakdunya.net e-Mail: info@yasanacakdunya.net

Ercan Akp nar 1 Nolu F.T.C, B1-6/52 Sincan / Ankara

komüncü yapt . Komün’ü çizgilere taş yarak yaşatan Jacques Tardi de bir konuşma yaparak, Komün ve ideallerini yüreklerde yaşatt klar n dile getirdi.

Picasso’nun bu çizimi neyi anlat yor? Görüşlerinizi yasanacakdunya@yahoo.com e-mail adresine gönderebilirsiniz.

Paris irtibat: e-mail: pydunya@hotmail.com Berlin irtibat: ydberlin@yahoo.com ‹sviçre irtibat: ydisviçre@yahoo.com


Yaflanacak

G

Afrikal gence silahl sald r İsviçre’nin Lausanne şehrine bağl Bex kasabas nda 40 yaşlar ndaki bir İsviçreli, 17 yaş ndaki Afrikal bir genci silahla yaralad . Bex’de iltica kamp var ve değişik tarihlerde ilticac lara dönük bu tür sald r lar gerçekleşti. Bu anlam ile son sald r da bu sald r zincirinin devam d r. Ekonomik kriz dönemlerinde göçmenler krizin sorumlusu olarak gösterilip, emekçilerin sisteme karş gelişebilecek tepkilerinin yönü sapt r lmaya çal ş l r. İsviçre gazetelerinin haberi verirken, sald rgan n 3 y ld r işsiz olmas na özel bir vurgu yapmas , bu aç dan anlaml d r.

Kürt as ll milletvekiline rkç sald r Almanya’da rkç -faşist sald r lar art yor. Son olarakEyalet Parlamentosu Milletvekili G yasettin Sayan neonaziler taraf ndan sald r ya uğrayarak feci şekilde dövüldü. Göçmenlerin sorunlar ile yak ndan ilgilenen duyarl bir insan olan Sayan’a; dernekler siyasal parti ve yap lar n ziyaretçi ak n sürüyor. Sald r n n bu kez bir milletvekiline yönelmesi; sald r n n Almanya’n n siyasal gündemine oturmas na neden oldu.

Göçmen çocuklar başar s z Almanya’da göçmen öğrencilere yönelik eğitim politikas ndan dolay öğrenciler başar s z. Ekonomik İşbirliği ve Kalk nma Örgütü’nün Eğitim Müdürü Barbara Ischinger, Almanya’daki göçmen çocuklar n, diğer ülkelerdeki göçmen çocuklar gibi öğrenmeye hevesli olduklar n , fakat göçmen çocuklar n, sorunlu çocuklar n gönderildiği ‘Hauptschule’ ad verilen okullarda yoğunlaşt r lmalar başar lar n düşürüyor. Okullardaki göçmen çocuklar n fazlal ğ n n uyum sürecini zorlaşt rd ğ şeklindeki önyarg lar n doğru olmad ğ n ifade eden Ischinger, Lüksemburg, Avustralya, İsviçre, Kanada ya da Yeni Zelanda gibi göçmen say s n n çok daha fazla olduğu ülkelerde, göçmen çocuklar n çok başar l olduklar n sözlerine ekledi.

AB Komisyonu’nun yeni hedefleri AB Komisyonu Başkan Barroso, AB Anayasas konusunda uzlaşma sağlamak için zamana ihtiyaç duyulduğunu, terörle mücadele konusunda ise AB düzeyinde kararlar al nmas gerektiğini belirtti. Terörle mücadele ve yabanc lar n uyumu konusunda ortak yöntemlerin oluşturulmas gerekliliğini savunan Barroso, üye ülkelerin adalet ve içişleri konular nda veto haklar ndan vazgeçmelerini de önerdi. AB’nin 5 ana hareket alan n ; tek pazar, dayan şma ve sosyal uyum, güvenlik, genişleme ve AB’nin dünyadaki rolü şeklinde s ralad .

N

D

E

3 Dünya

M

Fransa’da rkç l k tehlikesi Her üç Frans›z’dan biri kendisini aç›ktan ›rkç› olarak tan›ml›yor. Kendini böyle tan›mlayanlar›n say›s› bir önceki y›la göre, yüzde 8 oran›nda artt›. Hemen hemen tüm AB ülkelerinde yükselme trendinde olan rkç l k, Fransa’n n politik arenas nda ve bu topraklarda yaşayanlar üzerinde de etkilerini gösteriyor. 2007 y l nda yap lacak olan Cumhurbaşkanl ğ seçimleri öncesi, kendisini aday olarak görenlerin “ulusalc l k” ad alt nda sergiledikleri tutumlar bile buzdağ n n görünen yüzüne işaret ediyor. Nikolas Sarkozy’nin kafatasç söylem ve ç k şlar na, devlet terörü düzleminde meşrulaşt r lmaya çal ş lan politikalar na bolca tan k olunuyor. Chirac ve Villepin de ondan geri kalmayan atraksiyonlar sergiliyorlar. Kuşkusuz akl baş nda olan hiçbir insan, bunlar n her birinin tutumunu kişisel özelliklerinden kaynakl tav rlar olarak yorumlamaz. ABD’de Bush, İngiltere’de Blair konseptinin AB ülkelerindeki görüngüleri devlet yöneti-

cilerinin belirlenmesine bu biçimlerde yans yor. Emperyalist devletler aras ndaki egemenlik ilişkileri ve çat şmas n n h z na uygun kişiliklerin kilit görevlere taş nma çabas sürpriz olmayan bir gelişmedir.

re göre rkç uygulama ve yaklaş mlardan şikayetçi olacaklar n belirtenlerin say s , yüzde 50’den, yüzde 32’ye düşmüş. Bu rakam, rkç yaklaş mlar n, insanlar n kafas nda meşru görülmeye doğru evirildiğini gösteriyor.

gelen bu veriler, başta göçmenler olmak üzere, bütünde işçi ve emekçiler aç s ndan ciddi bir tehlikenin varl ğ na işaret ediyor. Bu tehlikenin savuşturulmas , ancak sistemin emek düşman politikalar karş s nda ortak

Kitle taban üzerinden rkç l k Burada tehlikeli olan başka bir şey var ki, o da rkç l ğ n sald rgan politikalar eşliğinde, bir kitle taban üzerine oturtulma çabas na uygun bir zeminin oluşuyor olmas d r. Fransa’da Ulusal İnsan Haklar Dan şma Komisyonu’nun yapt ğ araşt rman n sonuçlar na göre, her üç Frans z’dan biri kendisini aç ktan rkç olarak tan ml yor. Kendini aç ktan rkç olarak tan mlayanlar n say s bir önceki y la göre, yüzde 8 oran nda artm ş durumda. Yine ayn araşt rmada ortaya ç kan verile-

Adalet Bakanl ğ verilerine göre de rkç sald r lardan hüküm giyenlerin say s yüzde 43 oran na ulaşm ş.

Tehlike… Resmi rakamlarla gündeme

kat l m ve Forum alan nda düzenlenen 120 sanatsal etkinlikle, sanat ve kültür de ilk defa geniş bir yer tuttu. 6 May s günü gerçekleştirilen Forum yürüyüşü, Yunan bas n taraf ndan da, “Yunanistan’da son 15 y lda yap lan en büyük kitle gösterisi” olarak nitelendi. Polisin ve resmi bas n n verdiği rakamlara göre yürüyüşe, 50 bin kişi kat ld . Fakat organizasyon komitesinde yer alan değişik örgütler, 80 ile 100 bin aras nda bir kat l m olduğu görüşündeler.

Rüzgar soldan esti 4-7 May s tarihleri aras nda Atina’da yap lan 4. Avrupa Sosyal Forumu, öncekilerden farkl olarak; daha diri, derli-toplu ve görece militan bir karakter taş yordu. Türkiyeli ve Yunanistanl devrimci örgütlerin kitlesel kat l m n n yan s ra, devrimci sembol ve sloganlar n, militan etki gücünün büyütüldüğü bir Forum süreci yaşand . Eyleme kat lan on binler ve Forum alan n ziyaret eden 35

bin kişiyle 4. Avrupa Sosyal Forumu, kitlesel bir etkinlik oldu. Doğu Avrupa ve Türkiye’den kat l m n ilk kez 2 bin kişiyi bulmas , Forum’u Bat Avrupa merkezli olmaktan ç kard . Seminer ve workshoplara kitlesel kat l mda ifadesini bulan ilgi, “turistik gezi” s n rlar n aşmaktayd . Forum, sendikalar n organizasyon komitesinde yer alan kat l mlar ile de diğerlerinden farkl yd . Yüzlerce sanatç n n

tutum almaktan geçiyor. AB ülkelerinde eş zamanl geliştirilen sald r lar karş s nda, emeğin korunmas mücadelesinin d ş nda, yapay saflaşma ve ayr şmalardan, rkç l k karş s nda rkç yaklaş mlardan bizi koruyacak başka bir şey yoktur.

4. Sosyal Forum’un, özellikle İngiltere ve Fransa’da yap lanlardan farkl olarak, “daha kalabal k, daha k z l ve daha militan” geçmesinde, son aylarda Avrupa’da gelişen grev ve kitle eylemlerinin yaratt ğ moral etkinin büyük pay var. Özellikle de Fransa’daki CPE sald r s n n püskürtülmesinin… Bu, seminer kat l mlar ve alan kullan m aç s ndan, rüzgar n soldan estiği bir Forum’u

besleyen zemin oldu. Bu durumun, 4. ASF Sosyal Hareketler Sonuç Bildirgesi’ne gereğince yans d ğ n söylemek mümkün değil. Ancak özellikle Forum kapsam nda oluşturulan Antiemperyalist Alan birliği, gelecek forumlar n örgütlenmesinde, devrimci güçlerin ağ rl ğ n artt rma olanağ sunmas aç s ndan ay rdedici oldu. Atina’daki 4. Avrupa Sosyal Forumu’nda oluşturulan Antiemperyalist Alan çal şmas kapsam nda haz rlanan uluslararas deklarasyonlar, 8 dile çevrilip, bas larak duyuruldu. Türkiye İhtilalci Komünistler Birliği’nin (TİKB) de içinde yer ald ğ Antiemperyalist Alan, enternasyonal mücadeleye çağ ran ve “Birleşelim ve ortak düşmanlar m za karş yan yana savaşal m! Mücadele eden halklar gericilerden daha güçlüdür! BAŞKA BİR DÜNYA GEREKLİ: SOSYALİZM!” şiar yla biten iki ayr deklarasyon yay nlayarak, Forum içindeki militan, antiemperyalist sesi kal c laşt rd .

K s tlamalar akupunkturu da vurdu! Her taraftan k›s›tlama ve halk›n cebine sald›r› niteli¤indeki uygulamalar, uzlaflmaz çeliflkilerin alevlendiricisi olacak. Bilindiği gibi 2000 y l ndan bu yana akupunktur tedavisi, bir model denemesi olarak hemen hemen bütün sağl k sigortas kasalar taraf ndan karş lanmaktad r. Akupunktur, baş ağr s , migren, s rt ve diz ağr lar nda tercih edilen bir tedavi yöntemi.

Cepten ödenecek Hiçbir yan etkisi olmayan bu tedavinin bundan sonra sigortal lar n kendi cebinden karş lamas na gidiliyor. Zira Federal Birlik Kurulu’nun (GBA) yeni karar na göre sağl k kasalar n n hizmet kapsam , akupunktur tedavileri için s n rland r l yor. Sigorta kasalar n n sadece s rt ve diz rahats zl klar için akupunktur giderlerini karş lamas düşünülüyor. Yani baş n z ağr yor ya da migreniniz varsa, nas l belirli oranda masaj tedavilerini ödüyorsan z, akupunktur tedavisini de tümden kendinizin ödemesi gerekecek! Federal Birlik Kurulu Başkan

Rainer Hess, bu k s tlamalar n finans planlamas n n sonucu olduğunu belirtirken, bu model denemesinde sigorta kasalar ndan şimdiye kadar senede 300 milyon euro civar nda ç kt n n olduğunu, fakat yeni uygulamayla bunun 100 milyon euroya kadar çekileceğini belirtiyor. Hess, yapt ğ aç klamada s k tedbirlerin de beraberinde geldiğini vurgularken, doktorlar n da ek yeterlik belgeleri olmas gerektiğini vurguluyor. Şu an Almanya’da yaln zca bin 400 civar nda uzman hekimin var olduğu da söyleniyor. Bu k s tlama ve s n rlamalar tedavi olabilmek için baz koşullar n yerine gelmesini şart koşuyor. En az alt ayd r rahats zl klar n olmas ve sağl k kasas n n masraflar üslenmesi için uzman hekimin onay vermesi gibi… Kararlar n ne zaman yasalaşacağ henüz net olmasa da en k sa zamanda olacağ kesindir! Sağl k Bakan Ulla Schmidt’in (SPD) öneriyi incelemesi için iki ayl k bir zaman var.

Dünya Yaflanacak

(baştaraf birinci sayfada)

Madalyonun iki yüzü Göçmen işçilik her dönem emperyalist tekellerin ihtiyaçlar na göre belirlendi. Bir dönem teşvik edildi, bir dönem s n rland , bir dönem tümüyle kesilmek istendi. Ancak dünyan n her yerinde iş kap s olarak bir kez aç lan yol art k önüne geçilmez bir durum ald . Para kazanmak karş l ğ nda ülkelerinden göç eden işçiler geldikleri ülkelere yerleşmeye başlad lar. Ailelerini, eşlerini, çocuklar n getirdiler, yerli göçmen oldular. Geri dönmek üzere çal şmaya gelen işçiler kökleşen yaşamlar karş s nda art k yerleştikleri ülkenin insan olmuşlard .

Biz işgücü istedik insan geldi

4. Avrupa Sosyal Forumu yap ld !

Nazi arşivi aç l yor Nazilerin 17,5 milyon kurban n n ak betiyle ilgili bilgileri içeren Bad Arolsen arşivi, tarihçilere aç l yor. Almanya ve İtalya, uzun y llar boyunca arşivin aç lmas na karş ç km şt . Berlin’in “kişisel bilgilerin korunmas ” gerekçesine dayand rd ğ itiraz n sonunda kald rmas , 47 milyon belge üzerinde 60 y ld r örtülü duran esrar perdesinin kalkmas n sağlayacak. Arşive, şimdiye kadar sadece Nazi kurbanlar yla, bunlar n mirasç lar başvurabiliyordu. Karar n hayata geçirilebilmesi için, üye ülkeler olan, Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, Belçika, Hollanda, Lüksemburg, Yunanistan, ABD, Polonya ve İsrail’in onay na sunulmas gerekiyor.

Ü

İlaç tekelleri için Çin’de yetişmiş olan Alman akupunktur doktorlar durumu eleştirirken, Çin’de Yetişmiş Doktorlar Birliği (TCM) Başkan Michael Germann yapt ğ

davi olmas ve sağl k konusunda bilinç düzeyinin giderek yükselmesiyle halk n, ilaçs z tedaviye daha fazla rağbet etmesi bekleniyor. İlaç tekellerinin can n s kan

Şimdi ise; göçmen işçilik, Avrupa emperyalistlerine yük olmaya başlad . Onlara göre, göçmen işçiler insan değil sadece işgücüne sahip birer makinayd lar. Almanya D şişleri Bakan n n’n n bu durum karş s ndaki tepkisi bunu oldukça iyi aç kl yor. “Biz işgücü istedik onlar insan geldiler.” İnsan görmezden gelindi. Asl nda bir yan yla bu söz kapitalist sistemin insana bak ş n n özeti niteliğinde. Onlar için kar laz m daha fazla kar. İnsan laz m değil. Bu yüzden işleri bittiğinde “kap d şar ” politikas da şaş rt c değil. Emperyalistlerin dünya üzerinde kurmak istedikleri ekonomik, siyasi, askeri hegemonya sonucu sürekli büyüyen genişleyen Avrupa Birliği bu rekabetin bas nc yla çekirdek gücün ç karlar n korumaya çal şarak coğrafi alan n ve nüfusunu her geçen gün büyüttü. Bu dönemi yeni bir AB anayasas ile yeniden düzenlemek istedi fakat Fransa ve Hollanda halk n n direnciyle karş laşt . Fakat AB, anayasadan vazgeçmedi anayasa içinde yer alan dönemsel politikalar parça parça yasalaşt r lmas n n ad mlar at ld , at l yor. Agenda 2010, Bolkenstein, sosyal alandaki “reformlar”, göçmen yasas , antiterör yasas , bunlar n herbiri AB Anayasa’s içindede yer alan bölümlerdi.

Irkç faşistler iş baş nda... AB, bugün sadece gerektiği kadar, ihtiyaç duyduğu alanlarda işgücü istiyor. Gelişen yüksek teknoloji ve belli alanlarda yap lan yoğun üretimin iş alanlar nda yaratt ğ t kan kl k eskiye oranla işgücü ihtiyac n azalt yor. Buna karş l k daha önce sömürge ülkelerde altyap s n oluşturduğu serbest sanayi bölgelerini, sosyal haklarla uğraşmaks z n sömürü alanlar olarak değerlendirmek istiyor. Göçmenlerin Avrupa için art k zararl olduğunu, işsizliği körüklediğini, güvensizlik ve kaos ortam yaratt ğ n propaganda ederek Avrupa halklar n “Göçmen yasalar ” konusunda kendine yedeklemek istiyor. Yeni “Göçmen Yasalar ” ve rkç faşist sald r lar bir madalyonun iki yüzü. Asl nda y llardan beri neonazilere yeşil ş klar yak l yor ve destekleniyor. Irkç faşistler güçlendiriliyor, yasalarla yapamad klar n da sivil faşist çeteler yap yor. Son dönemde ciddi bir şekilde rkç -faşist sald r lar artmaya başlad . Almanya, Hollanda, Belçika, İsviçre Fransa’da yaşanan sald r lar bunu aç kça ortaya koyuyor. Belçika’da bir faşist eline ald ğ silahla önüne gelen “yabanc ya” sald rd . Berlin’de PDS Milletvekili G yasettin Sayan dövülerek hastanelik edildi. Polonya’da neonazi bir örgüt 20 kişilik ölüm listesi yay nlad . Yine Belçika da yap lan bir anketin sonuçlar da oldukça etkileyici ve dikkat çekici. Belçika halk n n yar ya yak n zaman zaman rkç düşünce içinde bulunduğunu söylüyor. Bu az msanacak bir rakam değil.

Milliyetçilik zehiri Karş milliyetçiliği t rmand rmaya çal şan MHP’li faşistler rkç yaklaş mlarla Türkiyeli emekçileri örgütlemeye çal ş yorlar. MHP’li faşistler ters yönde çat şmay körüklemek istiyorlar. Oluşan gençlik çeteleri de bunun bir göstergesi. Sonuçta MHP’lilerin yapt ğ da halklar aras ndaki çat şmay derinleştirici nitelikte olduğu için, AB burjuvazisinin planlar na destek sağl yor. Artan sald r lar karş s nda her türlü milliyetçiliğe karş ç karak emekçilerin birliği halklar n kardeşliği vurgusunu daha fazla öne ç karmam z gerekiyor. Hem haklar m z iyice gasp eden yeni yasalara, hem de faşist sald r lara karş biraraya gelmeliyiz. Bütün emekçiler olarak biraraya gelirsek bu sald r lar püskürtebiliriz. Fransa’da ki gençlik hareketi bunun en güzel örneğini gösterdi bize. Gençlik kararl ve srarl davrand kça desteği ve gücü artt . Göçmen Yasas ve faşist sald r lar karş s nda da biz “göçmenler” ne kadar kendi davam za sahip ç karsak etraf m zdaki dayan şmay o kadar artt rm ş gücümüzü büyütmüş oluruz.

Ajanlar evlerinde gibi!

aç klamada, “Diz mafsallar nda uygulanan akupunktur tedavisi neden kalça eklemlerinde uygulanmas n?” diyerek, gelecekte tam tersine akupunktur tedavilerinin desteklenmesi gerektiğini vurgulad . Her taraftan k s tlama ve halk n cebine sald r niteliğindeki uygulamalar, uzlaşmaz çelişkilerin alevlendiricisi olacak. Gerçekleştirilmek istenen uygulamalar, kimya ve ilaç sanayisinin kar oranlar n n yukar çekilmesini hedeflemektedir. Akupunkturun ilaçs z bir te-

ve devletler üzerinde bas nç yaratmalar na neden olan bir durumdur bu. Kendi ç karlar na hizmet eden sağl k sistemi ve doktor profili istiyor onlar! Art k sağl k konusunda da kutuplaşmalar kaç n lmaz olarak gündeme oturacak. Bugün önemsemeyip üstünden atlad ğ m z, sessizce kabul ettiğimiz her şey, yar n çok daha kapsaml ve şiddetli sald r lara davetiye ç karmaktad r! YD-Stuttgart

Avrupa Parlementosu anket raporu sonucuna göre; 11 Eylül olaylar ndan bu yana CIA, 30 ile 50 aras kişiyi Avrupa’dan yasal olmayan yollardan kaç rm ş. Ortaya ç kan gizli icraatlar üzerine, Avrupa Parlementosu milletvekilleri 8-12 May s tarihlerinde Washington’a giderek, hükümet yetkilileri ve eski CIA ajanlar ile görüştüler. Eski ajanlardan biri Portekiz AP milletvekiline; “30 ile 50 kişi Avrupa’dan al narak, rahat işkence yap labilinecek bölgelere transfer edildiler. Bu say ya, Guantanamo veya Afganistan’a kaç r lan kişiler dahil değildir” diyor. AP miletvekilinin, “Biz bu insanlar n baş na neler geldiğini bilmiyoruz” demesi üzerine ay-

n ajan; “Eğer Avrupa hükümetlerinin izni olmasa, biz bu kaç rmalar yapamazd k. Mesela Imam-Abou Omar’ n Milan’da kaç r lmas nda İtalyan gizli servisinin yard m olmasa biz bunu başaramazd k” karş l ğ n veriyor. ABD kaynaklar ndan edinilen bilgilere göre; Avrupa, Afrika ve Asya’da 8 gizli ABD hapishanesinin bulunduğu söyleniyor. Demokrasinin kalesi olduğu iddia edilen Avrupa’da CIA uçaklar cirit atarken, ABD ajanlar istediği yerde, istediği kişiye operasyonlar düzenliyor! Aç ğa ç kanlar ve ç kmayanlar, “Avrupa demokrasisi” denilen şeyin emekçiler aç s ndan hiçbir güvence taş mad ğ n bir kez daha gösteriyor!


Yaflanacak

Dünya 4 Irkç Sarkozy ülkemizden defol Bat Afrika ülkelerini ziyaret eden Fransa İçişleri Bakan Nicolas Sarkozy, Mali ve Benin ziyaretlerinde, “Irkç d şar !” “Sarkozy seni Benin’de istemiyoruz!” sloganlar yla karş land . Protestonun sebebi, Fransa’da ç kar lan yeni göçmenlik yasas . Protestolara konu olan göçmen yasas , vas fl işçilerin ülkeye girişine izin verirken, vas fs z işçilerin girişini engelliyor. Ç kar lan bu yasayla, ailelerinden ayr larak, Fransa’da çal şmaya başlayan Afrikal lar n ailelerini bu ülkeye getirmeleri de imkans zlaş yor.

FKÖ karargah na sald r İsrail savaş uçaklar Lübnan’ n doğusunda Filistin Halk Kurtuluş Cephesi Genel Komutanl ğ ’na ait üsse sald r düzenledi. Lübnan’dan İsrail askeri üssüne roket sald r s düzenlenmiş, sald r da bir İsrail askeri yaralanm şt . İsrail, sald r nedeniyle Lübnan’ BM Güvenlik Konseyi’ne şikayete haz rlan yor.

Elektrik talep eden halka kurşun Kongo’nun Katanga bölgesindeki Kipushi Kasabas ’nda 5 ayd r süren elektrik kesintilerini protesto eden halka polis ateş açt . Çoğunluğu çocuklardan oluşan göstericilerden iki öğrenci, bir kad n öldü.

2 bin 148 kişi idam edildi Uluslararas Af Örgütü’nün yay nlad ğ y ll k insan haklar raporuna göre, 2005’te dünya genelinde toplam 2 bin 148 kişi idam edildi. Ayn süre içinde 5 bin 186 kişinin de ölüm cezas na çarpt r ld ğ belirtilen raporda, as l rakamlar n bunlardan çok daha yüksek olduğu vurguland . İdam edilenler aras nda çocuk ve ak l hastalar n n da olduğu belirtiliyor.

Aç çocuklara cinsel taciz! Çocuklara yard m örgütü’nün yapt ğ aç klamaya göre, Bat Afrika ülkelerinden Liberya’da faaliyet gösteren yerel ve uluslararas yard m kuruluşlar nda çal şan görevliler, g da karş l ğ nda çocuklar cinsel olarak sömürüyor. Örgüte göre 12 yaş ndan büyük k zlar n yar s sömürülüyor. Rapora göre polis, öğretmen, yard m görevlisi ya da bar ş gücü askerleriyle cinsel ilişkiye giren k z çocuklar n n yaş 8’e kadar düşmüş durumda. Vakalar n çoğuna, iç savaş nedeniyle evlerinden olmuş çocuklar n bar nd ğ kamplarda rastlan yor.

Petrol borular na sald r Nijerya’da petrol borular na yönelik sald r lar art yor. Çünkü giderek yoksullaşan halk, petrol rezervlerinden yararlanamaman n öfkesini taş yor. Önümüzdeki dönemde petrol borular na sald r lar n artmas bekleniyor. Kendilerini “Nijer Deltas ’n Kurtarma Hareketi” diye nitelendiren 40’ n üzerindeki isyanc grup, petrol gelirine ortak oluncaya dek eylemlerini sürdürmekte kararl olduklar n aç klad .

Irkç l k kök sal yor Uluslararas Af Örgütü’nün raporuna göre, Rus toplumunda hoşgörüsüzlük ve yabanc düşmanl ğ kök sal yor. Sadece bu y l n ilk dört ay nda 14 yabanc , rkç lar taraf ndan öldürüldü. Geçen y l 28 yabanc , rkç sald r lara kurban gitmişti. 2005’te yüzlerce yabanc da, rkç Rus gençleri taraf ndan yaralanm şt . Irkç ve yabanc düşman eylemler resmi makamlar taraf ndan ‘gençler aras ndaki münferit taşk nl k’ kapsam nda ele al n yor!

D

Ü

N

Y

Şimdi hedef İran ABD’nin flimdiki bahanesi, ‹ran’›n uranyum zenginlefltirme çal›flmalar›n›, nükleer silah yap›m›nda kullanaca¤›! ABD İran’a sald r haz rl ğ nda. Şimdiki bahanesi, İran’ n uranyum zenginleştirme çal şmalar n , nükleer silah yap m nda kullanacağ ! Kendisine meşru bir zemin yaratmak, birlikte hareket edeceği diğer emperyalist güçlerle ittifak n güçlendirmek için yürüttüğü diplomasi faaliyetine, son haftalarda h z kazand rd . Tabii, “İran plan m z kabul etmezse askeri müdahale de sözkonusu olabilir” sopas n sallamay ihmal etmeden. Bu hamle ve manevralar n n bir parças olarak en son 30 May s’ta; “uranyum zenginleştirmekten vazgeçmesi karş l ğ nda İran ile masaya otururuz” aç klamas yapt . İngiltere, Fransa ve Almanya ile yürüttüğü müzakerelere, bu koşullarda kat lacağ n söyleyerek, “yap c ” bir siyaset yürüttüğü mesaj vermeye çal şt .

bulunma çabas içinde. İran, Rusya ve Çin ile var olan ekonomik, siyasi, askeri, vb. çok yönlü tarihsel ilişkilerini kullanarak, kolay kolay eğilmeyeceği mesaj vermek istiyor.

Emperyalist rekabet… Çin, İran’dan petrol alan ülkeler aras nda ikinci s rada yer al rken, mal ihrac eden beşinci

Ayn şekilde İran silah sat ş başta olmak üzere, Rusya aç s ndan önemli bir pazar. Bu oyunda AB’li emperyalistler ise, bir joker gibi hareket ederek konumlar n güçlendirmek istiyorlar. Irak döneminden farkl olarak ABD ile daha yak n bir duruş içinde görünmelerine rağmen, varolan tüm çelişkilerden ve avantajlar ndan sonuna kadar yararlanacaklar n her davran şlar ile hissettiriyorlar.

Biz engelleyeceğiz! ABD Irak’ta, Afganistan’da

A

Latin rüzgar güçleniyor… Bolivya’n n gaz kaynaklar n kamulaşt rmas ndan sonra, Ekvator da, ABD petrol tekeli OXY ile yapt ğ sözleşmeyi iptal etti. İptal karar na, OXY’nin sözleşmeye ve yasalara ayk r biçimde, Ekvator’daki hak ve zorunluluklar n n yüzde 40’ n Kanada merkezli ERCANA şirketine devretmiş olmas n gerekçe gösterdi. Karar hemen uygulayacağ n söyleyen Ekvator hükümeti, sözleşme kapsam ndaki tüm tesisler ve makinalar ile nakliyat araçlar n , bedel ödenmeksizin devlet şirketi olan, Petroecuador’a devredileceğini aç klad . OXY’ye karş 2004 y l ndan beri yasal girişler başlat lm şt . Fakat, Ekvator devletinin ABD emperyalizmi ile karş karş ya gelmekten kaç nmas nedeni ile bir karara bağlanamam şt . Gerek Bolivya’n n son hamlesi, gerekse k ta çap nda giderek güç kazanan halk hareketlerinin bas nc , Ekvator’un da bu karar almas nda etkili oldu. Ekvator petrollerinin yüzde

ülke. Ya da bir petrol ülkesi olan Rusya, İran ile ilişkileri üzerinden petrol piyasas nda denetim kurmaya, bu avantaj ile emperyalist rekabet arenas nda güç olmaya oynuyor. Jeo stratejik konumu ile komşu olduğu bu ülkenin denetiminin ABD’ye geçmesinin kendisi aç s ndan taş d ğ riskleri de bilerek, ABD’nin oyununu bozmakta daha atak bir siyaset izliyor.

sars lan otoritesini, şimdi İran üzerinden yeniden kurmaya çal ş yor. Bu onun aç s ndan bir zorunluluk. Onu ve bu hegemonya ve güç yar ş n n tüm aktörlerini bir “ç lg nl k” yapmaktan alakoyacak yegane güç dünya halklar n n “Kahrolsun emperyalizm ve her türden gericilik” slogan nda ifadesini bulacak net duruşudur! Ne Mollalar ne emperyalist gericilik!

Karn nda açl ğ n ağ r boşluğu Dünyada 100’ün üzerinde ülkedeki binlerce insan n kat l m yla açl ğa karş yürüyüş gerçekleşti. Moskova, Roma Lizbon, Cenevre, Nairobi, Islamabad, Amman eylemliliklerin olduğu sadece birkaç kent. Eylemciler, dünyada 800 milyon kişinin açl k çektiğini, açl ktan etkilenen çocuklar n 300 milyon olduğunu, Birleşmiş Milletler’in acilen bir önlem almas gerektiğini vurgulad lar. Cenevre’de eylemciler, 25 kuruşla bir çocuğun karn n bir gün doyurabildiğini belirtirek, sembolik olarak 15 frank toplad . Bu parayla BM’nin 60 çocuğu besleyebileceğini belirtti.

Nedir bu çelişki? BM, 1945’te 51 ülkenin kat l m yla sözde “dünyada bar ş koruma ve insani yard m yap lmas gereken ülkelere yard m yap lmas ” amac yla kuruldu. Bugün 191 ülkeyi bünyesinde bar nd ran BM, dünyadaki he-

men hemen tüm ülkeleri içine almaktad r. “Dünyadaki ezilenlerin sorunlar na insani yönde cevap veren bir kurum olma” rahatl ğ n taş sa da BM, kendi

özgürce hareket edebilir? Siz ayl ğ n z ödeyen bir hükümeti nas l mahkum edebilirsiniz?’ dedim ve bu görevi reddettim.”

Emekçilerin tepkisi olmazsa…

içinde de bir çelişki olusturuyor. Paris Sorbonne Üniversitesi Ögretim Üyesi Jerôm Valluy’un söyledikleri, bu paradoksu gösteren çok net bir örnek: “Bana BM ad na çal şmam teklif eden arkadaşlar m oldu. Onlara, ‘Maaş n üye hükümetlerden alan bir memur ne kadar

Dünyan›n sokaklar› Ahmet Vural

19. yüzy l n başlar , İtalya’da toplumsal hareketlerin gelişiminde önemli bir yer tutar. O dönemde Kuzey İtalya’da gelişen devrimci hareket, Balkanlar’ da etkisi alt na alarak h zla yayg nlaşt . Özellikle, otomotiv endüstrisi işçilerinin grev ve direnişleriyle sars lan ülkede; devrimci gelişmenin önü, faşist Mussolini’nin iktidara gelmesiyle kesilebildi ancak. Ülkede yeni bir dönem başlad : Faşist katliamlar dönemi! Milano’dan başlayan faşist katliam-terör ancak; 2. Dünya Savaş ’n n bitiminde, İtalyan anti faşistlerinin Mussolini’yi, Milano’nun Lorete Meydan ’nda salland rmas yla son buldu. Fontana Meydan , Milano’daki tüm bu gelişmelerin yak n tan ğ d r.

mas (TLC) imzalam ş olmas . Ancak Ekvator, kamulaşt rma karar ile birlikte, TLC’den de çekileceğini gündeme getirdi. Ekvator’un bu ç k ş başta ABD olmak üzere, tüm dünyada, özellikle emperyalist kampta “şaşk nl k”la karş land . Çünkü Ekvador ABD ile çok yak n ilişkileri bulunan bir ülke.

Geçtiğimiz y llarda para birimi Sucre’yi tedavülden kald r p, ABD dolar kullanmaya başlad mesela. Yine, ABD’nin k tadaki en büyük askeri üssü La Manta’n n kurulmas na izin verdi. Dahas , ABD askerlerine dokunulmazl k tan yarak, onlar aleyhine uluslararas mahkemeye başvurmayacağ güvencesi verdi. Bu duruşu ile, OXY’nin kamulaşt r lmas aras ndaki büyük çelişki, burjuva siyaset arenas nda hararetli tart şmalara yol açt . Görünen o ki, Latin Amerika’da arkas na ciddi bir halk desteği alarak yükselen anti ABD dalga, domino etkisi ile tüm k tay etkileyecek bir altüst oluş yaratacak güçte. Küba-Bolivya-Venezuella’dan oluşan Bizim Amerikam z için Bolivarc Alternatif (ALBA) ve Küba’n n önerdiği Anti-Faşist Cephe giderek genişleyip, güç kazanarak, tüm k tay ve dünyay , yeni bir moral dalga ile sarmalayacak.

Filistin’e yeni kuşatma

Molla rejiminin siyaseti… Ayn şey İran aç s ndan da sözkonusu. İran ABD’ye müzakere çağr lar nda bulundu. Ard nan Irak’taki ve kendi topraklar ndaki PKK kamplar n bombalayarak, ABD’nin yak n müttefiki Türkiye ile ilişkilerini sağlamlaşt rmaya çal şt . Bir yandan da Irak’ta yeni kurulan Şii ağ rl kl hükümet üzerinde tarihsel ve mezhepsel yak nl ğ n kullanarak etkide

85’ine sahip olan OXY, halen dokuz ülkede doğrudan, onsekiz ülkedeyse dolayl olarak faaliyet gösteriyor. Şirket, Ekvator’un kamulaşt rma karar n , uluslararas mahkemeye taş yacağ n aç klad . Bu konudaki en büyük dayanağ ise, Ekvator’un ABD ile Serbest Ticaret Anlaş-

Ünlü aşk çeşmesi (Fontana di trevi) Fontana Meydan , Milano’daki meydanlar içerisinde en ünlü ve en büyüğüdür. Sadece turistlerin gelip gün ağarana kadar sabahlad klar , çeşmenin görkemine kap ld klar s radan bir meydan değildir o. Turistler, meydandaki aşk çeşmesine gelip bozuk para atarak dilek tutup, lüks kafe-restoranlara uğray p, İtalyan gastronomisinden zevk almay tercih ederler. Fontana’n n çok uzağ nda olmayan İspanya Meydan ’ndaki İspanyol merdivenleri; dizili rengarenk çiçekleri seyretmek isteyen gezginlerin, nefeslenmek için geçiverdikleri yerdir. Onlar kendilerini, Fontana Meydan ’ndaki aşk çeşmesinden f şk ran suyun ferah

Evet bay Valluy tavr n belirlemiş. BM çal şanlar , 191 ülke hükümetlerinde fon alacak. Bu fonlarla yaşam n sürdürecek ve bu hükümetlerin insanlik d ş politikalar na karş tepki verecek! Evet inand r c değil! Ama BM, henüz emekçilerin tepkisini üzerine almadan bu rolünü bugün hala sürdürebiliyor. Kapitalizmin cellatlar n n yan nda papaz rolünü iyi oynuyor. Cenevre’de eylemcilerin sembolik para toplayarak BM sunmas , bu rolün bir kabulüdür. Lakin iki s n f aras nda çelişkiler artt kça, papaz n maskesi düşecektir. Bu halkay iyi kavrayarak bize sunulan görsel aldatmalara kap lmamal y z!

Filistin seçimlerini Hamas’ n kazanmas sonras nda yarat lan iç çat şma tehtidinin bas nc ve gerçekleştirilen diplomatik manevralar ile halk n özgürlük istemi ve mücadelesine gem vurulmak isteniyor. İşgalci İsrail, Bat Şeria şehirlerinde evlere bask nlar düzenliyor, militan olduğu gerekçesiyle insanlar öldürüyor, gözalt na al yor. Direnişçi ve “lider” olarak gördüklerine karş suikastler, kaç r p öldürmeler, ölüm tehditleri devam ediyor. Diğer taraftan Hamas Hükümeti’nin İçişleri Bakanl ğ ’na bağl bir güvenlik birimi oluşturmas yla, El Fetih ve Hamas güçleri aras nda karş l kl güç gösterileri ve yer yer de s cak çat şmalar yaşan yor.

Fontana katliam Bir akşam üstü Fontana Meydan ’nda bulunan Ziraat Bankas ’nda patlayan bomba, kara bulutlar çökertti Milano’nun üzerine. Özellikle ‘60’l y llar n baş nda, tekrar güçlenen sol hareketin tasfiyesini amaçlayan 12 Ekim 1969 katliam , geride, 16 ölü, 84 yaral b -

den beslenen güçlerin emperyalist politikalara uyumlu hale getirilmesi gerekiyor. Filistin halk n n s tmaya raz edilmesi için başvurulan tek yöntem körüklenen iç çat şma değil. Açl k ve sefaletle terbiye edilmeye çal ş lan bir halk gerçeği var. Kuşatma alt na al nan Gazze’de temel g da maddelerinin

işgal, savaş ve kuşatman n k skac nda Filistin, bir sorun olmaktan ç kart l p, bir taraf Ürdün ve M s r’ kesen Nitelikli Sanayi Bölgesi (NSB) ile ucuz işgücü cenneti haline getirilmek isteniyor. Her gelişme bu planlarla ilişkilendirilerek ele al n yor. Emperyalistler içine girdikleri Ortadoğu sarmal nda, hergün

dahi şehre sokulmas engelleniyor. ABD ve AB ülkeleri mali yard mlar keserek kendi yönetimlerinde Hamas’ tercih eden halk cezaland r yor. Filistin topraklar nda yaşayanlara tam bir insanl k dram yaşat l yor.

biraz daha etraflar n n sar ld ğ n hissediyorlar. Filistin intifada dinamiklerinin ehlileştirilme çabas , Irak’ tümden düzleme girişimleri, İran’a sald r planlar bu sarmal yarmalar n n önünü açmayacak. Tersine, daha fazla içe gömülerek, halklar n döktükleri kan nda boğulacaklar.

İktidar çat şmas kimler aras nda? Filistin özgürlük mücadelesi içerisinde şekillenen ve giderek halktan kopup, ayr cal kl statüler kazanarak bürokratlaş p, kastlaşan FKÖ ile gerçek özgürlüğün ancak militan bir dövüşkenlikle kazan lacağ na inanan genç intifada kuşağ n n yelkenlerini doldurduğu Hamas aras nda, yönetime hakim olma kavgas var. Fakat sorunun bundan ibaret olmad ğ aç k. Filistin halk n n özgürlük umudu tüketilerek, “iki devletli çözüm” ad alt nda s n rlar n İsrail’in belirlediği bir statü oluşturulmaya çal ş l yor. Hamas’ta bu “çözüm”ün bir bileşeni haline getirilmeye çal ş l yor. Filistin halk n n intifada ruhunun törpülenmesi için, Hamas gibi direniş dinamiklerin-

Fontana Meydan ortam na atarlar. Meydan n başka bir özelliği birinci s n f otelleridir. Tarihi Santa Maria kilisesi ise; göz kamaşt ran ş klar yla gelen herkesi büyüler. Fakat, Fontana Meydan as l olarak, her dönem işçi eylemleriyle an l r. 2002 y l nda 500 bin emekçi “Berlusconi’ye hay r” sloganlar yla Fontana Meydan ’n inletti. İtalya’y sarsan genel grev döneminde; Berlusconi’yi iktidar yapan Milano kenti bu kez, işçi ve emekçilerin gür sesiyle yank land .

Filistin halk›n›n ezilmesi için baflvurulan tek yöntem körüklenen iç çat›flma de¤il. Açl›k ve sefaletle terbiye edilmeye çal›fl›lan bir halk gerçe¤i var.

rakarak, devlet terörünün önünü açt . Fontana Meydan katliam ile Beyaz t 16 Mart Katliam aras ndaki benzerlikler bulunur. İkinci Dünya Savaş sonras ; devrimci hareketin nispeten güçlenip boy att ğ İtalya, Yunanistan gibi ülkelerde, farkl isimler alt nda örgütlenen özel harp daireleri ve bunlara bağl sivil faşist gruplar hareketlendirdi. Bu, Sosyalist Sovyetler Birliği’ne karş oluşturulan NATO üzerinden gerçekleştirildi. 1967 Albaylar Cuntas , Yunanistan’da darbeyi gerçekleştirdi. İtalya’da ise; Gladio uzun y llar, faili meçhul cinayetler, bombalamalar, kitle katliam yla, Milano vb. kentlerde toplumu paralize etti. Kuzey İtalya’n n sanayi kentinde t rmanan devlet terörü, yar maday k skac na alm şt adeta. Toplumu y ld ran devlet terörü, farkl araçlar da devre-

Sarmalda boğulacaklar Ortadoğu’daki emperyalist

ye soktu. Art k, 20 y l sürecek gözyaş ve ağ r cezal mahkumiyetle sonuçlanan y llar başlam şt . 12 Ekim katliam sonras Boulanga Gar katliam , Roma Ulusal Bankas ’na yap lan sald r lar, “Temiz Eller” operasyonu sonras ortaya ç kacakt . Buna rağmen, Fontana Meydan katliam n n faturas anarşistlere ç kart ld .

“Bir anarşistin kaza sonucu ölümü” Fontana Meydan ; kitle eylemleri, turist gruplar ve Milano Spor Kulübü karş laşmalar sonras , meydandaki birahanelere doluşan fanatik sporseverleriyle, her zaman hareket halindedir. Fakat, 1969 sonbahar , İtalya’da s cak sonbahar olarak kabul edilir. Çünkü, hedef gösterilen demiryolu işçisi, anarşist eğilimli Giseppe Pinelli hücresinde ölü bulundu. Polisin klasik aç klamas “kaza sonucu” ölüm oldu. Dario Fo’nun piye-

sine konu olan bu olay; Pirelli, İnter, Fiat fabrikalar başta olmak üzere, direniş dalgas yaratt . K z l Tugaylar gibi silahl eylemi temel alan gruplar, İtalya’da devlet terörüne karş silahl eylemle başlatt .

Fontana Meydan ’nda başlayan hesaplaşma Avrupa’y sarsan “Temiz Eller” operasyonuna yol açan olay; 12 Ekim katliam d r. Fontana Meydan katliam ; görgü tan klar n n ifadeleri ve k smen de “Temiz Eller” operasyonunun uzand ğ Ordine Nuova militan birkaç faşistin yarg lanmas yla son buldu. Derin devletin örgütlülüğü alt nda gerçekleştirilen bütün katliamlar, soruşturmalar sonuçsuz kald . İtalya işçi s n f geçtiğimiz y llarda olduğu gibi yine yüz binlerle Fontana Meydan ’nda hayk r p taleplerini dile getirecek mutlaka. Bela Ciao’nun özgün melodisi, Fontana Meydan ’nda güneşin doğuşuyla bütünleşecek elbette.


Yaflanacak

E

Sendikal Forum

R za Doğan

Göçmen İşçi Yasalar Kapitalist emperyalist ülkeler özellikle İkinci Dünya Savaş ’ndan sonra büyük ölçüde y k lm ş ekonomilerini yeniden düzeltmek ya da büyüyen ekonomilerinin ihtiyaç duyduğu işgücü aç ğ n gidermek için az gelişmiş ülkelerden ucuz işgücü al m na gittiler. Bu ak ş n sağlanmas için önemli teşvikler, düzenlemeler yap ld . 1980 y llar na kadar bu böyle devam etti. Sonras nda ve şimdi, d şardan işgücü istihdam politikas n ihtiyaçlar na göre tamamen değiştiriyor. Ancak yoksul ülkelerden ekonomik ve politik nedenlerle gelişmiş kapitalist ülkelere iş ve daha iyi bir yaşam umuduyla göç ak ş devam ediyor . BM verilerine göre yoksulluktan, bask ve k y mlardan kaçarak, göç eden insanlar n dünya ölçeğindeki rakamsal ifadesi 200 milyon. Göçmen işçi çal şt ran gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin say s 1970-1990 aras nda 42’den 90’a ç k yor. Yine tahminlere göre AB ülkelerinde 3 milyonu kaçak olmak üzere, 22 milyon göçmen var. ABD’de ise 30 milyon göçmenden 11,5 milyonu kaçak işçi konumunda. Göçmenlerin, “ekonomilerinin s rt nda bir kambur” olduğunu ileri süren ABD ve AB ülkeleri, göçmen işçilere yönelik yeni s n rlama ve bask yasalar n peş peşe uygulamaya sokuyorlar. Bu ülkelerde göçmenlerle ilgili bask yasalar incelendiğinde hepsinin birbirinin kopyas olduğu görülecektir. Hepsinin ortak amac , ülkelerine denetimleri d ş nda gerçekleşecek göçmen ak ş n engellemek. Sadece kendilerinin ihtiyaç duyduğu ucuz, yüksek vas fl iş gücünü getirip, uzun süre işsiz olan veya ihtiyaç duyulmayan göçmenleri s n r d ş etmek. Çünkü uluslararas büyük sermaye, art k vas fl işçi gerektirmeyecek mallar n üretimini, ucuz işgücünün olduğu ülkelere kayd r yor. Bu yasalara, say lar milyonlarla ifade edilen kaçak işgücünün önüne geçmek gibi nedenler de gerekçe gösteriliyor. Gerçekte, uzun y llar oturum kart vermeyerek, yeni yasalarla şartlar daha da ağ rlaşt rarak, göçmen işçileri kaçak çal şma kosullar na raz olmaya zorlayan ve buna göz yuman da sermaye ve onun temsilcileridir. Örneğin Fransa’da 700 binin üzerinde kaçak işçi olduğunu resmi makamlar kendileri dile getiriyor. Hiçbir sosyal haktan yararlanamayan, yasal olarak çal şma haklar olmayan göçmenlerin bu kesimi y llarca asgari yaşam n nas l sağlayabiliyor? Tek ç kar yol kal yor, o da kaçak olarak en ağ r koşullarda, en az ücretle çal şmaya raz olmak. Kaçak da olsa, ülke ekonomisine büyük katk lar sağlayan bu isçiler diğer işçilerin yararland ğ sosyal ve sağl k hizmetlerinin hiç birinden yararlanam yor. Amerika’da durum daha da vahim; 11,5 milyon göçmen işçi kapitalizmin en vahşi sömürüsü alt nda yaşama savaş veriyor. Sermaye, ucuz emek gücü olarak sömürdüğü göçmen işçilerden olağanüstü karlar elde etmenin yan s ra, ülkede ücretlerin aşağ çekilmesi ve sosyal kazan mlar n yok edilmesinde de önemli bir araç olarak yararlan yor. Bu kez yeni ç kar lan yasalarla ve bunu gerekçelendiren savlarla kapitalizmin kendi iç çelişkilerinden kaynaklanan işsizlik, iç güvenlik gibi temel sosyal sorunlar n nedeni olarak göçmenleri gösterip, geniş emekçi y ğ nlarda bilinç ve hedef bulan kl ğ yarat lmak isteniyor. Yabanc lara yönelik neoliberal politikalar, yabanc düşmanl ğ ndan beslenen rkç -faşist parti ve güçlerin de önünü aç yor, cesaretlendiriyor. Yabanc düşmanl ğ , yabanc lara dönük sald r lara dönüşüyor. Irkç sald r lar art k günlük, olağan olaylar haline geldi. Burada göçmen işçilerin bilinçli olarak çekilmek istendiği etnik, kültürel çat şma tuzağ söz konusudur. İşçi s n f n n birliğinin engellenmesi için aralar na yapay etnik ve kültürel duvarlar örülmek istenmektedir. Göçmenler içinde buna dünden haz r baz çevreler de vard r. Bunlar işçi s n f n bölmeyi, parçalamay , örgütsüzleştirmeyi amaçlayan sermayenin manüpülasyonlar d r. Sermaye bilinçli olarak, “yabanc ” sorununu kiristalize ederek, bir yandan göçmen işçilere gözdağ verirken, genel olarak da işçi s n f n n anti kapitalist mücadelesini sindirmeyi amaçl yor. Dahas , bugün göçmenleri “kara koyun” yapan sermaye, dün olduğu gibi, yar n da ucuz emek gücüne ihtiyaç duyacakt r. Kendisiyle çelişse de kar ve rekabet h rs onu buna zorlar. Örneğin Almanya, İş Bulma Kurumu’na başvuran on binlerce işsiz bilgisayar uzman n işe almazken; Rusya, Türkiye, Pakistan gibi ülkelerden daha düşük ücretle çal şacak bilgisayar uzmanlar getiriyor. Konuyla ilgili Alman Sanayiciler Birliği’nin yay nlad ğ “Göç Tezleri”nde şu paragraf konu aç s ndan çarp c d r: “Almanya kalifiye eleman arayan tek ülke değil, şu an ABD her y l ortalama 327 bin, Japonya 609 bin, İngiltere 114 bin ve Fransa 99 bin kalifiye göçmeni ülkelerine getiriyor.” Göçmen işçiler, emeğinin sömürülmesine olduğu kadar, sermayenin kendileri üzerinden politika yapmas na karş da mücadele vermek zorundad r. Bugün göçmenlere yönelik bask lar, emperyalist kapitalist sistemin emekçilere yönelik neoliberal sald r lar n n bir halkas d r. Bu sald r lar durdurman n, demokratik hak ve özgürlüklerin genişletilmesinin tek yolu; işçi ve emekçi kitlelerin birliği ve örgütlü mücadelesidir. Sendikal mücadeleye kat l nmal , demokrasi ve özgürlükler mücadelesinde emekçilerle birlikte saf tutulmal d r.

Bangladeş neyi anlat yor? 1.sf’dan devam

Metal parçalar yla yollar kapatan işçilerle polis aras nda yaşanan çat şmalarda 100’ün üzerinde işçi yaraland . Daka-Mimensing otoyolu boyunca yürüyen on binlerce işçi, tekstil fabrikalar n ve araçlar ateşe verdi. Savar ve Gazipur’da başlayan olaylar şiddetlenerek Uttara, Mirpur, Kafrul, Tejgaon ve Eski Daka’ya kadar yay ld . Pek çok şehirde sabah 8’den, öğlen 2’ye kadar tüm trafik ak ş durduruldu. Tekstil patronlar , bölgede

süresiz bir şekilde kepenk kapatt . Bangladeş Giysi İmalatç lar ve İhracatç lar Birliği’nin (BGMEA) isyan başlatt ğ n iddia ettiği 6 tekstil işçisinin isimlerini polise vermesinin ard ndan polis Gazipur, Savar ve Sripur’da yaklaş k 100 işçiyi gözalt na ald . Başlayan eylem dalgas tüm ülkeyi etkisi alt na alarak yay l p, derinleşti. Gelinen noktada, sermaye belirli tavizler vermenin eşiğine getirildi! Eylemler devam ediyor!

M

E

K

D

Ü

N

Y

A

S

5 Dünya

I

Hartz IV’te yeni düzenlemeler 1.sf’dan devam Bir y l içinde üçüncü bir teklifi, kabul etmeyenlere ödenen yard m tamamen kesilecek.

edilmeyen gelirler otomatik bilgi karş laşt r lmas sonucunda bundan böyle daha da kolay ortaya ç kart labilecek.

yelerde ve iş ajanslar nda bir d ş büro olacak. Uzun süreden beri işsiz olanlar her an ulaş labilecek durumda olacak ve izin almadan ikamet adresinden uzaklaşamayacak, örneğin tatile gitmeyecek.

göre belirlenen serbest servet s n r da art yor. Buna göre yaşl l k güvencesi için belirlenen miktar ayl k 200 eurodan 250 euroya ç kacak. Ancak yaşl l k güvencesi için olmayan servet s n r da yaş baş na 200 eurodan 150 euroya düşüyor.

“Bakma yükümlülüğü!”

Otomatik bilgi karş laşt rmas : Yurt içinde ya da yurt d ş nda gizlenen servet ya da deklare

S k kontroller: “Haks z yere” al nan yard mlar n belirlenebilmesi için bundan böyle beledi-

İşsiz çiftler: Birlikte yaşayan kişilerde art k makamlar, evlilik benzeri bir ilişkiden hareket edecekler. Yani evli olmayan çiftlerden birisi çal şt ğ nda, işsiz olan arkadaş na bakmakla yükümlü olacak. Mevcut uygulamaya göre bakma yükümlülüğü olup olmad ğ konusundaki delili makamlar sunmak zorundayd . Şimdi çiftler, aksini kan tlamak zorunda. Servet s n r : Kişilerin yaş na

Emeklilik: Bundan böyle İşsizlik Paras 2 alanlar için emeklilik sigortas için ödenen meblağ 78 euro değil, 40 euro olacak. Böylece işsizlerin hakettikleri emeklilik ayda 4.30 eurodan 2.20 euroya düşecek. Genç işsizler: 25 yaş n alt nda olup da yard m alan, ancak buna rağmen kendisine gösterilen işi kabul etmeyen genç işsizlerin yard m tamamen kesilecek, ayr ca kira ve yakacak yard m da ödenmeyecek.

Alman işçi s n f genç öncülerini yarat yor… Alt üniversiteye bağl hastahanenin hizmet bölümlerinde 13 Şubat’ta başlay p, yaklaş k 16 hafta süren Ver.di grevi, 31 May s itibari ile NRW çap nda durduruldu. Daha önce de ziyaret ettiğimiz işçiler, bunun üzerine 2 May s’ta bir şölen düzenlediler. İşçilerin daveti ile Yaşamevi ve Yaşanacak Dünya gazetesi olarak, bu şölene biz de kat ld k. Bu ziyaretimiz s ras nda, Düsseldorf’taki Uni-klinik’te işçi olarak çal şan Ver.di işyeri işçi temsilcisi Hadi Özgültekin, İngo, Lawrence Dlangamandla ile yapt ğ m z röportaj aşağ da yay nl yoruz.

Grev hakk nda k sa bir bilgilendirmede bulunur musunuz? Hadi Özgültekin:Yaklaş k 16 haftad r, eyalette bulunan 6 üniversite hastahanesinde devam ediyor. As l talebimiz; 40 saate ç kar lmak istenen haftal k çal şma süresinin, 38,5 saat olarak kalmas .Yan s ra; Noel ve izin paralar n n verilmesi, 3 y ld r Tarif Vertrag (TİS) yap lmad ğ için gerçekleşmeyen zamlar n hesaplan p, 150’şer Euro olarak takviye edilmesi ve meslek eğitimi alan ç raklara, paralar n meslekten sonra almalar uygulamas na son verilip, 250 Euro verilmesi.

HÖ: En güçlü kat l m Düsseldorf ve Essen’de oldu. Toplam çal şan n 5 bin 700 olduğu Düsseldorf’ta kat l m, yaklaş k 500. Ve as l olarak buras ve Essen’de say baş ndan sonuna kadar korunabildi. Diğer yerlerde çözülmeler oldu. Ama genel olarak 28 bin işçinin çal şt ğ toplam 6 kentten (NRW), sadece bin 400 işçinin kat lm ş olmas başl baş na bir sorundur. Kat l m n bu kadar düşük olmas nda, sendikan n bütün gövdeyi greve sürmemesinin pay var!

Peki grev bunlar n kabulü ile mi sonuçland ? HÖ: Şu anda resmi bir sözleşme imzalanmad . Eyalet Maliye Bakan sendika başkan na yazd ğ bir mektupla, taleplerimizi kabul ettiğini, TİS’i imzalamak için kendisine 1 Ocak 2007’ye kadar zaman tan mam z istemiş. Sendika bu mektup üzerine grevi 2007 Ocak’ na kadar durdurma karar ald . O tarihte TİS imzalanmazsa yeniden greve gitme hakk m z var.

Fransa’daki CPE eylemleri direnişi nas l etkiledi? HÖ: Önemli bir moral ve motivasyon yaratt . Sendika da, devlet te bunu hissettiler. Biz Fransa’da direnenlere mesajlar yollad k. Onlar da bir heyetle çad r m z ziyarete geldiler. Burada seminerler yapt lar. Ve büyük bir etki yaratt lar. Ayr ca biz grevimiz sürecinde yine greve giden Düsseldorf Havaalan işçileri ile de dayan şma gösterdik. Bunlar kat l mc kitleyi olumlu anlamda etkileyen, dayan şma bilincini geliştiren şeyler oldu.

Bu süre boyunca işçilerin greve kat l m nas ld ?

Peki sendika neden bir sözleşme yapmadan grevi “durdurdu”

sizce? HÖ: Sendikan n tavr n belirleyen biziz. S n f hareketinin radikalleşip, kendi denetiminden ç kmas ndan korktular. Çünkü özellikle son haftalarda bunun belirtileri aç ğa ç kt . S n f n, yürüyeceği yolu, onun denetimi d ş nda, kendisinin açma çabalar söz konusu oldu. Mesela geçen hafta Münster’deki kilinikte işçiler, dekan n odas n işgal ettiler. Biz burada Bilim Araşt rma Kurulu’nun odas n , 2 saat işgal ettik. Her ikisine de polis getirildi. Grev sürmüş olsayd , bu tür ç k şlar artacakt .

genç işçi bu süreç içinde öncüleşti. Ve onlar Essen’de grevin daha güçlü bir şekilde yürümesinde belirleyici oldular. İngo: Baz lar greve devam edilmesini istiyorlard . Sözleşme yap lmad ğ için. 2007’de imzalanacağ na dair yaz ald k. İmzanlanmad ğ zaman greve devam edeceğiz. Ben greve baş ndan beri kat l yorum ve çok şey öğrendim. Enternasyonel olmas bak m ndan. Ayr ca burdan Fransa’ya dayan şma çağr m z yapt k. Tabii sürekli yan mda arkamda çal şan ve farkl dillerde konuşan

lere göre, iflsizler kendilerine gösterilen ifllerde çal›flmak zorundalar. Birleşik Hizmet Sendikas Ver.di ile G da Sendikas NGG Almanya’da; “Çal şmaya rağmen yoksulluk mu? 7.50 eurodan aşağ saat ücretine hay r!” başl kl bir kampanya başlat yor. Kampanyan n temel hedefi Almanya’da asgari ücret uygulamas na geçişi h zland rmak. Sendikalar, asgari saat ücretinin 7,50 euro ile başlay p, belli bir süreden sonra 9 euroya ç kar lmas n istiyorlar.

milyon kişi, kurals zl ğ n hüküm sürdüğü bu sektörlerde çal ş yor. Yar m günlük işlerde çal şanlar, diğer k sa süreli ve düşük ücretli işlerde çal şanlarla bir-

Sendika hareketin yönünü kestirdi ve asl nda devletle birlikte, şimdilik böyle bir “çözümle” grevi durdurdu! Almanya’da son dönemde gelişen s n f hareketinin niteliği, nerelere evrilebileceği konusunda neler söylersiniz? HÖ: Bu dalgan n sonuçlar önümüzdeki dönemde kendisini konuşturacak. Çünkü bu bir okul oldu. Alman işçi s n f bu süreçte yeni, genç öncüler ç kard . Mesela Essen grevi bu aç dan çarp c d r. Orada iki

oluşturuyor. Stajyerler, ç raklar, yaşl l kta k smi emeklilik hakk ndan yararlanarak düşük ücretli işlerde istihdam edilenler ise buna dahil değil. Ayr ca çal şma yaşam na dair son yap lan düzenlemelere göre, işsizler kendilerine gösterilen işlerde çal şmak zorundalar. Bu işler de genellikle çok düşük ücretli işler.

Vahşi sömürü! Talebin ç k ş noktas , Almanya’da son 10 y ld r düşük ücretli işler sektörünün giderek genişliyor olmas ve işgücü piyasalar n n giderek kurals zlaş p, denetimsizleşmesi. Yaklaş k 7,7

likte bu rakam, toplam çal şanlar n yüzde 22,1’lik bölümünü

Hollanda’da devlet memuru olarak çal şan göçmenler, ayn görevi yapan Hollandal lara göre daha az maaş al yor. Hollanda Merkez İstatistik Bürosu’nun (CBS) hesaplamalar na göre, Türkiye ve Fas gibi ülkelerden gelmiş yabanc kökenli memurlar, Hollandal memurlardan ortalama yüzde 20 daha az maaş al yor. İkinci-üçüncü kuşak göçmen memurlarda bu maaş farkl l ğ , yüzde 25’e kadar ç kabiliyor.

Kağ t işçileri grevde Finlandiya Kağ t İşçileri Sendikas , tüm ülke genelinde iki günlük grev ilan etti. Grev, kağ t endüstrisindeki işten ç karmalar protesto etmek amac yla örgütlendi. Onbinlerce kağ t işçisi, neredeyse ülkedeki tüm fabrikalarda iş b rakt .

Kamu çal şanlar grevde Yunanistan’da kamu çal şanlar , “Çal şma ve sözleşme koşullar n protesto” amac yla 24 saat genel grev yapt . Kamu Çal şanlar Konfederasyonu (ADEDY) ile Yunanistan İşçi Sendikalar Konfederasyonu’nun (GSEE) çağr s yla greve öğretmenler, toplu taş ma araçlar şoförleri, banka çal şanlar , PTT, elektrik-su daireleri görevlileri, hastane personeli, yarg çal şanlar ve sivil havayolu taş mac l ğ çal şanlar kat ld .

Telekom’da grev Deutsche Telekom çal şanlar grevde. Sendikan n, 110 bin çal şan için talep ettiği yüzde 6’l k art ş, Deutsche Telekom taraf ndan rededildi. Ver.di sendikas n n baş görüşmecisi Lothar Schroeder yapt ğ aç klamada, şirketin bu teklifinin ve çal şma saatlerinin uzat lmas isteğinin uzlaşmama noktalar n oluşturduğunu söyledi.

İşsizlik ve yoksulluğa karş grev

insanlar bu grevle canlanmaya başlad lar ve ayn dilli konuşmaya başlad k. Lawrence Dlangamandla (Güney Afrika): ilk günden beri 13 şubattan bu yana burday m. Daha bitmedi grev bizim için. Son karar daha verilmedi. Heran yine başlayabiliriz. 2002’den beridir burada çalişiyorum çok çok güzel. Burda bizler Alman, Türkiyeliler, Yugoslavlar birlikte grev yap yoruz bu yaşamsal değerdeydi. Art k biz burda bir aile gibiyiz.

Bu kampanyay destekleyelim! Çal›flma yaflam›na dair son yap›lan düzenleme-

Göçmen memurlara ücret ayr mc l ğ

Sendikalar, başlatt klar bu kampanya ile işsizlerin karş

karş ya bulunduklar zorluklar n devlet ve sermaye taraf ndan kullan lmas na da barikat oluşturmak istiyorlar. Bilindiği gibi Almanya’da, asgari ücret ve ulasal çapta TİS’lerle belirlenmiş sabit ücret uygulamas yok.. Bat Almanya’da çal şanlar n yaklaş k üçte biri, Doğu Almanya’da ise neredeyse yar s TİS kapsam d ş na düşmüş durumda. Düşük ücretli işlerde çal şanlar n yaklaş k üçte ikisini kad nlar oluşturuyor. Genellikle yar m günlük ya da güvencesiz işlerde çal şt klar ndan, çal şma koşullar çok ağ r. 2002 verilerine göre, düşük ücetli işlerde çal şan işçiler aras nda göçmen işçilerin oran yüksek. Genelde çal şanlar n yüzde 7’si göçmen olmas na rağmen, bu oran düşük ücretli işlerde yüzde 10,7; yani Almanlara göre 1,5 kat daha fazla.

Güney Afrika İşçi Sendikalar Kongresi (COSATU), işsizlik ve yoksulluğa karş yürüttüğü kampanyan n bir parças olarak grev çağr s yapt . COSATU’nun endişe ettiği konular aras nda, düşük ücretlerle çal şt rman n yan s ra, geçici işlerde çal şt rman n gittikçe yayg nlaşt r lmas da yer al yor. Greve Güney Afrika Demokratik Öğretmenler Sendikas (SADTU), Ulusal Birleşik Eğitim ve Sağl k İşçileri Sendikas , Birleşik Kamu İşçileri Sendikas , Güney Afrika Demokratik Hemşireler Örgütü de “tam kat l m” sağlayacak.

İtalya’da yüzde 100 kat l ml grev İtalya’da iş sözleşmesinin yenilenmesi talebiyle FIT/CISL sendikas n n çağr s yla kamu taş mac l ğ işçileri 24 saatlik grev yapt . Kat l m; Roma, Milano ve Turin’de yüzde 95’e, Floransa ve Venedik’te yüzde 90’a, Bologna’da yüzde 93’e ve Reggio Calabria, Bari ve Pescara’da yüzde 100’e yaklaşt .

Meksika’da grevci işçilere polis kurşunu Lazaro Cardenas’taki SICARTSA çelik fabrikas nda greve ç kan işçiler fabrikay işgal etti. İşçileri fabrikadan ç karmak için operasyon başlatan polis, işçilerin üzerine ateş açt . İki işçi polis kurşunuyla ölürken, bir işçi de ç kan arbedede ezilerek hayat n kaybetti. Polisin müdahalesinin ard ndan kasaba halk ve işçiler taraf ndan yeniden ele geçirilen fabrika, bu kez Meksika ordusu ve deniz kuvvetleri taraf ndan kuşat ld .


Yaflanacak

Dünya 6

Y

A

A

F kralar

R

E

N

Murphy’nin 5 nolu ölçütü Her çözüm beraberinde yeni sorunlar getirir.

Monly’nin kural Willioughby yasas Birine bir makinenin çal şmad ğ n kan tlamaya çal ş rsan z, makine o anda çal ş r.

Arlen yasas

Mant k, yanl ş sonuca özgüveninizi yitirmeden sistematik bir biçimde ulaşma yöntemidir.

Bir yerden ayr l rken, insanlar n size ne kadar iyi davrand klar n görmek çok ilginçtir.

Fulton’un yerçekimi yasas

Büyük hayranl k ve sayg duyduğunuz insanlar n derin düşüncelere dald ğ n gördü-

- “İmdaaaaaat, ben maymun falan değilim, kurtar n beniiiii.” Adam, korkudan geberecek neredeyse. Aslan heybetle yaklaş r adama. - “Kes lan bağ rmay , ne bağ r yorsun, ben de aslan m sanki.”

Murphy’nin 4 nolu ölçütü

Bir eliniz dolu iken diğer elinizle kilitli bir kap y açmak zorunda kald ğ n zda, anahtar kesinlikle elinizin dolu olduğu taraftaki cebinizdedir.

Ne zehmeti

Almana sorarlar; - “Nas l bir projeniz var?” diye. Alman; "İki uçtan gireriz ortada buluşuruz, 1 metre ara kal r onuda betonla falan kapat r z" demiş. Frans za da sormuşlar; - "İki uçtan başlar z, arada 50 cm kal r. Onuda kapat r z" demiş. İtalyana sormuşlar; - "20 cm kal r" demiş. En sonunda Temel’e sormuşlar. - "İçi uçtan başlaruz, ortada puluştuk puluştuk, puluşamaduk içi tane tüp ceçidiniz olur."

Birkaç işinizin birden ters gitme olas l ğ varsa, kesinlikle size en çok zarar verecek iş ters gidecektir.

Fant yasas

Rakı parası

Adam İstanbul’dan, Erzurum’un bir köyüne misafirliğe gider. Ev sahibi misafirine izzet ikramda bulunur. Yemekten sonra misafirin önüne bir kalbur yer elmas konur. Bu kadar çok ikramdan mahçup olan misafir: - “Ağa ne zehmet ettin, bunlara ne lüzum vard ?” Ev sahibi; zahmet olmad ğ n anlatmak için: - “Ne zehmeti efendi, farzet ki m s rl ğa tökmüşem öküzler yiyir!” der.

Ne zaman bir işi yapmaya karar verirseniz, o anda yapman z gereken bir başka iş ç kar.

Banka memuru virir. Karş s na ç kan ilk kişiye bağ r p çağ rmaya başlar: - “Ne dalgac heriflersiniz, banka m , kreş mi kardeşim buras , hemen istediklerimi getirin, gelirsem dağ t r m oray ona göre.” Telefondaki ses sakin bir tonla cevap verir: - “Siz kiminle konuştuğunuzu biliyor musunuz acaba?” - “Hay r, kiminle konuşuyor muşum bakal m?” - “Ben bu bankan n müdürüyüm!” Genç yutkunur: - “Peki siz kiminle konuştuğunuzu biliyor musunuz?” - “Hay r.” - “Ohhh, çok şükür.”

Bankada yeni bir memur işe başlar. Bir masa verilir, oturur. Ama masada kağ t, kalem, bilgisayar hiçbir şey yok. Memur çok sinirlenir, kendisine verilen numaralardan depo müdürlüğü olarak bildiğini çe-

Kısaca Kevser Bir gün imam hatip lisesine müfettiş gelir. İlk teftiş ettiği s n fta ders kuran kerimdir. Müfettiş bir öğrenciyi kald r r; - “Oğlum senin ad n ne?” Çocuk; - “Fatih” der. Müfettiş;

- “O zaman fatiha suresini oku” der. Sonra müfettiş başka birini kald r p; - “Senin ad n ne?” der. Çocuk; - “Yasin ama arkadaşlar k saca Kevser derler.”

Gemi veya tren yata¤ı

Sesiz bir harf

Hidrojen elementinin imi

Resimdeki, Türkiye devrimci hareketinin önderlerinden (... Cayan)

Azerbaycan'da çalınan bir çalgı türü

‹srailde bulunan dünyan›n en derin çukuru

‹lkel bir tafl›ma arac›

Alakok Mürekkep balı¤ının bir türü

Haz rlayan: Yaşanacak Dünya bulmaca ekibi

Çengel Bulmaca

→ Yaz›klar olsun anlam›nda bir ünlem

Boyna ba¤lanan, bir tür ince ipek kumafl

Be¤enilen, duyguları oksayan, zevk veren

Meğerse… Ama bir kaç gün önce gazetelerde İngiliz düşünür ve uzmanlar, “Yumurtan n önce var olduğunu ve tavuğun yumurtadan ç ktağ n ” spatlad lar. Bilim adamlar ; tarih öncesi çağlarda, bugün tavuk olarak adland r lan türün, bir yumurta içinde embriyo olarak oluştuğunu ve bu organizman n tavukla ayn DNA’y taş d ğ n söylüyorlar. Yani tavuğun akrabalar önce oluşmuş, bizlerin maymun akrabalar gibi. Daha sonra evrim geçirerek tavuk meydana gelmiştir san rsam, galiba! (Tabii ki bu konuya fazla bir aç klama getirmedikleri için, ben bunlar tahmin ediyorum.) Demek ki bizlerin bilimi, bilimsel yollardan spatlanm ş, araşt r lm ş ve kan tlanm ş tezleri baz almam z gerekiyor! Ama size itiraf etmeliyim ki şimdi s n ftaki arkadaşlar m n ve bu konuda daha başka bir çok insan n neler yazd ğ n çok çok merak ediyorum.

Çilingir sofrası Maymun kurmuş çilingir sofras n orman n orta yerine, külhanbeyliği yap yor. O s rada Zürafa oradan geçerken, sorar: - "Vay maymun kardeş, nas ls n?" - "İyiyim be anam babam, içiyorum içiyorum aslan dövüyorum." Zürafa t rsarak ve uzaklaş r. Derken Zebra gelir, o da sorar: - "Selam maymun abi, ne var ne yok?" - "N’olsun be gülüm hep ayn , içiyorum içiyorum aslan marizliyorum." Zebra da uzaklaş r hemen oradan.

Bu kez Köstebek, geçerken sorar: - "Maymun ya naber ?" - "İyilik koçum içiyorum içiyorum Allah ne verdiyse giydiriyorum aslana!" Köstebek de s v ş r. Ancak öyle böyle derken, olanlar aslan n kulağ na gider. Aslan o tarafa doğru yola koyulur. Ç kar maymunun karş s na: - "Eee anlat bakal m maymun efendi, ne var ne yok?" Maymun hemen kendine çeki düzen verir: - "N’olsun be abi, içiyorum içiyorum abuk sabuk konuşuyorum."

Çengel Bulmaca

Haz rlayan: Yaşanacak Dünya bulmaca ekibi

Yer altı yapılarının hava deli¤i

R

Data

Yunan erkek ismi

E

Y

E

V

O yer

O

R

A

R

S

N →

Lokantalarda garson yardımcısı

O

N

A

T

A

Mızrak ucuna takılan küçük bayrak

L

Y

M

A

G

Bir kad›n ismi

O

N

Bir süs ve gölge a¤acı

A

A

K

Savma

→ Anadolu ajans›

Kilometrenin k›saltmas› Rusya’da bir göl

Türkiye’nin plaka imi →

S

H

Seçmeci

Yabanc›

Derlenmek ifli

‹ngilizce avrupa birli¤i

D

E

E

R

L

E

N

T

A

F

Amerikanyum’un simgesi

C

E

K

L

E

M

Ün,fian

E

Cet, baba

A

T

A

D

R →

K

‹flaret olarak yere → dikilen çubuk

D →

S →

Mavinin ilk hecesi

→ Eyalet

Yüzey ölçü birimi

Denizde balıkların veya küreklerin kımıldanıflıyla oluflan parıltı

M

Zazaca ay

Kat› ↵

Taklit, canland›rma

F

Duygu

Ma¤ara

A

Beddua, kargıfl

Lezzet’in ilk hecesi ‹nand›rma

P

Eski dilde ayak

Üçüncü tekil sah›sa yönelme

‹nancılık, imaniye

Çini iflini yapan kimse

Bir ‹svec flirketi

R Göz bebekleri

K

O

Serbest ekonomiden yana olan →

O zamirinin yönelme durumu

U →

Lityum elementinin imi

Rina bal›¤›n›n ilk hecesi

fian, söhret

S Hata ,gaf

Kükürt elementinin imi Bir rakam

Bir bitki →

→ Varlı¤ın yapısına karıflmıfl olan, mündemiç

Ölen bir kimsenin vasiyetini yerine getirmekle yükümlü olan kimse

G →

Tümör

Halk dilinde anne’nin → bir söylenifl biçimi

V

A Rütbesiz asker

T

U

En k›sa zaman dilimi

Hint kertenkelesi

Eski Roma'da özellikle soylulardan oluflan yöneticiler meclisi

Radyum elementinin imi

P

Bir tür hafif sis

Resimdeki Babalarve O¤ullar adl› kitab›n Rus yazar›

Mitoloji

Gelelim benim y llar önce bu tez üzerine neler yazd ğ ma. “Bence önce tavuk vard zaten, tavuk olmadan da yumarta olmazd . Bir de yumurtan n olgunlaşmas n gerektiren ortam n yani horozun olmas gerekiyordu. O yüzden bunlar n ikisi olmadan yumurta hayatta olamazd . Nas l ki anne ve babam z olmadan bizler olam yorsak, tavuk ve horoz olmadan yumurta da olamazd . Çünkü yumurtadan ç kacak civcivin bir annesi ve babas olmal yd . Onlar olmadan civciv de olamazd , özellikle minicik civcivin annesi olmadan civciv yaşayamazd …..” diye devam ediyor. Tabii ki bunlar yazarken ayn zamanda şunu düşünmeden de edemiyordum. “Nas l olur da bu konuyu bilemezler, bu kadar basit bir olay nas l olur da hala spatlayamazlar?” Yani “bir canl n n annesi ve babas olmadan, hayata gelebileceğini nas l düşünürler?” vb. sorular sürekli kafamda dönüp duruyordu. Düşünsenize, bizler hep Adem ile Havva’dan dünyaya geldiğimizi ve insan oğlunun neslini onlar n başlatt ğ n öğrenerek büyüdük. Bu teze dayanarak tabii ki ben de o yaşlarda tavuklar n da bir Havva’s ve Adem’i olduğunu düşündüm. Yani bir tavuk ve bir horoz olmadan bu işin olmayacağ n . Tavuklar n neslinin bunlars z sürüp gitmeyeceğini.

Lif

Herkese müjde! Y llard r merak ettiğimiz ve hatta kompozisyon derslerimizin baş nda gelen bir konu aç ğa kavuştu! “Tavuk mu yumurtadan ç kt , yumurta m tavuktan?” Orta okula giderken Türkçe dersinde kompozisyon yazmam z için verilen bu başl k hakk nda neler yazd ğ m hat rl yorum da gülmeden edemiyorum. Bu konunun kafam çok kar şt rd ğ n da biliyorum. Eminim hepinizin kafas n kar şt rm şt r. Elbette kar şacak, bilim adamlar bu konuya daha yeni bir aç kl k getiriyor. Yani anlayacağ n z kafas kar şan sadece bizler değilmişiz.

Farsça ziynet, süs

Bir oyun veya filmin bafllıca bölümlerinden her biri

Zeynep Günel

Tavuk mu yumurtadan, yumurta m tavuktan!

Matematikte sabit say› →

Bir fleyden duyusal veya manevi sevinç duyma

Huzur

Prensip

Ziyafet →

Her yerde geçerli olan fiyat

R

“Önce tavuk vard tabii!”

Düşen bir nesneyi sak n tutmaya çal şmay n, b rak n düşsün, daha az zarar görür.

Bektaşi, namazdan sonra dua eder: - “Ey ulu Tanrım, bana bir rakı parası ver!” Yanında namazını bitiren softa da, ellerini kald r r: - “Rabbim, bana iman ver!” İki duayı da işiten hoca, Bektaşiye: - “Bak, herkes ne isitiyor Tanrı’dan, sen rakı parası. Utanmıyor musun?” der. Bektaşi usulca: - “Ne yapalım hoca efendi, herkes kendisinde olmayanı ister.”

¡ki tane tüp geçit

E

Murphy’nin 3 nolu ölçütü Eğer 100 işadam yasal olmayan bir iş yapmaya karar verirlerse, o iş yasal olur.

Önemli insanlar kural

L

Felsefik düflünceler

Öpüşen insanlar birbirlerine o kadar yak nlaş rlar ki, birbirlerinin hatalar n göremezler.

Ne kadar az iş yaparsan z, işleriniz o kadar yolunda gider.

Aslan ile maymun

‹flçilerin siyasal, toplumsal ve kültürel çıkarlarını korumak için kurdukları birlik Okey oyununda tafl dizini

K

Yasenke’in gözlemi

Campbell yasas

Andrew Young yasas

İstanbul Boğaz ’na tüp geçit yap lmas na karar verilir. Dünyan n dört bir yan ndan mühendisler çağ r rlar ve bir de Trabzon’dan Temel kat l r.

N

ğünüzde, olas l kla öğle yemeğinde ne yiyeceklerini düşünüyorlard r.

yumurta sat yorsun?" Bakal: - "Taş nmas daha kolay olsun diye", der. Müşteri bakaldan yumurtay al p ç kar, ama paras n eksik verir. Bakkal paraya bakar ve adam n arkas ndan seslenir: - "Beyfendi bi dakika, paray neden eksik verdiniz?" Adam arkas na dönüp muzip bir şekilde gülerek yan t verir: - “Saymas daha kolay olsun diye.”

Adam n biri, işsiz güçsüz gariband r. Günlerden bir gün şehre sirk gelir, adam iş bulurum umdu ile sirke damlar. Sirkin sahibini bulur. Sirkin sahibi; - “İşçiye ihtiyac m z yok ama, bir kaç maymunumuz yolda öldü eksiğimiz var, şu maymun postlar ndan birisini giyip, maymun rolü oynarsan burada çal şabilirsin.” der. Adam kabul eder işi. Gösteri s ras nda oradan oraya, ipten ipe z play p maymunluk yapar. Bunlar yaparken bir ara eli kayar ve doğru aşağ da aslan kafesine düşer. Aslan homurdanarak üstüne gelmektedir. Bizimki maymunluğu unutup başlar bağ rmaya.

I

¡lginç yasalar

Küçük yumurta

Bir bakkal çok küçük yumurta sat yor. Bir gün bakkala bir adam gelir, yumurta ister. Müşteri bakkala sorar: - "Sen neden hep küçük

M

Notada durak Verme, ödeme.

Alfabe de bir harf

Bir cetvel türü

Mahir, usta

Brom’un imi

Azot’un imi

Birtakım olayların dayandı¤› sebep veya bu sebeplerin yol açtı¤ı sonuç, vakıa

N

A

E

M

Eski dilde su

M

A

Eksi uç

K

A

S

T

O

T

‹triyum elementinin simgesi

Y

A

Z

I

Y

A

Anlaflılmayan, bilinmeyen fley

Z

U

Nicelik, nitelik, güç, süre, sayı bakımından eksik olan

M›s›r’da üretici güç

T›n›’n›n ilk hecesi

Birden bire olan

M

U

A

M

M

A

Gemiyi (…) almak deyimi


Yaflanacak

K

A

D

I

7 Dünya

N

Bugünü ve geleceği olan bir insan Temizli¤i, yemek yapmay› ö¤renirken, baflka fleyler de ö¤renir Teslime. En baflta da kendi deyimi ile “adaletsizliklere karfl› ç›kmay›” ! Bugünü ve geleceği olan bir insan. Geçmiş anlat m n n içinden de bu f şk r yor!

Hayat öğretiyor…

Yaşama dört elle sar ld ğ n her halleri ile hissettiren insanlar vard r. Mimiklerinden, vücut dillerine kadar tüm davran şlar ile bunu çevrelerine de yayarlar. Seslerinin k vr mlar na bile yaşamla kurduklar ilişkinin rengi sinmiştir. Herkese dağ tabilecekleri bir enerjiyle yüklü olduklar duygusunu uyand r rlar insanda. Sanki verdikçe yeniden yeniden dolan, yaşam kaynağ n da buradan alan küçük bir akümülatör gibidirler. Yaşlar n anlayamazs n z… Davran şlar ile gençtirler ve sanki hep öyle kalacakt rlar duygusu uyand r rlar. Bu, onlarda öylesine bir kişilik özelliği değildir. Yaşam içindeki kavgadan edinilmiş sonuçlar n dam t lm ş halidir. Bunu onlarla ilk ilişki kuruşunuzdan anlayabileceğiniz kadar olgunlaşt rm şlard r. Bir yan gençlik akan bir dinamizm, bir yan y llar n yaşanm şl klar ndan biriktirilip, süzülmüş bir olgunluk akar size doğru. Herkese verecek bir anlam , değeri olan insanlar n cömertliği sar p sarmalar etkileşim kurduğunuz anlar …

ransa da çevresine yayd ğ yap c enerjiyi “resmileştiremiyor”! Röportaj ilerledikçe, tüm doğall ğ n kuşan yor. Eleri, gözleri, vücudu ile konuşan bu kad n, her hali ile ilgimizi çekiyor. Yaşam n , bu enerjinin nerelerden süzülüp geldiğini merak ediyoruz. Kaç y ld r Almanya’da yaşad ğ ndan başlay p, nas l temsilci olduğuna, çal şma yaşam nda karş laşt ğ zorluklardan, toplumsal bask lara kadar… akl m za gelebilecek her soruyu bir ç rp da soruveriyoruz.

Köyünden kopar l p buralara getirildiğinde 13 yaş ndad r. Bu yaş n insan ömrünün en zorlu dönemi olduğunu bilirsiniz. Bu yaşta köklerinden, toprağ ndan kopar lmak daha bir ac verir insana. O daha ne olduğunu anlamadan, 17 yaş ndayken evlendirilir. Geleneklerin, kad na bak ştaki ataerkil kültürün çemberine s k şt r lan bir “çocuk” ! Ev işi bilmesi, yemek yapmas , çocuk doğurup-büyütmesi beklenir kendisinden. Ama hiçbirini bilmez! Kay nvalidesi onu ev kad nl ğ na haz rlamak için, ücretsiz olarak şu anda çal şt ğ hastahanenin temizlik bölümüne verir. Temizliği, yemek yapmay öğrenirken, başka şeyler de öğ-

sevgisini kazan r. Temizlik öğrenip, iyi bir ev kad n olmas için hastahaneye bir çeşit yamak olarak sokulan Teslime, aylar ilerledikçe kendisinde yeni bir kişilik büyütür. Sezgileri, dayan şma duygular ve kolektif düşünme yeteneği ile doğal bir işçi önderidir art k. Ailesi işten ayr lmas n istediğinde de bu kimliği ile ç kar karş lar na. “O çal şacakt r. Kimse engellememelidir!” Bu kadar yal n… Engellenir elbet. Eşi, kay nvalidesi, akrabalar taraf ndan evine dönmesi için gerekli her türlü bask yap l r. Fakat Teslime gencecik yaş nda edindiği doğal s n f kimliği ve “özgürlük” duygusu ile direnir. Çok zorlu olur her şey. D şlan r, pek çok kötü muamele ile karş laş r… vs. Sonra bir çocuğu oluverir. Aile bunun üzerine işten ayr lmas için daha fazla bas nç uygular. Hiçbir bask ve bas nç Teslime’yi yaşam içinden kazand ğ

Pekçok s fat var Teslime Özdemir böyle bir insan, böyle bir kad n. Onunla Düsseldorf Heinrich Heine Üniversitesi’ne bağl Uni-klinik’te yaklaş k 3 ayd r devam eden grev ziyaretinde tan şt k. Pek çok s fat olan biri… Hastane çal şan , Ver.di sendikas n n işyeri temsilcisi, anne, eş, babaanne, birlikte çal şt ğ genç işçilerin ablas , dostu, temsilcisi… Kendisi ile yapt ğ m z röportaj n ilk anlar nda resmi davran yor. Ama ne kadar resmi dav-

50’li yaşlar nda bir yaşam var karş m zda. Dile kolay, yar m as r… Ama o bu yar m as rl k ömrü son derece doğal, içten ve yal n cümlelerle anlat veriyor. Demek ki, insan yaşam t rnaklar ile söküp ald kça geçmiş de böyle abart s zca yal nlaş yor. Geçmişi ile yaşayanlardan değil Teslime…

Dosya: 3 Çocu¤um büyüyor! Ali Erenler, Çocuk Eğitimi Uzman

zamanlarda başlayal m.

ve iliklerine kadar sindirdiği o doğal s n fsal duygu ve bilincinden koparamaz. Çocuğu dahi… Y llar ilerler… Ve Teslime iş arkadaşlar için değerli bir “abla” olur. Onu kendilerinin temsilcisi yaparlar. Ve y llard r da öyle kal r. Birileri taraf ndan verilmeyen, kendi emekleri, çabas , kişiliğindeki net duruşu ile

Yaşamda öncü… Sendika temsilcisi olmak da kolay değildir. Toplant lar, grevler, seyahatler… Bu sefer aile ile bunlar n kap şmas n yaşar. K skançl klara, güvensizliklere ve bunlar üzerinden gelişecek tüm sindirme çabalar na pabuç b rakmaz. O “kendisine güveniyordur, onlar da ona güvenecektir” bilinci ile as l r yapacaklar na. Doğrunun hükmünü konuşturacağ na olan inanc ile… Ve öyle de olur. Dostlar , arkadaşlar taraf ndan büyük bir sayg ve sevgi ile benimsenen Teslime, bir zaman sonra ailesinden de ayn sahiplenmeyi görür. En başta da eşinden. “Şimdi yapacağ her şeyde bana ak l dan ş r” cümlesi ile özetler bu farkl laşmay Teslime. Teslime şimdi Almanya’da h z kazanan neoliberal sald r zincirinin önemli bir etab nda tutarl bir öncü işçi duruşu ile sahipleniyor grevi. “Burada vereceğimiz en küçük taviz daha büyüklerin önünü açar. O yüzden kararl ve tavizsiz olmal y z. Gerekirse Fransa’daki gibi farkl eylem biçimleriyle beslemeliyiz grevimizi. Ama asla geri ad m atmamal y z.” diyor. Çal şma saatlerinin uzat lmas ve toplu sözleşme hakk n n gasp edilmesinin söz konusu olduğu bir sald r n n tarihsel anlam n ve önemini kavram ş bir işçi önderi olarak as l yor grev silah na. Zaten son 10 y ld r h zlanan özelleştirme, çal şma saatlerinin esnekleştirilmesi ve uzat lmas sald r s n n diğer yerlerle k yasland ğ nda bu hastahanede başar l olamamas o ve diğer öncü işçilerin tutarl ve kararl duruşlar sayesinde olmuş anlad ğ m z kadar ile. Ben yaz y bitirmek üzere iken kendisinden gelen telefonla grevlerinin belli bir kazan mla bittiği haberini vererek, yapacaklar şölene gazete olarak bizi de davet etti. Emeğin korunmas mücadelesinde Teslimeler gibi kad n işçi önderlerinin varl ğ ayr bir mutluluk ve güvenle dolduruyor içimi, içimizi! Onun şahs nda hepsini sevgiyle kucakl yoruz…

Çocuk dilinden... Konuk yazar m z bu say m zda, biz büyüklerin çocuklar m za yaklaş mlar m z n, onlar taraf ndan nas l alg land ğ n , yine onlar n gözü ile anlatarak, çarp c bir alt çizmede bulunuyor. Bir de çocuk gözü ile bakmal y z kendi yaklaş mlar m za.

Konuşamad ğ m zamanlarda annemin, babam n sesini duymak, onlar görmek beni hem sevindiriyor, hem de rahatlat yordu. Tabii k zg n olduklar anlar hariç… Annemin ya da babam n kaşlar çat l nca, içimden kaçacak delik aramak gelirdi ve kendi kendime beni sevip sevmediklerini sorard m. Annemle babam n kavga etmelerine hiç dayanamaz, içten içe, bazen de aç kça, ağlard m. Benimle oynad klar nda ise keyfime diyecek yoktu. Aç olmamama rağmen bana, “hadi ye!” dediklerinde bazen, “sen ye!” diyesim gelirdi. Ama söyleyemediğimden, nakaratlar n kesmek için, bazen yemek için rüşvet isterdim. Bazen de yemediğim için kendilerini çaresiz hissetmelerine şaş r r ve içten içe gülerdim. Beni uyutmak için annem ve babam n bana masal okumalar na bay l rd m. Annem bazen

pamuk prenses olurdu, bazen de k rm z şapkal k z… Babamsa en güzel Fareli Köyün Kavalc s olmay beceriridi. Ben, ya Yedi Cüce’den biri ya da Kavalc ’n n arkas ndan giden çocuklardan biri olurdum. Annem ya da babam beni uyutmak için masal okurken uyuduğunda, kendimi kahraman gibi hisseder, onlara ninni söylemek isterdim. Yorgun olduklar n söyleyip, masal okumad klar akşamlar nas l uyuyacağ m bilemez, yatakta döne döne yorulur, sonra kendimden geçerdim.

O zaman doğru ve sağlam bir ilişki kurmam z daha da kolaylaşacakt r. Unutmayal m… Hepimiz bir zamanlar çocuktuk. Ve ailelerimizin benzer yaklaş mlar karş s nda aşağ daki çocuk gibi düşündük, tepki duyduk…

k n m z yormaktan kendimi alamazd m. Sonra da yak n m z n beni annemlere şikayet etmesine al n r, onu haf zama yazard m. Ben bir kelime daha öğreneyim derken, büyüklerimin her yemeğe “mama” demeleri, can m s kard . Annem de, babam

ağz yla Almaca konuşmas na içten içe güler, arkadaş m Helmut’tan farkl konuşmas n n nedenini merak ederdim. İşte böyle… Henüz 5 yaş nday m, sizi beş y l dinledim ve s ra bende! Henüz tüm gördüklerimin hepsini anlatmad m, sorular ma geçmedim. Saye-

S ra bende! Evimize çocuksuz misafir gelmesinden hiç hoşlanmazd m. Çünkü annem ve babam hep misafirlerle ilgilenir ve bana sürekli terbiye dersleri verirlerdi. Çocuklu misafirler geldiğinde ise tüm ev kalemiz olur, kendimizi unuturduk. Annemin ve babam n bana ay racak zamanlar olmad ğ nda, kendimi yaln z ve çeresiz hisseder, benimle ilgilenen ya-

da k zd klar zaman benimle hep ayn dili konuşurlard . Komşumuz Dursun Amca’n n Almanca bildiğini göstermek için benimle Trabzon

‹çimdeki Pencere

Aysel Şenyurt

Almanya’dan entegrasyon eziyeti! Yak n bir zamanda Almanya’n n Freibourg kentende oturan bir arkadaş mla telefon görüşmesi yap yoruz. “Merhaba“ fasl n h zl ca geçerken, bizimkinin sesinin çok keyifsiz olmas üzerine, “senin can n m s kk n?” diye soruyorum. Sormaz olayd m! Bizimki bir açt ağz n , durmak bilmiyor. Meğer ne kadar doluymuş, anlatacağ ne çok şey varm ş? “Ne var, neden can n s kk n?” “Neden olmas n ki?! Bir süredir bizim buralarda Almanca’y zorunlu hale getirdiler ya, bu işe daha fazla dayanamayacağ m!” “Eee ne var can m, sen de bu vesileyle dil öğrenmiş olursun” diye bizimkini yumuşatmaya çal ş yorum. “Öyle deme, bildiğin gibi değil. Böyle dil mi öğrenilirmiş, bilmediğim bir dili zorla nas l konuşabilirim ki? Öğrenmemi istiyorsa, bana kurs olanaklar tan s n. İş arkadaş m Türk, doğal olarak onunla Türkçe konuşmak istiyorum. Şef bizim Türkçe konuştuğumuzu görünce azarlad ve bize ihtar yazacağ n söyledi. Böylece ikinci ihtar m ald m. Geçenlerde de keyfi olarak iş saatlerini uzatmak istediği için tart şm şt k. Daha doğrusu anlatabildiğim kadar yla buna karş ç km şt m. Bizim çal şma saatimiz ve yapmam z gereken iş d ş nda iş yapmayacağ m z vs. söylemeye ç l şt m. Oradan adam n bana g c ğ var. Uzun bir süredir diken üstündeyiz zaten. Bir de dil işi ç k nca, ortam iyice buland . Bu işe daha ne kadar dayan r m bilemiyorum… Zorunlu olmasam bir dakika bile durmam ama…”

İş yaşam içinde hiçleşme duygusu! “Devam ndaki günlerde sabah işe gelirken arkadaşla Türkçe konuşarak geliyoruz. Ama henüz işyerinin d ş nday z. Kap dan içeri doğru girerken şef; ‘Hey şiişt baksana! Ben doğru mu duydum, siz Türkçe mi konuşuyordunuz?’ dedi! ‘Evet Türkçe konuşuyorduk, bu doğal birşey değil mi?’ ‘Hay r doğal olan burada Almanca konuşmakt r!’” demesin mi?! Afallad m kald m. Bir de ‘hey’ diye seslenişi vard ki, delirdim. İnsan adam yerine koymuyorlar! Onlar için basit bir şeysin işte. Dil bilmemenin s k nt s n ben kendi içimde yaş yorum zaten. Bunun için bizi aptal yerine koyuyorlar. Nas lsa derdini de anlatam yorsun ya, onlar da bunu kullan yorlar. Dil bilmemeyi aptall k olarak değerlendiriyor olmal lar ki, önceleri fabrikadaki belli bürolar temizlerken, şimdi tuvaletleri, başkalar n n yapt ğ işleri de bize y kmaya başlad lar. Şimdiye kadar iki ihtar m var. Bir daha al rsam işten at lacağ m. Bu dil bas nc n , bize yükledikleri işe karş sessiz kalmam z için, tehdit olarak kullan yorlar. Ama ben konuşmaya devam edeceğim, atarlarsa ats nlar!”

Göçmenler için yaşam iki kat zor! Arkadaş m gerçekten çok doluydu. Anlatt kça heyecan art yor, öfkesi, kini, çaresizliği hepsi birbirine kar ş yordu. İş ortam nda kendini hiçleşmiş, değersizleşmiş hissediyordu. Ne yaps nd , eşi iş buldukça çal ş yordu. Hem sürekli çal şsa bile yaşam pahal l ğ karş s nda tek kişinin çal şmas yetmez ki. Evde iki genç k z… Onlar n okumaya, giyinmeye, yemeye, içmeye, eylenmeye ihtiyaçlar vard … Yaşamak, ihtiyaçlar n karş layabilmek için çal şmak zorundayd . Avrupa’da yaşama geçirilen göçmen yasas , işyerlerinde çoktan uygulamaya geçmişti bile. Zaten zor olan yaşam, yeni kural ve kanunlarla işçiler için iyice cehenneme çevriliyor. Dünyan n her yerinde zolaşt r lan iş yaşam , göçmenler için iki kat zorlaşt r l yor. Göçmen yasas n n entegrasyon bölümü, esnek çal şman n sopas olabiliyor.

Figen Candan

gördüklerimden

Konuşamad ğ m zamanlarda!

Art k konuşma s ras bende ve konuşmay öğrendim diye, “yapma, dur, uslu ol, bağ rma, ağlama, koşma, hadi ye, çikolata yeme, kola içme, yaramaz çocuklarla oynama, anneni dinle, baban dinle, ablan , abini, day n , teyzeni, halan , amcan dinle, hadi yatağa!” lar n za daha iyi uyacağ m san yorsan z; önce tüm bunlara çocukluğunuzda sizin uyup uymad ğ n z düşünün, sonra da doğru şeylerse, şimdi neden uymad ğ n z … Asl nda konuşmak bana sadece gördüklerimi, hissettiklerimi ve istediklerimi anlatma f rsat veriyor. Yani sizden çok benim hayat m kolaylaşt r yor. İsterseniz konuşamad ğ m

renir Teslime. En başta da kendi deyimi ile “adaletsizliklere karş ç kmay ” ! Yan baş nda çal şt ğ arkadaşlar n n çal şma yaşam nda karş laşt ğ tüm “adaletsizliklere” asice karş koyar. Çat ş r, dövüşür… Sak nmas zl ğ ve güçlü “adalet” duygusu ile birlikte çal şt ğ arkadaşlar n n

kazand ğ bir s fatt r bu.

nizde konuşman n bir özgürlük olduğunu anlad m. Sizin için de öyleyse sabredin, sizi nas l gördüğümü anlatay m ve sorular ma lütfen cevap verin!

Ev kad n annelerin emeği Ev kad nlar n n ücrete tabi olmayan emek gücü, kapitalist üretim sistemi aç s ndan yaşamsal önemdedir. İşçinin kendisini bir sonraki iş gününe haz rlamas ve üretimin devaml l ğ nda gerekli olan yeni iş gücünün yetiştirilmesi için devasa harcamalar gerektiren pekçok hizmet, ev kad nlar üzerinden, karş l ğ ödenmeden sağlan r. Teknolojik gelişmeler ev işlerini nispeten kolaylaşt rsa da, ev kad nlar n n karş l ğ olmayan devasa emeğinin önem ve anlam değişmeden sürüyor. Bu emeğin parasal karş l ğ n tespit eden say s z araşt rma yap ld bugüne kadar. ABD’dedeki salary.com sitesinin yapt ğ araşt rma da bunlardan biri. Sitenin araşt rmas ortaya çarp c sonuçlar ç kard . Bu araşt rmaya göre, ev kad n annelerin emeklerinin karş l ğ n n verilmesi durumunda, y lda 134 bin 121 dolar kazanabilecekleri ortaya ç kar lm ş. Ayn şekilde, çal şan bir annenin evde yapt ğ işlerin karş l ğ nda y lda 86 bin dolar kazanabileceği belirlenmiş. Sitenin uzmanlar , bir annenin yapt ğ işlere en yak n 10 iş olan hizmetçilik, anaokulu öğretmenliği, aşç l k, bilgisayar operatörlüğü, çamaş rhane işçiliği, temizlikçi, tesis müdürlüğü, şoförlük, üst düzey yöne-

ticilik ve psikolog mesleklerini seçerek, kazan labilecek paray bulduklar n söylüyorlar. Araşt rmaya göre, çal şan anneler işyerlerinde haftada orta-

lama 44, evde ise 49.8 saat çal ş rken, ev kad n anneler ev işlerine haftada 91.6 saat ay r yor. salary.com yetkilisi Bill Coleman, “Annelerin yapt ğ işin fark edilmesi ve bu kad nlar n sadece anne olarak tan mlanmamas çok güzel. Çünkü sadece anne olman n çok ötesinde işler yap yorlar” diye konuştu. Bu çarp c veriler de gösteriyor ki, ev kad nlar , ev hizmetleri ve çocuk bak m aç s ndan önemli bir emek gücü ordusudurlar.


Yaflanacak

Dünya 8

G

E

N

Ç

L

K

“Sokaklar f rçam z, alanlar paletimiz” GençLink

Ezgi

Fakat grafitti sanat› ço¤umuzun -bilerek veya bilmeyerek- düflündü¤ü gibi mutsuz, sorunlu 15-20'li yafllarda ki gençlerin yapt›¤› tek bafl›na bir sokak eylemi asla de¤ildir.Onun içindir ki sistem onu kontrol alt›nda tutmak veya cezaland›rmak telafl›na girmektedir.

Almanya’da hiç de yeni olmayan bir tart şma son zamanlarda yeniden gündemde. Kendisini ifade etme yollar kapat lm ş, okul, aile ve istemin çeşitli bask araçlar ile susturulup, pasifize edilmeye çal ş lan gençliğin buna karş öfkesini dile getirip, kendisini ifade etmekte kulland ğ araçlardan biri olan grafitinin Köln’de yasaklanmas yeniden gündeme geldi. Belediyelerin ve özel işletmelerin 1998’de oluşturduğu Köln Grafitiyle Mücadele Girişimi adl kurumun bask s ile grafiticilerin hapis cezas ile cezaland r lmalar tart ş l yor. Girişimin nedeni ise grafiticilerin s n r tan mayan eylem alanlar (Duvarlar, otobüsler, tramvaylar veya ulaşabildiği her yer) ve bunun mali boyutlar .

Sokağ n dili... Ötekileştirilen ve sistem taraf ndan yok ve yük say lan bu gençlik, kendi dilini, müziğini, giyim biçimin, dans n da yarat yor… Ve bunu sisteme karş bir silah olarak yöneltiyor… Yüzy llar önce insanlar köle

olarak Afrika’dan Amerika’ya getirildi. Yüzy llarca en kötü koşullarda çal şt r ld . 1470’lerin başlar nda Newyork gettolar nda yaşayan siyahi gençler var olan zenginliğin atalar n n kan üzerine yükseldiğinin bilinciyle öfkelerini bilediler. Kendilerini ifade etmek için kültürel ve sosyal bir yaşam biçimi olarak geliştirdikleri müzik ve sokak resimleriyle ortaya ç k yor Hip Hop.

fakat o sokağ n ve ona sahip olanlar n yaşama biçimidir. Ve sistemin yasalar na karş bir duruşu, müzikal anlamda rap ile yaparken sokaklar n edebiyat ve resmi diyebileceğimiz alanda da baş n Grafitti, ağr t yordu sistemin. Grafitti hemen her zaman var olmuş ve dönemin siyasalkültürel ve sosyal yap s yla da bağ nt l içeriksel ve biçimsel değişimler göstermiştir. Grafitti kamusal veya özel hiçbir alan tan m yor ve kendisini de en iyi böyle ifade ediyor. Sisteme karş kişisel bir karş duruş gibi gözüken fakat kendi içinde örgütlü ve kolektif f rça darbesidir.

lişerek bir çok gencin kendisini ifade etme arac olmuştur. Kar h rs yla yan p tutuşan ve hiçbir f rsat kaç rmayan kapitalizm bunun da pazar n oluşturmuş ve devasa karlarla sektörel alanlar açm şt r. Bir taraftan bu eylemi gerçekleştirenleri pazarlar na çekme yar ş bir taraftan da onlar en ağ r cezalara mahkum etme girişimleri!? Fakat grafitti sanat çoğumuzun -bilerek veya bilmeyerekdüşündüğü gibi mutsuz, sorunlu 15-20’li yaşlarda ki gençlerin yapt ğ tek baş na bir sokak eylemi asla değildir. Onun içindir ki sistem onu kontrol alt nda tutmak veya cezaland rmak telaş na girmektedir.

Kendi ifade etmenin arac Söylenmemiş sözler... Amerika’da Siyah gençlerin başlatt ğ bu ak m git gide, özellikle de Avrupa’da büyüyüp ge-

Duvarlara yaz lan yaz lar milyonlarca insan n söyleye-

mediği duygular n n d şa vurumu , çizilen resimler ise bir öfkenin rengi olabiliyor. Örneğin: 2005 y l nda İsrail’in Filistin ile aras na ördüğü 700 km.’lik duvar n Bat Şeria’ya bakan yönüne, Banksy ad yla bilinen İngiliz grafitti sanatç s taraf ndan yap lan dokuz grafitti, İsrail güvenlik kuvvetlerince engellenmeye çal ş lm ş ve sanatç y y ld rmak amac yla üzerine silah çevrilip birkaç el havaya ateş edilmiştir. Tüm bu gelişmeler grafitticiler için ne ifade ediyor? Belki de hiçbir şey, çünkü grafitti ç k ş ve gelişimi itibariyle bir karş duruşu, bir isyan, duvarlarda yank lanan gençliğin çal nm ş geleceğinin sesini hayk r yor. Onun için, var olan yasalar n, grafiticiler (sistemi mahkum etmişler) nezdinde ne gibi yapt r m gücü olabilir ki!

Bu sadece bir anektod mu? Ağ rl kl olarak Türkiyeli ve diğer uluslardan göçmenlerin yaşad klar bir semt olan Kalk’tan, Mülheim’e gitmek üzere otobüse biniyorum. Yolcular n n ezici çoğunluğunun benim gibi “yabanc ” olan otobüs t kl m t kl m dolu. Kendime arkalardan bir yer buluyorum.

Gençliğin farkedilme arzusu En arkadaki dörtlü koltukta, yaşlar 16-17 civar nda olan Türkiyeli gençler oturuyor. Giyimleri, saç kesimleri ve davran şlar ile “biz farkl y z” hissettirmek için özel bir çaba harc yorlar. Ellerindeki cep telefonlar n n müziğini aç yorlar hep birlikte son sesine kadar. Ayn anda bağ ra çağ ra konuşuyorlar. Otobüs bir anda karmakar ş k bir müzik ve konuşma sesleri ile doluyor. Alman olduklar belli olan birkaç yolcu hoşnutsuzlukla o tarafa bak p, m r ldan yorlar. Ben de izliyorum gençleri ve bakal m ne olacak diye bekliyorum. İki durak sonra Alman bir bayan gerilimli bir tarzda uyar yor gençleri. “Müziğin sesini k sar m s n z?” diyor anlad ğ m kadar ile. Uyar n n hemen üstüne gençler hep bir ağ zdan, bağ ra çağ ra Türkçe küfürler savurdular. Kad na tehditkar bak şlar f rlat p, kendi dilleri ile içlerinden gelen her şeyi s ralay verdiler! Kad n gerildi, ağlamakl oldu. Diğer Almanlar da ters ters bakmaya başlad lar. Türkiyeli bir kad n bağ ra çağ ra gençleri destekleyen şeyler söylemeye başlad . “Biz Türkler… ” le başlayan bir nutuk bu.

Otobüsün içi yüksek gerilim hatt gibi... Otobüsün içi yüksek gerilim hatt gibi elektriklendi. Dayanamay p; “Arkadaşlar kad n hakl değil mi? Toplu taş ma araçlar nda, ortak kullan lan yerlerde böyle gürültü yap lmamal ” diyorum. Bana da sald rmalar n beklerken; “Ama, o da bizi aşağ layarak uyard . adam gibi ‘biraz k sar m s n z’ deseydi. Bunlar bize hep böyle davran yorlar” dediler. Ben; “O zaman küfrederek değil, daha sakin bir şekilde bunlar ona söylemeliydiniz” diyorum. Durağa geliyoruz. Kad n ağlamakl bir halde kendisini aşağ ya at yor. O anda Türkiyeliler aras nda bir tart şmad r başl yor. Herkes bana anlatmaya başl yor. “Bizi aşağ l yorlar”, “biz onlara kendi ülkemizde böyle mi davran yoruz?” şikayetleri… Ne yapacağ m şaş r yorum. Onlarla uzun uzun sohbet etmeyi çok istesem de ineceğim durak geliyor ve iniyorum. Bu sadece bir olay. Ama kendi içinde çok şey ifade ediyor. Almanya’da göçmenlik olgusunun yeni kuşak aç s ndan nas l bir nitelik kazand ğ ndan tutal m da, geçmişi ve geleceği olmayan son göçmen gençlik kuşağ n n içinde bulunduğu ruh haline, karş l kl biriken tepki ve öfkenin kazand ğ niteliğe kadar … çok şey!

Hip Hop sokağ n sesi Hip Hop art k bu ezilen, sömürülen ve rkç ayr mc l ğ n vahşi etkisine maruz kalan siyah derililerin bir isyan d r sisteme. Rap müziğindeki sald rgan ve ağ rl kl olarak küfürlü sözler kapitalist sistem içerisinde ki dengesizliklere ve egemen ideolojinin ötekileştirilmiş, gettolara hapsedilmiş Afro-Amerikan gençliğin bu sald r lara karş bir meydan okumas , ayn zamanda ideolojik bask ayg tlar na karş yöneltilmiş sözlü ve müzikli bir sald r s d r. Hip Hop bir yaşam biçimidir

Daha fazla Fransa, daha fazla Şili! Almanya’da eğitim özelleştirilmek isteniyor! Bu kararl› ve militan durufllar› ile dünya emekçi halklar›na yeni bir moral kayna¤› olan fiili’deki eylemleri selaml›yoruz. 1.sf’dan devam

masaya oturmaya yanaşmayan hükümet, 31 May s’ta öğrenci temsilcilerine görüşme çağr s nda bulundu! Eylemin kitleselliği, kararl l ğ ve militanl ğ hükmünü konuşturmuştu!

çözüm bulunmas , kap ve pencereleri k r k okul binalar n n iyileştirilmesi, ücretsiz okul

ralar var, öğrencilere para harcam yorlar. Ancak bütçede yeteri kadar para var!” diyen öğrenciler, bütçe fazlalar n n eğitime ayr lmas n istiyorlar. Başlatt klar eylemleri geniş bir toplumsal destekle buluşturmay başararak hükümeti

Neoliberal sald rganl ğa karş ! Öğrencilerin talepleri; Pinochet’in 1990’da iktidar b rakmadan bir gün önce ç kard ğ eğitim yasas n n değiştirilmesi. Yasan n temel mant ğ neoliberal sald rganl ktan besleniyor. Eğitimi yerel yönetimlere b rak yor. Bu durum, bölgeler aras eşitsizliğin, aynen eğitim sistemine de yans mas na neden oluyor. Şili’de en yoksul okul her ay öğrenci baş na 73 dolar harcarken, zengin okullarda bu rakam 385 dolara kadar ç k yor! Bu uçurumsal eşitsizliğin giderilmesi, öğrencilerin taleplerinin topland ğ ana başl ğ oluşturuyor. Yan s ra; öğretmen aç ğ na

servisi, yeni bir eğitim müfredat , sekiz saatlik eğitim saatlerinin k salt lmas ve üniversiteye giriş için istenen s nav harçlar n n kald r lmas da bu ana talep alt nda toplanan diğer talepleri oluşturuyor.

Orduya var da…

görüşmelere zorlayan öğrenciler, “Taleplerimiz kabul edilinceye kadar eylemlerimiz sürecek!” diyorlar! Bu kararl ve militan duruşlar ile dünya emekçi halklar na yeni bir moral kaynağ olan Şili’deki eylemleri selaml yoruz. Daha fazla Fransa, daha fazla Şili!

Almanya gibi neoliberal düzenlemelerde nis- Bu o kadar kolay olmayapeten yavafl hareket etmifl ülkeler, flimdi sald›rgan bir yaklafl›mla, tüm kazan›mlar› h›zla tasfiye etmeye çal›fl›yorlar. Almanya’da eğitimin neoliberal politikalar doğrultusunda piyasaya aç lma çabas , harç giderlerinin artt r lmas ile devam ediyor. En son Hessen Eyalet Parlamentosu, 2007-2008 k ş sömestirinden itibaren, öğrenci baş na 500 euro harç al nmas n karara bağlad . Yani y lda 1000 euro! AB ülkeleri d ş ndan eyalete okumak üzere gelen yabanc lar aç s ndan bu miktar, 1500 euro olacak. Merkezi bir politika olarak, tüm eyalet parlamentolar ndan geçirilmek istenen plan, Almanya çap nda halen devam eden yayg n öğrenci eylemlerine neden oldu.

Borçla eğitim! Hessen Eyalet Hükümeti taraf ndan al nan karara göre, ayl k geliri 1.060 eurodan az olan ve tek çocuk büyüten öğrenci-

ler, önce devlete borçlanacaklar. Bu s n r iki çocuklu üniversite öğrencisi için ise, 2 bin 410 euro olacak. Bu kişiler okul bittikten sonra borçlar n ödeyecekler! Eğitimi y llar önce özelleştirmiş olan ABD ve İngiltere gibi ülkelerin eğitim koşullar na bakt ğ m zda, Almanya’da yap lmak isteneni anlamam z güç olmayacakt r. Bu ülkelerde emekçi çocuklar n n üniversite okumalar neredeyse imkans z! Okuyabilenler ise, ağ r eğitim harçlar n , devlete borçlanarak ödeyebilenler! Ki her bireyin devlete borçlanma şans da yok. Bu, belirli k staslara göre işliyor. Almanya gibi neoliberal düzenlemelerde nispeten yavaş hareket etmiş ülkeler, şimdi sald rgan bir yaklaş mla, tüm kazan mlar h zla tasfiye etmeye çal ş yorlar.

Ancak bu o kadar da kolay olmayacak. Fransa’daki CPE

nüz geniş bir kitle taban na oturmuş olmasa da, içten içe biriken tepkinin Fransa’da, Şili’de olduğu gibi patlamalarla aç ğa ç kmas çok da uzak de-

karş t eylemlerde olduğu gibi, Almanya’da da mayalanan tepki birikimi kendisini yaşamda konuşturacak kanallar ar yor. Nitekim harçlar n yükseltilmesine karş ; işgaller, sokak gösterileri, yol kapatmalar gibi ülke geneline yay lan bir dizi eylem yaşand . Bu eylemler he-

ğildir. NRW’nin değişik kentlerinde, Hamburg’da, Bavyera’da … başlayan eylemler, yer yer militan biçimler alarak devam ediyor. Önümüzdeki günlerde bu eylemlerin büyüyerek ülke geneline yay lmas bekleniyor!

cak!

“Orduya silah almak için pa-

Satranç Tahtas› Bir çok ünlü kişilik satranc n derinliklerinde yol aram ş ve bunu kendi alan na katk s n önemsemiştir. Baz s için satranç bir hobby iken baz lar için ise usta satrançc lara taş c kart r ustal kla icra edilen bir sanat dal olmuştur. Bunlardan biri bu ayki say m zda yer verdiğimiz Blaise Pascal’d r. Blaise Pascal ve Satranç Blaise Pascal 1623-1662 y llar aras nda yaşam ş Frans z matematikçi, fizikçi, filozof ve yazar. İlk hesap maki-

nas n yapm ş, kalp ve beyin aras ndaki işlev fark n bularak mant ğ n ortaya ç karm şt r. Satranc n spor yan n önde tutuyor, satranc beyin cimnastiği ve akl n aktif olarak rol ald ğ bir savaş m olarak görüyordu. Düşünmeyi ve plan kurmay çok seviyor, gençlerin beyinlerini çal şt rmalar n n hayal güçlerini de art racağ n savunuyordu. İleriyi gören bir oyuncuydu ve satranc hayat n bir örneği sayard . 25.say m z n cevab 1. Ac6 Axc6 2. Vh7 Axh7 3. Fe5 5h6 4. Fg7

Delhi’de sağl k grevi Hindistan’da hükümet, üniversitelerde “pozitif ayr mc l k program ” ad alt nda, alt kastlar için ay rd ğ yüzde 27’lik fakülte kotalar nda, yüzde 50 azaltmaya gidiyor. Öğrenciler bu plana eylemle cevap verdiler. Delhi’de yüzlerce t p öğrencisinin kat ld ğ eyleme polis; jop, tazikli su ve gözyaşart c gazla sald rd . Öğrencilerin protesto eylemine polisin sald rmas üzerine

Hindistan T p Birliği grev çağr s yapt . Özel hastanelerde çal şan doktorlar da Hindistan T p Birliği’nin çağr s yla gerçekleşen iş b rakma eylemine kat lacaklar ama acil servisleri grev d ş nda tutacaklar. Delhi kamu hastanelerindeki genç doktorlar, süresiz grev başlatt lar. Delhi’de başlayan gösteriler Bangalore, Ahmedabad ve Bombay’a yay ld .


Yaflanacak

B Zaman›nda teslim etmedikeri raporlar yüzünden iflten at›lanlar, biriken faturalar nedeniyle yüklü miktarda ceza alanlar oldu¤u biliniyor.. Hemen herkesin bir şekilde şikayet ettiği, kendine k zd ğ , işleri erteleme al şkanl ğ , baz kişilerin hayatlar n karmakar ş k hale getirebiliyor. Sonuçta, “işleri erteleme” sadece bir al şkanl k olmaktan ç k p, hayat felç eden bir davran ş bozukluğu halini al yor. Bunun bilimsel ad ise Procrastination. Yap lmas gereken işler, ister küçük, ister büyük olsun birikir birikir bir türlü elimiz gitmez. Bir kez başlasak asl nda bitecektir, ama bir türlü başlayamay z. Cevaplanmas gereken mailler, ödenecek faturalar, bürokratik işler ya da ay klanmay bekleyen eski giysiler… Ancak baz kişilerin, her şeyi erteleme al şkanl ğ öyle bir hal al r ki, sonunda hayatlar ray ndan ç kar. Zaman nda teslim etmedikleri raporlar yüzünden işten at lanlar, biriken faturalar nede-

L

M

·

T

E

K

N

“Söz, yar n yapacağ m!” niyle yüklü miktarda ceza alanlar olduğu biliniyor. Ama bu kişilere, “işlerinizi vaktinde halledin” diye söylenmek veya procrastinationdan mustarip olanlar sorumsuzlukla suçlamak, depresyondaki birine “Haydi neşeli ol!” komutunu vermekle eşdeğer. İki y lda bir düzenlenen Uluslararas Procrastination Araşt rmas Buluşmas ’nda aç klanan bir rapora göre, dünya nüfusunun yüzde 20’si erteleme hastal ğ yla boğuşuyor. Procrastination rk, millet, kültür, cinsiyet ayr m da gözetmiyor üstelik. Peki nereden kaynaklan yor? İşte bu konuda bilim adamlar hemfikir değil. Örneğin kimilerine göre, anne-baban n tutumu belirleyici: Talepkar ve mükemmelliyetçi ebeveynlere sahip çocuklar, görevlerini yapmayarak isyanlar n dile getiriyor.

“İnsanoğlunun doğas nda var” İki y ld r “erteleme hastal ğ ” üzerinde çal şmalar yürüten, Alman Münster Üniversitesi

Psikoterapi Bölümü Başkan Fred Rist’e göre ise anne-baban n davran şlar , bu hastal ğ n gelişmesine katk da bulunan etkenlerden sadece biri. Rist’in çal şma arkadaş Margarita Engberding de “Erteleme, insa-

kaç nma-kaç nma çat şmas söz konusu.” İşin üstesinden gelememe, beğenilmeme gibi korkular da rol oynayabiliyor. Ancak son anda işi başlad ğ nda kendisine ihlam geldiğini, son dakikada

noğlunun doğas nda olan bir şey” diyor. Engberding durumu şöyle anlat yor: “Zorlan lan, hoşa gitmeyen işlerin arka plana at lmas asl nda çok normal. İşleri halletmek de, işler halledilmediğinde oluşacak sonuçlar da istenmeyen durumlar. Yani burada

yap lan işlerin her zaman daha iyi sonuç verdiğini iddia edenler de var. Uzmanlara bak l rsa, erteleme hastalar , görevlerini değerlendirirken, yani önem s ralamas yaparken sorun yaş yor. Örneğin telefon bekleyen bir müşteriyi aramak yerine, özel

izlerden, kaliteli örneklere ulaş labileceğinden bahsediliyor. Galler Üniversitesi Profesörlerinden Neil Mc Murray’in tamamlay c bir çal şmas da, cinayet mahallindeki parmak izlerinin tespiti üzerinde yoğunlaş yor.

n p kullanmad klar na hatta, kulland klar bak m ürünlerine … ilişkin ipuçlar na ulaşma yollar n inceliyorlar. Bu çal şmayla, haftalarca fark edilmeyen

Ayr ca bomba ya da silah parçalar ndaki izlerin ay rt edilmesi üzerine de çal şma yürütülüyor. Bu tür izler, tespiti en zor gruba giriyor.

Yağ moleküllerinin etkisi

Londra’daki Kings College’dan Dr. Sue Jickells’in yönetimindeki proje kapsam nda, parmak izlerindeki kimyasal bileşenlere bak l yor. Bu bileşenlerin zaman içinde nas l bir değişime uğrad klar inceleniyor. Jickells’a göre, insanlar n b rakt klar izlerin büyük bölümü, yağ molekülleri içeriyor. Bu yağ molekülleri, çocuk, yaşl ya da yetişkinlerde farkl laş yor. Dahas , uyuşturucu bağ ml lar n n vücutlar , kulland klar kimyasallar salg l yor. Örneğin sigara bağ ml lar nda, nikotinin kana kar şmas s ras nda, “kotinin” ad verilen bir kimyasal salg lan yor. İşte bu salg lar da parmak izlerinden tespit etmek mümkün olabilecek. Bunlardan “squalene” ad verilen ve kolesterolün habercisi olan bir bileşene, parmak izlerinde s kl kla rastlan yor. Parmak izindeki squalene, birkaç günlük bir süre içinde kayboluyor.

Japon bilim insanlar , kuş gribinin alt tipi olarak bilinen H5 virüsünü etkisiz hale getirmeyi başard . Bildiğimiz musluk suyundan elektrik geçirerek H5 virüsünü etkisiz hale getirmeyi başaran bilim insanlar , bu yöntemi uygulanabilir k lmak için, çal şmalar na devam ediyor. H5 virüsü, göçmen kuşlardan kümes hayvanlar na bulaşt ğ nda, mutasyona uğrayarak, değişiyor. Elektroliz esnas nda su buhar da etkili oluyor Sanyo firmas ile Tottori Üniversitesi’nin uzmanlar , musluk suyundan elektrik geçirerek (elektroliz yoluyla) geliştirdikleri özel teknolojinin, havada as l bulunan kuş gribi virüsü H5’i etkisiz k ld ğ n aç klad lar. Bu işlem sonucu kimyasal yap s değişen su, “ dezenfektan” haline geliyor. Tottori Üniversitesi’nden Kuyçi Yasuda, “H5 virüsü bulunan havay , özel elektroliz suyuna dald r lm ş filtreden geçirdiğimizde, virüsün yüzde 99 etkisiz hale geldiğini gözlemledik”

Bilimde yolculuk

Derya Tanr vermiş

maillerini okumak daha cazip gelebiliyor.

Üstesinden nas l gelinir? Uzmanlar, sistematik bir şekilde procrastination sorununun üstesinden gelinebileceğine söylüyor. Kişi öncelikle yapmas gereken iş için en uygun zaman tayin edip tam dediği zamanda o işe girişmeli. Gerçekçi planlama yapmak da mühim. Örneğin kontrol edilmesi gereken 100 sayfal k bir metin için “20 dakikada bitiririm”, demek gerçekçi bir tutum değil. Ard ndan kişi kendi kendine bir zaman k s tlamas koymal . Diyelim telefon listesi oluşturacaks n z: Günde 20 dakikan z ay rarak başlay n bu işe. 20 dakika boyunca uğraşt ktan sonra, o gün içinde o işe kesinlikle bir daha dönmeyin. Eliniz al şt kça, süreyi gün be gün art r n. Yap lacak işler listesi ç karmak ve yap lan işlerin üstünü çizmek, hatta belki her halledilen iş karş l ğ nda kendi kendine küçük ödüller vermek de işe yarayabilir. Yani işin s rr , planl ve küçük ad mlarla hedefe doğru ilerlemek.

Parmak izini izlemek Kuş Gribinin çaresi bulunuyor mu? kolaylaş yor Yak nda, olay mahallinde bulunan parmak izlerinden, izleri b rakan kişilerin yaşam tarz na ilişkin ipuçlar na gidilebilecek. Tabii ki eldiven kullanm yorlarsa! Bu bilgiler sayesinde polis, bir olaydaki şüpheli listesini daraltma imkân elde edebiliyor. İngiliz araşt rmac lar parmak izlerinden şüphelilerin; yaş na, sigara ya da uyuşturucu kulla-

9 Dünya

K

dedi. Araşt rmac lar, elektroliz suyunun buhar n n da virüs karş s nda işe yarad ğ n kaydetti. Sanyo grubu, bu teknolojiyi baz hava temizleme cihazlar veya çamaş r makinelerinde

kullan yor. Araşt rmac lar, virüsün bu yöntemle etkisiz hale getirilebildiğini görünce, H5’in yay lmas n önleyebilecek cihazlar geliştirmenin mümkün olabileceğini söylüyor.

Yaşas n Nanoteknoloji Nanoteknoloji art k tüketicinin günlük yaşam na da girecek gibi görünüyor. Ev aletleri üreticisi bir firma, gümüş iyonlar yla çamaş r y kayan bir makina sürdü piyasaya. Çamaş r makinas n n içine yerleştirilen yüzde 99,9’l k gümüş plakaya elektrik ak m verildiğinde, 400 milyar iyon dokulara ulaşarak kir ve kokular n nötralize edilmesini sağl yor. Üstelik soğuk suda. Biraz reklam gibi mi oldu? Çamaş r makinas n n markas n vermedim, dikkatinizi çekerim. Ama yine de nanoteknoloji nedir k saca değinmekte yarar var. Elektronik, mekanik ve optik sistemler, boyutlar küçük, daha az enerji ile daha fazla iş yapabilen teknolojilere doğru h zla kaymakta. İlgi alan 1-100 nanometre boyutlar n kapsayan ve mikroskopik yap lar ile moleküler yap lar aras nda bulunan, nanoteknoloji genel ad yla adland r lan bu yeni bilim dal tüm temel bilim dallar n kapsayarak disiplinleraras kimlik kazand . Mikro teknolojinin, 70’li y llar n baş nda insanl ğa getirdiği değişim ve devrimi, önümüzdeki bilgi çağ nda nanoteknoloji getirecek. Nanoteknoloji, özetle maddenin atomik-moleküler boyutta mühendisliğidir. Nanometre, metrenin milyarda biridir. Ortalama 5-10 atom yan yana dizildiğinde, bir nanometre uzunluğuna ulaş rlar. Nanoboyutlarda madde, makro-boyutlardan çok daha farkl fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklere sahiptir. Nanoteknoloji sayesinde, maddenin daha önce varl ğ bilinmeyen çeşitli işlevleri ortaya ç kar lmakta. Nanoseviyelerde görüntüleme, mekanik kuvvetler uygulayabilme ve mekanik özellik tayini, nanosaniyelerde başlay p biten çeşitli işlemlerin yakalanabilmesi ve izlenmesi, nano-ölçeklerde kimyasal analiz gibi analitik inceleme tekniklerindeki ilerlemeler, beraberinde nanoteknoloji bilmini mühendisliğe ve oradan da uygulamalara ulaşt rm ş ve sensörlerde, haf za elemanlar nda, t pta etkili yeni cihazlar n ortaya ç kmas n sağlam şt r. Asl nda geçen yüzy l n ortalar nda ortaya at lan, ancak hakk nda araşt rma yap lacak kadar ciddiye al nmayan nano-ilaçlar, (ya da robot ilaçlar) bu teknolojiyi kullan yorlar. Son y llarda özellikle kanser tedavisinde kullan lmas düşünülen nano-ilaçlarla ilgili önemli araşt rmalar yap l yor. Nano-ilaçlar n d ş yüzeyi genellikle küçük bir yağ hücresinden (lipozom) oluşuyor. Bu yağ topunun içine ilaç yerleştiriliyor. Lipozoma yap ş k olan bir reseptör, yol gösterici olarak ilac n gideceği hücreyi, örneğin kanser hücresini, hedef al yor. Enjekte edilen nano-ilaç, kan dolaş m s ras nda asit oran yüksek ve kanser proteinli bir hücreye rastlay nca, bu hücrenin duvar na tutunuyor. Reseptör, kanser hücresini ‘kand rarak’ nano-ilac n içeri al nmas n sağl yor. Böylece ilaç tam hedefine ulaş yor. Bu teknikle ilgili araşt ramalar h zla ilerlerken, ilac n yavaş çözünmesi, yanl ş hücreyi hedef alma gibi kullan mda yaşanabilecek olas sorunlar da değerlendiriliyor. Ama kesin olan bir şey var ki t p bilimi nanoteknoloji sayesinde ciddi gelişmeler yaşayacak.

Etiyopya’da bulunan insans Cola’n n yararlar !!! Etiyopya’da bulunan insans n n 4,1 milyon yaş nda olduğu tespit edildi. İnsanoğlunun ilk üyelerinin birçok daldan geldiği yerine, ayn anda tek bir daldan ç kt ğ n öne süren ve uzun y llard r devam eden tart şmaya z t bir yaklaş m oluştu. Kaliforniya Üniversitesi’nden Tim D. White önderliğindeki antropoloji uzman ekibi, “Australopithecus anamensis” ad verilen ve bilinen en eski insan tü-

lerde ayak ve el kemikleri ve sağ üst bacak kemiğinin büyük k sm da ele geçirildi. Anatomik benzerlikler, Australopithecus anamensis bireylerinin doğrudan doğruya daha eski bir insans dan, Ardipithecus ramidus’tan geldiğini ortaya koyuyor. Bu insans 4,4 - 4,1 milyon y l önce yaşam ş. Nature dergisinin 13 Nisan’daki makalesinde yer alan verilere göre. 3,6 milyon y l önce, Australopithecus anamensis’in Australopithecus afarensis bireyleri haline geldiği ve “Lucy” olarak bilinen k smi iskelet dahil, hepsinin bu aileye dahil olduğu ileri sürülmüş.

Issie bölgelerinden elde edilen fosil bulgular , 1995’te türlerin kal nt lar n bildiren başka bir ekibin çal şt ğ Kenya bölgesinin 600 mil kuzey doğusunda kal yor. White’nin ekibi, ölçümleri yaparken fosil taş yan kal nt la-

ründen 31 adet fosil ortaya ç kard . En az sekiz bireyden elde edilen bulgular, temelde diş ve çene kemikleri ise de, baz üye-

1. Tuvaleti temizlemek için: Bir kutu Cola ya da Pepsi’yi klozetin içine dökünüz. Bir saat kadar bekleyiniz ve sifonu çekiniz. Koladaki sitrik asit, hela taş ndaki lekeleri yok edecektir. 2. Krom tamponlardaki pas lekelerini yok etmek için: Araban n tamponunu Cola’ya bat r lm ş bir sigara paketinin alüminyum folyosuyla iyice ovunuz. Tertemiz olacakt r.

Karş laşt rmalar

İlk kökler nereye ait? White’ye göre, ilk insans türlerin birçok dala ayr lmadan, başka bir insans türüne dönüştüğü zamanlar olabilir. Australopithecus anamensis’in daha eski ve bilinmeyen bir topluluktan dallanm ş olup olmad ğ n kan tlamak için, Australopithecus türlerinin Ardipithecus ramidus ile ayn yerde yaşay p yaşamad ğ n n kan t na ihtiyaç duyulmuş. Fakat böyle bir veriye rastlanmam ş. Kas m 1994 - Aral k 2005 tarihleri aras nda Aramis ve Asa

bilinmekte. Ardipithecus ramidus ve Australopithecus anamensis insans lar ayn yerde yaşam ş ve birbiriyle uyumlu habitatlar paylaşm şt r. Önceki insans türünün doğrudan bir sonraki insans türüne dönüştüğü sav , Australopithecus anamensis fosillerinin Kenya’da ele geçirilmesiyle kuvvetlenmiştir.

r n hemen alt ndaki volkanik küllerde, argon izotoplar n n bozunma haz ve tortul kayac n manyetik özelliklerini inceleyerek tarihlemeyi gerçekleştirmiş. Doğu Afrika’daki ilk insans lar, araşt rmac lara göre ormanl k alanlarda yaşam ş. Hem Asa Issie, hem de Aramis’in, bol miktarda maymun, antilop ve diğer ormanl k bölge hayvanlar n n fosillerini içerdiği

4,2 - 1,2 milyon y l öncesinden, Australopithecus türlerinin giderek artan çene ve diş büyüklükleri, bir türden diğerine çok küçük derecede dallanmaya uğrad ğ n veya hiç uğramad ğ n göstermektedir. Australopithecus anamensis ve Australopithecus afarensis’in anatomik karş laşt r lmas na göre, daha eski türlerin doğrudan Lucy’nin türüne dönüştüğü kabul ediliyor. Bu konuyla ilgili çal şma, the Journal of Human Evolution isimli dergide yay nlanm şt r. Arizona State University’den Johanson, Ardipithecus ramidus ve Australopithecus anamensis hakk nda muhtemel ata rk-yeni rk fikrini ortaya atabilmek için daha fazla bilgiye ihtiyaç duyulduğunu söylemiştir

3. Akü kutup başlar ndaki çapağ temizlemek için: Bir kutu kolay araban z n kutup başlar na dökünüz. Bütün çapaklar yok olacakt r.

Baz lar n n olaylara bak ş şekli hep kötümser, hep negatiftir! Karş s na ne ç ksa onun mutlaka kötü bir yan n bulur, onu görür. Hiç bir zaman demez ki “yahu bir de olumlu taraf n görmeye çal şay m”. Varsa yoksa her şey kötüdür! Bak n bu kişi bir gün bu düşündüğünü yapmaya kalk şm ş ve incelemek için Pepsi ve Coca Cola’y seçmiş!!! Bu içeceklerin değişik kullan m alanlar n da keşfetmiş:

4. Paslanm ş bir civatay sökmek için: Colaya bat r lm ş bir bezi bir kaç dakika s k şm ş, aç lmayan paslanm ş c vataya uygulay n z. Bir kaç dakika sonra rahatl kla dönecek ve ç kacakt r. 5. Elbisenizdeki yağ lekesini ç karmak için: Bir kutu kolay lekeli giyeceklerin üstüne boşalt n, deterjan ekleyin ve her zaman y kad ğ n z gibi y kay n. Coca Cola ya da Pepsi, yağ lekelerinin yok olmas n sağlayacakt r.

6. Araban z n cam için: Araba ön camlar ndaki her türlü kuş pisliği, yap şan sinekler veya ağaçlardan dökülen toz ve polenler gibi her türlü yap şkan maddelerin ç kar lmas için en iyi madde Coca Cola ya da Pepsi’dir. Peki nas l oluyor da içecek bir maddenin faydalar saymakla tükenmiyor, temizliğe bu kadar faydas olabiliyor? Çünkü bu içeceklerin ortalama pH değeri 3,4 tür. Bu asit de dişleri ve kemikleri eritmek için yeterlidir. Bu arada eğer artt ysa, kalan da içebilirsiniz!!! Gelelim son noktaya: Pepsi ve Coca Cola içerken, hiç kimse-

nin öneremeyeceği karbondioksit maddesini içiyoruz. Nefes al p verirken oluşan ve d şar atmak için uğraşt ğ m z KARBONDİOKSİT maddesini yani!..


Yaflanacak

Dünya 10

K

Ü

L

T

Ü

R

·

S

A

N

A

T

Yar na giden bir ayd n

Adnan Yücel “Sen yürürsün rüzgar yürür/ Sabahlar s ğmaz olur gözlerine/ Her ad mda çözülür bir karanl k/ şafaklar çiçek sunar ellerine/ Gün tutuşur”

“Sevdim soluğunu rüzgar k lan insanlar Soluğumu soluklar na katt m” Yoksul emekçi bir aileden gelen A. Yücel, devrimci düşüncelerle ‘70’li y llarda öğrencilik döneminde tan ş r. 12 Eylül’ün y lg nl k ak nt lar na kap lmaks z n, “Direnenler de var bu havalarda” dediği “rüzgar soluklular” aramaya koyulur. Bir yanda tüm s n fsal ve devrimci değerlerimize kültür-sanat cephesinden sald r , diğer yanda “Saraylar saltanatlar çöker/ Kan susar bir gün/ Zulüm biter /(..)/ Bu günlerden geriye/ Bir yar na gidenler kal r/ Bir de yar nlar ad na direnenler” diyen A. Yücel. Aram ş ve bulmuştu O, kan kokulu karanl klarda “yekpare mermer” dediği devrim ve sosyalizmi her koşulda direngen-

likle savunanlar . Bana bizi, o buluşmay anlat yor büyük bir coşkuyla. Bir yağmur damlas n n nehre ulaşma çabas n … “O boğucu y llarda direnenlerin varl ğ güç kat yordu bana. Henüz tan şmadan, bas ndan okuduklar mla başlad m yazmaya onlar . Ve aramaya..” diyor. “Ve nihayet buldum sizi; toprağ n suya kavuşmas gibiydi, muhteşemdi, çoğald m, doldum, taşt m” diyor kahkahalarla.

Soluğu soluğumuzdu “Yeryüzü Aşk n Yüzü Oluncaya Dek”, “Çukurova Çeşitlemesi” kitaplar nda umuttan direngenliğe, hayk r ştan baş kald r şa ve toplam na bir çağr dile gelir. İhanet ve y lg nl ğa güçlü vuruşlar n diğer ad d r “Yer yüzü Aşk n Yüzü Oluncaya Dek”. “Doruğum” dediği bu kitab nda

O, tasfiyecilik ve yenilgi ruhuna karş devrim ve sosyalizmin kaç n lmazl ğ n konuşturur her dizesinde. Partili sanat n günümüzdeki yetkin örneklerinden biridir bu kitap. 12 Eylül döneminde salt yazmakla kalmam ş, dönemin toplumsal, siyasal görevlerinin şiir diliyle alt n çizerek yeni mücadele yöntemlerini de önermiştir. “Sen yürürsün rüzgar yürür/ Sabahlar s ğmaz olur gözlerine/ Her ad mda çözülür bir karanl k/ şafaklar çiçek sunar ellerine/ Gün tutuşur” (Ac ya Kurşun İşlemez) Bu dizeleriyle yollara ç kan işçi ad mlar n , madenci yürüyüşünü an msamamak mümkün mü? Korkunun saltanat sürdüğü kent meydanlar n işçi ad mlar n n ç nlatmas n düşler, geleceği onlarla tasarlar zihninde. Tarihin kesintisiz ak ş nda

mücadelenin yükseleceğine, devrim ve sosyalizmin kaç n lmazl ğ na inanc o denli büyüktür ki, şiirlerinden taşan bu duygu okuyan etkiler. Yorgun olan canlan r, umutsuzlara umut aş lar, ufkunu kaybetmişlere tan at m n gösterir coşkulu bir srarla. Tüm duruş, dünya görüşü ve sanat n n kristalleştiği dizeler bizim mücadelemizle A. Yücel’in şiirinde kaynaş r, yoğrulur, yoldaşlaş r ve hayk r r “Bitmedi daha sürüyor o kavga/ Ve sürecek/ Yer yüzü aşk n yüzü oluncaya dek”

Yar nlara… Partili kültür-sanat n, parti ve sanatç şahs nda nas l etle t rnak olmas gerektiğinin anlaml örneklerinden biridir. Dönemin ağ r bask ve sansür y llar nda imge diliyle ama daima bizi biz yapan özelliklerimizi

anlatm şt r. Kah “soluğu rüzgar olan”, kah “yer alt nehirleri”, “k r çiçekleri”, “yekpare mermer” tan mlamalar yla bir şekilde yer açar şiirinin baş köşesinde. Toplumsal mücadelenin öznesiz olmayacağ n anlat r döne döne. İşçi ve emekçileri s n f mücadelesine çağ r r durmaks z n. Günümüzde kimileri onu A. Yücel yapan bu karakteristik özelliklerinden ar nd rarak, onun s n f-parti ilişkisini budayarak “kutsama” çabas içindedirler. Bu çabaya soyunanlar y llar önce rüzgar soluklular “kendi düşen ağlamaz” tan m yla değerlendirmişlerdi. Bir kez daha “kendi düşen ağlamaz!” O tüm yaşam nda düşenleri arkas nda b rakarak yar na gitme çabas nda oldu. A. Yücel, yaşam ve şiirleriyle mücadelemizde, kültürümüzde soluğu soluğumuzda yaşamaya devam ediyor ve edecek, “Yer yüzü aşk n yüzü oluncaya dek!” Ayhan Sağcan 27 Temmuz 2005

1. Uluslararasi İşçi Filmleri “Haziranda ölmek zor” Festivali 1. Uluslararas İşçi Filmleri Festivali, İstanbul ve Ankara’da gerçekleşti. İstanbul’da gerekleştirilen aç l şa; Vedat Türkali, Yavuz Özkan, Aytaç Arman, Eşber Yağmurdereli, Gencay Gürsoy, Arif Keskiner, Abdullah Ayd n, Kamil Kartal, Ak n Birdal, Ezel Akay gibi çok say da sinemac , ayd n ve sendikac yla birlikte bin 500 kişi kat ld . İşçi Filmleri Festivali ilk olarak, 1994 y l nda ABD’nin San Francisco kentinde düzenlendi. “Laborfest” (İşçi Festivali) olarak isimlendirilen bu festival, 1994 y l ndan bu yana her y l 5 Temmuz’da başlayan ve 1 ay süren bir işçi kültür ve film festivalidir. 5 Temmuz, ABD’nin San Francisco kentinde, 5 Temmuz 1934’te “Kanl Perşembe” olarak an lan ve liman işçilerinin grevini destekleyen 2 işçinin öldürüldüğü günün y ldönümü olduğu için seçildi.

Enternasyonal bilinç Uluslararas İşçi Filmleri Festivali ile yap lmak istenen, mücadelenin en etkili sinematografik örnekleri arac l ğ yla s n f ve dayan şma kültürünü canland rmak, emperyalist küreselleşme cereyan alt nda yeniden üretilen milliyetçi, şoven, gerici ideolojilerle “parçalanmaya” çal ş lan dünya halklar na, işçi s n f n n acil ihtiyac olan enternasyonal duruşu an msatmak, k sacas barbarl ğ n yeni türlerine karş bilinci geliştirerek s n f mücadelesine mütevaz bir katk sunulmakt r. Festivalde gösterilmek üzere

Haziran s cağ nda gömdük onlar haziran güneşine ve her daim gülümseyen güneşlere. Grev çad rlar nda ve meydanlarda kavgay harlad lar, işkencehaneleri ve hapishane duvarlar n direnç olup parçalad lar genç dillerden dökülerek. Umuda umut, dirence direnç kat p büyüten ve büyüyen devrimci şairleri ölüm y ldönümlerinde sayg yla an yoruz…

TARANTA-BABU’ya beşinci mektup

seçilen filmler de, bu ufkun ürünüdür.

20 ülken 40 film İsçi Filmleri Festivalleri’nde genel olarak uluslararas ve yerel olmak üzere 2 kategoride filmler gösteriliyor. Festivalde sunulacak olan filmlerin seçiminde içerik göz önünde bulundurularak bir ay klama yap l yor. Seçilen filmlerin, farkl coğrafyalardan işçi s n f öykülerini anlatmas na dikkat ediliyor. Coğrafi ve kültürel farkl l klar na rağmen filmlerin, işçi s n f n n mücadelesinin evrensel olduğu konusunda ikna yeteneğine sahip filmler olmas na özen gösteriliyor. “İşçi filmleri” başl ğ alt nda değerlendirilen filmler iş, emek, işçi, emekçi gibi kavramlar n en geniş anlam yla kapsad ğ alanlara dair filmler. Dolay s yla sadece s n f mücadelesini ya da sendikal hak ara-

y şlar n anlatan filmler değil; işçilerin günlük yaşamlar nda karş laşt klar sorunlar da ele alan filmler yer al yor.

As l hedef Festivalin esas hedefi, işçilerin hem ülke içindeki hem de ülke d ş ndaki s n f kardeşleriyle iletişim kurmalar n sağlamak. Zira, işçiler neredeyse bütünüyle s n f d ş ideolojiler taraf ndan esir al nm ş durumda. Hak arama mücadelelerinin bile imkans z hale getirildiği günümüzde toplumsal mücadeleyle birlikte oluşan “s n f bilinci”nin “yokluğu” veya “zay fl ğ ” işçi s n f n n bireysel ve toplumsal dejenerasyonunu h zland r yor. Böyle bir ortamda işçi s n f n n/işçilerinin kendi gerçeklikleriyle yüzleşmelerine katk sunmak, bu dejenerasyonun etkisizleştirilmesinde k smen de olsa etkili olacakt r.

Görmek işitmek duymak düşünmek ve konuşmak koşmak alabildiğine baş dolu baş boş koşmak… Hehehey TARANTA-BABU hehehey, yaşamak ne güzel şey anas n satt ğ m n yaşamak ne güzel şey… (…) Düşün TARANTA-BABU! İnsanoğlunun yüreği kafas kolu yedi kat yerin alt ndan çekip ç kar p öyle ateş gözlü çelik allahlar yaratm ş ki kara toprağ bir yumrukta serebilir, y lda bir veren nar bin verebilir. Ve dünya öyle büyük, öyle güzel öyle sonsuz ki deniz k y lar her gece hepimiz yan yana uzan p yald zl kumlara y ld zl sular n türküsünü dinleyebiliriz… (...) Anlayarak bir usta kitap gibi bir sevda şark s gibi duyup bir çocuk gibi şaşarak YAşAMAK…

Yaşamak: birer birer ve hep beraber ipekli bir kumaş dokur gibi… Hep bir ağ zdan sevinçli bir destan okur gibi YAŞAMAK… (...) Naz m Hikmet (3 Haziran 1963)

Onur da ağlar Gözlerinin p nar nda bir bulut, boşand boşanacak nerdeyse. Akl mdan geçenleri okuyorsun su gibi. Dünya gördü, bizi boğazlad lar… Tutma gözyaşlar n onur da ağlar… B rak y kans n gökyüzü, lacivert, yeşil, alt n ş klar günbat m n. İşte şafaktay z gene Ç r lç plak ve mavi. İşte sanki dağ yeli ve işte sanki meltem… Kimse toz konduramaz kesip att ğ m z t rnağa bile. Sen en güzel k z s n bütün galaksilerin, bense tözüyüm art k akkor tözüyüm Prometheus’u yakan kara sevdan n… Ne aln m zda bir ay p ne koltuk alt nda sakl haç m z. Biz bu halk sevdik ve bu ülkeyi. İşte bağ şlanmaz korkunç suçumuz… Ahmed Arif (2 Haziran 1991)

Boby Sands (Robert George Sands) “Maze” tan r onu…

Tarihin Gemisinden

9 Mart 1954’te Belfast’da doğmuş olan İrlanda Kurtuluş Ordusu üyesi, militan, ölüm orucunda yaşam n yitirmiş büyük direnişçi… Bu ayki Tarih Gemisi’ne, May s ay içinde yaşam n inand ğ dava uğruna, ezenlerin yüreklerine korku salarak, yandaşlar na umut saçarak feda etmiş bir kahraman konu etmek istedik.

Sands, karoseri ustas yd . Protestan şiddet yanl lar n n bask lar n n h zla artt ğ bir dönemde, IRA (Kuzey İrlanda Kurtuluş Ordusu) saflar na kat ld (1972). İlk olarak bombal bir sald r dan sorumlu tutularak mahkum oldu. Bu dönemde politik tutukluluk statüsü taş yor, askeri elbise giymiyor ve çal şm yordu. 1977 y l nda 2 arkadaş ile birlikte, arabalar nda bir silah bulunmas üzerine 14 y l hapse mahkum oldular ve Maze Zindanlar ’na gönderildiler (Maze, Long Kesh olarak da bilinir.)

1981 y l nda İngiliz Hükümeti politik tutukluluk statüsünü kald r nca, Boby Sands ve arkadaşlar ölüm orucuna başlad lar. Sands ve arkadaşlar , tek tip

elbise giymeyi ve zorla çal şt r lmay reddettiler. Bütün bu direniş, İngiliz rejiminin Kuzey İrlanda direnişçilerini aşağ lamak, direnişlerini, politik statülerini k rmak için, üç y la yay lm ş faşizan bask lara direnme süreci şeklinde yaşand . Bu yöntemler sonras nda Türkiye de dahil, pek çok ülkede uyguland . Mahkumlar 3 y l boyunca çal şmay reddettikleri için, 24 saat hücre cezalar na çarpt r l yorlard . Bu hücrelerin duvarlar Boby Sands ve yüzlerce direnişçinin d şk lar ve sidikleri ile kaplanm ş ve tarihte buna “Sands Protestosu” denmiştir. Bu direnişler s ras nda

Sands, Fermanagh ve Güney Tyrone’nin milletvekili seçildi.

Yüzbinler uğurlad … Boby Sands, 66 gün süren açl k grevinin ard ndan zindanda yaşam n yitirdi. Bu açl k grevlerinde kendisi ile birlikte 9 arkadaş da yaşamlar n , bağ ms zl k ve davalar uğruna yitirdiler. Belfast’taki cenaze törenine yüzbinlerce insan kat ld . Boby Sands… İnand ğ dava uğruna hiç çekinmeden; açl ğa, susuzluğa, pislik içinde yaşamaya katlanan ve gerekirse can n dahi veren direniş önderi, bize ne çok şey öğrettin!

Kültür Deryas›

Cem Günhan

Avrupa, Faşizm, Hitler… 21. yüzy l n başlar n n Avrupas ’n n bir analizini yap n deselerdi, çoğumuz yaşad ğ m z ülkelerdeki gelişmeleri temel alan aç klamalar yapard k herhalde. Ama san r m hepimizin ortaklaşacağ baz konu ve kavramlar olacakt r: Avrupa cografyas nda ve özellikle Almanya’da yükselen rkç -faşist dalga, yabanc lara karş tak n lan insanl k d ş tutumlar gibi. Bunlar dikkate alarak bu ayki yaz m z n konusunu Hitler-faşizm- rkç l k olarak belirledik Uzun y llar Roma Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yapan Prof. Gaetano Mosca “Siyasi Doktrinler Tarihi” adl kitab nda, faşizmi şöyle tarif eder: “Faşizme göre insanlar n haklar devletin onlara verdiklerinden ibarettir. Totaliter doktrininin özeti budur. Partinin kişileştirdiği devlet, bütün milletin ve onun her bir mensubunun hayat n n tümünü yönetir. Onun ne maddi, ne de manevi hiçbir şans yoktur. Vatandaşlar n mal da, can da onundur. Hiçbir hakka sayg göstermez. Hiçbir düşünce ve söz hürriyetini hoş görmez. Muhalifler hain ya da cani say l r.” İşte Almanya’da Hitler, İtalya’da B.Mussolini, İspanya’da Franko sahsiyetleri ile son noktas na ulaşan bu tipteki faşizm, günümüzde de farkl görüntüsü, ama değişmeyen içeriği ile günlük yaşam m zda…

Gelişim 1918’de savaştan yenik ç kan Almanya’da İmparator’un tahtan ayr lmas ile, Almanlar n al şk n olmad klar demokratik bir sistem, cumhuriyet kuruldu. Yap lan seçimler sonras farkl siyasal partiler parlamentoya girdiler. Bu s rada yaşanan ekonomik ve sosyal olumsuzluklar yan nda, bir de savaştan yenik ayr lman n ezikliği vard . Naziler demokratik kurumlar , siyaset adamlar n ve Yahudileri tüm bunlar n sebebi olarak gösteriyorlard . Eski bir asker olan Adolf Hitler, 1921’de Nazi Partisi’nin (Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi ) önderi oldu. Bu parti asl nda sosyalizme karş yd ve yaln zca “Büyük Almanya” ülküsüne bağl yd . Üyeler askeri üniforma giyerler ve Hitler’in askerleri gibi davran rlard . Hitler’in 1921’ de kurduğu ve 1925’te yeniden örgütlediği F rt na Bölüğü (Sturmabteilung-SA) olarak adland r lan çeteler, kendilerinden olmayan herkesi sindirmek için zor kulland lar. Var olan koşullar da faşist ideolojiyi besliyor, toplumsal bir taban oluşturuyordu. Buna rağmen Nazi düşünceleri savaş n y k m n yavaş yavaş aş p, gelişen Almanya’da etkisini kaybediyordu. Fakat 1929-1932’deki ekonomik bunal m sonucu büyüyen işsizlik, Naziler’in canlanmas na neden oldu. Nazi Partisi ilk büyük başar s n da, 1930 seçimlerinde kazand . İktidar için yeterli oyu toplayamasa da, parlamentonun önemli partilerinden biri haline geldi. Oylar Katoliklerden daha fazla Protestanlardan, şehirlerden daha fazla k rsal bölgeler ve kasabalardan, işçilerden daha fazla orta ve üst kesimden geldi. Bu başar lar nda İtalyan Faşist Partisi’nin yapt ğ gibi, yasa d ş yollar kullanmalar n n pay vard r. 30 Ocak 1933 günü Hitler şansölyeliğe (başbakanl ğa) atand . Atayan Cumhurbaşkan Hindenburg’du. Bu burjuvazinin tercihiydi. Mart ay nda yeni bir seçime gitti ve hem yürütme, hem de yasama gücü Hitler’in eline geçmiş oldu. Ve k sa bir süre sonra, Hindenburg’un ölümü üzerine (1934), Cumhurbaşkanl ğ ve Şansölyelik makamlar birleştirilerek Hitler’e devredildi. Hitler, Mussolini’nin izlediği siyaseti takip ediyordu. Güç kullanmas n n yan s ra, her türlü antidemokratik yönteme de başvurabiliyordu. Devlet bir polis devletine dönüştürüldü. SS’ler ve Gestapo (Devlet Gizli Polisi) devlet terörü uygulayarak, Almanya ve işgal edilen topraklarda kendilerine karş ç kanlar öldürdüler, işkence ettiler ya da toplama kamplar na gönderdiler. Bunun yan nda bütün muhalefet partileri kapat ld , sendikalar yasa d ş ilan edildi, kişi özgürlükleri ise tamam yla ortadan kald r ld . Üniversite hocalar n n dahi Hitler’e bağl l k yemini etmesi gerekiyordu. Nazi bask s hayat n her alan nda kendini hissettiriyordu

Adolf Hitler Adolf Hitler, 20 Nisan 1889 y l nda Yukar Avusturya’n n Braunau kasabas nda doğdu. İlk tahsilini doğduğu kasabada, orta tahsilini Linz şehrinde yapt . 13 yaş nda tüberkülozdan babas n , 16 yaş nda annesini kaybetti. Orta öğrenimini bitirince ressam olma ümidiyle Viyana Güzel Sanatlar Akademisi s nav na girdi, ancak başar s z oldu. Akademi’deki profesörlerin Yahudi olduğu ve Yahudilere karş ilk kinin burada oluştuğu anlat l r. 1912’de Viyana’dan Münih’e geldi. 1914’de I. Dünya Savaş ç k nca Hitler, Bavyera Ordusu’na gönüllü olarak girdi. Alman mağlubiyetinden sonra, arkadaş mühendis Feder ve alt kişi taraf ndan kurulmuş olan Alman İşçi Partisi isimli gizli bir partiye kat ld ve k sa sürede bu partinin başkan oldu. Partinin ad n Nationalsozialistische Deutsche Arbeiter Partei ( NSDAP/ Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi) olarak değiştirdi ve nüfuzunu artt rd . Taraftarlar na k saca “Nazi” ismi verildi. Kendisine de taraftarlar , rehber anlam na gelen “Führer” lakab n verdiler. Parti 25 maddelik bir program haz rlad . “Alman vatandaşl ğ n n yaln z Alman kan n taş yanlara hasredilmesi laz m geleceği”, program n temel maddelerindendi. Ayn zamanda büyük sermayeyi devleştirmek de program n esaslar ndan birini teşkil ediyordu. Völkischer Beobachter adl gazeteyi yandaşlar ç kar yordu. Josef Goebbels, bu gazetenin tamamen parti bülteni halini almas n sağlad . Gazetede partisinin fikirlerini aç klayan makaleler yay nlad . Daha sonraki yükselişini ve icraatlar n yukar da k saca özetledik. Savaş sonucunda Almanya’n n yenilgisini gören Hitler, ümitsizliğin iyice artmas üzerine 30 Nisan 1945’te Berlin’de, kar s Eva Braun’la birlikte siyanür hap içerek ve ağ zlar na birer kurşun s karak intihar etti. Cesetleri kendi isteğiyle Führerbunker bahçesinde benzinle yak ld . Hitler’in bunu istemesinin sebebinin Sovyet ordusu taraf ndan yakalan p teşhir edilmek istememesi olduğu iddia edilmektedir. Hitler ölmeden önce ikili vasiyetnamesini yazd rm şt r: Siyasi ve Özel Vasiyetname. Ona göre; Almanya bütün milletler için bir zehir gibi tehlikeli olan Yahudileri ve Bolşevizm’i kovalamaktan asla vazgeçmemelidir. Almanya’n n geleceğini tart şmas z bu olgu belirleyecektir. Bugün yine bu insanl k düşman kapitalist emperyalist düzenin dayanağ ve gerektiğinde kulland ğ sopas olan faşist ideolojiyi savunan rkç lar şunu unutmamal d rlar: Hangi milliyetten olurlarsa olsunlar, karş lar nda geçmişteki gibi savunmas z, kaderine boyun eğmiş y ğ nlar değil, her hareketlerini yak ndan gözleyen, halklar n kardeşliğine ve faşist ideolojinin insanl k düşman olduğuna inanan yürekleri bulacaklard r.


Yaflanacak

N

S

A

N

Sokak

Röportajlar Sokak ropörtajlar n n bu ayki sorular : 1- Futbol sizin için ne ifade ediyor? 2- Futbol ve Holiganizm hakk nda ne düşünüyorsunuz? 3- Almanya’da yap lacak dünya kupas sizce nas l geçecek?

Mustafa: Ben 10 y la yak n futbol oynad m. Futbolda korkunç paralar dönüyor. Özellikle şu iki senede dönen paran n hesab yok. Ofset olay ç kt ktan sonra futbol denen birşey görmüyorum. Önceden böyle değildi. Ve tabii rkç l k tart şmalar , bu Dünya Kupas ’yla artacak ve devam edecek, bunun arkas na gizlenmiş bir durum var. Son iki ve üç senedir artan oranda devam ediyor.

R za: Ben pek fazla ilgilenmiyorum. Bence futbol insanlar kand rman n bir arac . İnsanlar futbol ile ilgilenip başka birşeye konsantre olmuyorlar. Ne bileyim insalar monotonlaşt r yor. Almanya’da gerçekleşecek olan Dünya Futbol Kupas ile de pek ilgilenmedim. Benim ilgi alan m değil futbol. İnsanalar n gerçek gündemlerinden ay rman n bir arac oluyor futbol. Mesut (13): Bence güzel bir spor. Biz hergün oynuyoruz parkta. Ben Galatasaray’ tutuyorum. Ama bence futbolda dövüş olmamas laz m, güzel

olmas yani taraftarlar n böyle rahat izlemesi laz m. Ertan (15): Valla futbol dedim mi benim akl ma dostluk geliyor. Şiddetsiz olmal . İnsanlar küfür etmemeli maçlarda. Ama çok küfür ediliyor. Futbol asl nda iyi bir sporda bu son zamanlarda çok şiddet var maçlarda. Mesala burda yap lacak Dünya Kupas ’nda umar m iyi geçer ama hiç ümidim yok. Çok olayl geçecek gibi. İngilizler Köln’de oynayacaklar ki bu olayl geçecek anlam na geliyor. Futbol benim hayat m n bir parças .

Murat: Futbol birbirini yemedir; o onu yer, öbürü ötekini yer ve bu böylece devam eder.Bu Türkiye’de böyledir. Almanya’da herkes ekmek derdinde. Futbolu düşünen binde bir. Futbol da holiganizme inanm yorum, yok böyle bir şey. Onlar yaln zca kendini bilmez bir kaç kişi. Aytekin Genç: Ben bir spor olarak bak yorum futbola. Tabii ki bunun fanatikleride vard r. Ben 2 y ld r oynuyorum. Bilmiyorum bu Dünya Kupas Almanya’ya neyi getirecek. Çok şeyler dönüyor futbolda. Önceden önlemlerini al rlarsa iyi olur. Fuhuş içinse, bence insanlar farkl nedenlerle geliyor, bu da onlardan biri. Ama bunun da önlemi al nmal .

·

T

Trottinette’in hangi amaçla kurulduğunu anlat r m s n z? Celin Robert: Trottinette 10 y l önce, okul öncesi çocuklar n (0-5 yaş) sosyalleşmesi, aileleriyle birlikte gidebileceği bir yere sahip olmas için kuruldu. Totinette’de görev yapanlar n bir eğitimi var m ? CR: Evet. Çocuk eğitimi, psikoloji, anne-baba ve çocuklar aras ilişkiler üzerine eğitim görüyoruz. Lokalde bir tak m kurallar görüyorum: “Bisiklet sürerken be-

Hukuk

lirlenen k rm z çizgiyi geçmemek”, “Yiyecekleri masada yemek” gibi. CR: Bu kurallarla amaçlanan, çocuğun kendi s n rlar n belirlemesidir. Kendine ait s n rlar içinde oynamas n öğren-

mesi gerekiyor. Çocuk bu kurallara uymazsa, onunla konuşarak neden bu kural koyduğumuzu ve neden uymas gerektiğini anlat yoruz. Tabii ailerler de yard mc oluyorlar. Çocuk çok diretirse, başka bir oyuncakla oynamas n öneriyoruz. Murielle Girardin: Çocuklar bazen bu tür kural d ş hareketlerle bize mesaj veriyorlar. “Ben buraday m, büyüyorum, be-

Av. Gülşen Çelebi

Almanya ile Türkiye aras ndaki ticaret hacmi son y llarda epey yükseldi. Ana şirketi Türkiye’de olan ve Almanya’da kurulan Türk şirketlerinin say s da h zla art yor. Buna ek, Almanya’da yaşayan Türkler de şirket kurma girişimlerinde bulunuyorlar. Almanya’da mevcut olan hukuki formlar , özellikleri ve farkl l klar ele almaktay z. En yayg n ve en önemli ayr m, kişisel kurumlar ile tüzel kurumlar aras ndad r. Şah s şirketlerine, adi ortakl klar temel olmuştur. Dernekler ise, tüzel kuruluşlar n oluşumuna temel teşkil etmişlerdir. Hukuksal yap n n seçimi, çe-

nimle ilgilenin, vs.” Çocuğun hareketlerinin nedenlerini anlamaya çal ş yoruz. “Çocuk k zg nl ğ n , bir şeye olan tepkisini, ilgi istediğini, anne baban n istemediği hareket-

lerde bulunarak dile getiriyor” mu diyorsunuz? MG: Çocuklar n davran şlar nda bu tür mesajlar gizli olabilir. Çocuğun davran şlar n n as l nedenlerini bulmak ve onlar çözmek doğru olan d r. Bunun için de çocukla dialog içinde olarak onlar anlamaya çal ş yoruz. Gözlemlediğime göre, çocuklar burada uyum içinde oynuyorlar. Evde belirlediğimiz kurallar

Baz şeyleri yaşamak insana öyle ac veriyor ki anlatmas dahi güç. Böylesine iç burkucu manzaray hayal etmek dahi zor. Anlatmak istediğim şey, ne okuduğumuz kitap sat rlar aras na s k şt r lm ş dram, ne de film karesine tak lm ş ‘geçerken çekilen’ bir fotoğraf. Hayat n içerisinde bizlerden uzak gibi görünen gerçeğin retinam za yans mas .

-Serbest Girişim (Einzelunternehmen) -Adi ortakl k (Gesellschaft bürgerlichen Rechts-GbR) -Kollektiv şirket (Offene Handelsgesellschaft- OHG) -Komandit şirket (Kommanditgesellschaft-KG) -Ortakl klar- serbest meslek sahipleri için (Die Partnerschaft) -Limited Şirket (Gesellschaft mit beschränkter HaftungGmbH) -Limited Şirket ve Komandit Şirket (GmbH & Co. KG) -Anonim Şirket (Aktiengesellschaft-AG) -Sermayesi Paylara Bölünmüş Komandit Şirket (Kom-

L

U

M

hepsi. Her şey o kadar h zl gelişiyor ki, özellikle göçmenlerin (bunlar n Kürt, Romen, Yugoslav, Afrikal olmas hiçbir şey değiştirmiyor) k şlar daha da zor geçiren işsiz ve geleceksiz insan topluluklar n n say s art yor. “Hay r kurumlar ”n n dağ tt klar çorbay almak için oluşan kuyruklar, yaşad ğ m z

tirdiği genç k zlar n bedenlerini pazarlad klar çevre yollar , mobil-fuhuş merkezleri haline getirilmiş. Fütursuzlaşma o kadar artm ş ki her çevre yolu farkl ulustan “kad n satma pazar ”na dönüştürülmüş. Kuzey çevre yolu Afrikal , Bat , Doğu ülkelerinden getirilen kad nlar n mekanlar . Medyan n ara s ra afişe ettiği bu

kentlerde uzad kça uzamakta. “Popüler meydanlar”dan geçenler uzayan kuyruklara ald r şs z ve kan ksanm şl ğ n k skac yla hareket etmekte. İnsana en çok dokunan da bu oluyor. Y llar önce birkaç “şarapç , ayyaş n” biriktiği kuyruklar, şimdi artan yoksullaşma ve göç dalgas yla kalabal k insanlar n bir tas s cak çorba umuduyla bekleştikleri yerler oluyor. Meydanlar akşamlar bu görüntülerle mahşer yerlerine dönüyor. Şebekelerin, insan tacirlerinin çeşitli vaatlerle kand r p ge-

alanlar, devlet göz yumduğu için her şeyin aç ktan yürüdüğü bilinen mekanlara dönüştürüldü.

Sefil ama özgür! Çocukluğumda köprüleri hep severdim, özellikle de yağmurlu günlerde sigara içme mekan m z olurdu. Bazen gittiğimiz Osman Seden vari filmlerde, kimsesiz çocuklar n bu mekanlarda yaşamalar içimizi burar ve o yaşlarda bile için için ağlad ğ m z da olurdu. Köprülerin isimlerinin farkl veya başka şehirde olmas hiçbir şeyi değiştirmiyor: “Sefalet içinde yaşam ama her şeye rağmen özgürce!” Y llar sonra bu duygular m n ayaklanmas na neden olan, modern bir ülkede, Robin Hood misali yaşayan az nl klar n sürekli gözümün önünde olmas . Yani Paris’in kenar mahallelerinden geçen otobanlar n kesiştiği, virajlar n k vr m ald ğ , köprü altlar nda derme çatma tahtadan yap lm ş barakalar n ortas nda teneke kutular n soba olarak kullan ld ğ , kendi deyimleriyle “villan n” bacas ndan yükselen kara dumanlar…

Umut ve gerçek… İnsanlar n umut olarak görüp geldikleri mega kentlerde yaşanan rezalet olmal bunlar n

delmek için ellerinden geleni yaparken, burada bir kez söylemek yeterli olabiliyor. İlginç değil mi? MG: Biz burada nötrüz. Anne-baba ve çocuk aras nda duygusal bağl l k vard r. İlişkiler ayn olamaz, farkl l k buradan kaynaklan yordur. Anne-babalar sorunlar n da sizinle paylaş yorlar. Çocuklar yla ilgili sorunlar n size dan ş yorlar. CR: Burada gizlilik kural vard r. Burada yaşanan burada kal r. Ailenin problemleri çok önemliyse, bir uzmana gitmelerini öneriyoruz. Diğer sorunlarda aileyle konuşuyoruz, çözümü birlikte ar yoruz. Daha doğrusu onlar n kendi çözümlerini bulmas na yard mc olmaya çal ş yoruz. Nasihatlar d şar dan gelen bir şeydir. Size ait değildir. Ailenin kendi bulduğu çözüm, doğru ve kal c olan d r. Trottinette’in haftan n üç yar m günü aç k olmas , az değil mi? CR: Bütçeden dolay şimdilik bu kadar aç k tutabiliyoruz. İleride haftada 5 güne ç karmay düşünüyoruz. YD- İsviçre

Şirketlerde hukuki yap seçimi

şitli faktörlere bağl d r: Hukuksal aç dan, özellikle şirket yönetimi ve sorumluluk üstlenme ile sermaye yap s önemli rol oynamaktad r. Bunu muhasebe, mali tablolar n aç klanmas ve yönetime kat lma ile ilgili kanunlar takip eder. Bütün bunlar n yan s ra, işletme ve vergi hukukunu ilgilendiren yanlar da çok önemlidir. Mevcut hukuki formlar say lanlard r: - Şah s Şirketleri (Personengesellschaft) - Tüzel Kuruluşlar (Körperschaften) Tek tek mevcut olan şirket şekilleri:

P

11 Dünya

Nereye kadar susulacak?..

“Çocuklar n sosyalleşmeye ihtiyac var” İsviçre’nin La Chaux de Fonds kentinde çocuklar için aç lm ş olan bir kurum var. Çocuklar burada hem oyunlar oynuyorlar hem de ihtiyaç duyulan noktada; anne, baba, çocuklar yla karş laşt klar muhtemel sorunlar hakk nda eğitmenlerle sohbet ediyorlar. Çocuklar oyunlar n oynarken, isteyen aileler kahvelerini içiyor, kütüphaneden yararlanabiliyor. Kurumun ad , Trottinette (İki tekerlekli, son y llarda daha çok çocuklar n yayg n olarak kulland ğ bir el arabas ). Eğitmenler Celin Robert ve Murielle Girardin ile Trottinette üzerine sohbet ettik.

O

manditgesellschaft auf AktienKGaA) Şah s şirketleri servet ve kurumlar vergisine tabi değildir. Şirketlerin kar ve mal varl ğ sadece şirket sahipleri ve/veya ortaklar arac l g yla gelir vergisine tabidir. Tüzel Şirketin gelirinden kurumlar ve ticari gelir vergisi (Gewerbesteuer) ödemesi gerekmektedir. Ortaklar da kazanclar ndan gelir vergisi öderler. Avukat Gülşen Çelebi Graf-Adolf-Str. 80 40210 Düsseldorf Tel.: 0211-355 83 14 Fax: 0211-355 83 15

Göçmen olmak… İnsanlar umut ederek gelip de, umutsuzluğa kap larak “kaderde ne varsa çekilir” deyip kölece yaşam benimsiyor. Kapitalist ülkelerde insan manzaralar ; sistemin çelişkilerini, çarp k gelişimini iki ayr kutbun yaşamlar n sergiliyor ki ya hiçbir şeyi görmeyip gözlerini

dünyaya yumacaks n, ya da sistemin propagandas ndan etkilenip “Roman, Çingene, Afrikal ” deyip küçümseyeceksin. Henüz sistem taraf ndan parçalanmam ş “ulusal, akraba, hemşericilik” ilişkileri, parçalan p bölündüğü zaman bu barakalarda köprü alt , otoban kenar gibi mekanlarda Türk, Kürt, Çerkez, vd. herkesi bulmak mümkün. Derinleşen ekonomik krizin faturas n n her dönemde olduğu gibi yine yabanc lara kesilmesi sistemin kaç n lmaz politikas d r. Ucuz işgücüne ihtiyaç duyulduğunda davul-zurna ile karş lanan, “foyer-haim”lere yerleştirilen göçmenlerin, krizin derinleşip ayyuka ç kt ğ dönemlerde copla, bask ile geri gönderilmesi, sistemin göçmenleri hangi gözle gördüğünün gerçeği. Son aylarda göçmenlere dönük ç kart lan “Yabanc lar Yasas ”, önümüzdeki zamanlarda yay lacak olan polis terörünün şiddetini ele vermekte. Sistem “yabanc lar ” ya “hizaya” getirecek ya da 30-40’l y larda Nazilerin yapt ğ gibi terör dalgas n yayg nlaşt r p toplu geri dönüşleri h zland racak. Onlar için kaba kol emeğine ihtiyaç duyulmad ğ koşullarda “yabanc lar” gereksiz unsurlard r. Bu yüzden “potansiyel suçlu” konumunda görülmekte. Sistemin göçmenlere verdiği değer bu kadar. Ya biz göçmenler kendimize ve d ş m zda görünen göçmenliğe ne değer biçiyoruz?.. Susmak m ?.. O zaman herkes s ras n bekleyecek. Ahmet Vural

Ya aziz zeytin!.. İnsanl k tarihi kadar eski olan zeytin ağac n n tarihi, milattan önceye dayan r. Arkeolojik araşt rma verilerine göre 6 bin y ll k tarihi olan zeytin, Mezopotamya’dan Akdeniz’e yay l r. Önceleri Maraş, Mardin, Hatay üçgeninde yetişen zeytini M s r’a götüren tüccarlar, zeytinin burada da yetiştirilmesini sağlarlar. 3. Ramses’in, Güneş Tanr s Ra’ya saray n ayd nlatmas için zeytin yağ sunduğu söylenir. Uzun y llar sonra Akdeniz ve Ege’de yayg n olarak yetiştirilen zeytin, Akdeniz ülkelerinin gelişiminde büyük rol oynam şt r. Fenikeliler’in temel ticaret maddesi olmas nda, zeytinin o dönem hem kutsal bir bitki, hem de g da maddesi olarak tüketilmesinin pay vard r.

Uzun ömürlü bitki Zeytin, bitkiler aras nda en uzun ömürlü olan d r. Öyle ki ölümsüz de denilebilir. Bir ağac n ömrü yaklaş k bin y l. Çünkü zeytin çürüse de köklerinden tekrar canlan r.

Bar ş n simgesi olmas da ölümsüzlüğünden kaynakl d r. Akdeniz’in l man iklimiyle bütünleşen zeytinin gümüş parlakl ğ ndaki yapraklar n n renginin, deniz ve gökyüzünün yans mas olduğuna inan l r. Tarih boyunca dinlere göre farkl nitelikler atfedilmiş zeytine. Kimine göre tanr n n bereketi, kimine göre de o dine verilmiş bir armağan. Hatta devletler de böyle anlam ş. Mitolojiye göre ise, tanr lar tanr s zeytini, İsa tanr dan merhamet yağ olarak dilemiş.

Bar ş simgesi Eski Ahit’te zeytine “refah, bolluk, insanl k için kutsal” tan mlar n n yap lmas belki de zeytinin çağlar önce faydalan lan bitki olmas ndand r. Mardin, Maraş ve Hatay üçgeninden yola ç kan zeytin, 16. ve 17. yüzy llarda Sicilyal lar üzerinden, Güney Amerika ve Kaliforniya’ya götürülür. Mezopotamya’n n verimli toprağ nda kök veren ağaç, 19. yüzy l başlar nda insanlar tara-

f ndan t p alan nda da kullan lmaya başlan r. Kendi köklerinden tekrar yaşam bulan mucizevi bitki, tarihi ve direnciyle Anka Kuşu masal n n gerçeğidir.

Kutsall ktan metaya Efsaneye göre, tanr kullar n cezaland rmak amac yla, Nuh’u görevlendirir. Nuh, gemisine ald ğ hayvanlardan biri olan güvercini, tufan n bitip bitmediğini anlamak için salar. Ağz nda bir dalla gelen kuş, tufan n bittiğini müjdeler. Zeytin dal o gün bugündür savaş n bitimini sembolize eder. Bundan sonra ticarete damgas n vuran zeytin, Akdeniz ülkelerinin gelir kaynağ olarak hizmet görür. Meta üretiminin ham maddesi olan narin ağaç, as rlard r sermayenin, mafyan n, ilaç sanayiinin vazgeçilmezidir. Anka kuşuna benzerliği, zeytinin yaşayan canl tarih olmas d r. Herkesin sofras n n baş tac olmas , belki de bundand r.

Yunan mitolojisindeNergis Yunan mitolojisinde tanr lar vard r. Narsis, bu tanr lardan Nehir Tanr s ’n n oğludur. Narsis, nergis çiçeğine ad n vermiştir. Ayn zamanda “narsist”, kendini aş r derecede beğenen kişiye denir. Bir gün işyerinde, moladay z ve arkadaşlarla kafeteryada oturuyoruz. Sağl k çal şan bayan arkadaş, vazodaki çiçekleri görünce; “Ooo, nergis çiçekleri ç km ş” dedi. Yunan mitolojisini anlatan kitab yeni bitirmiştim ve Narsis’in hikayesini de yeni öğrenmiştim. Nergiz çiçeğini ise ilk kez görecektim. Vazoda değişik çiçekler de olduğundan, arkadaşa hangisinin nergis çiçeği olduğunu sordum. Gösterirken, “ilk kez mi görüyorsun?” diye sordu. “Evet,” dedim ve “Nergis çi-

çeği ad n nereden al yor biliyor musun?” diye bu kez ben sordum. “Hay r” dedi arkadaş m. Bu arada diğer insanlar da sohbetimize kulak vermişti.

“Sen bana nergis çiçeğini gösterdin ben de sana hikayesini anlatay m” dedim. “Narsis, birgün kendi süluetini suda görünce kendine hayran olmuş. Kendisine aş k olan hiçbir tanr çaya yüz vermezmiş. Bu hayranl k o kadar ileri gitmiş ki;

Narsis göllerin, rmaklar n, sular n yan ndan hiç ayr lmaz olmuş. Sürekli kendini seyredermiş. Kendini suda yakalamak, kendine erişmek istermiş fakat bütün çabalar boşunaym ş. Bu kendine aş r hayranl k, yavaş yavaş Narsis’i yemeye başlam ş. Bir gün bir havuzun baş na gelmiş. Yine kendini seyretmeye başlam ş. Havuzun baş ndan ayr lamam ş. Yemeden içmeden kesilmiş. Gün geçtikçe erimeye başlam ş. Sonunda Narsis, havuzun baş nda can vermiş. Tanr lar, Narsis’in cesedini almaya geldiklerinde cesedinin yerinde bir çiçek görmüşler ve ad na da nergis çiçeği demişler. Evet… Nergis çiçeğinin hikayesi k saca böyle” dedim. “Bize yeni bir şey öğrettin, teşekkür ederiz” dediler ve işe başlamak için kalkt k.


Dünya Yaflanacak

Dünyay› istiyoruz, k›r›nt› de¤il !..

Yine Provokasyonlar… Yaflad›klar› her s›k›flma ve çat›flmada yeni provokasyonlar›n yarat›ld›¤› bir ülke zemininde, biz emekçilere bu oyuna çomak sokmak düflüyor. medya ve sermaye içinde belli kesimler, onu illa da “İran’da yetişmiş” histerisiyle İran’a bağlamak istediler.

Derinleşen çelişkiler Kitlelerin tepkileri daha önceki provalardan da tecrübeli Genelkurmay’dan medyaya, hukuk organlar ndan daha belli başl birçok kurum taraf ndan farkl bir noktaya evriltildi. Onlar dinci-gericiliğe, vatan bölmek isteyenlere karş yürüyorlard . Şeriatç bir ülke istemiyorlard . Bu tepkiler ölen Dan ştay üyesinin cenaze töre-

ninden doruğa ç kart ld . Cenaze s ras nda hükümetin birkaç üyesi köşeye s k şt r ld , tören daha bitmeden apar-topar kaçmak zorunda b rak ld lar. Zaten ülkenin Başbakan cenazeye kat lma cesaretinde bile bulunamam şt . Diğer taraftan Genelkurmay Başkan Hilmi Özkök, beklenen aç klamay yapt : “Tepkiler hakl d r ve sürmelidir.” Sermayenin çelişkileri Özkök’ün dilinden ifadesini bulmuştu. Diğer taraftan bir y l önceki Newroz bayrak kriziyle t rmaman ve devam nda birçok olayla perçinlenen milliyetçi-şöven

histeri, farkl bir biçim alt nda yeniden kaş n yordu. Cumhurbaşkanl ğ seçimleri, Ortadoğu bağlant s , İran, vb. elbette tüm bu şovlara rağmen gizlenemeyen bağlant lar yd Dan ştay provokasyonunun. Burjuva haberlere kadar yans yan bu paremetreler, bu olay n as l kaynağ n oluşturuyordu çünkü. Rejim içi çat şmalar n, Ortadoğu’da esen savaş rüzgarlar n n, Türk ve Kürt emekçilerin artan hoşnutsuzluklar n n artmas … Bütün bunlar burjuvazinin çelişkilerini daha da derinleştiren farkl boyutlar. Özellikle ABD’nin İran’a yönelik çemberi daraltma çal şmalar sürecinde, Türkiye’ye biçtiği rolün somut ifadesi, “İran’da yetiştirilen katillerin Dan ştay sald r s ” şeklinde yarat lan imajda görülüyordu.

Parças olmayacağ z!

17 May s tarihinde Dan ştay 2. Daire üyesi Mustafa Yücel Özbilgin, Dan ştay binas içinde öldürüldü ve 3 üye de yaraland . Az l faşist sald rgan Alparslan Aslan’ n “Biz Osmanl çocuğuyuz, bunun devam gelecek” şeklinde ulumas ve ülkücü/faşist geçmişi, hemen ekranlara yans d . Marmara Üniversitesi’ndeki öğrencilik y llar nda devrimci ve yurtsever öğrencilere karş

Gelinen aşamada bizzat Genelkurmay çağr s yla emekçilerin yedeklenmek istendiği bir faşist histerinin parças elbet olamay z. Yaşad klar her s k şma ve çat şmada yeni provokasyonlar n yarat ld ğ bir ülke zemininde, biz emekçilere bu oyuna çomak sokmak düşüyor. Bu temelde gelişecek yeni sald r lar n önünü almak, provokasyonlar n yönünü halka dönmesini engellemek, bizzat bu yaşananlar teşir etmekten geçiyor. Bu zor bozulmal !

sat rl b çakl sald r larda bulunan faşist çetenin içinde yer alan Alpaslan Aslan’ n arkas ndaki faşist güçlerle bağlant s ise MHP’den BBP’ye, İP’e ve Türk Solu çetesine kadar uzan yor. “Vatan, millet, doğruluk, Allah’a hizmet” histerisi alt nda gerçekleştirilen bu provokasyonunun ucu bunlarla da s n rl kalmad … Sedat Peker, Çeçenistan, Susurluk’a kadar uzand . Ama

TMY, komisyonda daha da ağ rlaşt r l yor Tasar›da “terör suçu” iflleyen 15 yafl›ndaki ve üzerindeki çocuklar da bundan böyle DGM'lerden bozma A¤›r Ceza Mahkemelerinde yarg›lanacaklar. Meclis alt komisyonununda görüşmelerine devam edilen Terörle Mücadele Yasa tasar s

ağ rlaşt r l yor. Komisyonun dünkü toplant lar nda tasar ya özellikle bas n ile ilgili olarak yeni hükümler konuldu. Süreli yay nlar n kapat lmas na yönelik olarak yetki ve karar hakk cumhuriyet savc lar na b rak larak, keyfiliğe bağland . Ayr ca 15 gün ila 1 ay aras nda olan kapatma ve durdurma yetkisi süresiz olarak artt r ld . Ve bu madde yaz l bas n d ş nda televizyon, radyo ve internet sitelerini de kapsar k l nd . Tasar ya dün eklenen başka bir maddeye görede “yard m ve yatakl k” iddias yla tutuklanan

ve yarg lanan kişiler “örgüt üyesi” olarak değerlendirilecekler. Tasar ya göre “terör suçu” işleyen 15 yaş ndaki ve üzerindeki çocuklar da bundan böyle DGM’lerden bozma Ağ r Ceza Mahkemelerinde yarg lanacaklar. Tasar dan göstermelik olarak “terörle mücadele edenlerin görevleri s ras nda işledikleri suçlardan tutuksuz yarg lanmalar na” ilişkin madde ç kart ld . Bu maddenin kapsam na giren Susurluk, Şemdinli, Dan ştay davalar nda verilen kararlar, uygulamada bu maddenin nas l işlediğini net olarak gösteriyor.

Üreti-yorum Tuzla / Tehlikeli At klar gençlik günleri… “Bize dayat lan tüm yoksunluklar m zdan doğan bir dinamik var onlar n o çok korktuğu: inatla bir araya gelmemiz, inatla hayal kurmam z, üretmemiz inatla” diyen gençler 1-4 Haziran tarihlerinde, İstanbul’da Üreti-yorum Gençlik Günleri’nde buluşacaklar. Gençler kendilerinin bu etkinliğini şu şekilde ifade ediyorlar: “Türkiye’nin dört bir yan ndan s n rlar n parçalamak, üretmek isteyen üniversiteliler, liseliler, emekçiler, akademisyenleriz… 1-4 Haziran tarihlerinde istanbul’da Üreti-yorum Gençlik Günleri’nde üretimlerimizle bir araya geleceğiz. İlk tohumlar n att ğ m z sinema, fotoğraf, öykü, şiir, müzik ve atölye çal şmalar m z başlad . Engellenen, sansürlenen, kimi zaman gereksiz görülen kendi bağ ms z üretimlerimizi, çal şmalar m z tart şacak, birlikte düşüneceğiz. Bizlere bilim olarak, felsefe olarak, kültür-sanat olarak dayat lan z rval klar sorgulayacağ z. Bilim, felsefe, bilişim, sanat seminerleri, müzik/şiir dinletileri, konserler, karikatür/re-

sim/fotoğraf sergileri, halk oyunlar , tiyatro gösterimleri, lise ve üniversiteler aras futbol turnuvalar , go turnuvas … Belki bunlar henüz mütevazi ad mlar, ancak böyle başlayacak, buzu böyle k r p, yolu böyle açacağ z hep birlikte. Keşfetmek için bakmak laz m dünyaya, tan mak ve tan şmak laz m onunla yeniden. Ama başka gözlerle… Değiştirmek için bakmak laz m dünyaya. Sab rla, b kmadan, öğrenerek ve öğreterek… Ve hepsi için önce hep beraber ‘s n rlar m z n’ d ş na ç kmak laz m; akl m z n, gençliğimizin s n rs zl ğ nda çizikler atmak, düşlerimizi çizmek laz m… 1-4 Haziran tarihlerinde Üreti-yorum Gençlik Günleri bizi bekliyor!” Gazetemiz bu tarihler aras nda bask da olacağ için, gençlerin etkinlik haberlerini yay nlayamayacağ z. Ama bu, onlardan haber alamayacağ z anlam na gelmiyor. Onlar n bir sitesi var çünkü: www.ureti-yorum.org. Bu site üzerinden buluşabiliriz, buluşabilirsiniz onlarla. Gençlere buradan başar lar diliyoruz…

Tehlikeli at klar, tüm dünya ülkelerinin ortak sorunu gibi görünse de, gelişmiş ülkelere ait at klar n, gelişmekte olan ülkelere aç k ya da gizli bir şekilde at lmas ile giderek artan bir oranda gelişmekte olan ülkelerin sorunu haline gelmektedir. Samsun’da karaya vuran ve Sinop’ta depolanan tehlikeli kimyasalar içeren İtalyan varilleri, İskenderun aç klar nda batan Krom VI’dan zengin termik santral külü içeren Ulla gemisi, İkitelli’de hurdal ğa at lm ş olan nükleer at klar göstermektedir ki: “Ülkemiz bir tehlikeli at k çöplüğü haline getirilmeye çal ş lmaktad r.” Son olarak Tuzla Orhanl ’da gömülmüş olarak bulunan variller, bu tehlikenin yan baş m zda olduğunun canl örneğidir. Olaylar n sürekli tekrar eder olmas , faillerden çok olay n gerçekleşmesine izin veren ve/veya fark nda olmayan kurum ve kuruluşlar n sorumsuzluğunu göstermektedir. Aksine hemen ard ndan yap lan Çevre Kanunu’ndaki değişiklik; yönetim ve uygulamadan sorumlu idarenin, nas l bir aymazl k içerisinde olduğunu net olarak göstermiştir. Ayr ca sanayi tesisleri ile insanlar n yaşam alanlar n n iç içe oluşu (sanayi tesislerinin

yerleşim yerlerinin uzağ na kayd r lmay ş ), buralarda yaşayan insanlar n sağl ğ n sürekli tehdit etmektedir. İstanbul ilinde kay tl 12 bin, kay ts zlarla birlikte 30 bin sanayi tesisi olduğu ve bunlar n 12 milyon ton tehlikeli at k ürettiği bildirilmektedir. Bu at klar n nerede ve nas l depoland ğ ; nerede ve nas l bertaraf edildiği ise bilinmemektedir Tehlikeli at klar, ülkemiz için çok boyutlu bir sorundur. Sorunun çözümü de, konunun tüm boyutlar ile ele al nmas ndan geçmektedir. Bu boyutlar : - Sanayi tesislerinin kentsel yaşam alanlar ile iç içe oluşu; - Kay t d ş pek çok sanayi tesisinin varl ğ ; - Sanayi tesislerinin pek çoğunun temiz üretim, at k minimizasyonu, uygun depolama ve taş ma kurallar na uygun davranmay ş ; - At klar n bertaraf nda, çevre ve insan dostu yöntemlerin kullan lmay ş (At klar n yak larak bertaraf çevre ve insan dostu değildir.) - Denetimin yeterli olmay ş olarak s ralayabiliriz. Özet olarak tehlikeli at klar konusundaki yaklaş m m z ve önerilerimiz şöyledir:

Türkiye’den mektup var Hasan Uysal

Yeni Bir Türkiye Klasiği Bildiğimiz film başlad . Daha fragmanlarday z üstelik… Daha devre bitecek, 2. yar gösterilecek. Sonunu bilmiyoruz, sonu bilinen film seyredilir mi? Ama tahmin etmek serbest sonunu… Taa 10 Mart’ta yazm ş z, 11 Mart tarihinde yay nlanm ş. Bak n arşive, “Her şey vatan için” yaz s na. Saptamam z yineleyelim. Bu TBMM’yi oluşturan parlamenterler, gelecek may s ay nda yap lacak cumhurbaşkanl ğ seçiminde olmayacaklar! Yani cumhurbaşkan n bu parlamento seçmeyecek. İki iki dört, bu böyle. Demek ki yeni parlamento oluşacak, bu da erken genel seçim demek. Dedik ki Kas m 2006’da seçim var!

Bu işin ilk ayağ … AKP, yap lacak erken genel seçimde 1. parti ç kmayacak ya da tek baş na iktidar olamayacak; hele yeni cumhurbaşkan n seçecek oy çokluğuna ulaşamayacak. Demek ki y prat lmas , bölünmesi, dağ t lmas gerekiyor AKP’nin. Bunun için film başlad çoktan. Giderek artan biçimde ekonomik sorunlar, ortaya serilen özel yaşamlar, rüşvet, yolsuzluk görüntüleri, telefon görüşmeleri… İnanamayacaks n z, hükümetin yalamad ğ yerini b rakmayan sözde medyan n birden bire neler neler yay nlad ğ n … Mini etekli k z döven polisler… Türban aleyhine karar veren Dan ştay 2. Dairesi’nin bas lmas , üyelerinin kurşunlanmas … AKP il örgütleri ve belediyelerdeki h rs zl k ve yolsuzluklar…. Parti içinde milletvekillerinin bireysel ç k şlar ve eleştirileri… Bunlar başlang ç; mesela türbanl lara yönelik sald r lar da yaşayacağ z. Tabii tersine de… ip gerilmeli, gerilmeli ki… Nereden biliyorsun diyorlar. Deneyimlerimden. Ve düşünüyorum. Bunlar düşürmek istesem, erken seçime zorlasam ne yapard m diye. Üstelik elimde her türlü olanak varsa. Aynen bunlar yapard m. Hepsi hepsi 40 gün içinde, giderek artan olaylar birlikte yaşayacağ z. Ve bu işlerin bir de 3. aşamas var ki, zaman ve çaba isteyen as l aşama o. AKP’nin karş s na ç kacak ve oylar n büyük çoğunluğunu alacak bir parti ve onun arslan genel başkan . Onu da göreceğiz; belki kurulu bir parti de olacak bu, belki de apar topar kurduruluverecek. Ne bilelim, müneccim değiliz…. Ama o zaman gazeteleri göreceksiniz, hele Ayd n Doğan’ n bu konuda kaşarlanm ş gazetelerini ve tosun gazetecilerini. Kim olacak o kişi… Tabii ki İlhan Selçuk’un Demirel’i değil ya da gazetesinde toplad ğ şahin paşalar… İp ucu benden; büyük vatansever Kemal Derviş, Afganistan’da memlekete hizmet için elini ovuştura ovuştura bekletilen Hikmet Çetin ve de anl sanl Eskişehir Belediye Başkan … Akl ma geliverenler bunlar, yoksa daha ne Anadolu evlatlar vard r bugünler için devşirilen! Dün bir delikanl sordu da onun için bunlar yazmaya zorunlu hissettim kendimi. Masada konuşurken delikanl aynen şöyle dedi: “Siz AKP’ye karş s n z. Ve AKP’ye yönelik işler oluyor. Buna niye karş ç k yorsunuz?” “Peki” dedim, “Yar n ben iktidar olursam ve bunlar gibi de değil namuslu, dürüst, hakça bir düzen getirmeye kalkar, birilerinin ç kar na çomak sokarsam. Ya da onlar n dümen suyuna gitmezsem, beni de böyle devirmezler mi?”

Evet s k nt burada. Yoksa şeriat, din min işin gösterisi. Yoksul halk başka nas l kand racaklar? Bunlar cennet al r satar, Tanr kiralar, din ticareti yaparlar. İmanlar ç kar bunlar n. İstanbul belediyesini soyarak stajlar n tamamlad lar, şimdi ustal k dönemini yaş yorlar. Memleketin ne kadar hödüğü, cahili, ahmağ varsa; kadromuz diyerek her yere serpiştirdiler; ad TRT olur, Tübitak olur, karayollar olur. Ne mantar memleket isek, hâlâ da batm yor. Peki Cumhurbaşkanl ğ seçimi, AKP’yi düşürme, erken seçim, yeni parti…. Ortal ğ n toz duman olmas , oran n buran n bas lmas , patlayan ve patlayacak bombalar…. Bu işleri kim düzenliyor Allah aşk na? Bilmem ki, ben de onu araşt r yor ve de çok merak ediyorum…

- Yurtd ş ndan ülkemize at k girmesi önlenmelidir. - Yerli sanayi at klar “Tehlikeli At klar n Kontrolü Yönetmeliği”nde yer alan şartlara uygun depolama alanlar nda tutulmal d r. - Mevcut tehlikeli at k depolama alanlar ndaki maddeler, insan sağl ğ ve çevre için yeni tehlikeli maddeler oluşturmayacak şekilde bertaraf edilmelidir. - At klar n bertaraf edilmesinde yakma yönteminden vazgeçilmeli; İZAYDAŞ’ n at k yakma üniteleri kapat lmal ve yeni at k yakma tesisleri aç lmamal d r.

maddeler üretmeyen alternatif bertaraf yöntemleri kullan lmal d r. - “Tehlikeli At klar n Kontrolü Yönetmeliği”nde gerekli değişikliklere gidilerek, özellikle yer alt su kaynaklar n kirlenme riski ile karş karş ya b rakan derine enjeksiyon ve eski maden ocaklar na terk yöntemi asla kulla-

karş tüm sanayi at klar na şimdiden temkinli yaklaşmal d r. - 2001 y l nda imzalanan; en tehlikeli kimyasallar n üretimi, sat ş ve kullan m n durduran ve ülkemizin de imzalad ğ Stockholm Konvansiyonu TBMM taraf ndan onaylanarak uygulamaya geçirilmelidir. Sayg lar m zla,

- Tehlikeli at klar, uluslararas standartlara uygun depolarda tutulmal ; tehlikeli at k miktar n düşürecek geri kazan m projelerine ağ rl k verilmeli; insan sağl ğ ve çevre için zararl tehlikeli

n lmamal d r. - Önlem ilkesi, yaşama geçirilmelidir. Bugün zarar n bilmediğimiz maddelerin gelecekte zararl etkileri ortaya ç kabilir. Bu nedenle olas zararl etkilerine

TMMOB Çevre Mühendisleri Odas İstanbul Şubesi,İstanbul Tabip Odas , Çevre İçin Hekimler Derneği, Tar m OrkamSen İstanbul Şubesi (www. alinteri.net’ten al nm şt r.)


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.